You are on page 1of 105

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

ULUSLARARASI İLİŞKİLER BİLİM DALI

Kolombiya-FARC Barış Süreci: Bir Çatışma Analizi

Hakan ÇALIŞIR

164229002005

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Nezir AKYEŞİLMEN

Konya-2019
İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER………………………………………………………………….....ii

Özet …..……………………………………………………………………………..iv

Abstract………..…………………………………………………………………….v

Önsöz………………………………………………………………………………..vi

Kısaltmalar………………………………………………………………………...vii

Tablolar……………………………………………………………………………vii

GİRİŞ………………………………………………………………………………..1

Amaç…………………………………………………………………………….......4

Önem………………………………………………………………………………...4

Sınırlılıklar………………………………………………………………………......4

Tanım………………………………………………………………………………..4

Yöntem………………………………………………………………………………4

I. BÖLÜM

SİYASAL ÇATIŞMA YÖNETİMİNDE TEORİK ZEMİN…………….……....6

1.Çatışma Yönetiminde Teorik Zemin ve Çerçeve….................................................6

1.1.Çatışma ve Çatışma’nın Sebepleri……………………………………………….7

1.2.Çatışma Çeşitleri………………………………………………………………...11

1.3.Çatışma Yönetimi……………………………………………………………….13

1.4.Çatışma Yönetimi Safhaları…………………………………………………….15

1.5.Teorik İmkanlar Işığında Barış Kapasitesi……………………………………...16

II. BÖLÜM

BARIŞA GİDEN YOLDA ‘SORUN’UN YAPI TAŞLARI……………………..20

2.1.Çatışmayı doğuran Sorunun Arka Plan Analizi…………………………………20

2.2.FARC’ın doğuşunu hazırlayan etkenler…………………………………………23

ii
2.3.Çatışmanın Tarafları ya da Aktör Analizi............................................................25

2.4.Siyasi ve Ekonomik Talepler…………………………………………………....28

2.5.SWOT Analizi……………………...…………………………………………...32

2.6.Çevre Müdahalelerinin İç Çatışmaya Yansımaları……………………………...34

2.7.Barışa Giden Yol..................................................................................................39

III. BÖLÜM

MÜZAKERE VE REHABİLİTASYON...............................................................43

3.1. Müzakere Süreci..................................................................................................48

3.2. FARC’ın Silahsızlandırılması…………………………………………………..53

3.3.Hükümetler ile FARC Çatışmasını Dönüştürme Dönemi....................................54

3.3.1. Reform ve Düzenlemeler......................................................................55

3.3.2. Eğitim...................................................................................................57

3.3.3. Rehabilitasyon......................................................................................60

3.4.Tarafların Entegrasyonu.......................................................................................62

3.5.Arabulucuların Rolü.............................................................................................65

3.5.1. Devletlerin Müdahilliği.........................................................................65

3.5.2. Uluslararası Örgütlerin Etkisi………………………………………...68

IV. BÖLÜM

KALICI BARIŞ İÇİN ÖNERİLER

ŞİDDET İÇEREN ÇATIŞMALARDAN SÜRDÜRÜLEBİLİR POLİTİK


UYUŞMAZLIK DÜZEYİNE ULAŞILABİLİR Mİ?...........................................70

SONUÇ……………………………………………………………………………..81

KAYNAKÇA………………………………………………………………………84

iii
ÖZET

Latin Amerika’nın önemli ülkelerinden Kolombiya uzun yıllar çatışmalar


ülkesi olarak anılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda ülke içerisinde Liberaller ve
Muhafazakarlar arasında şiddetli çatışmalar yaşanmış, toplumdaki gelir dağılımı
adaletsizliği, mülkiyetin kullanımındaki toplumsal katmanlardaki derin farklılıklar iç
çatışmaların artmasına neden olmuştur. Hükümetler ile muhtelif çıkar ilişkileri olan
belirli azınlık gruplarının elinde bulunan devasa toprak mülkiyetleri oligarşik yapıları
meydana getirmiş, buna karşın toplumsal refleks ve dinamikler harekete geçmiş ve iç
isyanlar başlamıştır. Farklı birçok silahlı örgüt bu yapısal olumsuzlukları bertaraf
etmek için devlet ve paramiliter güçlere karşı savaş açmıştır. Silahlı mücadelelerin
başlamasıyla yaşanan çatışmalar ülkede zaten yoğun şekilde var olan uyuşturucu
trafiğinin ve coğrafi koşulların gerilla için elverişli olmasının da etkisiyle apayrı bir
ivme kazanmıştır.

Bu silahlı grupların en eskisi ve büyüğü olan FARC, Kolombiya


Hükümetleriyle 52 yıl boyunca savaşmış ve birçok evreden sonra Barış Anlaşması ile
bu savaş sona ermiştir. Bu çalışmada Kolombiya devlet ve toplum yapısındaki
dinamikler, sorunun temel yapı taşları çatışma teorisi analizi çerçevesinde irdelenerek
kalıcı barış kapasitesi tahlil edildi. Yaşanan iç savaştan barış aşamasına gelinen süreçte
dış etkenlerin etkisi, ideolojik angajmanlar, küresel hegemonya ve konjonktürel
etkileri ortaya koyuldu. Yanlış ve doğrularıyla taraflar arasında çatışmasızlığın nasıl
sağlandığı, tarafların talep ve aktör analizleriyle politik inisiyatiflerin nasıl alındığı
mercek altına alındı. Barışın kalıcı hale gelebilmesi ve geleceğin Kolombiya toplumu
için barış umudu taşıyabilmesi için gerekli reform adımları ortaya koyuldu. Son olarak
dünyanın diğer coğrafyalarında bulunan çatışmalara Kolombiya-FARC barış sürecinin
nasıl bir tecrübi kazanım olabileceği araştırıldı.

Anahtar Kelimeler: Kolombiya, FARC, Çatışma, Barış

iv
ABSTRACT

Colombia, one of the most important countries of Latin America, has been
called as conflict country for many years. In the past century, there have been violent
clashes between the Liberals and the Conservatives in the country; the unfair income
distribution in society and the deep differences in the social strata in the use of property
have led to an increase in internal conflicts. The gigantic land properties owned by
certain minority groups who have various interests with governments constituted
oligarchic structures, on the other hand social reflexes and dynamics came into action
and internal revolts began. Many different armed organizations have waged war
against the state and paramilitary forces in order to eliminate these structural problems.
The clashes with the onset of armed struggles gained momentum due to the fact that
the drug traffic that is already heavily present in the country and geographic conditions
that are favorable for guerrillas.

The FARC, the oldest and largest of these armed groups, fought the Colombian
Governments for 52 years and, after many stages, this war ended with the Peace
Agreement. In this study, the dynamics in the state and social structure of Colombia
and the main building blocks of the problem were analyzed within the framework of
conflict theory analysis; and lasting peace capacity was analyzed. The effects of
external factors, ideological engagements, global hegemony and its conjunctural
effects have been put forward in the process from the civil war to the stage of peace.
It was examined how the de-conflict between the parties was ensured by their wrongs
and rights and how the political initiatives were taken by the demand of parties and
actor analysis. The necessary reform steps have been put forward for the peace to be
lasting and the hope for peace for the future of Colombian society. Finally, it was
explored how the Colombian-FARC peace process could be a gain in the conflicts in
other geographies of the world.

Keywords: Colombia, FARC, Conflict, Peace

v
ÖNSÖZ

Böylesine dinamik, her an koşulları değişebilen bir konu seçme kararımda


dünyanın birçok yerinde bitmek bilmeyen şiddetli çatışmalar okyanusundaki barış
umutları için bir damla katkı sunulabilir mi düşüncesi etkili olmuştur. Çalışmamızda
bir sorunu çözmenin en temel şartı olan sorunu anlama gayretiyle insanların hangi
psikolojik, sosyolojik, siyasi ve iktisadi saiklerle çatışmaya girdikleri tahlilleri
yapılarak Kolombiya-FARC çatışmasının kalıcı barışa dönüşmesinin imkanları ortaya
konuldu. Ardından bu vaka incelemesinin diğer çatışmalara nasıl katkı sunabileceği,
dünya barışı için ne gibi faydalar içerdiği gösterilmeye çalışıldı.

Yaşayan bir durum olması yönüyle hazırlığı zor olan bu çalışmanın


yürütülmesi sırasında desteğini esirgemeyen ve sabrıyla bana güç veren eşim
Şeyma’ya, sürekli çalışmama izin veren kızım Ahsen’e, çalışmam esnasında masa
başından beni alıkoyarak dinlenebilmemi de sağlayan oğlum Ömer Selim’e, motive
edici akademik sohbetlerinden dolayı Arş. Gör. Muhammet Mustafa Kulu’ya, yüksek
lisans derslerinde ufuk verici tespitlerini dinleme fırsatı bulduğum Prof. Dr. Şaban
Çalış’a, uzun yıllar bulunmuş olduğu Kolombiya’daki tecrübelerini yapmış
olduğumuz görüşmelerde aktaran dönemin TİKA Kolombiya Koordinatörü Doç. Dr.
Mehmet Özkan’a, dünyanın birçok ülkesinde ve Kolombiya’da çatışmaları sahada
bizzat takip eden, sorularıma içtenlikle cevap alabildiğim Metin Yeğin’e, son olarak
gerek Barış Çalışmaları derslerinde gerekse tez aşamasında akademik katkılarını
benden esirgemeyen, her an ulaşabileceğim kadar yakın şekilde çalışma imkanını
bulabildiğim danışmanım Doç. Dr. Nezir Akyeşilmen’e teşekkürlerimi sunarım.

vi
Kısaltmalar

ABD: Amerika Birleşik Devletleri

AUC: Kolombiya Birleşik Öz Savunma Güçleri

BM: Birleşmiş Milletler

CLIC: Düşük Yoğunluklu Çatışmalar İçin Ordu ve Hava Kuvvetleri Merkezi

DDR: Silahsızlanma, Tasfiye, Yeniden Entegrasyon

ELN: Ulusal Kurtuluş Ordusu

FARC: Kolombiya Devrimci Alternatif Gücü

FARC-EP: Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri-Halk Ordusu

FMLN: Ulusal Kurtuluş Cephesi

STK: Sivil Toplum Kuruluşları

UNDPKO: Birleşmiş Milletler Barışı Koruma Operasyonları Dairesi

UP: Vatansever Birlik

URNG: Guatemala Ulusal Devrimci Birliği

Tablolar

Tablo 1: Çatışma Türleri

Tablo 2: Çatışma Analizinde 3PF

Tablo 3: Stratejik Hak Temelli Barış Modeli Çerçevesi

Tablo 4: Kolombiya İsyancı Gruplarının Silahlı Çatışma Olayları

Tablo 5: Barış Süreçleri Karşılaştırması

vii
GİRİŞ

21.Yüzyılda insanlık olağanüstü kazanımlar elde etmiş olsa da tüm insanların


birlikte barış içinde yaşayabilecek koşulları oluşturma konusunda kötü bir sınav
vermiştir. Bu başarısız sonucun önemli aktörlerinden bir tanesi politika yapıcılardır.
Devletler siyasal çatışmaların ortaya çıkmasında en kilit rolü oynamaktadır. Tarihten
görüleceği üzere 16.Yüzyıl ve sonrasında Kapitalistleşme süreci tohumları atılırken
gerçekleştirilen sermaye birikiminin sosyal etkilerinin önemsenmemesi Avrupa’da
köylü ayaklanmalarının çıkmasına sebebiyet verdi. Esasında devlet, yapacağı hukuki
düzenlemelerle gelir dağılımı ve fırsat eşitliğindeki adaletsizlikleri ortadan
kaldırmakla yükümlü olan aygıtın adıdır. Bu tanımın dahili sınırlarına uyulmadığında
ülke içindeki ayaklanmaları suçlayacak argümanlardan mahrum kalınmış olur. Özetle
adalet kavramının zedelenmesi çatışmaların en önemli sebeplerinden olmaktadır.

Günümüzde şiddetli çatışmalardaki barış müzakerelerinde siyasi liderler çoğu


kez müzakerelere doğrudan katılmamaya karar vererek kendilerini son bir temyiz
mercii olarak geride tutma eğiliminde oluyorlar (Powell, 2016, s.244). Siyasi erklerin
kamuoyu kaygıları yüksek olmasından ötürü konjonktürel sürece göre değişebilir
durumları güçlü barış iradesini ortaya koymalarına engel oluyor.

Toplumlarda meydana gelen çatışmaların sebepleri değişkenlik göstermekle


birlikte insanların benimsedikleri değerleri, farklı önceliklerinin meydana çıkması
nedenler içerisindedir. Özgürlüğünü elde etme ile ekonomik durumunu güvence altına
alma arasında farklı tercihlerde bulunulabilir. Bazı bireylerin sosyal adaleti geliştirme
şeklinde de bir hedefi olabilir. Bu perspektifle çatışmaların barışa evirilebileceği ya da
şiddetinin artabileceği zamanı ön görmekte tarafların öncelikli tercihlerinin belirleyici
rol oynayabildiği akılda tutulmalıdır.

İronik şekilde insanlık tarihi çatışmaların büyük faydalarını da görmüştür.


Devamlılığını uzun yıllar sürdürebilmiş devlet tecrübeleri, potansiyel tehditlere karşın
var olmayı başarabilmiş imparatorluk örnekleri incelendiğinde mücadele ve çatışma
gerektiren tehdit unsuru ile karşı karşıya kaldıklarında bu öznelerin savunma
ihtiyacıyla gerçekte gelişme ve ilerleme kaydettikleri görülecektir. Tarihte şiddetli
çatışmalar güvenlik ihtiyacını doğurmuştur. Teknolojik yeniliklerin önemli bir kısmı
savunma amaçlı ve silah yapımı dolayısıyla meydana gelmiştir.

Çatışma, karşılıklı bir süreç ya da eylem olarak görülmekte, bir tarafın tercihi
diğer tarafın tercihini doğrudan etkilemektedir. Taraflar birbirlerine bağımlı oldukları
için eylemlerinde, değerlerinde, algılarında ve çıkarlarındaki farklılıklar ile birlikte var
olmaları zordur. Dolayısıyla, herhangi bir nedenle –daha çok yanlış algı ya da
tahakküm ihtirasından- birlikte var olamayan bu farklılıklar, çatışma durumunu ortaya
çıkarmaktadır. Birbirleriyle ilişkileri olmayan ya da karşılıklı bağımlılığın olmadığı
durumlarda çatışmanın olması ihtimali daha düşüktür (Akyeşilmen, 2014, s.21). Şiddet
içermediği müddetçe taraflar arasında çatışma anlaşılabilir. Devlet ya da çatışan diğer
taraf şiddete başvurduğunda sorun yumak şeklinde büyüyerek çözüm zorlaşıyor.
Hükümetler ve vatandaşları arasındaki muhtemel çatışmaların şiddetli kriz safhasına
geçmesini niteleyen ‘güvenlik çıkmazı’ da burada devreye giriyor.

Devletlerarası etkileşimde savaş kaçınılmaz değildir. Uluslararası İlişkiler de


idealist bakış açısı savaşın ebediyen ortadan kaldırılabileceğini, evrensel ve nihai bir
barışın gelecekte var olabileceğini ileri sürer. Liberalizm ise dünya barışının serbest
piyasa ekonomisi kurallarının geçerli olduğu bir sistemde mümkün olabileceğini iddia
etmiştir. Esasında ekonomik ilişkiler devletleri ortak menfaatlere sahip aktörler haline
getirmekte, karşılıklı ticareti mümkün kılan barış ortamını koruyacak iradeyi ortaya
çıkarmaktadır. Devlet ve devlet dışı aktörler arasındaki çatışmalarda ise daha farklı
öncelikler devreye girmektedir.

Politikacılar mevcut bir çatışmanın çözümüne yönelik arayışları içerisinde


vermiş oldukları kararlarda temsilcisi oldukları seçmeni, partisini ve kamuoyunu
dikkate almak durumundadırlar. Bu açıdan politik yapı ve aktörler esnekliği az olan
belirli bir hukuki çerçevede hareket etmek zorunda olan organizmalardır. Politik
çatışmalarda siyasal aktörlerin vereceği kararlarla barış sürecine geçilebilecekken
esnekliği kamuoyları tarafından kısıtlanmış katı politik duruş buna engel
olabilmektedir. Çatışma Yönetimi’nde bir seviyeye kadar barış müzakerelerin gizli
sürdürülmesi bu potansiyel riski azaltmaya yöneliktir.

1810 yılında bağımsızlığını kazanmasının ardından Kolombiya’da birçok


Güney Amerika ülkesi gibi sürekli çatışmaların meydana geldiği bir ülke olmuştur. Bu
çatışmaların sebepleri ekonomik, sosyal, kültürel etkenler ve dışa kapalı politik sistem
olmaktadır. 19.Yüzyılda Kolombiya’da toplum içinde sosyal adalet açısından derin bir
ayrım vardı, bu durum muhafazakar ve liberal partilerin politik anlayışları arasındaki
farklılıkları büyüttü. Çatışmalar önceki yıllara nispetle azalmış görünse de 2012
yılında bile 15.000 cıvarı ölüm vakasının gerçekleşmiş olması şiddet sarmalının ne
derece Kolombiya’da kaygı verici olduğunu göstermektedir. (Kutscher, 2014, s.8).

Fakirliğin Kolombiya’da şiddeti doğurduğu, ekonomik problemlerin halk


ayaklanmalarına ve çatışmalara yol açtığı sosyolojik gerçekliktir. Bu durum karşısında
Kolombiya hükümetleri yeterince önlemler alamamış, halk nezdinde devletin itibarı
büyük oranda yara almıştır. Öyle ki kırsalda bulunan ve neredeyse devletçik gibi
çalışan gerillanın tarımsal işlerde devlete göre daha iyi miktarlarda maaş ödemesi
yapabildiği belirtilmektedir. Toplumdaki eşitsizliğin sosyal dengeyi bozduğu ve
mevcut çatışmalara yol açtığı (Holmes, 2007, s.4), Kolombiya hükümetlerinin
bunların karşısında ekseriyetle çaresiz kaldığı gözlenmektedir. Devletin sosyal düzeni
sağlamada eksiklik göstermesi üzerine birçok gerilla hareketi bu boşluğu doldurmak
istemiştir. Bu gerilla hareketlerinin en etkin olanı FARC’dır.

2
İlk bakışta FARC sadece geniş bir köylü hareketinin sonucunda ortaya çıkmış
bir gerilla hareketi gibi görünse de esasında yapısal olarak eşit olmayan politik ve
sosyal sistemin çelişkilerinin bir sonucudur. Aynı zamanda FARC liberal ve
muhafazakar hükümetlerin politik muhaliflerini ortadan kaldırma girişimlerine
yönelik oluşan devlet baskısının doğrudan bir sonucudur. Bundan ötürü FARC her iki
politik rejimin derin bir nefretine sebep olmuş, bu durum geçmişte liberal ve
muhafazakar partilerin barış görüşmelerinden sistematik olarak FARC’ı dışlamaları
sonucunu doğurmuştur (Uribe, s.188-189). Bu sonucun çatışmasızlığı geciktiren bir
etki meydana getirdiği söylenebilir.

Kolombiya-FARC arasındaki çatışma iki devlet arasında yaşanmadığından


analizlerimiz iç savaşlar ve iç ayaklanmalar çerçevesinde sürdürülecektir. İç
savaşlarda çatışmaların ekonomik ve askeri boyutları açısından iki etkiden söz
edilebilir. Bunların ilki “kaynakları çıkarma ya da kaynaklara hükmetme” , diğeri ise
“kontrolü sağlama ya da kontrolü artırma”dır. Bu çıkarım iç savaşlarda şiddet
kullanımının ne kadar hileli olduğuna da işarettir (Dufort, 2014, 208). Bahsedilen
etkiler şiddet kullanımının makul sebepleri olamayacağından insanlık adına negatif bir
etki hissiyatı verir.

Kolombiya Hükümetleri ile FARC arasında 50 yılı aşkın zamandır yaşanmakta


olan çatışma süreci 2016 yılında imzalanan Barış Anlaşması ile son bulma imkanını
doğurmuştur. Silahların susması için tarafların ortaya koydukları niyet beyanları
ihtiyaç olan yapısal reformların hayata geçirilmesi sayesinde kalıcı şekilde
çatışmasızlığa dönüşebilir. Ülkenin huzur ortamına kavuşabilmesi ve tekrardan eski
günlere dönülmemesinde çatışmayı doğuran etkenlerin yapısal olarak ortaya
koyulmasının katkısı olacaktır. Tarafların talep ve aktör analizlerinin yapılması, barış
planı yol haritasının detaylarının değerlendirilmesi önemlidir.

Müzakereler yapılırken süreci uzatan etkenler, gerillanın bir kısmının


karşılanamayacak talepleri, yapılan hataların değerlendirilmesi gelecekte ELN gibi
diğer gerillalarla da barış görüşmelerinde tecrübe olarak kullanılabilecektir. Özellikle
taraflardan kendi çizgisinde sabit duranların bir ya da birçok tarafta müzakerelerin
dışında tutulması gerekebilir şeklindeki tespitler tarafların değer ve tercihlerinin doğru
okunmasında fayda sağlayacaktır (Kriesberg, 2007, s.45).

Tüm şiddet içeren çatışmaların tarihi tecrübelerden yola çıkıldığında bir şekilde
barışa dönüşeceği varsayımından hareket edilebilir. Akademik olarak Barış
Çalışmaları’nın sağlayacağı fayda ise insan ve maddi kayıpların tamamen ortadan
kaldırılmasını ya da asgari düzeyde kalmasını sağlayacak hızlı barış çözümlemesini
ortaya koyabilmek, sahada yapısal çözümlemelerle nihai sonuç alabilmektir.

3
Amaç

Kolombiya’da siyasal iktidarlar ile FARC arasındaki barış görüşmelerinin


hangi aşamalardan geçtiği, barış umutlarının gerçekten var olup olmadığı ve halkın
beklentilerinin karşılanıp karşılanamayacağı, çatışmasızlığın kalıcı sonuç verip
veremeyeceği gibi hususların ayrıntılı analizlere tabi tutulması hedeflenmiştir. Mevcut
yaşanmışlığın ya da pratiğin dünya barışına sağlayabileceği katkı potansiyeli
çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır.

Önem

Aktörler arası çatışmaların sebepleri, tarafların kısa ve uzun dönemdeki


amaçları ve öncelikleri, silahlı mücadelenin tarihsel seyri, ideolojik angajmanlar, dış
güçlerin sürece müdahaleleri bağlamında vekâlet savaşlarının boyutları, savaşın
gerçek taraflarının uluslararası ilişkiler ölçeğinde kimler olduğu vb. hususlar
irdelenmiştir. İnsanlık tecrübesinin her yeni asırda bize tekrar hatırlattığı gibi barış
yapmak savaş çıkarmaktan çok daha zor bir süreçtir. Çalışmayı tarafımızca önemli
kılan husus, barış yapmanın zorluğuna rağmen yarım asırdan fazla süren ve 200.000
insanın ölümüne sebep olan bir çatışmanın nasıl evirilebildiğini, hangi etkenlerin
burada rol oynayabildiğini gözler önüne sermiş olabilmesidir. Diğer taraftan yaşayan
bir süreç üzerinde çalışma yapılmış olması, saha ile devamlı irtibatta olunması
gerekliliği çalışmaya farklı bir ayrıcalık katmıştır. Barış Anlaşmasında arabulucu
rolündeki devlet ve kişilerin etkinlikleri de ayrıca değerlendirilmiştir.

Sınırlılıklar

Tez çalışması taraflar arasında 20.Yüzyılın ortalarından itibaren ortaya çıkan


politik ve ekonomik uyuşmazlık süreçleriyle başlayacak, tarihsel dayanaklar, ülke
profili ve dış politika ilişkileri ihtiyaç oranında çalışmaya dahil edilerek günümüze
kadar gelen çatışmaların analizi ve barış çalışmaları ekseninde yürütülecektir.

Tanım

Yarım asrı aşkın zamandır Kolombiya hükümetleri ile Kolombiya Devrimci


Alternatif Gücü (FARC) arasında süregelen şiddet içeren çatışmalar odak noktasıdır.
Bu çatışmalar da yaşanan gelişmeler, çatışmaların siyasal, sosyolojik, ekonomik ve
ideolojik kökenleri, arka planda çatışmaya kimlerin dahil olduğu, çatışmasızlık
sürecinde hangi evrelerden geçildiği araştırma konusu olmaktadır.

Yöntem

Tez çalışmasında arşiv araştırması, kitap, dergi, makale, süreli yayın, basın
haberleri, mülakat vb. kaynaklar kullanılmıştır. Ayrıca tez konusunun yaşayan bir

4
durumdan teşekkül ediyor oluşu sebebiyle saha verilerinin güncel temini de
sağlanmıştır.

Çalışmamızın birinci bölümünde çatışma kavramı, çatışmanın çerçevesi,


çatışma sebepleri, çeşitleri, çatışma yönetimi ve safhaları açıklanmıştır. Spesifik bir
çatışmayı anlamanın yolunun öncelikle siyasi çatışma terminolojisini bilmekten
geçtiği anlayışıyla tanımlamalar bu kısımda detaylandırılmıştır.

İkinci bölümde, çatışmayı doğuran sürecin arka plan analizi yapılarak


FARC’ın doğuşunu hazırlayan etkenler ortaya koyulmuştur. Çatışmanın tarafları
tanıtılırken aktör analizi yapılmış, siyasi ve ekonomik talepler belirtilmiştir. Bununla
birlikte dış müdahalelerin çatışmaya yansımaları tartışılmıştır. Özellikle küresel ve
bölgesel ölçekteki devletlerin müdahalelerinin gerekçeleri sorgulanmıştır. Bu kısımda
Kolombiya’daki şiddetli çatışmaların ortaya çıkmasını sağlayan süreci anlamaya
yönelik ülkenin sosyal ve kültürel dokusuna temas edilmiştir. Çatışmanın tarihsel seyri
belirli ölçekte ele alınmıştır.

Üçüncü bölümde ise, Kolombiya’daki siyasi otorite ile gerilla güçleri


içerisinde en büyüğü ve etkilisi olan FARC arasındaki barış görüşmelerinin geldiği
aşama ortaya koyulmuştur. Barış Anlaşması yapıldığı halde sürecin nasıl devam
edebileceği, olasılıkları muhtelif boyutlarıyla izah edilmiştir. Barış yapılırken reform
ve yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesinin zorlukları örnekleriyle gösterilmiştir.
Arabulucuların rolü belirtilmekle birlikte entegrasyonun etkileri ayrıntılı sunulmuştur.

Son olarak, bu vaka incelemesi üzerinden kalıcı barış imkanı ve dünyanın


başka coğrafyalarındaki çatışmalara Kolombiya-FARC tecrübesinin ne gibi faydalar
sunabileceği üzerinden analizler sürdürülmüştür.

5
I. BÖLÜM

SİYASAL ÇATIŞMA YÖNETİMİNDE TEORİK ZEMİN

‘Çatışma’ kavramı Uluslararası İlişkiler disiplini ile ilişkili olmayanlara ilk


bakışta olumsuzluk algısı uyandırsa da esasında disiplinel çalışmalarda nötr,
ekseriyetle olumlu anlamda kullanılmaktadır. Çatışma kavramının bizatihi kendisinin
hangi gelişme ile içinin doldurulduğu, devletlerin eğilimleri burada göz önünde
bulundurulmalıdır. Çatışma’nın rengini süreçte meydana gelen fiili gelişmeler belirler.
Bir çatışmanın görünür ya da görünmez olduğu, şiddet içerip içermediği, nihayetinde
olumlu mu olumsuz mu olduğu belirtilen aşamaların neticesinde meydana
gelmektedir. Çatışmada şiddetin yoğunluğu ve şiddetin meydana getirdiği sonuçlar da
çatışmanın tasnifi konusunda belirleyici bilgiler verebilmektedir.

Yeni savaşlar devletlerarası olmaktan ziyade ‘iç savaş’ olmaya meyillidir.


1990’ların ortalarından itibaren silahlı çatışmaların neredeyse % 95’i devletler
arasında değil, içinde gerçekleşmiştir. İç savaşlar sömürgeciliğin etnik ya da bölgesel
rekabet, ekonomik azgelişmişlik ve zayıflamış devlet gücü gibi miraslar bıraktığı post
sömürgecilik dünyada daha yaygın hale gelmiştir; bu da ‘quasi-states’ ya da ‘başarısız
devlet’lere yol açmıştır.

Yeni savaşlar, sivil nüfusa eski devletlerarası savaşlardan daha derin tehditler
sunmaktadır. Geleneksel savaşların üniformalı, örgütlenmiş insanlar tarafından
yapıldığı (ulusal ordular, deniz ve hava güçleri) gerçeği sembolize olmuş, hatta
sivil/askeri ayrımı yeni dönemde birçok şekilde bulanmıştır. ‘Gerilla’ taktiklerinin
yaygın kullanımı ve popüler direnç ya da isyanlara verilen vurgu modern savaş tipine
dağınık bir karakter vermiştir. Özenle hazırlanmış büyük savaşların yerini ardışık
küçük çaplı çatışmalar almış, savaş alanının geleneksel fikri neredeyse gereksiz hale
gelmiştir. Savaş ‘insanlar arası savaş’a dönüşmüştür (Heywood, 2015, s.507).

1.Çatışma Yönetiminde Teorik Zemin ve Çerçeve

Galtung’un şiddet ve barış kavramları için geliştirdiği farklı tanımlar, Barış


Çalışmaları ve Çatışma Çözümü disiplininde başvurulan temel kaynaklar halini
almıştır. Galtung, savaşın önlenmesi için gerekli şartları tespit etmekle sınırlı
kalmamış, çatışan tarafların barışçıl bir ilişki biçimine terfi etmesine imkan
tanıyabilecek yaklaşımlar da geliştirmiştir. Galtung’a göre çatışma ortamının barış
haline dönüştürülmesi için tarafların tek taraflı hedeflerin ötesine geçerek birlikte var
olma ve gelişme amacı doğrultusunda hareket etmeleri gerekiyor. Barışın, çatışmaya
taraf olan aktörlerin tek yanlı hedeflerinin ötesinde aşkın bir vizyon kazanmasıyla
gerçekleşebileceği belirtilmiştir.

1966’da Londra Üniversitesi bünyesinde Çatışma Analizi Merkezi’nin


kuruluşuna öncülük eden Burton, ihtiyaçlar teorisi kapsamında çatışmanın son bulması

6
için “ihtiyaç” kavramını “çıkar” kavramından ayrı tutmuş, çıkarların müzakere
edilebileceğini ancak ihtiyaçların pazarlık konusu yapılamayacağını ileri sürmüştür.
Burton; güvenlik, kimlik ve tanınma ihtiyacı gibi bazı temel ihtiyaçlar olduğunu ifade
etmiş, bu ihtiyaçların karşılanması ile uyuşmazlığın kalıcı bir çözüme
kavuşturulabileceğini öne sürmüştür. Dolayısıyla çözüm süreci, ancak çatışan
tarafların temel ihtiyaçlarının tespiti ve bu ihtiyaçların karşılanması ile gerçekleşebilir
tespitinde bulunmuştur.

Diğer taraftan “ilkeli müzakere” teorisi ise çatışan tarafların çözüme yönelik
yürüteceği görüşmelerde kazan-kazan felsefesine dayalı bir yaklaşım sunmuştur.
Konumlar üzerinden sürdürülecek pazarlık sürecinde çözüme dönük atılabilecek
adımlar “taviz verme” şeklinde değerlendirilmektedir. Peter Wallensteen ise çatışma
çözümünü; çatışan tarafların temel anlaşmazlıkları çözen bir anlaşmaya varabildiği,
tarafların birbirinin varlığını kabul ettiği ve karşılıklı tüm saldırıların sona erdiği bir
süreç olarak tanımlamaktadır (Sandıklı, 2012, s.388-391).

1.1.Çatışma ve Çatışma’nın Sebepleri

Çatışmalar, toprak kazanma, bağımsızlık elde etme, ayrılma ya da sömürge


olmaktan kurtulma, ideolojik gerekçeler, ulusal, bölgesel ya da uluslararası güç olma
istekleri, belirli kaynaklara ulaşma hedefleri vb. milli değerlerden kaynaklanan, en az
iki taraf arasında belirli bir süre içerisinde ve belirli bir boyutta meydana gelen,
tarafların kararlı bir şekilde hedefleri doğrultusunda kendi faydalarına yönelik hareket
etmiş oldukları çıkar ya da pozisyon farklılıklarıdır (HIIK, Konflikte). Çatışma
kavramını tanımlama ve belirli bir çerçeveye sığdırmanın güçlüğü ortada olmakla
birlikte çatışma sebepleri sadece milli değerlerden kaynaklanır tespiti de yetersiz
görünmektedir.

Siyasi çatışma nedenleri her zaman siyasi unsurlarla sınırlı olmayabilir.


Ekonomik, sosyal ve kültürel eşitsizlikler; aşırı fakirlik; ekonomik durgunluk; kötü
yönetişim; yüksek işsizlik oranları; çevre kirliliği ve şiddetin teşvik edilmesi
çatışmanın ana nedenleri arasında yer almaktadır. Steward, iç çatışmalara neden olan
dört faktör üzerinde durmaktadır: grup motivasyonu (etnik, dini, kültürel, coğrafi ya
da sınıfsal olsun duyguları harekete geçiren grup motivasyonu), özel motivasyon
(çatışma, bireyleri ayrımcılık nedeniyle, fakirlik nedeniyle ya da kişisel çıkar
nedeniyle motive edebilir), yasal düzenlemelerin kapsayıcı olmaması (insanlar mevcut
yasaların ve hükümetin ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel ihtiyaçlarına cevap
verememesi nedeniyle çatışmaya motive olabilirler) ve çevrenin tahribi (çevrenin
tahribi beraberinde fakirliği o da çatışmayı besleyebilir) (Akyeşilmen, 2014, s.24).

Çatışma analizi, uyuşmazlık içerisindeki tarafların etki ve tepkileri ile


yapabilecekleri üzerinden değerlendirilmektedir. Soğuk savaş döneminde karşılıklı
aktörlerin öngörülebilen denge politikaları politik rekabetin şiddetli çatışmaya

7
dönüşmesini önlemiştir. Burada toplumun yapısı ve sosyo-psikolojik faktörlerin
ülkelerin politikalarının şekillenmesine nasıl yansıdığı da önem arz etmektedir
(Giersch, 2008, s.25-26).

Çatışmaların sebepleri farklılıklar arz edebilir: dini, kültürel, ekonomik, coğrafi


vb. Bu sebeplerin tamamında etkili olan önemli unsur çatışmaya sebep olması yönüyle
iletişim imkânlarının olmayışı ya da sınırlı oluşudur. Böylelikle şiddetli çatışma
zemini oluşur. İnsan’ın en belirgin özelliklerinden birisi diğer insanlar ile konuşma,
iletişim yoluyla problemlerini çözme olmakta, bu fırsat ortadan kalktığında şiddet
içeren çatışma ile karşı karşıya kalınmaktadır. Tam da bu yüzden Uluslararası
İlişkiler’de Diplomasi gelişmiştir. Örneğin ekonomik diplomasi birçok çatışmada
arabulucu ya da üçüncü taraf rolünü üstlenmektedir. Siyasal diplomasinin tek taraflı
menfaat anlayışından ziyade, karşılıklı çıkar ilişkisine dayanan, iktisadi
avantajlarından dolayı bir nevi zorunluluklar da içeren ekonomik diplomasi,
devletlerarası ilişkileri göreceli pozitif yöne götürmeyi başarabilmiştir (Çalışır, 2016,
s.270). Bu avantajlı ilişki biçimi devletler arasında olabileceği gibi devlet ve örgütler
arasında da olabilir.

Şiddetli çatışmaların nedenleri içerisine devlet algısının çarpıklığı dahil


edilebilir. Alman sosyolog Max Weber kendi devlet tanımına, her ne kadar bu tanım
hukuk devleti kavramına dayansa da, güç unsurunu ilave etti. O’na göre, devlet
yalnızca işlevleri arasına meşru şiddet tekeli dahil edildiğinde tanımlanabilir. Siyasi
paradoks devletin tanımındaki form ve güç arasındaki ilişkiden ortaya çıkıyor. İktidar
kavramı şiddet kavramına indirgenebilir mi? Bir devlete meşru şiddet imtiyazını
vermek, şiddet ve iktidar arasındaki tarihsel ilişkiye bakmaksızın, onu şiddet değil,
iktidar açısından tanımlamaktır. Bu durum devlette keyfiliğin önünü açabilir (Ricoeur,
2000, s.100). Tarih boyunca şiddet, siyasal çatışmanın yaygın bir amacı olmasaydı,
şatolara, kalelere gerek kalmaz, sarayların etrafı yüksek duvarlar ve surlarla
çevrilmezdi. Burada devletin amacı şiddeti yok etmek değil, şiddetin yurttaşlarca
birbirlerine ve devlete karşı kullanılmasını önlemektir.

Devlet, gerektiğinde şiddete başvurmak tekelini elinde tutmak ister. Şiddet


kullanma ayrıcalığını yitirirse, otoritesini ve etkisini de yitireceğini düşünmektedir.
Tüm siyasal rejimlerin istikrarı, siyasal iktidarın toplumdaki güç dengesini iyi
yansıtmasına bağlıdır. En büyük toplumsal güçlerin temsilcileri iktidarda olduğu
zaman, devlet otoritesinde bir boşluk ve rejimde de ciddi bir zayıflık olmaz. Tersi bir
durumda ise iktidarın dışında kendisinden daha büyük bir güç bulunacağı için iktidar
otoritesini tüm topluma kabul ettirmekte güçlük çeker. Böylece devlet içinde bir
bunalım başlar. Toplumdaki güç dengesi durağan değil, değişken olduğu için değişen
güç dengesine bağlı olarak iktidarın el değiştirebilmesi ya da yükselen toplumsal
güçlerin güçleri oranında iktidarı etkileyebilmeleri gerekir. Rejimin iktidara ulaşmak

8
ve siyasal kararları etkilemek için koyduğu kurallar buna elveriyorlarsa, güç
dengesinin değişmesinin yarattığı bunalım rejim içinde kalır.

Siyasal iktidar, yeni dengeleri yansıtacak biçimde el değiştirir. Ama rejim bu


yolu tıkamışsa, siyasal iktidarın dışında daha büyük bir güç ya da güçler birliğinin
oluşmasına karşın rejimin çerçevesi bu yeni durumun siyasal iktidara yansımasını
engelliyorsa, bunalım rejim üzerine kayar. Barışçı yollardan elde edilemeyen çözüm,
şiddete dayalı yöntemleri gündeme getirir. Yükselen yeni güçlerin iktidarını
sağlayacak yeni bir rejim kurulur (Kışlalı, 1991, s.27-28). İktidarların kendi halkları
karşısında siyasi çatışmayı göze alamadıkları durumlara da şahit olunmaktadır. Böyle
bir durumda şiddet her yönüyle kaçınılmazdır. Çatışmalarda şiddet kullanımı bazen
otorite sahipleri tarafından muhalefete zorunlu bir cevap olarak haklılaştırılır, fakat
böylesi nitelemeler enderdir ve daha normal olarak kabul edilebilen sıfatlarla (yani
“olağanüstü hal” , “ulusal güvenlik yararına alınmış önlemler”, “tutukevleri” vb.)
ifade edilir. Şiddetin bu anlamı açıkça, kurumsallaştırılmış meşruluk sorunlarını ortaya
çıkarır (Parkin, 1989, s.250).

Çatışmanın sebepleri içerisinde en yoğun karşılaşılan durumlar hükümet ile


vatandaşlar arasında meydana gelmektedir. Siyasal iktidarlar kamuoyundan gelen
istek ve baskılar karşısında duyarlı olmak durumundadır. Bazen yoğunlaşan baskılara
ister istemez boyun eğmek zorunda kalabilirler. Amerika Birleşik Devletleri’nde
Watergate Skandalı’ndan sonra Başkan Nixon’un baştaki bütün direnmelerine rağmen,
kamuoyunun gittikçe artan tepkisi karşısında en sonunda istifa etmek zorunda kalışı,
kamuoyunu “iktidarları yapan ve yıkan bir güç” olarak görme eğiliminde olanları haklı
çıkaracak tipik bir örnek sayılır.

Bu konuda başka bir örnek de 1956 yılında Süveyş harekatı fiyaskosundan


sonra İngiltere’de Anthony Eden hükümetinin basında yürütülen kampanya sonucunda
istifaya zorlanmasında görülebilir. Yine ABD’de Irangate skandalı olarak adlandırılan
İran’a gizli silah satışının ortaya çıkmasından sonra, kamuoyunda yoğunlaşan tepkiler
üzerine yüksek düzeydeki birçok görevli istifa etmiş, Başkan Reagan’da girişilen
hareketin yanlışlığını kabullenmek ve bütün sorumluluğu yüklendiğini açıklamak
zorunda kalmıştır.

Kamuoyu olarak ağırlığını duyuran grup kanaat ve isteklerine yabancı kalan


kararlar, toplum içinde etkinlik ve dayanıklık yönünden zayıf kalmaya mahkum
olmaktadır (Kapani, 2015, s.171-172). Halkın bu talepleri gündeme getirme şekilleri
farklılıklar arz edebilir. Hatta belirli seviyede ve sınırlar dahilinde meşru otoritenin
dikkatini çekmek maksadıyla kısmi şiddetin1 dahi uygulanabileceğini öne süren
görüşlerde bulunmaktadır. Diğer taraftan yasalar şiddete karşı önlemler alır ve

1
Bu görüşlerde sınırlı çerçevede muhtelif maddi zararlar kastedilmektedir.

9
eğitimde şiddete yönelik eğilimleri o derece yumuşatmaya çalışır ki her tür şiddet
eyleminin barbarlığa doğru bir gerileme olduğu düşünülür (Sorel, 2013, s.191).

Çatışma alanının bir boyutu da sivil itaatsizlik zemininde oluşmaktadır.


Demokratik süreçler akamete uğradığında sivil itaatsizlik meydana gelebilir. Bu
anlamda sivil itaatsizlik normal bir siyasi eylem değildir. Sivil itaatsizlik çoğunluğun
adalet duygusuna seslenen bir siyasal eylem olduğu için, böyle bir eylemin genel
olarak adaletin esaslı ve bariz bir şekilde ihlal edildiği vakalarla ve tercihen,
düzeltildiği takdirde, var olmaya devam eden adaletsizlikleri ortadan kaldırmak için
bir temel teşkil edecek vakalarla sınırlandırılması gerekir. Bundan ötürü, sivil
itaatsizliği ilk adalet ilkesinin, yani eşit özgürlük ilkesinin ihlal edilmesiyle ve fırsat
eşitliğini çiğnenmesi durumlarıyla sınırlandırmaya yönelik bir varsayım vardır.

İnsanların siyasi adalet anlayışı ve bunun gerektirdiklerinde işleyen yeterli bir


anlaşma olduğu sürece anarşi tehlikesi gözükmeyebilir. Meşru sivil itaatsizlik ülke içi
barışı tehdit ediyor gibi görünüyorsa, sorumluluk protesto edenlerden ziyade otoriteyi
ve iktidarı istismar ederek böyle bir muhalefeti haklı kılanlara düşmekte olduğu
belirtilmektedir (Rawls, 2011, s.175-181). Sadece siyasi iktidarın meşru olduğu ve
şiddet kullanma tekelini elinde bulundurduğu görüşüne yakın olan düşünceler burada
ayrışmaktadır.

Bir çatışmada şiddetin yokluğu barışçıl bir uyuşmazlık şeklinde düşünülebilir.


Uluslararası düzende “adalet” kavramı, ödev anlayışı üzerine temellendirilmeye
çalışılırken çeşitli sorunlarla karşılaşılmaktadır: güç kullanmanın haklılığı, adalet ve
ödevin nasıl ve kime göre tanımlandığı gibi. Czempiel şöyle söylemektedir: “Eğer
adalet uluslararası düzeyde bağlayıcı biçimde tanımlanamıyorsa, o zaman bunun tersi
olan zora başvurma, yani savaş da haklı olamaz ve temellendirilemez. Bu sebeple
adalet kategorisinden vazgeçemeyiz. İç işlerindeki çatışma ve mücadelelerde de
birbiriyle uyumlaştırılması gereken hak ve adalet anlayışları vardır. Ancak uluslararası
ilişkilerde tek tip bir adalet söz konusu olmadığına göre, devletlerin dış siyaseti bu
durumu dikkate almalı ve adalet taleplerinde zora başvurma ilkesinden
vazgeçmelidir.” Barış araştırmalarının en temel sorunu “barış” kavramıyla “reel”
dünya arasındaki (görünürdeki) ayırımdır (Ökten, 2001, s.231-233). Teori ve pratik
arasındaki uyum zorluğu çatışma analizi ve barış çalışmalarında da kendini
göstermektedir.

Günümüzde iki devlet ya da devlet ile bir grup arasındaki çatışmada iletişim
kanallarının az da olsa açık olması şiddetin tavan yaptığı durumlarda dahi barış
ümidinin var olduğunu gösteren belirgin bir işarettir. Bundan dolayı bir çatışmada
‘negatif barış’ iletişimin sürdürülmesi ile sağlanabilecektir. Diğer taraftan çatışmaların
başlangıcı, kıvılcımın ilk çıktığı an çatışmanın gidebileceği yer açısından çok
önemlidir. Şiddetin olmadığı dönemde çatışmanın iyi yönetilip yönetilmediği,

10
çatışmanın şiddetli krize evirilip evirilmeyeceği öngörüsü hakkında bize yön
vermektedir (Çalışır, 2016, s.246).

1.2.Çatışma Çeşitleri

Çatışmalar temel olarak yoğunluk bakımından şiddet içeren ve şiddet


içermeyen çatışmalar olarak ikiye ayrılmaktadır. Tüm şiddet içeren çatışmalar
esasında şiddet içermeyen çatışmaların devamında meydana gelmektedir. Hiçbir
şiddetli çatışma ani bir barış ile sonuçlanmıyor, adım adım gerilim ve dalgalanmaların
azalması sonucu barış aşamasına geliniyor. Çatışma seviyeleri hakkında çıkarılan
çatışma barometreleri şiddet seviyesi azalsa da azalmasa da şiddetli çatışmaların
çatışmasızlığa evirilebilme ihtimalinin seviyesini ortaya koyabiliyor (HIIK, Konflikte
2011).

Galtung’a göre şiddet kendi içinde bireysel şiddet ve yapısal şiddet olarak ikiye
ayrılmaktadır. Bireysel ya da kişisel şiddet doğrudan şahsa yönelik olmakta, yapısal
şiddet ise dolaylı şekilde kendini göstermektedir. Bireysel şiddetin yokluğu negatif
barış, yapısal şiddetin olmayışı ise pozitif barış ve sosyal adaletle aynı anlama
gelmektedir. Bir toplumda yapısal şiddet varsa sosyal adaletsizlik de vardır (Galtung,
1969, s.183).

Şiddetle ilgili tanımlara bakıldığı zaman, hepsinde bulunan tek ortak noktanın
fiziki güç kullanılması olduğu görülür. Fakat şiddetin yalnız insan vücuduna ve mala
zarar veren saldırı değil, aynı zamanda da fert üzerinde psikolojik tahribat yapan bir
yönü de olduğu hatırlanmalı. Siyasi iktidarın belirleyici niteliği olan zor kullanma
tekeli ile spesifik şiddetin birbirine karıştırılmaması da önemlidir. Esasen, iktidar
meşruluğunda meydana gelecek zayıflama derecesine bağlı olarak şiddet kullanmaya
yönelebilir (Hazır, 2001, s.19-20).

Çatışma içerisinde meydana gelebilen şiddet terminolojisinde kapsamlı bir


tasnif yapmak gerekirse öncelikle gizli ve görünür şiddet; önceden planlanan ve
planlanmayan şiddet ayrımları öne çıkmaktadır. İlaveten kişisel ve yapısal şiddet
ayrımı içerisinde psikolojik, hissedilen, fiziki, uygulanan şiddet ayrımları da
yapılabilir. Çoğunlukla herkesin kişisel şiddet (personal violence) ile ilgili olması
garipsenecek bir durum değildir. Çünkü kişisel şiddet sergilenir, görülür, herkes
tarafından rahatlıkla algılanır. Dinamizme sahiptir, değiştirir. Oysa yapısal şiddet
(structural violence) sessizdir, kendini sergilemez (Galtung). Esasında topluma kalıcı
zarar veren durum yapısal şiddetle meydana gelmektedir.

Bu açıdan özellikle birinci dereceden gizli çatışma içerisinde meydana gelen


yapısal şiddetin ileri derecede çatışmalara dönüşmesini engellemek amacıyla
toplumun bilinçlendirilmesi önemli olmaktadır. Yapısal ve aktör odaklı çatışmalar
çerçevesinde çatışmanın gizli mi görünür mü olduğunu veyahut bilinçli mi

11
bilinçaltından mı kaynaklı bir çatışmadan bahsedildiğini anlamak için iki soruya
bakmak gerekir:

İçinde bulunduğumuz çatışma sadece görünür seviyede mi? Çatışma süreci


taraflar arasında sadece gizli şekilde mi başlıyor? İlk sorunun cevabı hayır, ikinci
sorunun cevabı ise evet olmaktadır. Böyle durumlarda yapısal çatışmadan söz
edilmektedir. Aktör çatışmasında davranışlar bilinçli iken, yapısal çatışmada
davranışlar bilinçaltından gelmektedir (Galtung, 1996, s.73-74). Yoğunluklarına göre
beş çatışma türünden bahsedilmektedir (HIIK, The concept of political conflict).
Aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere, çatışmaların şiddet içermesi gerekmeyebilir.

Tablo 1: Çatışma Türleri

Çatışmanın yoğunluk
Şiddet yoğunluk
Çatışma türü Şiddet seviyesi derecesine göre
derecesi
sınıflandırılması

Politik
1
Uyuşmazlık Şiddet
Az yoğunluk içeren
içermeyen
çatışmalar
Şiddet çatışmalar
2
içermeyen kriz

Orta derecede yoğunluk


3 Şiddetli kriz
içeren çatışmalar
Şiddet
içeren
4 Sınırlı savaş
çatışmalar Yoğunluğun fazla olduğu
çatışmalar
5 Savaş

Yukarıdaki tabloda birinci derecedeki çatışma ‘görünmez çatışma’ (latent


conflict), ikinci derecedeki çatışma ise ‘görünür çatışma’ (manifest conflict) şeklinde
tanımlanabilir. Burada tasnif kriteri kullanılan dil ve iletişim araçlarının niteliği ve
boyutu ile ilgilidir. Bir çatışmanın çözümüne yönelik yapılan müzakereler hakkında
Guy Olivier Faure şöyle söylemektedir: ‘Bir çatışmada müzakereler, iki ya da daha
fazla tarafın karşıt oldukları durumların ve farklılıkların belirli bir zaman dilimi
içerisinde bir çerçevede kabul edilebilir bir düzeye dönüşebilme imkanının bulunduğu
sosyal süreçlerdir’ (Pfetsch, 2006, s.17-20). Bir çatışma savaş boyutuna evirilmeden
önce müzakereler çatışmanın tarafları arasında denenmektedir. Çatışmanın şiddete

12
dönüşmesiyle birlikte krizden, kısmi savaş ya da savaştan bahsedilmektedir. Beş savaş
tipinden söz edilmektedir (Universität Hamburg):

A. Rejime karşı savaşlar

B. Bağımsızlık ve Bölgesel savaşlar

C. İki devlet arasındaki savaşlar

D. Sömürge olmaktan kurtulmaya yönelik savaşlar

E. Diğer savaşlar

Bir çatışma şiddet içerse de Çatışma Çözümü teorileri, prensip olarak optimist
bir düşünceyle barış sözleşmesinin kendi taşıdığı özel koşullarının geliştirilmesiyle
çatışmaların çözülebileceğini ifade etmektedir. Buna karşı Çatışma Yönetimi anlayışı
ise daha şüpheci öncüllerle hareket eder. Bu düşünceye göre çatışmaları kesin olarak
çözmeye yönelik çabalar gerçekçi değildir, çünkü tarafların karşılıklı istekleri
müzakere edilerek bir karara bağlanabilecek gibi değildir. En fazla ulaşılabilecek
hedef yoğun ve fiziki güç kullanımından vazgeçmeye tarafların razı olmasıdır.

Galtung’un “peace-keeping” yaklaşımı Çatışma Yönetimi anlayışına yakındır.


Bu yaklaşıma göre “Çatışmalarda yeni bir şey meydana getirmek denenmemektedir,
daha ziyade çatışmanın etkilerini hafifletme girişiminde bulunulmaktadır”. Çatışma
Yönetimi anlayışı ‘negatif barışı’ stabil hale getirerek öncelikle yoğun şiddetin ortadan
kalkmasına odaklanmaktadır (Baumann, s.76). Kant’ta tamamıyla negatif bir barış
kavrayışıyla yetinmişti. Bu durum, savaşın kontrolü üzerindeki tüm kısıtlamaların
aşılmış olmasından ziyade savaşın ortaya çıkışını özelde toplumlara ait koşullara
bağlayan yeni küresel ortam sebebiyle tatmin edici gözükmemektedir (Habermas,
2005, s.399).

1.3.Çatışma Yönetimi

Çatışma yönetiminin önemli unsurları aktörler, önlemler, safhalar ya da


süreçlerdir. Çatışma yönetiminde kolaylaştırıcılık ya da arabuluculuk gibi üçüncü taraf
olarak çatışmayı yönetmede rol alacak aktörlerin, yapısı, görevleri ve etkileri
çatışmanın ve aktörlerin düzeyi ile doğrudan ilintilidir. Aktörler ve önlemler
düzeylerine göre sınıflandırılabilir. Buna göre aktörleri, siyasi ve askeri elit/liderler
gibi I. düzey aktörleri, ulusal ve uluslararası STK’lar gibi II. düzey aktörleri ve yerel
tabana dayalı örgütlenmelere, kalkınma ve insan hakları yerel STK’ları gibi III. düzey
aktörleri diye sınıflandırmak mümkündür (Akyeşilmen, 2014, s.34).

13
Çatışma Yönetimi’nde üç temel ayırımdan söz edilmektedir.

Çatışmayı Engelleme (conflict prevention), Çatışma Yönetimi (conflict


management), Çatışma Çözümü (conflict resolution).

Çatışmayı engellemek için ilk olarak bölgedeki şiddetin sebebini analiz etmek
gerekir. İkincisi, gerilimi düşürme eğilimi içinde olunmalı, ardından mevcut
gerginliğin daha da yayılmasının önüne geçmek gerekir. Son olarak şiddetin daha da
yayılmasına sebep olacak risk faktörlerini şiddet meydana gelmeden ortadan
kaldırmak gerekir. Çatışma yönetimi, mevcut olan şiddet ve zararı sınırlandırmaya, bir
uzlaşma yolu bulmaya, çatışmayı kesin bir şekilde çözmekten ziyade yayılmasına set
vurmaya yöneliktir. Çatışma çözümü, bir çatışmanın derinlemesine sebeplerine
odaklanarak yapısal sorunlar ile ilgilenir. İnsanların tüm davranış ve tutumlarına
konsantre olur (Berghof Foundation). Çatışma analizinde farklı bir tasnif ise 3PF
(J.D.Sandole) olarak da bilinen çatışma çözümü ve çatışmanın üç sütunlu kapsamlı
eşleştirilmesi aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablo 2: Çatışma Analizinde 3PF

1.Sütun 2.Sütun 3.Sütun

Çatışma Nedenleri ve Koşulları Çatışmanın Unsurları Çatışmaya Müdahale

Bireysel Taraflar Üç taraflı Amaçlar

Toplumsal Sorunlar Çatışmanın Engellenmesi (Şiddet)

Uluslararası Amaçlar Çatışma Yönetimi

Çatışma Eğilimleri
Global/Çevresel Çatışmayı Yatıştırma
Yönetimi

Çatışma Çevresi Çatışmayı Çözme

Çatışmayı Dönüştürme

Hedeflere ulaşmanın üç taraflı


Amaçları

Fikir ayrılığının sebebine ve/ya da


işbirliğine yönelik Amaçlar

Negatif Barış ve/ya da Pozitif barış


eğilimleri

Bir tek ya da birçok yolun aktörleri


ve süreçleri

14
1.4.Çatışma Yönetimi Safhaları

Çatışma yönetimi safhalarından çatışmayı yatıştırma safhası ateşkesi,


çatışmayı çözme safhası müzakereler ve anlaşmaları, çatışmayı dönüştürme safhası da
toplumsal entegrasyon, yasal ve anayasal reformları da içeren yapısal değişimler,
toplumsal dönüşüm ve gerçek barış olan sosyal adaleti ifade eder. Safhaları birbirinden
bu kadar keskin çizgilerle ayırmak her zaman mümkün değildir. Zira bu safhalar çoğu
zaman iç içedir ve bazen de birlikte ilerlemektedir. Çatışmanın sona erme biçimi
çatışma sonrası sürecin istikrarını doğrudan etkilemektedir. Çatışmanın bir safhasında
meydana gelen bir gelişmenin hem çatışma ve çatışma yönetiminin diğer safhaları hem
de çatışma sonrası süreçler üzerinde etkileri olur.

Çatışmayı Yatıştırma

Çatışma nedenlerini dikkate almadan doğrudan şiddeti sonlandırmaya yönelik


atılan bütün çalışma ve stratejilerdir. Bu safha, hızlı sonuç almaya odaklı, sınırlı ölçüde
kazan-kazan durumu olup barışın sağlanması demektir. Barış bu safhada, adil bir
çözümden ziyade şiddetin olmaması durumu için kullanılmaktadır. Pozisyonlar
çıkarların önündedir. Aktörler rasyonel olduğundan işbirliği imkanı mümkün
görünmektedir.

Çatışmayı Çözme

Bu süreç kapsamlı analizler içerir ve süreç odaklıdır. Çatışma tüm taraflarca


ortak bir sorun olarak kabul edilmekte ve çözüm odaklı bir perspektif
geliştirilmektedir. Bu safha da barış çatışmanın yokluğu demektir. Temel hedef, ortak
çıkarlara odaklanmak ve işbirliği düşüncesi ile çalışmaktır. Bu süreçte uzun uzun
görüşme ve müzakere süreçleri ortaya koyulur.

Fisher, Ury ve Patton’a göre, başarılı bir müzakere için bu safhada şunlara
dikkat edilmelidir; insanları sorundan ayrı tutmalı, pozisyon değil, çıkarlara vurgu
yapmalı, iki tarafın kazançlı çıkması için opsiyonlar geliştirilmeli ve objektif kriterlere
vurgu yapılmalıdır. Bu safhada başarılı stratejilerin ve metotların geliştirilmesi için
arabulucu yoğun bir mesai geliştirmeli. Bu aşamada çatışma taraflarının aktörleri bir
araya getirilmeli, yakından birbirlerini tanımalarına yardımcı olunmalıdır.

Çatışmayı Dönüştürme

Çatışmayı dönüştürme, bütün çatışma yönetimi stratejilerinin nihai olarak


varmak istedikleri yapısal odaklı safhadır. Çatışmayı yatıştırma ve çatışmayı çözme
safhaları geçici safhalar olarak kabul edilir. Çatışmayı dönüştürmeyi hedeflemeyen
hiçbir çatışma yönetimi stratejisi ve safhası bir toplumda barışı sağlayamaz. Sosyal,
ekonomik, siyasal ve kültürel dönüşümü hedeflemeyen, yapısal değişiklikleri temel
almayan her barış girişimi eksiktir. Bu safha yapısal değişim odaklı ve uzun vadeli

15
barışa yönelik çalışmalardan oluşmaktadır. Alttan-üste kapasite geliştirme ve yerel
halkı güçlendirmeye yönelik perspektifler ve politikalara dayalıdır. Bu aşamada, barış
sosyal adalete tekabül eder.

Çatışmayı dönüştürme safhası, toplumsal ilişkilerde gerçek sorunlara cevap


arayan, sosyal hayatta şiddeti kaldırıp yerine adaleti tesis eden yapıcı bir dönüşüm
sürecidir. Toplumun sosyal, kültürel ve siyasal yapısının yanında zihinsel yapısının da
dönüştürülmesi hedeflenmektedir (Akyeşilmen, 2014, s.35-38).

1.5.Teorik İmkanlar Işığında Barış Kapasitesi

İnsanlık tarihinde çatışmanın hep var olduğu varsayımı gerçekçi kabul


edilmektedir. İnsanların şiddet eğilimlerinin psikolojik ve psikiyatrik sebeplerini
bilmeye imkan veren özellikle son birkaç asırda meydana gelen sosyal bilimsel
gelişmelerinin çatışmalarda şiddetin azalmasına katkı sağlayamadığı görülüyor. Buna
rağmen son teknolojik yenilikler gelecekte çatışmaların engellenmesinde ve barışı inşa
etme de çok daha fazla efektif stratejilerin geliştirilmesine fayda sağlayabileceği
öngörülmektedir.

Vaka çalışmaları barışı inşa inisiyatifinin teknoloji ile birlikte farklı olanakları
ortaya çıkarabilecek fonksiyonları olabileceğini gösteriyor. Aynı şekilde teknolojik
yenilik süreçleri barış inşa çalışmalarını barış tekniği gelişimi ile uyumlu hale
getiriyor. Diğer taraftan barış teknikleri etik kaygıların artışına da neden oluyor.
Esasında barış tekniği mevcut barış inşasına yeni bir anlayış getirme ya da barış
sürecindeki tarafların angajesini artırmaya yönelik bir model olmamakta, bu
inovasyon süreçleri taraflar arasındaki muhtemel barış platformların oluşmasına katkı
sağlayabilmektedir (Stockholm International Peace Research Institute, 2017).
Özellikle iletişim olanaklarının teknoloji sayesinde gelişmesi arabuluculuk
mekanizmasının devlet ya da kişi düzeyinde son derece faydalı şekilde çalışmasına
imkan verebilir.

Demokratik Barış Teorisi’ne göre demokratik normların yerleşmesiyle kalıcı


uluslararası barışın tesisi arasında doğru orantılı bir korelasyon vardır. Montesquieu
monarşilerin savaşa daha fazla eğilimli olduğunu ileri sürer. Realizm’e göre barışın
tesisinin önündeki temel engel insan doğasıdır. İnsanın karşı tarafı baskı altına alma
ve şiddet kullanma temayülü devletlerin güç ve nüfuz sahibi olma ve savaşma
eğiliminin ardında yatan sebeptir.

Devletler diğer ülkelerin gelecek hesaplarını en kötü senaryoyu göz önünde


bulundurarak değerlendirmekte, mevcut kabiliyetlerini güvenlik kaygılarını giderecek
ölçüde geliştirmeye çalışmaktadır. Devletlerin kendi güvenliğini sağlamaya yönelik
girişimleri ise diğer devletlerin güvenliğine zarar vermekte, böylece karşılıklı güç
mücadelesi süreklilik arz etmektedir.

16
Walz, savaşların uluslararası ilişkilerin tabiatı gereği kaçınılmaz olduğunu
belirtmiş, egemen devletler topluluğu şeklindeki mevcut sistem devam ettiği sürece bu
gerçeğin değişmeyeceğini yazmıştır. Marksist felsefeden temelini alan yapısalcı
yaklaşıma göre barış, sosyal adalet ve ekonomik eşitliğin sağlanabildiği sınıfsız bir
toplumla gerçekleşebilir. Bu doğrultudaki Merkez-Çevre Teorisi ve Dünya Sistemi
Teorisi kalıcı barışın emperyalizmi besleyen kapitalizmin ortadan kaldırılması ve
kaynakların eşit tahsisi ile mümkün olabileceğini savunmuştur.

Merkez-Çevre Teorisi ile Johan Galtung emperyalizmin sürekliliğini sağlayan


yapısal şiddetin kaldırılması ile uluslararası düzeyde barışın sağlanabileceğini
savunmuştur. Dünya Sistemi teorisi ile Immanuel Wallerstein ise barışın önündeki
temel engelin kapitalist üretim ilişkilerinin tarihi süreçte yol açtığı mevcut dünya
ekonomisinin yapısı olduğunu belirtmiştir (Sandıklı, 2012, s.135-150). Diğer taraftan
Galtung, insanlardan ziyade onları şiddete sevk eden düşüncelerle ilgilenilmesi
gerektiğini belirtmek adına “Kötü insanlar yoktur, kötü düşünce ve fikirler vardır.
Kötü fikirler kötü insanları ortaya çıkarır” demiştir (Picott, 2012, s.5).

Aktör analizi bağlamında bir çatışmada barış için şartların uygun olması önem
arz ederken küresel sosyo-politik iklim koşullarının da bu duruma elverişli olması
elzemdir. 2015 yılında dünyada şiddetin ve şiddetin önlenmesinin maliyeti tüm
zamanların en yüksek seviyesine çıkarak dünya ekonomisinin % 13’üne eş değer bir
rakam olan 14,8 triyon dolara ulaştı.

Bu ekonomik kayıp çatışmaların gelecekte alacağı yön açısından yapılan


öngörü ve beklentilerin önemini güçlendiriyor. Aynı şekilde savaş ve çatışmaların
nasıl önlenebileceği hakkında somut çabaların geliştirilmesinin ciddi araştırmalarla
olabileceği gerekliliğinin altı çiziliyor (Institute for Economics and Peace). İnsan
kayıplarına ilaveten maddi zararın büyüklüğü tüm tarafları artık uluslararası arenada
çatışmasızlığa zorluyor. Modern dünyada geliştirilen disiplinel çalışmaların barış
yapabilmede büyük katkısı olmakla birlikte, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası
örgütlerin aktif arabulucuk faaliyetlerinin büyük önemi olmaktadır. Bu minvalde
Boutros-Ghali, BM’nin kullanabileceği dört farklı kategori barış yolu önermiştir:

Önleyici Diplomasi: Anlaşmazlıkların taraflar arasında çatışmaya dönüşmesini


önlemek, var olan anlaşmazlıkların silahlı çatışmaya tırmanmasının önüne geçmek ve
silahlı çatışma çıkması halinde bu çatışmanın yayılmasını önlemek; (Çatışma
Önlenmesi)

Barış yapma (peacemaking): Çatışmaya neden olan konuların çözülmesi


süreci; (Çatışma Uzlaşması/Çatışma Çözümü)

17
Barışı Koruma (peacekeeping): Çatışmanın durdurulması ve kırılgan olan barış
ortamının korunması süreci ve ateşkes anlaşmasının uygulanmasına yardım edilmesi;
(Çatışma Yönetimi)

Barış İnşası (peacebuildung): Tekrar çatışmaların alevlenmemesi için barışın


güçlenmesi ve pekişmesi için gerekli olan sosyal, politik, ekonomik ve sosyopsikolojik
yapısal değişikliklerin belirlenmesi ve uygulamaların desteklenmesi. (Çatışma
Çözümü/Çatışma Transformasyonu) (Demirci, 2015, s.8).

Çatışma Analizi temelde bir çatışmanın nedenleri ve sonuçları ile barışı


destekleyen ve engelleyen dinamiklerini anlamayı amaçlamaktadır. Bunu yaparak
taraflar arasında ortak bir tanıma varmaya, ortak sorunları ortaya çıkarmaya ve ortak
çözümleri geliştirmeye yardımcı olur. Çatışma Analizi, çatışmanın kaynaklarını ve
sonuçlarını incelemek; çözüm yolları geliştirmek; aktörlerin barış kapasitelerini
keşfetmek ve barışı kalıcı kılmanın yollarını aramak olarak ifade edilebilir.

Aşağıdaki tabloda belirtilen Hak-temelli Stratejik Barış Modeli, (Akyeşilmen,


s.58-65) “etnik, dini, sınıfsal, mezhepsel ya da ırksal gruplar arasında, her düzeyde
yapıcı, barışçıl ve uzun vadeli sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal hak-temelli
ilişkiler geliştirmeyi” hedeflemektedir.

18
Tablo 3: Stratejik Hak Temelli Barış Modeli Çerçevesi

Stratejik Hak Temelli Barış Modeli Çerçevesi


A.1) Arka Plan Çatışmaların belli başlı tarihsel noktaları ve etkilerine değinilir;
Analizi anahtar birkaç gelişmeye bakılır.
Siyasi (siyasi sistem, rejim demokratikleşme, insan hakları vb.),
ekonomik (kişi başı gelir, gelir adaleti, ticaret ve kynakları),
A.2) Neden Analizi kültürel (dil, din, mezhep, ideoloji vediğer kimlikler),
sosyal (toplumun yapısı, nüfus, eğitim, eşitlik, ayrımcılık vb.)
A) Çatışma Profili tarihi (tarihsel ilişkiler) ve coğrafi (coğrafyanın etkisi, komşular
çatışmalı bölge olması vb.) nedenleri tek tek incelenir.
Çatışmaların hali hazırda kaçıncı dereceden çatışma olduğu,
A.3) Mevcut Durum süresi, kapsamı, son gelişmeler, uluslararası bakış açısı gibi
Analizi konular ele alınır.
A.4) Çevre Analizi Medya, din, demokratikleşme, uluslararası sistem ve çatışmayı
etkileyen diğer iç ve dış unsurlar incelenir.
B.1) Aktör Profili Aktörlerin yapısı, devlet ya da devlet dışı olması, gücü,
durumları, bağlantıları, iç ilişkileri değerlendirilir.
Aktölerin siyasal, sosyal, kültürel ve psikolojik talepleri,
B.2) Talep Analizi istekleri, karşı tarafı algısı (kabullenici ya da reddedici)
ele alınır.
B) Aktör Analizi B.3) Swot Analizi Tarafların güçlü ve zayıf yanları ile çevrenin sunduğu
fırsatlar ve tehditler analiz edilir.
B.4) Barış kapasitesi Tarafların hiyerarşik yapısı, toplumsal yapısı, demokrasi ve
Analizi hoş görü kültürü, barış kültürü, din eğitimi, yaşlılar, adalet ve
polis gibi geleneksel barış kurumlarının durumu değerlendirilir.
C.1) Stratejik Barışın/ İlk iki bileşen üzerine inşa edilecek barışın nihai amacı
Çözümün Hedefi (çatışmayı yatıştırma, çözme dönüştürme) belirlenir.
C) Stratejik Barış Planı C.2) Çözüm Politikaları/ Barışın belirlenen hedefine ulaşmak için yapılması gereken
ya da Çözüm Analizi Araçları siyasal ve hukuki reformlar, ekonomik ve sosyal dönüşümler,
eğitim ve entegrasyon faaliyetleri ele alınır.
C.3) Yürütme Barış sürecini yürtecek ilk adım mekanizmaları ve sürece bağlı
Mekanizmaları olarak halkın katılımıyla oluşturulacak nihai mekanizma belirlenir.
D.1) Yol Haritası Stratejik barışa ulaşmak için belirlenen politikaların ve reformların
Takvimi yapılacağı tahmini süreler netleştirilir.
D.2) Periyodik Belli dönemlerde süreç gözden geçirilerek, işleyen ve işlemeyen
Değerlendirmeler yönlerin tesbiti ve gerekiyorsa revizyonu ele alınır.
D) Uygulama ve Yapılan reformların herbiri ve genel süreç, toplumsal katılımcılık
Denetim D.3) Çözümün (participation), demokratik şeffaflık (accountability), kapsayıcı
PANEL Analizi olması ya da ayrımcılığın olmaması (non-discrimination), toplumun
güçlendirilmesi (empowerment) ve son olarak hak ve adaleti tesis
edici olması (linkages to human rights) kriterleri ile denetlenir.

19
II. BÖLÜM

BARIŞA GİDEN YOLDA ‘SORUN’UN YAPI TAŞLARI

2.1. Çatışmayı doğuran sorunun arka plan analizi

Güney Amerika’da devlet aygıtının şiddeti tekelinde bulundurarak kendi


politik faydaları doğrultusunda kullanması özel durumu uzun yıllar kontrol altına
alınamadı. Devletlerin bu merkezi gücü özellikle bazı devletlerde uzun süre etkisini
sürdürmüştür. 1980’lerin sonlarında demokrasi aşamasına geçilmesiyle bu
devletlerdeki ilişki biçimleri farklı bir evre kazanmıştır. Sonrasında uyuşturucu
ekonomisi Latin Amerika devletlerinde genişleyerek devam etti (Feld, 2004, s.5) ve
hükümetler ve gerillalar arasındaki ilişkiler apayrı bir boyut kazandı.

Kolombiya’da çatışma ve mücadele 1549 yılında, bölgenin İspanyol kolonisi


olmasıyla başlamıştır. Sömürge yönetimine karşı verilen mücadeleler, ilk başarılarını
20 Temmuz 1810’da bağımsızlığın ilan edilmesi ile elde etmiştir. Ancak Büyük
Kolombiya Cumhuriyeti adıyla bir devletin kurulması 07 Ağustos 1819 yılında
General Simon Bolivar’ın Boyaca Muharebesinde İspanyolları yenilgiye uğratmasıyla
birlikte gerçekleşebilmiştir. O dönemlerde Büyük Kolombiya bugünkü Venezüella,
Ekvator ve Panama’yı da içine almaktaydı.

Verilen bağımsızlık mücadelelerinin ardından ülkenin kaderini belirleyecek


olan yeni çatışmalar ülke içindeki gruplar arasında ortaya çıkmıştır. Büyük
Kolombiya’nın ilk devlet başkanı Simon Bolivar ve başkan yardımcısı olan Francisco
de Paula Santander bu mücadelelerin en önemli karakterleridir. İleride Muhafazakar
partinin çekirdek kadrosunu oluşturacak olan Bolivar taraftarları, Roma Katolik
Kilisesi ile sağlam bağlara sahip ve güçlü bir merkezi otoriteye dayanan devlet
anlayışıyla birlikte sınırlandırılmış oy hakkını savunmuşlardır. Liberal olarak
nitelendirilecek olan Santander taraftarları ise adem-i merkeziyetçi ve laik bir devlete
paralel olarak genel oy hakkını savunmuşlardır. Bu iki grup arasındaki çatışmaların ilk
önemli sonucu 1830 yılında Venezuela ve Ekvator’un bağımsızlıklarını ilan
etmeleridir. Bunun ardından ordu müdahalesiyle düzen sağlanmış ve 1832 yılında
Santander iktidara gelmiştir (Özdemir, 2006, s.52-53).

Bağımsızlık kazansa dahi Kolombiya devletinin zayıflığı 1830’lardan itibaren


tarihsel bir gerçek olarak durumunu korumuştur. Az sayıdaki seçkin kesim gücü elinde
bulundurarak oligarşik bir yapı meydana getirmiş, devletin güç ve meşruiyet problemi
bununla birlikte devam etmiştir. Feodal yapıdaki tarım sistemi ve az sayıdaki büyük
toprak sahiplerinin varlığı zengin ve fakir arasındaki sosyal uçurumu daha da
körüklemiştir (Strassner, 2007, s.109).

20
Bağımsızlığı sonrasında Kolombiya ekonomisi ağırlıklı olarak maden
kaynaklarının ihracatına odaklandı. Dünyada iktisadi krizin yaşanmasından sonra
dünya pazarından bağımsız hareket etme durumunda kalan Kolombiya ekonomisinin
kentleşme ve sanayileşmedeki artış hızında azalma meydana geldi. Bu ekonomik
zorluklara rağmen informel şekilde Kolombiya’da ayrı bir iktisadi refah sektörü
meydana geldi. Dolayısıyla Kolombiya Latin Amerika’da en yüksek gelir
dengesizlikleri ile birlikte aynı zamanda azalan bir yoksulluğun da meydana geldiği
bir ülke konumunu aldı.

İktisadi büyüme çoğunlukla adaletsiz büyüme olarak meydana geliyor. Ülke


içerisinde toplumsal makas devamlı açılmış, toplumsal eşitsizlik sosyal yapıyı da
direkt olarak dönüştürmüştür. Özellikle Kolombiya’nın bağımsızlığı sonrasında orta
sınıfın meydana gelmeyişi toprak sahipleri ile kırsalda yaşayanları kutuplaştırmış,
karşı karşıya getirmiştir. Toplumun bu kutuplaşmış yapısı eşitsizlik durumunu açıkça
ortaya koyarak (Kaltmeier, 2013, s.76-77) çatışmaların fitilini ateşlemiştir.

Kolombiya 20.Yüzyılın ilk yarısını çeşitli ekonomik ve sosyal huzursuzluklara


rağmen genel itibariyle barış içinde geçirmişti. 1848’de kurulan Liberal Parti ile
1849’da kurulan Muhafazakar Parti taraftarları arasında 1899-1902 yılları arasında
yaşanan ve Bin Gün Savaşı (Guerra de los Mil Dias) adı verilen iç savaştan sonra
görece bir siyasi istikrar dönemine girilmişti. Fakat ikinci dünya savaşı yıllarında ülke
içindeki bölünmeler derinleşti. Sosyal demokrat-sosyal liberal çizgideki Liberal
Parti’nin karizmatik lideri olup 1950’de yapılacak devlet başkanlığı seçimlerini
kazanmasına kesin gözüyle bakılan (Yılmaz, s.6) Jorge Eliecer Gaitan2’ın 9 Nisan
1948’de suikasta uğrayıp hayatını kaybetmesi, Kolombiya’daki kanlı iç çatışmaların
zeminini hazırladı. Özellikle 1948-1964 arası dönemde Kolombiya en kanlı iç
savaşların mağdur ettiği bir ülke konumuna geldi (Kline, 2012, s.9).

Kolombiya’da bağımsızlık sonrasında on yıllar boyunca toplumsal yapıda


temelde bir değişiklik meydana gelmedi. Koloni zamanında mevcut olan hiyerarşi
varlıklarının eşit olmayan paylaşımı aynen devam etti. Üst tabaka ya da sınıf (büyük
toprak sahipleri, tarım firmaları, tüccarlar, politik etkisi olan entelektüeller) devletin
imkanlarını politik ve ekonomik olarak kullandılar. Bu üst tabakanın temsilcileri
devletteki kurulu sosyal yapının değişmesini istemiyorlardı. 1929 yılı ekonomik kriz
Kolombiya’daki gelişmeler için karar verici faktörlerden oldu. Ülke ihracatının
ekonomik buhrandan olumsuz etkilenmesi ile Kolombiya iktisat politikasının yönü
apayrı bir hal aldı.

2
United Fruit Company ve Standart Oil’in isteği üzerine CIA’nın suikasti düzenlediği iddia
edilmektedir.

21
1930’larda liberaller devleti güçlendirmeye ve üst sınıf tabakalarının etkilerini
sınırlandırmaya yönelik reformları çıkartmayı deneyerek sosyal yapıda köklü
değişiklikleri meydana getirmeyi amaçladılar. Bu durum üst sınıflar tarafından
tepkiyle karşılandı, dolayısıyla reform denemesi başarısızlıkla sonuçlandı. Böylece
politik hayatta ve toplumda kontrol yine üst sınıfta kaldı. 1970 yılında bu üst tabakanın
Kolombiya nüfusunun % 0,7’si olduğu belirtilmektedir.

Bu sosyal dinamiklerin oluşturduğu geleneksel yapıda ilk kırılmanın


liberallerin eliyle olduğu görülmektedir. Toprak reformu, işçiyi koruyan düzenlemeler,
ücret düzenlemeleri vb. liberallerin etkisiyle gerçekleştirildi. Fakat üst tabakanın karşı
çıkması ile bu düzenlemeler hayata geçirilemedi. İşçi nüfusu 1972’de nüfusun
%12,9’unu oluşturuyordu (Kaltmeier, 2013, s.78-82). Sosyolojik yapıdaki heterojen
iktisadi dengesizlik kalıcı sosyo-psikolojik statü ayrışmalarının ölçeğini artırdı. Sonuç
olarak, devletin imkanlarının ve kaynaklarının kullanımının kendilerine tahsis
edilmemiş olması, yoksul kesimi uzun yıllar sürecek şiddetli çatışmaları kendince gasp
edilmiş haklarının temini için bir çare olarak görme eğilimi içerisinde olmaya
yönlendirdi.

Böylesine gergin sosyal yapıda gerçekleştirilen bir suikast girişimi ülkede


keskin ve belirleyici bir viraj meydana getirdi. Oligarşik yapıyı eleştirerek toplumsal
adaleti sağlamaya yönelik toprak reformu vb. değişim çağrıları yaptığı ateşli
söylemleriyle kitleleri peşinden sürükleyen Gaitan’ın öldürülmesi, Liberaller ile
Muhafazakarlar arasında ikinci bir mücadeleyi başlatmış oldu. 1960’lardan itibaren
Kolombiya’yı içine çeken ve günümüze kadar devam edecek çatışmanın da temeli
atılmış oldu.

1958’de Liberal Parti ve Muhafazakar Parti’nin bir araya gelerek kurdukları


Ulusal Cephe’nin adayı Alberto Lleras Camargo’nun devlet başkanı seçilmesiyle
yaklaşık 300 bin insanın hayatını kaybettiği La Violencia (Şiddet) adıyla anılan bu
kanlı dönem sona erdi. La Violencia sonrasında Kolombiya’da bazı alanlarda
gelişmeler yaşansa da tarım arazilerinin büyük çoğunluğunun bir avuç insanın
mülkiyetinde toplanmasına dayanan toprak meselesi ile bundan kaynaklanan
yoksulluk ve gelir adaletsizliğinde bir değişim yaşanmadı.

La Violencia dönemindeki şiddet ortamında radikalleşen ve çoğu tarım işçisi


(peasant) sınıfına mensup Marksist gençler, 1959 Küba devriminin de etkisiyle birbiri
ardına Kolombiya’nın yakın siyasi tarihine damgasını vuracak kanlı iç çatışmasını
başlatarak gerilla örgütlerini şekillendirdiler (Afat, 2010, s.830-831). Bu gerilla
hareketlerinden en etkili ve uzun süreli olan FARC ortaya çıkıyordu.

22
2.2. FARC’ın doğuşunu hazırlayan etkenler

Kolombiya’da devrimci gerilla hareketine olanak tanıyan koşullar diğer Güney


Amerika ülkeleriyle aynı olmakla birlikte Kolombiya’ya özgü durumu diğerlerinden
ayırmak gerekir. Ülkenin politik sürecinde sonuçlar üreten ciddi hataların yapıldığı
özellikle vurgulanması gereken bir faktördür. Örneğin Başkan Carlos Lleras Restrepo
1966’da seçildiği zaman oyların sadece % 20’sini almıştı ve seçmenlerin % 65’i hiç
oy almamıştı. Birbirinin benzeri iki partiye izin veren seçim anlaşmasının yol açtığı bu
durum devrimcileri şiddet yoluyla mevcut düzeni yıkmaya yönelten nedenlerden biri
olmaktadır (Gott, 2009, s.10). Demokratik mekanizmaların işlevselliğinden duyulan
kaygı ve şüphe ayaklanmalara yol açmıştır.

Kolombiya’daki gerilla hareketi liberaller ve muhafazakarlar dışındaki kesime


yönetimde yer vermeyen seçkinci yapıya karşı ortaya çıkmıştır. Devlet kontrolünün
olmadığı bölgelerde insanlar kendilerini savunmak için silahlı örgütler oluşturdular.
FARC3, 1964-66 yılları arasındaki komünist ve liberallerden arda kalan gerillalar
tarafından kurulmuştur. Çiftçi tabanlı oluşum ile başlayan FARC komünist parti
tarafından örgütlendirilmiştir.

FARC gerillaları kırsal alanlarda yaşadıklarından köylülerle içli dışlı şekilde


birlikte yaşamaktaydılar. FARC gerillalarının sayılarının artmasının ülke içindeki
olumsuz koşulların yanında birçok başka sebebi de bulunmaktadır. Politik görüşlerin
etkileri, zorla gerilla yapma, silah ve üniforma cazibesi, iyi maaş ve iyi yemek gibi
vaatler, arkadaş yönlendirmeleri, daha kolay bir hayat için beklentiler, önceki
hayatının sıkıcılığı, silahlı gruplarla olan aile bağları (Vianna de Azevedo, 2014, s.71).
Bir tanıdık kişinin ikna çabası sonucu katılım yaptığını ifade edenlerin oranı % 21,
silahlı bir grup tarafından kontrol edilen bölgede yaşamış olmaları ve bu sebeple
katılımın son derece ‘doğal’ bir neden olduğunu belirtenler % 36; şiddet ve tehdit yolu
ile katıldığını söyleyenlerin oranı % 9, ekonomik motivasyonların katılımda rol
oynadığını ifade edenler ise % 9 olmaktadır (Theidon).

1964 yılında, oligarşik güçler Tolima bölgesinin güneyinde yaşayan köylülere


karşı kuzey Amerika’nın açık yönlendirmesi altında “Plan Laso” adı verilen bir saldırı
başlattığında Manuel Marulanda Velez ve beraberindeki 47 köylü saldırıyı
göğüslemek ve temelli bir çözüme ulaşmak için silahlı mücadeleye giriştiler. Siyasi
iktidarı elde etmek ve sosyal adalet temeline dayanan sosyalizm yolunda ilerleyen bir
toplumu kurma mücadelesi FARC’ın doğuşunu hazırladı (Ateş, 2009, s.14).

Kolombiya’nın kırsal bölgelerinde bağımsız, devletin müdahale kabiliyetinden


uzak yerleşim yerlerinden Marquetalia, Rio Chiquito ve Guayabero’nun hükümet

3
FARC’ın açılımı eski ismiyle Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri, yeni adıyla ise Kolombiya
Alternatif Devrimci Gücü olmaktadır.

23
güçlerine karşı düştükten sonra köylü hareketleri büyük kayıp verdi. Sonuçta 1965’de
New York Times, “hükümet birlikleri on üç yıllık El Pato komünist bağımsız
cumhuriyetini ezdi. El Pato’nun düşüşüyle birlikte “bağımsız cumhuriyetler” sadece
bir anı olarak kaldı” yazmıştır. Bu yenilgiler sonucunda Kolombiya Komünist Partisi
böylece gerçek bir gerilla hareketine sahip oldu.

Marulanda’nın yönetiminde Marquetalia’dan geri çekilen köylüler, yaklaşık 3


ay çarpıştıktan sonra 20 Temmuz 1964’de bir gerilla meclisi topladılar ve büyük
topraklara el konulmasını ve köylülere toprak dağıtılmasını içeren uzun vadeli bir
reform planı hazırladılar. Aynı yıl içerisinde ordu tarafından yerlerinden sürülmüş
güney Kolombiya’daki tüm gerillalar ve öz savunma birlikleri bir konferansta bir araya
geldiler. Böylece FARC bir silahlı köy hareketinden silahlı gerilla hareketine
dönüşerek oluşumunu gerçekleştirmiş oldu (Gott, 2009, 24-49). 1960’larda komünist
parti bu güçleri köylü devrim ordusu haline getirmeye çalışırken komünist lider Arenas
ise FARC’ın ideolojisini oluşturacaktı (Powell, 2016, s.76). Bu durumun, yani şiddet
araçlarının kontrolünün halka verilmesinin endüstrileştirilmiş savaş silahlarına sahip
devletlere karşı herhangi bir anlamının olmayacağı (Giddens, 2008, s.421) ve bu
yöntem ile bir sonuç elde edilemeyeceği de düşünülebilir.

Kolombiya’da silahlı çatışmaların sebebini, son derece köklü olan eşit olmayan
ekonomik ilişkilerde aramak gerekir. Merkezdeki yerleşim yerleri ile Kolombiya’nın
dışındaki kırsal çevrelerde bulunan kısımlar arasındaki fakirlik, işsizlik, rüşvet ve
gelişmişlikte bulunan asimetrik farklılıkların çatışmaların meydana gelmesinde temel
rol oynadığı bilinmektedir (Estrada, 2011, s.192). Dolayısıyla bu koşullar FARC’ın
ortaya çıkışını meşrulaştırıyor, halk tarafında gerilla hareketinin bir karşılığı oluyordu.
Zaten hiçbir gerilla ya da ayaklanma hareketi halka rağmen varlığını sürdüremez.
Toplumsal koşullar gerilla hareketi için elverişli bir zemin oluşturmuştu.

Kolombiya’nın coğrafi yapısı, henüz büyük bölümü bakir olan yeraltı


kaynakları, etnik yapısı kurumlarına sızan uyuşturucu kaynaklı kirli para, kamu
kurumlarının yeterince güçlü olmaması, yaygın yolsuzluklar, emniyetli bir iş ve yaşam
ortamının olmaması gibi nedenlerle, zaman zaman dışarıdan da yönlendirilen iç
çatışmalar ülkede istikrarı olumsuz etkiledi. Ülke de yoksulluğu doğuran ve
çatışmaları körükleyen üç temel neden vardır. Kurumsal ve zorlayıcı güçten yoksun
devlet, itimat edilemez ve istikrarsız sınır komşularının varlığı ve silahlı grupların
kurulması ve korunmasına yardımcı olan coğrafya ve ekosistemdir (Arslan, 2015,
s.289). Devletin etkin olamayışı rüşvet ve yolsuzluğun ortaya çıkmasını, bu da
tekrardan halkın devlet kurumlarına olan güvenini ortadan kaldıran bir etkiye
dönüşüyordu.

Kamu kurumlarının saygınlığını yitirmesi şiddetli toplumsal tepkilere yol


açmaktaydı. 1997 yılında yapılan bir araştırmada katılımcılar “yolsuzluk ve rüşvet

24
problemini ülkenizde ne kadar önemsiyorsunuz?” sorusuna % 82 “çok önemsiyorum”
cevabını vermiştir (Jäger, 2007, s.39).

Ülkede ortaya çıkan ve hükümet güçleri tarafından yatıştırılamayan sol tabanlı


toplumsal hareket, ABD’nin müdahalesine neden olmuştur. Bogota ve Washington,
militan bir anti-komünizm etrafında birleşmiştir. Kolombiya’nın ekonomik ve siyasi
elitlerinde var olan Karayipler’deki Sovyet yayılmacılığı korkusu, Nikaragua’nın
toprak talebi, Küba’nın ayaklanmacıları desteklemesi gibi dış nedenler Kolombiya’yı
pro-aktif politikalara yönlendirmiştir. Müdahale 1960’larda Başkan Kennedy
tarafından komünist tehlikeye karşı uygulamaya koyulan planla başlamış, Clinton
döneminde ise uyuşturucu hedef alınmış, derinleştirilip genişletilerek Plan Kolombiya
olarak uygulamaya devam etmiştir (Arslan, 2015, s.275-276).

Bir devlet içerisinde kesin olarak tehdit algılarını yok etme hedefi
doğrultusunda sayısal çoğunluğun siyasal katılımını ortadan kaldırarak ayrıcalıklı
sosyo-ekonomik yapının mevcudiyetini devam ettirme amaçlı ortaya koyulmuş
Ayrıcalıklı Sınıf, Popüler Sınıf, Elit Sınıf şeklindeki tasnif (Stokes, 2005) Kolombiya
örneğine uymaktadır. Kolombiya’da ayrıcalıklı sınıfların iktidar olanaklarından vaz
geçemeyişi şiddetin devam etmesinin önemli sebeplerindendir.

2.3. Çatışmanın Tarafları ve Aktör Analizi

Kolombiya tarihi onlarca çatışma örnekleri ile dolu olmakla birlikte burada
Kolombiya hükümetleri ve FARC arasında yaşanan çatışma analizleri üzerinden
değerlendirmeler sürdürülecektir. Başlangıçta Kolombiya ordusunu, daha sonra da
gerillaları kendileri için tehdit olarak gören toprak sahipleri ile uyuşturucu baronları
tarafından örgütlenen paramiliter güçlerin, FARC’ın tabanını oluşturan tarım kesimine
ve diğer sivil halka karşı kontrolsüz bir şiddet uygulaması, devlet ile gerillalar
arasındaki çatışmayı daha da karmaşıklaştırmaktaydı. Kolombiya’nın güneyindeki
koka ve afyon yetiştirilen alanları kontrol etme arzusu, nüfusun çoğunluğunu oluşturan
çiftçi sınıfı üzerinde hakimiyet kurma iddiasındaki gerillalar ile paramiliterler
arasındaki mücadelede ön plana çıktı.

1962’de Kolombiya Hükümeti’nin askerleri silah elde direnen köylülerle


çarpışmış, ağır kayıplara uğramış ve yenilmez bir doğanın engellerini yıkmayı
başaramayıp geri çekilmiş, kışlalarına dönmüşlerdi. Kolombiya ordusu bu olaydan
ders aldı ve Yüksek Askeri Komutanlık geleneksel orduyu, gerçek bir kontr-gerilla
savaş gücüne dönüştürmeyi hedefleyerek hazırlıkları hızlandırmıştı (Arenas, 1994,
s.32). Düzenli ordu ile gerilla güçlerine karşı galibiyet kazanamayacağını Kolombiya
hükümeti anlamıştı. Buna karşılıkta FARC ekonomik gücünü artırmak için uyuşturucu
ticaretine girmişti.

25
Uyuşturucu ticareti yapması ve kendisini destekleyen koka ve afyon
yöneticilerinden, onları uyuşturucuyla mücadele etmeye çalışan devlet güçlerine karşı
savunmaları karşılığında koruma ücreti almasıyla birlikte FARC, narko-terörist
terimine kaynaklık teşkil etmiştir. Amerikan Savunma Bakanlığının 2006’da
yayınladığı bir rapora göre, dünyadaki kokainin % 50’sinden, ABD’ye giren kokainin
ise % 60’ından fazlasını piyasaya FARC aracılığıyla arz edilmektedir. FARC’ın
uyuşturucu ticaretine katılması nedeniyle mafyanın duruma göre bazen paramiliter
grupları bazen de gerillaları desteklemesi, Kolombiya’daki çatışmanın uyuşturucu
ticareti ile iç içe geçmiş yapısını tahkim etmiştir (Afat, 2010, s.833-834). Burada
toprak sahipleri, uyuşturucu baronları, paramiliterler ve dolayısıyla devlet güçleri ile
uyuşturucu trafiğinden vergi geliri elde eden FARC karşıtlığı başka bir mecrada daha
da belirginleşmiştir.

FARC’ın doğuşu sırasında şiddetin pratik uygulaması FARC’ın lideri


Marulanda’nın devletle olan ilişkisini de barış çerçevesinde bir değişime ve
belirsizliğe sevk ediyordu. Kırsal alanlardaki gerillaya yapılan şiddetli saldırılar ile
mekânsal olarak işlenen FARC’ın belirli cinayet biçimlerini barış ve şiddet kavramları
bağlamında değerlendirmeye tabi tutulması amaçlanıyordu (Karl, 2017, s.11). Bu
durum FARC’ın kamuoyu nezdinde itibarının kazanılmasına yönelik bir çaba olarak
okunabilmektedir.

FARC’a katılım için motivasyonlar çeşitlilik arz etmektedir. İntikam


dolayısıyla katılanlar olabildiği gibi sol ideolojik saikler de burada etkili olmaktadır.
Fakat her zaman motivasyonun ideolojik olduğu söylenemez (Thomson, 2015, s.5).
Kolombiya’nın kırsal bölgelerinde köylüler için FARC sosyo-ekonomik koşullarının
iyileştirilebilmesi için bir fırsat olarak da görülüyordu. Bununla beraber köylülere
sadece basit bir materyal temin etmekten öte FARC kendilerine eğitim imkanı da
sunabiliyordu. Bazı köylüler FARC’a ekonomik fırsatlar için katılıyordu, bazıları da
devletin ya da paramiliter güçlerin baskısından kurtulmak için çıkış kapısı olarak
FARC’ı görüyorlardı (Leech, 2011, s.35).

Kolombiya’da irili ufaklı, farklı amaçları ve hedefleri olan birçok örgüt


bulunmaktadır. Bu örgütlerin en büyükleri olan FARC ve ELN4 amansız bir düşmanlık
içindedir. İki grup arasındaki adam kaçırmalarda fidye paylaşımıyla ilgili yapılan
anlaşma ihlal edildiğinde FARC bundan dolayı mağduriyet yaşadı, bu zararını tazmin
etmeye çalıştılar (Simonsen, Spidlove, 2000, s.342). Devrimciler ve karşı
devrimcilerin olduğu bölgelerde mafya benzeri gruplarla silahlı mücadele yapılmakta,
ölümler meydana gelmekteydi (Brauer, 2004, s.11). Artık gerillanın taleplerinin

4
Kolombiya’da 1964 yılında Küba’da eğitim görmüş Kolombiyalı öğrenciler tarafından kurulan
Ulusal Kurtuluş Ordusu adlı gerilla örgütü. (Britannica)

26
siyasal olmaktan öteye vardığı, ekonomik menfaatlerin ideolojik eğilimlerin büyük
oranda yerini aldığı gibi tespitler yapılmaktaydı.

FARC ve ELN benzer örgütler olduğu halde üç temel farkları bulunmaktadır.


İlk olarak FARC büyük oranda politiktir ve politik pozisyonunu devamlı ortaya koyar.
Bu strateji altında FARC vermiş olduğu mücadelede bunu devamlı vurgular ve bu
politik pozisyonunu Kolombiya Komünist Partisi (CCP) aracılığıyla açıklar. Buna
karşılık ELN ise politik sol çerçevede sistem ve pozisyonu bulunmasından öte
toplumsal hareketler ile kendini gösterir. İkinci olarak FARC ile illegal uyuşturucu
ticaret arasındaki ilişkinin 1980’lere kadar gittiği iddia edilmektedir. Bu durum fakir
ve zengin gruplar arasında FARC bünyesinde köklü değişiklikler meydana getirir.
Buna karşılık ELN uyuşturucu ticaretinin içinde olmadığını belirtmektedir. Bu
açıklama ELN için gasp ya da yağma olaylarına örgütün girdiği yıllar olan 1990’lara
kadar sürdü. Üçüncü olarak FARC barış girişimlerine ELN’den daha erken başladı.

1980’lerin ortalarında Betancur hükümetiyle FARC’ın barış süreci başlamıştı.


Bu süreç FARC’ın yeni politik stratejisi ile yani, Kolombiya Komünist Partisi ile
ilişkilerinin bitmesiyle son bulmuştur. Devamında paramiliter grupların Kolombiya
ordusu ile birlikte öldürme olaylarını başlatması, 1980’lerin sonlarında FARC’ın artık
politik bir parti olmaktan çıkmasına neden olmuştur (Bassetti, 2015, s.10-11). Bu
durumda FARC, politik arenadan “tamamen” çıkarak bağımsız şekilde hedefleri
doğrultusunda şiddete başvurabilmesinin yolunu açmıştı.

Gerilla ve paramiliter unsurlar karşılaştırmasında dikkat çeken hususlardan bir


tanesi sağ kanatta yer alan paramiliter grupların seçimlerdeki etkilenme, yönlendirilme
oranının sol kanatta yer alan FARC gibi gruplara göre görece fazla olduğu
hakkındadır. Paramiliter gruplar politik manipülasyona açık durumdayken, gerilla
kendi çizdiği stratejide hareket etmektedir.

Paramiliter grupların görece ulusal hedefleri olmamakta, ilişkilerde koalisyonu


tercih etmekte, yönetimde merkezi devletin kontrolünün daha fazla uygulanabilir
olduğunu düşünmektedirler (Acemoğlu, 2009, s.16-17). Paramiliter güçler devletin
güçlenerek statüsünü muhafaza etmesini istemektedirler. Bu güçlere göre toplumsal
reform ve sistem değişiklikleri çoğunlukla engellenmelidir. Ahram, paramiliter
örgütleri şöyle tarif ediyor: “gerilla örgütlerinin organizasyonel yapı ve metodlarını
taklit ederek, fakat karşıt argümanlar da kullanarak devlete karşı değil, aksine devleti
güçlendirme hedefli hareket eden sadık milisler” (Planta, 2006, s.18).

Paramiliter5 grupların doğuşu devletin yönetimindeki boşluktan


kaynaklanıyor. Nasıl devletin oluşturduğu güç boşluğu gerilla benzeri örgütleri

5
Devletler, ‘gerekli gördüklerinde’ şiddet uygulama kararı alırlar. Bu durum kolluk kuvvetleri
tarafından muhtemel tepkilerden çekinildiğinden uygulamaya koyulamaz ve paramiliter güçler
devreye girer. Gerilla halk desteğini kaybetme ve terör örgütü olarak anılma korkusu yaşadığından

27
oluşturuyorsa, aynı devlet oligarşik güçlerle de başa çıkmakta zorlandığından informel
güç odaklarına zemin oluşmuş oluyor. Gerilla kaçırmış olduğu zengin kişilerden fidye
almak istiyor, dolayısıyla bu zenginlerinde kendilerini korumak için ayrı bir silahlı
güce ihtiyaç duyuyor, bu ihtiyaç paramiliterleri ortaya çıkarmıştır. Daha sonra bu
paramiliterlerle devlet işbirliği yapıyor. Esasında paramiliterleri sağ gerilla olarak
algılayabiliriz.

2.4. Siyasi ve Ekonomik Talepler

FARC, kendine adil ve eşit bir şekilde kamu imkanlarının paylaşımı


doğrultusunda bir hedef koymaktadır. Barış müzakerelerinde de görüldüğü üzere kısa
dönemde politika yapacak olanakların kendilerine sunulmasını talep etmektedirler. Bu
doğrultuda kendi açısından şiddet kullanımını meşru görmüştür. Kolombiya
hükümetleri ise devlet olmasından kaynaklı bulunan haklarını kullanarak bu iç
ayaklanmayı her türlü yolu kullanarak bastırmaya çaba sarf etmektedir. Nasıl ki
FARC’ın farklı dönemlerde farklı görüş ve uygulamaları olabiliyorsa Kolombiya’da
da farklı hükümet dönemlerinde de birbirinden apayrı ayaklanmaları bastırma
yöntemleri uygulanmıştır. Özellikle devlette iki cephe olan muhafazakar ve liberal
parti ayırımında bu belirgin şekilde görülebilmektedir.

1950’li yıllarda Kolombiya’da liberaller ve muhafazakarlar arasında suikast ve


barbarlıklar yoğun bir şekilde yaşanıyordu. Kolombiya Komünist Partisi de kendine
ait küçük köylü gerilla takımları örgütlemek suretiyle anarşik konjonktürel ortamdan
faydalanma yoluna gitmiştir. Liberal lider Gaitan herhangi bir komünist yöneticiyle
kıyaslanamayacak ölçüde yoksul Kolombiyalıların desteğini almıştı, bundan dolayı
1940’ların başlarından itibaren Kolombiya Komünist Partisi Gaitanizm’in hızlı
ilerleyişi nedeniyle gerileme durumuna düşmüştü. Bu durumu telafi etmek için parti
fırsat kolluyordu.

Komünistler, 1945 başkanlık seçimleri sırasında üyelerine eski komünist ve


yeni sağcı liberal Gabriel Turbay’a oy vermesini söylediler. Gaitan öldürüldüğünde
komünistler ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Bir anlatıma göre: “Bütün merkez komite
nasıl bir tutum belirleyecekleri konusunda verilecek emirleri beklemek üzere topluca
liberal partinin genel merkez binasına gittiler. Halk ise, bir politik yönetim olmaksızın
sokaklardaki çatışmalarda ölüyordu. Atılan kararsız adımlar komünist partiye pek çok
üyesini kaybettirdi. 1940’ların sonlarında partinin gövdesi gitmiş, küçük bir parçası
kalmıştı.

Kasım 1949’da muhafazakarların adayı Gomez’in rakipsiz olarak kazandığı


başkanlık seçimlerinde komünist partisi “öz savunma” olarak bilinen bir politikayı

şiddeti uygulama biçiminde daha kaygılı ve hassas davranma durumunda iken paramiliter gruplar
aksine şiddetin dozajını ve dehşetini artırarak korku yayma eğilimi içindedir.

28
benimsedi. Komünistlerin yaklaşık yirmi yıl önceki (1928-1930’lar) köylü
örgütlenmesi pratiği Gaitan’ın ölümünden sonra egemen olan anarşi koşullarında
yararlanmak için çok elverişliydi. Violence döneminde6 komünistlerin rolünü
abartmak hatalı olacaktır, bu dönemde asıl olarak hükümet tarafından kışkırtılan
muhafazakar ve liberal köylüler arasındaki bir iç savaştan bahsedilebilir. Komünistler
sadece destek rolü oynamıştır (Gott, 2009, s.18-21). Bu çatışma ortamlarından kaçmak
isteyenler kırsal kesimlere giderek gerilla tarafından sahiplenildi, devletin de bilgisi
dahilinde taşrada bağımsız cumhuriyetlerin oluşturulmasının zemini hazırlandı.

FARC’ın temelini oluşturacak kırsalda yaşayan bağımsız cumhuriyetler iç


savaşın ve şiddetin sona ermesini, ülke içi toprakların belirli bir oligarşik gruptan
alınarak adil bir şekilde halka dağıtılmasını istiyorlardı. Bu durum Kolombiya’nın
ötesinde genel olarak Latin Amerika’nın da problemiydi. Öyle ki Peru’lu Jose Carlos
Mariategui Latin Amerika’da geçerli üretim tarzının feodal ya da yarı feodal olduğunu,
Latin Amerika’nın geri kalmışlığından büyük toprak sahipleri sınıfıyla, emperyalizmin
sorumlu olduğunu ileri sürmekteydi.

Bahsi geçen adil olmayan toprak bölüşümünden rahatsızlık sadece gerilla


tarafında yoktu. Oligarşinin iki rakip grubunun iktidarın meyvelerini kendi aralarında
paylaşmalarına dayanan ulusal cephe ittifakında 1962 yılında Ulusal cephe adayı
muhafazakar Guillermo Leon Valencia’nın seçilmesi sırasında kayıtlı seçmenin % 70’i
sandığa gitmedi (Başkaya, 1997, 67-71). Bu oran, halkın seçimlerden bir beklentisi
olmadığına işaret olduğu gibi devlet aktörlerinin yapmış olduğu yanlış muamelelerin
farkında olmalarına da bir işaretti.

Özellikle Kolombiya kırsalı ve kırsalda yaşayan insanlar Bogota hükümetleri


tarafından hep ihmal edildi. Hükümetlerin hizmet olarak kırsal bölgelere gitmemesi o
bölgelerde gelişimi de engelledi. Bu durum gerilla kampanyası için elverişli bir zemin
oluşturdu (Longenecker, 2014, s.5). FARC’da bu az gelişmişlik ve ihmal edilmişlik
üzerinden argümanlarını ve tezini geliştirerek mücadelesini sürdürdü. FARC’ın isteği
esasında bu kırsal bölgelerin az gelişmişlikten kurtulmasıydı, diğer taraftan devletin
bu bölgelere yapacağı yatırımlarda FARC’ın elindeki argümanların kaybolması
anlamına gelecekti.

Kolombiya özelinde ekonomi, şiddet ve güvensizlik arasındaki ilişkilerin


birkaç boyutu olduğu görülmektedir. Şiddetin sebebi olarak ekonomi alındığında
Kolombiyalıların ısrarla gösterdikleri şiddet içeren davranışların nedenlerini
yoksulluk, karşılanamayan temel ihtiyaçlar ya da adil olmayan gelir dağılımı
gösterilebilir.

6
1948-58 arası Kolombiya’da büyük kayıpların yaşandığı politik şiddet dönemi.

29
Ülke içerisindeki devlete olan güvensizliğin maliyeti ekonomik aktivitelerin
şartlarındaki değişkenlikler olarak öne çıkmakta, bu da üretim imkanlarının
daralmasını meydana getirmekte ve dolayısıyla belirsizlik, risk faktörünü öne
çıkarmaktadır. Bu güvensizlik ekonomik sistemdeki negatif etkilere dönüşümü
gösteren temel çıkmazı yönetmektedir (Bejarano, 2003, s.39). Kamusal hayatta
belirgin bir şekilde görülen kaynakların belirli gruplara bölüşümünün insanların temel
ihtiyaçlarını karşılamaya engel olması şiddet temayülünü yüzeye çıkartan en önemli
faktörlerden olmaktadır.

Ülkenin önde gelen emek hakları gruplarından Ulusal Emek Okulu (Escuela
Nacional Sindical) kayıtlarına göre, 1986’dan beri 2500’den fazla sendikacı öldürüldü
ve vakaların % 98’inde katiller herhangi bir cezaya çarptırılamadı. Uluslararası
Sendikalar Konfederasyonu’na göre 2006’da dünya genelinde öldürülen 144
sendikacının yarısından fazlası Kolombiyalıydı (Panitch, Leys, 2009, s.205-206). Bu
veriler şiddetin ülke de ne boyutta olduğunu göstermekle birlikte FARC’ın Kolombiya
hükümetlerinden taleplerinin makul zeminlerini oluşturmakta, gerillanın halk
nezdinde de karşılık bulmasını sağlamaktaydı.

Tarımın küresel sisteme dahil edilmesiyle yaşananlara iyi bir örnekte yine
Güney Amerika’dan olabilir. Büyük bir tarım ülkesi olan Brezilya topraklarının
yüzölçümü Türkiye’nin 8,5 katı olmaktadır. Fakat topraklar bir avuç şirketin ve dev
çiftlik patronlarının elinde bulunuyor. Halk toprağa erişemiyor. Gıda zengini
Brezilya’da yoksulluk zirve yapmaya başlayınca toprağı olmayan insanlar arazilere el
koymaya başladılar. 17 Nisan 1996 tarihinde yok edilen 19 topraksız insanın
mücadelesi o günden bugüne “Dünya Çiftçiler Günü” olarak kutlanıyor (Okur, 2017,
s.82). Kolombiya’da gelinen barış sürecinde halkın haklı talepleri resmi ideoloji
temsilcileri tarafından kabul edildiğinde kalıcı barış ve huzurdan bahsedilebilecektir.

Siyasi nedenler içerisinde ideolojik argümanlar da gerilla ve FARC’ın


oluşumunda önemli yer tutmaktadır. Ünlü akademisyen-aktivist James Petras bugünkü
Latin Amerika siyasetini dört bloka ayırarak “Radikal Sol” olarak FARC gerillalarını
göstermektedir (Lievesley, Ludlam, 2012, s.44). Komünist parti içerisinde siyaset
yapma imkanının elinden alındığına inanan FARC, silahlı mücadeleyi seçerek
Marksist ideolojide uygulama alanı kendine oluşturmak istemiştir.

Aktör talepleri değerlendirilirken başka güçlerin ve devletlerinde vekaleten


taleplerinin sahada yansımaları da birkaç boyut ile değerlendirilebilecektir. Bu
doğrultuda Vietnam savaşı hakkında efsanevi general Landsdale’nin ifadeleri
manidardır: Eğer hür Vietnam komünistler tarafından ele geçirilirse, Güneydoğu
Asya’nın geri kalanı kolayca düşmanlarımızın eline geçecektir. Komünist bir zafer ise
sadece Asya’da değil, bütün dünya da ABD’nin prestijine ve nüfuzuna büyük bir darbe
olacaktır.

30
Resmi açıklamalar Vietnam’ı bir ‘test örneği’ne yükseltti; mücadelenin
buradaki sonucu fiilen dünya tarihinin gidişatını belirleyecekti. Blair Seaborn Kontrol
Komisyonu’nun Kanadalı üyesi, 1964 yılının Temmuz ayında ABD’nin kaygılarını
Hanoy’a aktarırken, “ABD’nin Kuzey Vietnam’da zafer konusunda ısrarlı olduğu,
çünkü ABD’nin Güneydoğu Asya’daki çatışmayı dünyanın diğer bölgelerindeki
gerilla yıkıcılığıyla genel bir çatışmanın parçası olarak gördüğü uyarısında bulundu
(Chomsky, 2017, s.32). Bu örneği hiç şüpheye mahal vermeyecek şekilde Kolombiya
açısından da değerlendirebiliriz.

Diğer devletlerde dahi benzeri durumların olduğu görülebilir. Örneğin El


Salvador bu ülkelerden biridir. FMLN Gerilla Komutanı Profesör Roberto Canas
Lopez “El Salvador ordusunun yanında esasında biz Amerika ile savaşıyoruz, ordunun
silahlarına, helikopterlerine zarar verdiğimizde hemen ABD’den destek geliyordu.
Günde ABD’den orduya bir milyon dolar yardım geliyor” şeklinde bir belgeselde
açıklamalar yapmıştı (Yeğin).

Sadece Kolombiya Hükümeti ve ABD ilişkisi açısından değil, aynı durum


FARC içinde geçerlidir. Öyle ki ideolojik gerekçelerle Hollanda’dan genç bir bayan
olan Tanja Nijmeijer Kolombiya’ya giderek FARC’a katılıyor, gerilla içerisinde
yükselerek Havana’daki barış görüşmelerine katılabilecek kadar ilerleyebiliyor (Die
Zeit).

İç çatışma devam ettiği sırada 1970’lerde yasadışı bir uyuşturucu endüstrisi


başladı ve Kolombiya ekonomisinin şekli değişti. 1980’lerde ise bu uyuşturucu trafiği
Kolombiya’nın gizli politik, sosyal ve ekonomik güç ilişkilerini oluşturdu. Gerilla
çatışmalarından kaynaklanan şiddet, uyuşturucu trafiği ve bunların meydana getirdiği
devlet Kolombiya’yı dünyanın en tehlikeli ülkesi yapıyordu. Milyonlarca Kolombiyalı
o dönem ülkeden kaçtı, yine milyonlarcasını ülke içindeki koşullar göçe zorladı. 1985
yılından itibaren (15 yıl içerisinde) 300 binden fazla insan öldürüldü. Özellikle
politikacılar, polisler, yargıçlar, sendikacılar, insan hakları savunucuları ve gazeteciler
hedefteydi (Holmes, Gutierrez De Pineres, Curtin, 2012, s.163).

FARC’ın yapmış olduğu savaşı çeşitli suç unsuru içeren faaliyetlerle finanse
ettiği belirtilmektedir. 1980 ve 1990’lı yıllarda Orta Amerikan devrimci
mücadelelerinden farklı olarak FARC hiçbir zaman Küba ve Sovyetler Birliğinden
önemli destek almadı. FARC her zaman kendi kendini finanse etti, dolayısıyla
muhtemeldir ki dünyanın en zengin devrimci hareketine dönüştü. Gezegenin en güçlü
uyuşturucu kaçakçılığı örgütlerinden biri olmakla suçlanıyordu. Fidye için adam
kaçırmayı bıraktığından beri FARC (Hükümet ile barış müzakerelerine başlayabilmek
için ön koşul idi) ülke içerisinde gasp faaliyetlerini artırdığı, altın madenciliği de dahil
para toplama işlerinde çeşitlendirme yoluna gittiği ifade edilmektedir (McDermott,
2013, s.3). FARC’ın koka bitkisi tarımı, kokain imalatı ve bunlar üzerinden

31
vergilendirme yaparak kendilerine finans kaynağı oluşturdukları belirtilmektedir
(Arslan, 2015, s.317).

Kolombiya’da uyuşturucu ticaretinden gelen kaynaklarla beslenen solcu


gerillalar ulusal uyuma zarar vermektedirler. Uyuşturucu üreticilerinin sağladığı
maddi yardımlarla silah edinen gerillalar karşılığında uyuşturucu üretimi için güvenli
sığınaklar sağlar. Kolombiya’ya özgü şiddetin nedenleri büyük oranda heterojendir
(Kissinger, 2002, s.72-77).

Aktörlerin talepleri çatışmanın başlangıcından sonraki evrelerde farklılıklar arz


edebildiği gibi tamamen de dönüşebilmektedir. Devlet aklı gerillayı silahla bastırmayı
tam olarak bırakmamış gözükse de müzakerede devam etmeyi de yeğlemektedir. Bu
doğrultuda barış anlaşması imzalanabilmiştir. Aynı şekilde FARC belirli koşullarda ve
taleplerin karşılanması doğrultusunda müzakere yapmış, fakat buradaki taleplerinde
de önceki yıllara göre değişimler olabilmiştir. Barış anlaşması imzalanmış olsa dahi
bazı bölgelerde silahlı çatışmaların ve şiddet sarmalının artarak devam ettiği
gözlenmektedir (Amnesty International Report 2017/18, s.44).

2.5. SWOT Analizi

Halkın desteği olmadan hiçbir gerilla gücü uzun soluklu bir mücadele
yürütemez. FARC’ın da halkın desteği olmadan böyle bir silahlı mücadeleyi devletin
tüm güçlerine karşı sürdürebilmesi beklenmemektedir. Halkın desteğinin yanında bir
örgüt olarak ekonomik gelirlerinden kaynaklı ayrıcalıklı durumu, diğer devletlerin
farklı kulvarlardaki destekleri, ülke içerisindeki coğrafi koşulların silahlı
mücadeledeki sağladığı faydalar, ideolojik argümanların kullanımı dolayısıyla ülke
içinden ve dışından gelen destekler, gerillanın oluşumuna yönelik ülke içindeki
koşulların sağladığı makul gerekçeler ve bunların halk tarafında bulduğu karşılık gibi
unsurlar FARC’ın varlık sebebinin güçlü tarafları olmaktadır. Ayrıca gerilla örgütü
kendi şiddet kullanımını devletin şiddetin kullanımı ile karşılaştırarak halk nezdinde
anlaşılırlık kazanma isteği içerisinde de olmaktadır.

FARC’ın uyuşturucu trafiğine bulaşmış olması, şiddet kullanmaya barış öncesi


dönemde devam etmesi, adam kaçırma vb. faaliyetleri halk nezdinde itibarını
zedeleyen unsurlardır. Yakın geçmişte uluslararası kokain mafyasının tüm örgütsel
mal ve kontrol mekanizmalarına sahip olmak amacıyla zorla köylü çiftçileri tehdit
ederek, “toprak parsellerini” devralarak ve insanları altın işinde çalışmaya zorlayarak
terörist faaliyetlerde bulunduğu, onları “Bolivarcı milis” ve “Komünist parti” olarak
faaliyetlerine kattığı belirtilmektedir (Pulido, 2015, s.12).

FARC politik faaliyetlerini rafa kaldırdıktan sonra kendisini kırsaldaki halkın


desteğini almaya yöneltti. Kırsal kesimlerden ilgi görmeye başladıkça kentli
Kolombiyalılar bu duruma anlam veremiyordu, kentli Kolombiyalılar FARC’ın

32
faaliyetlerini sorgulamaya başladılar. FARC, etnik ya da dinsel ayrımlardan ziyade
kendini gelir ve sınıf farklılıkları söylemi üzerinden inşa etmeye yönelmiştir
(Maddaloni, 2009, s.25). Bu söylemde kırsalda kentlere göre daha olumlu karşılık
bulmuştu.

Kolombiya devletinin ise devlet olmaktan kaynaklanan tüm imkanları


kullanabilme özelliği, silahlı gücünün işlevselliği, paramiliter güçleri informel fakat
fonksiyonel olarak kullanabilmesi, diğer devletlerle - özellikle ABD- müttefikliğin
sağlamış olduğu siyasi, askeri ve ekonomik faydalar FARC’a karşı elindeki başlıca
avantajlı yönleri olmaktadır. Diğer taraftan hükümetlerin yoğun şiddet kullanımı,
ABD ile birlikte yapmış olduğu orantısız askeri faaliyetleri, paramiliter güçler ile
ilişkileri ve bunun halk nezdinde yapmış olduğu imaj kaybı ve tahribatlar, devlet
olmasından kaynaklı belirli çerçevedeki hareket kabiliyeti darlığı vb. etkenler
dezavantajlar olarak öne çıkmaktadır.

FARC bulunmuş olduğu bölgelerde politik ve idari kapasitesinin çok zayıf


olduğu noktaları da kontrol edebiliyordu. Eksik stratejik istihbaratın olumsuz etkisini
görmüş olduğundan istihbarata çok önem vermeye başladığından beri şehirlerde
FARC’ın istihbaratçıları bulunuyordu. Bunun yanında taktiksel askeri istihbarata da
daha fazla ihtiyaç duyuyordu. Bu istihbarat bilgileri idari kararları yönlendirmekteydi.
Bir dönem istihbarat olarak yapmış olduğu eksikliklerden doğru strateji belirlenemedi,
bu durum FARC’ın bazı bölgelerdeki kontrolü kaybetmesine ve halkın vermiş olduğu
desteğin de azalmasına sebebiyet verdi. Bu sonucun FARC’ın Kolombiya hükümeti
üzerinde kurmak istediği baskıyı da bir süre negatif yöne çevirdiği belirtilmektedir
(Haberl, 2013, s.102).

Halkın desteğinin bitmesinin gerilla hareketine yansımaları hakkında FARC’ın


en çok etkilendiği kişiler içerisinde olan Che Guevara şöyle anlatır: “Yola devam
ediyorduk, ama yoldaşlarımız artık bu yolculuktan usandıklarını her halleriyle belli
ediyorlardı. Birkaç kişinin dışında hepsi aynı fikirdeydi. Duraklamak ve Alegria de
Pio baskınından tam dokuz gün sonra Puercas Gordas yolunun yakınındaki bir köylü
kulübesinin kapısını çalmak zorunda kaldık. Yürekten karşıladılar bizi. Köylünün
kulübesi sonsuz bir bayram havasına bürünmüştü. Saatler geçtiği halde biz durmadan
yemeye devam ediyorduk. Öyle ki, sabahın ilk ışıkları bizi hala cümbüş ederken
yakaladı. Artık dışarı çıkamazdık. O sabah köylülerin art arda yaptıkları ziyaretleri
kabul edip durduk. Dertli ve merak dolu köylüler bizimle tanışmak için geliyorlardı.
Kimisi yemek kimisi hediye getiriyordu” (Guevara, 1995, s.36). Bu durumun tersi
olması halinde halk desteğinin azalması barış yapmak için gerilla güçlerine baskı
oluşturarak halk isyanının varoluşu sorgulanır hale geliyor.

FARC’ın varlık sebebi Kolombiya halkı tarafından uzun bir süre yeterli
derecede algılanamadı. Özellikle FARC’ın medyayı iyi kullanamadığının etkili olduğu
belirtilmektedir. FARC’ın kendi hikayesini halk nezdinde başarılı gösterme

33
konusunda bir dönem ilerleme kaydedemediği ifade ediliyor. Bu minvalde siber
savaşın yaşandığı internet dünyasında hükümet müdahaleleri sebebiyle kendisini
anlatmasına imkan bulamadığı da söylenebilir (Schuster, 2009, s.399). Bu durumun
yıllar içerisinde değiştiği görülmektedir. Bugün İngilizce ve Almanca dahi dünya
kamuoyuna güncel şekilde açıklama yapabilen bir organizasyondan bahsedilmektedir7
(Kolumbinfo).

2.6. Dış Çevre Müdahalelerinin İç Çatışmaya Yansımaları

Bir devletin dış politikası ve dünyadaki yeri iç ve dış potansiyeli toplamına


eşittir. Dış potansiyel sınırları geniştir. Büyük devletler, dünya politikasında etkili bir
rol oynamak isteyenler bu sınırları genişletmeye çalışırlar. Menfaat sahaları
oluşturmaya çalışırlar. Amerika Birleşik Devletleri ile eski Sovyetler Birliği arasında
devamlı bir şekilde menfaat sahası rekabeti olmuştur (İnan, 1998, s.38). Globalleşme
ile birlikte ülkelerin sınır dışı faaliyetlerinde belirgin artışlar yaşanmış, özellikle büyük
güçler kendi coğrafyaları dışında da vekaleten bıraktıkları yönetim kadroları sayesinde
yönlendirmeler yapmak istemişlerdir. Bu müdahillik bazı devletlerin büyük
devletlerden aktif yardım talepleriyle gerçekleştiği gibi yardıma muhtaç görünen
ülkelerin bu duruma mecbur bırakıldığı vakalar da gözlenmiştir.

Hangi türden olursa olsun, örgütlerin varlığını sürdürebilmesi, öncelikle iç ve


dış desteklere bağlıdır. İçte belirli bir toplumsal destek “önkoşul” dur. O devletin
zayıflamasını isteyen dış güçlerin desteği8 ise olayın boyutlarının belirlenmesinde rol
oynar. Eğer dış destek komşu devletlerden geliyorsa ayrı bir önem taşır. Çünkü böyle
bir destek, terör örgütüne sığınma kolaylığı ve dolayısıyla daha geniş hareket
serbestliği sağlar (Kışlalı, 1991, s.40). Bu açıdan örgütler uluslararası konjonktürün
kendilerinin palazlanmasına imkan vereceği zaman ve zemini bekleyip uygun zaman
diliminde harekete geçerek eylemlerini fitillemeyi yeğlemektedirler.

Yakın tarihte sol politik grupların ortaya çıkması büyük ölçüde Küba
devriminden kaynaklandı.9 Gerçek şu ki onların çoğu kendi gerilla hareketlerine
başlamak için kırlardaki dengesizliklerden yararlanmak durumundaydılar ve hükümet
bağımsız komünist cumhuriyetleri “temizleme” görevini ABD’nin baskısıyla yapmaya
zorlandı. 1961 yılı boyunca Kolombiya’da hükümet, bağımsız cumhuriyetlere karşı
şiddet kullanacağı tehditlerinde bulunmaya başladı ve 1962’nin başında
Marquetalia’ya karşı saldırı başlattı (Gott, 2009, s.38-39).

7
https://twitter.com/kolumbinfo FARC’ın medyayı iyi kullanamadığı tespiti güncelliğini yitirmiştir.
8
Bir ülkede yaşanan iç çatışmada diğer devletlerin müdahalesi ya da etkisi pejoratif perspektif
çerçevesinde değerlendiriliyor olsa da barış müzakerelerinde etkin arabulucuk ve kalıcı barışın
sağlanmasında ilerdeki bölümlerde de görüleceği üzere etkin faydalarda sağlamaktadır.
9
İdeoloji ihracı, 20.Yüzyılın ikinci yarısında Uluslararası İlişkilerde sık karşılaşılan bir durumdur.
Küba devrimi ve İran devrimi etkisiyle dünyanın başka ülkelerinde yaşananlar buna örnektir.

34
Uluslararası müdahale, yabancı hükümetler için ülkedeki baskıcı diktatör
bahane edilerek farklı amaçlar ve hedefler için o ülkeye girişimde bulunmanın meşru
gösterilmesine, diktatörden kurtulduktan sonraki dönemde de ülkedeki ekonomik
kaynakların kullanılması ve ülkenin askeri üs olarak faydalanılması sonuçlarını
doğurmaktadır. Bir ülkedeki güçlü ve baskıcı bir rejimi yıkacak yeterli askeri
kapasiteye sahip başka bir ülkenin rejim yıkıldıktan sonra kendi isteklerini dayatacak
yeterli güce de sahip olduğu göz önünde bulundurulduğunda hangi hedeflerin
gözetildiği daha açık hale gelmektedir (Dağcı, Bülbül, 2016, s.19). ABD ve
Kolombiya Hükümetleri arasındaki ilişki ise yine benzeri saiklerle fakat politik
aktörlerin iç isyanlar karşısında çaresiz kalmalarından ötürü olduğu belirtilmektedir.

Amerika’nın dolaylı da olsa merkezinde bulunduğu çatışmalar klasik doğu-batı


çatışmasından öte ABD’nin etkisinin ağır bastığı bir mücadele alanı olarak görmek
doğruya daha yakın olmaktadır. Diğer taraftan Rusya ya da eski SSCB’nin de Güney
Amerika kıtasındaki potansiyel nüfuzu Amerikalılar tarafından güvenliklerini tehdit
eden bir unsur olarak görülmektedir. Bu sebepten ABD diğer Latin Amerika ülkeleri
ile her geçen gün daha fazla askeri işbirliği içerisine girmekte, o ülkelerdeki askeri güç
ve rejimleri desteklemeye devam etmektedir.

Bu durum Kolombiya örneğinde olduğu gibi ülke içi çatışmaya uluslararası


boyut kazandırıyor. Gerilla güçlerine olası finansal destekler, ideolojik eksendeki
yapılan katkı vb. etkenlerden Kolombiya devleti güvenlik güçleri ABD’nin belirlemiş
olduğu güvenlik doktrinleri çerçevesinde bir mücadele yöntemi ve alanı oluşturmakta,
bu da Kolombiya’da düşük yoğunluklu savaş modelinin uygulanmasına imkan
tanımaktadır (Matz, 2004, s.11). Kolombiya, Kennedy yönetiminin ilk yılında
geliştirilen ABD’nin kontra-gerilla stratejisinin uygulamaya başlanıldığı ilk Latin
Amerika ülkesidir (Gott, 2009, s.40). ABD içinde masa başında geliştirilen yeni
stratejik taktikler dış ülkelerde denenerek başarılı olup olmayacağı konularında testler
yapılıyordu.

Amerikan siyasi liderliği, dünya meselelerinde kendisini denetleyemediği


faktörlerin kurbanı (Chomsky, 2017, s.29) ya da sorumlusu olarak görme eğiliminde
olabilir. Dünyadaki uluslararası dolaşımın ve etkinliğin denetimini kendine bir hak
olarak görmüş olmasından bu kontrolde yaşamış olduğu bir zafiyeti bedel olarak
ödemek durumunda kalabiliyor. Kapsayıcı ve kuşatıcı diplomasiden öte denetleyici ve
manipüle edici ataklar aslında ABD’yi tehditlere daha fazla açık hale getirdiği, bu
durumun Kolombiya örneğinde de görüldüğü iletilmektedir. ABD ve Kolombiya
Hükümeti arasındaki işbirliği uluslararası konjonktürün de elverişli olmasıyla
çatışmasızlığa katkı sunmuştur, fakat bu müttefiklik dolayısıyla alınan kararlar
geçmişte barış yapma zamanını ne kadar ertelemiştir sorularına da yanıt aranması
gerektiği belirtilmektedir.

35
Amerika’nın tarihinde ilk emperyal tecrübesi olan İspanya Savaşında bahane
edilen yer Küba’ydı, oysa verilen kayıpların neredeyse tamamı Kübalıydı, savaş
Küba’da geçmekteydi, savaşın galibi Amerikalılardı… Uluslararası ilişkilerde kısa
dönemli ve güç kullanımı sonucunda elde edilmiş kazançlar gündelik yazım
araçlarında başarı hanesine yazılırken, uzun dönemli ve “soft power” odaklı kazançlar
henüz gerçekleşememiş olmasından mütevellit başarısızlık hanesinde sınıflandırılıyor
(Çalışır, 2016, s.252-271). ABD destekli askeri müdahalelerle istenilen sonucun
alınamaması Kolombiya Hükümetini gerilla ile barış masasına zorlayabildi.

ABD savunma bakanı Caspar Weinberger kongreye sunduğu 1987 yıllık


raporunda şöyle yazmaktadır: “Bütün gerillalar, katiller, teröristler ve yıkıcılar
tarafından savunmamızda bir zayıf nokta bulmuş olma umuduyla yürütülen “gölge
savaşlar”la sürekli olarak çıkarlarımızı budayarak güvenliğimizi sarsmaya çalışan
düşmanlarımızın eksik olmadığı anlaşılmaktadır.” Eğer Birleşik Devletler sınırlı
savaşların önünü almak için kapsamlı bir ‘ulusal strateji’ izlemezse, “saldırganlığın bu
biçiminin büyük olasılıkla güvenliğimizi sürekli olarak tehdit etmeye devam
edeceği”ni iddia ediyordu. Bu tehdidi önlemek için Birleşik Devletler, ulusal güvenlik
mekanizmalarını yeniden şekillendirmeye başladı. Bununla birlikte düşüncelerini
değiştirmeye, yeniden örgütlenmeye ve Üçüncü Dünya’da gelecekteki ve mevcut
çatışmalar için silahlanmaya başladılar.

Ocak 1986’da Pentagon ilk Düşük Yoğunluklu Savaş Konferansı’na (Low


Intensity-Warfare Conference) ev sahipliği yaptı. Aynı zamanda Düşük Yoğunluklu
Çatışmalar İçin Ordu ve Hava Kuvvetleri Merkezi (Army/Air Force Center for Low-
Intensity Conflict-CLIC) kuruldu. Düşük yoğunluklu bir çatışmada kullanım için
ordunun ve hava kuvvetlerinin potansiyelini iyileştirmek, tüm orduyla hava
kuvvetlerinde düşük yoğunluklu bir çatışma sırasında askeriyenin rolü bakımından
bilinci güçlendirmek amaçlanıyordu (Hippler, 2010, s.204). Bu hazırlıkların uygulama
alanı aynı zamanda Kolombiya oldu.

Venezüella’yı kaybettiği bir ortamda Kolombiya’nın kontrolden çıkmasının


altından kalkamayacağını hisseden ABD desteğini bu ülkeden esirgemedi. Jeopolitik
çerçevede “uyuşturucu ile mücadele”nin elverişli bir gerekçe olarak ortaya çıkması
Kolombiya’da dış müdahale için şartları kolaylaştıran bir etki yaptı (Panitch, Leys,
2010, s.204).

ABD’nin Kolombiya hükümetine net desteği olmasına karşılık FARC’ın


yanında olan devletlerde vardı. Kolombiya ile uzun bir sınırı bulunan Venezüella Hugo
Chavez iktidarda iken radikal gerillalarla aynı duyguları paylaşmakta ve sınırlarına
yakın bölgelerde Amerika’nın dolaylı varlığına bile karşı durmaktaydı (Kissinger,
2002, s.79). Bu durum ABD’de o kadar rahatsızlık uyandırdı ki günümüzdeki ABD-
Venezüella gerginliğin temelleri atılmış oldu.

36
Yabancı Devletlerin uluslararası örgütlerden yetki almadan bir iç çatışmaya
karışmaları, genellikle uluslararası barış ve güvenliği “olasılık” ya da “edimsel” olarak
tehdit edici nitelikte sayılmaktadır. Böylece “merdivenleşerek” büyüyen çatışma,
uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye düşürebileceği için bir “uluslararası ilgi”
yaratmakta ve bir ulusal yetki sorunu olmaktan çıkmaktadır (Karaosmanoğlu, 1981,
s.59). Buna rağmen bir ülke içinde yaşanan çatışmalara dış müdahaleler artarak devam
etmektedir.

Küba’da Fidel Castro’nun iktidara gelip devrim hareketini başlatması ve


Sovyetler Birliği ile kurduğu yakın ilişkiler, öteki Amerikan Devletleri’nde bir tehdit
algılamasına yol açmıştı. Ekim 1961’de Küba Sorunu Amerika Devletleri Meclisi’ne
getirildi. Meclis sorunu tartışmak ve karar almak üzere üye devletlerin dış işleri
bakanlarının 22 Ocak 1962’de Punta Del Este’de toplanmasına karar verdi. Toplantıya
hazırlık niteliğinde olmak üzere Amerikalılararası Barış Komitesi düzenlediği raporda,
Küba’da “uluslararası komünizmin” eyleme geçtiğini ve Küba aracılığıyla, öteki
Amerikan Devletleri’ne “komünistlerin sızdığını” ileri sürüyordu (Karaosmanoğlu,
1981, s.64).

ABD’nin Kolombiya Hükümeti ile yaptığı ‘Plan Kolombiya’ anlaşması


dolayısıyla askeri müdahalesi Kolombiya’nın bölgedeki komşuları ile olumsuz
ilişkilerin meydana gelmesine sebep oldu. Özellikle Ekvator ve Venezüella ile ilişkiler
gerildi. Dış müdahale içeren coğrafi özellikli politika belirlerken şiddet geçmişi uzun
yıllara dayalı Kolombiya’da dikkat edilmesi gereken birçok faktör bulunmaktadır.
Müdahale planlanırken sonuçları iyi tetkik edilerek komşu ülkelere yansımaları,
Kolombiya hükümetleri ve diğer aktörlerin yapabilecekleri doğru süzgeçten
geçirilmeli (Andrade Garzon, 2008, s.73-74). Aksi takdirde tüm taraflar için olumsuz
sonuçlar doğurabilecek durumlara sebep olunmaktadır.

Plan Kolombiya hareketi askeri yönü ağır basan yardımlarla bölgesel


ayaklanma ve isyanlara karşı Kolombiya devletini güçlü kılarak istikrarlı bir yönetime
kavuşturmayı ve diğer bölge ülkelerine bir örnek oluşturmak hedeflenmiştir. Clinton
yönetimi kapsamlı bir sosyal, ekonomik ve demokratik yönetim teşkil etme
politikasını terk edip Kolombiya hükümetine FARC kontrolünde bulunan bölgelerde
var olan koka arazilerini itlaf edecek askeri yardımlara yönelmiştir. Plan Kolombiya
ülkeyi uyuşturucu ekonomisinden kurtararak, hükümetin ülke yönetimini tekrar ele
geçirmesi, çatışmaların sona erdirilmesi amacıyla ABD’nin silah, asker, uzman ve
finans desteği sağladığı eylem planıdır. Plan Kolombiya’nın stratejik amacı ise
herhangi bir engellemeyle karşılaşmaksızın güney Amerika’nın kuzey kesimlerinde
bulunan petrol kaynaklarını kontrol altına almak ve kıta ülkelerine tek alternatifin
küresel ekonomiye eklenme olduğunu göstermektir.

ABD, Plan Kolombiya politikasıyla Venezüella, Kolombiya ve Küba arasında


kendisine karşı oluşması muhtemel bir rakip bloğu engellemiştir. Plan Kolombiya

37
doğrultusunda pek çok çiftçi arazisini terk etmiş, eziyet görmüş, Venezüella, Ekvator,
Panama ve Brezilya’ya iltica etmiş veya öldürülmüştür.10 Plan Kolombiya devreye
sokulmadan önce FARC o kadar güçlüydü ki ülkenin yaklaşık % 60’ını yönetiyordu,
devlet çok güçsüzdü. O dönem FARC ve hükümet arası yapılan görüşmelerde bir
sonuç alınamamasının sebebi de esasında güç dengesinin olamayışıydı. 2000 yılında
Plan Kolombiya’nın devreye sokulmasıyla FARC’ın gücü ciddi oranda zayıflatıldı.11
Özellikle askeri yardımların bu dönemde yoğunluk kazanması Kolombiya ordusunu
güçlendirdi.

Alvaro Uribe döneminde şiddet ve güç seviyesini düşürmeye yönelik yapılan


çaba Kolombiya’nın uzun süreli istikrarını yakalamayı hedefliyordu. 2002 yılından
sonra ise keskin bir değişim meydana geldi. Uribe’nin radikal değişikliğinde 11 Eylül
sonrası Washington’un Terörizme karşı global savaşının etkili olduğu
düşünülmektedir. Plan Kolombiya ile ABD desteği ise Bogota hükümetine dolaylı
askeri yardımlar yapıldı, bu durum devletin başarısız gözükmesini engelledi (Ehret,
s.121).

Uyuşturucu üretim alanlarına yönelik itlaf çalışmaları arazinin imkan


tanımaması ve gerillaların silahlı müdahalesi nedeniyle hava araçları vasıtasıyla
yapılabilmiştir. Hava araçları silahlı müdahaleyi maruz kaldıkları için yeterince
alçalamamış, yayılan ilaçlar koka arazileri yanında köyleri, evcil hayvanları, insanları
ve diğer tarım ürünlerini de zehirlemiştir. Bu nedenle üst tabaka ve elitler ABD
müdahalelerini olumlu bulurken çiftçiler kimyasal maddeye maruz kalma, sert ve
yıkıcı askeri müdahale olarak değerlendirmiştir (Arslan, 2015, s.276-277). İsrail ve
Mısır’dan sonra ABD’nin en fazla maddi yardım yaptığı üçünü ülke Kolombiya’dır.
Bu önemli yatırımlarına rağmen ABD’nin bunun karşılığını yeterli derecede
göremediği, beklentilerinin karşılanamadığı belirtilmektedir (Mathis, 2003).

FARC bir örgüt olarak direnişini verdiği günden beri uluslararası tanınırlık elde
etmeye çalıştı. Örgüt harekete geçmeden önce üyelerine Venezüella ve Ekvator’un
güvenli yerlerini Kolombiya’dan korunmayı sağlamak ve devlet içi kapasiteyi daha
kolay kullanmaya imkan tanımak için kullanmaları yönünde telkinlerde bulundu.
Venezüella devlet başkanı Chavez’in Kolombiya Hükümeti ve müttefiki ABD’ye
rağmen FARC’ı meşru bir muharebe kuvveti olduğunu ilan etmesiyle uluslararası
destek ve tanınırlık adına etkili bir durum ortaya çıkmıştır (S.O’Rourke, s.5).

Kolombiya’daki çatışmalara dış müdahale ve ilginin oluşmasında FARC’ın


önemli çabaları da etkili olmuştur. Savaşın sona ermesinde ve barış anlaşmasının

10
2008 yılında Ekvator sınırları içerisinde bir FARC liderinin Kolombiya güçleri tarafından
öldürülmesi diplomatik krize neden olmuştu.
11
Barış görüşmelerinin bir süre sonra önü açılacaktı, çünkü gerilla artık çatışmaların devam
etmesinden fayda beklemeyecekti.

38
sağlanmasında önemli ivmenin nasıl meydana geldiği FARC-EP genel
sekreterlerinden biri olan Ricardo Tellez tarafından şöyle açıklanmıştır:

“Burada soru öncelikle, ‘Savaşın nasıl sona erdiğidir? Bunun nedeni, bir gücün, diğer
güç üstünden askeri olarak üstünlük kuramamasıdır. Bir ‘pat’ durumu vardı. Mümkün
olan tek şey ise, karşılıklı bir diyalog oluşturmaktı. Bu durum karşısında uluslararası
dostlarla birlikte harekete geçtik. Silahlı güçlerimizle de birleşik koordinasyonla
hareket ettik. Çünkü FARC’la diyalog sırasında, hükümet ateşkesi kabul etmedi. Biz
görüşmeleri, bombalar, askeri saldırılar, baskılar altında yaptık ama bu durumda biz
5-6 kez ateşkes ilan ederek, bir anda Kolombiya Hükümetinin elinden politik inisiyatifi
aldık. Böylece hükümetin bizim politikamızı bozmasına, savaşın devamına engel
olduk. Birçok zaman ateşkes ilan ederek, silahsız güçlerle toplantılar yaparak,
uluslararası diplomasiyi kullanarak büyük bir etki yarattık. Bu birçok uluslararası
platformda, parlamentolarda etki yarattı. Avrupa Birliği Parlamentosu, Vatikan,
Başkan Obama, Latin Amerika ülkelerinin hepsi, halkları, medya bütün bunların hepsi
bu sosyal adalet mücadelesinin haberlerini paylaştılar. Bu hükümetin politikasını
değiştirmesini etkiledi. Ne zaman ki hükümet savaşa devam etmek istedi, o zaman biz
politikayı elimize alarak ateşkes ilan ettik. Silahsız güçlerle toplantılar düzenledik,
uluslararası diplomasiyi harekete geçirdik ve savaşmak isteyenin kim olduğunu teşhir
ettik” (Yeğin, 2016).

2.7.Barışa Giden Yol

Şartların barış için elverişli olması, koşulların taraflarca olgunlaşması, şiddet


ve çatışma devam ettiği müddetçe tarafların beklentilerinin azalması ya da sıfırlanması
barış inşası zeminin yapıtaşlarıdır. Şiddeti çözerek değil ama azaltarak, geniş halk
kitleleriyle isyancılar arasındaki mesafeyi açarak barış kapıları aranabilir. Mao’nun
dediği gibi “Gerilla savaşçısı içinde yüzdüğü deniz olan yerel halktan ayrı düştüğünde
tıpkı sudan çıkmış balık gibi ölünceye kadar çaresizce çırpınır” (Powell, 2016, s.40).
Çatışmayı doğuran etkenler ortadan kalktığında, gerillanın savaşması için bir sebebin
artık kalmadığına halk inandığında barış yapılabilir. Böylece gerilla halktan koparak
marjinalleşir, yada barış yaparak silahı bırakır.

Benzeri durumun FARC gerilla güçlerini de endişelendirdiği FARC


liderlerinden Jacobo Arenas’ın sözlerinden anlaşılmaktadır. “İki yıldan fazla
zamandan beri, Albay Alvaro Valencia Javar, ikiyüzlü ‘asker-sivil karması’
manevralar bahanesiyle Marquetalia köylü hareketi içine sızmaya çalışıyordu. Köylü
hareketine ait birçok belgenin kanıtladığı gibi ordu şefleri her türlü vaatte
bulunuyorlardı. Bölgede barışa saygı gösterme, etrafta kol gezen eşkıya çetelerine
karşı bölge halkını koruma, toplumun çıkarını ilgilendiren her türlü konuda maddi
yardım…” (Arenas, 1994, s.119). Bu şekilde halk desteğinden yoksun kalma gerilla
güçlerinin varlık sebebini tehdit eden unsurlardan olabilecekti.

39
Yine FARC yöneticileri tek taraflı ateşkes ilan etmelerinin sebebini hükümet
yetkililerinin güvenini kazanmak değil, halka FARC’ın gerçekten barış istediğini
göstermek olduğunu açıklamışlardı (The Center for Humanitarian Dialogue, 2017,
s.6).

Barış yapmada dört unsur dikkate alındığında sonuç almak da o derece kolay
olabilir. Politik bağımsızlık, açık sözlülük, süreci gizli yürütme, hızlı hareket etme
(Harland, 2018, s.7). Tarafların politik bağımsızlığı ve gücü, tarafların birbirlerine
karşı dürüst bir şekilde tavır takınarak görüşmeleri yürütüyor olmaları, belirli bir süre
görüşme konu ve takvimlerinin gizli kalması, aralıksız sürecin devam ettirilerek hızlı
sonuç almaya yönelik ateşkes ve barışın gerçekleşebilmesi önemli koşullardandır.

Çatışmalarda barışı seçen taraf hangi zamanda müzakereleri başlaması


gerektiğini iyi tetkik etmelidir. Müzakerelerin ne zaman başlanması sorusuna
yoğunlaşan taraflar şiddet üstünlüğünün kedilerinde olduğu dönemi kendileri için en
avantajlı zaman olarak görmektedirler. Masa da daha fazla söz sahibi olmak için
şiddetin kendi üstünlüklerinde tavan yaptığı dönemi barış görüşmeleri için ideal aşama
olarak belirlemektedirler. Bir taraf bu çerçevede kendini barış görüşmeleri için uygun
gördüğünde bu diğer taraf için müsait zaman olmayacağından şiddetli çatışmaların
daha uzum sürmesi gibi bir durum ortaya çıkabilecektir.

Tabanın da içinde olduğu barış inisiyatifi Kolombiya’da 1980’lerde başladı.


Tabana yayılan üç önemli barış inşası spektrumundan söz edilebilir. İlk olarak
derinlemesine demokrasi vurgusu, ikinci olarak silahlı çatışmalara sivil itaatsizlik
vurgusu, üçüncü olarak ise yapısal şiddete, silahlı çatışmalara ve neo-liberal ekonomik
gelişim modellerine sivil direnme vurgusu. Kolombiya’da 1982 yılından itibaren dört
başkanlık dönemini kapsayan barış süreçleri büyük ve küçük gerilla
organizasyonlarından birkaç tanesinin demobilize olmasını sağladı. Fakat en büyük
gerilla gruplar olan FARC ve ELN savaşmaya devam etti.

Başkan Ernesto Samper yönetimde olduğu sırada barış sürecini yeniden


canlandırma çabası içerisinde oldu. Başkan, uyuşturucu trafiğindeki Cali Karteline
karşı yürütmüş olduğu kampanyalar sırasında büyük bir politik skandalın ortasına
saplandı. Daha sonra 1998 Ağustos’unda görevi devralan Andres Pastrana gerilla
liderleriyle buluştu ve barış sürecini tekrardan ayağı kaldıracağının sözünü verdi
(Arnson, 1999, s.4-24).

En son barış müzakereleri 2012 Ağustos’unda başladı ve kalıcı barış ve


istikrarın oluşturulması, çatışmaların sonlandırılması için genel anlaşma olan Havana
Anlaşması imzalandı.

40
Havana Anlaşması altı maddeden oluşmaktadır.

-Bütünleşmiş tarımsal kalkınma politikası

-FARC’ın politikaya katılımı

-Ateşkes ve silahlanma

-Uyuşturucu kaçakçılığı sorunu

-Mağdurlar için tazminat

-Kolombiya halkının onaylaması, doğruluğunu görmesi ve hayata geçirmesi.

Havana Anlaşması sürecinde müzakereler istikrarlı bir şekilde ilerledi ve 2016


Haziran’ında genel bir ateşkese varıldı. 2016 Ekim ayında Kolombiya’da yapılan
referandumdaki teklif edilen anlaşmaya kısmi ret ise 2016 yılı sonundaki FARC ve
Kolombiya arasında kabul edilen kesin/sonuç barış anlaşması için büyük bir zorluk
oluşturdu (Provost, 2017, s.7). Buna rağmen Kolombiya Hükümeti ve FARC arasında
üç yıl barış müzakerelerinin süreceği tarihi ateşkes anlaşması imzalandı. Aşağıdaki
şekilde silahlı çatışmaların hangi dönemlerde yoğunluk kazandığı gösterilmiştir (El
Bakioui, 2016, s.4-8).

Tablo 4: Kolombiya İsyancı Gruplarının Silahlı Çatışma Olayları

FARC ELN

Gerillanın uyuşturucu gelirinden dolayı yüksek karlarını devam ettirebilmek


için savaşın devam etmesini tercih etti diye bir görüş bulunmaktadır. Bu deterministik

41
tespit FARC’ın büyük ölçekli rant arayışına girmeden önce de ortaya çıktığı,
dolayısıyla ideolojik yönünün önemli olduğu şeklindeki görüşlerle karşılaştırılabilir.
Diğer bir ifadeyle FARC üyeleri uyuşturucu ticaretine dahil olmadan önce de hayatta
kalmasını bildiler (Villaveces, 2003, s.18). Uzun vade de hedefin ekonomik
çıkarlardan başka bir şey olduğu kabul edilebilir.

Uyuşturucu kaçakçılığı ve üretiminin yüksek kar bıraktığı, bu durumun FARC


içinde genel olarak bölünmelere, farklı düşüncelerin ortaya çıkmasına neden olduğu
bilinmektedir. Bu çerçevede FARC bugün barış müzakerelerine dahil olmayı tercih
etmiş görünmektedir. FARC’ın bu sorunlar dolayısıyla iç yapısının bozulması bazı
gruplar arasındaki çelişkilere neden olmuştur. 2014 Kasım’ında barış görüşmelerinin
askıya alınması buna iyi bir örnek oluşturmaktadır. İsyancılar bu dönem bir generali
kaçırdı. Bunun üzerine FARC sözcüsü durumun soruşturulacağını belirterek emir
komuta zincirinin zayıfladığını itiraf etmek durumunda kalmıştı (Duschka).

Bir hükümet ile isyancı gruplar arasındaki barış müzakerelerinde iç savaşın


sona ermesine yönelik çözüm bulmak için Stedman ve Zartmann şöyle bir tanımlama
yapar. Dört faktör belirtilmektedir;

-Barış için müzakere eden tarafların birbirlerine karşılıklı duydukları güvensizlikten


kaynaklanan güvenlik çıkmazı.

-Savaşın taraflarının öznel uymuş oldukları “totaliter amaçların” sıklıkla iç çatışmalara


sebebiyet vermesi.

-Görüşmelerdeki durumları kabul etmeyerek baskı oluşturabilecek ayrı güçlü liderlik


özelliklerinin ortaya çıkabilme ihtimali.

-Müzakerelerdeki meydana gelebilecek ani ve gecikmiş bir düşünce değişikliğinin


inandırıcılık ve güvensizlik problemini meydana getirdiği “toplam savaş retoriği”.

Bu unsurların FARC ve Kolombiya devleti arasındaki müzakerelerde hangi


boyutlarda gerçekleştiği, barışın hangi koşullarda ve evrelerden geçerek elde edildiği
konularında sonraki bölüm aydınlatıcı bilgiler verecektir.

42
III. BÖLÜM

MÜZAKERE VE REHABİLİTASYON

Kolombiya’da FARC ve diğer gerilla grupları arasında ile birçok barış girişimi,
müzakere ve anlaşma deneyimleri yaşanmıştır. Dünya’da birçok çatışma alanlarında
da görüldüğü üzere barış yapmak savaşmaktan her zaman daha zor bir süreçtir.
Savaşmanın şartları az ve daha kolay gerçekleşebiliyorken, barış yapmanın koşulları
çok daha zor ve karmaşıktır.

Bir çatışmanın kalıcı şekilde çözülmesi önemli olmakla birlikte ateşkesin


sağlanması bazen taraflar açısından barış için yeterli görülebiliyor. Oysa süresiz
barışın sağlanabilmesi yapısal çözümleme ve uygulamalarla ortaya çıkmaktadır.
Kolombiya’nın özel koşulları FARC ile yapılan başarılı barış girişimlerine rağmen suç
ve terör olaylarının karmaşıklığı, şiddet, uyuşturucu trafiği gibi etkenlerden dolayı bu
durumu daha da zorlaştırmaktadır (Marre, 2016, s.128).

Kolombiya’da 1980 sonrası dönem dikkate alındığında hükümetler ile FARC


arasındaki barış süreçleri çerçevesindeki gelişmelerin kronolojik tasnifi aşağıdaki
şekilde olmaktadır:

1982 Devlet başkanı seçilen Betancur FARC ile barış görüşmeleri yapabileceğini
belirtti. Bu süreçte devlet af çıkarmış, fakat silahsızlanma süreci başlayamamıştır.
Fakat çıkartılan af ile gerillanın bir kısmının serbest kalması sağlanmıştır. FARC
Yedinci Gerilla Konferansı’nı düzenledi. Bu konferansta örgüt güçlerini artırmak için
stratejik planlarını belirledi.

1983 Hükümet ve FARC barış görüşmelerine başlayarak üç yıl sürecek barış


anlaşmasını imzaladı.

1984 FARC ateşkes ilan etmeyi ve siyasi parti kurmayı kabul etti.

1985 Union Patriotica adıyla FARC’ın siyasi uzantısı olan birlik kurulmuştur.

1986 Virgilio Barco Vargas başkan seçildi. Yapılan seçimlerde UP, Kongre’den 8
sandalye, Senato’dan 6 sandalye kazanmıştır. Fakat UP’nin siyasal sisteme entegre
olmasından rahatsız olan bazı paramiliter gruplar ve uyuşturucu baronları UP
üyelerine saldırmış ve 3000 UP üyesi öldürülmüştür.

1987 UP lideri Jaime Pardo’ya suikast düzenlendi.

1990 Cesar Gaviria Trujillo başkan seçildi. UP başkan adayı Bernardo Ossa
öldürüldü. FARC yasal politik zeminden uzaklaşarak askeri kapasitesini
güçlendirmeye odaklanmıştır. FARC’ın ideolojik ve politik lideri Jacobo Arenas
ölüyor, FARC’ın tüm liderliğini Manuel Marulanda üstleniyor.

43
1991 Gaviria Hükümeti ile FARC arasında barış görüşmeleri başladı.

1992 Kolombiya Hükümeti ve FARC arasında ilk ülke dışı görüşmeler Venezüella
ve Meksika’da gerçekleştirilmiştir (Serdaroğlu, 2012, s.37). Aynı yıl Gaviria
Hükümeti ile FARC arasında süren barış görüşmeleri başarısızlığa uğramıştır.

1993 FARC Sekizinci Gerilla Konferansı’nı düzenlemiştir. Bu konferansta elit bir


kadro “yüz bilge adam” adıyla belirlenerek yabancı ülkelere eğitim amaçlı
gönderilmiştir. Bu şekilde yeni bir operasyonel model ortaya koyulmuştur.

1994 Ernesto Samper Pizano başkan seçildi.

1995 Samper hükümeti, başkanlık kampanyasını finanse etmek için uyuşturucu


paralarını kullandığı suçlamalarından ötürü ciddi bir krizle karşı karşıya kaldı. Aynı
dönemde Katolik kilisesi tarafından barış için alternatifler ortaya koyabilmek için
Ulusal Uzlaşma Komisyonları toplandı (Conciliation Resources Working together for
Peace, 2004, s.97).

1996 FARC Putumayo’daki askeri üsse bir saldırı düzenledi. Bu saldırıda 54 asker
öldürülürken 60’ı esir alındı. Bu dönemde Kolombiya Gizli Komünist Partisi’nin
ortaya koyduğu “Yeni Kolombiya için Bolivarcı Hareket” ilan edildi.

1997 Sağ paramiliter grup olan AUC, FARC ve ELN’ye savaş ilan etti. 1989 yılına
kadar ‘Vatansever Birlik’ten 2’si başkanlık adaylarından da olan toplam 55 kişi
öldürülmüştür. 10 yıl sonra partiden öldürülen kişi sayısı 2000’e ulaşmıştır. Bu ve
başka sebeplerden FARC silah bırakarak siyasete dönmekten vazgeçmiştir (Planta).

1998 Muhafazakar Andres Pastrana Arango’nun başkan seçilmesiyle FARC ile barış
görüşmeleri İsviçre’de tekrar başlar. Başlayan barış görüşmelerinde hükümet
müzakerelere özel sektör, siyasi partiler ve kilise temsilcilerini de dahil etmiştir. Bu
görüşmeler neticesinde diyalog ve müzakere için ulusal masa oluşturulmuştur. Yapılan
müzakereler sonrasında ilk sabit anlaşma imzalanmış ve bu anlaşma müzakerelerin en
somut gündemini oluşturmuştur.

1999 Devlet başkanı Pastrana ve FARC lideri Manuel Marulanda görüşme yapar.
Aynı yıl FARC lideri Manuel Marulanda Velez paramiliter gruplar tarafından suikasta
uğramıştır. Bu suikast girişimi sonrasında FARC barış görüşmelerinin
sonlandırıldığını bildirmiştir. FARC suikasti hükümetin yaptırdığını öne sürer.
Hükümet nezdinde ise; FARC’ın yeniden silahlanmaya çalışması ve kokain hasadını
arttırmaya yönelik girişimleri barış görüşmelerinin sonlanmasının sebepleri olarak
belirtilir. Bu durumların üzerine Başkan Pastrana ‘Kolombiya Planı’nı kamuoyu ile
paylaşmıştır. Bu plana göre uyuşturucu ticareti önlenecek ve güvenlik artırılacak,
sosyal ve ekonomik adalet sağlanacak, hukukun üstünlüğü temin edilecekti.

44
2000 ABD Kongresi Plan Kolombiya için 1,3 milyar ödenmesine karar verdi.

2001 FARC barış görüşmelerine Pastrana ile devam etmek istemekte, hükümet ile
ateşkesin sağlanması üzerine görüşmelere başlanmaktadır.

2002 Bağımsız aday Alvaro Uribe başkan seçilmesiyle gerilla gruplarının üzerine
sert şekilde gideceğinin sözünü vermiştir. Diğer taraftan Caguan’ın silahsızlandırılmış
alan olması konusunda FARC ile anlaşılmış olmasına rağmen silahlı gruplar kendi
kapasitelerini artırmak için bu fırsatı değerlendirerek barış sürecinin bozulmasına
sebebiyet vermişlerdir. Sonuç olarak Pastrana’nın barış görüşmelerinin başarısızlığa
uğradığı açıklanmıştır. Bu dönemde FARC’ın uçak kaçırma olayına dahil olması da
Hükümetin görüşmeleri askıya almasına neden olmuş ve yaşanan çatışmalarda iki
taraftan yüzlerce insan hayatını kaybetmiştir (Die Sternsinger).

2003 Uribe yönetimine Kolombiya Anayasası tarafından ayrı yetki almadan


tutuklama yapabilme izni verildi. 31 binden fazla AUC üyesi silahlarını bırakmak için
anlaşma yaptı. Aynı şekilde 15 bin cıvarı AUC, FARC ve ELN üyesi silahlarını
bırakmak için gelecekte gönüllü olduklarını bildirdiler.

2004 Patriota Planı Başkan Uribe tarafından kamuoyuna duyuruldu. Sürekli bir
askeri güvenlikli bölge oluşturulma hedefi açıklandı (Tompkins, Paul, Newton, s.118-
119-271).

2007 FARC’ın tarihi olarak göstermiş olduğu dayanıklılığı ve güçlü kapasitesine


rağmen Uribe döneminde de politik müzakereler olmadan da askeri mücadele ve
stratejilerle çatışmaları sona erdirmeye yönelik görünür sonuçlar alınmaya başlandı
(International Crisis Group, 2009, s.29). Arabulucu olarak Venezüella devlet başkanı
Hugo Chavez gerilla gruplarını esirlerin serbest bırakılması konusunda görüşmeye
davet eder ve hükümet ile FARC arasında müzakerelerde aktif rol oynar.

2008 Chavez’in arabuluculuğu sonucunda FARC iki önemli rehineyi serbest bırakır.
Chavez, Avrupa hükümetlerini ve ABD’yi sol gerilla gruplarını terörist olarak
tanımaktan vazgeçmeleri için ikna edip bir teklif getirmesine rağmen Başkan Uribe bu
teklifi kabul etmemektedir. Manuel Marulanda kalp krizinden hayatını kaybediyor.

2009 FARC, içinde bir valinin de olduğu altı yüksek profilli esiri serbest bırakıyor.
Bunun üzerine Alvaro Uribe suç faaliyetlerini bırakıp ateşkes ilan ederlerse FARC
gerillaları ile barış görüşmelerine başlayabileceğini belirtiyor.

2010 Kolombiya FARC gerillalarını barındırmakla suçladığı Venezüella ile


diplomatik ilişkilerini kestiğini açıklıyor. Santos’un başkanlığa seçilmesiyle FARC’a
barış görüşmelerine başlamayı tüm esirlerin serbest bırakılması koşuluyla kabul
edeceğini belirtiyor.

45
2011 FARC, barış isteğinin bir işareti olarak tek taraflı birçok rehineyi serbest
bırakır.

2012 Santos hükümeti ile FARC arasında barış görüşmelerinin başlamıştır. 29


Ağustos 2012 tarihinde ‘Çatışmanın Sona Erdirilmesi, İstikrarlı ve Kalıcı bir Barışın
İnşası Anlaşması' imzalanmıştır. Bu görüşmelerin sonucunda;

a) Çatışmaların sonlandırılması,

b) İsyancı gruplara siyasi katılımcılığın sağlanması,

c) Tarımın kalkındırılması,

d) Uyuşturucu ticaretinin önlenmesi,

e) Çatışmadan zarar gören kurbanların kayıplarının telafi edilmesi; Hususlarında


anlaşılmıştır. Küba’da gizli görüşmeler yapılmaktadır. FARC, fidye karşılığı insan
kaçırma faaliyetlerine son verdiğini ilan eder. FARC uzun yıllardır esir tuttuğu 10
asker ve polisi serbest bırakır. Kolombiya Kongresi gelecekte gerçekleşecek barış
görüşmeleri sonrasında silah bırakacak olan silahlı grup üyelerine yardımcı olacak bir
anayasal paketi kabul eder. Adı ‘Barış Çerçeve Kanunu’ olan düzenleme, insanlığa
karşı suçlardan en üst düzeyde sorumlu olanlar dışında herkese af sağlayabilecek
olmasından ötürü ülke içerisinde büyük tartışmalar başlatmıştır. Daha sonra eski devlet
başkanı Uribe, hükümetin barış müzakerelerini eleştirerek başkan Santos’u Küba’da
FARC ile gizli görüşmeler yürütmekle suçlamıştır. Görüşmeler sonucunda Havana’da
Küba ve Norveç’in arabuluculuğuyla çatışmaların bitirilmesi ve kesintisiz bir barışın
sağlanması için genel bir anlaşma imzalandı. Görüşmelerin basına sızması ile Santos
açıklama yaparak barış masasına oturduklarını doğrulamıştır. ABD ve BM’in barış
görüşmelerine desteği sonrasında Hükümet ve FARC tarafından görüşmelerin
başladığı resmen ilan edildi. Norveç’in Hurdal bölgesinde Kolombiya hükümeti ve
FARC ortak bir basın açıklaması düzenledi. AB ve Brezilya sürece destek açıklamaları
yaptılar.

2013 Çatışmalardan etkilenen kırsal nüfus için tazmin yoluna gidilmesi, arazilerin
daha adil paylaşımı, tarımsal kalkınmanın desteklenmesi için hedefler koyularak
anlaşmaya varıldı (Paulo, Brühwiller). Aynı yıl FARC’ın tek taraflı ateşkesi sona erdi.
FARC gerillaları 7 askeri öldürüp, 5 tanesini yaraladılar. Yine aynı çatışmalarda
FARC gerillaları öldürüldü (Democratic Progress Institute, 2013, s.30-42).

2014 16 Mayıs tarihinde FARC ile Hükümet arasında imzalanan anlaşmaya göre
FARC, gerilla kontrolündeki yerlerde yasadışı uyuşturucu faaliyetlerinin
durdurulmasına yönelik kesin bir çözüm bulacağının sözünü verdi (Otis, 2014, s.1-2).
FARC kuruluşunun 50. yılını kutladı.

46
2015 Kolombiya Hükümeti ve FARC kara mayınlarının temizlenmesi konusunda
anlaştılar. Başkan Obama, Kolombiya Hükümeti ve FARC’ın barış görüşmelerini
kesintisiz devam ettirmeleri gerektiğini açıkladı. Çatışma ve Çatışma Mağdurları
Tarihsel Komisyonu, 10 Şubat 2015 tarihinde 800 sayfalık bir rapor hazırlamıştır. Bu
komisyon 12 Kolombiyalı tarihçiden oluşmuştur. 6 tarihçi FARC tarafından seçilmiş,
6 kişi Kolombiya hükümeti tarafından seçilmiştir. Bu dönemde Başkan Santos, 23
Mart 2016’ya kadar barış anlaşmasını imzalayacaklarını ve anlaşmaya varılma
tarihinden sonraki 60 gün içinde de FARC’ın silah bırakmayı kabul ettiğini
açıklamıştır (Çınar, Avcı, 2017, s.232-244).

2016 Müzakerelerdeki farklı düşüncelerden dolayı nihai anlaşmanın Hükümet ve


FARC tarafından bilinçli şekilde geciktirildiği belirtildi. 23 Haziran’da Hükümet ve
FARC kapsamlı bir barış anlaşmasına öncülük edecek kesin bir ateşkes ve
silahsızlanma anlaşması imzaladılar. Eylül ayında 52 yıllık silahlı çatışmayı sona
erdirecek tarihi anlaşma taraflar arasında resmen imzalandı. Ekim ayında yapılan
referandumda halk çok az bir fark ile yapılan barış görüşmelerine karşı çıktı. Buna
rağmen barış görüşmelerine devam edeceğini belirten Başkan Santos Nobel barış
ödülüne layık görüldü.

2017 Haziran ayında FARC yarım yüzyılın sonunda silahlı bir grup olma özelliğini
bıraktığını resmen beyan etti (BBC). Yılın başında 6803 FARC savaşçısı BM
Güvenlik Konseyi’nin gözetiminde silahlarını teslim ederek 26 ayrı kamp ya da terhis
bölgesine nakledildi. 180 gün içerisinde bu süreç bitirilmeliydi. Anayasa Mahkemesi
11 Ekim 2017’de Kolombiya Hükümeti ile FARC arasında 24 Kasım 2016 tarihinde
imzalanan barış anlaşmasını anayasal olarak kabul ettiğini açıklayarak anlaşmaya
yasal statü kazandırdı (Amnesty International, Kolumbien 2017/18). FARC’ın ismi
Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri’nden Kolombiya Devrimci Alternatif Gücü
olarak değiştirildi.

2018 Mart sonunda yapılan seçimlerde Ivan Duque, Kolombiya’nın yeni başkanı
seçildi. Yeni başkan barış anlaşması koşullarını olumsuz bulduğunu ve anlaşma
şartlarında değişiklik ihtiyacı olduğunu belirtti. Seçimlerin ardından yapılan
anketlerde halkın % 3’ünden daha azı FARC ile yapılan barış anlaşması ve diğer
gerilla grubu ELN ile olası barış müzakerelerini gündemlerinde önemli bir konu olarak
görüyorlardı.12 Halkın öncelikleri içerisinde sağlık, ekonomi, eğitim politikaları ve
yolsuzlukla mücadele konuları yer alıyordu (Huber, Wochner, 2018).

12
Halkın neredeyse yarısının yapılan seçimlere katılmayışı seçimlerden gelecek beklentilerinin ne
derece düşük olduğunu ve yapısal sorunlara çözüm üretilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.

47
3.1.Müzakere Süreci

Barış müzakerelerinde eşit şartlar aranarak ‘kazan kazan’ anlayışı ile hareket
edildiğinde kalıcı çatışmasızlık sağlanabilir. Kalıcı barış, kısa vadeli ve tek taraflı çok
kazanma anlayışından değil taviz verme ile elde edilebilir. Tarihte İtilaf Devletleri’nin
I.Dünya savaşı sonrası Almanya ile yapmış olduğu Versay Barış Antlaşması’nın zor
koşulları Almanya’yı çok zor duruma düşürmüş, bir nevi II. Dünya savaşının zemini
de bu şekilde oluşturulmuştu. Devletlerarası veya bir devlet ile başka bir gerilla grubu
arasında yapılan anlaşmalar, tavizlerin taraflarca verilebiliyor olması ve iki tarafın
büyük ölçüde menfaatlerine olacak şekilde şartların oluşturulması sağlandığında tam
bir uzlaşmadan bahsedilebilir.

Barış görüşmelerinde tarafların birbirini sevmeleri gerekmez, fakat birbirlerine


güvenmek zorundadırlar. Binlerce insanın ölümüne sebep olmuş yarım asırlık bir
çatışmadan söz ediliyorsa bunun bugünden yarına kalıcı şekilde çözüme
kavuşturulması, barışın köklü şekilde kısa zamanda gerçekleşmesi elbette beklenemez.
Çatışma devam ettiği müddetçe tarafların daha fazla zarara uğrayacakları
görüldüğünde, gerilla için silahsızlanma, hükümet için ise çatışmasızlık zorunlu hale
geldiğinde müzakereler sonuç verebilir. Geçmişle hesaplaşma refleksinden
arındırılmış süreç ve yapısal reform odaklı müzakereler fayda sağlayacaktır.

FARC dördüncü barış sürecini hükümet ile başlatmak üzereyken diğer


Kolombiyalı bazı silahlı güçlerin bir kısmı hükümet ile anlaşmaya varmışlardı.
Hükümet FARC ile yapacağı barış müzakerelerinde uluslararası katılımı istiyordu,
fakat FARC Birleşmiş Milletlere güvenmediğinden buna razı olmadı ve hükümet ile
doğrudan görüşmeyi tercih ediyordu. Birleşmiş Milletler ise görüşmelerde aktif rol
oynamak istiyordu.13 FARC ve Kolombiya Hükümeti arasındaki görüşmeler iki yıl
sonra çıkmaza girmeye başladığında ve artık yardım almak için geç olmaya
başlayıncaya kadar BM’in müdahil olmasını gerilla istemedi (Powell, 2016, s.76-77).
Bundan dolayı Caguan barış süreci zora girmiş bulunuyordu.

Hükümet ve gerillanın istediği şekilde arabulucuk faaliyetlerinin sürdürülmesi


barış sürecinin devam etmesinde fayda sağladı. James LeMoyne, Amerikalı olmasına
rağmen 1997’de FARC tarafından aranıp bulunmuştu. Kübalılar, El Salvador’daki
FMLN ve Sandinistalar bu kişiyi önermişlerdi. Bir Sandinista lideri LeMoyne’yi
arayarak FARC liderlerinden biri olan Raul Reyes’in BM yetkilisi ve geçmişte başarılı
barış süreçlerine dahil olmuş biri olması yüzünden kendisiyle görüşmek istediğini
söylemişti. Mexico City’de bir kafede buluşma ayarladılar. Buluştuklarında Reyes’in
LeMoyne’nin geçmişi hakkında hayli bilgi sahibi olduğu belliydi. FARC, Amerikan
hükümetiyle gizli bir iletişim kanalı kurmak ve mücadelelerinin meşru bir çözüme

13
Benzeri çatışmalarda hükümetler terör örgütleri ile yapacakları görüşmelerde dış müdahalelerden
kaçınmaktadır. Burada ise aksine hükümet istediği halde FARC olumsuz bakmıştır.

48
doğru ilerlemesini ve siyaseten bunun ABD tarafından onaylanmasını istiyordu; en
önemlisi de, Amerikalıların kendilerine “terörist” demekten vazgeçmesiydi. Silahlı
gruplar böyle adlandırılmaktan nefret eder. Amerikalıların beklentilerine uygun
davranması halinde ciddi görüşmelere başlamaya hazırdılar.

LeMoyne, Dışişleri Bakanı’nın Amerika kıtasından sorumlu müsteşarını


tanıyordu ve bir kanal kurmayı başardı. Bundan kısa bir süre sonra FARC cengelde bir
grup Amerikalı kuş gözlemcisini kaçırdı ve rehineler iletişim kanalı pazarlığında
kullanıldı. FARC Amerikalıların resmi bir açıklama yapmasını isteyince Dışişleri
Bakanı Madeleine Albright gereğini yerine getirerek Santiago’da Amerika Kıtası
Zirvesi’nde bir konuşma yaptı. Kosta Rika’da Paul Reyes ile bir Amerikan diplomatı
arasında bir görüşme yapılmasına karar verildi.

Kuzeybatı Kolombiya’da yerli halkların hakları konusunda çalışan üç


Amerikalı birkaç ay sonra kaçırıldığında FARC liderliği eylemi teyit etti ve serbest
bırakılmaları için çalışmaya koyuldu. Ancak birkaç gün sonra iki kadın ve bir erkeğin
cesetleri, başlarının arkasında kurşunlanmış olarak Venezüella sınırı yakınlarında
bulundu. Şüpheler “Granobles”de, FARC komutanı Mono Jojoy’un erkek kardeşinde
yoğunlaşıyordu. Raul Reyes cinayetlerin kalın kafalının biri tarafından işlendiğini
iddia etti ve serbest bırakılmalarını sağlamak için elinden gelen her şeyi yaptığını
anlatmaya çalıştı ama Amerikalılar iletişim kanalını kapattı (Powell, 2016, s.136-137).
Bu örnekte olduğu gibi müzakere süreci çok hassas bir şekilde götürülmediğinde
olumsuz sonuçlar ortaya çıkabiliyor.

Hükümet ya da gerilla tarafında kontrol dışı, barış görüşmelerini olumsuz


etkileyebilecek herhangi bir gelişme olduğunda bu durumun telafisi zor ya da mümkün
olmayan şekilde işleri girift hale sokabiliyor. Durum burada olduğu gibi talihsiz bir
gelişme ile sonuçlansa dahi müzakerelerin bazı zamanlarda yavaş da olsa hep devam
ediyor olması gereklidir. Çünkü görüşmelerin ağır aksak da olsa devam ediyor olması
durmasından çok daha faydalıdır.

Müzakereler sürecinde imkanlar dahilinde çok fazla katılımcının sürece dahil


olması sağlanmalıdır. Birleşmiş Milletler ve Ulusal Kolombiya Üniversitesi tarafından
düzenlenen kamu formlarında barış süreci boyunca birçok öneri sunulmuştur
(S.Beittel, 2015, 22). Sunulan bu önerilerin dikkate alınması ve yapısal sorunlara
çözüm üretilmesi çözüme hızlı kavuşma noktasında fayda sağlamıştır.

FARC ile hükümet arasındaki müzakerelerin bir süre devam etme aşamasında
özellikle vurgulanması gereken hususlardan bir tanesi de silahların hiç susmamasıdır.
Her iki tarafta görüşmeler sürecinde silahlı operasyonlarına devam ettiler. Bu
operasyonlar görüşmeleri olumsuz etkileme potansiyeli barındırsa da süreç bir süre bu
şekilde devam etti.

49
İlk olarak 8 Aralık 2013 tarihinde FARC tek taraflı ateşkes ilan ettiğini
açıkladı. Bu duruma uyup uymadığı tartışmalı olsa da FARC’ın beyanatı bu
şekildeydi. Hatta bu dönemde gerilla neredeyse kaybetmekte oldukları bir bölgeyi geri
dahi kazandılar. Bir taraftan sivil hayata geçiş görüşmeleri sürerken diğer taraftan
kontrolü elinde bulundurmak ve güçlü olduğunu ortaya koymakta taraflar açısından
özellikle önemliydi (Ofteringer). Böyle olduğunda taraflar müzakere masasında daha
güçlü oturacak ve görüşmelerde daha fazla karşı taraftan taviz elde edebilecekti.

1998’de Kolombiya devlet başkanı seçimlerinin ilk turunda muhafazakar aday


Andres Pastrana, liberal rakibi Horacio Serpa’ya göre kötü durumdaydı. FARC
meselesine özel bir ilgi göstermemişti, ancak taraflarından biri güçlü bir barış
platformunun seçimi kazanmasına yardım edebileceğini öne süren bir makale yazınca
siyasi bir hamle planlandı. Makale FARC’ın siyasi lideri Raul Reyes ile Mexico
City’de yapılan sohbetlere dayanıyordu. Pastrana makalenin üzerine “Eğer birinin
barış sağlamak için dağlara gitmesi gerekiyorsa, ben gitmeye hazırım” yazdı.

Birkaç hafta sonra siyasi müttefiklerinden biri olan Jairo Rojas, FARC
komutanları Manuel Marulanda ve El Mono Jojoy’la cengelde karşılaştı ve üçü birlikte
televizyonda devlet başkanlığı adaylarının tartışmasını izlediler. Sonunda Mono Jojoy,
Pastrana için, “Bu adam karşı karşıya oturmak istediğimi adam olabilirdi” dedi.
Marulanda, Pastrana kendisini görmeye gelebilir mi, diye sordu ve Rojas sorup
öğreneceğini söyledi. Pastrana cevaben kampanya yöneticisi Victor Ricardo’yu FARC
liderleriyle görüşmeye yolladı. Ricardo hayatını tehlikeye atarak cengeldeki küçük bir
piste inen uçakla geldi ve Marulanda’yı görmeye götürüldü.

Ricardo, Pastrana’nın seçimleri kazanması halinde, 1999 Ocak’ında


Marulanda ile müzakereleri konuşmak üzere görüşeceğini bildirdi. Müzakerelerin
yapısı yahut herhangi başka bir konuda ön anlaşma yoktu. Aslında Pastrana’nın yaptığı
yalnızca seçimleri kazanmak için bir desiseydi ama barış sürecine mahkum oldu
(Powell, 2016, s.165). Bir çatışmanın sonlanabilmesi için halkın barış sürecini satın
almış olması gereklidir. Taraflar gerçekten menfaatlerine uygun bulmadıkları
dönemlerde de kendilerini barış yapmaya mecbur hissedebilirler.

Tarihçi Malcolm Deas Kolombiya’da FARC’la yapılan müzakerelere ilişkin


olarak “Başkan Santos’un rakibi Uribe Kolombiyalıların istediği ama sahip olamadığı
barışı öneriyor (hiç taviz vermeden). Santos, onların istemediği fakat sahip
olabilecekleri barışı öneriyor”, diyordu. Eline kan bulaşmış mahpusların salıverilmesi
türünden hakikaten güç ödünler vermek, ancak halkın rağbet görmeyen ödünlere karşı
barışı sağlayacağı toplam kazanımı tartabileceği daha kapsamlı bir paket bağlamında
mümkün olabilir (Powell, 2016, s.325). Siyasilerde, halkın kendisinde ve gerilla
tarafında gerçek bir barış yapmanın koşulu asgari müştereklerde buluşmaktır.

50
Halk tarafında en yakınlarının dahi gerilla tarafında öldürüldüğünü bilmek bu
duruma mani olmamalı. Tam da bundan dolayı savaş yapmanın barış yapmaya göre
çok daha kolay olduğu söylenir. Gerilla ise kaybedeceği bir şey olmadığını
anladığında, en küçük hayal kırıklığında, pişmanlıkta ve ümidini barıştan yana
yitirdiğinde alışmış olduğu eski düzene dönmekte tereddüt etmeyebilir. Siyasi otorite
halkın ne istediğini de önemseyerek menfaat çerçevesinde adımlarını atacaktır. Bu üç
sacayağı14 üzerine oturmuş ortak çıkar ve istekler asgari çerçevede de olsa
sağlandığında barış süreci ülke içerisinde başarılı bir şekilde sonuçlanabilir.

14
Halk, hükümet ve gerilla.

51
FARC ile Hükümet arasında yapılan iki önemli müzakerenin karşılaştırması
aşağıda gösterilmiştir (Herbolzheimer, 2016, s.3).

Tablo 5: Barış Süreçleri Karşılaştırması

Caguan Süreci (1999-2002) Havana Süreci (2012-2016)

Politik, ekonomik ve sosyal dönüşümler yapılarak


Hedef Silahlı çatışmaya son vermek
sosyal adalete dayalı yeni bir devlet kurmak

Müzakereler savaşı durduracak ve yeni bir evreyi


mümkün kılacak kapsayıcı, şeffaf bir müzakere ve
Müzakereler çatışmanın temel sebeplerine yönelik
Ön kabuller karar almaya yönelik olmalı, çatışmanın temel
yapılacak bir anlaşmayı sağlayacak
sebeplerini ve son yıllarda edinilen gelişmelerdeki
fırsatları da kullanarak gerçekleşmeli

Daraltılmış şekilde kırsal alanların kalkınmasına ve


Geniş, kapsamlı ekonomik, yasal, adaletli ve güvenlikli
Gündemler siyasi katılımların sağlanmasının garanti edilmesine
reformlar
odaklanma

Kendilerini toplumun gerçek temsilcileri olarak gören Demokratik karar verici ve halk katılımını
Aktörler
FARC ve Hükümet gerekliliğini anlayan FARC ve Hükümet

Hayır, FARC tek taraflı ateşkes ilan ediyor, buna


Evet, fakat sadece silahsızlandırılan bölgelerde. Şiddet
karşın Hükümet silahlı mücadeleyi azaltıyor. 2016
Ateşkes barış görüşmeleri sırasında aktörler arasında artarak
yılı başlarında çatışmalar sebebiyle ölümler
devam ediyor
neredeyse bitti

Sembolik kaldı. Taraflar halka açık oturumlar Temel olarak sağlandı. Özellikle anlaşma
Halk
düzenledi, fakat halkın katkıları hiçbir şekilde sonrasında dikkate alındı. Direk ve dolaylı
katılımı
değerlendirilip analiz edilmedi katılımlar için farklı formatlar oluşturuldu

Başlangıçta müzakerelere dahil edildiler. Taraflar


Mağdurların Barış görüşmelerinde ve müzakerelerde dahil
mağdurlardan toplam 60 kişiden oluşan 5
rolü edilmediler
delegasyon davet ettiler

Bir Toplumsal Cinsiyet Alt Komisyonu kadın


Kadınların Barış görüşmelerinde ve müzakerelerde dahil
organizasyonlarından oluşan 18 kişiden 3
rolü edilmediler
delegasyonu davet ettiler

Zaman Müzakereleri bitirmek için acele edilmiştir. Sık sık


Açık-kapalı (yılların üzerinde süren), başlayan ve biten
çerçevesi ve ve yoğun oturumlar kısa danışma periyodları
görüşmeler
sıklığı kesintileriyle devam etmiştir

Taraflar prosedürel durumların batağına saplandılar ve Taraflar öngördüklerinden daha fazla zaman alsa da
Gelişmeler
önemli gündemleri hiç tartışamadılar gündemlerindeki konuları tartışarak tamamladılar

52
Çatışma sürecinde öncelikli ateşkesin sağlanması, barış sürecine toplumunun
mümkün olduğunca tüm kesimlerinin katılımcı olması, süreci çok uzun bir zamana
yaymaktan ziyade hızlı bir şekilde sonuç alınmak istenmesi Havana sürecinin kritik
noktalarıdır. Oslo ve Havana’da görüşmeler başladığında barış ümitlerinin sınırlı
olduğu belirtilmiş olsa da Caguan sürecine nazaran Havana sürecinde çok daha verimli
bir barış çerçevesi ortaya konmuştur.

Havana’daki barış görüşmelerinde müzakeresi yapılan altı madde net olarak


belirlendi,15 taraflar bir araya geldiğinde neyi görüşeceklerini çok iyi biliyorlardı, bu
görüşülen maddelerin toplamı da referanduma16 götürüldü. Aynı şekilde bütün
anlaşma maddeleri görüşülüp mutabakata bağlanmadan hiçbir konuda anlaşma
sağlanmamıştır şeklinde konuşuldu. Dolayısıyla tüm maddelerde anlaşma yapılıp
sonuçlanmadan masadan kalkılmadı. Hükümet ile FARC arasındaki ilk yapılan gizli
görüşmelerde ajanda konuları belirlenmiş oldu. Konular belirlendikten sonra
müzakereler aleni devam etti. Çatışmadan etkilenen kişiler, ölenlerin yakınları,
mağdurlar da görüşmelere götürüldü. Bu duruma Birleşmiş Milletler destek verdi.

FARC’ın barışı tam olarak istese de uyuşturucu trafiğindeki kazançlarından


mahrum kalmak istemeyebileceği, diğer gerilla gruplarının da faaliyetlerine devam
edecekleri yapılan açıklamalardan anlaşılabiliyordu (Pfeiffer). Buna rağmen
Havana’daki süreç, gerek Hükümet gerekse FARC tarafından ve arabulucuların
katkısıyla makul çerçevede götürülerek anlaşmanın yapılması sağlandı.

3.2.FARC’ın Silahsızlandırılması

2016 yılında Kolombiya hükümeti ve FARC 52 yıllık uzun çatışma sürecini


sonlandırarak bir barış anlaşması imzaladılar. Bu anlaşmaya göre FARC silahlarını
teslim edecek, narko terörist faaliyetlerinden vaz geçecek ve Kolombiya politik sistemi
içerisinde siyasal hedeflerine ulaşmaya çalışacaktı. Özetle yapılan anlaşmaya göre
FARC narko terörist faaliyetler yerine siyasal parti olarak meşru politik sistemde
faaliyetlerini yürütecekti (Carpenter, Quintana). Alınan karara göre altı ay içerisinde
silahsızlanma başlayacak ve eski savaşçıların entegrasyon süreci sağlanacaktı. Çok
uzun yıllar boyunca savaşmış olan kişilerin silah bırakarak topluma kazandırmanın
zorlukları ortadaydı (Felbab Brown).

Bu tip çatışmasızlık evrelerinde eski savaşçıların silahsızlandırılması, terhisi


ve yeniden entegrasyonu (DDR) çatışma sonrası yeniden yapılandırma döneminde
barış sürecinin temel bileşenlerini oluşturmaktadır. DDR programları silahlarını

15
Birçok barış sürecinin olumsuz bir seyir almasının sebeplerinden bir tanesi de görüşmeler sürerken
hep yeni konuların ajandaya dahil olması ve bundan dolayı bir ilerleme sağlanamamasıdır.
16
Eski Başkan Santos, bir mülakatında barış anlaşması maddelerini referanduma götürdüğünden
pişman olduğunu söyledi. Bu tip hassas anlaşmalarda halk daha duygusal kararlar verme eğiliminde
olduğundan referandum tercih edilmeyebilirdi. Bu konularda sadece meclise anlaşmayı götürmek
yeterli olabilirdi.

53
bırakan savaşçılardan, silahlı çatışmaları durdurmak isteyen hükümete, öte yandan da
silahtan arındırılan bu savaşçıları yaşamlarının içine kabul eden ya da reddeden
toplumun kendisine kadar çeşitli geçiş süreçlerini içermektedir. Birleşmiş Milletlerin
Barışı Koruma Operasyonları Dairesi (UNDPKO)’nun tanımına göre barış süreçleri
bağlamında, silahsızlanma, küçük çapta silah, cephane, patlayıcı, hafif ve ağır
silahların savaşçılardan ve duruma göre sivil nüfustan toplanması, bunların kontrolü
ve ortadan kaldırılmasını içerir (Theidon, s.6). Kolombiya sürecinde de bu adımlar
peyderpey gerçekleşerek yapısal dönüşümler hedeflenmektedir.

23 Haziran 2016’da “İkili ve Kesin Ateşkes, Düşmanlıkların Sonlandırılması


ve Silahların Bırakılması” anlaşması FARC-EP ve Ulusal Hükümet arasında
imzalandıktan sonra, FARC’ın silahsızlandırılması ve tasfiye edilmesinde bir yol
haritası oluşturuldu. Anlaşmayla birlikte tüm gerilla silahlarının teslim edildiği hızlı
bir süreç öngörülmüştür.

Anlaşmaya göre Kolombiya Güvenlik Güçleri, FARC üyelerini 23 belirlenmiş


alana taşınmasına olanak sağlayacak, hükümet ve FARC bu bölgelerin coğrafi
koordinatlarını ‘BM Gözetim Misyonu’na bildireceklerdir. Nihai anlaşmanın
imzalanmasından 5 gün sonra Hükümet ve FARC tarafından önceden kararlaştırılmış
rotaları izleyerek birimlerini bu bölgelere hareket ettireceklerdir. Gerillaların bireysel
silahları da dahil olmak üzere Gözetim ve Doğrulama Misyonu bu süreci
denetleyecektir. Nihai Barış Anlaşması’ndan yedi ila otuz gün içinde FARC silah
stokları ve gerillaların silahları ve tüm patlayıcıları Gözetim ve Doğrulama Misyonu
gözetiminde Geçici Kamp Yerleri’ne taşınacaktır. Anlaşma sonrası 180 gün içerisinde
BM Misyonu FARC’ın tüm silahları üzerinde kontrol sağlamalıdır (Bianet) şeklinde
alınan karar uygulanmıştır.

27 Haziran 2017 tarihinde anlaşma gereği FARC gerillaları silahlarını


Birleşmiş Milletlerin gözetiminde teslim ettiler. Birleşmiş Milletlerin 6800 FARC
üyesinin daha önceden kaydı yapılmış 7132 silahı teslim ettiğini bildirdi. Sadece kamp
bölgelerinin güvenliğini sağlamak için bir miktar silah bırakıldı (Der Spiegel). Fakat
FARC’ın kontrolü dışındaki bir takım gruplar faaliyetlerini silahlı olarak sürdürmeye,
uyuşturucu trafiğini kontrol etmeye devam etmek istemektedirler (Reuters).
Kolombiya hükümeti ise eskiden olduğu gibi güvenliğini sağlamak amacıyla devlet
refleksiyle bu gruplarla mücadelesini sürdürmektedir.

3.3.Hükümet ile FARC Çatışmasını Dönüştürme Dönemi

2012 yılında Kolombiya Hükümeti ile FARC arasında yapılan müzakereler


temelde dört şarta bağlanmıştır.

-Müzakerelerin zamanı kısıtlı olacak. Hükümet bu şekilde FARC’ın


müzakereleri süresiz ve belirsiz şekilde uzatma imkanını engellemiş oluyordu.

54
-Gerillalara karşı askeri kampanya aralıksız sürmeye devam edecek, ulus
sınırları içerisinde hiçbir bölgede bir ateşkes meydana gelmeyecek. Burada iki hedef
amaçlanıyordu. Birincisi, başlatılan diyalog süreci ülkenin güvenliği ile ilgili alınması
gereken tedbirleri sekteye uğratmayacak, ikinci olarak gerillaya silahlı eylemlerini
durdur ön kabul şartını sunmak barış görüşmelerinin belirsiz bir şekilde uzatılmasını
sağlayabilirdi, bu risk önlenmeye çalışıldı.

-Müzakere ajandası belirli ve sınırlı olmaktadır. Hükümet ile gerilla arasında


görüşmeler Havana’da meydana geliyor. Küba’da beş başlık etrafında görüşmeler
gelişmiştir. İlk ikisi klasik talepler olan toprak ya da tarımsal reform ve politik katılım
hakkı. Diğer üçü ise silahsızlanma, mağduriyetlerin giderilmesi, uyuşturucu trafiğinin
önlenmesi.

-Müzakereler sonucunda koşulsuz şekilde çatışmalar sona erecek ve gerilla


silahlı mücadeleden vaz geçecek şeklinde deklare edilmiştir (D.Ortiz, 2013, s.4-5).

FARC, Caguan’da süreç başlayalı yalnızca birkaç gün olmuşken hükümetin


aşırı sağcı milislerin katliamlarını durdurmaması halinde müzakereleri durduracağını
açıkladı. Bu FARC’ın müzakereleri dört defa donduruşunun ilkiydi ve bu dur-başla
yaklaşımı sürecin başarısızlığa itilmesinde etkili oldu (Powell, 2016, s.251). Oysa
Havana’daki müzakereler devam ederken çatışmanın sonlandırılmasının ön koşul
olarak belirtilmeyişi sürecin bu sebepten uzatılmasına da mani olmuştu.

52 yıllık süren çatışmanın bitmesinin birçok sebebi olmakla birlikte FARC’a


destek veren taraflarda da zihnen dönüşümler başlamıştı. 2008 yılında FARC ile
rehinelerin bırakılması konusunda müzakerelerde bulunurken Chavez bile gerilla
stratejisinin geçmişe ait bir şey olduğunda ısrar ediyordu (Lievesley, Ludlam, 2012,
s.36). Aynı Chavez FARC’ın en büyük destekçilerindendi.

3.3.1. Reform ve Düzenlemeler

Vazgeçilmez insan güvenliğini sağlamak amacıyla Kolombiya devletinin


silahlı çatışmaların tüm etkilerinden halkını koruması ve yoksulluğu ortadan
kaldırması gerekmektedir. Bunları başarıyla gerçekleştirmek için öncelikle sağlam alt
yapı hizmetlerinin sunulmasının temin edilmesi gerekir. Yerel yönetimlerin
güçlendirilmesi, insan haklarının ve eğitimin geliştirilmesi gereklidir. Bu durum silahlı
çatışmaların büyümesinin sınırlandırılmasını, zararın azaltılmasının ve şiddet
yoğunluğunun aşağıya çekilmesini sağlayacaktır.

Uluslararası Organizasyon ve Sivil Toplumların bu silahlı çatışma tehdidinden


kurtulmak için yardımları önemlidir. Barış, Tolerans, Hukuka saygı kültürünün
geliştirilmesi, şiddete karışmış kişilerin sorumluluklarından kaçamadan gerçekçi
hukuki koşullarının oluşmasının temini, kullanılabilir tarımsal alanların genişletilmesi
etkili önceliklerdendir. Kolombiya, özgür insanların tehdit edilmediği bir ortam

55
oluşturup yoksulluğa engel olabilirse kalıcı barış mümkün olabilecektir (Suelt Cock,
2006, s.20-21). Şiddeti önlemek için ekonomik, sosyal ve yapısal nitelikte bir
politikanın oluşturulması gerekir.

Avrupa Konseyi’nin yapmış olduğu Kriminoloji Sempozyumu’nda şiddeti


önlemek üzere bazı öneriler geliştirilmiştir. Bu önerilere göre şiddeti önlemek için
kişilerin çocukluklarından itibaren gerek toplum gerekse çevreleri tarafından kabul
edilmiş bulunduklarını hissetmeleri zorunludur. Şiddete başvurmaya mecbur
kalmamak için birey haklarını değerlendirmek üzere etkin ve kanuni araçlara sahip
olmalı, kendisini anlatabilmelidir. Kolluk kuvvetlerinin şiddete dayalı olmayan bir
toplumun oluşturulmasındaki fonksiyonu çok önemlidir. Polis sadece tahrik edici
metotlardan kaçınmakla kalmamalı, aynı zamanda şiddetin azalması, gerilemesi için
de çaba sarf etmelidir.

Uygulanacak sosyal politika toplumda şiddeti giderek daha etkisiz hale


getirecek biçimde düzenlenmelidir. Toplumun en yoksul kategorilerinin menfaatlerini
nazara alan bir politikaya ihtiyaç vardır. Kendilerini ıslah etmek isteyen ve bu hususta
gayret gösteren gruplar ve örgütler aracılığıyla karşılıklı yardım ve siyasi temsil
imkanı sağlanmalıdır. Tahliye edilen suçlulara sunulacak yardım ve iyileştirme daha
gerçekçi olmalı ve onların anti sosyal davranışlarının sebeplerini azaltacak nitelik
içermelidir (Dönmezer, 1996, s.220). Kolombiya örneğinde şiddeti azaltmaya yönelik
yapılacak bu düzenlemeler, kamplarda yaşayan ve rehabilitasyona tabi tutulması
gereken gerillaya uygulandığında çatışmasızlık kalıcı hale gelebilir. Aksi takdirde
hayatlarının tamamını cengelde geçirmiş gerillanın eski düzenlerine dönmeleri ihtimal
dahilindedir.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı verileri 2003-2007 yılları arası 4 yıl


içerisinde Bogota’daki fakir halkın payı %38’den % 24’e düşmüştür. Önceki
dönemlere göre seçimlere katılım oranının bir miktar atmasının sebebi içerisinde bu
durumda sayılabilir (Kurtenbach, 2010, s.7). Bir halkın ekonomik durumu ne kadar
iyileşirse gelecekten beklentisi o derece artmakta, sosyal ve siyasal hayatta daha aktif
olma talebi artmakta, sonuç olarak demokrasiye olan inanç şiddetten toplumu
uzaklaştırmaktadır.

Bir devlette iç savaş meydana geldiğinde bunu engellemek için hep daha fazla
mali ve politik çaba harcanır, bu da bir maliyet oluşturur. Sonuç itibariyle güçlü bir
ordu oluşturulur. Bu durum sivil direniş, ya da isyancı güçleri durdurmadığı gibi kendi
içinde askeri diktatörlük imkanını doğurur. Bu durumun devam etmesi elitlerin
rahatsız olacağı bir durum değildir. Kendi doğal kaynaklarına müdahale edilmediği
sürece ve şiddet elitleri etkilemeyecek uzak bir bölgede meydana geldiği müddetçe
güçlü bir ordu elitlerin işine gelecektir (Acemoğlu, Ticchi, Vindigni, 2010, s.2).
FARC gibi isyancı gruplar oligarşik elitlerin elinde bulunan imkanların kendilerine ya

56
da köylüye eşit dağılımını talep ettiklerinde silahlı mücadeleyle baskı altına alma
yöntemi denenmiştir.

Kolombiya’nın ihtiyacı olan düzenlemelerin geciktirilmesinin maliyeti


hakkında 1995 yılında Rubia’nın yapmış olduğu çalışma açıklayıcı katkı sunar. 1980-
90 arası dönemde Kolombiya’da 100.000 insanın ölmesi durumuyla milli gelir
arasında bir korelasyon ortaya koyulmuştur. Çalışmadan çıkan sonuç, ülkede
cinayetlerin arttığı dönemlerde iktisadi büyümenin % 2 cıvarında geriye doğru
gittiğidir (Riascos, Vargas, 2011, s.5). İç savaşlar sadece insanları öldürmediği gibi,
ümitleri yok eder, yeni nesillerin ekonomik refah potansiyelini de ortadan kaldırır.
Çatışmaların olduğu bir bölge ve ülkede huzur kaybolduğundan yatırım gerçekleşmez,
bu da ekonomik daralma anlamına gelir.

3.3.2. Eğitim

Bir toplum içerisinde şiddet eğiliminin artmasında eğitim eksikliğinin ya da


yanlış verilen eğitim17in etkisinin olduğu bilinmektedir. Şiddetli çatışmaların barış
sürecine evirilmesiyle rehabilitasyon aşamasına gelinmekte, bu süreçte de yapısal
dönüşümü sağlayabilecek doğru eğitimin veriliyor olması önemli olmaktadır. Şiddetli
çatışma ortamında ilk ve önemli süreç ateşkesin sağlanması olsa da toplumun refahı
açısından zor olan en önemli süreç yapısal reformlar içerisinde de yer alan çatışmanın
taraflarına verilecek eğitimlerdir.

Genellikle bir devlet içerisinde eğitime ayrılan imkanlar olması gerekenden az


kalmaktadır. Eğitime ayrılabilecek bütçe çok uzun dönemde sonuç verebilecek
yatırımlardan sayılmakta ve politikacılar en hızlı sonuç alınabilecek yerlere yatırım
yapmayı tercih etmektedirler. Uzun dönemde çatışmaları kalıcı olarak çözebilecek
eğitim yatırımları olması gerektiği miktarda yapılamamakta ya da ihtiyacı olandan az
bir bütçe ile desteklenmektedir.

Silahlı çatışmaların meydana getirdiği şiddetin yaşandığı Kolombiya’da eğitim


sistemi ve eğitimle ilgili faaliyetler direk olumsuz etkilenmiştir. Silahlı grupların reşit
olmayan çocukların ellerine silah vererek kendi gruplarına katılımlarını
sağlaması18bunun en trajik örnekleridir. Eğitim, yemek, barınmak insanların en temel
ihtiyaçları olduğu halde ülkedeki olağanüstü koşullar nesilleri bundan mahrum
bırakmaktadır.

17
Devletler tarafından halklarına verilen resmi ideoloji çerçevesindeki eğitimler göreceli doğru bir
vatandaş meydana getirmeyi amaçlasa da eğitim formatı içerisinde şiddet içeren çatışma eğilimli
söylemlerin bulunuyor olması o toplumda gelecekte olabilecek siyasal uyumsuzlukların şiddetli
çatışmalara dönüşmesinin de önünü açabilecektir. Hatta birçok devlette verilen milli eğitim, vatan
sevgisi vb. kutsallaştırmaların seviyesinin olağanüstü yüksekliği şovenizmi doğurmakta, bu da
potansiyel toplumsal şiddeti barındırmaktadır. Toplumdaki bu duygusal birikme pejoratif hizipsel
ataklara da açık hale gelindiğine işarettir.
18
2005 Şubat ayında İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün belirlediği rakam 11.000 çocuktur.

57
Bu silahlı örgütler kendi savaşlarında çocukları birer asker haline getirerek
ilkin o çocukları olması gerektiği yerlerden alıkoyduklarından kurban ediyorlardı.
Savaşın çocukları için okul silahlı mücadeleyi öğrenebilecekleri yere dönüşüyordu.
Kolombiya’da 1996 ile 2003 arasında 71 okul bu doğrultuda saldırıya uğradı. Diğer
taraftan çatışma bölgelerinde öğretmenlerin durumu dramatik halde olmaktaydı
(Cuenoud, 2006). Kendilerini kaçırılmadıkları için şanslı gören çocuklar ise
öğretmenlerin ve kendilerinin üzerindeki psikolojik şiddetten dolayı kaliteli eğitim
almaktan uzak bir şekilde yetiştirilerek topluma katılıyorlardı.

Yapılan bir araştırmada çatışmaların yaşandığı bölgelerde bütçenin alt yapı


çalışmalarına ayrılan maddi imkanlardan şiddetin ve çatışmanın azalmasına daha fazla
katkı yapıldığı görülmüştür.19 Devlet tarafından yapılan gözle görülebilir somut bir alt
yapı gelişmesi toplumdaki çatışma iştahını engellemeye katkı sunabilmiştir. Oysa
eğitim faaliyetlerine ayrılan yatırım toplumun bilinç düzeyinin yükselmesini
sağlayacak, uzun dönemde kalıcı çatışmasızlığı ve sükuneti meydana getirecektir. Ani
bir ateşkes, silahların susması bir anda eğitime yapılan katkı ile sağlanamaz, böyle bir
sonuç eğitime ayrılan maddi ve manevi imkanlarla elde edilemez. Özellikle
Kolombiya gibi coğrafi koşulları kırsal ağırlıklı olan bölgelerde yapılacak yol, alt yapı
çalışmaları insanların refahına bir miktar katkı yapacağından şiddeti azaltıcı bir etki
yapabilecektir.

Şiddetin başlaması ve yoğunluk kazanması üzerinde kamu mallarının


kullanımının etkisinin bir amprik kanıt olarak gösterilebilmesi mümkün müdür? Kamu
politikalarından şiddeti azaltmaya yönelik en etkili araç hangisidir? Bu soruların
cevabını Kolombiya’daki şiddetli çatışmaların belirleyicileri üzerinden
değerlendirilebilir.20 Yukarıda da belirtildiği gibi yapılan çalışmalar göstermiştir ki
kamusal yatırımlar yol, altyapıya yönlendirildiğinde çatışmalar azalmaktayken, eğitim
faaliyetlerine kamu yatırımları kanalize edildiğinde çatışmaların azaldığına yönelik
kısa dönemde net bir bulguya rastlanamamıştır (Cortes, Montolio, 2013, s.17).

Sivil çatışma çözümü ve barış inşası çerçevesinde eğitim alanında


Kolombiya’da yapılabilecekler aşağıdaki şekilde özetlenebilir: (Speiser, 2004, s.27)

19
Proporsiyonel olarak eğitime nazaran alt yapı yatırımlarına ayrılan bütçe az ama daha hızlı
çatışmasızlığa katkıda bulunabilmektedir. Somut ve toplumun faydasına hızlı dokunabilecek
gelişmeler refah seviyesini artırabilmekte, toplumun memnuniyetini sağlamaktadır.
20
Kamu otoritesinin imkanları kullanılarak hangi kesimlerin beslediği, hangi oligarşik unsurları maddi
olanaklarla zenginleştirdiği konuları Kolombiya örneğinde toprak bölüşümüyle gerçekleşmiş, bu
etkenler çatışma sebepleri bağlamında devlet aygıtının rolünü ortaya koymuştur. Bir toplumda
girişimci sınıfa ya da burjuvaziye devlet yetkilileri genelde boyun eğmek zorunda kalır. Fakat
hükümetler devletin imkanlarını daha geniş kitlelere dağıtarak sosyal dengesizliklere yol açmadan
politikalarını yürütmelidirler. Bu zor ilişkinin ne derece dengeli bir biçimde yürütüldüğü ekonomik
performans açısından bir gösterge olduğu gibi toplumsal refah ve adalet içinde olmazsa olmaz bir
unsur olarak karşımızda durmaktadır (Buğra, 1995, s.33-34).

58
Sivil olma ve vatandaşlık öğrenimi; silaha bulaşmış insanların artık önceki
hayatlarına dönerek elde edebilecek bir beklentilerinin olmadığına inanmış olmaları,
diğerleri gibi normal sivil bir vatandaş olarak yaşamlarını sürdürmelerinin anlatılması,
öğretilmesi.

Sivil-devlet organizasyon ve enstitüler arasındaki iletişim ve güvenin inşa


edilmesi; devlet ne zaman ki bir çatışmayı kendi başına, sivil toplum kuruluşlarını
dahil etmeden çözmeye kalkmış o dönem barış sağlanamamıştır ve başarısızlık
meydana gelmiştir. Kolombiya’daki Caguan sürecinde de aynı şekilde sadece devlet
ve FARC karşı karşıya çatışma çözmeye çalışmış, fakat sonuç alınamamıştır. Bundan
dolayı toplumsal katılımı artıran sivil ve kamu organizasyonlarının birlikte yapıcı
işbirliğinin yapılması, bu yönde çalışmaların yapılması katkı sağlayıcı olacaktır.

Uluslararası insancıl hukuk ve insan hakları üzerine bilgilendirme; özellikle


siyasi ayaklanmalar dolayısıyla meydana gelen iç çatışmalarda evrensel insani
değerlerin yer aldığı uluslararası hukuk ve insani değerlerin kriter olarak alınarak
müzakerelerin yapılması taraflar arasında güveni tesis edecek bir gelişme olacaktır.
Kolombiya örneğinde de olduğu gibi taraflardan bir tanesi hükümet olduğundan ulusal
ölçekteki hukuki koşullarla sınırlı barış müzakereleri müzakerelerin sonuç vermesine
engel teşkil edebilir.

Çatışma yönetimi ve kriz önleme; çatışma yönetiminde öncelikler belirlenmeli,


ilk süreç olan ateşkes sağlandıktan sonra yapısal reform aşamalarına geçilmeli.

Çatışma çözümü tekniklerini öğrenme; bilimsel çalışmalardan faydalanarak


insanlığın bu yöndeki tecrübi birikimini kullanmayı önemseme, bu yönde öğrenme
faaliyetleri geliştirilmeli.

Sivil toplum kuruluşlarına, sosyal hareketlere katılım yönünde ilgi; toplumun


imkan dahilinde tüm katlarına nüfuz ederek farklı inisiyatiflerden haberdar olma,
müzakereler sosyal alt yapı kazandırma yönünde çaba sarf edilmelidir.

Şiddet içeren illegal Kolombiyalı silahlı gruplara katılmama; şiddete mesafe


koymayan kişi ve grupları kamusal hayatta tecrit ederek marjinalleştirme, bu grupların
toplumsal tabanını uygulanan şiddet hakkında bilinçlendirme, örgütlere katılımı
engellemeye yönelik bilgilendirme faaliyetleri gerçekleştirilmelidir.

Terapi içeren tedavi edici hedefler; topluma rehabilitasyonu büyük oranda


sağlanmış gerilla ve benzeri silahlı gruplara meşru zeminde gösterilebilecek hedef ve
idealler toplumsal kaynaşma ve birlikteliği hızlandıracaktır.

Yukarıdaki eğitimsel düzenlemeler toplum tarafından satın alındığında kalıcı


barış için önemli bir imkan doğacaktır. Bir çatışma çözümünde ülkenin
sosyoekonomik koşulları, tarihsel gerçekleri, birikmiş problemler, nüfusun yapısal

59
özellikleri, coğrafi konumu vb. birçok boyut göz ardı edilmeden değerlendirmeler
yapılmalıdır. Bunları hayata geçirmenin en etkin yöntemi eğitim faaliyetleridir.

Kolombiya’da her on çocuktan biri okula gidemiyor, birçok okul uzun süre
kapalı kalıyor. Diğer taraftan fakirlik çocukları maddi olarak ailelerine destek olmak
zorunda bırakıyor. Bir ankete göre 18 yaş altı evlenenlerin oranı % 23 (Humanium).
Bu durum çatışmayı sürekli olarak besleyen bir hal alıyor. Sosyolojik olarak
çatışmanın koşulları, silahlı birliklere katılımların sebepleri araştırılıp mevcut olumsuz
koşullar ortadan kaldırılmadıkça kalıcı barıştan söz etmek de mümkün olmayacaktır.

Kolombiya belki de ulusal bir eğitim sistemi olmayan dünyadaki tek devlettir.
Okullardaki bölümler içerisinde standartlar bulunmuyor. 1980’lere kadar standart bir
eğitim ve öğretim sistemi ulusal ölçekte mevcuttu. Daha sonra politik sistem ve
aktörlerin etkisiyle farklı uygulamalar devreye alındı. Ulusal bir eğitim sistemi
lağvedilerek merkezi olmayan (desantralize) bir eğitim sistemi oluşturuldu (Filtzinger,
Wahl). Eğitim sisteminin Kolombiya’da ülkedeki çatışma potansiyeli göz önünde
bulundurularak verilmesinin barış toplumu olunmasına önemli faydalar
barındırmaktadır.

3.3.3. Rehabilitasyon

Bir çatışmanın sona ermesiyle, ateşkes sağlanmasıyla önemli bir aşama


geçilmiş olsa da esasında en zor süreç bu dönemde başlıyor. Savaşan gerillanın toplum
içerisindeki adaptasyonu, alışkanlıklarını terk etme zorlukları, savaşın mağdurları ve
kurbanlarının yakınlarının bu durumu kabullenmeleri ve hayatlarına eski savaşçı
gerillalarla birlikte devam etmelerinin gerekliliği gibi durumlar barış yapmanın
zorluklarıdır.

Gerilla gruplarından ayrılan savaşçılar sadece şehirlere taşınıp iş bulmakla


değil, aynı zamanda isimsiz bir hayata başlamakla ve toplumsal damgalanmayla, eski
arkadaş ve düşmanlarının da olası tehditleriyle mücadele etmeye başlamaktadırlar.
Bununla birlikte kırsaldan gelen FARC üyelerinin kabiliyetlerini kentsel odaklı
ekonomik bütünleşme sürecine dönüştürebilme zorunluluğu da onları beklemektedir.
Savaşmak dışında kabiliyetlerinin sınırlı oluşu süreci daha da zorlaştırmaktadır.21 Aynı
zamanda kırsaldan gelen gerillanın önceki çevresindeki arkadaşları ile birlikte hareket
etmek durumunda bırakılmaları farklı gruplaşmalara da sebebiyet verebilir, sonuçta
apayrı sosyolojik problematiklerin meydana gelmektedir.

Gerillanın kırsaldan şehir hayatına dönüş yapmış olması kırsal alanlarda olması
gereken alt yapı gelişmelerinin ihmal edilebileceği anlamına gelmemelidir. Özellikle

21
Kamu yetkililerinin bu aşamada hem gerillanın suç unsuru taşıyabilecek olaylardan uzak kalmaları,
hem de topluma rehabilitasyonlarını hızlandırmak amacıyla meslek kazandırma kursları konularında
destek faaliyetleri içerisinde olmaları faydalı sağlayacaktır.

60
Kolombiya örneğinde coğrafi koşulların ve kırsaldaki az gelişmişliğin gerek fiziki
olarak gerek sosyo-psikolojik olarak şiddetli çatışmaları beslediği hatırda tutulmalıdır.
Bu durum hükümet için öncelikli konular içerisinde olmalı. Kırsal sorun müzakere
aşamasındaki en önemli konulardan biriydi. Eşit olmayan arazi mülkiyeti, zorla
yerinden etme ve kırsal az gelişmişlik gibi durumlar Kolombiya’da uzun yıllardır
çözülemeyen problemler içerisindedir (Nussio, 2012, s.59-60). Çatışmasızlık sağlansa
bile tekrardan şiddeti çatışmalara dönülmesine neden olabilecek koşulların titizlikle
gözden geçirilerek doğru tecrübe kullanımı ile gerekli tedbirlerin alınması
sağlanmalıdır.

Müzakere ve rehabilitasyon süreçlerinde farklı uygulamalarla da


karşılaşılmaktadır. Örneğin AUC’un demobilize olduğu dönemde gerilla sayısının
bilinçli artırıldığı, bu yolla DDR avantajlarından daha fazla yararlanılmak istendiği
iddia edilmiştir. İki önemli paramiliter lider bunu yaptıklarını itiraf etmişlerdir.
Birleşmiş Milletler Entegrasyon DDR 2006 yılındaki raporuna göre silahlı grupların
içine savaşan gruplar içinde olmayan kişiler de DDR projesi kapsamında dahil
edildiler. Bu bilgiler ışığında demobilize olan grup sayısı FARC savaşçılarının birkaç
kat üzerinde olabilmektedir.

Gerilla ve halkın psikolojisini rehabilitasyon açısından analiz edebilmek için


bir simülasyon üzerinden değerlendirme yapılabilir. Kolombiya’da 2014 Haziran ayı
içerisinde 3400 kişinin katılımıyla yapılan anket çalışmasından ortak amaç ve
eğilimleri olan iki aktör ele alınarak bu aktörlerin liderlik yönleri ve eylemlerinin
sonuçlarındaki farklılıklar gösterilecektir.

Birinci hikayedeki FARC üyesi olan Felipe ağır insan hakları ihlalinden
sorumlu değildir. Felipe FARC üyesi, fakat komutanlardan değildir. Ona verilen
emirleri örgütün içinde olduğundan yerine getirmiştir. Eylemlerin sonucunda bir kişi
kaçırıldı ve birkaç gün boyunca rehin tutuldu. Felipe’e göre bu eylemler kendi
mücadelesi için gerekli ve haklı olarak yapılmaktaydı, bu inançla eylemleri
gerçekleştirmişti. Bu eylemlerin tamamını Felipe açıkladı ve silahlarını teslim etti. Bu
eylemlerinden dolayı hapse girmeyecek…

Rastgele sorulan kişilerden cevaplayanlar aşağıdaki iki opsiyondan birini seçecekler;

1. Felipe seçilmek için aday olup politik hayatta rekabet edebilsin,

2. Felipe seçilmek için aday olup politik hayatta rekabet edemesin,

Katılımcılar aşağıdaki gibi cevapladılar:

61
1 diyenler aşağıdaki 3 soruya asla olmaz cevabını verirken, 2 diyenler aşağıdaki 3
soruya çok fazla cevabını verdiler.22

Bunun ne ölçüde adil olduğuna inanıyorsunuz?

Bunun ne ölçüde uzlaşmaya katkıda bulunacağına inanıyorsunuz?

Bunun ne ölçüde barışa katkı yapacağına inanıyorsunuz?

Gözlemlenebildiği kadarıyla Felipe’nin seçimlere katılmasının yasaklanması


barış sürecinin meşruiyetine olan inancı artırıyor23 (Carlin, McCoy, L.Subotic). Halkın
önemli kesiminin adaleti hakkaniyetli cezalandırmada gördüğü yorumu çıkartılabilir.

Kolombiya çatışma tarihi o kadar uzun yıllara dayanıyor ki bu kronik yarayı


tek başına sarma sorumluluğu sadece devletin omuzlarına bırakılamaz. Diğer çatışma
örneklerinde olduğu gibi halk, devlet, toplumun tüm katmanları karşılıklı entegrasyon
ve rehabilitasyon için çaba sarf ettiğinde arzulanan refah ortamına kavuşulabilir. Bu
yönde tamamen dünyadan kopmuş çocuklara bir takım girişimlerle dizüstü
bilgisayarlar dağıtıp, onların kaybettikleri zamanı bir an önce telafi etmelerine fırsat
verme etkinlikleri güzel örneklerden olmaktadır (TED). Sunulan fırsatlarla yeni nesil
iyi bir eğitim alırsa potansiyel çatışma zeminleri ortadan kalkabilir.

3.4.Tarafların Entegrasyonu

20.yüzyılda entegrasyon algısı ekonomiyle ilgili olsa da esas itibariyle barış ve


güvenlik eksenli algılanıyordu. Bu yönüyle ulus devlet çözüm değil, aksine sorun
olarak görülüyordu (Hettne, 2008, s.89). Gerek devletler arasında gerek devlet
içerisindeki taraflar arasında gerçekleşmesi muhtemel entegrasyon barış ve güvenliğin
tesis edilmesi için önem arz etmektedir. Kolombiya’da 2006 yılında nihai barış
anlaşmasının imzalanmasından sonra eski gerillanın topluma intibakı, halkın
içerisinde normal bireyler olarak yaşayabilmesi, kamusal hayata entegrasyon
sağlayabilmesi kalıcı barış için mutlak koşullar içerisindedir.

Eski savaşçılar ile ilgili tespitler entegrasyonun yönü açısından önemli ipuçları
verir. Yapılan anket çalışmalarında örneğin 112 eski gerillanın % 96’sı barış süreci
hakkında derin şüpheler duymaktadır. Bunun yanında vicdani sebeplerle silaha veda

22
Kolombiya’da halkın ne şekilde kutuplaştığı, uzlaşma zemininin ne kadar kaygan olduğu bu
örneklerden görülebilmektedir. Toplum ümidini barıştan yana tüketmiş gözükmekte, yapılan
referandumdaki katılım oranının düşüklüğü de bu tespiti desteklemektedir. Bugün itibariyle
Kolombiya halkı barışı satın almış durumda, çatışmanın devam etmesinden kimseye bir fayda
gelmeyeceği de bilinmektedir.
23
Barış yapmak; silahları susturmak ve geçmişi tamamen unutmak anlamına gelmemektedir. Barış ve
adalet birbirine muhtaç iki önemli değerdir. Adalet, mağdurlar adına suçluları bağışlamakla değil,
kamu vicdanını sükunete ulaştırabilecek, mağdurların kısas hakkını kullanabildiği, toplumda
çatışmasızlık ve huzuru sağlayacak kararların alınabilmesi ile tesis edilebilir.

62
edenlerle ile başka bir silahlı seçenek ortaya çıkana kadar barış sürecinin içinde
duranlar arasında da bir ayrım yapmak gerekir.

Özellikle Bogota’daki barınaklarda, köklerinin geldiği yerlerden ve


ailelerinden çok uzakta yaşayan eski savaşçılar gerçekten kalıcı barışın gelmesini
hayal olarak görmektedirler. Örneğin Medellin’den gelen eski bir paramiliter ‘Barış
hiç gelmez. Barış sadece bizim silahlarımızı teslim etmemiz ile gelecek değildir.
Savaşmak için sıraya girmeye hazır birçok sivil var. Her birinin kendince çılgın bir
sebebi var. Benim sebebim işimi kaybetmemdi’ ifadesinde bulunuyordu (Theidon,
s.13). Bu eski savaşçının söyledikleri önemli çıkarımlarda bulunabilme imkanı
sunmaktadır. Kolombiya’da yaşanan iç savaşta silahlar teslim edilse de, insanların
ellerine silah alma sebepleri tamamen ortadan kaldırılmadıkça sadece savaşçıların
isimleri değişecek, savaş kaldığı yerden tekrardan devam edecektir. İnsanların eline
silah almalarının sebepleri ortadan kalktığında kendiliğinden tüm taraflar arasında
entegrasyon gerçekleşecektir.

Birleşmiş Milletlere göre Kolombiya içerisindeki toprağın % 52’lik kısmı


nüfusun sadece %1,5’una aittir (Graaff, 2014). Bu durum entegrasyon için ekonomik
koşulların ne derece iyileştirilmesi gerektiği hakkında önemli bir istatistik içerir.

Kolombiya’da şiddetin meydana gelmesinin koşullarını ortadan kaldırabilecek


merci siyasi otoritelerdir. Devletlerin başında güçlü liderlerin olması barış yapmada
önemli bir destek sunar. Liderlerin risk alarak olası eleştirileri göğüsleyecek cesarete
sahip olmaları da bir o kadar elzemdir (Powell, 2016, s.8). Örneğin devlet başkanı
Santos referandumdan barış için hayır kararı çıktığı halde gerilla ile barış
müzakerelerine devam etmiştir, bu başlı başına büyük cesaret gerektiren bir tavırdır.
Diğer taraftan aynı güçlü liderliklerin yapısal reformları sağlayabilmesi, toplumdaki
eşitsizlikleri ortadan kaldırabilmesi gerekir.24

Kolombiya’daki tüm aktörler, Hükümet, vatandaşlar, politika yapıcılar ve


uygulayıcılar post demobilize güvenlik durumu hakkında gittikçe daha fazla
kaygılanıyorlar. Demobilizasyon doğrudan güvenliğin iyileştirilmesine öncülük
etmiyor. AUC demobilize edildiğinde suç oranları ilk anda düştükten sonra boşluk
aynı grupların farklı formları ve diğer suç örgütlerinin yeniden ortaya çıkmasıyla
dolduruldu. Böylece istatistiklerin ortaya çıkardığı gibi yerel sosyal denge artan suç ve
şiddetin etkisiyle istikrarsızlaşıyor.25

24
İç savaşların yaşandığı yerlerde 4-5 yıl içerisinde siyasi iktidarların değişmesi barış için istikrarlı
iradeyi ortadan kaldırmakta, sil baştan barış görüşmelerinden geriye dönüşlere sebebiyet vermektedir.
Örneğin Santos’un görevi devretmesi çatışmaya dönülmesi sathında önemli risk barındırıyor.
25
Aktörlerin ismi değişiyor, ideolojik öncelikler yerini maddi beklentilere bırakıyor, mafya tipi
örgütlenmeler belirli bir siyasi hedef doğrultusunda kurulmuş ideolojik örgütleri ikame eder hale
geliyor.

63
FARC’ın izole ettiği kırsal alanlarda tabii olarak devletin etkisi fiilen kendini
gösterdi. Devletin bu doldurulan alanlarda ilk etkisi cinayetlerin azalması şeklinde
kendini göstermişti. Demobilizasyon meydana geldiğinde kolluk kuvvetleri
dolayısıyla halkın korunması devletin ulaşabileceği ve post demobilizasyon
sürecindeki şiddeti yönetme safhasında kilit rol oynamaktadır. (Vianna De Azevedo,
2014, s.75). Bu durumun sürdürülebilir olması, kırsalda bulunan halkın toplum ve
devlet aygıtları ile entegre olabilmesi, bu bölgeleri tekrardan silahlı örgütlerin eline
geçmesinin engellenmesi hayati önem taşımaktadır.

Eski gerillaların yeniden entegrasyonu bu durumda Kolombiya’daki en önemli


meselelerdendir. Colectivo de Mujeres Pazificasadlı örgütün yapmış olduğu tespitlere
göre eski savaşçılar bulunmuş olduğu mıntıkalardan kaynak yetersizliğinden ayrılmış,
bazıları bireysel olarak hayatlarını yeniden kurmaya çalışmış, bazıları ise farklı silahlı
grupların tekliflerini kabul etmiştir. Diğer taraftan Red Nacional de Mujeres
Excombatientes sivil toplum kuruluşu ise gerilla mıntıkalarında hazırlıkların yeterince
yapılmadığı ve bundan dolayı su ihtiyacını bile eski gerillaların kendilerinin inşa
etmek zorunda kaldıklarını belirtmiştir.

Entegrasyon sürecini olumsuz etkileyen bir diğer endişe kaynağı ise paramiliter
grupların ülkenin dört bir yanında aralıksız süren saldırılarıdır (Daşlı, Alıcı, Figueras,
2018, s.43). Bu eski savaşçıların yaşam koşulları iyileştirilmezse ve devletin kolluk
kuvvetleri güvenliklerini sağlayamazsa bu kişiler çaresizlikten tekrardan silaha
başvurabilir.

Barış süreçlerindeki entegrasyonun zorluğuna ilişkin Birleşmiş Milletler genel


sekreteri Antonio Guterres Kolombiya ile ilgili “hiçbir barış sürecinin belirsizliklerden
muaf olmadığını” belirttikten sonra silahlarını bırakan gerillaların güvenliklerinin
sağlanması, sosyoekonomik fırsatların kendilerine temin edilmesinin önemine
değinmiştir (Colombia Reports).

Entegrasyonu zorlaştıran unsurlardan bir tanesi de tarafların önceki


alışkanlıklardır. Hukuk çerçevesinde faaliyetlerini yürütme ve partiye dönüşme kararı
alan FARC önceki uyuşturucu gelirini26 de elde edemez oldu. Bu durum daha farklı

26
FARC’ın uyuşturucu trafiğine bulaşması, çocuk kaçırma ve gasp olayları Kolombiya’da bilinen bir
durum. Kolombiya İstihbarat Komitesi’ne göre 2003 yılında örgütün toplam gelirlerinin % 45,49
oranı kokainden, % 41,31’i gasptan, % 6,75’i ise çocuk kaçırmadan, kalan gelir ise diğer
faaliyetlerden elde edilmiştir. FARC’ın normal bir uyuşturucu karteli olmadığını belirtmek gerekiyor.
FARC ise buna karşın uyuşturucu trafiğine dahil olmadığı hususunda ısrarcı olmakta, sadece koka
ticaretinden vergi topladığını kabul etmektedir. 1982 Mayıs’ında FARC’ın yedinci konferansında
kendi devrim ordusunun gücünü artırmak için uyuşturucu trafiğinden kendi menfaatine faydalanma
kararı aldığı da iddia ediliyor. FARC’ın hedefi uyuşturucu ticaretinin tüm boyutlarından vergi
toplamak, üretim bölgelerini kontrol etmek ve korumak, kar elde ederek gelirini sağlamlaştırmak
olmaktadır. FARC üyelerine göre uyuşturucu ticareti ile ilgili olmanın tek sebebi devrimi fonlamak
olmaktadır. 1982 yılı sonrası narkotik ticaretine FARC’ın katılması ile organizasyon çok daha
güçlendiği (Madej, Tskhomelidze, 2014, s.6) belirtilmektedir.

64
zorlukların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir.27 Yaklaşık 10.000 gerillanın
demobilize edilerek toplumun içine dahil olması, bu kişilerin yeterli alternatif
imkanlarla yetinmeyip güvenlik problemi oluşturmaları muhtemeldir. Barış yapmanın
ekonomik ve politik maliyeti oldukça yüksektir.

Toplumsal çatışmaların barışa evirilmesinden sonra daha iyi bir yaşam şansı
beklentileri toplumun tüm kesimlerinde artarak büyüyor. Üstelik barış özleminin çok
yüksek olduğu bir ülke olan Kolombiya’da barış yapıldıysa pozitif atmosfer beklentisi
daha da artıyor. Çatışmalar ülkesi Kolombiya’yı tarif etmesi açısından barış aktivisti
Jose Miguel Sokoloff’un “hayatım boyunca ülkemde barışın olduğu bir gün dahi
yaşamadım” sözleri anlamlıdır (Sokoloff, 2014).

Uluslararası toplumun desteği ve birlikteliği olmadan barış yapmak, bu barış


ortamını sürdürülebilir kılmak çok zor görünüyor (Maihold, Zeit Online). Özellikle bu
desteğin ateşkes sağlanıp barış gerçekleştikten sonra yapısal dönüşüm safhasında
olması önem arz etmektedir.

3.5.Arabulucuların Rolü

Arabulucuk, en az iki taraf arasındaki çatışmada taraflara karar verme


aşamalarında tavsiye vererek çözüm önerileri geliştirme, alternatif çıkış yolları ortaya
koyarak bir anlaşmaya varabilmeye yönelik sarf edilen çabaları kapsayan sürecin
adıdır. Gönüllülük esasıyla bir çatışmayı yatıştırmak ve kalıcı şekilde çözmek için
taraflarca kabul görmüş kişi ya da kurumların dostane şekilde vermiş olduğu gayretler
arabulucuktur. Arabuluculuğun tarafları bağlayıcı özelliği yoktur. Arabulucu,
uyuşmazlığın doğrudan bir tarafı olamaz. Arabulucu tarafları baskı altına almaya
değil, aksine gerekli argümanlarla onları ikna etmeye ve kalıcı barış için taviz
verdirmeye çalışır.

Ülkeler arası ya da bir devlet içerisinde yaşanmakta olan çatışmalarda


uyumsuzluğu ortadan kaldırmaya yönelik arabulucuk faaliyeti bir devlet tarafından
yapılabileceği gibi bir örgüt ya da kişi tarafından da yapılabilmektedir. Genelde kişiler
bir örgüt çatısı içerisinde faaliyet gösterebildikleri gibi nadiren bağımsız olarak da
çatışma yönetiminde aktif olabilmektedirler. Örneğin Kolombiya-FARC çatışmasının
barış aşamasına geçmesinde Jonathan Powell (Doucet) ve Dag Nylander (BBC) gibi
tecrübeli arabulucu kişiler aktif rol oynamıştır.

27
FARC uyuşturucu faaliyetlerini bıraktığını bildirse de kamusal ve toplumsal yapılardaki uyuşturucu
problemi ile nasıl mücadele edileceği devlet organlarına yük olarak ortada durmaktadır.

65
3.5.1. Devletlerin Müdahilliği

Arabuluculuktan en çok karşılaşılan ve etkin olan yöntem devletlerin


müdahalesiyle gerçekleşenlerdir. Bir devletin barış sürecinde taraflar arasında
arabuluculuk yapabilmesini mümkün kılan etkenler; coğrafi yakınlık ve sınır
komşuluğu, ideolojik paydaşlarda birliktelik, siyasi ve ekonomik menfaatlerin
örtüşmesi, arabulucu devletlerin uluslararası konjonktürdeki rolü, barış inşa etme
potansiyeli ve tecrübesi, uluslararası iktisadi ve politik kredibilitesi, tarihsel köklerdeki
yakınlık vb. olmaktadır.

Venezüella, Chavez döneminde Kolombiya ve FARC arasında barışın


sağlanabilmesi için yoğun çaba sarf etmiştir. İdeolojik olarak Chavez ve FARC
yakınlığı müzakerelerin yapıcı şekilde sürdürülebilmesi için katkı sunmuştur. O
dönemde de Venezüella’ya Kolombiya’nın iç işlerine karışmak, ülke içerisindeki yasa
dışı örgütlerle bağlantı kurmak gibi suçlamalarda bulunulmaktaydı. Bugünkü durumda
ise barış sürecini FARC ile bir aşamaya getirmiş, bir takım örgütlere silah bıraktırılmış,
ELN ve diğer savaşan örgütler ile en azından gelecekte barış yapabilme potansiyelini
kendinde gören Kolombiya28 ABD ile yakınlaştıkça Venezüella’dan uzaklaşmıştır.29

Bugün Venezüella’daki ekonomik kriz dolayısıyla meydana gelen toplumsal


bunalım ve düzensizliğin sonucunda Kolombiya sınırına yüzbinlerce insan göç etmek
istemiştir. Bu durum barışın yeni yapıldığı Kolombiya’da işleri daha da çıkmaza
sokmaktadır. FARC barış sürecine dahil olmayan gruplara Venezüella’dan gelen
mültecilerin katılması çatışma ortamını körükleyen bir etki yaratmaktadır. Diğer
taraftan zaten ekonomik sıkıntı içerisinden olan Kolombiya kendi altyapı ve ekonomik
durumunu düzeltme baskısını özellikle kırsal bölge halklarının ve eski gerillanın
entegrasyonu için zorunlu görürken birde mülteci yükünü göğüsleyebilecek durumda
gözükmemektedir (Maihold, 2018, s.7).

Geçmiş yıllarda da FARC’ın Venezüella’daki kamplarda sığınacak yer


bulması, Kolombiya hükümetinin bu gerilla grubunu yok etmesini imkansız hale
getiriyordu. Başkan Uribe, gerillaların kökünü kazımak amacıyla komşusuna
saldırmayı bile düşündüğünü söylemiştir. Ancak Başkan Santos, Uribe’nin yerine
geçtiğinde Venezüella devlet başkanı Chavez’e ulaştı ve gerillaları ülkesinde yıllarca
aktif olarak barındıran başkan Chavez çözümün etkili bir savunucusuna dönüştü
(Powell, 2016, s.171-172). Yeni başkan Duque’nun ideolojik yakınlığı olan Uribe’nin

28
Yeni lider Duque, barış yanlısı olduğunu belirtmiş olsa da kendinden önceki başkan Santos’un
yapmış olduğu müzakere maddelerine karşı çıkmaktadır.
29
Kolombiya’nın önemli komşularından Venezüella ile ilişkilerinin bozulma seyrinin zıddını ABD ile
yakınlaşmasında görülmektedir. ABD, Latin Amerika’daki ideolojik hegemonya mücadelesini
Kolombiya üzerinden sürdürme istediğinde olduğu belirtilmektedir. Bu mücadelede Venezüella bir
sorun olarak durduğundan ABD-Kolombiya dostluğu bu duruma karşı mücadele etmeyi tercih etmiş
gözüküyor.

66
arkasından mı gidecek yoksa apayrı bir strateji mi ortaya koyacak gelecekte belli
olacaktır.

On yıllardır süren Kolombiya’nın çok yönlü barış çabalarında Venezüella


anahtar bir rol oynadı. Chavez’in yönetiminde bu rol çok daha önemli hale geldi.
Chavez, 1999 yılında başkanlığının başlangıcında Kolombiya’daki çatışmada
tarafsızlığını ilan etti. Aslında birkaç olay örneğinde Chavez hükümetinin aktif ya da
pasif şekilde FARC’ı desteklediği görülüyordu. Diğer taraftan Chavez, FARC ile
Kolombiya hükümeti arasında iyi ilişkiler kurulması için çaba sarf ediyor görülüyordu.
Chavez’in hastalığı bu rolü kesintiye uğratmış olsa da FARC liderleri ile yapılan
toplantılara Venezüella ve Küba’da hastanede yattığı sırada dahi katılmayı aksatmadı.

Maduro döneminde de barış görüşmelerine katılım sağlandı, fakat önceden


olduğu gibi Venezüella önemli bir aktör olma vasfını kaybetti. 2013 yılında Santos’un
Venezüella’daki muhalif lider Capriles ile toplantı yapmasına Maduro tepki verdi.
2015 Ağustosunda Maduro hükümeti sözde paramiliter saldırılardan dolayı
Venezüella’nın Kolombiya ile olan sınırını kapattı (Smilde, Pantoulas, 2016, s.4).

FARC’ın kuruluş aşamasında örgütün esin kaynakları içerisinde elbette Küba


devrimi de vardı. Fakat birçok konuda Castro FARC’ı eleştiriyordu. Çin ya da Vietnam
devrimleri yerine Castro FARC’ın Küba devrimini örnek almasını tavsiye ediyordu.
Castro, FARC’ın gerilla mücadelesine son vermesini; ancak geçmişte silah bırakan
gerillaların rejim tarafından katledildikleri için silahlarını teslim etmemeleri
gerektiğini savunuyordu. Fransa’nın o dönem teklifi olan ülkeyi terk etmelerini ya da
Chavez’in teklifinde olduğu gibi anlaşma yapılmalı ve Latin Amerika’daki önemli
kişilerin oluşturacağı bir komisyon garantörlüğü altında Kolombiya politikasına
entegre edilmelerini öneriyordu (Ateş, 2009, s.142-143).

ABD ile ilişkiler açısından 2013 Ocak ve Temmuz aylarında Santos’un isteği
üzerine Jimmy Carter Kolombiya’yı ziyaret etti. Carter’ın ziyaretinde üç amaç
bulunmaktaydı: Santos-FARC barış görüşmelerine dahil olmak, uyuşturucu trafiğini
kontrol etmeyi tartışmak, Amerikalılar Arası İnsan Hakları Komisyonu ve
Mahkemesi’nin katkısını göstermek. Örgüt üyeleri ve Santos arasındaki pazarlık
görüşmelerinden sonra komşu ülkelerle diğer barış süreçlerindeki diplomatik
ilişkilerin normalleşmesinin önemli rol oynayacağı ve halk desteğinin bu sürece katkı
sunacağı ortaya kondu (Gomez Suarez, s.8).

ABD’nin sürece müdahalesiyle ilgili FARC lideri Timoçenko Rus


televizyonuna vermiş olduğu röportajda şunları söylemiştir: “ABD’nin onaylaması ile
bu sürecin ilerlemiş olduğu bizim açımızdan açık ve nettir. Özetle Kolombiya’daki
çatışmaya büyük bir itici güç sağlayan ülke ABD’dir. Plan Kolombiya’nın
uygulanması için 10 milyar dolardan fazla para ayırdılar, danışmanlarını ve paralı

67
askerlerini gönderdiler, farklı askeri birimlere danışmanlık yaparak istihbarat
çalışmaları yürüttüler. İngiltere ve İsrail’in yanı sıra sahip oldukları her şey ile savaşa
dahil oldular. Bizi yenemezlerdi. Neye şahit oluyoruz? Barışa ulaşma çabalarına dahil
oluyorlar, fakat onlar tabiatlarını değiştiremez. Onların emperyalist doğası
bozulmamıştır”. ABD’nin doğasının bu olduğunu söylemekle birlikte Kolombiya’daki
barış çabalarına katkısındaki ‘iyiniyeti’ Irak, Suriye, Afganistan’daki bombardımanlar
devam ederken kabul emiş olmasının bir anlamı oluyor. Dahası onların ve Kolombiya
devletinin Marquetalia’nın bombalarını hata olduğunu itiraf ettiklerine inanıyor (O
Loingsigh).

Bir çatışmada koşullar olgunlaştığında ateşkes sağlanabilir, fakat barışın bir


ülkede inşası ateşkes kadar anlık bir durum değildir. Güçlü arabuluculuk barışın kalıcı
olmasında en önemli etkenlerdendir. Arabulucu ülkelerin garantörlüğü, müzakere
koşullarına uymayan tarafa uygulanabilecek muhtemel yaptırımlar, tarafların
yükümlülüklerine ne ölçüde yerine getirdiklerinin denetlenmesi, silahsızlanma ve
entegrasyon süreçlerinin nasıl sürdürüldüğü vb. birçok husus yapısal dönüşüm ve barış
inşası sürecinden çok önemli olmaktadır.

Barış müzakerelerinde ABD, Venezüella ve Küba’nın yanı sıra görüşmelerin


geçtiği yerlerden olması yönüyle Norveç’te önemli bir aktör olarak görülmektedir.
Birçok çatışmada Oslo önemli görüşmelere ev sahipliği yaptığı gibi Kolombiya-FARC
barış sürecinde de etkin rol oynamıştır. Bu çerçevede Norveç, Venezüella, Küba ve
Şili birlikte ateşkes ve kalıcı barışın sağlanması için etkili açıklamalarda
bulunmuşlardır (The Guardian). Yine Kolombiya Hükümetinin 2017 Şubatında ELN
ile yapmış olduğu barış görüşmelerinde devlet nezdinde İsviçre, Almanya, İtalya,
İsveç ve Hollanda’nın arabuluculuk yapmış olmaları Kolombiya’da barışa katkı
sağlamıştır (Schweizerische Eidgenossenschaft).

3.5.2. Uluslararası Örgütlerin Etkisi

Uluslararası güvenlik ve insan hakları konularındaki hassasiyet, uluslararası


uyuşturucu ile mücadeledeki duyarlılık, küresel ticaretin rahatlatılması gibi
etkenlerden dolayı Kolombiya iç savaşı ile uluslararası toplum daha fazla ilgilenmeye
başlamıştır. Özellikle Kolombiya’daki Barış İçin Dostlar Grubu30’nun oluşturulması
sürecin uluslararası boyut kazanmasında önemli bir adım olmuştur. İnsan hakları
açısından ise Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin insani standartları artırmak için
destekleri olmuştur.

30
BM Genel Sekreteri ve on ülkenin (Küba, Venezüella, Meksika, Kanada, Norveç, Almanya, İsveç,
İsviçre, Fransa, İspanya) ortak özel temsilci seçmesinde mutabık kalınmıştır. Ayrıca Avrupa
Komisyonu Özel Delegelerinin katılımıyla belirli periyodlarla toplantılar koordine edilerek işbirliği
teşvik edilmiştir.

68
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kolombiya özel danışmanı Jan Egeland,
Pastrana yönetimi sırasında BM’nin müdahalesinin kabul edilmesiyle birlikte
uyumsuzlukları çözmeye çalışsa da pek etkili olunamadı. BM, 1998 yılına
gelindiğinde 2 milyar dolar borçların ödenmesine, 2,2 milyar dolar ise ülke içerisinde
yerinden olmuşlar için özel proje üretilmesine, bölgesel entegrasyon ve
demokratikleşme çabalarına katkı sunmak amacıyla bütçe ayırmıştır (Ocampo, 2004).

Barış görüşmeleri genel olarak Kolombiyalılar tarafından sürdürüldü, fakat


uluslararası toplum ve özellikle de bölgedeki ülkelerin desteği ve etkileşimi tüm süreç
boyunca önemliydi. ABD ve AB’nin sürecin takibi için özel temsilciler belirlemiş
olmaları, yine garantör ülkeler olarak Küba ve Norveç’in aktif arabulucuk faaliyetleri,
bölgesel olarak Şili ve Venezüella’nın destekleri önemli roller oynamıştır.

Avrupa Birliği esasında barış anlaşması ve çatışmasızlık süreçlerinde tam aktif


olup müdahil olmaktan ziyade çatışmanın taraflarını pozisyon almaya çağıran ve
Kolombiya devletine hukuki değerleri hatırlatan bir tavrı benimsemiştir (Mathieu,
2013, s.5). Tecrübeli arabulucuların Guatemala, El Salvador, Kuzey İrlanda, Nepal ve
Güney Afrika’dan davet edilerek sürece katkı sunmaları amaçlandı. Özellikle
Birleşmiş Milletler’in ateşkesin sağlanması ve gerillanın silahlarını teslim etmesinde,
sürecin hayati önem taşıyan kısımlarında görev üstlenmiş olması barış amacına doğru
hizmet etmekteydi (Nylander, Sandberg, 2018).

27 Eylül 2016 tarihinde AB Konseyi, FARC’a karşı uygulanan kısıtlayıcı


tedbirleri geri çekti. Bu karar 26 Eylül’de Kolombiya hükümeti ile FARC arasında
imzalanan barış anlaşmasından sonra geldi. 2002 Haziran ayından itibaren FARC, AB
terör örgütleri listesi içinde yer almaktaydı. Bu liste terörist faaliyetlere dahil olan ve
dolayısıyla kısıtlayıcı tedbirlere maruz kalan kişi, grup ve kurumları kapsamaktadır.
Varlıkların dondurulması gibi kısıtlayıcı tedbirler, AB vatandaşlarının ekonomik fon
ve kaynaklarını onların kullanımına imkan tanıyan durumların önüne geçmeye yönelik
akıllı yaptırımlar olarak kabul edilmekteydi.

69
IV. BÖLÜM

KALICI BARIŞ İÇİN ÖNERİLER

ŞİDDET İÇEREN ÇATIŞMALARDAN SÜRDÜRÜLEBİLİR POLİTİK


UYUŞMAZLIK DÜZEYİNE ULAŞILABİLİR Mİ?

Dünyadaki şiddetli çatışmaların günümüzde verdiği kayıplar ironik şekilde


doğa bilimlerindeki ilerleme kadar artış gösteriyor. Öyle ki ekseriyetle siyasi iktidarlar
bile devlet içerisinde şiddet tekelinin kendi ellerinde tutulmasıyla temsil ediliyor.
Kimin daha güçlü ve etkin olduğu bu şekilde belirleniyor (Hobart, 1996, s.59).

Hayvan türleri arasında büyük oranda birbirleriyle dövüşme oluyorsa da, doğal
ortamda yaşayan türlerde, tür-içi örgütlü gruplar arasında yıkıma yol açan yalnızca
birkaç dövüşme olayı rapor edilmiştir ve bunlardan hiç birinde silah olarak tasarlanmış
aletler kullanılmamıştır. Yırtıcılık içeren ve diğer türleri yemek yoluyla gerçekleşen
“normal” bir beslenme eylemi, tür-içi şiddetle eşdeğer olarak kabul edilemez.

“Savaşmak”, insana özgü bir fenomendir ve hayvanlarda bulunmamaktadır.


Şiddetli çatışmalar sathında insan organizmasına yönelik bilimsel bir değerlendirme
yapıldığında insan biyolojisinin savaşa mahkum olmadığı görülebilir. İnsanlık tarihi
çok uzun süre savaşma yıllarına şahit olsa da asırlarca hiçbir savaş ile karşılaşmamış
kültürlerin de varlığı bilinmektedir. Tıpkı ‘savaşın insanların beyninde başlaması’ gibi
barış da beyinlerimizde başlar. Savaşı icat eden tür, barışı da icat etme yeteneğine
sahiptir (Cogito, 1996, s.37-39). Bu durumun temenniden öte işlevsellik kazanabilmesi
çatışmanın tarafları arasındaki olumlu çabalara bağlı olmaktadır.

Toplumların manevi geleneklerinden kaynaklanan özlemlerini gidermedeki


başarısızlık31 zamanımızın en önemli iki gerçek meselesi üzerinde ani sonuçlar
doğurur: barış meselesi ve Batı’nın zenginliği ile insan nüfusunun kalan üçte ikisinin
yoksulluğunun eşitlenmesi meselesi. Zengin ve yoksul devletler arasındaki ekonomik
uçurumun şiddet patlamalarına ve diktatörlüklere neden olacağı da kolay tahmin
edilebilir bir gerçektir; henüz bu sorunların çözümü için genel olarak etkin ve
doyurucu bir çözümün öne sürülmediği belirtilmektedir (Fromm, 2017, s.51).
Yeryüzündeki çatışmaların büyük bir kısmında bu sonuçlar etkilidir.

Herhangi bir çatışmada taraflar arasında barış sağlanacaksa bu durum tüm


tarafların lehine olmalıdır. Çatışmasızlık, sadece silahların susmasıyla değil aynı
zamanda taraflarında menfaatine olan bir süreci işaret ettiğinde kalıcı hale gelebilir.
Bununla birlikte sağlanan sulh, kamuoyuna doğru şekilde yansıtıldığında halk bu
çatışmasızlık halini satın alır. Çatışmanın tarafları, barıştan geri durmaları ve

31
Günümüzde ihtiyaçlar hiyerarşisinde öncelik tespiti ilk maddi ihtiyaçlar olarak yapılmakta, bu
durum diğer temel ihtiyaçları örselemektedir. Tatmin olmayan bireyler hep daha fazlasını hırsla talep
ettiğinden “insani” ihtiyacı unutup çıkar odaklı çatışmaları meydana getirmektedirler.

70
çatışmanın devam etmesinden yana olmaları halinde halk nezdindeki itibarlarını
kaybedeceklerinin bilincinde olacaklardır. Halkın desteği olmadan zaten siyasal
iktidar ve hiçbir gerilla hareketi yaşam alanı bulamayacaktır.

1998’den 2002’ye kadar ki başarısız Caguan müzakere sürecinden sonra


FARC, Kolombiya’da halk tarafından daha az meşru görülmeye başlandı. Hatta
Kolombiya halkı ve Uluslararası kamuoyu bu süreçte Barış Anlaşması’nın FARC’ın
hükümetin cömert barış önerisini reddettiği gerekçesiyle yapılmadığına inanmaya
başladı. Dolayısıyla sonuç alınamayan barış görüşmelerinin ardından FARC’ın
önemsizleşerek “uyuşturucu teröristleri” olarak anılmaya başlandığı şeklinde tespitler
yapıldı (Powell, 2016, s.56). Bu açıdan “kamuoyuna açık müzakere” aşamasına
geçilmesinden sonra gerilla ya da hükümet bu durumu pejoratif maksatla kullanmaya
yönelse dahi halk desteği bundan ötürü kendisine azalacağından bu durum taraflar
açısından nispeten tercih edilmeyecektir.

Bir barış süreci başarısızlık ile sonuçlanırsa toplumda bir boşluk oluşur ve o
boşluğu çok geçmeden şiddet tekrardan doldurur. Müzakere süreci başladığında işin
anahtar kısmı müzakere sürecini devamlı kılabilmektir. Hiç ara vermeden diyalog
sürdürülmeli. Bu duruma “bisiklet teorisi” de denir. Bisiklet pedalları çevrildikçe ileri
gider. Durduğunuz anda devrilir, düşersiniz ve tekrar harekete geçirmek zor olur
(Powell, 2016, s.250). Görüşmeler taraflar arasında ne kadar zor olursa olsun hiçbir
zaman duraklamasına izin verilmemesi potansiyel şiddetin önündeki en büyük set
olmaktadır.

Barış süreçlerinin yasal çerçevesini inceleyenler barışın üç aşamada


gerçekleştiğini söylemektedir. Bunlardan birincisi görüşme öncesi aşamadır ki, bu
aşama genellikle gizlidir32 ve arabulucular dolayısıyla yürütülür. Bu aşamada, ileride
olması muhtemel müzakereye, kimlerin hangi statü ile katılacağı belli olur. Hem
Kuzey İrlanda hem de Kolombiya’da bir dönem bu aşamanın medyaya sızdırılması
sürecin kesintiye uğramasına sebep olmuştur.

Öte yandan Kuzey İrlanda ve İspanya’da bu süreçler oldukça uzun sürmüştür.


Sonuçta hem İrlanda hem İspanya devletleri masaya ancak siyasi parti temsilcileri ile
oturacaklarını söylemişlerdir. Bu aşamada ikinci amaç bir çeşit ateşkese varılmasıdır.
Ancak ateşkes sağlanıncaya kadar özellikle devletlerin masaya oturacak tarafı güçsüz
düşürmek için suikastlar ve saldırılara devam ettiği de görülür. Örneğin FARC’ın üç
lideri Kolombiya’da bu aşamada öldürülmüştür.

32
Müzakereler başladığında bir süre görüşmelerin gizli götürülmesi, konuların olgunluk
kazanabilmesi için bir dönem durumun kamuoyunun bilgisine sunulmaması gerekir. Barış
görüşmelerindeki en büyük zorluklardan bir tanesi de gerekli olan gizli görüşmelerden açık
görüşmelere geçişteki güçlükler, halkın bu duruma tepkisi, gelebilecek tepkileri hükümetlerin nasıl
karşılayacağı meselesidir.

71
Barış süreçlerinin ikinci aşamasında, çatışmanın çıkmasına sebep olmuş
faktörlerin belirlenmesi33 ve çatışmanın yeniden başlamasını önleyecek yasal
düzenlemelerin müzakeresi ve kararlaştırılması amaçlanır. Bu aşamanın şeffaf olması
beklenir. Çünkü bu aşamada sürecin siyasi aktörler dışında da tartışılması ve toplumsal
mutabakatın sağlanması hedeflenir34 ki barış sürdürülebilsin. Barış sürecinin son
aşaması yasallaşma ya da normalleşmedir.

Bu zor sürecin başarılı olması üç faktöre bağlıdır. Bunlardan birincisi


müzakerede varılan mutabakatın bağlayıcılığıdır. Dünya da bu bağlayıcılık genellikle
uluslararası alanda kabul gören anlaşma belgeleriyle sağlanmıştır ancak şeffaflık da
bağlayıcılığı sağlamak için önemli bir faktördür. İkinci faktör yapılacak
düzenlemelerin muğlak olmaması yani mümkün olduğu kadar somutlaştırılmasıdır.
Son olarak ise sürecin, varılan mutabakatın tarafı olmayan kesimler tarafından
denetlenebileceği bir mekanizmanın oluşturulması gerekmektedir. Bu denetleme
genellikle ya uluslararası aktörler, ya başka ülke yönetimleri, ya da toplumsal aktörler
tarafından yapılmaktadır (Aktaş, 2014, s.185-188).

Bir barış sürecinin gerçekten nihai çatışmasızlığa dönüşebilmesi için taraflar


arasında “yenişemez” olmak şart mıdır sorusu sorulabilir. Burada güç dengesi önemli
olmakla birlikte çatışmanın devam etmesinin tüm taraflara35 artık fayda
sağlamadığının anlaşılmış olması gerekir. Diğer taraftan çatışma sonlandırılmış olsa
dahi çatışmaya sebep olan koşulların ortadan kaldırılmaması tekrardan şiddet
sarmalının ortaya çıkmasını doğurabilecektir (Gurr, 1970, s.114). Bu açıdan yapısal
reformlar elzem ve önemlidir.

Bir çatışmanın sona ermesi için ortak amaç için masaya oturmaya niyetlenmiş
aktörlerin belirli koşullar dayatması, ön koşullar sağlanırsa müzakerelere devam ederiz
şeklinde tavır takınması görüşmeleri sekteye uğratan önemli bir etkendir. Barış
Çalışmalarının çoğu bu minvalde etkileyici olmakla birlikte yapılan ‘müzakereler’
bilimsel değil, bir sanat dalı olmaya devam etmektedir. Bilim; kuralları olan, amprik
eğilimli, neden sonuç ilişkisine dayanan, öngörüye ve net sonuç almaya muhtaç bir
anlayış gerektirirken barış için yapılan çabalar ve çatışmasızlık süreçlerinde bu

33
Bir toplumsal sorunun çözüme kavuşturulması için problemin kaynağına inmek, hangi etkenlerin
sorunlarda etkili olduğunu belirlemek çalışılacak yeri tespit etmek açısından ufuk vermektedir. Diğer
taraftan çatışmanın sebeplerini, tarihsel etkilerini kişiselleştirip intikam duygusuna vardırmak,
toplumun hassas kılcal damarlarına kadar inerek yaraların tekrar açılmasını sağlamak faydadan çok
zarar da getirebilir.
34
Bu kısımda kalıcı barışı sağlayacak düzenlemelerden bahsedilir. Anayasal düzenlemeler öncesi
toplumsal mutabakat ne kadar fazla halk nezdinde yaygınlaştırılıp sosyolojik çerçeve ile
içselleştirilebilirse hukuksal düzenlemelerden sonra daha rahat karşılık bularak uygulama alanı elde
eder.
35
Taraflar olarak sadece sahada çatışan taraflar değil, aynı zamanda dış çevredeki güçler, sınır
komşuları ya da küresel güçlerde kastedilir. Ne kadar fazla aktör çatışmasızlık isterse barış o kadar
uzun ömürlü olur.

72
safhaların aynı şekilde gelişmesi her zaman mümkün olmayabilir. Bu bilinç
doğrultusunda müzakereler yapılırsa sonuç almak daha kolay olacaktır.

Kamu mallarının adil şekilde bölüşümü ve kullanımının sağlanması çatışmayı


doğuran etkenlerden önemli bir tanesinin de ortadan kalkması anlamında gelir. Kırsal
nüfusun yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik herhangi bir toprak reformu çatışma
çözümünde politik ve tamamlayıcı bir anahtar rol oynar.

Tahmin edilenin aksine yapılan bazı sosyolojik çalışmalar eğitim faaliyetlerine


ayrılan bütçenin artırılmasının çatışmasızlığa etkisinin sınırlı olduğunu ortaya
koymuştur. Çatışmanın yaşandığı bir bölgede eğitimli kişilerin sayısının artması bu
insanların çatışma bölgelerinden büyük şehirlere göç etmelerine neden olmuştur.36 Bu
durum politikacıların genelde eğitime neden çok daha fazla bütçe ayırmadığı ya da
yatırım yapmadığı ile de ilintilidir. Eğitim, çok uzun zaman sonra yapısal olarak
olumlu sonuç alabileceğiniz bir faaliyettir. Bu sebepten politikacıların özellikle
şiddetli çatışmaların olduğu bölgelerde daha hızlı sonuç alabilecekleri stratejilere
yönelmeleri bu çerçevede anlaşılır olmaktadır.

Kamusal alt yapı yatırımlarının artırılması ve halkın direk faydasına olan


yaşam koşullarının özellikle kırsal alanlarda iyileştirilmesinin çatışmasızlığa katkısı
hakkında önemli tespitler yapılmıştır (Bassetti, Caruso, Cortes, 2015, s.17). Bu
gelişmelerin somut olarak halk tarafından görülecek olması toplumdaki refah
seviyesine katkı sunabilir.

Çatışmalar yaşanırken taraflar arasında ateşkes sağlanırken iki tarafın


kapitalizm yahut başka bir konuda ortak görüşe ulaşması amaçlanmamakta, yalnızca
silahlı grubun siyaset aracılığıyla adil bir şekilde hedeflerine ulaşmasına engel
olduğunu düşündüğü şeyleri ortadan kaldırmaya odaklanılmaktadır. Fikir çatışmaları
devam edecektir, ancak fikirler namlular değil oy sandıkları aracılığıyla savunulacaktır
(Bassetti, Caruso, Cortes, 2015, s.248-259). Bu durum tüm taraflara demokratik
koşullarda mücadele etme imkanı sunar. Kolombiya’da barış olmuştur, fakat FARC
kendi ideolojik mücadelesini siyaset zemininde vermeye devam edecektir.

Kolombiya’da gerilla ile hükümetler arasındaki pazarlıklar geçen 25 yılın


temel konusu olmasına rağmen 1980’li yıllardaki talihsiz deneyimler FARC’ı bu
pazarlıklarda çekingen davranmaya itmişti. FARC, 1984’de ateşkes imzalanmasından
sonra yetkililer tarafından yasal bir parti kurmaya (UP) ve 1985’deki seçimlerde aday
göstermeye teşvik edildi. Bu deneyimle ortalama bir başarı sağlandı, sonuçta FARC 6
senatör, 23 milletvekili ve yüzlerce yerel meclis üyesi ile seçimi tamamladı. Ancak

36
Toplumda eğitimli kişilerin artmasının çatışma olasılığını azaltan, şiddet koşullarını düşüren bir etki
yapması beklenirken bu kişilerin eğitimlerinin artması kendi statülerinin değişmesine neden olmakta,
bu da belirli sayıdaki insanın hayatına etki ettiğinden toplumun genel refahına bu anlamda bir faydası
pek olmamaktadır.

73
sonuçta gerillanın kendini açık hale getirilmesi ölümlerin meydana gelmesine
sebebiyet verdi. Seçimden sonraki bir yıl içinde 4000’den fazla sol sempatizan ve
kadro öldürüldü. FARC gerillaları kırsaldaki güvenli bölgelere çekildiler ve aynı
hatayı yapmamak için kendi içlerinde and içtiler (Gott, 2009, s.368-369). Sonuçta
silahlı mücadelede devam etme kararı aldılar. Tekrardan silahlı mücadeleye
dönmemiş olsalardı yine çatışma devam edecekti, fakat mücadele demokratik kulvarda
olacaktı. Barış çatışmasızlık değil, şiddetten uzak çatışma alanı değişikliği olmaktadır.

Bugün de Barış Anlaşması imzalansa bile suikastların devam etmesi barış


sürecini olumsuz etkilemeye devam ediyor (Menschenrechtskoordination
Kolumbien). Aynı şekilde geçmişte olduğu gibi bugünde öldürmelerin devam etmesi,
devletin gerekli güvenlik tedbirlerini alamayışı barış için olumsuz sonuçlar
doğurabilir. Sadece barış anlaşmasından sonra FARC tarafında 100’ün üzerinde lider
öldürüldü. Diğer taraftan gerillanın eski suçlularının adil bir şekilde
cezalandırılmamalarının halka olumsuz yansımaları olabilir ve bu durum gerçek bir
barışın ulaşılabilir olmaktan uzak olduğu düşüncesini (Theune) kamuoyunda
uyandırabilir. Tamda bu doğrultuda kamu vicdanını tatmin eden açık ve hukuki bir
yargılama sürecinin gerçekleştirilmesi önemli olmaktadır.

Barış sürecine girilmesiyle birlikte gerilladan ayrılan çocuk yaştaki kişilerin


topluma entegrasyonu önemli bir mesele olarak ortada durmaktadır. Birleşmiş
Milletler raporlarından da görüldüğü üzere (Annual Report of the United Nations High
Commisioner for Human Rights and the Office of the High Commissioner and the
Secretary-General 2018) Kolombiya’da bu konuda iyi bir sınav verilememiştir. Çocuk
yaştaki kız ve erkek çocuklar ailelerinin yanlarına dönüp sosyal çevre ile entegre
olduklarında hangi zorluklarla karşı karşıya kalacakları, ne gibi destekler ve
rehabilitasyon süreçlerinin takip edileceği hususlarında yeteri kadar hazırlık
yapılmadığı görülmüştür.

Kadınların yaşadığı durumlar da trajik haldedir. Gerilla içerisinde cinsiyet


eşitliği kapsamında erkekler ile aynı koşullarda mücadele vermek durumunda kalan
kadınlar birçok insani haklardan mahrum bırakılmıştır (Mendez, 2012, s.232-235).
İdeolojik saplantılarla kadın gerillalar bu zor koşulları öne çıkarmamaya çalışsalar da
barış sürecine girilmesiyle birlikte yaşanan gerçekler ortaya çıkmıştır. Gerilla
içerisindeki kadınların hangi koşullarda savaştıkları, hangi saiklerle FARC’a
katıldıkları ve barış için neler hissettikleri kalıcı çatışmasızlık için önemli ayrıntılar
taşır (Stallone, Zulver).

Uluslararası toplum açısından geçen elli yılda Birleşmiş Milletler’in barışı


koruma misyonlarının çok sayıda örneği görüldü. Birçoğu oldukça başarılıydı. BM
Güçlerinin varlığı devam eden bölgesel gerilimlere rağmen, ateşkes anlaşmalarının
bozulmamasına katkıda bulunmuştur (Wallerstein, s.149). Kolombiya hükümeti ile
FARC arasında barış sürecinin sürdürülmesinde BM rolü ve etkisinin ne olduğu

74
bilinmekle birlikte kalıcı barışa katkısı ise zamanla görülecektir. Havana’da
Kolombiya Hükümeti ve FARC arasında barış görüşmeleri sürerken, BM anlaşmanın
imzalanması sürecini yönetmekle meşguldü. Bu doğrultudaki strateji ise tarafların
barış sürecinde birbirlerine olan güvenin artırılması, yeni bir silahlı şiddet olayının
yaşanmasına mani olunması, olası toplumsal çatışma imkanlarını ortadan kaldırmaya
yönelik faaliyetleri sürdürmekti (Segura, Mechoulan, 2017, s.19).

Kolombiya Hükümeti bir noktada gerillalarla anlaşmaya varmak dışında hiçbir


seçeneği olmadığını anladığı anda geçmişte tümüyle ülkede kontrolü kaybetme
yolunda riske girerek son adımını atmıştı. Gerçekleşen savaşta devletin yenilmesi
sonucunda uyuşturucu parasıyla desteklenen radikal bir hükümetin ortaya çıkması
bölgedeki diğer ülkeler için de yıkıcı olabilecekti (Kissinger, 2002, s.80). Bu durum
ABD’nin yanında sınır komşularının barış anlaşmasına sıcak bakmış olmalarının da
yolunu açmış gözükmektedir.

Kolombiya’daki FARC ile verilen mücadele ve barış çabaları ABD ve Rusya


gibi devletlerin vekalet savaşlarının bir yansıması olarak okunabilse de diğer taraftan
ABD’nin barış çabalarına desteği gerçekten narko trafiğin kendisi açısından
mağduriyetinden de kaynaklanıyor olabilir. ABD kendini bir durum hakkında çaresiz
hissediyor ve çatışmanın devamında kendine menfaat görmüyor ise ayrı bir gerekçeye
de ihtiyaç duymadan barış dikte edebiliyor.

Kolombiya gibi ülkelerde barış görüşmelerinin sonuçlandırılmasıyla sol


kanatın belirli boyutlarda başarıya ulaştığını, bununda siyasete, dolayısıyla hükümetin
içine girebilme eğilimini arttırdığı söylenebilir. Bu durum politik hayatta sol anlayışın
önünü açabileceği gibi barış potansiyelinin de yüksek olduğu yorumunu yapmaya
imkan vermektedir. Bununla birlikte Kolombiya polisi de artık 30 yıllık tecrübeye
sahip olmakta (Nussio 2016), dolayısıyla bu ve benzeri güvenlik problemlerinde daha
yetkin mücadele verebilmesi beklenmektedir.

Gerilla açısından önemli olan mesele kendi ideolojik tabanındaki


destekçilerinin ne düşündüğüdür. Hiçbir gerilla hareketi halka rağmen başarılı olamaz,
zaten referandum ve yapılan seçimlerde barış için destek verenlerin çok önemli bir
kısmı daha önceden FARC’ın silahlı mücadelesini zorunlu ve haklı gören kesimden
oluşmaktaydı.

FARC’ın özellikle 80’lerden sonra uyuşturucu işine girmesi dolayısıyla global


ölçekte ideolojik itibarının zedelendiği, bu yönde ideolojik ve politik hedefleri
doğrultusunda çalışan bir gerilla hareketinden mafya benzeri bir örgüte dönüştüğü ile
ilgili tespitler yapılmaktadır. Diğer taraftan gerilla sayısı 1980’lerden sonra yirmi bine
ulaşmıştı, dolayısıyla ideolojik destekten mahrum olsa bu sayısal desteğe
ulaşamayacaktı şeklinde yorumlarda yapılmaktadır. 2001 yılında çevreci aktivistlerin
öldürüldüğü dönemde gerilla ciddi derecede eleştiri almıştı. FARC’ın koka ekiminden

75
bir gelir elde ettiği, vergi sağladığı bilinmekle birlikte bunu dolaylı devlet yetkilileri
desteğinden uzak bir şekilde yapılamayacağı da aktarılmaktadır.

FARC’ın Santos Hükümeti ile görüşmelere başlanmasının kabul edilmesinin


sebeplerinden biri de kuşaklarla ilgilidir. FARC’ın sekretaryası ve Genel Komutanlığı
büyük ölçüde ellili ve altmışlı yaşlarındaki erkeklerden oluşmaktadır. Bu kişiler
yetişkin dönemlerinin çoğunu cengelde geçirmişler, dolayısıyla çatışmanın sonsuza
kadar devam edebileceğini görüyorlardı, ancak ölmeleri halinde mücadelenin ideolojik
unsurunun ağır hasar göreceğinin farkındaydılar. Yerlerini daha çok devrimi finanse
etmek için değil, kendi yaşam tarzlarını finanse etmek için uyuşturucu ticaretinden
sağlanacak karlarla ilgilenen daha genç insanların alacağından korkuyorlardı. Bu
nedenle hayatlarının mücadelesini verdikleri değerleri zaman içerisinde büyük ve iyi
silahlanmış bir uyuşturucu çetesine dönüşen yeni kuşağa bırakmaktansa bir anlaşmaya
varmayı istediler (Powell, 2016, s.225-226).

FARC’ın 7000 civarındaki silahlı gücü silahlarını BM gözetiminde teslim


etmiş olsa dahi belirtilen tahmini rakamlara göre bir o kadar daha dağınık ve farklı
bölgelerde FARC’ın milis güçleri bulunmaktadır. FARC bu gücünü anlaşma
koşullarında oluşabilecek aksilikler ya da paramiliterlerin saldırılarının artmasına
karşılık kendilerini emniyete alma ihtiyacı doğabilir kaygısıyla saklı tuttuğu
belirtilmektedir. Bu milis gücü bir nevi kendi sigortası olarak tuttuğu şeklinde iddialar
yapılmaktadır.

Gerillanın bir kısmının silah bırakma sebepleri içerisinde kamplarda kalabilme


imkanı ve asgari de olsa bir maaş almaları olmaktadır. Barış Anlaşması’na uymakla
birlikte kamplarda kalarak silaha veda etme sebepleri içerisinde almış oldukları maddi
desteğin de etkisi önemlidir. Kamplarda yaşayan gerillalar normal hayata entegre
olmaya çalışıyorlar, bir maaş bağlanmış durumda. Aynı zamanda sosyal hayatta
ilişkileri başlamış, seviyorlar seviliyorlar, çocukları oluyor. Bu sonuçlar, gerillanın bir
daha cengele gidip silahlı mücadele vermesini zorlaştıran etkenlerdendir. Sürecin
yapısal dönüşümlere evirilmesiyle birlikte bu koşullardaki olası hatalı uygulamalar
olumsuz sonuçlar doğurabilir.

Ateşkesin sağlanması ve anlaşmanın yapılmış olması önemli olmakla birlikte


ihtiyaç olan yapısal dönüşümlerde görüşmelerde gündeme alınırsa barış kalıcı hale
gelebilir. Örneğin Havana’da devletin sosyal, ekonomik ve politik problemleri FARC
ile hükümet arasında hiç tartışılmadı. Bundan dolayı gelecekte grev ve protestolar ile
sokaklarda halkın diğer istekleri yankılanabilir. Yapılan barış hareketi sosyal bir
ivmeye meydan vererek demokratik taleplerin daha fazla dillendirilmesine sebep
olmak durumunda (Archila, 2016, s.17). Hükümet bu durumu öngörüp gerekli
reformları hayata geçirmeli.

76
Kadınların güçlendirilmesi uzun süreli barışçıl bir topluma ulaşmak için
gereklidir. Bu durum sadece şiddet içeren çatışmaların sona ermesi için değil, yapısal
şiddetin ortadan kalkması, sosyal adalet, insan haklarının temini, ayrımcılığın ortadan
kalkmasının güvence altına alınması için olmazsa olmaz koşuldur (Kutscher, 2016,
s.11). Kamusal hayatta daha fazla kadın olduğunda şiddete mesafe koymak daha kolay
olacaktır.

Barış yapmaktan daha zor olan barış içerisinde yaşayabilmektir. 2009 yılında
Guatemala Hükümeti ile URNG arasında barış anlaşması imzalandı. URNG
parlamenterlerinden Walter Felix, barış anlaşmasının üzerinden uzun yıllar geçtiği
halde barış anlaşmasının negatif taraflarının pozitif taraflarından daha fazla olduğunu
söylüyordu. Çünkü barış anlaşması yapılırken tutulması gereken birçok söz verilmişti.
Özellikle bu verilen sözler barış anlaşmasının temelini teşkil ediyordu. Ancak
anlaşmadan sonra iktidara gelen birçok hükümetin barış anlaşmasında verilen sözlerin
birçoğunu tutmadığı aktarılmaktadır.

Guatemala’da anlaşma koşullarının nasıl uygulanacağı hakkında 2005 yılında


parlamentoda bir yasa çıktı, fakat bu yasada uygulanamadı. Özetle Guatemala’da
birçok konuda var olan problemler, barışın imzasından önceki durumdan daha iyi
durumda değil, hatta birçok sosyal problemin barış imzasının öncesinden daha kötü
durumda olduğu belirtilmektedir (Yeğin, 2015, s.33-34). Böylesine sonuçların vahim
tarafı ise gelecekte olabilecek barış umutlarını da ortadan kaldırmasıdır. Yaşanmış bir
barış süreci daha fazla şiddetle sonuçlanıyorsa bu durum insanların gelecekten ümitleri
kesmelerine sebep oluyor.

Sivil toplum kuruluşları Hükümet-FARC barış görüşme tecrübelerini,


müzakere deneyimlerinden alınacak dersleri gelecekteki barış görüşmelerinde
kullanmak üzere çalışmalar yapmaktadırlar. Aynı zamanda FARC dışındaki gruplarla
barış nasıl sağlanabilir, hangi koşullar gerçekleşirse barış olabilir üzerine çalışmalar
yapmaktalar. Uluslararası arabuluculukların Kolombiya için nasıl daha verimli
kullanılabilir sorularına cevaplar aramaktadırlar (United States Institute of Peace).
İnsanlık tecrübi birikimini dünyanın çatışma alanlarında daha efektif kullanabilirse bu
durumun dünya barışına katkısı olabilir.

Amerika’nın bir dış politika başarı hikayesi (Council on Foreign Relations-


CFR) olarak gördüğü Kolombiya Barış Süreci ABD açısından diğer çatışma alanlarına
da ihraç edilebilecek bir proje olarak değerlendirilebilir. Marshall Planı’ndan sonraki
ABD’nin en büyük yardım planı olan Plan Kolombiya kapsamında yapılan faaliyetler
şiddet olarak görülse de, Amerikalılar tarafında gerillayı barış masasına zorlayabilecek
şartların sağlanabilmesi için verilmiş olumlu bir mücadele olarak düşünülmektedir.

77
Kolombiya’da bugün Barış Anlaşması yapılsa dahi hükümet tarafından
paramiliter güçlerin tamamen tasfiye edilemeyişi 37 ve dolayısıyla suikastların devam
etmesi, üstelik sağ kanatın iktidara gelmesi barış sürecini olumsuz etkiliyor. Rezerve
edilen kamp alanlarındaki eski gerillaların hayati güvenliklerinin sağlanamaması da
barış sürecini tehdit eden unsur olarak ortada durmaktadır.

Geçtiğimiz yıl Başkan Duque, aşırı sağcı tehditlerin arttığı dönemde


silahsızlandırılmış gerillaların bulunduğu bölgeyi ziyaret etti. ‘Kolombiya’da barışın
düşmanı olan kimse yok’ diyerek kamuoyuna olumlu mesajlar verdi (Colombia
Reports). Nobel ödüllü Santos’a göre Duque barış anlaşmasına mesafeli ve karşı bir
tutumdaymış gibi gözükse de yapılan anlaşmayı ‘kabul etmiyorum’ deme durumunda
değildir. Diğer taraftan kendine oy vermiş kişiler için daha fazla FARC’dan taviz
koparmak isteyebilir.

Kolombiya Hükümeti ile FARC arasında yapılan anlaşmaya halkın tepkisini


okumak açısından bazı değerlendirmeler aydınlatıcı olacaktır. 2 Ekim 2016 tarihinde
yapılan Barış Anlaşması Referandumu38 yüzde 50,24 ile reddedildi. Katılım oranının
yüzde 40’ın altında kaldığı referandumda 13 milyon seçmen oy kullandı. 11 Mart 2018
tarihinde yapılan ve yüzde 53 katılım sağlanan seçimlerde ise hiçbir parti tek başına
çoğunluğa ulaşamazken FARC sandıktaki oyların sadece yüzde 0,4’ünü39 alabildi.
Buna karşın sağ kanat koalisyonunda Ivan Duque seçimin galibi olarak başkanlığa
seçildi.

Plebisitte evet çıkma olasılığı % 60’ları gösteriyordu, zaten evet çıkacak diye
insanlar oy kullanmaya gitmedi. % 37 cıvarında katılım oldu. ‘Evet’ kampanyası zaten
geçecek diye rehavete girerken ‘hayır’ kampanyası çok iyi mobilize oldu. Dolayısıyla
hayır çıkması bazı maddelerde revize taleplerini gündeme getirdi, hayır çıkmasından
dolayı FARC buna nispeten daha kolay ikna oldu. ‘Hayır’ çıkmasından sonra Uribe
ekibi ile Santos tarafı görüşmek durumunda kaldı, daha geniş bir konsensüsün önü
açılmış oldu. Daha sonra da bir takım revizelere yapıldı ve parlamento anlaşma
metnini onayladı. Bir daha referanduma götürülmedi.

Gerek seçimlerin katılım oranından gerekse yüzde 4’ün üzerindeki boş


oylardan anlaşılan yarım asırlık savaş ve şiddetli çatışmalar sadece insanları değil, aynı
zamanda var olan gelecek umutlarını da yok ediyor. Genel olarak halk artık
demokratik zeminde yapılan seçimlerden beklentisini yitirmiş durumda, seçimlere

37
Bazı açıklamalar hükümet paramiliterleri tasfiye etti, hatta paramiliter liderleri Amerika’ya teslim
etti şeklindedir.
38
Santos referandum sonrası röportajlarından bir tanesinde barış anlaşmasını referanduma
götürmekten pişmanım diye açıklama yaptı. Esasında FARC barış anlaşmasını bu şekilde referanduma
götürme taraftarı değildi, FARC’ın istediği daha kapsamlı anayasal mevzuatın geniş çerçevede
referanduma sunulmasıydı. FARC, bir nevi barış için ödün vermenin de gerekli olduğu düşüncesinden
plebisiteye razı olmak durumunda kaldı.
39
FARC sadece 80 bin cıvarında oy alabilmiştir.

78
katılanlar sağ ve sol kesimdeki politik olarak aktif olan unsurlardı.40 Fakat bu sonuç,
halkın tamamının barış istemediği anlamına da gelmemektedir.

Barış kalıcı mı ve halk gerçekten barışı istemekte midir diye düşünüldüğünde


gerek yapılan barış referandumu gerekse seçimlere katılım oranları yorum yapmayı
güçleştirmektedir. Bununla birlikte yapılan barış anlaşmasını El Salvador gibi
ülkelerdeki yapılan barış anlaşmaları ile karşılaştırıldığında çok farklı bir tablo ortaya
çıkmaktadır.41 Barış anlaşması yapıldıktan sonra El Salvador’da güvenlik güçlerinin
sayısı düşürülüyor, FMLN gerilla gücünün bir kısmı devletin kolluk kuvvetlerine
katılıyor, neredeyse ülkedeki güvenlik güçlerinin beşte biri gerilla oluyor. Bu denge
politikasına rağmen bugün gelinen noktada barış anlaşmaları yapılsa dahi ölümlerin
artarak devam ettiği görülüyor.

Barış anlaşması içerisindeki önemli maddelerden bir tanesi toprak reformu ve


toprakların kırsal kesimde dağıtılarak daha adil bir bölüşümün sağlanmasıdır. FARC
açısından bu maddenin kabul edilmesi bir nevi başarı olarak görülmekte ve aynı
zamanda nedenselliğin silahlı çatışma için ortadan kalkması anlamına gelmektedir.
FARC genel sekreterlerinden Ricardo Tellez’in açıklamaları FARC için toprak
reformunun ne anlama geldiğini anlamak açısından önemli ipuçları verir: (Yeğin,
2016)

“Evet, toprak reformu bizim evimizle bütünleşmemizdir. Öncelikle 3 milyon


hektar toprağın köylülere dağıtılması ve sadece bu değil, bunun için gerekli krediler,
üretimin gerçekleştirilmesi için araçlar, sağlık merkezlerinin, hastanelerin inşası,
okulların inşası, iletişimin sağlanması, gerekli teknik araçlar, tohumlar, mühendislik,
bütünüyle yeni bir kırsal yaratma programıdır bu. Aynı zamanda Kolombiya
köylülüğünün haklarının resmiyet kazanmasıdır. Kolombiya köylülüğü böyle bir şeye
sahip değildi. Yani hangi durumda olduğunu hiç kimse bilmez. Toprak ne durumda?
Kimsenin bundan haberi yoktur. Bildiğimiz tek şey sadece nüfusun yüzde 5’inin bütün
toprakların yüzde 95’ine sahip olduğudur. Bu bütün kırsalda toprak ağalarının
hakimiyeti demektir. Bu Havana’da da ortaya koyduğumuz şeydir. Aynı zamanda biz,
‘toprakların nasıl yabancıların eline geçmesine engel olabiliriz’ diyoruz. Aynı
zamanda bu topraklarımızın nasıl korunacağı meselesidir. Kolombiya tarıma çok
elverişli topraklara sahiptir. Eğer ulus ötesi tekeller buraya gelirse, altın için, gümüş
için ve diğer madenler için, bu maden şirketlerinin topraklarımızı mahvetmesine de
müsaade etmeyeceğiz.”

40
Sağ kesim barışa karşı çıkan sol kesim ise barışı destekleyen taraftan oluşmaktadır. Böylesine
ideolojik karşıtlıkların körüklediği kutuplaşma zemininde seçimlere girilmiş ve belirtilen oranlar
ortaya çıkmıştır.
41
Metin YEĞİN ile yapılan görüşmelerden bu kısımda faydalanılmıştır.

79
Kolombiya-FARC barış sürecinde etkin bir strateji de görüşmeler devam ettiği
sürece ateşkesin ilan edilmemiş42 olmasıdır. Bu durum sayesinde olası
provokasyonların önüne geçilmiştir. Başka bir barış sürecinde barış müzakereleri ile
birlikte ateşkes ilan edildiğinde herhangi bir taraftan bir suikast sonucu bir kişinin
öldürülmesi bir anda sil baştan işlerin geriye gitmesine sebep oluyordu. Oysa
Kolombiya’da bu riskin önüne geçilmeye çalışılmıştır.

Esasında FARC tek taraflı ateşkesi birkaç kez ilan etti ve bu yolla politik
inisiyatifi ele almayı amaçladı. Nasıl gerilla hareketi silaha başvurarak kendince
önemli bir politik hareket yaptığına inanıyorsa aynı siyasi etkiyi uyandırmak için farklı
bir konjonktürde silahsızlanma yolunu da tercih etmişti.

Ateşkes sağlanana kadar FARC ile görüşmelere devam edilmiş olması halka
karşı hükümeti rahatlatmış oldu. Hükümet halka, ‘biz şiddeti bitirmek istiyoruz, bu
yüzden gerilla ile görüşmekteyiz, bunun için silahlı mücadeleyi de bitirmiş değiliz,
görüşmeler olumlu sonuçlanmazsa aynı şekilde güvenliğimiz için tüm terör
unsurlarıyla mücadele etmeye devam edeceğiz’ deme fırsatını kazanmış oluyordu.

Kolombiya’da Santos’un iktidara gelmesinden önce 8 yıl boyunca başkan


Uribe yoğun şiddet kullanımıyla FARC’ın gücünü büyük oranda kırdı ve gerilla
zayıflatıldı. Santos’un iktidara gelmesiyle birlikte uluslararası konjonktüründe buna
imkan vermesiyle barış masasına oturuldu. Santos bölge ülkeleri ile ilişkilerini
düzeltti. Bölgede FARC’a en büyük desteği veren Ekvator, Küba ve Venezüella idi.

Bu ülkelerde çatışmanın devam etmesinden yana olmadıklarını ve artık yardım


etmeyeceklerini gösterdiklerinde FARC barışa mecbur edildi. Bir örgüt gücünün
kırıldığını hissetmeden barış masasına oturmak istemez. Bununla birlikte silahlı
mücadeleden gerilla bir “onurlu çıkış” aradı, bunu da Santos ile birlikte yakaladı.
Çünkü barış süreçlerinin bir özelliği de kaybeden tarafa dahi bir “onurlu çıkış”
vermesidir.

42
Müzakerelerde ateşkes olana kadar çatışmaların devam etmesi, görüşmelerin süresini daha da
önemli hale gelmiştir. Örneğin Santos bir konuşmasında müzakerelerde altı başlık olduğu ve
başlıkların birisi bittikten sonra diğerine geçildiği, bu da müzakerelerin çok zaman almasına neden
olduğunu belirtmiştir. Eski Başkan, bu altı başlığı farklı gruplar oluşturarak aynı zamanda görüşerek
zamandan kazanabilirdik şeklinde pişmanlığını dile getirmiştir.

80
SONUÇ

Matematik, astronomi gibi pozitif bilimlerinde yirmi birinci yüzyılda olmamıza


rağmen siyaset, devlet ve toplum hakkındaki görüşlerimizin çoğu bilim çağının çok
gerisinde kalıyor. Hiç abartısız söylenebilir ki insan türünün ürettiği mükemmel
düşünceler dünyaya asla bugünkü kadar çok yayılmamıştı. Öte yandan bu düşünceler
hiçbir zaman bugün olduklarından daha az etkili değillerdi (Fromm, 2017, s.11-19).
Eşyaya dair insanlığın gelişimi davranışsal ilerlemeye etki edememiştir.

Bir ülkede sosyal ve ekonomik koşullar, varlıkların bölüşümü belirli kişilerin


tasarrufunda olduğunda ve aynı coğrafyada kırsalda yoksulluk yoğun şekilde
yaşanıyorsa burada mafya benzeri oluşumların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Ya da
belirli ideolojik çerçeve ile kuşatılmış gerilla ortaya çıkacaktır. Devleti yöneten irade
bu durumlara mani olup gerekli önlemleri almadığında toplumsal felaketler her zaman
ortaya çıkabilir.

FARC’ın Kolombiya’da bu derece aktif olmasının sebebi devletin sahayı boş


bırakmasıdır. Kırsal da devlet olmadığından FARC kolluk kuvvetlerini ikame eder
hale geldi, kriminal suçları bile FARC üyeleri yargılar ve cezalandırır duruma gelmişti.
Barış öncesi dönemde FARC devlet gibi işliyordu, şehirlerdeki istihbarat ağı,
destekleyen üyeleri vb. 20-30 bin cıvarı insanı vardı. Cengelde bulunan hastanelerdeki
hasta bakıcı vb. şehirde staj yapıyorlardı.43

Barış süreciyle birlikte özellikle kırsaldaki halk ile devlet arasında yeni bir
ilişki ihdas edilmeye çalışılmalı. Devlet yetkililerinin geçmişte yapmış oldukları
hataları tekrarlamadan kırsal bölgelere kamusal hizmetleri götürmesi, devlet
etkinliğini artırarak halk devlet arasındaki olması gereken yakınlığı sağlaması barışa
katkı sunacaktır. Diğer taraftan FARC’ın bırakmış olduğu bölgelerde oluşabilecek
güvenlik açıkları da alınması gereken tedbirlerle kapatılmalıdır. Bu aşamadan sonra
halkın güvenliğinin sorumluluğu kırsal bölgelerde de doğal olarak devletin kolluk
kuvvetlerindedir.

Yeni sağcı Başkan Duque’nun Barış Anlaşması’nı kabul edip etmeyeceği


tartışılırken sunduğu önerilere olumlu bakanların sayısı da azımsanamayacak kadardır.
Bir savaş suçlusunun bir süre ceza mahiyetinde toplum hizmetleri yaptıktan sonra
Kolombiya Kongresi’nde yer alabileceğini düşünmek kamuoyu tarafından kolay
kabullenilemiyor. Diğer taraftan yeni başkanın anlaşma metinlerinde bazı noktaları
değiştirmeye yönelik değişiklik önerisi FARC’ı tekrardan şiddete geri dönmeye de
sevk edebilir (De Rivaz). Yeni hükümetin politikaları FARC’ın ne şekilde reaksiyoner
tavır alacağını belirleyecektir. Taraflar birbirlerinin stratejisine göre ayrı bir plan takip
edebilirler. Bu süreçte tarafların hangisinin barışı ne kadar istediği, ne kadar samimi

43
Doç. Dr. Mehmet ÖZKAN ile yapılan görüşmelerden bu kısımda faydalanılmıştır.

81
oldukları, çatışmasızlık için ödün vermeye gerçekten hazır olup olmadıkları
görülecektir.

2017 Eylül’ünde silahların tamamının tesliminden sonraki aşama 7000


cıvarındaki eski savaşçının nasıl topluma entegre edilebileceği meselesiydi. Bu
savaşçıların topluma entegrasyonun sağlanması bir mesele olarak dururken onların
güvenliklerinin garanti altına alınması da barış sürecinin zarar görmemesi için
elzemdir. Örneğin 2017 yılında FARC üyesi 75 kişinin öldürülmesi süreci olumsuz
etkilemiştir. Daha da önemlisi bu saldırılar eski FARC savaşçılarının sürece olan
güvenini zedeliyor, bu durumda toplumla kaynaşması gereken kesimi güvensizlik ve
tedirginliğe sevk ediyor. Bu güvensizliğin sonucunda eski FARC savaşçılarından 150-
800 arası kişinin suç içeren organizasyon ve mafya benzeri yerlerde şiddet
faaliyetlerine devam etmeyi tercih ettikleri belirtiliyor (Maihold, 2018, s.2).

Yine başka bir sorunda FARC tarafında savaşmış ve kendilerini ‘birinci cephe’
olarak adlandıran on farklı gruba bölünmüş, isimlerine ‘Doğu Bloku’da denilen 600
savaşçıdan oluşan bir mafyanın ortaya çıkmış olmasıdır. Diğer tüm eski FARC
üyelerini de dahil ettiğimizde bu grupların sayıları 2500 cıvarına kadar çıkıyor. Daha
barış anlaşması imzalanmadan önce FARC onları muhalif olarak ilan ederek
kendilerinden ayrıştırmıştı. Bu gruplar Kolombiya sınırının Venezüella ve Brezilya
kısmındaki uyuşturucu trafiğini kontrol ederek büyüme sağladılar (InSight Crime,
2018). Kolombiya ordusu ise bu gruplarla mücadele etmeye devam etmektedir (CNN
TÜRK).

FARC’ın silahlarını çok erken bıraktığı ile ilgili yorumlarda yapılmaktadır. Bu


dönemde yeni hükümetin mevcut anlaşma koşullarına uymayabileceğini, gerilla zaten
silahlarını teslim etti deyip kendi lehine durumu çevirme düşüncesiyle hareket
edebileceği belirtilmektedir. Böyle bir politika şiddeti ani şekilde körükleyici bir etki
yapabilir. Öyle ki FARC’ın bilinçli şekilde muhalif grupları bu ihtimallere karşı
ormanlık alanda silahlı şekilde beklettiğiyle ilgili tahminler vardır. Yeni hükümetin
oportünist devlet aklı ve ‘özgüven’iyle alacağı hatalı kararların bedeli topyekün halk
tarafından ödenebilir. Bu olasılığın gerçekleşmesi yeni bir karşı gerilla blokunu
ateşleyebilir. Çatışmasızlığın kalıcı şekilde sağlanabilmesi her şeyden önce tarafların
birbirine güvenmesiyle gerçekleşebilir.

Barış yapıldıktan sonra FARC üyelerinden bir kısmı La Paz bölgesinde kurulan
suni gerilla kampları ile eko-turizm örneği olarak turistleri eski gerillalarla
buluşturuyor. Turizmciler bu yeni konsepte “barış turizmi” adını veriyor. Amazon
ormanlarındaki kamp hayatlarını yeniden canlandıran eski FARC gerillaları, geçmişin
savaş üslerini turistik cazibe merkezi haline getirmeye çalışıyorlar (Medyascope).
“İsyankar yaşamın tadı” gibi sloganlarla pazarlanan dağ otelleri, müşterilerine; soğuk
suyla duş almayı, çadırlarda kalmayı ve yemeklerini seyyar ocaklarda kendilerinin
yapmasını vadediyor. Dekor olarak plastik isyancı mankeni ve silahlar kullanılan

82
kampların elden geçirilerek daha cazip hale getirilmesi işi de eski FARC gerillaları
tarafından yapılıyor (Posta). Toplumla kaynaşmayı ve maddi gelir elde etmeyi
sağlayan bu faaliyetler barışa destek olabilir.

Bu yönde Kolombiya için Rehabilitasyon Ajansı gerillanın topluma


entegrasyonu için çalışan bir kurum olmakla birlikte katkısı ile ilgili eleştiriler
yapılmaktadır. Yeteri kadar gerillanın topluma entegre olamadığı, güvenlik ihtiyacının
giderilemediğinden rehabilitasyon aşamasına geçilemediği belirtilmektedir. Bu yönde
devlet yetkililerinin çalışmalarının yetersiz kaldığı iletilmektedir.

Gelinen noktada FARC, Kolombiya Hükümetleriyle 52 yıl boyunca savaşmış


ve birçok evreden sonra 2016 yılında Barış Anlaşması ile bu savaş sona ermiştir.
Silahların susması için tarafların ortaya koydukları niyet beyanları zorunlu olan
yapısal reformları da beraberinde getirmelidir. Karşılıklı güvenle birlikte toplumsal
dönüşümün hayata geçirilmesi kalıcı şekilde çatışmasızlığı sağlayabilir. Barışın kalıcı
hale gelmesi tarafların samimi şekilde verilen sözlerin gereğini yerine getirmelerine
bağlıdır.

83
KAYNAKÇA

ACEMOGLU, Daron, SANTOS, Rafael J. , ROBINSON, James A. , The Monopoly


of Violence: Evidence from Colombia, 2009, s.16-17
http://www.nber.org/papers/w15578 , (18.07.2018)

ACEMOĞLU, Daron, TICCHI, Davide, VINDIGNI, Andrea, Persistence of Civil


Wars, Journal of the European Economic Association, MIT Press, 2010, s.2

ACOSTA, Luis Jaime, About 300 rebels from Colombia’s FARC have not
demobilized, general says, Reuters, https://www.reuters.com/article/us-colombia-
peace/about-300-rebels-from-colombias-farc-have-not-demobilized-general-says-
idUSKBN15K0IV, (18.10.2018)

AFAT, Ebru, Kolombiya: Latin Amerika’nın En Uzun Savaşı; Kemal İNAT,


Burhanettin DURAN, Muhittin ATAMAN, Dünya Çatışmaları 1.Cilt, Nobel Yayın
Dağıtım, 2010, s.830-831

AKTAŞ, Murat, Çatışma Çözümleri ve Barış, İletişim Yayınları, İstanbul, 2014,


s.185-188

AKYEŞİLMEN, Nezir, Barışı Konuşmak: Teori ve Pratikte Çatışma Yönetimi,

ODTÜ yayınları, 2014, s.21

AKYEŞİLMEN, Nezir, Çatışma Analizi: Hak Temelli Stratejik Barış Modeli, s.58-
65

ALSEMA, Adriaan, UN chief to Duque: consolidate peace in Colombia,


https://colombiareports.com/un-chief-to-duque-consolidate-peace-in-colombia/,
(04.11.2018)

AMNESTY International Report 2017/18, Zur Weltweiten Lage der


Menschenrechte, Kolumbien, s.44

AMNESTY International, Kolumbien 2017/18, Interner Bewaffneter Konflikt,


https://www.amnesty.de/jahresbericht/2018/kolumbien, (01.09.2018)

ANDRADE-GARZON, Celso, Has Plan Colombia Ignored Neighboring Countries? ,


Thesis, Naval Postgraduate School, 2008, s.73-74

ANNUAL Report of the United Naitons High Commisioner for Human Rights and
the Office of the High Commissioner and the Secretary-General, 26 Şubat-23 Mart
2018, https://reliefweb.int/report/colombia/annual-report-united-nations-high-
commissioner-human-rights-situation-human-rights-0, (09.12.2018)

84
ARCHILA, Mauricio, (David Graff) Die Zivilgesellschaft muss politischen Druck
ausüben, Jungle World 13, 31 Mart 2016, s.17,
https://www.academia.edu/26076643/Soziale_Bewegungen_im_Rahmen_der_Friede
nsverhandlungen_in_Kolumbien, (07.12.2018)

ARENAS, Jacobo, Kolombiya Halk Gerillası, Yar Yayınları, 1994, s.32

ARNSON, Cynthia J. , Comparative Peace Processes in Latin America, Woodrow


Wilson Center Press- Stanford University Press, 1999, s.4-24

ARSLAN, Mustafa, Küreselleşme bağlamında organize suçta yaşanan değişim ve

ülke istikrarına etkisi: Afganistan ve Kolombiya örnekleri, Doktora tezi, Süleyman

Demirel Üniversitesi, 2015, s.275-276

ATEŞ, Canan, Kolombiya Dağlarının İsyancı Önderi: Manuel Marulanda Velez,

Ütopya Yayınevi, 2009, s.14

BASSETTI, Thomas, CARUSO, Raul, CORTES, Darwin, Behavioral Differences in


Violence: The Case of Inta-Group Differences of Paramilitaries and Guerrillas in
Colombia, 2015, s.10-11
https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2614113 , (18.07.2018)

BAŞKAYA, Fikret, Kalkınma İktisadının Yükselişi ve Düşüşü, İmge Kitabevi, 1997,


s. 71

BAUMANN, Marcel, Zwischenwelten: Weder Krieg noch Fireden, s.76

BBC, Colombia FARC: The Norwegian who helped broker peace,


https://www.bbc.com/news/world-latin-america-37206714, (10.11.2018)

BEJARANO, Jesus Antonio, Violence, Security and Economic Growth in Colombia,


1985-1995, Colombian Economic Journal, 2003, s.39

BERGHOF Foundation, Konfliktprävention, Konfliktmanagement, Konfliktlösung,


http://www.berghof-
foundation.org/fileadmin/redaktion/Publications/Books/Book_Glossar_Chapters_dt/g
lossar_2012_12_Konfliktpraevention_Konfliktmanagement_Konfliktloesung.pdf
(21.10.2017)

BRAUER, Jurgen, GOMEZ-SORZANO, Alejandro, SETHURAMAN, Sankara,


Decomposing Violence: Political Murder in Colombia, 1946-1999, 2004, s.11
https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0176268004000199, (18.07.2018)

BUĞRA, Ayşe, Devlet ve İşadamları, İletişim Yayınları, 1995, s.33-34

85
CARLIN, Ryan E. , McCOY, Jennifer, L., SUBOTIC, Jelena, Pitfalls abound in
Colombia-FARC peace talks, Washington Post,
https://www.washingtonpost.com/news/monkey-cage/wp/2014/08/28/pitfalls-
abound-in-colombia-farc-peace-talks/?noredirect=on&utm_term=.593cc8e92448,
(10.09.2018)

CARPENTER, Ryan, QUINTANA, Ana, Terrorist Dissidents Threaten to


Undermine Pace Process in Colombia, The Heritage Foundation,
https://www.heritage.org/terrorism/commentary/terrorist-dissidents-threaten-
undermine-peace-process-colombia, (18.10.2018)

CHOMSKY, Noam, Devlet Uğruna, İthaki Yayınları, 2017, s.32

COLOMBIA REPORTS, Duque visits demobilized FARC guerrillas three days after
locals denounce far-right death threat, https://colombiareports.com/duque-visits-
demobilized-farc-guerrillas-two-days-after-rights-groups-denounce-far-right-death-
threat/, (08.12.2018)

CONCILIATION RESOURCES Working together for Peace, Chronology, s.97,


https://www.c-r.org/downloads/Accord%2014_18Chronology_2004_ENG.pdf,
(29.11.2018)

CORTES, Darwin, MONTOLİO, Daniel, Provision of Public Goods and Violent


Conflict: Evidence from Colombia, 2013, s.17,
https://www.degruyter.com/view/j/peps.2014.20.issue-1/peps-2013-0055/peps-2013-
0055.xml?format=INT&intcmp=trendmd, (08.09.2018)

COUNCIL on FOREIGN RELATİONS (CFR), Colombia and FARC: Prospects for


Peace, https://www.cfr.org/event/colombia-and-farc-prospects-peace, (08.12.2018)

CUENOUD, Odile, Das Bildungswesen in Kolumbien-ein ungelöstes Problem, 2006,


http://www.askonline.ch/fileadmin/user_upload/documents/Monatsberichte/Archiv/2
006/mb.9.06.pdf, (08.09.2018)

ÇALIŞIR, Hakan, Türkiye-İran Mücadelesi: Bir Çatışma Analizi Denemesi, Nezir


Akyeşilmen-Önder A. Afşar, Suriye’de Barışın İmkanları, Çatışma Analizine
Alternatif bir Bakış, Orion Kitabevi, 2016, s.270

ÇINAR, Yusuf, AVCI, Yasin, Kolombiya Sorunu: Taraflar, Sebepler, Çözüm Süreci
ve Öneriler, SANDIKLI, Atilla, İSMAYIL, Elnur, Küresel Riskler ve Bölgesel
Krizler, Bilgesam Yayınları, 2017, s. 232-244

DAĞCI, Kenan, BÜLBÜL, Erkan, Çatışma Çözümleri Yaklaşım ve Yöntemlerinde


Şiddet İçermeyen Eylemler ve Toplumsal Olaylar, Barış Araştırmaları ve Çatışma
Çözümleri Dergisi, Cilt 4, Sayı 1, 2016, s.19

86
DAŞLI, Güneş, ALICI, Nisan, FIGUERAS, Julia Poch, Barış ve Toplumsal Cinsiyet:
Kolombiya Barış Süreci, Demokrasi, Barış ve Alternatif Politikalar Araştırma
Merkezi (demos), Temmuz 2018, s.43

DEMOCRATIC Progress Institute, Kolombiya’da Siyasal Şiddet ve Henüz


Olgunlaşamayan Barış Süreci, 2013, s.30-42

DE RIVAZ, Charlie, Colombia’s New President: Will the Peace Deal Survive? ,
RUSI (Royal United Services Institute),
https://rusi.org/colombias_new_president_will_the_peace_deal_survive,
(17.10.2018)

DIE STERNSINGER, Bürgerkrieg und Friedensprozess in Kolumbien,


https://www.sternsinger.de/helfen/lateinamerika/kolumbien-benposta/chronologie-
friedensprozess/, (01.09.2018)

DIE ZEIT, https://www.zeit.de/campus/2016/02/kolumbien-farc-guerilla-tanja-


nijmeijer/seite-6 , (18.07.2018)

D.ORTİZ, Roman, VARGAS, Janneth, Government Negotiations with the FARC


and the Future of Security in Colombia, University of Miami Center for Hemispheric
Policy, The Central America Task Force, Mayıs 2013, s.4-5

DOUCET, Lyse, The lessons of Colombia’s extraordinary peace process,


https://www.bbc.com/news/world-latin-america-37498940, (10.11.2018)

DÖNMEZER, Sulhi, Çağdaş Toplumda Şiddet ve Mafia Suçları, Cogito, YKY, sayı
6-7, Kış-Bahar 1996, s.220

DUFORT, Philippe, The Dual Function of Violence in Civil Wars: The Case of
Colombia, University of Cambridge, 2014, s.208

DUSCHKA, Sarah Miriam, Peace Negotiations between Colombia and the FARC
Obstacles and Future Potential,
http://www.academia.edu/22646290/Peace_negotiations_between_Colombia_and_th
e_FARC_Obstacles_and_Future_Potential, (12.08.2018)

EHRET, Peter, Plan Patriota-Eine Garantie für die Stabilität in Kolumbien? , Ludwig
Maximillian Universität München, s.121
http://www.academia.edu/7219272/Plan_Patriota_Eine_Garantie_f%C3%BCr_die_S
tabilit%C3%A4t_in_Kolumbien , (07.08.2018)

EL BAKIOUI, Omar, The FARC: A Positive Development Should the FARC be


listed on the designated EU Terrorist List? , 2016, s.4-8, “What We Have Achieved”
by the Peace and Reconciliation Foundation, Reuters, R. Carrera, 24.06.2016

87
ESTRADA, Fernando, The Logic of the Violence in the Civil War: The armed
conflict in Colombia, Perfil de Coyuntura No.17, Universidad de Antioquia, 2011,
s.192

FARC-Rebellen haben alle Waffen abgegeben,


http://www.spiegel.de/politik/ausland/kolumbien-farc-rebellen-haben-alle-waffen-
abgegeben-a-1154562.html, (01.09.2018)

FELBAB-BROWN, Vanda, Working out Justice with the FARC-A fork in the road
toward peace in Colombia, Brookings, https://www.brookings.edu/blog/up-
front/2015/09/24/working-out-justice-with-the-farc-a-fork-in-the-road-toward-peace-
in-colombia/, (19.10.2018

FELD, Andreas, Entstaatlichung von Gewalt-Liegt in Kolumbien eine


Entstaatlichung von Gewalt vor? , GRIN Verlag, 2004, s.5

FILTZINGER, Barbara, WAHL, Ulrike, Experimento in Kolumbien, Das


internationale Bildungsprogramm der Siemens Stiftung, DUGUE, Mauricio, Bildung
ist der einzige Weg, die Menschen zu integrieren, https://www.siemens-
stiftung.org/fileadmin/user_upload/Dokumente/publikationen/Broschuere-
Experimento-Kolumbien-Siemens-Stiftung.pdf, (08.09.2018)

FROMM, Erich, İtaatsizlik Üzerine, Say Yayınları, Ankara, 2017, s.11-19

GALTUNG, Johan, Violence, Peace and Peace Research, 1969, s.183

GALTUNG, Johan, International Peace Research Institute, Violence, Peace and


Peace Research,
http://www2.kobeu.ac.jp/~alexroni/IPD%202015%20readings/IPD%202015_7/Galtu
ng_Violence,%20Peace,%20and%20Peace%20Research.pdf, (21.10.2017)

GALTUNG, Johan, Peace by Peaceful Means, Peace and Conflict, Development and
Civilization, 1996, s.73-74.

GIDDENS, Anthony, Ulus Devlet ve Şiddet, Kalkedon Yayınları, 2008, s.421

GİERSCH, Carsten, Risikoeinstellungen in internationalen Konflikten, Vs Verlag


Für Sozialwissenschaften, 2008, s.25-26

GOMEZ-SUAREZ, Andrei, The Geopolitics of the Santos-FARC Peace Talks,


Sussex Centre for Conflict and Security Research Department of International
Relations, University of Sussex, s.8

GOTT, Richard, Latin Amerika’da Gerilla Hareketleri II (Kolombiya/Peru/Bolivya),


İlkeriş Yayınları, 2009, s.10

88
GÖREN, Ayşecan, Kolombiya’nın silah bırakan gerilla örgütü FARC üyeleri, eski
kamplarını turizm merkezine dönüştürdü,
https://medyascope.tv/2018/09/12/kolombiyanin-silah-birakan-gerilla-orgutu-farc-
uyeleri-eski-kamplarini-turizm-merkezine-donusturdu/, (08.12.2018)

GRAAFF, David, Sozialdemokratischer Mainstream? Die FARC als “Dorftrottel


Latienamerikas” , 2014, https://tiptiktak.com/die-farc-guerilla-sozialdemokratischer-
mainstream.html, (26.09.2018)

GUEVARA, Ernesto Che, Savaş Anıları, Payel Yayınevi, 1995, s.36

GURR, Ted Robert, Why Men Rebel, Princeton University Press, 1970, s.292-293

HABERL, Ferdinand J. , Paramilitary Intelligence-FARC, IRA and AL-QAEDA as


Counterparts of the Intelligence Community, Journal for Intelligence, Propoganda
and Security Studies (JIPSS), 7, 2013, s.102

HABERMAS, Jürgen, Cogito sayı 41-42, Y.K.Y. s.399-400, 2005

HARLAND, David, Oslo Forum, The lost art of Peacemaking, The Center for
Humanitarian Dialogue, 2018, s.7

HAZIR, Hayati, Demokraside İstikrarsızlığın Sebebi Olarak Siyasal Şiddet ve


Terörizm, Nobel yayın dağıtım, 2001, s.19-20

HERBOLZHEIMER, Kristian, Innovations in the Colombian Peace Process,


NOREF, Norwegian Peacebuilding Resource Centre, 2016 Haziran Raporu, s.3

HETTNE, Björn, Teori ve Pratikte Güvenliğin Bölgeselleşmesi, Uluslararası


İlişkiler, Cilt 5, Sayın 18, (Yaz 2008), s.89

HEYWOOD, Andrew, Siyaset, Adres Yayınları, 2015, s.507

HIIK, (Heidelberg Institute for International Conflict Research), The concept of


political conflict, https://hiik.de/hiik/methodology/?lang=en, (21.10.2017)

HIIK, Konflikte, https://www.hiik.de/de/methodik/pre2011/, (17.10.2017)

HIPPLER, Jochen, Düşük Yoğunluklu Çatışma-İlan Edilmemiş Savaş, Belge


Yayınları, 1996, s.8-9

HOBART, Mark, Şiddet ve Susku: Bir Eylem Siyasasına Doğru, Cogito, YKY, Sayı
6-7, Kış-Bahar 1996, s.59

HOLMES, Jennifer S. , GUTIERREZ DE PINERES, Sheila Amin, CURTIN, Kevin


M., Drugs, Violence, and Development in Colombia: A Department-Level Analysis,

89
Blackwell Publishing, Center for Latin American Studies at the University of Miami,
2012, s.163

HOLMES, Jennifer S. , GUTIERREZ de PINERES, Sheila Amin, CURTIN, Kevin


M., A Subnational Study of Insurgency: FARC Violence in the 1990s, 2007, s.4,
https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/10576100601148456 , (20.07.2018)

https://www.britannica.com/topic/National-Liberation-Army-Colombian-guerrilla-
group, (16.08.2018)

https://twitter.com/kolumbinfo

http://www.askonline.ch/fileadmin/user_upload/documents/Frieden/von_unten/Offen
er_Brief_EDA_Gespraeche_Kolumbien-ELN.pdf, (07.10.2018)

https://www.wilsoncenter.org/sites/default/files/Otis_FARCDrugTrade2014.pdf,
(12.10.2018)

https://www.bbc.com/news/world-latin-america-19390164, (01.09.2018)

https://bianet.org/bianet/siyaset/176380-kolombiya-da-23-haziran-mutabakatinin-
ana-hatlari, (01.09.2018)

https://www.cnnturk.com/dunya/kolombiyada-farcdan-pusu-eylemi, (17.10.2018)

HUBER, Florian, WOCHNER, Maya Luisa, Der Friedensprozess in Kolumbien,


Heinrich Böll Stiftung, Mart 2018, https://www.boell.de/de/2018/05/18/der-
friedensprozess-kolumbien, (12.10.2018)

HUMANIUM, Kinder in Kolumbien, Die Verwirklichung von Kinderrechten in


Kolumbien, https://www.humanium.org/de/kolumbien/, (08.09.2018)

İNAN, Kamran, Dış Politika, Timaş Yayınları, 1998, s.38

INSIGHT Crime, Ex-FARC Mafia: The New Player in Colombian Organized Crime,
Mart 2018, https://www.insightcrime.org/colombia-organized-crime-news/ex-farc-
mafia-new-player-colombian-organized-crime/, (13.10.2018)

INSTITUTE for Economics and Peace, New Methods to Assess Risk of Conflict and
Violence, http://visionofhumanity.org/app/uploads/2017/09/Risk-
Report_Web_Final.pdf, (22.10.2017)

INTERNATIONAL Crisis Group, Working to Prevent Conflict Worldwide, Ending


Colombia’s FARC Conflict: Dealing the Right Card, Latin America Report 30, 2009,
s.29,
http://www.observatori.org/paises/pais_51/documentos/30_ending_colombias_farc_c
onflict dealing_the_right_card.pdf, (01.09.2018)

90
J.D.SANDOLE, DENNIS, Peacebuilding, War and Conflict in the Modern World

STOCKHOLM International Peace Research Institute, Stockholm Forum on Peace


and Development 2017, Reimagining Peacebuilding through Innovation,
https://www.sipri.org/sites/default/files/2017-09/session_report_no_14.pdf,
(21.10.2017)

JÄGER, Thomas, DAUN, Anna, LAMBACH, Daniel, LOPERA, Carmen, MAASS


Bea, MARGRAF, Britta, Die Tragödie Kolumbiens, Staatserfall, Gewaltmärkte und
Drogenökonomie, VS Verlag für Sozialwissenschaften, 2007, s.39

KALTMEIER, Olaf, Soziale Ungleichheit in den Amerikas: Historische


Kontinuitäten und sozialer Wandel von der Mitte des 19. Jahrhunderts bis heute,
Kompetenznetz Lateinamerika, 2013, 76-77

KAPANİ, Münci, Politika Bilimine Giriş, BB101 Yayınları, 2015, s.171-172

KARAOSMANOĞLU, Ali, İç Çatışmaların Çözümü ve Uluslararası Örgütler,


Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 1981, s.59

KARL, Robert A. , Forgotten Peace: Reform, Violence, and the Making of


Contemporary Colombia, University of California Press, 2017, s.11

KIŞLALI, Ahmet Taner, Siyasal Çatışma ve Uzlaşma, İmge Kitabevi, 1991, s.27-28

KISSINGER, Henry, Amerika’nın Dış Politikaya İhtiyacı Var mı? , Odtü Yayıncılık,
2002, s.72-77

KLINE, Harvey F. , Historical Dictionary of Colombia, The Scarecrow Press, Inc. ,


2012, s.9

KRIESBERG, Louis, The Conflict Resolution Field: Origins, Growth and


Differentiation, I. William Zartman, Peacemaking in International Conflict, United
States Institute of Peace, 2007, s.45

KURTENBACH, Sabine, Sicherheit zuerst: eine Bilanz nachholender Staatsbildung


in Kolumbien, GIGA German Institute of Global and Area Studies Institut für
Lateinamerika-Studien, sayı 6, 2010, s.7

KUTSCHER, Nadja, Die Rolle von Frauen im Friedensprozess in Kolumbien, GRIN


Verlag, 2014, s.8

LEECH, Garry, The FARC: The Longest Insurgency, Zed Books, 2011, s.35

LIEVESLEY, Geraldine, LUDLAM, Steve, Latin Amerika’da Radikal Sosyal


Demokrasi Deneyimleri, Phoenix Yayınevi, 2012, s.44

91
LONGENECKER, Chris, Colombia in the 1900s: Dual Power and the FARC-EP,
San Francisco University, 2014, s.5

MATHIS, James J. , Solving Colombia’s Problems, United States Army, USAWC


Strategy Research Project, 2003, http://www.dtic.mil/dtic/tr/fulltext/u2/a415756.pdf,
(07.08.2018)

MADDALONI, Jon-Paul N. Maj, An Analysis of the FARC in Colombia: Breaking


the Frame of FM 3-24, School of Advanced Military Studies United States Army
Command and General Staff CAOLLEGE Fort Leavenworth, 2009, s.25

MADEJ, Marek, TSKHOMELIDZE, Elene, FARC-Importance of Criminal


activities and left-wing ideology, University of Warsaw, 2014, s.6,
https://www.academia.edu/7441331/FARC-
_Importance_of_criminal_activities_and_left-wing_ideology, (26.09.2018)

MAIHOLD, Günther, Kolumbiens Frieden und Venezuelas Krise, Wie sich in


Südamerika eine regionale Krisenlandschaft aufbaut, Deutsches Institut für
Internationale Politik und Sicherheit, SWP-Aktuell 13, Şubat 2018, s.2

MAIHOLD, Günther, Der Friedensprozess wird viele Wunden wieder aufreißen, Zeit
Online, https://www.zeit.de/politik/ausland/2015-09/kolumbien-friedensvertrag-farc,
(11.09.2018)

MAIHOLD, Günther, Colombia’s Peace and Venezuela’s Turmoil, Stiftung


Wissenschaft und Politik, Mart 2018, s.7

MARRE, Franck Emmanuel, Colombia, Counter Terrorist Trends and Analysis, S.


Rajaratnam School of International Studies (RSIS), Aralık 2015-Ocak 2016, s.128

MATHIEU, Hans, Abkommen ja, Frieden nein? , Friedrich Ebert Stiftung, Mart
2013, s.5.

MATZ, Oliver, Der Konfliktlösungsansatz von Jesus Antonio Bejarano am Beispiel


des kolumbianischen Friedensprozesses von 1998 bis 2002, Grin Verlag, 2004, s.11

McDERMOTT, Jeremy, The FARC, the Peace Process and the Potential
Criminalisation of the Guerrillas, InSight Crime, 2013, s.3

MEDICINE and War, Şiddet Üzerine Bildiri, Cogito, YKY, Sayı 6-7, Kış-Bahar
1996, s.37-39

MENDEZ, Andrea, Militarized Gender Performativity, Women and Demobilization


in Colombia’s FARC and AUC, 2012,
https://qspace.library.queensu.ca/bitstream/handle/1974/7507/Mendez_Andrea_2012
08_PHD.pdf.pdf?sequence=1&isAllowed=y, s.232-235, (06.12.2018)

92
MENSCHENRECHTSKOORDİNATİON Kolumbien, Mordwelle gefährdet
Friedensprozess in Kolumbien, https://www.kolko.net/krieg-und-frieden/mordwelle-
gefaehrdet-friedensprozess-in-kolumbien/, (07.12.2018)

NUSSIO, Enzo, HOWE, Kimberly, What if the FARC Demobilizes? International


Journal Stability of Security and Development, Kasım 2012, s. 59-60

NUSSIO, Enzo, Peace and Violence in Colombia, CSS Analyses in Security Policy,
No: 191, Mayıs 2016, http://www.css.ethz.ch/content/dam/ethz/special-
interest/gess/cis/center-for-securities-studies/pdfs/CSSAnalyse-191-EN.pdf,
(07.12.2018)

NYLANDER, Dag, SANDBERG, Rita, Designing peace: the Colombian peace


process, 16.02.2018, https://noref.no/Publications/Regions/Colombia/Designing-
peace-the-Colombian-peace-process, (11.11.2018)

OCAMPO, Augusto Ramirez, The role of the international Community in Colombia,


Alternatives to war: Colombia’s peace Processes, 2004, https://www.c-r.org/accord-
article/role-international-community-colombia, (11.11.2018)

OFTERİNGER, Stefan, Der Friedensprozess in Kolumbien-Herausforderungen für


die kirchliche Entwicklungsarbeit, FriEnt Arbeitsgemeinschaft Frieden und
Entwicklung, https://www.frient.de/news/details/news/der-friedensprozess-in-
kolumbien-herausforderungen-fuer-die-kirchliche-entwicklungsarbeit/, (02.09.2018)

OKUR, Meliha, Derin Ekonomi, Mayıs 2017, s.82

O LOINGSIGH, Gearoid, The FARC, Peace and Their Allies,


http://www.socialistdemocracy.org/RecentArticles/RecentColombiaPeaceAgreement
.html, (30.09.2018)

OTIS, John, The FARC and Colombia’s IIIegal Drug Trade, Wilson Center, Kasım
2014, s.1-2

ÖZDEMİR, Emrah, Sınıraşan örgütlü suç gruplarının uluslararası güvenliğe


etkilerinin Kolombiya ve İtalya örnekleri üzerinden değerlendirilmesi, Yüksek
Lisans Tezi, Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsü Güvenlik Bilimleri Ana
Bilim Dalı, 2006, s.52-53

PANITCH, L., LEYS, C. , Günümüzde Şiddet Ya Barbarlık Ya Sosyalizm, Yordam


Kitap, 2009, s.205-206

PARKIN, David, Şiddet ve İrade; David RICHES, Antropolojik Açıdan Şiddet,


Ayrıntı Yayınları, 1989, s.250

93
PAULO, Sao, BRÜHWILLER, Tjerk, Kolumbiens Türe zum Frieden,
https://www.nzz.ch/kolumbien-und-farc-abschluss-der-friedensgespraeche-
ld.112850, (01.09.2018)

PFEIFFER, Silke, Den Kreislauf der Gewalt brechen, International Crisis Group,
Frankfurter Rundschau, https://www.crisisgroup.org/de/latin-america-
caribbean/andes/colombia/den-kreislauf-der-gewalt-brechen, (18.10.2018)

PICOTT, Lisa, Nach “La Violencia” in Kolumbien, Drogen, Vertreibung,


Paramilitär, Guerilla und Politik, Bachelor Master Publishing, ein Imprint der
Diplomica Yayınları, 2012, s.5

PLANTA, Katrin, ‘Störenfriede’ am Verhandlungstisch: Die Demobilisierung des


Paramilitärs-ein kolumbianisches Rätsel? , Diplomica Verlag GmbH, 2006, S.18

PLANTA, Katrin, “Störenfriede” am Verhandlungstisch - Die Demobiliserung des


Paramilitärs - ein kolumbianisches Rätsel, Grin,
https://www.grin.com/document/64971, (02.09.2018)

POSTA, Terör Örgütünden Turizm Şirketine Gerilla Palas, 28.10.2018

POWELL, Jonathan, Teröristlerle Konuşmak, Aykırı Yayıncılık, 2016, s.7

PROVOST, Rene, FARC Justice: Rebel Rule of Law, 2017, s.7,


http://www.academia.edu/31648083/FARC_Justice_Rebel_Rule_of_Law ,
(12.08.2018)

PULIDO, Luis Alberto Villamarin, The Farc Cartel Volume I: Finance of


Communist Terrorism Against Colombia, Luis Villamarin, 2015, s.12

R. PFETSCH, Frank, Verhandeln in Konflikten Grundlagen-Theorie-Praxis, 2006,


s.17-20

RAWLS, John, Cogito sayı 67, Y.K.Y. s.175-181, 2011

RIASCOS, Alvaro J. , VARGAS, Juan F. , Violence and Growth in Colombia: A


Review of the Quantitative Literature, Serie Documentos de Trabajo, No: 102,
Haziran 2011, s.5

RİCOEUR, Paul, Siyaset ve Ahlak, Etüt Yayınları, 2000, s.100

RUSTEMOVA DEMİRCİ, Saadat, Güvenliğin Gündeminden, Çatışma, Ayrılıkçı


Ayaklanmalar ve Terörizm, Nobel, 2015, s.8

S. BEİTTEL, June, Peace Talks in Colombia, Congressional Research Service, Mart


2015, s.22

94
S. O’ROURKE, Ross, Insurgency Case Assessment: Revolutionary Armed Forces of
Colombia (FARC), Norwich University, s.5

SANDIKLI, Atilla, Teoriler Işığında Güvenlik, Savaş, Barış ve Çatışma Çözümleri,


Bilgesam Yayınları, 2012, s.388-391

SCHUSTER, Sven, Die Violencia in Kolumbien: Verbotene Erinnerung? Der


Bürgerkrieg in Politik und Gesellschaft 1948-2008, Hans Dieter Heinz Verlag-
Akademischer Verlag Stuttgart, 2009, s.399

SCWEIZERISCHE Eidgenossenschaft, Abteilung Menschliche Sicherheit,


Friedensverhandlungen zwischen der Regierung Kolumbiens und der ELN,

SEGURA, Renata, MECHOULAN, Delphine, Made in Havana: How Colombia and


the FARC decided to End the War, International Peace Institute (IPI), Şubat 2017,
s.19

SERDAROĞLU, Selcan, Kolombiya-FARC Müzakerelerinde 4.Dönem: Oslo


Süreci, Stratejik Düşünce, Kasım 2012, s.37

SIMONSEN C.E. , SPIDLOVE, J.R. , Terrorism Today: The Past, the Players, the
Future, 2000, s.342

SMILDE, David, PANTOULAS, Dimitris, Will Venezuela’s Ongoing Crisis


Jeopardize Colombia’s Peace with the FARC? , World Politics Review, 2016, s. 4

SOREL, Georges, Şiddet Üzerine Düşünceler, Epos Yayınları, 2013, s.191

SPEISER, Sabine, Bewertung relevanter Erfahrungen ausgewählter TZ-Projekte


Kolumbien, Deutsche Gesellschaft für Technische Zusammenarbeit (GTZ) Bildung
und Konfliktbearbeitung, Nisan 2004, s.27

STALLONE, Kiran, ZULVER, Julia, In pictures: female FARC fighters daily lives
in a demobilisation camp, https://www.opendemocracy.net/5050/kiran-stallone-julia-
zulver/in-pictures-daily-life-farc-demobilisation, (08.12.2018)

STRASSNER, Alexander, KLEIN Margarete, Wenn Staaten scheitern, Theorie und


Empirie des Staatserfalls, VS Verlag für Sozialwissenschaften, 2007, s.109

STOKES, Doug, America’s Other War-Terrorizing Colombia, Zed Books, 2005

SOKOLOFF, Jose Miguel, How Christmas lights helped Guerrillas put down their
guns, TED Global 2014,
https://www.ted.com/talks/jose_miguel_sokoloff_how_christmas_lights_helped_gue
rrillas_put_down_their_guns, (26.09.2018)

95
SUELT COCK, Vanessa, The Relation between Human Security and Peace in
Colombia, Human Security Perspectives, 2006, Volume 1, Issue 3, 2006, s.20-21

TED,
https://www.ted.com/talks/nicholas_negroponte_takes_olpc_to_colombia?language=
tr

THE CENTER for Humanitarian Dialogue, Peacemaking in a new era of geopolitics,


The Oslo Forum 2017: an overview, 2017, s.6

THE GUARDIAN, Mediators urge de-escalation of conflict between Colombia and


FARC rebels, https://www.theguardian.com/world/2015/jul/07/colombia-farc-
rebels-conflict-peace-talks, (10.11.2018)

THEIDON, Kimberly, Geçiş Dönemi Meseleleri: Kolombiya’da Eski Savaşçıların


Silahsızlandırılıp Terhis Edilmesi ve Yeniden Entegrasyon,
https://www.academia.edu/17537237/Ge%C3%A7i%C5%9F_D%C3%B6nemi_Mes
eleleri_Kolombiyadaki_Eski_Sava%C5%9F%C3%A7%C4%B1lar%C4%B1n_Silah
s%C4%B1zland%C4%B1r%C4%B1l%C4%B1p_Terhis_Edilmesi_ve_Yeniden_Ent
egrasyonu, (01.09.2018)

THEUNE, Lukas, Die Straflosigket geht weiter, Kolumbien ist von einem gerechten
Frieden noch weit entfernt,
https://www.academia.edu/26076715/Guerilla_im_Umbruch_Kolumbiens_FARC_-
_Mit_Lenin_zu_Frieden_und_Wohlstand?auto=download, (07.12.2018)

THOMSON, Frances, The Agrarian Question and Violence in Colombia: Conflict


and Development, 2015, s.5 https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1111/j.1471-
0366.2011.00314.x , (18.07.2018)

TOMPKINS JR. , PAUL, J. , NEWTON, Summer, Case Studies in Insurgency and


Revolutionary Warfare-Colombia (1964-2009), United States Army Special
Operations Command, The Johns Hopkins University Applied Physics Laboratory
National Security Analysis Department, s.118-119-271

UNITED STATES Institute of Peace, Making Peace Possible, Mediation in


Colombia, https://www.usip.org/programs/mediation-colombia, (08.12.2018)

UNIVERSITÄT Hamburg, Die Arbeitsgemeinschaft Kriegsursachenforschung


(AKUF), “Kriegsdefinition und Kriegstypologie” ,
https://www.wiso.unihamburg.de/fachbereichsowi/professuren/jakobeit/forschung/ak
uf/kriegsdefinition.html (19.10.2017)

URIBE, Maria Victoria, Everything but power is Illusion, s.188-189,


http://www.academia.edu/1572741/Everything_but_power_is_illusion._Myths_of_or
igen_of_the_Tamil_Tigers_IRA_and_FARC , (15.07.2018)

96
VIANNA DE AZEVEDO, Christian, Demobilizing and Reintegrating FARC
Fighters: The Challenges Faced to End The Forever War, Revista Brasileira de
Ciencias Policiais, 2014, s.71

VILLAVECES, Juanita, Why Peace Processes fail or move forward? Negotiations in


Colombia with FARC and AUC (1998-2003) ,2003, s.18,
https://www.researchgate.net/publication/5007794_Why_peace_processes_fail_or_m
ove_forward_Negotiations_in_Colombia_with_FARC_and_AUC_1998-2003 ,
(12.08.2018)

WALLERSTEIN, Immanuel, Güncel Yorumlar, s.149

YEĞİN, Metin, Gerilla anlatıyor (3): FARC’ın ‘Dışişleri Bakanı’ndan ‘bize’ mesaj,
29.09.2016, Gazete Duvar,
https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2016/09/29/57514/, (14.12.2018)

YEĞİN, Metin, Gerillanın Barışı, Guatemala-Meksika-El Salvador, Barış ve Ateşkes


Süreci, Öteki Yayınevi, 2015, s.33-34

YEĞİN, Metin, Gerillanın Barışı Belgeseli,

https://www.youtube.com/watch?v=h34FtWl7pjo, (16.10.2018)

YILMAZ, Sait, Latin Amerika’da Neler Oldu? , s.6,


http://www.academia.edu/7647872/Latin_Amerikada_Neler_Oldu, (15.07.2018)

97

You might also like