Professional Documents
Culture Documents
İktibas 0001
İktibas 0001
İktibas 0001
ARKA İÇ KAPAK TAM SAYFA 35.000— TL. Türkiye'de cinsinin ilk örneği olan dergimiz İK-
TİBAS, ona göstereceğiniz her türlü olumiu ilgi ile
ARKA İÇ KAPAK 1/2 SAYFA 20.000— TL. size daha üstün imkânlar sağlayacaktır. İnsan ola-
İç Sayfalarda Santim Sütunu 1.500,— TL. rak bize düşeni yapmaya çalışacak ve insanımıza de-
ğer vermeye özen göstereceğiz.
•
Basıldığı Yer : Sağlıklı düşünme ve sağlıklar dileriz.
İKBAL MATBAASI — ANKARA
Tel : 15 89 67
YORUM
POLONYA OLAYLARI
Varşova Paktı üyelerinin ekonomik bakımdan en tir. Hem Sovyetler de bugün 12 yıl önce bulunduğu
düşük düzeyde bulunanı Polonya'dır. Diğerlerinin de noktada değildir. Hem ekonomik, hem de siyasî ba-
olduğu gibi Polonya da Batıdan ekonomisini düzelt- kımdan.. 1968'li yıllardaki gelişim ve değişim hızı yük-
mek için milyar/dolarlar boyutlarında borçlar almış, sek bulunurken, l9S0'li yıllarda bu hızı kimse yüksek
tır. Bugün bunların faizlerini bile ödeyebilecek du- görmemektedir. Bu nedenle de Sovyetler her ne ka-
rumda değildir. Ülkede üretim düşüktür. Komünist dar kpnumunun gerektirdiği tavırları ortaya koyma-
Partisi Prezidyumu yıllardan beri bir türlü ülkeyi dü- ya soyunuyorsa da işin altında değişen dünya siyasi
ze çıkarmayı başaramamakta ve yavaş yavaş da ol- şartları muvacehesinde başka bazı tamel nedenlerin
sa ekonomide liberalizmin yolunu açacak girişimlere bulunduğu kanısındayız biz..
ve işçilerin daha çok hak sahibi olma girişimlerine 1944 - 45'li yıllarda o günün şartları gereği dün-
göz yumucu bir tutumun sahibi bulunmaktadır. Bu- ya iki nüfuz bölgesine ayrılmış ve Potsdam - Yalta
na Sovyetler de göz yummaktadır. Zira Sovyetler ve Tahran görüşmeleriyle bu durum belgelenmişti.
kendi ülkelerinde yıllardan beri piyasa ekonomisinin Aradan geçen yıllar o günün şartlarından dünyayı
şartlarına yaklaşıcı birçok adımlar atmışlardır. Artık çok uzaklara getirmiş bulunmaktadır. Bu anlaşmala-
bu türlü tavırlardan uydularının da paylarını alma- rın şartları bazı nedenlere dayanıyordu. Amerika
sına göz yummak durumundadır. dünya siyaset sahnesi"-, gerçek bir sömürgeci olarak
1980'li yıllarda Polonya'da meşîıur olan işçi lideri girecek idi ve bundc aceleci idi de. Birinci uünya
VValesa, işçilerin hiçbir haklarının bulunmadığı sos- harbi sonrasındaki ç-riıar pek elverişli olmamıştı
yalist sendikacılıktan şikâyetlerin tercümanı duru- kendisi için.. İngiltere'nin bu harpten galip çıkması
mundadır. Ve işçilerce çok sevilmektedir. İçinde bu- Amerika'ya bu imkvıı vermiyordu. Avrupa iki asır-
lundukları şartlarda ondan iyisini bulmak kendileri dan fazla zamandır dünya siyasetinin etrafında dü-
için pek mümkün görünmemektedir. VValesa da geliş- nedurduğu mihverdi. Aşağı yukarı tüm dünya Avru-
melerin tedricî olmasını sağlamak bakımından işçi- pa ülkeleri tarafından paylaşılmış ve sömürülüyordu.
lerin dizginlerini kontrol etmektedir. İşçiler buna ra- Tabii büyük payı İngiliz arslaııma aitolmak üzere..
zıdırlar, zira başka alternatifleri bulunmamaktadır. Bu yüzden İngiltere siyaset literatürüne «Güneş Bat-
Meşhur uyarı grevleri ülke çapında etkili olmuştur. mayan İngiliz İmparatorluğu» adı ile geçecekti.
Gdansk olayları ile başlayan hareket ülke çapında İkinci dünya harbi, 1. dünya harbinin aleyhine
akisler bulmuş ve VValesa ülke çapında işçi lideri ka- sonuçlandığı Almanya'nın bu paylaşmada kendine
bullenilmiştir. düşmesi gerekenden mahrum kalması asıl nedeni
Gerçekten Polonya'da ekonomik durum çek bo- ile, bu haklarını almak üzere başlatıldı. Bunun ha-
zuktur. Üretim düşüktür, dış borçlar yığılmıştır ve zırlıklarına da birinci dünya harbi biter bitmez baş-
yukarıda belirttiğimiz gibi faizleri bile ödenemeye- lanıldı Almanya tarafından.. Birinci dünya harbine
cek duruma gelinmiştir. Sosyalist şartlar muvacehe- çavuş olarak katılan Adolf Hitler, Almanya'da ikti-
sinde üretimi artuma yolları da bulunamamaktadır. darı ele geçirdi ve Almanya'yı Avrupa'da layık ol-
Üstelik yıllardır Polonya ve benzeri Doğu Avrupa duğu mevkiye ulaştırmak için Alman milletini ha-
ülkelerine tepeden inme sosyalist yöntemleri uygula- zırlamaya başladı. Bilindiği gibi Cermen ırkının yük-
tan Sovyetler, onlara uyguladığı ve korunması için sek ırk olması esasına dayalı bir hava vererek, bü-
çabaladığı sistemden yıllar önce kendisi yavaş yavaş tün düşünceleri Almanya'nın hem Avrupa'nın hem
da olsa uzaklaşmıştır. Aynı istekler aynı gerekçeler- de dünyanın diğer kisimlerinin efendisi yapmaya
le Doğu Avrupa ülkelerinde de uyanmaya başlamış- yönelik çalışmalarını tüm bir milleti propagandala-
tır çok zamandan beri.. Dupçek liderliğindeki Çekos- rı ile etkileyerek 1939 yıllarının Eylül aylarına ge-
lovakya olayları bundan oniki yıl önce yaşanmış ay- tirdi. Almanya hazırlıklarını bitirip fiilen işe girişti.
nı nitelikte olaylardı.. Lâkin Çekoslovakya'da bu ge- Polonya, Çekoslovakya, Dinamarka, Hollanda,
lişmeler, diğer uyduların da pek sür'atle aynı yola Lüxemburg, Macaristan, Fransa pek kısa bir süre
girmelerini teşvik edecek nitelikte gelişti. Diğer yan- içinde işgal edildi. Polonya işgal edilirken de Stalin'-
dan dünya siyasî şartları 1980'li yılların siyasi şart- in Sovyetlerine karşı birşey yapılmayacağına dair
larına henüz ulaşmamıştı. Bu nedenle Sovyetler teminat verildi. Bu sebeple Sovyetler harbi kendine
meşhur Ağustos/1968 olayları diye adlandırılan Çe- bulaşmayacağı mülahazasıyla bir teşebbüste bulun-
koslovakya'ya gelişmelerin istedikleri boyutlarını aş- madı. Bilâhare Almanya bütün gücüyle ve o günle-
masaıa mani olucu müdahalelerini yapmışlar ve as- rin fevkalâde teknik üstünlüğünü simgeleyen V 2'lerle
ker sokmuşlardı. mütemadiyen Londra'yı bombalamaya başladı. Al-
Aradan geçen yıllar içinde köprülerin altından manya, İngiltere'ye de harb açmıştı. Ne Sovyetler,
çok sular akmış ve dünya şartları daha da değişmiş- ne de İngiltere diğer küçük Avrupa ülkeleri Aiman-
ya tarafından işgal edilirken bir harekette bulunma- kadar dağıtmış, 13 -14 yaşlanndakileri bile askere
dılar. Fransa'nın da pek kısa bir süre içinde düşürül- almaya onu zorlamış, yormuş toparlanması imkân-
mesi İngiltere'yi telaşa verdi ise de Almanya bekle- sız derecede dağıtmıştı. Gururundan imkânlarının
meden arkasından hemen İngiltere'ye hücuma geçti. boyutlarını unutan Hitler her şeyi unutarak bir an-
Ve göz açtırmamasına İngiltereye binlerce ton bom- da Cihan'a sahip olmayı düşlemiş ve bu düşünü
ba yağdırdı durdu. Ayrıca Alman donanmasına bağ- gerçekleştirmek için herşeyi yapmıştı. Evet ABD
lı deniz üstü ve deniz altı gemileri Alman olmayan - bunu da beklemişti, müdahale için..
bilhassa İngiliz gemilerini buldukları yerde denizin Yorulmuş, dağılmış Almanya, beli kırılmış İn-
dibine gönderiyorlardı. Avrupa birbenbire Alman- giltere ve yenilmez Kızıl Ordusu ile ortalıkta görüle-
ya'nın hakimiyeti altına girivermişti. Sovyetler hala meyen Sovyetlerin içinde bulunduğu harbe Amerika
işin dışında idiler.. topraklarında harb olmamış bir ülke olarak zinde
Amerika ise işi başından beri uzaktan seyredi- ve zengin kaynaklarıyla kavgaya girdi ve arslan
yordu. Zira bu onun için beklenmedik bir fırsat idi. payına talip olarak girdi.
Dünya ülkeleri Avrupa'nın kudretli pençesinden çı- Normandiye çıkarması diye meşhur olan harekât ile
kıp Amerika'nın eline geçebilirdi bunun fırsatı do- Fransa'nın kuzey sahillerine 1 milyon asker çıkardı.
ğuyordu. Evet bu yüzden ABD, Almanların Avrupa'yı Bu cepheden Almanları sıkıştırırken diğer yandan
işgaileri sırasında ve hele İngiltere'nin Almanlarca Rıza Şah'ın başında bulunduğu İran'a müda-
o güne kadar rastlanmadık bir şekilde sıkıştırılma- hale ederek tam iki milyon insanı, teçhizatı, giyimi
sından için için keyif duyuyordu denilebilir. Zira so- kuşamı, araç vegereçleri ile Sovyetlere soktu, kaçan,
nunda bu durum kendisine yarayacaktı. İngiltere'nin ve Rus steplerinde kaybolan yenilmez kızıl ordunun
çok sıkıştırıldığı aylarda Amerika'nın harbe girme- imdadına yetişti. Onların altına jee'ler, GMG'ler
sini sağlamak için İngilizler Avrupa'ya gönderilen REO'lar vererek toparlayabildiği kızıl ordu askerleri
gıda ve mühimmat yardımı getiren ABD gemilerini ile yazlık nylon joraplarla eksi 35-55 derece soğuk-
bizzat kendileri batırıyor ve Almanlar yapıyor sü- larda donmaya başlayan üstün ari ırkın askerlerini
sü veriyorlardı. Fakat ABD yine de aldırmıyordu. avlamaya ve kovalamaya başladılar. Sonuçta Ameri-
Zira önündeki avına göz diktiği İngiliz arslanmın ka takviyeli Sovyet askerleri Almanları vatanların-
dişlerinin sökülmesini, kırılmasını bekliyordu. ABD dan atmış oldular ve de hakları (!) olarak Alman-
harbe ne kadar geç girerse İngiltere o kadar kendi- ları kovalıyıormuş gibi Polonya'yı, Romanya'yı, Bul-
sini toparlayamayacak hale gelirdi ve son çözüm de garistan'ı, Macaristan'ı, Çekoslovakya'yı ve bil-
ABD'nin işi kolaylaşırdı. Bu nedenle bekledi, bek- hassa hakkı olan Almanya'nın doğusunu harb
ledi.. tazminatı olarak Almanlardan aldılar. Berlin'den bi-
Bu arada Almanlar bütün gücüyle Sovyetlerin le, yetişerek paylarını aldılar. Diğer yandan da Ame-
de üstüne yürümüş ve Sovyet halklarına yenilmez- rika Normandiya üzerinden Fransa'yı, Hollanda'yı,
liği öğretilen Kızıl Ordu'yu selin önündeki kütük gi- Belçika'yı, Lüxemburg'u, Akdeniz'den de İtalya'yı kur-
bi sürükleyip Moskova'ya doğru götürüyordu. Sov- tarıyordu. Tabii bugüne kadar istila askeri olarak
yetlerin bütün havası kaybolmuş, Almanların önün- 240.000 Almanya'da 120.000 de İtalya'da asker bu-
de asker dayandıramaz olmuşlardı. Bu durum ta Mos- lundurarak..
kova'ya 35 Km. masefeye kadar devam etti. Meşhur Böylece Avrupa, şu dünyayı sömürmek için pay
Barbarossa Harekâtı diye harb tarihine geçen olay- etmiş ve ABD'ye hiçbirşey ayırmamış Avrupa dün-
lar Sovyetleri de yüzü koyun yere sermiş ve peri- ya güç dengesinin etrafında dönüp durduğu Avrupa
şan etmişti. Marx'ın ve Lenin'in kurduğu dünyada başta İngiltere ve Almanya'sı ile Amerika'nın güçlü
eşi bulunmaz (!) sistemin yenilmez ordusu pek kısa, kolları arasına düşüyordu. Bu durumun dengelenme-
umulmayacak kadar kısa bir sürede Almanların si bakımından da ABD Yalta ve Postdam ile Stalin'-
önünde darmadağın olmuştu. Tabi bu durumun sis- in Sovyetlerine Doğu Avrupa ülkelerini ayırıyor ve
tem üzerinde getireceği münakaşalar daha sonraki buraların vesayetini Sovyetlere bırakıyordu.
özellikle Stalin'in ölümünden sonraki yıllarda mey- O gün bugündür bu durum böyle devam etti. gel-
velerini vermeye başlayacak ve Sovyetler başta di. Fakat bu geliş pek de sağlıklı oldu demlemeye-
kendileri olmak üzere Manc'ın sosyalizmine onun da cek gelişmelere şahit oldu. ABD, anlaşmanın başla-
tanıyamayacağı bir şekil verme yolu tutacaklardı. rında her ne kadar Sovyetlere verdiği sözlere ria-
Nitekim tuttular da ve bu değişikliklerin uydusu ül- yetkar davranıyor idi ise de zaman zaman, geniş-
kelerde de olmasını kontrollü bir şekilde denetleye leme imkânı bulunmayan Sovyetler her geçen günün
denetleye kendileri ister hâle geleceklerdi. ayağının altındaki toprağın kaydırılması yönünde
Biz şimdilik konumuza dönerek olayları genel geçtiğini görüp bu anlaşmadan ve alternatifi bulun-
hatları ile silsile takib ederek geçmeye devam ede. mayan iki merkezli bu anlaşmadan şikâyetçi oldu
Hm. ve oluyor. Bu sebeple hemen bugünlerde değilse de
ABD istediği günlerin gelmiş olduğuna karar belki en yakın gelecekte bir üçüncü gücün - Avru-
verdi ve 1942 de harbe girdi. Bu gecikme yal- pa'nın - dünya siyaset sahnesinde Sovyetlere ait ol-
nız İngilizlerin belinin kırılmasının beklenmesin- mayan yerini alması kendisi için daha sağlıklı so-
den değil aynı zamanda Almanya'nın da yo- nuçlar doğuracaktı. Avrupa İngiltere'si başta olmak
rulması, açılması ve dağılmasını beklemekten ileri üzere Amerika'nın ağırlığından başından beri rahat-
geliyordu. Üç buçuk yıldan beri devam eden harb siz olmuş ve olmaya devam etmektedir.
Almanya'yı Büyük Sahralardan Moskova önlerine
Avrupa, Amerika'nın tasalludundan fevkalâde Bu arada Amerika ve Avrupa'nın Polonya olayla-
şikâyetçidir. Amerika, Avrupa'nın elindeki yerleri al- rına gösterdiği ilgi, bu olayları da 1968 Çekpslovak
makla kalmamış Avrupa'yı da çeşitli yollardan ken- ve 1956 Macaristan olaylarına benzetmesinden kay-
dine bağlamıştır. Amerika askerî bakımdan Avru- naklanmaktadır. Şunu da bir yerde söylemek müm-
pa'dadır, hem de asker bulundurarak.. Amerika Av- kün görünmektedir ki, Sovyetlerin bu yeni siyasî ta-
rupa'dadır Avrupa.nın başını belaya sokacak kadar vırlarından en azından ABD'nin pek haberi yok'a
nükleer silah ve füze rampası bulundurarak. Ameri, benzemektedir. Diğer Doğu bloku komünist partisi
ka, Avrupa'dadır bütün büyük şirketlerin - ki bunla- üyelerinin ise Brejnev'in başkanlığında yaptıkları
ra şimdilerde çok uluslu şirketler denilmektedir - toplantıda alman kararlarda, Sovyetlerin verdiği ka-
% 51 ve daha fazla paylarını eline geçirerek.. Velha- rara usulen imza atmak üzere Mosckova'ya çağırıl-
sıl Avrupa Amerika'nın güçlü kollarından kurtulmak dıklarını söylemek hiçte fazla olmasa gerektir.
istemektedir. Bunu De Gaulle'nin Fransa'da, Adena- İşin bir başka yönü ise Sovyetler yıllardır elle-
vır'ın Alman Şansölyesi bulunduğu günlerde fiilen rinde tuttukları doğu Avrupa ülkelerinden, ABD'nin
de göstermek istediler ve ABD'den Avrupa'yı kurtar- sömürdüğü ülkelerden yararlandığı gibi yararlanma-
mak için birlikte çalıştılar. Lakin başaramadılar. İki- masıdır. Zira bu ülkeler zaten eti - budu ne olan ül-
si de sıkıntılı günlerin insanları idi. Onların günün- kelerdir. Ayrıca Sovyetlerin geniş topraklarında öyle
de ne Fransız nesli, ne de Alman nesli bu gün gör- yeraltı ve üstü servetleri bulunmaktadır ki Sovyet-
müş siyasîlerin ne demek istediğini anlayacak ka- ler bu servetlerin bir kısmının olsun henüs üstünden
dar Amerikan hayranlığından kurtulmuş değillerdi. uçakla bile uçabilmiş değillerdir. Vaziyet böyle olun-
Evet Avrupa'da da - yalnız Türkiye ve benzeri ülke- ca dünya karşısındaki görünümü zalim ve mütegalli-
lerde değil - Amerikan hayranlığı ikinci dünya har- be'ye çıkmaktan ve Doğu Avrupa ülkelerini - kıt'a-
bi sonrasında alıp yürümüştü. Her yönüyle Avrupa'- lararası füzelerin yaygınlaştığı günümüzde - elinde
yı saran Amerikan hayat tarzının etkileri yeni yeni tutmanın tampon olması önemini de yitirdiğini gör-
azalıyor ve Avrupa'lı nerede bulundurulduğunu gör- mektedir. Yâni kaybedecekleri ile kazanacaklarının
meye başlıyor. hesabını yaptığında daha kârlı çıkacağı düşüncesin-
Sovyetler istedikleri boyutları aşmamak ve ABD' dedir. Üstelik bu ülkelerin geçimi ile de mükellef
nin eline düşmemek kaydı ile Polonya'yı ve ona in- durumu onu rahatsız da etmektedir.
zimamen Doğu Almanya'yı iyi niyet gösterisi olarak Şayet bu politika tutar ve Sovyetlerin düşün-
da bırakacak ve Avrupa'nın birleşmesine atılacak düğü süreç içinde gerçekleşirse en fazla ABD kay-
adımları kolaylaştıracaktır. Aslında bu Sovyetlerin bedecektir. Zira Avrupa ABD'nin elinden çıkacak-
Avrupa'yı düşünmesinden değil belki kendini dü- tır. Bu ise ABD'nin tââ 10.000 mil uzağa gitmesi
şünmesinden doğan bir olaydır. Zira Avrupa kendini - Sovyetlerden bu kadar uzaklaşması - demek ola-
toparlar ve ABD'ni Avrupa dışına - en yakın Avru- caktır. Ve tabii bir üçüncü güç Avrupa ortaya çıka-
pa dışı da tââ.. Amerika'dır - atarlarsa bir üçüncü caktır aynı zamanda...
gücün meydana çıkışı, Sovyetleri daha da ferahla- İKTİBAS
tr.c8.ktir. Sovyetlerin bu davranışı üstelik gerçekten
bir üçüncü dünya harbi tehlikesi bulunmadığının ken-
disi açısından dünyaya verilmiş bir kanıtı olacak
ve elbetteki varlığını Varşova paktına bağlayan ve
Sovyet tehdidi ile yaşamını sürdüren Nato'ya - tabii
ABD'ye - yol görünecektir. Ayrıca da Sovyetler bu
suretle zaten ekonomik sıkıntı içinde bulunan uydu-
larını rahatlacağı gibi kendisinin de ülke olarak ge- ArnerîkaBi Senatörlere gör©
lirinin büyük bölümlerini silahlanmaya yatırmak B a t s ı n «güveliği işin
yerine halkının hep dışarıya öden duymasını azaltıcı ?
olarak geçim düzeyinin yükseltilmesine ayırabile- İroa'i, în siicilıSondirsSmessi zorunlu
cektir. Böylece sosyalist blok üyelerinin şu et kuy- TAHRAN (Günaydın Dünya Servisi) — İ-
rukları, şu nylon çorap hayranlıkları da başlarını ağ- ran'ı ziyaret eden Birleşik Amerika'nın Sena-
rıtıcı sebeplerden olmaktan çıkacaktır.
törler heyeti Başkanı Abraham Ribicoff verdiği
Yeter ki Polonya'daki gelişmeler, bunu isteyen- demeçte bu ülkenin batı sanayii için hayatî
lerin coşkusu sonucu Sovyetlerin kendisini ve pres-
tijini sarsacak boyutlara ulaşmasın ve Sovyetlerin önemde olduğunu söylemiş ve istediği silahla-
ayarladığı ölçüde sürdürülsün. Walesa'nın da işçiler- rın verilmesi gerektiğini kaydetmiştir.
den ısrarla istediği budur. Halkın üzerinde güçlü et- Ribicoff, ziyaretin tamamlandığı gün Tah-
kisi bulunan Kilise'nin de işçilerden beklediği ve
istediği budur. Dolayısıyla Sovyetlerle, Polonya'da ran'da verdiği demeçte, Batı sanayii için Orta-
bu hareketlerde etkiü olanların düşünce ve eylem doğu petrolünün büyük önem taşıdığını belirt-
beraberlikleri bulunmaktadır. Polonya Komünist Par- miş, bu bölgenin korunması için de İran'ın güç-
tisi Preziclyumunun geçtiğimiz günler içinde gelişme- lü olması gerektiğini söylemiştir. Ribicoff, İran'ı
lere şiddetle karşılık verilmesinden yana olan 4 üye- silahlandırmanın İran'dan çok Amerika için ya-
sinin Parti prezidyumundan çıkarılma kararı ver-
rarlı olacağını sözlerine eklemiştir.
mesi de aynı parelelde gelişmelerdir.
Cumhuriyet
23 Aralık 1980
• «ABD'NİN BELLİ BİR AN GELDİĞİNDE TRAN- değil. Sonuçta, ittifakta global bir sorumluluğu bu-
SİT KOLAYLIĞI İSTEMESİNİN MÜMKÜN OL- lunan tek ülke, yani ABD'nin bu yükü omuzlama-
MADIĞI SÖYLENEMEZ. ÇIKARLARI AYNI DOĞ- sı gerekiyor. Şimdiki durum bu.
RULTUDA OLAN BİR ÜLKENİN BU KONUDA
Ayrıca eğer NATO sınırlarını genişletirse bu
YARDIMDA BULUNMASI DA SON DERECE DO-
yeni bir dünya savaşının çıkması demek olur. Şim-
ĞAL OLUR.»
dikinin en iyi durum olduğunu kabul etmeliyiz.
• «TÜRKİYE'NİN ORTADOĞU'DAKİ AĞIRLIĞI VE Bunlarla nasıl boy ölçüşmeli? Eğer ABD Avrupa'da-
ETKİSİ DİĞER BÜTÜN ÜLKELERDEN FAZLA- ki güçlerinden kaydırma yaparsa, doğacak açığı
DIR. KANIMA GÖRE ARAP ÜLKELERİ ANKA- Avrupalı müttefikler kapatsınlar.
RA'NIN ÖĞÜTLERİNE DİĞER ÜLKELERİNKİN- SORU : Bu yeni strateji çerçevesindeki ikinci
DEN DAHA FAZLA AÇIKTIRLAR.» aşama önlemleri nelerdir?
• «DEMOKRASİYE DÖNÜŞ, TÜRKİYE'NİN BİR LUNS : NATO'nun uzun dönemli savunma ön-
SORUNUDUR. DOĞRU ZAMANI GELDİĞİNDE lemleri var. İkinci aşama önlemleri ise ABD'nin Av-
TÜRK HÜKÜMETİNİN BİR AN ÖNCE DEMOK- rupa'daki kuvvetlerini kaydırması halinde ortada-
RASİYE DÖNECEĞİNİ BİLİYORUZ. BÜYÜK BİR ki koşullar gözönünde bulundurularak dıoğacak açı-
GÜVENLE BEKLİYORUZ.» ğın kapatılmasını öngören programlan kapsıyor.
İkinci aşamadaki programların ayrıntılarına girmek
istemiyorum.
BRÜKSEL — NATO Genel Sekreteri Joseph
Luns, «Cumhuriyet»in sorularını yanıtlamış, Tür- SORU : İkinci aşama önlemleri Basra Körfezi'-
kiye'nin körfezin savunmasına dönük olarak geçiş nin savunması halinde geçerli olmayacak mı?
kolaylıkları sağlamasında herhangi bir güçlük çı- LUNS : Bu Amerikalıların getirdiği bir kavram.
karacağını zannetmediğini bildirmiş ve «Bir strate- Takviye kuvvetlerinin ivedi bir biçimde kaydırıl-
jist değilim, ancak bölgeye gidecek takviye birlikle, masını esas alıyor.
ri İtalya ve Türkiye'nin güneyinden geçebilir»
demiştir.
GEÇİŞ KOLAYLIKLARINDA
NATO Genel Sekreteri Luns'a yönelttiğimiz so- TÜRKİYE YARDIMCI OLUR
rular ve kendisinin yanıtları özetle şöyledir :
SORU : NATO Savunma Bakanları geçen hafta,
SORU : İttifakın sınırlan dışında doğabilecek körfezin savunması için «Transit kolaylıklarının sağ
tehditlere ne şekilde karşılık verileceği bu gün lanmasının önemini vurguladılar. Transit kolaylıkla-
NATO içindeki başlıca tartışma konusu. NATO stra- rı açısından Türkiye'nin konumunu nasıl görüyor-
tejisinde belli değişiklikleri içeren bu kavramın tar- sunuz?
tışılması nasıl ortaya çıktı?
LUNS : Belli bir an geldiğinde, ABD'nin bu yol-
LUNS : Batılı ülkelerin NATO sınırları dışında da Türkiye'ye bir talepte bulunmasının mümkün
da tehditlerle karşılaşabilecek yaşamsal çıkarları olmadığı söylenemez. Bunu o zaman düşünelim. An-
bulunduğu açıktır.. Diğer taraftan NATO'nun sı- cak çıkarları aynı doğrultuda olan bir ülkenin bu
nırlarının genişletilmesi de iyi bir fikir değil, kanım- konuda yardımda bulunması da son derece doğal
ca. Neden böyle olduğunu da söyliyelim : Bir kere, bir şey olur. Bu açıdan herhangi bir güçlük çıka-
Avrupa'daki kuvvetlerimizi kaydırırsak, Avrupa'nın cağını zannetmiyorum.
savunmasında güçlükler çıkar. Biz Avrupa'yı ancak
savunabiliyoruz. Bu durumda savunma harcamala- SORU : Yani, ihtiyaç duyulması halinde Türki-
rımızı da büyük ölçüde arttırmamız gerekecek. Bu ye'nin bu kolaylığı sağlayacağını umuyorsunuz.
da hepimizin bildiği nedenlerden ötürü mümkün LUNS : Dediğiniz gibi, bunu umuyoruz. —*•
İKİLİ ANLAŞMA KONUSU LUNS : Üç yada dört aşamada da olabilir. Nasıl
SORU : Türkiye'nin sorumlulukları NATO yü- gelişeceğini hep birlikte göreceğiz.
kümlülükleri ile sınırlı. Böyle olunca sağlanacak
kolaylıklar için NATO anlaşması dışında ikili an- SORU : Ancak geçici ve kalıcı olmak üzere iki
laşmalar gerekmiyor mu? ayrı statünün olması gerekmiyor mu?
LUNS : Bu Türkiye ile ABD arasında yapılabi- LUNS : Evet, önce geçici bir çözüm olabilir. Bu
lecek özel görüşmelerin konusu olabilir. Jjurıu da sırada daha kalıcı olan statü müzakere edilebilir.
Kolay bir sorun değil...
eklemeliyim : İlla Türkiye'nin yardımının gerekli,
zorunlu olması da gerekmeyebilir. Ancak, örneğin, SORU : Yani Rogers planının kabulüyle sorun-
takviye kuvvetlerinin İtalya ve sonra da Türkiye'- ların tam olarak çözümlenmediğini, halen ortada
nin küneyi üzerinden gidebileceğini düşünebilirim. olduğunu kabul ediyorsunuz.
Ancak ben stratejist değilim, bu konuda spekülasyon- LUNS : Evet, diğer bütün sorunların da her za-
lara girmek istemem. man bizimle beraber olduğu gibi...
NEDEN DİKKATİMİZİ SORU : Ortadoğu kritik bir dönemden geçiyor.
KÖRFEZE ÇEVİRİYORUZ ? Her gün yeni gelişmeler izliyoruz. NATO'nun böl-
SORU : Geçen yılkiyle bu yılki NATO toplantı- gede sınırları olan tek üyesi, yani Türkiye'nin Or-
ları karşılaştırıldığında en çarpıcı yenilik körfezin tadoğu'daki konumunu nasıl görüyorsunuz? Siyasi
savunmasının bu kadar sık vurgulanması, NATO, alanda ne gibi roller oynayabilir?
artık bakışlarını körfeze mi çeviriyor? LUNS : Türkiye'nin Ortadoğu'daki ağırlığı ve
LUNS : Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali, etkisi diğer bütün ülkelerden daha fazladır. Belki
bütün dikkatlerimizi dünyanın bu bölkesindeki so- ABD'yi bunun dışında tutabiliriz. Türkiye'nin Arap
runlar üzerinde toplamamızı doğal kılıyor. Bu böl- ülkeleri ile güçlü bağlan vardır. Kanıma göre, Arap
gede çıkarlarımızı etkileyebilecek bütün sorunları ülkeleri Ankara'nın öğütlerine diğer ülkelerinkin-
tartışıyoruz. Bu danışma mekanizması içinde Tür- den daha fazla açıktırlar. O nedenle Türkiye'nin
kiye önemli bir rol oynamaktadır. Sonuçta körfe- ağzı kapalı diplomasisi bölgede büyük önem taşı-
ze daha fazla ağırlık vermemiz mantıkidir, özellik- maktadır.
le Sovyetler'in Afganistan'daki sürekli işgali hatır- SORU : 12 eylül sonrasında Türkiye'deki siyasi
landığında. durumu nasıl görüyorsunuz?
SORU : Bu yılki toplantılarda vurgulanan bir LUNS : Büyük bir yara olan terörizme karşı
başka nokta da Güneybatı Asya'daki durum nede- başarılı bir mücadele verildiğini gözlüyoruz. İkinci
niyle Akdeniz bölgesinin stratejik öneminin art- olarak Yunanistan'ın askeri kanada dönüşü konu-
ması. Bunun Türkiye'ye dönük yansımaları neler- sunda anlaşma sağlanması da büyük memnuniyet
dir? yarattı. Üçüncü olarak NATO'ya yükümlülük güçlü
LUNS : Önce şunu söyleyeyim : Bildiri Türki. bir şekilde sürmektedir.
ye'nin de onayını vermesi ile çıktı. O nedenle Hol-
landa'nın olduğu kadar Türkiye'nin de bildirişidir. SORU : Demokrasiye dönüş konusundaki dü-
Dikkatinizi Körfez'in ve buradaki petrol yolunun şünceleriniz...
stratejik önemine çekmek isterim. Sovyetler, NATO' LUNS : Bu Türkiye'nin bir sorunudur. Doğru za-
daki müttefiklerimizi provoke etmeden önce iki kez manı geldiğinde Türk hükümetinin bir an önce
düşünmelidirler. Petrol yolunun kesilmesi ABD'ye demokrasiye döneceğini biliyoruz. Büyük bir gü-
Avrupa'ya ve Japonya'ya da, bölgeden uzaklıkları venle bekliyoruz.
farklı olmakla birlikte, benzer etkide bulunacaktır.
YUNANİSTAN İLE TÜRKİYE Hürriyet
ARASINDAKİ GÖRÜŞMELER 10.9.1979
BAŞLAYACAK
SORU : Altı yıllık bir aradan sonra Yunanis- İngiltere, Rumlara
tan ittifakın askeri kanadına döndü. Ancak halen «200 milyon sterlinlik
askıda duran sorunlar var. Bu sorunların, bu ara-
da Ege komuta kontrol alanlarının nihai statüsü- borcumuzu unutun» dedi
nün belirlenmesinde nasıl bir prosedür izlenecek? LEFKOŞE, (THA) — İngiltere Hükümeti'-
LUNS : Konuyla en yakından ilgili olan taraf- nin Kıbrıs'taki üstlerine karşılık olan ve bu-
lar, yani Türkiye ile Yunanistan görüşmelere baş- güne kadar 200 milyon sterline ulaşan borcu
layacaklar. Yunanistan'ın dönüşünü sağlamada mü- ödememekte kararlı olduğu bildirildi.
kemmel bir iş yapan_ General Rogers da şüphesiz Rumca «Sinlerini» gazetesine göre, İngil-
yardımda bulunacak. Konunun bu yönlerinin biraz tere, 200 milyon sterlinlik borcu unutması ha-
zaman alacağını zannediyorum. linde Kıbrıs Rum Yönetimine yedibuçuk mil-
SORU : Anlaşıldığı kadarıyla ikili görüşmeler yon sterlinlik bir kredi açacağını duyurdu.
iki aşamada olacak. Önce Ege'deki geçici statü mü- Rum Ynetimi de, krediyi kabul edebileceğini
zakere edilecek, bunu nihai statünün görüşülmesi ancak alacağını unutmayacağını belirtti.
izleyecek.
ArM&'g
JEUNE AFRIQUE
11.6.1980
Bunlar din, felsefe veya insan kadar tabiat Gördüğünüz gibi yine uzattım lafı. Bağışla-
üzerinde derin izler bırakan ideolojilerdir. Bir yacağınızı umuyorum. Çok sarp ve çetin bir yol-
sistemden söz edildiği zaman bir din veya bir da olduğumuzu açıklıkla belirtmek isterim. Ben
ideolojinin tam olarak hakim olduğu bir cemi-
sadece bir aksiyon (eylem) adamıyım, teorisyen
yet akla gelir.. Mücahidlerin vazifesi tahrif edil-
miş olanları yeniden asıllarına uygun olarak değilim.
ihya etmektir. Beyaz kolonicilerin yeni bir kıta
— Afrika — keşfetmeleriyle ırkçı hareketler
sahneye çıktı. Bunun ardından, yüz milyon si-
yahi Afrikalının sömürülmesi, erkek kadın, genç
ihtiyar kitle halinde insan katletmeler.. İşkence-
ler.. Faşizm, nazizm.. Akıl hastahaneleri.. Na-
gasaki ve Hiroşima bombardımanları.. Daha
binlerce vahşi, insanı çılgına çeviren marifet-
ler (!).
BRÜKSEL — Eskiden Türkiye'nin stratejik öne- tırlatıp, Körfezin savunmasında Türkiye'nin konu-
mi konu olduğunda Sovyetler Birliği ile sınırdaş ol- munu sorduğumuzda . «Yeni strateji, Türkiye'n.n
masına dikkat çekilirdi. Batılı çevrelerde. Bir süre- katkıları olmadan düşünülemez. Türkiye olmaksı-
dir önceliğin Sovyet sınırından daha aşağılara kay- zın bu stratejinin geliştirilebileceğini düşünemiyo-
maya başladığı ve Ortadoğu ülkeleri ile komşulu- rum.» şeklinde konuşuyordu.
ğun ön plana geçtiği gözleniyor.
Aynı yetkiliye göre, Türkiye'nin yeni stratejide-
Konuyu açtığınızda, karşınızdaki NATO'da gö- ki katkısı yalnızca bölgeye bir müdahale halinde
revli üst düzeyde bir Batılı general, «haritaya bak. «geçiş kolaylıkları» sağlamasıyla sınırlandırılamaz.
mak yeterli» diyor ve ekliyor : «Türkiye ittifakın Or- «Eğer böyle düşünürseniz konuya tek açıdan yaklaş-
tadoğu'da sınırı bulunan tek ülkesi Ortadoğu da- mış olursunuz diyen NATO yetkilisine göre, «Asıl
ha uzun bir süre çekişmelere ve karışıklıklara sah- önem taşıyan Türkiye'nin buna uygun olarak alt
ne olacak bir bölge. Hal böyle olunca da en yakın yapısının geliştirilmesidir. Şimdilik öncelik verilme-
ülke olarak coğrafyanız önem kazanıyor.» si gereken ivedi iş budur.»
Kimliğinin saklı tutulmasını isteyen aynı NATO Bununla kastedilen de depolama ve liman tesis-
yetkilisine NATO'nun ilgi alanının birden Basra leri, hava alanlarının hizmet kapasitelerinin geliş-
Körfezi'ne kaymasının nedenlerini sorduğumuzda tirilmesi, her türlü askeri lojistik destek hizmetleri,
şu karşılığı aldık : nin iyileştirilmesidir.
«Herşey bir yıl içinde oldu. Sovyetler Birliği'nin NATO yetkilisi, daha sonra Yunanistan'ın itti-
Afganistan'ı işgali, İran devrimi, İran ile Irak ara- fakın askeri kanadına dönüşünden duyduğu hoşnut-
sında savaşın patlak vermesi, bir de bunlara petro- luğu dile getiriyor. «Büyük bir iş başarıldı. Türkiye
lün Batı ekonomileri açısından önemi eklenince ne- bu sorunun çözümünde övgüye değer bir rol oyna-
den kendiliğinden ortaya çıkıyor. Sorumluluk alanı dı.» diyor.
dışındaki çıkarlarımıza yönelik tehditlerin farkına
varabilmemiz ve buna göre bir strateji geliştirmemiz TÜRK EKONOMİSİNİ GÜÇLENDİRME
için, demek ki, Sovyetler'in Afganistan'ı işgalini
beklememiz gerekiyordu. Bu bizim açımızdan da Aynı yetkili söyleşinin sonunda, konuyu Türk
bir ders oldu.» ekonomisinin güçlendirilmesi gereğine getirerek
şunları söyledi ;
Batılı general, «Körfezden günde geçen nakliye «Ekonominin reorganize edilmesi zorunlu. Bu
gemisi sayısını biliyor musunuz?» diye soruyor. Ya- yönde olumlu adımlar atılmıştır. Ancak bu sadece
nıtını da kendisi veriyor : «500». Türkiye'nin kendi başına üstesinden gelebileceği
«Eskiden NATO yayınlarında deniz ulaşımında bir iş değil. Müttefiklerin yardımının sürmesi zo-
serbest geçiş haklarının önemine değinilmekle yeti- runlu. Türkiye yakın bir dostumuz . Ancak diğer
nilirdi. Şimdi serbest geçiş hakları bir yana, Körfe- NATO üyeleri ile kıyaslandığında ortalama ekono-
zin bir bütün olarak savunmasının öneminin NATO mik hedeflerin çok altında.»
bildirilerine bu kadar ayrıntılı girilmesi nereye
Brüksel'de NATO karargâhında konuştuğumuz
vardığımızı gösteriyor» diye ekledi. NATO yetkilisi sözlerini şöyle bağladı :
TÜRKİYE OLMADAN •Türkiye'nin daha çok şey öğrenmesi gerekiyor.
Biraz öğütleri dinlemesi lazım. Öğüt dinlemek sa-
Buradan hareket ederek Körfez bölgesinin is- nıldığı kadar sakıncalı birşey değil. Hepimizin bir
tikrara kavuşturulmasının gereğine değiniyor NATO şeyler öğrenmesi gerekiyor ve hepimiz de öğütler
yetkilisi. NATO'nun yeni müdahale stratejisini ha- dinlemekten kaçınmadık.»
Milliyet MÜMTAZ SOYSAL
13.Aralık.1980
ÇIKMAZLARIN ÜSTADLARI
Dışarda ince bir kum fırtınası. Kuveyt'in üzeri- Örneğin, kişisel sorumluluk konusunu alalım :
ne tıpkı bir sis gibi çökmüş. Su zerreleri nasıl sis Bu dünyada yaptıklarından ahrette sorumlu tu-
oluşturursa, rüzgârın çölden sürüklediği ince, ama tulabilmesi için insanın kendi kişiliğini sürekli ola-
nerdeyse gözle görülmeyecek kadar ince kum tane- rak geliştirebilme, kendi kendini aşmak amacıyla
leri de bulut olmuş, yüksek binaların çevresini sar- bütün bilgilerden sürekli yararlanma hakkına sahip
mış, yolları basmış, trafiği yavaşlatmış. Birkaç mil- olması gerek. Onu bu hakkından yıoksun kılanlar,
yonluk lüks arabalar kaplumbağa hızıyla ilerliyor. düşünme ve öğrenme özgürlüğünü sınırlayanlar,
İçerde, lüks otelin lüks salonlarında İslâm'ın in- sınırlı kalmış insanın bilgisizlik ve hamlık dolayısıy-
san hakları konusundaki tutumunu tartışıyoruz. Şim la işleyeceği günahları da yükleniyorlar demektir.
di bu konuyu tartışmak moda ya, haklan savunan Böyle bir özgürleştirme ilkesine dayanarak çok
da konuşuyor, çiğneyen de. çağdaş, çok evrensel sonuçlara varabilirsiniz.
Belki de, çiğneyen daha çok konuşuyor. Bir yandan da, değişmezliğin savunucuları :
Toplantıda İslâm âleminin dört köşesinden gel- «Karşılaşılan bütün çağdaş sorunların çözümü
me ulema var. Fıkıhçılar, iktisatçılar, avukatlar, fi- şeriatta vardır, yeni çabalara, yeni sentezlere, yeni
lozoflar... kurumlara gerek yok» diyorlar.
Temeldeki bir ikilik hemen göze çarpmakta. Bir Üstelik, kitapta bulunduğunu söyledikleri çö-
yanda, reformcular : Müslümanlığın özündeki in- zümleri günlük yaşayışa aktarmak, yüzyıllar önce-
sancıl inançları ve değerleri ortaya çıkarıp bunlar sinde başarılı olmuş ilkeleri bugünün sorunlarına
üzerine çağdaş bir haklar sistemi kurmak istiyor- uygulamak için gerekli çabayı da göstermemişler,
lar. Böylece bütün insanlara daha geniş, daha gü- Bütün yaptıkları, arada sırada falanca sûrenin fi-
venceli özgürlükler sağlamak yolunda girişilen ev- lanca âyetini okumak. Kısacası, içtihat kapısını açık
rensel çabaya İslâm'ın da katkısı olabilece.ini dü- tutmak isteyenlerle kapamak isteyenler arasındaki
şünmekteler. Ama aynı zamanda biliyorlar ki, din- ezeli kavgayı bugünün dünyasında da görüyoruz.
lerin en hoşgörülüsü olarak bilinen İslâm'ın dünya- Başka sistemlerde başarılanlara dudak bükenler
sında bugün en hoşgörüsüz, en baskıcı rejimler ço- ve «Hepsi İslâm'da var, katkı istemezük» diyenler,
ğunluktadır. Onun için, inançlar ile gerçek arasın- önerilen katkıların «Batı oyunu» olduğunu söyle-
daki uçurumun nasıl doldurulabileceğini, bağımsız mekte de kimseden geri kalmıyorlar. Unutuyorlar
mahkemeler, bağımsız yargıçlar, özgür kuruluşlar ki, Batı oyununu asıl oynayanlar kendileridir. Çün-
konusunda başka yerlerde yapılmış olanlardan na- kü, bir yanda da bu yolun çağdaşlaşması için hiç-
cıl ders alınabileceğini araştırıyorlar. bir şey yapmayıp eski kalıpları tekrarlamak, eski
Aslında, İslâm'ın özünden çıkarılabilecek bir- başarısızlıklar devam etsin, demektir. Batı'nm bun-
takım ilkelerin çağdaş özgürlük sorununa gerçek- dan hiç korkusu olmaz. Onu korkutan, eski iman-
ten de bir katkısı olabilir. ların yeni formüllerle birleşmesidir.
HUMEYNl'NİN İRANI
i liz Kraliyetini dize getirmişlerdi. Bu üç din ve dev-
let adamı, Batı'da tarihin çeşitli dönemlerinde dinin
İran Devrimi konusunda taa başından beri Ba-
nasıl bir devrimci rol oynadığım gösteriyorlar. Bu
tı, özellikle Birleşik Amerika körü körüne siyasi bir
insanlar tarih kitaplarımızda en yüksek mevkiye
önyargıyla hareket etmektedir. Devrim'in ilk belirti-
sahip kimseler olmasına rağmen çağdaşları tarafın-
lerine hemen hiç dikkat edilmedi. 1978 İlkbaharın-
dan zalim, mezhepçi ve fanatik olarak suçlanmış-
dan önGe Tebriz'de, daha sonra Kum'da halkın ga-
leyana gelmesi, Şah'm tarım reformlarına karşı lardı.
olan «gerici» mollaların bir tertibi olarak' nitelendi- İşin tuhafı, Batılılar ve özellikle Avrupalılar,
rildi. Milyonlarca İranlının eşi görülmez gösterileri, İmam Humeyni'nin hareketini değerlendirirken bu-
devlet daireleri, fabrikalar, okullar, üniversiteler ve nu Fransız Devrimi ile mukayese etmeye kalkışmış-
petrol alanlarındaki büyük grevler devleti felce uğ- lardır. Bu mukayeseyi genellikle İran Devriminin,
ratması ve en nihayet Şah'm rezil olarak ülkeyi terk Fransız Devriminin kötü bir kopyası olduğuna ina-
etmesi de İran halkının dini taassubuna (fanatizm) nanlar yapmışlardır. Eşraf ve XVI. Louis ile ittifaî:
bağlandı. Batıya göre bu olayların başka izahı ola- halinde olan Fransız din adamları ve ruhban sınıfı
mazdı. Kitleler, bütün hayatını ülkesini modernleş- reform ve gelişme isteklerine karşı çıkmamışlar
tirmeye adamış olan bir lidere kafa tutan «gerici» mıydı? Ve, buna karşılık, din adamları tarafından
ihtiyar bir din adamının peşine nasıl takılabilirdi yönetilen ve gerçekleştirilen İran Devrimi reform
talebiyle başlatılmamış mıydı? Şurası bir gerçek ki
Modernleşmenin mutlaka gelişme ve refah aru genellikle Katolik Klişesine hiçbir zaman kurtarıcı
lamma gelmediği, ve Batıda —• ki batıda kısa bir bir güç olarak bakılmamış ve toplumlarımızda la-
müddette maddî kâr elde etmek en büyük ölçüdür— iklik fikri demokrasiden ayırdedilmemiştir.
herkesin genel olarak anladığı ekonomik kalkınma
mefhumunun gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç ve Her ne olursa olsun, İran devrimi ile bir para-
menfaatlanyla her zaman bağdaşmadığına dikkati lellik ve benzerlik haklı olarak kurulabilir. Ancak
çekenlerin sayısı ise çok azdı. Yine iradelerini mü- İran Devriminin, başka devrimlere benzemediği de
nakaşa edilmez şekilde ortaya koyan bütün bir mil- bir gerçektir. Zannedersem, İran Devrimiyle ilgili
lete «fanatik» etiketinin yapıştırılmasının ne kadar günlük gelişmelerin değerlendirilmesindeki güçlük-
sakıncalı olduğunu belirtenlerin sayısı daha da az- ler yukarıdaki durumdan ileri geliyor.
dı. Halbuki İran tarihi ve İran halkının psikolojisini II
azıcık bilenler İranlıların dini inançları sağlam ol-
masına rağmen aşırı dindar olmadıklarım ve bölge- Şiî ulemanın ayaklanmasının sebeplerini Şiîlik
nin en müsamahakâr insanları olduğuna kanaat ge- tarihi ve ideolojisinde aramak gerekir. Dokuzuncu
tirirlerdi. Etnik grup ve dini cemaatlar bakımından asırda 12 inci imamın ortadan kayıbolmasmdan bu
tam bir mozaike benzeyen İran'da yine de geçen yana Şiîler nezdinde hiçbir dünyevi güç ve makam
iki yüzyılda çok küçük çapta da olsa dini çatışma- yüksek ve muteber sayılmamıştır. Şiî inancına göre
lar zaman zaman başgöstermiştir. Büyük Sırrın (12. imamın kayboluşuna verilen
Durum böyle iken İran devriminin tek itici gü- isim) çözülüşüne ve İmam'm dünyaya dönüşüne
cünün İslam olduğu nasıl söylenebilir? Ama bu so- kadar müslüman toplulukta adalet sağlanmayacak-
ruyu sormak, geçmişte çeşitli yerlerde ve devreler- tır. Bu tarife göre, her hükümdar ve yönetici ile ik-
de bir takım dinlerin bazı siyasi hareketlere ideolo- tidar partisi gâsıp sayılacaktır. Çünkü sadece ikti-
jik, boyut sağladığı ve hatta bazı devletlerin teme- dar sahibi olmak itibarıyla sözkonusu yönetici ve
lini teşkil ettiğini unutmak anlamına golir. İtalyan parti ilahi iradeyi kullanma hakkına sahip olan ye-
rahibi Girolamo Savonarola (1452 -1498) Floransa'- gâne kişi 12. İmam'ın yerini gasbetmiş oluyor. Do-
da hem teokratik hem demokratik rejimini kurma- layısıyla Şiî ulema gayet doğal olarak İran'a hakim
dan önce Fransız istilâcılarına karşı ayaklanmıştı. olan çeşitli hanedanın selahiyeti ve icraatına za-
Reform Hareketinin öncülüğünü yapmış olan Jean man zaman karşı çıkmış özellikle İslamiyeti «boza-
Calvin (1509-1564) Cenevre'de başında bulunduğu cak» yabancı tesirlere ülkenin açık bırakılması ve
teokratik Cumhuriyetinde dini ve siyasi muhalifle- müslüman kültür ve geleneğine ters düşen örf ve
rini diri diri yakmıştı. Ne var ki onun getirdiği ye- adetlerin benimsenmesiyle ilgili otoriter hükümetin
ni ahlâk kuralları, yani emeğin kutsallığı ve faizli her icraatını şiddetle reddetmiştir.
borçların haklılığı gibi kavramlar, kapitalizmin ge. Böylece, 19. yüzyılının başına kadar Şiilik em-
lişmesi, demokrasinin benimsenmesi ve Batının kül- peryalizme karşı çıkan ilk güçler arasında yer al-
tür değerlerinin yayılmasına da katkıda bulunmuş- mıştır. Nitekim 1826'da Şii ulema Rusya'ya karşı ci-
lardı. Oliver Cnomvvell (1599-1658) ve Püritenler, had çağrısında bulundular. Üç sene sonra da St. Pe-
«Orta Sınıf Cumhuriyetini kurmak amacıyla İngi-
tersburg'dan gelen bir heyetin üyelerini öldürttüler. enflasyon altında ezilmekte olan yevmiyeli işçil&r
Aynı ulema 1872'de Baron Julius de Reuter'e ma- yer alıyordu. (Monarşi'nin devrilmesinden önceki
den, orman, demiryolları, banka, gümrük ve telgraf iki yıl içinde enflasyon hızı % 50'nin üzerinde idi).
irtibatı hakkında tanınan imtiyazlar ve geniş yetki- 1976'da İran'ı etkisi altına alan ekonomik geri-
ler'in ortadan kaldırılmasına sebep oldular. Din leme rejimin desteğini azalttı. Petrpl satışlarındaki
adamlarının 1891'de tütünün tüketiminin yasaklan- azalma ve ithal mallarının maliyetinin yükselmesi
masıyla ilgili kampanyaları halk kitlesi tarafından Şah'ın kalkınma için tahsis ettiği kredileri kısması-
da benimsenince bir evvelki sene Talbot adında bir nı gerekli kıldı. Bu üst üste meydana gelen olum-
yabancıya tütün konusunda tanınan tekel haklarına suz gelişmeler halkın 1973 - 74 döneminde büyük
son verildi. Şiî alimlerin bir bölümü, anayasal bir reji- petrol satışı nedeniyle yükselen morelleri bozdu.
min kurulması maksadıyla 1906'da yapılan darbeye de Bununla beraber getirilen kemer sıkma politikası da
faal olarak katıldılar. Bunu, o zaman bile — Batı- halkı fazlasıyla tedirgin etti. Zira, aynı zamanda
nın anladığı şekildeki — demokrasi adına değil Av- Şah milyarlarca dolarlık gereksiz askeri araç gere-
rupa'nın tesirlerine açık olan Krallığı daha iyi ci Birleşik Amerika ve bazı diğer ülkelerden topla-
kontrol edebilmek için yaptılar. Aynı şekilde 1951' maya devam ediyordu.
de o zamanki Başbakan Muhammed Mussadık'ın
İngiliz - İran Petnol Şirketinin İran'daki bütün var- Orta sınıf, rejimin tek taraflı ve keyfî icraatiyle
lığını devletleştirdiği zaman ulemanın önemli bir tehdit altında bulunan maddî güven ve siyasi istik-
bölümü Ayetullah Kaşâni'nin önderliğinde ona des- rarın tekrar tesis edilmesi içinanayasal bir sisteme
tek oldular. gidilmesini istiyordu. Halk kitlesi ise gizli polis teş-
kilatı SAVAK'ın işlediği korkunç cinayet ve işken-
Militan ulema'nın başlıca üç hedefi yabancı ta- celere son verilmesini istiyordu. Muhammed Rıza
sallut, istibdat (mutlak idare) ve adaletsizlik'in Şah'ın 37 yıllık iktidar döneminde yarım milyondan
hepsi Muhammed Rıza Pehlevi'nin iktidarı dönemin-
fazla İranlının geçici olarak ya da uzun süre için
de İran halkının en çok şikâyet ettiği şeylerdi. Şah'-
tutuklandığı bilinen bir gerçektir. Binlerce muhalif
m getirdiği tarım reformundan sadece küçük bir
veya şüpheli kişi özel mahkemelerde yargılanmış,
azınlık yararlandı. Bu azınlığa dağıtılan topraklar
binlerce kişi de yakalanarak derhal öldürülmüş ya
da daha sonra büyük çapta sanayileşmiş ziraate
da işkence sonunda hayatlarını kaybetmişlerdi.
yönelik olan büyük firma ve şirketlerin eline geçti.
Birleşik Amerika'dan büyük miktarda tarım ürün- İranlıların çoğu kendilerine zulüm eden rejim
leri, özellikle buğdayın ithal edilmesi ve ayrıca den- ile 1953'te Muhammed Rıza Pehlevi'yi İran tahtı-
gesiz ve yetersiz gümrük tarifeleri sadece sayısız na yeniden geçirmek suretiyle bu baskı rejimini
çiftçilerin mahvolmasına değil aynı zamanda tarım kendilerine musallat eden ve askeri ile kolluk kuv-
kesiminde işsizliğin büyümesine ve nüfusun şehir- vetlerinin yanısıra siyasi ve ekonomik yardım sağ-
lere kaymasına yolaçtı. layarak ayakta tutan Birleşik Amerika'yı aynı po-
taya koymakta güçlük çekmediler. CİA (Merkezi
Şah'ın modernleşme programı özlü kalkınmadan Haber Alma Örgütü) SAVAK ile yakın işbirliği
daha çok imtiyazlı sınıf için bir tüketim toplumu- içinde iken Pentagon (Milli Savunma Bakanlığı ile
nun yaratıJmr.sma yardımcı oldu. Bu program Kra- Genelkurmay Başkanlığının müşterek adı) da Kra-
liyet ailesi, Saray mensupları, özel teşebbüsler (ki liyet Ordusunu silahlarla donatıyor ve eğitiyordu.
bunların hepsi dev Batılı firmaların mümessilleriy- CİA aynı zamanda İran Ordusuna gereken bilgi ve
diler) güçlü tüccarlar, yedek parça ithalatçıları, tü- öğütleri de veriyordu. Amerikan firmaları gereksiz
ketim mallarını satanlar, komisyoncular ve spekü- silah, araç gereç, sanayi ürünleri ve tüketim malla-
lasyon yapanları bir çırpıda zengin ediverdi ve 19. rına karşılık İran'dan petrodolarîarı alabildiğine
asrın kapitalizmine mahsus bolluk ve sınırsız para- çekiyordu. Pekçok İranlıların kanaatine göre bu
lar içinde yüzmelerine zemin hazırladı. Diğer taraf- anlamsız «satış» ların maksadı İran'ı soyup soğana
tan en çok eziyet çeken ve mağdur olanlar arasın- çevirmekten başka bir şey değildi.
da asker, işçi (gerçi ücretleri nisbeten iyi idi), hız-
la büyümekte olan orta sınıf ve çok hızlı seyreden (Devamı var)
ALEXANDER HAIG
nam'a karşı girişilen «tarihin en korkunç» bombar-
dımanlarının da en ateşli destekleyicileri arasında.
Daha da ötede, Başkan Nixon'a bu hava saldırıla-
rını başlatmasını salık veriyor. Bu olgu, Amerikan
liberallerinin en fazla tepki duydukları kişilerden
biri durumuna getiriyor Haig'i.
Ancak Haig'in Amerikan liberallerinin şimşek-
lerini üzerine çeken ve Senatoda da sert tartışma-
lara yol açacağı anlaşılan faaliyetleri bu kadarla
Ronald Reagan'ın Dışişleri Bakanlığına atadığı bitmiyor.
Alexander Haig, Amerikan basınında ve siyasi çev-
relerinde tartışma konusu olmaya devam ediyor. 1969 yılında Kissinger'in Beyaz Saraydan dışarı
Haig, henüz Dışişleri Bakanlığı görevine başlama- bazı bilgilerin sızdırıldığından kuşkulanması üzeri-
dan, çevresinde kapartılan fırtına ile ABD'de adın- ne, General ya da o zamanki rütbesi ile Albay Haig
dan en çok söz ettiren politikacılardan biri oldu. FBI'ye (Federal Araştırma Bürosu) giderek, 14 kişi-
Ancak eski NATO Başkomutanına ilişkin yorumlar nin telefonlarının dinlenmesini istiyor. Telefonu
genellikle pek olumlu değil. dinlenenler arasında yüksek düzeyde bir Dışişleri
Bakanlığı yetkilisi de bulunuyor. Albay Haig, Nixon'a
«Newyork Times» gazetesinde David Rpsenba- bağlılığının karşılığını görüyor ve 1973 yılında Baş-
um, Haig için, «Gözlemciler genellikle üç noktada kan tarafından Genelkurmay Başkan Yardımcılığı-
görüş birliği içindeler : Haig muhteris «çalışkan ve na terfi ettiriliyor. Böylece Beyaz Sarayda geçirdiği
sadıktır» diyor; ve hemen ardından ekliyor «Haig'- dört yıl içinde Albaylıktan Generalliğe yükselen
in Watergate skandali sırasında Nixon'a gösterdiği Alexander Haig, Genelkurmay Başkanı Yardımcılı-
sadakat ve Vietnam savaşındaki rolü Senatoda ateş- ğına atanmakla kendinden daha kıdemli 240 genera-
li tartışmalara yol açacağa benzer.» li de geride bırakmış oluyor.
Yine «New York Times» gazetesinin yazarların- Ancak Watergate skandali Nixon'u iyiden iyiye
dan Anthony Lewis'in Haig'e ilişkin değerlendirme- sıkıştırmaya başlayınca, kısa süre sonra, General
si ise çok daha olumsuz. Şöyle diyor Anthony Lewis Haig, Personel Şefi olarak tekrar Beyaz Saraya ge-
Alexander Haig için: «Haig'in üçüncü dünyada ma- tiriliyor. Sonradan dinlenen teyp bantlarından an-
ceracı politika izleme eğilimi tehlikeli sonuçlara yol laşıldığına göre, Haig, Nixon'a Watergate skandali
açabilir. Alexander Haig için tek önemli şey mes- konusunda kendisine yöneltilen suçlamaları inkâr
yardım edecek olan patronu için her şeyi yapar, etmesini salık veriyor. Skandalin dal budak sarma-
leğinde yükselmektedir. O, mesleğinde yükselmesine sı üzerine, Nixon, Haig'den, tahkikatı yürüten savcı
Kuvvet kullanma tamusunda kendini frenlemez.» Archibald Cox'un görevden uzaklaştırılmasını sağ-
General Alexander Haig siyasal sahnede yıldı- lamasını istiyor. Haig, Başkandan aldığı talimat üze-
zının hızla parlamasını özellikle iki kişiye borçlu : rine zamanın Adalet Bakanı Eliot Richardson'a bas-
Dr. Henry Kissinger ve eski Başkan Richard Nixon. kı yapıyor. Ancak Richardson savcıyı görevden al-
mayı kabul etmeyerek, istifa ediyor.
1967'de Albay olarak Vietnam savaşına katılan
Haig, yurda dönüşünde West Point askeri akademi- General Haig'in halen ABD'de yoğun tartışma-
lara yol açan faaliyetleri bunlar.
sine komutan yardımcısı olarak atanıyor. 1969 yılın,
da ise o zaman Nixon'un ulusal güvenlik danışma- Demokrat senatörlerden Robert Byrd, Haig'den
nı olan Dr. Kissinger tarafından Beyaz Saraya yar Senatoda Watergate konusunda ayrıntılı bilgi iste-
dımcı olarak getiriliyor. Heig, Kissinger'in yardım- yeceklerini açıklamıştır.
cılığını yaptığı sırada istihbarat işleri ile görevlen- Anthony Lewis, «Haig'in Dışişleri Bakanlığına
diriliyor. Alexander Haig'in çevresinde bugün kopar- getirilmesi, yeni yönetimin felsefesinin fırsatçı ve
tılan fırtına, generalin Beyaz Saray'da bu görevi sı- acımasız olacağını ilân etmek anlamına gelir» di-
rasındaki faaliyetlerinden kaynaklanıyor. Örneğin yor.
Nixon 1979 yılında Kamboçya'ya saldırı emrini ver- Yazarın bu yorumunun doğru olup, plmadığmı
diği zaman Haig bu emri ateşli biçimde desteklemiş. zaman gösterecek.
13.Temmuz.1979
2 — Üye ülkelerde kredi ve tahvillerle ya- Dünya ülkelerinde temel sanayiin kurulması te-
pılan özel yatırımların teşvik edilmesi. kelcilerin ve neticede Dünya Bankasının çıkar-
3 — Üye ülkelerin ekonomik gelişmelerini larına ters düşecekti.
sağlamakla uluslararası ekonomik dengenin Bankanın üst yapı yatırımlarında elde etti-
sağlanması. ği kâr haddi alt yapı yatırımlarından daha çok
4 — Uluslararası ticaretin gelişmesi olmaktadır.
Bankanın ilk sermayesi ABD, Kanada, Fran- Afrika'da üst yapı yatırımlarına açılan kre-
sa, Avustralya, İngiltere ve Hollanda tarafın- diler, tarım ve sanayiye açılan kredinin 5 katı-
dan sağlanıp ABD'nin almış olduğu hisse sene- dır. Raporlara göre Dünya Bankasının verdiği
di diğer ülkelerden fazlaydı. kredilerin tümünün % 38'inden daha az bir kıs-
Bankanın ilk sermayesi 10 milyar dolardı. mı kredi isteminde bulunan ülkelere verilme-
Bankaca satılacak hisse senetleri de ancak sine karşın geri kalanı uluslararası banka ve
üye ülkeler satın alabileceklerdi. Üyelerin oyla- sermayedarların cebine inmektedir. Geri kal-
rı hisseleriyle orantılıydı. Üyelerin eşit hisse mış ülkelere açılan 15 yıl vadeli ve % 7 faizli
senedi alabilme imkânları da yoktu. Bütün bu krediler, o ülkelerin daha fazla ekonomik zor-
nedenler dolayısı ile ABD'nin daha çok oy sa- luklar içinde kıvranmalarından başka bir şeye
hibi olacağı tabii idi. yaramamaktadır.
ABD tüm oyların % 27.8'ine, İngiltere ise Dünya Bankasının açtığı kredilerin geri
% 11.4'üne sahipti. Bu hesapla Kanada, ABD, kalmış ve kalkınmakta olan ülkelerin yararına
İngiltere, Fransa ve Almanya oyların % 50'sin- olduğunu sanmak aptallıktır. Bankanın amacı
den fazlasına sahip geri kalan 104 ülke ise di- olsa olsa Batılı emperyalist ülkelerin çıkarları-
ğer % 50'ye sahipti. nı korumak ve borç alan ülkeleri daha da ba-
Banka tüzüğünün 5. maddesi gereğince ilk ğımlı hale getirmektir. ABD emperyalizm ve
taahhütlere ilaveten yapılan her 500.000 dolar Dünya Bankası liderliğinde Asya, Afrika ve La-
yatırımlara nisbetle bir oy hakkı veriliyor böy- tin Amerikayı kendi egemenliği altına alabil-
lece ABD kendi yatırımları ile tek başına oyla- mek için çırpınmaktadır. Banka yöneticilerinin
rın 1/3 ünü eline geçirmiştir. Üye ülkeler ban- bugüne kadarki tutumu, büyük devletlerin sa-
kaya taahhüt ettikleri yatırımların % 20'sini hip oldukları oy hakkı ve tutumları şu acı gerçe-
nakit olarak ödemekle yükümlüydüler. Bu ği ortaya koymuştur ki : Dünya Bankası Üçün-
% 20'nin % 2'si altın; geri kalan % 18'i ise o cü Dünya ülkelerinin sömürülmesi yolunda bü-
ülkenin kendi parasıyla ödeniyordu. yük bir âmil olmuştur. Bunlar Üçüncü Dünyayı
Banka verdiği kredi ve malî yardımlara ila- uzun senelerdir onarım, geliştirme adı altında
veten teknik ve uzmanlık düzeyinde de yardım yağmalamaktadırlar. Dünya Bankası da bu yağ-
etmekteydi. Bankanın açtığı kredilerin faiz ora- malamanın başlıca araçlarından biridir.
nı başlangıçta % 5 ile % 6.25 arasında idiyse Banka, Üçücü Dünya ülkelerine ihraç ettiği
de bugün % 7'yi aşmıştır. özel sermaye ile kendisinin doğrudan müdaha-
1964 sonlarında Bankanın elde ettiği kâr le edebilmesini ve o ülkelerin de ithalatçı, tü-
miktarı 98 milyon dolara ulaşmıştı. Kuruluşun- ketici bir ülke olmasını sağlamıştır. Banka bu
dan 1967 yılına kadar verdiği kredi ve borç ülkelerdeki hakim hükümetler aracılığıyla ya-
miktarı ise 12.000 milyon dolardı. Bankanın tırımlarını garanti etmektedir. İran 1944 yılında
1969 yılında malî çalışmaları 1877 milyon dola- adı geçen konferansa katılan üyelerden biriy-
ra, 1970 de ise 2280 milyon dolara ulaşmıştı. di ve o tarihte 24 milyon dolar olan payı 1958
1969-1973 yılları arasında Bankanın ve ona de 128 milyon dolara çıkartıldı.
bağlı kuruluşların çalışmaları iki katına çıkmış- Bugün artık anlaşılmıştır ki, Dünya Ban-
tı. Açtığı krediler ise üst yapı yatırımları biçi- kasının sözünü ettiği onarım ve gelişme beş
minde idi. Zira alt yapı yatırımları ve Üçüncü büyük devletin onarım ve gelişmesidir.
AVRUPA
Ekim/1980
cini ve bu ilkelerin zaten Toplulu- deyimle, demokrasinin «parantez mışlardır. Bu vaad ve güvenceler,
ğun varlığına temel oluşturduğunu iç'ne altnması»nı kaygıyla kaydet- — kendi ifadeleriyle söylüyorum —
ifade etmektedir.» insan haklarına saygıyı ve gözetim
mekten başka bir şey yapmad'k.
altında bulunan politikacılara ve
Sizler de bizim gibi yapıyorsunuz.
Gaston Thorn (Bakanlar Kon- hatta devlet adamlarına yapılacak
Altını çizerek söylüyorum, neden- muameleyle ilgili olarak verilen
seyi Başkanı - Lüksemburg Dışişle-
ri Bakanı) leri ne olursa olsun, Parlamento ku- güvenceleri kapsamaktadır. Bu gü-
rumlarının zorlayıcı bir önlemle bir venceler, hatırlatmakta yarar gö-
«Bildiğiniz gibi, bakanlar, Bruxel- rüyorum; dün akşam Devlet Başka-
yana itilmesi, her zaman derin ü-
les'de dün ve önceki gün, Türkiye- nı tarafından kesinlikle ve açık o-
tüntü kaynağıdır. larak tekrarlanmıştır. Verilen ve
deki son olayları görüştüler. Bunu,
Topluluğun ortak bir ülkeyle olan dün tekrarlanan güvencelerin, tü-
Sayın Bonino ve Dekker'e bunu müyle ve sür'atle yerine getirilece-
gelecekteki ilişkileriyle ilgilenmek
belirttikleri için hak veriyorum ve ğini ve Türkiye'nin yakında parla,
görevleri olduğu için yapmışlardır.
sanıyorum ki, bu konuda ayni gö- menter demokrasi statüsüne yeni-
Kısaca söylemek gerekirse, tar- rüşteyiz. Parlamenter olarak sizler den kavuşacağını ümit etmek isti-
tışmalar üç ana çizgiye göre yönlen- ve yasallığını bir parlamentodan yoruz.
miştir. a!an b ; r bakan olarak ben, bir ül-
kenin demokratik yaşamının son Bu görüşe katılmakta aceleci
Önce, Türkiye'de askeri darbe- bukîuğu bir durumun ortaya ç:k- davranmadık. Hayır. Yetkililerin a-
den önceki olaylar, Genelkurmayın mas;nı hepimiz üzüntüyle karşılı-
çıklamalarını dikkate aldık ve bu-
müdahale nedenlerini ya da ileri yoruz. Bu bakımdan, Dokuzlar'ın
sürdüğü nedenleri içeren olaylar günkü hümümeti ya da halen ikti-
bakanları, askeri makamların, de-
üzerinde görüş alışverişinde bulu. mokratik kurumların kısa sürede darda bulunan askerleri, demokra-
nuldu. yeniden kurulacağı yolunda yap- siyi yeniden hızla kurmaya teşvik
Askerlerce yönetimin ele geçi- tıkları vaadleri ve verdikleri gü- edeceğimizi ümit ettiğimiz için bu
rilmesi konusundaysa, kullanılan venceleri daha da ilgiyle karşıla- yola başvurduk.»
8.GÜN
GÜNAYDIN
16 Aralık 1980 Borcu 18 Milyar Doları bulan
Brezilya IMF'den kaçıyor
Dış borçları 60 milyar dolara olacak. Ne var ki bir zamanlar leceğini, bunun da sivil yönetime
yaklaşan Brezilya'nın, bu borçla- Brezilya'ya bol keseden kredi açan dönme planlarını alt üst edeceği-
rın taksitlerini ödeme konusunda uluslararası bankalar bu ülkeye ni belirtiyor ve «Biz kendi aldığı-
ciddi güçlüklerle karşılaştığı gö- yeni krediler sağlamakta zorluk mız önlemlerle ekonomik büyüme-
rülüyor. 1980 yılında dış ödemeler çıkarıyor ve Brezilya'yı, IMF'nin yi makul ölçülerde sınırlandırarak
açığı ve dış borç ödemelerini kar- kapısını çalmaya zorluyorlar. düzlüğe çıkabiliriz» diyorlar. Ayrı-
şılamak için gereken 12 milyar do-
IMF'ye başvurmaktan kaçınan ca IMF'nin açabileceği 1-2 milyar
lan bulmakta zorluk çeken ve dö-
viz rezervlerinin 3.5 milyar dolar- Brezilyalı yetkililer ise, İMF'nin dolarlık krediyi küçümseyerek
lık bölümünü kullanmak zorunda şart koşacağı «Kemer sıkma» ön. «IMF'nin olanakları bizim ihtiyacı-
kalan Brezilya'nın, gelecek yıl 14 - lemlerinin ülke ekonomisini derin mız karşısında cüce kalır» görü-
16 milyar dolar taze para ihtiyacı bir durgunluğa (Resesyona) itebi- şünü savunuyorlar.
SAYIN OKUYUCU,
BU SÜTUNLARDA SİZLERE HER SAYIMIZDA DERGİMİZDE YAPTIĞIMIZ HİZMETİN BİR
BAŞKA ÇEŞİDİNİ YAPMAYA ÇALIŞACAĞIZ. BELKİ BUNA DERGİ İLE YAPMAYA ÇALIŞTI-
ĞIMIZI TAMAMLAMA GÖZÜ İLE DE BAKILABİLİR.
HER SAYIMIZDA ÖNEMLİ GÖRDÜĞÜMÜZ KİTAP VE MAKALELERİ SİZLERE KISA DA
OLSA TANITMAYA GAYRET GÖSTERECEĞİZ. BİRKAÇ SATIRLIK TANITMA CÜMLELERİ İLE
MUHAKKAK HERŞEYİ SÖYLEYEMEYECEĞİZ. FAKAT KİTAP VEYA MAKALEYİ KİMLİĞİ İLE
TANIMANIZA YARDIMCI OLACAĞIMIZI SANIYORUZ. VE BUNLARIN OKUNMASINDA YA-
RAR UMUYORUZ.
BİZE BU KONUDA DA YARDİMCİ OLMANIZI DİLİYORUZ.
BU SAYININ KİTAP VE MAKALELERİ İLE KAPSAMLARI HAKKINDA KISA BİLGİLER.
• OSMANLI SONRASI TÜRKİYE VE ARAP DÜNYASI; PETER MANSFİELD, ÇEV : NURAN ÜL-
KEN, 1. CİLT, SANDER YAYİNLARİ, 1. BASKI, 1975, İSTANBUL.
KİTAP, OSMANLI DEVLETİNİN HANGİ YOLLARLA PARÇALANDIĞINI, BUGÜNKÜ DEVLET-
ÇİKLİKLERİN NASIL MEYDANA GETİRİLDİNİ EN AÇIK BİR DİLLE ANLATAN, TÜRÜNÜN EN
ÖNEMLİ ESERLERİNDENDİR. DÜNÜNÜN NASIL KURULDUĞUNU BİLMEDEN EDEMEYENLERE
MUTLAKA OKUMALARINI SALIK VERİRİZ. BUGÜNLERİNİ DAHA KOLAY ANLAYACAKLARDIR.
0 TÜRKLER; DAVİD HOTHAM, ÇEV : MEHMED ALİ KAYABAL, 1. CİLT, MİLLİYET YAYINLARI,
1. BASKI, 1973, İSTANBUL.
CUMHURİYET TÜRKİYE'SİNİ, TARİHSEL ÖZELLİKLERİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURARAK AN-
LATMAYA ÇALIŞIYOR GAZETECİ HOTHAM. İNGİLİZ GÖZÜ İLE BAKMASI KONUYA İLGİYİ DA-
HA DA ARTIRICI.. OKUNMASINDA YARAR VAR.
• ORTADOĞUDA DEVRİM YILLARI; MAHMUT DİKERDİM, 1. CİLT, İSTANBUL MATBAASI, 1.
BASKI, 1977, İSTANBUL.
BİR BÜYÜK ELÇİNİN, HER ŞEYİ DEĞİLSE DE BAZI GERÇEKLERİ GÖZLEMLEDİĞİNE DAİR
ANILARINDAN OLUŞUYOR. YAZARININ DİPLOMAT VE ELÇİ OLARAK BULUNDUĞU YILLARDA
ORTADOĞU ÜLKELERİNDEKİ GÖZLEMLERİ ÇOĞU KEZ DİKKAT ÇEKİCİ.. VE BİLİNMESİ GEREK-
Lİ ŞEYLER..
• YAĞMA; CHARLES L. MEE, JR., ÇEV : İHSAN GÜRKAN - OSMAN ÖNDEŞ, 1 CİLT, ALTIN
KİTAPLAR YAYINEVİ, 1. BASKI, 1975, İSTANBUL.
YAĞMA, BUGÜN İÇİNDE YAŞADIĞIMIZ DÜNYANIN POTSDAM'DA NASIL VE KİMLER TA-
RAFINDAN YAĞMALANDIĞINI ANLATIYOR. BUNLARI BİLİNCE İNSAN BU YAĞMADA KİMİN
PAYINA DÜŞTÜĞÜNÜ, DÜŞÜNMEYE GEREK KALMADAN GÖREBİLİYOR. TAVSİYE EDERİZ. SİZ
DE «YAĞMA»YI OKUYUNUZ!.
başka bir şey değildir. Irak ordusu- üzerine kuran karşı-devrimin güçle- meçlerinin kaypak kılıfında sakla-
nun nesnel işlevi ise tarihsel bir ya- ri zamanın ahlâki anlayışını, daha maktadırlar.
sanın günümüzde işleyişidir ve bu, yüksek amaç ve ülküleri olan rakip- Yine de, savaş alanlarında so-
Saddam Hüseyin'e düzenin paralı lerine oranla, çok daha fazla belir- nuç ne olursa olsun İran Devrimi
askeri olmak onurunu verebilir an- liyorlar.» Bunun içindir ki, dünya- insanlığın özgürlük savaşımındaki
cak. nın kalbinin attığı petrol bölgesin- onurlu yerini almıştır ve ezilen in-
Novack'ın yazdığı gibi «Bütün deki bu insanlık dışı savaşa ve sal- sanlar için görkemli bir kurtuluş
kural ve davranışlarını, ne pahası- dırgan Irak'a karşı sistemin kılı bi- anısı olarak yaşamın parçası ol-
na olursa olsun iktidarlarını, mülki- le kıpırdamamakta, düzenin ilahla- muştur. Bu açıdan, kesin zafer vic-
yetlerini ve ayrıcalıklarını koruma rı gizli sevinçlerim «yansızlık» de- danlarda çoktan kazanılmıştır bile.
IMPACT INTERNATIONAL
13 - 26 Haziran 1980
takdirini kazanmış olan dostlarımız dana getiriyorlar. Ancak en büyük luşlara yöneliyorlar.
Prpf. Seid Smajkic ve Prof. İbrahim katkıları şüphesiz sorumluluk duy-
Djananovic bulunuyorlar. Şu anda dünyanın beş kıtasında
guları ve fedakârlıkları. Müslüman bulunan Yugoslav müslümanları
Yugoslavya'daki müslüman kar- okulların öğrencileri diğer okulla- (ki kendilerine Boşnak demeyi ter-
deşlerim.z, dinlerini canlı tutmak, rın öğrencileriyle aynı çizgide bu- cih ediyorlar) nerede olursa olsun-
yararlı ve etkin yönetim kurmak, lunuyorlar. Bu okullara giriş şart- lar memleketleri olan Sarajevo
îslami dersaneleri açmak, İslami ları da pek kolay değil. Baş vuran (Bosnasarayı) yu ve büyük kuru-
dergi ve kitapları basmak, uluslar- adayların önemli bir bölümüne gi- cusu Gazi Hüsrev Bey'i unutamaz-
arası İslami olayları izlemek, top- riş imkânı verilmiyor. Aynı yüksek lar. Birleşik Amerika'nın en eski
lantıîara katılmak ve mahalli kay- yetenekler öğretmen ve imamlar- İslami derneklerden birinin Bosni-
naklardan maddi yardım ve bağış- da da aranıyor. Kendini Allaha a- an Müslim Denevolent Association
lar alarak takdir edici çalışmalar damış olan imamlar sanayi, tica- (Jamiatul Hayriyye) olduğunu da
yapmak suretiyle İslam dünyası ret ve devlet kesiminde yüksek ma- unutmayalım. Bu dernek 1905'te
için gıpta edilecek bir örnek mey- aşlara temayül etmeden bu kuru- Chicago'da kurulmuştu.
bir mamaya bağlı olarak Lactogen olarak niteler
dinlen hastalık teşhis edilmiştir.
Şirketler anneleri bebek maması kullanma-
ya teşvik için çeşitli pazarlama yöntemleri kul-
lanmakta, ilan levhaları, radyo ve hatta televiz-
yon yolu ile reklamlarını yapmaktadırlar. Bu ma-
malar şirketlerin tanıtma kampanyalarının belir-
li bir denetimden uzak olmasının sonucunda, Ba
ti ülkelerinde izin verilemiyecek gerçek dışı özel-
likler ilavesiyle tanıtılmaktadır. Anneye yardım
götürülmesi için kurulan ekiplerde bazı hallerda
hiçbir mesleki eğitimden geçmemiş hemş:'e
taslaklarının da bulunduğu görülmüştür. Bu eği-
tilmemiş temsilciler, gerçi firmanın nişanını ta-
şısalar da hemşire üniforması giymektedirler.
Düşünen bir kafa, para ile tutulan bu hizmetçi-
lerin anneye bir sağlık hizmeti götürmekten ne
kadar uzak olacağını sezinliyebilmektedir.
Bazı Üçüncü Dünya ülkeleri şirketlerin bu
tür kapitalist uygulamalarına çeşitli sınırlandır-
malar getirme ve bebek maması ithalatını dene-
tim altına alma yolu ile gereken yanıtı vermek-
tedirler.
Ele alınan bu konu, Üçüncü Dünya ülkeleri-
nin Batı emperyalizmi ve Çokuluslu Şirketlere
olan ekonomik, sosyal ve politik bağımlılıklarını
ortadan kaldırmak için verdikleri amansız sava-
şımın sadece bir yüzüdür.
ORTADOĞU'DA
EL - RE'Y
BusinessMfeek SOL W. SARDERS
10 Kasım 1980
yokeden bir genç grubun prestiji olan ve ne dün ne masını sağlamıştır. Bir, Çin leriyle Deng'in zaten en-
lideridir. Ve işine, yaşlı as- de bugünle bir çelişkisi deki istikrar en azından düstriyel gelişim ve uz-
keri kadronun tasvibinin olmayan Mareşal Ye Jian- genç taraftarlarının güçle- mansal yönetim gerekçe-
ötesinde sarılmıştır. Bu ying'dir. rini birleştirene kadaç siyle bütçesi kısılmış ve
kadronun şefi, 80'in üstün- Bütün bu olup bitenler Pragmatik Deng'in sıhha- gücü azaltılmış olan or-
deki yaşıyla, Çin'de büyük iki şeyin açıklığa kavuş- tine bağlı. İki, bu gayret- duyu zaptedeceğidir.
OKUYUCUNUN DİKKATİNE!.
Derginizi beğeneceğinizi umuyoruz. Daha da beğenilecek duruma gelmesi elbette sizin
ilgilerinize bağlıdır.
Belirtmek istiyoruz ki, Türkiye'de veya bir başka ülkede olunuz herhalde okuduğunuz bir gaze-
te veya dergi olmalı.,. İşte okuduğunuz gazete ve ya dergide sizin için önemli olan bir yorum, ha-
ber röportaj, makale veya bir başka yazıya rastladığınız ve «— Bunu başkaları da okumalı!.»
dediğiniz türden her yazı ve fotoğrafı derginize gönderiniz. Ki sizin beğeninizi kazanan ve önem-
li gördüğünüz bir yazıdan diğer okuyucularımız da yararlansın, bilgisi olsun.
Bize göndereceğiniz kupüre bir not ekleyerek lütfen
'nı da bildiriniz. * ^
Gönderdiğiniz kupür hangi dilde olursa olsun tercüme edilir ve uygun bir zamanda yayın-
lanır. Yeter ki yayınlanmaya değer bulunsun.
Evet, siz sayın okuyucularımızdan hangi dil de olursa olsun, dergimiz İKTİBAS'ta yayınlan-
ması için kupür istiyor, bekliyoruz. Okuyucularımız arasında bilgi beraberliği oluşsun ve diya-
log kurulması kolaylaşsın. Olayların, problemlerin nedenleri hakkında ortak bilgisi olanların or-
tak çözümlerde birleşmesi kolaylaşacaktır.
Ülkemiz insanının buna büyük ihtiyacı vardır. Hep birlikte gerçekleştirmeye çalışalım.
POSTA ÇEKİ NO :
12 4 4 2 7
HABERLEŞME
P.K. 1071
YENİŞEHİR • ANKARA