You are on page 1of 25

TÜRK.DİN SOSYOLOJİSİNİN TEMEL SORUNLARI .

. SEMPOZYUMU

[ 11-13 HAZİRAN 2004 1


ÇORUM

GAZi ÜNiVERSITESi
ÇÖRUMİLAHİYATFAKÜLTESİ
GAZi İ)NİVERSiSTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi YAYlNLARI NO: 7

Tertip Heyeti.
Doç. Di. ;Fa~lı~~BAO .
Yard. Doç. Dr. İsmet ALTIIÇARDEŞ
: .. • . ' ... ' -··
ISBN 975-507-104-1· ; '
.-·- .............. '-·'"""' . ..... ····"· .... ...
~· ~· ~····

Sekreterya
, Ar. Gör. SeferYAVUZ
Ar. Gör. Adem KORUKCU
Dizgi
Yard .. Doç. Dr. H. İbrahim ŞİMŞEK
Arş. Gör. SeferYAVUZ

Hazırlık Çalışmaları
Arş. Gör. SeferYAVUZ
Arş.Gör. Adem KORUKÇU
Aiş. Gör. Aygün AKYOL
Arş. Gör. Aytekin ÖZEL
Arş. Gör. Halil KAYIKÇI

Baskı Yeri ve Tarih


Lider Matbaası, Çorum, 2005
Tel: 0364 2123146

Yayımlanan tebliğierin yazarianna aittir. Tebliğler


bütün sorumluluğu
yayıncı kuruluştan izin alınmadan kısmen ya da tamamen bir ba~ka yerde
yayımlanamaz veya elektronik. ortama aktanlam az.

isteme Adresi:
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat.Fakültesi, 19100 Mimar Sinan/Çorum
Tel: 0364 2346358
Fax: 0364 2346357
Web: http://www.corilaf .gazi.edu.tr
TÜRK DİN SOSYOLOJİSİNDE YÖNTEM SORUNU

Prof. Dr. Ün ver GÜNAY"


Ptof. Dr. A.Vahap TAŞTAN""
Yrd. Doç. Dr. Celaleddin ÇELİK ...

GİRİŞ

Tarihsel gelişimi içerisinde din sosyolojisi, ilgi alanı ve konulannda olduğu


gibi, yöntem ve araştırma tekniklerinde de sistematik bilimsel bir disipline
özgü çeşitli hazırlık dönemlerinden geçmiştir. Her ne kadar kendisine ait
metotlar geliştirmemiş olsa da (Kehrer, 1998: 24), din olgusuna yaklaşımın
tarihsel süreçteki birikimini arkasına alarak değişim dönemlerinde ortaya
çıkan sorunları, bilimsel sosyolojik yaklaşımın metodolojisine uygun şekilde
araştırıp-inceleme perspektiflerine sahip olduğu söylenebilir (Günay 2002: 5).
Doğaldır ki o diğer alanlarda olduğu gibi özellikle yöntem konusunda da
sosyal bilimler metodolojisinin genel tartışma ve gelişme çizgisine bağlı bir
· seyir izlemiştir. Ancak din söz konusu olduğunda yöntemle ilgili tartışma ve
arayışiann daha da derinleşip karmaşık bir yapıya bürünmesi gerçeği, din
sosyolojisinin diğer disipliniere göre yöntem konusuna daha yoğun bir ilgi ve
duyarlılık göstermesine neden olmuştur.
Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşanan büyük değişimler,
din olgusunu da sosyolojinin yeni şekillenmeye başladığı dönemlerden gittik-
çe farklılaşan bir boyutta ele alınmasını gerektirmiştir. Bu çerçevede modem
toplum hayatı ve yapısında dinin konumu, fonksiyonları, toplumsal kurum-
larla ilişkileri, sekülerleşme, kilrumsal olmayan yeni din anlayışlan ve yeni
dini hareketler gibi yansımalar, din sosyologlannın ilgi alanına giren yeni
konulardan bazılarıdır. Modem insanın gündelik hayat ve ilişkileri küresel-
leşme ile birlikte hızlı ve yoğun bir hareketlilik içiilde akmakta, bu bağlamda
yaşanan değişimler bireysel ve toplumsal düzeyde dinsel alanla bağlantılı pek
çok konuyu din sosyologlannın ilgi alanına sokmaktadır. İlgi ve araştırma
konulanndaki bu yoğıınlaşmanın yanı şıra sosyal bilimlerin metodolajik
perspektiflerinde de ortaya çıkan yeni tartışmalar, din ve toplum ilişkilerini
araştıran sosyologları teorik ve pratik düzeyde çeşitli yöntem .sorunlan ile

Erciyes Üniversitesi İlahiyat FaJ:d!.ltesi Öğretim Üyesi.


•• Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.
••• Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyeııi.

Türk Din Sosyolojisinin Temel Sorunları Sempozı;umu


194 Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sorıınu

karşı karşıya bırakmaktadır (Günay 2002: 9-10).


Bu bildiride metodolojinin zihinsel ve operasyonel aynınlaşmasına ux::
gun bir şekilde, din sosyolojisinde yöntemin zihinsel-düşünsel ve pratik-
uygulama boyutlarında ortaya çıkan sorunlar ele alınmıştır. Her iki boyutta
da genel olarak sosyal bilimler metodolojisindeki gelişmeler dikkate alınacak
ve bu gelişmelerin Türk din sosyolojisindeki izdüşümleri ya da ilgili bağlanh­
ları irdelenmeye çalışılacakhr. Burada ana kavramımız olan "yöntem", hem
tek başına ifade ettiği "ampirik veri toplama tekniklerini" hem de araşhrmacı­
lann "felsefi ve teorik bakış açılarını" kuşatan "yöntembilimi"ni de içerecek
(Dikeçligil, 2002: 104) şekilde ele alınmıştır.
Metodoloji tarhşmaları sosyal bilimleri, doğa bilimlerinden ayırt eden ve
adeta onun çalışma alanları içerisinde önemli bir ağırlık oluşturan boyutlar-
dan birini temsil etmektedir. Sosyal bilimlerin doğasında ve inceleme alanın­
da yer alan "öznellik" sorunu, yöntem tarhşmalarını da onun tarihsel gelişi­
minde önemli bir ağırlık taşımasına ve sınır belirleyici bir işlev kazanmasına
neden olmuştur. Ayrıca alt dallarıyla birlikte sosyal bilimlerde giderek artan
eleştirllerin yoğunlaşhğı alan da, felsefi ve pratik sorunlarıyla birlikte yöntem
konusu olmuştur. Bilimsel araşhrmanın temel meşruluk zeminini oluşturan
yönteme yönelik ilgi, bu nedenle çoğu kez araşhrma konusunu gölgede bı­
rakmakta, konudan ziyade yöntem üzerinde durulmaktadır. Özellikle konusu
ve ilgi alanındaki özgünlük nedeniyle bu gereksinimi en çok hisseden disip-
linlerden biri de doğal olarak din sosyolojisi olmuşt:tiT. Ancak Türk din sosyo-
lojisinde konunun sosyal bilimler metodolojisinde olduğu düzeyde tarhşıldı­
ğını söylemek ise bugünkü haliyle güç ·görünmektedir. Yöntem sorunlan
genellikle teorik, betimsel çalışmalarda tarama tekniği, ampirik çalışmalarda
ise anket ve istatistikle ilgili aktarımlarla sınırlı kalmaktadır. Bu durum esasen
yöntem konusundaki tarhşma ve çeşitlenmenin artan yoğunluğu nedeniyle,
araşhrmalarda ona aynlan çerçevenin belli bir düzeyden sonra lüks haline
gelmesine ya da gereksiz gibi algılanmasına yol açmaktadır. Oysa yöntem
konusu bütün araştırma boyunca hem zihinsel hem de eylemsel çerçevede
birbiriyle bağlanhlı olarak yer alır.
Bilimsel yöntemin zihinsel. ve operasyonel boyutlarda iki yönlü işleyen
bir süreç olması, onunla ilgili bir değerlendirmenin pratik boyutta yöntem ve
tekniklere, zihinsel boyutta da yöntembilime değinmesini kaçınılmaz kılmak­
tadır (Dikeçligil, 2002: 105). Bilimsel yöntemin bir yönüyle zihinsel bir süreç
olması, onun aklın işleyiş kuralları ve akıl yürütme ile ilgisinden, eylemsel
olması ise bir araşhrma kuralları topluluğu olmasından ileri gelir. Yöntemin
işleyiŞindeki bu iki boyutun ayırt edilmesi, bir anlamda ikisinin de birbirini
tamamlayıcı bir özellik taşımasıyla ilgilidir. Zihinsel boyuttan pratik boyuta

Türk Din Sosyolojisinin Temel Sorunları Sempozıjumu


Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sonmlan 195

geçişte göz önünde tutulması gereken nokta, seçilen zihinsel tavnn daha son- ·
raki atılacak adımlara getireceği sırurlamalardır.ı Buna göre ilgi alanına giren
bir konu incelenmek istendiğinde, sırasıyla fenomenle ilgili söylenenlerin
dikkate alınması, sosyolojinin yaklaşım ve kuramlarının göz önünde tutulma-
sı, sayıltıların, kavramların, kavramsal modelin ve deneneelerin de bu çizgi
üzerinde belirlenmesi (Çelebi 2001: 134, 135, 142) yöntemsel bir sürecin birbi-
rine bağlı olarak atılması gereken adımlarını ifade eder. Yani yöntem sorunla:-
nnı tartışırken teorik ve pratik boyutlarda odaklaşan hususlar birbirinden
ayn olmayıp, aksine sıki bir şekilde bağlantılıdırlar.

TEORİK BOYUT

Sosyal bilimlerde yönteme ilişkin tartışma alanında yer alan teorik ve pratik
bütün sorunlar, açıktır ki onun bir alt disiplini olan din sosyolojisi için de söz
konusudur. Yöntemi değerlendirme konusu yapan bir araştırma ise, özellikle
teorik boyutla ilgili antolajik ve epistemolojik sorunl~ gözardı edemez. Bir
sosyal bilim araştırmasında incelenmekte olan olgu, fenomen veya toplumsal
dünyanın ö~ ile ilgili temel alınan farklı yaklaşımlar, bir çıkış noktası olarak
yalnızca teorik yönelimleri belirlemekle kalmayıp, çalışmanın ileriki bölümle-
rinde de bağlayıcı olmayı beklerler. Toplum dünyasını bilinç(ler)in ürünü
olarak görmek ya da onu "orada-var'' telakki etmek arasındaki nitelik farkı,
sayıltılardan deneneelere kadar bir çalış~anın bütün unsurlarında kararlı bir
tercih olarak elde tutulmasıru gerektirmektedir. İnceleme konularının yanı
sıra, inceleyenin ontolojik konumuna yönelik sorunlar da yine yöntemin teo-
rik boyutunda bizi bekleyen tartışmalardan biri olarakkarşımıza çıkar. Yani
araştırmada "dışarıdan bir açıklama"nın savunulması veya "içeriden anla-
ma"nın tercih edilmesi, başlangıçta toplum dünyasını bireyin dışında olgusal
bir varlık veya bireysel-öznel bir süreç olarak benimsenmesiyle ilgili ve ilintili
tercihler olabilir. Bir başka deyişle bilimsel araştırmada nesnellik bağlamında,
araştırmacının konusuyla ilişkisine yönelik süregelen tartışmalar, konuya
yaklaşımla ilgili ontolojik sorunlar olarak bir zihinsel ve teorik hazırlığa zor-
lamaktadır. Dolayısıyla burada "araştırma konusu" ile birlikte "araştırmacı­
nın kendisi"ni de içeren ontolojik bir tartışmanın dikkate alınarak çözümlen-
me ya da aşılması yönünde özel bir gayret gerekmektedir (Çiftçi 2003: 59-63).

Örneğin Çelebi'ye göre zihinsel düzlemde tfunevanmsal bir yol izleyen bir araşhrmaa,
eylemsel düzlemde de buna uygun olarak "gözlem-sıruflama-hipotez-smama" yolunu iz-
lemeli, veya hipotetik-dedüktif bir yol izliyorsa o zaman da onun eylemsel boyuhmda "hi-
potez-gözlem-smıflama-sınama" aşarnalarına uygun hareket etmek durumundadır (Çelebi,
2001: 134, 142).

Türk Din Sosyo/ojisinin Temel Sorunlan Sempozyumu


_I_96_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ ____;T:...;;ii;;.;rk:..;D:..;i,;;..n.=.:.:Sosyolojisinde Yöntem Sorunu

Din söz konusu olduğunda araştırmanın ve araştırmacının ontolojik konum-


lannın, belki de sosyal bilimlerin diğer alanlarına göre daha da hassas ve
dolaylı etkileşime açık bir boyut kazandığını söylemek yanlış bir değerlen­
dirme olmaz.
Din sosyolojisinin tarihsel gelişimi, dinle ilgili tartışmalardan ayn düşü­
nülemeyecek kadar iç içe geçmiş olup, araş~alar püyük ölçüde dinin so~­
yolojik tanımlanna yer verirken onun tarihsel gelişimine atıfta bulunmakla
birlikte, din-toplum ilişkisindeki ontolojik değerlendirmeyi araştırmanın ge-
neline yansıtmaktan uzak kalmaktadır. Bu durum sosyal bilimler metodoloji-
sindeki felsefi tartışmaların, büyük ölçüde uygulamalı çalışmalann ilgi alanı­
na nüfuz ederneyişi ile ilgili görülebilir. Düşünsel boyuttaki ontolojik sorunla-
rın gerek insanın doğasıyla ilgili yöi}elimlerde gerekse bilginin doğasıyla ilgili
epistemolojik düzlemde de devam ettiğini söylemek mümkündür. Bu bağ­
lamda sosyal gerçekliği bilmeye ve anlamaya ilişkin bilginin tarzı ve aktanını
konusundaki epistemolojik yönelimler, ile insanın çevresi ile etkileşiminde
onu yaratan ya da önun·mahkumu gibi gören insan doğasına ilişkin varsa-
yımlar, araştırmacıları çalışmalannda farklı metodolojilere yönlendirecek
çıkış noktaları olmaktadır (Çiftçi, 2003: 63-66).
Araştırmaların yöntem bakımından bilimsel tutarlılık ve bütünlük iddia-
ları büyük ölçüde çalışmanın temellendiği ontolojik ve epistemolojik tercihie-
rin bilinçli bir seçim olup-olmamasına, aynca araştırma deseninin de buna
uygun bir şekilde düzenlenmesine bağlıdır. Örneğin "toplumsal dünya"yı
"doğa dünyası" gibi kesin, gerçek ve bireyin dışında "olgusal bir varlık" ola-
rak kabullenen bir İncelemenin, metodotojik çizgisi de bu yaklaşıma uygun
"nomotetik" bir çerçevede olacaktır. Diğer yandan toplumsal dünyayı daha
esnek, bireysel ve öznel nitelikte gören bir inceleme ise, toplumsal olaylar ve
flmomenlerde bireylerin kişisel tecrübelerini vurgulayan, evrensel olanın ye-
rine tekil ve bireye özgü olanın anlaşılınasını öne çıkaran bir metoi:iolojiye
göre hareket edecektir (Çiftçi 2003: 67-68). Elbette bu strateji değişikliğini ya-
p~bilmek, topluma ve dini yaşayış ile toplum arasındaki ilişkiye bakış açıları­
nın biliııçli bir tercihine bağlı bulunmaktadır.
Onh.llojik ve epistemolojik tercihlerdeki paradigmatik farklılaşma, yön-
: ··.n !~omısunda ortaya çıkan çoğullaşmanın da esas nedenidir. Bugün artık
ı;:.:.:yil.l bilimlerde tek bir yöntem yoktur. Buna göre bilimsel çalışmalarda yön-
tcmin geçerlik ve güvenilirlikleri, araştırmacının benimsediği paradi~aya
uygun bir metodoloji veya araştırma sürecine girip-girmediği ile değerlendi­
rilınektedir. Örneğin bir çalışmanın teoriye ihtiyaç duyup-duyma~ığı seçilen

Türk Din Sosyolojisinin Temel Sorunlan Sempozyumu


Tiirk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sorunları 197

paradigmaya göre değişmektedir (Dikeçligil 2002: 103-104).2 Bilimsel para-·


digmalardaki bu çeşitlilik, tek bir yöntem olduğu düşüncesini de yöntemsel
kahlıklan da gözden düşürmüş bulunmaktadır. Din sosyolojisi de sosyal
bilimlerdeki bu gelişmeye paralel olarak dini toplumsal olay ve fenomenlerle
ilgili inceleme konularını yeni sosyolojik yaklaşım, yöntem ve tekniklerini
ortaya koyma çabası içine girmiş bulunmaktadır (Günay 2002: 17). Her para-
digma kendi temel yaklaşımli:.nna uygun bir yöntem, yani araştırma geleneği
ortaya koymaktadır. Buna göre örneğin pozitivizmle uyumlu olan nicel araş­
tırmalar, her şeyden önce geçerli ve güvenilir bilgi elde etme amacını güder-
ler. Ölçümün önemli olduğu ve sınanma amaçlı hipotezler olmadan araşhr­
manın yürümediği bu tür araştırmalarda, kull<ınılan kavrarnların da
operasyonel kılınması ve ölçülebilir formatlaı . o.;okulması gerekmektedir (Kuş
2003:105). Öte yandan anlamacı epistemolojik pozisyonlada uyumlu olan
nitel araştırmalar ise objektif, istatistiki bilgi ve değişkenierin ölçülmesiyle
ilgilenmez; tümele ait genelleyici, yardayıcı ve kesin bilgi peşinde değildir. Bu
tür araştırmalar ise tikeli bütün derinliği ile anlamarnızı sağlayacak bilgi pe-
şindedir (Dikeçligil 2002:112-113). Burada araştırmanın epistemolojik pozis-
yonuna bağlı teorik çerçeve ile uygulama arasında eşgüdümlülük konusu-
nun, din sosyoıojisi çalışmalarında da yaygın bir yöntem sorunu olarak de
alınması gerektiği söylenebilir
Sosyal bilimlerde artık sıkça tartışılan "metodolojik çoğulluk", araşhrma­
larda paradigmanın farkında ve bilincinde hareket etmeyi talep eden bir öze-
ne işaret etmektedir. Zira olgular metodotojik farklılaşmaya bağlı olarak farklı
boyutlarda ve tarzda ele alınmaktadır. Aynı olgu farklı yön ve veçheleriyle
araştırma alanına taşınır. Kullanılan metodolajik paradigmanın bilincinde
olunduğunda ancak, nice! ve nitel yöntemler ile araşhrma tasarımları bir ara-
ya getirilebilir (Dikeçligil 2002: 121).3"
Sosyal bilimler metodolojisindeki bu gelişmeler, arhk nicel ve nitel araş­
tırma yöntemlerini hiyerarşik bir üstünlük karşılaştırmasının konusu olarak

2 Pozitivistik paradigma için teori, bir arııştırı:1a sürecinin başında yer alınası gereken ve
smanmak üzere açıklama getiren bir zorcınluiLık iken, fmomenolojik pamdigma için araş­
tırma süresi boyunca inşa edilen bir anlama ı;·;;lnsıdır ve teori inşası, her zaman da gerekli
olmayabilir. Bkz. Dikeçligil, 2002: 103-104
3 Dikeçligil, araştırmalardametodolajik pan:ıdigm.mın dikkatsizce kullanımının yarathğı
sıkınhlara değinmektedir. Bu anlamda 'Türkiye sosyolojisindc yaygın bir şekilde kullunıl­
masına rağmen, paradigmasının farkında olmadan saha araşhrmasının sadece survey ile
yapılacağına iman etmiş sıkı "surveyci" bir anlayış yüzünden, survey yönteminin adeta ge-
lişigüzel hazırlanan bir anket tekniğine indirgendiğini" belirtmektedir. Bkz. Dikeçligil, 2002:
121.

Tiirk Din Sosyolojisiııin Temel Sorunlai-ı Sempozyımw


198 Türk Din Sosı;olojisinde Yöntem Sorunu

alınmaması gerektiğini göstermektedir. Açıkçası araşhrmalarda kullanılan


her bir yöntem veya tekniğin bilirnselliği, ait olduğu metodolajik yaklaşırnın
gereklerine veya paradigmasının yönelimlerine uyumlu olup-olmaması ile
ilgilidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, nitel araşhrma yönte-
mine göre yapılan bir araşhrrnaya nice! yöntemin, nice! yönterne göre yapılan
bir araşhrrnaya da nitel yönternin eleştirilerinin kullanılaınayacağıdır. Bunun-
la birlikte karşıt paradigrnalar ve rnetodolojiler arasında bir işbirliği olamaya-
cağını söylernek de yanlışhr. Esasen böylesi bir yaklaşım, sosyo-kültürel ger-
çekliğin yapısından dolayı zorunlu bir hal de alabilir. Çok boyutlu dinamik
sosyal fenomen ve olaylar, ancak farklı yöntemlerin birarada kullanılması ile
analiz edilebilir. Bu bağlarnda survey yöntemini esas alan bir araşhrrnacı ni-
celleştirilebilir veriler toplayabilrnek için anketi temel veri toplama tekniği
olarak ~ullanacakhr. Buna ek olarak verilerini daha derinleştirebilrnek için
katılırnlı gözlem, derinlernesine görüşme, odak grup görüşme, hayat hikayesi
gibi nitel veri toplama yöntemlerini de kullanabilir. Özellikle dini sosyal ha-
yahn da ele alınabileceği etnografik saha araşhrrnaları için bu işbirliği adeta
bir zorunluluk haline gelrnektedir.4
Nice! veya nitel olsun araşhrrnaların elde ettiği bulgulardan hareketle
genel bilgiye ulaşamaması\ ya da teorik tarhşrnalara katkı sağlayaınaınası,
genellikle araşhrrna desenlerinin bir kuramsal ternele sahip olrnarnasıyla ilgi-·
lidir. Olguları ernpirik temelde ve olgusal düzeyde tespit ederek ortaya koy-
mak yeterli değildir, onların belli bir kavramsal bütiinlük içerisinde açıklan­
ması, yani kuramsal çerçeveye oturtulrnası gerekmektedir. Kısacası toplum
dünyası içinde olgular ve olgular arası ilişkiler bir kuramsal bakış alhnda
incelenrnezse, son derece dağınık ve kaotiktirler (Çelebi, 1996: 101). Öte yan-
dan kuramsal tercihin teorik olarak ortaya konması da sorunun bütünüyle
çözüldüğü anlamına gelmemektedir. Kuramsal çerçeve ile uygulama safhaları
arasında geçişi imkansız kılan tutarsızlık ve çelişkiler, kuraının teori ve prati-
ği ile birlikte bütün olarak ele alınmasını gerektirmektedir.
Yönternin teorik boyutunda epistemolojik değerlendirmeler yapılırken,
büyük ölçüde sosyal bilimlerin doğasına uygun tanımlamalar belirleyici ol-
maktadır. Bu anlarnda sosyolojinin narnotetik bir bilim olmayışma vurgu
yapan anlamacı episternolojinin, yöntem tarhşrnalarında ağırlıklı bir yer işgal
ettiğini görmekteyiz. En yaygın tanırnıyla Weber'in sosyoloji 5 yaklaşımında

4 Buradaki açıklamalar için bkz., (Dikeçligi1,2002: 99-100, 112-113, 120-121).


5 "Sosyoloji toplumsal davranışı yorumlayarak anlamak ve bu yolla davranışı kendi akışı ve
doğurduğu etkilerle birlikte sebeplerini ortaya koyarak açıklamak isteyen bir bilimdir"
(Weber 1980: 1)

Türk Din Sosı;olojisinin Temel Sorunları Sempozyumıı


Tiirk Din Sosyolojisinde Yöntem Sorunları 199

belirginleşen anlamacı epistemoloji, toplumsal dünyanın özgünlüğüne bağlı


olarak öne çıkaninsani eylemleri motive eden değer, norm gibi kavramlann
aniaşılmasını vurgulamaktadır. Anlama, her türlü insani ve kültürel eylemi
kendi bireyselliği ve tarihselliği içinde, bir değer-eylem, simge-eylem bağınh­
sı içinde kavramaya yardımcı olmaktadır (Özlem, 1990: 30). Ancak din sosyo-
lojisi çalışmalannda özellikle metodolojinin teorik boyutunda "aniayı cı ve
yorumlayıcı yaklaşım" a oldukça sık ve yoğun bir şekilde ahf yapılmakla bir-
likte,6 bu epistemolojik yönelimin eylemsel boyuta ne düzeyde etki edip et-
mediği bir sorun olarak kendini göstermektedir. Pozitivist epistemolojiye
karşı ontolojik soğuk duruşun da yönlendirdiği bir ilgiye mahzar olan aniayı­
cı epistemoloji, uygulama boyutunda da kendi kuralları ve sınama usulleri ile
oldukça karmaşık ve teknik bir süreci ifade etmektedir. Yorumlayıcı para-
digma çerçevesinde yapılan araşhrmalar, bu bağlamda nesnel anlama düze-
yine ulaşhran bazı teknik kavram ve süreçleri de araşhrma deseni içerisinde
göstermek durumundadırlar (Çiftçi 2003: 16).
Kuramsal ilginin genellikle anlamacı paradigmaya yönelik olduğu din
sosyolojisi araşhrmalan, dinamik bir zaman ve mekan anlayışı içinde farklı­
lıklar gösteren sosyal gerçeklik dünyalarını, arhk bilinen nomotetik/evrenselci
modeller içerisinde kalınarak açıklanamayacağıru göstermektedir. Bu anlam-
da konunun hangi model içinde açıklanmasının uygun olduğunu bilmek
önemlidir, ama ondan daha önemlisi modellerin bir şablon halinde kullanıl­
maya devam etmesinin yeni yorum ve metodoloji problemlerini ortaya çıka­
racağıdır. Zira gelişen yeni bilim paradigması, sosyal gerçekliğin nedenselci
mekanistik, yapısal modellerle algılarimasını imkansız kılan doğasını daha
güçlü bir şekilde vurgulamaktadır.7
Esasen günümüz din sosyolojisi çalışmalannı daha çok dinin kökenierini
akılcı ve bireysel varsayımtarla açıklamaya çalışan 19. yüzyıl pozitivist ku-
ramlannın bir eleştirisi olarak ta görmek mümkündür (Marshall, 1999: 156).
Bununla birlikte pozitivist sosyal bilimiere yönelik eleştiriler ve alternatif
kavramlaşhrma önerilerine rağmen, pozitivist araşhrma programı, çoğu sos-
yal bilim araşhrması için hala temel olma işlevini sürdürmektedir. Hekman'ın
dediği gibi bugiin hala, pozitivizme alternatif programlardan hiçbiri araşhr-

6 Bu noktada Bah din sosyolojisinde biri Durkheim'le temsil edilen "açıklayıa" kurumsal
yaklaşım, diğeri W eber'le temsil edilen "anlayıa" yaklaşım, iki ana eğilimi gösterir. Eğilim­
ler arasındaki fark din-toplum ilişkisine ve bu ilişkinin incelenmesiyle ilgili metodolojinin
farklılıklarma işaret eder. ·
7 Özlem Angio-Amerikan kültür dünyasında yeni bilim -paradigmasının özelliklerini yaklaşık
onbeş madde içinde aktarmaktadır. Bkz. Özlem, 1998: 61.

Tiirk Din Sosyolojisinfn Temel Sorunlan Sempozyumu


200 Türk Din Sosyolojisinde Yöntem Sorunu

malar için geçerli/güvenilir bir metodoloji sunarnamaktadır (Hekman, 1999:


12). Yöntemle.ilgili tercih ve değerlendirmelere etki eden bu durum, din sos-
yolojisinde yapılan çalışmalara da zaman içerisinde yansımışhr. Pozitivist
metodolojinin bir zamanlar sosyolojideki başat etkisinin din sosyolojisine de
etki ettiği sıkça ifade edilmekte, ancak bu değerlendirmeler araşhrma teknik-
lerinde alternatifi inşa olunmayan ölçüsüz b.ir pozitivizm eleştirisinde hkanıp
kalmaktadır. Araştırmanın yöntemindeki bilimsel işleyiş, teoride ontolojik-
epistemolojik tercihlerin, uygulamada ise buna uygun araşhrma tekniklerinin
belirlenmesi iken, araşhrmalarda çoğu kez teoride sahiptenilen paradigma ya
uygulamada terk edilmekte veya farklı bir paradigmanın tekniklerine geçil-
mekte, ya da kuramsal çerçeve bütünüyle ihmal edilerek, araşhrma, yüzeysel
bir anket uygulamasına indirgenmektedir. Bu durum çoğu zaman çalışmala­
rın pozitivist ya da anti-pozitivist (nicel ya ~a nitel) bir araşhrma tekniğinin
bilinçli bir şekilde uygulanıp uygulanmadığı konusunda sosyal bilimcileri
tereddütte bırakabilmektedir.
Burada pozitivizm ~leştirileriyle ~ağlanhlı olarak ortayaçıkan en önemli
sorunlardan biri de teorik çerçevenin inşası ve kuramsal bağımlılıkhr. Dini
yaşayışın .toplumsal hayatla etkileşimi, ilgi duyulan konuya göre farklı sosyo-
lojik teori ve yaklaşımların enstrümanlarını gerektirebilmektedir. Sosyal ha-
yat ve yaşama dünyasına bakışın bütünleşmed ya da çahşmacı oluşuna göre
işlevset yapısal-işlevsel, çahşmacı ya da etnometodoloji, sembolik etkileşimci­
lik gibi farklı perspektiflerden biri ya bir kaçının tercih edilmesi sözkonusu
iken, bazı durumlarda araşhrma konusunun hangi pespektifle uyumlu olup-
olmayacağı tarhşılmamakta, dolayısıyla, yöntemde stratejik zaaflar kendini
göstermektedir. Bu durumda metodun zihinsel meşakkatini atiayan çalışma­
lar, genellikle önceki yapılan araşhrmaların perspektiflerini kendi konu ve
hedefleri açısından uygun olup olmadığına bakmaksızın benimseyerek akta-
rırncı bir yol izlemektedirler. Türkiye' de din sosyolojisi çalışmalarında işlev­
selciliğin, oldukça yoğun bir şekilde tercih edilmesi ve bunun çok farklı za-
man, konu ve alanlarda yapılan çalışmaların neredeyse asgari müştereği hali-
ne gelmesi, aslında sosyolojinin teori inşası ile ilgili genel bir sorununun yan-
sımasını göstermektedir. Öte yandan araşhrmanın bir teoriyi test etmeye veya
teori kurmaya yönelik olması da, araşhrmada izlenen süreci etkileyecektir.
Pratik boyutun sonunda da gösterdiğimiz gibi, teori test etmeye yönelik bir
araşhrma modeli ilk olarak bir teori ile işe başlar, bu teoriyi test etmek için
hipotezler kurulur, sonra yöntem içinde ömekleı:n, değişkenler ve analiz
unsurları belirlenir, daha sonra da kanıtların toplanması için alan çalışması
yapılır. Ancak teori kurmaya yönelik bir çalışmada ise, bir teori test edilmez,
teoriye sonuçta ulaşılır (Lewins, 200: 73, 106).

Türk Din Sosyolojisiniıı Temel Sorunlan Sempozyumu


Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sorunları 201

Din sosyolojisi çalışmalannda kendini gösteren metodolejik anlamda po-


zitivizme karşı sakımmlı tutuİn, esas itibariyle dinin tammı sorununda öne
çıkmaktadır. Ancak dinin kaynağı sorunuyla da bitişen bu tartışmaların, din
sosyolojisindeki yeni gelişmeler dikkate alındığında oldukça eski sayılabile­
cek bir pozitivist geleneğe ait menşe tartışmaları olarak kaldığım söylemek
mümkündür.
Değer yargıları ve objektiflik sorunu da yöntemin düşünsel boyutunda
önemli tartışma konulanndan birini oluşturur. Değer yargısı konusu, araştır­
malann hem düşünsel hem de uygulama boyutunda yoğun bir dikkati ve
özeni gerektiren bir sorun olarak tartışılmaktadır. İnsanın hayatım yönlen-
dirmede değer ve idelere bağlarup bağlanmaması gerektiği, bilimsel bir sorun
olmaktan çok bir ahlak sorunudur. Burada önemli olan, bu değerlerin bilim-
sel etkinliğe sokulmasım önlemektir. Sosyal bilimcinin araştırma konusuna
kendi değer, inanç ve idelerini bulaştırması ise her zaman için mümkündür.
Bu durumda onun sürekli olarak "olan" ile "olması gereken" arasında ki kar-
şıtlığı bilincinde tutınası gerekir. Sosyal bilimlerde bilimsellik, ancak ve an-
cak, sosyal bilimcinin bu tavrına bağlı olarak mümkün hale gelebilir (Özlem,
1990: 60-62).
Sosyal bilimciler araşhrma konusunu belirlerken kendilerine "önemli gö-
rünen"leri ön plana alarak "kaotik" bir olgu yığım içinden bir seçim yapmış
olııtlar. Böylece araştırmacı "önemli görünen" den söz ederken, aslında bilinç-
li veya bilinçsiz, "kendisine önemli görünen"i kastetınektedir. Bu durum an-
laşılacağı gibi değer yargılannın konu seçiminden itibaren etkili bir olgu ol-
duğunu göstermektedir (Özlem, 1990: 65). Tüm titizliğine rağmen araştırma­
ı;ının değerler ve olgulan incelemeye yöneldiğinde kaçmamayacağı bir du-
rum daha vardır ki, o da araşhrmacının içinde yaşadığı çağın ve toplumun
dünya görüşünden ve içinde çalıştığı bilimin paradigmasından kaynaklanan
ve zihnindeki kategorilerin oluşmasına ve kategoriler içindeki düşünme sü-
reçlerine kaçınılmaz olarak nüfuz eden değer bağlantılı durumudur. Bununla
birlikte değer bağl<ıntılılık sorunu, objektiflik idealini oradan kaldıramaz.
Objektiflik idealine ulaşmanın yollarından biri de, dille ifade edilen tanımla­
malar aracılığıyla, bir başka deyişle, ölçıne dili ile gerçekleşebilir (Çelebi 2001:
148-149).
Oldukça yakın sayılabilecek bir geçmişe sahip din sosyolojisi çalışmala­
nnda da araşhrma konulannın belli dönemlere özgü bir yayılımından söz
etınek için oldukça erkendir. Ancak burada konusal seçimin toplumsal dün-
yamn gösterdiği dinarnizrole bağlantılı olarak gündeme gelmesi kaçınılmaz­
dır. Yani din sosyolojisi çalışmaları, ister istemez bir fenomen haline gelmiş
sosyal olay ve süreçlerin akabinde ortaya çıkmaktadır. Belki şu an için dikkati

Türk Din Sosyo/ojisinin Temel Sonmlan Sempozyumu


202 Tiirk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sonmu

çeken temel hususlardan biri, güncel sosyal olaylar ile dini yaşayış arasındaki
etkileşim üzerine yapılan çalışmaların daha çok ilahiyat alanı dışından, yani
sosyoloji bölümlerinde odaklanrnasıdır. İlahiyat dışı çeşitli sosyal bilim disip-
linlerinde gerçekleştirilen bu çalışmalar, dini yaşayış sorununu kuramsal
boyutta modernleşme, sekülerleşrne gibi sosyo-kültürel değişim süreçleriyle
ilişkisi içinde ele alrnaktadırlar. Oysa ilahiyat fakültelerinde felsefe ve din·
bilimleri bölümlerinin bir alt disiplini olarak faaliyet gösteren din sosyolojisi
alanındaki çalışmalar ise, dini hayah daha derinliğine ve dindarlığı çok farklı
boyutları içinde değerlendiren çalışmaların örneklerini vermektedir. Bu çer-
çevede, genel sosyoloji alanında yapılan çalışmalarda dini yaşayışın çoğulla­
şan boyutlarına inme sorunu yaşanırken, ilahiyatlarda gerçekleşen çalışmala­
rın is~ genellikle teorik ve kurarnsal düzeydeki analizlerinde sorunlar yaşan­
rnaktadır.
Öte yandan belli konuların çalışılrnasında, her zaman için sosyal olayia-
nn yönlendirmesinin belirleyici olduğunu düşünrnek yanılhcı olabilir. Din
sosyolojisi açısından çeşitli dönernle!de hangi metodolajik eğilimler ve konu-
ların yoğun ilgi ile karşılandığının tespiti, hem yaşanan o dönemin· özellikle-
rine hem de günümüze yönelik önemli sonuçlara işaret edecektir.
Araşhrrnalarda konunun önemi belirtilirken, konuyla ilgili daha önceki
yapılmış çalışmaların akademik disiplinden uzak ve ideolojik bir çerçevede
ele alınmasının yarathğı sıkınhlara değinilmesi adeta bir gelenek haline gel-
miştir. Ancak bu türden bir meşruiyet arayışı, çalışmalara kendiliğinden bir
bilimsellik statüsü kazandırmayacağı gibi, bunun esasen çalışmaların değer
yargılarından arınmış objektif bakış açılarıyla oluşhırulduğu iddiasını güç-
lendirme amacıyla yapıldığı izlenirni de doğmaktadır. Eğer bir sorun olarak
kabul edilecekse, değerlere bağlılık sorunu akademik süreçte gerçekleşen
çalışmalar içinde var olmaya devarn etmektedir. Tekrar etmek gerekirse ob-
jektiflik sorunu araşhrmanın başından sonuna kadar; seçilen yaklaşım ve
teorik çerçeveden gözlem araçlarına, gözlem sonuçlarının yorurnundan, çö-
züm öneri ve değerlendirmelerine kadar her aşarnc:ıda hassas bir metodolajik
özeni gerektirmektedir.

B. PRATİK BOYUT
Yönternin uygulama boyutundaki sorunlar zihinsel boyuttaki konularla bağ:­
lanhlı olarak düşünilirnek durumundadır. Bu sorunların başında ise hem
teorik hem de pratik çerçevede araşhrmanın argürnanlarını sağlayan kavrarn-
sallcişhrma etkinliği gelmektedir. Bilindiği gibi sosyal bilirclerde konuların
karmaşıklığı nedeniyle olgulıira ancak sınırlı yaklaşımlarda bulunulabilir. Bu
nedenle araşhrmacı konusunu tüm çerçevesi içinde değil, kendi açısından

Tiirk Din Sosyo/ojisinin Temel Sorımiarı Sempozyunıu


Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sonıniarı 203

önemli gördüğü etken ve motifleri öne çıkararak, yani bir seçim yaparak ele
alabilir (Özlem 1990: 45). Yöntemsel araçlar olarak seçilen kavramlar, bir an-
lamda gerçekliğe hangi paradigmatik pencereden nüfuz edileceğini gösterir-
ler. Olgulardaki karmaşayı belli zihinsel kategorilerle düzene sokan kavram-
lar, temelde bu düzeni sağlayacak bir sistemin-teorinin birbirini tamamlayan
parçalan olmak durumundadır. Bir başka deyişle kavrcunsallaştırma, konusal
ve kuramsal bütünlüğe ters düşmeyecek sistemli bir araştırı:ıla sürecidir. .
Bir yöntem karmaşası yaşayan çalışmalarda çelişkilerin kendini en çok
gösterdiği alan kavramsal çerçevedir. Bu durum hem teorik çerçeveniı;t inşasın­
da hem de uygulamaya ilişkin kavramların operasyonellEişiirilmesinde geçer-
lidir. Dolayısıyla paradigmatik farklılıklar dikkate alınmadan oluşturulan
kavramsal çerçeveler, araştırmanın düzenlilik ve iç tutarlılık bakımından
sorun yaş'amasına neden olmaktadır (Çiftçi 2003: 13). Elbette bir araştııma
kendi dayandığı yaklaşımın ana yönelimlerini korumak suretiyle diğer yakla-
şımlardan da bazı unsurlar alabilir. Paradigmatik uyumluluk sorunu din ·
sosyolojisi araştırmalarında da kavramsal çerçevenin oluşturulmasında öne .
çıkan temel problemlerden biridir. Çoğu kez kavramların ait olduklan ku-
ramsal bağlantılan dikkate alınmadan aktanlması, araştırma desenine uygun
bir şekilde yeniden tanımlanmaması, sözlük ya da ansiklopedik anlarnlanyla
yetinilmesi, gözlem ve bulgulardan hareketle yeni kaVı-amsallaştırmalara
gidilmemesi gibi hususlar, paradigmatik uyumlulukla birlikte kendini göste7 .
ren diğer yöntem sorunlan olarak dikkati çekmektedir. Din sosyolojisi .araş-.
tırmalan bu türden sorunlar nedeniyle kavram üretirini ciddi epistemolojik
değerlendirmelere tabi tutmak sorumluluğu ile karşı karşıyadır.
Bilindiği gibi sosyal olayların bilimsel açıklanmasında kavramlar genel-
likle iki şekilde kullanılmaktadır. Bunlardan ilki sosyal bilimcinin kendisine
ait olan, yani "gözlemcinin kavrarnlan", diğeri ise araştırılan konuya veya
alana özgü olan, yani"katılımcının kavrarnlan" dır. Kabui etmek gerekir ki,
sosyal bilimcinin açıklamaya çalıştığı sosyal gerçeklikle ilgili en uygun olanı,
katılımcının kavramlandır. Örrieğin bir dini cemaat araştırmasında "katılım­
. cılanri kavramlarını" kullanmak suretiyle, yeni bir hayat tarzına doğru yöne-
len değişimler açıklanabilir (Lewins, 2003: 68-69). Bir. başka deyişle, dini grup
ve cemaatlerin kendi söylem çevrelerinde ortak bir anlam etrafında sembolle-
şen kavramlan vardır. Bu kavramlan "gözlemcinin" değil, ama "katılımcıla­
nn kavramlan" olarak, sosval gerçeklik dünyasını açıklamada uygun araÇlar
*' • '
. şeklinde·görmek mümkündür.
Araştırmanın başlangıcında kavramsal çerçevenin oluşturulması ve so-
.nuçta yeni kavramsallaştırmalara gidilmesi, gözlemin din sosyolojisi çalışma­
lan içindeki yerine işaret etmesi açısından önemlidir. Gözlem araçlannın ve

. Türk Din Sosyo/ojisinin Temel Sorunları Sempozyumu


204 Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sorunu

tekniklerinin dalaylı ya da dolaysız olmasına, başka bir deyişle araşhrma


konusu ile kurulacak ilişkinin biçimine karar verirken, onun araşhrmadaki
kuramsal perspektif veya sistematik çerçeveye uyup-uymadığı önemli bir
sorun teşkil etmektedir. Çoğu kez gözlem· araçlarının yaklaşımla uyumlu
olması da sorunu çözmeye yetmemektedir. ·örneğin dalaylı bir gözlem tekni-
ği olarak salt anketle yetinmek, çok boyutlu dini yaşayış gerçeğini anlamak
için son derece yetersiz bir veri kaynağına bağlanmak anlamına gelebilir.
Dolayısıyla anketlerden vazgeçmek elbette sözkonusu
. değildir.
. Ancak anket-
leri destekleyecek dolaysız gözlem yollarına, yani mülakat, kahlımlı gözlem,
grup görüşmeleri ve kişisel hayat hikayelerine de gitmek gerekmektedir. Saha
araşhrınalarında uygulanan nitel teknikler ise, gerek uygulama gerekse top-
lanan verileri yorumlama ve analiz· safhalarında çok büyük
~ .
bir özen ve yorum
dikkati' istemektedir. Kahlıınlı gözlemde, gözlem konusu olan grup ya da
toplum içinde, verilerin toplanması veya gözlemin bilimsel bir me~e dönüş­
mesi temelde nesnellik sorunlarını aşmaya bağlıdır. 8 Başka bir yönüyle, kalı­
lırncı gözlernde araŞhrmacırun rolü, bakış açısının değişmesine yol açabilmek-
tedir. Zira kahlıınlı _gözlemde kalılınun dereceleri,· gözlem konusuna farklı
veeheleriyle yaklaşınayı mümkün ktlmaktadır. Kahlım derecesiniİı. "içeriden"
ya da "dışarıdan" olması, problemle ilişkinin niteliğini de etkilemektedir.
İçeriden biri sosyal durumun rutin bir parçası olarak bir role sahipken, dışa~
ndan bir araşhrmacı pozisyonunun ise yflŞanan sosyal durumla bağlantılı bir
rolü bulunmamaktadır (Lewins, 2003:122-123,124, 126). .
Öte yandan sırf dini pruplci.r düzeyinde ya da kırsal birimler, kentsel
gruplar ve gençlik, cinsiyet, yaş, etnik, mezqebi grup gibi sınırlı topluluklar
üzerine yapılan araşhrmalar, örneklemin büyüklüğüne, yoğunluk veya açık­
lık-kapalılık özelliklerine göre farklı gözlem araçlarını gerektirebilmektedir.
Kırsal kesim gibi homojen topluluklar üzerine yapılan araşhrmalarda, onlarla
birlikte yaşayarak, yaşam biçimleri üzerinde gözlem yoluyla veri toplamak
esas amaçhr. Bir saha çalışmasında bütiin gözlem teknikleri kullanılabilir,
ancak ağırlıklı olarak yapılması gereken kahlımlı gözlemdir. Bu yüzdenörne-
ğin kırsal bir kesimde veya küçük bir dini cemaatte anket uygulamak veya
nicel tekniklerin uygulanması gereken yaygın topluluklarda da nitel teknikle-
ri uygulamak, çalışmalar için bir teknik aynnh olmaktim öte bir hand_ikap _
halini alabilecek bir tercih.tir. ·

8 Bu konuda özellikle kendi araştımıası içinde yaşadığı öznellik sorununu samimi ifadeleriy:
le tarhşan Tayfun Atay'ın çalışması ilgi çekici bir örneklik oluşturmaktadır. ~kz. Tayfun
Atay, Bab'da Bir Nakşi Cemaati, İletişim Yayınlan, İstanbul1996, 327-364.

Tü!k Din Sosyo/ojisinin Temel Sorunları Sempozyumu


Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sorunlan 205

Araşhrmanın pratik boyutunda kuramsal çerçeveyle ilişkiyi temellendi-


ren sayılhlar, çoğu kez hipotezlerle kanşhrıldığı için, pek çok araşhrma teorik·
ve uygulama boyutunda sayıltılanru açıkça ortaya koyma sorunu yaşamakta­
dır. Oysa dini yaşayışı incelemededinin bizzat kendi tanımından kaynakla-
nan epistemolojik sorunlar, bazı temel sayİltıların belirlenmesine ihtiyaç ol-
duğunu göstermektedir. ·
Araşhrma hipotezlerinin bilgi, deneyim ve sezgiden kaynaklanan ku-
ramsal nitelikte önemieler olması gerekmektedir. Bu ihtiyaç yöntemin, te-
melde belirlenen hipotezlere ve araşhrma konusumin özelliklerine göre sap-
tanmasından kaynaklanmaktadır (Tolan 19~3: 199). Hipotezlerin geliştirilme­
sinde empirik dÜnyanın gözlemi kadar, teorik bağlanhlan da önemlidir. Zira
hipotezlerde yapılan şey, kendisinden hareket edilen teoriyi destekleyen kanı­
bn bir türüne geri dönüştü! (Lewins, 2003: 78). Hipoteze temel teşkil. eden
kavramlann ise operasyonelleştirilmesi gerekmektedir. Hipotezleriri araşhr-:
ma boyunca geliştirilme, düzeltilme veya değiştirilebilir olma özelliklerine
rağmen, çoğu zaman bu durumların dikkate al~aması bir yöntem sorunu
olarak dikkat çekmektedir.9 Öte yandan hipotezlere temel oluşturan değiş­
kenler belirlenirken, dindarlığın genellikle bağımlı değişken olarak belirlen-
mesi,. onun, yerine göre bir bağımsız değişken olarak karşılıklı etkileşim bo-
yutunda değerlendirilmemesine yol açmaktadır. ·
Pratik boyutta ortaya Çıkan diğer önemli bir sorun, kullanılan ölçeklere
yönelik eleştirilerdir. Yükselen anti-pozitivizm eğilimi ile birlikte ampirik
araştirmhlarda kull~an ölçekle~, ·testler, anket sorulan ve standaİtlaşhrılmış
araçlara yönelik eleştiriler giderek güç kazanİnaktadır. Buna karşılık farklı bir
geleneği temsil eden yeni arci.şhrma yönte~eri olarak sosyal gerçekliği yapı:.
landırılmamış gözlemlerle ve açık-uçlu anketlerle günlük sosyal yaşam. evre-
ninin doğallığı içinde yakalamaya çalışma çabalan öne çıkmaktadır (Mayring,
2000: 1-2). Bu durumda ölçme tekniklerinin, bağlı olunan paradigmaya uygun
bir şekilde seçilmesi. ve kullanılması önem arzetinektedir. An~ak ölçmede,
"bir şeyin genel terimlerle konuşmak yerine, bu şeyin çeşitli yanlarını nice!
büyüklüklerle oynayarak.betimlemeyi öngören gizli bir mesafe koyma·çaba-
sı" bulunduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bu durumda uygulamalı araşhrma­
larda karşı çıkılınası imkansız olan "ölçmenin metodolajik egemenliği", kor-
kutu~ yaralara yol açabilmektedir: "Yöntem olarak ölçme" den, "patolojik
olarak öl~e"ye geçmek her zaman için mümkfuldür ve aslında yaygın olan

9 Hipotezlerin kurulmaSında dikkate alınması gereken, hipotez-kanun ve teori ilişkisi için


aynca bkz. Arslantürk, 2001, 178-181.

Türk Din Sosyo/ojisinin Temel Sorunlan Sempozyumu


206 Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sorunu

tutum da budur. Ölçme tutkusu, bir kesinlik tutkusuna dönüştüğü zaman


bilimsel faaliyette değer yargılanna bağlanan bir ideoloji haline gelebilmekte-
dir (Moles, 1993: 45). Bu eğilim ölçüm dışı kalan unsurları görmeiden gelme-
yi ya da hata payı adı altında yok sayınayı meşru hale getirebilir.
Öte yandan hem bireylerin hem de toplumlann kendi özgün kültürel ya-
pıları, herhangi bir araşhrma ya da değerlendirme ortarnında kullanılacak
olan ölçüm veya veri.toplama araÇlarının bu özgül durumları dikkate alması­
m gerektirmektedir. Çünkü güvenirlik ve geçerlikten yoksun bir ölçüm aracı­
nın ortaya kayacağı sonuçlar, yanlış yorumlara ve bilimsel değerlendirmelere
götüreceğinden, daima kuşkuya yol açabilecektir. Bu arada gözlemci ile göz-
lenen arasındaki ilişki, 1doğrudan ölçüm sonuçlanna yansıyan bir etkileşimi
ifade etmektedir. Gözlemcinin gözlediği şeyin yakınveya uzak çevresinde yer
alması, bu çevreyi ve dolayısıyla ölÇ!lleyi etkileyebilmektedir (Moles 1993:
60). Dolayısıyla araşhrmacının gözlem nesnesi ile olan ilişkilerini hangi nes-
nellik düzeyinde tutması gerektiği ve bunu hangi ölçüm araçlarıyla sağlaya~
cağı sorunu, her sosyal bilim araşhrmasının handikaplanndandır.
Dindarlığın ölçülmesi 'konusu,- değişkenierin gittikçe soyutlaşhğı dinsel
alanı içermesi nedeniyle başlıbaşına bir sorun olarak bütün din sosyolojisi
aİaşhrmalarırtın esas meşgııliyetidir. Pindarlığın öznel-nesnel veya özsel-
işlevsel tanımıamaları sosyai aidiyetler ile konumlara göre farklı düzeyleri
ifade edebilİnektedir. Bunu hızlandıran modernleşme süreci, dinsel anlayış ve
bağlılık biçimlerini pek çok noktada değiştirmiştir. Dinsel davranışın ölçü-
münde de, bununla bağlanhlı sosyal bilimlerdeki gelişmelere. göre yeni pers-
pektifler egemen olmaya başlamıştır. Bu yönelimde din sosyolojisinin öteki
· bilimler ve özellikle psikoloji ve tabü ki sosyal psikoloji ile olan ilişkileri ve bu
bilim dalları arasında artan işbirliğinin·payı büyük görünüyor (Günay, 2002:
10-11). Ancak hemen belirtmek gerekir ki disiplinler arası işbirliği önerildiği
gibi kolay gerçekleşen bir durum değildir. Zira disiplinlerarası etkinlik farklı­
laşan dil ve terminoloji sorununu aşmayı gerektirir ki, bu aslında tamamen
araşhrmacılann kendi kişisel çabalarıyla gerçekleşebiİecek bir durumdur.
Sosyal psikelojik yönelimli din araşhrmaları, dini davranış ölçümleri, di-
m tutum ve davranış ölçeklerinin gelişmesini sağlamaktadır. Din sosyolojisi
çalışmalannda çeşitli sosyo-kültfuel kategori, çevre, sımf ve gruplarda dip1
tutum ve davranışıann ve onlann ekonomi, ahlak, siyaset gibi Öteki toplum-
sal kuruin, davranış ve faaliyet şekilleriyle olan karşılıklı etkileşiminin yine
çeşitli bağımsız ·değişkenlerle ilişkili olarak ve bunlann aralanndaki korelas-
yonlann incelenmesi kayda değerdir. Bu durum, dirU yaşayış ve davranışın
çok· çeşitli boyutlarının ayırt edilmesi ve bu şekli altında daha bilimsel bir
yaklaşımla incelenmeye alınmasına imkan vermiş olup, bu _çerçevede dini

Türk Din Soi!!folojisinin Temel Sonmlan Sempozyumıı


Türk Din Sosyolojisinde Yöntem Sorunlan 207

tutum ve davranış ölçeklerinin ve hatta tipolojilerin oluşturulmuş bulundu-


ğuna önemle işaret etmek gerekir (Günay, 2002: 11-12)
Dindarlık ölçekleri oluştUrmaya yönelik çalışmalar ve böylece oluşturu­
lan ölçekler ve tipolojilerin küçük gruplar ve dar dini, kültürel ve toplumsal
çevrelerin ötesinde giderek, dini yaşayış ve davranışın Çok geniş ölçekli ve
boyutlu toplumsal ve kültürel çevrelere uygulanmak suretiyle "kültürlerarası
incelemelere" dönüşmeye başla'mış alınası da önemli bir gelişmedir. Bu ge-
lişmeler din sosyolojisine yeni sorunlar çerçevesinde ve disiplinler arası işbir­
liği ile yepyeni kavramlar, terimler, yeni yaklaşım kuramları,_ paradigıriaları
ve yöntemleriı$\ eklenmekte olduğunu göstermektedir (Günay, 2002: 12).
Dindarlık ölçeklerinin geliştirilmesinde dindarlık tanımlarının sosyolojik
veya psikolojik açılardari olduğu kadar, özsel tanımlarının da dikkate alınıp­
alınmaması bir tarhşma konusudur. Bu durum, hem ölçekte yer alacak soru-
ların, yapılan tanım ve sınırlamasına dayalı olarak hazırlanmasını, hem de
ölçeklerde elde edilen verilerin neye işaret ettiğini aÇık bir şekilde görme ve
değerlendirme imkanlarını belirleyecektir. Bu ihtiyat, dindarlık ölçeklerinin
güvenilirliği açısından bir ön gereklilik olarak kendini öne çıkarmaktadır.
Dindarlığın yalnızca faktör analizinden veya önceden varsayılan boyutlara
göre tanımlanması problemi, büyük ölçüde ölçek maddelerinin sosyolojik
veya psikolojik açıdan belli teorik temellere oturtulınasıru gerektirmektedir
(Onay, 2001: 444).
Son yıllarda din sosyolojisi çalışmalarında tutum ölçekleri geliştirmeye
yönelik niceliksel arhş sevindiricidir. Ancak tutum ölçeklerindeki ampirisist
boyutun fazlasıyla abarhlınası, bu bağlamda ona getirilen eleştirllerin gözardı
edilmesi gibi bir sonucu da beraberinde getirmektedir. İstatistik işleyişlerine
bakıldığında tutum ölçekleri de belirli seçenekler düzeyinde biliı:rtsel bir öl-
çüm aracı olmaktan çok, paradigma düzeyinde iş gören birer koşullanciırma
aracı niteliği taşımaktadırlar. Bu özellik tutum ölÇeklerinin yapısı gereği, bi-
reyi toplumsal ilişkilerinden kopuk, kendine yeterli, kendi dışından etkilen-
meyen, toplumu da kendine özgü belirleyicilikleri alınayan bir zemin şeklin­
de görmesiyle ilgilidir (Cangızbay, 1996: 130-136). Dolayısıyla dindarlık öl-
çeklerine ilişkin çalışmalar, bu eleştiri unsurlarını gözardı ederneyecek bir
gelişmenin karşısındadırlar.
Araşhrmanın uygulama boyutunda bir olgular okyanusuncia kaybolma-
mak için, istatistiksel tespitler ve aıripirik ortalamaların ötesine geçınek ge-
rekmektedir. Zira ''bilgi salt empiriden yola çıkarak kısır bir tümevarımla ya
da genel geçer değerlerden hareketle erp.piriden kopuk bir tümdengelimle
değil, olgular üstüne kavramsal ve yöntemli bir çalışma sonucunda üretile-
bilmektedir" (Özlem 1990: 105, 107). Türkiye'de din konusunda yürütülen

Türk Din Sosyolojisinin Temel Sonmlan Sempozyumu


208 Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sorunu

sosyolojik çalışmalann bir kısmında salt olguculukla yetinme eğilimi, meto-


dolajik bir eleştiri unsuru olarak gündeme gelmiştir. Çalışmalarda felsefi bo-
yut ve araçların devreye sokulam~ası ve dinl sosyal olguların sadece tasvir
edici bir yaklaşımla ele alınmaları nedeniyle, teorik ve ontolojik temeller ba-
kımından bir boşluk oluştuğu söylenebilir. Dinsel yaşayışı ele alan çalışmalar .
antropolojik bakışın ötesinde derinlikli felsefi değerlendirmelere de ihtiyaç
hissetmektedir (Ekşigil1998: 128, l30) . ·
· Öte yandan dinl grup ve hareketlerle ilgili çalıŞmalarda .tarihsel sürece
ilişkin bilgi ve verilerin, gözlemi yapılan ömeklemle ilişkisinin kurulamama-
sı, bir süreç içindeki gelişime panoramik yaklaşımı engellemektedir. Bazen ·
tarihsel malzemenin seçiminf~e de konuyla ilgili bağların gözardı edilmeSi,
sosyolo~ik bir yiıklaşımdan ziyade tarihsel verilerin üst üste konması, sosyal
olgunun süreç içindeki gelişimine özgün bir yorum getirme imkanını da zor- ·
lamaktadır. Bir başka deyişle alan araştırmalarında tarihsel süreçle olgusal
boyut adeta birbirinden farklı ve aralannda geçişin ve bağlantının kurulama-
dığı iki başlılığı temsil etmektedir.
Olgusal verilerin elde edilmesinde kullanılan en yaygın araçlardan biri
anket formlarıdır. Anketlerde yer alan sorular, inceleme konusunuya da hipo-
teze temel teşkil eden kavramları belirlemede operasyonelleştirme araçlarıdır.
Anket sorularının teorik çerçevede yer alan kuramsal bağlama olduğu kadar,
araştırma problemine, amaçlanna, uygulama sahasına ve örneklemin konu-
muna da uygun bir sistem içinde oluşturulması önem arzetmektedir. Bununla
birlikte dinsel yaşayış ile toplum arasındaki ilişkilerin araştırılınasında·soyut
değişkenierin kullanılması nedeniyle, onları ölçmek gittikçe zorlaşır. Dindar-
lığın veya kişilerin d~darlik düzeylerinin ölçülmesi ne ölçüde mümkündür?
Veya bir kişinin ne kadar dindar olduğu nasıl ölçülür? "Kendinizi din konu-
sunda nasıl görüyorsunuz?" sorusuna "çok dindar, oldukça dindar veya az
dindar" gibi ~eçenekler koyulmaktadır. Kabul edilmelidir ki bu kişilerin ken-
dilerini yakın çevrelefİ!le, ait oldukları gruba veya topluma göre yapabilecek-
leri öznel'bir değerlendirmedir. Yani burada 'ölçülen kişi' ile 'gerçekte duyan,
düşünen ve davranan kişi' arasında gözden kaçabilecek büyük bir fark her
zaman için mevcuttur. Operasyonelleştirilmiş bir dindarlık tanımı, dine bağlı­
lığın hangi amaçla araştırıldığınci bağlı olarak şekillenir. Eğer. dinin işlevleri
araştırılmak isteniyorsa, o zaman dini bağlılığın psikolojik ve sosyal yararla-
rını anlamak önemli olm~tadır. Bu durum ise, insanların inançiannın gizli
işlevlerinin nadiren bilincinde olmaları nedeniyle sadece nitel, derinliğine
görüşme ile· bu konuda bilgi temin edilebilmesi gerçeğini dikkate almayı ge-
rektirmektedir (Glock, 1998: 261). Sorular kavramların anlaşılması için iyi bir
zemin oluşturmakla birlikte, çoğu zaman dini grup ve cemaatlerin söylemle-

Türk Din Sosyo/ojisinin Temel Sorunları Sempozyumu


Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sorunlan 209

rinde sembolildeşen kavramlann anlamlanna ulaşınaya izin vermeyebilir


(Lewins, 2003: 93). Dinsel pratiklere kahlımla ilgili' sorulardan hareketle, kişi­
lerin bu konudaki düzey veya durumlarını belirlemek bazen hatalı sonuçlara
yol açabilir. Dinsel pratiklere bağlılık kavramı pek çok unsuru içermekte
olup, bunun için bazı alt ayrımiara gidilmesi bile mümkündür. Yine kişilerin
"gelenekselci", "liberal" veya "modernist" gibi kavram kategorileri alhnda
yer alabilmesi, çok boyutlu bir operasyonelleştirmenin konusudur.
Öte yandan survey metodu ile yapılan araşhrmalann nedensel bir açık­
lamaya ulaşınaya çalışmaktan ziyade durum tespitine yönelik tanımlayıcı
araşhrmalar olarak kalması da temel eleştiri konulanndan birisidir. Teoride
kuramsal yaklaşım eksikliği, hipotezlerin smanmaya elverişsiz bir şekilde
kurulması, kavramların sözlük tanımlanyla yetinilmesi ve uygulamada yeter-
siz gözlem yapılması, genellikle sadece anket tekniği kullanılması, tablolann
açıklamalannın sayıların ve yüzdelerin aynen tekrar edilınesi gibi özellikler
(Dikeçligil, 1993: 55-56) survey metoduna göre yapılan araşhrmalann öne
çıkan ortak yöntem sorunlan olmaktadır.
Uygulama aşamasında da .sorulann hazırlanmasında olduğu gibi, güve-
nilirliği zedeleyecek ya da zaafa uğratacak, tüm sosyo-psikolojik baskı· ve
yönlendirme risklerinin safdışı edilmesi, kahlımcılann gerçek anlamda kendi-
lerini ifade etme zemininin oluşturulması, bu sürecin tamamlayıcı unsurlan-
dır. Kahlımcılann kendi öz değerlendirmelerini içinde bulunduklan çevreye
göre değiştirmeleri, uygulamanın yapıldığı ortam ve koşullann önemini daha
da arhrmaktadır (Cole 1999: 99). Ayiı.ca alan araşhrmalannda evreni temsilen
seçilen ömeklemin, e\rreni ne kadar temsil edip-etmediği lokal gözlemlerden
hareke.tle bir dini grup ve hareketin geneli hakkında ne ölçüde bir genelierne .
yapılabileceği, cemaat ve gruplann çıkış merkezi ve çevreye yayılışlannda,
kırsal ya da 'kentsel birimlerde hangi tekniklerin devreye s okulması gerektiği
gibi hususlar din sosyologlannın uygulama aşamasında paylaşhğı sorunlar
olmaktadır. Öte yandan insanın kendisiyle, diğer insanlarla ve toplumla sıra­
sıyla dolaysız, yüzyüze ve dolaylı etkileşimi öyle doğrudan gözlem ve deney
yolu ile sayılarla ifade edilebilecek nitelikte somut olınadığı için anket ve
istatistik tekniklerin dışında, soyut boyutun daha iyi kavranmasına imkan
verecek kahlımlı gözlem, iç gözlem ve yorumlayıcı anlama yoUanna başvur­
mak (Dikeçligil1993: 52-53) gerekli olınaktadır. Nitekim Le Bras' da din sösyo-
lojisi araşhrmalannda istatistiği kullanırken ihtiyah elden bırakmama çağnsı-'
m yapmakla (Günay 1988: 25), bireysel ve sosyal gerçekliğin· bu çok yönlü
yapısımn sımrlı yöntemlerle ahlaşılamayacağına dikkat çekmiş olmaktadır.
Bir gözlem ve analiz aracı olarak tipleştirme ya da bulguların yorumun-
dan hareketle ideal tipiere ulaşma ise, belki de araşhrmalann en zorlu uygu-

Türk Din Sosı;olojisinin Temel Sorunları Sempozı;ıımu


210 Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sorunu

lama aşamasını oluşturmaktadır. Toplumsal yapıların çok fazla sayıda değiş­


ken tikellerin etkileşiminden oluşn;ı.ası nedeniyle, "ideal tip" gibi bir araca
başvurulması bir zorunlulukhalini almaktadır (Çiftçi 2003: 41). Bilindiği gibi
toplumsal fenomenler dünyasında yasaların veya değişmez düzenliliklerin
ar.anmasına karşı çıkan pozitivizm-karşıb anlayıa epistemoloji, bu alanda
ancak nedensel nitelikte kısmi bir açıklama yapılabileceğini savunmaktadır.
Burada ortaya çıkan yöntem sorunu ise, ancak gerçek nedensel ilişkilerin
çözülebilmesi, gerçek olmayanların kurgulanmasını ifade eden "tipleştirme
yöntemi" ile aŞ1labilmektedir (Çiftçi, 2003: 103-104). Tipleştirme, bir yandan
ilgilenilen tikel sorunların, fikirlerin veya bakış açılarının bir tür "genel sorun-
lar ve genel yaklaşımlar'' haline getirilmelerini sağlayani diğer yandan da bu
genel yaı<Iaşımlann içerdiği tikelleri-a:f!larnlandırmada geneller ile karşılaş­
brma ~e ·araşbrma imkanİ veren bir metottur. Tipleştirme ile bir anlama yön-
temi inşa edilerek kavrarnlara varılır ve bu genellere göre tekrar tikeller ince-
lenebilir. İdeal tipler, bireysel veya tikel davranışlan ve fikirleri anlamak için
vasıta olan sisteinlerdir. Tipleştirme yönteminde ele alınan konularda ayrınb.:.
lara ilişkin nitelikler askıya alınıp en genel vastflar öne çıkarılır (Çiftçi 2003:
41-43),
İdeal tipler, eğer Weber'in belirttiği gibi bizi olgulara rasyonel olarak nü-
fuz etmemizi sağlayarak hipotezlere ve kurarnlara götürecek "ilk kılavuzlar''
ise, o zaman ideal tipierin kapsayıa etkinliği artbkça, hipotezler gerçeklik
kazanacakbr (Özlem 1990: 120). Din sosyolojisi araşbrmalan çeşitli toplumsal
kategori ya da dönemlere ilişkin, dini yaşayışın farklı ·düzeylerini- ifade eden
dindarlık tipolojilerini kurgulama ve kullanma konusunda, Weber'den bu
yana zengin bir birikime sahiptir. Tipolojiler bu anlamda empirik araşbrmala­
rın ilk kılavuzlan mahiyetinde araşbrma öncesinde çıkış ve hareket noktasını
oluşturduğu gibi, araşbrma sonuaındaelde edilen bulgulara dayanarak yapı­
lan bir sınıflandırma ile de elde edilebilmektedir.
Aynı durum, dindarlığın boyutlan bakımından da geçerlidir. Dindarlığın
çok boyutlu ve değişik tezahililere sahip bir fenomen olması nedeniyle, dini
yaşayışla ilgili araşbrmalarda bütün tezahürlerin çeşitli boyutlar altmda ince-
leme kapsaınında olması gerekmektedir. Dindarlığın çok ·boyutlu analizleri
Türkiye'de yapılan din sosyolojisi çalışmalannda da yaygınlaşma eğilimi
gÖstermektedir. Ancak 1960'lı yıllarla birlikte Bab' da bir moda haline gelen
dindarlığın boyutlarına ilişkin araşbrınalar, din kavramım bağlılık komilany-
la sınırlamak isteyen eğilimle ilgili görüldüğü için, bu süreçte dinin toplumsal
ve kültürel önemi ikincil hale gelmiş, dindarlık yalnızca izole edilmiş bireyle-
rin iniınç ve sözlü tutumlarına dayanarak aniaşılmaya çalışılmışbr. Boyutlan-.
dırmanın bu özelliği, elbette bireysel veya kişisel temelde, duygu ve mizaca

Türk Din Sosyolojisinin Temel Sorunları Senıpozyumu


Türk Din Sosyolojisinde Yöntem Sorunları 211

dayanarak tanımlanan bir dindarlığı ortaya koyucu olmuştur (Beckford, 1994:


482). Bu nedenle boyutlandırrna girişimleri, hem bizzat din fenomeninin kav-
ramsal olarak ifade edilmesi ve sınıflandınlrnasında, hem de insaniann dini
yönelimlerinin nasıl sınıflandırılabileceğine karar verme konusunda ciddi
güçlükler ve zorluklar taşırnaktadırlar.
Araşbrrnalarda dini anlayış ve bağlılıkların sistemli bir analizi için bir
dayanak noktası ortaya koyma görevinin daimi bir sorun olarak önümüzde
durduğunu söyleyebiliriz (Glock, 1998: 252). Dindarlığın boyutlannda dinsel
tecrübenin özgünlüğü yalnızca istatistiki işlemlerde değil, sosyolojik gözlem
ve sezginin de kabldığı bir araşbrrna deseni içinde anlaşılabilir. Dindarlığın
. boyutlan, dinlerin toplumsal yapıyla ve gruplarla etkileşimine bağlı olarak
farklılaşabilrnektedir. Dinsel yaşayışın yalnızca bir veya bir-iki boyut üzerin-
den yapılan analizleri, bir bütünlük içerisinde anlaşılması gereken dindarlık
olgusunu söz konusu bütünselliği içinde yansıtma sorunu taşımaktadır. Öte
yandan dindarlığın farklı boyutlarında değişebilen dindarlık eğilirrı ve düzey-
leri olabileceği gözönünde tutularak, bir veya bir-kaç alanda ortaya çıkan
eğilimlerin, bir genellerne için kullanılmasının yöntemsel bir soruna yol aça-
cağı belirtilmelidir. Dindarlığın boyutlarında diniere özgü farklılıklann yanı
sıra değişik grup ve toplumlann özgün dini bağlılık biçimleri de belirleyici
olmaktadır. Bu anlarnda teolojik çerçeveden bilgi edinme araçlarına, kutsal
rnetinlerle olan ilişkiden toplumsal etkilerine kadar pek çok alanda dinlerin
tarihsel özlerinden ve toplumların kendi dinsel tecrübelerinden hareketle
boyutlar farklılaşırlar. Dinsel yaşarnın boyutlannı ortaya koymadan önce,
onların üzerine ternellendiği alt yapıyı oluşturan sosyo-kültürel kurum, değer
ve süreçlerin ortaya konulması-anlaşılması gerekmektedir (Arabacı, 1999:
134).
Dolayısıyla burada dindarlığın boyutlan oluşturulurken dinin sosyal ol-
mayan muhtevası ve boyutlan da dikkate alınmak dururnundadır. Bilindiği
üzere dinsel yaşayış resmi ve yerleşik kurumlaşrnış hiyerarşilerden, bireysel
kişiliklerin en gizli ve rnahrern köşele:ı;ine kadar uzanan çok boyutlu bir ger-
çeği temsil etmektedir. Ne kadar resınileşmiş, kurumtaşmış ve dışa aksetti-
riimiş olursa olsun, o aynı zamanda, insanın varoluş tecrübelerinin ve sorun-
larıİun en derin yönlerini de içerir. Bu sebeple dinsel deneyimler, salt tutum
ölçümlerine odaklanmış nice! yöntemlerle anlaşılarnazlar. Uzun bir zaman
boyunca insanın deneyiminde şekillenmiş dinsel gösterge ve sembollerdeki
anlamların, ölçülebilen teknik bir dile aktarılması özel bir dikkati gerektir-
mektedir. Fark edilmeyen çok kuvvetli faktörler günlük hayabrnızı o kadar
çok ve sürekli etkilemektedir ki, bu gösterge ve sernbollerin sınırlı sayıdaki
sosyal-yapısal kategorilerle bütünsel olarak gözlenmesi de (Özdalga 1989: 36-

Türk Din Sosyolojisinin Temel Sorunlan Sempozyumu


212 Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sorunu

37) imkan dahilinde değildir.


Sonuç olarak bir bütünlük içerisinde bakıldığında, paradigmatik temelde
.aynşan metodolajik inşanın, teorik ve teknik uygulama sürecinde bilinçli
seçimlere bağlı bir koordinasyon ve uyumu gerekirdiği anlaşılmaktadır. <.":;e-
nel anlamda metodolajik stratejinin çıkış noktasındaki amaçlara göre farklıla­
şacağı açıktır. Din sosyolojisi araştırması da eğer bii- teoriden hareketle veya
bir teoriyi test etmeye yönelik olarak yapılanmışsa, izlenmesi gereken yol
aşağıda olduğu şekilde kendini gösterecektir (Lewins, 2003: 72):
A.TEORİ -7 B. HiPOTEZLER 1AMAÇLAR -7 C. METODOLOJİ
(a. Örneklem, b.· Değişkenler, c. Metotlar, d. Analiz Unsurları) -7 D.
ALAN ARAŞTIRMASI -7 E. SONUÇLAR
Öte yandan çalışma, bir teoriyi test etmek için değil de yeni bir teori inşa
etmeye yönelik olarak kurgularuyarsa o zaman metodolajik süreç biraz farklı­
taşacak ve uygulama aşamaları bu sefer aşağıdaki gibi farklı bi}: yol izlemeyi
gerektirecektir (Lewins, 2003: 107):
C. Metodoloji -7 (a. Ömeklem, b. Değişkenler, c. Metotlar, d. Analiz Un-
surları) -7 D. ALAN ARAŞTIRMASI -7 E. SONUÇLAR -7 B. DEGERLEN-
DiRMELER -7 A. TEORİ

SONUÇ
Türkiye' de din sosyolojisi çalışmaları, gerek felsefi-zihinsel ve gerekse
empirik-pratik bakımdan sosyal biU,mler felsefesi ve metodolojisindeki yeni
gelişmeleri yakından takip etme ve bunu kendi tarihsel ve yerel gerçeğine
aktarma, ya da kendi tarihsel-topluı'nsal gerçeğinde kendine özgü araçları
üretme konusunda problemler yaşamaktadır. Bu anlamda Luckmann'ın "Bu-
günkü din sosyolojisinin esas problemi genel sosyolojik teoriye yeterli oranda
kenetlenmemesidir'' (Vrijhof 1991: 282) şeklindeki değerlendirmesinin, belli
ölçüde Türk din sosyolojisi için de geçerlilik taşıdığını söyleyebiliriz. Bu so-
run sosyolojik teorinin yanı sıra sosyal bilimler metodolojisinde süren tartış­
maları da içerecek şekilde geniş kapsamlı görünmektedir. Bu anlamda yön-
tem konusunun bizzat kendisinin tartışma konusu edildiği araştırma ve Ça-
lışmalara ihtiyaç bulunmaktadır. .
Saha araştırmalarında oldukça olız kalan ya da sadece üstünkörü değini­
lip geçilen düşünsel, epistemolojik bağlantılar, sonuçta hem araştırmaların
teorik çerçevelerinde birbiriyle ilgisiz, uyumsuz ve hedefi olmayan bilgilerin
bir araya toplanmasına yol açmakta, hem de uygulama boyutunda veriler bir
paradigma sahipsizliği içinde savrularak açıklayıo bir anlamaya ulaştırma
imkariı vermemektedir.
Türkiye'de din sosyolojisinin gelişimi kendi özgün kavrarnlarını üretme-

Türk Din Sosyo/ojisinin Temel Sorunlan Sempozyumu


Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sorunları 213

ye imkan. verecek tarihsel bir .


potansiyele sahip olduğu halde, yaygın bir şe-
kilde farklı bağlamlarda üretilmiş kavramların aktarılıp kullanılması bir kav-
ramsallaşhrma sorunu yaşanmasına neden olmaktadır. Bu çerçevede yöntem~
le ilgili tarhşmaların odağında bizzat "din"in tanımının yer aldığı söylenebi-
lir. Dinin özsel ya da fonksiyonel tanımları, onun toplumsal içkinlik yada.
aşkınlık boyutuna vurgu y:apan yaklaşım farklılıklarına işaret etmektedir.
Araşhrm~arda kullanılan din tanımlamaları, bağlı.olunan kuramsal ve teorik
bakış açılarıyla ilişkisi içinde düşünilirnek durumundadır. Bu bağlamda araş­
hrma tasarımı, ilgili paradigma ve konuyla ilgili sayılh ve hipotezler, belli bir
din tanırnma giden çerçeveyi sağiasa da dinin ·kendi içinden getirdiği tanım­
lama eğilimleri de kavram oluşumunda önemli hale gelmektedir.
Araşhrmalarda dinin salt bağımlı bir değişken olarak alınmasının, din ile
çevre arasındaki dinamik ilişkinin gözleminde güçlükler çıkaracağını düşün­
mek mü.mkündür. Zira dini yaşayış, içinde bulunulan çevreye ba~lıdır ama
aynı zamanda o çevreyi de etkileyebilir. Dini yaşayış değişkenlere göre farklı­
lık gösterdiği gibi, kendisi de sosyo-kültürel hayata etki eden bir bağımsız
değişken olabilmektedir. Bu etkileşimin sadece bir boyutunda sınırlı kalmak,
sosyal gerçekliğin kendi bütünsel yapısını görmeyi engelleyebilmektedir.
Toplumlar belli bir zamanda yaşadığına göre, onların geçmişine başvur­
maksızın yani tarihsel boyutu dikkate alınmaksızın sorunlarını anlamaya
çalışmak, analiz ederek çözmek metodotojik anlamda eksik bir tutum olacak-
hr. Ayrıca din sosyolojisinde tarihe yönelik çalışmalar da, araşhrma konusu
döneme damgasını vuran değerleri, o değerlerin oluşturduğu genel çerçeveyi
tarihsel ideal tipler alhnda anlamaya ve analiz etmeğe çalışan bir geleneği
dikkate almak durumundadır. Öte yandan saha çalışmalannda da araşhrma­
ların nedensel bir açıklamadan ziyade durum tespitiyle yetinmeleri, bilimin
açıklayıcılık amacına ters düşmektedir.
Din sosyolojisi araşhrmalarında toplumsai ilişkiler ve davranışlan an!
lamlandırabilmek için, olaylar arasındaki ilişkileri gözlemlemek kadar, kişile­
ri eylemiere iten, motive eden değerleri de incelemek ve anlarrı.~ya çalışmak
gerekmektedir. Ancak bu eğilim, din sosyolojisinin bir dini sosyoloji olarak
algıl~masına yol açacak başka bir yönelimi tarhşma alanına çekmektedir.
Dini sosyoloji çalışmaları, ılinin toplumsal fonksiyonlarını, olandan ziyade
· olması gereken formatlarda değerlendirme eğilimine güç vermektedir.
Bilimsel bir disiplin olarak oldukça yakın bir geçmişe sahip olan Türk din
sosyolojisi, akademik anlamda sayılan giderek artan bilimsel araşhrmalar ile
bir gelişme seyri içindedir. Bu anlamda hem din bilimlerinin bir alt disiplini
olarak, hem de sosyoloji bölümlerinde din sosyolojisinin konularına yönelik
ilgi ve araşhrma eğilimlerindeki arhş sevindiricidir. Ancak din sosyolojisinin

Türk Din Sosyo/ojisinin Temel Sorunlan Sempozyumu


214 Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sorunu

ilahiyat ve sosyoloji gibi iki ayn disiplinin kesişme noktasında yer alıyor ol- .
ması, önemli yöntem sorunlarını da beaberinde getirmektedir. Din sosyolojisi
alanında yapılan çalışmalar, genel anlamda sosyolojik teoriye olduğu kadar
sosyal bilimler metodolojisindeki yeni gelişmelere de eklemlenme ve uygu-
lama sorunu yaşamaktadır. Yönteme ilişkin bu sorunlat, esasen din ve top-
lum ilişkilerini ele alan bütün sosyolojik çalışmaların hem toplumsal değiş­
meyi hem de onun bilimini yapan sosyal bilimlerdeki yeni gelişmeleri yakın­
dan takip etme sorumluluğunu sürekli olarak hatırlatmaktadır.

KAYNAKLAR
Arabacı, Fazlı (1999), "Din Sosyolojisi Çalışmalan Üzerine Bazı Düşünceler: Fransa ve Tür-
kiye Örneği", Dini Araşhrmalar, Ocak-Nisan 1999, c.1, s.3, ss. 113-142.
Arslantürk, Zeki (2001), Sosyal Bilimciler İçin Araşhrma Metod ve Teknikleri, Çamlıca
Yayınlan, İstanbul.
Atay, Tayfun (1996), Tayfun Atay, Bab'da Bir Nakşi Cemaati, İletişim Yayınlan, İstanbul.
Beckford, James, A. (1994), "1945-1989 Yıllan Arasında Din Sosyolojisi", Çev. Nuri J'ınaz;
DEÜ ilahiyat Fakültesi Dergisi, sayı Vill, İzmir, ss. 473-502. .
Cole, Stephan (1999), Sosyolojik Düsünme Yönt~mi, Çev. Bekir Demirkol, Vadi Yay., Ank.
Cangızbay, Kadir (1996), Sosyolojiler Değil Sosyoloji, Öteki Yayınevi, Ankara.
Çelebi, Nilgün (2001), Sosyoloji ve Metodoloji Yazılan, Anı Yayıncılık, Ankara
Çiftçi, Adil (2003), Nasıl Bir Sosyal Bilim, Kitabiyat, Ankara.
Dikeçligil, Beylü (1993), "Batı' da Değişen Bilim Anlayışı ve Türkiye' de Sosyal Araştırma­
lar", Sosyolojide Son Gelişmeler ve Türkiye'deki Etkileri, Yay. Haz., Mahmut Tezcan-Nilgün
Çelebi, Unesco Türkiye Milli Komisyonu, Ankara, ss. 39-58.
Dikeçligil, Beylü (2002), "Sosyolojide Metodotojik Farklılaşma ve Metotlar Arası İşbirliği",
Yeni Sosyolojik Arayışlar- Dünyada ve Türkiye'de Farklılaşma- Çahşma Bütünleşme- II,
Sosyoloji Derneği, Ankara, ss. 97-126.
Ekşigil, Adnan (1998), "Felsefe Tarihi ve Dine. Bakışta U ss al Kurgulama", Sosyal Bilimleri
Yeniden Düşünmek, Derleme, Metis, Istanbul, ss.116-134.
Glock, Charles Y.(1998),"Dindarligin Boyutlari Üzerine", Çev. M. Emin Köktas, Din Sosyo-
lojisi, Der., Y. Aktay-M.E. Köktas, Vadi Yay., Ankara, ss. 252-274.
Günay, Ünver (1988), "Gabriel Le Bras'a Göre Din Sosyolojisinin Araştırma Alanlan ve
Yöntemleri", Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, s.2, Kayseri 1988, ss. 10-29.
Günay, Ünver (2002), "Din Sosyolojisinin Tarihsel Gelişimi ve Temel Sonınlan", Erciyes Ü.
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:12, Yıl: 2002, ss. 1-20.
Hekman, Susan (1999), Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik - Mannheim, Gadamer, Foucault
ve Derrida, Susan Hekman Çev. Hüsamettin Arslan-Bekir Balkız, Paradigma Yayınlan, İstanbul
Kuş, Elif (2003), Nice! ve Nitel Araştırma Yöntemleri, Anı Yayıncılık, Ankara
Lewins, Frank (2003), Sosyal Bilim Metodolojisi, Çev. AVahap Taştan, Laçin Kitabevi,
Kayseri.
Marshall, Gordon (1999), Sosyoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınlan, Ankara.
Mayring, Philipp (2000), Nitel Sosyal Araşhrmaya·Giriş, Çev. A.Gümüş-M.Sezai Durgun,
Baki Kitabevi, Ad~. .
Mples, Abraham -(1993), Belirsizin Bilimleri, Çev. Nuti Bilgin, Yapı Kredi Yayınlan, İstan-
bul.
Onay, Ahmet (2002), "Dini Yönelim Ölçeği-ölçek Geliştirmede Yöntem: Teorik Altyapİ, Ge-

Türk Din Sosyo/ojisinin Temel Sorunları Sempozyumu


Türk Din Sosyo/ojisinde Yöntem Sorunlan 215 ..

çerlilik ve Güvenilirlik", İslamiyat, C. V, 5.4, ss. 181-192.


. Özdalga, Elizabeth (1989), "Din Din midir Yoksa Başka Bir Şey midir? Dinsel Fenomenleri
İndirgeyici Yaklaşımlarm Bir Ön Eleştirisi", İslami Araşhnnalar, C.3, 5.2, Nisan ss. 29-39.
Özlem, Dogan (1990), Max W eber'de Bilim ve Sosyoloji, Ara Yay., l.B., İst~bul.
Tolan, Barlas (1993), Sosyoloji, Adım Yayıncılık, Ankara.
Vrijhof, P. Hendrik (1998), ''Din Sosyolojisi Nedir?", Çev. M. E. Köktaş, Din Sosyolojisi, Der:
Y.Aktay-M.E.Köktaş, Vadi Yaymlan, Ankara, ss.275-298.
W eber, Max (1980), Wirtschaft und Gesellschaft, 5. Auflage, J.C.B. Mohr (Paul 5iebeç:k),
Tübingen. ·

Türk Din Sosyolojisinin Temel Sorunlan Sempozyumu

You might also like