Professional Documents
Culture Documents
Kurtarılan Bir Ülke Nasıl Batırılır
Kurtarılan Bir Ülke Nasıl Batırılır
G U N U M U Z T U R K IY E S I’N E
“ K IS S A D A N HİSSELER**
3 . K İ T A P | İ 9 5 0 -1 9 9 0 )
TÛKKhE M YÖN ETİLSIYDI. N5AN V I KAYNA* POTANSİYllİNİ M «I.IR U N D İR IN L İK GÜNÜM İ t DÜNYASININ
KIRILGAN' V I ÇÖKMÜŞÜLKLUR' KAIIC kTUSİND U': DlCİL İNSAYCDJ VEOÛÇLÛÛLKELERNDCNfaKj. ÇAGPA$
UYCARHÖIN ÖRNEK BİR TEMSİLCİSİ OLABllUOl BU KİTAP YIRĞI DECil BEDELİ ÇOK AĞIR OLAN V I YU/UVAU
VIZ ÇEKKEN HATALARIMIZIN BİP. DÖKÜMÜ VE KİSTLERİN NIKE DE KATA YAITTÛNI ANLATAN NR BtlCESELDlR.
O Bloombog’c güre TüfMye moraKryvım yolunda O ıre g le U u îlıra 'ju Bm j > lo r., v r h r - g r Pnlty oeıgitlnde y i
yrUırvjn ‘ ÇCfcmO; DtvItT'eı EndrTsI'np g d » n* TCrVN* 11 AftıRa u U n n ce n cl^x Lûcû ı*_» gfiti.nû>«r.
K U R T A R IL A N BİR ÜLK E
N A S IL BATIRILIR?
ERSAL YAVİ
O t l a yardım ; k a p rjm a u
M a y » 2 0 0 7 Izrrur
YAZICI YAYINCILIK
ERSAl YAVİ »rAştwmacı yazar. Çahşmaiarı-
nn özü. « k i ».ağLvddn günümüze kültürel,
siyasal ve toplımsal olayları, ekonomik bo
yutlarıyla irdelemesidir Bu amamla yurt Ki
ve yurt dıjrfidaki müze, ören yeri. arşiv ve
kitapkklarda azaştırmalar™ bireysel olarak
sürdürmekted». Anadolu uygarlıkları ve şe-
hir farilleri üzerinde COk sayıda makale ve
kitaptan yayınlanmıştır.
klüp X ~ k a l.k « l« d « n K ırlM l: A N TU Ç A C D A N GÜNÜMÜZ! k A R A M N 12 EKONOMİ
s r t o b b r « y » . A « k ... i o o i ' o o Gui An a d o l u v ı t u n ç a \ i m t » penpo.ni «,> «v uyan
lO ftjm ul . » «fccsomfc yC ıvııyt. Doğu AıuckCu BCg«sı Nn g«cı U m j l J ı lAı aytım* ınc .ı* r«ı 1004
-TarM u »yo «kocıomk . « aunaai yCn.it,l« TO lA T A İD İN M N İZ Iİ K IL MAMSA kanılniMi ayıt ki
tapta! M l«v ). yayınlat! T A R İH ÖUCtSI CAO. ARDAN GÜNÜMÜZ! M S » ' 6000 ,ıfc« kutulat W,JM1 v .
Mptumvaı taıık Varcı Yaynütk İm * 1006 ' » E l ! » KÖ K !N l!* l EYUMLERI TÖ M llR İ 1001
20 Ma 30 M iti aralında rfağpm urun makaMMtaıt lalamı, emrtMY T M O AZsCItlNT CONVMON MAR
KÜS İN ANATOUA ICOC lt m .2 0 1087 I H ! [CCNOM Y Of TH! BLACK StA R IG O N SINC! ANCİ
!N TTIM !S '. ISSU! 33 3S36 ICOC. 1001 IO N A D A N AVARIZ AUNM AZ' S «h ı Oatgıu 1087.-’ AMC-
UCAN SI-VIR ANO IH ! SHK MARS Of TV* I6TH C INTURV ICOC. b tu .2 9 3 D 3l 1990 Bu unm ma
tataaa S p a ıjd Kır» II fekpe dOnamıula Amal İta <Un gamlan OagaıtI "actorlaın Avfupa .a O«Mark
«konomaın. •» pala im anına yansmjic İla o dönamda gmımuaun peırokı kadaı önamlı otan İpek u ı
ı m m v . lkaıaınm Osman» kan Avıup* ı>,asal « A lc ın a atkılaı- - HARRAN IMVI8SETV*. ICOC. I»
sua ZS 1080 TM! OLDEST CITV M T M W ORU)' ICOC. htua 26 1080 T M O TRAVILURS fO».M
AN ATO H A ' (Seubo and tC H « C I ICOC. K tu.27 1989 ' I H AMONC T M V O lC A N O tS '. KOC. I>
Su».37 1002 S lU N T A C TC N MEN' ICOC kıue 10 1003 -S !IJ PROPULED V EM C U S ' K O Ç U
lua:4l -'M İM A R I* v t SANATTA ANADOLU MERMERLERİ' (Türtcc-ingltaa! Vana Vay . U m . 1006
IB S » 1023 !M flR T AZİZM KISKAÇ N O A TURKUR. £».MİMLER. KURTLER' Varkı Yayman İnak. 200ı
BİRÜLK! NASIL BATBK1R?' VasO YaymaM Untı. 2001 BAT8JLAN BİRÜLK! NASIL KUKTAMLIR? V »
n o Vaynan U n * 2001 KURLSIL GUCLERN « U O U ERİŞİMİM)! İSHAL ttJSTN-KLRtT ACMA2NOA
M D tTTlKI AOAM SAOOAM - 2002 "İHTİLAICİ SOBAYLA»-. I . Kıı«> Yano YaymtıM. 2001 ‘ İHTİLALCİ
SUBAYLAR'. 2. Klüp Vano rayntl.ı 2003 'AVRUPA BUl IO n NI C N U M M IY L N 0ÜŞÜŞÜ'. Yapo
YaymcA*. 2003. İM TLA A O SUBAYLAR'. 3 KIUp Yapo YaymcM. 2005. TUIROİSTAN ÜTOPYASI'. 2 Ok
Yano Yaymak 200*
E.Yari köklen Erzcrum ıj-ı Çat Ice ıin r bağk Yari beldesine dayanan hattat O sm an Be k» Ü m -
ü rü n oğ lu asker ressam Osman N iy e tin Yavi'nfn oğludur l.Ya vi 7/12/194 J t e tubasının gO-
nev yaptığı ıra d a CMyartukr da do ğ d u Uzun yMat b ta n b ü d a reklam sek tonnde ve AaüAl de
9akstı 1974-1960 arasında Sabancı Grubu nda iSasal sOzieşmeJ oürafc u r u m v e hafcla Uijkl-
ler gdrevi yapa. Bu sü e tte ve sonras»sda sanayici ve l>adamlan Be ekonomk sektörleri i t i )
trm a ve yatından tarama Im klm buldu istanbıi Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mezunudur.
Kitap çalsmalartm e jl kulsad ve İdaıl Bllm ler fafcütesl Yeksek Lisans mezunu Necla Y a z » o ğ
lu Yavfyte ürik te yürütmektedir.
Adam :
- Mantığa boş ver abl. diyordu. Bizim burada mantık yürümez.
- Dördüncü kattan yere atlayan bel. altmcı kata mı uçar yani?
Adam :
- Uçar. uçar, neden uçmasm ki. diyordu.
- Bahçeye tavuk yumurtası ekince patlıcan da çkar mı?
- Ç*ar abl..
- H iç denemedin mİ?
- Ben denemedim, ama bizim Şevket denedi. Küçük bir yeri vardı.
Tavuk çrftfeğl yapacağım diye bankalardan düşük faizle kredi aldı. Sonra
orada manav dükkânı açtı. Dükkân yürümediği için bir arkadaşına devret
ti. Arkadaşı da tüpgaz deposu yaptı. Am a İşyeri tabelasının üzerinde hâ
lâ ’ tav\* çiftliği" yazıyor. Ha yumurta ekp pat k a n çıkarmışsın: ha tavuk
çltftllğl yapıp, tüpgaz satmaya başlamışsın... Mantığa fazla bağlanmaya
caksın burada...
- Ama o zaman hiçbir şey tutarlı olmaz. Kimse yaşamına sağlıklı bir
yön veremez. Çocuğa öğretmen tutmaya kakarsın, karşına hallaç çıkar.
Dondurma yem eye gidersin, çorba İçip geri donersn ..
- Ee. zaten d e öyle oluyor abl. Blzvn orada bir yorgancı var: herkese
matematk dersi veriyor. Adamın asd İşi öğretmenlikmiş. Aykğı yetme
yince. bir yorgancının yanına girip boş zamanlannda yatak yorgan dik
meye başlamış. Şimdi isteyenlere özel ders veriyor. Mantığa bağladın
8
mı. tşl sürdüremezsin burada. Dondurma yemeye gidince, çorba İçecek
sin. Uçağa binmeye gıdnce. beklemekten iflahın kesilip gen döneceksin.
Kime ne İş yapmayı vadedersen. parasını peş*ı alıp yapmayacaksın. Üs
tüne çok gelirlerse tatile çıkacaksın. Her yaptığın mantık ekşi olacak. Yok
sa dikiş tutturamazsın.
- Hastalanırsan ne olacak?
- Suçu enflasyonda bulacaksın.
- Peki ya enflasyon ocağına gerçekten İncir dikiyorsa?
- Yerel seçimlerin erkene alınmasına karşı çıkacaksın.
- İktidardan hoşnut olmayınca, seçimlerin erkene alınmasını istemek
mantıkk değ* ml?
-Tövbe ler otsun... Mantık yok... Mantığı bir yana bırak... Enflasyon
azıyorsa, seçimler daha da uzağa ertelenmeli._
- Zaten muhalefet d e böyle söylüyor.
- Haklılar. Mantığa sarılmak İstemiyorlar. Neden? Çünkü blbyorlar
btzdelu en büyük toplumsal özelliğin mantıksızlık olduğunu...
- Seçimlerin erkene alınıp alınmaması konusunda halı oylamasına
başvurulursa, sence ktldara kızanlar nasıl o y vermel?
- “Seçimler erkene alınmasın' doğrultusunda o y vermeli.
- İktidara kızınca onu bir an önce de değiştirmek daha mantıklı ol
maz mı?
- Bırak şu mantığı yahu... Seçimler erkene alınmasın. Zamanında ya
pılsın demek, ne demek biliyor musun?
- Biz bu Iktldan tutuyoruz, demek bence...
- O sence öyle... Seçimler erkene alınmasın, zamanında yaprfsm d e
mek. biz bu ktldarı İstemiyoruz demek...
- Kim söylüyor bunu?
- Muhalefet söylüyor.
- Seçimler erkene atanmasın, çünkü biz bu Iktldan istemiyoruz... Ne
biçim m antk bu kardeşim?
- Abtclm deli etme insanı... Burada mantık yok. M a ntk yürüm ez bu
rada. Ta vı* çiftliği yapmak İçin kredi alır, tüpgaz satarsın. Öğretmen yor
gancı. halaç öğretmen olur. Verdiğin kapora dolandrılır. alacağını sandı
ğın mal karşılığında...
- Böyle toplum m u olur be?
- O k* abı olur. Olmuş zaten. Süper abstre, ultra nonfigürattf. zaman
ve mekân dışı, mantıksızhkla anlamsızlığı kendisine tarihsel bir ilke edin
miş. ekstra absürd, yerçekimsiz bir yerdir burası Ö zünü kavrayaMmek
İçin en az beş yüz yıl uğraşmak İster. Tamam mı abıclm?
- Tamam a b ld m .(l)
(I ) Ç e l in A ltın ın 1 8yı! Önce y* 2<*£ı bir makaie
9
-#•Hemyoksul FORUM
hemmutluyuz(l) Türkiye Avrupa’nın
en yoksul ikinci ülkesi
a ~
A ç insanların m u tlu O k lu ğ u te k üfce Olarak G u n n e s s Rekorlar Kitabı n a g ır e b ilr ir
10
mafc" olarak niteliyordu. Ferlddlttln Atta/ Pendnamesı'nde esnafa "pa
zara g e ç git. erken dön" diyordu. 16. yüzyk ahlak blgınlerlnden Kınalı-
zade İse fazla emek harcamayı b » eksik kk olarak gorüyor ve *erdem.
ılımlı ve vasaf olmaktır" diyordu.
Euler ve Logrange'ın matematfcçe çığır açtfclan dönemde (1750-
1800). bu bilginlerle aynı çağda yaşamış Şair Sümbülzade Vehbi, oğlu
na şu öğüdü veriyordu:
1İtibar eyleme hendeseye, düşme o l dalre-l vesveseye
"Aheste giden ulaşır menzil i maksude". "Göç yolda düzelir
Bugünkü durumumuzdan atalarımızın ve dedelerimizin öğütlerine
büyük ölçüde kulak verdiğimiz anlaşılıyor.
“Burası TûrUtye!"
Birbirini anlayamayan insanlar, tüm olanları açılam anın İki kelimelik
joker gerekçesnl bulmuştu: burası Türkiye* 'Burası Türkiye' deyimi İki
farklı şekilde kullanılmaktadır. Birincisi "belirsizlik, sürpriz, alışılmışın dı-
şındalık' anlamında: *Burası Türkiye, her an her şey olabilir." şeklindedir.
İkinci kullanım biçimi ise. olmuş bitmiş olaylar»! 'olm a nedem'nln açık
lanamayacağını vurgulamak içki: "Burası TırkJye burada her şey olabilir *
şeklindedir.
Bu anlamda bu ülkeyi "Burası Türlüye" haline getiren kimlerdir? Da
ha da önemlisi insanlara "Burası Türkiye" dedirten olaylar nelerdi? Bu ül
keyi "Burası Türkiye" yapan neydi? Ne olmuştu da hak bu İki kelimeyi İcat
etme gereği duymuştu? "Burası Türkıye"nln en önemli özelliği, sosyal ve
psikolojik olayların olma lan gerektiği gibi olmamasıydı. Beklenen bk olay
her an beklenmedik bir şekHde gelişebilir; İnsanlara "Burası Türiüye" dedk-
teblllrdı.
Örneğin "Bu merkezin altından fay hattı geçiyor, sonra başınız bela
ya girer, dikkat edin." şeklindeki uyarı üzerine Belediye Medlsl şöyle ka
rar abr: "Ticaret Merkezi kalsın, fay hattını kentin dışına çıkartn!" Bu bir
ffcra değil yaşanmış, gerçek bir olaydır.
Yöneten Türiderin poktik demeçleri de bizden izler taş». Bu iikede
N .lrbakan "Atatürk yaşasaydı bize o y verirdi" derken. M esut Yılmaz
II
İse "A u tû rk yaşasaydı C H P y i kapatırdı" demiş. Herkesin “T Örtüye m o
u J ğ t " tabirini kUlanmasından dolayı basın toplantısı sıra soda merhum
Alpaslan Tü rke şe soracağı soruya 'Törtüye M ozaiği..." diye başlayan
gazeteci ~Ne moiAJgt ulan. mermer, m erm er" ctye tepki cevabı almış.
SUleyman D e m ird e Ifcsan skandalindi batfc parayı kimin verdiği soru
duğunda “ Verdimse ben verdim " demiş. E.ski Cumhurbaşkanı Turgut
ö ı a l ise "Anayasayı b ir k e z delmekle b ir şey olmaz "demlştl.(3)
|etpa "yeşil dolandırıcılık” davası Alman mahkemelerinde görülür
ken. HT.Erdoğan'ın siyaset yasağının kaldırılması, seçimi kazanan F.Ak-
gün d ü zü n milletvekilliğinin iptali. İlde yeniden seçim karan ve Erdo
ğan'ın Siirt'ten nasıl vek i seçilerek Başbakanlık yolunun açıldığı. Alman
hakimlerinin de kafasını karıştırmıştı
Alm an Yargıtayı'nda (BGHı görülen Jetpa davası sırasoda. Türki
ye'den gönderilen Mak Suçlan Araştırma Komisyon raporu. “ Türkiye'de
her şey olabilir" gerekçesiyle Alman hakimler taralından kanıt olarak ka
bul edilmemişti. iAvuim CKetetu
'Burası Türkiye" dedirten örnekler saymakla bitmez. Azız Nesin o n
larca kitapta ve Haşan Pulur da 40 yıldır yaza yaza bltlremedL Gulnnes
Rekorlar Kitabı na girebilecek son bir örnek, müteşebbise!!) *vergi ver
me. o y ver" dedirtiyor.
Makye Bakanlığı nın açıklamasına göre. 2005 yıbnda 1 milyon 366
bin beyana tabı mükellefin 316 bin SOO'ü sıfır matrah. 805 bin mükel
lef İse neredeyse asgan ücretin altında gelir beyan etmişler. Bu veriler ti
caret ve serbest meslekle uğraşan mükeieflerln %82'slnın asgari ücretli
den daha az gelir beyan ettiklerini göstermektedir.
12
Adalet ihtiyacı karşılandığı ve siyasi nitelikli ‘sosyal politika rüşvet
tenyle yatıştırıldığı surece, düşünce konfor mümini muhafazakar bir tu
tumla korur. Hükümetler reaya nın adalet İhtiyacını adil bir yönetimle d e
ğil. sistemleştirilmiş rüşvet uygulamalanyla karşıladı. Cumhunyet kavra
mının şanrva yakışır b* adalet m erci olmak, şüphesiz slstematfc rüşvet
tevziatından daha ucuza gelirdi. Am a seçklncı bürokratlar bu fikirden hep
ürktüler ve Türk toplumu bu kadarına henüz haz* değil* yaklaşımıyla
zaman kazandılar. Oysa kİ ortada kazanılacak zamandan ziyade, kaybe
dilmekte olan zamanın gerçeği duruyor. Kaybedilen zaman ın krlrtt
ehemmiyeti şurada kİ. devleti temsil ettikleri İddiasıyla değişim arzuları
na karşı koyan devlet seçkinleri zaman kaybının değişimin üslûbunu sert-
leştirebieceğıni hesaba katmıyorlar.
Sosyal yardım, kamu hazinesnden büyük fonların dar ve sabit gelirli
kitlelere ak taraması anlamına gelir; ancak bu fonların sağlıklı karşılıktan
yoktur; vergi almak yerine almamayı prensip edinen bir kamu İdare
si İçin, bu fonlan karşılamanın İki usulü vardır: enftasyonlst para po-
Ntlkalan ve borçlanma. Her ikisi de benden sonra tufan' yaklaşımına
u y g u ı malı siyasetler olarak bugüne kadar İstisnasız her hükümet tarafın
dan ‘miri malı' gibi sulstlmal edilmiştir. Buna mukabil kitleler, 'fikri hür.
İrfanı hür. vicdanı hür' cumhuriyetin hür vatandaştan' olma bilincinden
ısrarla uzak durmuşlar... ‘A lla h devlete zeval vermesin' sözü ile ırslye-
tndekı devlet fikrinin «ivdiği kadar iyiliğe kemlik etmeyi hor gören ma
nevi bir kültürü sürdürmüşlerdir.
Türk toplumu mevcut devletinin bir buhranı yaratacak ölçüde temel
den sarsılarak, yeniden yapılanmasından yana tavır almıyor; değişimin
yumuşak bir tarzda, blrşeyterl kırıp dökmeden, devtet-toplum genllmlne
mahal kalmadan gerçekleşmesinden yana.
Entelektüeller, siyaset bilimciler, sivil toplumcular ve aklı karışıklar
ne derse desm devlet baba ydı; doyuran, gözeten, okutaa öğreten, hi
maye eden, mevki v e ünvan veren, yöneten ve düzenleyen güçtü Her-
şeyl bilir, İşitir (dinler) ve görürdü. Dilerse vergi bile almaktan çekin
m ez, yargılar, döver, hapseder, hatta öldürürdü de. O babaydı; hem
döver, hem severdi.
7.4 şiddetinde bir deprem oldu ve 'baba' üç gün ortada görünmedi'
NasI babaydı bu. evlatlarını enkaz altnda unutan, arta kalanların ha
lini. hatırını sormayan, nerede yattığına, ne yiyip içtiğine bakmayan baba
olur muydu?
İşte ‘devlet nerede?’ çığlığı, vatandaşlık hukuk«aıu müdrik, kamu
hizmetlerini finanse ettiğinden emin ve dolayısıyla devlette toplumsal bir
Sözleşme imzalayarak siyasi toplum un faal bir aktörü haline gelmiş
fertlerin yakınması değildi."
13
G e rçe k te k a yb o la n "Devlet B a b a ” kna|ı,
s o k a k la rın , m e y d a n la rın , İh alelerin
” b a b a ” sı o lm a k ta d ır.
Devlet birllerl tarafından ete geçirilince çare
siz kalan halk, ortalık yerlerde *Devlet baba ne
rede?' diye bağrır. Devleti elinden kaptıranlar
da 'D evletyok ortada!' biçiminde basarlar yay
garayı. K!mMerl ise 'Sizi devlet köleliğinden ku-
taracağız. " diyerek umut dağıtır. Kimse belleri
KlflatM nin kölesi olduğum n ayırdında değildir. Şimdi
lerde ‘ devleti küçültmek* bir moda deyim oldu. Siyasal cakalar bu deyim
le satimaktadr. Bu yakış*sız deyim, halkın ve toplumun bıllnçaltnda
devlete karşı beslenen güvensizliği iyice yok etmektedir. Bir kez. başsız
ve gdvdeslz devlet, sadece "yanlı" kalan devlet, ete geçirildi mİ. talan ve
vurgun başlar. Oççülük alır yürür.
A rt* devletten umudunu kesen bunalmış halk yığrtlan eski inanç
gelenekleri arasındaki, gökten "mehdi" İnecek umuduna sanlırlar.
A rt* soyut "mehdi" somut ‘ baba" olmuştur, "mehdl’ nln yerini "ba
ba" almıştır. Gerçekte İse kaybolan "Devlet Baba" imajı, sokakların, m e y
danların. "baba'sı olmaktadır: İki kavram yer değiştirmektedir, deptase
olmaktadır. "Kurtarıcı baba", bıllnçaltrıdak! ‘ m eh d fden başkası değildir.
Bilinçaltı etkinliği bilincin yerini almca. halk dünkü yuhaladıklarına ertesi
gün "Kurtar b izi bab a" diye bağırır. Devletin yerini art* dünkü yuhala
nan kişi almıştr.(4)
(4X 5) M jh a U Cojturoghj
14
"Gerçek bir toplumsal bunalımdan geçiyoruz.
Ekonomik b u n A İım , bir y a n ı d ı r b u l f l n . . . “
"Toplumsal bir hastalığın klşierı çılgın laşftrcfcğı bir dönemi yaşıyoruz.
Her olay belril kalıplar İçinde açıklanamaz. Türkiye'nin bugünkü çizgile
rini de yeterince kavrayabilmek çok zor. Gerçek bir toplumsal bunalım
dan geçiyoruz. Ekonomik bvrralım. bir yanıdır bu İşin; ama. kişileri çig ın -
laştıran geniş kapsamlı bir hastalığın nobetlernde sayılıyoruz. Böyle dö
nemlerde kişioğlu neler yapmaz? Toplumlar, hastalıklara yakalandılar mı.
kişilerde nasiplerini alırlar. Türkiye'de bunca tşkencea. bunca celat. bun
ca kati nereden türedi? Bir insan kalabalığına rastgele ateş açan, kızlı er
kekli öğrenci grupianna gelişigüzel bomba atan kişinin ruhsal durumu
nedir? Boyteslne canavarlaşmak İçin kişioğlu nasıl bir değişime uğruyor?
Sigaraya dinamit yerleştirip bilinmeyen bir adrese ölüm postalayan kim
selere aramızda e le m i kollarını sallayarak dolaşması ne demek t»? Boy-
lelerlnın yeri neresidir. Hapishane mİ? Tmarhane ml?’ (6)
İhalecl Vatandaş
Her defasında sihirli seçim sandığından cm gibi bir kurtarıcı!!) çıkacak
ve bütün sorunları çözecekte. Sivil olmazsa asker olsun. A sker olmaz
sa s M I olsun. O da olmazsa AB falan olsun. Peki sormazlar mı: “ Va
tandaş sen neredesin^'
“ Vatandaş yaratmak" yerine, yetki ve gücünü paylaşmak istemeyen
"Bana vergi verme o y ver; ben her şeyi hallederim.' diyen ancak halede
meyen siyasetçi ile 'Ülkeyi bu cahiller mi yönetecekT diyen jakoben ek-
tıst seçkinler sayesinde, toplumun büyük kesimi tarafından "Vatandaşlık bl-
In c f kavranamamış, algianamamışt*. Vatandaşlığın gerektirdiği sorumlu
luğu yüklenmek İstemeyen havalecı devlet babaa ulusumuz da bu duru
mu sorgıiamadan uzaktan seyirci ve kaderci konumunda durmakta veya
soruılara kendnce çözümler üretmek zonoda bırakılmaktadır Herşeyi
devletten ve kurtarışlardan bekleyen, hep vermekten ve cennetten bahse
den çoğu siyasetçinin vaatlerinden bkmayan. usanmayan, dolaylı vergi,
yüksek KDV ve Ö TV ile soyulmasına rağmen karar aşamasındaki gücünü ve
katılımcılığını fark etmeyen bir kolaycılıkla birkaç y i da bir seçim sanrfcgma
gitmekle demokrasinin ve vatandaşlığının gereğini yapmış sarmaktadır.
Sonuçta "Ihalecl vatandaşınız" bu davranışının başarısızlığını 70 y i-
da 59 hükümet kudurmakla kanıtlamıştır. (Yari 16 ayda bir hükümet.)
" Egemenlik u l u s u n d u r sözünü umursamadın, kalkınamadın, kimi
fırsatçı ve vu rg u n o ia r bu kötü sistemden nemalanrken. kurtarıcılığa so-
yunuıken(î). şimdilerde 7 den 70 e ‘bireyselleştirme’ ve Rnansallaştv-
m a’ gibi hiç bilmediğin karanlık oyunların İçine düşürülmüşken, yani her
kes başına buyruk olmuşken, vesaire vesaire....
161 İe u n SeKuk. 1992
IS
Netice...
' Tekelci. vesayetçi. tutucu idari yapı bindiği dalı kesmez. Halk kendi
gücünü faik eder, yüksek sesle düşünür ve haykırmaya başlarsa, sistem ve
düzen değişikliği ancak gerçekleşebilir. Köylülükten kurtulamayan, şehirle-
şemeyen toplumlar, sivil örgüt kuramaz: sivil örgütler yoksa, devlet hizmet
Örgütü olamaz: ancak bu örgütler otursa devlet dönüşüme ve değişime
uğrar. Bu. halkın örgütlenerek yönetime ağırlığın koyması hadi sesidir.'(7)
(7) Vali Recep Y a zıo o g U 12003 ylın d a Denizli Valııl yVer\ tu r * kazasmrt* vetat etmişti ).
"S İ Baştan*. Y a s a Yay. İz m ». 2000. *.5.
16
mahkûm edilebiliyor. Planlı kalkınma hayaterl. "bize plan değil, pilav
lazım" d yen politikacılar tarahndan rafa kaldınlarak. "Artık llberaJlestyo
n ı z l ! ) eylemleriyle devlet kesesinden müteşebbis yaratmaya giriştiler.
Sözde sanayici ve kşadamkğı yapıyormuş gibi "teşvik tedbrlernden".
" y a t ım İndirimine*, "bir dizi muafiyetten", 'vergi indirimi" v e "vergi la
desine*. "ucuz kredi tahsisi"nden "devletin dış kredi garanti ve kefalet-
leri'ne. "İthalatta kota ve yasaklamalardan*, "hayali İhracata" vb göz yu
mulmasıyla “Serbest piyasa ekonomisi'-™ “arsızlıkla" eş tutanlar tara
fından “kleptokrasl" ve "kap kaç ekonomisine", özgün tasarım. Ar-
Ce. yüksek teknoloji, çevre duyarlılığı, profesyonel yönetim gibi temel
arayış ve y a tım la r yerine: son kullanma tarihli teknoloji ve girdilerle bü
yük oranda dışa bağımlı lisans ve know how anlaşmalarıyla “ montajcı"
"fasoncu", "rekabetçi olmayan", "döviz yiyen holding sanayileşme
si" sermayesiz banka kuran kendi bankasmı soyan bankactfar yaratidı
O te yandan stratejik olduğuna bakmaksızın ~böl, ufalt, saf" meto
duyla spekülatif özelleştirmeyle, yabancı sermayeye Türkiye'de alan
açılması, yabancı sermayenin "cengel atma", "sızma" metotlarıyla
ekonomik işletme ve altyapılannı ele geçirmesine imkAn tanınması
hep bu dönemde İşlev ve İvme kazanmış. Türkiye 19. yüzydda olduğu
gtol ekonomik, malı ve siyasi alanda yeniden, bu defa sadece Kuzey Ba
tı Avrupa'ya değil. Atlantik'in ötesindeki Yankee ülkesine de bağımlı ha
le gelmiştir.
17
sek İletişim teknolojisi, güçlü lojistik ve cevval medyaya rağmen. 84 yıl
da 59 hükümet kurmak gibi siyasal istikrarsızlık, temsili olmayan bir d e
mokrasi ve İrade boşluğuyla yine tekrar gerilere, yani I. kitabımızın içe
riğinde vurgulanan sürece dönüşmüş bir ülke olmayı nasıl becerdik?
1946'dan beri bu beceriye!!) "Batıya eklem lenm e" ve "dış dünyaya en
tegrasyon" deniliyor.
20
tenlerin paraya sıkıştıklarında IMF kaprsına koşturup niyet mektuplarını,
protokollen İmzalayıp, sonradan bunlara sadık kalmamaları konusaldaki
densizliklerine de ne demeli? Bunun zararını sonuçta Türk hatuna Ödeti
yorlar.
Bundan böyle “sosyal devlet", "sosyal ekonomi" ve “demokratik
ekonomi" kavramları, yani milli hasıla ve büyüme pastasından adaletli
paylaşım yertne. klasik-modem tüm ktısat teorilerini yer leb* eden dene
timsiz ve agresfleşttrllmtş "serbest piyasa ekonom lsl'nln yarattığı olum
suz koşular, toplumun her alanını olumsuz etkiliyor, toplumsal anomı ve
sendromlar yaşanıyor Kısacası kolektif bilinç parçalanıyor. toplumsal daya
nışma ve direnç yok ediliyor. İnsanlar ortak yaşamdan ayrıştırılıp, finansal-
laştırlarak. yani yaşamının her anında para İşlerine bulaştınlarak. sözde bi
reyci. ozekı b* fert haline getirtiyor. Ulusal değerler sistematik bir biçim
de eritiliyor. Terör, asayiş sorunu ve yozlaşma İse bu haim tuzu teberi
Bu sistemden nemalananlar kimler? George Onvel'ln "Büyük ağabe
yi* konum oıa girmiş. Wall Street doktrinleri ve küreselleşmeyle vatan-
sıılaştınlmış ulus ötesi şirketler ve metropol kredltOrieriyle; bunlara he
sapsızca kapdarı ardına kadar açan hükümetler ve komprador büyük ser
maye; kaynak ve İstihdam yaratacak yatırımlar yapmak yerine, e le m d e
kalan venmll kurum, stratejik İşletme ve akyapdarı tümüyle satışa çıkara
rak paylaşılıyorlar.
21
ye piyasalarından kaynaklandığını adeta panfc İçaide tekrarlartlar. Ger
çekten dünyana! öbür ucunda yaşanan akla gelmedik blnbir çeşit olay,
Türkiye'de de hemen etkisini göstermektedir: bu neden böyle oluyor?
Küreselleşme fırtınası te ortaya çıkan kaan kırana rekabet, asimetrik
yapılar, yüksek teknoloji ve hızlı operasyonlar, dünya genelinde, ö z e lli -
le güçsüz ve gekşmekte olan sektörleri acımasızca vurmakta; iflaslar. İş
sizlik. talep daralması, yatırımların durmasıyla birlikte para talebindeki
duraksama, falzlern düşmesine, trilyon dolarlar tutamdaki türlü çeşitli
spekülatif fonların boşta kalmasaıa neden olmaktadır.
Böyle txr ortam ulus ötesi şirketleri doğrudan yatırım yapmak yem e,
özelleştirme kapsamında satışı yapılan verimli işletmelere, üretim mali
yetleri düşük, getirisi daha kârlı para piyasalarına yöneltiyor. Çekirge Is-
tlasaıa donen bu saldırılara kapılanın hesapsızca açan ülkelerden biri de
150 yıldan beri Batı ya eklemlenmek İçin çırpınan Türkiye olmuştur.
22
1990 sonrasında aşama aşama ABD. AB ve Japonya'da sayısı 500 ci
varında olan ve Ç o k Uluslu Girişim IÇUG) denilen ~vatansıılaş(ınlm ış,‘
şrketter dünyadaki toplam yatırımların %80'lnl. ticaretin de % 5 0 ‘smi ele
geçirdiler.(9) Son aşamada ucuz emek cenneti Çın İle petroi-gaz zengini
yeni şeyhler yaratan Rusya'nın da dahil olduğu bu kapitalist yapılanma
daki dayanışma tek kutuptu küresel tekelciliğe dayanmakta. Bunlar ya
kendilerine alt veya ontan destekleyen birer küresel ajan ve "hucker
fund" denilen büyük flnans kuruluştan, hemen her birinin Türkiye'de de
bürolan bul inan fon yöneticileri, araa v e derecelendirme kuruluşları,
muhasebe, denetleme ve avukatlık büroları. Soros un A ç * Toplum Ens
titüsü gibi kimi vakıflarla ortak hareket etmekteler. Kısacası Çok Uluslu
Girişim, klasik veya modem tüm üretim, para, mülkiyet teorilerinin tü
münü geçersiz kılarak, günübirlik operasyonlar yapmakta, boylece tüm
dünyayı kendisinin pazan ve mülkiyeti haine getirme amaçlı zorlama ve
güdümlü pollckalarta. neolıberallzm aldatmacasından "neomerkantellst
İmparatorluk", "parasal faşizm" ve "ftnansallaşmış kapitalizme ' geç-
mektedrler. Boylece topkansal yapının temelleri da n sosyal değerler
geçersiz kılınarak. saK sermayenin geçer* olduğu, toplumların karar al
ma. kendi kendini yönetme; yani demokrasi, toplumsal hukuk ve ulusal
merkezi planlama yok edilmekte-, tekelci, egemen üst yaprfar ortaya ç o
maktadır. Bunun kaçınılmaz sonucu İse kafcnmaalık (Developmenta-
Uzm) çabası Içndekl ülteler için liberal ekonomi ve mail politikalar argü
manı. merkez plyasalarn aslmetr* gücü karşısında küçük ve güçsüz çev
re piyasaları olarak kakyor. liberal tanımlamalar İse kulağa hoş gelen bi
rer retorik aldatmacalamdan öteye gitmiyor ! 10)
<9) A B D »»kerteri 'y e n ekonom i'm n büyük sektörleri fnans v e ticaret üzennde gückj bir
kontrol a g n a s j ll p t » [g e r d ü n y a m tepedeki 10 jjrkeone bakarsak. Bklejfc Devletler efco-
n o m * gücünün yo g im aynası <;ofc daha a^ık bir hale ge lr. <fc9Öı A B D iahlpIKSr. tepedeki 2$
jrke tın H ,72 iı A BO sa hıpa d r tepedeki S 0 » » k e ıın % 7 0 l A B D sahipiıd» ve tepedeki 100 şar-
ketın <*57 »I A B D sahlpl.d». Büyük »»ketlerin < ıe t dareaı Kinde Bıtlejk Devletlerin yenil
mez bir varlığı v e hakimiyeti vard r Afrika v e Ladn Amerika n n katede yen yoktur v e Aaya
Kaplaman denen 3 j»k e t tepedeki 500 Cm < m d e d ». =kl den dsha az lamca fetraa Gücün
bu y o ğ u n U a n ta a m t poddfc etkisi önem lidir M kb lr Cküncü Dünya ülke amin pazarlanın
öıgO rlcadnneyc gücü yerm ez: çünkü A B D -A v ru p a b lo ğ u , d a h a Oatün kaynakUmyta
ananda kontrolü ele gedrecefctk' d y o r ( [ retraı "K üreıe le jm e ve Im paratortjk'. Coam o
polefc kzapkgı. 2003. a 49. 50 J Bu nedenle Ökeler tek tek d e g l. bde je rek veya Ladn A m e
rfca ülkelerode olduğu gibi bolgeael dsyam»nvlarki A B D g ücüne karjı dlreneblrler Bölge
m izde daha önce vardan örneğin Karadeniz [konom fc I»bengi ıK llB ) gtol ekonom k daya
mama yapkan türlü ce jıtl yöntemlerle cokertud Avrasya ıjb rtg ı bu nedenle çok Önemli
Çünkü bu * na n sala»m » kapeaBar saldırılar Batıda yaşaran okjmsuz örnekletme rağmen ( e
»k» uyum yasalar ve retormiar adı aitnda Türkiye ye de hızla ttansler edUmektedr. K k ü m e t
ise bu yarlıpkları transfer e tm e (/toasnda Meclisi d ag a rû sıû toplamlara davet ediyor.
(10i NeolberaJ fcttsat poktkaJa/ı 20. y ü z y k n sorunda dev »»k e t yonetvclerlm. prolesyo.
neUen. kapitalizmin secUnler kadrosu haline geordı 2 0 yüzyılın ba»»«dakl. hisse ve tahvil
rant getrleriyle, en yüksek g e l» k ü m e m ok/»rızan sermaye sahıpienmn yerim, d ev em ekl
23
A rsız Yaratıcılıkla Birlikte
Flrvansalla>tınlmı> Kapitalist Saldırılar
YıAarıda kısaca değindiğimiz sürecin sonucunda ve bu metinde an-
latrimak istenen husus şöyle özetlenebilir: Çok uluslu girişim ve finartsal
piyasaların belirleyicileri ve oyunoiarı. geniş kitlelerden gelen tepMere
rağmen her ne pahasına olursa olsun: fcna. promosyon, reklam, gerekr-
se zorlamayla bu sistemin sürdürülmesinde kararlılar.(l 1)
Batı kapitalizminin 500 yrflık değişmez temel yapısı da n sermaye bi
rikimi yönünde bütün engelleri aşma ve yıkma kuralı; arsız yar atıcılıkla
birlikte ulusalcılık, acıma ve duygusallık tanımaksızın devletleri dejenere
ederek, onların yetki ve İşlev alanlarını boşaltmakta, seçdmış ve atanmış
ları belrlemekte. kendi kadrolarını oluşturmakta, temsil kamusal demok
rasi ve ekonomi yerine spektiattf sermaye akımları, kumarhane ekonomi
si ve gerektiğinde mafyavarı yöntemlerle hukuk, insan ve çevresel değer
leri hiçe saymaktadır.
Ufukta frttz Langırt 'Metropol«s"l. FrançoJse Truffaut ın "Fahrenalt
451* *1. Aldous Hunley ın 'Brave New VVorld'ü George O rvvelın ABD
dolamdaki piramit İn doruğumdan “Blg Brother'ın gözü gtol dünyayı de
netleyen ve George Lucasın "Yıldız Savaşları* mı görünüyor? Yani sayısı
24
giderek artan ve köleleştrlen yoksullar ile btrtlan umursamayan, sömü
ren ve ezen bir avuç tiranın egem en olacağı bir dünya. Bu dünyada çev
re ülkeleri giderek yoksullaştırırken, küreselleşme refahı yaymanın aksi
ne. dünyayı daha da kapak hücreler hakne getirdi.
»v . t u - L « r \ u ı p ı e ı • i b i i
26
değerlendirmeyi yapıyor: "Tür* * Lirası O tC D reel aktif kur endeksine
göre asın değerli. A ncak birim İsçilik maliyetlerine göre düzenlenen
endeks bakımından değerli görünm üyor."
2006 yılı Öncesinden slnyaSer veren dışsal faktörleri sayın yetkilileri!)
"evelallah" diyerek görmezlikten gelirken, görenlerin haykınslan kü
resel şer medyasının dezenformasyon çığırtkanlıktan arasında d u
yulmadı bile. Saadet zincirleri genişe de kopmamak, bu sanal rüya ve
yağma devam etmeliydi. Bir gün hatta bir saat bile. Günü geldiğinde el
bette bir bahane bulunurdu. “B U neler gö rd ü k ." edebiyatıyla durum va
ziyet idare edilebilirdi.
Ancak yabancriarm yağma keseleriyle birlikte bye bye diyerek daha
balı kaynaklara yönelmeleriyle, dövizin önlenemez yükselişinin karşısın
da saym yetkililerini!) keyfi kaçtı. Birincisi 22 Haziran. İkincisi 25 H azran-
da panik kararlar aldılar. BOylece kapıya dayanan yüksek faiz, yüksek enf
lasyon. yüksek devalüasyon, yabancıya stopa| kıyağı ve kapitülasyonlar
İçeri girerken, son yıiann bütün kazanımları yitinllyor. bol para dönemi
nin bitiş slnyalerl veriyo rdu . G S M H İçindeki payı tehlikeli boyutlara ula
şarak 30 milyarın üzerine koşan cari açık bu koşıilarda nasıl kapatılabilir
di. Çok basit denetimsiz spekülatör döviz girişme yol verir, yabancıyı se
m irir. yerliyi soyarsın. Parasa) dengeleri sağlamakla görevli Merkez Ban
kası. bu rant döngüsünde dOvlz kurlarına ne kadar müdahale ederse et
sin artk kontrol kendisinden çıkmış demektir. M B ve SPK'ya yönelik si
yasal müdahale, kadrolaşma ve atamalar para piyasalarnda sonmlarm
daha da artacağını göstermektedir.
27
dukça ulusal ekonomiye hiçbir yaran yok. Zaten bu paranın tamamının da
orada ckedugu zannedilmesin. Çünkü bankanın döviz yükümlülüklerinin
ve bilançosunun giderek büyümesi ise enflasyonu yeniden azctracak po
tansiyel bir sorun olarak karşımıza çomaktadır. Sadece spekülattf yabana
para hareketlerine kaynaklık ed e n döviz kaçışının kasası durumundaki
banka rezervi, olası büyük sıcak para kaçışlarında ancak 5 milyar dolarlık çı
kışlarda hemen müdahale edebtkr. Daha üstündeki çkışlarda zorlanacaktır.
Nitekim |P Morgan Lkonomtstlen bu konuda şöyle diyordu: ‘Merkez Ban
kası küçük ve orfa çap// bir şoku karşılayabilecek güce sahip: ancak belli se
viyede para kaçışını önleyebilir.' ruu» ı»zo w - ***. 17.(14)
müdahale edilecek d yen Peki jlmc* * ne oklu da 2 S milyar dolar döviz u m aJd ı rtryor sunuz
m erkez bankamıza? Bu. d Ovlz Ky allar m e tk le m e y e c * mi> Zaten am acım ı da dOvlz değer
lerinin daha çok düşerek ülkeyi t kam asın önlemek d c j l rm? Ne oldu serbest kur resmine/
• B u l uluslar arası Mudıtene». yani sıcak paranın yararlarna fcna eden s u d e g tm ly ctn u ? Bu
paranın Isth d a m yaratacağın yatırımları Ozenctreccgtol söyleyen su d e g « m iy r tr u > Bu
de su den a k k g ım j gazla sıcak paraya alkış tutm am ış mıydık/ Şendi neden bu parayı M er
kez Barkaseu hapsettiriyorsunuz/ O a d a ati kakıca ne ise yarayacak bu Ik ld te / ise yara
mayacak bu likidite kjm neden "Ya bir gün kaçarsa) d ye korkulu (Oyalar görelim/
• Y a bu dövizleri s a m altken piyasaya sönülecek Türk Liraları/ Bu anan para arzı enflasyo
nu tekrar yükseltmeyecek rm? Yoksa kriz riski enflasyon tehlfcesmden daha m Bask n / Ya
da krtzm ardında duran K talep, esnal ve küçük isletmelerimizin bag rd ıg . g t* M U ca n an
m adı da bu para zaten enflasyon üzerinde c r k « olmayacak mı/ öyle yse senelerdir ekono
minin gırtlağından sıkp. güzelim şirketlerım/zl b u e neden yok p aha sru sa ttrtn n z/
• Şimdi v a r m u ı yo ğum uzu salaktan sonra bütün kemerleri ekonom im izin yem sahipleri ra
hat etsin diye m ı gevşetiyorsunuz/!'
(I4| 5.5 Milyar Dolar Nereye Gitti?
•Merkez Bankası nın 200 6 Başkamda cofc konuşulan ve bit günde toplam rezervin 10 da 11
tutamdaki 5.5 milyar doları* rekor düzeyindeki d o v u a lrru n n ardndakı gerçek sudur:
Bu operasyonun planlayc Ja n n n kimlerin ok lu ğ u resmen açıklanmasa da bas aktörler Ray
m ond |a m «s. Deutsche Bank ve O d Bank t* Onları diğer yerk ve yabanetar izliyor O p e
rasyon e m r n n ise M o rg a n Stanley ın müşterilerinden g e t d g n piyasa koridorlarından Ö ğ
reniyoruz. Bankaneı bu müdahalesiyle iyi be zamanlama ve takt* uygulayarak pozisyon aç
mak K in (r sat kota yan piyasa oyunculan büyük rantlar sağladılar Bu spekülatörler Y tL ye
dönerek bir * l g ün K»>de f* 2 y e yakın oranda 1 1 0 0 m ilyon doUrdan fazla) para kazancılar
O ysa büyC* miktarlarda yapılan bu operasyonu dolar *e dışarıda ya p sa lard 1* boyu bekle
meleri gerekecekti .Merkez Barkası nm 5.5 M *yar Dolar karyıkgı yaklaş* 6.6 milyar değer
I Y U sı nereye gitti? (rivayet m uhteK ancak b u ta h m n edelim Bu paranın büyC* be bo
lümü g e ce li fa zın yükseklgı nedeniyle Merkez Barkası hesabında kaldı Bu k ısm da Bre
z iy a bonolarının piyasadan çekilecek olmasının yarattığı p a r* ile yüksek faiz te hazne ka-
g ıtla rra g e tl Burada ilgine be tespeım uı de b e lrte tm . M a yıs 2003 Şubat 2006 arasında
23 defa m üdahale eden yanı dOviz alan Merkez Bankası neı hesabın» 37 ? milyar dolar
geen. Ö ze lik le 22 O c a k 2005 ten ıttoaren bankanın her d O vU a lm ı ardından b o ru y a ya-
Türkiye "Market M ak e r i" - "M oney Makers" Denilen >
Yabancı Piyasa Yapıcılannın İşgali ve İpoteği Altında m m _
Ulusal Bankalar Kapanın Elinde
Bankalar, fon veya kaynak fazlası olanlar İle bunlara ihtiyacı olan
araçlık yaparlar Yan para satarlar ve bu satıştan da "faiz" denilen ■
yı kazanırlar. Türkiye'yi yönetenler Batı kapitalizmiyle uyum sağlama*
k(reselleşme adına para piyasaları ve bankacılıkla ilgili olarak 1980:
rasnda başlatılan ve son ytflarda giderek artan sayıda hukuka aykı^
tartışmalı pek çok yasa çfcardılar Bunlar her defasında bankac ılann v«
bancıların istediği şekilde oldu.
Türk bankaalığı. taşıdığı potansiyel sayesinde yabancı ortaklıklarc
fazla One çıkan sektör. Geçtiğimiz yıllarda HSBC ye kelepir Ayada
Demtrbank ın a rd sıra Yapı Kredi Bankası Koç-Unlcredrto orta
Tekfenbank Eurobank'a. MNG Bank Ar ab Banka, son olarak Garanti, $e-
k er bank, Akbank G tygroupa. Dısbank Fortls’e. Denlzbank DenfcfjfH!
f İnan sbank National Bank ofCreece (NBG)'e. TEB Partoasa. C Banfc-tia-
poalım e ve Kalkmma Bankası yabancı ortaklık veya hisse satışı yaptılar.
Türkiye'de faaliyet gösteren 14 barkada. % 2 Ha % 10 0 arasında deği
şen oranlarda yabancı payı bulunuyor Calyon Bank, Cltibank, Deutsche
Bank, Talb Yatınm Bank, Bank Europ* ve Fortls Bank ta % I0 0 . Arap
Türk Bankası nda % 5 4.1. Akbank ta %20. f Inansbank ta %93.3,
tl Bankası nda % 25.5, Yapı Kredi Bankası nda % 2 8 65. Koçt
%49 89. Türk Ekonomi Bankası nda % 4 2 .13 ve Türkiye Sınai Kalk*
Bankası nda İse % 2 09. TEB de % 43. C Bank %57.5. Sek er bank
Denlzbank %7S( 15)
29
I M ü M t n m f n ı bu huU goerve ,a k r»u ( « M H i r i «erlese* tu m u kabniyauai
30
Önlem alınmazsa bankacılıkta
yabana payı yüzde 90’a çıkar
hmâ+A t»f
»M S hyMM. ItfV* C»fMt
F lrs a / ıs b a n k ın S * t ı p v e N B G
İngMz gazetesi Financial Tim ci NBG'nln 2.7 miyar
hksseskıl M tın alma glrlj İmini, bir Yunan »rketnce »İndiye
di» y jcn m ve NBG'nln büytfc bir zaferi olarak değerlen
rete* Fksansbankm çoğunluk hissesi Içm 6.7 m iyar dolar darıl odcyeMecegmı bOyfece
hem Cıcıgroup'a b* darbe rsdıreccgrsı nem de NBG'nln güseydogu Avrupa da varMılan 70
miyar avro. mevduatı 50 miyar avroyu bulan b* bankacılık grubunun yaratlacagna dikkat
çekiyor Bu tabloya bakarak NBG mn flnurtsbır* n oıennn alımı K* yapacağı harcamayı
karpamak Üzere 3 milyar avto semsiye aıtırmı yapacak am ası Fnmsbank m ‘*>46 sı <m
2 milyar 323 milyon dolar tutamda bu güne kadar Türk bankalarnn hem toplam hem de
% l İlk payı K h «-etlen en yCksek «yatı kabil etmesinin (Türk bankalar» k>l İlk pazar payı
Kin ödenen en yüksek ftyabn 3 katı.) neden de arta»kyot
N IC T l FİNANSBANK I ALMASI İÇİN PARAYI VLRENLİR KİM?
Financial Tm es a göre Frsansbank m satn alrması Km NBG Yunan barkasrta gerek» olan
3 milyar avroyu CredK Sulsse ve Goldman Sachs gibi gtKU Rruns kunjtıylam n sağlaya
cak olması bu ve benzen g ki» m İ er m arkasrıda kimlerin otdugıru gösteriyor. Bu ve benze
n gk.»mlen destekleyen » e r k«resel ^a n ve hucker lund olan büyük (nans kuruluşlar. tan
yOnerıclert. araa ve derecelendrm e kvrıiu»lırı. muhasebe, denetleme ve a vekillik bezola
nyU ortak haraket eden kısaca ÇUG denilen Cok Uluslu 'vatanSiZU»trım.»' »»ketler
Fırunsbarfcn satqı ar Ondan. Yursan starım Önde gelen gazetesi Katm erini n n 'N B G
Tezkiye nin yabana d a m a d old u* ba»kgıyla vermesi de dikkat «ekici
Tüdüye de 219 »ubesl butrsan Flnansbar*. yurt dr»mda da yaygın olarak bartaolık «a
k»malan yürütüyor. Toplam 10 ülkede bankacılık yapan Fmansbank. isv<re. Molanda. Ftan
sa. Aknanya Bctpka. Rusya Romanya Irkında ve Bahreyn'deki »ube ve bankalannda biz
metlerini sürdürüyor. B a r k ım » yl önce 191.6 milyon Y T l olan kiri 2005 te 350.4 e
yükseZnl»tL K55 M 'l Hüsnü Ozyegln Ailesi ne alt. ‘*■3 2 1 l Avkva sigorta »ırk et ne 9.7 ora
nrsdıki hassesini de Ftsa Moksmg elinde tütüyor Bankam % 4 l .l l 'llk payı borsada ı»lem
gorüyor. 2000 yılındaki piyasa değen B4 m lyon dolarken bu değen 6 ylda 63 kat arttı
INBG 6 milyar dolar değer üzerinden satn aldı I Barka 31 Mayıs 2006 tarTIne kadar <K33
oramda temettü dağıtacak Fırvınsbank ın aktH büyüdüğü (e sektördeki payı *b3.
Yunan Bankalarının Türkiye Çıkartması Devam LtRyor
National Bark o» GreecelhBGl ın Flnansbank n «G46 hissesini akması Tûtklye de ve Yırsa
nıstan da «e»ltu tartışmaları neden okrkea bi»ka M Yursan bırkacıkk grubu d i n l izobar*
(IFCıl TLKFLNBANK'n hissesini aldı Ö ger yandan Türk Yırtan l» adamlarının ortak g»n»l
nüyle 100 milyon avto sermayen (İh 5 ylda 2 milyar avroya «kanılacak ECt CTRI^M
BANKASI (Business Aegean Bank BABI kurutması gündeme geid Toptan ve perakende
bankacılık tır metleri susacak olan bankanın kurulu} «akjmaJarn sürdüren Türk Yızsan tica
ret odası başkam Panıyoos Kotsfcos. I**5'l Yunan. <*35 l Türk olarak şekillenecek. Merkez
jubeszun Atina d a ilk »ubeslnzı ise İzmir’de açiacagn soyted. (Türkiye'de halen «e»IH
sektörlerde ballyet gösteren 230 Yızsan Arması varj
Ayrıca Türkiye bankalarını Igl duyan bZ bajka yabancı da Güney Kore U ıln h u ı Ma*
Grubu m n bankası ShZZıan Bank
31
"BAnkAİAr SAtıldıkçA biz,
ne kMİAT çok p*r*yA gitti diye Alkışlıyoruz."
“Yurt dışı uyguİAmAİATA b Aklığınız ZAmAn t iz gid ip I i a m a , kziyA.
YuıtAnhtAn dAn ra/Mf şekilde bAnkA AİAmAzunız. vermezler
ST* B A Ş K A N I D oğa n Canazlar. 19 NHan 2006
32
lama yok. Sektör Türkiye'de sağlıklı b r zemindedir. Bankacılık sektörü
sağlıklı bir döneme grmtştır Bakın dünya Türkiye'ye geliyor. Türkiye'de
ki bankalara takp oluyor. Türk bankacılarımızın da komşıiardan başlamak
üzere dış dünyada talepler oluşturabilir.*) 17)
Türkiye Bankacılar Birliği Başkanı Ersin özlnce ise Şöyle diyor:
T ü r k müteşebbislen» bu piyasadan çekılmesne üzülüyorum Ancak sa
tanlar» da fırsatı iyi değerlendirdiğini düşünüyorum. Bu yıl (2006) 5 0 50
oranları da sayarsak sektörün %40'ının stratejik yabana ortağı olan ban
kalarda olacağını düşünüyoruz.*) 18)
Bankalardaki yabancı payı resmi ve özel ağızlarda farklı söyleni
yor. Ancak bu oranın giderek arttığı ve %40'ları aştığı bir gerçek. Bu söy
lemlerde ilk bakışta dikkati çekmeyen gerçek şu: Bankaların İMKB'de iş
lem gören hisse senetlerinin ortalama % 7 0 ı yabancıların e l»d e olduğu
g o z önüne alınırsa, (örneğin Fınansbank % 8 1.47. Garanti Bankası
=*81.92. İş Bankası %66.18. Şekerbar* % 17.72) bankalardaki yabana
egemenliğinin gerçekte ne orana yükseleceğini siz hesaplayın.) 19)
33
Bireysel bankacılık Ue KOBl'kere ağırlık veren yabancı bankalar, m ev
duat. kredi ve kar artışında, ulusal bankacılık sektörünü geride bıraktı.(20)
2005 yılı Aralık ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göre, yabancı ban-
kalann mevduatlarında, reel bazda %97 oranında artış meydana geldi. Bu
donemde yabana bankaların toplam mevduat hacmi içindeki paylan da
%2.5'ten % 4 .l e çAtı 2005 yılı sonulda mevduatlardaki artış özel ban
kalarda % 22. kamu bankalannda ise % 8 olarak gerçekleşti.
2004 ve 2005 yıllarında açtan kredilerin banka gruplarına dağılanına
göre ise özel ve kamu bankalarınca açtan krediler, reel bazda % 3 9 artış
gösterdi. Buna karşılık yabana bankaların açmtş olduğu kredterdeki artış.
%104'e ulaştı. 2004'te 2.7 milyar YTL kâr eden kamu bankaları, geçen yı
lı 2.9 milyar YTL kârla geride bıraktı. Piyasada genel eğilim, yabana ban
kaların yerliye nazaran yabancı ortaklıklara destek olduğu, yabancı barka
kârlarında yeksek faiz ve devlet kağıttan getinlerinin önemli payı olduğu
Özel bankaların kârlarrıdakı bu azalma, artan diğer faiz dışı giderler ile di
ğ e r provizyonlar kaleminden ve Yapı Kredi Bankası'ndan kaynakladı. Ya
bancı bankalarn 2004'te 241 milyon YTL olan kân 2005 te 510 milyon
YTL'ye çıktı. 2001den bu yana bankaların pryasa değeri 14 kat artarak
62.871 m iyar S oldu. Aktif büyüklükleri «se toplam 300 milyar S çktı.
Toplam aktif büyüklüğünün %63.8'im oluşturan IMKBdeki bankalarn her
% l İlk prsaya payı 985 milyar dolarlık değer üzem den İşlem gorüyor.
Ö zel sermayeli mevduat bankaları içerisinde 47.5 milyar dolarlı ak of
büyüklüğünde ve sistemin %16'sırn oluşturan İş Bankasının % 1 ’llk payı
nın değen 9 8 0 m iyo n dolar. Türk Kamu Bankacılık sektörünün aktif bü
yüklüğünün %16.4'ünü oluşturan Ziraat Bankası nın değeri ise |MKB o r
talaması olan 985 milyon dolarlık %1'llk payının değen dikkate alındığn-
da 16 milyar dolar üzerinde. Yine diğer bir kamu bankası olan v e özel
leştirilmesi için Goldman S ach s-C A IB -Iş Yatmm konsorsiyumu tarafın
dan dünya piyasalarında Roadshow'a çıkarılan Halkbank sistemin
% 6 .8 ‘ml oluşturuyor. Piyasa değeri 6.7 milyar dolar.
İşte bu nedenle kamu yaran ve ulusal çıkarlar göz arCk edilerek ne
olursa olsun borsa rahatsız edilmesin deniliyor. Akbank'ın 2006 nın ilk üç
ayındaki kârı 501 milyon dolar, oysa 2002 yılı toplam kârı 698 milyon
dolardı. Türkiye'de özel sektör kredterinın G SM H 'ye oranı 2005 yık so
nulda %21 sevıyelernde. Oysa bu oran Fransa'da % 80. Almanya'da
% l 17. Çin'de % 1 40 clvannda.
Yanı Türkiye Özel SektOrü'nün gebşmesi İçin çok daha büyük kredi
lerin venlmesi gerekiyor gibi bir tablo ortaya çıkıyorsa da. gerçekte bu
(20) Rasel I km erten Ijlertık kazandığında. Öze likle yabano büyük barkalar belirlenen kri
terlere u ya n K C * İ lerle y a k n k re d ılıjkllerlne girecekler K 0 6 I ler İn T f u d a n küçükler bu
süreçte devre d en çıkarılarak kendi kaderlerine terk e d le c e k g e riye Oftl'ter kalacak
istanbulda on b ld e rce kO B I den Rasel i ye u ygun OOO İşyeri tespit edleblldl
34
bankaların Türkiye'ye yön ekmeler «d e k i temel nedeni çok aç*. Çok cazip
tüketici kredileri.
% 8 0 üzerinde faiz uygulamasıyla kredi kartı gtol kullanılan plast* pa
ra soygunları, yüksek faizli devlet kağıtlarının komlsyonlan. gayrlmenku-
le yönelen abmiarda kredi ImkAnlan (Bunların başlıcası nüfusun önlene
meyen yü*sell$l ve 4 milyon konut açığı nedeniyle büyük kredi potansi
yeli olarak görülen mortgage gayrimenkul rehincıllğl devreye sokulacak.)
borsa ve hisse senetten üzerinde Istedklerl oyunları gerçekleştrebdecek-
lerl bk ortamın varkğı ve tabi kİ Merili Lynch in raporunda da bekrttlğl
gtoı gayrimenkul alımlan ve şirket özelleştirmelerinde yabancılara ve
hatta yerli alıç kara satı> noktasında onlarla birlikte hareket edebUmek
İçin, onlara kredi sunabilecek yabancı bank alarm Türkiye'de faaliyet
gösterebilme İmkanı.
2 1 B A N K A C IL IK S IK T Ö H Û N Û N KRİZ D Ö N L M İN t D Ö N Ü Ş Ü
ft*nkac*k Sektöründe 2001 K rizin d en bu V « u
bk D e l* Bilanço l « l A tık la n 7 İ MUyaz D olara Ik k ıe id l
Ydtanda görüleceği gt> giderek ı>tan kabartan bankackk sektörüne yöneik yatnm iar
beraberinde rlskJert de getirmek ted r Sektörün 2005 yık sorunda l milyar 8 8 0 m ilyon d o
35
Düşük Kur ve “A çık Pozisyon" Kumarı
Nasıl vc Neden Oynanıyor?
A ç * p o z i s y o n o la ra k a d l a n d ı r ı la n b a n k a la r ın d ö v i z v a rlık la rı İle d ö v i z
y ü k ü m l ü l ü k le r i a ra s ın d a k i fa rk , t a m a n l a m ı y la b e lir s iz b e g e l e c e k ü z e r i n
d e n b a n k a la r ın o y n a d ı ğ ı b e k u m a r h a lin e g e lm iş t i r . Ü l k e İçi y ü k s e k fa iz
o r a n la r ın d a n v e d ü ş ü k d ö v i z k u r u n d a n y a r a r la n m a k ts t e y e n b a n k a la r , b ü
y ü k m ik t a r la r d a y a b a n c ı b a n k a la r d a n b o r ç la n m a y a g i d e r e k e k l e e ttik le ri
d ö v i z l e r i ü lk e İçin u lu s a l p a r a y a ç e v e e r e k y u r t İç i f a iz e y a t r m a k t a v e s ü
r e s o n u n d a y ü k s e k fa iz g e t e t s l e ld e e d i l m e k t e , e ld e e d i l e n b i z İle a n a p a
ra y e n i d e n y a b a n c ı p a r a y a ç e v n l l p . a lın a n b o r ç y a b a n c ı p a r a a rtı y a b a n c ı
p a r a fa izi ö d e n d i k t e n s o n r a k a la n p a r a b a n k a n ın k a rı o lm a k t a . T ü m b u İş
le y iş in v e b u k o la y v e a ş ırı k a z a n c ın g e r ç e k le ş m e s i İç in t e m e l ş a rt ü lk e
n in u y g u l a d ı ğ ı d ü ş ü k d ö v i z k u r u n u n d e v a m e t m e s i d i r . B u d e v a m e t m e
y i p d e a n i b ir d e v a lü a s y o n , y a n i u lu s a l p a r a n ın d i ğ e r u lu s la r ın p a ra s ı k a r
ş ıs ın d a d e ğ e r i n i n d ü ş ü r ü l m e s i ile y a b a n c ı k a y n a k la r d a n b o r ç la n a n b a n k a *
2
lar olan b lanço <1 d ö v iz açığı ocakla 3 milyar 1 3 1 m ilyon dolara, »ubatla « 6 m iyar 029
m ilyon dolara, rv u n sonunda n e 7 m iy a r 276 m ly o n dolara rekor düzeye yükseldi. Böy-
lece sektörün açığı 200 i y it sonundan bu yana * kez bu OlçOde b r büy<*üo$e ulaytı.
Bu büyüm e sektörün blanço İçi d öviz yükümlülüklerinin 5 milyar lO l m ilyon dolar arta
rak 1 1 3 milyar » 0 6 m ilyon dolara kadar yükselmesine karjıkk. döviz vartıklarndakı arbjm
2 m iy a r 8 4 9 m iy c n dolarda kalması neden oldu Barkalar bilanço içinde dOvlz açığı ve
rerek aldklan kur riskini, b lanço ekonda yapcklan v a d e » d o v z alım sat m Ijlemleriyle
azaltmaya yö n e l yortar
■asel II KrMerteri rOrOrfclğe Girdiğinde Yetil Bankaların D u ru m u Ne Otar?
2007 sonunda yürürlüğe girecek olan Basel II kraetlerl le b ilk te elde kalan az sayıdaki
yeril bankanın güçlü olanlan ayakta kalmak Içm zorlanacak Diğerlerl ise ya b an cia rn dene
timine v e ya ortaklığına girmek zorunda kalacaklar. İster zoraki rskatu ister konsokdasyon
dlyebürsamz. Neden rrt? Metropol kreatörlerin uzun yıllardan bert üzerinde çakstıkbn b r
proje olan Basel I kriterleri sermaye yeterlilik uzlaşası denilen bu bankacıik sistemi stan
dardıd r A m aç krerl veren v e alan ıçm g ûçlendrıcı güve n veren bir sistem d u jtu rm a k tr.
Yani llruns kuruluşları û ze rn d e hem ulusal hem de uluslararası denetim güçlendrm ek ve
piyasa d ls p u n n ı sa g lım a kr». Bu baki} açısıyla ö z e lk le Türkiye'deki bankaci-k macerasm
dlsıpkn akına alacak okrvıs gereken b r durum . Ancak b r ba>ka açıdan bakıldıgnda Basel
■ knterierl metropol l-redıtorteflnın ve uluslararası derecelendkm e kunJuıslarnın vereceği
kredi der ec ekerinin u yg ıia rvna sı nsk degerlendrllm eılnln yapdmasr ne d eriyle yer» banka
ları zora sokacaktır Çünkü bu kurutuşlar yeksek puan alan m ail raporları sel I al ve güve
nilir IV m a ian önereceklerdir Basel II yürürlüğe gır d g inde Türkiye'den olan kacakların
n s k a g rk g ı % 0 'dan tM 00 e. yedi bankalarından olan alacaklarının nsk agıdıgı h e % 2 Ö d e n
IklO O 'e çkacagı ıçm. Basel II yl uygulamasa b ie Türkiye « n ve ye r» bankalarn alacağı kre
dilerin tezinde artış, m k ta rn d a h e azalış olacakı»
Diğer bY etki h e Baset l l y i uygulamaya başlayacak ütkelern sermaye yel erilliği rasyoia
ıs ıd a görülecektir Operasyonek rtsk içinde semsiye bulundurma zorunluluğu, bankalarn
m inim um sermaye n trya cry alışacaktır. Bu duru m sermaye yete d ilg i konusunda kar} Say
trm a l üstünlüğe sahip olacak g e l- ,m } Cık e bankalarmn. Türkiye g t » gelişmekte d a n ü l
kelerdeki g to ly eril barkalarla brlesmekerl v e o d a n sat m alması sekinde yaşanacak b r kon-
so k U s yo n sürecin basiatabkecektk
36
lann borçları devalüasyon oranında artmaktadır. Örnek olarak 1994 yılın
da Türkiye'de yaşanan banka iflastan ve finansal yapdarn krize girmesi bu
anlardan süreçle yakından İlişkilidir. Bankaların bu tip aç* pozisyonlarda
and kazanç ya da kayıplara sebep olması, belirsiz olarak tanımladığımız
geleceğin daha da betlrslzleşmeslne neden okm .
(22} M c frti Lynch dünyanaı e n baysrû para yönetim şirketlerinden B u c k Bacfc'n % 5 0 y e ya
tan hoseunl satn alan ve I trtyon dolı/ ürerinde, yart ÎO k Jye GSMM riln y j k u j * Oç kan k»
nu kontrol edebdyor
37
Perde Ar*Asındaki Eski Tüfekler Sahneye Çıkıyor
Yaklaşık 200 yıktır her türlü yatrım spekülat# para İşleriyle uğraşan
F ID ve C R Tn ln öncülüğünü ve kuruculuğunu yapan günümüzde yatırım
bankası konumundaki Rotschlld grubu. 2006 Tem m uzuxta İstanbul'da
büro a ça Rotschlldın Türkiye'de mevcutların yar» sıra gelecekle İlgili pek
çok projeleri olduğu bir gerçek. Türk Teiekom özelleştirmesinde Aycell
ve Arla nın bırleşmesnde Telsim'ın TM S f tarafından satılmasında danış
manlık yapmış, bu faaliyetlerinin varlığı sonradan ortaya çıkmıştı. Konu
muzun dışnda olmakla birlikte genel olarak bakıldığında Türkiye'de yatı
rım yapmak İçin gelenler veya çağrılanlar. Türkiye Cumhuriyeti nin kuru
luş ilkeleri ve yasalarıyla bağdaşmayan veya gizli saklı iltşkter Içnde
olanların sayısı bir hayli fazla.
Kanlı Botsa
Î23) Aynnrtar Icm bokrnz İrsal Yavl. ‘Batm ün Bir ülke Nasıl kurtarılır', Y a o a Yay. İzmir
39
Türkiye Nüfusunun Vadece 73'te l'l Borsada Oynamasına Rağmen
Sayısı 2086 yı Bulan Büyük O yuncular İle
Sayısı Bir Düzineyi Geçmeyen Ç o k Büyük Oyuncular
T ü r k i y e 'y i E n d e k s le Y a t ır ıp E n d e k s le K a l d ı r ı y o r l a r
I990'da yeril payı % 98.2. yabancı payı % l .8 ve yabancnın protfoyu
O'ken; 2003 ten İtibaren bu rakamlar hızla tamamen terseıe döndü ve
2006'da küçük yeril yatırımcnın payı %3. olmak üzere toplam %32.2
yeri payı, yabana payı % 67.8. portfoy İse 35 milyar dolara yükseldi.
BORSADA YERLİ YATIRIMCI KALM AD IĞ ININ BELGESİ
Bor şada Bor şada Yabancının
Yeril PavH%) Yabancı PayK%) Portföyü (MılyonSi
1990 982 1.8
1991 96.3 3.7
1992 85.6 14.4
1993 92.2 7.8
1994 81.9 18.1
1995 62.8 37.2 1.936
1996 60.2 39.8 30 8 5
1997 61.1 38.9 6.018
1998 56.5 43.5 3.700
1999 46.3 53.7 15.358
2000 57.4 42.6 7.404
2001 52.8 47.2 5.635
2002 59.9 40.1 3.450
2003 49.7 50.3 8.954
2004 45.1 54.9 16.141
2005 33.6 66.4 33.649
2006 32.2 67.8 36.860
2007 Mart 30.7 69.3 39.400
B O R S A D A ÛTÛLENLERİN SAYISI 885 872
Ü TIN LER İN SAYISI 2 086
40
B o r u d a k i Y a b a n c ı Payı (B ıyık lıla r dahU l % 6 7 .8 Yeril % 3 2 .2
• Yabancı yatınmcının son üç yıldaki İşlem hacmi % 8'den %40'a ç*tı.
• Yabanciar portföylerini % 5 0 oranında amrarak. 40 milyar dolara çı
karttılar.
• Yabancılann Borsadaki net kân 16 milyar dolar.
• Yabancılar İMKB 30 endeksrıden sonra IMKB 100 endeksi içnde
yeralan daha küçük şirket hisselerine de yöneldiler.
• Toplama bakdchğında Türkiye'de yabancı kaynaklı sıcak para mikta
rı 72 milyar dolara ulaşa Bu rakamın 42.3 milyar dolarlık bölümü
İMKB'de hisse senetlerine yatınldı.
• 2006 nın ilk çeyreğinde Takasbank ta yabancıların 33 milyar dolar
ak yerli kâğıtları vardı.
• Endeks 45'lerın üzerine çıkartıldı. Daha da yukan 6 0 lara çfcacağı
gazı verildi.
Bu sırada sıcak paranın kaçmasına neden olan çeşitli etkenler bir ara
ya gelince Borsa inişe geçti. Nisan 2006 sonlarına doğru hala 42-44 ban
dı Içnde dalgalanmaya devam etmekteydi. Haziran darbesi borsayı öyle
b » v\xdu kı neredeyse y i sonuna kadar kendine gelemedi.
2007 başlarında Çin Borsasızdaki süpnz İMKB'yİ tekrar saBadı ve
endeks hızla 40lardan aşağılara düşüşe geçtı.(24)
Türkiye 1999. 2001 v e sonrasrtda gelen artçı borvı deprerrleriyle sarsıldı Gerçek nedenler
hep aynı İyim ser lu ı a . cari İşlem a ç ıp n m artması. e ı A u y o n beklentilerinin «utm am a
sı. M I p ro p a m la rm a uym am a, la i ı hare kederi vtx liradan b v olay paniği terkliye» v e für-
cfcJI yabancı spekülatif d öviz kaçıyor Birlen oyun oynuyor, a g » b ed e tn to p k m AdOyor.
Sıcak Paranın ve Aracı Kurumlann
Hem Ballı Hem Katmerli Kazanılan
Gerçekten de 20. yüzyılın son çeyreğinden başlayarak sadece Türki
ye'de d e ğ i tüm gelişmiş dünyada ekonom * hayat giderek artan bir be
lirsizlik kulvarına girmiştir. Bu belirsizliğin İki temel nedeni var: Birincisi
Sovyet tehdidinin ortadan kakması sonucunda Avrupa ve Japonya'nın.
A m erka İle kıran kırana bir üstünlük savaşına başlamalandır. İkincisi de
ABD'nln uzun yalardır verdiği dış ticaret açıklan İle dünya piyasalarında
oluşan, başıboş likidite. Bugün trllyolarca dolar mertebesine ulaşan bu
‘ sıcak para*, gelişmiş ülkelerin de. bizim gibi gekşmekte olan ülkelerin
de kabusu habne dönüşmüştür.
Bu "spekülatif fonlar’ 70'll ve 80'lı yıllardaki petrol krizler n d e sanayi
leşmiş ülkelerin verdklerl cfcş ticaret açıklanndan. özelikle de ABD'nın
"çifte açıklar" olarak adandırılan dış ticaret ve bütçe dengelerindeki bü
yük bozukluktan kaynakland. Daha I989'da dünya borsalarında dolaşan
spekülatif fonlar kİ trilyon doların üzerine çkmıştı. Bu paralar dünya ser
maye. döviz ve emtia bor saları arasında kayarak bu bor saları alt üst etme
ye başladı. Spekülatif amaçl döviz akm satmtarı ckş ticaret İşlemlerinin 9 -
10 katına ulaştı. Döviz fiyatlarım Ihracat-ıthalat dengeleri d e ğ i. spekulatrf
döviz arz ve talebi beklemeye başladı. Sonuçta ülkelerin dış ticaret den
gelerimdeki bozdmalan otom atk olarak ta m r etmesi beklenen serbest
döviz kurtan beklenenin aksine dengeleri bozar, ekonomileri kontrol edi
lemez bellrsizlkierle karşı karşıya brakır hale g eldi Dünya bugün yeniden
Bretton Woods benzeri bir düzenlemenin arayışı içindedir.
Türkiye'nin 1970'H yılları yabancı sermaye düşmanlığı '80'll yılları ise
yabancı sermaye özlemleri ile geçirilmiş yılar d*. '90'larda krizlerle sa
vaşmaktan yabancı sermayeyi düşünememişiz dır dahi. Bu yıllar yabana
sermaye beklenti ve umutlarımızın krıldığı yilardır. Krizli yıllarımızın
"gözle görülür" yabancı sermayesi ne yazık kl. Türkiye'ye gelen "sıcak
para "dan İbarettir; ve biz. ne knz öncesi ykarm ızda ne de üç büyük kri
zin deney m İ İle anlayabimlşlzdır kı bu paralar aslında gerçek "yatırım
fonları' değilde.
Biz bu sıcak para felaketini 1994. '98. 2000 ve 2001 de yaşadık. Bu
gün de manzara o günlen andınyor.
Türkiye'nin gerçekte İhtiyaç olan, doğrudan yatırım yapmak için g e
len "D oğrudan Yabancı Yatın m " (DYY) sermayesidir. (25) Sıcak para
(251 D in y a d a kıt. yarark v e de ğ e rli olan serm aye ise D Y Y le r. D Y Y V e rn İse günlük
d eğ il, y ılık hacm i 2 0 0 0 yıknda ancak 1.5 t r ly o n dolan bok lu A n c a k o yıldan sonra
g e rile m e ye başladı. 2 0 0 2 yıkn d a d ün yadaki toplam doğrudan yabancı serm aye yatı-
n m lan n ın hacm i 5 J 4 m ilya r dolara düştü. B ir m gibi kalkınmakta olan tü m ülkelerin
dünyada bol. Amerikan eski H azne Müsteşarı Roger Altım ın bu paranın
bir günlük sirkülasyonunun I trtyon dolar olduğunu söylüyor .(26)
Türkiye'de yatırım yapan sıcak para sadece Nisan 2006 da birçok ül
kede bir yılda kazanaMeceğl oranda para kazanç* Nisanda Y T l mevdu
at. borsa ve hazne İç borçlanma kağıtlarında dolar bazında % 3 -4 oranın
da getiri sağlayan sıcak paranın son bir yıllık kazanç İse dolar baznda
%89'a kadar çıktı. Sıcak para son bir yılda İMKB'de %89. YTL mevduatta
% 20. DİBS'de ise % 1 7 kazandı. Geçen yıl nisanda IMKB'dekı hisse senet-
le m e yatırılan 1000 dolar bu y i 1.897 dolara yükseldi. M art 2007 M ba-
riyle sıcak para gedrtel l'e 70 oldu.
Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluştan Birliği (TSPAKBl'nln
hazırladığı rapora göre. 2006'da yatırım araçtan arasında en yüksek ge
tiriyi hisse senetleri sağladı; döviz İse reel kayba uğradı. Dolar baznda
İMKB 100 endeksi % 6 l 'de İşlem gören şirketlerin toplam piyasa değeri
% 65. Hisse senedi İşlem hacmi %37 oranında arttı. Sabit getrdi menkul
kıymet İşlemlerinin %82'sl bankalar. % I 8 'I araç kurumlar tarafından ya
pıldı. Hisse senedi İşlem hacminde barka kökenli araç kurum iam payı
%55 oldu. Kısacası aracı kurımlar uzun süredr görülmeyen yüksek kar
lılık sevıyelerne «iaştılar.
45
rıyor ve hiç hak etmediği şek4de 'para piyasaJan o yu nu ' içindeki yerinin
ne olduğunu bilmeden 'panik sendromları' yaşıyor.
Hele yetkili ve etkili bazı muhterem zevatın, olur olmaz yerde K o -
n u fu n ju n bor*a düşer."sözü veya tehditten sürekli duyuluyorsa bu da
ha vahim. Bunlann en ilginç örneklerinden biri Van savcısının Şemdinli
iddianamesi olayı sonrasnda yaşananlar bağla m n da. zamaran Genelkur
may Başkam Orgeneral Hilmi Ö zk ö k ten duyduk: "Kendim izi savun
mak zorunda kaldığımızda herkes bundan zarar görür. Borsalar etki
lenir." O ysa iddianameye karşı yayınlanan zehir zemberek bildiriye rağ
men piyasalar hiç de tepki vermedi. Demek kİ Ûzkok'ün enckşesı yersiz
miş. savunmasını yapabilir, konuşabilirmiş.
f Te zk e re çıkm azsa
t a
faiz ve kur yükselir’
JUSiAO Bajkarn Ozılhan.,Mecbı'ten rezkçrekşraiınm
Okmaıraunn ekonomyıjjluonuz enoı’eyeçeyln/ soytepı
u m
ly * .* . . K ö p r ü k re d i m ü m k ü n
Kendimi. Boğaz 1 M*üMr,tCN '>I*MW4İIİ*
Koprusu'nden
atasım yeliyor' A - . . . r 3 ^ S
T*-**1’*-*“
Bjnkacfcır ve P * a riyalası Aktörlerinden H a 'y a M e u t
46
rtettnsu. vurguncu, spekülatf para. Ulusal çfcariar uğruna bir avuç spekü
latörün Türkiye üzerindeki oyunlarına karşın, gerçekleri ve doğru bildikle
rimizi baskı alında olsak bile konuşmaktan çeknmeyeceğlz de ne zaman
konuşacağız?
Diğer bir örnek Fransız Ulusal Mechsl'nın 12 Ek m 2006 da "Ermeni
soykrımını inkar etmeyi suç sayan" yasa tasarısını kabul etmesi ardından,
bu ülkenn mallarına boykot çağnsını yapanlara karşı çıkanlar. T ü r k i
ye'de yatınm lan var, zarar g örürüz." demişlerdi. Demek kı bundan
böyle yabancı yatınm hatrına en ulusal davalarımızda bile hak-huktA ara
ması yapılamayacak, etik, bir yana artacak.
PanAler krizleri yaratıyor, borsalar kredi piyasaları altüst oluyor.
2000. 2001 krizleri faizleri bir gecede %2000'lere yükseltti. Bu krizler b*-
z m eskiden hiç tanımadığımız be tür ve dünya ekonomlsrıden Türki
ye'ye brtaşıyor.
47
Plastik p a ta re k la m ın d a k u la n d a n b u tasarım , i m a n p a ra ilişkisinin m arjin alle şm iş
e s p ris iyle T ü rk iy e 'd e k i fin a n s a la ş m a g e rd e ğ in i g ö ste riyo r.
48
on yıllardır kağıtlardan geçim yolu peşmde. Muhafazakar AvrupalI birey ■ ■ ■
sel yatırımcılar son 10 yfcJan bu yana hızla riskli yatırımlara yöneldiler.)
Fınansalaştrma. do ldur-boşalt veya em m e-basm a yöntemiyle bir
yandan haBun elindeki tasarrufları ucuza çekiyor, pahalıya satıyor. Bu sis
tem nasi İşliyor?
Çok sayıdaki Anansallaştırma uygulamasından en çok bilineni borsa
oyunları. portfOy ve fon yönetimleri. Batı dan ithal edten ve burada pek
çok sorunları yaşanan bireysel emeklilik ve teneşevade konut kredisi
mortgkgel27) gibi uygtiamalar Anansalaştrmaran çok sayıdaki örnekle
rinden. Günümüzde kağıt ve borsa oyunları üzerinden emeklllfc maaşı al
m ayı bekleyen yaklaşık I milyon vatandaşımız özel veya resmi fon yöne
ticilerinin yönlendirmesiyle bireysel emek! yapıldı.
Hükümet bu türlü uygulamaları teşvik edip, yasalaştırıldığı için birey
sel emeklilik sayısı kampanyalarla giderek artırılıyor: hedef 8 milyon.
Bunlar % 70'l artık yabancının elinde olan borşada ve tamamen yabancı
ları! eline ve denetlm ne geçmiş diyebileceğimiz bark acılık, sigorta ve
pek çok sanayi kuruluşundan, yanı yabancı kaynaklı veya onların yönlen
dirdiği kapitalist mail, ekonomik yapının türlü çeşitli olası getirilerine kar
şılık prim Ödüyor ve 10 y i sonra emekli maaşı almayı bekliyorlar.
Şimdi siz borsa kağıtlarından gelir veya emeklilik maaşı bekleyen
bu İnsanlara istediğiniz kadar yabancılaşmayı eleştirin, ulusallıktan 1
söz edin, tepelere çok büyük bayraklar asın, Atatürkçülükten, A n a -
yasa’nın giriş bölüm ündeki değiştirilemez hükümlerden söz edin: bu
İnsanlara neyi, ne kadar anlatacaksınız?
Bunlar kapitalist Anansallaşma sistemi içinde kuşatılmış, tasarruflardı
yabancriam olası kArtarına teslim etmiş, onların varlığıyla ayakta kalma
ya bel bağlamışlar. Şimdi durup sormamız gerekiyor. portfOy yönetim
şirketleri, risksiz olarak nitelenen parayı yanlış yönetim sonucu kaybeder
lerse veya yetersiz hale getrirlerse ne olacak? Bu soruya cevap verecek
kimseyi bulmak mümkün değil. Ancak tasam i sahibi yatırımcıya sorarsa
nız devlet (hazine) bu işe On ayak olduğuıa göre bir yanlışlık veya risk
olmaması gerekir. * âl V r« r
49
Halkın emeği, aynı, nakti tûm tasarruftan bu riskli ve dışarıdan manıpüle
edilen denetimsiz soygun düzenine devşirtiyor Yapılan hesaplamalara
göre, geleneksel olarak Türkiye'de 500 milyar dolar civarında altın veya
nakit yastık altı birikimi var: ayrıca İnsanların daraldıklarnda satabilecek
leri taşınmazları var. Bu b rlkm le r hangi aşamalarla sisteme boşaltılıyor?
• Dtşandan uzu.ı vadeli, düşük faizli döviz getiriliyor. T i ye çevri
lip İçeride kısa vadeli yüksek faizle satılıyor. (Spekülatif döviz Mart
200T de bir önceki yıla göre % 3 0 artarak 72 milyar dolara ulaştı.)
• Bu çarkın dönmesi İçin herkese plastik para (kredi kartı?) dağı-
tılıyor. (73 milyon nCfuslu ülkemizde başıboş dağıtımla 40 milyon adet
plastik para kullanılmakta. Bu ödeme aracı kredi kartı gibi kullanılarak
ATM'lerden 107 milyar YTL para çekildi. 10 0 milyar YTL alışveriş yapıldı.
Bu miktar borç için soygun düzeyinde ortalama % 1 0 0 oranında faiz ta
hakkuk ettirlerek. gerçek b » soyguna dönüştü.)(28)
• Türlü çeşitli tOketkI kredileri veriliyor, tüketime yöneNk her
çeşitten İthalat teşvik ediliyor, borsa coşturuluyor.
• Piyasa yapıcdan(l), promosyoncular, çeşitli kampanya ve ra
kamlarla tüketim dalgalan oluşturuyor.
• Dtşandan döviz girişini, tüketimin azdmlm asını ve İthalatı h ü
kümette destekliyor. Çünkü hükümet bu uygulamadan Ö TV , K D V adı
altında yüksek paylar akyor, cart açıklanru fonluyor. (Açkcası bu sis
temde taraflar arasında yazılmamış bir çkar ve paytaşm anlaşması var.)
• Spekülatif döviz kısa vadede kazanç, kolay rant alanlanna. İt
halatı ve İhracatı finanse etmek İçin geliyor. (Sanayi ürünleri tıracat<ran
%701 İthal girdi ise toplam ihracatın %30'unu da yabana şirketler yapıyor ve
yun dışına kar transfer eriyorlarsa elbette finanse edecekler.)
Bu sistemin olumsuz yanlan ve ülkeye verdiği zararlar İse çabası(t)
•Aşın döviz girişi mail disiplini ve ekonomik programı altüst ediyor.
• YTL'yl aşm değerlendiriyor.
• Yararlı fonlar yerine kötü krediler terctı ediliyor.
• Giren döviz İyi kullanılmıyor.
(26) ûzlerrtert tok ımUnluı yok olan toplumun büy<* be ketım.run pUst* para kullar*
mndatü hesapsızlığı bir gerçek. Ancak k>l00'tere viran faiz uygulaması soygun otesrtde
tam anlamıyla Mr vurgun ve doUndnckga dOnOjmüj durumda. Hükümet ve Merkez ban
ka» hiçbir tütere dayanmaksam fam 5.75. gecfcme laızJrv de O 88 olarak belirleyerek bu
soyguna gOz yumuyorlar. AIM'letden çeklen 107. akjvert} için harcanan 100 miyar Ti nin
olası falcının bOyüklügCnO vann siz hesaplayın. Ancak buru goz yumanlar resrr» kanalda
ÛTV. KDV. gayrı resmi alanlar da de rant pejmdelec. Özelikle temerrüde düşünler .çın du
rum tam br felakete donüsebllyor Son ydarda yalanan kaıt mağdurları fadalarna tagmen.
hükümet bu konuda olması gereken fau oranlama ınmemekte karartı. Mart 2007 de bunun
bOyte dmadgm gördü* Bankalar açısndan ^30 oranında geri dönü} nskl de bOylesIne
yüksek faizlere bakarak, yine de büyük kırlar efde ettlklert bir gerçek
50
• Pata Aktörleri, plyASAİAr Artık direnç kAZAndı, geçmişteki k riz
ler yAŞAnmAyACAk, CArt Açık risk yArAtmAyACAk dlyorU rsA dA ger
çekleşme potAnsIyell her An mevcut.(29)
Mail Denetimi ve PlyAMyı Yeterince Ele Geçirmiş Otan
Yabancı Sermaye Daha Ne İstiyor?
Panikler ülkesi Türkiye'de gündeme düşen herhangi bir olay borsa
üzerinde sarsıntı yaratıyor demiştik. Çünkü kağıttan düşük fiyattan alıp ta
vana vurdurarak satmak borsa oyuncularının başlıcı İşi. Uzun vadeli oy
nayan yabancıların da kar maksımızasyonu »çln en İyi bildikleri bu yöntem
2006 nın İlk çeyreğinde İşlerlik kazanmış ve borsa endeksleri kınlma nok
talarını aşıp 6 0 ’lara doğru uçur ulurken Van Savcısının yazdığı bir iddi
anamenin ortalığı karıştırması endeksin yükseliş trendine anı bir darbe İn
dirmişti. Bu olayın hemen arcftndan İMKB 100 endeksi ani bir düşüş gös-
52
termiş. (24 Martta 44 Ha 45 sevlyelernde tutunmaya çalışıyordu.) Mayıs
2006'mn İlk haftasından itibaren dövizdeki hızlı yükselşiyte 41lerde tu
tunmaya çalışıyordu. Nihayet dış faizlenn yükselişi, değişen konjonktür.
R.T.Erdoğan'ın 17 Aralık Brüksel zirvesinde bye bye tehditlerine rağmen
önlem e konulan her k a ld ın altını imzalayıp. Haziran 2006'da bunlar
yokmuş gibi efelenerek A B çıpasının İpi kesilmeye başlayınca, yabana
portföy yatırım dan kemirgen tavşanlar gibi Batı yönünde zıplayarak ka
çarken. halâ arkalarına bakarak neyi alamadıklarının hesabnı yapıyorlar
dı. Nitekim bir ay sonra tekrar yabana dönüşü hareketlenmeye. 2006
Ekim sonlamda İMKB endeksi 40'lara doğru uçunimaya başlandı.
Bu veya olası bunun gibi birçok olay nedeniyle türlü çeşitli yabancı
yatırımcılar güvence üstüne güvence peşnde. Bu talepleri bitmiyor. Ya
bancı Sermaye Demeği (YASED)'ntn her y i yayınladığı Barometre anke
tine göre yabana yatırımlardaki engeller ve kriterler şöyle sıralanmış:
KRİTERLER: ENGELLER:
1. Yatınm getirisi 1. % 75 yasal çerçeve ekşidiği
2. Siyasi tstfcrar 2. % 6 l kayıt dışı
S. İşçilik maliyeti y % 4 7 bürokrasi
Açıkçası Türkiye'yi pazarlıyorum diye dünya mezatlarına pkartan Er
doğan ve ekibi, bu gösterişli çıkışlara attklan kimi imza, anlaşma ve va-
adlere rağmen 'devletle kavgalı hükümet" konumunda kendilerince ge
reğini!!) yapamadıkları durumlar bir yana, yabancıların en gözde ve kârlı
işletmelem birçoğunu özelleştirme yoluyla veya tüm sektörlerde pay ve
ya % 100 oranında sahiplenme hakkını satın alarak elde etmiş olmalama
rağmen, yukarıda hâlâ ortaya koydukları KRİTER ve ENGELLERİN oranla
rındaki yüksekliğe bakılırsa, bunlar Türkiye'yi hiçbir pürüz ve engel tanı
maksızın topyekûn devralmak niyetlerini açıkça ortaya koymuşlar.(30)
53
teklemek) denilen anlaşmalarla kredi veriliyordu. Genelde para hesabını
bilmeyen, mail yönetiminde başarısız olan ülkeler. IM f'ye kene gibi ya
pışarak. İM İ bağımlısı oldular Türkiye de 1958 den bu yana 19 adet
stand-by anlaşması yapan IMF bağımlısı huysuz ve kalıcı sorunları olan
üyelerinden biri. Ancak özellikle 1980 sonrasında Ö zal İle başlayan do
nemde yapılan anlaşmaların amacı parasal gereksinimi aşarak Türkiye'nin
tüm siyasal, ekonomik yonenm alanlarına doğrudan müdahaleye yönelik
programlara dönüştü. Darboğazda olan hükümetlerin siyasal ve bürokrat
kaekoları yasal olmayan bir biçimde niyet mektuplarınn ve stand-by an
laşmalarına İmzalar attılar. Çoğu kez de imzaladıkları programların uygu
lamasını yapmakta zortaneklar veya gereğini yapamadılar. Bu nedenle
Türkiye'nin IMF'yle gerilimli bir İlişkisi var. Son örneği de 2007 Martında
Ankara'da yaşandı.
Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi Vakfı (KİGEM) tarafından
hazırlanan bir dava gerekçesinde Türkiye Cumhuriyeti nin İki 30 Ağustos
1958. sonuncusu ise 26 Nisan 2005 tarihinde IMF İcra Kur ulu'na sunmuş
olduğu niyet mektubu ve stand-by düzenlemelerinin, “yetkisiz kişiler
tarafından düzenlenmiş olup, Türkiye'nin bütün varlığını ve gelece
ğini hukuka aykırı olarak İpotek akm a alan düzenlemeler o ld u ğ u '
belirtilmekte ve "bu düzenlemelerin anayasa hükümlerine açık bir aykırı
lık taşıdığı* Türk hukuk sistemi gereği "yoklukla m alul" olduğunun ka
rara bağlanması amacıyla Ankara İrade Mahkemesi nde 11 Tem muz
2005 tarlhmde dava a ç a (Dava sürüyor.)
Aşağıda birkaç örneği verten "koşul/andırmalar". Türkiye'nin Özek
■de 1998 de IMF İle imzalamış olduğu Yakından İzleme Anlaşması nın
be er ürünüdür. KlGEM'ın dava gerekçesinde de vurgulanmakta olduğu
üzere. *19801i yıllara kadar yalnızca IMF'den alınan borçlann güvencesini sağ
lamak üzere hazırlanan niyet mektubu ve stand-by düzenlemeleri. 1990'k yıllar
la birkkte ekonomi dışındaki alanlarda da düzenlemeleri içermeye başlamış.
2000'h yıllardan ıtfcaren ise sömürge ülkesinin iç yapısının düzenlenmesini andı-
nr şekilde, yasama ve yürütmeye, hatta yargıya müdahaleyi içeren koşıdar ta
şır hale gelmiştir. Bir bakan ve bürokratın yetkisiz imzasıyla düzenlenen niyet
mektubu ve stand-by düzenlemesine dayanılarak Türkiye Büyük Mdet Meci-
si'nin yasama yetkisi ipotek altına alınmıştır.*
KİGEM'in dava gerekçesinin dayandığı temel öğeler nelerdir? 26 N i
san 2005 tarihli Niyet Mektubu nun Türkiye; Yapısal KoşulsaJlık başlığı
nı taşıyan EK C bölümünden örnekler sunalım; (Parantez içindeki tanhler.
zaman hedeflerim göstermektedir.)
• ‘ E m e k lilik re fo rm u k a n u n ta sa rısın ın T B M M ta ra fın d a n o n a y la n m a s ı' (H a
zira n 2 0 0 5 s o n u ).
• ‘ S o s y a l g ü v e n lik re fo rm u n a ilişkin id a ri y a p ıla n m a y a s a s ın ın T B M M ta ra
fın d a n o n a y la n m a s ı* (H a z ira n 2 0 0 5 s o n u ).
• " K M Y K K a n o n u n d a belirtilen ik in c il y a s a l d ü ze n le m e le rin y ü rü rlü ğ e g r -
m e s T (E y lü l 2 0 0 i s o n u ).
" K a m u se ktö rü istih d a m v e ü c re t y a p ıs ın ın k a p s a m lı 9 0 2 d e n g e ç irilm e s n in
ta m a m la n m a s ı" (A ra lfc 2 0 0 i ) v e "atıl is tih d a m ın ^ d e r û n e s in d e hedefleri a ja n
işletm elere yonefck sınırlı istisnaların e n fazla % 1 0 'u k a d a r y e n i p e rso n e l alım ı y a
pılması* (H a z ira n 2 0 0 i ) .
• 'B a n k a c ılık K a n u n u n u n T B M M ta ra fınd a n o n a yla n m a s ı* (H a z ira n 2 0 0 İ ) .
• " K a m u b a n k a la n n a ilişkin s p e s ifk s tra te y le m h ü k ü m e t v e k a m u b a n k a -
la n y ö n e lim k u ru lla rı ta ra fınd a n k a b u l e d ilm e s i' (H a z ira n 2 0 0 i s o n u ).
• ‘ K a m u b a n k a la rın a ö z g ü im tiy a z ve y ü k ü m lü lü k le rin a şa m a lı o la ra k k a l
d ırılm a sın a y ö n e lik ta k v im in h a zırla n m a sı* (H a z ira n 2 0 0 İ s o n u ).
• ‘ S a ğ lık h a rc a m a la rın ın izle n m e si v e o rta v a d e i e ğ im le r i n ö n g ö rü lm e s in e
ilişkin çe rç e v e n in o lu ş tu ru lm a s ı" (E y lü l 2 0 0 İ s o n u ) (B u m a d d e y i k a m u k e s im in
d e b ü tç e a ç ığ n ı a rtıra c a k s a ğ ık h izm e tle r ww ı s u n u m u n u n d u r d u r u m a s ı ola rak
d a o k ı r n a k m ü m k ü n d ü r .) ( 3 I )
Niyet mektubu ve Stand-by anlaşmaları İçin BELGELER kısmına ba
kınız.
55
fo nu n e n büyük ıo * ın u S on yiL ifd a k/ec» alan, octa g e lr g ru b ın d ik ı ülkelerin
uzatılm ı» vadeli kredi kullanmalarının riski.
borçlular »ite n in babında Türkiye'nin d e yeralckgc u u t ılm ı» vadeli kulanacıİJ/. Otel
sermayeye ensemedfclen ıç n değil. fon finansm an, ye ri alacaUfann güvenlerinin art
masına ve bu lük ete nn uluslararası piyasalardaki bûyÇk n j çfcıylar karsısında ayakta kak
m alanra yardım ettiği için IM f'y e İhtiyaç duyuyo rla r BOyGk IM f kredderl olmasa, bu ü l
keler b orçlann v e tü rle n n u m a n ın d a öd e ye m e zle rd i Ancak b u ülkelerde sıkışıp kalan
paralar bajka ülkelere borç olarak ve rle m lyo r. bu da IM f n n özel kreditörlerin sOz konu
su Öke lerd e n ka ka olarak çekilm elerin ko b yU stırclgı yönünde kaygılara yo l açıyor.<32)
56
Moody’s: İyimserliği abartmayın
İME N c D iyor? H ü kü m etler N e Yapıyor?
IM F yıl U rd a n ber. h a z rla n a n p ro g ra m la rı k o la y U d a im z a la y p S CTe 3 ini y<*Pn v ,‘
ya n h ü k ü m e tle re s ö y le d ğ i kalıplaşm ış u y a r la r şö y le "Piyasa b e k le n tile rin d e k i
d ü z e lm e futa yapılm an h a lin d e h e m e n t e n in e d ö n e b ilir. G ö z d e n g e tirm e taafı
h ü rle rin i vzutdedUen tü r e d e ye rin e g e tirin . S ö zle rin izin m iu ts ın d i d u m u n ı z g e r e
k iy o r. Pe rfo rm a n s g e cik m e le ri, p o p ü lis t poJMfcaJar e n d i ye lere n e d e n o lu y o r ." Y u
karıda kred i d e re c e le n d irm e kuru lu şu 'M o o d y 's ~ ın sık sfc y a p tığ ı u y a rla rd a n biri.
A n c a k d ö v i z b ö l ü ğ ü , p a ra O yunları v e p o p ü liz m le » O n b e j y ıld a enflasyonla
m ü c a d e le y a p ıla b ild i Yabancıların T ü rk iy e 'y e ilgisind e b u n u n b ü y ü k p a y ı var. A n
cak p iy a s a la r» K in d e O ian u z m a n la r » g e rçe k çi g ö rü jle rin e k ıia k v e rm e k ge rek ir.
Ş ö yle k i T a r a p iy a s a la r d ö v iz le Ç O ja rk e n v e İÇ pazat tüketici kreCHeriyle b ü y ü r
k e n e k o n o m iy i ithalata b ağ ım lılık ta n kurtaracak re form lar bir türlü ya p ıla m a d ı
li r e t i m d a h a nicelikli hale g e tire c e k b ir stratejinin hale n b e k rle n e m e m iş olm a sı
nın b e d e lin i Tü rk iy e artan ca ri açıkla ö d ü y o r . G e rç i ithalata b a ğ ım lı % 3 0 ü y a b a n a
jirk e tle n n ya p tığ ı ihracat, d j ticarette rekorlar kırılm asını sağhyor. Fakat b u tü r bir
«fcş ticaret, e k o n o m id e n d ö v i z Ç fcışn a y o l a çm a k ta n b a jk a bir ije y a r a m y o r İtha
l a t » ö n d e rliğ in d e b ü y ü y e n d j ticaret G S M H 'y i şişiriyor D e re m b ö y le Olunca O r
taya: d eğ e rli Y T l v e ckj ticaretle sanal ola rak b ü y ü y e n is ttıd a m ya ra tam a yan ve
d ü j ü k kâr m arjlan yla ç a k jm a k z o ru n d a kalan reel sektöre sahip k » l g a n bir y a p ı
d a n tazlası çrfem ıyor " (3 3 )
D ü n y a n n h e rh a n g i b ir y e rin d e ya şan a n O lay, d iğ e r borsalara karşın e n b ü y ü k
haşan IM K B 'y e v e riy o r. B u n u n n edeni ç o k a ç k . K e le b e k Ekonom isi" d e n ile n
k r i g a n b ir y a p ı v e y a rım g ö re m e y e n , g ö rs e d e n e y a p a c a ğ ı k o n u su n d a karar!
O lm a ya n kırılg a n siyasi ka d rolar g ü v e n v e rm e y e n o rta m y a ra tıyo r
M o o d y V i n “İyim serliği a b a rtm a yın " s ö z ü n e bakarak d e re c e le n d irm e v e fi-
nans k u ru lu ş la rın » T ü rk iy e 'y e y ö n e lik u y a rla rın ın za m a n z a m a n Objektif o la m a y a
c a ğ ın ı d a g ö re b iliy o ru z .
(T M o rg a n (A B D ) I I Eylül som a sın d ak i terörist saldırıların a rd ın d a n risk t e h i -
kesınin a r ttığ n a dikkat Ç e k e re k y a n rn v e la ra Pakistan. M e k s ik a b o n o v e tahviB e-
rin d e n sa lın m a la rın ı. T ü r k v e M ısır ta hville rine yö n e lm e le rin i tavsiye etti v e T ü r
kiye 'n in oftanm a kında b u lu n a n p o zis yo n u n u (undem reiffıt) K İ M a n % . 'e 15
çekti ve "Tü rlüye N A T O üyesi olarak ve A B D üslerini banndu<fc£ gerekçesiy
le |e opo lM k önem in a hun ç iz iy o ru z ." d e d i. (O y s a y d a r ü r bütçesin in ö n e m S bir
b ö lü m ü n ü te rö rle m ü c a d e le y e a y r a n T ü rk iy e 'y e A B O g e r e k i d e ste ğ i v e r m i y o r -
57
Bir Ülke N a si I B*Ur?
"Yolsuztuk]*n koruyor görüntüsü seriyorsunuz,
ben b u r AdAzı bAkıncA uyku! An m lutçryor. uyuyam ıyorum . “
C ım tvjrbaykarı A N Sezer
( M ) Teki Türiüye nln Has etmesi ne demektir? B.r Ökenin Has e tm e n oncelfcle Ödem en
g e reken g ıde rte rn Ö deyem em en demektir, ö r ukenm Ödem en gereken g d e r l e m d e fcl-
ye ayırab ir u la) T Cık U ra n ile yapdacak Ödemeler, (bl D öviz İle yapılacak Ödemeler
Bir O ke kendi paran l e yapılacak ödemelerden iflas etm e » Çünkü her Ökenin bit para ba
sımevi vardır!.. Gerekirse parayı basar v e Ödem eyi yapar. Para basmacın sonuçlan Ökenin
bayına başka M aketler getirir ama kelimenin teknik anlarım da iflas ge tirm e z
Peki ya dOvlrle yapacağı Ödemeler? lyte borda İsler daha ceoehllejlyorl...
Bu d u ru n l kıtabnda Osm anlI ran nasI iflas e ttiğ in gorm üytOc Bu kitabınızda çeşitli do
nemlerde Türkiye Cum hıvtyetı nln d y borçlarını Ödeyemediği v e n a s i iflas ettiğine dair
benzen örneklen gorecekslraz
58
«va n i w
EE E E i ES i 3 B S S m t m i l v
ı— ■ '
: cxs: ia ..n ş r
■ ' B i l i
t::::
İl E Z !
secsc
t 8 T
5EI I
3 E E =S3 = S SS Si 5 E
ccsetc;
■
— — 1 “6““S t
= 5=: =— 1 3 E— SEP
E E SE§ 3 E E E E ES5 3
55Sece — -E ^ ' B “ 1 « = = — J
csB C £ S 5 = B S C C C = -
I E S H Sİ
Türkiye 200011 yıllara çok kötü İç ve dış koşullarla girdi. İyi yönettleme-
dL Dış müdahalelerin dozu kaçtı. Her alanda toplumsal sorunlar giderek
arttı ve artmaya hızla devam ediyor.
“Bir ülke nasıl batar T sorusunun yanıtını ararsak. Pandora'mn ku
tusundan çdtar gibi rast gele önüm üze gelenleri şöyle sıralayabiliriz:
B|R ÜLKE NASIL BAT AR?
• İhtiyaçtan kamu arsalannı. köprülerini, yollar m satacak hale gelmişse.
•Kaynak yaratmak yerine, mevcut kaynakların paylaşımım yapıyorsa.
• Ulusal Bor sanın % 7 0 I. ulusal sigorta sektörünün %7 0l . ulusal bankaların
%40'ı yabancıların eline geçmişse
•Ulusal program yerine. IMF ve AB çıpası kullanılıyorsa, üfce Washington ve
Bûrüksel den yönetillyorsa.
• 1 9 defa niyet mektubu yazmış ve stand-by anlaşması yapmışsa, bunlan
Anayasaya aykırı olarak imzalayg) suç işlemişse.
• Borçlar katlanarak büyürken, spekülatif dövize I e 70 kazanç verliyorsa.
• Devletin kurumlan birbirine düşürülmüşse, örneğin O d u üst yönetimi 'ir
tica tehdidi var' diyor. Adalet Bakam 'böyle bir suç yoktur' diyorsa.
•Yabancı khow-how. lisans kolaycılığıyla özgün teknok>|iye özgün tasarma.
ARCE'ye. çevreye duyar! olmayan %70 ithalat gircfcsi kullanan güdük sanayi
döviz yiyorsa.
• Yabancı sermaye, çengel atma', "suma" ve "doğrudan satınalma" meto
duyla Türkiye'de alan açıyor, hükümet de "böl'. 'ı/alt". "sat" metoduyla buna
destek veriyorsa.
• Bankalar ve ctger flnans kuruluştan dışarıdan düştfc faizli uzun vadeli, dö
viz getirerek veya getirenlere aracılık ederek iç piyasada yüksek faizi kısa va
de» borç vererek spekülasyon yapıyorlarsa.
• Sık s* ve ansızın çfcan ma» ve ekonomik krizler ardından, ülke milyarlarca
dolar kaybediyor ve fakirleşiyorsa, olası krizler çözüm yerine erteleniyorsa.
• Cari açık, bütçe açık, dış ticaret açksa. açdüar giderek büyüyor, çözümler
gözardı ediliyorsa.
•Türkiye Avrupa nın en yoksul ikinci ülkesiyse.
• Devlet bütçesi kayıt dışıysa: yani kamusal harcamalarn =*60i TBM M ve Sa
yıştay denetimi dışındaysa, son 20 yılda 120 milyar Sayıştay denetiminden
geçmemişse, on Ol# h w lentrv npcn *•Untif 1000 yi myi upau
• Kamusal yararlar özelleştirtiyor, özel zararlar kamulaştırdı yorsa.
•Özeleştirme faaiyetleri sonucunda devlet envanterinden 'çıkan varlık" 'g i
ren varlık' ilişkisi kurulamıyorsa.
• Kaynağı b e » olmayan para sahipleri banka sahibi ola b » yorsa.
• İhalelere çetelerin açAça müdahale ettiği bir ortamda, hazırlanan yolsuzluk
raporları sümenaltı ediliyor. TBMM Soruşturma Komisyonu Raporlarıyla yolsuz
luk yaptığı tespit edilen siyasiler, daha sonra kendi aralarında kurdukları ittifak
la Yüce Divan a gitmekten kurtarmıyorlarsa, bunlardan hiçbir sonuç çıkmıyorsa,
devlet yolsuzlukları gizEyormuş gibi bir görüntü ortaya çıkıyorsa.
60
•Türkiye'yi yönetenlerin ya da yaknlannın hakin gözü Önünde yaptığı yolsuz
luklar yalnızca bugünkü fakirliğe değil, tabanda çürümeye de yol açıyor, her
alanda rüşvetin tarfesl ortaya çAıyorsa.
•Vatandaşların odecfcgl verginin %36'sı yolsuzlukların Anansmarvna gidiyorsa.
• Yolsuzluk endeksinde Türlüye 99 ülke arasında 54'üncü sıradaysa.
H'mpM'ci' M n n m u anaa SavaurU Or|Ut* ıVtoıUIco-omk Imn M I DOnya lapo>ui
• Orta derecede temiz olan ülkelerden aşağıda 59 dke arasında en fazla rüş
vet verken 26 tfce arasmda bulunuyorsa.
• Yolsuzluk ligindeki yeri ortalarda bulunuyor. ISO üzerinden 74 puan akyor.
bu nedenle haki her y i %36 oranında daha fazla vergi Oduyorsa.
n*c«o»»rfıcı*rC«prr>T>» lCl
• Kamu yatırımları rıale bedellerinin % 125 fazlasma mal oluyorsa.
Ma»* W«<|, ITO
• %40 üzerinde tenzlatla alman 300 projenin ancak kist tamamlanabikyorsa.
Mafya Cal.raf ITO
•Yeraltı ve yerüstü kaynakları ışletilemlyor. işletme hakları yabancılara satılı
yorsa.
• 1 5 lık bir rüşvet sistemi standart haline gelmişse.
OUYy« a**ftâlı lan. ıha««ı Raporu
• Devletten ihale alan firmalar, ihale tutarının % 15'me varan miktarda siyasle-
re ve bürokratlara % I 5 rüşvet veriyorsa. iato« » .. i
• Kamu halelerindeki yolsuzluklar nedeniyle % 2 0 oranında suiistimal yapılı
yorsa. UOOOpArd. nirtyaasb.yak.rvt l(«Mlıu>.STnın
•Döviz kuru üzerinden yolsuzluk yapmıyorsa. (Merkez Barkası ndan düşük kur
üzerinden döviz alan 84 kuruluşun 59'u barka. 3'ü özel finans kurumu. 22 sİ de
yetkll müessese) o m <a » - . ««m« o.->m
•Merkez Barkası eski Başkanı 52 milyar lirasını dövize çevirerek, bir gün son
ra dalgalı kıra geçilmesiyle milyarlarca lira kazarıyorsa.
• Cumhurbaşkanı (A.N.Sezer) 'Y o ls u z lu k la r ı k o r u y o r g ö r ü n t ü s ü v e r iy o r s u n u z ,
b e n buradan bakınca uykularım k a ç ıy o r , u y u y a m ı y o r u m . ' diyorsa.
• Ekonomide ve isthdamda kayıt cfcşı %50 İse.
•Dünyadaki en pahalı akaryakıt Türkiye d e satılıyorsa, m i v » » »
•Her yüz liralık verginin 35 lirası borç faizine gidiyorsa.
•Asgari ücretliden <te70 vergi almıyor, dolaylı vergi oranı %70 ise. sanayici ve
tşadamlarndan beyana tabi mükelleflerden vergi aknamyorsa.
• “Dünya genelinde 26 zengin çkardık" deyip, o zenginlerin toplam serveti
GSYİH'nln % IO ü na y<kmsa.
• Her 100 liralık gel*m yansı daha dolaşma çkmadan en zengin %10'luk gelir
sahi» tarafından transfer ediliyorsa.
•Çiftçi doğrudan 'destek sadakasına' muhtaç olmuş, hükümet devreden çı
karak örgütsüz köylüyü tefeci sermayeyle başbaşa bırakmışsa.
• Türkiye'de yaşayan insanların %30'u yoksulsa.
•Uluslararası standartlara göre aylık açlık sınırı 150 YTL'yse.
•20 milyon 721 bm kişinin günlük geirl 4 J dolardan az. aylık 168 YTL'yse.
61
• 2 milyon 82 bin kişinin günlük gehi 2.15 dolardan u * m ı az. Aylık 84
VTL'yse.
• 1 36 bn kişinin günlük geliri I dolardan az 11.32 YTL) az ayl* 39 YTL'yse.
• 1 8 milyon kişi gıda ve gıda dışı yoksul İse.
• Son beş yılda suça karışan çocuk sayısı 400 bni aşmışsa.
• 60 bm küçük çocuk tiner bağımlısı olmuş ve önlem alınamıyorsa.
• 207 milyon İnsan yoksul ve 6.3 milyonu devlet yardımına muhtaçsa
• Boyiesine yoksulluk ortamında kap kaç soygun vb. suçlar Önlenemiyorsa
•Suça ceza verlemiyor. adalet işleyemiyorsa.
• Devletin kurumlan birbirine düşürülmüşse.
•İstanbul'un bir semtinde bir haftada 11 beiedye otobüsü yakkyor. sokak
larda rastgeie ateş açıyor, gasp ve hrsızlık cezasız kalıyorsa Güneydoğu
Anadolu dadevlet araçları yakılıp, hora tepiliyor ve Atatürk büstleri
yakıtıyorsa. w < jiı> m w a ıM
• Bölücülük ve ünlter yapı tartışmaları ve eylemleri aleni yapılıyorsa
• Halk devletten umudunu kesmiş, toplumsal bunakm ve umutsuzluk içi
ne düşmüşse...
Daha fazlasını saymaya gerek var mı?
Halk, akıllı, mantıklı, dürüst siyasileri ve devlet adamlarım işbaşına getire
mez. Bu gidişatn önü aknmazsa. o zaman BATMAK sözü çok hafif kalır.
Sadece bir kısmım saydığımız bu gerçeklere rağmen ülkeyi yönetenler ek
ranlara meydanlara çAarak hAlA herşeyln çok güzel olduğunu, işlerin iyi git
tiğini söylüyorlarsa. O ÜLKE BATMIŞ DEMEKTİR
Oysa milletçe İçtiğimiz antlarda neler neler soylüyomz?(35)
OKUL ANDI: 'T ü r k ü m , doğruyum çalışkanım...* clye başlar.
‘ Y u r d u m u , u lu s u m u ö z ü m d e n ç o k s e v m e k t ir ... Varlıgrm Türk vartığına ar
mağan olsun.' diye biter.
MİLLETVEKİLİ ANDI: •D e v le tin v a r lığ t u v e b a ğ m s ız lt ğ ın ı varanın ve m i l
le t in b ö lü n m e z b ü tü n lü ğ ü n ü , m ille tin k a y ıts ız v e ş a n s ız e g e m e n li ğ i n k o r u y a -
çağm a, hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Aca
rıJr* İlke ve Inkıliplarma bağlı kalacağıma t o p lu m u n h u z u r ve refahı, m il
l i d a y a n ış m a v e a d a le t a n la y ış ı iç in d e h e rk e s in in sa n h a k la rın d a n ve te m e l
h ü r r iy e t le r d e n y a ra rla n m a s ı ü lk ü s ü n d e n v e Anayasaya sadakatten ay alma
yacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant
İçerim.’
ASKER AND4: "Sanşra ve savaşta k a r a d a denizde ve h a v a d a h e r z a m a n
v e h e r y e r d e milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet
v e k a n u n la ra v e n iz a m la ra v e a m ir le r im e ita a t e d e c e ğ im e , a s k e rliğ in n a m u
Sancağının şanını canımdan aziz b ilip ic a b ın d a vatan, cumhuriyet
s u n u . T ü rk
ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üze
rine ant İçerim. ’
(35) Ant veya and: Tanrıyı veya Suru) sayılan M varlığı tank tutarak verilen *>t (l ırgatları
62
Rehin kalan bebe
Sibel Can kurtarc
Dev4et İstatistik Enstâûsû'nûn rakamlarındanyolaçfcara< I O kum ayı sevm iyoruz am a korsan k ita p basıyoruz.
Gaziantep Sanayi* O dau'nın hazırladığı kitap Avrupa u Vergi toplam aya bayılıyoruz ama topladığım ız parayı
yolundaki Türkiye'nin son durum unu ortaya koydu f çöpe atıyoruz. Elektriğim iz kaçak, evimiz de gecekondu
tinerciler yakalan*
İnternet kafeye okul
saati gitmek yasak
Genel Kurmay Baharı. Y.BOyOluuıM "vaf‘ dyo». Adalet Bahan C C U «* > » * ' t»yor
Dıjljlen Bakanı "Sizin ırnca katxW enıgtnu yeyt dıgdrk* oljrık kAbul edenler v a r .C u m -
hurbajhan ‘CumhuiyeT rejimi An bu kattır reAUfcede okıum ıjtı ", Dıjtjlert Bakan A.G*I
-ö tg o ru u e r pekitiyor fu/k Cuntıra ırurvTvyor *. MfT Bajhan (.Taner *Ulus devlet tehdit
j/rncu * d yo» Önemsenmiyor. D evletin zirvesinde bOyleskte Anem ll konularda.
M y le sk te farklı a çld a m a U n n y a p d d ıp ve g ere gM n yapılm adığı b * devlet an
lay?>ı ve y&nedm l nasıl olabUlr. b Syle b ir devlet varbğmr nasıl »OrdOrebMr?
ÎS O
m
Q )
*f
" S'
Is -
g?
il
S
£4
—. V
?5
İ r
O )
1
h
i
Cumhuıba$k.nı AK^'ys sen suçladı, yanıt hemen geldi
Sezer: Rejim tehdit altında
x e* x
ö a e te jtU m e y» savunanlar K e » -
as?| n
l l l f h !5 . « 1 üîüîrİ
* * - * * ! E i 2 5
mm
fc U ı
Ü*|3|
îjfiİ![IIİ
il!
Sî
O S
Sanayicinin
f
nefesi kesildi
500 büyükten
84’ü zarar yazdı
ı Ankt'lı'nı aokUyaıı kü % u k «
P iy a sa la rd a Ç intı d a lga
lg a sı
ym
ı-* m s
■»*»*»*.
K rlrh rlf
I V 5 I C I I C T V
Ekonomisi
İB D
>>nfflMw»^Wi>®»lı»u« fcuuı#h> ı»UM»rı«»®w«N
d J « II
Şeyhİstanbul
lllaa Io m i o M i
ca>o kunhuia»
Ker->eov\r>d«n g a trn
tepkder - a d m y e U Û 20
yfc-A. * « « - trr
• lU M m M ! n M a rt
2 0 0 7 de jm n k t ıı
S e m a l>a>a h ı a M U ı n
c n daRatlı « 6 d a n a m
v u ı n I I S rrd y e - d o
İare »a trı a ta 8u « la y a
| M p t a rt a m a U a rn n
la ro ra n ra takm an to r
d a la g a k d r a n a fc r-a y
!>an>, cr
Tasarım Vısuai Photos Yayınlayan BuslnessVVeek-Tûrkıye.
D ün ya d a para boBasokça. basta A B D olm a k ü zere Türkiye dahil g e tirm e k le olan ülkeler ta
sarruf y a p m ıy o r v e tüketene yöneliyorlar. Tcfceem arttfcça petrol v e h a m m adde talebi d e
artıyor Bu d u ru m petrol fiyatlardım yükselm esine, petrol üreten, rafine e d e n v e satan s*»-
ketlerm ellerinde fonlarvı birikm esine ve gelişm ekte olan Olkeleıe kredi olarak akm asına n e
d e n o lu y o r. Tü k e tim artısından e n ço k yararlanan Çin. kazanç n ın ön e m li b ir b ö lü m ü n ü A 6 0
hazine bonolarına aktarıyor. (A B D . yabancrfara y-Jda I trly o n d o la r U ze n n d e b o n o salıyor.)
A B D b u şekilde 8 0 0 m ilyar doları asan can a g g ırn finanse ettiği g ib i, d o l a m d e ğ e r ka yb e t
m esini d e OrıiOyor. D ü n ya d a bollaşan paradan yararlanan ve can a/ggırv kapatan ülkelerden
b in olan Tü rkiye , spekülatifi d O v u girişin d en d olayı risk tehkkesiyle karsı karsıya o ld u ğ u g i
bi. petrol fiyatlarındaki artısın a ğ ır faturasını Ö düyor.
D okunulm azlıkların kaldırılmasına yanaşmayan A K P ’ nin her
5 m illetvekilinden l ’i sanık, her 1 0 yurttaştan l ’ i ise sabıkalı
Suç toplumu
144 f « M t ‘ VI1hluiM*kHtaıMıB«hlaılMt|.ııDw|bnB<'
t a « <M l o tk n H ıkaıı A l . , w V fcK H ık ın I ı ı u n 1 4 i fa ıM *
uMclvrtlkY™. âlmUntHİJınn kaMma* ...nurrcr MrWw
1
I IS M<I<IKI I< h»A-~k l*i **UNkmıM ı İ w m tM ır o trl t»WA
Paralı eğitim m TılnıAKM ı. M 'M l N T k I 1» I r t T V (.« « » w « .» «
vtk.<kt«ı.4 ıa»».> « I N rM iM <ı 4 r ı.w .ıııth > ıU t lA M » M f » l
-U X X - ~
K ..
*
•• - - v
POLİS l #
OZELSAYIİ
*5
•J>>!
M
« t >•-* •«*•••— .♦«"<
Müd«hai*)i
iu n ın m « }lr
b adoll çofc »g ır otur
» « i p 'll l-ı-H-
"B U e ne oldu?~ sorusu herkesn ağzında.
Yanıt TA N 'ın çizgisinde.
76
Dun ya y U bûtUnleytyoruı ckyen binlerinin dikkatine.
İstanbul 2007
0a- i o ı p l b la M M aaM aı
77
"Biz de ln w n ' mıyız?”
Bu cümleyi kimseyi İşaret ederek yazmadım. Üstüne alan herkes,
aşağıda yazacaklarımdan kendim sorumlu gören herkes bu vurguya da
hil!
Necfcr beni bu noktaya getren? Aslında sîzlerin btmediğı. hepimizin
gözünden kaçan bir olay değil. Herkesin günlerdir, aylardır, hatta yıllar
dır gördüğü ama görmezden geldiği, kamuoyunun kolektif bilinçaltına
bastırdığı olaylar.
Daha aç* ifadesiyle. 11 Eylül saldırısı sonrası şekillenen, zorla 'iki ku
tuplu' hale getirilen yem dünya düzeninde, bize bir kol mesafesinde ya
şananlar ve yaşananlara sessiz kalan bizler...
Hani bizler "M ü slü m a n 'd ık , hani bizler Türk'tük, hani bizler ~ln-
san'dık? Hani bölgenin en güçlü devleti "Türkiye Cum hurtyetTydl.
Üzülerek söylüyorum; bizler artık koca bir ~hlç~lz...
Hiç değildik, tanhın hiçbir döneminde de bu kadar “hiç" olmadık.
Am a şendi tepkisiz, etkisiz, tesir altnda uyutulmuş bir toplumuz. Hatta
kurumlan ve kuruluşları "baskı altına alınmış", elndeki ekonomik çarkla-
n "özeleştirme" adı altında yabancılara satılmış, özel sektörü de “aman
yabancı gelse de beni de alsa" noktasına getirtmiş basit bir dinamiğiz.
Aslında "dinamik" demek de doğru değil; bizler sadece "statik" b ir ya
pının statik parçalanyızl
Değeri dostlar, ülkemin. (Jkemı yönetenlerin, toplumun: acizliğini,
kafa kan şıklığım, yok olma yolunda ilerlerken sakinliğini görünce çıldınyo-
rum. Bu millet, bu devlet. 2000 yıldır bu bölgenin en güçlü yapılarıydı.
1000 lerin başına kadar Osmanlı dan talep edilerek alınamayan, çöküş ile
blrlfcte ele geçen Osmanlı topraklanrıda kurulan İsrail, bugün dünyaya ka
fa tutarak. Müslüman sivilleri bombalayarak. Ortadoğu'nun hartasını d e
ğiştiriyor. bu bolgeran "en güçlü" devleti olduğunu iddia eden bizler “20
yaşındaki çocuklanmızı arkadan vuranlan". İki adım ötemizdeki dağ
larda tespit dahi edemiyoruz. Büyüklerimiz izin vermiyor! Ne de olsa
"ölen gariban çocukları, yetişmiş İnsan sermayemiz değil” değil mİ? Bu
cümleyi elinde içki kadehi Türkiye'yi kurtaran bir yazar bozuntusunun ağ
zından kulağımla duydum! Böyle de seçklnci bir anlayışımız var.
Bırileri Monaco Prensi şerefine İstanbul'un yalılarında davetler veri
yor. onların askerlik yapmamış Amerikan aksam te konuşan çocukları,
k ır olukları gruplar te Kemal Derviş desteğinde "politikaya" hazrtanıyor-
lar. bir Deri de dağlarda ölüyor.
Sonra da ış dünyası çtup soruyor; neden AKP âaldar oluyor?
Sonuç; Içnde bulunduğumuz bölge yemden şekillendiriliyor, şirket-
lertmlz. varlıklarımız, topraklanınız, insanlanmızın hayatı, rk ve din kar-
78
dişlerimizin varkğı pazarlık konusu yapılıyor ve binlerce yıllık geçmişi
olan dinamiklerin dünya üzerindeki son temsilcisi Tü rk devleti ve onun
bir kısmının bugün İçin kontrolünü elinde bulunduran Tü rk hüküm e
ti sadece seyrediyor. İşin daha da üzûncü yanı Türk halkı da *o şarkıcı
nm sevgilisi bu İşadamı mıymış", "top o kaleye mİ girmiş, bu kaleye mİ
girmiş" gibi boş tenekelerin peşinden savrulup gidiyor.
Uyanın ey ahali! Altınızdan zem in kayıyorl Avrupa'nın göbeğinde
ırkdaşlarımıza dindaşlarımızı katlettiler. Yugoslavya'yı İstedikleri gibi bol
düler sesimiz çıkmadı. Şimdi dibimizde aynı şeyi yapıyorlar, hatta sınır
larımız içinde askerlerimizi katlediyorlar, yine sesimiz çkm ıyor Tek der
cim iz var: vartfclanmızı nasıl yabanctara satarız, ortam bozulmasın diye
birkaç yabancıya daha nasd yalakalık yaparız!
Unutmayın: bu vurdumduymazhkla gidersek, sıra bize de gele-
cekl Çem ber gitgide darakyorl Bir gün uyandığınızda ya boğazınıza
pranga geçmiş olacak, ya da kendinizi beyaz ışığa doğru yaklaşıyor
hlssedec eksinizi
Son söz: Iskoçya nın özgürlük savaşında, iki ordu karşılıklı gelince In
giliz ordusunun İhtişamını görüp kaçmaya çakşan Iskoçiara VValace şu
cümleyi söylüyor: "Yılar sonra ölürken Allah'a bir şans daha ver.' diye
yalvaracağınıza şimdi savaşın!"
Ben de herkese seslenmek istiyorum: ne İş yapıyorsanız. İster yazar,
İster öğretmen, ister sava, ister asker. İster sokakta dolaşan biri, şunu as
la unutmayın: bir şansımız daha olmayacak, ne yapacaksak şimdi yapa
cağızK36)
Bu d lln n I klraönda 16 yüzyldan 19 2 1 y ln a kadar olan dönem <ln BİR U lK t NASIL BATI
R lİR adi kitap 1921-1950 dönemine alt olan B A T M A N BU. ULKI N A Ş I RUKTARZIR bajlık
k 2-kRap KURTARAAN BİR ÜLKE N A SA BATRA.A 19SO 1990 dönemini <e»en bu i ktaptan
sonra 4 ve son kitap KURT A R I AN BİR ÜLKE N A SA BATRILIR 1990 2007 bajlıkk obcakar
(36) Sermaye piyasaları ve CAe ekonom ist* yakından İrdeleyen, yazılı ve görsel m edyada
günlük anaizler yapan tig K Bu hır un 27 Temmuz 20ö6'da Referans gazetesinde y a y ria-
nan. Uhenln içinde bu snrtagu dtaum ceıpki ve tepkisini Keren makalesinden seçBmi} pa
rasallar
79
Ordu Millet Elele" Diye Diye..
81
Tü rkiye dahil I » A vru p a ülkesinin uyeken. 22 Eylül I9 4 7 "d e A B O 'y e efconom * kalkın
m a p ro g ra m ı sundular. Bu p ro g ra m rı ardından A B D J N isan 1 9 4 8 'de D r» Yarckm K a
nunu t;ka rd ı Bu dayanışm ayı v e M a rs h a l ya rd ım ını sim g e le ye n afişte: "N a ra ne
o / ırr u o ls u n b irlik te ha re ke * e tm e tty iı." s lo g a n yerakyor. Gerdekte bu bvkktekğm
Tü rkiye aya ğı. yıkılmı> olan A v r u p a h in ye m d e n a ya ğa k a k m a s n ı sağlayacak, sanayi
v e tarım h a m m ad d elerin in ucuza tem iniydi. iBu am açla 7 Eylül 1 94 6 d a Türk lirası
nın d olar karşısındaki d eğ e ri % I 0 0 o ra n ın d a d ü ş ü rü lm ü ş tü .) Tü rk iye 'd e ise a ğ ır sana
yi kurulm ası so z konusu olm a ya ca ktı (M .T h o rn b u rg rapo ru.) 1 9 4 7 -1 9 4 8 M a rsh a l
ya rd ım ı çerçevesm de alm an 100 m ilyon doları i» ya rd ım ın 5 m ily o n u lim an. 5 m a y o
nu tersane v e bir o kadarı yo l ya p e n m a harcanarak A v ru p a 'n ın ihtiyacı olan m a d d e le
re! a k ıy hızla sağlanacaktı G e n kalan m iktar ise Türk Sfiahk K u v v e tle rin e tahsis e d il
d i. Tü rkiye 'n in l9 4 7 'd e IM F . D ü n ya Bankası v e O E E C u y e tğ ı ardından verilen krediler
ise yin e a y m a m a çlı olarak lim an v e tah4 silolarının nşaası ıçeı kullanıldı T ü m bunlar
1950 sonrasında D e m o kra t Parti iktidarım parlatacak. T ü rk ıy e d e k ı d en g e le n d e ğ iş ti
recek s ü re c n başlangıcı, ya n i kapitalizm le e k le m le n m e n »! başlangıcı ola ca k ı».
I II M etin Toktr. 'Dem okraM m ıun İım e t Pasılı Y ıla n '. 1944-1973. Bilgi Yay
83
"/> İk tis a d i davalara g e ld i m İ. s e s im iz k ıs ılıyo r. k ü ç ü lü y o r u z ."
Cumhurbaskar* İsmet InCnû
İnönü, savaş yılan İdinde istet istemez askeri yardım peşinde koşu-
lurken. şunları söylemekten kendini alamamıştır: 'Milletlerarası siyasi
müzakerelerde ve herhangi bir devletin temsilcileri ile bir masanın başı
na oturduğumuz zaman, siyasi d av alan ve davalanmzj. eşit şartlarla, açık
dille ve guruda konuşuyor, savunuyoruz. Ama bu konuşmalar bitip de. iş
iktisadi davalara ge ldi mİ. o zaman sesimizin tonu değişiyor. Sesimiz kı
sılıyor. Çünkü İğneden ipliğe kadar her şeyi onlardan istemeye başlıyo
ruz1İşte o vakit siyasi konulardaki sözlerimiz de kıymetlerinden kaybedi
yor. Küçülüyoruzr Ne var kl savaştan sonra. Stalln'ln yarattığı güvenslz-
Ifc ortamı bahane edilerek, yardımlarn a ğ r bedelim bile bile. Amerikan
yardımı peşinde koşulacaktır. Elimizdeki a lın ve dolar stoku 245 milyon
dolar. Bunu kara günler ıçn saklayarak. 1945 sonlarında Amerfca'dan !t-
halat-lhracat Bankası aracılığıyla 300 m iyo n dolarlık kredi İstendi.
Amerikalılar gözlerini hayrette abalar: Böyle bir meblağ, kredi d i
ye hiç kimseye verilmemişti. Sonra. Türkiye'nin kritik durumunu da
A m erka o günlerde henüz anlamıyordu. Yanmış ve ykılmtş bir dünya
dururken, yardım, savaş ateşinden uzak kakmış Türkiye'ye mİ yaptlacak-
tı? Ankara'daki Amerikan Büyükelçisi VVIlson da Rus tehdidln!n<?) neden
olduğu yüklere Türk ekonomisinin dayanamayacağını. Süte Depart
ment a açkça bildiriyordu. Ancak Washıngton bunları duym ayacak».
İnönü, savaş süresince sürdürdüğü tutarlı politikalara karşın, savaş
sonrasında değişen dünya koşulları karşısında, kendisini aşırı derecede
boşlukta ve panik ıçnde hissetmiş, yönünü en güçlü olarak gördüğü
ABD'ye çevirmişti. En üst makamlardaki kimi Türk İdarecierl ABD'ye
'gelin bizi koruyun, kollayın, yardım edin’ şekhndekl zayıflık gösterileri
ve davetkarlık karşısında; karşı taraf kendi çıkarları, badikleri ve kurala-
nyla gehr. ‘kendilerine koşut' politikalar İçinde olmamızın gereğini ya
parlar. Türkiye'nin hükümranlık haklarıyla bağdaşmayan sözde ‘ dost ve
müttefik‘ (I), ‘ ortak çıkarlar*!!) g tx başlıklarla, açık-gızl çeşit! anlaşmalar
imzalatırlar ve ülkenin geleceğim İpotek ahna alırlar. Bu koşullar altında
olası sorunlar çıktığında "bağımsızlık eiden gitm iştir' şeklindeki yakınma
lara hiçbir anlamı kalmayacaktır.(2)2
(2 ) ABO eksen* p c M ı b r daha sor™ da "A B D straleŞk o n ı p n ı S r ' d y e n poKtfcACü/
sayesinde. 00 ytdan bu y a n ı TOrklye'nkı o n s u n u ve g to e n lg ln ı yede b » eden pek çok olay
yasandı ve yaşarıyor G j l açk S I anlaşmalardan. A B O üstlerinden. U 2 uçağı skandalna
slah ambargolarından. Irak Sava? öncesinde Ökenin «g a tn e kak sımasına. lO rk asfcemn
ba?r\ı çuval geçirilmesine PKK terörüyle mücadelede Türkiye'nin aldanmasına kadar, aske
d rruiı. ekonom k. eğitim ve bırçck alanda ABO'ran ke n d çkarlar, d oğ u lu sun d ak i yaptırım
talep ve tehditten. I 0rk hCkOmedermm gereksiz ve a jm tavizler inden kaynaklanmaktadır
84
Bu dizinin 2. kitabında görCteceğl gibi 1945 sonrasnda A B D ve Tür
kiye arasında başlayan siyasi, ekonomik ve mail ilişkiler. İnönü'nün açık
kapı politikası. 7 Eylül 1946 devalüasyonu. M Thom burg'un Türkiye ra
p o ru IMf. Dünya Bankası. OEEC (Organı sat o n for European Economlc
Co-operatıon-Avrupa Ekonomik İşbirliği Teşkilatı. 1961'den sonra
OECD-Organısaton for Economtc Co-operatlon and Developm erıt-Avru
pa Ekonomik İşbirliği ve Geliştirme Teşkilatı) üyelikleriyle. Türkiye'yi Bat.
güdümünde dönüşü olmayan bir yola sokmuş; Kemallstlerln 25 yıllık
mücadelesine sünger çekmişti.
85
kovuluşunun hikâyesini şöyle anlatmaktadır: '19 47 yılında Trumarı Dokt
rini ile başlayan Amerikan askeri yardımı birçok tabı neticelen de bera
berinde getirdi. Ankara'da bir 'Am erikan Askeri Yardım Kurulu' faali
yete geçti. Bu kurula bağlı olarak tümenlere kadar her büyük karargâha
birer asken ekip (TleM Teaml venldı.' (İkili anlaşmalara çoğu Amerikan
Asken Yardım Kurulu Başkanları 4e Türk Hüküm etinin yetkilileri arasın
daki özel görüşmelerde vücut bulmuştur).
86
Bu d iznin son kitabında Türkiye'nin günümüzde geldiği nokta işte bu
soruların ı<;nde a k lığ a kavuşacak. Şimdi savaşın hemen ardından
ABD 'de neler olduğuna bakalım.
87
yol tutmasını- arzularsa. ABO de kapltahst kampın bderi olarak, kapitaliz
min dünya hegemonyasını sürdürmek ve Ingiltere İle Fransa'dan boşalan
yed doldurmak İçin dünya sahnesine fırlamıştır. Dava, yalnızca Sovyetle-
rln muhtemel saldırılardı önlemek değ*. kapitalist sistem İçinde bulunan
gefcşmtş ve azgelişmiş Ökelerin, hiçbir dış müdahale olmasa bile, kendi
İç gekşmelenyle kapitalizmden sosyalizme kayışlarını durdurmaktade.
e n İ l k e l ve rahat o r t A t r u s ö m ü r g e d i r . Sömürgecilik t e r k e d i l m i ş o l d u -
ğ u n A g ö r e . A r k a s i n d a d e v l e t i n i n A ğ ı r l ı ğ ı o İ A n y A Ö A n c ı sermay e, çalı
şacağı t o p r A k İ A r d A y A l l b e r A İ b i r I k t l s A d l d ü ı e n l veya s e r m A y e d ü ş
m A n l ı ğ ı y A p m A y A n b i r r e / t m l arzular. Krallık veya Batı anlamı İçinde de
mokratik bir idare şekli, sermaye İçin fark etmez. H e r iki ortamda da bu
sermaye, gelişme zemini bulur. Ancak bu sermayenin en çok çekindiği
husus, bir tarafta kom ünizm ciğer tarafta İhtilalci millyetçillk akımlarıdır.
Kom ünizm oturduğu sert sosyalist temel ve tedbirler bakımından İmti
yazlı yabancı yatınmlara kat'iyen tahammül etmez. Onun girdiği yerden
yabana sermaye y a kaçar veya massedilir. Yabancı sermaye, haklı olarak
komünizm kadar katı devletçilik ve milliyetçilik anlayışlarından da korkar.
Bunun İçindir ki Amerikalı, hem yatmmiar hem de onun doğurduğu siya
si sebepler yüzünden, barutun icadından sonra en tehlikeli keşfin milli
yetçilik akımlan olduğunu İfadede zaruret duymuştur. Bu itibarla, reform
lar İçin dış yatınmlara veya ham m adde kaynaklarına İhtiyaç duyan büyük
88
sanayi memleketleri, kendi pazarlarının pazar olması muhtemel sahala
ra ne komünizme kaymalarına ve ne de milliyetçi bir sosyalizm izleme
lerine açık veya kapalı her m etod Ue karşı koymak İsterler."(4)
Savaş sonrasının olağanüstü şartlan ve Stalln'ln tehditleri. (İleride g ö
rüleceği gbt tehditler tartışmalıdır.) milli güvenlik endişesiyle hareket
eden çevrelen de Amerfcan ıttfakını aramaya İtecektir. Önce 95 milyon
dolarlık ödünç slah alınması. Truman Doktrini nin Manı ve Am erkan savaş
gemilernln 1946'dan başlayarak Türk limanlarını ziyareti hoşnutlukla kar
şılanacak». Türk yonetıcMen de Truman Doktrini ile ülkenin güvenliğinin
sağlancbğı kanısında olmadıkları İçin, ittifak aramaya devam etmlşler.(S)
89
duk. . O vakit bu vaziyette harp ekonomisinin kapalı hayatına girişimiz ve
bu vaziyette kalışımız, bizim İçin kurtana bir nimet o ld u ...'
Bu görüşe göre ‘ borçlarını ödeyemeyen memleketler listesine kay
detm ekten * kurtulmanın yolu. Batı'ya. daha doğrusu Amerika'ya sığın
maktır. Kudreti artan srııflann taleplerin ette getren bu görüşler karşısn-
da dırenebılmek. Istenilse b*e kolay değildi. Hele Stalln'ın tehdit edici
yaydma politikası, direnme olanaklarını, görünüşe göre büsbütün orta
dan kaldırmıştır. Türk dış politikasındaki Amerikancı yönelişe, çabucak
susturıian dar bir s d çevre ve eski CHP kadrosundan pek az kişi bağım
sızlığımız açısından karşı çıkma cesaretim göstereblecektr. Fakat Anglo
sakson çevrelerin çok eskiden beri tanıdıktan Haşan Saka. ABD ile imza
lanan yardım antlaşmasından sonra. 1947 Temmuzunda Medls'te. ba-
ğmstzlığımtz açısından hiçbir endişeye yer olmadığını açfclayacak ve
mesele halledilecektir: ”... anlaşma aleyhine yapılmış olan neşriyat. Tür
kiye'nin bir yardımı vesilesiyle, iktisadi serbeşti sinden fedakarlık ediyor
telakki ve mütalaasında bulunanlar, bilhassa mukavelenin ve kanunun
neşrinden sonra, niyetleri samimi İse kendilerine teşekkür ederim. M ut
main olsunlar. Ne Türk Hükümeti nin ne de A B D HükumetTnin tarihinde
herhangi bir mukavele, yardım yoluyla müstakil, bağımsız bir devletin
bağımsızlığına aykın bir teşebbüs gösterilebilir. *
Boylece 1946 yılından başlayarak, yalnız Türtt dış politikasına değil,
iç poktikaseıa da Amerfcan faktörü, etkili bir güç olarak yerleşmiş bulun
maktadır.
ABD bir yandan askeri yardım yoluyla O d u İle uğraşırken, ote yan
dan ktisadi yardım yoluyla. Türk ekonomi politikasını etklemeye yönel
miştir. Fakat bu konuda da ABD. önceleri nazlı davranmtştır. 1947 Mar
tında. Amerikan Meclisi nde konuşan hükümet sözcüsü. “Türkiye mail
yardım talep etmek üzere, müteaddit defalar Am erika'ya müracaat
etmiştir. Fakat Am erica Hükümeti, bu müracaatların bazılarını müsa
it karşılayacak durumda değildi." demektedir. ABD. önce isteksiz dav
ranmıştır. Türkiye. Marshal Planı ndan 615 milyon dolar yardım istemiş
tir. Amerfcalı uzmanlar, bir rapor hazırlayarak. Türkiye'nin yardıma ihtiya
cı bulunmadığını, savaş yıllarında bir tahribata uğramadığım, yeterli dö
viz ve altın stokuna sahip olunduğunu, sanayi üretiminin savaş öncesi yıl
larına nazaran arttığnı belirtmişler ve Türkiye'nin yardım görmek şöyle
dursun. Avrupa'nın kalunmasna yardım edebileceğini ilen sürmüşlerdir.
Onlara göre Türkiye, kalknma programının finansmanını kendi başna
karşılayabilecek durumdadır. Türk Dışişleri Bakanı ise Amerikalı uzmania-
90
nn iddialarını kabul etmekle btrl*te. vardıktan sonucun yankş olduğu.
Türkiye makine v e teçhizat için yardıma ihtiyacı bulunduğu görüşünü sa
vunmuştur. Nihayet ısrarlı çabalarla Türkiye. Mars hail Planına alcm ış ve
8 Tem muz 1948 de Türk Parlamentosu. ABD İle Türkiye arasındaki İktisa
di İşbirliği Anlaşması nı onaylamıştır.1948 sonbaharında dayardım prog
ramca nezaret için bir Amerikan misyonu Türkiye'ye yerleşmiştir. Ama
ümit edilen miktarda yard m alınamamış». 19 4 9 -1950 mali yılı sonun
da. ABD yardımı ancak 180 milyon doları bulacaktır.
Türkiye'nin Marshall yardımından yararlanması, şu gerekçeyle kabul
ecHmlştr: Savaştan yık* ç*an Avrupa'nın gıdaya ve ham maddeye ihti
yaç vardır. Türkiye, alckğı yardımlarla tanmını geliştirecek ve Avrupa'nın
gıda ve ham madde deposu haline gelecektir. Buna karşılık, sanayi ma
mullerini Avrupa'dan alacaktır. Atatürk döneminde amaç, sanayi ülkesi
Olmakken; Marshall yardımı ile amaç. Avrupa'nın tarm ülkesi olm ak ».
ABD ve ABD egemenliğrıdeki milletlerarası kurumlar boytece Türki
ye'nin ekonomi polit*asırn çizmeye koyulmuşlardır. Esasen daha 1945
yılından başlayarak. Türk kalkınmasında ABD görüşleri egemen olmaya
başlamış». ABD. devletçiliğin bırakılmasını, özel teşebbüsün ve yabana
sermayenin teşv* olunmasını, devletin sanayiden çok baytndrl* işlerine
yatırım yapmasını istemektedir.
91
dı. O te yandan sermayenin büyük bir kısmı, d e v le t» aştığı kredilerden
gelmekte, ûretıctenn ödedikleri vergiler de sâah sanayi lehine ndirm ler
ve avantajlar sağlanmaktaydı. Ürün çeşitliliği ve yüksek orandaki sipariş
ler oranında çol< fazla sayıda yan sanayii kıruluşlan da büyük tesisler için
çalışmakta ve savaş ıs tM a m ı giderek artrmaktaydı.
İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle tamamlanmış olan devleti ta
mamen ele geçirme süreci. General Marshall'ın Dışişleri Bakanlığna ge
tirilmesiyle ve bu bakanlığın kadrolarının yansı askerler tarahndan İşgal
edilince, gaynresmi Pentagon-Wall Street partisi 1947 yılında süratle
kurulmuş oldu. Elsenhower'ın başkanlığa getirtmesiyle. Pentagon un nü
fuzu büsbütün arttı. A BD Milli Güvenlik Konseyı'nln görüşeceği mesele
ler. alacağı kararlarla ilgili bütün hazrlıklar. On çalışmalar, teklif ve proje
ler artık hep Pentagon da işlenir, hazırlanır olmuştur. ABD dış politikası
na hakim olan Soğuk Savaşın bütün biçimleri, yöntemleri Pentagon'dakı
uzmanlar tarafından hazırlanıp yürütülmektedir. Yalnız Dışişleri Bakanlığı
na ve bakankklara Pentagon un adamları yerleştir im iştr.
Elsenho*er >n başkanlığı srasında VVashıngton'dakı devlet ve hükü
met cihazında 200 general ve am iral 1300'den fazla albay ve 6 bini aş
kın subay önemli işlerin başna getirildi. (Bu durumda. Demokratların tş
b a ş»a gelmelenyle hemen hiçbir değişme olmadı. Hatta Kennedy'den
sonra başkanlık koltuğuna johrtsonun oturmasıyla, askerlern devlet kad-
rolarndakı yer ve nüfuzlan daha da arttı. Tekelci Devlet Kapitalizmin»
kendine özgü kanunlan bunun böyle olmasını gerektiriyordu. Yani, dev
letin mılitarize edilmesi ve flnans-kapitalin kapitalist dünya üzerindeki
hegemonyasının bekçise jandarması olması bir zorunluluktu.)
Bu bakımdan. A BD Savunma Bakanlığı koltuğuna 1945'ten bu yana
oturtulmuş olan sekiz bakanın: |ames Forrestal, Louls |ohnson, George
Mars hali, Robert Lovett, Charles VYIlson, Nell M c Elroy, Thomas Ga-
tes ve nihayet Robert M c Nam aranın finans kapitalin temsilcileri olma
ları elbette tesadüfi olaylar değildir. Bu hususta bir iki omek. bu işlerin te
sadüf olm adığnı görmeye yetecek»;
|ames Forrestal, Dlllon-Reed yatırım müessesesinin direktörlüğün
den gelerek Savunma Bakanlığı koltuğuna oturmuştur. Robert Lovett,
Bromm Brother, Harrtman and Co. silah tröstünün başkanlığından.
Charles VVIlson ise General Motors tröstünün başkanhğından geçerek
ABD Savuma Bakankğı koltuğuna oturtulmuşlardı.
Gerek Savuma Bakanbğı'nda. gerek Dışişleri Bakanlığında v e gerek
se ABD Silahlı Kuvvetleri nin her üç Kurmay başkanlığı kadro ve davete-
rinde kilit noktalarını tutan bütün sorumlu kişiler, dolaylı v e dolaysız ola
rak finans-kapitalle ve W al Street ile bağlıdırlar. Özellikle silah fabrkator-
leri ve tröstleriyle ski bağları vardır. Esasen bu ski bağlan yüzünden.
92
VVashlngton ve Pentagon a ödevle gönderilmişlerdir, ö d e v süreleri bitin
ce. çoğu tekrar eski İşleme, yani bankalardaki, fabrfca ve işletmelerdeki
İşlerine dönmektedirler ve bunların çoğu, devlet kadrolarında çalıştıkları
süre İçinde, resmi maaş ve ücretlerinin dışında, bağlı olduktan banka ve
tröstlerden de eski ücretlerini almaya devam ederler. Çünkü devlet hiz
metine bağlı bulunduktan kurumlar tarafından bu kurumların işlerini ko
laylaştırmak göreviyle gönderilmişlerdir.
Pengaton'un A B D fnarts-kapital ile olan bağlarını. Elsenhovver baş
kanlıktan ayrılırken verdiği veda mesa|*ıda şöyle tfade etmişti "Asker ve
Sanayici blokul..* Lisentıower. bu blokun büyük bir tehifce oluşturduğu
nu söylüyordu. Bu blok. 1950 yılı başlarında 200 milyar dolarlık bir ser
maye tabanına oturmakta. Yüzblnlerce işçi ve meme* çalıştırmaktadır.
ABD'nln her eyaletrıde ve her daire ve kurumunda kolan olan muazzam
bir örümcek ağı. korkunç bir ahtapottur. Bu blok, dünyanın her yerinde
ajan beslemekte ve G A 'n ın casusluk. sabota|. hükümet darbesi ve kar-
şı-devrm işlerine harcadığı yıllık 100 milyon dolarla birlikte bütün bu iş
lere her yıl 250 milyon dolar akıtmaktadır.
Sadece A B D Savarıma Bakanlığı nda, bu Savaş Partisi nin hizmetinde
yaklaş* olarak 30 bin kişi vardır. Elsenhovver İn sekiz yıllık başkanlığı dö
neminde. bütün devlet bütçelerin*! üçte k is t yanı tam 350 milyar dolar
bu savaş blok unun kasalarına aktı. Demokratları! ktldara gelmelenyle ar
trılan savaş bütçelerinin 250 milyar doları yn e bu Pentagon- Wall Street
blokunun kasalarını doldurdu.
General Dynamics, Lockheed, Boeing Alrcraft, General Electric,
North American Avtadon, General Motors Corporation, Sparry Rand.
United Alrcraft, du Pont de Nemours InC., |ones and Laughlln SteR, Te
ras Corporation International Harvester. vs. firma ve tröstlerin her biri
ABD savaş bütçelerinden her yıl 10 0 4e I milyar dolar arasında değişen
siparişler akrlar. örneğin bunlardan Lockheed Alrcraft firmasında 60
emekli general-amlral ve albay çalışmaktadır ve bu firma en fazla asken
uçak ve roket siparişi alan tröstler arasındadr.
General Dynamics (en büyük füze İmalatçısı) tröstünde 17 amiral. 7
general ve 30 dan fazla yüksek rütbei subay emeklisi çalışmaktadır. Bun
lar*! başında da eski Kara Kuvvetleri Bakanı frank Pace bulunmaktadır.
ABD eski Kurmay Başkanlarndan General LC la y. General Motors C o r
poration tröstünde direktördür ve ayrıca Continental Can Com pany fir-
masrsda da direktörler meclisi başkanlığı yapmaktadır. General Mac
Art hur. roket yapan Sparry Rand firmasında keza ölünceye kadar Gene
ral Direktörlükte bulunmuştur. Aynca General Bedeli Cmlth, Omar
Bradley, Arthur Radford gtot emekli generaller*! her biri yukarıya sırala
dığımız tröst ve firmalarda benzer mevkiler İşgal etmektedirler.
93
Um» I B B 6 y i* * U Is
tanbul Valde Tajkuafc
lafındı İngin mûhen
d i & .w .( W m t r t*
safimladıgı Abdülha
mld ve Abdülmedd
birrk ki deniıakı Hıjl
edBnljti
Um* i».*cu Yapm ve
deneme a samlımda
gltkce ceket atandan
(otogı.e ot>tekririyle
çekilen bu dertzarctaıa
alı fotoğrafların aslı
Wast»ng«onda Smlrh
sonlan Mûıesindedk.
O t«d « ABD Genciol
Dynamlei Cotpofatl-
onVı seti Mide üıeeılgl
M denilakıntı kızak
u n ındkHsi Bu gem
dana somaki yıkarda
Hıuı Beli adı veıketek
Tudi donanmasına ka
rktyjtır
Afı»o Tûıkiye de İnşa
edken 209 in d i den i
u k ı gemdi TCG yık»
ray a sancak çekme (d
ret* 1979.
İstenI». geıeki İfade,
sat» «e planlama yapı
latan dr, müdahale-
letden uıak dur ulaMı
le. basatmamak mûm
kün değil
Pentagon VValI Street Partisi
A BD 'nln P « m u j ı Otan Her Uluslararası Meselede
Kurum ve Örgütlerde Askeri Siyasi Blok ve Anlaşmalarda
Birinci Derecede Rol Oynuyor
96
pazarlar, artfc ABD dışında olsa da ABD bloku l<;lnde yeralması ve siah-
landırılması gereken üfceler olacaktır.
Bu çerçevede Türkiye ordusunu düzenlemek İçin 1947'dekl Truman
doktrini, ekonomisi açısrıdan İse daha sonraki Marsh a l yardımı Türki
ye'ye ulaşacak ve Türkiye'yi onemk ölçüde rahatlatacak!» Ancak bu yar
dımların ve ABD yandaşlığının Türkiye K*n gelecek açısından hiç de ra
hatlatıcı olmayacağı yaşanan pek çok olumsuzluklarla görülecektir.
Bu yardımlarla Türkiye. Saraçoğlu'nun önerdiği "şantiye görüntü-
sü"ne yavaş yavaş geçmeye başladı. İnönü'nün Başbakanı "daha genç,
daha günün gerektirdiği bllgterle donatılmış bir yeni eklp'ten söz eder
ken. y n e "Milli Şefin direktiften" altında çabşacaklarını söylüyor ve yine
CHP'j bir kacfroyu kastedyordu. Halbuki 1950 sepmlerlnl CHP kaybedin
ce bu kadro "A dnan Menderes'in dlrekdAeri altında çalışan DP1I bir
ekip" oldu. Ekonominin, şartlar güç de olsa 1946 ile 1950 arasında İyi y ö
netildiği söylenemez. *7 Eylül 1946 kararları* diye bilinen devalüasyon
dan önce doiarrı resmi k ıru 130 kuruş, fllk kuru 182 kuruş dvanndayken.
bunun 280 kıruşa çıkarılmasna hiç gerek yoktu bu. hayat pahalılığını bir
anda % 3 0 a va m d a artırdı. Türkiye İle sonraları daha çok İlgilenen ünlü
ekonomist Max Thom burg a göre, ihracatı boyte bir yoldan teşvik etmek
anlamsızdı.(7) Yiyecek ve ham madde sıkıntısının dorukta olduğu bir dün
yaya. Türkiye, kene* ıhtıyacmın üstündeki her şeyi rahatça satabilirdi.
O günlerde. İktisat Profesörü Dr .Feridun Ergin şöyle diyordu: 'D eva
lüasyon bu sefer ekonomiyi m a iye t enflasyonuna sürükledi. Pahalılık ar
tarken piyasanın durgun bir ortama girmesi. İş İmkanlarının azalması, dö
ner sermaye sıkıntısının başlaması maliyet enflasyonunun karakteristikle
ridir. Talep enflasyonundan yararlanan zümreler de devalüasyondan son
ra iktidara sıcak bakmadılar. "
1948 de Marshall yardımından İlk tahsis. 10 m iyo n dolardan ibaret
tir. Bu ancak ertesi y* biraz artrılacak. 1950 Şubama kadar 180 milyonu
bulacaktır. 1949 ne filelerin, ne ceplerin dolu olduğu b » yıl sayılabilir.
Ürün bereketsizdi. İmalat sanayiinde durgunluk vardı. Sürüm taranıyor
du. Cari fiyatlarla milli gelir azalıyordu. Piyasa, artan maliyetlerle tıkanan
97
sürümün kıskaandaydı. Büyüme hızı negatifti Sanayi mallan pahalanr-
ken. devalüasyona rağmen eski alım flyatlannın uygulanması ve bunların
İthalat fiyatının altnda tutulması büyük köylü kitlesini sıkntıya sokuyor
du. Memur ve emekli aylıklan İle ücretler hala enflasyonun gerisindeydi.
(Feridun Ergin İn dediği gibi bütün bunlar 14 Mayıs seçlmlemln sonucu
nu etkileyecektir.)(8)
96
mlnde olacak ve yne Am erkalı mûdûr ve y arctmcıları da anlaşmaya g ö
re Amerika Dışişleri Bakanhğı tayın edecektir. A BD kanunlarına göre ça
lışacak olan bu komisyonun ve burada görev alacak Amerikalıların neler
yapacaklarını, amaçlarını, anlaşmada yazıldığı g*>l. yazılmayan konularda
da Amerikalılar belirleyecek veya yeni bir du run karşısında Dışişlerinden
yeni tabmat alabileceklerdir. Bu komisyona girecek dört Tü rk üyenin
görevleri, yetkileri ve kime karşı sorumlu olacaktan hakkında bir ke
lime dahi yoktur.
99
tl'nın bu komisyon aracılığı <e gerçekleştirmek İstediği amaçlara uygun
mudur? Aynlıklar varsa butlar nasıl giderilecek»? Anlaşmada Amerikan
H üküm etlin bu komisyon üzerindeki siyasi, kültürel, mail ve İdari kont
rolü gayet sağlam esaslara bağlandığı halde. Ankara'da faaliyet gösteren
bu komisyona Türk Hükümetinin katılmaktan başka hiçbir yetki ve kont
rolünün bulunmaması nasıl yorumlanır? Türk Hükümeti bu komisyon ara
cılığı İle Türkiye'ye gelecek Amerfcalılarta. Türkiye'den Amerika'ya y o la -
nacak Türklerde bulunması gerekli nltelfclen tesblt etmiş midir? Ameri
kan Dışişleri Bakanı tarafından tayin edilecek şekilde her yıl çalışma rapo
ru verimesl anlaşmada yer aldığına göre, niçin Türk Dışişleri Bakanlı-
ğı nın tesblt edeceği biçimde bir çalışma raporu verilmesi de anlaşmada
yer almamıştır? Bu Eğitim Komisyonunun asıl yöneticisi olan Müdür, ni
çin Türk değil de Amerfcalıd»? Bu ve benzen sorulara Türkiye'de cevap
verebilecek bir sorumlu bulmak imkansızdır.
(9 ) Güney Vietnam'da ıkl tarata da casusluk yapan M r Güney VietnamlI ajanın OldUrülmesry-
le ortaya ç* a n te*a • « r r O l r r ' I n laallyetlen üzerinde Tok lye 'nln d e Önemle durm an zorun
ludur Am erlkaUar Önce bu YejU Berellerl C lA 'nm be aracı olarak A vrup a da kcam ujlardr.
6u konuda eğitim gOrerefc yense M im i} A m enkan subayları. A vru p a ’da Kuşlan sevmeyen et-
nfc gruplar a/asmda. OzeMde Kuşlara k x > km ve nrSıum besleyen km selen bu tejklata ala
rafc bOyCh Ölçüde gizil Örgütler kurmuşlardır. Kuşlara kar> Sulanılmak üzere Avrupa'da ku
rulan bu tejfcSat. sonralan C lA 'n m gOrdügü lüzum üzerine Güney Vietnam a da bir çekirdek
kuruluş gÖnderm<} ve orada Vletnarr*aara karjı olan, onları sevm eyen e tr * gruplar arasın
dan seç »en kimseler bu O rg jte karlarak C lA 'n m amaçlam a gOre kutankmaktadrlar.
100
ra tanıchğı geniş İmtiyazlara dayanarak Türkiye'deki özel görevlerini bü
yük bir serbesti içinde, kimsenin müdahalesi olmadan yaparlar ve yeril
ortaklarıyla yer» örgütler kurarlar. Türk siyasi hayatını etkilerler. (Bunlarla
ilgili gerçekler, çeşit» vesdelerte gündeme gelmektedir. Bazı örnekleri
İleride verJecektlr.)
Türk İdarecileri bunları dışarıda planlayıp Türkiye'de tezgahlayan
yabancı parmağını göremezler. Ç ü nk ü bu yabancı parmaklar uzman,
danışman ve öğretmen olarak bizim güvenliğimizle İlgili, devletçe
kurulan örgütlerin İçinde de çöreklenmişlerdir. Türkiye'deki Devrm cı
ve Antlemperyakst. Atatürkçü her hareket, komünistlikle damgalanarak
sol tehlike büyütülürken, her türlü sağ ve genel hareketlere milliyetçi ni
telik ver »erek örtülmek suretiyle Türkiye Içm asıl büyük tehlike sinsi bir
şekilde yeril v e yabana para ve İdeolojilerle beslenp kuvvetlendirilmek -
tedır. (Günümüzde olduğu gibi.) Türkiye'nin en sorumlu yöneticileri da
hi buna, bilerek veya bilmeyerek İnandırılmaktadır. Türkiye, yabandan
oldukları gibi görmeye mecbcrdur Türkiye'ye gelen her Amenkah dost
tur. müttefiktir. Hele. Türkçe "Merhaba Asker" veya " Tûrtder çok kahra
mandır. Kore'de çok iyi doğüştuier.' dediği anda, o Amerikalı Içm Türki
ye'de açdmayacak kapı, yapılmayacak tş yoktur. Türk basını bu Amerika-
lı'nın büyük boy resimlerim ilk sayfalarına basarak övmekle bitiremez.
Oysa hiçbir yabancının düşünemeyeceği kadar garip, çektiği bütün açla
ra ve düştüğü felaketlere rağmen gerçek yönüyle ne kendisini, ne de ya
ba ndan taramayan ve taraması da İstenmeyen, bu dünyada nurlu ufuk
lar. öbür dünyada cennet vaatleriyle avutularak. İçten ve dıştan sömürü
len yoksıJ insanlarla dolu g a r p b » ülkedir Türkiye.! 10)
101
Millet Kavram mı Demokrasi Retoriği İle Birlikte Kullanan İlk Popülistler
Savaş ekonomisiyle bitikte palazlanan ticaret burjuvazisi, büyük kentlerde
yoğunlaşmış ve önemli bir sermaye birikimine sahip olmuştu. Bu arada ya
bancı sermaye »e ortaklığını geliştirmek İsteyen burjuvazi, bu konuda savaş
döneminde getirilen kısıtlamalara karşı çıkıyor, devlet müdahalesini istemi
yordu Bu ortam içinde İsmet İnönü 19 Mayıs 1945'te yaptığı bir konuşma
da: 'Memleketin siyaset ve fikir hayatında demokrasi prensipleri daha gem s
ölçüde hüküm sürecektir. * diyerek yeni bir dönemi çağrıştıracak bir konuş
ma yaptı. Bunun hemen ardndan 7 Haziran 1945'te Celal Bayar Adnan
Menderes. Refik Kocaltan ve Fuat Köprülü İmzasıyla CHP Grubu na Dörtlü
Takrir verildi. Takrir, bazı anayasal hakları öne sürerek, hem vurguluyor, ama
ayrı bir parti kurmaktan söz etmiyordu. Önerge 12 Haziranda toplanan parti
meclis grubunca reddedRdi. Bu arada "Çlfçiyl Topraklandırma Kanunu"
TBMM'de kabul ed#di. Yasanr görüşülmesi sırasında başta büyük toprak
ağası Emin Sazak ve Fuat Köprülü le Adnan Menderes gazetelere yazlar
yazıyor, demeçler vererek hükümeti eleştiriyorlardı. Sonunda 21 Eylülde
Menderes ile Köprülü CHP'den ihraç e (« d i Bu karan eleştiren Refik Koraf
tan'ın da atlması ve Bayar'm milletvekilliğinden istifa etmesi olayları hızlan-
d rd ı Bir demiryolu müteahhidi olan Nuri Demlrag Milli Kalkınma PartlsTnl
kurdu. Nihayet 3 Arakkta Bayar da C h T d e n İstfa etti. Tam bu srada Hüse
yin Cahit Yalçın Tanın gazetesinde "Kalkın Ey Ehil Vatan!" başlıklı tahrfc edi
ci bir yazı yazdı. Ocak 1946 da kurulan DP sosyalzme ve başlangıçta bitik
te okluğu ilerici aydınlara karşı düşmanca bir tavır takındı. DP'nln kuruluşun
da soyut bir "millet egemenliği" kavramı a g r basıyordu. Bunda DPnin taba
nını temsil eden orta çftçlere ve küçük üreticilere seslenen popülist söyle
min payı büyüktü. |andarma. tahsildar, asker gibi unsurlarla temsil edilen
devletin karşısına "millet" gibi bir kavram "demokrasi" retoriği ile birlikte çı
karmak DP'nin önemli bir başarısı oldu.
102
14 M a y i i 1 95 0 g e ne l s e lim in d e n b üyük üstünlükle
çıkan O T d e . ıkttd a rm n ilk gü n le rin d e , cıa nhu n ye tın
kuruluşundan b e n C H P 'yte organik bir bütünleşm e
içinde olan asken v e sivil bürokrasinin iktidar değ ışı-
m m b o yk o t edebileceği, ha tta darbe g rıjım le rırıın
o la b ile c e k kuşkusu hakim di. S e çen d en 2 0 g ü n sonra
5 Haziran g ü n ü bir a b a y . başbakan A d na n M e n d e
res'i ziyaret ederek asken d a rb e ’ ıhbannda bulun m uştu . DP hükü m e ti derhal o rd u
nun üst ko m u ta d ü ze yin d e ön e m li değişiklikler gerçekleştırclkten sonra, birkaç a y
içinde 1 5 general ve 15 0 albayı em ekliye sevk ederek h e m bu so yle ntfen ortadan kal
d ırdı. h e m de -oncekkle D P Ö rgü tün e - bürokrasi üzerindeki e g em en liğ in e ılışk n işa
ret v e m o ra l verd i. 3 t y t ü 1 9 5 0 'd e yapılan yerel seçenlerde d e D P 'n u ı 6 0 0 küsur be-
le d ye ru n 5 6 0 'h u alması bu Ö zg ü ve n i pekiştirdi.
D P 'nin iktidarı resm en d evra kk ğj 22 M a yıs 1950 d e D P g e n e l başkam C ela l Bayar
cum hurbaşkanı. Adnan Menderes başbakan o ld u . M e n d e re s. 9 Hazirandan başlaya
rak parti genel b a k a n lığ ım d a devraldı. 2 9 M ayısta okunan I . M e n d e re s hü kü m e ti
nin p rog ra m ı. D P 'm n g e ie ce k icraatına ilişkin fikir vericiyd i. Bu p ro g ra m ın üç ayağının
o ld u ğ u soyle ne b ıtr Z am a n za m a n "revanşlst" intikamcı] g ö rü n ü m le re bürü ne bilen
bir a n tt-C H P t a v ı v e tek parti d o n e m eleştirisi, sınırsız ’O ze l te şeb b üsçüiü ğe ' dayalı
kalkınmacı söylem , tehkkek sayılan akım ların, hareketlern kaynağı olarak ’k o m ü -
m z m 'ı saptayan fanatk bir a n tl-k o m ü m zm . ı 'İrtica v e ekçilik gibi aşırıcı cereyanları v a
sıta olarak kullanan aşçı so k u hareketlere karşı gereken bütün kanuni tedbirleri alm ak
ta asla te re dd ü t e tm e ye ce ğ iz " - H ü kü m e t p ro g ra m ın d a n ]
DP ilk ola rak, "b askı dAnembıln sona enliği, gerçek dem okrasinin kurulduğu’
doğrultusundaki söylem im destek le yen v e C H P d o n e m m n otoriter u yg u la m a la rın
tasAye e tm e ye d ö n ü k uygulam alara a ğ rk k verek İ t H a ziran d a A ra p ç a e zan yasağı
kaldırıldı. 14 Te m m u z d a Nazım Hikmet ın d e yararlanckğı be g e n e l a l yasasıyla C H P
d o n e m m d e İşlenen b ü tü n suçlar affedildi B asın Yasası n d a d e m o k ra t* le ş tn c ı d ü z e n
lem eler ya p la ra k . 1946 5 0 d ö n e m in d e DP-y e b ü y ü k destek v e re n basm m ükâfatlan
dırılmış o k lu A m e rika n ya n k ın ı, daha savaş ıra s ın d a u ygulam a ya k o n an *1end and
leasc" 'k ıra ia m a o d jn ç v e rm e ) çerçevesinde başiack. A ske ri alanda bu ya rd ım ın İ t e
lerini m u h te m e l b e çatışma aranda, savaştan y o rg u n ç * m ş A m e rika n o rd u sun u n ye
rme ateş hatanda e n On sıraya itilecek. Türk o rd u sun u n savaştan kakna m alzem eyle
d o n a tlm a s ı y ü k ü m lü lü ğ ü b e lrle d i.
Demokrat Parti popülizm i, tek parti yftnetlmlnln devlet partisi CH P nln altı oku n
d a yer alan ’ hafcçıbk’ tan oldukça farklı bir temel Özerinde yükseldi. C H P nin
halkçıkğıra sın rla ya n en ön e m li e tm e n le rd en biri ldeolo)tsmı b e l deyen seçkin b ürok
ratların kenetlerim her zam an d e v le te , laik C u m h u riy e t e karşı sorum lu g o rm e le n ve
davranışlarını buna g öre ayarla m alan o ld u Halkı sevm ek, halka hizm et v e rm e k g e re
kiyo rd u. ancak halk her za m a n uzak durulacak, d e v le t işletme k a n ştrlm a ya ca k bir
nesne olarak kalmakyck. O n u 'm u a s ır m e d e n iye t seviyesine" çkara ca k olanlar d a y ö
neticiler. "e b ed i" v e ’ m HIP " ş e f le r olm alıydı. D P önderken ise aynı ye rd e n g e lm e le
rine ra ğ m e n , halkın g ö zü n d e farkb b ir karizm a o lu ş t u r m a m bilekler. Bunda özellikle
o g ü n e kadar tttızhkle k o run a n laıkkk Ike lcrm ın zo rla n m a sı h a k in dmı d u y g u la rm n
söm ürülm esi b ü y ü k bir rol o y n a d ı Bu konuda Celal kayar d a n çok farkk b k kıştlğe
sahip A d n a n M e n d e re s in bazı ye te n e k le ri asimda b ir b urju va politikacısı olarak o l
dukça başarısız v e d e n g e s iz y a n l ı m Örttü v e her za m a n One çıkm a sn ı sağlack B u k o
n u m uyla k im zam an h a k tarafından be e rm iş m ertebesine ka d ar ç k a r k k v e özellikle
d e Londra'daki uçak kazasından sağ kurtulm ası buna bağlandı.
103
Doğudaki um potı bölgesidir.!! I ) Türkiye. 1954 lerde başlayp 1950 lı
yıllarda artan bir hızla Am er ikan yardımrıa karşılık, her zaman övündüğü
tavizsiz ve onurlu chş politfca anlayışını da giderek terk edecek. DP ikti
darı Amerikahların "Stlcky Pollty" dedikleri yapışkan politikalar üretecek
tir. Bu yapışkanlık öylesine sorumsuz hale gelecektir kİ. ABD ye yaran
mak ve N A TO 'y a g rm e k pahasına. Türkiye'yi hiç ilgilendirmeyen bir so
runda. dünyanın b » ucundaki Kore Savaşı'na. Anayasaya aykın bir biçim
de asker gon derp. 721 Türk askerini şehit, binlercesınn yaralı ve kayıp
olmasna neden olacaktır: ama ABD yine de Türkiye'yi N A TO 'y a almaya
caktır. Tâki SSCB'nln nükleer başhklı füzeleri ortaya çıkıp da Türkiye'de
A B D üstleri gerek» oluncaya kadar.
104
güçlendirmeye. çağı n. donanım imkAnlan çizgisine getirmeye. sa/aş gücü
müzü artırmaya çalışıyorsunuzi Teşekkür ederiz, fakat, az Önce de söyledim,
dünya ikiye bölünmüş. Bloklar, yerlerini almışlar... Biz. bu bloklardan birinin
silah yardımlarını kabul eriyoruz Bu ne demektir? Mukabil bioka karşı tizi
hazırlıyorsunuz. Ur müdahaleye u&arsak. savunma gücümüzü pekiştiriyor
sunuz. fakat kendisine karşı silahlandığınız blok, bize bir müdahalede
bulunursa, verilmiş bir teminatımı yokturl Memleketimi, hem karşı blo-
kun husumetine m a m ı kılmak, hem de birlikte hareket etmek İstediği
miz blokun teminatından mahrum olmak, Türkiye'nin razı olacağı bir du
rum değlkllrl... Memleketimin mukadderatını açıkta bırakamamI Bu.
diplomatik ölçüleri ve savdan zorlayacak kadar sert ve kesin konuşmam
Amerikalı heyeti biraz şaşırttı. Heyet başkam: 'Sizi anbyorum ve haklı buluyo
ru m ' d y e söze başladı. Sonra. Amerikalıların verdikleri sözlere, resmi ariaş-
malar ölçüsünde bağlı bulunduklarını. Türkiye'nin de hiçbir zaman kendisini
yalnız hissetmekte haklı olmayacağını, çünkü Amerika'nın Dost' olarak yanı
başında bulunduğunu anlattı ve dedi kİ: " Amerika bu günlerde. Uzakdo
ğu'da büyük taahhütlere girmiştir. Yeni taahhütlere girmek, durumunu
güçleştirecektir, fakat Türkiye'yi hiçbir zaman yalnız bırakmayacağımız
dan emin olunuz t~ dediler.
Kendisine hemen mukabele ettim 'Siz bu sözünüzle,
beni teyit ediyorsunuz. Bizim de iddiamız budur! A m eri
ka. hangi sebeple İse, bize karşı b ir taahhüde girmek
İstememekte, fakat buna karşılık bU l. karşı blokun h u
sumetine maruz bırakarak bir durum meydana getir
mektedir Güven içinde olabilmemiz İçin. Amenka nm S ovyet tehdidine
söz yerine. Atlantik Paktı rvn ortak teminatını vermesini Is- v e rile n c- v o b la r
tıyoruz i 1 31 Güvenimiz, buna bağhdıri’
105
H eyet başkanı, bunu mutlaka bir g ü n gerçekleştireceğini. Amerika'ya
döner dönmez, konuyu Cumhırbaşkaru seviyesinde değerlendireceğini
söyledi.
Heyet. Ankara dan Kahire'ye geçti. Kahire den heyet başkanından bir
mektup aldım. Şahsıma yazılmış bu mektupta. Amerika İle temas sağla
d ığ ın ve Türkiye'nin Atlantik Paktı na alınacağından emin olduğunu bil
diriyordu. Bu sırada İngiltere, sorumuzun karşılığını verdi. Bu karşılıkta
Türkiye'nin Avrupa medeniyetinin bir parçası olduğu belirtiliyor ve İngil
tere'nin. Türklerin Atlantik Paktı na alınmasına karşı olmadığı açıklanıyor
du. Daha sonra General Montgomeri. bir görüşme sırasında Türkiye'nin
Atlantik Paktı na girm e konusunda İngiltere'nin nasıl fikir değiştirdiğini
şöyle anlattı: Atlantik Paktı. Avrupa medeniyetini savunmak için kurul
muştu. Bu doğnj... Türkiye de buna girmek istiyordu. Bu iyi. bütün m e
sele, A vrupa'nın hudutların elaydı Biz dedik İd: Avrupa'nın hududu,
Türkiye'nin kuzey sın ın Kafkas dağlan na dayanır.' Böyle olunca da
güçlük ortadan kalktı.'
Celal Bayar'ın N A TO 'ya girme İsteğiyle İlgili olarak başka bir gün şun
ları anlatıyor:
'B u demecin verildiği günden, benim Cumhurbaşkanı seçildiğim g ü
ne kadar dünyada yeni bir gelişme olmamıştı. Öyle İse Atlantik Paktına
girm eyi sağlamak veya yeni bir Akdeniz Paktı kurucuları arasında buluna
rak kolektif bir emniyetin siperine sahip olmak gerekti. Bu konuda Türki
y e nin girişimleri hakkında geniş bilgi almak İçin İnönü ile görüşmeyi d ü
şündüm. İnönü, cumhurbaşkanı seçildikten sonra beni tebriğe gelmişti.
İadei ziyaret vesilesi İle evine gittim. Dikkatli ve nazik bir şekilde beni
karşıladı. Başbaşaydık. N A T O 'ya niçin girm ediniz?' dedim. Sorumdan,
alınmış göründü. O nlar İstediler de biz mi girmedik. Celal B ey.' (t ye
karşılık verdi. Amacımı açıkladım. Gerçek durumu. N A TO 'ya girip girm e
mek konusundaki gerçek fikrini öğrenmek istediğimi söyledim. Zaten
S SC B 'ye m aled lm e k o te n tra }tr SSCB D ıjijle n Bulum M M d o t o v 'u n çc* sofraları 'B o
r u la r ın Ortak GuvenMgr b a ju .li 30 M a y a I9 S 3 tarihli n o ta » d ıjn d a . SSCB ran Türki
y e den d oğ ru d an toprak talebiyle 4gll hiçbir resmi açıklama ve belge yo ktı* . Bu iddialar
Ikmcı Dünya S a v a » o ıta m n d a A tla n ta g ü ç le n tarafından ü re tim i} gerçek d ıjı p ropagan
d a d a (Teori Dergisi. s a y i:l8 l. s .3 -2 2 2 00 S .)
Bu iddia v e a çılam aların ötesindeki temel gerçek İse savajm he m e n sorvasnda
A B O den destek v e yar d m talep eden A B O ile eklemlenmek isteyen Türk siyasal çevre
len ve uberallejm e çlrglsindeki i j çevrelerinin SSCB tehdidini sansasyonel b » biçimde
g ün d e m d e tutmalarıdır
107
verdiği cevaptan anlaşılıyordu ki. mukadderatımızı N A T O 'ya bağlamak
tan zarar değil. fayda görmektedir. Bunu, sarahatle ifade etti Esasen be
nim görüş ve kanaatim de bu yoklaydı. Fikir birliği İçinde bulunuşumuz
dan huzur duydum. Sayn İnönü'nün evinden ayrılır aynlmaz. Başvekil
Adnan Menderes i buldum ve durumu kendisi Ue uzun-derin görüştüm.
BaşvekH de bu konuda benim gibi düşünüyor. Sovyet Rusya 'nın belli İs
tekleri karşısında yalnız kalmamak İçin, kolektif b ir emniyet zorunluğuna
İnanıyordu. Öyleyse -dedim- bakanlar kurulunu toplayalım ve durumu
görüşelim. ' (SSCB tehdidi tartışmalıdır.)
108
muzda Deniz Kuvvetlerimizin Marmara 'da b ir tatbikatı vardı. Bu tatbika
tı izlemeye beraberce gittik. Amiral Sadık Altıncan'ın idaresindeki bu tat
bikat. gerçekten başarılı olmuştur. İnsan motifinin başarılı olduğu apaçık
görünüyordu: buna, teknik motifi eklemek gerekti. Kumandanlarla birlik
te Yalova'ya geçtik. Başbakan. Genelkurmay Başkanı. MUİI Savunma Ba
kanı ve kuvvet komutan!an benim başkanlığımda toplandılar. Orduda y a
pılması gerekenleri konuştuk. Eldeki İmkanlar, ihtiyaçlara nispetle, fındık
g ib i kalıyordu. Fakat asla yılgın değildik I. Orduya, bütün bunların sırasıy
la sağlanacağın kendilerine temin ettim *
109
tm bakımından bir yetersizlik görünce, ne yapılması gerektiği hususun
da. belik kumandanına hemen ta vs ıye 'd e bulunmaktadır. Eğer kuman
dan bu tavsiyeye uymayı reddederse, ona meselenin Ankara'ya yazılaca
ğı söylenmektedir. Kumandan yine de diretirse, bir raporla durum Anka
ra'daki Askeri Yardım Kurulu na bidırılmektedlr. Mesele orada Türk Ge
nelkurmayı'nın I g i l kişileriyle birlikte be sonuca bağlanmaktadır. Profe
sör. bu mekanizmanın mükemmel işlediğini ve Amerikan eklblneı belik
lerde sözünün dinlendiğini yazmaktade.
Bu çabalarla A B D nın kendi ldeok>)lslnl benimsemiş bağımlı ordular
kurma amacını güttüğü şüphesizdir. Bu çabalar. Atatürkçü ve milliyetçi
geleneğe sahip Türk Ordusu nda etkisiz kalmışte. Am a ABD. başka ülke
lerde aynı metotlarla. Orhan Erkanlı neı deyimi İle "uydu Ordu'lar yarat-
mışte.
Milli Belik Komitesi Genel Sekreteri Binbaşı Orhan Erkaniı şöyle diyor:
"Kısa zamanda ordumuzun kuruluşunu da değiştirdik. Kuruluşları.
Amerıkaklara benzenken, personel ve malzeme kadrolarını da aynen al-
ckk. Sryasl alanda hükümeti büyüleyen K ü ç ü k Am erika' olma hayali,
askerleri de sarci ve Kardeş Amerikan Ordusu olmak hedefine doğru
süratle yol aldık.
Kuruluş ve kadrolar değişince, eğitim ve İkmal usulleri, taktfc (tabi
ye) kurallarını değiştirmek de faydalı mütalaa edildi. Am er kan ordusu
nun fcmal. eğitim ve tabrye ile ilgili bütün kıtaplannı (talimatnameler) ter
cüme ettrerek aynen uygulamaya başladık. Hatta o kadar kİ Amerikan
İdari Talimatnamesinde PAPAZ' yazılan yere biz A L A Y İM A M I' koyacak
kadar tercümede sadık kaldık. Kıyafetten, kara kazana kadar her şey de
ğişti. bütün askeri okullarımız. Amerikan askeri okularına benzetildi. Türk
devletini dalma ayakta tutan, felaketlerden, yenilgterden çekip çıkaran
kişileri. Atatürklerl, Inönülerl, Karabeklrleri, C ebe so yU n. Gürselleri,
Sunaylan, Tur allan yetiştiren Harp Akadem ileri (ErkAn-ı Harbiye Mek
tepten) dahi yön, tedrisat, strate|lk ve taktik konsept değiştirdi. A m e
rikanlaştı.*! 14)
Kuzey Atlantik Antlaşması nın N A T O hazrlık çalışmaları devam
ederken de. Türkiye bunun içinde yer almak İsteğini sürekli yineledi. Şu
bat 1949'da Avrupa Ekonom k İşbirliği toplantısı sırasında Dışişleri Baka
nı Necm ettin Sadak. Türkiye'nin Atlantfc Paktı na girmesinin mümkün
110
olmaması durumunda Türkiye. Yunanistan. İtalya. Fransa ve Ingiltere'yi
İçeren bir Akdenu Paktı kurulması fikrini ortaya attı Bütün b u çabalara
rağmen. Türkiye N A TO 'ya kabul edilm iyordu. Kuzey Batı AvrupalIlar.
Türkiye’yi N A T O İçin uygun görmüyorlardı. Ingttere İse N A T O cfcşnda
kendi komutası altında olmak kaydıyla. Mısır'ın da içnde yeraldığı tur
D o ğ u Akdeniz asken gücünün kurulmasını öneriyordu. 11 Mayıs
1950'de. CHP k tİdarinin son günlem de. N A TO 'y a üyelik başvurusunda
bulundu. Fakat bu başvıru bir sonuca bağlanmadı.!! 5)
Feridun Akkor un açkladığı bir anıda! 1 6 ). Türk Ordusu ndaki Am e
rikan müdahalesinin anlamm belirtmek bakmandan dikkat çekicidir:
"1950 yıllarında Amerikan askeri yardımı gelmeye başadığı sıralarda.
Türk Ordusu nun aknan silahlara paralel yem bir e ğ itm programı uygula
mak zorunda kalmasını normal karşdarraştık. Ancak bu konuyu sürade
ele alan müttefiklerimizin, b ir anda geleneklerimizi yıkıp bütün m ü -
esseselerimlzln temeline girmesindeki aceleciliğin nedenlerini b ir
denbire kavrayamamıştık. Hele büyük geçmişe sahip, değerli kuman
danlar yetiştiren Harp Akademisi İle ilgilenip bir yıllık bir oğrehm süresi
taramalarını, basit bir programla yalnız Tabur Kumandanı seviyesindeki
subayların yetlştırimek istenilmesindeki sebebi anlayamamıştık.
Halbuki Türk Genelkurmayı da Batılı ülkelerde olduğu gibi, en az üç
yıllfc brr e ğ itm devresi içinde, bilgili v e üstün nitelikte kurmay subaylar
yetiştirme arzusundaydı. Bu görüşümüzü karşı tarafa aktaracağımız sıra
da. b ir gün Yardım K um lu Başkam A BD II Generalin H arp Akademisi
öğrenim süresinin bir yıla İndirilmesini, aksi takdirde askeri yardımın
kesileceğini söylemesi, blzleri şaşırtmıştı
E : Zİ
h ü k ü m e tin v e A B D 'n ln ö n g ö r d ü ğ ü p olitik
Ç izg ile rd e d e g e rçe k le ş iyo rtk ı.
III
I.BÖLÜM
(14 (VUyıs 1950 - 27 Mayıs 1960)
112
“Lümpen Köylü” Dönemli')
1950 Türkiye'nin çok partili demokrasiye geçişi v e genel seçim yılıdır.
13
"1950 yUı Türklyesl, geç mİfl ve InAnılmAz bAfAnİAnyİA
d üny Ada kAbul ve SAygı gören, gelecek İçin büyük ümitler
vAdeden bir devlettir.
AncAk plyASA ekonomisinde ajia polItlkAİAnn
ne olm asi gerektiği kAtlyen bilinmemektedir. ~
İli Kemal Kurda}. ‘ Bitmeyen Gaflet v e Terkiye tkonomlsinn Ç0kü}0‘ . OOTVJ GetytVme
Vakfı. 2003. *.10.
(2) Güllen Kargan. ‘Türkiye Lkonomarvde Kürler 11929-2001 f . İstanbul Blgı Üniversitesi
Yayınlan. 2005. s. 102.
|3| Imek* l}letme Hufcıhu PrcTesorü Muhittin A lam. Irmir'de prctesorkl. ûnvanna yüksel
tim i} ilk öğretim üyesıcfr. Aynı ramanda Çlmenta} m Ih Türk MOdürKıgünû İr mir Sanayi
B rlıgrnn Ik genel sek/eteıkk görevlerini de y a p ın }» .
115
“Bir gün İzmir Sanayi Bvllğl'ndeylm. Bir telgraf geldi- Ticaret Bakan
lığı diyor kİ. ‘Marshall yardımından 2 milyon lira alınmıştır, bu para 4e İz
mir'de bir çimento fabrkası kurulması düşünülmektedir. Bunun gerçek
leşmesi Içm çalışılmalıdır. Aynı ölçülere uygun olarak bir şirket kurmanız
gerekmektedir.'
Telgraf gelir gelmez yönetim kurulunu topladık. Ne yapalım?... ö n
ce Bedri Akgerman şevklendı bu İş Içm. Kafasında dalma büyük sanayi
yattığı İçin, hemen dayı uygun buldu. Azimle çakşalım. hemen yapalım
dedi. Ben başkanlığımı rmiıafaza ederek, duşum u organize etmeye dik
kat ediyorum.
Sözünü ettiğim Ticaret Odası nın birinci katındaki küçük odada bir
toplantı daha yaptık Belki 20 kişi toplandk. Enteresan şeyler oldu. Bal-
cızade Hakkı, Şerif Remzi Reyent, Rahmi Filibeli gfcl şehrin kalbürüs-
tü zenginlen hepsi orada. O sm an Kibar da var. Toplantıyı İdare e d y o
mm. AU Albayrak da gelmiş. İzmir'in bir özelliği var; gerçekten sanayii
hiç gOrmedığl İçin, önce peşin peşn soğuk bakıyor daya, tüccar baştan
sevimli görm üyor sanayi girişimlerini, tü cca rl* kolay çünkü; Ozelkkle
tütünde. Başkasının parasıyla kendinden 5 koyarak 100 kazanacaksın. Taş
atıp da elin yorulmayacak. Bir y4 İçinde 3-4 ayda bu İşi bitireceksin. Tüc-
cartk bu. O ysa sanayide uz in yıllara yayılmış bir emek var. hemen para
gen gelmeyebil». Riskleri o kadar çok kL Am a hiç kimse de gerçek kal
kınmanın ticaret İle değil, sanayi He olacağını bilmiyor. İşte böyle bir
ortam İçindeyiz. /
Hele devlet müdahalesinin her an Içm geçeri olduğu b«r düzende Sa
nayie sıcak bakanlar İçin maceracı denibyordu. Milli Koruma Kanunü.
harp bitmesn e rağmen hâlâ sürüyordu
Böyle bir ortamda gel de insanları sanayi teşebbüsü İçin bir araya g e
tir bakalım!. Mesela Rahmi FMIbell. 'Muhittin Bey. ben % S I hakim olama
yacağım hiçbir yere girem em ' deyiverdi. Balcızade Hakkı Bey. Bunun
içinde devlet var m . devlet varsa ben yo ku m ’ d y e hemen yapıştırdı. Ya
ni böyle nazik havaların İçinde bunun yoğrulması o kadar k day olmadı.
- Bu tartışmalar esnasında Bedri Akgerman ne yapıyordu?
- Bu menfi görüşlerden hiç etkilenmiyordu, aksine daha da hevesle
niyordu. İşte bu yüzden kendisini çok takdir ederim. Bu arada Ticaret Ba
kanlığı sıkıştırıyor Çimento fabrikasının firketini ne zaman kuracaksınız,
hala kuramadınız mı diye basnç yükseliyor. Bir taraftan İzmir'de insan
ları havaya sokmaya çalışıyoruz, öte yandan İşi kaprmamak İçin Anka
ra'yı marka) etmeye çakşıyoruz. Benim param yok. gücüm yok. Isvnslz
kahraman olarak uğraşıyoruz. Ankara'yı iyice İkna edip, gecikmeden et
kilenmemesini hemen sağlama durumu oldu.
Kalktım Ankara'ya gittim. Vedat Dicleli. Ticaret Bakanı. 1949 sonu
116
veya 1950 başvıdayız. Vedat Bey. genç bu Halk Partili. Daha önce tele
fonla randevu akfcğmız İçin beni bekletmeden içeri aldı. Allahın büyük
tesadüfü İçeride Adalet Bakanı Sahlr Kurtuloglu da var. Benim yurttan
arkadaşım olduğu için. İçeri grdlğlm de hemen Sahlr İle sarmaş dolaş ol
duk. Bu durum. Vedat Dldeh'de büyük etki yaptı. Bana yaknlık göstere!
ve aynen şunlan söyledi: 'Muhittin Bey. şu çimento (abtkası İşini. Haşan
Saka Trabzon'a çekmek İster. Recep Zuhtü Sinop'a çekmek İster, öteki
si Adana'ya çekmek İster, beriki şuraya çekmek İster. Ben ne yapayım?...
A li ah aşk m a İzm ir'e gidin, arkadaşlarınıza durum un vehamednl söy
leyin, ellerini çabuk tutsunlar.' dedi.
Hemen İzmir'e döndüm. Durumu anlattım. Şirketi kurma karan aldık.
Bunun için sermaye teşekkül etmesi lazm . En önemli konu şu: Kvnler ne
kadar koyacak?... Enver Bakloğlu orada. Albayrak orada. Bedri Bey ora
da. Saruhanlar orada... Önce Enver Bakloğlu. Benden 50 bin' dedi. Her
kes bir rakam söylüyor, bunlar da bir listeye yazılıyor. Herkese göre ra
kam değişiyor. Albayrak kendisi İçin 1.5 milyon. Meseretçı İçin I milyon
olmak üzere 2.5 milyon koymak istedi. Bu arada ig lnç olaylar oluyor. En
ver Bakloğlu. malum banka müdürlüğünden gelmiş, her fırsatta engin
bilgi v e tecrübesini ortaya koymak İçin kalkp uzun konuşmalar yapmak
ta. Böyle bir ortamda Albayrak. benden söz istedi ve kalkıp Muhittin Bey
herkes koyduğu kadar konuşsun' deyiverdi. Enver Bey. 50 bin. Albayrak
2.5 milyon koymuş.
Bakanlrit 2 milyon dolarm Türk lirası karşılığı kadar bir sermaye
nin oluşmasını İstemekte. Am a İş öylesine tavsadı kİ, sonunda 'Ne
kadar toplananız toplayın, gerisini hallederiz.' dedter. Allah razı olsun
Ticaret Bakanı Vedat Dicleli epey kolladı Çlmentaş'm ilk kuruluş dönem i
ni. Bütün bu olaylar olurken Bedri Akgerman sarsılmaz bir İman İle olayn
kurıiması İçin var gücüyle çalışmakta ve çevresnl bu İşe İnandırmak İçin
didinmekteydi. Sonunda 1.5 milyon liralık bir şirket kuruldu. Biraz önce
2.5 m fyon lira koyarım diye anlattığın klşier İse sonuçta yer almadılar.
Ben mesela kayınpederim olan İzmir Palas'ın sahfcl Ahm et Klllm a'yl
200 bin lira vererek şirkete ortak etmeyi bir türlü başaramadım. Sudan
sebeplerle katılmadı. Kimisi devlet var mı. yok m u diye, kimisi % 5 1 he
sabı yaptığı İçin, kimisi şu adam varsa ben yokum mülahazası İle sanayi
yatırımlarından uzak durmayı terch ediyordu
- Çlmentaş İlginç bir şekilde doğdu demek kİ?
- Evet, doğuşu önemlidir. Çünkü gerçek bir anonim şrkettr. O za
mana kadar İzmir'deki sanayi şirketleri bir aile şirketidir. Çmentaş. İnan
mayan büyük çoğunluğa karşı İnanan bir avuç İnsanın yaradığı. İzm ir'de
ki ilk gerçek anonim şrkettr. Kurucular İçindeki lider de Bedri A k g e r-
man'dır.
117
İlk para koyan Bedri Akgerman oldu. Sonra Nuri Rodop, Sefahattin
Sanver, Mahmut ve Kâmil Tınaz kardeşler. Sekip liyal ve ortağı Hüse
yin Bahri Aktı. Haydar Dündar. Seiahattin S an ve rn kayınbiraderi Sadul-
lah Birsel geldiler. Haşan Tahsin Er>en, Fevzi özsandtan ve oğlu Raslt
Bey. Enver Bakloglu. Diş Doktoru Tahsin Tan. Tevflk Fikret Serter. levan-
teni erden |.AUottl. Douglas YVhktal ve İş Bankası da yerlerim aldriar.
- Kuruluş gerçekleşiyor art*.
- Evet. Herkes heyecanlı. İsim bulundu. Amblem yapıldı. Am a orada
bir sorut ç*tı. Amblemi yapan ressam Çimentaş'ın Ik harfini, büyi* yap
mış ve ay gfci göstermişti. Şimdi bu amblem ayyıldız gtol oldu tüye ko
nuşanlar oldu. Ayyıldız gibi olursa devlet kuruluşu sanılacak» diye bir
endişe vardı. Bunlar önemsenmedi.'(4 )
118
uzun vadeli borçlara kefil saydı. 1953 yılında devreye konıian "kredili
İthalat", ticaret bankalannın dış dünyadan do vız krecfcsl sağlamalarını
mümkün kıldı. Buna göre, kredinin geri ödenmesinde döviz ile ödeme
sorumluluğu TC M erkez Bankası na kaldığı halde, bankaların krediye
İlişkin dövizleri T C Merkez Bankası na devretme yükümlülüğü yoktu. (Bu
üç uygulama. 1958'dekl krizin dış malı boyutunu hazırlayacaktır.)
(6088 noJu) Turizm i Teşvik Kanunu ile yabancıların köyde gayri
menkul satınalması. Yabana Sermayeyi Teşvik Komitesi kararma bağlı
olarak serbest bırakıldı.
1950 de kurulan Türkiye Sınai Kakçıma Bankası (TSKB). özel g r işime
donuk faizli, projeye bağlı döviz kredisi verme amaona yönelikti.
Türkiye 1950 yık sonbaharında. OEEC'nln “tavsiyesi" üzerine (10
Ağustos 1950 tarihli kararname İle) İthalatını % 6 0 oranında liberasyona
açtı; bu oran, bir ara % 65'e kadar yükseltildi. (1958 krizinin bir kaynağı
da bu uygulama olacaktır.) 1946 da Transit Depolama ve Ticaret K an u
nu çıkanlmıştı. Kanunun tşlerkk kazanamaması üzerine. I953'te (6209
noJu) Serbest Bölgeler Kanunu yürürlüğe kondu. Bu kanuna dayanan
bir kararnameyle de. I956'da İskenderun'da serbest bölge kıculması ka
rarı alındı. I950'de İktidara gelen Demokrat Parti hükümetinin progra
mcıda. devletin ekonomideki etkinliğim daraltma ve özel girişimi m ü m
kün olduğu kadar genişletme amacı bekrtıimlştl. Bu am aç gerçekleştir
mek İçin devlet fabrikaları satışa çıkanldı. Devlet Deniz Yollan ve Devlet
Hava Yollan anonim şirkete dönüştürüldü ve yabana sermaye ortaklı
ğına açıldı. Bu arada klbnt-çakmak tekeli ve yeri mallar pazarları da lağ
vedildi. Daha sonra 1954 yılına tartılı Petrol Kanunu İle daha önce d e v
let elinde bulunan petrol arama yetkisi kalârıiacak I957'de ise bir deği
şiklikle rafinen kurma hakkı da yabana sermayeye verilecek. Ayrıca Pet
rol şirketlerinin kar transferlerine de (bir ara) kıc garantisi verilecekte.
(İleride görüleceği gibi AKP Hükümetı'nln 2007'de hazırladığı Petrol
Yasası, bu yasayı aratır hale getirecektir.)
DP. kendisini İktidara taşıyan köylü ve büyük çiftçi İle ticaret kesim
lerinin kalınmasını sağlama yolunda parasal genişleyici bir polltka İzle
diği gibi, programa aldığı KfT kurma yoluna gitti (Et-Babk K urum u, SEK,
Gübre Sanayiyi çok sayıda yem şeker fabrikası vb...) T M O ve diğer bazı
tanm kurumlan, senetlerini doğrudan Merkez Bankası na reeskonta arze-
dlyor. stoklar birikirken ya da çrftçıden alış fiyatıyla tüketiciye satış fiyatı
arasındaki birinci lehne hareket sübvansiyon ıçerctkçe de. para arzı g e
nişliyordu Aynı şekide. çftçlnln maklne-teçhlzat atımlarını kolaylaştır
mak İçin Ziraat Bankası zaten düşük olan ve enflasyon hızlanırken attı
rılmayan faiz haddlnln çok altında faiz hadlerinde kredi açıyordu.
TCMB'nln reeskont haddi parti İktidara geldiğinde % 3 'e . vadeli faiz had
1 19
dİ de %8.5'ten % 7 'y e ındınlm(ştı.(6)
Bu seçimler bir ekonomik dönüm noktası oklu. Is çevreleri DP'yl
destekliyorlardı. Seçimlerden sonra piyasalarda İyimser bir hava es
meye başladı. Ekonomik yaşam canlandı. İstanbul'dan Anadolu'ya mal
sevkıyatında görünür bir artış oldu. Tanm kesiminde % 23. imalat sanayi
n d e % 4 7 gelir artışı gerçekleşti.
1949 da sağlanmış iktisadi yardımların boyutu devlet bütçesinin ya
rışma yakındı. Getirilmiş araç ve gereçlerin gümrüklerden çıkartarak üre
timde kullanılmalarda değm zaman geçmişti. Marshall yardımının somut
yararlan 1950 yazında, yanı DP İktidarı başında görünür hale geldi. Tür
kiye bir süre sonra "Kore kon;onktürü"nden de payını aldı. Hükümet ra
hatsız edici bazı vergileri boylece kaldırabilmek fırsatını buldu.
1950-54 arasında DP'nln İstisnasız bütün seçimleri kazanması bu ge
lişmeler sayesindedir. Hükümet tohumluk dağıttı. Daha ucuz, daha ko
lay. daha çok kredi verdi. Traktör ve tarım araçlarının dağıtımını genişlet
ti. Ofisrı alımlarını artırdı. Küçük sulama İşlerine girişti. Enflasyon çrftçlnin
alım fiyatlarına yansımaya başlayınca, buğdaym fiyatını 22 kuruştan 30
kıruşa çıkarmakta tereddüt göstermedi. Bu sayede üretim miktarlarında
büyük artışlar kaydedildi. Örneğm 1943'te 5 milyon ton olan hububat
üretim 1953'te 14 milyonu aşmıştı. Çftçıllk ve hayvancılıkta, cari faktör
fiyatlarıyla gelir 1949da 3.5 milyonken. I953'te 7 milyonun üstüne ç k -
tL Artık Adnan Menderes 'bütün memleketin bir şantiye haline geldi-
ğ f n l söylüyordu. Doğruydu.
Bayındrlık İşleri hızlandınirmştı. I950'de 100 bin hektar arazi sulan
maktaydı. 1954'te 284 bcı hektar. A yrı yıl hemen her yere otomobile gi
debiliyordu. Karayollan büyCfc hamle gerçekleştirmişti. Bütün bunlar
1950-54 dönemine- "DP'nln atan yrilan' denmesinin sebebi olmuştur.(7)
120
m uştu Birkaç gün sonra Celal (U yar. Klkü k su Kasrında 'Avrupa 'yı A s
ya'ya bağlayacak asmakûprünun yapılması zaruridir. Bunun İçin teşebbü
se girişildi.' diye bir de açıklama yaptı. Ondan bir ay sonra İstanbul vila
yet binasında bir toplantı vardı.
Konu Beyazıt-Mecldiyeköy metrosuydu Tramvay-Elektrık İdaresi
bu İşle görevlendirildi. Projeleri o hazrtayacaktı. Keşif ve sondaj için üç
milyon lira ödenek aynldı. Ancak asmaköprü de. metro da DP dönemin
de gerçekleşmedi. O na karşılık Samsun limanı 70 milyon liraya İhale edll-
c*. Çimento ve şeker fabrikaları da birbirlerini İzliyordu.(8)
Bunlan gerçekleştiren bir iktidarın ımhalefetten rahatsız olmaması,
demokratik rejimin pekiştirlmesine de girişmesi, o alandaki huzursuzluk
ları gidermesi, muhaliflerini tamamıyle silahsız brakması gerekmez m iy
di? Am a. hayır. Mademki bu İktidar bunca hayırlı İşler yapıyordu, artık
anayasaymış, babayasayrmş, vatandaş haklanymış, basın hürriyetiy
miş, antidemokratik yasalarmış, konuşma serbestliğiymiş, denetim
olanaklanymış... böylesl ıvır zıvır sorunlarla ugraştmlmamalıydı.
Ne oluyordu? Seçimler yapılmayacak d y e n mİ vardı? Am a çoğunluk
sistemiyle, ama nispi temsille... Radyoya geknce. vatandaşa hükümetin
İcraatını anlatıyordu. Muhalefetin eleştirileriyle onun aklı niçin karıştıra
caktı? A sin da gerçek şudur k i bu tablo ne kadar doğruysa, halkın, hele
bazı «esimlerin çok sıkıntısı bulunduğu da aynı derecede doğrudur.
Kırsal bölgelerdeki ferahlık şehirlerde y o k tu . Zaten ekonominin tü-
<t>ü de liberasyon ölçüsünün kaçırılması sonucu. 1953 sonlarından İtiba
ren o derece rahat olmayacaktır. DP ekonomik durumun düzelme ola-
naklanna kavuştuğu tarihlerde, başka btr deyimle konjonktür yon değiş-
tvlrken İktidara gelmiştir. Biraz da CHP fctldarının mirasını yiyerek "şan
tiye" yaratmıştır.(9)
121
pta/M film i İltifat etmiyor. Başbakanımız Adnan Menderes'in dalma tek
rarladığı gibi planlı bir çalışma millet parasını hebadan başka şey değil
dir. Çünkü l9S4 'te gelecek Meclis onu beğenmeyip değiştirebilir.1 10)
Aym Samet. DP'nln 6'ncı kuruluş yıldönümünde İstanbul Şehir Tiyat
rosu dram kısmında yapman kutlama töreninde. 19S4'te de. l9 S8 'de de.
1962 de de. hatta 1966'da da fctldarda kalacaklarını müjdeliyordu.
Samet Agaoglu yonetm felsefelerini şöyle anlatıyordu: "Biz kanun
olmadan da yapacağımızı yapanz Sonra Meclise geliriz.'
Adnan Menderes'te öyle konuşmalar yapıyordu kİ. kendi partisinin
aklı başındaki üyeleri tule birbirlerine bakıyorlardı. Çanakkale'de M ile t
Partisi hakkında şöyle dedi: ‘Arkadaşlar, bu partiye şaki demek, eşkıya
demek suç İse ben de onlara haydutlar, caniler diyorum ."
Başbakan konuşuyordu: ‘ Bu memlekette ilk meşru hükümet. D r n ln
kurduğu hükümettir. *
Ya. Bay ar hükümeti? l a f er gazetesinin f*ra yazarı Bahadır Dülger de
Adnan Menderes'e ‘ Hk Müslüman Başbakan' diyenlere hak veriyordu.
Bunu söyleyen süper mürşit Necip Faz* Kısakürek tL Bayar kâfir miydi?
Bunların cevabı yoktu. Çünkü DP'de daha o İlk yıllar sigortalar atmıştı.
Yassıada arşivlerinden ç*an İlgini; belgelerden biri de. ünlü şair Ne-
(1 0) Sava) y ia m d a üzerlerinde çok çalışkan ve hCfcümetm kurduğu bir heyetçe yü
rütülen bu programlar. cım hırbaskanna intikal ettnlm em ıjtır Aslında hareketi bir
msan olan Recep Pefcer'ın Barbakan olması uz erme ve galiba o ık günlerin telaşları
arasında, daha alt kademetım bir ısguzazkgı ile ve İsin onerm bu kademelerce katiyen
arla sımayarak hükümete gönderilen bu programlar, fcı satirik bk yazı ile srmcklfc
bekletilmesi kayckyla. htısat Vekaletine iade olunmuştur.
İnönü’nün p rogram plan kavramları hakkında bilgi ve gorüslen, elbette İd vardı. Ken
disine ıntkal çürüm ediğini soyledğı sava5 sonrası plan ve programlan bahsi konusu
turken. İnönü’nün bu konulardaki genel ızahlanm kenctsınden söyle dinle m simdir Bu
ariattfclarmın bu şayialara ntkaknde yarar görmekteyim: '1937. burna be} yki* pla
nın sonu saylıyordu Ikına Dünya S avayrKİJn sonra, süratle y e n bir plan yapdmasr
ifi. Şemsettin Ounaltay um a n ın d a ele almdı. Amerika’dan mütehassıs geldi Gerçek
Sudur h . sarraftan sonra ve ço* pamfı rejim tamynaLan içinde, bir plan hareketi yürüt
mek fırsatı gerçeklenmedi tam temph bu idare fekh d e kurulamadı Bir plan heves*■
ne ben. Rusya 'ya gittikten sonra kapıldım/1931) Oradan bir heyet tuedım . Heyet gel
d». U ç a y d o la yı O zamanki ihtiyaçlarımıza göre, plan denebilecek bir j e y hazırladı
Hulasa, bana, bilen adamla, kendimiz ar ayıralım farkı, o zaman göründü. Rus tsnkra-
zmı da buna bağladık. N e venp veremeyeceklerin d e açıkça söylediler. Karabük D e
m r-Çehk fabnkalan. onların teklifidir Yetin d e onlar buldular. Bunu düyınm em ıyık.
Onlar tekkfettı. D ger fabnkalann konu ve yerlerin d e gosrerckler
122
cip Fazıl Kısakürek'e alt bir mektubun ortaya ç*ması
Arap harfleriyle yazılan uzun ve edebiyat yüklü mek
tupta. şair. Adnan Menderes'e DPden aday gösteril
mese» teklif eden uzun mektubundan seçilmiş parag
raflarda şöyle diyor: 'Vekiliniz olayım. Seçimlere gidilir
se bu azim hamlede benim rolüm düşünülmeyecek m İ- Ni.Knahürefc
dlr? Neşriyat ve thli konuşma yoluyla bütün Anadolu y u fethetmek benim
için İş midir? Bugün sizi ciddiyetle ve samimiyetle seven Türk milletinin
bu duygusunda acaba benim tesir ve telkin hissem ne kadardır ve ne ka
dar olabilir? Memleketim olan Mor aştan Üstenizde müstakil olarak m e
bus çıkacak olursam, muhalefetin suratında partinizi angaje etmeksizin
tokatlann en tesirlisi bulundurulmuş olmaz mı?.. Bütün vatan yükünü çe
ken omuzlarınıza lütfen bu fedai dostunuzun tek dirhemlik yükünü de bir
an İçin alınız ve sonunda tek dirhemin sizden kaç ton yük hafifleteceğini
görünüz. Hayati suallerimin cevabını, biricik vasıtam, rehberim ve m u
inim Terfik İleri ile bekliyorum, illerinizden öperim .'
Yasalarla başı dertte da n ve mahkumiyetler alan Kısakürek. mılletve-
k* dam adı, ancak yine Yasstada mahkeme tutanaklarındaki kendi İfade
lerinden Öğreniyoruz ki. Tevfik İleri nin araçlığıyla Ankara'da 1952‘den
1959 a kadarkl yayın süresi İçinde "muhafazakAr-mıllıyetçi" bir yayın olan
Büyük Doğu gazetesi İçin Başbakanlık örtülü odeneğnden belirli
araMüard hayli yüklü çekler almış.
Mahkeme başkanı paranın mlktannı sorduğunda 140 bin lira civarın
da olduğunu söylüyor. O yalarda yüzbaşı rûtbesndekl bir subayın aylık
maaşının 250 lira olduğunu düşünülürse, paranrı büyüklüğü kdaytıkia
anlaşılabilir.
123
gütünün iktidardan gelen baskılara direnmesi. Falıh R#kı Atayları. Hüse
yin Cahit Yalcınları beraat ettirmesi. Menderes ve arkadaşlar** başka ted
birler aramaya itiyordu. Bu da maddetern ağrlaştırılmasıydı. Türk Ceza
Kanununun 159'uncu maddesi, bakanlıkların tahkir ve tezyifini yasaklı
yordu. DP “sıfatları veya görevleri dolayısıyla başbakan ve bakanların şa-
hıslan'nı yasak kapsamına alma girişimine geçti. Halbuki yem Başbaka
nın kendisi. Menderes eski Başbakan. Günaltay hakkında Yeni Asır gaze
tesine verdiği demekte şöyle demekten çekinmiyordu: Daha d ü n baş
bakanlık yapmış b/r zar ihtirastan gü lle ri çanaklarından fırlayarak ve
ağzı sa/ya/ar saçarak... “ İşte böyle bir hava temdedir kİ. CHP kene» 'b a
har taarruzu'nun plamnı yaptı. Mayıs gelmişti. Geziler ve mitinglerle CHP
liderleri halta demokrasinin karşı karşıya bulunduğu tehhkelerl anlatacak
lar. ondan bu konuda ktldara dur demesen İsteyeceklerdi. Genel Başkan
İnönü. Karadeniz'e çıktı. Gülek. Trakya ve Marmara'ya glttL Bir başka he
yet de Batı Anadolu ve Ege'ye geçti.
Menderes Küfürleşme ve
Hakaret Demokrasisini Başlatıyor
125
DP yanlısı gazeteci Mümtaz F.fenik İnönü için şöyle diyordu: 'M e h
di rolünde bir iktidar emeklisi.'
Zafer gazetesi. Şükrü O ğ u z Yenlbahçe* diye birinin şu ak t almaz id
dialarına sütunlarında yer veriyor, bunlar radyodan da tekrarlanıyordu:
"İsmet İnönü, fİliştin cephesinde kolordusunu bırakarak kaçmış
tır. MIHI Mücadeleye to rla götürülm üş olduğu da herkesin m alum u
dur. İnönü Harbinde de tekrar ordusunu perişan ve darmadağınık bir
vaziyette terk ederek kaçmaya teşebbüs etmiş b ir kumandandır ."
Aynı günlerde TB M M 'de muhalefete söz hakkı devamlı kısılıyor, bu
olayların olağan olduğu. Başkan Vekili Celal Yardımcı nın başkanlık ettiği
oturumlara muhalefet katılmama karan alıyordu. Basında. Şemsenin Gü-
nahay ile C avk Oral ın CHP'den ha İstifa ettfclert ha edecekleri havası
yaydmaya çalışılıyordu. Resmi ılanlare zapturapt altea alınması ve daha
adaleti dağıtriması için DP lılerce verilmiş yasa önerisi önce DP Grubun
da. sonra Meclis Genel Kurulu nda reddedildi.
Grupta DP Milletvekili Şevket Mocan sordu: “Zafer e verilen İlanın
bu kadar fazla olmasıyla. K u d re te -M illet Partisi organ- hiç Han ve
rilmemesinin sebepleri n e d trK
Samet Ağaoğlu'nun fütursuz cevabı: "Zafer e bu kadar ilan verilme
sinin sebebini siz bilirsinizT
Bütün bunlara karşın. Menderes mutlu değildir. Gazeteciler niçin İs
met Paşayla birlikte dolaşmaktalar ve onun sözlerine de yer vermektedir
ler? Karşılık. Cumhuriyet gazetesinden Doğan Nadl mn: *Sfz muhalefet li
deriyken sizinle de dolaşıyor, sizin de söylediklerinizi yazıyorduk ya. ' ( I I )
126
Başkam Refik KoraKan ve Genefcurmay Başkanı Nuri Yamut'un da katı
lımıyla yapılan bir bakanlar kurulu toplanılanda TB M M 'ye ve muhalefe
te danışılmadan. 25 Temmuz I950'de Türkiye'nin Kore'ye 4500 as
ker göndereceği açıklandı.! 12) CHP. 26 Temmuzda bu karam açık bir
anayasa ihlali olduğunu belirten bir açklama yayınladı. Bu iddiasında da
haklıydı. Çünkü. 1924 Anayasasının 26. maddesinde ‘ TB M M , devletler
le muahede ve sut» akdi, harp İlanı... gibi vezalli (vazfelerı) bizzat kendi
İfa eder" hükmü yer almaktaydı. Am a hükümet bu kararın bir anayasa İh
la l olduğunu kabul etmedi: hükümete göre, anayasa savaş İlanı yetkisi
ni TB M M 'ye vermiş ama hangi hususların savaş İlanı olduğunu sayma
mışa Hükümet asker gönderme kararı almış, savaş ten etmemişti Do
layısıyla bir anayasa ihlali söz konusu değildi. (T.ö za l ve R.T.Erdoğan hü
kümetleri de Irak konusunda benzer taktikler uygulayacaklardır.)
Muhalefetin Itlrazna rağmen, hükümet bu karanndan vazgeçmedi.
Çünkü. Menderes ve arkadaştan Kore'ye “hür dünyanın diğer unsurla
rıyla birlikte asker gönderilm esini" N A T O üyeliği K>n kaçınlmaması
gereken bir fırsat olarak görüyorlardı. Nitekim, asker gönderme kara
m ın alınmasının üzerinden bir hafta geçmeden. I Ağustos I950'de. Tür
kiye N A T O üyeliği için ödnd başvurusunu yaptı. Bu başvuru da Eylül
ayında toplanan N A T O Bakanlar Konseyinde reddedildi. Türkiye'nin
bu başvurusunun da reddedilmesine» ardında. A B D Genelkurmay Baş
kanlığı tarafından hazrtanan ve Türkiye »e Yunanistan'ın N A TO 'y a alın
masının. örgütün gelişenini olumsuz yönde etkileyeceğini vurgulayan ra
porun önemli rolü vardı. Söz konuş»/ raporda vurgulandığı biçimiyle. N A
T O üyeliği yerine. Türkiye ve Yunanistan'a Akdeniz Paktının kurulması
İçin ortak çalışmalar yapma önerlsrvde bulunuldu. Türkiye bu öneriyi so
ğuk karşıladı. Çünkü, tek yönlü bir taahhüt altına girmeye yanaşmıyordu,
bağlayıcı hükümleri olan bir antlaşmaya İmza koymak istiyordu.
SSCB'nln olası nükleer saldrısına anında karşılık verebilmek İçin.
SSCB'ye yake» ülkelerde hava üstlerine ihtiyaç vardı. ABD TCrkıye'den bu
amaç İçin kullanmak üzere üs İstemiş, fakat Türkiye'nin N A T O üyeliği
gerçekleşmeden bu isteğin yern e getirimeyeceğı cevabını almıştı.(l3)
127
DP hükümetinin Kuzey
Atlantic mefkezli politika
lara yönelik yapışkan
KÖRE
(Stıcky-polity) poStikaları-
run bir sonucu olarak Ana
SAVAŞI
yasaya aykırı bir biçimde
ve Tütkiye Büyük Millet
Mecksi'nden kaçırılan ka
rar ile dünyanın b* ucun
daki Kore Savaşı na 25 Temmuz l950"de 4500 asker
gönderildi. Amaç ne yapp ectp NATO'ya kabul edil
mekti. Ancak yine de N A TO Türkiye’yi kabul etmedi.
Takl uzun menzilli SSCB füzelerinin failrra; ABD'ye bir
tehctt ve ABD'nin de buna karşılık Türkiye de füze üst
leri kurma ihtiyaonın ortaya çıkmasına kadar. Türki
ye’nin Kore Savaşı' ndaki sadece insan kayıplan 721 şe
hit. 2 3 1 esir. I 75 kayıp. 2247 yaralıydı.
İnönü N A TO Anlaşması İçin " O l a b i l i r " Dediğinde
Neler Oldu?
İnönü'nün 1 8 Şubat 1952 de kanunlaşan N A TO antlaşması İçin endi
şeleri vardı. Bu nedenle biraz şartlı konuştu: *Türkiye'nin Atlantik Paktı ’na
girmesi, dünyada sulh ihtimalini artıracak kıymetli bir unsur olabilir.
Memleketimizin emniyeti, milletlerarası büyük bir teşekkülün kader birli
ğine katılmış olmak bakımından, siyaseten artmış denebilir. Eşit haklarla
milletimizin kendisine teveccüh edecek vazifeyi en İyi şekilde ifa edece
ğine şüphe yoktur. "
Beyanat mantık çerçevesi K-nde görünüyordu. A m a M enderes in
üzerinde şiddetli tepkiler yarattı. O n a göre " o la b ilir ne demekd?
Olabilir denilebilir miydi? Menderes'e göre "olabilir"tereddüt ve k ü
çültme İfadesi eden bir sözdül M e nderesin çdıışı çok sertti ve İnö
nü b ir açdılama yapmayı zorunlu buldu ‘Olabilir sözü, hiçbir veçhile
azaltma veya şüphe etme manasına gelmez. Atlantik Paktı, hazırlıkta geç
kalmış tarafın savunma tedbiridir. Daha hazırlıklı taraf karşısında geç kal
mış müdafaa tertibi, ya hazır tarafı harekete sevk eder. Yahut buna imkAn
yoksa, zamanla muvazene hasıl olur. Yani, sulhun bozulması ihtimali ar
tırtmış olur. Çünkü karşı taraf saldırmaya karar vermişse h iç b ir tedbir
sulhu koruyam az...’
Özetle. İnönü'nün bazı güvence talepleri de vardı. Şöyle diyordu:
' Hiçbir memleket. IstUaya uğradıktan sonra kurtarılmış olmayı istemez.
Bizim memleketin müdafaası prensiplerinde, hükümetin bir şey konuşup
konuşmadığını ise bilmiyoruz ve bir yerde de tesadüf edip okumadık. ..
Senelerden beri Avrupa'da müşterek bir müdafaa cephesinin kurulma
masının sebebi, her devletin külfetleri, yalnız diğerlerinden beklemek is
temesi ndedlr..."
Ondan sonraysa fctidan asd tedkgln eden ve Menderes'in de sez
mekle beraber açdılayamadıgı kaygıyı. İnönü ortaya attı. Bütün mesele,
eşitik konusundadır. İnönü ilk açıklamasında, bu eşitlik şartına değinmiş
ti. Şimdi onu büsbütün açarak: ‘Memlekete ve dünyaya söylemek İstiyo
rum kİ. ancak eşit haklarla bize teveccüh edecek vazifeyi, en ty! şekilde
İfa ermeyi kabul ediyoruz. Muhalefet lideri olarak bunu benim söyle
m e m memlekete karşı bir vazifedir. Görüşlerimi açık söylediğimi sanıyo
ru m İktidar partisi liderinin saldırılanysa. İyi niyet sahibi hiçbir vatanda
şın kabul ermeyeceği, mufaf iftiralardır. Halbuki meseleler o kadar ehem
miyetli ve ihtimaller o kadar geniştir kİ. bunlar içinde Türkiye'nin hareket
hattını tayin etmek İçin, muhalefet partileriyle mutabakat aramaya çalış
mak. aklı başında bir iktidar İçin, başlıca vazifedir..."
130
B M i y U AmerlkA yi* AnİAfmAyıp d A.
RuiİAnn m ı kucAgmA dûfieytUkf gibi tekerlemeler,
kıymet İfade etmezler.
p i C t N T O C e n tra l Tre aty Orga n ısa tıon ). k in c i D ü n ya Savaşı ndan sonra A B D h in teş-
v k ı İle Tü rkiye . Iran v e Paketan U r pakt kurarak 1CE N TO ) Sovyetlert. Basra K orten v e
H n t O k y a n u su ndan teent e tti Ö yle sin e tecrit e tti ki o m e ğ n SSCB ıçle rn d e n havala
nan D r S o v ye t uçağı K ö rfe z e tia şa U lm e k için d ü n ya n ın e trafonda 13 bin m İ uçm ak
zorun d aydı. Buna karşılık yme ayr» talihlerde ABD . Türkiye. Iran Pakistan'dan oluşan
Islâm k u şa ğn d a kı ü s olanaklarından faydalanabiliyordu O m e ğ n İncirlik te n Körfez in
en kritik noktasına olan uzaklık 1000 m ili g e ç m iy o rd u tlsen hovre r Yö ne tim i. Türkiye,
kak. S unye. Pakistan v e sonradan kan d a n oluşan t>r K u ze y Ş ed d i kavram ı o lu ş tu rd u
N A T O 'n u n bu O rta d o ğ u versiyo n un un a m a c ı S ovye tle r B itiğ i n in g ü n e y sınırlan b o
y u tç a çe vre le m e kti Bu k a v ra m In giliz d e s te k ! B A Ğ D A T PA K TI şeklinde gerçekleşti:
fakat birçok y ö n d e n çatlak v e rd i. Bir ittifakın etkili olm ası İçin, ortak b ir am acı yansıt
m a n ortak U r tehifce algılaması o'.ması v e k u vve tle n U r arada toplam a kapasitesi bu-
k n m a s ı zo runludur Bu Ö ğelerden htçbırı Ba ğ d at Paktı nda yo k tu . Bölgedeki uluslar
arasndakı b ölün m ü şlü k v e düşm anlar. S o v ye t ya y ılm a c k ğ ı korkusundan d a h a b ü y ü k
tü. Suriye, pakta k a tk n a yı re d d e tti ıkl y i p a k ın g e n e l m erkezliğim ya p an kak. b u sü
re d e bile S o vye t saldırganl.ğından ço k. A ra p köktenciliğini u zla ştrm ak la ılg lıy c k Pa
kistan g üve nliğ in e te h d d ın S ovye tle r B irliğ in d e n d eğ il. H n d s ta n 'd a n g e k l ğ n i dü
şü rü yo rd u . Bağdat Paktı üyeienran askeri ku vve tle ri d e . b ir sü pe r g ü ç tarafından sal
dın ya uğradığı za m a n ko m ştianna nasJ y a rd ım edileceğine g ö re oluşturulm am ıştı
131
mert 'Batı yla Amerika 'yla anlaşmayıp da. Rusların m ı kucağına düşsey-
dlk?" g O ı tekerlemeler. kıymet ifade etmezler.
132
mobılstz b.rakiması bir ykıcı (aalıyet mıdır? Yahut. İzmir'in tam kurtulu
şuna kavuştuğu gün Amerikan 6. Filosunun İzmir'i ziyarete gelişi ve so
kaklarda kurtuluş şenUderı yapan hallim ve üniversiteliler» etrafında bir
takım gösterlerde bulunması sırasında çkan olaylar, sivil sald* ı veya yı
kıcı faaliyet midir? Bunların takdiri Amerikalılara aittir. Çünkü bizzat Zor
lu. bu konularda takdirin Amerikalılara ait olduğunu. 4 Nisan 1960 ta bi
le. çeşitli tevillerle savunuyordu.
Zaten gerçek olan da buydu. Çünkü kendierını km se çağırmactğı.
bir. N A T O veya C EN TO memleketi de olmadığı hakle Lübnan'a asker çı
karır ve bunun için de. Adana'dakı Amerikan üssüne, binlerce asker İndi
rirken. Am erka hükümete haber vermiş bile değildi! Eğer böyle değilse,
yani ne bizim ne de Amerka'nın müttefiki olmayan bir komşu ülkeye
Amerika ve hiç kimse davet etmeden asker İndirirken. Türkiye toprakla
rını basamak olarak kullanmış ve buna da Türlüye hükümeti İzin vermiş
se. bunun İlgili DemokraCarca açıklanması cidden enteresan olur.
Sonuçta ABD'nln ısrarları ve çıkarları doğrultusunda 13 Şubat
I952'de Türkiye N A TO 'ya kabd edildi.
134
kararının Türkiye'ye danışılmadan verildiği yolunda Türk basınında çitan
haberler, kamuoyunda uzun tartışmalara konu olmuştu. Eleştiricfer. N A
T O stratejisinin, diğer ittifak üyelerine danışılmadan Birleşik Amerika ta
rafından ve salt bu devletin çıkarlarına göre saptandığını ierl sürmüşler
dir. Bu konuda Türk Hükümeti nin kamuoyunu ikna edici bir açıklamada
bulunamamış olması. İddiaların doğruluğunu kabullenme anlamını taşıdı
ğı İzlenimini uyandırmıştır. Olay. Birleşik Amerika askeri çevrelerinin,
N A T O stratejisini 'topyekûn karşılık' doktnnlnden 'esnek karşılık" siste
mine dönüştüımelt için teşebbüslere giriştikleri bir zamana rastlamıştı. Bu
yüzden füzeler*! Türiüye'ye danışılmadan kakkrılması yanında. Türk ka
muoyunda yem N A T O stratejisine karşı da kuşkular uyanmış, tepkiler ol
muştu. Acaba yeni N A T O stratejisi de Amerika'nın savunma çıkarlarına
göre mi ayarlanmıştı? 1957 ye değin tüm gücünü Avrupa'nın arkasna
koyarken. Sovyetlerln uzun menzilli füzeleri geliştirmeleri üzerine kentli
toprakları da vurulabilir hale gelince. Birleşik Amerika bundan vaz mı-ğe-
çiyordu?
135
çerli be strateji olamayacağı ortadadır. Ittfakrı kuvvetleri uyg<Janamaya-
cak bir stratejiye göre, yani topyekûn karşı koyma stratejisine göre hazır
landığı takdirde, örneğin Türkiye'ye yönelen bir saldında par al ize olacak,
müdahalede bulunamayacaktır. Bu yüzden, biz esnek karşılık stratejisine
geçilmeyi sadece N A T O ’nun tümü bakımından d e ğ l Türkiye'nin özel
durumu bakımından da zorunlu, hatta belli koşullar gerçekleştiği takdir
de. yarark görüyoruz. Şimdi. Türkiye'nin özel durumuna değinmeden
önce esnek karşılık stratejinin ne olduğu üzerinde kısaca duralım.
Bu strateji İt tfak topraklarının bir kısmını, yani Kuzey Amerika bölge
sini savaştan masum alanlar durumuna getirirken. İttifakın Avrupa üyele
ri savaş aiarian durumuna düşmektedr. Süper devletler aralarnda çıka
bilecek çatışmanın faturasını AvrupalI devletlere yüklemektedirler. Oysa,
felaket dünya çapnda olursa fedakârlık orantılı olabilecektir. İkinci eleşti
ri çatışmanın başlaması halinde H»l süper devlerin çıkarları, onları savaşı
srurlanctrmaya sevkedeceğidir Böytece. bazı bölgeler bu iki devlet ara-
sr»da örtülü pazarlık konusu olabilecektir. Nihayet. Sovyetler Birliği Ittlfa-
kn bazı bölgelerim İşgal ederek Batıyı bir oldu bitti karşısında bırakabilir.
Birleşik Amerika da. dünya barış»» korumak İçin bunu kabul edebilir.
Teknolojik gelişmelerden sonra N A TO 'n u n bütün olarak sınırlı savaş
stratejisini benimsemek zorunda okluğunu kabul etmekle birlikte, biz bu
stratejinin de. özellikle Türkiye gibi Ittıfakn kanat bölgelerinde bulunan
devletler için tam bir güvenlik sağlayabileceği karasında değiliz. Çünkü,
yukarıdaki cevaplarda bazı boşluklar bulunmakta ve bu boşluklar yeni ba
zı soruları hatra getrmektedir. örneğin, konvanslyonel be saldırının dur
durulmaması halinde, taktik nükleer silahlara başvurulması zorunlu görü
lürse. bu silahlar nerede kullanılacaktır? Bu sorunun bir tek cevbı olmak
gerekir: Saldırının vuku bulacağı Itttfakm Avrupa bölgesinde. Bu durum
da. saldınya en açık bölgeler de siyasal, askeri ve ekonomik nedenler yü
zünden en az tepki yarataMecek olan kanatlardır. Görüleceği gibi. Türki
ye bu tanımlamaya uyan ülkelerin başında gelenler arasındadır. Böylece
esnek karşılık stratejisinin zorunlu-kıldığı sınırlı savaş, fcı süper devleti
nükleer hedef olmaktan belki tamamen koruduğu halde. Avrupa'nın
özellikle İttifakın kanat bölgelerinin vurulmasna engel olamamaktadır.
O te yandan. Türkiye'deki nükleer silahlar, ya çifte anahtar sistemine tabi
olduğuna, ya da doğrudan doğruya Amerıkalılann elinde bulunduğuna
göre, bu silahların caydırıcılık derecesini, bunların Birleşik Amerika tara
fından Türkiye'yi ya da Türkiye'nin bir parçasını korumak İçin kullanma is
tek ve kararına bağlı olacaktır. Türkiye'de Amerikan üs ve tesislerinin,
hatta personelinin bulunması, bu duruma fazla bir değişiklik getirme
mektedir. Çünkü, nükleer silahların yokedlcl tahrbatna uğramaktansa.
bazı üslerin, tesislerin, hatta personeli feda edilebileceği bile düşünüiebl-
136
Uf. Görüldüğü g b l N A T O stratejisi soruyu son tahlilde, ittifakın en güçlü
ortağı olan Birleşik Amerika'nın, bir Sovyet saldırısı halinde, nükleer olan
ve olmayan güçlenyle Türkiye'nin yanında yer alıp almayacağına dayan
maktadır.
Türkiye'de bazı tarafsız gözlemeler, bu soruya Birleşik Amerika’nın
hiçbir zaman kesin bir cevap vermediğini öne sürerek. N A TO 'd an çıkıl
masını önermektedirler. Diğerleri ise N A T O İçinde kalmakla birlikte. İtti
fakın bu tür zararlarının azaltılması, buna karşılık yararlarının artrılması
için girişimlerde bulunulmasının daha doğru olduğu kanısındadırlar^!5)
137
N A T O adna Türkiye'de kurulmuş olan radar ve haberleşme tesisleriyle,
yakıt boniarı. yakıt parkları gibi lojistik tesisleri, üsler ve uçak meydanları
tamamen Türk Silahlı Kuvvetlerinin kontrol ve işgali altında olup. Türkler
tarafından yönetilir. N A TO . Türkiye'de kurulan bu tesislerin ya p m ı İçin
şimdiye kadar 3 milyar Türk lirası harcamıştır. Türkiye'de: iştirak payı, ara
zi İstimlaki, yol. bina, kanalizasyon, elektrfc ve su İçin, yaklaşfc olarak 3
mılyaı lira harcamıştır. Bu N A T O üs ve tesisleriyle. N A T O Andlaşması'nın
3 uncu maddesine göre. Türk v e Amerikan hükürnetlerl arasında İmzala
nan 23 Haziran 1954 tarthll Asken Kolaylıklar Anlaşması na dayanarak ya
pılmış Asken Uygulama Anlaşmalarıyla kurulan ve sadece Amerfcalılar ta
rafından işletilen üs ve tesisler birbirine karıştırılmamalıda.
ABD Hükümeti I9S4 yılı Haziran ayna kadar. Türkiye’de kendi siya
si iktisadi, m al ve asken politikasını nasıl yürüteceği hakknda çok geniş
ve d e rn bir hazırlık yapmış. Bu arada Türklerl Türkiye'yi Türk kanunları
138
ve mevcut düzensizliği, etnk gruplan, çeşitli akımları dini inançları ve
idari sistemi ve devlet m ekanizm asın nasıl İşlediğini bütün yönleriyle
incelemiştir. 23 Şubat 1945 ile 23 Haziran 1954'e kadar 9 yılı aşan dev
reyi Amerikalılar. Türkiye'de araştırma, bilgi toplama, deneme, ö r-
güdeme ve yerleşmeyi de İçine alan geniş bir hazırlık devresi olarak
kullanmışlardır. I9S4 yılı başında hazvkklar tamamlanmış ve planın
uygulanması İçin şardan ve ortamı eKerlşB bulan Amerikalılar, he
men uygulamaya geçm işlerdir. 23 Haziran 1954 tarihli Askeri
Koiaykklar Anlaşması (Mdıtary Facılıties Agrement) bir tesadüf değildir.
Türkiye'yi her yönden Amerika'nın kontrol ve sömürüsü altına koymak
için hazırlanmış olan plartarın ikili anlaşmalar biçiminde uygulamaya ko
nulduğu b » tarihtir. Türk-Amerikan ilişkilerinde yer» bir dönemin başlan
gıçlar Türk Hükümeti, ekonominin 1954 yılında karşılaşmaya başladığı
güçlüklerden kurtulma ümidini, enflasyonist bir para politikasıyla Am eri
kan yardımına bağlamıştı. 1954 başlarında artan sıkıntılar karşısında hü
kümet. Amerika ile bir biri ardından çok a ğ » şartları olan ikil anlaşmala
rı mzalayarak. Türkiye'yi Amerika'nın b r sömürgesi haine getirmekte bir
sak ne a görmemişti r.( 17)
139
çıkmamış olması dikkat çekicidir. Çünkü Anlaşma 6427 sayılı Kanunla
TB M M 'den geçırldığı halde, aynı Anlaşmayı yeni ilaveler ve yorumlarla
genişlettiği halde, bu Nota. Meclisin onayından geçırılmeyerek kaçrılmış
oluyor. Anlaşmalardı metinlerine koyulmasını sakncak gördükleri husus
ları. anlaşmanın İmza günü verdikleri bir nota ile kendi arzuladıkları şart
lan b » oldu blttlye g e t tp anlaşma metnine sokmaktadırlar. 23 Hazran
1954 ten bu yana. Türkiye'de bulunan Amerikalılara. N A T O Kuvvetler
Sözleşmesi değil, onu aşan 23 Hazran tarihli Anlaşma ve onun bir par
çası olan 23 Haziran 1954 tarihli Nota uyannca işlem yapılmaktadır.
Bu da gösteriyor ki N A TO 'ya taraf devletler arasında Kuvvetler Sta
tüsüne dair sözleşme gerçekte bir kenara itilmiştir. Bu notanın I İnci
maddesi, diplomatların dışında kalan bütün Amerikan askeri personelinin
bu imtiyaz ve muafiyetlerden faydalanacağını kabul ederek çok genişle
tilmiştir. Nota'nın 2'ncı maddesine göre: Türkiye'ye g re n ve çfcan A m e
rikan asken personelinin g riş ve çkışlarını Türk Hükümeti kontrol ede
meyecektir. Müşekkel birliklerin (bölük, tabur, filo, alay vb) Türkiye'ye
gelışlernde Türk Hükümeti nden u n alınmayacak. Amerikan makamları
birliklerin gelişlerinde, keyfiyeti selahıyetlı Türk makamlarına önceden
tebliğ edeceklerdir. Lübnan'a yaplan Amerikan harekâtında Balıkesr ve
Adana hava meydanlardın kullanılmasnda olduğu gibi, oldu bitti »e kar
şı karşıya kalıp boyun eğmekten başka çare kalmayacaktır.
140
ve ihracına yetkili Türk makamları kayıtsız kalamaz, notanın bu kısmı Türk
ulusunun egemenliği ve ulusal çıkarlarıyla da bağdaşamaz. Bu muhtıra ile
Amerikalılara tamrvan İmtiyazlar, kuvvetler sözleşmesine d e aykındv.
6'ncı maddenin D. 1 paragrafında. Türkiye'den elde edilen Türk pa
rası veya Amerkan parası ile fade edilmiş asken ödeme belgeleri ile
ödemede bulunabilecekleri de kabul edılmekted».
İşgal edilmiş ülkelerde kullanılan işgal ordularının paralama benze
yen ve bu usulün Amerikan Silahlı Kuvvetlen tarafından Türkiye'de kuru
lan sahalar ve tesisler içinde, dahili muamelelerde kullanılmasının. Türk
parasının değen üzerinde kötü etkiler yapabileceği gibi. Amerikan dola-
n ve Amerikan malı kaçakçkığı ve karaborsasını te şv* eder niteliktedir.
Nota nın diğer maddeleri elde edilen bağışıklık ve Imtlyazlann Türki
ye'deki Amerfcab müteahhitlere ve onların personelce kadar genişlet
mekte ve Amerika'dan getirdikleri ve getirecekleri eşyaları. Türkiye'de
vergi ve gümrük ödemeden satabllmlerı İçin gerekli şartlan tamamla
maktadır. 7'ncı m addene 2'nci fırkası; gümrüksüz ve vergisiz Türkiye'ye
getirilen eşyalam Amerikalılar araseda birbirine devredilebileceğini ka
bul etmektedir. Türk pazarlarında çok yüksek fiyata satılan bu Amerikan
eşyalam kim e kime devrettiğini. Türkiye'de hangi makam kontrol ede
bilecektir? Türkiye'ye dağılmış 30 beden fazla Amerıkalı'nın herbırınm
peşine bir kontrol memuru koymaya m kA n yoktur. Büyük şehirlerde
Amenkan eşyası satan dükkanlam mantar gibi çoğalması, bu kanaldan
da Türk parasının. Türkiye'de. Türk dövizlerinden Amerikan dolarına çev-
nlerek dışarı çatığının belirtkendir.
Burhan O ğ u z anlatıyor: "Biraz evvel Amerikan eşya pazarna uğra
dım (bu pazar. Amerikan Yardım Heyeti-TUSLOG- mensuplarının sattık
ları eşyalardan oluşuyordu). İşi iyice büyütmüşler. Küçücük dükkan ıç içe
dört büyük salon halını almış. Sahfci. yüz bin lira bağladığını söyledi (son
radan öğrendiğime göre «şl Yapı Kredi finanse etmişmiş). Fiyatlar da çok
artmıştı. Bu kadar malı bu fiyatlarla kime satacaklarını sorduğumda adam,
'yem mebuslara' de dı."(l8 )
Amerikalılar verdikten borç ve kredilerle Amerika'dan alınacak her
türlü malzemelerle, bunlar için yapılacak hızmetlen. kendi kanunlarına
göre, vergkendirdikleri halde Türkiye'de yürürlükte da n vergi ve gümrük
kanunlar edan kendkennın muaf tutulmalannı bu anlaşma İle kabul ettir
miş olmaları Amerikan çıkartan İçin bir başarı ve Türkiye açısından bir ye
nilgi ve teslimiyettir.
Bu anlaşma ke Amerikalılara tanınan çok gentş vergi ve gümrük m u
afiyetleri Türkiye'nin sadece bu y d d a n her yıl 100 milyonlar kaybetmesi
ne neden olmaktadır. (ABD'nin 1949-53 arasındaTürklye'ye verdiği top-
118) B u f tu n O g ıu . "Y j* »ıl* U n n ı D m Jedhkrım *. Slm urg. 2000.1.336.
141
lam ekonomik yardım da n 225 milyon doların yaklaş* yansıdır ) Türki
ye'ye yoksulluk ve güvensizlik getiren bu tür anlaşmalar. Amerika'ya re
fah ve güven götürmektedir
“ Evet. b ö y le b ir u ç a U v a t v e z a m a n ra m a n u çu ytA y a p ıy o r;
fAkAt b iz n e y A p tıg ım b ilm iy o ru z . *
142
gazinoları gezdirdikten sonra, "burasının. Amerikan Hava Kuvvetteri'nln
nöbetleşe kullandığı. Özellikle stratejik bombardıman uçaklarının inip
kalkması İçin yapılmış bir Hava üssü olduğunu söyledi.- ve ilmi keşif
uçuşlarrtdan hiç söz etmedi. Biz daha sonra oradaki Türk M eydan Komu-
tanma. burada uçuş yapan, kanatları çok geniş ve tekerlekleri olmayan
planör gibi bir uçak (Radara yakalanmayan U-2 modeli casus uçak.) hak
k « d a bilgisi olup olmadığm sorduk. Türk Komutan cevap olarak: "£vet.
boyie bir uçalı var ve zaman zaman uçuşta yapıyor: fakat biz ne yaptığı
nı bilmiyoruz. Amerikalılar uçuştan biraz önce, hangardan çıkarıp pist ba
şına getiriyorlar, oradan havalanıyor. İndikten sonra da hemen hangara
sokuyorlar. Bizden kimseyi yanına yaklaştırmıyorlar.' cevabını verdi.
Müfreze 10-10 acfcyla. bu keşfi uçaklarının uçuşta topladığı bilgilen de-
ğerlendken birlikten, bizim kumandanın haberi yoktu. Bir tesadüf eseri
be gün sonra, bu uçağı bir keşif görevinden dönüşte meydana ererken
gördük ve Amerikalılar uçağı doğruca hangara götürüp kapattılar. 11 Ni
san 1960 ta A da n a d a n kaka rak Rusya üzerinde düşürülen uçak
bunlardan M rlydL (21)
143
kır). Esenboğa (Ankara) ve Eskrşehır havaalanlarından Amerikan uçakları
n a yararlanmaları kabul edilmiş: Karamürsel. Samsun. Trabzon. Ankara
ve Diyarbakır'da elektronik istihbarat üs ve tesisleri kurulmuş: ve Am eri
kan gemilerinin Türk limanlarında barınma ve tamir kolaylıklanrvdan ya-
rarlanmaları kabul edilmiştir. Bu askeri kolaylıklar yanında, yine aynı an
laşmalarla Türkiye'deki Amerfcalı asken personele yargı ayrıcalıklarından,
özel posta servisine, g um a* ten arınmış satış kantinlerinin açılmasca
dek uzanan çeşitli kolaylıklar tanınmışı*. Bu ayrıcalıklar ve kolaylıklar tüm
N A T O devletleri arasında yaprian Kuvvetlerin Statüsü sözleşmesiyle tanı
nan hakları çok aşmakta "kapltüler" nitelikler taşımaktaydı. Hele bu ay
rıcalıkların ve kolaylıkların Amerikalı yetkililer ve görevliler tarafından uy-
gıiam ada kötüye kullanılması, sokaktaki adamı bile tedırgn etmeye baş
lamış ve Türkiye'de körükörüne bir Amerikan düşmanlığı yaratmıştır. A n
laşmalarla tanınan adlı ayrıcalıklar. Amerikan asken personelim. İşledikle
ri her türlü suçtan ötürü Türk adaletinin önüne çıkmaktan tümüyle önle
yen bir duruma getirmiştir. "Görev sırasında" İşlenen suçların yargılan
masının Birleşik Amerika mahkemelerce bırakacağını öngören fcıll an
laşmalara dayanarak. jeepıni Türk çocuklamın önüne sürerek onları öl
düren yarbaylardan, sarhoşlukla bayrak yırtan ya da Türk ulusuna hakaret
eden çavuşlara kadar bütün AmerKalı askeri sandılar. doğrudan doğruya
Birleşik Amerika yetkJllerı tarafından btfduten bir "görevlidir" sözü İle
Türk adaletinin önüne çıkmaktan kurtulmuşlardır.(22) Türkiye'deki Am e-
rfcan personelinin beli başlı bütün İhtiyaçlarının gümrvifcsüz olarak yurdu
muza girmesi içki verilen İmtiyaz ise. Türit hazînesini önemli bir gelir kay-
nağndan yoksun bıraktığı gtol. ithal rejiminin Türkiye'ye girmesini yasak
ladığı bir yığın lüks tükenm maddesinin de Amerikan PXlerl kanalıyla ka
çak olarak iç piyasaya sokulmas** sağlamıştır. Günümüzden dokuz bin
yıl öncesine kadar uzanan tarih ve küttür hazîneleriyle dolu Anadolu top
rağı. Birleşik Amerika'ya kendi personeli için tannan özel posta imtiyazı
sonucunda görülmemiş bir tarihi eser kaçakçılığna sahne olmuştur.(23)
144
"T ü rk iy e 'n in ‘k ü ç ü k A m e rik a ' o lu p o lm a d ığ ı tartı>m a k aldırır,
a m a ‘b ü y ü k A m e rik a 'y a gittikçe sıkı ş e k ild e
ba ğ lanm aya başlackğı muhakkaktır.**
145
A B D Ulusal Güvenlik Konseyi eski
üyelerinden Geoffrey Kemp N A
T O İttifakı içindeki sınırların orta
dan kaldırılmasıyla birlikte Türki
ye'nin Avrupa'nın doğal bir uzan
tısı haine geleceğini, bu girişimin
Avrupa'yı otoma tkman Orta Do-
ğu'ya komşu yapacağını ve niha
yet hayati çıkarları olan bölgeye
direkt temas sağlayacağı fikrnl
ortaya atmıştı. Ancak A E T (sonra
dan AB) Türiııye'nln tam üyellğne
karşı ç*mıştı. (Aynı politikalar g ü
nümüz için de geçerlıdlr.)
VVashlngton kaygriarla dolu olarak
bölgedeki çAarlarm korumak için
her çareye başvurmuş, bölgede
tek dayanağı Türkiye olmuştur.
Türkiye'nin 13 Şubat I952'de
N A TO 'y a kabul edilmesi ardın
dan. Türkiye'de kurulan bu tesis
ler N A T O anlaşmasının 3. madde
si uyam ca yapılmış İkili anlaşma
lara dayandırılmışta.
Türkiye'deki A B D nükleer sllahla-
n. ya çifte anahtar sistemine tabı
olduğuna, ya da doğrudan doğruya
Amerfcalıların elinde bulunduğuna göre,
bu s ilahlar r> caydırıcılık derecesini, bun
ların Birleşik Amerika tarafından Türki
ye'yi ya da Türkiye'nin bir parçasını koru
mak »çln kullanma İstek ve kararına bağ-
I olacaktır. Türkiye'de Amerikan ûs ve
tesislerinin, hatta personelinin bulunma
sı. bu durım a farla bir değişiklik getir
memektedir. Çünkü, nükleer silahların
yokedlcl tahribatına uğramaktansa. barı
üslerin, tesislerin, hatta personel feda
edilebileceği bHe düşünülebilir. Görüldü
ğü gibi N A T O stratejisi sorunu son tahlil
de. İttifakın en güçlü ortağı olan Birleşik Amerika'nın, bir saldırı hahnde.
nükleer olan ve olmayan güçleriyle Türkiye'nin yanında yer ahp almaya-
cağna dayanmaktadır.
Açık giril yar* yarışır, kimlerin ımralackğı veya sörle vaadettiğl sayısı
bilinmeyen ıkıl anlaşmalar*!) Türkiye deki A BD personelini işgal edilmiş
ülkelerde bile benrerleri a r olan yetkier ve ayncalıklar tanımıştı. Buna
"müttefik dayanışması" demliyordu. ı»c*g*ı»» no >Akta.- "Büyük A m e
rikalılar Küçük Am erika'da" A BD Mlssourl zırhlısının rlyaretnden son
ra Türk limanlan Amerikan filosunun uğraktan arasna girmişti. Bu özellik
le eğlence kesimi tarafından sevinçle karşılanıyordu. ı » « t » « n a »» m i
Û u tr A B O . 19 4 4 ten Kba re n saua> sonuna kadar silah ve m ühim m at üretiminde olaganjs
tu pro(e ve programları j y y j J ı d ğ ı Mr seferberlik başlattı. Kızağa konulan bu>v> gemiler
on g ü n içinde denize ın d rie b lly o r. 'uça n kale' d e n le n d e v boyutlu uçaklar seri halde üre
Diyordu. Yukarıda USS B O A M lS M acb denizaltı g e m isin şampanya Jlsesı krarak d e n z e İn
diren Mlss Barbara VValsh (Sonradan SAK A * Y A adı a ltn d a T ürk D eniz Kuvvetlen ne venl
d } O ra d a I 9 b l tarihi yardım anlaşmadı kapsamında Türkiye'ye ver «en USS C O B B L tk
sonradan T C G Çanakkale denlzutısınn transfer sertıfhası
A d a A B O d e gerçekleştirilen denizaltı d evir teslim törenlerinden bin
rou*a«M Hatlı* » c .t M M O m ’al C y a r k ı C a n n t e ı M u t U U r T ı n l ndan Oarw ■w vatM Ilanu-an
İ p ' İ k i C M ı M c M tart*- a . l . l * l
148
birlikte ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Darbeyi yapan Başbakan Mu-
saddık'tı. Musaddık Batı nın karşısındayck ve hem dincilerle, hem komü
nistlerle İşbirliği halindeydi. Şah bir fermanla onu azlettiğini, y e m e Ge
neral Zahidi yl atadığını bidlrm lştl Musaddık bunu tanımamıştı ve d u
ruma o egemendi. Şahın bütün resimlen kaldırıldı. Babasının heykelerı
krridı. Musaddık muhallerini tevkrf ettiriyordu
Fakat General Zahldlyl ele geçiremedi. Zahidi. Amerikalıların deste
ği ve parasıyla Tahran da karşı darbeyi hazrlamaktaydı. Şah. gittiği Ro-
ma dan tahtını bırakmadığını Man etti. M usadd*. Şah'ın tahttan feragat
ettiğini yayıyordu.
Karşı darbe, çarşı esnafının ayaklandırmasıyla başarılı oldu. 22
Ağustosta Şah. ülkesne ve tahtına- geri döndü. Ortaya ç*an General
Zahidi başkanlık görevini bu sefer fiilen akk ve ilk tş olarak İhtiyar Musad-
dık'ı tevkif ettvttl. Gerçi ‘ komünist destek! dinci teşebbüs* bastırılmıştı,
ama Amerfca'nın ve IngMtere'nln kucaklarına kar suyu kaçmıştı. Çünkü
Musaddık Iran petroterlnl devletleştirmiş oian adamdı. Demek kİ İran'da
Şah'ın durumu güven verici değıldl.(24)
(İleride görüleceği gtoı ABD 'de 1979 Humeynl ve Molaları Ue daha
sonra Ahmedlnecad ve nükleer enerji gergnlfclerl yaşanacak, savaş
çığlıkları atılacaktır. Bunların her biri ABD-Türkiye ilişkileri açısvıdan son
derece sMuntılı. dayatmacı ve riskli politikalara neden olmaktadır.)
150
M E N D E R E S İN Y A B A N C I ELİYLE K A L K IN M A H A Y A L L E R İ
151
tlsadl Politika Komisyonu Başkam C B.Randa» görevlendirilmiş ve 1954
yılında Randallın çabasıyla, dünyanın en liberal mevzuatından brı olan
Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu çkanlrmştır. Randa». 1953 Ağusto
sunda Ankara’daki demecinde yerk-yabancı özel teşebbüse dayanmanın
Türk milletinin İradesi sonucu olduğunu. Demokrat Parti Iktldannın 1951
yılında çriıa/dıgı 5821 sayılı Yabancı Sermaye Kanunu nun yetersizli
ğini. bunun yabancı sermayedarlar yarama düzeltilmesini istemiştir. Bu
kanun, tarım ve ticaret alanlarım yabancılara kapak tutuyor; sanayi, ener
ji. maden, bayındırlık, ulaştırma ve turizm alanlarım yabana sermayeye
agyor; ayrıca kâr transferlerini sınırlandırıyordu. Randall'ın çabasıyla
I954'te çıkartılan 6224 saydı Yabana Sermayesi Teşvik Kanunu, tanm ve
ticaret alanlarını da yabana sermayeye açrmş. geniş b r sermaye tanım
laması yapmış, yatırılan yabancı sermaye ve kânn serbestçe transfeml sı
nırlayan hükümleri kaldrmıştır. Randa», kendi eseri olan bu kanunu çok
beğenmiş ve bunu "m esut bir olay" c*ye nitelem iş».
Yabana Sermaye Kanunu. DP iktidarı tarafından çoşkunlukla karşılan
mıştır. Kanunun savunucusu Ekonomi ve Ticaret Bakam fethi Çellkbaş.
Türkiye 3 sene sonra. 5 sene sonra 25 30 seneden ben katettlğl mesa
fenin çok ötesinde merhale alacaktır." demekte ve kanunun ışsızkğl kal
dıracağını. İşçi ücretlerim yükselteceğini, para Istlkrannı sağlayacağını ve
döviz kaynaklarını artıracağını ileri sürmekteydi. Karma ortakkklar yoluy
la kapltallstllğe yönelen Konya’nın mühendis milletvekili Himmet ö lç
m en. ‘ Bu melekete yabancı sermaye geldiğinde, bu kürsüden eski İş Ka
nunu nu değiştirmek suretiyle 8 saatlik İş hayatının 24 saafe çıkan!ması
için ısrar edeceğiz.' çoşkunluğu İle bakanı desteklemekteydi. Antalya
milletvekili Burhanetdn Onat. ~Arkadaşlar, e cn e bi sermaye bir m üs
temlekeye girdiği zaman dahi görülm üştür kİ, hiçbir şey yapm am ış
sa bile, hayat seviyesinin standardını yükseltmiştir." sözleriyle, sö
mürge şanlarında bile yabancı sermayenin savunuculuğunu yapmaktaydı.
Tanmda yabancı sermayeyi İse Sözcü; ‘Acaba zirai sahada kalkınma
ya sınai sahada olduğu kadar muhtaç değU m iyiz?'d iye savunmuştur. Bu
görüşü, büyük çiftçder de paylaşmtşlardı.(25)
jrr ■ A le m in h iç İş i k d m a d ı da. T û rU e rln to h u m u n u d O ıe H e lim .
h a y v a n la rın b O y d k y a p a lım d iy e m İ b u ra ya g e le c e k I
b u n la r b ir d e e s k id e n d e v a rd L Z o rla ç ık a rd ık m e m le k e tte n .
G ird ik te n son ra ç ık a rılm a s ı b a ş b e la s ıd n . 3 0 0 yıld a r o ria çık a rd ık .
İsmet InûoO. 1954
152
nunu'na şiddetle karşı çıkmışlar ve bunu 1954 seçim kampanyasının baş
temalarından biri yapmışlardı. İnönü ve CHP’nln o tarihlerdeki sözlerini
hatırlamakta fayda vardır. İnönü. 17 Nisan 1954 İzmir’de şöyle demek
tedir: 'Yabancı sermaye, kayıtsız şartsız olarak Türkiye topraklama davet
olunmuştur. Kanun çıktı ama. hemen karşı taraf da Türkiye topraklarına
gelip yerleşmediler' diyorlar. Doğrudur. Am a kapıyı açtınız. Ne vakit g e
lir? Nasıl gelir? Bunu kimse kestiremez.
Yabancı sermaye, uzun mücadelelerle elimize aldığımız ticari ve zi
rai sahalanmıza girmiştir.
Hiçbir devlet, ben kapitülasyon İstiyorum demez. Siz bir devlete, d i
ğ e r devletlerden a yn bir fazla hak tanıdınız mı. diğer devletler karşılıklı
olarak bu haklardan istifade hakkına maliktirler. Çünkü hiçbir devlet, d i
ğ e r devletlerden eksik bir durum kabul etmez. Birine bir şey verdin mİ.
aynı şartlan ötekilere de teşmil etmek lazımdır.
Tarihte yabancılar, kapitülasyon himayesiyle Türkiye'yi İstismar
ettiler. Yeni devirlerde yeril vatandaş, hakikat dışı ve emniyetsiz usuller
le ıstırap çekecek ve yabana sermaye hususi kanuniann himayesinde y a
şayacaksa. kendi elimizle yedi sermayeyi yabancı olmaya zorlamış olu
ruz. Asırlarca tecrübe edilmiş mahzurlu usullerin ye n i bir marifetmiş gibi
yeniden getirilmesine teşebbüs edileceğim asla tahmin edemezdik
Diyorlar kİ. Hollanda büyük inekler getirecek. Boylece inek besleme
y i Öğretecek. Tohumlar ıslah edilecek. Alem in hiç işi kalmadı da. Türkle-
rin tohumunu düzeltelim, hayvanlannı büyük yapalım diye mı buraya g e
lecek? Bunlar bizde eskiden de vardı. Zorla çıkardık memleketten. Gir
dikten sonra çıkanlması baş belasıdır. 300 senede zorla çıkardık.
Bugün Afrika kabileleri, kendi topraklanın İşleten yabancılara karşı
ayaklanmışlardır. Bizim İktidar g u t gibi toprağımıza Afrika kabilelerinin
kovduğu yabancı sermayeyi getirmek İstiyor.
Petrol Kanunu, bir kapitülasyon kanunudur. Bu kanunla memleket,
bilinmeyen meçhul akıbetlere sürüklenmiştir.
Biz bu memleketi sokakta hazır bulmadık. Blz bu memleketi b ir
avuç harebe halinde a ldık. Yabancı ellere kaptırmayacağız. Bu m e m
lekette kapitülasyonların yeniden ortaya çıkmasına asla müsaade etm e
yeceğiz ve bu uğurda sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Petrol Kanunu, kapitülasyon hükümleri ile hazırlanmış gönüllü bir ka
pitülasyon layihası olarak teklif edilmiştir. İşte profesörler. İşte hukuk
alimleri, hepsinin önünde Söylüyorum. Petrol K anunu'nu karşılıklı ta
ahhüt şeklinde görmek b ir kapitülasyon devrini açmaktır. Petrol ve
Yabancı Sermaye K a n u n la r, m em leketin canevtne dokunmaktadır.
İktidara gelirsek düzelteceğiz. Bununla her zaman uğraşacağım. Bırak
mam yakalan m F
153
Görüldüğü gibi. Milli Kurtuluş Savaşı geleneğinin İzlerini taşıyan İnö
nü ve CHP. Cumhuriyet öncesi donem anlayışıyla çıkartılan bu İmtiyazlı
yabancı sermaye kanunlarını şiddetle eleştrrruş ve bunu seçim kampan
yasının baş temalanndan biri yapmıştır. Ne var kİ. seçimlerden yabancı
sermayeci DP çok daha güçlenmiş. CHP ise zayıflamış olarak çıkacak
tır.(26)
1972 yılında M To k e r şöyle diyordu:
'Sermaye olanaktan az veya çok sınırlı olan ülkelerde, doğrudan ya
bancı sermaye yatırımlarının ülke kalkınmasına önemli ivmeler sağlactğı
b r gerçektir. Türkiye. 1950 lı yıllarda olduğu gibi günümüzde de doğru
dan yatınm yapacak yabana sermayeye ihtiyaç duymaktadır. Ancak pet
rol yasasında olduğu gtol aşın ve gerçekçi olmayan tav izlem bol kese
den verilmesi sakıncak okluğu gibi, yabancı sermayenin gelmesini veya
mevcut yatınm yapmış olanların Türiüye'dekl ışlevlerne devam etmesi o
ülkenin tüm kurumlan ve hukukuyla, gerekil güvenceleri vermesi. İstik
rarlı bir ülke olması gerekmektedir “(27)
DP'nln yabana eliyle kalkınma çaba ve umutlarına rağmen, aradan
geçen 50 yılda, beklenen mucizevi kurtuluş reçetesi gerçekleşmeyecek:
yabana sermaye üretim yatırımları yerine, en verimli ulusal işletmeleri ve
bankaları özeüeştrme yoluyla satışa çıkartan hükümetlerden satın ala
cakta. Sıcak para denilen spekiiattf yabancı sermaye İse piyasa tabiriyle
'havadan' veya “avanta" para kazanma yolunu tercih etmiştir. Bu İse
Türkiye'yi s * sık sarsan krizlere giderek artan borçlanmaya ve yoksullu
ğa İtecektir.
154
avukatı M** Bal I'e hazırlatılan b* tasarıyla kendi olanaklarıyla petrol bul
mak ve işletmekten aciz Arap şeyhlerinin razı olduklarından daha ağır
hükümler taşıyan bir petrol yasasını Menderes hükümeti benimseyecek
tir. Bu yasa açık bir İmtiyaz kanunudur. Her şeyden önce. Türkiye petrol
alanznda belli bir ekonomik doktrini empoze etmektedir. Yasanın 2'ncl
maddesine göre. Türkiye, petrolde devletçilikten vazgeçmek ve petrol
kaynaklarının özel teşebbüs eliyle değerlendrHmeslm kabul etmektedir.
Yabana petrol tröstlerinin bu isteği yasa gerekçesinde şöyle açıklanmak-
tadır: “Petrol kaynaklan, ancak hususi teşebbüs veya yatınm lan eliy
le aranıp Işletüebllecekdr. Hususi teşebbüs ve sermayenin müessir
olabilecek vüs'atte ve miktarda bu sahaya girebilmesi İçin, devletin
ne arayıcı ve İşletmeci, ne de herhangi bir surede petrol sahibi ola
rak hususi teşebbüsün karşısına çıkmaması k a p etmektedir. Hususi
teşebbüs, devlete rakip vaziyette çalışmak İstememektedir.’
Böylece. Tü rk devleti kendi kaynaklarını kendi eliyle değerlendir
mek hakkını, yine kendi eliyle ortadan kaldırmış olmaktadır. Bu hük
mün sonucu Mobil ve Shell gibi yabancı şirketlerle eşit durumda çalışmak
zorunda bzakılan Türkiye Petrolleri, bir anonim şirket olarak kurulmuştur.
Devlet, kendi şirketine de. M o b i ve Shell'e de aynı gözle bakmak zorun
dadır. Yabana petrol tröstleri, bir süre gölge şirketler kızarak bir bölgede
Istedklerl kadar petrol arama ruhsatı alabilecekleri halde, milli şirket, ka
nunun öngördüğü azami sekiz ruhsatla yetinme durumunda bırakmakta
dır. MIHI güvenlik gerekçesiyle, arama işleri M TA 'ya bırakılan yasak böl
gelerde milli şirket tıpkı MobU ve Shell gtol petrol arama hakkından yok
sun kalmaktadır. Hiçbir konuda devlet, kendi şırkeme öncelik tanıyama
maktadır.
155
dahi. onlara olağanüstü bir pay tanınması yüzünden bundan bizim de ya
rarlanmamıza elvermeyen Petrol Kanunu nun bir de 136. maddesi vardır.
Bu maddeye göre, kanun, ancak yabana şrketlern muvafakatıyla değış-
tlrieblecekttr! Madde, muhalefetin İtirazlarıyla tasan metninden çıkarıl
makla birlikte. Petrol Kanunu'nu hazırlayanlara zihniyetini göstermek ba
kımından dikkat çekledir.
Petrol şirketleri. 1957 yılında 6987 sayılı kanunla Petrol Kanunu'nda
yapılan bir değişiklik Türkiye'de rafineri kurma hakkm elde etmişlerdir.
Yabana şrketlerln Türkiye'de rafineri kısma İsteklerinin, dünya petrol
üretiminin tüketimi hayli aştığı bir döneme rastlaması dikkat çekıadlr. Ni
tekim Ataş ve Ipcaş rafinenlerlyle yabana şirketler, yeril petrolü m üm
kün olduğu kadar az İşlemek ve yüksek fiyatla dışarıdan kendi petrolleri
ni ithal etmek hakkını sağlamışlardır. Ataşa Petrol Dairesince verilen bel
gede şu imtiyazlar yer almaktadır:
- Yabancı ham petrol, rekabet fiyatıyla değil, İlan edilecek m on o
pol fiyatı Ue İthal olunacaktır, ban edilen fiyat, serbest piyasa fiyatı
nın % 3 0 -3 5 kadar üstündedir. Rafineri, bu Imtlzaylı durumda 80 yıl
İşletme hakkına sahip olmaktadır.
- Yeril ham petrolün kullanılması halinde, şirketler, bunu rekabet
fiyatmdan satın alacaklardır, fakat yabancı şirketler. yeril petrol kul
lanma yüküm lülüğünü, belgede İşlemez hale getirecek ölçüde sınır
landırmışlardır. Yeril ham petrol, evsafı kurulan rafineri tesislerinin
şeklne ve ekonomisine uygun düştüğü takdirde kullanılacaktır. Hal
buki Ataş, yeril ham petrolün evsafına uygun bir kuruluş değildir.
Yabanı şirketler. Petrol Kanunu’na ve 80 yıllık İşletme belgesele da
yanarak. Batman’da stoklar biriktiği halde, yerli petrolü İşlemeyi reddet
mişlerdir. Sorun, kamuoyunda geniş yankılar uyandıran uzun mücadele
lerden sonra çözülebilmiştir. Yabana şirketler, uzun yıllar ham petrolü
dünya fiyatlardın % 3 5 üstünden İthal etmişlerdir. Ancak uz ısı pazarlık
lardan sonra fiyatlarda bir miktar İndirim yapmaya rıza göstermişlerdi, fa
kat yine de dışarıdaki ana şirketlerden petrolü dünya fiyatlarının üstünde
İthal hakkına saleptirler. Yabancı rafinerilerinin bu pahalı İthal tekelinin
daha genişlemesini önlemek amacıyla, rafinerlerın bundan böyle, milli
şirket ekyle kurulması kararlaştırılmıştır. Türkiye Petrolleri. Ataş'ın tevsi
proieslne İtiraz etmiştir. Ataş İse. Türkiye Petrollerinin İzmir Rafinerisi
projesi önlensin İstemiştir. Petrol Komiserliği mekanizması. İzmir Rafine-
rlsl’ne de rıza göstermekle bitlikte. Ataş tevsllnln kabul edılmesne yol
açmıştır. Ipraş Rafinensi'nln % 4 9 hlssessıe sahip O ü te* de tevsi yoluyla
İmtiyazlı fiyata petrol satma hakkını sağlamayı bilmişte. Türkiye, bu iki ra
finerinin tevsiine müsade etmekle, petrolde dünya piyasasdin üstünde
fiyat ödemeye nza göstermişte.
156
İşte kapıtüier nitelikte böyle bir kanun. DP iktidarı tarafından büyük
bir çoşkunlukla kabul edlimlştir.(28)
Türkiye bu tarh ten beri ulusal petrol üretimi ve rafineri faaliyetlerin
den çok gerilerde kalmış, alternatif enerji projeleri has» altı edilerek dışa
bağmlı yüksek maliyetli yanlış yapılanmayı sürdürmüştür İleride görüle
ceği gibi bu yasanın kabulünden 50 yıl sonra. AKP hükümetinin hazrta-
ckğı petrol yasası bu yasağı artırır hale gelecektir.
1953 yılına kadar İhracat artışında dünya ortalamasının üstünde per
formans gerçekleştirilmiştir. Hür dünya ülkeleri İhracatı 1950-53 arasın
da % 3 2.3 artarken. Türkiye'de artış oranı %50.3'tür.
Kore konjonktürü durdurulduktan sonra ise gerileme başlamıştır. A n
cak gerilemede bir başka etken enflasyon ve İthalat azalmasına paralel
olarak beliren İç piyasadaki talep şişkinliğidir.
157
Seçimlerden sonra. Dolandırılmış olanlar mal göndermeyi tabii kesmişler -
dL Fakat 'dolandırılmış maUar' piyasadaydı.
158
sene içinde üretime geçecekler, çimento kapasitemiz ki milyon tona ya
kın aıtacaktı. Fiyatlar da 180-250 liradan 80-90 iiraya düşecekti.
Ertesi gün İhale edilen, otuz kente alt otomatik telefondu. 34 bin ton
luk Haydarpaşa Silosu nun temeli « M ı .
Belirtiliyordu kİ. Ege tütün üreticisi bütün tütününü satmıştır. 72 mil
yon kilodan bir milyon kilo elde kalmıştr. 11 Ocakta açtan piyasanın tü
tünleri 25 gün İçinde köylüye 200 milyon lira getirmiştir.
‘ Görülmemiş kalkınması denilen buydu. Kalkınma gerçek olmasna
gerçekti ama. o sıralar Adnan Menderes'in Özel Kalem Müdürü da n E r
cüment Yavuzalp şoy.e diyordu:
‘ O dönemde ülkede otomatk telefon yoktu. Başbakanın telefon g ö
rüşmeleri için bizde özel telefon numaralan vardı. Bulunduğumuz yere
göre bu numaralara telefon ederek neresiyle görüşmek istediğimizi söy
ler ve bu suretle telefon bağlantılarını anında sağlardık."
DP ktldarının ilk dört yılında ekonomi alanını İyi değerlendirmek İçin
elde o dört yılın başnda v e sonunda verilmiş son derece önemli iki ra
por vardır. Birincisinin sahibi uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası'nın
(Dünya Bankası) Türkiye heyeti Başkan Amerikalı |ames Barker'dir. Bar-
ker ve heyeti ülkeye 18 Haziran 1950 de geldi. Ziyaretrı bütün hazırhk-
ları daha önce CHP iktidarı tarafından yaplmıştı. Bankadan Türk ekono
misinin incelenmesini İsteyen Günaltay Hükümeti'ydi. Heyet burada üç
ay kadar kaldı. Raporunu bankanın Washington'daki merkezine verecek
ti. Amaç ‘ Türkiye'nin ekonomik kalkınmasını hedef tutan uzızı vadeli bir
programı meydana çkarmak İçin gerekli bilgilerin toplanması'ydı. Bar-
ker. Amerika’ya dönerken düzenlediği bas«ı toplantısında şöyle dedi:
“Heyetin çatışmaları Türk Hükümeti n in bakanlarının ve memurlarının
devamlı işbirliği İle çok kolaylaştırılmıştır. Bundan başka özel endüstri ve
teşebbüs sahipleriyle meslek adamları verdikleri bilgiler ve gösterdikleri
kolaylıklarla büyük katkıda bulunmuşlardır. "
Barker belirtti kİ heyeti ‘ uzun vadeli ekonomik kalkınma meseleleri
ve bunlarla ilgili envestlsman ve öncelik programları* üzerinde durmuş
tur. Herhangi bir proje hakkında fikir Meri sürmeyi düşünmemişlerdi.
Türkiye'ye ilk defa 1928 de ziyaret ettiğini belrten Başkan. ‘O za
mandan beri yapılanlar beni hayran bıraktı." dedi. Tavsiyesi şuydu Ban
ka tarafından tamamlandı Türk Hükümeti ne sunulacak raporun İçeriği
dikkatle ncelenmeli. uygun görülürse milli bir siyaset olarak kabul edil
meli. özel projeler üzerinde varlan kararlar bu milli siyaset v e plana uy-
g u ı şekilde uygulanmalıdır. Bazı memleketler Milletlerarası Banka tara
fından hazırlanmış böyte programlardı uygulanmasını ‘ mıAtedir ve gay
ri siyasi komisyonlara bırakmışlardır.
Bu. Adnan M e nderesin beğeneceği b ir rapor değildi. Türkiye'yi
159
kendisi, bUdlgl »eklide kalkındıracaktı. Dünya Bankasından onun İs
tediği, kendi seçeceği projelere fln*nsm «n sağlamaktı. O kadar!
Raporun redaksiyonu 19 5 1 İlkbaharında tamamlanmış ve basılmışa
Bunu sunmak üzere bankanın İkinci Başkan Robert bir heyetle Ankara'ya
bizzat geldi. Bu nedensiz değildi. "Dünya Bankası" denilen bankanın kre-
dierl hükümetlerin kefaletiyle acıyordu. Gelişen ülkelerin hükümetleri
kamu kuruluşlarını kaymıyorlardı. Onun İçin bu sistem içinde özel sektöre
doğrudan kredi açabilecek bir kuruluşun oluşturulması kararlaştırılmıştı.
Gam er bunun başına getirilecekti. Mademki elde bir Barker raporu vardı,
buna dayanılarak hemen faalyete geçilebilirdi. Bu Türkiye İçin bir hrsata
160
Bu dizinin 2.kltabında M Thomburg raporuyla ilgili bilgiler yeralıyor.
Is 554 vd.)
1946'da Türkiye'ye gelen Thornburg endüstrileşme yerne tarım ve
el em eğne dayalı küçük işletmeler yoluyla kalkınmayı Öneriyordu.
Bu dizinin özelliği doğrultusunda burada bir parantez açalm. fctlsat
kitaplarında çokça yer alan ve genelde bilinen bu ekonomik kakınma fur
yasına ait bilgilere, yaşanan Türk siyasal sürea kesntlsız etkileyecek il
ginç bazı olaylara da değinelim. Çok partili donemin başnda asker-poll-
tfcacı ilişkileri ne dunundaydı. Menderes'in özelleştrme macerası TSK'ya
nasi yansıdı? ö ze l b* ordu mu kurulacaktı?
161
Seyli Kurtbek'ın bu uçuk kaç* görüş ve taşanlarının, radyoda acbna
konuştuğu Demokrat Partı'nln temsi ettiği ve kırmak İstediği Llberat-
Demokratık devlet d ü ze n Ign aşrı olduğu bir gerçek. Kurtbek'ın bu "O r
du Millet" anlayışı, onun Önceki yıllara alt kitaplarında "Topyekûn savun
ma. topyekûn seferberlik, ordu bakımından harp ekonomisi" gibi görüş
lerini Demokrat Parti ye mal etmek İstiyordu. Fakat Partı'nln bunu slndr-
mesl ve temsil etmesi düşünülemezdi. Nitekim Kurtbek. radyo konuşma-
snda. Milli Savunma tşl ve teşkilatı içine bütün hükümet kuruluşunu ak-
yordu:
"M illi Savunmayı herşeyden önce politik olarak teşkilatlandırmalıdır.
Devletin politik bünyesi içinde M illi Savunma, zamanın şartlarına uygun
ve hesaplı olarak düzenlenmedikçe, ne topyekûn bir savunma ne de
mükemm el bir askeri teşkilat meydana getirm eye imkan vardır. Ordular,
hükümetlerin ve devlet bünyelerinin aynasıdır Bütün devlet adamlarının
bu davayı boylece ve hakkıyla kavramış olmaları lazımdır. M illi kalkınma
hareketi ve hususiyle ekonomik kalkınma. M illi Savunma ile birleştirilme-
İldir. Milli Savunmada güçlü bir Zihniyet İnkılabı lazımdır. Savunma hiz
metlerinde yaş ve eksiklik değil, ehliyet ve bilgiyi temel tutan bir perso
nel politikası takip edilmelidir. Gizlilik perdesi, hatalan. kusurları ve kabi
liyetsizlikleri örtmemelidir Hatalan ve kifayetsizlikleri düşman meydana
çıkardığı zaman, artık çok geç kaimmiş olur..."
Kurtbek bu cüretli ve ordu düzeni bakanından bir çeşit Enver Paşa dl-
splın ve ıslahatçılığına dönüşü hatırlatan görüşlerini. Demokrat Parti adı
na yaptığı b r se çm konuşmasında şöyle özetler:
" İşte sayın dinleyicilerimi Demokrat Partinin Milli Savunmayı anlayış
davası bu dur İktidar Partisi <CHP) savaş doktrinlerinin uğradığı büyük in
kılapları kavrayamamadadır. Milli Savunmayı sadece askeri ve gizli bir
mesele saymakta devamlı bir ısrar göstermiştir. Bu yüzden de Milli Sa
vunmamızın Topyekûn Müdafaa esasları üzerinde teşkilatlandırılmasında
çok g e ç kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı zamanında geçirdiği tecrübe. İkti
dar Partisi nin savaş zaman idaresi bakımından ne kadar kudretsiz ve ki
fayetsiz olduğunu meydana çıkarmıştır. Demokrat Parti inanmıştır ki. M il
li Savunma nın topyekûn olarak köklü ve rosyonei bir reformu ve ye n i
den kurulması Üe milletimizin korunması daha sağlam olacaktır. Demok
rat Parti İktidarı ele alınca Milli Savunmayı bu esaslara göre yem den kur
mak azmindedir..."
E.Albay S.Kurtbek
Enver Paşanın 1950 Versiyonu mu?
Demokrat Partı'nln. kendtsnl iktidara ulaşnran seçm mücadelesinde.
Seyfi Kurtbek'ın dlhnden açıkladığı ordu reformu v e siyaseti buydu. Bu
162
reform ve siyaset. DP kurucuları olan Celal Bayar. Adnan Menderes. Fu
at Köprülü. Refik Koraltan'ın ve diğer ön planda getenlern benimseyebi
lecekleri düşünceler değildi. Çünkü bu kurucıiar ve arkadaşları llberal-
D em okrat* bir düzenin savunucuları ve Öncüleri durumundaydılar.
Böyle bir sistemi, yani bir Asken Hiyerarşinin siyasi alanda da söz sa
hibi olarak sivrilmesini ve bir gün Askeri Oligarşinin hemen bütün güçle
ri elinde toplamasını elbette kl istemezlerdi Kaldı ki ne Bayar. ne Men
deres ne de arkadaşlarnda egemen ordu anlayışının varlığına veya ola
bileceğine dair bv belirti hiçbir zaman görümem tştr.
ö y le anlaşılıyor k i DP kindara geldikten hemen sonra. S.Kurtbek ta
rafından Başbakan Adnan Menderes'e 31 Temmuz 1951 tarihili 'MIHI
Savunmamızın durum u ve reform ftıttyacf başlıklı bir muhtra verilmiş
tir. Bu muhtıranın Seyfi Kurtbek'ln radyo konuşmasndakl ana fikirlerin bv
açılımı olması mümkündür. Seyfl Kurtbek 11 Ağustos 1951 de Ulaştırma
Bakan olunca. MIHI Savunma Yüksek Kurulu işlerini de Başbakan adna
takip etmek üzere görevlendirilmişti. İşte bu gelişmenin bv sonucu ola
caktır kl Kurtbek. 8 Kasım I952'de Milli Savunma Bakanlığı na getirildi.
Bu atanma, ordunun özelikle eskimiş ve yerleşmiş Generalleri arasında
tedirginlik yarattı. (Yakın zaman önce DYP v e AKP de benzeri görevlen
dirmeleri yaptı. E.Y.)
O zaman açığa da vurulan bu tepkilerle olsa gerektir kl. Seyfi Kurt
bek'ln y e n bir Enver Paşa olacağı. Enver Paşanın yaptığına benzer tasfi
y e v e reformun orduda başlayacağı söylentileri yayıldı. Hatta yeni M ili
Savunma Bakanının vaktiyle İstanbul Harbiye Nezaretinde. Enver Paşanın
kulandığı yazbaneyı odasna yerleştirip onun üstünden emirler verdiği,
kararlar İmzaladığı, ordunun eski Generallerde yüksekten baktığı gibi ha
berler de bu söylentiler hem Parti, hem ordu çevrelerinde yayılıyordu.
Hafeukl bu yazıhane yıllardan beri zaten bakanlık odasındaydı.
163
Ama Kurtbek. ordu reformu planını Bakanlar Kuruluna getirebildi. Anla
şılmamı; ve hatta ürküntü verecek olsa da. Bakanlann bu tasanyı İttifak
la kabul etikleri anlaşılmaktadır. O zaman bu Bakanlar Kurulunda soz sa
htoı olanlardan daha sonra dinlediklerine göre. Bayar açıklamasını şöyle
bitirdi: “ Bu bir kati operasyon planıdır. Muhalefet edenler olsa da bu plan
mtA-a/fak kılınmalıdır.'
M e nderesin görüşü de şu olmuştu: "0u b ir ilünel Nizam ı C e
dit~ plamdır. Tahakkuk etmek, Iktidanımzın şerefi olacaktır..."
Plan, askeri kadronun baştan başa gençleştirtmeslnl hedef alıyordu.
Bu arada Atatürk'ün ve İnönü'nün silah arkadaştan tabii büyük ölçüde or
dudan aynfcnak zorunda kalacaklardı. Bu doğruydu da. İstiklal Savaşı nın
genç kahramanları, artık Ihtıyarlamışlardı. İkinci Dünya Savaşı askeri yapı
lanmayı baştan başa değtşnrmtştL Herşey gösteriyordu kİ. Türk Yüksek Ko
muta Heyeti bu yenilikleri gereği gtol İzleyemeyecek kadar yorgundu. Dü
şünmeli kı Genelkurmay Başkanı ve Milli Mücadelen*! kahramanlarından
btrl olan Tevzi Çakmak. 21 yıldan ben aynı görevde kalmıştı. Emekliye
sevk edilmesini ble d e m bir kırgınlıkla karşdamıştL Orgeneral İstanbul'da
I .Ordu Komutam ve yme Milli Mücadelenin diğer bir kahramanı olan Fah
rettin Atwy. 19 yıldır aynı görevde bulunuyordu. Bu kalplarla, orduda di
nam izm ve otomat* gençleşme elbette olanaksızdı.
Emeldi edlleceklernl ya da en azından yetkilerinden vazgeçmeye zor-
lanataklasını sezen generaller arasrcla büyük bir endişe vardı. Asken re
form karşın olanlar Kurtbek e karşı bir fısrftı kampanyasna başladı. Bu kam
panyanın temel konusu. Kurtbekin asken bir ktldara zemin hazrlamakta
olduğu ve reform programını stratejik yerlere kendi a d a m la r» yerleşir -
menln bir perdesi olarak kuianıldığıydı. Kurtbeki. henüz be binbaşı oldu
ğu *1938 başlannda İsmet İnönü diktatörlüğüne karşı bir darbe düzenle
meyi* düşünmüş hırslı ve dnarmk be subay olarak betimliyorlardı. 1914 te
Erkan-ı Harp olan ve ktldarı ele geçemek Içeı orduda termzkk yapmış olan
Enver Paşa *e karşılaştınlıyordu.(32) Fakat reform lehine baskılar güçlüydü.
1952 ye gelmdlğnde Türkiye bir N A T O üyesıyd v e Türk S4ahlı Kuvvetle
ri’yle ilgilenen N A T O komutanları da. değişen ve rasyonel bir sistem gör
mek istiyordu. Genefcurmay İle Savunma Bakanlığı arasındaki yetki böki-
şümünün sının açıkça çizilmişti Mareşal Çakmak in uzun süre Genelkur
may Başkanı olarak kalması. Genefcurmayn Bakanlık üzerindeki üstünlü
ğünü pekiştirmişti v e Çakmak'ın gidişinden sonra da bu gelenek devam
ettirildi. Kurt bek. bunun değişmesen ve demokratlı be devletin gerekleri
ne uygun olarak orduyu sivillerin denetimini vermek istiyordu.
Bayar ve Menderes de. askeri kurumu ıslah etmeye istekliydi: tam da
bu amaçla Kurtbek i kabineye almışlardL
164
Hükümetin. Silahlı Kuvvetlerin maddi refahına aldırmaması
ciddi bir hataydı. N A T O K ind e Türk askerleri maddi geriliklerinin
farkına varmaya ba>!addar. Buna karşıkk, Türk toplumanun
diğer kesimleri, AıeHIkle de İş dünyası, serpilip gedmiyor,
böylece geleneksel dengeler zedeleniyordu.
(3 4 ) S am e t A ğ a o ğ k j ile g O »U }m e . N k d F .A h m a d . a .g .e .. » .1 8 6
(3 5 ) A . Tü rk e ». "1 9 4 4 N U ly e t-y l.k O -a y ı (1 9 68 i*. N k d F A h m a d . ı . j t . » 1 8 0 .
(36 2 3
) Bu konulann Ayrıntıları ntn b k ı. Ersal Yave 'ihtilalci S u b a yla r* (l). ( ). ( ) Ciltlerine.
166
lat hep mal Karşılığı yapılırdı. Yani mal «hal edilir, bedeli ondan sonra
ödenirdi.) dışarıya yabancı İhracatçının rızası olmadan önemli miktarda
(300 milyon USD dolaynda) bir borç biriktirmişti.
1954 başlarında artık Türkiye, alacaklıları her gün kapısında bekleyen,
döviz olanakları tükenmiş, döviz kıtkğından en zorunlu İthalatını bile ya
pamayan. kriz İçinde bir memlekettir. Dövtzslzllkten sanayi bile sallan
maktadır. O zamanın deyimiyle Türkiye at nallarının çivisini bile ithal ede
meyecek haldedir. Hükümet krtzl halletmek Içm üç tedbire başvı*ur:
I - İthalata getirilmiş da n serbesti -liberasyon- bütünüyle iptal edilir.
İthalat üzerindeki eski kısıtlamalar geri getirilir.
2 - 13 sayılı kararla ekonomideki kambiyo kontrd v e ktsıtlamalan o
zamana kadar görülmemiş dçulerde sertleştirilip, artrılır.
3- Dış ödemeler dengesi açıklarının kapatılması için dost devletler
den alnan yardımların artırılması İçin ısrarlı temas ve çalışmalarda bulu
nulur ve resmi kanalar dışındaki kaynaklardan da kredi ve y a rd m alına
bilmesi için araştırma ve çalışmalara hız venllr.
167
Demokrat partinin iktidara geldiğinde vaad ettiği be husus, yem dö
nemde özel teşebbüse öncel* verieceğıdlr. Fakat özel teşebbüs ve özel
yatırımlar bir türlü istenen ölçülerde ve sağlıkta gelişemez.
Yapay fazla değerlenmiş kur ortamında İhracata dönük bir sanayi ku
rulamaz: çünkü bu yatırımın mamuilen cari kurla ihraç edilemez.
Teşebbüs batar. İç pazara dönük bir yatınm yapmak da rasyonel de
ğildir. Devletçe o malın İthalatı yasaklanırsa ne ala. Am a yasaklanmazsa
İç pazar için kurulmuş fabnka ucuz döviz kuruyla yapılacak ithalat karşı
sında zayıf düşer ve batar
Sermayesi olanlar »ç*n doğal ve çok kârlı çıkış yolu, imkânlarını direkt
İthalatta kullanmak tad*. Yani ithalatçılık yapmaktır. Ama bu alanda çok
şiddetli b r rekabet vardır. Türkiye'de hemen herkes İthalatçıdır.
Herkes devletin İthalata ayırabtdığı dar döviz Imkâniarndan bir par
ça kopanp bir hamlede ve kısa sürede köşeyi dönmek, ze n g n olmak pe
şindedir.
Bu İse siyası nüfuz alanında büyük bir beceriyi, dolambaçlı yollardan
hedefine erişebilme yeteneğim gerektirir. Daha güvenli, herkese daha
sevimli gelebilecek bir yol bulmak ve devtetn döviz oianaklanndan pay
kapabilmek İçin bir tertip ya da yolla yetkililerin karşısına çıkmak gerek
mektedir. Bu yol montaj sanayiine girmek olarak bulunmuştur.
Devlete sunulan proje aslında b* yatrım projesi olmaktan çok ileri
de belirli bir amaç İçin önemli bir dö viz tahsisini gerektren bir İthalat pro
je s id ir .^ )
168
natlonal Bank f o r Reconstructıon and D evetopm ent) 1950 le 1953 yılla-
n arasında Türkiye Cumhuriyeti Hüküm etiyle bir dizi anlaşmalar yapar. 7
Tem muz 1950 gü n ü yapılan anlaşma tahıl silolarının İnşası İçin %3.7/8
faizle. 3.9 mByon dolarlık bir borcun vehlm eslnl öngörm ektedir. ıToiüye
Cumhuriyeti Hükümetiyle Dünya Bortusı A/asnda Yoplan 7 Temıruı 1950 Günlü Isth/az
Aniajmaa sio Projese Aym tarihli İkinci bir anlaşma % 4 .1/4 faizli 12.5 m ilyon
dolarkk bir borç karşılığı. İm a n inşaattan v e eldeki lımanlann büyütülm e-
Slyle İlgili bir tasarıyı konu alır. (Türkiye Cum»»xlyea Hükümeti İle Dünya Bankası
Arasında Yof»lan 7 Temmuz 1950 Günlü İstikran Anlatması ■iman inşaat ve Geljme Pro-
lesi.ı 19 Ekim 1950 günü Dünya Bankası, ö zel teşebbüsü teşvik am acıyla
Türkiye'de yeni kurulmuş olan Sınai Kalkınma Bankası'na %3.3/4 faizle
9 m ilyon dolarlık bir kredi açar. (Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Dünya Bankası
Arasmâa 19 ikim 1950 Günlü btlkrar Anlaşması Srvoı Kalknma Bankası M" İkinci btık-
raz Projesi.) N ihayet 18 Haziran 1952 günü Seyh an nehri üzerinde be baraj
inşasıyla İlgili olarak. Ifc eld en %4.3/4 faizle 25 m ilyon dolarlık bir kreck
anlaşması İmzalanır, (tsdı/az Anlajması Seyhan Barajı Projesi • 18 Haziran 1952 I
B öylece D ünya Bankası tarafından verilen b o rçlam tutan 59.4 m ilyon d o
ları bulur.
Bu rakamlara Avrupa ödem eler Birliği nin (European Payments Unl-
on-EPU) 1950 yılında verdiği 55 milyon dolarlık borçla, on Avrupa ülke-
slnn Türkiye'ye tanıdığı 133 milyon dolarlık ö z e l Çekme Hakları'nı da
eklemek gerekir
1947 İle 1953 yılları arasnda Türkiye'ye verilen para tutarı şöyle be
lirir:
Bağış Borç (Milyon Dolar)
ABD 249.7 125 6
Uluslararası Para Fonu 35.0
Dünya Bankası 59.4
Avrupa Ödemeler Birliği 55.0
ö ze l Çekme Haklan 133.0
Toplam 249.7 408.0 miyon
170
Y i 1952 A>ırı Değerli T l İhracAb Ö n lü y o r
İthalatı Patlatıyordu
Serbest Piyasa Ekonomisi Dertten Günübirlik
GeU»lg02e4 Devlet Müdahaleciliği Devreye Girdi
171
sesi' olarak alman ek vergi İzledi (1.3.1957).
Milli Koruma Kanunu ile fiyat kontrolü k; ekonomiye de yaygınlaş-
tırrimıştı. Klerıng anlaşmalanyla yapılan ticaret de. dış ticaretin %30'una
varmıştı. Dış yardım aramaları da sürüp gitmekteydi, fakat istenen sonuç
alınamıyordu.(41)
Eylülün İlk günlen lan edilecek yeni dış ticaret rejimiyle İhracat İçin
“tevzm (denkleştirme) fonu", ithalat İçin 'tahsis sistemi" getirtiyordu.
Ekonomi ve Ticaret Bakanhğına "gerek göreceği haler" de her türlü ma
İn İthalim düzenlemek ve vurguncıiuğu önlemek yetkisi veriliyordu. Bu
o kadar övünülen liberasyonun sonu demektt.(42)
172
Büyük toprak sahipleri buğdaydan pamuğa ve küçük toprak saleple
ri İse tütüne kaydılar. Am a enflasyonun artışı ve kentsel nüfusun artışıyla
birlikte sebze ve m eyve tüketimi de arttı. Enflasyon ıç pazarı gekştrdik
çe. sebze ve m eyve ticareti kârlı oldu. Boylece buğday alanları ve verimi
bir ölçüde tutulamadı. Üretim 1953 teki 6.480.000 tondan. I956'da
4.797.000 tona düştü ve Avünülen buğday İhracatı buğday İthalatına
dönüştü. 1956 da Türlüye 674.000 ton buğday İthal etti. Aslında bu
tanmda kalkınma politikasının İflasıydı. Beslenmesi dışarıdan gelen
buğdaya bağlı bir ülkenn artık bir tarımsal ülke olacağı, tarım kesiminin
kalkınmada kaldıraç olarak kullanılacağı savunulamazdı.
(İleride A BD le yapılan "M ü na kK Zirai Emtia Anlaşm ası" başlıklı
Türk tanmının sonunu g etren utanç belgesinden sözedılecektlr. E.Y.)
Ankara. 28.07.1954.
Heyecan duymak İçin bu memlekette tücrübe pilotu, arslan avcısı fi
lan olmaya lüzum yok. Her sabah kalktığında Türk'ün karşılaştığı "yok la r
hayatını kâfi derecede dolduruyor. Bir sabah şeker yok. ertesi sabah fı
rınlarda ekm ek yok. kasaplarda et yok. Terk vatandaş musluğunda su
bulacağından emin değil. Süt İçm ek hayal mahsulü. İçme suyu almaya
gıdldlğlnde "bir haftadır Vakıflar gönderm iyor” cevabı almıyor. Lüzum
suz yoklukla kardeş olduk: hani o da olmasa, hayatın tadı kalmayacak.
Bektaşi'nin biri yolda zaptlyelerm bir adamı sile tokat g ö tü rd ü k le r»
görür, fena halde hırpalanan adama acır ve dövülmesinin nedenini sorar:
'Daha ne d ö v m e yd im ' Namussuz Allah y o k ' d e d i~ cevabını alınca ba
şını sallar v e adama yaklaşarak 'sen ne aptalmışsın. Ö y le düpedüz Allah
y o k ' denir m İ? Sen de her Müslüm an gibi Allah ne sağdadır ne solda, ne
yakardadır ne aşağıda' dersin, o zaten yo k demektir.r der.
173
io i -
Şimdi ayın şekid e "açız" diyen 'alçak komunlst'I savcı derhal ıçeri
akyor. Halbuki işçi gündeliğinin üç lira olduğu bir şeturde *et dört lira,
zeytnyağı dört buçuk, sade yağı sekiz lira. ıspanak yüz. domates seksen
kuruş* demek zaten "açız* demektir. K onuşm an» yolunu bilmeli.
Bir aydan fazla bir müddet büyük şehirlerde şeker bulunmadı (tabii
normal fiyata bulunamadı). Vali ve Belediye Reisimiz O rd Prof.Dr fahret
tin Kerim G6kay. *$eker esasen muzır dır. difteri çürütür, karaciğer i yük
le r' dedi. Daha üst makamlar *artık m illet bol bol yiyo r da ondan eksil
d i“ diye açıklacUar. Ne de oburmuş, şu millet! Senede on İki milyar lira
yiyormuş. ıisutistfc Yihgı. ı9S2. v i5 i). Buna nazaran hakin milli gelir dokuz
milyar lira clvarndadr kİ adam başrva ayda 37.5 TL düşer), yani adam
başna ayda 50 lira! Bu ortalamada 48.000 liraya 54 Bulck almak İçin sı
ra bekleyen beyler de var... Hani onlar da olmasa, dünya bul pek fakır
zannedecek, ayıp olacak.
Şekerin ortadan kaktığı günlerde gazetelerde şöyle küçük be haber
çıktı: Bankalara şeker tahsisi yapılmış. Sendikalara da aynı şeyin yapıldı
ğına dair bir kayda rastlanmadı. Bankacıların ağızları protezk olduğundan
şekerin onlara zarar vermeyeceği düşünülmüş olacak...
Sürümlerini artırmak için gazeteler ara sıra gıda maddelerinin pahalı -
lıgmdan bahsediyorlar. Bizim *küçük* doktor (F.K.G. çok kısa boyluydu)
ona da çare buldu: “Ne yapacaksınız eti sütü? Karpuz ekmek yiyip
keyfinize bakın" diye beyanat verdi. Meğer en sıhhi beslenme yolu
buymuş. İlim adamının halı başka oluyor. Bu arada sağlıklarını bu şekilde
koruma heyecanlıdan mahrum beyler de Anadolu Kulübü’nde bakara
oynuyorlar, şöyle gecede on IS bin lirasına!
Şükürler olsun şimdi Milli Koruna Kanunu var. Bu sayede art* kazık
kanun yardımıyla giriyor, hem fiyatça, hem de evsaf düşüklüğüyle. Rad
yolarda da dinliyoruz: Bolvadin kazasında 189 kuruşa satılması gereken
mercimeği 191 kuuştan verdiği Içm fian bakkal bir sene hapts.b!lmem
ne kadar para cezası, şu kadar müddetle ticaretten menedrtmeye mah
kûm olmuş! Gönüllerimize ferahlık geliyor.
Bu yaz Erzurum ve Kars'ta hep Trakya’dan gelme kaşar peyniri
satıkyordu. Ankara'da kuru fasulyeyi adam başma 250 gramdan fazla
vermiyor bakkal, onu da yarım İşçi gündeliğine. İstanbul’da da İki hafta
dır et yok.
Ankara'da ekAbe hanımlarının terzisi Sldonl IRozenblat, -K oç'u n
Ankara m üdürü Bemard Nahum 'un teyzesi) geçen gün anlatıyordu:
176
"Daha dün Enstltü'den çıkmış şu uyuz M ualâ (Eken) beş b h liraya elbise
dikiyor da. Fegara (Beyoğlu’nun eski ve meşhur kadın terzisi) sekiz bin li
ra almış, çok mu? Fian hanım Paris'te Dior'a 600.000 franga yaptırmış,
falanca da 400.000 e ...-. Y anı b u İm parayla on sekiz ve on İki bin liraya!
Üzerlerinde kıymetli taş olup olmadığını sordum, yokmuş, yalnız kt*naş
ve dikiş parasıymış. Yani bizde kadın terzileri nispeten ucuzmuş... Benim
bir senelik, devamlı çalışmak şartıyla da bir İşçinin tam on senelik çahş-
mamız karşılığında, en fazla İki defa giyilecek bir elblsel.
İstanbul'a büyük 'A p o d o ' sirki gelmişti. Uzun müddet temsil verdi,
sonra şöyle İlanlar asıldı: "Apollo sirki ucuz halk matnelerlne başladı: fır
satı kaçırmayınız’ . Yani İlk günler bonfile 4e sağlıklarını bozanlara tahsis
edtmlş. onlar görüp bitince sıra ‘ karpuz ekmek yiyip keyfine bakanlara’
gelmiş... Melik Koçere "Hani sınıfsız cemiyettik?"diye takıldım. Gülerek
"O senin söylediğin seçime kadardı * dedi. (43)
Serbestleşme Programının
1958 Krizini Hazırlayan
Uygulama Sonuçlan:
1952 de fırlayan ithalat 4e ortaya çkan CIB açığna dış borç ana para
ödemelerinin tutan eklendiğinde, toplamı 220 milyon dolardı; bu gidişin
sür dönülemeyeceği anlaşılınca, uygıiamaya giren bazı politikalar kısa sü
rede yürürlükten kaldrıldı. Merkez Bankası nın alım satışlarını serbest bı
rakmasını Uleyerek. altın rezervlerinin Öçte biri İthalatta patlama so
nucu kısa sürede tükenince, uygıiama durduruldu. İthalatta liberas
yo n ancak 1950 den 1953 ortalama kadar sürdürülebıldı.
1950 de 65 milyon dolar olan CİB açığı artı dış borç ana para öde
meleri 1952 de 220 milyon dolara yükselirken. İkinci Dünya Savaşı'nda
biriken dö vU rezervleri eriyip gitmişti. Ayrıca tüketim mallan İthalatı top
lam ithalam %25'lne varmış, büyümek İçin yatırım malı ve ara mallan
gereksinimi olan ülkede, döviz kaynaklan giderek lüks tüketim mallama
aynlır olmuştu. Uygulamada kısa sürede ortaya çıkan bu değişikliklere
rağmen, aşağıda İncelenen olumsuz etkenlerin üstüste binmesi, krizi ha
zırlayan bir süreci onaya çıkardı.(44)
177
Düşüşün Belgeleri (1954 Oejk-Tenvnuz g u e t e rrunjdlen}
Demokrat Partl'nln A BD
güdümlü plansız, hesap Memurların tasfiyesi mevzuunda
sız 3 yıllık icraatının sonu
cu. 1954 Türkiye'nin ma
(D. P.) prupunda fikir ayrılı|ı
Bir Itırım ma»İT»4 m kanunun d v rh J çjıanlmuım.
il. ekonomik ve sosyal 4ŞarWi iım acelryc frtırJmemfMaa anotla#. kornoyu,
alanlarda bir daha düzel ı t -u . - Kıiır*mc4ı)ı ion Grup don mcrrleyi kcamamıık
meyecek giderek daha 1 W ül
da artacak daralma ve W®» »blıniı
»»Hurluk
bunalım sürecinin başlan
J
gıç yılıdır. •M* !"•"
S aa dk U fi yakı«w Sa»«*^. ı ı ı U m h l
i ukIM atar Tb>lla>
<■ » . —
Muhtekirlere
. •
karşı Sy e n i1951değişmeyecek
,onr;
kararnamenin esasları gazete manşetleri:
Yarın neşrolunman beklarıen kararname, yeni k i r hadleri Yükselen enflasyon,
nhfcetlerini ve hadlerin tatbikatının kontrol seklerini ihtiva ihtikar (Karaborsa)
edecek, harcana kendi kendisini kontrol « a * d., konuyor Muhtekir (Stokçu vurgımcu)
Hancı r . ' M m « h < D öviz ytklug u nedeniyle yurt
' h .l«»k r n drçına <;*!> sinirlim ası
— = - * “ ‘- w K ö > «y e borç.
k İ İt lakeli
CJB Açığı ve Dış Borç Anapara ödem eleri (Milyon S)
180
BAifcer Raporu, sanayiye öncelik tanınmasına karşıdır: 'Türki
ye'nin sanayileşme hedefini terk etmesaıl tavsiye edecek değiliz. Fakat
biz bu hedefe varmanın en kestirme yolunun, tarımsal gelşm eye önem
vermek olduğunu tavsiye ediyoruz.* Rapor ile sunulan reçete şöyle özet
lenebilir: Kapsamlı bir planlamaya, uzun süren yatıranlara gidilmemelidir.
Kalkınmada ağırlık, tarıma ve ham madde üretimine verilmelidir. Demir
yolu İnşaatı yapılmamalıdır. Devletçilik tasfiye edilmek, programa siyaset
bulaşmamak, özel teşebbüse her alanda açMmalı. yabancı sermayeyi en-
g ele yen mevzuat değiştirilerek yabancı sermaye gerrllmekdlr. Enflasyon
ve dış ödeme güçlüğü tehlikeleri düşünülerek, kakınma huı yüksek tu
tulmamalıdır.
Barker Raporunun önsözünde, bu çalışmann *ıkl büyük siyasi parti
nin talepleri* (DP ve CHP kastediliyor) üzerine gerçekleştirdiği söylen
mektedir.
Barker Raporu nun önsözü şöyledlr:
‘Heyetimiz, artan bir İç kaynaklar düzeyi temeline dayanan bir yatı
rım programı tavsiye etmiştir. Bu program tasarrufa İhtiyaç göstermekte
dir; ülke ekonomisinin bu tasarrufu sağlamasını ve bu arada tüketimin de
ılımlı ölçüde genişletilmesine imkân vermesini beklemek yersiz olmaz.
Heyetimiz, kalkınma faaliyetlerinde kullanılacak kaynakların genel topla
mında ö zel yatırımların oranının giderek artması tavsiyesinde bulunmuş
tur. Kamu yatınmında kullanılabilecek kaynakların ülke ekonomisinin çe
şitli sektörleri arasında tahsisinde, bu tür masrafların genel olarak ekono
mik kalkınmaya ve özellikle de özel girişimin gelişmesine y o l açabilecek
bir ortamın yaratılması bakımından yararlı olma dereceleri g ö z önünde
bulundurulmuştur Bu amaçlarsa, kamu sektörüne alt kaynakların şimdi
y e kadar geçerh olan şekle göre az çok farklı bir biçimde tahsis edilmesi
ni gerektirmiştir. Ö ze l sektörün kalkınmada kullanabileceği kaynaklar İçin
belirli bir tahsis şekli tavsiye etmiş değ Hız Eğer tav siyeleriniz yerine g e
tirilecek olursa. Türkiye'nin ekonomik gelişiminin dengeli bir hale getiri
leceği ve mail İstikrarsızlık doğurmayacağı kanısındayız.
Heyetimiz önerdiği programda, ekonomik kalkınmaya v e yat mm tah
sislerine Hışlan genel tavsiyelerde, çoğu kez (ve heyetimizin fikrine göre
hatalı olarak) Hatsad! ilerlemeyle bir arada düşünülen türde anıtsal proje
ler İçin hiçbir y e r aynlmış değildir. Bu tür projelerin önerdiğimiz program
da bulunmaması. heyetimizin Türkiye'nin var olan gelişme aşamasında ve
bu gelişmede kullanılabilecek sınalı kaynaklarla ekonomik kalkınmanm
(geniş olarak ülkeye dağılmış ve rusbeten kısa bir sürede ülke nüfusunun
büyük bölümünün hayat düzeyini yükseltmek üzere tasarlanmış) çeşitli
küçük proıeler yardımıyla, en İyi şekilde hızlandırHabıleceğl yolundaki ka
nımızın sonucudur. Türkiye'nin şimdiye kadar kİ katiyetlerini ülke nüfusu
(81
nun ancak sınırlı kesimlerine yarar sağlamış olan büyük projeler üzerinde
yoğunlaştırmış bulunması, raporumuzda da belirtmiş olduğumuz üzere,
dengeden yoksun bir ekonominin ve dağınık, yerel kalmış bir kalkınma
nın ortaya çıkmasına yo l açmıştır. Heyetimiz şu kanıdadır kİ. bir bütün ha
linde ülke nüfusunun doğrudan doğruya ve hemen etkisini hissedeceği
daha ılımlı ve daha geniş bir ölçüde dağılmış çabalar, hızlı bir ekonomik
kalkınma için daha istikrarlı bir temel oluşturacaktır.
Bu yö n d e bir programın uygulanması, dikkatli çalışmalara ve sürek
li uyanıklığa ihtiyaç gösterecek, devletin tüm ekonomik faaliyetlerinin
yakından koordine edilmesini, ülke içinde ve dtştnda ekonomik şartlar
da belirecek eğilimlerin sürekli olarak gözden geçirilmesini ve çözüm
lenmesini. belki de değişen şartlar karşısında yıllık programların sık sık
y e n d e n ayarlanmasın, nakit, maliye ve vergi politikalarının isabetle
saptanıp yürütülm esin gerektirecektir. Heyetimiz, yapm ış olduğumuz
tavsiyelerin bir program halinde kabulünün, şimdiye kadar ekonomik
kalkınmayı geciktirmiş. İç İçe geçm iş bulunan birçok engeli aynı zaman
da ortadan kaldırmak üzere tasarlanmış. İstikrarlı ve dengeli bir ilerleme
İçin bir temel olacağı kanısındadır. A ym zamanda da Türkiye halkının ha
yat düzeyinde, daha y e n gelişmelere doğru h ızın ve kaynaklannı biz
zat kendisi yaratacak olan bir düzelme ve iyileşme için de sağlam bir te
mel oluşturacaktır. "(451
182
tin bu alanda yeni yjıtırm U n o rvıyU m ıd a n Önce toplam üretim kapasiteline olan ihtiyacı
saptamak üzere, dikkatli bir inceleme y a p m a » gerekmektedir.
3. Her < e j « lüks maddeten üreten sanayi dallarıyla, ağır m akine ve m aden ürünlerL
a g r kim ya (m uhrem elen kim yevi gübreler a yın d a ) selüloz ve kağıt endüstrileri bugün Ipn
g e l yıl r ilme lk*r.
4 K m y e v l gübrelerin. OzelMıle fosların ülkede ekonomik fiyatlarla ve Önem* miktar
da Oretftp üretlem eyecegı konusunun saptanması < ln araytrma yapılmalıdır Bundan
okım kı sonu( aknması dunamurıda bu alana y a tn m yapaması u ygun olur.
5 Devletin kendi endüsttiyel yatırımlarının planlayt.nlmaunda ve Özel endüstriyel ya-
trım lara etklı olan ekonom k ve m a l poltıkanın formüle e d im e sinde bu teren sıralarına
uynim ası gerekmektedir.
6 Devlet y*ndnj y a trm progra m n ı bu tavsiyelerin ı>ıg> altında ye niden gözd e n g e
çirmeli ve İsabeti olan nalerde ayarlamalar yapmalıdır.
7 Gerek devlet girişimleri, gerekse Özel g n jlm le r Icın zorunlu otan g e ne l arajtrm a.
inceleme v e b4gl ve rm e hizmetler w y e rn e getirmek üzere Ik o n o m ı ve Ticaret Kakanı
gı'nda tur tndsütrlyel S ürüm Dairesi ku n jm a lıd r.
8 Devlet gvıykrtennın ürünlerini tüketici Ihtlyaclarna u y d u m alan mal ve hizmeneti
ni ve tim l b r ucan lyletme anlayışıyla çelişkiye düşmeyen asgari fiyatlar üzerinden satma
ları genel b* prensip olarak kabU edilmelidir Burvı g ö re fiyatların maByette cok yakandan
ılı Skilerdir İme s: ve stokların tüketici talebine bağlanması gerekmektedir."
183
Hükümet, İstanbulini et ve
ekmek meselesini ele aldı
Dün Vilâyette kaublar ve fırıncılarla konudan Emin Kalafat teab
eden bütün tedbirlerin ittihaz olunduğunu. Mezbahada 10.000 hayvan
kestirildiğini. et ve ekmek meselele rinden aonra hükümetin
maddelerÜe uğratacağını söyledi. ete zam
Zaruri ihtiyaç
maddelerinin
R s t l ıa l r s n A„n
G ü m r ü k te 356 m addeden
h a zin e hissesi a lın a c a k
■ ■ ■ lır f a n k ir k iM M u ıu y l* u H a a ıltı k ın ı t t k iı> | « t i
M enderes hükümetinin ıly*u lb> m t> yanda* özel flrtşhncl yaratma tsrannm
fiyaskosunu belgeleyen gazete haberleri. K apltalst sürece çok geç olarak ve
ABO’ntn el yordnımyU sürüklenen Türkiye'de, özel glrlflm d sermayesini
spekülatif ve k a lu m a c ı olmayan "al-sat", “yap-sat* gibi rantiyeci alanlara
yönlendirmiş, en temel trtfyaç maddelerinin temini ve ftyatlandınlması d e
netimden çıkmtştı. Halitan gelen tepkiler üzerine hükümet bir dizi nafNe ü n
lem almaya yönelecek, ancak bu otumsoz gidişatı durduramayacakta.
Dı§ siyasetimiz için Toz sekere40, küpsekere
hükümetin izahatı 50 |,üruş zam m\i,
(•tke Irnn-vmunrUlu B..Uk«n
fVpn t Arınmalar <J Saftılar yasat H 1 lüfer
L i l k t i k ı l ı ı h n ı l ı ı t ı y ı ı ı ıa t »»rrııklır
M » | ...... . 5 . a— W '* l W ’- * • 4—1
r 4 Ü -J |
Ba.üdad Paktı toplantısı
öğleden sonra bakıyor
a a, u »
» . P. M rrliıl
K .U i . k İ» < ı l u » » la r ı» ı laılıfı (
(481 K M oıUn. c ÇrtıruM ı. 'O g n ıi> ln ı O im r ğ c İUİkrvıı* Araytşbn*. AJun Kil 1987, v214
4 Ağustos 1958 Mali İflası
Türkiye'nin 600 M ilyon Dolar Dış Borcunu ödeyemeyeceğinin hanı
Dolar T l Karsısında 2.2 Misil Değerlendiriliyor
187
I çöküş ve Batıya bağımlılık süreci sonunda 1875 OsmanlI'nın Malı Ifla-
sn ilanına benzer bir durumdur, (fakınız. E/sal Y«vl. "Bir Ülke N«sl faimlır?)
Mâliyeden ekonomiye ve sosyal yapıya kadar her alanda tepeden tır
nağa olumsuz bir tablo ortadayken, seçim zamanı gelip dayanmıştır.
DPiıler başta Başbakan Menderes, tüm DP'kler "vazgeçilemez Atldar*
havası Ignde meydanlara çıkmaktadırlar.
188
Faikı Rüştü Sanki Devlet İçkide Devletti
ABD'nln Müdahale Yetkilerinden Meclis Habersizdi
Devlet Borçlarının Ne O lduğu Hakkında
MaNye Vekili Poiatkan dan Bk Türlü Açıklama Alınamıyordu
O r d u T e d ir g in d i? “ V a t a n C e p h e s i ” N e D e m e k ti?
B u B ir P a rti M iy d i? K a İm K u v v e t M iy d i?
189
mlyet miydi? Yoksa köylerde, kasabalarda, niçin ve ne zaman har ekere
getinleceğl belli olmayan, ama vakti gekrtce kendisinden bir şeyler bekle
nen sorumsuz bir kaba kuvvet miydi? O günlerde ve bu cephede.
700.000 kişiyi toplayacağız, deniliyordu. Bunlar, bu sorumsuz kalaba-
kk toplanırsa ne olacaktı’ Devlet karamamelennın bile ilan edılmesnın
yasaklanmasına ve Örfi idarelere varan bu yol nereye kadar gıdebdirdi?
Daha sayfalar dolduracak bvtakım sorular ki hepsi de kavgaları, g ü
rültüleri değil, devlet, hükümet ve muhalefet başkarıiarıyla. birkaç man-
tık sahibi adamın, bir masa başında oturmasıyla incelenebil irdi...
Oysa muhalefete karşı davranışlar kıyasıya oluyordu. İsmet Paşanın
hakkı d a n bir gezisinde taşlanması, linç edilmek Istenlşi. yaralanışı,
hatta yere düşürüldüğü zaman, sağhğı İçin ölüm demek olan m u
amelelere m aruz bırakıkşı neydi? Bütün bu salckrıların düzenlendiği bir
şehre, hükümet nasıl olur da daha önceden, partihler. hatta vekıler gön
derebilirdi?
Bu Uşak olayları günlerinde, evvelce ordudan çfcarrimış bir albaya:
'Büyük Zaferde İnönü orada ve Uşak'la y oklu ...’ diye yazlar yazdırılıp,
bunun iktidar gazetesinde y a yla n d ığ ın ı gördüğüm zaman: 'H a y r.
Menderes mantığını bu kadar kaybedemez. bunlan yazdıran şer unsurla -
n var... *diye yakındığımı hatırlarım. Garp Cephesi kumandanının nerede
ve nerelerde olduğu. HarpTanhı teşkilatı vesikalarında ve Atatürk'ün Nu-
tukunda anlatılır.
Zaten İsmet Paşanın Uşak'ta istediği neydi? Uşak'ın kurtuluşunda,
karargâh yaptığı evi ziyaret etmekl O na yasaklanan ve ‘ giderim’ deyin
ce üzerine sersenlerin çullandırılckğı olay işte buydu. Halbuki bu olaylar
olurken. Uşak'ta Demokrat Parti nin merkezden, önemli temsilcileri var
d ı.. Ve sonra ya o Topkapı'dakl linç teşebbüsleri, Yeşilhisar yolu
oiaylan? Hayır! Bütün bunlar DP için zincirleme bir yıpranıştı ki. M ende
res de bunlan önleyemediğine göre, demek kı önada artık sarsılan bir
düzen vardı...
Bütün bunlar niçin böyle oldu? Sonra fcttdara geldiği zaman, hem
sağ. hem solculara karşı cephe alan, bunların gazetelemi kapatan, laikli
ği. kutsal ilan eden Menderes in iktidarının b«r devnnde. Said-i Nursfye.
adeta elçiler salması nasl açıklanır? İsparta camii meydanında ve halkın
önünde, nümayişli b » şekdde. onun ellerim öpen hükümet büyiideri
kimlerdi ve buna ne gerek vardı? Dvı kı. Allah'la kul arasnda ve doku
nulmaz kalmalıydı. Ve Saıd-ı Nursl'nln vaMere tebliğler yapacak hallere
getirilmesi, hakikaten gereksizdi.(S4)
( M ) Şevket Süreyya A ydem ir. "M enderesin Dram ı’ . Remzi Kltabevl. 1999. s. 227-282.
190
1958 Mail İflasını Hazırlayan Nedenler
Menderes Emperyalist Bir Çerçeve İçinde Bulunduğundan
Ekonominin Daraldığı Anlarda
Gerekil Değişiklikleri Yapma Gücü Yoktu
Serbest Piyasa ve Dışa Açılma Programının Temel öğesi
Dış Kaynaklı Sermayeye UUşmaktı
191
nı kıt ürün yriına bıraktığı: enflasyonun hızlandığı: GSM H'nın v e İhracatın
gerilediği 1954 yılında, devalüasyon yapsaydı ve gelen giden IMF heyet
lerinin tavsiyesin tutsaydı, yukarıdaki senaıyo değişik olur muydu? (Ü l
keye dış kaynak girişi venyken) ithalat artışnı sınırlamaya, devakiasyo-
m rı yardımcı olması beklenir: ancak ihracatı artırma yönünde bu etkinin
söz konusu koştilarda çok güçlü biçimde işleyebileceği kuşkuluydu.
1953'te ithalat liberasyonu durdurulunca, zaten hükümet bir ödülü de
valüasyona başvurmuştu. Önceki paragrafta incelenen önlemler ithalatı
çeşitli yollardan kısmış, ancak ihracat artmamıştı; C B açığının küçülmesi
doğrudan ithalat kısılmasından kaynaklanıyordu. Bu da. ekonomiyi ser
bestleştirme ıçm y d a çıkmışken, buna en aykırı uygulamalan yürürlüğe
koymak oluyordu. 1949-1960 arası dönemde, başhca ihraç ürünlerinde
ıç üretimin oranı olarak ihraç edrfemeyen miktarı, ihraç mallarında stok
bir* imindeki artışı gostenr. Buna göre, resmi düzeyde döviz kıru sabit
tutulurken, enflasyon oranının yılda neredeyse % 2 0'ye Uaştığı 1955-
1957 arasında abnan önlemlere rağmen (madenler dışındaki) bütün ihraç
mallannda stok birikim artmıştı. Stok birikimi, aym zamanda eflasyona
ivme veriyor. TL'deki aşn değerlenmeyi artrıyordu. 4 Ağustos 1958 de
TL. dolar karşısında fiilen (de facto devalüasyon) 2.80 TL'den 9 TL= I do
lara düşmüştü: ama geleneksel ihraç ürünlerinde farklı oranlarda primli
yüksek kurlar (katlı-kur sistem ) sürdürüldü.(56)
Menderes bütün gücüyle, üretim güçlerim geliştirmeye çalışmıştı.
CHP'nin durgunluk dönemine nazaran ekonomide koşmaya doğru bir
atılım yapmak istemişti. Fakat emperyahst bir çerçeve içinde bulunduğu
için, ekonominin daraldığı anlarda gerekli değişiklkleri yapmaya gücü
yetecek durumda değildi. Nitekm 1955'lerden sonra enflasyon, dış tica
rette tıkanma, bazı sınıf ve zümrelerde dığerlenne göre mutlak veya nls-
bl fakirleşme görüyoruz. Ekonomi bu ortamda mesela doğu blokundan
ithalatını % 2 8'e çıkarmak zorunda kalmış, daha sonra da bir Rusya'ya se
yahat meselesi onaya çıkmıştır.(57)
Belirtilen serbestleşme ve dışa açılma programının temel ogesı. dış
kaynaklı sermayeye ulaşmaktı. Dolaysız yatınm. ticari kısa ve uzun vade
li kredi, resm» dış yardım (Marshal yardımı) ie üç değişik biçimde dış
kaynaklı sermayeye ulaşma amacı ağır basmaktaydı. Gerçekten dışa açıl
ma programının en etkin biçimde işleyen öğesi de bu oldu: ancak b ira
daki sorunlar 1958 krizini de hazrlayan öğeler m arasında yer aldı. Diğer
leri ya hiç işlemedi, ya kısa sürede yürürlükten kaldırıldı ya da yaşanan
olaylar tarahndan etkısizleştinldı.(58)
192
1958 Mali İflası Ardından
İM İ İle Yapılan Stand-by Anlaşması Nedeniyle
A.M enderes Hükümetinin Dışişleri Bakanı F.Rüştü Zorlu:
T ek Büyük Bir İs t lk b A İln Büyük A d ım ı"
diyebilmektedir.
(2 Ağustos 1958 g ünü Mecliste yaptıg, konuşm adan ı
193
4 Ağustos 1958 Mail İflası Ardından Gazete Manşetleri
T c p t u n u i kd tılm ve ckrunUklen gû zA rd ederek, kaSurmayı soyut para. kredi ve yatmm
oUrak gdrm cnin sonucu. Türkiye bu t ar»* en sonra tM f'rdn kapıundan ahlam ayacak M ye t
Mektuptan yaslım ı v e S ta n d b y sö d e jm d e fln ln a/ck arkası kesilmeyecektir. hkjkOmet
savurganlığın, hesap u alıgn sonucunda gkdlgi mail Hastan « k ıtı, ye n i ekonomik rc|im
ba^kgı alto da sunmaktadır O ysa bu re|lm yüksek devalüasyon yardım denilen yeni d ıj
borçlanmalan v e bunalımlı süreci yansıtır.
O ;
i (£,
â
Culek 4un iktidarı
»iıM rtk tenkid etti
yapılan
ekonomik rejimle .— - - — ^
[yeni iktisadi rejime dair Dünya ne diyor?
p karar daha açıklandı —
N il l t ı l r r m s ı h tı
ktM ısilt ısliurf rkcrrk aMıtuaıı
f
Piyasada Tü rk -
kredi A ln a n
darlığı dostluğu
S a n a y ic ile re
y a p ıla c a k
y a rd ım
M
Enflasyonist Sübvansiyonlarla Beslenen Popülizmin Sonu
Demokrat ra m donem : iktisat polıtfc aJannn kayda değer ö n e m i be yönü de bu donem de
d erle t sektörünün ekonomide oynadığı ro U n a r alm ı} değil, aküne b ü yü m ü } o lm u .d r . K a
musal y a tım la r b* yandan ta a ı altyapıya y O n d k olarak 'ekonom ik ctnazlanmayı" geltytr
nrfcen. diğer yandan devlet sektörü san a y e kaymaya ba}iayan ö ze l teşebbüse grcS sağla
yacak ara mallan üreteninde yoğunlaşmaya b a şlam ış» Geıe* devlet yaceımlan ve sübvan
Uy onlar gerek himayeci politikalar hem e k o n o m » geksine ye destek olmuş. hem d e D e
mokrat ra m mn siyasal aOdan erkmtkle kullandığı patrona, sotemane yani kaynak dağıl
m ı v e gelir bOOsümü p o lt kalarm siyasal desteğe y Cne Ur bir biçimde etkleyen bir yakla
şım ö t e yandan Demokrat ra m . siyasal gücü plütalst bir kurumlaşma içinde paylaşmak
tan şakınmış giderek milli İradeyi tek buyrva ve doğrudan temsil e ttıg ne inanmaya başla
mıştır. Kaynaklar a za lp portona| üzerine kurulu toplumsal koalsyonda hoşnutsuzluklat bas-
laynca. bu dela Demokrat Tara kleoio|k v e toplumsal m obUzasyonu hızlandrmıscır ö n
ce ra m içinde ye r alan aydınlar, daha sonra stabıkzasyon önlemlerinin geikdtgı sorunlar kar
sısında büyük sermaye çevrelen. Demokrat r za tiye olan baglılklarru gevşetm eye, hana
koparmaya başlamışlarda Bu ckrıanda. D r »defleri Türkiye de yaygın olan küçük köylülü
g ün desteğine dayak, enfes yontu sübvansiyonlarla beslenen W popükzmte yönetmişlere*
Farin Rüştü Zorlu nun Mail İflası Savunması
Beceriksizliklerini Askeri Harcamalara
ve Kurakkğa Bağltyor
I Dışişleri Bakanı Fatln Rüştü Zorlu, devalüasyonun
Zorlu, diiıı gece gerekçelerdi dış etkenlere bağladığı TBM M 'dekl 22
Paristen geldi Ağustos 1958 tarihli konuşmasasdan anlaşılmaktadır.
Özetle şöyle demiştir:
'M e m le k e tin öze llik le 1 9 5 0 'd e n b u y a n a h e r y i n ü fu s u
n u n * 3 o rorunda a rtm a sın ın v e d ü n y a n ın s u lh v e s o k u n a k a
v u ş a b ilm e s i iç in u z u n yılla rd a n b e r i y ü k le n m e k z o ru n d a k a ld ı
ğ ı m illi s a v u n m a m asraH an nın g e re k tird iğ i m a li külfetleri karşı
layab ile cek b i r iktisa di b ü n y e y e sa h ip o lm a k a m a cıyla H ü k ü
m e t i n i z b ü y ü k g a y re tle r s a lt e tm iş v e e tm e k te d ir
fakat b ü tü n b u n la r y r^ rh tk e n . Tü rk iye elb e tte k i b a zı zorluklarla k a rşia şm ış
b u lu n m a k ta d ır. B u zo rlu k la r saasıyla. K o r e k r iz iıin so n b u lm a s ın ın a rd ın d a n ih ra
catçısı b u lu n d u ğ u m u z h a m m a d d e fiyatlan nın d ü n y a p iyasa ların d a k a y d e ttiğ i s ü
re k li d ü şü ş. Tü rk iy e 'n in ü ç y ı l ü s t ü s te m a r u z kaldığı kuraklık v e d o ğ a l ahitler, m e v
c u t b ü tü n zo rlukla ra ra ğ m e n b a şla m ış b u lu n a n a lty a p ı v e sa n a yile şm e çabalarının
s e m e re s in i ala bilm ek için b u pto/e leri u z u n v a d e li k re diler y e rin e , o n a v e kısa v a
d e li kre d ile rle ge rçe k le ştirm e k z o ru n d a k a lın m ış o lm a s ı, b u ya tırım la rın rantabUi
re sin in a lın m a sı v e za m a n k a lm a d a n taksit va d ele rin in g e lm iş b u lu n m a s ıd ır.
Ç e r ç i T ü rk iy e b ü tü n b u g a y re tle n sarf ede rken , b ü y ü k b ir fedakishkla o rta ya
k o n u lm u ş o la n A m e r ik a n y a rd ım ın d a n d a ya ra rla n m a k ta y d ı, ö t e y a n d a n A B D 'n in
ö n d e r liğ i v e g iriş im iy le H ü r D ü n y a T o p k ılu g u tarafından o rta ya k o r m u ş v e b ü tü n
m ü tte fik le rim iz v e ö z e llik le A v r u p a İktisa di İş b irfg i Teşkilatına m e n s u p orta kları
m ı z tarafınd a n k a b u l e d ilm iş o la n d a y a n ış m a v e y a r d ım p re n s ib i h e rg ü n b ira z d a
h a fa yd a lı ş e k ild e u y g u la m a alanına g e ç irilm e k te v e b u su re tle H ü r D ü n y a n ın b a ş
lıca d a v a la rın d a n b iri o la n a z g e liş m iş m e m le k e tle rin kalkınm ası d a v a s ı h a l y o l u
n a g irm e k te d ir. A n c a k b u g i b i fikirlerin u y g u la n m a y a k o n u lm a s ı v e g e r e ğ i g i b i
ra n d ım a n v e rm e s i e lb e tte k İ b ir za m a n a b a ğlıd ır. "
Menderes Hükümeti
11 Mayıs 1959 KonsollcUsyon Anlaşmasıyla Dış Borçlan
2001 Yılına Dek TaksMendlrilIrken
Yeni Borç İçin OEEC'nln Kapısına Gidiyor
Zorlu 'pek büyük bir İstikbalin * adımı* olarak takdim ettiği IMF
Stand-by Anlaşması'nın başlıca maddeleri:
*- Türkiye'ye 359 milyon dolar tutamda yardım yapılması. Türkiye'nin
500 milyon dolan bulan dış borçlarının yeni ödeme koşularına bağlan
ması sa ğ la nm ıştır
- Yardımın 234 milyon doUnrv ABD yüklenmektedir OEEC'nln yük
lendiği 100 milyon dolarlık yardımın 50 milyon dolam ı Almanya sağla
196
y a c a k t» 10 m ily o n dolarfck b ö lü m ü n ü in g ile r e ta a h h ü t e tm iş tir v e g e ri
ka la n 4 0 m ily o n d o ia rk k b ö lü m ü n 2 5 m ily o n d o la n k o ta a rtırım ın d a n . 15
m ily o n d o la rlık b ö lü m ü d e d iğ e r O E E C ü lke le rin in ta a h h ü tle rin d e n o k u
m u ş tu r
- 11 M a y ıs 1 9 5 9 k o n s o k d a s y o n A n la şm a sı >la d a T ü rk iy e 'n in ticari
b orçla rının v e kred ili İthalat b oru la rın ın y e n i bir ta k v im e b a ğ la n m a sı sa g -
la n m a k ta d r. 3 2 6 .5 m ily o n d o la n a n a p a ra . 5 0 . 1 m ily o n d o la n d a la lz o l
m a k ü z e re ticari b o rç la r t o p la m 3 7 6 .6 m ily o n d o la r. 7 2 .0 m ily o n d o la -
n ka m u k e s im in e . 3 7 .6 m ily o n d o la rı d a ö z e l ke sim e a it o lm a k ü z e re
to p la m 1 0 9 .7 m ily o n d o la rl* k r e c U ithalat b o rc u . 11 M a y ıs to p la n tıs ın
d a ko n sofcdasyona ta b i tu tu lm u ş v e 2 0 0 1 yılın a d e k s ü re c e k y e n i taksit
lere b a ğ la n m ış tır*
Am a esas olan. Türk Hükümetl'nln 4 Ağustos 1958 günü açıkladığı
İlk "Istkrar Programı"ydı. Program vergiyle kaynak sağlamak yerine, har
camalarda tasarruf yapma mantığı üzerine kurtluydu Kamu kesiminin
Merkez Bankası ndan toplam borçlanması 400 milyon lirayı geçm eye
cekti. Aynca enflasyonun ddcfc kaynağı olan banka plasmanları 30 Hazi
ran 1958 düzeyiyle sınırlanmaktaydı.
197
4 Ağustos sonrasındaki gazeteler 1958
konfederasyon fin
•lıacitçı
Ui.ytle
jecb
Memurların maaşlarına
yüzde yüz zam yapılacak
Yüksek fiat politikası karsısında m em urların
durum u H üküm et tarafından yeniden inceleniyor
Mfctklcrk inileme* ı j n l ı » vfunrun y m t* <r a ll in » ll ı a a M i u . ramlı k lira lın a
k ıM ır t lu ıı Inıuala (ira ta ıı* f m w l M v ın ıta lık i lı r t t * ** kainat M II k ik i kılatak
Krediler
hakkında
tozlii soru
Memurlara parasız
kum aş v e rile ce k
‘Gelecek seçimlerde bı
kille bize rey vermez.. D ünkü İstanbul g a zetd e tn ın birinci sahile ter mı ger
dünüz m i? Vedl sütunluk, bey sütunluk. dOrt sütunluk
tekzlblerle bastan asaÇk dokuydular 6 6 ,(e bir m anzara
nm esme dünya b asn tarlhnde rastlanmamıştır Kanu
nun tanıdığı tekzıb h a k k n n takibatı sdyle bir duruma
doğru süratle koşuyor. Gazete sahil eler n d e bir gün ga
zeteeter. enesı günü gazetecilerin sOyledklerı islerine
gelm eyen m emurlar, teşekküller. m uhte U meslekler
m ensupları konuşacaklar. Tekzipler hakikate dayansa
eh ne yapahm d ryecegr. serıatn kestiği parm ak a o -
m az. A m a su misale bakın
Balhestr r ı Koz dere ve Y e tile r köylerinde 114 DP"k
nm ıst i a ederek CHP" ye geç tiklerini haber verm işiz E r
tesi g ün D P ilçe baskanndan aynı büyüklükte be tek
!t> Yalanl
Şimdi lütfen bu tekstil yalanlayan su vesikalara ba
km: Yeşil er ve Kozdere köylülen D P den stta etuklen
nl parm ak basarak ve İmza atarak tevsik ediyorlar.
E y y y y bu g «d s n sonu ne olacak? Tekzto hakkı güya
Z ira a ta karsı şereflen ve haysiyetleri korum ak üzere
kabul edınustı' Peki doğruyu yalana karsı himaye
edece bir basının haysiyetini kurtaracak kanun
himayesi nerede?
1951 ytk nd a 2 6 -2 9 K .\vm tarihleri
Ankarada 10 arasında to plan a n I X C H P K u rıita -
y ın d a DP eleştcılm eye başlarm ış ve
basın davasına bakıldı İsmet İn ö n ü 'n ü n su^lamalan >u n o k
. ..^ .o iU ^ m i t i m «i «»»m u talarda yo ğ un la şm ıştı
»•MlMl .»— «Mİ I D P . a d a le t tem irsatı ta n ın m a
m ak tad ır
2 . R a d y o , h ü k ü m e t ta ra fınd a n m u
halefet a le y h in e kullanılarak d e v le t
t ar a h ı ı lığ ı ihlal e d ilm e k te d ir.
3 B a s n h ü rriye ti Ç iğ n e n m e k te rk r.
4 . R e jim e m n iy e ti sarsılm ıştır.
D P . 1 9 5 6 sonrasaıda m u h a lif m ille t-
vekiterini v e gazetecileri tutıAlatıyor
v e gazeteleri kapatıyordu. D P otokra
sisi 18 Nisan 1960 ta m eclis tahkikat
k o m isyo nla rı kurularak D P dışında
herkese her türlü siya si faaliyeti
yasaklamaya ka ra r verd i.
— l.WM/ -
201
Amerikada Türkiyeye
karşı ilgi artıyor
kUI.Tr B al»
A »rn k . n o h a b ıriM mı
Z ira
»riirkr
«rttal
İC.H.P. Meclisidiinde
... rJçalışmasınıbitiremedi
I " 1* ' T ilki « M m r* ~ * ««*
l|llk**1 t»4i
Y a b an cı s e rm a y e y e b a ğ ım lı v e ülkeyi k a k r ıd u m a g ü ç v e y e te n e ğ in d e n y o k su n
b u lu n a n T ü rk iy e ’n in kapitalist Sınıfı ulusal k a Jk n m a s m d a n u m u d u ke sm iş. kişisel
ka lk ın m a v e d ş U a g la rtıla n n a ö n e m ve rm işti. 19501i v e 1 96 0 lı ya la rd a, g e n iş
d e v le t y a rd ım lım v e A m e rik a 'n ın e k o n o m ik d e ste k le rin d e n Ç o k sınırlı s a y ıd a b ü
y ü k g iriş im c i y a ra ria n d rim ış tır. A B O b u n la n ’ M ü n a k lt Z * a i Em tia A n la şm a sı’ ö r
n e ğ in d e g ö rü ld ü ğ ü gfei bir d z i a rla ş m a m e tin le rin e m o n t e e tm iştir. Y n e . D P d ö
n e m in d e k a p ita lizm in sa ğ la m bir te m e le o tu rtu lm a sı için k ü ç i k sa na yin in g e l ş -
m es İne ö n e m v e rlm lŞ ; kü çü k a tö ly e le rd e n b a şla y ıp b ü y ü k fabrikalara d o ğ ru y ü k
selen 'o r ta S m d a r" ö v ü lm ü ş tü r. B u ra d a a m a ç . m ı/ıa fa zak A r b ir to p lu m sa l g ru b u
g ü ç le n d ire re k , k a p italizm i d a h a g e n iş bir te m e l ü ze rin e o tu rtm a Çabası d » ö z e l
ik l e A B D y a p tığ ı ka rŞ ılksız p a ra ya rd ım ! an l e b u tü r p o Ut k a l an te şvik etm iştir
Yu ka rıd a b u k o n u yla ilgili g a z e te h a be rleri v e 1 9 5 8 y ılın d a ya yın la n a n b ir h a rita
d a A B D 'n i n d ü n y a g e n e lin d e k i ta a h h ü t v e ittifakları g ö s te n lly o r İlkay S u n a y 'ın da
Amerika, Bagdad Paktı Eisenhower Doktrini Heyeti
A sk e ri K om itesin e j | e m üzakere dün bitti
gireceğim d ( j IK 1 d U I K u ğ u n o g lr u a fo T « K r o n * r * i« c * k <4 a n k r y r t ı n r n .ı
_______ m — i u l m ı _ ı n ı t i m iı - r - <*un Uuın lopUnüM y ı ç u r n k Doktrin
«m m » ir A nkara m u k m U i r t r « iım l n m w jm a l m tl
Londra, Kıbrıs
taksim yolunda
204
Prof.Tlnbergen. Türkiye'nin Paris Büyükelçisi'nden daveti aldıktan kı
sa bir süre sonra, koşularını bildiren cevabını F.R.Zorlu'ya yolladı. Tnber-
gen. yol ve otel harcamaların*! karşılanması dışında, herhangi talepte
bulunmuyordu. Ancak Türkiye'de çakşmak İçin yeteri zamanı yoktu. Bu
nedenle kalcı bir çalışma İçin Dr.Koopman ı salık veriyordu. 6 Nisan
1960 tarihinde Tlnbergen ve Koopman, Envestıman v e Koordinasyon
Komitesi yle İlk toplantlarnı yaptılar.(65)
205
tefi mümkündür. Planın gerçekleşmesine imkân vermek üzere hüküme
tin. ekonominin yününü dolaylı olarak etkileyecek bırtakm önlemler al
ması gerekecektir. Çalışmaların yaklaşık bir yılda tamamlanması düşünül-
mekted». Bununla birlikte bu çalışma yönteminin mümkün olup olmaya
cağı. blgiyle birlikte elde edilecek tecrübelere bağlı bulunacaktır.'
Tmbergen İlk toplantıdaki açış konuşmasıyla O EEC v e IM f nln öneri
lerini dile getirmişti. Bu öneriler kabul gördü. 10 yıllık bir plan hazırlama
düşüncesi DP yönetimince benimsendi...(66)
Tmbergen Ankara'daö gün kalıp 10 Nksan 1960 ta Hollanda'ya dön
dü. Beraberinde getirdiği Dr.Koopman'ın da İyi niyetli, ancak yetersiz bir
uzman olduğu sonradan anlaşılacaktı. Türkiye'deyse plan yapacak çok
sayıda teknisyen yoktu. Doçentlik tezini yazan anayasacı Dr .Mümtaz
Soysal la Dr.Nejat Bengülün Ulus gazetesinde çıkmış birkaç makalesi
dışında, bu konuda doğru dürüst bir çalışma da yoktu.
ElEl'den Ayhan ÇBInglroğlu ise kendisine verilen açk tafemat ne
deniyle. Tlnbergen'ln üniversitelerle bağlantı kurması için özel bir çaba
harcamıyordu. Daha da önemlisi ordu İçindeki genç subayların yıllardır
gizli olarak sürdürdükleri hükümeti devirm e hazırlıkları son safhalarına
gelmişti.
206
parkı haline geliyordu. Ama. ne var kİ köylünün evvelce pek hayal ede-
mectgı ve daha çok devlet işletmelerinde gördüğü traktörleri: şimdi ka
pılarının önlerinde, evlennın avlularında kendi mah olarak görüşü, onda
ruhi bir gurur ve şahslyetteşme hissi uyandıran önemli btr faktördü. Bu
nun yaratacağı havayı ve köyde iktidara kazandıracağı tarafları tasavvur
etmek mümkündür. "(67)
Kemalist hareketin ve altı okun savunucusu dönemin aydınlarına, ya
zar Şevket Süreyya Aydemir 'Yiğidi öldür, hakkını yem e. ' misali kaleme
aldığı yazısına devam ediyor.
"Tarım makineleri İthalat ve ttcaretndeki hızlı gelişme ve buna para
lel olarak Ziraat Bankası kredilerinde, o zamana kadar uygulanmayan ko
laykkların geniş ölçüde yer alışı, çok önemli sonuçlar verdi. Muhakkak
olan, geniş ve kolay İşleyen bir kredi sistemiyle makinelerin köye girişim
kolayca sağladığıdır. Netice şu oldu kİ. köye ve tarım alamna az zaman
da çok sayıda traktör, makne ve ziraat aletleri girdi. Böylece de hem eki
len topraklar arttı, hem üretim çoğaldı. Makine ve araçların kolayca köye
girişi, ekilmeyen toprakların eklllşl. toplama, ambarlama, sevk ve satış İş
lerinin açılışı, köylünün yeni iktidara bağlanışını haklı olarak artrdı Çün
kü 1950-1960 arasında memlekette mevcut traktör sayısının 4.000 den
44.000 e yükselişi, biçerdöverlerin artık, yalnız devlet ç f diklerinde değil,
hak topraklarındadagorünüşü. bunların satın alınması İçin bulunan pra
tik kredi kolaylıkları, tarm alanında beklenmeyen rüzgarlar estirdi.
1950 de Türkiye'de 10.5 milyon hektar olan e k m sahası. 1960 ta 23.5
milyon hektara çıkmıştı. 1950'de 8.2 milyon ton hububat (taneUer) İ s ı l
sa» de 1960 ta 13 milyon tona yüksekli. Memlekette eklen saha ile el
de edilen mahsulün böylece bir misil artışının, köy çevretennde uyandır
dığı duyguları değerlendirmek mümkündür. Aynı artışlar çapa ziraatı
mahsullerinde de görüldü. Ö rn e ğ n y n e aynı yıllar içinde tütün 69.000
tondan 140.000 tona, şeker pancan 566.000 tondan 4.885.00 tona, pa
tates 160.000 tonda 1 400.000 tona. parmA 54.000 balyadan 212.000
balyaya, zeytinyağı 2 1.000 tondan 80.000 tona yükseldi. Narenciye üre
timi de 10 misil arttı
Bu rakamlara, aynı yıllar İçinde memlekette hububat muhafaza v e de
polama stoiannın. hiç yoktan 2.000.000 tonkk kapasiteye gktığını da ek
lemeliyiz. Böylece yalnız y o l üretim ve pazarlama alanlarnda d e ğ i. de
polama sahasında da bir emniyet nizamının meydana geldiğim görmek
mümkün olur. Kısacası toprak uyanınca, köylü ruhıyannda. o zamana ka
dar alışılmamış birtakım hisler belirdi.
Am a Halk Partisi nin, köye yolu ve toprak mahsullerine değerli fiyatı
götürmecftğı de bir gerçektir. H a y d İkinci Dünya Savaşı nın zaruri sıkın-
(6 7 ) Şevket Süreyya A y d e m r. "ikinci A d a m ". C .t t . k İ 50.
207
atamı bir tarafa bırakalım. Am a bütün H a k Partisi kttdan boyunca tarım
sal ürünlerin değersizliği ve köylerde parasızlık, köyün üstüne dalma kas
vetli bir kuşun kanadan g*>l gerilmişti. Yeni partinin konuştuğu dilde köy
lü. İşte bu değişmez kaderine karşı bir ümit ışığı seziyordu. Bu sezişinde
aldanmamışn da. Ama. köyde bu üretim hareketliliğine, çok üretime ve
mahsuller İçin tadı fiyatlara ulaşabilmek, yeni y o la m açılmasıyla m üm
kündü.
Yollar, bölge makine parkları, yol ameleliğini ortadan silen dev maki
neler. sonra İskeleler, limanlar ve benzeri alanlarda memlekete getirilen
hizmetler, altyapıda hızlı değişmelere yol açtı. Bunların hepsiyse. hakn
hem günlük, hem sürekli hayatında doğrudan etkisi olan, e le tutulur İş
lerdi. Ayrıca hakin ruh yapısında ve duygularında önemli etkileri oldu.
1950'de yapılan yol tevsiyesl 2 6 6 kilometreyken. 1958 de 12 16 ki
lometrenin tesviye edilişi. 1950'de 375 kiometrelık temel tabaka yerine.
1957 de 2154 kiometrelık temel tabaka işlenişi. 1950'de 432 kilometre
olan asfalt kaplama İşi yerine 1958'de 1806 kiometre asfalt kaplanışı.
1950'de 1669 metrekk köprü yerine, mesela I952'de 4144, 1954 te
5214 ve 1955'te 6842 metrekk köprü yapkşı ve bu temponun gidişi,
halk İçin dikkat çekici İşlerdi.
Bu böyle olunca da örneğin Akdeniz'in evvelce y akn ilçelerle bile
bağlantısı olmayan Finike kıyısında, bir portakal bahçesi sahibinin, şimdi
portakalannı tstedğl kadar bekletebilmesi, çünkü mevsiminde her Iste-
d ğ ı sabah kapısrsa yanaştıracağı bir kamyona doldurup, ertesi gece Er
zurum pazarlarına dökebıleceğine olan ruh emniyeti, halkta bir istikrar
duygusu ve üretimi geliştirme zevki yaranyordu. Aynı hail. Karadeniz.
Akdeniz kıyian. Ege Bölgesi. O t a Anadolu. Doğu Anadolu halkını da
umutlandır mtşn.'
209
“ V it r in g ö s t e r if t ip i, e k o n o m ik k a lk ın m a p o lit ik a s ı. "
W M Nlcholıs, Dünya R a n »JS ı M isyon Üyesi
(711 D o g jn A v o o g lu . i g . e . , s.401.
(721 Z.Y.M e ulag . T ı r t e y m e cNıSenge ..*
210
milyon 100 bin hektardan 19 milyon 600 bin hektara y\*selır.(73) De
mek oluyor kİ köylülere dağıtman topraklar, ekilip biçilen arazide artma
nın ancak l/6'sım meydana getirmektedir.(74)
Ekilebilir toprakların belli bir azınlığın elinde yoğunia$ması ve ortala
ma tarım İşletmesinin yüzölçümü olarak büyümesi bize büyük toprak
mülkiyetinin güçlendiğini gösterir. Bu güçlenme yalnız niceliksel değil
aynı zamanda nitelikseldir... Tarım İçin elverişli olmayan bu topraklar, or
talama verimin düşmesine yol açtı. Dolayısıyla sonuç olarak hükümetin
yaptığı ve hazine topraklanyia kamu mülkiyetindeki orman ve otlaklarn
köylüye dağıtılmasına dayanan "Toprak Reformu" hem nicelik hem de
nitelik bakımından doğrudan doğruya veya dolaylı yoldan büyUk ara
zi sahiplerinin İşine yaradı.(7S)
| 7 J ) r . K ü ç ü k . T U n U m * . K a lk ın m a '
(74175li SteTano» Yerasmos. a.g.e.. naklen, j 188
(761 Doğan A v o o g lu . a .g e . s.401.
211
Türkiye'ye açılan kredilerin İşleyişine eşit bir harcama demektir. İstatistik
lerde yer almayan bir kısım ulaşım malzemesi ve yakıt İthalat™ da ekle
diğimiz zaman bulacağımız rakam, bu alanda Amenkan raportannda ya
pılan tavsiyelere kaba çizgien içinde uyulduğunu gösterir. Şimdi de bu
Ithalaon tanm ekonomisi kalınması alanında oynayabildiği rolü görme
miz gerekir. Zirai malzeme İthalatı asıl traktör sayısının artması ve sonra
da eskiye oranla nispeten daha sık kimyevi gübre kullanılmasıyla kendi
ni gösterir. Diğer tarım makinelerinin artışı İse çok daha düşüktür.
(7 ? » Z -V Jle rs M ıg . -T ır t e y . tn e crtaüenge *
(78) S .O zk o l 'L rrp e ty a lz m . Tekelci Kapitalizm ve TtMüye*. 1970.
(79) O t C D 1 e Capital dan* lagrlcultıse et *on fınancem ent'. Parts. 1970.
(80) Sretanos Yerasımo*. a g . e . * 1 8 6
212
Tarım kredisinin devlet tarafından verilen
toplanı krediye oranla evrimi:
Toprak
Matardterf
Net T a n m u l To p la m Ta nm ul O fisine Kredi,’
K re d Hacmi İ r c d Hacmi Kredi Toptana M erkez
Yıllar IMByon T U (M ly o n U ) Top lam Kredi ■ u d u n K ıe d h l
1950 780 2.032 38.4IS.) l7.2C*a)
1951 1.177 2.712 43.4 22.9
1952 1 861 3.753 49ö 27 9
1953 2 142 4252 45.1 34 1
1954 2447 5 640 434 309
1955 2.602 7 190 362 159
213
D ı» Ticaret
Dengesi T Ü M TİM
(U n ton) Kl»l
««•/ AUn Üretim ftracatl-l TopUm
TılUr Hcfcur (1000 hefct.) (U n ton) Itaracall.) Ibln lonı « İ.I
1940 -53
1947 -11 8
1948 1 060 4 357 4732 •21 2 856 143
1949 85i 3 727 2341 .171 2492 122
1950 864 4029 3 48 1 .4 6 1 2 828 134
1951 I.IÛ I 4.167 4871 •46 3568 166
1952 1.194 4536 5416 •109 3523 159
1953 1 248 5 192 6480 949 3.469 153
1954 765 4.996 3 822 259 3.157 135
1955 977 5295 5.173 158 3 316 138
1956 872 5 501 4.797 .6 7 4 3926 158
Diğer
O uğıUv T MM U r TOtûn
T ılU r CTl/tonı m / k j)
l$ 4 7 418 305 42
1948 . 312 3.5
1949 208 3.4
1950 . 250 3.4
1951 335 222 3.3
1952 365 228 3.1
1953 274 177 3.3
1954 198 227 38
1955 220 143 4,3
1956 28 2 162 4.4
214
Buğday fiyattan 1947 İle 1954 yıllan arasında %50'nln üstüne vara
cak bir oranda, hemen hemen düzenli bir düşme gösterir. 1952 İle 1954
yıllan arasında, yani son derece elverişli hava şartlan dolayısıyla Türki
ye'deki buğday üretmlnın en üstün verim düzeyine Uaştığı bir dönem
de bu düşüş.
Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'nın ellerindeki stok buğ
dayı tam o sırada dünya pazarına sürmeleri yüzünden en hızlı n o k
taya vanr. Dolayısıyla büyük tarım İşletmecileri. Toprak Mahsulleri
O n s fn ln desteğine rağmen, tahıl üretimini yaygmlaştvmak istemez
ler. Bu şartlara bir de bu büyük İşletmecilerin, tarım makineleri Itha-
latma konulan sınırlandvmalar yüzünden, dünya pazarında rekabete
girmelerine elverecek yoğun bir üretime geçme İmkânından yoksun
olmalan eklenince, bu İsteksizlik daha da büyür. Bu donem İçinde bü
yük tarmn İşletmecilerinin tutunu, buğday ekimine ayrılan arazinin yüzol-
çümündekl değişmelerden anlaşılır. Buna karşılık aynı yıllar İçinde tütün
fiyatlarında çok daha küçük bir düşme olur ve 1952 yılından sonra bu fi
yatlar eski düzeyine ulaşır. Bunun gibi pamuk fiyatları da genel olarak bu
düşme eğilimine karşı direnç gösterir. İşte bütün bunlardan dolayı, aksi
yönde verilen bütün talimatlara rağmen, sınai bitkilerin üretimine doğru
belli b*r eğilim ortaya çıkar.(83)
215
nnı. bu dizinin kapak isimlerinde kullandığımız 'BATIRM A* sözcünün ne
kadar yerinde olduğu görülebilir.
Türkiye. ABD krecftsiyte ABD'den alacağı ürünlerin parasını dünya fi-
atlanyla ödeyecektir: ancak bu krec* şanları öylesine ilginç v e dayatmacı
bir şekilde önüne konmuştur kİ. bu ticaretin akşverişiyle hiç ilgisi olma
yan ve ABD emperyalizminin Türkiye'ye çöreklenmesi amacıyla, kültür
den eğitime, vakrf faaliyetlerinden özel teşebbüse kadar zorunlu para da
ğıtımı ve bağış şanı konulmuş. Türkiye’nin satın a kiği ürün üzerindeki
tüm haklanna ambargo konulmuştur.
ABD Hükümeti yardım adı altında Dünya fiyatlanyla sattığı 12 Kasm
1956 tanhlı anlaşma de kendi İhtiyaç fazlası olan buğday, arpa, mısır,
dondurulmuş et, konserve sığır ed, don yağı ve soya yağı gibi madde
leri. Amenkan gerrulenyle Türkiye'ye taşma ücretiyle birlikte 43.6 milyon
dolar karşılığında, aşağıdaki bağlayıcı şartlarla Türkiye'ye verecektir:
216
ne borç olarak verilecek Türk paralannın kullanılma yerlerini de Amerka
tayin edecektr. Boylece a ğ » şartlarla borç alman paralann kullan»ması ko
nusunda Türk Hükümeti serbestliğini de kaybetmiş olmaktadır. Yazar Notu)
(b) T ü r k ve A m erikan H ü kü m etle ri. A m e rika n ta rım ü rü n le rin e
217
ren DP Hükümeti, Am erika'ya para/ olma uğruna Türk zeytinyağı üre
ticilerini de açlığa v« yoksulluğa mahkum ediyordu. Türkiye'de paza
rı olmayan Amerkan. don ve soya yağlam a pazar açmakla Hükümet
Türkiye'nin ve Türk halkının çıkarlarına aykırı olan bu anla$marun uyginan
masına geçiyordu. Zengin Am erken çiftçisinin daha zenginleşmesi İçin
Türkiye'nin de sömürülmesi zorunluydu ve bunun İçin de yoksU Türk çift
çisi. zeytincisi kendi hükümeti ekyle yoksuluğa itiliyordu.
Türk tarım ürünlerinin tç piyasadaki fiyattannın dünya piyasalarındaki
fiyatlara denk okluğu kabul edtse dahi. Amerikan tarım ürünleri Türki
ye'ye ithal edilirken Türk kanuni an na göre alınacak gümrük vergisi
özel idare ve belediyelere alt vergiler, resim ve harçlar, sundurm a ve
antrepo ücretleri nhtrnı resmi ve nhtım ücretlerinden muaf tutulmuş
tur. Yerli ürünlerinizi ve Türk üreticisini korumak için kanatlarla konul
muş olan bu vergiler. Amerikan tarım ürünlerinin Türkiye'ye ithalinde de
alınmış olsaydı, hem Türk Hükümeti vergi alarak g e lım l artıracak, aynı
zamanda Amerika'dan İthal edilen bu ürünlerin fiyatları da artacağından,
aynı veya benzeri Türk ürünleriyle Türkiye'de rekabet edemeyeceklerdi.
Am erka bu ürünlerin fiyatlarını kendi çıkan İçin dünya piyasa fiyatlarının
altında. Türkiye'ye veremeyeceğine göre en kestirme yol. bu ürünlerin
Türkiye'ye girişinde gümrük vergisi, diğer harç ve resimlerden muaf tu
tulmasıdır. Am erika'nın P1 4 8 0 saydı kanuna göre yapılan bu İthalat
ta Am erika'dan İthal edilecek malların sürümünü artırmak ve bunla
ra duyulan İhtiyacı geliştirmek amacıyla emtianın memleketimize gi
rişinde maliyetini artmcı herhangi bir tesire maruz kalmayarak, en
ucuz şekilde İhtiyaç sahiplerinin İstifadesine arzı zaruri bulunmakta
dır: gerekçesiyle 6969 sayılı kanun Türkiye Büyük M d e t Meclisinden ge
çirilmiş ve Amerika'nın anlaşmada öne sürdüğü şartlara uyularak önemli
bir engel daha kolayldda aşılmıştır. Ancak bu kanatla Amerikan üreticisi
himaye eddirken Türkiye'nin buğday, yağlı tohumlar, et. süt. peynir ve
zeytinyağı üreticilerinin nasd korunacağı ve yaşayacağı düşünülmemiştir.
Amerikan tanm ürünlerine tanınan bu İmtiyazlar karşısında, yeril
üretimin azalması. Amerikan tanm ürünleri ithalatıyla karşılanacak
tır. Amerika tarım emtiasına tanınan İmtiyazlar karşısında Türk ürünleri
elbette rekabet edemezdi. Am erkan üreticisi kendi devletinden başka.
Türk Hüküm etin de kendi arkasına almıştı.
Türk halkının ç k arian yerine, Am erika'nın Türkiye'deki pazarla
rını genişletme ve geliştirme politikasını bu anlaşma İle kayıtsız şart
sız kabul eden b ir İktidar, Türk tanm ını ve Türk üreticisini Amerikan
çiftçisinin refahı uğruna bir çdtmaza ve felakete sürüklüyordu.
ABD. 1954 yılında Amerika'nın elinde birikmiş olan ihtiyaç fazlası ta
nm ürünlerinin Amerika'ya yar ark olacak şekilde elden çkarılması İçin Pl
218
480 saydı kanunu kabri etmiştir. Bu kanuna göre yapılacak İkili anlaşma
larla tarım ürünleri fazlası. mahsul sattşlarndan elde edilecek yabana pa-
ralarn hangi amaçlarla ve nasıl kullanılacağı da kanunun 104'üncü bölü
münde paragraflar halinde sıralanmış». Değişik tarihlerde yapılan İkili
anlaşmalar bu kamfia dayandığı İçin foralardan birçoğu anlaşmalar da
yer alır. İncelediğimiz anlaşmada da kanunun 104 (a). 104 (g). 104 (I).
104 (0 gibi fıkratan yer almıştır. 20 Ocak 19S8 tanhınde tarım ürünleri
fazlalıkları İçin yapılan aniaşmadal8). P l 480 sayılı kanunla vanknak İste
nen başka bir amaç da yer almış ve bu amaçla aynı anlaşma İle ABD em
m e para da aynlmıştır. Anlaşmaya girmeden önce. PL 480 sayılı Am eri
kan kanununun 104 (e) hkrasn buraya aktaralım:
104 (e): Uluslararasında dengeli bir ekonomik v e ticari gelişmeyi teş
vik için anlaşmalara u y g u ı olarak alınan paralann % 2 5 ‘lnl aşmamak kay-
cfcyla. bu amaç İçin ayrdacak ve Export-lmport Bank O f VVashıngton'un
koyduğu usule uytiarak. banka İle ülke arasında istikraz İçin vardan kar
şılıklı anlaşmaya göre. Amerikan İş firmalarına ve onların kollarına, şube
lerine ve bu firmalara bağlı diğer firmalara, o ülkedeki İşlerini geliştirmek
ve ticareti genişletmek ya da yeril ve yabancı firmalara. Amerikan tanm
Ürünlerinin pazarlatması ve tüketiminin artınlması, dağıtılması ve
kullanılmasına yardım edecek tesisler kurmak İçin verilir. Ancak
Amenka'da üretilen veya İmal edilen mallara, rekabet amacıyla A BD ne
İhraç edilmek için ya da Amerikan tanm mallan veya İmalatına dış pazar
larda Amerika İle rekabet edecek herhangi bir üretim veya İmal Içn bu
Istkraz yapılmayacaktır.
219
Ayın anlaşmanın İkinci maddesinin I (b) kısmında:
Bu anlaşma gereğince iktisap edilen paraların %25'ini aşma
mak kaydıyla Expoıt-Import Bank Of VVashington tarafından 104 (e)
bolumu gereğince yapılacak ikrazat ve bununla ilgili olarak zikre
dilen bankanın Türkiye'deki idari masrafları için 7 milyon doların
Türk Lirası muadili bir miktar. Bu ikrazat Türkiye'deki iş hayatı
nın geliştirilmesi maksadıyla Türkiye'deki Birleşik Devletler fir
maları ile bunların ajansları, teşekkülleri veya şubelerine. Birle
şik Devletler zirai maddelerinin kullanılması ve tevziine yardım
etmek veya paraların istihlakini diğer suretlerde artırmak için ge
reken tesisatın kurulmasını teminen Birleşik Devletler firmalarıy
la Türk firmalarına verilecektir. Bu kabil ikrazatın hem Export-Im-
port Bank Of VVashington ve hem de Türk Hükümetince şayanı ka
bul olmaları hususunda mutabakata varılmıştır. Bu mevzuda Türk
Hariciye Vekaletinin Milletlerarası İktisadi İşbirliği Teşkilatı
Türk Hükümeti namına hareket edecektir.
Görülüyor kİ sistemli çalışan ve çok hesaplı hareket eden Amerika,
elden çıkaracağı her şeyden ne yolda ve nas4 kendsl İçin en çok yarar
sağlayabileceğini, kanunlarla tesblt etmekte ve bunu yapacağı ikili anlaş
malara temel olarak uygulamaya geçmektedir. Buna karşılık TC Hüküme
ti kendi üreticisinin çıkarlarm korumak şoyte dursun. Türk Ulusunun tüm
çfcartamı dahi düşünmeksızm Amerika'nın, yoksul Türk halkmın sırtından
daha fazla kazanması için onlara gümrük ve vergi muafiyetten tarayan ka
nunlar çıkararak yardımcı olmaktadır. Z e n g n ve kalkınmış Amenka ile
yoksul ve kalkılmamış Türkiye arasında ulusal çıkarların korunması bakı
mından ne kadar büyük gelişmeler olduğu açfcça görülmek tedv.
104 (e) bölümünün son paragrafına göre. Amerika'dan alınacak bu
malardan. Türkiye'nin borçlanarak alacağı veya Türkiye'de bu krediden
yararlanacak Amerfcan. yerli ve yabancı firmaların ihracata yönelmeleri
ne ImkAn yoktur. Bunlara yapkacak Arazın amacı Amerika'nın mutad pa
zarlarına zarar vermeksizin. Türkiye'deki Amerikan tarım fazlası ürünleri
ne olan ihtiyacı ve istekleri artıracak yatıranlara yönelmektedir. Süttozu
okullarda çocıAlara zorla içirilerek alıştınlmakta. soya fasıiyesı ek m İ kas
ten baltalanmaktadv.(84)
220
1950-1960 Dönemne Alt Seçilmiş Diğer Olum suzalar ve Başarısızlklar
Traktoderln gelişi, güzel her toprağa sokıiuşu. çok yerde toprağı yor
muş. gelişigüzel köylere sokuluşu meralan azaltmıştır. Memlekette
1950- I9k0 arasında meralar. 40.000.000 hektardan. 28.000.000 hekta
ra İnmiştir. O kadar da değil. Özelikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da
ki derebeyi biçerimde toprak ağaları, uçsuz bucaksız topraklarına traktör
leri soktıiar. (Günümüze kadar ulaşan hayvancılık sorunlarının başlıca ne
denlerinden birisi de meralann 50 yıl öncesrıden yok edim eye başlan
masıdır.) Ardından toprak mibzerlerle ekildi. Y n e maknelerle düzeltildi.
Bu topraklarda köylüye artk ış kalmamış demekti. Çünkü ekinler de bi
çerdöverle bıçılecektl. Taneler arkadaki kamyona kendıliğnden akacakt r
ve bu kamyonlar, mahsulü hemen ofis silolanna aktaracak». Hilesiz kan
tarlarda mal tartılacak, para da ofis kasasından peşm atanacaktır. Bunun
neticesi malum. Zaten toprağı olmayan, o güne kadar bey. ağa toprağın
da çahşan köylü, bu sefer köyde de işsiz kalnca. şehrlere akacaktır. Eh.
sonra döviz tahsislermde. kred tahsislernde. alım satımlarda, evvelce
bilinmeyen be guta mekanizma, yanı particilik de harekete gelmiştir. Köy
İçinden parçalanmıştır. Kahveler, camiler birbirinden ayrılmıştır.
Hükümet devlet radyosu dahâ her mecrada ötekileştrme ve aynm-
cılığı körüklüyordu, örneğin her gün radyoda DP'yl m tifat edenlere» uzım
isimleri konuyordu.
Hulasa, çarklar yalnız bu alanlarda değil, daha nice sahalarda birbiri
ne çarpmaktadır. Hele taşrada siyaset, artık politikacının bile d e ğ i. de
magogun. düzenbazın malı olmuşu*. Be taraftan halkın sözcüleri, hakin
liderleri olarak sivrilen ve hükümet baskısını adeta köyden kovan ocak,
bucak başkanlan bu sefer de. yeni ağalar, yem siyaset murabahacıları şek
linde her şeye el atmışlardır.
Kısacası Demokrat Parti kttd an uyuyan imkânları uyandırmış, çarkla
n harekete geçirmiştir. Am a birçok alanlarda da. çarklann birbireıe çarp-
masnı önleyememişte. Bunu önleyebihr miydi? Hayır! Çünkü Demokrat
Parti iktidarının benensediğı siyasetle, toplum içinde çelişmeler, sınriaş-
malar. ister istemez kesinleşecekti Nlkebm. bugün artık her şey demek
olan siyasi oligarşinin ve iktisadi oligarşinin sosyal temelleri. Demokrat
Parti iktidarı zamannda atıldı.185)
8 S ‘,-e.set Süreyya Aydemir. ‘ Menderes'in Oramı*. Remil IC. 1999.
221
Amerikadan 8000
ton sığır satın alındı
Et ve Balık Kuruntunun tstanbuldaki soğukhava
depolarında şehrin tam bir aylık et ihtiyacını
karsılıvacak kadar «tok var
s e rile n
m i/ I iî
h o ru Yemen don
Tarım şampiyonluğu yapan Adnan Menderes'in
ülkesini ne hale getirdiğini
Türk tanm ınm çöküşünü belgeleyen haber başlığı.
Bu başlık a ltındaki y a n Ş ö yie d ir: “ A m e rik a 'n ın m e m leketlinize gönderm eyi
taahhOd ettiği 500 M n to n b u ğ d a y ve 10 M n to n m ısıra m a h sub en . Hk 10 b in
to n lu k parti 7 ocakta. İkinci parti d û n gelm iştir. A m e rik a 'd a n a y n a 8 00 to n
S ıp r ve 15 bin to n d o n y a $ alınm ıştır. Bu m ûbayaalara karşıbk T ü r k h a n ve
rilecek ve b u p ara gene T ü rk iye 'd e sarf e d ü e t ek tir. İstanbul a rt * etsiz kal
m ayacak . H r m üddetten beri şehrim izde devam eden et buhranı sona ermiş
ve d u ru m n orm a l ş e k ln e g irm iş tir"
13 O c a k 1 9 5 7 C u m h u riy e t g a z e te s in d e ya yın la n a n b u h a b e rd e . İsta n bu l'un
b ir aylık et B tdyacım n karşdandıgım s e v i n i l bir h a b e r olarak v e rm e s in e baka
rak. T ü rk iy e 'n in e n g ö z d e şehri d a n İsta n b u l'u n n e ha le d ü ş tü ğ ü g ö rü lü y o r
Bu kita b ın İçe riğ in d e h e p v u rg u la tk ğ ım ız g ib i, h e rh a n g i b ir savaş h a l v e y a kıt-
Ih o lm a k s ızın . 7 y i b o y u n c a ta n m alanncta y a tın m ya p a n d ı Tü rk iy e g ib i e t tü k e
ticisi bir ü lke n in te m e l p ro te ğ ln ka yn a ğ ı o la n e tin v e d a h a b irço k g rd a m a d d e s i
n in b u lu n m a m a s ı batışı g ö s te re n p e k ç o k n e d e n d e n biri d e ğ * m i?
S ırad a n b ir ticaret g ib i g ö z ü k e n b u ith a la ta ayrıntıları (a n la şm a m e tin le rin d e
g ö r ü ld ü ğ ü g ib i) k a p s a m ı v e a m a cı ö y le s in e g e n işle tilm iştir ki. T ü rk iy e 'y i A B D 'n in
ih tiya ç lazlASı ü rü n p a za n n a d ö n ü ş tü re n . T ü rk g ıd a ıh raca t n sınırlayan. T ü rk i
y e 'd e A B D m a lla rın a p aza r a çm a yı z o ru n lu k*azv ithalat k red isin in kültür, e ğ itim ,
m is y o n e ri* faaliyetleri v e d a h a p e k ç o k a la n d a ku llaroim d S rıı z o ru n lu ha le g e ti
ren. S ö m ü rg e y ö n e tim in e v e d o ğ r u d a n m ü d a h a le y e d ö n ü ş e n b u İthalat. İk i 12
K asa n 1 9 5 6 d a im za la n a n v e d ah a so n ra d a tekrarlanan u ta n ç ve rici "M ûısakh
Z ira i E m tia A n la şm a sı'' kapsarrvnda ya p ılm ıştır.
Kanda sayfa B u g a z e te re k la m ın d a g ö rü le c e ğ i g ib i Tü rk iye . A B D v e a y a ğ a k a k
m ış o la n A v r u p a sa na yiinin b ü y ü y e n p azarı ha lin e g e lm iş tir.
222
223
K e n d i Eceliyle Y ok O lm a y a » Te rs in e B lız a t O n u T e ş v lı Edenler
Yatırım Çarpıklığı ve
Yerleşmemiş Toplum Travması
Türiılye'de bölgeler arası gelişmişlik farkları, özellikle Doğu ve Batı
olarak keskinleşmiş tir. Bu farklılığın giderebilm esi İçin I923'lü yıllarda
kalkınmada üfce genelinde yaygınlık ilkesi benimsenmişken. 1950'll yıl
lardan sonraki gekşmelerle blrkkte kalkınmada Batı da yoğunluk önem
kazanmış ve denge Doğu nun aleyhine dönmüştür.
Bölgesel dengesizlik kavramı, aynı üfcenln bölgeleri arasında varolan
coğrafi, ekonomik, sosyal ve kültürel eşitsizlikler olarak tanımlanmakta
dır. Tanınmış Iktlsatçiardan F.Perrou*. ülkenin her yerinde İktisadi k a lın
manın aynı anda gerçekleşmeyeceğini, bazı bölgelerin öncelik kazanarak
kalkınma kutbu oluşturacağını İleri sürmektedir. Bu görüşe göre gelişme
nin başlamış olduğu bölgelerde İçsel ve dışsal pozitif ekonomilerin etki
siyle gelişme hızlanacaktır. Gelişmenin bölgelerden gelişmiş bölgelere
nüfus ve ekonomik yönden baskı ve akış oluşacaktır. Bu durum sanayi
leşmenin sosyal maliyetlerini artıracak ve kaynakların belli bölgelerde
toplanarak İsrafına neden olacaktır.
Ülkemizde cumhuriyetle birlikte çok kısa bir sürede sanayileşmenin
gerçekleştirilmesi amaçlandığından, sanayi ki*uluşlan olanakları fazla olan
illerde yoğuılaşmıştır. Esasen İstanbul ve İzmir gibi İller Cumhuriyet ten
önce de sosyo-ekonom* yapıları itibariyle birer kalknma kutbu nitelğt ta-
224
şımaktaycllar. 1950 yılından sonra da Özel kesim yatınmları İstanbul. Mar
mara Bölgesi İzmir ve ÇtAurova bölgelerinden yoğunlaşmıştır.
Bu dengesiz yahrım politikaları sonucu günümüze kadar sürüp gele
cek kentleşme ve toplumsal bir travmaya dönüşecektir.
Köylerden kentlere nüfus göçü 1950 den başlayarak hızlanmışı*.
Türkiye bu göçle bizim kendi deyimimizle "Yerleşmemiş Top lu m " nite
liğine girmiştir. Nüfusun büyük kısmı hAIA köylerdedir. Ama koylerdekl-
ler kasabaya, kasabadakier sanayi kentlerine. oralardaki bir kısım halk sü
per kentlere (İstanbul. Ankara. İzmir ve Adana) göçmektedır.l87) Köyler
den kentlere nüfus akışını izleyelim. Aşağıdaki Tablo bu göçlerin 1927-
1960 dönemindeki hızının seyrim görmekteyiz
225
1950 tM}Jj-ncu nüfusun M l . S ' I MİA hır
u k ) j yasamaktaydı Tanftnöe gotuknedik
harekeOkgı ve caniliği yasayan doğu u n -
mnda. toprakta tophılasma ve topraksız
köylü oram arttı. Türkiye gene İnde toprak
sız aie oran 1950de Thöyken. I9k0 larcU
%31'lere çıktı Bu süreç krdan kente göçü
rtzlınd/dı ve üaet» emek kukanun ru ha-
reketlendrcl Doğuda sermayesini sanayi
ye yatıracak bOyÇMUge ulayjn yöre serma-
yedarlan yatnm yeri olarak doğuyu degıı
bazıyı seçtiler
ürere doğudan batıya gOnüllÜ Icfctlrc d û rû je n hareket kentten g e çe kon d jlırla k ı^a m u »
v e Işslrter ordutu yaratmrştı
Üstteki fotoğraflar dünyanın en Onkj fotoğraf sanatçıjrınd a n biri o U n A/a Güter'a a n t». Tü r
kiye'nin insan ve çevre gerçekletir* etkit bir biçimde yansaan A ra Güler ın yayınlanmış al
bümıerl vardır. ıCM ».. D u , ı k ı n M ı o m :
Herkes Tüccar ve İnşjutt Müteahhltl KesUlyor
Banka Kredilerinin %50'sl Ticaret %6'sı İnşaat % l ‘I Sanayi
1950 yılında iktidara gelen ve 1954 yılı seçimlerinde durumunu da
ha da pekıştren Dr. köken olarak büyük arazi sahipleriyle şehir burjuva
zisi arasındaki bir ıt t/aktan doğmuştu. 1947-1953 yılları arasnda uygu
lanan kalkınma programı, yani zirai üretimin anmasıyla dış ticaretin ser
bestleştirmesi. her iki müttefke elde ed ie n kazançları bölüşmek ve ara
larındaki anlaşmayı sürdürmek ankAnmı sağlamaktaydı. Dağıtılan kredier
bu İki sosyal kesim arasında hemen hemen eşitlik Ilkescıe uyularak bö
lüştürülmek teydl. O donemde güdülen ekonomik amaçlar g oz önüne
alınınca, besbelli ki şehir burjuvazisinin payına düşen kredilerin hemen
hepsi de ticaret sektörüne gitmekteydi. Bu sektör 1950 yılında Merkez
Barkası nın verciğı krediler dışında, toplam kredinin %52'slnı almaktay
dı. Aynı yılda İnşaat sektörünün aldığı kreck oram % 3 .l. sanayi sektörü
nün aldığı kreck oranı ise %0'dır. 1955 yılında bu üç sektörün aklığı kre
di oranları ayrı sırayla % 46.8. % 6.9 ve % 2.7'ydl. Sanayi sektörü, güm
rük duvarlarının olmaması ve ithalat alamnda ustalıkla sürdürülen dolap-
lann bıraktığı fahiş kârlar yüzünden, herhangi bir rekabete girecek güçte
değildi.(89)
228
büyük ilerleme gûrülür.(92) Tabii bu İki daldaki gelişmenin temeindc ilaç
fiyatlarındaki aşırı kar oranıyla, inşaat alanındaki spekülasyon imkAnlaıı
yatmaktadır. G oç olgusu ile birlikte yapsatçı müteahhitlik en gözde vc en
kolay kazanç sağlayan İş alanlarından biri olacaktır.
229
ozetleyebılrız: Devri arzulanan İşletmelerden bir kısmı -bira ve çm ento
fabrikaları gibi- büyük sermaye yatırımı gerektirmektedir. Ne var kİ. Tür
kiye'de özel sermayenin, 'memleket ekonomisinin genel verimliliğine
hiçbir şey katmadığı halde, büyük karlarla İşletebileceği birçok alanlar
vardır. Çeşitli spekülasyonlar, sermaye sahiplerine sınai yatırımların sağ-
lanaMeceğnden çok üstün karlar getirmekte ve bu da devlet fabrikaları
nın d e vm l zorlaştıran bir faktör olmaktadır.
Kamu hizmeti kavramı elastlkdlr. Normal şartlarda kamu hizmeti sa
yılmayan bir malın İmal ve dağıtımı, yokluk zamanlannda kamu hizmeti
niteliğini kazanabilir. Nitekim, özellikle 1954'ten itibaren ktlsadı güçlük-
terin ortaya çfcması. devlet fabrlkalannın satışını engellemlştr.
Başbakan Menderes de 1954 Martında Amerikan gazetecilerine ver
diği demeçte, fabrka satış işindeki başansızlığı şu sözlerle açıklamakta-
d »; ‘ 1950 İle I9S4 arasında bir mukayese yaparsak şunu görürüz kİ.
eğer 1950'de devlet sektörü ile hususi sektör elindeki sanayi -yuvarlak
hesapla ifade edeyim - yan yan ya İse. hususi teşebbüs sektörünün geliş
mesi neticesinde 1954'te memleketimiz sanayimdeki devlet sektörü his
sesi dörtte bire İnmiştir. Bugün, askeri maksatlarla kurulmuş olanları ha
riç. devlet efandekl İktisadi teşebbüslerin herhangi birini, talibi bulunduğu
takdrde. hususi teşebbüse devretmek bahsinde hiçbir mani yoktur. Bun-
lan hususi teşebbüse büyük memnunlukla devredeceğimiz muhakkaktır.
Fakat memlekette yeniden girişilecek o kadar mevzu vardır ki. hususi te
şebbüs. bu mevzuları terch etmektedir.”
Gerçekten Menderes yönetimi, fabrikaların satışında başarısız kal
makla birlikte. İç ve dış çevrelerin İsteklern e u y g u ı biçimde, özel sektö
rün gelişmesi İçin geniş olanaklar sağlamıştır. Menderes'in. Nç değilse
1954 yılına kadar ana çlzgterlyle ABD'nln uygvn gördüğü tanma once-
Mt veren, yerk-yabancı özel teşebbüsü geliştiren bir ekonomi politikası
İzlediği İleri sürülebllr.<93)
D e m o k r a t P arti D ö n e m i n d e T a t lı iş A la n la r ı
Büyük İhalelerle alakadarlar ve İşe girmek İsteyenler bazen
hatta tıale gününü Mle öğrenmeye İmkân bulamadan İhale
yapılmış oluyordu. Gizil İhale usulünün bütün yerglerl de
DP'nln üzerine yükleniyordu.
230
den beslenen geniş altyapı yatırımları, yabana müteahhit firmaların yanı
s»a. yerli büyCfc müteahhitler ve nakliyeciler yaratmıştır. Devlet k a m l a
rının elinde geniş bir m akne parkı bulunmasına rağmen, devlet inşaatı
genelkfcle müteahhitlere bırakılmış ve yatırımların artışı müteahhit züm
resini gelıştrmıştr. Ne var kİ. müteahhitlere verilen ihaleler, büyük şika
yetler ve yolsuzluk söylentilerine yol açmıştır. "Gizil İhale". “ Dilediğine
İhale". "D eğlşebllr fiyatla İhale" gibi yolsuzluğa elverişli İhale ü stleri
ne başvurulmuştu. Şevket Süreyya Aydemir in sözlenyle. 'B u Öyle bir
mekanizmaydı kİ. mesela. bara|lar. su İşleri gibi çok büyük ölçüde rakam
larla yürüyen önemli işlerin tam veya kısmi ihalelerinde de hak. adalet ve
emniyet msurunu birden ortadan kaldınyordu. Mesela bu gibi büyük iha
lelerde alakadarlar ve İşe girmek isteyenler, bazan hatta *wüe gününü bi
le öğrenmeye İmkan bUamadan İhale yapılmış oluyordu. Gizil ihale usu
lünün bütün yergileri de DP'nln üzerine yükleniyordu. Dilediğine ihale ise
ayn ve kara bir sistemdi. Çok büyük rakamlı bir ihalede, bütün şartları
sahip oksa ve en elverişli fiyatı teklif etmiş bulunsa bie. bir işadamı veya
firma. İhalenin, tamamen aksi şartlar gösteren birine gizlice verilmiş ol
duğunu Öğrenebiliyordu. Değişir fiyatla ihale ise. başka bir buluştu. A s
lında gerekk gibi görünen bir sistem içinde, kötü b » keyfilik nizamına va
rıyordu. Bu suretle, mesela büyük be İş. rakipler m daha baştan saf dışı
bırakacak şekilde, yani çok düşük bir fiyatla kabul eden bir müteahhit şa
hıs veya firmanın az zaman sonra ve piyasa fiyatlarındaki değışkkk
neden gösterilerek, ardndan yapılan yeni zamlarla kıyasıya beslendiği
görülüyordu. Diğer rakpler ise. deride böyle bir himayenin şek* ve de
recelerine elbette güvenemedklerı Içla bu işlerde fiilen teşebbüs dışı ka-
kyorlardı. Bu İşlerin böyle yürütülmesmden doğan haklı yergiler de tabu
DP hükümetnln üstüne kalıyordu.*(94)
231
T.A.Ş. 4.200.000 lira teklif etmeyi kararlaştırdı. Maliyet hesabımız ise
2.900.000 liraydı. Münakaşada l#ıale eksiltme) üç firmaydık. Bizden baş
ka arkasında Türk Ekspres Bankın bulunduğu Halil Aluş ve Teks Ltd.
ile bizim Y.Mühendis Şerif Nomaler. Zarflar henüz açılmadan Şertf tekli
fini geri aldı. O esnada bir telgraf geldi American S u n d a n firmasının
mümessili Transtürk müessesesi çok müsait teklifini yetıştlremecftğlnden
İhalenin talikini (geciktirilmesini) talebectyordu. Kale zaten İçeriden tutul
muş okluğundan, sudan bir bahane İle zarflar açılmadan iade edildi ve
tartışma b* hafta sonraya bırakıldı. Bu arada Transtürk un sahibi Fuat Sü-
ren'ın gayretleriyle firmalar bir araya geldi. Aptallığa gerek yoktu. Zarflar
açılmadı. Halil Aluş yedi milyon. F.Süren otuz milyon!!) teklif ediyormuş.
Netteede işin Halil İle Ortaşark arasında pay edilmesinde, on altı milyon
civannda t ek14 yapılmasında ve Fuat'ın teklifim otuz milyonda tutmasına
mukabil keneftsne 750.000 lira verilmesinde karar kılındı. Teks Ltd.'nln
sahiplerinden Y.Mühencks Cemal O kçu Bey "Bu yeşil masanın (tartışma-
mn olduğu odadaki masa) önünde ne milyonlar kaybettik. Bunu tekrar
etmeyelim" diye beyleri anlaşmaya teşvik eefyordu. Istedğl de oldu.
Bu hat tarafımızdan döşendi. Kabul aşamasında N A TO . Diyarbakır
Van arasındakiyle ilişkisi olm adığm bildirdi ve burasını tümüyle PTT'ye
devretti. Yani bu kısmın kabulünü PTT tek başına yaptı.
Bunun anlamı, iike açısından son derece Önemliydi, şöyle kİ N A TO ,
müdafaa hattını Doğu sınırınızdan Diyarbakır'a çekmiş, savaşta, arada
kalan bölgeyi düşmana terk edecekti. Yani muharebeyi Dıyarbakr'dan iti
baren kabri edecekti B u im Genelkurmay bunun fariunda mıydı?! 95)
232
edildiği firmalardan Ha s Manifatura ŞtL Sahip ve mesul müdürü tutuk
lanarak Ağır Ceza Mahkemesine verilmiş ve mağazası da kapatılmıştı. Bu
d a va n » görülmesi sırasında maznunlar (zanlılar) vekili İstanbul Barosu
avratlarından Burhan Apaydın ve Adana avukatlarından Kemal Çelik,
efkâr-ı umunmyenın. mahkemenin karar serbestisine tesir İcra edebilmek
amacayla istlkametlendirlldlğlnl ileri sürerek hakımlen Ist »kafa (çekilme
ye) davet etmiş bulunuyorlardı. Bunun üzerine Temyiz Mahkemesi nce
davanın Kayseri'de görülmesine karar verilmişti*.
‘ Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi nde yapılan duruşma sonucunda
mahkeme, m aznunlar» beraatne ve bütün mallara konan tedbirin kal-
dınlm as»a karar vermiştir.*(96)
1950'den sonra, çok rağbet gören alanlardan bin de. bankacılık ol
muş. para ticareti, kârlı bir ış olarak görülmüştür. Teorik olarak % 2 ile 6.5
faizle halkın tasarruflarını top!ayacaks»ız ve dyellm . % I0 .5 faizle bu pa
rayı İş adamlarına klralayacaksıntz. Bu ış İ ç » gerekil giderler ve bank kre
diler hesaba katılmazsa. % 2 te alıp % 1 0 5 te vermek, ilk bakışta %400
kâr bırakan çok tatk bir ış gibi gözükmektedir Gerçi d ıru m bu kadar da
kolay değildir. Mevduat yarışı, bankalara her koşebaşında pahalı lüks şu
beler açmak. ikramiyeler dağıtmak v e mevduata el altından yüksek faiz
ler ödemek vb. gtoi önemli külfetler yüklemektedir. Ayrıca krediler» her
zaman gen döneceği k e s » değildir.
Türkiye'de banka kurmak hayli kolaydır 7129 sayılı kanaldan son
ra dahi. I.2S milyon hray» b* araya getirip Bakanlar Kurulu ndan mevduat
kabul etme iznini alınca, banka kaulaMmektedır. Nitekim Türkiye'de bu
donemde bir sürü banka kaulmuştur. 1950 de 34 olan banka sayısı.
1959'da 58'e yükselmiş ve barka şubeleri sayısı 535'ken 17 10'a çıkmıştır.
Bu bankalar, çeşitli loteryaalık oyunlanna. ustaca yürütülen reklam kam-
panyaianna vb. başvurarak hayli pahalı yollardan mevduat toplama yarışı
na griymişlerd r. Toplanan mevduatı da birçok halde görünüşte çok kârlı
gözüken şüpheli kredilere yatrrmşlardır. Hana halkın paras»ı kendi işler»-
de kullanmak ı ç » barka kurulduğu bile görülmüştür. Apaçık dolandncılık
amacıyla banka kıranlara rastlanmıştır. B » kısım banka yöneticileri, kişisel
çfcar sağlamak için, gen gelmeyeceğini ble U e kredler açrr«şlardır.(97)
(96) Burhan O ğ u z . ı j e. > 4 2 3 . 4 5 4 492
(97) Oog.m A vcıoğlu. a g c . J 477. 4 8 1.
233
Daha sonraki yıllarda Türk bankacılığı, dünya bankacılık tarihinde
benzeri olmayan dolandırıcılık örnekleri sergSeyecektlr. Kendi bankasını
soyan banka sahibinden, yetkisi olmadığı halde devlet kağıtları satan ve
halkı dolandıranlara maliyeti yüz milyar dolara varan banka batıklarını
halkın sırtına yükleyip, hiçbir şey Ödemeyip elini kolunu sallayanlara ka
dar çok sayıda örneği bu dizinin son kitabında göreceğiz.
İnönü Bayar'a:
"Dinle oynayacak m is im i? D in i siyasete A l e t edecek m isiniz?",
Bayar “Hayır/ Laiklik, d in sizlik d e m e k d e ğ ild ir."
İnönü, seçen Öncesi havasını boyiece açıklar. Ama arada bir de De
mokrat Partl'nln teşekkülü vardır. O safhanın da aydınlanması lazımdı.
Sorularımı o meseleye yönelttim. Cevaplan şu o ld u ‘ Dörtlü takriri verdi
ler. Ben kendilerim teşvik ettim. İstiyordum kİ. parti teşkil etsinler ve bu
nu ciddi olarak istiyordum. Bu da bir oyundur, aldatmadır, endişesini,
ciddi olarak İzaleye çakştım. Parti hazırlığı bitince. Celal Bayar Bey bana
geldi. Program aldım ve muvaffakiyet temenni ettim. Yalnız İki şey sor
dum : 'Mektep seferberliği ve halkın bu İşe yardımı, bir siyaset ö zü ola
rak İşliyor. Buna karşı çıkar rrusımz.' Bu soruya cevabı: H a y ır r oldu. 'B i
lakis buna devam edeceğiz...'
İkinci sorun şuydu: 'Dinle oynayacak mısınız? Dini siyasete alet ede
cek misiniz?'. "Hayef Laiklik, dinsizlik demek değildir."
Celal Bey şunu da ekledi: ‘ Dış politikayı devam ettireceğiz.'
Dörtlü takrrı verdikleri zaman, grupta: 'B iz ıslahat İstiyoruz, parti de
ğ il!" demişler. Grupta hücumlar olmuş. Ama ben bunları bilmiyorum.
Ben. yukarıda dediğim gfcl kendilerine emniyet verdim, parti kum aya
235
teşvik ettim. Partiden çfcarılmaları ve nedenleri, benim malumatımın dı
şındadır. İnönü'nün şu sözlerini de vermek İsterim. Çünkü üzerinde d u
rulmaya değer: "Ben demokrasiye giderken, arkadaşlarımdan çok ür
kenler olmuştur. Saraçoğlu gibi olgun bir arkadaş bile bana: 'İrticaa
gideceklerdir, ben İrticadan korkarım' demiştir. Saraçoğlu hakk tık -
n. Ben, Irtlcanın bu ölçüde İstismar edileceğini tahmin edememiştim.
Gerçi aşın sağdan korkanm. Am a İşin, oralara vardınlacağını, haki
katen düşünem em lşlm dlr.u,*(99)
236
m ı? Varsa ne gibi tedbir alınacak?' diye sofmuş. Gokay da gayet m üp
hem lakırdılarla muhavereyi kesmiş. Birkaç gün sonra tekrar telefon edip
'Vaziyet ciddidir. Anadolu'dan Istanbufa gayrI tabii bir akın var. n e y a
p a lım ?' dediğinde yine aynı kanştk cevabı almış. Hadise gecesi. İşler
tahminlerin üstünde bir şekil alınca Nedim Paşadan müdahale etmesi İs
tenmiş. O da ‘ Bunu ben size zamanında haber verdim. Şu saatta zabıtan
evlerinde. Onlan toplamak mümkün değil, bir şey ya p a m a m ' demiş,
onun üzerine Vedat Paşaya müracaat edilmiş. O da "M ustafa M u ğ la -
U'm n başına gelenler henüz ha tın m zd a d ır.(\0 0 ) Yazdı em ir ve rin iz “
demiş. Ne Gedik, ne de Gokyay bu emri verebilmişler. Ancak büyük baş-
lam İzmit'ten dönmeleri üzerine. Adnan Bey örfi idare (sıkı yönetim) ka
m u İmzalamış ve ondan sonra ordu müdahale etmiş. Etmiş, etmiş ama
İş İşten de geçmiş!
237
yız. öyle emir aldık" demişler. Hatta tahrip ecfclecek ev ve dükkânların lis
tesini muhtarlar evvelden hazırlamışlar. Buna karşılık Burgaz Adası'nı bir
komiser muavini ile dOct memur kurtarmış: tabancalarını çekip motorlar
la gelen yüzlerce kişiyi geri çevirmişler. Aynı şekilde Bıigar Çarşısı da
masun kalmış. Yani poksln kendi İnisiyatifini kullanıp müdahale ettiği yer
lerde hiçbir şey olmamış. Hatta sivillerin bile bazı yerlerde enerjik müma
naatı (engel olması) İşi önlenmiş. Bu cümleden olarak Hılton bir slvi m u
hafız*!. Bankalar Caddesi nde Burla Biraderler gece bekçilerinin, bizim
apartmandaki Rum komşuları, kapıcı Cemal Efendi'nln karşı koymalan sa
yesinde kurtulmuşlar.
239
i
Türk siyasilerinin Kıbrıs poltlka
lamdaki ihmalleri ve toplumun
bu b oru d a yet et su b llg le nd rll
m e sl d i} p o lt»-»d a sorun haine
gelm eye boşlamış ve Londra d*
Kıbrıs sorunuyla I g * yapılan b »
toplantıda ksgllz heyeti D ik le ri
Babanı Fotin Küstü Z o rlu y a .
'Tarh toptum jnuf) ses/ p k m y o r.
iu cif t u ıtl Aurcaü/nıyın * jeb -
m d e söz üzerine. Z o rtj Tortk
ye'ye telgraf (e klerek bir göste
ri yaplmasıru İstemiştir
Bu ıra d a Selortfc te Atorüık ün
ev ne yaprian b r bombalı saldrı
haberini hrsat b le n siyasiler, lo p
lumu provabe ederek sokağa
dökmüşler: bosta İstanbul o l
m ak üzere a yn m yapmaksızın
tüm gayrimüslimlere ait 4204
ev. 1004 işyeri. 73 bmse. I stna
g o g . 2 manastır. 2 6 o k ıi arala
nnda fabrka. o tel bar v b yerle
rin bulunduğu 5 3 17 mekan sal
dınya uğramış hasar o donem in
rakamlarıyla yaklaşık 150 m ly o n
TL ve 54 m ilyon A 6 0 dolan ok
muştur.
■Bu zamanda Rum'a para vehllr mİ?’ diye anlat, karan bozsun" ckye ten-
b h etmiş!... (Bacanağım Nurettin gerçekten son derece dürüst b* hakim
di. Bunu bana nefretle anlatmıştı).
6 Eylüle takaddüm eden günlerde bir metrekare cam bıimak
mümkün olmuyordu. Mal yokluğu nedeniyle de en kabadayı mağazada
en çok bir veya İki buzdolabını ateş pahasına görebiliyorduk. Hadiseyi
Ankara'da okur okumaz İlk aklıma gelen şeylerden bel gıda maddelennın
nerede korunacağı, kış gü nü evlerin ve dükkanların camsız ne yapacak
ları olmuştu. Çok safmışm! Olayın ertesi gününden itibaren istenilen
boy. evsaf ve miktarda cam meydana çıkıverdi. Buzdolaplannvı atalarıyla
yemlenmesi bir ay sürmedi. Bu carm kimin sattığım sorduğumda 'Koç
evvelce İthal etmiş, depolarında duruyorm uş' dediler.
Mahkeme zabıtlarına göre 4214 ev. 100» İşyeri. 73 külse. I sina
gog. 2 manastır, 26 okul Ne aralannda fabrika, otel, bar vb. yerlerin
buluduğu 5317 mekan saldınya uğramıştır. Hasarın yekûnu, döne
min rakamlanyla yaklaşık 150 milyon TL ya da 54 milyon Amerikan
Dolan dvanndadır. DP hükümeti İse zarara uğrayan be bunun tescü
ettiren kişilere toplam 6 0 milyon TL tazminat ödemiştir. 5onuç ola
rak. 6 -7 Eylül Olaylan, Rum. Ermeni ve Yahudllerln büyük göç dalga-
lanyta ülkeden ayrılmasına neden olmuştur.( 101)
242
nln kapatılması İçin hükümetin harekete geçmesine hrsat verdL 6 Te m
muzda M lle t Partisi Genel Merkezi potas tarafından basılıp, evraklarına el
konuldu. İşin İlginç tarafı, bu evraklar arasında suç unsuru olabilecek hiç
bir şeye rastlanmamış, sadece partinin İstanbul'daki bir kahvehanede ya
pılan ocak kongresine ait fotoğraftaki küçük bir ayrıntı "İrticai delil" ka
bul edilmişti. Söz konusu fotoğrafta yer alan İrticai görüntü İse. yıllardır
kahvehanenin bir köşesinde asılı duran Arapça yazılı 'Bısmillahırrahma-
nlrrahlm* levhasından ibaretti. Millet Partisi mebusu Osman Bölükbaşı
'Adalet zulm e vasfa yapılmak isteniyor. Ankara Cumhunyet M üddeiu
mumisi. icrayı adalet değH. icrayı siyaset yapmaktadır... * diye feryat edi
yordu. Ertesi gün Adnan Menderes. Millet Partisi nln 'Hllafet'l ve Mecel
le y i İhya etmek. Cumhunyet I devirmek emelinde o ld u ğ u n u 've ‘ m em
leketin her tarafında halkı kıyama davet ettiğini' söylüyordu. 8 Tem m uz
da Sava nın teklifi ve Ankara Sulh Ceza Mahkemesi nin karan İle MAet
Partisi kapatıldı. Karar bütün yurtta derhal uygulanarak, partinin ylrmlbln
tabelası bir gecede ındlnldı. Menderes ıktıdan. Tek Parti dönemini hatr-
latan bu tür uygulamalarla (bu arada 1952’de CHP'nln oldukça küllyetll
olan mal varlığı mllfcleştlnlmtştl) ktıdannı sağlamlaştırmayı düşünmüş ol
malıydı. ama tam tersme kendi kuyusunu kazmtştı.(l02)
243
Yüksek İs lim Enstitüsü k u r u ld u ( 1 0 5 1
1050 'de MIH! Eğitim Bakanlığı tarafından din dersleri İçin hazırlanan
kitaplar. H z Muhammed. H z Musa. HzJbrahrm ve Hz.lsa gtol peygam-
bertern öğretileri ve hikâyeleri, bazı ayetlern Türkçe tercümelen ve İs
lâm'ın beş şartının yorumlanmış açıklaması glb! konuları Içermektey-
dı.(106) I9501erdekı DP getirdiği nefes alma dönemiyle bırkkte cılız ve
ürkek de olsa Islâm'ı sahiplenen ve bazı cemaatlerin kıpırdanışları başla
dı. Kuran Kursları ve hafızlık geleneğini ayakta tutmaya çakşan Süley
man Hilmi Tunahan: İmanı koruma çabasını one çıkartan Sald-I Nursl.
İmam Hatip okulları ve Islâm enstitüleri İçin meclste mücadele eden
tek tük milletvekilleri ile camilerde, köylerde dinden bahseden hocalar
İslâmî hareketin ivme kazanmasına çakşıyorlardı.(l07) 1950-60 yıNan
arasında 15 bine yakm cami yaptırıldı. (İmam Hatip okUUrm a girişler.
1960 ta 335 öğretmen ve 4548 öğrenciden. 1970 te 1547 öğretmen ve
49308 öğrenciye yükselecektir.) Kitap, dergi ve gazete şekknde kayda
değer sayıda İslâmî yayın üretlmeye başladı ! 108)
Diyanet İşleri Başkanlığfnın bütçesi 4 bin din görevlisinin atanmasına
İmkân verecek ölçüde artrıldı.(109)
Dinin siyası alanda fazla yansıma bulması sonucu din İstismarı kavra
mı ele alındı. 1953"te DP çoğunluğundaki parlamento, dinin siyasi propa
ganda amacıyla kuta nâm asım yasaklayan btf yasayı onayladı. İslamcılara
karşı yapdan bu uygulamalar, çoğunluğu Kemals t seçkinler arasından g e
len DP bderlerlnln sosyal yaptsndan deri geliyordu. DP. "Dinin siyaset ara
a olarak kUlanılma sına, yurttaşlar arasında sevgi ve dayanışmayı bozacak
şekilde propaganda aracı yapılmasına, serbest düşünceye karşı taassup
duygularının harekete g e tr m esn e İzin venlmemekdır."(86) yaklaşımıyla
din ıstısman iddialarının da önü alınmak İstenmekteydi. D P nln başarısın
da uluslararası konjonktür kadar İç dinamiklerin de büyük payı vanhr.
DP hem hürriyet, hem de İnsanca bir yasan* vadedlyordu. Demokrat
Pratinin İktidara gelmesinde asd etken girişimci sınıfm yanında, lurval
kesimin desteğkıl de sağlamış olması, C H T y l laikliğinden dolayı hiçbir
zaman affedemeyen dinsel gdenekçMertn de bu muhalefete katılmış
bulunm asıdır.(I I I ) _______________________________________________________________________
(105) Y A kd o ğ a n a .g e .. ».158
1106) h c N ırd B S co tt 'T u r ta n V lltıg e Attıtude Tow ards Retglous Tducacion'. T h e MusAm
W o rtd .l9 6 5 . c.S5 Nakleden Y A k d o ğ a n ı g e . » 1 5 8
(1 0 7 ) A .Û z c a n "Y e n Bir Cum huriyet T<;ln'. Nakleden Y Akdoğan, i g e . *.160.
(1 0 8 ) 1109) | M Larvdau Dadıca! Polinc* »n M o de m T u k e y ". 1974. *.176. Nakleden
Y .A k d o ğ a n a . g e . » 1 5 8
(1 1 0 ) Tank Zafer T u ru y a Tü rk iy e de S iy a n Partiler 1859 1952*. İstanbul. 1988. *.662.
Nakleden Y A k d o ğ a n a .g .e . * 1 6 0
(1 1 1 ) l/gıan O z b u d u n 'Türkiye'de Sosyal Değişm e ve Siyasal Katılma". Ankara. 1975.
* 39. Nakleden Y .A k d o g a n a .g.e.. *.|S7.
244
1957 Seçimlerinde O y* Sıkışan DP İller
Bedlüzzaman S*ld-I Nursî'nln
Elini Öpm eye Giderlerse
DP başlangıçta laleliği kategorik olarak reddetmemiştir.
CHP'nin laıkkk uygula ma Ur m eleştirmiş ve bunun dinsizlikle eş anlama
geldiğini savunmuştu Kencfesl de farklı bir lalklk anlayışını savunmuş ve
ancak. İslâmî toplum pro|esl. siyasal İdeoloji temeli olarak işlememiş,
özünde Cumhuriyetin dayandığı lalkhk anlayışına bağk kalmıştı.(112) Bu
çerçevede DP doğrudan sistem karşıtı bir hareket olarak görülmez. DP
mevcut siyasi yapının ürettiği, ideolojik olarak kurucu felsefeyi dışlama
yan. ancak hafcm s*ntı çektiği uygulamaları dile getirerek prim toplayan
bir hareketi yeğlemişte. DP nln kurucu kadrosu tartışmasız biçimde
Atatürkçü ve laikti Ancak C H T y e duyduktan tepki nedeniyle kendi
lerine oy veren dinci kitleyi de hiçbir zaman ka/şdanna almamışlar ve
bu oy potansiyelini düşünerek d in ç liğ e taviz vermekten de geri kal
mamışlardı. 113) Ancak giderek kötüleşen sosyo-ekonom* koşular pa
ralelinde 1957 seçimlerinde oy kaybetme korkusu taşıyan DP'lller. dini
İnançtan İstismar etmenin. İlk tohumlarını ekmeye başladılar. (Sonraian
l965Genlş bir tarikat kitlesine sahip ve o done mm teknk imkânlarını kul
lanarak (uçak gibi) aynı anda İki ayrı yerde göründüğü söylenen Bedlüz-
zaman Sald-I NursTnln (1873-1960) o y deposuna g o z efektler.
DP'nln dini fikirlerm yayılması konusundaki yumuşamasından yararla
nan nurcu gruplar. Said-i Nursî'nln daha önce yasaklanmış olan ~Rls*le-l
N ur KülNyatTnı yayınlamasına goz yummuş ve bunlar mahkemelerde be
raat karartan almışlardı. 1957 seçimi öncesmde bazı DP1I bakanların Saıd
I NursT nln elini öpmeleri, laik çevıeler ve ordu İçinde büyük tepkiye ne
den olmuştu.( 1 14)
S*ld-I Nura!
B*y*r ve Menderes'e Gönderdiği Çok Sayıdaki Mektupta
Büyük İslâm Dünyası Eğitim Tro lle rin d e n
163 Mebusun Parasal Desteğinden Söz Ediyor
Yassıada arşivlerinden çıkan ilginç dokümanlardan biri de Bedlüzza-
man Sald-I NursTnln 1955 yılında Celal Bayar ve Adnan Menderes e
245
gönderdiği çok sayıdaki mektup. Sald ı NursJ bu mektuplarında Adnan
Menderes'ten 'Islâm kahramanı' olarak sozedlyor Van'da bütün As
ya'ya hitap edebilecek büyük bir İslam üniversitesinin kurulmasın) teklif
ediyor. (Kitabımızın kapsamı dışında kalan bu mektuplara alt ayrıntılara
girmeyeceğiz, ancak Içenklerlnl özet olarak vereceğiz )
Kendisinin çok istediği halde Kahlre'dekl Camiu'l Ezber e gidemedi
ğini. buna karşılık Anadolu'da kurulacak büyük bir Darü'l-fünun (Üniversi
te)'un Hindistan. Arabtstan. Iran. Kafkasya. Türkistan ortasında Camiû'l Ez
ber üslubunda kurulmasını. SS yıldan beri Rtsale-i N ur un bakfcatme çalış
tığı gibi bu amacına da çalıştığım söylüyor. Yine bu mektubunda devam
la Birinci Dünya Savaşı ndaki esaretinden döndüğünde Ankara'da 200
mebustan 163 mebusun ISO bin lira vermeyi kabul ve imza ettiklerini,
bunlann İçinde Mustafa Kemal'in de olduğunu yazıyor. Önasya'da ve
Şa/Vta Hindistan dahi Müslüman toplulukların nüfus sayı lanm veriyor.
Ancak DP fctldannın son aylannda İçişleri Bakanı N am * Gedik in talima
tıyla gözaltında tutıiması karşısında sev enlen Ankara'yı telgraf yağmuru
na tutuyor. Sadl-I Nursf nln Demokrat Parti Attdan döneminde gerçekleş
tirmeye forsat bulamadığı bu makro boyutlu eğitim projeleri çok daha son
raki ydlarda. Saıd-ı Nursî'nın vasiyeti doğrultusunda le tu lU h Gülen tara
fından gerçekleştirecektir. Hem de çok daba büyük ve kapsamlı olarak.
*1950' den sonra gekşen dini hareketler devletten Önemli mfctarda
ma» yardım ya da destek almad*tan gibi resmi bir yönlendirmeye de ta
bi tutulmadılar. Bununla beraber dini hareketler. DP fcttdan döneminde
devlet yetkililerinden sabit olmayan bir müsamaha gördüler. *( 115)
Müslüman bir ülkede Inananlann özgürce nançlannın gereğini yap-
|malan elbette yadsınamazdı Ancak yürürlükte olan
Idevrim yasatan ve 1950'» yıllara kadar yaşanan süreçte
I karşılaşılmayan bazı uygulamalar ve İslimin siyasal laş-
Iması eğrimlen tepki yaratıyordu, özellikle TSK ve CHP
Ikanadnda. -İleride 28 Şubat sürecinde görüleceği gibi.
|bır kesime göre İslim in zaten siyasal doktrinleri tçerdl-
i. şeriatın. İnanç ve toplumsal yaşamın kuralan okJu-
’ ğunu. siyasal İslimin yadırganmaması gerektiği şeklin
|deydi.- Aşağıda darbccierln blldlılleflnde görüleceği
gibi TSK içinden DP Hükümetini devirme girişimlerinin
nedenleri içinde şertatçriığrı da yeraldığı görülecektir.
Ancak esas tepki sosyo-ekonomik yapıdaki tıkanma ve
I çarpıklığa karşıydı Aşağıdaki Örnekte görüleceği gtol
bu yöndeki Öncü faalyetlere goz yumuluyor veya mü
j samaba gösteriyordu
(115) Y.Akdoğan, a g e . »162. 163
Bilime Türit-İslâm Milliyetçi Batıcı Sentezler
Egemen Olurken
Sosyal Bilim Alanında Bir Fetret Devri Yaşanmaktaydı
1950-1960 dönemindeki bilimsel zihniyet değişimine. Amerikan bi
lim anlayışına ve bir 'üçün cü dünya ülkesi' olarak. Türkiye’de sosyal ant
ropolojinin oynadığı role değinmek gerekmektedir. I950'll yıllarda Bar
bara Helllng George Helllng ve Paul Sdrilng gibi yabancı. Prof M üm taz
Turhan ve Nermkı Ird e n tu ğ gibi yerk araştırmacıların antropoloji ağırlık
lı koy çalışmaları. Türkiye'yi emperyalizmin bilimsel hizmetine açmakta
yeterli olmamış ve Prof M üm taz Turhan'ın yoğızı gayretleriyle. Amerl-
kak bir antropolog olan C.W .M .H art. 1959 ydında. İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesinde bir sosyal antropolog ve etnoloji. Prof Nerm ln Er-
dentug da Ankara Üniversitesi D TC F ye bağlı bir sosyo-kültürel antropo
log kürsüsü kılarak uygulamak araştrmalara başlamışlardır.) 116) Bu ge
lişmeler. DP yönetiminin zihniyet yapısını ve ülkenin Amerikan çıkarlan
doğrultusundaki 'bilimsel dönüşüm’ ünû en çarpıcı şekilde ortaya koy-
maktadr.
Bu donemde görülen bir başka İlginç durum Türk bilim adamlarının
çalışma olanakları kısıtlanırken, onlar üzernde baskı ve denetim yapılır
ken. Paul 5tlrllng gibi Ingiliz ve George Helllng gibi Amerlkaklara krsal
alan araştırmalan yapma ve Türkiye üzerine yoğun bilgi toplama konu
sunda her türlü kolaylık sağlanmış ve araştrma sonuçları yayınlanmış
tır.! 117) Ayrıca, bu dönemde Türkiye’ye pekçok yabancı bilim adamı g e
lerek araştırma yapmış, konferans ve ders vermiştir.
Kısaca. 1950’lerin egemen bilim anlayışı, mistisizm ağırhklıdır ve
m e u f lz k değerlere İlk sırada yer verir. Bu nedenle, bazı blfcm adamla
rı. Türkiye'deki dini hayatın canlanması gerektiğim yazarken. Avrupa Ül-
keternde kiliselerin dolup taştığını ve «sanların çoğunlukla muhafazakâr
olduklarını anlatmışlardır. 1950-1960 donemi Türk düşünce hayatına
muhafazakâr ve islâmcı tartışmalar egemen olurken, bilime, Tü rk -ls -
lam, milliyetçi-batıcı sentezler egemen olmuştur.
Bu donemde, mllllyetçl-muhafazakâr-lslâmcı çevrelere bilim zihni
yetini yansıtması açısından aşağıdaki örnek çarpıodır:Y)rmıncl yüzyılda,
doğa bilimlerinin çekvdek fiziği yönünde gekşmesl. pozitivizmin İnkar
ettiği metafizik ufuklar açar. Bergson. bu metafiziğin kaybettiği haysiye
tini daha büyük ölçüde kazandırır. Muazzam bir ruh felsefesi yanında.
İkinci Dünya 5avaşı’ndan sonra mistik bir soluma Batı Avrupa'dan Do-
(1 1 6 ) O rh a n Tü rk O o ğ a n . T ü r k i y e ’d e Sosyal A n trop olojinin O k ş i m l ' , 75. Y tm d a T ü r
kiye 'd e Sosyo lo ji. Y a ym a H a z r la y a n İsmail C oşkun. İstanbul. 1 9 9 1 . s.1 3 1.
( 1 1 7) Em re K on g ar. ‘ Tü rk T o p lu m Bilim cileri I*. Rem zi Kita. İstanbul. 1 98 2 . s.18.
247
ğ ü y a doğru yayılır. Bu Hıristiyanlığın da dirilişidir. BaUı ülkelerde komü
nizm son günlerm yaşayıp, parlamentoda kovulurken, birçok Avrupa
memleketlerinde Hıristiyan partiler İktidara gelmişlerde. Türkiye'de ise
yaşlı aycknlar dinsiz, münevver gençlerin çoğu dindarckr.(l 18)
Kısaca 19 5 0 -1960 döneminde, bazı sosyal bilimler gündemden dü
şüp fonksiyonunu yitirirken, bunların yerini yeni bilim dallan doldurmuş
tur. Türidye'de sosyal bilim alamnda bir ‘ fetret devri* yaşanırken. De
mokrat Parti bir önceki donemden devraldığı bilime baskr politikasını
1950lerin sonlarına doğru İyice yoğunlaşterruş ve bu olay 1950'lerln
sonlarında, iktıdar-üniverslte çatışmasına dönüşmüştür. Bu dönüşüm.
Türkiye'nin her alanda verdiği tavizlerin bir sonucu olarak ortaya ç*mış
ve maddi venlere. saha araştırmalarına dayalı olarak bilgi üretmek, bu
bilgileri Amerika'ya aktarmak ve Am erika emperyalizminin Türkiye'ye
yönelik reçetelerine veri toplamak. Amerikan çürarianna hizmet et
mek bilimselliğin tek kanıtı sayılmışta.
248
1954 seçimlerinde de aşağı yutan korumayı başarınca rejim içndekl da
yanaklarından bağansızlaşmaya ve parlamentodaki iktidarım bürokrasi ve
ordu İle paylaşmaktansa parti aygıtında toplamaya yöneldi. Ancak 1955.
DP'nln hakimiyetindeki gelişmenin sınırlanna varılmasına tanık oldu.
Ekonomik bunalım v e artan enflasyon, kentlere yığılmaya başlamış olan
çalışanlar kitlesinin huzursuzluğunu ve sınıf çatışmalarının şiddetini artı
mken. artan eğitim ve İletişim olanaktan dolayısıyla, tabam genişleyen
aydnlar arasında gezinmeye başlayan yem fikirler. DP politikalarının al
ternatif muhalefet arayışlarını güçlendirdi. Bu genel yönelişin Silahlı Kuv
vetler üzerinde de iki katlı bk etkisi oldu. Slahh Kuvvetler. DP'nln muha
fazakar köylü kitlelerim yörüngesinde tutmak Içm dizginlerim salıverdiği
şeriatçılıkla kendisini İdeolojik olarak derin bir karşıt* İçinde hissettiği g i
bi. DP egemenliği döneminde geçmişte olmadığı ölçüde büyük geçim
sorunlanyla karşı karşıya kalmıştı, fahri Belen, Suphi Karaman ve başka
muhalif subaylar anılamda 'm<uşet derdiyle ge ce şoförlük yapan subay
lar"!. "kuru ekmeğini çaya batırarak gıdasın sağlayan emekli albaylar"!.
bu yaşama koşulları fe *her mahallede b » milyoner yükselmesi*, "ordu
efradının eski kışlalardaki hayatıyla İktisadi devlet teşekküllerindeki lüks
hayat arasındaki tezat'ın genç kuşak subaylar arasında doğurduğu öfke
ve nefreti çarpıcı sözlerle dile getlrlrter.( 120)
Benzeri bir durum İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanmıştı.
Bu donemde üst rütbeli subaylar hariç, kentsel nüfusla birhkte -yine
devlet memurları ve İş adamları hariç- diğer ordu mensupları büyük bk
yoksulluk çektiler. O zamanlar genç bir subay olan Alpaslan Türkeş şun
ları yazıyordu:
"Bu devrede 11950 öncesi) başta milli şef v e yardakçıları olmak üze
re. idareciler orduya ve onun komuta kademesini teşkil eden subay ve
generallere karşı çok küçümser ve önemsemez bir tutum içindeydiler.
Artan hayat pahalılığı, geçim darlığı subaylan perişan ediyor, bunaltıyor
du. Heryerde subaylar kinci derece İnsan muamelesi görüyordu. Anka
ra'da apartmanlara bodrum katlan Kurmay Subay katı' olarak İsimlendi
rilmişti. Eğlence yerlerinde subaylann a d gazozcu ydu. Yanı pahalı İçki
ısmarlayacak paralan olm adğı için, karaborsacrtar. vurguncularla yarış et
mek İmkânları bulunmadığı İçin, bu feragatli memleket çocuk lama bu g i
bi İsimler reva görülüyordu.^ 121)
Tlkkeş gibi İnsanlar. İnönü rejiminin y*ılmasın»ı ve DP yönetiminin
daha İyi günler gedeceğini umdular. Tekrarlanan bu olumsuz koşullar 27
Mayıs 1960 yılında patlak verecek v e 1980e kadar 10 yılda bir tekrarla-
nacakt».
249
Muzaffer O zda ğ anlatıyor:
"Blzler daha e vve l l9S2'de Kornere kurmuştuk. Harp Okulu öğrencisiydim.
O k u l Sllahhaneslnde bir m endil üzennde kanlarımızı akıtarak harita yaptık,
yem in ettik. O zaman arkadaşlarla birlikte yaptıklanmızdan gurur d u yd u k ‘
Talat Aydemir: ' 1953-54 ders yılında Harp Akademisinde okurken, kurmay
subaylara daha çok güvenebilir, onlarla İşbirliği yapabileceğimizi düşündüm.
Eylül l9S6'da Sezai Okan'ın Yenişehir 'deki evinde toplanılması İçin karar al
dık. Bir y ıl önce Tuzla Uçaksavar Okulunda arkadaşı Orhan Kabıbay İle müca
dele veren Yüzbaşı Dündar Seyhan da Akademiye gelmişti. İki Kurmay adayı
kuracaktan teşkilatı genişletmek üzere derhal faaliyete geçtiler. Bunun İçin
Akademiden daha verimli bir ye r bulunamazdı. ’
Erken dooem örgütçülerden O.Erkanlı anlatıyor: Teşkilatın başlangıcı I9SS-
S6 senelerine kadar gider. Bu yıllarda Yıldız Harp Akademilerinde talebe olan
Yüzbaşı- Yarbay rütbesindeki bazı subayların birleşmesiyle gizil bir cemiyet ku
ruldu. Örgütün İlk İsmi "Atatürkçüler" cemiyetiydi. Yıllarca gizil bir İhtilal ör
g ü tü olarak toplandılar. Çalışmalar, birleşmeler, dağılmalar birbirini kovaladı "
T. Aydemir: "Beşiktaş İskelesinin üzerindeki kahvede toplanıldı. Orası güvenil
bulunmadığı için Üsküdar'a geçildi. İskelenin yanında yüksek bir binanın üst
katındaki pastahanede toplanmıştık. Ben. Rafet Aksoyoğlu. Sezai Okan Faruk
Cüvertürk. Dündar Seyhan. Oıhan Kabtbay. A hm et Yıldız. HalH Kayalı... Bu
nun nihayetinde muaffak olmak da vardır veya akamete maruz kalınabilir. O
zaman ceza büyüktür. Bir manga askerin karşısında kurşuna dizilmeye hazır
mısınız?"
1956'da Ankara'da Sezai Okan. Osman Koksal. Talat Aydemır'ln başını çekti
ği İkinci ve Sadi Koçaş. Kenan Esengm vb.lerının oluşturduğu üçüncü bir çev
re izledi.
En heyecanlı örgütçülerden Sadi Koçaş. Bükreş'te görevliyken askenateşenln
karşısına geçerek: ‘ Yahu ne bekliyorsunuz, blrşeyler yapsanıza... Kim bu gidi
şe dur diyecek? Nerede Enver fer. Nıyazıler? Yoksa Türk ordusunda o eski ruh
kalmadı m ı?" diye nutuk çekerdi. Gizli Örgüte Elazığ’da birlikte görev yaptı
ğı Talat Aydemir in tavsiyesiyle 19S8-S9'da en geç giren üye Alpaslan Tür-
keş'ttr. Menderes'i devirip, yerine İnönü’yü getirme fikrine karşı çıkarak. "Ben
ordunun politika dışı kalması görüşündeyim. Atatürk'ün bir gelenek olarak or-
j
k255 İ
t c
“ Yedek Subay Itri a Ordunun İdare Edileceği
Kravatlı Şövalyelerin Burunlarının Kırılacağı"
I954'te zrve noktasına ç*an DP bu tartıten ıttoaren irtifa kaybet
meye başladı. 1957'den sonra İse. Menderes İn ünlü tabiriyle “sathı-ma-
lle'. fakat düşüş sattu-mailine girilmişti. Hata üzerine hata yapılıyor, ya
salar. gelenekler zorlanıyor, hürriyetler kısıtlanıyor, partizan İdare gittik
çe etkisini artırıyordu.
Memleket kesin hatalarla İriye aynlmış. İki partinin saflarında topla
nan vatandaşlar; mezarlıklannt. camierinı. kahvelerini, alış-verlşlennl. yol-
lannı ve her türlü insani Ihşkierınl ayıracak kadar derin ve köklü tur anlaş-
mazbğa girmişlerdi. Bir tarafta “ Vatan Cepheleri- kırulurken. karşı cep
hede güç birliği oluştur lAzyordu. fctıdar partisi devlet, devlet D T haline
gelmiş, kişilerin hak ve hürriyetten bir kenara İtilmiş, partizan bir İdare
ken eksinden yana olanlan devlet kesesinden beslemek dahil her türlü ta
vizi vermiş, karşı cephede olanlar İse hemen her türlü haklardan dahi
mahrum edilmişti.
Btr-lkl besleme fctldar gazetesi hariç, basm bütünüyle DP karşısında
Her gün birkaç gazeteci hapse athyor. basına tesir yapmak için akla ge
len bütün yasa ve ahlak dışı uygıiamalar deneniyor.
Silahlı Kuvvetler kendi haline terk edilmiş, dış yardımlarla artan mad
di gücüne rağmen, morali tamamen sarsılmış, onuru kırılmış bir halde.
*Yedek subaylarla ordunun İdare edileceği, kravatlı şövalyelerin burunla
rının kınlacağı.' günlük söylentter arasnda; mecliste subaylann yatak
odalarına kimlerin g ırp çıktığı en a d ve ahlaksız bir üslup İçinde tartışıl
makta. O rd u n u n yeni ad ı Battal Gazi O rd u su dur artık... Milli Savunma
bakanlarının paltosunu, havlusunu tutacak kadar mevkiini ve şahsiyetini
unutan komutanlar, bu dafcavukları terfi ettirecek ve bunlara Türk ordu
sunu ve memleket savunmasını emanet edecek derecede sorumluluk
duygusundan uzaklaşmış bakanlar görülmekte...! 122)
"Yetersöz milletindir" diyerek İktidara gelen Demokrat Parti nin eko
nomik alandaki hızlı, h için. ancak hesapsız büyüme çabaları, bu Iktıdan
destekleyen ve ona umut bağlayan geriş hak kitleleri tarafından eleşti
rilmeye başlandı. 1957 seçmlerl toplumsal desteğin azaldığını gösteri
yordu. Ancak adı Demokrat olan partinin antl demokratik, partizanlık,
yolsuzluk ve yokluklar ardından serdik İçeren uygulamaları yürürlüğe
koyması, toplum içinde “Vatan Cephesi' gibi ayrıştırmalara gitmesi ve
uyanları dikkate almamasına öncü ve en sert tepkiler aydın kesimden,
üniversite v e Silahlı Kuvvetler den geliyordu. Batı ülkelerinden de yapı
lan uyarılara rağmen, başta Menderes kabinesi daha akılcı. ıhmlı diyalog
(1 2 2 ) O rh a n Erkanlı. -A ra tır. S o n u l » . S o ru m lular- . 1973.
256
ve çözümler yerine neredeyse kontrolden çıkmış otoriter btr yönetime
dönüştü. Bunlar ilerideki sayfalarda K.K. Komutam Cemal Gürsel in M ili
Savunma Bakanına yazdığı mektupta, açıkça dile getirilmiştir. İhtilalin
ayak sesleri değil, kendisi ortaya çıkmak üzeredir. Haşan Esad Işık 12
Mayıs 1960 günü D r Hükümetinin g e lr uçurumunu kapattığını söyler
ken. Istabul Üniversitesi olaylan nedeniyle kapanıyordu.
O rdu içinde 1955 yılından ben Menderes Hükümetim devirme
amaçlı gizil İhtilal grupları oluşturmaktaydılar.! 123)
İhtilalci genç kurmay subay gruplarının başlıca endişese hareketi baş
latmak İçin yüksek mevkide btr baş bıimaktı. Kritik noktalara. İnanılır ve
güvenilr subaytan yerleştirmekti Bu arayış doğrultusunda, yeni K K K. İçin
Orgeneral Cemal Gürsel de karar kılınır. Yeni baş o olacaktır.
Ocak 1959'da Gürsel in bir Almanya gezisine Sadi Koçaş da katılın
ca. konuyu Gürsel e açılmak İçin bir fırsat doğar. Gerçek de Gürsel in ka
tılımı. fiili ve direkti veren bir lider olarak değilse de. böyle bir harekette
ve merkezde yapılabilecek tayinlerde bellryed olması ve onun koruyucu
şemsiyesi alt » d a hareket» başla Uması çok önemliydi. Şubat 1959'da
dağınık çabalar, güçlü bir yüksek komuta adamının desteğiyle, art* fiilen
bir ihtilal örgütü halinde birleşecektir.
Bundan soma bir dizi gizi toplamlar yaptılar. 1959'un son günlerin
de Mustafa Kaplan ın Anıttepe'dekl evinde yapian toplantıda ilk kez İh
tilalin tarihi ve İhtilal sonrasnda neler yapılacağı konuşulur v e üç seçenek
ortaya çıktt
1. Askeri İdare kurmak,
2. İktidarı H a * Partisine devretmek,
3. Geçici bir meclis kurup, yönetimi yeni seçimler yapıkncaya ka
dar bu meclise b»a km a k.
2 'n d ihtimal reddedildi. Asıl tartışılan I ve 3'ûncü seçenekler oldu.
Sivil yönetim tezinin şampiyonluğunu Vehbi Ersü yaparken. Alpaslan
Tûrkeş. yönetimin sivAere devrinde acele edilmemesini savundu. Bu
toplantıda bu konuda bir karara varılamamış, sadece ihtilalin yapılması
kararlaştırılmıştı.
257
deyse yemden yapılandıracak muhtıra niteliğinde bir mektup yazar ve
Savunma Bakan Ethem Menderes'e gönderir. Ertesi gün zorunlu olarak
yıllık İzine ayrılp İzmir'e gider. Iıtılalcl subaylar, belerlerinin bu zamansız
gidişini Önlemek ve İhtilali başlatmasını isterlerse de başanlı olamazlar.
Hatta bundan da ote A.Türkeşe göre Gürsel. Ankara'dan ayrılaken Ko-
mlte'nln dağıtılmasını veya kendi haberi olmadan bir teşebbüs yapama
masını söylemiştir. Diğer yakınlarına göre İse Ankara'dan ayrılmakta ısrar
etmiş: ancak 'Lazım olursa ben! çağırın, gelirim. " demiş. Aslında bu bir
gOzaltıdır.
27 Mayısm hemen sonrasında M BK tarafından yayınlanan ‘ Ak Dev
rim* kitabında Cemal Gürsel'ln Mllk Savunma Bakanı Ethem Menderes'e
yazdığı mektup sansürlü olarak verilmiştir. Aşağıda 47 yıl boyunca sakla
nan mektubun orlpnal metni yera l yor Bu mektupta CGürsel. A.M ende-
res'I C.Bayar ın yerine cumhurbaşkanı olarak görmek İstemektedir. Bu
gerçek bu mektupla blrkkte s» gibi saklanmıştır. Mektubun I . maddesin
de altını çizdiğimiz satrlar MBK tarafından sansür edilmişti.
‘ A tız V ekilim .
D u n ge ce ki k o n u lm a la r ım ın ışığı a lım d a telisim ize m e m le k e tin h u tu r ve ıslıktan
için alınm ası l a t m gelen tedbir ve kararlar ha kkm dakı görüşlerimi M d r m e y ı m ili ve
vatanı b r vazife bilirim.
S ayın B a şv e k ilin a çık la m a la r™ d ırie d ım ve o k u d u m Bu n la rd a, b e n im düşüncele-
n m n ka b ulün e m üsait bir t t t n n henüt m evcu t o lm a d ı^ aşikar olarak bdfe ise de yi
ne d e d üşüncel e rm in sulere iblağının tarurelıne ina n ıyoru m .
M ıiıte re m V ekilim , şu hakfcatı ka b ul etm e k la z m d v kı. K a yse ri hadiseleri ile baş
la y a son karar ve feci olaylara kadar d eva m eden vakalar, vatandaş ru hun d a d e m
te srte r v e H ü k ü m e te karşı telafisi g ü ç hoşnutsurluklar yaratm ıştır Hele. Ordunun
talebelere karşı akılsızca kullanılması işin vahametini artırmış. Ordu mensup
larında huzursuzluk ve güvensizlik hisleri belirmiş, korkulan şey olmuş. Ordu
politikaya karıştırılmıştır.
S aym V ekilim , b u ahval ve kü çü m se n m e ye ce k, c e b » v e şiddetle geçıştınlecek şe y
lerden d eg id ır. Mem leket. H ü kü m e t ve p a tlım ıun d üştüğü bu m ü ş k d vazıyeti kurtar
m ak ıçm sükunetle fakat csdd v e ze cn tedbirler alm ak la tım d r. B u tedbirler şınla r o l
malıdır:
I •C u m h u rb a ş k a n ı istifa etm ektir.
rt? atiIrtlmtlMlr, Jhı muMtrcm m ı htr m t uflmtn
Krm thtt olduÛuna Kanttın, Bu «raiden iaiifade edUtrekkır JlS flM î-
, (A ltı çizik olan satırlar 2006
yıkna kadar yayınlanan tü m d oküm anlarda sansüre tabı tutulm uş v e onŞnal m etinden
çıkanlm ış. yerine şu sa trla r y a zılm ış tı ‘ Ç ü n k ü b ü tü n fc n a lk la n n b u tattan (Celal B a
y a t k a s te d iy o r. E .Y J g e ld g ı hakkın d a m em lekette u m u m i b » ka n aa t v a rd ır" cümle
sİ İlave e d l m ş t v .
2 - K abinede iyi kabul edilm eyen v e suıhallerı b ütün m em le ke te ya yılm ış bulunan
ze va t çıkartılm ak v e y e r» k a b n e m utlak , dürüst, m a k u l, to rc u değil, adalet v e şefkat
hissi taşıyan zevattan kurulm alıdır
3- İstanbul. A n k a ra Valileri v e E m n iy e t M ü dü rle ri süratle dcgıştırıim elıdv.
4 Ankara Ö rfi İdare K o m u ta n derhal değış'.ırılmel-dır.
5 S o n çıkarılan » e T ahkıkat K om isyo n la rı h d s s eden kanun kakJırılmalıdtf
6 M e vc ik gazeteciler A f K an u nu ile kısa za m a n da tahliye « ö lm e li.
7- S on ha d se ie rd e tevkif edüen talebeler serbest bırakılm alı. ıkm m üesseselcrı y e
niden faabyete geçırfm ebcjr
8- Ş m d ıy e kadar çfcarılan b ütün antidem okratik kanunlar tedricen kaldırılm alıdır.
9 Vatandaşın hürriyet ve eşit m u a m e le ha kkın a m utlak surette riayet edılmekdır.
10- O rd u n u n meseleleri süratle haüedüm ebıV .
1 1- D m ıstısm arcılıgm dan vazgeçilm ekdır.
12- Suiistimaller o lu y o r m u . b ü m ıyo ru m . F a k a t o ld u ğ u ha kkın d a u m u m i bir kan®
at m evcu ttu r ve m illetin H ü kü m e te karşı itimatsızkğm a se be p olm aktadır. B u g t » kö-
t d ü k le rin şiddetle bertaraf e d ü m e n la zım d ı
13- M üstesna zam anlar ve g ün ler hane m de ftlk ü m e t büyüklerinin m em le ke t gezi
lerinde s ı n b ü y ü k vatandaş to plıkukları ile karşılanm aları ım * J terk edilmelide.
M u hte rem V ekilim , bu yazdriılarım asla bir parti ve politika m ülahaza ve tesiri ile
y a z fm a m ış tr M e m lek etn d u ru m u n u n bu tedbirlerin alınm asını za ruri kıldığm a inan
d ığ ın ı ç n arz edilmiştir. Sîzlerin v a ta n p e rv e rli v e vicdanlarınıza hitap e riy o ru m . İyi
d üşününüz, iyi hareketler ya p ın ız. Memlekette çok şeyler yaptığınız muhakkak
tır. Fakat, bu asla kafi değildir. Bu yapdan işleri müstemleke idarecileri de ya
par. yapıyor ve yapmıştır. Asıl önemli olan toplumun ruhunda yaşama şevk ve
azminin geliştirilmesi, hak ve hürriyet aşkının kökleştirilmesi ve vatandaş id
rakinin yüksek ve necip hislerle donatılmasıdır. O la yla r b u yo ld a o lm a d ığ n ızı
gösterm ektedir. Talebclerm hürriyet d u y g u su de yaptıktan m asu m a n e tezahürata ka r
şı kıtalar s e vk e rü m e u ve onların desteği de e m n iye t kuvvetlerinin d m yuvalarının içi
ne kadar ^ re re k talebeleri profesörleriyle beraber joplarla ve kurşunlarla tedçı e tm e
si. d ü n ya d a g örü lm e m iş feci b r şeydir. O henga m ed e kız la leb e ie rn yü re kle r p arç a
layan çığlıklarının, analar, babalar ve halk ru hun d a o n ıim a z yaralar a ç a c a ğ n ve a ç
tığım a n la m a m a k , m e m le k e tn hu zuru b a k m a n da n b ü y ü k b * hata ve hazin bir gaflet
o ld uğ u na k a n ıy ım . B izim g e n ç le rm u d e h a k . adalet ve hürriyet d ü y g u la rm n gelişm e
sinden ve kem alinden m em n u n olm anız la zv n gelm ez m ı? İstikbali hissiz, d u y g jıu z .
m üstem leke ru hlu ya k ın m addeci bedbaht n sanlara m ı bırak m a k istiyoruz? S ayın
V ekilim m aru za tım m u h a k k a k kl ço k m ıh ım v e hatta ço k cü rctk a ra n e d v. Fakat,
m em le ke t ıçırv m illetin selameti ıçm . H ü k ü m e t ve hatta p a rtn ızın kurtarılm ası ıç n
rikk ate alınm ası lazımdtf ve hatta ç o k lazım dır. S a y ryla rm la .
3 /5/1960
K ara K u vve tle n K om uta m O rg e n era l C e m a l G Ö R S E L
259
Mahkeme Başkanı Eski Savunma Bakam Ethem M enderes’e:
“B u m e k t u p t a n k i m s e y e b a h s e t t in iz m İ ? ” Diye Sorduğunda
260
A.Menderes. Bayar'*
"Bir dehlizin İçindesiniz. Ben bu dehlizin sonundAkl
ışıklı noktAyı görüyorum. Sizi o t a d m i çıkaracağım.
Sizi ben kurtacağım. ” dediğinde,
Bayar “Kurtaramazsın" diyor.
Sanıyorum kİ o sırada ve o günkü şartlar içinde, bundan daha zay i.
bundan daha yetersiz bir konuşma yapılamazdı. Bu satrlan yazarken Ba
yar in. İstanbul'da be OsmanlI sarayında verdiği çalgılı yemekte, bir şar
kta hanıma söytedğl sözler: "Biz gafil av/anmayacağız. B U N ç b lr za
man gafH A v l a n m a y a c a ğ ı z ! "
Boğaziçi kıyısındaki yaldızlı be sarayda Safiye Ayla yla bu teminat
verilirken de Bayar ileriyi görmüyordu. Kaldı kİ Bayar. bu gafil anında av
lanmadı. Kendisi ve kendisine bağt olanlar zaten yıllardan ben gaflet
İçindeydiler...
O gün bu son toplantının havasını Bayar'ın değerlendlremedğl gibi.
Menderes de değerlendiremez: *Bir dehlizin İçindesin! Çıkış yerim göre
miyorsunuz. Ama ben o dehlizin sonundaki ışıklı noktayı görüyorum . Si
zi oradan çıkaracağım. Sizi ben kurtaracağım!...'
‘ Kurtaramazsın!'
Menderes odayı terk eder, çıkar. Eskişehir'de kendisini alkışlamak
Içm bekleyen on binlere koşacak». O sokaklarda toplanan on binler ki.
Menderes'in hem dostu, hem düşmanıdır. Çünkü bu on binlerin alkışlan
onun bilincini değil, heyecanını besleyerek, gerçeklerle kendisinin arası
na bir perde gibi gerilmişlerdir. A m a gong artık çalmak üzeredir v e M en
deres. Eskişehir'den tutuklanarak getirilecektir...! 124)
Cemal Gürsel in mektubundaki (2) ve (1 2)'nd maddelerde açıkça be
lirttiği konularla İlgili pek çok örnekten birine burada yer verelim:
261
Baybakanlk müsteyan buyruk Öterine M B I Emniyetin ö n e m i binm letne gitti,
çakyanlı/la k o n jy tu inceleme ter yaptı ve... döner d önm ez M e nd e re se aldığı sonuçlan an
latı yordu:
'lira n Ö u fd j Mim im ru ye te JZt tur okul servisin İstanbul örgütü ve yeyıiköy deki s o
n p m rm a teşkilatı tümüyle Am enkaM arn em n n de . O kullara soıusturma teşkilatını A m e -
nkaltlır d o k u d a n para veriyorlar Israntul b ö lg e örg ü t öajfcanlıgna d o ğrud an para ödü
yorlar Ka/yıİj$ndJ I»' ıstıyorUr."
MMN Emniyet. sadece Û A dan değil öteki yabancı gizil servislerden de pa/a alıyor
d u N e var kİ Türk gizil servisine yardım adı altncta yapılan. k a ld ığ ı istenen par alarm ver»
meşinde C lA 'm n yönetimi de öteki servislenn uygulamaları arasında tark v a rd ı fransa dakJ
merkezine veriyorlardı C lA ise ne m erkez ta rıyord u ne d e yö ntem d e g lytrm e y c yanay
y o rd u Lgem enkglne aldığı gizli servis ünitelerine her a y C lA n m adandan gidiyor, binmln
bayrıdaki klylye zari İdinde 'p a ra ' bırakıyordu
Saptamalara g öre M IH Emniyet birimlerine C lA ayda 100 btn. Ingiltere servisi J 0 b in
fr ansızlar 7 -8 bin. Italyanlar da 4 bin lira ödüyorlardı O A n n uygulam alın yla olay, "hizmet
mvAabd bir m kta r yardım " olmaktan (d im i}. TCrfc g )zl servisini ayİ* ücretlerle ç ıty t ırm ıy j
yöneknlytt.
M enderes sarsrimıytı Devletin "giz ingin e ' giren G A . sanki b ag m sız bir C *ede (a k }
mı yordu A B D n ln gözetim inde, denetim inde bir ülkede b tA n u yo rm u y g t » pervasız, d »e
dlgı gibi laaiyet gösteriyordu ü z » servtszekller. C lA nm "lyckerı'ydı. Menderes. müsze>a
n ru döndü:
'Keselim ıly k ıy l *d e d kten sonra.
"Am a ‘Amerikanlan dan/anayaten' yjn3.rn.oa muhracız. A z ım servis mensuplarının
A m eri katılırdan C l A d a n p ır a ılıy o r vazıyere düşmelerini derhal ön leyelim '
Ç özü m yolu da gösterdi m üsıeyarna
"8/ze y jp o c ık U n y a rd ım ‘m alzem e' olarak ya p unlar Onlarda teknik m alzem e çok
Uzladır i d e n servisin tttıya a cb nar. Böyle b u yardım lu y a y e te dokunacak U r nokta re}
kıl e rm e z. * dedi. Sonradan. 'Vaziyeti böyle ida re ' e tt* dyecektl.
Menderes »e S.Korur( 125). bir bayka noktada da gOrüy belgine varrmylatdı
'G A’dan doğrudan para almayı servisin bayında bulurun Behçet Türkmen Paya terviç' et
mlytl. (Destefclemlyİl)'(126)
26 Mayıs 1960
Saat 20.30 sıralan.
Yer: Eskişehir Hava Garnizonu:
"Evde yalnızdım. Eşim, ley* (yatılı) okulda bulunan kıznnı almak üze
re İstanbul'a gitmişti. Kapı çalındı, açtım. Resmi elbiseli, fakat şapkasız ve
rengi sararmış, heyecanlı bir vaziyette Yarbay AgasI Şen'ı gördüm.
Hayrola, ne arıyorsun burada? Aramızda şu konuşma geçtfc
- Albayım, hem en resmi giyin, silahını al gel. gidelim.
- Anladık, gelinm. ama sen g ır İçeri anlar., e vde kimse yok.
112S) Menderes. A hm et Sakh Korur u M a l Emniyetin bayma g e trd i. Baybakanlık müsteya
n altı a y serviye baykanlk etti. Sonra Prol. Hüseyin A v r» Göktürk, daha sonra em ek» Büyü
keto Celal TevBk Karayapan Milli A m ale H izm et m, yani Milli Im n y e o n bayma geçti
(1201 C-Arcayürek. 'B ir G id e n Bir G e le n 6* Bekleyen'. B lg ı Y a y , 2000 s.47. 48.
262
- Yenge, çocuk yo k mu?
- Yok...
- Ev sahiplerinden ses işitilir mi?
- İşitilmez, haydi ge l içeri
- O halde kapıda Yarbay Kaymaklı var. onu da çağırayım.
Kaymaklı da geldi, oturduk, kâh biri. kâh diğeri üç dört dakfcalık tur
izahatla İstanbul ve Ankara'da İcra edilecek harekâtın gaye ve İcrasına alt
açılamalarda bulundular ve Eskişehir'in, haya birliklerinin en kesif oldu
ğu yer olması ve Hava Kuvvetlerimizin de bu harekâta katılması, ayrıca
A.Menderes. H.Polatkan ve takriben 25 kadar DP milletvekilinin burada
bulunması dikkate abnarak.’ hemen İcraata geçmeyi teklif ettiler. Heye
can. biraz korku, ayr» zamanda sevinç İçinde, yani karmakarışık bir hale
ti rıiılye lçlndeydnv..’ (127)
M.Batur. bundan sonra garnizon subaylannı bir araya getirme giri
şimlerini başlat*. İlk olarak General S.Tulgan evinden getiril*. Kendisine
durum anlatıl*. Ardından telefonla 4.Hava Üs Komutanı Kur.At>ay M us
tafa Azaklıyı (sonradan general) arar ve aralarında şu konuşma geçer:
Biraz gelsene. birkaç arkadaş daha var. konuşuruz.
- Anladım, geliyorum.
Ve eve gelip blzlerl görünce.
- Haydi başlıyor muyuz? dedl.*(l28)
M.Batur. Azaklı'nın bu sözünden onun da olup bitenlerden haberdar
olduğunu anlamıştır.
Öncelikle uçaksavar birliklerinin de İşbirliğine davet edilmesi gereki
yordu. Bu amaçla UçaksavarTugay Komutan Yardımcısı Albay Nadr Bür-
güt. Yarbay Kaymaklı otomobili He alıp, getvdı. Bürgütte memnuniyetle
aynı tarafta yer alacağını söyledi.
Batur'un evinde üstlenen grup, ardından nasıl hareket edteceğlnl
tartışır. Açfcçası Menderes'in Eskişehir'e gelmesi nedeniyle. İhtilalin baş
langıç noktasının burada odaklanckğı görülmektedir. Telsiz telefon görüş
melerinin sakrtcai olduğu düşünülerek, radyodan yapılacak yayının bek
lenmesine karar verirler. Bu arada I . ve 4. üs subay ve eratı teyakkuz ha
line getirildikten sonra arka yollardan Azaklı'nın havaalanında odasına
gelffler.
263
ttbim* sinyali vurmaya başladı Saat 4.30'da *DİKKAT*(129) kelmeslnl
duyar duym az sevinç gözyaşları içinde blrbinmize sanlıp radyo yayınının
tamamını dinlemeden koşarak odayı terk edip otomobillere binerek,
meydanın diğer tarafında bulunan erat karargahma geld* Hazır ve cep
haneleri bulunan genç subaylar komutasmda önceden kararlaştırılmış
noktalan tutmak ve A.Menderes'ın bulunduğu Şeker Fabrikasını kuşat
mak İçin sevk edildiler. Burada bir noktamn kısmen açıklanmasmda yarar
vardır. Kuvvet Karargahı nda emri kumandaya sahip olmak. Şeker Fabri
kasından başvekilin ve Haşan Polatkanın birer dakikalık faskalarla müte
madiyen Kuvvet Komutanı İle temas aramaya çalışmaları ve haz* kuvvet
lerin şehre şevki esnasında IS te 20 dakika kadar btr zaman kaybedildi.
Bu nedenle Albay Azaklı kafilesi A.Menderes'I tutuklama İçin Şeker Fab-
rkası'na gittiğinde milletvekillerinden başka kimseyi bulamadı. Vali. Em
niyet Müdürü işin ciddiyetine inanamıyorlar veya korkudan söylenileni
anlamaktan aciz olarak, emrivakıy! kabul etmek istemiyorlardı. Derhal,
cebren getirtmeleri yoluna gidildi.*! 130)
264
Bir süre sonra Albay Demet. Tulgan'ı arar.
‘/Menderes / derhal tutukladım. Emirleriniz?"
Bu sırada Ankara hiç durmadan. İhtilalci anonslarına devam eder.
Bu süreçte yaşananları Muhsin Batur şöyle anlatır:
‘ Menderes. Polatkan ve ufak çaplı bir malyetm otomobillerle şehn
terk ettiği öğrenildi. Bir kaç |et uçağı. İstanbul ve Ankara'da Inkdabm za
fer tonolarr» atmak üzere, kaldırmıştı. Menderes'in kaçış haben gelince,
kısa bir görüş alışverlşeyjen sonra özellikle Konya'ya ilticası tehlikeli g ö
rüldü. Derhal 4. Üsse ait F-86 jet uçaktan kaldırılarak kafilenin keşfine gön
derildi. B*az sonra kafileyi betan ve otomobillerinin üstünden çarpacak
mış gibi, alçak irtifadan geçen havacılarımızdan haberler gelmeye başladı.
265
den başını btr tarafa eğerek baktı, bekledi... Kendisine.
Silahlı Kuvvetler, memleket idaresini ele aldı, benim vazifem, sizi Es
kişehir'e götürmektir.' dedim.
Biraz duraladı. Yani beni tutukluyor musunuz?'
'Sizi em niyet altına alarak Eskişehir'e götüreceğim.'
'Suçum nechr7 dedi.
Ben size suç izafe etmekle vazifeli değilim.' dedim.
Bu sırada Bnb. Necati Gültekın masanın yanına giderek. H .P dat-
kan'ın telefon görüşmesine engel oldu.
A.Menderes, hepimizin yüzüne teker teker bakıyor, sanki etki altına
almaya çakşıyordu.
Müsaade ederseniz, ben arkadaşlarımla istişare edeyim.' de d .
Buyrun. edin' cevabını verdim.
Odadan çAmamızı arzu eden bir haleri vardı. Alb. Ş.Saybaşk da ba
na. çıkmayalım.' işaretini veriyordu. Biz odayı terk etmeyince konuş
maktan vazgeçtiler. Üstegm. Erhan Suar ilerledi ve kendilerine.
Uçağa binecekleri İçin üzerlerinde silah araması' yapacağını söyledi,
üzerlerinden silah ç * m a d ı.* (l3 l)
M.Batur. tutuklananların içinde bulunan ve Kore kahramanı olarak
ünlenen E.General Tahsin Yazıcı nın o andaki durumunu şöyle yazar:
"Emekli General Tahsin Yazıcı, bilindiği gibi. Kore Tugayımızın ilk ko
mutanıdır. Şimdi İse sakıt bir milletvekiliydi, üzerinde silah olup o lm ad-
ğı araştırılırken, gözleri yaşla doldu, dudaktan heyecandan titremeye
başladı.
Arama işinden sonra kendilerini ortamıza alarak merdrvenlen indik,
alt odanın kapısının önünden geçerken, bir kalabahkla karşılaşınca. Kim
siniz siz7 dedim. İçeride 8 kadar muhafız polis, hususi kalemden ve
hâriciyeden birer m em ur vardı Derhal silah araması yaptırarak silah
lan toplattım, üzerlerinde bizim kafilenin üzerinde bulunandan faz
la silah çıktı. Polisleri orada nezarette bırakarak, memurları kafileye ka
tıp uçağa bindik.
ö n ce Eskişehir'e İndik; fakat uçaktan benden başka kimse yere indi
rilmedi. orada 5 dakikalık bir duraklamayı ve yeni talimatı aldfctan sonra.
Ankara'ya doğru havalandık. Uçakta: Tahsin Yazıcı ve Zihni Üzer in bana:
Bu harekatın başında kim var7 diye sorduklarında kendilerine: Bilmem,
herhalde biri vardır.' cevabımdan başka bir konuşma geçmedi. A .M en -
deres. devamlı olarak sigara içiyordu, nihayet, cebindeki paketi bitirdi,
arkadaşlar kencfsine sigara verdiler. Ankara'nın Güvercinlik hava meyda
nına inip uçağm kapısı açılınca, başta General Burhanettln Uluç olmak
üzere kalabalık b«r subay grubunun heyecanla bekleşirlerini gördük.
(131) Muhsin Batur. ı j t . * 83 . 84.
266
D e m o kra si s o ru n u ya şayan tik e le re ö z g ü b ir ibret fbrografı. 2 7 M a y ıs 1 9 6 0 g ü n ü
A d n a n M e n d e re s 'in Eskişehir d e p o lisiye bir Sürek m gib i g e rçe k le ştirile n ö p e r a s
y o n S onundu t utuklArvu.sk. Askeri uçakla A n k a ra 'y a ge tirik şi Bu ta b lo Ç ok çabuk
unu tu la ca k v e ile rle ye n o n yd la rd a b e n ze ri g ö rü n tü le r tekrar tekrar yaşanacaktır.
267
>
*A ziz vatandaşlar.
Bugün demokrasimizin İçine düştüğü buhran ve son müessif hadise
ler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek amacıyla Türk Si
lahlı Kuvvetlen memleketin İdaresini eline almıştır.
Bu harekete Silahlı Kuvvetlerimiz, partileri içine düştükleri uzlaşmaz
durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve ha
kimliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptrarak, ida
reyi hangi tarafa m ensup olursa olsun seçimi kazananlara devir ve teslim
etmek üzere girişmiş bulunmaktadır. Girişilmiş olan bu teşebbüs hiçbir
kişi ve zümreye karşı değildir. İdaremiz hiç kimse hakkında kişiye m üte
allik tecavüzk&r b ir fule teşebbüs etmeyeceği gibi edilmesine d e asla İzin
vermeyecektir. Kim olursa olsun ve hangi partiye mensup olursa olsun
her vatandaş, kanunlar ve hukuk prensipleri esaslanna g ö re muamele
görecektir. Bürün vatandaşlann. partilerin üstünde, a y n milletin, aydın
soydan gelmiş evladan olduklarım hatırlayarak ve kin gütm eden birbirle
rine karşı hürmetle, anlayışla davranmalan. acılanmam dinmesi ve milli
varlığımızın geleceği İçin vazgeçilmez görülmektedir. Kabineye mensup
kişilerin Türk Silahlı Kuvvederıne sığınmalarım rica ediyoruz. Kişisel e m
niyetleri kanun teminatı altındadır.
Müttefiklerimize, komşularımıza v e bütün dünyaya hitap ediyoruz
Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasına ve İnsan haklan prensiplerine ta-
m amiyle riayettir. Büyük Atatürk'ün ( Yurtta sulh, cihanda sulh) prensibi
bayrağımzdır. Bütün KtlfakJanmıza ve taahhütlerimize sadığız. N A TO 'ya
İnanıyoruz ve bağlıyız. C İN T O 'y a inanıyoruz ve bağlıyız.(133)
Tekrar ediyoruz: düşüncelerimiz, yurtta sulh, cihanda sulhtur. Türkiye
dahilinde garnizonlardaki Garnizon Komut anian o yerin mülki ve askeri
269
idaresine el koyacaklar ve vatandaşların her konuda emniyetini sağlaya -
taklardır..."UZA)
270
Ne elemek b u ? ' d ye bağırırken, başyavere yavaş bir sesle
Duydunuz m u Albayım ?' diye soruyordu.
Başyaver duymuş v e derhal telefonu kapatıp Bayar'a haber vermeye
koşmuşta
271
harrem Ktzıloğlu İzliyordu... Muhafız A laym bertaraf veya Bayan *na et
mek b» avuç insanla olamazdı. Sami Küçük daha hesaplı davranmış, bir
bölük asker olarak Köşk'ûn yolunu tutmuştu. Biraz sonra da Sezai Okan'ın
yollackğı *1 kamyon dolusu asker Köşk'ün kapısında mevzlleniyordu.
Koksal bu gelişmelerden sonra art* Bayatın teslime rıza göstereceğini
umarak onun yanına dönmeye hazrlanıyordu. Tam bu sırada Köşk’ün ka-
pısnda tur kaynaşma ve kanşıklığın başladığım gördü. Derhal oraya koş
tu Durumun son dakikada bozıim asndan ve Muhafız Alayı blrkklerl İle
gelen kuvvetler arasında ani bir çatışma çım asından korkmaktaydı.
272
karşısında m evzienlyor ve namlularını pencerelere yöneltiyor. Karan da
İçeri geliyor ve Bayar'a aldığı emri bildiriyor:
Testim olm *z±ânıı K ö ş k ü Meşe tutmak ıo n ın < U kalacağım. “
Bu tehdit de fayda vermeyince işin tatlılıkla halledilemeyeceğini an
layan Uluç. Küçük ve Karan. B ayan zorla götürmeye karar veriyorlar. Du
rumu anlayan Bayar o anda cebinden tabancasını gkanp İntihara teşeb
büs ederse de hemen müdahale edilir v e Köşk ten adeta sürüklene sü
rüklene çıkartılır. Amaçları kendisini tanka bindirmektir.. Fakat mütema
diyen tepinen Bayar ı bu durumda tanka ç*armanın güçlüğünü görürler
ve kapıda duran krm ızı bir kaptıkaçtıya bindirerek hemen Çankaya’dan
aşağıya İndirirler.
Saat 6.00’yı 10 dakika geçerken on yıllık Cumhurbaşkanı Harp O k u
lunda bir odaya kapatıhr...
Türkiye Cumhunyetlnln kuruluşundan 37 y i sonra 1960 yılının 27
Mayısında bir dönem daha kapanırken. Osmanlı tarihinde sıkça yaşanan
saray kapışma dayanmış İsyana askerlem tur örneği daha yaşanmaktay
dı; sonrasmdakl her on yılda bir. hem de kanlı olarak yaşanmaya devam
edecekti. Kimler nerede hata yapryordu? Bunlar, ortaya siyasi partileri
kurmak ve bir seçm sandığı koymakla demokrasiye geçıldlğnl sanan
safdillerin halasıydı. Bu hata kesintisiz günümüze kadar sürüp gelecek.
Akk başında çok kesim dışında kimse gerçek demokrasinin ne olduğunu
ve altyapısını sorgıiamayacaktır. Bu son cümleden yola çıkarak, ülkenin
ve darbecilerin ne halde olduklarını en yetkili ağızdan dlnleyekm.
Demokrat Partili milletvekillerinin hepsi ve yandaşları için yakalama
emri çıkartacak ve hepsi yayınlanmak üzere askeri bir tesis olan Marma
ra Denizindeki Yasstada’ya gönderilecek ve burada kurulan mahkeme so
nucu hüküm giyenler İse Kaysen’de toplama kampı sayabilecek bir ce
zaevine kapaUacaktr. Şimdi sra ıhtdalcılern (MBK) söz verdikleri "A k
Devrim" dedikleri yeni bir düzeni kurmaya gelmiştir.
II.BÖLÜM
(27 Mayıs 1960 - 12 Eylül 1980)
275
Üç devrim »e-
hiu için kara,
bava ve deriz
kuvvetlen s e
ferber o lm u j.
ıhtUaln m e y u
lyetm e destek
verecek d uygu
sal ve görkem*
cenaze törenle
ri düzenlem e
Çabası İçine g ir
m elerdi.
MecUsze d eğilen roller. M e şru iye tle rin i 'İle r le m e ' p o litk a ıo c U ın alciıkiarrıa inanan b ü
ro k ra t* e tile r. D P y e karşı m uha le fe tle rin i 'C u m h u r iy e t i r k d t p U n e k te n g ı d ı y a ' Ş e k ln d e
y ü rü tü rk e n za te n k ö k le şm e m iş hukuki k u ru m sa l y a p ıy ı. patrona; ilişkileri v e p o p ü ls t m o -
M lza s y o n la zo rla ya n D P ise kendisini m ille tin g e n .e k tem silcisi H a k Partisi n i İse m ili İra
d e y e sa ygılı o lm a y a n "ceö erruf * bürokratik elitlerin partisi Olarak nitel e m iş tir Ö z e d e m e r
k e ziy e t^ siyasi y a p ı, r a y / sivil to p lu m v e u z la ş m a z elit k t k ü r û y le birleşince ilk d e m o k ra
tlı d e n e m e b aşarısızlığa d o ğ ru itilm iş v e askeri m ü d a h a le y le s o n u çla n m ıştı. S i . u m
" S ilA h ı o r u y lA lU y b A k A n lığ A g ir e b ild im .
B A k A it İ A r K u r u l u , t A n ı m A d ı ğ ı m
50-60 s u b A y İ A doluydu.
Her kAfAdAn bir ses çıkıyordu.
Bun!Ar kimdi?"
Binbaşı Orhan EtkanIK I ) anlatıyor:
*27 Mayıs akşamı Türkiye'nin her ye m d e DP Ikbdan yıkılmış ve as
ken yönetim İş başına gelmişti. Memleket radyo tebllğlen. telsiz ve tele
fon emirleriyle İdare ediliyordu. MBK denen hükmi şahsiyet Türkiye'de
iktidarı d e geçiren kişiler kimlerdi? Heıkes bunu merak ediyor, birbirine
soruyor: fakat cevap alamıyordu. Aslında bu sorulann doğru cevaplan da
yoktu biz dahil kimse hakiki durumu bimiyorduk. İstanbul'da nizam ve
asayişi sağladktan sonra. 29 Mayıs gecesi birkaç arkadaşla beraber A n
kara'ya gekkk. Komite ismini almış olan topluluk. Başbakanlıkta çahşıyor-
du. Kapıdaki nöbetçiler beni İçen almadılar; o günlerde ortalıkta dolaşan
yüzlerce binbaşıdan ne farkım vardı?... Kmse. kimseyi tanımıyor ve kim
se kimseye güvenm iyordu Tam bir kargaşa, şaşkınlık ve düzensizlik var
dı. Silah zoruyla Başbakanlığa girebildim.
Bakanlar Kurulu nun toplantı salonuna girince şaşkınlığım bir kat da
ha arttı; 50-60 ktşlkk bir kalabalık kabine toplantısı yapılan masanın etra
fında kısmen oturmuş, kısmen ayakta, her kafadan bir ses çıkıyor... Bun
lar kimdi, çoğunu tanımıyordum. M BK denen topluluk muydu? Bizim
Atatürkçüler Cemiyetine ne olmuştu? Eski arkadaşlarımız neredeydiler?
Kafam bir sürü soruyla doldu. Tanıdık arkadaşlarla görüştük. Bir kenara
İliştim, konuşulanlan dinlemeye başladım... Sabaha karşı Başbakanlıktan
çıknm. şiddetli bir yağmur yağıyordu, taksi bulamadım v e annemin Ce
beci'deki e vne kadar yaya yürüdüm.
278
d de kendimizi de batıracağımızı a n l a d ı m .
Bunu takip eden birkaç gün İçinde, geçici bir İş bölümü yaptık. Ben
Komıte'nln genel sekreteri oldum. İlk günlerde İstanbul grubu ve cemi
yetin eski üyelerinden birkaç kişi birleşer ek otorite ve düzeni sağladık,
geçici de olsa işler yoluna girdi. Bizimle İlgili olan, olmayan her işle meş
gul oluyor, aralAsız 24 saat çalışıyorduk, arkadaşlar sıra İle birkaç saat
uyumaya gidiyorlardı. Sandvtç yemekten ve ayran İçmekten rmdelermlz.
uykusuzluk ve yorgunluktan sinirlerimiz bozulmuşta Bu hal böyle devam
edemezdi, süratle gerekil düzeni kurmalıydık. Biz bu konuları arkadaşlar
la konuşup çareler ararken. Gürsel in KıMlarrnızj gidin' emri geldi. Artık
bardak taşmış ve kesm İcraata girişme zam an gelmişti.
Yakın arkadaşlarla özel birkaç toplantı yaptık. Komlte'yl resmen kur
mayı ve İsimlen açıklamayı kararlaş»dik. O güne kadar isimlerimiz bilin
miyordu. yalnız Gürsel'tn adı beliydi. 20 kişilik bir Komite teşkil etmek,
en kısa zamanda eski meclise yerleşmek ve muntazam bir çakşma düze
nine girmek lüzumunda birleştik. Adedi bazen altmışa çkan bu topluluk
la ve bu perişanlık İçinde, özellikle Gürsel in tutumunun belli olmasından
sonra, başarılı ve faydalı bir çakşma yapma İmkanı kalmamıştı. Birbirini
tanımayan, hiçbir fikir ve usulde beraberliği olmayan bu heyet, tesadüf
lerle be araya gelmişti. Daha sonralan söylendiği gibi: erken gelen, 'ben
Ko m te üyesiyim' tüye oturmuş, kalkmıyordu...
279
“Ismarlama lider, başsız Cunta olmayacağını
daha sonraları anladık, acısını çektik, belki de memleket hâlâ
bu hatanın sonuçlan yüzünden bunalımlar İçinde sallanıyor. "
280
M * Btftk K c m ıttı S u Aa n CtmM C m n ve k o ro e «»eler. D » t * « v ı « k ır üyeler. D S e y k k n T A yde
n » . S K O ^ k j 27 M a y ı günü Türlüye de d e g td ı d j « e le r d e g û .e H r,d .e . V B K d<|M U kalantarü. be
k u m danr t o n a 22 »ubel 2 1 M ayıayak U rm aU ım g eK e W e> a«ce M erd r O i r i m i >0>re (tyor *Ha
kem .d jy t e u N ıe y e « m » ve karde» k a vg a u s ayvmak A n g el< *gnu . la n e m j:f c h t la k ı nadide
My K le n b* atken ydnenmav ram anU e e m e ıl parvA aranatıve(aaXgdnKam et.noım allM rtO nu(iut.*
belli olan siyasi bir yon. tu tu n ortaya koyamadı. Daha önceleri bazı te
mel konuların tesbrt edimesi ve bunları gerçekleştirmek için gayret sarf
edilmesi yeteri değildi. Böyle olduğu kasa zamanda anlaşıldı. Niçin ihti
lal yapıldığı ve nereye gidileceği hafca anlatılamadı. Atatürkçülük Un ar
kasına sığınarak ve kendisine hakem görevi vererek işe başladı. 12 Mart
ta aynı hatalar yapılacak. Bir elinde siah. diğer elinde adaletin terazisi ve
ağzında düdük taşıyanların ihtilalci olamayacakları, bizim hikayemizle bir
daha ortaya çfctı.(4)
İktidarı yeni ele geçiren subaylann 27 Mayıs günkü bu radyo konuş
ması. eylem amaçlan vurgulamaları açısından dikkate değerdi: "Partileri
çkmazdan" kurtarmak, part4er üstü bir yönetim kurmak, serbest seçim
leri yapmak ve siyasi iktidan tekrar kazanan partiye devretmek. Ülkede
bir rahatlama havası vardı: çünkü, siyasi partiler siyasi bir çıkmazda tuza
ğa düşmüştü ve bu müdahale bir kurtuluş sağlar gtx göründü. DP'Nler
İnönü yanlısı bir darbeden korkmuştu; fakat İlk bildiriyi radyoda
okuyan Albay TOrkeş'In sesini tanıyanlar, İnönü yanlısı olamayacağı
nı biliyorlardı. Yine de. bakanların ve Mecks üyelennin gözaltına alındı
ğının Han edilmesi o kadar İç açıcı değildi Ancak zaman müdahalenin nl-
tellğnı gösterecekti.(S)
Darbeye katılanların kendileri de. hareketlerinin nereye varacağını
M m iyordu. Hazalık döneminde, sırf bölünmeye yol açabileceği için tar
tışmalar kasten belirsiz bırakılmıştı. İhtilalciler arasında birçok farklı hizip
vardı: Bir hizip DP'lllerl devirip fctidarı İnönü'ye teslm etmek istiyordu:
diğer bir hizip rüşvetçi politikadan elemeye, seçimleri yapmaya v e ikti
dan tekrar politikacılara bırakmaya çakşıyordu: ve başka biri de parla
menter demokrasiyi yemden kurmadan önce yapısal reformları gerçek
282
27 Mayıstı gere; subayların darbe hareketine son anda önderlik ya
pan General Cemal Madanoğlu'na gazeteci Cüneyt Arcayürek soruyor:
'A m e r i k a 'n ı n t u t u m u ? '
Madanoğlu: " M e m l e k e t İh t ilâ l h a v a s ın d a a m a C I A d u r u m u b i lm i y o r .
B e lk i ih tilâ le m e m n u n d a o ld u la r . A m a b i lm i y o r la r d ı k İ İş le r d e m o k r a s iy e
g i d e c e k . K ita p ç ıla r ın ra fta n s o l. H e rle ! k ita p la rla d o la c a k tı C I A İş e so n ra
d a n e l a ttı v e o r d u n u n i ç i n e 'g i r d i . M ı H I E m n i y e t T e ş k ila tı İ y ic e Ö r g ü t le n
d i . O r d u d a k ıp ır d a y a m a z o l d u . B u ğ u n h e r b e ş s u b a y d a n b ir i M t T e r a p o r
v e r ir d iy o r la r . N e b ıd ık d u y g u s u k a ld ı, n e d e a s k e r a r k a d a ş lığ ı. 1 9 6 0 Ö n
c e s i n d e d e e t k iliy d i le r g e r ç i , a m a m e s e la 'b iz d e n h a b e r le r i y o k t u S o n r a
(8)
E m l n s u ’la ra ö d e n e n 4 0 - S 0 b l n lı ra i a n A m e r ik a lı d a n a l d ı k . ’
Aşağıda orl|lnal metinden seçilmiş paragraflar halinde. ABD belgele
rinde ABD'nln 27 Mayıs sonrasında htzla hareket ederek inisiyatifi ele al
maya başladığı görülmektedir. Omeğln Emlnsıiar'ın sistematik tasfiyesi
nin finansmaranı sağlıyorlar. Ayrıca 11 Ağustos tarihli belgede İse A.Tür-
keş üe İlgili çok İlginç bir itiraf var.
Ulusal Güvenlik Konseyi Toplantısı Notu
VVashlngton. 31 Mayıs 1960
(Belse no 1 1 . Foreıgn Relalıons l* s e 60 s848 «9 ı
283
ntak... Rapor bu hedeflere ulaşmak için su temel politikaları Öngörü
yor. Türklerı ABD'ye ve müttefiklerine TUrk askeri ve Öteki olanakla
rından sürekli yararlanma olanaklarını sağlamaya zorlamak..Türki
ye'deki komünist unsurlar üzerindeki sürekli denetimi teşvik et
m ek.(10)
"Sır İ y i s a k la n m ış (A B D h ü k ü m e t i d A h lI,
h i ç b i r y a b a n c ı h ü k ü m e t , s ır r a u la ş a m a d ı ) . . . "
284
C IA hep cuntan öğrenmek İstiyordu:
" T ü r k c ş İn o r d u d a k i g ü c ü n e d ir . A r k a s ın d a
'g e n ç s u b a y l a r d a n ' n e k a d a r b i r g ü ç v a r d ır ? .."
285
' A l i Ç a n k a y a , ta b ii T ü r k e ş 'e d e y a z ı y o r d u ? '
'T a b i i, d o s t t u , n i ç i n y a z m a s ı n ? '
' T a b i i ' sözcüğü İle başlayan yeni bir soru yönelterek, yeniden ' t a b i i '
yanıtı almak İstedim Gokdenlz'den.
Tabii. ABD'den postalanan mektuplar. "iglll yerlerde" sahibinden
önce açılıp okunuyordu!! 13)
286
İtende görüleceği gibi C.Gürsel gerçekte siyasi hlnp yerrıe ülkenin
İçinde bulunduğu kötü ekonomik ve sosyal ortamın bir an önce düzene
girmesini ve yönetimi sivillere devretmeyi düşünüyordu. Bu konuda ça
ba gösteriyordu: ancak Batı yardımına tekrar başvuracaktır. RadlkaBer İse
en az 4 yıl daha ulusala reformların yerine oturmasını İstemektedirler.
Sonucun ne olduğunu İleride goreceğız.
Orgeneral Cemal Gürsel e
Atatürk’ün Bile Sahip Olmadığı
Yetkiler Verildi
Canayakın. bonaparttst eğilimleri olmayan babacan haliyle 'Cem al
Aga" olarak bilinen Gürsel. Devlet Başkanı. Başbakan. Başkomutan ve
MBK Başkanı yapıldı: kağıt üzerinde Atatürk'ün bile sahip olmadığı yet-
kler verildi. Gürsel, bir keler değil, bir figür olarak görülüyordu. Lider or
taya çıkmak durumundaydı.
Gürsel e Devlet Başkanlığı. Komite Başkanhğı. Başbakanlık. Slahlı
Kuvvetler Başkomutanlığı gibi tarihte Atatürk dahil kimseye verimeyen
görev ve yetkileri vermekle biz mi hata ettik? Şu anda kestremiyorum:
fakat muhakkak kİ taraflardan birisi büyük hata yaptı. O günlerde İstesey
di Gürsel, bizi, biz arzu etseydik Gürsel i tasfiye edebilirdik, hiçbir şey de
ğişmezdi. Ismarlama lider, başsız Cunta olmayacağını daha sonraları an
ladık. acısn çektik, belki de memleket hala bu hatanın sonuçları yüzün
den bunahmlar ıçnde sallanıyor...
LHkenn bu hale gelmesi askeri müdahaleyi ve MBK'nın oluşmasını
pek ala haki kılmış olabilir. Fakat yeni durum, siyasal otonte ve yasal hü
kümet gibi devletin ve toplumsal kurumlarn da yeniden yaratılmasrıı
gerektrıyordu. Bunlar nasıl olacaktı?
Üç profesör ve askerlerden oluşan bir komisyonun hazrladığı geçici
anayasa 5 Haziranda ortaya çktı ve 12 Haziranda kamuoyım açıkladı. İki
gün sonra yürürlüğe girdi. Bu belgeye göre, bir genel seçim yapıldıktan
ve yeni anayasa yürürlüğe girdikten sonra. Büyük M ilet Meclisinin tek
rar yönetimi devralmasına kadar. MBK. Türtt milleti adna egemenlik hak
kını kulanacaktı. MBK. yasama yetklsml doğrudan, yürütme yetkisini
Devlet Başkanının atadığı ve MBK’nın onaylackğı bakanlar kurulu araçlı
ğıyla kullanacaktı. MBK’nın bakanlan görevden alma yetkisi vardı: fakat
sadece Devlet Başkam bakanları atayabilirdi. Sadece yargı yetkisi
MBK'dan bağımsız bırakİdi: gerçi yne de ölüm cezalannı onaylama ya da
veto etme yetkisine sahipti.
Görüldüğü gibi MBK olağanüstü hal hükümetiydi ve olağanüstü
yetkilere sahipti. Serbest piyasa Ne başlayan ve batı İle eklemlenme
ye giden DP İktidarının plansız ekonomik kalkınma çabalarıyla geldl-
287
gl mail İflas sonucunda ABD'nln. O U C ’nln ve IMF kapdannda st and
by" denilen ayakta kalabilme yardm larm a. niyet mektuplanna muh-
u ç hale geldi. Bozulan ekonomi ve sosyal dengeler, sokağa dökülen
toplumsal tepkler. antidemokratik uygulamaları getlrdğlnde. DP İktidarı
devrilmiş ve askerler liusalo restorasyona girişmişlerdi. Ancak halkçı ta
banlı tk günlerin şaşkınkğı geçer geçmez. üç büyük gerçekle yüz yüze
geleceklerdi. Birincisi flaş etmiş DP kamu maiyeslnı tamtakır kasalan.
İkincisi İç kaynaklarla üstesinden gelinemeyecek kadar yığılmış borçlar,
üçüncüsü restorasyonda Batı destek ve bağımlıhğmın kaçınılmaz olduğu.
İşte bu tablo komite içinde sol ve sağ bölünmeye 4 parça ve kopuşmaya
neden olacaktı.
Önce kitabımızın İçeriği doğrultusunda MBK'nın kalkınma ve kaynak
arayışları nedeniyle önce yabancılara danışılan plank döneme geçişi na-
srl oldu?
288
İktisadi Müşavirlik Kurulu oluşturuldu. Bir Kalkınma Planı hazırlamak üze
re Prof.|ean Tlnbergen Türkiye'ye getirildi. 27 Mayıs Devrimi yaprldığın-
da Tlnbergen ve Yardımcısı |.Koopman Türkiye'de ilk Plan üzerine çalış
malarını yürütüyorlarek.
Bu çaba Amerikan büyükelçisi R.Hare tarafından şöyle Övülüyordu:
*Yenl hükümetin başarılı bir ekonomik kalkınmanın katlanılacak büyük
çapta fedakârlıklarla mümkün olabileceğini açkça taktir etmekte olması
ve hususi sektörün bu kalkınmada rölünün bilincine vararak, planlı bir kal
kınmaya verdiği önem. Amerika Birleşik Devletleri üzerinde çok olumlu
bir etki yaratmış ve cesaret vermiştir.! 16)
Ancak İleride görüleceği gibi bu olumlu!!) yaklaşırı strate|lk kamu
yatırimlamın planlanması ve finansmanına geldlğnde olumsuza dönüşe
cektir.
27 Mayıs İhtilali nin yapıldığı gün. Dr.Koopm an daha sonra adı *10
Yıllık Plan Bürosu*na dönüşen Envesttnan Komltesl'nl organize etmek
ve Uluslararası İktisadi İşbirliği Orgutu'nun (OEEC) İsteği doğrultusunda
hazırlamak üzere Türkiye'deydi. Dr.Koopman'ın çalışmaları Günlük Faali
yet Raporları adı altında derleniyordu. 12 Nisan 1960'tan İhtilale bir haf
ta kalana dek düzenli tutulan Günlük Faaliyet Kaportan, dış dünyanın Tür
kiye'den İstediği plana bakışım göstermesi açsından bir belge değeri ta
şıyordu.! 17)
Dr.Koopm an şu noktaya işaret etmişti:
Taranın en çok kAr getirecek faaliyetlere yöneltilmesi için hesaplanıl
ekonomik açıdan sağlam temellere dayanması gerekmektedir Bunun
için gerek devlet, gerekse özel glnşknde hesaplar a y n esaslar dikkate
alınarak yapılmalıdır.
Bay Haşan E.Işık. Arkadaşlanm durumu İnceleyerek tasarrufun artı
rılması için bir öneri getirebilirler, 'demiştir.*
Dr.Koopman milli gelin artırmanın dş yarden olmadıkça, büyük öl-
kabıi ettik.. Bu müessesetere müracaat ettfc. mûzakelerelerlmlz 6-7 a y kadar sürdü Bura
ya heyetler gek*. gûrüjnjk. mutap* kaldfc resmi müracaatımın Mart 19 58de yaptık. Uk
tefcnfc ve müsbet netteeyt 12 Temmuz I958'de aldık, i l Temmuz 1958de ram te bunu
resmen teşci ettrdk Yapdı/ı yardım. Türkiye Icın pek büyü* Wr otk balkı Uk adarın tejkll
etmektedir."
(161 A.Başer Ka/aoglu. "LnBasycn GeBşmş ve Az Geflj/rU} ülketerde*. 1995. s.253.
(171 Kenan Modan. Cemil Çakmaklı "Cecml}ten Geleceğe Kakınma acayrjlan" Altın Ki
taplar. 1987. s.5l.
289
çüde mümkün olamayacağına İşaret etmiş ve:
'Gelecekte yapılacak olan yatırım programının hangi kaynaklardan fi ■
nanse edileceğini aynca yakından incelemek gerekir. Dış yardımdan y a
rarlanma olasılığı unutulmamalıdır. * diyecektir.
" B o r ç la r ım ız o k a d a r ç o k k İ , n a s ıl ö d e y e c e ğ iz ve
d ü n y a d a k i it ib a r ım ız ı y e n id e n n a s ıl İh y a e d e c e ğ iz . ”
Devler Bapunı ve MBK Orgeneral Cemal Gürsel
MBK üyesi Suphi Gürsoytrak'a, İstanbul Belediyesinin kasasında
sadece SO bin Hra kaldığı " a n " edilmişti.
290
dank (sonradan uydurma) olmasın cUye dikkatle üzerinde durulmaktadır.
Belki de bir hafta veya on gün zarfında bu daire kurulmuş olacaktır. Artık
memlekette, herkes canının istediği g ib i şu yapılsın, bu yapılsın diyem e
yecektir. Yapılacak işler Planlama Dairesi nln tetkikinden geçecek, fayda
lı İse yapılacak, faydasız İse durdurulacaktır..."
Gürsel be şeker fabrikasının temeli yemde dururken, birçok lüks lo|-
man, spor tesisi, yüzme havuzu vb. gibi binalara fabrika binası kadar har
cama yapıldığını gördüğünde: "Bu kadar para, bu kadar İsraf, bu kadar
lüks binalar, belki be İlim müesseseslne hürmeten kabul edilebilir, ama
be şeker fabrfcasnda bu kadar lüksün, bu kadar İsraftı ne için yapıldığm
bir türlü anlayamadım ve tabe durdurdum.'
291
Gürsel gerçek bir kdadu Hulı Öğreniyor Devlet başkanı gtoı hareket ediyor.
Kendisin» gayet iyi idare crfryor. Gürsel kimsenin aleti değildir Sarper. 29 Mayısla,
müdahaleden üıı gün sonra. Gürsefm parlak bir beyin otm a dğn ı söylemişti Kanım
ca Sarper bu görüşünü gözden geçirmelide.
MIH Birik Komitesi ço k tecrübesiz, çok gençtir. Gürselin altına en önemli
MBK üyesi olarak Türke şı yerleşUrrdım M BK’da zaman zaman dikkatimizi çeken
General Madanoğlu ve blr-iki albay da vardır.
Kabineye geknce. Ankara'daki tecrübeli Amerikalıların büyük be bölümü kabine
üyelenrm bağlılığndan. yurtseverliğinden, teknik ve mesleki rvtelıklermden etkilen
miştir. Ortalamanm uzer nde bir kabine olduğunu söylemeliyim. Amerika'nın bazı iyi
dostlan da kabmcdc yer a iycr. Kuşkusuz kimi sağkksız ktşier de vardır ama bunlar
zaman içinde tasfiye edileceklerdir. Düşündürücü olan şudur. Kabme'nm en ryı ıkı ki
şisi. Amerika'nın sağlam İki dostu ve hayranı İren (Cihat) ve Koper(Daniş) da
ha şbnHden ateş altındadırlar. Fırtınaya göğüs gerebilirler. Eğer geremezler-
se. bu Amerikalılar için bir kaygılanma nedeni olabilir.
AB O 'ye eğtm \ ticaret. ıdeotoyk bağlar yotıyla bağ) ön em i kabme üyeicn oldu-
ğ ırıu M y cruz Bu geçici hukümelm A B D hüküm etne ve Kakına Menderes dönemin
deki kadar yakın olduğu anlamına gelmiyor. T e rsn e bu hükümette A B D 'ye karşı kuş
kucu eğMunler m evcut
E<>rr Gürsel hükümeti, vermeye hazırlamağımızdan daha fazla yardıma ihtiyaç
duydu^vnu söylerse, kı öyle yapacağrıı sanıyorum, eim den ne gelir? Sovyet hükü
m e ttim yardıma hazır olduğunu ve G ürsen yüzde üç fa izi 500 milyon dolara kadar
ulaşan iv tutan kabule zorladığını biliyoruz. Bir Geçıçı Hükümet. Sovyetler'm başlan
çıka na tekirlerine ne kadar dayanabilir? Tecrübelerinizden biliyoruz kı. b* kez bu
yardımı kabul ederse, engeler ortadan kalkar. Amenka Birleşik Devletlen ve Batı
d ü n y a » büyük ve tra_ık bir yenilgi tatmış oka...
Elçfck. olaylan d*katle izlemeye devam edecektir. Bütün halklar birbirine m ıiv
taçbr. SSCB'rm günümüzdeki davranışları karşısında. Türkiye'ye her zamankrıden
fazla İhtiyaç duyuyoruz. Türkiye halkı birlikle çaişmamız ıçm bize Menderes hufcüme-
tnın vesdğı inançla ve bağilıkla b v ik te çakştk. Şimdi halk birlikte çaişm am ız ıçm
bize Gülsel hüküm etnı sunuyor. Onunla da t çıkı Menderesle çalıştığınız g b t inanç
la ve bağUfcla çekşacağız Görebildiğimiz k»darıyla geçici hükümetin seçeneği
yoktur. Eğer hükümet devitirse akından ne çıkacağru k m e kestiremez. A m a bir
şey kewvdır. Bir karştikh ve siyasal hoşnutsuzluk durumunda. Sovyet!er bundan ya
rarlanmak açısından Batı dünyasına göre daha elverişli durumda olacak t r Batı dün
yasının ve ABD'nbı çıkarları Gürsel hükümetine olabildiğince anlayışlı, olabildi
ğince yardımcı olmamızı gerektirmektedir. Bunu yaparken ABD'ye karşı la*rn
m ü m itiı olduğunca ABD'den uzaklaşmak olduğuna inanan b r grup tecrübesiz kışı
tarafından bekleniyor olduğunu akıldan çıkarmamak gerekr.( 19)
(19) Cüneyt Akalın. ‘ Askerler ve Dış Güçler Amerfcan Seleleriyle 27 Mayıs', s.351.
292
:B*İ9« no 79|
- Sovyet elçisinin sızı s * sık ziyarete g cld ^ı doğru mu?
- Gursoytrak: Evet, o donemdeki Sovyet elçisi (Ri/ov. y z ı.) buı sık uk ziyarete ge
lr<4. Çok girişken biriydi. Evterımue kadar getirdi. Sovyetler bu e 3 00 350 m İ yen do
lar yardun teklifinde bıiundular. Bu. Komıte'dekı sol edim ler, b ın u a d liy e A lık Sa
mı Küçük, Suphi Karaman gibi arkadaşlar, bunu olurnfu karşıladık. Fakat komite
üyelerinin büyük çoğunluğu sağ eğilimliydi. Sovyetler'den çekiniyorlardı Cemal G ür
sel Paşa ile bu konuyu tartıştık. Sovyetler Cemal Gürsel'ı davet ettler. Gürsel bu tek
Mı kabul etm ed Bunun ürerine Sam ı Küçük "bue irin verin, bu gidelim" d eri Gür
sel buna da yanaşmadı Oysa böyle bir dış yardıma çok tıtıyaç var d
•27 Mayıs Hareketi bir dış polrtfca değişikliğine gitti mİ?
- Gursoytrak: Oldu tabu Sovyetler Birliğine ve markım milletlere karşı tavır de
ğişliğine gidildi Hatta Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesinden (F L N ) Yarbay Üm ran
Türkıye'yı resmen ziyaret ederek teşekkür etti. Amerika'yla imzalanmış bulunan açfc
gulı antlaşmaların dökümünün yapılması çakşmasına başlandı Bu çalışma 1967 yv
kna kadar sürdü. Ikk Anlaşmalarda Türk yargı erkinin yctklerme tecavüz eden hü
kümler değıştnldı.(20)
“A lb a y T ü rk e ş . T ü r k iy e H e A B D a ra s ın d a k i
Ik J II a n t la ş m a la r ın ö ı e l h ü k ü m l e r i n i k a b u l e t m iy o r . . . ”
293
3. Ö le yandan Ankara'daki yonetıoler, uluslararası koşuliarn Türkiye'nin daha
aktif, Özerk diplomatik manevralara gücünün yetmesini sağlayacağına inanıyorlar.
M B K y a hakim olan gOrüş, A B O n in tartılma kabul etmez bir biçimde, gerilediği
d r. ö le yandan Türkler özelikle askerler ülkede görev yapan Am erıkatara karşı pek
sıcak duygular tap m ıyo rlar- Dahası. 27 M aya darbesinin yaratıcıları, dkeyi yabancı
hakimiyete açtığı için Menderes ve arkadaşlarına eleştn yöneltmekten mutluluk d u
yuyorlar.
Bunian ifade etbkten sonra. Türkiye'nin, kendisini A B O 'ye bağlayan çok sıkı ve
karmaşık mtelktekı çok yOnlü ilişkileri gergnleştrm eye çazştıg sonucuna varmak
çok aşırı bir yorum olur. Türk askeri yöneteni, ekonomik ve mali konularda, eski re
jimin gosterdgı becenksubklen yineledi fakat gderek kötüleşen ekonomik ve mali
durum karşısında hakikat kua surede gelip dayatacak. Maliye bakanı Uluslararası Pa
ra F o n u n u n toplantısına g-diyor ve dosyaları Amerikalıların önünde açmak torunda
kalacak...
4. A B D ile ılişM ern yanı sıra. S S C B ile ilişkiler de Türklerm aklın, kurcalıyor As
lında yeni rejim, tıpkı Arap ülkelerine yaptığı gibi, eski rejimin politika arını sürdürü
yor...
Sovyetler. Türkiye'ye karşı iyiniyet girişimlerini ve karşılıksız ekonomik
yardan tekliflerini, ustaca ve artırarak sürdürüyorlar. Türkiye'ye, istediği anda
% 2.5'tan. 15 yılık vadeli 450 mayon dolar teklif ediyorlar...
5. Mili. Bir Mı Kom .tes.nn dikkatini çeken üçüncü alan Ortadoğu'dur. Türkiye
burada Arap ülkeleriyle yakınlaşma temekne oturan beialeyıd bir rol oynamak isti
yor. Bir kez daha eski hükümetlerin başarısızlığa ugraduŞı b » alanda, eski yönelişin
canlandırlması sOz konusudur ( 2 2 )
caktı. O n c u DP'nkı m alam dan okıp Kuzineye devredien Zafer gazetesinin basıldığı
Güneş Matbaacılık Şirketi nin rotatfînde basıma ya başladı ve 13 Kasım ihtuakyle bir
likte el değlştverek çalşanfann mah haine gelck öncü üe sözleşme İmzalayan gaz e
tealer. Onceten bunun Türkeş ve aıVadaşlarınn el alından yayın organı olduğunu b l-
miyorlardı. ö n c ü yayın hayatına başladktan kısa bir süre sonra, üç gazeteci Turteşl
haftakk bir dergi çıkarmaya da ikna ettiler.
(22) Cüneyt Akalın, a g e . s403
294
m a s ı v e b u n a b a ğ lı ta li ö n le m le r i n ( v e r g i , s ü b v a n s i y o n , k r e d i İ m
k a n la r ı. d ı ş t ic a r e t ) g e r ç e k le ş t i r ilm e s id ir .'
Memorandumda "sosyal planlamamdan hiç s ö z edilmemiş olması,
planın "sosyal" boyutuna hiç değlnimemesı ilginçti. Anlaşılan Tlnber-
gen'ın amacı, yalnızca "yatırımları derleme-toplama’ydı.
Memorandum da plaran hazırlanması İçin yabana uzman gerektiği
de yer almışa Düşünülen uzmanlarn başında Prof.Chenery vardı. Che-
nery. ktısat teorisinde. ' H e r ü lk e a n c a k v e a n c a k u lu s la ra ra s ı I ş b ö k J m ü n -
d e k l y e r i ö l ç ü s ü n d e k i m a lla n ü r e t m e l i d i r ! ' görüşünün yandaşı olarak ta
nınıyordu. (DPT uzmanı olarak gelişi Türk yetkililerince kabul görmeyen
Chenery. 1962 yılında DPT tarafından düzenlenen "Uluslararası Plan Kol-
lokyumu'nda Türkiye'nin %7 büyüme hızına karşı çıkan görüşün sahibi
olarak yemden ortaya gkacaktı )
Tlnbergen-Koopman Memorandumunun yaklaşımı Türk uzmanlarını
rahatsız etmişti. Bu rahatsızlığı maliyeo Mem duh Aytür'ün 26 Ağustos
1960 günü Milli Birlik Korratesl'ne teskm ettiği. "İnkılap Hükümetinin
İktisadi Prensipleri İle Bu Sabada Kuracağı M üesseseler ve Alacağı
Tedbirler Hakkında Program" başlığını taşıyan raponnda açk seçk gö
rülüyordu. Aytür raporun sunuş yazısında Istkrarsızbğı Türkiye'nin en
önemli gelişme engeli olarak görüyor ve devletin ekonomik hayata mü
dahalesini kaçınılmaz kabul ederek şunları söylüyordu:
'A r t ı k s e r m a y e b i r ik im in i v e g i r i ş i m i n i s ö m ü r g e l e r v e s ın ıf la r a l e y h i
n e k o l a y l a ş t r a n 1 9 . y ü z y ı l d ü z e n i, e g e m e n li ğ i n i k a y b e t m e k t e d ir . B u n e
d e n l e g e r i k a lm ış ü lk e le r İç in iz le n e c e k y ö n t e m , d e v le t m ü d a h a le s i' v e
u lu s la ra ra s ı s e r m a y e h a r e k e tle r i ' g i b i Ik İ e tk e n e i n d i r g e n m e e ğ i l i m i n d e
d ir . D e v l e t m ü d a h a le s i, k iş i b a ş ın a g e l i n d ü ş ü k ü lk e le r d e , b e lir li b i r y a t ı
r ım d ü z e y i n e u la ş m a y o l u y l a k ıs ır d ö n g ü y ü k ır m a k a ç ıs ın d a n b i r z o r u n l u
lu k t u r . "(23)
Türkiye Cumhurlyetl'nln Hail Pür Melali
Bütçe Açığı Vatanda>ın Parmağındaki Alyans ve
Her Çeşit Bağılla Kapatılmaya Çalışılıyor
Maaş Dışında Hiçbir Ödeme Yapriamıyordu
Plan tartışmaları sürüp giderken MBK. "yamalı bohça" olarak adan
dırchğı bütçeyi vatandaş bağışlarıyla kapatmayı umuyordu. Gerçekten de
vatandaşların küçük bağışları kısa sürede büyük bir miktara ulaşü. Vatan
daş parmağındaki alyansı bağış olarak devlet hazînesine veriyordu. Bu
nun üzerine 12 Ekim 1960 tarihinde 100 no.lu özel bir Vergi Muafiyet
Yasası kabul edildi. Yasada: "D o ğ r u d a n d o ğ r u y a y a d a h a k ik i v e y a h ü k m i f a
i l i ) Kenan Mcrtan. C e m » Çakmaklı, a j t . s.81
295
h ışla r aracı edilerek H â z in e y e y a r d m a m a c ıy la v e b a ğ ış y o lu y la g ü m rü k le re g e l-
m if v e ge le c e k d a n h e r tü rlü e j y a v e k ıy m e tle r. G ü m r ü k V e rg is iy le ith a l sırasın
da a lm a n d iğ e r v e rg i, r e s im v e ü cre tle rd e n I D a m g a R e s m i d a h il) m u a f o ld u ğ u g i
bi. T ü rk p a ra s ın ın d e g e n rv k o ru m a k a ra rla n yla d ı j tica re t re jim in in k o y d u ğ u sı
denillyordu. Ancak ekonomik durum ciddiye
n v la m a la ra d a ta b ı d e ğ ild ir .'
tini korumaya devam ediyordu Bu nedenle. Merkez Banka» 28 Kasım
1960 ta yatınmlann kısılma» pahasına, bankaların borçlanmalarına uygu-
lacfcğı reeskont oranlannı yükseltiyordu.
Günlük ekonomik sArıcılar sürüp gidiyordu. 1960 bütçesinde görü
len büyük aç A nedeniyle. Temmuz 1960 u 500 milyon llrahk bir -Hflrrt-
yet İstikran* yapılmasın* karar verildi. Anlaşılan vatandaşların g ö
nülden bağışlan, bütçe açıklarının kapanmasına yetmemişti. 11 sayı
lı kanunla yeni bir İç borçlanma karan alınarak. İç borçlanmaya yeni bir ya
pı getriliyordu. Burada dikkat çekici olan. “ Bu tahviller İhraç tarihinden
Idbaren 10 yri geçmedikçe erken ödemeye tabi tutulamaz," denme
siydi. Anlaşılan kaynak »kıntısının süreceği inancı yaygındı.
Aynı zorunluluktan MBK. Kasm ayında da ‘ 27 Mayıs İnkılabı ddayı-
»yU 100 milyon liralık madeni hatra para bastırılması hakkında' bir ka
nun çıkardı.124)
Bu sıkntılı kaynak buluşları ve arayıştan bitmeyecek İtende görüle
ceği gibi sonraki yıllarda daha da değtşA yöntemler İcat edilecek».
27 Mayıs İhtilâli sonrası. Türkiye'deki tüm kamu yatınmlan durdurul
muştu. Maaş dışında hiçbir ödeme yapılmıyordu. O sıralarda Türkiye
Odalar Birllğı'nln sözcülüğünü yürüten Behçet Osm anagaogluna göre
"Ityasada da yaprak kım ridanuyordul" OCEC ve IMF gtn uluslararası
mali kuruluşlarla ilışkier şeklen olmasa da resmen kesikti.
296
5 Ağustos 1960 Çarşamba günü Türk plancılık tarihinde önemli bir
gündü. Devlet Başkanı Cemal Gürsel başkanlığrıda Milli Bırkk Komitesi
ve Bakanlar Kurulu ortak bir toplantı yapacak, planlamanın kurulmasna
İlişkin taslakları görüşecekti. Gürsel, ‘ö n c e Devlet Bakanımız İnanın g ö
rüşlerini alalım!' deyince. Şefik İnan yazılı bir metinden taslağını okuma
ya başladı.
Asbnda orijinal bir “ İnan TasansC'ndan söz etmek de mümkün de
ğildi. Çünkü İnan taslağının gerekçesinde. Tlnbergen ve Koopman Me
morandumumun esas alındığı yazimaktaych.
MBK'nın karan, yunuşatılmış bir Türkeş-Orel modeli ya da tekhfçl bir
tasarıydı.
" O r d Tasan sı" adını alan yeni taslak. Türke ş-O rel T asan sı mn dü
zeltilmiş hakydl. Türkeş-Orel Tasarısı nın planlamaya organlarüstü yetki
veren bölümleri Şlrıasl O re l Dr Nejat Bengül ve Dr At İla Karaosma-
noğlu taralından ayıklandı ve son şekli verildi. Bu model uygun görüldü.
5 Eylül 1960 ta Başbakanlığa bağk bir müsteşarlık olarak görev yapa
cak olan Devlet Planlama Teşkilatı Resmi Gazete de yayımıyla resmen ku-
rıJur. Türkiye. Atatürk döneminde hazırlanan 1933-1938 Sanayi Planı
sonrası İlk kez istikrar İçinde büyümesini ve kalknmasaıı planlayacaktır.
Yasanın Cemal Gürsel in İmzasını taşıyan sekiz sayfalık gerekçesi. 'S ı y a n
o to rite yi za afa u ğ ra tm a d a n , h a lk ın ih tiy a ç v e e ğ ilim le rin i d ik k a te a la ra k ça lış a b i
lecek b i r p la n la m a te ş k ila tın k u r u p y iırite b ıtm e k . d e m o k ra tik h ü k ü m e tle rin Ö te
d e n be ri b a ş lıc a a rz u t e k a y g ın o la g e lm iş tir. *
İstikamet Batı Metropol Kreditörleri Marş Marş
C.GÜrsel Niyet Mektubunu
Dr.Koopman'ın Eline Tutuşturuyor
"Birçok yerden bana avuç dolusu yardım teklifleri geliyor,
ama Am erika'nın bu yardım ı yapması daha iyi olur, sanıyorum."
Cemil GürıeJ
297
U LU S ULUS
•bakan dun programını bildirdi SEFERBERLİĞİMİZ
mataMMMIl t* senelik yeni bir plan yapıldı
3 6 4 -ırk I. (el* l i f t ' »Uurdk*
Planfc kahnm a erken dönemlerden beri Cum hıriyet Türkıyesı’nin oılem ıd.r ve g ü n
dem de olm uyur Yukarıda 11 S ö n le yin (Kasan) 1932 ve 19 Eylül 1938 tan ha Ulus
gazetelerinde barbakan Celal B a y a rn ekonomik kahrım a programlarıyla ilgili haber
lam sayfa olarak verıkm jtı Oysa Celal Bayar. 1950 sonrasrıda Cum hıabajkan olm uj
ve piank kalkırma yerini. ABD güdümlü kaonk bir e konom ye te rk e tm l}tı 1958 m a
il iflası ve ekonom * çöküntü ardından plank kalkınmann g ereğnı çok geç fark eden
A.Menderes hükümeti. I.Tnbergen'ı Türkiye'ye davet etm>se de çok geç kafcnmryı
27 M a ya 1960 savasında planlı kalkrvna projesi ve kurım salayrrim ası da askerler
taraftndan ele aknacak ve Devlet Planlama Tejklatı iDPTl ksniacakBr.
A/ru D TT'n ln kurulu} ve geil>mesnde Onerru kalkılan olan Albay Alpaslan T ürke} ve
MBK ba}kanı Cemal Gürsel
298
Yapısal S ın ırİM in Tarihsel B e lirle y ic i Rolüne Dönüşmesi
Türkiye'nin ilk gerçek çok-partili demokrasi deneyiminin kısa ömürki olmasın
da ÜÇ temel Olgunun etken olduğunu görüyoruz I ) Otokratik baskıya agk mer
keziyetçi siyasal yapa 2) Popülist mobillzasyona elverişli. demokrat» tejime den
g e sağlayacak plürafot kurumlaşmadan yoksun toplum: 3) Uzlaşma geleneğin
den uzak, kontrol felsefesine dayalı dit kültürü.
Bu üç etken gerçekte ne Demokrat Partiye, ne d e tek-partili dönemlere özgü-
dûr Kökenleri Osmank İmparatorluğu nun patrimonyal düzeninde yatar ve etki
len güdümüze kadar uzanır. Bu açıdan. Demokrat Parti dönemi bir istisna değil,
a y a özellikleri taşıyan bir dönem olmuştur. Doğal olarak. Demokrat Parti döne
mine özgü olan nitelik, bu özelliklerin ilk defa denenen demokrat» rejim üzerin
deki etklerldir. Ne var ki bu ÜÇ (aktörCd olumsuz etkilerine rağmen, siyasal lider
lerin gösterecekleri çaba sayesinde demokrat» rejim 1960 ta kesintiye uğrama
y ab ild i. Saydığımız yapısal Sıartar içinde bie farklı bir siyasal yönlendrme
mümkündü. Fakat bu İradi alan, siyasal liderler tarafından olumlu bir şekilde, de
mokrat» bunalmdan Ç»ıŞı sağlayacak bir biçimde kullaalamayınca. yapısal sınur
lar tarihsel b e lirle y ic i rolüne dönüşmüştür.
Osmank düzeni m ora» bir toplum dokusu üzerine kurulmuş, merkeziyetçi bir
siyasal yapıya sahipti. Bu yapı Cumhuriyet rejimiyle birikte radikal bir devrim g e
çirmişse de. meıkeziyetçi niteliğini korumuştur. Merkeziyetçi bir sistem içinde ik
tidar eğer örgüdü siyasal güçler tarafından denetlenemiyor veya dengelenemi-
yorsa böyle bir sistem kolayl»la otokratikleşebimektedir. Aynca. aydın bürokrat
kesimin yürüttüğü sert muhalefetin olumsuz katkzsıon yanı Sıra. Demokrat Parti
muhalefet ile uzlaşma kurabilecek mekanizmalardan da yoksundu. Zaten uzlaş
ma geleneğinden uzak, uzlaşmayı taviz olarak gören, denetimci yasakçı yönü
ag r basan bir ekt geleneğinden gelen Demokrat Parti ve Halk Partisi liderleri, uz
laşma bir yana birlbirilerinin meşruiyetlerini büe kabul etmemişlerdir
İlkay S u n a m bu tespiti doğrultusunda, demokrat» İradeden yoksun bk siya
sal yapı ve yönetim anlayışından, planlı toplumsal kalkınmayı gerçekleştirmesi
beklenemezdi Bu önemli girişim tepeden inmeyle kıkçlı bürokratlara kalmıştı
Cemal Gürsel başkanlığındaki Mail Birik Komitesi nce benrnsenerek 30 Eyki 1960 ta
Başbakanlığa bağlı Devlet Planlama Teşkilatı nın kurulmalı hakkında yasa kabul edildi.
299
hayati önemi olan Türk İktisadı ve askeri gelişme İşi de sekteye uğraya
caktır. Şu halde Avrupa'nın bunu görmesi ve Türkiye'ye yardım etmesi
makul bir harekettir. Amerikan yardımının artırılması konusuna gelince
Amerika b iti anladığı takdirde bu yardımı artırabilir ve artırmalıdır. Şimdi
size söyleyeceğim, birçok yerden bana avuç dolusu yardım teklifleri g e
liyor. ama Amerika'nın bu yardımı yapması daha İyi olur, sanıyorum.'
elemekteydi.
Türk hükümetinin İktisadi politikaya İlişkin muhtırası OEEC'de görü
şülürken. Ekrem Alcan IMF Başkanna "Azizim M r.Cochran" başlığm ta
şıyan samimi bir mektup yollar. Mektupta. "İktisadi politikama hakkında
nitelikleri gereği bir belgeye geçinlmesine imkân bulunmayan bazı ikti
sadı önlemler konusunda size bilgi vermeyi yararlı görmekteyim. " denl-
mektedır...(25)
MBK uluslararası ekonomik ve para örgütlerinin kapışma gittiğinde
onlam dayatma ve öğütlennl dinlemek zorundaydı. Bunların başmda da
her alacaklının borçlusuna önerdiği "tasarruf tedbirleri" geliyordu. Bu
doğrultuda büyük bir personel tasfiyesi hemen uygulanacakta.
İM İ TaUnUl t(kn Ot0.gındf
İhtilalin Büyük Tırpanı:
235 General 5000 Subay 147 Profesör
Görevlerinden Uzaklaştırılıyor
Fonlama ABO'den
Eylülde Milli Birlik Komitesi, yasama yetkisini MBK'dan devralacak
bir Kurucu Meclis oluşturulması sorununu tartışılmaya başlandı. MBK'nın
İktidarda kalmasını İsteyenler bu öneriye karşı çıktılar ve engelleme kara
rt aldılar: çünkü onaylanması için bütün kararlar beşte dört çoğunlukla
MBK'dan geçmek zorundaydı. Ilımlılar, böyle b* çoğunluğu asla sağla
yamayacaklarını biliyorlardı: fakat aynı zamanda MBK faaliyetlerinin radl-
kalerl hem Silahlı Kuvvetler'de hem de ülkede sevimsiz duruma getirdi
ğini de fark ediyorlardı.
Ağustos'ta 23S general ve 5.000 subayın emekliye sevk edilmesi,
basını ıslah etme tehditleri ve Ekimde 147 profesörün üniversitelerden
uzaklaştırılması. 27 Mayıstan ben MBK'yı desteklemiş olan bu grupları
MBK'dan soğuttu. Dahası, bu önlemler m sorumluluğu, be bütün olarak
MBK İçindeki radlkakere yüklendi.(26) Oysa orduda kimi DP yanlısı üst
rütbe fazlalığı vardı.(27)
r25l Kenan M o tt»\ Cemil Çakmaklı. ı g f . ».97.
(26) Ankara Radyosu. I Ekim 1960. Nkd. f Afımad. a.g.e.. » 200.
(271 Donemin genç subaylarından Un olan Talar T u tu n , bu (aıâyeterte ilgi, olarak sutları
300
Diğer bir gerçeklik İse tasam/ tedbirleri parasızlık ve ödenek sıkıntı-
sıydı. Nitekim 5000 subayvt emekliliği aşağıdaki belgeden anlaşılacağı
gibi ABD tarafından torlanacak». MBK soz verdiği restorasyon çakşma-
lannı surdürürkea kendi içindeki ilişkiler kötüleşmeye: statükocular, radl-
kaller. solcUar veya mıllter diye taramlananlar İle sivilleşme yanfcsı grup
lar arasında önce bölünmeye, sürgünlere ve daha sonraki yıllarda da in
tikama ve kanlı karşı darbe grlşlmlerlne dönüşecektir .(28) Ancak
MBK'nın öncelikli ve acil sorunlan vardır. Borç çok. para yoktur.
yazar: '27 Mayıstan bkfcaç ay sonra TSK'da büyük bir tasflye yapddı 238 general ve 5000
kadar subay btr gecede emekliye ayrıldı 39 TomKomutam Tümgeneral Vah M karadı yı bk
gece yansı uyandnp emeklMgiM tebliğ etmek bana düşmüştü Kanımca bu utanç verici ve
aşm bir uygulamayd. Yıllarca devlerine şerefte hizmet etmiş bk generale emekülgl pekala
gündüz de bıkSrSebardl Bu hatanın daha sonra bu Uşllertn baziannn adalet partisi kacko-
lannda yer almasına neden olduğu konusunun da gûnCmûze değin kdelendgım sanmryo-
rıan Ancak 27 Mayıs sonrası emekkye aynlan orgeneral Kagıp Ct o a ı|u * ı nm A d alet Par
ta ld ın (DP rrHasna sarıp çftarak Şubat 1961'de kcruldu. l.Y .I başkan*gına getkkmesl 27
Mayısa karşı başlatılan pcatfc başkaldırının Önemli Mr kilometre taşası oluşturdu * diyor.
OzeRkle basın daha çok deştvel olmaya başladı ve MBKdakl bölünmeyi s o r t i tema ola
rak kutandı, ikimde n id a n konmak İsteyen radlkalenn bir »der seçthlerl haberleri yayıl
dı fakat, lideri etrafında tam bk balık içinde' olan MBK da htçbk bölünmenin oknadgıru
(an eden Gürsel bu haberterl yalanladı. (Tasfiye eellen subaylar sonradan Imkısu
Demeği nl kuracaklar ve bu demek sorralan bazı protesto eylemleri Çözemeyecektir. I Y . )
1281 Aynntlar Içlnbkz. T.Aydem r olayı, irsal Yad. ‘ İhtilalci Subaylar* C»t 2. Yazcı Yay
301
General Norstad. bunun üzerine Geçici Hûküm et'ln. emeklilik konulannda-
kl planına A B D 'n in yardım edeceği sözünü v e rir.(2 9 )
(General Cemal Madanoğlu da gazeteci C.Arcayürek'le yaptığı bir
söyleşide 'E m i n s u 'l a r a ö d e n e n 4 0 - 5 0 b i n lira la rı A m e r ik a lı la r d a n a l d ı k . '
dyecektlr.)
302
Türkiye'deki askeri rejimin verdiği bu teminatlar. OEEC İle yapılan an
laşmalar gereğince sağlanan olağanüstü borçlanmalar bir yana, kapitalist
metropoller ve devletler eliyle Türkiye'ye yapian yardımın da önceki yıl
larla aynı düzeyde kalmasını sağlar.
D ış ka yn a k lı p araya a d i İh tiy a ç o ld u ğ u g ö rü lü n c e
u lu s a k ı, d e vle tç i M IH I Birlik K o m itesi de
Y A B A N C I S E R M A Y E Y A T IR IM IN I TE Ş V İK ve
İN C E L E M E K O M İS Y O N U 'n u n
y e n id e n g öreve b a şlam asına İ z in verir.
B u geri d ö n ü ş d e rh a l m ü k â fa tla n d ırıla ca k,
k re d i m u slu kla rı açılaca ktır.
304
dım vermeyi kararlaştır» ve yine aynı ay içinde Amertkan büyükelçisiyle
100 milyon dolar üzerinden bir anlaşma İmzalanır. 15 Eylül 1960 günü
İse Türkiye'nin en büyük sanayi kurıiuşu olan Ereğli Demir Ç elik Tesis
leri hakknda OEEC ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile bir anlaşma İm
zalanır. Aynı dönemde Federal Alman CunhurlyeO de Türkiye'ye SO mil
yon dolarlık bir kred açar. Sonuç olarak 27 Mayıs 1960 hareketini İzle
yen yıl içinde Türkiye aşağı yukan 400 milyon dolarlık kred akr. Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı na (TPAO) dış borçlarını 300 milyon Türk Li
rasına kadar artırma İzni verlkr. 1961 yılı Ocak ayında AID (Agency for
International Development-Uluslararası Kalkınma A|ansı) tarafından
Türk hükümetine açılan 159 milyon dolarlık bir kredi. Dem» Çelik tesis
leri İçin gerekli teçhizatın ithalatı amacıyla Koppers. VVestlnghouse ve
Bk>| Kno* şirketleri tarafından kurulan Koppers grubuna veriecektlr.(32)
Ekonomik hayat üzerinde kurulan denetim fiyatlara da yansır. 1960 yılı
nın İkinci yansında fiyatlarda bir istikrar görülür. Ama uzun bir süredir İk
tisadi büyümenin enflasyonla aynı anlama geldiği bu ülkede fiyat istikra
rı ekonomik olduğu kadar psikolo|ik sebepler yüzünden de bir durguı-
laşmaya yol açar.(33)
Başın Görsel in çektiği ılımlılar*! Yeniden Batı ya eklemlenme yönün
deki tüm çabalan MBK içindeki genç radikal grubun tepkisini çekiyordu.
Onlar 'Sistemi otırtmadan gidersek İhtilal başuna yapmış oluruz. Bunun
için zamana ihtiyacımız var." diyorlardı.
MBK içindeki radfcal grubun tepkisini çekerken. CGûrsel ayakbağı ve
çatışman olarak gördüğü bu grubu ani bir baskınla çökertme karan aldı.
305
27
o k İL \ > * k jL ~ k .-
J M Il L y U y L . A
< t J , > .
/ l6 k*J+*~ «L + tk , / « t j(* A \ _ J ^ / s
— ✓ A J-A
A s "û /6 £
«t «
/ £ it f , *«-*
A j& A . • £ m. o^ al^ C Â+ jU — ^
K
jf*~~L/uA dy/~*: u . r^ u ^ c JcL l. ^
Ç * İJ " A ’ 1^ —
 y ^ Ju A ~ Z ^ ~ e l< — ,
ı* «<1 • r « V — a . ı
£~ & L J U X jp -
p - Gi A r
306
Cemal Gürsel tıtıdan b* an t w d sıvllere devretme (abası içindeydi Kenet sı C u m
hurbaşkanı olarak yukarıdan gözeten, knonuyû de seçimin mutlak galibi ve barbakan
olarak düşünüyordu. Oysa M6K ıçrıde radikal grup demlen 14'ler A k Devem dedik
ten 27 M a y a hareketinin kısa zamanda yerme otvrtıiamsyacağını. köklü reformlar ya
pılmadan yönetimi aceleyle siyaslere terk etmenm yarark olamayacağı konusunda ıs
rarlı oldıiar. Bu nedenle Gürsel ve onu destekte yen grubun tepkiseli çekıyorlard.
Ağustos ayında tırmanmaya başlayan genkm ve y a p tın gızh toplanı t ı r tarafların kuş-
kıların davet eekyor. bir taraf d ğerm in komite ıçnde be darbe yapıp, dlktatoryal bir
idare kurma hazrtığmda olduğunu düşünürken. Öbür grup da kendiermm tasfiye e d
teceğı düşüncesen taşıyortard. Nihayet I 3 Kasen sabahı baskın şek telde gerçekleştiri
len operasyonla 14'ler enterne edilerek, elleme azil m ektıpkın tutuşturuldu ve he
men y ırt d şına çeşit! görevlerle sürgüne gönderildiler Usıre- 14lerin otırduğu Sara
çoğlu M ahelesndekı evler güvenlik kordonu a lm a a hnm ştı Bu arada Türkeş'ln kapı
sı kırılıyor ve zorl» İçen girmek isteyen subaylar drenşle karşılaşıyorlardı
307
Tarihe “ 13 K asn ı Cuntası- olarak gedecek olan tasfiye Komite si. 12
Kasım gecesi Gürsel başkanlığında Çankaya'da toplandı ve I41erln sür
gün edilmesi karama varıldı. İhtilali gerçekleştiren bu güçlü kadronun
herhangi bir yanıt vermesine fırsat verilmeksizin hemen gözaltı operas
yonları başlatacaktı Polisiye filmlere konu olabilecek radikallere kar
şı devrim başlatılmış ve 14'ler olarak bilinen subaylar gözaltına alın
maya başlanmıştı. Bunlardan biri de İhtilalin güçlü adamlarından Orhan
ErkanlfydL Tasfiye 13 Kasen sabahı Gürsel in sesiyle radyodan 7.30 ha
berlerinde hafca duyurulur. Gürsel konuşmasında 'Milli Birlik Komite-
si nin çalınmalarını tehlikeye sokacak bir duruma düşürüldüğünden. Türk
Silahlı Kuvvetleri ve Milli Birlik Komitesi üyelerinin talepleri üzerine
M BK'yı feshettim’ gibi pratik bir açıklama yapar. Gürsel o akşam yaptığı
basın toplantıseıda İse tasfiyeyi görüş ayrılıkları ile açridar. M8K üyeleri
nin otuz sekizinin de “vafanperver. çalışkan ve samimi olduklannı’ befcr-
tlr. fakat diye devam eder: "Gitgide öyle değişik fikirler. öyle görüş ayrı
lıktan ortaya çıktı kİ. Komite toplantilan, meselelere hal çaresi bulunacak
bir yerden çok. savaş alanına döndü." I4 'le r şu kişilerden oluşur: Yar
bay Orhan Kablbay, Albay Alpaslan T ürk eş. Binbaşı Orhan Lrkanlı,
Yüzbaşı Rıfat Baysal, Yüzbaşı İrfan Solmazer, Yüzbaşı M ünir Köseoğ-
lu. Yüzbaşı Muzaffer özdağ. Yüzbaşı Numan Esin, Yüzbaşı Ahm et Ez,
Binbaşı Dündar Taşer, Binbaşı Şefik Soyuyüce, Yarbay Mustafa K ap
lan, Yarbay fazıl Akkoyunlu, Binbaşı Muzaffer Karan.
14'lerın tasfiyesi özellikle CHP'lı basında olumlu karşılandı. 13 Kasım
1960 sabahı MBKdan uzaklaştırılan, emekliye sevk edilen ve ckş misyon
lara danışman!!) olarak sürülen kişilerden Orhan Kablbay. Orhan lrka nlı
Alpaslan Türkeş. 27 Mayıs Hareketi nin önde gelen kişileridir. Tasfiye
edilen subayların arasmda general yoktır. Bunlar daha çok atoay ve alt rüt-
beh subaylardı. 14lerin tasfiyesiyle birlikte ılımlılar Gürsel ve generaller,
azınlıkta kalmaktan çekindikleri İçin kendi poRrikalama karşı ç*an
herkesi urakiaşbrmadriar. Esas sorunları. MBK üzerinde tam bir otorite
sağlamak ve kısa süre içinde ülkeyi siyası askerlerden kurtaracak polltfca-
ları hayata geçirmekti. Kurucu Meclis in oluşturulmasıyla İlgili yasayı MBK
Ağustos 1940'ta Ankara Orduevi ndekı bir odada Talat Aydemir. Halim Menteş ve
Dündar Seyhan bir aradadırlar. DCndar Seyhan kızarak ayağa kalkıyor. Ölke içinde:
'Arkadaşlar K o m te a rt* ikiye aynim i}t». Bu *1 g r ip b e g in gelecek bırbrmı temizle
yecekte. fakat şunu bJm kı kuvvet b u de d r . o halde bizler başarıya »aşacağız Bu şe
k«de hareket edilmediği takcbde başka ç*ar yol yoktı*.' ckycr MBK'yı çeşatl kışı ve
yazarlar kendUeme göre 2'den 5 e kadar çeşM gruplara ayırmışlardır. Esasta Gür
sel'm başım çektiği gerekli reformları yaphktan sonra *tidan oiabikkğnce s M m
devretmek isteyen CHP eğilimli general ve albaylardan oluşan grup. Diğeri ise asken
yönetimin en az 4 sürmesini temel reformların yaptmasıru isteyen ve rad*al de
nilen a ba y ve daha alt rütbek genç subaylar.
306
7 Aralıkta katni etti ve 16 Arabkta yayınlarup yasalaştırcb. Kutucu Meclis
ilk toplantısını 6 Ocak 196l'de yaptı ve yasama görevlerınt MBK Ve pay
laşmaya başladı. Sivil yönetime doğru IBt önemli adım atılmıştı. Ancak
darbecileri hlc ummadıkları süprlzler bekleyecek. 14'lerln görüşlerine
hak verecek hale geleceklerdir. Şimdi tekrar her dan bitenin gerçek
nedeni dan mail ve ekonom* konularda neler olduğuna bakalım.
309
Aynı günlerde DfTde bir yandan uzman ve uzman yardımcılı
ğı sınavları yapılmakta, öte yandan DPTye alınan uzmanlar çe
şitli çalışmalar yapmak üzere yvrtdışna yolanmaktadır. Ingiliz
geleneğinden esinlenerek "Beyaz Plan" adını alan Birinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı çalışması, dar kacto ve yetersiz deneym
nedeniyle ağır ancak lynyetle yürümektedir. Bu yüzden. 1962
ydımn plana geçiş dönemi olarak geçiştirilmesi kararlaştırılır.
310
a »««a «a ) a a a a a m ı
?>
ıtıı u ıi mı
x rs v a aaaı
'K i ş i b a ş ı n a 1 7 5 d o l Arlık g e l i r l e T ü r k i y e
A v r u p a 'n ın e n y o k s u l ü lk e s id ir
0££C Heyet ta b a n ı K.Ber nl
" B a n a ü y e s in i A m a y a p t ığ ın İş le r d e n h a b e r d a r d e ğ i li m i "
diyen IMF heyeti Ha s U ekonominin
konsültasyonu İçin Ankara'ya gelir.
Benli Raporu, Türkiye’nin dış borç ödeme yükünden söz ederken
çok kötümserdir. "Türkiye Birinci Planı na dış borç ödemelerlnrı İhracat
gelirlerine oranının bire üç olduğu bir durumda başlamaktadır. Bu dün
yada benzen bu tür oranların içinde en kötülernden biridir ve Hindis
tan'ın Üçüncü Plam’nm sonunda varacağı oranın İki katıdır. Birinci ve ikin
ci Planlar süresmce ve muhtemelen Üçüncü Plan döneminde de Türki
ye'nin ödemeler dengesi açığı olacak ve bu nedenle de borçlarının hac
mi artacaktır. Bu yeni dş borçlara ne gibi şartlarla gnşlldığl. Türkiye’nin
İleride kendini yaşatabilme olanakları açısmdan hayati önem taşır.*
O L I C ’nin nihai değerlendirmesi şu görüşlerde odaklaşmaklar!*:
‘ Heyet, borçların ödenmesi ve İthal İkamesi maddelerin üretiminde
ki gecikmeler göz önüne alındığında. Türkiye'nin ortalama ckş yardım Ih-
tiyaçlannın yılda 320-340 milyon dolar dolayında olacağı kanısındadır.
Bu Birinci Plan dönemi İçin yardım İhtiyacının 1.6 İle 1.7 milyar dolar do
layında olacağı sonucunu vermektedir.
Yardımın o kadar büyük bir bölüm ü eski borçlann ödenmesine
ve programlanmış İthal maddelerinin sağlanmasına gitmektedir kİ.
yardımın ancak %30’unun belli projelere verilmesi mümkün olabilecek
tir. Birinci Plan’ın son yıllarında kamu yatırvnlamın %15'llk bir kesintiye
08X39) KenanMonan. Cemil ÇjkmaU. ı j e . 1987. slûO . 161. 163.
312
uğraması, yardm İhtiyacını ancak 100 milyon dolar kadar azaltır.
1963 yılının ortalama borçlanma şartlan devam ederse (%3 faiz. 20
yıllık İkraz. 5 yıllık bir ödemesiz dönem). OEEC Türkiye'nin Bırncı. İkinci.
Üçüncü ve muhtemelen Dördüncü Plan döneminde de yardıma muhtaç
olacağı kanısındadır.*
O günlerde Türkiye'ye. "Bana üyesin! Ama yaptığın İşlerden haber
dar değilim!* ctyen IMF heyeti hasta ekonominin konsültasyonu İçin An
kara'ya gelir. IMF heyetim Çek asıllı Emst Sftvc. Türk tarafını İse Ziya M ü -
ezzlnoğlu temsil etmektedir. 1962 yılının soğuk bir kış gününde. 22
Ocakta yemlen öğle yemeğinde IMF Heyet Başkanı Sturc cevaplandınl-
masm İstediği soruları detir...(40)
Bu donem Türkiye'nin yakın tarihi ve günümüz koşullarını belirleme
si açısından Önemlidir. Yönetimde 1908-1920'lerde olduğu gibi askerle
rin bulunması ve onlarn belirleyici kararlan nedeniyle bu süreç dikkate
değer olaylarla doludur. Bu nedenle ekonomık-slyasal-sosyal konular as
kerlerle İç İçe ve onların sorumluluğu ile şekillenmektedir.
Kltabtmızn akışı da diğer İktisat tarihi kitaplarından farklı olarak bu
gerçeklikle şekillenmekte.
Borç Çok Para Yoktu Ama...
Siviller Siyasi Teşkilatlanma
Askerler De Kendi İçlerinde
Güç Mücadelesiyle Uğraşmaktaydılar
11 Şubat 1961'de eski DP'Ulerln temsilcisi ve takçjçlsı olarak, emekli
General Ragıp Cümüşpala başkanlığında “Adalet Partisi- (API kuruldu.
Ote yandan Gürsel ve çevresi de 27 Mayısı benimseyen bir parti kurulma
sı Içm çalışıyorlardı. Temaslar sonunda birinci MBK hükümetinde Maliye
Bakanlığı yapan ve Menderes e karşı olmakla tanınan Ekrem Allcan'ın
başkanlığındaki "Yeni Türkiye Partisi" (YTPJ'de 13 Şubatta kuruldu. Ada
let Partisi Başkanı Gümüşpala. Gürsel'ln basklarına dayanmakta güçlük
çekti. Bııkaç defa istifayı düşündü İse de gemiyi kaptansız bırakmadı, ül
kede CHP'II ve eski DP'II olmayan yeni siyaset adamları btimak zordu. Üs
telik asken iktidarın adamları olarak tannan bir partinin gelişmesi, seçim
kazanması adeta imkansızdı. Bu arada O sm an Bölükbaşı da "C u m hu ri
yetçi Köylü Millet Partisi* (CKMP) diye bir parti kurdu ve oldukça büyük
taraftar topladı. Adalet Partisinin İsmi, o günlerde ve daha sonralan asker
leri meşgul etmişti. Bazriarma göre 'Adalet* kellmesinn kullanılmasnda-
kı amaç *lntlkAm*dı. Yanı 'İ n t i k a m a l m a t ak a d a le t y e r i n i b u la c a k t ı r .' yoru
munu yapıyorlardı. Hatta Gürsel de bina İnanmış ve Gümüşpala'ya: " N e
;40l Kenan M crtan Cemil ÇakmaMı. a .g .e 1987. *.166. 167.
313
oluyor, InMkÂm m ı *UcAksm ıı?~ dİyi sormuştu. Yeni Türkiye Partisi de
gerçekte Gürsel in ve etrafındaki akri hocalarının zoruyla kurulmuştu. All-
can da bir "Zoraki Başkan'dı. Parti ölü doğdu ve kısa süre sonra defin tö
rem yapıldı. Vatandaş İse daha 9 a y önce gerçekleşen askeri darbenin g e
tireceği daha İyi koşulları merakla beklemektedr. Gürsel bu defa "M illi
yetçi Serbest Parti" adlı bir parti kurdurmak istedi. (Ne gariptir kİ 12 E y
lül 1980 sonrasrıda aradan 20 yıl geçtfcten sonra aym senaryo yine sah
neye kontiacak ve sonuç değişmeyecektir. M D P Partisi, paşaların teşvi
kiyle ve onlarn gölgesinde kurulacak, seçimlerde oy alamayacak ve da
ğılacaktır. Demek ki geçmişten yeteri kadar ders alınmıyor. Başkalarının
yapamadığını ben yapanm diyenler, aynı hatayı tekrariıyorlar.
(41) SKB Örgütü. 40 b yıllarda TSK ve siyaıaJ yadımda akt» ve sorınlu bir donemin beUr
leyKbl olmuştur. Aytntılı M gl İçin bkz irsal YavL "Ihtlalcı Subaylar 2. Kitap.
314
T*K u r lh t e f c M l k l *• « ı »
o U y İK B v * 1 C t m l cr n
tc r v o ıır u b«H >8 g U ı
Vortâ T «rtd • M kııı Hr>â (U m a n ı*
H o trv fn UM y*on«n*T«j*
M / / * b* ralfryv h n n « i « t c * m «r i
315
Hava Kuvvetleri Komutam İrfan Tartsel'ı götüren uçağın geri çevrildi
ği ve Mürted Hava Üssüne indirildiği haberi. SKB'lılar tarafından nasıl
çoşkuyla karşılanmışsa. MBK'da büyük bir endişe ve şok yaratmıştı. Şim
di ne olacaka?
Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay İstanbul'daydı. Durum kencfcsl
ne anlatıldı ve hemen Ankara'ya dönmesi İstendi. Suray. askeri bir uçak
la hemen Ankara'ya geldi ve Garnizondaki bütün komutanlan 28. Tümen
Karargahı nda toplanoya çağırcfc. Gerginlikler yaşanan toplantı sonunda
Sunay: 'Salim kafayla v e sakince düşünün İsteklerinizi belirleyip bana y a
zılı olarak bUdlrln. Fakat bunların yapılamayacak şeyler olmamasına özel
likle dikkat edin. * dedi. Ancak SKB öylesine hiddetliydi kİ İstek değil, ül
timatom verecek v e üst kademelerde büyük bir tasfiye ısteyeceknr.(42)
316
na göre. Hava Kuvvetleri Komutanlığında uzaklaştırtan İrfan Tansel. ye
mden görevine iade edikti. MIHI Savunma Bakanı General Muzaffer
Alankuş gorevnden alındı. Komploya karışan Kara Kuvvetlen Komutanı
Korgeneral Celal Alkoç emekliye şevli edildi, yerine Korgeneral M u h k -
tln ö n ü r getirildi. Deniz Kuvvetleri Komutan Koramiral Zeki özek de
emekliye sevk edilerek yerine Koramiral Necdet Uran getnldl.
Üst kademedeki bu tasfiye frtınası «e birlikte İçişleri Bakanlığı yapan
General Muharrem Ihsan Kızdoğlu da görevinden aynldı.
2.Ordu Komutanı Şefik İter ile Devlet Başkan Başyaveri AgasI Şen
ve bazı havacı subaylar emekli edildi. Muhafız Alay Komutanı Osman
Kök sal görevinden alnarak ye m e Kurmay Albay Şükrü ilkin getirildi.
Cemal Madanoglu Ankara Komutanlığı ndan azledilerek MBK'daki go-
revne iade edildi. Bunun üzerine Madanoğlu MBK'daki gorevnden de
Istda etti, yerine Tümgeneral Ali Kesklner atandı. MBK üyelerinin b u n
dan böyle askeri birliklere komuta etmeleri, karargah, kışla ve garni
zonlara girmeleri, subay ataması girişimleri yasaklandı. M BK bundan
böyle yOnetm faaliyetlerini Silahlı Kuvvetler Birliği örgütünün gözetiri
ve denetimi altında yapacaktı. Silahlı Kuvvetler artık dışandan istismar
edilmeye um vermeyecekti!..
Ültimatom tarihi 6/7 Haz ran 1961 dır. Eğer istekler kabul edfm e-
seydı. SKB'nın daha doğrusu albaylara niyetleri Gürsel'I d e vırp iktidarı
ele almaktı. Boylece askerliğin temel kuralı olan hiyerarşi alt üst oldu. Ge
neraller albaylara emrine, fctldar da SKB'nln kontrolüne girdi. Yeni b r
donem başkyordu. Buna ordu İçi iktidar mücadelesi dönemi demek yan
lış olmaz. (Bu gerçeklik nedeniyledir kİ daha sonraki 12 Mart 1971 ve 12
Eylül 1960 darbelerinde generaller İşi daha baştan ele alacalardır.)
Askeri kanattaki bu heyecanlı olaylar artarak devam edecektir. Ancak
üfce yönetiminin sivillere devriyle ilgili girişimler de sürmektedir.
Askerlenn en büyük endişesi alaşağı ettikleri D r zihniyetinin yemden fc-
tldara gelmemeslydl.
317
Tatlı başlamıştı....
Karizmatlk Liderin
Yantılışı ve Sonu
Sınıfsal faraklılaşmaların gelişmemiş
olması. Demokrat Partiyi popülizme
zorlamıştır. Demokrat Parti nin siyasal
başarısında arkasında sınıfsal çelişkiler
değil. Türk toplumunun OsmanlI'dan
miras aldığı, tek partili dönemde laik
leşmeyle daha da belirginleşen dikey
bir zıtlaşma yatar: Laik, çağdaş ve si
yasal gücün teketeştigi siyasal merke
zi üe ekonomik yükün taşmdıgı gele
neksel. dinsel toplum. Yerel ve ekono
mik elitler hem siyasal güçten büyük
ölçüde yoksuı okhJdarı içirt hem de
kültürel değerler açısından siyasal
merkezin dışında, geleneksel taşra
içinde yer almışlardır. Sivil toplum ku-
rumlar aıırı ve çoğulcu siyaset anlayışı
nın geçmişi bulunmayan böyle bir ül
kede. yıgniar siyasal yaşama, popüist
318
parti liderlerinin kahzmatk kişilik
leri çevresinde katılırlar DP başın
dan beri bu gerçeği iyi değerlen
direrek. yığınları harekete geçire
rek. karizmatlk lideri Menderesin
kişftginde yaranı. (Günümüzde
olduğu gibi.) CHP'nln uygıiackgı
yukarıdan aşağıya radkal kültürel
değişim pottikası. karİzmatik li
derin yıgmlan harekete geçirebil
meşine elverişli bir zemin yaratı
yordu. Laiklgm (Sn özgürlüğüne
karşı olamayacağını birçok kez c*-
le getiren Demokrat Parti, seçim
leri kazanu kazanmaz tabanın bas
tırılmış özlemlerine yanıt olarak
kapatılmış bulunan türbe ve zavi
yeleri yeniden açtı. Ezanın Türkçe
okunmasına son verip, yeniden
Arapça okunmasın sağlayan ya
sayı çıkardı.
Ancak sosyal ve ekonomik politi
kaların Ması sonucunda Iktidan de-
mokratk yola devretmek yerine,
merkeziyetçi siyasal y apelin ola
nak tanrtgı otokratlı baskıya baş
vvsunca. 27 Mayıs 1960 ta zorla
ktidardan uzakiaştmldı.
Adnan Menderes. Celal Bayar baş
ta olmak üzere, hükümetin bakan
ları. milletvekilleri yandaş bürok
rattan tutuklanarak. Marmara deni
zinde asken bir tesis olan Yassı-
ada'da kurulan mahkemede yargı
larsak. çeşitli cezalar aldlar. Ya-
lun bir geçmişte arşivlerin açılma
sıyla. Yassıada süreciyle ilgili ger
çekler güroşıgına çıkmış oldu,
forc^a/iarflla Mahkeme süreciyle
ilgili görüntüler ve Adnan Mende
res'in Haç içerek intihar teşebbüsü
sonrasına ait fotoğraf le 17 Eylül
1961de imralı Cezaevi nde ger
çekleştirilen idam kararırın infazı.
319
2. Devrimin siyasi İstismar a konu yapılmaması,
3. Dinin propaganda konusu yapılmaması ve siyasi İstism an na
meydAn verilmemesi.
4. Y as «A ti a Mahkemelerinin ve orada Ak nacak kararların tartıl
ma konusu yapılmaması.
Dört gCn süren toplantı ardından ortaya çkan metin, daha sonra par
ti başkanları tarafından da İmzalanarak taahhüt edilecekti. Bu arada MBK
üyelerince hazırlanan ve siyasi parti balkanlarda mzalaMacak bir "01*11
Protokol" metni de açılanmamak kaydıyla onaylandı. Giriş kısmında ül
keyi İhtilale götüren nedenler sıralanıyor. Son kısmında İse 27 Mayıs İh
tilalinin meşruiyetinin kabul edilmesi "Her ne surette olursa olsun
Istlsmann a U ln verilmemesi. Demokrat Fartl zihniyetini ve onu tem
sile veya devam ettirmeye teşebbüs m aiyetindeki her türlü davranışı
şiddetle re dd e de riz.*diye bitmektedir.
5 Eylülde Çankaya Köşkü nde Gürsel in başkanbğında yapılan zrve
toplantısında, siyasi parti başkanları gizil protokolle blrilkte. "MIHI Be
yanname" adı verilen deklarasyonu da İmzaladılar, aynı gCn Kurucu
Meclis faaliyetine son verdi, bö nü, bu nedenle yaptığı agklamada MBK
üyelerini minnetle anacaklarını söylüyordu.(43)
320
■yükse* Adalet Divanınca ölüm cezasına mahkûm edilen sanıklardan
sakıt (düşük) Reisicumhur Celal Bay ar. sakıt Başbakan Adnan Menderes,
sakıt Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve sakıt Makye Bakanı Haşan Po-
latkan'ın ölüm cezalan. Milli Birlik Komitesi nin IS Eylül 1961 gü n ve 7S
sayılı kararıyla tasdik edilmiştir. Ancak, sakıt Reisicumhur Celal Bayar'ın
65 yaşını geçmiş olması dolayısıyla verilen ölüm cezası müebbet ağır
hapse tahvil edilmiştir.
ö lü m cezasına mahkum edilen Refik Koraltan Agah Erozan. İbrahim
Kirazoğlu. A hm e t Hamdı Sancar. Nusret Kirişçtoğtu. Bahadır Dülger.
Emin Kalafat. Baha Akşıt. Osman Kavrakoğlu. Zeki Eratman ve Rüştü Er-
cleihunun cezalan da IS Eylül 1961 gü n ve 75 sayılı kararla müebbet
hapse çevrilmiştir. Tebliğ olunur."
MBK'nın bu karan da kimseyi memnun etmemişti. Özellikle AP'Iller
Komite'nln kararlan infaz edeceğini hiç mİ h»ç tahmin etmiyorlardı. Ka
rarların açıklanması uzerne AP'de büyük tepki oluşmuş, birçok yerler
de İştiralara yol açmıştı. Bir kısım II, üçe teşkilatı da levhasını söke
rek kapatma karan almıştı.
Ordunun bir kesiminde İse durum tamamen aksi yöndeydi. Ö ze l
likle İstanbul karargahı ateş püskürüyordu. Nasıl olmuştu da. üç İdam
cezasının UsdBdyle mesele halledilmiştir Jandarma Subay Okulu, kara
rt protesto eden subaylarla dolup taşıyor, her taraftan telgraflar geliyordu.
Necati ünsalan ve Emin A ra t Ankara'daki subaylarla toplantılar yaparak
onları yatıştırma gayreti göstenrlerken. İstanbul'da da Dündar Seyhan
gönderilmişti. Seyhan da Cıntanrı İstanbul karargahnı sakinleştirmeye
çabyordu. Bu olaylar yaşanırken, idam hükümleri kesinleşmiş olan Fatin
Rüştü Zorlu İle Haşan Poiatkan. 16 Eylül 1961 Cumartesi günü saat
2.40'da Yasstada'dan 30 mil mesafede bulunan Imralı Adası na götürül
müşler ve aynı gün saat 3.05'te idam edilmişlerdi. İdam hükmünün İnfaz
olunduğu. MBK İrtibat Bürosunu! 59 numaralı bMırisiyle açklanrmştı.144)
321
por da verildi. Bu rapora göre, hüküm artık İnfaz edilebdirdi!
Menderes'in İlk v e son arkadaşı Etern Menderes, arkadaşının ecel
uykusundan uyaraşm da görmüş ta 17 Eylül sabahı onu Adnan M ende
res'in odasına davet ettıklen zaman, arkadaşı uyanmıştır. Fakat yatağm-
da yan baygın denecek kadar halsiz yatıyordu. Yüzünün rengini tasavvur
etmek mümkündür. Etem Menderes'e evvela, ancak o yarı baygın g öz
lerle ve u zın uzut bakabddi. A m a bu bakışlar, d e m . manalı, ifadeliydi.
Belliydi kİ. art* arkada kalan bir ömrün, yıllarca derine inen bütün safha
ları dile geliyordu. Etem Beyle bu karşılaşma, artık ebedi bir veda sahne
siydi. Ondan sonra artık, yine kanunların hükmü İşlemeye başladı. M en
deres için mademki sıhhat raporu alınmıştı. O halde hüküm infaz edile
bilirdi. Gün. 17 Eylül, sabah saat 7.30'dur. Menderes İse hükümden ha
berdar değildir. Hatta art* yavaş yavaş konuşmaya da başlar: "Özür d i
leriz. bir iştir oldu... *
Rapor ise tam üç sayfahktır. Bunun yazılması, formaliteleri ancak sa
at 10.30'da tamamlanır. Yani mahkum. İnfaza bu raporla haz» sayılır.
İşte o zaman Yasstada'ya. yine bir hücumbotu yanaştırılır. Yassı-
ada'da kalan sanıkların koğuşlarında yine olağanüstü tedbirler alınır: Kim
se pencerelere yaklaşmayacak, kimse konuşmayacak ve dışanya da bak
mayacakta. Menderes giydiril». Muntazam kıyafeti »çndedlr.
Hava çok yağmurlu ve deniz çok fırtnalıd». Imrak adasına, ancak sa
at bire doğru vankr. Gerçi Menderes'in sonundan bahsedenler, hava
günlük güneşkkken. onun tam İdamı sırasında bu fırtınalann. boralam
patladığını ve hemen birkaç dakika sonra da. havanın durulup, yine gün
lük güneşlik hale döndüğünü yazarlar. Bunu yadırgamamak lazımcfcr.
Böyle tasvirler, tarhte ve bazı kroşeler İçin de yap*nıştır. A m a gerçek
olan, o gün havanın yağışlı, hrtınalı ve denizin çoşkun olduğudur.
Mahkemenin hükmü Menderese ve heyet h u zı»ı»ıd a tebliğ edil».
Menderes artık, çaresiz bir teslimiyet içinde, hatta sakn görünür.
Önce bir kapının kenarında bir koltuğa oturtulur. Elleri kelepçelenir.
Fotoğraf servisi onun bu vaziyette resmini al». Yakasında hüviyeti iliştir
miştir. Yüz ifadelerim değerlendirmek mümkündür. Bu safha, ölümün
eşiği demektir. Bu yü z ifadelerinde, artık çaresiz bir teslimiyetin hüznü
görülür.
322
ciğer b r hücumbotu takip eder. Başsavcı ve mahkeme heyet« d e n bir
hakim ve diğer iglhler bu bottadır.
Imralı'da ve usulen son bir arzusu olup olmadığı sordur. Dini telkin
için bir hoca, karşıdaki odada hazır bulundurulur. Menderes evvela h o
cayla yalnız kalarak konuşmak ister. Buna kanunlar müsaade etmemek-
tedr. O nun üzerine heyetin huzurunda konuşurlar. Dini telkin almak İs
temez. Yalnız tövbe duasına katılır. Hoca bu duanın kelimelerini ayn ay-
n ve yavaş yavaş sıralar. Menderes, her kelimeyi tekrar eder. Bu safha da
boytece bitmiş olur.
Menderes’in son sözlen İse şunlardır: 'Hayata veda etmek üzere ol-
ckjğum şu anda, devletime ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu an
da kanmı ve çocuklanmı şefkatle anıyorum..."
İnfaz yeri, imralı cezaevinin bahçesidir ve son işlemlerin yapıldığı bü-
ro kısmıyla İnfaz mahalli arasında 150 metre kadar mesafe vardır. İşte bu
yol. artık dönüşü olmayan yoldur. Menderes bu yola çıkarılırken ve büro
kapısndan çkarken. başım arkaya çevirir. Işitten şu sözlerdir: 'H iç m uğ
ber değilim!"
Sava kendisne o ana u y g u ı bir cevap verince, tekrar eder: "Evet,
hiçbir iğbirar (gücenme) duym uyorum!"
Menderes'in bu gök kubbe alhnda son sözlen bunlardr. İnfaz yerine
hareket edilirken saat 2. IS ’tlr. 1899 yıbnda Aydın da doğmuş olan İbra
him Etem oğlu Ali A d ıa n Menderes. 17 Eylül 1961 günü saat 2.30 sıra
sında. Imralı'da hayata böylece gözlerim yunar. Ama bu konuda ve bir
vatandaş olarak kanaatimizi belirtmek gerekrse. vereceğimiz cevap şu
dur: "Türk kamu efkAn. bu hükümleri ve bu infazlan asla doğru bulma
m$tır!"[ 45)
Gerçekten suçu ne olursa olsun, bir «sanın canını almak İnsanlık adı
na bir suçtur ve hiçbir çözüm getirmemişte. Osmank ne başlar aldı ama
bunlar çöküşüne bir çare olmadı. 20. yüzyılın 60. yılında b » ülke C u m
hurbaşkanını. Başbakanını ve bakanlarım toptan idama mahkûm eriyor
sa. o ülkede gücü elinde bulunduranlann önce demokrasi, sonra da siya
set yapma zafiyeti var demektir. Yap iması gereken duruşmalarda, ger
çekleri ama sadece gerçekleri ortaya koyarak, sanıkları İdam yerine kamu
vicdamnda mahkûm ettirmekti.
Menderes duruşmalar sırasında son derece pasif ve çaresizlik İçin
deydi. Savunması çok dar bir alana sıkışmıştı. Aşağıda görüleceği gibi
idamından önce el yazısıyla yaptığı son savunmasında nafile yere ükede
diktatörlük kurmak istemediler ini söylüyordu.
"Dikta relimi kurmak maksadım gütm ectğlm lzl hadiseler bugün da
ha açık göstermektedir. Ortada ne dlk ta tM û k vardı ne de dlklatOr.
(4S> Ş S Aydemir. ı.g t.. s.SOO
323
Muhayyel diktatör hangi kuvve! e dayanıyordu. Kabineye mİ? Meclis g ru
buna m ı? Kabineye veya hükümet atalarına karşı elinde hangi zorlayıcı
kuvvet ve imkânı vardı? Değil gruba karşı, grubun herhangi bir atasına,
bir milletvekiline karşı kullanabileceği herhangi bir cebir vasıtasına mı sa
hipti? Muhalefetin her ağıt açışta ateşler püstürdüğü gayelerinin en acı
dille hücumda olduğu bir hengamede her milletvekilinin genel kurul
üyelerinin g ru p idare heyeti azalannın veya topyekün grubumun çekine
cek korkacak hiçbir şeyle karşı karşıya bulunmadığı bir alemde diktatör
lükten bahse imkân var mıdır? Hakikat şudur kİ dlku re/İmine gidilmek
İstenirse en evvel bir silaha, bir silahlı kuvvete dayanmak İhtiyacı du
yulur. Halbuki Silahlı Kuvvetlerinizin en küçük bıdığının başında bulunan
subayından en büyük kumandanlara kadar hiçbirisine bu tem inde bir an
laşma dahi hatırlayacak en ufak b ir temas ve teşebbüs dahi olmamıştır... *
Gerçekte Menderes ve ekibinin yarattığı Türkiye tablosunun değerlen
dirmesi Şöyle: 1945-1960 dönemi Türklyesl. genel çizgileriyle artık kur
tuluş savaşı vermiş bir ülkenin dış poiltBıası değB, emperyalizmin em
rine girmiş bk ülkedir. 1945-1960 döneminde Türkiye. Amerika nın be
lirlediği gündeme sıkı sıkıya uyan, tamamen Amerika ve Batı'ya bağım
lı. şuadan Amerikan askerlerini sevinç gösterileri ve resmi protokoller
le karşılayan. Amerikan emperyalizmi adma dünyanın en uzak bölgele
rine asker gönderen. Amerikan yanlısı paktlara giren. Amerikan karşıtı
Ökelere karşı düşmanca tav* takman Amerikanın düşmanını kendi
düşmanı bilen, çeşltU uluslararası platformlarda Amerika'nın sözcülü
ğünü yapan. Amerika ve müttefiklerini hoşnut etmek İçin Üçüncü Dün
ya Har ak et ine karşı tavır alan. Batı'da kabul görmek ve Balı güvenlik ö r
gütü NATO 'ya girmek İçin demokrasi adı altında Batı dayatmalarına bo
yun eğen, demokrat* re|lmlnl çift meclis tartışmalan ve k i büyük parti
görünümü İle AmerBıan sistemine benzetmeye çalışan, dış gündem so
run lannı Amerika nın belirleyip. Amerika'nın çözdüğü, bazı yardım an-
Uşmalan kapsamında ülkenin her türlü bilgisini Amerika'ya açan ve yi
ne bu bilgiler çerçevesinde Amer k a nın sunduğu reçetelere bağunk ka
lan bir ÜBıedlr.
Kısaca Türkiye'nin demokrasiye geçişinde. Cum huriyetin kurulu
şundan beri Atatürk devrimler! Ue gerçekleştirilmeye çalışılan Batı tipi
toplum modeli çabalan.146) Cumhuriyet döneminde yetişen bir kısım
liberal ve Batıcı aydın ile Türk yönetici seçkinleri, ikinci Dünya Savaşı
sırasında İzlenen ekonomik politikaların ortaya çıkardığı kapitalist n ü
veler ve toprak ağalan İle eşrafm önemli etkileri olmuştur. Ancak te
mel neden. İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya kon|onktürûnde
meydana gelen dış gelişmelerdir. 147)
(401 Suna Kili. ‘ Kemalizm*. İstanbul. 1969, s. 167.
(47) Bemard LewB. 'Türkiye'de Son Ge*jmeler\ A .Û .H .f. D.. CIK IX. Sayı l 2 . 1952. O l .
324
Burada tartışılmaya değer konu Menderes'i İdama götüren icraatları
nın kaynağı iç politikada mıydı, dış politikada mıydı?
Yaşananlar ve eleştiriler onun A BD ve Batı kapitalizmine bağımlı ol
duğunu gösteriyor. Peki fıtllalı yapanlar ne yaptdar?
" M ü ş t e r e k e m n iy e t t e ş e k k ü lle r in d e
T ü r k iy e İle te ş r ik i m cul e d e n le r İç in k e iA
b ü y ü k b ir m e m n u n iy e t k a y n a ğ ı te ş k il e tm iş tir. ”
A & D D evlet &Jis»J<nı tljenhovvef. 11 Ita zr j n 1900
325
C H P ’lller İk tk U rı "To rb a d a Keklik" G örüyordu
'Sevgili AntalyalIlar, fim di size onbeş g ü n sonrasının
Başbakanı İsmail Rüştü Aksal hitabedecekf
326
DP AP Adıyla Yeniden İktidar Sahnesine Çıkınca
SKB'II Albaylar " B i z b ö y l e o İA C A ğ ın ı s ö y l e m i ş t i k . "
MBK ve CHP İse Şokta
15 Ekim 1961 Genel Seçimleri nin sonucunda 450 milletvekilliği şöy
le dağılır: CHP oyların % 3 6.7‘slnı alarak 173 milletvekili. AP oylann
%34.8'lnl alarak 158 milletvekili. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi oyla
nn %14'ünü alarak 54 milletvekili, oylann % 13.7‘slnl alan Yem Türkiye
Partisi 65 milletvekili çıkanr. Senato seçimlerinde ise AP 70. CHP 36.
CKMP 16 ve YTP 28 senatörlük kazanır.
Gazeteci O.Tokatlı bu durum İçin: ‘ İnönü’nün dediği çıktı. Seçim ge
cesi. Ikl yüz elli milletvekili çıkaracağımızı tahmin edenler, 'Bu naşı/
o lu yo rT diye hayretle birbirlerine baktılar... Emin Paksüt’ün hayret f i
de eden çehresndekl çizgiler hala gözümün önündedir.* demiştir.
Seçim sonuçlanna göre hiçbir parti tek başma İktidara geieml-
yordu. A rt* koalisyon hükümetleri devri başlayacaktı.
27 Mayısta askıya alınan demokrasi. 15 Ekim 1961 pazar günü yapı
lan genel seçimlerin arckndan yeniden ışierkk kazanıyor. Yeni Anayasa
gereği seçimlerde kazanan senatörler ve milletvekilleri mazbatalannı ala
rak yavaş yavaş Ankara yoiunu tutuyorlar...
327
S eçm sonra» ortaya çfcan bu karmaşaren hemen ardından Anka
ra'da yapılan toplantıda Talat Aydemir: 'B u durumdan ancak demokrasi
nin şartlarını temin ettikten ve doktriner partiler kurulduktan sonra seçim
lere gidilebilir’ diyerek, yönetimin tekrar Silahlı Kuvvetlere geçmesini
istedi. Toplantıya kattan havacı subaylardan Albay Halim Menteş ve Fev
zi Arsın, siyasi partilere baskı y apt arak t ıclann CHP"ye verdiril meşine,
aksı halde yönetime el konulmasından yanadrlar.
" B a ş g il C u m h u r b a ş k a n ı s e ç ilin e ,
Ç a n k a y a 'y a İ l k b o m b a y ı b e n a t a r ı m . . . "
“E t l i k t e M i l l i E m n i y e t i n b a h ç e s i n d e ç u k u r
h a z ır la n d ı. C u m h u r b a ş k a n ı s e ç ilir s e n M e c l is t e n
ç ık a r ç ık m a z c ip in d e h a z ır . O n a b in d ir ile c e k s in .
E t l i k ’e g ö t ü r ü l ü p , o ç u k u r a d e f n e d i l e c e k s i n . "
329
Bu sozlef odaya bomba gibi düşüyor. Başgll kıpkırmızı oluyor. Ancak
Ulay aynı tonla devam ediyor:
"farz edelim cumhurbaşkanı seçildin. Zannediyorsun kİ toplar
anlacak. halk sokaklarda yenlik yapacak, İ la n ı yad m ani olacak; b ö y
le yeyter umuyorsan yanılıyorsun..."
Başgıl'ln benzi atıyor, sararıyor ve yanıt vermek İstiyor. Fakat Ulay
sözlerini şu cümleyle noktalıyor:
*Etlik te Mitil Emniyetin bahçesinde çukur hazırlandı. Cumhurbaşka
nı seçilirsen. Meclls'ten çıkar çıkmaz cipin de hazır. O n a bindirileceksin.
Etllk'e götürülüp, o çukura defnedileceksin."
Cumhurbaşkanı adayı O d . Prof. Alı Fuat Başgll. bu son çıkış üzerine
ayağa kalkıyor, kapıya yönefcyor ve dışarıda bekleyen arkadaşların*! kol
larında oteline geliyor Akşam AP Genel Başkam Gümüşpala ve daha
sonra CKMP Genel Başkam Osman Bölükbaşı'yla konuşuyor. Senatörlük
ten istifasını yazıyor ve sabaha karşı saat 4 00 te bir otomobille Anka
ra'dan aynlıyor.(55)
Erdoğan Örtülü'ye göre: “Başbakanlıkta yaşanan bu olay srasnda
Sezai Okan ve bazı Komite üyeleri de bulunmakta, yüzler asJmış. sinirli
bir hava esiyordu. Sıtkı Ulay. AP heyeti içindeki Şınası Osma odaya girer
girmez ona bağrmaya başlar:
Şlnasl! Başgılİ Cumhurbaşkanı mı yapmak istiyorsunuz ?'
Şlnası Osma henüz cevap verme fırsatı bulamadan Ulay bağırmasına
devam ederek:
Yoksa bizim tüfeği alarak, dağa çıkmamızı mı İstiyorsunuz? Başgll bu
memlekette Cumhurbaşkanı olursa, yapacak birşey kalmaz. Bunu bilmi
y o r musunuz?' Ulay'dan sonra Fahri Ozdılek ve diğer Komite üyeleri. AP
heyetim azarlarcasına konuşmuşlardır.’
Meclis odalarında üniformayı çıkarıp, sivilleri giyerek ayağı İndik.'
Biri Em ek li. İk i g e n e ra lin M e t i h » o c u m d a k i * 6 z d ü e llosu :
“U l a n l ~ a ş a ğ ıy a , in e r s e m s e n in g . . . "
“U l a n b e n d e s e n i n y e d i s ü l a l e n i . . . "
330
A n i - , b r Türkiye Büyük Millet Meclisi be de Senato vardır. Fıkr ba
bası İnönü olan ve ihtilalci subaylara verilen bir ödün gereği, eski MBK
üyeleri de ömür boyu 'tabii senatör* olmuşlardı.
Ancak Fgınç olan durum, yeni açtan Meclis binasının tüm çevresinin
asken birlikler tarafından kuşatılmış. Mecls İçinin İse silahlı subaylarla do
lu ve bütün kapıların*! kapatılmış olmasıydı.
Gazeteci Metin Toker o günle ilgili olarak: 'Nitekim Meclisin açılış
günü süngünün gölgesi genel kurul salonunun üzerine düştü. Başta Ge
nelkurmay Başkanı Sunay olmak üzere, tüm komutanlar izleyici locası n-
dayddar. '
Bir MBK üyesi Suphi Karaman (Tabii Senatör): 'Meclisin toplanacağı
saar iS.OO'ten IS dakika Önce, sivil elbiselerimizi Meclise getirmiştik.
Meclis odalarında üniformayı çıkanp. stviNeri giyerek aşağı indik.'
AP milletvekili Ferruh Bozbeyll İse: “ Y u k a r ıy a b a k t ı ğ ı m ı z z a m a n
m a n e v r a k ıy a f e t li s u b a y la r v e y a n la n n d a h a n ı m la r v a r d ı. B ö y le b i r
d e h ş e t hası a s ı . . . Y a n l o c a l a r d a İ s e y i n e a s k e r l e r o t u r u y o r d u . Ve yem in
ediyorduk.'
CHP Genel Başkanı İnönü. en yaşlı üye olarak başkanlık kürsüsünde
oturmaktadır. Boykece 1961 seçtmlernden sonra. Parlamento'nun açta-
bllmesl y*ıe İnönü'nün tarihi klşilğlyle gerçekleşiyor.
Cumhuriyet Senatosu nda ve Millet Medist'nde Başkanlık Divana se
çimlerinin tamamlanmasından sonra sıra cumhurbaşkanlığı seçimine ge
liyor. O gün TBMM'nın önü. kulisleri ve genel kurul salonu tklım tikim...
Localam bir bölümünü generaler. bar bölümünü de yabancı diplomatlar
doldurmuş durumda. Cumhurbaşkanhğı seçeninde siyasi parti gruplann-
da. Anayasa gereği bağlayıcı karar abnmadğı için, liderlerin mzaladıkla-
n protokole karşın milletvekilleri araseıda kullanılacak oy konusunda tar
tışmalar yap*yor. Özellikle Adalet Partililer h*!ç dolu gözlerle sağa sola
bakarak oy sepetine bırakacakları oy rengini localardaki askerlere duyu-
rabflmen*! yolarını arıyorlar...
AP mllletvekl! emekli General Mehmet AU Aytaç ın grup üyelerine
'Beyaz kağıt... Beyaz kağıt...' fısıltısı bir anda milletvekilleri arasında dal
galanmaya başkyor._ Subay locasından manevra kıyafetli bir generalin
locadan aşağı sarkarak Aytaç'a 'U la n I... aşağıya. İnersem s e n in g ...' bi
çiminde bağrması ortakğı kartşhnyor. Bu hitabı karşıkksız bırakmayan
paşa Aytaç da elini yukarı salayarak 'U la n ben de senin yedi sülaleni...'
demek celadetini gösteriyor.
Bu çakantı içinde oylar verilmeye başlıyor ve bir buçıfc saat süren
oylama sonucunu başkan İnönü tutanaktan açıkhyor: “ C u m h u r b a ş k a n l ı
ğ ı İ ç i n y a p ıla n s e ç im e 6 0 7 ü y e k a tılm ış ve n e tic e d e S a y m O rg e n e ra l
C e m a l G ü rs e ! 434 o y la c u m h u r b a ş k a n ı s e ç ilm iş t ir .’
331
Cemal Paşaya T e k i başlanılan v e y a n m »alan ifler. re fo rm la r n e o la c a k ? ' deyince
Paşa baklayı ağzından gkardi: 'Merak erme b e n y in e d e v le rin b a ş ın d a o la c a ğ ım v e
b u iş le re d e v a m e d e c e ğ iz , 'd ed i. Gürsel i Cumhurbaşkanı olacağına kesinlikle inarv
dumışlarcfc. "Paşam s iz i C u m h u rb a ş k a n ı y a p m a z la r, a ld a tıy o rla r ' deyince Gürsel
kızdı ve 'B u n a g ü ç le ri y e tm e z , b e n i C u m h u rb a ş k a n ı s e ç m e y e n m e c lis i d e d a g ıh -
n m O rd u h e r z a m a n b e n im emrimdedir. * demişti Paşanın bu rahatlığını allamak
Kin aşağıdaki fotoğrafa bakmamız yeterli Meclis genel kurulu salonunun lk ü ç u -
rasnda Subaylar oturuyor.
C e m al A g a " olarak bilinen Gürsel. Devlet Başkanı. Başbakan. Başkomutan ve
MBK Başkan yapıldı: kağıt üzerinde Atatürk'ün büe sahip Olmadığı yetkiler verildi
Ancak hâU üniforması üzerinde yapiâcak çok işleri Olan bir orgeneraldi Sivil gi
yimli bir cumhurbaşkanı olabilmesi Kin seçimlerin yapılması ve parlamentonun
kendilini seçmesi gerekiyordu
15 t kim 1961 de seçimler ya
pılmış. mazbatasını alan vekiller
sıralama oturmuşlardı 25 Ekim
1961 de Cumhurbaşkanlığı se
çimi sırasında MeCis binasının
Çevresi askeri birliklerle kuşak
mış. binanın içi be silahlı subay
lada dolu ve bütün kapları ka
patılmışa Başta Genefcurmay
Başkan Cevdet Survay olmak
üzere tüm subaylar izleyici loca
sı odaydılar Sonuçta 607 üyenin
katıldığı oylamada C Gürsel 434
Oyla Cumhurbaşkanı seçildi.
Gürsel in ölü m ü ve 30.000
Fcette 15 Saat Neden
Uçuruldu Sorusu
D e m ir d in Gizil Ziyaretiyle
Cevdet S unayin
Birkaç GOn Sonra
Cumhurbaşkanı
Man Edilmesi Operasyonu
Tabii Senatör Hayda/ Tınçka
nat'ın Senato'ya sunduğu rapor
da Cumhurbaşkanı Cemal Gür
sel'i kastederek b o z u la n sa ğ lı
ğ ı n y e n i p ro b le m le r e n e d e n o la
rar-
c a ğ ı açıktır. T e d a v i fikri
diyor ve "du-
t y ılm a k t a d ır .’
rum'un "y e n i b ir Cumhurbaşka
nı seçilmesini z o r u n lu ' kılabile
ceğinden söz ediyor. Bu amaçla
ABO'ye gidecek otan Gürseli
Ziyaret etmek isteyen 27 Mayıs-
Cı tabi senatörlere randevu verilmiyor. 27 MayısCılar görüşmede ıvar ediyor ve
randevusuz d a la k Çankaya Köşküne giriyor la/ Amaçlan. Gürselle görüşerek
ABD ye gitmekten vazgeçirmekti Bir 'tertip" hazırlandığım sezmişlerdir, bu ter
tibi bozmaya çakşmaktadviar ABO'ye yapiacak yolculuk 30.000 leet yükseklik
te yapılacak ve 15 saat sürecektir. Gürsel in bu yolculuğa dayanman zordur. A n
cak Gürsel in özel doktorluğunu yapan Tuğgeneral Lütfü Vural da yolculuğu
onaylamaktadır Sonuçta yOİCtiuk gerçekleşir ve Gürsel ABD de "koma'ya girer.
Gürselin cenazesi Giühane'ye getirildiğinde de 27 M ayısa senatörler oradadır.
Oldukça kuşkuludurlar, 'bazı sivil doktorların da katılımıyla bir rapor düzenlenir
ve ilan edilir. Daha sonra kontenjan senatörü Prof Dr. Ragıp Üner istila ettirlerek
Genelkurmay Başkanlığından "istifa' ettirilen ılımlı Orgeneral Cevdet Sunay
kontenjan senatörü olur ve birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı ilan edilir. Operas
yon tamamlanmış. ABD vc Süleyman Demire! seçimin koşullarını ve seçim e si
mı/vakkak adayı belirlemiştir.
Salon ayağa fırlıyor... "Yafasın Gürsel... Yaşasın cumhurbaşkanı...*
bağırışları arasında Cemal Gürsel'ln Türiuye’nln dördüncü cumhurbaşkanı
olduğu resmen açıklanmış oluyor.(57)
A k U Hayale Sığmayan Uygulanması Olanaksız Bir Sürü Hükümet Önerisi
D f Uzantısı fanatik Kimi APU Parlamenterter
“ M e n d e r e s v e a r k a d a ş la r ın ı O r d u v e İn ö n ü a s t ır d ı."
Diye Bağırarak Gerilim Yaratıyorlar
Cumhurbaşkanı seçilmiş, ancak asken yönetimin açk desteğine rağ
men hükümet bir türlü kurulamıyor. Çünkü siyasal arenada bu üçlü hükü
met görüşüne fazla ıttoar edilmiyor, başta Silahlı Kuvvetlerin bir bökimü
ile aydınlar, bu zoraki birlikteliğe karşı çkıyorlar ve CHP'sız bir hüküme
te ’ h a yv' diyorlar. Gürsel de hükümeti kuracak CHP Genel Başkam İnö
nü'nün başbakanlığını pek de İçme sındırermyordu.
DP dönemini anımsayanlar ise İnönü'nün muhalefette kalmasını gö
ze alamıyorlar. ‘ Demokrat parti buna dayanamadı da. uydurma partiler
nasıl dayanacakT sorusunu ortaya atıyorlardı. Bu arada yine de birçok
hükümet formülü konuşuluyor, bunlann başını da Cumhurbaşkanı Gürsel
çekiyor ve fantezi oluşumlar sergiliyordu. YTP Genel Başkam Ekrem All-
can da parti genel başkaniarının. belirlenen bir sistemle sırayla başbakan
lık yapmalarını öneriyor. Buna benzer akla hayale sığmayan, uygulanma
sı olanaksız bir sürü hükümet önerisi kafalann karışmasına neden
oluyor. Sonuçta ki seçenekli bir formül üzerinde btr araya gelindi Politi
kalar. hükümetin. CHP ile YTP ve CKMP veya İnönü'nün savunduğu CHP
ile AP arasında kurulması seçenekleri üzerinde yoğunlaştı. Hükümeti İnö
nü başbakanlığında bu kİ parti kuracaktı.
Anlaşmaya göre Başbakan CHP'II olduğu İçin Başbakan Yardımcılığı
AP'ye verilecek. 20 bakanlık da kİ parti arasında dağıtılacaktı. Sonuçta
19 Kasım 1961 günü güçbela hüküm et kuruldu.
Başbakan: İsmet İnönü (CHP).
Başbakan Yardımcısı: Akif Eyidogan (AP)
Devlet Bakanı: Turhan Feyzloglu (CHP)
Devlet Bakanı: Necmi öktem (AP)
Devlet Bakanı: Mhat Su (AP)
Adalet Bakanı: Sah İr Kurutluoglu (CHP)
Milli Savıvıma Bakanı: İhamı Sanca/ (CHP)
İçişleri Bakam: Ahmet Topatogkı (AP)
Dışişleri Bakanı: Selim Sarper (CHP)
Maliye Bakanı: Şeflk İnan (CHP)
M » Eğitim Bakana Hilmi İncesulu (CHP)
(57) O Tokarlı. a g.e . s.20. 21.
334
Bayındırlık Bakanı Emin Paksüt (CHP)
Ticaret Bakanı: Ihsan Gürsan (AP)
Sağlık Bakanı: Suat Seren (AP)
Tekel Bakanı: Şevket Buiadoglu (AP)
Tarım Bakanı: Cavit Oral (AP)
llaş'ırma Bakanı. Cahit Ak yar (AP)
Çakıma Bakanı. Bülent Ccevit (CHP)
Sanayi Bakan: Fethi Çelikbaş (CHP)
Basm-Yayın Bakanı: Kamuran Evfyaoglu (AP)
Imar-lskan Bakanı: Muhittin Güven (AP)
Başbakan dahil 12 CHP'II ve 11 AP'II bakandan oluşan İnönü'nün bi
rinci koalisyon hükümetinin programı. TBMM'de İnönü tarafından okun
duktan sonra: AP'lüer programda DP'blerın affıyla ilgili "Mem lekedn
bünyesinde devletin bütün teşkilatında devamlı h u ıu n ın temin edil
mesiyle birlikte, vatandaş İlişkilerinde gedmiş siyasi mücadelelerin
yaralannı tamamlyle tedavi etmek, dikkat ve ehemmiyetle göz ö n ü n
de bulunduracaktır." bölümünün kendilerim tatmin etmediğim Heri sü
rerek. hükümete “güven o yu " vermeyeceklerini açıklıyorlar ..
Çettı tartışmalardan sonra CHP-AP Koalisyon programı Mecliste
okundu ve 2 Arabk 1961 günü 269 oyla çetin tarttşmalann sonunda gü
venoyu alabildi.
Hükümetin kurulması siyasi çevrelerde memnuniyet uyandırmış,
ekonomik çevreye güven gelmişti. Ancak, kısa bir süre sonra bazı poll-
dkacılann, yangından mal kaçınmasına başlattıktan girişimler, orta
lığı gitgide kanştm yor; ne siyasi, ne de ekonom ik alanda güven ve İs
tikrar kalıyordu. |58)
335
23 Aralık 1961 günü de, sanki ülkenin başka meselesi yokmuş
gibi ortaya milletvekili ve senatör maaşlarının artırılması istendi.
Bu talepler, bir yandan hükümeti sıkıntıya düşürürken, diğer yandan
da halkta ve orduda demokrat* yönetme karşı soğukluk ve umutsuzluk
yaratıyordu.(59)
Ancak A r, “ a f d a a f diye tutturmuştu.
Senato başkanı Suat Hayri Ürgüplü araya giriyor... Başbakan İnö
nü'nün. AP grubunda konuşarak milletvekillerine yatıştırılmasın! istiyor.
İnönü bu çağnya uyuyor ve Türkiye'de İlk ve son kez bir partinin genel baş
kanı. diğer bir partinin Meclis grubunda uzun bir konuşma yaparak ülkenin
kritik bir dönemden gelenekte okluğum, bu nedenle de hükümet ortağı
partinin milletvekillerine sabır göstermeleri gerektiğe! dile getiriyor.
İnönü konuşmaseı şöyle bağlıyor:
“A/fa m ı h u z u r g e lir, yoksa h u z u r m u A f fı g e tirir
Gerçekten TBMM'ye gren AP'lllerln çoğunluğunun intikamcı üyeler
den oluştuğu görülüyor. "Menderes ve arkadaşlarını O rd u İle İnönü
astirdi" görüşüyle rahat durmuyorlar. Her gün konuşmalarıyla ve hare
ketleriyle olay çıkarıyorlar... İhtilalden yeni çıkmış ve demokrasiye geç
me aşamasının sıkıntılarım gidermeye çakşan İnönü ve arkadaşlarının
yollanm kesmek, çakşmalannı engellemek İçin ellerinden gelen olumsuz
lukları sergiliyorlar. Adeta ıntkam hissiyle kin kusuyorlar. Gündemlerini
'DP'İlerin affı" maddesi doiduuyor.(60)
Gümüşpala yurt gezilerine çıkıyor ve sürekli DPlilerin afhnı gündeme
getrıyor. Suphi Karaman " B u af meselesini o kadar İstismar ettiler kİ.
arabaların yeru plakalarında bütün Adalet Partililer A T plakalarını aldılar."
Korkulan şey çok geçmeden başa geldi. 1962'nın İlk günlerrıde Tev-
flk İleri nin cenazesinde eski Demokratlar af sloganları atnca olay çıku
İstanbul'da gençler sokaklara döküldüler. Ellerinde bayraklar ve Atatürk
resimleriyle binlerce genç, af aleyhine sloganlar atarak yürüdü. 27 Mayıs
şehitleri İçin saygı duruşunda bulunuldu. DP'lllerı kınayan hararetli konuş
malar yapıldı ve nihayet öğrenci demekleriyle birlikte subaylar da Atatük
anıtına çelenk koyarak tavırlarını sergiedıler.
Yatıştı sanılan eski kin, yeniden dlrllmlştl.
kkı Soframda TSK'ya Hakaret Ednce
Beline Silahı Takan Subay Sokağa Fırlıyor
ve Ev Ev AP Milletvekili Nuri Beşer i Arıyor
İşte o günlerde tam da bu hava içinde Ankara'da patlak veren bir
336
başka olay İşi iyice çığrndan çfcardı. Bu kez fitili ateşleyen bir AP millet
vekili oldu. Başkenti sarsan fırtına 28 Ocak günü bir İçki masasında kop
tu AP milletvekili Nuri Beşer o gün Anadolu Kulübü'nde İller Barkası
Genel Müdürü Selahattın Baburoglu ile yemek yiyordu. Babüroğlu eski
br askerdi. Bol bol »çkl içidi Konu askerlerden açılınca. Nı*l Beşer, ordu
mensuplannı çok rahatsız edecek sözler söyledi. (Ardından özellikle su
bay aileleri İçin ağ» küfürler savurmaya başladı.) Bu sözler üzerine de ku
lüpte kavga çAtı ve Beşer acilen oradan uzaklaştırıldı. Ancak bu olay 15
dakka içinde Ankara'daki bütün ordu beliklerinde duyuldu. Sanki Baş-
kent'e bir yıldırım düşmüştü. Bütün garnizonlardan beline slahı takan su
baylar sokağa fırlıyor ve ev ev AP milletvekilini arıyorlardı. Tam bir sürek
avı yaşanıyordu. Bu küçük olay, pek çok askerin aylardır çr*e attığı tep
kiyi dışa vurmuştu. İşin şakası yoktu Beşer butunsa kan akabil»dl. AP İçin
Nuri Beşer i feda etmekten başka çare yoktu Hedefteki mılletvekll par
tiden İhraç edildi. Dokunulmazlığı kakar kakmaz da iş adalete İntikal et
ti ve Beşer mahkum oldu.(6l) 5 Haziran 1962 günü 1 yıl ağ» hapse ve
4 ay da Tatvan'da sürgüne gönderildi.
Gönç Subaylar Yine Tedirgin
337
hiçbir hareketin İçinde yeralmam. aksine onunla mücadele ederim. Bunu
herkes bilsin. İkincisi, birtakım hınç v e intikam duygularının tahrik edil
mesine ve bunların harekete geçmesine Başbakan olarak kesinlikle izin
verm em .’ Mesai gayet açıktı İsmet Paşa hem DP'nln intikamı peşnde
koşarlara, hem de bunu fırsat bierek müdahale hesaplan yapanlara, ya
nı ’ Cuntaciara* gözdağı veriyordu.(62)
" B ir n a l m ıh ı, h ü k ü m e t i y ık m a y a y e t m i ş t i r ."
Süleyman Dem»el
'M ü d a h a le c ile r H y e r a rf ik d ü r e n d ışın d a , d ü m e n i e/e a/dıiar.
y a n i halkın e lin d e n kapr4.tr. O adanda b ir halk hareketi olacaktı. *
339
Darbeci Askerler Neyi Göremediler?
1961 Seçimlerinde Büyük Toprak Sahipleri ve Kapitalizmin
Sermaye Yoğunlaşmasıyla Tekelleşen Ticaret Burjuvazisi
Menderes Liberalizmini Tekrar İktidara Taşıyacak
340
İktisadi güçlükler karşısında bir dizi tepki sonunda oluşan "savunma
mekanizmaları'. Demokrat Parti Ikttdan tarafından uzun dönemli bir İkti
sat polıtıkasna bağlanarak ortaya çıkmamıştır, ö z e l sermaye birikimine
öncelik veren ve en gevşek anlamıyla "kalkınmacı" bir felsefeye bağlılık
dışında belli bir İktisat pohtkası anlayışı olmayan Demokrat Parti, bu dö
nemde el yordamıyla, kamu yatnmlannaı ve devlet işletmeciliğin*! özel
sermaye birikimi lehine ne kadar hayati b* rol oynayaM eceğni keşfet
miştir. Boylece. sanayileşmenin "muharrik gücü* olan devlet kesiminin
simgelediği devletçi modele, kamu kesiminin nicel boyutları bakımından
benzeyen; ancak, devlet kesiminin özel sektöre destek niteliğinin on pla
na çkması nedeniyle ondan farklılaşan yer* tur "karma ekonomi" anlayı
şı yerleşmiştir.(66) Yani müteşebbisi!), en alttan başlayarak gecekondu
cular. kayıt ckşından nemalananiar. devletten dalavereli İhale alan parti
zan müteahhitler, spekülatörler vb. dahil, serbest piyasa ekonomisin*! ni
metlerinden. teşvik yasalanndan legal olarak yararlanıp, o z kaynak yeri
ne kamudan beslenen ve büyüyenler, bu sistemi sunan kberala partler-
le özdeşleşerek giderek onu seçmeyi sürdüreceklerde. Bu çarp* siste
min disiplin altna alrımasını da ıstemezler.(67)
Murat Belge bu gerçeklikle Ugil olarak şöyle yazıyor:"ikl büyük parti
her seçimde seçmenler*! en az %60'ını kazanabiliyor ve dolayısıyla merke
zi ayakta tutabiliyor. Bu oyu verenlerin, nesnel olarak egemen sınrf" tar»-
m*ta sığmayacağı aç*. Parlamenter sistem ıçnde. ktıdarda olan parti ken
di tabanına ve bu taban eksen*xle toplanan kitleye b*tak*n ktldar nimet
leri dağıtaMryor. Bunlar yeterli olmasa da gündelik sağduyu mantığı için
de. oldukça geniş sayıda İnsanı düzene bağtayabkyor. Aynı zamanda, ba
tı toplumlannın çoğundan farklı olarak, politik ktkJarta ekonomk çkar ve
toplumsal hayat*! bütünü arasında fazla yalan b* İlişki var Türkiye'de. Fken
elverişli alanda iş yapan gaznoyu kimin işleteceğin*! bile büyük ölçüde k -
bdardaki partiye bağlı olması gibi. Bu gtx yığınla özelik. Türkiye'yi batının
'sivil toplum' kategorisi ıçnde düşünmeye de imkan bırakmıyor .*(68)
Sonuçta bu geçici rejimden geriye sadece 5 Yıllık Kalkrıma Plam’nı
yapmakla görevi Devlet Planlama TeşkJatı ve yer* anayasa kalacak
t ı r . ^ ) Ancak işbaşna gelen siyasiler ayaklarının tozuyla önce kalkınma
(66! Korkut B c rjt.iv -Türlüye fctlsjt Tarihi- 1906-2002*. lm S ç Kitapevi. 2005.
(67) Ûfccm u d e çok y J y g n olan lxı tip j£rt}*ncllennn anlamak ıstemecigl gerçek ju Gös
terişçi. hesapsız. U y r u f c u . liberal poltıkalar aç*.Lan bOyOtûr. ekonomik ge*jm e ence durur,
»onra çöker. zamanlı da ra l sosyal yaptda b ü y ü l hasarlar c*j;ur Batı shtcrr-ryte eklemlen
m ede yeterli düze ye gelınınceye kadar, u zun kabalı. plar* ve d lıp k n lı po*t*aiar gerekir
(6 8 ) M utat Belge. 'Ta rh te n Günceliğe*. Alan T a y . 1983. s.329. 330.
(6 9 ) 1961 A n aya sa l as* erlerr ı güdümündeki a k a d e m i yenler tararından h a za la m v jtı Sos
yal devlet flaeiernı içeren dem okrat* h a l ve Ö zgü d ille ri koruyucu maddeten, se-best p i
yasacı v e baskıcı reymler tararından gereksiz ve lüks olarak görüldü. Nitekim 12 l y K I I 980
Asken Darbesi sonrasaıda. yine askerler tarafından yürûrtClten kaldrılacaktır.
planını budamak, sonra da anayasa maddeler m bu ’toptuma bol g e liyo r'
diyerek beğenmeyeceklerdir.
Eski Cumhurbaşkanı ve Milli Şef İsmet İnönü 11 yıl sonra bu defa çi
çeği burnunda başbakan olarak yardım edan Ekrem Allcan. Turhan ley-
zloğiu. Haşan Dlnçer ve Makye Bakanı lertt Melen ile btrlkte Yüksek
Planlama Kurulu (YPK)'nu toplantıya açarlar. 17 Temmuzda başlayan g ö
rüşmeler daha İlk günden İnönü'yü şoke eden tartışmalara dönüşür. Ek
rem Allcan. Ta /vn İçin b u vergi kanununu çıkanrsak, İhtilâllerin da
ha n ice daniskası çıkar,” derken. CHP'lı M a lye Bakara Fent Melen.
'Sana k a lm a b u vergi kanununu uygulamak İçin h e r eve b ir landar-
ma dikm ek gerekir, “ gibi uçuk kaç A lallar etmektedirler.
Kulaklan ağ* İşiten İsmet Paşanın YPK’dakl plan tartışmalarım İyi İz
leyebilmesi İçin, toplantı salonunun * F harfini ancfcran oturma düzenin
de İsmet Paşanın sol tarafı hep boş bırakılmaktadır. Görüşlerini anlatmak
İsteyen kurul üyesi. İsmet Paşanın yarana oturacaktır. Ancak tartışmaların
dozu o kadar artar kİ. İsmet Paşa ıtrazcriarı yanına bde oturtmadan tartış-
malan İzler hale gellr.(70)______________________________________________
l7Ö, Y fK ’cU bu « k ile m lO ye rm e s n d e n 7 g ün ıo n ra . 25 Te m m u ı 1902'd e m o ru Hükümeti
t o m Antlaynası rvı gere A vrupa ideaAre u lA j m a * demek olan ’ A v a p a [konom lk Top lıiu -
gu* kısaca 'O rta k Paıar* a girmek K in İşte bu pctltkadarta û yelk tuyvurusu karan Air
342
E.AMcan Plan TAvansına Arap Harfleriyle “K o m ü n i s t lik "
“M a lu m Z i h n i y e t " “M a k s a t B e l l i " Notlan Düşüyor
343
fedakârlık ve sebat şartları İsteyen bir zafer yoludur. Türkiye'nin kalkınma
sıyla yakından UgHı olan dost memleketler her şeyden önce planlı b ir kal
kınmanın hazırlanmasını merak ediyorlar." İfadesiyle hem moral vermek
te. hem de planın iç ve dış finansmanının 'ciddiyetini vurgulamaktadır...
Planın yılda 1.5 milyar T L bulunmasını gerektiren İç finansmanının
gorüşüdüğü günlerden birinde. YPK üyesi ve Başbakan Yardımcısı Ha
şan Dlnçer. seçm bölgesi olan Afyon'dan geçecek olan karayolunun ye
terince geniş olmamasma kızarak yeni bir tartışma başlatacaktır.
Artık planın bütünlüğünün ve sanayileşme kavramının tartışılma
sı bir yana bırakılmış, polldkacılann seçildiği İllere hangi yatınmlann
yapılacağı tartışılmaya başlanmıştır.
İlk önceliklerinin neler olacağı tartışması uzayınca Turhan Feyzloğ-
lu'nun ' Beyler. y a %7 kalkınma hızından fedakârlık edeceğiz y a da g e
rekli İç finansmanı sağlayacağız.' demesi üzerine. YPK üyesi bazı bakan
lar. 'Bu adam bize h e p ders m İ verecek? Türkiye'de para almasını biz de
biliriz.' d y e itiraza başlarlar.
Kalkınma Planı Türkiye'de böyle tartışılır ve şekil akrken. 20 Temmuz
1962 de OCCD. Türkiye Yarden Konsorsiyumu nun kurıimasına karar ve
rir. Bu kararda Maliyeci Ertuğrul Ihsan ö z o tu n büyük mesaisi vardır.
Konsorsiyumun kuruluşu bazı poktlkaotarın yüreklerde su serpecek ve
"vergi toplayamazsak o zaman dış borç alınır' görüşünün getireceği re
havet egemen olacaktır.
Türkiye için yeni bir vergi tasansı hazırlamakla görev* olarak Anka
ra'da btiunan Ingiliz ProfJCaldor. tarımdan vergi alınmasını öngören ta-
sarısını 9 Ağustosta Başbakan İnönü'ye teslim eder. Ancak Maliye Baka
nı Ferit Melen. İsmet Paşanın yaklaşımını hiç beklemeden 22 Ağustosta.
Yüksek Planlama Kurulu'nun Kaldor Tasarısı'm reddederek. MaUye'nin
hazırladığı tasarıyı benimsediğini açıklar. İnönü koalisyonun çökmesini
önlemek için bu tartışmalarda taraf olmamış, vergilendirme konusunun
budanmasına adeta göz yummuştur...
Kaldor uzun yazısının bir bölümünde şöyle yazar:
"Gerçekte sosyal reformlara müıalefet etme yoluyla yapılan ış. ko
münizmle savaşmak değil, ona hizmet etmektir. Asıl çözülmesi gerek*
olan ve henüz şimdiye kadar kimsenin tatmin eckcı bir çözüm getrem e
dlği sorun ihtilal olmaksızn ihtilal olasriıklarını tümüyle ortadan kaldıra
cak bir güç dengesi değişikliğinin nasıl başarılacağıdır. Dış dünya, bu ül
kelere İktisadi ve sosyal reformlannı tamamlamadıkça yardım gör-
meyeceklertnl bildirip baskı yaparsa, acaba bu sorun (Örülür mü? Ya
da geri ülkelerin gen kafab yönetici sınıflarını bir çeşit eğitime tabi tuta
rak bu sorunu çozebdır miyiz? Tart*e bu sorunun çözüldüğü durumlar
var d r ve fiknmce 19. yüzyıl Ingllteresı bunun en lyı Örneklerinden bırıdr.
Ingitere'de 19. yüzyıl yOnetlcı sınıfı, sosyal İstikran sağlayabilmek İçin
kendi arzuianyla imtiyazlarının pek çoğundan feragat etmişlerdir. Ama
yOnetlcı sınıflar böyle bir davranışa yanaşmazlarsa, yanaşmaya mecbur
ecklebılırler mİ?"
Ö te yandan OECD-Türkjye Yardım Konsorslyunu Başkanı Kipken 29
Ağustosta plan çalışm alar» İncelemek İçin Ankara'ya gelmiştr. Ankara
daha 3 gün önce seçkin bir konuk ağırlam ış». Türkiye'yi resmen ziyaret
eden ABO Başkanı L.|ohnson'tn ziyareti srasnda Türkiye'de ABD Banş
Gönüllüleri İçin bir anlaşma imzalanmıştır.(7 1)
Rıpken'ln Türkiye'ye gelişinin asıl nedeni. Türiuye'nln Şubat 1962'de
O tC D 'y e verdiği 'İktisadi Politika Hakkında Muhtıra'dır.
Am aç ıç finansmanda kusur etmeyin!
Toplantı sonrası Dr Alpken bir demeç vererek. *Dış yardım sağlama
nın İlk şartı, önce ekonomideki bütün kaynaklan seferber etmekten ge
çer.* demekte ve dış yardıma bel bağlanmaması gerektiğini şöyle vurgu
lamaktadır : "Her şeyden Önce. Türkiye'nin uzun vadeli finansman kay-
naklannı karşılamak üzere O LCD örgütü tarafından kurulmuş olan Türki
ye Konsorsiyum ’u başkanlığına seçilmiş olmaktan dolayı duyduğum
memnuniyeti ifade etmek İsterim.
Edindiğim bilgileri tamamlamak ve kalkınma çabalarınızı yerinde
gözlemlemek üzere ülkenize geldim.
Maliye Bakanlığı nda yaptığım görüşmelerde stabtUzasyon progra
mının uygulanması. İç finansman sorunları, dış borçlar, ödemeler denge
si tahminleri, dış yardım İhtiyacı ve uluslararası kuruluşlarla Türkiye'nin
HişkHeri konusunda çok tatmin edici bilgiler edindim.
Devlet Planlama Teşkilatı uzmanlanyla yaptığım görüşmelerde Beş
Yıllık Kalkınma Planınızın ana hatları hakkında doyurucu bilgi aldım ve ha
zırlanan planın bilimsel temeller çerçevesinde hazırlandığın görerek
memnun oldum. Merkez Bankası nda da bankaların durumu, kredi poli
tikası ve uygulaması konusunda yararlı görüşmelerde bulundum.
Dışyardım ın miktan ve şekil hakkında Konsorsiyumda yapılacak son
görüşmelerden önce kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Türk Ulu
suna kalkınma çabalarında içtenlikle başarılar dilerim Bu konuda elim
den gelen yardımı yapmak ve Türkiye ’nin çabalarını desteklemek benim
İçin zevkli bir gö re v olacaktır. * demiştir.
347
anlaşmalarla A d ım A d ım d ı> A açılma" kararını vermeye götürmüştür.
Süper devletlerin yarattığı siyasi bloklarda ortaya çıkan çatlama içinde.
1953 yılında Ortak Pazar üyeliği İçin İlk adım ahlarak Ankara Anlaşması
İmzalanmış, yine Üçüncü Dünya ülkelerinin ortaya çıkarctgı 77'ler Hare
ketinden es«lenerek Iran ve Pakistan'la birlikte RCD Örgütü nün kurtiu-
şuna 1964 y ıl«d a İmza atılmıştır.
348
plan hakknda da en açk eleştrllerl b » sonraki planda görmek olasılığı
vardır. Çünkü planı artık İnönü'nün anladığı gtol anlayan bile yoktur.)
Türk ekonomisi gerek yatırım hacmi ve gerekse yatmm lann dağı
lışı bakımından o kadar kendi d a m dak i etkenlere bağbydı kİ, bu ü l
kede ekonomik plan yapma olasıbgını var sanmak büyük İyimserlik
sayılabilir Planın İlk amacı Türkiye'yi "planlanabilir* bir ülke haline getir
mek olmalıydı. Bu da temel endüstri ve temel teknolojik alanlarda bir fi
ziksel planlamayla İşe başlamayı gerekli kılıyordu. Planlamadaki kadro ise
henüz bu noktaların öneminin farkında değildi.(72)
350
“Komprador Endüstrf'nln Doğuşu
1961de İzmit Ipraş Rafinerisini açr»ca milli şirketin de dağıtacağı
önemli bir satış potansiyeli doğdu. 1960 larda Petrol O fis acentalklan
siyasal parti rozetine göre dağıtılır oklu. Am a kısa sürede lastk bayiliği
akaryakıtın yerini alacak». Uç lastik fabnkasımn bölge dağıtan bayileri
vardı. Onlar da İllerde lastik bayiliği veriyorlardı. Örneğaı FİSK lastikleri
nin yedi tane güçlü şirkete venlmlş bölge bayilğl vardı. Aslında bu g e
nel dağıtıcılık olmasa da lastfc dağıtılıp satılabilirdi. Am a lastik şirketleri
üke İçinde güçlerini artrmak İçin, ülkede nüfuzu olan kişilere bu bölge
leri dağıtıyorlardı. Örneğin bir FİSK bölge bayii hem % 1 4 Iskontoyla aldı
ğı lastfclerl hiç bekletmeden asıl fiyatıyla bayilere ödemeli olarak gönde
rip. hem de o paralan birkaç a y faizsiz kullanarak sınırsız çıkar sağlıyorlar
dı. Doğal olarak bu güçlü kişilere göre çok uluslu şirketler şeytan değil
meleğin kenckslydl. Ancak arkasından gelen kamyon, oto sanayi aracıla
rı akaryakıt ve lastik araç damı gölgede bıraka. Boylece montajcı, mon
tajcıya parça yapan yan sanayici, genel dağıtıcılar, bayilerle bir büyük ara-
cı-sanaylci grubu ve çok güçlü bir baskı grubu beliriyordu. 1960'ta
komprador bir endüstri doğmaya başlamıştı. Bu nedenle gelen d ş öde
m e güçlükleri artık kolayca geçiştirilemeyecekti. Bu olumsuz gelişmeler
yanında ulusal endüstrinin gelişmemesi nedeniyle güçlü bir İşçi sınrfı ku
rulamayışını da eklemek gerekir.(75)
351
Is^Kuut l U ı n n M «M . t u K » » Uf * gulet toto D İM İ « t . ton
HKP »>.ıW m ı 21 tktoı 1061 UrMmûdıtuto ftctdotü nün otfnıfl
354
" B ır a k k a r d e ş im ş i m d i b ü t ç e y i,
İ M I a l b a ş la d ı. "
355
nü'yü dev»m ek ve fctıdar olmak maceracı lığvıda aramak yerine, bu baş-
kakjınyı yaratan nedenleri daha İyi anlayabilmek İçin biraz daha genlere
giderek, en üst makamlardaki bazı asker ve sivil kişilerin tutarsız davra
nışları ve bunların yarattığı olumsuz koştüarın ülkede ve ordu içinde ya
rattığı huzursuzluk, tahrir. bölünme ve hatta ihtilâl teşebbüslerine yönel
teceği açkça görülmeliydi.
Gerçekte 10 yıllık Demokrat Parti istidan çöktükten sonra: sosyal,
ekonomik ve siyasal yapının 27 Mayıs İhtilâlinden sonraki restorasyon
çakşmalan henüz semeresini vermemiş, ülke yeniden çalkantiar ve her
kesin arayışlar İçinde olduğu bir kaosa dönüşmüştü.
'Herkes ayrı hesap ve plan peşindeydi.' Elbette bunlara bakıldığında
hepsi ülkenin içinde bulunduğu olumsuz koştilardan çıkış İçin kendi
doğrulannt. ellerinde bulunan güce dayanarak gerçekleştrmek çabasın-
daydılar. Bu koşullar altında darbe Içnde darbenin ayak sesleri duyuldu
ğu halde, sorumlular adeta bunu teşviş edercesine çisarcı. kayıtsız ve ça
resiz kalmışlardır.
Tanhlmizde "22 Şubat Olayı" adıyla anılan hareketin İçyüzü nedense
yanlış blllnmektedv. Olayı bugüne kadar. Talat Aydemir ve arkadaşları
nın İsmet İnönü ıktldarm devirmek İçin yaptisları ve başaramadıktan b«r
hareket. Talat Aydemir İn başlattığı bir ayaklanma şeklinde yazılmış ve
anlatılmıştır. Gerçek böyle değildir. Aydemir ekili harekete geçmeden
önce baskna uğramışlardır."
O.Erkanlı'nın bu değerlendirmesinin İçinin açlması gerekir. T.A yde-
mlr'ln. İnönü'yü ve yönetim anlayışını beğenmediği herkesçe biliniyor
du. 22 Şubat harekâtı başladıktan bir gün sonra. Ankara'da neredeyse
tüm güçler T A yd em ir'ın elindeydi. Hükümete gönderdiği ültimatomun
İlk maddesi "emekliye sevk edilenler, ordudan uz aklaştır lanlar veya yer
leri değışttrien subayların görevienne ladesiydi*. Sonraki maddelerin, bi
rinci maddenin çözümünü kolaylaştracak tehditler oluğunu ve kabul
edilmeyecek kadar a ğ » olduğumu kendisi de herhalde biiyordu. Ancak
karşısındakier Aydem ir'in acımasız bir Ihtiâlcl olmadığını İyi bildirlerin
den. bu zafiyetini akıllıca değerlendirerek. O.Erkanlı'nın "baskın* dediği
karşı atağı yaptılar ve harekâtı kolayca söndürdüler. Bunun yine başarısız
lıkla sonuçlanacak rövanşı 21 Mayısta yaşanacaktı.
356
Bir tarafta. hakknda hiçbir yasal İşlem yapmadığı 22 Şubat hareke
tini. tam b r slahlı ayaklanma ve »tılâl olarak damgalayıp düştüğü teza-
<* fark etmeyen bir hükümet!..
Diğer tarafta bu hüküm et» ve ona sırtlarını dayamış olan bir kısım çı-
ğrtkaniar» yağdırdıktan hakaretler karşısında, büsbütün kader birliği ha
vasına düştüklerini görerek, teşkilatlanmak gereğini duyan 22 Şubatçılar.
ö b ü r yanda kendilerini, hükümeti de. rejimi de ayakta tutmayı ba
şarmış kahramanlar olarak gören ve gittikçe taraftarlarndan yanfanna va
rılmaz olan bir havacı grup ve dışarıdan ona ırtıbatlanmış olanlar...
Daha ötede, m em leket» İçine düştüğü huzıasuzluk balçığının g ıttk -
çe koyulaştığ»ı görerek, rejimin yürüm es»den ümit kesmeye başlayarak
tek çıkar y o k » y » e ıhtfalde olup ok nad ığ »ı araştrmaya koyulmuş bazı
Silahlı Kuvvet mensuplan...
Nihayet diğer yanda da. bilir bilmez herşeye kalem oynatan ve 22
Şuba t» dağılmasıyla birikte 27 Mayısa karşı h erşe y» yazılıp söylenebi
leceği gibi bir devrenin g e ld lğ »! sanan sorumsuz bir kısım basın.
Böyle bir havadan elbette daları çlçeklendrmesl. yapraklan fışkırtp
yeşertmesi beklenemezdi. Böyle bir havadan doğsa doğsa cuntalar do
ğardı.
358
da tatminsizlik ve huzı*suzkık olduğunu belirtiyordu... AP ve YTP'ye ve
bu partllem işledikleri konulara sempati duyulmadığı aşikardı. Çok basit
görünen, fakat anlamı değişik basit bir da yı adatırsam bu hisler daha iyi
anlaşılır... General olarak resmi arabam vardı; fakat bu arabayı hiçbir za
man özel işlerimde ve hafta sonu tatillerinde kullanmayı sevmezdim (hiç
bir zaman da sevmedim. Hava Kuvvetlen Komutanıyken özel arabam
vardı)... Kullanılmış 1959 modeli bir Chevrolet aldım ve Eskişehir'de pla
ka çfcarttım (26 AF 111). Arkadaşlarım bemm otomobil almama sevindi
ler... Fakat bir süre sonra bir sözcü gönderdiler... ve:
"Komutan, nca ersek şu plakayı değiştirir m isiniz?' derkler
"Neden?" ckye sordum...
" A f yazıyor, etraftan yanlış anlam Isiyasi af/ çıkaranlar olabilir" d e ri
ler.
1963 yılı Şubatında Meclisten 'kısmi bir af' yasası çıktı... 22 Martta
da Celal Bayar. Kayseri cezaevinden şartlı olarak sakvenldl... Fakat Anka
ra'ya gelişinde çok gereksiz gösteriler yapılmasını sağlayacak alâyişli ve
yanlış tutumlar içine glrck._ Kandırılmış bazı erler dahi silahlarını bıraka
rak Bayar ın elim öpme yarışma girdiler. 14'ler de yurda dönmüşlerdi.
Ben. 1961 yılmdan ben Talat Aydemir i görmüyordum...(83)
359
ğlnde Başkent e yaklaşmakta olduğu haberi tüm ülkeyi birbirine katma
ya yetti.
Benzer görüntüler Ankara'da da yaşanıyordu ve Bayar'ın yüzlerce
arabalık konvoyu İşte bu hava ıçnclekl Başkente geliyordu.
Adeta etektr* yüklü İki bulut kümesi Ankara semalarında buluşmak
üzereydi. Patlayacak gök gürültüsünden önce adaktan ucan (ederin
gümbürtüsü duyuldu. O rdu, Bayar'a "Biz hâlâ b u n d a y ız ." mesajı ve
riyordu:
AP Milletvekili Mehmet Turgut:
'Konya y o l ayrımından Ankara'ya kadar vasıtayla ve İnsanla doluydu.
Arabanın üstüne atlayanlar, arabayı durdurup öpenler, ö y le bir havaydı. '
AP Genel İdare Kurulu Üyesi Süleyman Demlrel:
'Gerçekten futına gibi b ir karşılamaydı. Çok m üthiş blrşeydl y a
ni... Tabii bu çeşit halk hareketlerine gelindi m ı kontrol elinizde değildir.
İşte MUti Savunma Bakanlığı run oradan geçerken birtakım hareketler o l
du ğ u ileride önlenmiştir. Olabilmiştir de... Yani onlar artık kontrolde de
ğildir.'
Mete Akyol:
"Ve orada konvoydaki bazı fanatik m İ diyeyim, hasta taraftarlar mı di
yeyim . onlar ellerini filan sallayarak hanı nısbet yaparcasına o binalardaki
görevli subaylara karşı birtakım davranışlarda bulundular. *
Harp Okulu öğrencisi Zihni Çetlner: 'O rdu'ya bayağı hakaret edili
yo rd u gösterilerde. Bu da bizi tahrik ediyordu, şöyle veya böyle... O kü
fürleri filan duyunca biz d e sivil giyindik, zaten Harp Okulu nun arkasın
daki bir emanetçide elbiselerimiz vardı. Oyindik. aşağıya geldik. *
İşte kıyamet o anda koptu. Konvoy Bayar'ı Atatürk Bulvanndaa 3 yıl
önce İndirildiği Çankaya'ya doğru çıkarırken. Bayar'ın adına bile tahammül
edemeyen bazı gençlik örgütleri sokağa döküldüler. Başkent te aniden bir
kin rüzgan esmeye başladı. Yükseli Asken Şura acilen toplandı. Bayar'ın
Anıtkabir'e gideceği duyulunca Anıtkabir acten ziyarete kapatıldı.
Şehirde gerilim giderek yükseliyordu. Bunun üzerine Bayar. evme
çekildi. Orada dostlarını kabul edp, taraftarlarıyla özlem gidermeye baş
ladı: ama olaylar durulmadı.
Öfkeli kalabalık sokağa dökülmüştü bir kez. Üstelik taş ve sopalarla
donanmışlardı.
Sloganlar atarak yürüyüşe geçtiler. Hedefleri AP Genel Merkezı'ydı
ve Genel Merkez'de o sırada Genel İdare KunJu üyesi genç bir mühen
dis tek başınaydı.
AP Genel İdare Kurulu Üyesi Süleyman Demlrel:
'Olayı gözüm ün önünde fevkalade canlıdır. Böyle b ir mantıksızlığı
anlamak da mümkün değildir. ’
"Herkes elinde bir sandalye bacağıyla,
dışarıya hücum etti."
“Nasıl yaptıysa Faruk SakAn onun başını koltuğunun
AtınA Aldı. İkisi birden fınldAk gibi dönmeye başladılar."
Dışarıda taşlı sop ak yüzlerce gösterici s&ganlar atarak binayı kuşatır
ken. İçende Süleyman Demire! ve aelen yardıma koşan birkaç arkadaşı
kapıya bankat kuruyorlardı. Bir cinnet ar»yek sanki.. B r linç psikolojisi so
kağa yayılmıştı. O birkaç saat içinde, üfcenın ge*ecektekl Cumhurbaşka
nının. hayatı boyutça unutamayacağı olaylar olacaktı...
24 Mart 1963. Ankara
Çılgın bir kalabakko... En öndeki bir bayrak taşıyordu. Arkadan yüz
lerce İnsan akın akm AP Genel Merkezi ne doğru yürüyordu.
öflteyle 'A f yok... a f y o k ...' diye bağn yordu
AP Gene! İdare Kurulu Üyesi Süleyman Demire!:
'Bir ara balkona çıktık, ne oluyor' cUye. Bir sürü sopalı adam, ellerin
d e taşlarla taşladılar bizi... Ondan sonra İçişleri Bakanı na haber verin'
dedik. İçeriden bir yerden. İçişleri Bakam. N e yapayım, hakim olamıyo
rum ’ diyerek savuşturdu.'
Şimdi kalabalk iyiden iyiye büyümüş ve artık kontrolden çıkmıştı.
içerKİe kalsalar bu saldırıda hayatları tehlikeye girecekti. O telaşa, kalaba
lığı yanp. Okşan çıkmayı denemeye karar verdiler:
AP Milletvekili Mehmet Turgut:
'O n u n üzerine içeride ne kadar sandalye varsa, kırdık. Herkes elinde
bir sandalye bacağıyla, dışarıya hücum etti.'
AP Milletvekili Şadl Fehltvanoglu:
"Biz aşağıya inince karşı taraftaki, zannediyorum eğitim görmüş,
uzun boylu bir delikanlı askeri kordonu yararak Faruk Sükan'ın üzerine
geldi. Nasıl yaptıysa Faruk Sükan onun başını koltuğunun atma aldı. İkisi
birden fırıldak gibi dönmeye başladılar.'
Parti binası, o akşam harabe haline geldL Camlar kmlmış. tabe
la devrilmiş, ortalık yangm yerine d&nmüştü. Gece, olaylar yatıştAtan
sonra partiye gelen. AP IIler binanın kapılarının kınlıp. İçeride ne varsa
yakılıp, yıkıldığını gördüler.
Geleceğin Başbakanı, o gece ani bir karara varacak ve bu karar tam
30 yıl onun peşini bırakmayacaktı. Süleyman Demirci'm yılar yılı diller
den düşmeyen meşhur 'şapkayı alıp gitme' efsanesi İşte 30 yıl önce,
b ir Mart gecesi yapılan o toplantıda doğdu:
Bayar'a gelnce .. Tabi bu olaylardan en çok zarar gören Bayar oldu.
Eski Cumhurbaşkanı hakkındakl geçici af hemen kaldırıldı. Bayar bir ge-
ceyarısı apar topar evinden alınıp, hastaneye yatırıldı. Be süre sonra da.
361
sağlığında hiçbir değişiklik olmackğı hakte Kayserı'ye geri yollandı.
Bayar gitmiş, ama kavga bitmemişti
M art ayında yaşanan olaylar, yeni bir İhtilâl hazvlıgm dakl Talat
Aydem ir e cesaret verdi.
Albay, artık vaktin geldiğine İnandı. Ve yeniden denemeye karar
verdl...l84!
Aydemir ve arkadaşlan arka arkaya patlak veren olayların meydana
geldiği günler ıçnde bir İhtilâl yapılmasını doğru bulmadılar. İhtilâlin halk
kitlelerince benimsenmesini şart koşan 22 Şubatçılar. yanlış anlaşılmak
tan korkmuşlardı.
I ı t i âl planının hemen tatbik edilmemesi kabullenilmiş, ancak Işın
tavsamaması, çengellerin morallerinin bozıimaması için Nisanın İlk haf
tasında İhtilâlin gerçekleştırtmesl istenmişti.
Adalet Partisi genel merkezinin, göstericiler tarafından tahrip ccfclme-
sl. Medlste kanşddığa yol açmış, miletvekıllerl hükümeti suçlamışlardı.
" B i r A n ö n c e n e o İA C A k s A o l s u n .
Çevremizi zor ZAptedlyoruz."
Mart 1963 ortalannda bazı konulan gözden geçrm ek İçin Cevat Kw-
ca Ankara'ya gitti. İstanbul'da id problemle karşı karşıya kalmıştık. Birin
cisi ‘ Aramızda Türkeş olsun veya olmasın* teranesi çalan 22 Şubatçılar
ve de Türkeşçllerln .A dnan Çellkoglu. Selçuk Atakan ve 229. Piyade
Alayı eski komutanı Ihsan Erkan) durumunu görüşmek-, diğeri de Tuzla
Piyade Okulu. Deniz Harp Okulu ve Levazm Okulludaki teğmenlerin
termiklerinin bizi çok sıkıştırmaları.. "Bir an önce ne olacaksa olsun.
Çevremizi zo r zaptetiyoruz. Şartlar uygunsa harekete geçelim .‘ deniyor
du. Onlara ‘ Karar organı Ankara’dır. Sabredin!" te lk in le rd e bulunmak
tan bıkmışhk. Örneğin Tuzla Piyade Okulu temsilcisi nisan ayında kursla
rının biteceği ve kıtalara dağıtacakları nedeniyle ısrarcâarn başaklaydı
lar. Ben de bu gençlerin candan olduklarına ve İhtilâle gönül verdfcleme
İnanmıştım. Ama henüz topyekCın bir hazırlığımız yoktu. Aynca karar Ta
lat Aydem ir e aitti.
Cevat Kırca bir süre sonra Ankara'dan döndü, takmat almışçasına ko
nuşuyordu: ‘ Ankara'daki kati sonucun alınmasm sağlayacak güçler sağ
lanmış. Bizden yalnızca beş subay istiyorlar, bazı boşluklan dolduracak
larmış. Harp Okulu. Tank Okulu. Süvari Grubu. |andarma Taburu. 229. Pi
yade Alayı topyekCın harekete katfmaya kararlı. Aynca Meclis Muhafaza
Taburu cta katılacaklar arasında! Harekât planı hazırlanmış Başka bir tali
mat gelmediği takdirde 31 Martı 1 Nisana bağlayan gece saat 24.00'te
:84) M.Brand. C Dunda/. B Çaplı. a.g.e.. 1.77 v d
362
tnılAl hareken başlayacak. İstanbul bölgesine pek önem vermiyorlar. Biz
den yalnızca kritik merkezleri baskın halinde ele geçirecek timlerin hazır
lanmasını ve Ankara'daki kesin sonucun desteklenmesini bekkyorlar.
Önüm üzde daha bir hafta var1 Buna göre hazrhklara geçelim."
Aydemir grubu darbe hazrlıklarını sürdürürken. A.Türkeş de bir be
yannameyle memleketin büyük bir buhran ıçnde olduğunu söylemekte,
başbakan İse olan bitenlerden veya olacaklardan çok endişelidir. Kısaca
işler yine karışmak üzeredir.
363
"Durum çok vahimdir,
tekrar ediyorum çok vahimdir."
ismet İnönü
364
keflerl kaldırdık. Cephaneliği aramadık, kilidi kırdık. Omuzum uza alala
dığımız kadar uçaksavar ve diğer mermileri alckk. Hemen gara)a koştuk.
Askerlerle uğraşmaya zamanımız yoktu Bir teğmen arkadaşımız hemen
bir tanfon içine glrck. Tankı çakştırdık. O arada 2 tank daha hazır oklu Biz.
3 tank hemen Radyoevi'ne doğru hareket ettik.*
Saat 11 .00 de 3 tank, gecenin karanhğnı yararak Ankara caddelerini
arşınlarken Talat A yd e m r e vde heyecanlı ve sabırsızdı. Vakit geceyarısı-
na yaklaşrken 15 aydır gardrobunda bekleyen albay üniformasını giydi
ve yanındakilere; 'Şuana kadar Hükümet haber atmadığına göre bu lf bit
m iştir.' dedi. T .Aydemir böyle düşünmekteydi. Oysa aynı saatlerde ha
rekât haberi. h*ç umulmadık bir yerlerden Hükümete sızıyordu
365
T A ydcm f V < uyuittU n e t t i e v i n d e M , in e m
T alM A y d e m »
A m * A M u g a n (1 A y d e t m »> k u « o
n^ınkbyd.). t»ot D a r ç e ı ilk > « if d ı O ı m ı m ıh
U m « M m » » |. to -tıllrı Güney M .v ıU P » U n
0 * p ı < e n p ıv * t y » ğ . b A M t t a n k t
T * 1 1 A y O e m t g ıy < k ğ V yO h u u k i l e K M m « d i m i »
b u u u t v o - y - l d i ı u t ı n t te M m e d * n .» o
366
Silahlı Kuvvetler den önemli destek bulamayan Aydemlr'ln İsyanı ba
şarısızlığa mahkûmdu.
367
ce. ifade, örgütlenme ve yayın özgürlüklerinin açıkça garanti edilmesiy
di. Aynca. 'Devletin sosyal adaleti sağlayacak şekilde ekonomik özgür
lük hakkıyla birlikte, sosyal haklar" da vaat edyordu. Teoride, devlete,
"sosyal adaleti sağlamak için ekonomik kalkınmayı planlama" görevi ve-
rDmtştl. Fakat pratikte, devleti kontrol eden ve devletin de çkarlannı ko
ruduğu güçler, bırakriıncaya kadar, sosyal adalet yönünde her Derlemeyi
engelleri Der O n yıllık bir mücadeleden sonra, sendikalara grev hakkı ve-
rılmışti; fakat yasayla saptanan sınriar içinde. "Anayasann diğer madde
leri laik Kemakst reformları irticadan. İdareyi yeni bir diktatörlükten kur
tarmaya çalşıyordu"(89)
27 Mayıs ve 1961 Anayasası, yapısal bir temel olmadan liberal siya
sete geçiş yapmıştı. Örneğin on yıllardır ilk kez. ydnettcı sınıfların çkarta-
nyla doğrudan çatışan çıkarları açkça temsil eden Türkiye İşçi Partisi ne,
çeşitli yerlerden gelen büyük baskılar altında da otsa, faaliyet izni verildi.
Varbğıru sürdürdüğü on yıl boyvnca Türk siyasetnde yarattığı etki, büyük
lüğü ve Meclstekı temskyle tamamen orantısızdı. Anayasanın garanti et
tiği özgürlükler sayesinde, radkal ve solcu eğilimleri olan Ffcır Kulüpleri.
Türkiye'nin sorunlarını tartışp açığa çıkarmak üzere üniversitelerde örgüt
lendi. Siyasi literatürün yayvnlanması -özelikle çevirDer- burjuva ve ay-
dınlann. hatta İşçi sınıfının siyasalaşmasm besledi ve hızlandırdı.(90)
Bu gelişmeler hükümeti telaşa düşürdü; fakat yeni anayasa yürürlük
teyken süreci tersine çevirmek olanaklı değildi. Hükümet, skıyonetm l
uzatmanın bahanesi olarak "Sol tehdid'I kullanıyordu.(91) Ertesi ay basrt.
Milli Güvenlik TeşkDatı nın MDII IstDıbarat Teşklatı olarak yeniden düzen
lendiği haberim verdl.(92) Bu teşkilata içerideki asıl işlevi. Silahlı Kuvvet
ler içindeki komploları ve radkal. sotcu faaliyetleri ızlem eku Gerici Sağ
kaygısı geçmişte kalmış ve sadece aydınlarda devam eckyordu. Fakat art
arda gelecek hükümetler de mevcut düzene gerçek tehdit olarak teşhis
ettkleri gelişen Sol üzerinde daha çok yoğunlaşacaklardır.
368
lığı bozmaya niyetiydiler. Am a tam seçimin kesin sonuçlannın alındığı
gün. Atlant* ötesinden duyulan birkaç el silah sesi, her şeyi altüst ettU93)
22 Kasım 1963 Cuma. İnönü o gece da mart M e dn Toket'le birlikte
operaya gitmişti. Yaklaşık yanm saat sonra Başbakanlık özel kalem müdür
lerinden İlk ret Tokat. On sırada oturmakta olan Teker in kulağına eğilerek
be şeyler söylüyor ve çekiliyor. Toker seytrcleri rahatsı/ etmemek kin
kalem ve kağıt çıkararak Tokat’ın ulaştırdığı haberi yauyor ve İn ö
nü'ye uratıyor. Kağıtta A BD Başkanı Kennedy'nin vurulduğu ve öldü-
ğü belirtiliyor. İnönü damadına hemen kalkmalarını söylüyor ve ses
sizce operayı terk ediyorlar. Seyirciler. Başbakan ın bu ani kalkışım
kuşkuyla IzByor ve 'A c a b a yine İhtilâl m İ o ld u r" şeklinde yorumlar
yapılıyor, hsıldaşmalar oluyor.
Toker arka sıralarda oturan ve İnönü'nün yanma gelen Kemal Satır a
durumu anlatıyor, seyircilerin merakını gidermek İçin konunun bu şekil
de açıklanmasını İstiyor. Satr İçeriye giriyor, elektrfclerı yakıyor, oyunu
durduruyor ve seyircilere A B D başkanının Öldürüldüğünü, bu nedenle
başbakan m gitmek zorunda kaktığını açıklıyor.(941
27 Kasım 1963 Çarşamba günü İnönü Amerika'ya g itti Kennedy'nin
cenaze törenine katıldı. Bu onun Amerika'yla ilk karşılaşmasıydı. Türk he
yeti. ertesi gün Beyaz Saray ın yeni patronu Johnson'la görüşecekti. Ran
devu sabah saat I 1:00'deydl. bm et Paşa. Büyükelçilide kahvaltısını edi
yor ve görüşmeye hazırlanıyordu. Tam o sırada odaya Büyükelçi Turgut
Menemencloğlu girdi.
Sonrasını Turgut Menemencloğlu anlatıyor:
"Kencfcsl yüzümden bir şey olduğunu anladı... Sende b ir şey var. ne
dir?’ dedi. Bu sefer mecbur oldum. Kem küm ederek anlattın: 'Böyle
böyle haberler geldi.’ filan diye... Çok üzüldü tabii.*
Gelen haber o günkü Türk gazetelerinin manşetindeydi. Koalisyonun
ki ortağı. CKM P ve YTP. yerel seçimlerde oy kaybetmeleri üzerine
Başbakana danışmaya bile gerek duymadan koalisyondan çekildikle
rini açıklamışlardı. Bu bir siyasal suikasttı. Hükümet çökmüştü. İnönü
art* Başbakan değildi. Oysa birkaç saat sonra Başbakan sıfatıyla Ameri
ka'nın yeni Başkarayla randevusu vardı. Paşanın tansiyonu yükseldi. Dok
toru sakinleştirici taçlar yetıştrrken o. Beyaz Saray'a bu skandali anlat
manın b » yolunu anyordu:
Turgut Menemencloğlu: "Bana dedi kİ. ’Yenl Reisicum hur'a telefon
edin, söyleyin. Beni Başbakan olarak kabul edecekti, ama ben artık
başbakan değilim. Bono İptal edelim .' Ben telefon ettim. Beyaz Sa
ray'da Kennedy'nin genç yardımcıları vardı. Onlar hemen (ohnson'ın ce-
(93j<94) M.Ali Blrarvd. CDündar. B.Çap*. '12 Man h tu iln Pençelinde Demokrasi*. İmge
Kltdsevl 199*. İKanbul. S .U I vd.
369
vabını verdiler: Bu ne demektir? İsmet Paşa çok büyük bir devlet a d a m
dır. Barbakan olsun veya olmasın Türkiye'yi en İyi temsil edecek kİfl ken
disidir. Bizim İçin onunla görüşmek şereftir; bekliyoruz.' dediler."(95)
İnönü görüşme ardından aceleyle Ankara’ya döner. 2 Aralıkta İstifa
ettlğnde İkinci İnönü kabnesı de çökmüş, daha doğrusu çökert itmişti.
370
ortaya çıkardı ve bu durum, özelikle Türklern NATO'dakı müttefiklerine
gücenmesne yol açtı: Türk basen * kez ABD'ye saldırdı. BM'de Türk tezi
ni hiç kimse desteklememişti ve izleyen aylarda, hükümetin c*ş politikada
yeni bir yöneleni düşünmek zorunda kalabileceğine dair imalar yayıldı.
1961 den sonraki dört yrf İç ve dış dünya görüşleri b rb ırn d e n farklı
koaksyon partilerinin oluşturduğu hükümetler, etkin politikalar üreteme
diler. MBK'nın radikal denilen 14'ler grubu: "Sistemi otlatmadan gider
sek. tıtUak boşuna yapmış oluruz.* demişlerdi. MBK'dan ihraç edilerek
sürgüne gonderimişlerdı. Bu süreçte onlar da geri döndüler. Ancak siya
sete soyunmaları gidişatı değıştrmeyecektır. Başını AP'nln çektiği gru
plar. bağımsız poktikalar yapılmasını engellemektedir: tâki I964'te Kıbrıs
sorunu ardından acı gerçeklerle yüzyüze gelene kadar.
1964 Değişimi
Batı nın Haksızlığı Haklıya Karşı Desteklemesi
Türk dış pofetkasnda 1964 yılından başlayarak görülen değişmeler
yalnızca ktidar d e ğ iş liğ iyle anlatmak mümkün değildir. Gerçekten, ba
zı dış çevreler bu değişikliği 1961 Ekiminde yapılan seçimlerden sonra
önce Adalet Partisi yle, onun arkasnda Yeni Türkiye Partisi ve Millet Par-
ttsi'yle. nihayet kendi başına hükümetler kuran Cumhuriyet Halk Partisi
nin ckş politika gorüşlemde aramışlardır. Ancak bu partinin 1950-60 ara
sındaki tutu n ve davranışlarına bakılınca, bunların tek başına Türkiye'de
ki dış polltka değişikliklere» anlatmaya yetmeyeceği hemen ortaya çık
maktadır. Nitekim. 1961 Ekiminden 1964 başna kadar Cumhuriyet Halk
Partisi hükümetlerinin izledkieri politika eskisinden değişik bir politika
değilde. Değişiklik kesri olarak 1964 yknda başlamaktadır.
Kıbrıs olaylarının Türk dış politikasını bu kadar kOkünden etklemesi-
nln sebeplen nelerdir? Bu sorunun karşılığını verebilmek için önce şunu
belirtmek gerekir: Kıbrıs Rumlarının adann yönebm nde değişiklik yap
mak için kuvvet yoluyla giriştikleri teşebbüs, uzun çatışmalar ve yorucu
çalışmalar sonunda bu ülkenin statüsünü çizmek için vanlan 1959 Zürfı
ve Londra prensip anlaşmalarıyla bu anlaşmaların bütün ay m d a m ı ke
sin biçimiyle ihlal etmesiyle başlıyor. Bu teşebbüsle, devletler arasındaki
ilişkilerin temel ilkesini teşkil etmesi gereken uluslararası hukuk çiğnen
miştir. Hele adadaki Rum topluluğunun, bu olayda. Türkiye'nin komşusu
ve büyük inançlarla katılıp bel bağladığı N A T O içindeki müttefiki da n Yu
nanistan tarafından desteklenmesi Türkiye'de haklı olarak sert tepkiler
yaratmıştır. Fakat bundan da önemlisi şüphesiz başta Beleş* A m erka d -
mak üzere. Türkiye'nin devlet düzenini seçerken kendisine örnek olarak
aldığı ve bir dizi siyasal, ekonomik ve asken bağlarla bağlandığı Batılı
devtetlern bu d a y karşısındaki tutumlandır.
371
O lu p bitenlere siyasal yönden bakılınca da göze parlak bir görüntü
çarpmıyor. Batı'nın önden durumunda olan ve bu niteliğini kendi çkar-
larnı gerektlmce daha küçük müttefiklerinin kulağını çekerek hatırlatan
Birleşik Arrvenka'nın Ktorıs konusundaki tutumu, verdiği sonuçlar bakı
mından. kendi ileri sürdüğü gtoı tarafsızlık ya da kanşmamak değil, hak
sız*! haklı karşısındaki desteklenmesi olmuştur. Başka bir deyişle Birle
şik Am erika, lübrıs anlaşmazlığnda. kendisine daha az bağımlı ve hak
sız olan müttefiki Yunanistan'ı kendisine daha sadık ve haklı olan
müttefiki Türkiye'ye tercih etmlşdr. Bu durum en azından. Batılı dev
letler*! çeşitli tarihi, dinsel ve pskolojik nedenlerle Türkiye’ye A vru
pa’nın üvey evladı İşlemi yaptıktan yolunda Türk halkında öteden beri
var olan bY kanının daha da kuvvetlenmesine yol açmaktadır.
Gerçekten Kıbrıs olaylarının gelişme çizgisine kısaca goz artacak
olursa. Birleşik Amerika’nın bu konudaki tutumu şoyledir Bu devlet. Tür
kiye'nin kendisine uluslararası hukukun vermiş okluğu hakları kullanma
sına engel olurken. Yunanistan’ın bu hukıfcu çlğnemesne g o z yummuş,
hatta kayıtsız davranışlarıyla ona ortak bile olmuştur. Birleşik Amerika
bundan da *erl gitmiş. Türkiye'yi kendisine siyasal ve ideolojik bakımlar
dan bir nunarak karşıt olarak seçtiği Sovyetler Birliği karşısında yalnız bı
rakabileceğini bile göstermiştir. 5 H azran 1964 tarihli Johnson mektubu,
bu gerçeği açfcça ortaya koymaktadır. Oysa. Türk dış politikasın*! daya
nak noktalarından olan N A T O ’nun. hiç değilse başlangıçta. Sovyet tehli
kesine karşı kurulduğunu unutmamak gerekirdi. Johnson'm artık pek
meşhur olan bu mektubu göstermiştir kİ, Birleşik Am erika, Sovyetler
Blrllğl'nl bu devlet yalnız Amerikan cdrarUnnı doğrudan doğruya
tehdit ettiği sürece ve ancak bu ölçüde düşmanı saymakta ve De Ga-
ulle'ün de haklı olarak belirttiği gibi, lideri bulunduğu İttifaklar zin
cirini bu amaçla kullanmak İstemektedir.
Diğer önemli b r hususta ABD le yapdan anlaşma gereği Türk Ordu-
sunun silahlarını Kıbrıs'ta kullanamayacaktan konusunda uyartmasıydı.
lohnson'ın mektubundan çfcan bu sonuç Türk dış politikasını yöne
tenleri uyandırmış ve Türkiye bundan bir süre önce. Kuzey Atlantk A nd-
laşmasını uzatmak zamana gelince ortaya bazı isteklerle çkaçağını açıkla-
mıştır.IIOO)
(100) lohnson mektubunun b* bokmûnde şöyle diyordu. 'A yn ı zamanda Bay Başba-
kan askeri yar d m sahamda Türkiye ve Brteşk Devletler arasında mevcut iki taraA A n
laşmaya dikkatimi çekmek isterim. Türkiye İle aramızda mevcut Temmuz 1947 tartılı
Anlaşmanın 4 uncu maddesi gereğince asken yaidimin venllş amaçlarından gayri g a
yelerde kut arutması ıçtn Hükümetimiz*!. Baleşfc Devletlerin muvafakatini alması ta p
etmektedr. Hükümetimiz, bu şartı tamamen anlamış bıkjnd uğuru muhtelif veslelerle
Birleşik Devletlere bMIrmaşıv*
372
(Türkiye'nin K ıtım a m üdahale ed e b ilec ek u lu u l silah araç g ereç «e m ühim m ata
ka«uyması k in 10 yd gibi u tu n bir süre b ek lem esi gerekm iş, halkan .b ap » «e
katkılarıyla o kartın a gemileri Inya edilm iş, dünya piyasalarından askeri teçhizat «e
m alıem e satın abram * ancak 1974 y d n d a K ıbns'a ask er (ikaraU bnlytk Türkiye
geçmlycen d e n akmayacak b eru eri s la h kullanm a yasagm ı d a h a sonraki y d ar da
Güneydoğu A nadolu'da MCK terörüne karsı «erdiği m ücadele s a a s ın d a da yasaya
caktır. t u bağım lı poU dkalann b a p m s u lıp nasıl anlam sıı «e lylevslı kıldığını g ö s
teren dp lk Mr örnektir J
1963 yılı sonunda (saylayarak 1964 yılı içinde devam eden Kıbrıs daylan karyısında
Amerika Birleşik Devletleri nin tutumu ve buna karyı Türk H üküm etı’nın ve halkının
gösterdiği tepki nedeniyle. İki devlet arasında beliren "mesafe" ve yeni politikanın
en iyi o rn e ğ n ı A B D nm 1964 yılı sonlam da N A T O çerçevesinde kurulmasını teklf
ettiği "Çok Tarafı Nükleer Kuvvet" (M L f) karyısında Türkiye'nin tutumunda gö rü yo
ruz. Batı Almanya mn nükleer taktkte parm ağın bulundurmak İçin Blrleyık Am eri-
ka nın bir süredir N A T O üyelerine teklif ettiği ve Sovyetler B rk ğ l’nin sert tepkileri
ne yoi açan M LF projesine. Türkiye bırdenbre karımayacağını bHdırmıytir. Basında
bu yolda çıkan haberler üzerine. Amerikan Ckyiyleri Bakanlığı sözcüsü 13 Ocak
1965 te yaptığı açıklamada bu ha ben doğrulamıy. Türkiye'nin M L F ye katimaktan
vazgeçmesinin Batı ıçm "psikolojik bir kayıp" olduğunu soylemytır. W ash ln g to n ‘da
14 O cak ta rih in d e y a p d a n a ç ık lam ad a. MU'ye k atılm adığı gibi. T ürkiye'nin ye
di NATO ü y esin e m e n su p karm a m ü re tte b a tk CLaude k k k e t ts m u h rib in d ek i 11
klyNIk Türk d en izel g ru b u n u d a geriye ç e k d ğ l resm e n U ldlrllm lydr. Türkiye Dı-
yıylerı Bakanlığı sözcüsü 15 Ocakta yaptığı açıklamada bu konuda yoyle dem iyiz
"Çaltymalarn son safhasında Türkiye. M L F ye kanlmamıy olan N A T O devletlerinden
ayrı bir tutum ittihaz etmekte kenetsi için imkan olmadığına ve bu sebeple MLF te-
yebbûsüne lytırakten çek İm e ye karar vermiytir. Bu karardan A B D üç aya y a k n bir
zaman önce d ıp lo m atk yoklan haberdar edilmıytir. Çalıyma grubundaki diğer N A
T O müttefiklerinize de aynı yolla haber venlmıytlr." Bay bakan Yardımcısı ve Chyı>-
leri Bakan Vekili K em al S atır da 26 Ocakta Millet M e tisi nde yaptığı konuymada
bu konuya değinerek, bayta Fransa olmak üzere 7 N A T O devletinin projeye muha
lefeti karyısında Türkiye'nin vazgeçme karan alckğnı açıklamıyor Esasen daha 24
Kasım 1964 te Dıytyterl Bakan Feridun Cem al Ertdn Ankara'da basına verdiği bir
demeçte, ‘ ilk ö n c e tüyü* d e v le tle r b u k o ru d u .ırj/.v ın d jJ o İhtilafı halletsinler, son
ra sıra b iz e g e lir ' d em ıytr. Bu arada, özelikle yabancı basında. Kıbrıs konusunda
Sovyetler Bırlığl'nın desteğin sağlamak İçin Türkiyehın böyle bir yola bayvurduğu-
ruı belirten yazılar ya yn la nm ytır. N tekim 4 - 13 Ocak tarhlerı arasında Sovyetler
Bir İğ i Yüksek Şurası Baykanlık D iva n üyesi N.B. Podgomı baykanlığındakı bir Sov
yet Parlamento heyeti Ankara'yı ziyaret etmıytir. Türkiye'nin M LF'den çekilme kara
rın açklayan gazete, bu karan Ankara'da yapılan gorüymeler sırasında Podgorn'ye
de bildirdiğini ve "Sovyetler Birliği nin dördüncü adamının bu karardan büyük
memnuniyet duyduğunu" yazmryt» Resmen yayınlanmayan bu ıdcta karyısında O
ylylerı Bakan Vekili K e m i Satc Parlamento konuymasmda yoyle demiytir: ‘ MLF ile
İlgili kararımız normal bir geiıymenın ve olayların Türkiye'nin düyüncelerinde yaptı
ğı etkHerin bir neticesidir. Türkiye'nin bu hareket tarzı Sovyetler Birliği le karyılklı
münasebetlerde havanın ısınmasına yardım etmtyse. bu gelıyme etken değil, so
nuçtur. Sovyetler Birliği ile Moskova ve burada vaki temaslarımızda her ki taraf,
içinde bulunduktan savunma tertipleri üzerinde bir talep ve yart Heri sürmemlyler-
dır." Boylece. MLF karyısında Türkiye'nin tutumu. Türkiye'nin "yeni" polıtıkasnın İlk
iyaretı oluyordu.
373
Türkiye Uluslararası Andlaşm alann Uygulanm ası Karcısında
Pasif Protestolardan Başka Bir>ey Yapmamı>tır
374
"D evr-I Süleyman'* Perdesi Açılıyor
“ B u adam , gerçek b ir la/ üreticisi, m
d e d iğ im i Anımsıyorum,
b e rid e olanak bulur da p o litik a y a atılırsa, çok yükselebilir. “
M jly c £U l Mejdp U z m jn £rhjn Bcncf
27 Mayıs 1960 ihtilalinden hemen sonra slah altına alınan DSİ Genel
Müdürü Süleyman Demırel'ın soruşturmasını yapan M a lye eski Hesap
Uzmanı Erhan Bener. anılarında olayı aynen şöyle anlatıyor: "... Bunlar
dan birisi, makine parkı İçin satın alınan makinelerin İhalesinde. Süley
man Demirci'm yolsuzkA yaptığı şeklinde, rakip bir firmanın yaptığı İh
bardı. İhbara göre. Demlrel. bu makinelere» İhalesinden Önce Amerika'ya
gitmiş, daha sonra haleyi kazanan firmanın konuğu olarak Amerika'da
bulunmuştu. Oradan dönüşte de. daha yüksek fiyatla teklifte bulunmuş
olmasrıa karşın, o Amerikan firmasının makinelerini satm alcfcrtmıştı.
Bu sorgudan sonra bir yakın arkadaşıma:
- Bu adam, gerçek bir laf üreticisi, dediğimi anm sıyorum . İleride ola
nak bulur da politikaya atılırsa, çok yükselebilir. Sorgusundaki davranışı,
bütün söylediklerini tutanağa geçirmek İsteyişi hesaph b r davranış. Çün
kü, o da biliyordu ki eğer bu yönetim kendisini tasfiye etmeye kararlıysa:
bunu, benim sorgusunu yaptığım küçük olaydan yararlanarak yapmak İs
temez. Böyle bir niyet olmadığma göre -kİ olmadığı, kendisinin askerli
ğini. Planlamada uzman olarak yapmasından. Makye Bakanına özel da
nışmanlık yapmas«>dan belli- Meride, bugünkü korkusuzca davranışının
meyvasını toplamak için elinde bir belge buhınmasnı istiyor.’
"Paşa, komaya girmişti. Bir aralık gözünü açtı. Eski yaverine: Sabır.
ben gidiyorum . Allahısmarladık'. diyebildi. Bu. Ragıp Gümüşpala'nın son
sözleri oldu. Gece y a n s ıd a n sonra saat blrbuçıAta son nefesini verdi.
Adalet Partlsi’ntn kurucularından Ihsan Sabn Çağlayangll. Genel Baş-
kaniarının vefatını böyle anlatmıştı. Adalet Partisi Tüzüğü uyannea. yeri
ne Teşkilat Başkanı Sadettin Bilgiç vek< olacaktı Seçim boigeslndeydl.
Apar topar geldi. Sabaha karşı Ankara yolunu tuttu Büyük Kongre'ye ka
dar partiye bir 'Genel Başkan Vekili' atamak gerekiyordu. Merkez TemsM-
cller M edlsl toplandı. Sayın Bilgiç resmen vekil oldu.’
1964 sonbaharında Demlrel kardeşlerin müteahhitlik bürosunu ziya
rete giden AP kuruculanndan Dr Sadettin Bılgnç. Dr.Faruk Sükan. M eh
met Tı* gut. Cevat Önder ve Ghat BMgehan. Süleyman Demvel'ı yeniden
siyaset sahnesne davet ediyorlardı. AP heyeti bu arada büronun İdari İş-
375
terini yürüten Şevket D e m ird e . 'A ğ a nı bize ver. Bunu, senden kayıtsız,
şartsız istiyoruz. Bu. bir memleket meselesidir. * diyorlardı.
AP'nın "ikinci adam 'lığna kadar yükselen 3 8 yaşındaki İnşaat Yük
sek Mühendisi Süleyman Dem irele genel başkanlık yolu bbytece görün
müştü.! 102)
(102) Hulusi Tırg m ’OemueTın DOnyası'. Hulusi Tırgut&.ABC A|anu. 1992. s.170
376
Demir el Bılglç'e snırlenp orduya sataşnca fatura Bılgıç'e kesildi. G e
nelkurmay Başkan Cevdet Sunay zehir zemberek bir uyan mektubu yaz
dı. Bunun üzem e de "Bilgiç Başkan olursa, ordunun duldan AP"ye ver
meyeceği.* dedikodusu yayıldı. Nihayet üçüncü darbe de eski DP'lıler-
den geldi. A P Kongresi ne 20 gün kala sessizce tahliye edilen Bayar. ya
kınlan aracılığıyla Demlrel'l İşaret edince. Bdglç'ln hiç şansı kalmadı.! 103)
377
Muhalefet Parti lideri"ydl. İnönü 80. Dem rel 40 yaşındaydı. İnönü
misyonunu tamamlamışa Kendi açılamasına göre tam 15 darbe girişi
mini önlenmiş, orduyu kışlasına çekmişti. 27 Mayıstan 4.5 yıl sonra d e
mokratik düzen nihayet kuraları gereğince işlemeye başlayacaktı.! 106)
3.Koalisyon günleri artık sayılıydı. Ülkedeki gücünden ve Yüksek Ko-
muta'nın toleransından emin da n Demlrel. AP'nln gerekli 226 oyu sağlar
sağlamaz hükümeti düşüreceğini lan ettl.(l07)
378
Türkiye'nin "hızlı, dengeli ve İstikrarlı kalkınması İçin"
yabancı sermayeye dayanması bu yeni eğilime uygundu.
Artık dördüncü kez İnönü'yü ülkeye dayatma diye bir sorun yoktu.
E km 1965 genel seçimlerine kadar geçici hükümeti kurmakla görevlen
dirilen kişi. 1961de Kayseri de A P llstesnden bağımsız senatör seçien
Suat Hayrt Ürgüplü ydü. 20 Şubatta 4an ettiği hükümet. Adalet Partl-
sı'nln büyük ortak olduğu 4 partili tür koalisyondu ! 109)
Yeni hükümetin polltkası. AP'nın son kongresinde saptanan çizgiyi
İzleyerek sağa doğru kaymaya başladı. Ürgüplü, özel girişimin kaygriarı-
nı gidermek için devlet sektörünün sınırlar»* belirlemeye söz verdi; Tica
ret Bakan Maclt Zeren. hükümetin özel girişimin egemen olduğu karma
bir ekonomiye atandığını belirtti. Yeni rejimin ana temalarından biri olan
sosyal adalet kaybolup gidiyordu. Demlrel'ln. Türkiye'nin "hızlı, dengeli
ve istikrarlı kalkınması için ' yabancı sermayeye dayanması bu yeni eğili
me uygundu. CHPTıler yabana yatırm a karşı değildi; daha ihtiyatlıydılar
ve petrol gibi temel kaynakların kontrolünü elde tutmak İstiyorlardı. İnö
nü koalisyonlar»! başındayken, petrol sanayinin mıllıleştrllmeslnden söz
edilmişti. Demırel. boylesı önlemlere karşı olduğunu açığa v u rdu "Ya
bancı petrol şirketlerinin mallarım ve alanlanna el m İ koyacağız?" diye
soruyordu kızgınlıkla ve ekliyordu; "S izim için, kanunla tanınan haklan
g e ri alıp kanun dışı el koymak düşünülemezdir.." ( 1 10)
Dördüncü Koalisyonun Sola yönelik politikası da daha sert ve baskı-
a oldu. İşçi Partisi nin toplantıları sık s * silahlı çetelem saldnsına uğru
yor. yayınları yerel görevliler tarafından yasaklanıyordu. Boylesl engele-
meler hiçbir zaman aç* hükümet onayıyla uygulanmamıştı. Devlet gö
revlileri, sosyalizme İzin veren anayasaya ayfcm hareket ettiklerini
bildikleri İçin, Sola karşı suçluluk duygusuyla hareket ediyorlardı.
Demlrel'ln İse hiçbir v k d a n rahatsızlığı yoktu. Türkiye Sanayi ve Tica
ret Odaları ile Borsalar Birliği toplantısatda konuşurken, hükümet »t sınıf
mücadelesine İzin vermeyeceğim ve bunu yaratmak İsteyen "sapık d ü
şünceli gruplar "a karşı bileşmenin zamanının geldiğnl söylüyor-
d u .(lll)
İşçi Partisi lideri Mehm et AH Aybar, Demir e le yanıt verdi: "Başba
kan Yardımcısı sınıf kavgasını önlemek mİ İstiyor? O halde, hemen
petrolü millileştirsin, topraksıza toprak versin, herkesten gücüne gö
re vergi alınmasını sağlayacak vergi kanunları çıkarsın. İşsizlik sigor
tası kanunu getirsin, kısacası. Anayasayı eksiksiz, tastamam uygula -
379
sın. Yoksa, sınıf kavgasın önlemek' sözünün altında yatan gerçeğin bu
günkü bozuk düzeni ayakta tutmak çabasından başka bir şey olmadığı or
taya çkar. "(112) Olaylar Aybar'm değerlendrmesinin doğru olduğunu ka
nıtladı. Demecnın basında ya yla n d ığ ı gün. bakanlar kurulu "aşrı Sol*a
karşı yeril önlemlerin abnmasını istedi. Partiler. TİP'In genel seçenlere gir
mesini önlemeye kararkydı.( 1 13)
380
bir avuç Kızıl Çamı*, diğer elinde bir Yeşil Bayrak le başladı. O gün bu
gün de bu huyundan vazgeçmemiştir. Çünkü bu yolun seçim kazanmak
»çıt en kolay yol okluğunu görmüştür. Am a bu tutumla memleketi işte
bu gün İçinde bulunduğumuz noktaya getirmiştir. Kim sosyal adaletten
bahsetmiş İse, onun suratına bir avuç kızrf çamur Matmış: nerede imkan
bulmuşsa yeşil bayrak açarak saf. samimi ve temiz müslüman vatandaş*»
inançlarım istismar etmiştir.
Türkiye'de Atatürk'ün en büyük eserlerinden biri olarak 40 yıkkr ar-
tfc unutmuş olduğumuz mezhep kavgalan şu son 5 ydda yeniden alev
lendirm iştir. Nurcunun Süleymancıya. Süleymancınrı bilmem ne tarfca-
tma. tamamının beden Türk milletinin birliğine, bütünlüğüne kasteden fa
aliyetlere şu son 5 yılda gemi azıya almıştır. Aydın vatandaşın gözünde
dindar vatandaşı mürteci; dindar vatandaşın gözünde aydın vatandaşı
dinsiz gösteren hava da son beş yılda y n e 1 5 sene evvelki hafcne dön
dürülmüş ve o günkü derecesini fersah fersah aşm*şt*.
Bu yetmiyormuş gibi İmam Hatip okullanna Kuran kursu düşmanlığı;
Kıran kurslarında da Aydın din adamı alerjisi y n e şu son beş yrfda ola
bildiğine ve planlı olarak geliştirilmişi* ve bu hahn piancılama hiçbir
kuvvet diş geçilememiştir.
Millet*» dini İnanışlarının gücünden, başka yönlerde ve başka amaç
larla faydalanmak arzusu ve bu gayretin y ırt dışından yabana parasıyla
yönetilmesi Türkiye'de mihraklar kurulması. Hamiler sağlaması hep bu
beş yıl içinde başarılmıştır.!! 17)
Dini söylemlerle oy avcılığı önlemeyen yükselişe geçmişti.
381
parti için dikkate değer bir performansa A z sayıdaki milletvekili sayısına
karşın. İşçi Partisi, siyasi tartışmalara niteliğini değiştiren önemli bir m u
halefet rolü oynadı. Ö zden çok vurgu bakımından birbirinden farklı olan
pa/tlerde bulunmayan ideolojik boyutu tartışmalara kattı. ( 118)
Yüksek Komuta artık müdahale etmeye istekli değildi ve CHP'liler
yapabildikleri kadarıyla başlanmn çaresine bakmak zorunda kaldılar.
CHP'liler. aydınları İşçi Partisi'nden geri almak, ilerici yeni bir imaj yarat
mak için seçm kampanyalarının bir parçası olarak "ortann solu" sloganı
nı kullanmaya başlamışlardı. A n c a k Pavlovlan b ir tepki vermeye koşul
lanmış bir toplulukta Sol" terimini kullanmak lanetlenmeye yetiyor
du. Seçmenler Profesörler Nihat Erim'in. İsveç. Norveç. Fransa. Ingiltere
ve Almanya da ortann solu hükümetler bulunmasna rağmen bu ülkele
rin komünist oimadıklarnı açklamasını anlayacak kadar deneyimli değil
di. CHP, İrrasyonel b ir kom ünizm düşmanı değildi; ortanın solu poll-
tİkası kom ünizm in en İyi panzehiri olduğuna İnanıyordu. Ancak sağ
cı partiler CHP'yi solculukla İtham ettiler^ 119)
Ekonomi durgunlaşrken genel af gibi konular üzerine ağız kavgala
rıyla geçen koalisyonlar donemi birçok potansiyel seçmeni soğutmuştu.
Altmışlar boyunca seçimlere katilen gerilemeye devam etti ve 1969 se-
çımlernde. vatandaşlık haklarını kullanma zahmetine katlanan kayıtlı seç
menlerin oram 64.3'e d üşecek tir .(120)
AP'nin zaferne başlangıçta gösterilen tepki, bir rahatlama oldu; üfce.
istikrarsız koaisyoniar dönemini geride bırakmıştı. Dahası, ordu yeni
kuşak demokrat olan AP'nin tek başrıa iktidara gelmesine ses çkarm a-
mtşa Bu kez. bir protokolle sonuçlanan hiçbir Silahlı Kuvvetler Beliği
toplantısı olmadı. Demirel. bunun için itibar kazanmış olmak zira blinçk
bir şekilde komutanları kazanmaya çalışan oydu. Meclise giren emekli
askertern çok büyük bir kısmının AP'den olması şaşırtıcı değıldi.( 121)
Hükümet. Aydem ir'in başarısız 1963 darbe girişimine katılantarı kap
sadığı gibi eski DP lileri de kapsayan bir kısmi af yasa tasarısı önerecek
kadar ordudan emin olmuşta Senato'dakı Milli Birlik Grubu tasanyı kına
yan bir demeç yayınlamasına karşın. Yüksek Komutadan uyarıcı hiçbir ses
gelmedi. Milli Birlik Grubu, tasarıyı ‘ anayasan*! başlangıç bokimünde
belirtken ilkeleri yok etme" girişimi olarak niteledi ve hükümeti, seçim
lerle aldığı meşruiyetini yitirmekte olduğu konusunda uyardı.(l22) A d a
let Partisi, orduda hiçbir taraftara sahip olma Aklarım bildiği için, eski as
kerlerin tehcktlerne artk aldırmıyordu. Mecliste AP'II milletvekilleri.
382
kendilerini elettiren Askerlere "Haydi. başka b ir devrim yapın." di
yerek alay bile ediyorlardı.!123)
383
Çankaya 'ya getirdik. Cumhurbaşkanı yaptık' gibilerinden bir hareken biz
doğru bulmadık. ’
Demir el. Sunayı Cumhurbaşkanlığı'na yollayarak orduyla partisi ara
sındaki husumete ve grubundaki ihtilâl korkusuna bir son verdiğini düşü
nüyordu. 5 y i sonra bir başka Mart günü asker kapıya dayandığında bu
hesabın boşa çıkacağı o anda kmsenm aklına gelmiyordu. Oysa 1971
Martı için geri sayım o günlerde başlamıştık 124)
Î84
da üniversitelere alınmasını sağlayan bir y« m çıkartılarak. ümmetçi
lerin yüksek öğretim kurumlarında ve giderek devlet kademelerinde da
ha etkin hale gelmesine olanak hazırlandı. IslAmclar. devlet üzerindeki
etkınlklerlni artrmak amacıyla ilim Yayma Cemiyeti ni kurdıiar. Zama
nın hızla yükselen sanayicisi ve bankacısı Sakıp Sabancı 4e Ziraat Odala-
n Birliği Başkanı büyük toprak ağası fahri T anmam da bu Cem iyete
maddi destek verdiler.
İlim Yayma Cemiyeti (İYC) kısa zamanda 17 şubeli ve 35 milyon li
ra yıllık bütçek bir kıruluş haline geldi. Devlet eliyle kurulan 5 IslAm Ens
titüsü. İmam Hatip O kullan ve Kuran Kursları bu cemiyetin güdümüne
gırcftğl g*>l. cemiyet üyeleri de Deme el tarafından devletin kllt noktala
rına yerleştrlldl. Örneğin. Turgut ö za l Devlet Planlama Teşkiatinın. Kar
deşi Korkut ö z a l TPAO'nun başna geçirilirken, Necm eddln Erbakan da
TOBB Genel Sekreterliğine getirildi. Bakanlıkların Onemk daireleri. DOY.
YSE de IslAmcılam yönetimine verildi. (Sonradan buradan polis zoruyla
dışarı atılacaktır.) İYC aynca M TTB . Y eşlay ve Hadem e-I Hayrat cemiyet
leri le Komünizmle Mücadele Dem ekleri üzerinde de etkindi. O sırada
arka arkaya yayınlanmaya başlayan ve Komünlzm'e karşı kutsal clhad
çağrısı yapan Bugün BAbıâJIde Sabah. Yeni A s ya ve Ittlhad gazeteleri
de İYC üyeleri tarafından ya n la n ıyo r, bu gazetelerin kışkırtıcı yayınlarm-
da sürekli olarak Endonezya'daki gibi komünistlere karşı cihad açlar ak.
bir kan banyosu yapdması zamanının geldiği telkin ediliyordu.
AP Hükümetinin toplumsal muhalefet karştsmda dolaysız bir güç ola
rak Stlahb Kuvvetler ve bürokrasiye tam olarak güvenemeytşi onu gayrl-
resrr» güçler arayışına itmiş, hatta Süleyman Dem rel. Kasım I966'da İz
mir'de bir aç* hava toplantısnda. Fransa'dan Omek vererek bir "Ihtlal*
ya da "darbe" olasılığı karşısında *200 bin kışllk bir milis gücü*nün *blr
gecede* örgütlenebileceğim açkça İlan etmişti. A P İktidarının daha ilk yı
lında "Komünizm propagandasından tutuklamalar yeniden 'gündekk
olaylar hakne geldi.
Orhan Kemal. A ş ık Ihsanl Şah Hataî gecesinde konuşan Yaşar Ke
mal ve Can Yücel. AP'nln ‘ komünizm propagandası*ndan İlk tutıklattı-
ğı klşler arasındaydı. Tutuklamalar, krmızı fener altında gitar çalan genç
lere. kırmızı ceket giyen bir saz sanatçısına, öğretmenin verdiği ödevde
Atatürk le Lenın'I kıyaslayan bir ortaokul öğrencisine kadar uzanmıştı. Bir
süre sonra “zehir hafiye* diye ün yapacak olan İçişleri Bakanı Faruk Sü-
kan muhalefet gruplannın odalarnda arama yaptracak. bu olay muhale
fet İlden İnönü'ye. ~Lfkıy*ntn yarm ne yapacağı belli o la u j. “ dedirte
cekti. (125)
385
BA5İMk<tn Süleyman Demirci AnUöyor:
*Başbakanlık'ta çalıştım. Mart ayı. M u
ayyen U r sddf. 6 5 -7 filan o ld u Ortalık
kararmıştı. Dedim kİ. hususi kalem m ü
dürüme. 'arkadan kimse gelmeyecek.
Em niyet Müdürü dahil. Ben tek başıma
gideceğim , nereye gittim, ne oldum,
kimse bilmeyecek.' Sunay ra t en Başba
kanlığın arkasında Saraçoğlu evlerinde
oturuyordu. Çittim, beni karşıladı. Otur
duk. Dedim kİ. Biz sizi Devlet Başkanı
yapacağız.' Yani Sunay. benim emrim
de. ama bak ben sana geldim, benim
emrimde olan kişi olarak, sizin emrinize
gireceğiz U z. Türkiye'nin menfaati bunu
gerektiriyor...."
586
Kasım 1964 te yapian AP başkanlık seçiminde hışımlı muhallerin
‘Demirel masondur ' diyerek ortaya çıkardkları belgeye karşılık. Mason
cemiyetinin mührünü taşıyan sahte belgeyle 'Ben mason değilim, evim
de her sabah Kuranıkerim okunur, diyerek 500 oy farkla genel başkanlı
ğa seçildi. Böytece. DP döneminin Devlet Su İşleri Genel Müdürü olan bir
teknokrat. Türkiye'nin en büyük siyasal örgütlerinden birinin başna geçi
yordu.
AP'nln koalisyondan çekilmesinden sonra. InOnü Hükümetl'nln yıkıl
ması kaçınılmaz olmuştu. Nitekim 1965 yılı bütçesi görüşülürken verilen
red oylan sonucu Hükümet düştü. Yenisini eski DP'Ulerden Suat Hayrl
Ürgüplü CHP dışındaki partilerle kurdu ve Meclis üyesi olmayan Demt-
rel hükümete Aşandan başbakan yardımcısı olarak katıldı. Boylece Demr-
rel hükümete ilk adınım atmış oluyordu.
1965 seçmlerlnde AP tek başına iktidara geldi. Dış v e İç konjonktür
açıs«xlan son derece elverişli bir doneme girilmişti. Demirel çiçeği bur
nunda b*r başbakan olarakMecliste hükümetinin programını okurken, bu
dOnemin kendisi ve A P İçin en başarılı dönem olacağını, daha sonra ise
krizlerle çak alanacak siyaset denizinde gemisini yürütmek zorunda kala
cağını henüz bilmiyordu.
AP tek başrta ktidar olduktan sonra Başbakan Demirel'in sık sık tek
rarladığı "Büyük Türkiye" hedefi, partinin temel sloganı oldu. Makro öl
çekli bir plan y e m e . pro|etern öncelik s»asını saptayan ve özel sektör sa
nayi yatım larına teşvikler sağlayan bir plan anlayışı kabul edildi ve bu
politikanın uygulayıcısı da DPT müsteşarlığına atanan Turgut ö z a l oldu.
Demirel temel atma törenini ve fabrika ziyaretlerini bu donemde sıklaş
tırdı. Demirel. sırası geldlğnde Meclis te sayfan ve gündemde olan pro
jelerı ezbere okuyarak puan topluyordu.
387
Demirci Hükümetinden
"Kapitalizmin Düşmanlarına Karşı Sa v a ş ” İtanı
Kapitalizme Karşı Olanlar Komünistlikle Suçlanıyor
Sokak Siyasetinin Başlayışı ve Kontrolden Çıkışı
Hüküm etn 'S o l'a saldırısı aralksız devam etti. Adeta ülke çok yakın
bir altüst oluş ve devrim tehlikesiyle yüz yüzeymiş gfciydl. Sola eziyet ko
alisyon hükümetleri döneminde de olmuştu: fakat Demırel hükümetinde
bir isterik hal mi ak*. Aydmlar öncelikli hedefti; yazarlar ve sanatçılar sü
rekli taciz ecUdt bazdan hakkında ceza kanununun komünizm propagan
dasını yasaklayan 141 ve 142. maddelerine göre kovuşturma açıldı. İste
ri o düzeye vardı ki. polis A tatük ve Lenm üz em e bir kompozisyon ya
zan IS yaşındaki bir öğrenciyi kovuşturacak kadar deri gitti! Sanayi Baka
nı Mehmet Turgut, özel sektörden kapitalizm düşmanlarına karşı savaş-
malanm rica etti. Hükümetin baskıcı politfcalan, aydmlann. özellikle alt
mışlarda yem bir pobtlk etken olan öğrencdem tepkisine neden oklu. Si
yaset üniversiteye, fabrikaya grm ış ve zaman zaman sokağa taşmıştı. A lt
mışlardı ortasnda öğrenci gösterileri, siyası yaşamın be olgusuydu. Gös
tericilere karşı orduyu kUlanma akılsızlığını öğrenmiş olan hükümet, özel
olarak göstericilerle uğraşmak İçin silahlandini ıp dona tdan ve edebn ke-
lam gereği “ Toplum Polisi” etenden bir polis ekibi kurmuştu. Sokak siya
seti sürekli bir kriz atmosferi yarattı ve bu nedenle bir istikrarsızlık öğesıy-
dl. Durumu kontrol edemeyen parlamenter re|lm itibar kaybetti ve yme
askeri müdahale söylentileri yayıldı. Cumhurbaşkanı Sunay. yeni yıl mesa-
|nda söylemden doğruladı. Fakat kategordı olarak Silahlı Kuvvetlem bu
olayların ne aleti olacağını ne de seylra kalacağını belirtiyordu.! 126)
388
oluğunda milleti uyarmakla yükümlü okluğunu ve yaptığı şeyin bundan
ibaret olduğunu İddia ederek eylemini savuıdu.(l2 7)
Turai'ın mantığının anlamı, tehlikeli derecede açıktı Gazeteci A bd i
İpekçi, komünist tehdit mitinin yaratılmasının. TOrtılye'yl kom ünizm den
kurtarma gerekçesine dayandınlacak asked bir Iktldann başlangıcı
olabileceği konusunda okuyucularını uyardı. İşçi Partisi. Turala karşı
bir kınama önergesi sundu: fakat Mecliste yenildi. CHP'lller b*e karşı oy
kullandı. Meclisteki atmosfer öyleydi kİ. TİP'ten Behlce Boran konuşma
ya çalıştığnda. 'Ülkeden kovun". 'M oskova'ya. M oskova’ya* fiğlıkla-
rıyta susturuldu.! 128) Polıtıkacılarn bu destek şovundan cesaret aianTu-
ra l I M am a çağnsını tekrarladı. Yüksek asken kom utann siyasi sadakati
açıkça beltrtimlştl. Mevcut rejime bütünüyle bağlıyct ve art* siyasetin
dışında ya da üstünde duruyor gibi davranmıyordu.! 129)
Orgeneral C.Tural. bu "ulusal güvenlik anlayışı* çerçevesnde O r
du'ya sık sık 'C u m a Emirnameleri" yayınlayarak. Silahlı Kuvvetlen "ko
münizme karşı clhad'a hazırlamaya başladı. OroJu'ya biçilen yem misyo
nun teonsl. Ayaklanmalan Basorma Harekederl-Teorlk Pratik başlığım
taşıyan tur kitapta yapılmış ve kitap 1965'te Genelkurmay Basmevı tara
fından basılarak askeri birliklere dağıtılmış».
Kara Kuvvetleri Komutanlığı da 10 Şubat 1967 de "Neden Komüniz
me Karşıyız?" İsimli bir kitabı tüm birliklere dağıttırdı. Ordu'nun başın
dan alınıp Cumhuriyet in başına getirilen Cevdet Sunay da. Anayasaya
göre "tarafsız ve sorumsuz" olması gereken makamında, sık s * sola kar
şı kampanyayı destekleyen demeçler vermekten geri kalmıyordu.! 130)
Sağın vurucu güçleri hükümet ve Ordu'nun hmayeslnde or güden»-
ken. Demlrel. anayasal haklan sınırlamak üzere Şubat 1967'de Adalet Ba
kanlığına be "Temel Hak ve Hürriyetleri Koruma Kanunu* tasarısı haz»
lattı. Tasanda "milli bütünlüğü bozucu, bölücü ve komünizmi kurmayı
amaç edinen görüşleri etkili olarak aşdamak" g b l yem suçlar icat ediliyor,
basına ve kitap yaymcılığna yem sınırlamalar getriliyor, söz konusu suç
lan yargılamak üzere olağanüstü mahkemeler kurulması öngörülüyordu.
Bu tasannın açıklanması üzerine Türkiye'de demokrat* güçler üniversite
ler. basın büyük tepki gOsterdı. Dünya ve Türkiye doludizgin I968'e gi
diyordu. Dünyanın ve Türkiye'nin tarihinde hep özenilerek bakılacak bir
kuşağa ismini veren y * 1968 gelip çatmıştı ! 131)
389
Demirci Solcuların Tuhafına Gidecek Şeklide
Sahip Olduğu İdeolojiyi Bazen Elinin Tersiyle
Bir Tarafa İtebllm ektedir
390
mekte. 360 milyon dolarlık btr kredi anlaşma» yapılmaktadır. Söylentie-
re bakılırsa, bu projelenn uygulanmasna gelecek uzmanların kontrolü
dolayısıyla Demlrel İle. ckş istihbarat çevrelerinde de yakn bazı çevrele
rin sürtüşme içinde bulunduğu bile Işıtllmektedr. Kısaca. Demire! hükü
meti de üretim güçlerim geliştirerek, meselelerini çözmeye -kİ bir süre
İçin bu mkâm vardır- çalışırken, sahç> olduğu İdeolojiyi bazen elinin ter
siyle bir tarafa Itebılmektedır. (Demirci'den sık s* duyulan "Dün dundur,
bugün bugündür. * sözü bu gerçeği dile getiriyordu.)
Elbette halleri bazı kulaklara kar suyu kaçracak: H e g d ln söylediği g i
bi. Dermrei de art* dünyayı yöneten tarihin kırnazlığı karşısında kalacak
ve görevim bitirmiş olarak fctıdardan s* s* düşecektir.) 132)
Kitabımızın akışı İçinde ülkenin genel gidişatını belirleyen üç temel
konu olan siyaset ekonomi ve toplumsal yapı alanlarındaki gelişmele
ri eş zamanlı olarak ele alıyoruz. Bunlar birbirlerini güçlü bir şekilde etki
lemekte ve genel gidişatı belirlemektedir. Gerçekte 27 Mayıs sonrasın
daki yeniden yapılanmada İçe dönük toplumsal politikalar önemsenmiş,
dış polıtfcada ve özellikle Batı'ya bağımlı mail ve piyasa yapılanmasında
temelde bir değişiklik olmamıştı Süleyman Demlrel. Başbakan olduktan
sonra. DP dönemine benzer "d ış kaynaklı", “ h esapsız", “özel
girişimci" ve "serbest piyasa" sürecini hızla harekete geçrecektlr. Bu
süreç Türkiye'yi 200011 yilarda da başedılmesi güç mail, ekonomik ve
toplumsal sorunlarrı kalıcı yapısallaşmasına neden olacaktır. Bu önemli
tespitlerin anlaşılabdmesl İçin 1961-66 yılları arasında ekonom * alanda
neler yaşandığna bakmamız gerekir.
391
Birinci Beş Yıllık Plan ın çok açık stratejik tercihi olan İthal ikameci sa
nayileşme. I960'lı yllarm sosyopolltlk yapısı ve bölüşüm İlişkileri tarafın
dan bıçimlendirılecektl. Kentk ve taşralı burjuvazinin ulaştığı gelir düzey
leri bu sınıfların tüketim tercihlerinin kaynak tahsisine egemen olmasına
yol açacak bir dürtü oluşturmaktaydı. Çelişmiş kapitalist toplumlardan
yaydan tüketim normları, radyo, buzdolabı, çamaşır ve elektrikli süpürge
makinesi, televizyon, otomobil, modern büro, mutfak ve ev eşyalan tü
ründen ve İktisat yazınnda ‘ dayanıklı tüketen malları* ya da (daha önce
anılan "üç beyazlar dan farklı olarak) "beyazlar" diye adlandırılan
mallara karşı etkili bir talep meydana getiriyordu.
İlk başta salt montaj bıçlm nde kurulan dayanalı tüketim maları sa
nayii. zamanla daha fazla yeril katkıyla ve çevresinde beslediği yan sana
yi kollarıyla modern sanayi görüntüleri kazanacaktı. Ancak bu üretim
k o la n teknoloji ve temel girdiler bakımından dışa bağlı olmaya, üre
tim ölçeği, birim maliyetler ve kalite bakm ından Batılı emsallerinden
geri kalmaya devam edecekler. Bu noktada, sözü edilen endüstrilerin,
dönemin ortalarndan İtibaren burjuvazinin tüketim taleplerine yanıt ver
menin ötesinde b » yayjşnl* kazandığını da bekrteltm.
İlk bakışta ekonominin dışa bagm ldıgm ı zaman İçinde azalta
cakmış gfcl görünen bu sanayileşme biçimi, beklenenin zıddı bir so
nuç vererek, ekonominin İthalata bağımlılığını artıracaktır.
Gerçekten de Birinci Beş Yıllfc Plan döneminde, makro-ekonomlk d ü
zeyde pozlnf ithal İkamesi gerçekleşmiş: ancak sonraki yıllarda toplam
arz ve G SM H içinde ıthalatn payı genel olarak artma eğilimi göstermiş
tir. Bu olgunun arkasndakl tek etken, çoğu zaman İleri sürüldüğü gibi. İt
hal gereksinmesi çok yüksek olan dayanıklı tüketim maları sektörünün
hızlı genişleme temposu değilde. A yn ı derecede ön em i bir diğer etken,
yatırım maları kesımnde sağlanan genişlemenin ara-mallardan geride
kalması nedeniyle yüksek bir yatınm temposunun dalma aşın bir ithal fa
turası gerektrmesinde aranmalıdır. Nihayet, ucuz petrol fiyattan bir bü
tün olarak İthal malı enerji türlerine bağımlı bir sınai yapı kurulmasrıda
etkili olmuş: hızlı sanayieşme temposu dalma yüksek hacimli b r petrol
tükenml de sürdürülebllmlştlr.(l33)
392
Prof.Güiten Kazgan. bu niteliği dolayısıyla yalnız monta| sanayi İçin
değil, genellikle sanayi İçin ' montajcı" deyimini uygun bulmaktadr.
1966 yılında bütün malat sanayiinin yatırımlar dışeıda İthalatı -1968
Kalkınma Programı nda tanmda gösterilen 116 milyon liralık tops dahıl-
5 milyar 579 milyon hrayı bulmaktadır Buna karşılık. İhracat 195 milyon
133 b n liradan ibarettir. İhracatçı. ithalata oranı % 3 ovarmdadr.
Görüldüğü üzere İmalat sanayiinin ihracatı, hemen hemen yok gibi
dir. Kimya sanayiinde gözüken 28 milyon liralık ihracatın önemli kısmı
nı ‘ palamut hulasası*, "meyankökü". ‘ balmumu", "defne yağı", "gülya-
ğ ı". gtoi OsmanlI'dan beri sürüp gelen geleneksel İhraç maddeleri teş-
ki etmektedir. 38 milyon liralık petrol ürünleri ihracatçım da 34 milyon
liralık kısmı fuel-oll'dlr. yani arızi bir ihracat söz konusudur. İlerdeki yıl
larda şeker, fuel-oıl hatta nafta ihraç edilemeyecektir. Bu nedenle İhra
cat rakamı 100 milyon lira civarında kabul edilebilir. Buna karşılık, m a
lat sanayimin yatınmların dışında cari İthalat ihtiyacı 5 milyar 579 milyon
lirayı bulmaktadır. Ayın yıl bütün Ihracahn toplamı İse. 4 milyar 410 mil
yon liradır! İhracat, İmalat sanayiinin cari İhtiyacını karşılamaya dahi
yetmemektedlrl 1969 yılı m alat sanayii ithalat tahmini ise plana göre
7 milyar liradır. İmalat sanayimin milyarlarca llral* yatçım ihtiyacı ve
öteki sektörlerin yatınm ve cari ihtiyaçtan goz önünde tutulursa, ham
maddesi dışarıdan gelen bir sınai gekşmenın. nasıl bir çıkmaza yol açtı
ğı kendiliğinden anlaşılabilir.
Ö ze l sanayim en büyük başarı gösterdiği tekstil alanında dahi
önemli ölçüde ithalata gidilmektedir. 1966 yılında bu iş kolunda meri
nos. suni ve senteMk elyaf ve iplik, mamul madde olmak üzere 400
milyon dolarlık ithalat yapılmıştır. Yine dış kaynaklı boya sanayii ithala
tından tekstil ış kolunun payna düşen miktar, buna eklenmelıckr A yrı
ca bu ış kolunun 200 milyon dolar civarındaki yatırım malları ithalatı
hesaba katılmalıdır.
Böylece 800 milyon Hrabk İhracat yapabileceği İleri sürülen, fa
kat 230 milyon liralık İhracat yapan tekstil sanayiinin İthalat tıtfyacı
600 milyon lirayı aşmaktadır. En başanlı alanda durum böyiedlr. Ta
mamen İthalata dayanan lastfc. plastik ve kimya sanayii, döviz kaynakla
rının önemli bir kısmını yutmaktadır. Plan döneminde bu İş kolunda g ö
rülen gelişme, ithalatın bir kat artmasına yol açmıştır. İmalat sarıaya İtha
latının dörtte biri bu sektöre gitmektedir: *1967 yıbnda toplam ithalatçı
yaklaşık olarak dörtte bd n l kimyasal ürünlerin teşki etmesi, yıct İçi. üre
tim yoluyla azaltılması gereken çok yüksek bir orandır.*(l34)
393
Döviz Yiyen Güdük Sanayileşme
■’M onU| sanayii hakkında İyimser olmaya İmkan yoktur.
Bunlar Hürlenen bir yer* sanayiin fidanlığı değildir.
Sadece yabancı flrmalann piyasa kapamak İçin
azgelişmiş ülkelere soktuktan Truva atlandır."
394
de bu of An % 4 0'a çdtacaktır. 1967-1972 döneminde % 7 kalkınma bi
lin in gerçekleştirilmesi, gayri safi milli hasıla (GSMH)'nın %24 IU
25'lnln yatırılmasını gerektirecektir. % 2 4 İle 25 yAtınmın % 4 0 'ı, ser
maye mallan s ın ıy ll İçeride mevcut olmadığı takdirde, İthal edile
cektir. Bu. GSM H'nın % 9 .6 ila lO 'u tutannda maklna ve teçhizat İtha
li demektir. Bu ölçüde bir İthalat İmkânsızdır.
Özelikle büyük yatrım projelennde. döviz ihtiyaç çok yüksek oran
lara ulaşmaktadır. Devlet Planlama Teşkfatı uzmanlarından Nejat ö |-
çen'in yaptığı hesaplara göre, maliyeti 70-80 milyon lirayı aşan projeler -
de. döviz ihtiyaç birdenbire yükselmektedir. Döviz gideri. Petro-Klm-
ya'da % 80'e. Maltepe Sigara Fabrkası nda % 6 1'e Çaycuma Kağıt Fab
rikası nda %58'e enşmektedir. ölçen, büyük projelern döviz ihtiyacının
birdenbire artışını, yabancı ihracatçıların bir "Innovadon" faktörü ekleye
rek. maklna ve teçhizat fiyatlarını yükseltmeleriyle açklamaktadır.
Makine ve teçhizatn büyük miktarda dövize ihtiyaç göstermesinin
nedenleri ne olursa olsun, rakamlar, teknoloji ithaline dayanan bir kalkvv
marun olanaksızlığını göstermeye yeter İldir. Cumhuriyetten beri girişilen
sanayi hareketinde bu gerçeğin tımal edilişi, gerçek bir sanayileşmeye
yönellnemedlglnln Badesidir Kalknma planlarında, makne yapımının
Üçüncü Beş Yıllık Plan a bırakılışı. aynı anlama gelmektedir.
ö z e l sektörde İse b ir teknoloji geliştirme çabası yoktur. ‘ A nah -
tartesllm l" fabrika alınmakta, yabancı patentlerle ve yabancı uzm an
la nn desteği Ue Üretim yapılmaktadır. Yabancdardan teknik bilgi
alınması, bazı hallerde şüphesiz gereklidir, faydalıdır. Fakat amaç, en
kısa sürede bu teknik bilgiyi kendine mal etmek olmadığı sürece,
"tartışma suyla değirmen döndürmeye kalkışmak" gibi ters bir d u
rum ortaya çıkmaktadır.
Marka ya da isim transferi konusunda Adana Sanayi Odası Başkanı
Sakg> Sabancı, şunları yazmaktadır:
‘Bazen iyi İsim yapmış marka ve İsim sahibi yabancı firma, bu hakla
rını b ir royalty' aramadan yeril bir şirkete devreder. Amacı ham madde
sinin sürümünü temin etmek ve mahalli İmalatçının yalnızca kendi ham
maddelerinin veya malzemesinin kullanılmasını sağlamaktadır. Yedi bir
firmanın, böyle tanınmış bir İsim kullanmaya başlaması, aym mamulleri
yapan diğer yerli firmaların şiddetli protestosunu İntaç edebilir. Özellikle
kozmetik ve diş macunu imalatında böyle fullere pek çok rastlanır. ’ ıfa-
turtoui Szıuyi o u ı ı Dergin. « y i 1 2ı Bu çatışma, öteki yerli Armaların da bir ya
bana marka bulmasıyla çözülmektedir.
395
Hanın Yasaklama KArAriAnnA Rağmen,
Nüfuzlu Firmaların Baskısıyla M o n u ) İsrafı Bir Tü rlü önlenem em iş
396
ye rağmen, yüksek fiyatlı kârlı satışlar, yüksek prodüktivite demek değil
dir. Birçok devlet teşebbüsü, düşük fiyatlı satışlar dolayısıyla, prodüktivi
tesi aslında yüksek okluğu halde zarar edebilir. Düşük prodüktivite ile ça
lışan birçok özel teşebbüs, yüksek fiyatlar sayesinde, yüksek kârlar sağla
yabilir. Türiuye'de özel sanayin durumu, genetikle bu İkinci kategoriye
girmektedir. Özel sanayi sözcülerinden Ertuğrul Soysal a göre, Türk sa
nayiinin prodüktivitesi düşük, fakat kârldıgı yüksektir: " Bugün İç pi
yasanın sınırlı tüketim talebiyle karşı karşıya bulunan ve çok az İs
tisnası hariç, dış piyasalara çıkamayan sanayiimiz, yüksek saydabl-
len gümrük koruması ve daha önemlisi İthal yasaklarıyla yeterli kâr
elde etmektedir. Kârlanmız beki yeterli olmaktan da ileride... Fakat her
malın benzerini yerli yapmanın sanayicilik olduğu zannıyta. hiçbir zaman
prodüktrf olmayacak işletmelere servetimizi gömmenin ve kısa vadede
sanayiciliğe has skıntıları yaşayıp, her şeyi İsteme hakken kendinde gör
menin cazibesevden kurtulmalıyız. Yr*e İç piyasanın cazibesine kapılıp.
Nasıl olsa kAr ediyor' diyerek, işletmelerimizi verimli, mamuierlmlzı ka
liteli zannetme, dünya sanayiine ve memleketimizin ekonomik sıkıntıla
rına g o z yumma altşkanlığeıdan vazgeçmeliyiz. Yann hakiki rekabet
mutlaka gelecektir, bugünden tedbir almazsak, yabancı sanayii bea-
kınız, İçeride prodüktlf olanlar, olmayanları ezecektir.* İstanbul Sana
yi Odası Meclis Başkanı vekili Ertuğrul Soysal, sanayideki düşük prodük
tivitene nedenlerini şöyle sıralamaktadır: "İçeriden olsun, dışarıdan ol
sun. yeterli mfctar ve kalitede temin edilemeyen ham ve yarcfcmcı m ad
deler. sanayimizi düşük verenlı çalışmaya zorlamakta ve eldeki kapasite
kullanılmamaktadır.
ö z e l sanayi, "tekelci* kârlarla: Özel sanayi çok yüksek fiyatlarla çalış
maktadır. Dış fiyatlar ile ıç fiyatlar araseıda “çocuk sanayiinin himaye
si- teorisi Ue açıklanamayacak çok büyük farklar vardır.
397
40 Yıl öncesinden Bugünleri Gören Bir Türk Aydını
1966'U r da Şöyle Diyordu:
“ Y a b a n c ı s e r m a y e y e İ h t iy a ç g ö s t e r m e y e c e ğ i d ü ş ü n ü l e b i
le c e k b i r s ü r ü a la n d a y a b a n c ı s e r m a y e m ü s a a d e s i a lın m ış
t ır : K u n d u r a Ç iv is i, k a b a r a , v i d a l ı ç iv i, c lv a ta , v id a , s o m u n ,
b o n c u k tu tk a l v b . a la n la n n d a y e d i m ü te ş e b b is le r y a b a n c ı
la r la a n l a ş m ış v e g e r e k i l m ü s a a d e y i e l d e e t m i ş le r d i r .
Y a b a n c ı ş ir k e t ve s e r m a y e d a r g r u p la r ın “ç e n g e l a t m a "
o p e r a s y o n l a r ı y l a b a ş l a n g ıç t a % 5 0 ' n l n a l t ın d a “ T ü r k " ' ş i r k e t i
b a ş l ık lı b u İ ş l e t m e l e r b ü y ü k o r a n d a İ t h a l g i r d i l e r i n i T ü r k i
y e ' y e y ö n l e n d i r m e k t e ; y e r i l m a r k a y a r a t ı c ı lı ğ ı n ı y o k e t m e k
t e , 2 0 0 0 'l l y ılla r a g e l i n d i ğ i n d e b u İ ş le t m e le r in k ü ç ü k o r t a k
l ığ ın d a n ç ı k a r a k p a t r o n l a r ı o l a c a k la r . T ü r k h i s s e d a r l a r ı a d e -
ta t a s f i y e e d i l e c e k l e r d i r . "1135)
398
malı, »İm di İçeride ktıal edilmekte ve 200 liraya satılmaktadır. Böyle-
ce, birim başma tüketici S0 Ura fazla »dem ekte ve devlet, gümrük re
sim ve vergilerden vazgeçerek İmalatçıya 50 lira prim vermektedir, it
hal yasaklaması, gerek yabancı firmalar, gerekse onlann yeril m ü
messilleri ve »teki müteşebbisleri, 'İmalatçı ' olmaya zorlamıştır. Dö
viz sıkıntısı çeken Türkiye'de sanayici gözükmek. İthalatçılıktan çok
daha avantacıdır. Şöyle kİ, döviz olmayınca, İlk planda mamul İthal
durdurulmaktadır. O ysa mamulün büyük kısmım sanayici sdatıyla
parçalar halinde ham madde diye İthal edince, İşsizlik korkusuyla ve
sanayie önceUk verme İddiasıyla, htldarlar, ne yapg> yapıp bunlara
döviz tahsisine çakşmaktadır. Bundan başka, İthalatın yasaklanması,
y e ri malı döviz tahsisine çalışmaktadır. Bundan başka, İthalatın ya
saklanması. yeril mamulü, İthal mabna nazaran çok daha yüksek fi
yatla satış olanağı getirmektedir. Yani bu tip zoraki sanayicinin kân,
İthalatçı kârmm da üstündedir. A ynca vergi kanunlan, İthalatta yan-
mamuUerden- tam mamule yakm da olsa çok daha düşük gümrük ve
İstihsal vergisi alm aktadr. Vergi oranlan arasındaki fark, devletin
m o n ta jı sanayiciye hediyesi olmaktadır.
Bu tadı şartlarda montaj sanayii hızla gelişmiştir. O kadar kİ. 1964
yılında radyo 27. pkap 6. ses alma ctvazı 2. telefon santral 2. elektrik
süpürgesi 6. yazı ve hesap maknelerl 2. elektrikli rraş maknelerl 2. buz
dolabı 8. asansör 10. tarktor 3. kamyon ve kamyonet 5. otobüs sanayii I
olmak üzere 74 monta| firması faaliyette bulunmaktaydı. Daha sonraki
yıllarda radyo montaj sanayiinde bir azalma olmakla blrkkte. taşıt montaj
sanayiinde faal firma sayısı kısa bir sürede 14'e yükselmiştir.
Dünyanın ünlü otomobil lasdğl ve İlaç flrmalan, dışarıya karşı
aşılmaz duvarlarla korunmuş İç pazarda yüksek fiyatlarla satış yap
mak İçin Türkiye'ye akmışlarda.
Yabancı firmalara ya da onların 'sanayiciliğe" yönelmiş Türkiye'deki
mümessillerine piyasada tekel sağlayarak, do vız tasarrufu yerine -birçok
halde normal olarak Ithakne gidilmeyecek maların üretimine gidildiği
İçin- döviz israfına yol açmaktadır. Esasen montaj sanayiinin döviz tasar
rufu İddiası, çok kez hayali kalmaktadr.
399
% 1 9 'u yeniden yatırılan yerel kârlardan, % J 8 'I amortisman bedelle
rinden H l l ' l yerel kredilerden, % 9 ‘u da yabana şirketlerin özkay-
naklarmdan karşılanmıştır. İlk üç kaynağn yabancı sermaye yammları
ıçndekı oram % 9 I dır v e bu üç kaynak, yatrım sermaye» zaten sınırlı
olan Türkiye İçinden sağlanmıştır. İmalat sanayisinde her 100 dolarlık ya
bana yatırımın yalnızca 9 doları dışarıdan gelmektedir. Bunun aç* anla
mı; uluslararası mail piyasalardan sağladığı kredilerle borçlanan Türkiye,
bu borcu kullananlar ise yeril ortak bulmuş yabancı şlrketlerdr.
400
- Yabana sermayenin 1966 y â sonuna kadar yaptığı döviz transferi
174.5 m fyon lira kar ve 25 milyon lira gayri maddi haklar olmak üzere
199.5 milyon lirayı bulmuştur. Yabancı sermayenin transfer edebileceği
kazançlar, transfer ettlklemln çok üstündedir. 1966 sonu itibariyle bu
miktar. 6 0 0 milyon liraya erişmektedir, fakat 1963'ten bu yana, transfer
edilen miktarlar artmaya başlamıştır. 1963 yılında toplam transfer 17.8.
1964 yılnda 19.2. 1965 yılında 36.5. 1966 yılında 56.4 milyon liradır.
Her yıl yapılan trasferln o yıl fiilen gelen sermayeye oranı. 1963'te
% I9 .S . I9 6 4 te % 2 7 .4 . 1965 te %38_2 ve 1966 da %81.2'dlr.
Özetlersek, yerll-yabana özel sermaye işbirliğine dayanan ve başta
ABD olmak üzere müttefik devletlerce desteklenen kapltakst kalkınma
poktlkası. bir çıkmaz yola girmişe benzemektedir. İhracat gelirlere» İn tü
mü. yaratılan İmalat sanayanln cari İhtiyaçlara» karşılamaya yetmemekte
dir. % 7 kalkınma hızını gerçekleştirmek *çn gerekil makna ve teçhizat İt
hali. İhracat gekrlernln kİ katını aşma yolundadır.
Bu nedenle Tü rk ekonomisi, Menderes dönem inde olduğu gibi,
plank dönemde de kısa vadeli, uzun vadeli her türlü dış kredilerin
peşinde koşmuştur. Borç ödemek İçin, borç araştırılmıştır. Sam A m
ca ve Hans Am ca dan sonra Ivan Amca ya el uzatılmıştır. Son yıllarda
130 milyon dolar pamuk İhracatı. 1 15 milyon dolar İşçi dövizi git» bek
lenmedik önemk kaynaklardan yararlanıldığı, do vız ve altın fulyadan tü
ketildiği halde. Türkiye, ithalat İhtiyacını karşılamakta büyük sıkıntı çek
mektedir. Para fonunca istenilen ve fctlsatçılanmızın büyük kısmınca
paylaşlan devalüasyona gitme görüşünün dertlere çare olması ise çok
şüphelidir.
Her an öteki ülkelerden ve büyük yabana Almalardan borç istemeye
yol açan bu durumun ortaya çıkışında kapltakst sanayileşme politikasının
önemli rolü varde. özel sektör, tabiatıyla yabana sermaye İle İşbirliği ha-
knde. az sermayeli, az nzkolu ve çok kârlı tüketim malan sanayine y ö
nelmiştir. Tekel şartlannda, kendi yarı-mamuferlnl satmak İsteyen yaban
cı firmalar, makine, teçhizat, teknik bfgl ve ham madde bakımından it
halata bağlı bir sanayfeşmenln teşvkçtsı olmuşlardır. O ysa döviz sıkıntı
sı çeken bir ülkenin deterjan, boya, plastik. İlaç, sentetik kumaş vb. gf>l
sanayileri alabildiğine genişletmeden önce, maklna ve motor sanayiine
yönelmesi zorunluydu.
Bunun yapılamaması, yanlış bir teknfc tercihin sonucu değıldr. Ma-
kne sanayii, kımyasanayıl kurmak rizikolu büyük yatrımian gerektren bir
yönelişti. Yabancı tröstler, bu alanlara fg l göstermediği sürece, a ğ » sa
nayii ancak devlet kurabllrdl. Bu nedenle, ağr sanayi tercihi, aynı za
manda devletçilik terahldr; yani politik bir karardır. Oysa Türkiye İç ve
dış kudretli çevrelerin baskısıyla, kapltakst sınrfın öncülüğünde b r sana-
401
yieşm e clenemesne sürüklenmiştir. Geleceği goz önünde tutan sanayi
cileri bile kara kara düşündüren özel sanayiin bugünkü durumu, bu poli
tik tercihin sonucudur. Yapılan terciı tabiatıyla toplumsal sınıfların kuvvet
durumunu yansıtmaktadır.! 136)
402
ken. 1966 da bir kata yakın artarak 16 milyar 796 milyon liraya yüksel
miştir. Bu krediler içinde sanayım paynın artırtmasına çalışılmıştır. Tlcan
kredilerin % 3 0 kadannm sanayie gittiği hesaplanmaktadır. Ayrıca barka
lar protfoylennın % 8.6 kadarı iştiraklere gitmektedir. Özel sanayiin yab-
nm ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan Türkiye Slnaî Kalkınma Ban-
kası nın kaynakları devamlı yükselmiştir. 1966 yık sonu İtibariyle. Sınaî
Kakınma Bankası nın sanayicilere döviz ve Türk Lirası olarak açtığı top
lam krediler. I milyar 8 milyon lirayı bulmuştur. Banka ayrıca. 38 şirkete
125 milyon lira sermayeyle katılmış».
Ö te yandan dış borçlanmalar yoluyla sağlanan kredterın önemli bir
kısmı, proje kredileri olarak özel sektöre aktarılmaktadır. A lD -D tF , IDA,
IBRD ve EIB gibi ktsuluşlardan sağlanan kredilerin 219 m tyon 980 bcı
doları 1963-1966 döneminde özel sektör yatırımlarına ayrılmıştır.
'Yeril-yabancı İş çevrelerinin yakından tanıdığı b ir İşadamı" p ro
pagandasıyla politika hayatına tanıtılan Demlrel'ln İktidara gelmesiy
le. kamu fonlanndan özel sektöre yapdacak aktarmalar çok daha b ü
yük ölçülere u la ş m ış ».
Ikmcl Beş Yıllık Plan da kamu sektöründen özel sektöre, çeşitli yollar
dan ver Şenlerin dışında. 2.8 milyar lira fon transferi yaplacağı açıklan
mıştır. Esas itibariyle bütçeden sağlanacak bu fonlar, bankalar, kurulacak
Özel Sektör Yatır m Barkası ve karma teşebbüsler eliyle özel sektöre ak
tarılacaktır. 1968 Kakınma Programı. 100 milyon lira karma teşebbüsle
re İştirak ve 347 milyon lira "gelişme ve teşvik fonlan" için Genel Büt
çeden 447 milyon lira ayrılmasını öngörmektedir. Dış kaynaklardan ak-
tarlacak 198 milyon lirayı da bina eklemek gerekr. 1969 programı. 600
milyon gekşme ve teşvik fonu. 140 milyon lira karma teşebbüslere İşti
rak payı öngormektedr.
Bunun dışında özel sermayeye sağlanan fonlar arasında Cooley fonu
hesaba katılmalıdır. ABD. ziraî fazla satışlarından sağladığı Türk paraları
nın %20'smç Amerikan şirketlerinin Türkiye'deki yatınmlarını teşvik İçin
kredi biçiminde kullanmaktadır. Krediden yararlanma, sermayenin en az
%20'slnın Amerikalılara ait olması ve Amerkan müteşebbislerinin teşeb
büsün politika ve işletmesinde söz sahibi bulunması şamna bağlıdır. Tür
kiye'de yeril ortaklarla kurulan birçok şrket, bu şarta uygun düşmektedir.
Cooley fonundan bu şirketlere 1959-1966 döneminde 448 milyon li
ra kredi sağlanmıştır. Öte yandan konsolide alacaklar Yabana Sermaye
yi Teşvik Kanunu na göre, kullanılabilmekte ve yabana kaynaklardan kre
di sağlanabilmektedir.
Dem rel iktidarı, teşvik tedbirlerinde çok daha cömert davranmak-
tad*. 15 Eylül 1967-31 Tem m uz 1970 donem nde. 5 milyar 300 milyon
lira tutarındaki yatırım, yatınm İndiriminden yararlandırılmış». İthalat
403
vergilerinde 4 milyar liranın üstünde muafiyet sağlanmışı*. 679 milyon
lira İthalat vergisi ertelenmiştir. 400 milyon lira dvannda ihracatta ver
gi ladesi tanınmıştır. Teşvik fonlanndan 294 mdyon lira kuNandrılmış-
tır. Yatırmcı ve İhracatçıya, ayrıca ucuz k re d i döviz tahsisi, dış kredi
garanti ve kefaletleri vb. gtol çok çeşitli avanta|lar sağlanmıştır.
1968 yılında 22.S milyarlık devlet bütçesinin % 3 8'ln l aşan bir
kısmı, yani 8.6 m ilyar Ira , devletin piyasa aracılığıyla tüccar, İthalat
çı, müteahhit ve İmalatçıdan yaptığı alımlara, onlardan sağladığı ya
tının ve hizmetlere harcanmaktadır. Bunun 1.5 rmlyan can faaliyetlerin
gerektirdiği malzeme, yiyecek ve hizmetlere gitmektedir. 7 milyarı aşan
kısmı İse makme-teçhizat. araç-gereç alm ı ve İnşaat yoluyla özel sektö
re geçmektedir. Devlet faaliyetlerinin İthalat İhtiyaç, devlet kurumlarıyta
karşılansaydı ve devlet inşaatı tamamen kamu kurumlan ve devletin ken
di mühendisleri. İşçileri 4e yapılsaydı. 7 milyar lira b* meblağ üzerinden
elde edilen müteahhit ve İthalatçı kârı mevcut olmayacaktı. Muhafazakâr
bir hesapla, bu ki kalem harcamaya İlişkin olarak 1.5 milyar liraya yakm
bir artık değer kategorisi devlet foniannın bu kullanılış tarzından doğ
maktadır.
Özel yatrımları teşvh İçin, belli projelerin finansmanını sağlamak
amacıyla yıllık bütçelere konan ödeneklerle ve A ID İle yapdan anlaşma
larla serbest bırakılan karşılık paralann bir kısmıyla çeşitli fonlar kurulmuş
tur. 1968 Yılı Kalkınma Programı nda verilen bilgiye göre, bu fonlar*» tu
tan 881.2 mlyon liraya ulaşmaktadır. Bunlann önemlice bir kısmı sanayi
in gellştrllmesiyle ilgilidir.! 137)
404
ö z e l Yatınmlar B ankasınn kuruluşuyla İlgili tasarl, M eclise sevk edil
mişti. Merkez Bankası reeskont kremlerinden, gelişmesi arzulanan sanayi
dallan da yararlandınlmıştır. Kamu kurıiuşları fonlarının siyaset ve oy adı
na yağmalanması, bu kurumlan giderek zayflatacak v e daha sonraki yıl
larda kendi başlarına ayakta duramayacak hale getirecektir. Sonraki hükü
metler de. bu ktsumian verimli olmacfcğı g e r e k liy le tasfiye, d e v » veya
özeleştirme yoluna gideceklerdir.
Demlrel İktidarı, teşvik tedbelerinde çok daha cömert davranmakta
dır. 15 Eylül 1967-31 Temmuz 1970 döneminde. 5 milyar 300 milyon li
ra tutamda yatırım, yatırım Indvlmlnden yararlandırılmış». İthalat vergi
lerinde 4 milyar liranın üstünde muafiyet sağlanmıştır. 679 m iyo n lira it
halat vergisi ertelenmişte. 400 milyon lira clvam da ihracatta vergi lade
si tanınm ış». Teşvfc fonlarından 294 milyon lira k u lan dınlm ış». Yatırm-
cı ve ihracatçıya, ayrıca ucuz kredi, do vız tahsisi vb. gibi çok çeşitli avan
tajlar sağlanmış».
M a l tedbirlerle, özel sektörün mail olanaklannı genişletmiştir. 1967
Eylülüne kadar I milyar 85 milyon lira yatırım, yatırım İndirimi tedbirin
den yararlanmıştır.
405
den başlayan çengel atma ve sızma yöntemi 2003 yılndan İtibaren ckrun
tamamen farklı boyutlara gelmiştir. Bunu 4. kitabımızda göreceğiz.)
İçerideki kazançlarından bazen sermaye artırılmasına gitmeden ya
rarlanmaktadırlar. ö te yandan yabana sermaye, genellikle, yerk serma
ye He ortaklık halinde çalıştığından, lemsi ettiği yatırım, aşağıdaki ra
kamların çok üstünde olmaktadır.
Yabana sermaye artışı. 1965 yılı sonuna kadarkl dört yıllık dönemde
% 2 76 gibi yüksek bir orana ulaşmıştı. Bu yüksek artışın sonucu olarak
1965 yılı sonunda yabancı sermayenin toplam sermaye içrsdeki oram da
art* % I9 .5 nısbetını bulacaktır.
ö t e yandan, yabancı şirketler royalıy. teknik hizmet ücretten patent,
marka vb. yollarıyla, yukarıdaki sermaye rakam lannda gözükmeyen bir
“çengel atma" metodu Izlemektedrler.
406
mayelı firmalar dahi çeşitli patent anlaşmalanyla yabancı tekellere bağ
lanmışlardır.
407
Şimdi bu üç eski yabancı firma mümessili, %60'ı yabana tekele ait
Chrysler otom obi sanayiinin % 4 0 hissesine sahiptir. Her birinin payı
%13.33'tür. Ç ftç ie r ayn zamanda gerçek hiçbir İmalat faaliyetinde bu
lunmadığı halde. Türkiye'de IVolksvagen İmalatçısı gozükmektedr. Ka
rayolu tanıtlan imalat sektöründe birçok firma yeri kuruluşlardır. Fakat dı
şarıdaki ana finnaya sıkı sıkıya bağlıdırlar.
Bu dizinin son kitabında yabancı sermaye yatırımlan ayrıntılı olarak
ele atanacaktır.
408
Iıtfc hayata hükmeden güçlü kişilerdir. Bu genellememn istisnaları ola b il,
ama söz konusu hükmeden güçlü kişilerdir. Türkiye. ekonomik ve top
lumsal reforma yöneldiği anda, bunun karşısına dfc İlmektedir.
409
Gunumuzclc M U "Türkiye'nin * özgün otomobil* obna O ıc f
hğ nl konjyan 1961 Model DEVRİM otomobili.
410
madiği bir bakanlık ya da bir İktisadi devlet teşebbüsü hemen he
men kalmamıştır. Halen bulundukları kuruluşlarda İlerici kuvvet niteliği
taşımakta olan bu kimselerin kısa zamanda genel müdürlük ya da müs
teşarlık mevkilerine geçmelen beklen». AID. bütün çabalannı bu gruba
yöneltmelidir.
Son yıllarda dış ülkelerde, özellikle Birleşik Amerika'da eğitim gör
müş gruplar n tabir caizse seçkinler zümresi içinde bir seçkin zümre ya-
randdarı görülmekte ve bu sonucu grup içinde baştan beri portresini çiz
meye çalıştığımız hplk yöneticiden tamamen farklı, umut verici kimseler
bulunmaktadır.
Yeni flklrlerkı gerek sivil, gerek askeri alanda, dış tesirlerin etki
si altında geliştiği görülmektedir. Bu ise ya bir bırsla yurt dışına gön
derilmek suretiyle ya da yabancılarla y ake tş münasebetleri İçinde ger
çekleştirmektedir. Son bir noktaya daha değinelim. Bütün bu konular
da askeri örgütü görmezIBcten gelemeyiz. Bu sadece onun poltfc bir
kuvvet oluşundan değil, aym zamanda ekonomik yönden de etkili olu
şundan ötürüdür.
öte yandan çok sayıda Amerikan uzman, devlet dairelerine ve
İktisadi devlet teşekküllerine yerleşmiştir. Bir tu bakanlığın dışında,
bütün bakanlıklarda Amerfcak uzmanlar vardır. Ayrıca Devlet Planlama
Teşklatı. Devlet Personel Dairesi. Devlet İstatistik Enstitüsü. Mahalli İda
reler Genel Müdürlüğü, jandarma Genel Komutanlığı. Bütçe ve Mail
Kontrol Genel Müdürlüğü. İktisadı Devlet Teşekkülerinı Yemden Düzen
leme Komisyonu Atatürk Üniversitesi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi. Ka
radeniz Üniversitesi (özel müşavln vardır). Teknik Öğretim Müsteşarlığı
(Müsteşarın özel müşaviri vardır). Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü. O r
ta O ğ re tm Genel Müdürlüğü. Demiryolları ve Limanlar İnşaat Reisliği.
Karayolları Genel Müdürlüğü. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü. Nüfus
Planlaması Genel Müdürlüğü. Çalışma Genel Müdürlüğü. IhracatıGelIştlr-
me Etüt Merkezi. M aden Yardım Komisyonu. M aden Tetkik Arama Ens
titüsü. Sümerbank. Eubank. Maklna ve Kimya Endüstrisi Kurumu. TC Zi
raat Bankası. Tarmsal Araştrma Dairesi. Türkiye Ticaret Odaları Sanayi
Odaları ve Ticaret Bor saları Birliği gibi kuruluşlarda Amerikalı uzmanlar
bulunmaktadır. Amerfcak uzmanlar, bu suretle bir yandan Türk yüksek
kademe personelini kendi görüşleri yönünden etkilemeye çakşırken,
öte yandan A B D polltlkalannı Türk İdaresinde hakim kılmayı dene
mektedirler. Bu uzmanlar, genellikle ükelerinde gördüklerini Türkiye'de
aynen uygulatma çabasındachrlar. Bu. onları tabiatıyla Türk tecrübesini ve
kurumlarını küçümsemeye. Türklere tepeden bakmaya İtmektedir.
Prof .James Murray. Amerikalı uzmanların Türkiye'deki durumunu Şöyle
değerlendirmektedir: "Söz konusu küçümsemene daha İnce, fakat daha
4IZ
aydınlatıcı birbaşka belirtisi de Türk 'ilerlemesini ortaya koyacak en İyi öl
çünün Türklern Amerikan usullerini takkt etme oranrıda toplanacağı g ö
rüşüdür. Amerikalılar, benden sık sık lowa Üniversitesi ile IstantnJ Üni
versitesini kıyaslamam İstemişlerdir. Her seternde de. İkisi arasındaki
fark, otom atk o.arak. İstanbul Ünrversıtesi'nln düzeltilmesi gereken bir
çok şey bulmuşumdur. nasıl kİ lowa Üniversitesi'nı de çeşitli bakımUrdan
ıslaha muhtaç görmekteyim. Ama eğitim sistemlerindeki farklar, çok kez
iki ayn ülkenin kültürleri arasındaki farktan yansıtmaktadır. Bunu goz
önünde tutmadan Türk üniversitesini değiştirmeye kalkmak, yalnız
yankş olmakla kalmaz, daha kötüsü Türkiye'nin her türlü sorununun
Amerika'yı taklit etmekle çözülebileceği sonucuna bizi vardınr. Bu
da öyle bir Amerikan böbürlenmesi ve başkalarnı hor görmedir kİ. bunu
ancak böyle bir tutumun Türk milletini küçümseme anlamım taşıyacağı-
mn farkında bile olmayan bazı Amerikalıların ahmaklığı aşabikr. Yalnız
eğnimde değil, hemen bütün alanlarda hakim olan Amerfcan tutumu
şöyle özetlenebilir: Sana bak. benim küçük Müslüman dostum. Siz
acayip, fakat oidukç* hof bir milletsiniz. İlerleme m İ İstiyorsunuz? ö y
leyse kend i kültürünüzü, kedi değerlerinizi terkedln ve bizimkileri
kopya edin. A y n tA şunu da U ç Aklınızdan çıkarmayın İd. H ür Dün
ya'nm Merkezi Anlutr* değil W*sNngton dur. füzelere ne zam an İhti
yacınız ol At Ağım U z kATArİAftınnz. Kıt a Çin 'i tAnıyıp tAnımAyAtAğını
zı U z söyleriz. H e m a m d a n*sıl dAvtAnılmAsı gerektiğini b iz tespit
ederiz. OrtAklığımızA sizin kM kınız, bizim Aldığımız kATArİAn destekle
mekten IbArettlr. Sizin o kAtArUnn AİınmAsındA b ir rolünüz oİAmAZ. “
Amerikan tutumunun böyle olduğunu. Türklerden çok daha az zeki
ve görgülü bir millet bile kolayca anlayabilir.
413
nu'nun dış ilişkilerdi yürüten Lovestone ve yardımcısı George Brovvn
CIA hızmetndedırler ve "H ü r Dünya'd* sendlkalann başına güvenilir
klşNem gelmesi için sistemli bir çaba göstermektedirler. ABD'nın Türk
sendikacılığından beklediği. Amerikan tipi bir sendikacılığa yönelmesi
dir. Buna göre, sendikalar kapltalst düzeni benimseyecekler ve İşçi da
valarının çözümünü düzen değlşıkllğrıden beklemeyeceklerdr. Mevcut
düzen İçinde, sendikalar gerekirse İşverenlerle en sert tartışmalara, şid
detli grevlere gidebileceklerdir. A m a amaçları. İşverenden daha yüksek
ücret İstemekten öteye gitmeyecektir. Henüz İşçi kitlesi sendkalara sa
hip çıkmadığı, sendikalara sağlanan hayli geniş haklar aşağıdan gelen bir
baskının sonucu bulunmayıp yukandan verildiği ve sendikalar İşçi kitle
sinden kopuk bürokrat* kuniuşlar olduğu için. ABD. İşçi belerleri sevtye-
sdde sendıkackk politikasını başarıyla uygulayabilmiştir. Keza küçük es
naf ve sanatkarlara H ak Barkası ve A ID fonlarından açtan kredilerle ay
nı amaç elde edilmeye çalışılmaktadır.
Sendka liderleri gibi, gençlik liderleri de ABD'nln önemle üzem de
durduğu klşHerdr. ABD Gençlik Örgütü ile Mıbetlerarası Gençbk örgütü
llderlerlnn CIA hfzmetdde çakştkları kendileri tarafından İtiraf e d im lş ».
Ayrıca basına, ayddlara. üniversite hocalanna Amerikan görüşlerde b e
nimsetmek amacıyla ABD'nın giriştiği çeşitli çabalar. C IA marifetten dola
yısıyla. Amerikan basdinda uzun uzun açıklanmış» Görüldüğü gibi. ABD.
toplumun bütün kesimlerini. İçerideki yabana sermayeden yana tutucıiar
koalisyonu yarama kazanmak İçin sistemli bir faaliyet yürütmektedr.
27 Mayıstan sonra Menderes kapitalizmdin İflası ve sol akmların
güçlenmesi üzerine. ABD'nln tutucular koalisyonunun siyası temsicıle-
nyte btrlkte bu yolda daha dikkatli bir çakşmaya grckğı. Milli Birlik üye
si Haydar Tunç kana t tarafından açıklanan CIA Raporundan anlaşılmak
tadır .(138) Rapor. AP İktidarı adna *blz" diye konuşan ve yüksek mevki
lerde bir politikacı olduğu izlenimini veren yeril tür CIA ajanı tarafından
hazırlanm ış» Raporu Türkiye'deki Savunma Ataşesi Albay Donald
Dlckson a sunan Dz.Albay E.M.Morgan "E .M .". Raporun önemli oldu
ğunu ve kaynağın kompetan göründüğünü belirtmiştir. M.P. tarafından
te k » edilen "güvenlik tedbirleriyle İntibak halinde" hazvlandığı belir
tilen Rapor da, reformcu subay ve memurların tasfiyesi istenmektedir.
II38ı Haydar Tu^hjruıt. ‘ Amerikan emperyalizm veClA*. Tekin Vay.. 1987. i.132.
414
ABD'ye ve rejime
bağlı olmayan
asker ve slvllerln
etklslzleştlrllmeslyle İlgili
Albay Dlckson Raporu
A B D n ln Ankara'daki askeri ata
şesi Albay Dtckson'a E -M kodu
(C tN TO 'Y A bağlı Deniz Albay
E.M.Morgan) kullanan bir CIA
ajanının yazmış olduğu 5 Ocak
1966 tarihli, çok gl/ll yazısını
taşıyan bir mektup ve 28 Aral*
1965 tarihli raporu ortaya çatı
ğında. toplumda büyük tepkiler
oluştu. Çünkü bu rapor Türki
ye'nin içişlerine doğrudan mü
dahale ve etkısizleştrilmesi is
tenen 50 asker ve s M bürokratın isim listesini İçeriyordu.
Bu belgeler Tabii Senatör Haydar Tunç kana t tarafından 7 Tem muz
I966'da senatoya getirildi ve büyük tartışmalara neden oldu.
Bu dokümanlarla ilgili olarak H. Tınçkanat şöyle diyordu: "Her Türk'ün
milli haysiyet ve gururunu derinden yaralayacak çok acı. fakat gerçek bir
durumu açıklayan bazı belgeleri gözlerinizin önüne sermek üzere, huzu
runuza geliyorum Bunlarla işbirliğinde bulunan yerli komplocular ve y a
bancı diplomatların İmzalı belgeleriyle bunu yürütme mekanizmalarım
açığa vuracak belgelerin aşıtlarının fotokopileri elimizdedir. Raporda g ö
rüleceği üzere, raporu hazırlayan kimse iktidar çevrelerinin görüş ve ka
naatlerim yansıtan ve nüfuslu olduğu kanısını veren ve Amerikalılara y a
kın işbirliği içinde olan bir ajan görevi yapmaktadır. ’
Mektubun kinci paragrafında şöyle diyordu:
' Teşkilatımızdaki adamlarımızın görevlerini ve durumdaki en son geliş
meleri dikkate alınca, kanaatimce; biz çalışma yöntemlerimizi geliştir
meli ve muhalefetle ılışkılenmızde daha ölçülü ve hoşlanacakları bir
davranış göstermeliyiz. Hele subaylara karşı bu hususta daha da hassas
olmalıyız *
Etkisizleştirilmesi İstenen kişilere ait listede Bülent Ecevh, Orhan Erkan-
lı. Haşan Işık, Sadi Kocaş, Numan Esin, Alparslan Türfceş, Burhan
Apaydın, Ahm et Şükrü Esmer, Nadir Nadl, Fethi Naci, Prof.Dr.Derviş
Manlzade, Prof.Bahri Savcı, Prof.Muammer Aksoy, Dr.Türhkaya A ta -
6v gibi İsimlerin olması dikkat çekici.
415
H .Tunçkanatın ortaya çıkardığı
bu rapor karşıt görüşte olanlar
tarafından reddedildi v eya kuş
kuyla karşılandı. O y s a kitabı
m ızda biraz daha aynntılı verdi
ğ im iz bir doküm an. A B D 'n ın bu
türlü girişimlerinin gerçekliğini
birinci e ld e n v e resmi belgeler
le kanıtlamaktadır. 11 A ğu sto s
1960 ta A B D elçisi VVarren'In
m e rk eze y a zd ığ ı m ektu pta.
Milli Belik Kom itesi oluşturdu
ğ u kabine üyeleri İçin şöyle d i
y o rd u "Amerika'nın ban dostlan
da kabinede yer akyor. Kuşkusuz
kimi sağlıksız kişiler de var dr. Ama
bunlar zaman içinde tasfiye edile
ceklerde. ABD'ye eğitim, ticaret,
ideolojik bağlar yoluyla bağlı
önemli kabine üyeleri olduğunu biliyoruz. Bu geçici hükümetin ABD hükümeti
ne ve halkına, Menderes dönemindeki kadar yakın olduğu anlamına gelmiyor.
Terseıe bu hükümette ABD'ye karşı kuşkucu eğilimler mevcut. Bu geçici hükü
met. Sovyetlerin baştan çıkancı tekliflerine ne kadar dayanabilr? Tecrübelerimiz
den Mıyoruz ki. b» kez bu yardımı kabul ederse, engeller ortadan kalkar. ABD
ve Batı dünyası büyük ve trajd bir yenilgi tatm ş olur— Elçilik bu olaylan dikkat
le izlemeye devam edecektir." (Belge no:38, Foreign Relations. 1968-60, ss869-
70) Ç o k sayıdaki örnekten biri olan bu b e lg e n n içeriği son derece açık ve
net.
Dlckson Raporu 12 Mart ve 12 Eylüle Giden Sürecin Bir Parçası mıydı?
Dlckson Raporuyla igılı olarak E.H akm Albay E.Değer'In tespitleri şöyle:
27 Mayısta başlayan demokratfcleşme ve gebşme çabalarının amacından
saptıniarak nereden nereye geldiğini görmek gerekir. 27 Mayıs sonrasın
daki sosyal gelişmelerden kaygı duyan Atlantik ötesi güçlerce yem oyun
lar sergilenmiştir. Dıştan destekli burjuvazinin egemenliğini paylaşmak
İstememesi ve halt yığınlannın örtülü İstemlerini engelleme çabaları
doğrıitusunda 12 Martla grlşilen çabalar yeterli sonuç vermemiş. O lay
lara! İvmesi saptırılarak 12 Eylülle noktalanmıştır. Türtuye 12 Eylüle oyun
içinde oyunlarla ıtUmlştr. Dlckson raporunda ddkatl çeken üç önemli ana
amaç vardır. Bunlardan birincisi raporda şu sözlerle yer alır: "Bu sebeple
herkes m üttefiktir ki; b u tehlike muhalefetin tedrici feküde parçalanm asını ve ar
zula nm aya n sonuçlanyla birlikte sol ve sol özlem lenn benzeri bir birlik ya ratm a
sını önlem ek üzere b o ğ u lm a sın ı tahrik e d er ve hatta bizi bu na zorlar. İkinci
416
amaç, şöyle açıklanır: D iğer taraftan çok n u e ss ir toro f sataştır ma çabalarının
daha başarıyla uygulanm asının m üşterek gayretlerle sağlanması gerekli görül
mektedir. Rejime sadık olm ayan devlet memurlarının ve subaylarının en teHike-
Merı. bir p rogram dahilinde tasfiye edilmek üzere tespit edilmektedir. (Podol ra
porunda da geniş ölçüde Türk İdarecilerini indoktrine etmek gerekir, di
yordu.) Üçüncü amaç: 2 7 Mayısın getirdiği Anayasanın bazı maddeten rejimin
gelecekteki em niyetini garanti edecek bir tedbir olarak yemden düzenlenmeli.
Bu amaçlara ulaşmak için 12 Mart denendi; amaçlar gerçekleşmeyince
12 Eylüle taşındık ve 12 Eylül bu amaçlann tümünün gerçekleştirildiği bir
sistemi kurdu.!*)
E.Değer'in bu görüşleri şöyle peklştirilebdir. 15 Şubat I965'te İnönü'yü
istifaya mecbur ederek Başbakan olan S.Demlrel. C.Gursel'ın rahatsızlı
ğından hemen sonra bir gece tek başına GenKur.Başkanı C Sunay'ın evi
ne gizlice giderek: "Biz sizi Cumhurbaşkanı yapacağız, "demesi ve ardın
dan solun tasfiye eddmesinde en hızlı operasyonları yapacak olan O rg e
neral Cemal Tural'ın Gen.Kur. Başkanlığına atanmasıyla oluşan Dem lrel-
Sunay-Tural trlumvlrası, ABD ve büyük burjuvaznln beklentilerine uy
gundu. Bu oluşum ve sonraki getaşmeler Drckson raporuna uymakta-
dır.C*)
Ayrıca sivil yönetin şampiyonluğu yapan Demlrel'ın. Çankaya Köşkü ne
Gen. Kur.Başkanlannın yolunu açması bir çefcşki değil mıdır?
417
mirei'e satılmıştır' peklinde bir fısdtı kampanyasına neden olmuştu. Ger
çekte hükümetin yüksek komutayla İlişkisi Sunay Cumhurbaşkanı olduk
tan sonra çok daha lyteştı. Sunay kısa sürede Adalet Partisi ve onun po-
lıtıkalarıyta özdeş hale geldi. Buna karşın Millet Panlsı'nln İlden Osman
Bokikbaşı şöyle diyordu: 'Gerçekten de demokratik olarak yönetilen bir
ülkede ve milli İradeye saygı duyulan bir yerde, orduyu yöneten hiç kim
se. Cevdet Sunay 'm seçildiği gibi Cumhurbaşkanı olmamışûr. Böyle bir
şeyi hayal etmek bile imkansızdır... Türkiye’de demokrasi olduğuna dün
y a nasıl İnanabilir?.. Adalet partisi gizil hesaplar mı yaptı?'
12 M am n Cumhurbaşkanı ve eski örgütçü Sunay. Çankaya'daki yedi yılı
nı 1973 yılında tamamladı. Krizlerle dolu bir donemi kıvrak manevralar
la ustaca atlatmayı bildi ve vakti geknce sessizce tartı sahnesnden çekil
di. Otdüğü 1962 yılına kadar yaşadığı olaylarla ilgili tek kelime söyleme
di. A B D ve onun Merkez Haber Alma Teşkilatı C IA nın dünya ve Türkiye
genelindeki faaliyetlerinin özeti bile herhalde çitler dolusu metin otuştu-
rı*. Washlngton. glzh operasyonları, askeri müdahaleden daha çok hu
kuka uygun buluyordu. Dlckson Örneği günümüzde özellikle Irak. Güney
doğu Anadolu ve Kıbrıs olaylarında çok sıcak ve yakından yaşadığımız
süreçle ıllşkllendırmek için biraz daha gerilere giderek. ABD'nln Türki
ye'ye bakışma dair ılgmç bir belgeden birkaç paragrafa daha burada yer
vermekte yarar görüyoruz. ABD'II İşadamı Netson A.Rockefeller.
1956'da Başkan Elsenhovvere yazdığı mektubunda şöyle diyordu:
" A ı gelişmiş ülkelere ya p tığ m ız yardım ların büyük kom i, asken paktları
mıza hizmet etmek üzere kıxulm uş olan kanallardan akmalıdır. Birinci g ru
ba bizimle dost olana ve b ee uzun süreli, sağlam askeri paktlarla bağlanmış
olan antıkomûntst hükümetlerin iktidarda olduğu tikeler girer. B u ülkelere
yapılacak yardım lar ve krediler onceükle askeri nitelikte olmakd-r.
O lta ya yakalanmış balığın yem e ihtiyacı yoktur. B u noktada dışişleri ba-
kankgıyla aynı fikirdeyim. Gentşletim iş iktisadi yar dun. örneğin Türkiye 'ye
bazı hallerde düşünülenin tersi sonuç v ere bü r. Yanı bağımsızlık egbmini ar
tırıp. m e vcut askeri paktları zayıflatabilir. B u tip ülkelere -Tü rk iye gibi- d oğ
rudan iktisadi yar d m yapılabilir. A m a bu ancak bize uygun ve bağlı hükü
metten iktidarda tutacak ve bize düşm an muhalifleri zararsız bırakacak bi
çimde ve miktarda olm alıd r. Bunlarla bağlantılı olarak özel sermaye yatırım
larını da ayarlam ak gereklidir. B u yatırım lar yardım ıyla beçok politik amaca
ulaşılabilir. B u t p özel serm aye yatırımları zamanla bütün gayrim eşru m uha
lefeti ve pobUkalarırTtza karşı m ukavem eti ortadan kaldrabilmefı veya etki
sizleştirilebilmeiıdr. Ayn ı zamanda A B O 'y le işbirbgrıe hazır yerli işadamlan-
na yardım artırılmalı ve boyfece bu işadamlarının üfce ekonom isinde kilit
noktaları ele geçirmek, buna dayanarak pofcük etkilerinin artması sağlanm a-
lıd r .-C )
419
kaynağı olmaktadır. 1960 tan önce “ her mahallede milyoner yaratma"
sloganına gösterilen büyük tepki, bu rahatsızlığın ifadesidir. 1957 sepm-
lerlnde. İktidar partisinin oy sayısının %50'nln altına düşmesi ve muhale
fet*! hızla gözlenmekte devam etmesi ve bunun sonucu olarak şiddet
te dbrlem e başvurulması gibi olaylarn temelmde. enflasyoncu kapitalist
gelişmenin doğurduğu hoşnutsuz!** yatmaktadır, üstelik seçim yolunu
kapayan otoriter bir reğme yönelmiş bir iıtldarı alaşağı edebilecek
olan sllahk güç. enflasyoncu kapitalist gelişmeden en çok zarar gö
ren gruplardan biridir. 1960tan önce, gecekondularda ya da apartman
lar*! bodrum katlarnda yaşamak zorunda kalan subay ve memurların sa
yısı az değildir. Halbuki 1950 de iktidara gelen DT. yalnız büyük toprak
ve ticaret çıkarlarının değil. Atatürk İlkelerine bağlı milliyetçi - devrm cı
göçlerin de desteğine sahipti. Ne var kç bu ıtttfak uzun Ömürlü olamaya-
ca. Kemalist hareketin bütün muhaliflerini. Atatürkçü laiklik politikası
na aleyhtar din adamlannı saflarında toplayan kitlelerin sıkıntısı art-
tıkça, din İstismarıyla on U n avutmaya çalışan ve milliyetçi - devrim
ci çevreleri küçümseyen, büyük toprak ve ticaret çıkarlarının hizme
tindeki İktidar, milliyetçi - devrimci çevrelerde hayal kırıklığı yarata-
cakhr. İktidarın Atatürk devrimlerlne aleyhtar olduğu, devrlmlerden
tavizler verdiği İnancı, giderek yaygınUşacaktır. Enflasyoncu kapitalist
gelişmenin yol açtığı hoşnutsuzluk ve baskı tedbirlerine yöneliş, muhale
feti şlddetlend*ecek ve siahk milliyetçi - devhmcllenn müdahalesini ka
çınılmaz hale getlrecektlr.(l39)
420
Halkın mevduatıyla vurgun vurmak ıç»ı ak* almaz yollara başvurul
muştur. Bunlardan biri, paravan şirketlerdir. Btr kısım banka kurucula
rı. halktan toplayacaktan mevduatı aktarabilecekleri gölge şirketler
teşkil etmektedir. Bu şirketlere yüksek kredier açrfmaktadır. Bunlar kre
dileri ödemeyecek, hatta hiell İflasa gideceklerdir. Krediye muhtar; fir
malar da. fazla kredi alabilmek için birçok paravan şirket kurmakta ve bu
şirketler aracılığıyla sağladklan krediyi başka yerlere aktarmakta ve bir
çok halde kredlnn tahsili mümkün olmamaktadır.
Toplanan kısa vadeli mevduatın, barka kurucuların*! uzun vadeli ya
tırımlara aktarılması da. mesela Türkiye Kredi Bankası gibi tanınmış İş
adamlannca kurulmuş bir bankanın tasfiyesine yol açmtşt*. Bankaran ku-
rucıiarı arasında Şaklr Keseblr. Mithat Nemli. Hayri Ipar Halil AU Bez
men vb. gibi muteber İş adamları vardır. Barka başta porselen sanayii ol
mak üzere, kurucularına avantajlı kredfer açmıştır. Bu krediler ödenme
yince. banka tasfiyeye gitmiştir.
Mevduat yanşmda, özellikle zayıf bankalar, en yüksek faiz
% 6.5'ken, bazen %20 faiz vermeyi kabul etmektedir. Mesela 100 bin
lira yatırana 120 bin lira üzerinden cüzdan verilmektedir. A ynı gün ban
ka bu 100 bin lirayı bu tüccara kredi olarak vermekte, fakat onu 120 bin
lira borçlandırmaktadır. Bankanın kazancı, alacağı % I0 .5 kanuni faizdir.
Ne var ki çok yüksek faizle borç alanlar, genellikle avantürlye tüccardır.
Para birçok halele batmakta, banka sıkıntıya düşmektedir.
Kredi yolsuzluğunun başka bir önemli kaynağı, teminat m ektup
larıdır. Bankanın kefaleti anlamına gelen teminat mektupları, genellikle
devlet İhalelerine giren müteahhitlere verilmektedir. Bu usul sorumsuzca
kullanılmış ve 27 Mayıstan önce teminat mektubu karşılığı çeşitli işlere g i
rişen müteahhit firmaların pek azı 1960 krizine dayanabllmtştlr. Peşpeşe
iflas eden müteahhitlerin, teminat akçesi yerine verdklerl teminat mek
tuplarının bedelim barkalar ödemek zorunda kalmıştır. Ödediği parayı fir
madan ya da keflknden tahsil edemeyen bankalar güç duruma düşmüş
lerdir. Barka tasfiyelerinde, bu teminat mektuplarının payı büyüktü. A yrı
ca müteahhitler, teminat mektuplarm dayanarak, devletten avanslar al
mışlardır. Bu avansları da kıztarmak her zaman mümkün oimamtştr.
421
3.5 milyon lira kredi çekmiştir. Elindeki hisse senetlerini, asıl Işı maden
cilikle uğraşmak olan bir devlet bankas«ıa rehin ederek, oradan da 2.5
milyon lira sağlamıştır. Bütün bu ustalılarla kurduğu otobüs şirketi daha
milyonlarca kredi elde etmiştir. Şirket nihayet 24 milyon lira borca karşı
lık. 7 milyon lira mevcutla konkordato talep etmiştir.
Bir saz sanatkârı ve hanm arkadaşı. Raybank'tan sağladığı krectyle
125 b n lira sermayeli ufak bir şirket kurmuşlardır. 5onra Raybank bu şir
kete büyük krediler açmıştır. Tasfiye edien Raybank a şirketin 4 milyon
lira borcu vardır. Raybank ile ılgil 161 yolsuzluk belgesi mevcuttur.
Türkiye Kredi Bankası. İş hayatınaaUan bir Istanbti defterdarına. Ha-
zlne'ye alt paraların bir kısmını mevduat olarak bankaya yatırdığı İçin bü
yük krediler açmıştır. Hikâye, defterdara intiharıyla sonuçlanmışı*.
422
tinde kullanmışlardır. 1964 yılında özel yeri bankalann 'diğer aktifler*
hesabı, tasfiye edilen bankalar hariç. 502 milyon lira tutarken, devlet ban
kalarında bu miktar 2 milyar 502 milyon liraya ulaşmaktaydı.
5<yasi iktidara dayanarak yürütülen bu kredi yolsuzluklannın tipik bir
örneği: O ğuz Akal. eşiti yollardan önemli bakanların desteğini sağlaya
rak devlet bankasndan m a l kudretinin çok üstünde büyük krediler elde
etmiştir. Üstelik O ğ u z Akal ın Tü rk A lka firması, hurda demir ve çelik
işleme tesisini bir Amerikan firmasından taksitle ithal etmiştir. O ğuz
Akal. bu tesisden kalan 914 bin dolar borcunu ödememiştir. Ziraat Ban
kası. teminat mektubu vermiş durumdadır. Fakat Amerikan firması taah
hütlerim yerine getirmediği için banka. O ğ u z Akal ın borcunu yüklenme
yi reddetmiş, bu noktada Am erkan Hükümeti işe karışmıştır. O zaman
lar senatör olan ünlü politikacı Humpherey ın çabalarıyla. Am erkan Yar
dım Kanunu na. Amerikan firması-Ziraat Bankası anlaşmazlığına uygun
düşen bir fkra eklenmişte. Bu fıkraya göre, 'yarden gören hükümetin ve
ya o hükümete bağlı bir teşekkülün teminat mektubu okluğu haller
de. yardım gören hükümet, M r Amerikan vatandaşına veya firmasına
olan borcu ödemekten kaçınırsa. Amerikan yardımı kesilebilecektir.*
I Ağustos 1962'den başlayarak yürürlüğe giren Dış Yardım Kanu
nunun bu hükmüne dayanarak. 13 Aralık 1962'de Amerikan Elçisi. Baş
bakan İnönü'ye gitmiş ve O ğ u z Akal'ın borcunun I Şubat 1963 gününe
kadar ödenmese bile, yardımı devam etrirme yetkisi vardır. Fakat bu y o
la giderse. Başkan Kongre karşısında güç durumda kalabilecektir. Nite-
k m 14 Aralık 1962 günü. American Manufacturer AssocUtlon ın ye
mekli toplantısında bir soru üzerine Başkan Kennedy. 'Tü rk Hükümeti,
yolsuzluklardan suçlu gördüğü ve halen idam edilmiş bulunan bir baka
nın devrine ait borçları ödemek istemiyor.* demiş ve bu yüzden cfcş yar
dımın kesilebileceğini ihsas etmiştir. Bunun üzerine Türk Hükümeti bir
kanun tasansı sevk ederken. Ziraat Bankası nın ödemeyi reddettiği
10 milyon lira alacağm Hazlne'den ödenmesini sağlamışta. Işkı dik
kat çekici başka bir yönü. Menderes döneminde bile 'M eclis Tahkikatı'
konu olan bu kredi yolsuzluğunun baş aktörlerinden biri muteber bir
milletvekili, M r diğeri senatör, öbürü de muteber bir tüccar olarak
kalabilmektedir. 3.5 milyar Brayt bulan batık kredilerin, suçlusu yok
glM dlr. Başbakanlık Yüksek Denetleme K u n i uzmanlarından Hilmi ö z
gen' ın sözleriyle "Birçok İstisnalarla ana İlkelerinden aynlan Bankalar
Kanunu, hatelı kişilerin ve banka kodamanlannm zorlamasıyla büs
bütün çığnndan çıkarak, büyük yolsuzluklann yapılmasına İmkân
hazırlamış ve bu yolsuzluklar o derece kltabma uydurulmuştur kİ,
Yassıada duruşmalannda ve ondan sonraki takibat döneminde bu
suçlulardan hiçbiri hakkında ceza takibi müm kün olmamıştır.'
423
"Bir bankayı batran becerikli İdareciler, sermaye çevreleri arasndakı
mesleki dayanışma gereğince, hemen bir başka bankada görevlendir
ilmekte ve batrdığı bankadaki kıymetli tecrübelerinden yen* bankanın da
tstiade etmesi ImkAnı sağlamaktadır.*
Böyle sağlıksız biçimde gelişen bir bankacılık düzeninin daha çok
spekülatrf faaliyetlere yönelmesini, ekonormk kalkınmada üzerine düşen
rolü oynamaktan hayli uzak kalmasını ve kapkaç bir kapitalizmin has
talı kİ annı taşmasını normal saymak gerekir.(l40)
Bütün yanlışhklar. boşluklar, usulsüzlükler ve vırgunculuk ortaday
ken. Türkiye'yi yönetenler bankacılık mevzuatını yemden düzenlemek g i
bi bir sorumluluğu hiçbir zaman hlssetmedler. gereğim yapmadılar. İle
rideki bölümlerde görüleceği g*>! daha sonraki yıllarda ve hatta 200011
yıllarda bu İşler düzeleceğrıe daha kötüye gitti.
424
ğımlı kıbnma durumuna Türkiye de maruzdur, bu da ülkemizdeki kapita
lizmin geri kalmışlığının b* başka belirtisidir.’
Türkiye'de A ID için Prof|.L.Lnos'un yaptığı hesaplara göre, milli g e
lirin önemli bir kısmı, yüksek gelir grupları tarafından akıtmaktadır,
tnos'un "müteşebbisler grubu" dediği büyük ticaret ve sanayi erba
bına -k İ sayısı 95 bin kişidir milli gekrin %24.4'ü gitmektedir. 84 bin
kişi büyük çiftçi mllk gelirin %7.8'ıne el koymaktadır. Orta çiftçilerle be
likte bu miktar % 16"yt bulmaktadır. Boylece. ona çftçıler sayılmazsa, mil
li gelirin %32.2 kadan yüksek gelir gruplarının elinde toplan maktadr.
Devlet Planlama Teşkilatı'mn. sınıfları değil aile beşte bir dilimlerini esas
alan Gelir Dağılımı Araştrm ası da benzer sonuçlara varmaktadır.
Buna göre, en üstteki ailelerin % 2 0 'sl milli gelirin %57'slnl al
maktadır. En alttaki % 4 0'ın payı İse % 1 3 ’tür. Tarımda en üstteki % 2 0
alenin milli gelirde payı %46'dır. En alttaki % 40'ın payı %17.5'tlr. De
mek kİ. en alt gelir grupları son derece düşük bir yaşama düzeyindeyken,
milli gelirin yarısından fazlası aılelem %20'slne gitmektedir v e Enos ra
kamlarına göre, faal nüfusun % 2 ‘slnden az b*r kısmının payı % 3 2.2‘yl
bulmaktadır. Kalkman M r ülkede, büyük arazi sahipleri ve müteşeb
bisler elindeki bu gelirin önem li bir kısmının tasarruf edilmesi ve ve
rimli yatınmlara yöneltilmesi gerekir. Bab'nın kalkınmasında, burju
vazi bu fonksiyonu yerine getirmiştir.
Oysa Türkiye'de az vergi ödeyen ve büyük Ölçüde kamu fonlarından
desteklenen Özel sektörün gerçekleştirdiği yatırımlarm 1962-1966 orta
laması. yabancı sermaye de da hi % 7 ovanndadır. Ve bunun yarışma ya-
km kısmı, verimsiz mesken yatırımlarıdır. İmalat sanayii yatırımlarının pa
yı. % 7 toplam yatnm ın dörtte biri kadardır. Demek kİ. ithalatçısı, sanayi
cisi. bankacısı, büyük arazi sahibi, tefeci, aracısı vb. ile mlHI geleden çok
büyük bir pay alan, fakat pek az ve verimsiz yatırım yapan sınıflar eliyle
bir kalkınma çabası soz konusudur. Kalkınma çfcmazı. bu noktada dü
ğümlenmektedir.
425
mek. eksik ve yüzeyde bir müşahadede bulunmaktadır, özellikle bu nok
tadan yürüyerek, azgelişmişlerin milli tasarruf hacimlerini hızlı kalkınma
İçin lüzumlu bir seviyeye (% 15-16.17) çıkaramayacaktan sonucuna var
mak açk bir hata olmuşu* Çünkü geri kalmış memleketlerde servet da-
ğrfışmdakı eşitsizlik ve genel olarak kapitalist piyasa ekonomisinin İşleyi
şinin tabu bir sonucu olarak milli gel* in nüfus grupları arasında dağılışın
da büyük eşitsizlikler vardır. Genele yakın bir müşahade olarak denebil*
kİ. bu memleketlerde nüfusun azami %10'unu kapsayan küçük bir grup,
milli gelirin % 4 0'ı civarında bir kısmını alır, genye kalan % 6 0'ı da nüfu
sun % 9 0'ı arasında dağılır. Eskmlş vergi sistemleri bu eşitsizkğl düzelte
mez. regresıv nltelklerlyle çok defa daha da şiddetlendirirler.
Sonuç olarak, azgelişmiş ülkelerde, adeta bu memleketlerin gerilik
leriyle orantılı olarak, aşırı lüks bir yaşayışla mutlak sefalet yanyana görü
lür ve yüzeyde bir müşahade İle bu memleketler ekonom* kalkınma ba
kanından çıkmazda İntibaını venrler. Gerçekte İse bu ümit k rıo durum,
geri kalmış memleketlerin hızh kalkınmaları İçin bir dayanak ve hareket
noktası olabilecek nltefcktedır.
Eski Maliye Bakanı Kemal Kurdaş. yüksek gelir gruplarının İsraf ettk-
lerl ekonom* fazlanın her sistemde seferber edilebileceğini ve bunun bir
"ekonomi tekniği* sorunu olduğunu ileri sürer.
426
kaydetmekten öte bir şey yapamamaktadır. Plan. "monta| sanayiinde
yeni İzinler verilmesin'* demiştir, sonra bu alandaki hızlı gelişmelerden
yakınmakla yetinmiştir. "Plana ya da programlarda öngörülmemiş İç
tüketim eğilimlerini teşvik edici yabancı sermaye girişimlerine İzin
verilmeyecektir" buyurmuştur. Ardından binek otomobilleri, televiz
yon, Avrupa blralan müsaadeleri gelmiştir. Plan, özel teşebbüsün
makine İmalini öngörmüştür. Am a makine İmalat sanayiinde yalnız
"buzdolabı, fa m a ş » makinesi vb. tüketim mallarının üretimi Plan
tahminlerini oldukça aşmış bulunmaktadır." Makine imalat sektörün
de. beklenen yatırımların % I 8 kadarı gerçekleşmiştir. Örnekleri çoğalt
mak mümkündür.
Milli gelirin önemli kısmı, büyük tüccar, banker, sanayici ve büyük
arazi sahibi gruplar d elinde toplanmaktadır. Prof.Enos'un hesaplarına
göre, müteşebbis ve büyük çiftçi grupları milli gelirin %32.2'slnl sağla
maktadır. Daha önce de gördük ki. bu gelirin büyük bir kısmı temel
gereksinim duyulan alanlara gitmektedir. Geniş ölçüde verrriı olmayan
sektörleri beslemekte ve bu tp faaliyetlerde çalışanların sayısının artma -
sna yol açmaktadır.
Milli gelirden sağlackkları çok büyük p a y d pek az kısrmnı verimli ya
tıranlara yönelten bu varlıklı sınıflar, gelirlerinin bir ktsımını. yurt dışında
ki yaşantıları İçin yabancı bankalara aktarmaktadırlar. Türkiye'de, hayati
nin bûyCfc kısmını yurt dtşdda geçken, ikametgahı Avrupa şehirleri olan
birçok işadamı türemiştir. Ayrıca, gazetelerin sosyete sütunlarda bk göz
atmak dahi, yüksek gelirli ailelerin T O k Parasını Koruma mevzuatdi hiçe
sayarak yılın 3-5 ayını yurt cfcşdda. Avrupa burjuvazisi İle yanşr bir tem
poda geçirdiklerini ve Paris modaevlerinin en son *kreasyon'lanyia Tür
kiye'ye döndüklerim göstermeye yeterlldır. İsviçre emlak Armaları. Türk
gazetelerde villa satış ilanları vermeye başlamışlardır. Bu kanlar. Türk
zenginlerdin ckş ülkelerdeki villa taleplerinin önemli b » düzeye ulaştığı-
n d bellrtisıdr.
Prof.Besım Üstünel. DPT'dekl çalışmalarda dayanarak, ithalat ve ih
racat tüccarları, mevzuata aykırı çeşitli oyunlarla, yılda 60-70 milyon do
ları dış ülkelerde bırakmaktadırlar. Bu para ve dışardalo işçilerin gelırle-
rdden 40 milyon dolar, yüksek gelkll Türklerd ve ıthalatçkarın ‘ karabor
sa" döviz ihtiyacını karşılamaktadır. 100 ila 110 milyon doları bulan bu
"dış karaborsa" dövizlerinin 50-55 milyon doları. Türk turistlerinin yaban
cı ülkelerdeki harcamalarına ve lüks ithalatd finansmanına gitmektedir.
Geriye kalan 30-40 milyon dolar ise Türk zenginlerinin villa, hisse sene
di. banka hesabı vb. gfci ckş ülkelerdeki yatınmlarına yönelmektedir.
Yüksek gelir gruplarının yurt içi yatırımlara gitmeyen büyük gelirleri
İçin İkinci bir plasman alanı, tanmda ve tanm Aşında arazi alım-sabmıdır.
427
Yüksek gelir grupları, "dış ülkelere yat*ımiar* ve arazi spekülasyonu
dışında, gelirlerinin büytfc kısmını gereksiz lüks tüketme harcamaktadır.
Fakir Türkiye'nin burjuvazisi, zen g n Batı nın burjuvazisi İle tüketim yarı
şına girmiştir. Avrupai pahalı eşya 4e lebaieb dolu köşkler, villalar ve
apartmanlara milyarlarca lira yatırm kaynağının akıtıldığı lerı sürülebü*.
Yüzme havuzlu, sinema salonlu. Avrupa döşemeli milyonluk 50 bin vil
la. sıf* verimli 5 0 milyar lira yatrım demektir.
Pahalı Amerikan ve Avrupa otomobilleri, deniz motorları, yatlar ise
yüksek gelir grupların*! statüleri gereği yaptıkları İkinci bir İsrafil harcama
biçimidir. Gazetelerin sosyete sütunlarını dolduran yüzbinlık partiler, mil
yonluk nişan ve düğünler, pahalı dünya gezileri. Dior elbiseler, yüksek
gel* gruplarının israfının başka bir görüntüsüdür.
428
1965 Genel Nüfus Sayımı örnekleme sonuçlarına göre,
Türkiye'de hizmetçi, aşçı vb. sayısı 224.3581 bulmaktadır.
Gece klüpleri gibi, lüks lokantalar, devlet fonlarıyla kurulan lüks
oteller, klüp kisveil kumarhaneler, lüks meyhaneler bol sayıda
personeli İle Lüks Tüketim Sektörü nün hizmetindedir.
429
yıllarda tam anlamıyla gerçeğe dönüşecektir. t.Y .)
Ekonomik fazlayı İsraf eden yalnız merkanti sınıf ve ondan türeyen
yüksek gelir grupları değildir. Devlet de verimli olmayan gereksiz harca
malar İle yatırımlara yöneltilebilecek ekonom* fazlanın bir kısmını tüket
mektedir. Bu bakımdan ilk akla gelen 4 milyar lirayı aşan milli savunma
gıderlerlckr. Karşılık paralar ve y4 İçinde transferlerle, bu miktar. 6 milyar
lirayı bulabilmekted». (Türkiye borç tablolarrıa bakarsanız, bu rakamiann
ne kadar büyük ve önemli olduğunu görebilirsiniz.)
N A TO ülkelen arasında nüfusuna oranla en yüksek sayıda asker bes
leyen ülke % 1.7 4e Türkiye'dir. ABD 'de bu oran % l.6 . Batı Almanya'da
% 0.8. Ingdterede % O fl. Fransa da % l ve İtalya'da c)W).7'dlr. Sayı bakı
mından Batı Almanya'da asker sayısı 440 bin. Ingdterede 437 bin. İtal
ya'da 376 bin. Kanada’da 107 bin. Fransa'da S22 bm ve Türkiye'de 560
bindir. N A T O ve özellikle ABD. Türkiye'yi bir 'ucuz asker deposu' olarak
görmektedir. Kongre den chş yardımlar. "Ucuz askerler sayesinde şu ka
dar milyon dolar tasarruf sağkyoruz. Onlarm yokluğunda Amerikan asker
sayısm artırmak gerekecek. Bu, çok pahalı olur." gerekçesiyle geçiril
mekte ve büyük sayıda asker besleme dış yardımlar»! bir cins şartı hali
ne gelmektedir.
"Doğu Aydını yıll Ardır yAİnucA ÜAtı nın sunduklarını U rtıy m Aktadır.
Yıllardır üretmemiş, hazır (ö lü m le ri Akline a İrdeleyip yAtAiİAnmAyA
çAlışmış ve BatYnın gösterdiği yolİAnn kendisi İçinde
kurt A n a oUblleceğtne kendisini İnandırmıştır.~
430
Yarım yüzyılı aşkın bir süredir kendi halkımız yoğun bir biçimde batıya
göç ediyor. Bu durdurulamaz ve sorunları çözülemez İse giderek büyü
yen soruılar Türkiye'yi nereye götürecek?! 141)
OsmanlI'nın son dönemlerinde, özellikle cumhuriyet fanıyla birlikte
Türk Ekonomistleri ve riariamacfan bölgeler arası farklılıkları gidermek
amacıyla çeşitli arayışlar İçinde olmuşlardır. Ancak Türk yönetim anlayı
şından dolayı siyasi otoriteler uzun vadeli ve özverili plan ve programla
rın uygulanmasında gerekil karartılık denetim ve başarıyı gösterememiş
ler ckr.
Bu başanstzlığın pek çok nedeni arasında çarpıcı b«r yaklaşımı Dursun
Yıldırım şöyle irdelemektedir: "Doğu aydını yıllarckr yalnızca Batı'nın sun
duklarını tartışmaktadır. Yıllardır üretmemiş, hazır çözümleri aklınca irde
leyip yararlanmaya çalışmış ve Batı'nın gösterdiği yollann kendisi İçinde
kurtarıcı olabileceğine kenckslnı inandırmıştır. Fakat Batı nın bulunduğu
noktadan gösterildiği biçimde olaylan görme alışkanlığı edinen Doğu ay
dını. ülkesi İçin bu nedenle yalnızca problem üstüne problem yaratmış
ta. Oysa Doğu İnsanı, kendini arayıp bulmalı. İlişkiyi kuracak iradeyi ken
disinin yaratması gerektiğini anlamalıdır. Biz düşünmek, üretmek, yarat
mak yerine, rahat hazır ve ucuz paket programları kullanmayı kısa za
manda alışkanlık edindik."
D.Yıldrım böylestne bir çarpıklığı "biUmsel terör" olarak nitelemekte
ve bunun diğer terörlerden çok daha etkili olduğunu vurgulayarak "Tür
kiye sınırları İçinde yaratılma potansiyeli taşıyan tüm terör çeşitlerini et
kisiz hale getirmedikçe istikrar içinde gelişme imkânından uzaklaşıyoruz"
demektedir.
Bu vefakârlık örneğini g ö z önüne alarak açkca söylememiz gerekir.
Cumhuriyetin 801 i yıllarına geldlğm lz şu sıralarda hâlâ uygulanan "Şark
Hizmeti" ve "Mahrumiyet Bölgesi" neyi İfade etmektedir? Bunun yoru
munu okuyucuya bırakarak, daha uzun yıllar devam edeceği anlaşılan bu
olumsuzluğun sorunlusu elbette doğu insanının yeterli güven ortamını
ve kalk»imasını sağlayamayan tüm yönetimler v e D o ğuya sırtını dön
müş aydınlard».
1960 lı yrilardan bu yana, her plan dönemine ah programlarda
(M l)lr s a l Yavi. "Doğu Anadolu ve buncan Doğu Anadolu'nun O r ı Kalmskgını Bir Der
leme". Irz rican D Ûzel küresi Yay. 1994.
Kaynaklar DPT I..2.. i . . 4 .5 .6. Be} Vfl* Kalknma PUrtan ve Yikk Prograrrtarı DPT Kak
kumada önceBtlı Yörelerin Tesbltı ve Bu Yörelerdeki Teşvik Tedbirleri Ankara. Harran
197i. Doğu Anadolu'yu Kalkndrma Sorunlan Semineri. (Türkiye Tkarer Odalar Sanayi
Ortalan ve Ticaret B er saları Bırtlgll Irzun m . 20 21 t km 1967. Musufa lıkal. 'Bölgeler
A ra » Dengesizlik ve Doğu Kalkınma". Şamil Yay.. Hüsnü Irkan. "Sosyo (konom k Bölge
sel Çelişme". Dokuz lyKU Üniversitesi Yay.. 1987. Oman Türfcdogan "Doğu Anadolu ve
Sosyal Yapısı". Art.ara 1987.
431
dogu-batı dengesinin sağlanması gereği ve sağlanacağı hep vardır.
Ancak bir sonraki plan diğerinin tekrarından İbaret kalmış, varılan
sonuçlar yetersiz kaldığı gibi Doğu Anadolu'da kİ birçok değerler
eksilmiş veya yitirilmiştir.
Geçmişte Doğu yu elinde tutamayan tüm merkezi yönetimlerin Ba
tı "ya da kaybettiklerim görüyoruz. Büyük önder Mustafa Kemal. Do
ğuda n aldığı güçle Batıya yönelmiş. Ulusal Bağımsızlığınızı. birlik ve
bütünlüğümüzü Doğu dan başlayarak sağlayabilmiştir. Doğu nun kalkn-
masını erteleyerek. Batı dan soyutlayan yönetim zihniyeti "Ünlter Dev
let" yapışma verilebilecek en büyük zarardır.
Zengin kaynaklara büyük potansiyele sahip olmakla belikte. doğasın
dan nsanna kadar, boylesne büyük ve sürekli bir erozyonu önlemenin gü ç
lüğünü gerçekçi bir biçimde görmectkçe bu doğnituda programlar yapma
dıkça kıs» politikalarla Doğu nun ve ülkenin makus tahılı yenilemez.
1963 tarih. 202 sayılı kanım gereğince ilk kez 1968 yılı programında
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde İçinde bulunduğu yöreler ola
rak kalkınmada öncelikli belirlenmiş ve bölgelerde yapılacak yatırımlar
teşvik edimlştır. Ancak bu teşviklerden uzun vadeli sonuçlar alınamamış,
birçok teşvik kredisi heba edilmiş; bölgeye özgü kamu yatmmları İse
İhmal ve ozelleştrmeierte yok edilmiştir.
432
Pilavcılar Yine İ> Başında
1966 Programında Geri Kalmış Bölge Adını Duymaktan
Adet* Kor km *k
433
Planlı Dönemin Ba>lannda Kalkınma Yönünde Sürdürülen
Araştormalar ve Başarısızlığı Etkileyen Bazı Nedenler
434
eklendiğ»de Birinci Planda bu lu dalın payı % 3 4. İkinci Plan da % 46'ya
yaklaşıyordu.
Ener|ide. madene dikte. Doğu dan çok. Batıdaki sanayilerin kullanı
mına amade sektörlerdir. Bu anlamda devlet, ilk iki planda ağırlıkla Do-
ğu'nun şanlarını dikkate alarak değil. Batı da gelişen sanayiinin ihtıyaçla-
m a uygun tarzda Doğu da yatırım yapmıştr.
Bu dönemde Batıya dönük enerji ve madencilk yatım larından son
ra. Doğu da kamu yatırımlarının yoğunlaştığı bir alan tanmdı.
Doğu da tarım sektöründe yapılan devlet yatırımları ilk planda
%13.2'llk. ikinci planda ise %14.6'lık pay alıyordu. Üçüncü ve dördüncü
planlarda bu pay azalacak ve sırasıyla %9.4 ile % 8.4 olacaktı. 1970'lenn
sonlarında bölge gelirlerinin yansına yakını (% 46) tarımdan sağlanıyordu.
Buna rağmen, yeni ekim alanlarının açılmasıyla. Doğu nun ekim alan
larının Türkiye toplamı Içndekı payı arttı. I950'de ekili alanlar» %12.4'ü
Doğu illerindeyken 1960 ların başında bu % 17'ye çıktı.
1960 lı yılları İçeren Brlncı ve İkinci Plan döneminde devlet Doğu il
lerinde daha çok enerji v e maden sektörlerine yönelmişti, ilk planda ya
tıranlar» % 3 4'ü . !k»c!s!nde de %46'sı bu dallardaydı. Her iki planda da
Doğu daki liaştrmada % l I lık paya sahipti.
Van'da. Aşkale'de ve Elazığ'da çimento fabrikaları kurıArUen. Elazığ
ve Kars'ta Et Balık te s is le r»» yapm ına girişildi. Kars ve Malatya'daki
yem fabrikaları da 19601ar» elle tutulı* devlet sanayi yatırımlanydı.
Özel sektör İse Doğu da sanayi yatırımlar»a 1950'lerde olduğu gtol
1960'larda da pek niyetlenmedi. Çünkü 'azami kâr" hedefi, yatırım » İs
tanbul. İzmir. Adana. Bursa gibi merkezlerde yapılmasını gerektiriyordu.
Doğu da tanmdan. gayrtmenkuiden. ticaretten sermaye biriktiren y ö
r e n » sermayedarları da sanayi yatınmını düşünmediler.
435
a iköy vardır. Nüfus, köylerde ve oba. dam. divan, mezra vb. g b l yerler
de dağınık bir yerleşme göstermektedir. Köyler arası mesafe 20-30 kilo
metreyi bulabilmektedir. Kasabaya 120 kilometre uzak köyler vardr. Ta-
rrnda karasapan hakimdir. Doğu ya pulluğun bile girdiği söylenemez.
Köy işleri Bakanlığı nın tespit ettiği rakamlara göre. Diyarbakır'da 34.127
karasapan. 693 pulluk: Mardin'de 24.242 karasapan. 164 pulluk: Urfa'da
30.945 karasapan. 492 pulkic Adıyaman'da 18.783 karasapan. 48 pul
luk vardır. Kağnnın yanında dört tekerlekli araba sayısı çok cılız kalmak
tadır. Tarımda hayvan gübresi dahi kullanılmamaktadır.
Bu İlkel üretim şartlarını değiştirmek İç la bey ve ağaları, arazi sahibi
şeyhleri zorlayacak güçlü b » cfcş ekonomik baskı yoktur. Bu baskının yok
luğunda. köylüye üründen ancak ölmeyecek kadar bir pay bırakıp. İlkel
şartlarla yetiştirilen ürünün geri kalanını almak, bey ve ağalara daha avan
tajlı gözükmektedir. Geri teknikli üretimin verimi çok düşüktür. Fakat çok
geniş araziye sahip bey ve ağalar, yüzlerce ortakçıdan aldıkları pay saye
sinde. önemlice gelir sağlamaktadırlar. Bu durunda modern teknolojinin
İthaline pek fazla heves göstermemektedirler. Pazarla, maliyet ve satış fi
yatlarıyla İlgilenmelerine İhtiyaç kalmadan, hiçbir külfete katlanmaksızn,
köylünün üretiminden pay almayı tercih etmektedirler. Boğaz tokluğuna
çalışan marabalann kol kuvvetinin, bey ve ağaya, makineden çok daha
ucuza mal olması mümkündür. Bu nedenle. D o ğu da bey ve ağalar, köy
lüyü prekapıtakst İlişkiler çemberinde tutmak İçin çaba göstermektedrler.
Köy işleri Bakanlığı nın 43 ilde 22047 köyü kapsayan Köy Envanter
Etüdlerı'ne göre, topraklannın tamamı bir kişiye, bir aieye ya da sülaleye
alt olan köylerin sayısı 701'dlr kİ. toplamın %3.2'slnl teşkil etmektedir. Bu
oran, bazı D o ğu ve Güney-doğu İllerinde yükselmektedir. Tunceli. Ağn.
Hatay. Mardin. Erzurum. Diyarbakır. Siirt. Utfa. Gaziantep İlleri içerisinde
ki 5424 köyün % l l'l yani 596'sı b# kişi, aile ya da sülaleye aittir.
436
lara karşı b rta k m hizmet ve hibe yükümleri vardır. Köylere insanlarıyla
birlikte sahip olunabıldığı ve köylenn insanlarıyla birlikte satılabildiği g ö
rülmektedir. Geniş toprak, m era ve sürülere sahip şeyh ya da seyyitler.
ekonomik kudretler»* dmi otoriteleri ile tamamlamakta ve köylülerden
bol miktarda bağış almaktadırlar. Aşiret reislerinden ve eski ailelerden
gelen beyler ile şeyhler, derebeylik artığı üretim ılişkilemi ve t*»ıa bağ
lı sosyal-polltik ılışkılen halâ sürdürebilmektedirler. Ağalar ise. daha çok
ekonomik güçlerine dayanmaktadırlar. Fakat genellikle bey ve ağa ayırı
mı yapılmamakta hepsne birden ağa denilmektedir.
Beyler ve ağalar, köylüyü tam bir çember içine almışlardır. Köylü yal
nız ekonom* bakımdan değil, bütün yaşantısında denetim altında tutul
maktadır.
Bu yıllarda Türk tanmı hâlâ 16. yüzyılda başlayan gerilemenin bütün
ağvlığını taşımaktadır: Köy nüfusa 65247 yerleşim noktasında yaşamak
tadır. Muhtarlı yerleşim birimleri. 35 bin 382'dır. Köy nüfusunun
%34'ünü teşki eden 6.5 milyon kadar nüfus. 5 0 0 kişinin altnda muhtar -
lı yerleşim birimlerinde otamaktadır. Köylülerin %70'lne yakını, binin al
to d a nüfuslu köylerde bulunmaktad». 150'den az nüfuslu köylem top
lam köy sayısına oranı % 7 .5 ve 2 bn den fazla nüfuslu köylem oranı ise
% 1 .2 ‘dlr. Köylerin % 3 0 ü n a yakınında dağnfc be yerleşme vardır. Köyle
rin 9*851. yaz-ktş geçit veren yoldan yoksundı*. 65 b n ı/ak yerleşme bi
rimi ve izolasyon, gelişmeyi frenlemektedir.
437
köy nüfusu 4 milyon 911 b n anarken, şehir nüfusu 5 milyon 5 1 1 bin ço
ğalmaktadır. Köyden şehlre akın, şehrin İhtiyaç duyup köy nüfusunu çek
mesinden çok. köy İtimrnın sonucudur. Şehir, hiçbir zaman köyden akan
nüfusu emebilecek kapasiteye ulaşamamıştır.
Tefeolık. pazar için üretim yapan küçük İşletmelerin bulunduğu böl
gelerde büyük faaliyet alanı elde etmektedir. Pazara satacak fazla bir şeyi
ve verimli toprağı olmayan bölgelerde, alınan borcu karşılayacak ürün bu-
lunmadığndan. tefecilik daha küçük çapta kalmaktadr. Bununla birlikte,
çok çeşıtl biçimlere girerek, tefecilik, burada da yaşamaktadır. Köylü. İler
de emek gücüyle ödemek üzere borçlandırılmaktadır Borç, parayı vere
nin işlerinde çalışmakta olduğu gibi, köyde ve şehirde üçüncü klşiem İş
lerinde çalışmakla da ödenebilmektedir. Borçlanan O t a Anadolu köylü
leri. borçlarım karşfamak üzere, sahil bolgelerne "gurbet'e gitmektedir.
Hasat mevsiminin çok kısa olduğu Doğu ıllem de. İşçi gündeliği bu kısa
sürede 15 liraya kadar yükselebildiği İçin, kışın verilen borç karşdığı. köy
lünün em eğnln ucuz fiyatla kiralandığı görülmektedir. Henüz doğmamış
kuzular bile tefeciliğe konu teşkil etmekte, köylü doğacak kuzulama kar
şılık borçlanmakta ve böytece kuzular ucuz fiyatla elden çıkmaktadır.
Görüldüğü gtol. tefecilik, birçok halde aracılıkla birlikte gitmekte ve
bedeli düşük fiyatla peşm ödenen 'alivre* satış niteliğini kazanmaktadır.
Aracı ve tefeci s* sık aym kişi olmakta ve satış kooperatfiemln varlığı
na rağmen, köylünün kooperatifinin daha yüksek fiyatlarından yararlan
masını kısıtlamaktadır. Köylünün ucuz fiyata kapattığı ürününü yüksek fi
yatla başka alıcılara y a da kooperatifi satarak, kooperatifçilikten faydala
nanlar. birçok halde tefeci tüccarlar olabilmektedir.) 142)
438
den pay aldı. Bütün bunlar, göçmenin şehre adımını attığı andan itibaren
tüketici pazarının bir parçası olması anlamda geldi. Göçmenler, gece
kondularını inşaata başlacM<lan andan itibaren ve elleme geçen ek gelir
ler sayesnde. topraksız köylülerin şehirleşmesiyle karştaşmlmayacak öl
çüde iç pazarın genişlemesine katkıda bulundular.
1960ların sonuna d o ğ ra büyük şehirlerdeki konutlam yarıya yakını
resmen gecekondu olarak sınıflandırılmıştı.
Gecekondu bölgesi eskıdfcçe hıAukı durum da sağlamlaştı. Politika
cılar devlet topraklan» işgal edenlere tapu vermeyi vaat edip, çoğu za
man bu vaatlemı tutmak m e c b c y e tn d e kalcMar. Tapulanma. gecekon
dululara belediye hizmetlerinden yararlanmasını sağlıyordu. Birkaç se
çim geçtikten sonra bazı hizmetlerin gelmesi muhtemeldi: ama bu arada
küçük ölçekli özel teşebbüs, taşmadan tüp gaza kadar birçok hizmeti
sağlayarak devletin yerini tutmayı beceriyordu. Oturmuş gecekondu
semtleri birkaç yd içinde küçük bahçeli sağlamca evlerden oluşan i ş ç i sı
nıfı banliyölerine benzemeye başladı. Boylece gecekondunun tananla yı-
cı özelliği kamu mallamın yokluğu olarak kaldı. Gecekondu, ailenin ken
di malı d d u ğ m d a n (ura harcaması yoktu ve bu para konutun gekştiri-
mesı ve genişletilmesi içaı kullanabilirdi. Tapu alan gecekondu saleple
ri değerli bir şehir mülkünü de elde etmiş oluyorlardı. Devlet arazisinin
tarihi mirası nedeniyle gecekondu semtleri şehir merkezlerinden fazla
uzak değildi ve bu mülklem yararlandığı kentsel rant oldukça büyüktü.
Gecekondu satupleri evlerini satmasalar bile, evlerinin daha çok para et
tiğinin bilinci, can gelirlerinin daha büyük bölümünü tüketime ayırmala
rda imkân veriyordu, ö z e t olarak, gecekondu, şehirleşme ve konut so
runlarda çözüm getren önemli be yenilik olduğu gibi. İç pazarn oluşu
m c a da katkıda bulundu. Varlığı, yeni şehirlilerin önce inşaat malzeme
leri müşterisi olarak sonra da konut sorunlarını çözmüş olmalan nede
niyle. tüketen mallan alıcısı olarak pazara katılmalarına imkân verdi. Ge
cekondu başka açiardan da. özellikle banndırdığı dsanlann ıdedopk ev
rimi bakımından da önem kazandı.(l43)
439
"kendi için üret İm" e giden payı 1949-1953 döneminde ortalama
%32'yken. bu oran 19 5 4 -1963 döneminde % 2 5 ie 28 arasında oynamış
tır. Tarımda pazar İçin üretimin artışmn başlıa bir göstergesi, sınai bitki
lerin ve sebzelem ekim alaranda artış olabıür. Sınai bitki ekim alanı.
1945 te 537 bin hektardan 1965 te 1.536.000 hektara ulaşmıştır. Bağ.
meyvelik ve sebzelik ekim alanı. 1952-1965 döneminde 1.666.000 hek
tardan 2.305.000 hektara yükselmiştir. Pamuk gibi pancar da. şeker fab
rikaları sayesinde, birçok büyür arazi sahibinin kapitalist üretime geçişini
sağlamıştır. Şeker Şirketleri, büyük çlfdfclerl kiralayarak onları canlandır
mış ve modern tanm usullerim getirmiştir.
Kapitalizm, şartlar elverdiğinde, prekapıtallst dûzenm önüne diktiği
bütün engellen ykarak tarıma girmektedir. Azgelişm iş ülkeler literatü
ründe sık sık Uerl sürülen “geleneksel köy yapısı İle kaderci kültürel
değerlerin yenileşmeyi engellemesi" tezini, gerçekler dogrulama-
m ak ta dır. Asya üretim T a rzın a özgü "durgunluk" teorisi de, aynı b i
çimde boşlukta kalmaktad*. Bununla birlikte, kapttakst gelişme, bazı
bölgelerde hızlı, bazı bölgelerde yavaş yürümektedir. Hatta ayr* bölge
İçinde gelişme hızı çok farklı olmaktadır. Köyler, şehirlere ve kasabalara
olan uzaklıklarına, ulaştrma ve haberleşme araçlarının çokluğoıa ve yol
lara. üretilen ürünün cinsine ve toprakların verım lilğıne vb. göre kapıta-
kst harekete katılmaktadır. "Pazar İçin üretm ln ve modem teknolojinin
giriş derecesine bağlı olarak köyler, pazar ve şehlre en açık olup kapita
list üretim yapanianndan. kapalı olup kendi Içm üretim yapanlarna kadar
basamak basamak" dizilmektedir.
Pamuk gibi büyük işletmede yetiştirilmesi daha verimli olan ve tama
men pazar ıçm ürerien sınai b u k le m üretimine elverişli araziye sahip köy
lerde. kapitalizm hızla gelişmekte ve bunun sonucu bir kısım köylüler ol
dukça kısa bir sürede, topraklarn yitirerek ırgatlaşmakta. bir kısım köylü
ler de köy İçinden ve dışından tüccarların da borçlandırma vb. yolarla
arazi toplayarak, kapitalist çiftçiliğe geçtikleri görülmektedir. Arazinin
ağaya alt olduğu büyük mülkiyetten, kapitalizme geçiş çok daha keskn bir
çizgi izlemektedir. Bunlarda ortakçı köylü, kendini kısa sürede proleterleş
miş bulmaktadır. Küçük ve orta arazi sahbl çiftçiler, ağır borçlanmalar pa
hasına da olsa, modem tarıma uymaya çalışmaktadır. Bunların bir kısmı
arazilerini genişleterek büyük çiftçiler haline gelse bile, gidiş, daha çok or
ta ve küçük çiftçilerin arazilerim yitirmesi yönünde olmuşta
Tamamen pazar İçin yapdmakla birlikte, sebze ve bahçe tanmı gibi
küçük işletmeye elverişli ürünlerin üretiminde kapitalist gelişme daha
farklı bir yol izlemektedir. Bu tp ürünlerin üretiminde, küçük mülkiyet
egemen gözükmektedir. Hay* İlkel metotlarla yürütülse dahi, genellikle
aile emeğinin yoğun kullanılmasına dayandığı İçin, küçük aile ışletmele-
440
ri bu alanda canlılık göstermektedir.
Köylerin S020'sı orman içinde kurulmuştur. 82SO köyün de toplu ta-
nm arazisi ormana bitişidir. Bu 13270 köy. orman köyü sayılmaktadır.
Daha genel planda, tarmdakı işletmelerin büyük çoğunluğu cüce iş
letmelerdir. 1952-1963 arasında 50 dönümden az toprağı işleyen İşlet
melerin sayısı 562 bin anarak 2 milyon 132 bini bulmuştur. 1-5 dönüm
arasında 399 bin. 6-10 dönüm arasnda 375 bin. 1 1-20 dönüm arasında
495 bin işletme vardır. 20 dönümden düşük arazili 1.268.812 işletme
vardır. Bunlar çiftçi ailelennin %40.91'lnl teşkil etmektedir. Bunlar arasın
da pamuk, sebze ve meyve gibi nisbeten yüksek gelir sağlayan ı/ak İş
letmeler bulunmakla birlide. cüce işletmelerin çoğu İlkel metodlarta ken
di için üretim yapan ve pazarla az ilgili birimlerdir.
O te yandan ailelerin işledikleri arazi, başka başka yerlerdeki ıfak par
çalardan ibarettir. İşletmelerin % 9 0'ı bu durumdad». İşletmelerin don te
biri ayrı ayn yerlerde 10'dan fazla arazı parçası işletmektedir. Cüce işlet
melerin yanı sıra, işletmelerin gittikçe artan bu parçalanmış durumu güç
lükleri çoğaltmaktadr. Toprak yoğunlaşması ve anan nüfusun baskısı yü
zünden. mer a ve ormanlar geniş ölçüde tahrip olunmakta, bu da eroz
yonu beslemektedir.
ö t e yandan bey ve ağa tipi mülkiyeti! hakim olduğu yerlerde, pazar
İçin kArlı üretim olanakları ortaya çıktığı sürece, bey ve ağalar, modern
teknolojiyi İthal etmektedrler. Ege ve Çukurova'nın bey ve ağaları buna
örnektir. 20-30 yıl önce. İlkel şartlarda ortakçı eliyle tarım yaptıran Ege
ve Çukurova'nın toprak ağaları, bugün İşçi çalıştıran modern kapitalist
çiftliklerin başındadırlar. Orta Anadolu'nun hububat ekimine elverişli böl
gelerinde toprak ağaları, pamukçuluğa yönelen ağalardan daha yavaş
bir ölçüde kalsa bile, modern çiftçiler olma yolundadırlar.! 144)
441
yon % 5'tl. Temel atma törenlerinin birinden diğerine koşturan Demi-
rel'in keyfine diyecek yoktu. Tabii bu canlılfc sosyal yaşama da yansıyor
du. Sendikalar, dernekler, üniversiteler kıpır kıpırdı. Dünya ve Türkiye
doludizgin 1968 e gidiyordu.! 145)
Fakat bu hesapsız canlanmanın bir de öteki yüzü sürekli artan fiyatlar
ve giderek yükselen enflasyondu. Vurgu artık sanayi ve tereden yeri ser
mayeyle işbirliği içinde yabancı yahrım üzerineydi. Hükümet, sanayileş
m e maliyetini düşük tutmak ve yatırm aya bol bir k ir marjı sağlamak için
düşük ücret ilkesini korudu. Ne var ki bu ilkeyi, özellikle siyasi bilinci ve
militanlığı daha da artan işçi sınıfı açısından, sosyal adalet kavramıyla
bağdaştırmak olanaksızdı. Fakat ekonomi. Demirel'in şansına Avrupa'ya
göçle geçici bir çdtış bulan sürek! büyüyen İşgücünü emecek kadar hızlı
büyümüyordu.
Mühendis. Devlet Su işleri Genel Müdürü kısa da olsa bürokratik d e
neyimi olan Süleyman Demirel. hernekadar ABD Ii Morisoncu. serbest pl-
yasacı ve Batı kapitalizmi çizgisinde olsa da bu kısırdöngüden çıkacak fır
sattan değeri e ndrecek cinliğe ve zekaya sahpti.( 146) Temel sanayiler için
<1451 M A k 6 *A nd C.DOndar. 6 Çapfc a g e . s .143
(1 4 6 ) Süleym an D e m ire l A P G e n el Başkam seçilm eden ö n ce , hizm e tin e g r e n A d a
le t gazetesinde ka m uo yun a yu sözlerle tanıtılm ıştı ' Türkiye'nin g e n iş tuılk kitleleri S û -
teyrru n Dem ire/ in h e n ü z sıyası b ir şjh stye t o/arak tanım ıyorsa d a Türk If hayan, g e
n ı ş y j t m m a/an/an. y aboneı m uhitler. ozeHtkJe e g m m n yjp ttk IA n sonra m e v c u t ilg ile
rini If ilişkileriyle büsbütün jrrrc h g ı Birleşik A m e n k j Baykan lo h n s o n dahil, burun sı
ya s ı m etızfil v e b ü y ü k iş muesseselerı b u b ış n n lı yüksek M g ık v e ya p ıc ı insanı ço*
ya kın da n ra n ıyo r."
D em irel. Türkiye Cum huriyeti ta rih in d e İktidarın el değlstirlsl b ak ım ın d a n Kg! Çe
k ici M r a>am ayt te m s il etm ek ted ir I 9 S 0 y k n a kadar Kurtukıy Savayı m ya p an a ske -
n kadro yö ne tim e hakim olm u ştu r I 9 S 0 d e iktidara gelen M e nd e re s, ka h ya ekyle ka
pitalist OftCkık isleten eski bu toprak ağasıdır. D e m ire l ise. İsparta'nın İslam K öyü n de n
geknıy. e ğ itim in i A m e r k a d a tam am lam ış v e D e vlet Su islen G e n el M ü d ü rlü ğ ü nden
aynlcfcktan sonra Is hsyatına atılm ış bir m üteahhit v e y a b a n a firm a m ü m e ssılıd r. Mor-
rls o n ve d iğ e r bazı şirketlerin. kendi ifadesiyle 15 bm lira ayhkii m üşavirliğini ya p m ış
tır M o rn s o n Şvketi n de n aldığı ücret 9 bm liradır A nkara Ç im en to Sanayii A Ş 'n ın
eski m ü d ü rü yü kse k m üh e n d is V edat Madan ın açıkladı ğ rıa g ö re . D e m ir e l İtalyan k e -
vlzlone C o n stru crio n e M achlne f-.rm .w n n Tü rkiye m üvnessd Al tay firmasının kom is
yo ncusu olarak. Ç m e n t o Sanayii n e b o ru fabrikası m ak m elen sarmak ıstem ıyt» D e m i
te fin deri sü rd ü ğ ü 9 m ilyo n İma fiyatla satış, fabrikanın iç e n d e v e h e m d e 3 m ilyo n li
raya m a l edilebileceği gerekçesiyle red de d ilm iştir Basında T a k r koylu c o c u ğ u ' diye
tanıtlan D e m ire l. y a b a n a firma k o m isyo nculuğ u nu n y a r» sıra m üteahhitliğe b asia m s
tır H ürriyet gazetesinde, m üteahhıttk ıcm gerekli parayı 'b a n k a kredisiyle v e kendi
a kesrim g ü c ü y le ' sağladığım açıklam ış '1 D em irel. O tta D oğu Teknik Ü n iv e n k e sl v e
tr e ğ ü D em lr-Ç eük teki m üteahhitlik islerinden zarar ettığm ı söylerrvekted» Fakat O r
ta D o ğ u ıcm e su yu te solerm d en . m üteahhitlik m esleğinin niteliklerinden yararlanarak
a c k ta n I m ilyo n lira avanta] sağlamıştır Mesela ihale, n sa a t ıg n gerekil ithal m alze
m esin in v e rg i v e g ü m rü k re sm in e tabı olacağı belirtilerek y a p ıld ğ ı halde. D em irci.
42
dışarı» para vermiyor, içende de bu büyük projeler İçin yedi sermaye Im-
kAları bulunamıyordu. De m* el filmi biraz geri oynatarak. DPTnın hazır
projeleri ve Suat Hayrl Ürgüplü nün Başbakan olduğu koalisyon hüküme
ti sırasnda. Sovyetler Birliği yle yaprian görüşmelerde gerekli flnansmaran
sağlanacağı ve yatırımlar*! gerçekleştirilebileceği görülmüştü.(l47|
Bu İş birliğine koalsyon ortağı Millet Pamsl'nin İtirazına rağmen. De-
m »el: 'Biz aslında antlkomünıst b ir partiyiz Onlar ise süper bir devlet. İyi
komşuluk ilişkileri kurmak ve geliştirmek ayn İştir, rejimi değiştirmek ay-
n bir Iştır. " Bunlar devletten devlete İlişkilerdir. ~ demişti.
Antlkomünfet Demirci.
Hazırlanmış Büyük Sanayi Pro)e1erine
SSCB'nln Finansman ve Yatırım Teklifine
Balfclama Adıyor
A P hükümeti ve Başbakan Süleyman Demkel e hazır projelerin he-
443
men Sovyetler'e sunulması İmkânını ver». Bu pro|eler arasında. 3. De-
mlr-Çelık Tesisi. Bandırma Sülfürik Asit Tesisi. Seydişehir Alüminyum Te
sisi. İz m » Petrol Rafinerisi. Artvin Lif Yonga-Levha Fabrfcası vardır.
Preselerin tamamı. 1950-1960 döneminde kararlaştırılmış. I963'te
Birinci Beş Yılhfc Kalkınma Plam'na alınmış, ancak kaynak bulunamacbğı
Içm gerçekleştirilememiş projelerdir. Sovyetler sunulan bu profelern tü
münü onaylar. Demlr-ÇeMr Tesisi 1966 yılı yatırm programına girecekte.
Bandırma Sülfürik Asit Fabrikası. Artvin 14 Yonga Fabrikası da 1966 prog
ramında yer alır. İzmir Aliağa Rafinerisi ise 1967 programına girer. Sey
dişehir Alüm inyum da 1967 programına alnacaktır.
Kısacası. Sovyetler Birliği finansmanıyla İskenderun'da yeni bir de-
mir-çelık fabrfcası. İzmir Aliağa'da yeni bir petrol rafinerisi. Seydişehir'de
bir alüminyum tesisi. Bandırma da bir sülfirık asit fabrikası ve Artvin'de
bir yonga levha fabrfcası kıeulması kararlaştırılmış te.
Batı: " B u n la r b ü y ü k p r o je le r d ir .
B u n la r ın b o r c u n u T ü r k iy e ö d e y e m e z i "
445
Her y* Özel hesaba alacak kaydedilecek mebiağlarn % 6 û 'ı aynı yrf
içinde (ütün, fındık, kuru üzüm, zeytin, narenciye ve yaş m eyva satın
alınmasında kullanılacak ve bu % 60'ın % l S'l tütün sata alınmasına ayrı
lacaktır.'
Burada İlginç olan ciğer tur hususta Türkiye daha sonraki yıllarda
SSCB ile yapfan ticarette hep alacaklı kalacaktır: batı İle verdiği ticaret
açfclarına karşın.
447
Ancak demtr-çellk fabrikası kapasitesinin 4 milyon tona çıkartması konu
suna sıra gelckğlnde. görüşmeler uzamaya başlar. Anlaşma ancak
I976'da imzalanır...
Araya giren uzv»ı yflar. artık bazı değerlendirmeler yapılmasına ola
nak taramaktadır.
1. Türkiye. Batı dünyasıyla ilişkilerini yeniden yumaşatmıştır. 196S'te
karşılıklı protesto notalan verilecek kadar olumsuzlaşan Türk-ABD İlişki
leri yeniden ısınmıştır.
2. Türkiye'de örgütlü ve orgaraze olduğu izlenimini veren dlnl-siyasi
hareketlerin yeniden atağa geçmesi Sovyetler'I tedırgn etmiştir. D r.A h
met N.YÜcekök, "Türkiye'de örgütlenm em iş Dinin Sosyo-Ekonomlk
Tabanı" başlıklı doktora tezinde, 1963-1968 döneminde kom ünizm
le mücadelenin ve dinsel dem ekler sayısının IS kat arttığmı hesap
lamaktadır.
3. Büyük proleterin borçlarının ödenmesinde çeşitli sorifilar çfcmış-
t r . Üretimi hava şartlanna bağlı olan tanm ürünleri, ödeme yılımn sirkü
lerinde yer alan kontenjan çoğu zaman dolduramamıştır...
5. Türkiye büyük projeleri için Batı dünyasında yeniden kredi sağla
maya başlamıştır... Türkiye’nin borçlanra düzenli ödediğini de dikka
te alan Batılı flnans çevreleri. Türkiye'nin kendisini gen Odeyebrfecek bü
yük proleterine fnansman kaynağı yaratmaktan çekinmemişlerdir. (Keban
Barajı ve Hldro-EJektnfc Sararak kpn yaratılan finansman bunlardan biridir.)
Bu tablo karşısında SSCB Türkiye'nin yön değiştirckğlni görmüş ve
Türkiye'den uzaklaşmaya başlamıştır. (Burada kendi İç dinamiklen ve de
ğişen dünya koşullarının da payı vardır.)
448
tanışması. Seydişehir Alüminyum Tesisleri yle gerçekleşmiştir. Bu neden
le. kurulan tesisleri sadece sanayi tesisi olarak değerlendirmek yanlışt».
Bu tesisler Türkiye'nin yeni sanayi odaklan olarak, sanayileşme kültürü
nün yay İmasında I930'lu yıllarda şeker ve dokuma sanayiinin yerine
getirdiği görgü eğitimi rolünü onamışlardır. Nitekim, bu tesislerin kuni-
masndan hemen sonra. Anadolu'nun 8 notkasında organize sanayi böl
gelerinin kurulup bu bölgelerin sanayi kuruluşlarıyla doimasnda bu etki
yi aramak gerekir...
Sovyetler tarafından kurulup İşletmeye alman tesisler İçin, "Geri
teknoloji eserldlrl" eleştirisi s * sık yapılacaktır. Am a bu tesislerin
gerektiği gibi çalıştırm am asını, kurulması gereken yerde kurulma
nı asını, Türkiye'nin bir hatası olarak kabul etmek gerekir...
Her şeye karşm. sonuç olarak Sovyet yatırımları. Türkiye'ye en azın
dan temel mallar üretiminde önemli yol aldırıp, kendi kendine yeterliliği
sağlamada en önemli araç olan İthal İkamesini başartmış ve 'Olmayan
mal en pahalı m aldırT g e re ğ n öğretmişti.(148)
Batı nın dayatmaları karşısında alternatf kalkınma ve kaynak yaratma
becerisini gösterebileceği bu tesisler»! yapımı gerçekleştirme safhasna
gelmiştir: ancak 68 yrfımn varoluşçu uyanışı ve gençlk hareketleri, sade
ce siyasette değH tophmsal örgütlenmede, hafcn kendi gücünü fark et
mesi ve yönetim üzerinde etkili olması sürecim de hızlandıracak: mail,
ekonom* ve toplumsal alanlarda Batı bağımlısı politikalar, serbest piya
sa ve özete dayanan kalkınma planlan, bozulan gelir dağılımı ve bölge
ler arası geltşmışhk farktan giderek tepkiere yolaçacak. yükselişe geçen
siyasal İslamlaşma ve karşı devrim çabaları, devrimci güçlen harekete
geçirecektir.
Tir itlerin Meclis te dövülmesini. Seçim Yasası değişAhğl İzledi. "M il
li bakiye sistemi" kaldırılarak TİP'ın bir daha Medis'e girmesi engellendi.
Zaten yalardır Parlamenter y o la mücadele verilemeyeceğini savunan sol
gruplar haklı çıka Ve kavga Meclis duvarların aşıp, sokaklara taştı. Mec-
ks'te susturulan muhalefet, şimdi artık sokakta konuşacaktı.
Şubat sonunda önce Devrimci öğrenciler çıktlar meydanlara... "Uya
nış mitingleri" adı verilen bu gösteriler, sağcı bir grubun saldınsıyla kana
bulandı. Sağdaki gençler de Meclis'tekı büyüklerinin iz »iden gidiyorlar
dı. Sağ»ı siyasi örgütü sayılan MIIH Türk Talebe Birliği b » hafta sonra
449
"Şahlanmış M itingleri'» le cihat ilan etti Mehter takmının da katıldığı
bu yürüyüşten sonra Dernek Başkanı ‘ Bu. son fikri ikizimizdir. Şimdi sıra
fMl ikazda. ’ dedi.
Nitekim üniversitelerdeki ilk boykot eylemi de bu rmtingten kısa bir
sure sonra İlahiyat Fakültesinde bugün artık karuksadığımız bir gerekçey
le başladı. Bazı kız öğrenciler okıida başörtüsü takmak istiyorlardı. Bu ey
lem AP'II milletvekiUerince de desteklendi. Tabi Kürtçülüğü ve güney d o
ğuyu kaşıyanlar da geri durmadılar.
450
yor. duvarlar sloganlarla donatılıyordu. Eylemler denizcilerin üzerine zft
ya da mürekkep atmakla sınırlıydı. Asıl büyük mıtıpg 17 Tem m uz günü
yapılacaktı. Ancak polis, bu mıtlngten önce bazı öğrenci liderlerim gozal-
tna aldı. Eylemin karargahı sayılan üniversite yurdunu da sardı. Bu arada
İçerdeki öğrenciler, bir polis şeftnl arkadaşlarına karşı rehin aldılar. Geri
lim büyüdü ve günlerdir korkulan şey başa geldi:
Engin Konuksever «Gazeteci): "Polis Teknik Ünlversıte'ye hücum et
ti. İçen girdi. Bu arada artk önüne geleni copluyor. yerlerde sürüklüyor.
Derken arkadaki yu d u n içine kadar glrlyodar. O yurtta boğuşma oluyor.
Bu arada Vedat Demlrcloğlu camdan atriıyor dışarıya. Oradaki damın
üzerinden sokağa düşüyor. Yerler böyle kan İçinde kaldı. Hemen İlk yar
dım hastanesine götürdüler. Oradan alıp götürülene kadar zaten koma
daydı. İki gün komada kalcbktan sonra Vedat Demlrcloğlu Oidü."(l SO)
“ 196/ A n A ya sam g e r e ğ in d e n f A i U ö z g ü r .”
Süleyman Denurel
451
kendılerne radikallerden daha yumuşak davranıyordu. Platformlan km
dolu bir antı-komünızmdt fakat karşı oldukları emperyalizm. Türkiye'de
artık açıkça bir tehdit olarak görülmeyen Rus empeıyakzmiydl. (Ûkocûterin
bu y -ın lg ıU t r ij »e n d e deglniecektlr. t . Y )
Türkiye'deki siyası ortam kutuplaşmıştı ve Demirel. 'İdeolojik kutup
laşma dünyamızdaki hayatın bir hakikatidir. Bell) ideolojik hareketler m o
da gibi çeşitli yabancı memleketlerde yayıldı. Memleketimizde, tiksindi
rici olacak derecede aşınya kaçtı.‘ diyecektir. Buna Türk siyasi sistemin
de özgürlüklerin çok fazla oimasınm neden olduğunu iddia etti ve ‘ D ü
şünce. ifade ve eleştiri özgürlüğüne... bir ideoloji bu özgürlükleri tehdit
edebilecek kadar genişletilmesine izin verilmemesi gerefcr" uyarısında
bulundu. Bundan sonra Demirel. 1961 anayasasının değiştirilerek duru
mun düzeltilmesi önerileriyle birlikte ‘gereğinden fazla özgürlük* bulun
duğunu vurgulamaya başladı.(152) (Kendi tahriklerin» farkında mıydı?)
Hükümetin Meclisteki konumu hala güvenliydi; fakat üniversiteler
deki. fabrikalardaki ve bazen de sokaklardaki gürültü, askeri müdahale
için potansiyel b* ortam yarattı ve bu. Demirel için huzur bozucu bir et
kendi. Alt rütbe* subayları ‘ milli bir görev‘ 1yerine getrm ek İçin hareke
te geçmeye teşvik edenler vardı. Fakat buna bir cevap çıkmadı, en azm-
dan bildiğiniz bir cevap. Tek yankı, gericileri ve Atatürk reformlarının
düşmanlarını şiddetle tehdit eden Deniz Harp Okulu öğrencilerinin b »
bildirisi oldu.(IS3)
Bir hafta sonra. Ortadoğu Tekruk Üniversitesi ni ziyaret eden Am eri
kan Büyükelçisi Robert Kornere karşı gösteri yapıldı ve arabası yakıl
dı.! IS4| Zamanın İyi bir yargıcı olan İnönü: “Türkiye fırtınalı bir döne
me giriyo r." öngörüsünde bulundu. Değerlendtrmesı öğrenci faaliyetle
rine değil, işçilerin militanlığına dayanıyordu. 'Bunun İlk işaretini Sumet -
bank grevinde görüyoruz. Bu kadar uzun süren bir yanlışlığı anlamak zor-
dur. *f155)
Milli Güvenlik Kurulu daha sık toplanıp, daha çok dfckat toplamasrıa
karşın. Yüksek Komuta'dan herhangi bir tepki hAIA yoktu. Yüksek Komu
ta. kendi saflarındaki sorunlardan ötürü sıkıntı içinde ve harekete geçe
meyecek kadar bölünmüştü. General Tı*al. siyasi hırs işaretleri veriyordu.
Fakat yalıtılmıştı ve kolektif Yüksek Komuta gücüyle uğraşma yeteneğin
den yoksundu.! 156)
1152) F A h m a d . a .g .e .. ».2 3 7 .
(1 5 3 ) M M y e t . 3 v e 4 K a i m 1968
(1 5 4 ) Tü rk b a a n ı. 2 0 O ca k 1969.
( 15 5) C ım ıh u n y e t. 2 6 O c a k 19 6 9 .
(1 5 6 ) 'Genelkurmay fa s k a n . Orgeneral Cem al TmjJ bir darbeyle yönelim e e l koy
ma k aa jrk iı Iflndeydl - M fT Raporu
T ı r a lı n k tn l d a v ra n }L v ı za rs ı dkkat çekiyordu. Gazetelerde küçCk haberler okıyonSu
452
Kanlı Pazarda “A li* h İç in V u r u n ” Diye Bagnlıyordu
Tartıe "Kanlı Pazar" olarak geçen ünlü I M a y » 1969 Pazar günü za
ten gerilim İçinde başladı. Gerilimin gerekçesi yine Boğaz da boygöste-
ren Amerikan 6. Fılosu'ydu. Bu kez gençler, yanlama sendikaları ve mes
lek kuruluşlarını da alarak Takslm'de de v bir protesto mitingi düzenle
mişler dL Sirkeci den başlayan yürüyüşe kaUanlarm sayısı 30 bini bulu
yordu. Dillerde hep bağımsızlık marşları vardı.
Ancak bu kez karşı taraf da örgütlüydü. Sağa Bugün Gazetesi günler
öncesinden ‘ Cihad için hazır olun* diye yazmıştı. Bu çağnya uyanlar da
Dolmabahçe Camii önünde toplanmışlardı. Namazdan sonra çoğu çem
ber sakallı ve bereli gençlerden oluşan bu gruplar. Taksim e doğru çık
maya başladılar. Göğüsler « d e birbirleml tanımaları Içm Türk bayrakları
askıydı. Ellerinde İse gazete kağıtlarına sanlı sopa ve demir çubuklan ta
şıyorlardı. Aynı anda solcu gençlik ve İşçi örgütleri de Gümüşsüyü Cad-
desfnden Taksim e girdiler. İşte korkulan düellonun vakti gelmişti. Bir
anda ‘ Allah İçin vurun ’ sesleriyle sağcılar saldırıya geçtiler. Yürüyüş ya
pan topluluk panik içinde dağridı. A ttan molotof kokteylleriyle ortalık
dumana büründü. Ve toplum polisinin gözleri önünde öldürücü bir mey-
453
dan muharebesi başladı. 10-15 kişilik gruplar aralama aldkları solcu
gençleri kıyasıya dövüyorlardı. Bir süre sonra bıçakların da çekildiği ve
meydana kana bulandığı görüldü.
Olaylar yatıştırıldıktan sonra sağcı gruplar Taksim'de İkindi namazı
k ıld ıla r Cihad ın bilançosu 2 ölü. 114 yaralıydı. O günden sonra
meydanlara yeni bir slogan hakim oldu:
K a n a kan, lntfcam..."( 157)
Ofctem ola yuva tepkiler büyük oldu. Başta Yargıtay olmak üzere bü-
454
tün hukık kuramlarının mensupları. Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri ve
üniversiteli g e n le r Ankara'da büyük bir yürüyüş düzenlediler. Gericiliğe
karşı bir dayanışma gösterisine dönüşen ve Anıtkabir de biten bu yürü
yüşte başı çekenlerden bin de o yılların genç Hukık asistanı Uğur M u m
cu yd u . O yürüyüşte, o gün hiç dikkati çekmeyen ama yıllar sonra Türki
ye'nin çok İyi tanıyacağı bir genç daha vardı. Tapu Kadastro Meslek Ll-
sesJ'nde okuyan bu lirfak gencin adı Abdullah öcalan'dı. O yürüyü
şü görene kadar, her gün düzenli namaz kılan muhafazakar bir Öğrenciy
di. Am a o gün. coşkuyla yürüyenlerden etkilenmiş ve bir anda kendini
yürüyüşçüler arasında buluvermlştl. Yıllar sonra anılarını anlatırken bu ola
yı kendisi açısından bir 'dönüşüm anı* olarak tanımlayacaktı. Ocalan. o
günden sonra sol yaygılarla tanışacak. Siyasal'a girecek ve o yıllarda m ey
danlara çıkan "Doğu Mıtingleri'nln de etkisiyle Kürt sorunuyla ilgilenme
ye başlayacaktı. Böyiece Türkiye’nin en Önemli gündem maddesi haline
gelecek PKK terörü ve Kürt sorunu da 60'ların son basamağında filiz ver
miş oluyordu.
Silahlanan sol ve sağ gruplar... Giderek yükselen toplumsal gerilim...
Gerici saldırılar... Kürt sorununun sahneye çıkışı... İşte 60'ların son virajı
dönülürken Türkiye böyle bir manzarayla karşı karşıyaydı. 68'de öğrenci
olaylan başladığında göstergen sağduyulu tavır korunamamış ve şidde
tin üstüne şiddetle gidilerek olay bir kan davasma dönüştürülmüştü. Bun
lar neden ve kimler tarafından kışkırtılıyordu. Bunlan ileride göreceğiz.
Sokaklar böylesne dalgalanırken. Medrs neredeyse tamamen devre
dışıydı. Hükümet » e yıllardır başedemedığ! bir af sorunuyla boğuşuyor
du. 27 Mayıstan 9 y i sonra hAIA Bayar ve arkadaşlarına siyasal haklan ve
rilememişti. Verilmeye yeltenıldlğınde İse çok bildik bir marş hemen
çalınmaya başlandı: "IhtlIÂI g&Myor...“
455
oylarından daha düşük oldu. CHP ve TİP de oy kaybetti ve milli bakiye
sisteminin kaldırılmasıyla birlikte TİP In Meclisteki milletvekili sayısı 2'ye
indi. (158)
Zaten karmaş* TİP kendi İç sorunlanyla parçalanmaktaydı. Yani sol
ve radikaller yönetimden uzaklaştırmıştı. Dışlanan grupları doğal olarak
sokağa dökecekti. Sola karşı olan ABD'nın ve büyük sermayenin gü dü
mündeki Türk elıtl "benim dediğim ve İnandıklarım doğrudur, sizinkiler
yanlıştır." dayatmasının sonuçlarının tüm kuronlarda anarşi ve terör ola
cağını bilmiyorlar mıydı? Elbette biliyorlardı. Amaç açık 'gerginlik yarat",
'tırmandır*, 'sokağa d ö k ' v e 'yo k e t ' Demlrel'ln liberal demokrat(l) an
layışı kendi dogmaları için geçertıydt. Bunun İçinde ordu üst kademesine
karşı tahnfc taktikleri kullanıyor ve kullanacaktır. Kılıçlı memurlar gelip g e
çecek. ancak Demir el yenilmez pehlivan gtoi düşüp kalkacak, ama dalma
yukanlara tırmanacak. Çankaya'ya kadar yükselecektir.
İstikrarsız siyasi ortam. Silahlı Kuvvetlerde maceracılığı ozendrdl ve
bu durun Milli Güvenlik Kurulunun ad*n atıp bir uyarı yaynlamasına yol
açtı. 27 Martta üniversitelerdeki kargaşaya karşı sert bir demeç yayınla
yarak beklenmed* bir a d m attı ve üniversitelerin özerkliğine aldırmayan
karşı önlemler tehdidinde bulundu. M GK. anayasanın saptactğı danışma
ve tavsiye görevinin ötesine geçmişti. Fakat rejimin varlığı söz konusu
olunca, salt yasallık M O üyelerinin önünde engel değıldı.(lS9)
1960 sonrasında İslamcılar Adalet Partisi çatısı altında toplantılarsa
da AP. İslamcı kişileri hiçbir zaman önemli mevkilere getrm edl, onları
aksesuar olarak kullandı. Türkiye bu süreçte İslamcı kimlikle siyaset yap
mak İsteyenlere henüz kapalıydı. Demokrat Parti nin devamı gibi görülen
Adalet Partisi de benzer bir toplumsal yapıyı temeı alarak muhafazakar
kesimi küstürmemenin yollannı aradı. Kimi dini hareketlerin AP'ye olan
yak*ı ilgisi MSP'll yıllarda dahi sürdü. Adalet Partisı'nin Nurcular gtol ki
mi İslâmî gruplara karşı yunuşak tutumu sürdürdüğü söylenebilir. Bu
nunla birlikte Cumhuriyetin laiklik İlkesini vurgulayan Anayasa’nın hü
kümlerdi aşmamak Içm son derece de dikkatli davranmışlardık 160)
Ancak. AP nin "Her Müslüman Türk göğsünü gere gere Müslüman
olduğunu söyleyebilir.' sloganı. İslam a karşı yumuşak ve hoşgörülü tu
tumunu yansıtmaktadır. Bu tutumu nedeniyle daha ünce DP'yl destekle
yen dini grupların önemli bir kısmı A F y l desteklemiştir.1161)
456
Siyasal islâmın Y «y g ın h > m u ın d «
Y*n Mil İtA n Taşeron Demek Patlaması
1969 İslÂmcı Gençlerin Mllllyetçl-Sağcı Kamptan
Ayrışmaya Başladıkları Yıldır
AP Başkam ve Başbakan olarak DermreCln partachğı 1960larda a n d -
komünl/m, manevlyatçılık, muhafazakarlık gibi değerler etrafında sağ
cephe ie İttifak yapan ve örgütlenen İslamcı gençliğin gündeminde, ye
ni cami ve mescitlerin açimast. Islâm Akademileri, k u İmam hadpleri.
Islâm k öleleri kurulması, k u öğrencilere tesetturlü olarak okuyabilme
leri gibi açılımlar yer almaktaydı. 1969 yılı İslamcı gençlere mılliyetçı-
sağcı kamptan ayrışmaya başladıkları yıldır. Bu y i yapılan M TTB (Milli
Türk Talebe Birliği) seçimleri, blâmcılann sağcılık ve milliyetçilik konum
lan üzerinde kİ tartışmaları açığa çıkarmıştır. 'M üslüm an Türkiye* ve
'M illiyetçi Türkiye" sloganları çekişmesi sonucu 19 Ağustos Kongre-
sl'nde başkanlık seçimi biamcılare zaferiyle sonuçlanmıştır. M TTB bun
dan sonra "mukaddesatçı gençllk'ın İslamcı çizgide "billurlaşması İçin
bir fidelik" olmuştur Bu gençbk İslâmî sistemi kurma ideali etrafında bir
leşmiş ve doğrudan laik sisteme karşı ta v » almıştır.
1960’tan sonra. MBK ve A.Türkeş In gayretleriyle kurulan Devlet
Planlama Teşkilatı gibi bürokratik mekanizmalarda ılımlı-muhafazakâr
kadrolaşma başlatirken Büyük Doğu Diriliş. Hilal gibi dergierle Bu
gün Sabah gtoı gazetelerde flkrt-aktüel. Türk-lslâmcı bir sentez oluşturul
maya çalışıldı. Şair ve yazar Necip Fazık Ktsakürek. bu sürecin en popüler
İsmi olarak eller üzerindeydi. 1960 Anayasası ndan sonra siyasallaşma.
İktidar ve muhalefet partilerinin çevresindeki odaklaşmanın ötesne geçe
rek kurumsal sol ve sağ boyutlara ulaştı. Ancak bu yıllarda ciddi b » blâ-
mi hareket olmachğı için yaygın blâmcı gençlikten de söz etmek m üm
kün değildir.(162)
İlahiyatçı Profesör Bahriye û çok un bu donemle ilgili dikkat çekici bazı
tespitleri şöyledlr: "İmam Hatip Okullamı bitiren gençlerrı yayınladklan 50.
y i özel sayısında. Cunhurtyetmlzln korucusunun achna bir kez olson yer
verilmemiştir. Aynı dergiden seçilmiş paragraflarda şunları yazıyor: Üzüle
rek ifade edelim kİ. bütün islim ülkelerinde ve ülkemizde müminler tevhi
di açıklanır manada kavrayamamışlardır. Bu kavrayamamazlık sebebiyledir
kİ. islim pratik hayatın düzeni olamamaktadır. Huzur ve saadete ulaşmak is
tiyorsak. Allah Kanunlarını zan gibi mukaddes tanıyalm. Muslumanlar ferdi
ve içtimai hayatlarını Allah 'ın emir ve yasalarına göre tanzim edeceklerdir.
(162) Tevflh ÇavcUr. 'Cum huriyet D ö n e m n d e O n < ;tk \ Cum huriyet D ö n e m Türkiye
An$*Jopec1l$t. c 111:3. buntoul. 1983. $ 8 l 0 r A kdoğan $.160.
457
1950 yıhndan önce kurulan ogrend demekleri. M u sonraki y ıla rd ı fcödara gelen siyasi
p arti er tarafındın, o n lu m ldeoto|lerl doğrultusunda ku.lanlmokuyd Türkiye M ili Türk T a
lebe federasyonu (TM TT) hurlardan biridir Bir d g e n M * Türk Talebe Bktlgl (M TTB l b e DP
döneminde anthom ûn b t ve m lltyeıçl sag (lığ lım ı sürdürerek g e ld i Bu demeğin Ocak
I9 6 r d e İstanbul Tektik Üniversitesine yaptığı baskın protesto eden ogrend ve Ogrettn
üyeler mm karldıg. yü rûyû» gençler arasmdafcJ kutuplajm ayı ve ç a ttjm ıy halanda an bir
eyle m okrıujrur ıWr«n< K v t
Devrimci Doğu K O M r Ocağı :OOKOl ran d o ğ u e tk M d e rl çerçevesinde Önce Hokkan de. dUnı
ıcrra fa v a n d a ya p tın mitingde ürerlerinde Kütçe » r tu lu a tı b lı aça. ne ekme*, ne Oug
day. ne yemek* yarık pankartlar tajKMjr B ü a d ı Fak Bucak a ak Kütçe b» tik okundu Kürt
çe rim serbest bvaJuTnası talep e c i d Bu d o ğ u etvırkklerl Lice'de. Kars'a bo&l Susul v e İnce
su d a Dtyorbakırda M okıryodı da sürckrüldu T » de bu etkmadere katılmaktaydı -U>vt
458
Y o tU , >dnİmeAie « m / r w Süleyman Demirci
Sokak g ö lle r le r i v e S «g sol çaltjm aiarı g ide re k ya yılm a k la yd ı & a jb «k a n D e m » d b e
'5oA.iAI.ir y um m eAJe jL y rv ru z ‘ ckyardu
Uare- 'A m e rik a n ( m p e r y a l z m n e K «r>ı Mustafa K e m a l' a dı «k ın d a T a k ı m d e d ü z e n
lenen m itin g e g id e n yakiaşk 3 0 b cı o g re n a y e . s a g g o r u je m e n v jp k ıjle n n saldrısı
a z erme b la n b d b ü y ü k kargaca ya la d ı
ldeek>|lk K utuplaşm a
G iderek MMKanUjm.j
ö r j û d û Şiddeti
Tırman (farıyor
K o m a n d o denilen Clkûcü
gençler eğitim
ka m p İA rn d a askeri
eğitim e b en ze r
şekilde y e t iş ilm e k le y d i
459
D ir ile r i düğm eye
b * s m ı> o U y U r k o n t
ro ld e n y * m p t ı . Sadi
K o ç a ş 'ın d a b elirttiği
g ib i ü n iv e rs ite g e n ç li
ğ in in hakk v e m a s u m
ta le p le ri sanki g i z i e l
le r ta ra fın d a n a m acı
d ış ın a sa p tırılm ış .
1961 A n a y a s a s ın ın
g e tird iğ i h a k v e öz
g ü rlü k le r y a n lş bir b i
ç im d e is tis m a r e d il
m e y e b a şla n m ıştı.
Ü n iv e rs ite le r h e r çe şit
o to rite y e , k u ra la ra v e
yasalara b a ş kakftran
Silah* m ilita n g ru p la rı
n ın v e Ş id d e t ya n k la rı-
n ın d e n e tim in e geç
m iş ti. Polisin y e te rs iz
imi ka rşıS n d a askerler
d e çatışm a la ra Sokul
m a k ta y d ı.
"B ir a v u ç ' İn san Tü rk i
y e 'y i nasıl sarsabilirdi?
460
Haziran 1 96 5 ism e t İn ö n ü 'yü M u h
sin Bat ur'un koluna g ırm ıy olarak g ö s te
ren bu fotoğraf. I9 6 0 'lı yılların ortam ını
d a yanşam aktadır.
1 9 6 4 'teki A.P ko n gresin de D e m » el'İn
g e n e l balka n seçilm esi a rd n d a n . İnönü
Btısbakankğrıdakl k o a lsyo n bozu lm uş
ve Suat H a yrl Ü rg ü p lü Başbakanlığında
geçici ye n i b ir hüküm et ku rd u ru lm u ştu
D e m ir d in önderlik ettiği m erkez sa
ğ ın güçle n m e si v e fcndara yürüm esiyle
siyasal ku tuplaşm a ye m d e n uç v erm e ye
başladı. Sosyal devletçi projeler üreten
M .B atur. İn ö n ü 'y e yakınlık d uym akta.
İnönü d e giderek yitirm ekte old uğu güç
v e iktidarı karsısında askerlerle dirsek
re m au nd a bulun m ayı yeğlem ekteydi
Daha sonraki y ıla rd a M Bar ur d a kendi
s n e ya kın g ö rd ü ğ ü C u m h u riy e t Halk
Partis in d e n siyaset ya p m a ya başlaya
caktır.
T B a ty c -A B O f e s k J k d n d c C c e p ı d h l t ı l n
Sokağa T u a a o
S H azaan 1 9 0 4 te . ABO B a ssa n (o m s o n u it
•«Ons »1 t ı r kamru a s ı n ı ı » f i Y ıfgMOm u
< a W / n a b a k u yOndtgenlf ç a p t a s o n a t l a r d o ğ a
i a t r ' ıç c n k l n r e k i u b u h n v a rlığ ı 1 3 O c a k
1 9 0 0 d a o n a y a c * n İ n ö n ü ( o h n s o n a ı J H a z i
r a n I 9 0 4 'r e y a n * v e r i r e * » e m e k t u b u n * h a y a l
k n c > o k k a g u n u y a l ı n ı a r a n d a n d a Y c a f B tr
dtaya Ilın d ı. r k U f t kv dünyada yerini
a â » .* y e k in d e ç a r p o M a ç k ıla m a y a p n » * o . B u
g e k s m e ıe » Ö z e m le o m u n d ü n y a d a A m e rfc a n
k a r s t o ta n 6 f l S u s a g n n M r e t e n e f y e ç a lış m ış
T O m yede de g e n ç le r se n a sın a d O k ü tm ü s n ı
T e m tn u t 1 9 6 8 d e A S O 0 » o s u r » * ııy a ıe fl n e
d e n i y l e B a ş la y a n o t a y u » g i d e r e k M m a n m ı} . g ı>
v e n B k g ü ç le r ty te ü r r v e r s k e O ğ r e n c l e n ç a t o r n a y a
b a su ra ş ia ra
r a n d a ö ğ r e n c i l e r u a ıa A n d a n O e k r t a b a n ç e 'd e d e
n u e a t l a n A m e ık a n a s k e n e rtra n s u d a n ç * a n » s<
461
tslAm insanlığın temel sorunları hakkında değişmez çözüm yollan öngör
müş bir kez Kural ve prensipler koyup kendin kabul eden her ferdi bunla
ra uymaya zorlayan bir otonte. Demokrasi ise ne bir tez ne de İnsanlara de
ğişmez değer hükümleri sunabilen bir kaynak. Sadece bir metod '
'1962 yılında dm görevlileri tekamül kursunu yönettim. Kursun so
nunda bir tören yapmayı teki* ettim. Müftü dahi hepsi karşı çAtılar. Ora
ya gitmektense İşimden vazgeçerim karştfığmı verdi. O na dedeleri. Ata
türk'ün anıtının bulunduğu yerdi. 1967 yılında Kurtuluş Savaşımızı. A ta
türk ünitesini İşlerken. 9 yaşmdakı bir öğrenci O gavurmuş' diye bağırdL
1969 yılında su baskınma uğrayan bir köyümüzü ziyaret ettim. Okul ha
rap bir dunundaydı. Köyde, sarıklı, cübbeli delikanlılar gördüm , sordum.
Atabey'den gelen nur öğrencileriymiş. Muhtan bulup sorduğumda hiçbir
cevap vermedi, derhal meseleyi kaymakama intikal ettirdim. Cumhuriye
tin nimetleri ile yetişmiş olan kaymakam da İlgilenmedi." Panislâmlık öz
lemi sadece eğlbmslzlerln değil, yarı aydmların da özlemi haline ge tril
mek istenmektedir. Bugün çoğu kez tanrısal cezalarla tehdit yolu İzle
nmektedir. 'D evlet İşlerini şeriat u ya n n ca y ö n e te m e ye n le r ka firle rd ir.',
Laikliğe İna na nla r d in s izle rd ir', 'A tatürk, A ta tü rk d iy e H a zre tI M u -
h a m m e d 'I u n u ttu la r' K u ra n ha rflerini ka ld ırm a k d in in y o k ed ilm e sin i
kolaylaştırm ak İç in d ir." diyen vaizler, artık cesaretle şeriat yönetimini
övmekte, laik Cumhuriyetmlzi ve demokrasiyi yermektedirler.*1163)
462
ğını doğruladı. Generallerin desteğinden emin dan Demırel. İhtilâl söy
lentilerine gülüyordu: 'Memleketin bütünlüğünü, tefimi, istiklali koru
makla mukeHef olan milletin gözbebeği Silahlı Kuvvetlerden m İ korka
cak. millet? Vahim olduğu kadar gülünç bunlar "(166) Fakat Dem ird in
hayatı fiilen komutanlara bağlıydı. Komutanlar bile, poiıtlkacfenn düzen
koruma ve refor mİ an başlatmadaki başansız tıkları karşısında b » konsen
süs sağlamada güçlük çekiyordu. Bazılardın sabn tükendi ve tepeden bir
çözüm dayatmak ıstedfer. Bunun İlk İşareti, daha yeni Hava Kuvvetleri
Komutanı olan M.Batur‘un komutanlara sunduğu muhtıraydı. Batur. siya
si durumdan memnun olmayan genç, yenilikçi ve reformist bir komutan
olmakla ünlüydü. İlerleyen zamanda daha birçok muhtıra ve çözüm
örnekleri sunacaktı. Batur. ancak radikal be reform programı hemen uy
gulamaya konulur ve Silahlı Kuvvetler tarafından desteklenirse, sorunsuz
be parlamenter rejimin korunabileceği sonucuna vanyordu.067)
Batur muhtrasının bir bölümünde şu uyanyı yapıyordu: *Çok partili de
mokrat* rejim yerleşiyor ve yürüyordu, ama çeşitli nedenlerle huzursuzluk
lar artıyordu. Sfahlı Kuvvetler de topken un bir parçasıyct ve bu huzursuz
luklardan 'asker kendi ışr*e baksn' gerekçesiyle soyuttanamazdı. Ben de
bir komutan olarak emrimdeki kuvvetin bana akseden huzursuzlukla-
nna karsı kulaklarımı okayamaz veya başımı kuma gömemeıdlm .*(l68l
" K a r g a ş a n ın tır m a n m a s ın d a n a n c a k k a o s
h a t t a c a t a s t r o p h e "u n t a k e n d i s i o l u ş a b i l i r d i . "
Abdı İpekçi, olup bitecekleri görüyormuş gt>l. 1970 yılının İlk günü
Milliyet'teki ‘Dinamizmin Kader Yılı" başlıklı yazısında. Türkiye’nin gele
ceği konusunda şöyle diyordu:
'Protestolar, kaynaşmalar, çatışmalarla geçti 1969 yılı TOrkl-
ye’de... öğrenciler üniversiteleri, İşçiler İşyerlerini, topraksız k öylü
ler başkalarının toprağını İşgal ettiler, öğretm enler boykot, m em ur
lar miting yaptılar. Yargıtay üyeleri bile protesto yürüyüşleri düzenle
diler... Ve çoğu kanlı olaylara sahne oldu yurdum uz...
Evet, bütün bunlar toplumumuzun son 10 yılda kazandığı dinamizmi
gösteriyor. Ve bu dinamizm aslında Türkiye'yi daha iyi. daha adil, daha
İleri bir düzene götürecek potansiyeldir.
Bu. İşin olumlu yönü... Olumsuz tara/i da var:
Beliren dinamizm, şrddet hareketlerine dönüşürse, insanlar haklannı
elde etmek, görüşlerini kabul ettirmek için blrblrteml öldürmeye başlar-
(1661 C um h u riyet. 2 9 M a yıs 1970.
(1 6 7 ) L e M o n d e . 9 -1 5 T e m m u z 1970.
(1 6 8 ) M u h lin 6.1 tur 'A n la » ve Görüşler. Û ç Dönenim Te rd e Arkası‘ M a iyet Yayınlan
1985. s. 14 9 v d
463
sa. bunun sonu anarşizm, anarşizmin arkası da dikta yönetimi olur. O za
man ne öğrenci, ne işçi, ne köylü, ne de memur sesim yükseltebilecek,
isteğim duyurabrlecek. hakkını arayabilecektir Neyin nasd olması gerek
tiğine sadece iktidardakiler karar verecek ve heri»es bu kararlara boyun
eğecekti. Tıpkı uzaklarda bıraktığımız yıllarda olduğu gibi...
ö y le sanıyoruz ki 1970. 1960 larda başlayan dinamizin kader yılı ola
cak. Gelişme ya şiddet hareketlerne dönüşerek dikta yönetiminin kurul
masıyla sona erecek ya da Türkiye'yi demokrat* yoldan daha iyi. daha
adil, daha ileri b r düzene götüren potansiyel niteliğim kazanacak.'(l69)
Ali Gevgıllı. o günün koşullarını kısa ve net olarak özetliyor: ‘Karga
şanın tırmanmasından ancak kaos harta catastrophe'un ta kendisi oluşabi
lirdi. Güncel olaylar. 1969 da başlayan korku filmini de aşan bir hızla akıp
gideceklerdir. Ta kİ önlerinde hiçbir sınır, hiçbir engel kalmaymcaya dek. ‘
YATIRIMLAR
Kamu kesimi ö z e l kesim Toplam
yatmmlan yatmm lan yatınmlan
YdUr . . . (Milyon T l ) (Milyon İ l ) (M ilyon T l)
1965 6.430 6.280 12.810
1966 8.995 8.215 17.214
1967 9.804 8.950 18.754
1968 11.956 10.500 22 4 5 6
1969 13.153 12.005 25.158
1970 14.540 13.960 28.500
464
Kl>l Başına Ulusal Gelir (GSMH)
1965 M b it fiyatlarıyla Yıl cari fiyatlarıyla
________ kişi başına gelir________ ltl»l başına gelir
Yıllar ffü CTL)
1965 2.549 2 549
1966 2.771 2.906
1967 2 864 3.147
1968 2.978 3 385
1969 3085 3.680
1970 3.181 4.136
KONSOLİDE BÜTÇE
Yıllar Bütçe Artış Oranı
(Milyon TL) (% )
1965 14.421 7.0
1966 16.775 16.3
1967 18.813 12.1
1968 22.580 20.0
1969 26.670 18.1
1970 29.893 12.1
1971 38.300 28.2
Demir el'in 1965'te Başbakan olduktan sonra 1970 e kadar olan süre
deki rakamlar kendi tabiriyle ’ fevkalade'ydl. Ayrıca;
- ilk kez 1962'de I Milyar Dolara erlşeblien dış ticaret.
I 965 te hâlâ ı Milyar Dolardayken
1970 te 1.5 Milyar Dolan aşmaktaydı.
- 1965-1970 döneminde dış alımlar toplam % 7 7,
dış M tım lar %43 yükselmişti.
- Mevduat 1964 te 12 MHyar Lirayken.
1970-te 2.7 kat büyüyerek 32.2 Milyara çdıtı.
- Banka kredileri 13.4 Milyardan 2.6 kat büyüyerek
35.2 MUyara ulaşm ışa
465
da yukanda verilen güzel rakamlara rağmen, giderek artan nüfusun de
mokratik ekonomi ve sosyal ekonomi anlayışı doğrultusundaki büyü
melerden pay alamamalanydı. Dış ve iç borçlanmalarla sağlanan kaynak
ların kamudan çok özel kesime aktanlması. salt kâr amaçlı yabancı ser
mayeli veya yabancı ortaklı yatırım lar» tüketim mallarına ve Batı bölge
le m de yapılmasıyla, bölgeler arası gelişmişlik farklarının büyümesi, gelir
dağılımının bozulması, rakamlar» güzel görüntülerine rağmen, içeriğin
çarp* b r biçimde toplumsal yapıyı bozmasının sonucuydu. Bu duruma
itirazlar sadece toplumun tabanından d e ğ i. Adalet Partisi iç»dek i bazı
gruplardan da geliyordu.
A d a le t P a rtin İç in d e n G e n e l B* » k a n la m a A k»ılrruıckk S e sle r Y ü k s e liyo rd u
“ B A t t 'y İA B ü tü n le ş m e Y ö n ü n d e
U lu s İ A r jv A S 4 N i t e l i ğ i y l e U b e r A İ P r o g r A m
M ü lk i y e t ç i İd e o lo jin in A n A K A v r A m İA n y İA
T e m e ld e n Ç e liş k ili"
466
Anadolu'nun tûm gelenekçi, gocenekçl. kapitalizm öncesi İlişkilerini tari
hin çöp sepetine atacak sonuçlar doğuracaktı.! 170)
Gelenekçi milliyetçiler ya teslim olacaklardı ya da başkaidın yolunu
seçeceklerdi. Onlar, başkaldırıyı seçtiler.
Ethem Kılıçoğlu ve kendisiyle birlikte eyleme geçen Cevat Önder in
partiden atılması İsteğinin gündeme geldiği 7 Ocak I970'te. A r Genel
İdare Kurulu nda İlk tanışmalar patlak vermişti.
Bunu. 8 Ocak 1970'te Asal ın AP Genel Sekreterliği nden İstifası ve
17 Ocakta da altında AP'lı 72 parlamento üyesinin İmzaları bulunan bir
m uhtıran» Demir ele venlmesl İzleyecekti. Ne var kİ. Demtrel giyotini iş
letecek. birkaç hafta içinde başkaldıranlar arasından bir dizi milletvekili,
senatör ve belediye başkanını AP'den attıracaktı.! 171)
" Ü ç - b e ş s e n e e v v e l b i r A m e r ik a n fir m a s ın ın
t e m s ilc iliğ in i y a p a n ş a h s ın . B a ş v e k il o lm a s ın ı ta s v ip e d e m iy o r
ve d o la y ıs ıy la h ü k ü m e t e g ü v e n e m i y o r u z ... ”
H a va Kuvvetleri K om uta n M u h lin Ra tur
467
• D e v le t o to r ite s İ z a y A t m ı ş t ı r .
• A lA tO rlı İlk e le rin d e n ta v iz v e r ilm e k te
dir.
• I k o n o m lk d e n g e s iz lik m e v c u ttu r.
• S u b a y l u İ d e a lis t o h n a la n t u râ g m e n ,
e k o n o m ik b u â ılın n te s iri A k ın d a d ır . ö z e l
lik le a s s u b a y la r gecekondu b ö lg e le r in d e
o t u r a b ilm e k le d ir le r .
• D ış v e İç tic a re t y o ls u z lu k k a y n A p d n .
• V e r g ile m e d e b ü y ü k A d a le ts iz lik « « d r .
• M ü e s s e s e le r d e çö k ü n tü ve d e v le t e
İ n a n ç s ız lık b a ş b u n ş t u .
• A n a ya s a u m uyguUnnum AkUdu
• S*g a la t a re Aksiyon, s o k u lu A sem pati v Aldır.
• F A r lu n e n t o re p a r tile r in k ib a r ı s ıfırd ır. B u n l u p r o b le m le r i ç ö z e m e z le r,
k i ş i o l u A k k ü t le s iz d ir le r .
• P a r la m e n te rle r k İ y İ s e l m e n İA A d e r ln l A çık ça s a v u n m a k tA d z rlu .
• S iy ASİ ai k o n u s u . K o m u U k t t u u k a rş ı o U n İtim a d ı s a rs m ış tır.
• B ir ş e y le r y A p th r u s r g e r e k tiğ i k a n a a ti y A y g y n d ır. K o m u u n l u b e re k e ts iz
d u ru rİA r s A b ir ş e y le r b e k le n e b ilir . *
Batur. bu toplantıdan sonra durum hakkında görüşlerim yarılı m e tn
haline getire. Yeri geldiğinde bunları d de getirecektir. Nitekim 25 Ocak
günü M IT Başkanlığı nın İsteği ürerine bir toplantı dürenleneceğl haberi
geldi. Bu. sonraları basında yer aldığı gibi resmi bir güvenlk toplantısı de
ğildi. M fT durum hakknda bilgi verecek, değerlendirme yapacak ve iste
yenler konuşacaktı. A tatük Orm an Çlftlığl'ndekl toplantıya... Cumhur
başkanı C .Sınay. Başbakan S.Demırel. Milli Savunma Bakana Ahmet T o -
paloğlu. İbişleri Bakanı Haldun Menteşeoğlu. Kara Kuvvetleri Komutana
O rg-N a rm l Karakoç. Demr Kuvvetleri Komutam Oramaral Celâl Eylceoğ-
lu. Hava Kuvvetleri Komutam M.Batur ve MfT Başkana Korg.Fuat Doğu
katılıyordu. Genelkurmay Başkana O rg Mem duh Tagmac hasta olduğu
içki toplantıya gelememişti. Konuşma sırası geldiğinde M.Batur. 20
Ocakta yaptığı toplantı n o tla r» okumaya başladı. Aşağıdaki metinler
medyaya "BA TU R M U HTIR ASI" olarak yansıyacaktır.
Düşünülen Çareler
Hava Kuvvetleri mensuplan her ne kadar demokrat* düzen
içinde arzu edilen seviyeye yükseiinebıleceği inancını henüz kay
betmemişlerse de. iyi gidişe işaret olabilecek köklü tedbirlere ha
la tevessül edilmeyişinin hayal kırıldığı yaratmakta olduğunu, hü
kümet ve rejime itimadın sarsılmakta olduğunu beyan etmişler
dir. Bu nedenle, hükümetin basiretli davranarak, mümkün oldu-
468
ğ u kadar süratle ve büyük bir cesaretle, aşağıdaki hususları ta
hakkuk ettirmesi gerektiği İfade edilmiştir.
a. V e rg i reform u.
b . To p ra k re fo rm u.
c. E ğ itim d e reform .
d. D e vle t y a tırım la rın ın o y e n d iş e s in d e n k u rtu la ra k , e k o n o
m ik k a lk ınm a ya h ı ı verecek İstikam ete çevrilm esi.
e. D e vle t o to rite sin i te m s il e d e n kuvvetlere m ille tin sa ygı ve
gü v e n in i sağlayacak b ir ve ç h e verilm esi,
t. A ta tü rk İlk e le rin e bağlılık .
g. D ış Ticaretin D evletleştirilm esi,
h . S e çim k a n u n u n u n Islahı.
N e tic e ve A n E d e ce ğim Teklifler
1. Hasra Kuvvetlerinde yapılan toplantıdaki Generallerle şahsı
ma alt fikirleri sîzlere ifade ettim.
2. Fikirlerde sola kayma vardır. Sol yayınların şahıslar üzerinde
cazip etkileri ve kızdMan sağa karşı flUl birleşme değU. fakat fik
ri birleşme olanağı yarattığı görülmektedir.
3. Bu halin, daha genç kuşakta daha kuvvetli olduğu rahmin
edilebilir.
4. Bu nedenle M tT müsteşarımız tarafından izah edilen
vak'anın önemli olduğu kanısındayım. Fikirler kitlelere mal edil
m eye başlanırsa örgütlenme kolaylaşır. Örgütlenme hücre çalış
masına geçince takip ve kontrolü çok güçleşir.
5. Bu BUl hareket halinde, kararsızlar. heveskArlar. mağdurlar.
İki yüzlülerin birleşmesi halinde durum kontrolden çAabilir.
B u n e d e n le rle ;
a Silahlı Kuvvetler İçinde politika Ue uğraşmayalım, altımız
sağlamdır, otoritemiz tamdır. İstediğimizi yaptınnz iyimserliğin
den uzaklaşarak
(I) Okullarda yetiştirdiğimiz talebeler.
(II) Kıtalanmızdakl subay ve assu bayı tayin edilen fikir ve gaye
ler etrafında doktnne etmeyi.
b. Hükümetimizin gerekil sosyal ve ekonomik tedbirleri alma
sını ve devlet nizamını tesis edecek kanunian çıkarmasını uygun
bulmaktayım.
Bedbin değilim, nikbin d e değilim Başannz. yeterkl gerekli
tedbirleri alalım
Arz ederim.
M U H S İN BATVR
H v. Orgeneral Hava Kuvvetleri Komutanı
469
Bu metinler Demirci'm tüm icraatma ağ* bir darbe gibiydi. Üstelik
toprak reformu ve cfcş ticaretin devtetleş»İlmesi Demlrel'ın aklının alaca
ğı şeyler değildi; açıkçası TSK'nın en aktif vurucu gücü olan Hava Kuv
vetlerinin başındaki komutanın net bir muhtırasıydı.
K.K.K. C.Gürsel 1960 yılmda kötü gidişat İçin Milli Savunma Bakara
E.Menderes'e bir mektup yazmıştı. O ysa 1970 te sorunlar daha da büyü
müştür. Bu defa da Hv.K.K. M.Batur siyasilere mektup, muhtıra, görüş
vb. gibi pek çok yazıları art arda gönderecek».
A m a o an g ö ll e r im k a ra rd ı. O M e t il s in k u b b e s i u çtu .
K u b b e y i fila n g ö r e m iy o r u m yan/. 'Y a h u ne b iç im İş b u ' d e d im .
N e y s e k a lk tım . B u d a g e ç e r y a h u d e d im İç im d e n .
Süleyman Dem.rel
1970 yılı Demire! İçin hiçte lyl gitmiyordu. İyi niyetle ç*4an yolda
engeller, dikenler ve entrikalar görünüyordu. Yarattığı kaos art* kendi
çevresine ulaşmış ve bunalımlardan çıkış İçin “Defnlrelvarl" denilen tak-
t İtler e başvurmaya başlamıştı. 3.5 aylık hükümeti CHP. TSK ve toplum
sal. ekonomik sorunlarla çevrelenmişken, kabine üyeleri ve parti içi lobi
ler bakanlık koltuğu kavgasna grıştıler ve 72 AP'll Dem reTIn önüne bir
muhtıra koydu, başı S.Bıigiç çekiyordu. Demirel bu muhtırayı çöpe attı;
ancak bedelini çok a ğ r ödeyecekti.
11 Şubat 1970'te Medls. 1970 Bütçesi üstündeki oylamayı olağa
nüstü merakla beklemekteydi. Muhalefet partileri kırmızı oy verecekti.
Buna 72'ler de katıldAlan anda Bütçe reddedileceği gibi. Demlrel'ın de
çekilmesi kaçınılmazlaşırdı.
Sonuç. Demirel İçin İlk şoktu. 72'ler bir ölçüde bölünmüş, ama 41
AP'll milletvekili kendi partlerı AP'nln bütçesine red oyu vermişti. Deml-
rel. düşmüştü.! 172)
Demirel oylama için şöyle diyordu:
'Hakikaten benim arkadaşlarım Halk Partisi y le beraber şakır şakır oy
kullandılar... Am a o an gözlerim karardı. O Meclisin kubbesi uçtu. Kub
beyi filan göremiyorum yani. Yahu ne biçim İş bu' dedim. Neyse kalk
tım. Bu da geçer yahu dedim içimden. Demek ki bu çeşit şeylerle kar
şılaşılabilecek. Önemli olan kendini kaybetme. Bunu da aşarsın' diye
yaptık Arkadaşlarımız çok bozuktu. Ben işi şakaya vurdum Dedim kİ.
Bu iktidardır. Nasıl gelirsen, öyle gidersin. Biz de ismet Paşayı kırmızı
oyla düşürmüştük bir bütçe oylamasında. Bilahare biz de kırmızı oyla g i
d iyo ru z.'
Demirel, bir kez daha şapkasmı a lp . Başbakanlık merdivenlerini
470
İndi. İstifası cebindeydi. Sunay. o gün Hükümeti kurma görev** yeni
den kertdtsine verdi. Yeni Dermrel Hükümeti 3 haftada kı*ulabıldl. iBu
süre içinde Bilgiç ve isyancı arkadaştan partiden uzaklaştırıldı. AP çat»-
dadı. A yra n la r Bozbeylı başkanlığında Demokrat Partı'yl kurdular.|(l73)
idrls Küçük Ömer'e göre, bu olgu tıpkı Menderes gibi. tfcanmış bir
dünya konjonktüründe, "üretici güçleri geliştirmeye çalışırken, sistemin
temel kı*allarını bir yana iten" liberal bir siyaset adamının dramıdır.
Oyun, gittikçe a ç * biçimde oynan*. Dosyalı muhalefet sloganının
ardında yatan tehdit. Demirel'ın ağabey ve kardeşlerin*! on milyonlarca
lirabk servetlerdi hangi banka kredileri aradığıyla elde ettikleri ve Baş
bakanın yaknı olmaları nedeniyle nasf tur ayrıcalık sağ)ad*ları gibi so
ruılard*. Demirel'se. Başbakan ın ancak kendi kişiliğinden ve yaptıkların
dan sorumlu olduğunu savidacakt*.
CHP'li Hakkı Esatoğlu. 12 Şubat I970'te. yakınlarda haksız çıkar sağ
lama gerekçesiyle Dem reTin Yüce Divana verilmesdi önerecektir. Bu
arada. Günaydın gazetesi Demirel'e karşı çeşitli suistimal iddialarını öne
süren büyük bir kampanyayı başlatmıştı.
25 Şubatta memurları aylıksız bırakmamak üzere acele bir geçici büt
çe çAarılıyor. 4 Marttaysa Demırel için T B M M soruşturma komisyonu ku
ruyordu. 7 Martta da Demirel'e karşı ortaya konulan savları düzenlediği
ierı sürülen Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurul u'nun sekiz üyesi bir
den görevden alınıyordu. Demirel ve yem hükümeti. 15 Mart I970'te
Medis'te kesin bir varolma savaşını vermektedir.
O rd u İçinde İse bu gidişata son verecek cuntalar ve gizil örgütler
çoktan oluşmaya başlamıştı bile.
471
"Sayın Cumhurbaşkanım.
Konuşmamda belki bazı hukuk dışı noktalar bulunabilir, ancak ge r
çekleri dile getirmek istiyorum." diyerek başlactğı konuşmasının son bö
lümünde; *... Özellikle Silahlı Kuvvetler mensuplarıyla iç tehlikeler bü
yüdüğü ve devlet nizam ve güvenliğini sarstığı zaman er g e ç Silahlı Kuv
vetler'in manevi baskısı He bu teNIkenln o nüne, bu kurul delaleti ile g e
çilebileceği üm it ve kanısı sağduyu sahibi sivil aydınlarda da yerleşmiş
tir. Bu nedenle yüksek kurulumuza beslenen ümitlerin yitirilmemesi için:
Türk milletine, gençliğine, adalet mekanizmasına üniversite ve basına
hitaben dikkatle hazırlanmış bir bildirinin yayınlanmasını uygun ve elzem
gördüğüm ü saygı Ue arz ederim. *
Batur Hatıratında şöyle diyor:"Ancak Hükümet benim gibi düşünmü
yordu... örneğin benim İlk konuşmam basına... 'İkaz mektubu'. . 'm u h
tıra’ deyenleri İle sunca. Hükümet üyelem ce... 'önemli değH'.. 'zaten
Milli Güvenlik Kurulu tstişarl bir organdır* gtol bazı küçümseyici fadeter
kullanılması terci) edilmişti. Nisan ayı M ili Güvenlik Kurulu toplantısı ön
cesinde dört Komutan kendi aramızda toplandık ve her birimiz kendi gö
rüşlerimize göre durumu değerlendirdik."
Batur burada 8 maddelik bir değerlendirme konuşması yapar. Bun
lardan seçilmiş cümleler:
"T ü rk iy e'd e » k n d lk l e k o n o m ik d ü z e n d e n k e n d i ( l u r U n b a k m a n d a n
m e rm u n bir g ru p »ardır.
P artiler k e n d i k b ü n y e le ri b a k ım ın d a n m ü te c a n is d eğ ille rd ir.
P a rla m e n te rle rin ço ğ u , m a a le s e f O nvan ve m e v k id e n y a ra rla n m a k s u r e
tiy le Özel ç ık a r sağ la m ak tad ırla r.
Ç ö zü m ç a re le ri n e d ir?
O U y iarm n e d e n le rin i A n ay asa, a > n h ü rriy e tle re , y e te rs iz y a s a la ra b a ğ
la y arak ö n le m a lm a k , a p s e li b ir y a ra y a ü s tte n k a b u k b a ğ la ta ra k İyi o ld u ğ u
z a m m a v a rm a k ta n b a ş k a bir İye y a ra m a z k am sm d ay ım .
M eseley i k ö k ü n d e n , y a n i s o s y a l ve ek o n o m ik a c d a r d a n ele a la r a k , milli
v e m ü ş te re k b ir ç a re bulm adı.
B u g ü n k ü n o rm a l d ü z e n K in d e b ö y le b ir İcraatı k e n d iliğ in d e n . P a rla m e n
to y u te y k ll e d e n p a rtile rd e n b e k le m e k adrestir.
3 büyük p a rtin in ü s t d ü z e y y ö n e tk llc ri Be Mr to p la n tı y ap ıp , o n la rı a s
g ari m ü ş te r e k le rd e b iriey tlrm elld lr.
Bu sa ğ U n a m a z sa , m a a le s e f s o n ç a re o la ra k , k o m u ta d ü z e n i K in d e m e
s e le y e el k o y m a k ."
M.Batur adeta ordunun sözcülüğüne soyunmuştur. Bir yandan 27
Maytsta üst kademen*) yaşadığı sorunları yaşamamak için alttan gelen
tepkileri yumuşatmak ve ınisityatıfi üst komuta heyetinin elinde bulun
durma gayreti içindedir. Diğer yandan ülke sorunlarını tespit ederek bun
lara kendince çareler aramaktadır.
Konuşmasın*) son cümlesi İse her şeyi açıkça ortaya koyuyordu.
472
Gerekirse Ordu ülke yönetimine el koyacaktı. Bundan sonra yaşananlar,
bu sürece gidecek ortam hızla hazırlamaktaydı.
473
Cumhuriyetin kuruluşumdan ben pofctfc gündemin sürekli be maddesi
Toprak ve Tarm Reformu oldu. Ancak 1945 ve I973‘te yasa haline dö
nüşüp uygulamaya konu olan bu yöndeki talepler hemen hiç "tarım re
formu" nıtellğne erişemedi: hep toprak dağıtmyla sınırlı kaldı. “Tarım
Reformu" İle ilgili maddeleri de içeren son yasa İse. I977'de Anayasa
Mahkemesi nce ptal edildiğinden, ancak beş yıl kadar yürürlükte kaldı.
l)lt«4*n A ıyra
•3
I9601arn sonunda kille ey
lengeri büyük İvme kazanmıştı
Bütün H kotam da çalışanlar
kendi çakıma kovJlarna sahip
çkma mücadelesinde yer* ey
lem biç»r*eıi kejaediyoriaıd
1960 la yu'ürkjge giren çak*
ma yasasnn t amada bazı bos
k-klar ve eksMMer taşıdığı, bu
nederte Türkiye'de sendka
bolu J u yarattığı tnnun İse ça
ksma ve Is hayatın engeBedgi
iddia edierek. mecloe gedmen
çes-z* tasarlarla b u n lu n engel
lenmesme ç a k ıy o r. bu ese d
çterln sert eylem ve tepkketkse
neden oluyordu.
68 kuşağı gençlerinin de ey
lerrtere destek vermesi ve p
deıek anan hak talepleri ünce
12 M an 1970 daha sonra da
12 ly C t 1980de ödenecektir
ra'da DİSK ve ü ıs tlk -lş büroların* hücum etmişti.
• Genel grev ve kanlı çatışmalann ardından, üniversitelerin tş huku
ku. sosyal güvenlik kürsüsü öğretim üyeleri ve çoğu bilim çevreleri yasa
nın ana çizgileriyle "anayasaya ay k ın " olduğunu açılıyor, bir an önce
değıştrümesinı öneriyorlardı.
• Işçılern yeni grev, direniş ve boykottan. 25 Ağustos 1970 te 2 l bin
şeker İşçisinin giriştiği grevin ardından. 23 Eylülde de İstanbul'da De
nizyollarının şehir hatları vapurlarını durduran. y\*t İçi ve dışına giden
tüm vapurian limanlardan kalkamaz duruma getiren grevlerle sürer
13 Ekim I970'te İstanbul'da Plastik kauçuk fabrikası. 14 Ekimde de
Glslaved fabrikası İşgal ediliyordu. Polisin fabrika duvarlarını buldo
zerle yıkarak girdiği Glslaved'te b» İşçi vurulurken 90 kişi yaralanır. Ada-
na'daki Sabana H olding in Bossa tesislerindeyse. İşverenin Türk-lş e
bağlı sendikayla toplu sözleşme yapmasını İstemediklerim bldıren DİSK
yanlısı işçiler. 10 Kasanda fabrkada eyleme geçmişlerdi. Bossa'da İşgal
üstüne komünistlere ölüm diye başlayan çatışma. 60 işçinin yaralanması:
silah ve gaz bombası kullanan polisin de jandarma yardımıyla duvarlan
buldozerlerle ydup 160 İşçiyi gözaltına almasıyla sonuçlanacaktı.
• Kırsal alanlardaki eylemler özellikle Karadeniz’de fındık ve çay alım
fiyatlannn yetersiz bulunması nedeniyle 9 Temmuzda Ordu'da gösteri
ler. çanşma, yaralanma ve bir ölümle noktalanmaktaydı
• Spor karşılaşmaları bile genlım dinamiğinden kurtulamaz. Siirt'te 3
Mayıs 1970'te Adana Mensucat ve Sllrtspor maçının sonunda seyirci
lerle komando birlikleri arasında patlak veren çatışma, komandoların aç
tığı ateş sonucunda. İki ölü, 50 yaralıyla kapanmıştı
• ABD Adalet Bakanı John Mıtçhell 21 Temmuz I970'te Kongre de.
ABD'yl bir salgın gbı kaplayan uyuşturucu madde trafiğinin arkasında
Türkiye'de uretlen afyonun bulunduğunu öne sürmüş ve Ankara ekim
alanını kısıtlamazsa. Türkiye'ye karşı cezalancfcrıcı önlemler alınacağm
resmen açıklamıştı. Mitchell. A BD 'ye giren eroinin onda seklzkıln Tü r
kiye kökenli olduğunu savunmaktaydı.
• N U o n . bunun üstüne Başbakan Demirel'e gizil bir mektup gönde
rerek. afyon sorununa çözüm istemiş ve "uyuşturucu madde buhranı
na bulunacak çözüm yolunun. Türkiye'yle asken ve stratetlk ıttfakın fay
dalarından daha önemli olup olmadğna karar verme zamanının geldiği
ni" duyurmuştu.
• Türkiye 1960 a kadar 21 İde yapdan afyon ekimim, sürekli ABD bas
kılan karşısında 1968 de 11 De. 1970 te de dört ile indirmişti. Afyon eki
minin yasaklandığı yörelerden Merzifon'da 1970 Ağustosunda ürebcler
bu nedenle protesto mitingleri yapmış ve ABD bayrağını yakmışlardı.! 174)
(1 7 4 ) Alı GevgıM .. * .g .e _ j .470.
476
Ütkenın kaynak arayışından kıvrandığı böyle bir dönemde bu yasağın
kaybı 1.5 milyar lira olarak hesaplanıyordu. (Bu yasağa bir darbe de 12
Mart asken müdahalesi ardından kı*ulan hükümetin Başbakanı Nihat
irim tarafından mdrıletektir. ABD Başkanı N U on'un dayatmalarıyla. 29
Haziran 1971'te afyon ekimi tamamen yasaklanacak, üreticilerin büyük
tepkilerine rağmen sonuç değişmeyecek, bu yasaklamayla birlikte Tü rk i
ye'nin gelir kaybı 6 milyar lirayı bulacaktır
477
köylü tlıyo r. No. neye geliyor yani7 O n u Anlam ıyorum ."
Başbakan'ın anlamadığı şey. b* jm * gelmek üzereydi. O hafta
VVashlngton Post gazetesi "O rd u huzursuz. Dem ir el İn günleri sayılı"
diye yazdı. Müdahale Içn geriye sayma başlamıştı. Üstelik Başbakan,
olup biten her şeyi biliyor, ama kımıldayamıyordu. Darbecilerin, cmtacı-
lann her hareketinden anında haberdar oluyor. MİT raporlarıyla gelişme
leri günü gününe izliyor, ama bir şey yapamıyordu. Sanki eli kolu bağlan
mıştı. Art* her yerde ihtilâl konuşuluyor ve dipten gelen bu dalga ülke
yi adeta koşar adımlarla 12 Mart sabahına doğru sürüklüyordu.
M. Batur anlatıyor:
‘Geni; Deniz subayları anıtlara çelenk koyarak gbstenlerde bulunuyor
ve bildiri yayımlayabiliyorlardı.
Özellikle Hava assubayfan içinde menfi propagandalarla yaratılan hu
zursuzluklar. assubay eşlerinin ellerinde pankartlarla yaptıkları protesto
yürüyüşleriyle noktalanıyordu.
Silahlı Kuvvetlerde huzızsuzluk ve eyleme geçme hazırlıktan gittikçe
çoğalıyordu.
Basında "İslâm teNIkede. din. İman, şeriat tehlikede!.. Kâfirler
b iti her yerden sardılar, hücum a geçtiler. Kadınlarımızın örtüleri teh
likeye düştü. A llahı ve Peygamberi seven namaza ve semaate koş
sun... Namazdan sonra, gerektiğinde m alı İle. canı İle. dili İle, e li İle
clhad da farzdır. Sîzleri namaza ve cihada davet e derim . " gibi yazılar
çıkmaktaydı. Şenat ve irtica tahriklerinin etkileri Silahlı Kuvvetler de de
görülmeye başlandı. Adetleri az olmakla beraber, sanki sözleşmişler
gibi çeşitli garnizonlardaki subay ve assubaylar, sözlü veya yazılı
müracaatta bulunarak mesai saatleri İçinde namaz kılmak, cuma n a
m azını camilerde kılmak. Ramazan da mesai saatlerinin oruca göre
düzenlenmesini İstemeye başladılar. Bunlam isteğini yeme getirmez
sek dinsiz olacak, yerine getrvsek. eğitimi, uçuşu, manevra ve tatbikat
ları ve hatta nöbet hizmetlerini durdurup, namaza gldlp-dönmelerınl
beklemek gerekecekti k 175)
IMF Türkiye M a m s i Şefi Sturc'u Bile Şaşırtan
Devalüasyon Karan Gizillik İçinde Yürütülmüş
ve Bir Bavul İçine Konularak Edirne’de Bulunan
Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a Gönderilmişti
*10 Ağustos Kararları* olarak antan devalüasyon böylece yapılır.
Türk Lirası dolara göre %66 ayarlanır. 1 dolar 15 lira olur.
Türkiye'de savurganlıklar aç A seçik, ameliyatlar ise gizli olurdu. 1970
( 175) M u h lin Batur. a j t
478
devalüasyonunun hazırlığı da böyle» bir gizillik İçinde yürütüldü... Bu
gizlilik Bakanlar Kuulu için de geçerllydl. Nitekim, kararname Edirne'de
bulunan Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a bir bavul Içne doldurulup yol-
landığnda. kararnamede sadece Başbakan Demlrel le Maliye Bakanı
Mesut Erez'in İmzalan vardı Sunay'ın mzalamasmdan sonra kararname
diğer bakanların ımzasna açıldı...
Devalüasyonun hazırlanmasında ‘ gizlilik kuralı' belki de yalnızca IMF
için geçersizdi. IMF'nln Türkiye Masası Şefi. Çekoslovak asıllı Em st Sturc.
Türkiye'yle doğrudan temastaydı. Hazine Genel Müdürü Kemal Cantürk.
Gelirler Genel Müdürü A dnan Başer Kafaoglu DPT Müsteşarı Turgut
ö za l ve Merkez Bankası Guvernörü Nalm Takıdan kurulu ekip. Başba
kan Demırelln tatma tıyla, 1970 yılı baştıda devalüasyon hazrlığına gr-
miştı. 1970 Hazırannda hazırlanan taslak Başbakan Demire! tarafından
"dar çerçeveli* bulunmuş ve genlşleUmesl İstenmişti Son onayı. IMF ve
recekti... Gözden ırak kalmak için Londra'da gerçekleşen son buluşmada.
IMF Türkiye Masası Şefi Sturc bile şaşıracaktı. Çünkü IMF'ctler. Türkiye'nin
doların yem değerne itiraz edeceğini sanrken. gelen ekip, doların değe
rini 1.5 lira daha fazla düşürmeyi öngörmüştü. IMF. Türkiye'den hiç bek
lemediği teklifi hemen onayladı. Paris'te onaylanan 1958 devalüasyo
nundan 12 yıl sonra, bu kez Londra'da yem bir devalüasyon gerçekleş-
tL.. IMF yine Türkiye'deydi.
Enflasyonıst kaynaklı yüksek yatırım düzeyi. İnsanları tasarruf yapma
yerine dayanıklı tüketim malı almaya götüren yüksek tüketim. 1969 so
nunda yıllfc fiyat artışiarn %4'ten 6-7'ye yükseltmişti.
1970 Ağustosuma ‘ 10 Ağustos Karartan" olarak anılan devalüasyon
böytece yapılır. Türk Lirası dolara göre CK>Ö6ayarlanır. 1 dolar IS lira olur.
Böylece 1960'tan beri uygUanan I dolar 9 TL'llk kur art* geride
kalıyordu.
1970 devalüasyonuna y o l açan b ir dizi neden vardır. A na neden
leri şöyle:
- İç finansman açığı çok büyümüştür. Türkiye. OECD ülkeleri ıçnde en
yüksek büyüme oranını gerçekleştirirken, özellikle altyapı yatırımlarının
gerektirdiği Türk Lirası cnsinden yeril para ihtiyaç, kendisni iyiden iyiye
hissettrmektedlr. Birn o Plan'ı hazırlayanlardı altını çizdikleri, sonra da Is-
tıfalarna neden olan " S a ğ lık lı b ü y ü m e İç in s a ğ lık lı k a y n a k b u lm a k g e r e -
k i r f saptaması, kendisini bu kez hayatın Içnde doğniamıştı. Bu
devalüasyonun önemli b» sonucu da İkinci Beş Yıllık Kalknma Planı nda
ifade edilen süslü hedeflere ulaşmanın artık mümkün olmayacağıydı.!! 76)
479
‘T ü r k iy e B ü yü k M ille t M e c lis in in k a p tım a y e d i dakikada
k ilit a la b ilirim , am a so n ra ü lk e yi k im y ö n e te c e k 7"
“Bu po litika cıla rın h iç b irin d e
m e m le k e t se vgisi d iy e b i r ş e y y o k . H e p s i hain. “
G e n d k u rm ıy B a jk.ır, M T a g m jk
480
tursuzluk içinde yürütülmesi.
4. Irkçılık, bölücülük, bölgecilik faaliyetlerinin hızla artması.
5. Kamplara bölünmüş ve bölündürülmüş talebe ve işçi hareketlerinin
artması, özellikle talebe hareketlerin» talebefafcle ilgili olmayan alanlara
kayması.
6. Anayasa anlayış ve tatbikatı üzerinde hatalı tartışmalar.
7. 27 Mayıs ve Silahlı Kuvvetler üzerinde: resmi slatlı klşiertn. resmi sı
fatlı ve kişisel davrantşlan arasındaki gayrlsarrami t utunları.
8. Bozuk ve hiç de milli İradeyi temsi etmeyen bir seçim sistem üzerin
de ısrar edilmese
9. Seçilmek, 'seçmenin genel vekaletini almaktr. seçildikten sonra ne İs
tersek yapabiliriz.* gibi yanlış bir demokrasi ve parlamento anlayışının
belirmesi.
10. Hükümet ve parlamentonun gün geçtkçe kuvvet ve ıtibannı yitirmesi.
11. İşlemeyen ve çoğu hallerde milli menfaatleri anlamaz görünür bir ad
il mekanizma.
12. Çoğu hallerde vazfesının yalnız Hükümet karşısında olmak olduğu
na İnanan Anayasa müesseselen.
13. Yanlış anlaşman bir özerklik müessesesl.
14. Ekonomik durumun glttkçe bozıiması.
15. Mütemadi d ş borçlanmalar dolayısıyla ekonomik bağmsızlfctan git
tikçe uzaklaşmak.
16. Devalüasyon sadmesi geçmeden beliren enflasyon tehlikesi.
17. Mevcut düzen ve kazanç menfaatleri üzemde her türlü değişikliğin
aleyhinde. 'Karşılıksız az faizli kredi, çok kazanç, az vergi' parolası İle ha
reket eden bir özel sektör.
18. Özel sektör ve sıyası tes» altoda çakşan bir Devlet Plariama Teşkilatı.
19. Bu düzeni değiştrmek için 'var olanı da* yıkma çabasına bilerek ve
ya bilmeyerek katılanlaro gittikçe artması.
20. Devlet. Hükümet. Silahlı Kuvvetler erkanı üzerode seviyesiz eieştri
yapan, komünizmi ve rtlcayı destekleyen, bazılarının hangi sürüm ve ka
zançla faaliyetler»! devam ettirdiği meçhul bir matbuat düzeni,
21. Endişesi gıtbkçe artan bir kamuoyu.
22. Bu menfi gelişmeler dolayısıyla huzursuzluğu artan muhtemelen
idareyi dev» alma plan ve hazrlıklarna grişen b* Silahlı Kuvvetler.! 178)
481
y a ğ d ır a n b ir ç o k m u h t ı r a s u n a n B a t u r 'u n ç a b a s ı s o r u n la r d a n ç ık ış a r a y ış la
r ıy la d o l u d u r . Ç o ğ u n l u k l a İy i n iy e t , a k ılc ılık v e y u r t s e v e r l ik iç e r e n b u m e
tin le r d ik k a t t e i n c e l e n d i ğ in d e , k im i k ılıç lı a y d ın l a r a Ö z g ü t i p ik d a y a t m a la r
v e k ü ç ü m s e m e l e r d e g ö r ü le c e k t ir .
A ş a ğ ı d a B a t u r 'u n b u r a p o r la r ı n d a n s e ç ilm iş p a ra g ra / ta r:
B a t u r k e n d i r a p o r u i ç in y a p t ı ğ ı d e ğ e r l e n d i r m e n i n b ir b ö l ü m ü n d e :
" C u m h u r b a ş k a n ı , G e n e l k u r m a y B a ş k a n ı b u r a p o r u o k u d u k t a n s o n ra .
482
Başbakan benim gorüşlenmın ve değerlendirmelerimin hiçbirine katılma
yabilirdi. Ama. Silahlı Kuvvetler de bir teşkilâtlanma olduğu ve b» müda
hale yapılabileceği yeten açıklıkta yazılmıştı. Bana da kimse 'Bu hazırlık
lar nedir? Kimler bu hazırlıkları yapıyor?" diye meraklanıp soru sormadı...
Çünkü olanlar hakkında benden fazla bilgiye sahlptier. MIT Müsteşarı
Korg. Fuat Doğu, Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanı'nın çok gü
vendiği bir İnsandı... ve elde eeklen bilgilerin tamamını kenetlerine veri
yorda
Şimdi bir soru daha akla gelebilir., madem kİ bizim üstümüzdeki
makam sahiplen tıtiai hazırlıkları gelişmelerini izliyorlar, o halde neden
zamanında önlem almadılar? Sorutun cevabını benim vermem mümkün
değil, ama tahminim... bekle-gör'. belki bir şey olmaz' veya hakUar.
biz önlem alırsak, tepkisi büyük olur' gibi düşüncelerden olsa gerek."
M.Batu. bu bolümde her reformcu ve devrimci hareket karşısında
tutuculann karşı cephe aldıklarına dair. 1923'ten başlayan süreci. 1924
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası. Kürtçülük hareketlen 1930 Serbest Fır
ka macerası. DP. AP ve CHP'dekl bölünmeleri maddeler halinde ele alır.
5. maddesinde:
5. 1961 seçimleriyle görünüşte, hakikaten çok partili demokratik re
jime dönülmüş, fakat suni yaratıklar olarak görülen diğer partiler çabucak
tasfiye olmuşlardır. Herhalde prensiplere. İşbirliğine, fedakarlığa, demok
ratik rejim taraftsı gözükmemize rağmen, fikri serbestıyete ve münaka
şaya. şahsi ihtiraslara fazla düşkün bir nesle sahip olmanın sonucu, önce
Halk Partisi sonra da zahiren en kuvvetli göründüğü anda Adalet Partisi
İkiye bölünmüştür.
M JU tu r'u n “ Devekuşu Hükümet'' Modeli Neydi?
10 Aralık I970'te Komuta Konseyi toptan*. Toplantının konusu İç
durumun değerlendirilmesi ve Batur'un Cumhurbaşkanı na verdiği rapor
hakkındakl düşüncelerinin tartışılmasıydı. Tağmaç gerçekte tartışmalara
kapalıydı. Ancak bu defa kendisini de aşarak yukarılara rapor veren bir
komutanının bilgi ve hesap vermesini bekliyordu. Tağmaç bu vesileyle
likenin İçinde bulunduğu kötü koşulların düzelmesine art* İmkanı kal
madığını. bu vesileyle komutanların bu konuda neler düşündüğünü öğ
renecekti. Batur anlatıyor:
Bana sOz verince...: 'Görüşlerimi defalarca sözlü ve İki defa da yazılı
bildirdim... Sosyoekonomik düzen değişmedikçe, otorite ve yasa boş
lukları doldurulmadıkça bugünkü sistemle durum düzelmez. Bu nedenle
ortaklaşa yapacağımız bir ikazla meseleleri parti ve şahıs görüşleri dışın
da ele alarak m ili mutabakat' şeklinde halletmek veya yönetime el koy
mak gerekir.' dedim.
483
Org. Tağmaç kendısnin Cumhurbaşkanı ile yeniden görüşeceğim ve
bizlen tekrar toplantıya çağıracağını söyledi.
Görüldüğü gibi Batur'un ikaza gerek kalmaksızn oluşturmayı düşün
düğü yönetim modeli tam tur 'devekuşu" örneğim oluşturuyordu: Yansı
seçimle, yansı tayinle, yarısı asker, yarısı sivil.
Tağmaç her başı sıkıştıkça eski G.K.Başkam ve komutanı olan C.Su-
naya gider olan biten hakkında bilgi verir, görüş alırdı. Anlaşman o ki as4
hesaplaşmayı bir sonraki toplantıya bırakmışa
Böyle bir ortamda asker-slvt örgütler yeni tur atılım, yem bir düzen
ve devnmle Türkiye'nin konularına çözüm gedeceklerine inanıyorlardı:
bu amaçla toplanıyorlar, görüşüyorlar, hazrlıklar yapıyorlardı. Bunlardan
biri Silahlı Kuvvetler mensupları ve dışındaki sivil gruplardan oluşan (ör
neğin... Doğan Avcıoğlu. Cemal Madanoğlu. Ekrem Acuner. Orhan Ka-
bıbay vs. grupları).
Bu grup 27 Mayısta olduğu gibi plansız bir harekete girişmemek, bir
veya iki komutanın bderlığinde yapılacak bir müdahale durumunda Ko
mutanlama yardımcı olabimek için planlar hazrlıyordu. Ocak 1971 son
larında hazrladıkları dosyayı M.Batur'a verdiler. Dosyanın içeriği genet
ikle Doğan Avcıoğlu'nun görüşlerim yansıtıyordu. Bir Devrim öngörülü
yor. Devletn yeni düzenin! gösterir bir Anayasa taslağı. Devlet düzeni
şeması, altematrti isimler içeren Bakanlar Kurulu listesi. Bakanlar Kurtiu-
na verilecek direktif. Basın-Yayın ve TRT ile ilgili bölümleri kapsıyordu.
Batur anlatıyor:
"Dosyayı dikkatte inceledim ve gördüm ki.
- ilkeler bölümü uzemde bazı farklı görüşlere.
- Uygulama şekli üzerinde çok fark! düşüncelere sahibim ve dosya
ıçindekılen benimsemem mümkün değil."
Dosyada ilkeler iki değişik tarzda yazılmıştı.
jln c L ie y is
1 . T o p ra k re fo rm u n u n g e rçe kle ştirilm e si.
2 . T a n m re fo rm u n u n g e rç e k a n la m ı İle u y g u la n m a s ı.
1 Sın a i a la n d a re fo rm .
4 . E ğ itim d e re fo rm .
5 . D ış ticaretin d e v le tle ş tirilm e s i
6 . Ye ra ltı ka sn ak la rının d e v le tle ştirilm e si.
7 . Bankaların d e v le tle ştlrfc n e sl.
484
8 . B ü y ü k m ü e s s e s le r in d evle tleştirilm e si.
9 . D ış siyasetin b a ğ ım s ızlık esasına g ö re y e n id e n tesbitL
10. S o sya l g ü v e n lik re fo rm u .
1 1 . id a ri re fo rm .
12. V e rg i re fo rm u (g e re k irse p a ra re fo rm u d a h il).
13. S ta tik K u v v e tle rd e re fo r m
2 ' n c l ş e k i l:
1. T o p ra k v e Ta n m d e v rim i.
2 . D ış ticaret. Ba n ka cılık v e S ig o rta cılığ ın d e v le tle ştirilm e si.
3 . Y e r altı ka yn a kla n v e o rm a n la rın d evle tleştirilm e si.
4 . Ç e lik , m o n t a j h id r o ele kti i k t a ç la s tik m a rg a rin sanayiinin
d e v le tle ş tirlm e s i.
5. S a h l e r in v e g e re k li g ö rü n e n şe hir a razilerinin kam ulaştırılm ası
v e k a m u y a r a m a işletilm esi.
6 . İd a re n in d e v rim c i ifcelere g ö r e y e n id e n ku ru lu şu.
7. V e rg i d e v rim i.
8 . S a ğ lık h iz m e tle rin in SoSyafcze e d ilm e si.
9 . M i l i E ğ itim in d e v rim c i ilkelere g ö re y e n id e n k ıv d m a s ı.
1 0 . A g » sa na yi ku ru lm ası.
11. D ış p o litik a d a re form .
12. L Jk e Ç aparda v e h a k m h e r kesim ini kapsayacak sosyal g ü v e n lik reform u.
13 . Silahlı K u v v e tle rd e re fo r m
14 K alk ın m a yı sa ğla ya cak iSkAn v e k o n u t p o litk a S L
Bakanlar Kurulu L ıs te s K 179)
I Başbakan Y a rd ım cısı.
2 . A d a le t Ba ka n .: P ro f.B a M S a vcı. M ira ç A k tu g .
3 B a yın dırlık Ba ka n ı: Y ü k M ü h .S e d at ö z k o l Ş ük rü Kaya.
4 . Ç a k şm a B a k a n b g ı N e c d e t Ş e h m u z . Erciş K u rtu lu ş
5. D ışişleri B akan k g ı S ezai O rk u n t. O s m a n O k a y .
6 . E n e ri v e T a b i K ayn a klar B a ka n lığ ı, tısa n T o p a lo g lu . M e h m e t E rd e m ir.
7 . G ü m r ü k v e Te k e l B a k a n lığ ı S abahattin T e o m a n . C e m a l S ü a h o g lu .
8 . İçişleri Bakanı: E n v e r K ora y.
9 . İm ar v e b kA n Bakankgı SeUha ttln B abur o ğ lu . Hal* K a ra U ıb a . Ih a n Tekeli.
10. K ö y İşleri Ba ka n ı: O N u ri K oÇ tü rk C e v a t G e ra y .
11. M a l y e B a k a n lığ ı: Z iy a K ayra. Erh a n İŞ4.
12 . M I H E ğ itim Ba ka n lığı: P ro f.Fe hm i Y a v u z.
13. M illi S a v u n m a Ba ka n lığı: F a k tı O z fa k lh
14. Sağlık v e S osya l Y a rd ım Ba ka n lığı: Prof hluSret F iş e k
I S . S an a yi B a k a n lığ ı: Ta h s in Y a fa b u k
16. T a n m B a ka n lığ ı. O ğ u z A t alay.
I 7 . O r m a n B a k a n lığ ı CelAl G ö y d ü n .
18. Tica re t B a ka n lığ ı. A d n a n Başer Krtfaoglu. S e U h a ttin ö z m e n .
485
1 9 . T u riz m v e Ta n ıtm a Bakam : Ne|at E rd e m .
2 0 . IL a Ş tırm a Ba ka n lığı- H ilm i Ö z g e n . N e d re t U t kan.
2 1. G e n ç lik v e S p o r Bakanı: H a lil Ç e le n k . İrfan S o lm a z e r.
2 2 . D e v le t B a ka n lığ ı: M e m d u h A y tü r. N ü r n i n Esin.
2 3 . D e v le t B a ka n lığ ı: A ttiLa S ö n m e z . O r h a n K ab lb a y.
2 4 . D e v le t Ba ka n lığı: M u c i p A ta k lı. Şaban D e m ir.
2 5 . P lan K o o rd k va syo n B a k a n h g ı O .N u r i T o r u n . A l t l a K a ra o sm a n o g lu .
2 6 . Ba sın Y a y ın : S abahattin S e le k . A lta n O y m e n t 18 0 )
486
- Silahlı K uvve tlerin bir k ısm ın ın k o y u politika içine s o k ıim a s ı. m ile t in so n d a
y a n a ğ ı d a n T ü r k Silahlı K uvve tlerin i ç o k ç a b u k yıp ratır. O za m a n T ü r k iy e 'y i k u r
ta ra ca k başka h a n g i g ü c e başvu rulacak tır.
- S is te m d e v a m lılık e s a s n a d a y a n m a k ta , b ir g e çiş v e ye rle ştirm e d ö n e m in
d e n so n ra sı için elastikiyet v e b a ş k a şekle g e çişi ta n ım a m a k ta d ır.
N etice : İn a n m a d ığ ım b ir şekil v e siste m için d e b u lu n a m a m .
487
Süleyman Demlrel: 'Zaren oraya gittiğimiz zaman onların o akşam
Eskişehir'de bir toplantı yapacakları, binaenaleyh yemekten sonra Eskişe
hir'e gidecekleri bana söylenmişti. Ve tabii yem ek biraz uzunca sürdü. Bir
an evvel kalkıp girme* g ib i bir durum oldu. Belki nazik bir hareket d e de
ğildi. O nu da söyleyelim. '
Olacak ış değildi. Ülkenin Cumhurbaşkanı ve komutanlar. Başba
kanın yemeğinde aniden sofradan kalkıp, "sis basıyor" diyerek oteli terk
ediyorlardı. Demlrel. kuşkulanıp. Meteoroloji yi aram. Hiçbir yerde sis
emaresi yoktu. Bunun üzerine Eskişehir'e haber uçuruldu. Sunay ve ko
mutanlara izlenmesi istendi.
1971 Türklyesl'nde Başbakan. Cumhurbaşkanı nı izletiyordu. Gelen
raporlar kuşkulanılan gerçeği ortaya koydu. Sunay. Eskişehir Hava Ûs-
sü'nde komutanlarla darbe toplantısmdaydı.
Süleyman Demlrel: "Sonra ben 3-5 gün sonra rahmeti Sunaya sor
dum. Dedim ki Bunlar size EsklşeNr de Cumhurbaşkanlığınızın devamını
vaadetmlşler. Bir müdahale gibi b ir şey düşünüyorlarmış' dedim. Çok sı
kikten ama... Dedi kİ. Süleyman Bey. Süleyman Bey'dedi. Ben 22 Şuba
tı da. 21 Mayısı da gördüm. Binaenaleyh ben o çeşit oyunların İçine g ir
m em ' dedi ve Benim sezgilerime gö re öyle bir hareket de yoktur. ' dedi.'
Cumhurbaşkanı. Başbakanına gerçeği söylememişti. Oysa Eskişe
hir'de müdahalenin son rötuşları yapılmış, roler dağıtılmıştı.! 182)
9 M a rtçıla nn Tasfiyesi
Bir Taraf O m u zla rın ın Gücünde,
Diğer Taraf Makyavellst rolltlka İçindeydi
9 Mart tasflye edilen görüş. Türiı Silah* Kuvvetleri içindeki radikal
görüş ve eğilimleri ve bağımsızlaşmayı önermekteydi. 12 Mart ise tutu
cu görüş ve eğilimlerle, vardığı sonuçlar itlbanyle dışa bağımlılığı simge
ler. Bu açıdan 9 Mart bir dönüm noktasıdır. Sözü geçen iki eğrimden bi
ri diğerini tasflye etttkten sonra 12 Marta gelnmtşttr. 9 Marta kadar. 9
Martçılar 12 Mart muhtırasını verenlerle beraberdirler. Bu tarihten sonra
ise bu grubun herhangi b» aktıvitesı ve eylemi olmamıştır. Bu duruma
göre, hem 12 Mart muhtırasını verenler, hem de 9 Martçılar aynı potaya
konup suçlanamazlar.
13. Yapılmak istenen neydi? Sunay-Tağmaç ve Türün üçlüsünde sim
gelenen güçler. Gürler-Bat ı* -Kayacan üçlüsünü buna engel görüyorlar ve
onları bertaraf etmek istiyorlardı.
14. Bu senaryo içinde, fctidar kavgası yapan ıkl klik birbinyle aç*
mücadeleye girişecek kadar kuvvetli olmackğı için, başka yollar dene-
(1 8 2 ) M A l ı Blrand. C Dûnda/. 8 Çaplı, a g .e . » 1 8 5 .
488
mekteydıler. Sunay-Tağmaç ıkılısı kene* yeteneklerim veya yeteneksizlik
lermı çok İyi bilen kişilerdir. Buna rağmen. Türkiye'nin çok önemli bir dö
neminde senelerce gizil ve açık iktidar olmayı başarmışlardır. İktidar ol
malarına da. 10 seneden ben. bütünleşikleri örgütlere borçludurlar.
Oiaylarm zorlaması sonucu doğan bu İlişkiden, her İki taraf da mem
nundur. Çünkü örgütler ve onların bağımlı olduğu dış güçler de bu İki ki
şiyi. kendi amaçlan doğrultusunda kullanmaktadırlar.
15. Bir taraf omuzlarının gücüne, diğer taraf Makyavellst bir pohtfca
İçinde, entrkamn her türlüsünden yararlanarak mücadele edip birbirini
temizlemek İstemişlerdir.
21.9 Mart tur dönüm noktası olup. Türk Silahlı Kuvvetleri Içmdekı ra
dikal görüş ve eğilimler ile bağımsızlaşmayı hedef alan bir tarzı önermek
teydi. 12 Mart ise tutucu görüş ve eğilimlerle, dlşa bağımlılığı simgeler.
Bu nedenle yaşayabilmesi için ilk işi. 9 Martçı görüşü bertaraf etmek ol
muştur.
Oysa. Muhsin Batur 12 Marttan sonra Gürler'den de umduğunu bu
lamamanın etkisi İle karşı grubun kendi desteğim sağlayan. Hava Kuvvet
lerindeki genç subaylann kıyımına seylra kalmıştır. Ne yazk ki. bu kadar
la da yetinmeyip, onların ağzı İle dün desteğinden yaradandığı bu kişile
ri suçlamış».
Kendilerince oluşturulan bu ortamda. Sunay-Tağmaç-Türün üçlüsü.
General Tevfik Türüng'ten de yararlanıp. Hava Kuvvetlen'nln genç subay
kesimim budaynca. Turun'ün deyimi İle Batur 'avize gibi" tavanda asılı
kalmış». Gurler'in ise hesabının başka olduğunu olaylar göstermiştir.
Bu nedenle, bu grubun 12 Marttan sonra bir eğilimi ve görüşü oklu
ğunu söylemek hata* olur. Gerçekte bu grup 12 Marttan önce 9 Martta
tavsiye edilen görüşü, kendi şahıslamda yansıtmışlardı. Bu görüşü. ()on
Türk geleneğine uygun, küçük burjuvanır asker kesimine dayalı. Atatürk
çü anlayışla. 27 Mayıs Anayasası na daha da sosyal içerik vererek, za
manla halkla bütünleşme amaena yönelmiş ve tur ölçüde, tam bağımsız
lığı kendne şiar edinmiş burjuva radfcallzmı olarak niteleyebiliriz.)
Zoraki Beraberlik Tarttı 22 Oc/fc 1971. O günkü Milli Gürvenlk K ır ulu toptanını, bayt tartış
m a» geçiyor. Hükümet kanadı suçlamalan k a b il etmiyor ve "Askeri Cunta gebe ne yapa
ca k»' deriliyor Toplantıdan o gün de sonuç çA m ıyor Ancak. Cum nuıbaskan Cevdet Surtay.
kamuoyunu tatmin Mr tebliğ yaytnlanmasm ister Tebkg metni üzerinde de artajmarlık
lar çfcınca komutanlar KOjk ün arka kapandan gazetedere görünmeden çkartar Gerçekte
yariyana duran generaller a/asnda da ciddi a n lıy ra rlk la r vard ı ve bunlar kaa br süre sonra
su yüzüne çkacaktır Cuntada/ Kara ve Hava karargaMamda aylardır çakyaıak bir müdahale
nin planın yapm ışlar v e hazrkkları tamamlamışlardı Plana g öre TSK. Gürler Batur U m u
öncülüğünde yönetime d koyacaktı rtanda Tagm aça ye t yoktu.
iCumhuriyel
490
"Evet. muhttTAyı ImzAİAiiterı Ağladım. “
M T a ğ rrv *
M.Ban# anlatıyor:
11 Man günü Memduh Paşanın çağrısı üzerine saat 17.30'da üç Ko
mutan Genelkurmaya gittik ve konuşmaya başladık. Memduh Paşa çok
sinirliydi. Blzlere hitaben: 'A çık konuşalım, son üç gü n d ü r bir ihtilal ha
vası ve hazırlığı içinde yaşıyoruz, ne oluyoruz?" dedi.
Evet Genelkurmay Başkan Batur'dan açfcca 9 Martın hesabını soruy
ordu. Batur'un ne yanıt verdiğini bilemiyoruz: ancak 9 Martn karşılığı ve
ne olacağı bir gün sonra ortaya çfcacaktı Türkiye yakın çağ tarihine *12
MART MUHTIRASI' olarak geçecek süreç başlayacaktı.
10 Marttaki Genişletilmiş Yüksek Komuta Konseyi toplantısndan
sonra. 11 Mart sabahı da komutanlar, bir kere daha bir araya geldiler ve
günlerden beri geliştirdikleri muhtırayı son defa gözden geçirip İmza et-
tier. Başlangıçta Genefcurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç.
muhtırayı İmzalamak İstemedi. Muhsn Batur muhtıra metni Üzerinde ba
zı İlaveler yaptı.) 183)
491
12 M A R T MUHTIRASI
492
"Haber M üdürü sen m isin?" " A l şu z a r f ı "
Doğan Kasaroğlu (TRT Haber Müdürü): "Saat 1:00'e doğru önde Mu
sa Paşa, arkasında da İki tane albay TRT'ye gelcMer. Havacı abayn adı
Kenan Tunusluoğlu'ydu. Denizci abay da Fuat Uğur du, tilerinde bir sa-
n zarfla geldiler. Musa Paşa sarı zarfı bana uzattı: Doğar» Kasaroğlu sen
misin?' dedi. Beni' dedim. Haber M üdürü sen misin?' Benim'. 'A l şu
zarfı' dedi. Aldfc zarfı. Açabalır m iyim ' dedim. 'A ç tabii’ dedi. Açt*.
baktık: ihtilâl.'
Muhtıra metni hemen mumlu kağıda yazılarak çoğaltıldı ve nöbetçi
spikere verildi. O da metni kaptığı gibi. Haber Merkezi'nın arabasına at
layıp. Radyoevı ne koştu. Saat tam I3:00'te TRT radyoları, tüm ülkeye
nöbetçi spiker Çetin Çeki nin sesinden ihtilâl bildirisini duyurmaya başla-
d ı.(l84)
‘ Muhhra’ . radyodan duyulur duyıimaz. ilk tepMer de gelmeye baş
ladı: tepMer çoğunlukla. "Mtiuıra'nın lehine görülüyordu, pek karşı çı
kan yoktu... Aynı gün hükümetin istifası gelince, erken sevince kaprfan
bazı 'Gençlik Örgütleri' «e 'Kitle Kuruluşları' yayımladıkları bildirilerde.
'Muhtra'yı desteklemekte sakınca görmemişlerdi; bu kuruluşlar arası
da. hemen akkmıza gelenler: Dev-Genç, TMGT (Türk Milli Gençlik Teşki
latı). TÖS (Türkiye Öğretmenler SendAası). DİSK (Devrimci İşçi Sendika
ları Konfederasyonu). DAD (Devrimci Avukatlar Demeği). ÜNAS (Üniver
site Asistanlan Derneği). THC (Türk Hukuk Kurumu) ve bazı Meslek Oda
ları vardı...(185)
Koca Meclisten Bir Kişinin Sesi Çıkabilmişti
“ Muhtırayı Mecliste o ku ta m a ısın u . "
“k i r a z e d i y o r u m ”
D emir el H e p s i k u tu gibi... Tek ses y o k kİ arkamda."
493
hüküm yoktur. Bu nedenle söz konusu muhtırayı Meclis te okutamazsmız. *
Korkmazcan'ı kendi partisinden arkadaşları da dahi kmse destekle
miyor. Başkan Vekili Turhangi de. komutanlardan gelen metni okutmak
ta içtüzüğe aykırı bir durum ve sakınca görmediğini söylüyor. Metin
okunmaya başlıyor.! 186)
Süleyman Demirci (Başbakan): "Bir Cum huriyet e ve bir Parta-
mento ya bir kişi, İki kişi sahip çıkarak bir yere varamazsınız. Gönül
İster İd herkes ayağa k aksın. Bir kişi çiuyor. Esas mesele muhalefetin
d i. Mıiıalefet kalkıp Ne oluyor' diyecek. Hep kuzu gibi... Tek ses yok kİ
arkamda... güç yok. Nasıl, neyle gideceğim güvenoyuna, vesalreye? Ya
ni bir de güvensizlik oyu alıp, kendimi muhtıranın hedefi olmaktan çıka-
np. Meclis'İn hedefi ml olayım?*
Yapacak bir şey kalmamıştı. Ordu, siah elde bekliyordu. Sunay "Bem
de devre dışı bıraktılar. * diyordu. Meclis sessiz, basın ve muhalefet tepki
sizdi. Demırel. yaşamının en zor kararını orada verdi. İstifa edecekti.
494
Demirci Karşıtları ve Solcular
“Bolyoz İndi, Demir d bitti. ”
Sevinci İçinde Darbecilere Alkış Tutuyorlardı
Balyozun Kendi Kafalarına İneceğini Anladıklarında
İş İşten Geçmiş Olacaktı
13 Mart sabahı gazete sat»» çocuklar heyecanla 'H ü k ü m e t İstifa e t
diye bağdıyorlardı. Başbakan Demırel. 4 generalin tek sayfalri* bir
t i."
muhtırasıyla devrllrvermlşti.
Demrel'ı devren 4 general o sabah Cumhurbaşkanlığı Köşkü nde Uk
kez kameraların önüne çıktılar. Sabah gazetelerini onlar da okumuş ve
memnun olmuşlardı. Gazeteler özellikle sol Örgütlerin muhtıraya destek
mesajlanyla doluydu. Dev-Genç. DİSK. TOfk-lş. Türk Hukuk Kurumu,
Türkiye öğretmenler Sendikası gibi pek çok örgüt. U m b k şaşkınlık
İçinde müdahaleye alkış tutuyordu. Muhtvanın altında reformist ola
rak u n m a n Güder ve Baturun imlalarım görünce kendilerinden yana
darbecilerin kazandığını sanmışlardı. 13 Mart günü Çankaya'da faruk
Güder i gülümseten de buydu. Aynı gün. sol basr» da talihsiz bir deney
yaşıyor, yıllarca demokrasiyi savunan nice yazar, generalere destek yazı
lan yazıyorlardı.
“Balyoz İndi, Demirci bitti" sevinci İçindeydiler. Balyozun asri
kendi kafalarına İneceğini anladridannda İş İşten geçmiş olacaktı. O
gün. yüksek sesle ifade ed*en tek tepki AP'h Senato Başkanı Tekin Arı-
burun'dan geldi. Arıburunun muhtıra metnini Senato ya okuttuktan son
ra komutanları eleştirmesi AP’lllerln alkışlanma karşılandı. CHP ise sessiz
di. 12 Marta hâlâ teşhis koyamamışlardı. Oysa herkes İnönü'nün ne di
yeceğini merak ediyordu. Paşa, beklenen çriuşı 12 Marttan tam 3 gün
sonra. Meclis grubunda yaptı.
Alı Ihsan Göğüş (CHP Mlietvekılı): “Fevkalade şiddetli tur çıkış yap
tı. Dedi kİ. Bir Meclise askeri kıta gbi şunu söyle, bunu böyle yapacak
sın' demeye İmkan yoktur. İcranın emri altında bulunan kumandanların
takdir edeceği veya tenkit edeceği ölçüye göre hükümetler kalacak veya
kalmayacak. Böyle bir düzen demokrat** düzen değildir. Bu demokratik
rejim dışında bir rejim kabul etmeyeceğu." diyordu. Ancak bu ve “de
mokrat** rejim" sözcüklerini daha en az 12 yıl boyunca Türkiye'nin gün
deminden çıkarılacağını çoğu kişi bilmiyordu.
Darbe bu defada evlatlarını yemeğe başlayacak. 5 general, I amiral
ve 35 albay o gün apar topar emekliye sevk edileceklerdir. Gürler ve Ba-
tur'un bilgisi dahilinde, onların karargahlarında Demırel'! devirme hesap
ları yapanlar, yine Gürler ve Batur'un bilgileri dahilinde hem de devrik
Demlrel'm İmzasıyla tasfiye edildiler.
495
Daha bir hafta önce hazırlanan 'Devrim Anayasası nda Başbakan Yar
dımcısı olan Tümgeneral Çelil Gürkan. şimdi emekliydi. Daha sonra da
Zlverbey işkence köşküne götürülecek, kend tanımlamasıyla 'Zenda
mahkumu" gtol zincire vuniacaktı.
Başbakanlık verilecek Muhsin Batur ise arkadaşlannın tasfiyesini İz
lemekle yetindi.
M Batur: "fee rab« Ama bunlar en sivri olanlar tabii. Yanı çok ufak
bir tasfiye. Belki olayın İçinde 100 kişi vardı. 200 kişi vardı.'
İnönü, o gün grupta yaptığı konuşmada "Çok önemli bir 24 saat g e
çirdik'dedi. O Z4 saat İçinde İsmet Paşa, darbenin karşısından, yanna
geçmişti.
*9 Mart' dosyası boytece kapandı.
*12 Mart'ın hesaplaşması asi şimdi başhyordu...(l88l
496
Mart Muhtırası, aşağıdan b* hareketin önüne geçti. Radikal ve reformist
görünen bir adım atarak hareken etkisiz hale getiren komutanlar, mistya-
tfl ele geçirip. '9 Martp" olarak bilmen subaylara!!) ve onların sivi yan-
daşlarma tam zamanmda karşı koydular.) 190)
Daha sonra bunlarm her biri tek tek gözaltına alınacak ve Zlverbey
KOşkü'nde işkenceye tabı tutulacaklardır. 19701 yıllarda Kontrgerilla tar
tışmaları da boylece başlamış oluyordu.
( l 9 0 l f A h m a d a.g.e » 2 4 3 .2 4 4
(1 9 1 ) M A l ı Bir And. C.Oundar B Ç a p lı A g . e . *.217.
(1 9 2 ) Batur natıralırının y a y m tın d g ı |9€6 yılında jO yle yazıyor. "Bu atamanın nasıl g e r
çekleştiği konusunu ne o zaman ne de sonradan kimseye sorm adım bugün bu konunun
doğrusunu b le C um n urb a >a n »g ı G enel Sekreteri General O n at A (3an h a ya na e ğer ken
disi açtılarsa tartıe hizmet e tım j otar karasaldayım.*
(1 9 3 ) M A » Bir and. C Dündar. B Ç aplı, a g .e . s.218.
497
Askerlerin NUfle Programlarının Havada Kalışı
Muhtıra Yazıp Şu Şu Reformlar Yapılacaktır Demek Kolay
Başbakan Erim olmayacak duaya amin demekle meşguldü. 2 Nisan
1971 de Millet Mecksı ve Senato da. Hükümet programını okudu. Prog
ramda şu hususlar dikkati çekiyordu.
• Anayasa'nın gösterdiği doğnituda yapdması zorunlu reformların
hiç beklenilmeden gerçekleşmesi zorunludur. Bu nedenle Türk kamuoyu
karşısına "Reform Hükümeti* olarak çıkıyoruz.
• Atatürk İlke ve devnmlerl tüm olarak uygulanacaktır. Laiklik ilkesi
tam olarak uygulanacaktır.
• On planda yapabileceğimize İnandığınız ve yapmaya karartı oldu
ğumuz reformlar şunlardır:
Toprak reformu, milli eğitim reformu, mail reformlar, hukuk ve
adalet reformu, devlet kesiminin yeniden düzenlenmesi (İdare reform),
enerll ve doğal kaynaklarla ilgili reformlar. Erim, toprak reformu, lalkkk.
Atatürkçülük diyerek: devrmcı tabanın tepkisini sindireceğim sanıyordu.
Oysa yaptığı hatalar tam tersine yeniden anarşik bir ortam yaratacak».
Önceleri yeniden yapılanma ve reform teonlen üreten M.Batur. Erim
programı Içm şöyle diyor: Görüldüğü gibi, bu program hiç olmazsa teori
de-. 12 Mart Muhtırası nın Silahlı Kuvvetlerin ve bum şimdiye kadar di
le getirdiğimiz düşüncelerin tümünü kapsıyordu. O hakle bu programın
nesme karışacaktık? Biz gidişattan ümitlenirken Nihat Enm. Hükümet
programı Meclls'te tartışılırken, kendisinden beklenmeyen ve o günün
ortamına göre siyasi gaf sayılabilecek bir söz sarf ettL Meclise hitaben
dedi kİ: ~& u p r o g r a m s îz le r le . P a r ti lid e r le r i y le b ir lik t e g e r ç e k le ş t i r e c e ğ iz .
S k s ık S a y ı n D e m i r d i z i y a r e t e d e c e ğ i m . O g e l m e z s e b e n g i d e c e ğ i m . *
Yanında değildik ki eteğnl çekelim veya Meclis te her zaman yapıl
dığı gibi kürsüye pusula gönderip durumu düzekelim.(l94)
Nihat Erim hükümeti, Parlamentodan 321 güvenoyu alarak göreve
başladı. Bu nafile' program uygulanabildi mİ?... Büyük ölçüde hay». Ne
den böyle oldu?.. Çeşidi nedenler var.. Meclis aynı meclis, partiler aytn
parti, "K afalar aynı ve bütün bunlara ilaveten fctidardan uzaklaştığı İçin
Adalet Partisi Genel Başkanı'nda kişisel tur b»ukluk ve kırgrnlık var.
Hepsinden daha da onemhsı ise. yavaşlayıp duracağna. tam tersme
anarşi tırmanmaya, olaylar artmaya başlaynca... Anayasa değişikliği, sert
önlemler ve hümyettem kısıtlanmasını isteyenler başta Org. Tağmaç ve
bazı «yası liderler olmak üzere hak ve güç kazanmaya başladılar.<!95)
(1 9 4 ) MUM*acı v e siyasetçi m a n tıg n n tip * bit göstergesi Batur. E tim in Demıtei den g ü
venoyu alablm esl ıçm ona muhtaç olduğunu nastda laik etmiyor.
(1 9 5 ) M Batut. a .g e .. s.313.
498
ko ltuk.™ n tn m ‘Tedbirler balyoz g ib i kafalarına İnecektir."
"Bu Anayasa bize lükstür." «*<%*«de...
Sol eylemciler 12 Mart şaşkınlığın) çatn* atlattılar. Ve Nisandan İti
baren olaylar yemden patlak verdi. Zaten çoğu üniversite kapalıydı ve 67
bin genç sokaktaydı. Mıiıtemel eylemlere karşı Ankara ve İstanbul'da
kntlk noktalar sıkı koruma altına alınmıştı ama yine de bankalar soyulu
yor. bazı zenginlerin çocukları kaçırılarak fidye İsteniyor ve yine sağda
solda bombalar patlıyordu. Nisan ortası. 9 Mart örgütlenişini dışarı sızdr-
makla suçlanan General A tıf Erçıkanın evi de bombalaranca Erim gürle
di. Bir radyo konuşması yaparak o ünlü sözünü söyledi:
T e d b i r l e r b a l y o z g i b i k a fa la rın a i n e c e k t i r ."
Bu. yaklaşan depremin I* sinyaliydi. Milli İstihbarat Teşkilatı. Bakan
lar Kurulu'na 7 saat süren bir brting vererek durumu özetledi: " A ş ı n s a ğ
ve a ş ın s d e y l e m h a z ı r lı ğ ı i ç i n d e y d i . A d l e n ö n l e m a lı n m a s ı g e r e k i y o r d u .
A n a y a s a d e ğ iş t i r ilm e li ve s ı k ı y ö n e t i m İla n e d i l m e l i y d i ...'
Hemen ertesi gün 11 İlde sıkıyönetim karan alındı. Art* ülkeyi. Cum
hurbaşkanı Sunay. Genelkurmay Başkan Tağmaç ve MfT Müsteşarı Fuat
Doğu dan oluşan tur sacayağı yönetiyordu. Büyü* reformlar vadederek iş
başı yapan Erim Hükümeti daha birinci ayın sonunda devre dışı kalmıştı.
499
P a ra n o y a k İA ş a n Bazı Odaklar Bırakın
“Antlemperyallım” Diyenleri, "Laiklik" ve "Kemalizm”
Diyenleri Bile DU>man İlan Etmişlerdi
Bu İşgüzar yetkilileri!) öyle bir süreç başlattı kİ brakn radikalleri, sap
uzun, sakak olan kendi halinde insanlar sokaklardan toplanarak er traşı ya-
pıkyordu. Evlerdeki kütüphanelerden 'Lazousse' anslklopedien ble ‘ Rus'
kitabıdır diye götürülüyor, yüzbinlerce ata yadigarı müzelik antika sâahlar.
kama, yatağan, ktçlar da guvenlıkfl) nedeniyle toplatılıyordu. Tüm bunla
rın kayıt ve envanteri tutulmamış. 1000 yıllık büyük bir etnograflk tarh ha
zînesi yok edilmişti Aydın da Efelerle ilgili be kitap çalışması yaptığım sı
rada. ünlü Efelerin evlat ve torunları, 12 Mart sonrasındaki sılah(!) toplama
surecinde birçok Efe yadigarı antfca silahı korkudan Menderes Nehrne at
tıklara söylediler. Neden? Çünkü sıkıyönetim sorumluları yaptfclan duyu
ruda. silahları kendiliğinden teslim edenler hakknda yasal İşlem yapılma
yacağını bildirmişlerdi. Buna rağmen, teslim edenler hakkında sonradan
suç duyurusunda bukjnmaktayckiar.
O günlerde fotoğrafp be arkadaşımla Silivri Yoğurt festivaline fotoğ
raf ve film çekmek İçin gitmiştik. Restoranda yemek yerken, tebdil kıya
fette bizi izleyen polisler tarafından gOzaltna alındık. Herkesin Içnde
‘ o n la r ı y a k a l a d ı k ' diye merkeze telsizle anons ettiğinde, çevredeki hal
kın büyük tepki ve hakaretlerine maruz kalckk. Bir süre nezarette iade
miz alındı, filmler makneden sokulup el konuldu. Neden sonra bir yan
kşlık yapıldığını söyleyerek, bizi serbest bırakolar Kendierine ‘ N e d e n b i
z i g ö z a lt ı n a a l d ı n ı z ? " dediğimde, fotoğrafp arkadaşımın sakallı o İmasn-
dan şüphelendiklernl söylediler. Oysa fotoğrafp. Silivri eski Emniyet
Amıri'nln oğluydu. Zaten bunu tespit etmemiş olsalardı, herhalde gün
lerce hangi berbat nezarette gözaltında kalacak, işkence görecektik.
Yönetimin bu akıl dışı davranışlarına binlerce örnek vehleblllr. Ancak
durum giderek öyle bir hal ak* kİ. her şey kontrolden ç*tı Neredeyse
kışla mantığı İle kimi zaman bölükte birinin muzırlığı yüzünden tüm bö
lüğün cezaya çarptırftması gibi, binlerinin eylemleri nedeniyle özellikle
tüm aydınlara suçlu veya potansiyel suçlu gözüyle bakılchğı ganp ve in
safsız bir durum ortaya çıktı.
500
lardi: ‘ israd Başkonsolosu Elrom kaçırılmış.* Binanın önündeki varilde bir
de bildin bulundu. Elrom'u kaçıran. Türkiye Halk Kurtuluş Partısl-Cephe-
sı adi bir örgüttü. THKP-C- 3 gün ıçnde tüm devnmcller serbest bırakıl
mazsa Başkonsolosun öldürüleceğini duyuruyordu.
Başbakan Erm haberi alınca sapsarı kesildi. Yardımcısı Sadi Koçaş'tan
hemen tur bildiri hazırlaydı. akşam haberlenne yetiştirmesini İstedi. Saat
22:45'te bizzat Koçaş tarafından radyoda okunan bildin özetle şoyleydl:
‘ K o n s o l o s h e m e n s e r b e s t b ır a k ılm a z s a ö r g ü t l e u z a k y a k ı n iliş k is i b u
lu n a n la r. g e n ç l e r i k ış k ırta n la r d e r h a l g ö z a lt ı n a a lın a c a k . A d a m k a ç ıra n la r
ve o n la r a y a ta k lık e d e n l e r İd a m la y a ğ l a n a c a k E l r o m ö ld ü r ü lü r s e , b u k a
n u n g e ç m i ş e d o n u k o la ra k d a u y g u la n a c a k . *
işte 12 Martın ünlü İnsan avı böyle başladı. O gece ülkenin dört
bir yanında fişlenmiş ne kadar yazar, aydın, politikacı, hukukçu, ga
zeteci, sendikacı varsa gözaltına akndı. 48 saat içinde İçeri ahnanla-
nn sayısı 500'ü buldu.
işe şahinler el koymuş ve "Balyoz harekâtı" başlamış, İstanbul Sı
kıyönetim Komutanı Orgeneral Faik Türün, neredeyse yönetme el koy
muşta Ekomun kaçırılmasıyla ilgili arananlar arasında kimler yoktiki.
Yılmaz Güney, Doğan Avcıoğlu, Muammer Aksoy, Yaşar Kemal, llha-
ml Soysal, Kemal Tûrkler. Bahri Savcı, Uluç GOrkan, Fakir Baykurt,
Uğur Alacakaptan, Behlce Boran, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi rece ünlü
İsim vardı, öğleyin Başbakan Erimle yemek yiyen Anayasa Profesörü
Bülent Nuri Esen akşam evinden gözaltına atamıştı. Uğur Mumcu İle
birlikte gözaltına alınan SBF Dekanı Mümtaz Soysal ın götürükişü ise da
ha çok. kötü yazılmış bir tiyatro senaryosunu andırıyordu.
Sonunda THKP-C nln verdiği 3 günlük süre doldu ama Elrom buluna
madı. LHkenm S00 aydını adeta Israilli konsolosa karşı rehin alınmışlardı.
Ancak yine de sonuç aknamıyordu. Sıkıyönetim, sonunda 22 Mayıs Cu
martesi gecesinden itibaren İstanbul'da sokağa çıkma yasağı koydu ve
24 saat şehri ev ev didik didik aradı.
Sonunda 23 Mayıs günü Elrom. Nişantaşı'ndaki Hamarat Apartma
nının bir dizesinde bulundu. A ğ zı bantla kapatılmış, elleri arkasından
bağlanmış ve şakagma üç kurşun sıkılmıştı. 30 Mayıs 1971, İstanbul.
d u r m a m ı z ı n a n l a m ı k a lm a z , çekip gidelim I”
Kjfcan A K jra o v ru n o g lu
501
gosterdier. Karaosmanoğlu bir keresinde 'B i z i d e s t e k le y e n le r i iç e r i tık a r
demişti.
la rsa . b i z i m b u r a d a d u r m a m ı z ı n a n la m ı k a lm a z , ç e k ip g i d e l i m ! ’
özgürlüklerin topyekûn yasaklanmasına geliyor. Temmuz 1972.
S*a
Türkiye'nin derideki 30 yılını etkileyecek bir kırılma noktasıdr. Yönetimin
dayanağı olan halkın gücü yasaklarla yok ecfclmektedlr. 12 Eylülde. 28
Şubatta. AB adaylığrtda. Kıbns. Irak. IMF ilişkilerinde yönetimler, tasfiye
edilen aydınların desteğim çok arayacaklar ve sorumlulukta yanlız kaldık
larım göreceklerde
"Şimdi yapılacak İş... Üniversite, TRT özerkliklerinin
kaldırılması ve diğer Anayasa değişiklikleridir.”
fC C rter
502
yet 2 Aralıkta kaçınılma* son topluca imzalanarak İstifa mektubuyla gekİL
Hem de öylesine bir istifa mektubu ki 12 Mart yerden yere vuruluyordu.
Demlrel'ın yapamadığını blıkaç ay sonra Ertm'ln çok güvendiği 'Be
yin takımı' yapacaktı.
Bu 'Devletçilik' ve 'Reformculuk' oyunu artık bitmeliydi. 8 aydır. İp
leri Genelkurmay ın elinde olan bir oyunda figüran rolü oynayan 11 re
formist bakan, o gün bir araya gelip Istfolannı yazdılar. Art* Erim in de
yapabieceğı bir şey yoktu. 11Terle birlikte Hükümet de çöktü. 2. Erim
hükümetinde art* 'Atan çocuklar' yoktu ve bu kabine, ancak 4 ay ayak
ta kalabilecekti. Reform hayalleri suya düşmüş. 12 Mart, beynini yitirmiş
ti. Ama giderayak göreceği bir hesap vardı. Tıplu 27 Mayıs gibi...(197)
503
Batur sonrasını şoyte değerlendiriyor:
'A r t ı k b u n d a n s o n ra o la y la r ın a k ış ın a h iç b ir s u r e t le h a k im o la m a z d ık .
H e d e f i m i z S ila h lı K u v v e t l e n fa z la y a r a a lm a d a n b u d o n e m i n İ ç i n d e n ç e k ip
ç ık a r m a k o l m a l ı y d ı B iz s iy a s e t b i lm i y o r d u k , a m a s iy a s i p a r t ile r d e e n a z
1198)
b iz im k a d a r b u n o s y o n d a n y o k s u n d u la r.
Başbakan Erim yenden Istfa etti ve hatta yerine yapılacak atamayı
beklemeden İstanbul'a gitti. Ferit Melen 22 Mayıs 1972'de yeni hükü
meti kurmakla gorevlendlnldl.
Giderek sıkışan üst komuta heyeti, 3'üncü maddeden kıl payı çark et
ti Zaten içinde bulundukları açmaz, bir de böyle bir sorumlıiuğu kaldı
racak durumda değildi. Tağmaç ne demişti: T ü r k i y e ' n i n h a l v e g e l e c e
ğ i n i t e h lik e y e d ü ş ü r e c e k tu tu m v e b e y a n la r a k i m d e n , n e r e d e n g e l i r s e
g e l s i n , a s la m ü s a m a h a e t m e y e c e ğ i z ."
“Z i r v e d e k i r a ş a l a r s a ğ a o y n a m ı ş , s o l u e z m i ş t i .
B ö y le c e s a ğ g r u p la r a Ç a n k a y a K ö ş k ü d a h il
t ü m k a p ıla r ın a ç ıla c a ğ ı s ü re ç b a ş la m ış t v ."
504
sürecinde ortada kalan binlerce dava ve daha sonrasında olabilecek olay
lar ıçm gerekli görülmüştü.
Evet. '12 M a r t s ü r e c i s o n a e r d i d e n s e d e . b u d ö n e m d e n g e r e k li
d e r s le r a lın m ış m ı y d ı ? ' Bu sorunun yaratının "ever' olduğunu söylemek,
hemen sonrasında yaşanan olaylara bakarak çok zor.
14 Eklm-8 Kasım 1973 te milletvekili ve senato üçte b* yenileme se
çimleri yapıldı. Sonuçlar şöyleydl:
Partilere göre milletvekili sayısı:
CHP 185. AP 149, MSP 48. DP 45. CCP 13. MHP 3. T8P I.
Partilere göre senatör sayısı:
CHP 25. AP 22. MSP 3. COP I.
Bu tablo muhtıracıiann İstediği tablo değildi. Ancak bilerek veya
bilmeyerek demiyorum. Bilerek bu sonucu muhtıraolann kendileri yarat
mıştı. En güvenilir kurum dan TSK*ran zirvesndekıler solu ezmiş, sağa
oynamıştı. Boylece radikal sağ gruplara bir daha kapanmamak üzere tüm
kapılar açılmıştı. (İleride 28 Şubat süreci ve sonrasındaki ordu uyanlannın
hepsi sonuçsuz birer söylem olarak kalacak. 2003 te Milli Görüş kökenli
ler tek başına iktidara gelecektir.) Yani 'laik'- 'gelenekçi' çatışmasında,
nüfusunun %97'sl müslüman olan Onasya. Ortadoğu coğrafyasındaki bir
ilke olan Türkiye'de siyasallaşmış ıslârran seyri başka ne olabtedi kİ?
Ecevıt 19 Kasm 1989 da İzmir Eczaalar odasında yaptığı konuşmasında
şöyle diyor:
'özellikle 12 Mart askeri yönetim döneminde bunun belirgin örnek
leri görülmüştü. O doneme girildiğinde ben Cumhunyet Halk Partısi'nln
Genel Sekreteriydim. Partide Demokratlı Sol hareketi başlatışımızın üze
rinden de henüz ancak beş-altı y i geçmiştt ve bu harekete karşı Partnn
içinde de dışında da kuşkular sürüyordu. Askeri müdahaleyi yapan ko
mutanlar. Adalet Pattisı'yle birlikte Cumhunyet Halk Partisi ni de. kurduk
ları panter üstü' hükümete katmak istemişler; Hükümetin başma da CHP
içinde Demokratlı Sol harekete karşı çfcan bir politikacıyı getirmişlerdi.
Böylece, Müdahalenin, yalnız demokrasiyi kesintiye uğratmayı ve sı
nırlamayı değil, aynı zamanda Demokratik Sol hareketi eritmeyi de
amaçladığı belli olmuştu.
Partimin çok saydığm lideri rahmetli İsmet İnönü, askerlenn bu is
teklerine uyunca, ben, kendisiyle ters düşerek Genel Sekreterlikten aynl-
dım: aynı zamanda asken müdahaleye de sert bir dille karşı çıktım.
Bunun üzerine kendilerini 'İlerici aydın' olarak taramlayan kesimlerden
ve gerek Parti İçindeki gerek Parti dışındaki bazı 'sol’ çevrelerden bana
yaygın ve ağ» eleştnler geldi. Müdahaleyi gerçekleştirenler başlangıçta
'sosyal reformlar' yapacaklarını One sürüyorlardı. Belirttiğim kesimler ve
çevreler de bu konuda sevinçli bir beklenti içindeydiler: İşte askerler
505
geldi, reformlar yapacağım söylüyor, daha ne İstiyorsun. ' d y e bana
yükleniyorlardı. O aşamada sosyal reformlar» askerlerden beklenemeye
ceğini: üstelik reformlar için askerlere umut bağlamanın demokratlıkla
bağdaşmadığım düşünemiyor veya kabul edemiyorlardı. B r yandan sos
yal demokrasiyi veya demokratik solu eritmeye kalktşaniann. bir yandan
da halk yararına reformlar yapmaların» bir çelişki olacağını da goremiyor
lardı Nitekim, askerlerden sosyal reformlar bekleyerek müdahaleyi
alkışlayanlar, birkaç haftaya kalmadan ağır U r hayal kırıklığına uğra
yacaklardı. o günlerin ünlü deym iyle kafaları balyozla eziecektı "(199)
506
başbakanlıktan İstifa edeceğini Cumhurbaşkanı na bildirdi ve hemen he
men 18 Eylülde İstifa etti. Boy ece her zaman olduğu gibi yeniden hükü
met kurma entrikalarıyla sahaya çıkarak birbirlerine top ve çelme atma
oyunlarna başladılar.
I Ekimde AP Genel Başkan Süleyman Demir el. Cumhurbaşkanndan
hükümeti kurma görevini alarak, solun ve komünizmin karşısında bir hü
kümet kurulması İçin tüm siyasi partilere çağrıda bulundu. Buna karşın
Ecevlt: 'H e m sağ partiler hükümet kuramıyor, hem de azınlık hükümeti
ne olanak tanınmıyor. Bu durumda bunalımdan çıkılman güçtür. Çözüm
yolu erken seçim veya azınlık hükümetidir. ~ Erbakan, Dem/el'sız bir ko
alisyondan yanaydı. Ancak bir yandan renksiz de olsa AP'ye göz kapı
yordu. 6 Ekimde Demir el. başarısız girişimleri sonucu hükümeti kurama
yacağını Cumhurbaşkanına iletti ve görevi İade etti.
Artık hükümet kılamamak günlük İşlerden biri haline gelmişti. 7 Ka
sımda Ecevıt de Cumhurbaşkanı Korutürk'e giderek, hükümet kurma g ö
revini İade etti. Ecevlt'ln İsteği erken seçim veya azınlık hükümetiydi.
Türkiye 16 Eylül 1974 - 3 l Mart I97S arasını hükümetsiz geçirmiş. I
Mart kabinesi güvenoyu alamamışa Demire! 31 Mart 1975'te yönetimi
devraldığı zaman, onun da Kıbrıs ve bununla bağlı olarak silah ambargo
su sorunu vardı. Demir el I97S Mayısnda N A T O zirvesine katılmak üze
re Brüksel'e hareket etti. O günlerin Amerlkası'nda İse Vietnam mağlu
biyeti bir çöküntü yaratmış. VVatergate Skandali devtetn itlbanrn sars
mış. yürütmeyle yasama arasındaki İlişkiler bozulmuş, nazik dengeler al
tüst olmuş ve görevinden İstifaya zorlayan Nlaon'un yerine Ford gelmiş
ti. Brüksel'de Ford ve Demir el arasrtdakl aşağıdaki konuşma, kaderini
ABD 'ye endekslemlş politikacılar İçin ibret verici b* örnek sunmaktadır.
Demirci: “ Türkiye'ye uyguladığınız am bargoyu düşmanlık olarak
niteliyorum. Bizim harp ve sHah vasıtalarımızın tümü Amerikan menşey-
Itdır. I Dolarlık bir parça için 1 4 milyonluk tayyare yere çakılı kalmakta
dır. Türkiye'nin zaafa uğratılması N A TO 'n u n zaafa uğralamasıdır."
Ford: 'Haklısınız Sayın Demir el N A T O misyonunu fonksiyonunu an
cak böyle devam ettirebilir. ’
Dem irci: "Kuvvetli bir N A T O elzemdir diyorsunuz. Peki kuvvetli bir
N A TO , kuvvetli Türkiye'yle mi daha kuvvetli olur, yoksa zayıf bir Türki
ye 'yle mİ kuvvetli olur. ’
Ford: 'Llbettekl Türkiye'nin kuvvetli olması. N A TO 'n u n kuvvetini ar
tırır."
Dem irci: 'O zaman siz Türkiye’y e ambargo uygulayarak zaafa uğra
tıyorsunuz. Bunun adına düşmanlık derler. ~
Ford: 'Benim işimin çok gü ç olduğunu da dikkatinize sunmak iste
rim. Ambargonun kaldırılması konusu kongrenin bileceği bir iştir. Kuv
50 7
îlüniİH !
ini] jı
tU&lJıj
îi-â , v | “ î |
illimiy F 4 c .5 < ö
s%
îis ti
f!Ü!i|İ
i H ilm i t
■ 4 Ö ? U ’ s
Mm
vetler aynlığı prensibi nedeniyle kongreye müdahale, hele İcranın Water-
gate gibi bir olayla sarsıldığı dönemde müdahalem ters anlaşılabilir.'
De mir d : *Benim muhatabım kongre değil kİ Sayın Ford, benim m u
hatabım İcra. Kongreyi çözmek d e sizin işiniz. ’
ford: “K ıb n s ta n çekiBn bu İş bitsin. Eski statüye dönelim. Hem
Kıbrıs ta. hem savunma İşbirliğinde. ’
Demir el: "Nasıl çekilirim. İşgalci değıkm kİ. mütecaviz değilim kİ.
Kıbns meselesi bir meşru müdafaa meselesidir. '
Demlrel bu konuşma sırasında ısrarlı “ambargo Is hostlle" sözcükle
rini kullanıyordu. Yani ambargoyu düşmanlık olarak nltdlyordu.(200)
Bu tartışmanın devamı 25-28 Tem m uz 1976 Helsinki toplantısında
gündeme gelecek, bu görüşme sırasnda Ford. Dem ird e: ‘ Üsleri kapat
manız müttefik ruhuyla bağdaşmaz. 'D em lrel İse: ‘ Şiryandan Türkiye’nin
savunma gücünü azaltacaksınız. Diğer yandan müşterek tesis İşletecek
siniz. Bunun mantıki İzahı yoktur.’ diyecektir.
Kıbrıs Banş Harekatı ve Amerikan ambargosu Türk kamuoyunun ba
zı gerçekleri daha İyi anlamasma bir vesile olacak». Nitekim 1977 de ya
pılan ABD seçimleri sonrasnda başkan |lmmy Cart er. ne pahasına olur
sa olsun Kıbrıs s o rg u n u çözeceğini söylüyor, ö z d temsilcisi Clıffocdu
bu amaçla Türkiye'ye gönderiyordu. (Aradan 3 0 yıl geçtiği halde ne
ABD . ne de Batı dünyası hatta ne yazık kİ Türkiye'deki Amerfcanofiller
ve Eurofiller Kıbrıs gerçeğini anlamış değillerdir.)
Ülke yönetimine el koyan askerlerin çaresizliklerine karşın, siyasilerin
yaratıkları kaos, gerilim ve dünyann hail boyieyken. mail ve ekonomik
alanlarda neler olduğuna baktığımızda, yakın bir gelecekte 12 Mart as
keri darbesinin yanm bıraktığı operasyonları tamamlayacak bir sürece gi
rildiği görülecektir.
510
Petrol Zengini Arapların Dolar Vurgunlarından Oluşan
Yüzer Gezer Spekülatif Dolar Stoğundan
Kısa Vadeli Kolay Dış Borç (DÇM) ve Gurbetçi Dövizi
Hovardalığıyla Kalkınma Modeli
Tüketime Yönelik Yatırımlarla Hızlı Büyüme(l) Popülizm
"Lüks-Harcıâlem " Anlayışıyla
Tüketme Çılgınlığı Ardından
1978’de Gelen Ekonomik ve Mail Yıkıma
Nasıl Gidildi?
SI I
önce Her Şey İyi Gidiyordu
Cari Açık I972’de 8 Milyon DoUra Düşmüş
CİB I973’te 484 Milyon Dolarlık Fazla Vermiş
Net Döviz Rezervleri 2 Milyar Dolara Yükselmişti
512
kelerinin taleplerini çok aştı 1968-74 dönemindeki canlılıktan sonra A v
rupa sermayesinin işçi talebi tükenmişti.
Sermaye birikimi açısından daha önemli bir husus İşçi dövizleriydi.
Böylece. İthal girdilere dayalı sanayileşme devam edebildi Bürokratlar,
politikacılar ve dolaylı olarak, sanayiciler, torlu müzakereler veya siyasi
tavizler gerektirmeyen bu yeni döviz kaynağmdan pek memnunlardı.
Ortalama bir işçinin bir yılda gönderdiği döviz 1972'de 1.000 dola
rın üzerine çfctı. 1973-74'te 2.000 dolara yaklaştı. İşçi dövizleri I970'te
ihracattan sonra en önemli döviz kazandırıcı kalem olan net resmi trans
ferleri aşarak, petrol fiyatlarının artmasından önce. 1971 -73 dönem inde
ki bütün dış tkaret açığını kapatacak bir düzeye ulaştı. Bu kısa d ö
nemde İşçi dövizlerinin varlığı, Türkiye'nin ödemeler dengesi soru
nunu tek başına çözmüş gibiydi. I973‘te cari İşlemler fazla verdi ve
bu fazla rezervlere eklendi.
514
geslzlklerle reel geür artışına tanık oktu. Ne çare kİ. yatırımlarda, özellik
le kamu yannmlannda politik çekişmelerin yol açtığı savurganlık,
bunların sonuçlannın alınmasına pek olanak vermiyordu. Bu arada
gerek dünyada, gerek Türkiye'de altın önemli bir plasman kalem hakne
gelmişti. Negatif reel faiz hadlerinden kaçınmak için, altına plasman ya
pılıyordu; çünkü döviz üzerinden getirisi en yüksek olan portfollo kalem
dünyada da. Türidye'de de akın olmuştu. I974'te 18 ton altın girerken,
b u miktar I975’te 55 tona, I97 6 'd a İse İki kat artarak 115 tona çdt-
tı. Türkiye toplam akın girişlerinde dünyada 4. sıraya, altın mücevhe
rat yapımında 2. sıraya, akın para basımında da 3. sıraya yükseldi.
I976'ya gehndlğnde. içeride altm satın alnması İçin yapdan harcama,
özel artı kamu tahvili satışlan toplamının üçte birine ulaşmıştı. Bu arada,
otomobd fabrfcalannın önünde uzayan kuyruklar, dış dünyaya İndirimli
kürk satışlarına geziler, dünyanın dört bir yanından markasına bakılma
dan alman traktörler, devletin tarım ürünlerinden petrole kadar gelişigü
zel yaptığı sübvansiyonlar vb. toplumun sürdürülmesi olanaksız den-
geslzllklere dayak bir "5odom ve Gom ore” yaşantısına glrdlglnl gös
teriyordu.(202)
D ö viz savurganlığı yalnızca mal ihracat ve ithalatında olmadı. Turizm
g b l genelde Akdeniz üfcelerl Içm önemli bir döviz geliri kaynağı olan bir
hizmet kaleminde Türkiye açık vermeye başladı. İyi koşulların döviz re-
zevrlerını artırdığı donemde kişi başma döviz tahsisi, turistik gezlerde
200 dolardan 800 dolara kadar çıkarılmıştı. Aşırı değerlenmiş döviz ku
ru. dış gezleri orta gekrlı yurttaş İçin dahi ucuz hale getirince, turist har
camaları I974'te 152 milyon dolardan I977'de 268 milyon dolara yük
seldi; çok pahalı bir ülke haline geldiği ayrıca tcvtst dövizinin bir bölümü
karaborsaya gittiği İçin de. turizm gelirlerinde artış olmadı. 1976 ve
I977'de sırasıyla 27 ve 64 milyon dolar tutarında turizm bilançosunda
açlı veriliyor, net gelirler negatf oluyordu.
Bu fuıyada güvenilen bir kaynak işçi dövizleriydi; ne var kİ. kısmen
döviz kurunım caydırıcı etkisi, kısmen dışandakl işsizlik ve durgunluğun
etkisiyle. 1974'ten sonra bunlar da azaldı, bir milyar dolara bile ulaşama
dı. Asıl güvenlen dış dünyadan borçlanmanın kolaylığıydı. Petro-dolar-
lan veren uluslararası bankalar m em nundu, çünkü kârlı plasman ala
nı buluyorlardı. Batı ülkeleri memnundu, çünkü İhracattan aksamıyor
du. Alan da memnundu; ülke böylece bunalımın etkisini geciktireblldlği
gibi, ithalata dayak bir suni refah yaşayabiliyor, bu arada aracı yerli ban
kalar da İyi kâr ediyordu.(203)
515
" Sodom ve Com ore Y***ntıs ı" n a : w l u « wi
1977 yık Tü rk iye 'd e k a r}k a }iltm } e n büyük boyutkj ekonom ik k ru v e pahalkfc y ık ım d a n U
n olarak ha trlanac aktır D ü n ya petrol knziyle sarskvkcn. Tü rkiye bol t}çı dövizleriyle savı*
g arlık ya pıyo rdu. I9 7 4 'te ithal e dilen 18 to n a lin . I9 7 6 'd a 1 15 to na çıkım }, yurt ck}inıU
indirim li kürk satı;Janna g e z le r d ü ze n le tirke n . lüks e }y a ithalatı desteklerim i}, akaıyakr
sübvansiyonlarla ço k ucuza tüketilm ekteydi. A n cak g ıd ıd ır g e ç fark edildi v e Byat artıjJ.ın
zin cirle m e b e }e k ıld e 1977 y k n d a u ygulam a ya ko n u ld u Türkiye yo k la r, kuyruklar v e i}U r
ler ülkesine d o n u } t u N orm al beslenm e için a k d e m bütçelerrvden ayvm a la n gereken pa
ra 1 9 6 6 y a oran la k ı kat a rtı} gO ste n rke a be yandan d ö v iz rezervleri v e y ı r t dışında ç.4
}a n ısçkerrı g o n d e rd ğ ı d övizle r hu la a za lım }, b u nedenle d i} ülkelerden alman kredi!
faizleriyle, vadeleri ge le n a n a para Ö d e m d e n a k s a m }; v e d i} d ü n y a k a ra m d a k i güver iı
İlk s a m im i}, ödem eler dengese kam u kesimi har ca m alan a lt üst o lm u }. yatrım lar d jrmu>
tu. M a k y e e s k ı bakanlarnclan A 6 Kalaogkı. o günler ıç n söyle d iy o rd u '1 9 7 4 m o d e l M i
dede* j r .e u y U dolm uşçuluk, flo g .ır K öp rüsü ile Cûdlepe ge ce k o n d u su yan y.vu ı su regd ı ı
U « e k * b u n u kim se d e ya d ırg a m az Ö z e l a dım la r anfmazs .1 b u d u ru m um ukruyacak
uzağa g id e r " diy o rd u Gerçekte yasanan bu sıkıntılardan h ç ders atam ayacak, daha
rakı d ö n e m le rd e d e benzerleri, ülkeyi b » anda y o k s «ila }tra n krizler art arda gelecektir
H a yd a r A talay (4 4) A h m « t A pay dm (40)
(204) KorVut B o a n » . a j e „ 5 .1 2 »
(205) Ç j g U ı K eyfet. *TOrtdye‘d e Devlet ve Sn«atr*. Ilettjlm. 1995. s.2S0.
518
D ö v iz Suyunu Çekince
Sanayiciler ve Tüccarlar
Uyuşturucu Madde ve Kaçakçıların Lllndekl Dövizi
Satın Alarak Bir Yandan da Yurda Kaçak Girdi Sokarak
Ayakta Kalabiliyordu
519
oranında oldu. Yatırımlara G SM H 'dakl payı % 1 9 .8'de n. I977'de
% 25.2'ye yükselmişti Bu arada tasam/ oranı % 17.5'te kaldığı kay
nak dengesindeki açık giderek büyüdü. GSM H'nın % 2 .4 ünden önce
%5'lere. I977'de de % 7 gibi. Türkiye Cumhuriyeti kurulalı beri görülme
dik bir orana yüfcseldk Tabii, er/lasyon da frtayışa geçti.
1974 te %30'a yükselen TLFE'nln artış hızı, gerçi 1975 ve 76 da sıra
sıyla % I 0 ve %15.6'da kalmıştı. Genişleyen İthalat hızlı G S Y H artışı, dı
şarıdan yansıyan fiyat artışlannın yavaşlaması. İçeride fiyat artışlarını ya-
vaşiatmıştı. Ne var k i DÇM'lerln(207) banka sisteminde hızlandkdığı
kred genişlemesi kamu harcamalannın G SM H 'ya oranının 197 3'te
%27.3'ten. kamu gelirleri oranında bir artış olmaksızın. 1976 da %30.4'e
yükselmesi, ekonominin parasal dengesini İyice bozmuştu.!208)
Dünya ekonomik bunalım içinde debelenirken. Türkiye ekonomisi bu
yapay yöntemlerle 1975 ve I976'da % 8 dolaylarında büyümekteydi. Bu
büyümenin zorlama niteliği. 1976 yılında ihracatın ithalatı karşılama ora
nının l/3'e düşmesiyle ortaya çıkıyordu.
‘ Popülist* İktisat polıtkalannı dış tıkanmalardan kaynaklanan bir bu-
nalm konjonktürüne gidilirken sürdürmek imkânsızlaşmaktaydı. Farklı bir
İfadeyle, artan siyasi istikrarsızlık ve partiler arası çekişmenin şiddetlen
mesi biçiminde tezahür eden politik güçlükten yapay tur refah konjonk
türü yaratarak aşmaya çalışan Demire! çizgisinin başarısızlığa uğraması
kaçınılmazdı. Nitekim bu zorlamaların genel seçim koşullarnda sürdürül
düğü 1977 yılı, ertelenmiş ekonomik bunalımın nesnel olarak da patlak
verdiği yıl oimuştur.(209)
l207l DÇM k t u p U n ıDovlze eev öle bil» m evduatı, ‘y e d » ' bankaların. yurt Kinde ve <4
Sinda oturan s en; e* v e tüzel kiklerin lysrda getkm elerl 2orunlu olmayan) konvertbie d ö
vülen karalığında açtıkları hesaplardı. YetkB barkalar bu dövizleri TC M erkez Bankasına
devreder, buna karşılık hesap sahibi isterse kendisine T i İle kredi verir, »te rse d ö v iz ola
rak çekerdi. Devlet bu hesaplara kur garantisi tanımıştı y a r» bore Ödeninceye kadar gecen
sûrede kur değişmelerinden doğan rızk o devlete aitti.
(2 0 8 ) C olte n Kargan a g e
(2 0 9 ) Korkut Boratav. a g .e . s. 128
520
du; İstanbul Ticaret Odası na göre, tüketici fiyatları % 3 6 artarken, toptan
eşya ftyatlarndakl artış % 2 6 kadardı.
I977'de ekonominin özellikle dış dengesizliden olağanüstü boyut
lara ulaşmıştı. İhracat bir önceki 1.96 milyar dolardan 1.73 milyar dola
ra inerken, ithalat 5 .13 milyar dolardan 5.96 milyar dolara çkmıştı. Dış
ticaret açığı 4 milyar dolardı ve İhracata k İ kanodan da fazlaydı. Kaçak
İthalat ve İhracat dev boyutlardaydı. Bir hesaba göre. 2.13 milyar dolar
lık kaçak İhracat, resmi kanaldan yapılanın üstündeydi; 2.13 milyar
dolarlık kaçak İthalat da resmi İthalatın üçte birini buluyordu. Döviz
rezervleri, brüt olarak 560 milyon dolara İnmişti. Bu y i 941 milyon do
larlık D Ç M girişine karşılık. 666 milyon dolarlık çk ış olduğu için, net g i
riş sadece 275 milyon dolardı. 125 milyon dolar tutamdaki D Ç M faizle
ri de eklendiğinde net ktilanım Içm geriye 150 milyon dolarlık D Ç M ka
lıyordu. TC Merkez Bankası nın durumuna göre, ithalat transferleri.
1975 te f)Mı ithalatın 1)t90'ıyken. bu oran I977'de %55.8'e düşmüştü. İt
halat transferlemde kİ bu düşüş. TC Merkez Bankası'nın giderek artan
oranda yüksek faizli banker kredierlne başvuruyor olması demekti. Res
mi kanaldan alınması beklenen 850 milyon dolarlık proje kredisi yerine.
500 milyon dolarlık kredi alınabilmişti. Oysa tarım üretimi artmadığı İçin,
yapılması gereken tarvnsal İthalat 180 milyon dolara çıkmışa Bir hesaba
göre. İthal malları ve petrol fiyatlarında artışa karşılık. İhraç fiyattan ve İş
çi dövizleri düşüşü ve ek faiz yükünden ötürü ekonominin uğracbğı dö
viz kayıpları. 1977 de 4 milyar dolara yaklaşmıştı. Böylece "borç yiyen
kesesinden yer” atasözünü doğrular biçimde, borç ekonomisinin yarat
tı$ suni paritı 3.4 y id a tükendi. Yani. 1958 yılındaki deneyim tekrarlan
dı. ;Bu suni parıltının bıraktığı yükü. Türlüye. 1980II yiların sonuna kadar
ödemeye devam etti.) Ne var kİ. bu parıltı donemin İç ve dış borç fvrya-
sından yararlananlar toplumun tümü olmaktan uzaktı; nimetlerinden y a
rarlananlar İse. borç ödemenin yükünü taşıyanlar d e ğ id l.(2 l0 )
521
gündeme geldi. Dış kredi kullanımım kolaylaştırıcı nitelikte kambiyo reji
mi değişiklikten devreye sokuldu: özellikle kısa vadeli kredi kullanımı
olağanüstü boyutlarda arttı.
Çoğunluğu Avrupa para ptyasas»da LIBOR artı spread esasma göre
abnan bu krediler, "dalgalı faizli bo rçlandı. Henüz uluslararası bankala
rın IMF le dayanışmaya girmediği bu yıllarda. Türkiye IMF denetimi dı
şında kredb bulma gibi bir kolaylıktan yararlandı. Bu kolaylık bir yandan
İthalat baskısına, b r yandan uluslararası bankalar» plasman yapabilmek
İçin sürdürdükleri çabalara bir yandan yeril bankalar» artacak kârlarına
eklendiğinde, dış borçlar kısa sürede çığ gibi büyüdü.
ö t e yandan rol tüketiminin kısılması, otomotiv fabrikalarının atıl kal
ması. üretiminin düşmesi demekti. Dünya petrol tüketimim kısmaya ça
lışırken. 1972-1977 arasında devletin petrol fîyatna sübvansiyonu saye
sinde Türkiye'nin petrol tüketimi 10.8 milyon tondan 17.7 milyon to
na çıkıyor, petrolün toplam ener|l tüketim indeki payı % 5 2'ye
ulaşıyordu. Bu arada yeril petrol üretimi de azalmaya başlamıştı , 2 1IJ
522
TOrttlyenln 1 97 S -I97 8 P g Borçlan (Milyon P o U r ve % )
( 2 1 2ı G ü le n t u g ı n . ı . g e *.|90.
(2 1 3 ) Korkut »oratav. a .g .e . * 14 0 .
523
G az Lambası Işığında Yönetilen Krizler ve Yoklar ülkesi
Elektrik Yok Petrol Yok Yedek Patç a Yok Ya * Şeker Yok Döviz Yok
KATAborsA KuyrukUr K ah ve Terör V a t
A iiia Başbakan Demlrel Şöyle Dlyon
“N e y o k ? N e z M n A n d J t n b e r i y o k ? “
“ Yo k o l a h m a ö d e y İ s ö y le y in İ s t e d iğ in iz k * d a t g ö n d e r e y i m ."
524
bozulan ödemeler dengesi ve döviz yokluğu Türkiye'yi akaryakıtsa b*
kış İle tehdit edyordu. Türkiye'de elektrik kısntısı had safhaya ulaşmışa
Devlet kademelerinde çoğu toplantı gaz lambası altında yapmıyordu. O
günlerde toplanan Ağır Sanayi Komitesi de toplantısını m um ışığında
yapmak zorunda kalıyordu! Çoğu sanayi tesisi yeterli elektrik olmadığı I-
çln üretimlerini düşürüyorardı Yaşanan döviz darlığı nedeniyle petrol It-
haiatma kısıtlama getirtiyordu.
İşte bu yokluk v e kriz ortamında Demire!. daha sonra çok ünlenecek
sözleri ediyordu: "Ne yok? N e zamandan ben yok? Yok olan maddeyi
söyleyin Istedlğinlza kadar g ö n d e re yim * Ülkenin bozdan dengesi yansı
malarını her yönden gösteriyordu. Örneğin İlk kez grev olmadan bir lo
kavt yaşanıyordu. Madeni Eşya Sanayicileri Sendlkası'nın İlan ettiği lokavt.
MESS e bağlı 12 İş yerinde ve 4552 İşçiyi kapsayacak şekilde başlıyordu.
Döviz darboğazı, petrol, ham madde yokluğu, elektrik kısıntısı ve grevler
İş adamlarının feryadına neden oluyordu. Sanayiciler yapıkları açaklama-
da 'Bu hükümet artık muhatap olarak kabul edilemez." diyorlardı.
2 M C her yönden kuşatılmış durumdaydı. Elektrik ithal ettiğimiz Bul
garistan. borç ödemelerini zamanında yapmadığımızı gerekçe göstere
rek verdiği elektriği kesmek İstiyordu.
■T ü r k i y e M as e tm iş b ir ü lk e d ir .”
tX j f a s m c ta n
525
kan'ın da yer aldığı ve 11 bağımsız milletvekilinin yeralcfcğı hükümet mec
listen kıl payıyla güven oyu alınca. Demirel 'Bu hükümetin kökeninde Zif
te vardır, desise vardır. * açıklamasını yapıyor ve Cumhurbaşkanı n » böy
le bir hükümeti onaylamasını eleştiriyordu. Cumhurbaşkanı Konrfürk ilk
kez sessizliğini bozarak 'Bu hükümeti beğenmeyenler egzAnthktir. "diyor.
Demrel hemen karşılığını venyordu: "Çankaya tarafsızlığını yitirmiştir. Bu
hükümet milletin d e ğ l Çankaya'nın hükümetidir."
Koalisyon Hükümeti iktidarda kalctğı süre boyutça. Demirel. Ecevlt'e
b* kere bile "Başbakan* diye hitap etmiyor, "hükümetin başı” diyordu. E-
cevit hükümetinde bakan olan Dr.Fan* Sükan daha sonra kabineyi oluştu
ran bazı bakanların yolsuzluklara karıştığını saptayacak. Ecevit ten bu konu
da önlem almasını isteyecekti. Fakat hem parti içindeki muhalifleri, hem de
bağımsız bakanlar tarafından kuşatma altına alınan Ecevıt. gereken önlem-
len alma konusunda kendısnden beklenen davranışı gösteremeyecekti.
526
Ecevlt hükümeti önceki iktidarrı ağır ekonomik mirasıyla uğraşmakta
zorlanıyordu. Uluslararası sermaye çevreleri, hatta Ecevlt'ln dost bilerek
destek İçin başvurduğu AvrupalI sosyal demokrat hükümetler, yeni kredi
kanallarının açılmasının on-koşulu olarak IMF He standart bir cstfcrar politi
kası çerçevesinde anlaşmayı talep ediyor ve aksi hakte kredi veremeye
ceklerim söylüyorlardı. Hükümet İse bunalımın faturasını emekçi sınıflara
yıkan bu türden t* programı "siyasi İntihar" olarak görüyor ve direnme
ye çalışıyordu. Ecevlt: "Ban dan y a rd m Alamıyoruz, gerekirse başka yer
lerden alırız.' dedlğnde. CIA. Ecevlt'ı Batı aleyhtan olarak değerlendir i ı-
yor, ABD yönetenine göre "arak rayndan gkan Türkiye'de istikran ancak
askerler kurabilir" görüşü, ağrbk kazanıyor ve Ecevlt hükümetine destek
verilmiyordu. SSCB tule Ecevlt'ı ve Türkiye'deki istikrarsız yapıdan çok ra
hatsa olduklarım açkca ifade ediyordu. Kısacası Ecevlt açmaza düşmüştü.
527
T ü p g u kuyruğu v e yokluğun
«İflâsın eşiğindeki
Türkiye dış borçlarını
ödeyemez»
0 < k n > . Türk t* c ro m vr» onr* «jk
W !d «n l»'W I ı v i ’t t k a t
l» v n lm wwr
530
H e sA p U r Tam Tutulm am ıştı
Kime Ne K*d*r Borç Olduğu Bilinmiyordu
Ancak ülkenin kredi itibarını sarsan sadece borç ödeyem ez duruma
düşmüş olması değildi: garantisiz ticari borçlann hesabının tam tutula-
marmş olması, dolayısıyla kime ne kadar borç olduğunun saptanamama-
sı da buna eklendi. Çok sayıda orta ya da küçük çaplı Armaya takılan
borçlara bir çözüm, ancak yabana bir uzmaran T C Merkez Bankası na ge
lip çalışmasıyla bulunabildi. Bu da Türkiye'nin kredi İtibarını sarsan bir di
ğer etkendi. TC Merkez Bankası ve yetkili bankaların muhabir banka İliş
kilerinden karşılıksız çek çekmeye benzer İşlemlere girişmiş olmaları bu
na eklendl.(2l8)
531
turist çıkışları İki yılda bire, döviz tahsisi de 500 dolara indirildi. Batı A l
manya'da çalışan Türk İşçilerinin tasarruflarını Türkiye'ye kazanArmak için
bir program yürürlüğe kondu. Ne var kİ bu önlemlere rağmen. IMF bir
yıla y akn süre Türkiye’yle ilişkileri askıya almıştı. Alınan önlemleri yeter
li görm üyordu.(2l9)
I977’de Demırel ve daha sonra Ecevtt hükümetlerince yapılan deva
lüasyonlar IMF tarafından yetersiz operasyonlar olarak değerlenArlmlş-
lerdl: zira bunlar, standart IMF modelinin öğeleri olan. Fiyatlar serbest bı
rakılırken ücretlerin ve tanmsal desteklemenin dondurulması ve toplam
talebin parasal önlemlerle daraltılması gtol unsurları Içermemektey-
dl.(220)
Hazran 1979'da yürürlüğe giren yeni İstikrar programının getrdlğl
önlemler 1978 programından çok farklı değildi: Yln eTL’nln katlı kız uy-
gıiamasıyla 47 T L - 1 dolara devalüe edıllyordu.(22l)
Böylece 1946. 1958. 1970 yıllarndakl gibi istisnai bir operasyon sa
yılan devalüasyon. 1977'den itibaren her yıl. gerekvse birkaç kez başvu
rulabilecek olağan bir ayarlama haline gelmekteydi.(222)
Faiz hadlerinin daha da yükseltilmesi. KfT zamları, bütçe harcamala
rdın daha da kısılması gibi önlemler alınıyordu. Devalüasyona rağmen
İhracatta artış olmadı ( 19 78de 2.29. 1979'da 2.26 milyar dolar); DTH
(Dış Ticaret Hacmi) başaşağı gidişe geçmişti. Am a İthalat kısıldığı için dış
ticaret açığı ve alınan önlemler sayesinde işçi gelirleri arttığı İçin de CİB
açığı 1979'da azaldı. Ancak yıllık enflasyon hızı % 6 0 'ı geçerken.
GSYlH'nın yıllık artışı negatifti (% -0.3). Borç fuyasının bedelini tüm eko
nomi a ğ r biçimde ödüyordu.
532
başlaması, reel faiz hadlerinin artışı uluslararası finans kurumlanrtda borç
lu G O Ü (Gelişmekte Olan ÜlkeleOdekı ekonomi politikası uygıiamalan
konusuıda anlayış değişmesi. Türkiye ve benzeri ülkeler İçin D T H (Dış
Ticaret HacmD'nln daha da kötüleşmeye başlaması, ilk belirtilerini bu yıl
da venyordu. 1978 ve 1979 ydları sadece şiddetlenen darldılar, d u
raklayan ekonomi ve hızlanan enflasyon tanık olmakla kalmadı; aym
zamanda yaşanan kargaşanın sosyal ve siyasal boyutlan da bunlara
eşlik ediyordu: Yağunlaşan terör eylemleri, sokak çatışmalan kadar
üniversitelerde sergilenen çatışmalar bunun sosyal boyutunu, siyasal
partiler (AP ve CHP) arasında yoğunlaşan gerilimler, alınamayan ya da
yürütülemeyen kararlar, IMf ve AET Ue sürüp giden görüşmelerin si
yasal boyutunu oluşturuyordu.(223)
533
nah. e v sahibin/. aileyi veya varanda?/ rAhm u z etmemeye özel dikkat
gosferm/şlerdlr. b ir başka deyişle: Kars 'ta ve Ardahan'da cereyan eden,
sıraladığımız olaylann. henüz C H P II mağduru yoktur.'
Demire/ (1971 öncesinde olduğu gibi kışkırtıcılık huyundan vazgeç
memişti.) bu türlü açıklamalarla sağa gruplar İçin adeta vur emri çıkart
maktaydı. Boyiece ki tarafın suflörleri olan Iç-dış odaklar kazanın altına
benzin dökmekteydiler ve domino taşı g b l terör eylemleri art arda geli
yordu. Bunlar öylesine çok ve sık oluyordu kİ aşağıda bazılarını saymak
la yetinelim:
- 3 0 Mayıs I978'de Kadıköy vapuru kagnlıyor.
- 7 Haziran I978'de KAVVA adı yasadışı örgütle ilgili soruşturmayı
yürüten Yargıç Binbaşı Yaşar Değeri öldürülüyor.
- 25 Haziran 1978 de MLSP-B adlı -Solcu’ örgüt. Hüseyin Ceva
h ir’lıyl uzaktan w an Dz.Yarbay Cihangir Erdeniz ı öldürdü)
- 11 Tem m uz 1978 de Hacettepe Üniversitesi Öğretim üyesi Doçent
Dr. Bedrettin Cöm ert öldürüldü!
- 10 Ağustos 1978 "Balgat Katliamı". 3 kah ve n» otomatk sfahlar-
la taranması. 5 ölü. 14 yaralı.
- 9 Ekim 1978 "Bahçellevler Katliamı" 7 genç tabanca, boğma te
li ve İşkenceyle öldürüldü. Olayın faillen olarak A bd ulla h Çadı gözaltına
atadı. Haluk Kırcı hâlâ yargılanıyor.
- 24-29 Şubat 1978 'İstanbul Tekmk Üniversitesi Ö ğretim Üyesi Prof.
Dr. Bedri Karafakloğhı öldürüldü.
- 19 Aralık 1978 "Kahramanmaraş Olayları " Sorumsuzca tahrik,
beyan ve iftiralar» neden olduğu en aamasız katliam.
1224) Ale %1 gençler çogunUua Sol Örgütlerde yer M ycrLvdı Bu nedenle çacorra İçin kul/ınık»
534
Hemen ertesi gün "Sokul ar'ın devam ettfclen Akın Kıraathanesi yay
lım ateşine tutuldu ve ardndan bombalandı...
- 2 1 Aralık günü 2 öğretmen öldürülüp, bir diğerinin ev*>e bomba
konuldu. Nihayet 23 Aralık günü, olaylar birdenbire toplumsal bir hava
ya giriverdi. Kısa sürede 30 kişi öldü ve yüzlerce insan yaralandı. Maki
neli tüfekten uzun menzilli silaha kadar her türlü ateşleyici aracın kullanıl
dığı bu olayın boyudan kısa sürede büyüyüverdi. Bu olaylar, uzunca sü
redir devam eden 'Bölücü Blnml'nın son aşamasına gelindiğinin a ç * bir
sangesiydı.
24 A ra l* gününe gelindiğinde olaylarda ölü sayısı 100'ü bulmuş
ve çatışmalar diğer İllere de yayılmaya başlamıştı...
Genelkurmay Başkan Kenan Evren: 'Aralık ayının e n önemli da yı
22-26 Aralık 1978 gönleri arasında cereyan eden ve 107 kişinin ölümü.
205 kişinin yaralanması ve S 00 e yakın ev ve işyerinin tahribiyle sonuç
lanan. korkunç Kahramanmaraş Katliamı' dmuştur...
... Olaylar sırasında, çoğunluğu Alevi vatandaşlann oturdukları evler
ve işyerleri yakılmış, yıkılmış ve çocuklarla hamile kadınlar da dahil d -
mak üzere hunharca 107 kişi katledilmiştir...
... jandarma Genel Komutanı raporunda Kahramanmaraş'taki İktidar
mücadeleleri hakkında şu hususlara değinmekteydi. Adalet Partisi ve
Milliyetçi Cephe Iktldan: İktidar olabilme. ve İktidarda kalabilme uğruna
Milliyetçi Hareket Partisi ve bunun yan kuruluşları ile İşbirliği ve koalis
yo n yapmış: İdare ve okullarda militanlara ve militanlan destekleyen tu
tum. ortam ve örgütlenmelere İmkân vermiştir..."
Mıiıalefet. Hükümet'ı tfk gününden itibaren, görülmemiş bir baskı
altına almıştı. Demire). Başbakan Ecevlt‘1: 'Felaket Tellalcılığı'ndan 'Ko
münist' ve Bölücülüğe' kadar son derecede a ğ » bir şekilde suçluyordu.
Tüm muhalefet sözcüleri: Ic e v lt Hükümeti kaldıkça, ülkenin kom ü
nistlerin eline g e ç e c e ğ i n e ‘T ü m bölücülüğü, CH P 'nln organize et
tiğini...' söylüyor ve tabii kamu da bundan etkileniyordu...
... Hükümet İşgal eniği mevkiden uzaklaştırılmalıdır: bunlar 4 kazı b i
le güdemezler. akşama kadar kaybedip gelirler. Devlet. İhanet şebekele
rinin tasallutuna maruzdur. Komünizm ile ittifak halindeki 'Bölücülük Sal-
dınlan'. hem C H P hem de Hüküm et in İçinden gelmektedir Bu zalimle
re kim uşaklık ederse, burunlarından fitil fitil getirmek boynumuzun bor
cudur; yapmazsak namerdiz.'!225)
Kenan Evren: 'Kahramanmaraş'taki kanlı olaylar sonucunda Türki
ye'de. durmayan ve gınikçe tırmanan anarşi ve terör olaylan karşısında.
Cumhurbaşkanı dahil, basında ve kamuoyunda. Cumhuriyet Halk Partisi
ile Adalet Partisi run bir araya gelerek diyalog ve müşterek hükümet kur-
1225) "12 lyKZ Saat 04 00‘ . Karacan Yay. btanbol 1984 » 333. 334
malan fikri yeniden, s* sık onaya atılır olmuştu, bu İstek. M ile t ln çoğun
luğunun isteğiydi A P Genel Başkanı Süleyman Demire!: Türkiye'de. İk
tidar yok kİ diyalog kuralun. Cumhuriyet Halk Partisi İle Koalisyonu g e
rektiren bir durum yok: Halk Partisi-Adalet Partisi uzlaşmasını istemek,
beceriksiz idareyi örtme taktiğidir!' g ib i beyanatta bulunuyor ve boyie bir
işbirliğine karşı olduğunu açıkça ortaya koyuyordu... '(226)
22 Aralık 1978. Aylar geçiyor, ölüm, yaralanma, bombalama, ce-
zaevlerindeki İsyanlar, polis ve öğretmenler arasında meydana gelen
kamplaşmaların acı netkeleri, banka soygunlan, yokluklar, boykot
lar, yürüyüşler ve daha saymakla bitmeyecek binlerce olay... Ve, b ü
tün bunlann dışmda, M ille tin ümitle baktığı Pariamento'da, siyasile
rin hemen her gün gazetelerde, radyo ve televizyonda yayınlanan
utanç verici bey anlan .(227)
Nihayet 26 Aralık 1978 günü sabaha karşı saat 03.30 a kadar toplan
tı yapan Bakanlar Kurulu. Sabah saat 07.00 den itibaren başlamak üzere.
13 »de Sıkıyönetim" »an eril. "Söuyönetlm Bölgesi ndeki İller arasmda:
İstanbul. Ankara. Adana. Elazığ. Bingöl. Erzincan. Erzurum. Gaziantep.
Kars. Kahramanmaraş. Malatya. Sivas ve llrfa var...(228)
I Şubat 1979 günü. Milliyet gazetesi başyazarı ve Genel Yayın M ü
dürü A b d i İpekçi, otomobili İle evine giderken öldürüldü. Bu olay,
hem yurt sathında ve hem de dünyada b ü y l* yankı uyandırdı. Arbk öl
dürme olayları, basın mensuplarına da sirayet etmlştl.(229)
U ğ u r M um cu: 'M .A li Ağca, bir ihbar üzerine yakalanıp getir»dlğı
Emniyet Müdürlüğü nde çok sakin görünüyordu. İri siyah gözleri ile çev-
resındekieri süzüyor ve sözcüklerin üzerine basa basa konuşuyordu:
A b d i Ipe kçl’y l ben öldürdü m I bu itiraf Türk kam uoyu*) aylardır İşgal
eden bir soruyu yanıtlıyordu.'(230)
536
Ecevlt hükümeti kurarken *11 namuslu adam arıyorum.” demişti.
Ancak bunlardan biri Türk siyaset tarihinde hiçbir
bakanın gerçekleştiremediği rüşvet rekorunu kıracaktır.
İkinci M C Hükümeti nin Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Varak. Aralık
1977 de yaptığı açklamada. 'hükümetin kaçakçılar tarafından düşürüldü
ğünü" ima etmişti. Aslında pek de haksız değildi ünlü kaçakçı Abuzer
Uğurlu. Ecevlt hükümeti kurulmadan önce bir süre bırkkte İş yapıkları
Süleyman Necati Top u z a: "Dayı yakında her şey eskisi gibi olacak. Zira
hükümet düşecek bizimkiler bakan olacak * demişti. Şimdi hükümet de
ğişmiş. bu işte en büyük görev alacak Tuncay Mataracı da 5 Ocakta ku
rulan Ecevlt hükümetnde Gümrük ve Tekel Bakanı olmuştu
Burada aynntıla/a girmeksizin bir süre sonra Mataracfnın ilişkide b u
lunduğu veya torpi yaptığı bazı kişiler tarafından dolaylı olarak kendi he-
sabna yatırılan büyük miktarda paralar dikkat çekmeye başlayacak».
Butlar tarih sırasıyla şoyteydl.
2/04/1978 de 600.000 TL Uğurcan Elmas 20/04/1978 1.500.000
TL Mehmet A dıgü ıel As 20/07/1978 625.000 TL Mehmet Adıgüıel
A s 25/08/1978 1.000.000 TL Şaban Eyüboglu 18/09/1978 250.000
A b u z e r U ğ u rlu 27/11/1978 2.050.000 TL Şaban Eyüboglu
21/11/1978 1.250.000TL Şaban Eyüboglu 28/02/1979 1.100.000 TL
Şaban Eyüboğlu 30/03/1979 500 000 Şaban Eyüboğlu 05/04/1979
500.000 Şaban Eyüboğlu 15/08/1979 1.000.000 TL Şaban Eyüboğlu
29.06.1979 550.000 TL Şaban Eyüboğlu
Banka kayıtlarında dikkat çeken ıkl İsim vardı. A buzer Uğurlu ve
U g u c a n Elmas Her İkisi de ünlü birer kaçakçıydı. Hatta birlikte organi
ze ettikleri bir uyuştuucu işinden dolayı Interpol tarafından aranıyorlardı.
Gümrük v e Tekel Bakanı T u t cay Mataracı. Soruş turna Komisyonu
Raporu nda da. Kayıran'ın eski görevine getirilmesi İçin Yusuf Ya
m andan 5 milyon lira. Mustafa özso y dan 2 milyon 800 bin lira. Alı Ga-
Lh Kayıran'dan da I milyon 500 bin lira olmak üzere toplam 9 milyon
300 bm lira rüşvet almakla suçlanıyordu. Rapora göre Mataraa TCK'nın
213. 225 ve 80. m addelern İhlal etmlştL
Mataracı'nın adının kanştığı rüşvet olaytan bununla da sineli kalmı
yordu. Demir dtşakmcısı Suat Sürmen den Haydarpaşa GCımrüğü'nde
bekleyen demirlerinin çekim esl İçin 1 15 milyon lira aldığı belrtllıyordu
kİ. bu bütün rüşvet davalarındaki en yüksek tutardı. (O yrilarda lüks bir
apartman dairesinin satış fiyatı 1 milyon lira olduğu düşünülürse Matara-
cı'nın aldığı rüşvet yaklaş* 150 da re değer ndeydl.)
S.Sürmen'le Mataraa arasındaki rüşvet ilişkisinin banka hesaplarında
ki araçları İse HalU İbrahim Demir. Ali Yfclız. Hakkı Kafcavan. Sal* A y -
537
din ve Koksal Mataracıydı. Tuncay Mataracı. Sürmen in Haydarpaşa'da
ki demirlerinin çekilmesine engel olan Istanbti Gümrükleri Başmüdürü
Oktay Ergül'ü de Edirne'ye sürmüştü.
Tuncay Mataracı hakkında, rüşvet suçlannın yanı sıra memur atama
larında kayırmalar sürüyor ve usıisüz atamalar, görevi kötüye kulandığı
gerekçesiyle de soruşturma açıldı.
Başkan Şevket MüftügU v e 14 üyeden oluşan mahkeme davayı. 16
Mart I982'de sonuçlandırdı Cezalar ağırdı.
Mahkeme, davamn bir numaralı sanığı Tuncay Mataracı'yı taba kİ
unutmamışa Mataracı. Önce 43 yıl 11 ay ağır hapis cezasına çarptrıldı.
Ancak Mahkeme, ceza 36 yılı aştığı ıçInTCK'nın 77. maddesine göre ce
za İndirimi yaptı ve eski Bakan ı toplam 36 y i ağır hapis İle 787 milyon
386 bin lira para cezasına çarptııdı.
Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet davası böyte sonuçlanıyordu.
Gümrük v e Tekel eski Bakanı Tuncay Mataracı. 1991 yılında aftan ya
rarlanarak. tutıAlu olduğu Çanakkale Yarı Açık Cezaevl'nde tahliye edıl-
dl.( 231)
"M A S o n o ls a y d ım
Tunç A y Mataracı oU t a â
b u istif Abı çekmezdim. "
Tuncay Mataracı yakn bir geçmişte Yüce Divanda
ya rg la n p beraat edenleri Örnek gOitetetek >Oyte
diyor- B en banka s o y m a d ım H ırsızlık yapmadım, ha
zîneyi dolandırmadım. Anayasa yo*, v a r a n ı anayasa •
dan alan Anayasa M ahkem e» Yüce O v a n olarak beni
(23l I feıtut Ünlü. "Susurluk Com rügo'. Brey Vay.. 2000. s.©3. 72
538
" Y a v a ş y a v a ş te k k iş i ö ld ü r m e k y e r in e ,
b ir d e n ç o k k iş in in h e d e f a ! m m A s ıy d ı..."
“ I9 7 9 ’un ortalarına doğru,
artık günde öldürülen İnsan sayısı 20'ye yaklaşmıştı.”
CMıayetstz bir gün geçmiyordu v e saklınlar giderek Ülke'nln her ya
nına yayıldığı gibi, yeni metotlar kullanılır olmuştu. Dikkatleri çeken d i
ğer nokta: Yavaş yavaş tek kişi öldürmek yerine, birden çok kişinin hedef
alınmasıydı, kahvehaneler taranıyor ve ‘Terör- her kesimi vuruyordu.
Slyasetçier’den Sol-Sağ' dernekçllere. Emekli Asker' veya Polisler den
Karşılıklı Militanlara' kadar herkes payını alıyordu durmadan öldürülecek
kişilerin listeleri bulunuyor. Üniversite .‘»çala rı olsun, kamuoyunda adın
dan söz edilenler. İş çevreleri olsun, korku v e kaygılarından, yol değiştir
mekten. her gece başka yerde yatmaktan veya kendilerine koruyucu tut
maktan başka yere göç etmeye kadar varan önlemler alıyorlardı.* *(232)
(232) M .AII BirAnd. ‘ 12 lylül Saat 0 4 00’ . Kaıacan Yay. İstanbul. 1964. *.7o. Nakleden
l.A la tt. A g .e .. ».415
(233) M AB fcrjnd. - | 2 ly K ılS aa t 0 4 00 * Ka/acan Yayınlan. İstanbul 1984. ».118
539
Mlliyetg Cephe kaaJtsyorta/nrı parılen
Ur yardan kencll araJarrda od,sırken d
ger yandan Türkiye nln her yaranda yüz-
lerce göster, »lı remel atma tor erten (ki
zenledler Burtarın pek cogu birer temel
betonundan İbaret alarak terk edim.
Ülke Öylesine kaotık b r süre-; yajryorrVı
kL 70 ce tte muhtaç olan rkkOmet degl
bu tesislerin yapm finansmanı temel
ihtiyaç maddelerinin «halatı veya yut
Umde üret »-nesi ı^m geren ham madde
t emmini sağlayamadığı gibi giderek
tırmanan asaya» sonsalın ve terörle de
bay etmekten acizdi Uatre Koalisyon par-
tlerlrtn genel bayKırtarı S D e m re l N l r -
bakarv T/eyzloglu. ATürke» bir temel
atma torennde
12 Mart dönemkim Genelkurmay Baş
kan M Tagm ac'n ve generallerin hatta
Cumhurbaşkanı nın en bOylfe korku ve u -
krıulan ekonomik sorurlar ın nasl cozüle
cegydı MıSıtıradan sonra bunun çOzU
m edlgnı giderek arttı g r i gördüler Bl-
ülkede bu kadar sosyal, ekersem* sorul
varsa, diri* dizen ve ıstırar da olamaz
dı. Bunları sadece Ideotofk ve M < sorun
olarak görmek de yanılgıdır Bundan son
ra göreceğimiz bakaç gazete kopar ü. 12
t y U 1980 darbesine kadar onû almama
yan terör olaylımdan sadece bazıları, ta
m am provokasyon ve organzedir
540
AJrrj» 22 Aralık
1978 Kahram uı-
n u ı* ) k ir d f ) kav
} t t ı felaketi.
Öldürülen iki ö ğ
retmenin cenazesi
ardından karanlık
eller tarafından kö
rüklenen olaylar,
giderek bir alevi
katliamına dönüş
tü. Aradan 48 saat
geçtiği halde olay
lar giderek daha da
büyüdü 'Bağ/rmız
Türkiye Müslüman
Türkiye' d y e bağı
ran sağa terör
grupları, binaları
ateşe veriyor, can
kurtaran araçlarım
durdurup, içindeki
leri kurşunluyorlar
dı. Sonuçta 109 ki
MMT r
Anarşi 1
d ü n do 15 c
, I f ' t 8 İLDE 1:
8 İLDBCİ SALDIRILARDA
15 KİŞİ Ö LD Ü R Ü LD Ü
K İ
4*i r y ri
L .L I ,
VOVHV T f i i»41
T i*
f rr n
V ıin v A
onyo
C«zo«vi'ni basıp 7
r ^ s t ü r t i
t i O U H M Iü m » m
Teröristter
Mamak 'ta &
Moden tj Sendkosı Genel Boskon. Kemal Turkler dun sıloNı uc terörist
toroWanddürt)MuPespesebuyukhedefiere yöneltilen cmovetler ,
ülkeyi < savaşo sürüklemek ıçm bir 'T uzok' olorok mretendrıkyor
ABDİ İPEKÇİ ■ V -w m
ÖLDÜRÜLDÜ «M ►
'M io u m ıu ı — n
m ıM
™ ' P l i
l 'g &
Kirli savaşın yolu I Mayıs 77 katliamından geçti.
I M a yıs Bahar B ayra m m ı? İJÇİ
b a yra m m ı. yoksa p ro voka tö rle ri
toplum u birbirine d ü jü rm e ve Ci
nayetler g ün ü mü?
EKİ R.Kommer'den itiraf
12 M art o h y b t ın r birinci et (Arağı otom obil O D T Ü 'd e yakılın C1A kökeni
A B D Büyükelçisi Robert Kornm er şöyle d y o r 'B it. o yıllarda müfredatın teknik
.i I.v i I.u a oturtmak Sortiyle O D T Ü öğrenciler ini 'politika ck>r tutabieceğimlzi sanmış -
(ık_ H.dbuki. giderek p ofllüe olan üniversiteyi Türkiye'nin dışın da tutma olanağı
yc ktu* (2 34 ) CIA. açkca üriverSKelerin eğitim m ü fred atlım a kadar rrrjd.ih.ile et-
tiklehni açkça Söylüyor. Anc.ık aşağıda görüleceği gibi. ClA 'n ın yıla r öncesinden
Türkiye'de her .ıL v u burnunu Sokmuş olduğunun örnekleri ve gener.il (arakları v a t .
General Sabri Ylrmibeşoğlu. 1964 KbrıS 0 l.1 yL1 rmd.1 n Sonra İzmir N A T O ka
rargahına atanmıştı. Bur Ada tanık olduğu olaylar anlatılıyor:
Amerikalıların da hrSat buldukları yerde iyi istihbarat yaptıklarını yine bu g ö
revi Svasnda görm üştü. İzmir'deki Am erikan başkonsolosu. karargahın alımdaki
bir odaya giriyor. Buradan görüşm eler yapıyor ve telsizle Am erika'ya bilcfriyor-
d u. Konsolosun b u faalyeti konsolosluk binasında yapmak yerine karargah bina-
Smda yapması, burayı daha güvenlikli görm esinden kaynaklanmaktaydı. H em en
durum u karargahtaki Türk kom utan yardımcısı General Ham ca G ü rgü ç e bildirmiş
ve konsolosun bir daha bu görüşmeleri yapm ası engellenmişti. O t e yandan g ö
rev yapmakta oldu ğu Nükleer Şube, kozm ik ve çok g iz i nükleer biiglerln bulun
d u ğ u bir şubeydi. Şubede bir de şifrel kasa vardı v e bir Amerikalı tarafından açı
lıp kapatılmaktaydı. Ü s telk b u İşlem Türk Subayından g iz i yapılm aktaydı. Kasa
ran ne oldu ğu nu Sorduğunda, içinde ancak Am erika'ların görm esine izin verilen
bilgilerin bulunduğu cevabım aldı. Bunun üzerine: 'Bizden g iz le n e n b ilg ile r içeri-
yarsa b ura da y e r i y o k ' dem iş ve kasayı k a ld ırm ıştı Bu kasada Türkiye'den gizli
(utulan nükleer harp başlıklın sayısı da vardı Kasa henüz kaictnimamışken bir
g ü n AmerikaMar tarafından a ç * unutulunca, kısa bir Süre bazı bilgileri almış, b u
n u General H a m ca G ü rgü ç'e aktarmıştı... 1976 y â n d a Ankara'da Am erikan Yar
d ım K u ru lu n d a (|U S TM AT) görevli bir a b a y n e vn e kokteyle gittiği g ü n ü hatvla-
dı. Bu albay bir C IA g o re v lis iy d Amerikalılar bunu Zaten h e p yapm aktaydı, istih
barat elemanına binbaşı, yarbay, albay elbisesi giydirip, yardım kurulunda g ö re v
lendirmişlerdi. Çünkü A m e rik a'n»! askeri yardım v e eğitim desteğinin bir amacı
da. yardım yapılan ülkeyi S U ı sistemi, eğitim ve öğretim bakım ndan bağımk k ı
rnak v e istihbarat yapm aktı N ite kim bir Am erikan yardım kurulu başkam An ka
ra'dan ayrılışında yazdığı raporunda. "ts a s g ö r e v im iz o la n iııih b a ra t a la n m d a b a
k a n lı o ld u k . ' diyecekti .(2 35 )
1982 yazının Sonunda bir g ü n Am erikalı bir diplom at randevu a lv a k Sunalp
Paşann e vin e geldi. K onu Türkiye'nin Siyasetiyle ilgiliydi. Am erikalı diplom at pa-
546
şaya parti kurup ktidara geldiği takdirde A B D ile İlişkilerinin nasıl olacağını Sor
d u H üküm et A B D 'n in pottikalarvıı destekleyecek miydi?
Turgut Sunaip Soruyu genel çerçeve içinde cevaplandırdı. Söylediği soller
diplomatı m em nun e tm edi Amerikalı. T a r t ın ız m u h a le fe tte k a lın a tu tu m u n u z n e
O lu r? * diye Sordu. Sunaip. *H e n ü z p a rti k u rm a k a ra m d a d e ğ iliz , ancak y a p ıc ı b ir
m u h a le fe t a n la y ıy n m Benimsenmesi g e re k ir. ' d e d i Amerikak diplom at bir ke l
daha Sunaip Paşann Istanbuf da M o da daki evini ziyaret e tti Sonradan Sunaip. as
ker destek! M D P partisinin genel başkan yapıldı. Aradan uzun bir Zaman g e ç tk -
ten Sonra Sunaip bu diplomatın Amerikan Merkezi Haber Afcna Teşkilatı nın (CIA)
adamı olduğunu öğrendi. M D P kurucusu emekli Orgeneral Turgut Sunaip-. 'B i z i i l
g ile n d irm e y e n Ifle re b iz karıkm ayız. B a n a p c v tıy i kur ded ile r, b e n d e k u r d u m . Teş
kilat için m e m le k e tin d ö r t b ir ya n ın d a n ta le p var. Ç abuk kurulur. S e çim le re g e lin
c e . O b e n im meselem d e ğ H O n u b e n i b u ra ya g e t ir e r le r düşünsün. "(236)
547
Bülent Ecevit ve C H P /M S P Koalisyonu
Biyografi Raporu
Bülent Ecevit: Tü rk iy e 'n in Yeni Başbakanı Şubat 1974
548
G İZLİ B E L G E
Tü rk iy e K ötüye Gidiyor
30 Tem m uz 1979
A lıcı: A B D Dışişleri Bakanlığı (D .C .)
Gönderildiği Yer: Amerikan Büyükelçıbğı. Ankara.
Konu: Memleketti durumu: Görünüş olumlu değfl.
Mile t karamsar; herkes birtakım pofctık ve ekonomik sorunlar
dan rahatsız. Siyasi liderlere oldukça az h r sevgi ve inanç var.
Oldukça az b » kesim alternatiflerin daha İyi olabileceğini ümit
ediyor. Ekonomi hakkında en iyimser görüş dışarıdan Türki
ye’ye «precek para yardımı konusundadır. Sıkıyönetim hoş kar
şılanıyor ama az bir kesim bunun şiddet eylemlerini azaltacağım
bekliyor.
Adana. İstanbul ve fzmrr Konsolosluktan bu bilgileri verdter.
Spıers B T 5652
14 bölümlük bu belgede Türkiye'deki sıyası, pofctık ve A B D ye ba
kışlarına ait bilgiler ve başkanlarm analizleri vardır. Aşağıda 3. madde
den bir paragraf:
T ü rk Politikacıların A B D 'y c Bakışı
G İZLİ B E L G E
25 Tem m uz 1979
Gönderildiği Y e r: Ankara Amerikan Büyükelçiiğı.
A lıcı: Amerikan Dışişleri Bakanlığı Washıngton D.C.
... Ekonomik problemlerin artarak adeta canavarlaşması. Ece-
vıt'm sonbahar ve kış aylarında IMF ve Batılı çevrelerde grişim-
lerde bulunmasına neden oldu. Kendisinin saçma görüşüne gö
re. lanet olası ekonomik ambargo Amerika'daki Yunan lobisinin
Işı olmaktadır. Dışişleri ve Ordu mensuplan Atatürkçüdürler.
1975-78 yılları arasında süren askeri ambargo olumsuz izlenim
ler bırakmıştır. Batılılaşma. N A TO 'y a bağlılık. ABD'yle bağlantı
halinde olmak Tü rk dış poktıkasmı oluşturmakladır. Ordu ve dı
şişleri bazı genç muhabf unsurları bünyesinde bulundurmakta
dır. Bu gençler Türkiye'nin 2. Dünya Savaşından bu yana uygu
ladığı politikanın gelecekteki Tü rk politfcasına ışık tutması konu
suna yaşlılardan daha kaygılı bakmaktadırlar. Spıers B T
5527(240)
549
Menderes ve Demirelin Serbest lly ıv ı Dönüşümlerini Çok Yeteniz Bulan
Kendi ifadesiyle "U be rjJfcfm e d e Radikal Reformlar"
kapacak A dam Piyasaya Çıkıyor
AtıİACAgım v e m u t i A k a o n İ A r İ A (soku bürokratlar)
" S ly A s e t e
550
mesajı vermesi ve daha önce parça parça verdiği mesaıları artfc tamam
lamış olması bakımından, önemlidir. Ozal. kafasındaki ekonomik modeli
ve yapılması gereken (daha doğrusu yapmayı tasarladığı) reformları o
konuşmada açıklar.
"Kakınmada Yem Görüşün Esaslan" başfckk rapor niteliğindeki ko
nuşmasında: “K a lk ın m a k o n u s u n d a s o lu n k a rcısında o la n b ü y ü k ç o
ğ u n lu ğ u n fik ir b a k ım ın d a n b ir araya g e lm e s in d e fayda sağlayacağm a
İn a n d ığ ım b u çalınm anın, memleketimize ve bizim gibi düşünenlere
hayırlı olmasını temenni ediyorum.„
- Devlet, bir mabut veya baba değildir.
- Tüketim gelişmeyi teşvik eden önemli bir araçtır.
- Kalkınmada piyasa ve hür teşebbüs esastır, devlet sadece altyapı ile
uğraşmalı, yasakçı değU yönlendirici olmalı.
- KtTIer millete mal edilmeli (Özelleştirilmek)...
Ekonomik kalkınmanın muharrik gücü manevi kalkınmayla artar. M il
letin fertlerinin İnançlı, güvenilir, dedikodu ve gıybete ülfet etm eyen et
rafında dalma bir İyilik halkası meydana getiren, kıskanmayı sadece kom
şusunun daha yüksek olan seviyesine yetişmek için kendisinin çalışma
da. İyilik yapmada daha fazla gayret etmesine neden olan bir his olarak
değerlendiren insanlar olması, kalkınma hamlelerini muhakkak, erişilm e
st gu ç gibi görünen hedeflerin ötesine götürecektir...
Is lâ m a h la k ı ve b u n u veren Is lâ m te rb iye sin in İn s a n o ğ lu n u y ü c e l
te n b ir ahlak ve terbiye s iste m i o ld u ğ u bu aNakı kendine duştur edin
miş mületlerin tarihinde açık surette gohıldüğü gibi. son ISO senede bu
terbiye sisteminden uzaklaşarak ne hale geldiğimiz, kendi tecrübeleri
m izle açık bir surette ortadadır.
Birbirini seven, sayan, dostluk ve kardeşliği kendine düstur edinen,
herkesin hakkına riayet eden etrafına daima iyilik telkin eden, gördüğü
kotülurlerle de gücü yettiği kadar mücadele eden ve bütün bu hareket
lerinde tek ö lç ü s ü Hakk ın m a s ın ı te m in etm ek o la n , n etice İtib a riy
le . İn s a n o ğ lu n u ya ra d ılış ın ın g a ye s in e ulaştıran b ir ah la k a s a h ip fe rt
le rd e n m ü te ş e k k il b ir m ille tin a şam ayaca ğı e n g e l yo ktur.
Devletin kuruluşu ve işleyişinde, iktisadi hayatın düzgün çalışmasın
da bizden Uerl olan milletlerin tecrübe ve bilgilerinden istifade etmek
önemli bir husustur. Bununla beraber, kendi tarihi tecrübelerimiz, örf ve
karde? Kartıu t O zzi'ın k â t adam olduğu M STden İzmir miller, eki* ada yı ok». Secim
konuşmalımda. ülke sotırlanrıın yorumu ı^n radfcal reformlar öneren O u t l kenet 3 0
ru;lerını ac*S* ortaya koyam u Çünkü adayı olduğu partinin l^nde ke nd n yabana hts-
jetmektedır M SP ona göre değildir Secim i kaybeder, ik siyasete atama denemesnde
ba»ank olamayan Oral. ‘Siyasette karanmak da var. kaybetmek de" der ve MESS'dekl
görevini sürdürme ye baylar. T Û S İA D 'a ü y e d ır. 'M ııa n n obur tarak dediği Özel sektör
deki t o rn a la n saasnda ednctgı bilgi ve tecrübelerden d a m ı yar adanacaktır.
551
adetlerimiz, sosyal bünyemiz, iktisadi yapımız dikkatle gözden geçirile
rek. basit bir kopyacılıktan ve taklitçilikten muhakkak uzak kalarak, bu ak
tarma iyi bir adaptasyon şeklinde yapılmalıdır. Bu şekilde bir düşünce tar
zı birçok hallerde, modem teknolojinin transferinde dahi geçerlidir. Yeni
g ö rü ş b ir g ü n Tü rk iye 'd e İk tid a ra g e le ce k tir . '
552
Gazeteci Cüneyt Arcayürek şöyle söylüyordu:
"Bülent Ecevit'in Batıya kafa tuttuğu doğruydu! Özellikle sağ kesim
den Başbakan Bülent Ecevlt'e yöneltilen eleştiriler, yoğunluk kazanmıştı:
'Türkiye'yi Batıdan koparmaya çalıştığı...': Sovyetler'e yanaşmak istedi
ğ i...': 'Dış kredileri bir türlü gerçekleştiremediği...': Anarşiyle savaşımı y i
tirdiği...': Savaş alanını solcu eylemcilere bıraktığı...'; Ülkeye Komünizmi
getirmeye çalıştığı...' savlar doğru değildi. Ecevit'in. 'Alternatifi olmayan
Hükümet' deyimini kullanması da eieştmlere y o l açıyordu. Var m y d ı H ü
kümetin alternatifi? Yoktu Türkiye'nin hükümet arayıştan aşamasına girdi
ğ i her donemde: Büyük koalisyon... Geniş tabanlı hüküm et..': İstemleri
ortaya çıkar, piyasaya sürülürdü, bu denemeler yine başlamıştı...1144)
553
armaya, yozlaştırmaya, gü çlü ve önem li bir çareyi, çaresizlik haline sok
maya çalışm ıştırbugün, yeni bir gündür Millet, bu hükümete ~Haytr!~
demiş. defterini dürmüştür. orada kan vardır; sönmüş ocaklar vardır...'
13 Kasm 1979. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk. hükümeti kurmakla
görevlendirdiği AP Genel Başkanı Süleyman Demir elin kendisine sundu
ğu 'Bakanlar Kurulu Lıstesl'nl onayladı.
" D e v le t, k e n d i k e n d i n i y iy o r .
M a h k e m e le r c e z a v e r m iy o r . P o lis g ö r e v in i y a p m ıy o r .
B ir ç o k h a k im v e s a v c ı k u r ş u n a d iz ilm iş t ir ."
tUjbakjn S.Demire!
5S4
E f U f e ( j * u < S U M ı n « U u ı v« 0 « « a > u ı i * y « M | ı ı m ı b ! » -,« ı ^ « 'd S 4 : « ı
555
Orgeneral Kenan Evren Ankara. 2 7 A ra k k 1979
Genelkurm ay Başkanı
Sayın Cum hurbaşkanım ,
(Jlkem ızn içinde bulunduğu ortam da Devletimizin bekan. Milli Birli
ğin in sağlanması, halkın m al ve can güvenkğinin temini için, anarşi, terör
ve bölücülüğe karşı "Parlamenter Demokrasi Rejimi" içerisinde, anayasal
kuruluşların ve özelikle siyasi partilerin. Atatürkçü bir görüşle, müştere
ken tedbirler ve çareler aramaları, kaçınlm az b » zorunluk olarak görül
mektedir.
M * G üvenlik K urulu'nun muhtelif toplantılarında bu konuda alınan
kararların, muhalefete m ensup siyasi partnerin kısır tu tu m ve davraraş-
ları yüzünden olumlu sonuçlara götürülemediği yüksek m a lum larıd r.
B u karar ışığında. T ü rk Silahlı K uvvetlerinin görüşlerini. MJB Güven
lik K ır ıJ u Başkanı olarak, zatıaMerine sunuyorum . Gereği, yüksek tak-
d r le m e arz ederim.
Saygılarımla
Orgeneral Kenan E v re n Genelkurm ay B aşkanı!2 4 5 )
556
tehdit eden boyutlara varmasını önleyem eyen, bölücü ve yıkıcı grupla
ra tavizler veren ve kısır siyasi çekişmeler nedeni He uzlaşm az tutum la
rım sürdüren siyası partileri uyarm aya karar vermiştir...
Ülkem izin bugünkü hayati so fin i arı karşısında. siyasi partilenmizin.
bir an önce. Mflı Menfaatlerimizi on piana alarak. Anayasam ızın ökeleri
doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek "Anarşi". "Te
rör* ve "Bölücülük" gibi. Devleti çökertm eye yonefck her türlü hareket
lere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal ku-
ruluşlarn da bu yönde yardım cı olmalarını ısrarla istemektedir.
Kenan Evren
O rg . Genelkurm ay Başkanı
557
Müdahaleye kararlı, sert, hatta hırçın komutanlar yoktu: heyecanlı da
değillerdi: şöyle dedfc 'Bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum; o d a Bu
gu n ülkenin çok krtik bir donemden geçtiğidir. Başbakan olan kişi. Hâzi
nenin 70 serte muhtaç olduğunu söylemiş kişidir; ekonomik borç grtlağa
kadar çıkmıştır; üstelik Terör' Devleti G ü c ü nü tehdit ediyor; bence böyle
bir durumda Müdahale iyi olmaz: üstelik ben iki ay sonra ayrılıyorum.
Komutanların: 'Hayır Sayın Cumhurbaşkanım; kesinlikle size karşı d e
ğiliz ve sizin çekilmeniz de söz konusu olmaz. Tam aksine sizi engel d e
ğil. başımızda görmek istiyoruz... ' biçimindeki sözlerini. Cumhurbaşkanı:
'Olm az arkadaşlar, bir defa ben buna katılmam. Ben. sorunların demokra
tlı usuller v e Meclis içinde çözülmesinden yanayım. Bana bir büyüğünüz
olarak sorarsanız, bu aşamada, bir hareketi sakıncalı bulurum. Bakın.
'Anarşi' doruk noktasına çıkmıştır. Ordu, belki bununla başa çıkabilir: an
cak ekonomik çözümler daha ağrlaşacaktır: yokluklar, halkın şikayetleri
artacaktır. Kış içinde olmamız bu durumu daha da güçleştirecektir. Ba-
tı'nın. Askeri yönetim lere alerjisini biliyorsunuz. Dövize en muhtaç oldu
ğum uz bu dönemde Yönetim i değiştirmek, durumu daha ağırlaş tınr ve
gelecek Yönetim in de başarısızlığına neden olur... " sözleriyle karşıladı.
559
Osm An lı Maliye Na/ın'nın Galata Bankerlerinden
Akıl icazet ve Kaynak Yaratma Talebinin 1979 Versiyonu
Müsteşar O i .i l B,ır*CT Ka i I c IIİ ye D .ın y y o r 'B iz b u p iya sa yı n a s ıl c a n la n d ır ım ? '
560
var. yüide 14 fa izle tahvll, b u İnsan AİmAZ. Yani p at asi o lan İnsan b u -
n a y a tırm a z ."
“P ek! ne y a p ıy o r b u n la r ?" dedi. “Tahvili Ihıaç ediyorlar. Ertesi g ü n .
satılmıştır, bitmiştir. Oysa kendileri bunu satn alıyor. Hem vergiden dü
şüyorlar. kendileri para kazanmış oluyor, kendi tahvillerini kendileri almış
oluyor." 'P e ki'de d i. 'sen ne yapacaksın?' " b e n " dedim, b u n la rın 100
lira s ın ı 70 lirada n alıyo ru m . D e d iğ im g ib i ü ze rin e faiz İlave e diyorum ,
b u n u halkla p a yla şıyo ru m . Y ü zd e 5 puan. 6 p u a n g ib i b ir de m ü s s e -
se ye ka lıyo r. Tabii b u b ir d e ta ylı b ir İş. am a b en kısa k e s iy o ru m ."
D e d kİ. 'Ben sana demedim ml?~. 'Bu iş yüzde 5 He yüzde 8 arasın
dadır. Cevherin payı. İşte, ikrar etti kendisi d e ." Dedi kİ: " Biz b u p iy a
sayı n a sıl ca n la n d ırm a ? " Yani eğer vakit olursa çok anılar var. onların
hepsini anlatmak İstiyorum size. Dedim ki. "Önce piyasayı canlandırma
mız için önce millete güven vermemiz lazım. Bu güveni millete verme
m iz lazım' dedkm. Dedi kİ: ’Nast bir güven?" ‘ Bir defa' dedim, "enflas
yondan halkı kurtarmamız lazım ." 'E ve t onu düşünüyoruz.' dedi. "Tabii
ki bu zaman alacak' dedl.(247)
Borç Ertelemeleri O lm u ş u
Borç ödeyemez Duruma Dürülmesi ve
Ekonominin Yönetllemez Hale Gelmesi
Türkiye 24 Ocak + 12 Eylül Penceresinden
Açılan Rüzgarlara Teslim Olmak Üzere
24 Ocak 1980 kararlarının arifesinde ve onu İzleyen dönemde doruk
noktasına ulaştı. Kendi pazarlık gücü en az noktadayken IMF. Dünya Ban
kası ve O E C D üçlüsünün pazarlık gücü doruk noktasndaydı. Nedeni. Tür
kiye'nin 1979 sonunda yeni borç ertelemeleri olmazsa tekrar borç öde
yemez duruma girmesi, taze krec» bulamazsa ekonominin yönetllemez
hale gelmesi olasiığıydı.
Ayrıca 1979'da artan petrol fiyatlar r»n I980'de yeniden yükselme
sinin kesn olması karşısında. İhracat geliriyle petrol giderinin bile kar
şılanmasının olanaksız hale gelme olasılığıydı. Bunlara dünyada kredi
faizlerinin yükselişe ve dolar değerinin artışa geçmeye başlaması eklen
d i Nihayet, ülke kredi güvenirliğini yltrdkğl İçin, uluslararası ticari finans
kuranlarından kredi bulma olanağı da yoktu.
(247) M ehm et Alı Branç). Soner Yalçın 'T h e özal . Doğan Kitap. 2001. s.65-70.
Türkiye Suudi A r«b b U n 'd «n Borç İstiyor Ancak Alamıyor
562
• Bütün Üretim kesimleri >Abancı sermayeye Açılacak.
Bunun İçin bütün kurumsal düzenlemeler gerçekleştirilecek.
• Kârlı olmayan projeler durdurulacak.
• Kİtler bütçeye yük olmaktan çdcanlacak.
• Uygulamalar devletçilikten uzak olacak.
563
Dönemin Başbakanı Süleyman Demlrel. Başbakanlık Müsteşarlığına
getirdiği Turgut Ozal'a; 1979 sonunda, yeni bir ekonomik Istfcrar prog
ramı h aula m a görevi verdi. IMF'nln İstekleri doğrultusunda kısa sürede
h avlanan program; Türkiye'yi, tek taraft ve tam olarak yabancı serma
yeye açıyor, tarım, ticaret ve sanayide ulusal hedeflerden vazgeçiliyor.
Türk lirasının değer kaybını hızlandtfan günlük kı* ayarlamalarıyla, deva
lüasyon sürekli hale getiriliyor, milli kambiyo rejiminden vazgeçiliyor. "İt
halat liberasyonu* acfcyla dışalım serbest hale getiriliyor, kotalar kaldınlı-
yor v e kamu yatırımlan kısılıyordu. KIT'lerin özelleştrlleceğl. temel ürün
lerde destek fiyatlarının kaldınlacağı. ücret artışlarının düşük tutulacağı,
tarım ürünlenndekl taban fiyatlannın sınırlanacağı açılanıyordu. 1980 yı
lı başnda 47 lira olan bir Amerikan dolan, yıl sonunda 90 liraya çfcıyor.
programa karşı gösterilen toplumsal tepki. *lç savaş* haline gelen terör
eylemleriyle. Türkiye'yi karanlık bir kaos ortamına sürüklüyordu. Hazır-
lanmakta olan *24 O cak kararlan", ancak 12 Eylül gibi bir "demir
yumrukla" uygulanabilirdi. Nitekim öyle oUcaktır.(248)
Yatırım G SM H
Hedef (% ) Gerçekleşme C%)
Genel 21.3 16.1
İç Kaynaklar 19.4 15.5
Dış Kaynaklar 1.9 0.6
Üçüncü Plan döneminde sanayinin İlk kez tüketim maları lehine bü
yüyor. bu kesimin sanayi yapısı İçindeki payı % 5 0'ye ulaşıyordu. Ölçüsüz
ve programsız özel kesim yatınmlarnın giderek arttığı bu plan dönemin
de. % 4 3 olarak hedeflenmiş özel yatrım payı toplam yatırımlar İçinde
neredeyse % 5 0 'y l buluyordu. Poltlkacılar buna "yatınm bereketi* adım
veriyordu. Am a bu türden hedef ve program dışı yatınmlann ne menem
bir 'd ö v iz yutan sanayi* yapısı ortaya çıkardığını. Türkiye 1978 petrol şo
kundan sonra bir teneke gaza muhtaç olduğu günlerde açık seçk anla
yacaktı.
Yatıranların milli gelir içindeki payı aşağı yıAarı tutturulmuştu. Ama
bu kez de İç ve clş kaynaklar arasndakl makas ciddi olarak açılıyordu.
Üçüncü Plan dış kaynaklara dayalı yatırımların toplam yatırım İçindeki pa-
y r » binde 8 olarak öngörmüşken, bu pay dönem sonunda %4.2 olmuş
tu. Üstelik dış kaynak dediğimiz, artık ne O E C D n ln düşük faizli konsor
siyum kredileri, ne de Dünya Bankası nın proje kredileriydi.
Bu kaynak, adına 'petro-dolar* denilen. Arap ülkelennın petrol geli
ri fazlasını Batılı bankalarda blrfctrdlklerl fonlardı. Sağlanması kolay olan
bu fonların en önemli özelliği, kısa vadeli oluşuydu. Bir başka anlatımla,
bu krediler kısa dönemde etkisini gösteren hormon kaçlarını andın-
565
yordu... Nitekim dövize çevrilebilir mevduat olarak uygulanmaya alı
nan bu krediler, Türkiye'nin mail yönden felç olduğu 1980 yılında
ciddi b k miktara ulaşmıştı.l249)
Artık günlük yaşamın bir parçası haüne gelen IMF heyeti de aynı gün
lerde Ankara'da hem havayı kokluyor, hem de Demlrel'ln atadığı Turgut
506
Ozal'ın hazırlamaya başladığı "Ekonomik Paket "in içeriğini tartışıyordu.
IMF heyeti. Ozal'ın yaklaşımını büyük memnuniyetle karşılamasma rağ
men. Washlngton'a yolladığı giril telgraflarda Türkiye'deki kargaşa orta
mında yem programın başan şansının İlk kez gölgelendiğini vurguluyor
du. “Buna rağmen yeni hükümete destek vermek zorundayız.' diye bi
ten bu telgrafta. O ral ın 'kaçırılamayacak bir şans' olduğu vurgulanıyor
du. Oemırel. bir yandan ekonomik paketi hazırlattırırken, ote yandan da
anarşiye karşı savaş açmıştı. Demlrel'ı memnun eden Ozal’ın atanmasın
da sonra IMF'den gelen olumlu sinyaller ve Dışişleri Bakanı Hayrettin
Lrkmen'ln Brüksel'den g e trd ğ ı İyi haberlerdi.
M u it ç ja n T u ğ u ! Ö u l l» M t k o n u y o r d u D e m irc i e g id e re k .
“A b l b i z i m l f n e o İA C A k ?
D u r u m h e r g ü n k ö t ü y e g k l l y o r . . . ” dedi.
567
yının Türkiye'de kakınma çabalannı buy\* ölçüde engellediğe anlattı
ö z a l konuşmasına devamla: 'Siyaset, ekonomi ve askerlik bugünler
de pek birbırlennden ayrılmıyor: ancak, bunlar birbirinden çok farklıdırlar:
ekonomi bir ilimdir: tur tekniktir: siyasete de. askerliğe de benzemez: bu
gibi konularda çok dikkatli olmak lazımdır. O zaman kaçırdığımız bu pro
jeleri şimdi yapmak İstersek, bunların finansmanını nasıl sağlayacağız?
Türkiye, bugüne kadar sloganlarla çok zaman kaybetmiş ve ekonomik
gelişmede ge ri kalmıştır, bu Sol Sloganlar la İstanbul Köprüsü ne. Keban
Barajı na bile karşı çıkıldığı yüksek malumlannızdır.. E ğ er bu yıl. en kısa
zamanda a d d ı tedbirler alamazsak. KİT açıklan çok büyük boyutlara ula
şacak ve ekonomi, tam anlamıyla çökecektir: bugün. İçinde bulunduğu
muz şartlarda, yatırım ve üretim düşerken enflasyon ve karaborsa artı
y o r: gerekli tedbirler, en kısa zamanda alınmadığı takdirde, orta sınıf çö
kecek ve yok olacaktır; size şunu açıkça belirtmek istenm kİ. siyası anar
şi kadar, ekonomik anarşi de tehlikelidir, her İkisi de Devlet I yıkabilir...
... Sayın Genelkurmay Başkanım; sayın komutanlar: bu durumdan çı
kış yolu zordur, halktan fedakArlık İstemekten başka çaremiz yoktur: g e r
çekler anlatılırsa, halk fedakarlık yapar: bunun İçin. 3 veya 4 yıllık bir sü
re İçin fedakarlığı gö ze almalıyız. Bugün, toplu sözleşmelerde alınan üc
ret çok aşın boyutlara varmıştır: bu artıştan yararlanan İşçi, enflasyona ne
den olduğunu bilmeden sevinmektedir... şunu da söyleyeyim kİ. b iz ha
yal kurmuyoruz ve gerçekçiyiz: ciddi tedbirler alınırsa enflasyonu bu yıl
%SO'ye. sonra da %2(Xye çekeriz. *
Paşalar, ö ra l'ı büyük bir İlgiyle dinlediler; sorular sordular. Özal. bun
lara tek tek cevap verdi; kentleşme, nüfus artışı, KIT'lerin durumu, toplu
sözleşmeler, ücret artışı, enerji sorunu, yatıranların durumu, fiyat v e üc
retlerin dondurulm ası ödemeler dengesi, dünyadaki ekonomik durum
gibi konularda çok sayıda soru ortaya atıldı.
Brringten sonra. Genefcurmay Başkanı Evren'ln odasında çay içildi. Ev
ren şöyle dedi: 'Bize, ekonomik konulan ve ekonomik durumu çok açıkça
anlattınız, hatta bana kalırsa, beklemediğimiz kadar açık anlattınız; Uk defa
burada bu kadar açık oldu: çok teşekkür ederiz, aslında bu konuların radyo
ve televizyonda da halka böyle anlatılması gerekir; çok faydalı olur."
Paşalar aradıkları adamı, özal da kendi programını uygulatacak k ı
lıçlı paşaları bulmuştu. Ancak bu buluşmanın bedeli Türioye için çok ağır
568
olacaktır.(250) Büyük SermayemÖzal-Paşalardan oluşan 24 Ocak koalisyonu
böylece kurvimuş oluyordu. / '
569
vurgular ve şunları söyler-. "Bu tedbirler alınmadığı takdirde ekonomik
durumun süratle bugünkünden kötüye gideceği muhakkaktır. Nitekim
son iki yılda alınan yanm tedbirler bile bu gidişi durduramamştır. Enflas
yo n artışı I979'un son aylarındaki temposu İle devam etse bile. 1980y ı
lında muhakkak % 120'yi aşacaktır. Enflasyon artışı ücretle çalışan büyük
grubu dayanılmaz sıkıntılara sokacaktır. Karaborsa kaçalıçlık genişleye
cek. haksız kazanç sağlayanlar artacaktır. Getir dağılım fevkalade bozu
lacak. aşın kazanç sağlayarak lüks yaşayanlar yanında fakirlik yaygınlaşa
caktır. Yatırımlar İyice azalacak, işsizlik dayanılmaz boyutlara varacaktır.
Son yıllara gelinceye kadar memur, subay. İşçi, esnaftan meydana gelip
büyüyen orta gelir grubu ortadan kalkacaktır. Bu suretle hızla gelişen
ekonomik anarşi yurt içindeki anarşi ve terörü süratle artıracaktır Netice
d e h içb ir güç devletin çöküşüne m ani olamayacaktır. Üzerinde duru
lacak esas nokta, tedbir alınmadığı taktirde halkımızın büyük çoğunluğu
nun büyük sıkıntı İçine düşeceği, buna karşılık nlsbi olarak bir avuç kara
borsacı ve kaçakçının büyük paralar kazanacağıdır. Bu manada tedbir al
mamak büyük halk çoğunluğunu hiç düşünmemekle bir olacaktır. Buna
mukabil Türkiye bir karaborsacılar cenneti olacaktır..."
2 4 O c a k K a r a r la n Ö z a l İle ö z d ( ! ) ( ? ) D ö n e m *
•
570
gerçekçi fiyat mekanizmasına göre yapılması için, ara malanndakl süb
vansiyon asgariye İndirilir. Şeker, çay ve Sümerbank ürünleri gibi temel
tüketim mallan nd* sübvansiyon tamamen kaldmlır. Bu uygulamana ıfc
sonuçlanna göre. 1979 yılında 61 milyar liraya ulaşmış olan sübvansiyon.
1980'In ık altı ayı sonunda sadece 16 milyar lira olarak gerçekleşecektir.
(Oysa önceleri KIT'lerin fon ve kaynaklan yağmalanrmştı )
• Yabancı sermayeye d e yeni teşvikler getirilir. 6224 sayılı Yabancı
Sermayeyi Teşvfc Kanunu na göre, gelecek yabana sermayenin esasla
rm göstermek üzere çıkanian kararnamede, yabancı sermayenin İştirak
İzinleri belirlenir. Toplam sabit yatırmın tutannın 2 milyon dolar 4e 50
milyon dolar arasında bulunması, yabancı sermayeye İştirak mlktannn
% 10 dan aşağı ve %49'dan yüksek olmaması kararlaştırılır. Yabancı ser
mayenin iştirak oranlan da genişletilir. Alınan İstikrar tedbirlerinin en
önemlilerinden bin de. daha önceki tasarruftan likit hale getirmek ve ban
kalara çekebilmek amacıyla faiz oranlarının serbestçe belirlenmesine im
kan sağlayan "faiz Kararnamesi" olur. I Tem muz I980'de yürürlüğe g i
ren kararnameyle. Türk bankaalık tarihinde yeni bir donem başlatılır. Ka
rarname İle birlikte bankalara kredi ve tasarruf faizlerini serbestçe befcrle-
yebılme. ayrıca 6 a y ile 2 yıla kadar vadeli "Ham iline Yazılı Mevduat
Sertifikası" çıkaraMme olanağı sağlanır. Bunlar daha önce gördüğümüz
Dünya Bankası ve IMF'den kaynaklanmış dayatmaların sadece bir kısmın
dan ibaretti. Ou* ;*> btı-ot/oi o tr u y * * p o m < u O M g a ıU jo o O a * t * n
p ı o r a r t r ı y f v ^ ljn « î k i ». t u v r b ttf d rl 1 2 lyHâ t o n z u r d a mg4ndr*ft«tcfc
T.O zal'ın kafasındaki Türkiye'nin nasri olacağını anlamak İçki
beklemeye gerek yoktu. Kutlay Doğan'ın dediği gtoı 'Hukuk kuralları
onu sıkardı. "<2S I ) Türkiye'nin derck para değil miydi? Nereden gekrse
gelsındı! Doğru bilgilendirilmeyen. daralmış, bunalmış toplum da önceleri
bunu pek umursamayacak, hatta memnun olacaktı. İşte boylece ö z a ili m
de denilen "yozlaşma" ve "paragöz hrsatçı "lar devri açılmış oluyordu.
Aşağıda seçilmiş örneklerde görüleceği gibi, tüm etik kuralları bir ya
na bırakan 24 Ocak darbesi koalsyonunun nasıl çakştığn bazı örnekler
le gösterelim.
12511 Kuday Doğan. Tu gu tözal Belgeseli’ . Türk Haberler A|ansı. 1994. s-JI.
571
rar yoktu: mutlaka bir şeyler yapılmalıydı. B«r şeyler yapabilecek tek güç
olarak, tabı Sllahfc Kuvvetler görülüyor ve Işadamlanmu. İkili ziyaretler ya
da kokteyl veya davetlerde karşılaşt*Jan paşalara, açık biçimde: 'N e d u
ruyorsunuz Paşam? Görm üyor musunuz Varan elden gid iyo r!' diyorlardı.
Basmn önemli bir bölümü, olayları sayfalarnda veriş biçimiyle, manşetle
re koyduğu kelimeler, anlamlı cümlelerle, art* aç* brçımde. Asker'I çağı-
nr olmuştu: 'Bunu kim durduracak?" veya Te rö r ün sonu yok!" şeklinde
başlıdan, birkaç günde bir yayımladığı gfcl: bir bölümü-. "Komünizm hort
ladı!’ diğer bir bölümü: 'Faşizm'ln ayak sesleri!' manşetleriyle, bilerek
veya bilmeyerek 'M üdahale' gerekliliğini vur gülüyorlardı. Bu telaşın bir
nedeni de: Sol Kanat in Sag'dan. Sağ ın da Sol Kanat tan gelecek veya o
renkte bir asken müdahaleden kuşkıianmasıydı. Pofctıkacılar da. tam bir
şaşkmlık İçindeydiler: askerteh ziyaret edenlerin sayısı giderek artıyordu:
örneğin: Adalet Partili SeUhaMln Kılıç m bir komutana. ‘Artık bizden bir
şey beklemeyin, ne yapacaksanız yapın!" demesi. Adalet Partisi tabanınm
"Müdahale İstediği" şeklinde bir İşaret olarak nitelendiriliyordu.(252)
. 2 4 O c a k K a r a r la n
N e d e n K ı lı ç lı B ü r o k r a t la r a U y g u la t ıld ı?
TUSİAD Kurucusu Vehbi K o ça göre.
P a rla m e n to v e d e m o k ra s i y a v a ş . A s k e rle r
b iz im İs te d ik le rim iz i d a h a ç a b u k y a p ıy o r.
572
kısa sürede düzeltebiliyor. En önemlisi İse tüm bu işlemler yapılırken p o
litik yaklaşımlar söz konusu olmuyor. Çünkü askeri yönetim in parlamen
toda sandalye kaybı y a da seçmen kaybı diye bir kaygısı yo k. En büyük
fark askeri yönetimin zamanında ve doğru kararlar almasıyla çok değer
li zaman tasarrufumuzun olmasıdır. "(253)
573
In a n m tyo ru m ... şim di yabancı bankalara da Türkiye'de şube açma u n i
verilmiştir: bunların d a d e v yatırımlar için sermaye getirmelerini bekleye
biliriz: ayrıca tarih i b a ğ la n m a o lan A r a p ü lk e le rin d e b ü y ü k p a ra var
d ın bunlara, ö ze l İm tiya zla r ve rilm e lid ir
Türkiye’de petrol mutlaka vardır ve bunun çıkarılması lazımdır. MIHI
P e tro l P olitikası, Solcular ın s lo g a n la n g ib i, T P A O d e m e k değild ir.
P e tro lü m ü zü b u ls u n d a k im b u lu rs a b u ls u n ... TP A O 'yu değil, m emle
keti güçlendirmek olmalıdır. T P A O , b ü tü n sahadan k a p a tm ış ve üstüne
ya tm ış d u ru m d a d ır arayacak parası yoktur: arama yapamadığımız her
alanı yabancı şirketlere açmabyız... k tT Ie r d e , batm a k o rk u s u o lm alıdır.
24 Ocak 1980 Kararlarından sonra bunlar: Ya düzelirler, bazısı da batarsa
batar. Bunlar hep vermeye alışmışlar...' derken, özellikle, işçiye vermeye
alışmışlardır: boytesine toplu sözleşmeler Özel Sektör ün en karlı çalışan
kuruluşlarında bile yoktur: böyle k ıd e m Tazm inatı. N ç b lr y e r d e yo k tu r
Grev alanları ve grev mevzuatı mutlaka gözden geçirilmelidir G re v
le r ve anarşi, ya O n m la n birlik te ö n lem ektedir. Demokrasi: Bir başıbo
zukluk değil, disiplin rejimidir... Ancak ciddi gidersek. Türkiye 10 y ıl son
ra Avrupa'nın pek çok ülkesine yetişmiş olacaktır...
D B D e n iz N akliyat, b iz im b a ş ım ızın b e la s ıd ır. Ben aslında böyle
Devletçilik anlayışını anlayamıyorum. k t T Ie r in devri, h e r y e rd e artık
g e ç m iş tir..." dedi.
Brifing bitmişti. Özal da. komutanlar da memnun kalmışlardı. 24
Ocak koalisyonu pekişiyordu. Pek çok sorun açfcça tartışılmıştı: Özal.
Başbakanhğa gidince, ekibine:
'Yahu, bu adamlar bu İşi çok İyi biliyor: d n gibi adamlar hepsi de;
meselelerin üzerinde, benim tahminimden çok daha fazla durdular. " de-
mlştlr.(254) Beklenen darbe gelecek ve Özal bu düşüncelerini paşalarn
desteğiyle uygulamaya koyacaktır.
574
Büyükelçi Şükrü Elekdag ABD Hükümeti nezdınde gerek! randevu
ları almıştı; Hazne Bakanı Millerle bir görüşme yapıldı...
özal. Dünya Bankası ndan 300 milyon dolarlık 'Yapısal Uyum Kre-
d ls f İstiyordu. Dünya Bankası Başkanı McNamara Turgut ÖzaJ'a. acı bir
gerçeği bildirdi: 'M r.özal. size bu krediyi herhalde vereceğiz. benim ve
arkadaşlanmın tavn olumlu: ancak bu konuda Türk Hükümeti nden bazı
taahhütler Isterur dedi.
Başbakanlık Müsteşan Turgut O za lın ağzından Dünya Bankası tara-
fndan kaleme alınan Mektup'ta özetle: Türk Ekonomisi nin tüm dene
timinin b u kuruluşa devredilmesi öngörülüyordu; buna göre Türk
Hükümeti, alacağı her ekonomik karardan önce. Dünya Bankası na
haber verecek ve bu kuruluşun onayını alacaktı; yapılacak dışalım
lar, önceden Dünya Bankası'na bildirilecek, bu kuruluşun saptayaca
ğı Yatınm Projeleri, programdan çıkarılacaktı. Programa yeni aknacak
yatırımlar, önceden Dünya Bankası'na sorulacak; Türkiye, bundan
sonra bazı sanayi dallarında yatınm yapmayacaktı, ayrıca geçmiş yd-
larda uygulanan ekonom ik politikalara yeniden dönülmeyeceğl k o
nusunda Türkiye kesin güvence verecekti.
Türk Heyeti ndeki yetkililer, bu belgeyi okudukları zaman şok geçlr-
dier; böyle tur belge imzalanır ve bu duyulursa büyük b » skandal olur ve
bunun hesabı mutlaka sorulurdu.
Mektup, elçilikle Dünya Bankası arasında gide gele biraz hafifletildi:
bazı bölümlerin çfcarıbnasına Dünya Bankası razı edildi: ancak ortaya çı
kan metin de imzalanacak gtoi değildi. Ne yapacağını şaşırmış durunda
olan T u ğ u t Ö z a l Ankara'yı aradı ve Başbakan Süleyman Dem ırele du
ru n u anlattı: A b i. h ik â ye b u d u n b e n İm zalam akta te re d d ü t e d iy o
ru m ; f o k a ğ ır h u s u s la r var. ne ya p a lım ne d e rs in izT". De m* et T u r
gut kard eşim , sen n a s ıl m ü n a s ip görürsen ö yle y a p ; ka ra r ş e n in d in
tam y e tk ilis in i"
Heyet. VVashngton'dan New York'a gidecekti. Hazine Genel M üdü
rü Tun ç Bllget. T u g u t Ozal ın yanına geldi: 'Efendim, bana sorarsanız,
bu mektubu İmzalayın, en ağır bölümleri çıkarttık, biz Türkiye olarak,
bundan çok daha ağır belselere d e İmza koymuştuk: bu İşi bitirelim...'
dedi.(25S)
20 Şubat 1980. Bülent Ecevit'l. asd rahatsız eden bir başka olay ol
muştu: 24 Ocak 1980 Kararlarının aç ıklanma seıdan sonra Ecevit: "Bu
e k o n o m ik m o d e l, T ü rk iye 'yi b ir G ü n e y A m e rik a Ü lk e si durum una g e
tirin g e liş m e s ü re c in d e k i b i r ü lk e d e b u m o d e l, d e m o krasiyle b a ğ d a ş
m a z !.." diye be kampanya açmışa Ecevit'n bu kampanyasına karşı ilk
tepki, araoiar yoluyla. Genelkurmay Başkam Orgeneral Kenan Evren den
1255) Em in Ç o U }jn . a .g .e .. % 152.
575
ve kısa bir süre sonra da. daha sert b » biçimde. Genelkurmay 2.Başkanı
Orgeneral Haydar Saltık'tan geldi: “Ne demek istiyo r ya n i?.. E tesit,
Türk O r d u la r ın ı G ü n e y A m e rik a O r d u la r ın .a b e n ıe tly o rl. .” |256)
Oysa Ecevit ABD. IMF ve Dünya Bankası reçetelerinin çökerttiği G ü
ney Am erka ülkelerini Örnek gösteriyordu. Türkiye'de 24 Ocakta başla
yan süreç sonunda Güney Amerika ülkeleriyle birlikte IMF'ye en borçlu
ülkeler listesinin başlama çıkmıştr. İşçi dövizlem de beklenen artış ol
muyordu. içende ise sıkı para politkası ciddiyetle uygulanıyor: Turgut
ö za l IMF tarafından konulan para limitlerinin aşamaması için büyük çaba
harcıyordu. Türkiye, kısa süre sonra lMF'yle VVashington'da başlayacak
*Stand-by‘ (destek) anlaşması görüşmelerine hazrtarıyordu.
576
Makye Bakanı İsmet Sezgin döviz kaçakçılığı için:
"Cevher t dakik* durma, hemen başla," deyince
"Süleyman Beyin de haberi olması lazım." dedim.
O zaman, maliye bakanı. İsmet Sezgin Beydi. Ankara'da onu arattım.
İsmet Beyi bulamadılar. Dediler ki: *Bursa'da konferansta 'Çelik Palasta.
"Bulun' dedim, sekretere. *İsmet B e y i. 'Efendim paneli varmış." 'Söy
leyin çok acil. Cevher özden konuşmak İstiyor.' "Hayrola Cevher' dedi
geldi telefona. Dedim. 'Ab! böyle böyle durum var. N e diyorsun?' 'C e v
her. bir dakika durm a hemen başla1' Dedim kİ: "Sayın Süleyman Beyin
de haberi olması lazım.' 'H ayır" dedi, 'sen arama o sem arayacak!'
Beş dakka geçmedi Süleyman Bey açtı telefonu. Dedi kİ: "Cevher
hayrola. İsmet bana bir şey iletti?" "Evet a b f dedim. Ben çünkü sayın
başbakanım filan değil, ben samimi bir İnsanım. Onun İçin sayın başba
kanın bana başka türlü gefcyor. ben hitap edemiyorum öyle. "Evet abı"
dedim. 'Böyle, a m a' dedim, 'ben bu İşten b ir kuruş almıyorum. Bunu
memleketim İçki yapıyorum. Ben" dedim, "sizden müsaade İstiyorum
resmen." 'Sen başla' dedi. "Resmen bana müracaat et. sonra istediğin
vizeyi vereceğim 'dedi. T e k i'd e d im . Çocuğa talimat verdim. "C/r'de
dim. "hemen IS milyon dolar bana gönder.' O arada Pamukbank Genel
müdürü Hüsnü Ö r cengi Hüsnü Beyi aradım. Hüsnü. 'Hem en geliyorum
sana' dedi. Yazıhaneye geldi, konuşmaya başladık ve dedim kİ böyle
böyle bir hadise var. ne diyorsun?" Ta m a m "det* ve başladık bu.
O para gelmeye başladı. Yapı Kredi Bankası‘na geliyor. Hüsnü Beye
geliyor. Akbank'ın başka bir şubesine getnyoruz. Ffcri Bey vardı orada
O n beş-yirml gün ben böyle devam ettim. O arada da ben resmen hazî
neye müracaat ettim. Ü ç dört gün sonra hazîneden bana cevap geliyor.
Allah 117 sayılı Türk parasına muhalefetten falan filan, bue 10 yıl ceza ke
siyor. O zamanlar genel koordinatör Yılmaz Karakoyunlu'ydu. Nasıl ol
muş. karşımda oturuyor. Dedi ki böyle böyle, bir dakika dedim. Hemen
Başbakanlığı aradım, buldum Süleyman Beyi, d e d m kİ: ‘Efendim, böyle
bk durum var. Sayın Kaya Erdem. Hazine genel sekreteri. K aya Erd em ta
rafından bize böyle bir mektup ge ld i." 'B e n şimdi aldırınm' dedi. 'Zan
nediyorum Kaya Bey İki gün sonra Londra 'ya tayin oluyoruz.' Ve biz böy
le başladık. On beş-ylrmı gün sürdü bu. Y »m i gün sonra onlar kendi ara-
larnda resmen, ama hiç gayrı resmi bir şey yok. Orada para yatıyor, bu
rada para almıyor. Tabı bu 1983 yılında bir de baktfc kı Hüsnü Özcengl
a ğ » cezada. Halk Soydan ağır cezada. Erol Aksoy a ğ » cezada. Ne yaptı
bu adamlar? Kaçakçılık mı yapolar? Devletn haberi tahtında, ben şahidim,
ben baştattm olayı. Yani benim başlatmış öldüğüm bv olayı söylüyorum
burada. Bir insan bczıu inkâr eder mİ? Ama cetnme 1 lira koymadım.
577
Faizler I Haziranda karambole gelince
İsmet Sezgin'e telefon açtım. Dedim ki:
“A b l m ü ş k ü l d u ru m d a y ım , s a p a g e lm e k İs tiy o r u m ."
" G e l C e v h e r d ğ i m '' dedL
Saat gece 10'du. Tekrar ev ne gittim. Oturduk. Yne aynı ekip ora
daydı. Ben kendisine dedim kİ: "Efendim bu faiz hadlerini ne zaman açık-
578
Uyacaksınız? Açıklayacaksanız açıktay ır. Evvelce çıkmış tahviller var % 2 8
faizi. % I 7 faizi. % I8 faizi makable teşmil edilecek. Yani geçmişe de u y
gulanacak demektir makable teşmil. Arapçası. Tiirkçesi de geçmişe u y
gulanacak demektir.' Dedi kİ: 'Yok geçmişe uygulatm am .' "Efendim o
zaman beni mahvedersiniz ' dedim. Dedi W: "Şenle bir pazarlık y a p tım '
'Efendim ben bunun pazarlığım bilmem. Siz ne koyacaksınız adını, faizin,
tabanım ne koyacaksınız, tavanım." Dedi kİ: 'Şu anda açıklamam onu I
Temmuzda açıklayacağım." "Valla bilemem" dedi. 'B en sana şuanda bir
şey söylemem. A m a " dedi, 'seninle tur pazarlığa girelim. M ım lm um
noktası 2 8 olsun bunun" dedi. ‘2 8 İse. eskiye d e 2 8 ) uygulayın' dedi.
'Efendim yapmayın, eskiye 2 8 uygulamayın. Çünkü ben eskiyi beş sene
sırtımda taşıyacağım" dedim.
Eğer % 5 0 faiz vereceksem ben halka, ben % 58'l faiz alacağm hafca
% 5 0 vereceğim. Bu benim batışım demektir ve uzatmayalım, bana tavız
vermedi % 2 8 mınumumu tuttu, maksimumu bana açiılamack o gece.
Ben Ankara'dan İstanbul'a, bin b r sıkıntdarla döndüm. Am a şunu orada
izledim. Dedim kİ. yanımda lu arkadaşıma. Yılmaz Karak oyunlu, genel
koordinatörümdö o zaman. "Yılmaz bu %50'cien aşağı olmayacak. M İnu-
m um faiz % S 0 olacak, biz kendimizi ona göre planlayalım" de d m ve gel
dik. biz kendimizi ona göre planladık.
579
güzel be tatbikattı 92'de bu tatbkatı kalckrdılar. yanlış yaptılar.
Ondan sonra biz tahvil bulamıyoruz, yani güvene ek tahvil bulamıyo
ruz. Mecburen Anadolu Barkası ndan be teklif geldi, ben sertifika veririm
deetter. Biz başladık Anadolu Bankası'ndan serttika almaya. Haka serti
fika satmaya. İşte % S 0 İle sertifikayı alıyoruz. % 5 0 faizle. A m a yine 100
lirasına 70 lira veriyoruz. Yahut 1 000 lirasına 700 lira veriyoruz. Onun dı-
feransıyia faizinin getirdiği kAn hesap ediyoruz. Halkı da ona göre bir fa
iz haddi uyguluyoruz. Banka 50 veriyorsa ben 55 veriyorum. Ve banka
lar mütemadiyen bana geliyorlar. 12 Eylül darbesi oklu. Bizde hiçbir de-
ğışlkkk olmadı. Bızler yine aynı şekkde devam ediyoruz. (257)
(2571 Mehmet Ali Bratıd. Soner Yalçn. T h e Ozal*. Doğan Kitap. 2001. » 65-70.
580
taç duruma düşen. İflasın eşığne gelen Türkiye İçin hayatı önem taşıyor
du. Am a döviz uğruna onurumuzdan daha fazla odun veremez, gururu
muzun daha fazla kırılmasına seyirci kalamazdık.
İhracatı artırmak için teşvik tedbirlerinden biri, 'ihracata vergi iadesi'
uygulamasıydı. İhraç edilen malın bedeli olan döviz Merkez Bankası na
giriyor, devlet de İhracatçıya belli oranda vergi ladesi Ödüyordu. Tabii
bunların arasında ticaretle ve ihracatla İlgisi olmayan, ama yurt dışındaki
bankalarda dövizi bulunanlar da vardı. Hiçbir mal veya ürün ihraç ecklme-
dlğı halde ihracat yapılmış g*>! gösteriliyor, karşılığında vergi iadesi alı
nıyordu. Ancak, yapıldığı Idcka edilen ihracatın karşılığı. dOvlz olarak
Merkez Bankası kasalarna giriyordu.
Özal'ın bundan haberi vardı. O . ülkenin gkarları İçin gerektiğinde ya
saları ve kırallan sollamayı bile göze alabilen cesur ve pragmatfc bir po
litikacıydı. Yasalar ve kurallar ınsanlann. toplumun ve devletin haklannı.
çıkartannı korumak İçin konulmamış mıydı? öyleyse, toplumun v e dev
letin çıkarlarını engelleyen yasalan olduğuna İnandığı İşi ne pahasına
olursa olsun, her türlü riski ve eleştiriyi göze alarak, yapardı. "İş yapm a
yan hata da yapmaz. Mem leket hayrına İş yapmak elbette eleştirilmeyi
de göze almaktır. * derdi.
Evet ö ıa l hayal İhracata göz yummuştu. Dış kredi bulsam. döviz ba
zında yüksek faiz Ödeyeceğim. B ird e kapı kapı dolaşıp yalvaracağım, avuç
açacağım. Türk İşadamlarının yurt dışındaki bankalarda bulunan milyarlarca
dolar dövizin! Türkiye'ye nasıl çekerim diye cbşundüm. İhracata teşvik pri
mi ya ri vergi ladesi Öderim, bu dolarlar Türkiye 'ye gelir dedim, ö y le de ol
du. " d yor ve ekliyordu Ö z at 'Am a ben bunu bu boyutuyla kimseye anla
tamam. Bu uygulamanın gerekçesini ancak ben kendi kafamda biliyorum. '
ihracat diye yurt dışına ne gönderildiği ö za l İçin önemli değildi,
ön em li olan Türkiye'ye döviz gelmeslydl.,2S8j
ö ta l din ve İyi ahlaka sahip fertlerden ahkâm kesiyordu. Ancak İleri
de görüleceği gtol hayali İhracat ahlaksızlığın tam da kendisiydl. Kontey-
nırlara taş. kum ve m oloz gibi ağırlık yapan döküntüler, mamul sana
yi ürünleri diye dolduruluyor ve dışsatunlan yapılıyordu. Daha sonra
da ihracatta vergi ladesi adı altında milletin cebriden alınan paralarla ah
laksız binlerinin cebine milyonlarca döviz komiuyordu özal'a göre bu
uyanıklık!!) ülke menfaati iç*” yapılıyordu. Ancak bütün dünyanın g ö
zünde Tü rk sanayicisi ve İşadamının ve Türkiye lma|mm rezil olm a
sı onun umrunda değildi. Çünkü para gelsin de nasıl gelirse gelsındl.
(Türkiye hayali İhracatı kısa bir süre önce ilk kez Süleyman Demrel'ln
(258) Tıxgut O z a l'n Cımfturbaşfcanı secim e sn de n bvkaç ay sonta gaze<eo Kutlay Doğan
ile yapögı go rü yn e d e n
K utb y Doğan. -T u r g * Ö za l B e lg e se l '. Türk Haberler Ajans* 1094. S.J40.
581
yeğeni Yahya Demlrel'ln bu konudaki icraatıyla duymuştu.)
1980 yılının İlk yansında Türkiye tam bir keşmekeş Kindedir. Y u
karıda Banker K astdll'nln anlattığı gibi parasızlık ve çareslzlk dev
lete kaçakçılık ve hayali İhracat yaptvmaktadır. ö te yandan asker-sl-
vll dış güçler Türkiye üzerine odaklanmışlardır.
12 Eylülden önceki son sivil fctidar döneminde Türkiye'yi dikkatle iz
leyenlerin sadece Washlngton'da oturmadığı. A n n Crlttenden ın 19 Ha
ziran 1980 tarihli N ew York Tımes'ta yayınlanan yazısından da anlaşılı
yordu: "Türkiye'nin ıçmde bulunduğu ekonomik knz N A T O çevrelerinde
de endişe uyandınyor. N A TO 'n u n generalleri, en uzak müttefikleri Türki
ye'de tsnkrar sağlanması İçin Türk meslekdaşlan ile görüşmelerde bulu
nuyorlar"
15 Ağustos 1960 tanhll Ne w York Times ın başmakalesi de özetle
şöyleydl: "Türkiye'de durum Batı için bir kriz arz ediyor. Batı ne yapKma-
sı gerektiğini araştınyor. çünkü bu krizin daha fazla devam etmesme ta
hammülü yok."(259)
Batı nın bu kötü gickşe tahammülü kalmamıştı: özellikle bölgedeki çı
kartan açısından ABD'nin hiç kalmamıştı. Batı'nın asker-sivl kanadı işleri
ete aldı. Onlara göre, hasta adam Türkiye güçsüzieşmişse. bazı tavizlerin
de kopartılması için iyi bir fırsattı Osm anlı dönem inde İşler böyle hal
lediliyordu. ö n ce sivi idarenin ıtirazlanna neden otabfecek Yunanis
tan'ın tekrar N A TO 'y a dönebilmesi konusunda generallerin onayı alına
cak. "Kanat O perasyonu" başlatılacak, ardından IMF. O ECD İstekleri ve
24 O cak kararlannın uygulan iması İçin bastmlacaktı. istenenler elde
edıldkten sonra. Türkiye'nin tıtiyacı olan askeri ve ekonomik yardım pa
ketlen de açılacaktı. Ancak T ü k siyasetçi ve bürokratlannın böylesine güç
kararlan uygulamaları. İşleri ağırdan aknalan karşısında askerin dev
reye girmesi kaçınılmaz görünüyordu. Batı’nın asker kanadı Türk ordu
sunun üst komuta heyetiyle olası bir müdahale için 1979'dan beri zaten
temas haindeydiler.
582
anlat tm ve şu emri verdim: 7 Mayıs 1980 günü. N A T O Askeri Komite
ve Shape» tatbikatına gideceğim; dönünceye kadar bütün hazırlıklar ta
mamlansın; Radyo ve Televizyon a verilecek tebliğler, beyanatlar da ha
zırlansın: bu partilerin memleketi felakete sürüklemelerde daha fazla se
yirci kalamayız. Brüksel'den dönüşte, arnk bu İşi halledelim!' Bu fikrimi.
Kara Kuvvetleri Komutan Orgeneral Nurettin Ersin e de söyledim. 7
Mayıs 1980 günü, eşimle bırlkte Brüksel'e hareket enim ...'(260 )
Uyan mektubundan sonraki hareketsizlik karşısında. Washlngton da-
ki bazı komite toplantılarında. C IA ve Pentagon, generallerin bir ’M Ü-
dahale’den çekiniyor olabilecekleri varsayımını İlen sürmeye başladı
lar. Böyle bir varsayım, hemen ardından, ne yöne gidebileceği belli ol
mayan bir Albaylar Harekatı nı da başlatabilirdi. Bu kuşku ve kaygılar
1980 nın ilk dört ayında Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği ne bıldlnll-
yor v e alınan yanıtlar da hep aynı oluyordu: “ Türk Silahlı Kuvvetleri ara
sındaki kon taklanınız, Yüksek Komuta Heyetinin dışında, herhangi
bir kıpırdanma veya toplantı olmadığını...'’ blldtnyordu.(26l)
1980 Mayıs ayından İtibaren Washmgton. Ankara'ya sinyallerini ar-
trm a kararı verdi. İlk mesaj: Kenan Evren e ve 2.Başkan Orgeneral Hay
dar Salt*'a. Brüksel'de verildi.
583
Aynı toplantıya katılan Genelkurmay Başkanları onuruna verilen kok
teylde. bu defa Orgeneral Kenan Evren sıkıştırıldı. Amenkan Genelkurmay
Başkanı Orgeneral |ones. bir ara Türk meslektaşını kenara çekti: Tü rk i
ye'deki gelişmeleri, doğrusu kaygıyla İzliyoruz. neler olduğunu anlayabil
mek de çok güç: aylardır bir Cumhurbaşkanı bile seçemedi politlkacılan-
nız?..~ Evren in bu konuşmadan çok cam sdulmıştı: zaten aynı toplantı sı-
rasnda birçok Genelkurmay Başkam'nın bu yöndeki sorularr\a muhatap
olmuştu: General (onesa kısaca bir yanıt verip, kokteyldeki bu konuşma
lan kesip çfctı. Evren, ertesi gün (12 Mayıs 1960) Türkiye'ye dondu
Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkm ene göre. Brüksel'de bir Müdahale
konusu tartışılmıştı. Başbakan Demırel. gülümsedi: ‘ Yok. Hayrettin Bey.
merak etmeyin, bunu bize reva görmezler: zira, biz d e onların İstedikle
ri yö n d e çalışıyoruz, onlann üzerinde durduktan Kanuni an çıkarıyoruz,
karşı taraf (C H P -M SP Muhalefeti) engelliyorT
N A T O Güneydoğu Karargahı Komutam. Amerikalı O t amiral Sheer.
1980 ılkbahanna doğru. İstanbul'da. Harp Akademileri nde be konuşma
yapmaya geldi. Genel konulardan sonra. Güney Kanat ın sorumlarına ve
bölgedeki gelişmelere değindi. Arckndan Türkiye'ye geçti: Türkiye'de
enflasyon 96100 civarında sürerken, güçlü bir savunma gerçekleştirile
mez: uygulamaya konulan İstikrar Program (24 Ocak 1980 Kararlan) çok
önemlidir ve mutlaka aksamadan sürdürülmesi gerekir: oysa, bir yandan
müthiş bir anarşi ve belirginsizlik var.- böyle sİne büyük bir tehlike karşı
sında. ben size sormak İsterim, siz ne yapm ayı planlıyorsunuz?' Mesaj,
son derece açıktı...
584
pıyof; ücret artışlarını. Demokratik Ülkelerde kontrol etmek güç. oysa,
ücretler mutlaka dondurulmalıdır. 24 Ocak Kararlan büyük bir atılımdır ve
mutlaka sürdürülmelidir.1..'
Daha da aç* ve tüm Batı dünyası askeri çevrelerinin okuduğu US
Arm ed Forces (Amerikan Silahlı Kuvvetleri) dergisinin Haziran 1980 sa
yısında. mesaj tekrarlanıyordu: Türkiye'deki gelişmeler Oyte be noktaya
gelmiştir kİ. Türk Silahlı Kuvvetlerl'nın Müdahalesi nden başka bir çıkış
noktası görülememektedir. Türk Siahlı Kuvvetleri Müdahale edecek-
tlr.*|262)
Y o k s u llu k E rd e m le ri Y o k E d e r
"Siz yardımı artırın biz o sorunu hallederiz.”
"Kanat O p e ra syonu ” Yarım Saatte Bitmişti
S85
Ianmamasından dolayı ezikliğini şöyle dile getirmişti:
'Müzakereler sırasında Atina'ya gitmeme İzin vermeyip kimi yolladı-
larsa onunla görüşmek zorunda kaldım. O görüştüklerim de şimdi hükü
mette değil. Bu yüzden bir şey yapamıyorum. Sayın Evren."
Anlaşma yazdı yaptıranlar yerine, verilen sözler üzerine bina edil
diğinden sadece Rogers değil, kimse bir şey yapamıyordu. Ne w York
Times m Ankara'daki temslcısi Manvlne o çaresizlik günlerinden blrvnl şöy
le anlatıyordu: Tapanclreu bugün kara sularını 12 mile <;karmak niyetinde
olduğunu açfcladı. Türkler fena halde telaşta. Sabah Kara Kuvveden eski
Komutana Eşref Akıncı ile görüştüm. Çok siniriydi. Yunanistan'ın kara sula
rını 12 mile çkarması halinde Ege'nin bar Yunan gölü haline geleceğim v u -
gıiadı ve bu "Casus Belli ' (Latince savaş nedeni) d u u n u yaratır." dedi.
586
lemeye göre, şu gelişmeler kaydedilmişti:
İran'daki Islâm Devriml'nden sonra Amerikan dinleme İstasyonları el
den çıkınca. Amerika U -2 uçuşlarına İzin vermesi İçin Türkiye'ye başvur
muş. ancak Demlrel Hükümeti Bin vermemişti.
• 19 Eylül 1980 - Ankara'daki Batı kaynakları, yönetime el koyan as
kerlerin U-2Terin Rusya üzerinde uçuş yapmak üzere Türkiye'den kalkışı
na İzin vereceklerini bildirdi.
Ankara'daki kaynaklar. General Evren v e Milli Güvenlik Konseyi nin
Amerika'dan gelen talebi kabri ettiklerini bildirdi.
•2 9 Eylül 1980 - Uluslararası Para Fonu (IMF) dün Türkiye'ye 92 m il
yon Dolar tutarındaki kredi dilim ini serbest bıraktı. Bu adım IMF'nln
Türkiye'nin yeni yönetimine bir güven belirtisi olarak nitelendirildi.
• 19 Ekim 1980 - Türkiye'deki askeri yOnetm Yunanistan ın N A TO 'ya
ddnüşünü sağlayan Rogers Plam'nı kabul etti.
• 25 Ekim 1980 - Amerika Bldeşlk Devletleri Türkiye'nin 350 milyon
Dolar tutanndakl borcunu bir yıl sOreyle erteledi.
• 29 O cak 1981 - Londra'da toplanan 16 bankanın tem sillerinden
oluşan konsorsiyum Türkiye'nin 3.2 milyar Dolar tutanndakl borçlan-
nı 7 -1 0 y i süreyle ertelemeyi kararlaştırdı.
• 10 Nisan 19 8 1 - ABD Savunma Bakanlığı Türkiye'ye toplam 78 mil
yon Dolar de ğ e m d e 15 tane F-4E |eti satacağını açkladı.
• 11 Eylül 1981 - Türkiye ekonomide bir mucize yarattı. Turgut Ozal
başkanlığndaki Türk modeli. Mart I980'de % 1 20 olan enflasyonu Eylül
1981 de % 3 5 'e çekti.
• 12 Şubat 1982 Reagan yönetimi Türkiye'ye yapian askeri ve ekono
mik yardımın 115 milyon Dolar daha artın!ması İçki Kongre ye başvurdu.
2 8 Nisan 1982 - Türk-Amertkan Ortak Savunma Grubu Türkiye'nin
savunma olanaklarının gekştırMmesl konusunda görüş bırkğlne v a rü ığ ı-
nı açkladı. Karar A BD Savunma Bakan Yardımcısı Rlchard Perie'nln İki
günlük Ankara ziyaretini takiben duyuruldu
Anlaşma Türkiye'ye şu olanaktan sağlıyor:
1- 1987 yılndan itibaren 160 F-16 üretimi
2 - D N - 181 Bllndflre 70 İngiliz Rapler güdümlü füzesi.
3 M o del-20 9 tip denizaltı ve M E K O sınıfı gemi tezgahı.
4- M -4 7 ve M -4 8 A I tanklannın M -4 8 A 5 'e modenlzasyonu.
5 - 16 havaalanının modernizasyonu.
6 - Hava Kuvvetlen İçin Aerifalla G-222 veya C A S A C N - 235 aske
ri nakliye uçağı.
7- Elektron* savaş araç ve gereçleri, uçak yedek parçalan
587
8 - Deniz Kuvvetlerinin S -2A ve S -2E Tracker uçaklannın moderni
zasyonu. Grumman E -2 C Hawkeye uçaklarının alımı.
9 - Topçu birliklerinin M - I I 4 A 2 veya M - l 10 kundağı motorlu Ho-
vvltzer İle teçhiz edilmesi.
1 0 - Topçu bitiklerinin roket sistemleri, özellikle US Vought MLRS
ile donatılması.
31 Mayıs 1982 Dünya bankası Türkiye e 304.5 milyon Dolar ta
ze kredi verilmesini kararlaştırdı.
A rtk Bağdat Paktı'ndan bu yana belki de ılı kez Ankara ile VVashlng-
ton birbirine bu kadar yakındı.(263)
589
• 'O rta okullarda Arapça Kı»'anıkerım okutulacak.*
• "Siverek'te A P brtası yakıldı. Trabzon'da dört öğretmen kurşuna d i
zildi. Cinayet de bitmiyor, nefret d e tükenmiyor."
• 'Ecevit: Husumet ortamından sağcı militan güçler yararlanıyor."
• I ş k ı İçişleri Bakanı: Demlrel külhanbeyldlr."
• Türkeş: Sağ, terörü metot olarak kullanmaz."
• "Meclls'te Başbakanlık için nafile turlar sürüyor."
• "Batur adaylıktan çekildi.*
• 'İstanbul'da Fatih Camll'ndekl mevlüt TV d e n verilirken Atatürk'ün
adı geçtiğinde yuh' çekildi *
• *APO dahil 18 teröristin. 19 g ü n ıçmde teskm olmazlarsa vurula
caklarına alt 'Vur' emri çıkarıldı.*
• ‘ Lideri Ermeni Garbis Altınoğlu'nun bulunduğu bir sol örgütün 96
militanı yakalandı. 77'sı mahkemece tutuklandı. Garbis yakalanamadı *
• *T l» gut özal: IMF 1.600 milyar venyor."
• "Evren: A ta y ı ve emanetim koruyacağız.*
• "Demir efc Komünistler asla emeller n e ulaşamayacaklar."
• "Ecevit: Demlrel yıkıcıdır."
• "Erzurum'da valinin emrine rağmen. 19 Mayısta hiçbir kuruluş Ata
türk anıtına çelenk koymadı."
• "İki bder Ata'ran huzurunda zoraki el skıştılar. set sırta döndüler."
• "Erbakan: Hükümeti düşüreceğiz."
• "Teröristler Tuzla da Piyade Okul K.generalı ayağından vurdular."
• "Diyarbakır'da İki poks slah zoruyla I milyon haraç İstedi."
• "Turlar bitmiyor, senato toplanmıyor."
• "Ecevit: Türkiye adeta be Nazı gücünün işgali altında."
• "Dermrel: Yasal değişikli yapanz. Cumhurbaşkanı seçilir."
• "Ecevit: Demlrel aldatmaca yapıyor."
• "Ecevit: istenen Anayasa değişikliği demokrasi değil, koyu bir dik
ta re|lmıdlr."
• "Erbakan: A P Türkiye'yi sömürgeleştiriyor."
• Trabzon'd a sınava giren öğrenciler tarandı. 2 ölü. 12 yaralı.
26.5.1980."
• "MHP'II Gün Sazak öldürüldü. 28.5.1980."
• "M HP Sıne-ı M llete dönelim."
• "Bursa'da lise öğrencierı tarandı. 3'ü ağır 5 yaralı."
• "M HP ile C H P söz düelosu kızıştı."
• "Her yerde nefret v e endişe var. Bazı ıl v e ilçelerde gösteriler ya
pıldı. Okullar tatl edildi. Esnaf dükkanlannı açmadı. Olaylarda 20 kişi can
verdi. 31.5.1980."
590
• 'D e m re l halkı soğuk kanlı olmaya çağırdı."
Çorum da önceki günkü olaylarda 100'e yakın İşyeri tahrip edildi. 2
polis şehit. I polis ağır yaralı. Şehre asken birlikler geldi. Sokağa ç*m a
yasağı kondu. 31.5.1980."
• "Adana'da Paksoy yağ fabrıkasnda 4 3 4 işçi greve başladı."
Aynca. çeşitli İlerdeki terör olaylarında toplam 61 vatandaş yaşamı
nı ynlrlyordu.(265|
Sokaktaki bu tra|fc İnsan manzaralarının arc» arkası keslecek gibi de
ğildi. Ö te yandan siyaset sahnesine tekrar dönecek olursak, liderlerin so
ru t çözmek yerine yine nafile işlerle uğraşmakta olduğunu görüyoruz.
16 Hazran 1980 günü Bülent Ecevtt. CHP Parlamento Grubu'nu top
ladı. AP'yi düşürmek İçin verilecek Gensoru üzerinde görüşmeler yapılı
yor v e bu arada. Genel Başkan da sert şek id e eleştiriliyordu.
Aym saatlerde Süleyman D em rel. Genişletilmiş Sıkıyonetm Toplan-
tısf nda. suratı asimtş şekilde Kenan Evren’ln okuduğu metni dinliyordu:
'Çıkanlması gereken yasaların hiçbiri M edis ten geçmedi: bu şekilde, te
rör Ue mücadele etmemiz imkânsız!.. "cümlesini duyduğunda sevinir gi
bi oldu.
Demlrel'e göre: Bu cümle, askerm CHP'ye bir uyan mesaiydi. Ecevit
ise. Adalet Partisi nin askeri yanına ahp. onlarla birlikte bir şeyler yapma
ya çaiıştığnı İddia edecektir. Komutanlara göre: A rt*, bıçak kemiğe da
yanmıştı...
K.Evren: "Hükümeti devraldığı tartıten sonra yaptığı İlk Sıkıyönetim
Koordnasyon Toplantısı nda: ‘Para istiyorsanız. Para, insan istiyorsanız:
İnsan-, Kanun istiyorsanız: Kanun: yetki istiyorsanız: Yetki y i vereceğim.-
yeter ki sîzler bu Anarşi Yangını'ru söndürünüzL *diyen Başbakan Dem i
reI. aradan altı a y geçtikten sonra: Kanunları çıkarmak ve dolayısıyla y e t
kileri ve cezalan artırmak gücünün kendisinde bulunmadığını: bu gücün.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde olduğunu.’ söylüyor: oysa iktidara gel
diği zaman da M edıs'ln aritmetiği aynıydı. Bu aritmetiği bile bile iktidar
oldu."(266)
Genişletilmiş Sıkıyönetim ve Milli Güvenlik Kurulu Toplan tısına katı
lan tüm komutanlar. 17 Haz ran 1980 günü bir araya gekJJer: art* her
kesti ortak görüşü bir an önce harekat düğmesine basılmasıydı.
591
arıyoruz: eğer, zaten Devlet. Devlet olsa. Devlet in polisi eksiksiz olsa:
mahkemesi tam işlese.- Türkiye bu duruma gelmezdi. Dunlan o hale g e
tirmeden bu meselenin İçinden çıkamayız. Esasen. Devleti. Devlet haline
getirmeden. Devlet e İşlerlik kazandırmadan devamlı bir sükûneti Türki
ye 'de sağlamamız mümkün değildir... Mahkemelerimizi Işletmellyiz: İş
lemiyor... Türkiye Cumhuriyeti Devleti gelmiş tıkanmış mahkemeye: Bu
kadar oluyor...' diyemeyiz!
Sol daki eylemciler: M evcut nizamı yıkarak, yerine Marksist-Leninist
bir Rejim getirm eye uğraşırken.- Sağ dakiler Devlet in yanında y e r a'-p.
m evcut nizamı korumaya çalışıyorlar. Dunlan söylemekle. Sağ da eylem
yapanlan. adam öldürenleri koruyor değilim. Kim suç işlerse cezasını
görmelidir. Devlet e silah çekenle, ona mani olmaya çalışanları bir tuta
mam. Devlet, bu mücadeleyi azimle yapıyor; azim le yapmaya devam et
melidir. Bu mücadeleyi Devlet, sadece: Askerlerin işidir. efendim Sıkıyö
netim Komutanlan var: Sıkıyönetim on!an yapsın..." diye mi Devlet. Mil
leti arkasına da alarak bu mücadeleyi yapıyor. Efendim, ben ne yapayım,
askerler y a m a d ı, başaramadı..." demek, fevkalade dalalet olur... 1267)
Süleyman Dermrel. 12 Eylül darbesine 40 gün kala Devletn bu hale
gelmesinde sanki h»ç payı yokmuş, yaklaşık 20 yıldır illa da başbakanlık
mücadelesi o vermemiş, o sırada yani 3 Ağustos 1980 tarihinde uzaklar
dan gelip oradan geçen bir yabancı gözlemci g b ı konuşması; canı bur
nuna gelmiş sıkıyönetim komutanları ve generaller tarafından büyük bir
şaşkınlıkla İzlenmişti.
592
ce bİttL "Son şans" olarak nitelenen Demir el-Ecevıt doruğu, temel konu
larda anlaşma saglanmamasıyla her çevrede bu zirveden beklenen um ut
ları bitirmişti. Adeta. Silahlı Ku vvetler» cn üst kadem elerin» beklediği
gerçekleşmişti. Terör günlük yaşamı kasıp kavururken. 24 Ocak Karartan
terör olaylar»ı gende bırakrcasına şaşkınlık yaratmıştı Hele 4 Ağustos
günü d o la r» 80 Türk lirasına çıkması, o güne kadar böyle şeylere alışma
mış kamuoyunu aynı gün Çonan'da A le vile r» toplandAları bir kahvenin
taranıp sekiz kişinin birden öldürülmesi dayından bile fazla meşgul et
mişti. Sonian soru tekti: "Nereye gidiyor bu İşler?"
1 0 7 0 - 1 0 8 0 J /4 M K U Ü c U y U n U (M en S 0 0 0 1 . 4 ı n » t M j m m hu < e k j» c n j ö o M u l u
III.B Ö L Ü M
(12 Eylül 1980-1990)
24 Ocak Koalisyonu nun Kurucu Ortaklan
S .D e m lre l-fT.Ö za l-f 12 Eylü lcü Ta ş a la r+ B ü y ü k Serm aye
T l» gut O zal İle Türkiye'de özel sermaye daha da etkin olacak. Batı
kapitalizminin Türkiye'deki uzantiarı ve acentaları olarak İşlev görecek
lerdi. 12 Mart 1971 askeri müdahalesi bu girişimin başlangıcı. 24 Ocak
1980 kararlan ise bu sistemin yerleşmesi İçin alınmıştır. Devlet desteği
ve kaynaklarıyla özel sermaye ve şirketler güçlendirilecek ststemm bağlı
b r değişkem olacaklardı. 12 Eylül 1980 asken darbe sonrası bu yönde fa
aliyetler*! gözü kara bir biçvnde yürütüldüğü yıllar oldu. Artık iç ve dış
politikanın ve dış İlişkilerin yürütülmesi de "sermayeye devrediliyor
du”. özal. I989'da “AB'ye alınmasak bile Gümrük Birliği ne gireceğiz*
derken bunu M eclise ve Hükümet e danışarak değil, dar bir sermaye
çevresiyle görüşerek belirliyordu. Bu tek yanlı kurumsal bağlanma şem
siyesi alında, “büyük sermaye Batı kapitalizmi 4e kene denecek ti'.
Sermaye yetm edi din gelsin...
Sermaye ve partilerinin giderek toplumdan uzaklaşmaları ve ülke
yönetiminde zayıflamalan İslâmî partilerin de ortak edilmesini" zo
runlu hale getirdi. Kırsal, varoşlar, İşsizler, yoksullar ve muhafazakâr
çevreler Ulamın siyasete sokulması İle sisteme dahil edilecekler, de
netim altına alınacaklardı.
Aksı halde ortaya "gerçek sol partiler" çıkabilir ve Türkiye'de halkçı,
ulusalcı ve hatta antl-emperyalist politikaları benimsemiş hükümetler İş
başına gelebilirdi. Kemalist be Cumhuriyet yerine Islâmcı bir Cumhuriyet
dini ve sermayeyi birleştirileb4*dı.
Türkiye'nin Cumhuriyet yapısı. “İslâmî Cumhuriyet modeline" kaydı-
594
rılır İse sermaye-dln bütünleşmesi Bâtı nın istediği biçimsele yürütülebi
lirdi. Türlüye bu konuda "ideal bir örnek" olarak görülüyor. Gayri milli ser
maye İle dinci politikaların koalisyonunun sağladığı yeni "manda düzeni’
Batı kapitalizminin elindeki en güçlü koz oluyordu. ( I )
Önceki bölümlerde görüldüğü gibi bu sürecin I950'de başlaması.
1965'ten İtibaren giderek trmandırılmasıyla toplumsal düzen altüst ola
cak. gerilim ve çatışmalar sokağa dökülecek. İki askeri darbeden sonra
üçüncüsü gelecektir.
ÇağLayangıl anlatıyor:
11 Eylül Perşembe günü Başbakan Sayın Demlrel. bana telefon etti:
"Bir Ihtllil hazırlığı okluğu söyleniyor. O zat bugün sana gelecek, bir
yokla bakalım. * dedi.
Ben şu cevabı verdim:
'Yoklasam ne çıkar? O zat bana, ihtilal yapacağım diye haber vermez kİ. *
Demlrel ‘O ls u n ' dedi. 'Sen tavnndan anlarsın "
Çağlayangll. Demtrel'le görüşmesinden sonra evine gelir ve olanları
şöyle anlatr:
Saat 24.00'e doğru henüz yatmamıştım ki. telefon çaldı. Sayın baş
bakandı.
"Nöbetçi yaverine bir telefon eder misiniz? Garip haberler alıyorum.
Köşkte bir şey var m ı?"
'E d e rim 'dedim . Telefon ettim. Nöbetçi yaveri Deniz Yarbay Toygun
Çanga uyuyordu. Uykusundan uyandırdım. Köşkte anormal bir şey olup
olmadığını sordum.
'Herhangi bir şey yok. Ben yatıyordum. Bakıp size haber vereyim. *
dedi. Yaver biraz sonra telefon etti. Sesi b r tuhaftı. 'Koruma polislerinin
koğuşunda bazı anormallikler var ama. anyalamadım.' dedi.
Bu konuşmayı Başbakan Dem rel'e naklettim.
Sayın Demlrel saat 02.00'de tekrar aradı. "Merkez Komutanlığı ndan
tanklar dışan çıkmış. ~ dedi. "Gazeteciler 04.00'te açıklama yapılacağını
söylüyorlardı.' 'Hayırlı olsun.' dedim.
Uyuyamadım. Evde yalnızdım. Iranlı damadım gece bir davete git
mişti. O geldi. Kendisinden, arabasna blrup merkez komutanlığına kadar
gitmesini, olup bitenlerden bana haber getirmesini istedim. Bu sırada so
kak lambaları söndü. Telefonlara baktım, çabşıyordu. Sonradan öğrendim
ki. başkalannınklnı kesmişler.
(I | Erol M j m u I i. ’ S om ürgelejen türtılye'. Derin Yay.. 2004. » . I I I .
595
Dikkatle pencereden bakınca. Ingiliz Elçiliğinden aşağıya doğru as
kertem İnmekte olduğunu gördüm. Damadıma. İ ş anlaşıldı, senin g it
m ene gerek kalmadı. * de cim
Askerler elektrik fenerlerini yakıyorlar, kapılardaki numaralan okuyorlar
dı Bizim kapının önüne gelrtce durdular. Apartman sordular. Radyoyu aç
tım. Sdahlı Kuvvetlerin İdareye el koyduğuna dair tebfcğ okunuyordu.)2)
596
S iy a s ile r Yine T utuklu
li) A rkara SıkıyOnem ı komutanı General Şaton Y l'm b e jo g ij na göre. A rkara dakJ 2500 tır
tU lu n u n 1000 I M yaSydt Sunlar ıkgozalrlardan sonra Mamak Cezaevi ve A lk e n CM O k u
lana getirildiler Butun »ya sı parelerden v e aydın kesimden pek çok ünlü b lm burada tu
t u l u olarak bulunuyordu B [cevlt. A T ürke j N Erbakan da b u n la m a rzın d a yd ı (Oral Ça
»jlar. ' Ecevıt ve Erbakan m Cezaevi G ü n le rT. O n d a } Yay . 2 0 0 3 J
597
mini hatırlayamıyorum. Buyrun dedim. "Turgut Bey evde m İ?" dedi. Ev
de. dedim. Sizi bekliyor dedim. Dedi kİ şimdiye kadar kimi ar adıysak, ya
yok. ya hasta, ya da... İlk defa siz böyle söylediniz. Dedim, hayırlı olsun
memleket İçin. Hazır bekliyor dedim. Saat yedi civanyri zannediyorum.
A k im a 27 Mayıs geliyor, gayet tabii. O nu da yaşadık çünkü. Y e riy
di. İşte, yediyi biraz geçiyordu. Büyük bir araba geldi. Ve İçinden otoma
tk silahlarla, askerler İndi. Orada ben çok rahatsız oldum doğrusu Gel
diler. Turgut zaten hazırdı, kapıdaydı. Gittiler. Bir subay vardı başlarında.
Dedim ki, nerede olduğunu bana bıldlnrsenlz çok memnun olurum. Ne
reye götürdüğünüzü bilelim dedim. Hiç merak etmeyin hanımefendi d e
di. Başbakanlığa götürüyoruz dedi. Peki dedim, gittiler. Çok kötü oldum
ben. Daha sonra saat zannediyorum üçe geliyordu, üç civan Turgut ara
dı. Merak etme buradayım. Birazdan geliyorum eve dedi. Tabii çok ra
hatladım. Daha sonra eve geldi. İşte kendisine Evren Paşanın görev tek
lif ettığnl. Konsey üyeleriyle görüşmelerini anlattı.
12 Eylül günü Başbakanhk'U neler oldu7
Haşan Celal Güzel anlatıyor:
Turgut Bey Genekurmay Başkanlığı ndan arandı, özel kalem vasıta
sıyla. Devlet Başkan Kenan Evren Paşanın, kendisiyle görüşmek isteriği
ni; bunun İçin ricada bulunduğunu söylediler.
Bu ricada bulunma lafı bizi çok rahatlattı. Çünkü bu bir darbeydi. Bel
li olmazdı. İşin İçinde Merkez Komutanlığı'na gitmek de vardı. Nitekim
Süleyman Beyin ve diğer liderler*! götürüldüğünü öğrenmiştik. Ben d e
dim kİ. "Bakın, sayın müsteşanm size benim aylarca önce söylediğim İş
gerçekleşiyor. Habenniz olsun’ dedim. "Orada size, bakanlık, başbakan
lık yardım cılığın falan teklif edecekler. ‘ dedim. Gitti. Saat 12 civarında
geldi. Çok heyecanlanmıştı. Orada olan biteni anlattı. İlk intiba şuydu:
"Yahu İşin İçinde Turhan Feyzioğlu varmış Haşan. ’ d e ri bana. (Yani Ko
mutanlar Feyzioğlu'nu Başbakan yapmayı düşünüyorlardı. Ozal İse onun
la çakşmak İstemiyordu. E.Y.)
Yalnız ben reddedip odadan çktktan sonra arkamdan M G K (o zaman
ki kurumlar bunlar. IhtfcU kurumlan) Genel Sekreteri Haydar Saltık Paşa
koştu. Turgut Bey niye istemediniz biz sîzle çok çakşmak İstiyorduk riye
söyleyince. "Yahu nereden boldunuz Paşam?" dedim. "Ben d e pek hoş
lanmyorum ’ demiş Haydar Salt* Paşa.
Turgut Ozal sabah erkenden götürüldüğü Genelkurmay Başkanlı-
ğı'nd adr. Harekat Daresı Başkanlığı'nın yanındaki brifing odasında otu
rurken. kendisine rastlayan bazı bürokratlar. Ozal'a "artık suyu ısındı" gö
züyle bakarlar.
Oysa Demirci'm Başbakanlık Müsteşan kendinden hayli emin b r ha
vadadır. "Ekonominin çan" olmayı kafosna koymuştur: ortamı da buna
598
uygun görmektedir. 24 Ocak programının ördüğü ckş ekonomik bağlara
sadece kendisinin egemen olduğu inancındadır.
Askerlerin ekonomik konulara ilişkin zaaflarm da öteden beri bilmi
yor değildir: 27 Mayıs, bir Ekrem Alıcan'ı bulmuştu 1960'ta; 12 Mart
Amenka’dan "beyin takımfnı getirmişti I9 7 l'd e ...(4 )
10 Ekimde Ecevit ve Demir el Ankara'ya getirildiler. Sıyası amaçlı ve
yönlendirici faaliyetlerde bulunmamak, demeç vermemek, evlem de bu
amaca yönelik toplantılar düzenlememek, bu amaçh toplantılara karama
mak. şeh* içinde lehte ve aleyhte toplantı ve gösterilere neden olaM e-
cek faaliyetlerde bu.unmamak koşuluyla, normal ziyaretlerini yapabile
cekleri ve makıi ölçüler içinde ziyaretçi kabri edebilecekleri tebliğ edıl-
mlştl.(S)
Kabul gerekir kİ toplumun büyük çoğunluğu terör korkuscnu ve aşı
rı gerginliği sona erdiren asken müdahaleyi kurtarıcı olarak karşılamışlar
dı. özellikle haklarında kovuşturma bulunmadığı halde Türkeş'le 16 ve
Erbakan'la 2 1 arkadaşının Sıkıyönetim Mahkemesi kararıyla tutuklanma
ları. sorumluların CHP ve AP dışında aranctğı kanısını güçlendiriyordu.
MHP'lıler ülkücü hareketn eylemleri ve darbe girişimiyle. M S P Ile r ise
Akıncılar örgütünün faaliyetleri ve la* devleti yıkma projelerinden dola-
yı yargıya sevk edim lilerdi.
Oysa solculara İnmesi gereken darbe, kendilerine de inmişti. Bu ne
denle tepkiliydiler.
599
saklandığı: Türk Hava Kurumu. Çocuk Esirgeme K urunu ve Kızılay hariç,
diğer bütün derneklerin faaliyetlerinin durdurulduğu da duyuruluyordu.
Türkiye Cumhuriyeti. N A T O dahil tüm ıttrfak ve anlaşmalara bağlı ka
lacaktı. İkincisi İse önce MGK'nın 5 sayılı karanyla. ardından da bu duyu
ruyla yetnmeyerek b » kez daha aynı hususu vugulam a gereksinimi d u
yan M GK'nın 1 6 Numaralı Bildirisi İle. 'INkemızIn ekonomik durumunu
düzenlemek ve daha İyiye götürmek amacıyla yürürlüğe konulan ekono
mik program *e yapman anlaşmaların ve protokollere uygulanmasna de
vam edilecektir.* duyurusunun yapılmasıydı.(6 )
M GK'nın çıkardığı İlk yasalarla beiedye meclisleri feshedildi ve bele-
ctye başkanları görevden alındı. Yine ç*artılan yem yasa ve mevcut ya
salara eklenen geçici maddelerle mevcut I genel meclisleri de feshedil
di. Yine aynı bağlamda, darbenin hemen arckndan. 17 E km 1980'de. ül
kede o zamanki sayısıyla toplam 67 İlden 27'sınln valileri değiştiriliyor:
asker kökenliler ya da orduya yakın olanlar bu görevlere atanıyordu. Si
vil idarenin (İçişleri Bakanlığı ran) bir birimi olan Emniyet Genel Müdürlü
ğü. tüm teşkilatı İle bvl*te jandarma Genel Komutanlığımın e m » ve ku
ruluşuna veriliyordu.
Buraya kadar olanlardan ve yaşananlardan sonra, S general ne
yapabilirdi? Tü m uyarılara rağmen, polltlkaclar v e sivil İdarenin basiret
sizliği. vurdumduymazlığı ve bir bölümünün polltıze olması, siyasi, eko
nomik. mail ve asken d ş baskılar, ‘ ülke elden gidiyor* feryat ve figania-
n. medyanın İki yüzlülüğü askerleri de bunaltmıştı. Siah ve güç onların
elindeydi. VVashıngton ve Brüksel'den *go on* (devam) sinyalleri de gel
mişti.
Nihayet paydos düdüğünü çaldılar. A rt* hiç k m şeye güvenmeyen,
kim iyi k m kötü ayırdetmekte zorlanan suçkiarla birlikte toplumun he
men tamamını oluşulan suçsuz kesmı ve demokrasiyi de cezalandıran
bir yönetim anlayışını uygulamaya koyacaklardır.
(Bu yanlışlığın ağır bedelim, daha sonraki yıllarda kenetten ve tüm
Türkiye her alanda ağır kayıplar vererek ödeyecektir. Düşünmeyen, de
mokratik kitle örgütleri olmayan, yurt İçi ve dışından Türkiye'ye yönet*
ulusal tehditleri algılayamayan, toplumsal bilinci oiuşturamayan. sorunla
ra çözüm aramayan, sorgulamayan, üretmeyen yabancı yoz ve arabesk
kültüre, yolsuzluğa ve her türlü yozlaşmaya ve hızla açlan Batı merkez
ler n e tam bağımlı garip bir ülke durumuna gelecektir.
Bunun son aşaması, günümüzde Türkiye Büyük Millet Mecllsl'nln.
yanı ulusun temsil edildiği yasama erkinin artık Ankara'dan değil, tümüy
le üyesi bile olmadığımız AB'nln başkenti Brüksel'den maliye ve ekono
misinin IMF ve Dünya Bankası'ndan yönetilir hale gelmiştir. Borsa, ban-
(6 ) C ı n H u l j r l Dönem» Türkiye Anülılopedljl C*t. U . leojlm Yayınlan, s.974 vd
600
ka. sigortacılık ve önemli sanayi dalan da yabana egemenliğine terk
edilmiş: kısacası ulusal programı olmayan IMF ve AB çıpasma bağlı be öl
ke durumuna gelmiştir.)
Bu durumda Brüksel ve Washington'dan gelen programı uygulaya
cak dar kadrolu yürütme organ yeterlidir. Bu tabloya bakarak. Batıyla
u y u n sağlıyoruz. Batı Ulaşıyoruz demek mümkün mü?
Askeri Yönetimin
14 Ocak Programını Değiştirmeye Niyeti Yoktur
T u g u t Ozal adını 12 Eylülü yapanlar iyi bilvler. Ekonomiye olan yatkın
lı ğ a özellikle 24 Ocak Programı dolayısıyla Genelkurmayda verdiği bri
finglerde görmüşlerdir.
Bu brifingleri Başbakan Demirel'in taimatıyla verir T u g u t Ozal. Demi-
rel. askerlerin basında çkan 24 Ocak eleştinlerinden ters yönde etkilen
dikleri kanısrıdadır. Hatta bir keresinde Genelkurmay Başkan Kenen Ev
ren, İhracatçı döviziyle i g l i bir karar konusunda Demirel'e: 'Bizim arka
daşlar 40 bin doların yurt dışında tutulmasın anlayamıyorlar.' d y e yakın-
mıştır.
Böylece Genelkurmay yohı. ‘ Ahi'sinin eliyle açılmıştır Ozai'a.
Asken yönetimin 24 Ocak programını değiştirmeye niyeti y o k tu . Bu
konuda kilit rolü. 12 Eylülün askeri kanattaki en önde gelen miman O r
general Haydar Saltık oynamaktadır. Ege Ordu Komutanlığı'ndan gele
rek Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği görevini üstlenen Sattık Pa
şa. ‘ piyasa ekonomisi "m savunmakta. 24 Ocak modeline de bu çerçeve
de sahip çıkmaktadır.
II Eylül 1980 akşamı Genelkumaydakı yemekli toplantıda T u g u t
Ozal adını Saltık Paşa telaffuz eder. Genefcurmay İkinci Başkanı O rgene
ral Necdet Oztorun da Ozal'dan yanadır: ekonominin ona teslim edim e-
sinl İster. Be i. Ozal'ın bu görevi kabul etmeyeceğni söyleyince, bir baş
kasının tepklsk 'Tevkif edelim onu" o lu . Saltık Paşa her zamarki gibi se-
r«kanlıdır: 'Tevkif edeceğimiz adamı sonra işbaşına nasıl getireceğiz?"
12 Eylülü yapanlar, gerçekte Turgut Ozai’a güvenmezler. O zal'ın ta
kunyalı geçmişi ve I977'de MSP'den milletvekili adaylığı bu güven
sizliğin temelinde yatar. Ancak 2 4 Ocak Programı ve bunun dış des
tekleri açısından Ozai'a bir ba ima mecburdurlar.
Nfcteken öyle olduğu hemen sonra anlaşılır. Brifing odasında bekletlen
T u g u t Ozal'dan. ekonomik durumla ilgili kısa be rapor istenir. Ozal. ya
lın çizgiler taşıyaa son derece anlaşılır, üç sayfalık bir notu kendi imza
sıyla Konseye sunmakta geckmez.
Bu notta, müdahale nedeniyle bankalardan para çekilmesi, mal ve
maddeler İçin gereksiz stok eğilimi, fiyat artışları ve karaborsanın hortla-
601
tim ası şeklinde menfi tesirlerin olabileceğini* hatırlatıyor ve "halkn gü
vem sağlanana kadar paranın ve malın arzının kısıtlanmaması* ve 'ica
bında ithalat yapılarak bcna dayanmak lazım* geldiğci ve "uzun süredir
ideolojik amaçla ve zorbalıkla devam ettirilen grevlenn çözülmesi* ile
■geçen devre parlamentoya sunulan başarılı olunamayan vergi reformla
rının bir an evvel neticelendinlmesl" onerılerm ulusal düzlem için sunu
yordu. Özal. aynı raporda uluslararası düzlem için İse. ‘ İlişki kurduğumuz
milletlerarası finansman müesseselen. bugün Türkiye'nin yem idare atan
da nasi bir ekonomfc program uygulayacağını mesele edeceklerdir ve
25 Ocak 1980'den beri tatbik ed ie n yem ekonomik program cfcş malı
çevrelerde büyük destek görmüştür. Bu programın uygulanmasına d e
vam edileceğine dair güven verilmesi fevkalade önemlidir.* biçiminde
#ade ettiği Önerisini M G K Konseyine arz edecekti.
12 Eylül 1980 tanhlı. “Türkiye'nin son ekonomik durumu ve 12 Ey
lül Harekatı sonrası alınacak tedbirler" başlıklı bu notta Ozal. 24 Ocak
program cın sürdürülmesini savunur.
25 Ocak 1980'den ben tatbik edilen yem ekonomik program, cfcş ma-
I çevrelerde çok büyük destek görmüştür. Bu programın uygulanmasına
devam edileceğine dair güven verilmesi fevkalade önemlide. 12 Eylül
harekatının ekonomiye hemen yapacağı müspet etki, devam eden birçok
grev ve lokavtı çözüme kavuşturmasında olacaktır.
602
nl ferahlatmıştır. Bir Amenkak diplomat. Dantel Newberry. OzaJ'ın eko
nomiden sorumlu başbakan yardımcılığına getirildiğinin öğrenilmesi
üzerne. Ankara’daki Amerikan makamlarının çektiği of)/un sesi, duyu
labilecek kadar yüksekti.
Darbe sırasında TB M M Başkanı srfatıyla Cumhurbaşkanlığı na 6 Nisan
1980 den 12 Eylüle kadar 6 a y süre te vekalet eden I .Sabrı Çağlayangll.
başlangıçta darbecilerle İyi ilişkiler İçindeydi.
Deneyimli, uçan bir bürokrat v e diplomattı. 27 Mayıs I960’ta Yassı-
ada’ya gönderilen Çağlayangll. 12 Eylülden sonra doktor kontrolü İçin
Londra’ya gitti. Aylar sonra, özel yurt dışı gezilerinden biri sırasında Rus
ya’dayken tutıklanma kararını öğrendi ve kendi İsteğiyle Türkiye'ye ge
lerek 100 gün Zrclrbozan'da gözaltında kaldı. Çağlayangll. Londra'ya
gitmeden önce 2 Nisan 1981’de Genelkurmay da K.Evren’le buluşup,
sohbet ettikten sora, beraberinde getirdiği 12 Eylül sonrasına alt düşün
celerini İçiren yazıyı okumaya başladı: Buna göre anarşinin elebaşlan ya
kalanmış. ortalık sakinleşmişti; ancak bu geçldydı.(7)
603
“EnfUsyon % I0 0 de o /m önem i yoktur.
PArAmetrelerl AyArİAmnız d ü şe r."
Turgut Ozal
özAİ'ın Hükümette Yaptığı İlk Hareket
Maliye Bakanlığını Bölüp Parçalamak O ld u
(8 ) Türkiye Özelikle 1980 den sonraki donem de kamu kesenindeki aşrı finansman
açıklarından kaynaklanan sürekli ve yüksek oranlı be enflasyon ortamı içinde yaşamak-
tadr Bu çerçeve içinde 1988-1989 yılannda enflasyon oran % 7 0 le r dolayında sey
retmişte. 1990 ıçm Hükümetçe öngörülen enflasyon k>54 olarak verilmişse de kamu
kesimi gekr ve giderleri u zerinde yap4an ncelemeler. ıçeıde bulunduğum uz yılda da
604
rlnl İse enflasyon oranının çok üstünde belirledi D ö v u kurunun devalü
asyon oram İle devlet borç faizlerinin oranı arasnda önemli bir açıklık, o
günün deyimiyle "Vur makası" oluştu. Bu koşullar altında dışarıdan
döviz getirip bun lan TL'ye çeviren ve Devlet tahvillerine yatıran, bir
yıl sonunda faizini alıp tahvilini satan, eline geçen T l'le rln l de tekrar
enflasyonun gerisinde bir düzeyde ayarlanan dövize yatıran herkes
dolar bazm da yılda büyük reci kârlar elde ettiğinden, bankalar ellerin
deki bütün TL kaynaklarını enflasyon üstünde faiz vererek kendilerine
çektfclen mevduatı devlet tahvillerine yatırmaya; ckşardan kredi bulup
onunla aynı operasyonu yapmaya yöneldter. Sanayici ve Tüccar da
elindeki ya da yeniden doğan likit kaynaklan. İşinden alıp. Devlet
tahvil piyasasına akıttdar veya o günlerdeki popüler deyimle Repoya
yatırdılar. Sade vatandaş dahi aynı furyanın İçinde y e m i aldı. Likit fonla-
enflasyomn % 7 0 dotaylannda seyrini kuvveti bir ıht imal olarak bei itmektedir Hal
böyleyken 1988 yılndan özellikle yılın iunci yanandan ıtbaren Türkiye'de d ö v u kuru
ekonomideki enflasyonun (b yüksek orank bir enAssyondıv) çok alında belirlenmeye
baş.artmıştır ya da Öyle b r düzen kurulmuştur kı d o v u kurundaki ayarlama hep fiyat
artışlarının çok akındaki b » düzeyde seyr etmiştir Ağustos 1988-AraUc 1989 döne
minde Türkiye'de toptan eşya fiyattan 9vl 00. ya n bu kata yalun bu oranda artarken d ö
viz kuru sadece % 5 0 oranında yükselmiştir. Başka bir deyişte, bahsi geçen donemde
Türkiye'de iç flyatUr bir misli artarken dövizin fiyatı sadece % 5 0 oranrıda değişmiştir.
Türk L »a u içerdeki mal ve hizmetlere karşı d e g e m tblOO oranında kaybederken dö
vize karşı değer kaybı % 50 dolayında kalmışı». O tayn başka b » fadesı Türk Lirasının
dövize karşı gerçek değerinin makul göstereceğinden çok daha yüksek bk düzeyde,
aşın ya da Uzla degertendıgıdir. Teknk dilde b » memleket parasının yabancı paralara
(dövizlere karşı gerçekte oldugından daha fazla bk değerle değerlenmesine olanak
veren döviz kimi. fa zU Değerlenmiş lover vaiued excha/ıge rate) adıyla taramianr.
Mahalk parayı yabancı paralara karşı gerçek d e g e rn n daha alındaki bir değerle belir
leyen dOvız kur ima ise A z Değerlenmiş (under vaiued exchange ratel adı veril».
19 8 8 1989 döneminde. Türlüye bir taraftan d öviz kızımdaki ayarlamalan yüksek oran
k enflasyonun çok altında tutarken d ger taraftan kı kesimde, bu fazla degerlenmş d ö
viz kurunun olumsuz etkilerini daha da artıracak, daha da hızla ortaya çıkaracak, birta
kım tedbvler almaya girişmiştir. Bu tedbirler ıkı bolümde özetlenebilir
1 İhracata verilen bir kısan teşvik tedbklert (vergi iade sistemim de kapsayacak şekil
de) giderek ortadan kakknlmış: teşvik sistemi bazı kredi ve vergi koiaylklanyla s»»rt
çok dar. nispeten etkisiz b r sahaya stkıştınimşt». Daha direkt bir ifadeyle ihracata sağ
lanan teşviklerin Önemli btr bolümü giderek yürürlükten kaldmlnuştır
2 İthalat kesiminde liberasyon harekeline devam edilerek küçük bu liste chşmda bü
tün maddelern ve mulann Türkiye ye rthak serbest beaUrraşt*. İthalatta miktar tahdı-
cfi v e kota sistemden fiilen teık ezilmiştir. İthalatta miktar tahdidi ve kota sistemleri fi
ilen terk edim ştlr. İthalatta ön em i karşılık tesisi mecburiyeti de kakSrılmşt». Pek çok
makta gümrük vergi ve resimleri ya sırlanarak ya da önem i Oiçüferde araltdarak g ü m
rüklerdeki himaye duvan zorlu b » biçimde aşağıya doğru çekilmişte Özetlenirse, d ö
viz kurum») tuzla aşm Fazla Degertenmesne ım kln veren b » poltika izleyen Tüeklye.
buna paralel olarak da ihracatındaki teşvikleri kaktırmış ve gümrük himayesini çok aşa
ğı çekerek Türk param ı bütünüyle yabancı mal ve hizmetlere açmış buknmaktadv.
605
nnı devlet borç senetlerine yatırıp değerlen d r en Türkiye'nin önde ge
len S00 büyük sanayi kurulucu ve şirketinin 1985 ten «İbaren yıllık
karlarının önemli bir oram Anans operasyonlarından kaynaklanmaya baş
ladı. Bu oran giderek yüksekli. 2000'e doğru ortalama % 7 5 -8 0 düzeyine
kadar tırmandı
Yüksek oranlı enflasyon, fazla değerlenmiş döviz kuru ve yüksek re-
el faizler ortamında Türk ekonomisi ckş rekabet gücünü hızla kaybettiğin
den giderek ihracatı azaldı. İthalat v e dış giderleri patladı, ekonominin
reel kesimi bunalm a doğru kaydı: dış ödemeler dengesi cart İşlemlerde
sürekli aç* verdlğnden ekonominin önemli bir kısmı sıcak ve spekülatf
dövizlerle dışa ağır şekilde borçlandı. 1960'lerın sonunda Türkiye ekono
misi art* hem flnansal hem reel kesimde ufak bir hata le kolayca ciddi
bir krize sürüklenebilecek b » zafiyet içine düşmüş bulunmaktaydı.
Devlete *şm lüks ve İsraf düşkünü hrsatçı. s* sık kullandıkları ken
di deyimleri İle İş bitirici; köşe dönücü, malı götürücü aşrı popükst bir
zihniyetin hakm olduğu bu donemde (1980'lerde); devletin mail disip
lini darmadağın edilmiş: ekonomi mılletlmlzn tarifinde h*ç olmayan bir
şekilde çok uzun süreli ve çok yüksek oranlı bir enflasyon süreci içine atd-
rmş; böyle bir ortamda ekonomide temeknden yanlış k ır ve faiz polıtlka-
lan İzlenmiş; tasarruf hareketi zayıflamış, kitlesel dış borçlanmalara rağ
men yatınm hacmi reel olarak gelişmemiş veya düşmüş: yatınmlar çar
pılmış. üretken yatınmlar hemen hemen durmuş: kalkınma hızı belirgin
bir biçimde düşmüş: Işslzllğm baskısı artmtş; gelir, servet ve fırsatlarn
dağılışındaki adaletsizlik daha da keskinleşmiş: ekonomi bir tükedm,
spekülasyon, rant, hak s u kazançlar ekonomisi haline dönüşmüş:
devlet İç ve dışta çok büyük bir borç yükü altma İtilmiştir. Eğitim de. ça
ğın düzeyinin çok genlerine düşmüştür. Böyle bir yıkıntı ortamında bek
lenebileceği gibi, hem kamu hem özel kesimde toplumsal ahlak o za
mana kadar görülm em iş ölçülerde ve şekillerde çöküntüye uğramış
bulunmaktadır."
Turgut ö z a l 1989 sonbaharında Başbakanlktan ayrılarak Cumhurbaş
kanlığına geçer. Halefleri Ozal'ın ekonomiyi daha o zaman ürkütücü bir
y*ıntıya götüren, bizim intihar pofctkalan dediğimiz politikalarda aynen,
hatta biraz daha şiddetle devam ederler. Bir yıl sonra yapılan genel se
çimlerde eski muhalefet partisi (DYP) iktidara gelir. Bu parti ve Başkanı
muhalefet yflarında ö za l'ın İntihar politikalarını haklı olarak şiddetle
tenkit etmişlerdi. Fakat I9 9 l'd e iktidara geldklerınde ö z a l poktfcaları-
na devamda brr saknca görmezler.(9)
*06
İstikrar Sağlama Operasyonları*!) Deniliyordu
12 Eylülün İç K^rArtan Adalet Bilançosu
7000 kikinin İdamı istendi,
171 kişi İşkence İle 229 kl>l ceza ve tutukevinde öldü,
650.000 klsi üslendi. 14.000 kl>l vatandaşlıktan c*an ldı.
gazetecilere İstenilen hapis cezası 4000 yıl...
607
tü. Yöne hm sorun çözmede acz İçindeydi.
12 Eylül yöneteni kolaycı yolu seçti 50 milyon nüfusa kışla mantığım
uygulamaya kalkıştı. Topyekûn gözaltı, sanık, zat* ve suçlu takibine giriş
ti. Boyiesne büyük bir yığılma karşısnda adalet işlemez hale geknce. hu
kuk ve insan haklan ihlalleri yaygınlaştı. Hiçbv suçu olmayan, onbinleıcc
insan gözaltına alınırken, potansiyel suçlu gtol görünebileceğini ve haksız
tutuklama ve yargılamadan kaçnanların sayısı İse 1 0 0 binleri buluyordu.
Yetkilerini kötüye kullanan sorumsuz görevlilere de varhğı düşünülürse,
böyle bir ortamda her türlü olasılık ve keyfi davranış mümkündü.
30 Aralık 1985 tarihinde Kenan Evren. O ya r bak» Dicle Üniversitesi
öğrenci Yurdu'nun açfcş töreninde kafa karıştıran laflar ediyordu:
‘ Biz IhıIIAl yapmadık. IhtlIAI yapan liderler, kendinden evvelki yöne
timde bulunan!an y a hapse atarlar veya yu rt dışına sürerler veya vururlar,
öldürürler. Biz kimseye dokunmadık. Dokunmadık, çünkü İstemedik; va
tandaşlar arasında tekrar bölünmeler başlamasını, tekrar yaralann deşil
mesini istemedik."
12 Eylülün sonrasının Başbakanı, daha sonra Cumhurbaşkanı olan
Tırg u t Ozal ise I Eylül 1990 günü TB M M 'nln yeni çalışma yılı nedeniyle
yaptığı konuşmada şöyle diyordu: 'Geçen y ıl Cumhurbaşkanlığı yem in
töreninde yine yüce Meclisimizin önünde söylediğim gibi, üç temel hür
riyetin geliştirilmesi ve korunmasıdır. Bu hürriyetler düşünce hürriyeti,
d in ve vicdan hürriyeti ve teşebbüs hürriyetleridir. Bu hürriyetlerin uy
gar dünyanın önde gelen ülkeleri arasında layık olduğumuz yed almamı
zın vazgeçilmez şartı olduğunu unutmamamız gerekir. ‘
609
- Açlık grevinde 04en 14
- Kaçarken' vurulan 16
- Çatışmada' öldürülen 74
- Doğal ölüm raporu ver tenler 73
- İntihar ettiği' bildirilen 43
- Nedeni belirsiz' ölümler 2
- İşkence sonucu öldürülenler (İHD ve rte m e göre) 171
- Açılan İşkence soruşturması veya davası (1982-88) 6.470
- İşkence yaptıklan suçlamasıyla yargdanan
güvenlik görevlisi sayısı 9.962
- Hüküm giyen güvenlik görevlisi sayısı 544
- Yalnızca 1961 yılı Nisan-Mayıs aylam da
ödüllendrllen güvenlik görevlisi sayısı 1 .0 0 2
(N O T: "Niye cop sokalım, elimizde taş gibi
oğlanlar var." -Turgut Sunalp-)
402 sayılı sıkıyönetim yasası uygulama sonuçlan:
- Cezaevlerlndekı gazetecilerin
aldığı cezaların toplamı 3.315 yd 3 ay.
- İstanbul gazetelerinin yay*ı yapamadıkları
gün sayısı 300
- Gazetecdere İstenken hapis cezası 4.000 yıl
- Cezalandırılması İstenen gazeteci sayısı 400
- Silahlı saldırıda öldürülen gazeteci sayısı 3
- Cezaevlerlndekı gazeteci sayısı 31
- Polisçe arandan gıyabi tutuklu gazeteci sayısı 13
- Yalnızca 1989da 16 günlük gazete
aleyhine açtan dava sayısı 394
- Tazminat davaların*! sayısı 211
- İstenilen tazminat mlktan (TL) 12.848 000.00
- Yakılarak yok edilen gazete, dergi
kitap miktarı (ton) 39
- Yok edilmek üzere depolarda bekletilen
yayın mlktan (ton) 40
- Basın özgürlüğünü kısıtlayan yasa sayısı 151
- Yasaklanan yayın sayısı 927
- Yasaklanan film sayısı 189
- Kağıt flyatlannın artış oram (kat) 13.000
12 Eylülde İdam:
- İdamı istenen nsan sayısı 7000
- ölüm cezası verilen 517
610
- Asken Yargıtay'ın onayladığı 124
- Dosyası M ecis'te bulunan 259
- İnfaz edilen <*«*■ curu, y*tUn 50
- İnfaz edöen sol görüşlü ^ ü**eT<* t4lm e^ ‘ 18
-İnfaz, edilen sag goruşlu tbpUn 1 8
* İnfaz edilen aynlıkçı Ermem I
•Adi suçlar 23
1980-1985 yıllan arasında verilen cezalar:
-2 2 .9 1 2 kişiye 0 -1 yıl
- 1 0 784 kişiye I -5 yıl
-6 .1 8 6 kişiye 5 -1 0 yıl
- 2.396 kişiye 1 0 - 2 0 yıl
- 939 kişiye 2 0 yılın üstünde
- 630 kişiye müebbet
• 420 kişiye ölüm cezası
611
"Toplu sözleşmelerde ücret Artışlarının en alt düzeyde tutulması,
enflasyonun etkisini en aza İndirmek Kin zorunludur."
24 Ocakta bazı uygulamaları yürürlüğe konulan sermaye birikimi m o
delinin İşlerliği açısından, ücret, kıdem tazminatı gibi İşçiye yapılan ö d e
melerin en alt düzeye Indrllmesnl İsteyen serbest piyasa yanlısı, sözde
liberal İşveren kesimi devletin müdahalesini talep etmektedir.,' 13)
TÜ SlAD 'ın ekonom* program oluşturup, üyelen araçlığıyla uygula
maya koyduğu 12 Eylül asken yönetiminde diğer ortağın Türk-lş üst y ö
netimi olduğu açıktır. Türk-lş'ln. bilgi destek ve bizzat uygulayıcılığı 4e
1980 de 5.721.074 olan sendfcalı İşçi sayısı. 1985 te 1.711.524 e düş
tü. İşgücünün değerinin İnanılmaz boyutlarda ucuzlatddıgı Türki
ye'de. Türk-Iş'ın ortak sorumluluğu kapsamında 1979'da 8.4 Dolara ka
dar çıkan günlük ücret. I965'te 2.8 Dolara düştü. Bu tarihlerde ortalama
saat ücreti 40 sent olan Türk işçisine göre. Amsterdam'da b r İşçi 6. Atl-
na4da 3.1. Şıkago'da 1 12. Hong Kong'da 3.1 Dolar karşılığında çalışı
yordu.! 14)
12 Eylül darbecileri TÜSİAD-Türk İş koalisyonu, grevleri yasaklama
nın. sendfcal faaliyeti durdurman»! yanı sıra, antl-sendlkal b r düzen oluş
turmak İçin. 1982 Anayasası nda da bazı hükümler tespit etti. Çalışma
hayatı ve antl-sendlkal düzenle 4gil kontlarda TISK önerilen 1982 Ana-
yasası na kaynaklık etti. Anayasa Komlsyonu'nun hazrladığı çalışma ha
yatıyla ilgili taslak TISK Genel Sekreteri ve Anayasa Komisyonu üyesi Ra-
fet Ibrahımoğkj tarafından hazırlandı ve MGK'nın birkaç düzeltmesinden
sonra kabul edildi. Bu hükümlere göre hak grevi, siyası amaçlı grev, da
yanışma grevi, genel grev yasaktır.(15)
612
Döviz Kuru I DoUr:
- 23 Ocak 1980 4 7 .1 0 TL
- 24 Ocak 1980 70TL
- I I Ekim 1980 82.70 TL
-2 7 Ocak 1981 91.90 TL
- 6 Mayıs 1981 100.45 TL
- 24 Aralık 1981 130.35 TL
- I Ekim 1997 I 74.450 TL
Di* borçlar:
- 1979 14.2 milyar dolar
- 1980 16.2 milyar dolar
- 1981 16.8 milyar dolar
- 1982 17.6 milyar dolar
- 1983 18.4 milyar dolar
- 1984 21.3 milyar dolar
- 1985 25.3 milyar dolar
- 1986 3 12 milyar dolar
- 1987 36 milyar dolar
ArkAUnndA Ne Bıraktılar?
Aradan 9 yılı aşan bir zaman geçti. Evvela Evren, ardından 4 Konsey
üyesi makamlarını bırakıp gittier. Arkalannda %100'e varan bir enflas
yon. 50 milyar dolar dış borç. 30 trilyon İç borç, % 2 2 'y e varan işsizlik,
had safhaya varan dengesiz bir gelir dağılımı, allak bullak olmuş bir siya
si ortam, çarpık b* rejimin aç* göstergesi, %21.75'lik bir millet oyuva
dayanan ve fakat TB M M nde % 6 5 oranında sandalyeyi İşgal eden şenlik
bir İktidar ve de artık mllletn %21.75'lık desteğine sahip olmayan bir
grubun seçtiği bir Cumhurbaşkanını bırakıp gittller.( 16)
• Türkiye'de kişi başna düşen ulusal gelir I980'de 1540 Dolarken
1984'te 1000 Dolam a lm a İnmiştir
• Eğitim harcamalarının 1979 da genel bütçe İçindeki payı
% l 1.2'yken 1985 te %8.8'dır.
• Sağl* ve Sosyal Yardım Bakanlığı nın bütçedeki payı aynı donem
Içnde % 4.2'den % 2 .5 'e düşmüştür, <&/-(• **•>->* *nw. ıwm
• 1980-83 döneminde ps*ıyatrl klllnıklerne başvuranların sayısı
% 4 4 .6 9 oranında artış göstermiştir.
116) Demirci darbenn 10 yanda görüşlerin yametığı 12 lyKıl analzi. Naneden Cüneyt
A/cayjrel. * g .e . ».47.
613
• 24 Temmuz I984'te Cumhuriyet gazetesine demeç veren Bakırköy
Hastanesi Başhekimi: Alkolik sayısı 4 kat arttı demişte.
• Veteriner Hekimleri Odası nın 3.7.1982 tartılı açılamasına göre,
kişi başına et tüketimi 1940’lann altına düşmüştür.
• Otoriter " h ız la uygulamaya konulan ekonomik modele) bir başka
boyutu İse oldukça çarpıcıdır.
• 1980-1983 boyunca 1 17 şirkete sahip Koç Holdingin 1980 sabit
fiyatlanyta geliri 163.7 milyardan 407 milyara, 90 şlrketll Sabancı
Holdingin geliri 184.8 milyardan 308 milyara ve 50 şirketti Çukuro
va Holding in geliri 88.2 milyardan. 203 milyara yükselmiştir.
• Türkiye'nin tüm m uhalt direnç noktalannın kırılarak tekelll bir eko
nomi ve toplum yaprsına sürüklenmesi 12 Eylül döneminde açıkkk ka
zandı. Bu açıklık 12 Eylüle bir hafta kala TÜ S lA D in yayınladığı rapor oku
nursa daha İyi anlaşılır, "özgürlük kutsaldır* diyerek manifestolarını a ç ı
layan TtlS lA D cılar sanayiden, bankacılığa armatörlüğe kadar her sektö
rün güçlü İşadamlarından oluşmaktaydı. Yüz büyük sanayii kuruluşunda
TU SlAD üyelerinin üretim ve istihdamdaki payı % 8 0 ı bulmaktadır. 200
büyük sanayi kuruluşu listesinde ise TÜSİAD. kendi üyesi olan Turgut
Ozal'ı ekonom k bürokraside, "demokrat* denge* ve hukuk devleti an
layışını reddederek, karar merci haline getirmiş, bu anlamda "12 Eylül"
darbesini bütünleyen ve onun İşlerlik koşullarını belirleyen bir dar
be yapnuştır. 12 Eylül yönetimine TÜSİAD kurucusu Vehbi Koç tara
fından verilen "Turgut ö z a li değiştirmeyin" tavsiyesi tutulacak. TÜSl-
A D üyesi ö z a l 12 Eylülün koşullarında tekelci sermayenin programını uy-
gulayacaktır.d 7)
614
en çok eleştirilen yanı da bodur. Yanı kışla mantığı İşlemiş, bölükteki bir
muzır yüzünden tüm bOtüğe sürünme emri verilmiştir.
615
önünde engel durumundaki, "emek örgütlerinin yokedılmesı operasyo
nu" olduğumu söyledi. Diğer bir kesm İse 24 Ocak girişimini. Türkiye'nin
dış dünyaya açılması ve çağı yakalaması İçin yapılan bir "devrim" olarak
açıkladı. Uzlaşmaz niteliğiyle bu *1 görüş, bugüne dek tartışıldı, tartış*-
maya da devam eckyor.(19)
24 Ocak kararları alınırken, bu kararın mlmarlanndan biri, "ftz doları
56 Hra düzeyinde değerlendirebilirdik, ama kasten yüksek tuttuk kİ. uzun
zaman bir daha değişmesin " Oysa bu demecin üzerinden daha 4 ay
geçmeden mini devalüasyonlar başlamıştır. Bunların sonucu olarak para
mız 24 Ocaktan bu yana dolara göre % 8 2 oranında düşürülmüştür. Yani
24 Ocaktaki değer kaybının nominal olarak 2.5 kan bir değer yitirmesi...
Bu çok aç* gerçek 24 Ocakta beyan olunanlarla uygıiananlar arasındaki
farkı göstermeye yeter. Bir de şunu ekleyelim: Bu kadar devalüasyona
karşın Türk Parası konvertlbl olmaktan. 24 Ocaktaki kadar uzaktır.(20)
616
ve toplum tçndeki konumunu yükseltmek üzere yapılmış olan bllnçlı
politik-ideolojik müdahaledir. Bir toplum projesi v e bir siyasi plan vardır.
Bu plan Türkiye'ye özgü de değildir. Amerfcan sosyal bllımlernde
üretilen "yeniden gelenekselleşme" tezleri, daha doğrusu "yeniden
gelenekselleştirme" İdeolojisi ABD güdümündeki Batı emperyalizmi
nin nüfuz bölgesindeki Üçüncü Dünya ülkelerinde yürütülen pohtlkalarm
rehberi olmuşu*. Allah bilir poptfarlze edilerek “örtülü operasyon" ta
limnamelerine ve üst düzeydeki askeri daraşmanlam sözlü telkinlerine
kadar glrmrştlr.(21)
617
12 Eylül döneninde başlayan siyasal yakınlaşma sürecinin arka pla
nında Washlngton'da hazrlanan Körfez güvenliğinin sağlanması için as
ken işbirliği amacının yattığı. Ozal'ın başbakanlığı sırasrıda yaşanan ge
lişmelerle de açığa ç*tı. Gerek SSCB'nln. gerek Iran kaynaklı radikal İs
lam'ın Körfez ülkelerinin kencttern savunabilecekleri güçlü ve modern
orduları bulunmuyordu. ABD 'nln doğrudan bu ülkelerin ordulannı
güçlendirmeye yönelik girişimde b u lu n m a s ın M o s k o v a ve Tah-
ran’ın tepkilerini çekeceği açdctı. işte bu noktada VVashlngtonun
planla m a Türkiye dahil edildi.
TCorfez ülkelerinin güvenliği Körfez ülkelerince sağlanmalıdır." diyen
ve bölgeye müdahale iç*1 topraklamdakl üslern ABD tarafından kUlanıl-
masna İzin vermeyeceklerini bildiren "milli egoizm" İçindeki bderlerin si
yasal hayattan uzaklaştrlmalan ve yerlerine ‘ ittifak çkarlarmın korunma
s n n önemini kavrayabilen. İstikrarlı" askerlerin gelmesi. ABD'nln İşini ko
laylaşmıyordu. 1980-83 döneminde Türkiye le S. Arabistan ve Kuveyt
arasında yapılan görüşmelerden sonra, üç alanda İşbirliği konusunda an
laşma sağlandı: Asken eğitim, askeri malzeme şahmı ve ortak yatırım.
21-24 Şubat I984'ıe Cumhurbaşkanı Evren in S-Arablstan ziyaretin
den sonra Riyad İle Ankara arasında savunma konusunda İşbirliği arttı. İki
tike arasında İmzalanan "Askeri Eğitim, öğretim. Geçici Görev Alanla-
nnda Ortak İşbirliği Antlaşması" k ı ü lk e m başta askeri öğrenci olmak
üzere subay eğitiminde blrbırleme yardımcı olmalan. Türk subaylarının
yabancı dil öğrenmek amacıyla S.Arablstan'a gitmeleri, S.ArabistanlI
subayların da Türk Harp Ofcullannda eğitim görmeleri, S.Arablstan'a
İstek üzerine Türk askeri uzman gönderilmesi, bazı askeri tesislerin
kurulması veya modernizasyonu İçin özel bir yardım yapılması gibi ko
nulan öngörüyordu. Ayrıca, bu ziyaret sırasnda kİ ülke maliye bakanlan
arasnda yapian görüşmelerde, özel sektorlerce kurulacak "Türk-Suudl
Ortak Yannm ve Ticaret Şirketi" için hükümetlern teşviklerinin sağlanma
sı konustrtda İlke ariaşmasna varickğı gibi. Türkiye Odalar ve Borsalar Bir
liği Başkan Mehmet Yazar ile Suudi yetkililer arasında 18 yatırım projesi,
yatnm finansman şirketi kurulması, ticaret hacminin artrılması ve inşaat
sektörü konulanrtda görüşmeler yapidı. Evren, ziyaretinin sonunda yap
tığı açddamada, S.Arablstan ve Türkiye'nin Islâm camiasının birer ak
tif üyeleri olduklannı belirterek, Türkiye'nin çok istediği Arap-lslâm
birlik ve beraberliğinin henüz arzu edilen ölçüde sağlanamadığının.
Türkiye'nin Islâm alemine, Arap kardeşlerine ve Ortadoğu ülkeleriyle
İlişkilerine büyük önem verdiğinin altını çizerken, öne çdtardığı kav
ramlarla geleneksel Türit dış pdklkasm dakl değişimi de gösteriyordu.
Eylül I984'te S.Arablstan askeri heyeti Türkiye'yi ziyaret etti. Bunun
hemen ertesnde 1965'te de MKE İle S.Arabistan'ın ortaklaşa kimyevi
618
madde üretimi Içm bir anlaşmaya vardıklarr» iddia eden haberler yaban
cı basında yer aldı. Söz konusu haberlere göre. ABD ve Federal Alman
ya da bu grişvne kaUacak)ardı.(23)
Kasım 83 seçimlerinden sonra kunian Özal hükümetinde Dışişleri
Bakanlığına getirilen (Hatayiı) Vahit Halefoğlunun çok iyi Arapça konuş
ması. aynı Ortadoğu politikasının sürdürüleceğinin adeta simgesel gös
tergesiydi. özal döneminde S.Arabistan'ın Türk ekonomik yaşamındaki
etkinliği giderek arttı.
(23) Oysa 1958 de bunun teni bir durum olmuştu Talat Turhan‘ 27 Mayts l90Ötan 28 Şu
bat 199/ ye" adlı kralımda şöyle anlatır "Acaba DP. gerçekte IsiAmdan yana mıydı? 1958
ytncla Lübnan dakı Müslümanlarla Hrtstryan Azaplar aramda süregelen «; savaşta Deme*
rat razonm Hır .soyanlar a siah ve cepnane yardım yapeıgrı bu operasyona katlan Pilot
Yüzbaşı Hüseyin Avık Çeler den ogrenctgmde şaşırmştım. Tüm ugıaşma karşn medya
ya konuyu yansaamadım. Öder den yaşactgı bu tartısel dayı b» mektupla bldtrmesını rt-
ca ettim: '... 1958 yılında Lübnan da K »avaj başlamştı Müslüman Araplarla. Hıristiyan
Azaplar zaman zaman bu Ökede çatışıklan ç n ve A 6 D de Hıristiyan Azaplardan yana ol
duğu ı ç « Türkiye de Amerika ran hararı He bu ülkeye siah verme baran almıştı Celal 8 a
yar Adnan Menderes yönetimindeki Türkiye de halkn. Terliye Büyük MOet Meclisi n n ve
hükümetin haberi olmadan Bay.tr M ender es-Zor l j ekibinin g iz i karan <e Amerlra'nm bu
emri uygOanm ştr. Ben Ankara Itımesgutta I2 n c l Hava Uaştrm a Üssünde görevli
Hv.Ucucu Seyrüseferi Yzb. rütbesinde bulunmaktaydım Bahis konusu bu asken siah ve
malzemeler üssümüzdeki C 47 Dakora uçaktan ke Lübnan ın Beyrut üssüne taşmeh Ucak-
lanmz trmesgutra yOhlenrketv lk şort»erde Dışljletı Bakanı fattı Rüştü 2ortj nezaret edl
yordı ve karazı halktan gizlemek lc*n gecelen uçuyorduk M a t a yn n koru hava şazdım
da ve kozsan uçuş olarak görev yaprycrduh Her uçak ıkl ton kadar ><ıkû ie Beyrut havaala-
rana iniyor, yükümüzü LübnanHaı boşaltırken ve yakıt ikmali alırken Tok düşmanı Irme-
nietm sabotajı için uçak başından ayrılmıyord * . 1958 deki bu savaşta, egemen güçler ta
rafından Lübnan halkı zaman zaman bu dururrlaza düşürülüyordu. DT hükümetten kendisi
nl mıliyetçı ve murvrfazjkir. hatta mukaddesatçı daz ak mkete takdim et0 5 halde m al
oluyor da Müslümanların ddürûimesl ıcm Hrtsoyarlara silah veriyordu?"
619
usullerin Merkez Bankası nın görüşü alınarak Başbakanlıkça düzenlenme
si ve I3'üncü maddeyle bu kurumların tasfiye karar ve işlemlerinde Türk
Ticaret Yasası ile İcra ve İflas Yasasının uygulanmayacağının belırtimesly-
dl. Bu kararname. 5 Ağustos 1984 günlü Resmi Gazete'de yayınlanan ve
Faysal Fnans Kurumu le Al BarakaTürk özel Flnans Kurumunun kuruldu
ğunu bidlren Bakanlar Kurulu kararıyla birlikte düşünüldüğünde. Suudi
sermayesnln Türkiye'ye girerken kendisini yasaların sınırtayKilığmdan
koruyacak yapının oluşturulmasını beklediği görülecektir.
Bu finans kurumlannın ortaklanndan be bölümünün Arap, diğer bö
lümünün de kardeşi Korkut O zal dahil olmak üzere Başbakanın yakın
çevresinde yer alan kişiler olduğu hatırlandığında. Suudi sermayesine! sa
dece Türk ekonomi hayamı değil. Türk siyasal yaşamını etkilediği de dü
şünülebilir.
Is lâ m K o n f e r a n s ı Ö r g ü t ü y le ( İ K Ö ) İliş k ile r
A l t ı Ç iz ilm iş P a ra g ra fla r ve Ç e k in c e le r le S ü r d ü r ü lü y o r
K o n fe r a n s ın S o n u ç B ild irg e s in d e Y e ra la n “İs lâ m Ü m m e t i“
T ü r k iy e 'n in L a ik lik ilk e s iy le Ç e liş iy o r d u
620
maması örgütle İlişkilerini geliştiren Tflfklye Kin bir hayal kınkhgryd..
16-18 Ocak 1984 te Kazabtanka'da yapılan 4.lslAm Zirve Konferansı
na Türkiye cumhurbaşkanı düzeyinde katılarak örgüte verdiği önemi gös
termiş oldu. İslam ülkeleri Türkiye'nin bu tavrını yanıtsız bırakmadılar:
Cumhurbaşkanı Evren Konferans başkan yardımcılığına seçildiği gibi, üç
sürekli komiteden biri olan Ekonomi ve TV:an Işbrlığı Sürekli Komitesi
başkanlığna da getirildi. Komite ilk toplantısnı 14 K asm da Evrenin baş
kanlığında İstanbul'da yaptı.
Türkiye Arap devletleriyle ılışMerınl geliştirdikçe ve İKO içerde daha
aktif btr politika ızledkçe. bu örgütü kendi d ş politika sorunlarrda des
tek sağlayabileceği bir platform olarak yönlendirmeyi düşündü. Hemen
hemen tüm zirvelerde ve dışişleri bakanları toplamlarında Kıbns sorunu
nu gündeme gebren KKTC'nin üye devletlerce tanınması çağrısında bu
lundu. 1986 dan başlayarak da Bulgaristan'daki Tür Merin durumuyla
İlgili İKÖ'yü harekete geçirmeye çalıştı ama İki konuda da beklediği
desteği alamadı.
A u t ü r k ç O l O k G ö r ü n ü m ü A lt ı n d a İs la m c ılık Ö ğ e s i
621
daha doğrusu Atatürkçülük görünüm ü altında İslamcılık öğesini ön
plana çütarma çabasına girilmiş ve Atatürkçülüğün bu sentezi İleriye
götürmeyi hedeflediği de yazılmaya başlanmıştı. Böylelikle laiklik
anlayışı da sulandırılıyordu.
Turk-lslAm Sentezi. Özal iktidarı dönerim de de gündemde kalmayı
sürdürdü v e bu yöndeki kadrolaşma ve uygulamalar devam etti.
1980 sonrası yıllar İç göçün, yem kentler ortaya çıkaracak yoğunluk
ta yaşandğı yıllar olur. Bu yoğun göçü karşılayacak hiçbir sosyal yardım
sistemi kurulamaz. Kentlerin kıyılama, kenarlarına sığman milyonlar ya-
şadfclan adaletsizlik ve sahipsizliğin de etkileriyle, neredeyse siyasal Is-
lâmtn arka bahçesi olurlar.
Yönetim sosyal sorumluluklarını hatrlamaz bile. Kurması gereken
sosyal yardım sistemlerinin rolünü siyasal IslAmcılarm üstlenm em e ses
siz kalır. Sosyal devlet İlkesinden bilinçli bir şekilde uzaklaşır. Devletin
d n eğiteni yapması. Anayasal zorunluluk haline getirilir. Yurt dışı etkin
liklerinde ım am lam maaşlarının Ödenmesi için, amacım tüm dünyaya şe
riat yaymak olarak belirleyen 'Rabıta' ile üstü örtükü mail bağlar kurulur.
Boylece siyasal Islâm konusunda uluslararası örgütlerle işbtrkği gerçek
leştiniz.
Devlet Başkam Kenan Evren kalabalıklara hitap ederken sık sık ayet
ve hadislere başvuru. YOK Yasası çıkarılır.
Cumhuriyet tarihinde İlk kez İmam Harip Okullarındaki din öğrenimi,
meslek eğitimi kol maktan çıkarılır. Bu okullardan mezun olanların İlahiyat
Fakülteleri dışındaki yüksek öğrenim kurumiarına girmelerine olanak sağ
lanır.
(Tevhld-ı Tedrisat) öğretim Birliği Devrimi rafa kaldınlmıştv.
12 Eylül 1980 sonrasında 24 Ocak Koalisyonunun yarattığı ve gü
nüm üze kadar ulaşan süreç nasıl İşledi, neler oldu?{25)
(25) • I9 8 3 't Refah Partisi kurulur. Erbakan 1987 de siyası yasaklam kalkmasıyla,
partinin başrıa geçer.
• 1991 seçimlerinde RP meckse g re r. Güçlenmiş olan siyasal ıslAm devletle bütün
leşmiş bir biçimde siyaset sahnesinde b oy göster».
• 2 Tem m uz 1993'te Sivas Katliamı yaşan». Şeriat sloganlan arasında M adım ak O te
li ateşe ventar. 37 kişinin can verdiği, destele karşı şeriatçı kalkışma olarak nitelenen
olayla Iğılı olarak başlayan yargılamada. Şevket Kazan sarrklarn avukatıdır.
• 27 M art 1994 yerel seçimleriyle RP'nin yükselişi devam eder. 22 İlde belediyeler.
Ankara ve İstanbul'da anakent beledlyden tüm olanaklarıyla RP'nin cindedir. Bu be-
ledyelern alnması iktidar yolundaki onemk ktometre taşland* *.
• Erbakan "Refah İktidara gelecek. Sorun ne? Geçiş donem i sert mİ okak. yumuşak
mı olacak? Kansız m ı olacak? Kank im olacak? 6 0 milyon buna karar verecek'der.
• 1995 genel seçenleri sonrasında I9 5 0 'd e DP'nın iktidara gelmesiyle açığa çıkan
Türkiye'de *t*n kurallarda dayalı devlet kurma özlem i, demokrasiyi rafa kaldırma
niyeti* Tan su Ç ille rin yardımıyla İktidara gelir. IslUrnl hareket sistem İçi yöntem -
622
gılı laİliktir."
• Aydınlık Kin Wr dakika karanlık eylemine milyonlarca yurtta* katılır. Hükümet orta
c ı Refah Partisi yetkilileri bu bûyiit tepkiyi " M u m l i n d û o y n u y o r i t r ." «İye tanf etler
• A c jm e n d l tarikatıyla ligII kamuoyuna yansıyan gorüntüer toplumun rahatsızlığını
8 «C
'Kimler nerede hata y a p tı?' sorusunun bir tek yanıtı var: 12 Eylül yö
netimi.
Türkiye’nin bir dönüm nokta» olan 12 Eylül, en çok araştırılan, tartı
şılan ve çok farklı yorumlan yaptan bir süreçtir. Aşağıda bu süreci Içrvde
yaşayan ve sorumlu mevkilerde olan kimi bürokrat, siyasetçi ve yazardan
seçtiğimiz birkaç örnekte 12 Eylülün çeşitli boyudan irdeleniyor.
“ K o s k o c a b i r D e v le t, te r ö r is t le r in k a r ş ıs ın d a y d ı.
S o n u n d a b iz b u n la rla ,
r e f lm lm lz l d e ğ iş tir e r e k b a ş a ç ık t ık r '
M IT Üeman Mat* Kaynak
‘' H e r İ h t i l â l i n h e d e f i n d e Ç a n k a y a v a r d a . ”
" Ç it t ile r a m a g e r id e T u r g u t B e y 'I b ır a k t ıla r . “
Süleyman Demrel
6 24
masına yetmemektedir. 12 Eylülün siyasi ve slvl uzantısı devam etmek
tedir. Gende Evren le birlikte senelerce 12 EyM öncesin ve siyasilerini
karalayan Ozal ve çarp* bir siyasi tablo var. Başta Evren olmak üzere, bu
gidenler. 12 Eylülde faaliyetten men ettikleri, ama en kısa zamanda ça
lışmalarda İzm verileceğini beyan ettikleri, başta A r olmak üzere pante
ri kapatmasalarcfc. kend yapakları ve çeşitli yasak, baskı ve oyunlarla zi
hinleri bulandırdı millete tastfc ettrdkien Anayasayı da çiğneyerek
BTP'yı kapatmasalardı: DYPyi uyduruk vetolarla ve sonu beraatla netice
lenen taktoat ve davalarla Izrar ve bizar etmeyip. 1983 Genel Seçimleri
ne sek salardı başında OzaJ'ın bulunduğu ve 3 icazeti partiden biri olan
-belki de en fazla himaye gören- A N A P *tldar olabil* miydi?
İşte bu İcazet ve himaye dolayısıyla ANAP. 1983 Genel Seçimlerin
de ekseriyeti ekle ederek iktidar olmuştur.
Siyası yasaklarla ilgili 1987 Referandumu ardından alcbğı kararla, bas-
lun şekldde Erken Genel Seçimlere giden A N A P , seçimden milletten an
cak % 35.5 nisbetinde oy almasna rağmen: kemdk ekseriyet r>e dayanarak
alelacele çıkarmış olduğu, gayri acfcl Seçm Kanunu sayesnde TB M M 'de
% 6 5’lık bir ekseriyetle 292 sandalyeyi İşgal etmiştir.
26 Mart Mahalli Seçimlerinde. II genel mecfcsl baznda o y u %21.75'e
düşen -şimdi milletin bu orandaki desteğine dahi sahip olmayan- A NAP
grubunun katıldığı TB M M toplantısında, bütün tepki ve tenkitlere aldır
mayarak kendini Cumhurbaşkanı seçtiren Ozal: TV ekranlarında da sergi
lenen süslü törenlerle Evren i uğurlamış. 864 TR rakımlı tepedeki' Çan
kaya Köşkü ne oturmuştu.
Evet. Sayvı Süleyman Demirel'ln veciz ifadesiyle "Gittiler ama geride
Turgut Bey i bıraktılar.’
Her ıhtılAbn hedefinde Çankaya vardır. Esas kavga Çankaya kavgası
dır. Hemen hepsinin müştereği, askerin nüfuzum kullanarak yapılmış ol
masıdır. TB M M nln müteaddit sıkıyönetim kararlanyia kendilerine verci
ğı yetkiye, hükümetin bütün gayret, yardım ve didinmelerine rağmen,
görevlerini yapmamışlar ve çok önceden tasarladıkları ihtlIAb gerçekleş
tirerek. başta Evren olmak üzere gelip tepedeki Köşklere kuulmuşlar-
d*r.(27)
“ B ir A k ın ız Ç a ls ın la r B ır a k ın ız K a ç s ın la r D ö n e m i " B a ş lıy o r
B ankerlere Ta ra Yatırm a Ö y le s in e Ç d g ın lığ a D ö n ü ş m ü ş tü kİ
H iç K im s e İşin S o n u n u D ü ş ü n m e y e B l e Y ana şm ıyordu
625
ter iyotlardı ve yaz tatilinin bitmesiyle birlikte bunlara rağbet artmıştı.
Bankerlerin türemelenndeki fcı nedenden b r tanesi faizlerin serbest
bırakılması, diğeri kara paranın aklanabilmesi için bulunan mevduat ser
tifikası ya da sırdaş hesaptır. Mevduat sertifikalarını sadece bankalardı
satması gerekirken bu yapılmamış; bir k ı banka, sertıfikalamı Kastelll ve
daha bir İki kuruluşta sattırmışlardı. İşin bir başka ilginç tarafı da Kastel-
ll'nın daha önce rflas ettiğinin hak tarafından bilinmesiydi. Halk nedense
bu adama sempati duyuyordu. Bir neden de -ki bu nedeni bankerlerin
havuzu hazırlandıktan sonra ıçf>e balfc atılmasına benzetebiliriz- Maliye
Bakanlığı nın Önerisiyle 1981 Tem m uz ayında çıkarılan ve 6 ay sonra yü
rürlüğe girecek olan Sermaye Piyasası Kanunu ydu. Bu kanun yürürlüğe
gireceği tanhte bankerlik yapanların sermaye piyasasına katrimalarına im
kan veriyordu Kanun çkınca bankerlik de başladı. Çünkü bankerler, ya
sanın avantajlanndan yararlanmak için, yürürlük tanhlnde bankerlik yap-
tfclarn ispat ederek müktesep hak kazanmak istiyorlardı. Yari kara para
ve faizler bir ortam oluşturuyor; yasa da teknik teferruatı sağlıyordu. De
mek ki yasada b r basretsızlık. bir saflık vardı. Belki de herşey önceden
tasarlanmış, riskler hesaba katılmıştı da bu derecesi düşünülememlşti.
Bankerlere para yatırma olgusu oylesne bir çılgınlığa dönüşmüştü kİ;
hiç kimse Işın sonunu düşünmeye b ie yanaşmıyordu. Verilen faizler ala
bildiğine yükseliyordu. Bankerlertn bu faiz yarışı, bankaları da etkilemişti.
Faizlerin daha Demırel Hükümeti zamanında serbest bırakılmış olması,
ûzal'ın istediği sonucu vermemişti. Bankalar aralannda bir centilmen
anlaşması yaparak faizleri % S0 oranında dondurmuşlar, bu da ban
kerlerin daha da palazlanmasına yol açmıştı.
Para bulmak art* hiç kolay değildi. Oysa yatırımlar İçin para gereki
yordu. Bankası olmayan bazı holdingler de bankerlik kuruluştan aça
rak para toplamaya başla cidar. Holding bankaları da hem bankerteştlrl-
len hen de centilmen anlaşmasını kırabilmek İçin bankerlik ktruluşları
açarak daha yüksek faizle mevduat toplamaya başladılar. Bu kurıiuşlar
arasında Banker Kastelll en muteber olanıydı. Tahvil ve mevduat sertifi
kası karşılığında para topluyordu. Kastelll eline geçen her mevduat serti
fikasını satmaya başlamıştı. Bu arada "piyasa bankerleri" adı verlen bir-
takm kurutuşlar da sadece çek veya senet karşılığı para topluyoriardı
Builar görkemli döşenmiş bürolarındaki şaşaa sayesnde memur ve
emeklilern gözlerim boyuyor. hayat boyu biriktirdikleri parayı ellerinden
alıyorlardı. O zaman yapılan hesaplar bu saadet zincirinin çökeceğini
gösteriyordu. Bankerlerin batmaması İçin para yatrm a olgusunun lla-
nlhaye sürmesi ve İlk para yatvanın falzbıl İkinci yatranm ödemesi
gerekiyordu. Ankara'da hemen tüm memurlar varlarını, yoklarını sa
tarak bankerlere yatırıyorlar ve birkaç ay da olsa, hayal ettikleri ya-
626
V*mı sürmek İstiyorlardı. Eskiden ceplerinde mete>k olmayan m e
murlar. şim di ellerini ceplerine attıklannda para buluyorlardı.
Bankerlik olaynın en önemli sonuç lamdan b»ı insan tabiatını, oluş
tırulmak İstenen yeni ekonomik düzene ackb bir şekilde uyarlamasıydı.
İnsanlar art* parann her şeye egemen yegane güç olduğu bir Türki
ye'nin v/ıkta göründüğünü seziyorlardı. Bu Türkiye'de her koyun kendi
bacağından asılacak, her kaptan gemisini kurtarmaya çalışacaktı.
'28ı SOz gel İmi. bankerlerin batacağı özal ve trdem taralından daha 1981‘İn K a im Aralık
aylarında bürüyordu, trdem bu gerçegl bana "Harran a kadar 3 17 banker umden IS 20 sİ
ya kal» ya kalmaz* tüyerek ıtıral etmkjtı Bankerler batacak ve batan paralar geri V erimeye
çekti Özal ve trdem devleti bu ıje karrjtrmayı d ûj ünümüy çalardı Bu arada bankerler ya
rında bkkac da banka gitseydi, özal ve trdem hafta 'arkalarından b» bardak su <m* tav
siyesinde bulunacaklardı.
627
I i Eylül darbesinin getver ailen tarafndan h u rla n a n Ib numaralı bildiride söyle yakı
yordu 'Ülkemizin ekonomik durumunu Aızetrme* ve daha (>t>e götürmek m u la j
dryta. yürürlüğe konulan ekonomik program ite yapılan anlatmaların v e prorokotlenn
uygulamalına devam edilecektir 'denildiyse de 12 Eylül paşaları Turgut Ö ıal ve WaJI
Street den oluşan 24 Ocak k emisyonunun yarattığı « M liberali im in neden olduğu
fkıansal çöküntü ve Türkiye manıaraiarndan kesitler aşağıda
___ i m _____ 1222.
Gayri san milli hasıla 698 IS2.3
Toplam ıc bore 9.5 21.9
Toplam dıs bore Öıamul IÖ-4 38.6
Toplam kamu kesimi borcu 23.9 *0.5
Toplam kamu yatırımı 6.5 11.8
Kısa basna toplam kamu borcutt) 5 378 1076.4
Kısa basma kamu yatmmı 146 0 209.1
Kısa basna G5MH tJ ) 1570 2170
Kişi basna kamu y a trm ı 1980-100 100 143 2
Kısl basna topt kamu borcu 1980- 100 100 200.1
Kısl basna G5MH 1980-100 100 1726
Malı sistem borcu (fona atanan barkalar ve kamu barkaları görev iararları 50 MİLYAR J
Kamu İU i i d m i ran» ıso n « ta» iooi
630
lar yarışı sürüyor, b* yandan da enflasyon azıyordu Mırıltılar başlamıştı ve
anlaşılan art* "İşler tık m d a gitm iyordu. ÖzaJ bir şeyler yapacaktı ama
bunlar ne olabilire»? Ozal centlmen anlaşmasını ortadan kaldırarak, faizle
ri tamamen serbest bırakacak: beri yandan bir c*zı tedbirle bankaları ade
ta boğacaktı. Ekonomide Ö zalin yaptığı Ik ve çok önemli atak budur.
Gerçekten Türkiye'de bu tür para oiaylan yeni yeni yaşanıyordu ve dene
yim yoktu Türkiye'yi bu ilk deneylere Özal götürecek ve kıyamet burada
kopacaktı. Bu deneyler nasfea yapılacak ve elbette binleri zarara girecek
ti ama o zamanki anlayış eski devletçi anlayıştı ve butu bir türlü kabri
edemiyordu, özal hazırlanmamış bir tarlaya alışılmamış tohumlar ekiyor
du. I Haziran sabah Resmi Gazeteyi açanlar: faizleri serbest bırakan Ba
kanlar Kurulu Kararnamese* gördüler. Centtmen anlaşması tarb e karışmış
ve faizler serbest bırakknıştı. Mevduat munzam karşıl* oranları yükselmiş
ve faiz oranlama bağlanmışa. Reeskontlar da yükselmişti. Hemen ertesi
gün bankalararası faiz yarışı bu kez adeta tepişme şekkne dönecek ve "Hl-
sarbank'ta saat 9'da" ilanları başlayacaktı. Bankalar kararnamenin sadece
centilmen anlaşmasını kaldıran bölümünü okumuşa benziyorlardı. Kendi
lerine getirilen yükümlülükleri d e sanki hiç görmemişlerdi. Yeni ve aam a-
sız b* donem a çm ış tl A rtk gemiler yaklmıştı ve geri cttnüş yoktu.
ö z a l'm bütün bunlan niçin yaptığı sorusunun İki cevabı vardır.
Açkça belrtmek gerelur kİ; her şeyden önce bütün bunlan İME İstiyor
d u Ikncı neden de şudtr: Özal le IMF'nln kafa yapiarı aşağı yu kan bir
birinin aynıydı ve Ozal radikal yar* köktenci bir adamdı. Eskiyi devvmek
ve yeni bir yapı kurmak fevkalade hoşuna gidiyordu. Bu değişimin fatu-
rasna pek aldırdığı yoktu.
Nitekim arka arkaya ahnan kararlardan sonra IMF heyeti tekrar Anka
ra'ya geldi. Dkkat edilirse IMF heyetlmn her gelişi öncesinde önemli eko
nomi kararlan alnm ıştr. Boylece IMF'ye hem “sizi çok önemsiyoruz" me-
sa|ı verilmek İsteniyor, hem de Türk bürokratının namusu kurtuluyordu.
Mesele şuydu: IMF heyetnm her İstediğim yapmak artık Türk bürokratla
rının kanına dokunur olmuştu Bu yüzden bazı bürokratlar "biz egemen
devlet değil miyiz?* <*ye düşünerek sinirleniyor ve arada bir IMF'cIlerle
kavgaya bile tutuşuyorlardı. IMF'den bazı rakamları gizleyenler ve hatta
bie bie yanlış bilgi verenler bile vardı. Durum asknda komini ve kendisi
ni eşiyle birlikte yolda çeviren silahlı bıçkının "ben eşinle oynaşırken sen
sulun çizdiğim dairenin içinden çıkma" em m i M al eden yahudıyl andırı
yordu. Bizim bürokratlar da ekonomimizle İstediği gibi “oynaşan" IMF'cl-
lere karşı "biz de daireden çıktık" mesa|lan vermeden edemiyorlardı.
Şaka bir yana durum tatsızdı v e onur zedelenmesi olayı önemli bo
yutlara varmıştı. Sonunda durumu kavrayan Ozal bir formül buldu.
Bundan böyle IMF'nln muhtemel İstekleri daha heyet gelmeden ya
pılacak ve toplantılar sırasında 'şunu da yapın, bunu da y a p ın ' diye tali
mat vermeye başlayacak da n IMF heyetine tebessüm edilerek 'aslanım
siz uyuyorsunuz: biz bu dediklerinizi çoktan yaptık büe~ denilecekti Böy
le de yapıldı. Sonuçta Türkiye IMF'den çok IM F'd olacaktı.
Haziran başında Türkiye'ye gelecek olan IMF heyeti d e karşısında,
bankalarının boğazı sıkılmış bir Türkiye buldu. Bankalar Öylesine bağlan
mış ve Merkez Bankası karşısında gk lan bile çıkamaz hale gelmişti ki bu
duruma IMF'nın bile şaştığını söyleyebiliriz.
öza! da Türkiye'de gerçek bankacılığın kurulmasını sağlayamamıştır,
özal'dan sonra gelen Adnan Başer Kafaoğlu bu İşe soyunacak ve soyun
duğuna pişman edecekti. Kamu ve holding bankacılığı halen yürürlükte
dir ve kaldırılacağı da yoktur. O sırada kamu bankalarının ne gtol İşlere
yaradıklarda da şöyle bir değinirsek, asken yönetimin bizi mahrum bırak
madığı fazlletlernden bir bölümünü daha anlamış oluruz.
632
emlileri altındadır ve kredilerim emirle tahsis ederler. Bu bankalardan alı
nacak yüklü bir krec* karşılığında, kredi verilmesini sağlayan yöneticye
de yüklü b r komisyon verilir. Boyiece hem İş adamı, hem de kamu yö
neticisi devlet parası İle zengin olurlar. A ç k demokratik düzenlerde bu
nu yapmak hemen hemen imkansızdır.
12 Eylül sonrasmdakl donem bu gibi İşler İçin tam anlamıyla u y g ı»
bir ortamdı. Bu dönemde yaplan yolsuzluklann. tüm Cumhuriyet döne
minde yapdanlan aştığım İddia edenler vardı. O zamanlar. Konsey ya da
üst düzeyden be muvazzaf ya da emekli subay bularak ış yürütmek bir
m oda halini almıştı. Be yandan 'tasarruf' diye tu ttu an Konsey ote yan
dan en büyük ve gereksiz harcamaları yapmıştı. B r yandan kamu banka
larına emirler verilerek, dünyanın krecksl açtırılıyor, ote yandan bazı m ü
teahhitlere büyük ihaleler Ihsan ediliyordu. Aslında o donem için açılacak
bir soruşturma ortaya müthiş şeyler çkaracaktır. K red açılana çıkar sağ
lamış ve halkın tasarruflan çarçur edilmiştir. Sadece Ankara'da o dönem
yapman binaların görüntüsü bile dudakları uçuklatmaya yetecek nitelikte
dir. Bunların en görkemlisi de nedense Hava Kuvvetleri Komutanlığı bl-
nasıdr kı Genelkurmay hAlA demode bir binada oturmaktadır. Zamanın
Hava Kuvvederl Komutanı Tahsin Şahtnkaya nın bu konudaki büyük
becerisine hayran olmamak ekle değildir. Şahlnkayanın becenlerlntn
sorgUanması Anayasa n » geçici 15. maddesi de İşe karıştırıldığı İçin ya
pılamamış ama sonradan acem bir kadın Bakandan 'yetim hakkı* dem -
gojlsı ile üç kuruşun hesabı sorulmaya kalkışıimıştır.(29)
1987 yılında ABD 'de yapılan ve o yılların en büyük mafya tutuklama
larıyla İsviçre ve İtalya'da yapılan önemli mafya tutuklamaiannın kaynağı
olan uyuştuucu ve silah kaçakçısı Behçet CantCrk sorgusunda birçok ka
mu görevlisiyle ilgili bllgler alınmıştı. Bunlardan biri de Cumhurbaşkan
lığı Konsey Üyesi ve Hava Kuvvetlen Komutan Orgeneral Tahsn Ş a h »-
kaya'ydı. O nun bazı müteahhitlerle y a k » İlişkisinden bahsediliyor, bu
İhalelerden komisyon alckğı İddia ediliyordu. Behçet Cantürk'ün söyle
mediği. ancak onun ortaklık yaptığı Selahattln Delldere İsimli ciğer bir
silah uyuşturucu kaçakçs»ın İddia ettiği hususlarsa daha İlginçti. Sela
hattln Delıdere'nln Diyarbakır'da gözaltında bulunduğu sırada sohbet
şeklindeki bir konuşmada banda alınan bu İddialara göre Emniyet eski
Genel Müdürü Fahri Görgülü ve Tahsin Şahtnkaya. Avrupa’da yaşayan
günümüzün en büyük uyuşturucu kaçakçısı San Avnl (Avnl Musullulu-
Avnl Karadurmuş) ve ortağı Behçet Cantürk'ün en y a k » adamlanydı. Se
lahattln Delldere. Sarı Avni'nln Tahsin Şahlnkaya’ya yurt d ış »d a villa al
dığını. Sarı Avnl İle Behçet'in Tahsin Şahtnkaya İle çok sık telefonla ko
nuşurlarını ve Behçet Cantürk'ün çantayla Tahsin Şahlnkaya'ya para gö-
|29) Yavuz C d m m , " ö u l ScncYomu*. V Yayınları. 1992. *.46-59.
türdüğûnü İfade ediyordu. Diyarbakır'daki görevliler çekinmiş ve bu hu
susları fadeye dahi sokmamıştı. Ben bu bandın bir kopyasını. Müsteşar
lığın bilgisi dahilinde resmi bir yazıyla mahkemenin yapılcfcğı Ankara Sı
kıyönetim Komutanlığı'na yolladm . Bir diğer kopyasını da o tarhlerde
Cumhurbaşkanlığından Irk an G ü rvk le çalışan eski am lrm Bedri Ö zde-
mlr kanalıyla Cumhurbaşkanlığı MfT Temsilciliği'ne verdim. Bu konuda
ne gibi gelişmeler oldu bilmiyorum ! 30)
634
yısal boyutlarnda çok büyük artışlar gerçekleşti. Baz morfin yüklü trlar. Ak
deniz'de batan Kısmetim-1. 15 ton uyuştu ucu yüklü Lucky-S gemisi ope
rasyonları fidye pazarlıları. C*uıantep-Adana karayolunda 2500 kaçak ta
banca taşıyan bir tır. daha sonraları cephane taşıyan 6 t r n yakalanması ve
daha pek çok kaçakçılık artık olağan işlerdendi Gazeteci yazar U ğ u M im -
cunun özelikle silah kaçakçılığı Özemde yaptığı araştırma ve yayınlar ne
deniyle öldürülmesi olasılıklardan biri olarak söylenmektedir. Serbest Piya
sa ekonomisi ve daha sonra sınırtam kaldırılması ar dodan Avrupa Birli
ğfnln başetmek zorunda olduğu en önemli sorunlar bin de giderek yaydan
kaçakçılık ve yolsuzluklardı AB'nln yolsuzlukla mücadele örgütü OLAF'm
bu konudaki faaliyet v e operasyonlarının yetersizliği A B Konseyi ne iletilen
pek çok rapor ve destek taleplerinden anlaşılmaktadır. Türkiye'nin AB tam
üyeliği macerası bir gün gerçekleştiğinde, zaten mevcut olan kaçakçılık so
rulunun çok daha büyük boyutlara ulaşacağı da b* ger
Çek0 2 )
635
bkle 200011 yıllarda tam bir rezalete dönüşecektir.
Ne var kİ tüm bu kotarmaların kaynağı sonuçta halkın srhna yüklen
mekte. Bunlar daha fazla vergi, daha az yatırım: kısacası yoksulluğa ne
den olmaktadır.
636
başında "Hazine Avansları" gelmekte, ayrıca "Hazine kefaletini haiz
bonolar, ticari ve zirai krediler" bunları takip etmektedir.
(Milyon TL)
1970 1971 1972 1973
Para Arzı 35 268 43.587 53.253 70.528
Emisyon 13.915 17.032 20.055 25.332
Mevduat 36.246 48.476 62.994 80.392
Banka Kredileri 37.005 42834 55.993 75 068
Merkez B.Kredlieh 14.565 16273 19.534 27.886
(M iy o n TL)
1974 1975 1976 1977
Para Arzı 90.045 118 470 151.505 260 640
Emisyon 32 860 40.938 52.061 77.881
Mevduat 99.068 132.374 162845 213.261
Banka Kredileri 95.749 138 953 183 762 231.476
Merkez B. Kredileri 45.816 54.756 96824 189.699
(Mdyon TL)
1978 1979 1980 1981 1982
Para Arzı 289 449 704 972 1342
Emisyon 113 182 278 386 542
Mevduat 283 443 766 1544 2338
N et Banka Kredileri 294 455 1156 1813 2328
Merkez B.Kredileri 241 382 655 925 910
•ayna Müyc h u n ^ Telia •u>ukr Y«a turnom* Upouı
637
K a m u Kesim ine ve Bankacılık Kesim ine Verilen M B Kredileri
(Milyar TL)
1983
1978 1979 1980 1981 1982 (Tem m uz)
I K um u 163 7 2S0 8 4 I 4 .S S48 2 S7B 0 SbSO
A ı K ü r e y e b u vrOelı avans 56b 01 7 188 7 261 0 266 2 701 8
1- T e s e l k lo r e v 21 3 78 1 3» 7 S88 54 0 48 1
2 - «in e r 463 047 142 S 174 S 202 4 173 0
3- O r « t» m s 18 0 103 103 10 2 18 2 1 7 .1
81 H u n e » « t a l e r i n Im j b o n o la r Bu S 142 1 1 0 7 .5 252 S 274 7 230 1
C | T k o r ı u n e ı l e r ıK İT) 02 0 .2 1 8 7 S 114 130
O l T ahvT ü z e ı n e a v a n s 1D 1 B 1 13 4 18 b 102 10 2 18 8 18 4
t) M e . a - 1 a o iy i f c u n n c U n 6 ıc l 7 .1 7 .2 7 2 7 .2 6 .0 6 0
8 l« U W S 4 .7 7S6 1480 2S7 2 2800 306 8
A l i k a n s e n e tte ) 20 S 40 7 Ol 2 166 8 106 3 2833
81 T a n m s e n e t e n os 10 1 0 2 7 2 8 4 3
O T a h v i u ic n n e o v ons S3 84 15 4 03 3 .0 to ı
l> O n o . o O e s » e m e r aı 8 7 108 300 843 00 s
11 M e v ö u o l k o ittM Io n re u n
lo f ım s o j « n a n s m a n 10 0 1 4 .5 230 304 2 .0 20
f i K a t a l ı te j v t a ( o n u 13 2 2 »7 İ l i 0 6 0 6
■ I T a ım ı » o o p e t a r . i l e n
2 ro o l S oK osı 234 46 7 02 7 1200 42 6 Sb
A | T m m sor.} 1 7 .7 31 B 482 808 2SS 4 5
Bl In rrn n e t» S 8 140 445 30 2 17 1 1 1
T O fl A M . 241 0 382 1 6SS2 0 2 S .S 0105 071 3
K a y n a k TC M e tk e » 8 o r » o s
638
Tekel Genel Müdürlüğü yanında. Toprak Mahsulleri Ofisi Sümer-
bank, Türkiye Şeker Fabrikaları TAŞ. El ve Balık Kurumu. Çaykur. Süt
Endüstrisi Kurumu, Türkiye Kömür İpletmeleri. T.Demlr Çelik İplet
meleri ve TElektrik Kurumu gibi Kamu Iktısad Teşebbüslerine butlar
dışnda Tarım Satış ve Tanm K red Kooperatiflerine de Merkez Bankası
nın önemli miktarda kredier verildiği görülmektedir.
1211 Sayılı TC Merkez Bankası Kanunu nun 51. maddesinde şöyle
denilmektedir: 'Banka. Iktısad Devlet Teşekkülleri ile ıktlsad alanda fa
aliyet gösteren katma bütçeli İdarelerin ham madde ve mahsul alımı ile
İlgili, mevsimlik İhtiyaçtan için düzenleyecekleri en çok dokuz ay vadeli
bonolarını veya H azne kefaletini haiz bonoların ıskonto edebilir ve karşı
lığında avans verebilir.'
Yukarıda isimleri yazılı KIT'ler, bu tür kredilerden yararlanmışlardır.
Ancak, verilen kredllem her mahsul yılının sonunda Merkez Bankası na
iade edilmemesi ve yıldan yıla büyümesi Ülkemiz enflasyonunun en
önemli nedenlerinden bel olmuştur. Bunun sonucunda Merkez Bankası
nın emisyon hacmi genişlemiş, 'karşılıksız para basımı" nın yarattığı
olumsuz etkiler, aynen bu sahada da görülmüştür.(35)
Ozalızm Surecnde
DPT Özel ihtisas Komisyon Raporunda
Devlet Bütçesindeki Anarşi Gözler önüne Seriliyor
Devlet Bütçesi Kayıtdışı ve Denetlenmiyor
Bütçe Adı Altında Yağmacılık
Kamusal Harcamaların % 6 0'ı TBMM ve Sayıştay Denetimi Dışında
Son 20 Yılda 120 Milyar Dolar Sayıştay Denetiminden Geçmedi
özal Döneminde Kamu Mail Politikalarındaki Disiplinsizlik İle
Bütçe Sistemi Yasal Olmayan BU Biçimde
Keyfi, Karmaşık ve Bilgi üretmeyen BU Yapıya Dönüştürülüyor
Vatandaşa karşı sorumlu olan ve ondan yetki alarak seçilen bir mec
lis. aynı sorumluluğu belli krallar dahimde hükümete devretmektedir.
Kurumsal (kavramsal) çerçeve, siyası sorumlulukla yönetsel sorumluluk
ve hiyerarşik yapının ortaya konulması açısından çok önemli olmaktadır.
KuumsaJ çerçevenin ortaya konması, parlamenter bir demokrasiyle yö
nelten b* devlette hizmetin üretilmesi sürecindeki yetki devrini ve kont
rol mekanizmasını göstermesi bakımından ayrıca önem taşımaktadr.
Siyaset rekabet sürecinde doğan yükümlülüklerin gerçekleşmesini
bütçe sistemi düzenler. İyi bir bütçe sistemi, makro ekonomik Istlkra-
639
n sağlama, kAyıuk dağıtımında etkinliği ve hizmet Üretiminde verim
liliği özendirme ve hesap verme hedeflerini İçeren, bunun mekaniz
malarını kuran ve bu hedeflere ula»an bir bütçe slstemldlr.(36)
1980'den sonraki dönemde uygulanan pragmatk kamu malı politi
kaları bütçe sistemini daha karmaşık ve brfgi üretmeyen bir yapıya dö
nüştürmüştür. Bu yüzden, bütçe rotelığnde olan veya bütçeden kaynak
kullanckğı İçin bütçeyle İlgisinin kurulması gereken önemli miktardaki bir
kamusal harcama büyüklüğü bütçe sistemi dışında şekillenmeye başla
mış ve kamusal kaynaklar üzerindeki kontrol etkinliği bütçenin dışına çık
m ışı». Bugün gelinen noktada bütçe sistemimiz kamusal faaliyet alanının
tümünü kavrayan bir yapı göstermemesi yanında kendisinden beklenen
bütçesel sonuçları gerçekleştrmekten uzaktır. Vatandaş bütçe İle mec
lisin çalışma performansını sorgulayamamakta, meclis bütçe yoluyla
hükümetin faaliyetlerini siyasi olarak yeterince kontrol edememekte
bakanlar kuniu kuruluşların hizmet maliyetleri ve performanstan hakkın
da tam bir bilgi setine sahip olamamakta, kuruluşlar arasında karşılaştırı
labilir bir hizmet maliyeti sistemi ve kaynak kullanma konusunda etkinli
ğe dayak bir rekabet yapısı bulunmamaktadr.
Mevcut bütçe, kamusal faaliyetlerin ancak dar bir bölümünü
kapsamakta bütçe dışında olmakla birlikte kamu harcaması niteli
ğinde olan harcamaian bütçe Ue İlgisini kurarak görmek mümkün ol
mamaktadır. Konsolide bütçe ckye adlandırdığımız bütçe genel ve kat
ma bütçeli ktf oluşlardan oluşmaktadır. Katma bütçeli İdareler 1050 sa
ydı kanunun İlgili 115‘lncl maddesinde kendi gelirleri He kendi gi
derlerini karşdayan ve genel bütçe dışında yönetHen kuruluşlar ola
rak tanımlanmışlarda.
Bunun çok sayıdaki (tabloya bakm) orneklernden biri. Orman Genel
Müdürlüğü (O G M )'nün bütçe büyüklüğü yaklaş* 6 8 trilyon TL'dlr. Oysa
O G M 'y e bağlı döner sermayeli İşletmelerin büyüklüğü 230 trtfyon TL'dlr.
(3 katından fazla bir büyüklüğe karşılık gelmektedir). Halbuki harcamala
rın ve gelirlerin niteliğine bakıldığında, kamusal mal ve hizmet üretiyor
olmaları nedeniyle (devlet ormanlarındaki ağaçlara kesilmesi, satılması.
(16) Ülkem izde devlet bütçesi yasal dayana$r* Anayasa ve 1050 saydı Genel Muhasebe
Kanununda ye r a lın hükümlerden almaktadır Ana yasarın 'M alı \e U o n o r r * Hüküm ler'
b aşlığın taşıyan dördüncü kısm ndak. 16 1 . 162 v e 164'OncO m addelerinde, bütçenin ha
xrl.anm.au ve uygulanması, görüşülmesi, bütçelerde değişildik yapılması esasları ve kesin
hesaplarla I g i ı temel düzenlemeler hükme b a ğ la n m ış» Y n e bu kısm n ikinci bölümünde
yer alan ] 06 n o m adde d e ‘ Iko n om fc. sosyal ve kültürel k a h n m a y ı özelikle sanayin ve
ta n m n yurt düzeyinde de n g e l ve uyum lu biçimde hızla geSşmesinl. « » e kaynaklarzvn do
küm ve değeri e n d r »m esır» yaparak verimli şek» d e kullanılmasını planlamak, bu amaçla
ger e ki teşklatı kurmak Devletin gorevıdr* denmiştir. Genel MUsasebe Kanunuyla tse ana
yasada belrtılen am# hükümlerin uygviarmasıyia ilgili esas ve şekle »ışkın ayrıntılı düzen
lemelcr yer almakta b r ada m da yasal Ik d e r onaya konmuş olmaktadır.
640
bu İşi yapmak için gider yaprfcnası gibi) bunlarn normalde katma bütçe
İçinde oknasj gerektiği görülmektedir. özeftfcle üniversitelerin önce dö
ner sermaye ardndan fon ve devamında vakıf gibi kurumsal oluşumları
nı geliştirmeleri bir yaklaşımın sonucu olarak da görülebilir. Bu tür uygu
lamalar bütçenin etki alanın daraltması yanında. Türkiye'de kurumsal
oluşumların sağlıklı gelişmesi önünde de önemli bir engel olabilmekte,
luşlsel ve keyfi tasam /ve savurganalar yapılabdmektedlr.(37)
641
Bazı Dolaysız Harcamalar Bütçenin Gerektirdiği Yasal Kurallann
I*m*men Dışında Yerine Getirilmekte
642
- Sayılan 1998 yılı sonu itibariyle faaliyette bulunan Döner Sermaye
İşletmelerinin s a y » 2985'tlr. Bunların yaklaş* olarak % 7 5 l Genel Bütçe-
I Daireler. % 2 5 l İse Katma Bütçeli Daireler bünyesındedlr.
- 1999 sonu İtibariyle Döner sermayeli İşletmeleri toplam satışlan 2.2
milyar Dolar düzeyne çıkmıştır (1996 baz alınarak hesaplanmıştır), bu
nun anlamı toplam bütçe büyüklüğünün % î - 4 ckizeyne (faiz hariç % S -6)
çıkrraş olmasıdır. Ancak Döner Sermayeli İşletmeler uygulaması bütçe
kapsamından ve parlamenter denetimden kaçışın yaygm bir uygula
ması şekline dönüşmüştür. Genel veya Katma Bütçe! Daire içerisinde
yürütülmesi gereken pek çok faaliyet ve işlemler bu ışletmelerce çok faz
la müdahale olmadan yürütülmektedir.
Gelinen noktada, döner sermayeli İşletmelerin toplam satış hası
latı tutan 11 Bakanlığın 2000 yriı ödenekleri toplamından daha fazla
bir büyüklüğe ulaşmıştır.
Mahalli İdarelerde ûç Ayn Mekanizma
Mahalli idarelerle bütçe ilişkisi esas olarak mahalli idarelere genel
bütçe vergi gelirternden aktarılan pay. Maliye Bakanlığı transfer bütçesi
altında yer alan ve mahalli idarelere y ! İçinde aktarılan ödenek ve mahal
li idarelere alt dış proje krecksl kullanan projelere verien garantiler şek
lindeki üç mekanizmanın çalışmasıyla kurulmaktadır.
Bağımsız Bütçeli Kamu Kuruluştan Devlet Mail Sistemi Dışında
Bütçenin transfer tertblnden yardım alan kurtiuşlar. Devlet Bütçesine
bağlı dokümanlarda Bağrosız Bütçeli Kuruluşlar olarak tanımlanmaktadır.
Bu kuruluşlar D e vle t» mak sisteminin dışnda gelir elde edebilmekte, har
cama yapabilmektedirler. Mevcut yasal düzenlemelerinde, m al mevzuat
la İlgili genel düzenlemeler» dışında brakimalarıyia ilgili hükümler bu
lunmakta. harcamalarnda Maliye Bakanlığı'nın ve Sayıştay'ın vize ve teş
ci İşlemlerde tabi tutıimamaktadırlar. Bu kuruluşlara Devlet bütçesinden
yapılan Ödemeler Genel Bütçe için harcama olarak kayıtlara geçmektedir.
644
nanse etmektedir. Benzer şekilde yasal dayanağı bulunan hazine garan
tilerinin de 1998 yılına kadar dönemsel olarak belirlenen üst sınırlan ol-
machğı görülmekte ve bunlar bütçelendrılmemektedir. Garantili borç
anapara ve faiz ödemeleri ve bunlardan geri dönüşler bütçe ödenekleriy
le IbşkMend* ilmek sizin finansman kısmında gösterllmekted*.
Bütçe dışı kamu harcamalannın bütçe İçinde mutlaka gösterilmesi,
ılişkilendirilmesi ve raporianması gerek».
Kamu Bankalarının
Sübvansiyon Ya Da Doğrudan
Transfer Niteliği Taşıyan Parasal İşlemleri
“ Kamu Mail İşlemi" Olarak Görülmez İse
Bir ülkede Merkez Bankası ve/veya diğer kamu bark alan tarafından
grlşılen bazı faaliyetler, nitebklen itibariyle parasal bir işlem yerine malı
bir İşlem niteliği taşırlar. Bu İşlemler, bir vergileme, sübvansiyon ya da
doğrudan transfer niteliği taşıdıkları halde, bir kamu mali İşlemi olarak
yer almamaları ama özünde bu İşlemlere benzer makroekonomik sonuç
lar yaratmaları nedeniyle de. yan mali işlemler denimekte olup, bu tarz
işlemler sonucuıda oluşan kuruluş zararları, nihayetinde bütçeden karşı
lanmak zorunda kalnan maliyetler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yan mali İşlemlerin devlet muhasebesi içerisinde açkçayer a İmama -
645
sr»ın uygulamadaki en önemli sonuca bütçe açığının ya da kapsamlı bir
İfade İle kamu sektörü borçlanma gereğinin doğru olçüem em esld»
Çalışmada yan malı İşlemler, uygıiamada önemli yer tutan KIT'ler
den doğan gOrev zararları. Merkez Bankası na kur farklarına karşılık veri
len tahviller ve tahkim uygulamalarından doğan tahvillerde.
Koşullu Yükümlülükler (Contlgent Llabllltles)
Koşullu yükümlülükler, devlet borcu niteliğinde olmamakla birlikte
gelecekte borca dönüşebilecek ve ödeme gerektirecek taahhüt ve kefa
letlerdir. AşağKla Özellikleri itibariyle verimlştlr.
Dış Borçlar da Devlet Garantili
H azne. Bütçe Kanunlarına dayanarak özel hukuk hükümlerine tabı
olsa dahi sermayesinin %50'slnden fazlası kamu payından oluşan kuru
luşlar da dahi olmak üzere kamu kurum ve kuruluşların borçlanmalarına
garanti verebimektedlr.
Hazine Müsteşarlığı nın, dış borçianna garanti verdiği kuruluşlar; bü
yük şeh» belediyeleri. I Özel İdareleri. KIT'ler, üniversiteler ve özelleştir
me kapsamındaki bazı kuruluşlardır. Garanti verien kredilerin geri öden
mesi aşamasnda kredinin asi borçlusu olan kuruluşlar, bütçe Odenelde-
rlnın yetersizliği, programsızlık. garanti verilirken ob|ekt/ kriterlerin ol
maması. siyasi etki, kuruluşların Hazine garantisine sığınarak kaynak
larını artırma İstekleri sonucunda bu kredileri ödememe yoluna gide
rek daha sık başvurduktan görülmüştür.
Oysa uluslararası kabul görmüş prensipler uyarnca bu kalemm har
camalar içerisinde gösterilmesi gerekmektedir. Özellikle borçlanma g e
reği İçinde giderek artan bir paya sahip olan bu tür işlemlerin bütçe dı
şında bırakılması mail disiplini bozmuş ve bütçenrı şeffaflığına gölge d ü
şürmüştür.
Devirli Kredilerde Borçlu Hazine
Devirli ve tahsisi krediler Hazînece yurt dışından borçlanılıp Bütçe
Kanuniamda yer alan hükümler çerçevesinde kurumlara devredilen kre
dilerdir. Bu türlü kredilerde her ne kadar kredi kamu veya Özel kı»uluşa
devredilse bile borçlu olarak H azne gorülmekted».
Mevduat Sigortası Güvencesi
Türkiye'de özellikle 1994 yılında meydana gelen mali kriz sonucun
da bazı bankaların sistem dışına çkanlmasından sonra, tasarruf mevdu
atının tamamı devlet güvencesi altna alınmış böylece güven ortamının
yeniden tesisi amaçlanmıştı.
Türkiye'de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan
bankaların yurt İçi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan Tüht
Lirası c»isinden tasam/ mevduatı (nama yazılı Türk Lirası mevduat serti
fikaları da dahil) ie Türkiye'de yerleşik gerçek kişilere alt tasarruf mevdu-
644
an niteliğini haiz döviz tevdiat hesaptan mevduat sıgortasna tabıydı. A n
cak yanlış mail ve ekonomk uygulamalar, bankaları yeterince denetle
meyen hükümetler, özellikle 1990. 2000 ve 2001 krizlemden sonra al
tından kakamayacakları boyutlara ulaşan batık banka mevduatlannın
ödenmesnı yine halkın sırtna yükledter. Bu rakam çeşit» hesaplamalar
la 30 milyar dolardan 100 milyar dolara kadar çkaramaktadır. (Devlet
bütçesine getirdiği a ğ » yük. toplumdan gelen tepkter v e Aş dayatma
lar sonucu mevduattaki devlet güvencesi AKP Hükümetleri döneminde
50 milyar YTL İle sınırlandınldı.)
Devlet Eliyle Eş Dost CİM Dirilerini Zengin Etmek Amacıyla Kullanılan
Yap İşlet/Yap İşlet Devret (YİD)
l*ro|e Kredileri De Devlet Girişiminde
Yap-İşlet-Devret modeli kanunun, kendi kaynaklan te gideremediği
altyapı İhtiyacını özel sektör kaynaklanyla gidermek arzusuyla ortaya çk -
rmştr Hazine tarafından YİD modeliyle gerçekleştirilen pro|eler İçin sağ
lanan kredi garantilerdir. Bu garantilerin tamamı ödeme garantisi niteli
ğinde olup, şirkete performans garantisi sağlanmaktadır. YİD modeli,
özellikle enerji alanındaki yatvımlarda skandal ve fiyaskolarla sonuçlandı.
(Buna alt örnekleri son kitabımızda göreceğiz.)
Diğer Çeşitli Yükümlülükler
Altında yukarıda sayılan malı riskler Aşında kalan yükümlülükler fa
de edfmektedir. Bunlara çeşitli kanuıl düzenlemeler veya anlaşmalara
sermaye taahhüdü altna girilmesi, bv olayn vuku bulması durumunda
kamunun kanunlardan kaynaklı bir yükümlülük altına girmesi, yasal
takp ve anlaşmazlıklar, yine kamunun çeşitli durumlarda mzaladığı söz
leşmeler örnek olarak verilebilir.
647
hangi kesimlerine kamu eli yoluyla kaynak aktardığını bilmek en doğal
hakkı olmalıdır veya böyle alınan bir karann m aliyetlin ne olduğunun bu
karara katkı veren İnsanlar taralından önceden biliniyor olması esas olma
lıda. Türkiye'de bugüne kadar vergi harcaması niteliği olan kanun veya
ciğer kararların ne metinleri Içnde ne de uygulamada bir hesaplaşmamı
yapıldığını görmek mümkün değildir.
Bütçenin m uhasebe ve raporlamasında
karşılaşılan temel sorunlar:
• Devlet muhasebe sistemi bütçeye odaklanmıştır. Dolayısıyla sade
ce bütçenin kavradığı İşlemleri muhasebeleştrmekte. bütçe dışında ka
lan kamu faaliyetlerini İzlememektedir
• Nakit esasına dayanan muhasebe sisteminde devletin varlddarı ve
sorumlultAları ile İlgili bilgiler U m ve zamanında kayıt altına alınama
maktadır
• Kamuda muhasebe birliği yoktur. Düzenindeki farkblddar kamu ke
siminin tamamında hesaplarn konsobdasyonunu mümkün kılmamakta
dır.
• Devlet muhasebesi sistemi hesaplan smıflandvmamakud»
• Devlet muhasebe sistemi tam süreklilik göstermemektedir
• Devlet muhasebe sistemi yeteri kadar aynnn göstermemektedir
• Devlet muhasebe sistemi bu hail ile raporlamaya ve sonuç üretme
ye elverişli değildir.
• Mah raporlama açısından önem taşıyan pek çok bilginin kayde-
dllememeslne ve kaybolmasına neden olmaktadır
• Devletin tüm m al yaptsn kapsamayan, bütçe amaçk bu muhasebe
sistemiyle çağdaş anlamda mail raporlar üretilmesi olanaklı değldlr
• Sistemin ürettiği yerel raporlar m al rapor özeliği taşımamaktadır
• Devletin bütçe uygıiama sonuçlannın hesabını verdiği hazine g e
nel hesabı ve kesin hesap kanunu da benzer şekilde m a l rapor özelliği
taşımadığı gibi, plan bütçe komisyonuna v e genel kurulda yeni mail yıl
bütçesi ile blrlfcte görüşüldüğünden yaklaşık on beş dakika İçinde oyla
narak kabul edilmekte ve böylelikle etklnllğtıl tamamen kaybetmektedr.
• Devletin mal varlığı bu muhasebe sisteminde kavranamamakta ve
dolayısıyla da roparlanamamaktadır.
• Yan mail nitelikteki İşlemlerin çoğu muhasebe sisteminin dışında
gerçekleşmekte, sistemin kaydettfclerı İse hesaplann niteliklerine uygun
kullanılmaması sonucunda oluşan torba hesapların içinde kaybolup git
mektedir. Böylelikle yarı mail nitelikteki işlemler raporlanamamaktadır.
• Devletti mab İşlemlerinin kaydedildiği v e dolayısıyla mail raporla
rın üretidiğı bu muhasebe sistemi girişilen taahhütleri kaydetmediği.
648
nakit yaratmayan akımların nakit yaratan akımlardan ayıramadığı, bekle
yen harcamaları gösteremediği için ödenek v e nakit projekslyonlan ya-
pılmasna uygun d e ğ id r.
• “Doğru ve tutarlı rapor muhasebe üretilir” İlkesi bozulmuş ye
tersiz oldukları açfc dan mevcut raporlarn b*e büyük b* kısmı muhase
be dışndakı kayıt yöntemleri ve veri tabanları ile üretilir olmuştur.
• Merkezi raporlamanın temelini oluşturan Kamu Hesapları Bülteni
ait olduğu a y n l inde gerçekleşen bir İşlemi 50 gün sonra raporlamak-
tadır.
• Yönetici doğru kararlar alaMmek İçin bilgiye en kısa sürede ulaşa-
bllmelldlr.
649
Deviet Planlama Teşkilatı-nın (DPT) 2000 de yayınladığı "Kamu Mail
YOoetlmlnln Yeniden Yapılanckrılması ve Mail Saydamlık" başladı Özel
İhtisas Komisyonu Raporunda bu İhmal ve usulsüzlüklerle ilgili olarak
şöyle yazıyor:
"Sayıştay, genel ve katma bütçeli kurum ve kuruluşların mal hesap
lardın İnceleme sonuçlarına alt penyodlk raporları her yıl Meclise sunma
lıdır. Bu güne kadar uygıiaması bulunmayan ve 1050 sayılı kanun gere-
ğdce Maliye Bakanlığı tarafından hazrlanması gereken mal keslnhesap-
lannın Meclise ve Sayıştay'a sunulması sağlanmalıdır. Ayrıca Sayıştay Ka-
nunu'nun E k -10"uncu ve 87'nd maddelerine göre hazrlanması gereken
raporların da. Meckse sunulması gerçekleştırılmelldlr. Sayıştay faaliyetle
rinde yargısal işlevlerin ağırlıklı olması. Meclis adna yapılması gereken
denetimin gerçekleşmesine engel teşkil etmemelidir. Sayıştay denetimi
nin asıl amacı tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de Meclis adda de
netim yapmak ve denetim sonuçlarını Meclise raporiamaktır. Bu durum
Anayasal ve yasal bir gereklilikten kaynaklanmaktadır. Anayasanın 160
ve 164. Sayıştay Kanununun 25. 28. 32. 47. 55. 81. 88 ve Ek 10'uncu
maddelerine göre Sayıştay'ın Genel Uygunluk Bildirimleri yanında
Meclise sunması gereken çok sayıda rapor bulunmaktadır. Oysa uy
gulamada Sayıştay. Genel Uygunluk Bıldlnmlerı ve İstisnai olarak hazrla-
nan ve Meclise sunulmayan raporlar hariç bu yasal görevlerin gereğini
dışsal nedenlerdde etkisiyle yerde getirememektedir. Diğer taraftan
Mecliste bu konuda herhangi somut bir talepte bulunmamaktadır."(39)
650
neyin karşılığı olarak Ödeniyor? Genellikle altm ve uyuşturucu madde ka
çakçıları. İsviçre bankalarındaki "sırdaş hesaplamadan Türkiye'ye, "ha
yali İhracat" yapan şirketlere dolar ve mark gönderiyorlar.
Türkiye'den uyuşturucu madde gidiyor. Bu para uluslararası mafya
tarafından İsviçre bankalarına yatırılıyor. Türkiye'deki 'hayali İhracat' ya
pan. bu yolla devletten bir de 'vergi ladesi' ack altında vurgunlar vuran
çeteler, uyuşturucu madde kaçakçdan Be “hayali İhracatçılar" ara
sında aracılrft yapan "dövIzcBerl" buluyorlar.
Bu dövizler de İsviçre'deki banka sisteminin ayrılmaz parçalarıdır.
Kaçakçılar.. İsviçre bankalan... Hayali Ihracatçdar... üst düzey bürok
ratlar ve siyasetçiler..
'Bunlar bir zlncrln hahalandır.*(40)
Türkiye Büyük Millet Mecksı Hayali İhracat Komisyonu tarafından
da bekrlenen Türkiye'de ha yak ihracat yapmak İçin uygulanan yöntemler
şöyle özetlenebil*:
• Ekonomik değeri olmayan maların İhraç edilmesi: Bu yöntem
de hiçbir ekonomik değeri olmayan taş. toprak, hurda metal kırpıntılan
İle döküntüler vergi iadesi listelerindeki mal isimleri alnnda ihraç edilir.
• ihraç fiyatının gerçeğinin çok üstünde gösterilmesi: Bu yöntem
de mallar gerçek ihraç flyatlannın 5-10. bazen yü z katına kadar fazla gos-
tenlıp GÇB de bu şekİde beyan edilir.
• ihraç edilen mal mlktarlannın gerçeğinin üzerinde gösterilme
si: Gerçekte vergi ladesi listesinde yer almayan veya düşük vergi ladesi
uygulanan bir mal, yüksek teşvik pnml uygulanan bir mal gto< gösterilir.
• İlilen İhraç edilmemiş mallann İhraç edilmiş gösterilmesi: O r
tada İhraç edilen bir şey olmamasına rağmen, gümrük idarelerinden tas
dikli gümrük çitiş beyannamesi GÇB sağlanır.
• ihracata İlişkin belgeler üzerinde tahrifat yapılması: İhracatta
vergi ladesi. KKDf veya DFIF primi Ödemelerinden faydalanmak amacıy
la gümrük çıkış beyannameleri GÇB gtol belgeler tahrif edilir.
• Paravan şirketler kurmak: Yurt içinde veya yurt dışında hayali İh
racatı gerçekieşnrmek amacıyla paravan şirketler kurulur.
• Sahte deklare belgesi (DAB Döviz Alım Belgesi) İle gerçekte
yurda gelmemiş İhracat bedeli dövizlerin yurda gelmiş gibi gösteril
mesi. Hayali ihracatla İlgili Bir Dizi Olay:
• Yi 1986. Yeşdköy Hava Lm anı ndan İhracat yapılacak. İhracatı ya
pılacak mal ise konfeksiyon mamulü; mallar kamyonlarla karton koliler
İçinde alana getiriliyor. Fakat uçak henüz yükleme yapmak İçin yanaşma
mış. uçak bekleniyor, mallar açıkta bekliyor. O esnada orta şiddette bir
rüzgar çıkıyor. Bir de ne olsun: bütün koliler havada uçuşuyor. Orada bu-
(40l Uğur Mumcu. Cumhuriyet. 07.05.1991.
651
kınan işçiler ve firma yetkilileri koMeri zar zor topluyorlar. Köklerin çoğu
ya boş ya da içine yırtık pırtık bezler konmuş durumda. Herkes kahka
hayı patlatıyor. Rüzgardan uçmasınlar diye İçme ağırlıklı (taş. tahta... g i
bi) maddeler konuluyor ve koliler o halde uçağa yükleniyor.
• Y n e yıl 1986. İstanbul Haydarpaşa Gümrüğünden çfcış işlemi ya
pılacak. ancak İnönü Stadyumunun yanındaki boş arsada TIR'a yüklenen
konfeksiyon m a la m ı muhtevi karton kökler Kapıkule'den çfcıyor. A l
manya'da kontrol ectten kolilerin »çmden ne çıksa beğenirsiniz: Taş. tuğ
la ve kum.
• 1986 ylm da Ingiltere'ye “gecelik" İhraç ediliyor. Mal bedek dö
viz 2.5 milyon Dolar olarak beyan ediliyor. Firma Hazine Kontrolörlerin
ce inceleniyor. Ingiltere Gümrük İdaresine yazı yazılıyor: ‘ Bu mallar sizin
gümrüğünüze hangi değer üzerinden beyan ediliyor ve girişi yapıkyor*
ciye; kısa süre sonra cevap geliyor. Maların toplam değeri Ingiliz G ü m
rüğüne defolu giysi adı altmda sadece ve sadece 6 0 0 Sterlin olarak be
yan edlmtştlr.
• Y İ 1986. Almanya'ya 1 milyon adet distribütör kapağı ve devre
tamamlayıcısı ihraç ediliyor. Toplam değeri 650 bin Dolar tutarında. Ha
zine Kontrolörleri Alman Gümrük Idaresne yazı yazıyorlar. Gelen cevap
ilginç: “Söz konusu mallar plastik levhalardan İbaret olup birim de
ğeri 0.10 DM. tan K>arettlr...~
• 1985 yılında Hollanda'ya 13 milyon Dolar tutarında porselen çi
çeklik ve vazo, dikiş makinesi parçacığı, konfeksiyon İhraç ediliyor.
Ancak ihracat firması nezdnde İncelemelerde bulunan Hazine Kontrolör
leri akçı ülke gümrüğünden malların akıbeti hakkında bilgi istiyorlar. Ge
len cevap çok ilginç: "Giden mal tahta parçası olup, malın değeri 13 bin
Hollanda Florini...*.
• Yıl 1984. 1985. 1986. Türkiye'de üretilen ve piyasada 4.500 TL cı
va m d a şatlan motor plstonlan İsviçre'ye 45.000 TL bedel üzerinden
sahkyor. Frmada İncelemede bulunan Hesap Uzmanları ve H azne Kont
rolörleri ise firmanın İhraç etmiş olarak gösterdiği pistonların asknda üre
tilmediğini saptıyorlar. Sonuç: Yurt dışına ne gönderildiği İse saptana
mıyor. Ih racahn değeri İse toplam 20 milyon Dolar
• 1990 yılında sadece Mersin'den İhraç edilen nohut miktarı yakla
şık 550 bin ton. Halbuki aynı yıl içinde Türkiye'de üretilen nohut miktan
ise yaklaşık 500 bin ton.
• Hazine Kambiyo Kontrolörlerinin en çok uğraştığı konu ise "Çifte
Faturalama*. TC Gümrük İdarelerine ibraz edilen fatıra bedelleri çok yük
sek. yabancı ülkedeki alıcılara kesilen faturaların bedelleri ise düşük. KDO
iadeleri TL cinsinden düzenlenmiş yüksek bedelli faturalar üzerinden he
saplanıyor. Türkiye'de ihracat teşvikinin bir tarafı da yabancdara kota vb.
652
nedenlerle düşük fatı#a keseme sı için yaratılan hoşgoru ortamı.
HayAlI İthalatlar:
İki türlü yapılıyor:
1. Mal bedelinin % 70'l satıcıya peşm olarak Ödeniyor. % 3 0 İçin İse.
(aslında ayn olarak) kinci bir fatı*a daha temin ediliyor. Türkiye'den yı*t
dışına transferler % 3 0 üzerinden yapılıyor.
2. üçüncü bir ülkede şirket kuruluyor. Satıcı firma fatuayı bu şirket
adına düzenliyor. Bu şirket de Türkiye’deki alıcıya düşük fatıra ediyor.
Gümrük Vergisini ve Fonu daha az ödemek için yapdan hayali İtha
latta. yurda İthal edilen mallarn Türkiye'de satışı için şu yöntem uygula
nıyor. İthalatçı mallan naylon bir (A ) firmasına ithal maliyetinin %100'ün-
den fazla yani gümrüklü İthal maliyetine yakın fiyatla İç piyasaya satıyor.
Herhangi bir inceleme (A) frması ortadan kayboluyor. Gümrükte saadet
halkası bir kt*utuyor, bir krılıyor.
Teşvik Belgeli İthalatta ise gümrüksüz İthalat nedeniyle mal bedelle
ri şişirılıyor. Gerçek bedel Ue ştşlk bedel arasındaki fark kara para aklama
da kullanılıyor.
T ü rk iy e ’d e K a t a P a t Anın K eyfi
1900 sonrasnda Türkiye'de egemen olan “Para gelsin de nereden
gelirse gelsin" anlayışı sürüp gidiyor. Bu anlayışın yerleşmesini sağlayan
kimi hükümetler, hayali ihracat, kaçakçı* ve benzeri yollarla kazanılıp
yurt ckşındakl bankalara yatrılan kara paralan aklama yöntemlerinin geliş
tirilmesine olanak bırakmakla kalmıyor, bankalarda kara para dolaşmını
engeleyecek yollan kapatmaya da yanaşmıyor. Yönetimin kara para ola
yına böyle yaklaşması ve bankaları başı boş bırakması yüzünden, kaçakçı
ve vurguncu takımı parasnı gizlemekte hiçbir güçlükle karşılaşmıyor.
- BİS'In Kararları Türkiye'de Uygulanmıyor
Merkezi İsviçre'de bulunan ‘ Basle Committe O n Banking supervtst-
on" (Basle Bankacılık Danışmanlığı Komitesi) adlı uluslararası komitenin,
yasadışı yolardan elde edilen paralarn bankalarda barınmasının önlen
mesi Içm 1993 yılında aldığı kararlar Türkiye'de uygulanmıyor. Boylece
Türkiye, yasadışı yollardan ekle edilen paralann. diğer bir deyişle *kara
para’ mn bankalarda kolaylkla dolaşabildiği bir ülke durumuna düşüyor.
K a t a Pa t a A k la m a Y ö n te m le ri
Toptan ve perakende narkotik madde satışlarında büyük miktarlarda
para dönmektedir. Bu satışlar nakit para Üe gerçekleştirilir. Kredi kartları,
barka mektupları, kredi mektuptan ve diğer para te İlgili kağıtlar İlk
etapta tarafların klmllklerni ortaya çıkardığından kıilanılamazlar. Para İle
ilgili devredilebilir kağıtlar üzerinde bulunan hamil imzası ve aynı zaman
da hesap numaraları, ahş-vertşte bulunan taraftarın kimliğini ortaya çıka
653
racağı gibi, bu nedenle bir soruşturmacı İçin dokuman ve hesaplarn so
ruşturulma sında ız izleme yolunu tıkayacaktır. Nakit Tara kıüanıian İş
lemlerde eklen çıkarılacak veya tasarruf edilecek tek şey paradır. Bunun
la beraber para yerine geçen çkarma zorunluluğu vardır.
Kara paranın aklanmasında birçok yöntem olmakla beraber,
bunların hemen hepsi temel ve ortak karakteristiğe sahiptir. Bu yön
temlerin bazdan şunlardır
I* ö düncü Geri Verme Yöntemi:
Nakit mal varlığın » bankacılık gizilliğine Payet eden bir vergi cenne
ti veya herhangi bir gözden uzak ülkeye götürülmesi sonucu, bu paralar
burada bankalara yatırılır. Daha sonra başka bir ülkenin bankasına trans
fer edile. Şahıs, daha sonra kendi bankasna giderek ciğer ülkedeki para-
snı teminat gösterip (I ) milyon dolar borç İster. Bankadan aldığı bu pa
ra İle çeşitli yatırım ve benzer işler yapabilir. Pofcs ya da vergi memullan
tarafından ani zenginliğin nedeni sorulduğunda ise. parayı bankadan
borç aldığını İfade eder, ve yahut biraz daha ekleme yaparak nakit para
ya da mal varlığının diğer ülkede İş yapan firmaya alt olduğunu beyan
eder. Ancak gerçekte bu firma, şahsı sadece o ülkede temsil eden nay
lon bir kuruluştur.
2 - Ticaret:
Restaurant. araba yıkama İstasyonu veya benzeri ticari kuruluşlar g i
bi yatırımlar bu İşlerle uğraşan şahıslar İçin genel olmayan yollard r. Bu
tip İşlerde günde kaç pizza satıldı, kaç araba yıkandı gibi hesapların res
mi kontrolünü saptamak zordur. Narkotik trafiğnden gelen paralann. ka
nuni kazançlarla karşılaştırılması sonucu şahıslar para kaynaklarını gizte-
yeb ilmektedirler.
3- CasInoİAr:
Genel olarak cison. at yarışları ve diğer müşterek bahis kuruluştan g i
bi yasal kuruluşlar, büyük miktarda paraları denetimsiz bir şekid e kaza
nırlar. Bu paralar daha sonra dünyanın başka yerlerndekl casınolara akta
rdır. Sonuçta kara para, hesaplarn resmi kontrolüne imkân vermeden ca-
sınoların başka hesaplan yoluyla bir ülkeden diğer ülkeye etkili bir şeki-
de geçer. Boylece bu paralar ckğer ülkede para yerine g e ç e ri kağıtlara
çevrilerek çeşitli finans kurumlarında depo edilir.
4 - Birden Fazla Banka Hesabı ve Döviz Bozma Büroları:
Çok yönlü miktarlardaki para hesaplan polisin veya vergi denetçileri
nin dikkatini çekebilecek gibi, birden fazla hesaptaki az miktardaki para
lar bunların dikkatim çekmeyebilir. Benzer olarak, bu paralar dovtz boz
ma büroları yoluyla seyahat çekne çevrilebilir ya da başka bir ülkedeki
döviz bürosuna transfer ediebtlır.
6S4
5* Sahte Ya Da içeriği Gerçeği Yansıtmayan
Fatura Kullanımı:
Kara paranın akJanmas*xla kullanılan başka bir yöntem de mal ve
hizm etler» satn atamasıdır. Bu mal ve servisler*! satriması sırasında şa
hıslar. malın ve hizmet*! fiyatını yüksek gösterebilmektedirler. Hesap
açısından bakıldığında ise belgeler, gerçekte satılmış veya satılmamış bir
malm satıldığm ve bunlar İçin yapılan ödeme makbuzunu ortaya çkar-
maktadır. Yüksek bedelli bu makbuzlar aynı zamanda yüksek sigorta,
navlun ve diğer İlgili bedeleri de şişirmektedir. Gelişmekte olan Ökeler
de ise. Batı ülkeleri dövizlerdin ülke Aşına çkartılması. o ülkece satın alı
nan mal bedellerin*! yüksek tutulmasıyla gerçekleştir ilmektedir. Merkez
Bankası ndan ithalat İzni alın şahıslar, otduğıtadan % 1 00 fazla bir bedel
le İthal ettikleri mallar sayesinde, hem kendi paralannı dövize çevirebil
mekte. hem de kendi ülke paralarını Merkez Bankası nda dövize çevirme
imkanı bulabilmektedirler.
Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, önemli olan para transferinin
yetkililer*! dikkatim çekmeden yapılabilmesidir. Buna, paranın otomobi
le. kamyona, uçağa ve bota saklanarak banka gizliliği olan bir ülkeye g ö
türülüp bir hesaba yatırılması da dahildir. Ülke dışına çıkarılan paralar, ül
ke dışında yasal flnans ktrumları yoluyla parasal değeri olan kağıtlara dö
nüştürülmekte. ülkeler arasında dolaştınlıp kendi ülkesine, gerektiğinde
yasal bir borç ve kredi olarak açklanacak şekilde donmekted*. Eğer pa
ra ülke dıştaa çıkartılmak istenmiyorsa, yasal yolarla kazanılan paralarla
kanştırılabllr. hayali şirket karları şeklinde hesaba geçirilebilir veya döviz
bozma büroları, casino. borsa ve benzeri flnans kurumlan yoluyla doiaş-
bnlabMr.
Karapar anın aklanmasının önlenmesini de içeren Uyuşturucu ve Psl-
kotrop Maddelerle Mücadele ye ilişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi.
Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1988 de imzalanmıştır.
Karaparan*! aklanmasının uluslararası boyutu ve Ortak Pazarda suç
lular tarafından bu tür faaliyetler*! yürütülmese!İn topluluk malı sistemi
ne vereceği zararlar goz önünde bulunduniarak. hazırlanan Karaparanın
Aklanmasının Önlenmesine Dair Konsey Direktif), Haziran 1981de A vru
pa Parlamentosunda kabul edilmiştir.
1988 yılnda Ozal Hükümetince imzalanan bu sözleşme TB M M tara
fından ancak 22.11.1995 gün ve 4136 sayılı kanunla onanmışt*. BM
Sözleşmesinin İmzalanmasıyla TB M M tarafından onanması arasında 7 yıl
lık rötar vardır. Rotarm nedeni. Türkiye'de Serbest Pazar Ekonomisi görü
nümü altında Kayıt Aşı Ekonomiye kaMunma modelinin tere#! edilmesidir.
Gecekondu Mafyası: Devletin gaynmenkullerlnin gaspı olarak d e
ğerlendirilmelidir. Devlet hâzinesinden para çalmak İle devletin araş»-
nı/arazlslrt hakk gerekçelerle de oba haksız (bedelsiz) olarak ele geçir
mek eş anlamlıdır. Bu bağlamda Gecekondu O layna katılan en az 2.5
milyon İnsan, gecekondu mafyasının neferleri olarak adandırılablllr. G e
cekondulaşmayı örgütleyenler, gecekondu ağlan/daydarı ve babalan İse
gecekondu mafyasındaki dikey Örgüt yapısıdır. Gecekonduların yarısı
varlıklı İnsanlara alt.(4l)
İflas Mühendisliği: Türkiye'de Iflasm süresini uzatmak ve alacaklıla
rı karşısında İflas edem kArk çıkarma işlerim örgütlemekle meşgul olan İf
las mühendsllğl en gözde meslek haine gelmiş.
ihale Mühendisliği: Kamu İhalelerim kazanmak amacıyla geliştirilen
teknik, bürokratik, diplomatik, politik ve mafyatlk İlişkilerin blrbirlerlyte
uyumlu olarak kullanılması amacıyla gekştlrllen İnce sanattır. Bu İlişkiler
zinciri de doğal olarak mafyanın korunması atanda gerçekleşmektecir.
Teşvik Tatbikat Uzmanlığı: Uygun teşvik, uygun kredi, faizi düşük
olmuş yüksek olmuş ödenmemek üzere kredi alınması, alacaklının alaca
ğını İstemesi halinde mafyatlk gücün devreye sokulması.
Mafyatlk İş Bölümü: Suç İşletmesinin (Mafya) de sahıbl/sahlplerl.
çalışanları, müşterileri, borçluları ve alacaklıları vardır. Suç İşletmesinin
saldbl/sahlplerl: Gerçek baba. Büyük baba. Görüntüdeki baba. Naylon ba-
(41) Türkiye de yaklask Z.ZOO 0 0 0 gecekondu v a rd r ve bugünkü rayiçlere g dre 2.200 hat-
rltyon TL (7 5 milyar D o l u r Ih kayıt ekşi faalyet demektir Gecekondu Sayrı* 2.200.000
(adeti. Buim Bede. 1.000 000 .0 0 0 T L Kayıt dr}i Toplam Bedel 2 2 0 0 K a triyo n
Alınmayan KDV :lS (2 .2 0 0 K atriyo n « % l 5) - 330 T r ly o n
Toplam Bedel İçindeki Isçhk. 2 2 0 0 Katriyon * % I 4 - 308 Trilyon
Ö denm eyen SSK Primi (3 0 8 Trly o n x % 3 5 ) - 107 Trilyon 8 0 0 M iy a r
Ö denm eyen Gelir Vergisi Kesintisi (3 0 8 Trly o n « % 1 0 ) - 61 T rly o n 6 0 0 Milyar
Toplam Bedel İçerdeki Müteahhit K ir* 2.200 Katrilyon x 4 k l0 • 220 Trilyon.
Not: 2 2 0 0 000 gecekonda y h a rn birikimidir Vergi sigorta kaybı, bugünkü maliyetler ü re
m d e n hesaplanmjtır
SSK Prim i Kayb* 107 Trlyo n 800 M iy a r. G .V Stopaj Kaybı 6 1 Trty o n 6 0 0 M iy a r. K D V Kay
ta: 330 Trilyon. G V Kaybı 4 4 0 T r t y o n To p la m 939 Trty o n 400 Milyar
Kaçak elekti*. «*30 kaçak su ve hatta kaçak t eleto n kullanımı yoluyla devlere v e rle n can
u ra n (kaybı) » e gecekondulaşmaya ayn bir boyut kazancımsa* ta U e k trh . su v e telefon
hırsızlığı doğal karşılanmaktadır Matta elektrik tüketim bedeli ern l gününde Odem edkleri
Içm cezalı duruma düşenler için b le " A T çıkartmaktadır Gecekonduları yasatan kayıt dS !
Iıttıd am v e kayıt dışı ticaret (isporta)nr. Kayıt d s ı ekonomi doğal olarak sadece gecekon
du üretimi v e işporta te sınalı değil d r K a yt d i* ekonomi, yanlış ekon o m h politika ve uy-
guiamalarna karsı geksnnlen b r savunma sistemine dönüşmüştür. Bazı sekrörter ancak bu
y o la var Ihlar mı sûr dür ebrtmek redir 1er G eceko ndJasm a U r anlamda halkın kam unun la
Sınmaz m alarını zor alan yoluyla ozdlestrm esi ya da seçim One esride işgal s e çm sonra
savda af (o yl sonucu tapusunu alarak devletin ekonomideki agakgavn küçültülmesi olarak
da değerlendirilebilir Tüllüye de 1980 sonrası uygulanan efconom* poltıtalar. Serbest Pa
zar Ik o n o m h l pobthalarna değil. 'K a yıt Dışı tkon cm l r u t h a la n 'n a dayakdır Çünkü Ser
best Pazar Iko n om lsı kl ayuhlıdr:
1. Serbest Bırak M ütesebblsn dnündeki m a l v e hukuki engellen la lda .
2. Kontrol et: Kayıtlı Lkonoml İçinde kalmalara» sağla
656
ba. Artist baba. Hayalı baba olarak karşınıza çıkar. Suç işletmesinin Beyaz
Yakalı Çalışanlar*, plana, programa, muhasebeci, hukukçu. ış bitineI. ara
cı. kasadar, sekreter, emanetçi; Krm ızı Yakalı Çalışanlar İse; ayakçı, da
yakçı. bıçakçı. pletçl. asıtcl. karacı, tetikçi, krıkçı ve mezarcı şeklinde, iş
bölümü kur allan ıçnde uzman vurucu güçler olarak örgütlenir.
657
tıstk resmi torbasından ne çfcarsa ona inanır. O nu yorumlamakla yetinir.
'Nasıl o lu yo r?"d iye sormaz.
Yıllar yılı resmi rakamlar Türkiye'nin en az % 4 . en çok % 9.6'yı bulan
bir hızla kalındığını göstermişlerdi. Am a bir türlü Türkiye uluslararası bi
rey başna gelir yarışında 82'ncılikten yukarıya yükselmez. Yunanistan bi
zi üç kat geçti, atletizm ternuyle iki tur bindirdi. Bulgaristan öyle... Yu
nanistan'ın üçüncü turu bindirmesine ramak kaldı. "Feld nasıl oluyor
bu?"diyen bir meslekdaşımız çıkmadı. Hem herkesten hızlı kalkın -son
üç yıl b* yana- hem de boylesne gerıkal! Bunlardan herhalde bin yanlış
olmak Bunu yıllar d r yazarız. Ne ses. ne yanıt... Niye versinler ki yanıt,
'inanan çok dedklenne ve soran yok* çelişkileri...
Bir yandan kalkınınz. öte yandan batarcasına bakkala, kasaba borç ta
kan müflis esnaf d ır umuna düşeriz. Yine km se sormaz. " Yahu b u İş n a
sıl olu yo r?" Hızlı kalkındıkça hastalıklarımız daha da anar. Ama kmse
"Nasıl oluyor?" ckye sormaz. Aynı şey şimdi yine y a p ıy o r. Sigaraya, sü
te. denire. elektriğe, kömüre, akaryakıta, inşaat malzemesne durma
dan. hem de belimizi kıran zamlar geliyor. O te yandan 'hayat pahalılığı
artışı yavaşlıyor* diyen resmi sözcüden geçilmiyor. Şimdi de hiç bir ikti
satçımız sormuyor “Bu nasıl oluyor?’ diye. Hep üretim atıyor da akm
gücü azalıyor. Yine bir Allahm kulu htlsatçı çıkıp da "Bu nasıl olu
yor?" demiyor. En azından yazmıyor...(43)
658
bu bireyler de özel girişimi oluşturabilir. Özel ve bireysel girişimlerin dı
şındaki tüm girişimler, piyasanın işleyişini bozacaktır. Böyle bir piyasada
normal ve akılcı bir denge kuniması İmkânsız olacaktır.
Kamu İşletmelerinin özelleştirilmesi, devletin ekonomik desteğinin
azaltılması ve hatta tümden kesilmesi, devletin sosyal harcamalannın
azaltılması programı tüm dünyada bu donemde devreye sokulmuştur.
Bunun gerisinde İse kamu kesiminin verimsizliği ya da devlete yük olma
sı değil, krize g re n Özel sermayeye kaynak aktar im a sı vardır. Aslında
verimsiz olan özel sermaye, venmll olan kamu kesmlnl yutarak düzlüğe
çıkmaya çalışmaktadır. Kamusal yararların özelleştirilmesi buna karşın
özel zararların kamulaştırması' programı, özel sermayenin bir devlet
müdahalesi İle krizden çıkma çabasını oluşturur.(44) ö ze l sermayenin
devlet desteğiyle kurtanlması operasyonunun bir ayağnı kamu işletme
lerinin tasfiye edilmesi oluştunrken diğer ayağını da devlet borçlanma -
lan oluşturur. İki yöntem de özel sermayenin devlet eliyle beslenmesidir.
Devlet borçlanması İle kamu kesiminin tasfiyesi aslında özel serma
yeyi besleme programının fcl ayağıd* ve bu İkisi blrblrlyie bağlantü ola
rak ele alınırsa, klmm verimli kimin venmsiz olduğu da. klmm kimi des
teklediği de daha İyi açığa çıkar. Buğun devlet makyesmı kilitleyen büt
çe açıkları da ancak bu idil analizle anlaşılabilecektir.
1*4! Gclten Kargan "Tazminat tan 21. Yüzyıla TcrUye Utanomisl'. fctantMİ. 1999.
659
mlz şey. esas olarak burada yerleştirmen işçilerin maaşlarından değil, bu
kuruluşların finansman zorluklarından kaynaklanmakta^.
KfT'ler bir taraftan Özel sermayeye ucuz girdi sağlayarak destek olur
ken. diğer yandan da finansman zorluklarım özel bankalardan yüksek fa
izle borçlanarak çözm eye çalışmaktadır.
KfTlerln özel bankalara borçlanması bu kuruluşlar» zaran ile sonuç
larınca. devlet bu defa bu zararları karşılama yükümlülüğü İle karşılaş
maktadır. O ana kadar KIT'lere yatırım yapmayan devlet. Özel kesimin
borçlannın ödenmesi İçin KİT'lere bütçeden fon ayırmaktadır. Özel ban
kalar boyiece KIT'lerden yüksek faiz gelirini devlet güvencesiyle tahsil et
mektedir. Ancak bu fonlar devlet bütçesnde açığa yolaçtığı İçin bu sefer
de devlet bütçe açığım kapatmak İçin borçlanma yoluna gitmektedir. Bu
borçlar da yine yüksek faizlerle özel bankalardan alınmaktadır.
Bu borç yükünün bugün nasıl karşılanacağına gelince: kaynak olarak
faiz dışı bütçe denilen kalemler One çıkmaktadır. Yani yeniden kamu ya-
tınm ların» kıskması ve halkın elindeki kaynaklara el konulması Her gün
yapılan zamlaraslında her bir vatandaş» özel sermayeye faiz ödemesin
den başka bir şey değJdlr.
660
Serbest rekAbet nasıl tekelcilikle sonuçlanıyorsa,
serbest tİCAret de Aynı şekilde belli ulusİAim hep k A u nnM sı,
belli ulusU nn İse hep kaybetmesi İle sonuçlanır.
661
Anlaşmasıyla) Çın. Latin Amerika gibi ülkelerin sanayieri yıkıbrken bugün
azgelişmişlik olarak adlandırdığımız yola girmişlerde Serbest ticareti ka-
txi etmeyen Birleş* Devletler. Almanya, (aponya ve diğer Avrupa ülke
leri İse kendi sanayienni kurmuşlardır.(47)
Emeryallzmln kökü merkandBst yağmadır. Bu İse serbest rekabe
tin ve serbest ticaretin dünya çapında zorla kabul ettirildiği bir dö
nemdir. Bu donemin en önemli karakteristiği İse Batı nın geri kalan dün
yayı sömürgeleştirmesidir. Dolayısıyla serbest ticaret güçlü olanların di
ğerlerini sömürgeleştirmesinin dayanağndan başka bir şey değıldlr.{48)
1500'lü yilarda merkantilizm be başlayan Batı nın dünyayı yağmala
ma sürea. serbest rekabet ve serbest ticaret yolu 4e uluslararası bir sis
tem yaratmıştır
Uluslararasılaşma ya da dünya pazannın oluşması denilen olay bu an
lamda bir realitedir. Ancak bu realiteye niteliğini veren şey: eşitler arasın
da varolan bir bütünleşme, eşitsizler arasında kurıian ve süreklilik kaza
nan bir uluslararası tşbölümüdür.
Üstelik, dünyada halâ serbest ticaret olduğu da büyük yalandır. Ger
çekte varolan, uluslararası büyük güçlerin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş
bir sözde serbest ticaret rejimidir.
Dünyanın en gelişmiş ekonomileri dahi korumacılıktan vazgeçmiş
değildir. Hem ABD 'de hem de A B üyesi ülkelerde başta ta rm olmak
üzere devSet sübvansiyonları sürmektedir. Ayrıca gümrüklerin kaldırıldı
ğı da yalandır. Gelişmiş ülkeler gerek kendi aralarındaki ticarette, gerek
se bizim gibi ez4en ülkelerle yaptıkları ticarette gümrük uygulamaktadır.
K en di ürünlerini korumak İçin gümrük uygulayan bu devletler
kendilerinin dışındaki ülkelere gümrükleri kaldırmalarını salık ver
m e k te d irle r.^ )
Üstelik bizim gibi azgelişmiş tikelerle ticarette tanfe dışı engeller de
sonuna kadar İşlemektedir. Yani hiç de serbest ticaret yapabilme şansı
bulunmamaktadır. Ancak emperyalist güçler bununla da yetinmemekte
Türkiye'ye ne satacağını değil, neyi ne kadar üreteceğini b ie dikte et
mektedirler. Bugün Türkiye'de hangi tür tütünün ne kadar üretılebllece-
ğ n de hangi bolğede hangi ürünün üreteceğini de uluslararası tekeller
kararlaştırmaktadır. Kotalar daha üretm aşamasında konmaktadır. Hem
de güçsüz olana. İşte serbest rekabet ve serbest ticaret demlen sloganın
gerçek yüzü!
(4 ? ) Idua/do C ale aro . "Latin A m e rh a 'n n Kesik Damarları'. A la n Yay.. İstanbul. 1983.
148) Rlchaıd Peet. "Global c a p «a »sm ". Raucledge. 1991 ve A .G u n d e r Frank. "Re-Orlent".
Unlverslty o l Calfornla Press. 1998.
(49) Sam lr A m in . "L jH sIı G e ltjm e". A rb a Yay.. |99|.
662
Batının Piyasaya Sürdüğü Küresellenme
198011 yıllarda kene» Kinde servet transferini sağlayan özelleştirme
leri büyük oKüde tamamlamış olan Batılı kapitalist ülkeler ideolojik te
melleri 1970'lerln ortalarında kurulmaya başlanmış olan "küreseleş
m e'yl ekonomik, siyasi ve kültürel öğeleriyle piyasaya sürmeye başladı
lar. Ö zet olarak
- Ekonomide küreselleşme: mal. hizmet ve sermaye piyasalarının
gelişmiş kapitalist ütkelenn htzmetneaçılması. ülkede serbest piyasa eko
nomlsine geçilerek, dünya İle finansal entegrasyonunun sağlanmasıdr.
- Siyasi küreselleşme: dünyanın küresel bir köy olduğu, sınırlann
kalkmasının, «ius devlet kavramının arkaik be düşünce olduğu İçin tasfi
yesinin gerektiğidir.
- KültUrel küreselleşme ise Batılı kapitalist ülkelerin, diğer ülkeler
deki çok kültürlülük ve mikro milliyetçiliği desteklemesi bu ülkelere İn
san haklan, etnik v e dini azınlıktan koruma, demokratik hakları genişlet
mek ve dennleştlrme hakkı tanınmasıdır.(50)
500 yılık sömürgecilik ve Özel girişimci deneyimleriyle küreselleşme
sini tamamlamış Batı ile eklemlenme çabalan, bu kitabın akışı ıçnde önce
İsmet İnönü, daha sonra Adnan Menderes ve Süleyman Demire! le başarı
sız bir şekide sürdürülmüştü. Aradan geçen 50 yllık sürece, kimi askeri, si
yasi ve ekononvk anlaşmalara rağmen Ban ile eklemlenme hedefi gerçek
leşememiş. kaybeden taral ise Türk halkının büyük b r çoğunluğu olmuşta
Ozal 1979'dan itibaren yaptığı her konuşmasnda. Türkiye'nin kayçılannı
brblr one sürerek, geçmiş IktKİarlan eleştirerek, kendince kurtuluş prog
ramları ve çözüm önerileri ortaya atıyordu S k n tı ıçnclekı toplumun kafa
sın Oylestfte kanştımntştı kİ. bunca sorunu bikyor ve çözüm önerilerini de
ortaya koyuyorsa umut olabilire». İşe ordu üst kademesini kna etmekle
başladı Bunda başanlıydı. Halkın en çok güvendiği kurum olan ordulun
Ozal'ın programları hakkrıdakı olumlu görüşleri de halk üzerinde etkili ol
du. Halk, kurum içindeki kimi şahıslarn kişisel İcraatların kurumundan ay-
n değerlendirilmesi gerektiği aynmmda değildi. 12 Eylül öncesinde Kenan
Evren ve ordu üst kademesi 24 Ocak koalisyonunun destekçisi olarak siya
setin tamda içindeydi. Ancak bu çözüm onerllernln ıçenğlne bakıldığında,
bir önceki serbest piyasacı siyasilerin ne kadar masum(!) olduğu açAça gö
rülüyordu. Gerçeği görüp de anlatmak isteyenler ise 12 Eylülün balyozuy
la susturulmuştu. Türkiye dönüşü olmayan bir maceraya sürükleniyordu.
Aşağıda bu sürüklenişin 2003'lü yilara kadar yansımalan görülecek
tir. Bu dizinin yayınlanacak son kitabında günümüze kadar olan süreç ay
rıntılı olarak ele alınacaktır.
;5 0 l Haluk Dural. T e o ri U m 2 00 5 . * 22.
663
“Kambiyo sınırlamaları, gümrük duvarları,
İthal İkameci politikalar, yeril sanayiyi koruma
önlemleri etkin olamamış; Türkiye ekonomisi,
çeşitli yollarla bu engelleri aşan dış piyasaların
egemenliği altına girmiş.”
Ş e l* Ç a k m a k (5 l)
IS I) Aşağıdaki paragraflar Şeflk Çakmak n 'Ö ıal Ekonomisi ve Türkiye'nin Serbest nyasa
V j c f u ı ve Sonuçtan*, başlıklı makalesinden seç*mlstlt Teori. Ekim 2005.
644
maliyetleri üzerinde olacaktır. Türkiye'deki genel üretim m âliyemin, ge
lişmiş ülkelerdeki genel üretim mahyetı düzeyinde olması, sermaye biri
kiminin o ülkeler düzeynde olması ile mümkündür. Üretenin bir kısmı
nın planlı bir biçimde yatırıma yonlendrllmesl. boylece emeğin verimli
liğinin ve üretimin artması mümkündür. Bu. Cumhuriyetin Ak yıllarında
başarılmıştır.
İkinci olarak, serbest piyasa ekonomi modeliyle Avrupa ülkelerdin
milli gelirini, yani zenge»liğini yakalayabileceksek, yaratacağı sosyal sa
kıncalar ve bu saluncaların bedeli ne olursa olsun, serbest piyasa ekono
misi modelini uygulamamız gerektiği, bu ekonomik modelin yaratacak
sosyal sakıncaların, zengin olduktan sonra giderileceği belki düşünülür.
Ancak Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisi modelini uygulayarak
zenginleşmesi hiç mümkün değildir. Serbest piyasa ekonomisi m ode
li. azgelişmiş ülkelerde karma ekonomi kadarda zenginlik sağlamayacak,
zenginleşmek bir yana, bu m odel, fakirleşmeyi, yalnızca fakirleşme
yi de değil yaygm bir sefaleti gerçekleştirecektir.
Milli geliri artıran veya daha doğru ifadeyle belirleyen üretimdir. Üre
timi belirleyen en önemli etken ise teknolo|i kullanımına olanak veren
sermayedir. Türkiye'nin Orebm maliyetleri, gelişmiş ülkelere» üretim m a
liyetlerinin çok üstünde olduğundan İç fiyatlar yüksek olacak. Türkiye'de
üretken malların İç v e dış piyasada yarışabilmesi, rekabet edebkmesi
mümkün olmayacakta. ( 1980 yılından itibaren aşama aşama uygulanma
ya çalışkan ve I990'lı yıllardan itibaren tam uygulanmasına geçken libe
ral ekonomi modek bu nedenle hep başarısız olm uştu.)
13 yıllık milli gehr artışı ancak %52'dlr. Bu artışa» Türkiye'nin altından
kalkamayacağı büyüklükte ckş borçlanman*» sonucu olduğu, sıcak para
nedeniyle TL'nin yapay olarak aşırı değerlenmesinin milli geliri dolar ba
zında yapay artırdığı da unutulmamalıdır.
Bu gerçekler herhalde serbest piyasa ekonomisi yandaşlannca yete
rince gizlenemiyor ki. serbest piyasa ekonomisi sayese»de. yabancı ser
mayenin. yabana yatırımların Türkiye'ye yöneleceği, yönelmesi gerekti
ği oldukça sık dile getiriliyor. Yani Türkiye'ye yabancı sermaye gelmez
se. uygıianan serbest piyasa ekonomisi modelinin bir sıra kriz, ykum ve
sefalet yaratacağı az gelişmiş ülkelerde bu modelin başanstz olacağı ka
bul ediliyor. Başar» yabancı sermayenin gelmesine endekslenlyor. A n
cak yabana yatırm anın, sermaye gettrkmesinı gerektrmeyen finans ve
hizmet sektörü cbşında. reel sektöre İlgi göstermesi serbest piyasa eko
nomisi modeleıde hiç mümkün değildir. Bu ekonomik modelde mallara»
serbestçe dolaşanı gerçekieştrlidığine göre, zengin ülkeden, az geliş
miş ülkeye yataıma yönelik sermaye transferi yapmak yerine, mamul
mal göndermek daha rasyoneldir. Daha gerçekçidir. Daha risksizdir.
665
Daha kmlgandır. Bu nedenle yabancı sermaye gelmesi söz konusu
değildir. Gerçekten de gelmemektedir.
Türkiye 1980 lı yıllardan başlayarak, serbest piyasa ekonomisine hız
la geçerken, bu ekonomfc modehn Türkiye'de başarılı olacağı noktasın
dan hareket edilmemiştir. Ulusal sanayimizin serbest piyasa koşullan
içinde üretimim sürdüremeyeceği, yanşamayacağı, ezileceği kabul edil
mektedir. Bu durumda, yabancı sermayenin Türkiye'ye geleceği ve ya
bancı sermaye yatınmiarmın Türkiye'nin üretimini. İhracatını artıracağı sa
vunulmaktadır. Oysa veriler bu kabulü doğruiamamaktadır. Aşağıda çe
şit* donemler itfcarlyle Türkiye'deki gelişimi tablolar halinde verilmiştir.
Serbest Piyasa Serüveninin Bilançosu
Milli Gelir ve Büyüme Karşılaş tırmalan
1987 sabit fiyatlarıyla gaynsafi milli hasıla artışları ve toptan fiyat en
deks artışları beş yıllık donemler Itlbanyle aşağıda gostenlmlştlr:
666
1982 186 3 368 3.554 %33.4
1983 360 5.373 5.733 %4I
1984 531 9.305 9.836 %44
1985 1.032 14.875 15.907 %47.6
1986 1.511 24.120 25.631 %50
1987 24 0 7 39.098 41.505 %S5.3
1988 4.880 72.268 77.148 %S9.7
1989 10.863 96653 107.506 %46.6
1990 18801 138.131 156 932 %39.5
1991 24.678 256.130 280.808 %44.2
1992 86.387 460.913 54 7 3 0 0 %49S
1993 190.505 926.212 1.1 16.717 %55.9
1994 239.385 2.393.911 2.632.596 %67.7
1995 511.769 4.010.944 4.522.713 %S7.S
1996 1.250.154 8 08 0.617 9.330.771 %62.2
1997 3.570.811 16.366.990 19.937.801 %67.8
1998 5.771.980 292 93.109 35.065.089 %65.5
1999 19.683392 53.176.353 72859.745 %93
2000 34.362.937 81.427.073 115.790.010 %92
2001 102.127.926 168.693.330 270821.256 %153
2002 112.849.835 201.096.680 313.946.515 % 1 48
2003 168.973.626 212.366.602 381.340228 % I0 6 .9
t«* n r* >
Türlüye İthal ikameci karma ekonomi modeli uyguladığı dönemlerde
ihracat ve İthalatını dengek yürütmüş, dolayısıyla önemli bir cari açfc so
runu İle karşılaşmamıştır. Bazı donemler İtibariyle ithalat ve İhracat ra-
kamlan aşağıda verilmiştir:
667
Yıllar İtibariyle Cari İşlemler Dengesi:
1900 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998
-2.6 250 -974 -6.433 2.631 -2.339 -2.437 -2.638 1894
668
sizliği, adaleti iyice bozmuş, rantiyeler İçin Türkiye hem vergi bağışıklığı,
hem zahmetsiz para kazanma yönünden bir cennet olmuş, bu durum ka
mu harcamalarının Kim yükünün az ve orta gelirli gruba yüklenmesi so
nucunu verdiği g*>i. rantiyelerin pazarlfc gücü çok arttığından gelir dağı
lımını da bozm uştu.
Tablonun incelenmesinden de anlaşılacağı üzere: mükellef başına
gelir vergisinin, mükellef başına kurumlar vergisine oranı.
1986 yılında (770.782/18.387.204x1007) %4
1990 yim da (7.697.500/40.685.962x100) % I9
1992 yılında (25.270.425/45.902.000x100) %55
1994 yılında (79.762.347/191.919.000x100) %42
1996 yılmda (296.115 000/573.935.000x100) %52 olmuştur.
669
Ozakzm Surecinde
24 Ocak Kararlan ve 1985 Reorganizasyonu İle
8 l İl 833 İlçe 80 000'ln Üzerinde Bucak Köy ve K öy Altında
Faaliyet Gösteren 30 Milyon Nüfuslu Kırsalın
Türkiye'nin Lkonomlsl ve Gıda Güvenliğinin Talan Edilmesi
Osmanlı Dönemindeki "Re|l İdaresi” Tütünden Ete Süte
Şekerden Plrkıce Kadar Nasrf Hortlatılır
670
Batı da 3 kişiyle çalışan 'sigara İmal maknelerl'. bizde 6 kişi «e çalı
şıyordu!.. Maliyet yükseliyor, ne gariptr kİ İşçi üretimi artamıyor, aksine
üretimi düşürüyordu!.. Hem miktar açısındaa hem de estetk açıdan Türk
slgaralan devamlı olarak eleştiriliyordu. Tabii kİ eleştiriyi yapanlar, yerli
ve yabancı ışblrtıkç*er._
67
O y Avcılığın* Kurban Edilen Tütün ve Tütüncü
V*rsın Milletin P a t a m Tütün O Urak YAkılsın
Politik Görev Z a t Arı OI at Ak D um ın Olup Uçsun
(52) "Türkiye Tütüncülüğü ve Geleceği Sem pozyum u". 12-13 -14 Kasım 1986 Tokat Valili
g l. Tokat Ziraat Fakültesi Tekel İsletmeleri Genel M üdürlüğü
(53) Bitkinin a navatan. büyük b r olasıkkla O t a Amerika ve O le ik le A n tlle r belgesidir Bu
ralarda yasayan M a y a ve A zte k kablelenrvn güneş v e ateşe tapıklan ve ayinler sırasında
keyZ verici Ö zeliğinden etkienm ek üzere tütün yakarak, d u m ın n d a kuru samoskıga e r ıs
tikleri bugüne aktarılan blgUer arasındadır R a np v e diğer dinse) klslerle bakayan ku ia n ım
zamanla bu sınıfın a s ın d a akskanlk konusu olm uş v e O rta Kuzey A m e r » a da yaygınlaşmış
tır. Am erika nm tütünün eski dünyaya g e i> n .n d e başlangıcıdır. Burada önceleri süs bitki
sl olarak Ig l g o rm ü j. sonraları tedavi am aç» kuianrm dan giderek l e y i verici Ozeikgı « e kit
lesel alskarkga ve yayjpn tik e tm e konu otmustur. 6 4 m dilindeki 'nıcotlna tobaccum" is
mi. anavatanında Kıldığı boru Ki* kulanâan "tabacco" deyim inin. Krıstof Kc4omt> u r r f n
dan yanks ar*a}4a/ak yaprağa verilmesiyle tütünün Fransa'ya geçişinde Öncü, bu ükerun
Portekiz büyükelçisi 'K * n M co t'n u n İsminin tütünle b rlk te anılmasına dayalıdr. 1503 yt-
In d a tarımsal konular K e r k i bir Mtabın yazan "LtoeaıJt* kardeşler tütüne. "NKotrana' d e
mişler ve buna bağlı d a r akta 19 yü zyid a keşfedilen tütün uyuşturucusu. 'N ıc o tın ' olarak
artandır im ıstır Tütün 1561'de Fransa ve İtalya. 1565 te Alm anya ve Avusturya. 1 5 6 8 de
Macaristan'da gOrüim üs. dana sonra Türkiye ve Rusya'ya geçmiştir. Ingiltere ye 1565 y i n -
da girm ese d e y a y g n k utan m a 1584 te İ r W alter Raleıgh m m üstemleke tesisi K*> F i t a
betti I taralından K uze y Am erika ya gönderilip, dönmesiyle başlamıştı'
Tütünün devlet ekonomisinde ilk degeılencl/llm esı Fransa başbakan Rıcnelleu nun 1629
yıind a yayiniadıgı kararname İle gerçekleşmiş v e ithal edilen tütünlerden b e k O KUerde
ve rg i airvnayd başlanarak, n a k n bu nederde tütünü bırakması bOylece genel saglıgn bel
ki de korunabkecegı düşünülmüştür. Bunu. İtalya'daki yarı m onopol görünüm lü uygıiam a
izlemiştir. Buna knrjifc tütünün dı$ alım ve K pazarlamasında Ik tekel nlteM.li uygulama.
1659 yd n da V enedfcte bA jlam tjtr
672
" S a y ın G e n e l M ü d ü r , t e n b u t ü t ü n ü b u s o r d u ğ u n s e k tö r le r d e k u lla n a
m a r s ın , a y n e n s a k ın eflaki d e n ir e d a h i a tm a , b a lık la n m a h v e d e n in , b u n la r ı
İm h a e t ."
Türkiye'nin stoklamda 3 7 1.545.000 kio tütün vardı Stok olarak var
dı. İç tüketimde kullanılacak kısmını söylemiyorum. Ticari işletme olarak
düşününüz, stoklarınızda 371.545.000 kilo tütün vardı. Bütün bilimsel
kuruluşlar 6 ay süreyle çalıştılar. Dedik kİ. *bu tütün adı alrinda bizim de
polarımızda duran bu mallara herhangi bir şey yapacak olursak biz Iten-
kıt ederler; sizden rica eckyocum. imi kapasitenizin, bilgi ölçünüzün en
son sınırlarına kadar kullanmz. ne olur şu stoklarda duran ve bizim her
hangi bir şey yapamadığımız bu malları ekonomiye nasıl faydab bir hale
getirebiliriz? İlaç olur mu? Kağıt yapırranda kullaniablllr mİ? Karton olur
mu? Marangoz sanayinde sunta malzemesi olarak kullanılabilir ml? Hat
ta tütün kolonyasının yapımı İçin ham madde olarak kullanılabilir ml?
Elektrik v e Elektron* sanayiinde izolasyon malzemesi haline dönüştürü
lebilir m l?' yani ekonominin ve sanayiinin elverdiği tüm sektörlerle İ ş
kili olarak sorunlanmızı sorduk. Altı ayı aşkın bir süre araştırmalar yapıldı
ve bana verilen cevap; *Sayn Genel Müdür, sen bu tütünü bu sorduğun
sektörlerde ktilanamazsın. ayrıca sakın olakl denize dahi atma, bahkları
mahvedersin, bulları İmha et "
673
nyla yerleri kazıyarak çalışıyorlar, bir tarafta da Ülkenin ekonomisine hiçbir
katkısı bulunmayacak şekilde bir mak ürettiğini İddia eden çevreler, çeşit
li baskılarla, milyarlarca lirayı ülkenin bütçesinden alıyorlar ve ondan son
ra tarım alaniarnda gayri bal bir şekilde yatıyorlar. Bu haksızhk. İşte onun
Içm. hem gereksiz yere kalitesiz tütün üretimine, hem de tütün acfc altın
da alınacak olan malların birtakım depolarda saklanarak masraf yapiması -
na karşı olduğumuzu söyledik. Size bir rakam vermek istiyorum. Bu tür tü
tünlere 470 milyon lira (1986 yık değerleriyle aynı yılın iç borç toplamının
1/3 kadan. E.Y.) yani yaklaşık olarak yanm milyar lira her sene kira veriyo
ruz. 425 bin metre kare bu depolarn kapak alanı. Bllmlyorun Tokat'taki
toplam konut alanı kaçt»? Meseleye böyle baktığınız zaman önemi orta
ya çkar. Birinci husus budur. mevcut stoklan elden geçirdfc.
674
Kalkınma Planı hazırlanırken, ele aletmiş ve denilmiş kİ. Türkiye'de artık
bu taban ve tavan fiyat uygulamasından vazgeçm elide. Bu İşin pratiği
olan A.G *at-B .G ırat-Kapa-D ubul-Kapa vs. gtx anlaşılarla fiyatlar İlan
edilmelidir ve bu ülkedeki lüzumsuz tartışmalar durdurulmalıda, denmiş.
(Bkz. 4. Beş Yıllık Kalkınma Planı. Tütün özel İhtisas Komisyonu Raporu)
Bize nas(p oldu brz buna yaklaştık. Fiyat sistemi değiştirildi. Biz göreve
geldiğimiz zaman. Avrupa ve Amenka çevrelerinde, tütünle İlgili kulis
lerde. 'Türk tütüncüsü Artık eski altın sarısı tütünü üretmekten vazgeçti.
Türk tütüncüsü bu işi bıraktı. E y tütüncüler, ey sigara sanayicileri, gidip
Türkiye'den tütün almayınız. *diye yaziar vardı.
Bundan 10 yıl önce 14-15 tane tütün İhracatçısı varken, son yıl
larda bu kaMte konusundaki endişelerinden Atürü bu bölgelerden
çekilip gitmişler. Nedir bu olay? Bu olay üBte ekonomisinin be kaybıdır.
Niçin gitmişlerdir? Gerçek şuydu: Tütün gibi bir teknik konu siyasete
alet edilmiştir ve siyasi görüşler dolayısıyla Türic tütüncüsü tütüne olan
ilgisini ve dikkatim kaybetmiştir. A rt* şafakta kalkçj tütün kıranlar görül
müyor. Türk tütünü, orıental tütün diye bilinen tütün, kendisetden aranı
lan vasilan kaybetmiştir. Dolayısıyla "Artık gidip Türkiye'den tütün a l
m ayınız.’' demeye başlamıştır dünya. Nereden almaya başlamışlardı?
Bulgaristan. Yunanistan v e Yugoslavya, bu konuda da sevgili Türklye-
mız'ln. büyük milletimizin önüne geçmeye başlamıştır. 'Bizden gelip
alın' demekte yetmiyordu.
675
rlkası kurulacaksa, bu sadece. Tekel tarafından kurıiur Bir başka Özel ve
ya tüzel kışı bu konuda sigara fabrikası kıracak İse bu sadece ihracat İçin
kurulur." Yapılan değişiklik İse şu Türkiye'de sigara fabrikası kurmak
içm özel ve tüzel kişilere imkan getirilmiştir. Fakat bir şarta bağlı olarak
getirilmiştir. Tekel Genel Müdürlüğü ile ortak olmak kayıt ve şartıyla özel
veya tüzel kişiler Türkiye'de sigara fabrikası kurabilsinler ve kurduklan si
gara fabnkalamın ürettikleri sigaralar da yurt içinde satılabilsln. Am a kim
satsın? Bir başka şart. Sadece Tekel satsın. Fiyatını kim koyacak? Tekel
koyacak. Dolayısıyla yapılan değişiklik, konunun sadece fabnka kurma ve
o fabrikada sigara üretmek yönüne girmektedir.
Ege Bölgesi Zirai Araştrma Enstitüsünden Ahmet U s tu alı Şöyle di
yor: "I9 8 6 'd a 200.000 ton civarında seyreden yerli tütün üretiminin ta
mamı İç tüketm ve ihracatla erıtilemezken. V rg n ıa ve Burtey üretimine
geçilmesi bir kısım y e ri tütün üreticisini bu sahadan ayrılmak zorunda
bırakabilecektir.
Vlrglnia ve Burtey ziraatına geçmek de teknik açıdan yert tütünleri
mizi etkleyeMecektir. Ki bunları da. genetik bozulma ve bazı gen kay
naklardın tümden kaybolması şekhnde özetleyebiliriz.
Lisans altdda üretim izni verecek olan veya bizzat kendisi Tekel le
ortak olarak kendi popüler sigaralardı Türkiye'de üretecek olan yabancı
dev sigara firmalarının harmanlarından taviz vermesi beklenemez.
Yapılan kanuni düzenlemelerle. Türk tütüncülüğünde yeni bir çağ
başlatılmış olmaktadır. Başlatılan bu yeni çağ pek çok şeye gebedir. Yıl
la rd ı gümrük duvarlannın gerisinde serpilip gelişen ve
TKKKL’in şekillenen tütüncülüğümüzü dev sigara tröstlerde açar
Pazar Payı ken. "Elini verirken kolunu kaptrmamak" deyvnine özgü
Adını Adını b*şekilde davranıp, başlatılan yeni çağın üretkistnden-tir-
Eridi yakisine kadar tütünle ıç İçe olan ve olmayan tüm ülkemiz
*»
haltına ve ekonomimize en yaradı sonuçlan vermesini
K6* 6 *2
sağlayacak tedbiden elbidiğiyle almak ve bunun için der
XOİ fttü6 hal harekete geçm ek gerekmektedir kanısındayız. Zira
•<* bugüne kadar pek çok alanda görülmüştür ki. yumurta
20ÛS 40 kapıya geldikten sonraki çözüm arayışları pek derde deva
olmamak tadır.*( 54)
676
gara ülkeyi sarmıştı. Biz b u kaç ak sigarayı meşru bir şekle getirdik.
'HollandalI bir yaprak tütünü yokken purolarıyla dünyada kral haline ge
liyor. Biz tütün ülkesiyiz, bir tane ürünümüz dünyada meşhur değil."
İçerideki çevreler vatandaşımızın kahtek mal eğilimini İstismar ede
mesinler. çünkü o kaliteli malı biz Türkiye'de üretiyor olalım, aym zaman
da da Önce etrafımızdaki ülkeler, sonra dünyanın diğer ülkeleri Türki
ye'den bu mamulleri satın alacaktır... Tekel olarak halimiz de meydanda
dır. En modern tesisimiz Tokat'tadır. A m a ne yazık kİ bugün Tokat'ta en
modern diye ifade ettiğimiz bu tesis, günümüz teknolojilerce göre, kü
çümsenemeyecek ölçüde geri bir teknolojidir. (Bu fabrikada Makine de-
vrlernde biz dakikada 2000 konuşuyoruz Dünya dakikada 8000-9000
üretme geçmiştir. Kalitede elektronik konroler. komprtürler. cfcğer bütün
m akce ve teçhizatlar düşünülmeyecek ölçüde İlerlemiştir. En İlen fabri
kamız İle dünya arasında çağ farkı vardır...|55)
677
tx sosyal ve kültürel bartalum değişmelerden kaynaklanmaktadır.
ABD'nın dış ticarette uygulackğı devlet politikası, tütün v e sigara ala
nında da çok etkindir. Çokuluslu şirketler*! ülkelere sızmasından sonra,
konu devlet düzeyinde ele alınmakta ve-karşılıklı İlişkilerin düzenlenme
sinde. sigara dışsat»nı pazarlık konusu yapılmaktadır.
Japonya. ABD 'den sonra dünyanın ikinci büyük sigara üretim ve İh
racatçısı ülkedir. Amerlkan-Blend v e Ingâlz Vlrglnya tip sigara üreten
güçlü be monopolü vardır. Geçen yıllarda. Japonya da çok uluslu yapen-
cılardan sigara dışalımı başlatmışı*. Yer* endüstnyl koruyucu yüksek
gümrükle girişilen uygulama, giderek A B D İstekleri doğrultusunda vergi
nin düşürülmesiyle gelişerek sürdü.
Örneklerde İzlenmiştir kİ. yabancı içim zevki ve tütünlere kaptırı
lan pazar alan ve değerlerinin yeniden kazanılması, olanak dışıdır.
Yakın günlerde bu ülke de. sigara tüketiminin tümünü, sert Içlmll si
garalar ve Vlrgınya ile Burtey tütünlerde kaptıracaktır Zira, kaçak girişi,
dışalan ve ortak yapvn. birbirini bütünleyerek İzleyen kombinezonlardır.
O zaman ne olur?
Türkiye'de tütün tarm ı tümüyle durur. Çünkü İç pazar kullanımı brüt
120-130 milyon kg.lık miktar devreden çıkar. Bu eksime, dışsatıma m u
hatap 70-80 milyon kg.ında üretimini yok eder. Zira bugün ülkemizde
tütün tarımı, üretm e aç* alanlar*! % 1 3-14'ün de sürdürülmektedir. Bu
alanlar büyük çoğunluğuyla, salt tütün tanmyla değerieneMen toprak-
larckr. Tütünden başka bir tarım türüne yaramayacaklan İçin, bir bölümün
de rantabtlttenın düşmesi, sonraki kısmının da üretim dışı kalmasına yol
açacaktır. Bu oluşumda htçb* destek, üretimi ayakta tutamaz. Zira paha
lı üretim, yüksek fiyat doğurur. Rakp ülkeler*! dünya şark tipi pazannda
düşük fiyatlarla pay büyütmelen İşten değidlr.
Bu İtibarla Türkiye'de tütüncülük sona erecektir.
Tanmın durması:
Köyden kente, kitlesel akımı hızlandıracak, bu olay aile parçalanmla-
rına. İşsizliğin büyük ölçüde artmasına, aslında ucuz olan emeğin, daha
da ucuzlamasvva. düşen gel* yer* sosyal bunalım, olay v e patlamalara
yol açacaktır.
Tütün İşleme, bakım v e fabrkasyonu İle pazarlama çakşanlan da eko-
nomHernde bu etkileşimin ağ* baskısını duyacaklardır.
Bu yoldan genel ekonomiye katkılı 200-250 bin hektar arazinin yak
laş* 150-200 bin hektarlık bölümü üretiminden dışlanacak. Hlçb* tarm
türü İle değerlenemeyeceğl İçin genel ekonomi, üreteceği hasiadan
yoksun kalacaktır.
Yukanda belirttiğimiz trilyonluk parann asıl sahibiyken, onu
başkalarına verip, küçük bir İmtiyaz bedeli ya da basit bir bandrol
678
ücretiyle yetinmekten fite, ne *nUm U şır? Boylece devlet bütçesinin
g e l» bölümünün oluşmasında, bu kapsamlı pazam katkısı gözden çıka
rtmış olmaktadır. Bunun, kapitülasyon Örneği reji şirketi rejiminden farkı
nedir?
Harmanlan oluşturacak vlrglnya ve burleye dOvlz ödenecektir. Dün
yanın en nefis ve İnsan sağlığına zaran en az tütünlerini, doğal ayncalfc-
la üretmek şanseva sahipken, tüketimimize, buna ters yapıda sigara sun
manın görünürdeki bedeli, kendi tütünlerimizin ününü karartmaktan ote
ne anlam taş». Bu aldanmak ve aldatmak değilse nedir?
Tütün dış satımından yılda sağlanan 200-IS O milyon dolarhk döviz
glrckslnden yoksun kalınacaktır.(56)
1986 yılında Tekel İşletmeleri Genel Müdürü Süreyya Yücel Ö zden-İn
Türk Tütüncülüğü v e Tekel işletmeleriyle İlgili olarak ortaya koyduğu bu
gerçekler ardndan. Türk tarımıyla birlikte Ttrk tütüncülüğünün v e Tekel
İdaresi'nln başına gelenler, ozelleşfirmeler. kotalar. Gümrük Tar/elerl Ti
caret Genel Anlaşması (G A TT) ve daha sonra Dünya Ticaret örgütü. ABD
ve AB İle yapılan uluslararası anlaşmalar. IMF ve Dünya Bankası nın.
OfcCD'nln doğrudan müdahaleleri ve üreticinin v e Türk tanmının İçme
düştüğü perişanlık ve çiftçinin sadakaya dönüşen yabancı fonlarm des
teğine muhtaç hale gehşl. 72 milyon insanrı gıda güvenliğim hiçe sayan
uygıiamalara alt bilgiler son kıtabmızda yeralacak.
Bu noktada tekrar 1980*11 yıllara geri dönerek. 24 O cak koalisyonu
nun Türk tanmına İndirdiği darbeler ve bunun sonuçlanna değinelim.
T a r ım S e k t ö r ü n ü n
G S M H 'd a k i P a y ın ın H ız lı D ü $ ü * ü
679
içinde çalışabilecek b r yapıda olmaması bir yandan bitkisel üretim, di
ğer yandan hayvancıbk yönünden söz konusu olumsuz gelişmeleri ha
zırlamışı*
1980 ve sonrasında uygulanan genel ekonomi v e tarma yönelik po
litikaların. tarmsal yapı değişikliğim sağlayabilecek nitelikte politikalar
olmadığıdır. Bunlar genelde kısa sûre* ve yapı değişikliğine yol açmaya
cak özellikler taşıyan politikalar olmuşlardır.
Nlsbl gelir değişmelen ve tarımda yapısal ilişkilerle ilgili olarak yapı
lan incelemeler de. 1980 sonrası donemde izlenen polltikalann. tarımın
sorunlarma çözüm getirmediği, dolayısıyla tanmın istenilen gelişmeleri
göstermediğini vurgulamaktadır. Nitekim, tanmda çalışan başavı nlsbl
gekrin bu donemde giderek azalması, üretici sektörler açısndan bolüşü-
münün tarım aleyhne gekştığint göstermektedir. Ayrıca iç ticaret hadle
ri yoluyla tarımdan tanm-dışı sektörlere aktardan kaynağın ulaştığı düzey,
günümüzde tarımı daha fazla devlet desteğine gereksinme gösteren bir
duruma getirmiş bulunmaktadır.(57)
Türk ekonomistin temel unsısu olan tanm. ancak 1980 lı yıllardan iti
baren on ce llğ t sanayi sektörüne kayması sonucu, ekonomideki göreli öne
mi azalmış». Bununla btrtkte. ulusal gelirinizin yaklaş* % l 5'l ve tsttıda-
m rı %45'ınl oluşt»m ası nedeniyle tarm sektörü, ekonomik olduğu kadar
sosyal sektör özelliği de taşmaktadr. Diğer taraftan temel ihtiyaç maddele-
rlnrı üretildiği bir sektör o lm astrı yanı sıra, diğer sektörlere ham madde te
mini. tüketm harcamaları ve ihracattaki payı, sektörün sosyo-ekonomk açı
dan sahp olduğu önem yerini korumaktackr.
Türkiye'de tanm sektörü büyük bir potansiyele sahip
olup, ülke kalktmasına değiş* yolardan katkı yapmak
tadır. Ü k e nüfusunun zorunlu gıda maddeleri fıtıyacını
karşılaması, sanayi sektörüne ham madde sağlaması, sa
nayi ürünlerine talep yaratması, ulusal gelir ve d şsatm a
katMarıyta büyük öneme sahptir.
GSM H'da 1923-1924 ytllannda cad faktör Ayada
nyta H 4 3 pay alırken. 1939 ydında % 4 0 a , 197011 yd-
larda % 36 lara, 1980 de %25'e. 1990 da % l 6 y a ve
l997'de %13.4'e kadar düşmüştür. Tanmın milli gelir
ıçrndekı payında, tanm alt sektörlerinden olan bitkisel
üretimin payı % 57. hayvansal ürünlerin payı % 34. su
ürünlerinin payı % 2 .9 ve orman ürünlerinin payı
% 5 .8 'd ». Gelişmiş ülkelerde İse bitkisel üretm payı %30.
hayvancılık ürünlerinin payı %70'ler civanndackr
|S7) A .İlkin Baray. Tem el trgu n . *1980 S on ra » D enem de Türkiye'nin Tanm val Tapum da
O n a y a Çfcan Değişmeler*. Fnednch Ebert Vak/ı. 1990. *.107.
680
Ta n ın d a Potansiyel Ç o k D eğerlendirm e Yok
Tarım üretimini Desteklemeli) A dı Altında
Yılda 14.2 M ily a r Dolar
Küçük Çiftçilere Değil
Bfiyllk İşletmelere »e Girdi Veren Kuruluşlara ödeniyor
681
mıştır. Türkiye zamana yayabileceği poktıka değışlkkklerlnl amk çok da
ha hızlı gerçekleştirmek zorundadır. Ancak sektörde politfca dengelern-
dekl ark değişiklik, arz esnekliğinin diğer sektörlere oranla daha düşük
olması nedeniyle, daha sonra çözülemeyecek problemlere neden olabi
leceğe Içm konuya çok yönlü yaklaşılması ger ekmek ted* *.
Diğer yandan, fiyat desteklen, fark ödemeleri, sınır müdahaleleri, gır-
d sübvanslyonlan ve sübvansiyonlu kredi gibi ekonominin diğer kesim
lerinden tarımsal üreticilere varlık ve gelir trasferl İçeren polltıkalann İse
poktık getirilen kısa zamanda alınmakta, fakat tercih ecfclen araca göre
sektöre yapılan trasferln tüketici ve bütçeye yükü taşınmaz seviyelere
ulaşabilmektedir.
682
rumsal nitelikteki önlemlerin alınmadığı gözlenmektedir.
• Tarımsal destekleme poktfcalannın. amaçları doğrultusunda uygu
lanmaması nedeniyle üretim yapısının bozıiduğu. bazı ürünlerde üretim
açığı meydana gelirken, bazı ürünlerde ise İstenmeyen stokların oluşma
sı. dolayısıyla devlete ilave bir finansman yükü geldiği ve uluslararası ti
caretimizin desteklenme politikalarından olumsuz yönde etkilendiği g ö z
lenmiştir. Türkiye’nin bugün tanmda kendi kendine yeterli bir ülke
olduğu tartışılır duruma gelmiştir, özellikle hayvansal ürün üretim ve
tüketimi yetersiz seviyelerdedir.
• Girdi desteklerinden İstenen sonuç alınamamıştır. Girdi fiyatları
n a ürün fiyatına göre daha hızlı artışı, üreticinin satın alma gücünün azal
masına yol açmtştr.
•Sektörde yer alan kamu kurum larnn sayıca fazlalığı. yetkUerin da
ğınık olması ve bina ek olarak kuruluşlar arası koordinasyon eksikliği,
uygulamaların etkinliğini azaltmakta, hlzmederln bir bütünlük İçkide
sunulmasını engellemektedir.
• Destekleme politikalarında tarımın alt sektörleri inbariyie denge ku
rulamamış. bitkisel üretm sektörü öncelikle desteklenmiş ve hayvancık
sektörü İhmal eddmlştv. Uygulanan politikalar nedeniyle, mera ve otlak
lar bitkisel üretime kaydınlmış ve denge bozulmuşu*. Boylece doğal
kaynakların yanlış kullanım ve israfı yaranda hayvandık sektörü de
olumsuz olarak etkilenmiştir. Gelişmiş ülkelerde tarım sektörü geliri İçin
de. hayvancılık sektörü gekrl %701er civarında pay alırken. Türkiye'de bu
oran %27'ler civanndadr.
• Hayvancılık sektöründe yaşanan darboğaz yüksek maliyetlerden
kaynaklanan fiyatlara da etkisiyle İç ve dış pazarda üreticiyi ve tüketiciyi
zorlamaktadr.
•Tanm sektöründe, yapısal özellikleri nedeniyle sermaye birlkıminm
az ve yetersiz, sermaye dönüşüm hızının düşük olması ve u zra süreçte
gerçekleşmesi bu sektörde yatmm lan engelleyici rol oynamaktadır
" K a m u n u n d e v r e d e n ç ık a r a k ö r g ü t s ü z k ö y l ü İle
s e r m a y e y i k a r ş ı k a rş ıy a b ır a k m a s ı."
Şeflh O m i k ( S 9 )
683
sİ ve sektöre! özelleştirmeler»» v u g u n ve talan sürecini yansıtması İle
kendisini göstermiştir.
24 O cak kararlamın uygulandığı 1980 lı yıllar, İç ticaret hadleri.
1976-1979 yıllan 100 kabti edickğınde. 1988 yılında % 5 3 'e düşmüş,
başka bir İfadeyle % 4 7 tarm aleyhine donmuştur. 1929 Dünya btiıranı
ve onu izleyen donemde aynı oranın % 2 7 olması dönemin tarıma olan
etkisini bütün açıkhğıyta ortaya koymaktadır.
Söz konusu donem de tarmsaJ kamu yönetiminin "reorganlze" edil
mesi. sektöre! açıdan yarattığı etkiler bakımından oldukça önemlidir. 8 1
II. 883 İlçe, 80 000'ln üzerinde bucak, köy ve köy altı yerleşmeye sa
hip: kırsal alan yerleşmeleri parçalı, tanm sektörünün, sosyo ekonomik
yönden oldukça önemli olan Türkiye'de çağdaş ve rasyonel olarak yöne
tilebilmesi. etkm b* tarımsal kamu yönetimiyle olanaklıda
1985 reorganlzAsyonu ile Bakanlığın Ziraat İşlen. Zirai Mücadele.
Hayvancıbğı Gekştırme. Gıda İşleri. Veteriner İşleri. Su Ürünleri Genel
Müdürlükleri kaldırılmıştır. Tarımsal altyapı alaranda önemli işlevleri olan
Toprak-Su Genel Müdürlüğü de kald»ılarak. Yol-Su-Elektrfc Genel M ü
dürlüğü ile btrleştlnlmlştlr.
Yeni yapısında merkezde ana hizmet, danışma ve denetim, yardım
cı hizmet, ilgili ve bağlı birimler ile taşra teşkilatlıdan oluşan Bakanağın,
uzman birimlerin kapatılması ve çeşit! yapdar İçinde dağıtılmasndan do
layı. yönetim gücüde önemli aşnımlar ortaya çkmıştır. Bu aşınmaya ko
şut olarak. Türkiye'deki kamu örgütlenmesinin diğer blrlmlen de tanm
yönetiminde sOz sahibi olmuşlar, görevler ve yetkiler çeşit! kurutuşlar
arasında (Bakanlar Kurulu. Yüksek Planlama Kurulu. Para Kredi v e Koor
dinasyon Kurulu. Tarım ve Koylşlen Bakanlığı. Sanayi ve Ticaret Bakanlı
ğı. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı. Devlet Bakanlıkları. Devlet Planla-
ma-HazIne-Dış Ticaret Müsteşarlıkları. Merkez Bankası. Ziraat Bankası...)
dağıtılmıştır. Bu dağıtımda yeterince net belirlenemeyen görevler yetki
çatışmasını da beraberinde getirmiş, bu yapının üzerine eklenen eşgü
düm yetersizliği ise tanm yönetiminin etkisizliğini perçınlemtştlr.
Süreç. Ta rm ve Köyışlerl Bakanlığı'nı sektörü yöneten yapıdan gide
rek uzaklaştırmış, mühendis İle kOytünün. başka bir deyişle bdgl ile top
rağın İlişkisi kesilmiştir. Ardından gelen özelleştirmeler de sektörün ya
bancı sermayeye açılması sürecinde Tanm Bakanlığı'nın adeta devre dışı
bakılmasıyla, çokuluslu sermaye İe köylü, kuralsız piyasa koşullarında
karşı karşıya bırakılmıştır.
Ö zünde spekülatif nitelik! ve reel yat»ım davranışlarından uzak, ül
ke ekonomisinin rantı yer tipi girişimlerle etkilendiği ve yüksek faiz oran
ları ile kendisini gösteren donemde, tarım sektörü önem ! ölçüde olum
suz etkilenmiştir.
684
Tarımda özelleştirmelerin Sonucu Yabancı Sermaye Egemenliği
685
Ozal'lt yılların tanm sektöründe doğurduğu tahribatın bir diğer başlı
ğı. tarımsal desteklemelere İlişkindir.
Dünya ülkelerinin hemen tümünde, tarım alanına kamusal müdaha
lede bulunulmakta ve sektör çeşit» biçimlerde desteklenmektedir. Tüm
bu değişir destekleme modelleri, amaç konusunda ortaklaşmaktadırlar:
Tanmsai üretimin sürekliliğini sağlayarak ülkenin gıda güevenliğnl koru
mak. tanm üreticilerinin ve tüketiciler» yaşam düzeylerini yükseltmek,
sektör üretiminin ulusal ekonomiye katkı oluşturması ve dış ticarette re
kabet üstünlüğü ekle etmesi amaona ulaşmak. Türkiye'de uz t » yıllardan
beri en yaygın olarak başvurulan destekleme aracı, pazar fiyatı destekle
meleriydi. Bu yöntemde hükümetler, hangi ürünleri hangi fiyattan s a t»
alacağını belirleyerek a»m yapacak kuruluşu görevlendirmekteydiler.
1980 lı yıllardan itibaren 15 yıl süreyle etki gösteren özai'lı yıllarda,
yukarıda özellenmeye çalışıldığı üzere-, "neollberallzm' çerçevesinde pi
yasaya teslim edilen ve destek düzeyi giderek azaltılan tanm sektörü,
yaşanılan özelleştirmeler sonrası üretken yapısını yitirmiş ve sektör,
I990'lı yılların ortalarından İtibaren yaşayacağı 10 yıllık çöküş süre
SEK 'in o z e lle }tım ıe s ın n a rdından, boşaltılan k a m u alanı, çokuluslu sirkede» »e on lar
la ortakUı kuran v e ya ku m la yan ye r* * se rm a ye tarafından d oldu ru lm uştu r. İzleyen sü
reçte. küçük firm aaı. büyük se rm a ye gru p la n , tarafından s a tn alınarak bun y e le m e ka
tılm ışlardır S on aşam ada ise. y e ri ortağın çekilm esi ile piyasa y a b a n a ortağa kalmak-
ta d r. Kısaca çe rçe vesi çizilen g ıda alazımda yabancılaşm a, markalar k o n u s a ld a daha
d a bekrgm olm aktad r Bugün tüketiciye sunulan v e g e çm iş le otta b ü yi* kiktek i yeril
se rm a ye ye ait olan birçok süt v e y o ğ u rt m arkasının m ülkiyeti. Ç U Ş (Ç o k Uluslu Şırket-
leO’lara ait bulunm aktadır. Bu noktada, süt sektörü OzeHesrıtmesı ana baslıklanyia in
cele n d iğ in de . su gelişm elerin altm m ç ızim e s in d e yarar görü lm e kte d ir:
• Ö n c e l* !e SEK isletmelerini s a m alanlar, ke n di firma çıkartan uyarınca, ç o ğ u zam an
içindeki makinesi, arsası v b için sat m ald* lan isletmeleri kapatmışlar, bazı iabnkalarn
içindeki makineleri söküp götürm üşlerdir.
- Kapanan süt isletm e tesisleri, üreticinin süt pazarlam ası Sorununu d o ğ u rm u ş , bu o r
tam da. ülkede yaşanan yüksek enflasyon olgusuna karsın, süt fiyatları sürek* baskdan-
m ısdr. K aym akam ların başkanlığında k ın d a n "K öyle re H izm e t G ö tü rm e Bırlıklerl'nin
e n ön e m * işlevlerinden birisi, sü t to plam a ha lin e ge lm iş* » •
- Süreç, sütün Tü rk iye köylüsünde rekabete kapak ortam larda u cuz fiyatlarla s a m a ko
m ası. buna karşılık pastörize süt v e y o ğ ı r d m kent* tüketiciye pahak fiyatlarla sarsm a
sı s o n u c ın u d o ğ u rm u ştu r. A ra da ki fark İse. süt alt sektöründe faaliyet g österen yer*
v e yabancı ö ze l sektör kârı n ite lğ in e dön üşm e kte d ir.
Tü rk iye süt v e süt ürünleri p azannın parasal b üyüklüğü n ün 10 m ilyar d olar d ü ze yle
rinde olm ası. Tü rkiye 'd e ki büyü* süperm arketlerin to plam e ro s u içindeki payının da
% I 0 a v anoda bulunm ası, p iy a s a n » o n e m m ortaya koymaktackr.
S ü t. e t. hububat, tü tün g ib i geleneksel tarımsal h a m m a d d e le r v e bunların islenm e
sinden elde e d le n ijlenrm s ürünler pazarındaki yabanctfaşmanın. özelleştirm elerin ya -
p ık k ğ ı v e y a u zu n süredk planlandığı v e y a k n ge le ce k te gerçekleştirileceği bildirilen
alanlarda hızla a rtm ası, y ık a n d a özetlenen d iğ e r e tk ie r ile birlikte, ülke ta n m sektö
ründe v e kırsal yaşam ında o lu m su z sonuçlar d o ğ u ım a k ta d r.
*86
cinin eşiğine gelmiştir. Kuşkusuz I990'lı yılların İkinci yarısı. Özellikle
1999 yılı sonundan İtibaren kesintisiz süren dış eksenli politika belirleme
süreci, ayrıca ve özel bir değerlencfcrmeyı hak ediyor İnceleme alanı dı
şında tutma durıvnunda olduğumuz bu dönemde tan m sektörü, sos-
yo-ekonom lk unsurlarıyla tam anlamıyla bir "felaket çağı” yaşamış-
nr/y aşamaktadır.
*1980 öncesi donemde hızla makineleşen tanm sektöründe bu g e
lişmeyi engelleyen en onemk etkenlerden birisi akaryakıt fiyatları olmuş
tur. 1980 yılından sonra petrol ürünleri fiyatlarına sıkça yapdan zamlar ta
nm sektörü Üzerinde olumsuz etkilere yol açmıştır. Örneğin tanmda çok
onemk bir girdi olarak kabul edilen motorinin fiyatı bu donemde 8 kat ar
tış göstermiştir. Kuşkusuz bu gelişmede izlenen döviz kuru polıtfcasının
önemli bir etkisi bulunmaktadır.
1980 yılına kadar sübvanse edilen güm re fiyatları ham madde ve
dünya fiyatlarının da artması nedeniyle serbest bırakılmış ve büyük artış
lara sahne olmuştur. 1986 yılında 240 milyar TL ve 1987 yılında 300 mil
yar TL'lık sübvansiyonlara karşın finansal sorunlar İçerlsr*dekl tarm İşlet
meleri gübre tüketimnde kısıtlamalara gitmişlerdir. Nitekim 1980 sonra
sı donemde bitkisel üretimin artırılmaması ve verimliliğin yükseitlleme-
meslnln temel nedeni olarak gübre fiyat artışları gösterm ektedir.*(61)
687
la: Konya Clva İşletmesi. Halıkoy Clva İşletmesi, küküıt kaynaklarının bit
tiği iddiasıyla; Keçfeorlu Kükürt İşletmesi, boksit ve zımpara taşının bitti
ği ve satılamackğı İddiasıyla; M ias Boksit İşletmesi. Satamıyoruz, astan
yüzünden pahalı diye: Beyşehir Bant İşletmesi, verimsiz kurıiuş yed İyi
değ* satamıyoruz diye; Uludağ Volfram İşletmesi.
ÜÇ aşağı beş yukarı benzer bahaneler; Orhaneli Krom İşletmesi. Ür
güp Dlatomlt İşletmesi Keban Simli Kurşun İşletmesi. Mt#gul Bakır İşlet
mesi. Ergani Bakır İşletmesi. Mazıdağı Fosfat İşletmesi Gaziantep Bartt.
Çnkur. Sivas Demir Çelik gibi İşletmeler kapatılmıştır.
Ülkemizin bir madencilik planlaması, stratejfc stok tutma yaklaşımı
maalesef y o k tu . Madenciliğe dayalı sanayiinin ıhtıyaçlannın tedarik
planları stratejileri tespit ecklmemıştlr. Zaten bu sanayide hızb bir çöküş
içine sokulmuştur. Gelişmiş dünyanın üstüne titrediği, elde etme uğruna
savaşlar açarak nehirler dolusu kan akıttığı maden kaynaklarının ülkemiz
İçin taşıdığı anlam ne y a z * kİ en ilkel düzlemde "çıkaralım satalım"
noktasına dönüşmüş bulunmaktadır.
Bu çerçevede son yıllarda siyaset İnanılmaz bir biçimde başta RıoTm -
to olmak üzere. Ingiltere merkezli sömürgeci maden şirketlerin güdümü
altna girmiştir. Küreselleşme adı altnda Türk tarihinin eşine ve benzeri
ne rastlanmadık bir şekilde. Türkiye topraldan ve onun altnda yatan m a
den hazneleri Ingiliz şirletlerne teslim eddmektedir. Rio TUıto, Anato-
lla Mlnerals, Rlotur, Anglo A m erkan/New m ont [Bergama altın yatak-
larnı Ingiltere'ye aktarmaktadır). Com lnco, Odyssey Resetırces, Eldo-
rado Gold(62|, KNAUF, Dardanel, Om ya. Geomar... gibi şirketler. A n
088
kara da. O rdu da. Sinop'ta. Kayserıde. Gümüşhane'de. Artvin'de. Balı
kesir'de. Tunceli’de. Elazığ'da. Diyarbakır'da. Uşak'ta. Çanakkale'de.
Hakkari’de. Şımak ta. Manisa'da... ulusal kaynaklarımızı kendi mülkleri
haline getrm ektedr.
R lotu adk şvUetn dokümanlar ndan Kazan/lncırlık v e Fethiye köyle
rini kapsayan 30 krrV'lık bir arazinin atanda 100 metreyi aşktı kalınlıkta
yataklanmış trona cevheri bulunduğu anlaşılmaktadır. Trona cevherinin
yoğunluğu 2.17gr/cm>'tür. Dolayısıyla İm ' tronanın ağrlığı 2 ton 170
kgdır. Kaba bir hesapla 30 knV'llk alanın her metre karesinin aittıda
(100x2 17 ton) 217 ton trona bulunmaktadır. 2 ton trona'dan 1 ton so
da külü üretildiğini ve ayırım gozetmeksutı I ton soda kütü fiyatını 100
Dolar olarak varsaydığımızda (bu fiyat gerçekte 200 dolara kadar çâmak-
tadr) İm* toprağın altında bulunan trona cevherinden yaklaşık
(217to n /2 -108 ton) soda üretilebilir. Bunun ise asgari pryasa değeri (108
to nx l00 ) 10.800 Dolar etmektedt. bu şartlarda I OOOm* toprağın altın
da buluıan trona cevhennden 1.000x10.800-10.800.000 Dolarfck soda
külü üretilebilir. (Hesaplamalarda 106 metre olan trona kalınlığı 100 met
re 200 Dolara kadar çAansoda külü fiyatı 100 Dolar/ton alınmıştır.)
Şimdi s4u durun(!) Ingiliz şirketi kendlsne Im ^de 10.800 Dolar.
l.O O Om 'de 10 8 0 0 0 0 0 Dolar kazandtacak Türk köylüsünün eknde bu
lunan toprakların, metrekaresne yaklaşık 6 milyon 500 bin Türk lirası (4.S
Doiar). 1.OOOnV ye 4.500 Dolar, yaklaşiı 6.5 milyar Türk Lirası teklif ede
rek. korumasız kalmış, btakılmış. "Milletin LfencVsı Türk köylüsünü* ap
tal yerine koymakta, aynı zamanda Türk köylüsüne yerel toplum diyerek
onun milli kimliğini yok etmeye çalışmaktadır. Bu şirketler kendi araların
da maden sahalannı a lp satarlarken milyonlarca dolar ödemektedirler,
örneğin. Rio Ttoıto Türkiye'de Comlnco adlı şirketti eknde bulunan bir
çinko sahasının sadece altm İşletme hakkına matuf (okıt-venture (mülki
yet yok) bir ortaklık İçin 6 milyon dolar ödemlşttr.(63)
26 Mart 1989 yerel seçim »id e Türkiye'yi 21. yüzyılın flaş ülkesi ya
pacak adam Özai'ın Anavatan Partisi, oylam ancak %21.75'ınl alabildi.
Yani %36'lardan %201ere düşmüştü. SHP I. parti olurken. DYP 2. parti.
ANAP İse 1 parti olabildi.
Özai'ın 'B u p im d e n bu şey çıkmaz. * dediği SHP I . parti. *£nyip sİ
(63l M u sıafa Çınlu. H a m Lor olan Küresel M aden Yağması'. 2004. s.558. SS9. 573.
689
linecek.' <*ye alaya aklığı DYP 2. parti olmuştu
Özal evmdekı koltuğuna gökmüş, ailesine de politikadan çekJeceğı-
nı söylemişti: ancak ö za l takt* adamıydı. Yerel seçimlerin iktidarını de
ğiştirmeyeceğim 1992ye kadar göreve devam edeceği garantiydi. Son-
ras:nda sözde siyasetten çekiecekti. Ancak gözü ve gOnlü Çankaya'day
dı. Onun bu hesabını bilen eski Başbakan kurt politikacı Demirci'm ise
hesabı başkaydı ve bu hesap hemen işlemeye başladı. Demlrel ve ardın
dan İnönü erken seçim diye bastırmaya başladılar.
Seçim sonuçları ardından. Almanya'da yayınlanan Dle W elt gazete
sinde Süleyman Derrarel için esprili bir başlık yeralmıştı.
690
ilk. İşsizlik, devlet yönetimindeki sakat gidiş. yeni blriktidan ve bunu sağ
lamak için yeni bir genel seçimi zorunlu kıty o r .'
K.Evren: "Seçim için hangi tarihi düşünüyorsunuz.
E.İnönü: "Eylül 1 9 8 9 '
Aynı gvin öğleden sonra DYP Genel Başkanı Süleyman Demeel Çan
kaya'ya ç*tı. Demlrel'in yazdırdığı tutanağa göre aralannda (özetle) şöy
le bir konuşma oldu:
SJ>emlrel: " Yerel seçimler dolaytsıyla ülkenin çeşitli köşelerini g e z
dim. Birçok yerde fukaralığın gözle görülür hale geldiğini muşahade et
tim. Halkın ızdıraplannı dinledim ve dile getirdim.
Esasen. %7S enflasyon. %22 işsizlik, çok kötü gelir dağılım .
% 10 0 'leh bulan faiz, yoksulluk sınırındaki milyonlar, sağlık hizmetlerinin
durumu, alın teri, el emeği ve g ö z nurunun karşılığını alamayışı, velhasıl
hayatın çekilmez hale gelişi Mart I989'un simgesidir. İktidarın yerel se
çimlere giderken; Devlet nüfuzunu. TRTyt. idareyi. Devletin kaynaklannı.
elindeki yerel yönetimleri kullandığını herkes biliyor. İl ve ilçe dağıtılma
sı da ayn bir keyfiyettir. Bunlar yetmezm iş gibi siyasi iktidar bir de tele
vizyondan. gazetelerden, meydanlardan tehditler savunmuştur: Benden
seniz hizmet var. değilseniz yok. ' Devlet anlayışına sığmayan her şey ya
pılmıştır. netice ortadadır. Bu seçim sonuçlan halkın hoşnutsuzluğunu
göstermez m İ?"
•(.Evren: 'Seçimin ne zaman yapılmasını istersiniz?'
S.Oemlrel: 'Mayısta.'
ICEvren: 'Erken yetişmez. "
S.Oemlrel: ‘ Ben d e biliyorum. Ancak erken yapılırsa ülkenin yaran
dadır. Ayrıca seçim Cumhurbaşkanı seçiminden önce yapılmalıdır ki. par
lamento yenilenmiş olsun. Biz Cumhurbaşkanı nın halk tarafından seçil
mesine taraftanz."
K .Evren: 'B e n dehalk tarafından seçilmesi t araftanyı m. İki sandık ko
yularak aynı zamanda yapılamaz m ı?"
Oemırel Evren'ın bu sorusuna ayrıntılı be açıklama getirir ve h a k n
Cumhurbaşkanını kendisine seçtirmek ten im t« a edildiğim söyleyerek,
devamla:
"Türkiye'de re/ime temsili demokrasi demek mümkün değildir. Dün
y a katılımcı demokrasiye gelmiş, biz ikisinden de kaçıyoruz. Dış gazete
lerde yazılar yazdırarak bunlan TU T de söylettirerek ne fukaralığı, ne pa
halılığı ortadan kaldıramayız. N e d e 2 1 .7 5 yok sayabiliriz.'
K.Evren: 'Başbakan ile d e konuşacağım. ‘
Daha sonra K.Evren. T.Ozal la lo görüşme yaptı. Her ikisinde de so-
niar ve cevaplar aynıydı.
K.Evren: 'Erken seçim konusunda ne düşünüyorsunuz?"
691
T.Özal: 'Biz seçimden kaçmayız, ancak seçim tarihini biz saptayacağız. '
Kısacası T.Özal erken seçimden kaçıyordu. Cumhurbaşkanı nın yapa
cağı herhangi bir şey ve yetkisi de yoktu. Mevcut parlamenter ve seçm
sistemi böyle işliyordu. Bu görüşmeler sırasında KEvren'ın. T.Özafdan
seçim oncesnde seçim yasasında de ğişik* yapılmasın istemişti. Ona
göre ülke genelinde % I 0 barajı olsun, ama il bazında olmasın.
T.Özal bu teklife yanaşmadı. O na göre: 'Erken seçim koalisyona ne
den olur. Biz değil hangi parti kazanırsa kazansın, ancak tek parti iktidar
olsun istiyoruz.' demişti.(64)
Takt* uzmanı Turgut özal'ın hesabı şuydu. Eğer erken genel seçml
Cumhurbaşkanlığı sepmmden önceye alacak olursa. Mediste mevcut
çoğunluğunu sağlayamayacaktı ve tabii Cumhurbaşkan olma garantısmi
de yitirecekti.
T.Ö za l bu hesabıyla 9 Kasım 1989 günü tüm halkın oyU/ryEa değil,
kendi mllletveklllednln tercihiyle Çankaya'ya çfcarak Cumhurbaşkanı
olacaktır Gerçekte T.Özal daha önceleri K.Evren e Şöyle bir tekitte tx*xv
muş: 'Cumhurbaşkanlığı seçimine 2.5-3 y i var. Sadece U r kez Anayasayı de
ğiştirerek görevde bir süre daha kalmanızı sağlayabiliriz.' demiş. Ancak K.Ev-
ren bu tekW reddetrmştl.(65) (2007'de AKP de aynı taktiğe başvuracaktır.)
C.Arcayürek'e göre bu teklif. T.Özal'ın K.Evren kozunu işine geldiği
gibi kullanmasıydı. Nitekim keneksi daha önceleri I987'de Cumhurbaş-
kam'nı hakin seçmesini önermişti. Şimdi I989'da muhalefet de aynı
doğrultuda hareket etmeye hazrdı. Ancak T.Özal son aşamada buna ya-
naşmacb ve bu defa Cumhurbaşkanı olmadan hemen önce K.Evren'I çok
sevdiğim, ancak Anayasa nın yemden seçilmesini engellediğe! söylüyor
du. Yani Çankaya yolunu açabilmek için K.Evren'I K.Evren'e karşı kullan
mış tı.(66)
Siyasetin doruklarında bu tartışmalar sürüp giderken. Genefcur-
may'ın AN A P 'ın İslâmî eğf imlere ve İslâmî kadrolaşmaya destek verdiği
konusundaki uyarılarım doğrulayan çok dikkat çekici bir örneği burada
anmakta yarar var.
Konya Selçuk Üniversitesi Rektörü (sonradan A N A P milletvekili)
Halil Cm. özal'a şilt armağan etti. Şildin üzerinde Arapça harflerle: 'Sa
na İnanmayanlar, seni çekemeyenler kafirdirler.' yazftydı. Bu Kuranı
kerim'de nazar ayeti olarak bilinen Kelam Sıresı'nin 51. ayetındend! ve
H z.M u h a m m e d için söylenmişti. Bir üniversite Rektörü'nün ö z a l'ı
164) Gerçekte hoalsyon hükümetten Turt sıyan yaşansalda başar* olmuyordu Bu neden
le askerlerde tek başlı hükümeti her u m a n tercfı etmrşlerdr E.Y.
165) Bu onertyl K Evren C Arcaysjreke söylemiş A.g.e.. i. 171.
166) Derr*el 1969 d a Cırrhnjrbaşkanı m halk se c in d y e bastırmıştı Ancak l 9 9 î t e T.O uı
d d jğ iın d e Derrtrel e Çankaya yolu gorufcjnce. halkın Cumhurbaşkanını seçebileceği aklrta
bile geknem lşu
692
H z.M ıiıam m e d'le eş tutması ve ona inanmayanları kafir ilan etmesi ak
lın alacağı b* şey değildi; ancak gerçekti, Özal'ın da böyle bir şildi m em
nuniyetle kabU etmesi ayn bir gerçekliği ortaya koyuyordu; Din eğitimi
ve siyaset giderek Içlçe girmekte, bu tçtçelğl besleyenler Devletin en üst
mevkilerinde görev yapmaktaydılar. Özal. D e m ird in tanımlamasıyla
kendisine muhalefet rüzgam ı tutmayan bir yer aramaktaydı. Çankaya'ya
çıkmaya az bir süre kalmışken. Muhalefetin böylestne baskısı karşısında
taktik değtştrerek uzlaşma çağnlannda bulunduysa da. muhalefet lider
lerinden alcbğı yanıtlar Türk Demokrasisi nin son 50 yridan beri iflah ol
mayan diyalog eksikliğini, kin gütmeyi, koltuk hırsının her şeyin üzerin
de olduğunu ortaya koyuyordu. Hiçbirinin 'ülkemi sevtyofum ' sözleri sa
mimi olamazdı.
Aşağıdaki örnekler, yine 12'll darbelerin öncesini çağrıştırmıyor mu?
Dem irci, ö za l İçin: "Bu kadar ayıpla Çankaya'ya da çıksa peşin/
bırakmayız... Kim inle ne konuşulacağı belli olmadan, önüm üzü İlik
leyip, ö z a Tın huzurun a m ı çıkacağız?
"Seçilirse, tebrik eder m isiniz?" sorusuıa.
"Çankaya’yı İşgal edeni niçin tebrik edeyim ?“ demişti.
Ilımlı bir kişilik, saygın bir akademisyen olarak bilinen Erdal İnönü bi
le şöyle diyordu: 'Özal'ın tarafsızlığın* kim inanır, onun Cumhurbaşkan
lığı karışıklıklar ve bunalımlar yaratır. "
ÖzaTa yönelik bu sataşmalardan Erbakan da geri kalmıyordu. Deml-
rel. özal'ın uzlaşma önerisine karşılık: 'Uzlaşalım; kiminle, ne İçin uzlaşı
lacak?" sözünün ardından bir iki gün sonra Özal 5 Ekim 1989 da
TB M M d e yaptığı konuşmada Muhalefete " Şantaj yapm ayın' dedi ve u z
laşma önerisini geri çekti.
Özal KOjke çıkma kararında dr
“ 3 a y b a ğ ır ır la r s o n r a s u s a r la r , o r ta lık s ü t
lim a n k e s ilir . ”
T ı r g u t Özal
“ Ç a n k a y a 'd a t a k u n y a s e s l e r i n i d u y m a k
İs t e m e y e n le r k u la k la r ın ı t ık a r la r ."
Itıan Selçuk
693
şöyle diyecektir: ‘Keşke Türkiye Cumhurbaşkanı seçimim böyle utanç ve
rici yoldan yapmasaydı. *
Ozal derken ‘Atatürk büe 334'den ISSİnın oylarıyla Cumhurbaşkanı
seçilmişti.' diyerek kendim savunmak İstediğinde. Demirel: " Yahu Tur
gut Bey kendini gerçekten Atatürk sanıyor. Yok yok belki de birinci
Atatürk. ”
Ozal'ın Çankaya'ya doğru önlenemeyen yükselişi, g e rg n tartışmalar
ve çekişmelere neden olmaktaydı.
Gazeteci l»ıan Selçuk şOyle diyor: *A dam %36'yia Başbakan olmuş,
% 20’yle neden Cum hurbaşkanı olmasın ? Hem Başbakanlığım içim i
ze sindirmişiz de, nede n Cum hurbaşkanlığını hazm edem iyoruz. Bir
bardak nane suyu, b ir fincan koyu kahve İçtik mİ, oooh iyi gelir. Üs
telik Çankaya da şimdiye kadar kimler otuımadı kİ?.. Onlar Çankaya'ya
layık oluyorlar da Cumhurbaşkanlığı m Tontona çok m u görüyorlar? Çan
kaya da takunya seslerim duymak istemeyenler kulaklarım tıkarlar. "(67)
Gazeteci C.Arcayurek ise: ~ T.Ö Çankaya'ya b a l gibi oturur. 10 yurt
taştan 8 1 istemiyormuş ne yazar. T .ö şimdiden açıklıyor. '3 a y bağı
m lar, sonra susarlar, ortalık sütliman kesilir.' dem işti."
O zal'ın adaylığıyla İlgili çok söylenecek şey var. Ancak bu örneklerle
yetinelim ve Mecliste neler olduğuna bakalım. 31 Ekim 1969 da 263 oy
alan Ozal'a Çankaya KoşkU'nUn kapısı açıldı A nt içmek İçin frak giysisi İle
Meclise gelen Ö zal'ı. A N A P lılar ayakta akışlarken. DYP"İller oturuyor.
SHP'lıler ise ayakta, ancak alkışlamıyorlardı. Demire! şöyle diyordu: “Tü r
kiye'de aslında Cum hurbaşkanı seçilm iyor veya Cum hurbaşkanı ta
yin edilm iyor. Başbakan ö za l, Cum hurbaşkanı görevi d e uhdesinde
olmak üzere Başbakan olarak Çankaya'ya çıkıyor. “
Ertesi g ün Ö ta l. Demlrel'ln bu tespitini doğrulayarak Inackna: 'Ben
zaten A N A P 'la ilişkimi kesiyor değilim kİ.' diyor.
Türkiye Başbakanı nı Çankaya'ya çıkarmış, aynı zamanda perde arka-
smda parti başkanlığı yapan, aynı zamanda Cumhurbaşkankğı makamını
dolduran bir olayla karşı karşıyadır. Çankaya'nın üç tane başı birden tem
sil ettiği Cumhuriyet tarihinde hiç vaki olmadı.
9 Kasım I989'da görevi törenle Kenan Evren'den alacak olan Ozal'ın
yerine kimin başbakan olacağı Kasım başmdan itibaren konuşıiurken.
özal yıldırım harekatıyla Yıldırım Akbulut'u Başbakan Han etti; yani özal
Başbakanı da atamıştı. Nitekim hemen sonra yapılan A N A P kongresinde
Akbulut. Genel Başkan seçildi. O ysa Akbulut yerine M esut Yılmaz daha
favori görülüyordu. Demek ki Özal köşkten kumandalı bir "robot* arıyor
du ve onu buldu. O günkü yorumlar böyleydı.
694
Demir el. Akbulut Hükümetini "fuzuli hükümet" diye niteleyecek ve
11 Kasımda DYP Tem sidler Meclisi bir bildiri yayınlayacaktır. 'Devlet ve
millet bir siyasi tertip ve oyuna, rejim ve C u n h u ıye t ise birtakım ihtiras
ların tasallutuna maruz kalmıştır... B# İktidar partisinin siyasi rüşvetler ve
tehditler altında bir Cumhurbaşkanı tayın etmesi. Devletli varlığının ve
devamının teminatı olması gereken bir yüce makamın, hem demokratik
meşruiyetinin hem de siyasi İtibarını İhlal etmiştir.- Şahıs ve zümre haki
miyetinin cari bulunduğu. Cumhurbaşkanlığı makamının demokratik
meşruiyetten yoksun yöntemlerle İşgal edildiği bir rejime Cumhuriyet
demek mümkün değildir. Cumhuriyet göstermelik hale gelmiştir...'
695
A rt* D e m ird in sözlüğünde Ö z a I: "864 rakımlı tepenin sakini."
olarak anılıyordu. Aşağıda maharetle yaptığı ekonomik kıyaslamalar,
özal'ın Başbakan olarak bıraktığı tabloydu. Böylece "Enkaz devretme"
edebiyatı Türk siyaset yaşamındaki yerini alıyordu Demire! ne demişti?
"5 A ra l* 1989 Arkadaşlar. bizim bıraktığımız 1980 Türkiyest'ne ba
kıyorsunuz. şeker 31 lira. Şekerin toptan satışı 1983 te 103 İra. 1989
Aralık ayında 1.740 Hra. Perakende satışına geldiğimiz zaman, halen 2
bin küsur lira olacağı tahmin ediliyor.
Bizim bıraktığımız Türkiye'de elektriğin kilowat-saatt 4 lira 33 kuruş.
1983 Turkiyesinde elektrik 3 0 lira bugünkü Türkiye'de elektrik 200 lira.
Avrupa da elektrik S çent. Türkiye'de 8 çent.
Bizim bıraktığımız Türkiye'de mazot 20 lira. Buğun mazot bin küsur
Hra. 5 0 milsi faik etmiş. Benzinin litresi 4 5 0 liraya m al oluyor. 1.200 lira
ya satılıyor. İlave 750 liranın 650 lirası vergidir. Piyasa ekonomisidir' di
yenlere sesleniyorum: Bir gü n sabahleyin kalktığınız zaman elektrik % I0 .
şeker % IS 'le 25. akaryakıt % 15 'le 20 arasında zam görüyorsa, o ülkede
fiyatların kendiliğinden oluştuğunu nasıl söylersiniz? Enflasyon %75 o l
muş veya % 70 otmuş, ne fark eder?"(68)
696
ederek... ‘Global stratejik istikrarın temininde Türkiye'nin çok önemli ye
ri vardır. ‘ dedi ve ardından Özal'ı övücü abartılı tur ckzi cümle sıraladı.
SSCB'yİ Asya içlerine hapsetmeye yönel* Yeşil Kuşak projesinin mlman
o*an Brzezsınkl bu projesinde anahtar rolü oynayan Türkiye'nin. ABD
hayranı. ılımlı IslAmcı namaz kian İlk Türk Cumhurbaşkanı özal'ı övme
yecek de kimi övecek ti Ancak ‘Serbest seçimlerde özgür bir şekilde
Cumhurbaşkanı seçilmiştir.' demesi, onun Türkiye'deki siyasi yapı ve
yöntemleri kendi çfcartan İçin nasıl çarpıttıklarını da gösteriyordu.
ö u d 'ın Cumhurbaşkanı seçimine İçeride ne denil muhalefet
olursa olsun, dış dünyanın lideri A BD . Türkiye'ye ö z a l gözüyle bakı
yordu. Özal da A BD yönetimine bol bol yağ çekti. Ancak kendine olan
aşrı güveni, güçlü adam tiplemesi, dayatmacı kişiliğinin yanı sıra tartı ve
genelküitür bilgisizliği nedeniyle s* sık yaptığı b r gafı orada da yaptı ve
şöyle dedi: "...Aslında AzerbaycanlIlar Iran Azerbaycan na. Anadolu
Türklerine olduğundan daha yakındır. Benzeri bir dili farklı lehçeyle konu
şuyoruz. Fakat bir fark vardır. Bizim tarikatımız Sünni, onlarınki Şii 'dir. Bi
zi ayıran bodur. ’
Bu sözler. Türkiye'de fırt»talar kopardı. Bülent Ecevlt: ‘Milyonlarca
Alevi vatandaşımızı İnkar edercesine Türkiye"nn tamamını sunni olarak
göstermiş, laikliğe g ö lg e düşürülmüştür. Bu kıyaslama ile Moskova ya
Azerbaycan'ı İşgal için cesaret verdiği ." vb. sözlerle özal'ı eleştirdi. De
niz BaykaJ «se ‘ Bu sozun hesabın sormak zorundayız. ’ diyordu. Erdal
İnönü ‘ Talihsizlik’ dedi.
Ağustos I990'da Irak'ın Kuveyt'i İşgal etmesiyle başlayan Körfez bu-
nalm ı sırasında, ö za l İşgüzar ve kişisel b » diploması uygulayarak Türki
ye'nin Müttefiklerin yannda aktrf bir tutum almasru sağladı. Türkiye. BM
Güvenlik Konseyi'nln Irak a ekonom* ambargo uygulanması yönündeki
karannı ik uygtiayanlardan biri oldu: Irak petrollernl Yumurtalık* taşıyan
petrol boru hattını hemen kapatmadaki hızı Bush'u bile şaşırtmıştı. 1991
başrtda patlak veren Körfez Savaşı sıras*>da da Türkiye'deki A B D üsleri
nin Müttefiklere hava operasyonlarında kullanılmasına İzin verd!.(69)
Nisan 1991 de. Kurtçerin serbestçe kullanımnı yasaklayan 2931 sa
ydı yasayla. Türk Ceza Kanunu nun Marksist propaganda ve örgütlenme
l i Ke’ kOfc-YısnurıjJ* petfoi bor u h a ttn n k d p jtlm .n i Türkiye n n d i} poltik ad j yaptığı pek
çak gaftan da öteye bagi}lanm aı M ıjg ü ıa rtk ve AmerfcancAlTıktl Uluslararası karartıra
uyarak boo/taltınn kapatılmasını Bağdat a anJatlabılırdt. ancak tak yönetimi ö t a l’ ın bu ç
güıarkgm ı hiçbir lam an a de tm em i}!» Nitekim daha sonraki yılarda kak. Türkiye nln boru-
hattını açma tekillerine bayır d e m s in Ayrıca bu kapatma keyAyetl Türkiye'nin â le m d e n
geçir Im e s planlanan ciğer petrol ve d og a lg a ı bonisatlan için bir güvensizlik ortam yarat
m } t ı 3 Ocak I987 'de İsletmeye açlan. Yunurtahkta A k d e m i e vla»an 9 B l km u ıu rk jg u v
da. I m çapındaki boru haltı. 1 0 m ly o n varI petrol transferiyle kak'n p e tıd İv a c a tn m ya
nsır» gerçekleştirmek teyel v e Türkiye yllara göre giderek artan bir hayli yüksek m k tarda
transit ücreti alıyordu. Buradan da mahrum o lc k ııt.Y J
697
yİ yasaklayan 141-142. ve laiklik karşıtı propagandayı yasaklayan 163.
maddeleri yürürlükten kaklıdı. Am a bu yasaklarım 1982 Anayasası ndaki
dayanakJanna dokvımulmadı. Ozal'ın Necdet llruğ ve Öztorun Paşaya yap
ağı operasyon gazete manşetlerine srvl darbe olarak geçmişti. Ozal bu
operasyon sonucunda: T e * de tanımıyorum ama MalatyalI hemşehri
miz. ‘ dediği Torumtay’ı Genelkurmay Başkam yapmıştı. Ancak Körfez Kri
zi çAtığında Ozal İş bltirlcK!). aktif)!) Irak polItAasma karşın, pasif asken
poktlka ızlecfcğl gerekçesiyle Torumtay'la ters düştü: öyie kİ bir ara To ru n -
tay’ı O v a n ı Harbe vermeyi bile goza almıştı Sonuçta İlende görülebile
ceği gibi böyle bir harekAta hazırlıksız olarak g rm e k İstemeyen ve yetki
karmaşasıyla yüz yüze bıakBan Genelkurmay Başkam İstifa etmek zorun
da bırakılmış, bu olay orduda moral bozukluğuma da neden olmuştu.
Türkiye’nin g ünü nüz Irak polItAalarımda karşı karşıya kaldığı açmaz
lar ve A B D 4e yaşadığı gerginliklerin kaynağımda. Ozal’ın kişisel İşgüzar
lıklarıyla verdiği tavizler çok etkh olmaktadır.
698
sete anlaşılmışta, dedi. Ben böyle be şey beklemiyordum. Gayri İhtiyari
döndüm, yanımdaki Hkm et Paşaya. Paşam bu nasıl iftir.' deden. Türki
ye Cumhuriyeti nin cumhurbaşkanı buraya kadar gekyortar: bütün bölge
nin müfcl ve askeri yetkllılen burada olduğu halde, onlardan herhangi bir
bilgi almak İhtiyacı duymuyorlar. İki Amerikalı generalle konuşuyorlar ve
mesele anlaşılmıştır diye gidiyorlar; bu nasıl İşte, dedim. Bilmiyorum,
belki heyecanlandığım İçki yüksek sesle söylemiş olmalıyım kİ tur ses
duydum. Kemal Paşa sen ne diyorsun, dectter. Sayın Cumhurbaşkanı ka
pı tarafında ayakta duruyordu. Yaklaştım. Bir şey mi buyurdunuz?' d e
den. Sen ne düşünüyorsun bu durumda dedi. Dedim kİ. Sayın Cumhur
başkanım. gerek Çekiç Güç'ün bölgeye geimesi. gerek hudutların açılma
sı suretiyle mültecilerin bölgeye girişi Kanaatimizce çok yanlış olmuştur.
Çünkü bu mültecilerle yüzlerce PKK militanı, binlerce silah ve çok miktar
da mühimmatın bölgeye girmesi artık önlenemez hale gelmiştir. Çekiç
Güç un bölgeye gelmesinin çok ciddi sorunian ileride görülecektir.' de
dim. Kendisi. Ben size zamanında söylemiştim. Amerikalılar güneyden
girdiği zaman, biz de kuzeyden girseydik, hem bu meseleler söz konusu
olmazdı, hem de Musul-Kerkük buğun elimizde o lu rd u ..’ dedi." (7 1)
699
ram. siz bizim hududumuzdan Kerkük'e olan mesafeyi harita üzerinde
ölçtünüz mü? Yüzüme baktı, cevap vermedi. Herhalde Ölçmemişti. Ben.
dedim, ölçtüm. 200 km kuşuçuşu mesafe var. Eğer, dedim: Sayın Genel
kurmay Başka mm bana emir verselerdi, ben bu mesafeyi zırhlı birliklerim
le dört-beş günde giderdim. A m a bir bölgeyi işgal etmek o kadar önem
li değil. Ondan daha önemli bir şey var. O bölgede kontrolü idame ettir
mek ve sürdürmek. 200 km derinlikte ve 300 km gemşlfcte. Yani 6 0 0 0 0
km1. Bugün aşağı yukarı bizim Olağanüstü Hal Bölgemize yakın. Kendi
bölgemizde valimizden, köy muhtarna kadar halkımızın en az %98'l bi
zi destekliyor: her türlü altyapı Imkanlanna. yollara, görüşme Imkanlarna
sahibiz. Buna rağmen, biz kendi bölgemizde bile aşaytşi sağlayabilmek
İçin 6 0 tabura yakm bir kuvvet bulunduruyoruz. Sız tasavvur ediniz, d e
dim. Hiçbir altyapısı olmayan, halkının büyük çoğunluğu bize karşı olan
bir bölgede güvenliği sürdürebilmek acaba kaç taburla mümkün olaMIr-
<*. hiç hesapladınız mı? Yine bir cevap alamadım...
Sonra, dedim; bir şey daha sormak istiyorum. Diyelim kİ. bütün Tür
kiye'yi boşalttık. Kara Kuvvetlerl'nl buraya taşıdık ve bu bölgede kontro
lü sürdürdük. Siz. düşünebiliyor musunuz acaba, bu Musul'u. Kerkük'ü
bize bırakırlar mıydı? En basit bir tarih kültürü olan herkes bilir kİ. biz ora
ya kadar giderdik, ama arkamıza baka baka tekrar geri gelirdik. Ama
Anadolu çocuğunun temiz kanını da Arap'ın çölüne dökmüş olarak gen
dönerdik, dedim.
' £ « . ne yapm alıydık Paşam?' dedi. Dedim ki. efendim, başkasının
sürdüğü saban izinden yürürseniz, ancak başkasının hedefine gidersiniz.
Eğer kendi hedefinize gitmek istiyorsanız, zahmete katlanıp kendi saban
İzinizi sürmek zorundasınız... Yüzüme baktı Teşekkür ederim, anlaşıl
m ıştır'dedi ve gitti."
700
Özal "Kuzey IrAk '* hemen girelim. "
Diye Tutturunca İpler Kopuyor
Genel Kurmay Başkanı Necip Torumtay anlatıyor:
'Körfez krizinde Saddam'ın Kuveyt'e grm esı sürpriz oldu... Tabii
toplantılar yapıldı. Sorular geldi. Türkiye'nin tutumu ne olacak? Tabii bu
esnada hükümet, daha sonra TB M M tarafından konuşulacak. Am a İlk re
aksiyon olarak özal şahsi yorumunu yapıyor. Hemen bizim hatırımıza g e
len şu oldu. Türkiye savunma, yani m ili siyasetim devam ettirecek mİ bu
durumda? Veya hudut ötesi bir harekat düşünülecek mİ? Ki Amerilıa'nın
böyle bir projesi yoktu belki, bilmiyorum. A m a olayların gelişmesinde
Türkiye'ye gelen, yönetime gelen üst mevkide bazı şahıslar bundan bah
setmişler. Bir senatör tarafından bana da bir ziyarette soruldu. Am a res
mi bir duyum almamıştım.
Günler, haftalar geçti. G elşen duruma göre yorumlar yapıldı. Sık s*
bahsedilmiş olan, ‘b ir koyu p üç *!nutk' deyimleri kullanıldı. Am a kesin
bir karar kasımın sonuna kadar hemen hemen verilmedi. Ben defalarca
şunu hatrtattım. bir karar vermek lazımsa hemen vermek lazım. Çünkü
eğer hudut ötesi bir harekat olacaksa bunun bir hazırlık süresi vardır. Bu
konu açddığı vakit ben Genelkurmay da. Kara Kuvvetlerfnde özellikle
bunun hesabını yaptırdım. Ne kadar malzemeye İhtiyaç var? Ne kadar
zaman alır? Bunları gayet tabu konuştuk ve durum budur d e d k Yapıla
bilir bu. Am a bir zaman ister, ama hükümetin bunu inceleyip TB M M 'ye
götürmesi lazım. Kişisel olarak yapiacak İş değil.
Çünkü genelkurmay başkanın m b ir savaş kararıyla İlgili yetkileri
bellidir. Yani bu cumhurbaşkanı tarafından verilecek bir emir değil.
Amerlkalılann Ortadoğu'ya müdahale edecek bir ordusu vardır yd-
lardan beri. 60'k yılların başında kurulmuştur. 30 seneden beri b u
na hazırlanmışlardır. İşte bunlardan b ir tanesi de Körfez Savaşı nın
olduğu bölgedir. Bu kadar hazır olmalarına rağmen Amerikalılar 6
ayda kuvvetlerini oraya Indkal ettirip, zorlukla o zamanı kullanabil
diler...
Eğer Türkiye sınırötesi bir harekat yapacaksa, hele bir bölgeyi işgal
edecekse, bu evvela hükümet tarafından incelenir. Tabu hükümet bunu
incelerken sık sık danışacağı kimse vardır, genelkurmay başkanı gibi.
Çünkü böyle btr karar verlldğl vakit bunu yürütecek olan genelkurmay
başkamdir*
Toruntay TSK'nın hazrlıksız olarak Irak'agrm esne karşıdır. Bu uyuş
mazlık sonucu. Özal. Torumtay'ı Drvan-ı Harbe vermeyi bile düşünmüş
tü. Huzursuzluk olur diye vazgeçti. Nihayet 3 Aralıkta Torumtay ıstda
mektubunu yazdı. Mektubundaki şu ifade çok dikkat çeklctdr.
701
'İn a n d ığ ım p re n sip le rle v e d e v le t a n la y ış ım la h izm e te d e v a m m ü m
k ü n g ö r e m e d iğ im iç in İstila e d iy o r u m -"
(731 Turan Yavuz, 'k in c i Dünya Sdvajı ndan KOrtez Savasına A B O nm Kort Kartı'. M a iyet
Yaynlan. I9 9 ft j 250 258
702
cek olan Kürt sorununun bu boyutlara ge lm e sin e neden olm asından do
layı 'akılsızca' davrandığına inanıyor. "(74)
Fuller. W ashm gton'da hakim olan bir gö rü şü d e rap oru ta yansıtmış
v e O zaT ın. Kürt politikasını d a h a büyük be vizyon çerçevesinde oynam a
ya çalıştığını so yu yo rd u.
Neydi bu |eostrate|llı Kürt vizyonu?
W a s h n g to n a göre O zal'ın kafasında K uzey Iraklı Kürtlere yönelik
’ jeostratejık vizyon" şu unsurları kapsıyordu: "Türkiye, d ah a şim diden
Irak ta bağım sız veya o ton om bir Kürt devletine sem patiyle yaklaşırsa,
böyle bir gekşm eyi olum lu karşılarsa. Kürtlerin d e devlet kurduktan son
ra Türkiye'ye. Kürtçe konuşan bo igelenn . ana ülkesi olarak bakmalan şan
sı bulunuyordu. Zira, dünyadaki Kürtlerin çoğunluğu Türkiye'de yaşıyor
v e Türk Kürtleri. ciğer bölgelerde yaşayan Kürtlere nazaran daha iyi eği
tilm iş. kabtfe dü zerin den uzak v e Türk siyasi hayatında yükseklere tır
m anm ış bir gru p . Böyle bir d u ru n d a . şayet günün birinde bir Kürt d ev
leti kurulursa. Türkiye'nin varkğı v e sesi d e bu Kürtler tarafından en çok
dinlenilen olur. Böyle bir oluşum . Türkiye'ye. Iran v e Irak taki Kürtler ü ze
rinde d e önem v e etki verir. Bu yüzden Türkiye, daha gelişm eler olm a
dan. k e n d s n e pazarlık gü cü kazandracak birtakım manevralarla Kürtler
le ilgili m asada. İyi bir yer kapm ış olurdu."
VVashington. O zal'ın b u vizyonuna fazla şans vermiyor v e kuniacak
bağım sız bir Kürt devleti U zernde Türk etkinliğinin ne kadar olacağının
tartışma konusu olduğuna «tanıyor.
Graham Fuller gibi birçok analist. Türkiye'de giderek ağrlık kazanan
Kürt sorununun ileride b r askeri darbeye y d açıp açm ayacajp tartışma-
lan üzerinde d e durm aya teşvfc ectyordu.
(74) 1980 sonrasında Türk siyasetçilerinin Kuzey kak ve Kürtlerle Ü ğ İ polıtfcalan tam
b* fiyaskolu manzumcsıdr Bmncı Körfez Hı/ekJtmdan bu yana. ABO tarafından ken
di çıkartan doğrütusında kullunun Türkiye'ye Kuzey Irak yasak bölge kuı erkimi},
sonulla kırmızı çizgiler tahtadan sıınmıştır ABD bununla da yetnmenuj. TC sınılan
endeki PKK-Konzra-gel örgütü Kin çeşitli projelerle koruna sitemleri gekştırmekte
ve bunları Türkiye'ye dayatmsktadır. Kısacası Türk yöneticiler bölgede br Kürt devle
ti kurıiması planına doğrudan alet edilmişlerde. Aratk 2004 te Türkiye'nin Bağdst
BüyükeKüğmde görev yapacak olan güveri* efcıbne Kuzey Irak ta ABO ve Küt de
netimindeki bölgede yapfan sakin ve çatıma sonunda bej güvenlik görevlisinin >e
hıt edilmesinin ardından. 1. O d u Komutam Orgeneral H u rs h lo lo n ABD ye gönder
me yaparak: "Bu olayın d o st ve mürrelik bddıgenı/ ülkenin kortrotu nd ekı bir yerde
cereyan e tm e si krvkalade üzücü. O b ö lg e bede kargayı oysun gözünü m t s J ı B u du
rumu n o t e d iyo ru z ‘ pekimde basma anıklama yapmıştı. (20 Arabi 2004. Hürriyet.
s.22) Burada soruyoruz, bu kargan ın ve kimler tarafrıdan beslenmiştir, sonuçlan ne
de? Türkiye'nin Kuzey Irak ve Kürtlerle Iğ ıl polıtkalaryla ılgık bfcz t/sal Yavl.
’ Kûrdlstan Ütopyası'. 2 clh. Yazıcı Yayıncılık. Ersal Yavl. 'Hedefteki Adam Saddam'.
Yazıcı Yayncılık. 2002. Izrmr.
703
Kür»
sorununun
çözümü,
, .SSfc]
K ö ş k e yerleşen 24 O c a k koaksyonundan g e le n »e s a y
n i: -K ü r t i o m m ı m m ç ö z ü m ü , e yâ le t s is te m id ir."
1992'd e Gazeteci Reha M a ğ d e n 'le Ç ankaya d a roportai
yapan Tu rg u t O ı a l . Kürt »o ru n u n u n (Ö z ü m ü eyalet »i»
i l ik im 1 9 6 9 d a 263 oy alan
te m id ir d e m i } v e roportaıı A k tü e l d e rgisin d e yayınlan
özal'a Çankaya KOşkü nün kapı
m ç tı. Ş ub a t 2 0 0 7 d e G enetkatm ay eski başkanı v e 7.
lı aç4d A n t l(m e k İçin Irak g ly -
Cum hurbaşkanı Kenan Evren d e ayın »O zu tekrarlamıştı
slılylc Meclise gelen ö z a l ı .
A N A r lıla r ayakta alkışlarken.
D ir i lle r oturuyor. S H T lIe r İse
ayakta ancak afcışla/rayorlardı
Dem kel şöyle d y o r d u 7ür*>-
y e d e aslında C u m h u rb jfk zn t
jeçAm ıyor veya Cumhurbaşkanı
rayın edilm iyor Başbakan ö za l
Cumhurbaşkanı göre vi d e urtde
sknde olm ak ü zere Başbakan
olarak Çankaya'ya çık/yor * ü te
li gün Özal. D em *el'ln bu tespi
tini dogrdayarak İnadına ‘ Ben
zâten A N A T la İlişkim i k e s N o t
d e rk im k r d iyor Türkiye Baş
bakaranı Çankaya'ya çıkarmış,
aynı zam anda perde a/kasmda
parti başkanlığı yapan v e aynı
zamanda Cumhuıbaşkankgı m a
kamı* dolduran bir olayla karşı
karşıyaydı Çankaya'nın üç tane
başı beden t emsi ettiği C um hu
riyet tarihinde hiç vaki olmadı
ö za l y ld ın m harekatıyla Y ıld n m
Akbulut u Başbakan la n e ni. ya
ni Özal Başbakan da aramıştı.
2 0 0 7 de benzeri Wr dur cm yara
tıtmak İstenmiş, krize dönüşerek
Onû kesimişa.
Bedri
Bir başka deyişle. NVashlrıgton. bundan böyle Türkiye'de yeni b* as
keri darbenin ancak ve ancak Kürt sorunundan dolayı gerçekleşebılece-
ğ n e İnanıyor. Zira. Türkiye'yi bolebtecek ve sokakta kan dökülmesine
yol atacak tek konu olarak Kürt sorununu görüyor.
fuller. R A N D şirketi adına yazdığı raporunda. Türk Genelkurmayımın
konuya yaklaşımını ele alıyor v e şöyle diyordu: "Genelkurmay'ın. Türk
hükümetlerinin Kürtlere yönelik vereceği kültürel ve ekonom * tavizlere
karşı çıkacağı sanılmıyor. Ancak şayet Kürtler konusunda genelde kont
rol kaybedilmeye başlanırsa, asker lxn u müdahale İçin, eski nedenleri de
geride bırakacak şekilde bir gerekçe olarak görebilir. Bu yüzden Anka
ra'daki politikacılar çok İnce bir yolda yürümek ve şiddete yonefck potan-
siyei kontrol altında tutmak zorundalar..’
özal. Kürtlere yönelik bu düşüncelerim sergilerken, günümüzde A v
rupa Blrlığı'ne u y u n sürecinde OngOrüten Kürtçe dilde öğrenim ve Kürt
çe dilde yaym konusunda yapılan çalışmaların ayrıntılarını biliyor muydu?
O n u n jeostratejlk vizyonu karşılığnda. K ü t le m herhangi bir aynlıkçı ta
lepte bulunmayacaktan. PKK'nın faaliyetlerini önleyecekleri konusunda
söz verdikleri sırada. Stockholm Kürt konferansı kısa b » süre Once yapıl
mış ve bağımsız bir Kürdtstan konusunda kararlar ve bu alanda yapılacak
faaliyetler belirlenmişti. Bu kriz devresi. KKK Orgeneral Doğan Güreş in
Genelkurmay Başkanlığı'na atanmasıyla geçirimiş ve Güreş in şahsında
özallı Türkiye. Amerika'nın bölgedeki planlarına daha yatkn bir Genel
kurmay Başkam edinmiştir. Burada Güreş'ln. Güneydoğu ya İlişkin ordu
tezlem l sivil otonteye itirazsız kabul ettirmesinin karşılığnda. özakzmın
dış poktfcasmda merkezi yeri olan, ordunun Türkiye'nin stratejik İlgi ala
nını oluşturan bölgede daha esnek hareketi ve bu esnekliğe uygun Am e-
nkan doktrininin benimsenmesini sağladığı göze çarpmaktadır.
Bu donem de (1990-1994) Güneydoğu ya ilişkin olarak daha s iv l çö
zümleri vaad ederek Işbaşna gelmiş olan bütün slvi yöneticiler (özal.
Demlrel v e Çiler). Güreş'ın şahsnda ordu üst kademesinin "şahin" tavn
karşısında hep geri adım atarken. Amerfca'nın bölge politikasında mih
veri oluşturan (ran ve Suriye İle gerginliğin tırmanması. Çekiç Güç'le İş
birliği gibi tercihler (ordunun geleneksel Kemakst "bağımsızlık" doktnnı-
nln aksine) Amenka'ya yakın siviller (özellikle özal ve sonradan Çiler) ta
rafından. G ü e ş aracılığıyla orduya dikte ettlrllebllmiştr.
D e m irdin DYP'sl Kas m 1991 yılında yapian seçimde bePcl parti ol
masını bildi. 4 yıllık bir muhalefet donermnden sonra. SHP ile yapağı ko
alisyon neticesinde 20 Kasen 1991 yılında yeniden hükümete gelcfc. Deml-
704
re) Başbakan. SHP Genel Başkam Erdal İnönü » e Başbakan Yardımcısı oldu.
Demlrel. bu tarihten sonra bir anlamda. ‘Nerede kalmıştık?" dyerek
siyaset merdivenlerini koşar ad m tırmanmaya devam etti. Koalsyonun
büyük ortağı olarak görev yaptığı süre ıçerlsnde hiç beklenmedik bir ge-
Itşme oldu ve 8. Cumhurbaşkam Turgut O z a l geçrdiğı kalp krizi sonra
sında 17 Nksan I993'te hayatını kaybettl.(75) Bu ölüm tüm hesapları alt
üst etti ve Demlrel. 16 Mayıs I993'te. aralarında SHP'H milletvekillerinin
de bulunduğu 244 oyla Türkiye Cumhuriyeti nln 9. Cumhurbaşkanı oldu.
Ö zaI Kimdir?
l? 5 ) 1988 de û z a la yaptan suikast gırljlm lnln laM Kartal Dermrag m 6 z r i lUııp DaKeıl'ne
tvıg» U r 5İv* eleman olduğu IckSaunı general Sabrı YVm t>ejoglj feddettr(*tl. ftasnöA
Cum hurbajitan olm a amacıyla u k u ı c azmettirenlerin Kaya trd e m ve S YKmlbeiOJKı okfcj
gurıa dalı ıpekUUsyonlaı dahi yapılm jtı.
(7 6 ) Abramovttz. M etton. I. D atdlne A n la ra : TıaVey Atlet O zat to rd g n rollcy. Sum m eı.
Iısue. 9 I ; fcrbes. M S . Tru e F n e n d G o n e . t o r b a . S .2 4 .1993. V o l 25. lü u c . 3: Lavvday. D .:
The Savvy Sultan O t Ankara. U S . N ew .i6.W odd Repon. 7.29.1991. Vol. I I I . IsaueS. i 3 f t
7 07
yıldönümü dolayısıyla yaptığı bir şey söyleyeyim. 10 Kasm 1988 tarihin
de Ankara'da o gece eşini alarak bir gece kulübünde dans etmeye gitti
başbakan. Atatürk'ün ölüm yıldönümünde eğer Ankara'nın be gece ku
lübüne gidip eşiyle dans ediyorsa onun bu hareketinin özel bir anlamı ol
ması gerekir. Bu. Ata'dan nefret etmeyen bir adamın yapacağı şeyse Öy
le kabd edilsin. Ama sadece bu olay dahi onun Ataya nasıl baktığını an
latmaya yeter."<77)
O te yandan onun reformlannın karşısında yer alanlara göre özal.
‘zenginlerden yanadır'-, ‘laikliğin v e ulus devletin kuyusunu kalmıştır
Onun döneminde yolsuzluk ve vurgunculuk artmıştır. Özal. 'devletin g e -
leneklennı bozarak', ‘çetelerin doğuşunu hazırlayan' kişidir. Topkımu-
m uzu bir ’aNak erozyonu'na uğratmış ve Türkiye'yi uluslararası kuru
luşların yönlendirmesine terk etmiştir.'
Ttvgut Ozal'ın lideri* tarzını doğru anlamaya yardımcı olacak kıvam
lardan birisi de. 1970 lı yılların sonunda Burns ve Bass tarafından gelişti
rilen. "yönetsel lider" (transacttonal leader) ve "dönüşümcü lider' (tans-
formatıonal leader) aynmıdır.(78)
Bu kuruma göre yönetsel kelerler, mevcut yapının korunarak daha et
kin çalıştırılma s«ıı amaçlarken, dönüşümcü kelerler, mevcut yapıda günün
ihtiyaçlarına göre değişimi hedeflemektedirler. Bir ckğer ifade He yönetsel
liderler. İşleri doğru yapmayı amaçlarlarken, dönüşümcü liderler, doğru
İşleri yapmayı amaçlamaktadırlar.
Yine yönetsel liderler, daha çok hata yapmamak üzerinde yoğunla
şırken. dönüşümcü liderler hatanın yapHmasını veri kabvi ederler ve y ö
netsel liderlerden farklı olarak bunlar risk alırlar. İzleyenlerini de risk alma
konusunda «yüreklendirirler ve yönettikleri kitleler»! de daha yüksek
amaçlar için, ufuklar m genişletirler. Yönetsel liderler daha çok geçmeşe
dönük olmalarına karşıl*. dönüşümcü liderler, geleceğe donüktürler.(79>
Türkiye'nin toplumsal ve yönetsel hassasiyetler»» çok İyi gören taktik
uzmanı Ttvgu t özal. takuıyah olarak bilinmesine rağmen, ordu üst kade
meleriyle ilişkier»!) kurnaz politikalarla sürdürmeyi becermişti. Onlara d a
ha modem silahlara sahip olma imkanı sağladı. O rdu personelinin maaş
larını lyileştrerek ekonomik sorıniar yaşamalarım önledi. Buna karşıkk as
kerler karşıs»ıda sivH İdareyi güçlendirerek dengeleri korım asnı bildi.
Demırel. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra. DYP'de G e
nel Başkanlık tamşmalan başladı. Herkes, onun bir isim bildirmesini bek-
(77) M A li Bir a n d S. Yalçın ı g t . » 2 6 3 .
|78) Bası. İ M . (ro m Transacdonal to T ranslormational le a de r ıH p le a m h g to Share ttıe
Vision. Organlzattonal Dynamics. VVtater. 1990. Avo*o. B.J.; Baıs. B.M .; Re U a m ln ln g The
Com ponents O t Translormatlonal A n d Transacttonal Leadershp. |o jm jl o l OccLpatl
onaJA-OrganUariorvsl rsychotogy. December 1999b.. V o l 72. bsoe. 4. s 441 463.
(79) Ihsan Sezai, hsa/ı Dağı. a .g .e . s. 177.
706
ledl. fakat tecrübeli politikacı yıpranma' kaygısıyla buna yanaşmadı. En
azından bunu kam uoyuıa duyurmadı. Duyurmadı diyorum çünkü bu ta
rihlerde Çankaya Köşkü ne çkan Clndoruka. "Demokrat Parti dönemin
den bu yana. İlk defa Cumhurbaşkanlığı. Meclis Başkanlığı ve Başbakan
lık bizim parti d e toplanıyor. Bu. sevindirici bir durum. Ben. Cumhurbaş
kanı oldum. Siz. Meclis Başkanlığı nı başarıyla yürütüyorsunuz, ö n ü
müzdeki günlerde bir üçüncü arkadaşımız Başbakan olacak. * diyerek, g e
rekil mesajı vermeyi İhmal etmedi. Bu mesaj bir anlamda Çlller'e. siz ö n
den buyrun' anlamına geliyordu. Çiller. 13 hazirandaki olağanüstü parti
kongresinde DYP Genel Başkanhğına getrildi. (Cındoruk'un bu donem
deki moral bozukluğu ise 17 Ekim 1995 tanhlnde partiden ihracına kadar
sürecekti.) DYP'nın Genel Başkanını bulmasıyla Demire! bir Ölçüde rahat
nefes almış. Çankaya'daki günlerim rahat geçrm eye başlamıştı (80)
Demırel siyaset yorgunu bir savaşçı!!) olarak 30 y i sonra hayallerin
deki mevklye ulaşmıştı. Bazı çevrelerin kızı diye yakıştrdıklan Çiller ı de
hükümetin başma koymuş, bu defa, hırçın bir partili olarak değil, devlet
başkanlığı görevini daha tutarlı davranışlarla sürdürmeye kararlıdır.
Türkiye'nin ilk kadın başbakanı olan Ç ile r in k u du ğ u yeni DYP-SHP
koalisyonu 25 Hazranda göreve başladı. Türkiye'nin en krltfc döneminde
yine ABD yanlısı. A BD vatandaşı bir Başbakanlı hükümet Işbaşrıdaydı.
1947'de uç veren. I950'de gerçekleş
tlrümeslne başlanan Amerıkanlılaşma.
hukuk ve devlette kavgalı muhafazakArf!)
İktidarlarla birlikte hiç hız kaybetmemiş.
1990 sonrasında 50 yıl boyunca hep tehdit
ve bahane olarak öne sürülen SSCB'nln da
ğılmasına rağmen, daha da yoğunlaşarak
günümüze kadar süregelmiştir. Bu dizinin
son kıtatonda görüleceği gibi 1990 sonrası
İktidarlar ABD'nln yar» sıra AB güdümlü ve
bağımlı polltfcalar ve yasal düzenlemelerle
Türkiye'yi başta mail ve ekonomik olmak
üzere hemen her alanda tam anlamıyla Ba ÜÇ ŞEHİD t
tı emperyalizminin buyruklarına teslim et
mişlerdir. Kıssalardan hisse alınmadığı gibi devlet töreni UİAİ k u i 4 l > ı >V
"Bir IJlke Nasıl Batırılır?" kitabının gırlşnde OV MMM
709
1969-2007 Dış Borçlanm a
1946-1960 Bastınlmış özlem lerle Olanakların Çatıştığı
Kaos İçinde Dış Borç Felaketinin
Bir Daha Sök (İlemeyecek Temelleri Atılıyor
710
la proje kredileri kıilanabllmıştır. (Bakanlar Kı»ulunca onaylanan H azne
garantili krediler). Aynca. devlet tarafından aknan kredilern bir kısmı da.
devlete alt yatırım bankalan araalığıyla özel sektöre k«iland*ılmıştır.(83)
Özetle. 1950'll yıllar Türkiye ekonomisi açısından uluslararası finans
manlara y o ğ u r olarak başvurulan bir dönem olmuştur. Dış borçlanmalar
ve bağışlar üzerine kurulan bu yapı, ülke ekonomisine önemli bir dönü
şüm ve yatınm hamlesi ımkAnı sağlamıştır. Yüksek oranlı büyüme hızları
da bu sürecin bir yansması olarak gerçekleşmiştir. Donem boyunca alı
nan krediler ve bağışlam gen Odemelen önemli Ölçüde aşıyor olması ve
dolayısıyla net pozitif kaynak transferinin varkğı. dönemin en temel ka-
rakterıstAlemden biridir. Bununla birlikte ekonominin reel döviz gelirle
rini artıncı yeterli önlemlerin olmayışı ve borç yönetiminin gerek k u ru n
sa!. gerekse makro ekonom* yönetim açısından tutarsızlıkları, dönemin
sonuna doğru önemli olumsuzluklara da neden olm uştu.
711
tur. İlk aşamada da kalkınma plan ve program lam ı hazırlamak üzere DPT
kurulmuştur. Bir Önceki donemde ekonominin karşı karşıya kaldığı döviz
darlığı ve ckş borç sorunları, yeni donemde yönetimin uluslararası finans
manlara karşı olan bakış açısından değişikliklere neden olmuştur.
712
Türkiye'nin Ekonomisinde 1960-69 Döneminde Alınan
Toplam Dış Krediler ve öd e n e n Toplam Dış Boralar
Ahnaaı O l» Krediler M ilyon Dolar ö d e n e n D ı» Borçlar M ilyon Dolar
Proie Kredlerı 653 D ş Borç faizleri 330
rro g ram Kredlerı 1 301 0-7 Borç Anapara Ödemeleri I.IO S
İthalatçı KredHeıi 91 O } Borç Ö d e m e lc ı Toplamı 1 435
ü .Kurulu şiar Kredlerı 314 K.V Troraterler. 126
US PL480 364
Toplam 2723 Toplam 1.561
lU y n a lı M a l y e & a * a r ı,$ ,. Vaiı « JpM 1 9 7 7 |M t a r a n M e h r e t M j n 1 9 8». i 1 19)
713
mlk büyüme oranlarım devam ettirme çabalan. İthal karne sanayileşme
modelinin Aşa bağımlı gelişen yaptsı nedeniyle ortaya ç*an ve hızla art
ma gösteren İthalat talebi ızlemlen aşrı değerlenmiş k ır politikası ve bu
nun İhracat gelirleri üzerndekı olumsuz etkkerlyle. tüketen malları itha
latı. tır İzm ve benzeri döviz talebini artrıa etkiler, ithalatı kısıtlayıcı bazı
önlemlerin (teminatlar, denge verileri, liberasyon oram gibi) hızla aşağı
ya çekilmesi. Kbrıs Banş Harekatı ve bazı Batılı ülkelerce uygulanan eko
nomik ambargo uygulamalarıyla Türkiye'ye yardım konsorsiyumu kredi
lerinde hızlı daralma süreçleri. İşçi döviz gelirlerinde batılı ülkelerde ya
şanan ekonomik knz nedeniyle ortaya çkan gerilemeler, tasarruf eğilim
lerini olumsuz yönde etkileyen negatif faiz politikaları, kamu yönetimin
de İstikrarsızlık ve aynı anda çok sayıda projeyi yürürlüğe koymaya y ö
nelik popülist politikalar De dünya petrol fiyatlarında ortaya çıkan % 4 00
civarındaki ani ve hızlı artışlar.
1W • 7*
I
1
714
Yukarıdaki tabloda görüleceği üzere, dönem boyunca kısa vadeli dış
borçlardaki artış önemli boyutlardadır. Kısa vadeli dış borçlar»! toplam
borçlara oram I970TI yılların başlarında hemen hemen s#» düzey »idey
ken. 1978 İtibariyle %51.5'e kadar yükselmlştlr.(89)
Diğer krect türlerine kıyasla oidıkça pahalı olabilen bu tür krediler
sürekli finansman yapılmasına neden olurken. I970'lı yılların sonlarına
doğru dış ödemeler dengesinde yaşanan krizle brlikte ödenemez hale
gelmiş ve Türkiye ekonomisi hızlı bir şekilde ckş borç krizi sorunu İle kar
şı karşıya kalmıştır
Dtş borç yönetiminin temel ilkelerinden biri dan borç stoklanna iliş
kin ger eki enformasyonun dahi yeterince olmadığı bir ortamda yapılan
çeşit! görüşmeler sonucunda. 1977 -82 döneminde dış borç ödemeleri
büyük ölçüde ertelenmiştir. Bu donemde yapdan erteleme anlaşmalany-
la özel borçlar da devlet borcu haine dönüştürülmüşlerdir.(90) Erteleme
anlaşmalarıyla ticari borçlar devlet borcu kapsamna alınırken, faizler de
kapıtakze edilerek ana paraya dönüştürülmüş ve d ş borç stokm a eklen
m iştir.^ I)
715
1978-1984 Döneminde C O Û'lerde Yalanan Dı> Borç Ertelemeleri ve
Türkiye'nin Konumu iMiyon Dolu ve YOzdc OUrak)
Yılar D i} Borç O O Ü lerde Dı> Türkiye Türkiye'nin Toplam
Erteleme Borç Erteleme İçindeki Tayı
Ülke Sayısı Tutan <% olarak)
1978 3 2.195 1.612 73.4
1979 7 6564 3898 597
1980 6 5.323 4 200 78.9
1981 13 2.757 100 3 .6
1982 9 2 382 - -
1983 21 51 0 8 9 - -
1984 23 116 2 2 0 - -
n * y u « Ziyan ö n l* IW*0 ı . N .
716
1980 Dönüşümü ve Sonrası Dönemde Türkiye Ekonomisinde
Uluslararası Finansman ve Dış Borçların Gelişimi
1970 II Yıllarda Kalkınmanın Ocağma İncir Dlklldk96)
Ardından 24 Ocak İstikrarlI) Programı Getirildi
İkinci adım ise ekonomiye İkili ve çok yanlı finansmanlar şeklinde ta
ze kaynak gvlşlnm sağlanması noktasında atılmıştır. Bu dönemde Türki
ye gerek IMF. gerekse Dünya Bankası kredilerdin en y o ğ u ı kullanıcıları
arasındadır. Ayrıca O E C D Türkiye'ye ve Yardım konsorsiyumu çerçeve
sinde önemli miktarlarda uluslararası finansman sağlanmıştır. Dönemin
siyasi ve ekonomik konjonktürünün özel etkileri ile Türkiye'nin bir N A T O
üyesi olarak Orta Doğu daki özel konumu bu tür desteklerin emsali gö-
riümedfc bir şekilde harekete geçirilmesinde, temel belirleyici faktör ol-
muştur.(99)
717
Aynı zamanda ekonominin mevcut borç stokuna yeni İlaveler gelme
sine yol açan bu gelişmeler neticesinde. Türkiye'nin toplam dış borçlan
1979 yıbnda 13.9 milyar dolarken. 1984 yılı Itlbanyle yaklaş* olarak 21
milyar dolara ulaşmış t». Bu gelşm ede resmi kaynaklann yanı sıra 1982 yı
lından ittoaren temin edilmeye başlanabilen sendıkasyon kredi eri. kısa
vadeli ckş borçların yenilenmesi ve yemlerinin alınması, ihracat kredierly-
le Dresdner Bank operasyonları etkili olmuştur. Dresdner Bank aracılığıyla
sağlanan krediler bu süreçte oldukça etkindir ve 1982-1986 yılları arasın
da 3.8 milyar dolar (Bu dönemdeki Türkiye'nin özel borçlarının %27'sme
karşılık gelmektedir.) kredi sağlanmıştır. Dresdner Bank ile Türkiye arasın
da yap tan bir anlaşma gereği. Türk işçilerinin aç t klan vadek mevduat he-
sapiarndakl dövizlerin % l İlave faizle düzenli olarak TCM B'ye aktanlma-
snı sağlayan bu g elşm e donemin temel bir (inansal enstürümanıdır.d 00)
Türkiye ekonomisinin 1980 lı yılann başlangıç dönemlerinde ulusla
rarası finansmanlarla olan söz konusu ilişkileri, ekonominin diğer alanla-
nnda sürdürülen reformların hayata geçirilmesinde belirleyici olurken,
aynı zamanda uluslararası finansmanlar alanında da radfcal bir dönüşüme
yol açmıştr deniebllır. Buna göre, daha önceki dönemlerde uluslararası
finansmanın genel olarak sakınılması gereken ve ancak yardm cı bir fak
tör olarak değerienckrllmesı gerektiğine İlişkin anlayış, yerini ekonomik
gelşmenln, biraz da zorunlu olarak vazgeçilmez bir unsı*u olduğu anla
yışına terk etmiştir.) 101)
1980 sonrası izlenilen dönüşüm programının genel yapısı İle içsel tu
tarlılığa sahp olan yeni yaklaşım, uluslararası finansmanın sadece sınırlı
birkaç kalemle değil, tüm çeşitleriyle harekete geçirilmesini arzu eden ve
ekonom in» döviz ihtiyaçlarından kaynaklanan skn tta rı tamamen orta
dan kaldırmasını hedefleyen bir yaklaşma sahiptir. 1984 yılında kunlan
hükümet tarafından çok daha yoğun bir şekilde liberalizmin diğer alt un-
surlanyta bezenen söz konusu politikalar bu yönde güçlü ackmlar atılma
sını sağlamış ve uluslararası kurumların da yoğun desteğini sağlamıştır.
718
nün yaptığı bir süreçte yeniden yüksek oranlı büyüme rotasına oturacak
şekilde yatırım hamlesine sahne olmuştur. 1980 reformlannın temel fel
sefesi çerçevesinde, devletin özellikle oto yolar, enerji ve İletişim gibi alt
yapı faaliyetlerine yönelmesinin soz konusu olduğu bu dönemde, ulusla
rarası finansmanlar yoğun bir şekkle kullanılmışta. Sağlanan finansman
lar İçerisinde program kredilerinin giderek azaickğı. proje kredilerinin ise
yoğunluk kazandığı görülmektedir. Çoğunlukla k k ve çok yanlı finans
manlardan oluşan bu kredilerin en uygun koşullara sahip olanlarnn alt
yapı y a tırım la rv e rm e n kredilerde yoğunlaştığı görülmektedir. Aşağı
daki tablo 1984-1989 dö nem nde alınan program ve proje kredllernln
boyuttan hakkında özet bligler vermektedir
1984-1989 Döneminde Sağlanan Program ve Proje Kredileri
IMMyoa D o U rl
Yllar________ Proje Kredlerı______ Program Kredileri Toplam
1984 1.938 964 2.902
1985 3.374 833 4207
1986 3.938 1.082 5.020
1987 S. 507 1.023 6531
1988 3.346 2.435 5.781
1989 1.908 1.648 3.556
Kaynak Bahtan 1990. » 1 8
719
man kaynaklar*» ve enstürmanlannı çeşıtlendırebümıştir. Bu başlangıç,
birçok G O Ü gibi ülkemizin de ckş borçlarının menkul kıymetleşmesinin
ilk adımları olm uştu. TUkıye'nın 198011 yıllarda uluslararası tahvi piya
salarındaki İlk deneyimi. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası aracılığıyla Japon
Shıbosal piyasasında ihraç edilen tahviller İle yaşanmıştır. Bunu ihraç edi
len ciğer tahvil partileri izlemiş ve zamanla diğer piyasalara da girilmeye
başlanmıştır. Boylece 1985-1988 donemmde çeşit! piyasalarda 17 parti
tahvil ihracı gerçekleştirilmiştir.! 103)
Tüm bu gelişmeler neticesinde Türkiye'nin toplam dış borç stoku
1984 yriında % 8 . 1985 yılında % 2 3. 1986 yılında %26. 1987 yıhnda%25
ve 1988 yriında %1 oranında artma göstererek 20.8 milyar dolardan
1989 yılı İtibariyle 4 1.8 milyar dolara kadar artma göstermiştir.
720
transferi sürecini devam ettirebilirken, borçluluk göstergeleri açısından
da tehlike sınınndan uzak kalabimlştır. denilmektedir ! 104) Bu donemde
diğer GO Ü'lerln genel olarak önemli miktarlara ulaşan (yaklaşık olarak 50
m iyar dolar) net negatif kaynak transferi sorunuyla karşı karşıya olduğu
ve ekonomik gelişmede çok Önemli açmazlan bir arada yaşadığı düşünü
lürse. ülkemizin bu açıdan 1980 lı yıllarda önemli bir atılım gerçekleştir
diği İfade echleblkr.
1980 lı yıllarda Türkiye'nin hızla artan chş borç stoklan, donemm
sonlarına doğru giderek artan bir şekide eleştirilmeye ve sürdürüleblllr-
fcğı konusunda endişelere yol açarken, ekonomi yönetimi de b* yandan
bu hızlı artışı yavaşlatabilmek, diğer yandan da ekonominin İhtiyaç duy
duğu net pozitif kaynak transferini sürdürebilmek yönünde çabalar gös
termekteydi. Yabana sermaye yatıranlarını hızlanchrmak tçm mevcut
mevzuatın bir kararname le daha serbest hale getirilmesi. İşçi gelirlerini,
ihracat ve haiz m gelirlerini anırmaya yönelik çabalar bu çerçevede düşü
nülmelidir. Bununla beraber, toplam borç servislerinde başgosteren hızlı
anışlar. amaçlarını blrarada gerçekleştirilmesini güçleştirmekteydi. Ayrı
ca «iuslararası malı kur unlardan önceki yıllarda ahnan krediler, aynı şe
kilde genışletılememekte ve servisler alınan yeni kredileri aşmaya başla
maktaydı. Bu konudaki tek altematf olan İkili finansmanların da benzer
bir trende sahip olması nedeniyle, kamu sektörünün ozet-tlcari chş borç
lanma imkanlarını zorlaması v e özel sektörün dış borçlanma te iglh da
ha aktif politikalar İzlemesi gerekmekteydi. Nitekim. 1989 yılından İtiba
ren bu alanda ıkl önemli adımın atılcbğı görülmektedir.
a. Bunlardan birincisi, chş borç stokuldaki artışı durdurabilmek ama
cıyla. kamu sektörü chş borçlanmasını yıllık dış borç servisim aşmayacak
şekide planlanmasıydı Haznenin dış borçlanmasına bir limit getren bu
uygulama, yeni borçlanmaların sadece var olan borç stokunu dOndürebi-
lecek kadar olma s n ı öngörmekteydi. Ö te yandan, yem borçlanmalam tl-
can finansmanlar vasıtasıyla elde ediebimesını temin İçin, hükümet yıllık
dış finansman tıtlyacını ve yem borçlanma politikasını deklare eden bir
dokümanı bu donemde Londra. New York. Frankfurt ve Tokyo dakl önem
li tlcan bankalara göndermekteydi. Buna göre. Hazînenin 1989-1991 ara
sı. yıllık 5 milyar dolar chş borçlanmaya tttlyacı bulunmaktadır ! 105)
b. Ikına adım, 1989 yılında atılmıştır. A s i olarak Mart 1990 da fiien
başlayan yeni uygulama. Türkiye ekonomisindeki en ön em i dönüşümler
den bir tanesi olan ve o dönemde özellikle zamanlama açsından çok yo-
721
ğun eleştirilerle karşılaşan uygulama. Türkiye'deki (inansal piyasalarla
uluslararası (inansal plyasalan bütünleştirme yönünde bir beklenti ile
oluştururken, aym zamanda ülkemize yönelik her türden özel sermaye
akmlannın da teşvik edilmesine yol açacak bir altyapı hazırlamaktaydı.
Kuşkusuz bu sayede Türkiye ekonomisine yönelik sermaye hareket
lerinin hızla artış göstermesi ve özel sektörün de bu alanda önemli adım
lar atmasıyla var olan trend İçinde kaçınılmaz bir şekilde net negatif kay
nak transferlerine yol açacak oluşumların önüne geçilmek arzusu bulun
maktaydı. 1989 yılında 32 sayılı kararla gerçekleştirilen sermaye hareket
lerinde serbesti ve konvertlbdlte uygulaması bu boyutuyla genetikle üze-
rn d e durulan be d g u olmamıştır Halbuki bu pottika değişikliği. 1980 li
yılar*! başlarıyla birlikte uygulanmaya başlanan ve ülkemize yönetfc
uluslararası finansmanların gefcşlminı. net pozitif kaynak transferi sağlaya
cak şekilde devam ettlrebılmesinn en önemli adenlarmdan biriside.
ÖZEL SEKTÖRÜN
BELGELER
723
2) T ü rk iy e H ü kü m e ti, bu ye r dim in a m a cı, kaynağı, m ahiye ti g e n l iğ i , mıktan ve
terleydi hakkında Tü rk iye 'd e tam ve d evam k y a y n yapacaktır
MADDE 4
B u an'aşm a g e reg n ce Tü rk iy e Hüküm eti t v a f n d a n e ld e edilen her m ad d e, h u met
veya m a lu m e tn emniyetini sağlam ak atmtnde b u'unan v e bunda aynı derecede m en
faatler olan Tü rkiye ve B rte ş k Devletler Hüküm etleri, badelm üşavere. b u uğurda «fcğer
H üküm etin lüzum lu add e d eb iecegı tedbirleri, karşılıklı olarak, alacaklardır.
T ü rk iy e Hüküm eti. Birleşik Devletler Hüküm etinin m uvafakat olm adan, bu nevi
den hiçbir m ad d e veya m alum atın m ülkiyet v e zilyedi iğ in devretm eyecek g b t. aynı
muvafakat o lm a d an T ü rk iy e Hüküm etinin su ba y, m e m u r v e ya a ;a n sıfatın haiz b ıiu r»
m a ya n bir kimse tarafından bu m addelerin veya m alum atın kullanılm asına v e ya bu m a
lum atm bu sıfatı haiz olm ayan bir k im seye açıklanm asına ve bu m addeler ve m a lım a
t r v e rld k le n g ayeden başka bir g a yed e kullanılmasına m üsa ad e etmeyecektir.
M ADDE 5
Tü rk iye H ü kü m e ti b u anlaşm a g e re g n c e verfen herhangi bir fcraz. k re d . hibe ve
ya d ger şek ile r de kl y a rd m 'a rın ın h a s ia t n n hiçbir k s m n ı «fcger ya bancı bir devlet t*
ra fn da n kendisine verilm iş olan herhangi bir ık/azm resüknal veya fa zın ın tedyesınde
kullanam ayacaktır.
MADDE 6
B u anlaşm a gereğince, y a p ü m a sn a m üsa ad e olunan yar d m kısm en veya tam a
m en:
1) Tü rk iye H üküm eti talep ederse:
2 ) Beleşm iş Miletler G ü v e n lk Konseyi nin bu hususla Birleşik Devletler herhangi
be vetonun kullanılm asını nazarı ıtıbare almay acaktır v e ya Birleşmiş Milletler Genel K u
r ulun un. Beleşmiş Miletler tarafından alınan tedbir veya yapılan yarden netıccsnde bu
anlaşma m ucibince Beteşık Devletler H üküm eti tarafından yapılan y a rd m e ı devam ını
lüzum suz veya gayrım atlup addetm esi halinde; ve.
3 ) Yukarıda a rkan K on g re K a n u n u n u n 5 'inci B ölüm ünde m usarrah diğer herharv
g ı b r vazıyette veya Bırleşfc Devletler Başkanının yardım eı kesilm ese». Birleşik Devlet-
lereı menfaatleııne u y g u n görm esi halinde nihayet bulacakta.
MADDE 7
B u anlaşm a b ug ü n de n «ibaren yürürlüğe g re c e k ve her ıkı H ü kü m e t tarafından
tesbıt e d le c e k ta rh e kadar yürürlükte kalacaktır
MADDE 8
Bu anlaşm a Birleşmiş Miletler nezdrvde te sal edlecektir. T ü r k v e In g lz d ile m d e
Ikı nüsha olarak. A n ka ra'd a 12 T e m m u z 1947 tarıheıde y a p fm ş tır
T ü -k ıy e C um huriyeti a d ın a H a ş a n S a k a
Birleşik D evletler H üküm eti adına E d w ln C W H s O n
724
A n la jm a n n 4 u ncu m a d d e sin in k in c i paragrafında Birleşik D e v le tle r H ü k ü -
m e ti'n in m u v a f a k a ti o lm a d a n h içb ir m a d d e v e y a b ilg in in m tfk iy e t v e tH ye lliğ in in
d e v re d ilm e ye c e ğ i v e verildikleri a m a ç d j m d a kullanılm ayacağı b u lu n a yn n tia n y la
bir k e z daha tekrarlanarak sa ğ la m a bağlanm aktadır
TA M İM
C. Müddeiumumiliğine
637 5 » y ı k konunla tasdik edilen "K uzey Atlantik Andlaşmasırıda taraf dev
letler arasında Kuvvetlerin statüsüne dair sözleşmenin VII maddesinin 3 a (u)
bendi 24.7.1966 tarihinde m eriyete girmiş bulunan 6616 sayılı Kanunla tadıl
edilerek
1) Mezkûr sdzleşmenn 'Resm i vazifenin ifası dolayısıyla bir M veya ih m a l
den m urevelUt suçlar' şeklinde 3 a ( n ) bendi, 'Resen vazifenin ifası sırasında ika
olunan suçlarla ihmali fiil ve hareketlerde bu bentler şümulüne ithal edilmiş bu
lunduğundan. badema tadıl mevzuunun goz önünde tutulması.
2 ) 6316 sayılı kanunla mezkûr sözleşmenin tadil edilen VII. maddesinin 3 a
fıı) bendine ilave olunan fıkra hükmü gereğince; vazife hususunda Am enka Bir
leşik Devletleri H ü k ü m e ti üe Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında aşağıda
kı esaslar dairesinde mutabakata varlmış olduğundan
a) Bir kuvvet mensubunun resmi vazifesinin ifası dolayısıyla veya resmi vazi
fesinin ifası srasında tur suç işlemesi yahut ihmali fiil ve harekette bulunması ha
linde. Amerikan Asken yardım kurulu (J U S M A T ) başkanı veya vekili tarafndan
fiilen işlendiği mahal C.Müddeıumumılıgıne tevdi edilecek resmi vesikada, su
çun vazife dolayısıyla veya vazife sırasında ika edilmiş olduğu bn‘dirildiği taktir
de: C. M U 'hklennce tahkikat hangi safhada olursa olsun vazife bakımından ev
rakın, Amenka'nm Türkiye'deki alakalı asken makamlarına tevdi olunması.
b ) 6616 sayılı kanunun muvakkat maddesinde, bu kanun hükümlerinin der
dest işler hakkında da tatbik olunacağı tasrih edilmiş olduğundan m e v c u t d a
valar ve derdest işler hakkında da f J U S M A T ) tarafndan vazife hususunda tan
zım edilip suçun işlendiği mahal C M U ligine tevdi olunacak vesika üzerine yu
karıdaki bend gereğince muamele yapılması
c) Vazıferun ifası dolayısıyla veya vazifenin ifası sırasında bir suç işlenmesi
yahut ihmali bir ful va harekette bulunması sebebiyle maznun muvakkaten y a
kalanmış veya tevkif edilmiş ise C .M U . ’ligınce maznunun fa) bendinde yazılı
vesikada gösterilecek makama teslim edilmesi Kabetmektedır.
Yukarıda belirtilen esaslar dairesinde muamele yapdmasmı ve keyfiyetin kaza
çevresindeki mahkemelerle C .M U hklenne tebliğin ehemmiyetle nca e d e rim
Adliye Vekili Y Müsteşar Hadi Tan
725
Eisenhovver Doktrini (A B D Kongresi Ortak Karan)
(Jorfit Resohıtıon)
Vaşogton. 9 Mayıs 1957
726
A m e rika Birledik Devletleri H ü k ü m e tim . Tü rk iye 'n in bağımsırfck »e toprak bütün-
lüğünü kene* ulusal ç ita n ve dünya bari): için y a b a m a ratelkte s a y d ı n g ö r önünde
bulundurm ak.
D e ğ )i kliğe u ğrayan btçımtyle 1954 K a r ı k l ı Güvenlik Kanunu (M utual S e c » ıt y
A c te - A B O K an u n Dirisi: 60 Stat. 832; 22 (J S C a n d 1751 n ote ) ve O rta D o ğ u da b a n )
ve güvenliğin ko runm asına l ) k n O rta k Karar *Joint Resoiution to Prom ote Peace and
Stabilıty in M ıd d e E a s t - A B D K ongre K ararları 71 Stat. 5; 22 (JS C and 1961-1965" uya-
nnca A B D K ongresi tarafından A m e n k a B rte )ik Devletleri C u m h u rb a )k a n ın a verilen
gerekli ya r dunda bulunm a yetkisini hesaba katarak ve.
Iran ve Pakistan Hükümetleri le A m e rika Birleyk Devletleri Hükümeti arasında,
karyukk olarak, aynı nitelikte A n la )m a ta ra g » i ) l d i ğ n ı anm satarak. a)a ğıd a ki konular
da a n la y n a y a v o rrr» )la rd r
Madde 1
Tü rk iye H ü kü m e ti saldrıya k a ry ko ym aya kararkdr. Tü rk iye 'ye saldrı olursa.
A m e r-ka Bırleyık Devietlen Hüküm eti. Tü rk iy e H üküm etine, istem: ü t erme ya rd ım et
m e k için birlikte ü ıerm de anlaşm aya vaıiab ile ce k biçim de ve O rta D o ğ u 'd a b a ri) ve is
tikran sürdürm eyi am açlayan Ortak Kararda öngörüldüğü ürere, silahlı kuvvetlerin k ıi-
landmau da kapsam içine girerek. A B Devletlerinin Anayasasına u yg u n gerekli her tür
lü harekete giri)ecektir.
Madde 2
A B D Hüküm eti. d e ğ i)k k ğ e u ğ r a m .) 1954 K arykk* Güvenlik K a n u n u . A B D 'n ın il
gii o b ı» kanunları v e Türkiye Hüküm eti l e A B D H üküm eti arasında b ug ü n e kadar ya-
p ıb n i) ve b un d an boyte yapılacak olan bu konuda u yg ıia n ab ile ce k anlaymalar gereğin
ce. ulusal bağuraırlfc ve toprak bütünlüğünün korunm asında ve ekon cenk g e lıyn e sr
n in et km biçimde sürdürülm esinde T ü rk iy e H üküm etine y a r d m etm ek a m acıyla. T ü r
kiye Hüküm eti le A B D Hüküm eti a ra sn d a kar)dıkk olarak ürerinde a n la y n a ya varta
bilecek askersel ve ekonom ik yar dunda b u lun m ayı sürdürece^ra yineler.
Madde 4
Tü rk iy e H ü kü m e ti ve A B O Hüküm eti, bu A ria y n a n m u yg ıia n a b ik r öbür hüküm
lerine bağb o lm a k ürere, karytıklı olarak kabul e dleb k rkğ i konusunda a ria )m a y a van-
labilecek sa vu n m a d ur enlemeleri hatırlam ak ve b u ria ra taralf olmak için 2 8 T e m m ur
I9 5 8 'd e Londra'da im la la r ım ) olan B ld r g e y e k a tla n öbür Hüküm etlerle ı;fc*riığ ya p a
c a k la d ır.
Madde 5
l)b u A nlaym anm hiçbir hükm ü Öbür uluslararası a n la )m a ve d ur enle meler de
öngörülen iki Hüküm et arasındaki ı>b*liğuv e tk i emer.
Madde 6
B u Anlayışa um ası g ününde yürürlüğe girecek v e iki H üküm etten birinin öbürüne
A r la y n a y a son verm ek konusundaki reyetmi bildiren yardı bir bddriran alınmasından
ba)layarak. bir yü daha yürürlükte k a la c a k » .
A n ka ra 'd a 1959 Mart ayırın b e )in d günü iki em ek d a r ak ya p ılm i)tr.
727
G e n elku rm a y Başkanlığı Karargahı
ANKARA
G p P P : 0050.7 6 4/P .A .
K O N U : Askeri Kolaykklar 27 E k im 1964
K A R A K U V V E T L E R İ K O M U T A N L IĞ I N A
D A Û T IM :
Gereğe
K .K K.kgına İmza
D z .K K k g m a C E V D E T SU N A Y
Bdgı: G e n e k ır m a y Başkanı
728
Türkiye'deki Amerfcan üstlerinin varlığı ve statüsü uzun yıllar tartış
ma konusu olmuştu. NATO. ABD ve Türkiye üçlüsü arasmda yetki karma
şasına dönüşmüş, kamuoyunda belirsizlik ve kuşkular yaratmıştı. Başba
kan Süleyman Demirci'm " T ü r k i y e d e ü s y o k , t e s i s v e r . “ demesi İse bu
karmaşaya farklı be boyut ge trıyordu.
3. Ordu Komutan Orgeneral Refik TtJga'nın. 1963 yriında Trab
zon'da Amerikan üssünde karşılaştığı durum bu karmaşanın tipik bir
omeğl. Tulga arılatıyor:
*Üs Komutan Albay, bizi büyük be merasimle karşıladı. Albay kan
tin. kulüp, yemekhane, mutfak gbl tesisleri gezdirdi. Biraz ötedeki etra
fı demir kafesle çevrili "gerçek üs"se doğru derledim. Amerikalı Albay
yolumu kesti:
- Giremezsiniz! Buraya ancak Amerikan uyruklu yetkHI klşder grebl-
ıe.
- Ben Ordu Komutanıyım Bulunduğunuz bölge gremeyeceğm yer
olamaz!
- Emir böyle.
- Bu hükümranlık haklarımıza tecavüz değl mİ?
- Ama ikili anlaşmalar var. Bir viski almaz mısınz S. Paşam?
- Hayır...
- Kıtayı denetleyecek misiniz?
- Hayr...
Orgeneral Tulga bu müdahale üzerine Trabzon’daki Amenkan üssü
nü terk eder.'(l08)
Müşterek Savunma Tesislerinden biri olan Trabzon'daki Amerikan
Üssü'nün gerçek anlamı ve amacı. Ordu Komutanı na. Amerikalı Üs Ko-
mutam nın yaptığı muamele de görülüyor. Türkler kendi topraklarında
kuulan bu Amerikan üslerinde bir yabancıdırlar ve her şey onlardan giz
lidir.
"Müşterek Amaç". "Müşterek Savunma Tesisi" gibi tenmlerden ne
ler kastedddıği bel» tilmediği için, müşterek kullanmanın da nasıl yapıla
cağı belli değildr. Bu ikede. Türk toprakları üzerinde Türkiye'nin savun
masını ve güvenliğini kuvvetlendirecek. NATO üyesi ve müttefikimiz
Amerfcanın da güvenliğini dolaylı veya dolaysız artıracak, tamamen
T(j»k Kunandan ve personelin sorumluluğu altında işletilecek, banş za
manında Amerikalıların sadece, uzman, danışman veya öğretmen olarak
bulunabilecekleri, masraflannın ortaklaşa ödeneceği, müşterek bir İşlet
me kastedildiği sonucunu çıkarmak mümkün değildir. Temel anlaşmanın
diğer ilkeleri böyle bir anlayışa engeldir! 109)
(108; 23 t tam ih iu a K . Dcvon
(109’. KtydM Ta u m i . a gc
729
Gelen Gideni A/atırmş
D ü y u n -u U m u m iy e
Yabana Alacakların Gelir Kaynağında Tahsiline Yönelik
Bir Uygulamaydı
IM F ise Alacaklarının Tahsiline Yönelik Gelir Kaynaklarım Da Aşarak
Yasama Yürütme Erkine Doğrudan.Müdahale Eden
Uygulamalar İçinde
IM Tye Boyun E ğerek N iy et M e k tu b u v e V in d - b y
D ü zen lem elerin i İm z alay a n Türk Y etkililer İse Su< İs le m e k te d irle r
TC ANAYASA MADDE 90 ın * ki paragrafında: Türkiye C u m h u r iy e t i a d ı
na y a b a n a d e v le tle r le v e m ille tle ra ra s ı k u ru lu şla rla y a p ıla c a k a n tla ş m a la rın
o n a y la n m a n . T ü r k iy e B ü y ü k M ille t M e c lis i h i n onaylamayı b i r k a n u n la u y g ı f i
b u lm a s ın a b a ğ lıd ır.
E k o n o m ik , tic a ri v e te k n ik ilişkileri d ü z e n le y e n v e sü re s i b i r y ıh a ş m a y a n a n
la şm a la r. D e v le t M â liy e s i b a k ım ın d a n b ir y ü k l e n m e g e t ir m e m e k k iş i h a lle rin e
v e T e rk le rin yabana m e m le k e tle r d e k i m ü lk iy e t h a k la rın a d o k u n m a m a k k a y -
d ıy ia y a y ım la n m a y la y ü r ü r l ü ğ e k o n a b ilir. B u ta k d ird e a n la ş m a la r y a y ım la r ın
sunudur. * dye yarar.
d a n b a şla ya ra k ik i a y ite n d e T B M M n in b ilg is in e
Oysa IMF. Niyet Mektubu ve Stand-by düzenlemeleri bir yıl değil, ûç yıllık
donemi kapsamaktadr. I9B4-2004 yBamda bu anlaşmalar gereği Türkiye
3 .1 milyar dolar faizAullanım bedeli ödemiştir.
90'mcı maddede uluslararası anlaşmaların TBMM'ce uygun bukBiması zo
runluluğu olmamakla birlikte, bu fıkraya göre yapdan ekonomik, ticari veya
özel kişilerin haklanın ilgilendiren anlaşmalar yayımlanmadan yırtrlüğe konu
lamaz. Son ytlarda IMF nin görev alanını ve işlevini aşması ve bazı alanlarda
Dünya Bankası nın görevini üstlenmesi tepkilere yoiaçmaktad*. IMF kredi ve
ren bir kısıiuş amacının çok ötesinde doğrudan "özel kişlerin haklarına’ yö
nelik müdahalelerde bukBvnaktadır. Omegln 2005 Niyet Mektubu ve Stand-
by düzenlemesinde ön koşti olarak Türkiye'den yerine getirimesi istenenler
şöyle:
1. Emeklitk reform yasa tasansınai TBMM'ye scnulması (tamamlandı).
2. Bankacılık kanenun TBMM'ye sunulması (tamamlandı),
3. Hak Bankası ve Ziraat Bankası yönetim kurullarının ayrİması (tamamlan
dı).
4. Vergi iadesi yasa tasansasn TBMM tarafından onaylanması (tamamlandı).
5. Varlk satışmn 2007 sonuna kadar tamamlanmasını sağlayacak TMSF
stratejisinin yaynlanmasz (Kaynak: Başbakanlık Hazine Dış Ticaret Müsteşar-
kğ.)
Bu koşulları biraz daha açarsak, özel kişilerin haklarını nasd ilgilendirdiğini
ve IMF'nin bu dayatmalannın altru imzalayan Türk yetkiHerinin anayasal suç
işledikleri açkca onaya çıkmaktadır
Emekblik reformu yasa tasarısıyla emeklüge esas asgari yaş sınırının yüksel
tilmesi. ödenen asgari prim tutartannın artırtması, prim ödeme gün sayısının
artırtması, ortalama emekklik aylık bağlama oranının düşürülmesi, sosyal gü
venlik kurumlanan (SSK. Bağ-Kur ve Emekli Sandığı) birleştirilerek Özel sağ
lk sigorta şirketlerinin teşvik edilmesi; vergi idaresi yasa taşmışıyla Geir ida
resinin Malye Bakanlığı na (şimcHk) yan-özerk olarak bağlı bir İdare olarak
yaptanması. (inansal hizmetler üzerinden ahnan Banka ve Sigorta Muamele
lefl Vergisi (BSMV)'nln kaldırılması, burur yaratacağı vergi algının yeni ver-
gSerle telafi edierek verginin tabana yayılması, tarımsal destekleme altınları
nın kaldırılması. KİTlerde çalışan saytsmr azaltılması. Bankacıl* Kanunu İle
Kamu bankalannın OzeleştirHmesi fakat özel bankaların sermaye yaprfarnn
güçlenebilmesi konularında, merkezi Devletin vergi salma ve harcama yap
ma politikalan yetkilerinin I özel İdarelere ve belediyelere devredilmesi, be
lediyelere borçlanma yerkleri verlmeslni düzenleyen yasalar hazırlanması ve
hepsinden onemtsi yasama alanna açkça müdahale anlamını taşıyan, bu ya
saların Türkiye Büyük Millet Meclisi nden geçirtmesi koşullarını taşımaktadır.
Myet Mektubu ve Stand-by düzenlemelerinde ön koşul, performans krite
ri. yapısal kriter, gösterge niteliğinde hedef, gözden geçirme değerlendir
meleri gibi süreçleri içermektedir. Üç ayda bir yapdan gözden geçirme prog
ramları. program taahhütlerinin yerine getirilip getirtmediğinin değeriendir*-
mest Performans kriteri, yapısal kriterler, gösterge niteliğindeki kriterlerinin
tamamını kapsayan be değerlendirmedir.
Performans kriterlerine uyulmuş olsa bile, programm amaçlara ulaşması
mümkün görülmediğine ilişkin değerlendirme sonucunda, programın gözden
geçirtmesinin durdurulmasına karar verilebilir.
Stand-by anlaşmalan resmi gazete
yaynlanmamaktad*. Bu durum hukuk
la. toplumun Mglenme hakkıyla ve
şeffafkkla bağdaşmamaktadır.
IM F y e 1 9 4 7 d e ü y e olan Tü rkiye dkl 10
y ı l son ra 3 0 .0 8 .1 9 5 8 d e o lm a k ü zere
1 1 .0 5 2 0 0 5 e kadar 19 S ta n d -b y d ü ze n le
m esi im za la m ışta. N iy e t m e k tup tu n 15 de
2 5 sayfa a rasın d ayk en Ş ub a t 2001 k rizin
d e n son ra 3 M a y » 2001 tarihli m e k tu p 33
sayfa v e 21 ekle to p la m 5 4 sayfaya u la }
rm jtır. Yanda Starvd b y anlaşmalarıyla lig *
n rye t m e k tu b u v e raporlardan örnekler
. KİTAP Yayınlandığı 2001
yılından bu yana
BİR ÜLKE alanında en çok ilgi
NASIL BATIRILIR? gören kitap dizisi.
«•*ro*«* tMiMM « i i M « m a i M i n c f.K m u ih » m
v l u u i h k u h %«. w n * « r « » o t m t f i ı u
» A « n « t c iı» * x u ı n « (* 6 B « t T m * 16. yüzyıldan günümüze.
V M C 1 I I V 1 l» t ltM lU (IM M llW T U (ia tA
» o k u n V a r [d ile n Ülke
Türkiye Cumhuriyeti kalplaşan*
övgülerle kurulm adı
2 .K İTA P:
I 9 l 9 da Kemaksılerm yarana dehalanyla
başlattığı yoktan va/olus v e ulusal
bağımsızlık hareketinin:
Tara kaynaklan nasıl yaraaickl
. Italkla brlfcte topyekün kalknm a nast
gerçekleştirilesi
•B a tiya rağmen muasır medeniyet y o
lunda neler ya p ıldı basanya nasJ utayld
ve ı l uslararası saygınlk nasıl kazanZdr’
- Bütün bunlara rağmen.
19*6 da Kemalatlerm 2 S yıkık
mücadelesine sünger çe kim e sı
A B D güdüm ünde dolar dlplomaslsirtn ve
a ç* pazar pciltfcalannın geri gelişi.
Osm an* y ı batran yönelim
rezaletsin üçlemesi olan
statükocu p a a tn o a y a l'.
sa<ursun popu* s t ' ve
*•MIAr ı m m U t SAZ TAVI 'fa k s ty o a e T yapının yeniden başlaması
a A a r v c k r i z l e < V . 6 1 1 t a y la .
u a u n ııu M ma m ıaı u n i i İm m H ıu a u mimİ km tıs
lU O Û A C a iM U CAUUSTU AAAC1 U I l l u n K M M f O l l ı
U U U a ı n a ı « u t » u ı usu c a t c ı n ı t i M ı n I 1 V I A U M
AK* M 1UM U «t OlatlUVlH H O C A lM I I U 1 M I I
SON YÜZYILIN
İHTİLALCİ SUBAYLARI
- Askeri Darbeler ve
Muhtıralar
- Olayların Tanıklan
ve Hatıradan
- Belge ve Fotoğraflar
ASKER. SİYASETÇİ
BÜROKRAT, TÜM ULUS
Bu kitapları okuduktan sonra tekrar tekrar
d üşünm eli kim ler n e re d e hata y a p tı!
2 Kitap. 1200 sayfa. 300'ü aşkın fotoğraf, resim, harita, belge. 38 YTL
1856-1923
E M P ER Y A LİZM K IS K A C IN D A
AVRUPA B İR LİĞ İN İN
ÖNLENEMEYEN DÜŞÜŞÜ