Professional Documents
Culture Documents
ve
Çocuklarım Mustafa, H alis, Kemal ve Levent' e hatıra mdır . . .
Kişilik Gelişiminde
CEZASIZ EGİTİM
Pedagog Adem Güneş
TIMAŞYAYINLARII4212
Aile Eğitimi Dizisi 1 44
YAYlN YÖNETMENI
İhsan Sönmez
EDITÖR
Seval Akbıyık
KAPAK TASARIMI
Ravza Kızıltuğ
IÇ TASARlM
TamerTurp
1. BASKI
Mayıs 2017, İstanbul
ISBN
ISBN, 978-605-08-2508-4
timas.com.tr
timas@timas.com.rr
facebook.com/timasyayingrubu
rwirrer.com/rimasyayingrubu
BASKI VE ClLT
Sistem Matbaacılık
Yılanlı Ayazma Sok. No: 8
Davutpaşa-Topkapı/İstanbul
Telefon: (0212) 482 ll Ol
Matbaa Sertifıka No: 16086
YAYlN HAKIARI
© Eserin her hakkı anlaşmalı olarak
Timaş BasımT icaret ve Sanayi Anonim Şirketi'ne aittir.
İzinsiz yayınlanamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
Kişilik Gelişiminde
CEZASIZ EGiTiM
Pedagog Adem Güneş
İlk, orta ve lise eğitimini Türkiye'de tamamladıktan sonra Rotterdam Üniversitesi Pedagoji bölümünden me
zun oldu. Yüksek lisansını Sosyoloji bölümünde yaptı. Doktora eğitiminde Sakarya Üniversitesi Rehberlik ve
Psikolojik Danışmanlık Bölümü'nde 'Bağlanma Terapisi' üzerine çalıştı. Süleyman Demirel Üniversitesi'nde
450 Saat Aile Danışmanlığı Eğitimi, Amerika'da "Bağlanma Terapisi" eğitimi aldı. WISC-R (WECHLER
Çocuklar İçin Zeka Ölçeği) GESEL, MET ROPOLİTAN, PEABODY, AGTE Tesderi Uygulama, Yorumlama
ve Raporlama eğitimleri aldı.
Adem Güneş, Uluslararası Aile Terapisi Derneği (IFTA-International Family T herapy Association), Amerikan
Psikologlar Derneği (APA- American Psychological Association), Oyun Terapisi Derneği (APT- Assodation for
Play T herapy) ve Amerikan Danışmanlar Derneği (ACA- American Counseling Association) üyesidir.
Güneş'in Çocuk Eğitimi yaklaşımı, İngiliz Bristol Üniversitesi'nde araştırma konusu oldu.
Çeşitli dergilerde çocuk eğitimine dair yazılar kaleme aldı, ulusal radyo kanallarında çocuk eğitimi programları yaptı.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından yürütülen Çocuk Erken Tanı Uyarı
Sistemi (ÇETUS) projesinde yer aldı. TRT Çocuk ve Türk Telekom'da proje danışmanlığı yaptı.
Türkiye Çocuk Zirvesi tarafından Çocuk Dostu Ödülü, Medya Etik Konseyi tarafından Aile ve Çocuk Program
ları Medya Etik Ödülü ve Çanakkale ı 8 Mart Üniversitesi Senatosu tarafından Fahri Doktora Unvanı verildi.
Yayınlanmış 20 Türkçe, 2 İngilizce eseri vardır. Çocuk Eğitimi alanında Türkiye'nin en çok satan yazarları
arasında yer almaktadır.
Pedagojik Danışman ve Aile Danışmanı olan Güneş halen Parents Türkiye, Mother&Baby, Aktüel Yaşam ve
Anadolu jet dergilerinde yazmaktadır.
Adem Güneş, "Çocuğa duyarlılığın artmasının bir toplumun psikolojik iyi oluşuna katkı sağlayacağını" vur
gulamaktadır.
Yayınlanmış Eserleri:
Türkçe
Edinerek Öğrenme Doğal Ebeveynlik
7-14 Yaş Dönemi Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural Pozitif Iletişim
0-6 Yaş Dönemi Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural Annelik Sanatı
ihtiyaç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29
1. Gerçeklik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .............................. 85
Benlik . . . .... . . . .. .
. .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . 137
1. Merak ve Sığınma (0-2 Yasi.. .. .... ... .... ........... ... ... 175 . .
3. istek ve Uyum (4-6 Yaş) . ... .. ....... .... ..... .. ... ... ... 201
. . . . . . .
2. Etken-Duyarsız Benlik ... ..... ... ... .... .. ................... ........ 221
1. Mimiksizlik . .... ..... . ... .. . . .. ... .. .... .. . . . .. .......... .. 225
.. . . . . . . . . . .
Duyarsızlıkta Çözüm Önerisi .... ...... ... .... ..... .. . ....... 244 . . ..
Onarıcı Unsurlar........ .... .. ... ... ........ ........... ..... ..... 260
. . . . . .
BIRINCI B OLUM
v• • •
IHTIYAÇ
Yeni doğan bir bebeği yasama tutunduran sey nedir?
Onu heyecanla birtakım davra nıslma iten güç ne
reden gelmektedir?
Örneğin çocuğu ayağa kal kmaya yönlendiren, ko
nusmak gibi oldukça karmasık bir davra nısı sıradan bir
seymis gibi kazandıran temel motivasyon nedir?
ihtiyac . . .
Peki, ihtiyaç nedir?
ihtiyaç, yokluğunda eksikliği duyulan, giderildiğinde
rahatlama hissi olusturan her seydir. Gelisimin temel itici
gücüdür.
Cocuğun her gelisim döneminde yeni yeni ihtiyaçları
olur.
Maria Montessori bunu "duyarlılık dönemleri" diye
adlandırmaktadır. Cezasız
Eğitim
29
ihtiyaç, M on tessori ' ye göre, çocuğun du ygu d ü nyasında
yokluğun belirl i za m a n lara bağlan mış "iç uyaranlar" vardır. Bu
da eksikliği uya ra nlar va kti geldiğinde h a re kete geçer, bir "itici
duyulan, güç" oluşturur.
giderildiğin ihtiyaçlar, "vaktinde, yeterince ve kosu lsuzca " gi
de rahat derildiğinde ru hsal bir ra hatl a m a , genişlik h a li oluşur.
lama hissi Giderilmeyen veya kosula bağlanan ihtiyaçlar çocu
oluşturan ğu gerginlestirir, huzursuzlastırır, ihtiyacını gidermek için
davramşlar saldırgan tavırlar içine sokar.
dlr Örneğin çocuğun 2-3 yas döneminde esyaya do
ku nm ak gibi bir ihtiyacı belirir. Etra fındaki eşyaları tanı
maya çalışır. Bu bazen bir masa olur, bazen bir bardak,
bazen vitrinde bir süs, bazen kapı kolu . . . Çocu k, esyaya
özgürce doku na bildiği ve esya ile bağ kura bildiği kadar
rahatlar. Güven duygusu edinir.
Farkındaliğı yüksek ebeveynler, çocuğun bu ihtiyacını
hisseder ve ihtiyacını engelsizce giderebilmesi için ona
yardımcı olurlar. Çocuğun vitrinde gördüğü ve mera k
ettiği bir esyaya elini uzatmaması, esyayı alma ması için
dikkatini dağıtmak yerine, ta nımak istediği her esyayı
emniyetiice çocuğun parma kları arasına verirler.
Farkındaliğı düşük e beveynler, 2 yasındaki çocuğu
nun evdeki çekmeeeleri karıştırmasına izin vermeyerek
onu agresiflestirdiklerini, aslında çocuğun esyayı tanı
mak üzere bir ihtiyaç h alinde olduğunu göremezler . . .
Çocuğun gideremediği ihtiyaçlarından kayna klanan
agresifliğini de "yaramazlık" veya "sımarıklık" zanneder
ler. Ha lbuki çocuğun a macı ne e beveyni kullanmak,
ne de a g resif tavırlario ortam ı germektir. O, sadece
Adem ihtiyacını giderme ç a bası içinde oldukça önemli isler
Güneş ya pan saygın bir bireydir.
-----
30
B i r b a s ka ö rn e k
daha verecek olursak;
çocuklarda 3-4 yasları
na doğru "düzene kar
sı duyarlılık" oluşur. . . Bu
yas döneminde çocuk,
bir yerlere saklan maya,
bulduğu boşlukların içi
n e girmeye yönelir . . .
B u , kim i z a m a n ko l
tukların birbirine yakın
durduğu köseleri çadır
gibi kapatara k arkası
na sa kla n m a k . . . Kimi
za man salondaki ma
san ın altına girip ora
da kendince bir oyun
cıkarmak seklinde gö
rülür. Yetiskine anlam
sız gelen bu davra nıs,
çocuk için giderilmesi gereken bir ihtiyactır. Bu yaşta ki
çocuklar kendilerini belirledikl eri bir a l a n ı n içine giz
leyerek ve o alan içinde d üzen oluşturarak gelisimsel
ihtiyaclarını tamamlarlar. Böylece çocuk, alan içinde
düzene dair kazanımlar elde eder. . .
Farkındaliğı yüksek ebeveynler cocuklarında olusan
bu duyarlılığı gözden kac ırmaz, o nları destekler. . . Ör
neğin bu dönemde çocukları n a evde kurula bilecek
çadır alır, eveilik alanları oluşturur, onların bir kelebek
gibi kendilerine koza oluşturmaya çalıştıkları b u gelisim
dönemini desteklerler. Cezasız
Eğitim
31
Her gelisim döneminde farkiıiasan ihtiyaçlar ne ka
dar kosulsuzca giderilirse çocuk o denli dingin, sa kin,
huzurlu olur.
3 yasındaki çocuğunun inatçı tutumu nedeniyle zor
günler yasayan bir anne pedagojik yardım almaya gel
misti. Neler olduğunu sorduğumda, "Oğlum bu küçük
yasta öyle sinirli ki sormayı n" diye dert yandı.
"Örneğin, su istiyor. Veriyorum , illa ben tutacağım
diye bardağı elimden almaya çalışıyor. Cam bardak,
verirsem yere düsürüp kırar. Vermeyince de sinir oluyor.
Verdiğim s uyu iç miyor, tekme tokat bana saldırıyor.
Kayınvalidem aynı babasına çekmis diyor. O da kendi
oğlundan küç ükken dayak yediğini söylüyor. "
Adem
Güneş
Halbuki bu annenin, çocuğunun hırçınligının nedenini
babasının çocukluk yıllarında a ra masına gerek yoktu .
32
Cocuk, gelişimi gereği esyaya nüfuz etmek, kendi be ihtiyaçlar,
cerileriyle yasa ma tutu nmak isterken a nnesinin k�ygı "vaktinde,
ları nedeniyle engelleniyor, kendisini engelleyen kisiyle yeterince ve
mücadeleye girisiyordu . koşulsuzca"
Cocuğun mücadelesi annesini sevmediğinden veya giderildiğin
öfke bozukluğundan değil, aksine, içsel yönelisinin kar de ruhsal bir
sılığını a larnamanın gerginliğindendir. Bu durumda ço rahatlama,
cuğa bardağı vermek, kendi elleriyle su içmesine yar bir genişlik
dımcı olmak, hem fiziksel hem de d uygusa l gelisimini hali oluşur
sürdürmesi acısından önemlidir . . .
Cezasız
Eğitim
33
• •
IHTIVA ÇLARIN
• • •
KOŞULLU GIDERILMESI
Gü nümüzde birçok e beveyn cocuklarının ihtiyaç
larını bir eğitim aracı olara k kullanmaktan cekin miyor.
Onlardan istedikleri davra nıslar yerine g eldiğinde co
cuğun ihtiyaclarını giderip istemedikleri davra nıslarda
kısıtla m ayı norma l ka b u l ediyorlar. H a l b u ki cocu ğ u n
(özellikle) " gelisim ihtiyaçlarını" kosula bağlı gidermek
"suistimaldir."
Pedagojide suistim al , belli bir a maca erismek için
bireyin bir zafiyetini ara ç haline getirmektir.
Örneğin, yemek bir ihtiyaçtır, insanın zafiyet nokta
sıdır. Çocuğun bu zafiyet n oktasından fayda la narak
onu terbiye etmeye çalısma k insanlık dısı bir davra nıstır.
Ondan istenilen devran ısı yapmayınca oc bırakmak,
istendiği gibi davranmaya beslayınca yemek vermek
doğru bir eğitim yöntemi olamaz. Su da cocuğun e n
temel ihtiyacıdır, zayıf n oktasıdır. Çocuğu susuz bıraka
rak terbiye etmek kab u l edilebilir bir terbiye yöntem i Cezasız
değildir. Eğitim
35
Çocuğun ihtiyacları sadece açlık ve susuzluk değildir.
Çocuk, aynı zamanda "sevilmeye ve değer görmeye"
de ihtiyac duyar. N asıl ki çocuğu aç bırakarak terbiye
etmeye c a l ı s m a k d o ğ ru bir eğitim yöntem i değilse,
sevgisiz bırakara k terbiye etmeye c alısma k da doğru
değildir. Çocuğun ihtiyacları eğitimde araç olarak kulla
nılmaz. ihtiyaçlar kutsaldır ve cocuk ne yaparsa yapsın
kosulsuzca giderilmesi gerekir.
Birçok a n n e baba, "Ben sevgiyi araç haline getir
miyorum " diye bu satırları üzerine o l mayabilir. Halbuki
çocuğa küsmek, cocuk doğru davranıslar yaptığında
mutlu olup yan lls davranıslar yaptığında mutsuz olmak
sevgiyi araç haline getirmekten baska bir sey değildir.
Eğitimde duyguları araç halinde kullanmak, bir süre
sonra bıkkınlığa yol acar.
Adem
Güneş Nasıl mı?
36
ıO yıllı k evliliklerinde esinden oldukç a soğ u m us bir Ceza,
hanımefendi durumlarını söyle özetliyordu : " Esim her değersizlik
h a ngi bir sebeple çatıstığ ım ızda soru n u çözmek yeri hissi üzerine
ne gider yatardı . . . Küserdi adamcağız . . . Bense içeride kurgulanmiŞ
tek başıma kalakalırdım . Konuşm a k icin yanına gitsem bir eğitim
tepki gösterir, konusmaz, sırtını döner yatardı. .. ilk başta
yöntemidir
çok zoruma gidiyordu bunlar, çok ağlıyordum . . . Anne
me telefon ediyor, onun söyledikleriyle teselli olmçıya
calısıyord u m . Sonra alıstım . . . Küsüp gittiğinde kendimi
kötü hissetmemeyi öğrendim. Bitmemiş işlerimi ta mam
lamaya veya televizyon seyretmeye yöneldim. Bir süre
sonra esirnden adım adım koptuğu m u hissettim. Onun
duyguları artık beni ilgilendirmemeye basla mıstı . Sirndi
hiç umurumda değiL küsüyormus, küsmüyormus ... Gidip
yatıyormus, üzülüyormus, beni etkilemiyor. Hatta o nu n
bu tutumunu zavallıca görüyorum artık."
Ese küsmek, onu yokluğunuza alıstırmaktır. . .
Çocuğa küsmek, sevgisizliğe a l ıstırma ktır . . .
Bundandır ki cocuk ne yaparsa ya psın anne babalar
sevgiyi bir araç olarak kullanma malıd ır.
Bazı a n n e babaları n , "O za m a n yanlış davra nısla
rında hiç mi kızmayacağız ... Neyin yanlış neyin doğru
olduğunu nasıl öğrenecek?" dediğini d uyar gibi olu
yoru m . Bu düşünce oldu kca trajiktir. Gümümüzde bir
ç ok e b eveyn çocuğ u n u sevgiyle terbiye etmeye o
kadar alışmıştır ki, ellerindeki bu aracı kaybettiklerinde
ne yapacaklarını sasırırlar. Halbuki, cocuk eğitimi onu
sevgisiılikle pişman ederek davra nıs oluşturma değil,
çocukla "güvenli bağ" kurara k ve ona " tesir" edere k
gerçeklesen saygın bir yasa m tarzıdır. Böylesi bir yasa m Cezasız
Eğitim
37
ihtiyaçlar tarzı aynı zamanda çocuğa kendi değerini hissettirir . . .
koşulsuzca Kendi değerini hissettikce cocuğ u n kisiligi gelisir. . . iste
giderildiğin ta m da bu noktada ceza n ı n kisilik gelisimine n asıl da
de ruhsal olumsuz tesir ettiği karsı mıza çıkıyor.
rahatlama, Çü n kü ceza, değersizlik hissi üzerine kurgula n mış bir
ardmdan egitim yöntemidir. Ceza, çocuğa kendini değersiz his
da ihtiyacmt settirir.
gideren Okulda öğrencisine kıza n, onu mimikleriyle asagıla
kişiye karşt yan, yanlls davranıslarında d ısa rı atan, tek ayak üstünde
bir yakm/tk ta hta önünde bekleten öğretmen çocuğa kendini de
hissi gelişir ğersiz hissettiren ögretmendir. Çocuğun değer ihtiyacını
okul egitiminde araç haline getirmek de bir tür çoc u k
suistimalidir, etik dısı bir davranıstır.
Birç o k çocuğun agresif davranıslarının kökeninde
değersizlik hissi yatmaktadır. Çocuk kendini değersiz his
settikce öfkelenir, gerginlik yasar . . . ihtiyaçlar kosulsuzca
giderildiğinde ruhsal rahatlama, a rdından da ihtiyacını
gideren kis iye kars ı bir ya kınlık hissi gelisir. Çocuk, böyle
ce kendini güvende hisseder. ihtiyacını gideren kisiye
bagla n m aya baslar.
Çocuğun yetiskinin yanında kendini güvende hisset
mesi oldukca önemlidir.
Yapılan bilimsel çalısmalarda ihtiyacları kosulsuzca gi
derilen çocuk ile a nne baba arasında "güvenli bir bağ"
olustugu görülüyor. Çocukla ebeveyn arasında olusan
bu bag, eğitimi kolaylastırıyor. Bu kolaylık, çocuğa baskı
kurmadan, ceza vermeye gerek kalmadan egitim sü
recinin isiernesinde temel rol oynuyor... Aksi durumda,
yani ihtiyaçları kosullu olarak giderilen cocuklarda ise
Adem
bir tepkisellik, inatcılık, huzursuzluk gelisiyor . . . Çocuk ile
Güneş
38
ebeveyn arasında yasa nan bu duru m a , " ba ğ la nma
bozukluğu" adı veriliyor.
Coc u kları il e g üvenli bağl a n a mayan, o n l a rı tep
kiselleştiren e beveynler, farkı n d a o l m a d a n su i ki kısır
döngüden birine girerler. Ya çocuğ u n tepkisel davra
nışiarına taviz vermemek icin onu bastırma k, sindirrnek
ve gerekirse hırpalamak ... ya da cocuğun tepkiselliğine
yenik düsüp taviz vererek sorun u ç özmeye calısmak . . .
Birinci durumdaki ebeveynler cocuklarını hırcınlastırır,
agresiflestirir ve aralarındaki bağı daha çok zarara uğra
tırlar. Özellikle ergenlik döneminde cocuk, artık kendisine
baskı uygulayan ebeveynden rah a tsız olur, içten ice
öfke geliştirir. . . kızgınlık duyar ... hırs biriktirir ... bu içsel tepki
bir süre sonra cocuğun kendi kendine söylenmesine,
öfkesini dısa vurmasına neden olur. . . Cocuğun ebevey Cezasız
nine duyduğu olumsuz hisleri dısa vurmaya başlaması Eğitim
39
bağların kopmakta oldu
ğunun işaretidir. icindeki
" a nne ba ba" d uyg usu
nu yitirmekte olduğunun
bir göstergesidir.
i ki n c i d u ru md a ise,
c o c u k sın ırsızlasır, e be
veyniyle b a ğ la r ı n ı ko
parmaz belki, a ncak bir
süre sonra söz dinlemez
hale gelir.
8 y a sı n d a ki kızı n ı n
s ü rekli m ız m ı z l ı ğ ı n d a n
sikôyetci olan bir ba bay
la karsılasmıstım.
" Kızım bir şey isterken
bazen dudoklarını büzü
yor ve ağlamaya başlı
yor. O a n öyle geriliyoru m ki a nlata mam. Düzgün keli
melerle kendini ifade etmek yerine ağlaması sinirlerimi
bozuyor" demişti.
" Ne yapıyorsunuz böyle durumlarda? " diye sordum.
" Be l ki yanlış biliyoru m ama parmağımı kaldırıp dik
bir d urusla, ' Ağlama ! Benimle ağlamadan konuş' diye
biraz kızıyorum . . . "
" Nasıl yani. . . Ağladığı için üzülüyor musunuz, kızıyer
musunuz?"
" Gerçeği söylemek g erekirse, ağlayan insanları sev
Adem mem. Örneğin esimin ağlamasından da hiç hoslanmam.
Güneş
40
Babasının vefat ettiği dönemde çok zayıftı, ağlıyordu. Yetişkinlerin
Ona bu sekilde destek ola mayacağımı düşündüğüm çocuklardan
icin bir süre eve hiç gelmek istemedim . isieri mi bilinçli ola hissettikleri
ra k uzattım, bazen geciktim . Esim bunu hôlô bilmez ... " birçok
"Zayıftı derken?" rahatSlZIIğin
kökeni kendi
"Ağla mak zayıflık değil mi? Onu kastediyoru m . "
çocukluk
Bu baba, ağlamanın zayıflık olduğunu düşünüyor,
y11/armda
esini ve çocuğunu, zayıf ya nlarıyle görmek istemiyordu.
gizlidir
Aslında bu adam ağlama devranısına değil, ağlama kla
ortaya çıkan duygulara tepkiliydi. Biri ağladığında sanki
kendi ç o c u kl u k yılları n d a b estırdı ğı d uygular o rtaya
çıkacakmıs gibi bir huzursuzlu k yaşıyordu . Kötü geçen
cocukluk yıllarında birçok a cısını bastırmıs, hiç kimseye
ihtiyacı yokmus gibi yaşamayı öğrenmisti. Kendi deyimi
ile "duygl.)sallığı artık bir kenara itmisti . . . " Simdi ise o bir
baba idL Yıllarca bastırdığı duygulara, küçü k kızı ağ
layara k dokun maya çalışıyordu ... Buna ihtiyacı vardı.
Zira çocuk, ebeveyni ile esd uyum yapa bilirse kendini
güvende hissederdi. B a ba ise yıllarca bastırdığı duy
gu lma dokundurmamak için kızı n a, "Ağl ama . . . Ağla
yara k konusma" diye c ı kısıyordu. Aslında bu babanın
bastırmaya calıstığı sey, kızın ı n ağlamaları değil, içinde
uyan maya ra mak ka lan kendi duyguları idi .. .
Cocukluk yıllarında ihtiyaç ları kosullu biçimde gide
rilmis, duygularını doyasıya yasamasına izin verilmemis
( bir baska deyisle, va r olusuna izin verilmemiş) kisiler,
yetişkinlik yıllarında ağla mayı zayıflık ve duygu sömü
rüsü . . . Gülmeyi ciddiyetsizlik ve yılısıklık olara k görürler.
Yetişkinlerin cocuklardan hissettikleri birçok rahatsız
Cezasız
lığın kökeni kendi cocukluk yıllarında gizlidir.
Eğitim
41
Annesinin sevgisini kaza n a bilmek için sürekli o nu n
pesinde g ezinen k üçük bi r kız ç ocuğunun isittiği, " Ne
den pesimde gezip duruyorsun . Biraz ra hat bırak beni!"
sözü çocuk için oldukça derin bir hayal kırıklığıdır . . . Çok
yoğun duygularla yöneldiği an nesinden soğuk bir durus
görmek ç ocuğa değersizlik hissettirir. Bu kız çocuğunun
büyüyüp anne olduğunda, çocuğunun sürekli kendisini
istemesine karsı ( nedenini artık kendisinin de bilemedi
ği) bir huzursuzluk duyması ç ocukluk yıllarında a n nesi
tarafından reddedilisinde gizlidir. ihtiyaç duyduklarında
a n neleriyle bağ kurama mıs kisiler, kendileriyle bağ kur
m aya ç alısan ç ocuklarına karsı tepkiseldirler.
Birçok a nnenin kendi çocuğunun "anne" diye ses
lenmesinden ra hatsızlı k duyması, kendi a nnesine ula
Adem
samadığı zamanlarda duyduğu acının " anne" sesi ile
Güneş
42
yeniden c a n l a n m asıdır. Bir b aska deyişle ç o c u ğ u n ,
a n nesi tarafından reddedildiği sırada hissettiği (ve ona
ulasamadığı icin sonradan bastırdığı) duygularının, kendi
çocuğu tarafından uyandırılmasıdır ... Bastırmaya çalış
tığı sey de çocuğ unun mızırdanması değil, kendi içinde
yıllardır bastırdığı "an n e" iniltisidir ...
Cezasız
Eğitim
43
V
ÇOCUGUN
•• •• •• • •
OZGURLUK IHTIYACI
Birçok ebeveyn çocuklarını n e kadar erken eğitirlerse
o kadar iyi olacağını düsünür. Hayatın bir yarıs olduğuna
inanırlar, öne geçme ç a bası sergilerler . . . Baska l arın ı n
çocuklarının kaç kelime, kaç hece öğrendiğine dikkat
edip kendi cocuklarının onlarda n geri kalmaması icin
yoğun çaba harcarlar. . .
Halbuki çocuğun i l k 4 yılı eğitim çağı değil, özgürlük
lerini doyasıya yasayarak kendini geliştirdiği cağdır ... Bu
çağda çocuk, ihtiyaçlarını değisik yollarla haber verir
ve bunların giderilmesi icin ebeveyninden yardım ister...
Bu, kimi zaman ağlamak, kimi zaman da mızırd a n ma k
şeklindedir. Cocuğun ağlamalarına karsılık vermek, ona
taviz vermek değil, ihtiyaçlarını gidermektir. Hiçbir cocuk
sebepsiz ağla maz, mızırdanmaz.
Bazı ebeveynler yeni doğan cocuklarını anne yata
ğından erkenden ayırıp baska bir odaya alırlar. Böylece
çocuğun bireysel var olusunu hazırladıklarını düşünürler. Cezasız
H a l b u ki cocuğun a n ne ya n ı n d a yatmaya "ihtiyac ı " Eğitim
vardır. Uyku eğitimi de nilerek a nne yatağından a yrı bir 45
Çocuğun ilk odaya tasınan çocukların sürekli ağlamaları, gerilme-
4 ytlt eğitim leri, hırç ın lasma ları sımarıkl ı ktan değil, gideremedikleri
çağ1 değil, ihtiyaçlarından dolayıdır.
özgürlükle- Anne yanından erken dönemde ayrı lıp ayrı bir odaya
rini doyastya konulan çocukları n uzu n uzu n ağla malarının gün geç
yaşayarak tikçe aza t ı p çocuğun sessizliğe bürü nmesi, bir başarı
kendini değil, trajedidir. Ağla m a n ı n kesil mesi çoc u ğ u n a rtık
geliştirdiği kendi başına uyumayı öğrendiğini değil, anne ihtiyac ını
çağtdtr bastırmayı öğrendiğini gösterir . . .
Duygusal ihtiyaç larını doyasıya gidermek yerine, er
ken dönemde bastırmayı öğren miş çocuklar yetişkinlik
dönemin de bastırdıkları duyguların yoksuniuğu içinde
yasamak zorunda ka lacaklardır . . .
Yaklaşık 45 yaslarında bir b a b a 1 2 yasındaki oğlunun
okul basarısızlığı nedeniyle danışmanlık almaya gelmişti.
Bu baba, küçük yaşta karsılaştığı bütün zorlukları (kendi
d eyimi ile) " tırna kları ile kazıya ra k" asmıstı . . . H ayatın
zorlukları n a göğüs gererek bu günlere gelmişti . . .
Ancak oğlu, kendisi gibi değil, "tembeldi ! " Okulda
basarısızd ı. . . " Bütün ihtiyaçlarını karşılıyorum, ama olmu
yor. Ya bu çocuğun zekôsında bir sey var, ya da ben
bir yerde yanlış ya pıyoru m " diye düşünüyord u .
" Daha n e yapacağım? Seviyorum, oyun oynuyorum.
Ben babamdan bunların hiç birini görmedim. Ama yine
de hayatı kendim kazandım, zorluklara göğüs gerebil
dim. Oğlumun her şeyi olduğu halde başarısız, tem bel,
ilgisiz biri olmasına taha mmül edemiyoru m" dedi.
Bu baba çocuğunun bütün maddi ihtiyaçlarını karsılı
Adem yordu, doğru . . . Ancak duygusal ihtiyaçlarını gidermiyor,
Güneş giderdiğini "zannediyordu." Bir yanılsama içindeydi yani.
46
Kendi babası ile kendisini kıyas edip çocuğu icin yaptığı
"iyilikleri n l " onun duyg usal ihtiyacla rı n ı gidereceği ne
inan ıyordu.
" Seviyoru m , ilgileniyoru m " dediği seyler de kaliteli
birliktelikleri e olusan duygular değildi. Kısıtlı zamanlarda
çocuğa sunulan "ikra mlar"dı. . . Zaten bu ikra mlar da
süre kli basa kakılıyordu . . .
" Cocuğu nuzla hangi oyu nları oynuyorsunuz? " diye
sorduğumda "Oynuyoruz iste vakit buldukca . . . Top oy
nuyoruz ... Ne bileyim, kosuyoruz, bazen güreşiyoruz iste ...
Çok vaktim olmuyor a m a elimden geleni yapıyoru m "
diye cevap verdi.
Esi itiraz etti:
" Esi m çok yoğun bir insa n . isıerini bizzat takip etmezse
rahatsız olur. O yüzden zihni sürekli dolu. Oğluyla birlikte
olduğu za m anlar zaten günde bes on d a kikayı geç Cezasız
mez. O a nlard a da a klı hep baska islerle m esguldür. Eğitim
47
Cocuk okulda arkadaşlarıyla
bir sorun yasasa, oturup bu so
runu n nasıl cözüleceğini oğlu
ile uzu n uzun konusma k yerine,
genellikle azarlar, kızar . . . co
cuk da ağlayıp üzüldügünde
on un zayıf. güçsüz, duygusal
olduğunu söyler durur ... " dedi.
Adam, esinin sözlerine alın
mıstı: " Ben ona kızmıyorum . . .
Z ay ıf o l m a , diyoru m . .. Ağla-
ma hemen, diyorum ... Erkek
ad a m ol. g üçlü ol. diyoru m . . .
Kendimden örnekler veriyoru m . . . A m a yine d e yarana
mıyorum ... Sükretmek yerine sikôyet etmek nankörlük ... "
· "Siz, ' Defolsun gitsi n ' deyince ra hatsız oldu galiba . . . "
dedim.
"O her seyden rahatsız olur. Geçen gün çocuğa kız
dım diye rahatsız oldu . Ö nceki gün h ızlı yemek yiyorum
diye ra h atsız oldu . Bunlar bahane . . . Ayrılmayı kofaya
koymuş, bahane arıyor. Asıl kendisine baksın , evde ne
is ya pıyor n e güç ... Bir g ü n görmedim ki evin içinde
düzen olsun. Esimi bırakacaksın , romantik olsun . Kustan
bahsetsin, kelebekten konuşsun . Müzik dinlesin . . . Aksam
yemeğinde masaya mu m koysun ... Hayat ona güzel. ..
Hayatın bir de gerçek yanı var deyince fil m kopuyor ...
Neymis efendim, romantik değilmişim ... "
" Nedir hayatın gerçek yanları ? "
" Her sey ... Mesela para yoksa hiç bir sey olmaz . . . Ma
saya mu m koymak değil marifet, o mu mu oraya koyabi-
lecek maddi güce sahip olmak asıl önemli olan . . . Esi me
bunlardan bahsedemezsin iz, ruhsuz olursunuz . . . Sorum- Cezasız
luluk duygusu hiç yok ... Saygı zaten yok ... Zamanında Eğitim
49
Birçok biraz baskı kursaydım böyle sayg ısızca konusamazdı. . .
çocuk Özgür bıra kınca sonuç böyle oluyor iste."
duygu Adam tam bir hayal kırıklığı içindeydi. O kadar çok
dünyasmda duygusal yatırı m yaptığı esinin boşanmak istemesi kar
yaşadtğt sısında asağılan mıs hissediyordu kendini.
olumsuzluk-
Hanımefendiyi davet ettim içeri, "Sorun nedir? " diye
lar nedeniyle sordum.
'davramş
" Bıktım a rtık d uyarsızlıkları n d a n . Beton g ibi a d a m ,
bozukluk/art'
duyarsız . . . hissiz . . . On dört yıldır evliyiz, bir kere bile ağ
sergiler
ladığını görmedim."
"Ağla mak? N asıl ya n i ? "
" Duygularını yasayamıyor demek istedim ... Sevincini
de üzüntüsünü de d ısa vurmaz ... Biraz yanına yanasıp
sımarı klık y a ps a m , kadı nız sonuçta, buna ihtiyacı mız
var... 'Sırası değil ' der, kenara çekilir ... Elini tutup gözüne
baksa m , dur isim var der ... "
" Da h a somut bir örnek verebilir misiniz? "
"Geçen yıl bir ara canıma tak demişti. Yan komşu da
otururken arkadaslar esierinin kendilerine yaptıkları sürp
rizlerden bahsediyorlardı. Kimisinin doğum gününde esi
kolye almış, kimisi alyans ... Esiyle en sorunlu zannettiğim
arkadasım bile hem kendi doğum gününde hem ço
cukları n doğum gününde esinden kocaman çiçekler
a ldığını s öyleyin c e içim bir tuhaf oldu. Benim neyim
eksikti ki? Bu kadar zam andır evliyiz, bir kere bile çiçek
olmamıştı bana ...
Aksa m eve geldiğinde a çtım a ğzımı y u mdu m gö
zümü, söylendim durd u m . Beni dinliyordu ama a nlamı
Adem
Güneş yordu, ' Ne bağınyersun ya ? ! Bağıracağına ne istiyorsan
onu söylesene ı ' dedi, dondum kaldım.
so
Arkadaşlarımın esierinden gördükleri ilgileri anlattım ,
'Sevilmeye ihtiyacı m var' dedim . . .
' Daha nasıl seveceğim, sen kendine problem a rıyor
sun ! ' dedi, gitti içeri oturdu . . .
O g ü n hiç konusmadık. Ertesi g ü n esimin anne babası
misafir olarak gelmişti bize ... içeride oturuyorlardı ki kapı
çaldı. Esimin gelme saatiydi, kal ktım, açtım kapıyı. $asır
dım, elinde çiçek vardı. . . Dünkü konusma etkili olmustu
a nlaşılan. O sırada kayınvalidem de geldi ka pıya . Esim
onu görünce birden neye uğradığını sasırdı, san ki elin
de bir suç aleti varmıs da nereye koyacağını sasırmıs
gibi ' Gelirken çiçekçiye uğradım ... Çiçek a ldım ... Al da
vazoya koy' dedi. So k geeirdi m . "
"Neden ? :'
"Çiçek öyle mi verilir? Ben yıllarc a iste bu a d a m l a
yasadı m . Esine bir çiçek al mayı bilmeyen . . . Çiçek nasıl
verilir becererneyen bir a d a m l a yasa d ı m bunca za- Cezasız
man." Eğitim
----
51
Çocuk, Beyefendi ile tekrar görüstüm . Esinin ineindiği olayı
duygu anlatırken sözüm ü kesti.
dünyasmda "Hocam, iste durum bu. Ben dışarıda el ôlemi sırtımda .
bir iyilik hali taşıyıp para kazanmak için kendimi harap edeyim, esi
yaştyorsa min a nlattığ ı sey çiçek böcek . . . Çiçek öyle tutulmazmıs,
yemesi öyle verilmezmis . . . Bırakın Allah askına, ben de bunaldım
düzenlidir, artık, bosanaca ksa bosa nsın, o da kurtulsun ben de."
uykusu Beyefendi esini duya bilecek, esinin hislerini a niaya
kalitelidir, bilecek durumda değildi. Daha da ötesinde, esinin bir
fizyolojik çiçeğe yü klediği a nlam için "çiçek böcek derdinde"
gelişimi diyecek kadar bu duyarlılıkta n uzaktı ...
yerindedir Bu aileyle ya ptığımız bireysel görüşmelerde de gör
dü k ki, beyefendi cocukl uk yıllarında babasının baskıcı
tutumu karsısında duyarsızlasmıstı. .. Annesi ile güvenli bir
bağ kuramamıstı. .. Anne ba bası ile ihtiyaçlarını doyasıya
gidermek yerine, televizyonla kendini oyalamıs . . . Ken
dini sürekli o ya da bu sekilde oyalayorak cocukluğunu
geçirmişti. $imdi ise yıllardır kullanmadığı d uygularına
ihtiyac duyan bir esle karşı karşıya idi. Esi elini tutma k
istiyor, göz göze gelmek icin ç a ba harcıyordu . . .
Bütün bunlar cocukluk yıllarında olusan yaralard ı .
Cocukluk yılları n da ihtiyacların "vaktinde, yeterin
c e ve kos ulsuzc a " gide ri l m esi çocuğun içsel olara k
rahatlamasını, kendini iyi hissetmesini, değerlilik hissinin
oluşmasını sağlar. Kişinin kendiyle barısık olması, kendini
değerli görebilmesi ve duygularını yönetebilmesi ancak
bu iyilik halinin sonucudur. Kendini iyi hissetmeyen kişinin
duygularını yönetmesi beklenemez, çevresiyle kuracağı
iliskileri uyum içinde götürmesi düşünülemez.
Adem
Güneş
52
Birçok cocuk, duygu d ü nyasında yasadığı olumsuz Çocuk duygu
luklar nedeniyle "davranıs bozuklukları" sergiler. Ya anne dünyasmda
babasıyla c atısır ya kordesiyle aniaşamaz ya da okulda bir iyilik hali
öğre n me problemleri yasar. Bu cocuklard a n kimisine yaştyorsa,
hiperaktif davranıs bozukluğu, kimisine dikkat dağı �ıklığı sosyal
etiketi yapıştınlarak tedavi icin çaba h arcanır.
gelişimi
Halbuki cocuk, kendini iyi hissetmediği sürece sosyal yerindedir
yasamda da sağlıklı iliskiler gelistiremez . . . a nne babası
ile uyum içinde olamaz ... kordesi ile a nlasamaz.
Eğer cocuk, duygu dünyasında bir iyilik hali yaşıyorsa
yemesi d üzenlidir, uykusu ka litelidir, fizyolojik g elişimi
yeri n dedir. B u n u n aksine, c o c u k iç d ü nyasında h u
zursuzluklar yaşıyorsa , yem e bozukl u ğ u g örülür, uyku
düzeni ol ustura maz, ebeveyniyle uyumlu davra nısla r
sergileyemez ...
Eğer cocuk duygu dünyasında bir iyilik hali yaşıyorsa,
sosyal gelisi mi yerindedir. Sosyal ortamiara keyifli ce girer
cıkar, insanlarla keyiflice sohbet eder, kendi ı ile barısık
old u ğ u için insanları değerli görüp onlarl a olmaktan
mutlu olur. Dikkati dağınık değildir, içinde kaygılar ba
rındırmadığı icin öğrenmesi kolay olur.
Eğer cocuğun duygu d ü n ya s ı n d a bir h uzursuzlu k
varsa, kendini iyi hissetmiyorsa, sosyal ortamlarda bulun
ma ktan keyif almaz, insanlarla iletişimi sağlıklı yürümez.
ic dünyasındaki huzursuzluk dışına yansır.
Yedi yaslarındaki kız cocukları icin bir a nne b a b a
gelmişti ya nıma . Onlara göre sorun cocuklarının okul
basarısızlığı idi. . . Çocuk sabahları vaktin de kalkmıyor,
okula istekli gitmiyor, öğretmenin verdiği {çok da fazla
Cezasız
olmayan) ödevleri ya pmıyordu. i kinci sınıfa gittiği halde
Eğitim
53
okuma yazması arkadaşla
rından oldukca geride idi.
Ancak benim gözü me bir
baska ayrıntı takılmıstı ... Co
cuğun boyu yasıtionndan
daha kısa, kilosu da daha
azdı. Annesine, " Yemesin
de de sorun var m ı ? " diye
sord u ğ u m d a , " O konuyu
hiç a c m ayın. Öyle inatçı ki
ne ya p a rsak ya palım ye
meği sevdiremedik" diye
cevap verdi.
B u a n ne b a b a ve ço
c u kl a h a fta la r b oyu n c a
görüstü m . Soru n c ok derin-
lll•ltiııı-�ı.:.��-.ılıibd-k
lerde gizliydi; cocuk "ken-
dini var edemiyordu." Yanlls anlasılmasın, çocuklarına
baskı uygulayan bir a nne baba değildi ebeveynleri.
Aksine, kızları n ı n g elişimi i ç in he r seyi ya pıyorlardı. Bir
sey hariç . . . ihtiya cları n " kosulsuzca " yerine getirilmesi. ..
A nneye, " C o c u ğ u nuzd a n iste diğiniz davra n ısları
yeri n e g etirmesi icin, baskı, zorl a m a veya ceza veri
yor musunuz? ' diye sorduğumda " Hayır, biz cocuğun
cezayla eğitilmesine karşıyız, sevgiyle eğitmenin daha
doğru olduğunu d üşünüyoruz" dedi.
Halbuki bu ailede ihtiyaclar belli koşullara bağlı ola
ra k gideriliyordu. Bu, kendi basına zaten ceza içerikli bir
yetişkin tutumuydu . Fakat anne babq bunu bilmiyord u .
Adem Örneğin, coc u ğ u n a n n e babasından sevgi alabil
Güneş m esi icin, sorumluluklarını yerine getirmesi gerekiyordu.
----
54
Odasını toplarsa, annesi ile iyi iliski gelistirebiliyor, ödevini Çocuk
yaparsa babası ile mutlu oluyordu . .. Çocuğun duygusal kendini iyi
ihtiyaçları, ancak onda n beklenen davra nıslar yerine hissetmiyor
geldikce gideriliyordu ... iyi bir davranıs sergilediğinde sa, sosyal
uzu n süredir istediği oyuncaklar alınıyor, övgüler yağ ortamlarda
d ırılıyordu, olu msuz davra nıslar karsısı nda a nne baba
bulunmak
farkına varmasa da m utsuz ve gergin oluyorlardı . . .
tan keyif
Çocuğun kısır döngüsü böylece basla m ıstı. A n n e almaz,
babasının kendisinden istediği davra nısları yerine getir insanlarla
mediğinde onları mutsuz buluyor ... Mutsuz olan anne ba iletişimi
basının yanında kendini mutsuz, değersiz hissediyordu ... sağltklt
Anne ba bası a ncak kızları onları n istediği davranısları
yürümez
yerine getirdiğinde mutlu olu�or, cocuk da kendini mutlu
hissediyordu . . . Anne babanın terbiye aracı kendi d uy
guları idi . . . Belki yanlıs davra nısları sırasında cocuklarını
odaya kapatmıyor, fakat yansıttıkları kötü duygularla
çocuğu kendi içinde daha derin bir yalnızlığa itiyorlardı ...
Çocuk, kendi duygularını yasam a k yerine anne ba
basının duygularını yaşamayı, onları mutlu ederek kendi
duygusal ihtiyaçlarını bastırmayı öğrenmisti. Bu durum
anne babaya keyif veriyordu. Kendilerini üzmemek icin
ca balayan bir cocukları olmustu a ncak bir sey yolunda
gitmediği icin her sey rayd a n çıkıyord u ; çocuk a n n e
babasının bu tutumu karsısında "iç m otivasyo n u n u "
kaybediyor, dıs motivasyonlarla davranıs gelistiriyordu .
Halbuki gelisimin devamlılığı i ç motivasyona bağlıdır.
Yani cocuğ u n damağı yemekten lezzet olmalıydı ki
yemek ona mutluluk versin. Çünkü d a m a k tadı da bir
iç motivasyon a racıdır. . .
Cezasız
B u cocuk, yemeği lezzet aldığı için değil, anne babası
Eğitim
istediği için ve o nlar üzülmesin diye yiyordu . . . Yemeğin
ss
Gelişimin lezzetine odaklanmak yerine, anne babasını mutlu edip
devam/ıliğı iç kendisine iyi davra n malarına odaklanıyordu . . . Dıs mo
motivasyona tivasyona odaklı yemek yeme davra nısı bir süre sonra
bağlidır çocuğu yormus, yemekten bıktırmıstı. .. Yediklerinden tat
almak bir tarafa, ciğneyip yu tma k onun icin bir zahmete
dönüsmüstü . ..
Ya d a okulda yeni bir seyler öğrenmenin m utlulu
ğ u n u yakalamak, bir sonra ki öğren meye merak duy
mak yerine, anne babası üzülmesin diye ders yapmaya
odaklanıyordu. H a l buki " öğrenme" heyecan verici bir
iç motivasyonla gerçekleşir. .. Yeni bir bilgi. içte kıpır kıpır
bir duyguya sebep olur . . . Cocuk bu heyeca n verici iç
motivasyona odaklanmak yerine, a n ne babasının yü
zündeki d uygulara odakl a n ıyar ve iç motivasyonunu
kaybediyordu ... Bir süre sonra okul, öğrenmek, ders, yazı,
kita p h epsi kara bir dev gibi üzerine çöküp ka lmıstı . . .
Cocuklarını kendi d uygula rı ile terbiye etmeye ça
lısan bu anne baba, ona kendini değerli hissettirmek
yerine, (farkına bile varmadan) çocuğa kendi değerini
baskalarının gözünde ara mayı öğretiyorlardı ... Cocuk,
kendine iyi davra nıldığında değerli hissediyordu, kötü
davra nıldığında değersiz . . . Ve " Kötü mü davranılacak,
iyi mi d avranılacak" diye süre kli baskaları n ı n gözüne
bak mayı öğreniyordu ... Halbuki, cocuk h angi hatayı
yapars a yapsın, a n n e b a ba kendi duygularını terbiye
ara c ı olarak kullan m amalı, çocuğa değersizlik hisset
tirme melidir. En kötü eğitim, ceza ile eğitimdir. Ceza
ile eğitimin en kötü biçimi de çocuğu duygularla ce
zalandırmaktır . . . Mutsuz görü nmek, sevgisiz bıra kmak,
ilgilenmemek, küsmek, en kötü cezalandırma araçlarıdır.
Adem
Güneş Bütün bunları paylastığımda, a nn e bir hayli üzüldü,
kendi cocukluğunu h atırladı ve "Aynı ben ... " dedi. " Ben
56
de annem üzülmesin diye onun etrafında perva ne olur "Öğrenme''
d u m . Bir dediğini iki etmezdim ki bana kızmasın. Eğer heyecan
onu üzersem a n nem h astalanıp ölür diye düsünüyor verici bir iç
dum . . . Öyle söylüyordu a n nem; 'Senin yüzünden hasta motivasyon
olacağı m ' diyord u hep . . . "
la gerçekleşir
Bu anne de kendi annesinden öğrenmisti, duygularını
bir terbiye aracı olarak kullanmayı ... An nesinden maruz
kaldığı sey, fiziksel olmasa da, psikolojik siddetti. ..
Çocukluk yıllarında psikolojik siddet m ağ duru olan
kisiler, yetişkinlik yıllarında bir problemle karsılastıkları nda
hemen bıkkınlık yaşarlar. . . Yüzleri asılır ... Mutsuz olurlar. . .
Bu d urum, hayatında ki problemierin san ki t a çocuk
luk yıllarından bu yana hiç bitmezcesine devam ettiği
ya nılgısının sonucudur. Çocukken anne ba bası ile ya
şadığı problemler, okulda öğretmeninin baskın tutum u ,
arkadasları tarafından dısla nmalar. . . Ve sonunda hôlô
bitmeyen problemler, çocuğun u n yemek yememesi,
uyuma ması, dersini ya pmaması. . .
N ormal sartlar a ltında insan , h e r bir problemi birbirin
den bağımsız olarak düşünebilecek yetenege sahiptir.
Çocuğunun okul problemi ayrı, kredi kartı borcunun ge
cikmesi ayrı bir problemdir. . . Aracının lastiginin patlaması
ayrı, çok sevdiği arkadası ile yasadığı güvensizlik ayrıdır.
Faka t problemlerle çocukl uk yıllarında tanısmıs bir
kisinin bu problemleri birbirinden ayırt edecek yeteneği
gelismez. Yıllar sonra da olsa, bütün problemierin hep
kendisini bulduğunu, her seyin üst üste geldiğini zan ne
der. Her problemi, birbiriyle bütünlestirdiği için yeni bir
problem duymak istemez, duyduğu küçük bir olumsuz
Cezasız
luktan çok çabuk etkilenir. Bu durum kisiye kendini sürekli
Eğitim
57
tükenmis ve yetersiz hissettirir. Yasarn enerjisini tüketir . . .
Sürekli yorgun ve depresif b ir hayata mec bur kılar . . .
Böylesi bir kisi, örneğin esi ile tartıştığı sıra d a , "Ben
zaten ne zam a n mutlu oldum ki! " diye birden bire her
seyi yıkar gee er. . .
Buradaki "zaten" kelimesi problemi n cocukluk yılların
da başladığını isaret eden bilinealtı "frekans kelimesi"dir.
"Yeter," "bıktım , " "hep," "hiç," "zaten," "her zaman,"
"ne zam a n , " "hiçbir za man" vb. frekans kelimeleridir.
Bu kelimelerin kullanılma sıklığı cocukluk yıllarındaki ze
delenmisliklerin bugüne yansımasının işaretidir. . .
"Ne za m a n islerim rast gitti ki . . . "
Adem "Beni ne zaman a niadın ki. .. "
Güneş
58
" Bir daha asla sana güvenmeyeceğim .. . " Çocukluk
"Yeter ya, bıktım bu hayattan . . .
"
y11/armda
psikolojik
" H er zaman ben mi üzüleceğim ... Bu n asıl hayat . . . "
şiddet gören
Bu gibi ifadeler, çocukluk yıllarının acı dolu günlerinin kişiler, yetiş
bu güne yansımasıdır . . . kin olduk
Cocukluk yıllarından baslayan v e b u gü nlere kadar larmda bir
dip bir akıntı gibi gelen olumsuz duygulardan kurtulmak problemle
ancak kisinin kendini " özgürlestirmesi" ve "iç seslerini" karşiiaştikla
fark edip susturması ile m ümkündür.. Bunu fark etmek rında hemen
�
Cezasız
Eğitim
59
•
HIS VE DUYGU
Birçok kisi ru hsal durum un u tarif ederken hislerinden
bahseder. Ne "hissettiğini" söyleyerek iç dü nyası hak
kında bilgi verir.
"Bugün kendimi iyi hissediyorum . "
"Ailemin yanında kendimi güvende hissediyoru m . "
"içimde a nlamsız bir huzursuzluk hissediyorum."
" Kendimi gergin hissediyorum . "
· " Kendimi değersiz hissediyorum . "
" icimde sürekli bir telas, bir kaygı hissediyorum . "
Psikolojik sorunların kökeni hislerdir. Kisinin yönetmekte
zorlu k çektiği olumsuz hisleri n artmasıdır. Hislerin güç
lenip d uyguya d ö nüsmesi ve a rtık yönetil e m ez hale
gelmesidir.
" Kendimi mutsuz hissediyoru m " diyen kisiye, "E o za
man. mutlu hisset" demek kôr etmez. " Hayat ne g üzel, Cezasız
bak kuslar, kelebekler, çiçekler var, neden kendini mut- Eğitim
61
Pedagojide suz hissediyorsun ki? " diye nasihat vermek de çözüm
his; değildir. Kücükken a bisi tarafından tacize uğratılmış bir
ötekinin çocuğun üzeri ndeki kötü hisleri atması "hayat ne güzel"
bireyin nasihat_i ile olac a k sey değildir ... O kendi yalnızlığı icin
üzerine de ürettiği yen i yeni düşüncelerin esiridir a rtık ... Onun
nasihate değil, d uygularını o narm a ya ihtiyacı vardır.
b�rakttğt
Duyg u ları n o n a rılması da a kıl vermekle değil, bizzat
''ruhsal
duygulara , hislerle erismek ve iyi edici hisleri duygulara
ha/''dir
a ktarmakla m ümkündür.
Bireyin zih nini yönetmesi oldu kca somut ve kolaydır.
Masada dura n cisim bir bardaksa b u bir bardaktır. Eğer
biri onun bardak değil sürahi olduğunu kanıtlarsa, düşün
cesi değişir, o cisme a rtık bard a k değil sürahi demeye
baslar ... Anca k hisleri yönetmek icin fark etmek yeterli
değildir. Birçok kisi, icindeki hislerin neden kaynakla ndı
ğını bilir, bu hisleri tasıma ması gerektiğini de bilir ancak
hisleri n sarması k gibi bedenini sormasına engel olamaz.
Temizliğe dönük bir Obsesif Kompülsif Bozukluğu (Ta
kıntı) olan kisi ellerini sürekli yıkamaması gerektiğini bilir. . .
yıkadıkc a elinin tahris olduğunu g örür... a m a yine d e
icindeki hislerd e n kurtula m az, yeniden yeniden yıkar
durur . . .
insanın üzerine bulasmıs hislerden kurtulması oldu kca
zordur. Esine güvenemeyen, çocuğunun basına bir sey
' geleceğini hisseden, insanların çıkarcı olduğunu düşü
nen, kendini değersiz hisseden kişilerin üzerlerinde tası
dığı hisleri bir ken a ra koyması çok kolay olmayacaktır.
Peki kisinin bütün yasamını böylesine altüst eden "his"
nedir, nasıl bulasır insa n a ?
Adem
Ç o c u ğ u n kişilik g elisimini önemseyen her yetişki n ,
Güneş
hissin ne olduğunu, insana nasıl bulastığını, duyguya na-
62
sıl dön üstügünü, duyguya
dönüsen hislerden kurtul
manın neden zor oldugu
nu da önemsemelidir. ..
Hissin ne oldugunu bil
meyen kisi, kendisinin ne
d e n taha m m ü lsüz oldu
g u nu d a bilmez . . . icinde
neden sürekli bir mutsuzluk
tasıdıgını da . . .
Hissin n e oldugunu bi
lemeyen kisi, çocuk egiti
mini de beceremez ... Ço
cuğa verdiği bir ceza n ı n
o n u n hislerini nasıl bozdugunu a nlayamaz . . .
Pedagojide his; ötekinin bireyin üzerine bıraktığı " ruh
sal hal"dir. ..
"Geri zekôlı mısın oğlum sen ? " denilen bir öğrencinin,
öğretmeninin öfkesini ince bir sezi olarak içinde d uy
ması. .. bir yabancının karsısında kendini ilk defa tuhaf
hissetmesidir ... Aynı çocuğu arkadasimının "Git ... sen
bizimle oynama" diyerek itelemesi. . . soka kta itelenen
çocuğ u n d ers çalıstırırken a n n esinden "Senin kad a r
solak çocuk görmedim" c ümlesini d uymasıdır. . .
H i s , -d ı s d ü nyada yasa n a n d uygul arı insa n ı n içine
a ktaran sezi aracıdır... Çocuğun içinde bulunduğu d ün
yanın nasıl bir yer olduğuna dair gözlemlerini tasıyan,
ruhun kılcal damarlarıdır ...
His, çocuğun kendi dısındakilerin duygularını kendi Cezasız
duyguları ile temasa geçire n bağdır. Eğitim
63
Hisler Bazen bir söz, bazen bir m imik, bazen du ya rsız bir
yoğunlaştl ba kıs, bazen derin bir nefes alma veya gözlerin öfkeyle
ğmda kapa n m asıyle çocuğun duygularına dokunu lur.
duyguyu Birçok kisi duygu ile hissin aynı sey olduğunu düsünür.
oluşturur;
H a l b u ki his, d uygu ö n cesi olusa n ru hsal d uru m u n
duygu,
adıdır. Hisler yoğunlaştığında duyguyu olusturur. Duygu,
his yoğun his yoğ u nlasmasıdır.
laşmasldlf
"Bugün seni çok mutl u görd ü m . "
"Sen yanımda olduğunda kendimi iyi hissediyoru m."
"Seni seviyoru m . "
" Geri zekôlı mısın sen ? "
"Saçmalama be ! "
"Cık d ısa rı, gözü m görmesin seni ! "
"Senin yüzünden hayattan bıktım " gibi mesajlar ço
c u ğ u n i ç i n e ö n c e bir his o l a ra k dokunur. Aynı hisler
biriktiğinde, çoğaldığında, yoğunlosmaya başladığında
duyguya dönüşür.
Bir his d uyguya dönüstü ğ ü n de o hissin duygusunu
oluşturur.
Örn e ğ i n , ç o c u k çevres i n d e n s ü rekli "değersizlik
hissi" sezinliyorsa, bu hisler bir süre sonra "değersizlik
duygus u"n a dönüsür. Olusan bu duygu artık kendi ken
dine "değersizlik hissi" ü retmeye baslar. Birey bir süre
sonra d ışarıdan değersizlik h issi a l masa da d uygula rı
nın deri n lerinde kendini d e ğersiz h issetmesin e engel
olamayacaktır.
Adem His, çocuğun gündelik yasamını etkilemez gibi gö
Güneş rü nür. Azarlan a n , küçük d ü sürülen bir çocuk h e me n
-----
64
bozulmaz. Ancak içine ak
tarılan hisler bir anlam tasır
ve kü ç ü k küç ü k izler bıra
kır. Çocuğun edindiği his
ler duyguya dönüsmeden
onarılırsa yok olur gider.
H i ç bir c o c u ğ u n " G eri
zekôlı m ısın sen ? " sözü ile
birdenbire kisiliği bozulmaz.
A n c a k o ç o k g ü vendiği
yetiski n i n kendisini asağ ı
laması karsısında hissettiği
tuhaf duygu, baska ları ta
rafından da pekistirildikçe,
hem kendi ile ilgili ve hem
de yasa m ha kkında a n-
lamlandırmaları olusur.
K e n d isinin g ercekten öyle ol d u ğ u n u za n n eder.
Gercekten zekôsında bir problem olduğunu fark eder
(za n neder) . Bundandır ki cocuk kime ne kadar yakın
sa yakınlık iliskisi kadar zarar görmeye yatkındır. Hiç bir
kimse, çocuğa kendi a nne babası kadar zarara vere
mez. Sokakta karsılaştığı bir kisiden siddet görse hisleri
bozulmaz belki ancak kendi a n ne babasından ilgisizlik
görse değersizlik hissi edinir.
Çocuğun hislerini zarara uğratan iki u nsur vardır.
1 - Bağın kuvveti
2- Savunmasızlık
Çocuk kimle ne kadar bağ kurduysa bağ kurduğu Cezasız
kisinin kendisine yasatacağı olumsuz hisler o kadar derin Eğitim
d uygulara dönüsür. Çocuğun babasından duyacağı bir 65
Çocukluk sözle komşusundan duyacağı sözü n içsel derinliği aynı
çağmda değildir. Babasının hafif aşağılar bir bakışı, çevresinden
aklfet isiteceği olu msuz sözlerden çok daha tesirli iz bıra kır.
yorumlama Çocuğu zarara uğratan ikinci unsur, kendisine olum
devrede suz his yasatan yetiskine karsı savun masız ka lmasıd ır.
değildir Kendini savunmaya çalıstıkça yetişkinin baskın tavrı ile
karsılasıp çaresiz kal masıdır. Olumsuz his yaşadıkça de-
ğil, olumsuz hisleri yasadığı kisiye karsı çaresiz kaldıkça
hisleri bozulur çocuğun ...
Bu açıdan bakıldığında, kişiliğine tesir eden üç ye
tişkin , çocuğun yaşamında oldu kç a önemlidir; a nne,
baba ve öğretmen . . .
Çocuğun c eza a ldığı b i r öğretmeni karsısında his
settiği asağılanmayla değil. bu aşağılamaya rağmen
ertesi gün aynı öğretmen le iyi iliski kurmak zorunda kal
masıyla kişiliği zarara uğrar. Çocuğu n ba basından isittiği
tek c ü mlelik " Defol oda n a ! " sözün den çok, bu sözü
isittikten sonra aynı yemek masasına oturduğu sırada
hissettikleridir kişiliğini zarara uğrata n hisler. . .
His aktarımı, bazen çocu kla yetişkin arasında "direkt"
iliski sırasında olusur. Bazen de yetişkinlerin kendi arasın
daki iliskinin çocuğa dolaylı ya nsımasıyla . . .
Esiyle tartısan b i r a n n e ; " Yeter, senden de bı ktım ,
çocuğundan da" dese b u söz çocuğa dolaylı olara k
"değersizlik" hissi edindirir.
Veya aile içinde yetişkinlerin kendi ara larında " H a
yatta hiç kimseye güvenmeyeceksin" diye konusma
ları, çocuğu direkt muhatap a lmasa da dolaylı olarak
Adem insanlara karsı "güvensizlik" hissi edinmesine neden olur.
Güneş
66
Annenin evde yasadığı gerginlik . . . Babanın can sıkın Çocuğun
tısı içindeki tavır ve davranışları . . . Öğretmen in gergin ve kendisiyle
agresif tavrı, direkt çocuğu muhatap a lmasa da o nu n ilgili algtsma
duygularına ulasan hislerini etkiler . . . "Ben AlgiSI';
Çocukluk çağında a kılcı yoru m l a m a devrede de kendinin
ğildir. Bundandır ki çocukla birlikte yasaya n yetişkinler dtşandan
sadece sözel ifadelerin değil, aynı za manda yasadıkları n asti
ru hsal ha lin de çocuğa his olarak aktarıldığını bilmelidir. göründüğü
Örneğin, çocuğa bir gerg i n l i k a nı n d a , " Be ni d e l i ile ilgili
etme" dense, bu söz çocuğun zihinsel filtrelerinde yo algtya da
rumlanmadan direkt duygularına iner . . . Kendisinin anne "Sosyal Ben
babasına zarar verdiğini düsünür. Algtst" denir
yası nda oku ma yazmayı yeni öğren miş bir kız ço
7
cuğunun an nesi yasadığı bir a n ıyı su üzüntülü ifadelerle
paylasmıstı :
"internet kulla nırken esimin h a n g i sayfaları ziyaret
ettiğini takip etmek gibi kaygılı bir yan ı m var. O g ü n
internette ' Ma l nasıl. . . ' , ' Mal m a l . . . ' , ' Ma l yüzü . . . ' gibi
kelimelerin ara ndığını görü nce beynimden vurulmuso
d ö n d ü m . Ç ü n kü önceki gün kızı m ı n beni çilede n çı
kardığı bir a nda öfkeme haki m olamamıs, birden ağ
zımdan, ' Kızım sen mal mısı n ? ' ifadesi çıkmıştı . . O. a n , .
Cezasız
Eğitim
69
• • • •
EDILGENLIK HISLERI
ihtiyaç ların kosulsuzca giderilmesi, kişilik gelişimi için
old ukça önemlidir. Özellikle d uygusal ihtiyaçlar bir ko
sula bağlanmama lıdır.
Coc u k hangi davra n ışı sergilerse sergilesin ona yö
nelik sevgi azaltılmamalı, sevgi ilişkisi bir egitim aracına
dönüstürülmemelidir.
Sevginin eğitim aracı olarak kullanılması "edilgenlik
hisleri"nin oluşmasına sebep olur.
Edilgenlik hisleri çocuğu ebeveyn bagımiısı yapar.
Erken dönemde başlaya n ebeveyn bağımlılığı ilerle
yen yıllarda çocuğun çevresiyle de bağımlılık duyguları
icinde ilis�i kurmasına neden olur.
Çocuğunun yanlıs d avra nısları sırasında "Artık seni
sevmeyecegim" diyen bir anne ... " Kardesine oyunca
ğını vermezsen seni kucağıma olmayacağım" diyen bir
baba, edilgenlik hisleri geliştiren a n ne ba badır. Cezasız
Eğitim
71
Sevgi alışverisinin cocuk
eğitiminde araç haline ge
tirilmesi gibi, doğal olmayan
veya a bartılı sevgi gösterile
ri de edilgenlik hislerine yol
a car. "Sen d ü n ya n ı n e n
g üzel kızısın . . . Sensiz yasa
yam a m ... Seni her şeyden
ç o k seviyoru m . . . " sözleri
veya sü rekli "Seni seviyo
rum ... seni çok seviyorum ... "
ifadeleri cocuğun sevgiyle
edilgen hale gelmesine yol
a car. Böylesi tutum içinde
olan e beveynler cocu kla
rını kendilerine bağımlı hale
getirdikleri gibi, kendileri de
çocukla rına bağımlı olurlar.
Kızı n ı n kendisine aşırı bağımlı olduğundan sikôyet
e d e n bir a n ne bu durumu çözmek icin d a n ış m a n lı k
almaya gelmişti. Görüşme sırasında aslında sadece co
cuğun anneye değil, a nnenin de kızına bağımlı olduğu
ortaya çıkmıştı . Hatta annenin bağımlılığı kızın bağımlılı
ğından daha fazlaydı. Bu durum hiç de şaşırtıcı değildi
aslında, zira bir bağımlılık iliskisinde bağımlı olandan çok
bağımlı olunan bağımlıdır.
7 yasındaki bu kız çocuğu a n n esini üzmemek için
onun her dediğini yapıyor, annesi de kızına fazlasıyla ilgi
ve sevgi dolu davra nıyordu. Cocuk annesinden aldığı
yoğun sevginin bağımiısı olmuş, baska kimseye ihtiyaç
Adem duymuyordu . Adeta kendi duygularını değil, annesinin
Güneş
d uygularını yaşıyord u . Bu bir yanda n a n nenin hoşuna
72
gidiyor, diğer yandan kızının sürekli kendine ihtiyaç duy
masından yoruluyordu.
Birbiri içine geç mis b a ğ ı m lı l ı k iliskisini n çözü m ü ol
d ukca zordur. Zira böylesi durumlarda cocuğun anne
bağımlılığından kurtulmaya başlaması anneyi içten içe
huzursuz eder. Kendisine bağımlı olan birinin bağımlılık
davranısını bıra kması, bağımlı olunan kiside değersizlik
hissi uyandırır.
Yetişkinlerde bağımlılık, cocukluk yıllarında giderilme
mis ihtiyaçların giderilme çabasıdır. Cocuğuna bağımlı
olan bu kadın, aslında cocukluk yıllarında eksik kalan
duyguları simdi çocuğu ile gidermeye çalışıyordu. Kendi
a n ne babasından değer görmemisti hic ... ama simdi
kızının gözünde çok değerl i o l d u ğ u n u hissediyordu . . .
Kendisini hiç kimse kızı kadar karşılıksız sevmemisti .. . Kar- Cezasız
şılıksız sevilmenin tadına doyamıyord u bu a n ne . . . Eğitim
73
Sevginin
eğitim araet
olarak
kullamlmasi
"edilgenlik
hisleri"nin
oluşmasma
sebep olur
74
sine neden olan hislerdir. Annesinin kendisini severken Yetişkinlerde
"Seni öylesine seviyoru m ki, yokluğuna daya n a m a m " bağtmltilk,
deyişi. . . Ya da "Sen benim b i r tanemsin . . . Senin yerini çocuk
kimse alamaz ... Yokluğuna dayanamam ... " gibi sözlerle ytllarmda
edilgen hale getirilen kişiler, edilgenlikten kurtulurken iç giderilmemiş
sesleri çoğalır ... Ha ngi sözlerle edilgen hale getirildilerse
ihtiyaçlarm
o seslerin yoğun luğuyle b as basa kalırlar . . .
giderilme
çabastdtr
Cezasız
Eğitim
75
•• • •
DUYGULARlN VONEliMI
4 0 yaslarında, çocuğuna karsı öfkeli davra n ısları n
dan sikôyet eden bir a n ne yardım alm aya gelmisti . Bu
annenin üç çocuğu ile ayrı ayrı pro blem leri vard ı . 1 4
yasındaki kızı artık kendisini dinlemiyordu, iliskileri epeyce
zarara uğramıs haldeydi. 9 yası n d a ki oğlu okuila ilgili
. sorumluluklarını yerine getirmiyor, ödevlerini ya pmıyor,
derslerine çalısm ıyord u . . . Zorladıklarında da tepki ve
hırçınlıkla cevap veriyord u. Büyük çocu klarla yasa nan
bu çatısmacı durum 4 yası ndaki en küçük kız çocuğu na
· yansıyor, anne yenemediği öfkesiyle ona da kötü dav
ra nıyor, sonra pisman oluyord u . Aks am kızı yattığında
onun m a s u m yüzü nü seyredip gün içindeki o lu msuz
davra nıslarının ne ka dar da yersiz olduğunu d üsünü
yord u. Kadın, bu kısır döngüden çıkmak istiyor, ancak
kendi deyimiyle öfkesini yönetemiyord u.
Cocukluk yıllarını uzu n uzun konustu ğu mu z bu hanı
mefendi aslında çok da kötü bir çocukluk geçirmediğini
Cezasız
söylüyordu:
Eğitim
77
Çocukluk " Herkes gibi geçti yani çocukluğum . . . Normal iste,
y11/armda babam klasik çalısan bir adam, annem ise is güc der
zarara dindeydi . . . "
uğrat1lm1ş "Annem is güç derdindeydi" derken, a nnesiyle ya
duygularm kı n o l m a d ı ğ ı n ı söyl üyordu a s l ı n d a . Bir baska deyisle,
onan/masi duygusal ihtiyacları a nnesinin isi gücü "arasında" yok
mümkündür olup gidiyord u.
Babası çok da kızgın bir adam değildi ancak " tepesi
attığında" orta lığı birbirine kata biliyordu. ilkokul yıllarını
çok net a n ı msamasa da üzerindeki eğitim baskılarını,
" Normal iste . .. Ödevimi yapmadığım za manlarda a n
nemin bağırmaları n ı , öğretmenimin sınıf içinde ' Yine
mi? ! ' deyisini unuta m a m " diye tarif ediyordu. Aslında,
önemsemiyor gibi anlattığı cocukluk yılları nda yasadığı
duygusal yoksunlukları gizlerneye çalışıyordu.
Çocukluğunda yasadığı hisler kon usulmaya başla
dığında ise gözyasiarını tuta ma mıstı . O küçük bedenle
nasıl da cırpınmıstı annesinin karşısında ... Babasının ba-
ğırışları sırasında nasıl da kalbi atıyordu ... Benliği saygınlık
üzerine gelismemis, hırpa lan mıs ve sırada n lastırılmıs . ..
"iste öyle herkes gi bi " d iye sıra d a n lastırdığı cocuklu
ğunda his bozukluğu yasamıs, yetişkin lik yıllarına böyle
varmıstı . . . Kendini gerce klestire meden, mevcut duy
guların ı n gücüyle kişiliğini oluştura madan anne olmus,
durulmamıs duygu larla a nnelik yapmaya çalışıyordu .
" Öfken izi neden yönetemiyors u n uz? " diye sordu
ğumda verdiği cevap suyd u :
" içimde ka baran bir seyler oluyor o anda, daralıyo
rum . Kızmarnam gerektiğini bazen fark ediyorum ancak
Adem
yine de birden patlayıveriyoru m . O an sanki içimden
Güneş
bir canavar çıkıyor, sonra kendimden uta nıyorum. Hele
78
ki orta n ca o ğ l u m u n m ızmız
tavırları, kalemi eline alıp bir o
yana bir bu yana eğilip bükül
mesi, ödevini yaparken ikide
bir masadan kalkıp tuvalete
gitmek istemesi duygularımı n
kabarmasına sebep ol uyor. "
" Peki ben size nasıl yardım
cı ola bilirim?"
Cevabı netti:
"Daha sakin ve duygula
rı nı yönetebilen bir anne ol
mak istiyorum."
Bu hanı mefendi duygularının zarara uğratılmış yan
larıyla a n nelik yapmaya çal ışıyor, zarara uğra mış duy
gularını ise yönetemiyordu . . .
Peki çocukluk yıllarında zarara uğratılmış d uyguların
onarılması mümkün müyd ü?
Evet, duyguların onarılması mü mkü ndür. Bu , y o l v e
yönetimi öğrenildiğinde kişinin kendi kendini onarması
ola bileceği gibi, psikolojik desteğin gerektiği du rumlar
da ola bilir.
Cezasız
Eğitim
79
e V
HIS BOZUKLUGU
Çocuk gelisim i dört ana baslık a ltında incelenir; fizik
sel gelisim, sosyal gelisi m , zihinsel gelisim ve duygusal
gelisi m .
B u dört gelisim basamağının temelini " duygusal ge
lisim " olusturur.
Örneğin, duygusal gelisim sosyal gelisimin temel itici
gücüdür.
Duygusal gelisimi sağlıklı olan çoc uğun , sosyal ge
lisimi de sağlıklıdır. Duyg usal gelisimi sağlıksız ilerleyen
çocuğun sosyal gelisiminin olumlu olacağını düsünmek
hatadır. Çocuk a n ne b a basının ya n ı n d a kendini ne
kadar değerli hissederse, çevresi ile iliskileri o denli ka
liteli olur. Duygu larında olumsuz izler tasıya n çoc u klar
iletisim kurma ktan kaç ı nır, sosyal orta m l a rda ken dini
var edemez.
Duygusal gelisim, zihinsel gelisimin de temel gücüdür.
Cezasız
Çocuk kendini ne kadar iyi hissediyorsa zihni o kadar Eğitim
durudur. Dikkati o kadar güçlüdür. Aile içinde tartışmalar
81
Çocuk anne yaşayan, eleştirel bir orta mda sürekli kendini savunmak
babas1mn zoru nda kalan bir cocuğun kendini derslerine verebilme
yanmda si, sınıfta yüksek bir dikkatle dersini takip etmesi zordur.
kendini ne Duygusal gelisimin motivasyonu " değerlilik hissi"dir.
kadar değerli
Cocuk, değerlilik hissini hiçbir kosula bağlı olmadan
hissederse,
alırsa , "değerlilik d uygusu" oluşur.
çevresi ile
Birçok a n ne baba çoc uklarına değerlilik hissini ko
ilişkileri o
sulsuzca vermek yerine, bu hissi bir terbiye aracına dö
denli kaliteli
nüstürmüstür.
olur
Çocuğa kosulsuzc a ve her sart altında değer ver
menin onu yoldan çıkaracağını ( hatta bazı durumlarda
cocuğun kibirli olacağını) za nnederler.
Halbuki , değerlilik hissini kendinde ta nıya n bir birey,
baskasının da kendini değerli hissetmesinin önemini bilir.
Baskasının kendini nasıl iyi hissedeceği nin farkındalığına
erisir. Üstelik kibir, kendini değerli hisseden kişilerin de
ğiL baskasını değersiz hisseden kişilerin bozu kluğudur.
Bu bozu kluk, ebeveynlerin kendi çocuklarına değerlilik
hissini "a bartılı" verirken, başkalarına değersizce dav
ran masıyla oluşur.
Ayrıc a çocuk değerlilik hissi ile yoldan çıkmaz, a k
sine ken disine değer veren a n n e babasına güvenle
bağla nır.
Değer, çocuğun kendine ait öz malıdır. Bir yetişkinin
çocuğun kendisine ait olan b u öz malı, terbiye aracı
haline getirip belirli koşullara bağlı olarak vermesi ço
cuğa yapılabilecek en büyük ha ksızlıktır.
Cocuk, ancak kendini "gerçek değeriili k" içinde his
Adem
Güneş settikce kendi gibi olur, "gerçek kendiliği"ni yapıla ndırır.
Değerlilik hissini a ra ç olarak kullan ı p o nu bir başkası-
82
na mu htaç hale getirerek
terbiye etmeye çalışmak,
kita b ı n ilerleyen kısı m l a
rında b a hsedilecek ol an
" kendilik bozu kl u g u " n u n
temel sebebidir.
Egiti m c ileri n cocu ğ u n
m uhtaç oldugu değerlilik
hissini eğitimin bir parçası
haline getirmesi çocuğun
kişiliğini oluşturan duyguları
bozar.
Birçok öğretmen öğrencisini motive etmek icin ba
şarılı öğrencilerine gülen yüzler, yıldızlar, puanlar verir.
Kendini ögretmenin verdiği ödülle d eğerli gören ço
c u klar, bu degeri kaybetmemek icin daha çok göze
girmeye, ögretmenin her dediğini yap maya başlarlar.
Öğretmen açısından böylesi bir öğrenci oldukça keyif
verici olsa da, çocuğun geliştireceği benlik acısından
d uru m oldukç a trajiktir. Hiç kimsenin hiç bir ço cu ğ a ,
ceza ile kendini değersiz hissettirmeye hakkı olmadığı
gibi, yine hiç kimsenin hiçbir çocuğu ödülle edilgenleş
tirmeye de ha kkı yoktur. Çocuğun degeri öğretmeninin
sözünü dinlediği için değil, insan oldugundan dolayıdır.
Çocuğun kişiliği ödül ve ceza ile değil yetişkinin "do
ğal davranışları" ile gelişir.
Doğal davranışın üç özelliği vardır:
Gerçeklik, kendilik ve dürtüsüzlük ...
Cezasız
Eğitim
83
•
1. GERÇEKLIK
88
Kaza nd ıkları olumlu d avra nışlara rağm en, kişiliklerinin Gerçek
doğal ya pısını kaybettiklerinin farkında değildirler. duygular/o
Duygularını bastırmayı becerebilen bu kişiler çevre ortaya çtkan
leri tarafı n d a n da otoriter olara k görülürler. Çocuklar davramşlar
onlarla bağ kurmaktan çekinir. Bu kisi, çocuğun kendi çocuğun
anne babası da olsa böyledir. Zira çocuklar duygularını kendini
okuyamadıkları kisilerden ürker, kendilerini sakı nırlar. güvende
Duyguları n ı bastırmıs, gergin görünen bir ba baya, hissetmesini
" Neden böyle duruyorsunuz, azıcık tebess ü m etseniz" sağlar
dediğimde, " Ben azcık tebessüm etsem herkes cıvıtır . . . "
diye karsılı k vermisti. Bu babanın "cıvıtır" derken kastet
tiği sey, duyguların yasa nır vaziyete gelmesidir.
Birçok ebeveyn, çocuğunun özgür duygularıyla ya
sa masından kaygı duyar. Farkında olmadan kendilerini
katı tutarlar ki çocuk d uygularını özgürce yasamasın . . .
Böyle bir b a kısa sahip an n e b a b a l a r duyguların yö
netilmesinin onların bastırılması ile m ü m kü n olduğuna
inanmışlardır. Halbuki, bastırılan hisler kisinin yöneteme
yeceği duygulara dönüsür. Duyguları n yönetilebilmesi
a n c a k gerçekçi duyg uların özgürc e yason a biieceği
ortamlarda mümkünd ür.
Bir mağazanın kasasında anne baba ödeme yapıyor
du, ben de o nların hemen arkasındaydı m. 4 çocu kla rı
olan geleneksel bir aileye benziyordu. Çocuklar özgür
değillerdi. Anne bab a n ı n b a kısiarı al tı n d a h a pistiler.
Baba iki de bir dönüp çocuklarına baktığının ve gergin
bakısıyla onları hizaya g etirdiğinin farkında değildi. Ço
cuklar bu göz hapsinden sıkılmıs olacaklar ki birbirlerine
vurarak s a kalasıyorlard ı ... Y a klasık 1 3- 1 4 yasları n d a ki
büyük kızları ise kenarda bir yerde daha sakince birbir Cezasız
lerine yanasmıs, ellerindeki teleton a bakı p gülüsüyor Eğitim
lardı. Belli ki anne de bu tutumdan rahatsız olduğu için 89
a nneden de uzak duruyorlardı. iki kız kardesten küç ü k
o l a n , a biasının elindeki telefona ba karak " Kız, kapat
su mesajı, oğlan iyice m anya klastı, a nnem bir görürse
benim de basımı ya kac aksın .. . " diye. gü lerek a blasını
sa kayla ken ara itti. M u htemelen b u anne baba, kız
larının erkeklerle yazısmalarını görselerdi büyük hayal
kırıklığı yasayacaklardı.
Evliliklerinde yasadı kları h uzursuzl u k nedeniyle da
n ı s m a n l ı k a l maya gelen bi r çiftle ta n ısmıstım . M isafir
ağırlama konusunda bir hayli istekli olan 30 yaslarındaki
kad ı n , misafir ö ncesinçie ve sonra s ı nda evde süre kli
huzursuzluk çıkarmakta, çocukların e n küçük davra nıs
Ianna d a hi ta h a m mülsüzlük göstermekteydi. Misafirin
ağırlandığının ertesi günü neredeyse bir ru hsal çöküntü
yasayıp tükenmis bir vaziyette yatağ a düsmekteydi.
Bu kad ı n , m is afir ağırlayocağı g ü nlerde ortaya çı
kan gerginliği haricinde oldukça sakin görünümlüydü . . .
Sürekli çevresindeki insanlara iyilik ya pma k, onlara " iyi
görünmek" için çaba sarf ediyord u . Görünüste çevresi
tarafından çok takdir edilen bu kadın, çok yoruluyor,
günü bitirmekte zorla nıyord u . Dolayısıyla çevresinde
kilere ya nsıttıgı pozitif d uygularını esi ve çocukları n a
gösteremiyord u .
Dikkatli bir gözlem ya pıldığında, kadının çevresine
ya nsıttıgı pozitif tutum u n " bilinçli bir farkındalıgın" de
ğil, kökeni çocukluk yıllarına uzanan " kaygıların" ürünü
olduğu anlasılıyordu ...
Bu a nne, kendi a nnesinden iyilik yapara k baskalarını
min net altında bırakmayı ve böylece iyi iliskiler gelistir
Adem meyi ögrenmisti. Sürekli bir vericilik içinde olmayı, herkes
Güneş memnun olsun , kimse kırılmasın, gücenmesin diye çaba
----
Cezasız
Eğitim
93
• •
2. KENDILIK
Yetişkinin çocukla iliskisinde " kendilik hali" taşıması,
çocuğun kişilik gelisiminin temel faktörlerindendir.
Kendilik, kişinin duygularında baskalarının tesirini değil,
kendi hislerini barındırıyor olması halidir.
40 yaslarında bir b eyefendi evliliğinin ilk yılları n d a
esiyle yasadığı rahatsızlıkları söyle an la tıyordu :
"Evleneli henüz bir yı l bile olma mıştı. Esimi e süre kli tar
tısıyorduk. Kendisi çalısmıyordu, ev hanımıydı. Gündüzleri
sürekli yatıyor, hep yorgun olduğunu ba hane ederek ev
isierini aksatıyordu. Bütün gün evde olmasına rağmen
a ksamları sıklıkla dışarıdan yemek si paris ediyordu k. Eve
g elip giden pizzacılar, yemek servisleri aynı s o ka kta
oturd u ğ u m uz a nnemin de dikkatini çekmisti. Bir g ü n
benimle b u konuyu konustu.
' Oğlum, böyle aile hayatı olmaz, kaza ndığın parayı
sokağa saçıyorsun. Hafta nın üç-dört günü dışarıdan ye
Cezasız
mek taşınıyor evinize' deyince ben, ' Ne yapalım anne ... Eğitim
Aç mı kalalım' dedim . . . Annem, ' Oğl um , eğer karına
95
Yetişkinin sözünü geçiremiyorsan, aksamları ben getireyim yeme
çocukla ğini, para nın kıymetini bil azıcık' deyince çok ağırıma
ilişkisinde gitti . . . Birden ne diyeceğimi sasırdım. Annem haklıydı .. .
'kendilik hali' Aksa ma kadar ne yapıyord u ki esi m evde . . O an esime
.
Adem
Güneş
108
•• •• •• ••
3. DURTUSUZLUK
Birçok ebeveyn, cocukları nın istenmeyen davra nıs
ları karsısında kendini yönetmekte zorluk çeker. Bazen
siddete varocak derecede tepki gösterir. Bir süre sonra
asırı tepkiselliğinden pisman olup kendine kızar.
Kavgo etmemeleri defa la rca söylenen kordesierin
yine sac basa kavgaya tutusmalarına tahammül ede
m eyen bir a nnenin sinir krizleri gecirmesi . . . co cu kları
kollarından tutup odalara kapatması. . . onlardan nefret
eder gibi b a ğ ırıp çağırmas ı. . . sonra c o c u kl arın kapı
a rkasında icin icin ağladı kl a rını duyduğunda pisma n
olup kendi de a ğlaması ç ok da yaba ncısı olunan bir
d urum değildir aslında . . .
Peki e beveynleri böylesi tepkisellestiren sey nedir?
Pisman olacakları davra nıslam neden yönelirler? Ger
cekten kendini yönetmek bu kadar zor mudur? Evet,
bas edilmesi en zor sey insa n ı n bizzat kendisidir . . . Kisi,
belki çevresindeki onlarca insa n ı parmağının ucunda Cezasız
yönetebilir, ancak is kendine geldiğinde bu o kadar da Eğitim
109
- -- -----
1
a nlıyorum . Eli m den geldiğince eslik etmeye ça lışıyo
rum . A n c a k, ' Ka pıda n girdikten s o n ra niye doğru ca
lava boya gittin . . . neden gözlerime bakmadın . . . neden
bana güzel bir söz söylemedin ... neden hemen masaya
oturup yemekleri tattın . . . ' d e m esi yoruyor a rtık beni.
Öyle olunca sinirleniyorum d ayan a mıyoru m . "
B u beyefendi esiyle iliskisini "Yoruyor beni" diye tanım
lamıştı . Bu söz doğruyd u . Yoruluyordu bu adam. Ancak
kendisini yoran sey esi değil. dürtüleri idi. Bir yandan gün
delik yasamın yoğunluğu, diğer yandan duygularında
dinmek bilmeyen yoğunluk kendisini yönetememesine,
masaya yumruk vuru p kalkmasına kadar sürü klemisti.
Halbuki bu beyefendi. duygu dünyasındaki dürtüleri
fark ed e bilse, dürtülerini sükunete erdirebil mek için esine
yakınlassa, kendini esine bıraka biise öfke ve gerginliği
azalaca ktı. Bunu yapmak yerine, esiyle göz göze gel
memeye, duygusal temas kurmamaya gayret ediyor
d u . Halbuki duygusal yakınlık, bireyi ruhen ve bedenen
dinlendirir.
Birçok kisi ru hsal ve fiziksel rahatlamayı uyuyarak, tele
vizyon seyrederek, telefonla uğraşarak elde edecekleri
ni zan neder. Böylesi kisiler yıllarca bu sekilde yasadıkları
ve bir türlü rahatlaya madıkları halde, aynı davranısları
sürdürmekten de kendilerini olamazlar. Uyumak, bireyin
dürtülerinden geçici bir süre kurtulmayı sağlar ancak
gerçek bir h uzura erdiremez. Televizyon veya telefonla
oyalanmak dürtülerini geçici bir süre duymamayı sağlar
fakat kisiyi gerçek bir dürtüsüzlüğe eristiremez. Film bit
tiğinde, televizyon kapandığında kisi hôlô huzursuzdur,
Adem hôlô dürtüseldir . . .
Güneş
114
Kisinin dürtüselliğinin azalması, bir tensel temas içinde
kendini yavasça, esine, çocuğu na, a nnesine, babasına
bırakmasıyle mümkündür.
40 yaslarında bağlanma tera pisi almıs bir beyefen
di, esiyle yeniden bağla n d ı kta n sonra kendini söyle
tanımlıyord u :
" Esime karsı soğuk değildim belki a m a kendimi de
tam bıraka mıyordum bir türlü. Terapiye basladığım gün
den bu yana duygularımda d erinlesmeye basladım.
Fakat bu d u ru m a rtık beni ü rkütüyor ç ü n kü içi m d e ki
duyguları bastırmakta zorl u k çekiyorum . "
Aslında bu a d a m çocu kl u k yıllarında yasadığı ceza,
siddet ve baskıyla duymamayı, hissetmemeyi öğren
misti. Kendisini terbiye etme k için yetiskinlerin verdiği
cezalar ve o cezalarla hissettiği asağıla n ma la ra karsı
duyarsızlık gelistirmeye çalısm ıstı. Ancak b u n u ta m da Cezasız
becerememisti. Babası oldu kça baskın bir adamdı. Co Eğitim
cuk kendini duyarsızlastırmaya çalısırken " N e o, bana 1 15
Çocuğa kafa mı tutuyorsun ... " diyerek üzerine daha çok gidiyor,
karşi sab1r onun savunma araciarını kırıyordu. Öğretmeni, oldukca
bir tür pasif disiplini bir kadındı. Eğitim kusurlarını affetmiyor, yanlıs
şiddettir; yapanı hemen cezalandırıyordu . Tahta önünde arka-
ebeveynler daslarının karsısında tek ayak üstünde beklemek bu co
cuğun içte n ice ağlamasına, öfke biriktirmesine sebep
çocuk/anna
. olmuştu . Babası parm ak sallayıp üzerine yürüdüğünde
. . .
karş1 sabIr11 . . . .. .
caresız bır kalp carpıntısı hıssedıyor, ogretmenı sınıf ıcın-
_
•1
o1ma!I degi ,
w
IÇ GENIŞLIGI
Parktc çocuğuyla oynayan bir anneyle karsılasmıstım.
Henüz 3 yaslarındaki kızıyi o keyifli ce oyun oynuyorlardı.
Birbirlerine öylesine oda klanmıslard ı ki etrafta ki kimseyi
görmüyorlardı. Bir ara çocuk, su birikintisine doğru kostu .
Üzerinde temiz bir kıyafet vardı. Cocuğun su birikintisine
kostuğunu gören parkteki bir baska kadın "Ay üstünü
kirletecek" diyerek çocuğun önüne geçti , engel oldu .
Belli k i çocuk b u engelleyici tavrı tanımıyordu, durdu ,
kadına söyle bir baktı, yürüyerek kadının yanından g e
çerek tekrar su biri kintisine doğru ilerledi. Anne, o la n
biteni sakin sakin seyrediyordu . Coc uk kendisini engel
leyen kadını geçtikten sonra heyeca nla suyun üstü ne
zıpladı, ça murlu su etrafa sıçradı. Cocuğun annesi b u
duruma tepki vermedi . Diğer kadın, annenin bu sakin
duruşu karsısında öylece kalakaldı, ne yapacağını sa
sırmısçasına, "Ay siz de çok genismissiniz, çocuğunuzun
üstü kirlenecek, tutsanıza " diye seslendi. Belli ki kadın
d ürtüler içinde kıvranıyor, karsısında sakin d ura n a nne Cezasız
den de rahatsız oluyord u. Cocuğun a nn esi, sakinliğini Eğitim
bozmadan " Evde yedek kıyafetleri var, sorun yok, m e- 1 17
iç genişliği, ra k etmeyin" dedi. Bu cevap kadını iyice rahatsız etti,
insan belli belirsiz bir konusmayla "iyilik ya panda suç zaten"
ruhunun diyerek gidip yerine oturd u . C ocuğ u n a n n esi, kızının
çocukluk yanına geldi. suyu n içinde birlikte zıplamaya başladılar.
y11/armda Kadın, çocuğun a nnesinin sa nki kendisine inat ya par
gibi suyun içinde zıpladığını görünce "Ay deli mi ne?"
elde edilen
diyerek parkta n ayrıldı.
en önemli
kazamm1dlf Kadın, dürtüsel yanıyla ne yapacağını sasırmıs hal
de gergindi. Cocuğun a nnesi ise, çocuğuna özgür bir
ortam sunarak "iç genişliği" yasatıyord u .
iç genişliği, i n s a n ru hun u n çocu kluk yıllarında elde
edilen en önemli kazan ımıdır. Bu kazanım duygularını
özgürc e yasam a imkô n ı bulmus çocukların yetişkinlik
yılları n d a ki d uygu duru m u d ur. Özgü rlüğ ü sürekli kısıt
lanmıs , baskı a ltında çocukluk geçirmiş kisilerse iç dar
lığı yasarlar. Kaygı düzeyleri yüksektir. Öfkelerini kontrol
edemez, sıklıkla daralırlar. Yasadıkları sorunlar karsısında
nefes almakta zorluk çekerler.
Böylesi kisiler, iç genişliğine sahip kişileri " sorumsuz,
kaygısız" olarak nitelerler.
H al buki her insanın ruhu bütün bir evreni içine a la
bilecek kadar genistir. Yeter ki çocu kluk yıllarında bu
genisliğe erişmesine izin verilsin . . . Cocuk costukça, kos
tukça, heyecan içinde duygularını yaşadıkça bu genis
liğe erişecektir. Kısıtlandıkça, baskı ve cezalarla kendini
savu n m a k zoru nda bıra kıldıkça ise ruhsal özgürlüğünü
kaybedecek ... Ruhsal özgürlüğünü kaybettiği kadar iç
genişliğini de yitirecektir.
Birçok anne b a ba çocuklarına özgür bir ortam sun
Adem
duklarında onları n sımarık, söz dinlemez, sorumsuz ola
Güneş
cağını düsünür. Halbuki gözlemlerimiz özgür bir ortamda
1 18
"değerlilik hissi" ile yetisen cocukların kendilerini daha
iyi yönetebildiklerini. dürtüleri karsısında edilgen olma
d ı kları n ı , öfkelerini d a h a kolay kontrol ed ebildiklerini
g österiyor. Bunun aksine, baskı n ortam larda yetisen
cocukların dürtülerine karsı edilgen olduklarını, öfkelerini
yönetmekte zorluk çektiklerini ve yasama karsı olumsuz
bakıs a cısına sahip olduklarını gözlemliyoruz.
Birçok ebeveyn ruhsal özgürlüğünü tamamen kay
betmiş cocuklarından "terbiyeli", "akıllı-uslu" diye bahse
der. Çevresi ile "uyumlu" oldukları icin memnun olurlar.
Halbu ki ruhsal özgürlüğünü elde etmemis hiçbir cocuk
gerçek uyum içinde değildir.
Kendi cocukluk yılları kısıtlamalarla geçen bir beye
fendi tanıyord u m . S ürekli g ergin, öfkeli ve kaygılıydı.
Vücudu kasılmıs gibi duruyordu. Mimikleri yoktu, siması
a ğırdı. Esi onun bu halinden rahatsızdı. Tedavi olmasını,
öfkesini yenmesini istiyordu . i ki kızları vardı. Babanın, ço
cuklarına karsı da a ni tepkileri oluyor, onları kırıyordu. Ge
nis değildi. Daracı k bir ruhla yaşıyordu. Bu öfkeli halinden
kurtulmak istiyor a ncak beceremiyordu. Kendisine, bir
gün, "Ruhsal özgürlüğünü elde etmedikce iç genişliğine
erisemezsin" demistim. Bunun için birkaç tavsiyede de
bulunmustum. Bunlardan biri, "Lunaparka git kızlarınla ...
N e kadar kaygıla nsan da eğlence ara ciarına cesurca
bin . . . O araçlar içinde kendini kastığını h issettiğinde
bırak kendini. .. Özgürce bırak bütün bedenini, kasma ...
"Kaygıya rağ men kendini bıra km ak" ru hsal özgürlüğü
elde etmenin en önemli aracıdır" demistim. Yapaca
ğını pek düşünmemistim ama yapmıs ... Telefon etti bir
gün, "Hocam söylediklerinizi yaptım ... Kalbim yerinden
çıkaca k gibi oldu ama yaptım ... Kaygıya rağ men ken Cezasız
Eğitim
dimi bıraktım ... Hızla giden vagonlara bindim kızlarımla,
1 19
n asıl da kasıyord u m başla ngıçta kendimi. .. Sonunda
gözleri mi kapattım , kollarımı özgürce açtım ve bıraktım
kendimi, kasmadım . . . Tuhaf bir genişlik hissettim içimde ...
Rahatlama . . . Sa n ki yıllardır üzerime sarılı dura n dikenli
tellerden kurtuldum gibi geldi bir a n ... "
Bu beyefendinin hisleri çok tanıdıktı aslında. Ruhsal
özgürl ü ğ ü n ü hissedemeyen kişilerin bede n leri dike nli
teliere sarılı gibidir. Kımılda dıkça batar, kaskatı kalırlar. . .
Aradan uzunca bir za man geçtikten sonra yeniden
telefonlastık. Bas ka tavsiyem o l u p olmadığını sord u .
" Rutin dışı davran ıslar yap" dedim.
"Her gün aynı şeyleri ya pmak, kişiyi kalıp içine a lır,
ruhsal özgürlüğünü kaybettirir. Örneğin, her g ü n aynı
Adem
yold a n yürümek ... her gün aynı saatte radyo açmak,
Güneş
120
televizyon seyretmek ... Aynaya sadece tıraş olmak icin
bakmak rutin davranıslardır."
Güldü, "Aynaya baska ne icin bakılır" dedi.
" Kendine dil cıkartmak icin bakılır" dedim.
Sasırd ı ... Güldü ...
" Kendime neden dil cıkartayım ? " dedi.
"insan rutin dışı davra nıslarda bulunursa , d uygusal
uya n ı şlar yaşar . . . Ouyarsızlastırd ı ğ ı y a n l a rı cözü l ü r . . .
Ayna d a kendine dil cıkara n kişi, durd u k yere tebes
süm eder ... bir daha dil çıkarır kendine ... bir da ha . . bir
daha ... " dedim ve devam ettim. " Koltukların üzerinde
zıpla mesela ... Cocuk ol, soka klarda zıp zıp zıpla, kork
ma el ô le m d e n . . . Aya kka b ıl a rı n ı eline a l , yal ı n a y a k
yürü cimenierin üzerinde . . . Ayağına tas batsın, cimen
dokunsun, hisset senin de bir ayağının olduğunu, yer
yüzünün ayaklarından soğu k ya da sıc ak olduğunu . . . "
diye deva m ettim .
Dikkatle dinliyordu telefon da anlattıklarımı, not alı
yordu sanırım.
Ara d a n bir süre geçtikten sonra bu b eyefen d iyle
karsılastı k. O gergin suratı gitmiş, tebessüm eden bir si ma
gelmişti yüzüne. Bedeni rahatlamıs gibiydi. Çocuklarıyla
bir bütünlük içinde yürüyordu . . .
"Hayırdır, bu ne hal ? " diye sord u m . Tebessüm etti,
"Kaygıya rağ men bırakmanın ne demek olduğunu an
ladığımda içimin nasıl da genişlediğini görd ü m ... Bir de
rutin d ısı davranıslar yapmaya baskıdığımda kendimi
cocuk gibi hissettim ... U m urumda bile olmadı insanlar,
Cezasız
çocuklarımla salıncakta sallandım ... yolda yarışlar yap Eğitim
tık ... ağaciara tırmandık ... özgür bir ruhla yasamanın ne
121
demek olduğunu simdi anladım . . . a ma çok ağladım,
çok" dedi.
Neden ağladığını sord u ğ u m d a , " Bilmiyorum , içim
genişledikçe, ruhsal özgürlüğümü hissettikce, kısıtla nmıs
cocukl uğum geldi a klıma, yasaya madığı m cocuklu
ğum ... kimseye kızmadım, kendime cok ağladım .. 45 .
Adem
Güneş
122
• •
SEVK HISLERI
Birç o k anne baba c o c u kları d ünyaya g e ldiğin d e
kaygı içindedir. " Nasıl doyuracağım? Nasıl uyutacağım?
Bu küçük cocuğun ihtiyaclarını nasıl fark edeceği m ? "
diye dertlenir dururlar.
Halbuki bu kaygıların hepsi yersizdir. Zira cocuk dün
yaya geldiğinde ne yapacağını bilmez bir halde değil
dir. Onun içinde "sevk hisleri" vardır. Çocuk, duygusal ve
fiziksel gelişimi icin neler ya pması gerektiğinin semasını
tasır içinde. Bu sema sevk hisleri ile hayata geçirilir.
Birkaç örnek vermek gerekirse:
Henüz birkaç haftalık bir bebeğin ya nağına hafifçe
doku n ulduğ u n d a , bas , d o ku n u l a n tarafa doğru dö
ner. Bu, yetiskinlere sıradan bir davra nıs gibi gelse de,
henüz dü nyaya geleli birkaç hafta olan bir bebeğin
dokunulan tarafa dönmesi gerektiği hissi sevk hislerinin
yönlendirmesiyle olusan bir davra n ıstır. Yana k temasın
da bas çevirme, bebeğin yemek bulmasına yardımcı Cezasız
olan eylemdir. Bebek anne göğsünde yatarken, anne Eğitim
123
Çocuk, göğsünü n yanağa teması onun basını çevirerek karnını
duygusal d oyurması rıı sağlayaca ktı r.
ve fiziksel Bir aylık bir bebek sırt üstü yata rken üzerine örtü ör
gelişimi terseniz, bası, kolları ve ayakları h arekete gecer, üze
için neler rindeki örtüden kurtulmaya çalışır. Bunu başara ma d ı
yapmasi ğında huzursuz olur, ya kendi kendine a nlamsız sesler
gerektiğinin çıkarır (bu sesler yardım ç ağrılarıdır) ya da ağlamaya
şemasm1 baslar. Bu davra nıs, çocuğu boğulm aya karsı koruyan
içinde taş1r sevk hislerinin ürünüdür. Bebeğin bası dışarıda kalaca k
sekilde sadece vüc udu örtülürse, sevk hisleri bebeğin
bacağını, kollarını ve basını harekete geçirmeyecek,
örtüden kurtarmaya çalısmayacaktır.
Bir aylık b e b e k h e n üz parmaklarını ve avuçları n ı
kullanamaz. A n c a k , bebeğin a v u c içine parmağınızı
doku n d u rursanız sevk hissini hare kete geçirirsiniz, be
bek henüz yeteneği olmadığı halde avucunu kapatır,
parmağınızı tutar. Bu, heyecan vericidir. Zira çocuk bu
his sayesinde çevresiyle bağ kurmayı öğrenecek, bağ
kurduğu nesne sayısı arttıkça gülücükler içinde güven
d uygusun u geliştirecektir.
Bebeği belinden tutup yere doğru alça lttığınızda ,
sevk hisleri ona "düşmek üzere" olduğu h issini verecektir.
Bu his bebeği ( henüz kollarını kullan mayı beceremiyor
olmasına rağmen) yerde bir sey tutmak ister gibi yere
doğru uzanmaya, kollarını ve bacaklarını genişçe aç
maya yöneltecektir. Sevk hisleri çocuğa "düşmek üze
resin , bir seyler yap ve kendini koru" emri ni vermektedir.
Bebekler tensel temasa olumlu mimikler sergiler, te
bessüm ederler. Bu tatlı mimikler yetiskini dokunmanın
Adem devamını getirmeye iter. Çocuğun dokunmalma karsı
Güneş sergilediği bu pozitif tavır, rahatlam ayı sürdürmeye yö-
-----
Cezasız
Eğitim
133
• • • •• ••
IKINCI B OLUM
•
BENLIK
- - � - --
•
BENLIK
Birinci bölümde cocuğun ruhsal yapısının ihtiyaçla
rından bahsedildi. Sevk hislerinin önemi anlatıldı.
Bu bölümde, cocuğun ruhsal yapısının kökenine ine
ceğiz; kişiliğin özünden, benlikten bahsedeceğiz. Kişiliğin
nasıl oluştuğunu ele alacağız. Kişiliğin cocukluk yıllarında
nasıl olusup gelistiğini adım adım gözlemleyeceğiz.
Kisiliğin özüne inebilmek icin , kitabın birinci bölümün
de tanımlanan, his ve duygu kavra miarına biraz daha
yakından bakmamız gerekecek.
His kavra mını, "ötekinin cocuğun üzerinde bıra ktı
ğı ruhsal hal" olarak tanımlamıstık. Cocuğun isiteceği
"Senden daha geri zekalısını görmedim" asağılaması. . .
"Bıktım artık senden" reddedisi. . . "Bir g ü n a l ı p basımı gi
deceğim, o zaman görürsünüz" kaygısı. .. "Sen yine öde
vini yapmadın değil mi?" suçlaması. .. Sınıfta "tem beller"
ve "çalışkanlar" diye ayrımcılık yasa ması ... Anlatılan bir
konuyu henüz tam anlaya m a d ı ğında öğretmenden Cezasız
isiteceği "Aksa ma kadar sana bunları a nlatacak halim Eğitim
137
Çocuğu yok, git evde calıs ... " yetersizliği . . . Ya da, öğretmeninin
bozan dört ya n ı na gelen bir cocuğun öğretmeninin göz uc uyla
negatif ba kısından hissettiği kaygı . . . Yanlıs bir devra nısı karsı
his vard1r; sında babasının kaslarının catılması, nefes a lısverisinin
değersiz/ik, bozulması ile hissettiği korku ... Anne babasının kavgası
sırasında yasadığı ürkü ntü .. .
yetersiz/ik,
suçluluk ve Çocuğun yetiski nlerle yasadığı bu d urumlar o nda
ürküntü belli hisleri olusturur.
Asağılan, reddedilen , ilgisizliğe maruz kalan çocu kta
değersizlik hissi ...
Sorgulanan, denetlenen, takip edilen çocu kta suc
luluk hissi ...
Kıyasl a n a n , basarısızl ı ğına vurgu ya pıl a n çocukta
yetersizlik hissi ...
Bunlara bozucu hisler veya negatif hisler diyeceğiz.
Bütün bu hislerden ayrı olara k bir de " ürküntü" vardır
ki, o da bir his o l masına rağ men yukarıdaki hislerden
ayrı bir ya pıya sahiptir. Yukarıda ki negatif hisler bir anda
co c uğun d uygu d ü nya s ı n ı zara ra uğratmaz. Anca k
uzunca süre yasonması ve cocuğun artık b u hisleri kendi
ruhsal hali olara k üzerinde tasımaya baslamasıyla kisilik
sorunlarının temeli atılır. " Ürkü ntü " nün olusması icin yıl
lara gerek yoktur. Ürküntü, bir defa ve yoğ u n siddette
yasanan korkun u n eseridir; " yoğun bir korkunun duy
gularda bıraktığı iz"dir... Ü rküntü, korkunu n larvasıdır. . .
Örneğin, evde a nne babası kavga eden b ir cocuğun
annesinin mutfaktan bıcak alıp " Öldüreceğim kendimi"
diyerek bağırması, cocuk için yoğun bir korku halidir.. .
Ade m Böylesi bir korkuyu yasayan çocukta "ürküntü" olusur .. .
Güneş Veya ödevini yapmaya n bir cocuğun öğretmeninin
1 38
onu a n n e b a baya sikôyet e tm esi ile evde yasa n a n
bir tartı s m a . . . B a b a n ı n
bağırıp çocuğun üstü ne
yürü mesi, tokatla ması . . .
Elindeki telefonu duvara
tırlotması çocukta ürkün
tü oluşturur. ..
Ürküntü olusan çocuk
için, bir d a h a ki sefere
yetişkinin ç o k fazla ba
ğ ırıp çağırmasına gerek
yoktur; biraz kaslarını ca
tarak, " Hadi git, ödevini
ya p " d e m esi yeterlidir.
Böylesi a nne babalar co
cuklarında oluşturdukları
ürküntüye tutunarak on-
ları terbiye ettiklerini fark etmezler. Birçok kisinin " Ben
baba m ı n bir bakısından korkard ı m " dediği d uru mun
a ltında yata n duygu, ürkün tüdür. Coc u ğ u n yasadığı
(bugün hatırladığı ya da hatırlamadığı) çocukluk yılları
travması ile olusan ürküntüye tutu n a n a n n e baba lar
çocuklarını sadece b a kısiarı ile istedikleri yöne sevk
edebilirler.
Çocuğu boza n dört n e gatif his vardı r; de ğersizlik,
yetersizlik, suçluluk ve ü rküntü .
Hisler yoğunlastıkca duyguyu olusturur.
Duygu, his yoğunlasmasıdır. Cocuk çevresindeki ye
tiskinlerden sürekli "değersizlik hissi" olusturan tavır ve
davranışlarla karsılastıkça, "değersizlik duygusu" tasıma
ya başlayacaktır. Sürekli suçlu hissettirilen çocuklarda Cezasız
"suçluluk duygusu" ... Sürekli yetersizliği hissettirilen ço Eğitim
cuklarda "yetersizlik duygusu" oluşacaktır. 1 39
Bir his duyguya dönüştüğünde, o duygu artık kendi
hissini üretir. Çocukta değersizlik d uygusu oluştuysa a rtık
dışarıdan kendisine değersizce davranılmasa da, birileri
değer verse de, o yine de kendi içinde "değersiz" dir . . .
Derinlerde yata n değersizlik duygusu, kişinin değer gör
düğü ortamlarda dahi kendi içinde varlığını hissettire
cek, sanki kendisinin bu değeri hak etmediğini düşündü
rerek kendini ikiyüzlü zan nettirecektir. Okulda (örneğin)
m a te matik ö ğ retmeninden sü re kli basarısız, tem beL
ödevini ya pmaya n bir öğrenci hisleri edinen çocukta
"yetersizlik hissi" oluştuysa (aslında matematikte basarılı
olabilecek potan siyeli tasıyar olsa bile) matematik ko
nusu acıldığında cocuk kendini yetersiz hissedecektir . ..
1 46
kendi mizacını yeniden bulması sırasında çevresinden
gördüğü tepkileri söyle a nlatmıstı:
" Üzerimdeki sahte ben liğe ait hisleri bıra ktığımda ilk
basta a n nem tepki g österdi. Ç ü n kü a n ne m le süre k
li huzursuzluk yaşıyord u k, sürekli c atısıyord u m onunla.
Aslında a n nem çocukl u ğ u m d a beni incitse de ilgisiz
bıroksa da artık iyi iliskiler geliştirmek istiyor, bense sürekli
onun ig neleyici sözlerinden alınıyord u m . Olmadık za
manlarda olmadık seylere alınıp birbirimizle catısmaya
giriyorduk. Ne zaman kendi iç genişligimi elde ettim, an
nemin davranıslarını dürtüsüzce karsılamaya başladım,
annem benim bu yeni h a lime alısmakta zorluk çekti.
Kimi zaman ' Hasta mısın, iyi misin? ' diye sorgulama lar
yaptı. Kimi za man ' Neden durgunsun ... bana mı kırgın
sın? Geçen gün söyledigime mi alındın ? ' diye kendimi
huzurlu hissettigim yan ları m ı anlamiandırmaya calıstı .
Arkadaşlarımı ise hiç sormayın. Onlarla birlikteyken ne
kadar da vericiymisim, onları mutlu edebilmek için ne
kadar ç ok enerji sarf ediyormusum . Sürekli bir gülme,
bir yılısma hali tasıyormusu m . Sahte benligimi bıraktıktan
sonra, sa kinlestigimi, kendi gerçekçi hislerimi yasama
ya basladıgımı göre n arkadaşları m , bu h a li m e alısık
olmadıkları icin, ' Ne oldu? Kötü görü n üyorsun. Esinle bir
problemin mi var? Yorg u n musun? Sen önceden cıvıl
cıvıldın. $imdi sanki durgun gibisi n ' demeye başladılar.
Herkesin palyacosu olmusum, onlardan değer görmek
için cırpınıp durmusum da haberim yokmus . . . "
Adem
Güneş
148
BENLiK
KIŞiLiK
HiSLER C0
@
©
@
Ötekinin birey üzerinde bıraktığı ruhsal hal HiS'leri oluşturur. Hisler yoğunlaştığında
DUYGU'ya dönüşür. Bireyin içinde taşıdığı duygular bir bütün halini aldığında BENLİK orta
ya çıkar. Bireyin hakim duygularından oluşan benliği o bireyin DAVRANIŞ'larına şekil verir.
Davranışlar bireyin KİŞİLİGİ'nin görünümüdür.
e e e V
KIŞILIK BOZUKLUGU
Kisiligin tanımı bir ö n c e ki bölüm d e ya pılmıstı. P e ki
kisilik bozukluğu nedir?
Kisilik bozu kl uğ un un g e n e l t a n ı m ı söyledir: Bireyin
içinde bulunduğu sosyal ortamlarda " kendilik kimliği
duygusu ile var olamaması" ve "kisiler arası uyu mda
yetersizlik /uyumsuzluk göstermesi" dir.
Bu ta nımı biraz daha netlestirecek olursak; kişilik bo
zukluğu, ( ı ) cocukluk döneminden baslamak üzere, (2)
bireyin benligini kendi sevk hisleri ile yapılandırama ması
(2) ve/Veya bireyin, benliğindeki duygulma ait hislerin
kendi fıtratına ve mizacına ait olmaması, (3) bireye ait
olmayan duygu ve h isierin olusturdugu, kaygı, gerginlik,
huzursuzlu kla ortaya çıkan davranıslardır. Öfke Kontrol
Bozukluğu, Dürtü Kontrol Bozukluğu, Kaygı Bozu kluğu,
His Bozukluğu, Obsesif Kompülsif Bozukluk, Narsistik Kisilik
Bozukluğu, Bağımlı Kisilik Bozukluğu, Haz Bozukluğu gibi
tanımlar kisilik bozuklukları n a örnektir. Cezasız
Çocuklukta kisilik bozukluğu olmaz ( kisilik bozukluğu Eğitim
süreci anlamına gelen) "davranıs bozukluğu" olur. Taklit ısı
a. Yılışıklık
Cocuğun ihtiyacı kadar sevgiyi hissedememesiyle or-
- taya çıkan sevilme ça basıdır. Cocuk kendisini reddeden
ebeveyninin dikkatini çekmek için; dokunmak, öpmek,
yalamak, vurup kaç mak, sürekli gülrnek gibi anorma l
davranıslar sergiler veya kollarını kus gibi yapıp anne ba
basının etrafında döner. Esasında ne yapacağını bilmez
bir halde ebeveyniyle yakınlık kurmaya, onun redd edici
yanını bu sayede asmaya calısma ktadır. Cocuğun yılısık
Adem davran ıslarının kökeninde sevilme, değer görme ihtiva
Güneş cı veya zarara uğra m a korkusu vardır. Bu davra nısları
-----
1 52
gösteren çocuğa tensel temas
ve sevecenlikle yaklas ı l m alıdır.
C oc u k, e beveyninin k e n d isini
gercek d uygularıyla kab u l etti
ğini hissettiğinde bu davranısları
bıra kır.
b. Sımarıklık
2. EVRE : SESSiZLiK
Birinci evrede tepkisellesen c o c u k, h a n g i ç ab a yı
Cezasız
sergilerse sergilesin ebeveyninden karşılık b u l a m a d ı
Eğitim
ğında sessiz bir hayal kırıklığı yasar. Ebeveynine son kez
1 53
bakar ve onu terk eder. Kendi d ü nyası içinde "oyalan
m a davra nısları " na girisir. Sessizlik evresindeki cocu klar
g enellikle kendine yeterli ve a kıllı uslu görü nürler. B u
yüzden birçok yetiskin durumu fark edemez. Gazete
lerin üçüncü sayfalarında rastl a n a n ergen suclarında
"Aslında oldukca sessiz bir cocuktu" diye tarif edilen co
cu kları n yasadığı davranıs bozukluğu genellikle budur.
Sessizlik evresinin bazı cocuklarda duyarsızlık oluşturduğu
gözlemlenebilir.
Duyars1zl1k, sessizlik evres i n d e ki coc u ğ u n yasa dı
ğı d uygusa l sorunları kendini hissizlestirerek çözmeye
c alısmasıdır. Cocu k böylece kendini güçlü tutmaya,
d uygularına yenik d üsmemeye gayret eder. Duyarsız
lık evresin e girmis cocuğun, özellikle ergen cocuğ u n,
yeni d e n d uyarlılık kaza n ması old u kca zord ur. Birç o k
Ade m kisilik bozukluğunun kökeninde du yarsızlıkla baslayan
Güneş davranıs bozukluklarının olduğu unutulmamalıdır. Co
1 54
cuğun kendini duyarsızlastırması bazen nefret. öfke, hırs
ile ola bildiği gibi, bazen oya
l a n ma davra n ısları ve a sırı
müzik (özellikle ritmi hızlı mü
zik) dinlemelerle de gerçek
leşebilir. Duyarsızlık evresin
de c o c u ğ u n e beveyn i n i n
b a ğ l a n m a tera pisi a l m a sı
tavsiye olunur. Duyarsızlıkta n
çıkmanın en etkin yolu tensel
temastır.
3. EVRE: SAHTE B E N
Duygusal zarara uğrayan
çocuk birinci ve ikinci evreleri
geçtiği halde bütün ça baları
çözümsüz kaldığında veya
ne yaparsa yapsın yine de kendini zarara uğra ma ktan
koruyamadığında, duygu dünyası ikinci bir ben olusturur.
Ç ocuk artık yalancı bir kisilikle yasamaya baslar. ihti
yaçlarını ve bunl�mn karsılanmadığını hissetmek yerine,
sanki her sey yolundaymıs gibi hissetmek yolunu seçer.
Çünkü o zam a n kendini daha iyi hissediyordur. Olusan
bu yeni ben 'e sahte ben denir. Çocuk böylece olmadığı
gibi görünmeyi, zarara uğra ma m a k icin içinde tasıdığı
duygulardan baska duygular sergilerneyi yetenek haline
getirir. Sahte ben üreten çocuklar, ya kendilerini hayal
dünyasına kaptırır, roma ntik bir ya pıya bürünürler ... ya
d a içlerinde tasıdıkları negatif hisleri duyarsız ya nlarıy
la bastırır, her sey normalmis gibi yapara k yasamaya
çalısırlar ... Böylesi cocukları n ebeveynleri eğer çocuğa Cezasız
g üvenli bağlanma ve g ercek kendilikle ya klasırlarsa Eğitim
sorunun çözülmesi mu htemeldir. 1 55
•
BENIN YAPISI
Çocuk benliği iki yapısal özelliğe sa hiptir; irade ve
duyarlılık.
1 . i RADE
irade; benliğin bir d a vra n ışı sürekli ve farkındalıkl a
yapabilme gücüne erismesidir. irade, önceki sayfç:ılarda
tanımı yapılan "karakter"in en belirgin itici gücüdür.
örneğin, kişinin sabah belirli saatlerde kal kıp ise, okula
gidebilmesi. .. Çatışmac ı bir ortamda kendini (bastırma
dan) tutabilmesi . . . Uzun ve zor bir isi azimle tamamla
yabilmesi. .. Karsılaştığı güçlükler karsısında direnç sahibi
olması, çocuk benin d e a d ı m a d ı m g elisen ira d en i n
ürünü davranıslardır. Çocuğun güçlü bir ira desinin ol
ması, onun hayata tutun masını ve güçlükler karsısında
dirençli olmasını sağlar. Halk arasında "tembel, mıymıy"
diye anılan çocuklar pedagojide iradesini kullanama Cezasız
ya n çocuklardır. Eğitim
157
irade; Cocuk kişiliginin üzerinde yükseldigi ikinci deger ise
benliğin bir "duyarlıl ı k"tır. . .
davramşt
sürekli ve
farkmdalikla 2. D UYARLI L I K
yapabilme Duyarlılık, içsel sezis yetenegidir. Duygu ile zihnin birlik-
gücüne te çalısma becerisidir. Çocuk beninde his üretiminin de-
erişmesidir va m etmesi ve üretilen hislerin sadece cocugun kendi
hisleri olmasıyla meydana c ıka n kisilik özelligidir. H assas,
vicdanlı, merhametli diye tarif edilen duygu durumları
duyarlılığın bir ürünüdür. Duyarlılıgın yok olması da asırı
olması da kişilik bozu kluguna sebep olur.
Cocuk beninin sahip oldugu hisler, onun yaşa mla,
insanla ve kendi ile olan ilis kisini düzenleyecektir.
D uya rlılığı za rara u ğ ra tı l m a mış ç ocu klar, örneğin
yağmurun yagısına karsı ilgilidirler, heyecan duyarlar.
D uyarlılığı zarara u ğ rat ı l m ış bir c o c u ksa yağ murd a n
ra hatsız olur, o n u a n la m sız bulur. Zarara uğratılmamış
cocuk, çevresin deki canlılara karsı tebessüm edici bir
ilgi içindedir, merak duygusu ta sır. Karıncaları takip eder,
sinekierin kanadı ona heyecan verir. Kuşların yem yiyis
leri, sinea piarın ağaciara tırmanısı, köpeklerin gözleri
nin güzelliği, hislerini kaybetmemis c ocuklar icin cosku
uyan dırıcıdır.
Böylesi cocuklar insan iliskilerinde keyifli, arkadas can
Iısı ve mutludurlar. insanlarla kaygıyla, güvensizlikle degil
yasama sevinciyle temas kurarlar. Uğradıkları güvensiz
likleri hayatın tüm ü n e yaygınlastırmazlar.
Sağlıklı bir kişilik yapısından bahsedebilmek icin, co-
Adem
cuğun iradesinin gücünü duyarlılıktan alması gerekir.
Güneş ·
1 58
Eğer cocuk, ortaya koyduğu davranısın gücünü negatif Duyarlilik,
motivasyonlardan (hırs, öfke, nefret, korku, kaygı vb.) içsel seziş
alıyor, cezalandırılma korkusu, zarara uğratılma kaygısı yeteneğidir;
tasıdığı icin birtakım davranıslar sergiliyorsa, bu cocuğun duygu
ortaya koyduğu davra n ışlar, sağlıklı bir benliğin ürünü ile zihnin
değildir.
birlikte
Duyarlılık, her çocu kta doğuşta n var olan değerlilik çalişma
hissiyle varlığını devam ettiren bir ruhsal yetenektir. irade becerisidir
ise cocuğun merak, heves ve isteğinin desteklenmesiyle
sonradan gelisen bir yetenektir.
Bütün bu a n latılanlar acısından bakıldığında cocuk
benliği iki eksen üzerinde s u sekilde gösterilebilir.
Cezasız
Eğitim
1 59
BEN ANALiZi
DUYARLI
EDİLGEN��--�-r���-+-+�--+-�-;--+--r�� ETKEN
DUYARSIZ
ŞEKİL- ı
ŞEKİL-ı
Çocuğun sahip olduğu kişiliği öğrenebilmemiz için benliğinin yapısını analiz etmemiz gerekir.
Yukarıdaki benlik skalasında görüldüğü üzere, çocuk benliğinin bir boyutu iradenin ürünü
olan ETKENLİGİ; diğer boyutu da DUYARLILIGI ifade eder. Çocuğun kişiliği bu iki eksen
üzerinde nereye denk geliyorsa orada gelişmektedir. Ayrıntıları ilerleyen sayfalarda
bulacaksınız.
Yukarıdaki benlik skalasında görüldüğü üzere, cocuk Gelişimi
benliğinin bir boyutu, iradenin ü rü n ü olan ETKENLiGi; normal
diğer boyutu da DUYARLlLlGI ifade eder. düzeyde
Gelisimi normal düzeyde devam eden benliğin, du devam eden
yarlılığı yönetebilecek kadar etke n bir iradeye sahip benliğin
olması gerekir. duyariiiiği
Benin hem duyarlı olmasına hem de o duyarlılığı yö yönetebile
netebilecek bir irade barındırm a s ı n a " etken-d uyarl ı " cek kadar
benlik a d ı verilir. etken bir
iradeye
sahip olmasi
gerekir
Cezasız
Eğitim
161
•
1. ETKEN-DUYARLI BENLIK
1 72
"Ca ntasında sigara yakaladı m . Kan beynime sıçradı,
kendime hakim olamadım. Uykuda yakasına yapıstım .
Siddetle uya ndırıp, ' Bu nedir? ' diye bağırmaya başla
dım. Cocuk da sasırdı, uykulu haliyle elimdeki sigarayı
gördü. ' Benim değil, arkadasımın ' diye yemin etti. Yalan
söyleyen bir cocuk değildir oğl um . Söylediğine inandım
ama öfkem dinmedi.
' Peki arkadasının sigarasının senin ça ntanda ne isi
var . . . ' diye sordum.
' Arkadasım ca ntasında tasırsa a nne babası yakalar
diye korkuyor da onun icin ... ' dedi.
Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. ' Oğlum sen saf
mısın? Peki senin anne baban yakalarsa . . . ' diye sor
duğumda verecek ceva bı yoktu . Gözü me bakaka ldı. Cezasız
Eğitim
173
Etkenlik, Bizim oğlan böyle saftirik bir seye dönüstü . Bir kere-
sadece sinde d e arkadasları o n u deldurusa getirip öğretme
çevredeki ninin kita b ı n ı n a rasın d a n sınav soru larının fotoğrafın ı
insanlarm c ektirmi sler."
yönetsel B u cocuğu n davra nısı, çevresindeki kişilerin o n u n
tutumlan duyarlı yanını rahatlıkla yönetebildiğinin çünkü cocuğun
karştsmda iradesinin yeterince gelismemis olduğunun bir göster-
onlarm gesiydi .
güdümüne C o c u ğ u n g ee misini azıcık a na liz ettiğimizde, m ü
girmemeyi kem meliyetci bir baba , sert mizaclı bir anne ve kararlı
değil, aynt d u rus l ar karsısı n d a ken d i ira d esini kulla n a ma y a n bir
zamanda cocuk resmi çıkıyordu.
kendi iç 1 O yasında ki kızının c üzdanından para caldığını fark
dürtü/erini eden bir anne, kızının üstüne gidip bunu neden yaptığını
yönetebil öğrenmeye çalıştığında karşısına çıkan tablo oldukca
meyi de trajikti. Okulda kendisini gruba dahil etmeye� arkadasla
beraberinde rı bu çocuğa, " Eğer istediklerimizi yerine getirirsen seninle
getirir de arkadas oluruz" d iye olmadık seyler yaptırıyordu.
Kimi zaman icecek almak icin annesinin cantasından
para aldırıyor, kimi za man işlemediği suç icin " Bu yaptı"
dediklerinde sessiz kalmasını sağlıyorlord ı. Bu a nne, ço
cuğun sürekli kaybola n kalem, silgi ve okul gereelerini
aslında arkadasiarını kaza nabilmek icin onlara verdiğini
çok sonradan öğrenmisti.
Etken li k, sadece ç evred e ki insa nların yönetsel tu
tumları karsısında onların güdümüne girmemeyi değil,
aynı za m an da ken di iç d ü rtülerini yönete bilmeyi de
bera berinde getirir.
Cezasız
Eğitim
1 75
BEN ANALiZi
DUYARLI
DUYARSIZ
ŞEKİL-2
ŞEKİL-2
Sağlıklı bir ruhsal gelişim süreci yaşayan 0-2 yaş dönemindeki çocuklarda benliğin duyarlılığı
fazla, ancak iradesi zayıftır. (Duyarlılık seviyesi: 4, Etkenlik seviyesi: 1) Benliğin bu yapısına
baktığımızda çocuğun duygularını yönetebilecek kadar etken bir iradesinin olmadığı görüle
cektir. Bundandır ki çocuğun ihtiyaçları vaktinde giderilmelidir. Henüz ihtiyaçlarını öte/eye
bilecek bir iradesi, etkenliği yoktur. Bu yaşta, giderilmeyen ihtiyaçlar çocukta gerginliğe sebep
olur.
0-2 yas dönemindeki çocukta var olan yüksek duyar- Çocuğun
lılık, onun iradesinin gelismesinde de rol oynayacaktır. duyarliflğt
Ç o c u ğ u n duyarlıl ığı s evk hisleri n i n deva m l ı l ı ğ ı n a sevk
bağlıdır. Sevk hisleri aktif çalıstı kça duyarlılık çocuğu n hislerinin
iradesinin gelisiminde sürekliliği sağlar. Sevk hisleri, ço devamlllt
cuğun yasarnı tanımasında rol oynadığı gibi iradesinin ğma
gelismesinde de rol oynayacaktır. bağltdtr
Söyle ki; çocuk acıkmaya karsı asırı hassastır ( DUYAR
Ll LIK) . Acıktığında mızırdanır. Mızırdanan çocuğa yemek
1
verilir ve böylece açlık ihtiyacı giderilmis olur. Bu sayede
çocuk çıkardığı bir sesin açlık ihtiyacının giderilmesinde
rol oynadığını öğrenir ( i R A D E) . Bu öğrenme, o n u n bir
sonra ki a cı kmasında m ızırd a n mayı bir "farkında lıkla"
yapmasını sağlar. Böylece iradenin farkındalık boyutu
gelisir. Böylece, açlığa karsı duyarlılık, iradenin olusma
sında rol oynamıs olur.
Kakasını bezine yapan çocuk, ıslaklık hissinden ra
hatsızlık duyar, mızırdanır ( DU YA R LILIK) . Çocuğun mızır
danmasına karsılık veren a nne, altını degistirerek onu
rah atlatır ( DU YA R LILIK) . Ç o c u k mızırd a n m a ile gelen
rahatlığı birbiriyle iliskilendirir, farkındalık kaza nır ( iRA
D E) . Çocuğun sahip olduğu duyarlılık ve olusturduğu
farkındalıklarla, adım adım iradesi olusmaya baslar.
0-2 yas döneminde kendini güvende hissettikçe ira
desi dipten yukarı doğru adım adım gelisir.
Örneğin, ı yasındaki çocuk anne babasına baktığın
d a onları ayak üstünde yürür vaziyette görür ( D U YARLI
LlK) . Sevk hisleri, onun a nne babası gibi aya k üstünde
durması için içsel bir mücadele baslatır (iRADE) . Bu kutsal
Cezasız
mücadele, çocuk düsse de kalksa da yara l a nsa da
Eğitim
zedelense de dinrnek bilmez bir enerji ile varlığını ortaya
1 77
koyar (iRADE) . Sonunda çocuk aya kta durmayı başarır
ve bir is başarmış olmanın keyfi ile etrafa tebessüm eder.
iste ta m da bu sırada ayakta d urma nın hazzı , ço
cuğun içinde iradeye sunulan bir besin gibi tesir eder
(iRADE) . i radesi, keyifle bir is yapa bilmenin hazzından
kaynaklan a n gücü kendi içinde yaşar. Cocuk, sadece
ayakta durma nın keyfiyle değil, aynı zama nda benliği
nin üzerinde etkenlik kaza n mış olmasının tu haf hazzıyla
da tebessü m eder (iRADE) .
Ancak anne babası gibi yürümeye, ayağa kalkmaya
çalısırken yürütecin içine konulsa, bacaklarına yapısmıs
yürütecin heyeca n ıyle sağa sola kostursa , bura d a ki
gülücüklerini n sebebi yürümeyi yeni öğrenen çocuğun
tebess ü m ünden farklıdır.
ikinci durumda çocuk, normalden hızlı gitmenin iç
Adem sel tuh a flığ ıyla h eyeca n d u y ma kta, birinci duru m d a
Güneş ise benliğinin üzerinde uya n a n iradenin hazzıyla keyif
178
yaşamaktadır.
Nasıl yetişkinler lu naparkta hız vagonlarına bindikle Duyariiiiğtn
rinde normalden hızlı giden bu vagonları n içindeyken oluşturduğu
heyecanla g üler ve bağırırlarsa, iste bunun gibi henüz keşif, çocuğu
emekleme cağındaki cocuğun yürütecle hızlı kosabii benzer bir
mesini sağla mak, aynı duyguları n oluşturduğu heyeec davramş
nın ürünüdür. Yürütecteki cocuk, hızlı hareket etmekten
yapmak
kaynakl a n a n , tanımadığı bir d u yg u n u n h eyec a nıyle
üzere
gülmektedir.
iradesini
Ya da henüz konusma cağında olmayan bir cocuk, kullanmaya
çevresindeki yetişkinlerin konuşmasında bir içerik oldu yönlendirir
ğunu keşfettiğinde oldukca heyecanlanır (DUYARLILIK) .
Duyarlılığın oluşturd uğu kesit, çocuğu benzer bir d a v
ranıs ya p m a k üzere irad esini kullan m aya yönlen dirir
(iRADE) .
Cocuk, a n ne ba basının konusmasını seyrederek, cı
kan sesle olusan davra nısı titizlikle iliskilendirmeye c alısır
( D U YARLI LI K) . Örn eğin , yüzlerce ses arasın d a n " Gel"
sesini takip eden gelme davranısını fark ettiğinde kus gibi
çırpınarak heyecanlanır ( DUYARLI LI K) . Bu kesit, cocuğun
d uyarlılığından kaynaklanan bir farkındalığ ın olusma
kesfidir. iradeyi bir adım daha güçlendirir. Benzer kesitleri
ya pmak icin kendisinde güc olusturur (iRADE) . Cocuk,
d uyarlılığında aynı heyecanı bir kere daha yasayabil
mek icin yorulsa da g ü c ü n ü kulla n mayı sürd ürmeye
calısır (iRADE) .
Her bir sesi onun ardından gelen d avra nışlarla a d ı m
a d ı m iliskilendirir (D UYA R LI LI K) . H er bir iliskilendirme ço
cuğa yeni heyeca nlar duyurur ( D U YARLILIK) . Her yeni
h eyec a n , bir sonraki kesti y a p m a k icin irad eye g ü c
verir (iRADE) . Cezasız
Bir süre sonra cocuk, elde ettiği iradesinin etkenliği ile Eğitim
kendi de denemeler yapmaya baslar. Oldukca yorucu 179
ve karmasık o l a n konu s m a sistemini çözebilmesi icin
çok yoğun bir irade sergiler. Her bir sesi "aaa" layarak,
" u u u " layarak, "iii" leyere k tek tek denemeye kalkar.
Bu çok çılgınca bir davranıstır fakat çocuğun duyar
lılığından kaynaklanan etkenlik böylesi bir çılgınlık icin
cesaret oluşturur.
Konuşmak, insan yeten e kleri içinde algoritması en
karm a s ı k eyl emdir. Sıra d a n bir konusma sırasında in
san org a nizmasında sunlar gerçekleşir; cigerler bir is
koç m ızıkasının hava doldurulup dışarıya verilmesi gibi
önce nefes alınarak hava ile doldurulur. Cigerlere dolan
hava , nefes borusundan hafif hafif ses tellerine üfürü lür.
Ses telleri metal tel değil, ince kastır, et parcasıdır ya ni.
Konusma sırasında bu ince kaslar gırtlagımızı kasara k,
Ade m
gevseterek, sıkorak önce a nlamsız sesiere dönüştürür.
Güneş
Bu ses a ğ ız yuvarl agı n a g irdiğinde dil ile yönetilerek
ıso
bir harfin sesi halini alır. Aynı an da çenenin açılıp ka Heryeni
panması ve duda kları n da esgüd ü m halinde devreye heyecan, bir
girmesiyle anlamlı bir ses ağızda n dısarı çıkarılır. sonraki keşfi
Çocuk, yetişkinde gördüğü bu karmasık ya pıyı için yapmak için
de duyduğu heyeca nla onlarca, yüzlerce kere tekrar iradeye güç
ederek gerceklestirmeye c a lısır. icinde duyduğu bu verir
heyeca n ı n ürü n ü olarak o nlarc a , yüzlerce kere g er
çeklesen denemeler, iradesinin güçlenmesini sağlar.
Bir süre sonra çocuk, giriştiği bu mücadeleyi başarıyla
sonuçlandırdığında duyarlılığından kaynaklanan etken
liğin gücünü bir çıt daha ileri tasır. Bunu yapabilmek için
ilk kelimeleri emir cümleleri olarak kullanmaktan keyif alır.
Ağzından çıkan "ver" kelimesinin ardından yetişkinin
onun istediği seyi vermesi karşılığı nda derin bir heyecan
duyar ( D UYARLILIK) . Böylelikle, cıkardığı sesin ise yara
dığın ı görür ve ya pılandırdığı iradesiyle yetiskini yönet
meye kalkar (iRADE) . " Ver . .. Al . . . Git . . . Gel. . . " (iRADE) .
Çocuk, çıkardığı her bir ses karsısında kendisine uyum
sağlayan bir yetişkinle birlikteyse, defalarca defalarca
güçlenir (iRADE) . Bir baska deyisle, etkenlik ska lasındaki
yerini duyarlılığın seviyesine doğru yükseltir.
Çocuk sadece konusma k ve yürümekten kaynakla
nan duyarlılıkla iradesini geliştirmez.
0-2 yas döneminde cocuğun iradesini kuvvetlendiren
onlarca merak kaynağı vardır.
Merak duygusu, yok olmadığı sürece, doğumdan
ölüme kadar insan iradesinin en önemli yanıdır.
Yeni doğan bir çocuk için, etrafında henüz ismini dahi
Cezasız
bil mediği her bir sey kesfedilmeyi bekleyen meraklar Eğitim
ısı
BEN ANALiZi
DUYARLI
DUYARSIZ
ŞEKİL-3
ŞEKİL-3
Çocuğun başlangıçta var olan yüksek duyarlılığı onu birtakım davranışlar yapmaya sevk
edecektir. Çocuk bu davranışları yapmaya başladıkça etkenlik skalasındaki yeri bir derece ileri
gider. Böylece başlangıçta Duyarlık: 4, Etkenlik: 1 olan çocuğun benliği, bir derece güçlenerek
Duyarlılık: 4, Etkenlik: 2 haline dönüşecektir.
içerir. Yetişkinlerin heyecanını yitirdiği her bir esya cocuk
icin çok heyecan vericidir.
Bir bardağa su konulduğunda suyun dökülmemesi
tarifi imkô nsız bir heyecan ve mera k uya ndırır ( D U YAR
Ll LI K) . Bundandır ki cocuklar sürekli suyu ellerine a lıp
yere dökerler (iRADE) . Suyun havada durmaması onlar
icin sasırtıcı bir durumdur ( DU YARLI LI K) . Bardağın içinde
d uran su bardaktan c ı ktıkta n sonra n iye yere doğru
gitmektedir? (DUYARLILIK)
Gece ve gündüzün oluşması da çokça mera k uyan
dıran bir durumdur. Bazen etrafta ki her seyin kaybolması
( karanlık-gece) bazen de yeniden her seyin yerli yerine
gelmesi (aydınlık-gündüz) cocuk icin heyecan vericidir
( DUYARLI Ll K) . Yetiskine göre gece ve gündüz döngüsü
oldukca sıradan olsa da, cocuk odasının neden bazen
karanlık bazen aydınlık olduğunu ' öğrenmek icin kendi
içinde birçok bilgiyi yoklayacaktır (iRADE) .
Anne babasının elinde tuttuğu kumandanın üzerine
basıldığında televizyon u n acılması gari p bir d urumdur
( DU YA R L I LIK) . N ereye basıldığında ( DUYARLI LI K) ... Ne
tarafa dönüp basıldığında ( DUYARLI LIK) . . . Hangi siddetle
basıldığında (DUYARLI LI K) . . . Parmakla değil yere vurarak
basıldığ ında (D UYARLI LI K) . . . Bütün bu d uyarlılı klarda n
olusa n farkındalıkla cocuğun kuma ndanın düğmesine
basması (iRADE) . Ve s on un da televizyon u n a çılması
(DUYA R LI LI K) ...
Birçok cocuğun gelisimin bu döneminde eline aldığı
cisimleri sağa sola attığını gözlemliyoruz. Anne babaları
oldukca rahatsız eden bu davranıs, cocuk için keşfedil
mesi gereken bir soru n un anlamla ndırılma asamasıdır Cezasız
aslında. Eğitim
183
Çocuğun Yetiskine göre, yerde duran bir cisme yer cekimi gü
merak cü nden daha fazla bir güçle enerji verildiğinde cisim
hisleri ile belirli bir süre yerden yukarıda kalır, sonra asağı d üser.
gerçekleştir Örneğin ele alınan bir tas yer cekiminden daha güçlü
diği öğrenme bir h ızla yu karı fırlatıldığında bir süre havada kalır ve
asağı düser.
çaba/art
engellenmez Bu, yetiskin icin sıradan bir bilgidir. Ancak ne yer ce-
ve kimini. ne cisme verilecek gücü henüz tanımamıs olan 1
desteklenirse, yasındaki cocuğun elinde tuttuğ u esyanın attığı sırada
duyarlt/tktan bir süre havada kalması, ona tarifi imkansız heyecanlar
kaynaklanan yasatır ( DUYARLILIK) . Bu havada kalısı n a nlamını çöze
bilmek icin g ü nlerce, h a ftalarca birçok cismi kaldırı p
etkenfiği
a t a bilir ( i RADE) . Aynı konusma eyleminde olduğu gibi.
geliştirilmiş
cocuk bu kesti yapıncaya kadar aslında kendi iradesini
olur
de bir tarafta n güçlendirir.
Coc u ğ u n duya rl ılığından ka yn a kl a n a n irade geli
sim sürecini kesfedemeyen, onun sevk hisleriyle kendini
geliştirdiğini fark edem eyen yetişkinler, bu davranısları
sımarıklı k, laf dinlemezlik, kuralsızlık olara k görürler.
Cocuğun merak hisleri ile gereekiestirdiği tüm bu öğ
ren me ça baları anne babalar tarafından engellenmez
ve desteklenirse, cocuğun ic motivasyonu, bir baska
deyisle duyarlılıktan kaynakla n a n etkenliği gelistiril mis
olur.
Cocuğun mera k duygusu ile çevresindeki esyalara
yönelmesi. esya ile ruhsal bütünlük kazanması, onu tanı
ması, kullanmayı öğrenmesi. esyaya nüfuz etmesi güven
duygusunu olusturur. Cocuğun benliğinde, etrafındaki
esyaya nüfuz ettikçe olusan bu güven duygusu, iradesini
Adem güçlendiren önemli etkenlerden biridir. Bundan dolayı
Güneş farkındalığı yüksek ebeveynler evlerini cocuk merkezli
----
DUYARLI
4,3
DUYARSIZ
ŞEKİL-4
ŞEKİL-4
Duyarlılığı zarara uğratılmayan çocuk 4 yaşına geldiğinde etkenfiği bir boyut daha ilerler.
Böylece Duyarlılık: 4 seviyesinde kalırken, Etkenlik: 3 seviyesine yükselmiştir.
kuru m , çocu klara kendi alanı içinde özgürlük ta nımak Çocuğun
üzere halı verir. denemeler
Örneğin Montessori egitiminde, cocuğu n heves ettiği yapttğt alana
egitim materyalini sı nırsız kullanabil mesi için 1 20x70 eba- müdahale
d ında halının üzerinde egitim gerceklestirilir. O halının etmek onda
sınırları, cocuğun özgürlük sın ıriand ır. izinsiz girilmez, içeri- savunma
deki bir materyale dokunulmaz. Halının üstüne basılmaz. davramşt
Böylece cocuk, içsel motivasyonundan kaynaklanan oluşturur
deneme lerini özg ürce yapar.
Çocuğun denemeler yaptığı a lana müdahale etmek
onda savunma davra nısı olusturur. Bu, özg ürlüğ ün ve
kisilik gelisiminin savunulmasıdır.
Bu dönemi kendisine sayg ı n davranan ebeveyniy
le birlikte basan içinde ta m a m layan cocuğun benlik
ska lasındaki yeri, iradenin bir önceki döneminden bir
adım daha ilerler.
202
tutu muyla ilgili önemli bir
örne kti. K a d ı n , ç oc u ğ u
nun duru munu söyle izah
ediyord u :
" Kızımın d üzen kaza n
ması icin oldukca hassas
d avranıyorum a ma g ali
ba bir şeyleri yanlıs ya pı
yoru m . "
" M esela ? " d i ye s o r
dum.
" Örneğin yemek yemi
yor. Zorla yedirmek de is
temiyorum. Ama bıraksam
iki-üç gün aç kalır."
"Ne za mandan beri ye
miyor? "
" Aslında yemeği ç o k
seven bir cocuktu. Ancak
eve bir d üzen g etir me k
icin ba basının yemek saa
tini bekleyelim diye yeme
ğini biraz geciktirdim. Ona
tepki olsun diye m i ya ptı
bil miyoru m , o döne m d e
başladı . "
" N asıl alıstırdınız?" diye
sord u m .
" Normalde saat dört-bes civarında y e m e k yiyordu . Cezasız
Babası yedide geliyor. Ba bası geldiğinde karnı doymuş Eğitim
203
Lezzet alma, olduğu icin masaya oturmuyordu. Esi m bu duru ma üzü
çocuğu lüyor, kızıyla birlikte yemek yemek icin ça ba lıyordu. Ben
yemeğe karşt de saat dörtte-b este yediği yemeği biraz bekletere k
istekli ktlan babasının gelme saatine doğru öteledim. Önce ina
motivasyon nılmaz nazla ndı. ' Acıktııım ' diye bağ ırdı, ' Ö iüyoruuum '
diye duygu söm ü rüsü yaptı . Ama iki saatle kimse öl me
lardan biridir
yeceği icin tüm bu nazla nmalara kararlılıkla direndim.
Bir hafta sonra o da ra hatladı, ben de.
Ba bası geldiğinde aç kurt gibi yemeğe sald ırdı önce
birkaç gün. Sonra bir isteksizlik başlad ı . 'Yemeyeceğim '
diye bir huy geliştirdi. Sevdiği yemekleri yaptım, olmad ı.
Katı gıda ları kestim , daha çok yumusak ve kolay ciğ
nenecek yemekler de nedim, olma d ı . Acaba ya nlıs mı
yaptım diyerek tekrar eski saatinde yedirmeye calıstım,
o da olmadı.
$imdi bu vaziyetteyiz. Ona yem e k demeyin de ne
derseniz deyin. Yemek konusu geçtiğinde hemen orayı
terk ediyor. "
Aslında bu a n nenin yaptığı sey, çocuğu iradenin
h e n üz d uyarlılığı yenerneyeceği bir yas dönemi n de
iradesini kulla n m aya zorla maktı.
Cocuk, acıkm a h issini iradesiyle yönetemediği icin
bir sey ya pmak zoru nda ka lmıs; lezzet alma hissini asağı
cekmisti . Bu catısmanın son ucu, cocuğun yemekten
aldığı tadın yok olmasıydı.
Lezzet alma, çocuğu yemeğe karsı istekli kılan moti
vasyonlardan biridir. Bu motivasyon zarara uğrayınca ,
acıkma sırasında cocuğun ağzı n d a sekerlenme, ser
betlenme, mayhoslasma, eksimeyi hissetme azalmaya
Adem
baslamıstı . Lezzet almadaki his azalması, çocuğu yeme-
Güneş
204
ğe ilgisiz hale getirmisti. Artık onun icin yemek, co k d a Anne baba
lezzet alınacak bir sey değil, yorucu bir eylemdi. lar çocukla-
Örnekteki cocuğun d uyarlı l ı k-etkenlik skalası n d a ki rmdan ancak
yeri 4 ' e 3 iken, a nnenin cocuğ u n d a n beklediği dav on/ann
ra nıs onun duyarlılık seviyesini 4 ' ten 3'e in dirmis (yan i yapabileceği
3 ' e 3 olarak) , a z bir duyarlılıkla b a s edebilecek ira d e kadar bir
seviyesine getirmistir. eylem
Halbuki anne babalar cocuklarından ancak onla isteme/i,
rı n ya pabileceği kadar bir eylem iste meli, co cu ğ u n çocuğun
yapa bildiği kodarı n o n u n iradesini de g elistireceğini yapabildi-
unutmamalıdırlar. Çocuğun hislerini bastırmak elde ettiği ği kadann
başarılar, kişilik gelişimi acısından bakıldığında gercek onun
bir basan değildir. iradesini de
Benlik skalasında ücüncü dönem olan bu " istek ve geliştirece-
uyu m" döneminde, aklın da devreye girmesiyle irade ğini
belli baslı hisleri minik adımlarla yönetmeyi basara bilir. unutmama
/idtr/ar
4-6 yas döneminde a rtık a kı l , sevk hisleri üzeri n d e
a d ı m adım söz sahibi olmaya baslar. iste bu nedenle
bu dönemde iradenin gü c ü , çocuğu dinleme, onun
a klında ü rettiği bilgileri a n la maya çalısma ve a kl ı n a
saygı duyup uyum sağlama çabasıyla gerçekleşir.
Aklın ürünü konusma ktır. Çocuğun uyan maya baş
layan a klı, kendi düşüncelerini ortaya koymaya , sözel
iletisim kurmaya başladığında çevresindeki yetişkinler
onu sakin, gürültüsüz ve saygınca dinleyebilirlerse, cocuk
aklını kullanmayı sürdürecek . . . Kullandığı aklın ürünü olan
sözel iletisim unsurlarını yan yana getirecek . . . Kendisiy
le uyum içinde olan yetişkinle o da uyum sağlamaya
c alısarak, onun zih ninin ü rettiği bilgileri a nla ma k icin
Cezasız
bir mücadeleye girecek ... Giriştiği tü m bu müca dele-
Eğitim
205
BEN ANALiZi
DUYARLI
3,3
DUYARSIZ
ŞEKİL-S
ŞEKİL-S
Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi, çocuğun duya rlılığı başlangıçta 4 seviyesinde iken, yanlış
tutumlar duyarlılığı geriletebilir, bir derece aşağı dereceye düşürerek3e indirebilir. Bu normal
bir durum değildir. Zira çocuğun başlangıçtaki duyarlılığı 4 seviyesinde devam etme/i, etkenlik
yapısı güçlendirilmeliydi.
ler, iradesinin adım adım güçlenmesinin motivasyon u Duyarlt/tk
olacaktır. ve etkenlik
Eltisinin çocuğ uyla aynı yasta çocuğu olan bir ha n ı inşasmda
mefendi, icinden cıkamadığı bir durumu söyle anlatmıstı : zarara
uğrattlmamtş
"Oğlum 5 yasında. Eltimin oğlu d a bizimkinden 2 a y
bir çocuktan
büyük. Ben ve ba bası simdiye kadar cocuğun gelisimi
icin oldukca dikkatli davra n maya calıstık. B u nu n karsı beklenen şey,
lığını da su an keyifle görüyoruz. Oğlu muz hem duyarlı duyarltltğmt
hem de güçlü bir etken yapının izlerini tasıyor. kaybetmeden
sağltklt
Kendisiyle konusurken göz hizasına iniyor, yavas, sakin
iletişim
ve saygın bir sekilde iletisim kuruyoruz. O da bize kendi
kurabilmesi,
düşüncelerini ifade ederken gayet saki n . Duygularını
net ifade edebilir vaziyette iletisim icindeyiz. Bizim so kendini ifade
runumuz eltimin aynı yasta ki oğlu ile . . . etmekten
de keyif
Onlar anne baba olarak biraz yoğunlar ve cocuklarını
almastdtr
erken yasta krese bıraktılar. Birkaç bakıcı değiştirdiler.
Yoğ unluklarından dolayı çocu klarıyla yeterince ilgile
nemediler.
Cocuk su anda çok hırçın, agresif, söz dinlemez bir
halde. Oğlum konusurken onu sürekli ' He hee, he hee'
diye asağılıyor. Söyle bir bes d a ki ka kimseyle iletisim
kuramıyor.
B unu dile getirmiyor belki a m a eltim kendi ço cu
ğunun duru munu bizim kiyle kıyas edip geriliyor. Bazen
oğluna karsı tepkisellesiyor. Oğ lumun karsı karsıya kal
dığı bu durumdan ben de etkileniyoru m. Acaba araya
mesafe koysak oğlum bu durumdan olu msuz etkilenir
mi?" diye sormustu.
Duyarlılık ve etkenlik insasında zarara uğratılmamış Cezasız
bir cocuktan beklenen sey, duyarl ı lığını kaybetmeden Eğitim
207
sa ğlıklı iletisim kurabilmesi, kendini ifade etmekten de
keyif almasıdır. Bu keyif hali onun yü kselen iradesini ge
liştirecek bir motivasyondur.
Konuşmayı basardıkça, ke ndini ifade edebildikçe ve
karsı taraftaki yetiskinin, kendisinin ifade ettiklerine saygı
duyduğunu gördükçe kişiliği gelişecektir.
Cocuğun iletisim yete neğinin iyi olması, bu döneme
kad a r sağlı klı bir benlik ya pısı nın inşa edildiğine dair
önemli bir işarettir, a nc a k m utlak bir gösterge değildir.
Zira d u ya rlılığı bastırı l mış, hisleri aşağı çekil miş, baskın
anne baba karsısında çocuksu hevesleri zarara uğra
tılmış çocu kların da iletisim yeteneği yüksektir.
Kişilik gelisiminde önemli olan faktör, bu kaza nımların
Adem
Güneş çocuğun duyarlılığı zarara uğratılmadan elde edilme
sidir. Bir baska deyişle ç o c u k, yaşına uyg u n çocuksu
208
davranısları yitirmeden e mpatik iletisim yeteneğini ka
zanmıs olmalıdır.
6 yasındaki oğullarının agresif davranısları nedeniyle
pedagojik danışma nlık isteyen bir a n ne anlatıyor:
"Aslında m asa l l a h , hiç bir seyinden sikôyetci deği
liz. Çok akıllı, kendini çok güzel ifade eden bir cocuk.
Ancak cok sinirli. Anaokulunda catısmadığı a rkadası
ka lmadı. Elinden biri kalemini a lsa birden bire yu mruk
atıyor, itiyor. Babası, ' Esyasına değer versin, bunda bir
sorun yok' dese de an nelik hassasiyeti iste . Bu catısmacı
yanını doğru bulmuyoru m . Sadece a rkadasiarına karsı
değil, sabah okul icin kaldırırken bana karsı da tepkili.
Bir türlü uya n a m ıyor. Okulu da sevem edi g itti zate n .
Belki d e ondandır."
Bu cocuk aslında iyi bir okulda, sevecen bir öğret
menle keyifli bir eğitim alıyordu. Okulu sevmeme ihtimali
çok da kuvvetli değildi. Ancak arkadasları ile uyumu
yoktu.
Anne ba bayı cıkardıktan sonra, çocuğu içeri davet
ettim . S a n ki büyümüs de kücülmüs gi biydi. Yüzü nde
çocuksu hevesler yoktu . Görünen oydu ki ne benimle
tanısmak, ne içine girdiği bu yeni orta mda olmak istiyor
d u. Kollarını kapatmış bir vaziyette siniriice duruyordu.
Adımı söyledim, karsılık vermedi. Adını sord u m , sert
ce cevap verdi. Yeni tanıstığı birine böyle davra nması
normal değildi. Kendisiyle yakı niaşabiimek icin oyun
materyallerini yere döktü m. Birlikte oynamayı teklif ettim.
icindeki çocuksu ses " Hadi oyna " diyordu ancak tanı
madığı bir adam olarak bana bakıp icindeki çocuğu
Cezasız
" Hayır, istemiyorum" diyerek reddediyordu.
Eğitim
209
6 yaş öncesi Dolaptaki resim l i kita plard a n birini alıp gösterdim.
çocuklarda " Bu kitabı biliyor musu n ? " diye sordum. " Hayır" dedi.
dtş dünyaya " Ben resim yapa biliyorum, biliyor musu n ? " diye yeni
karşt bir ha mleyle yakınlosmak istedim. " Bana ne" dedi.
güvensizlik
Yine de masaya kôğıdı koyup resim çizmeye basla
oluşturmak,
d ı m . Sanırım içindeki çocuk uya ndı, kalemin çıkardığı
duyarltltğt sese ve ren kli boyo lara yenik düstü ve " Ben de yapa
zarara cağım" diyerek yan ı ma oturdu .
uğrattr
Kôğıt istedi, verdim. Kalem istedi, verdim . $imdi ço
cuk olmustu . . .
Resim yaparken konusmaya basladık. " Ben evi böyle
ya pıyoru m " dedim.
O da " Öyle ya parsa nız bacasını yapamazsınız. Ba
casını da yapmak icin böyle ya pmak daha doğru olur"
dedi.
Sasırdım; 6 yasındaki bir çocuğun kuracağı cümle
lerden çok daha güzel cü mleler kuruyordu.
Ben, ya ptığı m resim üzerinde ağaçları boyamaya
basladığımda çocuk, " A ma a ğ açların rengi öyle ol
m az. Bazı ya praklar açık yesil, bazıları koyu yesil olur. Siz
hepsini aynı tona boyuyorsunuz. Bakın söyle yapılır" dedi
ve kendi kôğıdının üzerindeki ağacın yapra klarını açık
yesil, koyu yesil seklinde sıkılmadan boyamaya basladı.
Cocuğun iletisim kabiliyetinin geliskinliği, içinde bu
lunduğu yas dönemine ait iradesinin ürü nüydü . Ancak
aynı yas dönemine ait çocuksu duyarlılık kaybolmustu.
Durumu daha iyi a n layabilmek için anne babanın
Adem yardımına ihtiyacım vardı. Anne babasına, çocukları
Güneş n ı n yasından daha olgun davrandığını söylediğimde
----- ı ıo ba bası keyif aldı.
"Ama bu, gelisimin gereği bir olgunluk değil . Sanki
bir güvensizlik hali seziyoru m" deyince a nnesi sordu :
Nasıl yani ? "
" Bilemiyorum . . . B u yastaki bir c o c u k yasa m a karsı
coskuludur. Kendisiyle uyumlu olan bir kisiyle konusma
hevesiyle doludur. Anlatacak çok seyi vardır. Acaba
yorgun ola bilir mi?" diye sordum .
Annesi, " Yoo, hayır" diye karsılık verdi.
" Buraya gelirken tatsız bir olay m ı yasad ı ? "
"Yoo, ç o k d a keyifli geldi. Dısarıda gayet mutluydu.
Bekleme salonu nda da mutluyd u " d eyince aslında
tablo aydınlan maya baslamıstı .
Cezasız
Eğitim
211
Aile içinde Muhtemelen cocuk, yabancılara karsı bir güvensizlik
yaşanan yaşıyordu. Direkt sordum, " Cocuğun uz acaba d ıs dün
sorunlara yaya karsı bir g üvensizlik tasıyor ola bilir mi?"
çocuğu Anne, babaya dönüp anlamlı bir sekilde baktı, sonra
basttrarak sordu: " Nasıl yani? Biraz açabilir misiniz? "
değil, eş/er
"Yani dıs dü nyadaki insa nlara karsı bir güvensizliği
arasmdaki olabilir mi? Evde dışarıdaki insanları n güvenilmez oldu
sorunlan ğu hakkında bir seyler söylenmiş ola bilir mi?" deyince,
çözerek çare kadın " Evet hoc am " dedi.
bu/unma/1dtr
" Esimin dıs d ü n yaya karsı ciddi bir güvensizliği var.
Kendisi polis olduğu için hep kötü olaylarla karsılasıyor.
Dıs dünyada çocu kları n kaçırıldığı, organların kesildi
ği. taeizierin yasondığı gerçeğiyle sürekli yüz yüze . Bu
yüzden d a ha küç ü k yasta n itibaren, ba bası oğlu muza
dışarıda kimseye güvenmemesini, kimseyle konusma
masını ısrarla tembih edip d urdu . Galiba biraz benim
de hata m var. Esimle zaman za man çatısıyoruz. Oğlum
da bu durumu bazen babaan nesine tasıyor. Ailedeki
h uzursuzlu ğ u m uz d a h a d a a rtıyor. Ben de o n a ' a ile
içerisindeki hiç bir seyi dışarıda ki insa nlarla konusma
ması n ı ' söyledim hep. Bunlar sebep o lmus olabilir mi? "
diye sordu.
6 yas öncesi çocuklarda d ıs dünyaya karsı güvensizlik
oluşturmak, duyarlılığı zarara uğratır. Cocuk, duyarlılığı
nın bir gereği olarak çevrede gördüğ ü insanlarla ileti
sim kurmak, o insanların dünyalarını a nlamak, tanımak,
tanısmak, yasıtlarıyla aynı orta mlarda bulunmak ister.
Cocuğun bu duyarlılığı çevreye karsı güvensizlik, bas
ka ları na karsı savunmacılık öğretileriyle bastırılırsa belki
Adem
yine iradesinin ve zih nin in ürünü olan iletisim yeteneğini
Güneş
212
görürüz. Fakat bastırıl m ıs d uyguların sonucu olan ço
cuksu davra nıslar kaybolur.
Ç oc u k, normalde evde yasadığı olayları a n nean
nesine, babaa nnesine a nlatmak icin can atar. Bu bir
bakıma çocuğun ihtiyacıd ır. Evde yasanan ve anlam
veremediği olayları anla miandırmak için çevresindeki
güvendiği yetiskinlerden yardı m talep eder. Onlardan
" Merak etme, her sey yolunda" sözü nü duymayı arzu
eder.
Çocuğun bu gelisimsel ihtiyacını " Evde olanları a n
neannene anlatma, babaannene anlatma " diye baskı
lamak cocuğun duyarlılığını zarara uğratmakta n baska
bir sey değildir.
Aile içinde yasanan soru n l a ra çocuğu b a stırma k
değil, esler arasındaki sorunları çözerek care bulunma
lıd ır. Çocuğa aileler arası ndaki problemlerde m isyon
yüklemek onu suistimal etmektir.
Zara ra uğratıl mamıs duyarlılık ve desteklenmis ira
denin 4-6 yas döneminde benlik ska l asın d a ki yeri su
sekildedir:
Cezasız
Eğitim
213
BEN ANALiZi
DUYARLI
4,4
DUYARSIZ
ŞEKİL-6
ŞEKİL-6
4-6 yaş döneminde çocuğun yorumlayıcı aklı devrey� girer. Çocuk çevrede olan biteni an
lamlandırmaya ve yorumlamaya çalışır. Çocuğun aklının devreye girmesi iradesini bir adım
daha yukarı çıkarır. Böylece duyarlılığı ve iradesi neredeyse başa baş hale gelir. Duyarlılık: 4,
Etkenlik: 4.
Özetle söyleyecek olursak, çocuk doğduğunda yük Çocukluk
sek bir d uyarlılığa ve zayıf bir iradeye sahiptir. Çocuğun döneminde
yüksek d uyarlılığı, iradesinin gelişmesinde itici rol oynar. oluşan
0-6 yas döneminde duyarlılığın geliştirdiği irade 3 asa duyarli
moda incelenir. benlik yap1s1,
0-2 yas döneminde mera k d uygusu çocuğun ira yetişkinlik
desini g eliştirir. Meraklı d a vran ıslar sırasında yasadığı döneminde
kaygılar ve korkular sığınma ihtiyacına yol acar. Ço kişinin
cuk, sığınma ihtiyacını giderdikçe yeni meraklara doğru kendiyle,
adım atar. Sığınma davranışı aynı zamanda çocuğa çevresiyle
ruhsal bir yetenek kazan dırır. Korku ve kaygı sırasında ve evrenle
sığınılaca k bir yer bulan çocuklar, yetişkin lik yıllarında
bar1ş1k
esierine ve çocuklarına sığına bilirler. Korku ve kaygının
olmasm1
utanılacak bir durum olmadığına dair bilinealtı öğreti
sağlar
leri gelişir. Sığınma ihtiyacını gidererneyen çocuklar ise
kendini gizlemeleri, korku ve kaygı d uygusundan utan
maları gerektiği inancını geliştirirler. Böylesi kişiler aynı
za manda esierine ve çocuklarına sığınmayı, böylelikle
duyarlılı klarını sürdürmeyi bir zayıflık olara k görürler.
2-4 yas döneminde cocuklar duyarlılıklarını aynı sekil
de devam ettirir. Bu duyarlılık onlarda kendi isini kendi
yapma hevesini oluşturur. Çocuk, kendi isini kendi yap
tıkça yapa bildiğini görmekten kayna klanan iradesini
geliştirir. Bu dönemde kendi yapacağı isiere engel olan
vetiskine karsı savunmacıdır.
4-6 yas döneminde ise çocuğun yorumlayıcı aklı dev
reye girer. Çevrede olan biteni anlamia ndırmaya ve
yorumla maya çalısır. Çocuğun aklının devreye girmesi
iradesini bir adım daha yu karı çıkarır. Böylece çocuğun
duyarlılığı ve iradesi neredeyse basa bas hale gelir. Artık Cezasız
duygularını bastırmaya gerek kalmadan aklıyla yönete Eğitim
bilecek düzeydedir. Çocuğun aklının ürünü olan iletişim ,
215
ya nındaki yetiskin lerle " uyu m " içinde gerçeklestikç e,
iradesi daha da desteklenecek, kendi saygınlığını hisset
tikçe duyarlı yanını bastırmadan iradesiyle duyarlılığını
yönetebilecek bir güce kavuşacaktır.
Yukarıdaki anlattıkları mız çocuğun iradesinin yetişkin
tarafından kırılma ması ve duygularının zarara uğratıl
m a m asının kazanımla rı dır. Çocuktan istenilen davra
nıslar baskı, zorlama, ceza ve tehdit içerdiği nispette
ya çocuğun irade gelisimini (etken liğini) zarara uğratır,
ya da duyarlılığı . . .
Ç ocukluk döneminde olusa n d uyarlı benlik yapısı,
yetişkinlik döneminde kisinin kendiyle, çevresiyle ve ev
renle barısık olmasını sağlar.
Adem
Güneş
216
Duya rlılığını koruya n kisi es ve/ya ebeveyn olduğu
iliskilerde de ya pıcı rol üstlenir. Etken durusu nedeniyle
de bunu gerçekleştirmekte zorluk yasamaz.
Zaman za man yasadığı olu msuzluklar karsısında olu
san duygusal dalgala nmaları iradesinin g ücüyle den
geye koyabilir. Öfkeli anları nı, duygularını bastırmadan,
genis benliğiyle yönetebilir.
Kaygı larını, korkularını, hüzünlerini, sevinçlerini duyarlı
benlik yapısı sayesinde doyasıya ve engelsizce yasaya
bilir. Duyarlılığı esiyle bağlanmasını, çocuklarıyla aidiyet
duygusu yasamasını kolaylaştırır.
Sadece insa nlarla değil, doğadaki caniıiario da ke
yifli bir bağ kurabilecek yetenektedir. Çiçekleri sever,
d oğayla iç içe olmakta n haz alır. H ayva nları sever. Bir
hayvanın zarara uğratılması karsısında iç sızısı d uyar.
Duyarlılığı, insa nlarla bağlanma düzeyini keyifli hale
getirir. Ne asırı ve yük olu cu sekilde bağlan ır, ne de kaygı
ve korku içerisinde bağlanmaktan kaçınır.
Bağ kurucu ya n ı inancia bağını da olumlu yönde
destekler. inandığı değerler vardır, aynı za manda bas
kalarının inandığı değerlere de saygı duyar.
Gözlerini kapayıp derin bir nefes a ldığı nda kendini
evrenin bir parçası, bütün evreni de kendi içine ala
bilecek kadar derin hisseder. Genişlemis benliğinde
birbirine zıt duyguları barı ndırabilecek kadar güçlüdür.
Kendiyle bas basa kaldığında sıkılmaz, dara l maz . . .
Baskaları ile birlikte olduğunda sahte davra nmaz, sahte
ben kullanmaz, kendi gibi olmanın keyfini yasar.
Cezasız
Duyarlı ve etken bir birey, iç karmasasını çözmek için Eğitim
oyalanma davranıslarına girismez.
217
Öfke ve gerginlik a nında insana ve esyaya saldırmak
yerine, yasadığı duyguya odaklanır ve duygularını yö
n etmeye çalışır.
Duyarlılığı, ona yasa ma sevinci verir. Kus sesi, rüzgôr
sesi, yağmur sesi içini kıpır kı pır eder, coskusu na katkı
sağlar.
Ne kara msar ne de gerçekleri göremeyecek kadar
iyimserdir. Duyarlı beni, gerçekleri görebilecek ve kendi
gerç eğiyle barısık yasayacak kadar etke nliğinden güç
a lır.
Kendini beğenir, kendiyle barısık yasar, ancak bas
kalarını beğenmeyecek bir kibrin içine düsmez.
Bireyse l yasaya bilec ek kadar özgürd ür. Birlikte ya
şaya bilecek kad a r b a ğ kuru c u yanları vardır. Zorda
kaldığında yardım istem e kte n rahatsız olmaz.
Duyarlılığını besleyen en güçlü iki duygusunu yasa
ma ktan keyif alır; uta n ma ve mahcubiyet . . .
Utanma duygusu, o n a toplumsal iliskilerde v e sorum
lulu klarda belirli bir sınır çizer. Ancak bu sınır ne onun öz
gürlüğünü engelleyecek kadar dar, ne de baskalarının
özgü rlük alanına girecek kadar g e nistir.
M a hcu biyet d uygusu tasır. N e kendini göklere çı
karacak bir kibir n e d e kendini ezecek bir mahcubiyet
içindedir. Ne ise o olmanın keyfini yasar. Mahcu biyet
duygusu, duygusal bir sensör gibi baskalarının m a hcu
biyet hissini fark etmeyi sağlar. Bir baskasının kendisinin
karsısında mahcup olma ması için sosyal iliskilerde doğal
ve d engeleyici rol üstlenir. Kendisini mahcup edecek
Adem biri n e karsı da iradesini uyandırır, güçlü d urusuyla zarara
Güneş uğra madan o ilişkiyi sürdürür.
----
218
Duygularını yönetmekte zorluk çektiğinde, iradesi her
an yanında olan bir zırh gibi koruyuculuk rolü üstlenir.
Güçlü olmak için duygularını bastırmaya gerek duymaz.
iradesinin gücünü en derinlerde hisseder. Mücadele
gücünü duyarsızlık ve acımasızlığından değil, ira desin
den alır.
Gözlerini kapadığı zaman, içindeki d uyarlılıkla bütün
yeryüzüne vetebilecek g ü c ü n ü n o l d u ğ u n u hisseder.
Gözlerini açtığında ise bir çocuk gibi tüm duygularını
içinde var olduğu evrenle birlikte doyasıya yasar.
Çocuğun duyarlılığının veya etkenliğinin o veya bu
sekilde zarara uğratılması, kisilik yapısı n ı n asağıdaki şe
killerde bozulmasına yol açar; etken-duyarsız, edilgen
d uyarlı ve edilgen-duyarsız.
Cezasız
Eğitim
219
2. ETKEN-DUYARSIZ
•
BENLIK
Duyarsızlık, duygusa l ihtiyaçları karsıla n maya n veya
kisiliği incitilip zarara uğratıl an cocukların d uygu larını
bastırmasıyla olusan hissizlik ha lidir.
Bir baska deyisle, cocuğun kendini mizacı üzerine
var edememesi nedeniyle duygularını kapatması, ihti
yaclarını duymazlıktan gelmesidir. Cocuğun, çocuksu
coskusunun adım adım sönmesi, içindeki coskuyla ken
dini gerceklestirememesidir.
Bu durum bazen ebeveynlerin cocu klarını eğitirken
kullandıkları yöntemlerden kaynaklandığı gibi, bazen de
ebeveynin kendi benliğinin sorunlu yanlarının çocuğa
yansımasının karsılığıdır.
Çocuğa henüz küçük yasta hayata dair asırı sorum
luluklar yüklemek . . . Ma nevi, ahlaki ve kültürel kuralları bir
baskı aracı olarak kullanmak . . . Yasından büyük beklen
tiler ve sorumluluklar yüklemek, kullanılan yanlls eğitim
metotlarından bazılarıdır. Cezasız
Eğitim
221
Duyarsız/ık, 1 4 yasındaki oğlunun agresif davranısları nedeniyle
duygusal danışmanlık a lmaya gelen, 50 yaslarındaki bir hanı me
ihtiyaçları fendi ile görüsüyord u m . H e n üz çocuğu görmemistim
karşılan ancak an nesi çocukla ilgili sikôyetlerini dile getiriyord u.
mayan Görüşmemiz sırasında kad ının hiç tebessüm etmeyen,
tekdüze bir duygu durumu içinde konuştuğu dikkatim
veya kişiliği
den kaç m a m ıstı . An latacakları bittikten sonra sordu m:
incitilip
zarara " N eden böyle biraz gergin ve a sık suratlı duruyor
uğratılan sunuz?"
çocukların Sasırdı. " Bilmem" dedi. " Belki de gü lmeye çok al ışkın
duygularmı değilimdir, ondan" diye devam etti .
bastırmasıyla
" Hep mi böylesiniz ? " diye sordu m.
oluşan
" Hep böyle olmasam da gül meyi çok sevmem" diye
hissizlik
cevap verdi.
halidir '
222
dum. Babam ' Bu cıvık kızları
da nereden buldu bizimki '
d i y o r d iye g eçiriyord u m
icimden. Sanki birden kapı
acılacak ve laf isitecektim .
Arkadaslarımın coskusu na
o rt a k ol m a k yerine a n n e
babamın duygularını içim
d e hissediyord u m , ne dü
s ü n d ü kl eri n i a l g ı la m a ya
c a lısıyord u m . Böyle geçti
asağı yu karı cocukluğum . . .
O yılları hatırladığımda ak
lımda kalan tek sey 'gü m g ü m ' diye ata n ve bastırmak
zorunda kaldığım kalbimdi.
Arncamlar da annem babam gibi düsünen insan
lard ı . Sadece küçük teyzem cıvıl cıvıl bir kadındı. Onu
da babam beğenmezdi. Onunla konusma m, bir yere
gitmem, babamı gererdi."
Bu h a n ı m efendi, a n n e b a ba s ı n ı n asırı gelenekç i
öğelerle duygusal özgürlüğünü kısıtlamasının yetiskinlik
yıllarına yansıyan duyarsızlığını yasıyord u . Kendi deyi
miyle içinde çocuksu bir yan vardı. Ancak onu ortaya
cıkarma k yanlls gibi geliyord u . Çocuksu coskunluğunu
yasayamadığı, tebessü m yerine sürekli ası k suratlı yasa
dığı icin yüz kasları gergindi, esnek yapısını kaybetmisti.
Sirndi ne kadar istese de a nlık tebessümler edebilirdi
belki, ancak kas hafızası kısa sürede yüzü n ü yeniden
mutsuz, gergin, kaygılı bir hale sokuyordu.
Hanımefendinin bu yapısı oğlun un çocuksu hislerine Cezasız
eslik edememesine yol açıyordu. An nesiyle senkronize Eğitim
olamayan oğlu ise gideremediği ihtiyacları n hırçın lığını
223
BEN ANALiZi
DUYARLI
4,4
DUYARSIZ
ŞEKİL- 7
ŞEKİL-7
Etken-Duyarsız Benlik sahibi kişiler güçlü bir görünüm içindedirler. Güçlerini ya hırs ve başarı
tutkusundan ya da öfke ve nefretlerinden alırlar. Kendilerini duyarlı zannetmelerine rağmen
empati ve eşduyum yetenekleri oldukça zayıftır. Lider görünümlerinin altında, derin bir du
yarsızlık barındırdıkları için onlarla duygusal yakınlık kurmak oldukça güçtür.
yaşıyordu. Bu kadın, kendi anne ba basının ya nlıs eği Duyarstzliğm
timinin karşılığını hem kendi yaşa m ı nda hem de kendi en önemli
çocuğunun yaşamında buluyord u . belirtisi
1. M i M i KSiZLi K
Duyarsızlığın en önemli belirtisi m i miksizliktir.
Ç o c u k, olu msuz olaylar kars ı s ı n da m imiklerini kul
lanamad ığı için duygularını özgü rce yasa ma k yerine
kısıtlayorak dısa vurur. Öyle olu nca yüz kaslarında bir
gerginlik, savunucu bir a g resiflik göze bata r. Gergin
yüz kasları, sevindiğinde ve üzüldüğünde duygularına
eslik edemez. Gül m esi doğal değildir, yüzüne yakısmaz.
Ç ünkü doğal tebessü mlerde d uyg u , önce y a n a k
mimiğini harekete geçirip du dağı hafifçe yu karı çeker.
Ancak duyarsız kisiler gülmelerini d uygularının esliğinde
yasamadıkları, durumu idare eden ve ortama uyg u n
akılcıl tebessü mlerle gülü msedikleri için önce d udakları
hareket eder.
Yüzlerindeki diğer mimikler d u d a k h areketine eslik Cezasız
edemez. Kisi ancak içten gelen ve bütün yüz kasları Eğitim
na tesir eden d uygulma sahipse senkronize olmus yüz 225
kaslarıyla tebessüm edebilir. Aksi ta kdirde yüz kaslarını
birbiriyle uyu mlu olmaya n ve yüzüne ya kışmayan bir
sekilde kulla nır.
l l . TiZ SES
Duyarsızlığın en belirgin ikinci dışavuru m u mekanik
ses tonudur.
Cocukluk yıllarında geliştirilen kaygılar ve savunma
ihtiyacı, kisinin ses tonunu inceltir. Duyguları na eslik eden
bir ton yerine, duygularını bastıra n, gizleyen, ince, ge
nellikle tiz, baskın bir ton kullanırlar.
B u , ken di m izac ı n ı n ses tonu n u n kaybolup baska
Adem
bir kişilik yapısı n ı n ses tonu n u kullan ma ktan baska bir
Güneş
226
şey değildir. Çü nkü o kisi kendi mizacını değil baska bir Çocukluk
mizacı yaşamaktadır. ytllarmda
Duyarlılıkları nı çocu kluklarında adım adım kaybetmiş geliştirilen
kişilerin, tera pi sürecinde yeniden duyarlılık kaza nsalar kaygtlar ve
bile mi miklerini ve ses tonları nı doğal yapısına kavuştu savunma
ra mad ıkları bir gerçektir. ihtiyact
Bundan dolayı , her ne kadar kişi yeniden eski doğal kişinin ses
duyarlılığına erisse de bir alıskanlık halini alan yüz kaslarını tonunu
yumusatmak, duygularına eşlik eden mi mikleri kulland ır inceltir
mak üzere yüz kası aktifleştirme egzersizleri ya pılmalıdır.
Ayrıca , kişinin kaybettiği gerçek ses tonunu yeniden
bulabilmek için bir arayışın içine girilmelidir. Bu genellikle
kişiyle gerçek em pati kurabilecek bir yakın veya tera
pistle gerçekleşebilir. Terapist, duyduğu sesin meka nik
bir ses o l d u ğ u n u fark edip d a h a içsel ve duyg u la rın
eşlik ettiği ses tonunun çıkarılmasına kadar denemeler
halinde egzersiz yaptırmalıdır.
Kişinin mekanik ses kulla n ı p kullanmadığı, sesi kay
dedilip kendisine dinletilerek a nlaşıla bilir. Kendi sesini
oldukça ince ve rahatsız edici bulması kişinin kullandığı
sesin doğal olmadığıyla ilgili bilgi verir. (insanın kendi
sesini kayıt cihazından dinlemesi norma lde de kulağına
yabancı gelir, çünkü kişi kendi sesini duyarken aynı anda
iç duyus, kemik ve yu muşak doku aracılığ ıyla kulağa
iletilen ses dalgalarını da duyar. Sesini direkt bir kayıt ci
hazından dinlerken normalde duyduğundan biraz farklı
bulması norma ldir. Burada kastedilen şey, gerçekten
ra hatsız edici ve neredeyse kendi sesini tanımayacak
derecede mekanik bir sesin fark edilmesidir.)
Cezasız
Esinin yoğun ça basıyla kendi duyarsızlığını sonunda
Eğitim
fark etmiş olan bir beyefendi uzun gayretler sonucunda
227
Ses, kayg1 yeniden duyarlılığını kaza nmış, elde ettiği bu yeni hali
yaşayan "Yeniden doğmus gibi hissediyoru m" diyerek ta nımla
bireyin mıştı.
en güçlü "Sa n ki kusları ilk defa görüyorum havada uçarken.
savunma Ağaçlara , insan lara , hiç görmemisim g ib i tebessüm
araci eden bir saskınlıkla ba kıyoru m . Ç ocuklarımı ve esimi
olduğu için duyuyor olmanın tuhaf lezzetini hissediyorum iç dünyam
duyarsizilk da . Hayattan kopuk olduğumu ve her şeyi ne kadar da
geliştirmeye yüzeysel yaşadığımı yeniden duymaya başlad ığımda
başlayan fark ettim " demişti.
çocuklarm Bu beyefendi, yoğun gayretleriyle duyarlılığını yeni
kaybettiği den kaza n mıs olsa da, ses tonu hôlô duyarsız bir meka
ilk 'gerçek niklik barındırıyordu. Ses egzersizleri yaptığımız dönemde
kendilik' epeyce a cemilik çekti ve çocukluktan itibaren n eler
parças1d1r yaşadığını, o zavallı, küçük çocuğun kendini sesine
varoca k kadar nasıl da değiştirdiğini acı acı fark etti.
Görüsmelerin sonunda kendi doğal sesini bulduğunda
terapinin bir baska boyutun a geç mis gibi hıçkırıklarla
ağla maya basla mıs, sanki yıllar önce terk ettiği kendi
çocukluğu nu yeniden bulmusçasına karmasık duygular
yasadığını ifade etmisti.
Ses, kaygı yasaya n bireyin en güçlü savunma a racı
olduğu için duyarsızlık gelistirmeye baslayan çocukların
kaybettiği ilk " gerçek kendilik" parçasıdır.
Çocuğu ile bağlanmakta problem yasayan 25 yasın
d a ki genç bir kadın yasadığı problemleri su cümlelerle
a n latmıstı :
"Sa n ki 2 yasın d a ki oğlumla aramda bir engel var.
Kendimi bir türlü ona veremiyorum. Ona çok yaklossam
Adem
içimde bir acı olusacakmıs gibi hissediyoru m. Sebebini
Güneş
bilmediğim sekilde engelliyoru m kendimi. Ben böyle
228
engel koyu nca yavrum ne ya psın, bana karsı hırçınla
sıyor. Ona yakınlasamadığından dolayı tepkisel lesiyor. "
Bu anne, çocuk eğitiminde epeyce farkındalık sahi
biydi. Ancak duygularını yönetmekte zorluk çekiyordu .
Kendini çocuğu na verernediğini fark etmiş, bunun ne
denini bulmaya çalışıyordu .
Çocukluk yıllarını masaya yatırdığında, ilgisiz bir anne
nin elinde büyüdüğünü, duygularında acı acı hissederek
fark etmeye basladı . Annesiyle doğru düzgün hiç oyu n
oynama mıstı örneğin . Sürekli mesgul bir a nnesi vardı.
Yedirilmek ve giyindirilmek dışında hemen hemen hiç
görülmemisti annesi tarafın dan . Kötü bir a nnesi yoktu
aslında . Kendisine sors a m , " Ö mrü n ü bizim için feda
etmiştir" diye tanımlardı. Annesi için çocuğun eğitimin
de öncelik, çevresiyle iyi geçin mek, okul için derslerini
yapmak, üstü bası düzgün olup sağda solda kendisini
rezil etmemek ve karnını iyice doyurm aktı. Bunla rda n
biriyle ilgili sikôyet duymaya hiç ta hammül edemiyordu.
ilgisiılikle geçen çocukluk yılları anne ihtiyacını bastır
masına, coşkuyla oynayıp bu duyguyu içinde yasaya
mamasına yol açmıştı. Halbuki çocuğun ihtiyacı bunların
hiç biriydi. Gözyasları içerisinde su hatıralarını hatırladı:
Öğretmeni bir gün onu haksız yere cezalandırdığında
bunu a n nesine anlatmaya çalısmıs, annesi ne a nla tıldı
ğını dahi tam a nlamadan " H ıı hıı, hıı hıı . . . Olsun bir sey
olmaz" demisti. Veya bir g ü n o çok sevdiği ka lemliğini
arkadası çöpe attığında, " Bu n u n için mi ağlıyorsu n ? "
diye g ü l m üstü . Henüz yeni genç kız olduğunda okulda
kendisine sarkıntılık eden öğretmeni karsısında yasadığı
korkuyu anlatmaya ihtiyaç bile duymuyordu . Yalnız ve Cezasız
kimsesiz geçen çocukluk yılları vardı bir tek hatıraları nda, Eğitim
229
bir de " Se n h ô lô dersini ya p m a d ı n m ı ? " diyen a n n e
baba sesleri . . .
Bütün hatıralarını tek tek yasayarak anlattıkta n sonra
öfkeyle döndü, bana baktı:
"Siz o lsayd ı n ız bütün b u n la ra rağ men içinizde yu
musacık bir ka l p tasımaya d eva m edebilir miydiniz?
Duygularınızı bastırmaz mıydı nız? ihtiyaçlarınızı gidere
meyeceğinizi an ladığınııda yalvarıp durur muydunuz?
'Anne parka gidelim mi, anne parka gidelim mi? ' diye.
Ben bir za m a ndan sonra a n neme hiç ' Parka gid elim
mi? ' dememeyi başladığımda annem babama demişti
ki, ' Bu kız beni hiç rahatsız etmedi bugün. Önceden olsa,
parka gidelim, parka gidelim, diye kafa mı sisirirdi. Bugün
odasında kendi kendine oyu nca klarıyla oynadı durdu . '
Baba mın beni an iayacağını düşünerek gözün ü n içi
ne baktım ve ne diyecek diye bekledim. ' Aferin kızım '
diyerek kafa mı oksayıp, televizyona dönüp bakmasını
hôlô bugün gibi hatırları m . "
Bu kad ı n ı n çocukl u k yılları n d a bastırdığı du yg ular
çocuğu ile birlikte yeniden uyanmaya baslıyor, bu uyan
maya karsı acı dolu kalbi savunucu bir direnç göste
riyordu.
Çocuğu ile bağlanmakta zorluk yasayan bu genç
hanımefendinin problemi aslında odasında kendi bası
na oyun oynamayı öğrendiği zaman baslamıstı . Annesi
nin, " Artık beni hiç rahatsız etmiyor" diyen memnuniyet
ifade edici sözleri, çocuğun a n ne ihtiyacını bastırmayı
öğrendiği döneme denk geliyordu .
1 . H I RSLANARAK D UYARSIZLASMA
Çocuk, yetiskin tarafından kendisine yöneltilen davra
nısları ka bullenmekte zorluk çeker, gururuna ters düserse
hırsian arak duyarsıziasma yolunu tercih edebilir. Asagı
Adem la nmalar yasayan birçok cocuğun hırs edinip basarıya
_ __
G_ü_
ne
_ş
bel b a ğ l a ması, kendini ispata calısması, a sağ ılaya n
238
kişilerden nefret duyup intikam alma cabası, hırsianarak
duyarsıziasma örneği olarak karşımıza cıkar.
Birçok a n n e baba, farkın d a olmadan, cocuklarını
basarılı kıla bilmek i çi n onları h ırsland ırmayı b ir çözüm
yolu olarak görür. Arkadaşlarıyla kıyas edilen çocukla
rın . . . " Bu gidisle sen bir sey basaramayac aksı n" denilen
cocu kların ... " Bir sey basarsan da sen a d a m ol mazsın"
denilen çocu kların . . . H ırsianarak basan kaza nsalar da
kaybettikleri sey duyarlılıklarıdır.
Böylesi cocu klar yasa d ıkları olumsuz duygularla bir
ya ndan gergin ve öfkelidirler, diğer ya ndan da hırslan
dırıldıkları konuda basan elde etme ca bası içindedirler.
Bazı durumlarda ebeveynler cocuklarını hırsıandırma Cezasız
Eğitim
salar da okul, arkadas ve cocuğun hayata ba kıs tarzını
239
Hirsianarak etkileyen olaylar (takip edilen filmler, diziler, o ku n a n
kendini kitaplar, görseller, yanlıs motive araçları) çocuğu hırs
duyarsizlaş landıra bilir . . . Anne babanın erken kaybı, ailenin yakınları
tiran kişilerin tarafı ndan zarara uğratılması çocuğun hırslanmasında
ortak rol oynaya bilir . . . Bunun yanı sıra , a n ne baba basarısız
lığı, maddi imkôn ların yoksu nluğu, çocuğ un fark ettiği
özellikleri
adaletsizlikler hırsianarak duyarsızlosması na yol aça bilir.
hizlanmak
ve ellerini Hu kuk fakültesini birineilikle kazan m ıs olan bir üniver
sürekli site öğrencisi vard ı . Arkadasları tarafından dışla n a n ,
meşgul sosyal iliskilerde yetersiz o l a n b u delikanlının ortaokul ve
etmek üzere lise yılları göz ka mastırıcı basarılario doluydu. Ortaokulda
okul birincisi. lisede bölge birincisi olara k üniversiteye
bir aray1şa
burslu girmisti. Kendisinden övgüyle söz ediliyordu. An
girişrnektir
cak ü niversite h ayatı ona zor gel mişti. icine ka panıklığı
arkadasları arasında dalga konusu oluyordu. Otururken
sürekli bacağını salladığından dolayı "Titrek Rıza " lakabı
ta kılmıştı. Bir türlü engel olamadığı bu durum sıradan bir
davranıs değildi aslında . . .
Fakir bir ailenin çocuğu olara k başanya bel bağla
dığı sırada matematik öğretmeninin kendisine söyledi
ği. "Senden bir sey olmaz. Vaktini okullarda harcam a .
Bari a n n e babana yardımcı olmak icin git bir markette
kasiyerlik öğrenmeye çalış" sözü çok ağırına gitmis, gün
lerce bu sözün i ntikamını almak icin dis, yumruk sıkmıs,
geceleri dakikalarca ağlamıstı .
Kendi kendine söz vermisti. matematik öğretmenini
bunu söylediğine pisman edecekti. Bu hırs, onu gece
g ü ndüz çalısarak hukuk fakü ltesini burslu kaza nmaya
kadar götürmüş ama duyarsızlastırdığı benliğiyle üniver-
Adem sitede sosyal iliskiler kura maz hale gelmişti.
Güneş H ırsia narak kendini duyarsızlaştıran kişilerin ortak özel-
-----
242
d avranısları kendi duyarsızlasma ları na motivasyon ola Hissiz/eşerek
rak kullanırlar. "Zaten kimseye güvenilmez ki . . . Babana duyarsiziaş
bile güvenmeyeceksin ... " sözleri duyarsızları n sıkça kul mayi
landığı motivasyon araclarıdır. başarmiŞ
Güvensizligini duyarsızlığına besleyici d uygu olarak kişilerin
kull a n a n kişiler, hayata kara msar bakara k sürekli d u bulduklari
yarsızlıklarını haklı gerekeelere d ayandırmak zoru nd a oya/anma
hissederler. Her olayın olumsuz ya nını görmek, problem araçlar�
cıkarmak icin farkında olmadan ortam hazırlama k, bu genellikle
kişilerin vazgecemediği davranıslardır. romantiktir
B u sayede d uyarsızl ı kl a rı n ı sürekli besledikleri gibi,
insanlara karşı edilgen olmanın da önüne gecemezler.
Aslında sürekli diğerlerini yönetmek ve kontrol altında
tutmak isterler. Düzen ve tertibe karşı asırı d uyarlıdırla r.
Kontrol etmekte zorluk cıkardığı icin d üzensizlikten ra
h atsızlık duyarlar.
Etken-duyarsız kişiler esieriyle empati kurmaktc zorluk
çekerler.
D uygusal yakınlıklard a n s a kı nırlar. Yüzeysel iliskileri
tercih ederler.
Acıya karsı ya bancıdırlar. Aile ici yasanılan catısma
larda sürekli kendilerini meşgul edebilecek bir oyalanma
a racı bula bilirler.
Esinin duyarsızlığında n rahatsız olan bir ha nımefendi
bu d urumu söyle iza h ediyord u :
" Esi m l e n e zaman tartıssak y a televizyonu acar, sanki
hiçbir sey yokmus gibi televizyon seyreder ya da gider
yatar."
Cezasız
Aslında bu h a nımefe ndinin esin d e n d uydu ğ u ra Eğitim
hatsızlık, esinin cocu kluk yıllarından beri kendini hissiz-
243
lestirme k için b u l d u ğ u oya l a n m a a raçlarının evliliğe
.
tasınmasından baska bir sey değildi. Çocukken anne
ba bası sürekli kavga eden ve bu kavgaları duymamak
için koltuğun üzerinde uyuyakalan çocuğun evliliğinde
problem yasadığı sırada gidip ya tm ası, hislerine narkoz
verir gibi kendini kapatması, çocukluktan beri öğrendiği
hissizleserek duyarsıziasma d avra nısıydı .
A. H ı rs
3. EDILGEN-DUYARSIZ
•
BENLIK
Edilgen-duyarsız benlik, keşfedilmesi, farkına varılması
en zor ben lik yapısıdır. Çocukluk döneminde genellikle
uyumlu, sessiz, sakin görünümlü ya da sevecen davra
nışlarla sosyal iliskiler kura bilen bazı cocukların kökende
duygusal problemler tasıması bu benlik yapısının sinsice
gelişmesine yol acar.
Çocuk bir yandan duyarsızlasamayacak kadar duy
gusal ve zayıftır, bir yandan da benliğinin yasadığı olum
suz hisler karsısında çaresizdir . . . Bir yandan çevresiyle her
sey yolundaymış gibi problem çıkarmadan yasamaya
gayret ederken, diğer yandan yukarıda etken-duyar
sızlık asa masında anlatılan olu msuz hisleri dipten dibe
biriktirmektedir. ..
Edilgen-duyarsız benlik, genellikle ebeveyn ihmaline
uğraya n çocukların geliştirdikleri bir benlik ya pısıdır. An
cak ihmale uğrayan her çocuk bir bakıma edilgenlik
riski tasısa da duyarsıziasma riski ayrıca ele alınmalıdır. Cezasız
Edilgen-duyarsız benlik yapısı, güvensiz çevre, olumsuz Eğitim
25 1
Edilgen- yasam , h ırs, öfke, kızgınlık d uyguları n ın bir arada ya
duyarsiz sanm asıyle oluşur .
benlik, Cocuk, yasadığı bu duyguları dısa vuramadığı için
genellikle etkenlik gelistiremez, d ısa vurduğunda çözümsüz kala
ebeveyn cagına, zayıf ve güçsüz oldugu için problemleri çöze
ihmaline meyecegine inandığı için d uyg ularını gizli yasa maya
uğrayan yatkınlık kazanır.
çocuklarm Aile içinde d ıs dünyadaki insanlara güvenilemeyece
geliştirdikleri gine dair kon usmaların, örneklemeleri n olması çocuğun
bir benlik başkalarıyla ola n iliskilerinde güvensizlik geliştirmesine
yapiSidlf yol açar. Dünyanın zor ve mücadele gerektiren bir yer
oldugu h ususu n d a dinledikleri, o n d a dısa vura m adı
ğı fakat hayatla bas edebilmek için ihtiyaç duyduğu
güçlü bir hırsın oluşmasına sebep olur. Geliştirdiği hırs,
çocuğun duyarsız yapısını besieyecek fakat ürkek kisiligi
onu etkenies rnede yetersiz bıra ka ca ktır.
Kişiliğini edilgen ya nlarıyla d ısa vurduğu için genellikle
çevresi tarafınd a n a kıllı, uslu, uyu m l u , saygılı bir kişilik
olarak a lgılanır. Oysa alt yapıda çevreye karsı güven
sizlik hissi olduğu için çocuğun duygularının içsel karsılığı
bunun tam zıddıdır.
Özgür kalacak olsa ne akıllı ne uslu . . . Fırsat ta nınacak
ve incitilmeyecek olsa çevresindekilere karsı ne saygılı
ne de sa kin yapıya sahiptir. Geliştirdiği olumsuz benlik
yapısı sadece insanlara karsı değil, yasama karsı d a bir
öfke, kızgı nlık ve uyumsuzluk içerir. H ayatla bağı zayıf
tır. Çevresindeki gördüğü olayların olu msuz yanlarına
dikkat ç ekerek süre kli d uyarsızlığ ı n a haklı gerekçeler
bulmaya çalısır.
Adem
Edilgen-d uyarsız kişiler, his alışverisini d uyarsız yan
Güneş
larıyle kapattıkları için lezzet ve h a z almala rı n ormal
252
seviyenin altındadır. Asırı uyara nlara ihtiyaç duyarlar.
Normal bir doku yapısına sahip el, kadife bir kumasa Edilgen
dokunduğunda kadifenin tüm yumuşaklığ ını hissede duyarsiz
bilecek kabiliyete sahipken, aynı el tahribata uğrayıp kişiler, his
nasır bağladığında duyma ve hissetme yeteneğinde altşverişini
kayıp olacaktır. Artık o parmaklar dekunduğu kumaşın duyarstz
yumuşaklığını yeterince hissedemeyecektir. Hep daha
yanlartyla
sert, daha fazla uyaran içeren dokunuşlar a rayacaktır.
kapatttk/art
Duyarsıziasma da böyle bir şeydir. Duyarsız benliğe sa
için lezzet ve
hip edilgen kişiler, norma l his alışverişlerinde duygusal
haz aimaiart
doyumsama yasayamaz, asırı uyara n ararlar.
normal
Duyarlı bir kişinin keyif almak için yeterli bulduğu duy seviyenin
gular duyarsız birine yetersiz gelir. Böylesi kişiler sevmeyi
altmdadir
de patolojik bağa dönüştürü r, kendilerine g österilen
sevgiyi hep yetersiz bulurlar. Güvenli ortamlarında bulun
salar bile sürekli onayianma ihtiyacı hissed erler. Cinselliği
uç noktada yasa maya, normal hazlarla yetinememeye
baslarlar.
Sevecen ve içten görünümleriyle kolaylıkla baskala
rını yanılgıya düşürebilen böylesi kişiler, gerçek iç dün
yolarıyle karsılaşılması d uru m u n d a büyük bir seskınlık
uyandırırlar.
Genellikle güçlü bir iradeye sahip olmadıklarında n
dolayı sürekli yanlış yapmaya, pişmanlık duymaya, duy
dukları pismanlıkla kendileriyle çelismeye yatkınd ırlar.
Bundandır ki edilgen d uyarsız kişiler çoğunlukla kendi
lerini "iki yüzlü " görürler. Bir yandan çevreden aldıkları
"ne kadar iyi" oldukları n a dair mesajlar, diğer yandan
kendi iç dünyalarındaki olumsuzluklar, onları sürekli bir
iç çatısmasıyla karşı karşıya bıra kır.
30 yaslarında bir kad ı n , kendi duygusal çatısmala Cezasız
rıyla ilgili yardım talep etmişti. Kendisinin esine layık biri Eğitim
olmadığını düşünüyordu. Esi oldukça feda kôr, iyi bir aile 253
babasıydı. Hanımını ineitme me k icin hassas davranıyor,
ailesi için her türlü özveride bulunuyordu.
Kadın, her ne kadar esine aynı d uygularla karsılık ve
riyor görünse de duyguları o derin likte değildi. Derin bir
güvensizlik ve a ldatılma kaygısı tasıyordu. Bunun yersiz
bir kaygı olduğunu bildiği halde esi uyuduktan sonra
ceplerini karıstırıyor, maillerini didikliyor, cep telefon unu
kurcalıyor, mesajlarını okuyordu. Bugüne kadar süphe
uyandırıcı en ufak bir sey bulmadığı halde yıllardır hisset
tiği bu deri n g üvensizliği bir türlü üzerinden atamamıstı .
Kendisi yokke n esinin annesi ve kız kordesiyle ne ko
nustuğunu merak ediyor, onun aleyhinde bir konusma
yapılıp ya pılmadığını bilmek istiyordu . Esinin montunun
cebine ses kayıt cihazı bırakacak kadar ileri giden bu ka
dın, süphe duyduğu hiçbir seyin gercek olmadığını fark
ettiğinde yaptıklarından utanıyor, büyü k bir pismanlık
Adem
içinde esine dah a çok ilgi gösteriyor, ancak gösterdiği
Güneş
254
ilginin d uygusal temellerini kendi içinde hiç bir za man Edilgen
bulamıyord u . yanlan
Kendini ta m bir iki yüzlü olarak ta n ı mlayan bu genç çevredeki
kadının sorunu cocukluk yıllarına dayanıyordu. Ba ba kişilerde
sının annesini aldattığı, a n nesinin de bu konuyu sürekli onlardan
gündemde tuttuğu bir aile orta mında büyümüstü . An zarar
nesinin en bildik c ümlesi, " Erkek milleti değil mi . . . Allah gelmeyeceği
hepsinin belasını versin " idi. izlenimini
Ortaokula giderke n evli a biasının da kocası tara uyandmr
fından a ldatılmış olması, bu genç kadının iç dünyasın
da dısa vura madığı "erkeklere karsı g üvensizliği" iyice
percinlemisti. Simdi kendi evliliginde basına ne za man
böyle bir olay gelecek diye gün sayar gibiydi. Esine karsı
oldukca sevec e n , sıca k , ilgili, sevgi dol u görü nd ü ğ ü
h a l d e , o n u n o l m adığı z a m a nlarda d o l u n ay ç ı kı n c a
kurt adama dönüsür gibi ru hsal baska lasım geçiriyordu.
Edilgen-duyarsız kişilerin cocukluk yıllarında duyarsız
laşmasına yol açan öfke, kızgınlık, nefret, hırs, güvensizlik
gibi duygular ile en temel duygusal ihtiyaclarının zara
ra uğra ması böylesi kişilerde yüksek d üzeyde bir sezgi
kabiliyeti oluşturur.
Güvensiz kisilik yapıları, girdikleri h er ortamda ilişkide
bulundukları her d üzeyde kendilerini yeniden zara ra
uğra t m a m a k üzere kaygı ü retip b ü t ü n d a vran ısların
ayrıntılarını sezebilecek yetenege eristirir.
Edilgen yanları, çevredeki kişilerde onlarda n zarar
gelmeyeceği izlenimini uya n dırır. S essizlikleri, içe ka
p a nıklıkları, yakınları tarafı n d a n " m a s um iyet" olara k
algılanır. Edilgen yanlarıyla oluşturd u kları sempatik, se
Cezasız
vecen , içten görü n ü m l ü tavırları , k endilerine g üv e n
Eğitim
duyulmasını ve bu güven ortamında yüksek sezinleyici
255
BEN ANALiZi
DUYARLI
4,4
DUYARSIZ
ŞEKİL-B
ŞEKİL-B
Edilgen-Duyarsız Benlik yapısına sahip bireyler, edilgen yanları ile sürekli bir uyum çabası
içindedirler. İnsan ilişkilerinde sempatik ve candan görünümlü olmalarına rağmen, davranış
ları içten değildir. Derin güvensizlik taşırlar. Fark edilmesi en zor benlik yapısı edilgen-duyar
sız benlik yapısıdır.
yanlarıyla en ince ayrın tıları fark edebilmelerini sağlar. Edilgen
insanları n sırlorını, iç d ü nyalarını, en m a h re m, e n gizli duyarsiz
yanlarını zorluk çekmeden öğrenirler. kişilerin
Oldukça dindar, çevresi tarafından " iyi insan" olara k en belirgin
tanınan, ahlak kuralları na sıkı bi r uyum gösteren, tanı özelliği,
madığı kadınlarla konusurken yüzü kızara n , mahcu bi birlikte
yetiyle dikkat çeken 30 yaslarında bir beyefendinin esi hareket
yasadıkları problemi söyle dillendiriyordu : ettikleri
" Ben h e p esimle birlikte yatmayı isterken koca m sü insanlarla
rekli olarak ' S u ha beri de seyredeyi m , bu ha beri de uyum içinde
seyredeyim ' diye televizyona dalar, geç saatiere kadar olmalar1d1r
uyuma :ldı. Bir gün ise giderken evde unuttuğu cep tele
fonunu kurcaladığımda beynimden vurulmusa döndüm.
Esimde n hiç beklemeyeceğim derecede uygunsuz içe
rikli sitelere girmis. Defalarca ahlak d ısı videolar izlem is.
Bunları ilk görd üğü md e ' H ayır, olamaz. Bu telefon
esimin degildir herhalde' diye inan makta zorluk çektim.
Kendi telefo n u mdan esimin telefo n u n u arayıp emin
olmak istedim. Çocukça bir emniyet arayışıyla karsılas
tığım gerçek, beni büyü k bir yıkıma uğrattı.
$imdi esime karsı duyguları m asla d urulmuyor. Onu
gördüğümde seytan görmüs gibi hissediyorum . Bana
d oku nmaya ça lışması, gü l m esi, kendini ifade etmesi
midemi bulandırıyor. Bu d uyguları m ı n asıl topariarı m
bilemiyorum ancak yaşadığım tepkiselliğin siddeti za n
nedersem ona duyduğum güvenin çok olusu nd a n ... "
2 . M utlak Emniyet
Cezasız
Edilgenliğe doğru yol alan cocukların en temel d uy Eğitim
gusu değersizlik ve güvensizliktir demiştik. 261
Çocuk sadece Güvensizlik d uygusu, a nc a k kişinin kendini mutlak
davramş emniyette hissetmesiyle kaybolur. An nesinin kızacagını,
larmda değil öğretmeninin ceza la ndıracağını, arkadasiarını n içinde
duygularmda küç ü k d üşeceğini za nneden ve bu türden güvensiz his
da mutlak ler a l a n çocuğun ihtiyacı olan sey; korktuğu, çekindiği
yetişkinden açık yüreklilikle ken disine zarar vermeye
özgürlüğü
ceğini, hiçbir za m a n on u cezalandırarak aşağılama
yaşamaltdil
yacağını duymaktır. Cocuk kendisini mutlak em niyet
içinde hissedinceye kadar yetişkinin kendi d uygularını
ve davranıslarını d üzene koyması gerekir.
Tehdit, suçla ma, isierin yolunda gitmeyecegi za man
basına gelecekleri h atırlatma, başkalarıyla kıyaslama,
çocuğun kendini değersiz hissedeceği ve güven d uy
gusunu kaybedeceği davranıslardır. Yetişkinler böyle
davran ısları terk etmeli ve önceki tutumlarından dolayı
çocuktan özür dilemelidirler ki çocuk, içinde bu davra
nışlarla yeniden karsılasacagına dair kaygı tasımasın.
3. Ruhsal Özg ü rl ü k
Cezasız
Eğitim
263
•
4. EDILGEN-DUYARLI
•
BENLIK
Duygusal mizaca sahip olan bazı çocuklara , baskı,
şiddet ve cezayla birtakım davra nıslar kaza ndınima ya
calısılırken farklı sonuçlarla karsılasıla bilir. Bu cocukların
bir ya ndan iradeleri kırılır ve benlikleri edilgenlesir, diğer
yandan da oluşturulan bu baskın ortam karsısında du
yarlılıkları daha da artar. Olusmamıs bir iradeyle edilgen,
hassaslasmıs duygularıyle da ası rı duyarlı bir benlik yapısı
ortaya cıkar.
Edilgen-duyarlı benlik yapısının edilgen-duyarsızda n
farkı; cocuğun uğratıldığı zararlar karsıs ı n d a n e ga tif
d uygular gelistirmiyor olmasıdır. H ırs, kin, öfke, nefret
gibi d uygular edilgen duyarlı benlik yapısında gözlem
lenmeyen duygulardır.
Edilgen duyarlı c ocukları n yetisme sürecinde ebe
veyn tavrı genellikle kararsızdır. E beveyn bir ya n d a n
ceza ile tehdit eden, öfkesine yenik düsen tavırlar ser
gilerken, diğer yandan cocuğun uğradığı zararları fark Cezasız
edip ondan özür diler. Eğitim
265
Htrs, kin, Cocuk, uğradığı zarariorio asırı duyarlı, ancak ebe
öfke, veyninin pis m a n olup özür dileyen tavrı karsısında da
nefret gibi kindarlığa bürünmeyecek sekilde edilgendir. H ırs gelis
duygular tirmeyen , öfke biriktirmeyen bir benlik yapısına doğru
edilgen ilerler.
duyar/1 Bazı ebeveynler terbiyede aracsallastırdıkları manevi-
benlik . yat, kültür ve a h lak öğretileriyle çocuğun kin, nefret ve
yapiSinda öfke biriktirmemesini sağlarlar. Bir yandan yeterince ilgi
gözlem/en- göstermeyerek, ihmale uğratarak, ceza landırara k ya
m eyen da baskı uygulayarak çocuğu asırı duyarlı hale getirir. . .
duygulardtr Diğer y a n d a n da çocuğun içinde öfke gelismemesi
için örneğin "Allah öfkeli kisileri sevmez. Öfkelenmemek
lazı m " diyere k onu edilgenlestirirler . . . "Anne ba baya
saygısızlı k eden çocuklar ahlaksız çocuklardır" diyerek
direnç noktalarını da kırarlar . . .
Esinin anne babasına karsı edilgen tutu mundan ra
hatsız olan 25 yaslarındaki bir hanımefendi, kocasının
davra n ıslarını söyle a n latıyordu:
" i ki yıllık evliyiz, daha doğru düzgün esimle oturup bas
basa aksam yemeği yediğimizi hatıriama m. Eve gelirken
mutlaka anne babasına uğrar. Onlar da 'Acıkmıssındır'
diyerek ya beni de davet eder ya da kurulu sofrada
ona yemek vererek açlığını giderirler. Kaç defa esimle
tartıstım bundan dolayı . ' Artık orası senin evin değil, evin
burası ' dediğimde ra hatsız oluyor, suratı düsüyor. ' Ben
a nne b a b a m a ihanet edeme m ' diye saçma sapan
bir sey söylüyor. Ben esime anne babasına ihanet etsin
demiyorum ki. Evlendik, gelsin evinde benimle yemek
yesin istiyoru m . "
Adem Beyefendinin edilgenlik düzeyini öğrenmek icin s u
Gün eş soruyu sordum:
----
266
" Esiniz sadece anne babasına karsı mı böyle edilgen, Edilgen-
yoksa genel tutumu m u ? " duyarli
Kadın hiç tereddüt etmeden, "V alla bir sey söyleye çocuklarm
yim mi hocam . . . " dedi. " Esim herkese karsı böyle. B e n yetişme
o n un saflığına ve temizliğine g üven erek evlenmeyi ka sürecinde
bul etmistim. Esim gerçekten saf birisiymis . Kalbinde hiç ebeveyn
kötü lük barı n maz. Hep vericidir. Biri ona kötülük ya psa tavn
bile ' Aman bosver' der. genellikle
En n efret ettiğim insa n tipi yağcılar ve yalakalık ya karars1zd1r
p a nlard ır. Esim de aynı öyle davra nıyor çevresin d e ki
kisilere . Sürekli bir gülme, karsısın d a kiyle empati kurma,
iyi iliskiler gelistirmek icin özveride bulunma çabasında ... "
'
Kadının a n lattıkları edilgen benlik yapısın ı n d ısavuru
mu olsa da, d uyarlılık düzeyin i öğrenmek için beyefen
diyle de görüsmeye ihtiyaç vard ı . Kendisin i davet edip
konustuğumuzda duygu duru m u n u söyle ifade etmisti:
" Ü ç günlük dünya hoca m . Hiç kalp kırmaya değer
mi? A n n e babam yaslı insanlar. O n ların yan larına u ğ
rayıp hal hatır sorma m esimi ra hatsız ediyor. Esim biraz
katı. Çevresin deki insanlara soğ u k davra na biliyor a m a
ben b u n u beceremiyorum . Esi m beni sürekli hayır diye
memekle elestirir. Yapabileceğim bir sey varsa niye hayır
diyeyim ki diye düsün ürüm" derken su soruyu sordum:
"Sizin biri ncil derecede sorumluluğunuz evin iz ve bir
yasındaki kızın ız. Çevrenize kars ı bu kadar verici olurken
sizce ailenize yeterince va kit ayıra biliyor musunuz? "
Adam bir ara duraksadı:
" Hocam, evlilik fedakôrlık demek değil midir? Esim
biraz fedakôr olsa hiçbir soru n kalmayacak. Ben kötü Cezasız
bir i nsa n değilim ki . Bora, pavyon a mı gidiyoru m? Gitti- Eğitim
267
BEN ANALiZi
DUYARLI
4,4
�--+-��--r-;-� ETKEN
DUYARSIZ
ŞEKİL-9
ŞEKİL-9
Edilgen-Duyarlı Benlik yapısına sahip bireyler aşırı hassas, duyarlı ve bir o kadar da zayıf
bir kişiliğe sahiptirler. İradeleri zayıf, duyarlılıkları yüksektir. Duygularını yönetmekte zorluk
çekerler. "El alem ne der" düşüncesi hakimdir. Sorun çıkmasın diye sürekli verici davranır/ar.
ği m yer ya annemler oluyor
ya da arkadaslarımla biraz
vakit g eciriyoru m . Onları n
gön lünü hos tutmaya calı
sıyoru m . "
Beyefendinin i nsa n ilis
kileri n e ba kısı y ü ksek bir
soru m l u l u k d üzeyindeydi.
K e n d isi n i bir " iyilik m e l e
ği" g i bi görüyor, herkesin
pro bl e m i n d e y a nında ol
mak istiyor, a ncak öncelik
sırasını ayarlamakta zorl uk
çekiyordu.
Bu a d a mın birinci önceliği esi ve kızı olma lıyd ı . En
c ok yardıma ihtiyacı ol an kisiler de onlardı. Ö nce on
ların duygusal ihtiyaçların a cevap vermeliydi. Onları
görmezden gelip, öteleyip yine onlard a n fed a körlık
beklernesi oldukca büyük bir ha ksızlıktı.
Edilgen-duyarlı kisiler yüksek duyarlılıkları ve gelisme
mis ira d e leriyle çevreleri n d e al gı l adı kl arı p ro blemler
karsısında kendini yönetici bir tavır sergileyemezler. Her
yerde olmak, herkesle olmak, herkesin derdiyle dertlen
mek ve fakat kendisine gercekten ihtiyac duyan kisileri
ya bancı gibi değerlendirmek, edilgen-d uyarlı kisilerin
davra nıs özelliğidir.
Esinin akra balarıyla iliskisinden ra hatsız olan 4 cocuk
annesi 45 yasındaki bir kadı n benzer bir duru m d a n bık
tığını ifade etmisti:
Cezasız
" Esimin kord esierinden ı O ta ne yeğeni v a r. Bir d e
Eğitim
onların evli olanlarından 4 ta ne cocuk d a h a var. Esim
269
Edilgen yıllarca kendi çocuklarıyla yeğenierini hiç ayırt etmedi.
duyarli H atta çoğu za man yeğenieri ni kendi ç ocuklarına ter
kişiler cih etti . Bir yere gidecek olsak onlardan birini yanına
yüksek almadan gitmek s a n ki onlara karsı haksızlık gibi geldi.
duyarllltk/art Ö nceki h a fta 1 3 yası n da ki kızı m babasının yüzü ne
ve ilk defa , 'Senin 4 cocuğun yok, 1 4 cocuğun var. Ama
gelişmemiş benim 1 4 kardesim yok, 3 kardesim var' deyince babası
iradeleriyle üzüldü. 'Ama onlar da senin kardesin sayılır kızı m ' d iye
çevrelerinde cevap verd i . Kızım bu sefer, ' On l a r be nim kardesim
algtladtklart değil . Olsa olsa ailemizin ha kkına giren üvey cocuk
problemler ların olur. Öz c ocukların sadece biziz, kabul etsen de
etmesen de ... ' dedi. Esi m çok ra hatsız oldu . Bir haftadır
karştsmda
yüzüne bile bakmıyor kızı n ı n . "
kendini
yönetici Edilgen-d uyarlı kisiler, kurd u kları pembe düsler, iyilik
bir tavtr halleri, Polya nnacılık oyunları sırasında gerçeği duyma
sergi/eye- ya karsı hazırlıksızdırlar. Birdenbire çöker, mutsuz olur, an
lasılmadıklarını düsünür, hayal kırı klığı yasarlar. Küsmeler,
mezler .
içe kapanma lar, depresyonlar, bu benlik yapısının en
belirgin d ısavurumlarıdır.
Bir problemle karsılastıklarında sürekli iyilikle çözmeye
calısmaktan bahsederler. Halbuki ortaya koydukları tavır
iyilik değil, sürekli bir fedakôrlık halidir. Kendilerini, esieri ni,
çocuklarını, onların d uyg ularını görmezd en gelip " N e
var ki bunda" diyerek baskaları için fedakôrlık sergilerler.
Genellikle çevreleri tarafından sevilen, takdir edilen,
ara n ılan kisilerdir. Verici ya nları , yoğun empati kura n
tavırları, iliskileri kırmadan yönetmeye çalısma tutumları,
edilgen-duyarlı kisilerin sevgiyle karsılık bulmasına sebep
olur. Ancak yaptıkları bu duygusal yatırımları n karsılığını
Adem alamadıklarını fark ettiklerinde hayal kırıklıkları büyük olur.
Güneş
270
45 yaslarında, edilge n-duyarlı benlik yapısına sahip Verici
öğretmen bir hanım girdiği bunalımdan bir türlü çıka yanlan
m a m ıs, hayata dair ol umsuz hislerde n bir türlü kurtu yoğun
lama mıstı . Esine ve çocukl a rına ilgisi kesil misti . Sürekli empati
uyu mak, kimseyle görüsmemek istiyordu . kuran
Sorununu tarif ederken kızının çocu k yasta erkek ar tavtrlart,
kadas edindiğini, bir türlü laf dinlemediğini, kontrolden ilişkileri
çıktığını, iyi bir çocuk yetiştirmeyi hayal ederken çocu ktrmadan
ğunun ahlaksızlığa doğru gittiğini anlatıyordu . yönetmeye
Defa larca ikaz ettiği h al de kızının cep telefonunda çalişma
erkeklerden gelen mesajları görmüs, bir kez daha hayal tutum/art,
kırıklığı yasamıs ve bütün iyi niyetlerinin a ltında kalmıstı. edilgen
Çocuğuyla geçirdiği 1 4 seneyi tarif ederken su i tirafta duyarli
bulunuyordu: kişilerin
sevgiyle
" H ep herkesin iyiliğini istedim. Kimseye bi r kötülüğü m
karş1l1k
olmad ı . Biliyordum ki birine beslediğim kötü lük mutlaka
bulmasma
bir gün karsıma çıkardı . Çocu klarımı ihmal ettim, bas
kalarının çocuklarının derslerine yardı m etmeye gittim . sebep olur
Herkesin yardımına kostu m .
Neredeyse her gün bir yerde birileriyle bulusmalarım
oluyordu. Hatırlıyorum, kızım daha 4-5 yaslarındayken
ağlamaklı vaziyette ' A n ne eve gidelim, a n n e eve gi
delim ' diye ya lvarırdı . Çoğu za man koltuğun üzerinde
öylece kıvrılır uyur, halıların üzerinde yatı p kalırdı ama
b e n insan lara yardım etmekten hiç vazgeçmedim.
Böyle olduğu halde sirndi kendi çocuğumla yasadığım
problemde yapayalnız ka ldım . "
Aslında kurduğu cümlelerle hayatında önceliği hiçbir
za m a n ailesine vermediğini, çocuğ u n u n ihtiyaç larını Cezasız
karsılamak yerine edilgen benlik yapısı içinde başkala Eğitim
rına yöneldiğini ve kendisinden ve ilgisinden mahrum 271
Edilgen- bıraktığı kızıyla kura madığı bağı ve bund a n kaynakla
duyar/i nan sorunları anlatıyord u .
benlik Kendi basına yetise n kızı sim di a n nesini tan ı mıyor,
yap1smdaki yıllarca biriken karşılıksız kalmış duygusal ihtiyaçlarını da
kişilerin baskasından gidermeye çalışıyord u .
yüksek
Anne kendince ya ptığı feda kôrlıklar karsısında yasa
derecede haz dığı hayal kırıklığını vefasızlık olarak tanımlıyordu. Halbuki
aray1şlan b u vefasızlık değil, i h m a l e uğra tılm ı ş çocukluğun ve
heyecan önceliği doğru belirlenmemiş bir yasamın doğal sonu
ve coşkuya cuydu.
karş1 zaaflafi
Edilgen-duyarlı benlik yapısınd a ki kişilerin yü ksek de
vardır
recede haz arayışları, heyecan ve coskuya karsı zaafları
vard ır. Aşırı duyarlı ya n ları , onları· her türlü heyecana,
k ü ç ü k d ürtü lerd e n büyük duygular yasa m aya sevk
e der. Edilgen iradeleriyle ken dilerini yönetemedikleri
için de sürekli hazlarına, heyeca n i arına yenik düşerler.
Asırı cinsel merakları, gizlerneye çalıştıkları heyecanları,
tüm bunlarla birlikte yasadıkları iç çatışmaları, edilgen
duyarsız benlik ydpısına sahip kişilere benzemektedir.
Fakat bu benlik ya pısına sahip olan kişilerde aynı za
manda yüksek bir soru mluluk duygusu da dikkat çeker.
Sorumluluk hissi g enellikle asırı d uyarlı olduğu a lanlara
yöneliktir. Manevi, ahiakL kültürel ögeleri sıklıkla kullanıp
i ns anları n d a " bir iyilik hali içerisind e " benzer öğeleri
benimsemesini kendilerine misyon edinmislerdir.
Edindikleri bu misyon, bir farkındalıktan daha ziyade,
kendi terbiyelerinde bu unsurların baskın bir sekilde kul
lanılmış olmasın a ve emniyetlerini, g üvenlik arayışlarını,
diger insanların d a bu öğretilere sadık olmasına bağlı
Adem
bulma ları n a daya n ır.
Güneş
272
Edilgen-duyarlı kişiler ezberci bir değerler sistemi be Kuralclflk
nimseyip sorgulayıcılıktan kaçmak isterler. Problem çı lan; zaylf
karmamayı, aykırı düsünmemeyi, sorgularnamayı hem kişiliklerinin
kendilerinin hem de baskalarının emniyeti için gerekli güven ara
görürler. YlŞI, kurallar
Edilgen-duyarsız benlik ya pısına s ah i p olanlard a n içinde netlik
farklı olara k edilgen yapıları, i ç dünyalarında farklı bir bulmalari
kisilik olusturma mıstır. Aksin e d ısa yansıttıkları he r seyi ve böylelikle
( kendileri beceremese de) inandıkları için söylemek kendilerini
tedirler. Sa hteci bir yan l a d eğil, on ları edilgen eden emniyette
unsurları benimsedikleri için edilgendirler. hissetme ih
Edilgen-duyarlı kişiler, obsesyona yatkındırlar. icselles tiyaçlarmm
tirerek anlamiandırma k yerine, kuralcılık içinde bir kisilik sonucudur
i nsa ederler. Kuralcılıkları ; zayıf kişiliklerinin güven arayışı,
kurallar içinde netlik bulmaları ve böylelikle kendilerini
emniyette hissetme ihtiyaçlarının sonucudur.
16 yasındaki bir kız çocuğunun g ü nde bin defa ol
mak üzere rutine bağladığı bir duayı etmezse, basına
m utlaka bir fela ket geleceğine i n a n m ası, b u kura l a
uyduğu takdirde ise kendini g üvende h issetmesi, edil
gen-duyarlı benlik yapısının emniyet arayışından baska
bir sey değildir. Bu kız çocuğu, farkındalık d üzeyinde bir
inancın değil, kendisine korku ve kaygıyle a ktarılan bir
inancın g üvencesi altına girm eye çalışır.
Böylesi kişiler neye inandığı ve neden dolayı inandı
ğından çok, kendisine aktarıla nlara sıkı sıkıya tutu nara k
g üven arayısına yanıt ararlar. Çarpık i n a n ısiarını fark
etseler bile değistirmekte zorluk çekerler.
35 yaslarında asırı duyarlı bir beyefendi, çocukluk yıl
Cezasız
larında annesinden öğrendiği, bir ambulans sesi duydu
Eğitim
ğunda gözlerini kapatması gerektiğine, eğer kapatmaz-
273
Kendisine sa ailesinden birinin o a mbulansın içinde olabileceğine -
Adem
Güneş
278
••
. OZETLE
Kitabın buraya kadar olan kısmında, cocuk egitimin
de cezanın nelere sebep oldugunu anlatmaya çalıştım.
B u n u n "Aslında eğiti m d e c eza o l m a s a n e g üzel
olur. .. " lüksü değil, " çocuğun kendine ait bir kişilik ge
listirebilmesi icin zorunlulu k" oldugunu onlarca örnekle
paylaştı m.
Cezasızlık, "Cocukları sevmek . . . Onlara iyi davranmak
lazım . . . Çiçekler, kuşlar, böcekler varken kalp kırmaya
ne gerek var" gibi duygusal bir söylem degildir. . .
Cocuk egitiminin baskı, zorlama, şiddet ve ceza icer
meden güven icin de gerçekleşmesi cocuğun en kutsal
hakkıdır. . .
B u , cocuğun bütün hayatını ilgilendiren bir tercihtir. . .
Ve b u tercih onun ya kendine güvenen, "etken-duyar
lı" bir kişiliğe erişmesiyle . . . Ya da " edilgen-duyarsız': bir
birey olarak yasa mın içine salıverilmesiyle sonucla nır. . .
Cezasız
Yetişkinlerin bu tercihi, sadece cocuğun yasamını de Eğitim
ğil, onun evlenip coluk cocuk sahibi olmasıyla hayatına 28 1
katılaca k diğer kisileri, esini ve çocuklarını da ilgilendiren
sonuçlara yol açan yüksek bir sorumluluktur . . .
Cocuk eğitiminde neden ceza olmaması gerektiğini
kısaca özetlersek:
ı . Cocuk dünyaya geldiğinde bos değildir, duyguları
ve hisleri vardır.
2. Bu hislerin içinde en önemlisi " sevk hisleri"dir.
3. Sevk hisleri, çocuğun mizacına ait kisiliği yapılan
dıran hislerdir.
4. Duygularında özg ür çocukların sevk hisleri o ço
cuğun gerçek kişiliğini olusturur.
5. Baskı, zorla m a , siddet ve ceza içeren davranış
larla . . . Ya da sevecenlik yoluyla çocuğu edilgen hale
getiren davra nıslar sevk hislerinin doğal isievini bozar.
6. Doğa l isievi bozu l a n sevk hisleri çocuğu " kendi
gibi" olmak yerine, " beklendiği gibi" olmaya yönlendirir.
7. Buna " kendilik bozukluğ u " denir.
Kendilik bozukluğu tasıyan çocuklar ya "edilgen"
8.
ya da " duyarsız" olurlar.
9.Böylesi ki siler duygularını yönetmekte zorluk çeker,
öfke ve gerginlik tasırlar.
ı O.Kendilik bozukluğu ola n kisiler, (kendilerini onar
madıkça) esieri ile bağla n a maz, ç ocukları ile kaliteli
vakit geçiremezler.
Yukarıda ı O madde halinde sıralanan kisilik bozukluğu
sürecinin kırı l m a noktasının besinci madde olduğuna
Adem lütfen dikkat ediniz.
Güneş
282
v• •
CEZASIZ EGITIM
NASIL OLUR?
Çocuklarıyla catısmadan, onları ineitmeden v e ken
disi de bunalıma girmeden çocuğunu sağlıklı bir biçim
de eğitmek isteyen ebeveynler sırasıyla su a dımla ra
dikkat etmelidirler.
Adem
Güneş
288