Professional Documents
Culture Documents
İslam’ın
PavlıieSİarı -II
Paralel Din
araştırma
Saadettin MERDİN
IS B N : □ T M ü 5 9
^ M S-M -£
ARAŞTIRMA YAYINLARI
Saadettin MERDİN
Çanakkale/Çan, Danapınar köyünde 1961 yılında
dogdiı. 1978’de Biga İHL’den, 1982 yılında da Bur
sa Yüksek İslam Enstitüsünden mezun oldu. .Art
vin/ Yusufeli; Çanakkale/Blga ve Çan İmam-Hatip
liselerinde görev yaptu Mtzvakh iîmihoi'in itikadı
Açıdan TahlÜi konulu çalışması ile Kelam dalında
yüksek lisansım tamamladı. İlk çalışması Tanrıya
Koşan Fizik 1995 yılında yayınlandı. Başlangıçtan
Sonsuza İsimli kitabı 2012 yılında yayınlandı. Evli
ve İki çocuk babasıdır.
Araştırma Yayınlan: 104
A n g M a Yajuüan
tdanbul Cad. İstanbul Çarşısı 48/81 İskitler/Ankara
Td/Mtai (0912) 341 06 90
İ s l a m ’ ı n P a v l u s l a n - I I
Paralel Din
Saadettin M ERDİN
Araştırma Tayınları
Ankara 2015
ÖNSÖZ.................................................................. 9
K üte AN PEYGAMBERİ ü t
TOKSA tLAHLAŞTDULANFCYGAAaSR M İ? .............................65
Rasulullah'ın Şefaati Var m ı?.............. .....65
Makam-ı Mahmûd:
Mabmud’un Makamı im Yoksa Övülmüş Yer m İ?........ .......... 97
Peygamberimiz Mezarında Sag m ıdır?................................... 101
Ehl-i Beyt/Kutsal Aile:
İslam'da Seçilmiş Millet, Seçilmiş Aile Yoktur....................... 107
Peygamberimize Salâvat Gednuek Ne Demektir?...... ............113
Peygamberce Salat Gnuiol Sahabe Nasıl Anlamıştır?.............. 121
Öyle Salâvatlar İcat Etmişiz ki Bunları Allah Reddeder,
Peygamber İse Değnekle Kovalari.......................................... 124
Peygamberimiz Gaybı Bilir m i?............................ 129
Mevtid-i Nebi mİ, Katl-1 Nebî nd?......................... 135
C A H ü ir m r t » k a d e r a n l a y iş i k a s e l o l d u d a
EHL-t SÜNNETİN İTİKAD INA DAHİL OLDU?........................... 171
Kur’an’a Göre Kaza ve Kader............. .......... ,,.........,......... 173
Allah’ın Takdiri/Kaderi Sünnetullahtır................. ,.........174
İnsanın Kaderi Ona. İrade Verilmiş Olmasıdır.................. 176
Hayır ve Şerr Allah'tan Değil,
Hayır Allahtan, Şer İse Kuldandır .................... 177
Allah Sapmak İsteyen Kimseyi Saptırır......................„.... 179
Kul Fiilinin Hâilin mıdır? ............... ......... ,.......................... 180
Allah'ın timi ve Kudretine mİ L
A l e m l e r ! ............................................................. 233
s û f Il e r İ n
Âlem i Misal ve Âlem-i Berzah............. ................. ......... „...233
Filozoflarımızın Âlem Tasavvuru............... .....234
Platon’un Felsefesi ve Bize Tesirleri..... .................................242
Platonün İdealan, Nasd Âyan-ı Sabite,
İdealar Âlemi de Nasıl Âlem-t Misal Oldu?...,.... ...249
BOZULAN TASAVVURUMUZ,
YİTİRİLEN KAVRAM IA R IM IZ,.................................................. 313
İbadet,.................. ,............... ,.......................................... „3 1 3
Mekkelllerin ibadetleri...,,,........................... ..... .............313
Bütün İbadetler Yalruz Allah'a Y apılır .......... .317
İbadet Ç eşitleri........... ................ .......... .............................318
Allah'ın Rububiyeü......................... .....................................334
“Mln Dûnlllâhi, Min Dûnlhl"
Kehmelerlni Doğru Anlamak...... .................. 326
İlah'm Ne Demek Olduğunu Bilmeyen,
Onu İnkâr EdeblUr m i?.......................................... ...337
Veli, Evliya Kavramı.............................................................. 342
Hâtemûl-EvUyâ Nazarfyesl...................... 348
EvfiyauDah ve Evllyauşşeytan,,............ .....350
İnsan Allah’ın Halifesi m idir?............... ........352
Hızır Hikâyesi..... ............................. 355
Ledünnî ilim/Bâtınî İlim .............................................. ........359
Rüya ile Amel Edilir m i? ...................... ......................... ......364
BİBLİYOGRAFTA................................................................... 457
ÖHBÖZ
Tam am ıyla şirk olan şefaat, nasıl Ehl-1 Sünnetin İtikadına dâ
h il edilm iş? İslam 'ın kaldırm aya çalıştığı kaderdllk/fatalizm “ka
dere İman” adıyla, im an esaslarına nasıl olmuş da İlave edilm iş?
Hakkında tek b ir ayet olm ayan Kabir azabı İle ümm et aslılardır
nasıl korkutulmuş? Koskoca âlim ler Kitab’a aykın bu tür dü
şünceleri nasıl olmuş da savunabilm iş? Tam am ıyla pagan Yunan
filozoflarından faizlere İntikal eden “ruh” İnancı, dinin m erkezine
oturmuş! Yeni Eflâtunculuk nasıl olur da bizim ontolojim izi, koz
m olojim izi, epistem olojim izi, hatta eskatolojim izi belirlem iş? O
güzel dinim izin, nasıl ölüler dini, diğer dinler gibi sıradan bir din,
bir tapm ak dini hâline getirildiğini gördüğünüzde!
Eğer Kur’an ile tanışmaz, aklım ızı onunla inşâ etmez, nebevi
sünnete/halis dine dönmez isek, korkarım Pavlus ve ashabının.
İsa (as) ve H avarilerini saf dışı ettiği gibi, Bizim Pavluslar da ha
kiki Müslü manian, m uvahhitleri yeryüzünden silecekler!
Saadettin MERDİN
26 Ocak 2014 Biga/Çanakkale
İslam öncesinde Yah u di-H ristiyan gelen eğin in nübüvvet
konusunda geld iği n okta tam anlam ıyla b ir tıkanm aydı. Pey
gam berlik n eredeyse kâhinlik, bü yü cü lü k v e ru h ban lık dere
kesine İn dirgen m iş y a da İsa'n ın (a) durum unda olduğu gib i
u lû h iyet verilerek/ tan n sa fla ştın la ra k ortadan kakbnkm ştır.
İslam öğretisin in ortaya koyduğu en tem el n okta nü bü vvet
kavram ına teo lojik b ir açık lık kazandırm ak olm uştur.
Bilgisiz Idşfkr şöyle dediler. Aüah bizimle kamışsa yal Yada sen
bize bir mucize getirsen ya] OnterdanöncekÜer de ayi » sözü söy-
temtşterdL.. (Bakara/118)
,Ey kmetisine Kur'an/kitap verildiğini (iddia ederi) kişi, sen kesin-
tikle bir delisin, dedÛer. Eğer sen sadıkterdan isen, bize melekterte
gelseydin yal:,. (Hler/6-7)
Ona bir melek indirüse yed Etğer (öyle) bir melek incUrseydtk artık iş
Müritmiş dundu, sonra da keruhtertne göz açimtmazdı. (Enam/8)
İnkâr edenler. ItebbindenMuhammed'e bir mucize üvdİrilmeiU değil
miydi? defter. Sen ancak bir uyanasm. Her mffletfn bir yoi göste
reni vardır. (Rad/7)
Sen arüara IstedÜderi mucizeyi geUrmed^bı zaman defter kb Onu
Rabbfaden getirmek içte çabatoseyehn ya. {Araf/2Q3)
Eğer bu kendisi sebebiyle dağların yürütüldüğü yahut oran p a r
çalandtğı yahut ölülerin kamışturulduğu bir Kur’an otem/dı (yine
inanmazlardı) (Ra’d/31)
D iğer b ir m eal He: O kunduğu zam an d a ğla rın yerin d en oy
n adığı, yeryü zü nü n ya rılıp parçalan dığı v e ö lü lerin konuştu
ğu b ir K u r’an gelse o m ü şrikler yin e in an m azdı. Y a n i on ların
isted ik leri m u cize yin e b u K ur’an d u rd u .
Muhammed'e, “Rabbinden bir mucize (ndtrtbneti değü mi?” diyor
ter. De kU "Gaybı ancak Allah bütr. SIz bekleyin, doğrusu ben de
sizinle beraber bekleyenlerdenim,” (Yunus/20)
Kâfirler, X>na Rabbtmten bir mucize indirilmesi gerekmez miydi?*
derler. De kb Allah dileyen kimsenin sapmasını diler, kendisine
yöneten kimseyi ise doğru yete sevk eder. İşte onlar iman eden ve
kalpleri Allah'ın kitabı üe tatmin olan kimselerdir. Dikkat edinizt
K o rle r ancak Allah'ın kitabı Üe itminana erer. (Rad/27-8)
Üla m ucizede ısra r ed erler ki? Bunun nedeni çok açıktır: Pey-
fiam BeFİîı h issi m u cizesi olm az ise. ¡^ liva n ın keram etin in h ic
^ __ -------- r - — ......... .... >-■_■■■_ J _ U . T - — r r»-^ — V --P - r ^ - - t „ ----- - 1 '™ " " ^
olm az!
İsrâ ve Mi‘rac
İslâm î kayn aklara göre Peygam berim izin (on a sa lâ t ve
selam olsun) M escid-i H aram ’dan M esd d -i A k sâ'ya gecele
yin yü rü tü lm esine “isra” , oradan d a sem aya yü kseltilm esin e
“m i‘ra cMdenir.
O Allah'ın şanı ne yücedir ki kulu Muhammed’i gecenin bir kısmın
da, ayetlerimizin bir kısmım göstermek için Mescid-i Haram'dan,
etrafira mübarek kıldığımız Mesdd-iAksâ'ya yürüttü... (İsrâ, 17/1)
raz ed er ve “Sen dem ek göğe çık ıp A lla h İle sohbet ettin, Cen-
a la ya alırlard ı. O ysa b u ayetlerde;
I ■■ _ -u
-1 . - . J - ■ * ■ * . . - _____________________ M _________ 11 ■■ - ■ ■-»-■ İl» .!. V — ■
Bu şeh rin on larca İsm i vard ır. Ş eh rin İsm i çoğu n lu kla bu
şeh irdeki m abedin ism iyle özdeşieştlrilm iştlr, E sk i İbrani p a
raların da şeh rin ism i "Yerushalaylm " olarak geçer kİ. bu gün
, d e “Y eru şalin T olarak okunm aktadır. İbranlce "Şalim * A rap
ça "Selam " İle ayn ı kökten m üştak olup; ik isi de ban ş anla-'
m m gelm ektedir. G rekler zam anın da d a şeh re verilen lam ln
kökündeki b an ş anlam ı değişm edi. O n lar şehre "H lerosoly-
raa* ism in i verdiler. "Solym a* ön ceki İsim lerin deki gib i ban ş
an lam ın a geliyordu . “H lero" is e "ku tsal" dem ekti.11 Ö n celeri
"Şahm " k elim esi “yeru " gib i, "ü lke, şehir, yu rt" anlam larına
gelen kelim elerle tanılan arak söylen irken, daha son raları k e
lim e "k u tsal" anlam ına gelen kelim elerle tanılan arak söylen
m eye başlandı.
cadılar. Kubbeyi inşa ettiler, çok güzel bir yapı meydana geldi.
Orayı renkli mermerlerle döşediler. Oraya hizmetçiler tahsis etti
ler, çeşitli kokular, misk-ü amber ve safranları oraya saçtılar. Çok
masraf yapıyorlar, geceleyin kubbeyi ve mescidi buğurlarla tütsü
lüyorlardı. Altın ve gümüşten kandiller, altın ve gümüşten zincir
ler asarak orayı süslediler. Buhurları tütsüledikleri zaman, koku
su uzak mesafeden hissediliyordu. Burayı ziyaret eden bir kimse
dönüp memleketine vardığında kendisinden günlerce misk, tütsü
ve güzel kokular saçıyordu ve onun Mesdd-1 Aksâ’daki kayalığa
gittiği ve Kudüs'ten geldiği anlaşılıyordu. Meseld-1 Aksâ’da çok
sayıda hizmetçi ve kayyum vardı. O gün yeryüzünde ondan daha
güzel bir bina ve kayalığın üzerindeki kubbeden daha göz alıcı
bir kubbe yoktu, öyle kİ insanlar, Kabe'ye haccetmeye gitmeyip
oraya gelmeye başladılar. Hac mevsiminde ve diğer zamanlarda
Mesdd-1 Aksâ’dan başka bir yere gitmez oldular.
Abdülmelik vc adanılan, Meseid-i Aksâ’da ve kayalığın kubbesin
de ahirettekl manzaraları andıran yalancı işaretler ve alametler
koydu. Sırat köprüsünün. Cennet kapısının. Rasülullah’ın mü
barek ayağının ve Cehennem vadisinin tasvir ve resimlerini Mes
cid-i Akra'nın kapılarına ve birçok yerine yaptılar, Böylece insan
lar aldandılar. Bu aldanış zamanımıza kadar sürmüştür. Kısaca
diyeceğimiz şudur ki Beyt-i Makdts'teki kayalığın üzerine yapılan
kubbenin İnşaatı tamamlandığında, yeıyüzünde o kubbe kadar
güzel ve göz akçı başka bir kubbe yoktu. Oraya birçok taş, mü
cevher ve mozaik yerleştirdiler. Göz alıcı birçok şeyleri taktılar.34
26 Mehmet Durm uş. “Miraç İnancı Üzerine Bir Değerlendirme", İktibas D er
g isi http; //www. tsIamvehayat.com/5357.
27 Müslim, İman, 273, Ayrıca Tlrmizi ve Nesaî.
28 Namazın vakitlerini en iyi belirten ayet şudur: “ .. .B ir d e gü n eşin doğum u
v e batanından önce R a bbin i ham dederek teşbih et. Yine gecenin bazı saat
lerinde ve gündüzün beUi zam anlarında (nam az kılarak) O ’nun yüce zatau
an..." (T âhâ/130).
29 "G öklerde ve yerde bulunan her ş e y A lla h ’ındır. İçinizde olanı açığa vu rsa-
mz d a gizlemeniz d e Allah sizi onunla h esa ba çeker, sonra dilediğini bağış
lar, dilediğine azap eder. Allah her şe y e kadirdir.* (Bakara, 2/284) ayeti
İnince sahabeye çok ağır geldi, İçlerinden geçen her düşünceden sorumlu
olacaklarım sandılar, Allah'ın Elçlsl'ne gelip: Y a Resûlallah, namaz, oruç.
38 İslam 'ın Pavluslan U
32 İbn Kesir, Tefsir: 3/4-21; Hâ 2ln: 4/135 (nakleden Süleym an Ateş, K uran
A rış,).
33 Hadisçiler, rivayet ettikleri hadislerin ‘metin tenkidine" m aalesef pek
önem vermemişlerdir. Yani hadislerin ‘akla, bilime, K urana, fıtrata, m ü-
tevatlr sünnete ve ümmetin İcmaına," uygun olup olmadığım hiç dikkate
almamışlardır. Helkesin duyup bilm esi lâzım gelen olayları, yalnızca tek
bir kişinin rivayet etmesi, onların um urunda olmamıştır. O nlar metin
den ziyade rivayetlerin nakil kurallarına uygun olup olmadığına dikkat
etmişlerdir. B u yüzden hadlsçller için söylenen; "En-Nakkâl ke’l-bakkal/
Nakllcller bakkal gibidir" sözü m eşhurdur. Kendilerine geleni doğru m u
yanlış mı diye bakmaksızın satmışlardır.
34 et-T efsîn ı’l-hadîs: 3/217 (nakleden Süleyman Ateş, Kuron Ans.).
Mucize ve Keramet 41
Mesela isrâ gecesi nazil olan [İsrâ, 17/59) uBi2im sana mu
cizeler göndermemize engel olan şey ancak, önceki (m illetlerin)
onları yalanlanuş olmalarıdır.” ayetini ele alalım. Ayet apaçık,
Peygamberimize önceki peygamberlere verilen hissi m u cize!?
rin neden verilmediği, hatta niçin verilmediğini de belirtmek
tedir.
dir. Peygamberimizin
*- ^>1 „İM.. E
—**"' ■ ' "“
Sidretü’l-Münteha’da
"P™' L' “ “■
Cenâb-ı
^
Hakk’m
"3'~ -L'-r ””
cemalini kemlyetsiz, keyflyetsiz, halisiz ve perdesiz bir seklide
müşahede ettiğini İleri sürenler,47 Kur’an’daki Allah tasavvu
runu anlamaktan uzak, mistik hezeyanlar içinde olan kim-
selerdir.
yatkın
**
bir akim ürünüdür.
j*.—
Kur’an İslam'ında böyle
ar - ■
11 [
bir Allah
*, .. . ■ ..... — . ^ - T Vx, . . . r f . T« + . . L . — .............. ' - - - L . .. . ..
Oysa Cenâb-ı Hakk, asansör gibi bir vasıta ile yanına çı-
kılabUecek, son bir perdeden sonra makamına gülüp bizzat.
K era m et
Serrâc’a göre:
Peygamberlerden başkasının keramet/harikulâde hâl sahibi ol
ması caiz değildir. Ayet, mucize ve keramet bir ve aynı şeylerdir.
Velîden kerametin zuhurunu kabul etmek velî İle nebiyi aynı se
viyede ve eşit görmek anlam ına gelir. B u durum da nebi İle veli
arasında fark kalmaz, demektedir.
TmbüQehmellyiz.
Şefaat, Kur’an’da:
ye k âfid ir.1
U ydu rdu ğu nuz şefaatçilerin ken dilerin e h ayrı yok ki, size
olsun.
Allah şöyle seslenir; işte şimdi bize yapayalnız geldiniz, tıpkı sizi
Ûk yarattığımız gibi ve size verdiğimiz her şey i arkanızda bıraktı
nız. Sizin lehinize AUdh*a ortak koştuğunuz o şefaatçileriniz nere
de? Şimdi yanınızda göremiyoruz.,, Artık aranızdaki bütün bağlar
kopmuştur ve bütün eski dostlarınız sizi terk etmiştir, (EıVam/94)
O gün hiçbir dost dostunu sormaz... Birbirlerinin gözü önünde ola*
çoklan gün. Mücrim/suçtu o gün azaptan kurtulmak için öz evladı
nı fed a etmek isteyecek, eşini, kardeşini, kendisini himaye etmiş89
“Ö yle b ir gü n den korku n ki" ifad esi tüm in san ları için e
alm aktadır,
O gün herkes kazandığının knrşıhğtru bulur. O gün hiç haksızlık
yapılmaz, Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir ue onları o güne
karşı uyar kt -yürekler boğuiurmuşçasmar- gırtlağa dayanır. O gün
zalimler ne bir dost ne de bir sözü geçen şefaatçi bulacaklar. (M ü
m in/17-8)
Allah tam bir hakkaniyetle hükmeder. O'mmLa birlikte, O'nun be
risinde yalvardıkları ise hiçbir şey hakkında huJcüm veremezler.
Çünkü sadece Allah'tır, her şeyi işiten ve gören, (Mümin/20)
fa zla bu lu p ten k lsa t/ dam ping rica etsin ? M azlu m lar dünyada
k en dilerin e yapılan zu lü m le baş b aşa k alsın lar! Zalim lerden
h ak kın ı alam asm ? Z alim ler torp il ile işlerin i dü n yada çevir
d ik leri gib i orada d a çevirsin ler? H iç m ü m kü n m ü? H âşâl B in
defa H âşâ! A lla h d iled iğin i yapan» ku ral tanım az b ir hâkim (!)
Peygam ber de zalim lerin » katillerin » sapıkların avu katı (!)
îb n K esir gib i b ir h adisçin in şefaatle ilg ili top lad ığı h adis
lerin bü yü k b ir çoğu n lu ğu K ütüb-ü S itte dışın daki ikin ci s ın ıf
kayn ak lard an d ır.14
A yet; şefaa tçiler tarafın dan çarp ıtılarak “A lla h 'ın n ezdinde,
A lla h 'ta n ahd/söz alm ış olan ların dışın da kim se şefaa t ede
m ez." şek lin de çevrilm iştir. O ysa kim ; A lla h 11e şefaat ed ebil
m e h akkı konu su n da sözleşm e yapm ıştır? A yetin bağlam ın a
bakarsak; 77-8. ayetteki soru n u n cevab ı on ayet sonra, 87.
ayette verilm iştir. B u on b ir ayetlik pasaj özetle şu şekildedir:
“A yetlerim izi inkâr ed en , üstelik servet ve evla t b an a verilecek
tir, d iyen k im seyi görm edin m i? O kendisine g a ybm sırlarının
açıldığım mı düşünüyor, yok sa R ahm an olan AU ah ile bir a h d f
sözleşm e mi yapm ıştır? ...Onun m alı v e evla d ı bize kalacak, o
bize tek başın a gelecek , M uttakiler ise öyle m i? O nla r A lla h ’m
huzuruna elçiler/d eğ erli konuklar g ib i alınacaklar. M ücrim ler,
belki kendilerine şefa a t ed erler d iy e btrilertni ilah edindiler .
A hirette b u ilah lar/ şefaatçi zannettikleri kim seler onları terk
ed er...Ş irk gib i affedilm ez cürüm işleyen m ücrim leri sürüler
halinde ceh en n em e sü reriz . İşte o g ü n kim se şefaatle kurtu
lam az... A nca k a h d in e/İm a n sözleşm esin e sa d ık kalant salih
am el işleyen ler h a riç“ D evam ındaki ayetlerde de m ü şriklerin
“m elekleri A lla h 'ın kızlan* H ristiyan larm İsa'yı O 'n ıın oğlu "
dem ek su retiyle O 'n a evlat n ispet etm eleri* bu çocu k ların on
lara şefaat edeceği b ek len tileri kınanm akta, m elek ler de İsa
d a O 'nun huzu runda O 'n u n k u lla n olarak toplan acakları, bu
m ü şriklerin h er b iri de yan ın d a şefaatçisi filan olm aksızın k ı
yam et gü n ü tek b aşın a gelecek leri h ab er verilm ek ted ir.
lah’v ı karşısında tir tir titrerler O nlardan kim ‘Ben. d e A lla h 'ın
durum da bir tanrıyım* d erse onu ceh ennem le cezalandırırız.
Zalim leri (h em şefa a t hakkım kendinde gören küçük ilahları,
hem d e bunları şefaatçi edinen m üşrikleri) işte b iz böyle ceza
lan d ırın z ” (E nbiya/25-9)
Şefaat; hakka şah itlik eden lerin b ild ik leri gib i A lla h 'a a it
tir. O n lar kim in şefaate m a lik oldu ğu nu bilirler* O d a yaln ızca
A llah ’tır,
8- “ ...O 'nu n izni olm aksızın hiç kim se şefa a tçi olam az **/
(Yunus/3)
90 Ísíam 'ui Paviuslnn U
A yetin siyak ve sibakı: k â firlerin şefaa t bek len tisin i red d et
m ekte» bırak ın O n u n em ir ve tasarru fu n a m ü dahale edecek
b ir ila h olm asını, O nun katın d a ricası, şefaati kab u l ed ilen
b ir şefaa tçi b ile yok tu r şeklindedir,
Sizden bin kişi Allah'ın izniyle iki bin kişiyi tepeleyebilir. (E n fal/6 6)
Z aferler can ın ızı dişin ize takarak, erk ek ler gib i dövü şerek
kazanılır. S iz yin e de za feri ken din izden b ilm eyin dem ektir.
"...Ey n eb i! Btz sen i O rnun izniyle A lla h 'a çağıran bir d a vet-
ç l „ olarak gönderdik, ” {A hzab/46) Y a n i sen in d avet etm en b e
nim nam ım a/ adım adır. S en ken di b aşın a d avet İşine girişm iş
d eğilsin dem ektir.
K m ’a n ,J ^ b ir jr e r fe , m ü s ta k ilo la ra k şefaati İs p a ^ iç in b ^
bah is açm am ış, şefaat istem eyi teşvik etm em iş ve şefaat ta-
lebin de b u lu n a ca jd a f için tek b ir örn ek form gösterm em iştir*
A yrıca yu k a n d a verd iğim iz 8 a yette gelen bu şartlı ifad eler,
m eleklere dişi isim ler takan, on ların A lla h ’ın k ızla n oldu ğu
n a inanan, peygam berleri A lla h ın oğlu sayan H ristiyan lan ,
o n la rın şefaatlerin i dileyen, d in lerin i zan v e tem enni ü zerin e
K u ra n m ü şrikleri kın ayan pasajlard a gelm iştir* Ş efaat için
A lla h 'ın kim inle ah itleştiğin i, kim e izin vereceğin i ve kim in
sözü n den ra zı olacağım belirtm em iş, ü stelik şefaati A lla h 'ta
başlatıp, y in e on da b itirm iştir.
H z İsa'n ın h eyk eli pu t sayarak k ırd ırm ası ü zerin e, h eyk el
tıra şla r işsiz kalm ışlar, bu n u n ü zerin e İsa'n ın ve M eryem 'in
h eyk elin i yap m aya başladılar, H risü yan lar baştan bu n u n b ir
h ile oldu ğu n u fa rk ettiler ve b u pu tları kırdılar. Fakat h eyk el
tıra şla r öyle tatlı, öyle gü zel M eryem 'i, İsa'yı tasvir etm işlerd i
ki, b ir m ü ddet sonra kırm aya k ıyam ad ılar ve en son u n da k ili
seler pu tlardan /h eykellerden geçilm eyen pu th an elere döndü,
verilm em esi dü şü n ü lem ez (î) H ristlyan lık tald gib i tüm ^ygrgı-
lam a h ak kın ın on a d a verilm esi çok görü lm em eli (I) Peygam
berim izin H zT T ^ d a n ja ş a ğ ı kakm ası hig o la ra k şey nü? (!)
Peygam berim izin ölm ed iğin i İlk d efa A bdu llah îb n S ebe
denen Yah u di ortaya atm ıştır. Bu şerefsiz bü yü k dedesi A ziz
P avlu s’un H risü yan lığı İçten yık m ak için giriştiği m ü cadele
n in b ir ben zerin i, İslam ioplu m u n d a sergilem iştir. B aşardı
olm uş m u du r? M aalesef! O lm asaydı, M üslü m anlar b u h erife
İnanm azlar, K u r anca in an ırlardı. N iye bu k a d a r İn san P ey
gam berim izin ölm ediğine İn an ıyor k i?
A yette A llah şeh itleri “öldü rü len ler“ d iye n iteleyerek şeh it
lerin öldü ğü nü b izza t ken disi h ab er verm ekte, ne v a r ki, b iz k ö r
on lara "N âhak yere öldü, p isi pisin e gitti, ken din e ya zık etti
vs." şeklinde ölü dem em izi istem em ektedir.
A yetler b irb irlerlyle çarp ıştm lam az. A llah ; “tüm in san lar
için Ölüm lüdür" ifa d esin i ku llan m aktadır. Bunun h içb ir is tis
n ası yoktu r. Peygam b erim izin ölm ediğine inanm ak, K u r'an a
in an m am ak dem ektir.
H atta ken dilerin e “F lrk a-i N aciye (ku rtu şa erecek tek ûr-
ka)" gören, başkalarım Vehhabi, E h l-i S ünnet dü şm an ı ola
ra k n iteleyen b ir N ecat E hil va r k it sorm ayın gitsin ! B u n lar
K u ra n ’ın m ealin i oku m ayı b ile sakın calı bu lurlar, onun y e
rin e rab ıta-i ş e rif ve M ektu bât-ı R abban i hatm i yaparlar.
A d am ların şeyhleri, “sahlbu*z-2 a m an "lan ölm ez ki, Peygam
b er ölsün! A llah bu N aciyecilere necat ihsan eylesin !
Sünnî gelen eğe göre Ehl-1 B eyt’in kapsam ına Peygam be
rim izin eşleri, K ızı Patım a, dam adı Ali* toru n ları H aşan ve
H üseyin girer, S û iıler b u n lara Peygam berim izin günüm üze
kadar gelen “seyyid ve ş e r if den en tü m toru n ların ı da ilave
ederler! Ş iflere göre de Fatım a, A li ve bu n ların çocu kları H a
şan İle H ü seyin 'dir. Ş ifler Peygam ber’in sü lbü n den gelm eyen
leri (göbek b ağıyla on a b a ğlı olm ayan ları), h atta h an ım ı Hz.
Aişe’y i bile E hl-i B eyt’ten saym azlar. B ırak ın E h l-i B eyt’ten
saym ayı, etm edikleri kü fü r yoktu r!
38 Biz Ehl-i sünnet’e mensup kimseler sahabeyi udûl kabul ederiz. Onlara
\ ./ ta’n etmeyiz. Aslında bunu Şia'nın Hz. Ali'yi imamet/halifelik davasında
■X desteklemeyen sahabeye tan etmesi, sövmesi sebebiyle kabul etmişizdir.
Yani sahabeye yapılan saldırılardan onları korumak için ‘udûl/adaletli,
hatasızlık zırhıyla koruma kalkanı içine almışızdır, Yolma sahabe büsbü
tün masum değildir. İçlerinde içki içen, zina eden, hırsızhk yapan, hatta
mürted olup dininden dönen kimseler de vardır. Bütün bunlara rağmen
o güzide toplum, yeryüzündeld İnsanların en hayırlılarıdır.
110 İslam ’m Pavkıslan ü
39 Sönmez Kutlu, “Ehl-i Beyt Sembolik Kapitalinin Tarihi Süreç İçinde Se-
merelendlrÜraesl1', İs la m ly a t C. 3, Sayı3, s. 99-108-
112 İsla m 'ın Pm Auslan U
yık ayıp suyunu İçen b ile vardır* E lin i öpm ek için n eredeyse
yere sü rü n erek secde ed er va ziyette gitm eler, b u va ziyette h u
zu rdan çıkm alar sadece bu ca h illeri kü çü ltm em ekte, S ad at ı
K iram oldu ğu iddiasın da olan la ra d a h iç yataşm am aktadır.
Eğer, bu k im seler o P eyga m b erin toru n ları iseler onun gib i
m ü tevazi olm alılar. E l öptü rdü klerin den , el verd ik lerin d en
ya n lışla rın ı d ü zeltm elerin i istem eliler* ken d ilerin i yü celtm e
lerin i değil!
K u r’an ’da “M ü ham m ed” ism i d ört yerd e geçm ekte* dördü n
de de onun elçi oldu ğu vu rgu lan m aktadır. D aha b irçok yerd e
h ab er getiren/nebî* ark ad aşın ız/ sah ibü kü m * A lla h 'ın kulu/
abduhu diye oldu kça ya lın olarak zikredilm ektedir* K u r an da
Peygam berim izin tabiri caizse “resm i” adı ve ü nvanı kelim e-i
şeh adette geçtiği gib i “A lla h 'ın ku lu ve elç is rd ir. B u b ile onu n
“ku llu ğu n u ” ön celem esi bakım ın dan ön em li b ir m esajdır.
K aldı k i “A lla h ’ın R asu lü ” dışm da b ir isim le an ılacaksa Ona
en yakışan ve gerçeğin ta k en disi olan ifad e “M u h am m ed ü l-
Em in" olabilir. B u n dan dah a bü yü k b ir u nvan olab ilir m i?*41
A yrıca; “salât etm ek* ile “teslim olm ak* arasın da anlam
bakım ın dan zoru n lu b ir b ak ışım lılık ve tam am layıcılık olm ası
S ala t k elim esin in etim olojik kökü n den h areketle; A lla h 'ın
ve m eleklerin N ebi ye sa lâ t etm esi ve bizim de öyle yapm a
m ızın isten m esi şu dem ek olur: E y im an edenler! Peygam
berdin tu tu ştu rdu ğu iyilik, gü zellik, doğrulu k, h ak ve adalet
m eşalesin in sönm em esi için onu destekleyin . D estekleyin ki
daha b ir gü r yan sın . B u m eşale cih an ı aydın latsın. Bunun
için on u n getird iği din i ya şa yın ve yaşatın . K en di çağınıza,
m ekân ın ıza ve zam an ın ıza taşıyın k i onu desteklem iş /ona
sa lâ t etm iş olasın ız.44
“S a lli alâ" fiili (sa llı aleyh im ) şek lin de em ir k ip i olarak P ey
gam ber İçin de ku llan ılm aktadır. {Tevbe/103) M esela b u ra
daki salât etm e eylem in i, “salavat okum a" olarak tercü m e
edersek, “E y Peygam ber! O n lara sa la vâ t oku, Allahü m m e sa l
lı a la M uham m ed del” m an ası çık a r ki, b u kabu l edilem ez.
“S a lli a la " ifa d esin in geçtiği {A hzab/43,56 ve Tevbe/103) bu
ü ç ayeti b irlik te İn celediğim izde sa la t eylem inin, sadece P ey
gamberce has olm adığın ı, aksin e A lla h 'ın h er m ü m ine uygun
gördü ğü b ir fiil, b ir destek ve teşvik oldu ğu nu görürüz.
G erçekten de "yu sallû n a" fiil k ip i olm asın dan d ola yı y a p ıl
m ası İsten en işin b ir eylem olm ası gerekir, K ıraat/du a etm ek
değil! S alât eylem i; A llah 'ın , m elek lerin ve m ü m inlerin ortak
yapacağı b ir eylem olm alıd ır.46 S öz konu su ayet; "S a llı ala
deyiniz" diye em retm iyor. A ksin e “b ir İş yapm ayı" em rediyor.
B abam ız b ize “A n n en e yardım et!" dese, b iz de “A n n en e y a r
A lla h bize peygam b erin izi d estek leyin diyor, b iz ise “A lla -
hüm m e sallı a la M u h am m ed/A llah ’ım M u h a m m ed i sen des
tek le." diyoruz. A lla h bize, b iz ise “Sen destek le" diyoru z, Topu
b irb irim ize atıyoru z. B ir ga rip lik yok m u bu işte? Y ah u dfierin
M u sa'ya d ed iği gib i “H a d i s e n git, R a bbtn le birlikte savaşın .
B i2 şuracıkta oturacağız (duracağız.i." (M aide/24)
ir
len eği olsa yd ı elim izd ek i en esk i b elgeler bu nu bize göstere- ;
çekti.
Peki, Peygam berim izin arkadaşları, ona n asıl “salât” etm iş
ler, onu n asıl desteklem işlerdir? İsm i anıldığın da salavât çe
kerek m İ? Yoksa onu m alıyla ve canıyla destekleyerek, o n tittj
yarım da yer alarak, getirdiklerini uygulayarak, savaş m eydan
larında om uz om uza savaşarak, vu ru şarak m ı? Peygam ber e
“s a la r etm enin ne dem ek olduğunu, en İyi, savaş m eydanın
d a etrafın da etten du var örerek koru yan genç sah abeler veya
sü ikast yapılacağım bile b ile yatağın a yatan “A İT veya T a if ten
taşlanarak kovulduğu sırada önüne atlayarak taşlar ona değ
m esin diye kafası gözü ya n la n “Zeyd" açıklar. H epsi yan yana,
om uz om uza ona “arkadaş /sahabe* olm uştur. Y an i on lar sırt
larım Peygam ber e, Peygam ber de on lara dayam ıştır* A ra la rın
da sarsılm az b ir güven, dostlu k ve kardeşlik oluşm uştur,50
tim diyen, n asıl gid iyo r evlilik d iye h âl h a tır soran, h oş geld in
gözü m gel b u y m otu r diye y e r gösteren “arkadaş" b ir peygam
b. .er
..
olm alı* ■
O, kim seyi önü nde eğdirm edi. K im seye elin i öptürm edi.
K en d isi içeri girin ce kim seyi ayağa kaldırm adı. Y e m e n jia i.
dön en M u az b in C eb el yan ın a gelin ce secde edip eteklerin e
kapandı. Y akasın dan tu tu p k ald ırd ı ve sordu: “N e yap ıyor-
sun, bu ya p tığın n edir?" M iıa z "E y A lla h ın Resulü, Y em enide
Y ah u d i ve H ristiyan âü m lerinden gördüm . B irb irlerin i b öy
le selam lıyorlar, peygam berlerin selam lan m ası böyleym iş "
dedi. Ş öyle cevap verdi: “D ik d u r v e A lla h 'ın selam ı ve rah m etl
sen in le olsu n .“ de. “B izim selam lam am ız budur, on la r pey-
gam berierln e iftira atm ış." dedi.
Yoksa h erkesin de b ild iği gib i “Bu salât-ü selam lar h ü rm eti
ne, A lla h ’ım du am ızı k ab u l et, şu şu h acetim izi gid er,” diye m İ
yapıyoru z? D aha n et söyleyelim . “O nun aracılığıyla Sen den
İstiyorum .” d em iyor m u yuz? D urum bü tü n çıp la k lığı ile böyle
ise, bu İslam ’a m u vafık m ıd ır?
gibi pek çok h adiste salât-ü selam em red ilm ek ted ir.
52 Bu sözün hadis olmadığım, mevzu olduğunu, ama mana olarak doğru ol-
y duğunu söyleyen Gülen, burada İse “kudsi badis" diyebilmektedir. Mevzu
\ olan bir söze hadis demek bile günah İken, kudsi hadis (manası Allah'tan,
sözleri Peygamber'den olan hadis) nasıl diyebiliyor anlaşılır gibi değili
126 İslam'ın Pavtuslan ZT
B izdeki b u şalâvat k ıU tü r ü ^
rat adlı toteb m ve bu n u n h a lk arasın daki K ara D a vu d ism iyle
m eşhur şerh i gibi k ita p la rın bü yü k etk isi olm u ştu r * Bu k ita
b ın m ü ellifi Süleym an el- C ezû îi abdest alm ak için b ir kuy u ba-
şm a va n r. F a k a f k u yu d a n su çıkartm ak iç in b ir a let bu lam az.
U zaktan b ir k ız çocuğu onu izlem ektedir. K ızım ız şeyhim izin
yan ın a varır, ku yu ya tü kü rü r, t ı^ ı^ ğ ü n ü n b erek etiyle ku yu
su yla dolu p taşar ve şeyh im iz de abdestin i alır* Ş eyh im iz ş a
şırm ıştır! K ıza bu yü k sek m anevi m ertebelere n asıl u la ştığın ı
sorar* Bu k ızcağız d a salâvat oku m akla u laştığın ı söyler* Bu-
hun ü zerine şeyh im iz bü tü n sa lâ va tlan top layıp yazar* Kim
Feth u llah G ülen, E zeli N u r kitabın da, önce gaybı A llah 'tan
başka k im sen in bilem eyeceğin i, -b u n a P eyga m b erin de dâh il
oldu ğu nu sö yleyerek - ilg ili ayetleri sıralar, sonra d a tü m bu
a yetleri yalan larcasm a şu n ları söyler:
A lşe annem ize göne b iri fen a h âld e A lla h ’a iftira etm ekte
dir, B elk i de Peygam berdin koyn u n da yaşayan A işe armeilÜZ
Fethullah H oca k a d a r Peygam ber İ tanıyam am ıştır!
O A llah : A llâm u ’l-ğu yû b'du r. B iz İse O’n u n b ize b ild ird iği
kadar bileb iliriz. G aybı konuşm ayı, ila h lık id d ia sın d a bu lu n
m ak la b ir tutarız. G aybı b ild ik lerin i söyleyen leri, gaybdan b il
g ile r öğrenm ek için ku lak kab artan ları da “taşlan an şeytan
lar” olarak görürüz.
M evlit tören leri M ısır d a Ş iî-F a tım ıler dönem inde k u tla n
m aya başlam ıştır. S û n n ıler ilk b aşlard a pek ra ğb et gö ster
m ezlerdi. S ü n n î dü n yasın da ilk m evlit tören leri tekke-zaviye-
lerde sû fıler tarafın d an b a şla tıld ığı görü lü r.02
M evlit, “S eyyid -i K âin at/K âin atın E fen d isi” olan Hz, M u-
ham m ed M u stafa’y a sa la vâ t ile başlar. D akika bir, go l bir!
“Seyyid-i K âin at/Â lem lerin E fen disi” olarak tesm iye edilen
peygam ber İslam peygam beri değildir. T an rılaştırılan , İslam
İle bağı olm ayan b ir d in in peygam beridir. Â lem lerin Rabbi,
Efendisi A lla h ’tır. M uham m ed ise onun ku lu ve elçisid ir. B i
zim gibi ölüm lü b ir beşerdir.
Gel* Habibim ben sana âşık olmuşam* Cümle halkı sana bende
kılmışam.
M evlidi oku yan hiçb ir H oca E fendi, din leyen h içb ir M ûs-
lüm an Bana gü n âh değm edi diyem ez. H epsi bu elfa z-ı k ü f
rü sÖ yledigTveya din led iği İçin m esu ldü r. Z ira b u n lara rıza
gösterm ek bile ayn ı şeydir. M evlit okum anın, din lem enin ve
oku tm anın din î hükm ü için verilen fetva oldu kça h afif, biraz
d a espirilidlr. "O kuya n p arasını, din leyen şekerin i, ok u tan
da havasım alır," Zava llıjşam an e M ûslum am m evlit okutup,
ölm ü şlerin e sevap gönderm eyi u m ar. M evlith an lar da "kah-
ro la sı han ede evlad -u lya l var" deyip d ü n ^ aJ ^ toglam aı der-
din dedirler. A lla h aşkından, peygam ber sevdasm dan^ gazel
İn san oğlu n asıl olu r da A llah h akkın da can ının çek tiği gibi,
keyfe m â yeşâ / d iled iği gib i konu şm aya cesaret edebilir? O ysa
Allah k en disi h akkın da b ilgisizce kon u şm ayı yasaklar, “ ^-A l
lah'tan ba şk a sın a Üahhk yakıştırmanızı, bilm ediğiniz ş e y i A l
lah'a izafe etm enizi (yakıştırm anızı} ya sa k la m ıştır” (A raf/33)
“¿Buna rağm en} nice insan herhangi bir bilgiye dayanm aksızın
A llah hakkında tartışmakta, azguı şeytanın p eşin e takılmak-
ta d ır” (H ac/3) “(H â l bo y leyk en) İnsanlar içerisinden her hangi
bir bilgiye, rehbere v e ilahı kitaba dayanm aksızın tartışan kim
seler çıkabilm ektedir” (H ac/8) A m a gel gö r ki, A llah h akkın da
neler n eler uydurm uşlar, O 'nu m asalların ın figü ran ı ya p m ış
lar, Y u n an lılard an in tih al ettik leri teo riler İle su dû ra/dogum a
m ahkûm etm işler, h iç bilin m eyen isim lerle tesm iye etm işler,
canlarının çektiği gib i b ir ila h icad ve im al etm işlerdir. Bu
tanrıyı ken di kafasın a göre dizayn ed eb ilecek k a d a r cü retk âr
olan kim seler, A lla h 'ı edilgen, p a s if hâle getirip, O n u n arşın a
140 /sk u rfm P au fu s ió n J7
şeye açm am alıdır. A lıp verd iği n efeslerden b ir tan esin i bile
şeyh in den gizlerse, b eraberlik hakkına h ıyan et etm iş olur.
Ş eyh in in söyled ik lerin e h erh an gi b ir m u h alefeti olursa, d er
h al onu İtira f etm eli, uygu n göreceği h erh an gi b ir cezaya tam
teslim olm alıdır. M ü ritlerin h ataların ı şeyh lerin bağışlam ası
doğru değildir. Ç ünkü bu* A lla h ’ın h akların ı gözetm em ektir*1
* P eyga m b eri, A li’y i vey a şeyh leri ilah laştıran lar. Ö zel
lik le P ey g a m b eri in san ü stü b ir va rlık gib i gösteren,
onun ölm ediğini, h a tta evren in onun için, ondan/
on u n n u ru n dan ya ratıld ığın ı söyleyen ler,
* A llah 'ın , k âin atın id aresin i gavslarla, ku tu blarla, in-
san -ı k â m illerle, H ızır’la p aylaştığım söyleyen, yetk isi
n i evliyalara devrettiğin i söyleyen evliya kü ltü ,
* D ini k an aat ön derlerin in h er sözünü din in tartışılm az
d oğru lan gib i kabu l etm ek, on ları yan ılm az bilm ek,
* Ö lm ü şlerden , k a b ir ve tü rb elerd en m edet um m ak, d i
lek ve istek lerin i on lar va sıta sıyla A lla h ’a arz etm ek,
on ları a racı ve şefaatçi yapm ak, vs, gib i pek çok şey
din de gu lû vdü r, sapm adır,2
A llah son peygam beri va sıta sıyla H rlstiyan lara şu tek lifi
yaptı* B iz de H ristiyan laşan M ü slü m an lara aynı tek lifi y a p ı
yoru z: “E y Kitap Ehli! Sizinle bizim aram ızdaki şu ortak ilkeye
gelin: A lla h ta n ba şk a sın a kulluk etm eyelim O nd a n ba şk a hiç
bir ş e y e /k im s e y e iîahhk içerm eyelim /ulühiyetten h isse a y ır
m ayalım . A lla h 'm yanı sıra bazım ız b azım ızı ra bler/efen d iler
e d in m e y e s in * (A l-i İm ran/64)
îî İsfehani, Müfredat
158 İslam'ın ftauüislan M
zatı yerin e b u n ların cem allerin in seyred ild iği (I) kim selerdir.
Eh şeyh ler bu kadar yü celtild ik ten sonra* Peygam ber de Al*
la lım â şık olduğu, h ab ibu llah (A lla h 'ın sevgilisi), m ahbub-u
Kibriya (azam et sah ib i olan A lla h 'ın sevdiği) olm ası çok görü l
m em eli (!) B undan son ra da bu m ahbu b'u n m a’buda dönü ş
m esi çok zo r değildir. Ş irk in esası d a bu tarz m u habbettir.
B ırakın, A lla h 'ın k u lların a âşık olm ayı, A lla h ’a bile âşık
olunm az, ilk sû fîlerde A lla h korku su ve A lla h sevgisi/m u hab-
beti vardır," İşler iyice"çığırm d an çıktıktan son ra “A lla h askı”
ortalarda dolaşm aya başlam ıştır. D aha önceleri im an; İlim
ve m arffet^ağırE W lken 7 bu n d an sonra aşk m etafiziği ü zerine
km u lm ü şfü n "B u T çok tip ik H ristiyan tasavvu fu n da da olan
bir unsurdur. A lla h â k ıîla bilin em ez, iİim le bulunam az, Q an
cak aşk Üe bu lu n ab ilir ve b ilin eb ilir, derler.
A rtık âşık lar ne söyleseler m azu rdu rlar (!) Ç ünkü aşk sa r
hoşudurlar! A lla h ’a k a rşı edepsizliklerin de de bu aşkın rolü
vardır. D erler ki: K endine â şık olunan A llah/m aşu k, ken disi-
160 İs la m 'ın A u rîu s la rt
K u lu n A lla h 'ı sevm esi, O ’n a ita at etm esi, rıza sın ı k azan
m aya çalışm ası, gazabım celb edecek am ellerden sakın m ası
dır, A lla h ’ın ku lu n u sevm esi ise; on u evren de en ü stü n varlık '
olarak yaratm ası, sonsu z ikram da bu lu nm ası, ken disin e şü k
reden m u ti k u llarım m ü kâfatlan dırm asıdır. O n lardan ve d e
I
Allah Aşkı
"S evgili ve aşk” k elim eleri yıp ra tılm ış ve dejen ere ed ilm iş
kavram lardan dır. B u tü r ya n lış an laşılacak k elim elerin k u lla
n ılm asın ı K u r an yasaklar, "E y im an ed en leri *ra m a * d em eyim
'u n zu m â * d eyin ,” (B a k a ra/ 104) K u r’an, Peygam berim iz için ,
on u kü çü k dü şü rücü b ir anlam da söylenm e İh tim ali olan
kelim eyi, ya n lış an laşılm ayacak am a doğru şek ild e m eram ı
an latacak b ir başka kelim e k u llan arak d eğiştirm elerin i em
reder, Yan i, başk aların ın fa rk lı ve olu m su z anlam çık arab ile
cek leri ifad elerin ku llan ılm asın ı yasaklar. S evgili ve aşk k e li
m eleri de işte "râın â” k elim esi gib i fa rk lı anlam a çekü ebilecek
tarzda k irletilm iş b irer terim dirler, İk i İnsanın karşılık lı iliş
k ilerin i an latan ve cin selliği çağrıştıran kelim elerdir. Tevh id in
özü, A lla h ’ın şan ına yakışm ayacak h er tü rlü özellik ten uzak
şekilde. O n u h içb ir ya ratığa ben zetm em ek ve ya ratık la ra a it
zaaftan ona n isp et etm em ek ve O na h içb ir şeyi o rta k koşm a-
inaktır, A lla h ’ın isim ve sıfa tla n b ellid ir. B u isim ve sıfatlar
A lla h ’ı ta v s if etm eye kâfidir,
Aşkı; “n efsin kendisine zarar veren şeyi sevm esidir* diye ta
rif eden tbn Teym iyye ye göre aşk; ru h î ve kalbi b ir hastalıktır.
Beden üzerindeki tesiri arttıkça cism ani b ir h astalığa d a d ö
nüşebilir. Kendini aşka kaptıran hüsrana uğrar. A şk b ir irâde
bozulduğu ve hastalığıdır. Aşkı, m aşuku tasavvu r etm ekten
hâsıl olan m ahayyile bozuklu ğu olarak gören ler de vardır. A şk
bir kem al h âli olm adığı için A llah ’ın vasfı değildir. A llah âşık-
lir veya m aşu ktu r denem ez. B u durum da kulun A llah sevgi
ni ancak m uhabbet diye adlandırılabilir, tbn Teym iyye beşeri
ıışka da şiddetle karşı çıkm ıştır. Zira aşk, önce kişinin dinini
ve nam usunu, sonra aklım ve sıhhatini tahrip eder. O na göre
kalp A llah ’ı sevm ek için yaratıldığından O ’ndan başkasını ka-
yıtsız-şartsız olarak sevem ez. A llah ’ı ih lâsla sevdiği için Hz. Yû -
168 İslam 'ın Pavhıskm i
ı
A lla h 'ın ya sa k la d ığı şey, A lla h 'ın tak d iri değildir. A llah ,
m asu m b ir can a k ıym a yı yasaklam ıştır* A lla h b îr şeyi ayetiyle
yasaklayıp, ievh -i m ah fu zda o şeyi k u lların a k a d er kılm az.
Yağm urun sem adan b elli b ir ölçüde “bl kaderihâ" indirilm esi-
d ir ^ i r '^miktar ” tu z deriz, Ubu kadar yeter” deriz. H er ik i keh^
m e de “k ad er” den türetilm iştir. Kadere im an; kâin at kitabın ı
oknyup, doğayı keşfetm ek ve orada geçerli olan fizik, k im ya,
b îy ö lp iiy a sa la n n a tab i olm ak ve onlardan yararlanm akfarî
A lla h 'ta n dır; ba şın ıza g e len her kötülük d e kendinizdendir ."
(Nlsa/79) İnsan» A lla h 'ın İsted iği gibi, kötü lü k leri ken din den
b ilm eli M, soru m lu lu ktan kaçm asın. İy ilik leri A lla h 'ta n b ilm e
li ki, m ağru r olm asın .
iyin in A lla h 'ta n kötü n ü n ise n efisten olm ası esası; iyiliği
A lla h ’ın, kötü lü ğü ise n efsin telk in ettiğin i ortaya koym ak ta
dır, iy ilik v e kötülü k, in sanın h ü r iradesi ile işled iği fiille r n e
ticesin d e ortaya çıkm aktadır* K ur’an b aştan sona bu h akikati
ifade eden ayetlerle doludur,
H idayet A lla h ’tan, d alâlet in san ın ken disin den dir, A llah
k im sen in sapm asını dilem ez* A llah sapm ayı d ileyen in sap-
m asın a İzin verir* *AU ah yold a n sapm ışlardan ba şk a sın ı sa p
tırmaz, (B akara/26) Y in e A lla h zalim leri, yalancıları* h addi
aşanla rı sap tırd ığın ı kitabın da bildirir* can ının çek tiğin i d e
ğili “A üah d ileyen kim senin sapm asını diler , kendisine uönehen
kims e y i ise d oğru yola yön eltir* (R aTd/27)
H idayet, A lla h ’ın reh b erliğid ir. A llah k u lların a verd iği fıtra t
ve a k ılla ve in d ird iği va h iyle reh b erlik yapm ıştır, A llah bü tü n
bu n larla k u lu n a doğru y o l reh b erliği yapm ışken, n asıl o lu r
da doğru yold an saptırm a (dalâlet) A lla h ’a n ispet edilebilir?
Bu, b ir ism i de “el-H âd ı” (h idayet edici) olan A lla h ’a iftira olur.
D alalet, zulüm dür. A lla h ’ın in sanı sap tırd ığın ı söylem ek, A l
la h ’ın insan a zu lm ettiğin i söylem ektir. Bu A lla h ’a b û vû k if
tiradır. “ O nlara zulm ed en B iz değiliz, fa k a t a sıl onlar kendi
kendilerine zu lm ed iyorla r” (Zuhruf/76)
K ader problem i ile yakın dan ilg ili olan b ir d iğer konu da
ku lu n fiilin in ya ra tıcısı olup-olm am ası m eselesidir. Bu ta r
tışm an ın tem elin de “yaratm a* k elim esin e yü klen en değişik
an lam lar yatm aktadır. İn san ın yaptıkların dan soru m lu o l
du ğu gerçeğin d en h areketle M u te zile “k u l fiilin in ya ra tıcısı
d ır” görü şü n ü benim sem işti, M âtu ridî’y e göre de kula, fiilin in
ya ratıcısı denem ez, M âtu ridîler, fiild e ku lu n sorum luluğunu
ortaya koym ak için, ira d e-i cü z iyyeye ağırlık verm iş, cü z i
irad en in m ah lû k olm adığım ileri sü rm üşlerdir. O n lara göre
irad e-i cü ziye itib arî/san al b ir şeydir. H akiki vü cu du yoktu r.
Bu yü zden irad e-i cü ziye yaratılm am ış derler. “H er şeyi A lla h
yaratır, cü zî irade de b ir şeydir. Ö yleyse onu da A llah y a ra tır.”
diyen EşarÜerden bu u facık fark la ayrılm ış olurlar,
E şarîlere göre k u lla rın irad elerin i b ile A llah yaratm ıştır.
K işi A lla h dilem edikçe dileyem ez! İslam dü n yasın da en çok
ta ra fta rı olan koca E ş’ari: ’’K u llar fiillerin d e hür, İh tiyarların
da (seçim lerin de) m ecbu rdu r,” diyebilm iştir.
K u r’an, “yaratm a" kelim esin i A lla h ’tan başka va rlık la r için
de ku llanm aktadır; M a id e / llO ’de H z. İsa’ya h itaben “ ...sen
iznim le , çam urdan kuş gibi bir ş e y yaratm ış , on a üjlem iştin
d e iznim le kuş olm uştu..." A nkebu t/ 17 de “ ...a slı olm ayan sö z
ler ya ra tıyorsunuz ..." M ü tnin u n / 14 t e "Yaratanlasın en g ü zeli
olan A llah ne u lu d u r" Safta!/ 125’te ise, “ Yaratan ların en g ü
zeli olan A U a h t bırakıp d a B a a l putu n a mı ta p ıyorsu n u zr bu y-
ru lm uştu r. G örü lü yor ki, K u r’an A lla h 'ın dışın da yaratm ayı
Cahlliyye'nln Kader Anlayışı**. 181
M u tezile ile çok sert tartışm alara giren Fah reddîn Râzı,
(E n a m / 133) ayetin in tefsirin d e bu h ak ikati itira f etm ek zo
ru n d a k a lır ve der ki:
Yan i A lla h ’ın ezeli ilm ine* sonsu z ku dretine ya p ıla n a şı
rı vurgu* insicam dan* dengeden, in saftan u zak laştı ve h ak
tan bü sbü tü n koptu* Y apılm ası gereken bu isim lerin A lla h 'ın
ad alet ve hikm et sah ib i olm asın ı dikkate ala ra k okum aktı* A l-
ja h h er şeye kadirdir* A m en n al Lâkin O hâkim d ir de h er şeyi
b ir h lkm ete, b ir gayeye m ebrd o la r a k yapar^ abes İş yapm az!
A lla h 'ın İlm i h er şeyi kuşatm ıştır* A m en n a! Lâkin O, kim sen in
, ~' M ^ ıJT» İl' ---- P M -» ■■■^ ■ — I» I- , |M
10 Râzî. Me/öfîh V* 155, nak, Mahmut Ay, “İşarı Tefsiri Yeniden Düşün
mek"* İÜ tF D , 2011/24* 103-48.
CahiUyye’nln Kader Anlayışı.., 183
İnsan h er şeyi A lla h 'ın d ilem esi ve takdir etm esi İle yapm ış
olu rsa , n iye sonsu za k ad ar cen n et y a d a cehennem de kalsın ?
12 Ahmet Akbulut, AGahrur Tbfaiiri, Kulun Tedbiri Diri Öğretiminde Yeni Ydfc-
loştmJor, MEB, s, 124.
186 İslam 'ın Pavkıskm U
B ir E m evî fitn esi ola n b u k a d ercilik /fa ta lizm /ceb riye b elâ
sı en bariz, en m ü frit şek liyle tasavvu fta bulunur*
M ekkeli m üşrikler, A llah 'a ortak koşm alarım A llah 'ın dile
m esine, dolayısıyla rızasın a bağlam aktaydılar. Yani, şirk kötü
b ir şey olsaydı* A llah onu bize takdir etmezdi* şirk koşm am ız
bizim kaderim iz olm azdı diyorlardı* Y in e b izi yaşatan ve öldü
ren ancak “detır/zam andır" diyen b ir dehriyyûn taifesi de vardı*
flllâ b olm ası, h er şeyin O ndan geld iğin e İn anm ası gerekir-
K işi kaderin e teslim olm alı, O n a tevek kü l etm elidir- N asıl
olsa h er şeyi A lla h yaratm akta! in san ın fiillerin i /eylem lerin i
bile- K işilerin kâfir, m ü m in olm asın ı d ileyen O! H idayet de
O ’ndan, d alalet del M ü lk O ’nun, isted iğin i yapar.
G örü ldü ğü gibi, söz kon u su ayetlerde kon u şan lar Aziz,
h an ım ı ve d iğer kadın lardır.
3 Aslında bu kadim bir IsralloğuUan geleneğidir, Gûya Lût (as) kızlarıyla zina
etmiş, Mısır'dan çıkarken Musa (as) anlara hırsızlık yapmalarını tavsiye et
miştir. Bunlar aslında Yahudi din bilginlerinin yaptıkları azgınlıkları meşru
laştırmak. İçin başvurdukları hileler. Peygamberlere yaptıkları İftiralardır.
192 İslam 'ın P a vk tsla n H
* “Zihin, düşünce":
Onların nefislerine işleyecek söz söyle. (Enfal/72)5
* "Kalp, kalpler*, [insanm b en liği) anlam ında: “Biliniz ki
nefislerinizde olan ı bilir." (B akara/35) B u ayet
“A ila h o n la n n kalplerinde oia m biU r." (N isa/64) ayetiyle
aynı anlam a gelir. Ç ünkü K u ra n ’d a k alp düşüncenin,
akletm enin m erkezidir.
Ben nefsimi temize çdamruyontm. kalbim/gördüm günahı arzula
madı diyemem. (Yusuf/53)*
0> U1
N efsin içerd iği tüm bu an lam lar ya; in san ın akıl, şu u r gib i
görü n m eyen yön ü n ü vey a in san ın beden gib i görü n en yön ü
n ü y a d a hased* şehvet, cim rilik vs* gib i in sanın davran ışları,
alışk an lık ları n eden iyle k azan d ığı ahlaki yön ü n ü içerm ek te
dir* Bu son şek liyle n efs kelim esi; tam am en m anevi an lam
da in san ın içgüdü m ekanizm asını* fizyo-p sik olojik ve sosyo-
p sik olojik diye n itelen d irilen bü tü n eğilim lerin i kapsayacak
şekilde, “kalp, düşünce m erk ezi/zih in ve in san ın iç dü n yası
anlam ında k u llan ılm ıştır.7 i ;
Nefe kelim esinin birçok anlam ı olm akla birlikte bu nlar b ir
birine zıt şeyler değildir* A yn ı h akikatin fark lı anlatım larıdır*
Kübik b ir nesnenin altı farklı yü zü olm ası gibi, bazen b ir h ak i
katin birden çok tarifi olabilir* İslam ’d a m adde-m ana» beden-
ruh ikilem i, ayın ım yoktur* B u n laFisIam ^ışıTelsefelerden ithal
şeylerdir* Y apılan iş kısaca K u ra rid a k i kelim elerin ken di o ri
jin allik lerin d en koparılıp başka anlam lar yüklem ek, yen i kav
ram lar oluşturm aktır* Yan i önce t^ riT m rg ü la m n "hatm ithal
edilir* sonra k a yn a k aranır. Bulunam azsa dinî m etin ler tevil
edilir. T ab iî k i bu kitaba uym ak değil, kitabına uydurm aktın
Şahsi görüşünü eksen alıp, din î m etinleri çarpıtm aktır*
urunudur.
siye etm ez. Tam aksine bu rası; A lla h 'ın irad esin in insan eliyle
t i ----------- --- — — — ------------ ----------- - , ı ..........— — —
Bunla m ı n efis terb iyesi yön tem iyle n efislerin i tezk iye et-
ü M e rt/ a m d ırd ^ a rıJ ıik â y e s i de doğru değildir. Y ılla rca çek-
tik leri b ıy k a d a r çllelere rağm en en sonu n da h âşâ A lla h olduk-
la n n ı id d ia ed ecek kadar en a n lyetleri/n efisleri firavu n laşır,
"K ainatın yön etim in e lş tlra k ettik lerin i söyleyebilecek kadgyr_
edepsizledirler. Y a n i b ırak ın başkaların ın n efis terb îyelerfiıd e
yardım cı olm ayı, ken di n efislerin i Ü ah laştin îıışlardır, Y a n i ke-
lin m erheırii öTsat^once k en d i b aşın a çalar m isali!
İslam 'ın h içbir eksiği yok tu r ki, onu oradan buradan top
lanan, ne olduğu bilinm eyen felsefelerin m etotlarıyla takviye
edelim ! İslam 'ı doğru anlam ayan nefsini tezkiye etse ne olur?
Etm ese ne olur? Tevhid'den u zaklaştıktan sonra, n efsi azdır
san ne yazar? Terbiye etsen ne yazar? Sadece ahlaklı kâfir,
200 İslam 'ın Pavktskm II
Ruh hakkm daki tartışm aların İlk ortaya çıkışı* b izza t nas-
larm /din i m etin lerin an laşılm ası ve yoru m lan m asın dan m ı
kayn aklan m ıştır: yoksa Yu n an felsefesiyle k arşılaşılın ca m ı
b aşlam ıştır? Çünkü; İlk dönem eserlerin in m eseleyi ele alış
ta rzı ile, son rakilerin problem e bakış ta rzı k arşılaştırıld ığın
da, araların da önem li fa rk lılık la r bu lu n du ğu görü lm ektedir.
K u r’an ’ın h içb ir yerin d e "in san ru h u ndan " bah sed ilm e
m iştir, M üslüm an dü şü n ü rlerin ru h a yü k led ik leri an lam
lar, K u r an ı değil, daha çok kadim kü ltü rlerden tevarü s e t
m iş bilgilere dayanm aktadır. Y ab an cı k ü ltü r ve felsefelerd ek i
ru h -n efs telak k ileri gerek felsefeyle, gerekse h alk in an çları
k an alıyla b ize geçm iştir, B öylece filozofla rım ız “ru h u n va rlı
ğın ı" tem el b ir ilk e olarak kabu l etm işler ve din î m etin leri bu
ilkeye göre yoru m lam ışlardır. B u kon u da araştırm aları olan
M eh m et D a lk ılıç11 gib i u zm anlara göre kadim k ü ltü rlerin ve
felsefelerin İslam m ezh epleri için d e etk isin i h â lâ can lı olarak
devam etm ektedir. B unun en açık kan ıtı; söz konusu b u ruh
anlayışıdır,
9 Mehmet Dalkılıç, HRuh Bir Gayb Problemi midir?"* Kuran ve Tefsir Araş-
trnnatan*VI, İSAV/2004, s, 253-64.
10 Mehmet Dalkılıç, İslam Mezheplerimle Ruh, s. 224-37,
11 Mehmet Dalkılıç, İslam Mezheplerinde Ruh, tz Yay. 2004/İst.
Nefs, Ruh, Ruhanlyet, Sekerât-ı Mevt 203
R uhun bağım sız b ir cevh er olup olm adığı tartışm asın ı İlah î
d in lerin teolojisin i in celeyip b aktığım ızd a ru h im beden den
a yrı b ir cevh er oldu ğu n a d a ir n et b ilg iler bu lam am aktayız.
D in î m etin lerden elde ettiğim iz veriler d ü alist (İki cevh erci) b ir
in an cı bizlere dayatm adığı ortadadır! Şim di Tevrat, In cil ve
K u r an da geçen ve genelde, m addeye can verdiğin e inanılan,
sezilgen, m addi olm ayan, la tif cevher, “ru h ” olarak anlaşılan
kelim elere b ir g ö z atalım ;
* '' iJl
Aüdh, ölüm azımda nefisleri/cazdan aUr. ölmeyenleri de uyktûann'
da; sonra ölümüne hükmettiğini yarımda tutar, diğerlerini de belit
bir süreye kadar salıverir. (Zümer/42)
Oysa: ölm eyen kim selerin n efislerin in / can laru ıın/ru h la-
n n u yku da alın m ası hem akla, h em bilim e, hem de K u r an a
Nefs, Ruh, Ruhanlyet* Sekerât-ı Mevt 211
İstem eye yılla rca İç İçe yaşam ış beden im izden ayrıld ığın ı dü
şünür. O ysa Ölen n efs/kişidir. Ç ıkıp-giden , candır! S on a eren
can lılık tır! K u r’an; İnsanın ru hu nu n alın d ığın ı değil, canının
a lın d ığın ı b elirtir. “H er nefis ölüm ü tadıcıdır" (A n kebu l/57)
uA lla h eceli g elen hiçbir nefsin Ölümünü ertelem ez* (M ünafl-
k u n / 11) “E y itm inana erm iş nefist d ön rabbineT (Fecr/27) “N e
fislerinizi çıkarın/canlarınızı uerirL..”(E nam /93) “Allah onların
kâfir olarak nefislerini/ canlarım alm ak istiy o r" fJevbe/55)
N efs kelim esin in; n efes alm aktan tü rediği ve nefes alan
k işi an lam ına geld iği kabu l ed ilir ve “en fü s/n efîsler/can -
lar” ve “n ü fu s/İn san lar” gib i ik i çoğu lu vard ır. N efs kelim esi
K ur’an ’d a h içb ir yerde m elek ler için ku llan ılm am ıştır, N efs;
kişi, şahıs, beden ve can gib i an lam lara gelir. M ü ennes/di-
şiTdir. R u h ise; m üzekker/eriTdir. K u r an ın h içb ir yerin d e
ru h kelim esin in çoğu lu “ervah /ru h lar" y a d a “ru h lar âlem i”
olarak ku llanılm am ıştır. E ğer ru h bizim an ladığım ız anlam ı
ih tiva etseydi, “ru h lar" ifad esi de geçecekti.
K u r’an ’d a ruh:
■I J
la M eryem 'in İsa'ya (as) ham ile kalm ası kastedilm iştir. Bakire
M eryem 'e, A llah 'ın ruhu/C ebrail, düzgün b ir İnsan suretinde
görünm üş, ona dokunm aksızm A llah 'ın em rini yerin e getir
m iştir. Â dem ’e "Ruhumdan üfledim .” (Hicr/29) ayetiyle, R u h/
C ebrail vasıtasıyla ona h ayat verdim şeklinde anlaşılm alıdır.24
Yoksa bizzat A llah 'ın kendi zatından b ir ruh/ilahı nefha üfle
m esi söz konusu olur. Ö yle olu rsa insan O ’n dan olu r ve O olur.
Ruhun eb ed iliği İslam 'ın değil, İslam d ışı k ü ltü rlerden b ize
tevarü s etm iştir. E n ilkel, pagan top lam lardan ! Ruh in a n a
reen k am asyon , tenasüh gibi in an çları doğurm uştur. İn san da
A lla h 'ta n b ir parça oldu ğu n a d a ir ü ıa n çt in san ları ta n rılaştır
m aya gid en yolu n kapışım açm ıştır. R u h çu lu k/A nim izm en
ilk el din lerdendir. Ş irk, ölm ü şlerin ru h u yla tem asa geçm ek,
on lardan faydalan m ak y a da zararların dan koru n m ak ü zeri
ne b in a edilm iştir.
Nefs, Ruh, R uhaulyet Sekerat-ı Mevt 221
İn san ların öldü kten sonra d a ru h lar va sıta sıyla va rlık la rla
n ı sü rdü receği in an cı a tala r ve ölü lere ibadeti beraberin de g e
tirm iştir, D aha sonraları d a tüm tab iatın ru h larla dolu o ld u
ğu n u dü şü nm eye başlam ış ve “anim izm '' den ilen din de karar
kılm ıştır, ö le n ru hlar, ervah a karıştığın d an (!) ru h lar âlem i
diye b ir âlem /yaşam alan ı ü retilm iştir! D evam ında d a kötü
ru h lardan koru n m ak için , iyi ru h lardan yardım isten m eye
başlan ılm ıştır. İlk el k a b ileler ü zerin e günüm üzde yap ılan ça
lışm alar b u tesp iti doğru lam aktadır.30
O ysa İslam 'd a b ilg i ed in eb ilirlllik açısın dan İki âlem vard ır:
Ş eh adet âlem i ve G ayb âlem i!
rlci olan B ir'e du ydu kları arzu on ları M evlevi d erviş gib i dön
dürür! B ü tü n sem avi akıllar, felek ler sayesinde yeryü zü n d e
h ayat oluşm uş olur* B u su retle fizik, k ozm oloji ile kayn aşm ış,
yeryü zü göklerdeki âlem e bağlan m ıştır. Tan rı, bu on akıl sa
yesin d e fizik sel evren i sevk ve idare etm ektedir*
B izim filo zo fla rın tan rısı, ilk fele ğ i h arek et ettirm ek için
şöyle b ir fisk e a tıveren A risto'n u n “îlk M u h arrik/ h arek et e t
tirici" şek lin d ek i tan rı an layışın dan b irazcık farklıdır* O 'n u n
görevi; h er b iri ayrı b ir m elek ile yön etilen doku z feleğin to p
tan h arek et ettiricisid ir, o kadar! B u ah en k li h areketin sağ
lanm asında sem avi a k ılla r doğrudan, felek lerin n efisleri ise
dolaylı olarak görev ü stlen m işlerdir.
Ö rn eğin Peygam berim iz, “A lla h 'ın lü tfü ile b ize yağm u r
yağdı, d iyen ler bana İnanm ıştır, am a ‘Şu gezegen b ize y a ğ
m u r yağd ırd ı' d iyen ler ben i in k â r etm iştir*" bu yu rm u şlardır,
{B uharı, İstiska, 28)
K elam â lim leri için de b u n azarlyeyi kelam İlm ine ilk tatb ik
etm eyi dü şü n en R abban i’n ln talebelerin d en H in distan lı M ol
la B edreddîn dir. M olla B edreddîn ü stad ın a ya zd ığı m ektupta
der ki: *K abir azab ı m isal âlem inde olur* Bu azap rü ya için d e
du yu lan azap gibidir* Yan i tem silidir*” İm am R abbani, cevabi
m ektu bu nda şöyle der: “E ğer bu m ü talaayı kabu l edersen,
onu ziya d esi ile gen işletm ek ve onu b irçok fer1! m eseleye ta k
sim eylem en m ü m kü n olur*”8
9
zan d ığı âlem ) ve C isim ler âlem i. M isal  lem i; ru h la r âlem i ile
b ed en ler âlem i arasın da b ir a ra âlem dir (berzah tır) ve bu ik i
âlem in m an aları ve h ak ik atleri için ayn a du ru m u ndadır. Ruh
ve b ed en âlem lerin in m an aları âlem -i m isaTde la tif im ajlarla
(su retlerle) tezah ü r eder. Y a n i h er m ananın ve h er h akikatin
(gerçek varlığın ) ora d a m ü n asip b ir su reti ve h eyeti vardır.
H addi zatın d a bu berzah âlem inde h içb ir şek il ve su ret y o k
tur. B erzah âlem i b ir ayna gibidir, O ndaki su ret ve şek iller
d iğer âlem lerden aksetm iştir. Bu âlem t çok kere, h isten geç-
m eden ve beden den ayrılm adan d a h issedilir.
P laton 'a göre ik i âlem vardır. B iri “a k led ilir âlem ” olan ide-
alar âlemi* diğeri de “du yu lar âlem i.” B u du yu lar âlem in de
k i h er şey, id ea la n n kopyaların dan , resim lerin den başka şey
değildir. Bu görü ntü lerin, aslı “a k led ilir âlem ” olan, İd ealar
dünyasm dadır. B u id elerin olu ştu rdu ğu âlem de “İd ealar  le
m id ir." İdealar; çoklu k dü n yasın ın değişm eyen ilkeleri, k a y
n a k la n ve asıHandır* Yan i on lar sadece soyu t b irer kavram
değil, ayn ı zam anda bu va rlık la rın n esn el olarak için den tü re
d iği b ir kaynak, b ir tem el, b ir İlke, b ir an a m addedir.
16 Mustafa İlboga, P icıton 'u n İd e a la n İle W h iteh ea d ’ın E zeU O b jelerin in K a rşı-
iaştınZmast, Yük. lisan s Tezi.
244 İslam’m Pauluslan U
Tasavvu fçu lar, işrâk î filozofla rın M u allak İd eler  lem i'n e
B erzah ve M isâl  lem i gibi fa rk lı isim ler verm işlerdir*
sm dan clsm an î cevherlere, n u ran î olm ası açısın dan İse so
yu t aidi cevh ere ben zem ektedir. D olayısı ile M isal  lem i, ne
b irleşik m addi b ir cisim , ne de soyut akil b ir cevherdir. M isâl
 lem i; arşı, kürsüyü, yed i göğü, yerleri ve felek leri için e a la
cak k ad ar büyüktür! Hz* Peygam berdin m ira c ı bu âlem de g e r
çekleşm iştir! Bu âlem de bu lu n an su retlerin gölgesi, cisim ler
âlem in deki va rlık la rın su retlerin i m eydan a getirir* M eselâ,
bu âlem de bu lu n an C ebrail, C isim ler  le m fn e geldiği zam an,
ken di a slî su retin de d eğil in san su retin de görünm üştür*
icat ed ilerek ferd ler ve c ü z ile r h âlin de bu âlem e gön d erild iği
ni* bu âlem d ek i h er şeyin ken di tü rü nü n b ir gölgesi oldu ğu nu
iddia eder. B u tü rlerden h er birinin* o tü rle alak alı b ir ruhu
vardır. O ru h b u n ların ilahıdır. O na, “tü rü n ra b b i” (R a b b ü n -
Nev*) derler. P laton un Âlem di M isali bu du r,25
olup, b u n lar eşyanın batını, eşya ise bu n ların zah iridir. B un
la r ila h ı isim lerin su retleridir. Y in e ayan ı sabite; dış âlem deki
va rlık la rın h ak ikati olm aları itib ariyle b ed en için ru h gib idir.
 yan -ı sabite ilah ı ilim de sabitlik elde etm iş gerçek lik ler
dir* m ü m kinâtın zah ire doğru b ir adım dah a ilerleyerek k a
rarlaşm asıdır, Â yan -ı sabite yaratılm ış değildir. A y n la r ebedi
ve ezelidir. V ü cu t bu lm adan önce bütün va rlık la rın b ir ayn -ı
sabiti vardır. Hayvan, b itki ve m adenlerin, h areket ve ta vır
ların dahi ayan lan /idealan d a aynen böyledir. Bu âyan -ı sa-
b itelerln A lla h ’a ih tiyacı yoktur. A ksine, Y aratıcın ın on larda
zu h u r etm esi açısın dan âyan ’a/idealara ih tiyacı va rd ır (!) Bu
za tla r (aynlar) yoklu kta sabittirler. İyilik eden kötülü k eden*
yararlan dıran ve zarar veren zatların kendileridir. A yan -ı sa-
b itelerin in ya ra tılışı sırasında henü z va rlık âlem ine gelm eden
m üm in olanlar* va rlık alan ın a geld ik leri zam an d a im an lı g ö
rünürler, A llah onların beyle olduğunu ayan -ı sabitelertnden
bilir. A llah da ilm ini ken di m ukaddes zatın dan değil de ayan-ı8
2
7
27 Fethullah Gülen, “Ayan-ı sabite ve Âlemi Misal", Sızıntı* Nisan 2001* Cilt
23* Sayı 267.
28 Süleyman Uludağ, “Ayan-ı sabite" md. DİA. C. 4* s. 198-9.
Süitlerin Alem leri 253
sabiteden alm aktadır. A llah İlm ini oradan aldığı için başka b ir
şekilde h areket etm esi m üm kün değildir. Bu düşünce sah ip
lerin e göre sübut âlem inde ne isen va rlık âlem inde de öyle
göründün! Bu ise ah laki soru m lu lu ğu n tem eli olan irade hür-
lîj^ t in iy o k etm ektediı\LJ
Birinci Tabaka: yeme, İçme gibi birçok kayıtlara bağlı olan bizim
hayatımızdır.
İkinci Tabaka: Hz. Hızır ve Üyaâm (as) hayatlarıdır ve bir dereceye
kadar serbesttir. Yani bir anda pek çok yerde bulunabilirler.
Üçüncü Tabaka: Hz, İdris ve İsa'nın (as) hayatlarıdır ki, beşeriye
tin ihtiyaçlarından sıyrılmış, melek hayatı gibi bir hayata dönü
şerek nur ani bir letafet kesbetmiştir.
Dördüncü Tabaka; Şehitlerin hayatıdır. Hz. Hamzahın* çok vaka
larda kendisine sığınan adam ları koruması, bununla izah edilir.
Beşinci Tabaka: Kabir ehlinin ruhî hayatlarıdır, ölü m tebdil-i
mekândır, ruhun salıverilmesidir, yokluk ve fena değildir. Sayısız,
vakalarla evliyanın ruhlarının temessül etmeleri ve keşif ehline
görünmeleri, blzlerle münasebetleri ve diğer kabir ehlinin uykuda
ve uyanıkken bizlerle münasebetleri ve gerçeğe uygun olarak biz-
lere haberler uçurm aları gibi pek çok delil, b u hayat tabakasının
mevcudiyetini ispat eder.32
31 Barla Lahikası.
32 Birinci Mektub.
Sufİlerin Âlemleri 255
S aid N u rsî “A lla h ’ın veçh i hariç, h er şey h elak olacak tır.“
ayetin in kapsam ına, Cennet, C ehennem ve eh li de dâh il m i
d ir?” soru su na cevap verirken , eşyanın m u tlak m an ada yok
olm ayacağım , ayan -ı sabite n azariyesi İle ispat etm eye çalışır.
leyse, fen aya gitm ek, geçici olarak haricî elbiseyi çıkarıp, m a
n evi ve İlm î vü cu da girm ektir. Yani, helak olup, yok olanlar,
haricî vü cu tlarım bırakıp, onların m ah iyetleri b ir m anevi vü cu t
giyer, k u d ret dairesinden çıkıp ilim dairesine girer.
N u r K ü lliyatın da, “ayan -ı sab ite" için “vü cu d-u ilm iye, vü-
cu d-u m an evîye" tabiri ku llanılır.
41 24,Mektub.
42 24.Mektub,
258 İs la m 'ın Pavluslan II
Bu âlem ler tüm üyle hayal ürünüdür. H içbir bilim sel, onto-
lojik ve İslâm î yönü yoktur! R eel gerçekliği bulunm am aktadır.
Bu hayali “m isal, ru h lar ve berzah âlem leri, şeyhlerin göğe çık
m aları, oranın sakinleriyle görüşebilm eleri, m elekleri tem essül
ettirip, onlardan va h iy ben zeri ilh am lar alm aları, levh -i m ah-
fuzuTiıkuyup, gelecek hakkında kehanette bulu nabilm elerini
tem in İçin uydurulm uş, tam am en yapay âlem lerdir. C adıların
uçm ak için bin dikleri süpürgeleridir. Süpürgeleri olm az İse
uçam azlar. A lâ a d d lriin sihirli lam basıdır! Lam ba olm azsa, cin
çıkmaz* Cİn^ çılon azsa hayaller gerçekleşm ez! Bu m isal âlem i
b u yü zden sihirbazların alet çan tası kadar, ta savvu f erbabına,
özellikle bü yü k şeyhlere lazım dır. Y oksa n e keram et kalır, ne
L_ ^ >1 P . . _. ■ — JJ lı ■ — 1 — T T U J .U İI—
C in leri hep cin gib i kim seler görü r! U zaylıları hep b ilim
ku rgu rom an ları oku yâM ârin görm esi gibi! Ne İsfam rda7 ne
reel dü n yada yeri olm ayan bu tü r “m isal, berzah ” vs* gib i ha-
43 Aynca sufllerde Rasulullah'tan geldiği İddia edilen bir hırka meselesi var
dır. Güya onlar şeyhlerinden silsile yoluyla geldiği İddia edilen bu hırkayı
y devrederler. Onu giyen, Peygamberin manevi halefi olur* Eğer bu hırkayı
\ giymekle bir kimse adam, şeyh oluyorsa, münafıkların reisi Abdullah b*
Ubey, şeyhlerin en büyüğü olurdu. Zira o öldüğünde RasuluUah'ın hırka -
sıyla kefenlemnlştl.
SuİUeıin Âlemleri 259
İn san ölm üş, tüm h aya ti fon k siyon la rı durm uş, tü m zih
ni/ dü şü nsel fa a liyetleri son a etm iştir. A rtık derin b ir Ölüm
u yku su başlam ıştır. Bu ölü m sessizliği, ö lü ler için zam an ın
du rdu ğu b ir dönem dir. Ö len kim sen in, h içb ir şeyi a lg ıla y a
m adığı b ir a ra dönem e girm iştir. Ç ü nkü b ilin ç k apalıdır, h is
yoktu r. Ta, İk in ci S û r a ü flen en e kadar!
Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Sen onlardan herhangi
birinden (bir varlık işareti} hissediyor veya onlara ait cıkz bir ses
işitiyor musun? (Meryem/98)
Ona (Sürfa) bir daha üflenince, onlar bir anda ayağa kalkıp etraf
larına bakarlar. (Zümer/68)
Y u k arıda geçen “ik i ölü m ve İki d irilm eyi“ "Ölü idiniz sîzleri
d iriltti sonra öldürecek* sonra tek ra r diriltecek v e son u n d a on a
döndürüleceksiniz, ” (B akara/28) ayeti çok güz e l tefsir etm ek-
terîir.^Ayet görü ldü ğü üzere; “dü n ya h ayatı ve ebedi hayat"
olm ak üzere h ayatın ik i oldu ğu n u ilan etm ek ted ir.
M ezara k on u lan kim seye, d iğer ölü lerin toplan arak ondan
dü n yadaki ya k ın la n h akkın da bilgi aldıkları, d irilerin ru h lar
la görü ştü kleri, ölü lerin d irilerin k en dilerin e verd ik leri selam ı
işittik leri ve anladıkları* yaşayan ların kon u şm aların ı du y
du kları ve anladıkları« b erzah ta ken di araların da ziyaretleş-
tik leri vs. gib i şeyler İslam öncesi k ü ltü rlerin ve m itolojilerin
etk isiyle oluşm uş rivayetlerd ir*15
s.
O ysa kabirde sorgu -su alin olab ilm esi için kişin in soru lan
işitebilm esi, cevap verebilm esi, ak ledebilm esi için de tüm v ü
cu t organ ların a h ayat verilm esi, beyn in in tüm fon k siyon lan
ile çalışm ası lazım dır. Ö len b ir kim sen in bu n ları yapabilm esi
aklen m uhal, tıbben im kânsızdır.
E y a taların ın din in e sım sıkı şan jan lar, şeyh lerin i, â lim le
rin i yalancı^ çıkarm am ak için k ırk ta k la atanlar, k ırk susuz
dereden su getiren ler tüm b u n lara ne dersin iz?
***
H âsıl-ı kelam :
fişi çekilm iş ve tek rar takılm ış gibi! D uran saatim iz tek rar ça
lışm aya başlayacak! Y itird iğim iz zam an algım ız yen iden d ev
reye girecek! N arkoz verilen h asta gib il N arkozu n etk isi b itin
ce ken dim ize geleceğiz!
V elh asıl biz A lla h 'ın b ild ird iği K ıyam et gü nü ne ve ebedi
âlem e in an ırız. F ilozofların u ydu rdu ğu berzah /m isal âlem i
ne değil! B izler felsefe n ed ir bilm eyen üm m i peygam berin A l
la h 'ta n getird iğin e im an etm ekle m ü kellefiz, pagan filozofla rın
safsataların a değil!
KÜFÜR, ŞİRK VB NİFAK
olarak tesm iye ettiği kim seler: Ya* örten* gizleyen anlam ında
yap ılan iyiliğ i yo k sayan, A lla h 'ın verd iği n im etlere şü kretm e
yen ‘"nankör" kim selerdir. Y a d a A lla h 'a in an dığı, O 'na pek
çok ib a d etler y a p tığ ı h âld e O 'na ortak koşan m ü şrikler, H ıis -
tiya n lar ve Yah u dilerdir.
B ir in san A lla h 'a inanm akla, A llah b ird ir dem ekle, h atta
“A llah en b ü yü k İla h tır.” dem ekle de m üm in ve M üslüm an
olam az. Tü m bu n lara İlave olarak A lla h İle birlikte, O 'n u n
dunundaki, tüm ilah ları, şefaatçileri, evsânı, esnam ı, erbabı,
endâdı, evliyayı, tağu ü an red ve in k â r etm ek m ecbu riyetin
dedir. H akiki M ü slü m an olab ilm esi için en başta O 'n a h iç
b ir şek ilde ortak koşm am ası gereklid ir. Y an i O ’n u n sıfatlarım
k u lların a dağıtm am ak, Peygam ber de dâh il h iç kim seye on u n
u lû h iyetin den h isse verm em elidir,
öldü ren O ’dur* Y erlerin ve gök lerin h alik ı A lla h 'tır diyorlardı.
O 'na ita at etm ekle b irlik te A lla h 'a yaklaşm ak için edin dikleri
İlah lara d a ib ad et ediyor, ku rban kesiyor, yem in ed iyorlar
dı* Çok sıkıştıkların da, m esela E breh e K abe’y i yık m a k için
M ekke’y i k u şattığın d a b irkaç sen e ya ln ızca O n a ib ad et etm iş
lerdi, U lu h iyyette de A lla h 'ın en bü yü k ilah oldu ğu nu kabu l
ediyorlardı. B u n u nla b irlik te ondan başka ila h la rın d a kötü
lü k leri defetm eye, ya ra rla n celbetm eye k ad ir oldu ğu nu y a da
bu kon u larda en B ü yü k Îlah a/A liah ’a a racılık yap tıkların ı,
onun katın d a bü yü k itib a rla rı oldu ğu nu düşünüyorlardı* İs
lam on lara “Lâ ilah e illallah *, ila h la rı b ire in dirin , d iğer ara
cıla rı ortadan k ald ırın deyince m ü th iş b ir diren iş gösterdiler*
 lim lerim izin “elfa z-ı k ü fü r/k işiyi dinden çıkaran sözler"
olarak görd ü k leri söz ve davran ışlardan b irkaç örn ek verm ek
gerek irse:7
B ir kim se “K âfirlerin liva ta etm ek, içk i içm ek* dom u z eti
yem ek gibi işleri gü zeld ir.” diye itik a t etse kü fü rdü r dem iş
lerdir,
fa zla sıyla yaparlar* A lla h 'a yak ın olm ak İçin gerçek m an ada
çab a s a rf ederler* Y a p tığı İşlerin tam am ı kötü de değildir. B el
k i am ellerin in b ir kısm ı bozuktur* O, b ir kazan tertem iz A n zer
b a lın a b ir tu tam d a n ecaset karıştırıp, dünyanın o en h arik a
b a lın ı berb at eden kim se gibi, p ırıl p ırıl im an ım şirk ile k irle
tir. O nun safiyetin i, h a tta m ah iyetin i bozar. A lla h 'a a it sıfat
la n din bü yü klerin e, şeyhlere* peygam berlere verm eye başlar.
O n lar va sıta sıyla du aların ın kabu l olu n acağın a inanır. O n la
rın şefaa tin i u m m aya başlar. Ş efaatlerin e n a il olm ak için ib a
d etler etm eye başlar* K u ra n 'a inanır* lâ k in onu arılam ak is te
m ez. İşin e gelm eyen i y a tevil ed er y a da görm ezden gelir. Bu
k ad ar bü yü k zatlar* evliya la r yan ılm ış olam az der. îm am ’a/
K u r'an 'a uym az, cem aate uyar* O na çok bü yü k k im seler ola
ra k lanse ed ilen k im seleri hatasız* İd eal insanlar* yan ılm az
o to riteler olarak görür* H ristiyan lan n rah iplerin i, Y ah u d ilerln
ah b arm ı/b ilgin lerin i Ü ahlaştırdıklan gibi, b izim k iler de m ez
h ep im am larım * tarik at şeyh lerin i h er şeyin ölçüsü* m u tlak
otorite olarak görü rler. U ydum çoğu n lu ğa deyip* kitle/sü rü
p sik olojisi ile h areket etm eye başlar* A k lım k ira verm iştir. B iz
bilem eyiz, bü yü klerim iz b ilir der. B ir de K u r'an'dan y ü z çe
virm işse bü sbü tü n h aktan uzaklaşır* A rtık o, İn si ve cirm i
şeytan ların oyu n cağı olur.
10 Bu kelimeler benzer anlamlara sahip gibi görünse de her biri farklı an
lamlara sahiptir. Çünkü Arapça da lafzın değişik olması, mananın da
farklı olduğunu gösterir.
Küfür, Şirk ve Nifak 297
Şirk; A lla h ’tan başkasın ı Q*n u sever gibi sevm ek, O ndan
k ork ar gib i korkm aktır ve^ ş ü ^ A lja h 'm asla affetm eyeceği b ir
günahtır.
Y a p tığ ı tüm tesbih ât, k ıld ığı tüm gece nam azları, sü n net-i
sen iyye’ye ittib a için u zattığı sakal ı şerifi boşa gitm iştir.
Şirk; A lla h ın tek dini olan İslam 'ı, tevh id din in i param par
ça etm iştir. S ırf bu yü zden A llah , dinin parçalan m am ası için
şirkten u zak du rm am ızı istem iştir. “M ü şrik lerd en olm ayın. B ir
d e dinlerini param parça edip , çeşitli jirk a la ra ayrılan kim seler
d en ofm ayırt” (R um /32)
302 İslam'ın Pavluslan lî
“Allah kimi doğru yola ileimefc isterse, onun kalbini İsla m 'a
a ça r“ (E nam /125) Onu dinde anlayış ve kavrayış sahibi yapar.
Rabbim kim lerin h ak ve hakikat peşinde olduğunu, H akk’a
m üheyya olduğunu, İslam ve tevhide layık olduğunu en iyi bilir.
Şayet (Rabbim olan) Allah onlarda (müşriklerde) hayır olduğunu
bilseydi işiiürirdL N e var ki onlara işittirseydî bile, yine onlar yüz
çevirirlerdi (Enfal/23)
gib i gösterm ektir. Bu; in san ları “esnâm , evsân, erbâb, tâgut,
erbâb, endâd, âlihe, şü feâ” gib i a racı ilahlara, gavslara, k âi
n atta tasarru fta bu lu n du ğu id d ia ed ilen evliya gibi kim selere
ku llu ğa d avet etm ektir. B u nu n n eticesi olarak in san lar g e r
çekte A lla h ’ın din in e d eğil b u u ydu rm a din lere tab i olm akta
dır. Ş irk ayn ı zam anda A lla h ’a iftira d ır, A lla h ın resu llerin e
iftiradır* Şirk; in sa n la rın dosdoğru A llah , Peygam b er tasavvu
runu yıkm aktır* A llah h akkın da zan n a dayanan, k itaba ayk ırı
şeyler söylem ektir. A lla h ’a iftira, bütün in san ları k u şa tici b ir
beladır.
“A lla h ’ım b ilerek san a b ir şeyi san a ortak koştu ysam san a
sıgım n m . B ilm eyerek koştu ysam bağışlam am d ilerim ." diye
du a etm iştir*
Şirkin Çeşitleri
Şirk-i İstiklâl: M ecu sîlik te oldu ğu gib i biri h ayır, b iri şer
ik i ilah ın v a r oldu ğu n a itik at etm ek.
“Fıkıh bilm eyen sûfî, zındık, ta savvu f bilm eyen fakih fasık-
tır," diye b ir söz vardır* M aalesef su filer fıkhın en büyüğü olan
“fikh -ı ekber”i, yan i akaidi bilm em ektedirler* Akald, u su l’üd-
dtn'dtr. Y an i dinin kökleri, tem elleridir. B urada h ata oldu ktan
sonra fık ıh bilgisin in y a da fık h ı uygulam aların gü zel olm ası
n ın h içb ir anlam ı yoktu r. E ğer yeterli akald ilm i bilselerdi bu
kadar itikadı sapm aya m aruz kalm ayacaklardı. A kald ilim leri
sahih olsaydı y a d a bu ilm i ü ssü l-esa s alm ış olsalardı, tevhidi,
tevhidin tasım larım , şirki ve çeşitlerini de bileceklerdi* A llah ’ın
sıfatlarım şeyhlerine dağıtm ayacaklardı. Şirkin en koyu su na
ve h er çeşidine düşm eyeceklerdi* K ü fü r olan sözlerin (E lfaz-ı
küfrü) ve dinden çıkaran eylem lerin n eler olduğunu da b ile
ceklerdi.
İbadet
Mekkelilerİn İbadetleri
K u ra n in m u h atabı m ü şriklerin o asırd ak i inanç ve ib a
d etlerin i bilm ezsek, K u r’an’ı ve tevh id i de doğru anlam a İm
kân ım ız olam az,
A rap ların A kden iz h avzasın da tica rî ilişk iler yolu yla ve fl-
zik î-co ğra iî yak ın lık n eden iyle, d iğer din î ve sek ü ler kü ltü rle
re a çık olm ası nedeniyle, bazı d in ler bu bölgeye sızm ıştı. Y a
h u dilik, H ristiyan lık ve Z erdü ştlü k gib i d in ler -M ed in e h a riç-
A rap yan m ad asın m d erin lik lerin e n ü fu z edem em işti. B unlar,
d ah a çok yarım adan ın k ıyı b ölgeleriyle sın ırlı kalm ışlardır.
A rap ların din i (d in ü T A ra b ), İslamam ortaya çıkm asın dan kısa
sü re önceye k ad ar bu bölgelerde h âk im iyetin i sü rdü rm eye
devam etti. H an lfllk İse; **Dİn-i İbrahirrTin İlk şekline/m ono
teizm e dönm eyi arzu eden b ir grup h alk ın inancıydı.
314 İs fa m V t Pavluslan E
1 Haili Athamlna, "İslam Bakış Açısında Hz. İbrahim: İslam öncesi Arabis
tan'da Monoteizmin Gelişimi Üzerine Düşünceler", çev. Ali Osman Kurt,
A Û İF D t 2006/1, (47).
316 İslam "m P a vlu sia n n
İbadet zulm e savaş açm ak, zalim lere hasım olm aktır, İba
det; yolsuzluğa, yoksu llu ğa isyan etm ektir. Fahşa ve m ünkerln
karşısına dikilm ektir. Yetim lerin, m u stazaflan n kolu na g ir
mek, onların Önünde yürüm ektir! M azlu m ların ahi göğü in le
tirken, b ir köşede doksan dokuzluk tespih çevirm ek hiç değil
dir. İnsanları aç-bî ilaç -boğaz tokluğuna bile değll-çalıştınp,
bunların sırtın dan iktisab edilen serm aye ile hac-um re ya p
mak değildir! V u ran a elsiz, sövene dilsiz, devletlû ler karşısında
divan-pençe duran, ensesine vurulduğunda ağzındak i lokm ayı
da veren pasif, miskin itaatkâr vatan d a şlar olm ak da d eğild ir!
İbadet Çeşitleri
* K u rban b ir ibadettir. Y a ln ızca A lla h a kesilir, tü rbelere
ve siyasilere kesilm ez,
Bozulan Tasavvurum uz* Yitirilen Kavramlarımız 319
Kim Fatihadan sonra, onbir İhlas sûresi olan iki rekat namaz
kılar, Peygamberce salavat getirir, namazdan sonra Irak tarafına
on bir adım atar, ismimi anar ve hacetini söylerse, Allah'ın izniyle
muhakkak haceti yerine getirilir,7
* H a vf ve Reca,
Yine (unutma ki) eğer AUnh sana bir darbk musallat etse onu
O'ndan başka kimse savuşturamaz, Fakat senin için bir hayır di
Y aln ızca A lla h 'a ibadet edilir, O 'na boyun eğilir, in kıyad
edilir. M u tlak itaat/şartsız ita at sadece O ’nadır. Kim olu rsa
olsu n kim se O 'n a ortak koşulam az. Nam az, oruç, zekât, hac,
dua, istiâne, istigase, adak, kurban, yem in, tevekkü l, havf,
recâ, sevgi ve bu n a b en zer gizli ve açık ib ad et tü rlerin den hiç
b iri O n dan başkasın a yapılam az. A lla h 'a korkarak ve üm it
322 İslam 'ın Pavluslan R
İb ad etlerin kabu l edilm esi içtn İki şart vard ır: B irincisi:
ih lâs İle/A llah rıza sı İçin yap ılm ası lazım dır* Yan i; n iyetim iz
m u tlaka h alis olm ak, riya ve su m ’a ’dan u zak olm ak, için e şirk
karışm am alıdır,
m eşin i em retsin k i?
* O n ların İbadet ettik leri kim seler* A lla h 'la b irlik te şeyh
leridir* Ç ü nkü ib ad et ita at dem ektir* O n lar Ş eyh lerin i
m u tlak İta a t ed ilecek k im seler olarak görûrlerT"Asla
on ların e le ş ü ıilm e s İn n S b u Î etm ezler* O n lan Lâ yu h tî/
h atasız ve Lâ yü sel/ soru m su z kab u l ederler» B u tam
olarak o n la n m âbu d edinm edir* Zaten gü nü m ü zdeki
la s a y v u fk u ts anım ş din b ü yü k lerin e İbadetin b ir d iğer
adıdır. O n lara secde edenin den tu tu n d a on ların gay-
b ı bildiğine* olağan ü stü gü çleri oldu ğu n a im an etm eye
kadar h er tü rlü İslam d ışı in an ç v e eylem bu felsefede
m evcuttur*
Allah'ın RubnMyetİ
dem ektedir.
şısın da h ayrete düşülen, gön ü lden b ağlan ılan ve sığın ılan "
an lam ına gelen bu k elim en in b aşın a önce b ir h arf-i t a r if geti
rilerek “el-ilah* şek lin e dönüştürülm üş, d ah a sonra d a “lam "
h arfleri b irleştirilerek ve kelim e azam et İfade eden tok b ir ses
le “A lla h " şeklinde oku nm u ştu r” ,
***
hada giden m ünafık ların kim oldu ğu nu bilm ezken, şeyh lerin
böyle
...... *peygam berleri geride bırakan sü per yeten ek lerin in -•
1 ■1 ■— ■ ■■■ ^ .... —--- r---------------------------------
"*1
1
ol-
"
m ası şaşılacak şeyd irk
Çevrenizdeki bedevilerden mûnafik olanlar vardır ve Medine hal
kından da nifakı alışkanlığa çettfrmiş olanlar vardır. Sen onian bil
mezsin, biz onları biliriz. fTevbe/101)
“ Senden önce hiçbir p eyg a m ber gönderm edik ki, ona "Ben
den ba şk a bir ilah yok, ö y ley se sad ece ba n a iba d et edin iz*"
d iy e vahyetm tş olm a ya lım ” (Enbiya/25) A lla h ken d isi h a k
k ın d a ilah k elim esin i kullanm aktadır* "İlâh eke (sen in ila
h ın ) y a d a üâhüküm (ila h ın ız)" gib il "D e k t İnsanların R a b
bin e , insanların hüküm darına, insanların ilahm a sıyım nm ,**"
(N as/1-3) A llah , sadece ken disin den başka İlah olm adığın ı
belirtm ektedir* "La İlahe illa h û / O n d a n başka ilah yoktur*"
şeklinde on larca yerd e K u r'an 'da geçer* K u r'an 'a göre tek b ir
İlah va rd ır ve O n u n d a adı; A llah'tır* A lla h 'ta n b a şk a h içbir
ilah yoktur*
b ir d iğer şekildir.
O 'nu bırakıp başka Hohlar edineyim, öyle mi? Eğer Rahman (olan
AUah) bana bir zarar vermeyi dileyecek olsa, ne onlar bana zerre
kadar şefaat edebilir, ne de bent kurtarabHirler. (Yasin/23)
Bozulan Tasavvurum uz, Yitirilen Kavramlarımız 333
m asın dan korktu ğu * gib i ila h la rın ın öfk esin i çekm ekten, ç e
şitli b ela la ra m aru z kalm aktan korkuyorlardı* H ud kavm i
ilah ların dan ep ey k orku yorlardı ki, “E y H u d ! S en ilahlarım ı
za dü uzatıyorsun, Ûahianrrazdan biri sen i fe n a çarpm ış." diye
söylen iyorlardı.
ratan ve iki deniz arasına bir engel koyan? Halâ AUah’la beraber
başka bir ilah hnl.„ Kimdir darda kalanın duasına icabet eden
ve ondan kötülüğü gideren ve sîzleri yeryüzünün halifeleri küan?
Allah'la beraber başka bir Hah* öyle mi?... Kimdir o, karanuı ve de
nizin karcutiûdanrtda sizhere yol gösteren ve rüzgarları rahmetinin
önünden müjdeci olarak gönderen? Allah'la beraber başka bir ilah
hal Allah ordann şirk koştuktan her şeyden yücedir. (Neml/60-3)
İnsanların bir kısım Onu bırakıp da hiçbir şey yaratamayan, bi
lakis kendileri yaratılan, kendilerine bile ne zararı ne faydası do
kurum, ne öldürmeye, ne hayat vermeye ve ne ete öidükten spnra
yeniden diriltmeye gücü yeten (kimseleri} İlahlar edinmişlerdir,
(Furkan/2-3)
De içi1Allah'tan b a ş ta yalvcırdıkiannm gördünüz mü? Bana gös
terin, onlar yerden neyi yarattılar? Yoksa gökler(in yaratdvşw}da
onların bir ortaklığı mı var? Eğer doğru iseniz bundan önce (inmiş
olan) bir kitap yahut bir bilgi kırıntısı getirin. Allah'ı bırakıp da kı
yamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek, dahası kendi
sine dua edildiğinin farkında bÜe olmayan (ölü veya diri) kimselere
yalvarandan daha sapık ktm olabilir? (Ahkaf/4-5)
Eğer gökte ve yerde Allah'tan başka ilahlar olsaydı kâinat nizamı
alt üst olurdu. Arşın rabbi olan AUaht onlann nitelemelerinden mü
nezzehtir... (Enbiya/22)
Aîlah ne btrevlad edinmiş ve ne de O'nurda birlikte bir ilah vardır.
Eğer böyle olsaydı her Üah yarattıklarıyla ayrılıp müstakil otur ve
her biri diğerine üstün gelm eye çalışırdı. (M um im m /91)
Ey Peygam ber de kt Ordann dedtfderf gibi eğer AUah'la birlikte
başka ilahlar olmuş olsaydı, arşın sahibine (yakm olmak ya da
O h a galip gelmek için) çareler ararlardı... (Isrâ/42-3)
B ir kim se günde b in defa “La ilah e illa lla h ’ d iye tespih çe
kip de İlah ın ne dem ek olduğunu* kavram sal anlam ım b il
m iyorsa ve kafasın da h âla on larca ilah va rsa bu za va llı kişi
A lla h ’a im an etm iş olu r m u? Ü stelik A llah önce bana im an
edin, sonra yavaş* yavaş diğerlerin i in k â r edersin iz de dem e
di. Ö nce d iğerlerin i red ve in kâr edeceksin, sonra b an a im an
edeceksin, diypr. İm anda K ayserili u su lü pazarlık d a yoktu r,
b irazım kabu l edelim , b azısın ı reddedelim . Y a A lla h ’ın istediği
gib i in an ırsın y a d a cehennem de y e r m i yok?
Gerçekten Meryem oğlu Mesih AUah’tir diyenler kâflr oimuştur.
(Hâlbuki) Mesih, 'Ey İsrnlIoğuUan, yalnızca benim de Rabbim, si
zin da Rabbinİz olan AUahfa ibadet edin' dem işti Kim (bir beşere
ilahhk yakıştırarak) O ’ma ortak koşarsa, AUah ona cenneti haram
kılar. Onun varacağı yer cehennemdir. (Maide/72)
V eli k elim esi A llah için ku llan ıld ığın d a; dost, yardım cı,
m ü m in lerin işlerin i ü stlenip, yü rü ten an lam ın da k u lla n ılm ış
tır. A lla h on ları karan lıktan a yd ın lığa çık arır. M ü m in ler için
ku llan ıld ığın d a ise; A lla h 'a ib ad et v e ta at iş in i ü stlen en kim
sedir, A lla h 'a olan im an ve m u h ab b etleri d o la yısıyla M ü m inler
O n u n dostlu ğu n a m azh ar olm u şlardır. R ıza n asıl çift yön lü
İse, “A lla h m ü m in lerden razı, m ü m in ler de O n dan ra zıysa ”,
vela yet de böyledir. M üm in ile A lla h 'ın dostlu ğu em ir-kom u ta
ilişk isi dü zeyin de değildir. O n ların dostlu ğu m u habbetrvela-
y et tem elleri ü zerin de y ü k s elir.19 A lla h m ü m in leri v e lî ed in
m iştir. M ü m in ler de O nu v e lî edin m işlerdir. A lla h m ü m inle
rin velîsid ir, dostudur, yard ım cısıd ır. O m ü m in leri sever. M ü-
m iriler de en ço k A lla h 'ı sever, O ’n a m u h abbetle yön elir, O 'n a
karşı gelm ek ten sakın ırlar. O n u n h u k u ku n a sah ip çıkarak,
flâ -y ı k elim etu lla h i, O ’n u n dinini, m esajın ı yü celtirler. O 'nun
din in e yardım ederek velilik lerin i /velayetlerin i gösterirler,
Yoğu var edebilir, van yok edebilir* Gizli şeyleri açığa çıkarır, açık
ta olanlan gizleyebilir* Ölüyü diriltir, diriyi öldürebilir* Gıyaben
söylenenleri işitir* Gaybden ve gelecekten haber verir. Su üzerin
de yürür, uzak yerlere anında gider-gelir* Aynı anda farklı yer
lerde görülür* Hayvan bitki veya cansız maddelerin teşbihlerini
duyar. Havada dolaşır* Vahşi hayvanlan emrine alır, vs, Bazdan
da “İnsanın kalbinden geçeni bilir, gelenin sormadan cevabını ve
rir, istemeden İhtiyaç sahibinin muhtaç olduğu şeyi bağışlar. Gö
nüllere ve rüyalara tasarruf eder. Bereket gittiği yerlere yağar...
A lla h 'ta n b a şk a sın ı v e lî edinm ek, v e lî b ilm ek, A lla h 'ın sa-
lih k u lla rın ı p u tla ştırm a ya gid en çok ta n ıd ık b ir ta rih i te c -
rü b ed ir. V ed ^ ^ S ü y^ ,^ N esr,J Y eu k ve"Y egu s p u tla rı Ş ît pey-
gam b erîn kavm inden* b es sa lih k im sen in adıvdı. A b d u lla h
■■ II ■ I " ,F I — « « I ™ » * ” * I I » " ■ ■ 1 "
JEîaba baha gibi, hoca h oca gibi, koca koca gibi sevilir. İnsan
babasını kocasın ı sever gibi sevem ez. S evera eb u sapıklık olur.
A lla h ken disin den başkasın ı velî/ evliya edin en lerin hâ
lini, ördü ğü ağı ev edin en d işi örü m ceğin h âlin e benzetir.
(A nkebu t/41) K endi kafasındaki veh im lerle, gerçek d ışı b il
gilerle b ir örü m cek ağı k u rar ve bu ku rdu ğu ağın için e ken
d isi düşer. K en di kozasın ı ken di Örer ve ken din i m ahveder.
N asıl örü m ceğin ağın a dü şen b ir daha a sla ku rtu lam az ise,
A lla h ’tan başkasın ı v e lî edin en kim se de asla İflah olm az. Bu
d işi örü m ceğe m eftu n olan erkek örü m cek onu n la çiftleştik
ten sonra, d işi örü m ceğin yem i olur. Bugün de tarik at ağm a
dü şenler, A lla h ’tan başka velîler edin ip de b u n ları A lla h ’ı se
ver gibi seven ler bu gayrim eşru sevgin in korku n ç girdabın da
ken dilerin i felak ete sü rü klem ektedirler, A lla h ’a verilm esi ge
reken sevgi V edd pu tu na ya da diğerlerin e verilin ce h elak ka
çın ılm azdır. B u ‘V edd” ; çok sevilen dem ektir. A lla h 'a verilm esi
gereken sevgi başkaların a, velîlere verilin ce örü m ceğin ağına
dü şm ek kaçın ılm azdır.
346 isiam 'm Pauiusîan U
İşte b u n lar nam az kılm ayı, oru ç tutm ayı* zekat verm eyi vs.
kabu l ettik leri hâlde* L â t denen salih kim seye, v e lî edin dikleri
b u p u ta k a rşı b esled ik leri a şın sevgi ve saygıdan dolayı* p u t
p erestlik ten b ir tü rlü ku rtu lam am ışlardı!
Evliyanli&h ve EvUyauşşeytan
Sûftler, İn san ı “A llah adm a evrende hükm etm e" anlam ında
A lla h 'ın h alifesi olarak kabu l ederler. M esela G azâlî, in sanda
A lla h 'ın ü fled iği b ir ru h bulunduğunu, Â dem 'i/in san oğlu n u
ken di su retinde yarattığın ı, dolayısıyla A llah 'ın h alifesi o ld u
ğu n u söyler.
Pavlu slar, İn san ları tan rılaştırm aya çalışacaklar, İn san ları
kü fre ve ilh ad a davet edecekler, biz m u vah h itler ise, onu la yık
oldu ğu en yü ce konum a, A lla h ’a k u llu k m ertebesine yü k sel
teceğiz. Zira; A lla h ’ın h alifeye ve vek ile ih tiya cı yoktu r. İnsan
ancak İn san a h alife olab ilir. A llah peygam berin e bile, "S en on
la r üzerinde bir vekil d eğilsin ." (E n am /107) bu yururken, n asıl
olu r da sıradan b ir in san A lla h 'ın h a lifesi olab ilir? Ü stelik h a
lifelik, vek illik ten d ah a ü stü n dü r.*278
2
(Ey Muhammedi) Sen. yalnızca bir uyanasın, Her şeye vekil dian
Allah'ta. (Hud/12)
H ızır Hikâyesi
29 D İA , C. 17,s, 407.
Bozulan Tasavvurum uz* Yitirilen Kavramlarımız 357
T a rik atçıla ra göre H ızır ledü n n ı ilm e yani; A llah ’tan a ra cı
sız gelen b ir ilm e sahiptir. N asıl H ızır M u sa’y a İlim öğre tüyse*
v e lîle r de A lla h ’tan a ld ık la rı ledü n n i İlim sayesinde / ilm -i v e la
y e t Ue İlim -i n ü bü vvet sah ib i peygam berlere ve on ların va risi
olan âlim lere öyle ü stü nlü ğü vardır!
İlh am sah ib i (!) velîlerin “u lu ’l-azm " sah ibi beş bü yü k p ey
gam berden b iri olan M usa peygam bere din ve h ikm et öğrete
b ild iğ in ! söyleyebilm ek ne bü yü k cü rettir!
Ibn Teym iyye b â tın ilm in i doğru dan A lla h ’tan aldığım sö y
leyen sû fîleri ilh ad ile, k ü fü r İle İth am eder. G azâlî’y i de h ak lı
olarak M işk â tiı'l-E n vâ fd a ik i görü şlerin den h areketle onu b a
tın ilm in i vah ye den k tu tm akla su çlar,30
B u ledü n n ı İlim ler m asalı tam olarak bâtm îlik ten M üslü-
in an lara sirayet etm iştir ki, bu h atm ilerin k â fir oldu ğu k o
n u su n da h içb ir İslam âlim in in şü ph esi yoktu r. B âtm îliğin
m en şei de M ecusîlik, S âb iîlik ve Y ah u d ilik tir. Bu b â tın îler ise
M ü slü m an görü n m eye çalışan Ira n lı Z erdü şt zın d ıklardır. B u
İra n m illiyetçileri, d evletlerin i İslam 'ın yıkm asın dan dolayı,
su reten M ü slü m an görü n erek İslam 'ı içerden yık m aya ça lış
m aktaydılar.
dişin den son ra gelen lere İlham kayn ağı olm uştur* O nun vah ye
k a rşılık İlham , C ebrail'e k a rşılık olarak da sekine kavram ın a
yü k led iği an lam m a rifeti sorgu lam a d ışın a çıkarm aktadır* V e
la yetin sü rekli n ü b ü vvetle ilişk ilen d iıilerek tem ellendirü m eye
çalışılm ası* n ü bü vvetin m u cizevî ya p ısın a gölge düşürm ekte,
onun k esin ve yegân e b elirleyiciliğin i zayıflatm aktadır*36
36 S a lih Çift* “Sofilere Göre B ir B ilgi K a yn ağı Olarak M arifet"* GnostÜc Akım
lar ve Ökûlüzm Sempozyumu, 2 5 -2 7 M ayıs 2012-M alatya-
Bozulan Tasavvurum uz* Yitirilen Kavramlarımız 365
\
ı
olm ayıp bu n lar aşkın lezzetidir. H erkes aslında T a n rfd ır. Zira
heFsu rette görünen O’dur. G örünür T a n rıy a tapm ak lazım dır.
Ruh b ir bedenden çıkar, Ötekine gider. M ü ritlerin kadınlan,
■ .................. -j T| t n — l 1- ■ ■ . -ı< . W ıj-.- T ■■■n-1■p * .t . % . . , _ J ı( I- r —
3 İmam Blrgtvl yatır, türbe gibi yerlerde mum ve kandil gibi şeyler yakmayı,
bunlar için vakıf bırakmayı* Mezar etrafında tavaf etmeyi mezar Üstü
ne kubbeli binalar yapmayı, türbelerin mescit hâline getirilerek ibadet
haneye çevirmeyi, Cenazenin mezara götürülmesi esnasında cehri zikir
çekmeyi* Mezarlıklarda özellikle de mezara dönük olarak namaz kılma
yı şiddetle tenkit etmiştir. Türbelere kurban kesilmesine, bazı cahillerin
türbelere giderek kıtlık, kuraklık ve düşman istilâsı gibi felâketlerden
konıtımak için ölüden medet ummasına, ölünün arkasından yedinci ve
Tasavvuf ve Ehl-i Sünnet 373
İk i lid erin ölüm ü nden sonra İse, bilh assa K ad ızâd elilerin
b ayrak tarlığım ya p a n A rap a sıllı A ya so iya va izi ve S u ltâ n ü T
vâ izin Ü stü vân î M ehm ed E fendi ile Fatih va izi Ş eyh V elî, O rta
C am ii va izi H ü seyin E fendi, H urşid Ç avu şoğlu , T ü rk Ahm ed,
U şşâkî oğlu M acu ncu H araza ve Köse M ehm ed gib i bazı v a iz
ler bü yü k b ir kam pan ya başlatarak, devrin şeyh ü lislam ı Ze-
keriyazâde Y a h ya E fen di (ö. 1644) başta olm ak ü zere, şeyh ve
d ervişlerin d in siz old u k ların ı yaym aya başlam ışlardır, Ş eyh ü
lislam Y a h ya E fe n d iy i "M escidde riyâ -p îşeler ltsü n ko riyayı,
M eynaneye gel kim n e riy a v a r n e m ü râyT şiirin den dolayı
“H er k im b u b eyti oku rsa k â fir olur. Z ira b u b eyt k ü fr-i s a rili
dir.“ diyorlardı*
7 İki sene İle kastedilen, Ebu Hanife'nin Cafer es Sadık Üe tanıştığı son iki
senedir. Bunu Şüler, İmamı kendilerine nisbet etmek İçin uydurmuşlardır.
Cafer es Sadık'ı suflliğe nlsbet edenler de bunu kullanmak istemişlerdir.
Tasavvuf ve E h l-i Sünnet 377
Ş afiî ilk defa vah yi; “m etlü vv (okunan vah iy/K u r’an) ve
gayr-i m etlü vv (okunm ayan vah iy/h ad isler}” diye ikiye a yır
m ış, böylece h ad islere “oku nm ayan vah iy" m u am elesi ya p ıl
m aya b aşlan m ıştır ve bu ugayr-i m etlü vv va h y” K u r an gibi,
dinin ik in ci ana kayn ağı kab u l edilm iştir. O zam ana kadar
üm m etin bilin en "sü n n etli ile b u h ad isçilertn yen i “sü n neti”
ep ey farklıdır, Ş a fii h ad isi sü nnet ila n etti, S ü n n eti de vah iy!
K u ra n a m ahsus olan va h yi önce Sünnetle son ra d a saha-
b i sözlerin e teşm il etti. B u b eşer sözü olan sah abi sözlerin i,
ila h ı kelam olan K u r a n a den k tu tm ak dem ektir! S ü n n et a r
tık K u r a n ın hakem i oldu ! K u r'an sü n neti neshedem ez am m a
Sünnet K u r'an 'ı n esh eder (!) Tü m bu nlar, ü m m etin K u r an
algısın daki bü yü k sapm ayı ortaya koym aktadır.
378 İslam 'ın Pavhıskur fi
Ö zetle zen ciye “G ü lpem be” dem ekle n asıl beyaz olm azsa,
bizim de ken dim ize çok şatafatlı cici isim ler verm em iz, bizim
h ak yold a oldu ğu m u zu gösterm ez.
Mezhepçilik
İtikadı fırk aların birden fa zla olm ası "L a teferrek û /fırk a -
İaro, m ezheplere ayn im a yın ." ayeti ik tizasm ca doğru olm a
m akla b irlik te, am elî/fık h î m ezh eplerin çok olm ası, h a tta
h er m ezhebin için de fa rk lı görü şlerin olm ası üm m et için b ir
rahm ettir. Ne yazık kİ, tarih sel süreçte b u m ezh epler d on u k
laşm ış, içtih a t k ap ısı kapatılm ıştır. H iç ya p ılm am ası lazım
gelen, itik a d i kon u lard a içtih ad a girişilm iştir, P ek çok İslam
d ışı düşün ce, felsefe, efsan e İtikada, taşınm ış , h iç jy^natüm a-
m a srg^ k en M tem el taşlarıyla oynanm ıştır. Y a n i iç ti
h at am elde, fık ıh ta yapılm ası gerekirken, itik atta yap ılm ıştır.
Tasavvuf ve Ehl-İ Sünnet 3S1
D ört h ak m ezh ep ifa d esi ga la t-ı m eşhu rdu r. İşin aslı ise;
on beş k ad ar h a k m ezh epten gü nüm üze kala kala dördü k a l
m ıştır.
h ıfzetm ek, h afız-ı K u r'an olm ak, h âm ili ve â m il-i K u r'an ol
m aya tercih ed ilir oldu. H ıfzeden çok, anlayıp, onu h ayata
getiren az. A rtık K u r'an “anlaşılm ak'* için okunm az oldu . Se
vap devşirm ek, ölü lere bağışlam ak İçin oku nu r oldu* O, artık
d irilere efeğü, artık" o lü le fe h itap etm ekte*
15 Hatta onun bazı ayetlerini, sünelerini suya okuyup, birazını içen, birazını
cinsel organına serpen, onu ereksiyon problemine çözüm içi bir afrodlz-
yak gibi kullanan, Ehl-i sünnetçi geçinen softalar varî
Tasavvuf ve E h l-i Sünnet 385
A llah sorar:
K u r'an artık din b ezirgan ların ın sırtın dan m ilyon larca lira
k azan d ık ları ekm ek kapısı oldu. C ennetten arsa satan ‘‘S û re
lerin E srarı ve F aziletleri" türü k ita p la r on m ilyon larca adet
basılm akta!
Y a p tık la rı b â tın ı tev ille rle K u r’an 'ın can ın a okum uşlardır.
Akıl
H âlbu ki akıl A llah 'ın İn san lara verd iği en b üyük nim ettir.
D in in kayn ağı a k ıl değilse de din tam am en a k ıl d ışı değildir.
D in;^m akuldür, akİedllebilir, akla uygundur. D in asla aklı
dışlam az. K u r an yü zlerce ayetiyle Ekletm eyi em reder.
Ü nlü İslam âlim i Ş âtıb ı sû ffierin şeyh lerin e a şın bağlı ol-
m alan n ın d in e ve n assa bağlan m aların a en gel olduğundan
şikâyetle şöyle d ert yanar:
Türedi sûfîler ayete, hadise ve şer! nasslara aykırı bile olsa muta
savvıfların kitaplarda nakledilen sözlerine ve menkıbelere bağla -
myor ve bun lan kendileri için din hâline getiriyorlar. Veliliği sabit
olan zatların yaptıkları her İş ve söyledikleri her söz haktır, onun
için de uyulması gerekir. Fıkıh avam için, tarikat havâs içindir,
diyorlar. Mutasavvıfların söz ve davranışlarına hüsn ü zan gös
terdikler! hâlde M üham m edin (sav) şeriatı konusunda hüsn-ü
zan beslemiyorlar. B u İse hakka tabi olmak m anasına gelmez,
kişilere uymak m anasına gelir.5
F erldü ddin A tta r'a göne va h d et den izin e dalan, aşk a teşin
de ya n a n la r için, “h er şey B ir’dir, B ir h er şeydir,“ “Sen ve ben
b ir ve ayn ı şeyiz, ik i göm lekte bu lu n an tek b ir vü cu t gib iyiz!“
A tta r’a göre A llah m u h telif şeylerde, m u h telif k isvelerd e tecel
li eder! Hakk*ı arayan saiik, aradığı şeyi en sonunda ken din
de bu lu r ve k en disi d e tam am en H akk olur! Maşuksun (âşık
oldu ğu A lla h 'ın ) âşıkm ken disin den başk ası olm adığın ı fark
eder!*
sayar, F lo tin u s’a göre evren T a n n 'd a n tü rem iştir, S p in oza 'ya
göre T a n rı ve evren iç içed ir. K im isi de T a n n 'y ı in sa n a b en
zetm e yo lu n a gitm iştir, A n tropom orftst, İn san b içim li ta n n
a n l a d ı d a p an teizm d en b eslen ir. H er şey T a n rıd a n su du r
etm işse, in sa n da on u n en k âm il m azh an , görü n ü m ü ise^tn-
san d a ta n n n m görü n ü m ü dü r! İn san m A lla h ın b ir p a rça sı
'old u ğu n u kab u l ederler, İn san tan rılaşm ış, T a n n d a in san -
laşm ıştır.
--■-- - - ..
T asavvu fta ^türâb, türbe, h âk" den ilen top rak çok ön em
lidir. E rm işlerin "tü râb -ı kadem , h âk -ı p ây" d en ilen ayağının
tozu b ile çok d eğerlid ir. B u toza yü z sü rebilm e özlem i için de
d ervişler yanıp, tu tu şu rlar.
M ezar ziya reti ancak ölüm den ibret alm ak için olu rsa c a
izdir, A k si h âld e Peygam berim izin ilk zam an larda koydu ğu
m ezar ziya reti ya sa ğı tek rar devreye girer. Pekâlâ, b u yasağı
bu gü n kim devreye sokacak ve n a sıl u ygu layabilecek?
17 metrelik İnsan cesedi olmaz diyen ben tek kalmıştım. Bu yatırda Mu
sa'nın fetası Yuşa yatarmış] Kadınlar tavaf ediyorlardı. Caminin resmi
görevlisi de blnbir palavra İçeren bir kitab bastırmış. Cuma hutbesinin
konusu Yuşa Hazretleriydi. Kitap kapış kapış satılıyordu. Herkes mem
nundu, ben hariç.
11 Ömer Temlzel, Kıtran'ı/ı Gölgesinde Katıksız Sohbetler I, s, 91.
Sûiıler İslam Dtolni Tahrip Etmişlerdir! 399
T asavvu fçu lar ken d i kitap ların ı A lla h 'ın k itabıym ış gib i
överler. Peygam ber C ebrail va sıta sıyla va h iy alırken b u n lar
d oğru d an /vasıtasız A lla h 'ta n ald ık larım söyleyebilm işlerdir*
M esela M evlan â M esn eü fsi h akkın da şöyle der:
Hüzünleri giderir, bir şifadır kalplere
Ledüımi mana verir Müteşablh ayetlere*
Kur’am Kerim gibi kimini hidayete
Kimini hak ettiği dalâlete sevk eder,
Şerefli kâtiplerdir onun yazıcıları,
Temastan men ederler temiz olmayanları*
Kalbe mutluluk verir, huylan güzel eyler,
O İlhamla İnmiştir* Alemlerin rabbinden.
Gelemez batıl onun önünden ve ardından,
Koruyucu olan Hak onu korur, gözetir,
Kİ o merhametlilerin en merhametlisidir.
Mesnevi kitabının başka adlan da var
Adlarını veren ise Allah’ın kendisidir.
M evlan â'n ın M esn evisi için ku llan d ığı yu k a rıd a k i deyim le-
rin t a m a n n ^ l^ 'ın ^ n d i k itabın a verd iği sıfatlardır. M evlevi-
ler daha da İleri giderek, “M evlan â'n m M esneu f si, Fars d ilin d e
b ir Kur^anyiLT, derler. MoÜa Cam i, M evlanâ için şöyle d iye
b ilm iştir: “G erçi o peygam ber d eğild ir am m a k itab ı va rd ır.”
B u n u n nedeni, Ş aranî gibi b irisin in açıkça söyled iği gibi, “k â
m il velîlerin sözleri esas itib ariyle h ata kab u l etm ez. O n larda
yan ılm a olm az" (!) anlayışıdır.
S û filerin fik ir bab alan olan batim ler, K u r an'ın zahiri an la
m ının yan ın d a b a tım anlam ı olduğunu, hatta zahiri anlam ının
batını anlam ı yan ın da, özün yanında kİ kabuk kadar, kışr ka
dar kıym etsiz olduğunu, asıl m ananın bu özde/bâtm î anlam da
olduğunu, bu kışırdan/zah irden , şeriat kabuğundan kurtul-
m p c gerek tiği fik rin i yaym aya çalışm ışlardır, Bu bâtın ı anlam ı
bulan kim seden d in î tekliflerin kalkacağını söylem işlerdir.
M esela “ O nun izn i olm adan katın d a şefa a t ed ecek kim dir?”
(B akara/255) ayetin i “Kim n efsin i aşağılarsa şifa b u lu r,” d iye
Sûfiler İsla m Dinini Tahrip Etmişlerdir! 403
Ratut&’nm Yapılışı
R abıtayı m ürid tek başın a yapab ileceği gib i h atm e-i hâce-
gân ’da cem aatle b irlik te de yapab ilir. R ab ıta hatm eye h a
zırlık tır. Sabah, İkindi, y a tsı n am azların dan sonra abdestli
olarak yapılır. In abeli olm ak, b ir m ü rşitten el alm ak gerekir*
K apıyı kilitlem ek, ortam ı karartm ak b u ayin de dah a rah at
tran sa geçm ek için adettir* N am azdakin in zıd d ın a sol aya k
dikilir, sağın ü zerin e oturulur. G özler yum ulur, n efesler y o
gadaki gib i kon trollü alın ır-verilir. A ğ ız k apalı olup, burundan
Hak Melik olan Allah çok yücedir, O ndan başka hiçbir Üah yoktur,
O yüce arşın Rabbktlr. (Gerçek böyleyken) Kim Allah ile birlikte
bir başka ilaha/güce/otoriteye yalvarırsa -h em de hiçbir delili ol
m aksızın- onun hesabı Rabbinln huzurunda görülecektir. (İşte bu
Allah'la birlikte başka bir ilaha yalvaran) Kafirler asla kurtuluşa
eremezler! (Müminun/116-7)
31 Hindu dininde amaç kısaca; İnsanı kâmil olmak ve tanrının zatında kay
bolmak ve samasara (doğum-ölüm döngüsünden) kurtulmaktır! Tasav
vufun amacı da Allah'a ulaşmaktır, Hindu dinindeki en yüksek makam;
MNirvana”ya ulaşmaktır! Bu makamda benlik kaybolur, kişi tann ile bir
olur. Tasavvuftaki en yüksek makam; fenâ Allahtır. Bu makamda kişi Al
lah'a ulaşmış, O’nda yok olmuş* Beka billah makamına varmış, artık Al
lah ile bakidir. Hlndulann bütün mezhepleri vahdet-i vücuda inanır. En
küçük Hindu çocuk bile bu panteist felsefeyi biliri Herşey Brahman'dır.
Her şey onun tezahürüdür. Nlrvana'ya ulaşınca aradaki perde kalkar.
Tasavvuftaki feııâ fülâh makamı, vahdet-1 vücutsuz olarak düşünülemez.
Yine Hinduizmdeki "Puta"; bizim rabıtaya çok benzer. Bu ayinde kişi edep
oturuşu olan Hhoma” ile kısa zikirden sonra karşısında tanrıça Şiva var
mış gibi transa geçer ve onun iki kaşı arasından çıkan nuru içinde hisse
der, Tasavvufta da tanrıça Şiva yerine mürşid-i kâmil konulmuş, sadece
tanrıların adı değişmiştir.
Sûiıler İslam D lnlııl Tahrip Etmişlerdir! 4 13
H atta bizde "R ab ıta şeyhin uluh iyetin i ta sdik etm ektir." d i
yecek k a d a r tozu tan lar çıkm ıştır!
rik a tla n , tek k eleri ve b a ğlı va k ıfla n tam an lam ıyla kon trolü
a ltın a alm aya çalışm ıştır. Ş eyh ü lislam da N akşiben dî-H âlidî
şeyh i A b d ü lfettah A k ıî E fe n d fy e bağlıdır.
san lar düşünm eyi, araştırm ayı, cehdi, cih adı terk etm işler,
"şe^TfefendÜ erden feyz ve b erek et celb etm ek için on lan n su
retleri ile rab ıta yaparak, vird ve ezkara devam ederek, terk i
3û n ya eklem iş olm alarıdır.
Kur an ise, zü hdü değil, tak vayı tavsiye eder. Tabya ise;
A lla h 'tan korkm ak, m ah lu katın h akkım korum ak, soru m -
luTuk b ilin ci ile h areket etm ek dem ektir*. Ü stelik in sanın k e
ram etlinin/ saygın lığın ın tek b ir olm azsa olm azı vardır, o da
m u ttaki olm ak/takva sah ibi olm aktır. “Sizin Aüa/ı katında en
değerli (k eram et sa h ibi) olanınız# en m uttaki olanuıızdır. (A l
la h 'ta n en çok korkanınızdırr (H ucurat/13) M ü m inin keram e
ti, takvasıdır, “AUoh m uttakHerle bera b erd ir* (B ak ara/194)
gın laşm aktadırlar. İslam 'd a İn san ku llu kta ilerled ik çe sakın
d ığı şeyler çoğalır, sak ın d ığı şeyler çoğaldıkça k u llu k ta ilerler*
T asavvu fta ise; k işiler yü k sek m akam lara çık tık ça m ü k ellefi
y e tle r azalm akta» h atta tüm ü yle kalkm aktadır* Ö rn eğin yen i
b ir sûfi, “B en A lla h 'ım ,” demez* O ysa, seyrü sülükte ilerled ik
çe “B en A lla h ’ım ,” diyebilm ektedir. B ir M üslü m anın takvası
arttık ça edebin i ku şan ırken, bu n lar ise ed epsizleşm ektedir
ler, K im isi B âyezld gibi; “K en dim i teşbih ederim . B enim şa
nım ne yü ced ir.” derken, İb n ü l-A ra b ı de
le H ind m isk in leri gib i yaşayıp, n efsi terb iye etm eye çalışm a
tasavvu fu n İslam 'a soktu ğu İslam d ış ıjb ir davran ıştır. Z ira
A lla h K u r'an ’da m ü kerreren “Y iyin iz, İçin iz, evlen in iz, çahşf-
nız!T bu yu rm aktadır, O ld u ğ u jıa ld e yem em ek, içm em ek açık*
ça n efse eziyet etm ektir k î,İs la m bunu zu lü m o la ra k jm u m la -
m ışür. H âlbu ki "riyazet; k işin in n efsin i terb iye edeceğim diye,
v a r olan d ü n ya n im etlerin den k en d in i m ahru m bırakm asıdır.
K işiyi tam am en b îr rah ip h ayatın a sevk eden b u tü r davra-
^ ""~~l ■ ■ ■ " " mW \ — , , , ri . ■■■ ■■■- - F" _______ | | ■■ ■ _ . ----- ■— -1 Ti m i .
n ışlarm b ir b en zerin i P e y g a m b ^ in n a ^ tm a a g ö r m e k m ü m
kü n d eb id ir. K işiyi ru h ban lığa götü recek bu tü r y o lla r İslam
ile kapatılm ıştır. Z ira ru h ban lık yasaklan m ış ve Peygam ber
de dâh il kim seden b öylesi d avran ışlar isten m em iştir, S ırat-ı
m ü stakim in d ışın a çıkm ayı A lla h “Fahşâ/ aşırılık " olarak ni-
tem iş ve fah şâ'dan sakın m am ızı em retm iştir.
G a zâlî’deki, fak irliğin övü lm esi, zen gin liğin yerilm esi ve
dü n yan ın zemmi* He ilg ili bölü m ler v e h ad is d iye takdim ed i
len b u u ydu rm alar b u zih n iyetin tezahü rü dür.
Sûfiler İslam Dinini Tahrip Etmişlerdir! 425
Zikir Nedir?
lerdir. D ikkat ediniz* k a lp ler an cak A lla h 'ın zik ri/K u r'an ile
tatm in olur.“ (Ra’d/29} bu yu ru r.
S o n u n d a o n la r zikri/vahyi unuttular. (F u r k a n / 1 8 }
Ey İn sa n / S a n a u a h y o iu n a n k ita b ı o k u , namazı k ıL .. Ş ü p h e s iz k i
Allah’ın zikri (gerek namazda okuduğun, gerekse namaz dışında
okuduğun K u r a n namazdan) daha büyüktür. (A n k e b û t/ 4 5 )
Hatm e4 H&cegan
H atm e için abd estli olm ak, kıbleye dönm ek gerekir, Sâdât-
la r b irçok m an evi h ediyeyi oradaki m ü rşide veyah u t vek ilin e
getirir, M ü ritler du aları, ayetleri oku rken sadat’m ruhanJyet-
lertnden yardım , him m et, b erek et ve istim d at dilem ektedirler,
derken bü tü n k alb iyle sad at-ı kiram ın him m etini, b erek etin i
beklem ektedir. K oskoca A ziz K u r an, başkaların ın h im m etin i
celb etm ek içinjja s it bir aracı, vesile ve şefaatçi olm a gib i aşa
ğı b ir seviyeye dü şü rü lm ektedir. H atta A llah , A lla h ya lva rışla
rı bu j^edek ila h la rın / sadat-ı Ş a ir im getireceği h ed iyeler için
küçük b irer rica cı o la b ilm e k te j^ ^ Y ^ d ım A lla h 'ta n değil, bu
ilah laştırılan kim selerin ru h an iyetin den isten ilm ektedir.
Vesile
M ü şrik akim a göre salü ı b ir ku l araya girm ez ise k işi tek
b aşın a A lla h 'a ulaşam az.
O ysa İslam 'da vesile; b ir şeye arzu ile u laşm aya çalışm ak
tır. Vesile, “ku rbetü n" gib i yaklaştıran an lam ına gelir. “V â sıT ;
A lla h ’a rağbet eden, O 'nu arzu layan dem ek tir.41 G el gör k lt
bu gü n bu kelim eyi felsefelerin in en ön em li en strü m an ı olarak
kullananlar, on a bam başka b ir anlam verm işlerd ir. V esile'ye;
günüm üz Tü rkçesin de h epim izin ku llan d ığı araç, aracı, bağ,
vesile, anlam ı verirler.
anlam ışlardır. H içb iri şim dikilerin an lad ığı gibi, "O 'n a y a k
laşm ak İçin aracı bulun, şefaatçi arayın, A lla h İle k en d in iz
arasın a ü çü ncü b ir şahıs sokun, bu şah ısla A lla h 'a yak laşın
şek lin d e" anlam am ışlardır, K atade, ayeti; “O 'n a b oyu n eğe
rek, O ’nu h oşn u t edecek a m eller işleyerek, O 'n a ya k la şın ."
şek lin de an lam ıştır. Zaten vesile k elim esi b ağlam ıyla b irlik te
ele alınırsa, A lla h 'ta n korkm ak İle clh ad arasın da zik red ilm iş
tir. B u İki Önemli em ir arasın da T a rik atçıla rın an ladığı gibi,
“A lla h ile ken din iz arasın da b ir a racı bu lu n , ya n i şirk koşun"
şek lin de b ir em ir o la b ilir m i? G erçekten gü n ü m ü zü n m ü şrik
leri A lla h 'ta n korkm adıklarından, clh ad em rin i ise “n efis tez
kiyesi" olarak çevirip, h ükm ü nü rafa kaldırdıkların dan , O ’n a
yaklaşm a em rin i de “aracılar b u lu n " şeklinde an layarak İti
k atların ın ne olduğunu, ayetin an lam ına ta k la attırarak çok
n et b ir şek ilde gösterm işlerdir.
V esile k elim esin in geçtiği d iğer ayet, vesile kelim esin i “ara
cılık " olarak algılayan bu kim selerin ü zerin e p rojek törleri d oğ
ru ltu p, on ları su çü stü yakalam akta ve on ların ne k ad ar sap ık
oldu klarım teşh ir etm ektedir.
D e k t AUah Üe birlikte, O'nurt derece bakımından akında olan
(kendilerinde tanrısal güç vehmettiğiniz) kimseleri çağırın. (Onla.-
Sûfîler İslam Dinini Tahrip Etmişlerdir! 433
A llah ken disin den başka velî/ d ost edin ilm esin i b ir n evi in
tih ara ben zetir. T ıp k ı d işi örü m ceğin evin i ev edin en ahm ak
b ir böceğin acı akıbeti gibi, son la n helaktir.
Kutlarım Beni sona sorarlarsa {bilsinler ki) Ben onlara çok yakı
nım Dua edenin duasına icabet ederim, [Bakara/186}
Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir. (Mücadele/7)
Tevessül
İn san lar d ilek lerin in k ab u l edilm esi için ken d ileriyle A l
lah arasın da b irtakım va rlık la rı aracı yap tık ları öted en b iri
bilin m ektedir. B u bilin m eyen i bilin en e kıyaslam a diye bilin en
b ir akıl yü rü tm eden beslen ir. Z an n ederler ki bu ahm aklar,
dünyada işlerim izi n asıl torpille, gü çlü b irin in tavassu tu yla
h allediyorsak, A llah in dinde de işler b öyle yürür. B ilm ezler
k i orada torp il geçm ez. O rada bu ran ın B izan s oyu n larıyla iş
görü lm ez. T evh id İnancı en çok “bid atlerle, tevessü l ve şefaat
an layışlarıyla” bozulm u ştur. Şeytan, in san ları en sin si b u üç
y o lla tu zağın a düşürm üştür. B unu görm ek için C ah illye in sa
n ın ın din ve ib ad et anlayışına, bu gü n kü b azı M ü slü m an ların
din yerin e on ların yap tık ların ı aratm ayan uygulam alarına,
bazı salih kim seleri aracılar ve şefaatçiler yaparak on larla te
vessü ld e bu lu n m aların a bakm ak yeterlidir. N uh kavm i daha
önceden yaşam ış V ed, Suva*, Yeğu s, Yeuk, N esr gib i salih
k im seleri A lla h Üe k en d ileri arasın da aracılar ve şefaa tçiler
olarak koyarak, on la r va sıta sıyla A lla h 'a u laşm aya ça lışm ış
lardı. H ristiyan lar İsa ve M eryem 'i araya koyarak, on larla te
vessü lde bu lu n arak A lla h 'a d u a etm işlerdir, M ekkeh m ü şrik
Süitler İslam Dinini Tahrip Etmişlerdir! 437
lerde, Lat, M en atf U zza gib i y a n ilah ları araya aracı koyarak
O ’n dan istek te bulunm uşlardır* G ünü m ü zdeki m ü şriklerin
tevessü lü de ‘‘A llah katın d a m an evi kıym eti olan, A lla h ’a na-
zı-n iya zı geçtiği varsayılan , erm iş k işiler olarak görd ü k leri ve
tavassu tların ı/aracılık ların ı A lla h ’ın kırm ayacağın a in an dık
la rı kim seleri aracı yapm ak şeklindedir*’*
"falan can m h ak k ı için , filan can ın h attn na" diye dua etm ek
çok bü yü k edepsizliktir*
ibadetin özü ve iliği olan dualarım ıza şirk katm asak ne oftul
B u n lar için A llah 'ın k itabı kendisine u yu lacak reh ber değil
dir. B u nların n azarında K ur’an* evliyalarının ru h anlyeü ndtn
istim dat isteyebilm ek için okunan evrad ve ezkar m esabesto-
dedirl K u r an okuyan, ona teslim olan nasıl olu r da ölm ü şlerin
ru h larıyla irtibat ku rar ve onlardan m edet dilenebilir? Y erlerin
ve göklerin yegâne hâkim i ve m aliki olan A llah ’ı bırakıp d a kı
yam ete kadar kendisine cevap verem eyecek kim selere sesle-
nen* m ezarlarında toprağa karışm ış ölülerden aracılık yapm a
larım isteyenlerden daha sapık ve ahm ak kim olabilir?
Peygam berim izin A llah 'ın dinini asla gizlem ediği* teb liğ v a
zifesini kam ilen yaptığı ve dinin kem ale erdiği, ikm al edildiği
kltab ile sabit iken* Peygam berim izin “S îzleri A llah a yaklaştı-
444 İs la m 'ın P a u lu s la n H
racak h içbir şeyi terk etm edim ve size h er şeyi açıkladım ." bu
yu rdu ğu h erkesin m alum uyken, n asıl olu r da bu tarikatçılar
onun hiç h aber verm ediği duaları, İbadetleri İcat edebiliyorlar?
O hiç tevessü lü em retm iş m idir? H iç ölülerle tevessü l yapm ış
m ıdır? K esin likle hayır. Ö yleyse; J d m R a b b im A llah, K itabım
K ur1an, D in im İslam , tek ilah A llah tır diyorsa b u ta savvu f dini-
n i ve onun şirk olan itikadım ve iM d etlerİıü cİerhal terk etm eli-
dir. H iç bozulm am ış fitrata, Tevhld dinine girm elidir. G irerken
de b u ta savvu f dininin tüm kalm ülarm dan kurtu lm azdır, .
Muharmued bir eksik bir tuğla gördü* Oysa iki tuğla eksikti* B u
boş tuğladan biri altın» diğeri gümüştür» Muhammed o güm üş
tuğladır» Ben ise altın tuğlayım* hâtem ül-evlfyâ olarak ben her
iki tuğlayı da dolduran kişiyim» Benim onun şeriatına tabi olmam
güm üş tuğbayı temsil ediyor, velayetim İse peygamberliğin batını
olduğundan -batın nasıl zahire üstünse- ben de onun nebıliğine*
rasullüğüne üstünüm*40
* Ş eyh lerin A llah gib i sevilm esi, on lara sorgu su z-su alsiz
ita at edilm esi,
A lla h en çok ken disin in sevilm esin i ister. M u tlak İta
a t ya ln ız A llah 'ad ır, D iğerlerin e ita at m u kayyeddlrî
* T a rik atla r gizli y o lla rla P eygam b erd en alın m ıştır, A ltın
silsilelerle gizlice m ağarada vs. öğrenilm iştir,
Peygam berler teb liğ va zifelerin i ek sik siz olarak y e ri
ne getirirler. Ö lü m pah asın a h içb ir şeyi gizlem ezler.
454 İs la m 'ın Pavkıskın U
* İslam 'ın em retm ed iği ibadetler, zik irler İcad edilm iştir,
B id 'at'tir, d a lâ lettir, İslam 'ı yık m a girişim leridir,
k ileri vardır^ H atta oah iliye politeizm i ile p ek çok p aralellik ler
vard ır. T asavvu fta pan teizm , p oliteizm , an tropom orfizm v a r
dır* B u din lere ait İnanış ve ib ad et b lçiırd erln lıı b ira z ren k
değiştirm iş lıa li tasavvu fu n toplam ını oluştu ru r.^
l|-1+ - ™"¥ıı1 ■■■h—m-.-. -1
T asavvu ftak i İnsan ilişk ilerin e bak tığım ızd a onu en ileri
derecede h ü m anist b ir felsefe olarak tanım la ya b iliriz. İnsan
ta n rıla ştırılır y a da tan rı in san laştırılır. N a sıl Pavlu s h erkese
h er şey oldu m diyorsa, ta sa vvu f d a din lerin şek il ve k u ra lla n -
na k ^ 3 ir d 'S â ^ n 3 s s e ffii^
***
53 Ferid Aydın, Tasavvuf ve Tarikat", (Ferit Aydın İle Yapılan bir röportaj)
İktibas Derpişi Haziran/2011.
456 İsla m 'ın Favhıslan U
“Gevşen* md. D İA , C, 7*
Türer, Osman, “Tasavvuf! Düşüncede İnsan*, T a sa vvu f D ergisi
Ankara* 2001/5.
Uludağ, Süleyman İslam Düşüncesinin Yapısı* Dergah Yay*, İst,
1994*
Kelam D ersleri M arifet Yay.* İst* 1981*
“Rxıh* md. DÍA, C* 35*
“Halife* md*f DİA, C* 15*
“Abdal* md* DİA, C* 1,
“el-Lüm a" m d „ DİA, C* 27*
“Gazali" md* DÍA, C* 13*
“R icalul-G ayb" md, DİA* C* 35*
“Batın İlmi*, DİA, C. 5,
“H ızır" md., DÍA, C* 17.
“Aşk* md. DİA, C* 4*
“Bâyezîd-i Bistâmî* md. DÍA, C* 5*
“Hallac-ı Mansür", DİA, C* 15*
“Delâilü l Hayrat" md* DİA, C* 9*
“tstlmdâd*. T a sa vvu f D ergisi Ank* 2002.
“İşrakiyye" md* DİA, C. 23*
“Halife* md* DİA, C* 15*
“Nur* md* DÍA, C* 33*
“Keram et" md* D İA C* 25*
Keramet-II, Tasavvuf: İlm î ve Akadem ik Araştırm a D ergisi
yıl: 6 (2005), Sayı: 15*
Uysal, Enver, “Resalí" md* DÍA, C* 34*
“İhvân-ı Safa" m d „ DIA* C. 22*
Üzüm, İlyas, “Makam-ı Mahmud* md* DİA, C* 27,
Watt, W* Montgomery, İslam Düşüncesinin Teşekkül D evri çev*
E.Ruhl Fığlalı, Ümran Yay*, Ank. 1981*
Yakıt, İsmail, îşrâk Filozofu Sühreverdî Maktul ve Ekserlerinden
Üslup v e Belagat, Doktora Tezi, İsparta 2001 *
Yar, Erkan, Kuh-Beden İlişkisi Açısından İnsanın Bütünlüğü Soru
nu, Ankara Okulu Yay*, Ank* 2000,
“Kur’an’ın Ahiret İle ilgili Anlatım larında Simgesellik*, İsla -
rniyat, C* 10* S ayı:l*
Yavuz, Y* Şevki, “HulûT md* DİA, C* 18*
“Ruh* md* DÍA, C* 35.
“İlah* md* DÍA, C* 22.
“Keramet" md. DİA, C. 29*
Yavuz, Salih Sabri, “Miraç* md** DÍA, C* 30*
Yazır, Elm alı Hamdi, H ak Dini K ur'an Dili, Feza Neş., İst* 1992.
464 İslam 'ın Pavhıslan H