Professional Documents
Culture Documents
ÖZET
Bu çalışmada, anlambilimsel yaklaşımla bir metinde birbirinden uzak konumlarda bulunan ya da belirli bir aralık
şartını sağlasa bile biçim olarak dizimsel ilişki şartını sağlamayan ve bu nedenle eşdizimlilik anlamı dizimden tam olarak
çıkarılamayan eşdizimlilik örnekleri ele alınmıştır. Ayrıca, Dîvânu Lugâti’t-Türk’te Kaşgarlı Mahmud’un çok yönlü
sözlükçülük anlayışının bir yansıması olan birtakım söylemlerinden yola çıkarak o dönemde kullanıldığı bilinen ancak Eski
Türkçe metinlerde tanıklanmamış eşdizimlilik örnekleri yeniden kurulmuştur.
GĠRĠġ
Her dilin, kendine özgü seslerin farklı birleĢimleriyle ya da ekleme, büküm, vurgu, ton ve dizim gibi
olanaklarla sayısız dilbilgisi formu ve sözcük türetme kabiliyeti vardır. Bu sınırsız üretim yeteneği, dünyadaki
dilleri belirli kurallarla ya da kalıplarla sınırlandırmayı, dolayısıyla değiĢmeyen, sabit tipolojik sınırlar çizmeyi
zorlaĢtırmaktadır.
Dil, özünde bir anlamlandırma süreci ve bu sürecin somutlaĢmıĢ biçimidir. Dolayısıyla dilin bu yönü
üzerine geçmiĢten bugüne kafa yorulmuĢ, dilin temel anlamlı birimleri olan sözcüklerin anlamları ve bir insan
üretimi olması nedeniyle düĢünceyle ilgisi üzerine yoğunlaĢılmıĢtır. Sözcüklerin ve bunların çeĢitli anlam
ilgileriyle birlikteliğinden oluĢan sözcük birlikteliklerinin anlamlarının doğru çözümlenmesi dilin iĢleyiĢini,
dolayısıyla dili üreten zihnin iĢleyiĢini aydınlatmanın en iyi yoludur (Aksan 2006: 17). EĢdizimlilik, deyimlerle
birlikte deyimsel sözcük birlikteliklerinin en sık kullanılan türüdür. EĢdizimlilik kavramının, birbirinden farklı
Prof. Dr., Pamukkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, ÇuvaĢ Türkçesi
ve Edebiyatı Bilim Dalı, Denizli/ TÜRKĠYE, bilge.nalbant@gmail.com. ORCID: 0000-0001-6332-1635.
ArĢ. Gör. Dr., Pamukkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Eski Türk Dili Bilim
Dalı, Denizli/ TÜRKĠYE, magca.tr@gmail.com. ORCID: 0000-0002-9120-2462.
230
özelliklerinin vurgulandığı pek çok tanımı vardır. EĢdizimliliğin bu özelliklerini ifade eden tam bir tanımı
aĢağıdaki gibi yapılabilir:
“EĢdizimlilik, yapı olarak dizimsel ve biçimsözdizimsel düzeylerde gerçekleĢen ve dizimsel ve
biçimsözdizimsel olarak değiĢkenlik gösteren, temelde gerçek ve/ veya özelleĢmiĢ anlamlı sözlükbirim ya da
öbek biçimindeki iki anlamsal bileĢenden oluĢan, bileĢenlerinin birlikteliği karĢılıklı anlamsal seçime bağlı,
birliktelikleri çeĢitli derecelerde nedenli, bileĢenlerinin anlamlarıyla iliĢkili ancak farklı yeni bir anlamsal
bütün oluĢturan, anlam bakımından çeĢitli derecelerde Ģeffaf sözcük birlikteliğidir.” (Ağca 2020: 41).
Bu çalıĢmada, eĢdizimliliğe iki farklı yaklaĢımdan biri olan ve sözcüklerin eĢdizimlilik oluĢturma Ģartını
belirli bir aralıkla sınırlandıran sıklık temelli yaklaşımın
133 aksine, anlambilimsel yaklaşımla134 bir metinde birbirinden uzak konumlarda bulunan ya da aralık
Ģartını sağlasa bile biçim olarak dizimsel iliĢki Ģartını sağlamayan ve bu nedenle eĢdizimlilik anlamı dizimden
tam olarak çıkarılamayan eĢdizimlilik örnekleri ele alınmıĢtır.
Ayrıca, Dîvânu Lugâti’t-Türk’te KaĢgarlı Mahmud’un çok yönlü sözlükçülük anlayıĢının bir yansıması
olan birtakım söylemlerinden yola çıkarak aslında o dönemde kullanıldığı bilinen ancak Eski Türkçe metinlerde
tanıklanmamıĢ eĢdizimlilik örnekleri yeniden kurulmuĢtur.
Sözlük Tanımı Verilen ancak Örneği Bulunmayan Bazı EĢdizimliliklerin Yeniden Kurulması
Anlambilimsel yaklaĢım temelinde, dizimi bir kenara bırakıp sözcükler arasındaki anlamsal çekim
esasına dayanarak ve muhtemel kombinasyonlar hesaplanarak; birtakım sözlükler aracılığıyla ya da çağdaĢ
metinlerdeki karĢılıklarına bakılarak tanıklanmamıĢ ancak var olabilecek eĢdizimlilik örnekleri belirlenebilir.
Böylece sınırlı sayıda metin bulunmasından dolayı sözvarlığı da sınırlı olan Eski Türkçe baĢta olmak üzere tarihî
Türk yazı dillerinin sözvarlığını geniĢletmek, buna dair çeĢitli çıkarımlarda bulunmak mümkündür. EĢdizimlilik
bileĢenlerinin dizisel varyasyonlarını hesaplamak da bu konuda kullanılabilecek önemli bir yöntemdir 135.
133 Bu yaklaĢımın baĢlıca temsilcilerinden olan Halliday (1966) eĢdizimliliği, bir metindeki sözcük ögelerinin belirli bir
aralıkta birliktelik gösterme olasılığı ve dizimsel birlikteliği olarak tanımlar. Sinclair (1991)’de de eĢdizimliler, “bir metinde
kısa bir aralıkta iki ya da daha fazla sözcüğün birlikteliği” olarak tanımlanmaktadır. Bu yaklaĢıma göre birlikteliklerin sıklığı,
rastgele birliktelik gösterenlere oranla beklenenden daha yüksektir.
134 Anlambilimsel yaklaĢıma göre eĢdizimliler, anlamsal olarak belirli oranda sabitlik gösteren sözcük birliktelikleridir.
Anlambilimsel (deyimbilimsel) yaklaĢımın baĢlıca temsilcilerinden olan A. P. Cowie, eĢdizimlileri bir tür soyut sözcük
birlikteliği (word combination) olarak görür ve baĢta deyimler olmak üzere serbest birliktelik (free combination) olarak da
adlandırdığı diğer sözcük birlikteliklerinden ayırır (Cowie 1981, 1994). Anlambilimsel yaklaĢımın diğer baĢlıca temsilcileri I.
Mel’çuk (1998) ve F. J. Hausmann’dır (1984, 2004). Yine bu görüĢe göre bütün sözcük birliktelikleri, baĢlangıçta anlamsal
bir nedenliliğe bağlı olarak ortaya çıkmıĢtır. Dolayısıyla bu anlamsal nedenliliğin ortaya çıkarılması eĢdizimlileri belirlemek
ve tam olarak tanımlamak için yeterlidir.
135 EĢdizimlilik çalıĢmalarında, eĢdizimlenebilirliği incelenen ve anlamsal olarak özerk olan sözcük taban sözcük (base/
base word) olarak adlandırılır ve eşdizimleyicilerinin (collocate/ collocator) ise onun eşdizimsel dizisini (collocational range)
oluĢturduğu kabul edilir. Tamamen eĢanlamlı olmaksızın bir eĢdizimliliğin alternatifini oluĢturan dizisel eşdizimleyici
kümeleri, dizi (set) olarak adlandırılır (Halliday 1966: 153, Cowie 1978: 130). Örnek olarak tarihî metinlerde geçen ve sözün
taban sözcük olduğu bir eĢdizimlilikten (açıg söz (KB 2577) (söz “söz”) kel. “acı söz” eĢd. “kötü söz, hakaret”) yola çıkarak
benzer eĢdizimlilik örnekleri (irig söz (KB 2077) (söz “söz”) kel. “sert, kaba söz” eĢd. “kaba sözlü”; isig söz (KB 2405) (söz
“söz”) kel. “sıcak söz” eĢd. “tatlı söz, iltifat”; süçig söz (KB 1696) (söz “söz, kelam; haber”) kel. “tatlı söz” eĢd. “tatlı dil”)
belirlenebilir. Aynı Ģekilde taban sözcüğün (söz) de eĢanlamlıları dikkate alınarak eĢdizimlilik dizileri (süçig sab (sab “söz”)
kel. “tatlı söz” eĢd. “güzel ve aldatıcı konuĢma, söz”; bek katıg saw (AP 252-253) (saw “söz”) kel. “sert, katı söz” eĢd. “ağır,
duygulu söz”; yumşak saw (EUDÇ 0187, 0833) (saw “söz”) kel. “yumuĢak sözler” eĢd. “güzel söz, iltifat”) oluĢturmak
mümkündür. Dolayısıyla sınırlı sayıda metin bulunan tarihî dönemlerdeki eĢdizimlilik varlığı üzerine değerlendirme
yapılırken bir sözcüğün oluĢturabileceği muhtemel eĢdizimlilik yapıları ve bir eĢdizimliliğin çeĢitli muhtemel dizisel
varyasyonları da dikkate alınabilir.
231
KaĢgarlı Mahmud’un bir örneği verirken “Bunun Ģu sözcükle kullanılan Ģekli de Ģu anlama gelir.”
Ģeklinde kullandığı ifadelerden, metinlerde tespit edilmeyen ve örneği yazılı olarak bulunmayan ancak elde
bulunan bilgilerden ve verilerden yola çıkılarak varlığı ve sözlü olarak söz konusu dönemde kullanıldığı
anlaĢılan eĢdizimlilik örnekleri bulunmaktadır. AĢağıda, Dîvânu Lugâti’t-Türk’te bulunan birtakım ifadelerden
yola çıkılarak bu tür eĢdizimlilik örnekleri yeniden kurulmuĢtur. Örnek olarak boş sözcüğünün madde baĢı
olarak geçtiği yerde boş et “pörsümüĢ, gevĢek et” eĢdizimlilik örneğini verdikten sonra KaĢgarlı Mahmud,
“’gevĢek toprak’ı anlatmak için de bu sözcük kullanılır.” demektedir. Buradan yola çıkarak *boş toprak “gevĢek
toprak” eĢdizimliliğinin bu dönemde kullanıldığı çıkarımı yapılabilir:
AĢağıdaki grafikte, merkezde taban ya da düğüm sözcük olarak adlandırılan eşkin, etrafında ise
eşdizimleyicileriyle oluĢturduğu eĢdizimlilik örnekleri bulunmaktadır. eşkin toprak eĢdizimliliği Dîvânu Lugâti’t-
Türk’te tanıklanmaktadır, KaĢgarlı Mahmud’un ifadelerinden yararlanarak metinlerde tanıklanmamıĢ olan *eşkin
ulak ve/ veya *eşkin arkış eĢdizimlilikleri yeniden kurulmuĢtur. toprak’ın dizisel varyasyonlarını da dikkate
alarak bu eĢdizimlilik sayısını artırmak mümkündür:
Dizimde Birbirinden Uzak DüĢmüĢ EĢdizimlilerin Yeniden Kurma Yöntemiyle Ortaya Çıkarılması
Sinclair, eĢdizimliliğin çeĢitli dizimsel ve biçimsözdimsel formlarının bulunabileceğini öne sürer ve
sözcük (word) terimini sözlükbirim136 (lexeme) anlamında kullanır. Sinclair eĢdizimliliği sözcüksel ögeler
arasındaki iliĢki olarak görürken esasında sözlükbirimler arasındaki iliĢkiye gönderme yapmıĢtır (krĢ. 1991: 54
ve 173). Halliday’in de kabul ettiği görüĢe göre bir sözcüğün türevleri (güç, güçlü, güçlendirmek, vd.) ve
kurduğu farklı dizimsel ve biçimsözdizimsel iliĢkilerin tümü aynı eĢdizimliliğin varyasyonları olarak kabul
edilir. Dolayısıyla güçlü kanıt eĢdizimliliğinin yanı sıra “Kanıtı güçlüydü.”, “Kanıtını güçlendirdi.”, “Güçlü bir
şekilde kanıtladı.”, “Kanıtı güçlendi.” birlikteliklerinin hepsi aynı eĢdizimliliğin (güçlü kanıt) farklı formlarıdır
(1966: 156):
AĢağıdaki ilk cümlede (1) görüldüğü gibi yukarıda söz edilen aralık ölçütü dikkate alındığında pul
koleksiyonu eĢdizimliliğini belirlemek mümkün olmayacaktır. Yine dizimsel kurallara katı bir Ģekilde
uyulduğunda diğer örnekte (2) de aynı eĢdizimlilik göz ardı edilmiĢ olacaktır. AĢağıdaki metinlerde bulunan pul
koleksiyonu eĢdizimliliği ancak anlambilimsel bir yaklaĢımla belirlenebilir:
136 Sözlükbirim, “bir dilin anlam dizgesindeki en küçük ayırıcı birim; bir sözcüğün değiĢik biçimlerinin (örn. gel, geliniz,
geldi, vb.) ortak paydası olarak kabul edilen ve sözlükte madde baĢı olarak gösterilen soyut birim (Ġmer vd., 2011: 231).
233
137 Bu örnek KaĢgarlı Mahmud’un ifadelerini destekler niteliktedir. Pul koleksiyonu Ģeklinde bir eĢdizimliliğin bulunduğunu
ve pul’un dizisel birçok varyasyonunu (para, rozet, vs.) içeren baĢka eĢdizimliliklerin de bulunduğu/ bulunabileceği buradan
yola çıkılarak öne sürülebilir.
234
kılkı köni [bir ök sen maŋa kör ay kılkı köni/ seni öz yetürse adın bir kanı (KB 3133) “Ey dürüst doğalı,
benim yanımda Ģimdi sen teksin; seni kaybedersem baĢka birini nerede bulurum.”]
köni kılık [negü ter eşit bu köni kılklıg er/ bu iki ajunug köni kılklıg yir (KB 1290) “Hareketi doğru olan insan
ne der, dinle; doğru insan her iki dünyayı da kazanır.”]
Yüklemi sıfat olan ad cümlelerinden yola çıkarak sıfat + ad eĢdizimlilik örneklerinin varlığına dair
çıkarımlar yapılabilir. Bunlar doğrudan eĢdizimlilik örneği olarak değerlendirilebilir. Dilde somut olarak
dizimsel bir kullanımları bulunmasa da anlambilimsel varlıkları değerlendirilebilir.
AĢağıdaki (3) ve (4) numaralı örneklerde süçig ve yımşak sıfatları er- yardımcı fiiliyle birlikte yüklem
konumunda bulunmaktadır. Anlam olarak ise sıfat iĢlevleri devam etmektedir ve bu yönleriyle sab ve agı
sözcüklerini nitelemektedirler. Ancak yalnızca Ģekil olarak bakılırsa dizimde bu iĢlevleri ve dolayısıyla süçig sab
ve yımşak agı gibi eĢdizimlilik ifadeleri gözden kaçacaktır. Bu tür yapılarda anlambilimsel yaklaĢımla ve derin
yapı göz önünde bulundurularak aslında var olan ancak dikkate alınmayan eĢdizimlilik örnekleri ortaya
çıkarılabilir. Özellikle sınırlı sayıda metin örneği bulunan tarihî dönemler üzerine yapılacak bu tür bir yeniden
kurma ile sözvarlığını oldukça geniĢletmek mümkündür. Bu çalıĢmada öne sürülen görüĢe, yani süçig sab ve
yımşak agı gibi eĢdizimlilik örneklerinin varlığına kanıt olarak aynı metinde ya da diğer tarihî ve çağdaĢ
metinlerde bulunan aynı ya da benzer eĢdizimlilik örnekleri gösterilebilir. Örnek olarak hâlihazırda Orhun
Yazıtlarında süçig sab ve yımşak agı eĢdizimlilikleri sıfat + ad formunda da tanıklanmaktadır:
(3)
sabı süçig [ermiş] “Sözü güzel ve aldatıcı [imiĢ].” [tabgaç bodun sabı süçig agısı yımşak ermiş (KT G 5, BK
K 4) “Çin halkının sözü tatlı, ipeği yumuĢak imiĢ.”]
>
süçig sab “güzel ve aldatıcı söz” [süçig sabın yımşak agın arıp …”Tatlı sözlerle, yumuĢak ipekli kumaĢlarla
kandırıp …” (KT G 5, BK K 4)
(4)
agısı yımşak ermiş “Ġpeği aldatıcı imiĢ.” (KT G 5, BK K 4) [tabgaç bodun sabı süçig agısı yımşak ermiş (KT
G 5, BK K 4) “Çin halkının sözü tatlı, ipeği yumuĢak imiĢ.”]
>
yımşak agı “aldatıcı ipek” [süçig sabın yımşak agın arıp … “Tatlı sözlerle, yumuĢak ipekli kumaĢlarla
kandırıp …” (KT G 5, BK K 4)
AĢağıda, dizimde birbirinden çok farklı yerlerde bulunan ve derin yapıda eĢdizimlilik anlamına sahip
olan sıfat ve ad türü sözcüklerin, aynı metinde farklı yerlerde dizimde yan yana (sıfat + ad) kullanıldığı örnekler
de tespit edilmiĢtir. Dolayısıyla bu örnekler, dizimde sıfat + ad formunu sağlamayan eĢdizimlilik örneklerinin
varlığının en önemli kanıtını oluĢtururlar. AĢağıda ilk verilen örneklerde eĢdizimlilik anlamı bağlamdan
çıkarılabilmektedir ancak yalnızca sözdizimi kurallarına ya da belirli bir aralığa göre sıfat + ad, ad + sıfat, ad +
eylem gibi eĢdizimlilik kalıpları dikkate alınarak yapılan bir eĢdizimlilik taramasında söz konusu metinde bu
kalıplar geçmiyorsa ya da eĢdizimliliği oluĢturan sözcükler belirlenen aralıktan daha geniĢ bir mesafedeyse bu
eĢdizimlilik örnekleri tespit edilemeyecektir. Ancak ikinci sırada verilen örneklere bakıldığında aynı eĢdizimlilik
anlamlarının bu kez dizim olarak da gerekli Ģartları sağladığı yani sıfat + ad, ad + sıfat yapılarında bulunduğu
görülmektedir. O hâlde ilk sırada bulunan eĢdizimlilik örnekleri basit bir yeniden kurma yöntemiyle yüzey
yapıya *sıfat + ad, *ad + sıfat Ģekillerinde çıkarılabilir. AĢağıda bu tür örnekler sıralanmıĢtır:
(1)
235
ukuş birle asılur kişi artakı/ bilig birle süzlür bodun bulgakı (KB 221) “Ġnsanların kötüsü anlayıĢ yoluyla
asılır; halk arasında çıkan fitne bilgiyle bastırılır.”
>
uwut ol tıdıglı yaragsız işig/ uwut ol iter kılkı artak kişig (KB 2763) “kiĢiyi yakıĢıksız iĢlerden alıkoyan
hayadır; doğası kötü kiĢileri düzelten de yine hayadır.” [(kılkı) artak kişi kel. “bozulmuĢ kiĢi” eĢd. “sapkın,
kötü kiĢi”]
(2)
ulug iş bu işke er ödrüm kerek/ bütünlük bile kılkı ködrüm kerek (KB 2187) “Vezirlik önemli iĢtir; bu iĢ için
seçkin insan gerekir; vezir doğru ve doğası asil olmalı.”
>
idi artuk ödrüm talu er kerek/ ögi köŋli yetse urunsa yürek (KB 2184)138 “Bu iĢe halk içinde çok yükselmiĢ,
seçkin insan gerekir; aklı ve gönlü ermeli, iĢe yürekten bağlanmalı.” [ödrüm (talu) er kel. “seçkin kiĢi” eĢd.
“seçkin kiĢi”]
(3)
bayusa bolur ol bodun kötkisi/ çıgaylık bile ol köŋül kodkısı (KB 3527) “Ġnsan zenginleĢirse aĢağılık olur;
alçakgönüllülük ancak yoksullukla mümkündür.”
köŋül tutsa kodkı hem elgi akı/ bularka yaraşı bagırsaklıkı (KB 2073) “Bey gönlünü alçak tutmalı, eli açık
olmalı, merhameti de bunlara uygun olmalı.”
tapugka irig bolsa erte turup/ köŋül til kiçig tutsa kodkı bolup (KB 4039) “Erkenden kalkıp hizmete hazır
bulunmalı; sözlerinde ve hareketlerinde mütevazı olmalı.”
>
akılık kerek begke kodkı köŋül/ bu kodkı köŋül birle kılkı amul (KB 2049) “Beye cömertlik ve
alçakgönüllülük gerekir; alçakgönüllülük ile birlikte doğası da sakin olmalıdır.” [kodkı köŋül kel. “aĢağı(da)
bulunan gönül” eĢd. “alçakgönüllülük”]
(4)
küwezlik bile kökke agmaz kişi/ kalı kodkı bolsa buzulmaz işi (KB 2119) “Gurur ile kiĢi göğe yükselmez;
alçakgönüllü olmakla da iĢi bozulmaz.”
ulugluk uzun yir kişi kodkısı/ bedüklükke tegmez bodun katkısı (KB 2233) “Alçakgönüllü kiĢi uzun süre
itibarda kalır; haĢin ve kibirli kiĢiler büyüklüğe ulaĢamaz.”
>
bodunda sewüg boldı kodkı kişi/ sewügsüz bolur köŋli katkı kişi (KB 2232) “Alçakgönüllü kiĢi halk arasında
sevimli olur; haĢin ve kibirli kiĢiyse sevimsiz olur.” [kodkı kişi kel. “aĢağı(da) bulunan kiĢi” eĢd.
“alçakgönüllü kiĢi”]
(5)
negü ter eşitgil sakınuk tili/ bu söz işke tutgıl ay bogzı kulı (KB 2100) “Takva sahibi insan ne der, dinle; ey
boğazının kulu, bu söze göre hareket et.”
sakınuk arıg din idisi kişi/ irinmez kılur barça yalŋuk işi (KB 2462) “Takva sahibi, temiz ve dindar kiĢi
üĢenmez, daima baĢkalarına hizmet eder.”
138 ödrüm sıfatının diğer bazı sözcüklerle oluĢturduğu eĢdizimlilik örnekleri: bodunka begi artuk ödrüm kerek/ köŋül til köni
kılkı ködrüm kerek (KB 1963) “Halk için beyin çok seçkin olması gerekir; özünün sözünün doğru ve doğasının seçkin olması
gerekir.”, iki kadın erdi küdegü iki/ bular erdi ödrüm bodunda iki (KB 50) “Ġkisi kayınbabası, ikisi damadıydı, bunlar halkın
en iyisi ve en seçkiniydi.”, kayu neŋ talu bolsa ödrüm agır/ anıŋ kılmakı barça özke agır (KB 900) “Hangi Ģey seçkin, nadir
ve değerliyse, onu gerçekleĢtirmek hiç de kolay değildir.”.
236
sakınuk kerek din şeri‘at bilir/ bu mundag kişidin bütünlük kelir (KB 2844)139 “Takva sahibi, din ve Ģeriatı
tanır biri olmalı; böyle kiĢiden doğruluk gelir.”
>
negü ter eşitgil sakınuk kişi/ sakınuk kişi ol kişiler başı (KB 1063) “Takva sahibi insan ne der, dinle; takva
sahibi olanlar daima ileri gelen insanlardır.” [sakınuk kişi kel. “düĢünmüĢ kiĢi” dey. “takva sahibi insan”]
sakınuk kişi ol kişi ödrümi/ muŋadmışka barça bu ol ot emi (KB 2191) “Ġnsanların seçkini takva sahibi olan
kiĢidir; o bütün muhtaçlara ilaç ve devadır.” [sakınuk kişi kel. “düĢünmüĢ kiĢi” dey.140 “takva sahibi insan”]
139 sakınuk sıfatının diğer bazı sözcüklerle oluĢturduğu eĢdizimlilik örnekleri: sakınuk kerek beg ne kılkı arıg/ arıglık tiler
tutçı urgı arıg (KB 1985), kalı bolmasa beg sakınuk süzük/ arıgsız bolur barça kılkı üzük (KB 1987).
140 Deyim örnekleri de aynı mantık ile belirlenebileceği için örnekler arasına bir de deyim örneği eklenmiĢtir.
237
*kılınçı yig (kılınç “hareket, eylem”) kel. “eylemi çiğ” eĢd. “çiğ tavırlı, kötü davranıĢlı”
(13)
kara kılkı başsız kılınçı saşı/ işi küdgi barça kılınçı tuşı (KB 4324) “Kara halkın hareketi baĢıboĢ ve doğası
birbirini tutmaz; onun iĢi gücü de hep doğası gibidir.” [kılkı başsız [turur] “hareketi baĢıboĢtur.”]
>
*başsız kılık kel. “baĢsız kılık” eĢd. “baĢıboĢ tavır ve davranıĢ”
*kılkı başsız (kılık “kılık, huy”) kel. “kılığı baĢsız” eĢd. “tavır ve davranıĢı baĢıboĢ”
(14)
beg alçak kerek bolsa köŋli açuk/ yazuklug kişidin keçürse yazuk (KB 2122) “Bey mütevazı ve alçakgönüllü
olmalı, suçlu kiĢilerin de suçunu affetmeli.”
>
*açuk köŋül kel. “açık gönül” eĢd. “alçakgönüllülük”
*köŋli açuk (köŋül “gönül”) kel. “gönlü açık” eĢd. “alçakgönüllü”
(15)
ukuşlug köni hem silig til sözi/ bütünlük bile boldı kılkı tözi (KB 1866) “Akıllı, doğrudur, dili ve sözü
yumuĢaktır; hareketinin esası doğruluk üzerine kurulmuĢtur.” [silig [turur] til sözi “Dili ve sözü
yumuĢaktır.”]
>
*silig til (söz) kel. “temiz dil” eĢd. “yumuĢak dil”
*tili (sözi) silig kel. “dili sözü temiz” eĢd. “tatlı dilli, güzel, kandırıcı, gönül alıcı konuĢan”
(16)
bularka katılgıl karılgıl özüŋ/ tilin yakşı sözle açuk tut yüzüŋ (KB 4418) “Sen de bunlara katıl ve iliĢki kur;
onlara tatlı söz söyle, güler yüz göster.”
>
*açuk yüz kel. “açık yüz” eĢd. “güler yüz, içten ve yapmacıksız, yumuĢak, okĢayıcı davranıĢ”
*yüzi açuk kel. “yüzü açık” eĢd. “güler yüzlü, yakınlık gösteren, içten davranan”
(17)
üçünçi yüreklig kerek kögsi kür/ yüreksiz yagı körse iglep yatur (KB 2326) “Üçüncüsü yürekli ve göğsü pek
olmalı; yüreksiz kiĢi düĢmanı görünce hastalanarak yatağa düĢer.”
>
*kür kögüs kel. “yiğit göğüs” eĢd. “yüreklilik”
*kögsi kür (kögüz “göğüs”) kel. “göğsü yiğit” eĢd. “güçlü, yürekli”
(18)
kulakı sak erse ögi bilgi kiŋ/ yorıkı tüz erse tili köŋli teŋ (KB 2481) “Kulağı delik, aklı ve bilgisi geniĢ, tavrı
ve hareketi doğru, sözü ve özü bir olmalı.”
>
*kiŋ ög bilig kel. “geniĢ akıl bilgi” eĢd. “çok akıllı ve bilgili”
*ögü bilgi kiŋ (ög “akıl”, bilig “bigi”) kel. “aklı, bilgisi geniĢ” eĢd. “aklı ve bilgisi geniĢ”
(19)
ogul kızka ögretgü erdem bilig/ bu erdem bile bolsu kılkı silig (KB 1228) “Oğula kıza bilgi ve erdem
öğretmeli ki onlar iyi ve güzel yetiĢsinler.”
>
*silig kılık kel. “temiz kılık” eĢd. “iyi, güzel huy”
*kılkı silig (kılık “kılık, huy”) kel. “kılığı temiz” eĢd. “doğası, yaratılıĢı iyi, güzel huylu”
239
(20)
ukuşlug köni hem silig til sözi/ bütünlük bile boldı kılkı tözi (KB 1866) “Akıllı, doğrudur, dili ve sözü
yumuĢaktır; hareketinin esası doğruluk üzerine kurulmuĢtur.” (til sözi silig [turur] “dili ve sözü yumuĢaktır.”)
>
*silig til söz kel. “temiz dil söz” eĢd. “gönül alıcı konuĢma, söz”
*til sözi silig (söz “söz”, til “dil organı; dil, lisan”) kel. “dili sözü temiz” eĢd. “dili ve sözü yumuĢak”
(21)
köŋül til törütti köni söz üçün/ sözi egri bolsa küyer ol küçün (KB 1024) “Tanrı gönlü ve dili doğru söz için
yarattı; sözü eğri olanları zorla ateĢe atarlar.”
>
*eğri söz kel. “eğri söz” eĢd. “yalan söz”
*sözi egri (söz “söz”) kel. “sözü eğri” eĢd. “sözü yalan, yalancı”
SONUÇ
Anlambilimsel yaklaĢımla dizimi bir kenara bırakıp sözcükler arasındaki anlamsal çekim esasına
dayanarak ve muhtemel kombinasyonlar hesaplanarak; birtakım sözlükler aracılığıyla ya da çağdaĢ metinlerdeki
karĢılıklarına bakılarak tanıklanmamıĢ ancak var olabilecek eĢdizimlilik örnekleri belirlenebilir. Böylece sınırlı
sayıda metin bulunmasından dolayı sözvarlığı da sınırlı olan Eski Türkçe baĢta olmak üzere tarihî Türk yazı
dillerinin sözvarlığını geniĢletmek, buna dair çeĢitli çıkarımlarda bulunmak mümkündür.
Buna örnek olarak çalıĢmamızda, Dîvânu Lugâti’t-Türk’te KaĢgarlı Mahmud’un çok yönlü sözlükçülük
anlayıĢının bir yansıması olan birtakım söylemlerinden yola çıkarak aslında o dönemde kullanıldığı bilinen
ancak Eski Türkçe metinlerde tanıklanmamıĢ eĢdizimlilik örneklerinin yeniden kurulabileceği gösterilmiĢtir.
EĢdizimlilik temelde anlambilimsel bir dilbilimi kategorisidir ve çeĢitli anlamsal çekim esaslarına
dayanır. Dolayısıyla eĢdizimlilik örneklerini tespit ederken sözdizimi, biçimbilimi kategorilerinden ve sıklık,
aralık gibi ölçütlerden önce bir eĢdizimlilik anlamının ortaya çıkıp çıkmadığına bakılmalıdır. Bir metinde
birbirinden uzak konumlarda bulunan ya da aralık Ģartını sağlasa bile dizimsel ve biçimsözdizimsel iliĢki Ģartını
sağlamayan ve bu nedenle eĢdizimlilik anlamı dizimden tam olarak çıkarılamayan eĢdizimlilik örnekleri,
anlambilimsel yaklaĢımla ve derin yapı dikkate alınarak belirlenmelidir.
Ayrıca, tarihî metinlerdeki mevcut eĢdizimlilik örnekleri üzerinden bir eĢdizimliliğin taban ve
eĢdizimleyici konumundaki bileĢenlerinin çeĢitli dizisel varyasyonları dikkate alınarak eĢdizimlilik dizileri
oluĢturmak mümkündür. Dolayısıyla sınırlı sayıda metin bulunan tarihî dönemlerdeki eĢdizimlilik varlığı üzerine
değerlendirme yapılırken bir sözcüğün oluĢturabileceği muhtemel eĢdizimlilik yapıları ve bir eĢdizimliliğin
çeĢitli muhtemel dizisel varyasyonları da dikkate alınmalıdır.
Özellikle sözlükbilimi ve derlem tabanlı eĢdizimlilik çalıĢmalarında, derin yapıda bulunan yukarıdaki
örneklere benzer eĢdizimlilik örnekleri de değerlendirmeye alınabilir, alınmalıdır. Bu tür örnekler, kapsamlı
derlem çalıĢmalarında ve eĢdizimlilik sözlüklerinde ayrıntılı bir çalıĢmayla çıkarılabilir. Burada uygulanacak
yöntemi “eĢdizimsel rekonstrüksiyon” olarak adlandırmak mümkündür.
240
KISALTMALAR
AP GULCALI, Z., (2013), Eski Uygurca Altun Yaruk Sudur’dan “Aç Bars” Hikâyesi, Ankara: Türk Dil
Kurumu Yayınları.
BK TEKĠN, T., (2010), “Bilge Kağan Yazıtı”, Orhon Yazıtları, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
DLT KaĢgarlı Mahmud, (2007), Dîvânu Lugâti’t-Türk, (R. Dankoff ve J. Kelly, Mahmûd El-Kâşgarî Dîvânü
Lugâti’t-Türk’ten Çevirenler: S. T. Yurtsever ve S. Erdi), Ġstanbul: Kabalcı Yayınevi.
EUDÇ DEMĠRCĠ, Ümit Özgür (2015), Eski Uygurca Dört Çatik, Ankara: Kesit Yayınları.
eĢd. EĢdizimlilik anlamı
KB Yusuf Has Hacib (2008), Kutadgu Bilig, (Aktaran: ReĢit Rahmeti Arat), Ġstanbul: Kabalcı Yayınevi.
kel. Kelime anlamı
KT TEKĠN, T., (2010). “Kül Tigin Yazıtı”, Orhon Yazıtları, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
T1 AYDIN, E., (2014). “Tonyukuk Yazıtı (I)”, Orhon Yazıtları (Köl Tegin, Bilge Kağan, Tonyukuk,
Ongi, Küli Çor), Konya: Kömen Yayınları.
KAYNAKÇA
AĞCA, M., (2020), Eski Türkçe Metinlerde Sıfatların Eşdizimliliği, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Denizli.
AKSAN, D., (2006), Anlambilim Konuları ve Türkçenin Anlambilimi, Ankara: Engin Yayınevi.
AYDIN, E., (2014), Orhon Yazıtları (Köl Tegin, Bilge Kağan, Tonyukuk, Ongi, Küli Çor), Konya: Kömen
Yayınları.
COWĠE, A. P., (1978), “The Place of Illustrative Material and Collocations in the Design of a Learner’s
Dictionary”, In In Honour of A.S. Hornby, (Ed. Peter Strevens), Oxford: Oxford University Press,
127-139.
COWĠE, A. P., (1981), “The Treatment of Collocations and Idioms in Learners’ Dictionaries”, Applied
Linguistics, 2(3): 223-235.
COWĠE, A. P., (1994), “Phraseology”. The Encyclopaedia of Language and Linguistics, (Ed. R. E. Asher ve
J. Simpson), Oxford: Pergamon Yayınları, 3168-3171.
DEMĠRCĠ, Ü. Ö., (2015), Eski Uygurca Dört Çatik, Ankara: Kesit Yayınları.
GREENBAUM, S., (1970), Verb-intensifier Collocations in English: An Experimental Approach, Hague:
Mouton.
GULCALI, Z., (2013), Eski Uygurca Altun Yaruk Sudur’dan “Aç Bars” Hikâyesi, Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
HALLĠDAY, M. A. K., (1966), “Lexis as a linguistic level”, Memory of J. R. Firth, (Ed.: C. E. Bazell, C.
Catford, M.A.K. Halliday, R.H. Robins), London: Longmans, 148-162.
HAUSMANN, F. J., (1984), “Wortschatzlernen ist Kollokationslernen. Zum Lehren und Lernen französischer
Wortverbindungen”, Praxis des neusprachlichen Unterrichts, 31: 395-406.
HAUSMANN, F. J., (2004), “Was sind eigentlich Kollokationen?” Wortverbindungen - mehr oder weniger
fest, (Ed.: K. Steyer), Institut für Deutsche Sprache Jahrbuch, 309-334.
ĠMER, K., A. KOCAMAN ve A. S. ÖZSOY, (2011), Dilbilim Sözlüğü, Ġstanbul: Boğaziçi Üniversitesi
Yayınevi.
241
KAġGARLI Mahmud, (2007), Dîvânu Lugâti’t-Türk, (R. Dankoff ve J. Kelly, Mahmûd El Kâşgarî Dîvânü
Lugâti’t-Türk’ten Çevirenler: S. T. Yurtsever ve S. Erdi), Ġstanbul: Kabalcı Yayınları.
MEL’ÇUK, I., (1998), “Collocations and Lexical Functions”, Phraseology: Theory, Analysis and Applications,
(Ed.: A. P. Cowie), Oxford: Clarendon Press, 23-53.
SĠNCLAĠR, J., (1991), Corpus, concordance, collocations, Oxford: Oxford University Press.
TEKĠN, T., (2010), Orhon Yazıtları, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
TS: Türk Dil Kurumu (2005), Türkçe Sözlük. Ankara: TDK Yayınları.
Yusuf Has Hacib, (2008), Kutadgu Bilig, (Aktaran: ReĢit Rahmeti Arat), Ġstanbul: Kabalcı Yayınevi.