You are on page 1of 14

YENİ TÜRK EDEBİYATI

HAKEMLİ ALTI AYLIK İNCELEME DERGİSİ

MODERN TURKISH LITERATURE


A BIANNUAL PEER REVIEWED JOURNAL OF RESEARCH

9
NİSAN 2014
YENİ TÜRK EDEBİYATI
Hakemli Altı Aylık İnceleme Dergisi
Modern Turkish Literature
Sayı: 9, Nisan 2014
ISSN: 1309-565X

Yayın Danışmanı Hakem Kurulu


Prof. Dr. İnci Enginün
Prof. Dr. HASAN AKAY
Yayın Kurulu Prof. Dr. YAVUZ AKPINAR
Prof. Dr. M. FATİH ANDI
Prof. Dr. Yavuz Akpınar Prof. Dr. HÜLYA ARGUNŞAH
Prof. Dr. Fazıl Gökçek Prof. Dr. YUNUS BALCI
Prof. Dr. Osman Gündüz Prof. Dr. NURULLAH ÇETİN
Prof. Dr. Şuayip Karakaş Prof. Dr. İSMAİL ÇETİŞLİ
Prof. Dr. Abdullah Uçman Prof. Dr. RECEP DUYMAZ
Prof. Dr. Alev Sınar Uğurlu Prof. Dr. İNCİ ENGİNÜN
Prof. Dr. BİLGE ERCİLASUN
Yayın Koordinatörü
Prof. Dr. NÜKET ESEN
Dr. Sabahattin Çağın Prof. Dr. RIZA FİLİZOK
Prof. Dr. FAZIL GÖKÇEK
Sahibi ve Yazı İşleri Md. Prof. Dr. VİLAYET GULİYEV
Prof. Dr. OSMAN GÜNDÜZ
Dergâh Yayınları A.Ş. adına
Prof. Dr. ÖMER FARUK HUYUGÜZEL
Asım Onur Erverdi
Prof. Dr. ŞUAYİP KARAKAŞ
Yazı İşleri Prof. Dr. TURAN KARATAŞ
Prof. Dr. EMEL KEFELİ
Mustafa Sökmen Prof. Dr. NAİM KERİMOV
Prof. Dr. ZEYNEP KERMAN
İngilizce Editörü
Prof. Dr. MURAT KOÇ
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Zeki Çıraklı Doç. Dr. MEHMET NARLI
Yrd. Doç. Dr. Bahar Dervişcemaloğlu Prof. Dr. EMİNE GÜRSOY NASKALİ
Prof. Dr. ORHAN OKAY
e-posta Prof. Dr. MUSTAFA ÖZBALCI
yeniturkedebiyati@dergahyayinlari.com Prof. Dr. NAZIM HİKMET POLAT
Doç. Dr. CAFER ŞEN
Yazışma Adresi Prof. Dr. MEHMET TEKİN
Klodfarer Caddesi Altan İşhanı Nu.: 3/20 Prof. Dr. ABDULLAH UÇMAN
34112 Sultanahmet / İstanbul
Prof. Dr. SEMA UĞURCAN
Tel: (212) 518 95 79-80
Faks: (212) 518 95 81 Prof. Dr. ALEV SINAR UĞURLU

Satış, Abone Yurtiçi öğretim üyesi ve öğrenciler için


Ana Basım Yayın Molla Fenari Sokak Yıldız Han abonelik bedeli
Nu.: 28 - 34110 Cağaloğlu / İstanbul Yıllık 2 sayı, 26 TL
Tel: (212) 526 99 41 (3 hat) Faks: (212) 519 04 21 Kurumlar abonelik bedeli
Yıllık 2 sayı, 60 TL
Yurtdışı abonelik bedeli
Baskı Yıllık 2 sayı, 35 ABD Doları
Ana Basın Yayın Gıda İnş. Tic. A. Ş.
Adnan Kahveci Mah. Avrupa Cad. Abonelik için hesap numarası
No: 62/A2 Blok Kat: 1 Ziraat Bankası (Cağaloğlu Şubesi)
IBAN: TR 91 0001 0008 8929 0448 1950 01
Beylikdüzü / İstanbul
Tel: (212) 422 79 29 Posta Çeki Hesabı: 6115869
İÇİNDEKİLER

İNCELEME-ARAŞTIRMA

FAZIL GÖKÇEK
Ahmet Mithat Efendi’nin Bilinmeyen Bir Romanı
7
BAHAR DERVİŞCEMALOĞLU
Deneysel Bir Günlük Roman Örneği:
“Suzan Defter”
17
SERAP ASLAN COBUTOĞLU
Bir Beslenme Kaynağı Olarak Çeviri:
Fatma Aliye Hanım’ın “Meram” Tercümesi Örneği
37
YAHYA AYDIN
Türk Romanında Askerî Bürokrasi
63
CAFER GARİPER-YASEMİN KÜÇÜKCOŞKUN
Edebiyat Bilimine Teorik Katkı:
Kubilay Aktulum’un Çalışmalarına Toplu Bir Bakış
81
MURAT KACIROĞLU
Kemal Tahir’in “Sağırdere” ve “Körduman” İkilemesi
Üzerine Oluşumsal-Yapısalcı Bir İnceleme
109
YILMAZ ÖZKAYA
Nesip Bey Yusufbeyli’nin Tercüman’daki
Yazıları Üzerine Bir Değerlendirme
135
CEM ŞEMS TÜMER
Köy/Kent Ayrımında Ortak Paydalar Bulan
İki Futbol Öyküsü “Kupa Maçı” ve “Hastalar”
151

BELGELER
Mektupları, Kartpostalları ve Bazı Belgelere Göre
Hüseyinzade Ali Turan Bey’in Hayatı Hakkında Bilgiler
Yavuz Akpınar
173
Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın Şahsiyetinin
Yüceliğini Gösteren Bir Olay
Nail Tan
201

Mehmet Kaplan’dan İsmail Parlatır’a Mektuplar


İnci Enginün
209

Ölümünün 50. Yılında Rıza Tevfik’in Kalemiyle Halide Edib


Abdullah Uçman
217

Halide Edib Adıvar’ın Mark Twain Society Üyeliği


İnci Enginün
241

Türk Dil Kurumu Tarama Çalışmalarından Bir Safha:


Abdülbaki Gölpınarlı’nın Bir Raporu
Ömer Özcan
247

KİTAPLAR
Anadolu Mecmuası
Esra Dinçay
269

Bir Muhalifin Edebî ve Sosyal Yazıları


Sabahattin Çağın
273
Bilge Ercilasun’un “Edebiyat Tarihi ve Tenkit”i Üzerine Bazı Düşünceler
Fatih Alper Taşbaş
276

Çocukluk ve Şiir: Zamanın ve Mekânın Ötesi


Sultan Sarı Gerçek
283

Esir Şehrin Hür İnsanı Kemal Tahir


Ebru Özlem İncekar
288

YENİ TÜRK EDEBİYATI DERGİSİNİN YAYIN İLKELERİ / 295


AHMET MİTHAT EFENDİ’NİN BİLİNMEYEN BİR ROMANI

Fazıl Gökçek*

AN UNKNOWN NOVEL OF AHMET MİTHAT EFENDİ

ÖZ: Ahmet Mithat Efendi gibi hakkında epeyce çalışma bulunan ve özellikle
son on beş yirmi yıldır hikâye ve romanları peş peşe yayınlanan bir yazarın
bilinmeyen bir romanı olabilir mi? Bu yazıda söz konusu edeceğimiz Hikmet-i
Peder adlı eserin kitap olarak varlığı bilinmekte, fakat çok çeşitli alanlarda eser
vermiş olan yazarın eserleri içerisinde hangi türe ait olduğu konusunda bir be-
lirsizlik bulunmaktadır. Bu yazı söz konusu kitabın bir roman olduğunu iddia
etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Ahmet Mithat Efendi, Hikmet-i Peder, Tanzimat romanı.

ABSTRACT: Is it possible that there is an unknown novel of a writer as Ahmet


Mithat Efendi about whom there is quite a lot studies and whose stories and no-
vels have been published consecutively especially for the last fifteen and twenty
years? The existence of work named Hikmet-i Peder which we will mention in
this article is known as book but there is an uncertainty about to which type it is
belong within the works of the writer who wrote in various literary genres. This
article claims that the book mentioned is a novel.
Keywords: Ahmet Mithat Efendi, Hikmet-i Peder, The novel of Tanzimat.

...

*
Prof. Dr., Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.
Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 9, Nisan 2014, s. 7-16
8 FAZIL GÖKÇEK

Ahmet Mithat Efendi’nin 1898 yılında yayınlanan1 Hikmet-i Peder adlı kitabı-
na, yazarın romancılığıyla ilgili kaynaklarda bugüne kadar yer verilmemiştir. Ah-
met Mithat Efendi hakkında hâlâ en çok başvurulan kitap olan Tanpınar’ın On Do-
kuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi’nde bu kitaptan söz edilmez. Ahmet Mithat’ın
romanları hakkındaki en kapsamlı çalışmalardan biri olan Mustafa Nihat Özön’ün
Türkçede Roman’ında da bu kitaptan bahis yoktur. Görebildiğimiz kadarıyla Ahmet
Mithat Efendi’nin bu eseriyle ilgili kısa da olsa bir değerlendirmenin yapıldığı ilk ça-
lışma, Orhan Okay’ın Batı Medeniyeti Karşısında Ahmet Mithat Efendi adlı ayrıntılı
incelemesidir. Ancak bu değerlendirme de müstakil olarak bu eserle ilgili olmayıp
kendisine konu bakımından benzeyen diğer kitaplardan söz edilirken bu kitabın da
zikredilmesi şeklindedir. Orhan Okay, söz konusu kitabının “Çocuk” başlıklı bölü-
münde, Ahmet Mithat Efendi’nin çocuk terbiyesiyle ilgili eserlerinden söz ederken
bu kitabı da şu şekilde zikretmiştir:

“Ahmet Mithat’ın çocuk bahsine dair söyleyeceği daha çok şey vardır. (...) Çocuklara tedris
edilmek üzere hazırladığı ve zamanına göre oldukça zevkle okunabilir öğretici kitaplarını
bir tarafa bıraksak bile yalnız ebeveyn için yazdığı kitaplar onun bu konuya eğilmesinin
önemini gösterir. Bunlar arasında Çocuk Melekât-ı Uzviye ve Ruhiyesi; Hikmet-i Peder;
İstidad-ı Etfal; Babalar ve Oğullar; Peder Olmak Sanatı; Ana ve Babanın Evlat Üzerinde
Hukuk ve Vezaifi bütünüyle bu meselelere uzanan kitaplardır.”2

Görüldüğü gibi Orhan Okay, bu kitaba Ahmet Mithat Efendi’nin “ebeveyn için
yazdığı kitaplar” arasında yer vermiş, kitabın türüne ait bir açıklık getirmemiştir.
Ancak Okay’ın, kitabının sonuna koyduğu ayrıntılı bibliyografyada, Ahmet Mithat
Efendi’nin romanlarını ve tiyatro eserlerini, başlarına roman için “R” ve tiyatro için
de “T” işareti koyarak belirttiği hâlde bu eserin başına herhangi bir işaret koymamış
olmasına bakarak bunu roman olarak değerlendirmediği sonucuna gidebiliriz. Belki
de Okay’ın bu eseri romanlar arasında göstermemesinin sebebi, bizzat Ahmet Mit-
hat Efendi’nin, eserin önsözünde bu kitabı bir roman olarak saymamak gerektiğini,
çünkü yaşanmış veya gerçek bir olayı anlattığını belirtmiş olmasıdır. Ancak aşağıda
açıklamaya çalışacağımız üzere yazarın bu uyarısı bir çeşit kurgu oyunudur. Konu-
nun daha iyi anlaşılabilmesi için önce “Karilerime” başlıklı ve son cümlesiyle de ana
metne bağlanan bu kısa önsözü nakledelim:

“‘Roman’ denilen şeyin hayalîsi, hakikîsi, tabiîsi falanı olur, değil mi? Ya sırf gerçek
olursa buna ne diyeceğiz?
Şu meseleyi birkaç yerde bast ve temhid eylemiştim. Netice-i hükmü de vermiştim. O

1
Hikmet-i Peder, Muharriri: Ahmet Mithat, Dersaadet, 1316, 261 s. (Eser ilk olarak Tarik gazetesinde
tefrika edilmiştir: “Tarik’in Tefrikası: Hikmet-i Peder”, nr. 4681-4723, 14 KS 1899-27 Şubat 1899).
2
Orhan Okay, Batı Medeniyeti Karşısında Ahmet Mithat Efendi, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2008, s. 280.
AHMET MİTHAT EFENDİ’NİN BİLİNMEYEN BİR ROMANI 9

vermiş olduğum hükme karşı şimdi tenakuz etmek istemem. Böyle sırf gerçek olursa ona
artık “roman” denilemez. “Tarih” demek lazım gelir. Bu lüzum üzerine de şu Hikmet-i
Peder sernamesi altında karilerime nakledeceğim şeyi roman olmaktan ziyade bir tarih
addetmelidir. Zira bunu bana hikâye eden zatın teminine göre bu vakayi kâmilen ve
kâffeten sahihmişler. Ben de bunu bana hikâye olunduğu gibi nakledeceğim. Hatta ebvab
ve fusule taksimine de lüzum görmeyeceğim. “Novel” denilen fıkraların yazıldığı gibi
bahisten bahise intikal edildikçe *** işaretlerini hadd-i fasıl ittihaz eyleyip öylece geli-
şigüzel yazıvereceğim.
Daha şimdiden şunu da ihtar edeyim ki sernamemizin Hikmet-i Peder olduğuna bakıp da
buna yalnız babaların nazar-ı dikkatleri meclup olmamalı. Ağabeylerin, oğulların, kızların
da nazar-ı dikkatleri meclup olmalı. Zira bahsolunacak mesail yalnız babalara müteallik
mesail-i hususiyeden değildir. Taallukları bundan pek çok ziyade amim ve şamildir.
İşte vakayı bana hikâye eden zatın ağzından söze başlıyorum. Bu zat şöyle hikâye eyledi,
dedi ki:” (s. 2-4)

Sonraki yıllarda Ahmet Mithat Efendi hakkında yapılan çalışmalarda da Orhan


Okay’ın kitabının sonuna koyduğu bibliyografya esas kabul edilmiş, dolayısıyla bu
kabul tekrarlanmış,3 eserin roman olduğu bilinmediği için Türk Dil Kurumu tarafın-
dan İsmail Parlatır’ın gözetiminde yayınlanan Ahmet Mithat Efendi’nin romanları
arasında da bu kitaba yer verilmemiştir.
Ne var ki, önsözünde bu eserin bir roman olmadığını belirtmiş olmasına rağmen,
okuyucuyla bu tür oyunlar oynamayı seven Müşahedat yazarının Hikmet-i Peder’i
bir roman olarak kurguladığı şüphesizdir. Yazarın “Karilerime” başlıklı önsözde yap-
tığı bu yönlendirme de kurgunun bir parçasıdır. Esasında Ahmet Mithat Efendi, bu
eserinde, tıpkı Müşahedat’ta olduğu gibi kendisini de kurgu kişileri arasına katarak
ve türün imkânlarıyla oynayarak ilginç bir roman kaleme almıştır.
“Karilerime” başlıklı önsözün daha ilk cümlesiyle “‘Roman’ denilen şeyin hayalîsi,
hakikîsi, tabiîsi falanı olur, değil mi? Ya sırf gerçek olursa buna ne diyeceğiz?” anlatacağı
hikâyenin gerçek olduğu yanılsamasını yaratan Ahmet Mithat Efendi, okuyucunun dik-

3
Handan İnci, “Ahmet Mithat Efendi ve Çocuk Terbiyesi” başlıklı yazısında (MSÜ Fen-Edebiyat Fa-
kültesi Dergisi, S 2, Ocak 1995; tekrar yayını: Vefatının 100. Yılında Ahmet Midhat Efendi Armağanı,
Beykoz Belediyesi Yayını, İstanbul, 2012, s. 243-252) Ahmet Mithat Efendi’nin “çocuk meselesini işlediği
romanlarının yanı sıra bu konu üzerine ayrıca dört kitap” yazdığını belirtmiş ve bunlar arasında Hikmet-i
Peder’i de zikrederek yazarın bu kitabı “adeta bir roman gibi kurguladığı”nı ifade etmiştir. Nüket Esen
tarafından hazırlanan ve Karı Koca Masalı’nın sonuna eklenen “Ahmet Mithat Bibliyografyası”nda
ise bu kitaba “Sosyoloji, Psikoloji, Pedagoji, Ekonomi, Askeriye” başlığı altındaki eserler arasında
“Babalık görevlerini anlatan bir kitap” notuyla yer verilmiş (Karı Koca Masalı ve Ahmet Mithat Bib-
liyografyası, Kaf Yayınevi, 1999, s. 212), aynı bilgi Beliyat-ı Mudhike ve Karı Koca Masalı ve Ahmet
Mithat Bibliyografyası’nda (İletişim Yayınları, 2011, s. 237) ve Hikâye Anlatan Adam: Ahmet Mithat’ta
(İletişim Yayınları, 2014, s. 186) tekrarlanmıştır. Osmanlı Kapısında Büyümek adıyla (İletişim Yayınları,
2006) kitap olarak yayınlanan ve Ahmet Mithat Efendi’nin hikâye ve romanlarını gayrimüslim Osmanlı
vatandaşları bağlamında incelediğim çalışmamda ben de roman olduğunu bilmediğim için Hikmet-i
Peder’i değerlendirmeye dâhil etmemiştim.
10 FAZIL GÖKÇEK

katini çekmeyi, okuyacağı metni ciddiye almasını sağlamayı amaçlamıştır. Bu cümleyi


gerçekten de söz konusu eserin roman olmadığının delili olarak kabul etmek, yazarın
oynadığı kurgu oyununu anlamamak demektir. Aslında Ahmet Mithat Efendi’nin başka
bir kitabı, bu kurgu oyununu ciddiye almamamız gerektiği konusunda bizi uyarır, fakat
bu kitabındaki ifadeler de araştırmacıların dikkatinden kaçmıştır. Şöyle ki, Hikmet-i
Peder’den bir yıl sonra 1317/1899 yılında yayınlanan Peder Olmak Sanatı’nda yazar,
birkaç kez Hikmet-i Peder’den “roman” olarak söz etmektedir. Bu kitapta Ahmet Mithat
Efendi, genç kızlarla genç erkeklerin evlilik öncesinde birbirlerini tanımalarına ilişkin
düşüncelerini anlatırken “Bu baptaki mütalaatımız, mülahazatımız Hikmet-i Peder
sernamesiyle geçende yazmış olduğumuz romana derç edilmiştir.” der.4 Aynı kitabın
bir başka yerinde, bu kez kızların çok küçük yaşta evlendirilmelerinin doğru olmadı-
ğını belirtirken “[Bu konu] Hikmet-i Peder romanımızda mufassalan bast ve temhid
edilmiştir.”5 ifadeleriyle bu eserden yine “roman” olarak söz eder. Yine aile reisi olan
erkeğin zevk ve eğlencesini evinin dışında birtakım eğlence yerlerinde aramasının doğru
olmadığını anlatırken de bu kez “Hikmet-i Peder romanımızda işin bu cihetlerini ariz
ve amik teşrih ettik.”6 cümlesiyle bir kez daha bu kitaptan roman olarak söz eder. Bu
ifadeler de bize yazarın Hikmet-i Peder’i roman olarak kurguladığını göstermektedir.
Esasen eserin yapısı da onun roman olarak kurgulandığını açıkça ortaya koy-
maktadır. Roman türünün belli başlı unsurlarının tamamı bu eserde bulunmaktadır.
Bu, genç bir erkeğin beğendiği bir genç kızla evlenme isteği ve bu yolda karşısına
çıkan engelleri aşmak için başvurduğu araçlar olarak özetleyebileceğimiz bir vaka-
nın, anlatıcı ile birlikte olayın taraflarının oluşturduğu kişilerin, olayların cereyan
ettiği bir mekânın (İstanbul) ve yine olayların gerçekleştiği zamanın (eserin yazılış/
yayınlanış tarihine yakın yıllar) belirgin şekilde varlığını gösterdiği bir romandır. Ya-
yınlanışının üzerinden uzun zaman geçmiş olmasına rağmen roman olarak edebiyat
tarihimiz içerisinde değerlendirilmeyen bu eseri burada bir bakıma yeniden tanıtmak
zarureti doğmuştur. Bu yüzden romanın konusundan ve kuruluşundan biraz ayrıntılı
olarak söz etmek istiyorum.
Ahmet Mithat Efendi, yazar-anlatıcı olarak bu eserin bir roman olarak kabul
edilemeyeceğine ilişkin “hile”ye başvurduktan sonra “İşte vakayı bana hikâye eden
zatın ağzından söze başlıyorum. Bu zat şöyle hikâye eyledi, dedi ki:” ifadeleriyle
aradan çekilir ve sözü anlatıcıya bırakır. Bu anlatıcının muhatabı “Ahmet Mithat”tır,
bu yüzden olay ona hitap edilerek anlatılır:

4
Ahmet Mithat Efendi, Peder Olmak Sanatı, (Haz. Gizem Akyol), Dergâh Yayınları, İstanbul, 2013, s. 22.
5
a.g.e., s. 56.
6
a.g.e., s. 67.
AHMET MİTHAT EFENDİ’NİN BİLİNMEYEN BİR ROMANI 11

“Siret Bey’i tanırsınız ya? Ne güzel çocuktur! Hem sureti güzeldir, hem sireti! Mekâtib-i
ibtidaiyeden başlayınız da Mekteb-i Âli-i Hukuk’tan çıkıncaya kadar her mektepte, her
sınıfta ahlakça daima birinciliği ihraz etmiştir. Dersçe de fena değil a! Zira ... senesinde
mekteb-i hukuktan rüus alan seksen dört genç avukatlar meyanında yedinciliği ihraz etmiş,
binaenaleyh aliyyü’l-âlâ şehadetnamesi almıştır. Ama kendisine takaddüm eden diğer altı
efendiyle de farkları ikişer üçer numaradan ibarettir.” (s. 4)

Böylece hikâyenin kahramanını tanımış oluruz: Siret Bey adında, Mekteb-i Hu-
kuk mezunu, yirmi iki yirmi üç yaşlarında genç bir avukat. Anlatıcıyla ahbaplığı olan
Siret Bey, ona evlenmeye karar verdiğini, bir genç kızı da çok beğendiğini, fakat
bu kızın Doktor ... Bey adında “bir ters herifin kızı” olduğunu, onun da bu evliliğe
asla izin vermeyeceğini söylediğini belirtir ve kendisinden bu konuda yardım ister.
Doktor ... Bey adındaki bu “ters herif”, kendince bir “hikmet-i peder” teorisi geliş-
tirmiş, toplumun bakışına göre oldukça tuhaf bir adamdır. Anlatıcı onu –yine Ahmet
Mithat’a hitap ederek– şöyle tanıtır:

“Doktoru tanırsınız a? Vakıa ne ters adamdır. Hemen hiç kimseye benzemez dersem mü-
balağa etmemiş olurum. Değil mi? Her şeyde kendisine mahsus bir fikri, kendi tabirince
bir fikr-i hikmeti vardır. Fakat o fikr-i hikmet hiçbir kimsenin fikrine benzemez. Mutlaka
herkesin fikrine mugayirdir. Tabip olduğu halde tababet hakkındaki fikr-i hikmeti bile
tababete mugayirdir.” (s. 6)

Siret Bey, zamanın âdetlerine uyarak kızı babasından istetmiş, fakat kızın babası
olan doktor, Siret Bey’in yaşını öğrenince, “epeyce bir vakit epeyce de derince bir
surette düşündükten sonra” kızı isteyen aracıya “Nafile hiç zahmet çekmeyelim. Siret
Bey’e verilecek kızım yoktur.” cevabını vermiştir. (s. 8)
Siret Bey esasında evlenmek istediği bu hanımı hiç görmemiştir, fakat hakkında
duyduklarından ve gazetelerdeki yazılarından tanımaktadır. Rana Hanım adındaki bu
genç kız, Doktor ... Bey’in özel olarak eğittiği, “Türkçesi mükemmel”, “Fransızcası
da fena değil”, “malumat ciheti de gereği gibi zengin olduğu matbuata tebliğ eylediği
âsârından” anlaşılan eğitimli bir hanımdır.
Siret’i çok sevdiği için yardım isteğini karşılıksız bırakmak istemeyen anlatıcı,
bu duruma bir çözüm bulmaya çalışır; Rana Hanım’ın gazetelerde yazılarının yayın-
landığını öğrenince, Siret’e, yazdığı yazıları öven eleştiriler kaleme alıp matbuatta
yayınlamak suretiyle Rana Hanım’ın gönlünü kazanmayı, böylece babasını devreden
çıkarmayı tavsiye eder. Siret’in, başlangıçta biraz tereddüt etse de, bu öğüde aklı
yatar ve gereğini yerine getirmek üzere çıkıp gider.
Çok geçmeden Siret’in yazıları “Senai” imzasıyla devrin matbuatında yayın-
lanmaya başlar; gerçekten de bunlar herhangi bir hanımın, kendisi hakkında kaleme
alındığında hoşuna gidecek tarzda yazılardır. Ne var ki bu yazılar umulan sonucu
12 FAZIL GÖKÇEK

vermez; Rana Hanım, Siret’e karşı kayıtsızdır. Bunun üzerine Siret doğrudan doğru-
ya –yine Senai imzasıyla– Rana Hanım’a mektuplar yazmaya başlar, fakat bu yoldan
da umduğunu elde edemez, hatta Rana Hanım tarafından gönderilen bir mektupla
azarlanır:

“Beyefendi! Kendisiyle muhabereye mezun olmadığınız bir kıza bir kere, iki kere, üç
kere tezkire yazıp da cevap almadığınız halde dördüncüsünü dahi ne cesaretle yazdığınıza
bir mana veremedim. Size şu kelimeleri de mezun olmadığım bir işi yapmak kabilinden
olarak yazıyorum. Aldığım evamir ve tenbihata bu suretle muhalefete beni mecbur etmiş
olmanız elbette hayrattan hasenattan madud olamaz.” (s. 37)

Siret artık tamamen umutsuzluğa düşer. Ancak anlatıcı ona umut verir; her şeyin
bitmediğini, çünkü Rana Hanım’ın kendisini Siret olarak tanımadığını, daha önce
aracı gönderdiği babasının da Senai’yi tanımadığını, bu isimlerle her ikisine ayrı ayrı
tekrar müracaat etmenin mümkün olduğunu belirtir. Nitekim yaptıkları müzakerenin
sonucunda anlatıcı, Doktor ... Bey’in evine Rana Hanım’ı Siret için istemek üzere
gider. Doktor tarafından iyi karşılanan ve yemeğe alıkonulan anlatıcı, uygun zamanı
bularak aracılık görevini yerine getirir. Bu vesileyle iki adam arasında evlilik üzerine
uzun bir sohbet gerçekleşir. Bu konuşma ile, romanın ana fikri olan ve Doktor ... Bey
tarafından geliştirilmiş olan “hikmet-i peder” fikrinin ayrıntılarını öğreniriz. Bu fikre
göre Doktor, on sekiz yaşından küçük kızların aileleri tarafından evlendirilmelerini
doğru bulmamaktadır. Gerek erkek gerekse kadın olsun gençlerin erken yaşta ev-
lendirilmelerinin yol açtığı facialar üzerine uzun uzadıya konuşan Doktor, birtakım
yaşanmış olaylardan da örnekler vererek bu tür evliliklerin nasıl kötü sonuçlara yol
açtığını anlatır. Romanın bu bölümleri tamamen Ahmet Mithat Efendi’nin ve diğer
Tanzimat dönemi yazarlarının evlilik konusundaki görüşlerinin propagandası mahi-
yetindedir. Ancak bu fikirler, roman türünün gereğine uygun şekilde Doktor ... Bey’le
anlatıcı arasında gerçekleşen diyaloglar şeklinde verilmiştir. Bu konuşmaların sonu-
cunda anlatıcı, “hikmet-i peder meslek-i cedidi”ni kabul eder ve Doktor’un ilk öğ-
rencisi olan oğlu Nüzhet’ten sonra onun ikinci “şakirdi” olur. Aralarında bu yakınlık
oluşunca Doktor ona duyduğu güvenle, bugün konuşulanlar ışığında kendisine aracı
olarak geldiği kişiyi iyice araştırmasını, bu araştırmanın sonucunda uygun görmesi
durumunda kendisinin de bu evliliğe onay vereceğini söyler.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu romanda Ahmet Mithat Efendi, kendisini kurgu
kişileri arasına katmasıyla, kurgu düzeni bakımından daha önce çok daha karmaşık
biçimde Müşahedat romanında uyguladığı yöntemi tekrar etmiştir. Ahmet Mithat bu
romanda da yazar olarak yer alır, fakat Müşahedat’ta çoğunlukla hikâyeyi kendisi
anlatırken bu romanda sözü başka bir anlatıcıya bırakmıştır. Şöyle ki; bir “çerçeve
hikâye”yi ihtiva eden önsözde yazar-anlatıcı, bu kitapta anlatılan olayın bir dostu ta-
rafından kendisine nakledildiğini ve “hikâye eden zatın teminine göre bu vakayi[nin]
AHMET MİTHAT EFENDİ’NİN BİLİNMEYEN BİR ROMANI 13

kâmilen ve kâffeten sahih” olduğunu belirttikten sonra aradan çekilir, olayları başka
bir anlatıcı, yazar-anlatıcıya nakleder. Bizler de okuyucu olarak onunla birlikte olan
biteni öğreniriz. Ahmet Mithat Efendi’nin yazar olarak varlığı, anlatıcının olayları
anlatırken sık sık kendisine ismiyle hitap etmesi ile hissedilir. “Sözün doğrusunu söy-
leyim mi ey Ahmet Mithat! Sana günahımı tamamıyla itiraf edeyim mi? Benim kendi
teehhülüm dahi doktorun hikmet-i pederine muvafık bir teehhül olmadığı için ben
de zevceme tamamıyla sadık ve hukukuna riayetkâr bir koca çıkmadım.” (s. 138);
“Bu mübahasede neler söylendiğini şimdi tahattur edemem ki size de nakledeyim ya
Ahmet Mithat!” (s. 212); “Ne dersiniz azizim Ahmet Mithat? Siret’le bu geceki mü-
bahasemiz saat altıya kadar devam etmiş olur da bu kadar zamanın nasıl geçtiğinden
haberdar olamayışımıza ne dersiniz?” (s. 214); “Size demincek ne dedim ey Ahmet
Mithat!” (s. 249); “Meselenin ne kadar nazik, ne derecelerde dakik bir mesele oldu-
ğunu takdir edebildiniz mi ey Ahmet Mithat?” (s. 250) gibi daha çok hitap cümleleri,
Ahmet Mithat Efendi’nin, kendi adıyla romana katıldığını okuyucusunun anlamasını
istediğinin kanıtlarıdır. Bunun dışında, diğer bazı romanlarında, örneğin Henüz On
Yedi Yaşında romanında yaptığı gibi Ahmet Mithat Efendi bu romanında da roman
kişilerine “yazar Ahmet Mithat Efendi”nin eserlerinden söz ettirir. Hatırlatmak gere-
kirse, Henüz On Yedi Yaşında romanında Ahmet ve Hulusi Efendi, aralarında konu-
şurken, Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayat serisinden çıkan “Mihnetkeşan”
hikâyesini hatırlar ve içinde bulundukları yerin bir benzeri olan genelevleri ne kadar
gerçekçi bir şekilde anlattığını dile getirirler. Hikmet-i Peder’de de romanın kişilerin-
den Doktor ... Bey, anlatıcıya Ahmet Mithat Efendi’nin Taaffüf romanından söz eder:

“Benim hesabıma göre on yedi yaşındaki bir kız henüz gelmiş yetişmiş değildir. Ahmet
Mithat namında bir romancının Taaffüf sernameli bir romanını okumuştum. O romanda
doktor bilmem ne namında bir Fransız tabibi var ki kibardan bir zatın konağında ikinci
bir baba sıfatıyla bir kızı büyütüyor da hüsnü de malı da terbiyesi de her şeyi erbab-ı
rağbeti çıldırtmak derecesinde şevklendiren bu kızı daha on üç on dört yaşlarındayken
almak gayretinde bulunan taliplere ve kızı da onlara vermek rızasını gösteren validesine
kız kocaya vermek hakkındaki mülahazat-ı tıbbiye ve sıhhiye ve ekonomiye vesairesini
söylüyor. İşte ben tezvic-i benat emrinde tamamıyla bu tabibin mesleğine tâbiyim.” (s. 87)

Doktorun “tezvic-i benat” konusundaki görüşleri ile kendisinin düşüncelerinin


aynı olduğunu böylece dolaylı yoldan belirten Ahmet Mithat Efendi, romanın bir baş-
ka yerinde bu kez Ben Neyim adlı kitabı üzerinden Doktor ... Bey’e kendi övgüsünü
yaptırır:

“Pederimizden validemize intikal eden dört damla su değil a bugün vücudumuzu istila
eden okkalarca kan bile pek az bir zaman sonra yoktur. Külliyen başka bir kana tahavvül
edecektir. Nasıl ki şimdiye kadar birçok defalar tahavvül etmiştir de. Yalnız kan değil,
bütün vücut tahavvül eder. Bunu bizim poligraf Ahmet Mithat Ben Neyim nam risalesinde
maddiyyun-ı hükemaya karşı pek güzel bast u temhid eylemiştir.” (s. 181)
14 FAZIL GÖKÇEK

Bu örnekler bize Ahmet Mithat Efendi’nin kurgu oyunlarıyla zenginleştirdiği bir


romanıyla karşı karşıya olduğumuzu göstermek için yeterlidir sanıyorum.
Hikmet-i Peder romanının bir başka özelliği de, Ahmet Mithat Efendi’nin, sö-
zünü emanet ettiği anlatıcı üzerinden romanın yazıldığı dönemde güncel olan bazı
konular hakkındaki çoğu alaycı/eleştirel yorumlardır.
Bilindiği gibi, Fatma Aliye Hanım’ın yazı hayatına başlaması, George Ohnet’den
çevirdiği Meram adlı romanla olmuştur. Gerçek imzasını saklayarak “Bir kadın”
müstearıyla yayınladığı bu roman, dönemin matbuatında Ahmet Mithat Efendi’nin
de katıldığı birtakım tartışmalara yol açmıştır. Çoğunluk, Osmanlılar içerisinde
Fransızca’dan roman tercüme edecek çapta ve yetkinlikte bir kadının bulunamaya-
cağı, dolayısıyla bu imzanın gerçeği yansıtmadığı görüşündedir. Ahmet Mithat Efen-
di ise karşı görüşü savunur ve tercüme değil hatta telif eserler kaleme alabilecek,
hikâyeler ve romanlar yazabilecek kadınların da içinde yaşadıkları toplumda bulun-
duğunu ileri sürer. Bu tartışmaları Tercüman-ı Hakikat’teki “Kariîn-i Kirama” baş-
lıklı bir yazısında uzun uzadıya anlatan Ahmet Mithat Efendi, bir süre sonra çeviriyi
yapan kadının kimliği açıklanıp da bunun Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı Fatma Aliye
Hanım olduğu anlaşılınca da muarızların şu tepkiyi gösterdiğini nakleder:

“Ha! Şimdi anlaşıldı. ‘Bu kudret bir hanımefendide bulunabilir mi? İşin içinde Sedat Be-
yefendi bulunmayınca Volonté tercüme olunabilir mi?’ demişler ve birtakımı ise Cevdet
Paşa hazretlerinin ferzend-i maarif-mendleri saadetli Ali Sedat Beyefendi hazretlerini dahi
bu iş için kâfi addedemeyerek, “Yok a canım yok! Bu tercümede eser-i hame-i Ahmet
Cevdet bile misk gibi rayiha-paş-ı letafet oluyor!”7

Bu türden sözlerle “zarafet-furuşluklarda” bulunan muarızları, güya bu çevirinin


Fatma Aliye’nin kardeşi Sedat Bey ve babası Cevdet Paşa’nın yardımlarıyla yapıla-
bildiğine inanmışlardır.
Ahmet Mithat Efendi, bu konudan Fatma Aliye’ye yazdığı mektuplarda da söz
eder8 ve kadınların da matbuat hayatına katılabileceğine ve başarılı olabileceklerine
inanmayan çağdaşlarını kınayan sözler eder. Sözünü ettiğimiz yazı ve mektuplarda Ah-
met Mithat Efendi Meram tercümesi sebebiyle devrin matbuatında yaşanan tartışmaları
uzun uzadıya anlatmıştır. Hikmet-i Peder’deki Rana Hanım’ın makaleleri dolayısıyla
yazılanlar bu tartışmaları hatırlatmaktadır. Romanda anlatıcı, muhatap olarak aldığı
Ahmet Mithat’a Rana Hanım’ın yazılarını hatırlatır ve “dünkü vukuattan” sayılabilecek
bu yazıların herkeste ne gibi şaşkınlık ve tereddütler yarattığını satır aralarındaki alayla
ve Fatma Aliye Hanımla ilgili tartışmaya örtülü bir telmihle nakleder:

7
Ahmet Mithat, “Kariîn-i Kirama”, Tercüman-ı Hakikat, nr. 4036, 24 Kânunuevvel 1891.
8
Bu mektuplar için bkz. Fazıl ve Feylesof Kızım Fatma Aliye’ye Mektuplar, (Haz. F. Samime İnceoğlu-
Zeynep Süslü Berktaş), Klasik Yayınları, İstanbul, 2011.
AHMET MİTHAT EFENDİ’NİN BİLİNMEYEN BİR ROMANI 15

“Rana Hanım’ın filvaki bir kadın olmasına ve bu tedkikat-ı amika, bu tetebbuat-ı dakikanın
bir kadın dimağından çıkabilmesine biraz vakit hemen de ihtimal verilemedikten sonra
Rana’nın Doktor ... Bey kerimesi bir muhaddara olduğu ve asar-ı münteşiresi pederinin
olmak şöyle dursun biraderi Nüzhet Bey bile kudret-i fikriye ve kalemiyenin bu derecesine
gayr-i vasıl bulunduğu tahakkuk edince cihanı hayret bürümüştü.” (s. 233)

Görüldüğü gibi, Fatma Aliye ile ilgili tartışmadaki Cevdet Paşa’nın yerini Dok-
tor ... Bey ve Sedat Bey’in yerini de Nüzhet Bey almıştır. Ahmet Mithat Efendi ger-
çeği anlatmak istese malzemesi hazırdır, fakat o anlattığı olayın gerçek olduğu “ya-
nılsaması” ile kendisinin kurguladığı bir hikâyeyi anlatmıştır. Dolayısıyla elimizdeki
metin, bir romandır.
Bu alaycı/eleştirel değerlendirmelerden biri de basın yayın dünyasındaki ahlaki
olmayan rekabetle ilgilidir. Siret’in Rana Hanım’a kendisini beğendirmek için Senai
imzasıyla Lübbü’l-edeb dergisindeki yazılarının dikkatleri üzerinde toplayacak kadar
edebî bir üsluba sahip olduğunun görülmesi üzerine başka bazı gazete ve dergiler
onu kendi yayın organlarında yazması için ikna etmeye çalışırlar. Bu vesileyle Ahmet
Mithat Efendi döneminin basın yayın dünyasının eleştirisini ve dergi gazete adlarının
parodisini yapar:

“Şu ‘Senai’ imzası şöhret bile almaya başladı. Bu Senai kim olduğunu herkes birbirinden
soruyor. Gazete müdürleri de bunu herkesten soruyorlar. Anlıyorsunuz a? Lübbü’l-edeb
idarehanesi beher sahifesine bir mecidiye veriyorsa kendisine iki üç vaat ederek kandırıp
celp edecekler. Ama her zaman bu fiyatı vermek üzere değil ha! Gazetecilerden bazıları-
nın halini bilmez değilsiniz. Âsârı beğenilen bir muharriri kandırmak için başka yerden
aldığı ücretin üç dört mislini vaat ederler de o muharriri bir kere oradan ayırdılar mı o
gazete kadar bile vermezler. Geçenlerde Nedve-i Terakki gazetesi bir zavallı şaire böyle
bir oyun oynamıştı. O biçareyi Sayha-i Dil mecmua-i edebiyesinden ayırmıştı da vaat
ettiği miktar parayı vermeyince biçare şair eski hizmetine de avdet edemeyerek açıklarda
ağzını poyraza açmış kalmıştı.” (s. 23-24)

Sonuç olarak, Hikmet-i Peder Ahmet Mithat Efendi’nin anlatım tekniği ve muh-
tevası bakımından dikkate değer romanlarından biridir. Bugüne kadar edebiyat ta-
rihçilerinin ve eleştirmenlerin dikkatini çekmeyen bu eserin hikâye/roman türünün
ölçütleriyle değerlendirilmesi ve gerek bu türün ve gerekse Ahmet Mithat Efendi’nin
eserleri içerisinde layık olduğu yeri alması gerekmektedir.

KAYNAKLAR

Ahmet Mithat Efendi, Fazıl ve Feylesof Kızım Fatma Aliye’ye Mektuplar, (Haz. F. Samime
İnceoğlu-Zeynep Süslü Berktaş), Klasik Yayınları, İstanbul, 2011.
, Hikmet-i Peder, Dersaadet, 1316/1898.
, Peder Olmak Sanatı, (Haz. Gizem Akyol), Dergâh Yayınları, İstanbul, 2013.
16 FAZIL GÖKÇEK

, “Kariîn-i Kirama”, Tercüman-ı Hakikat, nr. 4036, 24 Kânunuevvel 1891.


, “Tarik’in Tefrikası: Hikmet-i Peder”, nr. 4681-4723, 14 KS 1899-27 Şubat 1899.
Esen, Nüket, Karı Koca Masalı ve Ahmet Mithat Bibliyografyası, Kaf Yayınevi, İstanbul,
1999.
, Beliyat-ı Mudhike ve Karı Koca Masalı ve Ahmet Mithat Bibliyografyası, İletişim
Yayınları, İstanbul, 2011.
, Hikâye Anlatan Adam: Ahmet Mithat, İletişim Yayınları, İstanbul, 2014.
Gökçek, Fazıl, Osmanlı Kapısında Büyümek - Ahmet Mithat Efendi’nin Hikâye ve Romanla-
rında Gayrimüslim Osmanlılar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2006.
Okay, Orhan, Batı Medeniyeti Karşısında Ahmet Mithat Efendi, Dergâh Yayınları, İstanbul,
2008.

You might also like