You are on page 1of 34

( Sayfa 1 )

ORMAN KADASTROSUNDAN KAYNAKLANAN


DAVALAR VE UYGULAMALARI
Ankara, 01 HAZİRAN 2014

I) ORMAN NEDİR :
A) Kavram ve varlık olarak Orman Nedir ?
Doğal olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleri ile
birlikte orman olarak tanımlanır. Bununla birlikte orman yalnızca ağaç ve ağaççıklardan
ibaret değildir. Ormanlar, sadece ağaç ve ağaçcık topluluklarından da ibaret değildir. Orman,
ağaçlar, hava, su, toprak ve diğer otsu ve odunsu bitkiler, mikroorganizma ve hayvanlarıyla
kendine özgü bir dünya, bir ekolojik sistemdir.
Ormanlarımız genellikle deniz kıyılarımızda yada kıyılarımıza yakın yerlerde
yoğunlaşmıştır Orman ağaçları yapraklarının şekline göre geniş yapraklı ağaçlar ve iğne
yapraklı (İbreli) ağaçlar olmak üzere iki gruba ayrılır. Geniş yapraklı ağaçlar genel olarak
yapraklarını Sonbaharda dökerler, kışın çıplak kalırlar ve İlkbaharda tekrar yaprak açarak
yaşamlarına devam ederler. Bu türlere örnek olarak Meşe Kayın, Gürgen, Kestane, Kızılağaç,
Kavak, Karaağaç, Dişbudak, Ihlamur, Ceviz, Çınar verilebilir.
İğne Yapraklılar ise herdem yeşil dediğimiz yaz-kış yeşil görünen ağaçlardır.
Yaprakları iğne gibi ince, sert ve batıcıdır. Bu ağaçlarda yapraklarını dökerler fakat belirli bir
mevsimde hep birden yapraklarını dökmezler. Bu nedenle daima yeşil kalırlar. Bunlara örnek
olarak Çam, Göknar, Ladin, Sedir, Ardıç, Servi gösterilebilir.
Ormanlar, İnsan yaşantısı için gerekli bir çok temel ve maddi ihtiyacın temin edildiği
ekolojik sistem olduğu gibi, İnsanın beden ve ruh sağlığı için belli miktardan aşağı
olmayacak şekilde mutlaka hayatımızda yar alması gereken Allah vergisi doğal
kaynaklarındandır. Bu faydalarının sürekli olabilmesi için çok iyi korunmaları, insan hayatına
uygun bir biçimde planlı ve düzenli bir şekilde işletilmeleri gereklidir. Kesilen ağaçların,
yanan ormanların yada çeşitli şekillerle zarar gören ve yok olan ağaçların yerine yenileri
dikilmeli ve böylece mevcut orman alanları korunmalı, mevcutlarına yenileri eklenmeli,
orman alanlarının devamlılığı sağlanmalıdır.
( Sayfa 2 )

Avrupa kıtasındaki bulunan 12.000 bitki çeşidinin 10.000 türünün ülkemizde


bulunduğu, bunlardan 3.500 türünün ise sadece ülkemizde yetiştiği gözetildiğinde, ekolojik
sistemin ve bağlı olarak insan hayatı için ne kadar büyük önem taşıdıklarını algılamak her
halde güç olmasa gerek. Ülke ormanlarımız yapraklı ve iğne yapraklı ağaçlardan oluşur.
Ekonomik olarak işletilmeye müsait olmayan makilik ve fundalık karakterdeki orman alanları
ülkemizde en yaygın orman türüdür.
B) Hukuki Anlamda Orman Nedir ?
Hukuki anlamda orman, doğal ve kavram olarak tarifinden farklıdır. Gerek 3116 sayılı
ilk orman kanunun gerekse halen yürürlükte bulunan 6831 sayılı Kanun 1. Maddesinde
ormanın ne olduğu olumlu ve olumsuz anlatım yöntemiyle tarif edilmiştir. 6831 Sayılı
Kanunun 1. Madde 1. fıkranın ilk cümlesine göre “Tabii olarak yetişen ve emekle yetiştirilen
ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.” Orman Kadastro
Yönetmeliğinin 14/1-a Maddesi ağacın tanımını “En az sekiz metre ve daha yukarı boy
yapabilen kökü, gövdesi, tepesi olan, odunsu bitkilere, yaşı, çapı ne olursa olsun ağaç denir.”
şeklinde, (b) bendinde de ağaççığın tanımını da “Yan dallarının çoğalması ve fazlaca
gelişmesi neticesinde tepesi yayvanlaşan, genel olarak genişliğine bir büyüme şekli gösteren,
boyu sekiz metreyi bulmayan, uzun ömürlü odunsu bitkilere çapı ve yaşı ne olursa olsun
ağaççık denir.” şeklinde yapmıştır.
Kavramsal orman tanımında yer alan “ağaç ve ağaççıklar” ın yanı sıra, Kanuni tanımda
“arz” başka bir deyişle ağaç ve ağaççıklarla kaplı “toprak” ta ormanın parçası olarak tarif
edilmektedir.
6831 Sayılı Kanun 1. maddesinin birinci fıkrasında orman tarifi yapıldıktan sonra,
olumsuz bir tarif yöntemi kullanılarak, ağaç ve ağaççıklar ile kaplı olduğu halde, orman
sayılmayan yerler ikinci fıkrada (A, B, C, D, E, F, G, H, I, İ, J) bendlerinde sayılmıştır.
Sayılan bu yerlerin tanımını yönetmelikte buluruz.
Buna göre; Tabii olarak yetişen ve emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları
bulunan yerlerden,
A) Sazlıklar;
(Yönetmeliğin 14/1-e maddesinde Sazlık: Bataklıklarda yetişen bir senelik veya birkaç senelik otsu veya yarı
odunsu bitkilerle kaplı yerdir.)
B) Step nebatlariyle örtülü yerler;
(Yönetmeliğin 14/1-e maddesinde Step bitkileri ile örtülü yerler: Step formasyonu, ağaçsız ve yazın kuruyan
toprağı muntazam bir tarzda ve seyrekçe örten bitki örtüsüyle kaplı yerlerdir.)
C) Her çeşit dikenlikler;
(Yönetmeliğin 14/1-g maddesinde Dikenlik: Stepten sonra devam eden cılız ve monoton görünüşlü odunsu
bitkilerle kaplı yerdir.)
( Sayfa 3 )

Ç) Parklar;
(Yönetmeliğin 14/1-ğ maddesinde Park: Köy, kasaba ve şehirlerde kamu idareleri veya kamu tüzel
kişiliklerince çevreye güzellik vermesi için tefrik veya tesis edilmiş ağaç ve ağaççık ihtiva eden yerdir.)
D) (Değişik bent: 23/09/1983 - 2896/1 md.) Şehir mezarlıklarıyla kasaba ve köylerin
hudutları içerisinde bulunan eski (kadim) mezarlıklardaki ağaç ve ağaçlıklarla örtülü yerler;
(Yönetmeliğin 14/1-h maddesinde Mezarlık: Köy, kasaba ve şehir halkının ölülerini defnettiği yerdir.
Kadimden beri mezarlık olarak kullanılmış veya kullanılan yerler de mezarlık sayılır.)
E) Sahipli arazide bulunan ve civarındaki ormanlarda tabii olarak yetişmiyen ağaç ve
ağaççık nevilerinin bulunduğu yerler;
(Yönetmeliğin 14/1-ı maddesinde ı) Sahiplilik: Kişilerin taşınmazlar üzerindeki mülkiyet iddialarını her
türlü geçerli resmî belge ve kayıtlarla ispatlamaları halidir. 6831 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin;
1) (E) bendinde hakim unsur, civar ormanlarda doğal olarak bulunmayan ağaç ve ağaççıkların
bulunması halidir. Özel şahısların ağaçlandırdıkları bu sahalar özel mülkiyete konu olabilen ve zilyetlikle de
iktisabı mümkün olan sahalardır.
2) (F) bendinde geçen tarım arazisi olarak kullanılan yerlerdeki dağınık veya yer yer küme ve sıra
halindeki her nev’i ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerlerde sahiplilik orman içinde ve bitişiğinde tapu ile, bitişik
alanlar dışında ise diğer tasarruf belgeleri ile mümkündür.
3) (H) bendinde geçen fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri kamu emlâkı niteliğinde de
bulunabileceğinden bunlara sahiplilik orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapu ile, orman sınırları dışında
ise her türlü tasarruf belgeleri ile mümkündür. Her nevi meyveli ağaç ve ağaççıkların mevcut olduğu yerlerde
ise zilyetlikle de iktisap mümkündür.
4) (İ) bendinde geçen özel kanunu gereğince Devlet ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik
şartları yerine getirilmiş bulunan yabani zeytinlikler ile 6777 sayılı Kanunda tasrih edilen yabani veya aşılanmış
fıstıklık, sakızlık ve harnupluklarda sahiplilik tapu ile mümkündür.
5) (G) bendi kapsamına giren ağaç ve ağaççıklarla kaplı yerlerde; Devlet ormanlarına bitişik olmayan ve
bir bütün olarak yüzölçümü üç hektarı aşmayan her nevi ağaç ve ağaççıkların bulunduğu yerlerde sahiplilik
tapu ve diğer tasarruf belgeleriyle, ağaç ve ağaççık topluluklarının Devlet ormanlarına bitişik olması halinde
sahiplilik tapu ile mümkündür. Sahipli arazi üzerinde bulunan yüz ölçümü her parsel için üç hektarı geçen ağaç
ve ağaççık topluluklarının bulunduğu yerler özel orman sayılır. Bu durumda sahiplilik ancak tapu ile
mümkündür.
F) (Değişik bent: 22/05/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu,
orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım
arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halindeki her nevi ağaç ve
ağaçcıklarla örtülü yerler;

G) (Değişik bent: 22/05/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç
hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler;

H) (Değişik bend: 05/11/2003 - 4999 S.K./1. md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde
tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve
muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan ..., fıstık çamlıkları ve palamut
meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar;

İ) (Değişik bent: 23/09/1983 - 2896/1 md.) Sahipli arazideki aşılı ve aşısız zeytinliklerle,
özel kanunu gereğince Devlet Ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik şartları
yerine getirilmiş bulunan yabani zeytinlikler ile 09/07/1956 tarih ve 6777 sayılı Kanunda
tasrih edilen yabani veya aşılanmış fıstıklık, sakızlık ve harnupluklar;

J) Funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımıyan yerler;
( Sayfa 4 )

Orman sayılmaz.
i) Küme: Kapalılık derecesi %10 dan fazla olan ve aynı zamanda en çok üçbin metrekare büyüklüğündeki
ağaç ve ağaççıklarla kaplı yerdir.
j) Sıra: Küme vasfını taşımayan ağaç ve ağaççıkların bir veya birkaç sıra halinde birbiri ardına yer
almasıdır.
k) Dağınık olma: Ağaç ve ağaççıkların işgal ettikleri kısımlarda kapalılığın tabii olarak %10 dan az
olmasıdır.
l) Ormana bitişik olmama: Devlet ormanlarından; tarla, bağ, bahçe gibi kültür arazileri, özel orman,
tahsisli mera ve toplu yerleşim alanları, 6831 sayılı Kanunun 1 inci maddesi istisna bentlerine göre orman
sayılmayan arazi çeşitleri, nehir, ırmak, yaz kış devamlı akan ve genel olarak yatağı değişmeyen dere, 5658
sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden evvel mevcut olan Devlet karayolu ve demiryolu ile yarıntı ve
kayalıklarla ayrılma halidir.
m) Maki ve funda: Kserofil bünyeli, her dem yeşil, sert ve çoğu zaman dikenli yapraklı ağaççıkların teşkil
ettiği bitki formasyonu olup, Mersin (Myrtus communis), Defne (Laurus nobilis), Sandal (Arbutus andrachne),
Kocayemiş (Arbutus unedo), Pırnal Meşesi (Quercus ilex), Kermes Meşesi (Quercus coccifera), Katran Ardıcı
(Juniperus oxycedrus), Katır Tırnağı (Spartium junceum), Kurtbağrı (Ligustrum vulgare), Keçiboğan
(Calicotome spinosu), Erguvan (Cercis siliquastrum), Tesbih çalısı (Styrax officinalis), Karaçalı (Paliurus
acueleatus), Herdemtaze (Ruscus acuelatus), Keçiboynuzu (Ceratonia siliqua), Peruka çalısı (Cotinus
coggygria), Akçakesme (Phillyrea media), Geniş Yapraklı Akçekesme (Phillyrea latifolia), Menengiç (Pistacia
terebinthus), Sakız (Pistacia lenttiscus), Boyacı sumağı (Rhus cotinus), Yabani Zeytin – Delice (Olea europea
var. oleaster), Kokarçalı (Anagyris foetida), Zakkum (Nerium oleander), Pembe çiçekli Laden (Cistus creticus),
Beyaz çiçekli laden (Cistus salvifolius), Tüylü Laden (Cistus villosus), Badem Yapraklı Ahlat (Pyrus
amygdaliformis), Yabani kuşkonmaz (Asparagus acutifolius ve benzeri bitkilerdir.
n) Funda: ağaç fundası (Erica arborea) ve pembe çiçekli funda (Erica verticillata), Erica cinsi
bitkilerdir.
o) Orman ve toprak muhafaza karakteri: Üzerindeki bitki formasyonu ile taşkınları, şiddetli yağış sonrası
oluşan zararlı akışları, toprak erozyonunu, toprağın strüktür ve tekstürünün bozulmasını önleyici, su verimini
artırıcı etkisi bulunan ve eğimi yüzde on ikiden fazla olan yerlerdir.
C-Orman Türleri;
1) Ormanlar mülkiyet ve idare bakımından:

a) Devlet ormanları;

b) Hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlar;

c) Hususi ormanlar;

2) Vasıf ve karakter bakımından:

a) Muhafaza ormanları;

b) Milli parklar;

c) İstihsal ormanları;

olmak üzere ayrılır.


( Sayfa 5 )

Muhafaza Ormanı; Orman Kanunun 3. maddesi gereğince, Bulundukları mevki, vaziyet,


haiz oldukları hususiyet noktasından memleketin ve halkın menfaat, sıhhat, selametine
yarıyacak veya tarihi, bedii veya turistik kıymeti bakımından muhafazası gereken, gerek
Devletin ve gerek eşhasın hususi mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler
muhafaza ormanı olarak tarif edilmiştir. Bu tür yerlerin orman rejimine alınmasına Ziraat veya
Maarif Vekaletleri veya Turizm Umum Müdürlüğünün teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyetince
karar verilebilir.

II- ORMANA İLİŞKİN ŞEKLİ KAYNAKLARI-ORMAN KANUNLARI


DIŞINDAKİ HUKUKİ DÜZENLEMELER :
A) ANAYASA HÜKÜMLERİ :
1) 1961 ANAYASASI
MADDE 37- Toprak dağıtımı ormanların küçülmesi, ve diğer toprak servetlerinin
azalması sonucunu doğuramaz.
Madde 131- (17.4.1970-1255) (31) Devlet, ormanların korunması ve ormanlık sahaların genişletilmesi
için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanları, kanuna göre Devletçe yönetilir ve işletilir. Devlet ormanlarının mülkiyeti, yönetimi ve
işletilmesi özel kişilere devrolunamaz. Bu ormanlar, zamanaşımıyla mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak
hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez.
Ormanlar içinde veya hemen yakınında oturan halkın kalkındırılması ve ormanı koruma bakımından,
ormanın gözetilmesinde ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliği yapmasını sağlayıcı tedbirler ve gereken
hallerde başka yere yerleştirme kanunla düzenlenir.
Anayasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş
olan tarla, bağ, meyvalık, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar bulunan
topraklarla şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir
daratma yapılamaz. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir ve bu yerlerde başka çeşit tarım ve
hayvancılık yapılamaz.
Ormanların tahribedilmesine yol açan hiçbir siyasî propaganda yapılamaz.

2) 1982 ANAYASASI;
"MADDE 169.- Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli
kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde
başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe
yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında
irtifak hakkına konu olamaz.
( Sayfa 6 )

Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların


tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel
ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla
işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.
Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine
tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31.12.1981
tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla,
bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında
yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu
yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz."
"MADDE 170.- Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması,
ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve
işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle, 31.12.1981 tarihinden önce
bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi;
bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve
orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu
yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın
yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.
Devlet, bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı
tedbirleri alır.
Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet ormanı olarak derhal
ağaçlandırılır."
B) TÜRK MEDENİ KANUNU HÜKÜMLERİ:
1) 729/2 Madde “Ağaçlar ve ormanlar üst hakkına konu olamaz.”
2) 740. Madde; Komşunun arazisine taşarak zarar veren dal ve kökler, onun istemi
üzerine uygun bir süre içinde kaldırılmazsa, komşu bu dal ve kökleri kesip kendi mülkiyetine
geçirebilir.
Ekilmiş veya üzerine yapı yapılmış arazisine dalların taşmasına katlanan komşu, bu
dallarda yetişen meyvaları toplama hakkına sahip olur.
Komşu ormanlar hakkında bu hükümler uygulanmaz.
3) Orman ve mer'aya girme başlıklı 751. Maddenin “ Yetkili makamlar tarafından
bitki örtüsünü korumak amacıyla yasaklanmadıkça, herkes başkasının orman ve mer'asına
( Sayfa 7 )

girebilir ve oralarda yetişen yabanî meyve, mantar ve benzeri şeyleri, yerel âdetlerin izin
verdiği ölçüde toplayıp alabilir.
Avlanmak ve balık tutmak için başkasının arazisine girme, özel kanun
hükümlerine tâbidir
4) Ormanlar başlıklı 818. Maddesi; Bir orman üzerinde intifa hakkına sahip olan
kimse, ondan özel kanun hükümlerine uygun bir işletme plânı çerçevesinde yararlanabilir.
Malik ile intifa hakkı sahibi, işletme plânı yapılırken kendi haklarının
gözetilmesini isteyebilirler.
Fırtına, kar, yangın, sel, zararlı böcek akını veya diğer sebepler yüzünden olağan
yararlanma önemli ölçüde aşılmışsa orman, bu kaybı giderek azaltacak şekilde işletilir veya
işletme plânı yeni duruma uygun hâle getirilir. Aşırı yararlanma dolayısıyla elde edilen bedel,
faiz getirecek şekilde yatırılır ve verim noksanını gidermeye ayrılır.
C) 3402 SAYILI KADASTRO KANUNU HÜKÜMLERİ:
1) Madde 4/3: (Değişik fıkra: : 22/02/2005 - 5304 S.K./3.mad) Çalışma
alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosuna
başlanılmamış olması halinde, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her
çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi
tarafından yapılır. Ancak, bu çalışmalarda kadastro ekibine, Orman Genel Müdürlüğü taşra
teşkilâtınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi ile
tarım müdürlüklerince görevlendirilecek bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat
mühendisinin bildirimden itibaren yedi gün içerisinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu
çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar re'sen devam ettirilir.
Ormanla ilgili yapılan itirazların incelenmesinde kadastro komisyonuna da itiraza konu
tespitlerde görev almayan Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilâtınca görevlendirilecek bir
orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi ile tarım müdürlüklerince görevlendirilecek
bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisi iştirak ettirilmesi zorunludur. Çalışma
alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırma ve tespitleri yapılarak otuz günlük kısmî ilâna
alınır. Bu alanlarda orman kadastrosu yapılmış sayılır. Orman kadastrosu kesinleşmiş
yerlerde bu sınırlara aynen uyulur.
2) 3402 sayılı Kadastro Kanunun 16/D maddesi gereğince “Devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları
hükümlerine tabidir.”
( Sayfa 8 )

3) Kanunun 18/2 Maddesi gereğince “Orta malları, hizmet malları, ormanlar ve


Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile
kanunları uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı
zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez.”
4) Ek Madde 4 - 6831 sayılı Orman Kanununun 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı
Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı, 5/6/1986 tarihli ve 3302
sayılı kanunlarla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca
Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak
ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından
ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle,
bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın
öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edilir.
Bu maddeye göre yapılacak kadastro çalışmaları ikinci kadastro sayılmaz.
Bu maddeye göre yapılacak kadastro sırasında orman ve Hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin sınır nokta ve hatları; orman kadastro tutanakları esas alınmak
suretiyle orman işletme müdürlüğünce görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi
ya da orman mühendisinin iştirak ettirildiği kadastro ekibince zemine aplike edilir. Bu
çalışmalar sırasında kadastro veya orman haritalarında düzeltmeyi gerektiren tutanak, pafta ve
zemin uyumsuzluğunun tespiti halinde, yukarıda oluşturulan kadastro ekibince teknik
mevzuata uygun hale getirilir. Bu çalışmalara kadastro kontrol mühendisi de iştirak ettirilir.
Çalışma sonucunda bir zabıt düzenlenir ve bu zabıt ekip görevlileri ile kontrol mühendisi
tarafından birlikte imzalanır. Düzeltme işlemleri, orman mevzuatı ile tapu ve kadastro
mevzuatına göre yapılmış ve bu Kanuna göre yapılacak askı ilanı ile de ilan ve tebliğ edilmiş
sayılır.
Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, daha öncesi tescil edilmiş olduğuna
bakılmaksızın Maliye Bakanlığının talebi üzerine, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce
fiili kullanım durumları dikkate alınmak suretiyle ifraz ve/veya tevhit de yapılabilir. Bu
işlemler sırasında, orman ve kadastro haritalarında tespit edilen fenni hatalar, yukarıdaki
üçüncü fıkrada belirtilen usul ve esaslara göre düzeltilir.
Bu madde kapsamındaki kadastro, ifraz ve tescil işlemleri, 3194 sayılı İmar Kanunu ile
3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunundaki kısıtlamalara
tabi olmaksızın yapılır.
( Sayfa 9 )

Kadastro çalışmalarına başlanılmadan önce, Hazine adına orman sınırları dışına


çıkarılan yerlerin içerisinde özel kanunlarına göre değerlendirilmesi gereken alanlar bulunup
bulunmadığı kadastro müdürlüğünce ilgili kurum ve kuruluşlarına yazı ile sorulur. İlgili
idarelerce 15 gün içerisinde kadastro müdürlüğüne bilgi verilir. Bu süre içinde cevap
verilmediği takdirde, söz konusu alanların bulunmadığı yönünde cevap verilmiş sayılır. Bu
bilgilere veya ilgili idarelerce zeminde gösterilen sınırlara göre bu yerler içindeki bu alanların
sınırları ölçülerek krokisinde gösterilir ve beyanlar hanesinde belirtilir.”
III) HUKUKU İLE İLGİLİ MEVZUATIN GELİŞİMİ
1. Osmanlı İmparatorluğu Döneminde ormanlar ile ilgili ilk düzenleme 1858 tarihli
ARAZİ KANUNNAMESİ’DİR. Kanunnamede ormanlarla, ilgili; a) "Eşhas uhtesindeki
ormanlar, b) Vakıf ormanları, c) Cibali Mubaha" (kimsenin mülkiyeti altında olmayan
dağlar), d) Kura ve kasabata mahsus ormanlar (kadim köy ve kasaba içindeki arsalar ve
kenarlarında bulunup nihayet yarım dönüm miktarlı yerler) olduğu belirlenmiş, gerek Devlet
ormanlarında, gerek cibali mubahada kimseye tapu verilmeyeceği ve özel mülkiyete konu
olamayacağı açıklanmıştır.
2. 1870 tarihli Orman nizamnamesinde, ormanlar, doğrudan devlete ait ormanlar,
vakıf ormanları, kasaba ve köye ait baltalıklar, eşhas uhdesindeki ormanlar olup, arazi
kanunnamesinde bu ormanlardan bahsedildiğinden Orman nizamnamesinde bu ormanlardan
bahsedilmeyecektir. Hükmü yer alıp, devlet ormanlarının sınırlanmasına ilişkin hükümler
içermektedir. nizamnamenin 2. maddesinde imparatorluk sınırları içinde ne kadar miri orman
varsa tayin ve tahdit olunacağı ve ormanların muhafazasının getirilen bu hükümlere göre
yapılacağı kararlaştırılmıştır.
3. 3116 Sayılı Cumhuriyet döneminin ormanla ilgili ilk özel yasasının 1. Maddesi
gereğince “bu kanun tatbikinde kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup, da
herhangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaççıkların toplu halleri yerler ile beraber
orman sayılır.
Sazlıklar ve muhitin tabiatı itibariyle koru ve baltalık yapılamayan veya sitep
florası ile örtülü yerler her çeşit dikenlik ve fundalıklarla ve parklar ve ormanlarla bitişik
olmayan beş hektardan az sahipli arazi üzerindeki ağaçlar ve ağaççıklar orman sayılmaz.”
şeklinde tarif edilmiş, ormanlar, Devlet ormanları, umuma mahsus ormanlar, vakıf
ormanları ve hususi ormanlar olmak üzere dörde ayrılmış, devlet ormanlarının sınırlama ve
( Sayfa 10 )

kadastro işlemlerinin orman tahdit komisyonları tarafından yapılacağı, özel ormanların


sınırlama ve işletim planlarının özel orman sahiplerince yapılacağı öngörülmüştür.
4. Tezkere-i Samiyye ( 17 Kanun-i Sani 1326 tarihli)
5. 3166 sayılı Kanun ( 08.02.1937 ) : Bu kanun devlet ormanlarının saptanması
amacıyla çıkarılmıştır. Bu kanuna göre tapulu yerler orman olarak sınırlandırılamaz. Eğer
sınırlandırılmış ise malik itiraz davası açılabilir. Bunun için 3 aylık süre öngörülmüş,
sonradan bu süre 1 yıla çıkarılmıştır. Bu yasanın 137 Maddesine göre 02.06.1937 tarihinde
Orman Nizamnamesi çıkarılmıştır.
6. 4785 sayılı Kanun. ( 13.07.1945 ) : Bu kanunla istisnalar dışında bütün ormanlar
devletleştirilmiştir.(kanun 8. maddesi " Tahukku etmiş olan parasını olmak üzere kanun
yürürlüğe girmesinden başlayarak beş yıl içinde mahalli mülkiye üstüne veya orman işletmesi
müdürlüğüne başvurmayanlar, haklarından vazgeçmiş sayılırlar. Böylece hakları düşenler
yetkili yargı ve idare merciilerine gidererk bir güna hak isteğinde bulunamazlar.
7. 5653 sayılı Kanun ile orman sayılan alanlar yeni bir tarif getirilmiş ve muhafaza
karakteri taşımayan makilik alanların orman sayılan yerlerden olmadığı kabul edilmiştir.
Muhafaaz karakteri taşımayan makilik alanların orman alanlarından ayırt edrilmesi için
makiye tefrik komisyonları kurulmuş ve çalışmış bir kısım orman alanları makiye ayrılmıştır,
(İstanbul, İzmir, Antalya, Muğlanın bazı ilçelerinde bu çalışmalar yapılmıştır.)
8. 5658 sayılı kanun ile devletleştirlen orman alanlarından bazı şartları taşıyanlar iade
edilmiştir.
9. 6831 Sayılı Kanun(31.08.1956 tarihinde kabul edilip 08.09.1956 tarihinde
yayımlanmıştır) bu yasanın geçci 3. maddesiyle 3116 Sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen
orman tahditlerine karşı, kanunun yürürlüğünden sonra 6 aylık ek itiraz süresi getirilmiştir.
10. 1744 sayılı Kanun ( 04.07.1973 ) :Bu kanuna göre 15.10.1961 tarihine kadar
orman niteliğini yitirmiş olan yerler orman dışına çıkarılır. Bu kanunun 2. maddesine göre,
orman dışına çıkarılan yer tapulu yerlerden ise (orman tahdidi öncesinden gelen tapu olmalı)
maliki adına orman dışına çıkarılır.
11. 2896 sayılı Kanun. (27.09.1983 ) : Bu kanun 1744 sayılı kanunun 2. maddesini
yürürlükten kaldırmış, orman yasasında bir kısım değişklikler getirmiştir bunlardan en
önemlisi, her hangi bir nedenle orman sınırları dışında bırakılmış orman alanlarının yeniden
yapılacak orman kadastrosunda orman olarak sınırlandırılmasına imkan vermesi, bu kanuna
göre 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini kaybeden yerler tapulu olup olmadığına
( Sayfa 11 )

bakılmaksızın hazine adına orman dışına çıkarılır. Sonradan çıkan 3302 sayılı kanun da bu
hükmü muhafaza etmiştir, orman dışına çıkarılabilecek yerler yeniden tanımlanmıştır.
12. 3302 sayılı kanun (kabul 05.06.1986 yayım 19.06.1986) yine 6831 sayılı yasada
özelikle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılacak yerlerin tanımında değişiklikler
yapmıştır. 2896 sayılı kanundaki 1 yılık itiraz süresini, altı aya düşürmüştür.
13. 3373 sayılı kanun yine 6831 sayılı yasada değişiklikler yapmış ve 6831 sayılı
kanunun 11. maddesinde yapılan değişiklikle tapu sahiplerine 10 yıllık sürede orma
kadastrosuna itiraz davası açma olanağı getirilmiş, orman kadastrosuna itiraz davalarına
kadastro mahkemesinde bakılacağı öngörülmüş, her hangi bir nedenle orman sınırları dışında
kalmış ormanların sınırlandırılması olanağı kaldırılmıştır.
14. 4999 sayılı kanun (05.11.2003 gün) yine her hangi bir nedenle orman sınırları
dışında kalmış ormanların sınırlandırılmasına olanak verirken, 1744 sayılı yasa ile getirilen
bir idari birimdeki ormanların tümünün sınırlandırılmasına olanak veren 7. madde hükmünü
kaldırmış ve seri usulde orman sınırlandırmasına imkan vermiştir.
15. 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına
Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
16. 6527 Sayılı Orman Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile kanun 11.
Maddesi değiştirilmiş, ilan süresi altı aydan bir aya düşürülmüş, ayrıca tapu sahipleri
17. 2924 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkındırılması ve Desteklenmesi Hakkındaki
Kanun (Anayasa Mahkemesinin 23.01.2012 gün ve 2001/382-21 sayıl, 4706 sayılı "Hazineye
Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun"un 3. maddesinin İptal kararı ile Kadük hale gelmiş, 6392 Sayılı
Kanun ile de yürürlükten kaldırılmıştır. .)
18. 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun
IV ) ORMANLARIN KADASTROSU VE TAPUYA KAYIT EDİLMESİ :

Gerek Devlet Ormanı, gerekse Özel Orman alanları tapuya şu şekillerde kayıt
edilebilir;

1. Tapu Kaydına Dayanılarak 4785 sayılı Kanun Hükümlerine göre Devletleştirilen


Orman Alanları haritası oluşturularak tapuya tescil edilebilir.
( Sayfa 12 )

2. Tapuya bağlı olup haritası bulunan Ya da bulunmayan taşınmazların Devlet


ormanı olarak Ya da mahfaza ormanı olarak Kamulaştırılması gerektiği halde, haritası tescile
uygun hale getirilerek tescil edilebilir.

3. 3116 Ya da 6831 Sayılı Kanun Hükümlerine göre yapılan Orman Kadastrosu


sonunda kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan yerlerin orman olarak tescili
mükkündür.

4. 6831 sayılı Kanun Hükümlerine göre Özel Orman Alanlarının orman kadastro
komisyonlarınca özel orman olarak sınırlandırması yapılarak, bu niteliğiyle tapuya tescili
sağlanabilir.

5. 3402 sayılı Kanunun 4/3 Maddesine göre orman olarak sınırlandırılan alanlar, bu
sınırlandırma işleminin ilan sonunda Ya da hükmen kesinleşmesiyle niteliğine göre devlet
ormanı ve özel ormanı olarak tescili mümkündür.

6. Hükmen Orman olgusu kesinleşen alanların orman olarak tapuya tescili


mümkündür. (genel kadastro tesbitine itiraz davası sonunda orman yönetiminin taraf olduğu
Ya da 30/2 madde uygulamasının söz konusu olduğu hallerde orman olarak tesciline karar
verilen yerler bu niteliğiyle Hazine adına tescil edilebilir.

7. Hazine adına tapuda kayıtlı taşınmaz mallar orman olarak kullanılmak üzere
Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edildiğinde devlet ormanı niteliğiyle Hazine adına kayıtları
yapılabilir.

Ancak; şu bilinmelidir ki; orman nitelikli tapu kayıtları genellikle, devlet


ormanlarının tapuya kaydı Orman Kanunda öngörülen orman kadastrosuna ilişkin hükümler
gereği Ya da 3402 sayılı Kadastro Kanunun 4/3 maddesine göre yapılan sınır tesbit
işlemlerinin kesinleşmesi suretiyle oluşmaktadır. O halde öncelikle Kadastro kavramı ve
Orman Kadastrosu Kavramı üzerinde durulmalıdır.

Kadastroya ilişkin genel düzenleme içeren 3402 Sayılı Kadastro Kanunuun 1.


Maddesinde kanun anacı tarif edilirken, kadastronun tanımı da yapılmıştır. Buna göre
Kadastro “ülke koordinat sistemine göre memleketin kadastral veya topoğrafik kadastral
haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukukî
durumlarını tespit etmek” faaliyeti olarak tarif edilmiştir. Kanun amacı da bu işlemle “ 4721
( Sayfa 13 )

sayılı Türk Medeni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi sisteminin alt
yapısını oluşturmaktır.” olarak belirlenmiştir.

Bu tarif ışığında, orman kadastrosu da “ülke koordinat sistemine göre memleketin


kadastral veya topografik kadastral haritasına dayalı olarak ormanların sınırlarını arazi ve
harita üzerinde belirterek hukuki durumlarını tesbit etmek ve tapuya tescilini sağlamak” olarak
tarif edilebilir.

Orman kadastrosu konusunda Türk Hukukunda iki düzenleme mevcuttur. Bunlardan


birisi 6831 Sayılı Kanunun 7 ila 11. maddesinde düzenlenen orman kadastrosu diğeri ise, 3402
sayılı Kanunun 4/2 maddesinde düzenlenen çalışma alanı sınırlarının belirlenmesi sırasında
karşılaşılan orman sınırlarının tesbiti, başka deyişle kadastrosudur.

A) 6831 SAYILI ORMAN KANUNUN 7 VE DEVAMI MADDELERİNE GÖRE


ORMAN KADASTROSU:

Orman Kadastrosu Orman Bölge Müdürlükleri nezdinde kurulan yaptığı işlerle ilgili
bağımsız çalışma yetkisi ve gücüne sahip, kuruluşu ve çalışma usulü Yönetmelikle
düzenlenen Orman Kadastro Komisyonları tarafından yapılmaktadır.
1) 6831 sayılı Kanunun 7. Maddesi gereğince; Orman Kadastro Komisyonlarının
görevleri;
a) Devlet ormanları
b) Evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları
dışında kalmış ormanların,
c) Hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanların,
d) hususi ormanların, orman kadastrosunu yapmak,
e) bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların
ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti işlemini (aplikasyon işlemini) yapmak,
f) 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince 31.12.1981 tarihinden önce
bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitiren yerlerin orman sınırları dışına çıkarılması
işlemini yapmak,
g) Daha önce orman olarak sınırlandırması Ya da 2/B uygulaması yapılıp
kesinleşen yerlere ilişkin haritaların aplikasyon işlemini yapmak, tespit edilen fenni hataların
düzeltilmesi işlerini yapmak,
h) Orman sınırları ile ilgili Kesinleşmiş idari ve yargısal kararları uygulamaktır.
( Sayfa 14 )

Komisyonlar Devlet ormanlarının kadastrosu ve 2/B uygulamalarını re sen bedelsiz


olarak, 2/A uygulamasını ise mürcaatların Bakanlık tarafından değerlendirilmesi ve onayı
üzerine bedelsiz olarak yaparlar,
Hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ve hususi ormanlarda 2 nci maddenin
(B) bendi uygulamaları ise bu ormanların sahiplerinin müracaatı üzerine bedeli karşılığında
yaparlar
2) Orman kadastro komisyonlarının kuruluşu; Komisyon bir başkan ve dört
üyeden oluşur, bunlar;
a) Orman ve Su İşleri Bakanlığınca atanacak bir orman yüksek mühendisi veya
orman mühendisinin başkanlığında,
b) Bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi veya bunların bulunmaması
halinde orman teknikeri,
c) bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisi veya bunların bulunmaması
halinde ziraat teknisyeni,
d) Mahalli ziraat odalarınca bildirilecek bir temsilci
e) Beldelerde belediye encümenince, köylerde köy muhtarlığınca bildirilecek bir
temsilcidir.
3) Çalışması yapılacak yerler; 6831 Sayılı Kanunun 8. Maddesi gereğince
“Orman kadastrosunun ve bu Kanunun 2 nci maddesi gereğince orman sınırları dışına
çıkarma işlemlerinin yapılacağı il ve ilçeler Orman ve Su İşleri Bakanlığınca belirlenir.

Kadastro çalışmalarının yapılacağı yerler en az bir ay önce radyo ve diğer yayın


araçları ile ilan olunur.

Orman kadastrosu ve sınırları dışına çıkarma işlerine ait arazi çalışmalarının başlama
tarihi ise, orman kadastro komisyonu tarafından en az 15 gün önceden çalışacak belde ve
köylerle bunlara bitişik belde ve köylerin uygun yerlerine asılarak ilan edilir.

İlan işlemlerine ait usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.


4) KOMİSYONUN ÇALIŞMASI ; 6831 Sayılı Kanunun 9. Maddesinde
düzenlenmiştir.
( Sayfa 15 )

İlan işleri tamamlanan belde, mahalle ve köylerde kadastrosu yapılacak ormanların


sınırları komisyonlarca, arazi üzerinde belirlenerek tutanakla tevsik edilir, belirlenen sınır
noktaları ölçülerek haritalama işlemleri yapılır
Bu tutanak; sınırlandırılan ormanların işletme şeklini, ihtiva ettikleri ağaç türlerini,
mülkiyet ve diğer ayni hakları, sınırda bulunan taşınmaz malların cinsini, maliklerinin ve
işgal edenlerin ad ve soyadını, gösterilen veya verilen belgelerin tarih, numara ve nitelikleri
ile ilgililer tarafından yapılan itirazları kapsayacak şekilde düzenlenir.
Tutanaklar, orman kadastrosu ve bu Kanunun 2 nci maddesinin (B) bendinin
uygulamalarında her belde ve köy için, (A) bendinin uygulamasında ise bir veya birden fazla
köy ve belde veya ilçe hudutları içinde kalan bütün köyler için tutulur ve tutanak defterine
yazılır. Bu tutanaklar komisyon başkanı, üyeler, bilirkişiler ve hazır bulundukları takdirde
orman içinde veya bitişiğinde taşınmaz mal sahibi olanlar ile kullananlar veya kanuni
mümessilleri veya vekilleri tarafından imza edilir.
Kadastro ve diğer ormancılık hizmetleri için gerekli hava fotoğrafları ve haritalar
Orman Genel Müdürlüğünce yapılır veya yaptırılır.
Ölçme metodlarına ait uygulanacak teknik hususlar yönetmelikte belirtilir.
Kadastrosu yapılan ormanların sınır noktaları sabit taş ve beton kazıklarla tespit edilir.
Tespit edilen sınır noktalarının tahrip edilmesi veya yerlerinin değiştirilmesi yasaktır.

4) TEKNİK HATALARIN DÜZELTİLMESİ ; aşağıda irdelenecektir.

Orman tahdidi veya kadastrosu yapılıp ilan edilerek kesinleşmiş yerlerde, vasıf ve
mülkiyet değişikliği dışında aplikasyon, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan
yüzölçümü ve fenni hatalar tespit edildiğinde, bu hatalar Orman Genel Müdürlüğünün bilgisi
ve denetimi altında orman kadastro komisyonlarınca düzeltilir. (Ek cümle: 19/04/2012-6292
S.K./13.md.) Düzeltme işlemleri en son ilan edilen çalışma esas alınarak yapılır. Düzeltme,
10 uncu maddeye göre ilan olunur. İlan tarihinden itibaren otuz gün içinde düzeltmenin
kaldırılması amacıyla sulh hukuk mahkemesine dava açılmadığı takdirde yapılan düzeltme
kesinleşir. Düzeltmelerde 11 inci maddedeki hak düşürücü süre aranmaz.

5) ORMAN KADASTRO ÇALIŞMALARININ TAMAMLANMASI;Madde 10:


( Sayfa 16 )

Sınırlaması ve bu Kanunun 2 nci maddesine göre, orman sınırları dışına çıkarma


işlemleri bitirilen köy, belde veya mahallelere ait düzenlenen kadastro dosyaları Orman
Genel Müdürlüğüne gönderilir.
Orman Genel Müdürlüğünce bulunan şeklî ve hukuki noksanlıklar komisyonlarca
düzeltildikten sonra, kadastro tutanak suretleri haritaları ile birlikte orman kadastro
komisyonlarınca ilgili köy, belde veya mahallelerin uygun yerlerine asılmak suretiyle ilan
edilir.
Ayrıca, tutanak suretleri Maliye Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğünün mahalli
kuruluşlarına intikal ettirilir.
Asılma tarihi, beldelerde belediye encümenlerinin, mahalle ve köylerde ihtiyar
heyetlerinin tasdik edecekleri belgelerle tevsik olunur. Bu belgeler komisyon dosyalarında
saklanır.
Kadastrosu tamamlanan veya devam eden ormanlara ait haritaların yapılmasında
ölçme, hesap, tersimat ve aplikasyon işleri harita ve kadastro mühendisleri veya teknikerleri
tarafından yapılır, sorumluluk harita ve kadastro mühendislerine aittir.

Çalışma alanlarında yapılan ölçüm ve haritalama işlemlerinin usulüne uygun olarak


yapılmasını sağlamak ile kontrol onayını yapmak üzere Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
taşra teşkilatınca kontrol mühendisi görevlendirilir. Kadastro teknik standartlarına uygun
üretilen bu haritalar, harita ve kadastro mühendislerinin kontrol onayından sonra komisyon
başkanınca tasdik olunur.

İlanın tevsik edildiği tutanaklardaki Köy ihtiyar heyeti tastiki kurucu işlem
niteliğinde olmayıp, tamamen ispat ile ilgili meseledir. Şayet ilan yapıldığı başka belge Ya da
deliller ile ispat edilebiliyorsa,böyle bir tutanak düzenlenmemiş olsa bile ilanın yapıldığı
kabul edilmelidir.
İlan 30 günden az yapılmışsa tamamlattırılması gereklidir.
İlan dava şartı olup yapılmamışsa orman kadastrosuna itiraz davası dinlenemez. Dava
açıldıktan sonra ilan yapılmışsa dava şartı gerçekleşmiş kabul edilmelidir.
Kadastro Komisyonlarının Kanun ve Yönetmelikte belirtilen kişilerden oluşmaması
halinde, yaptıkları çalışmanın yok hükmünde olduğu yönünde Yargıtay kararları vardır.ancak
çalışmaların tümden iptali, idari bir kurulun yaptığı çalışmanın iptali ile ilgisi olup, bu
konuda adli yargının görevli olmadığı kabul edilebilir. Diğer taraftan uygulamada
komisyonların çalışmalarının yasal olmadığı Ya da kuruluşunun yasal olmadığından yapılan
( Sayfa 17 )

çalışmaların iptali için Orman İdaresi tarafından hasımsız açılan davaların görüldüğü ve hatta
kabul kararları verildiği görülmektedir. Böyle bir kararın ancak tek tarafı olan Orman
yönetimini bağlayacağı söylenebilirse de, diğer üçüncü kişileri bağlamayacağı ortadadır.
6) İLAN VE İTİRAZ ; Madde 11
Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı suretiyle ilanı, ilgililere
şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren
bir ay içinde kadastro mahkemelerine, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro
davalarına bakmakla görevli mahkemeye müracaatla sınırlamaya ve 2 nci maddeye göre
orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Genel
Müdürlüğü ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir. Bu müddet içinde itiraz olmaz
ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir. Ancak, tapulu
gayrimenkullerde tapu sahiplerinin, on yıllık süre içerisinde dava açma hakları mahfuzdur.
Hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında
hasım Orman Genel Müdürlüğü, 2 nci maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma
işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman
Genel Müdürlüğüdür.
Orman Genel Müdürlüğünce açılacak davalarda hasım, hak sahibi gerçek ve tüzel
kişiler ile Çevre ve Orman Bakanlığıdır.
Kadastrosu yapılıp kesinleşen Devlete ait ormanlar, tapu sicil müdürlüklerince hiçbir
harç, vergi ve resim alınmaksızın orman vasfı ile, 2 nci maddeye göre orman sınırları dışına
çıkarılan yerler halihazır vasfı ile kaydında belirtme yapılarak Hazine adına tapuya tescil
olunur.
Bu Kanunun;
a) 20/06/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi,
b) 23/09/1983 tarihli ve 2896 sayılı, 05/06/1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla
değişik 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendi,
Uygulamaları ile orman sınırları dışına çıkarılan, ancak fiilen orman olduğu Orman
Genel Müdürlüğünce tespit edilen yerler, talep üzerine Maliye Bakanlığınca Orman Genel
Müdürlüğüne tahsis edilir. Tahsisi yapılan bu yerler Hazine adına tapuya orman vasfıyla
tescil edilir.
( Sayfa 18 )

Sınır noktaları ile ölçü işinde kullanılan tüm noktalardaki taş, beton kazık ve diğer
işaretler Orman Genel Müdürlüğünce korunur. Noktaların tahribatı veya yerlerinin
değiştirilmesi yasaktır.
V) ORMANLARIN YÖNETİMİ VE KORUNMASI ;

6831 sayılı Kanunun 6. maddesi gereğince Devlet ormanlarına ve Devlet ormanı


sayılan yerlere ait her çeşit işler Orman Genel Müdürlüğünce yapılır ve yaptırılır. Devletten
başkasına ait olan bütün ormanlar, bu Kanunun hükümleri dairesinde Orman Genel
Müdürlüğünün murakabesine tabidir.
Kanunun 5. maddesi gereğince “Hükmi şahsiyeti haiz olmıyan Devlet dairelerince
hususi maksatlara göre tesis edilen ormanların bu daireler tarafından tesis gayelerine uygun
surette idare ve intifaına Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığınca izin verilebilir.”

VI ) ORMAN KADASTRO UYGULAMALARI VE UYUŞMAZLIKLARIN


ÇÖZÜMLENMESİ:
A) BİR YERİN ORMAN SAYILAN YERLERDEN OLUP OLMADIĞI NASIL
BELİRLENİR:
1) Orman Kadastrosunun kesinleştiği yerlerde;
Orman Kadastrosunun kesinleştiği yerlerde bir yerin orman sayılan yerlerden olup
olmadığı ve hukuki durumu orman kadastro haritasının uygulanması suretiyle belirlenir.
Ancak; orman kadastrosunun 1945 yılında yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun
yürürlüğünden önce kesinleşmiş olması halinde, bu haritalar kesinleşmiş orman kadastrosu
sınırları dışında kalan yerlerin 4785 sayılı Kanun ile devletleşen ormanlardan olup olmadığını
belirlemekte yetersiz kalacağından, bu tür yerlerde öncelikle orman tahdit haritası
uygulanacaktır. 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman tahditi içinde kalan
yerlerin orman niteliği tartışmasızdır. Tahdit dışında kalan yerlerin 1945 yılında yürürlüğe
giren 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre devletleşen yerlerden olup olmadığı, 4785 sayılı
Kanunda sayılan devletleşme dışı bırakılan başka deyişle istisnalardan olup olmadığı,
devletleşen yerlerden ise 1955 yılında yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iade edilen
yerlerden olup olmadığı, Ya da eylemli durumu itibariyle 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831
sayılı Kanunun 7. madde hükmüne göre devletleşen yerlerden olup olmadığı yöntemince
araştırılmalıdır.
2) Orman Kadastrosunun kesinleşmediği Ya da ilk defa yapıldığı yerlerde; bir
yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve hukuki durumu, 3116, 4785, 5658, 6831 Sayılı
( Sayfa 19 )

Yasa hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 Sayılı Yasa ile sadece hangi nitelikteki
taşınmazların devlet ormanı sayılacağını göstermiş ve devlet ormanlarının kadastrosunun
yapılmasını öngörmüştür. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi
gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş,
devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 Sayılı Yasa ile iadeye tabi
tutulmuş ve iadenin koşulları aynı yasada gösterilmiştir. Tapu ve zilyedlikle ormandan toprak
kazanma olanağı sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa
Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989
gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde
yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu
yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki
örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu kabul edilmelidir.

B) ORMAN DIŞINA ÇIKARMA KAVRAMI:

Orman sınırları dışına çıkarma kavramı Türk Hukukuna 1961 Anayasasının 1255 Sayılı
Yasa ile değişik 131. maddesindeki düzeleme ile girmiş, yasal boyutunu 1744 sayılı Kanunun
2. Maddesi ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. maddesi ile girmiştir. Bu maddeye göre;

“Madde 2- 15.10.1961 gününden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam
olarak kaybetmiş yerlerden;
a) Su ve toprak rejimine zarar vermeyen, orman bütünlüğünü bozmayan, tarla, bağ,
meyvalık, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antepfıstığı) gibi çeşitli tarım alanlarında veya
hayvancılıkta kullanılmasında yarar bulunan yerler ile otlak, kışlak ve yaylak haline gelmiş
yerler,
b) Şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim sahaları,
Orman sınırları dışına çıkartılır.
Evvelce sınırlaması yapılmış ve fakat yukarıdaki fıkra hükümlerine uymadığı Orman
Bakanlığınca veya vaki müracaatlar üzerine anlaşılan sınırlamaların düzeltilmesi bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten en geç on yıl içinde orman kadastro komisyonlarınca yapılır. Bu
düzeltme sonucu orman sınırları dışına çıkarılacak yer sınırlaması itirazsız kesinleşmiş tapulu
arazi ise mülkiyeti tekrar tapu sahiplerine intilal eder.
Yeniden yapılacak orman kadastrosunda da bu madde hükümleri uygulanır.”
( Sayfa 20 )

Kanun iki Durum öngörmüştür. Birincisi orman sayılan yerlerden olmadığı halde,
yapılan orman kadastrosunda orman olarak sınırlandırılan tapulu yerlerdir. İkinci hal ise
orman sayılan yerlerden olduğu halde 15.10.1961 tarihinden önce nitelik kaybı nedeniyle
hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerdir.

Düzenleme nitelik kaybı nedeniyle orman sınırları dışına çıkarma işleminin sadece
Hazine adına yapılabileceğini öngörürken, orman sayılmayan yerlerden olduğu halde, yapılıp
kesinleşen orman tahditinde orman olarak sınırlandırıla yerlerin yapılacak düzeltme ile orman
sınırları dışında bırakılmasını öngörmektedir. Başka bir ifadeyle nitelik kaybı nedeniyle
orman sınırları dışına çıkarma işlemi değil orman sınırlarının düzeltme işlemidir. Nitelik
kaybı nedeniyle orman sınırları dışına çıkarma işlemi ise ancak Hazine adına yapılabilecektir.

Ne var ki, bu düzenleme önceleri yanlış anlaşılmış, nitelik kaybı nedeniyle 6831 sayılı
Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde hükümüne göre orman sınırları dışına
çıkarılan yerlerin tapulu ise tapu sahipleri adına orman sınırları dışına çıkarıldığı kabul
edilmişken, son yıllarda Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin kararları ile Kanun Maddesi amacına
uygun şekilde uygulanarak, nitelik kaybı nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin
ancak Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılabileceği kabul edilerek, tapu sahibi adına
çıkarılabilmesi için diğer şartların yanı sıra taşınmazın öncesinin orman sayılan yerlerden
olmadığı halde, hata ile orman sınırları içinde bırakılmış olması gerektiği kabul edilmiştir.

2896 sayılı Kanunla yapılan değişlikle tapu sahipleri adına orman sınırları dışına
çıkarma kavramı kanun metninden çıkarılmıştır.

Bilim ve Fen Bakımından orman niteliğini kayıp etme olayının; kendiliğinden doğal
yolla olması gerektiği, ormanların insan eliyle açılması ve işgali suretiyle nitelik yitirmenin,
şuç teşkil etmesi nedeniyle bu kapsamda değerlendirilemeyeceği yönünde Yargıtay kararları
bulunduğu gibi, daha önce kesinleşmiş ceza mahkumiyeti kararlarına konu yerlerin 2/B
uygulamasına konu edilmesi ve 2/B işleminin kesinleşmesi halinde, nitelik yitirmenin doğal
yolla olup olmadığının tartışılmadığı kararlarda vardır.

2/B uygulamasına konu edilebilmesi için, orman dışına çıkarılacak taşınmazın


31.12.1981 tarihinden önce niteliğini yitirmiş olması gereklidir. Bu tarihten sonraki belgelerde
orman olduğu, bu tarihten sonra ormandan açıldığı anlaşılan taşınmazların 2/B uygulamasıyla
Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılması mümkün değildir.
( Sayfa 21 )

Nitelik kaybı nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılacak yerler, orman niteliğini
yitirerek tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı, çam fıstığı)
gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar
olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu
yerleşim alanlarından olmalıdır. Yani taşlık Ya da dere yatağı niteliğindeki bir yerin nitelik
kayıp etse dahi orman sınırları dışına çıkarılması mümkün değildir.

Ancak; şartlar oluşmadığı halde 2/B uygulamasıyla orman dışına çıkarılmış ve bu işlem
kesinleşmişse durum ne olacaktır. Bu halde, 2/B işleminin iptali mümkün olmayacağına göre
11/5 madde uygulama imkanı bulacaktır. Yani bu yerin tekrar ormana ithali mümkün
olabilecektir. 11/5 madde gereğince orman niteliğini yitirmediği halde orman sınırları dışına
çıkarıldığı saptanan yerler için, Orman Yönetiminin isteği üzerine Hazine Ya da işgalcinin
Hayır deme imkanı yoktur. Mahkeme de somut uyuşmazlıkta bu tür yerlerin ormana ithal
edilmesi mümkün yerlerden olduğunu gözeterek karar vermesi gerekecektir.

VII) ORMAN KADASTROSUNDAN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIKLAR:

A) Orman Kadastrosu ve 2/B uygulamasına İtiraz Davası


1) 6831 sayılı Kanunun 7 ve devamı maddelerine göre yapılıp 11. maddeye
göre bir ay süreyle ilân edilen Orman Kadastrosu ve 2/B uygulamasına İtiraza
ilişkin, askı süresi içinde Kadastro Mahkemesinde açılan orman kadastrosuna
itiraz davası,

a) Görev; Orman Kadastrosunun 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesine göre bir
aylık ilan süresinde açılan davalarda Kadastro Mahkemesi görevlidir,

b) Taraflar;

aa) Orman Kadastrosuna itiraz davasında davacı sıfatı, orman kadastro işlemi ile hakkı
etkilenen kişi, başka deyişle hak sahipleri olabileceği gibi, Orman Genel Müdürlüğü ve
Orman ve Su İşleri Bakanlığı da orman sınırları dışında bırakma işlemine karşı dava
açabilecektir. Hatta orman sınırları dışında bırakma işlemine karşı T.E.M.A. Vakfı'nın da
malik sıfatı olmadığı halde, dava açabileceği kabul edilmiştir.
( Sayfa 22 )

bb) Davalı sıfatına gelince; orman kadastrosuna itiraz davasında davalı sıfatı Orman
Genel Müdürlüğüne aittir. Orman Yönetimi tarafından açılacak davarda davalı sıfatı “Hak
Sahibi” gerçek ya da tüzel kişilerdir,

cc) Hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılan 2/B uygulamasına itiraz
davasında davalı sıfatı Orman Genel Müdürlüğü ile Orman ve Su İşleri Bakanlığına aittir.

dd) . Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılacak 2/B uygulamasına itiraz


davasında davalı sıfatı Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile birlikte hak sahibi gerçek ve tüzel
kişilere aittir.

c) Yargılama usûlü; 3402 sayılı Kanunun 29. maddesi gereğince Basit Yargılama
usûlüdür.

d) Araştırma Yöntemi

Taşınmazların öncesini, daha doğrusu 3116 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu 1936 ilâ 1956
yıllarındaki, 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1945 ve 5658 sayılı Kanunun yürürlüğe
girdiği dönemlerdeki durumunu ve bitki örtüsünü belirlemek için kullanılacak delillerin en
önemlisi, resmî nitelikteki başka amaçla (askeri) üretilen memleket haritası, hava fotoğrafları
ve amenajman planlarıdır. Taşınmazların bu belgelerdeki görünümü ve nitelendirmesi,
taşınmazların o tarihlerdeki fiilî durumu ve toprak yapısını belirlemekte çok önemli ipuçları
verecektir. Ancak, taşınmazların üzerinde halen bulunan bitki örtüsü ve çevresi de bu belgeler
ile birlikte değerlendirilmelidir. Örneğin: Üzerinde 100 yaşlarında tam kapalı çam ağaçları
bulunduğu saptanan taşınmazların 1959 yılında düzenlenen memleket haritasında beyaz renkli
açık alan olarak nitelendirilmesi halinde, memleket haritasının bu noktada yanlış boyandığı ve
semboller konulduğu kabul edilmelidir. Başka bir deyişle, bu deliller kesin delil olarak
düşünülmemelidir. Bilirkişilerin uygulamaları ve yorumlarıyla birlikte değer ifade eden takdiri
deliller olduğu kabul edilmelidir.

Mahkemece, bulunabilen eski tarihlisinden başlanarak orman kadastrosunun yapıldığı tarihe


kadar ulaşılabilen tüm memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planları ile
uydu fotoğrafları temin edilmeli,
( Sayfa 23 )

Kesinleşmiş Ya da kesinleşmemiş tüm orman tahdit ve kadastrosu ile 2/B uygulamasına


ilişkin tutanak ve orijinalinden fotokopi renklendirilmiş orman kadasrosu ve 2/B uygulama
haritaları getirtilmeli,

Çekişmeli taşınmaza ilişkin tapu kayıtları, haritaları ve krokileri vergi kayıtları ve taşınmazla
ilgili bulunabilen tüm kayıtlar (toprak tevzii tutanak ve haritaları, mera norm kararları gibi)
getirtilerek dosya keşfe hazırlanmalıdır.

Daha sonra, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda
uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek orman mühendisi ve bir fen elemanı
aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre
araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde
nitelendirildiği belirlenmeli; bitki örtüsü, çevresi ve toprak yapısı incelenip, 3116, 4785 ve
5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı;

Hakim gözlemi keşif tutanağına geçirilmeli, yerel bilirkişilerin ve tanıkların taşınmaz başında
bilgi ve görgülerine başvurulmalı,

Keşifte; taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya


eklenmeli;

Fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile
irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının
ölçeği kadastro paftası ( kadastro paftası yok ise taşınmazın harita tekniğine göre çizilecek
geniş çevresini gösteren krokisi) ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası
ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak
şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre
parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin
onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli;

Yine, tapu kayıtları ve komşu parsel kayıtları, yerel bilirkişi yardımıyla yöntemince
uygulanmalı, bilirkişi sözleri komşu parsel kayıtları ile denetlenmeli, bilinmeyen sınırlar
konusunda taraf tanıklarının ifadelerine başvurulmalı, tapu ya da diğer kayıtların çekişmeli
taşınmazları kapsayıp kapsamadığı yöntemince saptanmalı, varsa kayıt fazlası bölümün
ormandan açılıp açılmadığı, kayıt kapsamında değilse, taşınmazların tüm yönlerden orman ile
çevrili orman içi açıklığı olup olmadığı da belirlenmelidir.
( Sayfa 24 )

Bu şekilde, taşınmazların 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre devlet ormanı olup olmadığı,
yok eğer tapulu yer olduğu için 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre orman sayılmadığı,
ancak 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre devletleştirilen yerlerden olup olmadığı,
devletleştirmeye konu edilmişse, 5658 sayılı Kanuna göre iade edilecek yerlerden olup
olmadığı, belgesiz yerlerden ya da tapu kaydı bulunmayan yerlerden ise eylemli durumu
itibariyle 6831 sayılı Kanunun 1/1 maddesi gereğince orman sayılan yerlerden olup olmadığı
irdelenmelidir.

6831 sayılı Kanunun 1/1 maddesinde “Tabii olarak yetişen ve emekle yetiştirilen ağaç ve
ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.” denmek suretiyle ormanın tarifini
yapmıştır. Ancak, ağaç ve ağaççık toplulukları ile kaplı olduğu halde, orman sayılmayan
yerler A, B, C, D, İ, F, G, H, İ, J bentlerinde istisna olarak sayılmıştır.

Orman Kadastro Yönetmeliğinde Vasıflandırmalar başlığı ile bu maddede ve Orman


Kanunun diğer maddelerinde geçen bazı kavramlara açıklık getirilmiştir.

Devletleşen orman alanlarında kalan tapu kayıtları hukuki değerlerini yitirirler, Çekişmeli
taşınmazların komşuları olan taşınmazların tapu kayıtlarının çekişmeli taşınmazları ne
okuduğu, başka deyişle, ne şekilde nitelendirdiği de önem arz eder, komşu parsel tapu
kaydının, çekişmeli taşınmazların bulunduğu yeri orman okuması halinde, bu delil, kesin delil
olmasa da diğer deliller ile birlikte değerlendirilecek önemli bir takdiri delildir. Hele bu tapu
kaydı, çekişmeli taşınmazın orman olmadığını iddia edenin dayandığı bir kayıt ise, daha da
önem arz edecektir.

2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarma işlemi sadece Hazine adına
yapılacağından, gerçek kişilerin kesinleşmiş orman sınırları içindeki bir yerin Ya da orman
olgusu kesinleşmiş bir yerin 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına
çıkarılmasını istemekte hukuki yararı yoktur. Dava açık olarak bu şekilde nitelendirilmişse,
daha yargılama aşamasında davanın hukuki yarar yokluğundan reddi mümkündür.

Gerçek kişilerin 2/B uygulamasına ancak, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı ve
orman sınırları içinde kalmadığı iddiasıyla açtıkları dava dinlenebilecektir.

Gerçek kişiler tarafından açılan yerin orman sayılan yerlerden olmadığı bu nedenle orman
olarak sınırlandırılması ve 2/B uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılması istemi içeren
davada, esasen taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu iddia edilmektedir. Bu
nedenle araştırma yöntemi aynen orman kadastrosuna itiraz davasında olduğu gibidir.
( Sayfa 25 )

Orman Genel Müdürlüğü Ya da Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından açılan orman 2/B
uygulamasının yerinde olmadığı, bu uygulamanın iptali istendiğine göre öncesi orman olduğu
belirlenen yerin bilim ve fen bakımından 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini tam
olarak yitirip yitirmediği yöntemince araştırılmalıdır.

Bu cümleden, ormancılık tekniği ve ülke ekonomisi bakımından taşınmazın orman


olarak muhafazasında mı yoksa orman dışına çıkarılış amacına uygun şekilde mi kalmasının
yararlı olduğu, kendi haline bırakıldığında tekrar ormana dönüşüp dönüşmeyeceği,
hususlarında orman uzmanı bilirkişilerin teknik görüşüne başvurulmalıdır.

2) 6831 sayılı Kanunun 7 ve devamı maddeleri gereğince yapılıp 11. maddeye göre bir
ay süreyle ilân edilen Orman Kadastrosuna İtiraza ilişkin, 10 yıl içinde tapu sahibi
gerçek kişiler tarafından açılan orman kadastrosuna itiraz davası,

Görevli mahkeme; genel mahkemelerdir.

Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülen davalarda yazılı yargılama, Sulh Hukuk


Mahkemesinde (6831 sayılı Kanunun 9. maddesine göre yapılan teknik hataların düzeltilmesi
çalışmasına itiraz davasında) ise, basit yargılama usûlü uygulanır,

Taraflar ve diğer hususlar, mahkemece yapılacak araştırma ve inceleme, aynen bir aylık askı
süresi içinde açılan davalar gibidir.

Burada tek fark, bu davanın dinlenebilmesi için, dava açan hak sahiplerinin tapu kaydına
dayanmaları gerekmektedir. Davanın dinlenmesi için öncelikli koşul, çekişmeli taşınmazlara
uyan, orman kadastrosuna itiraz davasından önce oluşmuş bir tapu kaydı bulunmalıdır.
Dayanılan tapu kaydının çekişmeli taşınmazları kapsamadığı belirlendiği takdirde, davanın
hak düşürücü süreden reddi gereklidir.

6831 sayılı Kanunun 11/1 maddesinde öngörülen bir aylık ve 10 yıllık süreler hak düşürücü
süredir. Mahkemece resen gözetilecektir.

3) 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4/3 maddesi gereğince yapılıp, 30
gün süreyle ilân edilen Orman Kadastrosuna İtiraza ilişkin olarak askı süresi içinde
açılan orman kadastrosuna itiraz davası,

Bu halde, orman kadastrosu genel kadastrodan önce ve genel kadastroya hazırlık olarak
yapılmaktadır. Orman Kadastrosunu orman kadastro komisyonu değil, bünyesinde ziraat
mühendisi ve orman mühendisi bilirkişinin bulunduğu kadastro ekibi yapmaktadır. Çalışma
( Sayfa 26 )

alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırma ve tespitleri yapılarak otuz günlük kısmî ilâna alınır. Bu
alanlarda orman kadastrosu yapılmış sayılır.

30 günlük kısmî ilân süresi içinde açılan davalarda görevli mahkeme, Kadastro Mahkemesidir.

Davalı ve davacı sıfatı konusunda Orman Kanununun 7. maddesine göre yapılan orman kadastrosuna
itiraz davasında söylenenler aynen bu davada geçerlidir.

Bu halde, dava açanın orman yönetimi ya da gerçek kişi olmasına göre, iki farklı durum söz konusu
olacaktır.

Şöyle ki;

1) 3402 sayılı Kanunun 4/3 maddesine göre yapılan orman kadastrosunda orman sınırları dışında
bırakılan taşınmazların orman sınırları içine alınması istemiyle Orman Yönetimi tarafından açılan
orman kadastrosuna itiraz davasında:

Dava edilen yer tesbit edilmekle birlikte, bu yerin sahibi belirlenemediği için köy tüzel kişiliği ve
Hazine ya da ikisinden birisi davalı sıfatıyla gösterilerek dava açılmaktadır. Bu halde, Hazine ve
orman yönetiminin davalı sıfatının bulunmadığı için açılan orman kadastrosuna itiraz davalarının
reddine ilişkin kadastro mahkemesi kararları, Dairenin 08.06.2006 günlü 2006/3982-8059 ve
15.05.2006 günlü 2006/5390-6762 sayılı kararlarında da değinildiği gibi, bu halde hak sahibini 30
günlük askı süresi içinde belirlenin zorluğu gözetildiğinde, Hazine ya da köy tüzel kişiliği aleyhine
açılan davaların dinlenmesi gereğine değinilerek bozulmuştur.

Aslında; 3402 sayılı Kanunun 4/3 maddesinde, esas olarak, arazi kadastrosunun orman kadastrosunun
kesinleşmesinden sonra, orman sınırları dışında bırakılmış yerlerde yapılması benimsenmişse de,
uygulamada orman kadastrosunun kesinleşmesi beklenmeden genel kadastrosu yapılmakta, bu yerler
için, orman kadastrosuna itiraz davasına konu edilmeleri nedeniyle, malik haneleri açık bırakılmak
suretiyle tesbit tutanakları düzenlenmekte, bu tutanaklar davalı olarak kadastro mahkemesine
gönderilmekte, bazı hallerde iki dava birleştirilmeden sonuçlandırılmakta, ama genellikle her iki dava
birleştirilerek davaya davam olunmaktadır. Bu hallerde davanın başlangıçta orman kadastrosuna
itiraz iken, dava sırasında yapılan genel arazi kadastro nedeniyle, aynı zamanda arazi kadastrosuna
itiraza da dönüştüğü kabul edilmektedir. Orman kadastrosuna itiraz davası ile, bu yer için düzenlenen
kadastro tesbit tutanağının kadastro mahkemesine gönderilmesi ve ayrı bir esasa kayıt edilmesi ile
açılan dava dosyaları mutlaka birleştirilmeli, davalar birlikte görülmelidir.

3402 sayılı Kanunun 30/3 maddesi gereğince, malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tutanak
düzenlenen taşınmazların niteliği ve malik hanesi mahkemenin resen yapacağı araştırma sonunda
belirlenecektir. Mahkeme bu halde, kadastro ekibince belirlenen nitelik ve tasarruf durumu ile bağlı
( Sayfa 27 )

değildir. Mahkeme gerekli her türlü araştırmayı yaparak, 3402 sayılı Kanunun 1. maddesi ile
kendisine verilen doğru ve açık sicil oluşturma görevini yerine getirmelidir.

Bu halde, tarafların dayandığı tapu kayıtları ve vergi kayıtları ile mahkeme kararları eski tarihli harita
ve fotoğrafları, komşu parsel kayıtları, ilgili yönetimlerden getirtilmeli, bu kayıtlar yukarıda belirtilen
usulle yöntemince uygulanmalı, çekişmeli taşınmazın orman, mera, yaylak ya da kışlak gibi devletin
hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden veya kamu malı olup olmadığı, taşınmazlara uyan tapu kaydı
yok ise, bu yerin zilyetlikle edinilecek yerlerden olup olmadığı ve gerçek kişiler yararına zilyetlikle
edinme koşullarının oluşup oluşmadığı yöntemince araştırılmalı, 3402 sayılı Kanunu 14. maddesinde
yazılı kısıtlamalar göz önünde bulundurulmalıdır.

Bazı hallerde, Orman Yönetimi tarafından, orman sınırları dışında kalan bir çok taşınmaz için aynı
kroki ile dava açıldığı, dava açılan bu bölümlerden bir ya da bir kaçı hakkında, genel kadastroda
tutanak düzenlendiği, davalı yer belirlenerek bu bölüm için ayrıca tutanak düzenlenmesi gerekirken,
davalı olmayan bölüm ile davalı olan bölüm için bir tek tutanak düzenlendiği görülmektedir. Bu halde,
Orman Yönetiminin dava etmediği bölümle ilgili 3402 sayılı Kanunun 30/3 madde hükmüne göre
araştırma yapılıp karar verilemez. Bu yerler için mahkemenin yapması gereken iş; aslında başlangıçta
davalı olan yeri diğer davalı olmayan bölümden ayırt ederek, tutanağının kesinleştirilmesi, davalı yer
için tutanak düzenlettirilmesi gerekirken, bu husus yerine getirilmeden karar aşamasına gelinmişse, bu
halde bu bölümün dava konusu edilmediğine değinilerek bu bölümle ilgili tescil hüküm oluşturulması
gereklidir.

4) 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4/3 maddesi gereğince yapılıp,
30 gün süreyle ilân edilen orman kadastrosuna ilişkin olarak askı süresinden sonra, 10
yıllık hak düşürücü sürede tapu sahiplerince açılan orman kadastrosuna itiraz davası,

3402 sayılı Kanunun 4/3 maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosu, aynı madde
gereğince 30 gün süreyle kısmî ilâna tâbi tutulur. Bu ilândan sonra 10 yıllık sürede orman
kadastrosuna itiraz davası açılıp açılmayacağı konusunda bir hüküm yoktur.

Bu yerler için orman niteliğiyle Hazine adına tesbit tutanağı düzenlendiğine göre 3402
sayılı Kanun 12/3. maddesinin “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tesbitlere
ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî
sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmü mü? yoksa 6831 sayılı
Kanunun 7/1 maddesinde tapu sahipleri için öngörülen 10 yıllık dava açma süresi mi
uygulanacaktır? Arazi kadastro işlemlerinin ilanı 3402 sayılı Kanunun 11 ve devamı
maddelerinde düzenlenip, 3402 sayılı Kanunun 4/3 maddesi hükmüne göre yapılacak
çalışmanın ilânına ilişkin aynı maddede düzenleme yapıldığına göre, 3402 sayılı Kanunun 4/3
( Sayfa 28 )

maddesine göre ilan edilen çalışmada 6831 sayılı Kanunun 11/1 maddesinde öngörülen 10
yıllık sürenin uygulanması gereklidir.

Davacı ve davalı sıfatı konusunda yukarıda açıklanan hususlar aynen geçerlidir. 10


yıllık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraz davasında genel mahkemeler görevli olup,
4/3 madde hükmüne göre yapılan orman kadastrosunda, 6831 sayılı Kanunun 7 ve devamı
maddelerinde öngörüldüğü gibi işe başlama, çalışma ve sonuçların askı ilân tutanakları
düzenlenmez. Ancak, görevlendirme yazısı ile çekişmeli alanın haritası ve tesbit tutanağı
bulunacaktır. Ancak, daha önce 6831 sayılı Kanunun 7 ve devamı maddeleri gereğince orman
kadastrosuna başlanmışsa, 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanun ile eklenen Ek-7 madde
hükmüne göre, “Bu Kanuna göre yapılacak çalışmalardan önce 6831 sayılı Orman Kanununa
göre başlanan orman kadastrosu, bu Kanunun 4 üncü maddesine göre sonuçlandırılır.” hükmü
gereğince orman kadastrosunun yapımına Orman Kadastro Komisyonunca başlanıp, 3402
sayılı Kanuna göre tamamlandığı hallerde, bu tutanak ve haritalar bulunacağından, bu harita
ve belgelerde getirtilerek incelenmelidir.

5) Orman Kadastrosunun Aplikasyonuna İtiraz Davası;

6831 sayılı Kanunun 7 ve devamı maddelerine göre yapılıp 11. maddeye göre bir ay süreyle
ilân edilen aplikasyona itiraza ilişkin, askı süresi içinde açılan davalarda Kadastro
Mahkemesi görevlidir. Bir aylık askı süresinden sonra açılan davalarda genel mahkeme
(Asliye Hukuk Mahkemesi ) görevlidir.

Aplikasyon, orman sınır noktalarının tutanaklarda tarif edilen yerleri, orman kadasto
haritasındaki yerleri ve zemindeki yerlerinin bulunup karşılaştırılarak, orman sınır hatlarının
uygulanması ve nereden geçtiğinin tesbiti ile tekniğine uygun haritasının oluşturulması
işlemidir.

Orman Kadastro Komisyonları sadece aplikasyon yapmak üzere görevlendirilmezler.


Genellikle, daha önce 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman tahdidinin ya da
6831 sayılı Kanun hükümlerine göre daha önce yapılan orman kadastrosu ve 2/B
uygulamasına ilişkin haritaların aplikasyonu ile birlikte, bu yerlerde sınırlaması yapılmamış
ormanların kadastrosunu yapmak (2896,3302 ve 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı
Kanunun 7/1 maddesi hükmüne göre) ve 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulamasını yapmakla
görevlendirilirler ve aplikasyon işlemi de bu işlemlerle birlikte ilân edilir, bu işlemler ile
birlikte dava konusu edilebilir. Dava daha önce yapılan orman tahditi -kadastrosu sınırlarına
( Sayfa 29 )

uyulmaması nedenine dayandırılmaktadır. Şayet, daha önce sınırlandırması yapılmamış


ormanların sınırlandırmasına itiraz davası söz konusu ise, bu halde dava zaten orman
kadastrosuna itiraz davası olarak görülecektir. Aynı şekilde, aplikasyon ile birlikte yapılan 2/B
uygulaması dava konusu edilmişse, bu halde dava 2/B uygulamasına itiraz davası olarak ele
alınmalıdır.

Aplikasyona itiraz davasında; daha önce yapılıp kesinleşen orman kadastrosunda orman
olarak sınırlandırılan yerlerin orman sınırları dışında bırakılması, ya da tam tersi, orman
sınırları dışında olan bir yerin orman sınırları içinde aplike edilmesi nedeniyle dava
açılmaktadır. Şayet, 6831 sayılı Kanunun 2896, 3302 ve 4999 sayılı kanunlar ile değişik 7 ve
devamı maddeleri gereğince, orman sınırları dışında kalmış yerlerin sınırlandırılması amacıyla
işlem yapılmış ve bir yer bu şekilde orman sınırları içine alınmışsa, bu işleme itiraz
aplikasyona itiraz değil, orman kadastrosuna itiraz davası olarak ele alınıp çözülmelidir.

Aplikasyon ile orman sınırları değiştirilemez, şayet değiştirilmişse, hak düşürücü süreye
tâbi olmadan, hatalı aplikasyon ve bu aplikasyon ile edinilen hakların iptali ve geri
döndürülmesi davası her zaman açılabilir. Orman kadastrosuna itiraz davası ise, ancak
6831 sayılı Kanunun 11/1 maddesinde ve 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile
değişik 4/3 maddesinde öngörülen sürelerde dava konusu edilebilir, bu sürelerden sonra
açılan davalar hak düşürücü süre nedeniyle ret edilmelidir.

Görevde dikkat edilmesi geren en önemli hususlardan birisi de, daha önce yapılıp askı
ilânından sonra bir aylık ve 10 yıllık süredeler geçtikten sonra, bu yerde aplikasyon ve 2/B
işlemi yapılmış, ancak çekişmeli taşınmazlar her hangi bir işleme tâbi tutulmamış, bu işlemin
değil de, taşınmazların orman sınırları içinde bırakıldığı ya da orman sınırları dışında
bırakıldığı o ilk işlem dava konusu edilmişse, bu halde, aplikasyondan sonra altı aylık (6292
sayılı Kanunla değişik 11/1 madde gereği bir aylık askı ilânı) içinde dava açılsa bile, davanın
esas olarak aplikasyona itiraz olmayıp, üzerinden hak düşürücü süreler geçen ilk orman
kadastrosu olduğu, bu davada kadastro mahkemesinin görevli olmadığı, taşınmazların işlem
gördüğü ilk orman kadastrosunun üzerinden hak düşürücü sürelerin geçtiği gözetilerek karar
verilmelidir.

Ayrıca, 6831 sayılı Kanunun 2896 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 11/1
maddesi gereğince orman kadastrosuna itiraz davası için 1 yıllık dava açma süresi
verilmişken, 19.06.1986 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 3302 sayılı Kanun ile 11.
( Sayfa 30 )

madde değiştirilerek tapu sahiplerine, altı aylık askı süresi içinde Kadastro Mahkemesine ve
10 yıl içinde de genel mahkemede orman kadastrosuna itiraz davası açma imkanı getirilmiştir.

Ancak, sadece aplikasyona itiraz söz konusu ise, bu halde bir aylık askı süresi içinde açılacak
davalara Kadastro Mahkemesinde, daha sonra açılacak davalarda ise genel mahkemelerde
bakılır, aplikasyona itiraz davasında bir ay ve 10 yıllık hak düşürücü süre mahkemenin
görevini belirlemek açısından önem taşır, hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez.

6) 5831 Sayılı Kanun ile 3402 Sayılı Kanuna eklenen Ek-4 Madde uygulamasına
(Kullanım Kadastrosu-Güncellemeye) İtiraz;

30 günlük askı süresinde açılan davalarda görevli mahkeme kadastro mahkemesi iken, askı
süresinden sonra, 3402 sayılı Kanunun 12. maddesine göre açılan davalarda görevli mahkeme
taşınmazın bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Bu dava türünde çekişmeli yerin öncesi orman iken kesinleşmiş 2/B uygulamasıyla Hazine
adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu yönü tartışmasızdır. Kullanıcının kim
olduğu ya da muhdesatın kime ait olduğu çekişme konusudur. Yasa hükmüne göre kullanım
belli bir şekle ya da süreye tabi değildir. İş, Anayasanın 170 maddesi ile 6292 sayılı Kanun
hükümlerine göre kullanıcı Ya da hak sahibi olabilecek kişiyi belirlemekten ibarettir.

Şayet, 2/B lik yer olduğu halde, Ek-4 çalışmasına tabi tutulmadığı, başka bir deyişle, Ek-4
çalışması yapılması yapılmadığı, iddiasıyla dava açılmışsa, bu dava dinlenmez, şöyle ki, 6831
sayılı Kanunun 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde, Ek-4
çalışması yapma görev ve yetkisi Or-Köy Genel Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğüne yani
idareye aittir. İdareyi böyle bir işlemi yapmaya zorlayacak biçimde Adli Yargıda dava
açılamaz, örneğin 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan P.XX nolu
2/B poligonunda Ek-4 çalışması yapılmasına karar verilsin şeklide adli yargıda dava açılamaz.
İdareden böyle bir istemde bulunulur, şayet idare istemi red ederse, İdare mahkemesine
başvurulabilir.

Ancak Ek-4 madde çalışması yapılması kararlaştırılan bir 2/B poligonunda, kendi
kullanımındaki taşınmazın bir bölümünün Ek-4 çalışmasına konu edildiği, tamamının konu
edilmediği, edilmeyen bölümününde diğer bölüme eklenerek, kendi kullanımında olduğunun
beyanlar hanesine yazılarak, Hazine adına tapuya tescili iddiasıyla açılan dava adli yargıda
görülebilmeli ve karara bağlanabilmelidir. Şöyle ki, bu halde İdare işlem yapmak için
görevlendirme yaptığı halde, görevlendirilen birim eksik ya da yanlış işlem yapmıştır. Bu
( Sayfa 31 )

eksikliğin tamamlanması ya da yanlışlığın giderilmesi için adli yargıda dava açma olanağı
bulunduğu kabul edilmelidir. (örneğin, P.XX nolu poligon içinde yapılan Ek-4 çalışması
sırasında, kendisine ait taşınmazın 300 m2 bölümünün 230 ada 12 parsel olarak kendi
kullanımında olduğu beyanlara yazılarak Hazine adına tesbit edildiği, bu tesbitte taşınmazın
fiili sınırlarına uyulmadığı, aslında kendi kullanımındaki taşınmazın 650 m2 olduğu, yapılan
işlemin iptali ile taşınmazının fiili sınırları ve gerçek yüzölçümüyle kendi kullanımında olduğu
beyanlara yazılarak Hazine adına tescili istemiyle açılan dava dinlenmelidir. )

Davacı Sıfatı, kadastroda belirlenerek beyanlar hanesine yazılan muhdesatın kime ait olduğu
Ya da taşınmazın kimin kullanımında olduğuna ilişkin hak iddia eden kişiye ait olup, davalı
sıfatı taşınmazın maliki olan Hazine ile birlikte beyanlar hanesine kullanıcı olarak yazılan kişi
Ya da ölmüş ise mirasçıları, Ya da muhdesatın sahibi olan kişi Ya da mirasçılarıdır.

Taşınmazın kullanımsız olduğu Ya da eylemli orman Ya da ağaçlık gibi niteliklerle beyanlar


hanesine kullanım belirtilmeden Hazine adına tesbit edilmişse davalı sıfatı sadece Hazineye
aittir.

Kanımızca eylemli orman olarak tesbit edilen yerler içinde bu yerin niteliği 2/B lik yer olması
nedeniyle orman olarak kullanılmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilmediği
sürece bu niteliğini muhafaza edeceğinden, yine de davalı sıfatı Hazineye ait olmalıdır. Orman
Yönetiminin davalı sıfatı ile yer alması gerekmez.

7) Orman Yönetimi tarafından Ya da orman yönetimi aleyhine, orman sayılan


yerlerden olduğu Ya da olmadığı savıyla açılan, Hazine tarafından ya da Hazine
aleyhine 2/B ile orman dışına çıkarılan yer olduğu ya da olmadığı savıyla açılan 3402
Sayılı Kanunun 22/a Maddesi gereği Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve
Tapu Sicilinde Gerekli Düzeltmelerin Yapılması işlemine İtiraz davaları;

Askı süresi içinde açılan 22/a maddeye göre yapılan Kadastro Haritalarının Yeniden
Düzenlenmesi ve Tapu Sicilinde Gerekli Düzeltmelerin Yapılması işlemine itiraz davalarında
görevli mahkeme Kadastro mahkemesidir. Davalı sıfatı tapu malikine ait olup, Tapu maliki
tarafından açılan davada ise davalı yasal hasım niteliğindeki Hazineye aittir.

3402 sayılı Kanunun 22/a maddeye göre yapılan işlemin iptali istemiyle askı süresi içinde
açılan davalarda bazı hallerde yapılan bu çalışmanın yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun
olmadığı, hatalı olduğu iddia edildiği gibi, bazı hallerde, işlemin hatalı olduğu belirtildikten
sonra , ayrıca taşınmazın yüzölçümünün eksik belirlendiği, bir bölümünün sınırdaki orman
( Sayfa 32 )

alanı ya da Hazine taşınmazında kaldığı iddia edildiği gibi, bazı hallerde de, Hazine ya da
Orman Yönetimi tarafından da taşınmazın Hazine yeri yada devlet ormanı olduğu savıyla
davalar açılmaktadır.

İşte bu hallerde dava hem 22/a maddeye göre yapılan Kadastro Haritalarının Yeniden
Düzenlenmesi ve Tapu Sicilinde Gerekli Düzeltmelerin Yapılması işlemine itiraz, hemde,
taşınmazın tapu kaydının iptal ve tescili istemini de içeren tasarrufa ilişkin bir davadır. 22/a
maddeye göre yapılan çalışmada taşınmazın mülkiyetine ve tasarrufuna ilişkin konular
irdelenemeyeceğine göre, böyle bir davada kadastro mahkemesi görevli değildir. Bu dava
hakkında görevsizliğe karar verilmelidir, şayet dava sadece mülkiyete, başka deyişle tasarrufu
ilişkinse , bu husus dava dilekçesinden anlaşılabiliyorsa, Mahkemece tensip ile birlikte
görevsizlik kararı verilmelidir. Şayet dava hem 22/a madde gereği yapılan çalışmanın
yöntemine uymadığı, hatalı olduğu iddiasını, hem de, mülkiyete ve tasarrufa ilişkin bir istem
içeriyorsa, o halde kadastro mahkemesi 22/a çalışmasının yasa ve yönetmelikte öngörüldüğü
şekliyle yapılıp yapılmadığını araştıracak, bu konuda teknik bilirkişiler dinleyecek, bu konuda
bir karar verecek, tasarrufa ilişkin istem ve dava hakkında ise görevsizliğe karar verecektir.

Orman Yönetimi tarafından 22/a çalışmalarında orman sınırlarının paftasına yanlış işlendiği
iddiasıyla dava açılmışsa, orman sınır hattının temas ettiği gayrimenkullerin maliklerinin
davalı sıfatı vardır. Yapılacak iş orman kadastro tutanak ve haritalarını zemine uygulayıp,
zemindeki orman sınır hattını belirlemek ve bu hattın kırık noktalarına göre zeminde tesbit
edilen koordinatlarına göre sayısal 22/a paftalarına aktarmak ve daha önce aktarılan orman
sınır hattının sayısal haritasına doğru aktarılıp aktarılmadığını denetlemekten, yasaya ve
yönetmeliğe aykırı yapılan uygulamanın iptalinden ibarettir.

Kanımızca; şayet orman sınır hattı sayısal haritalara yanlış aktarılmışsa bunu aplikasyonda
hata gibi görmek ve zaman sınırlaması ile bağlı olmadan her zaman dava konusu edebilmek
gereklidir. Ek-4 madde çalışmasından önce kurulan ekipce belirlenen orman sınırlarının kesin
olduğu yönünde yasa hükmü varsa da, Zira haritacılık tekniğinde yapılan hatalar nedeniyle
hak kaybı Ya da kazanılması söz konusu olmamalıdır.

8) Orman tahdidi veya kadastrosu yapılıp ilân edilerek kesinleşmiş yerlerde, vasıf ve
mülkiyet değişikliği dışında aplikasyon, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan
yüzölçümü ve fennî hataların düzeltilmesi çalışmalarına itiraz davası,
( Sayfa 33 )

4999 sayılı Kanunun 4. maddesi ile 6831 sayılı Kanuna eklenen 9/3 maddesinin “Orman
tahdidi veya kadastrosu yapılıp ilan edilerek kesinleşmiş yerlerde, vasıf ve mülkiyet değişikliği
dışında aplikasyon, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan yüzölçümü ve fenni hatalar
tespit edildiğinde, bu hatalar Orman Genel Müdürlüğünün bilgisi ve denetimi altında orman
kadastro komisyonlarınca düzeltilir. (Ek cümle: 19/04/2012-6292 S.K./13.md.) Düzeltme
işlemleri en son ilan edilen çalışma esas alınarak yapılır. Düzeltme, 10 uncu maddeye göre ilan
olunur. İlan tarihinden itibaren otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması amacıyla sulh hukuk
mahkemesine dava açılmadığı takdirde yapılan düzeltme kesinleşir. Düzeltmelerde 11 inci
maddedeki hak düşürücü süre aranmaz.” hükmü gereğince yapılan işlemlere, metinden de
anlaşılabileceği gibi, Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılır. Maddede öngörülen 30 günlük süre
hak düşürücü süre olup, bu süre içinde açılan davalara genel mahkemede bakılacaktır. 30 gün
geçtikten sonra işlem kesinleşir. Bu tarihten sonra açılan davalar hak düşürücü süre nedeniyle
reddedilmelidir.

Davanın taraflarına gelince; davacı sıfatı düzeltme işleminde hakkı haleldar olan kişi ya da
kişiler, davalı sıfatı ise, bu işlemden hak elde eden, yararına düzeltme yapılan kişidir.
Yargılama usûlü basit yargılamadır.

Burada dikkat edilecek husus, düzeltmenin teknik hatalar ile sınırlı olup, düzeltme yüzölçümü
ölçü ve çizim hataları ile sınırlı yapılmalıdır. Bu işlemin ilanı ile, taşınmaza ilişkin mülkiyet ve
tasarrufa ilişkin konular gündeme getirilerek dava açılamaz. Açılırsa dinlenmez. Şayet, askı
süresi içinde mülkiyete ve tasarruffa ilişkin dava açılmış, başka deyişle, açılan davanın
mülkiyet ve tasarrufa ilişkin olduğu anlaşılmışsa, o zaman mahkeme, davanın genel görev
kurallarına göre halledilmesi için görevsizlik kararı verecektir.

Açılan davanın hem hem vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında aplikasyon, ölçü, çizim ve
hesaplamalardan kaynaklanan yüzölçümü ve fennî hataların düzeltilmesi çalışmasının iptali ya
da düzeltilmesi istemi içerdiği gibi mülkiyet ve tasarrufa ilişkin istemde içerdiği saptandığı
takdirde, Sulh Hukuk Mahkemesince, dava bu yönden ayrılarak, mülkiyet ve tasarrufa ilişkin
konuda genel görev kurallarına göre yargılama yapılması için görevsizliğe karar vermeli,
yüzölçümü ve fennî hataların düzeltilmesi çalışmasına itiraz davasını elde tutmalı ve
yargılamaya devam ederek, esas hakkında hüküm kurmalıdır.

Ayhan BİLTEKİN
( Sayfa 34 )

Ankara Batı Adliyesi


1. Asliye Hukuk Hakimi

You might also like