You are on page 1of 110

11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

SİYASAL DÜŞÜNCELER TARİHİ

PROF. DR. ENES KABAKCI

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 1/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 2/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

İçindekiler

1. İlk Çağ

Grş
1.1. Yunan Şeh r Devletler nde S yas Düşünce
1.2. Pol s Düzen nde Demokras
Bölüm Özet
Ün te Soruları

2. Esk Yunan Düşünürler Ve Demokras Eleşt r ler

Grş
2.1. Demokras den Anarş ye
2.2. Herakle tos: “b r Neh rde İk Kez Yıkanılmaz”
2.3. Sof zm Ned r? Sof stler Nasıl B r Devlet Savunurlar?
Bölüm Özet
Ün te Soruları

3. İdeal zm Düşünces

Grş
3.1. Eflatun (platon) Ve İdeal zm
3.2. Eflatun’a Göre “ deal Devlet” Ve Yönet m B ç mler
3.3. Ar sto’nun S yas Düşünceler
Bölüm Özet
Ün te Soruları

4. Pol s Düzen nden İmparatorluğa


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 3/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Grş
4.1. S te/pol s Düzen n n Çöküşü
4.2. Yunan’dan Roma’ya Geç ş: Stoacılık
4.3. Roma’da Ve Hır st yanlıkta S yas Düşünce
Bölüm Özet
Ün te Soruları

5. Orta Çağ

Grş
5.1. Yen B r Düzen n Ortaya Çıkışı: Feodal te
5.2. Orta Çağ’da Devlet-K l se Çatışması
5.3. Aqu nolu Thomas’nın Yasalar Kuramı Ve İkt darın Sınırlandırılması
Bölüm Özet
Ün te Soruları

6. İslam’da Toplumsal Ve S yasal Düşünce

Grş
6.1. İlk Dönem İslam S yaset Düşünces
6.2. B r Orta Çağ İslam Düşünürü: İbn Haldun
Bölüm Özet
Ün te Soruları

7. Yen Çağ: M ll Devlet Ve Mutlak Monarş

Grş
7.1. Yen Çağ’da S yas İkt dar Ve Reform
7.2. N ccolo Mach avell : Et k Ve S yaset
7.3. Thomas Hobbes: Toplum Sözleşmes Kavramının Doğuşu
Bölüm Özet
Ün te Soruları

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 4/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

8. Burjuvaz n n Güçlenmes : L beral zm Ve Demokras ye Doğru

Grş
8.1. 17. Ve 18. Yüzyıllarda S yasal Düşünce: Burjuvaz n n Etk s
8.2. John Locke Ve L beral zm: İng ltere Örneğ
8.3. Montesqu eu Ve Ar stokrat k L beral zm: Fransa Örneğ
Bölüm Özet
Ün te Soruları

9. Fransız Devr m Ar fes nde Küçük Burjuva İdeoloj s

Grş
9.1. Küçük Burjuva İdeoloj s
9.2. Jean-Jacques Rousseau: Egemenl k Kuramları Ve Toplum Sözleşmes
Bölüm Özet
Ün te Soruları

10. Aydınlanma Dönem

Grş
10.1. Aydınlanma Felsefes
10.2. Aydınlanmacı B r Düşünür: Volta re
10.3. B r Aydınlatma G r ş m : Ans kloped
10.4. F zyokrat Ekol
Bölüm Özet
Ün te Soruları

11. B r Dönem n Sonu: Fransız İht lal

Grş
11.1. Büyük Devr m' n Evrensel Yankıları

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 5/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

11.2. 1789 Fransız Devr m Sürec nde Ulus Ve Egemenl k Tartışmaları: Emmanuel-Joseph
S eyès
11.3. Jakoben zm: Halka Rağmen, Halk İç n…
Bölüm Özet
Ün te Soruları

12. Fransız Devr m Sonrası: Aydınlanma Felsefes , L beral zm Ve Demokras


Karşıtı Görüşler

Grş
12.1. Edmund Burke Ve Muhafazakâr Düşünce
12.2. Auguste Comte Ve Poz t v zm
12.3. Alex s De Tocquev lle: Eş tl k – Özgürlük Denges
Bölüm Özet
Ün te Soruları

13. Xıx. Yüzyılda M ll yetç l k Düşünces

Grş
13.1. M ll yetç l k Düşünces n n Doğuşu
13.2. M llet Kavramı Ve M ll yetç l k Düşünces
13.3. Alman M ll yetç l k Düşünces : F chte Ve Hegel
Bölüm Özet
Ün te Soruları

14. Sosyal zm Düşünces

Grş
14.1. Sosyal zm n Doğuşu
14.2. Ütopyacı Sosyal zm
14.3. B l msel Sosyal zm
14.4. Anarş zm

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 6/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Bölüm Özet
Ün te Soruları

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 7/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

1. İLK ÇAĞ

Giriş

Ant k Çağ, esk Yunan f lozofu Sokrates’ n felsefey göklerden yeryüzüne nd rmes yle, b r d ğer fadeyle,
metaf z k konulardan nsana ve onun toplumsal hayatına l şk n meselelere yönlend rmes yle başlayıp
yaklaşık olarak M.S. V. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasına değ n geçen dönemd r. Bu döneme
damgasını vuran k meden yet Yunan ve Roma meden yetler d r. Bu dönemde s yas teor ler n
nceleyeceğ m z düşünürler arasında materyal st ve deal st felsefe okulu mensupları, Sof stler, Platon ve
Ar sto yer almaktadır. Ancak bu öneml düşünürlere gelmeden önce pol s düzen hakkında temel bazı b lg ler
vermek yer nde olacaktır. Bu lk derste, Yunan pol s düzen nde s te, kölel k, vatandaşlık, demokras ve
özgürlük g b kurum ve kavramlar genel hatlarıyla ncelenecekt r.

1.1. Yunan Şehir Devletlerinde Siyasi Düşünce

Ant k Çağ düşünces ne yön veren Sokrates, Platon ve Ar stoteles g b düşünürler n ç nde yaşadıkları sosyo-
ekonom k çevre pol s (s te-devlet ) düzen d r. Nüfusları m lyonları bulan günümüz ulus-devletler nden farklı
olarak pol sler nüfusları b rkaç b nden b rkaç yüz b ne değ şen görece küçük s yasal topluluklardı. Kend
kend ne yeterl ğe büyük önem veren pol sler kölec b r ekonom k düzene sah pt ler. Bu topluluklarda s yasal
kararların alınmasına katılım, yan vatandaşlık, erkeklerle sınırlanmıştı. Toplumun yarısını oluşturan kadınlar
vatandaşlık haklarından yoksundular.

Yunan düşünces n n anlaşılab lmes ç n öncel kle Yunan s yas ortamının aydınlığa kavuşturulması
gerekmekted r. Yunan şeh r devletler , d ğer b r fadeyle Yunan s teler , günümüzde ç nde yaşadığımız s yas
topluluklardan çok öneml bazı farklılıklar arz etmekteyd . Bu nedenle, esk Yunan s yas düşünces n
anlayab lmek ç n, öncel kle bu düşüncen n madd temeller n ve hareket noktasını meydana get ren kurum
ve kavramlara kısaca b r göz atmak gerek r. Yunan s yas yaşamını kavrayab lmem z ç n öncel kle b lmem z
gereken başlıca kurumlar s te ve kölel kt r.

S te: Esk Yunan’da s yas hayat, pol s (şeh r/s te devlet ) düzen ne dayanmaktaydı. S te, günümüzde modern
devlet n b rçok şlev n yer ne get rmekle b rl kte b rçok noktada modern yan ulus-devletten
farklılaşmaktaydı. Yunanlar s tey , tıpkı buğday g b , Tanrı’nın kend ler ne bahşett ğ lütuflardan b r olarak
görmekteyd ler. Her pol s s yasal açıdan bağımsızdı ve kend kend n yönet rd . Yunanlar s teye sah p olmaları

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 8/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

neden yle, barbar kav mlerden ayrı ve onlardan üstün olduklarına nanıyorlardı. S te, sadece tek b r şeh rden
oluşmamaktaydı; b r ya da b rçok şeh rle bunların etrafında yer alan kırsal kes m (köyler) de s ten n
kapsamına g rmekte ve hep b rl kte b r s yas b rl k oluşturmaktaydılar.

Yunanları s teye bağlayan hukuk bağların yanı sıra d n bağlar da söz konusudur. Her s ten n kend ne özgü
tanrıları vardır. Bu anlamda, s te s yas olduğu kadar d n b r b rl kt r. D n bayramlar aynı zamanda m ll
bayramlardır.

Yunan s teler arasında en öneml s At na’dır. Farklı tanrılara sah p olmaları neden yle kend aralarında
farklılaşan s teler n en temel özell ğ se heps n n kend n Yunan meden yet ne a t h ssetmeler ve heps n n
Yunan hukukuna tab olmalarıdır.

Kölel k: Kölel k, lk çağ uygarlıklarında öneml b r kurumdur. Yunan demokras s , yan Yunan s teler nde
uygulanan demokras kölec b r ekonom k düzene dayanmaktaydı. Yunan s te vatandaşı yaşamlarını köleler n
ürett kler yle sürdürüyor, zamanlarını s ten n yönet m ne ayırıyorlardı. S telerde az sayıdak vatandaşın
katılımıyla uygulanan doğrudan demokras köleler sayes nde mümkün olab l yordu.

Esk Yunan’da kölel k kamuoyu tarafından neredeyse h ç sorgulanmamış, düşünürler n genel tarafından
(bazı st snalar har ç) da tartışma götürmez b r konu olarak görülmüştür. Yunan düşünürler n genel ç n
kölel k doğal b r kurumdur. Özetle söylemek gerek rse, Yunan demokras s az sayıda vatandaşa özgü ve kölec
b r sosyoekonom k s steme dayalı b r yönet m b ç m d r.

1.2. Polis Düzeninde Demokrasi

Aslı Yunanca olan demokras kavramı, halkın yönet m anlamına gelmekted r. Yunan s teler demokras n n
beş ğ olarak b l n r. Ancak başta At na S tes olmak üzere bu şeh r devletler nde sadece demokras n n
uygulandığını dd a etmek yanlıştır. Dönem n Yunan düşünürler üç yönet m şekl ve onların bozulmuş
b ç mler nden söz ederler: Monarş zamanla t ran ye dönüşmeye, ol garş kend ç nde yozlaşmaya,
demokras se aşırı b r b ç mde uygulanırsa anarş hâl n almaya mahkûmdur. Yunan’da farklı yönet m
şek ller tartışılmakta ve uygulanmaktaydı. K m s halkın kend kend n yönetmes anlamına gelen
demokras y , k m s bel rl sayıda k ş n n yönet m olan ol garş y , bazıları da tek k ş n n yönet m olan
monarş y savunur. Tep S tes ’nde monarş n n, Isparta’da se ol garş n n uzun zaman uygulanmış olduğu
b l nmekted r.

Pek , At na’da M.Ö. V. yüzyılda uygulanan demokras den tam olarak ney anlamak gerek r? Her şeyden önce,
Yunan s teler kalabalık b r köle nüfusuna sah p olsalar da demokras sadece vatandaşlar ç nd r. O dönem n
anlayışına göre bazı nsanlar emretmek, k m ler de em r almak üzere doğarlar. Kölel k doğuştan sah p
olunan veya savaş net ces nde düşülen b r durumdur.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 9/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Yunan demokras s mutlak ve doğrudan b r demokras d r; yan her b r vatandaş yönet me – tems lc ler
vasıtasıyla değ l – doğrudan katılır, yasaların hazırlanmasında ve s yas kararlarda söz sah b d r. Bu durum
vatandaşların mutlak eş tl ğ n de beraber nde get r r.

S teler n yüzölçümü ve nüfusunun bugünün ulusal devletler nden çok daha küçük olmaları doğrudan
demokras y (yan vatandaşların tümünün yönet me ve kanunların yapılmasına katılmasını) mümkün
kılmaktaydı.

Yunan demokras s nde özgür olanlar sadece vatandaşlardır ve s te yönet m ne ve kamu h zmetler ne
katılanlar sadece onlardır. Köleler ve yabancılar (metekler) bu haklardan mahrumdur. Kısaca özetlemek
gerek rse, Yunan s teler nde özgür olmak demek, yönet me katılmak anlamına gelmekted r.

Bölüm Özeti

Yunan düşünces n n anlaşılab lmes ç n öncel kle Yunan s yas ortamının aydınlığa kavuşturulması
gerekmekted r. Bu lk derste, Yunan s te-devletler n n genel bazı özell kler ncelenm ş; bu çerçevede s te,
kölel k, demokras g b bazı temel kavramlar üzer nde durulmuştur. Yunan s yas hayatı, pol s (şeh r/s te
devlet ) düzen ne dayanmaktaydı. Her pol s s yasal açıdan bağımsızdı ve kend kend n yönet rd . S te,
Yunanlar arasında s yas ve hukuk olduğu kadar d n b r b rl ktel ğ de fade etmekteyd . Pol s düzen , kölec
b r ekonom k düzene dayanmaktaydı. Yunan şeh r devletler nde demokras n n yanı sıra farklı dönemlerde
monarş k ve ol garş k yönet mler de uygulanmıştır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 10/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. Esk Yunan düşünürler ne göre monarş le t ran arasındak l şk aşağıdak kavram


ç ler nden hang s nde mevcuttur?

A) Demokras - Ol garş

B) Demokras - Anarş

C) Cumhur yet - Vatandaşlık

D) Demokras - Cumhur yet

E) Heps

2. İlk Çağ hang olayla sona erm şt r?

A) Yunan s te devletler n n çöküşü

B) Hır st yanlığın doğuşu

C) Roma İmparatorluğu’nun kurulması

D) Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı

E) İstanbul’un feth

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 11/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

3. Yunan demokras s yle lg l aşağıdak değerlend rmelerden hang s yanlıştır?

A) Demokras sadece vatandaşlar ç nd r.

B) Yunan demokras s doğrudan b r demokras d r.

C) Kadınlar da erkeklerle aynı s yas haklara sah pt r.

D) Yabancılar s ten n yönet m ne katılamazlar.

E) Vatandaşlar arasında mutlak b r eş tl k vardır.

CEVAP ANAHTARI

1. b 2. d 3. c

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 12/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

2. ESKİ YUNAN DÜŞÜNÜRLERİ VE DEMOKRASİ


ELEŞTİRİLERİ

Giriş

Bu derste, Esk Yunan düşünürler n n demokras hakkındak görüş ve eleşt r ler ele alınacak, özell kle
Ksenofon ve Herakle tos’un düşünceler ncelenecekt r. Ayrıca Sof stler n toplum ve s yaset, özell kle de
devlet konusundak f k rler üzer nde durulacaktır.

2.1. Demokrasiden Anarşiye

S yas düşünce le toplumsal ve ekonom k hayat arasında doğrudan b r l şk vardır. Farklı – eleşt rel – s yas
düşünceler n ortaya çıkması toplumsal ve kt sad değ ş mlerle eşanlıdır. M.Ö. V. yüzyılın sonlarından t baren
demokras n n eleşt r lmeye başlanması, demokras karşıtı düşünceler n bel rmes Yunan s teler nde ortaya
çıkan toplumsal ve ekonom k gel şmelerle paralell k arz etmekted r. Dönem n düşünürler nden Ksenofon,
demokras n n bölünmelere ve d s pl ns zl ğe yol açtığını, yönet c ler n genell kle yeteneks z k ş ler olduklarını
ler sürmüş, Isparta’dak otor ter rej m yüceltm şt r. Eflatun se çoğunluğun kararlarının her zaman ad l
olmadığını savunmuştur.

Ne olmuştur da Yunan demokras s g derek anarş ye dönüşmüş ve eleşt r lere maruz kalmıştır? Ksenofon
(M.Ö. 430-355)’un At na S tes ’ndek gel şmelere da r anal z bu soruya cevap n tel ğ nded r. Tar hç , f lozof ve
aynı zamanda asker olan Ksenofon’a göre At na, varlığını ve gücünü den zc ler ve gem yapımcılarına borçlu
b r s teyd . Den zc ler, g derek artan toplumsal ve ekonom k ağırlıklarına paralel olarak yönet mde daha fazla
söz sah b olmak stem şlerd r. Bu amaç doğrultusunda esk toprak ar stokras ne karşı mücadele veren
den zc ler s te vatandaşlarının da öneml b r kısmını yanlarına çekmey başarmışlardır. Den zc ler zümres le
s te vatandaşlarının toprak ar stokras s ne karşı yürüttükler ortak mücadele, lerleyen dersler m zde
göreceğ m z başka b r durumu hatıra get rmekted r: Feodal teye karşı savaşan burjuvaz ve bunların yanında
yer alan ez len köylü sınıfı le man faktür1 şç ler n n ortak mücadeles .

T caret yapan den zc ler n kt dara ortak olmaları demokras n n ortaya çıkışına ves le olmuştur. Ancak
zamanla, kt dara gelen tüccarların çıkarlarıyla çoğunluğun çıkarları arasında çel şk ler n bel rmes , öte
yandan toprak ar stokras s n n hoşnutsuzluğu demokras n n eleşt r oklarına hedef olması sonucunu
doğurmuştur. Bu eleşt r lerden b r kısmı demokras y toptan reddetme eğ l m ndeyken, bazıları da
demokras n n aşırılıklarının g der lmes ç n reformlar tavs ye etm şt r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 13/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

O dönemde demokras ye eleşt r yönelten en öneml düşünürlerden b r şüphes z Eflatun’dur. Eflatun’un


demokras karşısındak tavrı, yukarıda bahsett ğ m z k nc tür eleşt r lere güzel b r örnek teşk l eder: Eflatun,
b r d z reform le demokras n n olumsuz yanlarının ve aşırılıklarının g der leb leceğ düşünces n savunur.
Eflatun’un görüşler ne gelmeden önce, Yunan düşünces n n farklı boyutlarını ve günümüze olan
yansımalarını görmem z sağlayacak Herakle tos ve Sof stler n görüşler ne temas etmekte fayda var.

2.2. Herakleitos: “Bir Nehirde İki Kez Yıkanılmaz”

M.Ö. 540-480 yıllar arasında yaşamış olan Efesl Herakle tos eş tl ğe ve dolayısıyla demokras ye nanmayan
b r düşünürdür. Ona göre halk anlayışsız ve her şey n dış görünüşüne aldanan b r yığından barett r. Bu
düşünceler le Herakle tos’u seçk nc (el t st) b r düşünür olarak n telend rmek yanlış olmaz. Yan yönet m,
eş t kabul ed len vatandaşlara bırakılmaması gereken b r şt r. Bu öneml görev seçk n (el t) b r azınlığın hakkı
olmalıdır.

Herakle tos’un b z m ç n asıl önem , yakın dönem s yas düşünces ne yaptığı etk yle lg l d r. 19. yüzyılda,
önce Hegel’ n ortaya koyduğu, ardından Marks’ın gel şt rd ğ d yalekt k (eyt ş m) yöntem n n kökler
Herakle tos düşünces nde bulunmaktadır. Herakle tos’a göre evren sürekl b r oluş, b r süreçt r. Bu süreçte
zıtlıklar sürekl olarak çatışır, b rb r n zlerler. Evrende duran ve kalan b r şey yoktur: sıcak soğuk olur, soğuk
se sıcak; yaş kuru olur, kuru da yaş. Efesl düşünürün ünlü dey m yle: “Aynı neh rde k kez yıkanılmaz”.
Çünkü sular değ ş r, akıp g der. Bugünkü neh r artık dünkü neh r değ ld r, sadece görünüşte dünküne benzer.

2.3. Sofizm Nedir? Sofistler Nasıl Bir Devlet Savunurlar?

Sof zm, At na’nın s yas ve kültürel olarak gel şt ğ , demokrat k b r düzen n kurulduğu dönemde ortaya çıkan
b r düşünce akımıdır. Sof stler, demokrat k düzen n gerekler nasıl yer ne get r l r sorusuna cevap
aramışlardır.

Sof stler n en bel rg n özell ğ h tabet, yan etk l söz söyleme sanatına verd kler önemd r. Onlara göre,
vatandaşların dönüşümlü olarak yönet c l k yaptığı, yasaların hazırlanma sürec ne katıldığı “doğrudan
demokras ” düzen nde nsanlar her şeyden önce güzel ve etk l söz söyleme yeteneğ ne sah p olmalıdırlar.
Bu, nsanın karşısındak n nandırab lmes ç n gerekl d r.

Sof stler n bu nancı onların şüphec ve rölat v st (görec ) olma özell kler yle uyumluydu. Onlara göre, herkes
ç n geçerl olan objekt f (nesnel) b r gerçek söz konusu olmaz. Sof stler n en meşhur ve kurucu
f lozoflarından Protagoras’a göre “ nsan her şey n, var olan şeyler n var olduklarının ve var olmayan şeyler n
var olmadıklarının ölçüsüdür”. D ğer b r fadeyle, doğru olan şey, şu anda algılanan, duyulan, stenen ve
özlenen şeyd r. B r şey n doğru olması demek, o şey n herhang b r k mseye doğru görünmes demekt r.
Sof stler, herkes ç n geçerl olacak genel ve kes n b r b lg n n olanaksızlığını göstermeye çalışmışlardır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 14/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Bu anlamda, Sof stler Tanrı nancı ve evren n kökenler konusunda da nsandan nsana değ şen farklı
gerçekler n olab leceğ n savunurlar. Onlara göre Tanrı’nın (veya Tanrıların) varlığı veya yokluğu konusunda
kes n b r hak kat yoktur. N tek m Protagoras, “Tanrıların, ne var olduklarını ne de olmadıklarını b l yorum”
d yerek d n alanda da şüphec b r tavır ortaya koymuştur. Sof stler, “agnost s zm” (b l nmezc l k) adı ver len,
teoloj k anlamda b r yaratıcının veya b l msel anlamda evren n nereden türed ğ n n b l nmed ğ veya
b l nemeyeceğ n ler süren felsef akımın öncüler ndend r.

Sof zm’ n yukarıda kısaca bahsett ğ m z özell kler , 18. yüzyılda ortaya çıkacak olan Aydınlanma düşünces n
hatırlatmaktadır. Her k düşünce de kend ler nden öncek geleneksel düşüncelere karşı savaş açmış, nsanı
(daha açık b r fadeyle nsan aklını) merkeze almıştır. Her k düşünce de toplum, ahlak ve s yasetle lg l tüm
kurumların nsanların b r ürünü olduğunu ler sürer. Bu yaklaşım, doğal olarak, nsanlar tarafından meydana
get r len bütün bu kurumların y ne nsanlar tarafından değ şt r leb leceğ düşünces n de kapsar. Devlet, bu
kurumlardandır.

Devlet ned r? sorusuna Sof stler k farklı yanıt ver rler. Bu yanıtlar, devlet n neden ve nasıl ortaya çıktığı
sorusundan hareketle ver len cevaplardır. Sof stler n bu sorulara verd kler cevap çağdaş devlet kuramlarının
temeller n teşk l eder. Bunlar, sözleşme ve kuvvet kuramlarıdır.

Sözleşme kuramını savunan Protagoras ve Ant phon g b Sof st düşünürlere göre, nsanlar d ğer canlılar
arasında topluluk hayatına en fazla gereks n m duyanlardır. Doğadak d ğer canlılara göre çok daha
korunaksız ve ac z b r durumda olan nsanlar yaşamlarını ve türler n dame ett reb lmek ç n topluluk
hâl nde yaşamak ve karşılıklı yardımlaşmak zorundadırlar. Bu gerçeğ n, yan toplu yaşama zorunluluğunun
farkına nsanlar, şbölümüne dayanan b r sözleşmen n gerekl olduğunu kavramışlardır. Devlet bu
gerekl l kten doğmuştur. Asırlar sonra, 17. ve 18. yüzyılların düşünürler n n öneml b r kısmı da devlet n
köken konusunda aynı şey söyleyeceklerd r.

Sof stlere göre nsanlar, çıkarlarına uygun düşen b r sözleşmeyle, b rl kte yaşama yükümlülüğü altına
g r yorlar. Sözleşmey yapanlar, yan devlet kuranlar, eş t haklara sah p olmalı ve toplum hâl nde yaşamanın
n metler nden eş t ölçüde yararlanmalılar. Sof stlere göre nsanlar arasındak tek ayrılık topluluğu devam
ett reb lmek ç n her ferd n ayrı b r ş görmes , her b r n n ayrı b r görev yer ne get rmes d r. Bu noktada,
Sof stler n o dönem ç n son derece lg nç b r yönü karşımıza çıkmaktadır. Sof stler, İlk Çağ f lozoflarının doğal
kabul ed p üzer nde h ç durmadıkları veya sorgulamaya cesaret edemed kler b r kurumu eleşt r rler. Bu
kurum kölel kt r. Sof st f lozoflara göre, aynı toplum ç nde yaşayan nsanların eş ts z b r durumda olmaları
toplumun temel yasasına yan sözleşmeye aykırıdır. Tartışılmaz kabul ed len kurumlarından b r olan kölel ğ
eleşt rmeler dolayısıyla Sof stler, dönem n gelenekç çevreler tarafından dışlanmışlardır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 15/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Sof stler n devlet hakkında savundukları k nc düşünce, asırlar sonra gel şt r lecek çağdaş devlet
teor ler nden b r n n temel n teşk l eden kuvvet kavramını esas almaktadır. Kall kles ve Thrasymachos g b
Sof stlere göre devlet n ortaya çıkışında sözleşme değ l kuvvet rol oynamıştır.

Thrasymachos’a göre, nsanın genel eğ l m ve temel çgüdüsü kend rades n başkalarına kabul ett rmekt r.
İnsanlar, güçlüler ve zayıflar olmak üzere k ye ayrılır; yasalar güçlüler n zayıflara kend radeler n zorla kabul
ett rmeler ne h zmet eder.

Kall kles’e göre se adalet ve ahlak g b kavramlar, ac zler n uydurduğu şeylerd r. Amaç, güçlüler n
kuvvetler n kullanmalarını engellemek veya sınırlamaktır. Fakat güçlü nsanlar bu h leye aldanmayacak
kadar zek d rler ve kuvvetler n kullanmaktan ger durmazlar.

Kall kles ve Thrasymachos g b Sof stler n devlete da r savunduğu bu k nc görüş, sözleşmey değ l ters ne
mücadeley önceler. Devlet n ortaya çıkışındak asıl neden nsanlar arasındak mücadeled r. B r toplumda
herkes n aynı haklardan faydalanması söz konusu olamaz, toplumdak n metlerden güçlüler faydalanır, zayıf
olanlar se bundan yoksun olarak yaşarlar.

Bölüm Özeti

M.Ö. V. yüzyılın sonlarından t baren Yunan s teler nde meydana gelen toplumsal ve ekonom k gel şmelere
paralel olarak demokras karşıtı düşünceler bel rmeye başlamıştır. B r kısım düşünür demokras y toptan
reddetme eğ l m göster rken, bazıları da demokras n n aşırılıklarının g der lmes ç n reformlar tavs ye
etm şt r. Eflatun, b r d z reform le demokras n n olumsuz yanlarının g der leb leceğ düşünces n
savunmuştur. Eş tl ğe ve dolayısıyla demokras ye nanmayan Herakle tos se yönet m n, vatandaşlara
bırakılamayacak kadar öneml b r ş olduğunu bel rterek bu görev n seçk nlere a t olması gerekt ğ n ler
sürmüştür. Sof stler se demokrat k düzen n gerekler n n nasıl yer ne get r leb leceğ üzer ne düşünceler
ortaya atmışlardır. Tüm nsanları bağlayab lecek genel ve objekt f (nesnel) b r hak kat n olmadığına nanan
Sof stler “doğrudan demokras ” düzen nde nsanların her şeyden önce güzel ve etk l söz söyleme gücüne
sah p olmaları gerekt ğ ne şaret etm şlerd r. Sof stler ayrıca devlet ned r? sorusuna cevap aramışlar ve bu
soruya sözleşme ve kuvvet kavramlarını merkeze alan k farklı yanıt verm şlerd r.

1 Zanaat üret m n n, b r sermayedarın örgütled ğ ş yer nde bell b r şbölümü ç nde yapıldığı üret m şekl d r.
Üret m el emeğ yle çalışan şç ler tarafından, herkes n bağımsız b r bölümünü ürett ğ veya bütün üret m sürec n
yüklend ğ k ayrı b ç mde de yürütülür. Zanaatkârlıktan sanay leşmeye geç ş evres n oluşturan man faktür
üret m nde mak ne öneml b r yer tutmaz.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 16/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. Ksenofon’a göre At na’nın gücü hang meslek -toplumsal sınıfa dayanmaktaydı?

A) Yönet c ler ve f lozoflar

B) Den zc ler ve gem yapımcıları

C) Ç ç ler

D) Zanaatkârlar

E) Madenc ler

2. Devlet n ortaya çıkışını “sözleşme” ve “kuvvet” kavramlarıyla açıklayan ve çağdaş devlet


kuramlarına kaynak teşk l eden felsef akım hang s d r?

A) Stoacılık

B) S n zm

C) Ep kürcülük

D) Platon zm

E) Sof zm

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 17/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

3. 19. yüzyılda Hegel ve Marx’ın gel şt rd ğ d yalekt k (eyt ş m) yöntem n n temeller hang
düşünür tarafından atılmıştır?

A) Ar sto

B) Eflatun

C) Herakle tos

D) Ksenofon

E) Kall kles

CEVAP ANAHTARI

1. b 2. e 3. c

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 18/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

3. İDEALİZM DÜŞÜNCESİ

Giriş

Bu bölümde, Esk Yunan düşünces n n öneml k sm olan Eflatun ve onun öğrenc s Ar sto’nun savunduğu
f k rler ( deal zm) ele alınacaktır. Bu k düşünürün devlet, yönet m b ç mler ve b rey-toplum l şk s
hakkındak düşünceler ayrı ayı ncelenecek, ayrıca görüşler arasındak temel farklılıklar tartışılacaktır.

3.1. Eflatun (Platon) ve İdealizm

M.Ö. 428-348 yılları arasında yaşamış At nalı b r düşünür olan Platon, Arap-İslam dünyasında (Arapçada “p”
harf olmadığı ç n) Eflatun adıyla b l n r. Soylu b r a leye mensuptur. A les n n b rçok ferd g b o da yönet c l k
yapmak stem ş ancak görüşler dönem n s yaset anlayışıyla çel şt ğ ç n bunu başaramamıştır. Kend
fadeler yle, At na demokras s n n neden olduğu cehalet, b reyc l k ve çıkarcılıkla mücadele etm şt r.

At na’da, Akadem a adını verd ğ b r okul kurmuş, orada kırk yıl öğretmenl k yapmış, d yaloglardan oluşan
eserler verm şt r. Bu eserler nde deal zm felsefes n savunmuştur. İdeal zm, her türlü varlığı düşüncen n
kend s saymakta, madd gerçeklere oranla madd olmayan lkeler n daha sağlam ve asl b r varlığı olduğunu
ler sürmekte ve madd gerçekler n bu deal varlıklardan türed ğ n ler sürmekted r. Bu anlamıyla deal zm,
materyal zm n (özdekç l k) karşıtıdır.

Eflatun’a göre k ayrı evren vardır: İdealar evren ve görüntüler evren . İdealar evren önces ve sonrası
olmayan, değ şmeyen deal varlıkların evren d r. Görünüşler evren se sürekl değ şen ve sonlu varlıkların
evren d r. Asıl olan, değ şen – dolayısıyla mükemmel olmayan – şeyler n (yan nesneler n, görünüşler n)
arkasında yer alan mükemmel ve sürekl olan dealardır. B z m duyularımızla algıladığımız şeyler, deaların
yansımaları veya gölgeler d r.

Eflatun bu k ayrı evren , mağara alegor s yle açıklar: Görüntüler evren nde yaşayan nsanlar, b r mağaranın
ç nde arkaları mağaranın kapısına dönük vaz yette z nc rlenm ş varlıklara benzerler. Bu varlıklar, güneşl b r
havada mağaranın duvarlarında, kapının önünden gel p geçenler n ancak gölgeler n görürler. Bu meşhur
mağara benzetmes nde Eflatun, nsanların tıpkı mağarada yaşayan varlıklar g b gerçekler değ l, yalnızca bu
dünyaya yansıyan gölgeler göreb lecekler n anlatmak ster.

3.2. Eflatun’a Göre “İdeal Devlet” ve Yönetim Biçimleri

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 19/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Eflatun, devlet , yukarıda açıkladığımız dealar düşünces nden hareketle kurmak ster. Eflatun’un yeryüzünde
kurmak sted ğ devlet, henüz eş ne rastlanmamış; ancak dea olarak mevcut olan b r devlett r. Ona göre
nsan hayatının temel amacı erdem olmalıdır; bunun topluma yansıması se adalett r. Eflatun’un hayal n
kurduğu toplumda eğ t m, yasaların yer n alacaktır; toplumsal düzen yasalara gerek kalmadan eğ t mle
sağlanacaktır.

Eflatun’un s yasetle lg l üç öneml d yalogu vardır: Devlet, Devlet Adamı ve Yasalar.

Devlet adındak eserde pol t ka ve felsefe arasındak l şk açıkça görülür. Eflatun’a göre özel ve kamu
yaşamını düzene koyacak olan felsefed r. Bu temel düşünces yle Eflatun, Sof stler n şüphec l ğ ne, kaba
gerçekç l ğ ne ve çgüdüler ne göre yaşama felsefes ne karşı çıkar. Ona göre devlet, nsanların b r araya
gelerek kend radeler yle kurdukları b r kurum değ l, bunun çok ötes nde b r şeyd r: Devlet, b r bütün, b r
organ zmadır. Yan devlet büyük ölçekl b r nsandır veya ters nden fade etmek gerek rse nsan küçük ölçekl
b r devlett r. Yunan düşünürler n n genel olarak savunduğu S te’n n b reye öncel ğ f kr Eflatun’un s yaset
felsefes n n de temel n teşk l etmekted r. Ona göre S te’n n – kamunun – çıkarları b rey n çıkarlarına göre
daha öneml d r. Bu görüş, organ zmacı yaklaşımla da uyum ç nded r: Organ zmacı görüşe göre her b rey
organ zmanın (bütünün) b r hücres (parçası) olmaktan barett r. B rey, tıpkı b r hücre g b kend ne düşen
görev yer ne get rmekle yükümlüdür.

Eflatun’a göre y b r düzen tes s edeb lmek ç n şe S te’n n yönet c ler nden ve askerlerden başlanmalı.
Bunların z hnen, ruhen ve bedenen (matemat k, müz k ve j mnast kle) çok y b r şek lde eğ t lmeler
sağlanmalı. Ancak eğ t m de yeterl değ l; düzen ve adalet n sağlanab lmes ç n ayrıca k kurumun ortadan
kaldırılması şarttır: a le ve özel mülk yet. S te’n n muhafızları (askerler) toprak ve ev (a le) sah b olmamalı;
bunların geç mler d ğer çalışan sınıflar tarafından sağlanmalıdır. Eflatun bu düşünceler ortaya atarak,
muhafızların a le ve mülk g b tutkulardan arındırılmaları ve böylece kend ler n tamamen S te’ye
adamalarının sağlanmasını amaçlıyordu.

Görüldüğü g b Eflatun, çeş tl sınıfların var olduğu h yerarş k b r toplum düzen öner yor. En üstte, en başarılı
muhafızlar arasından seç lm ş ve başta felsefe olmak üzere çeş tl konularda sıkı eğ t mden geç r lm ş f lozof-
krallar yer almakta. Onları muhafızlar zl yor. Üçüncü sırada se ç ç ler, zanaatkârlar ve tüccarlar gel yor. Bu
sonuncular S te’n n yüksek menfaatler le doğrudan lg l olmadıkları ç n mülk ed nme ve a le kurma
hakkına sah pler. S te’de düzen ve adalet n tem n ç n bu farklı sınıfların korunması, yan h yerarş k toplum
yapısının sürdürülmes gerekmekted r.

Eflatun’un ve genel olarak Ant k Yunan düşünürler n n savunduğu h yerarş k toplum, aynı dönemde bazı
eleşt r lere maruz kalmıştır. S te-devlete ve onun öngördüğü – h yerarş k – toplum düzen ne karşı çıkan felsef
akımların başında s n zm (k n zm) gelmekted r. Köpek anlamına gelen Yunanca kyon kel mes nden türeyen
s n zm n (k n zm) kurucusu Anth sthenes (M.Ö. 444-365)’e göre mutluluğa ancak erdemle ulaşılır ve erdem
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 20/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

sah b olmak da ancak dünyev hazları yadsımakla mümkün olab l r. S n k düşünürler, zeng nl ğ , a ley ,
evl l ğ , vatandaşlığı ve ünü önemsemezler. Bunların nsanı daha değerl kıldığına nanmazlar. Toplumsal
ayrıcalıklara karşı nefret h sler besleyen s n kler esk çağ anarş stler olarak kabul ed leb l r. Bu nefret,
onların toplumsal eş ts zl klere arkalarını dönmeye bu ayrıcalıkların önem n y t rd ğ ruhsal b r evrene
sığınmalarına yol açmıştır. İmparator İskender’ n b r d leğ olup olmadığı sorusuna “Gölge etme başka hsan
stemem” karşılığını veren ve b r fıçının ç nde yaşayan S noplu D yojen (M.Ö 413-327) s n k düşünces n en
yetk n tems lc ler ndend r.

S n zmle lg l bu kısa açıklamadan sonra tekrar Eflatun’a dönel m. Ona göre, eğ t m n hmal ed lmes veya
mülk yet özlem yönet m n yozlaşmasına yol açar ve net cede “t mokras ” den len rej m ortaya çıkar.
Savaşçıların d ktatörlüğü anlamına gelen t mokras , zamanla zeng nler n d ktatörlüğüne yan “ol garş ”ye
dönüşür. Buna tepk olarak ortaya çıkan “demokras ”n n yozlaşması sonucu se tek k ş n n d ktası olan
“t ran ” doğar. Bu sonuncusu, Eflatun’a göre en kötü yönet m b ç m d r.

Eflatun’a göre b r yönet m y veya kötü kılan ölçüt, o yönet m n kend koyduğu kurallara uyup uymamasıdır.
Monarş (b r k ş n n kt darı) keyf l ğe dönüşürse t ran olur, ar stokras n n (yan b rkaç k ş n n kt darının)
keyf l ğ ol garş y doğurur, demokras (çoğunluğun kt darı) se anarş ye dönüşür.

İdeal b r s ten n, yasalara gerek olmadan eğ t m yoluyla ve f lozoflar tarafından yönet lmes nden yana
olduğunu bel rtt ğ m z Eflatun, hayatının son yıllarında bu f kr n gözden geç rme ht yacı duyar. Son eser ne
“Yasalar” adını vermes d kkat çek c d r. Yaşlı Eflatun bu eser nde öncek görüşler n b r kenara bırakır ve
yasaların gerekl l ğ nden ve erdem nden bahseder. Ayrıca özel mülk yet ve a le konusundak görüşler n
yumuşatır. Yönet m konusunda se karma b r s stem öner r: b lgel ğ ve aklı tems l eden monarş le özgürlüğü
tems l eden demokras n n karması.

3.3. Aristo’nun Siyasi Düşünceleri

M.Ö. 384-322 yılları arasında yaşayan Ar sto (tam adıyla Ar stoteles), Eflatun’un Akadem a’dak dersler n
tak p eden öğrenc ler ndend r. Hocasının ölümünün ardından L se adını verd ğ kend okulunu kurmuştur.
Üstadı Eflatun g b Ar sto da deal st b r düşünürdür. Ancak hocasının, soyut ve genel n tel ktek deaları
bağımsız b r gerçekl k g b tanımasını ve sadece onları gerçek olarak kabul etmes n eleşt r r. Ar sto’ya göre bu
genel n tel kler ancak somut şeyler n sıfatı oldukları ölçüde gerçekl k taşırlar. İdealar, varlıkların ç nde yer
alan “öz”lerd r. Kısaca Ar sto, Eflatun’a göre daha somut b r düşünce gel şt rmeye gayret eder. Gözlem
yöntem ne önem verd ğ ç n s yaset b l m n n babası sayılır.

Ar sto da ‘ deal devlet ned r?’ sorusuna cevap aramıştır. Fakat o, bu soruya somut b r hareket noktasından
kalkarak cevap aramıştır: anayasalar. Ar sto Yunan s teler n n anayasalarını ncelem ş ve deal devlet n nasıl
olması gerekt ğ ne bu met nlerden hareket ederek cevap aramıştır. Bu tavır, onun gözlemc yöntem

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 21/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

ben msem ş olduğunun en çarpıcı kanıtıdır.

Ar sto’ya göre devlet n amacı her şeyden önce b rl ğ sağlamaktır. Devlet n amacı konusunda Eflatun’la
hemf k r olsa da ondan ayrıldığı noktalar da mevcuttur: Ar sto, devlet n b rl ğ n sağlayab lmek ç n yönet c
sınıfa özel mülk yet ve a le kurma yasağı get r lmes ne gerek olmadığına nanır.

Ar sto şu noktada da hocasıyla hemf k rd r: Toplumda farklı kes mler arasında öneml servet farklarının
olması devlet n b rl k ve bütünlüğü ç n b r tehl ked r. Fakat Ar sto bu tehl ken n bertaraf ed lmes ç n özel
mülk yet n kaldırılmasını önermez. Ona göre dengey sağlayacak olan orta sını ır. Toplumun y yönet lmes
ancak orta sınıfın güçlü olmasıyla mümkündür.

Politika adlı eser nde Ar sto s yaset b l m ç n son derece merkez b r önem taşıyan şu soruyu sorar ve
yanıtlamaya çalışır: “Üstünlük” veya d ğer b r dey şle “egemenl k” hang lkeyle tes s ed lmel d r? Bu lkeler
sırasıyla tartışır: çoğunluk, bell b r a leye mensup olmak (asalet), zeng nl k, asker cesaret, b l m, erdem,
deha. Egemenl k çoğunluğa mı, her zaman azınlıkta kalan seçk n k ş lere m , çeş tl yetenekler olan deha
sah b k mselere m a t olmalı? Bu soruya Ar sto egemenl ğ n çoğunluğa a t olması gerekl l ğ n bel rterek
cevap ver r ancak net cede adalet n bu lkeler n h çb r yle tam manasıyla sağlanamayacağını da bel rt r.

Egemenl ğ eller nde tutanların h çb r zaman aşırılığa kaçmamaları ç n tek yol yasaların üstünlüğünü
sağlamaktır. Bunun ç n de Ar sto yazılı olmayan hukuku (teamül hukukunu) yazılı hukuktan daha güçlü ve
öneml addeder.

Ar sto’ya göre “ nsan s yas b r hayvandır” ve tab atı gereğ toplum ç nde yaşamak durumundadır. Öyleyse
amaç toplum olarak y yaşamanın sağlanmasıdır. Bunun sağlanab lmes ç nse y vatandaşlara ht yaç vardır.
İy b r S te ç n y vatandaşlar gerekl d r. Son tahl lde öneml olan, amaç olan S te’d r; b rey (vatandaş) se y
b r S te ç n araçtır. Bu düşünce, bütünün parçadan üstün olduğu nancından kaynaklanmaktadır.

Pek , Ar sto’ya göre vatandaş k md r? Vatandaş, yönet me ve adalet n sağlanmasına katkı sağlayan k msed r.
Bu fonks yonel b r tanımdır ve At na’da uygulanan doğrudan demokras ye uygun düşmekted r. Vatandaş b r
yandan yönet r, d ğer yandan em rlere boyun eğer. Em rler, yazılı ve yazılı olmayan yasalardır.

Ar sto’ya göre eş tl k ve özgürlük doğal b r durum değ ld r. Doğal olan nsanlar arası eş ts zl kt r ve bu tartışma
konusu b le yapılamaz. Em r sah b olan Yunanlı komutandır, Barbar se taat etmekle yükümlüdür. Kadınların
rades – köleler kadar olmasa da – sınırlıdır ve onlar da buyruk altındadırlar. Bu tür eş ts zl kler, baba-çocuk
l şk s nde söz konusu olan eş ts zl k durumu g b d r: Babanın çocuk üzer nde hakları olduğu g b , b r grup
nsanın da d ğer b r grup üzer nde hakkı vardır.

Ar sto’nun yukarıda özetled ğ m z görüşler , onun toplum ç ndek eş ts zl kler meşrulaştıran organ zmacı b r
düşüncey savunduğunu göster r. Ayrıca, lk toplumun a le olduğunu, bunu köy ve daha sonra da şeh r
toplumlarının tak p ett ğ n söyleyerek nsanlığın tekâmül ett ğ n , olgunlaştığını, gel şt ğ n ler sürer.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 22/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Böylece Ar sto, 19. yüzyılla lg l ler k dersler m zde daha ayrıntılı olarak nceleyeceğ m z “ lerlemec tar h”
anlayışının temeller n atar.

3.3.1.Aristo’ya Göre İdeal Devlet ve Yönetim Biçimleri

Ar sto devlet n üç ayrı şlev olduğunu bel rt r: yasama, yürütme ve yargı. O da tıpkı hocası Eflatun g b , deal
devlet n gerçekleşeb lmes ç n madd b r d z şartın yer ne get r lmes n gerekl görür. Yüzölçümü ve nüfus
konusunda bazı sınırlamalar olması gerekt ğ n ler sürer. Devlet, kend kend ne yeteb lmes bakımından ne
çok küçük ne de çok büyük olmalıdır. Fazla küçük olursa ekonom ve savunma açısından zorluklarla
karşılaşab l r. Aşırı büyük olursa da yönet lmes güçleş r.

Hatırlanacağı g b Eflatun üçü y (monarş , ar stokras , demokras ), üçü kötü (t ran , ol garş , anarş ) olmak
üzere altı yönet m b ç m saymaktaydı. İy yönet m b ç mler n n kötü yönet mlere dönüşmes n neden ,
yönet c ler n kend koydukları kurallara uymaması, key fler doğrultusunda b r yönet m serg lemeler yd .
Ar sto da aynı ayrımı yapar fakat ona göre ölçü kamu çıkarıdır, yan genel n çıkarı. Yönet c ler ancak genel
çıkarlara uygun hareket ederlerse o yönet m y b r yönet m olab l r.

Ar sto’ya göre üç y (meşru) yönet m b ç m “monarş ”, “ar stokras ” ve b r tür ılımlı demokras olan
“pol s ”d r. Monarş n n yozlaşmasından “t ran ” doğar. Tek b r k ş n n güç kullanarak ve kurnazlıkla kend
çıkarını sağlamaya çalışmasıdır. Ar stokras n n bozulması net ces nde “ol garş ” doğar. Varlıklıların kend
çıkarlarını korumak amacıyla serg led kler devlet yönet m d r. Pol s bozulduğu takd rde “demokras ” ortaya
çıkar. Demokras , Ar sto’ya göre, sayıca çok olan yoksulların devlet kend çıkarlarına uygun olarak
yönetmes d r.

Ar sto’nun s yas düşünceler n n temel özell ğ n n ılımlılık/ölçü olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ona göre
monarş , ar stokras ve pol s ılımlı/ölçülü b r şek lde uygulandığı takd rde y b rer yönet m şek ller d r. Aşırıya
kaçıldığında se bu üç yönet m b ç m kötü yönet mlere dönüşür. Ölçülülük, onun orta sınıfa verd ğ önemde
de kend n göster r. N tek m pol s de orta sınıfın yönet m d r ve ancak demokras le ol garş n n sentez nden
meydana gelecek b r karma anayasayla gerçekleşeb l r. Orta sınıfın, yoksul ve varlıklı sınıflardan daha güçlü
olduğu b r toplumda uygulanacak bu karma anayasa dah Ar sto’ya göre kusursuz değ l, “kötüler n en
y s ”d r.

Bölüm Özeti

Eflatun’un savunduğu deal zm felsefes ne göre, bütün varlıklar aslında düşüncen n kend s d r. Madd
gerçeklere (nesneler) oranla madd olmayan lkeler ( dealar) daha sağlam ve asl b r varlığa sah pt rler. Madd
gerçekler bu deal varlıklardan türem şlerd r. Asıl olan, değ şen – dolayısıyla mükemmel olmayan – şeyler n
(yan nesneler n, görünüşler n) arkasında yer alan mükemmel ve sürekl olan dealardır. İnsanların
duyularıyla algıladığı şeyler, deaların yansımaları veya gölgeler d r. Eflatun’un yeryüzünde kurmak sted ğ

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 23/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

devlet, henüz eş ne rastlanmamış; ancak dea olarak mevcut olan b r devlett r. Ona göre nsan hayatının
temel amacı erdem; bunun topluma yansıması se adalett r. Yasaların yer n eğ t m almalıdır ve toplumsal
düzen yasalara gerek kalmadan eğ t mle sağlanmalıdır.

Eflatun ve Ar sto ç n asıl öneml olan S te’d r; b rey (vatandaş) se y b r S te ç n araçtır. Her k s de genel
çıkarların b reysel çıkarlardan önce gelmes gerekt ğ n savunmuşlardır. Ancak Ar sto, üstadı Eflatun’dan farklı
olarak yasaları çok daha fazla önemser ve egemenl ğ eller nde tutanların aşırılığa kaçmamaları ç n yasaların
her şey n üstünde olması gerekt ğ n savunur.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 24/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. Eflatun’un savunduğu deal st felsefe, aşağıdak düşünce akımlarından hang s n n karşıtı


sayılır?

A) Romant zm

B) Hedon zm (Hazcılık)

C) Materyal zm (Özdekç l k)

D) Sof zm

E) Stoacılık

2. Ar sto’ya göre b r yönet m y veya kötü kılan en öneml ölçüt hang s d r?

A) Kamu (genel n) çıkarını gözetmes

B) Eş tl kç olması

C) Özgürlükçü olması

D) İkt darı Tanrı’dan alması

E) Kölel ğe karşı olması

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 25/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

3. Aşağıdak sözlerden hang s S n zm felsefes n savunan S noplu D yojen’e a tt r?

A) “İnsan s yas b r hayvandır.”

B) “B r neh rde k kez yıkanılmaz.”

C) “Gölge etme başka hsan stemem.”

D) “Düşünüyorum öyleyse varım.”

E) “Sezar’ın olanı Sezar’a ver n, Tanrı’nın olanı da Tanrı’ya”.

CEVAP ANAHTARI

1. c 2. a 3. c

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 26/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

4. POLİS DÜZENİNDEN İMPARATORLUĞA

Giriş

Bu derste, sosyopol t k ve ekonom k gel şmeler net ces nde s ten n boyutlarını aşan yen b r devlet model n n
(büyük monarş ler) ortaya çıkışı ve pol s düzen n n çöküşü ele alınacaktır. Çöküş koşullarında gel şen felsef
akımlar (Ep kürcülük ve Stoacılık) ncelenecekt r. Ayrıca, Roma İmparatorluğu’nun kurulmasıyla doğan yen
hukuk s stem ve Hır st yanlık düşünces n n temel n tel ğ tartışılacaktır.

4.1. Site/Polis Düzeninin Çöküşü

Eflatun ve Ar sto’nun s te yönet m n n aksayan taraflarını düzeltmeye çalışan düşünürler olduklarını gördük.
Ne var k Eflatun’un eğ t lm ş vatandaşların egemenl ğ düşünces de, Ar sto’nun savunduğu ılımlılık ve orta
sınıfın egemenl ğ öner s de pol s’ n çöküşünü engelleyemem şt r. Meydana gelen toplumsal-s yasal-
ekonom k gel şmeler s ten n boyutlarını aşan yen b r devlet model n n ortaya çıkmasıyla sonuçlandı. Yen
dönemde Yunan s teler n çeren monarş ler kuruldu. İskender’ n kurduğu Makedonya Krallığı ve Roma
İmparatorluğu bunlar arasındadır.

Ekonom k l şk ler n gel şmes , kend kend ne yeterl k lkes (otarş ) üzer ne kurulu s te-devlet sarsan başlıca
nedend r. Ayrıca, toplumsal sınıflar arasında g derek artan servet farkı, varlıklılar le yoksullar arasındak
mesafen n artması – daha önce Eflatun ve Ar sto’nun bel rtt ğ g b – s te düzen n tehd t eden b r unsur hâl ne
gelm şt . Zeng nler n çıkarları, üret m n ve t car bağların artmasına mkân tanımayan s te düzen nden değ l,
Makedonya g b büyük devletlerden, konfederasyon ve monarş lerden yanaydı. İskender, zeng nl kler n
yen den paylaşılması ç n baş gösterecek ayaklanmaları bastırma sözü vermekteyd . G r len bu yen dönemde
s teler tar h sahnes nden çek lmekte; bunların yer n , s teler de bünyes nde toplayan büyük monarş k
devletler almaktaydı.

Ar sto sonrasında, yan pol s düzen n n düşüş yıllarında, yen felsef akımlar da doğmuştur. Helen st k dönem
olarak adlandırılan bu evrede ortaya çıkan öneml s mler nden b r M.Ö. 341-270 yılları arasında yaşayan
Ep kür’dür. Ep kür’ün düşünceler yaşadığı bunalım dönem n n karakter st k özell kler n serg lemekted r.
B rey n s yas kararlara katılımının artık mümkün olmadığı, yan vatandaşlık n tel ğ n kaybett ğ bu dönemde,
Ep kür materyal st düşüncen n temeller n atmıştır. Ona göre nsan, kısa hayatını mümkün olduğu kadar
mutlu b r şek lde yaşamalı ve bunu başarab lmek ç n de kader karşısında lg s z kalmalıdır. Ölümle lg l şu
meşhur sözü aslında onun – yaşam – felsefes n özetler: “Ölümden korkmak anlamsızdır, çünkü yaşadığımız
sürece ölüm yoktur, ölüm geld ğ nde se artık b z yokuz”.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 27/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Vatandaşlık kavramının değer n y t rd ğ , b rey n yönet mde artık söz sah b olmadığı bu dönemde, Ep kür
nsana kısaca şu tavs yede bulunur: Kend rade ve steğ nle değ şt remeyeceğ n şeyler karşısında lg s z kal.
Ep kür’ün bu tavs yes , yönet mle lg lenmemey , genel olarak s yasetten uzak durmayı da kapsamaktadır.

4.2. Yunan’dan Roma’ya Geçiş: Stoacılık

Stoacılık, Ar sto sonrası Helen st k dönem n en öneml düşünce s stem d r. Esk Yunan düşünces nden
Roma’ya geç ş sürec nde ortaya çıkmış ve Hır st yan felsefes n de etk lem şt r. Kurucusu Kıbrıslı Zenon (M.Ö.
334-262)’dur. Stoacılar felsefe olarak, doğaya uygun yaşamayı ben msem ş ve dünya vatandaşlığını
savunmuşlardır. Ep kür felsefes ne deal st b r çer k kazandırmışlardır. İnsanın, mutluluğu dışarıda, dış
koşullarda değ l kend ç nde araması gerekt ğ n savunmuşlardır. Evren düzenl ve üstün b r düzen n
yansımasıdır. Böyle üstün b r düzen ancak bell b r plana göre hareket eden üstün b r aklın, yan Tanrı’nın
eser olab l r. İnsan da tanrısal b r kaynaktan gelmekted r.

Stoacılar, tüm nsanların evrene hâk m olan logosun (Tanrı) çocukları olduğuna nandıkları ç n tek b r dünya
devlet n n olması gerekt ğ n savunurlar. Tanrı’nın koyduğu, nsan tab atına uygun ve değ şmez kurallar
mevcuttur. “Doğal yasalar” ya da “doğal hukuk” adı ver len bu kurallar, devlet n koyduğu yasalardan
üstündür. Doğal hukuk, zaman ve mekân üstüdür, her nsan ç n aynı ve geçerl d r. İnsan yapısı olan devlet,
mülk yet, kölel k vs. doğal değ l yapay kurumlardır ve doğal yaşama terst r. Stoacılığa a t tüm bu düşünceler
daha sonrak dönemlerde Hır st yanlık tarafından kısmen yen den yorumlanarak ben msenecekt r.

4.3. Roma’da ve Hıristiyanlıkta Siyasi Düşünce

4.3.1.Roma: Hukuk ve Siyasi Kurumlar

Esk Yunan’dak s yas düşünce zeng nl ğ ne Roma’da rastlamak mümkün değ ld r. Hukukun vatanı kabul
ed len Roma, s yas kuramlara, devlet doktr nler ne fazla önem vermem şt r. Yönet m doğrudan hukukla
beslenm şt r. Çok fazla s yasetç , asker ve yönet c çıkmasına rağmen Roma meden yet n n s yas düşünceye
öneml b r katkısının olduğunu söylemek pek mümkün değ ld r.

Roma dönem nde s yas düşünceye katkıda bulunan nad r düşünürler n başında Ç çeron (M.Ö. 106-43)
gelmekted r. Ç çeron, karma b r yönet m savunmaktadır. İkt dar ancak kral, seçk nler ve halk arasında
paylaşılırsa dengel b r yönet m mümkün olab l r düşünces n savunur. Monarş , ar stokras ve demokras tek
başlarına uygulanırlarsa yozlaşmaları kaçınılmazdır.

Roma İmparatorluğu’nun dünya çapında b r hedef vardı: “Pax Romana”, yan b r dünya barışı kurmak.
Romalılar kend kurumlarına son derece güvend kler ç n yönet m b ç mler le lg l herhang b r tartışmaya
gerek duymamışlardır. Esk Yunan s yas düşünces n n kend ler ne açtığı yoldan lerlemekle yet nm şlerd r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 28/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Roma dönem , s yas düşünceler le değ l daha çok s yas kurumlarla temayüz etmekte, ön plana çıkmaktadır.
Şayet konumuz s yas düşünceler değ l de s yas kurumlar tar h olsaydı İlk Çağ’ı ncelerken, Yunan
meden yet nden çok Roma meden yet üzer nde durmamız gerek rd . Bu dönemde Roma’da ortaya çıkan
s yas kurumların, sonrak çağların s yas düşünces ne öneml yansımaları olmuştur. Bu kurumların başında
monarş ve cumhur yet n ardından kurulan mparatorluk gelmekted r.

Roma’nın yayılma s yaset zaman ç nde daha güçlü, kutsallaştırılmış tek b r şef ( mparator) gerekl kılmıştır.
Bu duruma paralel olarak, mparatorun em rler n yukarıdan aşağıya doğru her yerde ve hemen yer ne
get reb lecek merkezî b r yönet m n, darî mekan zmanın ve güçlü b r bürokras n n kurulması gerekm şt r.
Roma’da, mal yet çok fazla olan bu devasa – merkezî ve bürokrat k – devlet örgütünü besleyecek, f nanse
edecek güçlü b r verg s stem de gel şm şt r.

Yunan meden yet nde ayrı b r uğraş olarak görülmeyen hukukçuluk, Romalılar ç n en temel ve vazgeç lmez
b r faal yet hâl ne gelm şt r. Roma’da son derece katı b r özel hukuk gel şm şt r. Yaratılan kamu hukuku se
“ mper um” (kamu gücü) üzer ne temellend r lm şt r. Kamu gücü (kamu otor tes ), Roma halkının verd ğ
vekâletle mparatora devred lm şt r. Bu dev r, cumhur yet n ardından kurulan mparatorluğun, öncek
dönemden (cumhur yet yönet m nden) ne kadar çok etk lend ğ n n b r gösterges d r. Son tahl lde emretme
gücü olarak n teleyeb leceğ m z egemenl k kuramsal olarak Roma halkında kalmakta, kullanımı se b r şefe
yan Sezar’a (Roma mparatorlarının unvanı) terk ed lmekteyd . Böylece mutlak kt dar (Sezarların kt darı),
kuramsal olarak demokrat k b r temele oturtuluyordu. Halkın kt darı, halkın verd ğ vekâlet yoluyla b r
mparatora devred lm ş oluyordu.

4.3.2.Hıristiyanlık: Laiklik Fikrinin Doğuşu

Kes nl ğ tartışmalı olmakla b rl kte, Markos İnc l ’nde Hz. İsa’ya atfed len meşhur b r söz vardır: “Sezar’ın
olanı Sezar’a ver n, Tanrı’nın olanı da Tanrı’ya”. Bu söz genell kle devlete a t olanı devlete vermek gerekt ğ
şekl nde yorumlanmaktadır. Bu sözüyle Hz. İsa’nın c sman güç (devlet) le ruhan güç (Tanrı) arasında b r
ayrım yaptığı ler sürülmekted r. Gerçekten böyle olup olmadığını anlamak ç n, Markos’ta z kred len sözün
önces ve sonrasına bakmak ve metn n bütünlüğü çer s nde değerlend rmek gerek r:

“İsa’yı kend sözüyle tuzağa düşürmek amacıyla, Fer s ler le Herodesç ler’den bazılarını O’nun yanına
gönderd ler. Adamlar O’na gel p, ‘Ey Öğretmen!’ ded ler, ‘Sen n gerçek olduğunu b l yoruz, h ç k mseden
çek nd ğ n de yok. Çünkü kayırıcılık yapan b r değ ls n. Ters ne, Tanrı yolunu doğrulukla öğret yorsun.
Sezar’a verg ödemek yasal mı, yoksa değ l m ? Ödeyel m m , ödemeyel m m ?’

İsa onların k yüzlülüğünü b ld ğ nden, ‘Neden ben denemeye kalkışıyorsunuz?’ ded , ‘Bana b r d nar get r n
de görey m.’ Get rd ler. İsa sordu: ‘Bu gördüğünüz yüz ve yazı k m nd r?’ Onlar, ‘Sezar’ın’ ded ler. Bunun
üzer ne İsa, ‘Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın hakkını da Tanrı’ya ver n’ ded . O’nun bu yanıtına

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 29/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

şaşakaldılar”.

Markos’ta z kred len bu met n b r bütün hâl nde değerlend r ld ğ nde, Hz. İsa’nın kend s n suç şlemeye
tmek ç n sınamak steyenlere karşı alaycı ve b r o kadar anlamlı b r cevap verd ğ anlaşılmaktadır. Hz. İsa,
üzer nde resm olduğu ç n kend s ne a t olduğu bell olan Sezar’ın parasını y ne ona vermek gerekt ğ n
söylemekted r. Sezar’ın hakkı olan şey sadece ve sadece bundan barett r. Onun, nsan hayatı ve ölümü
üzer nde hakkı olmadığı g b , nsanları savaşa sokmaya ve ülkeler şgal etmeye hakkı yoktur. Böylece, onun
dışında kalan şeyler se, onların sah b olan Tanrı'ya vermek gerekt ğ n bel rtmekted r. Böylece, yegâne taat
ed lmeye ve yücelt lmeye layık olanın Tanrı olduğunu vurgulamaktadır.

Hz. İsa’nın bu sözü, genell kle la kl ğ n tar hsel temel dayanaklarından b r olarak değerlend r lmekted r.
Ancak bu değerlend rme, yukarıdak açıklamalarımız ışığında bakıldığında pek sabetl görülmemekted r.
Hata payı yüksek olmakla beraber, genel kabul görmüş ve Hır st yanlığın la kl k düşünces ne açık, hatta bu
düşüncey hazırlayan b r nanç s stem olduğu yönündek bu dd aya göz atmakta fayda var.

Söz konusu dd aya göre, Hz. İsa’nın bu sözü, yasa ve teamül yoluyla konulmuş verg lere, yargı yetk s ne,
yürürlüktek s yas kurumlara, kısacası yerleş k düzene saygı göstermen n gerekl l ğ ne şaret etmekted r.
N tek m Hır st yanlığın kurumsallaşmış sürdürücüsü olan K l se, Hz. İsa’nın bu sözüne b naen, feodal düzen n
de kap tal st düzen n de savunuculuğunu yapmıştır.

Hır st yanlık le b rl kte İlk Çağ’ın mon st (tekç ) yapısı yer n düal st ( k c ) b r yapıya bırakmıştır. Öncek
dönemde, s te-devlet her şey çermekteyken, d n-devlet, dünyev -uhrev , ruhan -c sman ayrımı söz konusu
değ lken, Hır st yanlığın yukarıda bel rtt ğ m z – yanlış – yorumu net ces nde bu ayrımlar ortaya çıkmıştır.
Hır st yanlık k c b r dünya görüşünün doğuşuna neden olmuştur. B r Hır st yan k ayrı otor ten n buyruğu
altındadır: Sezar’ın ve Tanrı’nın. İşte bu k c görüş, d n şler yle dünya şler n b rb r nden ayırmak anlamına
gelen la kl ğ n ler k dönemlerde Batı’da yerleş p kök salmasını kolaylaştırmıştır. Hır st yanlık düşünces n n
bu k c yapısı Batı s yas düşünces n n bel rley c n tel kler nden b r n teşk l etmekted r.

Bölüm Özeti

B rey n s yas kararlara katılımının artık mümkün olmadığı, vatandaşlığın anlamını y t rd ğ çöküş
dönem nde, Ep kür materyal st düşüncen n temeller n atmıştır. Stoacılar se doğaya uygun b r yaşam sürmek
gerekt ğ n savunmuşlardır. Onlara göre, Tanrı’nın koyduğu, nsan tab atına uygun ve değ şmez kurallar
mevcuttur. “Doğal hukuk” adı ver len bu kurallar, devlet n koyduğu yasalardan üstündür.

Roma dönem , s yas düşüncelerle değ l, son derece gel şm ş hukuk s stem ve s yas kurumlarıyla temayüz
etmekted r. Esk Yunan s yas düşünces n n açtığı yoldan lerleyen Romalılar, dünya çapında yen b r düzen
(pax romana), b r dünya barışı kurmayı öncelem şlerd r. Roma’nın yayılma s yaset güçlü ve kutsallaştırılmış

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 30/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

tek b r şef ( mparator) gerekl kılmıştır. Buna paralel olarak, mparatorun em rler n yukarıdan aşağıya doğru
yer ne get reb lecek merkezî b r yönet m n ve güçlü b r bürokras n n kurulması gerekm şt r.

Hır st yanlık le b rl kte İlk Çağ’ın mon st (tekç ) yapısı yer n düal st ( k c ) b r yapıya bırakmıştır. Öncek
dönemde, s te-devlet her şey çermekteyken yan d n-devlet, dünyev -uhrev , ruhan -c sman g b ayrımlar
söz konusu değ lken, Hır st yanlığın bell b r yorumu net ces nde bu ayrımlar ortaya çıkmıştır. Batı s yas
düşünces , Hır st yanlığın bu k c yapısından beslenerek gel şm şt r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 31/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. Aşağıdak lerden hang s Stoacıların özell kler nden değ ld r?

A) İnsanları yönet me katılmaları ç n teşv k etm şlerd r.

B) Ar sto sonrası Helen st k dönem n en öneml düşünce s stem n gel şt rm şler ve Hır st yan
felsefes n etk lem şlerd r.

C) Doğaya uygun yaşamayı ben msem şlerd r.

D) İnsanların evrene hâk m olan logosun (Tanrı) çocukları olduğuna nandıkları ç n tek b r dünya
devlet n n olması gerekt ğ n savunmuşlardır.

E) Ep kür felsefes ne deal st b r çer k kazandırmışlardır.

2. Tanrı’nın koyduğu, nsan tab atına uygun ve değ şmez “doğal yasalar”ın bulunduğunu
savunan ve bunların devlet n koyduğu yasalardan üstün olduğunu ler süren düşünce akımı
hang s d r?

A) Ep kürcülük

B) Sof zm

C) S n zm

D) Stoacılık

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 32/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

E) Hır st yanlık

3. “Sezar’ın olanı Sezar’a ver n, Tanrı’nın olanı da Tanrı’ya”.


Hz. İsa’ya atfed len yukarıdak söz, Batı s yas düşünces nde hang lken n doğuşuna kaynaklık
etm şt r?

A) Özgürlük

B) Adalet

C) La kl k

D) Eş tl k

E) Heps

CEVAP ANAHTARI

1. a 2. d 3. c

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 33/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

5. ORTA ÇAĞ

Giriş

Bu bölümde, Roma İmparatorluğu’nun çöküşünün ardından Batı Avrupa’nın kend ne özgü koşullarında
doğup gel şen feodal toplum düzen ncelenecekt r. Orta Çağ Avrupası’na reng n veren bu düzen, kt sad ,
s yas , hukuk ve toplumsal boyutlarıyla ele alınacak, feodal teyle lg l kavramlar (serf, f ef, vassal, vb.)
açıklanacaktır. Ayrıca, dönem n temel deoloj s olan Hır st yanlık (K l se) le devlet arasındak çatışma
üzer nde durulacaktır. Bu çerçevede Hır st yan düşünür Aqu nolu Thomas’nın f k rler ve özel kle yasalar
kuramı ncelenecekt r.

5.1. Yeni Bir Düzenin Ortaya Çıkışı: Feodalite

Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşüyle başlayan Orta Çağ’da, özell kle Batı Avrupa’da hâk m olan
toplumsal, s yasal, hukuk ve kt sad düzene feodal te (derebeyl k) adı ver lmekted r. Bu düzen n s yas
olarak en bar z özell ğ devlet b rl ğ n n olmaması yan devlet kt darının parçalanmış olmasıydı. Bu s yas
durumun net ces olarak halk, doğrudan devlete değ l toprakların sah b olan senyörlere tab durumdaydı.

Öncek çağda kölel ğe dayanan ekonom (üret m b ç m ), bu çağda derebeyl k üzer ne kurulmuştur. Üret m
tekn ğ nde ortaya çıkan bazı gel şmeler (örneğ n kol değ rmen nden yel değ rmen ne geç ş) kölec üret m
b ç m nden farklı b r ekonom k organ zasyonu gerekl kılmıştır. Böylece yen dönem n koşullarıyla uyumlu
farklı b r ekonom k örgütlenme, yen b r üret m şekl ortaya çıkmıştır. Feodal te veya derebeyl k şte bu yen –
s yasal, toplumsal, kt sad , hukuk – örgütlenme b ç m n n adıdır.

Feodal ten n ortaya çıkışında, Batı Avrupa’nın kend ç nde yaşadığı bazı gel şmeler n yanı sıra dünyanın
başka bölgeler ndek gel şmeler de rol oynamıştır. Bunlardan en öneml s şüphes z İslam’ın yüksel ş ve
Müslümanların Akden z’ n doğu ve batı kıyılarında hâk m yet kurmalarıdır. Böylece Doğu le Batı arasında
kültürel ve t car l şk lerde en öneml rolü oynamış olan Akden z yolu bazı Avrupa ülkeler ne kapanmış ve bu
ülkeler dünya t caret n n dışına atılmışlardır.

İkt sat tar hç s Ömer Lütf Barkan (1902-1979)’a göre “Dünya t caret yle l şk s kes l p kend ç ne kapanmaya
ve bu yen duruma göre yen den teşk latlanmaya ve derlen p toplanmaya mecbur kalan Avrupa’da, ekonom
bakımından en fazla kayda değer olan olay, mal kâneler s stem n n gen şlemes le para ekonom s yer ne
tab ve aynî d yeb leceğ m z b r ekonom n n geçmes ve tam manasıyla z ra b r meden yet n ortalığa hâk m
bulunması olmuştur”. Barkan’a göre, Avrupa’da t caret n zayıflamasının meydana get rd ğ parasızlık

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 34/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

yüzünden, genell kle ordu mensuplarıyla memurların ancak mal kâne sah pler arasından seç leb ld ğ ya da
mal kâne hâl ne sokulduğu b r dönemde, devlet re sler n n büyük gel r kaynaklarını ve bunlara bağlı otor te
ve egemenl k haklarını sürdürmes pek güçtü. Net ce olarak derebeyl ğ n, her b r b r parça toprağın
mülk yet n , toprak üzer ndek yetk lerle ele geç rd ğ ç n bağımsızlık ve nüfuzlarını artıran ve
memur yetler ne a t yetk ve görevler de toprak üzer ndek tasarruflarının b r kısmı g b kend ler ne mal ve
mülk ed nen esk memur ve mültez m toprak zeng nler el nde, devlet kt darının parçalanmasıyla meydana
çıktığı dd a ed leb l r.

Feodal ten n n tel ğ konusundak görüşler şöyle özetleyeb l r z: Feodal te, büyük mal kâne sah pler n n
el ndek gen ş mt yazların artmasıyla meydana gelm şt r. Senyörün (derebey ) sah p olduğu adalet n
dağıtılması (yargı), askerl k h zmet , verg toplama g b haklar doğal olarak mülk yet hakkından doğan haklar
değ ld r. Bu haklar aslında kralın kt dar ve yetk ler ne g ren haklardır. Ancak söz konusu haklar muaf yet ya
da gasp yoluyla kend ler ne taat sağlayacak kadar güçlü olan k mseler (senyörler/derebeyler ) tarafından
kullanılmaktadır.

Roma devlet örgütünün ortadan kalkmasıyla onun yer n alan feodal düzende senyörün hem sah b hem de
hâk m olduğu b r mal kâne söz konusudur. Feodal te, b r yandan devlet otor tes n d ğer yandan b rey n
özgürlüğünü sağlayan egemenl k ve mülk yet kavramlarını b rb r ne yaklaştırmış, hatta eşanlamlı kılmıştır:
Egemenl k, b r mülk yet hakkına dönüşmüştür. Kısaca feodal te, egemenl k ve mülk yet n özel b r örgütlenme
b ç m d r.

Kölel kten (veya köle-efend l şk s nden) farklı b r durum olan b r k ş ye bağlılık (yan serf-senyör l şk s )
barbar st lasının yarattığı güvens zl k atmosfer nde çok daha hızlı yayılmış ve genelleşm şt r. Yen koşullar
bütün özgür nsanları kend ler ne b r senyör seçmek zorunda bırakmıştır. Lat nce “köle” anlamını taşıyan
“servus”tan gelme b r kel me olan serf, derebeyler n araz ler nde çalışan ve onların mülkü sayılan
köylülerd r. Serfler, ancak üzer nde yaşadıkları, şley p ürün elde ett kler toprakla b rl kte alınıp
satılab l rlerd . S yasal haklara ve sted ğ zaman başka topraklara göç etme hakkına sah p değ ld ler. Feodal
b r beye (derebey ) bağlıydılar ve beyl ğ terk etmeler yasaktı.

Özetlemek gerek rse, üret m tekn ğ n n gel şmes sonucunda gevşeyen kölel k bağı, dünya ölçeğ nde ortaya
çıkan bazı gel şmeler n (Akden z’ n doğu ve batı kıyılarının Müslümanların kontrolüne geçmes ) de etk s yle
feodal rej m n doğmasına yol açmıştır. Bu rej mde toprağın serbestçe kullanımı söz konusu değ ld r.
Senyörsüz topraklar st snadır. Toprakların neredeyse tamamı f ef sözleşmes yle h yerarş k b r düzene
tab d r. F ef, Orta Çağ’da senyörün vassalına geç ml k olarak verd ğ topraktır. Vassal, şled ğ bu topraktan
kazandıkları karşısında senyörüne bel rl b r m ktar verg ver r ve asker h zmet sunar. Kısacası, f ef sözleşmes

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 35/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

k hür k ş arasında yapılan b r anlaşmadır. Taraflardan b r senyör, d ğer se ona tab olan vassaldır. Hür
olmasına rağmen h yerarş k olarak senyörün altında bulunan vassal, aldığı toprakların b r kısmını başkasına
devredeb l r, böylece kend s de – vassalı olduğu senyöre bağlılığını sürdürerek – senyör olab l r.

Feodal düzende k l sen n öneml b r yer şgal ett ğ n bel rtmek gerek r. La k senyörlere a t topraklar
(mal kâneler) olduğu g b rah p senyörlere yan k l seye a t topraklar da vardı. Rah p senyörlere a t
mal kâneler şletme ve yönet m bakımından d ğerler nden pek farklı değ llerd .

Feodal düzen genel b r şema le fade etmek gerek rse, kralın en yüksek senyör olduğunu, feodal h yerarş n n
en yüksek katını şgal ett ğ n söyleyeb l r z. D ğer b r dey şle kral, senyörler n senyörü konumundaydı. Ancak
kt darın parçalanmışlığı lkes çerçeves nde kral, kend ne tab d ğer senyörler n topraklarında yaşayan halk
üzer nde herhang b r nüfuza sah p değ ld . Net cede feodal hukukun gereğ olarak, kend s de b zat h feodal
b r senyör olan kralın doğrudan yönet m (egemenl ğ ) yalnızca kend topraklarıyla sınırlıydı.

Görüldüğü g b , Orta Çağ feodal toplum yapısında çeş tl sınıflar söz konuydu. Bunlar soylular (senyörler), d n
adamları (rah pler), hür köylüler ve serflerd r. Her b r sınıfın farklı hukuk statüler vardır. Ekonom k olduğu
kadar hukuk b r eş ts zl k de söz konusudur. Feodal toplumu teşk l eden sınıflar arasında kes n sınırlar vardır.
Sınıflar arası geç şler mkânsız olmamakla beraber son derece güçtür: B r sını an başka b r sınıfa geç ş bell
hukuk şlemler ve meras mler gerekt rmekted r. Soylular ve d n adamları ayrıcalıklı sınıflardır ve topraklar bu
k sınıf arasında paylaşılmıştır.

Bu dönem n sonlarına doğru, korunaklı dar ve d n merkezler olan kentler yen b r gel şmeye sahne
olmuştur. Buralarda meta (t caret malı) üret m n n artması, zanaat ve t caret n gel şmes sonucunda yen b r
sınıf ortaya çıkmıştır: burjuva sınıfı (burjuvaz ). Burjuvaların (kent soylular) varlığı toprağa değ l kentlerdek
meta üret m ne ve t carete bağlıydı. Savaş sanatıyla (askerl k) uğraşmadıkları g b toprak sah b de değ llerd .
Bu nedenle soyluların sah p olduğu mt yazlardan (hukuk ayrıcalıklar) yoksundular. Burjuvaz n n g derek
daha güçleneceğ ler k dönemde bu durum c dd b r çel şk y de beraber nde get recekt r. Ekonom k
zeng nl ğ el nde bulundurmasına rağmen s yas ve hukuk haklardan mahrum olan burjuvaz , bu duruma
t raz edecek, güçlü b r toplumsal muhalefet örgütleyecek ve net cede burjuva devr mler ortaya çıkacaktır.

5.2. Orta Çağ’da Devlet-Kilise Çatışması

Feodal düzen n deoloj s sayılan Hır st yanlığın kt dar konusundak yaklaşımı Orta Çağ Avrupa’sında
tartışma ve çatışmalara yol açmıştır. Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra Avrupa’da yaşanan kargaşa
dönem n n akab nde k öneml kurum ortaya çıkmıştır: Bunlardan b r feodal düzen üzer ne kurulmuş olan
Roma-Cermen İmparatorluğu, d ğer se Papalık (K l se)’tır. B r süre beraber yol alan bu k kurum arasında

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 36/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

daha sonra b r çatışma yaşanmıştır. Orta Çağ’a damgasını vuran bu çatışma kt darın bu k kurumdan
hang s ne a t olacağı konusunda yaşanmıştır. B r görüşe göre kt dar/yönet m, Hır st yanlığa bağlı Roma-
Cermen İmparatoru’na a t olmalıydı; d ğer görüşe göre se kt darın tek sah b Papa olmalıydı.

İmparator ve Papa, b rb r yle l şk l k ayrı kt darın tems lc ler yd ler. İlk dünyev kt darı, k c s se ruhan
kt darı tems l etmekteyd . B rb r nden ayrı ve özerk kalması öngörülen bu k tems l, uygulamada
karışab l yor ve bu durum, İmparator le Papa arasında b r kt dar çatışmasına yol açıyordu. Önceler
İmparator leh ne olan bu güç denges daha sonra Papa leh ne değ şm şt r.

K l sen n üstünlüğü ele geç rmes , zamanla mparatorluğun teokrat k b r n tel ğe kavuşmasına – yan b r d n
devlet ne dönüşmes ne – neden olmuştur. Ortaya çıkan bu yen durumda İmparator ülkey ancak K l se’n n
onayı ve Papa’dan aldığı vekâletle yöneteb lmekteyd .

K l sen n bu tartışılmaz üstünlüğü m ll devlet n kurulmasıyla sona erm şt r. 1285-1314 yılları arasında Fransa
kralı olan Ph l ppe Le Bel, k l se mensuplarından da verg almak stem ş ve bu konuda Papa VIII. Bon face le
g rd ğ mücadeley kazanmıştır. Ph l ppe Le Bel zamanında Fransa feodal gelenekler nden uzaklaşıp merkez
ve modern b r devlet olma yoluna g rm şt r. Papalık, manev etk s n sürdürmekle beraber, artık yönet mde
esk s kadar söz sah b olamayacaktır. Kral, bu yen dönemde kt darını papanın aracılığı olmadan doğrudan
Tanrı’dan almaktadır. Kralın rades yasa değer nded r; kt darının kaynağı, Roma’da olduğu g b halk değ l,
Tanrı’dır.

M ll devlet, daha önce gördüğümüz s te-devletten büyük, mparatorluktan küçük b r s yas örgütü fade eder.
Bu s yas oluşumda b rl ğ kral tems l etmekted r. Bu merkez devlet teşk latının ortaya çıkmasına paralel
olarak, feodal te de esk gücünü y t rm şt r. Ancak bugünkü anlamıyla modern “ulus-devlet” n kuruluşu,
feodal ten n tüm kalıntılarını ortadan kaldırmayı hedefleyen Fransız İht lâl (1789) sonrasında
gerçekleşecekt r.

5.3. Aquinolu Thomas’nın Yasalar Kuramı ve İktidarın Sınırlandırılması

Orta Çağ’da ortaya çıkan toplumsal-s yasal-hukuk yen düzenle (feodal te) lg l bu ders m ze son vermeden
önce, dönem n s yas tartışmaları hakkında genel b r f k r sah b olmak ç n Aqu nolu Thomas (1225-1274)’ın
görüşler ne kısaca bakmak faydalı olacaktır. Güney İtalya’nın Aqu no kasabasında doğmuş Hır st yan b r
düşünür ve d n adamı olan Aqu nolu Thomas, İlk Çağ felsefes nden ve özell kle de Ar sto’dan etk lenm şt r.
Müslüman düşünürler aracılığıyla Orta Çağ Avrupası’na nt kal eden Ar sto felsefes yle Hır st yan
düşünces n n b r sentez n yapmayı amaçlamıştır. Bu çaba çer s nde, dünyev ve ruhan kt darı uzlaştırmaya
çalışmıştır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 37/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Aqu nolu Tomas da tıpkı Ar sto g b nsanın toplumsal b r varlık olduğuna, nsanın tek başına
sağlayamayacağı faydayı ancak toplum ç nde sağlayab leceğ ne nanır. Toplumsal b r hayat ç n kt dar
şarttır. İkt darın kaynağı Tanrı’dır. Tanrı’nın kt darını yeryüzünde, toplumun yararını gözeterek kullanacak
olan se halktır. Aqu nolu Tomas’ın bu düşünces , Ar sto’nun ve Roma hukukunun zler n taşımaktadır.

İşte bu noktada, Aqu nolu Thomas’nın kurduğu yasalar h yerarş s nden (aşama sırası) söz etmem z gerek r.
En tepede, Tanrı’nın üstün aklının ürünü olan ölümsüz b r yasa bulunur. Sorunların en mükemmel çözümü
ancak bu üstün yasaya uymakla mümkün olab l r. Tanrı’nın aklının yansıması olan ve nsanın kalb nde yer
alan b r yasa türü daha vardır k Aqu nolu Thomas buna “doğal yasa” adını ver r. İnsanoğlu, bu yasayı tak p
ederek ölümsüz yasanın gösterd ğ yoldan g deb l r. Onun da altında, nsanların yaptığı yasalar
bulunmaktadır. Bugün adına “poz t f hukuk” ded ğ m z, Aqu nolu Thomas’nın sıralamasında en altta yer
alan bu yasalar Tanrı’nın aklının ve doğal yasanın özel şartlara uygulanmasından barett r. Aqu nolu Thomas,
gel şt rd ğ yasalar kuramıyla, Tanrı le nsan arasında yukarıdan aşağıya b r l şk ve sürekl l k sağlamıştır.

Aqu nolu Thomas’nın yasalar arasında kurduğu h yerarş , aynı zamanda kt darın sınırlandırılmasını da
mümkün kılmaktadır. Poz t f yasaların (yan nsanların koyduğu yasaların) Tanrısal/ölümsüz ve doğal
yasalarla uyumlu olma zaruret söz konusudur. Yeryüzünde kt darı el nde bulunduranlar, Aqu nolu
Thomas’nın yasalar kuramına göre, keyf b r yönet m serg leyemezler, yetk ler Tanrısal ve doğal yasalarla
sınırlandırılmışlardır.

Aqu nolu Thomas’ya göre kt darın kullanılışına Tanrı’nın doğrudan b r müdahales veya etk s söz konusu
değ ld r. Tanrı, yeryüzünde kt darı kullanmak üzere herhang b r k ş y (kral) atamaz. Pek , yeryüzündek
somut kt darı kullanacak olan k ş y , kralı veya mparatoru k m bel rler? Aqu nolu Thomas’ya göre kt darı
kullanacak olan k ş y (yönet c y ) bel rleyecek olan halktır.

Bu düşünceler nden dolayı Aqu nolu Thomas’nın demokras savunucusu olduğu sonucunu çıkarmak hatalı
olacaktır. Esk Yunan’dak ne benzer b r demokras değ ld r onun öner s . Ona göre, toplum le yönet c
arasında sar h (açık, bel rg n) veya zımn (kapalı, g zl ) b r kontratın (sözleşme) olması gerekmekted r. Eğer
yönet c toplumla yaptığı – sar h veya zımn – sözleşmey ç ğnerse bu hareket n n yaptırımına (müeyy de)
katlanmak durumundadır. Aqu nolu Thomas böylece mutlak kt darın önleneb leceğ n düşünmekted r.

Aqu nolu Thomas, y ne Ar sto’dan es nlenerek, monarş , ar stokras ve demokras karması b r hükûmet
savunmuştur. Bu karma yönet m b ç m nde ağırlığı en az olan demokras d r. Sıradan nsanların, yönet c n n
seç lmes nde söz sah b olmaması gerekt ğ n , bu hakkın seçk n (el t) b r gruba mahsus olduğunu ler sürer.

Görüldüğü g b Hır st yan b r Orta Çağ düşünürü olan Aqu nolu Thomas demokras y savunmaz, ancak
t ran den yana da değ ld r. İkt darın sınırlandırılması gerekl l ğ , onun s yas düşünces n n temel taşlarından
b r d r. Savunduğu bu f k rlerle Az z Thomas, anayasacılık düşünces n n tohumlarını atan düşünürler arasında

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 38/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

yer alır.

Bölüm Özeti

Bu derste, feodal düzen n ortaya çıkışı ve gel ş m üzer nde durulmuştur. Öncek çağda kölel ğe dayanan
ekonom , Orta Çağ adı ver len bu dönemde derebeyl k üzer ne kurulmuştur. Üret m tekn ğ nde ortaya çıkan
bazı gel şmeler kölec üret m b ç m nden farklı b r ekonom k organ zasyonu gerekl kılmıştır. Böylece yen
dönem n koşullarıyla uyumlu farklı b r ekonom k örgütlenme, yen b r üret m şekl ortaya çıkmıştır. Feodal te
veya derebeyl k şte bu yen – s yasal, toplumsal, kt sad , hukuk – örgütlenme b ç m n n adıdır. Feodal te,
s yas merkez yet n olmadığı, devlet kt darının parçalanmış durumda bulunduğu b r düzend r. Feodal te, b r
yandan devlet otor tes n d ğer yandan b rey n özgürlüğünü sağlayan egemenl k ve mülk yet kavramlarını
b rb r ne yaklaştırmıştır. Bu düzende egemenl k, b r mülk yet hakkına dönüşmüştür.

Feodal teye paralel olarak Orta Çağ’a damgasını vuran b r d ğer gel şme K l se le devlet arasında, kt darın
k me a t olacağı konusunda süren çatışmadır. K l sen n üstünlüğü ele geç rd ğ lk dönemde Roma-Cermen
İmparatorluğu teokrat k b r n tel k kazanmıştır. İmparator ülkey ancak K l se’n n onayıyla ve Papa’dan aldığı
vekâletle yöneteb lmekteyd . M ll devlet n kurulması K l sen n üstünlüğüne son verm şt r.

Orta Çağ düşünürler , kt darın sınırları konusunda değ ş k f k rler serdetm şlerd r. Aqu nolu Thomas, kurduğu
yasalar h yerarş s yle dünyev kt darın sınırlarını ç zm ş ve anayasacılık düşünces n n tar htek öneml
tems lc ler arasında yer almıştır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 39/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. Aşağıdak lerden hang s feodal te ç n geçerl b r değerlend rmed r?

A) Parçalanmış b r kt dar söz konusudur.

B) Halk, doğrudan devlete değ l toprakların sah b olan senyörlere tab d r.

C) Feodal te, egemenl k ve mülk yet kavramlarını b rb r ne yaklaştırmıştır.

D) Avrupa’da feodal düzen n ortaya çıkmasında, Akden z’ n doğu ve batı kıyılarının


Müslümanların hâk m yet altına g rmes n n de payı vardır.

E) Heps

2. Aşağıdak lerden hang s “f ef” n tanımıdır?

A) Derebeyler n araz ler nde çalışan ve onların mülkü sayılan köylüler

B) Orta Çağ’da b r toprağa bağlı olmayan hür köylüler

C) Orta Çağ’da senyörün vassalına geç ml k olarak verd ğ toprak

D) Orta Çağ’da vassalın senyöre öded ğ verg

E) Feodal dönemde, K l se h yerarş s n n en altında bulunan d n adamlarına ver len ad.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 40/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

3. Aşağıda ver len tar h olaylardan hang s , K l se’n n Orta Çağ’dak üstünlüğünün sona erd ğ n n
gösterges d r?

A) Roma-Cermen İmparatorluğu’nun kuruluşu

B) Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı

C) İstanbul’un Osmanlılar tarafından feth

D) M ll devlet n doğuşu

E) Fransız İht lal

4. Aqu nolu Thomas ç n aşağıda yapılan değerlend rmelerden hang s doğru değ ld r?

A) Yasaları h yerarş k b r sıralamaya tab tutmuş, en üstte nsanların yaptığı yasaların


bulunduğunu ler sürmüştür.

B) Ar sto felsefes yle Hır st yan düşünces n n b r sentez n yapmayı amaçlamıştır.

C) Gel şt rd ğ yasa kuramı le, dünyev kt darın sınırlarını ç zmey amaçlamıştır.

D) Monarş , ar stokras ve demokras karması b r hükûmet savunmuştur.

E) Anayasacılık düşünces n n tohumlarını atan düşünürler arasındadır.

CEVAP ANAHTARI

1. e 2. c 3. d 4. a

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 41/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

6. İSLAM’DA TOPLUMSAL VE SİYASAL DÜŞÜNCE

Giriş

Bu bölümde, lk dönem İslam s yaset düşünces n n n tel ğ , temel kaynakları ve kısaca gel ş m üzer nde
durulacaktır. Ayrıca, Orta Çağ İslam düşünürler nden İbn Haldun’un toplum ve devlet le lg l anal zler ne yer
ver lecek, modern tar hç l k ve sosyoloj d s pl n açısından fade ett ğ anlam üzer nde durulacaktır.

6.1. İlk Dönem İslam Siyaset Düşüncesi

İslam d n , nsanın b reysel yaşamının yanı sıra toplumsal ve s yasal hayatla lg l de bell normlar get rm şt r.
İslam’ın temel metn ve b r nc l kaynağı olan Kur’an’da, b rey n yaşam tarzına da r bell kurallar (em r ve
yasaklar) olduğu g b toplum düzen ve s yaset (yönet m, devlet) le lg l bazı temel lkeler de bulunmaktadır.
Kısaca fade etmek gerek rse, İslam sadece ruhan , “ötek dünya”ya (ah ret) dönük b r d n değ ld r; b lak s “bu
dünya” le lg l bell düzenlemeler de get rm şt r. İslam peygamber Hz. Muhammed, nsanları b reysel
kurtuluşa ulaştırma hedef ne paralel olarak toplumsal ve s yasal b r düzen kurmayı da hedeflem şt r. 622
yılında, kend ne nananlarla b rl kte, baskılara maruz kaldığı Mekke’den Med ne’ye göç (H cret) ett kten sonra
burada b r devlet kurması ve vefatına kadar devlet başkanlığı yapması İslam’ın bu dünya (toplum, s yaset,
kt sat) le ne kadar lg l olduğunun gösterges d r.

Yukarıdak açıklamalardan hareketle İslam’da d n-devlet veya ruhan -c sman kt dar ayrımı olmadığını tesp t
etmek yanlış olmayacaktır. İslam yet’te, b rey ç n olduğu g b toplum ve devlet hayatı ç n de geçerl olan
bell kural ve lkeler manzumes vardır. Bu bütüncül s steme şer at adı ver l r.

D ğer peygamberler g b Hz. Muhammed’ n de görev , Allah’tan aldığı vahy (Kuran) prat ğe geç rmek, Allah
tarafından b rey, toplum, yönet m, kt sat vb. konularla lg l konulan em r, yasak ve temel lkeler gündel k
hayatta uygulamaktı. Hz Muhammed, Müslümanlar topluluğu (ümmet) ç n b r örnekl k teşk l etmekteyd .
O’nun Kur’an’dan aldığı lhamla ortaya koyduğu uygulamalar (sünnet), yaşadığı dev rde olduğu g b sonrak
dönemlerde de Müslümanlar ç n bağlayıcı b r n tel ğe sah pt r.

Hz. Muhammed, toplum, devlet ve kt sad yaşamla lg l aldığı karar ve uygulamalarında Kur’an’dak temel
lkelere dayanmaktaydı. O’nun vefatından sonra, Müslümanların kend aralarında gerçekleşt rd ğ seç mlerle
yönet me gelen lk dört hal fe (Hz. Ebubek r, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Al ) se devlet Kur’an ve Hz.
Peygamber’ n öncek uygulamalarını esas alarak yönetm şlerd r. İlk dört hal fen n kt dara gel ş nde, bugünkü
anlamıyla olmasa da b r seç m mekan zması şlet lm şt r. Peygamber n hal feler ruhan -c sman veya d n -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 42/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

dünyev kt dar g b ayrımlar söz konusu olmaksızın Müslümanların (ümmet n) her alandak önderler
olmuşlardır. Bu noktada İslam le Hır st yanlık arasında öneml b r fark d kkat çekmekted r. İslam yet’te,
Hır st yanlık’tan farklı olarak, d n otor tey tems l eden K l se benzer b r kurum söz konusu değ ld r.
Dolayısıyla ruhan /manev ve c sman /dünyev l derl k k l ğ bulunmamaktadır. L derl k veya kt dar her
boyutuyla tek elde toplanmıştır. Kur’an’dak en temel lkelerden b r şüphes z, mutlak kt darın yaratıcıya
(Allah’a) a t olmasıdır. Hal feler n (devlet başkanlarının) görev , devlet Kur’an ve sünnet n öngördüğü
b ç mde yönetmek ve yeryüzünde adalet tes s etmekt r.

İslam yönet m n öneml lkeler n n başında meşveret gelmekted r. Danışma, f k r alışver ş nde bulunma
anlamına gelen meşveret, Kur’an’da Müslümanlara r ayet etmeler emred len lkelerden b r d r.
Müslümanların, şler n aralarında “şura” le yan st şare ederek, b rb rler ne danışarak yapmalarını
öğütlenmekted r (Şura Sures , 38. ayet). Bu em r, İslam s yaset ve yönet m anlayışını bel rleyen en temel
lkelerdend r.

Buraya kadar anlattıklarımız Hulefa- Raş d n (Doğru yolda olgun hal feler) den len lk dört hal fe dönem ç n
geçerl d r. Daha sonra, yan Hz. Al ’den sonra yönet me gelen Muav ye’n n kend yer ne, oğlu Yez d’ hal fe lan
etmes yle İslam tar h nde saltanata geç ş söz konusudur. Bu yen dönem, tar hte, Emev ler dönem olarak
b l nmekted r.

6.2. Bir Orta Çağ İslam Düşünürü: İbn Haldun

Orta Çağ İslam düşünürler n n en öneml ler nden b r İbn Haldun’dur. 1332-1406 yılları arasında yaşayan İbn
Haldun Tunus’ta doğmuştur. Gözleme dayanan amp r k (görgül) b r zem ne oturttuğu çalışmalarıyla, 19.
yüzyılda doğacak sosyoloj n n haberc ler arasında sayılır. Tanınmış sosyal antropolog Ernest Gellner, İbn
Haldun’un f k rler n açıklarken onu “sosyologların en tarafsızı” olarak tanımlar ve ekler: İbn Haldun “durumu
olduğu g b anlatır, düzeltmek ç n b r reçete önermez. Yalnızca durumu nceler.”

En meşhur eser Mukaddime’d r. Kuzey Afr ka’dak kısa ömürlü küçük devletler n gel şme ve çöküş
dönemler ne şah t olan İbn Haldun, gözlemler n Mukaddime’s ne aktarmıştır. Mukadd me, 7 c ltl k dünya
tar h Kitab ül-İber (İbretler K tabı)’ n g r ş k tabı olarak yazılmıştır. İbn Haldun bu eser yle Kât p Çeleb ve
Naîmâ g b b rçok Osmanlı tar hç s n etk lem şt r. Osmanlı İmparatorluğu’nun yüksel ş ve çöküş dönemler
pek çok defa onun teor ler yle anal z ed lm şt r. 19. yüzyıldan t baren se Avrupalı tar hç ler tarafından
keşfed lm ş ve eserler büyük lg çekm şt r.

İbn Haldun’a göre tar h n görünür yüzünde b r d z olaylar yer alırken, tar h n asıl manası g zl yüzünded r.
Mukaddime’n n g r ş nde sırf nak l ve söylent lere dayanan b r tar h b l m ne güven lemeyeceğ n , çeş tl
m lletler n ve devletler n gel ş mler n n peş peşe sıralanmasının tar h anlamaya h çb r katkı sağlamayacağını

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 43/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

bel rt r. Öneml olan bu gel şmen n sırrını kavramaktır. Nakled len b lg ler n ve olayların b r mantık
süzgec nden geç r l p, gerçeğe uygun olup olmadığını anlamak gerek r. Bu görüşler yle İbn Haldun, modern
h stor ograf ye (b l msel tar h yazımı) çok yaklaşan kuramsal-yöntemsel b r tutum serg lem şt r.

Pek , toplumların gel ş p değ şmes yle lg l bu mantık süzgec ned r? Kuzey Afr kalı düşünüre göre tar h n
gerçek b lg s ne ulaşab lmek ç n sosyal olay ve olguların objekt f gözlem nden şe başlamak gerek r. Uygarlık
ve toplulukların çeş tler , zaman ç ndek değ ş mler ve bu değ ş mler n nedenler ncelenmel d r. İşte bunu
yapacak b r b l me ht yaç vardır. İbn Haldun, kend nden öncek düşünürler n eserler n taramış ve böyle b r
b l m n oluşturulmamış olduğunu, oluşturulmuşsa da kend s n n buna ulaşamadığını bel rtm şt r.

İbn Haldun, lk kez kend s tarafından kurulduğunu bel rtt ğ bu lme “Ümran İlm ” adını verm şt r. Böylece
b r tara an b l msel tar hç l ğ n, d ğer tara an da sosyoloj n n temeller n atmıştır. İbn Haldun bu yen b l m n
araştıracağı konuları şöyle özetler: Geçm ş çağlarda yaşamış kav mler n durumları ve yaşayışlarında
meydana gelen değ ş kl kler; bu kav mler n darey ve ülkey eller ne geç rmeler n n sebepler ; nsan
topluluklarının tab atları, yerleş k veya göçebe hayat, göçler ve nüfus hareketler ; devletler n kuruluşu,
kuvvet kazanmaları ve çökmeler ; üret m ve tüket m; b l m, sanat, t caret; zamanın akışı çer s nde bu sayılan
durumların değ şmes ve değ şmeler n sebepler n n ncelenmes ”.

İbn Haldun’un tar h yazıcılığı açısından önem , lk kez somut tar hsel olaylar arasındak nedensell kten
bahsetmes d r. Orta Çağ İslam düşünürü, nedensell ğ tar he uygulayarak, d ğer b r dey şle olaylar arasında
ger ye dönük bağlantılar kurarak tar he ve toplumlara l şk n yasalar bulmaya çalışmıştır. Ona göre, tar hsel
olayların doğruluklarını denetleyeb lmek ancak böylel kle mümkün olab lmekted r.

İbn Haldun, d nam k b r toplum anlayışına sah pt r. Toplumların sürekl b r değ ş m ve çatışma ç nde
olduklarını ler sürer. Devlet de toplumsal b r olay g b değerlend r r ve nceler. Toplumun köken , nsanın
toplumsal b r varlık olmasına dayanır. B r arada yaşama zorunluluğu, d ğer b r fadeyle toplum olma
durumu, dayanışma ht yacından doğmuştur. İnsanlar, doğal zorluklarla baş edeb lmek ç n b r arada
(toplum olarak) yaşamak zorundadırlar. Toplumlar arasındak farklar se coğraf şartlar ve kl m koşullarından
kaynaklanmaktadır.

İbn Haldun toplumları k ayrı t pe ayırmıştır: göçebe toplumlar ve yerleş k toplumlar. Sosyal d nam k, d ğer
b r dey şle toplumsal değ şme, bu k toplum t p arasındak d yalekt k çatışmadan kaynaklanmaktadır.
Yerleş k toplumlar zamanla gevşer ve yozlaşır. Bu toplumlarda yaşayan nsanlar zevk ve rahata düşkün hâle
gel rler. Göçebeler se daha savaşçıdırlar ve aralarındak bağ (asab ye) daha kuvvetl d r. Zamanla zeng nleşen
ve güç kazanan göçebe toplumlar, yerleş k uygarlıklar kurarlar ya da yerleş k uygarlıkları yıkarak yerler ne
geçerler.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 44/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Göçebe toplumlarda düzen yaratan sosyal l şk /bağ veya İbn Haldun’un fades yle “asab ye”, aynı zümreye
mensup olmanın yarattığı dayanışmadan doğar. Bu bağ önce kab ledek akrabalık l şk ler nden doğar. Kab le
gel şt kçe, ç ne farklı soylar dâh l olunca, asab ye dar anlamda b r akrabalık bağı olmaktan çıkar, gen ş
anlamda b r kav m ve kab le bağı hâl n alır. Göçebe toplumlarda düzen n kurulmasında, asab ye bağının yanı
sıra şefler n otor tes n n payı da vardır. Şefle kab le üyeler arasındak bağ, kend l ğ nden doğan ve örf
kurallarla desteklenen b r bağdır. Devlet örgütüne sah p yerleş k toplumların ters ne, göçebe toplumlarda
şef n emr nde asker b r güç bulunmaz.

Toplumun yerleş k b r düzene geç ş yle b rl kte devlet doğar. Yerleş k uygarlık sürec ne geç şle kab leler
(soylar) b rb r yle kaynaşır/karışır ve nüfus artar. Ayrıca toplumda servet b r k m ortaya çıkar. Bu yen
durumda, düzen sağlamak ç n asab ye artık yeterl değ ld r. Merkez b r baskı ve kontrol aracına ht yaç
vardır. Bu ht yacı karşılamak üzere s yas kt dar (devlet) doğar.

İbn Haldun’a göre devlet, b rb rler yle rekabet ve mücadele hâl ndek kab lelerden b r n n d ğerler ne üstün
gelmes ve onlar üzer ne üstünlük kurmasıyla başlar. Devlet toplumdan farklı b r kategor d r. Toplum,
nsanların b rb rler ne yardım etmeler zorunluluğundan doğmuştur. Devlet f kr se, nsanı hemc nsler n n
saldırı ve zulmüne karşı koruma gereğ n n sonucu olarak ortaya çıkmıştır. İnsanlar d ğer hemc nsler n n
tecavüzünden korunab lmek ç n b r yasakçıya ht yaç duyar ve onun otor tes ne boyun eğerler. Devlet n
ortaya çıkışı sosyal b r olaydır ve tıpkı toplum g b , b r zorunluluktan ler gelmekted r.

İbn Haldun’a göre kab le dayanışmasına dayanılarak kurulan hanedan devlet nde hükümdar b r müddet
sonra kend kab les n n (a le ve soyunun) mensuplarına güvenemez olur. Bunların yer ne dışarıdan
derlenm ş, kend ne bağlı b r asker güç sağlar. Bu usule devş rme den r. Bu s stem, uzun süre Osmanlı Devlet
tarafından da uygulanmıştır. Asker ve s v l bürokras n n öneml b r bölümü, gayr müsl m tebaadan çocuk
yaşta devş r len k ş lerden oluşturulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nda devş rmeler, devlet n çok yüksek
makamlarına (sadrazamlığa kadar) yükseleb lm şlerd r.

İbn Haldun, yerleş k yaşamın ortaya çıkardığı karmaşık sorunları çözeb lmek, hükümdarın yetk ler n
sınırlandırıp bell kurallara uymasını sağlamak ve devlet çökmekten kurtulab lmek ç n devlet n bell b r
s yaset zlemes gerekt ğ n ler sürer. Yerleş k toplumların yönet m nde üç çeş t s yaset n uygulandığını
gözlemlem şt r:

1. Aklî S yaset: Devlet n, nsanların akıl yoluyla bulup uyguladıkları s yasetle yönet lmes d r. Bu s yaset n
k farklı tezahürü söz konusu olab l r: Kamu çıkarını ön plana alan b r s yaset olab leceğ g b ,
hükümdarın çıkarlarına h zmet eden b r s yaset de olab l r.

2. Meden S yaset: F lozofların sözünü ett ğ deal s yasett r. Otor teye gerek olmaksızın, nsanların barış ve
huzur ç nde yaşaması şekl nde tanımlanab l r. Eflatun’un bahsett ğ “ deal s te” veya İslam düşünür
Farab (872-950)’n n sözünü ett ğ “erdeml şeh r” buna b r örnekt r. Bu tür b r s yaset n

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 45/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

gerçekleşeb lmes ç n nsanların erdeml ve olgun olmaları gerekmekted r. Kend kend ler n
denetleyeb len faz letl nsanların yönet mde olduğu bu tür b r s yaset n prat kte gerçekleşeb lmes
uzak b r ht mald r. İbn Haldun, Farab ’n n Med netü’l- Fazıla (Erdeml Şeh r) adlı eser nden
bahsederken, toplumsal gerçekl ğ n böyle b r devlet mümkün kılamayacağını bel rterek “meden
s yaset” düşünces n açıkça eleşt r r.

3. D n S yaset: Devlet n, Allah’ın elç ler vasıtasıyla b ld rd ğ yasalar çerçeves nde yönet lmes d r. D n
kurallar, sadece b reyler n değ l, devlet n zlemes gereken yolu da göster r. Peygamberden sonra
hal feler tarafından yürütülmüş olan bu s yaset, İbn Haldun’a göre hem bu dünya hem de ah ret ç n en
doğru s yaset b ç m d r.

Meden s yaset tamamen hayal b r düşünce olarak değerlend r p devre dışı bırakan İbn Haldun, akl ve d n
s yaset türler n karşılaştırır ve d n s yaset n akl s yasetten üstün olduğunu fade eder.

İbn Haldun’un bu tesp tler , onun gözlemc yönünü ortaya koymaktadır. Devlet meydana get ren neden veya
zorunlulukları, sosyal olaylarla açıklama eğ l m nde olan bu İslam düşünürü, Mukaddime adlı eser nde
devletler n ve meden yetler n Arap-Müslüman dünyasında geçt kler aşamaları döngüsel b r şek lde tasv r
eder. İbn Haldun’a göre b r hükümdarlığın geçt ğ beş aşama vardır: B r nc aşama hükümdarın halkı le
b rl kte hareket ett ğ , zafer kazanılan ve devlet kurulan evred r; k nc aşamada olası rak pler ortadan
kaldırılır ve kt dar sağlamlaştırılır; üçüncü aşama feragat ve rahatlık çağıdır, hem yöneten hem de
yönet lenler bolluk ç nded r, hükümdarlar tek başlarına kend düşünceler yle ş görür; dördüncü evrede
hükümdar selefler n n yolundan g derek onların kazanımlarını korumaya çalışır ve barışı korur; beş nc ve
son aşama se sraf ve saçıp dağıtma çağıdır, hükümdar kend nden öncek kazanımları kend zevkler uğruna
dağıtır, hükümdarlığa katkısı olanları görevden uzaklaştırır, ordu teşk latı bozulur ve n hayet devlet tedav s
mümkün olmayan hastalığa tutulur ve yıkılır.

İbn Haldun’un kuruluş, lerleme, doruk noktası, çöküş ve yok olma şekl nde b rb r n tak p eden aşamalarla
tanımladığı b r devlet n hayatı, nsan hayatı le çok büyük benzerl kler taşımaktadır. Zaten kend s de b r
devlet n doğal ömrü le herhang b r nsanınk arasında benzerl k kurar ve devlet ömrünün çoğunlukla üç
nsan nesl n n yaşadığı sürey , yan yaklaşık 120 yılı geçmeyeceğ n bel rt r. Devlet kuran lk nes ld r; k nc
nes l bolluk ve refah ç nde yaşar ve yerleş k hayata alışır, ancak daha sonrak süreçte zaferler kes nt ye uğrar;
refah ç nde yaşamaya alışan üçüncü kuşak se devletler n koruyamazlar ve devlet bu üç nes lde ht yarlık ve
yıkılma çağına gel r, n hayet herhang b r kuvvet saldırdığı takd rde devlet koruyacak ve karşı koyacak kuvvet
bulunmayacak, devlet yıkılacaktır. Ancak, İbn Haldun her ne kadar b r meden yet n gel ş m sürec le b r
canlının b yoloj k döngüsü arasında karşılaştırmaya g tse de hükümdarlık ç n çöküş, doğal ölüm anlamına
gelmemekted r. Söz konusu hükümdarlık, kend s n fetheden başka b r toplumun egemenl ğ ne geçmekted r.
Feth gerçekleşt ren yen toplum se yen b r devlet n temeller n atar ve yen b r döngü başlar.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 46/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

İbn Haldun’un yaşadığı döneme kadark tar hsel sürec anal z ederek oluşturduğu yaklaşımın, Osmanlı
düşünürler arasında da yankı bulduğunu yukarıda bel rtm şt k. Naîmâ örneğ nde olduğu g b Osmanlı
İmparatorluğu’nun ç nde bulunduğu durumu anlamlandırmada bu yaklaşıma başvurulmuştur. Naîmâ (1655-
1716) b r devlet n hayatında beş aşama öngörür: Kuruluş dönem n kt darın sağlamlaştırıldığı dönem tak p
eder, üçüncü aşamada huzur ve rahatlık hâk md r, daha sonra bolluk ve aşırılıklar dönem gel r ve n hayet
çözülme dönem le hükümranlık yıkılır. Bu dönemlend rmeye göre 1683 yılındak k nc V yana kuşatması le
Osmanlı İmparatorluğu dördüncü aşamaya, yan aşırılıklar dönem ne g rm şt r.

Naîmâ’nın bu yaklaşımında İbn Haldun’un zler açık b r şek lde görülür, ancak, bu benzerl ğe rağmen temel
b r farklılık vardır. İmparatorluğun askerî başarısızlıklar ve toprak kayıpları yaşadığı dönemden t baren
yapılan anal zler her ne kadar İbn Haldun’unk ler le paralell kler sunsa da, Osmanlı devlet adamlarının
yaklaşımlarını bel rleyen s yasal s stemdek dengey ve bu dengeden hareketle toplumsal uyumu koruma
amaçlarıdır. D ğer b r fadeyle amaç, sadece sorunları tesp t etmek değ l, aynı zamanda kt sadî, s yasî ve
toplumsal sorunlara çözüm öner ler get rmekt r. İbn Haldun’un döngüsel şemasından hareket eden, fakat bu
şemayı Osmanlı İmparatorluğu’na uygulamaya çalışan devlet adamları, devlet n “sağlığını” kaybetmemes ya
da yen den kazanması ç n b rtakım öner ler sunmuşlardır. Oysa İbn Haldun ç n mparatorlukların yıkılması
sürec n doğasında vardır, yan yıkılma b r kaza değ l kaçınılmaz b r sondur. N tek m Fransız jeopol t ka
uzmanı Yves Lacoste, İbn Haldun’dan hareketle şu açıklamaları yapmaktadır: “Canlı organ zma,
yaratılışından t baren ölümün m kroplarını ç nde barındırır. Hayatın kaçınılmaz gel ş m , ölümün kaçınılmaz
gel ş m ne yol açar. İmparatorluklar ç n de aynı durum geçerl d r.”

İşte, Osmanlı devlet adamlarının değ şt rmek sted kler bu “kaçınılmaz son” f kr d r. B r anlamda hastalığı
teşh s ed p buna b r çare bulmak sterler, yan amaç İbn Haldun’un öngördüğü son aşamayı yaşamamaktır ve
bu açıdan da İbn Haldun’un anal z nden farklılaşırlar.

Bölüm Özeti

İslam d n , nsanın b reysel yaşamı ç n olduğu g b toplumsal ve s yasal hayatla lg l de bell normlar
get rm şt r. İslam yet’ n b r nc l kaynağı olan Kur’an’da, b rey n yaşam tarzına l şk n bell kuralların (em r ve
yasaklar) yanı sıra toplum düzen ve s yasetle (yönet m, devlet) lg l bazı temel lkeler de bulunmaktadır. Bu
nedenle, İslam’da d n-devlet, ruhan -c sman kt dar ayrımı yoktur. Bu anlamda, İslam’da, Hır st yanlıkta
olduğu g b devlete karşı konumlanmış K l se benzer b r kurum da söz konusu değ ld r. İslam yönet m
anlayışının en öneml lkeler nden b r “danışma, f k r alışver ş nde bulunma” anlamına gelen “meşveret”t r.

Orta Çağ İslam düşünces n n en öneml tems lc ler nden b r İbn Haldun’dur. Kuzey Afr kalı bu düşünür,
gözleme dayanan, amp r k çalışmalarıyla, 19. yüzyılda doğacak sosyoloj n n haberc ler arasında sayılır.
“Sosyologların en tarafsızı” olarak n telend r len İbn Haldun, b rçok Osmanlı ve Batılı düşünürü etk lem şt r.
“Ümran İlm ”n kurarak b l msel tar hç l ğ n ve sosyoloj n n temeller n atmıştır. Nedensell k prens b n tar he
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 47/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

uygulayarak yan olaylar arasında ger ye dönük bağlantılar kurarak, tar he ve toplumlara l şk n yasalar
bulmaya çalışmıştır. İbn Haldun toplumları “göçebe toplumlar” ve “yerleş k toplumlar” olmak üzere k ye
ayırmış; yerleş k toplumlarda üç tür s yaset n söz konusu olab leceğ n gözlemlem şt r: Akl s yaset, meden
s yaset, d n s yaset. Ona göre, toplumun ortaya çıkışı g b devlet n doğuşu da sosyal b r olaydır ve
zorunluluktan ler gelmekted r. Devletler n kuruluş, lerleme, doruk noktası, çöküş ve yok olma şekl nde
b rb r n tak p eden beş aşamadan geçmek durumunda olduklarını ler sürerek döngüsel b r tar h anlayışını
ben msem şt r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 48/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. İslam s yaset düşünces n n temel lkeler nden b r olan “meşveret” hang anlama gelmekted r?

A) Akıl yürütme

B) Dünya hayatını b reysel ve toplumsal b r mt han olarak görme

C) Dünyayı b r savaş ve mücadele alanı olarak görmek

D) Danışma, f k r alışver ş nde bulunma

E) D n le dünya şler n b rb r nden ayırmama

2. İbn Haldun’a göre yerleş k uygarlıklarda görüleb lecek üç s yaset t p aşağıdak şıklardan
hang s nde b r arada ver lm şt r?

A) Ad l s yaset; Meden s yaset; D n s yaset

B) Akl s yaset; Meden s yaset; D n s yaset

C) Akl S yaset; Ahlak s yaset; Meden s yaset

D) Hukuk s yaset; Ad l s yaset; Eş tl kç s yaset

E) Ad l s yaset; Eş tl kç s yaset; Özgürlükçü s yaset

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 49/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

3. İbn Haldun’un tar h anlayışı genel olarak nasıl tanımlanab l r?

A) İlerlemec

B) Materyal st

C) Düz-ç zg sel

D) Döngüsel

E) Heps

4. İbn Haldun’un gel şt rd ğ “asab ye” kavramı, aşağıdak lerden hang s yle karşılanamaz?

A) Toplumsal dayanışma

B) Toplumsal uyuşma

C) Toplumsal sapma

D) M ll yetç l k f kr

E) Yakınlık bağı

CEVAP ANAHTARI

1. d 2. b 3. d 4. c

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 50/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

7. YENİ ÇAĞ: MİLLİ DEVLET VE MUTLAK MONARŞİ

Giriş

Bu bölümde lk olarak, Avrupa’da m ll devletler n doğuşu ve merkez krallıkların güçlenmes konu


ed lecekt r. Bu çerçevede, Batı’da Hır st yanlık ç nde yaşanan öneml b r düşünsel reforma, Protestanlığın
ortaya çıkışına da değ n lecekt r. İk nc olarak, İtalyan b rl ğ n n sağlanmasına yönel k kaleme aldığı Prens adlı
eser yle tanınan Mach avell ’n n düşünceler ne yer ver lecekt r. Son olarak se XVII. yüzyılda mutlak
monarş n n tartışmaya açılmasına ve kralın yetk ler n n sınırlandırılmasına karşı çıkan İng l z düşünür
Hobbes’un Leviathan adlı eser ve “toplum sözleşmes ” kavramı üzer nde durulacaktır.

7.1. Yeni Çağ’da Siyasi İktidar ve Reform

Orta Çağ üzer ne olan ders m zde bel rtt ğ m z g b t caret n gel şmes yle feodal düzen n gücü azalmış ve yen
b r toplumsal sınıf bel rmeye başlamıştır. T caretle geç nenler “burg” den len kaleler ç nde (kentlerde)
yaşıyor ve kend ler ne “burgens s” adı ver l yordu. Geç m n t caret ve zanaatla sağlayan bu yen sınıf (daha
sonra burjuva den lecek) zamanla toplum ç nde güç kazanmış ve çıkarları gereğ feodal senyörlere karşı
merkez kt darı (kralı) desteklem şt r. Ancak daha sonra mutlak monarş yle de çatışmaya g rm ş ve tar hte
burjuva devr mler olarak b l nen rad kal değ ş mler gerçekleşt rm şt r. Bu konuya lerleyen dersler m zde
tekrar döneceğ z.

XVI. yüzyılın hemen önces nde ortaya çıkan bazı teknoloj k gel şmeler de merkez krallıkların güçlenmes ne
olanak verm şt r. Örneğ n güçlü toplarla feodal senyörler n şatolarını tehd t etmek ve onlara baş eğd rmek
mümkün hâle gelm şt r. Net cede senyörler zamanla kralın çevres nde toplanmayı ve onun h mayes nde
yüksek memur yetlerde bulunmayı çıkarlarına daha uygun görmeye başlamışlardır. Böylece kurulan m ll
devletler Papa’nın dünyev kt darına da karşı çıkmaya başlamışlar ve net cede kralın sınırsız kt darı g derek
pek şm ş, mutlaklaşmıştır.

XVI. yüzyıldan t baren K l sen n kt darı, Hır st yanlık ç nde de sorgulanmaya başlamıştır. K l sen n kurduğu
h yerarş k düzene yönelt len eleşt r ler, Hır st yanlık ç nde yen b r akımın doğmasına yol açmıştır.
Hır st yanlığın kaynağına dönmey savunan ve Protestanlık adı ver len bu akımın en öneml öncüler
arasında Alman Mart n Luther (1483-1546) ve Fransız Jean Calv n (1509-1564) sayılab l r. Bu s mler Papa’ya
başkaldırmışlar ve Hır st yanlık ç nde b r reform yapılması gereğ n savunmuşlardır. D n alanda b rey n

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 51/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

özgürlüğünü savunan Protestan düşünür ve lah yatçılar, toplumsal ve s yasal alanda se herhang b r
özgürlük taleb nde bulunmamışlardır. K l sen n (Papa’nın) kt darına vurulan bu darbe sonuçta dünyev
kt darın (kralların) büsbütün rak ps z kalması sonucunu doğurmuştur.

D n alanda devr mc olan Luther, s yas alanda son derece muhafazakârdır. S yas kt dara başkaldırmak -
hükümdar zal m b le olsa – ona göre yanlıştır. Luther’e göre, hükümdara başkaldırmak Tanrı’ya
başkaldırmakla aynı anlama gel r. Z ra Tanrı, bazılarına yönet c olma ayrıcalığı verm şt r. Tanrı’nın yönetme
ayrıcalığı bahşett ğ k ş adalets z, kötü ve hatta zal m olab l r. Her durumda, Tanrı’nın verd ğ hükme razı
olmak gerek r, çünkü O yanılmış olamaz.

Benzer b r yaklaşım Calv n’ n düşünceler nde de karşımıza çıkar: Ona göre, t ranlık b le olsa s yas kt dara
taat etmek, boyun eğmek gerek r.

Protestanlık düşünces burjuvaz n n/kap tal zm n gel ş m nde öneml b r etken olmuştur. XIX. yüzyılın sonları
ve XX. yüzyılın başlarında yaşamış olan sosyoloj n n kurucu babalarından Max Weber, Protestanlık le
kap tal zm n gel ş m arasındak l şk ye şaret etm şt r. Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adlı eser nde
Weber, Protestanlık düşünces n n temel n tel kler n n kap tal zm n doğuş ve gel ş m ne mkân verd ğ n ler
sürmüştür. Protestanlığa göre nsanların kurtuluşu, bu dünyada Tanrı adına çok çalışmalarıyla mümkündür.
Protestanlığa göre nsanlar yeryüzünde Tanrı’nın krallığını kurmakla yükümlüdürler. Bunu sağlayab lmeler
ç n Tanrı nsanlardan, çok çalışmalarını, fazla üretmeler n , tutumlu olmalarını, lüks yaşamdan kaçınmalarını
beklemekted r. Weber’e göre çok çalışma/üretme ve tutumlu olma/b r kt rme, kap tal zm n Batı Avrupa’da
gel ş p serp lmes ç n gerekl ortamı hazırlamıştır.

7.2. Niccolo Machiavelli: Etik ve Siyaset

N ccolo Mach avell (1469-1527) Floransalı b r düşünürdür. 1498-1512 yılları arasında Floransa
Cumhur yet ’n n h zmet nde çalışmıştır. 1512’de Medec sler n kt dara gelmes yle ş ne son ver l nce,
Mach avell kend n s yas yazarlığa verm şt r. Amacı sadece düşünsel eserler vermek değ l ayrıca yen
kt darın beğen s n kazanmaktır. Bu amaçla, Prens ve Titus Livius’un İlk On Bölümü Üzerine Söylevler adlı ünlü
eserler n yazmıştır.

Mach avell ’n n yaşadığı dönemde Fransa, İng ltere ve İspanya’da merkez krallıklar kurulmuştur. Roma
İmparatorluğu’nun çökmes yle r l ufaklı b rçok devlet n ortaya çıktığı İtalya se hâlâ s yas b rl kten
yoksundur. İtalyan b rl ğ (R sorg mento, yan yen den doğuş, d r l ş) ancak XIX. yüzyılda gerçekleşeb lm şt r.
O tar he kadar İtalya sadece coğraf b r bölgey fade etmekteyd , s yas b r b rl k anlamına gelm yordu.
Mach avell ’n n yaşadığı XV. ve XVI. yüzyıllarda – ve sonrasında – İtalya’da Papa’nın yönet m ndek toprakların
dışında ayrıca kuzeyde Yunan s te-devletler n andıran devletç kler bulunmaktaydı. Vened k, M lano ve
Floransa bunlardan en öneml ler d r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 52/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Mach avell ’ye göre İtalya’nın coğraf b r ter m olmaktan çıkıp s yas b r b rl k anlamı taşımasının zamanı
gelm şt r. Bu b rl ğ ancak b r hükümdar (prens) sağlayab l r. Bu öyle b r prens olmalı k amaca varmak ç n
her türlü aracı meşru saysın, onu h çb r ahlak kural durdurmasın. Mach avell ç zd ğ prens f gürüyle, hem İlk
Çağ hem de Hır st yan Orta Çağ düşünces yle hesaplaşmaya g rm şt r. Eflatun, Ar sto, Stoacılar ve Hır st yan
düşünürler ç n devlet n amacı et kt r, ahlak d r. Söz konusu İlk Çağ düşünürler ne göre devlet nsanı y ye,
erdeml b r yaşama yöneltmel d r; Hır st yan f lozoflara göre se sonsuz kurtuluşun eş ğ ne ulaştırmalıdır.

Mach avell se devletle lg l bu tür anlayışlara karşı çıkmıştır. Sof stlerden sonra lk kez o, s yaset (veya
kt darın kullanımı) le ahlakın b rb r nden ayrı şeyler olduğunu söylem şt r. Bu k s n n (s yaset-ahlak)
b rb r ne karıştırılmasının b r fayda sağlamayacağını ler sürmüştür. Tar h boyunca yönet c ler n sözler yle
uygulamalarının örtüşmemes aslında f l olarak sıkça rastlanan b r durumdur. Mach avell şte bu gerçeğ
yalın b r şek lde gözler önüne sermey amaçlamıştır. İtalyan düşünür, s yas konuları, ahlak , metaf z k ve d n
lkelerden soyutlayarak, bunlardan bağımsız b r şek lde ele alması neden yle s yas düşünce tar h ne öneml
b r yen l k get rm şt r.

Prens adlı eser nde Mach avell her toplumda k farklı m zaç olduğunu ler sürer: B r halkınk , d ğer se
büyük olanların m zacı. Ne var k halk büyükler n emr ve baskısı altında olmak stemezken, büyükler se
halka komut vermek ve onu baskı altında tutmak ster. Savunduğu bu düşünceyle Mach avell , toplumsal
bölünmüşlüğün gerçekte toplumların vazgeç lmez ve önlenemez b r n tel ğ olduğunu bel rtmek stem şt r.
İşte bu tesp t, Mach avell ’y modern anlamda s yaset kavrayan ve anlayab len b r düşünür olarak karşımıza
çıkarıyor. S yaset n oluşmasına yol açan şte bu bölünmüşlük, bu k l k, d ğer b r fadeyle – ler k
dersler m zde göreceğ m z Marx’ın fades yle – sınıf mücadeles d r. Bu k l k olmazsa toplum olmayacak,
dolayısıyla s yaset de olmayacaktır.

Mach avell ’ye göre s yasal kt darın görev , bu k l ğ g dermek veya çözmek değ ld r. S yaset n tek
fonks yonu, kend s yle tümüyle barışık (çatışma olmayan) b r toplumun tes s değ ld r. Çünkü böyle –
çatışmasız – b r toplum, s yaset n var olma neden n ortadan kaldırmakla kalmaz aynı zamanda kend n de
yok etm ş olur. O hâlde s yaset n amacı, toplumda önlenemez ve vazgeç lmes mümkün olmayan
bölünmüşlüğü ve çatışmayı yönetmekt r.

Mach avell b r Rönesans düşünürüdür. Dolayısıyla Mach avell ’y anlamaya çalışırken, İtalya’nın ç nde
bulunduğu s yas durum (parçalanmışlık) kadar, yaşadığı dönemde Avrupa’da ortaya çıkan köklü düşünsel
değ ş m de hesaba katılmalıdır. Bu dönemde Orta Çağ Hır st yan düşünces esk önem n y t rmeye başlamış,
eleşt rel düşünce boy atmış, b rey f kr gel şmeye başlamıştır.

Mach avell Prens adlı eser nde, İtalyan b rl ğ n kuracağını hayal/üm t ett ğ prense, devlet yönet m
konusunda öğütler ver r. İkt darı m ras yoluyla değ l kend gücüyle ele geç ren b r prens, hükümdar adayı
nasıl davranmalıdır? Mach avell bu varsayımdan hareket ederek hükümdara kuvvetl , yırtıcı, kurnaz ve hatta
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 53/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

k yüzlü olması tavs yes nde bulunuyor. Mach avell ’n n “s yas k yüzlülük” ded ğ tavır, günümüz modern
s yaset jargonunda “s yas propaganda” olarak anlaşılab l r. Mach avell propagandayı s yas kt darın temel
unsurlarından b r olarak değerlend rmekted r. Ona göre kuvvet kullanmadan kt dar yolunun açılması
mümkün olmadığından prens, savaş sanatını da çok y b lmek durumundadır.

Mach avell nsan tab atı konusunda karamsardır. İnsan, tab atı gereğ kötü, benc l, korkak ve k yüzlüdür. İşte
bu nedenle devlet yönet m nde gerek rse baskıcı, acımasız hatta kan dökücü de olunab l r. Fakat acımasızlık
le şefkat arasında y b r denge sağlanmalıdır. Sürekl acımasız ve kan dökücü olmak prens n sonunu
hazırlayab l r. Mach avell ’ye göre nsan korktuğuna, sevd ğ nden daha fazla h zmet eder. Prens hem sev l r
hem korkulur olmalıdır; ama korkulur olması, sev l r olmasından daha y d r.

Prens, savaşta olduğu kadar barışta da becer kl olmalıdır. Devletlerarası antlaşmaları hazırlar ve uygularken
t lk g b kurnaz olmak gerek r. Antlaşmalar bazen ç ğnenmek üzere yapılır. Prens, ahlak kurallarla kend n
bağlamadığı g b m lletlerarası hukukla da kend n sınırlandırmamalıdır. Böylece Mach avell , m lletlerarası
hukukun en öneml lkeler nden olan “Pacta sunt servanda” (ahde vefa) lkes n h çe saymayı önermekted r.

Mach avell tüm bu f k rler , İtalyan b rl ğ n n sağlanab lmes ç n ler sürmüştür. Onun en temel amacı,
İtalya’nın sadece coğraf b r bölgey fade eden b r adlandırma olmaktan çıkıp s yas b r b rl k hâl ne gelmes ,
d ğer b r fadeyle gec km ş İtalyan b rl ğ n n sağlanmasıdır. Ne var k Makyavel zm, s yas düşünce tar h ne ve
s yaset l teratürüne “amaca ulaşmak ç n her yol ve araç mübahtır, meşrudur” yaklaşımını d le get ren genel
b r kavram olarak geçm şt r.

7.3. Thomas Hobbes: Toplum Sözleşmesi Kavramının Doğuşu

İng l z düşünür Thomas Hobbes (1588-1679) burjuva devr mler n n hazırlık/gel şme çağında karşımıza çıkan
öneml s mlerden b r d r. Hobbes’un yaşadığı dönemde Katol k İspanya Kralı II. Ph l ppe, K l sen n “sapık”
lan ett ğ b r mezheb n (Angl kan zm) tak pç s olan El zabeth’ n hüküm sürdüğü İng ltere’y şgal etmeye
hazırlanıyordu. İspanya amacına ulaşamadı ama ülkes n n şgale uğrama tehl kes Hobbes’un düşünceler n
der nden etk led .

Hobbes’u s yas düşünceler tar h n n öneml b r f gürü kılan 1651’de Londra’da basılan Leviathan adlı eser d r.
Bu k tap, sm n İnc l’de bahs geçen b r ejderhadan almaktadır. Lev athan, yeryüzünde k msen n güç
yet remeyeceğ b r canavarın adıdır.

Hobbes’u böyle b r k tap yazmaya ten neden, İng ltere’de büyük b r s yas karışıklık sürerken (dolayısıyla dış
tehd tlere açıkken) ve Avrupa d n savaşlarıyla sarsılırken kralın yetk ler n n sınırlandırılması tartışmalarının
yapılıyor olmasıdır. Hobbes, ülkes n n ve Avrupa’nın yaşadığı bu genel kargaşa dönem nde, karalın yetk ler n
sınırlandırılmasının tehl kel sonuçlar doğuracağına nanmaktaydı.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 54/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Burjuva devr mler n n ar fes nde, Hobbes burjuvaz n n tarafında yer almamıştır. B lak s, mutlak kt darı
sağlam temellere oturtmaya gayret etm şt r. Hobbes’a göre mutlak kt dar, kralın Tanrı’dan aldığı yetk ye
değ l b reyler n çıkarlarına dayanmalıdır. Lev athan, dev ve yapay b r nsandır. Bu yapay yaratık, devlet n ta
kend s d r. Hobbes’un Lev athan adını verd ğ bu dev nsan, yan devlet, nsanları korusun d ye b zzat nsanlar
tarafından kend aralarında yaptıkları b r sözleşme le yaratılmıştır.

Hobbes’un, devletle lg l düşünceler n n hareket noktası “doğal yaşam”dır. Ona göre nsanların doğal yaşam
sürdükler – devlet n olmadığı – dönem altın b r çağ olmaktan uzaktır. Tam ters ne, devlet n henüz olmadığı
bu dönemde nsanlar cehennem hayatı yaşamaktaydılar. İnsanların eş t ve sınırsız özgür oldukları doğal
yaşam koşullarında “İnsan nsanın kurdudur” (Homo hom n lupus) sözü haklılık kazanmaktadır. İnsanların
sürekl b r şek lde b rb rler nden korktukları böyle b r durumda uygarlığın lerlemes beklenemez. Hobbes’a
göre, nsanların b rb r n ezd ğ bu cehennem hayatına son vermek ç n b r sözleşme (kontrat) yapmak
gerekm şt r. Bu sözleşmeyle nsanlar, önceden sah p oldukları sınırsız özgürlükler ne son verm şler;
kend ler n tems l edecek ve yönetecek dev nsanı (devlet) yaratmışlardır.

İnsanların yarattığı bu yüce egemen güç (Lev athan yan devlet), nsanların kend aralarında yaptıkları
sözleşmeyle h çb r şek lde bağlı değ ld r. Çünkü nsanlar doğal yaşam hâl ndeyken sah p oldukları tüm
hakları barışa kavuşmak üzere bu egemen güce yan devlete devretm şlerd r. Egemen güç, Hobbes’a göre
monarktır (kral) ve o, yapılan sözleşmen n taraflarından b r değ ld r. Bu nedenlerled r k son derece gen ş
yetk lerle donanmış olmasına rağmen Lev athan’ın topluma karşı h çb r yükümlülüğü yoktur.

Hobbes’un bu düşünceler nden çıkan sonuç şudur: Hukukun tek b r kaynağı vardır ve o kaynak Lev athan’ın
yan devlet n rades d r. Dolayısıyla, İng l z düşünüre göre doğru le yanlışın ne olduğuna karar verecek olan
da monark ya da daha genel b r fadeyle devlett r. Z ra nsanlar bu yetk y yaptıkları sözleşmeyle Lev athan’a
devretm şlerd r.

Hobbes’a göre, mülk yet de nsanların ortak radeler yle yaratılan egemen gücün mutlak denet m nde
olmalıdır. Doğal yaşam koşullarında herkes n her şey üzer nde hak dd a etme durumu söz konuydu. Fakat
net cede kuvvetl olan sted ğ ne sah p olab l yordu. Devlet n yaratılmasıyla, mülk yet güvenl k altına
alınmıştır. Devlet, gerekl gördüğü veya d led ğ zaman mülk yet yen den düzenleme hakkına sah pt r.
Hobbes’a göre devlets z özel mülk yet n b r anlamı yoktur.

Hobbes, aynı mantık z nc r n n devamı olarak d n konusunda da devlet merkeze almıştır. Ona göre nsanlar
k efend ye b rden h zmet edemezler. Bu noktada Hobbes, Katol kl ğ n ortaya koyduğu düal zm ( k c l k)
reddeder; ruhan (Papa) ve dünyev (Kral) l derl k ayrımına karşı çıkar. İç barışı sağlayab lmek ç n egemen
gücün, ruhan (d n ) ve c sman (dünyev ) kt darı tek elde toplaması gerekt ğ ne nanır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 55/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Hobbes’un yönet m b ç mler arasında monarş y terc h ett ğ açıktır. Fakat onun savunduğu monarş de,
monark (kral) gücünü tanrıdan değ l toplumdan alır. Hobbes’un mutlak monarş y savunmasındak neden,
b rey n güven ve mutluluğunun sağlanmasıdır.

Hobbes her ne kadar monarş n n yılmaz b r savunucusu olsa da, onun düşünceler n n gel ş m nde yen yen
gel şen b r toplumsal sınıfın – yan burjuvaz n n – dolaylı da olsa etk ler n görmek mümkündür. Sonuçta
Hobbes öngörmese de toplum sözleşmes ler k dönemlerde burjuvaz n n çıkarlarına h zmet edecekt r.

Bölüm Özeti

XVI. yüzyıldan t baren merkez krallıkların güçlenmes ve böylece kurulan m ll devletler, K l sen n kt darına
başkaldırmışlardır. Bu durum zaman çer s nde kralın kt darının g derek sınırsız ve mutlak b r n tel k
kazanmasına yol açmıştır. Aynı dönemde K l sen n kt darı, Hır st yanlık ç nde de sorgulanmaya başlamıştır.
K l sen n kurduğu h yerarş k düzene yönelt len eleşt r ler, Hır st yanlık ç nde Protestanlık adı ver len yen b r
akımın doğmasıyla sonuçlanmıştır. Papanın kt darına vurulan darbelerle krallar (dünyev kt dar) tamamen
rak ps z kalmıştır.

İtalyan b rl ğ n n sağlanması ç n çaba sarf eden, Prens’ n yazarı Floransalı düşünür Mach avell s yaset le
ahlakın b rb r nden ayrı şeyler olduğunu söyleyerek, bu k s n n (s yaset ve ahlak) b rb r ne karıştırılmasının
nsanlara b r fayda sağlamayacağını ler sürmüştür. Mach avell , s yas konuları, et k ve d n lkelerden
bağımsız b r şek lde ele alması neden yle s yas düşünce tar h ne öneml b r yen l k get rm şt r.

İng l z düşünür Hobbes se, ülkes n n ve Avrupa’nın yaşadığı genel kargaşa dönem nde, kralın yetk ler n n
sınırlandırılmasının yanlış olduğunu savunmuş, mutlak kt darı sağlam temellere oturtmaya çalışmıştır.
Hobbes’a göre mutlak kt dar kaynağını, Tanrı’dan değ l b reyler n ortak çıkarlarından almalıdır. Hobbes,
ruhan ve dünyev kt dar ayrımına karşı çıkmış, ç barışı sağlayab lmek ç n egemen gücün, d n ve dünyev
kt darı tek elde toplaması gerekt ğ n savunmuştur.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 56/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. Hır st yanlığın kaynağına dönmey savunan, öncüler arasında Mart n Luther ve Jean Calv n’ n
bulunduğu Protestanlık hang yüzyılda ortaya çıkmıştır?

A) 13. yüzyıl

B) 14. yüzyıl

C) 15. yüzyıl

D) 16. yüzyıl

E) 19. yüzyıl

2. Mach avell , Prens adlı eser yle ney amaçlamıştır?

A) Protestanlığa karşı Katol kl ğ savunmak

B) Katol kl ğ n temel lkeler n eleşt rmek

C) Gençlere s yas öğütler vermek

D) İtalyan b rl ğ n sağlamak

E) Heps

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 57/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

3. Aşağıdak lerden hang s Thomas Hobbes’un savunduğu düşünceler arasında yer almaz?

A) İnsanlığın altın çağı, nsanların doğal yaşam sürdükler , devlet n olmadığı dönemd r.

B) Devlet rades hukukun tek kaynağıdır.

C) Mülk yet, nsanların ortak radeler yle yaratılan egemen gücün mutlak denet m nde olmalıdır.

D) D n ve dünyev kt dar tek elde toplanmalıdır.

E) Heps

CEVAP ANAHTARI

1. d 2. d 3. a

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 58/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

8. BURJUVAZİNİN GÜÇLENMESİ: LİBERALİZM VE


DEMOKRASİYE DOĞRU

Giriş

Bu derste, 1789 önces dönemde s yas kt darı ele geç rme çabasında olan burjuvaz n n s yas düşünceler ele
alınacaktır. Bu çerçevede, burjuva dealler n n ve l beral zm n sözcülüğüne soyunmuş k düşünürün, Locke
ve Montesqu eu’nün f k rler ncelenecekt r.

8.1. 17. ve 18. Yüzyıllarda Siyasal Düşünce: Burjuvazinin Etkisi

Öncek dersler m zde doğumuna tanık olduğumuz burjuvaz , 17. ve 18. yüzyıllarda s yasal düşünceler tar h ne
damgasını vurmuştur. Söz konusu dönemde, feodal l şk ler n varlığını koruduğu hukuk yapıya, bunun
savunucusu olan mutlak monarş ye ve Orta Çağ’dan farklı b r b ç mde de olsa gücünü sürdüren K l se’ye karşı
savaş açmış düşünürler ortaya çıkmıştır. Bu düşünürler n savunuculuğunu yaptığı f k rler genel olarak
burjuva sınıfının deoloj s n yansıtmaktaydı: John Locke g b l beral, Montesqu eu g b ar stokrat ve l beral,
Jean-Jacques Rousseau g b halk kt darını savunan, Emmanuel-Joseph S eyès g b m ll egemenl k adı
altında burjuva egemenl ğ n öneren düşünürler bunlardan en öneml ler d r.

T caret n gel şt ğ ve endüstr yel üret m b ç m n n ortaya çıktığı bu dönemde feodal te artık sorgulanmaya,
hatta ortadan kalkması gereken b r düzen olarak değerlend r lmeye başlanmıştı. G derek güçlenen yen sınıf
(burjuvaz ) yen b r sosyal-ekonom k düzen kurarken bunun b r gereğ olarak kend dünya görüşünü de ortaya
koymuş, gel şt rm ş ve yaygınlaştırmaya çalışmıştır. Bu dönemde burjuvaz , kurmayı hedefled ğ yen
sosyoekonom k düzene uygun olacak b r s yas kt darın teor k temeller n atmaya koyulmuştur.

Burjuvaz n n kt darı ele geç rmes farklı ülkelerde değ ş k b ç mlerde olmuştur: Örneğ n İng ltere’de, Kıta
Avrupa’sından çok daha önce ortaya çıkan burjuvaz küçük toprak sah b soylularla şb rl ğ yapmış ve daha
önce kurulmuş olan parlamentoda kt darı tedr cen ele geç rm şt r. Fransa’da se ar stokras burjuvaz yle
şb rl ğ ne yanaşmamış ve net cede halkın büyük b r kısmının (köylüler ve man faktür şç ler ) desteğ n alan
burjuva sınıfı 1789 Devr m ’n gerçekleşt rm şt r. Bu derste, 1789 önces dönemde s yas kt darı ele geç rme
çabasında olan burjuvaz n n s yas düşünceye etk s ele alınacaktır.

8.2. John Locke ve Liberalizm: İngiltere Örneği

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 59/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

L beral zm n babası sayılan İng l z düşünür John Locke (1632-1704) s yasal düşünceler tar h nde müstesna b r
yere sah pt r. Locke, s yasal düşünceler tar h nde şgal ett ğ yer düşünceler n n der nl ğ nden z yade
İng ltere’de kt dara g derek yaklaşan yen sınıfın sözcülüğünü yapmış olmasına borçludur. İng ltere’de
1642’de Parlamento Tara arları (Parl amentar ans) le Kralcılar (Royal sts) arasında patlak veren ç savaşla
başlayan burjuva devr m , değ ş k evrelerden geçerek 1689’da Haklar Kanunu (B ll of R ghts)’nun
çıkartılmasına kadar sürmüş, mutlak monarş n n mağlub yet ve burjuvaz n n zafer yle sonuçlanmıştır. Söz
konusu kanunla, mutlak kral st bdadı kınanıyor ve İng ltere Krallığı'nın b r meşrut yet olduğu kayıt altına
alınıyordu.

Locke’un s yasetle lg l f k rler n n yer aldığı Hükümet Üzerine İki Deneme adlı eser 1690 yılında
yayınlanmıştır. Locke, kap tal st üret m tarzının şleyeb lmes ç n elzem olan ve burjuvaz n n ht yaç duyduğu
kurumların düşünsel temeller n atmaya çalışmıştır. Burjuva sınıfı kend çıkarları doğrultusunda
özgürlükler n ve mülk yet hakkının garant altına alınmasını, mutlak kt darın sınırlandırılmasını talep
etmekteyd . İng l z burjuvaz s n n gel ş m n sürdüreb lmes ve kap tal zm n şleyeb lmes ç n en uygun
yönet m şekl meşrut (anayasal) monarş yd . Locke, burjuvaz n n talepler doğrultusunda sınırlı monarş y ,
d ğer b r dey şle parlamenter / anayasal monarş y savunmuştur.

Locke tutarlı b r s yaset kuramı gel şt reb lmek ç n düşünces n n merkez ne “toplum sözleşmes ” kavramını
yerleşt rm şt r. İng l z düşünür, entelektüel üret m n n yanı sıra akt f pol t ka ç nde de yer almıştır. Kralın
yetk ler n gen şletmey amaçlayan gruba (Toryler) karşı, bu yetk ler n sınırlandırılmasını savunan kes m n
(Wh gler) yanında yer almıştır1. S yas görüş ve eylemler nden dolayı b r süre Hollanda’ya göç etmek zorunda
kalmıştır.

Kısaca söylemek gerek rse Locke İng l z burjuvaz s n n dealler n d le get rm şt r. Hükümet Üzerine İki Deneme
adlı eser nde yer alan b r nc deneme, S r Robert F lmer’ n 1680 yılında yazdığı ve kralın mutlak kt darını
savunduğu Patriarcha adlı k tabının b r eleşt r s d r. İk nc deneme se İng l z burjuva devr m n n b r
savunusundan barett r. S r Robert F lmer, kralın gücünü Tanrı’nın Âdem’e verd ğ babalık otor tes ne
(patr arkal güç) dayandırmaktaydı. Locke’a göre de lk toplumu meydana get ren a led r. Fakat babanın
çocuğu üzer ndek otor tes veya egemenl ğ , çocuk kend haklarını elde ed nceye kadar süreb l r. Ayrıca
babanın hükmetme (yasalar yapma, cezalandırma vs.) gücü, baba-çocuk l şk s n n doğal b r sonucu olarak
görülemez. Babanın, babalık gücüne dayanarak hükümdar olab lmes ancak çocukların rızasına bağlıdır.
Dolayısıyla a le le pol t k topluluk b rb r nden ayrı şeylerd r. Pek , pol t k toplum ned r? Neden ve nasıl ortaya
çıkmıştır? Nasıl yönet lmel d r?

Locke bu soruya – tıpkı Hobbes g b – “doğal yaşam” durumu ve “toplum sözleşmes ”nden hareketle
cevap aramıştır. Fakat öneml b r noktada Hobbes’tan ayrılmaktadır: Locke’a göre doğal yaşama hâl nde
“ nsan nsanın kurdu” değ ld r; toplumun ve devlet n henüz kurulmadığı bu dönem b r cehennem hayatı

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 60/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

olarak değerlend r lemez. Aks ne bu dönem, doğal özgürlük ve eş tl k dönem d r. İnsanlar bu haklara
(özgürlük ve eş tl k) sah p olarak doğarlar. Bu durum, herkes n her sted ğ n yapab leceğ anlamına gelmez.
Kötü b r davranışta bulunan (Tanrı’nın koyduğu doğal akıl yasasını ç ğneyen) cezalandırılır. Cezalandırma
hakkı se herkese a tt r. Ne var k üstün b r otor ten n olmadığı bu dönemde, sadece güçlü olanlar bu hakkı
kullanab lmekted r.

Locke’a göre mülk yet hakkı da – doğal yaşama hâl nde söz konusu olan – doğal haklar arasında yer alır. Her
nsanın öncel kle kend k ş l ğ üzer nde b r mülk yet hakkı vardır ve bu hak üzer nde h ç k mse hak dd a
edemez. Ayrıca nsanın kend k ş sel çalışmasının ürünü olan şeyler n de kend ne a t olması gerek r. Yan
nsan, çalışmasıyla elde ett ğ şeyler üzer nde de mülk yet hakkına sah pt r. Locke’a göre mülk yet hakkı
nsanın çalışmasından doğar. Görüldüğü g b Locke’un savunduğu mülk yet anlayışı, feodal mülk yet
anlayışından temelde çok farklıdır ve burjuvaz n n görüşünü fade eder. Locke ayrıca nsanın çalışarak
meydana get rd ğ şeyler üzer nde, kend nden sonra çocuklarının da mülk yet hakkına sah p olmaları
gerekt ğ n savunur.

Net ce olarak Locke tüm doğal hakların korunması gerekt ğ n savunur. Ancak ona göre deal b r toplum
yaratab lmek ç n gerekl olan üç unsur doğal yaşama hâl nde bulunmamaktadır. Bunlar:

1. Herkes n boyun eğeceğ ve herkese eş tçe uygulanacak yasalar,

2. Herkes n cezalandırma hakkını kullanmasını önleyecek tarafsız yargıçlar,

3. Yargıcın kararını uygulayacak toplumsal b r güç.

Yukarıda da bel rtt ğ m z g b Locke’un amacı toplumda kap tal st b r ekonom k şley ş mümkün kılacak ve
oluşan düzen yasalar vasıtasıyla güvence altına alacak b r devlet n kurulmasını sağlamaktı. Doğal yaşamdan
toplum düzen ne geçerken nsanlar sadece cezalandırma hakkını topluma bırakıyorlar ve bunun karşılığında
güvenl kler n n sağlanmasını st yorlardı. Böylece – herhang b r zorlama olmadan – sözleşmeye katılıyorlar
ve doğal haklarını da muhafaza ed yorlar. Locke’un önerd ğ modele göre nsanlar sah p oldukları hakları
muhafaza ederek devlet kend radeler yle kurarlar ve sah p oldukları haklara devlet n müdahale etmes ne
müsaade etmezler.

Locke’a göre burjuvaz n n gel ş m n sürdüreb lmes ç n kt darın sınırlandırılması kaçınılmaz b r gerekl l k,
hatta zorunluluktur. İkt darın sınırları se nsanların doğuştan sah p oldukları doğal haklarla ç z lmel d r. Bu
haklar, yukarıda da bel rtt ğ m z g b hayat hakkı, özgürlük ve mülk yett r. Locke’a göre eğer b r yönet m,
kt darı kötüye kullanarak nsanların bu haklarına tecavüz ederse, nsanların o yönet me başkaldırma hakları
vardır. Başka b r dey şle, sözleşmeye r ayet etmeyen t ranlık yönet m ne syan etmek de nsanların hakları
arasında yer alır.

8.3. Montesquieu ve Aristokratik Liberalizm: Fransa Örneği


https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 61/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Locke’un İng ltere ç n gel şt rd ğ l beral model Fransa’da farklı şek llerde yankı bulmuştur. İng ltere’den
Fransa’ya yansıyan l beral zm S eyès (1748-1836) ve Volta re (1694-1788) g b düşünürler tarafından b r
burjuva l beral zm olarak algılanmıştır. Rousseau (1712-1778) se burjuvaz n n yüksel ş devr nde halkın
kt darını savunmuştur. Bu bölümde düşünceler n nceleyeceğ m z Montesqu eu (1689-1755) se ar stokrat k
b r l beral zm savunmuştur.

Soylu b r a leye mensup olan Montesqu eu 1716 yılında Bordeaux parlamentosuna seç lm şt r. O dönemde
Fransa’da karşımıza çıkan parlamentolar, bugünkü g b halkın seçt ğ vek llerden oluşan ve yasama görev
yapan kurumlar değ llerd . Fransız Devr m ’nden önce parlamentoların üyeler kral tarafından seç lmekte ya
da üyel k babadan oğula geçmekteyd . Parlamentoların başlıca görevler yargılama, kralın em rler n kayıt ve
lan etmekt . Ayrıca krala bazı uyarı ve tavs yelerde bulunma yetk s ne sah pt ler.

Montesqu eu’nün s yasal düşünceler tar h ne en büyük katkısı yasalarla lg l gözlem ve ncelemeler d r.
Yasaların neden her yerde aynı olmadığını, neden farklı ortamlarda farklı yasaların uygulandığını
araştırmıştır. Bu farklılığa neden olan etkenler tesp t etmeye çalışmıştır. Montesqu eu’ye göre yasalar “en
gen ş anlamda, eşyanın tab atından kaynaklanan zorunlu l şk lerd r”. Dolayısıyla ona göre yasa, yasa
koyucunun d led ğ g b yapacağı b r şey değ ld r. “Yasaların Ruhu” adlı öneml eser nde bu durumu şöyle
açıklamıştır:

“Yasalar kend ler ç n yapılan m lletlere o kadar uygundur k b r m llet n yasalarının


başka b r m llete uygun düşmes pek büyük b r rastlantı eser olab l r (…). Yasalar,
ülken n f z k durumuna, soğuk, sıcak veya ılıman kl me sah p olmasına; toprağın
n tel ğ ne, engebeler ne, büyüklüğüne; halkın yaşama b ç m ne, ç ç , avcı ya da
çoban oluşuna; anayasanın dayanab leceğ özgürlük dereces ne; halkın d n ne,
eğ l mler ne, zeng nl k düzey ne, sayısına, t caret hayatına, örf ve adetler ne
uygun olmalıdır. (…) İşte yasaları bütün bu açılardan ncelemek gerek r. Ben m bu
k tabımda yapmak sted ğ m budur. Ben bütün bu l şk ler nceleyeceğ m. Bunların
tümü ‘yasaların ruhu’ den len şey meydana get r rler”.

Doğal hukuk kuramcıları, nsan tab atının değ şmez esaslara dayandığı yan evrensel olduğu ön kabulünden
hareketle, buna uygun değ şmez ve evrensel b r hukuktan söz ederler. Doğal hukuk kuramcılarına göre nsan
tab atının ve tab ata uygun yasaların ne olduğunu da gene başka b r değ şmez olan nsan aklı bulup

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 62/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

çıkaracaktır. İşte Montesqu eu bu düşünceye karşı çıkarak farklı ortam ve toplumlarda farklı yasaların söz
konusu olduğunu ler sürmüştür. Yasaların Ruhu’nda savunduğu f k rlerle sosyoloj b l m ne ve hukuk
sosyoloj s ne öneml katkılarda bulunmuş, ayrıca s yaset b l m n n de kurucuları arasında yer n almıştır.

Yasaların Ruhu adlı eser nde Montesqu eu b rçok kuram gel şt rm şt r. Bunlardan en öneml ler kl mler
kuramı, yönet m b ç mler kuramı ve kuvvetler ayrılığı kuramıdır.

Öncel kle Montesqu eu’nün kl m n ve coğraf koşulların yönet m b ç mler üzer ndek etk ler ne da r
gel şt rd ğ kl mler kuramına bakalım. Montesqu eu’ye göre despot zm n daha çok Asya’da ortaya çıkması,
nsan haklarının se Avrupa’da savunulması kl m farklılıklarına bağlıdır. Asya’dak sert kl m koşulları, aşırı
soğuktan aşırı sıcağa geç ş, kuzeydek sert nsanların güneydek gevşek nsanlar üzer nde egemenl k
kurmalarına yol açar. Büyük kl m farklarının olmadığı Avrupa’da se her ırk aynı yapıcı ruhu taşır ve özgürlük
ancak bu ılık kl mde gel şeb l r. Ayrıca Avrupa, dağlar ve neh rlerle bölünmüş ufak bölgelerden oluşmuştur.
Bu bölgelerde b rb r nden bağımsız küçük s yas b r mler yaşar. Bunlardan her b r kend kend ler n koruma
mkânına sah pt r. Bu yüzden de bağımsızlık ve özgürlükler ne düşkündürler. Bu s yas topluluklar h çb r
zaman kend ler n yutan büyük despot k mparatorluklar ç nde er mem şlerd r. Oysa Asya’da çok gen ş
düzlükler ç ne alan doğal engellerden yoksun alanlarda b rçok kavm kend egemenl ğ altına alan devasa
despot k mparatorluklar kurulmuştur.

Montesqu eu’nün yönet m b ç mler kuramına göre üç tür yönet m b ç m vardır: cumhur yet, monarş ve
despot zm. Fransız düşünüre göre cumhur yet kralın olmadığı yönet m şekl d r. Soyluların yönet mde
olduğu – kralın olmadığı – b r cumhur yet de mümkün olab l r. Cumhur yette egemenl k halkın tamamına
veya b r bölümüne a tt r.

Montesqu eu “doğrudan” ve “tems l ” olmak üzere k tür cumhur yetten bahseder ve kend terc h n n
“tems l cumhur yet” olduğunu bel rt r. Bu terc h n şöyle temellend r r: “Halk, egemenl ğ n n b r kısmını
devretmek üzere seçt ğ k ş ler hayranlık uyandıran b r sabetle seçer (...) Ancak uygulama ve sonuçlandırma
konusunda, zaman ve zem n seçmede yeteneks zd r”. Kısaca söylemek gerek rse Montesqu eu’ye göre halk
kend kend n yönetecek yeterl kte değ ld r.

Montesqu eu’ye göre her yönet m b ç m n n kend ne özgü b r temel lkes vardır. Rej m n yaşamını devam
ett reb lmes nsanların bu temel lkeye uygun davranmalarına bağlıdır. Cumhur yet n lkes “erdem”d r. Her
vatandaş kamu yararını kend çıkarlarından üstün tuttuğu, yan erdeml davrandığı sürece cumhur yet rej m
varlığını sürdüreb l r. D ğer b r dey şle, cumhur yet n varlığını koruyab lmes ancak vatandaşların erdeml
olmalarıyla mümkündür. Cumhur yet ayakta tutacak olan şey, k ş ler n erdeml olmalarıdır. Bu lke eğ t m
yoluyla b reylere kazandırılmalıdır. Ayrıca bu lken n yaşatılab lmes ç n uygun yasaların hazırlanması da
gerekl d r. Erdem lkes n n günümüzdek karşılığı “vatandaşlık b l nc ” veya “yurtseverl k”t r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 63/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Montesqu eu’nün yaşadığı dönemde cumhur yet, lk çağlardan yan Yunan ve Roma’dan kalma b r
nostalj den barett r. Esk çağlarda uygulanmış olan cumhur yet yönet m , Montesqu eu ç n artık
gerçekleşt r lmes pek mümkün olmayan b r yönet m b ç m d r. İşte bu nedenled r k Montesqu eu ç n asıl
üzer nde durulması ve düzelt lmes gereken monarş d r. Monarş ye öyle b r form kazandırılmalıdır k ılımlı ve
dengel b r yönet m b ç m hâl ne gels n; kısaca söylemek gerek rse soylular ve burjuvalar yönet mde b rl kte
yer alsın.

Monarş , tek k ş n n yönet m d r. Fakat Montesqu eu monarş n n öneml b r özell ğ ne d kkat çeker: Monark,
yerleşm ş ve değ şmez yasalara r ayet ederek yönet r. Bu yönet m şekl nde yönet c kapr s ve arzuları
doğrultusunda b r yönet m serg leyemez, z ra monarkın yetk ler n sınırlayan bell kanunlar vardır. Ayrıca
monarkın bu yasalara uymasını sağlayacak, denge sağlayıcı bazı güçler de söz konusudur: Ar stokras , K l se,
burjuvaz n n güçlenmes yle meydana gelen “Etats généraux”lara seç mle tems lc gönderen mt yazlı şeh rler,
kral adına yargı yetk s n kullanan ve krala her konuda uyarı ve tavs yelerde bulunab len parlamentolar bu
güçler arasında sayılab l r.

Kend s de soylu olan Montesqu eu’ye göre monarkın aşırılıklarını frenleyeb lecek en öneml güç
ar stokras d r. Soylular sınıfı, ar stokras de en üst mertebey şgal eden monarka (Kral) d renerek l beral
özgürlükler n savunuculuğunu yapab l rler. Bu nedenled r k soyluların olmadığı b r monarş , despot zme
dönüşme tehl kes yle karşı karşıyadır. Aynı zamanda K l se de halk le monark arasında durarak krala karşı b r
denge unsuru oluşturma kapas tes ne sah pt r. Kısaca, soylular ve rah pler sınıfı, halk le monarkın doğrudan
karşı karşıya kalmalarını engelleyerek halkın monark tarafından ez lmes n n önüne geçeb l rler.

Monarş n n temel lkes se “şeref”t r. Bu lkeye göre her sosyal tabaka, her ayrıcalıklı sınıf ve k ş kend
durumunu – yan onurunu – korumalı k monarş yaşayab ls n. Baskı – kral dâh l – nereden gel rse gels n her
sınıf buna d reneb lmel , şeref n koruyab lmel d r.

Despot zmde se hükümdarın stekler n sınırlayab lecek, onun arzu ve kapr sler n n d zg nleyeb lecek güçler
yoktur. Sadece hükümdar ve halk vardır; bunlar arasında aracı kurumlar söz konusu değ ld r. Bu yönet m
b ç m nde temel lke “korku”dur. Ayrıcalıklı sınıflar olmadığı ç n mutlak b r eş tl k söz konusudur. Ancak
buradak eş tl k, mutlak taatte ve korkuda eş kl kt r. Montesqu eu’ye göre Asya’dak ülkeler n çoğu bu şek lde
yönet lmekted r: Türkler, Japonlar, Ç nl ler vs. despot k b r yönet m altında, korku üzer ne b na ed lm ş ve
k ş ler n h çl kte mutlak eş tl ğ ne dayanan b r yönet mle yönet lmekted rler.

Montesqu eu’nün Avusturya’nın doğusuna geçmed ğ hatırlandığında, bu anlattıklarını pol t k b r egzot zm


olarak değerlend rmek yanlış olmaz. Fransız düşünürün asıl amacının özelde XIV. Lou s’n n despot k
yönet m ne karşı çıkmak, genel olarak se mutlak monarş y d zg nlemek olduğunu da bel rtmek gerek r.
Doğu’ya hızlı b r bakış atan Montesqu eu, Batı’da olduğu g b feodal te ve K l se g b – aracı – kurumlar

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 64/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

göremey nce burada despot k yönet mler n olduğuna hükmetm şt r. Doğu despot zm ne da r anal zler
amp r k h çb r ver ye dayanmamaktadır. Dolayısıyla b r yanılsama ve kuruntunun fadeler olarak
değerlend r lmey hak etmekted r.

Montesqu eu’nün Locke’tan ve İng l z anayasacılığından es nlenerek gel şt rd ğ “kuvvetler ayrılığı” kuramı
burjuva özgürlük anlayışının en öneml belgeler nden olan 1789 Fransız “İnsan ve Yurttaş Hakları B ld r s ”
ç nde de yer almıştır. B ld r n n 16. maddes nde “Kuvvetler n ayrılmadığı ve özgürlükler n tem nat altına
alınmadığı yerde anayasa yoktur” fades ne yer ver lmekted r. Batı’dak bütün çağdaş anayasalar kuvvetler
ayrılığı lkes n esas almaktadır.

Montesqu eu Yasaların Ruhu adlı eser n n 11. K tabını özgürlükler konusuna ayırmış ve özgürlüğü, yasalar
tarafından yasak ed lmeyen yapab lmek d ye tanımlamıştır. Ayrıca önler nde kend ler n frenleyecek
herhang b r engel olmazsa yönet c ler n özgürlükler ç ğneyeb leceğ ve yetk ler n aşab leceğ n bel rtm şt r.

Montesqu eu’ye göre dünyada, asıl amacı özgürlüğü tem n etmek olan tek b r anayasa vardır, o da İng l z
Anayasası’dır. Özgürlüğün sağlanab lmes ç n ılımlı ve ölçülü b r hükûmet gerekl d r. Anayasa, temel olarak
yetk ler n aşılması ve kötüye kullanılmasına engel olacak b r mekan zmaya sah p olmalıdır. Montesqu eu’nün
İng l z Anayasası’nda gözlemled ğ ve Fransa’ya da önerd ğ bu mekan zmaya “kuvvetler ayrılığı” adı
ver lmekted r.

İng ltere’de yazılı b r anayasanın olmadığını, anayasa n tel ğ taşıyan kuralların çoğunun örf ve adetlerden
meydana geld ğ n hatırlatalım. İng l z Anayasası, her güce karşı b r karşı güç yaratmayı ve net cede karma b r
hükümet oluşturmayı hedeflemekted r. İng l z Anayasası’nda kuvvet, kuvvet durdurmaktadır.
Montesqu eu’nün “Kuvvet kuvvet durdurmazsa özgürlük olmaz” sözü, çağdaş Batı demokras ler n n temel n
teşk l etmekted r.

Bahsed len kuvvetler, devlet n üç ayrı görev ne tekabül etmekted r: yasaları yapmak (yasama), bunları
uygulamak (yürütme) ve suçluları cezalandırmak (yargı).

Montesqu eu’ye göre bu üç görev, aynı k ş veya k ş ler n eller nde olursa s stem yozlaşma tehl kes yle karşı
karşıya kalır. Buna engel olab lmek ç n bu görevler ayrı ayrı k ş lere tesl m ed lmel d r. İng ltere’de yürütme
görev krala ver lm şt r. Yürütme faal yet , çabukluk ve an kararlar vereb lme yeteneğ gerekt rmekted r.
Dolayısıyla bu görev, tek b r k ş ye a t olmalıdır. Z ra yürütmen n b rden fazla k ş ye ver lmes karar almada ve
uygulamada gec kmelere ve karasızlıklara yol açab l r.

Yasama gücü se b r değ l, k mecl se devred lm şt r. Mecl slerden b r (Avam Kamarası) halkın, d ğer se
(Lortlar Kamarası) soyluların çıkarlarını savunacak tems lc lerden oluşmalıdır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 65/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Yargı gücü se bell b r gruba a t olmalı fakat bu grubun n s yat f alanı son derece net ç zg lerle (yasalarla)
sınırlandırılmalıdır. Daha açık b r dey şle, yargıçlar kend arzularına göre değ l sadece yasalara göre karar
vereb lmel d r. Halk da yargıçlardan değ l yasalardan çek nmel d r.

Montesqu eu’ye göre “kuvvetler ayrılığı” lkes yle kuvvet kuvvet durduracak, her kuvvet n karşısında başka
b r kuvvet yer alacaktır. Sosyal ve s yasal güçler arasındak dengey sağlamanın tek yolu budur.

Bölüm Özeti

17. ve 18. yüzyıllarda ortaya çıkan s yasal düşünceler burjuvaz n n etk s nde gel şm şt r. Söz konusu dönemde
feodal hukuk yapıya, mutlak monarş ye ve K l se’ye karşı savaş açmış düşünürler ortaya çıkmıştır. John
Locke g b l beral, Montesqu eu g b ar stokrat-l beral düşünürler n savunuculuğunu yaptığı f k rler, genel
olarak burjuva sınıfının deoloj s n yansıtmaktadır.

Locke, s yasal düşünceler tar h nde şgal ett ğ müstesna yer düşünceler n n der nl ğ nden z yade İng ltere’de
kt dara g derek yaklaşan yen sınıfın sözcülüğünü yapmış olmasına borçludur. Hükümet Üzerine İki Deneme
adlı eser nde, kap tal st üret m tarzının şleyeb lmes ç n elzem olan ve burjuvaz n n ht yaç duyduğu
kurumların düşünsel temeller üzer nde durmuştur.

Montesqu eu’nün s yasal düşünceler tar h ndek önem se yasalarla lg l gözlem ve ncelemeler nden
kaynaklanmaktadır. Fransız düşünür, yasaların neden her yerde aynı olmadığını, neden farklı ortamlarda
farklı yasaların uygulandığını araştırmış ve bu farklılığa neden olan etkenler tesp t etmeye çalışmıştır.
“Yasaların Ruhu” adlı öneml eser nde kl mler, yönet m b ç mler ve kuvvetler ayrılığı kuramlarını
gel şt rm şt r. Yönet m b ç mler n cumhur yet, monarş ve despot zm olarak sınıflandırmış ve İng ltere’de
uygulandığı şekl yle, yan “kuvvetler ayrılığı” lkes n esas alan b r monarş y savunmuştur.

1
Sonrak yıllarda İng ltere’de Toryler (Tor es) muhafazakâr part y , Wh gler (Wh gs) se l beral part y meydana
get receklerd r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 66/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. John Locke ve Thomas Hobbes’un düşünceler arasında ne tür benzerl kler ve farklılıklar
vardır?

2. Montesqu eu’ye göre İng l z monarş s n n özgürlükçü oluşunun nedenler nelerd r?

3. 17. ve 18. yüzyıllarda ortay çıkan s yas f k rlerle burjuva sınıfı arasında ne tür b r l şk vardır?

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. - 3. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 67/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

9. FRANSIZ DEVRİMİ ARİFESİNDE KÜÇÜK BURJUVA


İDEOLOJİSİ

Giriş

Bu derste, XVIII. yüzyılda ortaya çıkan küçük burjuva deoloj s n n n tel ğ ve gel ş m ele alınacaktır. Büyük
burjuvaz n n çıkarlarına uygun düşen tems l rej me karşı, küçük burjuvaz n n kuramcısı olarak doğrudan
demokras ve halk egemenl ğ n savunan Rousseau’nun f k rler ncelenecek, “toplum sözleşmes ” ve
“egemenl k” kuramları ayrıntılı b r şek lde açıklanacak ve tartışılacaktır.

9.1. Küçük Burjuva İdeolojisi

XVIII. yüzyılın lk üç çeyreğ nde öne çıkan düşünürler, soylu azınlığın yer n paralı azınlığın, d ğer b r dey şle
soy ar stokras n n yer n para ar stokras n n alması ç n çaba sarf ed yorlardı. Bu k toplumsal zümre (soylular
ve büyük burjuvaz ) arasında yer alan b r grup daha vardı: küçük burjuvaz . Esk rej me karşı büyük
burjuvaz yle b rl kte mücadele veren küçük burjuvaz , kap tal zm n gel şmes yle yok olmaya mahkûmdu. H ç
şüphe yok k “Esk Rej m” (Anc en rég me) yan feodal te, küçük burjuvaz y tatm n etm yor, gel ş m ne
engel oluyordu. Ancak büyük burjuvaz n n hâk m olacağı yen rej m n, küçük burjuvaz ye hayat hakkı
tanımayacağı da açıktı. Kap tal zm n gel şmes yle, küçük burjuvaz n n küçük mülk yet n n yok olması
kaçınılmazdı. Ne var k tar hsel şartlar, küçük burjuvaz le büyük burjuvaz n n tt fakını zorunlu kılıyordu. İşte
bu durum, küçük burjuvaz n n demokrat k düşünceler n ve ütop k düşler n peş nde koşmasına yol açmıştı.
Küçük burjuvaz , bütün yurttaşların küçük mülk sah b olacağı b r sosyal eş tl k düzen n n hayal n
kurmaktaydı.

9.2. Jean-Jacques Rousseau: Egemenlik Kuramları ve Toplum Sözleşmesi

Cenevrel b r düşünür olan Jean-Jacques Rousseau (1712-1778) aklın egemenl ğ n kurmayı amaçlayan XVIII.
yüzyıl f lozofları arasında özel b r yere sah pt r. Söz konusu dönemde aklın egemenl ğ , burjuvaz n n
egemenl ğ le eş anlamlıdır. Rousseau, büyük burjuvaz ye göre daha devr mc olan fakat tutarlı b r ekonom k
görüşü olmayan, bu nedenle de ütopyalara sığınan küçük burjuvaz n n müttef kl ğ ne ve demokras n n
sözcülüğüne soyunmuş b r düşünürdü. Bu nedenle Rousseau’yu, küçük burjuvaz ye deoloj kazandırmış b r
düşünür olarak değerlend rmek yanlış olmaz. N tek m Fransız Devr m sürec nde, rad kal cumhur yetç ler n
meydana get rd ğ mutlak demokras tara arı Jacob nler Rousseau’dan es nlenm ş, onun f k rler n
savunmuşlardır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 68/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Rousseau her alanda eş tl ğ ve mutlak demokras y savunmuştur. Onun savunduğu mutlak demokras ,
Fransız Devr m le kurulan tems l rej mden net ç zg lerle ayrılır. Rousseau’nun, Fransa’da Esk Rej m
dönem nde ayrıcalıklı olmayanların, yan halkın meydana get rd ğ ve emekç lerle b rl kte burjuvaz y de
kapsayan “T ers état” ç ndek sınıf farklılıklarını görmed ğ n veya önemsemed ğ n bel rtmek gerek r. Ona
göre, hukuk olarak ayrıcalıklı sınıfların dışında kalan herkes b r bütün olarak halkı oluşturmaktadır. Kısacası
Rousseau’ya göre halk, soyut b r kavramdır.

Küçük burjuvaz n n kuramcısı olarak Rousseau, özell kle egemenl k konusundak görüşler yle d kkat
çekmekted r. Rousseau, tems l demokras n n temel sayılan m ll egemenl ğ değ l, daha z yade halk
egemenl ğ n savunmuştur. Ancak bu k tür egemenl k anlayışını b rb r nden net ç zg lerle ayırmak çok kolay
değ ld r. Rousseau’ya göre egemenl ğ n sah b , kolekt f ve soyut b r varlık olan m llett r. Bu anlamda,
egemenl ğ n kaynağı bakımından m ll egemenl k prens b n , egemenl ğ n kullanılması yönünden se halk
egemenl ğ prens b n savunduğu söyleneb l r.

Romandan pedagoj ye, botan kten müz ğe ve s yasete kadar çok farklı alanlara lg duyan Rousseau’nun b z
s yasal düşünceler tar h bağlamında lg lend ren en öneml eserler 1755’te yayımlanan İnsanlar Arasındaki
Eşitsizliğin Kaynağı ve Temelleri Üzerine Konuşma ve 1762 tar hl Toplum Sözleşmesi’d r. Demokras n n
gerçekleşmes n sağlayacak h çb r bel rt n n henüz bulunmadığı b r dönemde demokras y savunması
neden yle bugünden bakıldığında b r ütopyacı olarak değerlend r leb l r. Rousseau’ya göre halk, kt darı
doğrudan –tems lc ler olmadan– kullanmalıdır veya b rer memur statüsünde olan vek ller n sted ğ zaman
azledeb lmel yan görevden alab lmel d r. Oysa burjuvaz n n çıkarlarına uygun düşen rej m, m llet n
bütününü bağımsız m lletvek ller n n tems l ett ğ tems l rej md r.

Rousseau toplumun b r sözleşmeden doğduğunu savunur. Ancak ona göre doğal yaşama hâl nde nsanlar
eş t ve özgürdür. Ancak daha fazla şeye sah p olma hırsı ve varlıklı-yoksul ayrımının ortaya çıkması yüzünden
mutlu yaşam zamanla sona erm şt r. Rousseau’ya göre toplum hayatında da doğal yaşam durumunda olduğu
g b özgür olunab lecek b r s stem kurmak gerek r. Rousseau’nun hayal ett ğ s stemde, toplumu teşk l eden
b reyler n ortak radeler yle oluşturacakları kuvvet (devlet), b reyler n canlarını ve malları korumalı, ayrıca
özgürlükler n de güvence altına almalıdır. Bu s stemde, devlete taat ve b reysel özgürlükler aynı anda söz
konusudur. Bunun gerçekleşeb lmes ç n b r nc koşul, b reyler n topluca tüm haklarını topluma
devretmeler d r. İk nc koşul se herkes n kt dara katılmasıdır. Bu k koşul b rb r nden ayrılmadan yer ne
get r ld ğ takd rde, özgürlükler n korunarak can ve mal emn yet n n sağlanması mümkün olab l r. Özetle
fade etmek gerek rse, halk den len b rl ğ oluşturan b reyler, egemen varlığın oluşumuna katılmaları
dolayısıyla vatandaş, devlet n yasalarına boyun eğmeler neden yle de uyruktur.

Pek , halk egemenl ğ ned r? Egemen varlık yan devlet kt darı, Rousseau’ya göre kend n meydana get ren
b reyler n toplamından barett r. Toplum Sözleşmesi adlı eser nde bu düşünces n şöyle açıklar:

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 69/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

“Varsayalım k devlet on b n vatandaştan meydana gelm ş olsun. Egemen varlık,


ancak kolekt f bakımdan b r bütün olarak düşünüleb l r, fakat her nsan vatandaş
olarak b r b rey sayılır. Bu durumda egemen varlığın vatandaşa n spet on b n n b re
l şk s g b d r; yan devlet n üyeler nden her b r n n payına, tamamen devlete tab
olmakla b rl kte, devlet kt darının ancak on b nde b r düşer. Halk yüz b n k ş den
oluşsa da uyrukların durumu y ne değ şmez. Uyrukların her b r y ne kanunların
bütün gücünü taşır. Ama uyrukların yüz b nde b re düşen oyu, kanunların
konmasında on kat daha az etk yapar. Uyruk hep tek kaldığı ç n, egemen varlığın
l şk s vatandaş sayısı ölçüsünde artar ve sonunda devlet ne kadar büyürse özgürlük
de o kadar azalır”.

Bu alıntıdan da anlaşıldığı g b , her vatandaş kt darın b r h sses ne sah pt r. Toplumu oluşturan b reyler
kend ler nde kt darın b r parçasını taşırlar. Bu kt dar parçalarının b r araya gelmes nden yan k ş ler n
radeler n n b rleşmes nden “egemenl k” yan en üstün otor te ortaya çıkar.

Rousseau, yukarıda özetled ğ m z görüşler yle halk egemenl ğ n n temeller n atarken m ll egemenl k
kuramına ve tems l rej m anlayışına karşı çıkmaktadır. Ancak herkes n kanunların yapılmasına katılması
zorunluluğu le kararların ancak oy çokluğuyla alınab lmes noktasında öneml b r çel şk ortaya çıkmaktadır.
Bu çel şk y Rousseau k yoldan çözmeye çalışmaktadır:

1. Rousseau’ya göre n tel ğ bakımından oyb rl ğ n gerekt ren yalnızca toplum sözleşmes d r;

2. Rousseau’ya göre alınan b r karara muhal f olanların rades genel rade olarak değerlend r lemez;
muhal f oy sah pler genel raden n ne olduğu konusunda yanılmıştır.

Görüldüğü g b Rousseau genel raden n yanılmazlığı lkes n savunurken, genel radey b rey radeler n n
toplamından ayırmak zorunda kalmaktadır. Ancak b r yandan azınlığın çoğunluğa tab olmasını stemek, öte
yandan toplum sözleşmes ne göre vatandaşların her b r n n egemenl ğ n b r h sses ne sah p olduğunu ler
sürmek b rb r yle bağdaşmayan dd alardır. Rousseau’nun, genel raden n toplum ç nde yaşayan b reyler n
radeler nden ayrı olduğu dd asıyla halk egemenl ğ n n sakatlandığı f kr ler sürülmüş ve buradan
hareketle – genel rade vatandaşların radeler n n toplamı olmadığına göre – b reyler n radeler n n dışında
b r m ll raden n var olduğu dd a ed lm şt r. Bu dd anın sah pler ne göre Rousseau, halk egemenl ğ
kuramının yanı sıra, m ll egemenl k kuramının da kurucusudur.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 70/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ancak d ğer bazı yazarlar, Rousseau’nun halk egemenl ğ kuramının, m ll egemenl k kuramından ayrı
olduğunu ler sürerler. Ayrıca Rousseau’nun demokras anlayışıyla m ll egemenl k teor s n n mantık sonucu
olan tems l rej m n kes nl kle b rb r nden ayrıldığına şaret ederler. Bu görüşün savunucularına göre
Rousseau, genel rade le b reyler n radeler n n toplamının ayrı şeyler olduğu f kr nden yola çıkan m ll
egemenl k kuramının ve bu kuramın mantık sonucu olan tems l s stem n tam karşıtı olan b r demokras
anlayışının savunucusudur. Rousseau “her b rey d ğer herkesle b rleşt ğ hâlde y ne kend ne taat ets n, esk s
kadar da özgür kalsın” derken yasa egemenl ğ le k ş sel özerkl ğ n kes nl kle bağdaştırılması gerekt ğ n
ler sürmekted r. Oysa tems l rej mde, k ş n n özerk kalması mümkün değ ld r; z ra k ş ler yasaları b zzat
kend ler yapmamakta, yasa yapma hakkını başkalarına devretmekted rler. Rousseau se k ş özerkl ğ n
korumak ç n büyük çaba sarf etmekted r. Böylece m l egemenl ğ ve tems l rej m savunanlardan
ayrılmaktadır.

Rousseau yasaları halkın yapmasını şart koşmaz; yasaları halkın onaylaması halk egemenl ğ n n
gerçekleşmes ç n yeterl d r. Eh l k ş ler yasaları hazırlayacak, halk da onaylayacaktır. Buradan hareketle m ll
egemenl k kuramında demokras n n şartı olan özgürlüğün gerçekleşmes ve k ş sel özerkl ğ n
korunab lmes ç n k temel lkeden bahsetmek mümkündür:

1. Yasalar halk tarafından referandum yoluyla onaylanmalıdır,

2. Yasalar prens p olarak çoğunlukla değ l oyb rl ğ yle onaylanmalıdır.

Rousseau’ya göre yasaları onaylayacak halk mecl sler n n yanında, yasaları hazırlayacak b r parlamento da
gerekl d r. Ancak parlamento, tems l rej mde olduğu g b kt darı halk adına kullanacak b r mecl s
olmamalıdır. Halkın b r tür memurları durumunda olan parlamento üyeler n n görev sadece yasaları
hazırlamaktan barett r. Yasaların yürürlüğe g rmes se halkoyuna bağlıdır, yan referandum yoluyla
mümkündür.

Rousseau’ya göre Avam Kamarası’na g decek olan tems lc ler seçmekle yet nen İng l z halkı, kend n özgür
sanmakla yanılmaktadır. B rey, kt dar üzer ndek hakkını terk edemez. B rey n özerk kalab lmes ancak kend
yaptığı yasalara uymasıyla mümkündür. Çünkü s yas kt darın kaynağı olan genel rade tems l olunamaz.
D ğer b r dey şle, halk egemenl ğ f kr n savunan Rousseau’ya göre, kanunların tems lc ler tarafından
yapılması, halkın kend s ne efend ler seçmes anlamına gelmekted r. Efend ler n olduğu b r toplumda se
özgürlükten söz ed lemez. Eş tl k ve özgürlük ancak doğrudan demokras ç nde mümkün olab l r.

Ne var k toplumu meydana get ren vatandaşların tümünün b r araya gel p yasaları hazırlaması gerçekç
değ ld r. Halk ancak yasaların genel radeye uygun olup olmadığına karar vereb l r. Rousseau, yasaların b r
takım k ş ler (“yasa koyucular”) tarafından hazırlanması gerekt ğ n ler sürer. Yasaların bell k ş ler yan “yasa

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 71/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

koyucular” tarafından hazırlanması kaçınılmaz b r gerekl l kt r ve halk egemenl ğ f kr ne aykırı değ ld r.


Ancak bu k ş ler m llet n “vek ller ” veya “tems lc ler ” değ ld rler. Bunlar m llet n ancak “memurları”
olab l rler: H çb r konuda kes n karar veremezler; z ra halkın kabul etmed ğ her yasa hükümsüzdür.

Görüldüğü g b Rousseau, Toplum Sözleşmesi adlı eser nde halk egemenl ğ kuramının b r sonucu olarak
doğrudan demokras y savunmuştur. Yasama yetk s halkın el nded r. Yasalar, yasa koyucular tarafından
hazırlansa b le bunların onaylanması halk mecl sler n n kararına bağlıdır.

Burjuvaz n n başarısı ç n çalışan d ğer düşünürler g b Rousseau da as ller, rah pler ve halk (T ers état)
arasındak eş ts zl ğe karşı çıkar. Ancak Rousseau d ğerler nden farklı olarak, servetler arasında da eş tl k
sağlamayı amaçlar; halk arasında herhang b r farklılaşmaya yol açab lecek tüm yolları tıkamaya çalışır. Ne
var k Rousseau’nun yaşadığı dönemde monarka karşı mücadelede b rleşen halk, kend ç nde sosyal sınıflara
bölünmüş durumdaydı. Fransız Devr m ’n n kaynağının burjuvaz olduğunu hatırda tutmak gerek r. Halk
ç nde bell b r grubu fade eden burjuvaz n n kt darı ele geç rmes , halk egemenl ğ f kr n n b r kenara
atılmasına ve bu kt dara daha uygun b r s yasal rej m n (tems l rej m) aranmasına yol açmıştır. Son tahl lde,
halk egemenl ğ le m ll egemenl ğ n b rb r nden faklı şeyler olduğu ve f k rler b r bütün olarak
değerlend r ld ğ nde Rousseau’nun halk egemenl ğ n savunduğunu bel rtmek gerek r.

Bölüm Özeti

Küçük burjuvaz n n, esk rej m n (feodal te) koşullarında gel şmes mümkün olmadığı g b , büyük
burjuvaz n n hâk m olacağı yen rej mde de yaşama mkânı yoktu. G derek gel şen kap tal st s stemde, küçük
burjuvaz n n küçük mülk yet n n yok olması kaçınılmazdı. Tar hsel zorunluluklar neden yle büyük
burjuvaz yle b r süre tt fak yapmak zorunda kalan küçük burjuvaz , demokrat k düşüncelere en açık
toplumsal sınıfı oluşturmaktaydı. Küçük burjuvaz n n amacı bütün yurttaşların küçük mülk sah b olacağı b r
sosyal eş tl k düzen n n kurulmasıydı.

Rousseau, ütopyalara sığınan küçük burjuvaz n n ve demokras n n sözcülüğünü yapmış b r düşünürdür.


Büyük burjuvaz n n terc h olan tems l demokras y eleşt r r, egemenl ğ n kaynağı bakımından m ll
egemenl k prens b n , egemenl ğ n kullanılması yönünden se halk egemenl ğ prens b n savunur.
Rousseau’ya göre halk, kt darı tems lc ler aracılığıyla değ l doğrudan kullanmalıdır. Vek ller (parlamenterler)
halkın memurlarıdır ve halk tarafından gerekl görüldüğünde azled leb l rler.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 72/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. Halk egemenl ğ ve m ll egemenl k prens pler arasındak farklar ve ortak noktalar nelerd r?
Rousseau’nun görüşler çerçeves nde değerlend r n z.

2.

Yukarıda k grup hâl nde ver len kavramlar arasında ne tür l şk ler kurulab l r? Tartışınız.

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 73/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

10. AYDINLANMA DÖNEMİ

Giriş

Bu bölümde aydınlanma düşünces n n temel lkeler , bu felsefen n önde gelen tems lc ler nden Volta re’ n
düşünceler , Ans kloped hareket ve f zyokrat okulun savunduğu kt sad ve s yas f k rler ncelenecekt r.

10.1. Aydınlanma Felsefesi

B r ekonom k ve sosyal düzen olan feodal ten n deoloj k temeller d ne, daha açık fadeyle K l se’ye
dayanmaktaydı. Öncek derslerde, burjuvaz n n feodal düzen ç nde yavaş yavaş gel şerek ekonom k ve
sosyal alanda üstünlüğü ele geç rd ğ n görmüştük. Burjuvaz n n madd alanda güçlenerek kt dara doğru
yürüyüşü beraber nde yen b r dünya görüşünü de beraber nde get rm şt . Burjuvaz n n gel şmes yle orta
çıkan ve burjuva kt darının felsef temel n teşk l eden yen dünya görüşüne aydınlanma felsefes adı ver l r.
Tab k XVIII. yüzyılda tek b r felsefe ve s yaset kuramından bahsetmek mümkün değ ld r. Ancak Batı’da bu
asra damgasını vuran b r dünya görüşünden söz ed leb l r k bu da aydınlanma felsefes d r.

Burjuvaz , ç nde gel şt ğ koşullara göre farklı şek llerde tezahür etm ş, farklı ortamlarda farklı görünümler
almış, zamanın ve mekânın koşullarına göre farklı kt sad görüşler savunmuştur. Bu anlamda, farklı
burjuvaz lerden bahsetmek mümkün olsa da bu sınıfın b r bütün olarak aydınlanma felsefes n n temel
lkeler n ben msed kler n bel rtmek gerek r.

Aydınlanma felsefes n en temel özell ğ aklın evrensel olduğunu, d ğer b r dey şle akılla varılan tüm
sonuçların tüm nsanlığı kapsadığını dd a etmes d r. Örneğ n XVIII. yüzyıl Fransız burjuvaz s ne bakacak
olursak, bu sınıfın akla öncel k tanıyan bu dünya görüşüne dayanarak esk rej m sert b r b ç mde eleşt rd ğ n
görürüz. Fakat özü t bar yle burjuva tarafından kend çıkarlarına uygun olarak şek llend r len bu felsefe,
sadece Fransızlara değ l tüm nsanlara seslenen b r dünya görüşü olarak sunulmuştur. Yan aydınlanma
felsefes den len ve aklı ön plana çıkaran bu dünya görüşü, kend s n n evrensel olduğunu, evrensel değerler
ht va ett ğ n dd a etmekted r. Aydınlanmacı f lozoflar, savundukları lkeler n sadece burjuvaz n n değ l tüm
nsanların menfaatler ne uygun olduğunu ler sürmekte ve genel olarak nsanların tamamına mutluluk
get receğ n vaat etmekted r. Bu lkeler arasında özgürlük, lerleme ve nsan hakları sayılab l r.

Aydınlanma felsefes ne göre nsan özü t bar yle evrensel b r varlıktır, zaman ve mekâna göre değ ş kl k
göstermez, dolayısıyla onun mutluluğu da evrensel lkelere bağlıdır. 1789 tar hl İnsan ve Yurttaş Hakları
B ld r s de bu anlamda evrensel olma dd asındadır. Özetle fade etmek gerek rse, XVIII. yüzyıl aydınlanma

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 74/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

düşünces n n amacı evrensel nsanın mutluluğunu sağlamaktı.

Burjuvaz n n kt sad gücü ele geç rd ğ dönemde, kend aklıyla kend mutluluğunu sağlayab lecek evrensel
nsan anlayışının önündek başlıca engel, nsanların yasalar karşısında eş t olmamalarıydı. Hukuk
ayrıcalıklar f kr , akılcı b r eleşt r ye dayanab lme gücünden yoksun olduğu ç n burjuvaz bu engel akıl
olgusunu ön plana çıkararak aşmaya çalışmıştır. Hukuk ayrıcalıkların kalkmasından büyük ölçüde
yararlanacak olan burjuvaz böylece hukuk ayrıcalıkların akla uygun olmadığı f kr n ortaya atmıştır.
İnsanların evrensel akıl gereğ doğuştan özgür ve b rtakım haklara doğuştan sah p oldukları düşünces bu
dönemde burjuvaz tarafından hararetl b r şek lde savunulmuştur.

Hukuk ayrıcalıkların kaldırılması se ancak mutlak monarş n n dayandığı feodal yapının ortadan kalkmasıyla
mümkün olab lecekt . Burjuvaz n n çıkarları, hukuk ayrıcalıklar ve farklılaşmaların ortadan kalkmasını
gerekl kılıyordu. Ekonom k olarak güçlü fakat hukuk ayrıcalıklardan yoksun b r sınıf olarak burjuvaz , hukuk
ayrıcalıklara karşı savaş açmış, ayrıca mensubu olduğu T ers état’nın tümünün de bu savaşa katılmasına
uğraşmıştı. “Üçüncü sınıf” veya “üçüncü tabaka” anlamına gelen T ers état, toplumda ar stokratlar ve d n
adamları dışında kalan üçüncü sınıfı adlandırmak yan halkı fade etmek ç n kullanılan b r kavramdır. T ers
état ç nde burjuvalar, şç ler, esnaf ve zanaatkârlar b r arada bulunuyor, heps b rden T ers état’yı meydana
get r yorlardı.

Aydınlanma felsefes n n akılcılığı, lerleme düşünces n savunması, nsanın mutluluğa yeryüzünde


kavuşab leceğ n dd a etmes sadece burjuvaz ç n değ l – as ller ve rah pler sınıfı har ç – halkın tamamı ç n
olumlu çağrışımlara sah pt . Böyle akılcı b r dünya görüşünün get rd ğ özgürlük f kr t caret n gel şmes n ,
mutluluğa yeryüzünde kavuşma olanağı se üret m n artışını sağlıyordu. Sonuçta özel mülk yet n kutsal
sayıldığı b r ortamda ler sürülen bu f k rler, yen üret m araçlarını ele geç rm ş bulunan burjuvaz n n
gel ş m n sağlayacak ve s yas kt darını meşrulaştırılmasına yarayacaktı. Kısaca söylemek gerek rse,
aydınlanma felsefes adı ver len XVIII. yüzyıl felsefes b r burjuva felsefes d r.

Aydınlanma felsefes n n dayandığı temel lkeler şu başlıklar altında özetleyeb l r z:


A) B l m ve Doğa:

Bu k kavram aydınlanma felsefes ç nde öneml b r yere sah pt r. Öncek k asır


boyunca gerçekleşt r len büyük keş flerden sonra aydınlanma felsefes n n gel şt ğ on
sek z nc yüzyıl b r uygulama dönem olmuştur. Bu dönemde entelektüel lg en fazla doğa
b l mler üzer ne odaklanmış, sadece düşünürler değ l devlet adamları da doğa
b l mler yle lg lenm şlerd r. Söz konusu dönemde b l m dalları arasında sınırların
olmadığı görüşü hâk m olduğundan, düşünürler b l m n b rçok dalıyla aynı anda
uğraşmışlardır: Volta re b r f lozof olarak tanınmasına rağmen matemat kle de
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 75/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

lg lenm ş, Newton’u bas tleşt rerek anlatmaya çalışmıştır; D derot felsefen n yanı sıra
anatom , f zyoloj ve k mya alanlarında araştırmalar yapmıştır; Montesqu eu tıp ve
f zyoloj yle, Rousseau se botan kle lg lenm şt r. Bu dönem n b r d ğer özell ğ doğa
b l mler n n ön plana çıkmasıdır.
B) Mutluluk:

Aydınlanma felsefes yle mutluluğun sadece öbür dünyaya a t olduğu görüşü terk
ed lm ş, nsanların bu dünyada mutlu olmaları gerekt ğ savunulmaya başlanmıştır.
Kasted len sadece b reysel mutluluk değ l aynı zamanda toplumsal mutluluktur.
Aydınlanmacı düşünürlere göre amaç, mümkün olduğu kadar fazla nsanın
mutluluğunu sağlamaktır. Bu f k r, sonrak asırda Sa nt-S mon tarafından gel şt r lecek
ve sosyal zm n temeller atılacaktır.
C) Erdem:

Aydınlanma düşünces ç nde erdem la k b r n tel k kazanmıştır. Erdeml olmak d ğer


nsanlara, yan yurttaşlara faydalı olmak anlamına gelmekted r. Aydınlanma
düşünces ne göre genel olarak ahlak, d nden arındırılmış b r alan olarak
değerlend r lmekteyd .
Aydınlanma düşünces ç nde erdem la k b r n tel k kazanmıştır. Erdeml olmak d ğer
nsanlara, yan yurttaşlara faydalı olmak anlamına gelmekted r. Aydınlanma
düşünces ne göre genel olarak ahlak, d nden arındırılmış b r alan olarak
değerlend r lmekteyd .
D) Akıl:
Aydınlanma felsefes ne göre tüm nsanlığın lerlemes , mutluluğa kavuşması ancak aklın rehberl ğ nde
mümkün olab l r. Burada kasted len akıl, değ şmez yan evrensel akıldır. Akıl kısaca mutluluk ç n gerekl
gerçekler b lmek anlamına gelmekteyd . Dönem n önde gelen düşünürler nden D derot’nun öncülüğünde
hazırlanan Ans kloped ’ye göre “yasa, genel olarak yeryüzünün tüm halklarını yöneten nsan aklıdır.
M lletler n s yas ve meden yasaları, bu nsan aklının uygulandığı değ ş k özel durumlardan başka b r şey
değ ld r”.
E) Faydacılık:

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 76/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Bu kavram aydınlanma düşünces n n öneml b r unsurudur. Faydacılık akımının kurucusu kabul ed len İng l z
f lozof Jeremy Bentham (1748-1832)’a göre b rey n faydasına veya çıkarlarına uygun olan şeyler ancak onun
rahatlığına katkıda bulunan ve haz almasını sağlayan şeylerd r. Bu anlayışa göre genel ahlak değerler n
k ş n n çıkarları karşısında pek önem bulunmamaktadır. Y ne bu düşünceye göre kt sad sorunlar, s yasetten
üstün tutulmalıdır.

10.2. Aydınlanmacı Bir Düşünür: Voltaire

Aydınlanma felsefes n n en öneml düşünürler nden olan Volta re (1694-1778) Fransız Devr m önces nde
feodal s steme ve özell kle de K l se’ye karşı çıkışıyla tanınır. Ona göre Katol k nancı peş n yargılar, boş
nançlar ve bağnazlıkla eş anlama gelmekteyd . Ne var k Volta re genel anlamıyla d n n ahlak ve toplumsal
olarak yararlı b r kurum olduğuna nanıyordu. D n olmadığı takd rde b r köyü b le dare etmen n mümkün
olmayacağını savunmuş ve “Tanrı olmasaydı, onu cat etmek gerekecekt ” d ye yazmıştır. Ayrıca “d ne
nanmalı fakat papazlara asla!” d yerek d n le K l se’n n b rb r nden ayrı olarak değerlend r lmes gerekt ğ n
vurgulamıştır.

Volta re feodal düzen eleşt r s n , hukuk eş ts zl kler n akl olmadığı tez üzer ne b na etm şt r: Feodal
s stem n doğal ve değ şmez b r hukuk s stem olduğuna ancak soylular ayaklarında mahmuzlarla, köylüler de
sırtlarında semerle doğacak olurlarsa nanacağını söylem şt r.

Kısaca söylemek gerek rse Volta re XVIII. yüzyılda özgürlükler n ve mülk yet n savunucusu olarak karşımıza
çıkar. Ancak onun savunduğu özgürlükler ve haklar, sadece meden özgürlükler ve haklardır. Yan , s yas
özgürlükler n talep ed lmes konusunda son derece çek ngend r. Bu anlamda tems l s stem ne ve
parlamentonun üstünlüğüne nanmaz. Halkın s yaset alanında söz sah b olması düşünces ne sıcak bakmaz
ve aydın despot zm n savunur. Volta re’e göre aydınlanmış (yan aydınlanma felsefes n n temel lkeler n
ben msem ş) b r hükümdar, m llet n stekler n sezeb l r ve gerekl reformları başarıyla gerçekleşt reb l r.

Toplumsal konulardak görüşler se burjuvaz n n talepler yle paralell k arz eder. Volta re, burjuvaz n n
lerleme anlayışını şöyle formüle eder: T caret zeng nl ğ ; zeng nl k se özgürlüğü doğurur. Zeng nl k, t caret n
gel şmes n ; t caret n gel şmes se devlet n büyümes n sağlar.

Ayrıca burjuva mülk yet anlayışına çok sıkı b r şek lde bağlıdır. Bununla b rl kte toplumsal sınıflar arasında b r
h yerarş n n olması gerekt ğ n savunur. Ona göre sadece kentlerde yaşayan burjuvaz eğ t lmel d r; herkes n
düşünmeye ve f k r beyan etmeye başlaması toplumsal ve s yasal hayatı çıkmaza sokacaktır.

Volta re, dönem n n b rçok d ğer düşünürü g b soyut ve büyük sentezler çeren düşüncelerden z yade somut
reformlar önerm şt r: keyf tutuklamalara son ver lmes , şkence ve ölüm cezasının kaldırılması, cezaların
suçlarla orantılı olması, ç gümrükler n kaldırılması, feodal haklara son ver lmes , v cdan ve düşünce

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 77/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

özgürlüğü g b ... Bu anlamda Volta re toplumsal ve s yasal alanda somut öner lerde bulunmuş ve bunların
gerçekleşmes ç n mücadele etm şt r.

10.3. Bir Aydınlatma Girişimi: Ansiklopedi

1751-1772 yılları arasında Den s D derot’nun öncülüğünde ve d’Alembert, Bu on, d’Holbach, Quesnay,
Volta re, Rousseau g b dönem n meşhur düşünürler n katkılarıyla hazırlanan Ansiklopedi (Encyclopédie) XVIII.
yüzyıl Fransız burjuvaz s n n aynası kabul ed l r. Bu dev eser 17 c lt met n ve 11 c lt llüstrasyondan
(res mleme) oluşmaktaydı. XVIII. yüzyıldak f k rler n b r sentez sayılan Ansiklopedi’de yer alan 71818 madde,
alanında uzman 160’tan fazla yazar tarafından hazırlanmıştı.

Ansiklopedi’y hazırlayanlar nsanların eğ t m ve b lg lenme yoluyla değ şeb lecekler ne nanmaktaydılar. Bu


değ ş m olumlu b r yönde gerçekleşecek ve b lg lend kçe nsanların mutluluğa ulaşmaları da mümkün
olacaktı. Ans kloped stler bu değ ş m sağlamak ç n çalışmayı b r görev olarak kabul ed yorlardı. Bu
entelektüel gruba göre evren, b r z nc r n halkaları g b b rb r ne bağlı tek b r mekan zmadan barett .
Mutluluğa ermek ç n bu mekan zmayı kavramak gerek rd ve bu da ancak b l msel b lg yle mümkün
olab l rd . Kısacası Ans kloped aydınlanma düşünces n n en somut tezahürler nden b r d r.

10.4. Fizyokrat Ekol

“Doğa” ve “yönet m/ kt dar” kavramlarının b leş m nden oluşan f zyokras 1750’lerde Fransa’da doğmuş b r
kt sad ve s yas düşünce ekolüdür. Tab atın gücüne ve tab yasaların önem ne nanan f zyokratlar devlet n
de tab kanunlarla yönet lmes gerekt ğ n savunmuşlardır. Bu anlamda f zyokratların düşünceler , doğal
hukuk öğret s n n b r devamı n tel ğ ndend r.

En öneml tems lc s Franço s Quesnay (1694-1774) olan f zyokrat ekol ekonom k haklara büyük önem
verm şt r. Bu hakların başında mülk yet hakkı gelmekted r. Onlara göre toplum düzen mülk yet hakkı üzer ne
kurulmuştur. Doğa yasaları gereğ tüm nsanlar çalışmalarının ürünü olan özel mülk yete sah pt r.
F zyokratlara göre özel olmayan b r mülk yet söz konusu olamaz, d ğer b r fadeyle özel olmayan b r mülk yet
hakkından söz etmek mümkün değ ld r. Gerçek mülk yet toprak mülk yet d r. Zeng nl ğ n tek yaratıcısı da
topraktır. Bu nedenle devlet toprak sah pler tarafından yönet lmel d r. Buradan hareketle f zyokratların
hayal n n b r tarım kap tal zm gerçekleşt rmek olduğu söyleneb l r.

F zyokratlar temelde mutlak monarş ye tara ardırlar. S yaset anlayışlarında aracı kurumlara (mecl slere) ve
s yas eş tl ğe yer yoktur. Ancak yönet m mutlaka tab at yasalarına r ayet etmel d r. F zyokras , doğal hukuka
verd ğ önem ve kt sad özgürlükler savunması dolayısıyla Fransız Devr m ’n etk lem şt r.

Bölüm Özeti

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 78/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Aydınlanma felsefes , XVIII. yüzyıla damgasını vuran ve burjuva kt darının felsef temel n teşk l eden dünya
görüşüne ver len addır. Bu görüşün temel unsurları arasında akıl, b l m ve doğa, dünyev mutluluk, seküler
erdem ve ahlak anlayışı ve faydacılık sayılab l r. Bu düşünce s stem n n en önde gelen s mler nden olan
Volta re (1694-1778) Fransız Devr m önces nde feodal s steme ve özell kle de K l se’ye karşı çıkışıyla
tanınmaktadır. Bu Fransız düşünüre göre Katol k nancı peş n yargılar, boş nançlar ve bağnazlıkla eş
anlamlıdır. Katol kl ğe çok sert eleşt r ler yöneltmekle b rl kte Volta re genel anlamıyla d n n ahlak ve
toplumsal olarak yararlı b r kurum olduğuna nanır. Meden özgürlükler ve özel mülk yet savunmasına
rağmen tems l s stem ne ve parlamentonun üstünlüğüne nanmaz. Bu düşüncen n doğal b r devamı olarak
aydın despot zm n savunur. Ayrıca toplumsal sınıflar arasında b r h yerarş n n olması gerekt ğ n ler sürer.
Volta re toplumsal, s yasal ve kt sad hayatla lg l somut reformlar önerm şt r: şkence ve ölüm cezasının
kaldırılması, ç gümrükler n kaldırılması, feodal haklara son ver lmes , v cdan ve düşünce özgürlüğü g b ...

Aydınlanma çağının en somut ürünler nden olan Ansiklopedi aynı zamanda Fransız burjuva sınıfının da aynası
n tel ğ nded r. Ans kloped stler nsanların eğ t m ve b lg lenme yoluyla değ şeb lecekler ne ve mutluluğa
ereb lecekler ne nanmaktaydılar. XVIII. yüzyılın en etk l entelektüel çevreler arasında sayılan
Ans kloped stler, nsanları b lg lend rerek mutluluğa ulaştırmayı b r görev added yorlardı.

F zyokras se 1750’lerde Fransa’da ortaya çıkmış kt sad ve s yas b r düşünce ekolüdür. Tab atın gücüne ve
tab yasaların önem ne nanan f zyokratlar devlet n de tab kanunlarla yönet lmes gerekt ğ n
savunmuşlardır. Bu anlamda f zyokratların düşünceler , doğal hukuk öğret s n n b r devamı n tel ğ nded r.
F zyokratlar başta mülk yet hakkı olmak üzere ekonom k haklara büyük önem verm şlerd r. Başını
Quesnay’ n çekt ğ bu kt sat ekolüne göre zeng nl ğ n tek yaratıcısı topraktır ve gerçek mülk yet de toprak
mülk yet d r. İşte bu nedenled r k devlet toprak sah pler tarafından yönet lmel d r. B r tarım kap tal zm
gerçekleşt rmey amaçlayan f zyokratlar s yaset alanında se mutlak monarş y savunmuşlar fakat doğal
hukuka verd kler önem ve kt sad özgürlükler savunmaları dolayısıyla Fransız Devr m ’n der nden
etk lem şt r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 79/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. Aydınlanma felsefes n n temel lkeler n gözden geç rerek bu dünya görüşünün burjuvaz le
olan l şk s n tartışınız.

2. B r aydınlanma çağı düşünürü olarak Volta re’ n özelde Katol k nancı ve genel olarak d n
konusundak görüşler nelerd r?

3. Ans kloped stler hang özell kler yle aydınlanmacı düşünürler arasında yer alırlar?

4. F zyokratlar mutlak monarş tara arı olmalarına rağmen Fransız Devr m ’n nasıl etk lem şt r?

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. - 3. - 4. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 80/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

11. BİR DÖNEMİN SONU: FRANSIZ İHTİLALİ

Giriş

Bu derste Fransız Devr m ’n n tüm dünyayı etk leyen sonuçları bel rt ld kten sonra, Devr m sürec nde oraya
çıkan k düşünce ve s yasal eylem b ç m ncelenecekt r: Devr m sonrası Cumhur yetç Fransa ç n b r anayasa
hazırlamak üzere S eyès tarafından gel şt r len m ll egemenl k kuramı ve Devr m korumayı amaçlayan
Jakoben zm.

11.1. Büyük Devrim'in Evrensel Yankıları

Fransa’da 1789’da cereyan eden devr m şüphes z bell tar hsel koşulların sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Öncek dersler m zde gördüğümüz g b bu tar h olayı hazırlayan özel b r felsef arka plan ve toplumsal şartlar
söz konusudur. Bu anlamda, “Büyük Devr m” (Osmanlıların fades yle “İht lal- Keb r”) olarak da adlandırılan
1789 Fransız Devr m zamansal ve mekânsal olarak özel/tek l b r olaydır. Ne var k sonuçları, etk ve yankıları
evrensel olmuştur. Küresel n tel ğ t bar yle Fransız Devr m sadece gerçekleşt ğ topraklarda yen b r toplum
(ulus) ve devlet (ulus-devlet) t p n n ortaya çıkışına kaynaklık etmem ş, aynı zamanda çok hızlı ve gen ş b r
yayılma gösterm şt r. Başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada s yas , kültürel ve hukuk sonuçlar
doğurmuştur: ulusçuluk, ulus-devlet model , vatandaşlık, la kl k…

1789 Fransız Devr m genel olarak Avrupa’dak tüm mparatorluklar ç n sonun başlangıcı olmuştur. Osmanlı
İmparatorluğu da bu gel şmelerden payını almıştır. Başta ulusçuluk (m ll yetç l k) olmak üzere 1789
Devr m ’yle b rl kte ortaya çıkan b rçok s yas düşünce, Osmanlı İmparatorluğu’nda da yankı bulmuştur.
İmparatorluğu teşk l eden farklı “m lletler” bu düşüncen n etk s yle bağımsızlık talepler nde bulunmaya
başlamış ve bu süreç İmparatorluğun parçalanması ve yıkılışıyla sonuçlanmıştır. 1789 Fransız Devr m ,
Osmanlı İmparatorluğu’ndak ayrılıkçı gruplar ç n b r referans kaynağı olmuş, b r model oluşturmuştur.

11.2. 1789 Fransız Devrimi Sürecinde Ulus ve Egemenlik Tartışmaları: Emmanuel-Joseph


Sieyès

Fransız Devr m sürec nde s yasal düşünceler tar h açısında öneml tartışmalara mza atan düşünürlerden
b r Emmanuel-Joseph S eyès (1748-1836)’t r. S eyès’ n hararetlend rd ğ tartışmaları “ulus” kavramı ve
“tems l” anlayışı olarak k başlık altında toplayab l r z. S eyès h çb r zaman doğrudan “m ll egemenl k”ten
bahsetmemes ne rağmen “m llet/ulus” (nat on) kavramı ve “m ll b rl k” konusundak görüşler yle dolaylı
olarak “m ll egemenl k” kuramına katkı sağlamıştır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 81/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

S eyès Rousseau’nun düşünceler n n tam karşısında yer almaktadır. Öncek dersler m zde gördüğümüz g b
Rousseau halk egemenl ğ n savunmuş, S eyès se m ll egemenl ğ ön plana çıkarmıştır.

S eyès her şeyden önce b r anayasacıdır; m llet ve tems l kuramını gel şt r rken z hn nde sürekl olarak b r
anayasa hazırlama f kr bulunuyordu. Bu anlamda sadece 1789 burjuva devr m n gerçekleşt ren sosyal sınıfın
s yas düşünce alanında önde gelen tems lc ler nden b r değ l, aynı zamanda anayasa hukukunun da öneml
teor syenler ndend r.

S eyès’e göre m llet/ulus, T ers état’dır. Fakat toplumun bütün şler n görmes ne rağmen bu kes m (T ers
état), halkın sırtından geç nen b r azınlığın baskısı altındadır. Ayrıcalıklı sınıflar ortadan kalktığı zaman halk,
hak ve özgürlükler ne kavuşacak, hukukun önünde eş t b r bütün meydana get recekt r. S eyès’ n ve genel
olarak 1789’un aktörler n n ben msed kler – ve Kara Avrupa’sı anayasa hukukuna da lham kaynağı olan –
ulus anlayışı genel hatlarıyla bu şek lde fade ed leb l r. Kısaca fade etmek gerek rse S eyès’e göre ulus, ortak
b r düzene ve ortak yasalara uyan b reyler n meydana get rd ğ topluluğun adıdır.

Tüm b reyc ve l beral yazarlar g b S eyès ç n de ulus b rb r nden bağımsız ve yasalar önünde eş t olan
b reylerden oluşmaktadır. B reylerden oluşan topluluk b r bütündür; yan ulus, kend s n oluşturan b reyler n
b r toplamı değ l sentez d r. K myadan örnek vermek gerek rse, b r araya gelerek b leşen b rçok madde nasıl
yen b r madde ortaya çıkarırsa S eyès’e göre ulus da b reyler n toplamından farklı, onu aşan b r sentez
yaratmaktadır. Ulusu teşk l eden b reyler n tek başlarına h çb r güçler yoktur; kt dar bütüne a tt r. Anayasa
da bütüne yan ulusa dayanacak ve onun örgütlenmes n tem n edecekt r.

İlk bakışta S eyès ayrıcalıklı sınıflar (ar stokras ve K l se) dışında h çb r zümrey ulusun dışında tutmuyor g b
görünse de tems l meseles hakkında ler sürdüğü düşüncelerle bunun aks n yapmaktadır. “Akt f vatandaş”
– “pas f vatandaş” ayrımı yaparak yalnızca ekonom k olarak güçlü olanların seç me katılmalarını tem n
etmeye çalışmaktadır. Ayrıca S eyès, devlet n b rl ğ n n toplumda yaşayan b reyler n b rleşerek halkı
meydana get rmeler yle değ l, ulus olgusuyla gerçekleşt ğ n dd a etmekted r. Kısaca söylemek gerek rse
devlet n b rl ğ halka (yan somut olarak bell b r dönemde, bell b r ülke üzer nde yaşamakta olan b reyler n
toplamı) değ l ulusa bağlıdır. Pek , S eyès’e göre ulus ned r? Ulus, kend s n teşk l eden, oluşturan b reylerden
farklı b r hukuk şahs yett r. Sadece bell b r dönemde, ülke üzer nde yaşamakta olan b reyler n toplamından
meydana gelmez. Ulus yalnızca bugünü değ l, geçm ş ve geleceğ de kapsayan manev b r varlıktır.
Yaşayanların yanında ölmüş ve doğacak olanlardan da meydana gelmekted r.

S eyès’ n açtığı yoldan g denler ulusu, yaşamış ve yaşayacak kuşakları da ç ne alan, uzak geçm şten sonsuz
geleceğe doğru sürüp g den ve kend s n meydana get ren k ş lerden ve onların radeler nden ayrı, kend ne
özgü b r k ş l k ve radeye sah p b r tüzel k ş l k olarak tanımlamışlardır. Bu tanımın tab b r soncu olarak
“m ll /ulusal rade”, m llet /ulusu meydana get ren k ş ler n radeler nden ayrı ve onların radeler ne üstün b r
rade olarak tecell etmekted r.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 82/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ulus kavramını nasıl algıladığını daha berrak b r şek lde kavrayab lmek ç n S eyès’ n tems l meseles ne nasıl
baktığına da değ nmek gerek r. Fransız düşünüre göre s yas kt dar g b sosyal hayat da tems le
dayanmaktadır. Tems l s stem savunurken ve meşrulaştırırken k gerekçe sunar: Tems l n b r gerekl l k
olduğuna da r sunduğu b r nc gerekçe şbölümüyle lg l d r. S eyès’e göre kt sad alanda geçerl olan
kanunlar s yasal alanda da geçerl d r. Dolayısıyla Adam Sm th’ n ekonom alanında gel şt rd ğ şbölümü f kr ,
s yasal alan ç n de geçerl d r. Kısacası kt sad hayatta olduğu g b s yas yaşamda da şbölümü b r
zorunluluktur. Yönet c olmak b r yetenek meseles d r, bu yeteneğe sah p olmayanlar s yaset dışında başka
şlerle uğraşmalıdırlar.

Bu varsayımdan hareketle S eyès k nc gerekçes n sunmaktadır: İnsanlar arasında doğal b r eş ts zl k söz


konusu olduğu ç n herkes yönet c olamaz. Yönet c l k ancak tems le dayanan seçk nler n üstes nden
geleb leceğ b r görevd r. Madd ht yaçların sürekl baskısı altında bulunan ve eğ t mden yoksun halk
tabakası bu görev yer ne get remez. Bu düşüncen n doğal b r sonucu olarak yönetenler – yönet lenler ayrımı
ortaya çıkmaktadır.

S eyès’e göre tems le dayanmayan her anayasa yanlış b r anayasadır. Tems lc ler n yetk ler n sınırlayacak
olan se seçmenlerden aldıkları vekâlet değ l anayasadır. Böylece tems lc ler, kend ler n seçenler n
tal matlarıyla değ l, doğrudan doğruya anayasanın hükümler yle bağlı olacaklardır. Tems lc ler n
sorumluluğu, seç m bölgeler nde kend ler ne vekâlet veren üç ayrı sınıfa mensup seçmenlere karşı değ l,
m llet n bütününe karşıdır. Ulus se yukarıda da bel rt ld ğ g b sadece bugünü değ l, geçm ş ve geleceğ de
kapsayan manev b r varlıktır.

Kısacası S eyès’ n savunduğu tems l anlayışına göre kt darın kullanılması (yasama yetk s ), anayasaya bağlı
olarak ulus adına çoğunlukla karar alan ve seçmenler ne emred c vekâletle bağlı olmayan bağımsız
tems lc lere bırakılmalıydı. Burada d kkat çek c olan nokta şudur: Ulus adına yasama yetk s n kullanacak
olan halkın çoğunluğu değ l, seçmenler n çoğunluğunun seçt ğ tems lc ler n çoğunluğudur; yan S eyès’e
göre yasama yetk s , çoğunluğun çoğunluğuna a t olmalıdır.

S eyès Temmuz 1789’da Fransız Kurucu M llet Mecl s ’nde yaptığı b r konuşmasında nsan haklarını “doğal ve
meden haklar” le “s yas haklar” olmak üzere k ye ayırmaktaydı. Doğal ve meden hakları “pas f haklar”,
s yas hakları se “akt f haklar” olarak n teleyen S eyès şöyle demekteyd :

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 83/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

“B r ülken n vatandaşlarının tümü pas f vatandaş hukukundan yararlanmalıdır.


Şahsının, malının, özgürlüğünün korunması herkes n hakkıdır. Ancak kamu gücünün
kurulmasına ve şlemes ne katılmak herkes ç n hak değ ld r; herkes akt f vatandaş
değ ld r. Bugünkü durumda çocuklar, yabancılar, kamu gücüne ve örgütlenmes ne
h çb r yardımı dokunmayanlar, toplumun yönet m nde akt f rol oynayamazlar, onu
yönetemezler. Tümü toplumun yarattıklarından yararlanab l rler. Devlet den len
büyük sosyal teşebbüsün gerçek h ssedarları ancak kamu örgütüne yardımcı
olanlardır. Ortaklığın gerçek üyeler , gerçek akt f vatandaşlardır”.

S eyès “akt f vatandaşlar”ın k mler olduğu konusunda b r açıklama yapmaz. Fakat “akt f vatandaş” – “pas f
vatandaş” ayrımının kt sad b r temele dayandığını ve S eyès’ n burjuva düzen ne hukuk b r zem n
hazırladığını söylemek yanlış olmaz. N tek m devr m n öneml aktörler , S eyès’ n bu ayrımına dayanarak
akt f ve pas f vatandaş ayrımının ödenen verg m ktarına bakılarak yapılması gerekt ğ n savunmuşlardır. Bu
düşünceye göre “akt f vatandaşlar” yan yönet me katılab lenler en fazla verg y verenler olmalıdır.

S eyès’ n “m llet”, “egemenl k” ve “tems l” konularındak görüşler n şu başlıklar altında özetleyeb l r z:

1. İkt darın kaynağı, mt yazlı sınıflar dışında kalan T ers état, yan ulustur.

2. Ulus, kt darını kend başına değ l ancak tems lc ler vasıtasıyla kullanab l r.

3. Tems lc ler n seç m nde, nsanlar arasındak şbölümü ve doğal eş ts zl ğ n sonucu olan “akt f
vatandaş” – “pas f vatandaş” ayrımı temel alınmalıdır.

4. Tems lc ler n rades , doğrudan doğruya seçmenlerden alınan tal matla değ l, anayasayla
sınırlandırılmalıdır.

5. Anayasa, olağan tems lc ler tarafından değ l, olağanüstü tems lc ler tarafından hazırlanacaktır.
Olağanüstü tems lc ler se m llet tarafından seç lecek ve emred c vekâletle bağlı olmayacaklardır.

6. S yas kt dar, seçmenler n çoğunluğunun seçt ğ tems lc ler n çoğunluğu tarafından m llet adına
kullanab lecekt r.

11.3. Jakobenizm: Halka Rağmen, Halk İçin…

Fransız Devr m sürec nde Jakoben tar katından kalma esk b r manastır b nasında toplanan devr mc lere
“Jakobenler” adı ver lm şt r. Devr m n en rad kal ve terör uygulayan ek b oldukları ç n de, Fransız Devr m le
özdeşleşm şlerd r. En öneml tems lc s Max m len Robesp erre (1758-1794)’d r. B r avukat ve s yaset adamı
olan Robesp erre güçlü b r konuşmacı olarak tanınır. Jakoben zm, Fransız Devr m ’n n ülke ç nde ve dışında
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 84/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

tehl kelerle (“karşı devr m” tehl kes ) karşı karşıya olduğu b r dönemde ortaya çıkmıştır. Devr mc sürec n b r
“karşı devr mle” sona erd r leceğ ve vatanın tehl kede olduğu end şes , Jakoben düşüncen n ortaya çıkış ve
gel ş m nde öneml rol oynamıştır.

Jakobenler ve özell kle Robesp erre, Rousseau’nun sadık b r tak pç s d r. Robesp erre tems l s stem ne
nanmaz ve parlamenter rej me karşı çıkar; çünkü ona göre – Rousseau’nun da bel rtt ğ g b – egemenl k
hakkı devred lemez.

Jakobenler n amaçları, b r döneml k d kta yönet m sonrası Aydınlanma Çağı felsefec ler n n öngördükler
doğal düzene ulaşmaktır. Jakobenler mülk yete karşı değ llerd r. Erdem sah b , küçük mülk sah b
vatandaşların olduğu b r demokras den yanadırlar. Bu anlamda Jakobenler n görüşler ne sosyal st
eğ l mlere ne de t caret burjuvaz s n n görüşler ne uygun düşer.

Bugün "tepeden nmec l k" olarak da adlandırılan Jakoben düşüncen n arkasında der n b r s yaset ve b l m
felsefes vardır. Jakoben zm n en d kkat çek c özell kler şöyle sıralanab l r:

1. Meşru yet n b r nc l kaynağı hukuk değ l, deoloj ve lkeler d r. Karşıt (yan “karşı devr mc ”) görüşler
se, yok ed lmes gereken hanet ve sapmalardır.

2. Jakoben zm, güç kullanarak kend görüşler n dayatmayı meşru görür. Devr m gerçekleşt rmek ve
korumak ç n ş ddet ve baskı meşrudur.

3. Amaç ç n her vasıta meşrudur. Devr m ve devlet ç n hak ve hürr yetler, evrensel hukuk kuralları
ç ğneneb l r.

4. Halk, “doğru”yu ve çıkarlarını b lmez. Bu nedenle – gerek rse zorla – “aydınlatılmalı” ve sıkı b r
“merkez yetç l k”le yönet lmel d r.

Devr m sürec nde tav zs z b r s yaset zleyen Jakobenler, "kuvvetler ayrılığı" lkes n de reddederler ve s v l
topluma egemen b r ve bölünmez kamu otor tes le soyut b r m ll egemenl k kavramını ben mserler.
Jakobenlere göre devlet, topluma sted ğ şekl vereb l r, hatta bu, devlet n b r görev d r. Bu anlamda
Jakoben zm n b r tür toplum mühend sl ğ çabası olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Jakoben demokras de, “genel rade”, seç mle bel rlenen çoğunluk rades ne benzemez. Jakoben l derlerden
Sa nt-Juste (1767-1794)’e göre “Genel rade, çoğunluğun rades değ l, m llet gerçek arzuları ve gerçek
mutluğu hakkında aydınlatmakla görevl tem z nsanların rades d r”.

Mutlak doğruyu, yanılmaz aklı, devr m ve soyut b r m llet anlayışını tems l ett ğ ç nd r k Jakoben zme göre
devlet hukukun üstünded r ve yargı ve hukuk, devlet çıkarlarına tab d r.

Bölüm Özeti

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 85/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

1789 Fransız Devr m , tar h n bel rl b r dönem nde, bel rl b r ülkede patlak verse de s yas ve düşünsel olarak
tüm dünyayı etk lem şt r: ulusçuluk düşünces , ulus-devlet model ve la kl k anlayışı başta Avrupa’nın d ğer
ülkeler (İmparatorluklar) olmak üzere tüm dünyaya çok hızlı b r şek lde yayılmıştır.

1789 Fransa ç n toplumsal ve s yasal olarak çok sancılı b r süreç olmuştur. Bu süreçte b rçok s yas tartışma
alevlenm şt r. Devr m sonrası Cumhur yetç Fransa ç n hazırlanan anayasanın oluşumunda rol alan S eyès’ n
“m ll egemenl k” kuramı bunlar arasındadır. Rousseau’nun savunduğu “halk egemenl ğ ”ne karşı “m llet
egemenl ğ ”n savunan S eyès’e göre “m llet/ulus” ortak b r düzene ve ortak yasalara uyan b reyler n
meydana get rd ğ topluluğun adıdır. Ulus, kend s n oluşturan b reyler n b r toplamı değ l sentez d r. Ulusu
teşk l eden b reyler n tek başlarına h çb r güçler yoktur; kt dar bütüne a tt r. Ulus, kend s n teşk l eden,
oluşturan b reylerden farklı b r hukuk şahs yett r. Sadece bell b r dönemde, ülke üzer nde yaşamakta olan
b reyler n toplamından meydana gelmez. Ulus yalnızca bugünü değ l, geçm ş ve geleceğ de kapsayan
manev b r varlıktır; yaşayanların yanında ölmüş ve doğacak olanlardan da meydana gelmekted r. S eyès,
“akt f vatandaş” – “pas f vatandaş” ayrımı yaparak tems l s stem n , ekonom k b r temele oturtmuş ve burjuva
düzen ne hukuk b r zem n hazırlamıştır.

Devr m sürec nde ortaya çıkan b r d ğer düşünce ve eylem hareket , başını Robesp erre’ n çekt ğ
Jakoben zm’d r. Jakoben zm, Fransız Devr m ’n ülke ç nde ve dışındak tehl kelere karşı korumayı
amaçlamıştır. Devr mc sürec n b r “karşı devr mle” sonlandırılacağı ve vatanın tehl ke altında olduğu
end şes , Jakoben düşüncen n ortaya çıkışında öneml rol oynamıştır. Robesp erre, tems l s stem ne nanmaz
ve parlamenter rej me karşı çıkar; çünkü ona göre egemenl k hakkı devred lemez. Bugün “tepeden nmec l k”
olarak adlandırılan Jakoben düşünceye göre meşru yet n b r nc l kaynağı hukuk değ l deoloj d r.
Jakoben zm, güç kullanarak kend görüşler n dayatmayı meşru görür. Devr m gerçekleşt rmek ve korumak
ç n ş ddet ve baskı meşrudur. Jakobenlere göre halk, doğruyu yanlıştan ayırt etme yeteneğ nden yoksundur
ve çıkarlarını b lmez. Halkın aydınlatılması Cumhur yetç seçk nlere düşen b r vaz fed r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 86/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. İht lal- Keb r’ n Osmanlı İmparatorluğu ç n ne g b sonuçları olmuştur?

2. S eyès’e göre “halk” ve “ulus” arasında nasıl b r fark vardır? “Ulusal egemenl k” kuramı
çerçeves nde değerlend r n z.

3. Bugün Jakoben zm yer ne neden “tepeden nmec l k” fades kullanılmaktadır? Jakobenler


ç n halk ne fade etmekteyd ?

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. - 3. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 87/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

12. FRANSIZ DEVRİMİ SONRASI: AYDINLANMA


FELSEFESİ, LİBERALİZM VE DEMOKRASİ KARŞITI
GÖRÜŞLER

Giriş

Bu derste, Fransız Devr m sonrasında ortaya çıkan ve aydınlanma düşünces ne, devr m n dealler ne,
l beral zm ve demokras ye eleşt rel yaklaşan f k rler üzer nde durulacaktır. Bu çerçevede Edmund Burke,
Auguste Comte ve Alex s de Tocquev lle’ n eserler ve düşünceler ana hatlarıyla ncelenecekt r.

12.1. Edmund Burke ve Muhafazakâr Düşünce

1789’un hemen akab nde, Devr m’ n aşırılıklarını eleşt ren ve neden olduğu sosyopol t k sorunlara d kkat
çeken b rçok düşünür yet şm şt r. İrlanda asıllı Edmund Burke (1729-1797) bu düşünürler arasında yer
almaktadır.

Burke genel olarak l beral zme karşı değ ld r. İng l z faydacılığından es nlenen l beral düşüncey ben mser
fakat bazı çek nceler öne sürer. Fakat Burke’ü n telemek ç n en uygun fade “muhafazakâr”dır. 1790’da
yayınladığı Fransız Devrimi Üzerine Düşünceler adlı eser nde Burke, gelenekç ve muhafazakâr düşünceler n
açıkça serg ler. Muhafazakârlık, genel hatlarıyla, geçm şe özlem duyan, gerçeğ geçm şte arayan ve mevcut
durumu korumaya çalışan b r s yaset düşünces , b r deoloj olarak tanımlanab l r.

İng l z parlamentosu üyes olan Burke, Amer kan bağımsızlık hareket n desteklemes ne rağmen Fransız
Devr m ’ne, 1789’un devr m anlayışına ş ddetle karşı çıkmıştır. Burke, İng l z özgürlük anlayışını, yan
faydacılık felsefes n n b r ürünü olan somut özgürlük anlayışını savunmuştur. İnsan ve Yurttaş Hakları
B ld r s ’n n evrensel, her yerde herkes ç n geçerl olan soyut özgürlük anlayışına se karşı çıkmış, anlamsız
bulduğu b r özgürlük anlayışını kıyasıya eleşt rm şt r. 26 Ağustos 1789’da Fransız Devr m ’n n temel metn
olarak yayınlanan 17 maddeden oluşan bu met n, 1791’de kabul ed len Fransız Anayasası’na önsöz olarak
eklenm şt r. B ld r ; nsanların eş t ve özgür doğduğu, egemenl ğ n ulusa a t olduğu ve mutlak egemenl ğ n b r
k ş ya da grubun el nde bulunamayacağı, devlet dare edenler n esas olarak m llete karşı sorumlu olduğu,
h ç k msen n d n ve sosyal nançları yüzünden kınanamayacağı, güçler ayrılığı ve mülk yet n dokunulmaz ve
kutsal olduğu lkeler n ortaya koyuyordu.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 88/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Burke bu lkeler n, soyut b r nsana (b r Fransız veya İng l z vatandaşına değ l de nsana) h tap ett ğ ç n h çb r
kıymet n n olmadığını ler sürmüştür. Burke, kend s ç n asıl öneml olanın İng l zler n hakları olduğunu
fade eder. İng l zler n, yönet me katılmak g b b r talepler olmadığını, sadece y yasalar, etk n ve dürüst b r
hükûmet ve kralın askerler n n ve donanmasının koruduğu b r mülk yet hakkı sted ğ n bel rt r.

Burke’e göre zamanın ve nsanların yarattığı özel durumlar d kkate alınmadan yapılan soyut tartışmalar h ç
b r olumlu sonuç doğurmaz. Tecrübeler, geçm ş, gelenekler ve özel koşullar göz önünde bulundurulmadan
soyut b r hukuktan bahsetmek de yers zd r. Anayasalar da soyut b r b ç mde, rt calen (doğaçlama yoluyla)
yoktan var ed lemezler; bütün nsan yapıtlar g b sürekl , yavaş ve doğal b r gel ş m n ürünü olmalıdırlar.
Burada altı ç z lmes gereken b r nokta, Burke ç n doğal olanın, “tüm nsanlar ç n geçerl olan” anlamına
gelmed ğ d r. Doğal olan, uzun b r tar h gel şmen n sonucu olarak ortaya çıkandır. Kısacası doğa tar ht r, ya
da tar h tecrübed r.

Burke yukarıdak görüşler çerçeves nde bazı Fransız düşünürler de eleşt r r. Örneğ n S eyès’ n anayasa
anlayışına karşı çıkar, gel şt rd ğ egemenl k anlayışının son derece soyut olduğunu ler sürer. Rousseau’nun
“toplum sözleşmes ” de Burke’e göre anlamsız b r varsayımdır, somutlaşma ht mal bulunmayan,
uygulanması mümkün olmayan b r kuramdır. Burke, genel olarak tüm bu soyut kavram ve varsayımları
düzen , otor tey ve gelenekler yok ett kler ç n kınar. Aynı şek lde, evrensell k dd asındak aydınlanma
düşünces n de soyut bulduğu ç n eleşt r r. Kısaca söylemek gerek rse Burke soyut bulduğu Fransız
akılcılığına (usçuluk) karşı, İng l z amp r zm n (deneyc l k, görgücülük) savunur.

Burke’ün değerl bulduğu tek Fransız düşünür se Montesqu eu’dür. Çünkü Montesqu eu özgürlüğü, düzen
yıkmadan sağlamaya çalışmış; tıpkı İng ltere’de olduğu g b sınıflar arasında b r denge kurmaya önem
verm şt r.

12.2. Auguste Comte ve Pozitivizm

Fransız Devr m sonrası ortaya çıkan düşünce s stemler nden en öneml s şüphes z poz t v zmd r. Kurucusu,
Fransız düşünür Auguste Comte (1798-1857) aynı zamanda sosyoloj n n de s m babasıdır. Cumhur yetç b r
f lozof olan Comte, Fransız Devr m ’n tar hte kaçınılmaz ve yaşanması gereken b r aşama olarak görür; 1789
nsanlığın lerlemes ç n alınması gereken b r v rajdır. Ancak Comte’un Devr m sonrasında özell kle Fransa’da
süre g den sosyal ve pol t k kargaşa konusunda end şeler vardır. Sosyoloj n n kurucusu kabul ed len bu
Fransız düşünürün temel gayes , Devr m’ n artçı sarsıntılarına son vermek, kısacası devr mc sürec n hayete
erd rmekt r.

Pozitif Felsefe Dersleri (6 c lt, 1830-1842) ve Poz t f S yaset S stem (4 c lt, 1851-1854) adlı hac ml k temel
eser bulunan Comte’a göre, Batı’nın ç nde bulunduğu toplumsal karmaşadan kaynaklanan hastalığın
tamamen tedav ed leb lmes ancak “yen b r nanç” le mümkündür. İnsanlık yen b r manev yata ht yaç

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 89/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

duymaktadır; madd düzlemdek karışıklık manev yat eks kl ğ n n doğal b r sonucudur. Bu durum, ahlak
bozulmanın değ l entelektüel bulanıklığın b r sonucudur. Batı’da süren anarş k durum nsanlığın temel
n tel ğ olan sürekl l k prens b n altüst ederek toplumsal yaşamı tehl keye sokmakta ve bu yüzden Avrupa,
“bayağı b r dayanışmaya” veya “gerçek özgürlüğün” “alçaltıcı b r eş tl k altında boğulduğu” “vahş b r
komün zme” doğru kaymaktadır.

Özetle fade etmek gerek rse Comte’a göre, sosyal ve s yasal alandak bunalım, düşünce alanındak
bunalımın sonucudur. Bu duruma son vermek ç n, b l m n toplumsal alana da müdahale etmes gerekl d r.
Gözler m z n önünde cereyan eden olaylar, ne ruh (t n) le ne de madde (özdek) le açıklanab l r. Ancak başka
olaylarla açıklanab l r. B l m, tar h boyunca gereks z yere tartışılan t nselc l ğe ve maddec l ğe (materyal zm)
sırt çev rerek üçüncü b r yoldan yürümel d r: Sadece gözle görüleb len, gözlemleneb len olaylarla
lg lenmel d r; b l m gözleme dayanmalıdır.

Comte’un Üç Hal Kanunu adını verd ğ tar h -toplumsal yasaya göre b l m ve nsanlık sırasıyla üç evreden
geçm şt r: teoloj k, metaf z k ve poz t f (b l msel). İnsanlar lk olarak en yalın b l m olan matemat kte poz t f
yan b l msel düşünmeye başlamışlardır. B l msel düşünce daha sonra f z k, k mya, astronom g b n speten
daha karmaşık b l m dallarına da yayılmıştır. B yoloj , d ğer b l m dallarına göre daha karmaşık olduğu ç n,
poz t f düşünce bu dalda daha geç ortaya çıkmıştır. Konusu toplum olan sosyoloj se b l mler n en
karmaşığıdır ve poz t f düşünce en geç bu b l mde ortaya çıkmıştır. Comte’un b l m tasn f nde, h yerarş k
olarak en yukarıda sosyoloj bulunur. Ne var k doğa ve fen b l mler le sosyal b l m (sosyoloj ) arasında
yöntem ve amaç olarak b r fark bulunmamaktadır.

İnsanlık tar h de aynı üçlü aşamadan oluşmaktadır: teoloj k, metaf z k ve poz t f. İnsanlık, çocukluk
dönem nde, yan teoloj k aşamada, fenomenlere d n b r zah get rm ş, etrafındak olayları bu şek lde
açıklamaya çalışmıştır. Gençl k çağına tekabül eden metaf z k dönemde se nsanlar, soyut f k rler n peş nde
koşmuşlar, evren soyut f k rler (tab at, deoloj ler) ışığında açıklamaya çalışmışlardır. Son evre olan poz t f
aşamada se nsanlar artık fenomenler n nedenler n /anlamlarını/kaynaklarını aramayı bırakmış, bunları
yöneten, dare eden yasaları keşfetmey amaçlamışlardır. İlk k evre, nsanlık tar h n n negat f yan yıkıcı
aşamalarıdır. Sonunda varılacak olan n ha evre se (b l msel evre), tüm toplumların st snasız olarak ulaşmak
durumunda oldukları poz t f, yan yapıcı evred r.

Yüce b r varlığa nanmanın nsan ç n doğal ve engellenemez b r ht yaç olduğuna nanan Comte, 1789
sonrasında ortaya çıkan modern toplumda K l se’den boşalan yer n başka dünyev b r d nle doldurulması
gerekt ğ n ler sürmüştür. Bu nedenle, hayatının sonlarına doğru, b l msel poz t v zmden d n poz t v zme
doğru yönelm şt r. Böylece poz t f ve evrensel b r d n olarak İnsanlık D n ’n kurmuştur. Bu yapay d nde yüce
ve kutsanan varlık nsanlıktır.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 90/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Poz t v zm n s yas boyutuyla lg l olarak da şunlar söyleneb l r: Comte’a göre Fransız Devr m sonrasında
nsanlar b r anlamda başıboş b r hâlde kalmışlardır. Ortaya çıkan yen toplum t p nde, esk den başta
d n/K l se g b geleneksel kurumların doldurduğu b rçok alan boş kalmış, toplum eş görüşmem ş b r boşluğa
düşmüş, toplumsal-s yasal büyük b r kargaşa ortamı doğmuştur. İşte bu duruma son vermek ç n toplumun
b l msel olarak yen den örgütlemek gerekmekted r. Bu görev yen ve en gel şm ş b l m olan sosyoloj ye
düşmekted r. Sosyoloj , modern toplumun rehber olacak, toplumların düzen çer s nde lerlemeler n
sağlayacaktır. N tek m “düzen ve lerleme”, poz t v zm n temel lkes , başlıca sloganıdır.

Comte’un kurduğu poz t v zm maddec /materyal st b r düşünce s stem değ ld r. Comte, nsanı maddeden
baret görmez; nsan sadece ekmekle yaşamaz. İnsanları asıl harekete geç ren f k rlerd r, düşünced r.

Comte’a göre toplum ve devlet karşı karşıya konumlanmış, çatışan k varlık değ ld r. Bu k s n n uyum ç nde
bulunmaları gerek r. Devlet n vaz fes , toplumun madd ve manev b rl ğ n tem n etmekted r. Devlet,
planlayan, doğru yolu gösterend r. Kısacası devlet her alana müdahale etme yetk s ne sah p olmalıdır. Özel
mülk yet de bu alanlardan b r d r. Comte lkesel olarak özel mülk yete karşı olmamakla beraber, bu hakkın
kötüye kullanılmasından end şe duymaktadır. Bu nedenle, devlet özel mülk yet denetleme ve gerek
duyduğu zaman müdahale etme ve düzenleme yetk s n kullanmalıdır.

Öte yandan toplum da, b l msel b r yönet m serg leyecek devlete taat etmek, ver len görevler yer ne
get rmekle yükümlüdür. Comte b l msel-poz t f dönemde artık haklardan bahsetmey bırakıp, b reysel ve
toplumsal vaz feler ön plana çıkarmak gerekt ğ n savunur.

12.3. Alexis de Tocqueville: Eşitlik – Özgürlük Dengesi

Alex s de Tocquev lle (1805-1859) l beral düşüncen n öneml referans kaynaklarından b r d r. B r ar stokrat
olan Tocquev lle’ n k öneml eser bulunmaktadır: Amerika’da Demokrasi ve Eski Rejim ve Devrim. Bu k
eser ne bakıldığında, Tocquev lle’ n b r f lozof, tar hç ve hukukçu olduğu, bazı tahl l ve yöntemler le de
sosyoloj ve s yaset b l m ne çok yaklaştığı görülür.

Hukuk tahs l yapmış olan Tocquev lle XIX. yüzyıl düşünürler n n b rçoğunun yaptığı g b otor te, eş tl k ve
özgürlük meseleler üzer nde durmuştur. 1835 ve 1840’da k c lt olarak yayınladığı Amerika’da Demokrasi adlı
eser , Fransız hükûmet adına cezaevler n ncelemek üzere g tt ğ Amer ka B rleş k Devletler ’nde yaptığı
gözlemlere dayanan amp r k b r araştırmadır. Bu eser nde Tocquev lle, düşünceler n toplumsal sınıflar
tarafından b ç mlend r ld ğ n ler sürmekte, yakın b r gelecekte yen b r sanay ar stokras s n n doğacağını ve
dünyada Amer ka B rleş k Devletler ve Rusya’nın hâk m yet kuracağını öngörmekteyd . Tocquev lle’ n bu
öngörüler n n gerçekleşm ş olması, onun sosyoloj k ve pol t k dehasına şaret eder.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 91/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Tocqueville’in Amerika’da Demokrasi’de asıl üzer nde durduğu mesele se özgürlük ve eş tl ğ n nasıl
bağdaştırılacağı sorunudur. Tocquev lle kısaca şu soruyu sorar: Eş tl kç b r ortamda özgürlükler nasıl
korunmalıdır? Gözlemler ne dayanarak Amer ka’dak demokrat k rej m n eş tl ğ sağlamada Avrupa’yı çoktan
geçt ğ n bel rt r. Tocquev lle’e göre bu durum, Amer ka’da ayrıcalıklı sınıfların (ar stokras ) olmayışından ve
kap tal zm n gel şme dönem nde fırsat eş tl ğ n n b r süre sağlanab lm ş olmasından kaynaklanır. Toplumsal
dengey sağlayab lmek ç n en öneml koşul olan orta sınıfın güçlend r lmes d r ve Tocquev lle’e göre,
Amer ka bunu başarmıştır.

Ar stokrat k b r a leden olmasına rağmen Tocquev lle, nsanlığın 1789 sonrası yen dönemde ger dönüşü
olmayan yen b r çağa g rd ğ n dd a eder: Bu çağ eş tl k çağıdır. Yen dönemde nsanlar arası eş tl ğ ortaya
çıkaran faktörler se şöyle sıralar: eğ t m n ve b l m n gel şmes , matbaanın cadı, ateşl s lahların gel şmes ,
savaşlarda p yadeler n önem n n artması, h yerarş k b r düzen kurmuş olan Katol kl ğ n yer n b rçok bölgede
Protestanlığın alması ve Amer ka’nın keşf ...

Tocquev lle’e göre, eş tl k sağlandıkça nsan çgüdüsel olarak daha fazlasını ster. G derek artan eş tl k taleb ,
ayrıcalıklılara karşı nefret doğurur. Doğuştan ayrıcalıkların ve zamanla ortaya çıkan kt sad ayrıcalıkların
önlenmes devlet n görev d r. Devlet bu görev yer ne get r rken g derek merkez leş r. Merkez devlet eş tl ğ
ben mser ve destekler. Fakat devlet n merkez leşmes , buna paralel olarak g derek artan b r şek lde
toplumsal ve ekonom k hayata müdahale etmes demokras ler yen b r despot zm türüyle karşı karşıya
get r r.

Tocquev lle’e göre, yen dönemde, yan eş tl k çağında ortaya çıkan eş tl kç toplumun fertler benc ld r;
Tocquev lle’ n fades yle “k ş sel”d r. Modern toplumun fertler , kend kabuğuna çek lmeye ve sadece yakın
çevres yle l şk kurmaya mey ll d r. Toplumda ortaya çıkan bu tür b r b reyselleşme, devlet n daha da
despot kleşmes ne mkân ver r. Çünkü b rey, merkez devlet karşısında tek başınadır.

Ancak tar h n geld ğ nokta t bar yle, eş tl ğ n sağlanması yolunda lerlemek dışında b r çare
bulunmamaktadır. Tocquev lle, modern toplumu 1789 önces ne döndürmen n artık mümkün olmadığını
kabul eder. Bu nedenle, kend s g b ar stokrat b r düşünür olan Montesqu eu’nün öner ler ne t bar etmez.
Tocquev lle, Kanunların Ruhu’nda monarş y ve devlet yönet m nde soylulara ayrı b r yer vermek gerekt ğ n
savunan Montesqu eu’nün f k rler n ben msemez. Ona göre eş tl k modern dünyanın kaçınılmaz b r
gerçeğ d r; eş tl k ve özgürlük bağdaştırılab l r k durumdur.

Pek eş tl kç modern toplumlarda, devlet n despot kleşmes nasıl engelleneb l r? B r toplumda eş tl k ve


özgürlük aynı anda nasıl mümkün olab l r? Tocquev lle’e göre bu k koşula bağlıdır: B r nc koşul s yasette
adem- merkez yet (decentral sat on) yan yer nden yönet m s stem n tes s etmekt r. Ülke ç ndek
bölgelere dar özerkl k ver lerek yönet m n tek elde ve tek merkezde toplanması önlenecek ve Tocquev lle’e
göre böylece s yas özgürlük sağlanacaktır.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 92/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

İk nc koşul se s yas , kt sad , b l msel, sanatsal vb. alanlarda nsanların çeş tl b rl kler (dernekler)
kurmalarının önü açılmalı, s v l toplum örgütler teşv k ed lmel d r. Vatandaşlar bu tür b rl kler (dernekler)
bünyes nde örgütlend kler oranda k ş sell kten kurtulacaklar, kamu şler yle lg lenmeye başlayacaklardır.
Kısacası dernek (veya topluluk, cem yet...) faal yetler nde bulunmak vatandaşların sorumluluk duygusunun
artmasını sağlayacaktır. Ayrıca bu örgütlenmeler nsanların devlet karşısında tek başlarına (b rey olarak)
savunamayacakları çıkarların topluca savunulmasına da mkân verecekt r. Böylece eş tl kç despot zm n
önüne geç lecekt r.

Tocquev lle modern toplumda d n n de toplumsal b r kurum olarak öneml b r şlev göreceğ nden bahseder:
D n, nsanların k ş selleşmeler n , b rey olarak – devlet karşısında – tek başlarına kalmalarını ve madd
çıkarlar peş nde koşmalarını engelleyen b r kurumdur. Bu nedenle de modern toplumun eş tl k ve özgürlüğe
b r arada sah p olab lmes ç n d n elzemd r, vazgeç lmezd r.

Bugünden bakıldığında Tocquev lle, toplumsal ve kt sad alanda devlet müdahales n asgar ye (mümkün
olan en düşük sev yeye) nd rgemeye çalışan, eş tl kç l k düşünces ne odaklanan ve özgürlükler de savunan
l beral b r düşünürdür.

Tocquev lle’ n d ğer öneml eser olan Eski Rejim ve Devrim, 1856’da yayınlanmıştır. Bu k tap, özell kle Devr m
önces nde Fransız toplumunun durumunu nceler. Tocquev lle, bu döneme (“anc en rég me” / “esk rej m”)
yen bakış get r r ve Devr m’ n b r kırılma, kopuş olmadığını, asırlardır devam eden ve devlet n
merkez leşmes yle sonuçlanan b r sürec n net ces olduğu tez n ortaya atar. Böylece tar hte kırılma ve
kopuşların değ l sürekl l ğ n altını ç zm ş olur.

Tocquev lle’e göre Devr m’ n d n karşıtı olması, özel pol t k nedenlerden kaynaklanmaktadır. Amerika’da
Demokrasi adlı eser nde de bel rtt ğ g b , d n ve demokras uyuşmaz k kurum değ ld r. Fransa’da 1789
sürec nde ortaya çıkan K l se karşıtı hareket aslında s yasal varlığa karşıdır. Yan rah plere karşı ver len
mücadele, özünde toprak sah pler ne, senyörlere ve yönet c lere karşı ver lm ş b r mücadeled r.

Tocquev lle’e göre 1789 olmasaydı, esk sosyal yapı er ya da geç zaten çökecekt . Belk b r anda yıkılmayacak
ama parça parça düşecekt . Dolayısıyla Devr m, tar h b r tesadüf değ l öncek dönem n b r net ces d r.

Bölüm Özeti

1789’un hemen sonrasında, Devr m’ n neden olduğu sosyopol t k sorunlara d kkat çeken düşünürlerden b r
muhafazakâr düşüncen n lk ve en yetk n tems lc ler nden olan Edmund Burke’tür. Muhafazakârlık kısaca,
geçm şe özlem duyan, gerçeğ geçm şte arayan ve mevcut durumu korumaya çalışan b r deoloj olarak
tanımlanab l r. Burke, Devr m’ n temel lke ve dealler n n soyut b r nsana h tap ett ğ n , bu bakımdan kıymet
taşımadığını savunmuştur. Ona göre, tecrübeler, geçm ş, gelenekler ve özel koşullar göz önünde
bulundurulmadan soyut b r hukuktan bahsetmek de anlamlı değ ld r. Aynı şek lde, anayasalar da soyut b r

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 93/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

b ç mde h ç yoktan var ed lemezler; bütün nsan yapıtlar g b sürekl , yavaş ve doğal b r gel ş m n ürünü
olmalıdırlar. Kısaca söylemek gerek rse Burke, soyut bulduğu Fransız aydınlanma düşünces n n akılcılığına
karşı İng l z amp r zm n savunmuştur.

Fransız Devr m sonrası ortaya çıkan en öneml düşünce s stemler nden b r de şüphes z poz t v zmd r.
Poz t v zm n kurucusu olan Auguste Comte aynı zamanda “sosyoloj ” adını verd ğ yen b r b l m dalının da
s m babasıdır. Comte’un temel gayes , Devr m’ n yarattığı olumsuz sonuçları ortadan kaldırmak, “düzen”
tes s etmekt r. Comte’a göre, sosyal ve s yasal alandak bunalım esas t bar yle düşünce alanında ortaya çıkan
bunalımın b r sonucudur. Sosyal ve s yasal düzen sağlayab lmek ç n entelektüel b r reforma ht yaç vardır.
Comte’un “Üç Hal Kanunu” adını verd ğ tar h -toplumsal yasaya göre b l m ve nsanlık sırasıyla üç evreden
geçm şt r: teoloj k, metaf z k ve poz t f. Comte’a göre, Devr m sonrası ortaya çıkan toplumsal-s yasal
kargaşaya son vereb lmek ç n toplumun b l msel olarak yen den organ ze ed lmes gerekmekted r. Bu görev
genç fakat en gel şm ş b l m olan sosyoloj ye düşmekted r. Comte’un poz t f s yaset anlayışına göre devlet n
vaz fes , toplumun madd ve manev b rl ğ n tem n etmekted r. Devlet, planlayan, doğru yolu gösterend r.
Toplum da, b l msel b r yönet m serg leyecek devlete taat etmek, ver len görevler yer ne get rmekle
yükümlüdür.

Alex s de Tocquev lle, l beral düşüncen n öneml referans kaynaklarından b r d r. Tocquev lle’ n özell kle
üzer nde durduğu mesele “özgürlük” ve “eş tl ğ n” nasıl bağdaştırılacağı sorunudur. Tocquev lle 1789 sonrası
yen dönemde, yen b r çağa g rd ğ n bel rt r. Bu çağ “eş tl k” çağıdır. Yen dönemde, yan eş tl k çağında
ortaya çıkan eş tl kç toplumun fertler benc ld r veya d ğer b r fadeyle “k ş sel”d r. Modern b rey, kend
kabuğuna çek lmeye mey ll d r. Toplumda ortaya çıkan bu b reyselleşme/k ş selleşme temayülü, devlet n –
tek başına kalan b rey karşısında – daha da despot kleşmes ne neden olab l r. Eş tl kç modern toplumlarda,
devlet n despot kleşmes ne engel olab lmek ç n Tocquev lle k yol öner r: 1) s yasette adem- merkez yet
s stem n n tes s ed lmes ve 2) nsanların b rl kler (dernekler) kurmalarının, yan s v l toplum örgütler n n
teşv k ed lmes .

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 94/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. Muhafazakâr düşünce, Fransız Devr m ’n nasıl değerlend rmekted r? Burke’ün Aydınlama


düşünces ve Fransız akılcılığı hakkındak görüşler nelerd r?

2. Comte, “düzen ve lerleme” le ne kastetmekted r? Comte’a göre 1789 sonrasında toplumsal


alanda ortaya çıkan boşluk(lar) nasıl doldurulmalıdır? Poz t v zm ve İnsanlık D n hakkındak
açıklamaları gözden geç rerek tartışınız.

3. Comte’a göre modern toplumda sosyoloj ne tür b r şlev görecekt r?

4. Tocquev lle’e göre özgürlük ve eş tl k nasıl bağdaştırılab l r? Eş tl kç toplumlarda despot zm


tehl kes neden söz konusudur? Devlet n despot kleşmes n n önüne nasıl geç leb l r?
Tocquev lle’ n çözüm öner ler nelerd r?

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. - 3. - 4. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 95/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

13. XIX. YÜZYILDA MİLLİYETÇİLİK DÜŞÜNCESİ

Giriş

Bu derste, m llet kavramı, m ll yetç l k düşünces ve farklı m ll yetç l kler ncelenecekt r. Bu çerçevede,
m ll yetç l ğ n Fransız Devr m ’ne uzanan kökler ve Napoléon’un Avrupa’da yürüttüğü şgal pol t kalarına b r
tepk olarak gel şen Alman m ll yetç l k düşünces üzer nde durulacaktır. Ayrıca, XIX. yüzyılın k öneml Alman
düşünürünün (F chte ve Hegel) devlet ve m llet kavramları üzer ne ler sürdükler f k rler değerlend r lecekt r.

13.1. Milliyetçilik Düşüncesinin Doğuşu

M ll yetç l k veya ulusçuluk Fransız Devr m ’yle eşanlı olarak ortaya çıkan ve sonrasında hızla gel şen
modern b r düşünced r. Her ne kadar Fransız Devr m tüm nsanlığı lg lend ren evrensel deallerden söz etse
de modern anlamıyla “ulus” kavramı ve “ulusçuluk” düşünces 1789’un b r ürünüdür. Bu düşünce çok kısa
zamanda başta Avrupa olmak üzere tüm dünyaya yayılmış ve farklı etn k-d n topluluklardan oluşan
mparatorlukların sonunu hazırlamıştır. Örneğ n Osmanlı İmparatorluğu’nu oluşturan farklı ırk ve d nlere
mensup, farklı d ller konuşan gruplar, XIX. yüzyılda ulusçuluk düşünces n n etk s yle ayrılıkçı s yas -kültürel
taleplerde bulunmaya başlamış, merkez yönet me başkaldırmış ve bağımsızlıklarını elde etm şlerd r. Bu
süreç Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanıp çökmes yle sonuçlanmıştır.

M ll yetç l k b r deoloj olarak kuramsal yanı zayıf, ancak s yasal b r prat k olarak oldukça etk l b r
düşünced r. Bu özell ğ yle de k tleler harekete geç rme kab l yet son derece yüksekt r. Genel b r düşünce
veya müstak l b r deoloj olarak değerlend rmek gerek rse m ll yetç l ğ n ünlü teor syenler yoktur. Her
m ll yetç l ğ n kend ne a t tar hç ler , edeb yatçıları, yan kısaca entelektüel b r grubu vardır. Bunlar,
m ll yetç l k deoloj s n kuran değ l, çeş tl m ll yetç l klere reng n veren yazarlardır.

Son k asırlık s yasal gel şmeler n çatısını m ll yetç lkeler n bel rled ğ n söylemek yanlış olmaz. Bu kadar
bel rley c olmuş b r deoloj n n genel olarak anlamının bel rs z olması lg nç görüneb l r, ancak m ll yetç l ğ n
k tlelere ulaşma gücünün arkasında tam da bu muğlaklık yatar. M ll yetç l k koşullara göre ç doldurulab len
b r deoloj d r. Bu anlamda, sab t veya evrensel n tel kl evrensel m ll yetç lkelerden bahsetmek zordur.
M ll yetç l k l beral zm, muhafazakârlık, faş zm ya da sosyal zme eklemlenmekte zorluk çekmem şt r. Hang
deoloj yle tt fak yaptığına bağlı olarak m ll yetç lkeler de farklılaşmaktadır. Dolayısıyla tek b r m ll yetç l k
yoktur, m ll yetç l kler vardır. Ancak m ll yetç l ğ n farklı görünümler altında genel b r anlamı ve özell kler n n
olduğunu da bel rtmek gerek r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 96/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

13.2. Millet Kavramı ve Milliyetçilik Düşüncesi

“M llet” ve “m ll yetç l k” kavramlarının Batı d ller ndek karşılığı, Lat nce “nat o” sözcüğünden türem ş
“nat on” ve “nat onal sm(e)”d r. Roma’da yabancıları adlandırmak ç n kullanılan “nat o”, olumsuz ve küçük
düşürücü b r anlama sah pt .

Orta Çağ’da kullanılan “nat on” sözcüğü se b r anlam kaymasına uğrayarak ün vers telere gelen öğrenc
gruplarını fade etmek ç n kullanılır. Örneğ n Par s Ün vers tes ’nde dört m llet n varlığından söz ed l r:
“şerefl ” Fransa m llet , “sadık” P card e m llet , “saygıdeğer” Normand ya m llet ve “sabırlı ve y ğ t” Cermen
m llet . Görüldüğü g b “m llet” kavramı, bu dönemde olumsuz ve küçük düşürücü anlamından sıyrılmıştır.

XIII. yüzyılda se “m llet” kavramı yen b r anlam kazanır: Ün vers telerde aynı görüşü paylaşan öğrenc
topluluklarını fade etmek ç n kullanılır. Böylece “nat on” kavramı, düşünsel-s yas b r çer k kazanmış olur.

XVI. yüzyılda İng ltere’de se “nat on” kavramı, el tle b rl kte ülke nüfusunu, yan “halk”ı da fade etmek ç n
kullanılır. Halk, önceler küçümsenen, aşağı sınıfları anlatmak ç n kullanılan b r fadeyken, m llet n halkla
özdeş kullanımı, halkın seçk n hâle gelmes ve aşağılanmaktan kurtulmasının b r gösterges d r.

“Nat on” kavramının geç rd ğ dönüşümlerden de anlaşılacağı g b m llet n s yasal b r özne olarak ortaya
çıkması görece yen b r durumdur. Arapça b r kel me olan “m llet” kavramı da bugünkü anlamına uzun b r
süreç sonunda, çeş tl dönüşümlere uğrayarak kavuşmuştur. Arapçada m llet kavramının şaret ett ğ
topluluğun d nsel b r anlamı vardır. N tek m Osmanlı İmparatorluğu’ndak “m llet s stem ” de d n nançlar
ölçüt alınarak oluşturulmuştur. M llet s stem n n, Balkanlar’da ortaya çıkan m ll yetç l k hareketler yle şlev n
kaybetmes nden sonra, Türkçede “m llet” sözcüğü bugünkü modern anlamına yakın b r çer ğe kavuşmuştur.
Cumhur yet n k nc on yılından t baren se m llet n taşıdığı d nsel çağrışımlardan kurtulmak amacıyla “ulus”
kavramı terc h ed lm şt r.

Görüldüğü g b gerek “nat on” gerekse “m llet” kavramları oldukça esk kavramlar olmakla b rl kte
günümüzde sah p oldukları modern anlamlarına ancak yakın b r geçm şte kavuşmuşlardır.

S yasal b r hareket olarak m ll yetç l ğ n kökenler n n Fransız Devr m ’nde bulunduğunu yukarıda bel rtm şt k.
Avrupa kıtasında yaygınlaşması se, Fransız Devr m ’n n f k rler n kılıçla yayan Napoléon Bonaparte (1769-
1821) savaşlarıyla olmuştur. Daha öncek dersler m zde de gördüğümüz g b Fransız Devr m ’yle b rl kte
feodal bağlar çözülmeye başlamıştır. Bu yen dönemde Rousseau’nun f k rler n n etk s daha fazla h ssed l r
olmuştur. Rousseau, yönet c -yönet len l şk ler n “genel rade” kavramı etrafında yen den kurgulamasıyla
m ll yetç düşüncen n öneml kalemler nden, hatta kurucu yazarlarından b r olarak kabul ed l r. Y ne daha
önce gördüğümüz g b Rousseau, m llet n tek b r hükümdarın k ş l ğ nde ya da yönet c sını a
somutlanmasını reddetm ş ve “m llet” le “halk” kavramlarını özdeşleşt rm şt r. Bu özdeşleşt rme, Fransız
Devr m ’n n temel lkes olurken, m ll yetç l k düşünces n n de gel ş m ne öneml b r katkı sağlamıştır.
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 97/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Napoléon’un önderl ğ nde m ll yetç l k m l tar zmle ç çe geçm şt r. M ll yetç l k, b r Fransız asker ve devlet
adamı olan Napoléon’un şgal ett ğ bölgelerde hızla yayılmıştır. Avrupa’nın Napoléon tarafından şgal ed len
topraklarında, feodal kalıntılar tem zlenm ş fakat buna paralel olarak Rusya’dan İspanya’ya, İtalya’dan
Almanya’ya kadar gen ş b r bölgede sert tepk ler ortaya çıkmıştır. Napoléon, İtalya ve Almanya’da
parçalanmış toprakları b rleşt rerek m lletleşmen n koşullarını hazırlamış, aynı zamanda sebep olduğu
öfkeyle m ll yetç l ğ n ht yaç duyduğu “ötek ”n n yaratılmasını da kolaylaştırmıştır.

13.3. Alman Milliyetçilik Düşüncesi: Fichte ve Hegel

Almanya’da da m ll yetç l k f kr n n gel ş m nde Fransız düşünces n n etk s büyük olmuştur. Alman
m ll yetç l ğ n n en öneml tems lc s kabul ed len Johann Gottl eb F chte (1762-1814), Fransızların Devr m
adına Almanya’yı ele geç r şler n ve Alman ordusunun yen lg s n yaşamış b r düşünürdür. Bu yen lg Alman
f lozofu çok der nden etk lem şt r. F chte, verd ğ halka açık konferanslarda Almanları saldırganlara karşı
d renmeye, s laha sarılmaya davet etm şt r. Kend s de Napoléon ordularına karşı savaşa b zzat katılmıştır.
Almanların Fransızlara karşı elde ett ğ zaferden sonra se Berl n Ün vers tes ’nde profesörlük ve rektörlük
yapmıştır.

F chte’ye göre özgürlük, özgür düşünce demekt r. Özgür düşüncey sağlayan se b l md r. Özgürlük anarş
değ ld r, çünkü b l m denge ve tutarlılıktır, sağduyu ve akıldır. Özgürlüğü se kurallara bağlayacak, ç
denges n sağlayacak, tutarlı hâle get recek olan hukuktur. Hukukun olması ç nse b rçok hukuk öznes n n
(toplumu oluşturan b reyler) yanı sıra güçlü b r devlet n varlığı gerekmekted r. Toplumun amacına
ulaşab lmes ç n özgürlüğün hukuk yan devlet tarafından düzenlenmes gerekmekted r. Gerçek özgürlük
düzenl özgürlüktür; düzenlenmeyen özgürlük b l m dışıdır.

F chte’ye göre m ll toplum, yan örgütlenmem ş toplum (gesellscha ) devlete üstündür. Devlet ancak m ll
toplumu kend ç nde toplayab ld ğ an yetk nl ğe ulaşab l r, tam ve kusursuz hâle geleb l r. M ll toplumu
çevreleyen devlet kt sad alanı da düzenler.

F chte Alman Milleti’ne Söylevler adlı eser n n lk bölümünde, her şey y t rd k, el m zde “eğ t m” kaldı, onu
akıllıca kullanmalıyız der. F chte, Jean-Jacques Rousseau’nun 1762’de eğ t m üzer ne yayınladığı Emile adlı
eser nden es nlenerek akt f b r eğ t m yöntem önerm şt r. İnsanı tümüyle kavrayacak olan bu akt f eğ t m,
karma ve yatılı l selerde devlet tarafından ver lecek, çocuklar a leler nden mümkün olduğu kadar uzak
kalacaklardır.

F chte’ye göre eğ t lmeye en elver şl ırk, Alman ırkıdır. Alman ulusunu oluşturanların ortak noktası Almanca
konuşmalarıdır. Alman m ll yetç l ğ n n en öneml unsuru d ld r. Alman d l , F chte’ye göre m ll , yan halktan
gelen b r d ld r. Lat nceden gelen d ller, örneğ n Fransızca, m ll kaynağından kopuk, ölü d llerd r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 98/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

F chte’ye göre Alman m llet , dünyanın en b lg n, en araştırmacı m llet d r, nsanlığın gel şmes n n öncüsüdür.
Alman Romant kler olarak adlandırılan entelektüel grup da s yas düşünce alanında benzer f k rler
savunmaktadır. Bu düşünürler organ s st b r yaklaşımı savunurlar: Devlet her şeyd r; devlet, vücudu/bütünü
tems l eder, b rey se hücred r. Alman m ll yetç l ğ n kt sad görüşler se Fr edr ch L st (1789-1846)
tarafından d le get r lm şt r.

Alman m ll yetç l ğ ve s yaset düşünces hakkında görüşler ne yer vermem z gereken b r d ğer düşünür Georg
W lhelm Fr edr ch Hegel (1770-1831)’d r. Hegel, Alman deal st düşünces ne son hâl n verm şt r. Uyguladığı
d yalekt k yöntem daha sonra Marx tarafından da kullanılacaktır. Marx, o meşhur dey m yle, Hegel’de eller
üzer nde duran d yalekt ğ ayakları üzer ne oturtmuş ve d yalekt k materyal zm savunmuştur.

Hegel, Eflatun’un deal st düşünces n yen lem şt r. Ona göre madde, ruhun ürünüdür. Hegel de tıpkı F chte
g b gerçeğ n b l nç alanında bulunduğunu, b l nc çözümleyecek olursak gerçeğe varab leceğ m z
savunmuştur. Hegel’e göre varlığın özü zıtlıklardır. Zıtlıklar olmasaydı varlık da olmazdı. Karşıtlıklar, oluşun
lkes d r. Evr m, tez ve ant tez arasındak çatışma sonunda ortaya çıkan sentezd r.

Bu mantık çerçeves nde Hegel’e göre devlet, b reysel radelerle genel raden n karşılaştığı yerd r. D ğer b r
dey şle, b reysel rade ve çıkarlarla genel çıkar arasında b r sentezd r. Burada d kkat ed lmes gereken nokta,
devlet n tek tek b reysel radeler n b r yığınından baret olmadığıdır. Devlet, tanrısal b r rade, makul ve canlı
b r bütündür.

Hegel’e göre nsan, gerçekl ğ n , nesnel anlamdak ahlak değer n ancak b r topluluğun organı olmakla elde
edeb l r. Bu yüzden her şey n devlete borçludur. B rey n tüm değer , tüm manev gerçekl ğ yalnızca devlete
bağlıdır. Özgürlük ancak ahlak b r bütün olan devlet n varlığıyla gerçekleşeb l r. Dolayısıyla, doğal yaşama
hâl nde özgürlük söz konusu değ ld r.

Hegel’e göre devlette her şey, genelle özel n b rl ğ ne dayanır. Devlet n çer ğ n “m ll ruh” meydana get r r.
M ll ruh, d n, hukuk, b l m, sanat, sanay g b özel alanlardan oluşur. Bu alanlar çten b r bağla b rb r ne
bağlıdır, tümü b rden m ll ruhu teşk l eder. B r devlet ancak m ll b r ruh taşıyorsa devlet sayılab l r.

Hegel de Fransız Devr m ’n n soyutluğundan doğan yıkımları önlemek ç n somut olanı yan tar hî olanı ve
var olanı savunmuştur. D yalekt k yöntem düşünce alanında uygulayan, devlet mutlak ve yüce b r değer
olarak gören Hegel, b r yanıyla m ll yetç , d ğer yanıyla tutucu b r düşünürdür.

Bölüm Özeti

Kökler Fransız Devr m ’ne uzanan m ll yetç l k, çağımızı der nden etk leyen modern b r s yasal düşünce ve
harekett r. M ll yetç l k düşünces n n Avrupa’da yaygınlaşmasında, Fransız Devr m ’n n f k rler n kılıçla yayan
Napoléon Bonaparte’ın büyük rolü olmuştur. Söz konusu dönemde, Rousseau’nun f k rler h ç olmadığı kadar
etk l olmaya başlamıştır. Rousseau, yönet c -yönet len l şk ler n “genel rade” kavramı etrafında yen den
https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 99/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

kurgulamasıyla m ll yetç düşüncen n kurucu yazarlarından b r olarak kabul ed l r. Rousseau, m llet n tek b r
hükümdarın k ş l ğ nde ya da yönet c sını a yansıdığı f kr n reddetm ş, “m llet” le “halk” kavramlarını
özdeşleşt rm şt r. Bu özdeşleşt rme, Fransız Devr m ’n n temel b r lkes olurken, m ll yetç l k düşünces n n de
gel ş m ne öneml katkı sağlamıştır.

Alman m ll yetç l k f kr n n gel ş m nde Fransa’nın etk s büyük olmuştur. Alman m ll yetç l ğ n n en öneml
tems lc s Johann Gottl eb F chte (1762-1814)’d r. F chte’ye göre özgürlük, özgür düşünce demekt r ve özgür
düşüncey sağlayan da b l md r. Özgürlük, anarş anlamına gelmez, çünkü b l m denge, sağduyu ve akıl
demekt r. Özgürlüğü bell kurallara bağlayacak ve tutarlı hâle get recek olan se hukuktur. Hukuktan
bahsedeb lmek ç n güçlü b r devlet n varlığı gerekmekted r. Gerçek özgürlük düzenl özgürlüktür;
düzenlenmeyen özgürlük b l m dışıdır.

Alman m ll yetç l ğ ve s yaset düşünces n n önde gelen b r d ğer tems lc s , Alman deal st düşünces ne son
hâl n veren Georg W lhelm Fr edr ch Hegel (1770-1831)’d r. Hegel’e göre, devlet n çer ğ n “m ll ruh”
meydana get r r. M ll ruh, d n, hukuk, b l m, sanat, sanay g b özel alanlardan oluşur. Bu alanlar çten b r
bağla b rb r ne bağlıdır ve b rl kte m ll ruhu teşk l ederler. Kısacası devlet devlet yapan, sah p olduğu m ll
ruhtur. Hegel, Fransız Devr m ’n n soyut lkeler nden kaynaklanan yıkımları önlemek ç n somut, yan tar hî
olanı ve var olanı savunmuştur. D yalekt k yöntem düşünce alanında uygulayan Hegel, devlet mutlak ve
yüce b r değer olarak görür.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 100/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. “Nat on”, “m llet” ve “ulus” kavramları, dünyada ve Türk ye’de tar hsel olarak nasıl b r anlam
değ ş m yaşamıştır?

2. F chte’ye göre “özgürlük”, “hukuk” ve “devlet” arasında nasıl b r l şk vardır?

3. F chte, Alman ırkı ç n nasıl b r eğ t m tarzı önerm şt r?

4. Hegel’e göre “m ll ruh” hang unsurlardan oluşur?

5. Hegel’ n Fransız Devr m ’ne yönel k en temel eleşt r s ned r?

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. - 3. - 4. - 5. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 101/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

14. SOSYALİZM DÜŞÜNCESİ

Giriş

Bu derste, ütop k ve b l msel sosyal zm le anarş zm konuları ele alınacaktır. Bu çerçevede sırasıyla, Sa nt-
S mon, Karl Marx ve P erre-Joseph Proudhon’un görüşler ncelenecekt r.

14.1. Sosyalizmin Doğuşu

Çağımızda – özell kle XX. yüzyılda – etk l olmuş, bugün üzer ne hâlâ çok çeş tl tartışmaların yürütüldüğü
s yas düşünce akımlarından b r de sosyal zmd r. “Sosyal zm” sözcüğü Fransa ve İng ltere’de, 1830-1840
tar hler arasında kullanılmaya başlanmıştır. B l nen lk kullanımı, Fransız düşünür ve s yaset adamı P erre
Leroux’ya a tt r. Leroux, 1832’de “sosyal zm” kavramını eş tl k ve özgürlüğün bağdaştırıldığı deal b r toplum
düzen n fade etmek ç n kullanmıştır. Fransız düşünüre göre sosyal zm, mutlak b reyc l ğ n karşıtıdır.

Sosyal st düşünce kend s n genell kle lk çağlardan ber süren b r mücadeleye, b r çatışmaya göre tanımlar:
varlıklıya yoksulun, üret m araçlarına sah p olanla emeğ nden başka b r şey olmayanların kavgası. Sosyal st
düşünceye göre, eş tl k uğruna ver len mücadele, Esk Çağ’da (köle-efend ), Orta Çağ’da (serf-senyör), Fransız
Devr m esnasında (burjuva-ar stokrat) ve sonrak dönemde ( şç /proleter- şveren/kap tal st) hep var
olmuştur. Bu eş ts zl kler, s yas düşünce alanına g derek daha bel rg n b r şek lde yansımıştır. Sosyal st
düşünürler, eş ts zl kler n her da m var olduğu toplumu – ve dolayısıyla tar h – farklı sınıflar arasındak
çatışmalar bağlamında değerlend rm şlerd r. N tek m XIX. yüzyılın en öneml düşünürler nden ve sosyal st
düşüncen n temel referans kaynağı olan Karl Marx (1818-1883) nsanlık tar h n n, sınıf mücadeleler tar h
olduğunu savunmuştur.

Sosyal zm n modern anlamıyla s yas düşünce tar h nde yer n alab lmes b rb r ne bağlı k tar h olayın
gerçekleşmes yle mümkün olmuştur. Bu olaylardan lk Sanay Devr m , k nc s se sanay leşme sonucu
ortaya çıkan “ şç sınıfı”, d ğer b r yaygın kullanımıyla “proleterya”dır.

Sanay Devr m , XVIII. yüzyılda İng ltere’de başlamış, kısa b r süre ç nde Kıta Avrupa’sının genel ne yayılmıştır.
Örneğ n Fransa’da, Sanay Devr m ’n n tamamlanması 1850’lerden sonra, yan XIX. yüzyılın k nc yarısında
gerçekleşm şt r.

Sanay Devr m sonrasında y ce güçlenen kap tal zm n ortaya çıkarttığı sorunlar şu genel başlıklar altında
toplanab l r:

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 102/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Serbest rekabet, denge ve koşullarda eş tl k yaratmamış, servetler n bel rl ellerde toplanmasına yol
açmıştır,

Kap tal st düzen n ortaya çıkarttığı bu tekelleşme, fazla üret me ve bunalımlara yol açmıştır,

Sanay leşme, şç sınıfının durumunu düzeltmem ş, aks ne daha da kötüleşmes ne sebep olmuştur.

Sosyal stler genel olarak şte bu sorunlara çareler aramaktaydı. N ha amaçları eş ts zl ğ tamamen ortadan
kaldırmaktı. Bunlar arasında b r kes m – tıpkı Aydınlanmacı düşünürler g b – nsanların çekt ğ ıstırap ve
sefalet n, uğradıkları haksızlıkların, önerecekler çarelerle son bulacağını savunmaktaydı. Bu düşünürlere
göre, o ana kadar bu haksızlıklara b r çare bulunamayışının neden , eş tl ğ sağlayacak f k rler n daha öncek
dönemlerde b l nmemes nden kaynaklanmaktaydı. Düşünce le madde arasındak l şk n n yarattığı temel
çel şk y , düşüncey ön plana çıkartarak çözme eğ l m ndek bu düşünürlere, s yasal düşünceler tar h nde
“ütopyacı sosyal stler” adı ver lmekted r.

14.2. Ütopyacı Sosyalizm

Fransız Devr m sonrasında ortaya çıkan ütop k sosyal zm n en öneml tems lc ler nden b r Sa nt-S mon
(1760-1825)’dur. Poz t v zm n haberc s sayılan bu ar stokrat düşünür her şeyden önce b l me ve lerlemeye
nanır. Spekülat f tartışmaların yer n poz t f f k rler n, lah esaslara dayanan ahlak ve s yaset n yer n akla
dayanan ahlakın ve endüstr ye dayanan pol t kanın alması gerekt ğ n savunur.

Auguste Comte’un en öneml lham kaynaklarından olan ve b r anlamda hocası sayılan Sa nt-S mon’a göre,
çalışan sınıf ana sını ır. Toplumu besleyen, ayakta tutan kes m de bu sını ır. S yaset n b r üret m b l m
olduğunu savunan bu düşünüre göre devlet sadece şç sınıfı değ l, tüm üret c ler yönetmel d r. Fransızcaya
“ ndustr el” yan “sanay c ” sözcüğünü kazandıran Sa nt-S mon’a göre, toplumun madd gücünü sanay c ler,
manev gücünü se b l m adamları sağlayacaktır. “Sanay c ”, toplumun genel olarak ht yaçlarını veya madd
zevkler n karşılayacak b r veya b rçok madd vasıtayı üretmeye ve üret len bu malları fertlere ulaştırmaya
çalışan k ş d r. Sanay leşmekte olan b r toplumda (örneğ n XIX. yüzyılın başlarında Fransız toplumunda)
temel çel şk , Sa nt-S mon’a göre, üret me her ne şek lde olursa olsun katılanlarla, katılmayanlar arasındadır.

Bu düşüncen n b r parçası olarak, toplum ç n hayat olan meslekler üret me yönel k olanlardır. Bu nedenle
b r toplum en y k myagerler n , m marlarını veya ustalarını kaybederse, ülken n ht yaçlarını karşılayan bu
üret c ler n yer n doldurmak çok zor olacağından en azından b r kuşağın büyük sıkıntılar yaşaması
kaçınılmazdır. Buna karşılık, saray efradının, subayların, bankacıların, d n adamlarının veya mülk sah pler n n
önde gelenler n n y t r lmes , toplumda büyük üzüntülere yol açsa da devlet n gerçek yapısında b r
değ ş kl ğe yol açmayacağı ç n k nc l derecede önem arz etmekted r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 103/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Sa nt-S mon, kt sad alt yapının önem ne vurgu yapmış, kt sad ve s yas l beral zm le demokras y
amansızca eleşt rm şt r. Devlet n, nsanların yönet m yle lg lenmey bırakması ve sadece malların dares yle
lg lenmes gerekt ğ n ler sürmüştür. Ona göre yönet mde sadece uzmanlar görev almalıdır: mühend sler,
m marlar, tekn syenler, kt satçılar... Sa nt-S mon’un önerd ğ bu yönet m tarzına bugün “teknokras ” adı
ver lmekted r. Bu yönet m anlayışına göre; sanay , ekonom ve devlet, pol t kacılar değ l, uzmanlar,
tekn syenler ve uygulayımcılar tarafından yönet lmel d r.

Kısaca fade etmek gerek rse, Sa nt-S mon eş tl ğe nanmayan düşünürler arasında yer alır, h yerarş y ve
aydınların üstünlüğünü savunur.

14.3. Bilimsel Sosyalizm

B l msel sosyal zm, materyal st felsefe le d yalekt k yöntem b rleşt ren b r dünya görüşüdür. B l msel
sosyal zme göre b l m, ancak doğadan hareket ett ğ zaman gerçek b l md r. Tar h se, doğa tar h n n nsanla
lg l parçasından barett r. Dünyayı değ şt rmek, dünyanın ne yönde değ şmekte olduğunu b lmekle ve bu
b lg y kullanarak değ ş kl ğ hızlandırmakla mümkündür.

B l msel sosyal zm n veya d ğer adıyla Marks zm’ n kurucuları, Komün st Man festo (1848) adlı eser n yazarları
olan Karl Marx (1818-1883) ve Fr edr ch Engels (1820-1895)’d r. Engels Marks st öğret ye öneml katkılarda
bulunsa da ön plana çıkan, öğret ye adını veren ve b l msel sosyal zm den len sentez ortaya çıkarak düşünür
Marx’tır.

Söz konusu sentez üç yaklaşımdan beslen r: 1) Hegel’ n d yalekt k tar h felsefes , 2) Klas k ekonom pol t kası
olarak adlandırılan İng l z kt sat öğret s ve 3) Fransız sosyal zm .

Marks zm’ n her şeyden önce, eller üzer nde yürüyen Hegel’ n d yalekt ğ n ayakları üzer ne oturttuğu
söylen r. Hegel, d yalekt ğ deal st b r düşünce ç n kullanıyordu. Onun salt deal zm s yaset alanında tutucu
sonuçlara varıyordu. Oysa Herakle tos’tan es nlenen d yalekt k yöntem, özü t bar yle hareket ve mücadele
üzer ne kurulmuş, çel şk ler n ve zıtlıkların mücadeles ne dayanmaktaydı.

Gençl ğ nde Hegelc olan Marx, d yalekt ğ maddeye daha doğrusu materyal zme uyarlamıştır. Maddec l k
ned r? Kısaca tekrarlamak gerek rse, “ruh” le “madde”, “düşünce” le “varlık” arasında bel rl b r l şk vardır.
Materyal stlere göre, lk ve esas olan madded r. Evren ve maddey yaratan ruh değ ld r; ters ne ruhu yaratan
madded r, yan evrend r, doğadır. Kısacası ruh, madden n yüksek b r ürününden başka b r şey değ ld r.
Madden n var olma b ç m harekett r, d ğer b r dey şle dev nmed r. H çb r yerde h çb r zaman harekets z b r
maddeye rastlamak mümkün değ ld r. Marks stlere göre, burada söz konusu olan mekan k b r hareket değ l,
d yalekt k b r harekett r. Her değ şme karşıt güçler n çatışmasından doğar. Eğer b r şey değ ş yorsa, bunun
neden kend karşıtını ç nde barındırıyor olmasıdır. D yalekt k kısaca, çel şk ler n b l m d r. D yalekt k

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 104/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

düşünceye göre, her değ ş m k süreç ç nde gerçekleş r: Önce n cel (kant tat f) b r değ ş m söz konusudur; bu
daha sonra n tel (kal tat f) değ ş me dönüşür. Daha açık b r fadeyle söylemek gerek rse, n cel değ ş m bell
b r noktadan sonra n tel b r değ ş mle sonuçlanır.

Marks zm’e göre, d yalekt k yöntem maddeye uygulayarak doğayı ve toplumu yöneten yasalar öğren leb l r
ve bu yasalardan hareketle – doğa g b – toplum da değ şt r leb l r. Marks zm’e göre nsanlık tar h , b r yandan
nsanın doğayla öte yandan nsanının nsanla mücadeles nden barett r. Daha doğru b r dey şle tar h, sınıf
mücadeleler n n tar h d r. Bu açıklamalardan hareketle Marks zm’ n hem determ n st (gerek rc ) hem de
volontar st ( radec ) b r düşünce olduğunu söyleyeb l r z.

Marks zm gerek rc l k düşünces n İng l z kt sat öğret s nden ödünç almıştır. Adam Sm th ve Dav d R cardo
g b İng l z kt satçılara göre zeng nl ğ n üret m sırasında nsanlar ( şç , patron, köylü, zanaatkârlar vs.)
arasında kend radeler dışında bel rlenen l şk ler doğar. Bunlar, nsanların kend radeler yle
değ şt remeyecekler zorunlu l şk lerd r, yan üret m l şk ler n n yarattığı sınıflar arası l şk lerd r. Marks zm’ n
temel kavramlarında olan “sınıf” ve “sınıf çatışması”nın kaynağı se Fransız sosyal zm ne dayanır.

Felsefe, kt sat ve sosyoloj alanlarının üçünü de kapsayan Kap tal (1867) adlı çok öneml b r eser ortaya
koyan Marx, gel şt rd ğ “artı değer” kuramıyla kt sat b l m ne öneml b r katkıda bulunmuştur. Özetle “artı
değer”, şç n n ücret olarak aldığından daha fazla değer yaratması ve aradak farkın da şverene g tmes d r.
Marx’a göre proletarya le burjuvaz arasındak bu sömürü l şk s , proletaryanın mutlak fak rleşmes ne yol
açmaktadır.

Anlaşılacağı g b , b l msel sosyal zm ne sadece b r kt sat öğret s , ne de yalnızca b r s yaset öğret s d r.


Sözcüğün en gen ş anlamıyla bu felsefe, b r dünya görüşüdür (Weltanschauung). Bu anlamda Marks st
düşünce, dünyayı sadece açıklamayı değ l değ şt rmey de amaçlayan b r felsefed r.

B l msel sosyal zm n s yasete bakışını açıklamak ç n öncel kle Marks st sosyoloj den ve tar h maddec l kten
bahsetmek gerek r. “Tar h maddec l k”, maddec d yalekt k yöntem n toplumların tar h ne uygulanmasından
barett r. Tar h, nsanların eser d r ancak onların tar h yapan b l nçler n bel rleyen, düşünceler ne yön veren
sosyal durumlarıdır, yan madd koşullardır.

İnsanın b l nc n öncel kle bel rleyen şey, onun varlığını etk leyen ht yaçlarını karşılayan üret md r. Üret m
bel rleyen en nesnel öğe se üret m tekn ğ d r. Üret m tekn ğ , nsanın eser d r fakat nsanın
denetleyemeyeceğ sonuçlar doğurmaktadır. Üret m tekn ğ , üret m b ç m n bel rler. Üret m b ç m se
sosyal yapıyı doğurur.

Üret m l şk ler n n bütünü, toplumun kt sad yapısını yan alt yapıyı meydana get r r. B l msel sosyal zme
göre hukuk ve s yas kurumlar üst yapıyı meydana get r r ve alt yapı tarafından bel rlen r. Bu tek yönlü b r
bel rlenme değ ld r; üst yapının da alt yapıyı etk led ğ durumlar vardır, ancak son tahl lde bel rley c öğe alt

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 105/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

yapıdır.

Marx’a göre üret m tekn ğ gel şt kçe, üret m l şk ler ve üst yapı kurumları da değ şmekted r. İlkel sınıfsız
toplum, kölec toplum, feodal toplum ve kap tal st toplumun her b r değ ş k üret m l şk ler n
yansıtmaktadır. Aynı zamanda bu toplumların heps ayrı üst yapı kurumlarına sah pt rler. S teden
mparatorluğa, mutlak monarş den tems l monarş ye geç ş, rastlantıların veya nsan düşünces n n evr m n n
b r sonucu değ ld r. Bu s yas değ ş mler n temel neden kol değ rmen nden yel değ rmen ne, oradan da
buharlı mak neye geç ş n b r net ces d r. Yan tüm bu değ ş mler n temel etken , üret m tekn ğ ndek
gel şmelerd r. İlkel sınıfsız toplumdan başlayıp sırasıyla kölec , feodal ve kap tal st toplumdan geçerek
sosyal zme varacak tar hsel süreçte, değ ş m n temel neden madd alanda süre g den değ ş mlerd r.

Marx’a göre kap tal st toplumda üret m araçları g tt kçe tekelleşecek, yan bel rl ellerde toplanacaktır. Bu
durumda çel şk ler ve sefalet g derek artacak ve sonuçta kap tal zm, proletarya tarafından ortadan
kaldırılacaktır. İlkel sınıfsız toplum, kölec toplum, feodal toplum ve kap tal st toplumdan sonra üret m b ç m
olarak sosyal zm gelecekt r. D yalekt k b r süreç net ces nde kap tal st toplum kend karşıtına dönüşecek
(kap tal st toplumdan sosyal st toplum doğacak) ve böylece sınıfsız topluma geç lecekt r. Fakat bunun ç n
öncel kl olarak sınıflı toplumun üst yapı kurumlarının ortadan kalkması şarttır. Bu geç ş, s yas b r
mücadeley de gerekl kılmaktadır. Marks zm’e göre, s yas mücadelen n odaklandığı nokta se devlett r.

B l msel sosyal zme göre devlet, toplumun tar h gel ş m ç nde bel rl b r dönem n ürünüdür. Bu anlamda
devlet, ne toplum dışı, ne de toplum üstü b r kurumdur. Devlet öneml kılan şey se toplumun sınıflara
bölünmüş olmasıdır. Engels’e göre “çel ş k ekonom k çıkarları olan sınıfların b rb r n yememeler ve kısır b r
çatışma sonucu toplumun parçalanmaması ç n görünüşte bu çatışmaların üstünde olan, bu çatışmaları
önleyecek b r güce ht yaç vardır. İşte toplumdan doğan fakat ondan üstün b r duruma geçen ve g tt kçe
toplumdan uzaklaşan bu güç devlett r”.

Yukarıdak alıntıda da görüldüğü g b devlet, b l msel sosyal zme göre sosyal mücadeley yavaşlatan, ona
engel olan, kt dardak sınıfın (yan ekonom k bakımdan üstün durumda olan ve üret m araçlarına sah p olan
sınıfın) baskı aracıdır. Marx devlet n temelde b r baskı aracı olduğunu bel rtmekle beraber bazı durumlarda
sınıflar arası güç denges n n bulunduğu dönemlerde devlet n hakem durumuna geçeb leceğ n de kabul eder.
Buna örnek olarak burjuvaz n n yükseld ğ , ar stokras n n se ger led ğ XVIII. yüzyıl mutlak monarş ler n
göster r.

Marx’a göre burjuva demokras s tar h bakımdan gerekl , mutlak monarş ye kıyasla daha ler b r aşamadır.
Burjuva demokras s sosyal zme geçeb lmek ç n öneml b r uğraktır.

14.4. Anarşizm

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 106/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Anarş zm, ütopyacı sosyal zm n b r türü olarak değerlend r leb l r. B l msel sosyal zmden de beslenen
anarş zme göre devlet, egemen sınıfın çıkarlarını korumanın dışında b r şlev olmayan – gereks z – b r
kurumdur. Özgürlüğü ve eş tl ğ sağlayab lmek ç n şe, devlet ortadan kaldırmakla başlanmalıdır. Devletle
b rl kte “baskıcı” her türlü kurum da ortadan kaldırılmalıdır.

Kend n “anarş st” olarak n teleyen lk k ş P erre-Joseph Proudhon (1809-1865)’dur. Mülkiyet Nedir? (1840) ve
Sefaletin Felsefesi (1846) adlı k öneml eser olan bu Fransız düşünür, aslında ütopyacı b r sosyal stt r.
Özell kle, “Mülk yet hırsızlıktır!” sözüyle tanınır. Düşünceler , “Özgürlük, her zaman özgürlük, sadece
özgürlük, hükûmetç l ğe hayır!” sözler yle özetleneb l r. Proudhon, “anarş zm” sözcüğünü et moloj k
anlamıyla kullanır. Bu anlamıyla anarş , “hükûmets zl k” demekt r. Proudhon, ster kutsal hukuka dayalı b r
monarş , ster jakoben b r d ktatörlük olsun, otor ten n her türlüsünü reddeder. Ona göre, sınıflar arası
çatışmanın baş sorumlusu devlett r.

Proudhon Fransa’da yaşadığı İk nc İmparatorluk Dönem ’nde (1851-1870) anarş st f k rler n n çoğunun
gerçekleşemeyeceğ n gördüğü ç n federat f lkeler savunmaya önem verm şt r. Mülk yet hırsızlıktır d yen,
devlet otor tes ne karşı çıkan Proudhon’a göre halkı vesayetten kurtarmak, barışı ve özgürlüğü sağlamak,
Avrupa’da devr m f kr n gel şt rmek ç n tek yol Fransa’yı on k bölgeye ayırmak ve Par s’ ortadan
kaldırmaktır.

Proudhon’a göre demokras , g zl b r ar stokras d r. Çünkü tecrübeyle anlaşılmıştır k burjuvaz halkı tems l
etmez ve bu sınıfın çıkarları halkın genel n n çıkarlarına terst r. Servetler n eş ts zl ğ ve egemenl ğ n vekâlet
yoluyla devr demokras lerde de sürmekted r. Fransız tar hç ve devlet adamı Lou s Adolphe Th ers (1797-
1877)’ n meşhur “Kral hüküm sürer fakat yönetmez” sözünü Proudhon, “Halk hüküm sürer fakat yönetmez”
şekl nde uyarlar ve demokras ye sert eleşt r ler yönelt r.

Proudhon’a göre s yas düzen, b rb r yle çel şen k temel lkeye dayanır: otor te ve özgürlük. Her toplum
türünde geçerl olan bu k lke, kend aralarında savaş hâl ndend rler. Ayrıca bu k lkeden b r olmadan
d ğer n n anlamı yoktur. En otor ter toplumlarda b le az da olsa özgürlük; en özgür toplumlarda az da olsa
otor te bulunur. Anayasaların görev , otor teyle özgürlük arasında dengey bulmaktır.

Rej mler genel olarak k ye ayrılab l r: 1) Otor ter rej mler, 2) Özgürlükçü rej mler. Fakat Proudhon’a göre,
b rey-toplum l şk s dört b ç mde kurulur ve her rej m ç n k şer olmak üzere dört yönet m şekl nden söz
ed leb l r. Bu ayrıma göre otor ter rej mler, k tür yönet m b ç m ne yol açar:

1. Herkes n, b r k ş tarafından yönet ld ğ monarş veya patr arka,

2. Herkes n, herkes tarafından yönet ld ğ panarş veya komün zm.

Bu k yönet m b ç m n n ortak özell ğ kt darın bölünmez oluşudur.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 107/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

İnsanlığın gel şmes sonucu otor ten n günden güne zayıfladığını ler süren Proudhon, özgürlükçü rej mler
de k ye ayırır:

1. Herkes n, her b r b rey tarafından yönet ld ğ demokras ,

2. Her b rey n, kend kend n yönett ğ anarş veya self-government.

Bu son k yönet m b ç m n n temel özell ğ se kt darın bölünürlüğüdür.

Bölüm Özeti

Sosyal st düşüncen n merkez nde, nsanlık tar h boyunca h ç eks k olmamış b r çatışma bulunmaktadır. Bu
çatışma, Esk Çağ’da köle le efend , Orta Çağ’da serf le senyör, Fransız Devr m esnasında burjuva le
ar stokrat ve sonrak dönemde şç le şveren arasındak mücadeleden kaynaklanmaktadır. Sosyal zm n
kend kavramlarıyla fade etmek gerek rse, söz konusu çatışma, üret m araçlarına sah p olanlarla emeğ nden
başka b r şey olmayanların mücadeles ne dayanmaktadır. Sosyal st düşüncen n öneml tems lc ler nden Karl
Marx’a göre nsanlık tar h , sınıf mücadeleler tar h nden barett r.

Sosyal zm n modern anlamıyla s yas düşünce tar h nde yer n alması k tar h olayın gerçekleşmes yle
mümkün olmuştur: Sanay Devr m ve şç sınıfının ortaya çıkması.

Eş ts zl ğ tamamen ortadan kaldırmayı amaçlayan sosyal stler n b r kes m , nsanların çekt ğ ıstırap ve
sefalet n önerecekler çarelerle son bulacağını savunmaktaydı. Düşünce le madde arasındak l şk n n
yarattığı temel çel şk y , düşüncey ön plana çıkartarak çözme eğ l m ndek bu düşünürlere, “ütopyacı
sosyal stler” adı ver lmekted r.

Fransız Devr m sonrasında ortaya çıkan ütop k sosyal zm n en öneml tems lc ler nden b r Sa nt-S mon
(1760-1825)’dur. Poz t v zm n haberc s sayılan bu ar stokrat düşünür her şeyden önce b l me ve lerlemeye
nanır. Spekülat f tartışmaların yer n poz t f f k rler n, lah esaslara dayanan ahlak ve s yaset n yer n akla
dayanan ahlakın ve endüstr ye dayanan pol t kanın alması gerekt ğ n savunur. Sa nt-S mon’a göre toplumu
besleyen, ayakta tutan kes m çalışan sını ır. Devlet sadece şç sınıfı değ l, tüm üret c ler yönetmel d r.
Sanay leşmekte olan b r toplumda temel çel şk , üret me her ne şek lde olursa olsun katılanlarla,
katılmayanlar arasındadır. Yönet mde sadece uzmanlar yan mühend sler, m marlar, tekn syenler, kt satçılar
görev almalıdır.

B l msel sosyal zm, materyal st felsefe le d yalekt k yöntem b rleşt ren b r dünya görüşüdür. B l msel
sosyal zm veya d ğer adıyla Marks zm’ n kurucuları, Karl Marx ve Fr edr ch Engels’d r. B l msel sosyal zm üç
unsurun sentez nden oluşur: 1) Hegel’ n d yalekt k tar h felsefes , 2) Klas k ekonom pol t kası olarak
adlandırılan İng l z kt sat öğret s ve 3) Fransız sosyal zm .

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 108/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Marx, d yalekt ğ materyal zme uyarlamıştır. Materyal stlere göre, lk ve esas olan madded r. Evren ve
maddey yaratan ruh değ ld r; ters ne ruhu yaratan madded r. D yalekt k düşünceye göre, her değ ş m k
süreç ç nde gerçekleş r: Önce n cel b r değ ş m söz konusudur; bu daha sonra n tel değ ş me dönüşür. N cel
değ ş m, bell b r noktadan sonra n tel b r değ ş mle sonuçlanır.

Gel şt rd ğ “artı değer” kuramıyla Marx, kt sat b l m ne öneml b r katkıda bulunmuştur. “Artı değer”, şç n n
ücret olarak aldığından daha fazla değer yaratması ve aradak farkın da şverene g tmes d r. B l msel
sosyal zm ne sadece b r kt sat öğret s , ne de yalnızca b r s yaset öğret s d r. Sözcüğün en gen ş anlamıyla bu
felsefe, b r dünya görüşüdür. Bu anlamda Marks st düşünce, dünyayı sadece açıklamayı değ l değ şt rmey de
amaçlayan b r felsefed r.

Marks zm’e göre nsanın b l nc n öncel kle bel rleyen şey “üret m”d r. Üret m bel rleyen en nesnel öğe se
“üret m tekn ğ ”d r. Üret m tekn ğ , nsanın eser d r fakat nsanın denetleyemeyeceğ sonuçlar
doğurmaktadır. Üret m tekn ğ , “üret m b ç m ”n , üret m b ç m se “sosyal yapı”yı bel rler. Üret m l şk ler n n
bütünü, toplumun kt sad yapısını yan “alt yapı”yı meydana get r r. B l msel sosyal zme göre hukuk ve s yas
kurumlar ( deoloj , d n, kültür, sanat vs.) se “üst yapı”yı meydana get r r ve alt yapı tarafından bel rlen r. Bu
tek yönlü b r bel rlenme değ ld r; üst yapının da alt yapıyı etk led ğ durumlar vardır, ancak son tahl lde
bel rley c öğe alt yapıdır. B l msel sosyal zme göre devlet, toplumun tar h gel ş m ç nde bel rl b r dönem n
ürünüdür; sosyal mücadeley yavaşlatan, ona engel olan, kt dardak sınıfın baskı aracıdır.

Anarş zm, ütopyacı sosyal zm n b r türü olarak değerlend r leb l r. Anarş zme göre devlet, egemen sınıfın
çıkarlarını korumanın dışında b r şlev olmayan b r kurumdur. Özgürlüğü ve eş tl ğ sağlayab lmek ç n şe,
devlet ortadan kaldırmakla başlanmalıdır. Devletle b rl kte “baskıcı” her türlü kurum da ortadan
kaldırılmalıdır.

Kend n “anarş st” olarak n teleyen lk k ş P erre-Joseph Proudhon’dur. Proudhon, anarş st f k rler n n
çoğunun gerçekleşemeyeceğ n gördüğü ç n federat f lkeler savunmaya önem verm şt r. Ona göre
demokras , g zl b r ar stokras d r. Çünkü burjuvaz , halkı tems l etmez ve bu sınıfın çıkarları halkın genel n n
çıkarlarına terst r. Ayrıca, servet eş ts zl ğ ve egemenl ğ n vekâlet yoluyla devr de demokras lerde
sürmekted r.

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 109/110
11/18/2020 Siyasal Düşünceler Tarihi

Ünite Soruları

1. Sosyal zm kend ç nde ne tür farklılıklar göster r? Sa nt-S mon, Marx ve Proudhon’un
düşünceler nden hareketle tartışınız.

2. D yalekt k yöntem ned r? Hegel ve Marx’ın düşünceler n karşılaştırınız.

3. Marks zm ve Anarş zm’e göre devlet ned r? Bu k s yas akımın, devlete yaklaşımında tesp t
ett ğ n z bel rg n farklar nelerd r?

CEVAP ANAHTARI

1. - 2. - 3. -

https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyasal_dusunceler_tarihi/1/index.html 110/110

You might also like