You are on page 1of 224

DOĞMAYAN HÜRRİYET

Bir Devrin İçyüzü 1908-1918

Haşan Amca
AKILA Y a y ın la rı 31
T ıtrilı / Anı D irisi 8

İstanbul, Ekim 1989

Birinci Baskı İstanbul, 1958

Dizgi ÖZ DİZGİ Matbaası


Baskı : Gümüş Basımevi

ARBA Araştırma Basım Yayın Tic-


Ebussuut Cad. Akif Bey İş'haıu No: 4-6/29
Sirkeci - İstanbul Tel.: 519 16 61
DOĞM AYAN H Ü R R İY ET
Bir Devrin İçyüzü 1908 -1918

Ilasan Amca

^A R D A
İÇ İN D E K İL E R

Ö nsöz 9
K ad ın N ine 13
İlk G ü n le r 18
S o k ak ve K ah v eler 29
S ela n ik H ü rriy e t K âbesi P olitikacı O rd u 36
A nlayış 49
Boykotaj 54
Ç a tla m a la r B eliriyor 56
İlk İn k â r 64
M eclisi M ebusan 68
B ir İn k â r D a h a K alem H ü rriy etin e İlk K u rşu n 73
31 M a rt 81
M eçhulden G elen K u m an d an 91
K om edi 102
H alâS k ârlar 104
R eddedilen Teklif 107
B alk an M askesini A ttı 112
B alk an H arb i 115
B abıâli B askını 121
H a ra ç M ezat 128
M ah m u t Ş ev k et P a ş a ’n m D o stla n K o n u şu y o r 133
Y arb ay E n v er N asıl P a ş a O ldu 138
B irinci C ih a n H arb in e N asıl S o k u ld u k 141
S a n s ü r v e G azeteler 177
H a rb e N e H alde S okuld u k 184
K a n a l 'Seferi 193
S arık am ış C inayeti 203

5
HASAN AMCA KİMDİR

Bazı insanlar vardır, yaşadıkları döneme damgasını vururlar.


Yaşadıkları zaman dilimi onlarla özdeşleşir. Sanki olmasalar, o. olay­
lar yaşanmaz, tarih bir başka olunmuş gibi. Enver, Cemal, Talât
Paşalar bir yaşadıkları dönemin simgeleridir. Yine bazı kimseler var­
dır yaşadıkları dönemin damgasını yerler. Haşan Amca yada Haşan
Vasîi bu damgayı ömür boyu taşır. Öyleki zamanın su gibi akıp git­
mesi, yeni dönemler ve yeni dönemlerin olayları onu pek ilgilendir­
mez. Hep geçmişte yaşar gibi.
Haşan Amca 1884’de Karadağ sınırında doğdu. Babası Recep Ağa
Kafkasya’dan göç eden bir çerkezdir. Osmanlı Ordusu’na katılmış çe­
şitli savaşlarda bulunmuş önyüzbaşı rütbesine kadar yükselmişti. Oğ­
lunun da kendisi gibi asker olmasını istemiş Haşan Vasfi de çok sev­
diği bu askerliğe ilk adımı Kuleli Askerî Lisesi’ne girerek atmıştı.
Kuleü’yi bitirdikten sonra Harbiye’ye girdi. Harbiye’nin ilk sınıfında
ayağının bir santim kısa oluşundan dolayı Askerî Tıbbiye’lye gönde­
rildi. Dönemin politik atmosferi Haşan Vasfi’yi etkiledi. Tıbbiye’nin
üçüncü sınıfında okulu bırakarak politikaya atıldı. İttihat ve Te-
rakki’nin önde gelen savunucuları arasındayken o muhalefeti seçti.
Halaskarlar’a katılarak «Taklib-i Hükümet» adıyla anılan suikaste ka-
aldı, yakalandı ve müebbet kalebentliğe mahkûm edildi. Daha sonra
İttihat ve Teraktoi’nin önderlerinden Cemal Paşa/mn dikkatini çekti.
I. Dünya Savaşı çıkınca Haşan Amca meşruten tahliye edilen siyasî
hükümlülerle birlikte Bodrum zindanından çıktı. Cemal P aşa’mn mai­
yetinde Bahriye Nezareti’nde memurluğa başladı. Bir süre sonra Pa­
şayla birlikte Suriye’ye gitti- Cemal Paşa’nın güvenini kazandı ve
kendisine »Ermeni Muhacirin Müfettişliği» görevi verildi.
Techir olayına karşı olan Cemal Paşa böyle önemli bir göreve
güvendiği birini getirmişti. Haşan Amca savaş bitiminde İstanbul’a
döndü. İttihatçılara olan kini, politikaca olan tutkusu onu tekrar olay­
ların içine çekti. Mütareke döneminde İstanbul Polis Müdürlüğü’ne
kadar yükseldi. Millî Mücadelenin başarısından sonra, 150’lilderden
olmamasına rağmen «İttihatçıların kendisini harcıyacaklanndan ve
kim vurduya gideceğinden çekinerek» Yunanistan’a gitti. Selânik’e
yerleşti. Çerkez Ethem ve arkadaşlarına karşı Mustafa Kemal’i sa­
vunması yüzünden kavga etti. Bu nedenle Yunanlılar Haşan Amca’yı
«Mustafa Kemal’in casusu» olarak Atina’ya gönderip orada yargıla­
dılar ve 6 ay hapis cezası verdiler. Hapisten çıktıktan sonda mülteci
olarak Atina’da yaşamaya başladı. 1920’lerin sonlarında Bulgaristan’a
geçti, yıllarca Varna’da kaldı. Türkçe öğretmenliği yaptı- Burhan
Felek’in aracılığıyla Askerî İstihbarata alındı. Yıllarda Bulgaristan'da
Türkiye’nin casusluğunu yaptı. Bulgarlar’ın anlaması üzerine Tür-
Idye'ye döndü. Çeşitli işlerde çalıştı ve gazetecilik yaptı. Burhan Fe-
lek’in deyimiyle, 70 küsür yaşında İstanbul’da BabIâli’de güya gaze­
tecilik ederken gözlerini yumdu.
Kısaca «Çerkez Haşan, Tıbbiyeli, ihtilâlci, işsiz, suikastçı, kale-
bend, Bahriye Nezareti ketebesi, Ermeni Muhacirin Müfettişi, bakka­
liye şirketi ortağı, terzi, boyacı, ressam, Türkçe hocası, Türk ajanı ve
gazeteci,... ve tam mânâsıyla berdûş olarak renkli, sesli, nakışlı, elem­
li, işkenceü... yoksul fakat daima mağrur hayatını hastanede bi­
tirmiştir.»
Haşan Amca’nın, Doğmayan Hürriyet ve Nizamiye Kapısı adlı ya­
yınlanmış iki eseriyle Doğmayan Hürriyet kitabının arkasında ya­
yınlanacağını ilân ettiği ancak yayınlanamayan Dördüncü Ordu Ka­
rargâhı Cemal Paşa ve Tech ir, Basının Üç Büyük Kurbanı Haşan
Fehmi, Ahmet Samim, Zeki ve Memleket Hapishaneleri Bekirağa Bö­
lüğü, Mehterhane, İzmir-Sirrop adlı eserleri vardır. Tüm yaşamı se­
rüvenlerle dolu olan Haşan Amca’nın ölümü de doktorunun deyimiyle
mertçe oldu. 14 Mart 1061’de Haydarpaşa Hastanesi’nde öldü. Cena­
zesi birkaç yaşlı arkadaşı ve gazetecilerin katıldığı mütevazı bir tö­
renle Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi. Haşan Amca’nın son gün­
lerini, kendisine yakın ilgi gösteren Dr. Sayın Müfit Ekdal şöyle an­
lattı.
«Burhan Felek telefon ederek bizim çocuklardan biri sizin hasta­
nede ilgilenir misiniz dedi. Cildiye servisinde yatmaktaydı. Kısa boy­
lu, kırsaçlı, cin gi'bi mavi gözleri vardı. Enfarktüsde geçirmiş oldu­
ğundan dahiliye servisine yatırdık. Bir süre kaldı. Hasta hekim iliş­
kisinin dışında, dost, arkadaş olmuştuk. Çoğu kez akşamları bir­
likte evime gider sabah hastaneye dönerdik. Hastaneden çıktıktan
sonra kendisini göremedim. Bir yıl sonra tekrar aradı. Kalp yetmez­
liği vardı. Tekrar hastaneye yatırdık. Bir gün fenalaşmış asistanlara
doktora haber vermeyin rahatsız etmeyeyim demiş, koşarak hasta­
neye gittim. Bana; size zahmet etmişler, benimki bir kayıp değüdir,
taksit, taksit ölmek istemiyorum, rahat öleceğim, arkalığı başımın
altından alın dedi. Arkalığı aldırdık, hanım kızıma (eşime) hürmet
ve sevgüer dedi- Sağ eline yastıkla başının arasına koydu ve öldü.
Hayatımda böyle m ert bir ölüm görmedim. Haşan Amca kimseye
metelik vermeyen m ert ve gururlu bir insandı. Hep geçmişten bah­
sederdi. Hafızası o kadar yerindeydiki geçmişi tüm detayıyla anla­
tırdı. Suriye Cephesi, Cemal Paşa, Viktorya Oteli, Falih Rıfkı, Prens
Sabahattin... son günlerinde 31 Mart Vak'ası'm okuyordu.»'

Haşan Amca’nın son gönlerinde ona yakın ilgi ve şefkat gösteren,


bize bu bilgileri anlatan Sayın Dr. Müfit Ekdal’a teşekkür ederiz.
ARBA
ÖNSÖZ

S eyirci o la ra k kalm am ış, h âd iselerd e y e r alm ış


b ir in san ın , h â tıra la rın ı ta ra fsız b ir dille y azabileceği
k o la y k a b u l edilem ez.
B izzat y aşad ığ ı g ü n le ri ve b u n la rın a ra s ın d a rol
ald ığ ı v a k ıa la rı y a z a rk e n , o n la rı sad ece b ir gözlem ci
gibi ta sv ir ed erek açık v e h a k ik i b ir tab lo v erm ek ,
h ü k m ü o k u y u cu y a terk e tm e k , h a tır a gelebilir. B unu
b a n a tavsiye ed e n le r olm ad ı değil.. « V akıaları n ak let,
h ü k ü m le ri o k u y u cu y a bırak..» d ediler.
Bu k o lay y ap ıla b ilir m i? B u ta b lo y u b e n resm e­
deceğim e göre; b u n u o k u y u cu y u k en d i g ö rü şü m e u y ­
g u n b ir h ü k ü m v erm eğ e sevkedecek e d a d a resm etm i-
yeceğim i te m in etm ek m ü m k ü n o lu r m u?!..
N asıl o lu rsa olsun -istem iy erek d e olsa- v a k ıa la rı
k en d i an la y ışım a u y g u n b ir h ü k ü m tem in in e m ü s a it
şekilde ta sv ire m e y letm ek te n k o ru n ab ileceğ im e in a ­
n am ad ım . Bu d ü şü n ce ile g ö rd ü ğ ü m ü , a n lad ığ ım ve
in a n d ığ ım gibi y a z m a n ın d a h a isa b e tli o lacağ ı k a n a a ­
tin e v ard ım .
B an a öyle geldi ki, bizim vazifem iz v â k ıa la n a n ­
lay ış ve y a rg ıla rım ız la b e ra b e r b ir so n ra k i n esle te r ­
ketm ek, işin e n d o ğ ru su d u r. B u n u n , d a y a n a k v e s e ­
b ep lerin i inceliyerek h a k ik a te v a rm a k o n la ra k a la n
b ir vazifedir.

9
V a k ıa la rın a n a k a y n a k la rın ı tah lilde, b a ğ la n tıla rı
in celem ede v e n ih a y e t ç ık a ra c a ğ ım n e ticelerd e y a n ı­
labilirim . B unun, ş a ş ırtm a k v ey a b ir ta ra f ı k a y ırm a k ,
b ir şeyi gizlem ek v ey a in k â r etm ek g a y re ti ile ya^
p ü m a d ığ m d a n em in o lm a la rm ı o k u y u c u la rım d a n di­
lerim .
Y aşadığım g ü n le rd e ta ra fsız değildim . K uvvetli
zayıf, d o ğ ru y an lış in a n ış la rla ta r a f tu tm u ştu m . B u­
n u n iç in y a z ıla rım ın ta ra fsız o lm ıy acağ m ı te k r a r ö zü r
d iley erek o k u y a n la rım a arzetm eliyim .
G eçm işe a it izlenim lerim i b u g ü n k ü fik irlerim le
k a rış tırm a m a ğ a , hâdiseleri; şim d i o g ü n k ü aç ıd a n g ö r­
m ü y o rsam , b u değişikliği o g ü n k ü a n lay ışım la aç ık ­
la m a y a çalışacağım .
A leyhim de hiç b ir h ü k ü m d e n sak m m ıy acağ ım .
E sasen kay b ed ecek çok şeyi o lan k im se lerd en değilim .
B en sadece «nem elâzım cılık» etm em iş, id d iası o lm a­
y a n b ir v atan d aşım . D a h a fa z la seçk in 'bir h ü v iy e te
sa h ip olm ayı istem edim ; belki b u n a liy a k a t d e g ö ste­
rem edim .
B u g ü n d a h a a z h ey ecan lı m izacı o k a d a r s e rt ol­
m a y a n b ir y aştay ım . Y azılarım ın d a h a ılım lı, d a h a
c a n a y a k m o lacağm ı ü m it ediyorum .
V ak tiy le k a rş ıtı b u lu n d u ğ u m in s a n la rı v e h â d ise ­
le ri te n k it ed erk e n so y u t k o n u şm a m a y a d ik k a t ed e­
ceğim . V âk ıa v e h âd iselere d a y a n a n d elilleri ile ri s ü ­
receğim , f a k a t d o ğ ru d a n d o ğ ru y a su çlay an , h ü k ü m
v e re n ben olm ıyacağım . Ya, b iz z a t k a rş ıtla rım ın y a ­
zı ve sözleri veya do st v e ta ra f ta r la r ın ın ta n ık lık la rı
v e y a h u t v â k ıa la rın v erd iğ i n e tic e le r id d ialarım ı doğ­
ru la y a c a k ve belgeleyecek...
Biliyorum ! H â tıra y a z ıla rın ı o k u tm ak , y azm ak
k a d a r k olay olm ayacak ; y a z m a k b ir d erece geçm işi
y a şa m a k o la cağ ın a !g ö re y a z a n iç in h e m kolay; h e m

10
zevklidir. O k u c u n u n a lâ k a s ın ı te in in etm ek ise, g ü ç­
tü r, b u n a şü p h e yok..
H ayatım , seçilm iş b ir m esleğ in a rd ı a rd m a gelen
zin cirin i teşkil ed en te k d ü ze h a lk a la rd a n ib a re t o l­
m ad ığ ı için a lâ k a y ı ç e k e r ü m idindeyim . B u n u o k u ­
y u c u y a sevim li b ir ta rz d a su n m a k , y a z ı y a z m a k k u d ­
re tin e b ağ lı o lacağ ın a g ö re b u y an ı, a n c a k m ü m k ü n
old uğu k a d a r yapabileceğim .
ö y le ü m it ed iy o ru m ki; g e re k y a şad ığ ım v a k ’a-
la r, g erek b u k o n u d a a r z a im k â n b u la c a ğ ım belge ve
ta n ık la rla kişisel gözlem v e tah lillerim , M e şru tiy et
d e v rin in şim diye k a d a r -ço ğ u n lu k la n a k le n - ta k d im
edilm iş su n i çeh re sin d e belli değişikliği y a p a c a k tır.

11
KADIN NİNE

N e k ad ın lığ ın ı, n e de ih tiy a rlığ ın ı ifad e için d e ­


ğil, k o m şu la rı ve h e m şerileri a r a s m d a o n u n ism i K a­
d ın N ine idi. K ad ın N ine, H o rh o r C ad d esi’n i A k arçeş-
m e ’d e n S o f u la r a b a ğ la y a n M olla H ü srev S o k ağ ı’n d a
o tu ru rd u , b ir de oğlu v ard ı. L ârisa Y en işeh ir g ö çm en ­
le rin d e n o lan b u a ilen in h â li v ak ti d ü zg ü n d ü , g elirle­
r i ile r a h a tç a geçiniyorlard ı.
K ad ın N ine, u fa k tefek b ir h an ım d ı. S a k ız gibi
b em b ey az b aşö rtü sü , siy ah yeldirm esi, p a rla k r u g a n
m â b ey n biçim i m in i m in i a y a k k a b ıla riy le ta ş la n se­
ç e r gibi itin a lı çek in g en ad ım la rıy la o n u h â lâ h a tır ­
lıyorum . N in e’n in y eg ân e v a rlığ ı d a biricik evlâdı
H aşa n 'ç ığ ın d a n ib a re tti.
B a n a k alırsa; H a şa n Bey a ğ ab e y in a s k e r o lm am a­
s ın d a n b a ş k a b ir k u s u ru y oktu. O v a k itle r n e re d e ol­
d u ğ u n u bilm ediğim , m a h iy e t ve derecesin i tâ y in ede­
m ediğim , başı bozuk (*) k a y m a k a m çıkıldığı sö y len en
b ir ¡mektebe gidiyordu.

<*) Başıbozuk = Sivil.

13
Üç senede k a y m a k a m çık m a y a d a b ir tü r lü a k ­
lım erm em işti. Ben m u tla k a s k e r o lacak tım . H a rp te
can verm iş b ir a s k e r evlâdı olm am b en im d e a s k e r
o lm am ı g erek tiriy o rd u . Ö lçü o la ra k h e r şeyde a s k e r­
liği k u lla n m a y a alışm ıştım . D ü şü n ü y o rd u m ki; b en
d a h a on sen e m e k te p te o k u d u k ta n so n ra n ih a y e t m ü ­
lâzım ı sa n î (teğm en) çık acak tım . O n d a n so n ra d a y a r ­
b a y (**) olm ak için en az y irm i sen en in geçm esi lâzım
gelecekti. B unu, H a şa n A ğ ab ey in m e k teb i ile m u k a ­
yese edince d o ğ ru su azçok can ım sıkılm ıyor değildi..
K om şu a ğ a b e y le r a ra s ın d a K uleli’d en H arb iy e'
d en B ah riy e’d e n o la n la r d a v ard ı. K endi k a fa m d a
y ap tığ ım sın ıfla n d ırm a d a cem iy etin ü s tü n ta b a k a s ı
say d ığ ım b u a s k e rle r bile; H a şa n B ey A ğ ab ey in ü s tü n ­
lü ğ ü n ü k a b u l ediyor gibiydiler. H epsi o n u s a y ıy o rla r­
dı. B en d e â d e ta h o c a la rım a k a rş ı h issettiğ im k o rk u
ve say g ıy la k a rışık b ir h is v ard ı, o n a k a rş ı...
Ç ok az k o n u şu rd u . B azan k ısa c a derslerim i yok­
la r, u fa k te fe k ih ta rla r la çalışm am ı teşvik ederdi. N e
k a d a r d a çok biliyordu; H esap, co ğ rafy a, ta rih , k itâ-
b et...
B ir g ü n elindeki elm ayı ikiye böldü. Y arısın ı gös­
te re re k :
— B u n u ra k a m la yaz., dedi. D u rak lad ım .
—■H an i b ay ağ ı k e sir o kudum , d iy ordun.
—■E vet o k u d u m ağ ab ey . B iliyorum , im tih a n d a da
o n d a n so rm u şlard ı, yaptım .
—• P e k â lâ öyle ise y azsan a.
D u ra k la m a k ta o ld u ğ u m u g ö r ü n c e :
— B ir b ö lü ik i yaz, b ak alım .
— Y azdım .

_(**) Kaymakam.

14
— P eki b u n u b ir b ö lü ik id e n b a ş k a n a s ıl o k u r­
su n ?
— ik id e bir.
—■E lindeki elm a n ın y a n s ın ı g ö s te r e r e k :
— Bu b ir elm an ın ik i p a rç a sın d a n biri, y â n i y a ­
n s ı değil m i?
— E vet...
— U y g u lam ak o lm ay an ö ğ retim öyle n e tic e v e rir
dedi.
S a y ıla rın ay n ı c in ste n o lm a la rı z a ru re tin i a n la t­
tı. H o cam d an d a h a iyi an la tıy o r, o n d a n d a iyi bili­
yo r gibi idi. H er d e rste d e böyle idi..
B ir g ü n sevim li K ad m N in ey i m atem e, k o n u ko m ­
şu y u h a y re te d ü ş ü re n b ir h â d ise oldu: Bu ak ıllı ve
bilgili d elik an lı g â v u r m em lek etin e k açm ıştı...
M ahalle k a d ın la n b u n u , b ir g â v u r k ız m a v u ru l­
m a sın d a n bilm ek istediler; f a k a t yağ lık çı Ş â k ir E fen ­
d in in m a h re m ik a z ı ü zerin e b u n d a n b ah se tm e n in te h ­
likeli o ld u ğ u n u a n la d ıla r ve d ed ik o d u y a son v erd iler.
O g ü n d e n so n ra, K ad ın N in en in k ap ısın ı a ç a n n e
b ir kom şu, n e b ir dost kaldı. K ad ın N in e d e b ir m ü d ­
d e t so n ra to p ra k la ra k a rıştı, h âd ise d e u n u tu ld u ,
gitti.
Biz de za te n b a ş k a b ir m a h alle y e taşın m ıştık . Bu­
ra d a , H a şa n Bey A ğ ab ey in y e rin i d o ld u ra c a k b ir k o m ­
şu b u lm u ştu m . B u n u n h em d e öyle b aşıb o zu k olm ak
g ibi b ir k u s u ru d a yoktu. B ir ev a ş ın b u k o m şu m u z
H a rb iy e ’n in son sın ıf b irincisi idi. Ben d e a r tık B üş-
d iy e’yi b itirm iş K uleli’ye geçm iştim , ask erd im . Bu iti­
b a rla b u kom şu A ğ ab ey b en ce ü s tü n b ir say g ıy a lâ ­
yıktı.
Ç ok a ğ ır b aşlı b ir gençti. P ek sey rek izinli çık tı­
ğım için o n u d a sey rek g ö rü y o rd u m . O n u h e m b ir

15
kom şu ağ ab ey , h e m b ir ü s t g ib i selâm lard ım . O d a
selâm ım ı b ira z â m irâ n e ve ciddi alırd ı.
A nnem b e n d e n şik â y e t ed erk en , o n u n ta v ır ve
h a lin d e n m isâl v erm ey e b aşlam ıştı. O, h e r h a f ta m u n ­
ta z a m a n izinli çıkıyordu. B en ik i ü ç a y d a b ir...
O, a k ş a m m e k te p te n d o ğ ru ev in e geliyor, ertesi
g ü n a n c a k m e k teb e d ö n m e z a m a n ın d a n b ir iki s a a t
önce çıkıyor; d o ğ ru k ışla sın a ... N e k a h v e biliyor, n e
a rk a d a ş la rla gezm e biliyor.. O d asm a k ap a n ıy o r, s a ­
d e okuyor.
Ben ise, a n c a k u y k u z a m a n ın d a evde kalıy o ru m .
G özüm ü a çın ca fırlıy o ru m , b ir d a h a d a eve g irm i­
y orum .
A nnem , b u f a rk la rı sayıp dökm eye u z u n za m a n
im k â n b u lam am ıştı. B ir sen e so n ra bu d eğerli genç
k o m şu y u d a k ay b etm iştik . B u n a a it v ak ıa y ı d a h a açık
tâ b irle rle an lam ıştık . A ynı şey: « A v ru p a’y a k açm ış
ve b o z g u n c u la ra katılm ış». Bu sebeple «silki celili as-
kerîyeden» tardedildi. Bu v a k ’a cezasiyle b irlik te Eva-
m ir de okundu. D em ek b u d a (h âin ) di. Bu da, H aşan
A ğ ab ey g ib i...
A m m a n e k a d a r tu h a f, bu iki h a in de, çok oku­
y an , çok ciddi olan, v a k a r v e h a y siy e t sah ib i g en ç­
lerdi. H ain le rin h e p d e böyle a d a m la rd a n çıkm ası b i­
r a z g a rip değil m iydi?
Bu A v ru p a d a k i fe sa d ç ıla r d a k im lerd i? N e y a p ­
m a k istiy o rlard ı? K im e k a rş ı n a sıl fe d a t k u rm a k ta
id iler?
B u s o ru la r k a falarım ızı p ek k ısa b ir m ü d d e t m e ş­
gu l etti. S o n ra k en d i âlem im ize d ö n d ü k . A m m a; n e
o lu rsa olsun. H a şa n Bey A ğabeyle, A m asy alı T ah ir
Bey, b u v a k a rlı ik i h ay al, k en d ilerin i h a in o la ra k g ö r­
m em ize im k â n v erm iyerek , b enliğim izde g u r u r la y e r­
leştiler. K endilerinden h a in b ire r h ü v iy e t çık arm am ı-

16
z a b ir tü rlü m ü sa a d e etm ediler. O n la n h e r h a tır la ­
y ışta h ü v iy e tlerin d e h a in v e h iy a n e tte n b a ş k a b ir
şey a ra d ık . '
Z am an; b ir g ü n b u n la rın k im o ld u k ların ı a n la ­
m a m a fırs a t v e rd i v e g ü n g eçtikçe o n la rın n e iste ­
d ik lerin i sezm eye başlad ım . N ih a y e t b ir g ü n , b en de
o n la ra k atıld ım . Çok b ü y ü k b ir v azifen in k a p ı eşi­
ğ in d e olduğum u hissettim . M em leket, iç in d e y u v a r­
lan d ığ ı b ü y ü k teh lik ed e n k u rtu lm a k ih tiy a c ın d a idi.
Bu hizm ete h a y a t p a h a s ın a d a olsa koşm ak, y etişm ek
b o rçtu.
Bu p e k kolay ve pek m ü m k ü n b ir şey gibi g ö rü n ­
m ü ş tü o z a m a n la r b an a.. D âv an ın sadece fe d a k â r b ir
k aç ev lâd a ih tiy acı olacağ ın ı san m ıştım . B ir zâlim i
k o v m a k ta n ib a re t b a sit b ir iş... K u rtu lu ş ve k u rta rış
için sadece bu k a d a rc ık b ir fe d a k â rlığ a ih tiy aç v a r ­
dı...
V atan ın , b u k ü ç ü k ve k o lay h izm eti u ğ ru n d a can
verecek b ir değil, b in lerce ev lâd ı o ld u ğ u n a şü p h e yok­
tu.
İşte a rtık b u yolun, H a şa n ve T a h ir B eylerin ve
a rk a d a ş la rın ın y o lu o ld u ğ u n u ö ğ renm iştim . Ben d e
o n la rı b u la c a k ve o n la rın y o lla rın d a y ü rü y ecek tim .
Y avaş y av aş m u h it v e a rk a d a ş la rım değişiyordu.
S ü rek li fik rim i ta h rik eden ve b en i istik am e tim d en
a y ıra n b ir ş ü p h e n in tesiri a ltm a girm iştim .
İn s a n ın m u h itin te sirin d en k u rtu lm a s ı k o la y ol­
m u y or, f a k a t boş b ir k ab ad a y ılık zih n iy etin in g ü lü n ç ­
lü ğ ü n ü d e fa rk e tm iş tim a rtık ...
M ekteplerde b a n a v erilen b ilgilerin yersizliğini,
d ü n y a v e cem iy ette d a h a b a şk a şey lerin y eri olaca­
ğ ın ı ta h m in etm eye başlam ıştım .
«A rayan m ev lâsm ı d a b elâsın ı d a bulur» d erler.
D eğişen zih n iy etim b a n a k a fa m a g ö re a rk a d a ş d e ­

17
ğişm eyi z a ru rî kıldı. A ran ıy o rd u m . B u g ü n k ü m u h i­
tim b en i ta tm in etmezi o lm uştu.
Bu k a lite d e n a r k a d a ş la ra d a h a ziyade Tıb ta le ­
besi a ra s ın d a ra stla d ım . Bu ta h sil n e d erece k a r a n ­
lık b ir m u h it ve za m a n içinde o lu rs a o lsun in s a n la rı
re a lite y e d a h a k u v v etle y a k la ştırm a k istid a d ın d a idi.
Tıp taleb esi h a k ik a ti sezm ek te d a h a b ü y ü k b ir eh li­
y e t g österiyordu.
S u lta n H am id d e b u n u çok iyi an lam ıştı. O n la­
r ı d a im a şü p h eli ve itim a d a lâ y ık o lm a y a n b ir b a ­
k ış la g ö rü rd ü .
T ıp tahsili, b u m ad d ey e ve re a lite y e d a y a n a n
m evzu, ü zerin d e ç a lış a n la rı d a h a k u v v etle h ay âld en
ay ırıyor, h a k ik a te y a k la ştırıy o r denebilirdi.
T ü rk ileri h a re k e tin d e en b ü y ü k fik ir v e h a re k e t
a d a m la rın ı d a h a ziy ad e b u to p lu lu k için d e b u lm a ­
n ın sebebi hiç d e ay n ı olm adığı h a ld e m ad d i p re n ­
sip lere d a y a n a n b ir fa k ü lte n in ih tiv a ettiğ i b ü tü n d e
a ra m a lı. A natom i ve psikoloji a y rı şey am m a, cem i­
y eti bilm ek k en d in i bilm ek ten so n ra ve a y n ı şey...
B u h u z u rsu z lu k , b en i b ir d o k to r y ap m ad ı a m m a
b ir ih tilâ lci o lm a k ta n d a a y ıra m a d ı...
İyi b ir şey m i b ilm iy o ru m am m a, b u n u size in a n ­
m ad ığım k a d e rle nitelen d irey im : İşte y a rad ılışım b e ­
n i b u n a şevketti. S u lta n H am id a le y h ta rı b ir z ü m re ­
ye çök k in ve az b ir bilgi ile k atıld ım .

İLK GÜNLER

İttih a t ve T erâ k k i «K alkın ey eh liv atan » dediğine


â d e ta p işm a n olm uştu.
G eceli g ü n d ü zlü , d u ru p d in len m ed en sü rek li gös­

18
te rile re d ev am ediliyor, b u ve b u n a b e n z e r h a re k e t­
le rin a r d ı a r k a s ı gelm iyordu.
24 T em m uz g ü n ü g a ze telerd e «M eclisi M ebusan»
m açılm a sın a d a ir ira d e i sen iy e sü re ti «Tebligatı R es­
miye» s ü tu n la rın d a h e r g ü n g ö rü len ira d e le rd e n b iri
g ib i y ay ın lan m ıştı.
O g ü n h e n ü z b u n u n n e dem ek o ld u ğ u n u h e rk e s
a n la y a m a m ış o ld u ğ u için, a n c a k B âb ıâli’de, o d a a k ­
ş a m a doğru, g a z e te id a re h a n e le ri ile b azı k ü tü p h a ­
n elerd e (*) b a y ra k a s m a k ve m ü e ssesele rin ö n le rin ­
de, g u ru b la r h alin d e to p la n tı y a p m a k su re tiy le u fa k
b ir g ö steri h a re k e ti belirm işti..
Z ap tiy e N azırı b u n u ö nlem eyi denedi, m u v a ffa k
o lam adı. O lam ay m ca cad d e lerd e a tlı polis devriyesi
g ezd irm ek gibi ih tiy a t te d b irle ri ile y etin m ey e m ec­
b u r oldu. B ilh assa «Zaman» ve «Gayret» g ibi b ir k aç
k ü tü p h a n e d e gelen geçen in a lâ k a sın ı çek ecek h a r e ­
k e tle rd e b u lu n a n to p la n tıla r g ö rü lü y o rd u . K a s a la rla
g e tirtile n b ira la r gelen g eçene ik ra m ediliyor. Bu d a ­
v ete g ü le r yüzle ic ab et eden, b ir y a n b ak ışla g ö rm e­
m ezliğe g elerek s ü ra tle u z a k la ş a n la r d a oluyordu.
Bu k ü tü p h a n e le rd e gece y a rıs ın a k a d a r k alm ış
ve b u g ecen in v u k u a t cetvelini b u n u n la k a p ad ığ ım ı­
zı z a n n e d e re k evlerim ize d o ğ ru lm u ştu k .
B ugün Belediye D airesi o la n o 'g ü n ü n M a a rif N e­
z a re ti (**) ö n ü n d e b ir polis, k a m u h u z u ru n u ih lâ l e t­
tiğ im izden dolayı bizi Z ap tiy e N ezaretin e g ö tü rm ek
g a y re tin e d ü ştü . G ru b u m u z iki T ü rk , üç d ö rt R u m
ve E rm en i v a ta n d a ş ta n olu şu y o rd u . N e o lu r n e olm az

(*) Zaman ve Gayret kitabevi, İkdam Gazetesi


(**) Basın müzesi

19
d edik. H ıristiyan, v a ta n d a ş la rı savdık. A rk ad aşım A h-
m e tle (*) y ola dü zü ld ü k .
Polis, bizi o g ü n ü n su ç la rın d a n « n âra atm ak » la
ith a m ediyordu. A ram ız d a s e rt b ir m ü n a k a ş a d ev am
etti. G ü rü ltü , p a tırd ı n e z a re te v ard ık .
N azırın h u z u ru n a çık arıla cağ ım ızı hiç d e ta h m in
etm em iştik.. P a şa n ın o n ev id en suç ve su çlu ile m e ş­
g u l o lm ıyacağı ta b iî idi.
A n la şıla n b u n la r bizi h âd ise ç ık a rm a d a n tev k if
etm ey i ta sa rla m ışla r. B u n u n böyle o ld u ğ u n u b ira z
s o n ra an lam ıştık .
N azır, bizi iki m isa fir gibi k a b u l etti. A hm et, sa b ­
red em edi, d a h a o tu r m a d a n :
— Biz tu tu k lu m u y u z ? T u tu k lu isek sebebi n ed ir?
D iye sordu.
— H ayır, n e m ü n aseb et, polis sizin sev in ç g ö ste­
rile ri y ap tığ ın ızı n e re d e n an lasın . N â ra a ttığ ın ızı z a n ­
netm iş!..
— Ö yle ise in sa n sesini a n ın d a n a y ıra c a k k a v r a ­
y ışlısını k u lla n s a n ız ...
—■B u n d an so n ra d a h a eh liy etlilerin i y etiştirm ek ,
k u lla n m a k vazifesini siz g en çlere b ırak acağ ız. B u y u ­
ru n , o tu ru n , asabileşm ey in , dedi. O tu rd u k .
«— A rtık , dedi. Belki b irk aç g ü n s o n ra b u m ev ­
k i ve selâh iy etleri sizlere terkedeceğiz. Ş ev k etm eap
efendim iz M eclisi M eb u san ın açılışını ira d e b u y u rd u ­
la r. B u a rz u la rın d a sam im îd irler. M illetin a rz u s u n u n
y e rin e g etirilm esin i b u y u rm a k lû tfu n u n d e v a m ın d a n
em in olabiliriz. Ben s a a ti s a a tin e B âb ıâli’d ek i g a le y a ­
n ı ta k ip etm eye m ecbu rd u m . O ra d a b u lu n a n h ü r r iy e t
ta ra f ta r la r ı k işilerd en b az ıla rıy la g ö rü şm ey i iste m iş­

(*) Ahmet Tanyeli Başvekâlet arşivinde memurdu, Harbiye mekte­


binde (Ahmet Etyemez).

20
tim . G erçi b u taamda im k â n a ra m a k p ek d e m ü n a sip
değildi; A m a b a ş k a tü rlü d e n e y ap ab ilird im ? B akış
açım ı söylem ek ve d ü şü n cele rim i b ild irm e k için p ek
k ısa b ir zam an ın ızı alacağ ım . M azu r g ö receğinizi
ü m it ederim .
E sm er, o rta y aşlı b ir ad am d ı. Belli k i in k ılâ p o n a
a ğ ır b ir d a rb e o lm uştu . Â d e ta çö k m ü ş 'görü n ü y o rd u .
H afif A ra p lehçesiyle f a k a t ak ıcı k o n u şu y o rd u . N azi­
k â n e b ir e d a ile ifad e y e çalıştığ ı fik irle rin e k u v v e tle
in a n d ığ ı ta h m in edilebilirdi.
F ran sız b ü y ü k ih tilâ lin i ve lid e rle rin i h ü rriy e t,
eşitlik p re n sip le rin i çok iyi bildiğini, h ü rriy e tin in ­
s a n b en liğ in d ek i ehem m iy etli m ev k iin i çok iyi ta k d ir
ettiğini, a n c a k b u p re n sip le re d a y a n a ra k b u İm p a ra ­
to rlu ğ u n dev am m ı tem in etm ek m ü m k ü n olm ıyacağı-
n ı (O, İm p a ra to rlu ğ u «Cam ia-i K übera» (*) d iy e n i­
telem işti). B ek an m a n c a k te k b ir kelim e e tra fın d a
m ü m k ü n olabileceğini, b u n a in a n d ığ ı için m ak am -ı
M u allâ-yı H ilâfete ta m b ir sa d a k a tle b ağ lı o la ra k
o n u p h izm etin d e b u lu n d u ğ u n u iftih a rla söyledi.
A ra d a a rk a d a şım ın te rs ve k a b a itira z la riy le k a r ­
şıla şm asın a ra ğ m e n şöyle b ir h ü k m e v a rd ı ve b u n u
bize sö y lem ek ten ç e k in m e d i:
—■B u devlet, on seneye v a rm a z d ağ ılır.
A h m et s in irle n d i:
— Siz z a h m e t b u y u rm a y ın . V a ta n ın d erd in i b a ş­
k a la rı d ü şü n sü n ..
C ev ap tak i se rtliğ in fa rk ın d a değilm iş g ib i d a v ­
r a n a n P aşa, y av aş v e d a lg ın b ir sesle :
— M illi h is le r h a re k e te gelecek ... Ç erkeş, A rab ,
K ü rt, R u m ve E rm en i... D ağ ılacak ... E v et b u n d a n so n ­
r a b ü tü n b u n la rd a n sizler m esu l olacaksınız..

(*; Büyükler topluluğu.

21
Dedi., a y a ğ a k alk tı, biz d e k a lk m ıştık ... A h m et
te k r a r s o r d u :
— Şim di, tu tu k lu değiliz öyle m i?
—■E sta ğ fu ru lla h , r ic a ederim . Serbestsiniz.. Bu
h a s b ih a li y a p m a k istem iştim .
A h m et o d a k a p ısın a d o ğ ru y ü rü d ü . B en P aşay ı
s e lâ m la m a k ta n k en d im i alam ad ım .
M erd iv en leri s ü ra tle a ş a ra k , n e z a re tin p is a v lu ­
s u n a idik, polis ve m e m u rla rd a n g ece n ö b e ti tu ta n
te k tü k k im se ler g ö rü n ü y o rd u . K ap ıd an fırlad ık .
— S ıfırı tü k e tm işle r...
— ö y le ... H erif d u t yem iş b ü lb ü le d ö n m ü ş...
— F ra n sız c a bilirim m i dedi, n e dedi?
—■ö y le ...
— F ra n sız İn k ılâp T a rih in i de n e!...
— H a öyle birşey d e söyledi. İn k ılâp T a rih i...
— B u a y n b ir ta r ih o la c a k g a lib a ...
— Yok canım , T a rih i U m u m îd en b ir p a rç a ...
—■ö y le F ran sız ta rih in in in k ılâ b a a it k ısm ı...
— A cab a C in A li’n in bize o k u ttu ğ u ta rih te v a r
m ı?
—■H iç o lu r m u - B unu hize o k u tu r la r m ı?
B ir m ü d d e t k o n u şm ad ık , h ızlı a d ım la rla y ü rü d ü k .
B ir a ra lık sö y len ir g i b i :
—■H acı F itil’in d e rd in e bak . O n sen ed e b u «Ca-
m ia i K übera» dağılacakm ış!
— E vet öyle, dedi. Ş ey tan , h e rifin çenesi b u d i­
y e...
— O n u n gibi b ir şey ... H erife d e rd i s a n a düşm ez,
d ed in y a ... Böyle b ir g ü n d e sen in gibi b ir se rse rid e n
b u cevap o n a to k a tta n , y u m ru k ta n d a h a fe n a ...
N e d e o lsa o la n b ite n le re p e k in an m ıy o rd u k , A h ­
m e t’in E ty em ez’d ek i d ö r t ta ra f ı b o stan , k u ş u ç m a z
k e rv a n geçm ez d iy e ta rif ettiğ im iz evinde k a lm a y a

22
k a r a r verd ik . H er ikim iz de E ty em ez’e d o ğ ru ld u k ve
o geceyi o ra d a geçirdik. E rtesi 'gün aceleyle ilk g aze­
teciden b ü tü n g aze teleri aldık. H ü rriy e t d ev am edi­
yordu.
İlk g ü n le r h a lk m g ö sterileri b irb irin i ta k ip edi­
yordu. O h a re k e tle rd e n m â n â ç ık a rm a k o ld u k ça zo r...
H e r k a fa d a n b ir ses çık acağ ı ta b ii... Y ıllarca su sm ay a
m e c b u r edilm iş so ru la n b ir su ale vereceği cevabı,
e tra fın a b a k ın a ra k , k o rk a, sak ın a, v erm e y e a lıştırıl­
m ış b ir in s a n ın dilini çözer çözm ez d ileğ in i aç ık seçik
a n la ta n b ir h a tib in o rta y a çık acağ ı beklenem ezdi.
Y alnız b u m a h şe rî h a re k e tle rd e v a rıla n m ü şte­
re k k a r a r d ik k a ti çekecek m a h iy e tte idi. H alk m b ü ­
tü n k a y n a ş la n n d a v a rm a k isted iğ i te k h e d e f «Padi­
şa h ı görm ek...» H e r tü r lü teşebbüs, h e r n e v i to p lan ­
tıla rd a g ü rü ltü , p a tırd ı n ih a y e t Y ıld ız a gitm ek , P a ­
d işah ı g ö rm ek k a r a r ın a b ağ lan ıy o rd u .
26 T em m uz b u k a r a r la m u a zzam b ir k a la b a lık
B ey azıttan, K öprü, B eşiktaş yolu ile Y ıldız’a y ü rü d ü .
G ece y a n s m a k a d a r ıs r a r la P a d işa h ın g ö rü n m esin i
isted i ve bekledi.
N ih a y e t b ir p en ce red en «Zatı Ş ahane» çeh resin i
gösterdi. B ü tü n m ille tin «P adişahım çok yaşa» avaze-
si ile k arşılaştı.
E rtesi g ü n yine böyle b ir gösteri, a r d ı a r a s ı ve
so n u gelm eyen, m ille tte n P a d iş a h a m in n e t ve ş ü k ­
ra n la r, P a d iş a h ta n m illete «m ahzuziyeti şâh ân e» teb ­
liğleri, se lâ m la rla 'gönül ok şam ak , z iy a re tle r g ö rü şm e
istekleri, g ö steriler d ev am ediyordu.
Bu P ad işah ı g ö rm ek a rz u s u ile to p la n m a k ta n , n e
b izzat P adişah, n e de İttih a t ve T e ra k k i m e m n u n d e­
ğildi. P ad işah , S a ra y ın d u v a rla rı d ib in d e m u a zzam
h a lk h o m u rta la rm ı d u y m ak , ta rih in ve a n a n e n in o n a
v erd iği k o rk u n ç d e rsle rd e n dolayı en d işe için d e idi.

23
ittih a t ve T erakki, h a lk ın bu n ü m a y işle rd e P ad i­
ş a h a k a rşı gö sterd iğ i b ağ lılık g ö sterilerin d e n P ad işa­
h ın c e sa re t a la c a ğ m d a n şü p leneniyor. Bu işi k ısa k e s ­
m e n in h a y ırlı o lacağ m ı d ü şü n ü y o rd u .
D oğrusu, iyi b ir şekilde b aşlam am ış olan, pek de
hoş b ir seyir ta k ip etm ey en b u h a re k e tle r en d işe v e­
rici b ir m â n a taşıy o rd u .
Bu, bizim an lad ığ ım ız gibi H ü k ü m d a rlık la h a lk ın
h a k v e s a lâ h iy e t p ay laşm ası m ü cad elesin d e h a lk ın
b ir z a fe ri değil, P ad işah m sonsuz iy ilik lerin d en biri,
o n u n bağışıı o la ra k k a b u l ediliyordu.
M eselâ, M eclisi M eb u san ın aç ılm a sın a d a ir çık a n
ira d e ve onu m ü te a k ip m u h te lif ta rih le rd e y a y ın la ­
n a n b e y a n a tın d a P a d iş a h :
«Eserim olan Kanun-u Esasi ve icabı bulunan
M eclis-i M ebusanı (1890) da m illetim in hen ü z buna
liyakat ve iktidarı olm adığı anlaşılm akla H eyeti V ü ­
kelânın tasvip ve talebi üzerine bilâm üddet kapam ış­
t ım Cenabı Hakka ham dolsun, şim di m illetin buna
ehliyeti tahakkuk etti. Karihai ilham sabiham dan
M eclisin açılm asını ve ehliyetli M ebusların intihap
edilm esini irade ediyorum» diyordu.
P ad işa h ın an lay ışı böyle idi. Z am an ın k ü ltü r m ü-
esseselerin in ' an lay ışı d a a ş a ğ ıd a v ereceğ im ö rn e k le r­
le b u n a y a k ın g ö rü n ü y o rd u . İşte M ekteb-i H u k u k u n
b u ira d e y e v erd iğ i c e v a p :
Tesisi celili Cenabı Şehriyarileri bulunan Ka­
nun-u Esasinin tatbiki hakkındaki irade seniyei haz-
reti tâcidarilerinden dolayı kulübü ümmetten yükse­
len şevk ve şadiye iştirakle menabii pakize kalbimiz­
den coşan müselsel şükran ve imtihanlarımızı arz ve
takdim eyleriz.
Ziri himayei hazreti hilâfetpenahilerinde bulun­

24
m a k la m ü b ah i: M ekteb-i H u k u k ş a k ird a n şak irü lih -
s a n k u lla n .
23 T em m uz 1908 de a y n ı su re tle h ü rriy e tin ce­
s u r em ekçisi say ıla n M ekteb-i T ıbbiye ta leb esin in tel­
g ra fı d a b u :
B ugün m a ş n k ı fu y u z a t o sm an id en h e y b e t ve a z a ­
m etle tu lü ed en â fita b ı c ih a n ta b ı h ü rriy e t, M em âliki
O sm an iy en in h e r cih etin i e n v a n m ü s a v a t v e a d a le t­
le te n v ir ve te rc ü m a n ı h isiy y a tı m em lek et o la n g a z e ­
teler, k u lü b ü âm m ei o sm an iy an ı m ü jd ei fev zü fe la h
ile te b şir ediyor. M uhibbi k a d im v a ta n o la n Tıbbiye
e fra d ın d a n b u lu n d u ğ u ş u m ille t m u a z z a m a m n a v n i
h a k la n a il o lduğu s u r u r fev k alâd ey e iştira k i a n sa-
m im vazife ad d ed er.
R u h u m em leket, fa y d a b a h ş d in ve m illet o la n
M eclis-i M eb u san m a ğ û şu s a fın d a y aşad ığ ım ız m u k a d ­
d es v atan ım ızı m ed en iy etin en celi b ü rh a n ı, ta ra k k i-
n in v a sıta i s a a d e t n iş a n ı bildiğim iz serb estti e fk â r ile
y ald ızlad ık ça h e r çeh re beşuş, h e r aile m esu t, h e r
b a b ı m ü ra c a a t m e ftu h , h e r o sm an lı b a h tiy a rd ır.
«C enabı H ak, m illetin say in i m eşk û r, d ev letin
s a tv e tin i m e b ru r, P ad işah ım ızın k alb i ş a h a n e sin i m e s­
r u r eylesin, âm in.»
T ra m v a y d a y a n ın d a o tu ra n b ir z a tın ceb in e elini
s o k a ra k b u ld u ğ u fıstığ ı yiyecek k a d a r d alg ın olan ve
adam m :
«— B eyefendi!... M ü sa ad e b u y u rs a n ız da, b ir
m ik ta rın ı d a ç o cu k lara g ö tü rsem ...» ih ta rı ile an c a k
ay ılab ilen v e b u sebeple k en d isin e filozof ü n v a n ı
v e rile n m e şh u r E m ru llah E fen d in in n u tk u n u v e te l­
g ra fın ı d a ilâve edersem , za m a n ı o g ü n ü n a n lay ışın ı
k a ra k te riz e etm iş olu ru m . B akınız o 'g ünün b ü y ü k d ü ­
ş ü n ü rle rin d e n say ılan ve so n ra M a a rif N e z a re tin e g e­
tirile n b u z a t h ü rriy e ti n a s ıl a n la m ış...

25
E m ru lla h Efendi, o g ü n ü n D a rü lfü n u n (*) m u a l­
lim le rin d en ve M eclis-i M a a rif â z a sın d a n y â n i z a m a ­
n ın u le m a sın d a n bu z a t... şöyle k o n u şu y o r:
« ...A rtık söz söyliyebiliriz. A rtık m ü b a re k v a ta ­
n ım ıza k a rş ı k alp lerim izin e n d e rin k ö şelerin d en g iz­
liye gizliye b ü y ü ttü ğ ü m ü z , beslediğim iz h issiy a tı s a ­
d ık an em izi (!) b irbirim ize alen en sö y lem ek ten çekin-
m iyeceğiz. S e rb e st k o n u şm am ıza b ir m â n i v a rsa , o
d a b u a n d a k albim izi d o ld u ra n h issi h ey ecan d ır. Ç ü n ­
k ü A llah, ö m rü şâ h a n e le rin i m ü z d a t b u y u rsu n , v eli­
n im etim iz p ad işah ım ız efen d im iz h a z re tle ri bize h ü r ­
riy e ti ih s a n b u y u rd u .
O tu z sen ed en b e ri n e v a m a e s a re t a ltm d a ezilen
ü m m e ti O sm aniyeyi, lü tfe n azâ d b u y u rd u la r. Bin ş ü ­
k ü r p ad işah ım ıza k a v u ştu k . B u g ü n idi-visali m ille t­
tir. E vet bize p ad işah ım ızı g ö sterm ed iler.
K uvai m âneviyeyi d ev letin m a h a sa lı o lan m e k tep ­
leri, in s a n a h ak k ın ı, vazifesini, s a d a k a tin i ta lim ed en
b u m u h teşem m üesseseleri, b ire r d a rü lfe sa d a d d e tti­
rece k d ereced e b ü h ta n d a b u lu n d u la r. S ad ık gençliği,
h ep im izin ü b u m ü şfik i o la n şeh v etli p ad işah ım ızın
n a z a n h ü m a y u n la rın d a lek elem ek için, a z m ı g a y re t
g ö sterdiler. O nlar, y ala n c ı sad ık idiler. P a d işa h a h a ­
k ik i sa d ık işte bizleriz. Biz, s a d a k a ti p ad işah ım ıza m u ­
h a b b e t ve tâzim de, k u v v ei s a lta n a tın ş û k u h ve ik b a ­
lin d e buluruz.»
N ih ay et h a z re t coşar. P a d iş a h a te lg ra f ç e k e r :
15 T em m uz 324 (**).. A tebei seniyeye m a ru z u ça-
k era n e m d ir.

(*) İstanbul Üniversitesi.


(*-') 28 Temmuz 1908.

26
B ir abdi, ıtla k id e n in sev ab ı v a rd ır. Z atı ak d esi
h ilâ fe tp e n a h ile ri k o c a b ir ü m m e ti â z a t b u y u rd u n u z .
B u n u n in d a lla h ta ecri n e k a d a r b ü y ü k se, k a lb i sadı-
k ı ü m m ette u y a n a n m in n e t o k a d a r b îp a y an d ır. P a ­
d işah ım bizi â z a t ile c a n ve d ild en şim d i e s ir ettin iz.
A lla h ö m rü şa h a n e le rin i m ü z d a t b u y u rsu n .
İşte bizde h ü rriy e t alış v erişi b u şek ild e olm u ştu .
14 T em m uzda bu k a rm a k a rış ık h a re k e tle ri d eğ iş­
tireceğ in i za n n e d e n İttih a t v e T e ra k k i m illete h ita b e n
şöyle b ir ih ta r d a b u lu n d u :
«A rtık h e rk e s iş ve g ü c ü ile m eşg u l olsun, (Os-
m a n h İttih a t ve T e ra k k i C em iyeti) b ü tü n v a ta n k a r ­
d eşlerini, A lla h a h a m d ü s e n a la r olsun, İttih a t v e m u ­
h a b b e t b a y ra ğ ı a ltın d a topladı. H erk esi b irb irin e sev ­
dirdi. El birliğiyle, y ü re k birliğ iy le v a ta n ı z in c irle rin ­
d en k u rta rd ı. A rtık h e rk e s h ü r, h e rk e s m e s ru r ve
m e s’u d d u r, f a k a t b u n u n için, b u n a ta m a m ile m u v a f­
f a k olm ak için cüm len ize cem iy etin b ir n a s ih a ti, b ir
İ h ta n v a r :
Z erre k a d a r n a m u s ve d o ğ ru lu k ta n v e itid a ld e n
a y n lm ay ın ız. H eyecanlı n â m a k u l n ü m a y iş le r m a k sa d ı
y alm z b u la n d ırır. K im se b a şk a sın ın m a lın a, ırzın a, c a ­
n ın a ta a r r u z etm esin. H erk es b irb irin e h ü r m e t ve s a ­
h a b e t göstersin. B ilh assa m em lek etim izd e y a ş a y a n
ecnebi d o stlarım ızın m alı, cam , ırzı k a t ’iy y en bizim
k e fa le t ve em niyetim iz a ltın d a b u lu n m alıd ır. N am us,
m u h a b b e t ve in tiz a m a ltın d a y aln ız v a ta n ın selâm e­
tin e çalışm ak la tarih im izd e, ta rih î âlem d e p âk ; ş a n ­
lı ve ebedî n a m b ırak a lım . Ç alışm ak için cem iyetin
v esaiti m a h su s a ile m illete teb liğ edeceği te b lig a tta n
k ıl k a d a r ay rılm ay ın ız.
C em iyetin ih ta r a t ve ik a z a tı h ilâ fın d a h a re k e t
edecek o la n la rın seb eb iy et v erec ek leri m ü n a seb e tsiz
h a lle rd e n dolayı p e k b ü y ü k b ir m e s’u liy et y ü k len m iş

27
o la c a k la rın ı bilelim . Bilelim ki, O sm an lılık şa n ım m u ­
h a fa z a etm ek, n a m u s v e h a m iy y e tte n a y rılm a m a k la
o lu r. V a ta n b izd en y aln ız b u n u istiyor.»
B elirsiz ve zay ıf b ir a n la tım ın ü rü n o lan b u b il­
d iriy i ta h lil ile n etice ç ık a rm a y a ç a lışm a k ta n ziyade
o la y la rın gelişi ile b u n u m â n â la n d ırm a k d a h a d o ğ ru
o la cak ... Y alnız İttih a t ve T e ra k k i C em iyetinin h a lk ­
ta n istediğ i şeyin n e o ld u ğ u p ek a n la şılm a m a k ta , açık
o la ra k istediği tek şeyin, «bu g ö sterilere son v erilm e­
si» o ld u ğ u g ö rü lm ek ted ir.
B u g ö sterilere h a lk ın b ir g ü n son v ereceğ i ta b iî­
dir. Bu sonucu, İttih a t v e T e ra k k in in b u bildirisiyle
te m in m ü m k ü n olm am ıştı. V a k ıa la r b u n u is p a t etti.
H erk es bildiğini o k u m a k ta d ev am ediy o rd u . B u n d an
o n g ü n so n ra, İttih a t ve T era k k i M erkezi, b ir bildiri
ile te k ra r h a lk a h ita p m e cb u riy etin d e kaldı.
7 A ğustos 1908 ta rih in d e y ay ın lad ığ ı b ild ir id e :
«... A rtık b ü tü n b u n ü m a y işle re son verelim . H e r­
k e s iş v e g ü cü ile m eşg u l olsun. B ilum um te b a a n ın
m a k a m ı m u a llâ y i h ü k ü m d a riy e d o ğ ru m ü tev eccih b u ­
lu n d u ğ u n u g ö sterd iğ in d en ş a y a n ı ş ü k ra n d ır. A rtık
h e rk e sin işi g ü c ü ile m eşg u l o lacağ ı z a m a n ın h u lu l
e ttiğ in i u m u m a h am iy etle ih ta r ederiz.
P ad işah ım ız E fendim iz h a z re tle ri, te b a a i s a b ık a ­
la rın a g erek İ ttih a t ve T era k k i C em iyeti’n in h ü s n ü ­
n iy e t v e s a d a k a tin e ta m am iy le m u tm a in b u lu n d u k ­
la rın ı lisa n ı m ü lû k ân ele riy le b e y a n b u y u rm u ş la rd ır...
İd a re i s a b ık a y a m en su p k im selere y ap ıla c a k m u a ­
m ele m a k a m ı aid esin ce d ü şü n ü leceğ in d en , h alk ın , ş u ­
n u n b u n u n tecziyesini ta le b e h a k k ı y o k tu r ...
İşte b u e sa sa m eb n i O sm an lı İ ttih a t v e T era k k i
C em iyeti Z ât-ı T âcid ariy e h ü rm e t v e u b u d iy e tin p a ­
y id a r olm asını, h e y ’e ti v ü k e lâ y a e m n iy et edilm esini
ta le p ediyor.»

28
İttih a t ve T e ra k k i C em iyeti M erk ezin i id a re ed en ­
lerin, m â n ev i b o zgun dem iyelim , o n la rd a b ir g erile­
m e n in ta m ta n ıtı o la n b u b ild iri ü zerin d e d u ra lım :
B u ra d a h a lk ın g ö sterilerin i ö nlem eyi te m in ed e­
m eyince, g ö sterileri h ü k ü m d a r ve o n a b ağ lılık şek lin ­
d e olm asını te şe k k ü re d eğ er bu lu y o r. P a d işa h a k a rş ı
h ü rm e t ve k u llu ğ u n sü re k li o lm asın ı te m en n i edi­
yor.
P ad işah ın İttih a t ve T e ra k k i’n in iyi n iy e tin e s a ­
d a k a tin e in a n d ığ ım v e b u n u n b izzat s u lta n sözü o lu ­
ş u n u h a lk a k a rş ı C em iyeti a k la m a silâ h ı g ibi k u lla n ­
m a k z a a fım gösteriyor.
B u n d an başka, b u b ild irid e asıl d ik k a te d eğ er
b ir istek d a h a v a r : Ş u n u n b u n u n cez alan d ırılm ası b i­
ze a it b ir şey, b u n a h a lk ın k a rışm a sı câiz değil» d i­
yor.
Bu önem li k o n u y u in celem ed en geçm iyeceğiz. Bu
k o n u y a a y n b ir y e r vereceğiz.

SOKAK V E KAHVELER

A k şa m a k a d a r dinlediğim h a tip le rin ç o ğ u n d an


ü s tü n k o n u ştu ğ u m a a r tık in an m ıştım . Y eşil T ulum -
b a ’d a k arşılık lı sem t k ah v e le rin in k a la b a lık m ü ş te ri­
le rin i b ü y ü k fik rî b ir z iy afetten m a h ru m etm e n in
d o ğ ru o lam ıy acağ ın ı d ü şü n d ü m v e gözüm e k e stird i­
ğ im b ir m a s a n ın ü s tü n e f ır la d ım :
V a ta n d a şla r, diye n u tk u m a b a ş la m ış tım :
—■O tu z üç yıl d ev am ed en k a h re d ic i istib d âd ı a r ­
tık y ık m ış b u lu n u y o ru z ...
B ir g ram o fo n p lâ ğ ı gibi ö ttü ğ ü m ü n f a rk ın d a ol-
m ıy a ra k d ev am e d iy o ru m :

29
— îstibdâJdı yıktık, h ü rriy e tim iz e k a v u ş tu k ...
H alk ın h e n ü z açığ a v u rm a k ta n sak ın d ığ ı a lâ k a y ı
sezişim , te n k itçi b ir dille k o n u şm am şid d etin i a r tt ır ­
m ıştı. Bu, g ittik ç e d a h a co şk u n ve d a h a s a ld ırg a n b ir
e d a ile k o n u şm a m a vesile verm işti. M em leketim in m â ­
ru z k ald ığ ı h ak sızlık ları, v a ta n a , v a ta n d a ş la ra k a rş ı
işlen en su çları, a lç a k lık la rı s ıra s ıra döküyor, y u m ­
r u k la rım ı h a v a d a s a lla y a ra k sebep olanı tehd-it edi­
yor, la n e tle re boğ u y o rd u m .
M a sa n ın d ib in d e b en i d in lem ek te olan, d o ğ ru su
b ira z d a fik ir h o cam o ld u ğ u n u söylem em lâzım ge­
le n a rk a d a şım ın b ir a ra lık eteğ im d en çek e rek n u t­
k u m u b itirm e m i tav siy e ettiğ in i fa rk e ttim . F a k a t b u ­
n u n s ıra sı o lm ad ığ m a in a n ıy o rd u m . Bu İ h ta n y e rin ­
d e bulm adım . H em en eğilerek k u la ğ ın a y a v a ş ç a :
— K o rk u y o rsan g it...
D em ekle k arşılık verdim . Ve n u tk u m a d ev am e t­
tim . O d a beklem ekte ıs r a r etti. H en ü z h ü k ü m d a rlık
m ev kiini m u h a fa z a etm ek te o lan P a d işa h a d o ğ ru d a n
d o ğ ru y a dil u z a tm a y ı u y g u n b u lm a y a n h a lk ö n ü n d e
d e k ü s ta h ç a sayılabilecek b ir dille k o n u şu y o rd u m .
P a d işa h ı y ılla rd a n b e ri v a ta n d a ş la rı c eh a let z in d a n ­
la rın d a d ü n y a y ü rü y ü ş ü n d e n h ab ersiz, ca h il b ıra k a n ,
bilgi ışığ ın d an y o k su n ed e n a d a m diye su çlan d ırıy o r,
onu, k o rk ak , cahil, k u ru n tu lu diye s ıfa tla n d ırıy o r­
dum .
A rk a d a şım ö ğ retm en P eju h i’n in ikinci ih t a n be­
n i b ü s b ü tü n çileden çık ard ı, f a k a t n u tk u m a d e v a m a
d a h â l b ırak m ad ı. H e r ikim iz d e sem tim ize d o ğ ru şid ­
d etli b ir m ü n a k a ş a y a tu tu şm u ş o ld u ğ u m u z h a ld e yol­
la n m ıştık . Ş id d etle ta rtış ıy o r d u k :
—■B eğ en m iy o rsan sen konuş!
—■S en k o n u şu y o rsu n y a y e te r... Y aln ız tu ta r lı
konuş. B enim k o n u şm a m a g e re k k a lm a z ...

30
H er v a k it olduğu g ibi ılım lı o lm a k ta n u z a k la şı­
yo rdum , Kırıcı, s e rt k o n u şu y o r, alay cı im a la rla o n u
h ırp a la m a y a çalışıyordum . Y ine h e r v a k it o ld u ğ u g i­
bi o, sâk in , k a fa m a v u ra c a ğ ı so n d arb ey i h a z ırla m a k ­
la m eşgul, y ü rü y o rd u .
— M adem ki b en im sözlerim i m ü n a seb e tsiz b u lu ­
yo rsun, m ü n a seb e tlisin i h a n g i g ü n e sak lıy o rsu n ?
— C anım b u d a o lu r m u ? P a d işa h ev h am lı, k o r­
k a k , c ah il...
H ay retle y ü z ü n e b ak ak a ld ım . S e n e le rd e n b e ri P a ­
d işa h a ley h in d e fik ir ta şıy a n v e m u h itin a v are liğ i içe­
risin d e n bizleri to p lay ıp b u fik ir e tra fın d a b ir g ru p
y ap m ış o la n b u d o stu m u n b u d a k ik a o n a k a rş ı say g ı
istem esin e şaşm ıştım .
—■N e oldu? A n lam ad ım . Şim di P a d işa h E fen d i­
m iz d o stu n u z m u oldu? O n a say g ı tav siy esin d e b u ­
lu n m a k v azifesi s a n a m ı d ü ş tü ? D edim . V e şiddetli
b ir öfkeyle b a ğ ırd ım :
—■C ahil, k o rk ak , alçak değil m i o/...
— O labilir! B en o n u n m ü d a fa a sın ı ü s tü m e a lm a ­
dım . Y alnız böyle k o n u m a n ın m ü n a seb e tsiz o ld u ğ u n ­
d a ıs r a r ediyorum . Bu söylenm ez...
— B irisi sorsa, siz k a ç m ilyon kişisiniz?
G ene k endisi cev ap v erd i O tuz, o tu z beş m il­
yon! E ... O tu z üç yıl, cahil, k o rk ak , d e je n e re tek k i­
şid en k o rk a n o tu z beş m ilyon.. Siz in s a n m ısınız? d i­
y e so rarsa, b u n a n e tü rlü cevap lû tfu n d a b u lu n u rs u ­
nuz.
— U kalâlık! Bu d a lâ f m ı san k i?
D edim ve ayrıldım . E vet u k a lâ lık d em ek le ce­
v a p verm iş olm adım . H iç de u k a lâ lık m u k a lâ lık d e ­
ğ ild i K ay a gibi sözdü doğrusu.
A cele yem eğim i yedim , k a h v e y e fırlad ım .
K ahve dediğim m u a y y en v e m a h d u t k im seleri

31
k a b u l eden, genişliği de a n c a k bize k a d a r o la n b ir
y erdi. Biz b u n a «M im ar Sinan» k u lü b ü ism in i ver­
m iştik; E ğ er k u lü p dey in ce b ir y e r k u lü p o lu rsa, b u
İs ta n b u l’u n h em en ilk k u lü p le rin d e n b iri sayılabilir.
H o rh o r Ç eşm esi’n e b itişik olm ası (m alû m d u r ki
H o rh o r Ç eşm esi M im ar S in a n 'ın eserid ir) m ü n a seb e­
tiy le b u ism i verm iştik. M ah alle bekçi ve sak asın ın
h em evi, h em d e v a k ti olup ocağını şen len d ird iğ i z a ­
m a n k a h v e olan, f a k a t b izlerin evlerim izde a n c a k ye­
m ek v a k itle rin d e k a lm a m ız a m ü s a it b ir yerdi. B u ra ­
y a y a b a n c ı k im se gelm ez, sak ın m ad an , k o rk u su zca,
k o n u ş m a y a elverişli b ir y u v a idi â d e ta ...
H ele b u h ey ecan lı g ü n lerd e, gece y a rıla rın a k a ­
d a r ay rılm ad ığ ım ız b ir y e r o lm u ştu . İki h u k u k , b ir­
k aç tıb ve d a rü lm u a llim in (*) talebesi, p o litik ay a y a ­
k a sın ı k a p tırm ış A k sa ra y ’m sayılı b ir iki delikanlısı,
«Palabıyık», ism i verdiğim iz b ir de h am al, d o stu m u z
v ard ı. B ü tü n m ü şte ri d e b u n d a n ib a re tti.
K ahveye girdiğim zam an , D eli N ecati g aze te o k u ­
yordu. Bu tem iz y ü rek li ve d a im a heyecanlı, sözünü
esirgem eyen b ir gençti.
H e r zam a n k i gibi telâşlı b ir e d a ile y en i b ir p a r ­
ç a y a başladı.
«Âli Bir Saniha» b aşlık lı b ir y a z ı :
«Evvelki akşam Tokatlıyan gazinosunda pek çok
kaba nutuklar arasında tarihe nakşı iftihar olacak
incelikte olanları d a var.»
— N e im iş b ak alım ? D edi ve o k u m a y a d ev am
etti
«M emleketimizde bugün n ail olduğum uz hürri­
yetin vesaiti husulünü hazırlayan bir cem iyet varmış,
«Terakki ve İttihat Cemiyeti» bunu fahri sürür ile işi-

(*> 'Erkek Öğretmen Okulu.

32
tiyoruz; f a k a t b u n u n n e e sa s m a h iy e t v e şeklini, n e
de m erk ezi n e re d e o ld u ğ u n u b iliy o ru z ki, d a h a y a k ın ­
d a n ta k d ise m u v a ffa k olalım .» d e d ik te n so n ra h a z ır
o la n la r a :
— R ica ederim , b u r a d a m u h te re m d in ley icileri­
m iz a ra s ın d a C em iyeti İ ttih a d a m en su p b ir z a t v a rs a
k en d in i bildirsin. Biz de k e n d in d e n soralım .
B u n u n üzerin e d in ley iciler a ra s ın d a n şa y a n ı te b ­
cil ve te b rik b ir v ü cu d m u h te re m d a h a ç ık a r itm in a n
ve sü kûn ile :
— Ben işte o C em iyet e frad m d an ım , so racağ ın ız
n o k ta la r n e le rd e n ib a re t ise, so ru n d a cev ap v ereyim ,
m u k ab elesin d e b u lu n u r. İki sim ay ı necip k a rş ı k a rş ı­
y a d u ru rla r, şu m u h ta s a r m u h a v e re cere y an e d e r:
— C em iyetinizin e fra d ı k im lerd ir?
— Millet!
— Reis?
— Padişahımız!...
Deli N e c a ti:
— O r ta o y u n u n d a s a n k i... D iye bağ ırd ı.
— B eğenm edin m i Deli?
— Y ahu in sa n ta b iatiy le b u k o n u şm a n ın su flö rü ­
n ü a rıy o r. Bu evvelden h azırlan m ış, h em d e so ğuk
n e so ğ u k ...
Şim di bu lâ fa göre bizim R aif Bey d e a r tık C e­
m iy eti Ittih a d d a n öyle m i? (R aif Bey M uzikayi H ü­
m a y u n em eklisi yetm işlik, son d erece m u h a fa z a k â r,
b ir ih tiy a rd ı).
—■T abii değil m i?
—1 D oğrusu a n la şılır şey değil.
— N e v a r an laşılm ay acak , âd ı soğuk b ir d a lk a ­
vukluk....
Zekî b ir h u k u k taleb esi olan b ir a rk a d a ş, Ali V as-
f i:

33
— H a şa n ağ zın ı a y arla. Ö yle a k im a geleni rast-
g ele y erd e söylem e. Bu işin d a h a çok s u g ö tü r ü r y e­
r i v ar.
— D oğru Ali! Dedi, b irisi d e v a m e t t i :
—• B iliyor m u s u n d ü n K a h ra m a n M erkez-i U m u ­
m id e n e ıgörse beğenirsiniz. Ş ey h ü lislâm ın oğlu M u h ­
t a r Beyi, b a ş köşede...
— N asıl olur, lâ f...
— L âf m a f değil.
—■Belki b ir ric a d a b u lu n m a y a gelm iştir.
— Belki biri em ir te b liğ in e...
—■HaJdi, a p ta l a p ta l ko n u şm a.
— Bilm em am a, b u d a la c a d ü şü n e n ve k o n u şan
b e n değilim g a lib a ... M adem ki İ ttih a t ve T era k k in in
re isi P ad işah tır. İra d e le rin i teb liğ e eski m u tem ed in in
b ey o ğ lu n u y en i m âbey in ci o la ra k g ö n d erm iş o lam az
m ı?
— D oğrusu, k a rışık ism ifail, a n la şılır g ib i d eğ il...
ö te d e n b i r i :
— O b ir şey değil, o n u b ırak , d o ğ ru su b en ş u h ü r ­
riy e ti anlam ad ım .
— A n lam ıy acak n e v a r? B ak fen ersiz (*) y a k a ­
la n a c a ğ ım diye b ir d e rd in k ald ı m ı? S a b a h a k a d a r
gez, toz, n e re d e n geliyorsun, n erey e g id iy o rsu n diyen
v a r m ı?
—■Y aşasm ! H ü rriy e t de b u m u ? U lan n e v a k it
b en i polis fe n e rin yok diye çev ird i k i?...
— S e n in n e ş irre t o ld u ğ u n u b u r a d a b ilirler, çe­
virm ezler, y ab an c ı b ir m a h alle d e d o la şta göreyim .
— Ç ev irirler m i dersin.
— Yok h a tırın ı so ra rla r.
—>Ben d e giderim , değil m i?

(*) O zaman gece, belli bir saatten sonra fenersiz gezmek yasaktı.

34
— C anım , biliyoruz. H erk es sen in g ibi b elâsın ı
a ram ıy o r. Y asak d a n a m u slu a d a m la ra göre, s a n a
ne?
G ü lü ştü ler.
N ecati alay cı b ir e d a ile M eh m et’e d ö n e r e k :
— E M ehm etçiğim , a n la t. A llah aşk m a, d ü n İr-
f a n ’la n e re y e gittiniz. A n la t n e o lu r?
M ehm et b a şın ı çevirdi. O m u zların ı k a ld ıra ra k ce­
v a p v erm em ek isted iğ in i a n la ttı. N ecati ıs r a r e t t i :
— N e v a r sanki, a n la t şu n u .
—-E ... M ehm etçiğim , a n la t şu n u ? R ıh tım a g ittik,
kızm a; a n la t iş te ...
—• îr f a n ’la rıh tım a n e y a p m a y a gittin iz?
— E linin k ö rü n ü . N e olm uş san k i H ü rriy e ti g ö r­
m eye gittik.
— P ejuhi, Bu d ü n İr f a n ’la rıh tım a gitm işler, n e
için biliyor m u su n ? S e la n ik ’te n H ü rriy e t gelecekm iş,
v a p u rd a n ç ık a rk e n gö rm ek iç in ...
H erk es g ülüşm eye b aşladı. M eh m et’te g ü len lerle
b e r a b e r...
— N e bileyim ! İrfa n öyle söyledi, b en d e h a d i g i­
delim , dedim .
— E ... T abii gö rd ü n ü z, y ak ışık lı b ir a d am m ı idi
b a ri... U lan H ü rriy e t a d a m m ı A llah ın kazı.
— Yok a d a m değil d e b a lk a b a ğ ı m ı? A d am o lm a­
sa y a şa sın diye b a ğ ırırla r m ı?
— B ıra k ın boş lâfı, fen ersiz gezm ek istiy o rsan ,
geç, B eyoğlu’n a s a b a h a k a d a r gez, toz, n e a ra y a n , n e
s o ra n olur. B u n u n için H ü rriy e tin gelm esi m i lâzım
s an k i...
— Sahi! N eden İs ta n b u l’d a fen ersiz gezm ek y a ­
sa k d a B eyoğlu’n d a y a s a k değil?.
— O ra sı gezm e y e ri de o n d an ...

35
— O rası gezm e y eri de b u ra s ı y a ta k h a n e m i? L â­
fa gel.
— Ö yle â d e t o lu n m u ş iş te ...
— H ay ır o rası ecnebi y eri d e o n d an ...
— E cnebi y eri o lm a k la ...
—■T abiî ecnebi o lu n ca polis k a rış a b ilir m i? Bak
A ra p H ü sa m İngiliz o ld u ğ u için v u k u a t d a y a p s a po­
lis k arışam ıy o r. S e fa re tin k av ası geliyor d a o n d a n
s o n r a ...
— N e biçim iş yahu! Bu Z ap tiy e n a z ırın ın d a g ü ­
cü b ize yetiyor.

SELANİK HÜRRİYET KÂBESİ - POLİTİKACI


ORDU

O g ü n le rd e b ir h ü rriy e tç i için, S e lâ n ik ’i z iy aret


çok cazip ve m ü h im m â n a taşırd ı. K om ite M erkezi­
n in gizli b ir d âv etin e ic a b e tte n tu tu n d a tü rlü , tü rlü
ca k a lı te fsirle re m ü saitti, b u y o lcu lu k ...
H azırlığım ı b itird iğ im a k şa m S irk eci’d e n tre n e
a tla y a ra k S ela n ik ’e d o ğ ru yollandım . Bu se y ah atim e
a rk a d a şım P ejuhî ıs ra rla lü z u m g ö rm ü ştü . Ç ok fa y ­
d a lı o lacağ ı k a n a a tin d e idi.
T ren Ç a ta lc a ’yı g eçtik te n so n ra k a ra n lık la ra , b e n ­
de m u h telif m ev k ilerd e h a lk ın a r a ş m a daldım .
P ad işah aley h in e ra stg e le a tıp tu tm a k ta n so n ra
söyleyecek çok az şeyim o ld u ğ u n u anlam ıştım .
H ü rriy et, istib d â t gibi g ü n g eçtikçe belirsizleşen,
ü zerin d e d ü şü n d ü k çe iz ah ı g ü çleşen k a v ra m la r e tra ­
f ın d a d a h a ih tiy atlı, d a h a lâstik li ta b iî y in e d e ra b ı­
ta d a n u z a k a k lım a geleni söyleyerek gidiyordum .
İs ta n b u l’da, o tuzb in s ü n g ü sü n e d ay an d ığ ım ızı

36
söyleyerek e tra fı te h d it ettiğ im iz o rd u la rım ız d a n
İk incisinin bölgesinde sey red iy o rd u k .
H er ta r a f ta d erin b ir sessizlik... E n u fa k b ir h a ­
re k e t yok! Hiç b ir h a y a t eseri görü lm ü y o r.
Y avaş y av aş e tra fın b en d en sak ın d ığ ın ı d a sezer
gibi olm uştum . B ilhassa a rk a la n a c a ğ ım ız ı ü m it e tti­
ğim iz s u b a y la rın la k a y t ve çek in g en ta v ırla rı n eşe ve
cesaretim i k ırm a y a başlam ıştı. Bizim o n la rd a n u m ­
d u ğ u m u zu , sa n k i o n la r b izd en b ek liy o r gibiydiler. B u­
n u h issedince d a h a m u n is, d a h a a ğ ır başlı oluyor; f a ­
k a t yine d e söylem ekte) d ev am ediyordum .
H a t b o y u n d ak i m u h a fız k ıta la rın ı teftiş ed en ve
b ir ista sy o n d a n d iğ e rin e k a d a r n ö b e t gezisi y a p a n su ­
b a y la r a ra s ın d a b ir ta n ıd ığ a d a h e n ü z rastg elm em iş-
tim . B u n la rın b en d en ve b en i d in lem ek ten sa k ın d ık ­
la rın d a n a rtık şü p h e etm iy o rd u m . İkinci, Ü çü n cü o r­
d u la rın silâ h b aşı yapm ış, h ü rriy e ti e saslam ak için h a ­
re k e te h azır, e rk â n ı b u n la r m ı idi! N e o lu rs a olsun
b u n la rd a n birisini k o n u ş tu rm a k lâzım geleceğeğini d ü ­
şü n d üm . O g ü n k ü id a re aley h in d e söylediklerim in
d o ğ ru olup o lm ad ığ ın ın s o ru su n u h a z ır o lan b ir su ­
b a y a yönelttim . A tıp tu tu k ta n so n ra, değ il m i? D e­
dim . S u b ay k a r a rs ız v e k ısa c a :
— Allah) iyi y a p a r in ş a a lla h ... dedi.
Ve ilk ista sy o n d a k ay boldu, gitti.
A rk ad aşım ın teşvik ettiğ i b u se y a h a tin a r tık m â ­
n â s ın ı an lam ıştım . O b ü y ü k blö fü n m a h iy e tin d e n şü p ­
helenm iş, o g ü n le r için b en i İs ta n b u l’d a n u z a k la ş tır­
m a n ın lü z u m u n u d ü şü n m ü ş. D em ek bilm ey erek d e ol­
s a teh lik ed e n kaçıyordu m .
S a b a h a k arşı, Ü çü n cü O rd u m ın tık a sın a g irm iş
b u lu n u y o rd u k . B u ra d a v aziy et değişti. İsk eçe’de k a ­
la b alık b ir h a lk ista sy o n u d o ld u rm u ş, tre n i k a rş ıla ­
m a k ve u ğ u rla m a k vazifesiyle b ir m a n g a ja n d a rm a

37
ve b u n u n b a ş ın d a çok sevdiğim b ir sın ıf a rk a d a ş ım
A rif F atih ...
M an g a tre n i selâm ladı. H erkes b u b ü y ü k h â d i­
sen in iz a h ın ı b irb irin d e n b ek liy o r gibi idi. Ü çü n cü
O rd u m ın tık a sın d a b ü tü n ista sy o n la rd a ay n ı hey e­
c a n la k arşılaşılıy o rd u . G ü n ey d en , kuzeyden, n e re d e n
g elirse gelsin, h e r tre n k a rş ıla m a y a d e ğ e r h e r tre n
u ğ u rla m a y a lâ y ık g ö rü lü y o r. K ısaca b ü y ü k b ir h a r e ­
k e t ve can lılık göze çarp ıy o rd u . A rk a d a şım la sarıldık,
ö p ü ştü k , o r a e ş ra fın d a n b a z ıla rın ı ta n ıttı. B eni de
«M ücahit kardeşim » diy e o n la ra ta k d im etti.
H alk ın sab ırsızlık la b irşey ler beklediği belli idi.
A rk a d a şım ın ric a sın ı h e m e n y erin e g e tirm e k lü z u m u ­
n u h issetm iştim . V ag o n u n p en ceresin e f ır la d ım :
«İstibdâdı yıktık, h ü rriy e tim iz e k av u ştu k » te ra n e ­
sin d en tu ttu r a r a k d o la ştıra d o la ştıra lâ fı v e rg ile rin
y erin d e s a rf edileceği m ev zu u için e soktum . T a şra
h a lk ın ın en b a ş ta a rz u edeceği şey in olsa o lsa böyle
b ir şey olacağ ın ı ta h m in etm iştim . F ev k alâd e beğe­
n ild iğ in i zan n ed iy o ru m ; bol alkışlan d ım .
B u d a n e re d e n a k lım a geldi? B ilm iyorum . N ih a ­
y et m a k s a t h a lk ı in k ilâ b a ısın d ırm a k değilm i? A da-
m a k la d a m a l tükenm ez, k im b ilir b a n a gelinceye k a ­
d a r b u n la ra n e le r vâdedilm işti. Y aşa, varol! sesleri ile
u ğ u rla n a ra k Iskeçe’d e n ayrıldım .
D ra m a ’d a ta m a m ıy la p a b u c u m d a m a atılm ıştı;
m u a zzam b ir k alab alık , b irk a ç b in k işi diyebilirim ,
y ab an c ı b ir dille b a ğ ıra n , k ıy afetleriy le de ay rılık ifa ­
d e eden b ir k a la b a lık ...
— H u rra ... H u rra !... B u n la r B u lg a rla rd ı... B ü tü n
sa h a y ı d o ld u rm u şlar.
İstasy o n k ap ısm d a b ir k a rg a ş a lık oldu. İk i ta r a f a
çekilen h a lk ın a ra s ın d a n u fa k b ir k afile ilerlem ey e
başladı.

38
M elon şap k ası b aşın d a, sırtın d a k i ce k e t - a ta y ı
ödünç gibi d u ra n iri, k a b a b ir ad am . Y a n m d a m av i
gözlü, sarışın , u fa k yap ılı b ir a rk a d a şı, a rk a la rın d a
b a l re n g i B u lg a r şay ağ ın d a n , b izim A vcı ta b u rla rın ın
o g ü n k ü elbiselerine b e n z e r elbise giym iş, p an talo n -
l a n üzerin e, dizlerin e k a d a r b ey az d o la k la rın ı çekm iş,
o m u z ların d a k ısa M an lih e r tü fek leri, sekiz o n m a iy e t
efra d ı ile b u g ru p s e rt ve m u n ta z a m a d ım la rla tre n e
d o ğ ru y ü rü y o rla r.
M elon şa p k a lı ad am , b en im b in d iğ im salo n lu v a ­
g o n u n b a s a m a ğ m a çıktı. M aiyeti e tra fı d a y a n ım d a k i
k o m p a rtım a n a y erleştiler. E llerin d ek i b ey az zem in
ü zerin e siy a h la B u lg a rca y azılı b ir b a y ra ğ ı p en ce re­
d en sa rk ıttıla r.
B ü tü n k a la b a lık o n a d ik k a tle b a k ıy o r... Bizim su ­
b a y la rd a e tra fın ı a lm ışla r... A n la m a d ık la rı b u d ild en
söyleyeceğini b ek liy o rlard ı.
H u rra ... H u rra ... Bu ses eksilm iyor. A ralık , a r a ­
lık h a v a y ı y ırta rc a s ın a d ev am ediyordu.
A d am y u m ru ğ u n u h a v a y a k a ld ır d ı:
— M u m çeta C*)!... D iy elb ağ ırd ı...
T abii sözlerinin a lt ta ra fın ı an lam am ıştım . K alın,
s e rt b ir e d a ile k o n u şu y o rd u . D evam lı a lk ış la rla k e ­
silen n u tk u n u b itird iğ i zam an , m a iy e t ik i sesle b ir
m a rş a b aşlad ılar.
Bizim s u b a y la rd a d ah il y ak ın ım d a o la n la rın h e p ­
si m u z a ffe r b ir k u m a n d a n ed alı b ir a d a m ın elini c a n
a ta r a k sık m a y a çalışıy o rlard ı...
T ren h a re k e t etti. S ilâh lı m aiy et, ik in ci b ir m a rş ı
sö y lü y o rd u ... B an a b ü tü n b u h a re k e tle r b ira z so ğ u k
ve s in ir bozucu gib i gelm işti.

(*) Çocuklar, delikanlılar.

39
Belki k ıla v u z lu ğ u n a tâ y in edilm iş olacak, b e ra ­
b e rc e y o la d ev am eden b ir k u rm a y b in b a şı d a a r a ­
la rın d a idi.
B u n la rın B u lg a r çetecisi m e şh u r S an d an sk i ile Pa-
n içe o ld u k ların ı öğrenm iştim . Bu çetelerd en b irisi M a­
k e d o n y a ’n ın özerkliğini, d iğ eri de d o ğ ru d an d o ğ ru y a
B u lg a ris ta n ’a k atılm a sın ı istiy o rlard ı.
S an d an sk i, S a n tra lis t P a rtisi Şefidir. Bu p a rti M a­
k ed o n y a 'n ın özerkliğini istey en p a rtid ir. G arip değil
m i? B ugün eğ er bizim b ay ram ım ız ise o n la r için b ir
k a r a g ü n olm ası lâzım gelm ez m i idi?
Bu n ih a y e t v a ta n p a rç a sın d a n b irin in k o p a rılm a ­
s ın a fiilen ve silâ h la çalışan b ir ad a m d ı ve o n la n n
b a ş la rm d a n b iri idi ve öyle k a la c a ğ ın d a d a hiç şü p h e
y o k tu. O h ald e b u iltifa ta liy ak ati n e sebeple! D iye
d ü şü n d ü m . H e r h a ld e soğuk d u rm u ş o lacağ ım ki, bu
h a lim k u rm a y su b ay ın d ik k a tin i çekti. B ir a ra lık y a ­
n ım a geldi. K o n u şm ay a başladı. İs ta n b u l’d a n g eldiği­
m i, S elâ n ik ’e g itm ek ü z e re o ld u ğ u m u söyledim . B in­
b a şın ın b u soğuk d a v ra n ışım d a n şik ây etin i b ek liy o r­
d um . Bilm em n e d ü şü n d ü . B ir şey h issettirm ed i. Y al­
n ız :
— S a n d a n s k i S e lâ n ik ’e g id iy o r... d em ekle y etin ­
di. H a tırım d a k a ld ığ ın a gö re b u su b a y ın ism i R afet
Beydi.
D ra m a ’d a k i g ö steri b ir şey değilm iş. S ela n ik is­
ta sy o n u n d a b ir bölük ih tira m k ıt’ası ile b ir b an d o
m u z ık a sın ın k a rşıla d ığ ı b u ad am ın , b a n d o n u n v e bö­
lü ğ ü n ö n ü n d e şap k ası elinde y ü rü d ü ğ ü n ü sey re ta ­
h a m m ü l edem edim . Bir a ra b a y a a tla d ım ve u z a k la ş ­
tım .
S elânik, O sm an lı im p a ra to rlu ğ u ’n u n esasen en
h a re k e tli ve en ileri ş e h irle rin d e n b iri idi. F a k a t b u ­
g ü n le rd e o, y aln ız h a re k e tli b ir ş e h ir o lm ak la k a lm ı­

40
y ordu. D evlete yeni yön v erec ek b ir h a re k e tin m e r­
kezini teşkil ediyordu. A d e ta k ay n ıy o rd u .
İh s a n la rın bu şeh ird e a r tık u y k u la rın ı te rk e tm iş
o ld u k ları id d ia edilebilirdi. G ecenin h e r sa a tin d e b ü ­
tü n cad d elerd e giden, gelen. G azin o lar s a b a h la ra k a ­
d ar, yiyen, içenlerle, g ü lü p h o r a tep en lerle d o lu p bo­
şalıyor. S u b ay la r, a sk erle r, silah lı çeteler, b u n la rd a n
ileri a z ın lık la r s a b a h la ra k a d a r o rtalığ ı ç ın la tıy o rla r­
dı. D avul, z u rn a sesleri s a b a h ın ş a fa k la rm a k a d a r
ş e h ri inletiyordu.
O rta lığ ı r a h a t r a h a t te tk ik edebilm ek için b ir iki
g ü n a rk a d a ş la ra g ö rü n m em ey i d ü ş ü n d ü m ve öyle
y ap tım ; f a k a t bu şekilde de u m d u ğ u m fa y d a y ı tem in
m ü m k ü n olm adı. İn k ılâb ı y a k m d a n g ö rm ek v e onu
y a şa m a k için o n la ra k a rış m a k g erek iy o rd u . S a b a h ­
la r a k a d a r içip h o ra te p m ek te olsa k a la b a lığ a u y m a k
g erek ti. H em d o ğ ru su d a h a fa z la d a sabredem ezdim .
Ş eh ir o k a d a r sevdiğim in s a n la rla dolu idi k i...
İlk ra stg eld iğ im g ru b u n ö p ü ştü k te n so n ra ilk te k ­
lifi; «B urada a y a k ta k o n u şu lm az, h ay d i ş u ra y a g ire ­
lim» oldu. «Kristal» de b ir m a say ı çev reled ik ve s ü r ’
atli b ir akışla, m aziye; H a rb iy e ’ye, K u leli’ye d ö n d ü k .
Bu m a h d u t y ılla ra sığm ış n e k a d a r d a a n la tıla c a k
şey ler varm ış. A d etâ ço cu k lu ğ a d ö n m ü ştü k . G ece y a ­
rısın ı ça b u c a k g etirdik. Bu z a m a n a k a d a r d a m a s a
d ö rd e çıkm ış... Üst, a lt sın ıfla rd a n b ir çok a rk a d a ş ­
la r...
B ir a ra lık H ü rriy e t k a h ra m a n ı N iyazi g ö rü n d ü .
A rk a d a ş la r b en i ta k d im ettiler, çok sevdiğim b ir a r ­
k a d a şım o nu d a b a n a k u la ğ ım a, fıs ıld a y a ra k p rezan -
ta etti.
O lan b iten in b e n n e k a d a r fa rk ın d a isem , o d a
ben cileyin o k a d a r f a r k ın d a ... 'Dedi.
Bu g ü n le rin şerefin e k o y u v erd iğ i sakalı, u z u n bı­

41
y ık la rı ile b ira z tu h a f k ıy a fe tin i hoş g ö rü rsen iz, d o ğ ­
ru s u güzel ve yakışıklı b ir su b ay ... S âde b ir h ali v a r ­
dı, h e n ü z te v a z u u n u k ay b etm em iş... A rk a d a ş la rı ile
şak alaşıy o r.
«H ü rriy etin k o şalad ık ninesini» d erk en , ifad ed ek i
m ecazi iş a re t için gözleri ile y u k a rı ve İs ta n b u l’a doğ­
r u b ak tı. K ırb acıy la çizm esini döverek, a y a k ü s tü u fa k
b ir iltifa t d u ru ş u n d a n so n ra ay rıld ı, b a ş k a b ir m a sa ­
y a d o ğ ru gitti. E k âb ir m a sa sı diyecektim ; f a k a t bu
kelim eyi d a h a y ü k sek rü tb e d e s u b a y la rın m a sa sı ola­
r a k k u lla n ırs a m o g ü n k ü m â n a sın d a n a y k ırı m â n a d a
k u lla n m ış olurum .
O g ü n ü n en y ü k sek a sk e ri rü tb e s i teğ m en ve
y ü z b a şıd a n başlıyordu. B inbaşı, y a rb ay , albay, so n ra
K om a h a lin d e p a ş a la r geliyordu. P a ş a la rın v ak tiy le
yüzbaşı, te ğ m en te v eccü h ü k aza n m ış «baba adam »
diye n itele n d irile n k ate g o riy e m e n su p o la n la rı ile iki
y ü zlü leri m ü s te sn a ço ğ u n u n istik b âli k a ra n lık , b u k ü ­
çü k su b ay h a re k e tin in a la c a ğ ı istik a m e t v e şekle b a ğ ­
lı g ö rü n ü y o rd u .
Bu g ü n le rd e D isiplin ta m b ir iflâs h a lin d e idi.
K ü çü k su b a y la rd a n o lu şan h ey etler, h u z u rla rın a m a n ­
cın ık la çık ılam ay an p a ş a la ra , s a d a k a t y em in i y a p tı­
rıy o rlard ı. M eşru tiy ete sa d a k a tle bağlılık, d evlete n a-
m u s k â râ n e h iz m et y em in i... K oca p a ş a la rd a n çok azı,
b u teklifi h ay siy ete a y k ırı b u lm u şlard ı! «Hadi oğlum ,
in s a n b ir d e fa yem in eder. B eni r a h a t bırak,» d iy en
h e m e n olm adı, d en ecek k a d a r b ir şey ... P ek çoğu bu
a s t tek lifin e boyun eğ d iler ve y em in tazelediler: M eş­
ru tiy e te ve devlete sa d a k a tle çalışa c a k la rın a !...
Bu k a lk ın m a n ın n e şek ild e b ir istik a m e t ta k ip
r edeceği, h a n g i m e rh a le d e n n e re y e v a ra c a ğ ı ve n e re ­
de d u ra c a ğ ı cid d en d ü ş ü n d ü rü c ü v e en d işe v erici b ir
şeydi. H arek etim izin ek sen in i k a y b etm iş o ld u ğ u m u z

42
m u h a k k a k tı. V e b u g ü n le rd e o fev k alâd e h a lin en b u h ­
ra n lı g ü n le ri idi. D evletin şim diye k a d a r m e v cu t o lan
b ü tü n k u v v etleri ta m b ir a ta le t h alin d e b u lu n u y o r­
du. N e adli, n e id a ri cih az d o ğ ru d ü rü s t çalışıyordu.
M em leketi « ittih a t ve T e ra k k i M erkez-i U m um isi» n in
em irleri ile id a re etm eye u ğ ra şıy o rd u k . B u n u n S u lta n
H am id ’in m u tla k ira d e sin d e n d a h a y a ra rs ız o lacağ ı
p ek d e id d ia edilem ez; a n c a k ittih a t ve T era k k i M er­
k ezinin genelgeleride g e re k e n o to ritey i h e n ü z elde e t­
m iş değildi. B u n la r ita a ti ic ap e ttire n b ire r ira d e d e ­
ğil, â d e ta b ire r tek lif ve r ic a m a h iy etin d e şeylerdi.
B u tek lifleri b ilh a s sa ih tilâ l h a r e k â tın a iş tira k etm iş,
iş tirâ k etm iş d e değil, b iz zat ih tilâ lin en m ü e ssir
ro lü n ü oynam ış k ü ç ü k rü tb e li s u b a y la ra d in letm ek
h e n ü z p ek k o lay değildi. Bu d a p ek ta b iî birşeydi.
M isâl o la ra k o ra d a b u b ir k a ç g ü n için de r a s t­
la d ığ ım b ir h âd isey i a n latay ım : S elâ n ik ’e bağlı, v ilâ ­
y e t m e rk e zin e b ir k aç s a a t m esafed e L an g a za k a z a sı
v a rd ır. B u ra y a d âv etli o la ra k gitm iştim . O ra d a k i i t ­
tih a t ve T era k k iy e m e n su p su b a y g ru b u , d a h a d o ğ ­
r u s u g ru p d a değil, ittih a t ve T era k k iy e d a h il olm uş
te k b ir üsteğm en, k a z a n ın sav cısın a k a s a b a d a n çıkıp
g itm esin i ih ta r etm iş... K azad a h ü k ü m e t n a m ın a k a ­
n u n ve devleti tem sil ettiğ in i bilen b u g en ç a d a m b u
teklife ehem m iyet v erm em iş... V erilen s ü re so n a e rin ­
ce m a h k e m e s a lo n u n a g irm ek ve zo r k u lla n m a k s u ­
retiy le vazife h a lin d e b u lu n a n savcıyı ç a ly a k a d ış a n
atm ışla r.
B u n u n z â h iri sebebi b ir s ü rü s a fs a ta d a n ib a re t.
H ak ik î sebebi: S avcı h u k u k ta n çıkm ış b ir gençti. O
m ev kiini ve h ü v iy e tin i y ü k sek görüyor. U fak tefek
ad d e ttiğ i k im selerle a rk a d a ş lık etm iyor. Belki b ira z
k ib irli b ir d e lik a n lı...

43
ö te d e n b e ri sav cın ın b u h ali d e b u ü steğ m en in si­
n irin e doku n u y o rm u ş, işte b u k a d a r.
K an u n ve rejim in g eçird iğ i b u h ra n ın b u b e lirti­
sine b en ze r h â d ise le r ço k tu ve b u n la r d a o g ü n için
fa z la şey ler değildi. Pek tab ii o la ra k sivil ve ask erî
m a h k e m e le rin otoritesi, gevşem iş; belik d u rm u ştu .
B ü tü n bu d u ru m a p arasızlığ ı ilâv e edince, h ald en
m e m n u n olm ayışın b ü tü n seb ep leri b ir a r a y a to p lan ­
m ış olur. İşte p arasız, g elecek ten ü m itsiz â tıl k alm iş
b ir m u h iti k en d i h ali aley h in e d ü şü n m ey e ve o h a l
a ley h in e h a re k e t etm eye h a z ır b ir h a le g e tirm e k zor
o lm ay aca k tır. D enilebilir ki, ordu, b u sebeple h ali d e ­
ğ iştirm ek için en u fa k b ir teşv ik le p a rla m a y a h a ­
zırdı.
B u n d an b a ş k a M ak ed o n y a’d a B ulgar, Sırp, Y u­
n a n çetele rin in â d e ta k o ru n m a y a m a z h a r d u ru m la rı.
B u n la rı ten k il için sevkedilen s u b a y la rın ve a sk e rle ­
r in eli kolu b ir s ü rü k a y ıtla rla b ağ lı olm ası, h ep sin ­
d e n s o n ra R eval M ü lâk atı ile İm p a ra to rlu ğ u n ta k ­
sim ine v erilen k a r a r gibi h a ric î seb ep ler vard ı.
G ençlik, a rk a d a ş b ağ lılığ ın ın en ateşli ve sam im î
b ir d ev rid ir. B u d a y a n ışm a n ın gelişim ine en u y g u n
zem in teşkil eden m u h ittir. K ışlan ın m e y d an d a y a k -
lı, p ra n g a lı, p ran g asız, hapisli, sıkı n iz a m la rıy la h a ­
şin v e s e rt b ir h a v a içinde y etişen ta leb eleri a ra s ın d a
en geçerli m eziyet o larak , k a b ad a y ılık hissi yayılm ış,
ispiyonluk, g am m azlık gibi k ö tü ve aşağ ılık h aller,
h em en bilinm eyecek k a d a r m u h ite y a b a n c ı kalm ıştı.
S ır sak lam ak , a rk a d a ş için b elâ ve m u sib e tle re k a t­
la n m ak , h em en H arb iy e m ek teb in in h e r ta leb esin in
k o lay lık la k a b u l edebileceği iş le r sıra s ın d a idi.
B u n u n için b ü tü n b u ele m a n la rı h e rh a n g i b ir fi­
k ir e tra fın d a sıkıca to p la y a ra k fe d a k â rlık istey en h a ­
re k e tle re sev k etm en in g ü ç o lm ay acağ ı an laşılab ilir.

44
B u n a o g ü n ü n a sk erliğ in in fo rm u d a a y rıc a m ü s a it
b ir h a ld e idi. Redif (*) k ıta la r ın a v erilm iş s u b a y la rın
h iç b ir işi yoktu. D üşü n m ek , ded ik o d u etm ek için çok
z a m a n la rı vardı.
N izam iye k ıta a tın ın d a öyle iflah ı kesilinceye k a ­
d a r tâlim ve terbiye ile m eşg u liy eti v a r denem ezdi.
A talet, h a ld e n bezm ek, c a n d a n u sa n m a y ı telk in edi­
ci âm ille rin b a şın d a g elir...
O z a m a n la r «M ektebi H a rb iy e ’yi» b itire n b ir s u ­
b ay, ü n ifo rm asın ı g iy d ik ten b ir a y so n ra â d e ta İs ta n ­
b u l’d a n s ü rü lü rd ü . Bu çık ışın d ö n ü şü y oktu. İs ta n ­
b u l’u b ir d a h a gö rm ek M ab ey n d en m ü h im ce b ir ilti­
m a sa b ağ lı idi. D evletin H assa (**) ord u su , y ü zd e d o k ­
s a n alay lı s u b a y la rla id a re ediliyordu. B irinci O rd u ­
n u n b irin ci ve ikinci tü m e n in d e h em en m ek tep li su ­
b a y yok denebilir.
E ra tın ask erlik m ü d d e ti d e belirsizdi. M ü ddetin
üç sen e olduğu söylenirdi, a m m a P ad işah ın keyfine
g ö re bu m ü d d e t on b ir sene, Y em en o rd u s u n a g id en ­
le r için m üddetsiz, ölüm e k a d a r d ev am edebilirdi.
Bu m ü d d e te k a d a r s ü rü k le n e n a s k e rin sa n k i «si­
lâ h çatm ak» h a k k ı olurdu. Bu â d e t o lm uştu.
B ir sa b a h a s k e r silâ h la rın ı alır, k ışla ö n ü n d e si­
lâ h ç a ta r, su b a y la rın e m rin d en çıkm ış; â d e ta ita a tli
b ir isy â n d en eb ilir b ir h â l alır.. «P adişahım çok y a ­
şa!» diye b ağ ırır, te rh is tezk eresin i ister. T e lg ra fla r
çekilir, d a h a b ü y ü k rü tb e li su b a y la r ta ra fın d a n n a ­
s ih a tle r y apılır. N ih ay et te rh isle rin e irad e-i sen iy e çı­
k a r.

(*) Son dönem Osmanlı Ordusunda altı yıllık nizamiye hizmetini


tamamladıktan sonra, daha 14 yıl süre ile yedek asker dururtıun-
da olanlara verilen ad.
(**) Padişahı korumakla görevli ordu.

45
A sk e rler p u llu b ir n ev i k o rd e lâ la ra asılı d ö rt kö­
şe te n ek e k u tu la r içinde tezk erelerin i b o y u n la rın a
a s a rla r. B ir m e y d a n a d ik ilen b a y ra ğ ın a ltın a y ığ ılır­
la r. P a d iş a h a u z u n ö m ü r dilerler.
K en d ilerin i u n u tm u ş olan, k en d ile rin in de h em en
u n u tm u ş o ld u k la rı m e m lek e tle rin e d ö n e rle r ve â d e ta
d eğ işen b ir n esil ile k a rş ıla şırla r.
Böylece O rd u ta m b ir m a h ru m iy e t içerisin d e idi.
B elirli k u r a lla r a b ağ lı o lm ay arak , geleceği ra s la n tıla -
r a te rk edilm iş b ir m eslek m a h iy etin d e idi a sk erlik ...
O n y a şın d a yüzbaşısı, y irm i beş y a şın d a alb ay ı
o la n b u te şek k ü ld e n e çalışm ad an , b elirli am aç ve n e
de b elirli h ed eflere tev cih edilecek h izm etlerd en alı­
n a c a k n etice m alû m d u .
T erfiler keyfi n a k il ve tâ y in le r keyfi. H attâ, m a a ş
bile b elirli b ir z a m a n d a değil, P ad işa h ın dilediği b ir
z a m a n d a o n u n irad e si ile d a ğ ıtıla n b ir ih s a n gibi idi.
M aaşlar, b â z a n üç ay sü rü k len ird i. D a h a çok u zad ığ ı
d a olurdu. Üç d ö rt a y d a n beri m a a ş a la m a y a n O rd u
s u b a y la n n m h a k la rın ı alm a k için şah sen im k â n te ­
m in in e te şeb b ü sleri fe v k a lâ d e b ir h a re k e t sayılm azdı.
Dış v ilây etlerin , k a z a ve n ah iy e le rin d e tek d ü ze
sıkıcı b ir h a y a t v ard ı, su b ay lar, zih n î ve m eslekî g e ­
lişm elerine y a ra y a c a k en ilkel k u ru lu ş la rd a n y o k su n ­
d u la r. Y alan yan lış b ir ta lim d en sonra; tek y a p a c a k ­
la rı şey, y a b ir k a h v e n in v ey a b ir m e y h a n e n in b ir k a ç
m a sa sın ı işgal etm ek te n ib a re tti.
Ü çü n cü O rd u h u d u tla rı itib a riy le d ik k a te d e ğ e r
b ir istisn a arzed iy o rd u . Bu k ıt’a A v u stu ry a, S ırp, Bul­
g ar, Y u n a n is ta n ’la çevrili... C iv a r h u d u t k u lelerd e
b u lu n a n y a b a n c ı su b a y ve a sk e rle rle z a ru ri te m as ve
m ü n aseb et, bize k en d i h alim izi o n la rla k ıy a sla m a y a
im k â n veriyordu. G ö rü y o rd u k ki, b a ş k a m e m lek e tle r­

46
d e ask e rlik hiç de bizde o ld u ğ u g ibi y a ş a m a k ta n fe ­
r a g a t dem ek değildi.

S u lta n H am id ’i dize g e tire n h â d ise le rin m erk ezi
«M anastır»dı. Bu v ilâ y e t Ü çü n cü O rd u n u n d a m e rk e ­
zi b u lu n u y o rd u .
M illî alay larıy la, gece O rd u K u m a n d a n ı M ü şir T a­
ta r O sm an P a ş a ’yı b u ra d a n , d a ğ a k ald ırd ıla r. K ald ı­
r a n la r, N iyazi ile Y üzbaşı E y ü b S ab ri, E n v er değil!...
S u lta n H am id ’in b u h a v a lid e g ü v en d iğ i en sad ık
paşası, Şem si P a ş a ’yı b u ra d a v u rd u la r. V u ran , teğ m en
A tıf, E n v er değil!...
Bu h a re k e tle ri id a re ed e n le r S ü v a ri A lb ay ı S adık,
K u rm ay Y üzbaşı S ü ley m an A skerî, E n v er değil!...
İsy an h a re k e tle rin e m ü v a zi istik a m e t v eren E n­
v e r değil!...
S u lta n H am id ’e d iz ç ö k tü re n m e rk e z S ela n ik d e ­
ğil, M a n a stır...
H ü rriy e tin K âbesi S elan ik , h a re k e tin b ir n u m a ­
r a lı k a h ra m a n ı E nver!...
N eden, n e için? D iyen olm adı. M uzzam k a y n a ş ­
m a la rd a ta v ır ve en d am ı güzel b u k u rm a y subay,
delice alkışlandı. K im bu, n e y ap m ış? K im se sorm adı..
O g ü n b ir su b ay to p lu lu ğ u a ra s m d a b u g en ç k u r ­
m a y a k a rş ı y a ra tıla n tev eccü h ü içim izden b iri şöyle
iz a h e t t i :
—■ N e olacak? B a k sa n a d a ğ d a n in e n B ulgar,
U lah, R um çetecilerin e hepsi y ıla n g ibi ço cu k lar, Len-
k a z a lı H a şa n Ç avuş, rezil etti bizi, işk em b esin i ta şı­
m a y a b ir a r a b a lâzım .. E n v er’d e T ü rk çetecisi o la ra k
g ö rü n sü n , fe n a m ı? Tığ gibi d elik an lı...
O g ü n b u iz ah bizi ta tm in e k â fi gelm işti. B u d ik ­
k a te d e ğ e r değişim in taşıd ığ ı d e rin m â n â y ı d ü şü n m e ­
ye k a fa m ız m ü s a it değildi.

47
O g ü n önem verm ediğim iz b u m an asızlığ ın ve bu
şah sın , b u g ü n izlerin i k o v alam ak , m ecb uriyetindeyiz.
Bu sebepsiz ve y ersiz k a h ra m a n , ih tilâ lin y o lu n d a n
a y rı b ir yolda y ü rü d ü . O sm anlı im p a ra to rlu ğ u ’n u n
çöküş ta rih in d e önem li b ir ro l aldı. K im di b u genç,
n e re d e n geldi, n e re le rd e n y ü rü d ü , n e re le re v ard ı?
B u n u bilm eliyiz...
Enver, m ü sb et o la ra k n a z a rı d ik k a te a lın a c a k b ir
h a re k e tin yapıcısı değildir. O, S u lta n H am id ’in ta k ip ­
le rin d e n k o ru n m a k için T ikveş’te b ir köyde s a k la n ­
mış, m esele halledilince yü ze çıkm ış, n ih a y e t İ ttih a t
ve T era k k iy e m e n su p y ü zlerce su b a y d a n b iri... H em
de P a d işa h a h afiy elik le ith a m ed ilen ve İ ttih a t ve T e­
ra k k i C em iyetince id a m a m a h k û m edilen S elân ik
M erkez K u m an d an ı N âzım Beyin k ay ın ı...
O g ü n le rd e böyle b ir y ak ın lık değil, m âb ey n d e
b irin in a k ra b a s ı olm ak, h a ttâ B eşiktaş k ü n y eli olm ak
b ile şüpheli o lm ay a y eterk en , böyle b ir a d a m m k a ­
y ın b ira d e rin in hiç b ir sebep gösterilm ek sizin k a h r a ­
m a n ilâ n edilm esi, te sad ü fe verilem ez.
E nver, ih tilâ lin h ed efin d en ayrıldı, ilk fırs a tta
m e n su p olduğu k o m iten in istik am e ti h ilâ fın a h â n e d a -
n a d a m a t oldu. O n u n la yine ay n ı n ite lik te m eçh u l b ir
ad am : H afız H ak k ı ile b e ra b e r...
Bu iki d am at, k ıs a b ir za m a n so n ra b iri B erlin ’e,
d iğ e ri V iy a n a ’y a ate şe m ilite r old u lar. H a ttâ Enver,
A lm a n y a ’d a b ir a la y a fa h rî su b ay ta y in edildi.
Sekiz senede d ö rt d erece te rfi ed erek O sm an lı
o rd u la rın ın b a şın a geçti.
O n u n O sm an lı O rd u la rı B a şk u m a n d an ı o ld u ğ u
g ü n , O sm anlı O rd u la rın ın ik isin in b a şın d a bilfiil iki
A lm an g e n e ra li k u m a n d an ! G e n e ra l K u rm ay ın b ü tü n
şu b eleri A lm an su b a y la rın ın elinde:..

48
B ü tü n b u n la rı te sa d ü fle re ve ta lih e verem ezsiniz.
Ş im dilik b u genç su b a y m ü z e rin e u fa k b ir d ik k a ti
çekm ekle y etin erek , iz ah ın ı h âd iselere terkedeceğim .

ANLAYIŞ

M erkez-i U m um î â z â la n n d a n R ah m i B ey’in İ tti­


h a t ve T era k k i M erkez-i U m u m îsi n a m ın a 26 T em m uz
1325 (8 A ğustos 1909) d e Le T em ps g aze tesin e y a p tı­
ğ ı aşa ğ ıd a k i b e y an a t, İttih a t ve T era k k i C em iy eti’n in
M eşru tiy et ve H ü rriy e t p ren sip leri h a k k m d a k i a n la ­
yış ve zih n iy etin in ap a ç ık b ir v esik asın ı teşkil eder.
Bu b a k ım d a n k a y d a d eğ er b u lu y o r u m :
T eşkilât ve te rtib a tı b ilh a ssa b u ra d a h ü k ü m -
fe rm a o la n casu slu k sebebiyle p ek ziy ad e s e k te d ir
olm uş o la n D e rsa a d e t şu b esin i m u h k e m s u re tte te n ­
sik ve ta rs in için b u r a y a geldik. Bu k u v v eti b u lu n c a
h ü k ü m e te d a h a m ü e ssir s u re tte n a s ih a t ic ra edebile­
ceğiz. Ş im diki h â ld e b azı v ü k e lâ n ın tâ y in in d e n o k a ­
d a r m e m n u n değiliz. B ah u su s B ah riy e N azırın ın ip ­
kası, A b d u rra h m a n P a şa ’n ın h e y ’eti v ü k e lâ d a ib k ası
h o şu m u z a gitm edi. S a it P a ş a ’n m S a d ra z a m in tih a p
edilm esini m u v a fık b u lm u y o ru z. 1876 K a n u n u E sasi­
sin i b o ğ m a k em elinde m ııv an eti seb k ed en odur. El­
h â sıl evvelce m aiy eti şâ h a n e d e b u lu n u p h â le n m e v ­
k ile rin i m u h a fa z a ed en lere yol verilm esin i istiyoruz.
Y a n n S e la n ik ’te n m u ra h h a sla rım ız g elince b u n a d a ­
h a k u v v etle k a r a r verm ey e im k â n bulacağız. P a d işa h
te crü b ed id e o ld u k la rı iç in şa h sı h ü m â y u n la rın ı m u ­
h a fa z a bizce vazifedir. (!).
Siyasî p ro g ram ım ız ı soru y o rsu n u z! Böyle, b ir

49
p ro g ra m ım ız y o k tu r. B ugüne gelinceye k a d a r y ık m ak
için u ğ ra ştık . Şim di K an u n u E sasiyi h a rfiy e n m u h a ­
fa z a etm eye u ğ raşıy o ru z. B âd eh u m em lek etin âtisi
için, te râ k k is i için çalışacağız. Zira, cem iy et n âb ed id
o lm ay aca k tır. H ü k ü m e t ile b e ra b e r iş g ö rm ey e d e ­
v a m edecek, ş a y e t h ü k ü m e t d o ğ ru iş görm ezse o n u
d o ğ ru lu ğ a sevkedec ektir.
U m u ru h âric iy ey e gelince: D evleti A liyenin a s a ­
yişi ta m m ey e m u h ta ç o ld u ğ u n a k a n a a tim iz b erk em âl-
dir. A h r a r o la n ak v am ın , İn g iltere, F ran sa, İta ly a 'n ın
m u a v e n e tin e itim ad ım ız v a r. B u lg a rista n ’d a n b a h s e ­
d iy o rsu n u z; belki b u m em lek et D evleti O sm an iy en iıı
m ü te ra k k i b ir d ev let o lm asın d an m e m n u n o lm ay aca k ­
tır. F a k a t M ak ed o n y a’d ak i B u lg a rla rın bizim le m ü tte ­
fik o ld u k la rın ı b ey an edebiliriz. Z a te n B u lg a ristan
b irşey y a p m a k istese d e o n a m u k a b il h a ric e n b ir isti-
n a d g â h te d a rik ettik. H ak ik î h ü rriy e ti, istih sâ l ile u ğ ­
ra ş m a k ta o la n b ir k av m e h ü c u m etm ek n a m u sk â r-
Iık değildir.
B u n d an b a ş k a T an m u h a b irin e , Rum , E rm eni,
B u lg a rla rın h u k u k u n u k alem leriy le m ü d a fa a ed en b u
m illet m u h a rrirle rin in , T ü rk le rin de h u k u k u n u m ü ­
d a fa a etm ele rin i r ic a e tm ek te o ld u ğ u m u zu ilâ n etm e­
nizi ric a ederim ,» diyor.
Bu b e y a n a tta n an laşılıy o r ki; İ ttih a t ve T era k k i
a d ın a F ra n s a 'n ın m â ru f b ir g aze te m u h a b iriy le ko­
n u ş a n b u z a tın tem sil ettiğ i ku v v et, h e n ü z m illet m ec­
lisin in v a rlığ ın ın h ik m etin i bilm iyor. H alk ın b u m ev-
zu d ak i h u k u k u n u , h a ttâ o n u n v a rlığ ın ın hiç değilse
b u tü rlü resm iy etle rd en say ılm ası lâzım g eld iğinin
f a rk ın d a bile değil. Bu b e y a n a t so n d erece lâ ü b â lî
ve fik re n çok g erid ir. O, tem sil ettiğ i C em iyeti h ü k ü ­
m e te n a s ih a t etm eye, d o ğ ru iş görm ezse o n u z o rla m a ­
y a yetkili görüyor. V e b ü tü n b u n la rı sö y lerk en n e

50
m illeti, n e d e o n u tem sil edecek o la n M eclisi h e s a b a
k atm ıy o r. K ab in ed e fa la n a d a m ı b eğenm edik, fa lâ n
a d a m h o şu m u z a gitm edi, diyor. B ü tü n b u işleri a r ­
k a d a ş la rı gelince d a h a sıkı b ir şekilde k o n tro l a ltın a
a la c a k la rın ı söylerken, b u sözleriyle H ü rriy e t ve m il­
lî egem enlik p ren sip leri ale y h in e k o n u şm u ş o ld u ğ u ­
n u n fa rk ın d a bile değil. E gem enliği p a d işa h lık ta n ala^
r a k k en d in e m a l ediyor. Bu h ad d in i bilm ez zih n i­
y etin h a lk ın h ü k ü m ra n lık h a k k ın d a n bile h a b e ri ol­
m ay ışı h a z in değil mi?! N e z a k e tte n o lsu n b u y etk i­
n in m illete a it o ld u ğ u n u söylem ek lü z u m u n u bile h is­
setm iyor. îvlilletin b ü tü n h a k la rın ı, gizlice to p la n a n
beş on su b ay ın h ü k ü m d a rlık m a k a m ın a tev cih e ttik ­
leri d a rb e n in m e şru kıldığı m ira s te lâ k k i ediyor.
Bu zih n iy etin k en d in i «H akan E lb errey n ve El-
b a h re y n H alifei R uyi zem in m e tb u ü m m eti m übin» (*)
te lâk k i eden P ad işah m a n la y ışın d a n b ir p a rm a k ile­
ri say ılacak n esi v ar? F a k a t b u n la rı a n la m a k o g ü n ­
lerd e b izler için m ü m k ü n o lm ay an şeylerdi. Y ab an ­
c ıla ra b e y a n a tta b u lu n a n y etk ili delegesi de işte a n ­
c a k b u k a d a rın ı k a v ray a b iliy o rd u . A v ru p a ’d a n d ö n en
A hrari**) ism i v erd iğ im iz ö n d erle rin k ü ltü r seviye­
sini de ta m am iy le g ö steren b u b e y a n a tın u m u m î se­
viyem iz h a k k m d a k a t’ı b ir fik ir v erm ey e k â fi gele­
ceği üm idindeyim .
Y üz b ir p â re top a tıp T an z im a tı ilâ n eden ded e­
lerim ize n a z a ra n ; b u sev iy en in de rü ş tü m ü z ü teyide
m e d a r o lacağı şüphelidir.
E vet şü p h esizd ir k i b u b ey ler b ü y ü k to p lu lu ğ u n
n e b ü n y esin d en , n e de b u b ü n y e n in geçirm esi zo ru n ­

(*), Karaların ve denizlerin hakanı, Tanrının yeryüzündeki gölgesi,


müsl&manlann kendisine bağlı olduğu kimse.
(**) Hürler anlamına gelir. Daha sonra kurular Ahrar Fırkasıyla ka~
nştınlm am alıdır.

51
lu o la n d ö n ü şü m d en h a b e rle ri v ard ı. S o ru m lu d ele­
g en in söylediği gibi o n la rın h iç b ir p r o g ra m la n yoktu,
n e y a p a c a k la n n ı h e n ü z b ilm ed ik leri m u h a k k a k ...
O n la ra göre b u işin böyle o lm ası ta b iî...
Ş u ra d a bilinen te k şey v arsa, d ev letin çöküşe doğ­
r u y ü rü m e k te olduğu, h a k ik a ti idi ki, b u n u h e p b i­
liy o rd u k ve b u n u önlem ek, d u rd u rm a k istiy o rd u k .
B u g ay ey i tem in için b ira z so n ra ik i m e rk e z e t­
ra fın d a ik i ak ım belirdi: b u n la rd a n b irin i teşk il ed en
İttih a t ve T erakki, b irliğ i k u v v etle te m in edebilecek­
le rin i ü m it e ttile r v e k u v v etli b ir m e rk e ziy ete d o ğ ru
g ittiler.
İk in ci hizip, im p a ra to rlu ğ u teşk il ed en m u h te lif
ırk ve u n s u rla r a ra s ın d a a n c a k b azı o to n o m lar ta n ı­
m ak , m u h te lif u n s u rla rın m illî h is ve m e n fa a tle rin e
d a h a çok h o şgörüyle b irliğ i tu tm a k m ü m k ü n olabile­
ceğ ini d ü ş ü n e re k m e rk e ziy etten u z a k la ş a ra k , fe d eral
b ir d ev le t tip in e d o ğ ru y ü rü y o rd u la r.
İttih a tç ıla r, m em lek eti sadece k esif b ir m e rk e zi­
y etle id a re y i değil, h a ttâ fü tu h a tı bile h a y â l ilâvesi
y a p tılar. K ezâ h e n ü z y a rı sö m ü rg e b ir d ev let iken,
b a ş k a illerd ek i T ü rk le ri k u r ta r m a k v eh m in e bile y e r
verd iler.
H e r iki hizibin, iş tira k e ttik le ri -ne y a z ık k i m ü ş­
te re k e n a ld atıld ık la rı- tek b ir n o k ta d a şu i d i :
A v ru p a ’y a y ak laşm ak , o n u n em n iy et v e tev eccü ­
h ü n ü k a z a n m a k için eşit seviyeye v e b e n z e r m ed e­
n iy e te sa h ip o lm ay a çalışm ak ve b u g a y re tin sam im i­
y etin e A v ru p alıy ı in a n d ırm a k ...
îş te b u y a n lışta m ü tte fik idik. Biz öyle z a n n e d i­
y o rd u k ki, A v ru p alIla rın bize k a r ş ı a lâ k a la rın d a b u
b en zersizliğin ve g eriliğ in te siri v a rd ır. Biz b u fa rk ı
g id erm eye m u v a ffa k o ld u ğ u m u z d ereced e h a y siy e t ve
istik lâlim ize lâ y ık olan say g ıy ı te m in edebileceğiz.

53
M em leketim izdeki a z ın lık la rın d a k atıld ığ ı b u yanlış
an lay ış h e m bizi ve d a h a çok o n la rı felâ k e tle re sevk
etm iştir. O n lar, bize o la n A v ru p a m ü d a h alelerin i,
k en d ilerin e m a tu f d in d aş h im ay esi g ibi a n la d ıla r ve
b u z a n la rm ın acı cezasın ı g ö rd ü ler. B iz d e g ü y a o n ­
la r a b e n z e r seviye ve şekilde m ed en iy ete, d o st ve is­
tek li g ö rü n m ey i d o stlu k la rın ı ve itim a tla rın ı çekebili­
riz zannetm işiz. T a n z im a t d a d a h il o lm ak ü z e re son
a s ır la rd a b ü tü n h a re k e tle rim iz d e b u z a a fı g ö rm ek
m ü m k ü n d ü r. A d eta o n la rı ta tm in e u ğ ra şm ış gibiyiz.
H albuki, A v ru p a 'n ın b izd en bek led iğ i ta m b u n u n aksi.
Y âni h â lin d ev am ıd ır? A n cak b itm ey en b u m ü d a h a ­
le lerin d o stan e kisv elere b ü rü n ü ş ü , y ek d iğ erin e zıt
a k ım la rın b iri d iğ e rin e k a rş ı m e n fa a t icab ı bize d o st
ro lü n d e b ir m ü d d e t için h ay rım ızı is te r h ü v iy e tte gö­
rü n m esid ir. H em en iki a s ırd a n b e ri k en d i â d e t ve
a n ’ân em izd e n b ir ay ıp g ibi s a k ın a ra k A v ru p alıy ı ta k ­
lit etm eyi m ed en î b ir ic ap say d ığ ım ıza o n la rı in a n ­
d ırm a k la m eşgulüz. S on asır; ta rih im izi d o ld u ra n h â ­
d iselerd e b u d a m g a y ı ta m am iy le g ö rm ek k ab ild ir.
T an z im a t böyle b ir h âd ised ir. M e şru tiy et in k ilâ-
bı d a a y n ı to n v e cin ste n a y n ı re n k le rle bezenm iş b ir
h âd ised ir. O n d a da, b u n d a d a A v r u p a lıy a :
«Biz size b en zem ek ü z e re b ir h a m le yapıyoruz»
dem ek, o n la rı b u n a in a n d ırm a k su re tiy le istik lâl ve
b ek am ızı te m in edebileceğim izi ü m it etm ek tir.
M eşru tiy etin ilk sen elerin d e g e re k İttih a t v e Te­
rak k i, g e re k se m u h a lifle ri ta m am iy le İn g ilte re ’ye
k a rş ı te v e c c ü h k â r k a rş ü ık g örm eden, peşin, p eşin İn ­
g ilte re ’yi d o st g ö rm ek te m ü ttefik tiler. M e şru tiy et in-
k ü â b m ı o n a b o rçlu im işiz g ib i b ir an la y ış v e g ö steriş
v ard ı. B u h a re k e tim iz d e n e n ziyade m e m n u n o lan
d ev let -an lay ışım ıza göre- İn g iltere idi. K u rtu lu ş u m u ­
z u n e n sam im i istek lisi o ld u ğ u h a k k ın d a n ed en se
u m u m î b ir k a n a a t vardı.;
53
I
BOYKOTAJ

B osna - H e rse k ’in A v u stu ry a lIla r ta ra fın d a n ilh a ­


k ı em ri v âk i oldu, dem ek p ek d e y e rin d e değil. Bu
ilh a k y irm i yıl önce v â k i o lm u ştu . B u g ü n k ü olay bu
eski h â d ise n in geç b ırak ılm ış b ir y a y m ı olabilir.
B üyüklerim iz, b ir o ld u -b ittin in geç k alm ış tebliği
de olsa b u m u a m ele y e kızm am ız lâzım geleceğini h is ­
se ttird ile r v e b u öfkeyi feslerim izi y ırtm a k la ifad e e t­
m iş olacağım ızı d a ö ğ rettiler.
F eslerim izi y ırttık , s o k a k la ra fırlad ık . M eğerse
b aşım ıza giydiğim iz fesleri A v u stu ry a f a b rik a la rı y a ­
p arm ış.
iş te biz b u h are k e tim iz le A v u stu ry a ’y a boykot
y ap m ış oluyorm uşuz. B u n u d a öğrendik; Boykotaj bu
d em ekm iş!...
A v u stu ry a ’n ın ezelî d ü şm a n o ld u ğ u n a ve ebedi
d ü şm a n k a la c a ğ ın a , b u n d a n so n ra o n u n y ap tığ ı hiç
b ir şeyi k u llan m ıy acağ ım ıza köşe b a ş la rın d a n u tu k ­
la r çek erek y em in ler ettik.
Feslerim izi y ırtıp a ttık ta n so n ra, p iy a sa d a n eli­
m ize geçen a s tra g a n ta k lid i k ıv ırcık b ir k u m a şta n
y ap tırd ığ ım ız k a lp a k la rla o rta lığ a çıktık. S o n ra öğ­
re n d ik k i b u k u m a şla rı d a tezeld en A v u stu ry a g ö n ­
derm iş.
Bu h a re k e tle r, belki m ü e sir o lu rd u . K oca b ir p a ­
z a rın k ü sm esi ehem m iy etsiz b ir şey olam azdı. A n cak
b u h a re k e tle rim iz d e cid d iy et y o k tu . H er vesile ile so­
k a k la ra dökülm ek, y a şa sm v ey a k a h ro ls u n d iy e b a ğ ır­
m a k su re tiy le eğlence y a ra tm a y ı iş edinm iştik. Bu
d a o tü rd e n b ir g ö steri idi.

54
İth a lâ t - ih ra c a t, m illî istih sâl, tic a rî m uvazene,
h a ttâ ik tis a t diye b ir ilm in v arlığ ın ı d a h i b ilm ediği­
m iz o g ü n le rd e b ü tü n b u n la r bizim iç in ciddî a n la m ­
la r değildi. İk tisa d i m e v z u la rd a o k a d a r boş idik ki
b u boş m u h itte S ela n ik T e râ k k i M ektebi M ü d ü rü Ca-
v it Bey b ir allâm e gibi g ö rü n d ü . Fes y ırtm a k s u re tiy ­
le y ap tığ ım ız b u p ro te sto m ü n a se b e ti ile h em en b ir
m a k a le d ö k tü rm e y i ih m â l etm edi. B u y azısı ile bize
tav siy elerd e b u lu n d u . Ç ok şa y a n ı d ik k a t b u y azı şöy­
le ... B ak m A llah n z a s ı için bize n e le r ö ğ retm işti o
gün:
1899’u n ilk a y la rın d a S elân ik tü c c a rla rın d a n m ü ­
re k k e p b ir h e y e t m ü h im b ir serm ay e k o y m u şlar. Se­
la n ik ’te b ir fes fa b rik a sı y a p m a k için. B u n la r d ev ­
le tte n n e p a r a istiy o rlar, n e pul! Y alnız şu k a d a rc ık
b ir ş e y :
Ş irk ete d ev let m ü sa a d e etsin. G etirecek leri m a-
k in a la rd a n g ü m rü k alm a sın so n ra, S e lâ n ik ’e, R um e-
liye, m a h su s o la ra k ö ncelikleri o lan S elân ik tü c c a r­
la rın a im tiy a z versin. S o n ra d a b a ş k a la rın a fes f a b ­
rik a s ı verilm eyeceğini im tiy a z sah ip lerin e le h in e ta a h ­
h ü t etsin. (B u rad a C a h it Beyi g ü d ü m lü ik tisa tç ı gibi
g örm em iz m ü m k ü n d ü r), a m a o ay n ı tav siy ey e ş u n ­
la rı d a ilâve eder: (O v a k it d ev letin ik i fa b rik a s ı v a r ­
dı: Biri fe sh an ey i h ü m â y û n g ö sterm ek beş on fes y a ­
p ard ı. H ereke fa b rik a h ü m â y û n u d a b u gibi şey ler
d o k u rd u .)
D evlet tü c c a rlık y ap am azm ış, b u fa b r ik a la r b u ­
n u n iç in ş a h ıs la ra s a tm a lı im iş...
H a ttâ m ü ş te ri d e tavsiye ediyordu. M eselâ K âtip-
z a d e le r d iy o r...
(B u rad a d a lib e ra l ik tisa tç ı diyeceksiniz).
H a y ır n e o, n e bu. T ek m a k sa d ı A v u stu ry a lIla rın
y e rin e S elân ik li k a rd e şle rin e O sm a n lIla ra to p y e k û n
k ü lâ h g iy d irm ek im tiy a zm ı tem in.
55
O v a k it b u in ce işleri içim izde te k tü k n â d ir k im ­
se le r an lıy o rd u . M u sta fa S u p h i’ler, Zeki B eyler g ib i...
C avit beyin tezi ciddi ve sam im îdir. O g ü n le rd e
m a lî ve ik tisa d i m e v z u la rın acem isi o ld u ğ u m u z için
bizi a y d ın la tm a k ta n ziy ad e M aliye N e zaretin e a d a y lı­
ğ ın ı s a ğ la m a k için İk d am G azetesinde, ş u r a d a b u r a ­
d a y a z ıla r yazıyordu. S ela n ik m e b u su o la n b u y a k m
z a m a n ın m e k tep m ü d ü rü , b u b ra n ş ta h e m te k k a l­
m ak , h e m d ü şü n c e le rin i fiiliy a t s a h a s ın a ç ık a rm a k
g a y re tin d e id i... Bu f ır s a tta o k e n d i m esleğ in d e k a la ­
m azdı. O ra d a b ir şey y o ktu. N ih a y e t o k u m u ş b ir k a ç
in s a n y e tiştirm e k ... H alb u k i ö n ü n d e geniş b ir fa a li­
y e t sa h a s ı açılm ıştı. B u n u n b a şm d a p a r a işi, en cazip
ve en m ü h im m i idi.
Bu b ra n ş o v a k it T ü rk le rin e n y a y a b u lu n d u k ­
la rı b ir m eslekti. Ve b u s a h a d a d ev letin b ü tü n o rg a n ­
la rın ı eline a lm a k m ü m k ü n d ü ... Beş on m a k ale, b ir
iki cild k ita p te rc ü m esin d e n s o n ra b u g ü n le re k a d a r
d o s tla rın ın şö h re tin in sak ız g ibi çiğ n em ek le b itirem e
d ik leri İm p a ra to rlu ğ u n b ü y ü k b ir m aliy ecisi o rta y a
çıkm ıştı. İşte o ç o ra k ta b u h a y ırlı çiçek böylece be­
lirdi, İzm ir su ik a s ti b ah a n e siy le sa p ın d a n ko p arıld ı,
atıldı.

ÇATLAMALAR BELİRİYOR

30 T em m uz 1908’d e y a y ın la n m a y a b a şla y a n M i­
z a n g aze tesin in ilk n ü s h a s m d a g a z e te n in sa h ib i m eş­
h u r ta rih hocası M u ra d Bey, İttih a t ve T e ra k k i’ye
h itab en , te v a z u d a n a z a ş a ğ ı b ir lisa n la 30 T em m uz
1908 ta rih li b ir m e k tu p la, C em iy etten «beraeti zim ­

56
m e t m azb atasın ın » (*) v erilm esin i b ir m ü la k a t isteğ iy ­
le b irlik te r ic a etti.
1 A ğustos 1908’de, İ ttih a t v e T e ra k k i ta ra fın d a n ,
İk d am G azetesi v asıtasiy le so ğ u k b ir re d le k a rş ıla n ­
dı.
İ ttih a t ve T e ra k k i İs ta n b u l M erk ezin in v erd iğ i b u
aç ık c e v a p ta :
«... T era k k i ve İttih a t C em iyeti’n in D ersaad ettek i
h e y ’e ti id aresi, b ir H ey’eti M erkeziyeye b ağ lıd ır. Bu
h ey e tin d e ta n ın m a m a s ı m e ş ru ttu r. B in a en ale y h sizin ­
le m ü la k a t g a y rim ü m k ü n d ü r.
T ebriyei zim m et m a z b a ta n ız ın ita s ın ı -istifan ızla
b u n d a n s o n ra k i ah v âl- m ü m te n i k ılar. H ak k ın ızd ak i
k a r a r b ilâ h a re ita ve te b liğ o lu n u r.
H ü sn ü n iy e t v e y a su in iy e tle C em iyet n a m ın a , Ce­
m iy etin m a lû m a tı o lm ak sızın y a b a n c ıla r ta ra f ın d a n
n e ş ro lu n a n b e y a n n a m e le r h a k k ın d a te d a b ire te v essü l
k a t’iy en H ey’eti M erkeziy en in h ak k ıd ır. Sizin h a k k ı­
n ız d a H ey’eti M erk eziy en in k a r a n ş u d u r :
H ey’e t sizi k a t’îy en e fra d ı cem iy etten ta n ım a z .
Ş ube R eisi sıfatiy le değil, hiç b ir s ıfa tla cem iy et n a ­
m ın a b ir h a re k e tte b u lu n m a n ız a m ü sa a d e g ö ste re ­
mez.»
H en ü z M eşru tiy et ilâ n ın ın a ltm c a g ü n ü b a şla y a n
b u ta rtışm a , g ü n geçtik çe a rttı, genişledi, k a n lı b ıç a k ­
lı şekilde d ev am etti, m e m lek e t y ık ılm c ay a k a d a r...
M u ra t Bey z a m a n ın a y d ın la n a ra s ın d a âlim v e
S u lta n H am it a le y h ta n sa y ıla n b ir ad am d ı. M ektebi
M ülkiye ve H u k u k F a k ü ltesin d e «Tarihi U m um î»
m ü d e rrisi... Bu k ü rs ü le ri ta m 17 sen e işg al etm iş...
İ ttih a t ve T era k k i ta ra fın d a n şid d etle red d ed ilen
M u ra t Bey, şiddetle m u h a le fe te geçti. B u n u S erb esti

(*) Bir suçla ilgili olmadığına dair belge.

57
g azetesi destekledi. H a şa n Fehm i, M u ra t B ey’in m em ­
le k et dışı h a y a tın ı m ü d a fa a etti. Bu cephede, Ali Ke­
m â l’de b ir m ü d d e t so n ra açık m evzi alm ıştı.
O g ü n A h ra r ism in i ta şıy a n d ü n k ü fira rile rin
A v ru p a ’d a a ld ık la rı sav aş cep h elerin i m em lek ete n a k ­
le tm eleri em ri tab ii idi. O ra d a b aşlam ış o la n b a ş k a n ­
lık d âv ası b u ra d a d a d ev am edecekti. B u ra d a d â v a
sadece b ir b a şk a n lık m eselesi o lm a k ta n çıkıyor, d a h a
m ü h im m i ik tid a r m eselesi m a h iy etin i alıyor.
K ısa b ir za m a n z a rfın d a h ü rriy e tç ile rin m âbe-
y in ve e rk ân iy le değil, m ü cad ele a rk a d a şla riy le k a rş ı
k a rş ıy a sav aş safı k u rd u k la rı gö rü ld ü .
«S anadidi İstibdad» (*) ism i v erd ik leri S u lta n H a­
m i t’in a d a m la rı ek seriy etle evlerinde, k am u o y u n a ­
zarında, ev lerin e sığ m a y acak k a d a r b ü y ü k leri, -re fa h ­
la rı te m in ed ilm ek şartiy le- b azı a d a la r d a em n iy et
içinde ik a m ete m e m u r edilm işlerdi. İrili u fa k lı a lm a n
fidyelerle, c a n ve se rv e tle ri b ağ ışlan ıy o rd u . D enebi­
lir ki A h m et R ızaların , D o k to r N azım ların , B a h a ttin
Ş a k irle rin d ü şm a n la rı, A h m et C elâlettin P aşa, S er
H afiye K a d ri Bey, H acı îly a s Bey ve b u n a b e n z e r D ev­
r i H am idî e rk â n ı değil, bilâkis, A v ru p a ’d a b e ra b e r
S u lta n H a m it’e k a rş ı m ü c ad ele ed en b ir k ısım a r k a ­
d a ş la rı idi!...
B ü tü n b u n la r a ra s ın d a İ ttih a t ve T e ra k k i’n in en
b a ş ta h e sa b a k o y d u ğ u tehlike, P ren s S a b a h a ttin idi.
P rens, h e r v a k it m u h a le fe tin b ir k u tb u m ev k iin ­
de b u lu n u y o r d u :
K uvvetli b ir h atip , o g ü n için d ik k a te d e ğ e r b ir
s u re tte k en d in i d o n atm ış b ir d ü ş ü n ü rd ü . F ik rin i tel­
k in d e k u d re t g ö steriy o rd u . B ir in sa n ın , k a fa s ın ı ve
k alb in i o n a b a ğ la m a sı için o n u b ir k a ç d e fa d in lem e­

(*) İstibdadın ileri gelenleri.

58
si k â fi idi. K endine ve d â v a s ın a in a n a n b ir ad am d ı,
im a n la konu şu y o r, in a n d ırıy o rd u . H itab eleri, sü slü ve
p a rla k o ldüğu k a d a r, açık ve vecizdi. H isse h ita p e t­
m iyor, a k la ve m a n tığ a d ay an ıy o r.
İlk k o n fe ra n s la rın a b aşlad ığ ı g ü n le rd e o n u d in le­
m ek için D a rü lfü n u n g ençliği h e y e c a n la k o şm u ştu .
P re n s ’in m u h itin d e v âk i h a re k e tle rin b a riz b ir h u s u si­
y eti v e n e z a h e ti n a z a rı d ik k a ti çekiyordu. O s a h a d a
politik m ü c ad ele sa h n e si b a m b a şk a b ir şeydi B ir
cem iyet var, o n u n v a s ıfla rın ın teşh isi lâ zım ... Bu teş­
h iste n so n ra onu y a şa tm a k , b ü y ü tm e k k em âle e rd ir­
m e n in p re n sip le rin i bilm ek, ta tb ik etm ek v a r... N e
d ev ri istib d âd ı tem sil ed en lerin ta h k ire h e d e f şa h si­
yetleri, n e de y ü zlerin e tü k ü rü le c e k m u a y y en k im se­
le r vardı. K in ve h m ç ifad e si o lm a y a n tezler, şerh ler,
tem en n iler, ta v siy eler...
H a s ım la n n a k a rş ı h e r tü r lü silâ h la h ü c u m u caiz
g ö ren İttih a t ve T era k k i b u a d a m ın k a rş ıs ın d a b ir
m ü d d e t k a ra rs ız kaldı.
O, y aln ız ik tid a rla k o n u şm u y o rd u , y a z ıd a d a r a ­
k ip lerin i s u stu ra c a k liy a k a tte o ld u ğ u n u g ö steriy o r­
du.
Üç «İzah» la o g ü n e tra fın d a k en d in e itim a t eden
b ir m u h it h a z ırla m ıştı b ile...
P ren s, «m ihveri h issiy atın ız m ü tefessih b ir g a r a ­
z a değil, âlem şü m u l b ir sevgi ile b irleşm ey e d a y a n ­
m alıdır,» diye h a s ım la n n m se rt ve m ü tecav iz h ü c u m ­
la rın a efendice cevap v erd iğ i za m a n k a m u o y u n d a h e r
g ü n b ira z d a h a m evkiin i sağlıyordu.
İttih a tç ıla rın B o sn a’d a n m e b ’u s ç ık a rm a k istem e­
leri z a h iri sebep g ö rü n d ü ; f a k a t öyle de olm asaydı, b u
b ir o ld u -b itti h em de ü stü n d e n y ılla r geçm iş b ir o ld u ­
b itti.
B u B osna ilh a k ı ile u z u n b o ylu m eşg u l o lm a y a

59
im k â n b u la m am ıştık . B irden T ra b lu sg a rb ’a İta ly a n la ­
r ın h ü c u m u v âk i oldu. M a h m u t Ş ev k et P a ş a o rad ak i
a sk e ri alm ış Y em en’e gönderm iş, boş k a la n b u A frik a
v ilâyetim ize esasen g ö zü n ü dikm iş o lan îta ly a n la r
b u n u f ır s a t bilm işler, s a ld ırd ıla r...
D ü n y a n ın b ü y ü k d ev letle rin d en b iri ki: d o n an m a­
sı ile boy ölçüşm ek değil, A k d en iz’de g ö rü n m em ize
a s lâ im k â n yok... B u n u ta tlıy a b a ğ la m a k ta n b a şk a
ç a re olam azdı; f a k a t m ü m k ü n m ü ? Y u rd u n b ir p a r ­
çasın ı te rk e ra z ı olm ak, b ir v a ta n ih a n e ti değil d e n e ­
d ir? Hiç ş a k a y a gelm ez, döğüşm eli.
Bazı k im se lerin sicillerin d e k ıd em zam m ı te m i­
n in d e n b a ş k a h iç b ir işe y a ra m a y a n , b ir ta k ım h a r e ­
k e tle r yapıldı.
K a h ra m a n E n v er fırlad ı, b ir yol buldu, teğ m en
k a rd e şin i p a ş a o la ra k b e ra b e r g ö tü rd ü . B irk aç d o st
a h b a p o ra d a b irk a ç g ü n g ö rü n d ü ler, b irk a ç g ü n ç a k ­
m a k çalındı. Bu ta h rik i hoş g ö rm ey en îta ly a n la r biz-
le u ğ ra ş m a k için b a ş k a b ir d e r t a r a d ıla r ve b u ld u lar.
A leyhim izde B alk an ittifa k ın ı k ö rü k led iler. B ir g ü n
B alk an O rd u la rın ın o rta s ın d a m a h s u r k ald ığ ım ızı
g ö rd ü k . B alk an h a rb i p atlad ı! A rtık îta ly a n la r ebedî
d ü şm an ım ız o lm a k ta n çıktılar, o n la rı u n u ttu k , y en i
b e lâ la ra d a ld ık ...
B u n la ra ra ğ m e n içim izde k o rk u n ç ve iğ ren ç b ir
ih tira s k asırg ası, m em lek et h a v a s ın ı h e r g ü n b ira z
d a h a zehirliyordu.
İttih a tç ıla r, ad ım ad ım h a lk a m ü v a zi istik a m e t­
te n ay rılm ışlard ı. D a h a ilk g ü n le rd e istib d â d e rk â n ı­
n ın c e z a la n d ırılm a la rı h a k k m d a , h a lk m iste k ve d i­
le k le rin i hoş görm em ey e b aşlad ılar.
İttih a t ve T e ra k k i M erkezi U m um isi, aç ık açık es­
k i d e v ir b ü y ü k le riy le â d e ta p a z a rlığ a g irişm işler, b u ­
g ü n tev k if ettik lerin i, e rte si g ü n ü ta h liy e ediy o rlar,

60
h a ttâ b u efen d ilerin cem iy eti m u k a d d ese y e b a ğ ışla ­
rın ı, g aze telerle ilâ n e tm e k te n sıkılm ıy o rlard ı. A d eta
k u rtu lu ş fidyesi ile k u rtu lu ş m e şru b ir iş g ibi olm uş­
tu. O g ü n le rd e e n çok v eren , en evvel k u rtu lu y o r.
T abii en çok p a ra y ı d e v rin e n çok çalan ı, e n b ü y ü k
h ırsız ı verebiliyor, v erilen p a r a n isb etin d e göz y u ­
m u ld u ğ u n a göre, en su çlu o lan lar, en y ü k se k h im a ­
y ey e eriyorlardı.
İş o k e rte y e g elm işti ki; S a ra y ın b ü y ü k ad a m la rı,
İ ttih a t ve T e ra k k i ile a y n ı s a fta m u h a le fe tle ç arp ışı­
yordu.
Bu in a n ılm az h â le b iz zat İttih a t ve T e ra k k i’n in
y ılla rc a m ü d a fa a sm ı y ap m ış m e şh u r y aza rı, H ü sey in
C a h it Y alçın’ı ta n ık etm ek su re tiy le o k u y u cu m u n k a ­
n a a tin i tem in edebileceksem o n dan, o g ü n ü n n e ş ri­
y a tın d a n m isâl vereyim . B akın H ü sey in C a h it Bey b ir
d e fa a m m a son d e fa n a sıl h a y k ırm ıştı...
«K arşım ızdaki h ü k ü m e t n e h ü k ü m e tid ir, H ü k ü ­
m e ti m ü ste b ite n in h ü k ü m e ti m i, G enç T ü rk le rin H ü ­
k ü m e ti m i? Bizi b u g ü n id a re ed e n h ü k ü m e t, İstib d âd
h ü k ü m e ti ise v ey a G enç T ü rk H ü k ü m e ti ise, n e o lu r­
s a o lsu n b u n u n b ir m a n tık î şek li ,b ir h ik m eti v ü c u ­
d u o lm ası lâzım gelirdi.
N asıl k i m illette p e y d a h o la n a n la y ış la in tib a k
edem eyince, istib d âd yıkıldı; f a k a t b u n u n y erin e g e­
len h ü k ü m e t b ir şekil alam ad ı. Ş im di h ü k ü m e ti­
m iz n e eski id a re i m ü ste b ite y e benziyor, n e d e o n u
y ık ıp A h ra rın h ü k ü m e tin e ...
B u g ü n elde b ir m a tb u a t k a n u n u v ar, g a z e te le r
m ü ste b it id a re n in e rk â n ın d a n h a n g isin in geçm iş f e ­
n a lık la rın ı te şrih e k a lk ışsa la r, b u k a n u n u n m a d d e ­
le ri Ue cez a la n d ırılırla r. Bu k a n u n eski h a in le rin iz az
ve ik ra m a m a z h a r edilm eleri iç in m i y ap ılm ıştır, b u
h ü rriy e t, v a ta n ı m illeti m ah v etm ey e u ğ r a ş a n la r a le y ­

61
h in d e b ir lâ k ırd ı söylem eye m ü sa a d e eylem ezse, b u
n a s ıl h ü rriy e ttir? !...
B u n a s ıl h ü k ü m e ttir? Y a h ü rriy e t, y a istib d âd ...
M eşru tiy et id a re istib d âd m ü essisle rin in v a ta n h a in ­
le rin in en k az iy le b in a edilem ez. B in a edilm ek iste­
n irse, iş te b u g ü n k ü id a re g ib i olur.» (*)
M ü eyyid esi de b u ... B en söylem iyorum , İttih at ve
T erak k i’n in m eşh u r sa v u n u cu su H ü seyin C ahit Bey
söylü yor. O g ü n ü n h ü k ü m etin i o, böyle tâ rif ediyor.
O na v a ta n h a in lerin in en k a ziy le b in a ed ilen h ük û-
met,ı diyor.
M ak alen in m ü h im bir p a rça sı d a şö y le :
Istib d â d ın e n b ü y ü k h a in le rin d e n , b u v a ta n a k a r ­
şı e n b ü y ü k fe n a lık la rı y a p a ra k y ü k selm iş o la n b ir
ta k ım kim seler, in k ılâ b ın ilk g ü n le rin d e o rta d a n çe­
kildiler. Y alova s a fâ la rın a g id erek d in len d iler. K öşk­
le rin e çekilip is tira h a t ettiler.
U fak te fe k a d a m la rı ve m ü n a seb e tsizlik le ri h e ­
s a b a k atm ıy o ru z, b u n la rd a n v azgeçtik. B ü tü n m illet
n a z a rın d a ve u m u m î vicd an k a rş ıs ın d a h afiy e lik le­
riyle, irtiş a ve istib d âd lariy le, h ain lik leriy le b îlıak k in
m illetin n e fre tin i k a z a n m ış b ir ta k ım k im se le r v a r
ki, H ü k ü m e t o n la ra k a rş ı b o rçlu im iş gibi ia şelerin i
te m in ediyor, h a d d i v a rsa , b ir g aze te b u n la rd a n b a h ­
setsin, b aşı u c u n d a b ek ley en in safsız b ir k a n u n v a r
ki, «M em urin d ev lete h a k a r e t etti» diye iste rse h ap se
a tm a k salâ h iy e tin i bile elinde tu tuyor.» (**}
ittih a t v e T erak k i’n in k endi organı, g a z e te le r böy­
le ten k it ederse, m u h a lefetin n e şek ild e d a v ra n m a sı
lâ zım g ele ce ğ in i d ü şü n eb ilirsin iz. B öylece şid d etli bir
m ü cad ele, y ık ıcı darb elerle d evam ediyordu.

(*) 1324 senesi Tanin kollakcriyonu.


(**) Tanin 1324.

62
İçerde alev len e n b u b o ğ u şm an ın , çev re n in d ik k a ­
tin d e n k açm ıy ac ağ ı ta b iî idi. M ak ed o n y a d a ğ la rın d a n
in e n çeteler, eski v azifelerin e y av aş y av aş dönm eye,
h u d u t k o m şu la rım ız d a b u h a re k e tle rin re a k siy o n la rı
h assasiy etle b elirtile rin i v erm e y e başlam ıştı.
A v u stu ry a 'n ın B osna - H e rse k ’i ilh a k ı b ir em riv â-
k i oldu. A rd ın d a n B u lg a rista n «Kapı k eth ü d ası» (*)
S a d n â z a m ın y a b a n c ı elçilere v erd iğ i ziy afete d â v e t
edilm em esi y ü zünden, T ü rk iy e ’yi te rk e tm e k su retiy le
p ro te sto etti.
D o ğ ru su böyle y a p m a k ta K eşof h a k lı idi. D ü n y a
ü zerinde, b elirli a la n için d e h u d u tla rıy la belli b ir
y u rd u , b u to p ra k la r ü zerin d e h ü k m ü g eçen k a n u n la r
yapan- b ir meclis, bu k a n u n la rı, ta tb ik e eh liy etli
m a h k em eleri v ar. E n son sistem ta lim ve te rb iy e g ö r­
m ü ş o rd u su d a c a b a ... B ü tü n b u n la rı tem sil eden b ir
d e b a y ra ğ ı v ar. H içbir devlet, iç işle rin e k arışm az,
b ağ ım sızlığ ı d a a y n ...
Keşof, bizim için, d e v le tle ra ra sı h a k la r d a h en ü z
eşit ta n ın m a m ış b u ad a m la r, n e dem ek istiy o rla r d a
b en i d â v e t etm iy o rlar? D em esine d e n e d e n ir? H aklı.
T evfik P a şa d a n e y ap sın ? O na, o rası B u lg aris­
ta n B eyliğidir, d em işler... G erçi n e senin, n e de P a ­
d işa h ın ın o to p ra k la r ü z e rin d e sö zü n ü z geçm ez, geç­
m ez am a, sen o n a b ak m a, o ra sı b ir P ren slik tir. O ra ­
n ın P rensi, O sm an lı Im p a ra to rlu ğ u ’n u n B u lg a rista n
B eyidir. O sm an lı o rd u su n d a d a M ü ş’ir (**) rü tb e sin i
taşır. N ih a y e t T ü rk iy e ’n in b ir p aşasıd ır.
F iiliy a tta z e rre k a d a r y eri o lm ay an b ir ta k ım k u ­

(*)■ Osmanlı egemenliği altındaki beyliklerin, yabancı devletlerin,


eyalet valilerinin, vezir ve beylerbeylerinin devletle ilgili işlerine
bakan görevli.
(**) Mareşal.

63
r u n tu la r la ta rifi im k ân sız b ir m ü n a se b e t ta h a y y ü l
ed ilm ek te... N e y a p sın T evfik P aşa?!...
B u h â d ise le r b ü y ü k b ir g ü rü ltü k o p ard ı, İn g ilte­
re bizi tu tu y o r, A lm a n y a k arışm ıy o r, İta ly a k a rş ı k o ­
y u y or, A v u stu ry a ta ra fsız, F ra n s a işi te tk ik etm ek
ü z e re ... H e r k a fa d a n b ir ses...
N ih a y e t P re n s F erd in an d , b ir a d ım ileri a t t ı : K ral
F e rd in a n d oldu. B u lg a rista n bağım sızlığ ın ı ila n etti.
O ldu, b itti...
B u a r a d a G irit m eselesi de sah n ey e g elm ek ü ze­
r e idi. B üyük devletler, D üveli h â m iy e (*) m ask esiy le
Y u n a n lıla rı A d a y a y erle ştirm e y e çalışıyorlardı. O d a
b ir g ü n , m a sk esin i fırla tm a y a h a zırlan ıy o rd u .

İLK İNKÂR,

N ered en geldiğim i ve n e re y e g itm ek te old u ğ u m u


g ecen in b u s a a tin d e b en i S u lta n M a h m u t tü rb esin d e
b u lu n d u ra n sebebi h a tırla y a m ıy o ru m . B u y a ş la rd a
in s a n ı sevk ve id a re ed en seb ep le rd en b iri ile olacak,
ta m S u lta n M a h m u t tü rb e s in in k a rş ısın d a k i A rn a v u t
k a ld ırım ın d a n gidiyordum . S a a t gece y a n s ı belki 11
v e y a 12 idi.
B ir d ü k k â n k ep en g in in k a p a n m a s ı n ev in d en b ir
sesi m ü te a k ip n e re d e n b e ri b irb irim ize rastg eld iğ im i-
zi h a tırla y a m a d ığ ım beş on ad ım ilerim d ek i ik i k işi­
d e n b irin in kaybolm uş, d iğ e rin in zeybek o y n a r gibi
y ere diz çö k tü ğ ü n ü , y in e zey b ek o y u n u n d a k i gibi kol­
la rım açm ış o lduğu h a ld e k a lk m a k is te r g ib i b ir h a ­

(*)| Koruyucu devletler.

64
re k e tte b u lu n d u ğ u n u g ö rd ü m . K alk am ad ı, te k ra r çök­
tü. Y a n ın a v arm ıştım ki, k in li b ir sesle :
— P aşay ı v u rd u la r, N ah, dedi. K arşı k a ld ırım ­
d a n u za k la şa n b ir k a ra rtıy ı gösterdi. S ağ ım a döndüm .
K aybolan ikinci şa h sın d u v a rın dibine yığılm ış, âd e­
ta son n efesle rin i a lm a k ta buldum . K arşı k a ld ırım ­
d a n pelerinli b ir a d a m K a d ırg a istik am e tin d e n o rm a l
b ir y ü rü y ü şle u z a k la ş m a k ta idi. E tra fım a bak tım , k ö ­
şe b aşm d a «Rauf Eczanesi» k ap ısın d a n k a fa sın ı çı­
k a rm ış endişe ile e tra fa b a k a n eczacıyı g ö rd ü m ve
o n a s e s le n d im :
— A dam v u rm u şla r, gel de y ard ım edelim .
Eczacı k ap ıd a n ay rıld ı, bize d o ğ ru gelirk en , pe­
lerin li ad a m ın k ay b o ld u ğ u istik a m e tte n k o şa k o şa ge­
len b ir bekçi d e bize k atıld ı. Bekçi soluk so lu ğ a b ir
su b ay ın k en d isin e o ra d a b ir a d a m v u rd u la r, koş de­
diğini söylem eye k alm ad ı, a ra m ız d a b eliren d ö rd ü n ­
cü bir a d a m ın s e rt b ir s e s le :
— S u b ay o ld u ğ u n u n e biliy o rsu n ? Ş eklinde m ü ­
d ah alesi ile k arşılaştı.
B e k ç i:
— H ay ır bilm iyorum , su b a y gibi b ir şey dedim ,
diye sözü çevirdi. Bu k o n u şm a k ısa sü rd ü , beş altı
k işi olm uştuk, hepim iz de b ir şey görm ediğim izi söy­
lem eye zım n en m u k av eleli g ib i k o n u şm a d a n d a n ış­
m a d a n h az ırla n m ış idik sa n k i... Z aten so ra n d a ol­
m adı.
İki y a ra lıy ı e c z a h a ç e d e n içeri soktuk. B irkaç d a ­
k ik a so n ra p aşa, h a y a ta g ö zlerin i y u m m u ştu . Bir sed ­
ye sa ğ la m a k için koştular."
Bu a r a d a eşi gelm işti, k a p ın ın ö n ü n d e o ld u ğ u n u
söylediler. H em en fırlad ım , k a p ıd a k arşılaştım . U zun
boylu, yeldirm esini giym iş, b a şö rtü s ü n ü ö rtm ey i

65
u n u tm a m ış, m a z b u t b ir h ald e idi. H em en r ic a ed en b ir
sesle eve gitm esin i te k lif ettim .
—■H anım efendi, dedim . P a şa a ğ ırc a y aralıd ır.
Belki h ey ec an verirsen iz, fe n a b ir şey olur, şim di g e­
tireceğiz. K ad ın şü p h eli b ir b ak ışla b en i süzdü, so n ra
m e tin ve m ü tev ek k il b ir ed a ile s a d e c e :
—■Peki, ile k a rşılık v erd i v e S u lta n a h m e t isti­
k am e tin d e y ü rü d ü gitti. P aşay ı b ir sedyeye koyduk,
ta m k ald ırıla c a ğ ı z a m a n sed y en in b ir k o lu kırıldı,
cen aze sarsıldı, k a v ra d ıla r ve u fa k b ir ta m ird e n son­
r a y o la dü zü ld ü k . B ir iki sokak, a şa ğ ıd a k ap ısı taş
d irek li b ir evin aç ık k a p ışm a içerid en yığılm ış fe r ­
y a t etm ek te o lan kadınlı, çocuklu b ir k a la b a lığ a doğ­
r u ilerledik. E n önde beş a ltı y a şm d a b ir çocu ğ u n h a ­
y alin i h â lâ h atırlıy o ru m .
— P a şa b a b a d iy e bağırıyordu.-
Baba, sedyesine uzan m ış b ü tü n b u fe r y a tla r a lâ-
kay t. K alab alığ ı y a ra ra k evine girdi. S ü r ’atle o ra d a n
ayrıldım . Ç ocuğun h a y a lin i k a fa m d a n b o şu n a a tm a ­
y a çalışıyordum , evim e, y a ta ğ ım a k a d a r geldi. P a şa
b a b a d iy e tom bul, çıp lak b a c a k la rıy la tep iniyor, çır­
p m ıyordu.
Bu hayali, y a rım a ş ıra y a k m b ir z a m a n geçtiği
h a ld e belirsiz b u k a la b a lık a ra sın d a , p etro l lâ m b ası­
n ın k irli s a n ışığı içinde h â lâ seçebiliyorum .
İşlediği fâ c ia y erin i so ğ u k k an lılık la te rk ederek,
u z a k la ş a n bu k aatil, gerçi b ir aileyi m â te m e b o ğ m ak ­
ta n fa z la b ir şey yapm ış değildir; a n c a k b ir ta b a n c a
k u rş u n u ile ta rih in ak ışın ı d u rd u rm a k v ey a sey rin i
d eğ iştirm ek m ü m k ü n o lacağ ı v eh m in i taşıdığım ız
g ü n le rd e o, b u h a re k e ti ile v a ta n ın ı b ü y ü k b ir te h ­
likeden, m em leketini, b o ğ u cu b ir zu lm e tte n k u r ta r a ­
c a ğ ın ı ü m it etm işti.

66
M a ğ d u r m u, on u b ilm iyorum . B en b u hâd isey i
m u tta s ıl m ü n a k a şa etm ek istedim . F a k a t ittih a t ve
T erak k i m u h itin d e k i a rk a d a ş la rım d a n hiç b irisi b u n a
y a n a ş m a k istem iyor, â d e ta b u n u cem iy etin h a tâ e t­
m ez m erk ezi u m u m im isin in h a k la rın a tecav ü z g ib i
a n lıy o rlar, â d e ta k ü s ta h lık say ıy o rlard ı.
G ü n lerce y ap tığ ım itira z ve m ü n a k a ş a la rd a tek
b ir a rk a d a ş b a n a h a k verm işti. O n u n h a y a tın d a bu,
b ir d ö n ü m teşkil etm işti. B u n o k ta d a n , o so n u n d a k a ­
fa s ın a yediği b ir k u rş u n la h a y a ta v e d â edecek b ir
istik a m e t seçm iş oldu. P iy ad e T eğm eni H a şa n A li
Ç erk eş...
E kseriyet, böyle b ir işin m ân ev i so ru m lu lu ğ u n u n
k a r a r v eren lere a it o ld u ğ u n u d ü şü n ü y o rd u . M eselâ
Y ak u p C em il g ibi...
G ü n a h ı o n la rın b o y n u n a, y a p a n a n e? O m em le­
k e t ve v a ta n için teh lik e teşk il ed en b irisin i k a ld ır­
m a k ta n b a şk a n e y ap ıy o r ki, diyor. Ve fâilin i d ü şü n ­
m ekle m ükellef tu tm u y o r, b u k a d a r d a değil, b u n u
m ü n a k a ş a etm en in de â d e ta suç o ld u ğ u n u id d ia edi­
yor.
B u lg u lar çeteciliğini y ü k sek ö rn ek aldığım ız o g ü ­
n ü n in k ılâ p ç ıla rın a d a h a fa z la b ir şey a n la tm a y a k a l­
k ışm a k boş ve b ey h u d e b ir em ek oluyordu.
B u tü rlü d ü şü n e n le rin d a h a ziyade ço cu k lu ğ u n d a
m u ta a ssıp d in d a rla r a ra s ın d a n çık m a sın a d ik k a t e t­
tim . Bu b elirm ed e b ir m ü n a se b e t sezer gibi olm uştum .
S an k i h e r ikisi d e bilm ediği b ir şeye k u v v etle in a n ­
m a k ve in a n d ığ ı şeyde incelem e ve a ra ş tırm a y a lü ­
zu m g ö rm ed en ıs r a r etm ek değ il m i idi?...
İsm ail M a h ir P a ş a ’n ın o g ü n işlediği b ir g ü n a h
y o k tu ... T etkikim e n a z a r a n b u a d a m sadece b ir A r­
n a v u t asilzad esi idi ve Şem si P a ş a ’m n a k ra b a sı. Bu

67
itib a rla k o rk u la c a k z a ra rlı b ir a d a m o la ra k seçilm iş­
ti. C erey an eden v u k u a ta n a z a r a n b u n u n reaksiyo-
n e r b ir k a ra k te r i olm ası lâzım geliyordu. B u k ad ar!.
Belki b u d o ğ ru d u r, a m a b u işi böyle b elirli ve bu
m a h iy e tte teşeb b ü slerle h alletm ek m ü m k ü n o lacağ ı­
n ı k a b u l etm e k zordu.

MECLİSİ MEBUSAN!

O sm an lı to p lu lu ğ u n u n h alin i saad ete, istik b âlin i


em n iyete u la ştıra c a k o lan M eclisin, k u ru lu ş tö re n in i
y ap m ak ü zere gözlerim izi g ü n ü n ışıklı b ir sa b a h ın a
açm ıştık. 18 A ralık 1908 s a b a h ı...
Bu m es’u t s a b a h b ir b ay ram d ı. H em öyle h e r yıl
gelip giden, n e d em ek old u ğ u n u , n e re d e n geldiğini
yü zde d o k san d o k u zu m u zu n bilm ediği, b ilm ey erek
m ü b a re k led iğ i b a y ra m la rd a n b iri d e değildi, ilk d e fa
g eliyordu. B u n d an evvel b ir a ra lık u ğ ram ış, kim seye
g ö rü n m ed e n g itm iş... O n u n için ilk d e fa geldi, d en e­
bilirdi. S a a d e t ve em n iy et g e tire n b ir g ü n d ü , b u ­
g ü n ...
İm p a ra to rlu ğ u teşkil ed en m u h telif m illetleri,
ü m itle ri k en d in e cezbetm iş o lan M eclisi k u tla m a k ,
ağ ırla m a k , sevgi ve say g ı h isle rin i u la ştırm a k için
y e r y e r to p lan ıy o rlard ı, p ek fa rk ın d a o lm a y a ra k d a
o ls a ...
M illî k ıy afetleriy le teşkil etm iş o ld u k ları ekipler,
M eclis b in a sm m ö n ü n d ek i m e y d a n d a sa f tu ta c a k la r,
k en d i vekillerini selâm lay acak lard ı.
Y ine m u h telif sın ıfla rd a n o lu şan a sk e ri ih tira m
k ıtaları, ta k ım takım , ta b u r ta b u r, ö nceden b elirlen ­
m iş y erle rin i işgal ederek, b ira z d a k en d i eserleri g i­

68
bi g ö rd ü k leri b u v a k u r m üesseseyi selam lam ay a h a ­
zırlan m ışlard ı.
Bu m e s’u t kaynaşm ad a, gizlenen, g a rip b ir çeliş­
k in in fa rk ın d a değildik. M eclis b in a sın ın ö n ü n d ek i
m e y d an ı d o ld u ra n b u m u a z z a m k alab alık , sadece
M eclise iş tira k edecek k en d i v ek illerin i değil, o n la r­
la b erab er; belki o n la rd a n ziy ad e k e n d ilerin i y ıllar-
d a n b e ri b u h a k ta n m a h ru m b ıra k m ış o ld u ğ u id d ia
edilen b ir ad am ı da, -hem h a la s k a r (*) o larak - ay n ı
z a m a n d a alk ışlay ac ak lard ı. D o ğ ru su bu m u h teşem
h a z ırlık la rın d a h a fazlası o g ü n M eclisi açacak , b ir
de açılış n u tk u söyleyecek o lan P a d işa h içindi...
İkinci A b d ü lh am it «K arihai ilh a m sabiha» ("")
sın d an d o ğ an b u M eclisin tem elini k u rm a k ü zere s a ­
ra y ın d a n çık acak v e b u ra y ı b u m a k sa tla şereflendi-
recekti. H erkes o nu bekliyordu.
S a b a h şa fa k la b e ra b e r ev lerin i te rk e d e n h a lk
o n u n geçm esi ih tim a li o lan so k a k la ra yığıldı. Büyük,
küçük; h e rk e s belirsiz; f a k a t m u a zzam b ir fe v k a lâ ­
delik görm eyi ü m it ediyordu, P a d işa h ı g ö recek lerd i...
Y ıllard an b eri k o rk u ile k a rışık say d ık ları efsanevî
b u v arlığ ı şah sen d iğ e r in s a n la r gibi gözleriyle göre-.
çek lerdi şim di...
P a d işa h d a elb et bizim gibi b ir in san d ı. B irkaç
g ü n d en b eri so k a k la rd a satılm a y a b a şla y a n re sim ­
le rin e göre h em de; old u k ça çirk in b ir insandı: K u ru
k a ra , k o c a b u ru n lu , b aşı o m u z ların a g öm ülm üş b ir
şey...
A b d ü lh am it otuz üç sen ed en b eri g ö rü n m ey e n
zih in lerd e y a ra tıla n b ir hay ald i. A zam etin i b ira z d a
bu görünm ezliğin© b o rçlu idi, g a lib a...

O1) Kurtarıcı.
(*) Padişahın isabetli fikirlerinden.

69
Ben o nu b u n d a n u z u n y ılla r evvel n a s ılsa b ir
k o m şu n in e v asıtasiy le so kulabildiğim b ir c u m a se­
lâ m lığ ın d a g ö rd ü ğ ü m z a m a n şaşırm ış kalm ıştım . Tıp­
kı bizim gibi b ir a d a m o ld u ğ u n u 'g ö rü n ce ...
H albuki, onu, k a rta lla rd a n d a h a büy ü k , ta v u s ­
la rd a n d a h a re n k li k a n a tla r la ta s a v v u r ediyordum .
O g ü n öyle görünce, a sk e rle rin avaz, avaz: «Padişa­
h ım çok yaşa» diye b a ğ ırm a la rın a â d e ta c a n ım sı­
kılm ıştı. N esine diye!... H ad i k a n a tla n olm asm ! Hiç
olm azsa, şöyle iki in s a n cü ssesin d e b ir şey olm ası lâ ­
zım gelm ez m iydi? B u n u n b ü y ü k lü ğ ü n e re sin d e d iy e
d ü ş ü n m ü ş tü m ...
O n u n fark ın ı, «çok yaşa» d iy e n a sk e rd e a r a m a ­
yı n e re d e n akıl edebilecektim , o z a m an ...
—• H av v a nine! P ad işah u facık m ış... diyecek ol­
dum , kadın, k o rk u ve te lâşla b u d u m u çim dikliyerek:
— Sus! Evde k o n u şu rsu n . D em iş ve b en i s u s tu r­
m u ştu.
O g ü n d e n so n ra y irm i sen e k o n u şm ad ım . A m m a
ö m rü m ü n so n u n a k a d a r k o n u şm ay ac ak değildim y a ...
B ir g ü n elb et k o n u şacak tım . O g ü n , b u g ü n d ü , işte
o n u y aşıy o ru m d a...
F a k a t o g ü n d e n b u g ü n e k a d a r b en i k o n u ş tu rm a ­
y a n b u ad am , b u g ü n ü m e d e k arıştı!...
A m an n e k a rış ık işle r b u cem iy et m ü n aseb etleri..
H e rg ü n an la d ım diy o rsu n , b in ta n e a n la m a d ığ ın çı­
kıyor. S en k azd ık ça o d erinleşiyor, se n çözdükçe o
A rap saçm a d ö n ü y o r...
Şu M eclis b ir açılsa, h e r şey h a llo lla c a k tı... A r­
tık endişesiz, h a ld e n em in, istik b â ld e n ü m itli y a ş a ­
m anın, sırrı a ç ık lan a cak , im k â n la rı sa ğ la n a c a k tı.
O n u n ışığı a ltın d a to p lu lu ğ u n b ü tü n ıs tıra b ı di­
necekti. O ra d a in s a n ü s tü b ir ta k ım şah siy etler, sa d e ­

70
ce bizi h a y re te d ü şü recek şey lerd e n b ah sed ecek ler,
dâv alarım ızı, m eselelerim izi a k a n b ir su gibi, k o lay ­
lık la halledecekler, cem iyeti b ir k a ç yıl z a rfın d a eşit­
lik esası üzerine, k ap say ıcı b ir k a rd e ş to p lu lu ğ u h a ­
lin e g etirecek lerd i. Böylece en g in ü m itler, sonsuz se­
v in çlerle sarh o ş idik â d e ta ...
S u lta n H am it, o g ü n , h e rk e sin ta h m in in in a k ­
sine, en uzak, h a lk la e n u z u n tem ası y ap a c a k
b ir yol ta k ip etm işti. O n u n , ev h am ve k o rk u d a n k im ­
seye görü n m ed en , b u vazifeyi ifa y a im k â n v erecek
en k ısa b ir y o ld an gelip gideceği zan n ed iliy o rd u . H a ­
yır, bilâkis o, z a n n e ttik le ri g ibi S ö ğ ü tlü Y a tı’y la Sa-
r a y b u r n u ’n a çıkıp, o ra d a n A y aso fy a’d a k i M eclis b in a ­
s ın a gelm edi. D ört atlı b ir s a lta n a t a ra b a sıy la fay to ­
n u n k ö rü ğ ü n ü y a n açtırm ış, y a n ın a oğlu B u rh an ed -
d in ’i, k a rş ıs m a S a d râ z a m K âm il P a ş a ’yı alm ış, önde
m ızrak lı sü v ari, y a n la rın d a K arak eçili A şireti sü v a ­
rileri, a r k a d a a tlı y â v e rle r... İh tişa m la Ih lam u r, P an -
g altı, İstik lâl C addesi, U n k a p a n ı y o lu n u te rc ih e t­
m işti.
Y olda h a lk çılg ın lar gibi «P adişahım çok yaşa»
diye h ay k ırıştıla r. Bize, h a in le r m ü b a re k y ü z ü n ü z ü
gösterm ediler, h a m d o lsu n A llah ım ıza sizi görebildik,
b in y a şa P ad işah ım , diye y ırtın d ılar. H attâ, m ed rese
ta leb elerin d en b azı kim seler, a ra b a n ın g ü m ü ş b a s a ­
m a ğ ın ı sü rü k len e, s ü rü k le n e ş a p u r ş u p u r öptü ler, y a ­
la d ıla r bile...
T eşrifi ş â h a n e y i görem em iştim . O n d a n d a h a az
m ü ste b it o lm ay an M üş’ir Deli F u a t P a ş a ’n ın b azı di­
re k tifle rin i a lırk e n g e rd û n e i s a lta n a t (') «Çerkeş i t ­
tih a t ve T ea v u n Cem iyeti» b in a sı ö n ü n d e n geçip g it­
m iş, o n u n la d a rg ın o ld u ğ u için sey re ten ezzü l etm e­

(*) Saltanat arabası.


71
y e n P a ş a ’n ın y ü z ü n d e n b u ta rih î h âd isey i g ö rm ek ten
m a h ru m k alm ıştım . D ö n ü şte sey rettim . M an zara, ce­
m iy etin k u ru c u reisi o lan F u a t P a ş a ’yı b ü s b ü tü n çi­
led en çıkarm ıştı.
«Çerkeş İ ttih a t ve T eav u n Cemiyeti» de sa ir a n a ­
sır gibi m illî k ıy afetleriy le on beş kişilik b ir sü v ari
m ü frezesi h azırlam ış, M eclisin m ü n a sip b ir y erin d e
m e ra sim e iştira k le rin i b ir p ro g ra m la te sb it ed ere k
g ön derm işti. B u p ro g ra m d a «avdeti şahane» de h a t­
tâ y av e rle ri de g eri b ıra k a ra k , P ad işah ın a ra b a sın ı
s a rm a k ve b u su re tle P ad işah la b irlik te Y ıldız’a k a ­
d a r g itm ek yoktu.
Bu h a re k e t resm î p ro to k o lü ih lâl e tm e k te n d a h a
b a ş k a m â n â la ra d a m ü saitti. F u a t P a şa b u n d a İtti­
h a tç ıla ra b ir n ev i m e y d an o k u m a ed âsı sezdi ve b u ­
n u tasv ip etm edi. E tm edi a m a o lm u ştu b ir k ere iş­
te...

i
N e tu h a f «Çerkeş İ ttih a t ve T eavüıı Cemiyeti»
n in açılış g ü n ü de b u g ü n d ü . B ir ta ra f ta n b ü y ü k b ir ­
liğim izi a y a k ta tu ta c a k M eclisim izi k u ra rk e n yanı-
b a ş ın d a m u h te lif a n a s ırın m illi k u lü p le ri d e b ire r bi­
r e r doğ u ru y o rd u . A rn a v u tla rın B aşkım K ulübü, K ürt-
le rin K ü rt Taali, A ra p la rın A rap K ardeşliği C em iye­
ti... H a ttâ b u n la rd a n b azıları b ü y ü k M eclisten önce
k u ru lm u şla rd ı. R u m ların E tnik, E tery a, E rm en ilerin
H ınçak, T aşnak, R am g av ar, d a h a bilm em n e cem i­
y etleri ço k tan var. A d e ta ta rih i idi o n la r...
B unu b ir â n d ü şü n d ü ğ ü m z a m a n Z ap tiy e N azırı
Ş efik P a ş a ’n m :
«Bu câm iai kübra kelim ei vahide etrafında du­
ruyor. M eşrutiyette, her m illet kendi varlığını d ü şü ­

72
necek istik lâlin i h a tırla y a c a k ve isteyecek. Bu d ev let
on seneye v a rm a z dağılır.» d ediğini h a tırla d ım .
«Acaba, biz, şim diki h a ld e o b ü y ü k d ağ ılm a n ın
ilk ç a tla k la rın ı m ı teşkil ediyoruz,» diye d e d ü ş ü n ­
düm , a m a şim dilik bizim cem iy etin k a r a r la r ı dem i-
yeyim , Ç erkeş İttih a t ve T ea v ü n C em iy eti’n in m ev ­
z u a tı a ra s ın d a «Uzun y a y la ’d a oins a t yetiştirm ek»
te n d a h a ileri b ir şey y o k tu .
Hem , bizim O sm an lı h a rita s ı d ah ilin d e n e em eli­
m iz ve m a k sad ım ız olabilirdi. O lsa o lsa o n u n h a r i­
cinde k alm ış o lan y u rd u m u z d a K a fk a sy a ’d a istik lâ ­
lim izi k u rm a k için y a rd ım ü m it edebilirdik.
O g ü n le rd e böyle şey ler d ü şü n ecek h ald em i idik.
Bu k u lü p te bile, belki ü ç d ö rt ta n e m ü şir, ü rk ü tm e k ­
le say ılam ay a cak k a d a r d a p a ş a vard ı. D en eb ilir ki
im p a ra to rlu ğ u n en m a ğ ru r a risto k ra sisin i biz teşkil
ediyorduk, ö y le işlerle u ğ ra ş m a y a ten ezzü l edecek
z ih n iy ette değildik.

BİR İNKÂR DAHA


KALEM HÜRRİYETİNE İLK KURŞUN

Ali K em âl, b ir m ü d d e tte n beri, M ekteb-i M ülki-


yei Ş a h an ed e (b u g ü n İsta n b u l Kız Lisesi) T arih-i -
S iyasî d ersleri veriyordu. D oğrusu; b en de h e rk e s g i­
bi b u g ü n ta rih i siyasî d in lem ek ten ziyade, m em lek e­
ti sa rs a c a k çapta, işlenm iş k o rk u n ç b ir cin ay etin is­
tifh am ın ı çözm ek endişesiyle m ek teb e k oşm uştum .
D ershane, alışılm ışın ü stü n d e h ın c a - h m ç do lu
idi. Belli d ers sa a tin i g eçen h e r d ak ik a, dinley icilerin
s a b n n ı tü k etiy o rd u . Ali K em al, d erse h em en b ir çey­
re k gecikm e ile gelebildi. S e rt ve d iri a d ım la rla k ü r ­

73
sü y e d o ğ ru ilerledi ve a ğ ır a ğ ır çıktı. B ir m ü d d e t k e n ­
d in i soluklandırdı. Y an dış ceb in d en çektiği b ey az
te rtem iz b ir m endil ile te rli y ü zü n ü , b a şın ı sildi.
D ersh an ed e b ir ölüm sessizliği v ard ı. O, d ik k a t ve en ­
dişe ile o n a çevrilm iş b a k ışla rın fa rk ın d a değilm iş
gibi a ğ ır a ğ ır h a re k e t ediyordu. M endili ceb in e y e r­
leştirdi, b itk in ve bezg in b ir h a ld e ağ zım a ç t ı :
— M aalesef... dedi.
— Evet, m a alesef b u g ü n d ers v erem iy eceğ im ...
Bir m ü d d e t su stu , d a h a y ü k sek b ir sesle te k r a r ­
lad ı :
—' B u g ü n d e rs yerem iyeeeğim ; ç ü n k ü çok m ü te ­
essir, son d erec e m u z d a rip b ir haldeyim . S erb esti
b a ş m u h a rriri, a rk a d a şım H a şa n F eh m i’n in şeh ad eti-
n in b en i d ü ş ü rd ü ğ ü d e rin teessü r, b u g ü n v azife y a p ­
m a m a im k ân b ırak m ad ı.
G ittik çe to n u a r ta n b ir sesle, b u fâciay ı iz a h a de­
vam etti. B a ğ ırıy o rd u :
— O a tıla n vicdan sız k u rşu n , H aşan F eh m i’n in
b a ş m a değil, söz h ü rriy e tin e , fik ir h ü rriy e tin e , vic­
d a n h ü rriy e tin e en b a s it ve en b a ş ta g elen h u k u k u
b eşere (in san h a k la rın a ) atılm ış b ir k u rşu n d u r.
N u tk u n a r ta n şiddetiyle d e rsh a n e n in d irg in liğ i
sa rsılm a y a başlam ıştı. O d e rin sessizlik y a v a ş y av aş
y e rin i asab i ve öfkeli b a ğ ın ş m a la ra b ırak ıv erd i. N i­
h a y e t k ısa b ir m ü d d e t so n ra h a l şid d etli b ir k a y n a ş ­
m a y a d ö n ü ştü . Ali K em âl hiç b irşey istem eden, hiç
b ir tavsiyede b u lu n m a d a n çık tı gitti; f a k a t o belki de
isted iğ in d en fa z la sın ı yapm ıştı.
H epim iz b ah çe y e fırlam ıştık . K atile, h ü k ü m e te
la n e tle r yağ ıy o rd u . İçim izden y aln ız b iri h ü k ü m e te
ta ra fta rlık etm ek is te r gibi oldu. H o rh o rlu k a sa p

74
M u sta fa ’n ın b ir a n d a v u rd u ğ u y u m ru k la y e rle re y u ­
varlan d ı, sustu.
K alab alığ ın d ağ ılm ak eğilim i g ö sterd iğ i b ir z a ­
m a n d a, a ra la rın d a n s e rt b ir sesle şöyle b ir ih ta r y ü k ­
seldi :
— A rk a d a ş la r n e rey e ?... N erey e a rk a d a ş la r?
M em leketin h ü rriy e tin e , v icd an ın a, k a n u n u n a k a rş ı
işlenm iş b u cin ay eti sa d e te l’in etm ek le n e y ap m ış
oluyoruz? Bu gibi b ir v a k ıa d a h a k k ın m ü d a fa ası, ilk
b a ş ta m u h a k k a k , m e m lek e tin v ic d a n ve id râ k in i te m ­
sil eden D a rü lfü n u n ’a (*) d ü şer. Biz k o c a k a rıla r gibi
b ed d u alarım ızı y ap ıp evlerim ize gidem eyiz.
H erkes o lduğu y erd e m ıh lı g ibi k alm ıştı, b ir çok
o n ay s a d â la rı ile, k a r a r a v arildi: K aatili, S a d râ z a m ­
dan, M eclisi M eb’u s a n ’d a n iste m ek ... T opluca Bâbı-
â li’ye d o ğ ru y o la çıkıldı.
B âb ıâli’n in diş k a p ısm d a m â ru z k ald ığ ım ız u fa k
b ir d iren iş, k a s ırg a y a tu tu lm u ş b ir k â ğ ıt p a rç a sı g ibi
sav ru ld u . G ençlik S a d a re t k ap ısın ın m erd iv en leri
ö n ü n e d ay an m ıştı.
B u ra d a n a rk a y a b ak tığ ım zam an , b ir ik i y ü z k i­
şid en ib a re t ilk k afile n in b in lerce kişiye erişm iş ol­
d u ğ u n u g ö rm ü ştü m . Y an so k a k la rd a n k o şu şa n lar,
k a la b a lığ a katılıy o rd u . Çok m u a zzam ve d o st b ir k ü t­
le teşkil etm iştik.
G elen, s a d a re t y âv erin e, D a rü lfü n u n u n , S a d r­
âza m ı g ö rm ek isted iğ in i söyledik. Y âver, g itti geldi,
P a ş a ’nm , b ir delege h ey eti seçm em izi a rz u e ttik le ri­
ni, söyledi. D erh al s e r t b ir lisa n la b u tek lifi red d ettik .
— F a h a m e tm e a b (**) u n u tm a s ın la r k i k en d ileri

(*)' Üniversite.
(**) Değerlerin barındığı yer anlamına gelir. Sadrâzama verilen lâkap

75
şim di istib d â d id a re sin in değil, M eşru tiy etin S a d r­
â z a m ıd ırla r. B u ra y a gelen b u b ü y ü k h e y ’e t m em lek e­
tin ş u u r ve v icd an ın ı tem sil ed en D arü lfü n u n d u r.
B u ray a k a d a r z a h m e t b u y u rsu n la r.
— B ica ediyoruz.
—■İstiyoruz. B u n a k en d in i alıştırsın .
— B ekliyoruz.
Y aver, "bir d a h a g itti g e l d i:
— G eliyor, b ey ler... Dedi. T e k ra r içeriye girdi.
D erh al bizde b ir te lâş belirdi. T abiî ko ca b ir S ad ­
râ z a m la k o n u şm ak , ken d i a ra m ız d a lâ f etm ek de­
ğ il ya, b u n u n la d o ğ ru d ü rü st, sık ılm ad a n k o n u şacak
b irisi lâzım dı. B irbirim ize s o rm a y a başlad ık . Bu so­
ru ş tu rm a a ra s ın d a içim izden b i r i :
— Ben k o n u şu ru m , dedi.
Bu genç, b ir h u k u k taleb esi idi. B iraz a r k a d a k a l­
m ış, h em en önde ta m o rta d a b ir y ere alındı. K o n u ş­
m a y a hazırd ık .
B ir m ü d d e t sonra, y etm işlik ih tiy a r vezir, H üseyin
H ilm i P aşa, a rk a s ın d a b irk a ç d ev let e rk â n ı ve y âv eri
ile sa h a n lığ a d o ğ ru ilerledi. D u d a k la rın d a n d ökülen
zo rak i b ir tebessüm le k ala b a lığ ı selâm ladı.
D oğrusu, hepim izin v ek âletin i ü stle n en genç h u ­
k u k lu, ta m b ir ehliyetle k o n u şu y o rd u . E vvelâ H a şa n
F eh m i’n in biyografisini y ap tı. O n u K ö p rü ü zerin d e
ö ld ü ren in kim ve n e gibi b ir d ü şm an ı olabileceğini
m a n tık î delillerle belirledi. K ö p rü ’y ü ik i b aşı a sk e r
ve polis k a ra k o lu ile çevrilm iş b ir k a p a n d iy e tâ rif
etti. B u ra d a a d a m öldü rm ey i a n c a k h ü k ü m e tte n y a r ­
d ım u m a n b ir k im sen in te rc ih edeceğini a n la ttı. D a­
h a evvelce de v u k u b u lm u ş ve k a tili b u lu n m am ış b ir
cin ay eti h a tırla ttı. Bu im alı k o n u şm ay a asırlık Os-
m a n lı İm p a ra to rlu ğ u n u M ak ed o n y a d a ğ k a n u n la rıy ­

76
la id a re m ü m k ü n o lm ay acağ m ı ilâve etti. Ve n ih a y e t
k a tilin y a k a la n a ra k şid d etle cez alan d ırılm asın ı iste­
di.
K alab alığ ın o n ay ve ta k d irleriy le d estek len en h a ­
tibi, sözünü bitirinceye k a d a r d ik k a tle d in ley en ih ti­
y ar vezir, y erin d e n b ir ad ım ilerledi. Z ayıf b ir sesle
ko n u şm ay a başladı: Y arım ağ ız te essü fle r b ey an etti.
K ararsız ve titre k b ir sesle b a sm h ü rriy e tin d e n , vic­
dan , söz ve yazı h ü rriy e tin d e n , b u n la rın cem iyet için
k ıy m et ve eh em m iy etin d en b ah setti. K atilin y a k a la n ­
m ası için şiddetli e m irler v erd iğ in i söyledi. Ve şöyle
ilâve e t t i :
— T abiî eğ er y a k a la n ırsa ! C e za ların en şiddetlisi
ile cezalan d ırılacağ ın ı, söylem eye k alm ad ı, k a la b a lık
a ra s ın d a n b ir genç, d ik b ir s e s le :
— B u ray a ed atı ş a rt g irm ez Paşa! Diye bağırdı.
K atil y a k a la n ırs a ... İse n e d em ek ? O ra d a on p a r a
v erm e y en in y a k a sın ı k o p arıy o rlar. İse de lâ f m ı?
G enç h u k u k lu k o n u ş tu ğ u n u n k a b a lığ a k aça cağ ı­
n ı ta h m in etm iş olacak ki, lâfı te k ra r a ld ı..
— Evet! P aşa H azretleri! K ö p rü iki b aşı a s k e r ve
polis k a ra k o lla rıy la k a p a lı... K atil b u ra d a n k u rtu lm a ­
yı an c a k k en d in i denize a tm a k la tem in edebilir. T ah ­
m in b u y u ru rs u n u z k i o m e l’u n ölm ek için değil, y a ­
şa m a k için ö ld ü rm ü ştü r. Dedi ve ta tlıy a bağladı.
Bu genç h u k u k lu y u , b u g ü n ü n y a ü n lü b ir a v u ­
k a tı v ey a say ın b ir h âk im i ta sa v v u r etm eyiniz. H u ­
k u k u n bu p a rla k m e zu n u böyle y apm adı. O, z a m a ­
nın, n e ü n lü b ir av u k atı, n e de v a k u r b ir h â k im i ol­
du! Y azar B u rh a n Felek olm ayı tercih etti.
B âbıâli’d en ayrıldık , k afile h a re k e t ettik çe b ü y ü ­
y erek azâ m etli b ir in s a n seli h alin d e ak ıy o rd u . G a­
zete id a re h a n e le rin i z iy a re t ede ede, S alk ım sö ğ ü t yo­

77
lu y la «Meclisi M eb’usan» ö n ü n e, A yasofya M e y d a n ı­
n a yığıldı. M eclis R eisini istiy o rlard ı. Epey m ü d d e t
beklediler. M eclis Reisi m e y d a n d a yok! N ih a y e t b i­
n a n ın ü s t k a t p e n c e re le rin in b irin d e A h m et R ıza Bey
gö rü n d ü . O n u n p en cered e g ö rü n m esi ile gö sterici k ü t­
le n in a rk a s ın d a d a y e r y e r sü v a ri k ıt’a la rı belirdi.
A n laşılan b u n u beklem işti! P e n c e re d e n :
— B u rası y a s a m a k u v v eti ic ra h ey etin e gidiniz,
o y a p m a z sa o v a k it d ü ş ü n ü lü r... G ibi soğuk b ir k a r ­
şılık ile yetindi.
G ö stericilerd e b ü y ü k b ir asa b iy e t b elirm işti. B u­
r a d a R eisin y a n m d a g ü lm ek te o lan b ir m e b ’u su n h a ­
re k e ti h a lk a çok iğ ren ç g ö rü n d ü . H em en y an ım d an
b ir h u k u k talebesi d u v a rm ü s tü n e fırladı.
—■N âm ert, alçak! N e g ü lü y o rsu n ... Istırab ım ızla
alay, m ı ediyorsun? Diye bağ ırd ı. M eb’us içeriye çe­
kildi.
S o k ak b a ş la rm d a k a la b a lığ ın a rk a s ın ı k esm ek
su retiy le b eliren sü v ari, a tla r la k a la b a lığ a daldı, ile r­
lem eye başladı. B ir m ü d d e t so n ra b ir g ay e e tra fın d a
to p lanm ış o lm ay an elli b in k işin in d isipline tâ b i elli
k işi k a rş ıs m d a d ağ ılm asın ı sey rettik . Son k a la n b ir­
k a ç y ü z k işi b ira z d iren d i, o n la r d a u fa k te fe k b ir k aç
y aralı, bereli v ererek, y av aş y a v a ş d a ğ ıld ılar...
C enazeyi, p o sta h a n e ö n ü n d e h atırlıy o ru m . H a şa n
Fehm i, kırm ızı a tla s ta n y apılm ış T ü rk b a y ra ğ ın a s a ­
rılm ış, ta b u tu n b a ş ta ra fın d a y in e k ırm ızı a tla s ü ze­
rin e ve K efa B illâhişeh id a M u h am m ed R esu lû llah
cüm lesi a ltın telle yazılm ıştı.
D a rü lfü n u n lu la rm p a rm a k la rı ü zerin d e k en d in e
m e sn et b u la n ta b u t, b ir çocuk şu u rsu z lu ğ u ile k â h
direniyor, k â h h a re k e t ediyor, u ç m a k is te r g ibi b a ­
şın ı k ald ırıy o r, d u ru y o r, te k r a r a ğ ır a ğ ır ilerlem eye

78
d ev am ediyodu. Belki H afız S am i idi, â d e ta g ö k ten
d ö k ü lü y o rm u ş gibi b ir ses... N a a t (*) o kuyor, M evlevi
d edeleri k en d ilerin e m ah su s, o g ü n e k a d a r işitm ed i­
ğ im kesik ve te k d ü ze h a z in b ir n a ğ m e ile (ism i C e­
lâl) çekiyorlardı. ■(**)
H a şa n Fehm i, A n k a ra cad d e sin d en y o kuş y u k a rı
ilerley erek S u lta n M a h m u t T ü rb esi’n d e k i ebedî isti-
r a h a tg â h ın a yollanıyordu. K alab a lık o d erece k esif
b ir h ald e idi ki, h iç b ir .fert ih tiy a rı ile y ü rü m ü y o r,
â d e ta sele kapılm ış b ir ta h ta p a rç a sı gibi ak ıyo rd u .
H em en yirm i ad ım sağ ım d a ta b u ta çok y a k ın bir.
m evkide eski bir m ek tep ve m a h alle a rk a d a ş ım a d o ğ ­
r u d ü m e n k ırm a k b ir tü r lü m ü m k ü n olm uyordu. N a ­
sıl oluyordu? Bir te sa d ü f eseri değil, o D a rü lfü n u n -
lu la r içinde â d e ta cenazey e a it b ir in s a n m ev k iin d e
b u lu n u y o rd u . Bu a rk a d a şım ın Ü çü n cü O rd u y a m e n ­
su p b ir sü v a ri teğ m en i oluşu beni şaşırtm ıştı. K a la ­
balık içinde kalm ış, so n ra d a çık am am ış olam azdı.
E vet b u o rd u y a m e n su p b ir su b a y ın H a şa n F eh m i’n in
cen azesinde görünm esi, n a z a rı d ik k a ti çekici b ir şey­
di. O d a b a n a y a k la şm a k için g a y re t sarfed iy o rd u .
B u n a rağ m e n , a n c a k S u lta n M a h m u t T ü rb esi ö n ü n d e
b irleşm eye im k â n bulabildik. Y ü rü y e re k b irb irim izin
elini sıktık. S o rd u m :
— N asılsın? N e v a k it g eld in ?
—■B en b u ra y a tâ y in edileli epey oldu. Size gele­
m edim . Y ine eski evinde m i o tu ru y o rsu n ?
— ö y le y a ...
—■T eyzem n asıl?
— iyidir.
—■S ağ olsun. A nnen, n e k a d a r ü z ü lm ü ştü r kim -

(*) Peygamberi öven sözler, kâside.


(**) Allahın adını anma.

79
bilir? İyi k i K adın N ine öldü d e b u g ü n ü görm edi.
Hiç birşey an lam am ıştım . A nlam sız ve k ararsız ,
a rk a d a şın ım y ü zü n e b ak tım . O, gözleriyle, tü rb e n in
k a p ısın d a n g irm ek te o lan ta b u tu ta k ip e d e r e k :
— Z avallı K adm N ine, b u n u görseydi, deli o lu r­
du.
A lâkasızlığım a k a rş ı şa şk ın b ir ed a ile s o r d u :
— Y ah u K adın N in e’yi u n u ttu n m u ? Seni n e k a ­
d a r severdi.
— K ad ın N ine!... Ay bu H aşan Fehm i, H aşan Bey
ağ a b e y m i?
— B ilm iyorm uydun, o ya! Ne y a p a rs ın k a d e r...
B ir tü rlü şu y az ıd a n v azgeçem edi... B ırak şu y a z m a ­
yı, b ıra k şu m ücadeley i d ed im ... D inletem edim .
O v a k itte n beri, S u lta n M ah m u t T ü rb esin in , m e ­
za rlık k ap ısın ı h e r açık gördükçe, daldım . A vuçiçi k a ­
d a r y erd e d e fa la rla «H aşan Fehmi» n in m e zarın ı a r a ­
dım , ta r a d ım : A h m et S am im ’in m e zarı v ar, H aşan
F eh m i’n in m e zarın ı b ir tü rlü b u lam ad ım d ı...
Bir g ü n genç b ir d o stu m la açık b u ld u ğ u m u z k a ­
p ıd a n daldık. M ezarlığı iki p a rç a y a ta k sim ettik , d ik ­
k a tle a ra m a y a koyulduk. Y ok!... B u a r a d a tü rb e n in
işçilerin d en b ir delikanlı, k ü ç ü k b in a d a n çıktı, bize
d o ğ ru g elerek n e arad ığ ım ızı sordu.
— O ğlum ! V aktiyle şe h it edilen b ir g azeteci v a r ­
d ı... H a şa n F ehm i Bey ism in d e... B u ra y a g ö m m ü ş­
tü k , a ra d ık ta ra d ık yok!
— Efendi! Bi de d aşı o lm a y a n la r var. Belki bu
p a ş a y a d a d aş gom am ışlard ır. B en d e fte ri getirey im
d e bi b a h ıv e rin ... Dedi.
B in ay a daldı, elind e b ir d efte rle çıktı. Ş im di a n ­
lam ıştık. Y erini bulduk: İki m e z a r a ra s m d a u fa k
d ü m d ü z yeşil b ir sah acık ...

80
G enç d o stu m te e s s ü r le :
—■Bu a d a m şu m em lek et için can ın ı v erd i!... A m ­
cacığım ! H an i in sa n ın şöyle b ir ta rifi vardır.- M azi
ve istik b âli h ald e y a ş a y a n m a h lû k ... diye. İn s a n b u ­
n a in a n m a k için y a n e şriy a tıy la , k a n ı ile H a şa n F eh ­
m i’yi, y a h u t ş u ra y a b ir k a ç y ü z m e tre m esafed e b ir
T ü rk M a tb u a t C em iyeti’n in v arlığ ın ı in k â r etm ek lâ ­
zım geliyor... dedi. V e ilâve e t t i :
— H em de v ak tiy le k atilin i S a d râ z a m d a n iste ­
y en B u rh a n F elek’in sen elerle Reisi b u lu n d u ğ u b ir
cem iyet...
— N esinden n e u m a rs ın bu d ü n y a n ın ?

31 MART

Bu olayı m u a y y en v a s ıfla n , ta rih te em sali geç­


m iş b en ze rleri ile ölçerek sebeplerini, h em en y an ıb a-
şında. ve b erab e rin d e b u lm a k m ü m k ü n ...
K endi u fa k ü s tle rin in b ir k a ç k u rş u n atım ıyla,
p ây esine erişilm ez b ü y ü k p a ş a la rın ı b ir to sb ağ a g ib i
y u sy u v a rla k a y a k a ltı ettik lerin i, ko ca b ir P a d işa h a
diz ç ö k tü rd ü k le rin i ve b ü tü n b u h a re k e tle rin k e n d i­
le rin e d a y a n ıla ra k yap ıld ığ ın ı a n lad ığ ı gün, e rle rin ­
d e k en d i a ra la rın d a ta lih den em ey i d ü şü n ecek b azı
k im se lerin z u h u r etm esi k a d a r tab iî b ir şey olm ıya-
cağ ın ı n e d e n düşünm iyelim .
B u h a re k e ti o lg u n la ştırm a k ta m u h a lif m a tb u a ta
m e s’u liy et hissesi ay ırm a k y erin d e olur: a n c a k bu n e ­
tice n e o n la rın fiilen iştirâ k ettik leri b ir te şek k ü lü n
eseri, n e de bekledikleri b ir şeydi.
Bu, illerde b ir g ü n evvel ate ş p ü sk ü re n ve e n b a ş ­
ta gelen m u h a le fe t lid erleri, «B undan fa z la k a lm a y a

81
iz ’a n m ânidir» diy erek İsv içre’de soluğu zor k e stird i­
ler. Yol p a ra sı o lm ay an la r vey a g afil a v la n a n la r ev ­
le rin e gizlendiler. Başıboş ask er, b ir k aç g ü n o rtalığ ı
h a r a c a kesti. Bu h âd ised e şa y a n ı d ik k a t o lan şey,
a sk e rin P a d iş a h a s a d a k a t m a h iy etin d e b elirtileri idi.
V e b ir d e m ektepli ö ld ü rm ek s u re tin d e b eliren son
k a r a r la n ...
B aşıboşluğun k o rk u n ç b ir b elirtisi o lan b u h a r e ­
k e ti d u rd u rm a k için n e S u lta n H a m it’in, n e d e o gü n -
lç rd e n ü fu z sah ib i olm ası lâzım g elen d in u lu la rın ın
etkili b ir m ü d a h alesi g örülm em işti. Bu a sk e rle yüz
yüze gelecek c e sa re tte b âzı k ü ç ü k rü tb e li s u b a y la r­
d a n ta k ım ve bölükleri b a şın d a erk ek çe k a n la rm ı dö­
k e n le r vardı. A ncak b ü y ü k m ik y a sta h a re k e ti ö n le­
m ek teşeb b ü sü n d e b u lu n a n tek b ir k u m a n d a n g ö rü l­
dü: M a h m u t M u h ta r P aşa... Bu p aşa, H arb iy e N eza­
re ti m ey d an ın d a (*■) n izam iy e k ıt’a ların ı, p a rm a k lık d ı­
şın d a n âsî a s k e rin teşv ik in e ra ğ m e n b ir m ü d d e t em ­
rin d e tu tab ild i. O n la rm d a isy a n a iştirâ k in i m ü teak ip
o d a gizlenm eye m e cb u r kaldı.
İttih a tç ıla r b u h âd isey i «bir hâdise-i irtica» diye
v asıflan d ırd ılar. O g ü n lerd e, İttih a tç ıla ra m u h a lefetin
h e r h arek e ti, irtica, İttih a t ve T e ra k k i M erkezi U m u ­
m isinin, h a ttâ S u lta n H am id ’le k u c a k la şm a sm a k a ­
d a r h e r h a re k e ti «M eşrutiyet m e şru ay ı tarSin» (**)
edici ileri b ir h a re k e t sa y m a k âd etti.
İttih a tç ıla r, m u h aliflerin , m u h alifler, İttih a tç ıla ­
r ın bu h a re k e ti te rtip led iğ in i id d ia ettiler.
Bence b u h âd ise d ü zen len m iş değildi ve b u n u
destekleyen, olu şu n a im k â n v eren sebepler, h e r iki
ta ra fın bilerek, bilm eyerek y ap tığ ı şeylerdi. 31 M a rt

t1') İstanbul Üniversitesi merkez binası bahçesi.


(**) Meşru Meşrutiyet yönetimini sağlamlaştırmak.

82
H âdisesi ş u u rsu z b ir y ü rü y ü şü n , son g ö sterisi say ıla­
bilir. H em İttih a t ye T e ra k k i’n in , h e m d e m u h a le fe ­
tin k u s u rla rı v a rd ır, b u n d a ...
Bu hâdise, m u h a le fe tin ölçüsüz n e ş riy a tın d a n zi­
yade, d in i siy asete â le t etm ek y ü z ü n d e n o rta y a çık ­
m ıştır. ..
D erviş V ah d eti ism in d e b ir d elin in V o lk an isim ­
li n e şre ttiğ i g azetey i m u h a le fe t k en d i sın ıfın ın sesi
a ra s ın d a benim sem iş g ö rü n m esi, in k ilâ p n a m ın a
atılm ış ileri ad ım ı k esin b ir teh lik ey e sev k etm ey e r a ­
m a k bırakm ıştı.
S u lta n A b d ü lh am it, b u h a re k e te sey irci kaldı.
T asv ip k âr görünm edi, etk ili b ir m u k a v e m e t y a p m a ­
y a d a teşeb b ü s etm edi. A sker, silâ h elinde o rta lığ a
u ğ ra d ığ ı za m a n o rta d a n e İttih atçı, n e m u h a lif k im ­
seler k alm am ıştı. O d a başıboş, gelen eğ in e tâ b i ola­
rak , evvelâ ş e ria t istedi, so n ra d a kelle...
O sm an lı O rd u su ’n u n s u b a y la ra k a rş ı b ir k in i
v ard ır. B unun b elirtile rin i a r a d a b ir g ö sterir: A ra d a
b ir y a p a r, f a k a t b u k ay n ay ışı o n u n sa b rı k a d a r k o r­
k u n ç olur. K ansız d u ru lm a z ... ö y le de o ldu...
«H areket O rdusu» ism iyle ta rih e geçen S elân ik
ve c iv a n h a lk ı ile b ir m ik ta r a s k e r ve s u b a y la rın top­
la n tıs ı o la n b u kuvvete, b aşıb o ş kalm ış is y a n k â r k u v ­
v et k ısa b ir ç a rp ışm a d a n s o n ra teslim oldu ve n e ti­
ce, S u lta n H a m it’in h a l’in i ve ittih a t ve T e ra k k i’n in
d a h a k u v v etli o la ra k sah n ey e d ö n ü şü n ü tem in etti.
C ü lû s (*) eden Beşinci M eh m ed ’in a r tık b ir k o rk u lu k ­
ta n ib a re t k a la c a ğ ı m u h a k k a k tı.
31 M a rt h âd isesin in k a h ra m a n la n , H üseyin C a­

(■')ı T ahta çıkm a.

83
h it B ey’in «N igâhban-ı h ü rriy et» (*) a rs la n la rm d a n
çıktı.
K âm il P a şa S a d a re te geldiği z a m a n S u lta n H a-
m it’in d ağ ıtıla n A rn av u t, A rap , T ü rk k ıt’a l a n y erin e
«H ürriyet G özcüsü» o la ra k Ü çü n cü O rd u d a n g e tiri­
le n avcı ta b u rla rın ı Y a n y a ’y a g ö n d erm e k istem işti.
O n u n m a k sa d ı n e idi bilm em , f a k a t İttih a t v e T era k ­
k i b u n d a n şiddetle k u şk u lan d ı, K âm il P a ş a ’n ın b u
te şeb b ü sü n d e P ad işah ı tak v iy e m a h iy etin d e gizli b ir
n iy e t sezdi ve şiddetle m u k a v em et etti. E rk â n ı H arb i-
yei U m um iye R eisliği (**) de S a d râ z a m ın b u h a r e ­
k e tin i y etk ilerin e te cav ü z saydı v e h a k lı o la ra k d i­
re tti, g ö n d erilm elerin i k a b u l etm edi.
H ü sey in C a h it bu k a h ra m a n la rın İs ta n b u l’d a n
a y rılm a la rı aley h in e şiddetli b ir m a k ale d ö k tü rm ü ş-
tü. O b u y azısı ile h em İ ttih a t ve T e ra k k i’n in , h em
k e n d i h a y a tm a son verecek im k â n la rı h azırla d ığ ın ı
n e re d e n ta h m in etsin ...
A vcı ta b u rla rı h a k k m d a k i m ak aley i özet o la ra k
v erey im ki, lâ fa m e y d an k alm asın . H ü sey in C ah it
Y alçın, b u n la r h a k k ın d a 12 Ş u b a t 1909 ta rih li T a n in ’-
in b aş y a z ıs ın d a :
«Avcı taburları m eşrutiyetin ilk aylarında İstan­
bul’d a bir hareketi irticaiye vukuundan endişe edil­
d iği zam anlarda kalplere bir h issi em niyet verm ek
ve icabında m eşrutiyeti m üdafaa etm ek üzere Rum e­
li’den getirilm iş kahram anlardır. Bunlar idarei cedi-
denin tim sali kuvvet ve azam eti gibi duruyorlar. A v­
cı taburları efradı bugün İstanbul’un neresinde isba-
tı vücut etseler derhal kalplere bir hissi inşirah ve
itim at geliyor.

(*) Hürriyet gözcüsü, bekçisi.


(**) Genel Kurmay Başkanlığı.:

84
A vcı taburları hürriyeti istirdat eden Rum eli or­
dusunun bir cüzü olm ak itibariyle şehrim iz ahalisi
nazarında bütün hürm et v e m uhabbetle kabul ed il­
mektedir. Hattâ ecanip bile onlara karşı bir zaafı
kalp hissederek onları m eşrutiyet ve hürriyet m uha­
fızı birer kahram an suretinde görmektedirler.
H üseyin C a h it B ey’in b u h ü r r iy e t a rs la n la rı,
L âzkiye M eb’u s u n u b ir b en ze r o la ra k seçm ek ş a şk ın ­
lığ ın a d ü şm esey d iler say ın ho cam ızın b u g ü n v e fa tı­
n ın za n n e d e rim 47 nci m a te m yılını tu ta c a k tık (*).
O lu yor böyle y a n lışlık la r d ü n y a d a ...
B u ra d a h âd ise n in fa ille ri a r a s m d a İ ttih a t ve Te-
r a k k i’yi say m ay a im k â n o ld u ğ u g ö rü lü y o r. S elâ n ik ’-
te n g etirilen h ü rriy e t g ö zcü lerid ir ki, 31 M a rt h â d i­
sesin i te rtip ve teşvik ettiler, o rtalığ ı k a n a b oyadılar.
H alden m e m n u n o lm ay an la rın , k a rışık lık özledikleri
şeydir. G erek İttih atçı, g erek m u h a le fe t cep h eleri n e
isted ik lerin i bilm edikleri halde, v u k u b u la c a k b ir k a y ­
n a ş m a d a n k en d i le h lerin e d o ğ aca k y en i im k â n la r
u m d u lar, f a k a t b u güv ercin , hiç d e ta h m in le ri gibi
olm adı. V o lk an ’ın ü s tü n e h a tta D erviş V a h d e ttin ’in
V o lk a n c ıla n bile v a ra m a d ıla r.
İsy a n h a re k e tin e iş tirâ k ed en ask erd e, P a d iş a h a
k a rş ı m ü şah ed e edilen b ir eğ ilim in k â r edilem ez. Bu
isy a n a «h u ru cu alelsultan » (**) değil, d ü zen e k a rş ı b ir
isy a n d a denem ezdi, ta m b ir b aşıb o şlu k ve k a y n a y ış
idi...
S ilâh lı b ir başıboşlu k k a d a r k o rk u n ç b ir şey d ü ­
şünülem ez. O halim , selim T ü rk n e fe rin in b ilh a ssa
s u b a y la rı aley h in e b eliren k in ve d ü şm an lığ ı n e fre t
edilecek b ir m a n z a ra gösterm işti.

(*) Kitabın ilk baskısına göre.


(**) Padişaha karşı ayaklanma.

85
O tarihlerd e orduda, alaylı, m ek tep li d â v a sı h e ­
n ü z h alled ilm iş d eğild i, orduda, n eferd en , askeri
m erteb elerin en y ü k se ğ in e k adar a layd an gelm e su ­
b ay vardı. Bunlar, m ek tep li su b aylara karşı bir n evi
ayrılık h issi taşırlardı. E frat bu m en şeli sub ayları
k en d in e d a h a ya k ın buluyor v e m ek tep li su b a y a ley ­
h in e g izli de o lsa bir h u su m et d u y g u su taşıyordu.
Ş eriat d iy e b a şla y a n isyan , m ek tep li su b ay ö l­
d ü rm ek te karar kıldı. V e tarihte b ü y ü k bir lek e o la­
rak k a lacak h âd iselere İstanb ul bir k aç g ü n fe c î bir
sa h n e oldu.
İsim leri hü rm etle a n ılm a y a h a k k azan m ış olan
şeh itler a ra sın d a birisi hocam , sü vari y ü zb a şısı M üm ­
taz, d iğeri iki ü st sın ıfta n d eğ erli ark ad aşım teğm en
İzm it’li Y u su f vardı. B u nlar ö y le isy a n etm ek le bir
bölük k arşısın d a da olsa, y ü zg eri ed ecek yara d ılışta
in sa n la r değildi. A skerleri an cak m ü bârek cesetleri
ü zerin d en g e ç m e k su retiy le isy a n a iştirâk edebildiler.
B u nların h er ik isi d e sü vari idiler. Ş ü h ed â arasm d a
bir d e R um va ta n d a ş y ü zb aşı îs p a ta n d a tarih e h ü r­
m etle a n ıla c a k isim b ırakıp gitti.
Ben, bu h âd ised e çok fe n a bir v a z iy e te d ü şm ü ş­
tüm . M ahallem izde bir d ilen cin in o ğ lu o lan B ah riye­
li bir cib illiy etsiz vardı. O nu h er v a k it old u ğu gibi
k ü çü k görm eye alışm ıştım . Y an ın d a dört beş ark ad a­
şı, sarhoş m artin tü fek lerin i h a v a y a b oşaltm aların a
m ü d ah ale ettim . B an a k arşı sırıta ca ğ ın ı hiç d e ta h ­
m in etm em iştim . Bu adam o g ü n o ad am d eğild i, b e­
n im azarım a tah am m ü l g ö sterm ey e a lışm ış o lm asın a
r a ğ m en hırladı, h a y a tım ı zor kurtardım .
İttihatçılar, ilk iş olarak P ad işah ın m a iy eti erkâ-
n iy le em rindeki m u h a fız k ıt’a la n n ı kaldırm ışlardı.
B u nların arasm d an itim ad a d eğ er görd ükleri bâzı

86
kim seleri de b ırak m ışlard ı. Bu m e y a n d a h iz m ette de­
v am ın a m ü saad e ettik le ri Y av er Y üzbaşı H a şa n Bey,
h a l’a, ta k a d d ü m ed en en son g ü n e k a d a r P ad işah ın
y a n ın d a k alm ıştı. G erek 31 M a rt h âd isesi h a k k ın d a
g erek P ad işah ın h â l’i g ü n le rin e ve seb ep lerin e a it o n ­
d a n d in led ik lerim i ilâv e ed erek 31 M a rt h âd isesin in
iz ah ın ı tam am lay acağ ım ...,
H aşan Bey, b u h a re k e ti P a d işa h ın şid d etle re d ­
dettiğini; f a k a t fiilen m â n i o lacak k a d a r c e sa re t gös­
te re m ed iğ in i söyler.
D eniz y a rb a y ı K abulî B ey’i s a ra y için d e o n u n
gözleri ö n ü n d e ö ld ü rm elerin d en çok m ü te e ssir olm uş,
h âd isey e m â n i o lm ay a v a k it olm am ış; f a k a t hâd isey i
m ü te a k ip fâille ri tev k ife d e c e sa re t g ö sterem em iş...
H âdisede avcı ta b u rla rın ın ö n ay ak o ld u ğ u n u d u y ­
duğu z a m a n :
— T âbiı dem iş... B ü y ü k lerin i d in lem ezler... B ir
g ü n so n rasın ı d ü şü n em ey e n çocu k lar, a sk e ri ş ım a rt­
tılar, b a b a k a tili y ap tılar. N e felâket!.. Sonu n erey e
v a rır A lla h b ilir...
H aşan Bey b u g ü n le r z a rfın d a P ad işah ın s ü k û n e ­
tin i m u h a fa z a ettiğ in i söyler.
H a re k e t O rd u su ’n u n A y estefan o s’u k a r a r g â h y a p ­
tığ ı g ü n lerd e, İn g iltere K ralı, S e fa re t M ü steşarı Fiç
M oris v asıtasiyle, A kdeniz d o n an m asın ın e m ir v e ira ­
d elerin e verildiğini, ira d e b u y u rd u k la rı ta k d ird e İs­
ta n b u l’a yönelerek d e rh a l h a re k e te h a z ır b u lu n d u ğ u ­
n u bildirdiği zam an S u lta n H am it b u teklifi n e z a k e t­
le r e d d e tm iş :
—• K ral H a z re tle rin e te şek k ü rlerim i ib lâ ğ a ta v a s ­
su tu n u z u r ic a ederim . H iç fev k alâd e b ir şey yok. O
g elen ler d e b en im e v lâ tla n m d ır... dem iş.

87
Rus S efirin in ay n ı şekilde v u k u b u la n tek lifin i de
a y n ı s u re tle red d etm iş...
H al'in d e n b ir g ü n evvel, Ü sk ü d a r’d a o tu ra n ve
y a n ın d a tek k alm ış o la n y a v e ri H a ş a n B ey’e :
— O ğlum H a şa n Bey! Geç k a lm a y ın v a p u ru k a ­
çırırsınız, ev d en m e ra k etm esinler.
— M ü saad e b u y u ru n P ad işah ım , b u a k ş a m y a n ı­
n ız d a k a lm a k istiyorum ..
— H ayır! İrad em e m u h a le fe t etm em en iz icabeder.
Hadij geç k a lm a oğlum !
H a şa n Bey, b u n u a n la tırk e n , a y n ı sa h n e y i y a ş a ­
dığ ın ı göz y a şla rıy la a n la tm ış oldu.
S elâm lad ım ve a ğ la y a ra k ay rıld ım ...» dem işti.
B u n d an b a ş k a P ad işah ı m u k a v em ete teşv ik ed en ­
le r olm uş, b u n la rı kesin lik le re d d e ttiğ i m u h a k k a k ...
O n u n k a n d ö k m e k ten sak ın d ığ ın a in a n m a k caizdir.
33 senelik s a lta n a tı z a m a n ın d a y aln ız d ö rt id a m ce­
zası ta sd ik etm iş... Z a m an ın d a m ü e b b et k ü re ğ e çe­
vird iği id a m c e z aları b in leri aşm ıştır. H a ttâ k en d isi­
n e b o m b a a ta n la r ı b ile ...
A skerin; başıboş d u ru m u k e n d ilerin e h a lle rin in
v ah a m e tin i an la tm ış o lacak ... K ısa b ir m ü d d e t so n ra
k a n dö k m ek değil, vaziyeti k u r ta r m a k d erd in e d ü ş ­
tü ler.
A n ad o lu ’y a te k tü k f ir a r la r b aşladı. V e b u h a r e ­
k e t h e r g ü n b ira z d a h a a rttı.
İs ta n b u l’d a d e rin b ir ıs tıra p d ev am ediyordu. Beş
on m â su m s u b a y ın ö lü m ü ile n eticelen en k a y n a ş m a ­
y a açık b ir r e t yap ılam ıy o rsa, p a sif b ir m u k a v e m e t
u m u m u n n e fre t ve iğ ren m esin i ifad e ediyordu.
H a re k e t O rd u su le h in d e y a p ıla n p ro p a g a n d a la rla
v aziy et b u âsî z ü m re ale y h in e g ü n geçtik çe a rtıy o r,
so k a k la rd a ta ş k ın la ra ra s tla n m a z b ir h a le gelm işti.

88
B ugün, y a r ın H areket O rd u su ’n u n k u rtu lu şu sa ğ ­
layacak ak ın ı b ek lem ey e başlam ıştı.
N ih a y e t o d a oldu, H arek et O rdusu, m u h telif k a ­
n allard an İstan b u l’a girerk en , a z bir m u k a v em ete
uğradı. K ısa bir m ü ddet zarfın d a v a z iy e te h â k im ol­
du.
S a it Paşa, b u h âd ised e H arek et O rdusu k ad ar da
değil, cıv a gib i fık ırd am ıştı. B irden Y eşilk öy’e fır la ­
dı. H areket O rdusu ile m ü cah id i h ü rriyet olarak iç e ­
ri girdi.

G azinin h âlisi, bu soyd an ad am lard an çıkar. Y e­


di d e fa S u lta n H am it’in S a d râzam lığm ı yapar, P ad i­
şa h ın m eğ er aley h in d e h ü rriy et ta r a fta n im iş. E lbet­
te seb eb i var; b u g ü n sizi şa şırta n b azı h âd iselerin
m an tar gib i yerd en b ittiğin i m i zan n ed iyorsu n u z.
B u nlar g e le n e ğ e b ağlı tarihi kökleri olan olaylardır.

H arek et O rdusu, yer yer u fa k m ü frezeler h alin d e


b aşsız b ulduğu ku vvetleri, k ısa bir zam an d a d erle­
di, topladı.

H ü seyin C ah it B e y ’in h ü rriyet g ö zcü sü a sk erleri­


n in k od am an ların d an b irkaç k işi ayırdı, astı; v a z iy e ­
te h âk im oldu. Ç ıktı işin içinden.
G ü n ü n en m ü h im h âd isesi, S u lta n H am it’in ta h ­
tın d an d ü şü rü lm esi oldu. Bir h e y e t o n a teb a-i sadı-
k a sm ın onu m ak am ı sa lta n a tı terk etm esin i isted iğ in i
arzettı.
V e u su lü n e u yarak , gerek çesiy le M akam ı M eşi­
hat!*) ’in h â l’ fe tv a s m ı teb liğ etti.

(*) Şeyhülislamlık-

89
B u raya k adar m ü slü m an ca ve O sm an lı g e le n e ğ i­
n e u y g u n d evam ed en h al serem on isin d e teb liğe m e ­
m ur h e y ’et arasın d a Siyonist bir Y ah u d in in b u lu n m a­
sı, hem P adişaha, h em de m illî h a y siy ete sah ip k im ­
selere a ğ ır gelm işti.
S u lta n H a m it :
— B ana, m illetim in arzularını teb liğe m em u r
ed e c eğ i b eş m ü slü m an yok m u idi ki bu Y ahudi v a ­
tan d aşı ra h a tsız etm ey e m ecbur kalm ışlar, dem iş.
D a h a fen a sı, b u K arasu Efendi, bir zam an lar
S iy o n ist P artisi tarafm d an S u lta n H am it’e, F ilistin ’de
bir m ik tar arazin in belirli b ir b ü yü k para k a rşılığ ın ­
da satm a lm a sı için gönderilm iş...
Padişah, Y ah u d in in bu tek lifi k arşısın d a h a y ret­
te k a lm ış... Y arı hiddet, y a n h a y ret h alin d e cevap
verm iş
— M em âliki M ahrûsa-i Ş a h a n e (*) ’m den sa tıla ­
cak bir k a n ş toprak yoktur. O b a n a vad iatü llah tır,
d em iş v e o d a y ı terk etm esin i işa ret etm iş.
S en eler sonra, k en d isin e h a l’i teb liğ e m em u r h e y ’­
e t arasın d a b u sim ayı seçm işti.
M üteb essim , k ü sta h bir eda. ile d u d a ğ ın ı bükm üş,
elleri p a lton u n ceb in d e duran b u ad am o id i işte ...
Bu hâd ise, k am u oyu n d a g en iş bir dedikodu m ev ­
zu u olm uş, çok ıstırap verm işti.
H ak ik aten bu K arasu firm ası, d ev letin yık ıld ığı
g ü n e k adar siy a h bir u m acı h a y a le ti g ib i d ev letin
m alî koridorların da dolaşm ıştı. K âr ve iş k alm ad ığı
g ü n kayboldu, gitti. O g ü n e k adar İttih at v e T erak­
ki â za sı olarak g ö rü n en bu adam fırın ın k ap ağı k a ­
p an d ığı g ü n İsviçre’de aç ve m etelik siz k a la n ark a­
d aşların a yardım d eğil, selâ m b ile verm em iş...

(*) Osmanlı ülkesi.

90
P ad işah ı â lem p en ah , z illü llâ h ı filâ le m efen d im iz
«hakanı m ahlû» olm uştu.
S e y a h a t h a zırlığ ı k ısa sürdü, «Selan ik ’te A iâtini»
köşk ü n d e ik am eti k ararlaştırılm ış. B iraderi v e fa d a n
A lm an İm paratoru W ilh elm H azretlerin in se y a h a ti­
n i h u zu rla tem in m a k sa d iy le H o h e n z o le m Y atın ı
g ön d ereceği söylend i durdu.
D ü şen in dostu m u olur? N e g e le n oldu, n e giden?..
A iâ tin i k öşk ü n e yolland ı. O sm anlIların P a d işa h ı...
B urada h atıra g elm ez m i? Bir m ü slü m a n k öşk ü yok
m u idi, E m irü lm üm inini m isa fir ed ecek ? ... ö y le d ir .
K anunu âlem d ü şen e sâ d ece gü lünür.
«Padişah y a n m a dört k a rısın ı aldı, sek izin i bı­
raktı. F ilân harem i, g itti filâ n g itm ek istem ed i. O ğlu
B u rh an ettin ’i beraber götü recek , götürm eyecek.»
Yollu, birkaç dedikodu, S u lta n B eşinci M eh m ed ’-
in cü lû s (*) m erasim i a ra sm d a k ayn ad ı.
K ardeşi B eşinci M ehm et, O sm anlı ta h tın a otu r­
d u ...

MEÇHULDEN GELEN K U M A N D A N

Son y ü z yıl O sm an lı T arihi’n in d ik k a te d eğ er h â-


h iselerin d en biri de «H areket Ordusu» ism i ile ad ­
la n a n m ü retteb bir k u v v etin sa lta n a t m erk ezin e yö-
n eltiğ i saldırıştır.
Burada, n e bu orduyu tertip ed en elem an ları in ­
celem ek n e de bu k u v v eti p a d işah k u v v etleriy le ö l­
çerek bir çarp ışm a old u ğu takdird e n e g ib i son u çlar
d o ğ u racağın ı d ü şü n m ek k on u m u za girm ez.

(*) Tahta çıkma.

91
S u lta n H am it, z a te n k a rş ı k o ym ayı im k ân sız g ö r­
m ü ş k a d e rin i beklem eyi te rc ih etm işti. Bu böyle o lu n ­
ca b u tü rlü in celem eler y e rin d e sayılm az.
Biz b u r a d a d a h a ziyade h e m e n d ik k a ti çekm em iş
b ir o la y ü zerin d e d u ra c a ğ ız ve o n u ıgene k en d i g e­
lişm eleri ile ta k ip edeceğiz.
Bu o rd u n u n b ah se d eğ eri o la n ac a ip k o n u su ko­
m u ta n ıd ır, b u n u n ü zerin d e d u rm a k b ir h a k ik a tm ge­
lişi ve çö zü lü şü b a k ım ın d a n ehem m iyetlidir.

H a re k e t O rd u su k u m a n d a n lığ ın a b a ş ta m a h alli
re d if tü m e n le rin d e n b irin in k o m u ta m b u lu n a n H ü s­
n ü P a şa ta y in edilm işti. O rd u b u n la rın k o m u ta sın d a
S e la n ik ’te n h a re k e t e tti ve Y eşilköy’de y ığ m a k y ap tı
lev azım ın ı tam am lad ı. P lâ n la rın ı ta m am lad ı, b ir g ü n
s o n ra İs ta n b u l’a ta a r r u z edecek idi ki, ta m b u sıra d a
k o m u ta k u ru lu değişti, İs ta n b u l’a H ü sn ü P a şa değil
M a h m u t Ş ev k et P a şa ta a r r u z etti!. V e S u lta n H am it
k en d isin i ta h tın d a n a ta c a k k u v v e tin b a ş ın d a y ü z b a ­
şılığ ın d an itib a re n elin d en tu ta r a k y etiştird iğ i b ir p a ­
şasın ı v e h a l’ine k a r a r v e re n h e y ’etin b aşın d a, b a ­
şın ın a lm m a sın d a s a d a re tte g etird iğ i s a d ra z a m ın ı
g ö rd ü !...
H a re k e ti m ü te a k ip b u z a t İs ta n b u l’d a H a re k e t
O rd u su K u m a n d a n ı v e O sm an lı 1, 2, 3. n c ü o rd u la rı
m ü fe ttişi ü n v a n ıy la S u lta n H a m it’in y erin e geçti.
B iraz so n ra d a H arb iy e N a z ın sıfatıy la O sm an lı
o rd u la rın ın b a ş ın a g eçti...
B u n a İttih a t v e T e ra k k i’n in g eçird iğ i ik in ci deği-
ğim diyem iyeceğiz. B u m e rk e zin M a n a s tırd a n Selâ-
n ik ’e h a k ik i k a h ra m a n la r y e rin e u y d u rm a E n v e r’in
geçm esi h a re k e tin in d ev am ı n a z a n ile b ak ılm alıd ır.

92
Bu tem inat, cid di bir g en era le y a k ışm a y a ca k d e ­
reced e şaşırdılar a m a n e red d e n ed e in k â ra im k ân
b ırak m ayan bir em rivak i k arşısın d a kaldılar. İster is ­
tem e z k ab u l ettiler.
Bu türed i ad am kim dir İttih at - T erakki h a rek e­
tiy le n e m ü n a seb eti vardır? N ered en g eliy o r kim ge­
tiriyor?.
B unu biraz u zak g eçm işten olarak tetk ik etm e­
m iz icabeder.
Evet, b urada n e H arek et O rd usundan , n e h a rek et
seb ep lerin d en n e de d oğu rd u ğu son u çlara tak ılm ak
çok b ir şe y ifad e etm ez, ay d ın la ta ca k n o k ta sad ece
Tbudur; S u ltan H am it’in bir n u m aralı im tiy a zlı kor­
g en era li n ered en geliyor? Bu so ru n u n cevabı, eserin
m ü h im bir k ısm ın ı m an alan d ıracak , g e ç m işin h e y ’et-i
u m û m iyesin in açık bir ifa d esin i verecektir.
M ahm ut Ş ev k et P aşa a sle n B ağdatlıdır. O nun
A rap v e y a G ürcü olm ası m ü h im bir şe y ifa d e etm ez.
B ağd atlı old u ğu n u zik retm em sad ece B ağd atlı old u ­
ğ u içindir.
1856 doğum lu B ağd atlı bu çocuk k ü ç ü k y a ş ta b a ­
b asıy la İs ta n b u l’a gelir. Ü s k ü d a r’d a y e rle şirle r Ü sk ü ­
d a r A skeri R üşdiyesin d en K uleli’ye, o ra d a n H a rb i’-
y e ’ye b a ş a rıy la geçer. 1898’d e K u rm ay Y üzbaşı ola­
r a k m ek teb i b itirir. K u rm ay Y üzbaşı o la ra k ç ık a n b u
g e n ç su b a y H arb iy e m ek teb in e «yüksek m a te m a tik ve
geom etri» h o calığ ın a ta y in edilir.
Bu tarihlerde! V on d er G oltz ordum uzda ısla h a t
yap m ak ü zere g elm iş bulunur.
A yn ı zam an d a ask er m ek tep lerin i d e ısla h a m e­
m ur olan A lm an g en era lin in em rine v erilen bir k a ç
g en ç su b ayd an biride Y ü zb aşı M ahm ut Ş ev k et E fen ­
didir.

93
İşte M ahm ut Ş ev k et E fendinin h a y a t istik â m eti­
ni bu tanışm a, bu b a şla n g ıç çizecektir. E m rine v eri­
len su b a y la rd a n M ahm ut Ş ev k et Beyi fa rk lı bir te­
veccü h e lâyık b u lan V on der G oltz Paşa, on u yü k sek
m atem atik v e geom etri h o calığın d an aldı m o d e m si­
lah lar h o c a lığ ın a tayin etti.
H arbiye m ek teb i o v a k itte n çok son ralara k adar
O sm an lı ordusun un tan ıd ığı silâ h la rın e n m o d e m i
olan «M artini Henri» tü fe ğ in e k ad ar ç a tısın d a top­
la m ış bir silâ h a n e y e m alikti. B ü tü n em sali ile bera­
ber bu g e n ç k u rm ayd a da; a n cak silâ h ın b urada m ev­
cu t ola n la rın ı görm ü ş olabilirdi.
V on der G oltz P aşa «H arbiye-i şahane» in beş on
g ü n d e eli ile yetiştird iği «M odem Silahlar» hocasın ı
p a d işa h a k ısa bir m ü d d et son ra sila h u zm an ı olarak
takdim eder. V e on u V id in li T evfik P a şa b a şk a n lığ ın ­
da teşek k ü l eden bir satın alm a k om isyon u n a bin­
b aşı olarak sokar.
V on der G oltz’u n tav siy e ya zısın d a M ahm ut Ş e v ­
k e t E fendi için çok cöm ertçe d avran ışı d ik kate değer.
S ila h k on u su n d a ih tisa sın d a n başka, d ü n ta n ı­
d ığı k ısa d a olsu n m azisi o lm a y a n bu gen ç O sm anlı
su b a y ı i ç i n :
«O rdunun h a y a tm a taallu k ed en bu işte en sadı-
k â n e h izm ette b u lu n acak birisi varsa, od a bu erkân
h arp yüzbaşısıdır,» d em ek le de kalm ıyor, A lm an fa b ­
rik atörleri a ley h in e şö y le bir ik azd a b u lu n u yor:
«Fabrikatörler böyle satın alm a salahiyetini h a iz
kim seleri tatm in ederek suistim ale sevkederler, bu
yüzbaşı, m enfaat tem ini gayretine düşm eyecek de­
recede seciye sahiptir.»
Bu tem inat, ciddi bir g e n e r a le ya k ışm a y a ca k de­
reced e a ce le c ilik le ya p ılm ış d eğil m idir?

94
Bu p a şa a yd a b in a ltın m a a şla ordu v e ask eri
m ek tep lerim izi ısla h a m em u r olarak gelm iştir. .Bu
bize karşı ü zerin e a ld ığ ı v a z ife bir k ıt’a b ü yü k lü ğ ü n ­
d e çeşit iktisadi k a y n a k v e m en fa a tlerle dolu b u ül-
de k endi d ev letin in m en fa a tleri için v a z ife alm am ış
olduğu d ü şü n ü leb ilir m i? y ılla r b oyu bu n e v i h e y ’et-
lerin m esa i h a y a tla rı tetk ik edilirse, on ların b izim
p aram ızla kendi m en fa a tleri için ça lışm ış oldukları
sab it olur.
K ısa bir m ü d d et son ra M ah m u t Ş e v k e t B ey bu
k om isyon u n a za sı değil, A lm a n y a ’y a sa tm a lm a işiy ­
le h er gid en h e y ’etin r e isi sıfa tıy la b aşta görülür.
A d eta bun dan son ra sila h a ait h er iş v e tek lif
bu ad am a sorulur. O nun r e y in e g ö re «alınır» dediği
alınır, yaram az dediği red edilir.
İşte M ahm ut Ş ev k et B ey yü zb a şılığ ın d a n p a şa lı­
ğ ın a k adar borç h arç d ev letin a ltın la rın ı m u h telif
sa tm alm a seb eb leriyle A lm a n v a rlığ ın a ak ıta n e l­
dir.
B urda b u alış v erişin n e m eşru iyetin d en n e suis-
tim al edilm iş old u ğu n d an bahsetm iyorum . S a d ece bu
p a şa n m h a y a tın ı çiziyorum .
Bu y ü zb aşı 19 sen ed e p a şa olm uş 19 n cu se n e sin ­
de k orgen eralliğe yü k selm iş, g ö ğ sü etek lerin e kadar,
S u lta n H am it’in m u rassa n iş a n la n ile k u yu m cu v it­
rin in e d önm üştü. En son bir ih tilâ l y u v a sı olan A r­
n a v u tlu ğ u n m ü h im m erk ezlerin d en b irisine vali ta­
y in edilir.
Bu adam olsa, olsa S u lta n H am it’in h a rek et or­
d u su ü zerin e sev k ed eceğ i bir ordunun k u m an d an ı
olabilir. P ad işah a k arşı h a rek et ed en bir ordunun de­
ğ il? ...

95
B urada bir gizlilik v e ben zerlik m ü şa h ed e e tm e­
m ek m ü m k ü n değil, b u ad am ın tıpkı E nver gib i g iz ­
li bir k u v v etin ark alam ası ile m ey d a n a g elm iş oldu­
ğu görünüyor. N a sılk i E n ver İttih at v e T erakki’n in
en k u şk u lu bir d evrin d e su lta n ın h a fiy e si olarak id a­
m a m ah k û m edilm iş M erkez K um an danı N a zım ’m
k a y n ı olduğu h ald e h içbir ş e y y ap m ad an k ah ram an
olarak çık m ış ise bu p a şa a yn ı acayip lik leri taşıyordu.
B u rad a İttih at v e T erakki’n in h a rek etin e m u vazi
ve on u n m u ş g ib i g izli b ir elin k en d i m a k sa d m a v a r ­
m a k için d a h a u sta lık lı v e bilgili h arek eti sezilir;
bu h arek et a n ca k B irinci D ü n ya H arbinde m a sk esin i
atar, hak ik i ç e h r esiy le görünür.
H âd iseler d ik k atle takip ed ilirse bu h ü viyetleri
şü p h eli ad am ları se v k v e id are eden lerin O sm anlı
to p lu lu ğu n u n irad e v e kud ret k ayn ak ların ı d ah a is a ­
b etle k eşfetm iş oldukları teslim edilir; ordu v e on u n
b a şk u m an d an ı P a d işa h ... on u n için elem an ların ı bu
m evk i ve k u v v etlerin b a şın a tevcih ederler. O g ü n ü n
h a rek etin e u y a r g örü n erek ...
M ah m u t Ş ev k et ü ç se n e y e y a k m bir z a m a n H a­
rek et O rdusu K u m an danı v e H arbiye N a z ın sıfatıyla
tam bir ask eri dik tatör olarak m em lek etin b aşm d a
k ald ı...
B u nu k im getirm iş olabilir? İttih at v e T erakki
C em iyeti bu adam dan en az Şem şî P a şa ’d a n sak ın d ı­
ğ ı k adar n ed en çek in m esin ? Ü çü n cü ve İkinci ordu­
n u n «M eşrutiyet inkilâbı» ism in i verd iği h a rek et p a­
d işa h v e m u tlak iyet a ley h in e b ir h a rek et id iyse, bu
p aşad an belki h erk esten ziyad e sa k m m a sı gerek m ez
m i?

96
N e su retle olu rsa o lsu n o, Ü çü n cü O rdu K u m an ­
d a n lığın d an H arek et O rdusu K um an d an lığın a, İstan ­
b u l’u işg a ld en son ra H arek et O rdusu K um andanı ve
O srpanlı O rd u la n ’n m en h arek etli v e sa lta n a t m er­
k ezin e civar olanlarm dan, Birinci, İkinci, Ü çü n cü Or­
d ular M ü fettişliğ i’n e geçti.
Tabii ilk ic ra tı sa ra y ı tasfiye, 31 hâd isesi faille­
rin i cez a la n d ırm a k oldu. O sen ele r A lm a n y a ’da, b u lu ­
n a n G en eral V on d e r G oltz P a şa d a v e t edildi. 27 M a­
yıs 1909 ta rih in d e p a şa n ın O sm an lı hizm etin e d ö n ­
m esi K ay zer’d e n ric a edilir.
A yn ı gü n lerd e O sm anlı su b ayların d an bir g u ­
rup tah sile ve bu arada A lm a n y a ’ya gönderildi; bir
A rap A lm an su b ayı talim h ey eti olarak T ürk iye’ye
g eld i...
Bu a yların en h a rek etli fa a liy e tin i sık ıyön etim
m ah k em elerin in g e c eli g ü n d ü zlü çalışm aları teşk il
ed iyord u ...
Bu günler, İstanb ul h a lk ın ın öm ürleri b o y u n ca
görm edikleri d ar a ğ a çla rın ın k ald ırılm alarıyla k o n ­
m aları bir oluyordu.
Bu g ü n B eyazıt M ey d an ı’n d a k a rrn k ö p rü b a şın ­
d a boğazlanm ış in s a n la r... 28 A ğustos 1909’d a a sıla n
onbeş kişi a ra s ın d a B aşm u sah ip C ev h er A ğ a h a k k ın ­
d a k a m u o y u n d a d e rin b ir te e ss ü r h a sıl oldu. B u a d a ­
m ın id a m m ı b izzat M ah m u t Ş ev k et em retm iş; sebep:
o n u n p a d iş a h a v erd iğ i a r iz a la n (*) b u zav allı ta k d i­
m e v a s ıta o lu rm u ş... B ir tü rlü n eşred ilem ey en b u ju r-
n a lla r içinde M ah m u t Ş ev k et P a ş a ’n ın k ile r m ü h im
b ir y e k û n tu ta rm ış.

I*) Küçükten büyüğe yazılan yazı, istirhâmname.

97
Z aten bu p a şa n ın ikid e birde biribirini çü rü ten
d em eçleri v e jurnalleri n eşre k arşı koym ası, kendi
h a k k ın d a şü p h eler doğuruyordu.
M ah m u t Ş ev k et P a şa ’n ın h a y a tın ın a n a h atları
şöyledir. B ü yük m iktarlarda istik raz yapm ak, ele g e ­
çen p aralarla A lm a n y a ’d an ordu h esa b ın a silâ h cep­
h a n e sa tın a lm ak !...
Bu iş için k en d isin e k a b iliyetli bir de yardım cı
bulm uştu: S ela n ik M ebusu C avit...
Paşa, b u k a rışık ilk g ü n le rd e m ü h im b ir d av ete
k a tılm a m e cb u riy etin d e kaldı: A lm an İm p a ra to ru
o n u m a n e v ra la ra çağırm ıştı. 7 E ylül 1909’d a b ü y ü k
b ir u ğ u rlay ıcı k alab alığ ı a ra s ın d a S irk eci’d en h a r e ­
k e t etti. A lm a n y a ’yı so n ra d a F ra n s a ’yı z iy a re t etti.
İm p a ra to rd a n W u rte n b e rg K ra lın d a n aldığı n iş a n la ­
r ın y a n ın a Légion d ’H o n n e u r n işa n ın ı ta k tı ve m em ­
le k etin e döndü. A ynı z a m a n d a 16 T em m uz 1909’d a d a
V on d e r G oltz P aşa T ü rk iy e’yi şereflen d irm işti. Z a­
m a n ın en m ü stacel işleri ara sın d a .
Ö m rü b o y u n ca k en d i irad esiy le h a re k e t etm em iş,
b a şk a la rın ın irad e siy le çalışm ış b ir in san ın , k o ca İm ­
p a ra to rlu ğ u irad e sin e ta b i b u lu n ca, ilk işin in b ir d a ­
y a n a k a ra m a k olacağı tab iîd ir.
Y ü k sek lerd e d ay a n a k sız b aşı dön en bu P a şa ’n ın
ilk seçtiği, d ayan arak , ilk h am isi V on der G oltz oldu.
O nu yan ıb a şın d a b u lu n ca rah atlad ı.
A skeri m an evralar, talim ve terb iyed en ev v el h e ­
m en bu gü n lerd e b aşlayıverdi. Ö vü n m ek le b erab er...
P aşa ortaya çık a n fır sa ta göre yazılı, sö zlü y a öv ü ­
n ü yor v e y a çatıyordu. Rum P atriği ile m ü la k a tta
ad am a «sizin k a fa n ızı p atlatacağız» der, P atriği is ­
tifa m ecb u riyetin d e bırakır. Bir g a z e te c i ile m ü la ­
k a t yapsa, m utlaka, ordu hazır, h em ta m a m iy le h a ­

98
zır der teh d it etm ek ten k en d in i alam az. B u n u n la bir­
lik te her m ü la k a tta h ü k ü m et işlerin e k arışm ad ığın ı
şa y e t h ü k ü m et olsayd ım d iye m ü ta a lâ la rd a bulunur.
Bir g ü n Le Tem ps g a z e te si y a za rıy la görü şü r y a ­
za r s o r a r :
— A lm an devletiyle bir ittifak m uahedesi yapa­
cağınızdan bahsediliyor. N e dersiniz?
— Ben, H üküm etin esrarına vakıf değilim , bile*
mem. A m a bu türlü şaiyalar da hayretim i m ucip o l­
m az. G azetecilere yazacak şey lâzım , yazarlar. Bugü­
ne bugün Türkiye gayetle m ükem m el bir orduya m â­
lik olduğu için h er iki taraf devletler paylaşam ıyor­
lar. O, bizden ol diyor. Beriki bizden ol diyor. Ben
hüküm et olsam m üstakil kalırım.
D iplom atik b ü tü n in celik leriy le bu b e y a n a t Fran-
sızı an cak gü ldürm üştü r, zannederim . O nun hiçbir
ş e y olm adığına, rağm en d ev letin b aşın d a h e r şey ol­
d u ğu n u k en d isi n e k adar b iliyorsa F ransız da biliyor­
d u ki bu a n a m e s’elen in m a n â lı soru su n u on a yö­
n e ltm işti...
O n u n burada k en d in i h ü k ü m etten ayrı g öster­
m ek istem esi, askerlerin siy a se tle u ğraşm am ası lü zu ­
m u ü zerin d e söyled iği d âvayı a y a k ta tu tm ak içindir.
O b u m ak am d a k en d in i p olitikadan u z a k ta farzedi-
yor. Ben, sad ece ordunun d ü zen len m esi v e divan-ı
h arp işleriy le uğraşıyoru m . S iy a sete ak lım erm ez..
D em ek su retiyle h erk esi k en d in e güldürüyordu.
B u P aşa, b ö y lece m an tık tan uzak çok söz sö y le­
di v e çok ad am astı, «irtica-a m eyli m ahsus» gibi m a ­
h iy e ti an la şılm a y a n g e rek çelerle... 2 n ci O rdu m a ­
n ev ra la rın d a ask erin siy a se t ya p m a sı aley h in d e çok
parlak bir n u tu k verm işti v e b u n u p ek parlak bir
g ö z le m e d a y a tm a k su retiyle ta k v iy e etm işti.

99
—■ «Sait Cyr H arbiyesi'ni gezdim . M ektebin k ü ­
tü p h an esin d e tam 80.000 cilt k itap vardı, siy a sî k itap
değil, bir tek m ecm u a yoktu.
Sordum :
— S iy a sî m ecm u a ve g a zete kollek siyon larm ız
yok m u?
— A sk erin bu m evzu larla hiçbir ilg isi olam az.
Y asaktır, dediler.»
K oca bir ordu k a la b a lığ ı k arşısın d a n ih a y e t k e n ­
d in i b ü sb ü tü n unutam 'ayan p aşa itirafa m ecb u r o l­
du :
—• B ende siy a se tle m eşg u l old u m am m a o h ü k ü ­
m eti gayri m eşru a y a k a rşı idi dedi!
O n u n yü zb a şılık ta n k o rg en era lliğ e k ad ar h izm et
ettiğ i v e h izm etin e m ü k â fa t olarak g ö ğ sü n ü sep et do­
lu su n işa n la rla sü sle y e n h ü k ü m etti b u n â m eşru h ü ­
k ü m e t dediği!.
Bu k adar saçm asap an k o n u şa n ve b aşarsızlik tan ,
b a şa r ısız lığ a yu v a rla n a n bir ad am m çab u k a şın a ca ­
ğı şü p h e götürm ez.
Bir k ere o n u n siy a sî y a b a n cı bir d evlet zü m resi­
n in ad am ı tan ın m ış olm asın ın bir k arşılığı gö rü le­
cek: Ü çlü itilâ f d ev letleri (İngiltere, R usya, Fransa)
b u n u n hadd ini şa h sın a bild irecek d eğiller ya; an cak
on u n tem sil ettiği d ev lete h u sû m et tevci edecek leri
tâb ii...
M em lek etin her tarafın d a isyan lar, başk ald ırm a­
lar başladı. İktidarda, b u h âd iselerin seb ep v e k ök le­
rin i tayin edecek eh liyet, n e de bu n ların ön ü n e g e ç ­
m ek için g erek en liy a k â t v e b asiret vardı.
A rn a v u tlu k ’tan, Y em en ’e, Y em en ’den, D ürzü D a-
ğ ı’na, derken T rablusgarb’a koştu k durdu k...

100
Ü çlü itilâf, sü rek li h arb ten k a ç a n m erkezî A vru ­
p a devletlerin i b u d efa top yek û n tedip etm ey i karar­
laştırm ıştı. M eşrû tiyetin İl'ânı’n d a bizi d e için e k a ta ­
rak yapm ak isted iğ i B alk an İttifak ın ı bu defa, bizi
hariç bırakarak bizim de a ley h im ize olm ak ü zere teş­
kilâtlandırdı.
İta ly a ’y a T rab lusgarb’ı gö stererek ü çlü ittifa k ta n
ayırdı. R om an ya’y ı da kendi sa fın a çekti.
Bu su retle B alkanları ü zerim ize sald ırtm aya h a ­
zırladı.
M ahm ut Ş ev k et Paşa> d ü şm an ı cesaretlen d irm ek ­
ten fa zla b ir şe y e y a ra m a y a n m an evraların belki
k en d in i de in a n d ıram ayacak p arlak n eticeleriy le
övü n m elerin e d evam e tm e k te... İstikraz alm a işleriy ­
le m eşgul. Borç para alm ak, u yd u ru lan para ile A l­
m a n y a ’dan alım la rd a b u lu n m a k ...
En son ittih a tçıla r d a b u korkunç ad am d an kur­
tu lm an ın çaresin i bulm ak zaru retin i h issetm işlerdi.
O nlar da m u h a lifler k ad ar bu n u y a k a la rın d a n fır la t­
m ayı d ü şü n m ey e başladılar. N ih a y e t b ir g ü n T alât
Bey fırk a reisi, S a it B e y ’i y a n ın a alarak H arb iye N e ­
z a r e tin e gitti. P a şa ’y a m a k am ın d a ziy a rette k en d isin e
m eclisin çok ciddî b ir soru ştu rm ayla k a rşı k a rşıy a
g e le c e ğ in i bildirdi.
—■M eclis, ask erî lev a zım a t reisi Topal İsm ail
H akkı P a şa ’n ın y olsu zlu k ları d ola y ısıy la siz i çok cid­
dî su aller k arşısın d a bulund uracak , şe re f bozucu bu
h â d isey e m eyd an a v erm em ek ü zere k ısa bir m üddet
çek ilm en izi b ü tün ark ad aşlar n a m ın a rica ederiz, d e ­
diler. Bu su retle istifa sın ı tem in ettiler. Bir g ü n son ­
ra A yan M eclisi’n e aza yaptılar. Bu su retle P a şa y ı
a k tif v a zifed en uzaklaştırdılar.

101
KOMEDİ

O rdunun p olitik aya karışm ası, h er ta ra fta ten ­


kid e m âru z 'kalıyordu. S ilâ h lı k u v v e tin d e v let işleri­
n e m ü d a h a lesin in v a h im n eticeler d oğurdu ğu artık
in k âr edilm iyor. A sk erin politik ad an a yrılm ası lü zu ­
m u k e sin olarak isteniyord u.
İttihatçılar, bu n u h em istiyorlar, h em de iktidar­
d a k alm an ın tek m ü eyyid esi olan b u k u vveti ie d â et­
m ek ten çekiniyorlardı. Bu biraz da onların elin d e ol­
m a y a n bir şeydi.
M ü n ak aşa m evzu u olan bu m ü h im m es’eleyi H ü ­
se y in C ahit B ey T an in ’de şö y le b ir m ü tâ lâ a ile h alle
ç a lı ş t ı :
«C em iyetten askeri çık arsak cem iy et z a y ıfla y a ­
cak, çık arın asak ord u ya siy a se t girecek , b u da silâ h ­
lı tefrik a y ı doğu racak , tefrik a d a v a ta n ı teh lik e y e d ü ­
şü recek ...
C em iyetle ask erin a y rılm asın d a iki tü rlü m ü tâ lâ a
yürütülebilir: Bu m em lek ette cem iy etin v ü cu d u n a d a ­
h a çok se n e le r lü zu m görü lü yor. C em iyetin en fe d a ­
kâr, e n m ü n evver, e n g a y y u r â z â la n is e z a b itle r...
Zabitler cem iy et işleriy le m eşg u l o lm a y a ca k olu rlar­
sa! C em iyetin k u v v e t v e n ü fu zu n a h a lel gelecek , c e ­
m iy et k ıym etli bir m u avin d en m ah ru m o la ca k ... C e­
m iy e tin n ü fu z u n u n a zalm ası v a ta n ın zararın ı istil­
zam e d e c e k ... O nun için zab itler d a h a bir m ü d d et c e ­
m iy ete dahil bulunm alıdır.
D iğer bir fik re göre, bu m ü tâ lâ a varit olm ak la
beraber ask erlerin cem iy ete d a h il olm aları, ord u ya
siy a se t sok m ak olacak , s iy a s e t ord u d a m u h telif fır ­
k aların teşek k ü lü n ü in ta ç edecek , b u d a orduda v ü ­

102
cudu zarurî b irliği b o z a c a k ... O rduyu d o la y ısıy la v a ­
ta n ı teh lik ey e so k a ca k ...»
İşte bu sıralard a S e la n ik ’te top lan an İttihat ve
T erakki k on gresi b u m ühim m e s ’eley e bir h â l ça ­
resi bulur: T aksim i âm âl! (*)
M uhterem H ü seyin C ah it B ey b u n u «Tanin» de
şöyle m ü d a fa a etm işti
«C em iyetin b a şlıca k a y g u su , birinci m ak sad ı m u-
h a fa z a i m eşru tiyettir. İşte b u v a z ife y i ord u ya terke-
diyor. O rdu resm en cem iy ete d ah il değildir. C em iye­
tin ku lü p lerin e d ev a m etm eyecek , cem iy etle m ü n a se ­
beti de b u lu nm ayacak; fa k a t a y n ı z a m a n d a cem iy et­
te n çık m ış da değildir; çü n k ü cem iy etin h in i h a c e tte
M eşru tiyeti silâ h k u v v e tiy le m ü d a fa a v e m u h a fa za
v a z ife sin i tek m il ordu deru h d e etm iştir. Zaten ordu­
n u n v a z ife si m u h a fa za i v a ta n d a n ib aret d e ğ il m idir?
V atan ın b ek a sı m eşru tiy etin b ek a sıy la k a im olacağı
şü p h ed ei v a reste b u lu n d u ğ u n d a n ordu v a zifei a sliy ei
m a n tık ıy esin d en h arice çık m am ış ve a y n ı za m an d a
c e m iy etten a yrılm am ış oluyor.»
Buna, b ü k ü lem eyen eli öpüp b aşa koym ak, d iy e­
biliriz. Bu lâflar, ken d i k en d in e g e lin g ü v e y i olm ak ­
ta n fa z la bir şe y ifad e etm ez. Sözde su b a y cem iyetin
irad esin e tâbi im iş de çık d en irse çık acak , dur den irse
duracak!..
Sub ay, o m ev cu t bir cem iy ete dahil olm uş değil,
cem iy eti k endisi yapm ış, d ah a doğrusu su b ay cem i­
y e tin kendisidir.
İşte bu türden boş tem en n ilerd en son ra m eşh u r
taksim i âm al k u ram ın d an cem iy ete k a la n v a zifeleri

(!i) Görev bölümü.

103
sa y ıp dök tü k ten ve H arek et O rdusu k u m an d an ın ın
ord u ya h ita b en vu k ü b u lan bu teb ligatı parlak cü m ­
lelerle, alk ışlan d ık tan sonra, ask erin siy a setle u ğ ra ş­
m a d evresin in k a p a n d ığ m ı m ü jd elerler!...
G erçekleşseydi, çok iyi bir şe y olurdu; am m a bu
m ü m k ü n m ü? İnkılâp y ap an ların b u n u n n im etlerin ­
den, im tiyazların d an vazgeçip bir y a n a çek ilm eleri
b ek len ir m i? A m m a, bu h al de cid d en b ü y ü k bir te h ­
lik e teşkil ediyordu. Bu p olitik acı zü m reye dahil ol­
m a y a n b ü yü k bir su b ay ço ğ u n lu ğ u d a bu hali hoş
görm ü yor, ta sv ib etm iyorlardı.

HALÂSKÂRLAR (*)

İttihatçı su b aylar, iktidarın n im etlerin d en im ti­


y a z lı in sa n la r gib i fayd alan ıyorlard ı. İttih at ve Te­
rak k i M erkezi U m u sısin in arzu ve em irlerin in icra
v a sıta lığ ın ı yap an bu k im selere k a rşı orduda bir m u ­
h a le fe t gru b u n u n teşek k ü lü g e ç kalm adı. B enim de
d ahil olduğum bu h arek eti d estek leyen ask eri bir
zü m re «Halaskar» ism iyle isy a n etti.
A sk erin politik ad an çek ilm esin i tem in ed ecek ta ­
r a fsız bir k ab in en in g elm esin i iste d i...
Bu grup K urm ay Y arbay G elib olulu K em âl’in
b a şk a n lığ ın d a toplanm ıştı. Ben de, Prens S abah ad-
d in ’in K uruçeşm e’d ek i k oru su n d a vu k u b u lan bir top­
la n tıy a k atılm ıştım .
B enim k atıld ığım gru p sivillerd en ibaretti. K ısa
b ir zam an sonra top lan tın ın ih tilâ l m a h iy etin d e o l­
d u ğ u an la şılın ca bazıları itirazla a y r ılm a y a y e lte n d i­
ler.

(*) Kurtarıcılar.

104
O nlar n ih a y e t bir protesto m itin gin e d â v e t edil­
diklerini zan n etm işler, top lan tın ın böyle askerli, si­
lâ h lı old u ğu n u b ilm ed en g e lm işle r ...
B unları bu sırad a serb est bırakm ak, toplu luğu n
durum un u teh lik ey e düşü rebilirdi. Zor k u lla n m a k z a ­
rureti h âsıl oldu. M ızıkçılar, bir h a r e k e t v u k u u n d a
iştirak etm em ek te serb est bırakıldı; fa k a t n etice a lı­
n ın c a y a k ad ar k oruyu terk etm em ey e zorlandı.
A k şam a doğru k ab in e teşek k ü l etm iş, İttihat v e
Terakki ik tid ard an d ü şm üştü.
«Halâskâr» sürprizi k a rşısın d a İttihatçılar, p ostu
verdiler. İlk şaşk ın lık gü n lerin i geçird ik ten son ra çok
z a y ıf bir k u v v ete b oyu n eğ m iş old u k ların ı sezdiler.
K abine âzâları arasm d a sondajlara başladılar. N â ­
zım Paşa, ik tidara doğru d an d oğru ya şa h sî liyak ati
ile gelm ed iğin i, onu ik tid ara a ltta n g e le n bir k u v v e ­
tin getird iğ in i sa n d a ly ey e otu rm ad an u n u tm u ştu .
Z aten on u n ilk em rinin İttih at ve Terakki k a rşı­
sın d a h er teh lik eyi g ö ze a larak onu ik tid ara g etiren
k u v v ete k arşı olu şu basit, m ağrur, h erşeyi k en d isin ­
d en v eh m ed en bir ad am old u ğu n u gösterm işti.
O H arb iye N â z ın olu n ca, h er şey in elin e g e ç tiğ in i
zan n etti. N e getiren e, n e götü ren e eh em m iy et v e r ­
m edi.
D ev let teşk ilâtı içerisin d e e n u fak bir d eğişik liğe
lü zu m görm edi; h a ttâ y â v erin i b ile d eğiştirm ek lü ­
zu m u n u d u y m a d ı...
Y âveri Y ü zb aşı N u h k u y u lu Ziya, (İsm ail' Ziya
B irsisi M an astır h e y ’et-i m erk eziy esin e m en su p bir
subayd ı. M utaassıp olm asa da, parlak bir İttih atçı
idi. İttih at v e T erakki’n in yem in li, sa ğ la m bir u zvu
idi.

105
B unu, N â zım P a şa ’yı e v v e lâ yu m u şatm ak , sonra
İttih at ve T erakki’y e k arşı tev eccü h ü n ü kazan m ak
v a z ife siy le görevlendirdiler.
A rk ad aşım İsm ail Ziya, N â zım P a şa ’ya, riy a seti
a ltın d a bir İttihatçı k ab in en in pazip kadrosu n u su n ­
d u ...
İttih atçılara göre N â zım P aşa aranıp b u lu n m a­
y a n b ir şefti. H er g ü n biraz d aha ik n a etm ey e m u ­
v a ffa k oluyorlardı. K ısa bir zam an sonra H arbiye N â ­
z ın , y ü z ü n ü o n u ik tid ara getiren lere tam am iyle çe­
virdi.
Bu hâlin; aram ızd a en d işe v e telâ şı m ucip ola­
c a ğ ı ta b iî... İttih atçıların bir d e fa ik tid ara gelm esi,
oca ğ ım ıza in cir d ik ilm esin e k â fi g elecek ti. B unda şü p ­
h e v e tereddü de lü zu m y o k ...
N e olu rsa olsun, b u n a bir çare b u lm ak zorunda
idik. B ilh assa H alâsk âr h a rek etin d e tan m acak k adar
rol alm ış k im selerin v a ziy eti en d işeli görm ek te h a k ­
ları vardı.
N e y azık ki; H alâsk âr teşek k ü lü n d e öyle İttih at­
çılard a olduğu gibi; m u a y y e n b ir hedef, b u raya v a r­
m a k için a ş a ğ ı y u k arı belirlen m iş u su ller v e b u m e­
totlarla varılm ak isten en g a y e için sarfedilm iş, m esai
y ılla n v e bu arad a b elirm iş şa h siy etler v e b u n lar a ra ­
sın d a yerleşm iş disiplin yoktu.
T em iz bir en d işe v e ü zü n tü d en doğm u ş da olsa
n ih a y e t b ir k o m ite değildi, h e n ü z ...
O bir k a y n a y ıştı. T ehlikeli görd ü ğü bir h a le iti­
raz etti v e b u n u n la k endi v a z ife sin i b itirm iş sandı.
Y aln ız b u h a rek ette fa z la ta n ın a n v e İttih at v e
T erakki’n in d ön ü şü yle şa h sî v a z iy e ti teh lik e y e d ü şe­
cek olanlar, birbirine yak laşm ak , ilerid e g e le c e k te h ­
lik eli gü n lere k arşı k oym ak zaru retin i hissettiler.

106
REDDEDİLEN TEKLİF

Bir ak şam evim e bırak ılm ış bir zarfı açtım . S ad ­


râzam ın yaveri N â fiz ’in bir kartı: Bir sa a t tâ y in et­
m iş, b en i Londra B ira h a n esi’n e d â v e t ed iyor...
Bu, ben d en bir sonraki sın ıftan d ı. M ektepte bir­
birim izi sad ece şa h sen tan ıyordu k. H a lâ sk â r h a rek e­
tin d e de görü şm ü ş değildik. Zarfın ü zerin d e b en im
o g ü n k ü p iyasad a sö y len en ism im le h itap ettiğ in e g ö ­
re d e b en i m ek tep ten ta n ıy a n bir ad a m değil, o h â ­
d ised e d uym uş olduğu an laşılıyord u . N itek im Londra
B ira h a n esi’n in tâ y in ettiğ i yerin d e onu şa şı gözlü ,
şa p k a lı iri bir ad am la ğörd ü ğü m v e on lara doğru y ü ­
rü d ü ğü m zam an, b en i bek lem ed ik lerin i, d a h a d oğru­
su b ek led ik leri ad am ı h en ü z tan ım ad ık ları a n la şılı­
yordu.
— N a fiz B ey evim d e k artın ızı buldum ; b en i d â­
v e t e tm iş s in iz :
—' O ... B u yurun H aşan B ey k a rd eşim ... E vet b en
gönderdim kartı, görü şm ek istedim . Y ah u a ffed ersi­
niz, biz K u leli’d e a y n ı sın ıflard a ok u m u ştu k g a lib a ...
A m m a sizin ism in iz...
— Evet! B enim ism im H aşan V a sfi’dir. M ektepte
V a sfi idim , d ışarıd a H a şa n ...
—■ Hiç de tah m in etm edim . Ben ta m a m iy le b aşı­
bozu k birisi b ellem iştim , ark ad aşlar sizd en b a h se t­
m işlerd i... Bir g ö rü şelim dedim .
Londra B ira h a n esi’n in ark a sa lo n u ten h a idi. K ar­
şı köşed e iki ark ad aş derin bir m u h ab b ete d a lm ışla r­
dı. B enim için ısm arlan an ra k ıy ı getiren ga rso n u n
a y a k sesleri u za k la şın ca sa lo n sü k û n u n u buldu.
Ş u rad an burad an k on u şu yord u k , k en d i k en d im e

107
bu gibi yoyİcri k o n u şm ak için d â v e t edilm ediğim i ta h ­
m in ödiyordum .
■Kısa bir zam an sonra, N â fiz m ev z u a g e ld i... T eh­
lik eli bir istik b â le m âru z k aldığınızı, N âzım P a şa ’n m
b izim le d eğ il, â d eta ittih a tç ıla r la beraber yü rü d ü ğü ­
n ü söyled i. B u teh lik eli v a ziy etin ön ü n e g eçm ek için
T a lâ t’ı ta sfiy e etm ek ten b aşk a çare yoktu. O n ca...
B en biraz da k ırılm ış bir h ald e idim , itiraz et­
tim :
— Birader! ik tid ard a şa h ısla ra su ik ast yap m ak
d a n e? B u n a n ed en m u h ta ç olalım , K âm il Paşa isti­
f a eder, y en i k ab in esin e N âzım P a şa ’y ı alm az.
Bu ve b u n a b en zer bir sürü m ü n a k a şa ile gece
y a n s ın ı bulduk ve bazı n ok talard a m utab ık kaldık.
B unu m ü teak ip iki üç d efa d a h a bir a ra y a geldik.
T alât P a ş a y ı arad an çık arm an ın çok k o la y oldu­
ğ u n e tic e sin e varm ıştık.
Talât, Y ereb a ta n ’da oturuyordu. M erkezi U m u ­
m îd e n g ece y a rısı ev in e gid iyor v e bu se y a h a ti her
ak şa m çok m u ayn en olarak d evam ediyordu.
O radaki polis k arak olu n u n m ü retteb atı d eğ işti­
rildi. H âd isen in fa ilin i h im a y e ed ecek h ale getirildi.
Fuat Ş ü k rü ism in d e bir a v u k a t arkadaş da. e v i­
n in k ap ısın ı aralık b ırakm ayı ve fa ili g izlem ey i ü st­
lendi.
P rens S ab ah ad d in bu teşeb b ü se şid d etle m ü d a­
h a le etti. A d eta yalvarırcasın a!.
— H aşan Bey! R ica ed erim ... d erhal reddediniz.
N a sıl olur aziz kardeşim ? Biz siy a sî cin a y etleri te l’in
ed erk en ... B u nu k en d im iz yapalım ! H ayır!
Bu h u su sa sarfed ilm ek ü zere a ld ığ ım ız p arayı
ia d e ettik v e bu işi yap tırm ak ü zere getird iğim iz
ad am ları yerlerin e gönderdik.

108
Bu bozucu karar, B ab ıâli B ask ım ’n a v e b u b a s­
k ın d a N â zım P aşa ile N a fiz ’in k a n ın ın d ök ü lm esin e
sebep oldu.
A skerin siy a se tte n a y rılm a sın ı isteyen , y in e a s­
keri bir züm re olunca; b u h a rek eti zin cirlem e sü r-git
olm aktan sak ındıracak, h a n g i k u v v e t olacak?
İşte böyle ters b aşlam ış k ök d en g elm iş bir ola-
ğ a n d ışılığ ı d ü zeltm ek için y a p ılacak b ü tü n h a rek et­
ler böyle olağandışı, ak ıld an u zak o lm aya m a h k û m ­
dur.
H alaskarlar, istek lerin d e sa m im î olabilirler. A s­
k er bu işe k arışm asın d em ek le ve bu n u bir k ab in e
d eğişim i ile m ü m k ü n görü rlerse n e yap m ış olurlar.
H âd iseler bunun isb a tın ı v e r d i:
Y eni bir h ü k ü m et darb esin in enerji v e h iddetini
b ilem ek ten ziy a d e bir şe y yap m am ış old u ğu a n la şıl­
dı.
Biz artık öy le iktidar v e on u k ontrol edici m u ­
h a le fe t zü m resi olm ak tan çık m ıştık. Biri d iğerin i v a ­
ta n h ain i ta n ıy a n iki h a sım zü m re olm uştuk. N e ik ­
tidarın g ö z açacak h ali, n e m u h a lefe tin kon trol y a ­
p acak in sa f ve itid ali k alm ıştı. Birbirini b o ğ a zla m a y a
hazır iki d ü şm a n s a f teşk il etm iştik.
D oğru su n e isted iğ in i b ilen bir m u h alefet, n e d e
n e y a p a ca ğ ın ı b ilen b ir ik tid ar vardı. S u ltan H am it’in
«İdare-i M aslahat» çılığı yerine, d ıştan g e le n h er d ar­
beyi sa v u ştu rm a y a ça lışa n g ü n lü k şa şk ın bir p oliti­
k a y ı idare ed en d eğil, on u n la idare ed ilen bir varlık
h alin d e idik.
«Reval M ülâkatı» (*) durm uş değil, n öb et değiş-
(") 11 Haziran 1908’de İngiltere Kralı VII. Edvard ile Rus Çarı II.
Nicholas’m ReVal’de buluşarak Ingiliz-Rus ilişkilerini gözden ge­
çirdikleri görüşme. Bu görüşmede Makedonya’daki kargaşalığa
sen vermek için iki ülkenin birlikte etraflı bir ıslahat hareketi­
ne girişmesine karar verilyoriardı.
109
tirm işti. H a ttâ o bir d u rak lam a da yapm am ıştı. Tâbi-
y e sin i d eğiştirm iş h arek etin d e d evam ediyordu.
B o s n a -H e r s e k ilh ak ın ı, T rablusgarb’a h ü cu m la
unu tturdu.
B u gü n lerd e T rab lusgarb’ı u n u ttu racak , y e n i b ir
dert h azırla n d ığ ı m u h ak k ak tı.
O v a k it A vru p a b ü yü k d ev letler m a n zu m esi şö y ­
le id i: « Ü ç lü ' İttifak» A vu stu rya, A lm anya, İta ly a ...
«Üçlü İtilâf»: İngiltere, Fransa, R u sy a ... B u n la­
rın O sm anlı toprakları ü zerin d e m en fa a tleri h er v a ­
k it çatışm ıyord u . İki züm re de m evzi alm ış A v ru p a ’­
nın, b izi p a y la şm a k ta zım n en u y u ştu k ları nok talard a
vardı.
İki m u h a lif m en fa a tin çarp ışm asın d an istifa d e
im k ân ları sağlam ak , p olitik d eh a y a ih tiy a ç g österen
bir şeydi. Biz h en ü z n e A vru p a’yı, n e k en d im izi ta ­
nım ıyorduk. Bu çelişk ileri seçm ek v e ondan m em le­
k et d âv a sın a fa y d a tem in etm ek en a z zarard an k o­
ru n m ak im k ân larm ı sa ğ la m a k n e k ad ar u zak tı b ize
o gü n lerd e...
Bir d efa bu n u d ü şü n m ek için b ilg id en e v v e l m u h ­
taç old u ğu m u z itid ale sah ip değildik. İktidar sa n d a l­
y e sin i verm em ek, onu koru m ak için m em lek etin bir
k ıt’a sın ı verm ey e razı olan bir hırs içinde y a şıy o r­
duk.
İki taraf u yk u ların ı terketm iş, b u n u n m ü c a d e le ­
sin i yap m ak için ca n ın ı d işin e takm ış, h azır h alde
idik. N e iktidara d ü şü n m ek için, n e m u h a lefete d ü ­
şü n m ek için zam an vardı. Biri elin d e ta b a n ca taar­
ru zu savu ştu rm aya, diğeri elinde bom ba taarru za
h a zır bir h a ld e ...
A vru p a’yı iste r döst sa y ister d üşm an, b u h alde
bir to p lu lu ğ a y ö n eltilecek d ostlu ğu n yeri o lm a y a ca ğ ı

110
besbelli, b ö y le bir cem iy et k a rşısın d a en ev v el d ü ­
şü n ü lecek şey, kop arılacak m en fa a tte n b a şk a n e ola­
bilir? A vru p alm ın b u k ad ar iy in iy e te eh liy eti d e n e­
den dü şü n ü lsü n . O nun b ek led iğ i ş e y sen in adam ol­
m a n değil, o lm am an ...
B azılarım ıza göre d ostu m u z A lm anların, b a zıla ­
rım ıza göre İn gilizlerin b izd en b ekledik leri tek şe y
b u ...
H er koparılan p arça o n lard a b elirli m en fa a t böl­
g elerin i aşm ad ık ça, b ize k a rşı v e a ley h im ize sam im î
bir ittifa k la k arşılanıyordu. B osn a - H ersek ’in ilh a k ı­
n a, İn gilizler bir şe y dem em işler. T rablus’u n ilh a k ın a
y in e dostum u z F ransızlar bir şe y dem ed iler v e bu
böyle devam etti durdu.
D ü n yan m h er m illeti k u v v etin e v e b u n u n la m il­
letlerarası tesis ettiğ i d e n g e y e d ayan arak v a r lığ ın ı
tutar.

!★

S u lta n H a m it’in «ecdat öğüdü» m e k teb in d e A v­


ru p a lIla rın ken d i v arlığ ı ü zerin d ek i ih tilâ fın d a n fa y ­
d a la n m a k ta n ib a re t b ir d a y a n a ğ ı ve p o litik ası vard ı.
Biz de bu p lâ n la varlığım ızı tu tm ayı d ü şü n ü yor­
duk. «Girid»i alab ilirler m i? su a lin e biz, d on an m am ı­
zı, a lacak d evletin d o n an m asıyla ölçerek cevap v ere­
c e ğ im iz y erd e o n a filâ n v e y a fa la n d evlet ra zı o lm az
d iy e cevap veriyorduk. Bu cev a p d a h âd iselerle d ai­
m a yalan lan ıyor, b iz yin e bu türden soru lara b u tü r­
d e n cev a p v erm ek te ısrar ediyorduk.
işin tem el fik ri pek de boş değil, M eselâ b izi bir
Bıus istilâsın d an , in gilizler, bir İn giliz işg a lin d en R us­
la rın k orudu ğu d üşü nüleb ilir.

111
Bu g en el b ir d â v a o la ra k böyle de olsa o n la r a r a ­
sın d a p a rç a b u çu k m e n fa a tle rd e u y u şu la c a k y erleri
oluyor. B u n u d a biz bilm iyoruz.
S u lta n H a m it’in «Ecdad M ektebi» b ilg isin d en ib a ­
re t politikacılığı, A vru p alI efen d ilerin so n k a r a r la r ın ı
g ecik tirm ey i h edefleyen «bir id are-i m a s la h a tç ılık ­
ta n ib a re tti.
B u n u n m illetin m â n ev i b ü n y esin d e y a ra ttığ ı «aşa­
ğ ılık duygusu» y o k lu k ların en teh lik elisi idi. M illet­
le ra ra s ı dengede y er tu ta c a k d o n a n m a ve o rd u y a m a ­
lik o lm a m a k ta n ziyâde, b u d u y g u en v ah im ve k o r­
k u n ç b ir yokluktu.
H esap larım ızd an , ja n d a rm a m ız a k a d a r o n la rın
id a re sin e tâ b i olm ayı k a b u l e ttire n r u h h â le tin d e n
k u rtu lm a d a n d o n a n m a y a p m a k ta , o rd u k u rm a k ta
f a y d a yoktu.
B üyük b ir gövde, a m m a n e m adde, n e m â n â sı
k alm am ış o lan b ir gövde... Biz eksiğim izi; pek de m â ­
n â sın ı bilm ediğim iz H ü rriy e tte n ib a re t san m ıştık .
Z aafın en b ü y ü ğ ü ve en k o rk u n cu ile m alû l idik:
A şağılık duygusu, ce h a le tte ilâv esi... B aşvekillerim iz­
d en ja n d a rm a n e fe rin e k a d a r...
B u n la rı o g ü n le r d ü şü n ecek h ald e değildik; b u ­
g ü n söylüyoruz. O g ü n İ ttih a t ve T e ra k k i’n in te k ra r
h o rtla m a s ı endişesinden b a ş k a d erd im iz yoktu. N eye
b a k s a k teh lik ey e d o ğ ru g idiyorduk. T a lâ t P aşa N a­
zım P a şa do stlu ğ u ilerliy o rd u . Bu d a bize k a ra n lık is­
tik b a lle r h a z ırla m a k ta ...

BALKAN M ASKESİNİ ATTI

B alk an lar, gizli gizli k ay n ıy o rd u . A rtık ta m b ir


b irlik h alin d e y ü zü n d en m ask esin i a tm a k ü zere idi.

.112
B u lg a ristan lI K ö m ü rcü İsm ail b u m e v zu u h a r a ­
re tle m ü n a k a ş a e ttik le ri b ir k a h v e d e :
—■A lla h k o ru su n , dedi. B ir h a r b o lm ay a g ö rsü n ,
B u lg a rîa r o n d ö rt g ü n d e n a h İs ta n b u l’d a ...
B üyük b ir in fialle red d ed ilen b u ta h m in b ir a y
s o n ra gerçekleşm işti.
İ s m a il:
—' N ered en b ild in b u n u ? S o r u s u n a :
—■K ü çü k y a ş ta n b e ri bilirim , B u lg a r O rd u su
g ü n d e sekiz s a a t ta lim y a p a r, sen ed e u fa k b ü y ü k
d ö rt m a n e v ra ... O n la rın su b a y la rım y aln ız a k şa m ü s­
t ü k a n te r içinde k en d i k lü p le rin in d u ş la rın a a tıld ık ­
la rın ı g ö rü rsü n , y ık a n ır, y e r iç e r y a ta rla r, e rte si s a ­
b a h yine öyle çalışm ak için ... B en üç yıl ask erliğ im i
b u k lü p le rin b irin d e yap m ıştım .
B a şk u m a n d a n ın d a n so n s a k a n e fe rin e k a d a r, O s­
m a n lIla ra k a rş ı m â n e n ta m b ir k in v e d ü şm a n lık b ir­
liği o la n b ir o rd u ...
B u n a b e n z e r irili u fa k lı ü ç d ev letin o rd u su d a­
h a ...
Bizim Ü çü n cü ve İkinci o rd u m u z H ü rriy e t iste ­
di, b u n d a n b ir zü m re , M iralay S ad ık B ey’in R eisliğin­
de İttih a t ve T e ra k k i’d e n a y rıld ı «H ü rriy et v e İtilâf»
p a rtis i y ap tı.
Y ine o n d a n b ir g ru p «H alâskâran» ism iyle s iy a ­
s e t s a h n e sin e çıktı. A sk erin p o litik a d a n a y rılm a sı po­
litik a sın ı yaptı. Şim di, o n u n p o litik a y a k a rışm a sın ın
cezasın ı verm ey e h a z ırla n a n İttih a tç ı s u b a y la r g r u ­
b u n u n gizli fa aliy eti başladı.
K ö m ü rcü İsm ail b ira z ok u r, p ek y azı y a z a m a z
am m a, n eticey i ta h m in için b u n la rı g ö rm ek o n a y e t­
k i verm işti. N etice öyle de olacaktı.
B ir k aç g ü n evvel, d a ğ d a n in e n B ulgar, U lah,

113
S ırp çetele ri eski m ev zilerin e ço k tan d ö nm üşlerdi.
M ak ed o n y a’n ın m u h ta rlığ ın ı iste y en ler B u lg a ris ta n ’a
k a v u şm a sın ı iste y e n le r birleşm işler. «Bir k e re T ü rk ’ü n
elin den k u rtu la lım , so n ra d ü şü n ü rü z» e v arm ışlard ı.
O n ları u fa k fırs a tla r, b irleştiriy o r, a ra la rın d a
m u h ta ç o ld u k la rı birliğ i d o ğ u ru y o r. F elâ k et n e k a d a r
b ü y ü k o lu rs a o lsu n bizde b irliğ i d a h a fa z la açıyor,
b ozuyordu.
M u h alefe t m evkiin d e k a la n la r, ik tid a rm b u v a ­
h im d u ru m u n d a n istifad ey i d ü şü n ü y o rd u . H e r gün,
teh likeyi y a k la ştıra c a k ş a rtla rın ç ık m a sın a san k i
y a rd ım ed iy o rlard ı.
H am iy et m askesin e b ü rü n e re k «harb isteriz»
«Sofya’y a doğru» dövizleriyle ta a ssu b u ta h rik ed i­
y o rlar, k a b in e n in b u işi ta tlıy a ‘b a ğ la m a sın a değil,
h a ttâ d ü şü n m esin e fırs a t v erm iy o rlard ı.
T ıpkı İs ta n b u l’a gird iğ im iz g ü n le rd e B izanslIların
g ö sterd ik leri m a n z a ra y a b en ze rlik y ap ıy o rd u k ...
Dış âlem de, n e dost, n e d ü şm a n k im se ler yoktu.
A v ru p a b ü y ü k devletleri, y aln ız b ir ih tim a li gözönü-
n e a ld ılar, şöyle b ir k a ra r, h o m u rd a n d ıla r :
«S tatüko m u h a fa a z edilecek»
T o p rak sta tü k o su o ld u ğ u gibi k a la c a k k a r a n , bi­
zim yenilgim iz değil, B a lk a n la n n y enilgisi h a lin e gö­
r e d ü şü n ü lm ü ştü . Ş a y e t 'biz S o fy a’y a v e A tin a ’y a g i­
d e rse k s ta tü k o m u h a fa z a ed ilecek ti...
A lm a n y a isteseydi, bu h a re k e t d u ru rd u , A vus­
tu r y a m ü d a h a le etseydi, B alk an ittifa k ı olm azdı, k ı­
p ırd a m a d ıla r b ile... İng ilizlerd en k o rk tu la r, İn g ilte re ’­
d e k a b in e e rk â n ı b a lık a v ın a çık m ışlard ı. F ran sa, po­
litik a lâ k a s ı o lm ad ığ ın ı söylem eye d e lü z u m g ö rm e­
m işti. S a z a n o f :
— E n u fa k b ir ih tim a l yok! H a rp olm az, dedi.

114
Eliyle y ap tığ ı ittifa k ta n h a b e ri y o k m u ş gibi, geç­
ti g itti...
Z aten b u t ü r siyasi te şeb b ü s ve istişa re le re v a k it
d e yoktu. D ahilde, v a ta n d a ş la rın ağ zı lâ f y a p a n la rı
h e r g ü n h ü k ü m e t k a p ısın d a h a r p istiyordu.

BALKAN HABİBİ

F elâket, tıp k ı K ö m ü rcü İsm ail’in ta h m in i g ibi p a t­


la d ı ve s o n a erdi. M inim ini K a ra d a ğ h a r p ilâ n etti
O n u n a rd ın d a n üç B alk an devleti.
Biz h e n ü z A frik a ’d a T ra b lu sg a rb ’m m ü d a fa a s ın ı
y a p a r g ö rü n ü y o rd u k . Ü çlü a n la şm a (İtilafı M üsel­
les) d evletleri B alk an b irleşm esi ile bize acı b ir d ers
v erm eyi k a ra rla ş tırm ış la rd ı. D a h a d o ğ ru su b u n la n
O rta A v ru p a d ev letle rin in h e sa b ın ı g ö rm ek için ö n ­
cü o la ra k sald ırtm ışlard ı. O r ta A v ru p a d ev letlerin in ,
d a h a açıkçası, A lm a n y a ile A v u stu ry a 'n ın k o rk u la ­
rın d a n sesleri, so lu k la rı çıkm adı; k a b a k bizim b a ş ı­
m ıza p atlad ı.
Bu fe lâ k e ti v a k tin d e n önce g ö ren lerim iz o lm adı
değil. O v a k it «İkdam» g aze tesin in b a ş y a z a rı o la n
Ali K em al, d a h a 1908 y ılında: «Bize fe lâ k e t n e re d e n
gelir?» başlıklı b ir y a z ısm d a «bize n e gelirse B u lg a­
r is ta n ’d a n gelecektir. T ed b irlerim izi o n a g ö re y a p a ­
lım» d em işti (*).
E rtesi g ü n H ü sey in C a h it Y alçın o n u o ld u k ç a s e rt
b ir dille şöyle haşladı: «Sen» dedi. «Sen bizi en s a ­
m im i dostlarım ızla, h a k k ım ız d a e n d e rin h a lis a n e

(») İkdam Kol. 1324.

115
d u y g u la rla m e şb u k b m ş u la n m ız la a ra m ız ı b o zm ak
istiy o rsu n . O n la ra k a rş ı re v a g ö rü lm ey ecek zeh irli
ith a m la rla s u lh v e sü k û n e t h a v a sın ı b o zm ak istiy o r­
sun, m a k sa d ın m alum ; b ir h a r p psikozu y a ra tm a k
istiy o rsu n , b ir h a rp p a tla y a c a k is tib d a t a v d e t edecek,
sen d e m e n fa a t te z g â h m ı k u racak sın .» (*)
Bu fe lâ k e tin v u k u b u ld u ğ u g ü n le rin arife sin d e Ali
K em al b u yazıyı h a tırla ta ra k : «O v a k it böyle söyledi­
ğ im iz z a m a n bize, k ö tü n iy etli a d a m diye itira z la rd a
b u lu n m u ştu n u z , z a r a rı yok, gelin d e şim di b u n a k a r ­
şılık ç â re aralıyalım ,» dedi.
N erede? B u fe lâ k e t d e bize d e rs o lm am ıştı. H â lâ
p en çelerim iz b irb irim iz in b o ğ azın d a, B u lg a rla ra d e ­
ğil, b irb irim ize k a rş ı p u s u la ra atılm ıştık .
T alât, «içeride O sm an lılığ ın te alisin e en g el o la n ­
la rı ezdim , şim di d ış a rd a k i m a n ia la rı ezm eye gidiyo­
rum » dedi. A m a b ir a ra lık sey irci o la ra k g ittiğ i Ç an-
g r a S a v a şı’n d a üç g ü n d u ra b ilm iş v e d ö n m ü ş...
D o ğ ru su b e n d e öyle y a p tım «D ayahatun» d a
ik i g ü n kaldım i ve döndüm .
B izim sip erlerim iz v a ta n m ü d a fa a s ın a a y a rla n ­
m ış h a tla r d a değil, b iri diğ erim izi n e re d e boğabilece-
ğim ize g ö re is tik a m e t a lm ıştı...
T a lâ t P aşa, B u lg a r to p çu su Ç a ta lc a h a tla r ın ı dö­
v erk en ; b elk i B abıâli B ask m ı’n ı h a z ırla m a y a , y a h u t
N âzım P a ş a ile o rta k la m a k a b in e k u rm a k im k â n la rı­
n ı a ra ş tır m a y a k o şm u ştu ... Biz d e b u b a s k ın a im k â n
v erm em eyi B u lg a r işg alin d en d a h a ö n p lâ n d a tu tu ­
y orduk.
iş te Ali K em âl öyle C a h it B eyle... M a h m u t Ş ev k et
P a şa d a 28 M a rt 1912 d e «B alkan m e s’elelerin i h a l e t­
m iş b u lunuyoruz» dem işti.

(*) 324 senesi Tanin kol-

116
D ediler k o d u la r a m m a n e fa y d a s ı v a r? H a rp b ir
em riv ak i o lm u ştu a rtık .
Ş im di M a h m u t Ş ev k et P a ş a ’n m ü ç sen ed e m il­
y o n la rla lira sa rfıy la y etiştird iğ i o rd u m u z d a n b a şk a
g ü v en ec ek b ir şeyim iz y o k tu , iş o n a k alm ıştı...
A y a n M eclisim izin te c rü b e li a s k e rle rd e n o lu şa n
a z a la rın ın y a p tığ ı b ir h a r p m eclisin d e M a h m u t Ş ev­
k e t P a ş a te m in a t v e r d i :
«H arbiye N azırlığ ım z a m a n ın d a y etiştird iğ im
m u n ta z a m d ö rty ü z k ü s ü r b in k işilik o rd u y a m a lik ­
siniz, d ü ş m a n la r d a to p y e k û n a n c a k o k a d a r b ir k u v ­
v e t çık arab ilirler; a n c a k bizim a s k e ri to p lam am ız için
o n sekiz g ü n k a d a r b ir z a m a n a ih tiy acım ız v ar, b u
m ü d d e ti diplom atik a v u tm a la rla k a z a n m a y a çalışı­
nız, o k a d a r...» dedi, is te r in a n is te r in a n m a!
Çok k ıs a sü rd ü . Ü çü n cü o rd u m u z b a sk m şek lin ­
d e b ir h ü c u m a u ğ rad ı. İk i k aley e sokuldu. S o n g ü n ü ­
n ü u z a tm a y a g a y re t e tm e k te n b a ş k a ç a re si k alm ad ı.
B u lg ar k a rş ıs ın d a a sk e rle rim iz k o rk u n ç b ir p a ­
n iğ e u ğ ra d ıla r, Ç a ta lc a h a ttın d a zo r tu tu n d u la r. B aş­
la d ı dem ed en y a ra lı seli İs ta n b u l h a s ta n e le rin i dol­
d u rd u .
M a h m u t M u h ta r P a şa bu fa c ia y ı şöyle iz a h eder:
«Muntazam ri’cat; ancak talim v e terbiye görm üş
ordulara nasib olabildiğinden Osm anlı ordusu hiçbir
vakit firar şeklini alm aksızın ri’cat edememiştir.» (*)
N e y a z ık ...
D elil a ra m a y a lü z u m yok, h ad ise k a t’i h ü k m ü n ü
v erm iş b u lu n u y o r: en eskisi k ır k sen elik u y ru k la rım ız
bizi ö n le rin e k a ttıla r ve b ir so lu k ta A v ru p a k ıt’asın -
d a n a ttıla r.

(*) Mahmut Muhtar Paşa, Balkan Harbi, «Üçüncü Kolordu'nun ve


İkinci Doğu Ordusu’nun Muharebeleri», İstanbul 1979, s. 120.

117
O rd u d a, tıp k ı b irin ci m a n e v ra d a o ld u ğ u gibi, ko­
le ra d a b a şla m ıştı... ta k v iy e ve ik m â l im k â n la rı çok
zor. Z arzo r g etirileb ilen b irlik le rle Ç a ta lc a h a ttın d a
ç a m u rla ra göm ülm üş k u v v eti a y a k ta tu tm a y a g a y re t
ed iy orlardı.
H erg ü n göçm en k a filele rin in g etird iğ i ö ld ü rü c ü
h a b e rle rle zeh irlen iy o rd u k : k a tlia m la r, ırz a te c a v ü z ­
le rin tü y le ri ü rp e rtic i tü rle rin d e n b ah sed iliy o rd u ...
S u ç la rı b irbirim ize a tm a k la b ir şey y ap m ış o ld u ­
ğ u m u z u sa n ıy o rd u k . B ir m u h a lif :
— T alât, a sk e rî fe s a d a v erm iş... «H arb etm eyin!
H em d ü şm a n ı teşvik ettiler, h em de sizi k u rb a n lık
k o y u n gibi sürdüler.» Ö ted en İ ttih a tç ı:
— A llah b in tü r lü b elâsın ı v e rsin o N âzım P a ş a ’-
n m . Y etm iş b in u s ta a s k e ri te rh is etti, b aşım ıza b u
b elây ı g etirdi, iş d an ışık lı d ö ğ ü şü k lü kard eşim !
Bu ve b u n a b e n z e r o ld u k ça a lç a k ç a b ir ta k ım su ç­
la m a la rla k in ve d ü şm a n lığ ı b ilem ek ten b a ş k a b ir
şey yapm ış o lm u y o rd u k ...

G azi A h m et M u h ta r P a şa K abinesi, b ü y ü k zo r­
lu k la r içinde bocalıyordu. D ay an am ad ı, d ü ştü ; y e rin i
K âm il P a ş a ’y a b ıra k tı...
K âm il P a şa öyle H a lâ s k â rla rın iste d ik le ri ta ra fs ız
b ir a d a m değildi h a tta İttih a tç ı a le y h ta rı ta n ın m ış
b iri...
B u n d an b a ş k a İn g ilizlerin g ü v en d ik leri k en d ile­
rin e y ak ın s a y d ık la rı b ir a d a m say ılıy o rd u . Bu zo r
d u ru m u n h allin i d a h a ziyade o n d an u m u y o rd u k .
P aşa, ilk işi İngilizlere b a ş v u rm a k oldu. V ak tin
g eçtiğini A lm a n la ra m ü ra c a a t etm esin i ta v siy e e ttiler.

118
A lın a n la ra b a şv u rd u , b a şı a v u ç la rı İçinde k ald ı. G eç­
m işti B or’u n p a z a n ...
Ç atalca h a tla rm d a d ü ş m a n ın d ev am ed e n topçu
ateşi, d e rin iniltileriyle s in ir b o zu cu b ir şeydi; y a ra lı
k a filele rin in a rd ı a rk a s ı kesilm iy o rd u .
H adiseler, M a h m u t Ş ev k et P a ş a ’n ın h az ırla d ığ ı
o rd u la rın h a r p g ü c ü n ü ap a ç ık b elli etm iş o lm ak la be­
r a b e r b ir de sav aşın içy ü zü h a k k ın d a m e ra k ı g id e­
re c e k b ir ik i ra p o rla m ev zu u a y d ın la tm a k fa z la b ir
şey olm az. B unu d a ilâve ed erek h a rb in ta b lo su n u
ta m am lay alım .
M a h m u t M u h ta r P a ş a ’n ın «III. K. O rd u M u h a re ­
beleri» eserin d e n a lm a n ra p o rla rd a n b ir ta b u r k u ­
m a n d a n ın ın ra p o ru :
«Efrad, portatif kazm a kürekle m ücehhez olduk­
larına rağm en, ne yazık ki bunlarla bir baş siperi,
tüfengine bir dayanak yapm ayı bilmiyordu; hatta si­
lâhını kullanm ayı bilmiyordu.»
A ynı ta b u r k u m a n d a n ı şöyle d ev am e d e r :
«Öyle efrad görüldü ki, dipçikleri alnına yah u t
yah u t göbeğine dayayarak ateş ediyordu, nişangâh
kullanm ak görülm em iş bir şeydi» (*) diyor.
3 K asım 1912 ta rih li s a h r a 9 n c u T opçu A layı
k o m u ta n ın ın ra p o ru d a ş ö y le d ir:
« 1 — Hareket em rinin verildiği T eşrinievvelin ip ­
tidasından bu güne kadar m urur eden 21 gü n zar­
fın d a topkoşu h ayvanatı istihkakım ekseriya yalnız
arpa olm ak üzere n ısıf v ey a sülüs m iktarı verilip ot
v e sam an verilm ediği,
2 — Bu yirmi bir g ü n zarfm da, topçu efradına
y aln ız «Kırkkilise» (Kırklareli) de ik i üç defa sıcak
yemek' verilip eyam ı sairede yalnız peksim et ve ek­
m ek olm ak üzere n ısıf tayin verildiği,

(*) Age., s. 122-123.


119
3 — Gıda nam ından yirm i bir günden beri m ah ­
rum kalan üm era v e zabitan ve efrad ile hayvanatın
tâb ü takati kesilerek ifai vazifeye iktidarları kalm a­
dığı...» (*)
B u n a K u rm a y Y a rb a y (Y usuf) R asih B ey’in r a ­
p o ru n u d a ilâv e ed ersem sav aşın ifad eli b ir ta sv irin i
v erm iş olacağ ım ı ü m it ederim .
O d a şöyle d iy o r :
«Elindeki tü fe n g i k u lla n m a k ta n aciz e fra d d a n
m ü re k k e p v e v a k ti h a z a r d a m e k a tib i ask eriy y e m ü ­
d ü rlü k le rin d e v e h id e m a tı m ü te fe rria d a b u lu n m a k ­
la v a k it geçirm iş, b in b a şıla rın , k o la ğ a la n n ın k u m a n ­
d a la rı a ltın d a b u lu n a n ta b u r la r ın sev k v e id a re si
m ü m k ü n değildi. Ç ü n k ü , cüm lesi e n a d î b ir h a re k e ­
ti bile em irsiz y a p m a k değil, b a ş la rın d a b u lu n m a k sı­
zın y a p tırm a k im kânsızdı.
Ö yle ta b u r k u m a n d a n la rı g ö rü ld ü ki, ta b u ru n a
b ir v azife v erild iğ i z a m a h h e m e n a ğ la y a c a k b ir zelil
h a l alıyor, a ffın ı te m in için ta s a v v u r edilm eyecek
m isk in lik ler gösteriyordu.» (**)
M a h m u t Ş ev k et P a ş a ’n m değil am a, şu b ü y ü k ıs­
la h a tç ı g e n e ra lin b u feci a k ib e tte n so n ra, b ir çok sa ç ­
m a lık la r s a v u ru p m a n e v ra la rd a ö v d ü ğ ü o rd u h a k ­
k ın d a n e ded iğ in i elb ette m e ra k etm işsin izd ir. B akı­
n ız o d a N eue F reie P resse g azetesin d e n e şre ttiğ i b ir
m a k alesin d e b a k ın n e d i y o r :
«Yirmi beş se n e ta lim ve te rb iy e g ö rm ü ş b ir o r­
d u y a h e n ü z o rd u denem eyecek; a n c a k b ir m ilis o r­
d u s u d en ecek b ir k u v v e tin g aleb esin e im k â n yoktur.»
îş te e n acısı; f a k a t e n d o ğ ru su ...

(*) Age., 6. 124.


(**) Age., s. 122.

120
BABIÂLİ BA SK IN I

A y la rd a n b e ri BaJbıâli ö n le rin d e k â h h a r b isteği,


k â h v a ta n ı s a tm a k su çlu su g ö rd ü k le ri ik tid a rı te n k it
n iy etiy le to p la n tıla rla ta a r r u z d en em ele ri y a p a n İt­
tih a tç ıla rın k esin h a re k e ti b ek len eb ilird i.
E sasen K âm il v e N âzım P a ş a a n laşm azlığ ı o n la ra
istik b ali m ü sa it k ıla c a k b ir z a a f a lâ m e ti gibiydi.
İttih a tç ıla r sözlerin d e d u r u r la r m ı b ilin m ez am a,
N âzım P a ş a ’n m İttih a tç ıla rın k en d i b a şk a n lığ ın d a
k u ra c a k la rı k ab in e d e y e rin i d a h a câz ip b u lm a k ta ol-
duğuj dü şü n ü leb ilir.
İttih a tç ıla rın b ir ik i ta a rru z la rı, B ab Iâli’d ek i M u ­
h a fız T a b u ru K u m a n d a n ı B in b aşı R osinyöl H ü sn ü Bey
ta ra fın d a n p ü sk ü rtü lm ü ştü .
N âzım P a şa b u k u m a n d a n ı d eğ iştird i, y e rin e g e­
tird iğ i a d a m d a B âbıâli B ask m ı’n ı m ü m k ü n kıldı.
«Bâbıâli Baskını» ad ıy la O sm an lı in k ılâ p ta rih i­
n e g eçen y üz k ız a rtıc ı h âd isey e y etiştiğ im z a m a n b ir
in s a n k a la b a lığ ın ı B âb ıâli m e rd iv e n le rin d e n ta şm ış
b ir h a ld e b u lm u ştu m . Bu to p lu lu k , a ra lık , a ra lık te k ­
b ir g etiriy o rd u .
D em ir p a rm a k lık la ra fırlad ım , b u r a d a n evvelki
o la y la rd a o ld u ğ u g ib i d a ğ ıla c a k la rı d a k ik a y ı b ek le­
m ey e n iy e t etm iştim .
B irisinin a y a ğ ım d a n çek tiğ in i hissettim . O g ü n
İs ta n b u l itfa iy e a la y la rın d a ü ste ğ m e n o la n b ir a r k a ­
daşım , çok c e su r İttih a tç ı b ir s u b a y b e n im siy asi h ü ­
v iy etim i y a k ın d a n b ilen b ir a rk a d a ş, in d iy e ıs r a r
ediyordu.
İndim , h e m e n k o lu m a girdi. Y okuş a şa ğ ı y ü rü m e ­
y e b aşlad ı. Y avaş s e s le :

121
— H aydi y ü rü , V allah i Y ak u p Çem il -görürse âh i-
re ti b o y la rsın ...
B en d iren m ek istedim , o â d e ta s ü rü k le r gibi, be­
n i u z a k la ş tırm a y a ç a lış ıy o r:
— D elilik etm e. N âzım P a ş a ’yı v u rd u la r, K âm il
P a ş a ’y ı istifa y a m e c b u r ettiler. M a h m u t Ş ev k et P aşa
s a d ra z a m oldu bile...
N afiz h a tırım a gelm işti. O zav allı b u â k ib eti ta h ­
m in e tm iş ti... S o rd u m :
—■N afiz n e oldu?

—■A llah ın ra h m e tin e k a v u ştu .
— H adi!
—■H adisi fa la n yok, d ö r t beş ölü v ar. M u sta fa
N ecib...
— V ah zavallı.
— H em şeh rin değil m i? İttih a tç ı d a acıyorsun.
— N âzım P a ş a ’y ı k im v u rd u ?
—■B ilm iyorum . Ben g erile rd e idim .
A nladım ; söylem ek' istem edi, o g erilerd e o la m az­
dı.
N azım P a şa sa d ra z a m o lm a d a n A lla h ın ra h m e ­
tin e k a v u şm u ştu .
B ir g ü n H ü sey in K ad ri Bey’d e n b u h âd isey i d in ­
ledim . E n ile ri b ir s ıra d a Y ak u p C em il’le y a n y a n a
b u lu n u y o rlarm ış, salo n d a n N âzın ı P a ş a ç ık m ış :
— N ed ir b u re z a le t? B an a böyle m i söz verdiniz..
D iye y ü k sek sesle b a ğ ırm a y a başlam ış, Y ak u p
Cem il, K ad ri Bey’e so rm u ş : 1
— B u aJdam kim
— N âzım Paşa!
D em eye k alm am ış, Y ak u p C em il ta b a n c a s m ı çek ­
m iş, p a ş a ’n m şa k a ğ ın a y ap ıştırm ış k u rş u n u ...
Y ine h âd ised e b u lu n a n , C a fe r’d e n dinledim ; Ya-

122
k u p Cem il a rk a d a ş ı M u sta fa N ecib ’in u zan m ış c e n a ­
zesine b a k a r a k :
— C afer! B ak dem iş, a y a k k a b ıla rı yeni, a l ziy an
olm asın, g iy e rsin ...
Ne tu h a f... Bu Y ak u p C em il m e k tep te b eş v a k it
n am azın d a , çok sak in k a rın c a y ı in c itm ek ten s a k ın a n
b ir çocuktu. D aim a so fu la rla d ü ş ü p k a lk a r, te rte m iz
b ir çehresi, k ısa kesilm iş saçlarıy la, em n iy et te lk in
ed en b ir h a li v ard ı. D erslerin e çalışır, o r ta d ereced e
zeki, sevim li biri.
B u g ü n k ü haliyle d ü n k ü h ü v iy e ti a ra s ın d a m ü n a ­
seb et k u ru la m a z gibi g ö rü n ü r, f a k a t b en b u n u şöyle
iz a h etm iştim :
O n asıl görm ediği bilm ediği, çok d e fa ak ıl ve
m a n tığ ın k a b u l etm eyeceği b ir şeye d u y g u su y la in a n ­
m ış ve o n a ıs ra rla sarılm ışsa, M erkezi U m u m în in
em irlerin i de in celem ed en d ü şü n m e d e n k en d in i t a t ­
b ik e b o rçlu g ö rm ü ştü r.
N e o lu rs a olsun çok tehlik eli b ir a d a m o lm u ştu .
B irbirim ize çok n a d ir, te sa d ü f ederdik, g ö rü şm em iz­
de b ir n ev i zo rak ilik belli olurdu.
Şim di bizim için yeni b ir çalışm a d e v re si g ö rü n ­
m ü ştü. Bu d efa öyle p ek de k ö lay b a ş a rı ih tim a li
de yoktu.
İttih a tç ıla r yeni b ir te c rü b e sah ib i d a h a o ld u lar.
K o ltu k ların ı h a y a t b a h a s ın a m ü d a fa a ed ecek lerd i
ta b ii...
İ ttih a t ve T e r a k k in in b a s k ın la a d a m ö ld ü re re k
ik tid a rı a lm a k örneği, İm p a ra to rlu ğ u n yıkılış sebebi
o lan B irinci D ü n y a H arb in e k o lay lık la s ü rü k le n m e si­
ni m ü m k ü n kılm ıştı. B u n u ilerid e d elilleriyle g ö recek ­
siniz.
«Kan ateşi, a te ş k a n ı 'besler» d em iş şair! İ ttih a t­
çıla rın b u d a rb e si m u h a le fe ti fa a liy e te şev k etti. D ev­

123
le tin b ü tü n h u k u k i m ü esseselerin i hiçe s a y a ra k b ir
s ü r ü b a ld ın çıp lak la, d ev letin m e şrû v e en y ü k sek
m a k a m ın a sila h la h ü c u m etm ek ra sg e le n i ö ld ü re re k
m ü h rü k a p m a k h a re k e tin in d ü n y a ö n ü n d e bizi n e
d u r u m a d ü şü re c e ğ i d ü şü n ü lm e y e d e ğ e r ...
B u e şk iy av a ri h a re k e tin a ğ ırlığ ı o n la rı b ir a n
d ü şü n cey e şevketti. M evkii tu ta b ilm e k ü m id in i, iti­
d alle h a re k e te b a ğ la d ıla r v e H a la s k a r G ru b u n u n a n ­
c a k b elli b aşlı e rk â n m ı tu tu k la m a k la y etin d iler. E sa­
sen o n la rd a n b ir k ısm ı m em lek eti te rk e tm iş v e y a öl­
m ü şlerd i. İttih a tç ıla r, u z u n bo y lu ta k ib a tta n s a k ın ­
d ılar.
Bu k a n lı fa c ia m u h a le fe ti şiddetle kam çılad ı.
G ru p g ru p gizli ç alışm a m e rk e zleri b ü y ü k b ir g a y ­
re tle ç a lışm a y a başladı. B en de b u a r a d a v azifem i
y a p m a y a k o şm u ştu m .
M a h m u t Ş evket P aşa, T alât, E nver, C em al, C an-
b o la t m u h te lif y e rle rd e n b u işe elverişli kim seler, g iz­
li y o lla rd a n g elerek m e v k ile rin i a lm ışla rd ı...
B u a r a d a h ü k ü m e t b e n im d a h il b u lu n d u ğ u m
g ru b u ta m b ir d ik k a tle ta k ip etm ekteydi.
B u lu şm alard a, b ü tü n ih tim a lle rle ta k ip te n ko­
r u n m a k için çok ih tiy a tlı h a re k e t ederek, ç alışm ak ­
ta , b ird e n b ir köşeden, d iğ e r köşeye k a d a r s ü r ’atle
k o şu luyor, v a rıla n köşede d u ru lu y o r; böyle ik i ü ç k ö ­
şeyi k o ş a ra k d e ğ iştird ik te n so n ra b ir m ü d d e t b ek le­
niy o r, k im se n in gelm ed iğ in i g ö rü n ce te rs y ü z g id i­
lecek y e re y ü rü n ü y o rd u .
B u n a «aralam a» den iy o rd u . E ğ er v a r s a b u şe­
k ild e ta k ip ç i ile a ra y ı açm ış o lu y o r v e g ird iğ in y e ri
o n d a n gizlem eye m u v a ffa k o lu y o rd u n . B u n a b e n z e r
m e to d la rla gece m ü la k a tla rı y ap ıy o rd u k . B u te d b ir­
le re h a rfiy e n u y a ra k b ir g ece Y ü zb aşı K âzım ’ın d av e­
tin e ic a b e t ettim .

124
O d ad a Topal T evfik’i g ö rü n c e h a y r e t ettim . N az-
rni d e v ard ı. T evfik R üşdiyeden sın ıf a rk a d a şım d ı, o
N azm i ile iyi a rk a d a ş tıla r. A d e ta a y rılm a y a n ik i k a r ­
d e şte n y a k ın ...
D o ğ ru su ü zerim d e b ıra k tığ ı ilk te sir m e n fi ol­
m u ştu . O n u b u h a re k e tle re k a rış tırılm a y a k a tılm a y a
lâ y ık b u lm am ıştım .
K endim ce b ir in s a n g ird iğ i işin n e o ld u ğ u n u n e
için te h lik elere k a tla n d ığ ın ı b ilm eli idi. T evfik n e
o k u r, n e y aza r, h u lâ s a p o litik işlerle z e rre k a d a r a lâ ­
k a s ı o lm a y a n b ir ad am d ı. B öylelerini işe k a rış tırm a ­
n ın d o ğ ru o lm ay aca ğ ı fik rin d e idim .
T evfik sadece b ir k a b a d a y ı idi, gözü çok pek,
ö lü m ü u m u rs a m a y a n b ir a d a m d ı a m a bence, b u k â fi
değildi.
G ü le re k elim i sık tı v e b ıra k m a d ı, sevim li b ir b a ­
k ış la :
—■K ahveye h iç u ğ ra m ıy o rsu n .
— S em t ayrılığı, gelem iyorum .
—■A m m a V ehbi P eh liv a n ’a gelince, K ü çü k m u sta-
f a P a şa u z a k olm uyor.
— K u s u ra b a k m a T evfikciğim , gelirim .
N azm i k a r ı ş t ı :
— D em ek ta n ışıy o rsu n u z
—■Y ahu! M ektep a rk a d a şıy ız ...
K âzım Bey de, N azm i d e İttih a t v e T e ra k k i’d e n
ç o k geç ay rılm ışlard ı, b a n a a y la rc a h a in n a z a riy le
b a k tık la rın d a n sa n k i k ü ç ü k lü k d u y u y o rlard ı.
Y avaş sesle k o n u şu y o rd u k . M evzu, y a p ac ağ ım ız
s u ik a s tin etkili b ir d a rb e o lm ası için h a rc a n m a s ı lâ ­
zım g ele n le rin k im le r o ld u ğ u idi. B u n d a an la şm a z lığ a
d ü şm eye sebep yoktu. İ ttih a t v e T e ra k k i’n in iflâ s a
sü rü k le n m e si iç in s a f d ışı y ap ılm ası lâzım g elen li­

125
d e rle rin in k im ler o ld u ğ u bizce m a lû m d u , b ir a şa ğ ı
iki y u k a rı...
B en b ağ lı b u lu n d u ğ u m g ru p n a m ın a b ir şey söy­
lem ek y etk isin d e o lm ad ığ ım için d a h a çok dinleyici
k alıy o rd u m . N azm i esasen so ğ u k k an lı b ir çocuktu. O
a r a d a s ıra d a söylüyor, m ü d a h alesin i â d e ta k a r a r şek ­
lin d e y ap ıy o rd u .
—1 Bu m em lek eti o n la n n v ü c u d u n d a n tem izle­
m ezsek, g ö rü rsü n ü z , m ah v o laca ğ ız... diyordu.
T evfik sad e dinliyordu. Z aten o çok n eşeli o lm a­
sın a ra ğ m e n geveze değildi. K o n u n u n d a o n u pek a lâ ­
k a d a r edeceğini zan n e tm iy o rd u m .
O n u n o ldukça sü slü b ir k ah v esi v ard ı. K u m a r oy­
n a tıy o r ve o ld u k ç a p a r a d a k aza n ıy o rd u . H alin d en
m e m n u n olm ası lâzım d ı ve öyle idi de.
H a tırım d a k ald ığ ın a göre Lâz H a şa n ism in d e bi­
riy le y ap tığ ı k a v g a d a b aca ğ ın ı ü çte b ir k ay b e tti a m ­
m a, m u h itin d e de k en d in i ta n ıtm ıştı. O n d a n çek in i­
y o rlardı. S a ld ırg a n değildi, f a k a t s a ta ş m a y a d a gel­
mezdi.
B ir g ü n b a n a N azm i’d en b a h se d e rk e n :
— N e o la cak böyle S a d ra z a m ı ö ldürm ekle, d e ­
m işti; y e rin e gelecek o la n b u n d a n d a h a m ı iyi o la ­
c a k sanki; dem işti.
T evfik son g ü n e k a d a r bu fik ird e idi.
İttih a tç ıla r N âzım P a ş a ’n ın b a şk a n lığ ın d a b ir k a ­
b in e k u rm a y ı ta sa rlıy o rla rd ı. Böylece m u h a lifle rin e
b ira z şirin g ö rü n ece k b ir ekiple o rta y a çık m ay ı d a ­
h a elverişli b u lm u şlard ı. O n la r B âb ıâli’yi b asm ay ı,
N âzım P a ş a ’yı ö ld ü rm ek için değil, K âm il P a ş a ’yı çe­
k ilm ey e zorlaftıak için d ü şü n m ü şlerd i. B u n d a N âzım
P a ş a ’d a n y a rd ım u m d u k la rı b ile h a tır a (gelir.
Bu b a sk ın U m um i m e rk e zin p ro g ra m m a u y u la ­

126
r a k yapılm ış olsaydı, b elk i so n u belli o lu rd u . A m a,
İttih a t ve T era k k i C em iyeti m e rk e zin i M a n a s tır’d a n
S e lâ n ik ’e g ö n d eren , H a re k e t O rd u su k o m u tan lığ ın ı
H ü sn ü P a şa y a h u t M u sta fa K em al y erin e M a h m u t
Ş ev ket P a ş a ’y a v erd ire n , E n v e r’i, H afız H a k k ı’y ı ön
p lâ n a y ü k selten gizli k u v v etin isted iğ i olm alıydı;
n itek im böyle oldu. B u h a re k e ti d a h a İ ttih a tç ıla r h a ­
tır la r ın a g etirm ez lerk en b u n u n için u y g u n b u lu n a n
«H ürriyet K ah ram an ı» (!) E n v er, B in g azi’d e n ça ğ rıl­
dı. B u su b a y o ra d a k i k u m a n d a m erk ezin i te rk ede­
re k İs ta n b u l’a d o ğ ru y o la çıktı. İşin çok d ik k a te d e ­
ğ e r ta ra f ı ve bu k a n lı o y u n u k im le rin h a z ırla d ığ ın ı
açığ a v u ra n b ir olay v ar: E n v e r’in İs ta n b u l’a d o ğ ru
yola çık tığ ın ı ilk h a b e r v e re n A lm a n y a ’d a ç ık a n A l­
m a n g aze tesi « F ra n k fu rte r Zeitung» olm uştu; bizim
g a ze teler o n d a n ald ılar.
Z aten, b u o y u n d a k en d isin e A lm a n la r ta ra fın d a n
baş rol verilm iş olan E n v e r’de A lm a n y a ’d a k i b ir dos­
tu n a y azdığı m ek tu p ta: b id a y ette e fk â n m b a ş k a
ik e n b ird e n b ire değişti; B ingazi’yi te rk e m e c b u r ol­
dum . D a h a d o ğ ru su b en im em elim k ıy m e tta r ve fa y ­
d a lı h iz m ette b u lu n a b ile c a k m evkide ib ra z ı m e sa i­
dir» dem ekle b u n u d a açığ a v u rm u ş oluyor. B u ra d a ­
ki «Bingazi’yi te rk e m e c b u r oldum» cüm lesi b u b a ­
k ım d an p ek m a n âlıd ır.
İs ta n b u l’a g elir gelm ez k en d isin e v erilen v azife­
yi y e rin e g etird i. K anlı B âbıâli B ask ın ı’n ı yaptı; N âzım
P a ş a 'n ın ö lü sü n e b a s a ra k , K âm il P a ş a ’n m elin d en
sad ra z a m lık m ü h ü rü n ü k ap tı; d o ğ ru s a ra y a koştu;
P a d iş a h ta n sad razam lık ira d e sin i k o p a rd ı v e Ü sk ü ­
d a r ’d a n te lefo n la k a p ı y o ld aşı H afız H ak k ı’y a ş u m ü j­
deyi v e r d i:
— M a h m u t Ş ev k et P a ş a ’yı S e d a re t fe rm a n ın ı a l­
m a k ü zere s a ra y a g ö n d e r...

127
A sk e rin siy asetle u ğ ra ş m a s ın ın m em lek eti b a tı­
r a c a ğ ın ı söyleyip d u rm u ş o la n M a h m u t Ş evket, H a­
fız H a k k ı’n m peşin d e s a ra y a koştu; m ü h ü r ü aldı, so­
lu k so lu ğ a B abIâli’ye g elerek y erd e y a ta n b eş a s k e rin
k a n içinde y ü zen c esetlerin in ü s tü n d e n a tla y a ra k
s a d ra z a m lık k o ltu ğ u n a k u ru ld u .
O n a şak şak çılık ed en b ir y a z a rın a n la ttığ ın a gö­
re b u sırad a: «rengi ih tir a s ta n sa ra rm ış h e y e c a n d a n
elleri titriy o rm u ş...»
İşte B a ğ d a t’lı P a ş a b a ş a geçm işti: b u işe h em İt­
tih a tç ıla r h e m d e m u h a lifle ri şaşak alm ışlard ı! Bu
b a h s e son v e rirk e n h ad ise d e n ta m iki g ü n önce, 21
O cak 1913 g ü n ü M a h m u t Ş ev k et’in A lm a n se fa re ­
tin e g id e re k A lm an sefiri W an g e h im ile ik i s a a t baş-
b a ş a k a la ra k k o n u ştu ğ u n u sö y lersek b u k a n lı m a ce­
r a y a b ira z d a ışık serp m iş o lu r k an aa tin d e y im .

HARAÇ MEZAT

İçlerin d e b ir d e sın ıf a rk a d a ş ı b u lu n a n b eş genç


a s k e rin cen azelerin i çiğ n ey erek s a d a r e t m ü h ü rü n e
s a rıla n b u ad am ın , b u k a n lı ve iğ re n ç b a s k ın ı göze
a la r a k sa n d a ly a y a atılm ası, elb ettek i o g ü n k ü id a re ­
c ilerin v a ta n ı te h lik eli b ir so n u ca g ö tü rd ü k le ri in a n ­
c ın a y o ru lab ilird i.
Y u rd u n k o ca b ir p a rç a s ın d a k a n selleri a k a rk e n ,
K âm il P a ş a ’n m L o n d ra K o n feran sı’n d a to p lan m ış o la n
efen d ilerin k a r a r la r ın ı saibırla beklem esi, M a h m u t
Ş ev k et ve a rk a d a ş la rın ın k a n ın ı o y n atm ış o lm alı...
O n u n b u soğuk v e h issiz b ek ley işi ta h a m m ü l ed ilir
b ir m isk in lik değildi, d em ek ...

128
H erg ü n tü y le r ü rp e rtic i v a k ’a la rın v ic d a n la rı sız­
la ta c a k h a b e rle ri d ü n y a y a yayılıyor, in san lığ ı iğ re n ­
diriyordu. Bu k o rk u n ç ş a y ia la r sad e bizde değil, h a t­
ta h ıristiy an lık âlem in d e a k isle r y a p m a y a başlad ı.
P ierre Loti’ler, J a u r e s ’le r d a h a b irço k sayılı in ­
s a n la r :
— Ö nleyin b u y ü z k ız a rtıc ı vah şeti, b u c a n a v a r­
lığı d u rd u ru n !... d iy e b a ğ ırırla rk e n , K âm il P a ş a ’n ın
b u m iskin s a b rın a ta h a m m ü l edilem ezdi...
Ö yle an laşılıy o r ki, b u n a d a y a n a m a d ı bu vicdanlı
ve h assas ask er. N e v a s ıta ile ve n e şekilde o lu rsa ol­
s u n ik tid a rı alm a k v e b u b ü y ü k hak sızlığ ı ön lem ek
lâzım dı... O m em eleri k esilen kızları, ırz la rı k irle ti­
len gelinleri, cam ilere d o ld u ru lu p p etro lle y a k ıla n
ih tiy a rla n ve ço cu k ları A v ru p a ’d a n so racak tı, s a n ı­
lırdı.
H a y k ıra ra k , y a p ıla n c a n a v a rlığ a n a sıl seyirci k a ­
lab ild ik lerin i so racak tı. Ç o cukların, ih tiy a r la n n k a tli­
a m la rın a n a sıl «K urtuluş H arbi» tü y eb iliy o rsu n u z di­
ye so racak tı, san ılırd ı.
B irkaç g ü n u fa k tefek b irk a ç çalım h a re k e ti y a p ­
tılar; b irk a ç y ab an c ı d ev let tem silcisin in teb rik leriy le
sin irle rin i te sk in ettiler.
M a h m u t Ş ev k et P a şa D aily T eleg rap h m u h a b i­
riy le y ap tığ ı b ir m ü lâ k a tta a şağ ıd a k i b e y a n a tı ile
sah n ed e g ö r ü n d ü :
«Şimdi; dedi; Evet, b u g ü n sad ece b a ş k a la rın ın
y ard ım ı olm aksızın yapabileceğim izi söyleyeyim . Bi­
zim A v ru p a ’d a p e k çok d o stu m u z y o k tu r. D o ğ ru su
b u n d a bizim k a b a h a tim iz v a rd ır. H içb ir iş g ö rm ey e­
re k çok v a k it k ay b ettik . Çok şeye b aşlad ık , h iç b ir şey
b aşa ra m a d ık . Çok v a ad lerd e b u lu n d u k , f a k a t y e rin e
g etirem edik.
Şim di iş y ap m ak azm iyle geldik. E cn eb ilerin m ü ­
z a h e re ti bizce kıym etlid ir.
M em leketim izin h ü s n ü id a re si için bilcüm le n e ­
z a re tle r için ecnebi m ü ş a v irle r getireceğiz. M em leke­
ti b ü y ü k id a ri m ın tık a la ra a y ıra c a ğ ım ve h e r b iri
için a y n c a ecnebi m ü fettiş g etireceğim .
H ü k ü m e tin k o rk a k lığ ı v e y a h u t p a rla m e n to d a
u z u n u z a d ıy a lü z u m su z ve fay d asız m ü n a k a ş a la rla
v a k it k ay b e tm e k y ü z ü n d e n k a n u n la r ç ık arılm ad ığ ın ­
d a n n a f ia işle rin i ele alam am ıştık . Y ab an cı s e rm a y e ­
le rin y a rd ım ın d a n b u su re tle istifad e m ü m k ü n o la­
m ad ı. B u n la rd a n ecnebi s e rm a y e d a rla rın ın şik â y e t
ettik le rin i biliyorum . B u n u n için m eclisin açılm asın ı
beklem eksizin, b ü tü n m e s’u liy et k ab in ey e a it olm ak
ü z e re b ir ta k ım m u v a k k a t k a n u n la rın ira d e sin i a la ­
r a k işe b aşlay acağ ım , b u m e y a n d a d em iry o lları in ­
şa sı m u k av eleleri y ap acağ ız, icab ed en u m u ru n afia y ı
m e y d a n a çıkaracağız.
Biz A v ru p a ’y a k a rş ı m e y d an o k u m a k ve A v ru p a ­
lIların tav siy elerin e k a f a tu tm a k için ik tid a ra gelm e­
dik. E m in olm alısınız k i a h v a lin ic ap ettird iğ i hissi
ih tira m , itid al ve ciddiyetle A v ru p a ’y a cevap v erm e k
ve v ic d a n m a m ü ra c a a t etm ek iç in r e ’sik â re geldik.
Biz h e r şeyden evvel su lh istiyoruz. Y alnız ş u k a d a r
k i b ir A v ru p a devleti o lm ak itib ariy le m ü k e llef ol­
d u ğ u m u z vazifeyi ta k d ir ed ere k şid d etle a r z u ettiğ i­
m iz su lh u te m in etsin.»
Yâ! D em ek K âm il P a ş a ’n ın y ap a m a d ığ ı şey ler
b u n la rm ış...
B u n la n y ap ab ilm ek için a d a m ö ld ü re re k b a s k ın ­
la r y a p m a k su retiy le m e m lek e t h a y siy etin i rezil ede­
rek , ik tid a ra tırm a n m a y a n e lü z u m v a rd ı? ...

130
Bu b e y a n a t a şağ ılık d u y g u s u n u n b ir şa h e se ri s a ­
yılabilir.
Bu, A v ru p a lIla ra bizim d e sö m ü rg elerin iz sırası­
n a k a tılm am ız için y ü k se k m ü sad en izi d ilem ek ü ze­
r e ik tid a ra geldik, d em ek d eğ ild ir d e n e d ir?
K endi su çu n u m e m lek e tin k u s u r v e k a b a h a ti gi­
bi h issed en b ir su çlu ed asıy la A v ru p a lIla rd a n ö z ü r ve
ş e fa a t diliyor. B u lg a rlarm , k a d ın la rım ız ın ırzın ı k ir­
lettik leri, ço cu k larım ızı p e tro l d ö k erek y a k tık la rı ve
A v ru p a ’n ın b ü tü n b u n la ra seyirci k ald ığ ı b ir günde..
Bu d a değil, P a ş a ’n m asıl ıs ra rla y a p m a k m ecb u ­
riy e tin d e o ld u ğ u te k b ir iş v ar: M erk ezd e b u lu n a n
O sm anlı o rd u s u n u b ir A lm an k o m u ta n ın ın em rin e
verm ek.
N e k a d a r z o rlu k la rla k a rş ıla ş ırs a k a rşıla şsın b u ­
n u y a p m a k la m ükellefti. O İm p a ra to r’u n ta y in e tti­
ğ i G en eral L im an V on S a n d e rs ’in b a şk a n lığ ın d a k i
A lm an s u b a y la rın Salahiyetle b ir ik i o rd u n u n b a ş ın a
g eçirm ekle görevliydi. A v ru p a ’n ın ıs r a r la itira z ın a
ra ğ m e n b u n u y ap tı. «Liman V on S an d ers» i B irinci
K olordu K u m a n d a n lığ ın a ve b e ra b e rin d e g elen sekiz
subayı' d a m u h te lif v azifelere ta y in etti.
T ak tik değişm iyor: b irin ci ve ikinci o rd u la rın b a ­
şın a geçm ek.
H a re k e t o rd u su k u m a n d a n ı İs ta n b u l’u işg al ed er
etm ez, B irinci, İkindi o rd u m ü fettişi, B âb ıâli B a s k ın ın ­
d a n so n ra y in e B irinci K olordu e n g ü v e n ilir ellere
verilir.
V on d e r G oltz u z a k ta olsun, y a k ın d a b u lu n su n
d a im a bizim le a lâ k a d a r: N eu e F reie P re ss’d e n e ş re tti­
ğ i b ir m a k aled e h a r p so n ra sı v aziy etin b ir ta h lilin i
y a p a rk e n , bize b azı ta v siy elerd e b u lu n u r: m e tin ol­

131
m am ızı, p a rti a n la şm a z lık la rın ı b ırak m am ızı, keyfe,
h o şa gidecek n a z a riy a t a rk a s ın d a k o şm a k ta n v azg eç­
m em izi söyler v e n ih a y e t şu tav siy e ile ifad esin i
ta m a m la r, z an n e d erse m son söylem ek isted iğ i sözde
b u d u r:
«H üküm etin riy asetin d e m em lek etin m ü k em m el
v e m u k te d ir b ir ad a m ı b u lu n u y o r. O n a m u a rız olan
f ır k a la r v elevki isted ik lerin e m u v a ffa k olm am ış ol­
s a la r bile o n a k a rş ı itim a t g ö sterm elid ir. Böyle b ir
h a re k e t y aln ız ad ilâ n e değil, a k ilâ n e d e olur.»
A ynı tavsiye, iki p a ş a d a bize rü şd ü m ü z ü id d ia ­
d a n vazgeçm eyi, b ü y ü ğ ü m ü z ü seçm em iş d e olsak
m u tla k b ir s u re tte ve ta m b ir em n iy etle gelm iş o la ­
na, iyiniyetle ita a t etm em izi istiy o r... g elen ra stg e le
a d a m ö ld ü re re k g eliyo r... tavsiye ed en d e b ir y a b a n ­
cı g en era l!...
ö m r ü v efa etmedi., a r a y a Y üzbaşı K âzım ’m k a n ­
lı m ü d a h a le si girdi. P a şa h a y a ta v e d a etti, d ü n y a iş­
le rin i a rk a d a ş la rın a terk etti; ç ü n k ü s u ik a s t te şe b b ü ­
s ü ak im k alm ıştı. B u s u re tle p a ş a y ı a r a d a n ç ık a ra n
teşeb b ü s çok d a h a tehlik eli b irin in 'başa g eçm esin e
f ırs a t v erd i v e im p a ra to rlu ğ u n m a h v ın ı d a h a k ısa
y o ld a n m ü m k ü n kıldı.
r*
M a h m u t Ş ev k et P a ş a ’n ın , ö lü m ü İ ttih a t ve Te­
r a k k i m u h itin d e iç ten o lm ay an b ir k e d e r m a n z a ra ­
sı doğurdu. M u h alefe ti sev in d ird i. F a k a t A lm an ba-
sın u ıı y a s a b ü rü d ü (*).

<*) Suikast ve bunlara ait h a t ı r a l a r ım ı «Memleket Hapishaneleri»


adlı kitabımla neşre hazırlandığım için burada kısaca geçiyorum.
(Yayınlanmamıştır)

132
B ir çok A lm an b ü y ü k le ri d u y d u k la rı acıyı m a ­
k alelerle b elirtm işti. îm h o ff P aşa, N eu e F reie P re ss’de
«vefat eden z a t b ü y ü k b ir ad am d ı, M ü tev effay ı m ü ­
şa rü n ile y h m em lek etlerin e en b ü y ü k h iz m etler eden
ve v a ta n la rı için ölen ricaldendi» diye yazdı.
V on D er G oltz’d e :
«Türkiye’de yetişen devlet adam larının en m ü­
kem m ellerinden olan M ahm ut Şevket Paşa en vasi
efkâre malik bir deha idi,» diye yazm ıştı.

MAHMUT ŞEVKET PA ŞA ’N IN DOSTLARI


KONUŞUYOR

M ah m u t Ş ev k et P a ş a ’n ın y ü z b aşılığ ın d an s a d ra ­
zam lığ ın a k a d a r "bir em ir k u lu g ibi g ö zü k a p a lı h iz­
m et ettiği A lm an siy asetin in iç y ü zü n ü , A lm an d o st­
la rı m askelem eye lü zu m g ö rm ed en aç ığ a v u rm u ş la r­
dır.
B u n la rd a n G en eral Keim, T ac h t G azetesi’n d e çı­
k a n b ir yazısında: K. V on W in te rs te tte n ’in Orta A v­
rupa Siyasetinde Yeni Hedefler: Berlin - Bağdat (*)
ad lı k ita b ın ı söz k o n u su ed erk e n d iy o r k i :
«Bu eser, Bismarck’ın düşüncelerinin v e ruhunun
aynasıdır. Berlin - Bağdat denilen hayali âbide can­
lanm ası ve gerçek bir varlık olm ası için düşünülen
ağacın esa s^ rg ü leri dokunm ak üzeredir. Bir gün ol­
m uş bir m eyvanm çekirdeği gibi, yenirken m eydana
çıkacaktır.

(*) Berlin-Bağdat: Neve Ziele mittelevropaeischer Politik, Münih,


1913.

133
C iddî b ir A lm an ın gelecek için b iricik ü lk ü s ü b ir
b ü y ü k A lm a n - A v u stu ry a - T ü rk İm p a ra to rlu ğ u ol-
m a h d ır.
Bu b ü y ü k İm p a ra to rlu ğ u n en b ü y ü k lim a n la n
H a m b u rg ve İs ta n b u l o lacak v e b u B ü y ü k D evlet’in
n ü fu z u K üçük A sya ve M ezopotam ya’d a n B ağ d ad ’a
v a r a c a k tır ...
Elbe n e h rin in a ğ z ın d a n F ıra t ve D icle’n in denize
d ö k ü ld ü ğ ü y ere k a d a r u z a n a c a k o la n b u im p a ra to r­
lu ğ u k u rm a k a n c a k m ille tlerin en b ü y ü ğ ü o la n la ra ...
Y an i A lın a n la ra lâyıktır.»
R o h rb a c h ad lı b ir b a ş k a y a z a r da, D ü n y a d a A l­
m a n F ikri (*) ad lı k ita b ın ın b ir y e r in d e :
B ağ d at h a ttı. Boğaziçi’n i B a ğ d a t’a b a ğ la y a n b ir
T ü rk - A lm an h a ttıd ır. Bu say ed e b ü y ü k İm p a ra to r­
lu ğ u n e n u z a k y erle ri İs ta n b u l’a, d en iz k ıy ısın d ak i
b ir m erk eze b ağ lan m ış olur.
G ö rü lü y o r ki, o n la rc a İs ta n b u l ve A n ad o lu a d e ­
ta k en d ilerin in d ir. G erçi b u b ir fik ir, f a k a t sadece
b ir y a z a rın v ey a d ü ş ü n e n b ir a d a m ın değil. A lm an
e m p ery alistlerin in m ü ş te re k d âv asıd ır. Bu d â v a n ın
fik ir cephesini k u rm a k ü z e re m e y d a n a g etirilm iş çe­
şitli k u ru m la rd a n b iri d e «A lm an A n ad o lu Komitesi»
dir. B u k o m iten in sözcüsü «Hugo G rote» : «A nadolu’­
y a göç etm eye ta ra fta rız . A n cak R u sy a’d a k i A lm a n ­
la rı k u r ta rm a k ve b u n la rı A n ad o lu ’y a y e rle ştirm e k
lâzım dır.»
M a h m u t Ş ev k et P a ş a ’n m y a k m d o stla rın d a n ol­
m ası lâzım g elen İm ho ff P a ş a ’n m 1913 yılı E kim a y ın ­

(■) Der deutsche Gedanke in der Well, Leipzig, 1912.

134
d a B erlin’de v erd iğ i b ir k o n fe ra n s ta k i şu sözler d ik ­
k a te d e ğ e r : «A nadolu’d a 60-70 m ilyon in s a n b a n n d ı-
rılab ilir. H alb u k i b u g ü n o r a d a a n c a k 15 m ilyon n ü ­
fu s v a rd ır. A razin in a n c a k % 3 ü n d e n fa y d a la n ılm a k ­
ta d ır.
Bir m ilyon üçyüz yirm ibin kilom etre kare toprak
üzerinde onbeş m ilyon insan oturuyor. Hem sonra
Türkler b u ralan ekip, im ar etm eyi de bilm em ekte­
dir. N üfuslarında da bu gen iş m em leketi dolduracak
bir artış yoktur: O halde tam kolonizasyon yapılacak
yerdir.»
O z am an k i T ü rk iy e ’n in b a ş ın d a b u lu n a n M ah ­
m u t Ş evketlerin, E n v erlerin , d a h a d o ğ ru su « İttih at­
çıların» T ü rk O rd u su ’n u n b a ş ın a «Paşa» e ttik leri b u
A lm a n la rd a n b irin in b u sözleri A lm a n y a 'n ın «Türk
do stluğundan» n e a n la d ığ ın ın a p a ç ık b ir ifadesidir.
D avid T irg etsch ad lı b ir b a ş k a y a z a r d a, «A lm an­
y a ve İslâm iyet» k ita b ın d a b u n u te k lif ediyor: «1910
d a K ari M erm an n , b u fik rin ekonom i b a k ım ın d a çok
b ü y ü k b ir m â n a ifad e ettiğ in i söyledi,» d er.
A lm an siy asî y a z a rla rın ın çoğu a r tık m a k s a tla rı­
n ı «Türk dostluğu» İslâm k o ru y u c u lu ğ u 1» «m edeniyet
taşıyıcılığı» fila n gibi y ald ızlı k ılıfla ra bile b ü rü m ey e
lü zu m g ö rm em ek ted irler. A r th u r D iks A lm an E m ­
p ery alizm i a d in i v e rm e k te n çek in m ed iğ i k ita b ın d a :
«İmparatorluğun selâm eti G üney A vrupa’y a el
uzatmaktadır. Bu sayede A nadolu ve oradan Hind
Denizi elde edilir. Orta A vrupa (Yani A lm anya!!, Gü­
n ey Avrupa, A nadolu ve M ezopotam ya birleşmelidir.»
Diks, k ita b ın ın b a ş k a b ir y e rin d e de d iy o r k i :
«Şu felâketli Balkan Harbi’nde A lm anya ile A vus­
turya'nın takındıkları aptalca seyirci rolü Sırbistan’ı

135
büyüttü. Rom anya’yı bizden ayırdı; A sya yolunu k a­
padı. Efradımıza dem ir bir çem ber koydu. Fakat biz
istersek bu halkayı kırabiliriz. Çabuk hareket lâzım ­
dır. Ekilecek yeni arazi elde etm ek, yeni, büyük bir
ekonom i siyaseti. A lm anya ile A vusturya'nın kurtul­
m ası, Büyük Cermen Birliği; Güney yolunun açılm a­
sı Berlin - Bağdat Hüküm etini kurmak. Bütün bunlar
yeniden d ünyaya gelm ek demektir.
Bu m eseleler aksine hallonursa, dünya çekiç, biz
örs olacağız. B u n lan lehim ize halledem ezsek bizim
için her kapı kapandı demektir. İşim iz gübrecilik et­
m ekten ibaret kalacak.»
G elişen A lm an k a p italizm in in İn g ilte re ’yle g iriş­
tiğ i h am m ad d e ve p a z a r k a p ışm a sm d a y a n i sö m ü r­
gecilik y o lu n d ak i sa v aşm d ak i b u ak ıl h o c a la rı k aley i
için d en feth e tm e k için «Pan T ürkizm », «Pan - İsla-
mizm» diye acaip ideolojilerde ic a t etm işlerdi. M em ­
lek etim izin fik ir p a z a rın ı d o ld u ra n b u s a k a t ith a l
m a lla rın ın a ltın d a k i «M ade in G erm any» d am g asın ı
bizim d ü şü n ü rlerim izd e n , y a z a rla rım ız d a n çoğu bi­
le re k v ey a b ilm ey erek g ö rm ediler.
B ü tü n «Birinci C ih an H arbi» b o y u n ca T ü rk iy e’­
n in rak ip siz d ik ta tö rü o la n E n v e r’in A lm a n y a ’n ın
em p ery alist g ay elerin i g erçe k leştirm ek te bel b a ğ la d ı­
ğ ı sad ık dostu o ld u ğ u n u y u k a rıd a ad ı geçen A lm an
y a z a rın ın şu sözleri o rta y a k o y m ak tad ır: «...bir ara­
lık son bir ışık, bütün m esu t ihtim alleri aydınlatacak
sanıldı. Enver Bey harp sahnesine atılm ıştı. A m a Ber­
lin ve V iyana’dan um duğu m ukabeleyi göremedi.»
Y alnız b u k ö tü m se r A lm an m y ü z ü b u s a tırla rı
y az d ık ta n k ısa b ir m ü d d e t so n ra gülecekti. E n v er
Bey, tıpkı M ah m u t Ş ev k et P a ş a ’n m o ld u ğ u gibi, b ir ­

130
d en b ü tü n k ad em ele ri a ş a r a k ve «H arbiye N âzın»
«B aşkum andan Vekili» «Enver Paşa» ad m ı ta k ın a ra k ,
T ü rk iy e’yi gözü k a p a lı A lm a n y a 'n ın d ü m e n su y u n d a
C ih a n H a r b in e a ta c a k tır.
A lm an lar, A n ad o lu ’yu o k a d a r benim sem işlerd i
ki, b u ra d a n , hiç sık ılm ad a n v e sık m tı d u y m a d a n A l­
m a n y a ’n ın b ir v ilây eti im iş g ib i b ah sed eb iliy o rd u .
1913 y ılın d a «Alt D eu tsch en B latter» ad lı d erg id e şöy­
le b ir yazı ç ık m ış tı:
«Rusya’daki 1,5 m ilyon A lm an sefalet içindedir.
Ruslar b u n lan kovuyorlar. A lm an unsurlarının y a ­
bancı m em leketleri kuvvetlendirm elerine taham m ül
edilebilir mi? Gerçekten b u n lan A nadolu’ya yerleş­
tirm ek elim izde değil mi?»
E s c h p ra n g e r’de «Ba'bil: İlk çağ ın ve b u g ü n ü n en
zen g in kolonisi» ad lı k ita b ın d a :
«H enüz y ü k selm ek istey en b ir m em lek etin eline
geçm em iş b ir ülke v a rs a o da, d o ğ u d ak i b u m em lek et­
tir. A lm a n la r fırs a tı k aç ırm a y ıp k a z a k la rd a n önce
o ra la rı kolonize edecek o lu rla rs a d ü n y a n ın ta k sim in ­
de en k â rlı çık an m illet o lm uş o lu rlar. A n ad o lu ’d a
k en d i m ille tlerin in h e r ta b a k a s ın ı is k â n ed eb ilirler,
o ra d a eli silâ h tu ta n b ir k aç y ü zb in A lm an o tu ra c a k
o lu rsa K ay zer’im iz A sy a işle rin e elini u z a ta b ilir. Bu
say ed e b ü tü n A sy a’d a su lh ve re fa h (!) b aşg ö sterir.
T ü ccar d a, s a n a tk â r d a o r a d a k en d i y e rin i b u lu r; K a ­
p ita list d e serm ay esin i g en işletecek s a h a b u lu r. A l­
m a n y a 'n ın beş p a ra s ız çingenesi bile g ö zü n ü a ça r,
işe y a p ışırsa m ü k em m el b ir ta c ir olur.»
A lm a n la r böylece y aza rı, ask erî, p ro fesö rü , d ip ­
lo m atıy la B üyük A lm an İm p a ra to rlu ğ u ’n u g erçek leş­
tirm e ve A n ad o lu ’y u sö m ü rg eleştirm e y o lu n d a k ita p ­

137
la r, d erg iler, ç ık a ra ra k , cem iy etler k u r a r a k çalışır­
la rk e n b ir ta r a f ta n d a T ü rk iy e ’n in k a d e rin e h ü k m e ­
d e n İttih a t ve T era k k i ik tid a rı A lm an g en e ra lle rin i
p a ş a y a p a ra k T ü rk o rd u la rın ın b a şın a g eçirm ek tey ­
di.
S ilâ h ın ı b ir y ab a n c ı d ev lette n alan , o rd u su n u bu
y a b a n c ı d ev letin g e n e ra lle rin e teslim eden, siy asetin i
b u y a b a n c ı devletin m e n fa a tle rin e a le t ed en b ir ik ti­
d a rın b ir m em lek e ti n e h a le g etireceğ in in en acı ö r­
n eğ in i biz, T ü rk iy e ’n in B irinci C ih an H a rb i’n in so­
n u n d a u ğ ra d ığ ı b ü y ü k fe lâ k e tte g ö rüyoruz.
A ta tü rk , B üyük N u tu k ’d a k i «Gençliğe H itabın»
da:
« İk tid ara sa h ip o la n la r g aflet, d a la le t ve h a tta
h ıy a n e t-iç in d e b u lu n a b ilirle r. H a tta b u ik tid a r s a h ip ­
le ri şa h sî m e n fa a tle rin i m ü ste v lilerin em elleriyle b ir ­
leştirebilirler,» d e rk e n T ü rk m illetin i b u n la ra k a rş ı
u y a n ık o lm ay a çağ ırm ıştır. B u n a rağ m e n , u ç u ru m u n
d ib in e y u v a rla d ık la rı m em lek eti b o zg u n g ü n ü y ü z ü s­
tü b ırak ıp , B erlin ’e sığ m a n b u tü re d i d ik ta tö rle ri h â ­
lâ b ir «Millî K ah ram an » g ibi g ö sterm ey e ö zen en lere
ve b u n la ra in a n a n la ra b u k ita p ta a n la tm a y a ç alıştı­
ğım ız g erçe k ler n a sıl a ld a ttık la rın ı ve n a sıl a ld a n d ık ­
la rın ı gö sterm ey e y e te r san ırım .

YARBAY ENVER NASIL PA ŞA


OLDU?

Y enilerek k ay b ettiğ im iz b ir T ra b lu sg a rb v ilây e­


tim iz v a rd ı y a !...
H an i b u n u n m ü d a fa a h a rb in i İta ly a n la rla y a p ­
m ıştık. Y apm ıştık d a denem ez. O rd u g önderem em iş,

138
k a rş ıla rın a çıkam am ış, h ü k m e n m a ğ lu p o ld u ğ u m u zu
bize tebliğ etm işlerdi, iş te o s a v a ş ta g ö sterd iğ i g a y ­
re t, cesaret, y iğ itlik ten d o lay ı üç yıl! üç yıl da, h a n i
b ir so lu k ta p a rç a p a rç a o la ra k y en ilm ek ten çok b e ­
te r so n u ç la ra u ğ rad ığ ım ız b ir sav aş d a h a olm u ştu :
B alk an ... İşte b u y ü z k ız a rtıc ı s a v a ş ta g ö sterd iğ i ce­
lad et, h am ase t, ş e c a e tte n ö tü r ü b ir ü ç sen e d a h a , o n u
y a rb a y lık ta n g e n e ra lliğ e fırla tm ış tı...
O tuzbeş y a şın d a b u cici d a m a t p a ş a üç g ü n d e
H arb iy e N â z ın P aşa, E rk â n -ı H arb iy e-i U m um iye
Reisi P aşa, B a şk u m a n d a n V ekili P aşa, b ir kelim e ile
p a ş a la rın p a şa sı o lm u ştu ...
B u te rfiin resm i tebliği ş u :
«Harbiye N â zın İzzet Paşa hazretlerinin vuku-i
istifasına m ebni Bingazi’deki hidem at-ı bergüzide ve
fedakâranesinden dolayı zam olunan üç sen e ile kı-
dem en m iralaylığı ihraz eden Enver Beyefendinin
Balkan m uharebatındaki fedakârlığına m ükâfaten üç
sene daha kıdem zam m ile rütbesine m ahsus m üddet-i
asgariyi ikm al etm iş olm asına ve m iralayhktan m ir­
livalığa terfi nizam nam esi m ucibince k eyfiyeti terfi
intihap ile icra olunacağına göre mir-i m um aileyhin
m irlivalıkla harbiye nezaretine tayin in e irade-i se-
niye-i hazret-i padişahî şeref sadır olmuştur.»
B u te b liğ in p r a tik ifad esi şu :
2 O cak 1914’d e y a rb a y lık ta n alb ay lığ a, 5 O cak
1914’d e a lb a y lık ta n g en eralliğ e!...
B u ra d a n e b e n im yanlışım , n e de m ü re ttip y a n ­
lışlığı var. B u ik i ta rih a y n ı yılın a y n ı ay ın ı ifa d e
eder. D em ek üç g ü n a r a ile, y a rb a y lık ta n g e n e ra lli­
ğ e...
Bu n a sıl o lu r? diye d ü şü n m ey e gelm ez. S ah ip siz
b i r 1m em lek e tte b u tü r lü işle r böylece o lu v e rir işte ...

139
G erçi bu o la y ların resm i b ir o ld u ran ı v a r g ö rü ­
n ü r. G azete s ü tu n la rın d a b u n la n m u h teşem b ir eda
ile, yaldızlı çerçev eler içinde g ö rü r o k u rsu n u z: P ad i­
ş a h iradesi, m e şih a t fetv ası, k a n u n h ü k m ü ... b ü tü n
b u tü rd e n m a sk a ra lık la r, b u ç eşitten m ü eyyidelerle
m eşru iy y et ve ciddiyet kisvesine b ü rü n d ü rü lü r.
«İdare-i seniyye» lâzım old u k ça b u n u n istih sali
z a te n em n iy y et ve im k ân a ltm a alın m ıştır. E t ve k e ­
m ik te n b ir külçe ve, yığ m olan «M ehm ed V» ta h t-ı
alib ah t-ı O sm an id e b e rk a ra rd ır. E n v er n e v a k it ve
n ey i y a p m a k isterse, sa ra y ın deh lizlerin i m a h m u z la ­
rın ı ç m la ta ç ın la ta s e rt a d ım la rla aşar, h u z u ra çık ar,
m e s e lâ :
—• M a h m u t Ş evket P a ş a ’n m sad razam lığ ın ı irad e
b u y u rm a n ız ı... der, dilem eye, is tirh a m ed erim d em e­
ye h a c e t k alm az, u z a ttığ ı k a y d m im zalısını alır, dö­
n er.
İki g ü n a ra y la p a ş a ve h a rb iy e n â z ırı o ld u ğ u n u
p a d işa h a ih b a r eder. P ad işah ın te b rik ve m u v a ffa k i­
y e t d u asm ı alır çıkar.
Ş a k a değil bu a y n e n böyle olm uş :
B ir g ü n E n v er gelm iş p a d iş a h a :
— E fendim b en O sm an lı o rd u la rı b a şk u m a n d a n ı
o la n p â d işâ h ım d a n b a şk u m a n d a n lık v ek âletin in b a n a
em a n e t edilm esini diliyorum , dem iş. Z aten ta y in k â ­
ğ ıd ı yazılm ış elinde d elik an lın ın , u zatm ış p a d işa h ta
titre k elleriyle basm ış im zayı, m u v a ffa k iy e t te m e n n i­
leriy le verm iş eline.
B u n u n b iri ses a lm a v erm e cihazı, d iğ eri K ay zer
k a r a r g â h ı u m u m isin d en aldığı em irleri b u cih azd an
g eçirerek, y erin e g ö re İslâm î, y e rin e gö re m illi to n ­
la rd a çeşni v e re re k b u sesin y ab an cılığ ın ı sezdirm ek-
sizin y a y m a k v e O sm an lIlard an aç çıp lak ic ra sın ı te­
m in le görevli ü n ifo rm a lı b ir u şa k ...

140
S ahipsiz m em lek ette d a h a n e le r olm az.
H er b iri v â k a r ve g u r u r la r ı ile m ü lk ü n tem el d i­
re k le ri zan n ed ilen ve o v a k it «erkân-ı âliye-i a sk e ­
riye» u n v a n ı ile a n ıla n y ağ ız b a k ır çehreli, k ır saçlı
a s k e r u lu ların m , b u tü re d in in m ev k iin i s a ğ la m a k için
s ü rü ile o rd u d a n s ü p ü rü ld ü k le rin i g ö rm ek ve b ü tü n
b u n la ru ı y a b a n c ı b ir m a k s a t için y a b a n c ıla r ta ra fın ­
d a n y apıldığm ı a n la m a k n e k a d a r a cı...
İşte b ir g ü n d e b u k a lite d e n ik isi m a re şa l o lm ak
ü zere 95 g e n e ra l 79 a lb a y s ü rü lü p o rd u d a n çık a rıl­
dı, y erle rin e y a b a n c ıla rla k a rış ık E n v e r’in sın ıfın a y a ­
k ın s ın ıfla rd a n s u b a y la r yerleştirild i. B u n a o rd u y u
A lm an] a ş tırm a k diyecekleri y erd e g en çleştirm ek de­
diler. D oğrusu bu tü rlü işler; a n c a k sah ib i o lm ay an
m em lek ette yap ılab ilir. B öylesine v ic d an d an v e iz a n ­
d a n m a h ru m e le m a n la rd a a n c a k u z u n yıllar, a s ır ­
la r boyu m illî v e k â r ve h iste n m a h ru m edilm iş b ir
k itled en çık ab ilir...
Ç ıktı, itti, tep ti b a ş a geçti.
H erkes su'stu (h erk es su sm ad ı) hiç ses yoktu. H iç
k im sen in o lm adığı y erd e de ses o la m ay ac ağ ı ta b iî...
Gizli b ir m a k sa d a d o ğ ru y ö n eltilen b u h a re k e tin
m ask esin i a tm a y a çok az v a k it k alm ıştı...
A vrupa, b ü y ü k b ir b a d ire y e h a z ırla n ıy o rd u . Biz
de o m u a zzam ça rp ışm a d a b ü tü n v arlığ ım ızı m a h v e ­
decek s a fta y e r a lm a k için b ü tü n in safsızlık ve iz’an -
sızlıkla sa n k i in tih a ra h a zırlan ıy o rd u k .

BİRİNCİ CİHAN HARBİNE NASIL


SOKULDUK?

A ltıyüz yıllık O sm an lı İm p a ra to rlu ğ u ’n u n yıkılış


ve yok o lu şu n a B irinci D ü n y a H a r b in in sebep o ld u ­

141
ğ u n u h e rk e s bilir. D iyelim ki; b u im p a ra to rlu k z a te n
y ık ılm a y a m a h k û m d u , b u h a r b m u k a d d e r ak ib e ti ta ­
h a k k u k ettird i. Böyle d e olsa, b u h a rb e girişim izi,
seb epleri ile te tk ik etm en in ta rih sey rin in m ü h im b ir
m e rh a le sin i a y d ın la tm a sı b a k ım m d a n eh em m iy eti
v a rd ır.
B ir cem iyetin, y ık ılışa d o ğ ru sey rin in son a d ım ­
la rın d a b u ak ıb e te s ü rü k le y e n u n s u rla rın ve âm il­
le rin n e g ib i şey ler o ld u ğ u n u ve n e şekilde b elird ik le­
rin i, cem iy etin ik tisad i ve a h lâ k î d u ru m u n u , id areci
zü m re ile v a ta n d a ş m ü n a se b e tle rin in n e h ald e b u lu n ­
d u ğ u n u a ra ş tırm a k , d eğ eri o la n b ir te tk ik tir.
Bu m evzuu, şah sî g ö rü şlerle a ç ık la m a k ta n çok b u
o la y la rd a ön p lâ n d a ro l alm ış ve h âd iselerin en m ü ­
h im so ru m lu lu ğ u n u taşım ış, in s a n la rın y ap tık la rın ı,
sözlerini, y a z d ık la rı k ita p la rı, v erd ik leri iz a h la rı d e ­
lil o la ra k k u lla n m a k , o la y ları aç ık ve itir a z la ra d a h a
d a y a n ık lı b ir s u re tte a y d m la tm a y a im k â n v erecek ­
tir.
Ben d a h a ziyade b u y o ld a çalışacağ ım ve şah sı
g ö rü ş ve h ü k ü m le rim i b u b ilg ilere d ay an d ıracağ ım .
B irinci C ih a n H a rb i’n e n e için, nasıl, h a n g i m a k ­
s a t ve z a ru re tle rle g irm iştik ?
M eşru tiy et İn k ılâ b ı’n ı in celey en ler b ilirle r k i Bi­
rin c i D ü n y a S a v a şı’n d a n önceki belli g ü n le rd e m em ­
lek et, k ay ıtsız şartsız İ ttih a t ve T era k k i C em iy eti’n in
m u tla k b u y ru ğ u n a tâ b i k alm ıştı.
M a h m u t Ş evket P a ş a ’n m ö lü m ü n d en so n ra, d ev ­
leti, d o ğ ru d a n d o ğ ru y a İttih a t ve T era k k i M erkez-i
U m u m isi’n in ve b u z ü m re için d e siv rilen b irk a ç k i­
şin in id a re sin e tâ b i b u lu ru z . O g ü n lerd e, m u h a le fe t
ta m am iy le su stu ru lm u ş, e rk â n ı v e k a d ro su y la s ü rü l­
m üş, siy aset a la n ın d a n silinm işti.

142
H arb -i U m um î, a rife sin d e « İttih at ve T erakki»
deyince h a tır a g elen isim ler a ra s m d a üç tan esi, Os-
m a n h D evleti’n in ü ç k u tu b u gibi d ü ş ü n ü lü rd ü :
T alât, E nver, C em al... B u ü ç şa h siy e tte n üçü n cü -
sü n ü n ; y a n i C em al P a ş a ’n ın yıldızı, k e n d isin in de h â ­
tır a la rın d a dediği gibi «Taklibi H üküm et» (*) ism i
v e rile n ve şa h se n b en im d e k a rışm ış o ld u ğ u m b ir h â ­
d iseye k a rışm a sıy la p a rla r.
C em al Bey «Paşa», İttih a tç ıla rın B abIâli’yi b a s a ­
ra k , H arb iy e N a z ın N âzım P a ş a ile b irlik te S a d a re t
Y av erle rin d en ik isin i ö ld ü rm ek su retiy le, M a h m u t
Ş ev ket P a ş a ’yı S a d ra z a m ta y in e ttird ik le ri gece, o n u n
ta ra fın d a n , c in a y e t sa h a sın d a , İsta n b u l M u h a fız lığ ı­
n a ta y in edilen b ir K u rm a y A lbaydır.
B u n d an evvel, Ü sk ü d a r M u ta s a m flığ ı’n d a, A d a n a
ve B ağ d at v alilik lerin d e b u lu n m u ş o la n b u zatm , si­
y asî ilk vazife o la ra k k a b u l ettiğ i İs ta n b u l M u h afız­
lığı, h a k ik a tte k e n d i d ed iğ i gibi ilk siy asî işi o la ra k
k a b u l edilem ez. O, İttih a t ve T e ra k k i’n in de k ıd em li
b ir uzvu, d ik k a te d e ğ e r b ir lid eri idi. İs ta n b u l M u ­
h afızlığ ı belki o n u d a h a ziy ad e O sm an lı yıkılış ta r i­
h in d e şah siy etin in sivrilm esin e vesile o lm u ştu r.
C em al P a şa b u n a ra ğ m e n H â tıra la rın d a , siyasî
ilk h a re k e tin in «Taklibi H üküm et» te şe b b ü sü n e k a ­
tılm a sıy la b aşlad ığ ın ı k a b u l eder, ö y le ise, ilk k a rş ı­
la ştığ ı siyasi m u h a lifle ri a ra s m d a b en im d e b u lu n d u ­
ğ u m u k a b u l etm ek lâzım gelir.
G erek İ ttih a t ve T era k k i te şk ilâ tın d a g e re k O s­
m an lI D evleti’n in M eşru tiy et d ev ri ta rih in d e , h a k ik a ­

(*) Prens Sabahattin’in de içinde bulunduğu muhaliflerin Mahmut


Şevket Paşa’ya yapılan suikasttan önce hükümeti devirme te­
şebbüsleri.

143
te n ehem m iyetli ve h e sa b a k a tılm a y a lây ık b ir d e ğ e r
ta şıy a n C em al Beyle b u m ü n a seb e tle k a rşıla şm a k h a ­
y atım ın k ısa f a k a t m ü h im b ir k ısm ın ı o n u n h a y a tıy la
b irle ştirm e k m u k ad d erm iş.
Ş u ra sın ı söyleyeyim ki, ben, tu tu k lu b u lu n d u ğ u m
z a m a n b a n a y ap ılan işk en cen in n e en u fa k b ir k in i­
n i k ısa b ir z a m a n saklay ab ild im , n e d e o n d an g ö rd ü ­
ğ ü m dostluk, sam im iy et ve k ad irşin aslığ ın h a tıra s ın ı
u n u ta b ild im . Beni ta n ıy a n b ü tü n do stlarım , y a k ın
o la ra k b ilirle r ki; o n u n aley h in d e b u lu n d u k la rı b ir
y e rd e b u lu n m a k ta n ezâ d u y d u m . Böyle b ir m ecliste
b u lu n m a k ta n d a im a sak ın d ım ve u zak laştım .
Ne ç a re ki; ta rih e y a rd ım v azifesiyle y aza rk en ,
o n d a n istem eyerek, istem ediğim şekilde bah sed ece­
ğim , a rz u etm ediğim m ü n a k a şa la rla , ız tıra p d u y a ra k
aley h in d e h ü k ü m le r vereceğim . B u n d an m üteessirim -
f a k a t h a k ik a ti in k â ra h ak k ım olam az. H ele ta rih e ve
m em lek ete a it m eselelerde...
B irinci D ü n y a H a rb i’n e u la ş tıra n g ü n lerd e, itti­
h a t ve T era k k i C em iyeti’n i ve o n u n h ü k ü m e tin i «Ba-
sü b a d e lm e v tn »e erd iren , B âbıâli H ü k ü m et d a rb e ­
siyle, b ask ın ı ve o nu ta k ip ed en te rö rle rd e C em al P a ­
ş a b irin ci ro lü ifa etm iş, en ciddî m e s’u liy etleri üze­
rin e a lm a k ta n çekinm em iş, b ir k elim e ile, İ ttih a t ve
T e ra k k i’yi m e m lek e tin te k ve m ü sta k il h âk im i m ev ­
k iin e getirm iş biri ad am d ır.
O n u n c ü r e tli m ü d a h a le ve teşeb b ü sleri ile h a y a ­
ta te k ra r d ö n en İttih a t ve T erak k i, e n erjik v e teşk i­
lâ tç ı u zv u n u lây ık o ld u ğ u veçhile m ü k â fa tla n d ırm a ­
y ı ih m al edem ezdi, C em al Bey, b ir h am led e P aşa ol­

(*) Öldükten sonra dirilme.

144
d u v e k ab in ey e N a fia N a z ın o la ra k ıgirdi, k ısa b ir
m ü d e t so n ra d a B ah riy e N a z ırlığ ın a getirildi.
O g ü n lerd e, İttih a t v e T e ra k k i deyince, evvelâ Ce­
m a l P a ş a ’yı h a tıra g etirm ek , o n d a n so n ra E nver, T a­
lâ t v esaire leri sıra la m a k d o ğ ru olurdu.
C em al P a ş a ’n m a r k a d a ş la n a ra s ın d a en y ü k sek
b ir o to rite zan n ed ild iğ i b u z a m a n d a idi ki, B irinci
D ü n y a H arb i p a tla d ı v e C em al P a ş a ’n m , h a k ik a tte
çok zayıf â d e ta hiç d en ec ek d ereced e b ir v a rlık ol­
d u ğ u anlaşıldı. £
K im olduğu ve n e re d e n geldiği m a lû m olm ayan,
M ısırlı P ren s S aid H alim ile A lm an S efiri B aron W an-
g en h eim a ra s ın d a akd ed ilm iş o la n Y eniköy A ntlaş-
m ası’n d a n e n son bilg i sa h ib i o la n la rd a n b irin in de
C em al P a şa olduğu anlaşıldı.
K endisine b u n u h a b e r v erd ik leri zam an , E rm eni
O sk an E fendi’de h a b e rd a r o lm u ştu . S ü ley m an Elbüs-
ta n ı E fen d i’ye n e derece v e n e k a d a r eh em m iy et ve
itim a t edilm işse; C em al P a ş a ’d â, b u işte a y n ı s a fta
g ö rü lm ü ş ve o n a a n c a k o k a d a r itim a t gösterilm iştir.
Bu acı h a k ik a ti P a ş a ’n m k en d isin e söyletm ek, d a h a
d o ğ ru olur. B akm , k en d isi b u h âd isey i n a sıl a n la t­
m a k ta d ır :
... Zannediyorum k i bir Cum a günü idi. A kşam
üzeri Şişli’deki evim in önünde otom obile binm ek üze­
re iken O sm anbey gazinosunun köşesinden Enver Pa-
şa ’nın konağına giden caddeye sapan bir otomobil
m aslak tarafından geliyordu. Bunların bu vakit n e­
reden gelebileceklerini düşündüm. Sadrazam Paşa’­
n m Y eniköy’deki yalısından başka bir yerden g ele­
m ezlerdi. Arkadaşların benden gizli bazı m üzakere
v e teşebbüsleri olduğuna dair fikrim e bir şüphe düş­
tü. O zam ana kadar böyle bir şüphe tevlid edecek bir

145
hâdise karşısında kalm am ıştım . Gideceğim yere gidip
avdet ettikten sonra Enver Paşa’ya telefon ettim. Geç
vakit nereden geldiklerini sordum. Biraz vakit geçir­
m ek (!) için Sadrazam Paşa’ya uğradığını ve orada
H alil ve Talât Beylere tesad üf ederek birlikte avdet
ettikleri cevabım verdi; fak at cevabın tarzı telâ ffu ­
zundan süm m ettedarik olduğu zehabını hasıl ettim,
v e şüphelerim daha ziyade arttı.» (*)
Evvelâ, b u S aid H alim P ^ a kim dir. G elenekleri
n ed ir, d u ru p d u ru rk e n böyle S a d ra z a m n a s ıl o la b i­
lir? İttih a tç ı ileri g elen lerin d en b ir a d a m değildir. İti­
b a rlı ve iltim aslı b ir ailed en değildir; m em lek ete en
u fa k bir hizm eti olm am ış, en u fa k b ir rü tb e y e erm e­
m iş, n e re d e n g elir d e S adrazam ; o lu r?
S o n ra n asıl o lu r da, o g ü n le rd e İttih a t ve T erak-
k i’n in h erşey i dem ek o la n b ir a d a m a dev letin ölüm
k alım ın a a it ehem m iyetli b ir v ak ıay ı o h a b e r verir..?
O n u b u ra y a kim ve n a sıl g etirm iştir? S u lta n Re-
ş a d ’ın ta n ıd ığ ı b ir a d a m d a değildir. G eçm işte b a ş a r ­
dığı h iç b ir işi v e şö h reti de y o k tu r.
Şim di C em al P a ş a ’yı dinlem eye d ev am edelim
«Ertesi g ü n S a d ra z a m ın Y eniköy’d ek i y alısın d a
to p lan an b ir «encüm en-i vükelâya» d a v e t edildim .
Ş iddetli b ir y a ğ m u r d b lay ısıy la geç v a k it gidebildim .
S a'd razam P a ş a ’n ın y a n m a g ire r g ir m e z :
—■N erede k ald ın ız P aşa? A rk a d a ş la r beklediler,
b ek led iler şim di g ittiler. O tom obille h are k e tin iz i B ah­
riy e N e z a re ti’n d e n h a b e r v e rd ik leri için y o ld a b o ra
m ü n aseb etiy le b ir k a z a y a u ğ ra m ış o ld u ğ u n u z d an bile
k o rk tu k . N e ise m a d em geld in iz... Ş im di size g a y e t

(*) Cemal Paşa, Hatıralar; İstanbul, Çağdaş Yayınları, 1977, s. 143.

146
m e m n u n olacağınız b ir h a b e r vereceğim . B akalım n e
o ld u ğ u n u keşfedebilecek m isiniz? dedi.
B iraz d ü şü n d ü m . B ittab i keşfedem ediysem de
şim diye k a d a r gizlenm iş o lan e s r a r a v â k ıf olacağ ım ı
an ladım .
—■G eçen g ü n b e n y o k k en E n v er P aşa, H alil ve
T a lâ t B eylerle k a ra rla ş tırılm ış b ir şey olsa gerek; f a ­
k a t n e o ld u ğ u n u ta h m in edem iyorum .
—■A lm an H ü k ü m eti bize ittifa k te k lif etti. Biz de
b u n u m em lek etin m e n fa a tin e m u v a fık te lâk k i ettiğ i­
m izden b u g ü n b u ittifa k ta n a m e y i sefir W a n g e n h e im
ile b e ra b e r im za ettik. N asıl m e m n u n o ld u n u z m u?
«Hiç h a z ırla n m a d ığ ım bu h a b e rin k a rş ıs m d a
m e b h u t kalm ıştım ,» diyen C em al P aşa: «Şeraiti, n e f’i
m em lekete h âd im ise şâ y a n ı m e m n u n iy e t b ir h âd isei
siyasiye a d d o lu n ab ilir cev ab m ı v erm ek le yetinir.
B u n u n ü zerin e S a d r a z a m :
«— H u k u k u m ü tesav iy e e sa sın a m ü ste n id (!) ve
h e r iki ta ra fın m en afiin i kâfil, şim diye k a d a r h iç b ir
O sm an lı h ü k û m e ti’n in ak d e m u v a ffa k o lam ad ığ ı şe­
kild e b ir m ukavele!» (*) d iy erek, h u su si o d asm a doğ­
r u y ü rü m e y e b aşlar. B erab er y ü rü y e n C em al P aşa,
o d a d a a n tla ş m a y ı o k u r ve eşitlik esasm a d a y a n a n pek
gü zel b ir ittifa k a n tla şm a sı g ö rü r (!). G ö rü r am m a;
n e de o lsa b u ta rz ı h a re k e tin g a ra b e tin d e n m ü teessir
o lu r ve b u n u n k en d isin d en n ed en g izlen d iğ in i so r­
m a k ta n k en d in i alam az.
C em al P a şa k endisin i belirsizlik ve h a y r e t içinde
b ıra k a n böyle b ir m eseleyi, d ev letin en önem li k işi­
le rin d e n gizleyerek a k d ve im zay a k en d in i sa la h iy e t­
li ğ ö re n b u tü re d i S a d ra z a m ın c ü r’eti şa y a n ı h a y ­
re ttir.

(*) A.g.e., s. 143-145.

147
N e m eclislerin rey in e, n e P ad işa h ın fik rin e
m ü r a c a a ta lü z u m g örm üş, m em lek etin K a n u n u
esasin in b ü tü n ic a p la rın ı h içe say m ış... M ü şterek
m e s’u liy et sah ib i o lan k a b in e n in e n m ü h im b ir üyesi
b u lu n a n B ah riy e N az ırın ın b u n d a n h a b e rd a r edil­
m e m esin in v e beklem ed iğ i b ir old u b itti ile k a rş ı
k a rş ıy a b ıra k ılm a sın ın h e r şeyden evvel h a y siy e t k ı­
rıc ı b ir h a re k e t o ld u ğ u n a eh em m iy et bile verm em iş..
Bu itib a rla C em al P a ş a ’d a n S a d ra z a m m b u başıboş
h a re k e tin i şid d etle p ro testo etm esi b ek lenirdi. N e y a ­
zık k i S ad raza m , C em al P a ş a ’d a n böyle b ir k arşılık
görm ez. S adece m e selen in k en d isin d en n e d e n s a k ­
la n d ığ ın ı so rm a k la y etin d iğ i g ö rü lü r.
P a şa n ın b u suali, d a h a g a rip b ir cev a p la k a rş ı­
la n ır : S ad raza m , v a k ıa d a n d iğ e r k a b in e â z a la rın ın
d a h a b e rd a r o lm ad ık larm ı söyler! H a tâ d e r k i :
— Cavid Bey’in de haberi yoktur. Onu da davet
ettim, şimdi yoldadır. Buraya gelince ona da diğer
arkadaşlara da muahedeyi göstereceğim..
C em al P a şa k en d isin i belirsizlik ve h a y re t içinde
b ıra k tığ ın ı söylediği b u em rivakii, h a z m a g a y re t e d e r­
k e n : S a d ra z a m a y aln ız s
«Cenabı-hak memleket hakkında netayici nafia
istihsaline hâdim etsin. Elhayrun fi m a vak’a (*)»
cev ab ın ı v e r ir ve S a d ra z a m ı m u v a ffa k iy e tin d e n (!)
d o lay ı te b rik ed er!...

B u n d an sonra, h â d ise n in b ü y ü k lü ğ ü k en d isin i de­


rin , d erin d ü şü n cele re sev k ettiğ in i y aza r. O gece u y ­

(*) Her olayın hayrı kendiyle gelir.

148
k u uyum az! U m um î siy a se t d u ru m u n u g ö z ü n ü n ö n ü ­
n e g etirir. B u n a g ö re dev letçe b en im sen m esi d a h a
m ü n a sip o lacak h a re k e t h a ttın ın n e olabileceğini
araştırır!... Ç ün k ü , d e r :
«Şim diye k a d a r h a tır ve h a y a lim e g etirm ed iğ im
b ir h â d ise k a rş ıs m d a b u lu n u y o ru m . İtilâf-ı m ü selles­
le, ittifa k -ı m üselles d ev letleri a ra s ın d a çok y a k m d a
b ir h a r p başlay acak ; b u m u h a k k a k . Böyle z a m a n d a
biz b a ş ı b ağ lı olm azsak m e n fa a tim iz h a n g i ta r a f a y ü ­
rü m e y i ic ab ed erse o ta r a f a m eyil etm ek im k â n ın ı el­
d e b u lu n d u rm u ş o lu rd u k . H alb u k i biz şim d id en k a ­
ra rım ız ı verm iş, p a rtim iz i ih tiy a r etm iş, b in a e n a le y h
serb estii ic ra a t elim izden çık m ış... B ari ih tiy a r ettiğ i­
m iz p a r ti m e n fa a ti m illiyem iz için m u v a fık m ? Bi­
r a z d a h a beklem iş olsaydık, ta ra f ı d iğ e rin d a h a n afi,
d a h a m ü e ssir te k lifa tın a tâ b i o lm az m ı idik?
Ş im diye k a d a r bize d a im a F ra n s a ile hoş g eçin ­
m eyi tavsiye eden, z â h irı d o stlu k h issiy a tın ı bezlile
b e ra b e r h a k ik a tte h iç b ir y a rd ım g ö sterm em iş o la n
A lm a n y a a c a b a b u s ır a d a n e d e n d o lay ı bizim le itti­
fa k a k d i için b u k a d a r istical g ö sterm iştir! B âh u su s
öyle b ir m u a h e d e k i O sm an lı d ev letin i A lm a n y a ve
A v u stu ry a ile m ü sa v i h u k u k a m a lik te lâk k i ed i­
yor!» (*).
Bu ve b u n a b e n z e r b ir s ü rü su allerle zih n i k u r ­
c a la n a n C em al P aşa, b u m eseleyi n a s ıl h alled eceğ in i
b ilem ediğini y a z a r (**).
G ö rü lü y o r k i b u ra d a P aşa, sadece b ir ön celik ve
so n ralık y an lışlığ ı y ap m ıştır. B ü tü n b u d ü şü n c e ve

(*) A.g.e., s. 147.


(**)' A.g-e., s. 147.

149
g ö rü şle rin i S ad razam ı, m u v a ffa k iy e tin d e n dolayı teb ­
rik te n s o n ra değil; A n tla şm a n ın y ap ılm asın ı o n a y d a n
evvel y ap acak , te b rik ve o n ay lam ası lâzım gelip gel­
m ed iğini d ü şünecekti.
S a d ra z a m la , W an g e n h eim a ra s m d a â d e ta devle­
tin tem el h a k ve p re n sip le rin i ihm al; h a ttâ in k â r ed e­
re k y ap ılan şa h sî say ılm ası lâzım g elen b ir im zalaş-
m ay a, m ü şte re k so ru m lu lu k ve eşit y etk i sah ib i o lan
k im se lerin h em en boy u n eğ m ek ten b a ş k a b irşey y a ­
p a m a m a la rı Çok g a rip değil m i? B u n u n ciddî ta h lile
d e ğ e ri in k â r edilem ez.
C em al P a ş a ’n m «hayal v e h a tırım a gelm ey en h â ­
dise» diye ta rif edişin d en böyle b ir ak d e fik ir b a k ı­
m ın d a n bile h a z ır olm adığı an laşılır.
B u işin oluşu d ik k a tle ta k ip edilirse, b u n a k a b i­
n e â z a la rın d a n E n v e r’d en b a ş k a te k fe rd in h a z ır ol­
m a d ığ ı d a m u h a k k a k .. A n d laşm an ın ilk d e fa B aron
W an g e n h e im ile S aid H alim P a şa a ra s m d a kim seye
so ru lm ad an ; h a t tâ h e rk e s te n g iz len erek y ap ıld ığ ı gö­
rü lü y o r. B u sırada; E n v er bile a k tif b ir ro l sah ib i gö­
rü n m ez. O, a r a d a b ir işe k a rışır. H e r k a rışm a sı d a
y a b ir h âd ise d o ğ u ru r v ey a h e rh a n g i b ir h âd isey i k a ­
b u le z o rla m ak için sah n ed e ro l alır. N ih a y e t b ir p a ­
n ik te n so n ra a n tla ş m a n ın ta tb ik i leh in e o rta y a çı­
k ar.
K abine â z a la rı a ra s m d a ilk h a b e rd a r o la n la rd a n
biri, h a ttâ birincisi o g ü n ü n M eclis Reisi H alil Bey,
(H alil M enteşe) ’dir.
Bu z a t S ad raza m ın , d ira y e tin e en ziyade g ü v e n ­
d iği ad am d ır. H em en b ü tü n işle rin d e fik rin e m ü r a ­
c a a t ettiğ i anlaşılıyor. H alil Bey, a n tla ş m a n ın g ö rü ­
şü lm esine k atıld ığ ın ı, h a ttâ b azı fik ir ve g ö rü şlerin i
k a b u l e ttird iğ in i ö ğ ü n e re k h a tır a la r ın d a y azar.

150
B unların yazıların d an a n la şıld ığ ın a g ö re S adra­
zam la, W a n g en h eim a rasın d a y a p ıla n ittifa k a n tla ş­
m ası görü şm esin d en b ilgi sa h ib i o lan a n ca k üç k işi­
dir: Enver, Talât, H alil B e y ... D iğerleri oldu bitti k ar­
şısın d a k alm ışlar, bu teşeb b ü s d e on lard an d ikkat v e
itin a ile gizlenm iştir.
A n tla şm a n ın C avit B ey’e bildirildiği ta rih 19 Tem ­
m u z 1914’dür. O d a a n c a k im z a d a n çok so n ra h a b e r­
d a r edilm iştir. H â tıra la rın d a b u n d a n şöyle b a h se ­
der :
«S adrazam elindeki k â ğ ıd ı ok u d u . A lm a n y a ile
O sm anlı H ü k ü m eti a ra s ın d a b ir m u a h e d e o ld u ğ u n u
k em ali h a y re tle dinledim . F ik rim i so rd u lar, o d erece
m ü te h a y y ir id im k i c e v a p verem edim .
Bu teşeb b ü s m em lek et için v e h a m e t teşk il ed iy o r­
du. A lm a n y a 'n ın bizi m ü d a fa a y a a i t k a y d ı b ir h a ­
y ald en ib a re t... O n ların bize b u ş a r tla r d ah ilin d e b ir
n e fe r g ö n d erm elerin e ih tim a l y o ktu. R u sların h ü c u ­
m u n a m a ru z k a lırs a k m ah v o lu rd u k . H arp d e A lm a n ­
la rın galebesi m u tla k değildi. R u sların m u v a ffa k iy e ­
ti bizi h a rita d a n silerdi, b ilfa rz A lm a n la r g aleb e e tse ­
le rd i bize b ir z a r a r verm ezlerdi.»
C avit Bey, b u m u ta le a la rın ı T a lâ t Bey’e söylediği
z a m a n o n d a n şu cevabı a ld ığ ın ı y a z a r :
«Bu iş oldu, bitti. S a d ra z a m im za etti. Ne y ap alım
m u k a d d e ra t...» (*)
T alât Paşa, A lm an S efirin in ittifak tek lifin i S ad ­
razam d an du yd u ğu z a m a n :
«Biz d e rh a l b u tek lifin b ir h a rb te h lik esin d en d o ğ ­

(*) Cavit Bey’in hâtıraları: Tanin.

151
m uş olduğunu anladık. Bir devletin zayıf Türkiye’yi
ittifakına alm ak istem esi için bu derece ehem m iyetli
bir sebep m evcut olm ası lâzım geleceğini de tabiî bu­
luyorduk; fak at bizim düşüncem iz bir harbin, çıkm a­
yacağım v e bizim de bir kere bu ittifak a girm ekle ar­
tık devletim izi her türlü tehlikelerden korum uş ola­
cağım ız m erkezinde idi.» (*)
T a lâ t P a ş a ’n m ifad esin e göre, b u ittifa k tek lifi­
n in h em b ir h a rb sebebiyle a n c a k y apılabileceğini,
an lam ış olm ak, h e m d e h a r b o lm ay aca ğ ın a k a n i ol­
m ak , a y n ı z a m a n d a b u m a n a sız id d ia la rı h a rb in p a t­
lam ış olduğu g ü n le rd e y a p tığ ın ın fa rk ın d a olm am ak!
K oca D evletin h a z in k a d e rin in k im lere k a p tırıld ığ m ı
a n la tm ış o lm az m ı? T a lâ t a n tla ş m a n ın h a rb in p a tla ­
d ığı g ü n d e y ap ü m ış o ld u ğ u n u B erlin ’de h a tır a la r ın ı
y a z a rk e n u n u tm u ş g ö rü n ü y o r. İşte K oca b ir İm p a ra ­
to rlu ğ u n ö lü m k a lım k a d a r ciddî âk ib etin i, im zasıy la
sevk ve id a re eden üç m ü h im d ev let ileri g elen in d en
b ir tanesi, o g ü n ü n D ahiliye N azırı, b irk a ç g ü n so n ra
d a S a d ra z a m o lan z a t işte b u m â n â sız cü m leleri bize
arm ağ ap ı o la ra k terk ed iy o r.
K abinede b irin ci p lâ n d a ro lü o la n la rd a n ve ilk
m ü teşeb b is â z a say ılm ası lâzım g elen lerd en b iri de
o g ü n ü n M eclis Reisi H alil M en teşe’d ir, dem iştik.
H alil Bey, 2 A ğustos 1914 g ü n ü S a d ra z a m ın y a p ­
tığ ı d â v e t ü zerin e y a n ın a gider. E n v er ve T a lâ t o ra ­
d ad ır, A lm a n sefirini bek lem ek ted irler.
B u ra d a a n tla ş m a n ın ta sla ğ ım o k u y a n H alil Bey,
ta s a rın ın «Sırf R usya’y a karşı tedafüi olarak» h a z ır­
lan m ış o ld u ğ u n u söyler (!) ve «hukuku m ütesaviye
üzerine ve sadece R usya’ya karşı tedüfüi m ahiyette,

(*) Talat Paşa’mn Hâtıraları, İst., Güven Yayınevi, 1946, s. 24.

152
h iç b ir O sm anlı H ü k û m e ti’n in y ap a m a d ığ ı b ir m u a h e ­
de,» o ld u ğ u n u söyler.
H alil Bey a n tla şm a y ı böyle a n la tır. B u ra d a id d ia ­
s ın a delil o la ra k b ir d e o lay ı ileri sü rer.
H a ttâ sefirle b irlik te g elen S e fa re t B aşte rc ü m an ı
«W eber»
—■M adem k i İm p a ra to r h a rb ilâ n etti, te a h h ü -
d ü n ü z d e n k u rtu ld u n u z ! dem iş (*).
B u ra d a H alil B ey’in ifad esin d e açık lık y o k tu r,
y aln ız şu an laşılıy o r ki, H alil Bey im z a la n a n a n tla ş ­
m ayı, a n c a k R u sy a’n ın b ir te c âv ü zü n e k a r ş ı A lm a n ­
la rın y ard ım ım g a ra n ti e d e r m a h iy e tte te lâ k k i e tti­
ğidir. Y ani b u ra d a H alil B ey’in fiili n etic e le ri k a v r a ­
m am ış o lduğu anlaşılıy o r.
H alil Bey, k en d i a k lın d a n d a n a sip ald ığ ın ı z a n ­
n e ttiğ i a n tla ş m a n ın ak ıl ve h ik m e t d aire sin d e ta n ­
zim edildiğinin d elilin i v erm iş o lm ak için te rc ü m a ­
n ın b u ifad esin e d eğ er v eriy o r ve h â tıra tm d a , y a p ­
tık la rı a n tla ş m a ile geçen k a n lı ve acı y ılla rın istih ­
zasın d a n , y ılla r g eç tik te n so n ra bile b irşey a n la m a ­
d ığ ın ın k a n ıtın ı verm iş oluyor. K oca H alil B ey...
İm za ettik le ri a n tla ş m a n ın m â n a sm ı a n la m a d ık ­
la rın ı h â tıra la r ın d a a c ı a c ı itir a f eden b ir a rk a d a ş m a
C av it B e y :
«M uahedede lehim ize h iç b ir ş a r t m e v cu t o lm ad ı­
ğ ı h a ld e A lm a n y a için D evletin h a y a tın ı teh lik ey e
k o y m a k ta o ld u ğ u m u zu n hiç fa rk ın d a değillerdi»
der.
B ir to p lan tıd a, T a lâ t Bey, C av it B ey’in b u İtİra-

^l Halil Mertteşe’nin Anılan, İst., Hürriyet Vakfı Yay., 1986, s. 187.

153
zın ı S a d ra z a m a söylediği zam an , S a d r a z a m :
Tabii, siz onu b a n a bırak ın ız, dem ekle y etin m iş­
tir. 22 Tem m uz 1914’de S a d ra z a m k o n a ğ ın d a a ş a ğ ı­
d a yazılı şekilde değişikliğe k a r a r v e r ir l e r :
1 — B u lg a ristan h a re k e t etm ed en v e R o m an y a’­
n ın ta ra fsızlığ ı g erçek leşm ed en h a re k e t e t­
m em ek.
2 — D oğu A n ad o lu ’d a n K a fk a sy a M ü slü m an ları
ile b a ğ lan tıy ı s a ğ la y a c a k s u re tte R um eli’de
T ü rk lerle m e sk û n y e rle re k a d a r sın ırın g e­
nişletilm esi,
3 — A dli ve ik tisa d i k a p itü lâ sy o n la rın ilgası,
4 — A razim izi d ü ş m a n istilâ ettiğ i ta k d ird e b u
istilâ m ü n d efi o lu n c ay a k a d a r su lh a k d e tm e ­
m ek,
5 — T azm in at-ı h a rb iy e d e n bize d e h isse (!)...
H epsi b irb irin d en , en so n u n cu su d a h ep sin d en k o ­
m ik b ir k u ru n tu ...
O n la r ken d i k en d ilerin e gelin g ü v ey o la d u rsu n -
lar. A lm an S efiri S a d ra z a m ın te k im zasın ı a lır alm az,
k a rş ıs ın d a dikiliyor, â z a la rın ın ço ğ u n u n h a b e ri olm a­
y a n b ir d ev let k ab in esi o ld u ğ u z a n n e d ile n b u h ey eti
zo rlam ay a, başlıyor, m a sa y ı y u m r u k la y a r a k :
—■H adi efendiler! im z a ettiniz, icab ın ı yapınız,
b ek liyorum , dem eye başlıyor.
E n evvel b u b ü y ü k b a ş a rılı eserd en , eserin s a h i­
b i ü rk m e k te d ir. S a d ra z a m efendi n e ekm işti, çık an
m a h su l ne?!...
Bu tek lif ve ıs r a r k a rşısın d a b irb irin e g ire n P a ­
ş a la r ve Beyler, m a z e re tle r b u lm a y a k o y u lu rla r, b i­
risi B u lg a rla rın u y g u n o lm ay an d u ru m u n d a n b a h se ­

154
derken, ötek i İta ly a ’y ı ö n e sü rm eyi düşünür. K abine­
de korkunç bir panik baş gösterir, ç o ğ u n lu k la h arbe
aleyh tar, içinde tek taraftar o lm ad ığın a rağm en bir
tür sorum luluk d u ygu su a ltın d a h arpten k açın m an ın
yolların ı a r a m a y a koyulurlar.
Sad ece Enver, Talât, H alil B eyler ah d e v e fa g ö s­
term ek icap ed eceğin i, A lm a n y a ile k ad er b irliğine
oldu bitti n a za rıy la bakm ak zoru n lu lu ğu n u k a b u le
yan aşm ak tad ırlar.
A n cak b u n u açık ça iddia v e ısrar etm em ek le b e­
raber K ab in eyi b u h ed efe şev k e g a y r e t g ö sterm ek ­
tedirler.
C em al P aşa’d a bu h en g â m ed e harb aley h ta rı s a f ­
ta görünm ektedir. O nun, o g ü n k ü d ü şü n cesi v e ileri
sü rd ü ğü fik irler ş u n la r d ır :
«M üm kün o lduğu k a d a r h a rb e g irm em izin te e h ­
h ü r etm esin i b ü tü n m evcudiyetim le istiy o ru m . E vve­
lâ o rd u m u z u n seferb erliğ in i ik m al etm e d e n evvel
h a rb e d a h il olm am ız A lm a n y a için b ir fa y d a te m in
etm em ekle (!) b e ra b e r, bizim için in tih a r o lu rd u . Ç a­
n a k k a le ’de, İsta n b u l ile R u sy a h u d u d u n d a h iç b ir n e ­
ferim iz bile b u lu n m ad ığ ın ı b ilen .İngiltere, F ra n s a ve
R u sy a ta ra fın d a n Ç a n a k k a le ile K arad en iz B oğazı’n a,
b ir ta r a f ta n E rz u ru m ü zerin e â n î b ir h ü c u m te rtip
ederler, b ir y a n d a n İs ta n b u l’u işg al ed ere k d iğ e r t a ­
r a f ta n E rz u ru m ü zerin d en S iv as’a ve A n ad o lu ’n u n
göbeğine d o ğ ru ilerleyecek o lu rla rs a O sm an lı O rd u ­
su h a rb in s o n u n a k a d a r seferb erliğ in i itm a m edem ez.
D a h a ilk g ü n le rd e H ü k ü m eti O sm an iy e’n in v ü cu d ü -
n e n ih a y e t verilm iş o lu r (*).

(*) Cemal Paşa, Hâtıralar, s- 155.

155
C em al P a ş a ’n ın b u d ü şü n cesi k ab in e a rk a d a ş la rı
ta ra fın d a n o v a k it tasv ip edilm iş ve isab etli fik ri A l­
m a n S efirin e d e k a b u l ettirilm iş...
B u n u n n eticesi o la ra k O sm an lı H ü k ü m eti H arb -i
U m um i m ü d d e tin ce ta ra fsız k a la c a k ve b u vaziy ete
h e r iki ta r a f d evletleri u y m a y a m e c b u r tu tm a k için
o rd u s u n u se fe rb e r h a le k o y aca k ve silah lı b ir ta r a f ­
sızlık ilâ n edecek...
Ç ok y a k m o la y la r b u n u n b ir a v u tm a m a n e v ra sı
o ld u ğ u n u , b u n ev i m ü n a k a ş a la ra G oeben ve B reslau
z ırh lıla rın ın gelm esi için g erek li z a m a n ı k a z a n m a k
m a k sa d ıy la m ü sa a d e edildiğini is b a t edecektir.

8 A ğustos 1914’de A lm a n D eniz A teşesi O sm anlı


B ah riye N a z ırın a şöyle b ir m ü r a c a a tta b u lu n u r :
İngiliz d o n an m ası ta ra fın d a n ta k ip edilen A kde­
niz, M erkez m ü frezesi Ç a n a k k a le ’ye d o ğ ru çek ilm ek ­
ted ir. A lın a n m a lû m a ta göre, G oeben zırh lısın ın k ö ­
m ü r ü k alm am ıştır. B ah riy e N e zaretin e a it d ep o lar­
d a n 5-6 b in to n k ö m ü rü n v erilm esi ric a o lu n u r.
B ahriy e N azırı, S ad raza m ın , E n v er ve T a lâ t Pa-
ş a ’l a n n re y in i so rd u k ta n ve m u v a fa k a t cev ab ı a l­
d ık ta n so n ra b u n u te m in ettiğ in i söyler.
Üç g ü n so n ra 11 A ğustos 1914 ta rih in d e b ü tü n b u
k a b in e k o m ik lik lerin e so n v erecek o la n b ir h âd isey i
E nver, ay n ı g ü n d e S a d ra z a m ın y alısm d a to p lan m ış
o la n H ey’eti V ekileye, m e ş h u r :
«Bir e rk e k çocuğu m u z d ü n y a y a geldi» rem z i ile
m ü jdeler. V e a rk a d a ş la rın ı m e ra k ta b ıra k m a m a k ü ze­
r e b u b ilm ecenin iz a h ın ı şöyle ta m a m l a r :

158
«— G oeben ve B reslau b u sa b a h Ç a n a k k a le ö n ü ­
n e gelm iş ve İngiliz d o n a n m a sı ta ra fın d a n ta k ip edil­
m ek te o ld u ğ u n d a n b ah isle B o ğazdan m u r u r u n a m ü ­
s a ad esin i ta le p etm iş, b ir m ü tte fik d ev lete a it sefain i
h arb iy e y i m u h a k k a k b ir te h lik ed e n v ik ay e için b u t a ­
lebe m u v a fa k a t edilm esi em rin i verd im . G em iler,
şim di Boğazın b e ri ta r a f ın d a B oğaz istih k â m a tın ın
ta h tı h im ay esin d e b u lu n u y o rla r. Biz de b u n u n n e ti­
cesi o la ra k b ir m eselei siyasiye k a rş ıs ın d a k alm ış o lu ­
yoruz. B u gece b u m eseleye d a ir b ir k a r a r v erm e k
lâzım gelir.» I*)
E n v er’in b u h a re k e ti, a rk a d a ş la rın ı b ir g ö rü şm e
ve k a r a r a d â v e t değil, b ir em riv ak i teb liğ m a h iy e tin ­
ded ir.
H eyeti V ekilenin h ep si h â tıra la rın d a , b u işte n
k esin lik le h a b e rd a r o lm ad ık ların ı ve b u n d a n dolayı
o n a y la n b u lu n m ad ığ ın ı söylerler. B u n u n a r tık eh em ­
m iy eti y o k tu r. Şim di b u em riv ak ii gevelem eye ve h a z ­
m a ç a lış m a k ta n b a ş k a y a p a c a k la rı b ir şey o lm asa g e­
re k ...
K im isi, g em ilerin sila h sızlan d ırıl m asını, kim isi,
k a ra s u la rım ız ı terketm 'eleri lâ zım geleceği fik rin d e ­
d irler. O n la r m ü n a k a ş a la rın d a d ev am e d e d u rsu n la r,
g em iler, B oğazdan g eçip g id en itilâ f d ev letle ri b a n ­
d ıra sım ta şıy a n g em ileri çev irip a r a ş tır m a la r a b a ş ­
la m ışla rd ır, bile!...
İtilâ f d ev letleri b u d u ru m u önem le p ro te sto e d e r­
ler. K abine şiddetli b ir b u h r a n içindedir. S a d ra z a m
d ö v ü n ü r, d u ru r. C avit Bey, h e n ü z k a ti b ir k a r a r a v ar-

(*) Halil Menteşenin Anılan, s. 189.

157
m a n u ştır. C em al P a şa h âd iselere u y g u n y ü rü r. K ab i­
n e n in öteki â z a sın d a n b a h se lü zu m yok, ta m am ıy la
h a r p a le y h d a rid ırla r, n e fa y d a sı v a r k i o n la r a rtık
m e v cu t s a y ıla c a k b ir d e ğ e r taşım azlar.
S efir H az re tle ri son d erece g azap lı b ir h ald ed ir.
S a d ra z a m P a ş a ’n m g em iler h a k k m d a k i H eyeti V eki­
le teklifini m ü ta la a k ab ilin d en a r z a c e sa re t ettiğ i b ir
g ü n d ü , S efirin y a n m d a n çıkıp a rk a d a ş la rın ın o d asın a
g ird iği zam an , b ü y ü k b ir fe lâ k e t h a b e ri gibi S efirin
fev k alâd e kızg ın o ld u ğ u n u a rk a d a ş la rın a b ild ird i...
v e b ir d a h a S efir H a z re tle rin e teb liğ v a sıta sı olm ak
v azifesin i y ap am ay aca ğ m ı, o n u n la g ö rü şm ek ü zere
b a ş k a a rk a d a ş la rın g itm elerin i istedi.
B üyük p a tro n şöyle b a ğ ırıy o rd u :
—■İm p a ra to ru n g em ilerin in silâ h la rı alın am a z...!
V e b u n a şöylece te h d id lerin i ilâv e e d iy o r :
M üsellah b ir b îta ra flık su retiy le b ir m ü d d e t için
h a rb e g irm em ek şeklini de a rtık k a b u l edem eyeceğim .
A lm an sefain i h arb iy e sin in b u z a ru rî ilticası v azi­
y eti d eğ iştirm iştir. Bu h âd ise, itilâ f devletleriy le Os-
m a n lı H ü k ü m eti a ra s ın d a m ü n a se b e tin in k ıta ın ı in ­
ta ç ed er h a ttâ ilân ı h a rb m ecb u riy etin d esin iz (*).
İşte n ih a y e t A lm an y a, S efirin in ağ z ın d a n m a k ­
sad ın ı a ç ığ a v u ru y o rd u .
Çok b ü y ü k b ir b u h r a n içinde k a la n k a b in e âza-
la n , b a ş ta reisleri P a şa o lm ak üzere, h a rb e b ir m ü d ­
d e t d a h a g irm em ek ç a re le rin i tem in için m a z e re t ve
ç a re le r arıy o rlard ı.
B u a ra d a H alil Bey’in k u rta rıc ı b ir keşfi im d ad a
yetişti: G em ileri s a tın alm ak !

(*) A.g.e-, S. 190.

158
G em ilere Ç a n a k k a le ’d e g ö sterilen h ü s n ü k a b u l
b u m a k sa d a d a y a tıla c a k ve b u su re tle itilâ f d ev let­
le rin in itira z la rı önlenecekti.
C em al P aşa, b u h â d is e y i:
— H erkes geniş b ir n efes a ld ı... diye izah eder.
H alil Bey’d e :
—■B ilhassa C em al P a ş a ’m n sev in cin e diyecek
y o k tu, diye a n la tır.
A rtık S ad raza m P a şa çok h id d etli b u lu n a n B aro n
W an g e n h eim ile m ü n a k a şa d a n çek in m ek ted ir.
—■Ben gidem em , a d a m şe h ri y a k a r k ü l ed er öyle
g id erim diyor.
Bu buluş, ü zerin e W a n g e n h e im ’le m ü z ak erey e
T a lâ t ve H alil B eyler m e m u r edilir.
N a z ırla rd a n k im in in g ö rü n ü rd e , k im in in ciddi d e­
diği bu alış verişi, İtilâ f D evletleri ciddi b ir a k it ola­
r a k k a b u l etm ed iler ve a n c a k A lm an H eyeti A skeri-
yesiyle, A lm an gem ilerin d ek i m ü re tte b a t ve k u m a n ­
d a h ey etin i ç ık a rm a k su retiy le k a b u l ed eb ilecek leri­
ni re sm e n tebliğ ettiler.
Bu a ra lık İtilâ f D evletleri S efirleriyle tem ası Ca-
v it Bey’le, C em al P a şa y a p m a k ta d ırla r. Bu te m asları,
b a z a n İtilâf D evletleri ta ra fın d a n k a rşılık ğ ö rm ey en
ciddî b ir ta k ım tek lifler gibi a n la tırla r. Y erin e g ö re
de b ire r a v u tm a h a re k e ti gibi g ö ste rirle r ve b u n u iti­
r a f ta m a h z u r görm ezler. H â tıra la rın d a , İtilâ f D evlet­
leri ta ra fın d a n v ak i o la n b azı teklifleri, g a y rı sa m i­
m î ve gelişi güzel gibi gösterm eleri, A lm a n la rla h a r ­
b e g irm en in m a k u l ve z a ru rî seb ep lerin i a y a k ta tu t­
m a k g a y re tin d e n doğm uş o ld u ğ u an laşılır.
H arb-i U m um inin ilk g ü n le rin d e n b ir gü n , C em al
P a şa b u m evzu ü z e rin e k o n u şu rk e n b a n a :

159
— S en zan n e d iy o r m u su n ki, biz te p e ta k la k A l­
m a n la rla m ü tte fik a n h a rb e g irdik. B enim İtilâ f Sü-
fe ra s m ın a şın d ırm a d ığ ın ı k ap ısı m ı k ald ı? F ran sızla-
r a ittifa k te k lif ettim red d ettiler. İngilizlere hiç o l­
m a z sa k a p itü la sy o n la rın ilg asın ı k a b u l ediniz, sizinle
h a rb e girelim , dedim . B u n a bile ra z ı o lm ad ılar, d e ­
m işti.
C em al P aşa ve ark ad aşların ın kend ilerin d e gör­
d ü k leri y etk i d ik k a te değerdir. Bir de n e olu rsa o lsu n
b irisiyle m ü ttefik a n h arb e girm ek zaru retin d e im iş­
ler sa n k i... C em al P a şa b u m evzu ü zerin d e h atıra­
tın d a şu n la r ı y a z a r :
«— B ir a k şa m ü zeri ken d isiy le g ö rü şü rk e n , S ir
Louis, M allet (İngiliz Sefiri) bana-. «Paşa, H ü k ü m eti
O sm aniye b ita ra flığ ın ı h a k ik a te n ve s o n u n a k a d a r
m u h a fa z a için n e gibi m e n a fi te m in in e ra z ıd ır? diye
sordu. Ben de b u n a cevap o l a r a k :
H ü k ü m eti O sm an iy e’n in b îta ra flığ ın d a n şü p h e
etm em esini, a n c a k b u su ale S a d ra z a m P a ş a ’y a arzet-
m ek sizin cev ap v erem ey eceğ im i söyledim .
B unu m ü te a k ip v ereceğ im cevabı, S a d ra z a m la
b ir k aç m ad d e ile şöyle k a r a r la ş tır d ık :
1. K ap itü lâsy o n ların ilgası,
2. Y u n a n lıla rın a ld ık la rı a d a la rın iadesi,
3. M ısır m eselesin in h alli,
4. R u sla r ta ra fın d a n d a h ili işlerim ize m ü d a h a le
edilm em esi, ş a y e t R u sla r ta ra fın d a n b ir te cav ü ze dü-
ç a r o lu rsa k İngiliz v e F ra n s ız la r ta ra fın d a n bilfiil
m ü m a n a a t o lu n m ası ve saire.» (*)

(*) Cemal Paşa, Hâtıralar, s .164.

160
H a rp içerisin d e n eşre d ile n İngiliz M avi k ita b ın ­
d a n ö ğ ren ildiğine göre S ör Louis M allet’n in b u n la rı
te lg ra fla L o n d ra’y a bildirdiği an laşılıy o r. Üç d ö rt g ü n
s o n ra d a b ire r cevap ald ığ ı C em al P a şa h a tır a tın d a
y aza r. S efirin cevabı şöyledir :
«K apitülâsyonların ad lî k ısm ın ın ilg a sı şim dilik
m ev zuu b a h is edilm esi caiz g ö rü lm ü y o r. A n cak m a lî
ve İktisadî k a p itü lâ sy o n la rın ilg a sın a ta m a m iy le t a ­
r a f ta r . R us sefiri k a t’iyyen itira z etm iyor, adlî k a p i­
tü la sy o n la rın ilg asın ı d a ta m am iy le k a b u l e tm e k te ­
dir. İngiliz ve F ra n sız la rın b u n d a d a h a ziyade a lâ k a ­
la n olacağını, o n la rın d a m u h a k e m e h u s u s a tı için re-
serv e - k ay d ı ih tiy a t y a p m a k la y etin ecek leri, ta m a -
m iyeti m ü lk iy e h a k k ın d a d a ta h rir î te m in a t verm e­
ye h a z ır olduğunu» (*) söyler. H u lâ sa şekle d a ir b azı
ih tirazi k a y ıtla rla ü ç ü de o n ay lar.
A v u stu ry a S efirin e g e lin c e : D iğer d ev letler o n a y ­
la rs a A v u stu ry a 'n ın k a b u l edeceğini; a n c a k z a m a n ın
fe n a seçildiğini, k a ra r ın g en el ç ık a rla ra u y g u n olm a­
dığını (!) b ey an eder. Ve İn g iltere ile F ra n s a ’n ın b u ­
n u k a b u l etm eyeceklerin i ve ilân-ı h a r b ed ecek leri
fik rin i d e ilâve etm eyi ih m al etm ez.
B üyük m ü ttefik im izin sefiri W an g e n h eim sah n e­
de, elinde k ırb a c ı eksik, b ü y ü k b ir öfkeyle g ö rü n ü r,
ağ zın ı a ç a r, g ö zü n ü y u m a r.
C avit Bey’le a ra la rın d a aşa ğ ıd a k i g ö rü şm e iki
s a a t d ev am e d e r :
S efir te re d d ü tsü z C av it Bey’e :
«Sizin böyle b ir k a r a r ittih a z ın a , bize so rm a d a n
böyle b ir h a re k e tte b u lu n m a n ız a h a k k ın ız yoktur!»

i 1) A.g.e., s- 165.

161
C av it Bey b ü y ü k m ü ttefik in b u itirazı k a rşısın d a
h a y re tle r içinde k a l ı r :
«Bize a it o la n b ir işte m ü d av elei e fk â ra lü zu m
gö rm edik, k e n d i işim iz h a k k ın d a v erilm iş o la n b u k a ­
r a r d a n d o ğ aca k â k ib e tin m e s’u liy etin i y ü k len m ey e
hazırız.»
M ü n a k a ş a şiddetle d ev am eder; S efir :
«Bu k a r a r z a m a n ın ın çok fe n a in tih a p edildiğini
bilm elisiniz. M ü tte fik lerin siy asî m e n fa a tle rin e m u h a ­
liftir. Y a rın İngiliz ve F ran sız d o n a n m a la rı b o ğ a z la r­
d a n geçecekler ve size ilân-ı h a r b edecekler, biz, böy­
le b ir v a k ıa k a rş ıs ın d a size k a t’iyyen y a rd ım d a b u ­
lu n m ay acağ ız. B oğazlar k a t’iyyen m u k a v e m e t ed e­
m ezler. S iz b u s ü ra tle T ü rk iy e’n in m a h v ın ı h a z ırlı­
y o rsunuz. Sizin b u k a ra rın ız ın B erlin’de en fe n a te ­
s irle r y a ra ta c a ğ ın ı bilm elisiniz. N e ittifa k k a la c a k n e
b ir şey!... B en de y a rın a sk e rle ri a la ra k b u r a d a n gi­
deceğim.»
B ağırıyor, y u m ru k la rıy la m a say ı dövüyor. C av it
Bey «âdeta kendim i k u d u rm u ş b ir kö p ek k a rşısın d a
zan n etm iştim . O, söz söylem iyor, havlıyordu,» diye
y a z a r (*).
K endini zor tu tab ild iğ in i söyleyen C av it B e y :
«K ararım ız e n m ü n a sip z a m a n ı in tih a p ettiğ im i­
ze k an iim . B una m ü tte fik le rin siy asî m e n fa a tle rin e
y a k ırı hiç b ir ta r a f y o k tu r. S izden evvel b u k a ra rım ı­
zı Rus, Ingiliz, F ra n sız sefirle rin e söyledim . O n la r n e
sizin gibi te h d it e ttiler, n e d e te h e v v ü r g ö sterd iler.
B ilâkis s ü k û n e tle dinlediler. İlân -ı h a r b ed erlerse, biz
d e d ö ğ ü şü rü z. B u n d an en ziyade siz m e m n u n olmaJı-

(*) Cavit Bey’in hâtıra defterinden; 1946 senesinde Tanin Gaztesinde


yayınlanmıştır.

162
siniz. Bizi h a rb e sü rü k le m e k istiy o rsu n u z, b iz de m u ­
v a fa k a t etm iyoruz, b u d ed iğ in iz o lu rsa, d a h a n e is­
tersin iz? M ak sad ın ıza vâsıl olm uş olursunuz.»
«Bu k a ra rın b en im teşv ik im le y ap ıld ığ ın ı z a n n e ­
decekler! Böyle b ir z a n n m h u s u lü n ü k a t’iyyen iste ­
m em . B erlin m a tb u a tın d a b u k a ra rın ız aley h in d e n e ş ­
r iy a t y ap tıracağ ım . B ita ra f dev letler, b u k a ra rın ız d a n
m u ta z a rrır ve m ü te e ssir o la c a k la r ,itilâf-ı m ü selles
d ev letleri le h in e te m a y ü l ed ecek ler ve b u su re tle A l­
m a n y a a ley h in e d a h a b ü y ü k b ir k u v v e t h a sıl o la ­
cak . ..» C avit Bey şu cev ab ı v e r i r :
«B urada k u llan d ığ ın ız lisan , b u k a r a r ın sizin te ş ­
vikinizle y ap ılm ad ığ ın a k â fi delil teşk il eder. A lm an
m e n fa a tin e m u v a fık b u lu y o rsa n ız b u lisa n ı h a riç te
de k u llan ab ilirsin iz . M erak etm eyiniz! Bu k a ra rım ız ın
sizin teşvikinizle y ap ılm ad ığ ım bilirler. H erk es b ilir
k i A lm a n lar, b u ra d a k a z a n m ış o ld u k la rı e n u fa k
m e n fa a tle rin d e n vazgeçm ezler. B u n u âlem bilir. B u­
n u n âlem e ilâ n m ı istiy o rsan ız, ben, İsta n b u l g a z e te ­
le ri ile A lm an se firi h a z re tle rin in şid d etli p ro te sto su n ­
d a n b ah settireb ilirim .»
Fikrinden zerre k ad ar ayrılm ad an sefir d evam
e d iy o r d u :
«Evet, b u k a d a r b ü tü n A v ru p a 'n ın m e n fa a tin i ih ­
lâ l edecek m a h iy etted ir. Bu k a r a r b ü tü n d ü ş m a n la n
b ir a r a y a to p la y a c a k b ir m ucize y a ra ta c a k tır.
B u g ü n öğleden s o n ra b ü tü n s ü fe ra to p la n a ra k
b ir n o ta ile b u n u p ro te sto edecekler; biz de R u sy a ile
a n la şıp su lh u T ü rk iy e aley h in e y a p a ra k , h a rb e son
vereceğiz...»
C avit B e y :
«H arp h alin d e b u lu n d u ğ u n u z için, R u sy a sefiri
ile h e rh a n g i b ir y erd e b u lu şu p b u k a r a r a v aram az-

163
siniz. İsterseniz, size k o lay lık o lm ak için M aliye Ne-
z a re ti’n d e b ir salo n h az ırla ta y ım , b ir te sa d ü f eseri
im iş gibi o ra d a b u lu şu p anlaşırsınız.»
W a n g e n h e im :
«Siz b a n a b u n d a n iki a y evvel g ö rü ştü ğ ü m ü z z a ­
m an , h e n ü z h â k im le rin ve m a h k e m e le rin ısla h o lu n ­
m a d ığ ın d a n b a h sile ad lî im tiy a z a tın ilg ası z a m an ın ın
h u lû l etm ediğini söylem iştiniz, şim di b u iki a y z a rfın ­
d a m ı b u n la r ısla h edildi- Bu m esele h a rp te n so n ra
te tk ik edilir. A lm a n y a b u n u size v erir. Siz te crü b esiz
b ir adam sınız!»
C avit B e y :
«Biz m em leketim izin m e n fa a tin i a n la y a c a k k a d a r
bilgi ve te c rü b e sahibiyiz, b u m u h ak k ak .»
S e f ir :
«Siz, b ir tü r lü y ü rü m e k istem iy o rsu n u z., y ü rü y e-
m iyeceksiniz. H a rp te n k açıy o rsu n u z. B u n u B erlin ’e
y azacağ ım , sözünüzde d u rm u y o rsu n u z. Y a h u t Y u n an ­
lıla rla h a r b etm ek istiy o rsu n u z, b u n d a n bize ne?...»
C av it B e y :
«Berlin’e istediğinizi y azabilirsiniz; f a k a t bizim
söylem ediğim iz b ir şeyi söylem eye h a k k ın ız y o k tu r.
H a rb i m ü n a sip z a m a n d a k a b u l edeceğiz, h a r p ed ece­
ğiz, in tih a r etm ek istem iyoruz. S iz b u m u h a re b e y i
k ırk senede h azırlad ın ız. Biz k ır k g ü n d e h a z ırla n a -
m ayız. Bu m esele h a k k ın d a sizinle g örüşm edim ; f a ­
k a t a rk a d a şın ız d a n işittiğ im e g ö re B u lg a rların v azi­
y eti belli o lm ad an , R o m a n y a'n ın b îta ra flığ ı te m in
edilm eden, bizim h a rb e g irm em izin m u v a fık o la m a ­
y acağını, siz d e k a b u l etm işsiniz; h a ttâ b u n u , S a d ra ­
z a m a yazdığınız b ir m e k tu p la açık açık zik re d iy o rsu ­
n u z İki a y d a n b e ri sefirleriniz, n e S o fy a’da, n e de

164
Bükreş’te bir şey yapam adılar. Y apam adığınızı biz­
den m i bekliyorsunuz. Bizi denem ek istiyorsanız;
Bulgaristan ve Rom anya’da iktiza eden em niyeti elde
ediniz.» A lm an S e f ir i:
«Benim Sadrazam a yazdığım m ektup m uahede
hüküm ve kuvvetinde değil, o, bir avukat m üşavere­
si kabilinden bir şe y ... Romanya' ve Bulgaristan’dan
tem inat alınırsa; siz yarrn başka bir bahane bulur­
sunuz. Ben bütün bunları Türkiye’nin dostu sıfatıyla
söylüyorum.» (*)
D er ve k ap ıy ı v u ru p gider.
E rtesi g ü n 28 A ğustos 1914’de h a k ik a te n sefirleri
d a v e t eder; f a k a t itilâ f devletleri, sefirle ri b u d âv ete
ic ab et etm ezler.
B ir ta ra f ta n B aron W a n g h e im ’in asab iy e tin i tes­
k in ve b ir m ü d d e t için h a rb e g irm e k b elâsm ı g e ri a t­
m a k im k â n la rın ı tem in e u ğ ra ş ırla rk e n , d iğ e r ta ra f ­
ta n C em al P a şa ile, C av it Bey İtilâ f D evletleri sefirle­
ri n ezdinde oyalayıcı teşeb b ü slerin d e d ev am ediyor­
lard ı.
B ü tü n b u teşebbü slerin , A lm a n la rla ittifa k a n t­
la şm a sın ın ak d in d en so n ra g erçekleşm iş o ld u ğ u n a
g ö re sam im iyeti şüphelid ir. Böyle olunca, ta ra fsız k a l­
m a k ş a rtıy la İngilizlerin v erd ik leri te m in a tm ciddi­
y etin e evvelden in a n m a m a y a n iy e t etm iş in s a n la rın
b u k o n u d a k i g ö rü şlerin i d inlem eye d eğ eri o lacağ ı d a
v a rid olm az.
N e o lu rsa o lsu n ilgili k işilerin h â tıra la rın d a b u n ­
la rd a n b a h se d e rk e n ic a b a g ö re ciddi, lâzım o ld u ğ u n u
z a n n e ttik le ri y e rle rd e d e şak acı b azı iz a h la r y a p ­
m ışlard ır. B u n la rın h ey eti u m u m iy esi m ızrağ ı ç u v a ­

(*) Cavit Bey’in hâtıra defterinden Tanin 1946.

165
la sığ d ırm ak g a y re tin d e n ileri g eçer şey ler o lm am ak ­
la b e ra b e r, b a ş k a cep h elerd en b ir ta k ım h a k ik a tle ri
a ç ık la m a y a y a ra y a c a ğ ı için k a a le a lın m a y a d eğ er...
M eselâ C em al P a ş a :
«Ciddî b ü tü n b u m esai a ra s ın d a b azı g ü lü n ç m u ­
h a v e re le r de v ü k u b u ld u ğ u n u » y a z a r ve İngiliz S efiri
S ö r Louis M allet ile a ra la rın d a g eçen b ir k o n u şm a ­
yı m isâl v ererek , d e r k i :
«Bir g ü n S ör Louis M allet’le k o n u şu rk e n , E n v er
P a ş a ’n ın A lm a n la r ta ra fın d a n ta m a m e n k aza n ılm ış
o ld u ğ u n d a n ve p ek y a k ın b ir z a m a n d a A lm an z a b it­
le ri ve b ilh a ssa G oeben ve B reslau v asıta sıy la ilân-ı
h a r b i icap edecek b ir v a k ’a ih d a s ed ecek lerin i söyle­
m iştir.
K abinede b îta ra flık fik rin in g alip o ld u ğ u n u ve
b u sebeple hiç b ir te h lik e m e v cu t b u lu n m a d ığ ı t a r ­
zın d a cev ab ım a k a rşı, d ed i k i :
— H ayır! C em al P a şa ald an ıy o rsu n u z. B en em i­
n im ki; b u A lm a n la r m a k s a tla rın a n â il o lm a k için
b ir d arb e-i h ü k ü m e t y a p m a k ta n b ile çekinm ezler, m e ­
se lâ sizi h a p s e d e rle r v e d a h a k im b ilir n e y a p a rla r.
P ek sa d e d ilâ n e b u ld u ğ u m b u sözlere y in e b ir t a r ­
zı sad ed ilân ed e cevap v erm iş o lm ak için (!) g ü le re k
dedim k i :
— Ö yle b ir şey h issettiğ im a n d a ittih a z edeceğim
te d b iri b e n ço k ta n d ü şü n d ü m . O z a m a n B ah riy e N a ­
z ın sıfa tıy la Ç a n a k k a le ’yi İngiliz ve F ra n sız d o n a n ­
m a sın a a ça r, h a li ih tilâ ld e b u lu n a n d o n a n m a n ın te ­
dib in i o n la ra h a v a le ederim ,» dediğini söy led ik ten
so n ra, ş u n la rı ilâv e e d e r :
«Pek ş a y a n ı h a y re ttir k i o zek i İngiliz d ip lo m atı
b u sözlerim e in an d ı. O k a d a r k i b u m u h a v e re y i H a ­

166
riciye nezaretine nakletm iş olduğunu bilâhare M avi
Kitaptan öğrendim.» (*)
B ir d efa b u ra d a n C em al P a şa k en d i kalem iyle,
«Sör Louis M allet ben i g ö rü n d ü ğ ü m gibi k a b u l edi­
y ordu. O b ü tü n m ü n a se b e tle rd e açık lad ığ ım fik ir ve
k a n a a tle rin sah ib i o ld u ğ u n u , ic a p la ra g ö re değişm e­
yeceğim i z an n e tm iş b a n a inanm ıştı!» dem iş olm u y o r
m u ? Ş a y a n ı h a y re t dereced e zeki o ld u ğ u n u söyledi­
ğ i İngiliz d ip lo m atın m b u ra d a a n la m a d ığ ı şey a n c a k
b u d u r. Yoksa; sefir b ir gözlem ci o la ra k â d e ta o laca­
ğı delici b ir b a k ışla g ö rm ü ş, k eşfetm iş say ılır... Bu­
n u n safd illik ta ra fı n eresi? B u ra d a söylenecek söz,
a d a m â d e ta b ir sih irb a z gibi istik b ali g ö rm ü ştü , de­
m e k te n b a ş k a n ed ir?
B ir d ev let a d a m ın ın en kıy m etli d a k ik a la rın ı, en
ciddi k a r a r la r a a y ırm a y a m e c b u r o ld u ğ u b ir gü n d e,
lâ tifey e z a m a n a y ırm a sı k a b u lü m ü m k ü n g ö rü leb ilir
m i? O n u n tevili m ü m k ü n o lacağ ın ı ü m it ettiğ i b u
v a k ’a h iç d e o n u n a n lad ığ ı g ib i n e safça b ir k o n u ş­
m a d ır, n e de tu h a f v a k ıla r a ra s ın d a a ç ık la m a y a el­
v erişli b ir şeydir.
S efirin, d ü n y a n ın en b ü y ü k b ir d ev letin in te m ­
silcisi b u lu n m a sı itib ariy le o d a k ik a C em al P a şa ile
p a ş a n m v a ta n ın a a it söz k'onusu e ttiğ i m a d d elerin
h a y a tî k ıy m et ve değ eri olrnası m u h a k k a k tır. Bu h a ­
diseyi h â tıra tın d a tevile g a y re t g ö ste re n p aşan m ,
o ra d a k o n u ştu k la rın ın h a v a n ın d erin lik ve erg in li­
ğ in d e izi k alm a y a c a ğ ın ı zan n etm iş, se firin M avi Ki­
ta b a ciddiyetle n a k le ttiğ in i g ö rü n ce b u n ev id en cid­
diy etle u z la ştırm a y a im k â n b u lu n m a y a n b ir lâ ü b a -
lilikle tevile m e cb u r k alm ış o ld u ğ u anlaşılıyor.

(*) Cemal Paşa, H âtıralar, s- 168-169-

167
C em al P aşa, b u sözleri o la y la rd a n evvel o g ü n ­
le rd e söylem iş olsaydı, n e ise... B u y a zıların sefirin
ta h m in le rin in ta m b ir ta h a k k u k , g ö rü şle rin in çelik
h a rfle rle ta rih e m al ed ilm esin d en sonra, B erlin ’d e y a ­
zıldığını d ü şü n ü n ce, in s a n h a y re tte k a lm a z d a ne y a ­
p a r?
A dam ın, b ü tü n ta h m in le ri b ire r g erçek olm uş, g e­
m iler, C em al P a ş a ’n ın h a b e ri o lm ad an çıkm ış tıp k ı
ta h m in i gibi h a rb e seb eb iy et v erecek b ir h âd ise y ap ­
m ış, bu y üzden h a rb e girilm iş, o rd u la r dağılm ış ve
p e riş a n olm uş, d ev let çökm üş, C em al P aşa, kaçm ış,
A lm a n y a ’y a sığınm ış, o ra d a h â tır a yazıyor. H â tıra ­
la rın d a d a b u n u yazıyor. Ş aşılm az m ı?
G erçi; sefirin ih tim a l verd iğ i h ü k ü m e t d arb esi
gerçekleşm em iştir. Ç ü n k ü b u n a ih tiy aç k alm am ıştı;
y o k sa A lm a n la rın böyle b ir d arb e-i h ü k ü m e t y ap m a­
la rın a hiç de m â n i yo ktu. S adece b u tü rd e n b ir h a ­
rek eti, m a h allileştirm ek b ir T ü rk h a re k e ti o la ra k
m ask elem ek ih tiy a c ın d a idiler. B u n u y ap ab ilecek k ı­
r a t t a a d a m la rı d a A lm a n lar, çoktan, M eşru tiy etin ilk
g ü n le rin d e S elâ n ik ’te h a zırlam ışlard ı. B ay rak o la ra k
k u lla n a c a k la rı T ü rk le r ço k ta n m ev cu ttu : E n v er ve ta ­
r a fta rla rı; en sa d ık b ir A lm an g en e ra lin d e n d a h a
evvel bu iş için biçilm iş k a fta n d ı.
B ir h ü k ü m e t d arb esiy le işin h allin d e te re d d ü t
edecek, h içb ir şey d e yoktu. İttih a tç ıla r, d a h a b irk a ç
a y evvel, B ahriye N azırı P a şa d a içlerin d e o ld u ğ u
h a ld e k ırk elü b a ld ırı ç ıp lak la B abIâli’y e b ir b a sk ın
y a p m a k su retiy le ik tid a rı a lm a n ın m isâlin i v erm e­
m işler m iydi?
K ırk elli b a ld ırı ç ıp lak la y ap ılab ilen b ir işe, çe­
lik iki zırh lı ile iki ü ç b in silah lı A lm an a sk e rin in
y a rd ım ın a d a y a n a c a k b ir h a re k e te h iç b ir ku v v etin ,

L68
m â n i o la m a y a c a ğ ın ı k ıy a sla ta h m in m ü m k ü n değil
m id ir? B u n a zım n en h e rk e s b o y u n eğm iş b u lu n u y o r­
du. B u n a b ira z aşa ğ ıd a k i s a tırla rd a b izzat T alât Pa-
şa 'y ı ş a h it g ö sterm ek m ü m k ü n o lacak tır.
C em al P aşa, S ır Louis M allet ile k o n u ştu ğ u g ü n
değil, M ısırlı P re n s ’e « H ayrün fi m a vaka» dediği d a ­
k ik a esasen bilgili sayılab ilird i, o n u n ç a re o la ra k d ü ­
şü n d ü ğ ü , İngiliz ve F ran sız d o n a n m a la rın ı d â v e t y e t­
kisi de, aslı o lm a y a n b ir şeydi. D en eb ilir ki, C em al
P a şa o g ü n k ü serbestisin i, zım n î ita a tin e b o rçlu d u r.
N itek im o b u n d a n so n ra sad ece oldu b ittile rle fik ir­
le rin i b a ğ d a ş tırm a y a d a h a d o ğ ru su fik irle rin i o ld u
b ittile re göre düzenlem ey e g a y re t edecek, siyasî ve
ask erî h a y a tın ın sonu n a, b u n u te k ra r la y a r a k v a r a ­
cak tır. N e yazık oldu, o n a d a m em lek ete de...
O, n a sıl ki, k en d isin d en gizlen en « h atır ve h a ­
y ale gelm eyen b ir hâdise» o la ra k n iteliğ i a n tla ş m a ile
k a rşı k a rş ıy a geldiği zam an , «H ayrün fi m a vaka»
d em ekle yetinm iş ve S a d ra z a m ı te b rik te n b a ş k a b ir
şey y ap am am ış, o n a sıl ki, G oeben ve B reslau ’n u n
Ç a n a k k a le ’d en g ird ik lerin i E n v e r’in lisa n ın d a n «bir
erk ek çocuğum uz d ü n y a y a geldi» diye d u y d u ğ u z a ­
m a n u fa k b ir itira z d a b u lu n a m a m ış yine öyle «Hay­
r ü n fi m a vaka» b en ze r lâ fla rla v âk ıay ı h a z m a isti­
d a t gösterm iş ise, o, h a b e ri o lm a d a n g em ilerin K a­
ra d e n iz ’e çık tık la rın ı B ah riy e N a z ın o la ra k b a ş k a la ­
rın d a n , h a ttâ y a b a n c ıla rd a n d u y acak , d ev letin h a r ­
be g ird iğ in i yine o na b a ş k a la rı h a b e r verecek! İşin
en h azin i de o, b ü tü n b u n la rı h â tır a diye eliyle y a ­
zac ak ...
(★
«Bulgaristan'ın coğrafî m evkiinin, m üttefikleri­
m izle bizi ayıracak durum da oluşu, bizim için büyük

169
bir tehlike teşkil ediyordu. H enüz Bulgarların n eye
karar verecekleri belli olm am ıştı. En fen ası param ız
da yoktu. Fransızlardan yaptığım ız istikrazdan alı­
nan ilk taksitle devletin adi m asraflarını sene sonu­
n a kadar ancak karşılayabilecektik. Seferberliğim izi
h enüz ikm al edem em iştik. Silâh, m ühim m at, cepha­
n em iz de yoktu.» (*)
O sm an lı İm p a ra to rlu ğ u ’n u n H eyeti V ü k elâsı ve
m erciin i şaşırm ış, n e y a p ac ağ ın ı n e re y e b a ş v u ra c a ­
ğ ın ı bilm ez h a le gelm işti. «H ukuku m ütesaviye» (!)
esası üzerin e v e sadece R u sların te cav ü zü n e k a rş ı y a ­
pılm ış ittifa k an tlaşm ası, H alil B ey’in k u ru n tu s u n a ,
n e de m e şh u r T a lâ t P a ş a ’n m h ü s n ü n iy e t ölçü sü n e
u y g u n gelişm em işti. M eğ er o n u n ic a b ın a u y u lu rsa,
h e m e n h a rb e g irm ek z a ru re ti varm ış.
C em al P a ş a ’y a g ö r e :
«Şeraiti ittifakiye m ucibince harb sebeplerini m ü­
n ak aşa etm ek salâhiyetini haiz değildik. A lm anya’­
nın R usya’y a ilân-ı harb etm esiyle başlayan Harbi
U m um iye bizim de derekap dahil olmamız, daha m ü­
rekkebi kurum am ış olan m uahede iktizasm dandı.» (**)
E vet h e n ü z m ü rek k e b i k u ru m a d a n b u « h u kuku
m ü tesav iy e e sa sın a ve m ü tte fik d ev lete elverişli (!)
h iç b ir O sm anlı H ü k û m e ti’n in ak d e m u v a ffa k o la m a­
dığı, m uahede» nin, h ak ik i çeh resi b u idi işte...
Beş on g ü n evvel b u n u k en d i eser-i d iray e ti gibi
s a y a n H alil Bey bile o n d a n ü rk m ey e başlad ı. Bu k o r­
k u n ç u m a cın ın h az ırla d ığ ı n eticey i şöyle ta s v ir ve
ta h m in m e cb u riy etin i h issetm işti a r tık :
«Bu sırada, diyor, harbe girm ekliğim iz m elhuz bir
tehlikeden sakınm ak için devleti kati bir izm ihlâle

(*) Cemal P aşa’nm hâtıralarından.


(**) Cemal Paşa, H âtıralar, s- 155.

170
sevketm ek olur. Zira ik i tarafla m üzakerede olduk­
larına şüphe olm ayan Bulgarlar, biz harbe girdikten
sonra üzerim ize saldırırlarsa, ik i ateş arasına düşe­
cek olan İstanbul ve Boğaz’ın az zam anda sukut et­
m esi muhakkaktır.
Bunu görm ek için asker olm aya da lüzum olm a­
dığı kanaatindeyim . A lm an v e A vusturya sefirlerinin
ısrarlarında da m antık görm üyorum . Zira bizim k en­
dilerine yapabileceğim iz en büyük yardım, boğazları
sıkı tutm aktan ibarettir. Bunu berhava edecek bir
teşebbüsün icrasında ısrar gösterm ek âd eta cinnet­
tir.» (*)
O v a k it T alât P a şa ta ra fın d a n çok ta k d ir edilen
b u n â fiz ve d e rin g ö rü ş tü r ki; H alil B ey’i m e ra m a n ­
la tm a k ü z e re H afız H ak k ı B ey’le b irlik te B erlin ’©
g ö n d erm ek k a ra rın ın a lm m a sm a vesile olur.
B u ra d a o n la rın m ercii k alm am ıştı... O sm an lı Im -
p a ra to rlu ğ u ’n u n riy a s e t m a k a m ı «Berlin»e ta şın m ıştı
san k i...
M eclisi M eb’u san , !... o, k a ra n lık la rd a n g elen b u
z ü m re n in k a h v e ocağı m a k a m m d a d ır. İçinde m eb u s
diye ik a m e t edenler, b u n la rın teveccühiyle ta y in edil­
m iş, sadece em re tâ b i u şa k la r, â y a n a z a la n , eski n i­
m e t g ö rm ü şle rd e n o lu şan b ir ta k ım y ıllan m ış a d a m ­
lard ı. O n la r sadece fo rm alite leri ta m a m la y a n so ğ u k
d a m g a la ra b e n z e r şeylerdi! İcabedince, icab ed en y e­
re basılır, o k a d a r... P ad işah ise a r tık esasen y e ri
o lm ay an b u tü rlü şeylerle m eşg u l o la cak z a m a n ı de­
ğil, v a k tin önem i m u h a k k a k , b ir s a a t evvel A lm an
b ü y ü k k a ra rg â h ın d a n , b irk aç a y d ah a, m e z b a h a y a
şevkim izi g ecik tirm ek m ü saad e sin i a lm a k lâzım dı.

(*) Halil M enteşe’nin Anıları, s. 205.

171
B u n a k a b in e n in ço ğ u n lu ğ u ve b a ş ta b u b ü y ü k eserin
sah ib i S a d ra z a m P a şa d a en h a ra re tli ta ra fta rd ı.
H alil ve H afız H ak k ı B eylerin b ir a n evvel B er­
lin ’e g ö n d erilm elerin e ve d o n a n m a y a a it m eselen in
B aşk u m a n d a n lık V ek âle tin in y etk isin e (!) terk ed il-
m esine; (Y ani ciğerin kediye em n iy et edilm esine),
f a k a t h a rb e m e y d an verecek h a lle rd e n ta m am ıy la
çek in ilm esin e k a r a r v erild iğ in in (!) ertesi g ü n ü g e r­
çe k te n b ir h âd ise b ü tü n b u teşeb b ü s ve ted b irlerin
iflâsın ı sağlam ış b u lu n d u : A m iral S ouchön b ü tü n bu
g evezeliklere son verecek m e şh u r h a re k e tin i y ap m ış­
tı: R us d o n a n m a sın a çatm ış, m u h a re b e y i fiilen s a ­
k ın ılm az h a le g e tirm işti...
K abine a lla k b u llak olm uş, e rk â n b irb irin e g ir­
m işti. S a d ra z a m istifa y a kalk ıştı. C em al P a ş a ’n ın ifa ­
desi ile «A kdettiğim iz ittifa k ı k en d ileri im za etm iş
v e b u n u n tev lid ettiğ i h e r n ev i m ecb u riy etlere tev es­
s ü l z a ru ri o lduğu h a k k ın d a b ir k a ç g ü n evvel v erilen
k a r a r a k en d ileri de iş tira k etm iş o ld u k ları h a ld e b u
a h v a lin n etay ici ta b iîy esin d en o la n b ir h â d ise n in z u ­
h u r u ü zerin e istifa ed ecek lerin i d erm e y an etm eleri
k a tiy y e n g a y rî k ab ili tecv iz o ld u ğ u ciddî b ir lisan ı
lâ tık la m ü şa rü n ile y h e ifad e olundu.» (*) Ve b u su ­
re tle P a şa h a z re tle rin e h a d d i bildirildi, dem ek o lu ­
yor. Tabiî b u cüm lede gizlen en m â n a b u d u r. «Ciddî
b ir lisa n ı lâyıktan» b u n d a n b a ş k a n e an la şılır? O d a
b u m â n â y ı an lam ış istifa d a n vazgeçm işti.
Bu h âd ise h a k k ın d a C em al P a ş a ’yı b ira z d a h a
d in le y e lim :
A m iral S ouchon’u n K a ra d e n iz ’de d ü şm a n d b n an -
m a sıy la a ra la rın d a E kim ay ın ın 29 u n cu g ü n ü c e re ­

(*) Cemal Paşa, H âtıralar, s- 178.

172
y a n eden a h v a le d a ir v erd iğ i r a p o r m ucibince, en ev­
vel R u slar ta ra fın d a n teşeb b ü s edildiğini k a b u l etm ek
m ecb u riy etin d e b u lu n d u ğ u m u z ic ra a tı b a h riy e n e ti­
cesinde R u slar ve b in n etice F ra n sız la r H ü k ü m eti Os-
m an iyeye ilân-ı h a rb ettiler» (*).
C erey an eden h â d iselerd en b u işte, E n v e r’in b aş
ro lü o y n a m a k ta o ld u ğ u n a o k u y u c u la rım ın d a şü p h esi
k alm am ış o lacağını zan n e d erim . B ü tü n k a b in e a z a ­
la n , h a ttâ T a lâ t P a şa d a böyle b ir k a n a a te v arm ış,
b u k a d a rın ı o d a fa z la b u lm u ştu . Y u k a rıd a n b e ri v u ­
k u a gelen em riv âk ileri b ire r b ire r h a z m a m e cb u r
ed ilen k ab in e erk ân ı, E n v e r’d en b ild ik leri b u son ş a ­
k a d a n ü rk m ü şlerd i. E n istek li h a r p ta r a f ta n g ö rü n en
T a lâ t P a şa bile h a tıra tın d a bu h âd ised e n şöyle b a h ­
sed er :
«Bu h âd ised e n h iç b irim iz d a h a ön ced en m alû -
m a tta r değildik; f a k a t h e rk e s g ibi b e n de E n v er Pa-
ş a ’n ın h a b e ri o ld u ğ u n a k a n i idim . B ay ram g ü n ü M ec­
lisi M eb’u s a n Reisi H alil B eyin evinde to p lan d ık . Ben
E n v er P a ş a ’y a epeyce h ü c u m ettim ise de; hiç h a b e ri
o lm ad ığ ın a y em in etti» l**).
E n v e r’in b u in k â rın ı, y ılla rd a n so n ra H ariciye
N â z ın H alil Bey d e şöyle te y it e d e r :■
1920 M ayıs 22’de R o m a’d a rastg e ld iğ i E n v er P a ­
ş a ’ya H alil Bey’in, R us d o n a n m a sın a tecav ü z em rin i
v erip verm ediği h a k k ın d a so rd u ğ u suale, E n v er Pa-
ş a ’n ın c e v a b e n :
«Hayır! Ben tecavüz için em ir verm iş değilim,»
dediğini ve bunun adi bir rivayetten ibaret bulundu­

(*) A.g-e., s. 179.


■(**) T alât P aşa’nın H âtıraları, s. 29.

173
ğ u n u y a z a r ve «bizim h a rb e g irm em iz b ir k a z a ese­
ri» (*) d e m ek ten sıkılm az.
B ir d ev leti h a rb e so kup çöküş ve y o k o lu şu n a se­
b e p o lm an ın m a z e re ti o la ra k «kaza»yı ileri sü rm en in
u ta n d ırıc ı b irşey o ld u ğ u n u ve b u ö z ü rü n k a b a h a tte n
p ek çok b ü y ü k o lacağ ın ı id ra k edem ez.
B u H alil Bey, o g ü n k ü k a b in e n in g ö sterm elik âza-
la n n d a n b iri değildi. B ilâkis H eyeti V ü k elân m so ru ­
n u çözm eye ik tid a rı o ld u ğ u zan n ed ilen m ü h im b ir
â za sı idi.
Bu facia h a k k m d a, son sözü m e şh û r T a lâ t P a ş a ’-
y a b ıra k a r a k b ah se son v erm e k y erin d e o lu r san ırım .
T a lâ t P a şa h â tıra la rın d a b u k o n u d a şöyle k o n u şu r
« N azırların ek seriy eti h a rb e g irilm esin e ta r a f ta r
d eğildi (!) m e v cu t v aziy etin m u h a fa z a edilm esine
ç alışılm asın a k a r a r verildi. İtilâ f D ev letleri S efirleri
m e v cu t v aziy etin id am esin i şu ş a rtla rın ta h a k k u k u ­
n a b a ğ lıy o rla rd ı:
A lm an h ey eti ask eriy e sin in ve tek m il m ü re tte ­
b a tıy la G öben ve B reslau ’u n h u d u t d ışm a ç ık a rılm a ­
sı... Bu ş a rtla rı y erin e g etireb ilm ek h ü k ü m e tin ik ti­
darı) d ah ilin d e değildi» (**).
T a lâ t P a ş a ’n ın b u u ta n d ırıc ı itira fın d a n iki şey
ö ğ re n iy o ru z :
1. B ir te k fişek y a k m a d a n ik i gem i silü eti ile
b ir im p a ra to rlu k zab tın ın m ü m k ü n o ld u ğ u ­
n u ...
2. K ab in e â z a sm d a n b ir te k in in h a b e ri ve rız a ­
sı o lm a d a n b ir d ev letin h a rb e girebileceğini!.

(*) Haüi M enteşe'nin A nılan, s. 208.


(**) T alât P aşa’nm H âtıralan, s. 29.

174
İşte İttih a t ve T era k k i B irinci D ü n y a H a rb i’n e
böylece gö zü -k ap alı sü rü k len m işti.
«Meclisi M eb’usan» d a n b irşe y b ek ley em ezd ik ...
dem iştim . O M eclis öyle u n s u r la r d a n to p lan m ış b u ­
lu n u y o rd u ki, vazifesi, « İttih at ve T erakki» n in siv­
rilm iş b irk a ç k o d a m a n m a sadece ita a tte n ib a re t...
B u n a ra ğ m e n -ne o lu r n e olm az- b u n u d a d a ğ ıt­
m ay ı te d b ire u y g u n g ö rd ü le r ve a şağ ıd a k i ira d e ile
d ağ ıttıla r. P a d iş a h :
«H arp b ir şekli u m u m î aldı. Z aten m ü h im k a n u n ­
la rın k âffesin i te tk ik ve ik m a l etm iş b u lu n u y o rsu ­
nuz. K a n u n u esasi m u cib in ce ö n ü m ü zd ek i T eşrin isa­
n i ip tid a sın d a d av etsiz to p la n m a k ü z e re m eclisi u m u ­
m în in fev k alâd e d ev resin in b u g ü n d e n itib a re n ta ­
tilin i ira d e eyledim,» d iy e b ir b e y a n n a m e y ay ın lad ı.
İra d e m ecliste oku ndu. B u n d an s o n ra m e ş h u r
N azır, H alil B e y :
T o p lan m a ira d e si çık tığ ı z a m a n h a riç te d a h il­
de, ey v ah yine m eclis to p lan aca k , y in e ih tira s a t ce-
v e lâ n verecek, m em lek et s ü k û n u y en id en ih lâ l edi­
lecek» diye endişe edilm işti. H am d o lsu n öyle b irşe y
ö lm a d a n s ü k û n la d ev am edildi ve d a ğ ılm a d em in e
erildi. İki b u ç u k a y z a rfın d a sam im iyetle, g a y re tle z a ­
m a n ın ic a b ettird iğ i sük û n la» m ealin d e u ta n d ırıc ı b ir
n ü tu k p erd ah lad ı. Ciddî olm asa d a m illetin V ek âle­
tin i h aiz olduğu farz e d ile n m eclisin v a rlığ ın d a n b u
d erece açık ça n e fre t ve en d işe g ö steren b u H alil Beyr
son o la ra k y in e h e r m ü ste b it için d a lk a v u k la rı ta r a ­
fın d a n iste n e n ve m illete en önem li v azife o la ra k h e r
z a m a n tav siy e e d ile n :
«Taç ve ta h tı s a lta n a t e tra fın d a m ü tte h id ve k ü t-
lei m ekibe h alin d e bizim ırk ım ız a h a s o la n azm i m e ­
tin ile; f a k a t m ü tev ek k ilân e (!) v a ta n ın m u h a fa z a s ın ­

175
d a b irleşm ek lâzım dır,» vecizesiyle m eclisin to p lan ­
tısın a son verdi.
Bu ik tid a r e tra fın d a to p lan m ak d âv etin e itira z ­
sız u y m a n ın , n efes a lm a d a n o n u n y an ıb a şm d a ş u u r­
su z ve id râ k siz b ir hey k el hissizlik ve h arek etsizliğ i
ile y er alm an ın , p e riş a n o lm a k ta n b a şk a n etice v e r­
diği görülm em işse de, ik tid a ra h e r tırm a n a n bizden
b u n u istem ek te ıs r a r etm iş d u rm u ştu r.
H alil Bey de, b u h ay ırsız dileği açık lad ı ve M ec­
lis a rk a d a ş la rın ı u ğ u rlad ı. K endi b a şm a ra h a t, r a ­
h a t, m em leketi s ü k û n la id a re y e im k â n sağ lad ığ ın a
in a n a ra k !...
S u lta n H am it d e tıp k ı b u zih n iy ette idi. Bu a n ­
la y ışla M ith a t P a şa la rı u zak laştırm ış, m eclisi d a ğ ıt­
m ıştı. B u n lar m d a d a n ışm a ve d en etim e ta h a m m ü l­
leri a n c a k A b d ü lh am it k a d a rd ı...
B u n la rın d a o n u n gibi d ev letin esas k u d re t k a y ­
n a k la rın d a n h a b e rle ri yoktu. H a lk ta n ve o n a d a n ış ­
m a k ta n u zak la ştık ç a z a a fa d ü ştü k le rin in fa rk ın d a
d e ğ ild ile r...
W a n g e n h e im ’in teh d id i ö n ü n d e k en d ilerin i şa ş­
k ın lığ a sevkeden ve çaresiz b ıra k a n âm ilin n e oldu­
ğ u n u , iki gem i silüeti k arşısın d a, h a ttâ b ir k e sta n e
fişeği y a k m a d a n dize g elm elerin in sebebini teşhise
h e n ü z im k â n b u lam am ışlard ı.
O n ları bu z a a fa m a h k û m eden, ik tid a ra g eld ik ­
le rin d e n b u g ü n e k a d a r varlığ ım , A todülham it’te n d a ­
h a fa z la b ir asab iy e tle in k â rd a ıs r a r e ttik le ri h a lk
k u v v eti o ld u ğ u n u b ilm iy o rlard ı. A b tiü lh am it’in te b a a
k u lla rı anlayışı, İttih a tç ıla rd a şeklini d eğ iştirm ek s u ­
retiy le ay n e n y a ş a m a k ta idi.
O nlar, o k u d u k la rı u y d u rm a ta rih le rd e iftih a r ve­
silesi o la y ların k a h ra m a n la rım görm em eye, b ü tü n

176
o la y la rın şerefin i te k fe rd e y erm ey e alışm ışlar. Bo-
y a b a tlı H a şa n ve em sali b in lerle k a h r a m a n la n b ire r
k u l v e b u n la rın g erisin d e saz benizli b ir genci h a r e ­
k e tin te k k a h ra m a n ı y ap m ay ı, ta rih in r iy a k â r sah i-
feleririden öğrenm işlerdi.

SA N SÜ R VE GAZETELER

M eclisi d a ğ ıttık ta n so n ra, m em lek et «Meclis-i Me-


b u s a n m to p lan d ığ ın d a k a n u n la şm a s ı te k lif o lu n m ak
üzere» kaydiyle irade-i seniyelerle, y â n i E n v e r’in A l­
m a n k a ra rg â h ın d a n ald ığ ı em irlerle id a re edilm eye
b aşlan m ıştı. *
25 Tem m uz 1914 ta rih in d e n itib a re n m a tb u a t ve
m e k tu p la r s a n s ü re tâ b i tu tu ld u la r. A skeri id a re ce
y a y ın la n a n ta lim a ta u y g u n h a re k e t etm ey en g a z e te
ve a ja n sla rın d e rh a l lâ ğ v o lu n aca ğ ı ve b ir d a h a h iç­
b ir a d la y ay ın la n a m a y a c a ğ ı bildirildi. S o ru m lu m ü ­
d ü rle rin D ivan-ı h a rp le re verileceği ve şiddetle ceza­
la n d ırıla c a ğ ı d a a y rıc a d o ğ ru lan d ı.
B ir kere, b u g ü n d e n so n ra h iç b ir a d la h iç b ir g aze­
te ve a ja n s çıkarılam az. H er tü r ilâv elerle b ask ı ta r ­
zın d a g a z ç te le r şiddetle y asak lan d ı.
M evcut gazeteler, a n c a k evvelce o lduğu gibi g ü n ­
lü k b ir d e fa y ay ın lan ab ilecek ti. S ab ah ley in çık a n g a ­
zetele r n ü s h a la rın ı k o n tro l için gece s a a t d o k u zd an on
ik iy e k a d a r ve a k ş a m n ü s h a la rı g ü n d ü z o n ik id en
ü çe k a d a r s a n s ü re gönd erilm ey e m e cb u r edildi. K o n t­
ro l s u b a y ın d a n « ta lim ata m u tab ık tır» vizesini ald ık ­
ta n so n ra a n c a k y ay ın lan ab ilece k lerd i.

177
S a n s ü rü n çizdiğini v ey a çık ard ığ ın ı y ay ın lam a k
g a z e te n in lağvını, m ü d ü rü n ü n divan-ı h a rp le rd e sü-
rü n d ü rü le c e ğ i, d a h a v ah im ak ıb e tle re d ü şü rü leceğ i
ih ta rın ı d a sık sık te k ra rla m a k ta , ih m al etm ediler.
E n son söz;:
«Harbe ait h er türlü havadisleri karargâh ı um u­
m î vereceğinden bundan hariç ihbaratta bulunanla­
rın kim olursa olsun nereden duyduğu sorulm ayarak
Divan-ı harbe sevkedileceği ve şiddetle tecziye edile­
ceğine» d a ir B aşk u m a n d an lık V ek âletin in k o rk u n ç
em irleri alm ış y ü rü m ü ştü .
B irkaç g ü n so n ra da, D ivan-ı h a rp le rc e verilecek
id a m k a ra rla r ın ın in fazı için g e re k e n irad e-i seniye-
yi beklem ek lü z u m u n u k ald ırd ılar. İn faz y etk isin i o r­
d u k u m a n d a n la rın a verdiler. Bu su retle h a rp m ü d ­
d eti z a rfın d a b in lerce v a ta n ev lâd ın ın şu n u n b u n u n
keyfi u ğ ru n d a c a n v erm esin e im k ân sağ lad ılar.
S a n s ü rü n şiddeti h a k k ın d a b ir fik ir verebilm ek
için a lm a n k a r a rla rd a n b a z ıla rın ı zik red elim :
«Dahil ve hariçde fen a tesir yapacak bir şey!
Şim endifer ve vapur kazaları, hattâ yan gın ... D ahası
v a r : Tüccarlar arasındaki m uhaberattan, yiyecek ya­
kacak m addelerin m iktar ve fiyatlarına, nakliyata
dair» o la n te lg ra fla rın h e r b iri s a n s ü re tâ b i idi.
D oğrusu, n e D ivan-ı h a rp le rin y etk ilerin i b u su ­
re tle genişletm eye, şid d etlen d irm ey e ih tiy a ç ’ vard ı, n e
de g aze telere bu şekilde b ask ı y ap m a y a lü zu m vard ı.
İsta n b u l D ivan-ı h a rb -ı ö r f is i (*) esasen h e r tü r ­
lü g azeteyi b ir d a h a d ü n y a y ü zü n e ç ık m am a k ü zere
k a ld ırm a y a yetkili idi ve b u y etkiyle b a rış ta m e şru ­
tiy et d ev ri ism i verdiğ im iz m ü d d e t z a rfın d a k aç ta ­

(*) Sıkıyönetim Mahkemesi.

178
n esin i m ü d d etsiz k ap am ıştı. Y alnız b u k a d a r d a d e­
ğil, m u h a lif üç g azeten in , ü ç b a ş y a z a rın ı so k a k la rd a
k u rş u n la ö ldürm üşlerdi. Y ayım s a h a s ın d a kalm ış
o la n g a ze telerin b u tü rlü k a y ıtla rla g em len m elerin e
ih tiy aç yoktu. O n la r ik tid a rın a rz u la rın ı y erin e g e tir­
m ek için seçilm iş ve b u v a sıfla rın d a n dolayı m ey ­
d a n d a k alm ış şeylerdi.
O n la r en in safsız in s a n la ra p a rm a k ıs ırta c a k b ir
g ay retle vazifelerin i ifa y a ço k ta n b aşla m ışla rd ı bi­
le!...
A lm an h a rp m e k an izm asın ın ezici k u d re ti h a k ­
k ın d a ellerin d en gelen y azı ve resim leriy le A lm an
g aze telerin i gölgede b ıra k ıy o rla rd ı. D en eb ilir ki, Os-
m an lı Basını, A lm an b a şa rıla rın ı g ö k lere ç ık a rm a k ta
şaşılacak b ir g a y re t gö sterd iler. A lm an o rd u su n d a n
evvel k aleleri yıkıyor, o n la rd a n evvel d ü şm a n sip erle­
rin in g e rilerin e sark ıy o rla rd ı.
B ir d ü şm a n k alesin in d ü şm esi b ir h a ttm g eri çe­
kilişi bizim g aze telerd en hiç değilse yirm i d ö rt s a a t
so n ra m e y d a n a geliyordu.
«K afkasya’d a genişley en isy an lar, U k ra y n a ’d a
a y rılm a cere y an ları, F ra n s a ’d a an laşm azlık lar, P a ­
r is ’te ih tilâ l endişeleri, A frik a sö m ü rg elerin d e isy an ­
la r, In g ilte re ’d e endişe v e k o rk u « h u lâsa h e r ta r a f ta
m ü s lü m a n la ra k a rş ı olan k o rk u n ç zulüm ler» h e rg ü n
sa h if eleriı d old u ru y o rd u .
D em ir b ir silindir gibi m ü ttefik o rd u la rın ın ü ze­
rin d e n geçen A lm an o rd u la rın ın d evam lı b a ş a rıla rı
Ingiliz sö m ü rg elerin d e olm ası u m u la n is y a n la r k a r ­
şısın da tir tir titrem elerin i a n la ta n m illî g a y re ti des-
tefklemek, dinî d ay an ışm ay ı k u v v etlen d irm ek , b ü tü n
b u iğ ren ç a ld a tm a la r, h a m iy e t g ö sterilerin in en asili
ve tem izi sayılıyordu.

179
M eçhul k a y n a k la rd a n d u rm a d a n sa ğ la m (!) h a ­
b e rle r g eliy o rd u ■.
S û d a n ’d a c ih a d ı m ukaddes!
S u d a n ’a tâ b i D ongola ta b iiy etin d ek i E lkeab ey a­
le tin d e (A ra, b a k h a rita d a b u la b ilir m isin) b ilm em
n e a şire ti k ıy am etm iş! İngiliz m evzileriyle ia şe d e ­
p o la r m ı y a ğ m a etm işler!
B u n la rın c ih a d a iş tira k le rin i d u y u n c a fa la n reis
d e m ü c a h itle re katılm ış. P o rt-S û d an şim en d iferin in
n ih a y e t n o k ta sın ın (!) k u zey in d ek i İngiliz m evzileri­
n i y ak ıp yıkm ışlar! İn g ilizlerin M ısır’d a n k a ç m a la rı
y ak ın !...
E rtesi g ü n :
«M ısır A hali-i İslâm iyesi M ısır M eliki n a m m a is-
d a r edilen ilâ m la rın k âffesin i keenlem yekün» say ı­
yor. M ısırlılar, h u tb e le rin «Halife-i M üslim in» n a ­
m ın a o k u n m a sın ı istiy o rlar.
O sm an lIlar Süveyşe k ö p rü k u ru y o rla r, İn g ilizler
sip er a r k a la rın d a titre şiy o rla r!...
H in d ista n ’d a İslâm ın kıyam ı!.. İn g ilizlerd en 1800
ölü, 2500 y a ra lı...
S ü n u sîle r ve İslâm m ü c ah id le ri (Cerlok) cihe­
tin d e n M ısır’a girdiler.
E lem ir İb n issu u d ve E lem îr İb n ü rre şid a r a la r ın ­
d a k i a n laşm azlığ ı b ıra k a ra k d ü şm a n ü zerin e y ü r ü ­
m e k ü z e re elele verdiler. 40.000 m ü c a h id M ısır y o lu n ­
d a!...
B u k a rş ık g ü n le rd e L a u sa n n e ’d a d a h a ziy ad e em ­
n iy e tte k ala c a ğ ın ı d ü şü n m ek le is a b e t ettiğ i m u h a k ­
k a k o la n m u h te re m İk d am sah ib in in İsv içre’d e b u
m ü eah ed ey e, y ü k sek te v e ttü rlü y a la n la r im a l etm ek
su re tiy le iş tira k i d o ğ ru su zik re d eğer. H e rg ü n «Lau-
sanne» d a n , resm î te b lig atı gölgede b ır a k a n h a b e rle r
«İkdam» g azetesi s ü tu n la rın ı süslü y o rd u .

180
B üyük H in d ista n k ıy a m ın ın genişlediğini, b ü tü n
Lâ'hur, Delhi, B engale h a v a lisin in k ıy a m a iş tira k e t­
tiğini, A fg a n ista n 'ın b u h a re k e ti destek lem esi gibi
m ü h im ç a p ta m a rta v a lla rı o n d a n alıyorduk.
A ra b 'ın m e şh u r sözü gibi: «H ülya olm asay d ı fu ­
k a r a h e la k olurdu.» D ö rt yıl A lm a n ço rb a sın a b u y a ­
la n la n k a tık etm eseydik d o ğ ru su y a şa m a k d a h a çok
güçleşirdi; y a h u t k u rtu lu ş d a h a k o lay laşırd ı.
E n v e r’in h a y a l d a ğ a rc ığ ın d a olan ı k a la n ı sadece
b u n d a n d a ib a re t değilm iş! O, sad ece b u m em lek eti
d o n göm lek m e z b a h a la ra sev k etm ek le yetinm em iş,
m e ğ er o n u n b ir d e M ü slü m an lık h ü v iy etiy le d en izler
k a d a r e n g in o r d u la n varm ış!.
Ü çyüz elli m ilyon İslâ m ’a; m a k am -ı m u allâ-y ı h i­
lâ fe tin d â v e tk â r h ey b etli sad a sıy la h a y k ır d ı:
«Yâ E yyühelislâm !
İslâm iy et aley h in e te h a c ü m ü â ’d a v ak i ve m em a-
liki İslâm iy en in g a sp ve g a re ti ve n ü fu s u İslâm iye-
n in sebbi ve esir edilm eleri m ü te h a k k a k olu n ca P a ­
d işah ı İslâm H a zretleri n efiri-âm su retiy le cih ad ı em ­
re ttik te «İnfiru h ila fe n ve sik alen ve cah id u b i evla-
d ik ü m ve enfüSiküm » ây e ti çelilesi h ü k m ü n c e b ü tü n
M ü slü m a n la r ü zerin e c ih a d fa rz olu p genç ve ih tiy a r,
p iy ad e ve sü v a ri «nedense topçu yok!» o la ra k b ilcü m ­
le a k ta rd a k i M ü slü m a n la rın m a len ve b ed en e n cih a ­
d a m ü s a ra a t etm eleri fa rz ı a y n o ld u ğ u n a ve b u s u ­
re tle m a k a m ı m u a llây i h ilâ fe ti İslâm iy ey e ve m em a-
liki m a h ru s a i ş â h a n e y e sefain i h a rb iy e ve o rd u la n
ile a d ü v ve n euzibillâh -ı T aa lâ N u r-i Ali-i İslâm iye-
tin itfa ve im h a s ın a sai b u lu n d ü k la n m u h a k k a k o la n
R usya, İn g iltere v e F ra n s a ile o n la ra m u in ve z a h ir
o la n h ü k ü m e tle rin ta h tı id a re le rin d e b u lu n a n k âffei
M ü slim in’in d a h i m e z k û r h ü k ü m e tle rin aley h in e ilâ ­

181
n ı c ih a d ed erek b izzat g aza y a m ü s a ra a t etm eleri,
h a ttâ m a lla rın ı alm ak , çoluk ço cu k ların ı k esm ek b a ­
h a s ın a d a olsa (!) C ih a d a k o şm aları lâzım geleceği»
a n la m ın d a k i fe tv a y la d ü şm a n m e m lek e tle r id a re sin ­
d e k i M ü slü m a n la rı lehim ize k a d ro d ah ili etm iş ol­
m a k la k a lm a y ıp bize değil h a ttâ m ü ttefik lerim ize
k a rş ı d a h a rp etm ele rin in a z a b a sebep o lacağ ın ı ilân
ediyordu.
İn sa n b u k a d a r ilkel fik ir ve k a n a a tle re sah ip b ir
b irey in eline geçirdiği kişiliğe b ak ın ca, O sm an lı to p ­
lu lu ğ u n u n 30 yıl evveline değil çok a s ır evvellere a it
o ld u ğu z a n n ın a düşer.
F etv a d a A llah n â m ın a d â v e t ettiğ i d in d a şla rın a
P ey g am b er vekilinin işlediği ve b ü tü n ü m m eti h u z u ­
r u n d a söy lem ekten sık ılm ad ığ ı y a la n a bakın! S o n ra
ta s a v v u r ve k a n a a tle rin d e k i d a rlığ a d ik k a t edin! A ra ­
b is ta n çölünde d o st A ra p a şire tle rin e a n c a k y a p ıla ­
b ilecek b ir dâvetli, o n d ö rt a s ır so n ra m e d en iy et â le ­
m i için d e koca d ü n y a y a y ay m a y a yelteniyor.
Teklife de bakın: E ğ er m e n su p o ld u ğ u n D evlet
m alın ı alacak , çoluk ço cu k ların ızı kesecek de olsa
A lm an ve A v u stu ry a lIla ra «silah kullanm a!» diyür.
B ü tü n M ü slü m a n la r b u n a cev ap v erm ed i değil!
S ilâ h la rı ile, a tla rı ile -h a ttâ fe tv a d a dâVet edilm e­
m iş o ld u k la rın a rağ m e n - to p ç u larıy la geldiler. G el­
d ile r am a; y an ım ıza değil ta m k arşım ıza...
S öm ürgesi o ld u k ları d ev letin silâh lı k u v v etleri
ile b e ra b e r, o n u n silâ h lı k u v v etlileri o la ra k ta m k a r ­
şım ıza! ...
Evet, tam k a rşım ız a ...
E n garibi, n a m m a gerçekleşm iş c ih a d a b iz z a t Ce­
n a b ı P ey g am b erin say g ın k u ş a k la n , y in e P ey g am ­

182
bere m e n su p a ş ire tle rin b a şın d a, a n c a k İngiliz sa f­
la rın d a g ö rü n d ü ler. İslâ m ’ın a lk ış la n a ra sın d a .
B u n la ra ek o la ra k O sm an lı ü lk esin in d a ğ la n ,
ta ş la n d a a s k e r k aça ğ ı ile doldu. B u n la rı da, h ilâfe­
tin fe tv a sın a rağ m en , H alife’n in sad ık ta b a a k u lla n
teşkil ediyordu.
M akam -ı H ilâfet fetv a sın ın h ü k m ü Ü sk ü d a r’ı a ş a ­
m adı, din im a n la rın ın b ir, m a c e ra a ra y ıc ısın a b u a ş a ­
ğ ılık boyun eğişlerine ş a irle r de alk ış vazifeleriyle
k atıldılar.'
U lem a-yi k ira m cam ilerd e k ü rs ü le ri v a a z ve n a ­
s ih a t k asd iy le p a y la şırla r d a ş â irle r d u r u r la r m ı? O n­
la r d a kem al-i h a m iy e tle rin d e n :

Eflâke çıktı velvelei arzu zem in


İndi zem ine gulgule-i asum an iyan
a n la m ın d a k i k ıta la rla m e z b a h a y a s ü rü le n m em lek et
g en çliğinin k a n tellâllığ ın ı y a p tıla r. Ş airlerim izin için ­
de b u fa c ia y a k a tılm a y a d a h a evvelden h azırlan m ış
o lan ları, h a r p p a tla m a d a n şiir h a z ırla y a n la rı bile
vardı.
S eferberliğim izi ik m al etm ed en İn gilizleri K a n a ­
lın ö b ü r ta ra fın a sü rd ü ğ ü m ü zü , o n la rd a n h ay li y e r­
le r aldığım ızı h a b e r v e re n g aze telerd en g eri k a la c a k
değ illerdi y â ...
F aik A l i :

M azalim in v e cinayatın intikam arayan,


Bir infilâk ve tuğyandır ey nâs!
Evet bu harb olam az bir vega-yı bi-m âna
Bu bir cidal-i reha, bir cidal-i istihlâs.
diye söz ettiğ i şiirini, h a rb e g irm em izd en iki a y ev­
vel yazdığını, a n c a k ilân -ı h a rb i b ek lem ek m e c b u ri­

183
y etiyle n e şrin d e g ecik tiğ in i şiirin in a ltın a k ay d ed e­
cek k a d a r zav allılık y apm ıştı.
D in d ar M ehm et A k if B erlin ’d en y a z d ığ ı:

Bir enirine ecdadı da ahfadı da kurban


Olmaz m ı bu m illet daha teyidine şayan.
m ıs ra la n y la d ev am ed en şiirin in ü zerin d e h a şm e tlû
İm p a ra to r W ilh elm ’e ith a fı ek sik ...

H a!... Ziya G ökalp ’ın in ta k -ı h a k k ı!* ) d a v a r :


D üşm anın ülkesi viran olacak
Türkiye büyüyüp turan olacak.
Seferberlik vardır, yazdı ilânlar
Koşunuz orduya gürbüz arslanlar
Türkoğlu değildir evde kalanlar.
G alib a b u n u k en d in d e n an lam ış o lacak G ökalp.
Son b ir n ağ m e de b u :

Yürü, ey canlı satvet! Y ürü ey şanlı asker!


N idayi burnu su stur ûfûktan ey gazanfer
Şehidsen, secdelerle m uallâ ruhuna der
Zemin Allahüekber, Sem a Allahüekber.

HARBE N E'H A LD E SOKULDUK?

A lm an y a b ir y a n d a n siy aset ve a sk e rlik a la n ın ­


d a T ü rk iy e’y i a v u c u n u n içine a lırk e n b ir y a n d a n d a
şu veya b u şekilde b üy ü led iğ i O sm an lı fik ir a d a m la ­
r ı ş â irle rin in k a n a lıy la «Panislam iz»i ve « P a n tu ra ­

(*) Allah söyletti.

184
nizm »i «¡Büyük A lm anya» y ı y a r a tm a y o lu n d a «M ade
in G erm any» d am g asın ı ta şıy a n iki silâ h o la ra k k u l­
la n m ışla rd ır.
A klım ız o lm adığı m u h a k k a k . B u n a n e delil is­
te r n e de şahi't: M ah ru m iy etim iz sadece b u n d a n ib a ­
r e t kalsaydı, b ir derecey e k a d a r n e ise diyebilirdik.
B u n d an b a ş k a d a h a m ü h im ce b irk a ç şey d en m a h ­
ru m d u k . Birincisi, p a ra m ız y oktu, so n ra d a silâh ım ız
v e cep h a n em iz!...
B unu sadece N apoleon değil, d a ğ d a k i ço b an a k a ­
d a r h e rk e s bilir ki, h a r p etm ek için en b a ş ta lâzım
o la n şey ler de b u n la rd ır: P a ra v e silâ h ...
G erçi, N apoleon b u n u b ire in d irm iş, sadece: P a ­
ra , p a ra , p a ra , dem iş. P a r a o lu n ca silâ h tem in i m ü m ­
k ü n o lacağ ın ı d ü şü n d ü ğ ü için b u n u böyle söylem iş...
Bu, o n u n için m ü m k ü n d ü a m a, bizim içerisin d e b u ­
lu n d u ğ u m u z ş a r tla r a u y g u n değildi: D ü n y a b irb irin e
g irm işsin, p a r a n d a olsa silâh s a ta n ı b u lm a k zor. P a ­
r a n o lsa s a ta n o lsa p a r a n yok.
S ay ın m ü ttefik lerim izle a ra m ız d a B u lg a rista n
v ar, o n la rd a n alabilecek lerim izi a lm a k d a im kânsız.
D ü şm a n la ra «'Durun silâ h te d a rik edem ed ik b ira z
sabredin» de denm ez. N e y ap alım a r tık o la n olm uş­
tu , o la n la id a re edecektik.

]★'
3 A ğustos 1914 P a z a r g ü n ü , E n v e r’in d â v e ti ü ze­
rin e S a d ra z a m ın y alısın d a y ap ıla n b ir to p la n tıd a E n ­
v er, a y d a iki m ilyon lira is te r ve h e r ilk el a d a m ın
a k im a ilk gelebilen «servet vergisi» k o y m ay ı te k lif
eder. C avit red d ed e r. N ih a y e t E nver, 500,000 lira y a
ra z ı olur.

185
C avit Bey h â tıra la rın d a d iy o r k İ :
«Hayatımda bu kadar basit insan görmedim, âde­
ta bir ordunun dua ile yaşayacağını düşünecek k a­
dar hayalperest. 800-000 kişilik bir orduyu beslem e­
m ize im kân yoktur. Fransa’dan aldığım ız borçla sene
sonunu dar getirebiliriz. 23 Teşrinievvel 1914’de hü­
küm eti ilân-ı harbe karar verdiği zam an m evcudu
nakit değil Osm anlı Bankası’nda 1.210.000 liralık bir
kredi bakiyesi vardı; işte bununla harbe girmiştik.» (*)
A lm an D evleti’n in d ü şm a n la rın ı k u ş k u la n d ıra ­
ra k , o rd u la rın ı y u rd u m u z a çekm ek m a k sad ıy la y a lın ­
a y a k b a ş ık a b a k cep h elere sevkedildik..
Bu o lu r m u? dem eyiniz. B irinci D ü n y a H a rb i’n d e
o ld u ğ u k a d a r h içb ir m illet bu d erece n isb etsiz silâ h ­
la m a k satsız b ir k a v g a y a sü rü lm ü ş değildir.
B unu b ü tü n d ü n y a, d ost d ü ş m a n k a b u l etm işle r­
dir. B ir m illetin en b ü y ü k d ü şm an ı d a h i b u k a d a r
in safsızca b ir h ak sızlığ a ra z ı o lm a y a c a ğ ın d a dost,
d ü ş m a n h erk es ağız b irliğ i etm iştir.
B akm ız, d ö rd ü n c ü o rd u e rk â n ı h a rb iy e reisi m i­
ra la y F ra n k b e rg h â tır a tm d a K a n a l T a a rru z u h a k k ın ­
d a n e d iy o r :
«K anal ta a rru z u dile kolaydı. Biz b u h a re k e ti
y a p m a k için lâzım gelen im k â n la rı n e verdik, n e de
bu h a re k e tte n vazgeçtik.»
A lm an k u m a n d a n la rın d a n b iri, ik inci o rd u m e n ­
zil m ü fettişi F alk e n h ay n b ir g ü n ö n ü n e y ığ d ık ları
id a m k a r a r l a r ı n ı :
«G iydirem edik, s o ğ u k ta n öldüler, besleyem edik
a ç lık ta n öldüler, b u n la r yetm ed i b ir de id a m etm ek

(*) Cavit Bey’in Hâtıralarından-

186
su retiy le öldürm ek! B unu b a ş k a la rı yapsm , b en h a ­
yır!...» dem iş ve e v rak ı m a sa d a n alıp, fırla tm ış a t ­
m ış...
İşte T ü rk m illeti b u su re tle zalim v a ta n d a ş la rın ın
zu lm ü k a rşısın d a y a b a n c ıla rın m e rh a m e tin e m u h ta ç
kalm ıştı. Ve h em b u y a b a n c ıla r .kendi le h lerin e h a r ­
b e gönderilm iş in s a n la ra d a y a n a m a y ıp acıy an y a ­
b an cılard ı. A lm an o rd u la rın a sevkedilecek b ir n eferi
alık o y m ak için beş yüz T ü rk ’ü n ölm esine ra z ı o lan
A lın anlardı. B u n la r acıd ılar, E n v er ve a rk a d a ş la rı
a c ım a d ı...
Beş d e fa y a ra la n a n n e fe re E n v e r’i n :
«P azarlık ölünceye k a d a r; cepheye...» dediği m eş­
h u rd u r.
Biz h a rb e n e iç in g irm iştik ? diye sorm ayınız. Y u­
k a rıd a b ü tü n ilgililerin itira fla rıy la s a b ittir k i biz
h a rb e k en d im iz g irm iş değiliz!
T a lâ t:
«Hiç birim iz h a r p ta r a f ta r ı değildik, n a s ıl oldu
g irm iş b u lu n d u k , kaderi..» d em em iş m iydi. B u n u k e n ­
di yazısı ile isp a t etm iştim .
H alil B e y :
«Enver’e so rd u m o n u n h a b e ri yokm uş, y em in e t­
ti, bizim h a rb e g irm em iz b ir k a z a eseri idi!» dem em iş
miydi.
F u k a ra P ren s S a it H alim , h a rb in en şid d etli
a le y h d a rı ve d ü şm an ı o ld u ğ u n u , yüz y erd e y ü z d e fa
te k ra r etm em iş m iydi? H arb e g irm ek te rıza sı olm a­
dığını D ivan-ı A li’d e a ğ la y a ra k id d ia etm em iş m iy­
di?
A rtık b ü tü n b u n la rd a n so n ra, biz n e için h a rb e
g ird ik ? diye b u a d a m la ra su a l so rm ak o lu r m u ?
Böylece o n la rd a n cev ap a lm a n ın im k ân sızlığ ı an -

187
¡aşıld ık tan sonra, b u n u k en d i k en d im ize h alletm ek
z o ru y la k a rş ı k a rş ıy a k a lm a z m ıyız?
Biz K afkas, Ç an ak k ale, Irak , Süveyş cep h e lerin ­
d en b a ş k a K a rp a tla rd a d a d ö ğ ü şm ü ştü k . B u b ir v a ­
k ıa d ır.
K a rp a tla r b ir y a n a diğer, cep h elerd e h em en h e ­
m e n aç, çıplak ve silâh sız çarp ışm ıştık .
N asıl ve n e için? s o ru la rın a verilecek cev ap yok­
tu r; f a k a t biz b u n u n la yetinem eyiz, b u n u n seb ep leri­
n i a ra ş tırm a k zorunday ız. T oplum sal y ap ım ızd a b u
z a a fın n e re d e n geldiğin i a n la m a k o n u teşhis etm ek,
engel o la cak ç a re le ri h a z ırla m a k vazifem izdir.
B aşa geçen b ir d elin in a k im a u y a ra k s ü rü le n ve
s ü rü k le n e n b ir s ü rü o lm a k ta n k u rtu lm alıy ız. Bu, a n ­
c a k o la y ların ü z e rin d e d u rm a k , o n la n çözm ek için
lâzım gelen em eği esirg em em ek le m ü m k ü n olur.
B ir m illet için «D üşm anın d a re v â görm eyeceği
b ir şekilde bizi h a rb e sürü k led iler» iddiası, in san lık
h ay siy eti b a k ım ın d a n a ğ ır b ir itir a f teşkil eder.
B u n u n için b u tü rlü ç ü rü k ve b ü n y em ize şü p h e
v erecek ek isk lik leri k ö k ü n d en h alletm ek le ödevli b u ­
lu n d u ğ u m u z u kesinlikle k a b u l etm eliyiz. Bu o de­
m e k tir ki, n e k a d a r g ü ç o lu rsa h a k ik a tin s e rt ç e h re ­
sin e c e saretle b ak m ay ı v azife bilm eli ve n e d erece
teh lik eli o lu rsa olsun m ü d a fa a sın ı y ap m alıd ır. Öyle-
ki b ir av u ç a d a m m b u m illeti, y ab a n c ı m a k s a tla r uğ­
rana sü rü k lem esin e im k â n verm esin .
B u h a rb e n a s ıl ve n iç in g ird ik v e o n u n a sıl id a re
ettik. Bu v ah im n eticey e h a n g i seb ep lerle y u v a rla n ­
dık, b u h e r T ü rk ’ü n d id ik ley erek ö ğ ren m ey e ç alışaca­
ğ ı b ir m eseledir.
Biz h a rb e silâhsız g irm iştik! D eyince, in s a n b u
id d iay ı a n c a k h a y re tle k a rşıla y a b ilir, değil m i? F a k a t

188
b u b ir h a k ik a ttir, m a a le se f b u ço k k o rk u n ç b ir g e r­
çek tir.
M eselâ; E n v er k re d i b ak iy esi 1.210.000 lir a ile h a r ­
b e girdi, d e rk e n ş u n u n y an ıb aşm a, cep h e lere s ü rü k le ­
d iğ i v a ta n g en çliğ in in a n c a k y ü zd e 39’u n a silâ h v e r­
di. Y üzde 61’ini don göm lekle şe v k e tti ilâv esin i k o r­
la rsa , şaşm ay ın ız... Bu işte b öyle o lm u ştu r.
B iliyorsunuz ki, biz h e n ü z B alk an H a rb i’n d e n y e­
n ilm iş ve p e riş a n o la ra k çıkm ıştık. H en ü z s a tın a ld ı­
ğım ız ve ask erle rim ize d a ğ ıtm a y a v a k it b u lm a d a n
silâ h ve cep h an em izin m ü h im b ir k ısm m ı B alk an lıla­
r a k ap tırm ıştık . H en ü z b u y a ra m ız ı sağ lam am ıştık
ki, b u a teşe atıldık.
B en size b u fe lâ k e tin b ir n u m a ra lı so ru m lu su n a
b u n u n b ir h a k ik a t o ld u ğ u n u söyleteyim , b u d a h a k es­
tirm e yoldan k a n a a t te m in in e elverişli o lu r z a n n e ­
d e rim :
1914’te n evvel h a rb e g ire n O sm anlı O rd u su 1916
O cak ta rih in d e Ç a n ak k a le sa v a şla rın ı b itirm işti.
Bu sav aşlar, bizim zaferim izle değil, în g ilizlerin
h a rik u la d e b ir çekilm eleriyle so n a erm iştir. B akınız
b u n u E n v er n a sıl ta v sif e d e r :
«A n b u m u ’ndan 250 bin kişilik bir kuvvetin bir
gecede çekilm esi tabiî tasavvur edilem ez. İngilizler
kuvvetlerinin kısm ı küllisini şüphesiz çekm iş bulunu­
yorlardı. Ardcı kısm ı ise ufak bir m uharebeden sonra
sahile çekilip gem ilerine binmişlerdir.
O rad aki ark ad aşları ta h tie e tm iy o r u m B u n u n la
berab er İn gilizlerin k en d ileri d e itir a f ettik leri v e ç ­
h ile b izim k e şif k u v v etlerin in İn giliz sip erlerin e yirm i
o tu z ad ım a k ad ar sok u ld u k ları vâkidi. B öyle old u ğu

189
h ald e İn gilizler fa rk ın a va rm a k sızın çek ilm ey e m u ­
v a ffa k old u k ları için h a k ik a ten n e k ad ar iftih a r e t ­
se le r yeridir.» (*)
Y ine 29 O cak 1916 ta rih li M eclisi A y an ’d a v erd i­
ği n u t u k t a :
Biz kendi yağım ızla kavrulm aya m ahkûm idik.
Bunun için düşm an taarruzlarını durdurm aya m ec­
bur kaldıktan sonra, m ukabil taarruza geçem ezdik
(!) Çünkü, bunu yapm ak için yolun açılm asını bek­
lerken İngilizler 150.000 kişilik bir ordu daha getir­
diler ve bizi bir daha zorladılar.
D em ek, h a rb in y a rısın a k a d a r o rd u n u n cep h a n e ­
ye k av u şm ak ih tiy acı h e n ü z k a rşıla n m ış değildi!
B unu işte b u felâ k etin b ir n u m a ra lı o y u n cu su
k en d isi söylüyor. Bu, apaçık, biz h a rb e silâhsız ve
cep h an esiz girdik, h a rb in y a rış m a k a d a r d a böylece
silâhsız, cep h an esiz h a rb e ttik dem ek tir.
A ynı n u tu k ta , Enver, h a rb e n iç in girdiğim izi de
itir a f ediyor. Bu bence, b ir h âd isen in izah ı değil, b ir
cin a y e tin itirafıd ır.
Bu sebep sizce ciddi b ir z a ru re t o la ra k k a b u l edi­
lir veya edilm ez. B unu bilm em , y aln ız biz işte şu n u n
için g irm iş b u lu n u y o ru z :
E nver, d iy o r k i :
«Biz, b id ayette d ü şm a n a saldırdık. O nu sa h illere
k ad ar sürdük. F akat d ü şm an d a taarru z arzu su (!)
görü n ce g em ilerin a teşi a ltın d a b eyh u d e h ü cu m d an
fera g a tle, h ü cu m u o n a b ırak m ayı m u v a fık bulduk.
Ç ünkü, b u su retle K arpatlar’d a v u k u a g e le n m uhare-

(*) Enver’in 29 Ocak 1916 tarih 1663 num aralı Tasvir’de intişar eden,
Meclisi Ayan’daki beyanatından.

190
b a t esn a sın d a R uslar’ın, g erek G arp cep h esin d e İngi­
liz v e F ransızların A lm a n la r ü zerin e y a p m a k ta o l­
d u k ları b ü yü k h ü cu m lard a o n la n n üzerin d ek i y ü k ü n
bir k ısm ın ı k en d i ü zerim ize alab ileceğ im izi ta h m in
ettik!
Hakikatte bu, böyle oldu. Çünkü düşm an, hepsi­
n i cem edecek olursak 500,000 kişilik bir kuvveti ted­
ricen bizim üzerimize yığdı v e ordum uza, dostları­
m ıza m üessir surette yardım için fırsat verdi. Böyle
olm asaydı, Bulgaristan h en ü z harbe girm em iş oldu­
ğu için hiçbir suretle dostlarım ıza yardım a im kân
bulam ıyacaktık. Binaenaleyh bu hareketleriyle dost­
larım ıza yardım a fırsat verdiklerinden dolayı düş­
m anlarım ıza m edyunu şükranız.»
İşte bu k a fa ile, A lm an to p ra k la rın a b ir d ü şm a n
n eferi a y a k b a sm a d a n ko ca b ir k ıt’a b ü y ü k lü ğ ü n d e k i
v atan ım ızın h e r k a rış to p rağ ın ı d ü şm a n çizm esi a l­
tın d a b ıra k ıp kaçtı, söylem iştik: 23 Ekim 1914’de h a rp
ilâ n ettiğim iz za m a n 1.210.000 lira k red i b ak iy esi b ir
p a ra m ız varm ış; işte b u n u n la h a rb e g irm işiz...
Bu tra ji kom ik h âd isey i m alî b a k ım d a n der-to p
k ısa c a a n la tm a y a ç a lış a y ım :
H a rp ilâ n ın d a n 1917 sen esin e k a d a r A lm a n y a ’­
d a n aldığım ız p a ra la rın toplam ı 79.000.000 lira y a v a r­
dı. Bu m ik tara,- a ltın ve a ltm şa h a d e tn a m e li o la ra k
b o rçlandığım ız 11,5 m ilyon liray ı d a ilâve ed ersen iz
90,000.000 olur.
Harbin devam ı m üddetince bir sürü mark borç­
landık, bunların yekûnu 496 m ilyon kadar tuttu. Yâ­
ni bu 25 m ilyon lira demektir. Bundan başka A lm an­
y a için canı bizden caba, aldığım ız, cephane bedelin­
den de 25 m ilyon lira borçlandık.

191
H u lâsa, h a rt)in ilâ n ın d a n 1917 sen esin e k a d a r
m u h te lif ta rz la rla g erek a ltın g e re k h azin e ta h v ilâtı,
m a rk , m ü h im m a t bedeli o la ra k y a p ıla n b o rç la n m a ­
la rın to p lam ı 142 m ilyon lira y a ulaşm ıştı.
F a k a t iz a h ı M eclisi M eb’u s a h ’d a y a p a n M aliye
N â z ın C avit Bey, sözü b ü tçey e g etird iğ i za m a n şöyle
h a y k ırır:
«B ütçem iz efendiler! H akik aten m ü th iş v e k or­
k u n çtu r. Y ân i u m u m i borcu m u zu n y ek û n u n d a k i k or­
k u n çlu k ile b ü tçem izd ek i k ork u n çlu k birbiri ile m ü ­
sa b a k a ediyor, d ersem h a ta etm em iş olm am . Bu se ­
n e b ü tçesi 82-83 m ilyon lir a m a sr a fla kapan dı. Ge­
lecek se n e d e b u n d an n o k sa n o la ca ğ ın ı zannetm em .
Günden güne artan 1915 senesinde 2-361.000,
1916’da 3.908.000 liraya baliğ olan askeri tekaüdleri
için de bu sene n e ilâve edeceğinizi bilmiyorum. Şim ­
diye kadar askerî tekaüt sandığından m aaş alan la­
rın m ik ta n 140.000’i bulm uştur. V e zannederim ki
m aluliyetlerinden dolayı tekaüt edilenlerin yahut v e ­
fatlarından dolayı tahsis edilm esi lâzım gelenlerin
ancak yüzde 15, 20, 25’i de bu sen e ilâve edilecektir.
Bunun için de 1-1,5 m ilyon lira ilâ v e ederseniz, yekûn
54.000.000 liraya baliğ olur. V aridatım ız da 21-000.000
liradan ibarettir. İşte bütçem izin pürm elâl h ali bu-
dur. N e bütçem izin korkunç yekûnu , ne borçlarım ı­
zın m üthiş rakam ları em niyet verici şeyler değil­
dir.»
A sıl b u b o rç la rın ödenm esi h a k k ın d a C avit Bey’-
in sözleri d ik k a te d e ğ e r Bu b o rç la rın n e su re tle öde­
neceğini iz ah ederken; h a rp te n so n ra A lm a n la r’m b u
p a ra y ı ted ricî ödem em ize lâ zım g elen za m a n ı v erm e­
le ri ve m em lek etin im a rı için işb irliğ i (!) y a p m a la rı
ic ab ettiğ in i ileri sü rer.

192
C avit Bey, h a r p m ü d d e ti z a rfın d a A lm a n y a ’y a
y ap tığ ı se y a h a tle rd e ic ra eylediği te m a s la rd a n A lm a n
d ev let a d a m la rın ın b u m ü n a se b e ti d ev am ettirecek le­
rini, T ü rk iy e’n in k alk m m ası için işb irliğ i y a p a c a k la ­
r ın ı m üjdelem işti.
Bu o dem ek ki h a rb i k a za n sa y d ık , A lm an sö m ü r­
gesi o la ra k yok olacaktık .
Z aten sav aş içerisin d e A lm a n la r b u n u söylem ek­
ten sak ın m ıy o rlard ı bile. Çok defa, y ü z ü m ü z e :
— B u ra la rı böyle b ırak m ay aca ğ ız, h ep ısla h ede­
ceğiz.. H ele sa v a ş b ir bitsin! d iy o rlard ı.

KANAL SEFERİ

O sm anlı o rd u la rın ın D ö rd ü n cü sü n ü n k u rm a y
b aşk am A lbay F ra n ğ b e rg h a t ır a tı n d a :
Alm an Erkânıharbiye karargâhı um um isi Os-
m anlı ordularına üç vazife v erm işti... d e r :
1 — B oğazlan kapam ak,
2 — Bir kısım Rus kuvvetlerini üzerine çekm ek
için K afkasya’ya taarruz etmek,
3 — Hind A vustralya, Yeni Zelanda’dan gelecek
kuvvetleri tevkif ve aynı zam anda Çanak­
k ale’ye m uhtem elen bir çıkarm aya m âni ol­
mak üzere kanala taarruz etm ek...
B u ra d a g ö rü lü y o r ki; T ü rk için ve T ü rk iy e m en ­
fa a tin i a lâ k a d a r edecek ze rre k a d a r b irşey y o k tu r.
Bu açık ... B u n u n böyle olm ası d a z a ru rid ir. Bize h a ­
re k e t em irlerin i A lm an G e n elk u rm ay ı’n m v ereceğ in ­
de şü p h e edilem ezdi.
P arası, silâhı, cep h an esi o lm ay an b ir k ala b a lığ ın

193
eşit ş a r tla r a ltın d a ittifa k ın ın m â n âsı; a n c a k b u ola­
b ilir. ..
E n v e r’in, k a n a l ta a r r u z u em rini, D ö rd ü n cü O rd u
k u m a n d a n ı (H alepli) Zeki P a şa im k ân sz b u ld u ğ u
için k a b u l etm em iş.. Y alnız b u k a d a r d a değil: h a ttâ
â say işi tu tm a k ve sa h ille rd e n d ü ş m a n ın y ap m ası
m u h te m e l b ir ç ık a rm a s ın a k a rş ı k o y m ak için a y rıc a
y en i b irlik le r (tabiî T ü rk b irlik le ri olacak) isten m iş­
tir.
A ra b m illiyetçiliği b ak ış açısın d a n b u u lu sa l
o n u ru az p a şa y ı b u g ö rü şü b u r a d a n ay ırm ış, B er­
lin ’e g ö n d erilm esin e sebep o lm u ştu r. B u n u n y erin i
C em al P a şa k a b u l etm iş d em ek ...
K an al teşebbüsü, d u ru m a ve o la y la ra gö re isim ­
le r alm ıştır. îlk a d ı :
«M ısır’ı m ü ste v lilerd en k u rta rm a k » d ı. K a n a l’d a
b o y u m u z u n ölçü sü n ü a ld ık ta n so n ra «Keşif ta a r r u ­
zu» oldu (*). B a ş a n la m a y m c a «Keşif ta a rru z u » ad ın ı
a la n hü cu m , 20.000 kişi ile yapıldı. Bize, 52’si su b ay
1410 kişiye m a l oldu.
Bu iş, çok şey ler istiy o rd u : B ir defa, ekm eksiz,
yem eksiz, b ilh a ssa su su z h a r p e tm en in im k ân ı olm a­
y acağı, k eşif ta a r ru z u n eticesi anlaşıldı!.
C em al P a ş a ’n m ra p o ru n d a b u r a d a sekiz s a a tte n
fa z la d u rm a la rın a s u ve e rz a k ta n dolayı im k â n olm a­
d ığ ını y azd ığ ın a göre, evvelce M ısır’ı yem eksiz ve su ­
suz alab ilecek lerin i zan n e tm iş o ld u k la rı an laşılm ıy o r
m u? Bu böyle olunca, b u n u n im kânsızlığı, a n c a k k e ­
şif ta a rru z u n eticesi an laşılm ış o lm uş d en m ez m i?
Bu k a d a r d a değil; b u n d a n so n ra da, silâ h ın tü r ­
lüsü, cep h a n e n in h e r tü rlü sü , ta lim ve terb iy e g ö r­

(*) Dördüncü Ordu Erkânı Harbiye Reisi Ali Fuat E rdenin H âtıra­
n d an , Dünya gazetesi.

194
m üş askerin yüzbinleri aşm ası... D aha neler, neler
istiyordu, bu iş...
Hem galiba biraz da gen ç kalm ışız! Biz bu taar­
ruzu M ısırın feth i m aksadıyla olm asa bile; n ih ayet
A vustralya ve Hintli k ıt’a la n n kanaldan geçm elerine
m âni olm ak için yapm ış değil miydik? Y ahut yapa­
caktık.
Halbuki; bu Hintliler -H alifenin dihadı ekber dâ­
vetine rağm en- m üslüm anlarıyla beraber, biz henüz
barış halinde iken Cemal P aşa’n m İngiliz Sefirine,
Sefaret b in a sm d a :
Tarafsız kalacağım ıza dair tem inat verdiği bü­
yük bir saflıkla sefirin inandığını zannettiği günler­
de, 20 Ekim 1914 tarihlerinde, hattâ bana; Bahriye
Nezaretinde, kendi m ak a m ın d a :
«İngiltere’nin deniz kuvvetini anlarım; fak at k a­
ra ordulan var mı? İki m erasim alayından başka n e­
si var. İlân-ı harpten sonra m ı ordu yapacak? Bu olur
mu?» dediği günlerde Mısır topraklarına çıkmışlar,
biz İngiltere’ye ilân-ı harp etm eden iki h afta evvel
m evzilerine yerleşm işlerdi bile...
Yine bu kuvvet, bizim «kuvvei seferiyenin» ka­
nala varm asından günlerce evvel, 1914 Aralık ayı
başlarında A vustralya ve Yeni Zelanda birliklerle
takviye edilerek sa y ıla n 75.000 savaşçıya çıkarılmış..
İşte biz 20.000 kişi ile yayan yapıldak, kanal
gerisindeki m evzilerde üç kadem eye yerleşm iş, top,
tüfek, zırhlı tren, kruvazör, uçak, ışıldak, buna ben­
zer üstün silâ h la n bulunan üç, dört m islim iz kuvve­
tindeki bir orduya kanalı geçerek saldırm ak üzere
üç dört yüz kilom etre derinlikte, Hazreti M usa'nın
kırk yıl dönüp dolaşarak, vadedilm iş topraklan arar­
ken, şaşkınlıkla A llahı alevler arasında gördüğü ve

195
k o n u ştu ğ u (!) k u ş u çm az k e rv a n geçm ez çölü 20 g ü n ­
d e a ş m ıştık ...
Ç ölün ta m o rta sın d a «İbin» ism i verilm iş deve
izi k a v ş a ğ ın d a n öte, a r tık d ü n y a d a n ay rılm ış o lan
v e b ü tü n ü y le S uriyeli, y â n i A ra p la rd a n o lu şan sefe­
r i k u v v etler, m eçh u llere d a la rk e n m ed en i v a s ıta la rın
en b a s it ve en ilkeli olan telli te lg ra fta n d a a y rılı­
y ordu.
Bu k u v v etin a n c a k o m u z u n d a tü feğ i, b ir k aç g ü n ­
lü k zey tin ekm eği, sın ırlı m ik ta rd a m erm isin d en b a ş­
k a, d ev en in kendi içeceği k a d a r d a tu lu m la rd a su y u
v ard ı.
Bu o rd u n u n , so n ra d a n üç sen e K u rm ay B aşk an ­
lığ ın ı yapm ış o la n S ay ın Ali F u a t E rd en b u y ü rü y ü ­
şü yetkili ve cazip kalem iy le şöyle ta sv ir e d e r :
«Sina çölü nde, d er... böyle h a y a lle r için d e k a n a ­
la d oğru gid erk en cazib e m ihrakı, C em al P aşa idi.
O sm an lı D e v le ti’n in B ahriye N azırı, D ördü ncü Ordu
k u m an d an ı, d ev leti id are e d e n üç b ü yü k lerd en biri
o lan C em al Paşa!, üm itler v e h ü ly a la r o n d a şa h siy et-
len iyordu. C em al P aşa’n ın h ali, tavrı, ed a sı v e k e n ­
d isin d en y a y ıla n azm v e irad e b ize in a n v e itm i’n a n
veriyordu.
G öz a lıc ı v e şa h a n e k ır a t ... V e on u n d ü şü n celere
v e h a y a lle r e d alm ış sü v a r isi... İkisi b ir b ü tü n teşk il
ed iyor v e M ısır istik âm etin d ek i u fu k ta z a r if bir si-
lü e t çiziyordu. Bu silü e t z a fe r v â d ed en bir sem b ol­
d ü v e bir ta b lo idi. B en b u tab loyu seyred iyor v e o n ­
d a n ilh a m la r alıyordum .»
Ne güzel değil m i? H ü ly a la ra dalm ış b ir k u m a n ­
dan , ilh a m la rla dopdolu b ir k u rm ay .

196
C ephane, m alzem e, e rz a k y e rin e d em et d em et
h ü ly a la r, ü m itle r y ü k len m işler, b iri b ir k ır a t a b in ­
m iş, öteki, a tla b ü tü n teşk il ed en silü e tte n aldığı il-
h a m la rla m e st!...
G üveni b ir k ır a t ve ş a h a n e sü v a risin d e n ib aret!.
A zm i ira d e si b ir k ır a t ve sü v arisi!
N e b u y irm in ci yü zy ıl D o n k işo tların m delice h ü l­
y a la rı ile ölüm e s ü rü k le n e n b in lerce y a n aç insan..
N e h e sa p v ar, n e kitap ! R ealite ile a lâ k a la n ta-
m am iyle kesilm iş, b ir h a y a l âlem i için de e sa tiri ve
efsan ev î k a h ra m a n la r. H ü ly a yiy o rlar, ü m it iç iy o rlar
ve sa v a ş a g id iy o rlar!...
A m a, V on K ress b u tü r ş â ira n e d u y g u la rd a p çok
uzak, için için g ü le re k şöyle d ü ş ü n ü y o r :
«Bu m a lzem e v e bu ask erle böyle şe y olm az. B u­
n u b iliyorum am a, T ürklerin m u a h e d e y e b a ğ la n m a ­
ları için İn gilizlerle araların d a k a n d ök ü lm esi lâzım .
Bu h a rek etlerin y ap ılm asın d a b u n u n iç in ısra r ettim .
G ötü rd ü ğü m ü z yirm i b in k işin in d ök ü lm esi icap ed en
k a n ı verm ey e k â fi g eleceğ i, üm idindeyim .» (*)

Bedevi k la v u z la rla -v ar m ı idi bilm em - v a rs a o


d a İngilizlerin, çizdiği h a r ita la r d a n b a şk a yol g ö ste­
ricisi yoktur.
Bedevi y ıldızlara, k u rm a y la r g ö ğ sü n e astığ ı h a ­
r ita y a b ak tı. Y ü rü d ü ler. Y ü rü d ü ler, y ü rü d ü le r.
B ir sab ah , k u m d a ğ c ık la n n ın İngiliz ışıld ak la rıy ­
la y ald ız la n a n te p elerin i g ö rd ü ler. S ırtla rın g erilerin e
tırm a n d ıla r. K a n a l ö n lerin d e g ü m ü ş b ir şe rit gibi
uzan m ıştı.

(*) Von K ress'in H âtıraları, Şam Alman Konsolosuna bıraktığı bir


mektup.

197
B u ra y a n e için gelm işlerdi? S o n ra d a n söyledikle­
r in e b a k a rsa n ız , şöyle v aziy eti b ir te tk ik etm ek, ve
v a r n e yok a n la m a k için!.
G erçi b u r a d a b ir K a n a l’m ve o n u n g a r p sah ili
b o y u n c a eski b ir O sm an lı ey aleti o lan M ısır’ın b u ­
lu n d u ğ u n u , R üştiye m e k teb in i b itird ik le ri z a m a n d a
b iliy o rlard ı. B unu ö ğ ren m ey e ih tiy a ç la rı yoktu. B u­
r a d a în g iliz lerin o ld u ğ u n u d a b ilm iyor değillerdi.
B u d iy a ra se fe r ed en o rd u n u n k u m a n d a n ı b u r a ­
y a v a rm a d a n üç a y evvel İs ta n b u l’d a n a y rılırk e n
k e n d in i u ğ u rla y a n la ra , b u ra s ın ı alıp h ak ik i sah ip le­
rin e ia d e edeceğini v aatied erek ay rılm ıştı. B u n u n ş a ­
k a lâ f olm ası beklenem ez. N ih a y e t b u sözü v e v a a d i
y a p a n in san , k o ca b ir İm p a ra to rlu ğ u n B ah riy e N a ­
z ın ve mülhim v azifelerle g ö rev len d irilm iş b ir o rd u ­
n u n k u m a n d a n ı.
Bu k u m a n d a n b u n d a n başk a; b u m a k sa d ı y e ri­
n e g etirm ek için koca b ir d e a sk e rî h a re k e t yapm ış,
b ir ik i a y z a rfın d a d erle y ip to p a rlad ığ ı seferi k u v v e­
ti b u hed efe y ü rü tm ü ştü .
H em de y a rı yolda B a ş k u m a n d a n ın a :
«...B en seb ü k b ar olarak y a ln ız b irkaç erk â n ı
harp za b itle K anal’a gid iyoru m , ş a y e t m u h areb ed e
ölecek olu rsam b u m u a zza m işi se n d e n b a şk a y a p a ­
ca k k im se yoktur. G elir b en im yerim i a lır v e bu te ­
şeb b ü sü ik m a l edersin. A llahaısm arladık..»
Y olunda â d e ta h a z in b ir v a siy etn am e yazıyor. Bu
te lg ra fta d ik k a te d eğ er o la n en açık şey, elindeki
k u v v e tin b u işi y a p m a y a y eterli o ld u ğ u n a in a n m a sı­
d ır. T e lg r a f ta :
«M udanya’d an g e lecek 8. Fırka, K an al’ı g eçtik ten
son ra ileri alın acak tır. 36. F ırkayı d a h i ih tiy a ç olur­

198
sa ileri celp edeceğim dir. Elim deki bu kuvvet, m ak­
sat için kâfidir, üm idindeyim ) (*) der.
E lbette ki; b u b ir lâ tife olam az. B ir p ro p a g a n d a
b ey an n a m esi de değil. Bu, b ir O rd u K u m an d an ın ın ,
B a şk u m a n d a n ın a h a re k â tı h a rb iy e ’ye d a ir verdiği
gizli savaş ra p o ru d u r.
F arzedelim ki h iç b ir k elim esi gerçekleşm eyecek
o la n b u h a y a li b ir zavallı h e r n e su re tle o lu rs a olsun,
ö ğ re n ir de, a ç ık lam ak g a fle tin d e b u lu n u rsa , b ir
v eh m i sayıklam ış olm az. D evletin en m ü h im s ırtın ı
ifş a etm iş olduğu fa rz e d ile re k id a m bile edilebilir.
O rd u K u m a n d a n ın ın b u so n te lg ra fın a B aşk u ­
m a n d a n V ekili, şöyle cev ap v e r i r :
«Hayır! Ben seni, Mısır'ın Fatihi san isi olarak
tebrike v e elini sıkm aya geleceğim . U ğurlar olsun. (**)
A m a b ir gecelik ç a tışm an ın s a b a h ın d a O rd u K u­
m a n d a n ı yazdığı ra p o ru n b eşin ci m ad d esi, h e r şeyi
ifad e y e y eterlid ir.
«İaşe ve su şartlarından dolayı Kanal karşısında
durm am ıza im kân olmadığından..»
A n lad ın ız değil m i? A rtı b u n d a n s o n ra o rd u n u n
b a ş k a c a n o k s a n la rın d a n b a h s e lü z u m k a lır mı?..
B u ra d a sad ece a k ıl d u ru r, d il tu tu lu r!... Bu k o s­
k o ca o rd u M ısır h a lk ı ta ra f m d a n ziy afete m i d â v e tli
idi?..
Böyle d e olsa; belk i d â v e t ed en leri b u lm a k ta
b a z ı z o rlu k la rı m e y d a n a çık ar, m esafe u z a k biz d e
y o lları bilm iyoruz, şöyle; ih tiy a t o la ra k b ir ik i g ü n ­
lü k su, yiyecek b u lu n d u ra lım , n e o lu r olm az, dem ez
m i insan?..

(*) Ali F uat Erden’in H âtıraları, Dünya Gazetesi.


(i:*) Ali Fuat Erden'in H âtıraları, Dünya Gazetesi.

169
Şöyle böyle b ir s a v a ş a değil de, İngiliz S ö m ü rg e
İm p a ra to rlu ğ u n u c a n d a m a rın ı teşk il ed en b ir bö lg e­
sin i elin d en h ü cu m la, Zorla a lm a y a g iden b ir k u v v e­
tin içeceği suyu, yiyecek ekm eği olm asın.
B u n la rı b e n söylem iyorum . V a k ıa la r böyle c e re ­
y a n etm iş. O rd u K u m a n d a n ı ra p o rla rın d a K u rm ay
B aşk an ı h â tıra la rın d a b u n la rı b öyle y azıy o rlar.
Bu h a re k e ti öyle ta h m in ed iy o ru m ki, en b a ş ta
V on K ress k ö rü k lem iş o lacak ...
«Von K ress A lm an H eyeti ıslâh iy esi a ra s ın d a en
d ik k a te d e ğ e r b ir sim ad ır. O, sad ece b ir k u rm a y su ­
b a y değil, h e r işe y a ra y a n , azim k ar, g ay retli, sebatlı,
A lm a n y a ve A lm anlık için ic ap ederse d ü n y a y ı a te ­
şe v erecek k ab iliy ette b ir ad am d ır.
Bizi ateşe verm ek te, yıkılışım ızı s a ğ la m a k ta E n­
v e r’i m a şa 'gibi k u lla n a n A lm a n y a ’n ın s a ğ eli, işte
b u d u r.
H enüz biz sa v a şa g irm ed en ve C em al P a ş a ’yı
D ö rd ü n cü O rd u ’y a ta y in d e n evvel, E n v er b u ad am ı
K an al H a rö k â tı’n ı te rtip etm ek ü z e re S ekizinci Ko­
lo rd u v e K u rm a y B aşk an lığ ı’n a ta y in etm iş ve S u ri­
y e ’ye g ö n d erm iş... E nver, C em al P a ş a ’y a D ö rd ü n cü
O rd u K u m an d an lığ ın ı te k lif ed erk en , d a h a evvel V on
K ress’i bu iş için g ö n d erd iğ in i söyler. A n laşılıy o r ki,
K an al T a a rru z u E n v e r’in k a fa s ın d a ilân-ı h a r p te n de
evvel ‘ta sa rla n m ış b u lu n u y o rd u .
C em al P a şa h â tır a la r ın d a V on K ress’in :
«H azır b u ra y a gelm işk en n e d e n dönelim , h a rb e
d ev am edelim » dediğini y a z a r ...
D iğer b ir A lm an subayı; O rd u K u rm a y B aşk an ı
A lb ay F ran g b erg , ric a tte ıs r a r eder, h em de şu ta v ­
siye i l e :

200
«Şayet b iran te e h h ü r ed ersek D ördü ncü O rduyu
d a fe la k e tte n kurtarm ak im k â n ın ı kaybederiz.»
Boş, d o lu ... lâ f za m a n ı d eğ il... S u yok, ek m ek
yok. F rangber'g böyle ta v siy e etm ese de r ic a tta n
b a ş k a n e yapılabilir?.

D ö rd ü n cü O rd u ’n u n s o n ra d a n ü ç sen e K u rm ay
B aşkanlığını y ap m ış o la n Ali F u a t E rd en h â tır a la ­
rın d a :
«Biz h ü cu m için gitm iştik . M u vaffak o la m a y ın ­
ca, hücum , k e şfi taarru zi oldu» d er. Ve rü ş v e t k a b i­
lin d en b u k e şifte n istih sa l ed ilen fa y d a la rı sıralar!
E n ciddi b a h isle re şiir v e h a y a l k a rış tırm a k a lış k a n ­
lığ ın d a o la n b u g en eral, şöyle d e v a m e d e r :
«Mısır’m feth i hayaline nisbetle Kanal hücum u­
n a hezim et denebilirdi; fakat, K anala karşı stratejik
gösteriş yapm ak m aksadına göre Kanal taarruzu m u­
vaffak iyet idi. Bir d efa Süveyş Kanalı’n a karşı bir
teşebbüs ile Mısır’da 75-000 İngiliz askeri, iki Hint,
bir Tretoryal, bir A vustralya piyade tüm eni, iki Ze­
landa tugayı, iki İngiliz süvari tugayı, bir Hint hecin
süvari tu gayı tesbit edilmiştir,» der.
B u k u v v e tin o ra d a o ld u ğ u n u b ild ik leri h a ld e M ı­
s ır’a d o n an ım sız b u y irm i b in kişi ile gitm işlerse, n e
yazık!...
Tesbite gelince
E ğ er b u lâ flar, bizim a n lad ığ ım ızd a n b a ş k a gizli
m â n â ta şım ıy o rla rsa , o n d a n Sorulabilir.
Peki! Bizi ev v elâ K u d ü s’ten, so n ra b ü tü n ü y le Fi­

201
listin ’d e n d a h a so n ra, S u riy e 'd e n ç ık a ra n k im lerd i?
Hanıgi k u v v etlerd i? O, A v u straly alI sü v a ri tu g a y ın ı
b e n Ş a m ’ın, A ssağ C ad d esi’n d e gö rd ü m , b en i esir e t­
m işti. T uhaf! S ay ın g e n e ra lin h a t tâ v a k ıa la rd a n y ıl­
la rla s o n ra te sb it ettiğ i ve h em de ıs r a r b u y u rd u k ­
la rın a göre, b u sözlerin v a k ıa la rd a n b a ş k a m â n â la r
ta şıd ığ ın a h ü k m ed ilir; ta rih e m alo lm u ş h â d ise le ri a r ­
z u y a g ö re m â n â la n d ırm a k im k â n ı Olsa n e iy i...
K u rm a y B aşkanı, b a ş a rıla m a y m c a «keşfi ta a rru -
zî» o ld u b izim h ü c u m diyor. T ab ii h ezim ete u ğ ra d ık
d em ek z a te n â d e t değilm iş... B u n u d a k en d isi sö y lü ­
yor.
İyi am a, b ü tü n b u lâ flar, h a k ik a tin m â n â s ın ı de­
ğ iştirm ey e im k â n v erm e y en lâ fla rd ır. N eye y a ra r? ..

I*
N ihayet, g ü n a ğ a rd ık ta n s o n ra d ü ş m a n ın y a n la ­
r a v e d ö n ü ş y o lla rın a y ap tığ ı to p ç u a te şin e k arşı, a k ­
ş a m a k â d a r d u r a r a k m ed b u rî y a p ıla n b ir sa v a ş ta n
so n ra, te rs g e ri çöllere d ü şü ld ü .
O rd u K u m a n d a n ın ın r a p o ru n d a y a z d ığ m a g ö r e :
M ü b â re k şeh itlerim izin cese tle rin d e n b a ş k a b ir
şey te rk e fm e y e re k K a n a l’d a n b a ş a rıy la (!) u zak laşıl­
dı.»
!★

S ıkı b ir y ü rü y ü şle çö lü te rs y ü z h e n ü z geçm e­


m işlerdi. İki te lg ra f ald ılar. T elg rafın biri. A lm a n K a­
r a r g â h ı U m u m isin d en ş u yolda:
«Böyle o lm ay aca k h a re k e tle rle T ü rk a sk e rin i im ­
h a etm e k a rz u m u z a u y g u n değildir.» (*).

(*) Ali Fuat Erden'in H âtıraları.

202
B u ndan ilh a m a lm ış (olacak. Enver, C em al P a şa ’-
y a y a p tığ ı «M ısır'ın F atih i San isi» sıfa tıy la elin i sık ­
m a y a g eleceğ i, iltifa tın ı unutm uş.»
«A m an birader! Ö yle m u v a ffa k olm a y a ca k b ir
h a rek etle M ısır’a k a rşı ta a rru z d oğru d eğil, âlem i İs­
lâ m üzerind e fe n a tesir yap ar. B unu a ti-i k aripte in ­
şa lla h ik m ali n e v a k ısla icap ed en k u v v e ti tem in d en
so n ra b ırakm ak lâzım » diyor.
A y n ı telg ra fla d a Ç a n a k k a le’y e çık arm a y a p tık ­
ların ı h a b e r veriyor. D ördü ncü O rdudan im d at ta ­
leb in d e b u lu n u yor.

!*

K anal taarruzu, İn gilizler ü zerin d e bir varm ış,


bir yok m u ş tesiri yap m am ış b ile !... T aarruzum uzdan
ü ç dört g ü n so n ra K anal, g e le n e g e ç e n e a çılm ış g e ­
m iler d ü d ü k lerin i ç a la çala, G arp C eph esine, Ç an ak ­
k a le ’ye, iste n ile n d a h a b a şk a y ere H intli, Y en izelan -
dalı, A vu stralyalI ask erleri koşturm uşlardı.

I*
D ördü ncü O rdu y e n i b ir v a z ife alm ıştı. K afk as­
ya'd a ilerley en R u slar’a, Ç an ak k ale’y e çık an İngiliz-
le r ’e v e F ran sızlar’a k arşı yard ım a çağırıldı.
S u b a y la rın ın v e erlerinin ço ğ u A rap o la n b u tü ­
m en ler y o lla ra d ü ştü . V ard ık ları y erlerd e eriy ip g it­
tiler.

SARIKAM IŞ CİNAYETİ

M eselâ, b ir h arp m u h ab iri o la ra k K anal h a r e ­

203
k e tin i y a p a c a k o rd u y a k atılm a n ız tavsiye ed ilir olm a­
m a k la b e ra b e r, b a t ı n sa y ıla c a k d ereced e z ah m ete
k a tla n m a y ı göze a lm c a g id ip gelebilirdiniz. A m a
Ü çü n cü O rd u y u ta k ip edem ezdiniz. H arek etin ize a k ­
lın ıza engel «olmazsa giderdiniz, g elm em ek şartıy la.
Bu o rd u m u a y y e n b ir istik a m e te y ü rü d ü o k a d a r.
D önm edi...
D em ek iste d im k i Ü çü n cü O rd u ’n u n h a re k â tın ı
siz d e b e n im gib i k ita p la rd a n o k u y u n ve b ilen lerd e n
d inleyin. Bu bile u y k u n u z u k a ç ırm a y a , g ü n le rc e sizi
d e şh e ti a ltın d a titre tm e y e yeter..
Ü çü n cü O rd u v e o n u n s a v a şla rı ta rih te b en ze ri
g ö rülm em iş b ir trajed id ir. Bu o rd u n u n a s k e rle ri y a l­
n ız R u sla rla çarp ışm ad ı, b u n d a n b a ş k a ve d a h a yı­
kıcı üç b ü y ü k d ü ş m a n la boğuştu. Açlık, d o n d u ru c u
iklim , b u n la rd a n d a h a te h lik eli ve k ah red ici ü çü n cü
ü ç b ü y ü k d ü ş m a n E nver, H afız H akkı, B a h a ttin Şa-
k i r ...
Açlık, eğ er D okuzu n cu K olordu K u rm ay B aşka-
n ın ın h e sa b ı doğruysa; b u o rd u y u h a re k e t h alin d e d e ­
ğ il o ld u ğ u y e rd e iaşey e im k â n yok!. H esap ş u : O rd u
190.000 in s a n 60.000 h a y v a n d a n g ra m z a h ire lâzım .
O rd u d ep o la rın d a to p lam 1.200.000 k ilo g ram erza k
v ar. Bu h e s a b a g ö re o rd u n u n 4,5 g ü n lü k erz a k ı m ev­
cut. M uhitin, M uş, M alaz g irt gibi v erim li o v a la rm
m a h su lü n ü g e tirm e k te m ü m k ü n değil. Ç ü n k ü , öküz,
a t, m erkep, gibi v a s ıta la rla b u iş y ap ılam az. A ra z i­
n in d ağ lık v e a rız a lı olm ası y ü k ü n b elirli b ir m ik ta ­
r ı aşm a m a sın ı ic ap ettiriy o rd u . M esafeye n a z a r a n bu
b elirli m ik ta r d a b u n u g etirecek h a y v a n la rın a n c a k
y em ine y etiy o rd u . İaşe v aziy eti b u ... T e ç h iz a tta b u ­
n a g ö re olacak.. Z aten b u h a r b e h e r cep h ed e o ld u ğ u
gibi y a n silah lı gireceğiz, b u belli. B u K olordu d a
z a te n Ç a ta lc a s a v a ş la rın d a n d ö n ü y o rd u . B u s a v a ş a

204
eğ er girebilirse; B alk an s a v a ş la rın d a n a r ta k a la n si­
lâ h v e cep h a n e y le girecek.
D ağ ların m e rh a m etsiz, a m an sız so ğ u ğ u n u y o lla r­
d a o rd u söyleyecek... E n v er, H afız H akkı, B a h a ttin
Ş a k ir’in kim ve n e o ld u k la rın ı d a m a a le se f 'bu b a h t­
sız k a h ra m a n o rd u n u n h a z in ak ıb e ti a n latac ak ..
A lm an gizli te şk ilâ tın ın em riy le B aşk u m a n d an
vekili o la n E nver, n a s ıl k i b ir g ü n B ingazı k u m a n d a
y erin i gene b u ra d a n ald ığ ı em re u y a r a k te rk le k o şa
k o şa İs ta n b u l’a geldi v e B abIâli’y i b astıy sa ; b u g ü n de
K afk as cep h esin d e k u m a n d a m ev k iin e a y n ı em irle
B aşk u m a n d an lık vazifesin i te rk e d e re k Ü çü n cü O rd u ­
n u n b a ş ın a bitti. E rk â n ı H arbiye-i U m u m iy e ik inci
reisi d e b e ra b e r 'geldi. O d a O n u n cu K o lo rd u n u n b a ­
şın a b e lâ oldu. Bu k a d a r m ı? B u n la rın b ir d e ilâvesi:
D o k tor B a h a ttin Ş a k ir... Bu k ü ç ü k b ey in de ask e rlik
hevesi k a b arm ış, çete y ap acak m ış: O rd u d a n en u s ta
e r a t v e e n d eğ erli s u b a y la rd a n b u b e y ’e y e te r m ik ta r
a y rıld ı a rz u b u y u rd u k la rı ask ercilik o y u n u n u y a p a ­
bilm esi için em rin e verildi.
H afız H akkı, O n u n cu K olordu k u m a n d a n ı olm ak
istem iş. Ö yle olm uş... G elm iş, K o lo rd u su n u alm ış
E n v er’i d in lem ed en bildiği is tik â m e tte n S a rık a m ış ’ı
a lm a y a yollanm ış. E nver, m e şh u r (K u şatm a M an ev ­
rası) ile o n d a n evvel S a rık a m ış ’ı d ü ş ü rm e k d e rd in e
d ü şm ü ş...
D ü şerse n e o lur? Bu S arık am ış n e d e n b ir g ay e ve
m a k sa t o lm u ş... belli d eğ il... O rd u aç ve çıp lak b u z ­
la r ü zerin d e o ra y a yöneltilm iş!...
E nver, g elir gelm ez b ü tü n cepheyi dolaşm ış. (Sa­
rık am ış, K u şa tm a M an ev rası ve M ey d an M u h areb e­
si) isim li eserin y a z a n o v a k it D o k u zu n cu K olordu
K u rm ay B aşkanı B inbaşı Ş erif B ey’in y a z d ığ m a göre,

205
a s k e rin aç ve p e riş a n h a lin i b iz z a t görm üş. E rtesi g ü n
b e y a n a t k ılık lı b ir ta m im y ay ın lam ış :
«Askerler! H epinizi gördüm . A y a ğ ın ızd a ça rığ ı­
nız, sırtın ızd a p alto n u z o lm a d ığ m ı gördüm . T-âlrin
k arşın ızd ak i d ü şm an sizd en korkuyor. Y ak m za m a n ­
d a taarru z ed erek K a fk a sy a ’y a gireceğiz. S iz orada
h e r tü r lü n an -ü n im ete k avu şacaksınız.»

A lla h b u tü rd e n b ir v icdansızı h iç b ir m illetin b a ­


ş ın a b e lâ etm esin. Ş e rif Bey, böyle a ç çıp lak a sk erle
ta a r r u z h a re k e tin i E n v e r’in tu ttu rm a s ın ı K olordu­
su y la b a ş ın ı alıp g iden H afız H ak k ı ile a ra la rın d a k i
re k a b e te verir. V e b u n u n seb eb in i k ısk a n ç lık ta b u ­
lu r. B en z an n e tm iy o ru m . Bu h a r e k e t A lm an G enel
K a ra rg â h ım ı v erdiği k esin em rin ta tb ik in d e n ib a re t.
Bu ik i vicdansız adam , efen d ilerin in ira d e le rin i y e ri­
n e g e tirm e k gayesiyle b u a ç v e çıp lak a s k e r e :
—■A lın ve k a m ın ız ı d o y u ru n : d iy e K afk as D ağ ­
la rın ı g ö sterm işlerd ir.
S arık am ış n e b ir g ay e n e d e h e rh a n g i b ir n e ti­
ceyi elde etm ey e y a ra y a n b ir h a re k e ttir. B u ap a ç ık
h e rk e sin bileceği b ir şey. B u ra d a g izlen en m a k sat,
R u slar’ın b u r a la r a k u v v e t a y ırm a sın ı te m in etm ek
s u re tiy le A lm an v e A v u stu ry a lIla rın y ü k ü n ü h a fifle t­
m e k ... Y oksa 200.000 kişilik, o d a aç ve çıp lak b ir o r­
d u y la b u m e rh a m e tsiz d a ğ la rın a m a n b ilm ez k ış la ­
rın d a n ih a y e t d o n m a k ta n b a ş k a n e y ap ılab ilir? N i­
tek im öyle d e oldu.
Bu sa v a şla rın a y rın tıla rın a n e lü zu m v ar. Aki-
b e t şöyle b ir fa c ia şek lin d e tecelli e tti :
29n cu Tümen karlı orm anlar içerisinde, dağılıp
perişan oldu. 87nci, 85 n ci A laylar bu karlı vadilere
atılarak karlar içinde donup kaldılar. 9 n cu Kolordu­

206
n u n h em en y a n s n ın d o n d u ğ u h ir g ece y ü rü y ü ş ü n ü n
sa b a h ın d a anlaşıldı. İki g ü n evvel m u h a rip k u v v e ti
21.000, e rz a k ve ce p h a n e k o lla rı h a riç tü m k u v v eti
28 b in n e fe rd e n ib a re t P lan 29 n c u T ü m en in m e v cu d u
300 n e fe re indi. B u ra d a O sm an lı b a s ın ı’m n v a ta n p e r-
v e ra n e h iz m eti h a tır a gelir. B ak m o g ü n İs ta n b u l Ba-
sın ı’n d a şöyle b ir re sm i te b liğ y a y ın la n d ı:
«Erzurum 11 K anunîsani 330 :
Kafkas şe vahiki bir puşidei sefit ile örtülüdür.
Kar hem en bir m etreyi geçti. H arekâttaki sükûn hep
bu sebeptendir. Bahadır askerlerim izde ilerlem ek iş­
tiyakı o kadar çoktu ki kabil olsa nefesleriyle karla­
rı eritip yol açacaklar. N ispeten k a n a z olan m ıntı­
kalarda kahram anlanm ız m uvaffakiyetler elde edi­
yorlar. Dün düşm andan sü ngü hücum uyla iki m evzi
zaptettiler.»
G ü n lerd en b e ri v a ziy etin d en h a b e r a lın a m a y a n
H afız H a k k ı’n ın 40 bin kişilik 10 n c u K o lo rd u su ’n u n
30 n c u T üm eni B eyköy’e 31 n ci T ü m en i B aşköy’e geç
v a k it p e rişa n ve h a r a p b ir s u re tte v a rd ıla r. Bu ordu,
A rd a h a n yolu ile A lla h ü e k b e r D ağı istik âm e tiy le S a ­
rık a m ış - K ars y o lu n u k e stirm e k için B aşköy ve Bey­
k ö y ’e y ö n elttiğ i 32 b in kişilik iki tü m e n in d e n a n c a k
3 b in 100 kişi getirebildi. Y ani m ev cu d u n 10/1’i! H a­
fız H ak k ı b u k a la n la rın d a % 20’sin in a y a k la rın ın do­
n u k o ld u ğ u n u u ta n m a d a n , in tih a r etm ed en b ir r a ­
p o rla bildirdi.
Bu k u v v e tte n b ir A lay B ey k ö y d e p e ra k e n d e ve
p e riş a n efra d ın ı to p lam ak için sa n c a k a ç tı sa n c a ğ ın
a ltın a a n c a k 80 kişi geldi. Bu ta b u r E rz u ru m ’d a n 800
y ü z m e v cu tla çıkm ıştı. 10 n c u K olordu’n u n d a k ay ıp
n ısb eti b u : 10/9...
9 n c u K olordu K u rm a y B aşk an ı e s e r in d e :

207
«İşte böylece 29n cu ve 17nci Fırkalar düşm anla
karşılaşm adan Enver’in şeytanî m el’un ve sefil bir
h evesi uğrunda lüzum suz ve yersiz bir tecrübe uğru­
na mahvoldular.» der.
26 A ralık 1914 g ü n ü p ek elim b ir h â k ik a t b elir­
di. A k şa m a do ğ ru K ötek ta ra fm 'd a n b aşg ö steren R us
b irlik le ri K olo rd u n u n sa ğ k a n a d ın ı s a rm a k ü zere
m evziin g ü n ey in d en ilerlem ey e b aşladı. K olordu d e ­
d iğ im izin b ü tü n m evcu d u belk i b ir A lay m ik ta rı k a l­
m ış... S ağ k a n a d ın ı em n iy ete a lm a k için B aşk u m a n ­
d an lık v e K olordu K a ra rg â h M u h afız e ra tın ın ileri
k a ra k o la sü rm e k z o ru n d a k alm ışla r.
R u sla r l l n c i K olorduyu A ras g ü n ey in d en , lO n cu
K olorduyu cep h e sin d en ve k u zey d en zo rla m ay a b a ş ­
lam ışlar. 9 n c u K olorduyu ta m a m ıy la s a rm ışla r -Za­
ten b u n la rın K olordu, ad ı k alm ıştı- E nver, v azi­
y etin k ö tü lü ğ ü n ü anlad ı, ip n c u K olordu K a ra rg â h ı­
n a sav u ştu . İşte böyle, k a r a b ir g ü n d e E nver, H afız
H a k k ı’yı p aşa lığ a y ü k se ltti ve sol k a n a t k u m a n d a n ­
lığ ın a ta y in etti.
D oğrusu 10 g ü n d e 40 b in kişilik b ir o rd u y u 10/1’e
in d irm ek su retiy le gö sterd iğ i em salsiz h izm ete k a rş ı
E n v er P a şa gibi b ir h a in suç o rta ğ ın a m u k a b ele e t­
m eyi bilmiş.
R uslar, B ardiz irtib a tın ı k esm işler, S a rık a m ış a r ­
k a s ın d a n 15 s a n tim e tre lik h a v a n b a ta ry a la rın ın ta h ­
rip ta n eleriy le m evzilerim izi dövm eye, çev irm e k o l­
la rın ı d ö n ü ş y o llarım ıza d o ğ ru şevke b a ş la rla r. E n ­
ver, b u h a re k e tle ri R u sla rın f i r a n s a n a r. R u sla r k a ­
çıyor, der. Ş erif Bey, in a n m ad ım , a s k e rin m an ev î
k u v v e tin i a y a k ta tu tm a k için böyle söylediğini z a n ­
n etm iştim . M eğer b u n a in an ıy o rm u ş. O v a k it b u n u n

208
n e d erec e c a h il b ir deli o ld u ğ u n u an lad ım , d er. B iraz
geç a m a z a r a r yok.
M ızrak ç u v a la g ire r m i? N ih a y e t ded iğ im iz gibi
E nver, k ö tü v aziy eti an la r, s a v u ş u r lO n c u K olordu­
n u n b a şın a ekşir. R u sla r top, tü fek , m itraly ö z a te şi­
n i şid d etlen d irirler. S ön belli o lm u ştu a rtık ... İşe y a ­
ra m a z topları, A lay s a n c a k la rın ı B ard iz’e g ö n d erd i­
ler. K olordu ric a ta h a zırlan ıy o rd u . D ü şm an b ask ısı
so ğ u k la b e ra b e r h e r a n şid d etin i a rtm y ö rd u . D o n an ­
la rd a n b a şk a h e rk e s titriy o rd u . P ek çok a s k e rin p a r ­
m a k la rı donm uştu. Bu s ıra d a K a ra rg â h a H afız H ak k ı
P a şa geldi. T elâşını gizlem eye ça lışa ra k , sık ılm ad an ,
u ta n m a d a n , N apoleon ’un: «Tout est p erd u , s a u f
l ’honeur» sö zü n ü Ali İh sa n P a ş a ’y a te k ra rla m a k is­
tedi. E rk â n ı H arb iy e Reisi Ş erif Bey sö zü n ü k e s t i .-
— lO n cu K o lo rd u n u n Ç erm ik istik âm etiy le, d a ğ ­
la r ü s tü n d e n b ir te k ir tib a t yo lu v ar. Bu s a b a h k eş­
fettird im . S a a t 4 d e lO n c u K olordu r ic ’a ta b a ş la y a ­
cak. S iz de b u y o ld an çekilebilirsiniz. Ü m it ed erim k i
R u slar fa rk etm ezler.
D em eye k a lm a z ilerid en b ir g ü rü ltü , telâşlı b ir
h a re k e t belirir: D ört beş n e fe r ellerin d ek i m e k k a re
h a y v a n la rın ı çekm eye, a d e ta k a ç m a y a çalışıy o rlar.
H afız H a k k ı:
— Bu, ne? P a n ik var!
— H ayır! Bu o rd u şim diye k a d a r p a n ik yap m ad ı.
Şim di ise p a n ik y a p a c a k ordu, yok.
N e fa z la k o n u şm ay a, n e esp ri y a p m a y a im k â n
v ar. B ir sin e m a şerid i gibi s ü ra tli g eçen v a k ’a n ın
a rd ın d a K a ra rg â h k u rş u n y a ğ m u ru a ltm d a k alır. H a­
fız H ak k ı, a tm a a tla r, 10. K olordu istik â m e tin e d o ğ ru
s ırra k a d e m b a sa r. A celeyle k ırb a ç ın ı d a İh s a n P a-
ş a ’y a y â d ig a r b ıra k ır.

209
R u slar, a y ın 2 3nde, y a n i ric ’a t e m rin in e rte si g ü ­
n ü D iyonik’e g irerler. lO n c u K olordu’n u n k a lın tıla-
rm ı ta k ip ed erler.
O g ü n İs ta n b u l g aze telerin d e n eşred ilen resm î
te b liğ ş u d u r :

«'BÜYÜK ZAFER»

«23 K a n u n isa n i 1330.


2400 esir, 8 top, 13 m itra ly ö z ... H er ta ra f ta n z a fe r
h a b e rle ri.» 1
S a rık a m ış m üellifi b u le v h ay ı şöyle ta s v ir eder:
«Enver, zelil in ad ın ın , ih a n e tte n g ıd a a la n d ik
k a fa s ın ın te siriy le 12 g ü n içinde şu k a rlı d a ğ la ra ve
b ü y ü k o rm a n la rın k a ra n lık la rın a g ö m d ü ğ ü b in lerce
b e d b a h t v a ta n evladm ı çiğ n ey erek y aln ız b asm a, diş­
le rin d e k a n lı s a ly a la r a k a n b ir y ılg ın c a n a v a r gibi
k a ç a rk e n k a rş ıs ın d a E rk â n ı H a rp B in b aşısı C elâl’i
b u ld u . C elâl B aşköy ta ra f la r m d a silâhlı, silâhsız, top­
la y a bildiği 5, 10 p e ra k e n d e erle h e r ta r a f ta n h ü cu m
ed en R us b ö lü k lerin e fa z la m ü d a fa a y a im k â n b u la ­
m a d ığ ın d a n m aiy eti gibi e sir d ü şm em ek için b ir ko­
la y ın ı b u lu p çekilm işti. E n v er o s ıra d a b u k a ra n lık
fe c a a t sa h n e sin in b ü tü n ş a h itle rin i y a S arık am ış o r­
m a n la rın d a , y a S ib iry a çö llerin d e im h a etm e k te n b a ş ­
k a b ir şey d ü şü n em ed iğ i için C elâl’i, g ö rü r görm ez
s a ra rd ı:
— T erk-i m evzi etm iş, k u r ş u n a dizin! diye em ir
verdi.
O rastg eld iğ in i böyle ısırm a k istiy o rd u . K u d u r­
m u ş tu ...
E n v er B ard iz’e kaçtı. O rd u n u n b a şa rıy la h a rp e t­

210
tiğ ini söyleyerek y a la n la r söyledi. V e H a d ik ’li K ü rt
P a ş a ’n u ı y ard ım ıy la P a s in le r’e, o ra d a n E rz u ru m ’a a t­
ladı. K aatil, b ü tü n e v lâ tla rm ı d işlediği b o ğ u p yediği,
E rz u ru m lu la rın g ö zü n e gözükm edi. V ali T ah sin B ey’-
in te d a rik e ttird iğ i b ir k ız a ğ a b ü z ü le re k ü rk e k v e sin ­
si, S iv a s’a defoldu. Bu iki c a n a v a r 80 b in i a şk m v a ­
ta n ev lâd ın ı S a rık a m ış o rm a n la rın ın k o rk u n ç d e re ­
le rin d e A lla h ü e k b e r D ağ ı’n m ıssız v ad ilerin d e k a r la ­
r a g ö m d ü le r ve k a ç tıla r.
İşte o 'günlere tesa d ü f ed en bir teb liğ i r e s m i:
«Erzurum, 29 K anunisani 1330,
26 K an u n îsan id e b ir R us p o stası ileri K a ra k o l­
la rım ız a e s ir d ü şm ü ştü r. S on d erec e sefil ve b îta p b ir
h a ld e b u lu n a n p o sta n eferi, ask erim izd e n en evvel
ek m ek ta lep etm iş ve so n ra d a g e ri v erilm em esin i ri­
ca etm iştir.
A sk erim izin ah val-i sıh h iy e v e k u w e - i m an evi-
y e s i son d erece m ü k em m el old u ğu g ib i ordum uzun
ia şe v e lev a zım tertib atı m ucib-i şü k ran o lacak d e ­
reced e m u n ta za m v e m ükem m eldir.»
A yet, h ad is d eğ il am a a ta la r sözüdür: «Y alancı­
n ın m u m u y a tsıy a k adar y a n a r ...» H er g ü n ü n bir s a ­
bahı, h er sa b a h ın bir ak şam ı, b ir y a tsısı vardır, g e ­
lir. İşte bu k a ra g ü n ü n d e y a tsı va k ti geld i. H er y a ­
lan cın ın m u m u gib i bu ad am ların d a m u m u sö n ­
dü.
100 b in lercen in toplam ı, m ily o n la rca ¡genci A ra­
bistan'ın k ızg m çöllerinde, K a fk a s’ın b u zlu d a ğ la rın ­
da, Ç an ak k ale ceh en n em in d e silâ h sız, y iy ecek siz, aç,
çıp lak d ev letin en k ü çü k b ir m en fa a tin i aram ayan ,
k o lla m a y a n m a k sa tla rla h a rca y a n b u adam lar, b ir
g e c e İstan b u l’u n bir y a lısın d a toplandılar, d ü şm an
d on an m asın a, m a y ın la rın ı elleriyle tarayarak açtık ­
la rı A k d en iz g e ç id in in a k si istik â m etin d en K arade­

211
n iz ’in k ara n lık la rın a d ald ılar v e kaçtılar. İleride h e ­
s a p verecek lerin e dair birer m ek tu p d a b ırak arak ...
İzzet P a ş a y a b ırak tığı m ektupta:
(K afk asya’d a d a h a m ü h im ce işleri old u ğu n u , b u ­
n u n iç in k ısa bir se y a h a t yap m ak m ecb u riyetin d e
k ald ığın ı, v a ta n ın h izm et ifa sın a m ü sa a it old u ğu bir
g ü n d ö n eceğ in i d in in e v e P ad işah ın a h izm etlerin d e
d evam ed eceğ in e a y n c a d a v a a d eder.)
A d eta b ab ad an k a la n m irasın ı vek ilin e g eçici o la ­
rak terk ed en bir m al sa h ib i ed a sıy la ya zd ığ ı bu m ek ­
tupta, ben g e lin c e y e k ad ar em a n et ettiğ im g ö rev in
iy i k o ru n a ca ğ ın d a n v e y a p ıla ca ğ ın d a n em in olabilir
m iyim ed a sı sezilir. Z ihniyet m ese lesi b u ...
O nun, fırkaları, orduları K afk as’ın b u zlu d ağları­
n a gö m d ü ğ ü g ü n le r d e :
«K afkas şev a h ik i bir pu şid ey-i se fid e b ü rü n m ü ş­
tü. K abil o lsa b ah ad ırlarım ız k a r la n n efesleriy le eri­
tip ilerleyecek ler» m ealin d e d e sta n la r y a za n g a z e te ­
ler sin si bir d in ley işten so n ra b u k açışların g erçek leş­
tiğ in d en şü p h eleri k a lm a d ığ ı g ü n :
—■K açtılar bu alçaklar! Ç öllerin k ızg ın c e h e n ­
n em lerin d e, K afk as’ın b u zlu d ağların d a m em lek et
'gençliğini m ah ved en b u a lça k la r bir h ırsız gib i g e ­
ce le r in k a r a n lık la n n a k arışarak kaçtılar, e n so n u n ­
da, h esa p verm ed en yak tık ları can ların , y ık tık ları
ev lerin h e sa b ın ı verm eden..
Bu k ü k reyişi a y n ı a d lı g a zetelerd e a y n ı a d am lar
yaptı.
İh san a k lın ın k a b u l etm ed iği b eşer ta k a tin in y e t­
m e d iğ i iste k le r in e :
—■E m redersiniz p a şa hazretleri, c e v a b ıy la yüz-
bin lerce m em lek et evlâd ın ın b u zlu dağlarda, k ızg ın
çöllerd e m âh v-u p erişa n ed ild iğin i görerek en k ü çü k
bir itirazda b u lu n m am ış o la n la rın E n ver’in şeytan î,

212
m e l’û n v e s e fil bir h ev esi, lü zu m su z, y ersiz bir tecrü ­
b e si u ğ ru n a m ahvoldular» d e m ey e h a k la n o la ca ğ ı
şüphelidir.
— A h n e bilirsin birader. B iz d e onu b irşey z a n ­
nettik . N eb ilelim m ecn u n b ir k a a tild en b a şk a birşey
olm adığını, bilir m iydik? d em ek on u n firarın d an so n ­
ra hiçbir ş e y ifa d e etm ez.
O n la n n b ilg isizliğ i m u h ab erelerin b a şla n g ıc ın ­
dan v e d ev a m m d a n çok e v v e l başlar. O nlar E n ver’i
en u fa k bir h izm eti o lm a d a n k ah ram an olu şu n d an
b irşey anlam ad ılar. M ahm ut Ş e v k e t Paşa, P ad işah ın
e n y a k ın bir b en d esi ik en h ü rriy et k u rtarıcısı ordu­
n u n b aşın a n a sıl ve k im in d ü rtü şü y le geld iğ in i a n ­
lam adılar. E n ver’in h arp m eyd an ın ı terk ettiği g ü n
ask erlik k u ra lın ca k u rşu n a d izilm esi lâ zım gelirk en
ü stü n e ordu b aşk u m a n d a n ın ın v e H arb iye N â z ın n ı
öldürerek, y a rb a y lık ta n b a şk u m a n d a n lığ a terfiin in
m â n â sın ı d a anlayam ad ılar. K endileri vark en ordu­
ların ın terbiye ed ilm esi m a k sa d ıy la top yek û n y a b a n ­
cı k u m an d an ların em rin e v erilm esi ga y retin d en şü p ­
h elen m ed iler v e b u h arek etin ordu erk ân ı sıfa tıy la
h a rek et o la ca ğ m ı h issetm ed iler. B ronzart P a şa ’yı, A h ­
m et F evzi P a şa ’y a tercih ettiler birisi, çıp lak ask er
so ğ u k ta donar, aç ask er d öğü şem ez, a y ak ların d a çiz­
m esi o la n ask erin dbnduğu y ere v a ta n evlâtların ın
p ap u çsu z şev k i su ik a st olur, d iyen ken d i k u m a n d a ­
n ın ı h a k ik a t ifa d e ettiğ in i b ild iği h a ld e taraftar o l­
m az ve ta ra fta rlığ ın ı â len en gösterm ez bir y a b an cı­
lım icrası m ü m k ü n o lm a y a n in sa n tak atin in ü stü n ­
dek i iste ğ in e ses çık arm ad an ita a t eder. V e bu tarz­
d ak i h a rek etiy le y u rd u n u n çök ü ş u çu ru m u n a y u v a r­
la n m a sın a sey irci olur. S on ra b ü tü n b u n ların g ü n a ­
h ım ü ç k işin in om u zu n a y ü k lem ey e k a lk a r :
—■A lla h b elâ sın ı v ersin Enver,

213
— K ah rolsu n Talât, d em ek le çok a z birşey ifa d e
etm iş oluruz. B u ita a t n e ask eri bir icap n e d e dinî
bir b oyu n eğiştir. A llah b ile n e fsin ta k a ti d ışm d a tek ­
lif o lm az der, a sk erlik te in sa n d a n d in in isteğin d en
fa z la sm ı b eklem ez. H içbir v a ta n d a ş r a stg e le birisinin
ö n ü n e düşerek, sorgu su z, su alsiz, ak ıld a n uzak, is ­
tek lerin e n e kendi alet o lu r n e d e b a şk aların d an alet
olm a sın ı isteyeb ilir. B öyle a sk eri disiplinde söz k o n u ­
su olm az.
,—■S ald ır düşm ana! E m rini verd iğ in ask erin k a ­
sa tu ra tü fe k v e r d em esi elb ette ita a tsizlik olm az.
Bir A llah 'ın belâlsı N ap oleon örn eği var. Bu ok u ­
d u ğu n u an lam am ış, ken d i d illeriyle bir m ek tu p y a z ­
m a k ik tid arın d a o lm a y a n herifler, en a k la sığ m a z
çılgın lık ları o m od ele u yarak yaptılar. B u nlar iç in is ­
ted iğ in iz tü r v e ç a p ta la n e tle r ok u yab iliriz, a m a k e n ­
di h issem ize d ü şen i d e ayırm ak su r e tiy le ... D iplo­
m at, su b ay, yazar, m ü n evver, h oca, d e r v iş...
H iç d e ğ ilse h er sın ıfta n m ü n ev v er zü m ren in bu
a lça k ça b oyu n e ğ m e si bu b ü y ü k cin a y etin m ü şterek
fa ili o lm a la rın a bu v e b u k oca trajedinin seb ep v e
m üseb bip leri a ra sm d a sa y ılm a la rın a y e r v erm ez m i?
Evet! Y aktılar, yık tılar, bu işin bir n u m aralı k u n ­
d akçıları g e c e n in k a ra n lık la rın a k arıştılar v e k a çtı­
lar. D ön m ek ü zere g ittik lerin i sö y le y e r ek ... Ç oğu dön­
m edi, d önenleri d e oldu. E teklerinin a ltın d a sak lı hi-
y a n e t h a n çerleriy le İzm ir’d e toplandılar. K endilerini
M alta zin d an larm d an , A n ayu rd u , m illetin istik lâ l v e
h a y siy etin i d ü şm a n çizm eleri a ltm d a n k u rtaran a d a ­
m ı ö ld ü r m e k için. B ü tü n in sa n lık la berab er C u m h u ­
r iy et savcısı d a n e sö y ley eceğ in i şaşırd ı y a ln ız şöyle
h a y k ır d ı:
— CİBİLLİ KAATİLLER...

o -
214
DİZİN

—A—

Abdülhamit (II. Sultan Hamit) 179, 181, 182, 184, 185, 186,
18. 43, 47, 48, S7, 58, 69, 71, 191, 192, 193, 200
82, 83, 84, 83, 87, 89, 90, 92, Alman Anadolu Komitesi 134
93, 95, 109, 111, 112, 176. Alt Deutschen B iatler 137
Abdurrahman P aşa 49 Anadolu 88, 134, 135, 137, 155
Adana 143 Ankara Caddesi 79
Afganistan 181 Arap Hüsam 36
Afrika 60, 115, 179 Arap Kardeşliği Cemiyeti 72
Ahmet Celaletün P aşa 58 Araş 208
Ahmet Fevzi P aşa 213 Ardahan 207
Ahmet Rız!a Bey 58, 78 Anburnu 189
Ahmet Sam im 80 Arif (Fatih) 38
Arna vutluk 95, 100
Ahmet Tanyeli 20, Arthur Diks, 135
Ahrar Fırkası 51 Assağ Caddesi 202
Ali İhsan P aşa 209 Asya 137
Akarçeşme 13 Atıf (Teğmen) 47
Akdeniz 60, 87, 156 Atina 114
Aksaray 32 Avrupa 16, 52, 53, 58, 110, 117,
Alâtini Köşkü 91 129, 131, 163,
Ali Fuat Erden 194, 196, 199, Avustralya 193, 194, 195, 201,
,
201 202 202, 203
Ali Kemal 58, 73, 74, 115, 116 Avusturya 46, 54, 63, 64, 110,
Ali Vasfı 33, 34 114, 115, 134, 135, 136, 161,
Allahüekber Dağı 207, 211 183
Almanya 48, 64. 95, 97, 98, 101, Ayhsofya 71, 78
110, 114, 115, 127, 135, 136, Ayastefanos 87
137, 149, 151, 153, 168, 170, Ayan Meclisi 101, 190

215
— B— — C —

Babıâli 19, 20, 75, 77, 121, 126, Cafer 122, 123
128, 144, 168, 205 Canbolat 124
Babıâli Baskını 109, 116, 121, Cavit Bey 55, 56, 98, 148, 151,
127 153, 157, 159, 161, 162, 163,
BaJbil 137 164, 165, 185, 186, 192, 193
Bağdat 93, 128, 133, 134, 143 Celal (Bnb) 210
Bahattin Ş a ü r 58, 204, 205 Cemal Bey (Paşa) 124, 143, 144,
Balkan H arbi 115, 135, 139, 189, 145, 147, 148, 149, 150, 155.
206 158, 159, 160, 161, 165, 166,
Bardiz 208, 210 168, 169, 170, 172. 195, 196,
Basın Müzeisi İS 200, 203
Başkım Kulübü 72 Cerlok 180
Başm usahip Cevher Ağa 97 Cin Ali 22
Bengale 181
Berlin 48, 133, 135, 138, 152, 162,
164, 168, 171, 172, 184 -Ç -
Berlin-Bağdat Hükümeti 136
Beşiktaş 23, 48 Çanakkale 155, 156, 157, 158, 166,
Beyazıt 23, 97 167, 169, 188, 189, 193, 203,
Başköy 207, 250 211
Beyoğlu 35 Çangra Savaşı H6
Beykoy 207 Çatalca 116, 117, 118, 119, 204
Çerkeş İttihat ve Teavun Cemi­
Bism arek 133
yeti 71, 72, 73
Bingazi 127, 139, 205
Çermik 209
I. Dünya H aıbi (Harbi Umumi)
123, 136, 138, 141, 142, 143, —D —
144, 145, 156, 159, 175, 186
Boğazlar 193 Daily Telegraph 129
Bor 119 Darülfünun 26, 59, 75, 76, 78, 79
Bosna 59 D arülm uallim in 32
Bosna-Hersek 54, 63, 110, 111 David Tirgetsch 135
Boyalbath Haşan 177 Dayahatun 116
Bronzart Paşa Delhi 181
Bulgaristan 40, 50, 63, 64, 114, Deli Fuat P aşa 71, 72
115, 154, 165, 169, 185, 191 Deli Necati 32
Buriıanettin Efendi 71, 91 D ersaadet 49, 57
Burhan Felek 77, 81 Derviş Vahdeti 83, 85
Büyük Cermen Birliği 136 Dicle 134

210
Divan-ı Ali 187 —G—
Doğu Anadolu 154
D ram a 38 G ayret Kitabevi 19
Dürzü Dağı 100 Gazi Ahmet Muhtar P aşa 118
Gelibolulu Kemal (Kur. Yrb.)
104
G irit 64, İH
—E — Goeben-Breslau 156, 157, 166,
109, 174
Em rullah Efendi 25, 26
Enver Bey (Paşa) 47, 48, 60, 92,
93, 124, 127, 135, 136, 137, 138, —H—
140, 143, 145, 146, 147,
ISO, 151, 152, 155, 156, 166, Hacı llyas Bey 58
168, 169, 173, 177, 185, 187, Hadikli Kürt P aşa 211
189, 190, 193, 194, 200, 203, Hafız Hakkı 48, 127, 128, 171,
204, 205, 206, 208, 210, 213 172, 204, 205, 206, 208, 209
Erkek Öğretmen Okulu 32 Hafız Sami 79
Erzurum 155, 207, 211 H alaskarlar 104, 105, 106, 107,
Eschpranger 137 ¡109, 113, 124
Eterya Cemiyeti 72 Halil Bey 146, 147, 150, 151, 152,
Etnik Cemiyeti 72 153, 155, 157, 158, 159, 170,
Etyemez 22, 23 171, 172, 173, 174, 175, 176,
Eyüb Şaton 47 186
Hamburg 134
Harbiye Mektebi 41, 44, 45, 93
H areket Ordusu 83, 87, 88, 89,
—F — 91, 92, 93, 96, 97, 104, 127
Haşan Ali 67
Faik AH 183 HaSan 34
Falkenhaytı 186 Haşan Bey (Amca-Vasfî) 107
Fransa 50, 64, 98, 100, 110, 114. Haşan Bey (Yaver-Yzb) 87, 88
149, 161, 179, 181, 186, 191 Haşan Çavuş 47
Fransız Büyük İhtilâli 21 Haşan Fehm i 13, 14, 15, 16, 17,
Feshaneyi Hümayun 55 58, 74, 76, 78, 79, 80, 81
F ıra t 134 Halvva Nine 70
Filistin 90, 201 Hazneti Musa 195
F iç Metris 87 Hereke Fabrikası 55
Frankberg 186, 193, 200, 201 Hınçak Cemiyeti 72
Frankfurter Zeitung 127 Hind 193. 194, 201, 203
F uat Şükrü 106 ffind Denizi 135

217
Hindistan 180 İstanbul Üniversitesi 26
Hdhenzolem Yatı 91 i İstiklâl Caddesi 71
Horhor Caddesi 13, 32 İsviçre 82, 90
Hugo Grote 134 İtalya 50, 64, 101, 110, 155
Hukıik Fakültesi 57 İttihat ve Terakki 18, 23,
Hürriyet ve İtilaf 113 28, 29, 32, 34, 43, 48, 52, 56,
Hüseyin Cahit Yalçın 61, 62, 84, Sİ, 58, 59, 61, 62, 67, 83. 90,
85, 89, 102, 103, 115, 116 92, 96, 103, 105, 106, 112,
Hüseyin Hilmi Paşa 76 123, 125, 127, 132, 138, 142,
Hüseyin Kadri Bey 122 .143, 144, 145, 146, 175
Hüsnü Paşa 92, 127 İ.T. Merkez-i Umumî 34, 43, 49,
60, 82, 104, 108, 123, 142
İzm ir 214
— I — İzzet Paşa 139, 212

Ihlam ur 71
İrak 188 —J —

Jaures 129
— İ —

İbnirreşid 180 —K—


İbnissuud 180
İkdam Gazetesi 19, 56, 57, 115, K. Von W interstetten 133
180 Kabuli Bey (Dz. Yrb.) 87
H. Nicholas 109 Kadın Nine 13, 15, 80
İmhoff P aşa 133, 134 Kadırga 65
İngiltere 50, 53, 110, 136, 161, Kadri Bey (Serhafiye) 58
179, 181, 183, 180, 190, 191, Kafkasya 73, 154, 179, 1®, 193,
195, 197, 201, 203 203, 206, 211, 212
İrfan 35 Kamil P aşa 71, 108, 118, 121,
İsm ail M ahir Paşa 67 122, 126; 127, 128, 129, 130
İakeçe 37, 38 Kanal Seferi 186, 193, 196, 197,
İspatari (Yzb.) 86 198, 199, 200, 201, 202, 203
İstanbul 35, 36, 37, 40, 45, 84, K aradağ 115
85, 87, 88, 89, 97, H3, 114, Karadeniz 172
117, 121, 127, 134, 143, 146, Karadeniz Boğazı 155
155, 163, 171, 205, 209 K arakeçili Aşireti 71
İstanbul Divan-i Harb-i Örfisi K arasu Efendi 90
¡178 K ari Herm ann 135
İstanbul Kız Lisesi 73 K arpatlar 188

218
Kars 207 94, 95, 97, 98, 101, 116, 117,
Kâtipzâdeler 55 119, 120, 122, 124, 127, 128,
Kayzer 137, 140 129, 132, 133, 134, 135, 136,
Kâzım (Yzb.) 124, 125, 132 140, 142, 143, 213
Keim (General) 133 Mahliher 39
Keşof 63 Makedonya 40, 44, 50, 63, 76,
kukkilise (K ırklareli) 119 109, 114
Kömürcü İsm ail 113, 115 M alazgirt 204
Köprü 23, 76, 77 Maliye Nezareti 56
Kötek 208 M anastır 47, 92, 105, 127
K ristal Gazinosu 41 M artini Henri 94
Kudüs 201 Meclisi M aarif 26
Kuleli 14, 15 41, 93 Meclis-i Mebusan 19, 20, 24, 25,
Kuruçeşme 104 68, 75, 78, 171, 175, 177, 192
Kürt Teaü Cemiyeti 72 Mehmet 35
Mehmet Akif 184!
Mekteb-i Hukuk 24, 25, 32
—L —
Mekteb-i Mülkiye 57, 73
Mekteb-i Tıbbiye 25, 32
Lahor 181
M eşrutiyetin İlanı 101
Langaza 43, 47
Mezopotamya 134,135
Lârise 13
Mısır 180, 194, 196, 198, 199, 201,
Lausanne 180
Laz Haşan 126 203
Lazkdye 85 M im ar Sinan 32
Legion d’Hormeur 98 M imar Sinan Kulübü 32
Le Temps 49, 99 M ithat P aşa 176
Lim an von Sanders 131 Mizan Gazetesi 56
Sör Louis M allet 160, 161, 166 Molla Hüsrev Sokağı 13
167, 169 Mudanya 198
Londra 161 Muhtar Bey 34
Londra Birahanesi 107 M ura^ Bey 56, 57, 58
Londra Konferansı 128 Horhor Kasap M ustafa 75
M ustafa Kemal 127, 138
M ustafa Necib 122
—M— M ustafa Suphi 56
Muzikayi Hümayun 33
M aarif Nezareti 19, 25 Muş 204
Mahmut M uhtar P aşa 82, 117, Mümtaz (Yzb) 86
119 Münih 133
Mahmut Şevket Paşa 60, 92, 93, Müşir T atar Osman P aşa 47

219
— N — Pasinler 211
Pierre Löti 129
Nafiz 107, 108, 109, 122 Prens Ferdinand 64
Napoleon 185, 209, 214 Prens Sabahattin 58, 50, 104,
Dr. Nâzım 58 108
Nazım. Bey (Merkez Kumanda­ Prens Said Halim P aşa 145, 146,
nı)' 96 150, 169, 187
Nazım Paşa 105, 106, 106, 109,
112, 116, 118, 121, 122, 125,
126, 127 — R —
Neoafi 35
Neue Freie Presse Gazetesi 120, Rahmi Bey 49
131, 133 Raii Bey 33
Nigahban-ı H ürriyet 84 Ram guar Cemiyeti 72
Niyazi 41, 47, 48 Rauf Eczanesi 65
Nuhkuyulu Ziya (İsm ail Ziya Mehmet V (Reşad), 83, 91, 140,
Birsds) 105, 106 140
Reval M ülakatı 44, 109
Roiırbach 134
— O — Roma 173
Romanya 101, 136, 154, 164, 165
Oskan Efendi 145 Rosinyol Hüsnü Bey (Bnb) 121
Osmanbey 145 Rumeli 55, 84, 85, 154
Osmanlı Bankası 186 Rlım P atriği 98
Osmanlı Basım 207 Rusya 100, 110, 134, 137 ,152,
Osmanlı Devletî (İm p.) 40, 48, 153, 155, 163, 170, 181, 191,
50, 63, 76, 180, 182, 184, 196 193, 203, 208, 209, 210
Osmanlı Hükümeti 153, 156, 160,
170
31 M art Hadisesi 81, 83, 85, 87, —S —
97
Sadık 47
M iralay Sadık Bey 113
— P — Sain Cyr Harbilyesi 100
Sait P aşa 49, 89, 101
Palabıyık 32 Salkımsöğüt 77
Pangaltı 71 Sandanski 40
Paniçe 40 Santralist P arti 40
Pan-Üslamizm 136, 184 Sarıkam ış 203, 205, 206, 207, 208,
Pan-Türkizm 136, 184 210
Pejuhi 30, 35, 36 Sarayburou 71

220
Sazanaf 114 159, 169, 170, 171, 173, 174,
Selânik 35, 36, 40, 43, 47, 46, 49, 187, 214
55, 56, 83. 85, 91, 92, 96, Tan Gazetesi 50
103, 127, 168 Tanin 62, 84, 102, 103, 151, İfâ,
Selanik Terakki Mektebi 55 165
Serbesti Gazetesi 58, 74 Tanzim atın İlanı 51, 53
Sırbistan 135 Tasvir 190
Sibirya 210 Taşnak Cemiyeti 72
Sina Çölü 196 Tevfik P aşa 63, 64
'Sirkeci 98 Tckatlıyan Gazinosu 32
Sivas 155, 211 Topal İsm ail Hakkı P aşa 101
Siyonist P arti 90 Topal Tevfik! 125, 126
Sofalar 13 Trablusgarb 60, 100, 101, 110,
Amiral Souühon 172 111, 115, 138
Sofya 114, 164 Türkiye 63, 97, 98, 99, 135, 136,
Söğütlü Yatı 71 137, 138, 152, 162, 165, 184,
Sudan' 180 193
Sultanahm et 66 Türk M atbuat Cemiyeti 81
Sultan Mahmut Türbesi 64, 79,
80
Suriye 196, 202 — U —

Süleyman .Askeri 47
Süleyman Elbüstani Efendi 145 Ukrayna 179
Süveyş 180, 188, 201 Unkapanı 71
Şakir Efendi 15 Uzunıyayla 73
Şam 202
Şefik P aşa 72
Şemsi P aşa 47, 67 — Ü —

Şerif Bey (Bnb) 205, 206, 208,


209 Üçlü İtilaf 110, 115, 159, 165, 174
Şişli 145 Üçlü İttifak 110
Üsküdar 89, 93, 127, 143, 183
—T — Üsküdar Askeri Rüşdiyesi 93

Tacht Gazetesi 133 —V —


Tabir Bey 16, 17
Tahsin Bey (Vali) 211 Vehbi Pehlivan 125
Taklib-i Hükümet 143 Vidinli Tevfik P aşa 94
T alat Bey (Paşa) 101, 108, 112, Viyana 48„ 136
118, 118, 124, 143, 145, 146, Von der Goltz 93, 94, 97, 98, 131,
147, 191, 152, 153, 155, 156, 133

221
Volkan 83. 85 Yenişehir 13
Von Kress 197, 200 Yeniköy 145, 146
Yeni'köy Antlaşması 145
Yenizelanda 193, 194, 195, 203
—W— Yerebatan 108
Yeşilköy 89, 92
Wangenheim 128, 145, 147, 150, Yeşil Thlumba 29
1511, 159, 161, 164, 165, 178 Yıldız 23, 72
Weber 153 Yunanistan 46
Wilhelm 91, 184 Yusuf (İzmitli-Tğm) 86
W urtenbeıg Kralı 98 Yusuf Rasih Bey 120

—Y— —Z —

Yahya 84 Zaman Kitabelvi 19


Yakup Cemil (77, 122, 123 Zaptiye Nezareti 19
VII. Edvvand 109 Zekj Bey 56
Yemen 45, 60, 100 Zeki Paşa (Haleplî)
Ziya Gökalp 184

222
ARBA YAYINLARI

AHMET RASİM BÜ TÜ N ESERLERİ

D Ü N K Ü İSTANBUL’D A HOVARDALIK (Fuhs-i Atik)


HAM AM CI ÜLFET
GECELERİM
FALAKA
RO M ANYA MEKTUPLARI
İKİ GÜZEL G Ü N A H K Â R
CİDDİYET VE MİZAH
ŞEHİR MEKTUPLARI (Y ayın a h azırlanıyor)

TARİH / ANT DİZİSİ

ANADOLU İNKILABI «Ayıcı A rif’in A n ıla n )


İBRAHİM TEMO’N U N ANILARI
AN AD O LU V E BAĞDAT DEMİRYOLLARI
(Dr. M urat ö z y ü k se l)
AHMED RIZA BEY'İN ANILARI
M AHM UT ŞEVKET P A Ş A ’N IN G ÜNLÜĞ Ü
ABDÜLHAM İD’İN HAREMİ (N ah id S i m Ö rik)
AM ERİKAN M İSYO NER OKULLARI
(Dr. U y g u r K ocabaşoğlu)

223
DOĞMAYAN HÜRRİYET
Bir D evrin İçyüzü 1908-1918
Haşan Amca

O ne bir katildir, ne bir intikam cıdır. Sadece meç­


hul bir yiğit hürriyet davacısıdır. Ama gelmiş geçm iş Türk
ihtilâlcilerin en yüreklisi, en cefakeşi, en gururlusudur. O
beni BabIâli’de Haşan Fehm i’nin katilini Sadrazam Hüse­
yin Hilmi Paşa’dan isterlerken görüp, ben onu ilk defa Pren­
sin komplosu sırasında:
- Bombalar hazır! derken görm üştüm ”
B u rh an Felek

□ SELANİK HÜRRİYET KÂBESİ


□ POLİTİKACI ORDU
□ MECLİS-İ MEBUSAN
□ 31 MART
□ MEÇHULDEN GELEN KUMANDAN
□ HALÂSKÂRLAR
□ BALKAN HARBİ
□ B A B IÂ L İ BASKINI
□ MAHMUT ŞEVKET PAŞA’NIN DOSTLARI
KONUŞUYOR
□ YARBAY ENVER NASIL PAŞA OLDU
□ BİRİNCİ CİHAN HARBİNE NASIL SOKULDUK
□ SANSÜR VE GAZETELER
□ KANAL SEFERİ
□ SARIKAMIŞ CİNAYETİ

P varba

You might also like