You are on page 1of 24

Aşireti Ortaya Çıkaran Temel Etmenler1

Gerçek ya da gerçek olduğu varsayılan, ortak bir ataya dayanan ve kan bağı temelinde
örgütlenmiş, toprak bütünlüğü ve ekonomik işbirliği çerçevesinde kendine özgü bir içyapıya
sahip sosyo-politik bir birim olarak tanımlanabilen aşiretler; birincil ilişkilere dayanan bir
örgütlenme biçimi olarak belirginleşmektedir. Aşiretlerin sosyal örgütlenme modeli iki esasa
dayanmaktadır. Bunlardan ilki kan bağı temelinde olan akrabalıktır ki baba tarafından
birbiriyle kandaş olan fertlerin dayanışma duygusu etrafında meydana getirdikleri birliktelik
olup soy, sop ve akrabalık ilişkilerine dayanır. Aşiretlerin temelini oluşturan diğer önemli
etmen ise coğrafya olup coğrafyanın fiziki ve iklimsel yapısı insan topluluklarının örgütlenme
biçimini belirler. Biz bu çalışmamızda özellikle Kürt aşiretlerinin oluşumunda temel etmen
olan kan bağı üzerinden Kürt aşiretlerine ait ensab silsilesi ve coğrafyanın aşiretlerin oluşumu
ve yapısı üzerindeki etkisi üzerinde durmaya çalışacağız.

Anahtar Kelimeler: Aşiret, Kan Bağı, Akrabalık, Coğrafya.

The Main Factors of Tribal Formation

The actual and assumed to be actual, based on a common ancestor and organized on
the basis of blood relation, within the framework of territorial integrity and economic
cooperation, the tribes are defined as a socio-political unit with an internal structure of their
own, tribes also are a form of organization based on primary associations. The social
organization model of tribes is base on two concepts. The first one is kinship which depends
on people who have the same blood tie on the father's side and these people bring about
togetherness which depends on lineage, clan and kinship relationships. Another important
factor is geography that forms structure of tribes. Physical and climate structure of geography
designate organization of human communities. In this study, especially through the bloodline,
which is the main factor in the formation of the Kurdish tribes, we will analyze the genealogy
of Kurdish tribes and its geography how effect formation and structure of the tribes.

Key words: Tribal, Blood Relation, Kinship, Geography.

1
Arş. Gör. Yaşar Kaplan, Hakkâri Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, yasarkaplan@hakkari.edu.tr.
1. Giriş

Aşiret, Arapça bir kelime olup “kabile” karşılığı kullanıldığı gibi, daha küçük bir
topluluğu da ifade etmektedir. Türkçede ise yaygın olarak göçebe unsurlar için kullanılmış,
özellikle Osmanlı Devleti döneminde boy’un altında, cemaat’in üstünde bir topluluğa ad
olmuştur.2 Aşiret, gerçek ya da gerçek olduğu varsayılan, ortak bir ataya dayanan ve kan bağı
temelinde örgütlenmiş, genellikle toprak bütünlüğü de olan (dolayısıyla ekonomik) kendine
özgü bir içyapıya sahip sosyo-politik bir birim olarak tanımlanabilir.3 Aşiret denilen
toplumsal örgütlenme biçimleri esas olarak; geçim kaynaklarının kıt, toplumsal iş bölümünün
minimum seviyede, bireysel özerkliğin gelişmemiş, yetkin bir sivil-yasal çerçevenin
oluşmamış ve yönetici birimlerin ya çok yetersiz ya da aşırı merkeziyetçi olduğu toplumsal
çevrelerde4 kolektif şeref duygusu etrafında oluşmuşlardır.
Sosyal bir varlık olan insanoğlu yaşamını devam ettirmek için doğal çevreye
ihtiyaç duyduğu kadar birlikte yaşamaya ve aralarında iş bölümü yapmaya da ihtiyaç duyar.
İlk insanlar avcı, toplayıcı oldukları dönemde özellikle aralarında iş bölümü yaparak gruplar
şeklinde ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmışlardır. Tarıma elverişli ırmak kenarları ve ovalarda
yerleşik hayata geçerek köy, klan biçiminde yeni yerleşim birimleri kurmuşlardır. İnsanların
temel ihtiyaçlarını giderme biçimleri, onların dini ve kültürel tutumlarını belli bir düzeye
kadar etkilemiş, insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde nasıl bir rol ve statü alacaklarını
belirlemiştir. İlk toplulukların çiftçi ve çoban biçiminde ayrılmaları* onların yaşam şekillerini
ve sosyal yapılarını derinden etkilemiştir. Avcılıkla uğraşan ilk gruplar genellikle göçebe ve
bazen de yarı göçebe bir biçimde yaşamışlardır. Burada herkes eşit bir şekilde av aletlerinin
sahibi olmuş ve elde edilen ürünler üyelere eşit olarak dağıtılmıştır. Kadın ve erkek arasında
ciddi bir iş bölümü vardır.5 Materyalist tarih anlayışı her ne kadar bu gibi avcı grupların
anaerkil olduğunu savunmuşsa da, bu olgu günümüzde kanıtlanamamış, bu yönde hiçbir
arkeolojik ve antropolojik kanıt bulunamamıştır.6
Yerleşik hayata geçerek, toprak merkezli bir yaşam biçimine geçilen evrede köyler
kurulmuş, tarım aletleriyle toprak işlenmeye başlanmıştır. Burada köy toplulukları kandaş
klan grupları biçiminde örgütlenerek varlığını sürdürmüş, her köy klan’dan veya klan’lardan

2
Halaçoğlu, Yusuf, “Aşiret”, TDV İslam Ansiklopedisi, IV.Cilt, İstanbul 1991, s. 9.
3
Van Bruinessen, Martin, Ağa Şeyh Devlet, (Çev. Banu Yalkut), İletişim Yayınları, İstanbul 2003, s. 82.
4
Şimşek, Sefa, Törelerin Aynasında Doğu ile Batı, Asa Yayınları, Bursa 1998, s. 36.
 Yerleşik hayata geçemeyen avcı-toplayıcı çobanlar ile köy hayatına geçip tarımla uğraşmaya
başlamayan çiftçiler
5
Şenel, Alâeddin, İlkel Toplumdan Uygar Topluma, V Yayınları, Ankara 1991, s.152.
6
Marshall, Gordon, Sosyoloji Sözlüğü, (Çev: Osman Akınhay, Derya Kömürcü), Bilim ve Sanat Yayınları,
Ankara 1999, s.22.
oluşan aşiretler ve kabileler şeklinde örgütlenmiştir.7 Bu grupların toprağa bağımlı hale
gelmeleriyle beraber özel mülkiyet ortaya çıkmaya başlamış, ekilen biçilen toprak parçalarına
sınırlar konulmaya başlanmıştır. Bu topluluklarda güçlü bir ataerkillik hüküm sürmüştür. Bu
yerleşim yerlerinin büyümeleri, birleşmeleri neticesinde daha kuvvetli yapılanmalar ortaya
çıkmıştır. Bu ilk grupların çiftçi, çoban veya avcı olmaları onların toplumsal örgütlenme
biçimleri üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Günümüzde Doğu Anadolu ve Güneydoğu
Anadolu bölgesinde yaşayan Kürt aşiretlerinin örgütlenişinde, çoban toplulukların örgütlenme
biçiminin derin izlerini bulmak mümkündür. Özellikle yaşadıkları bölgenin dağlık olması,
tarımdan ziyade hayvancılığa elverişli olması onların göçebe, yarı – göçebe veya yerleşik bir
şekilde de olsa ilk toplulukların çoban tipine uygun örgütlenmelerine neden olmuştur. Ziya
Gökalp’in tespitine göre Kürt ve Arap aşiretlerinin, ağırlık merkezleri “kabile”de, Türkmen
il'lerinin ağırlık merkezi ise “il”dedir.8 İl, kabile’den (kol) daha üst bir örgütlenme biçimidir.
Günümüzde “aşiret” denildiğinde çoğu insanın aklına katı bir “ağalık” sistemi gelir.
Oysa aşiret ile ağalık olgusu arasında yapısal bakımdan ve işleyiş yönünden büyük farklar
vardır. Her iki sistem de feodal yapı sistemine girmekle beraber, oluşum ve sosyal
yapılanmaları bakımından ayrılırlar. Feodal bir sistemde aristokrat sınıf geniş halk kitlelerini
etkisi altına alır. Bunların büyük toprakları olup, topraksız olan geniş halk kitlelerini
yönetirler. Topraksız köylüler, derebeylere, derebeyler de krallara bağlıdır. Orta Çağ
Avrupa’sı bunun tipik bir örneğidir.9 Doğu Anadolu’daki aşiretler kan bağına, soy, sop ve
akrabalık ilişkilerine dayanır. Birinin diğerinden üstün veya ayrıcalıklı bir yanı yoktur. Ağa
sadece eşitler arasında bir adım önde olandır. Güney Doğu Anadolu’ya oranla Doğu
Anadolu’da toprağa dayalı feodalite azdır. Çünkü toplum toprağa bağlı olmaktan ziyade
hayvancılığa dayalıdır. Bir tarafta toprak ağası, diğer tarafta ise aşiret reisi vardır. Yani kırk
köye sahip olan toprak ağası; köylüyü çoluk ve çocuğuyla köyden çıkarabilirken, diğerinde
herkesin kendi özel mülkiyeti vardır. Burada aşiret beyleri ve ağaları ile değil, fertler
arasındaki ilişkilere göre biçimlenen bir sosyal örgütlenme söz konusudur. Feodalite ile aşiret
sistemi benzer veya aynı şeyler değildirler. Aşiret sisteminde sadece birinin diğerini
10
sömürmesi söz konusu değildir. Aksine kişileri dış etkenlere karşı koruyucu bir nitelik taşır.
Kürt aşiretleri genel olarak dağlık alanda yaşadıkları şekliyle kendilerine özgü olan
aşiret biçimi ve anlayışını oluşturmuşlardır. Ama tarihsel süreç içerisinde ovalık ve tarıma
elverişli mıntıkalara açıldıkça onların aşiret ilişkileri de ister istemez değişmiştir. Burada
7
Şenel, Alaeddin, a.g.e., s.15.
8
Gökalp Ziya, Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler, Kaynak Yayınları, İstanbul 2009, s. 28.
9
Kocadağ, Burhan, Doğuda Aşiretler, Kürtler, Aleviler, Can Yayınları, İstanbul 1992, s.198.
10
Kocadağ, Burhan, a.g.e., s.140.
onların bağlı bulundukları devletlerin sosyal ve siyasal yapısı da onların yaşayışları üzerinde
derin etkiler bırakmıştır. Kısaca söylemek gerekirse bu aşiretler ilk olarak çoban toplum
yapısını taşırken, yani hayvancılık esas olmak üzere kan bağı ve akrabalık ilişkileri üzerinde
yükselen ve dış etkenlere karşı koruma refleksleriyle donanan bir yapı meydana
geliştirmişlerdir. Daha sonra tarıma elverişli alanlara da açılarak çiftçi yaşam biçimini de
geliştirmiş ve bunun neticesinde aşiret ilişkileri biraz daha karmaşıklaşmıştır. Toprağa dayalı
yaşama geçişleri kan bağını biraz daha geri plana itmiş ve aşireti yöneten birimlerin de biraz
daha zengin, güçlü ve despot olmalarına neden olmuştur. Bu gibi aşiret örgütlenmelerinde
aşiret üyelerinin aidiyet duygusu diğer çoban aşiretler kadar güçlü olamamış ve çözülmeye
başlamıştır. Bunların aksine çoban aşiretler dediğimiz aşiretlerde birlik duyguları daha
fazladır.

2. Aşireti Oluşturan Temel Amiller

2.1. Temel Kavramlar

Kürt aşiretlerinin sosyal yapısı ile ilgili bazı temel kavramların açıklanması konunun
anlaşılması için oldukça önemlidir. Burada tespit edebildiğimiz kavramlar üzerinde
durulacaktır.
Rêşt, Dumêz, Hêvên, Kinêt, Nifş: Bu kelimeler Kürtçe olup: rêşt; sülb, dumêz; soy,
hêvên; maya anlamlarına gelir. Kinêt; üremeye veya soya ilişkin, kanıtsal, ırsi anlamına gelip
Hind- Avrupa dil ailesinde kullanılan genetik kelimesi ile aynı kökene dayanır. Nifş ise nesil
anlamına gelir.
Mal: Kürtçe aile anlamında evi paylaşan akraba grubudur. Evin manevi anlamına
işaret eder.
Xani: Hane, ev anlamına gelip evin maddi anlamına işaret eder. “Mal jin e binyad
xanî- Aile kadındır ev ise temel” atasözü mal ile xanî arasındaki farklılığa işaret eder.
Kurmam- Pismam: Amcaoğlu anlamında kullanılır. Kurmam bizzat amcaoğlu için
kullanılırken; Pismam ise Kurmamların çocuklarını belirtmek için kullanılır.
Binam: Pismam çocuklarının akrabalığını belirtmek için kullanılan bir terimdir.
Wêris: Binamların çocuklarının akrabalığını belirtmek için kullanılan bir terimdir.
Xwîngir: Xwîn-gir (Kan- Tutmak) wêristen bir sonraki göbekteki akrabalığı ifade
etmek için kullanılan bir terimdir. Xwîngir, kan davalarında maktül akrabasının intikamının
alınmasında ya da birisini öldüren akrabası için kan parası vermek ile sorumludur.
Malbat: Günümüzde Kürtçede aile için kullanılıyorsa da klasik anlamda önemli
aileler veya hanedanlar için kullanılan bir terimdir.
Ocax: Türkçe Ocak kelimesinden Kürtçeye geçen bu kelime Türkçede “ateş yakılan
yer, ev, aile” anlamında kullanılmaktadır. Kürtçede daha ziyade sülaleleri betimlemek için
kullanılmaktadır.11
Ezbet: Sülale, boy, hısım, asabe, akraba anlamında kullanılan bir terimdir.
Ber: Kürtçede “ön, cephe, ürün, taş” gibi anlamlara gelmekle beraber göçebe aşiret
konfederasyonları oluşturan her bir aşiret ya da büyük bir aşireti meydana getiren kabileleri
ifade etmek için özellikle göçebe aşiretler tarafından kullanılan bir terimdir. Mesela göçebe
Milan aşiretleri için “berê milan” terimi kullanılır.
Babik- Bavik: Baba kelimesinden türetilen bu kelime sülale veya köyden daha küçük
toplulukları ifade etmek için kullanılır. Bunun dışında aşiret altı toplulukları ya da aşiret
konfederasyonunu oluşturan aşiretler için de kullanılmaktadır. Mesela Ertoşi aşiret
konfederasyonunu oluşturan her bir aşiret için Ertoşilerin on iki babıkı ifadesi kullanılır.
Binebab: Kürtçe temel ata anlamına gelmekte olup ilk atanın ismi ile müsemma
sülaleleri ifade etmek için kullanılır.
Binemal: Kürtçe temel aile anlamına gelmekte olup aile isminin ön plana çıktığı
sülaleleri ifade etmek için kullanılır.
Hoz: Kürtçe aşiret ve daha aşağıdaki topluluklar için kullanılan bir ifadedir.
Tîre: Kürtçe “ok” anlamına Farsçada “ikiye ayırmak” anlamına gelip aşiretlerin daha
alt birimlere bölünmesi için kullanılır.
Taife: Arapça bir kelime olup gerçek ya da kurgusal akrabalıklar ve aşiret altı
topluluklar için kullanılır. Fikri, mesleki ve duygusal ilişkiler bağlamında bir arada hareket
eden topluluklar için de kullanılır. Kürt aşiretleri için tewayifi ekrad ismi kullanılmıştır.
Bêlûke: Türkçe Bölük kelimesine dayanır. Yerleşik aşiretlerdeki köyler arasındaki iş
bölümü ve yardımlaşma için birbirine denk gelecek biçimde bölüşülmesinde kullanılır. Büyük
bir köy tek başına bölük olarak kabul edilirken daha fazla sayıda köy de bir bölük olarak
taksim edilir. Mesela Nêrwe aşireti Bêlûka jêri ve Bêlûka jorî olmak üzere ikiye taksim edilir.
Zome: Kürtçe yayla manasına gelir. Her zomenin bir sahibi vardır. Aşiret arasında
hangi zomeye hangi kabilenin, köyün ya da babıkın gideceği önceden belirlenir.

11
Kürtçede “ateş yakılan ocak’ için “kuçık” kelimesi kullanılır. Kuçık en basit haliyle üzerinde yemek pişirmek
için yan yana getirilen iki taş arasında yakılan ateşi ifade eder. Yemeğin kaynadığı yer bir eve ve aileye işaret
eder. Bize göre ev manasındaki “köşk” kelimesi “kuçık” kelimesinden türemiştir.
Obe: Türkçe Oba kelimesi olup göçebe aşiretler ve bunların konakladıkları yer için
kullanılır. Kürtçede göçebe aşiretlerin birkaç zomeden oluşan konaklama yerleri için
kullanılır.
‘Êl ve ‘Urban: özellikle sonbahara doğru kışlaklarına dönmekte olan büyük göçebe
aşiretleri için kullanılır.
Xaymenişîn: Çadırda oturanlar anlamına gelmektedir. Göçebe aşiretler için kullanılır.
Kon, Reşmal, Kepir: Kon çadır anlamına gelmektedir. Reşmal ise keçi kılından
yapılan kara çadırdır. Kepir ise köylere yakın serin yerlerde kısa bir müddet için ağaç direkleri
ve dallarından yapılan basit barakadır.
Rendek: Zomede belli bir düzen içerisinde çadırların örgütlenmesi için kullanılan bir
terimdir.
Koçer, Rewend: Koçer Türkçe göçer, göçebe anlamındadır. Rewend ise Kürtçe
göçebe anlamında kullanılmaktadır.
Xwecih: Yerli, yerleşik için Kürtçe kullanılan bir terimdir.
Zozan, Kwîstan: Kürtçe yaylak anlamında kullanılır.
Deşt, Berî, Germiyan, Aran: Kürtçe kışlak için kullanılan kelimelerdir.
Dol: Vadi anlamına gelmektedir. Özellikle geniş ve ekilebilir alanı fazla olan köylerin
bulunduğu vadi için kullanılır. Vadi boyunca yerleşik olan köyler aşiret ya da kabile şeklinde
örgütlenirler. Dola Tuxubê ya da Dola Zêbarê denildiğinde geniş vadi boyunca aynı aşirete
bağlı olan köylere işaret edilir.
Gelî: Vadi anlamına gelmektedir. Özellikle dar ve ekilebilir alanı az olan köylerin
bulunduğu vadi için kullanılır. Vadi boyunca yerleşik olan köyler aşiret ya da kabileyi
oluştururlar. Geliyê Tiyarê ya da Geliyê Goyan denildiğinde bu dar vadiler boyunca aynı
aşirete bağlı olan köylere işaret eder. Dol ya da gelî coğrafi bir terim olarak aşiretlerin fiziki
ve siyasi sınırlarını belirlemede rol oynarlar.
Mişar: Kürtçede pirinç tarlalarının bölündüğü ana parçalar için kullanılan bir kelime
olup birbirine paralel uzanan vadilerde kümelenmiş köyler için kullanılan bir terimdir. Mesela
Zêbar aşireti birbirine paralel uzanan üç mişardan (dol) müteşekkil olup her mişar kendi
içerisinde bir bütünlük oluşturur.
Lêvexwar: Toprakları birbiri ile sınırdaş ve içiçe geçmiş olan köyler için kullanılan
bir terim olup aşiretler içerisinde kendisine ait bir hukuku vardır.
Kabile: Arapça bir kelime olup aynı atadan gelen ve birbirine kan bağıyla bağlı
bulunan büyük insan topluluğu için kullanılmaktadır. Arap aşiretlerinde şa’b’ın altında
amarenin üstünde bulunurken Kürt aşiretlerinde aşiretin altındaki birimi ifade etmek için
kullanılır.

2.2. Kan Bağı ve Ensab Silsileleri

Aşiretlerin oluşmasında en önemli etmen kan bağıdır. Akrabalık çok önemli bir rol
oynar. Aşiret mensubiyeti üzerine yerel terimler, ortak bir soy ve ortak yerleşim ideolojisiyle
birlikte ele alındığında, bu bir tarih ve geçmişten devralınan kültürel bir önemlilik anlamına
12
gelir. Genellikle her aşiretin kökenlerine dair gerçek ya da kurgulanmış hikâyeleri vardır.
Bu kültürel simgeleri onları bir arada tutup diğer gruplara karşı onlara bir farklılık atfeder.
Kürt aşiretlerinin genel geçer kabul ettikleri soy silsileleri vardır. Kürtler, asılları ve soyları ile
ilgili akrabalık ilişkilerine çok büyük önem verirler. Yedi göbek öteye kadar soylarını bilirler
ve akrabalık ilişkilerini korumaya gayret ederler.13 Kürt aşiretlerinin ensab silsileleri iki
bölüm halinde incelenebilir. Birinci kısmı ilk atadan yedi göbeğe kadar genel olarak sülaleleri
oluşturur. Sülalelerin birleşmesinden sonra ortaya çıkan topluluk birimleri de ikinci kısmı
oluşturur. Böylece alt birimler ve üst birimler şeklinde ikiye ayrılır.

2.2.1. Alt Birimler

Kürt aşiretlerinin ensab silsilesinin birinci kısmını bir şema halinde gösterdikten sonra
onları maddeler halinde açıklamak konunun anlaşılmasının daha kolay olmasını sağlayacaktır.
Burada genel olarak yedi göbekten oluşan bir sülalenin oluşumu ortaya konulacaktır.

1- Binebab (İlk Ata), Mal- Xanî


2- Kur- Bira (Oğulları- Kardeşler)
3- Kurmam (Amca Çocuğu)
4- Pismam (Kurmamın Oğlu) Yedi göbek Sülale, Ocax, Ezbet, Binemal
5- Binam (Pismamın Oğlu)
6- Wêrıs (Binamin Oğlu)
7- Xwîngir (Wêrısın Oğlu)

12
Heckmann, Lale Yalçın, Kürtlerde Aşiret ve Akrabalık İlişkileri, (Çev: Gülha Erkaya), İletişim Yayınları,
İstanbul 2003, s.140.
13
Bayezîdî, Mela Mehmûd, Adat û Rûsûmetnameyî Ekradiye, (Lêkolîn: Jan Dost), Nubihar Yayınları, İstanbul
2010, s. 38- 39.
Kürt aşiretlerinin ensab silsilesinin birinci kısmı sülalenin kendisine nispet edildiği ilk
ata (binebab) ile başlar. Kürtler genel olarak sülaleyi ev’den (aile) ziyade ilk ata olan kişiden
başlatırlar. Yedi göbek sonra bir sülale oluşur ve bu sülale çoğu zaman ilk atanın ismiyle
anılır. Aile, aşiret örgütünün en alt düzeydeki birimidir. Kürtçe aile için mal veya xanî (hane)
terimi kullanılmakta olup aynı evi paylaşan akraba grubudur. Klasik Kürt toplumunda
çekirdek aile anlayışı yoktur. Yani aile sadece ana-baba ve çocuklardan oluşmamakta idi.
Çoğu zaman dede-nine, gelinler aynı evi paylaşıyorlardı. İlk ata olan ve Kürtçe Binebab
denilen kişi bir aile sahibi olup bir evi vardır ve burada çocukları ile yaşar. Çocukları evlenip
ayrı evler kurduklarında hane sayısı artar. Bunların çocukları da evlenip ayrı haneler kurarlar.
Böylece Binebab’ın soyundan gelen aile fertleri ve hane sayısı artar. Binebab’dan yedinci
nesile kadar yani bir sülale teşekkül edinceye kadar ilk ataya nispet edilen aile oldukça
genişlemiş ve artmış olur. Yedi göbekten oluşan bir sülalenin oluşması için yaklaşık olarak
200- 250 yıllık bir tarihi süreç geçer.
Mal, aile anlamında kullanıldığı gibi aynı zamanda bir sülaleyi belirtmek için de
kullanılabilir. Özellikle sülaleyi kuran ilk atanın ismine nispetle Mala Meyter, Mala Mirxan
vb. adlar verilir. Bu sülale manasındaki mal’larda yüzden fazla insan olabilir. Bir aşiret içinde
sülalenin ne kadar fazla ferdi varsa aşiret içinde o kadar gücü ve nüfuzu vardır. Mal (sülale),
belli bir mülkiyeti elinde bulunduran bir grup değil, ancak bir kişinin ya da bir hanenin aşiret
üyeliğinin en açık bir şekilde kabul edildiği ya da sorgulamaya açıldığı toplumsal birimdir.
Bir mal’ın (ailenin) bir aşirete mensubiyeti için dayanacağı bir mal (sülale ezbet) olmalıdır.
Onun için aşiretin yaylasından, otlağından bir hanenin istifade edebilmesi, ortak olabilmesi
için aşiretin hangi sülalesine mensup olduğunu kanıtlaması gerekir.14 Sülale ilişkileri devamlı
baba soylu olma özelliğini korur. “Evli kadın erkek kavmindedir” aşiret akrabalık ilişkilerinde
klişeleşmiş bir atasözü mahiyetindedir. Bir aşiret içerisinde birbirlerine kan bağıyla bağlı olan
ve akrabalık ilişkileri en gelişkin olan sülalelerdir. Her sülale atasının nereden geldiği
hakkında bir hikayeye sahiptir. Bazen bu sülalelerden herhangi birisine kan bağıyla bağlı
olmayan yanaşma aileler de katılabilir. Bu tür aileler genellikle başka bölgelerden; ekonomik,
kan davası, evlilik vb. sebeplerden dolayı o köye gelmiş olabilir. Bu yeni gelen yanaşma aile
mutlaka bir sülaleye yakın durur.

Yedi göbek boyunca devam eden bu aile için; Binemal, Ocax, Ezbet ve Sülale gibi
isimler verilir. Bir sülale sadece yedi göbekten oluşmaz. Sülaleyi meydana getiren göbeklerin

14
Heckmann, Lale Yalçın, a.g.e., s. 132- 138.
sayısı çok daha fazla olabilir. Fakat genel olarak yedi göbekten sonra sülaleler büyüdükçe kan
bağı da zayıflar. Kürtler bu durumda “heft baban ji min dûr e/ Bana yedi göbek uzak” diyerek
akrabalık bağının zayıfladığını ima ederler. Sülaleler göbek sayısının artmasına bağlı olarak
kendi içerisinde alt sülalelere bölünür. Genel olarak Ocax ve Ezbet terimi göbek sayısı fazla
olan sülaleler için kullanılırken Binemal göbek sayısı yedi ve ona yakın olan akrabalık
ilişkilerini ifade etmek için kullanılır.

Bir sülalenin ilk atadan itibaren oluşmaya başlaması ve nesilden nesile büyüyüp
genişlemesini daha görünür bir şekilde ortaya koymak için Hakkari- Çukurca Pınyanışi
Aşiretinin reisliğini yapan Pirozbey ailesi bir şema halinde ortaya konulacaktır. Pınyanışi
Aşiretinin Bılêcanî Kabilesine mensup olan ve XVI. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Piroz
Bey’den günümüze kadar on üç nesil geçmiştir. Piroz Bey’in soyundan oğulları Ömer, İsmail,
Zorab ve Gazi beylere ve torunları olan Mirali, Budak, Ahmed ve Mirza beylere nispet edilen
sekiz sülale ortaya çıkmıştır. Bütün bu sülalelere genel olarak Pısağa15 ismi verilmektedir.
Ağalık genel olarak bu sülalelerden Mirza Ağa’nın soyunda kaldığı için bu sülaleye “Malağa”
denilmektedir. Yaklaşık olarak dört yüz yıldan beri devam eden Pirozbeyler şu an da beş yüzü
aşkın aileden oluşmaktadır.16

15
Aşiret ağalarının ait olduğu sülaleler için Pisağa ya da Torin sözcüğü kullanılmaktadır. Mirlikleri yöneten
aileler için esas olarak Bey ya da Mir sözcüğü kullanılmıştır. Bey ailesinin fertleri için de Pismîr, Begzade
vb. isimler kullanılmıştır.
16
Kızılkaya, Abdulkadir, Dîwana Satrincê, Diwan Yayınları, İstanbul, Tarihsiz, s. 87- 89.
PÎROZ BEY

HASAN AĞA ÖMER AĞA İSMAÎL AĞA ZORAB BEY GAZÎ BEY

MÎRALÎ BEY EVLİYA BEY BUDAK BEY

AHMED AĞA MÎRZA AĞA

BUDAK BEY

MÎRZA AĞA

EVLİYA BEY

MÎRZA AĞA EVLİYA BEY

ABBAS AĞA

SADÎ AĞA

SAÎD AĞA EVLİYA BEY NASIR MUSTAFA H.AHMED AĞA

SELAHADDÎN MACİD
NECMEDDÎN AĞA PİROZBEYOĞLU
TURAN (Ö: 1975) (Ö: 2008) (Ö: 2011

ORHAN
PİROZBEYOĞLU
2.2.2. Üst Kurumlar

Kürt Aşiretlerinin ikinci kısmını oluşturan üst kurumlar da yedi aşamadan geçer. Bu
kısım da şema halinde gösterilip maddeler halinde açıklanmaya çalışılacaktır.

8- Gund (Köy)
9- Qebîle (Kabile), Tîre, Ber
10- Aşiret, Hoz
11- Bask, Bend (Aşiret Konfederasyonları)
12- Mîrgeh (Mirlik- İl)
13- Kavim
14- Netew- Ulus

Farklı sülalelerin bir araya gelmesi ile beraber köyler oluşur. Bir köyde faklı sülaleler
olduğu gibi herhangi bir sülale farklı köylere dağılabilir ya da bir köy sadece bir sülaleden
oluşabilir. Göçebe aşiretler yerleşik olmadığı için gund (köy) mefhumu yoktur. Bunun yerine
zome kelimesi kullanılır. Göçebe aşiretler yaylakta ya da kışlakta zome usulüne göre herhangi
bir yaylada yerlerini alırlar. Yayladaki çadır yerleşimi “Rendek” denilen bir sisteme göre
oluşturulur. Bu sistemde yayladaki çadırlar kan bağına göre bir arada belli bir düzen
içerisinde sıralanırlar.

Kabile; köy ile aşiret arasında olan birimdir. Kabile, sayıları değişebilen köylerden
oluşur ve çoğu zaman aynı kabileden olan köyler toprak, mera, yayla vb. ihtiyaçlardan dolayı
bir kümeyi oluşturur veya bir vadinin içinde sıralar halinde uzanır. Aşireti oluşturan köyler ve
sülaleler kan bağı ile Kabileleri oluşturur. Mesela Pınyanış Aşireti; Bilêcanî, Baqoşanî,
Çemanî, Zêdanî, Mûsanî ve Kîzanî kabilelerinden; Doskî Aşireti ise Himbî, Çiyayî, Artêsî,
Pisağa vb. kabilelerden oluşur.17 Eski ve köklü aşiretlerde kan bağının takip edilmesi çok zor
olduğu için kabileler coğrafi durumlarına göre isimlendirilirler. Bunun için Dol, Gelî, Mişar
ve Bêlûke isimleri kullanılır. Mesela köklü Zêbar Aşireti çok eski ve kalabalık olduğu için
kabileler köylerin coğrafik durumlarına göre isim almıştır. Birbirine paralel üç vadiden oluşan
Zêbar bölgesi Dola Jorî, Dola Jêrî ve Dola Nahle şeklinde isimlendirilir. Goyan Aşireti üç
Gelî’den oluşur. Dol ve Gelî kelimeleri vadi anlamına gelmektedir. Dol; geniş ve ekin alanı

17
Kaplan, Yaşar, “Pınyanış Hükümeti”, Uluslararası Tarihte Hakkari Sempozyumu 14- 16 Kasım 2014,
Hakkari Üniversitesi Yayınları, Ankara 2016, s. 481.
bakımından zengin vadiler için kullanılırken Gelî kelimesi dar ve ekin alanları az olan vadiler
için kullanılmaktadır. Dol ve Gelî için Mişar kelimesi de kullanılmaktadır. Mesela Rêkan
Aşireti iki Mişara ayrılmakta olup Rêkana Dêm ve Rêkana Avî şeklinde coğrafik olarak ikiye
ayrılır18. Genç ve daha geç bir dönemde ortaya çıkan aşiretlerde kan bağını takip etmek daha
kolay olduğu için Kabile birimleri genel olarak kan bağı esasına göre isim alırlar. Mesela
diğer aşiretlere nazaran daha genç ve yeni olan Jîrkî ve Oramar Aşiretlerinin kabileleri kan
bağına göre isimlendirilmişlerdir. Jîrkîler; Hüseyin ve Osman isimli iki kardeşin isimlerine
nispetle Çemheskî ve Balekî19 şeklinde iki kabileye, Oramar Aşireti de Lemdînî ve Mefî
şeklinde iki kardeşe nispet edilen iki kabileden oluşmaktadır. Aslında bu iki aşiret tarafından
kabile addedilen bu birim diğer eski ve köklü aşiretlere nispetle sülalelere denk gelmektedir.
Çünkü bunlar sekiz dokuz nesil sonra ilk ataya ulaşmaktadır. Göçebe aşiretlerde kabile
biriminde kan bağı ilişkileri daha önemlidir. Fakat bununla beraber coğrafik isimlendirmeler
de kullanılmaktadır. Göçebelerde köy karşılığında zome (yayla) biriminin kullanıldığını daha
önce belirtmiştik. Zomelerin bir araya gelmesi ile Oba (Obe) mefhumu oluşur. Zome küçük
yaylalar için kullanıldığından bir aşireti oluşturan sülale ve kabileler birbirine yakın zomelere
yerleşirler. Bu zome kümeleri bir obayı oluşturur. Bundan dolayı zome köye denk geldiği gibi
oba da kabileye denk gelmektedir. Zozan kelimesi ise zomeden daha geniş yaylak alanını
ifade etmektedir. Mesela Hakkari, Beytüşşebap ve Çatak üçgeninde bulunan Feraşîn Zozan’ı
onlarca zomeden oluşan geniş plato için kullanılır. Ayrıca göçebe aşiretlerde kabileler için
“ber” kelimesi de kullanılır. Mesela “Berên Milan” derken Milan Aşiretini oluşturan kabileler
kastedilmektedir. Fakat bu kabileler çok büyük olduğu için büyüklük ve genişlik bakımından
herhangi bir aşiretle aynı ölçüdedir. Bütün bunlar dışında “Tîre” kelimesi de aşiretlerin alt
bölünmeleri için kullanılmaktadır. Fakat esas olarak alt dallara bölünen büyük gruplar için
kullanılır. Dolayısıyla bir aşiretin alt birimleri olan kabileleri ifade etmek için de
kullanılmaktadır.
Göçebe veya yerleşik olmasına göre kabile ve köy topluluklarından sonra gelen birim
aşirettir. Görüldüğü gibi aileler (mal), sülaleyi, sülaleler köyü veya kabileyi, kabileler de
aşiretleri oluşturur. Aşiretler genel olarak saydığımız bütün bu birimlerin aynı atadan
geldiklerini kabul ederler. Fakat tek bir atanın soyundan gelmeye dayandırılan yakın kan bağı
ilişkisi çoğu zaman kurgusal olmaktan öteye gidemez. Örneğin Şemdinli’nin büyük
aşiretlerinden biri olan Herki Aşireti, üyelerinin anlattığı hikayeye göre, Ebubekir adlı

18
Kızılkaya, Abdulkadir, a.g.e., s. 82- 82.
19
Şarman, Nurdan, “Beytüşşebap’ta Sosyal Yapı (Aşiretler) ve Giyim Kültürü”, Beytüşşebap ve Molla Hüseyin
Bateyi Sempozyum Bildirleri 20-21 Eylül 2014, Şırnak Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2015, s. 253.
birisinin soyundan türemiştir. Ebubekir'in Mendo, Sido, Serhat ve Mamşer isminde dört oğlu
varmış. Bu çocuklarından ilk üçü Herkilerin birer kabilelerine isimlerini vermişlerdir.20
Aslında Herki aşireti tamamıyla bunların soyundan gelmemiştir. Fakat bunlar zamanla nüfuz
buldukça başka insanlar bunların etrafında birikmişler ve tarihsel süreç içerisinde birbirleriyle
kaynaşmışlardır. Jîrkî Aşireti esas olarak Çemheskî ve Balekî kabilelerinden oluşmuştur ve
bunlar kan bağı ile aynı ataya bağlıdır. Fakat bunların dışında Kitêrî, Bîşî, Zerbêlî,
Şakeluwan, Kelejêrî ve Malşêxî gibi diğer kabilelerde Jîrkî Aşiretini oluşturan düğer
unsurlardır. Bunlar aynı atadan gelmemelerine rağmen yukarıda geçen iki kabile ile beraber
kendilerini Jîrkî diye tanımlamaktadırlar. Aşiretleri oluşturan aile veya çadırların sayısal
değerlerini ortaya koymak zordur. Aşireti esas olarak oluşturan çekirdek grup akrabalık
ilişkisi en üst düzeyde olan gruptur. Bu grubun aşiret statüsünü alması ile beraber farklı sülale
ve aileler o aşirete eklemlenmektedir. Örneğin Milan Aşireti, Ömer Ağa döneminde 1600
çadırdan oluşurken aşiretin başına gelen kötü durumlardan dolayı daha sonra 500 çadıra
gerilemiştir.21 Çünkü aşiretin güçlenmesi ile beraber birçok yanaşma aile aşirete katılmıştır.
Fakat durumların kötüye gitmesi ile beraber yanaşma ailelerin birçoğu aşiretten ayrılmıştır.
Aşiretlere kan bağı ile bağlı olmayıp sonradan o aşirete katılan ailelere “Yekmale” denilir. Bu
yanaşma aileler mutlaka aşiretteki herhangi bir sülaleye yakın dururlar.

Aşiretlerden sonra gelen üst kurum, birkaç aşiretin birleşmesiyle meydana gelen
aşiretler konfederasyonları olan bend veya basklardır. Bu aşiretler siyasi organizasyonlar
olarak iki taraf şeklinde birleşirler veya ayrılırlar. Bendler umumi veya hususi olmak üzere
ikiye ayrılırlar. Umumi bendler bölgesel bir biçim kazanırlar. Hususi bendler ise herhangi bir
ildeki veya ilçedeki aşiretlerin birbirlerine karşı politik ve siyasi tavırları sonucu oluşur.
Mesela Midyad’ta hususi olarak bütün aşiretler iki bend’ten oluşur. Bunlar da Hewêrki ve
22
Dekşuri bendleridir ki bütün çatışmalar bu iki bend arasındadır. Hususi bendlerin bir
tarafında onlarca aşiret bulunurken, umumi bendlerin bir tarafında ise yüzlerce aşiret bulunur.
Her bend veya bask arasında onları temsil eden ve “Makul” olarak isimlendirilen bir aşiret
ağası vardır. Bu aşiret ağası bendleri oluşturan aşiretler arasındaki en güçlü aşiretin ağasından
seçilir. Mesela Hakkari’de Pınyanışi ve Ertuşi bendleri vardır. Pınyanışi bendinin reisliğini
Çukurca Pınyanışileri ağaları olan “Pîrozbegîler”, Ertuşi bendinin reisliğini ise Gıravilerden
“Mala Şekır Ağa” yapmıştır.

20
Nikitine, Basil, Kürtler, Örgün Yayınevi, İstanbul 2015, s. 242- 243.
21
Nikitin, Basil, a.g.e., s. 238.
22
Gökalp, Ziya, a.g.e., s. 37.
Aşiretlerin ensab silsilesine göre bendlerden sonra gelen üst kurum “Mirgeh-
Mirlik”tir. İki veya daha fazla bendin birleşmesiyle oluşan mirlikler yüzlerce aşiretten
oluşmuştur. Kürt aşiretleri Silîvan, Botan, Hakkari, Bitlis veya Bahdinan mirlikleri gibi birçok
mirlikten oluşmaktadır. Bu mirlik tabiri Araplardaki şa’b ve Türk kavimlerindeki İl’e tekabül
etmektedir. Konunun daha iyi anlaşılması için bazı mirliklerin taksimatını şu şekilde
sıralayabiliriz.

Hakkari Mirliği (İli)

Ertuşi Bendi Pınyanışi Bendi


(Baska Çep) (Baska Rast)
- Çukurca Ertuşileri - Çukurca Pınyanışileri
- Gıravi - Yüksekova Pınyanışileri
- Jirki - Soma- Selmas Pınyanışileri
- Qeşuran - Xaniyan
- Şidan - Doski
- Şerefan - Oramar
- Alan - Goyan
- Êzdinan - Sılehi
- Gewdan - Nêrwe
- Mamxuran
- Xelilan
- Xavıştan
- Zêdık
- Zêwki
- Hacan
- Mamedan
- Mamedpiran
- Dıri Aşireti

Hakkari Mirliğini oluşturan bu aşiretler Van Gölünün güneyinden Çukurca’ya,


Habur’dan Şemdinli’ye kadar olan alana dağılmışlardır. Bu aşiretler tarihte Hakkari Beyliği
denilen beyliği oluşturmuş ve bu beylik Mirler tarafından yönetilmiştir.
Silîvan Mirliği (İli)23
Zilan Bendi Milan Bendi
- Celali - Milan
- Zilan - Şikak
- Kikan - Hasenan
- Karakeçi - Dekori
- Sipkan - Zırkan
- Hayderi - Cibran
- Ademan - Berazan
- Takori … yüzlerce aşiret
… yüzlerce aşiret

Bu aşiretler Diyarbekir, Elaziz, Van, Erzurum, Urfa, Mardin sathına yayılmış olan
aşiretlerdir. Silîvanların bu bendleri aslında Silîvan ilinin göçebe ve yarı göçebe aşiretlerini
kapsar. Bu aşiretler haricinde de Silîvan’a giren yüzlerce yerleşik aşiret vardır. En kalabalık il
bu ildir.
Bitlis (Rojki) Mirliği (İli)24
Bilbasî Bendi Qewalîsî Bendi
- Keleçêran - Zerdusan
- Xirbelan - Endakiyan
- Balıkan - Pirtavan
- Xiyartan - Qewalîsî
- Goran - Girdikan
- Birêşan - Suhrewerdiyan
- Sekran - Kaşaxiyan
- Garisî - Xaldan
- Bêdoran - İstukan
- Belakurdan - Azizan

23
Gökalp, Ziya, a.g.e., s. 35- 38.
24
Şeref Han, Şerefname, (Çev: M. Emin Bozarslan), Deng Yayınları, İstanbul 2016, s. 277, 281.
Bunlardan başka Rojki bendine giren beş aşiret daha vardır ki bunlar oranın ilk
yerleşiklerindendirler. Qeysan, Baykan, Modkan, Zoqeysî ve Zeydani. Bunlar Bitlis, Muş ve
Ahlat mıntıkasında yaşarlar.

Botan Mirliği (İli)25


Yerleşik Göçebe
Hacı Bayram Boti Çokhsor Şilit
- Sperti - Zilan - Miran - Batuan
- Giatiyan - Haci Aliyan - Duderan - Kiçan
- Haveri - Bekat - Alikan - Herikan
- Goyan - Dirşan - Soran - Museraşan
- Hardınan - Garısan - Teyyan

Kürt aşiretlerinin taksimatına göre mirliklerden (illerden) sonra gelen bir üst toplumsal
örgütlenme Türkçede Uruk karşılığında kullanılan Kavim’dir. Yukarıda saydığımız Hakkari,
Botan, Bitlis (Rojki), Silîvanî vb. mirlikler Kurmanç uruğunu oluştururlar. Kürt halkı esas
olarak Kürtçenin lehçelerine göre taksim edilmiş olan dört uruğa bölünmüştür. Kürt tarihçi
Şerefhan Bidlisi Şerefname isimli tarih kitabında Kürtlerin; Kurmanç, Lor, Kelhur ve Goran
olmak üzere dört kısma ayrıldığını aktarır.26 Ziya Gökalp de bundan yola çıkarak Kürtlerin;
Kurmanc, Zaza (Dümbülü, Goran), Soran (Baban, Kelhur) ve Lor (Bahtiyari, Feyli, Lek)
olmak üzere dört ayrı kavim olduklarını belirtir.27 Ahmedi Hani, Mem û Zin isimli eserinde
Kurmaci lehçesi ile yazmış olduğu eserinde Kurmanci’nin; Boti, Mehemedi (Hakkari), ve
Silîvî ağızlarını kullandığını aktarmıştır.28 Kürt dili lehçeleri ve aşiretleri ile ilgili en zengin
bilgileri Molla Mahmûd Bazidi (ö. 1867) vermiştir. Onun taksimatına göre Kürt dili;
Rewendi, Hekarî, Zaza ve Babani (Sorani) olmak üzere dört kısımdır.29 Bazidi Lorcayı Kürtçe
içerisinde çıkarmış ve bunun yerine Kurmanciyi; Rewendi ve Hekari olmak üzere ikiye
ayırmıştır. Bu taksimat aşiretlerin yerleşik ve göçebe olmasına bağlı olarak ortaya konduğu
için biz burada Kurmanc Uruğunun aşiretsel yapısını ortaya koymak için Kurmanci’nin
Rewendi ve Hekari şeklindeki taksimatları üzerinde duracağız.

25
Gökalp, Ziya, a.g.e., s. 34, 35.
26
Şeref Han, a.g.e., s. 19, 20.
27
Gökalp, Ziya, a.g.e., s. 100.
28
Ehmedê Xanî, Mem û Zîn, (Amadekar: Huseyn Şemrexî), Nûbihar Yayınları, İstanbul 2010, s. 283.
29
Bazidi, Mela Mehmûd, Cami’’eya Risaleyan û Hikayetan Bi Zimanê Kurmancî, (Amadekar: Zîya Avci), Lis
Yayınları, İstanbul 2010, s. 29.
Bazidi, Hekari diyalekti ile konuşan aşiretlerin; Hakkari, Mahmudi, Şirvan, Botan,
Hizan, Müküs, Şıno, İspayert, Soma, Bıradost, Şemdinan, Bikarti, Bahdinan30 ve hatta Sıne,
Saqız, Mahabad, Bane, Balak, Serdeşt ve Rewandız31 bölgelerinde yaşadığını belirtir. Buna
mukabil Rewendi diyalektini konuşan aşiretlerin ise Van, Ağrı, Muş, Erzurum, Bidlis, Harput,
Diyarbakır, Mardin, Urfa bölgelerinde yaşadığını belirtir.32 Haydaran, Celali, Milan, Kikan,
Berazan gibi büyük göçebe aşiretler bu mıntıkada yaşamakta ve bu diyalekti
kullanmaktadırlar. Bazidi; Rewendi ve Hekari diyalektleri arasından çok cüzi bir fark
olduğunu belirtir. Kürtlerin (Rewendi ve Zazaca diyalektini kullananların da) yazılı eserlerini
Hekari diyalekti ile yazdıklarını belirtir.33 Dikkat edilirse Bazidi’nin Hekari başlığı altında
bahsettiği bölgeler coğrafi açıdan genel olarak dağlık olan bölgeler olup Kürtler burada siyasi
özerk bir yapı şeklinde örgütlenmişlerdir. Bu bölgede Hakkari, Mahmudi, Botan, Bahdinan
vb. mirlikler hüküm sürmüştür. Bu mirlikler Osmanlı ve Safevi devletleri arasında siyasi
varlıklarını XIX. yy’ın ilk yarısına kadar koruyabilmişlerdir. Dolayısıyla bu bölgelerdeki
aşiretlerin birleşmesiyle ortaya çıkan mirlikler klasik Kürt toplumunun ulaşabildiği en üst
düzey siyasi örgütlenme biçimi olan devletimsi yapılardır. Bu mirlikler kendi askeri ve
bürokratik aygıtlarına sahip bir yönetici hanedanın yönetiminde34 ordu, vergi, divan, eğitim
vb. devlete ait kurumlara sahip olmuşlardır. Bundan dolayı bu beyliklere bağlı medreselerde
ortak bir edebiyat dili ortaya çıkmıştır. Böylece klasik Kürt edebiyatı genel olarak bu
bölgelerde gelişmiş ve kullanılan bu diyalekte Hekari ismi verilmiştir. Rewendi tabir edilen
diyalektin konuşulduğu bölgeler ise esas olarak göçebe (Rewend) Kürt aşiretlerinin yaylak ve
kışlak tabir ettikleri bölgelerdir. Buna göre Musul, Mardin, Diyarbakır, Urfa, Rakka ve Haleb
bölgeleri kışlak olarak; Van, Muş, Bingöl, Erzurum, Kars ve Ağrı bölgeleri ise yaylak olarak
kullanılmıştır. Nitekim büyük göçebe Kürt aşiret konfederasyonları olarak bilinen Milan,
Kikan, Berazi, Şikak vb. aşiretler hep bu bölgedeki Berî denilen kışlak ve Serhad denilen
yaylak arasında gidip gelmişlerdir.

Yukarıda anlatılanlardan Rewendi diyalektinin konuşulduğu bölgelerde Kürt


aşiretlerinin göçebe özelliğinin baskın olduğu ve Hekari diyalektinin etkin olduğu bölgelerde
de Kürt aşiretlerinin yerleşik olma özelliğinin baskın olduğu ortaya çıkmaktadır. Bazidi’ye
göre Rewendi bölgesinde göçebe aşiretler yerleşik Kürt ve Gayri Müslüm unsurlar üzerinde

30
Bazidi, Mela Mehmûd, a.g.e., s. 29.
31
Bazidi, Mela Mehmûd, a.g.e., s. 33.
32
Bazidi, Mela Mehmûd, a.g.e., s. 29.
33
Bazidi, Mela Mehmûd, a.g.e., s. 29.
34
Van Bruinessen, Martin, a.g.e., s. 200.
baskın iken; Hekari bölgesinde yerli aşiretler göçebe aşiretler üzerinde daha baskındır.35
Nitekim Rewendi bölgesinde meskun Türkmen ve Arap aşiretleri Kürt aşiretleri arasında
büyük ölçüde asimile olmuştur.36 Rewendi bölgesindeki aşiretlerde göçebelik baskın unsur
olduğu için bu bölgedeki önemli şehir merkezlerinde siyasi ve kültürel olarak Kürt dili ve
kültürünün etkin olduğu bir şehirleşme kültürü oluşturulamamıştır. Bu bölgedeki Urfa,
Mardin ve Siirt gibi önemli şehir merkezlerinde Arap dili ve kültürü etkin olurken; Kars,
Erzurum, Diyarbakır, Harput vb. şehir merkezlerinde de Türk dili ve kültürü etkin olmuştur.
Buna mıukabil kırsal alandaki Türk ve Arap aşiretleri Kürt aşiretleri arasında erimiştir. Hekari
denilen bölgelerde ise aşiretler yerleşik hayatın etkin olduğu köy ve kentler bulunmaktadır.
Cizre, Culemerg, İmadiye, Şirvan, Hizan, Müküs, İmadiye, Revandız vb. Kürt dili ve
kültürünün kurumları ile beraber etkin olduğu küçük ve orta ölçekli şehirler ortaya çıkmıştır.
Hekari bölgesindeki aşiretler genel olarak kendi bölgelerindeki köylerde meskun olarak
yaşamışlardır. Mirliklere ait şehir merkezlerine yakın köylerden müteşekkil bölgeler ise
peyderpey aşiret ilişkilerinden sıyrılarak direkt şehir merkezindeki Mirlere bağlı olmuşlardır.
Nitekim Bahdinan bölgesinde İmadiye şehrine yakın Berê Gare, Sipne ve Nihêli
bölgelerindeki yüzlerce köyde meskun aşiretler ortadan kalkmış ve Kethüdalar yolu ile Mir
tarafından yönetilen aşiretsiz bir topluluk ortaya çıkmıştır. Tıpkı bunun gibi Hizan, Müküs,
Pervari bölgeleri ile Cizre ve Culemêrg şehirleri etrafındaki köyler de aşiret kimliğinden
sıyrılmışlardır. Mirliklerde toplum yerleşme bölgelerine göre bajarî (şehirli) ve gundî (köylü)
olmak üzere ikiye ayrılmışlardır. Klasik Kürt toplumu Mirliklerin bir üst örgütlenme birimi
olan modern homojen bir toplum aşamasına ulaşması sekteye uğramıştır. Çünkü klasik Kürt
toplumunun siyasal örgütlenmesinin en üst aşaması olan mirliklerin ortadan kaldırılmasıyla
toplumun siyasi birliği geriye doğru parçalanmıştır.

Klasik Kürt toplumunun dört lehçeye göre taksim olduğu dört kavimden sonraki ve en
üst örgütlenme modeli modern anlamdaki Ulus’tur. Kürt toplumu “Kurmanc, Zaza, Soran ve
Goran” denilen dört farklı lehçeyi konuşan bir toplumdan müteşekkil bir ulustur. Klasik Kürt
toplumu yukarıda anlatılan aşamaların hepsini geçerek en üst örgütlenme biçimi olan Ulus ve
bu ulusun siyasi tezahürü olan devlet veya benzeri siyasi bir organizasyon hüviyetine hala
ulaşamamıştır.

35
Bayezîdî, Mela Mehmûd, Adat û Rûsûmetnameyî Ekradiye, (Lêkolîn: Jan Dost), Nubihar Yayınları, İstanbul
2010, s. 116, 117.
36
Gökalp, Ziya, a.g.e., s. 131- 134.
Klasik Kürt toplumunu oluşturan on dört tabakalık ensab silsilesi bu şekilde oluşarak
Hane’dan Ulus’a kadar uzanır. Ensab silsilesi incelendiğinde kan bağına dayanan akrabalık
ilişkilerini ilk yedi tabakada oldukça açık ve seçik iken üst örgütlenme modellerine geçildikçe
kan bağı derecesi ve akrabalık ilişkileri muğlaklaşır. Esasında aşiretten itibaren gelen diğer
tabakalar kan bağından ziyade coğrafik, siyasi ve politik sebepler ve dış tehlike gibi etkilerden
dolayı birleşmiş olan toplumsal unsurlardan oluşur. Her katmanın kendi içinde hiyerarşik bir
sistemi vardır. Köylerde meskun olan aşiretlerin hiyerarşisinin belirlenmesinde toprakla olan
ilişkileri rol oynar. Göçer aşiretlerin hiyerarşisini ise askeri üstünlük ve siyasi egemenlik
belirler. Bu örgütlenmeler içinde en doğal olan örgütlenmeler sülaleler şeklinde olan
örgütlenmelerdir.37

2.3. Coğrafya

İnsan topluluklarının örgütlenme biçiminde, değişik şekil ve muhteva kazanmalarında


coğrafya çok önemli bir yer tutar. Yaşanılan yerin dağlık veya ovalık olması ya da ikliminin
sert veya yumuşak olması ister istemez insan topluluklarına tesir eder. Dağlık bir coğrafyada
yaşayan aşiretler ile ovalık ve çöl olan bir coğrafyada yaşayan aşiretler arasında farklılıklar
vardır. Dağlık bölgelerdeki aşiretlerin göçebelik alanı dar olup köyden yaylaya kadardır ki bu
kısa bir yer değiştirmedir. Çöl aşiretlerinin göçebelik alanı ise çok daha geniş olup bunların
yolculukları daha uzun sürer.

Aşiretlerin sosyal örgütlenmeleri ve devamlılıklarını sürdürmeleri konusunda; çöl ve


dağlık bölgelerin coğrafik ve iklimsel açıdan etkileri vardır. Gökalp’e göre Cizre, Mardin,
Urfa yöresinde meskûn olan aşiretler, güneylerinde yaşayan Arap Şammar, Aneze, Cubur,
Baggara gibi kalabalık, güçlü ve silahlı olan aşiretler ile komşu olmalarından dolayı göçebe
hayatını terk edememekte ve aşiret ilişkilerini devam ettirmektedirler. Çünkü kuzey aşiretleri
tarım yapsalar veyahut hayvancılık yapsalar, tarım alanları, otlakları ve meraları daima
güneydeki aşiretlerin baskısına maruz kalacaktır. Bundan dolayı kuzey aşiretleri ya güneydeki
aşiretlere haraç verecekler ki, hayvanlarını ve tarlalarını korusunlar ya da onlar da silahlanıp
güney aşiretlerine karşı kendilerini savunacaklardır. Nitekim vaktiyle kuzey aşiretleri Milan
veya Berazi adı altında birleşerek Güney Arap aşiretlerine karşı müsellah olmuşlardır. İster
istemez bu durum oradaki tüm aşiretlerin göçebelik yapmalarına neden olmuştur. Çünkü
kuvvetli, kalabalık olan aşiretler yaşayabilmekte diğerleri dağılmakta veya daha güçlü

37
Van Bruinessen, Martin, a.g.e., s. 196- 197.
aşiretlere ilhak etmektedirler.38 Çöl etmeninin aşiretlerin şekil almasında ve muhteva
kazanmasında bıraktığı etki kadar dağ etmeni de aşiretlerin oluşumları üzerinde etkilidir.
İnsan topluluklarının derin bir vadide köyler halinde sıralanmış olarak yaşaması zaman dilimi
içerisinde onların belli bir reis etrafında birleşip organize olmalarına sebep olmaktadır.
Özellikle hayvanların otlatılacağı meralar veyahut yazın sıcağında serinlemek için ve
hayvanların daha iyi yetişmesi için gidilecek olan yaylalara hakim olma ve koruma gibi
nedenler yeni aşiretlerin oluşumuna veyahut aşiretlerin dağılmasına neden olur. Dağlık
alanlardaki yaşamın devamlı suretle tehlikelerle dolu olması dağ aşiretlerinin çetin olmalarını
sağlar. Bu gibi dağ aşiretleri ovada yaşayan insanlar için sürekli tehdit oldukları için ister
istemez ovadaki insan topluluklarının da aşiret biçiminde örgütlenmelerini sağlar. Habizbin,
Raman Dağları aşiretlerle doluyken Beşiri Ovasında yaşayan halk da onlara karşı dirençli
39
olmak zorunluluğunu duyacaklardır. Özellikle merkezi yönetimin tesirinin az olduğu bu
merkezler aşiret biçiminde örgütlenmek zorunda kalırlar. Çünkü var olan aşiret güçlerinden
kendilerini koruyabilmeleri için onların da ortak savunma duygusuyla birleşerek aşiret
şeklinde örgütlenmeleri gerekmektedir. Böylece insan toplulukları arasında aşiret ilişkilerinin
geniş bir alana yayılmasına neden olmaktadır. Çünkü aşiret şeklinde yapılanmalar her zaman
için güçlüdürler. İster istemez aşiretsiz olan gruplar onların arasında kaybolup gitmektedirler.
Dağ etmeni umumiyetle kan bağını önceler. Çünkü dağ aşiretleri genelde coğrafik engellerden
dolayı çöl aşiretlerine göre daha küçük olur.

2.4. Dış Tehlike

İnsan organizması kendisine zararlı mikroplara karşı nasıl savunmaya girişiyorsa aynı
şekilde insan toplulukları da herhangi bir tehlike ile karşılaştıklarında ortak savunmaya
geçerek, çeşitli örgütlenmeler oluştururlar. Bu durumda ortak menfaat veya ortak savunma,
insanları bir araya getirerek, bir hiyerarşi oluşturmakta ve herkese bir rol biçmektedir.
Savunma durumu özellikle aşiret olmayan toplulukların dış tehlike karşısında birleşip aşiret
şeklinde örgütlenmesini sağlar. Urfa mıntıkasındaki Milan aşiretler konfederasyonu bunun iyi
bir örneğidir. Güneydeki Şammar ve Aneze gibi güçlü ve savaşçı aşiretlere karşı ayakta
kalabilmek için birçok aşiret birleşerek bir aşiret konfederasyonu kurmuşladır. Özellikle
merkezi otoriteye uzak olan bölgelerde aşiret yapısı kişiler için koruma sağlayan bir sığınak
işlevi görür.
38
Gökalp, Ziya, a.g.e., 50-52.
39
Gökalp, Ziya, a.g.e., s. 52.
2.5. Lider (İktidar)

Aşiret şeklinde örgütlenmenin oluşumunda ve devamlılığını sağlamasında aşirete


önderlik edecek olan birim oldukça önemlidir. Kürt aşiretleri kendi cinslerinden birisini aşiret
reisi olarak görmek istemezler.40 Bundan dolayı aşiret reisleri soylarını ya ulu bir kişiye ya
eski bir hanedana ya da bazı sahabelere dayandırırlar. Çukurca Pınyanışi ağaları soylarını
Halid Bin Velid’e, Gıravi ağaları ise Hz. Ömer’e (r.a.) dayandırırlar.

Kürt aşiretleri arasında güçlü ve karizmatik bir lider tarafından oluşturulan aşiretler
bulunmaktadır. Oramar ve Barzan aşiretleri bu konuya örnek verilecek oldukça önemli iki
aşirettir. Barzan köyü esas olarak Zêbar aşiretine ait bir köydür. Barzan şeyhlerinin bu
bölgede etkinliklerini kurmasıyla beraber II. Şeyh Abdüsselam Barzani (Ö. 1914) Zêbar
Aşiretine ait Beroj, Nizar ile Şirvan ve Mızuri Bala Aşiretlerini Barzan Aşireti adı altında
birleştirmiştir.41 Böylece farklı aşiretleri bir araya getirerek yeni bir aşiret oluşturmuştur.
Oremar Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinin güney taraflarında, şimdiki Irak sınırı yakınında
dört-beş mahallelik bir köyün ismidir. Oramar köyü vaktiyle Doskî Aşireti içerisinde
Nesturilerin meskun olduğu bir köy idi. Goyan Aşiretinden ayrılıp Hakkari bölgesine yerleşen
Haydar isimli bir şahıs ailesiyle beraber Oramar köyüne yerleşir. Onun Mefi ve Lemdini
isimli çocukları ile devam eden soyu birkaç nesil sonra kalabalıklaşınca köye hakim olurlar.
Nesturiler köyü terk etmeye başlarlar. Haydar’ın torunlarından olan Settar Ağa (Süto
Oremari) karizmatik kişiliği ve güçlü iktidarı ile genişlemiş ve büyümüş olan akrabalarını
Oremar aşireti adı altında birleştirerek komşu aşiretler üzerinde de hakimiyet kurar. O günden
itibaren Oremar bir aşiret olarak bölgede yerini alır. Böylece karizmatik bir liderin, bir aşireti
nasıl yeni baştan oluşturduğu görülmektedir.42 Lider konumunda bulunan kişilerin ihtilaflarda
arabuluculuk üstlenmeleri ve grupları birbirlerine karşı dengelemeleri, onların meşruiyetini
daha da pekiştirir. Burada iktidar biriminin şu veya bu şekilde toplumdaki ekonomik, siyasi ve
sosyal sorunları çözmesi, toplumdaki birlik ve düzeni iyileştirecek etkinliklerde bulunması,
iktidarın prestijini yükseltecek ve onlara toplumu yönlendirme kolaylığı sağlayacaktır.

40
Bazidi, Mela Mehmûd, Cami’’eya Risaleyan û Hikayetan Bi Zimanê Kurmancî, (Amadekar: Zîya Avci), Lis
Yayınları, İstanbul 2010, s. 36.
41
Kaplan, Yaşar, “Şêx Ebdusselam Barzanî (1908- 1914) Di Dokûmentên Osmanî Da”, Kovara Dîrok, Hejmar
13, Zivistan 2016- 2017, Duhok 2017, s. 7.
42
Settar Ağa'nın ilginç hikâyesi için bkz. Kızılkaya, Muhsin, Eski Zaman Eşkiyaları, Sel Yay., İstanbul 1999.
3. Sonuç

Çalışmamız boyunca aşiret denilen toplumsal örgütlenme biçimini ortaya çıkaran en


önemli etmen olan kan bağı ve bunun yanında coğrafya, dış tehlike ve lider gibi temel
etmenler irdelenmeye çalışılmıştır. Bu etmenlerden en önemlisi olan kan bağı ve akrabalık
ilişkileri iki kısımdan oluşan ve on dört aşamadan geçen toplumsal örgütlenme biçimlerinden
oluşmaktadır. Kürt aşiretlerinin ensab silsilesine göre Hane’den Ulus’a kadar ulaşan
toplumsal örgütlenme aşamaları tümevarım yöntemiyle basitten karmaşığa doğru ortaya
konulmaya çalışılmıştır. Birincil ilişkilere dayanan ilkel bir örgütlenme biçimi olan aşiretler
ilk olarak kan bağı temelinde olan akrabalık ilişkisi olup baba tarafından birbiriyle kandaş
olan fertlerin dayanışma duygusu etrafında meydana getirdikleri birlikteliktir. İlk yedi
göbekten sonra büyüyen ve genişleyen sülaleler ekonomik, coğrafik, sosyo- politik
etkenlerden dolayı bir araya gelerek daha gelişkin bir toplumsal örgütlenme modeli
oluşturmuşlardır. Böylece aşiretler; ekonomik işbirliği ve ortak mekan üzerine kurulan ve
bireyleri dış etkenlere karşı koruyan bir savunma kurumu olarak ortaya çıkmıştır.
Bir aşiretin oluşumunda, sürekliliğinde, şekil almasında ve ilişki türlerinin
belirlenmesinde yaşadığı coğrafya oldukça etkileyicidir. Bu etken, aşiretin göçebe veya yarı-
göçebe olmasında etkileyici olduğu gibi üretim şekillerinin belirlenmesinde de etkileyicidir.
Bu durum toprağa veya hayvancılığa bağlı geçim ekonomisinin gelişmesine neden olmuştur.
Devlet aygıtının gelişmemiş olduğu geleneksel toplum ilişkilerinde bireyin kendisini güvende
hissedeceği ve aidiyet duygusuyla eylemlerini meşrulaştıracağı bir birim olarak
yaygınlaşmıştır. Aşiretler, üyelerinin kendisine karşı saygı duyduğu, ululadığı bir reis
etrafında kenetlenirler. Bu otorite onların ilişkilerini düzenler ve tarafları birbirlerine karşı
dengeler. Dıştan gelebilecek saldırılara karşı aşireti, korunaklı hale getirmek için aralarında
bir denge işlevi görür. Küçük aşiretlerde akrabalık bağı canlı olduğu için reislik kurumu
eşitler arasında bir derece önde olmaya dayanır. Büyük aşiretlerde ise daha çok savunma
duygusuna ve ekonomik işbirliğine dayandığı için akrabalık bağları zayıflar ve bu da
tabakalaşmaya yol açar. Bu durumlarda reis, otoritesinin devamı için iç ve dış çatışma
ortamları yaratır. Geçim ekonomisine dayanan aşiretlerin üyeleri arasında doğal iş bölümü
vardır. Bu durum üyelerin rol ve statülerini belirlemede önemli bir etkendir.
4. Kaynakça

Bayezîdî, Mela Mehmûd, Adat û Rûsûmetnameyî Ekradiye, (Lêkolîn: Jan Dost),

Nubihar Yayınları, İstanbul 2010.

Bazidi, Mela Mehmûd, Cami’’eya Risaleyan û Hikayetan Bi Zimanê Kurmancî,

(Amadekar: Zîya Avci), Lis Yayınları, İstanbul 2010.

Ehmedê Xanî, Mem û Zîn, (Amadekar: Huseyn Şemrexî), Nûbihar Yayınları, İstanbul

2010.

Gökalp Ziya, Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler. Kaynak Yayınları,

İstanbul 2009.

Halaçoğlu, Yusuf, “Aşiret”, TDV İslam Ansiklopedisi, 4.Cilt, İstanbul 1991

Heckmann, Lale Yalçın, Kürtlerde Aşiret ve Akrabalık İlişkileri, (Çev: Gülha Erkaya,

İletişim Yayınları, İstanbul 2003.

Kaplan, Yaşar, “Pınyanış Hükümeti”, Uluslararası Tarihte Hakkari Sempozyumu 14-

16 Kasım 2014, Hakkari Üniversitesi Yayınları, Ankara 2016.

__________, “Şêx Ebdusselam Barzanî (1908- 1914) Di Dokûmentên Osmanî Da”,

Kovara Dîrok, Hejmar 13, Zivistan 2016- 2017, Duhok 2017.

Kızılkaya, Abdulkadir, Dîwana Satrincê, Diwan Yayınları, İstanbul, Tarihsiz.

Kızılkaya, Muhsin, Eski Zaman Eşkiyaları, Sel yay. İstanbul 1999.

Kocadağ, Burhan, Doğuda Aşiretler, Kürtler, Aleviler, Can Yay. İstanbul 1992.

Marshall, Gordon, Sosyoloji Sözlüğü, (Çev: Osman Akınhay, Derya Kömürcü), Bilim

ve Sanat Yayınları, Ankara 1999.

Nikitine, Basil, Kürtler, Örgün Yayınevi, İstanbul 2015.

Şarman, Nurdan, “Beytüşşebap’ta Sosyal Yapı (Aşiretler) ve Giyim Kültürü”,

Beytüşşebap ve Molla Hüseyin Bateyi Sempozyum Bildirleri 20-21 Eylül 2014, Şırnak

Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2015.

Şenel, Alâeddin, İlkel Toplumdan Uygar Topluma, V Yayınları, Ankara 1991.

Şeref Han, Şerefname, (Çev: M. Emin Bozarslan), Deng Yayınları, İstanbul 2016.
Şimşek, Sefa, Törelerin Aynasında Doğu ile Batı, Asa Yayınları, Bursa 1998.
Van Bruinessen, Martin, Ağa Şeyh Devlet, (Çev. Banu Yalkut), İletişim Yayınları,

İstanbul 2003.

You might also like