Professional Documents
Culture Documents
YAYIN N O ; 239
Fransızca’dan Çeviren :
Dr. MEHMET ALİ SÖNMEZ
Selçuk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi
öğretim üyesi
İsa (a.s) dan altı asır sonra nâzil olan Kur'ân. Tev
rat (I) ve İncil’i sık sık anmaktâ, onların işlediği ko
nulardan pek çoğüna dolayısiyle temas etmektedir.
Kur'ân, kendisinden önce nâzil olan Kitaplara her
müslümanın inanmasını emrediyor, (sure 4, âyet 136).
Nuh, İbrahim, Musa ve Nebiler ile bunlar arasında
kendisine hususi bir yer verilen İsa gibi Tanrı elçi
lerinin, ilâhı Din tarihindeki işgal ettikleri mümtaz
mevkilerin önemine işaret eder. İnciİIer gibi o da, İsa
(a.s) nm doğumunu tabiat üstü bir olay şeklinae kabul
(1) Tevrat derken, (Tnun ilk beş kitabını, yani Musa’nın sözü olan
Esfarı Hamse’yi anlamak gerekir (bunlar, Tekvin, Huruç,
Levililer, Sayılar ve Tesniye’dir.)
7
ESKİ A H İD
I — GENEL BAKIŞ
T e v r a t ’ ın Aslı
Tevrat bir kitaplar mecmuası olmadan önce,
beşer hafızasından başka her hangi bir dayanağı bu
lunmayan sözlü bir halk geleneği halinde hafızalarda
yaşamıştır. Düşünceleri nakletmede ilk mutlak vası
ta da insan hâfızası olmuştur. Bu sözlü gelenek te
rennüm edilirdi.-
8 (20) 8 (22) Y
9 (1) 9 (17) S
9 (18) 9 (27) Y
9 (28) 10 (7) S
10 (8) 10 (19) Y
10 (20) 10 (23) S
10 (24)' 10 (30) Y
10 (31) 10 (32) S
11 (1) 11 (9) Y
11 (10) 11 (32) S
Tevrat Kitaplarının insanlar tarafından değiştirildiğini ispat
eden bundan daha açık bir delil gösterilebilir m iy d i!
PEYGAMBER KİTAPLARI
F : 4
50
Âdem'in Âdem'in
yaratılışından yaratılışından
sonraki Ne kedar sonraki
doğum tarihi yaşadığı ölüm tarihi
2 — İBRAHİM’DEN HIRİSTİYANLIĞIN
DOĞUŞUNA KADARKİ DÖNEM
NUH TUFANI
F. : 5
66
(1) Le Centurîon,
76
definden saptırmaktır.
Kitabı Mukaddes metinlerindeki bilimsel hatalar
karşısında hırıstiyan yazarların aldıkları bütün bu
tavırlar açıkça şunu ispat-ediyor : bu hatalar tedir
ginliğe yol açmaktadır ve bu hataların insanlardan
kaynaklandığını, dolayısiyle bunların Allah’dan nazil
olmuş bir kitapta yeri olmasının imkânsızlığını itiraf
etmekten başka makul bir tavır almak mümkün de
ğildir.
Hıristiyan çevrelerde hakim olan Kitabı Mukad-
des'e ilişkin bu tedirginlik, 2. Vatikan ruhânî mecli
si çalışmaları (1962 - 1965) sırasında da kendini
göstermiştir. Üç yıl süren tartışmalardan sonra, Ki
tabı Mukaddes hakkında verilecek beyanat metni
nin son şekli üzerinde anlaşmağa varmak ve Mgr.
VVeber'in Kitabı Mukaddes hakkında 4 numaralı mec
lis belgesine yaptığı girişteki (1) tabiriyle, «ruhânî
meclisi çıkmaza sokmakla tehdit eden bu acı duru
ma» bir son vermek için resmî metni bu meeüs en
az beş defa kaleme almak zorunda kalmıştır.
SONUÇLAR
KISA TARİHÇE
MUSEVİ - HIRİSTİYANLIK VE St. PAUL
DÖRT İNCİL.
KAYNAKLARI. TARİHÇELERİ
- F. : 7
98
M a t t a i n ci |.i
Dört Incil'den biri olan Matta İncili, Yeni Ahid’i
oluşturan kitapların takdiminde birinci sırayı alır.
Matta İncili, işgal ettiği bu makama tamamen lâyık
görülmüştür. Zira bü İncil, Eski Ahid'in bir çeşit uzan
tısından başka bir şey değildir. Nitekim kendisinden
geniş çapta iktibaslar yapacağımız Kitabı Mukaddes
Papalık Tercümesi tefsircilerinin de yazdıkları gibi
Matta İncili, «İsrail tarihini İsa tamamlamıştır» fik
rini ispat etmek için yazılmıştır. Bu nedenle Matta,
Eski Ahid'den sürekli olarak nakiller yapmak suretiy
le İsa'nın Yahudilerce beklenen Mesih gibi davran
104
Ma rko s İncili
F. 8
114
Yu h a n na İ n e i l i
İ n c i l l e r ’ in K a y n a k l a r ı
M - E . BOİSMARD
DÖRT İNCİL'İN GENEL OLUŞUMU
UMUMİ ÇİZELGE
5 Mahalaleel
6 Ya red
7 Hanok
8 Metuşeiah
9 Lamek
Matta, İbrahim'den önce 10 Nuh
herhangi bir isim zikretmez 11 Sam
12 Arfakşad
13 Kainam
14 Şela
15 Eber
16 Peleg
17 Reu
18 Seruc
19 Nahor
20 Terah
1 İbrahim 21 İbrahim
2 İshak 22 İshak
3 Yakub 23 Yakub
4 Yahuda 24 Yahuda
5 Perets 25 Perets
6 Hetsron 26 Hetsron
7 Aram 27 Arni
28 Admin
8 Âminabad 29 Âminabad
9 Nehşon 30 Nahşon
10 Salmon 31 Sala
11 Booz 32 Boos
12 Jobed 33 Jobed
13 Jesse 34 Jesse
14 Davud 35 Davud
F : .ıo
İSA'NIN DAVUD’DAN SONRAKİ SOY KÜTÜĞÜ
14 Davud 36 Davud
15 Süleyman 36 Natam
16 Rehoboam 37 Mattata
17 Abiya 38 Menna
18 Asa 39 Melea
19 Yekoşafat 40 Elyakum
20 Yoram 41 Yoram
21 Uzziya 42 Yusuf
22 Yotam 43 Yahuda .
23 Akaz 44 Simeon
24 Hizkiya 45 Levi
25 Manasse 46 Mattat
26 Amon 47 Yorim
27 Yoşiya 48 Eliezer
28 Yekonya 49 Yeşu
50 Er
Babilonya sürgünü 51 Elmadam
52 Koşam
29 Şealtiel 53 Addi
30 Zerubbabel 54 Melki
31 Abrud 55 Neri
32 Eliyakim 56 Şealtiel
33 Azor 57 Zerubbabel
34 Sadok 58 Risa
35 Ahim 59 Yoanan
36 Eiiud 60 Yoda
37 Eleazar 61 Yoseh
38 Mettan 62 Semein
39 Yakub 63 Mattatya
40 Yusuf 64 Maat
41 İsa 65 Naggay
66 Esli
147
67 Nahum
68 Arnos
69 Mattatya
70 Yusuf
71 Yannay
72 Melki
73 Levi
74 Mattat
75 Heli
76 Yusuf
77 İsa
a) Matta İncili
Matta İncili'ni de kapsayan 6'ncı yüzyıldan
kalma Codex Bezae Cantabrigiensis adlı yunanca-
latince elyazmalarda soy kütüğü yoktur. Bu, yu
nanca olan metinde tamamen, latince metinde de
kısmendir. Ancak buna, elyazmanın ilk yaprakları
nın yitirilmiş bulunması yol açabilir.
b) Luka İncili
F : 11
162
F : 12
178
GİRİŞ
F -.13
isteyen bir kişinin araştırmasını kolaylaştırmamak-
tadırlar.
Onun içindir ki İslâm'ın Vahiy mahsulü Kitabı'm
yakından tanımak, temel bir esastır. Zira Kur’ân’da-
ki birçok âyetler, özellikle bilimsel verilerle yakın
bir ilişkisi^ olan âyetler, o denli yanlış tercüme edil
miş veya yorumlanmıştır ki, bir bilim adamı - dış gö
rünüşüyle- haklı olarak Kur'ân’a gerçekte müsta
hak olmadığı bir takım tenkitler yöneltecektir. Bu,
şimdiden altı çizilerek belirtilmeğe değer bir nokta
dır. Çünkü bu tercüme yanlışlıkları yahut yorum ha
taları (ikisi çoğu kez birbirine eşlik ederler), bir ve
ya iki asırdan beri ilim adamını şaşırtmış olmayabi
lirlerdi ama, yanlış tercüme edilen ve bu yüzden de
kabulü imkânsız İlmî bir hüküm ihtiva eden bir cüm
le karşısında günümüz ilim adamı şoke olmakta,
cümleyi ciddiye almama durumunda kalmaktadır.
Yanlış tercüme veya yorumlara ayırdığımız bahiste,
bu tür hataların çok ilginç bir örneğini vereceğiz.
Bu tercüme hatalarının sebebi nedir ? Sebebi
şudur : çağdaş mütercimler, iyice incelemeden çoğu
kez eski tefsircilerin yorumlarını aynen benimse
mektedirler. Eski müfessirlerin, birkaç manaya gele
bilen arapça bir kelimeyi, bulunduğu cümlede ifade
ettiği asıl manasiyle tercüme edememiş olmalarının
kendi devirleri için haklı nedenleri vardı. Zira keli
menin yahut cümlenin hakiki manası, bugün ancak
fen bilgilerimiz sayesinde ortaya çıktığı için, onlar
bu manayı kavrayamazlardı. Demek ki ortaya önemli
bir sorun çıkmış bulunuyor: belli bir dönemde başka
türlü yapılmasına imkân bulunmayıp, ancak günü
müzdeki fen bilgileri sayesinde gereğince manalan-
dırılabilecek tercüme ve yorumların yeni baştan göz
195
üncü âyetleridir :
F : 15
226
— Sûre 2, âyet 29 :
GALAKSİLER
KUR'ÂN’DA ASTRONOMİ
(1) Kur’ ân’m ortaya attığı her meselenin bir insan düşün
cesinin ürünü - ve yalnızca insan düşüncesinin ürünü-
olduğunu ispat etmek için çaba gösteren kimselerin süt
sik şöyle dediklerini İşittim : Kur’ân astronomi alanın
da hayreti mucip bir takım açıklamalar ihtiva ediyorsa,
bunun nedeni Araplar’m bu konularda çok âlim olmala
rıydı. Bunu söylerlerken, İslâm ülkelerinde genel olarak
ilmin ilerleme devrinin Kur’ân’m nâzil olduğu dönem
den çok sonra gerçekleştiğini ve bu yükselme devrin
deki fen büklerinin bile bir insan oğluna, astronomi
alanında Kıır’ ân’da gördüğümüz bazı âyetleri yazmağa
izin verecek düzeyde olmadığını unntmuş görünüyorlar.
Bundan sonraki paragraflarda bunun ispatı yapdacaktır.
245
— Sûre 6, âyet 96 :
«... (O Allah ki) geceyi huzur ve istirahat için
kılmış ve güneşle ayı hesaplarla yerleştirmiştir...»
— Sûre 14, âyet 33 :
«(Allah) devirlerinde (her ikisi de) dâim olan gü
neşle ayı sizin için hüküm altına almıştır. Ve gecey
le gündüzü de sizin için itâat ettirmiştir.»
Burada bir âyet, diğer bir âyeti tamamlıyor ;
son âyette geçen gök cisimleri güneş ile, ayın devir
lerindeki devamlılıkları, iki âyette sözü edilen he
sapların bir gereğidir, devirlerindeki devamlılık an
lamı, âyette ki dâ'ib kelimesiyle ifade edilmiştir.
Dâ’ib : bir işte gayret ve devamlılık göstererek ça
lışma anlamına gelen bir fiilden türeme ism-i faildir.
247
— Sûre 6, âyet 97
« (Allah) karada ve denizde, karanlıklar içine
dalmışken yolunuzu bulmanız için yıldızları nizama
koyandır. Bilene delillerimizi apaçık anlatmadayız.»
GÜNEŞ VE AY
YILDIZLAR
GEZEGENLER
I. A Y yörüngesi
Günümüzde en yaygın olan kavrama göre Ay,
uydusu bulunduğu Yer etrafında yirmidokuz günde
bir devir yapmak üzere dolaşır. Bu arada, Ay yörün
gesinin tam bir daire olduğu yolundaki yanlış fikri de
düzeltmek gerekir. Zira yörüngeye, çağdaş astrono
mice belli bir miktar merkezden uzaklık tanınıyor ki,
böylece 384 000 km. olarak hesabedilen Y er- Ay
uzaklığı sadece ortalama bir uzaklık olmaktadır.
Yukarıda görmüştük ki, Kur’ân, Ay hareketleri
nin gözleminin zaman hesabındaki yararını tebarüz
ettiriyordu (bu bahsin baş tarafında zikredilen : sûre
10, âyet 5).
Yer’in Güneş etrafında dolaşımına dayanan ve
zamanımızda Jülien takvimiyle ifade edilen sistemi
mize kıyasla, Ay takvim sisteminin çağ dışı, kullanış
sız, bilime aykırı olduğu yolunda sık sık tenkitler ya
pılmıştır.
Bu eleştiri münasebetiyle iki hususa işaret et
mek yerinde o lu r:
257
2. G ü n e ş yörüngesi
P : 17
258
GÜNDÜZLERİN VE GECELERİN
ARD ARDA GELİŞİ
E. Fezanın fethi
YERYÜZÜ
F : 18
274
— Sûre 2, âyet 22 :
«O (Allah) ki size Yeryüzü'nü bir döşek etmiş
tir ve gökyüzünü bir bina; gökten bir su indirip, onun
la (türlü türlü) meyvelerden sizin için rızık çıkarttı.
Kendiniz bilip dururken, Allah'a eşler koşmayın.»
D E N İ Z L E R
ccı tatlı sular ile tuzlu sulardan elde edilen balık gibi
ve süs eşyalarından inci, mercan gibi gelir kaynak
larını zikretmektedir. Nehir sularının denize dökül
dükleri yerde hemen deniz suyuna karışmaması ola
yına gelince, bu olayın yalnızca Dicle ile Fırat'a
mahsus bir olay olmadığı bilinmelidir, zaten âyette
bu iki nehrin ismi de geçmiyor ama, bu olayın on
larda da cereyan ettiğine işaret ediliyor sanırız. Ay
nı özelliği Misisipi ya da Yang-Tsé gibi akış verdisi
çok kuvvetli olan nehirler de gösteriyorlar : bu ne
hirlerde suların deniz suyuna karışması kimi zaman
ancak kıyıdan uzaklarda gerçekleşmektedir.
C. Yeryüzü engebesi
Yerkürenin yapısı girifttir. Yerküre, içinde ergi
miş haldeki kayaların bulunduğu bir çekirdeği olan,
çok yüksek derecede sıcaklıkların hüküm sürdüğü
bir iç tabaka ile, yer kabuğu dediğimiz soğuyup sert
leşmiş dış tabakadan meydana gelmiştir diye gü
nümüzde kabataslak tasavvur edilebilir. Dış tabaka
çok incedir : Kalınlığı birkaç kilometre ile en çok
on veya on kadar kilometre arasında değişir. Oysa
Yerküre'nin merkezi bizden yaklaşık 6000 kilomet
re uzaklıktadır. Bu demektir ki yer kabuğu, yerkü
renin yarıçapının ortalama olarak yüzde bir kalınlı
ğında bile değildir. İşte, üzerinde jeolojik olayların
cereyan etmiş bulunduğu tabaka tabir caizse bu zar
dır. Dağ silsilelerinin aslı olan kırılma ve bükülmeler
ise bu jeolojik olayların temelini teşkil eder ; dağ-
' ların teşekkülüne, jeoloji dilinde : Orogenèse denir :
dağların teşekkül tarzı çok büyük bir önem taşı
maktadır, zira bir dağ oluşturacak bir engebenin
ortaya çıkmasina karşılık olarak, yer kabuğunun için
de aynı oranda bir çöküntü meydana gelmekte ve bu
289
F : 19
290
İRTİFA
HAVANIN ELEKTRİKLENMESİ
GÖLGE
A. Hayatın kaynağı
Hayatın kaynağı meselesi herzaman insan oğ
lunu hem kendi hayatı hem de kendini kuşatan can
lı varlıkların hayatı bakımından meşgul edegelmiş
bir meseledir. Bu bahiste bu mesele genel bir bakış
açısından incelenecektir. İnsanın, çok önemli ayrın
tılı izahlara konu teşkil eden dünyaya ayak basışı
ve üreyişi de bundan sonraki bahiste işlenecektir.
Hayatın kaynağını, çok umumi bir çerçeve içe
risinde ele alan Kur'ân, bu meseleye, evrenin daha
önce zikredilen ve tefsiri yapılan teşekkül süreciyle
ilgili bir âyette çok özlü olarak şöyle temas eder :
B. Bitkiler âlemi
Kur'ân'ın bu konuya temas eden pek çok sa
yıdaki âyetlerinin tümünü burada zikretmek müm
kün değildir. Bütün bu âyetlerde, yağmurun bitki
örtüsünü yeşertmesi gibi yararlı özelliğinin ilâhî bir
nimet olduğu haber verilmektedir. Bu mevzuya iliş
kin seçtiğimiz üç âyeti görelim :
— Sûre 16, âyet 10 ve 11 :
« O (Allah) ki size gökten bir su indirir de o
sudan içersiniz ve hayvanlarınızı otlattığınız funda
lar ve otlar da o su ile (yaşarlar). O, bu (su) ile size,
ekinler, zeytin, hurma, üzüm ve çeşit çeşit meyveler
bitirir.»
— Sûre 6, âyet 99 :
« O Allah’dır ki gökten bir su indirir. Biz o su
ile bir yeşillik çıkardık, ondan da istiflenmiş tane
ler, hurma tomurcuğundan el ulaşabilecek salkımlar,
birbirine hem benzeyen hem de benzemeyen üzüm,
zeytin, nar bahçeleri çıkarırız. Onlara bir meyve verin
ce bakın, bir de meyveleri olunca bakın. Şüphesiz ki
bütün bunlar, inanan insanlar için delildirler.»
BİTKİLERİN ÜREMESİ
— Sûre 6, âyet 38 :
«Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve kanatla-
F . 20
306
Örümcek
Kur’ân’da örümcekten bahsedilmesinin sebebi
yuvasının inceliğine, bütün yuvaların en çürüğü ol
duğuna dikkatleri çekmek içindir. Bu, diyor Kur’ân,
Ailah'dan başka dost ve yardımcı seçmiş kimselerin
bu suretle edinmiş oldukları sığınak kadar çürük
bir sığınaktır.
Kuşlar
Kuşlar, Kur'ân’da sık sık bahse konu almakta
dır. İbrahim (a.s.) in, Yusuf (a.s) un, Davud (a.s) un,
Süleyman (a.s) ve İsa (a.s) nın hayat hikâyelerine gi
rerler. Kendileriınden bu vesilelerle bahsedilîşin burada
ele aldığımız konu ile bir ilgisi yoktur
Yeryüzünde yaşayan hayvanlar ve kuşların ce
miyetler oluşturduklarını haber veren âyeti daha yu
karıda da belirtmiştik :
— Sûre 6, âyet 38 :
! «Yer üstündeki hiçbir hayvan ve kanatiariyle
uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi onlar da cemi
yetler meydana getirmesinler...»
Diğer iki âyet de kuşların sıkı sıkıya Allah'ın
310
İNSANIN ÜREMESİ
F : 21
322
(1) Başka bir âyette (sûre 6, âyet 98) insan için bir sabit
oturma yerinden söz edilir. Yukarıdaki tabire çok ya
kın bir tabirle ifade edilen bu kavram da ana rahmi
ne işaret ediyor gibidir. Şahsî düşünceme göre âyetin
manası budur ama, bunun ayrıntılı yorumuna girmi
yorum, çünkü kitabımızda yeri olmayacak derecede
geniş izahlara yol açacaktır.
Aşağıdaki âyetin tefsiri de son derece naziktir :
— Sûre 39, âyet 6 :
« (Allah) sizi analarınızın kanımda ve üç karanlıkta
(zulümât), şekilden sekile sokarak yaratır.»
Bir kısım çağdaş Kur’ân müfessirleri bu üç karanlığı,
gebelikte çöcuğu muhafaza eden üç anatomik çerçeve
olarak görüyorlar : bu üç anatomik çerçeve şunlardır :
karnı iç cidarı, ana rahminin kendisi, ceniyi saran zar
lar (ceniyi ihate eden zarın rahime bitişik tarafı, ince
zarlar ve ceniyi ihate eden sıvı).
Konumuz her bakımdan aydmlansm diye bu âyeti zik
retmek zorundayım : çünkü tefsircilerin yaptıkları bu
yorum bana, anatomi açısından tartışma götürür bir
izah gibi görünmüyor ama, Kıır’ân metinin demek is
tediği acaba bu mudur?
326
F . : 22
338
— Sûre 3, âyet 33 v e 34 :
339
NUH TUFANI
S ûre 14, â y et 6 :
F. : 23
354
F . : 24
370
(1) Musa’nın hayat hikâyesinin bir başka tanığı olan II. Ram-
ses’in mumyası ile Mineptah’m mumyası arasında müka-
yeseli bir çalışma yapılmıştır; II. Ramses mumyası da
aynı onanm önlemlerine gerek duyacaktır.
KUR’ ÂN, HADİSLER
VE
ÇAĞDAŞ BİLİM (1)
F. : 25
386
(... .....)
Kur’ân önermelerinden bilimsel bir tarafı olanla
rın çoğunun.. (Hz.) Muhammed devrindeki bilgilerin du
rumu nedeniyle, bir insan eseri olabileceği düşünüle
mez. Öyleyse Kur’ân'ı, Allah'dan Vahiy yoliyle gelmiş
kitap olarak telâkki etmemiz yetmez, aynı zamanda
Allah'dan nâzii olduğu gibi değişmeden korunduğu
hususunda bize teminat vermesi ve içerisinde, insan
eseri olması düşünülemeyecek beyanları ihtiva et
mesi nedeniyle de O'na apayrı bir mevki vermemiz
pekâlâ yerinde olur.
İÇİNDEKİLER