Professional Documents
Culture Documents
Ahmet MUMCU
Ankara Ü niversitesi H ukuk Fakültesi
Hukuk Tarihi A sistanı
OSMANLI DEVLETİNDE
StYASETEN KATL
Ajans - Türk
Matbaası
Ankara, 1963
TEZ J Ü R İ S İ ~
SAVUNMA TARİHİ
26 Kasım 1SS2 * saat 15
ÖNSÖZ ........................................................................................... v
KISALTMALAR .............................................................................. xm
GİRİŞ .......................................................................................... 1 -7
BİRİNCİ BÖLÜM
KURUMUN KÖKLERİ
(8 -2 7 )
İKİNCİ BÖLÜM
OSMANLI KAMU HUKUKUNDA PADİŞAHIN YETKİLE
RİNİN GELİŞMESİ VE BU GELİŞMENİN İSLÂM CEZA
HUKUKUNDA ÖLÜM CEZASI BAKIMINDAN
İNCELENMESİ
(2 8 -5 4 )
vıı
III — ÖLÜM CEZASI BAKIMINDAN ÖRFÎ HUKUK ■ CEZA HUKUKU İLGİLERİ ... 43
1. İSLÂM CEZA HUKUKUNDA ÖLÜM CEZASI ........................................... 43
A. Kur'anda Ölüm Cezası .......................................................................... 43
B. Kur'an Dışı Kabul Edilen Ölüm Cezalan ...................................... 44
2. TA'ZİR-SİYASET İLGİLERİNİN KONUMUZ BAKIMINDAN TAHLİLİ ... 47
3. GENEL OLARAK SİYASETEN KATLİ GEREKTİREN HALLER ............ 52
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SİYASETEN KATLİN OSMANLI DEVLETİNDEKİ
GELİŞİMİNİN İNCELENMESİ ...
(5 5 -1 6 4 )
vııı
Siyaseten Kati Sebepleri ................................................................... 84
a ) Genel O la ra k ........ ............................................................................ 84
b ) Siyaseten Kat! Sebepleri .................................................................. 84
b a ) Padişahın M u tla k O to rite sin i S ın ırla m a k istememesi ... 84
b b ) Padişahın Tahtına Karşı Tehlike .......................................... 86
b c ) Padişahın Hayatına Kasd ......................................................... 88
b ç ) Padişahı T a h k ir ....................................... ..................... ............. 88
b d ) Devlete Karşı İsyana G irişilm esi .......................................... 88
be) Padişaha Yalan Söyleme ............................. .......................... 90
b f ) Padişahın Derhal Katle Z a ru re t Gördüğü H a lle r (H ik -
m et-i H ü kü m e t) ....................................................................... 90
b g ) Padişahın M akul O lm ıyan Sebeplerle K ati E m ri Verm esi 93
b h ) Padişahın T ehdit E dilerek Kati E m rin in Alınm ası ........ 94
b ı) İsyancıların Zoru ile Padişahtan Kati E m rin in Alınm ası 94
b i) M e m u rlu k Y e tk is in i Kötüye Kullanm a ................................. 94
b j) Görevde B aşarısızlık .............................................................. 97
b k ) V ezir-i Azama Karsı İşlenen Suçlar ................................ 98
b l) Benzer ( ş ib ih ) - Siyaseten K a tille r .................................. . 99
1° — Padişahı T a h rik E tm g \(F e s a d a Sevketme) ... 99
2° — Fetva İle Padişah Kati i i ........................................ 100
3 ° — Sonuç .......................^ ............................................ 100
Ç. Siyassten Katilde Usûl ........................................................... ........... 101
a) Soruşturma ..................................................................................... 101
aa) Genel olarak ........................................................................ 101
ab) Askerî Sınıfın Yargılanması ve Siyaseten Kat! ............ 102
ac) Yargılamasız Soruşturma ................................................ 103
aç) Soruşturmada Kusurlar ..................................................... 104
ad) Soruşturmasız Katiller ..................................................... 105
b) Hüküm .............................................................................................. 106
ba) Genel Olarak ............................................ .......................... 106
10 ■
— Fetva ............................................................................ 106
2° — Ferman ........................................................................ 110
bb) Yargılama Sonucu Verilen Hükümde Fetva ve Ferman ... 111
bc) Yargılamasız Soruşturma Sonucu Verilen Hükümde Fet
va ve Ferman ....................................................................... 111
bç) Soruşturmasız Verilen Kati Emrinde Fetva ve Ferman 112
D. Askerî Sınıfda Siyaseten Kati Cezasının İnfazı .......................... 113
a) İnfaz Hazırlığı ........................ ................................... . — ...... 113
b) İnfaz ................................................................................................. 116
ba) Genel Olarak ........................................................................ 116
bb) infazla Ödevli Olanlar ..................................................... 118
bc) Yüksek Askerî Sınıf Mensuplarında Siyaseten Kati Ce-
Cezasının İnfazı ............................. ..................................... 118
bç) Askerî Sınıfın Diğer Mensuplarında Siyaseten Kati Ce
zasının İnfazı ............................. .................. ......................
I ’ — Ordu Mensubu Oimıyan Askerî Sınıf Üyeleri ... 121
2° — Ordu Mensubu Askerî Sınıf Üyeleri ....................... 121
bd) Kati Yeri ve Kati Araçları ...................................................... 121
be) İnfazdan Sonra Yapıian İşlemler .................................. ...... 122
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
S O N U Ç
( 205-207)
İNDEKS ....................................................................................................................... 2 4 1 - 2 6 0
I. KİŞİ ADLARI İNDEKSİ ............................................................................... 241 -251
II. DİĞER ADLAR ve DEYİMLER .................................................................. 252 - 260
xııı
BİBLÎOĞRAFYA
I) KAYNAKLAR
B. BASILMIŞ KAYNAKLAR
a) Faydalanılan Kur’an Çevirileri :
DER heilige Qur.ân, (unter der Leitung von Hazrat Mirza
Bashuriddin Mahmud Ahmad), Wiesbaden 1954, 640 s.
DER Koran. Das heilige Buch des İslam, (nach der übertra.
gung von Ludwi g UUmann, neu bearfoeitet un d er-
lâutert von Leo Winler) München 1959, 504 s.
KUR’ÂN-I Kerîm ve Meali, (çev: G-ÖLPINARLI, Abdûl-
bâJkî), İstanlbul 1955, I - 381 s; II - CXXXVIII + 381
740 s.
KURBAN-! Kerîmin Tercüme ve Tefsiri- Tanrı Buyruğu,
çev : DOCrRUL, Ömer Rıza), 2. Bası, İstanbul 1947,
I-CCVIII+400 s; I I .400- 1000 s.
KUR'ÂN-I Kerîm ve Türkçe Anlamı (Meâl), (çev : ATAY,
Hüseyin - KUTLUAY, Yaşar: Nezaret edenler: ER
DEM, H. Hüsnü - ERSAL ,Y. Ziyaeddin; redaksiyon:
İz, Mahir _KESKİOĞLU, Osman - BİLGİN, M Ziya.
ÖĞÜTÇÜ, Mahmud), Ankara 1961, I - XXXII + 270 s;
II - 271 - 532 s; III - 533 . 817 S.
b) Anakayn&k E serler:
AŞIKPAŞAOĞLU (AŞIKPAŞAZADE) Ahmed A şik î: Te-
vârîh-i ÂLi Osman. (Düzenliyen: ÇİFTÇİOĞLU, N.
Atsız) t Osmanlı Tarihleri Serisi. İstanbul 1947, s
79-319.
BUSBECQ : Türk Mektupları 1555-1562, (Çev: YALÇIN,
Hüseyin Cahit), İstanbul 1939, 318 s.
İBN K em al: Tevârih-i ÂLİ Osman, VII Defter (Ten-
kidli Transkripsiyon, Düzenliyen.; TURAN, Şeraîet-
tin), Ankara 1957, CX + 598 s.
KÂMPFER, Enıglebert: Am Hofe des persischen Grosskö-
nigs 1684-1685, (E ingeleitet: HINZ, Walther), Leip~
zig 1940, 241 s.
KARAMANLI (KARAMANI) Nişancı Mehmed Paşa: Os
manlI Sultanları Tarihi, (ç e v : KONYALI, İbrahim
Hakkı), Osmanlı Tarihleri Serisi, İstanbul 1947, s
323-369. '
MAVZERDİ, Aboûl'l- Haşan A li: Les Status Gouvernemen-
taux ou Reıgles de Droit Public et Administratif. (Trau.
dits et Annotes, par FAGNAN, E.)> Alger, 1915
X III+ 584 s. '
MOĞOLLARIN Gizli Tarihi (MonghoLun niuça tobça'anj
Y ü en . ch’ao pishi)r Yazılışı 1240, çev: TEMİR, Ah
m et), Ankara 1948, LII + 299 s.
K ı s a l t m a s ı .................................................. M G T
MEHMET N eşrî: Kitab-i Cihan-nüma (Neşrî Tarihi), (Ya
yınlayanlar : UNAT, Faik R eşit. KÖYMİEN, M AL
tay). I. Ankara 1949, XVI+ 419 s; II. Ankara 1957,
V III+420-843 s.
NIEGBUHR, Karst en : Beschreibung von Arabien, Kopenha.
gen 1772, XLVIII + 432 s.
NİZAMÜLMÜLK: Siyasetnâme, (m ütercim i: ÇAVDAR-
OĞLU, Miehemmed. Şerif), İstanbul 1954, VIII+ 272 s.
REISEN des Johannes Schiltberger aus München in Eu.ro.
pa, Asia und Afrika von 1304 his 1427, (Herausgşeıgetoen;
NEUMANN, Kari Friedrieh), München 1859, XVI +
166 s.
ŞÜKRULLAH: Behcetüttevârih (ç e v : ÇİFTÇİOĞLU,
N. Atsız), Osmanlı Tarihleri Serisi, İstanbul 1947, s
39-76.
TABERÎ : Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, (çev : UGAN,
Zâkir K .. TEMİR, Ahmet), I I /l Ankara 1955, 446 s.
TURSUN Beğ: Tarih-i Ebûl Feth : (.Neşreden : M. Arif).
Tarih.i Osmanî Encümeni mecmuası cüz 26-38 arasın-,
da tefrika edilmiştir.
c. Basılı Belgeler :
ARŞİV Kılavuzu (Kültür Bakanlığı Topkapı Sarayı Müze,
si) I. İstanbul 1938, XI +96 s + XVI Tıpkıbasım; II - İs
tanbul 1940, 97-192 s + XV-XXVIII Tıpkıbasım.
İNALCIK, Halil - ANHEGGER, Robert : Kanunâme.i Sul_
tan.i Ber Muceb-i ö rf.i Osmanî. Ankara 1956, XXIII +
97 s + 38 Tıpkıbasım.
KARAL, Enver Ziya (Yayınlayan) : Nizam.ı Cedîd’e Dâir
Lâyihalar (1792), TV I, sayı 6, Nisan 1942 s 414.425; TV
II, sayı 8, Ağustos 1942, s 104-111; sayı 11, Şubat 1943;
s 342-351; sayı 12, Nisan 1943, s 424-432
. KARAL, Enver Ziya : Selim III. ün Hatt-i Hümayunları,
I. Ankara 1942, XVI + 167 s; III-A nkara 1946, IV + 210 s.
K ı s a l t m a s ı ........................................ H. Hümayunlar
KAYNAR, R eşat: Mustafa Reşit Paşa ve Tanzimat, Anka
ra 1954, X + 656 s.
Kısaltması ............................................. Tanzimat
KISSLING, Hans Joachim : Das Menaqynâme Scheich Bed-
reddin des Sohnes des Richters von Samavna, ZDMG
C. 1950, s 112-172.
KRAELITZ - GREIFENHORST, Friedrich : Kanunnâme Sul
tan Mehmed des Eroberers, Mitteilungen zur osmanL
schen Geschichte, I. Wien 1922, s 13-48.
Öz, Tahsin (Yayınlayan) : Selim III, Mustafa IV ve Mah-
mud II. Zamanlarına Ait Birkaç Vesika C-Topkapı
Sarayı Müzesi Arşivi No. E/2650, Mustafa IV'ün İdam
Kararma ve İsyana Dair Bir Tarihçe, TV I, sayı 1, Ha.
ziran 1941, s 23-29.
II) İNCELEMELER
A. BİBLİOGRAFYA VE GENEL ESERLER
KORAY, Enver: Türkiye Tarih Yayınları Bibliografyası
(1729-1855). 2. Basım, İstanbul 1959, XVI+ 680 s.
MÜLLER, E : Orientalische Bibliographie, Berlin 1887, 69 s.
PEARSON, J. D. : Index Islamicus (1906-1955), Cambridge 1961,
XXXVI+897 s.
----------- — ----- : Index Islamicus Supplement (1956-1960),
Cambridge 1962, XXVIII+ 316 s.
PFANMÜLLER, Güstav : Handbuch der İslâm.Literatur, Ber
lin und Leipzig 1923, V III+436 s.
. SERTOĞLU, M ith at: Muhteva Bakımından Başvekâlet Arşi
vi, Ankara 1955, X + 90 s.
UNAT,. Faik, R e şit: J Hicrî Tarihleri Milâdî Tarihe Çevirme
Kılavuzu, Genişletilmiş 3. Basım.. Ankara 1959, XVI +
: 175 S- - ■
B. GENEL OSMANLI TARİHLERİ
DANİŞMEND, İsmail Hami : İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolo.
5işi, I. İstanbul 1947, XIV + 533 s; II. İstanbul 1948, 566 s;
III. İstanbul 1950, 770 s; IV. İstanbul 1955, 893 s.
HAMMER, Joseph von: Gesehichte des osmanischen Reiches,
zweite verbesserte Ausgabe, I. pesth 1834, 820 + 4 s; II.
Pesth 1834, 687 + 5 s; III. Pesth 1835, 952 +8 s.
K ı s a l t m a s ı ................................ ........ ............. G O R
JORGA, Nicholas : Gesçhichte des osmanischen Reiches, I.
Gotha 1909, 476 s; II. Gotha 1909, 477 s; III Gotha 1910,
X IV +479 s; V. (çev: BAYKAL, B. Sıtkı) Ankara 1948,
XVI + 690 s.
KARAL, Enver Ziya : Osmanlı Tarihi V, Ankara 1947, XXII +
404 s.
Kısaltması ............................................................ O T
UZUNÇARŞILI, İsmil H akkı: Osmanlı Tarihi., I. .2 . Baskı An
kara 1961, X X I+ 639 s; II. Ankara 1949, XXVI+760 s; I I I /l
.... -Ankara 1951, XXIV+ 659 s; III/2.A nkara 1954, XVIII +
' 656 s; IV/1 - Ankara 1956, XXIII + 687 s; IV/2 - Ankara 1959,
XIV + 681 s. (Bu eser, içindeki bazı belge baskıları dola*
yısı ile, o bahislerde kaynakkitap ödevi de görmüştür)-
Kısaltması ......................................... .................. O T
ZINKEISEN, Johann Wilhelm : Geschichte des Osmanischen
Reiches in Europa, I - Hamburg 1840, X X II+867 s; III-
Gotha 1855, XXIV+ 884 s. '
C. ORTA ASYA VE İSLÂM - OSMANLI HUKUKUNA AİT
İNCELEMELER
ALINGE, Curt: Moğol Kanunları (Çev: ÜÇOK, Coşkun). Ank.
ün. Hukuk. Fak Derg. IX, sayı 3-4, 1952, s 235-262; X sayı
1.4 1953, s 688-704; XI, sayı 1-2,1954 s 525.543; sayı 3*4,1954,
s 286-305; XII, sayı 1-2, 1955, s 285-297; XIII, sayı 1-2,
1956, s 194.220; sayı 3-4, 1956, s 103-120.
xvıı
;ANSA Y S a b r i Şa^lr.:. Hukuk" Tarihinde İslâm Hüküku, 3. Ba
sı, Ankara 1958, XIV+ 323 s.
ARSAL, Sadri Maksudî: Türk Tarihi ve Hukuk. I . İslâmî,
yetten Evvelki Devir. İstanbul 1947, 5 +416 s.
BARKAN. Ömer Lütfi * Kanûn-nâme. İA VI, s 185-196
BAYSUN. M. Cavid = Müsadere. İA VIII. 669.673.
BECKER. Cari Heinrich : Islamstudien, Leipzig 1924. 534 s. ’
-------------------- : Ursprung und Wesen der islamischen Zivili.
zation. Süddeutsche Monatshefte XV. Heft 10. 3 s.
BERKİ, Ali H ikm et: Büyük Türk Hükümdarı, İstanbul Fâ~
tihi Sultan Mehmed Han ve Adalet Hayatı, İstanbul 1953.
155 s.
BİLMEN. Ömer N asuhi: Hukuku İslâmivve ve Istılâhatı
Fıkhıyye Kamusu, I - İstanbul 1949. X + 506 s : I I I . İs
tanbul 1951, 631 s.
FISCHER, A. : Musadara, ZDMG LXIV, 1910, s 481-484.
FRAENKEL, Siegm und: Miscelen zum Koran, ZDMG LVI
1902, s 71.74 '
GIESE, Friedrich: Das Seniorat im osmanischen herr-
scherhause, Mitteilungen zur osmanischen Geschichte
I I /1-2, Wien 1922, s 248-256.
GOLDZIEHER, İgn az: Muhammedanisehe Studien, 2. Cilt.
Halle 1889, 1890 Baskısının Tıpkıbasımı, Hildesheim 1961,
I - X I I + 280 s; I I . X +420 s.
Kısaltması .................................................. Studien.
——— -— —— : Muhammedanisches Recht in Theorie und
Wirklichkeit, ZVR, sayı 8, 1889, s 406.432-
K ı s a l t m a s ı . . . Staatsverfassung u. Staatsvenvalltung.
— .. ..... : über eine Formel in der Judischen Res.
ponsen literatür und in den muhammedanischen Fet.
wasa ZDMG, LIII, 1893, s 645-652.
— :— :— :--------- : Vorlesungen über den İslam, Heidelberg
1910, 341 s.
K ı s a l t m a s ı ............................................. Vorlesungen
GRÂF, Erwin: Probleme der Todesstrafe im İslam, ZVR, sayı
59, 1957, s 83-122.
HAMMER - Purgstall, Baron J o s e p h von : Des osmanischen
Reiches Staatsverfassung und Staatsverwaltung. I I .
Staatsverwaltung, >Wien 1815, X+531 s.
K ı s a l t m a s ı . . .Staatsverfassung u. Staatsvervvaltung.
--------------------: Über die Rechtsmâssige Thronfolge nach
den Begriffen des moslimischen Staatsrechts besonders
xvıu
İn Bezug auf das osmanische Reich, vorgetragen in der
öffentlichen Sitzung der Akademie den 25 August 1841.
HARTMAN, Martin : Des İslam.. Geschichte, Glaube, Recht,
Leipzig 1909, X I+ 187 s.
HARTMANN, Richard : Die Religon des İslam, Berlin 1944,
IV + 168 s.
HELL, Joseph: Die Kultur der Araber, Leipzig 1909, 152 + 6 s.
HORSTER, P a u l: Zur Anwendung des islamischen Rechts
im 16. Jahrhundert, Bonner orientalische Studien, Heft
10, Stuttugart 1935, 109 s.
İNALCIK, H a lil: 15. Asır Türkiye İktisadî ve İçtimaî Tarihi
Kaynaklan, İst. Ün. İktisat Fak. Mecmuası, XV, sayı 1.4,
Ekim 1953-Temmuz 1954, s 51.73.
-------------------- : Osmanlı Hukukuna Giriş. SBFD XIII, sa
yı 2, 1958, s 102.126.
K ı s a l t m a s ı ......................................... Os Huk. Giriş
-------------------- : OsmanlIlarda Saltanat veraseti Usulü ve
Türk Hâkimiyet Telâkkisi ile İlgisi, SBFD XIV, sayı 1,
1959 s 69.94.
9
xxı
BARTHOLD, Wilhelm : ZwÖlf Vorlesungen über die Geschich.
te der Türken in Mittelasiens. Die Welt des İslam’da
14-17. sayılar (1932.1935) arasında çıkmış baskının tıp
kıbasımı, Hildesheim 1962, 278 s.
BROCKELMANN, Cari: Geschichte der islamischen Völker
und Staaten, München und Berlin 1939, 495 s.
DURANT, W ill: Das Zeitalter des Glaubens, Kulturgeschıchte
Der Menschheit IV. (Çev : SCHNEIDER, Ernst). Zweite Auf-
lage, Bern 1956, 1212 s.
HAUSSİG, Hans W ilhelm: Kulturgeschichte von Byzans,
Stuttgart 1959 XV + 624 s.
HOTTİNGER, Arnold: Die Araber, Zürich 1960, 907 s.
HUART; Clement: Geschichte der Araber (çev : BECK, S. und
FAERBER, M), I - Leipzig 1914, IV +381 s; II-Leipzig
1915, 127 s. ............
İNALCIK, H alil: Fatih Devri Üzerinde Vesikalar ve Tetkik
ler I, Ankara 1954, X I+245 s.
K ı s a l t m a s ı ............................................ Fatih Devri
------------------- : Mehmed II, İA VII, s 506-535.
------------------- : Tanzimat ve Bulgar Meselesi, Ankara 1943,
X +161 s.
Kısaltması ................................... Bulgar Meselesi
KOÇU, Reşat Ekrem: Bâbıhümayün, İstanbul Ansiklopedisi
IV, İstanbul 1960, s 1769-1771 arasındaki bölüm.
KÖPRÜLÜi Fuad : Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müessese.
lerine Tesiri Hakkında Bâzı Mülâhazalar, Türk Hukuk ve
İktisat Tarihi Mecmuası I, İstanbul 1931, s 164-312.
K ı s a l t m a s ı ..................................................... Bizans
------------------- : Osmanlı Devletinin Kuruluşu Ankara 1959,
XXXIX+122 s. ’
K ı s a l t m a s ı .............................. Os. Devi. Kuruluşu-
MEHMED Hüseyin Heykel: Hazret.i Muhammed Mustafa
(çev : DOĞRUL, Ömer Rıza), 2. Bası, İstanbul 1948, 528 s.
MÜLLER, Adolf : Der İslam im Morgen . und Abendland, Ber
lin 1885, 1-646 s; 11-686 s.
OSTROGORSKY, Georg: Geschichte des byzantinisehen
Staates, 2. Auflage, München 1952, XXIII+496 s.
PARMAKSIZOĞLU, İsmet: Kaptan Paşa, İA VI, s 206-210.
SACHAU, Eduard: Vom Ursprung der ıslamishen Gross-
mâchte, Sitzungsbericht die Preussische Akademie der
Wissenschaf t 1922, XXVI, Berlin 1922, 9 s.
SPULER, Berthold : İran Mıoğolları, (çev: Köprülü, Cemal),
Ankara 1957, V II+579 s.
ŞEHSUVAROGLU, Halûk Y.: Türkiye Huzur, Cumhuriyet Ga
zetesi, 27 Ekim 1961, Sayı 13373, 2 ci sayfada.
TEKİNDAĞ, Şahabeddin : Mahmud Paşa, İA VII, S 183-188
TURAN, Şerafettin : Kanunînin Oğlu Şehzâde Bayezid Vak’
ası, Ankara 1961, V III+ 237 s.
ULUÇAY, Çağatay M. : XVIII ve XIX. Yüzyıllarda Saruhan’da
Eşkıyalık ve Halk Hareketleri, İstanbul 1955, XVI+310 s.
VACCA, V. : Kurayza, İA VI, s 1012-1013.
VASILIEV, A. A. : Bizans İmparatorluğu Tarihi, (çev : MAN-
SEL, Arif Müfit) Ankara 1943, V III+540 s.
VLOTEN, Van : Zur Abbasiedengeschichte, ZDMG LII, 1898,
s 213-226.
YAKUBOVSKIY, A. Y : Altın Ordu ve İnhitatı, çev '• EREN,
Haşan), İstanbul 1955, X I+387 .
YİNANÇ, Mükrimin Halil: Ahmed Paşa (Gedik), İA I, s
193.199.
WEİL, Gustav : Geschichte der Chalifen, I-M annheim 1846,
12 + 702 s; II-M annheim 1848, 12 + 698 s; III-M annheim
1851, 488 + 112 s; IVJVLannheim 1860, 24 + 157 s; V-M ann-
heim 1862, 18+512 s-
WELLHAUSEN, Julius : Das arabische Reich und sein Sturz,
Berlin 1908 Baskısının Tıpkıbasımı, Berlin 1960, VII +
352 s.
Kısaltması ......................................... Das ar. Reich
-------------------- : Reste arabischen Heidentums, 2. Auflage,
Berlin 1897, V III+250 s.
K ı s a l t m a s ı .............. .......................... Rest. ar. Heıd.
Gİ R İ Ş
İ
Iaşılıyor ki bu sorulara cevap verebilmek bir hayli m üşkül
dür. Biz, incelememizin yeterliği içinde bunlara bir çözüm yo
lu aram ağa çalışacağız.
Yaptığımız bu kısa açıklamaya dayanarak, siyaseten k at
li, sathî bir şekilde şöylece târif etmek m üm kündür : «Siyase
ten kati, İslâm hüküm darının m utlak otoritesine dayanarak
verdiği en ağır cezadır». Biraz önce belirttiğim iz üzere, bu
cezanın İslâm hukukuna dayandırılıp dayandırılm adığı ve da
yandırılm ışsa bunun ne dereceye kadar olduğu incelememi
zin başlıca am açlarından birisini teşkil etm ektedir.
Verdiğimiz târife dayanarak «siyaseten kati» ibaresini
kelime anlamı itibarı ile tahlil edebiliriz. «Siyaset», sözlük
anlamı bakım ından «ülke idaresi» ve «politika» kavram larını
belirtir. «Siyaseten katletmek», böylece, hüküm darın «ülke-
idaresi ve politika» zaruretleri ile verdiği ölüm cezasını gös
term ektedir. Bu ibarenin belirttiği kurum İslâm kam u hu
kukuna o derece yerleşm iştir ki, hele Osmanlı Devletinde «si
yaset» kelimesinin sözlük anlam larına bir de «Ölüm cezası»
kavram ı eklenmiş ve «siyaset» kelimesi bir çok hallerde, ya
nında «kati» kelimesi olmaksızın bile «hüküm darın verdiği
ölüm cezası» anlam ında kullanılm ıştır 2. Bu şekilde târif ek
tiğimiz konum uzun ne derece önemli olduğu açıktır. İnsanın
baş hakkı «yaşamak» tır. Bu en tabiî hakka hüküm dar ta ra
fından ne şekilde tasarruf edildiğini bilmek, bizi o hüküm da
rın devrinin idare mekanizması üzerinde en salim ve kesin hü
kümlere götürür. H üküm darın bu yetkisi, bazı dış şartlar
tarafından sınırlanm ış m ıdır ? H üküm dar verdiği cezanın hu
kuka uygun olup olmadığını ne dereceye kadar araştırm ıştır ?
Bu som lara verilecek m üspet veya menfi cevaplar, o devrin
insanının m utluluk derecesini göstereceği gibi, hüküm darın
bu husustaki icraatının, ilerideki devirler üzerine de etkisi
hakkında bizi fikir sahibi yapacaktır.
z
etmelidir. Sonra o andan başlayarak kurum un geçirdiği de
ğişiklikleri gözlemek, üzerine etkileyen yabancı kurum larla
karşılaştırarak onun gerçek mahiyetini meydana çıkartm ak
gerektir. Türk hukukî kurum larm m incelenmesinde de durum
böyle olmalıdır. Bir kurum u incelerken «îslâmdan önceki
devirlerden başlayarak kronolojik bir surette, m uhtelif Türk
devletlerinde o müesseselerin ne gibi safhalardan geçtiğini'
anlamak ve her devirde ve her coğrafî sahada hariçten gel
mesi muhtem el tesirleri de tesp it» 3 ettikten sonra istenilen
zamandaki teferruatını araştırm ak gerektir.
İşte biz araştırm am ızda bu metodu kullandık. Birinci
bölüm, bu yüzden tamamen, Osmanlı Devletine gelinceye ka
dar kurum un İslâm ve.Türk" âleminde.geçirdiği gelişimi gös
term ektedir. İlkönce kurum un İslâm kam u hukukuna nasıl gir
diğini ve sonra geçirdiği gelişimi tesbit ettik. Daha sonra ba
kurum un İslâm hukuku çerçevesine girinceye kadar Türk ka
mu hukukunda mevcut olup olmadığını araştırdık. Bu araş
tırmayı, daha sonra yapmamızın sebebi, siyaseten katli esas
itibarı ile A b b a s i l e r devrinde doğmuş addetmemiz ve bu
yüzden kurum u İslâm hukuku yönünden daha önemli sayma-
mızdır.
İkinci bölümde siyaseten kati kurum unun İslâm devlet
ve ceza hukuku yönünden tahlilini yapmağa çalıştık. Bu ge
nel tahlil yapılırken .Osmanlı devlet ve ceza hukukunun da
özellikleri daima göz önünde tutularak, siyaseten katlin Os
manlı Devletindeki nazarî esasları belirtilmeğe çalışılmıştır.
Üçüncü bölümde siyaseten katlin bir hukukî kurum ola
rak Osmanlı Devletinde geçirdiği gelişim tesbit edilmiştir.
Dördüncü bölümde ise bu kurum un ne şekilde ortadan kalk
tığı, daha doğrusu, hüküm darın keyfî yetkisine bağlı olmak
tan çıkıp, ne şekilde kanunla düzenlendiği gösterilmeğe çalı
şılmıştır.
Beşinci bölümde ise, hanedan üyelerinin katillerini ayrı
b ir kategori hâlinde incelemiş bulunuyoruz. Saltanat vera
seti usulü ile egemenlik anlayışının doğurduğu bu katilleri,
ayrı ve nev’i şahsına m ünhasır bir- siyaseten katı saymaktayız.
KURUMUN KÖKLERİ
(14) P A R E T , 141.
(15) Ay. yer. ■ , -
(16) Haşan bin S a b i t ’i n sözleri. Bk : TÂBERÎ I I / l . 383.
(17) H O T T İ N G E R , 48.
(18) v. K R E M E R , İdeen , 328.
(19) «Ridde» olayı için b k : ÜÇOK Bahriye; R id d e , Ank. Ün. İlah iyat Fak.
D ergisi. V II, 1958-1959. s 97-113. "
devletin şekli mutlak monarşi sistemine doğru gelişmeğe baş
la d ı20. Onun zamanında îslâm devletine entrikalar girdi ve
O s m a n ’ın öldürülmesi ile (636/35) İslâm devletinde siyasî
mücadelelerin çok ateşli bir safhası başladı21. Başlangıcı
Ö m e r 'in öldürülmesine kadar uzanan bu devrede zaman za
man halifelerin bile katline yol açan cinayetlerden bahsetmek
tabiî ki konumuzun dışındadır. Tarifimize dayanan siyaseten
kati olayları ise yoktur. İlk iki halife, zaruretler gerekmedikçe
İslâm esaslarına bağlı kalmışlardır. Devletin selâmetini tehli
keye düşüren ridde olayında E b u B e k i r ’in takip ettiği sert
siyaset bile İslâm esaslarına mümkün mertebe riayetle icra
edilmiştir 22. Diğer iki halife zamanında da bu esaslara bağ
lılık görüyoruz. Şu halde H. .M u h a m m e d devrinde kul
lanılan usul geçici bir safhanın gerektirdiği zaruret olarak
kabul edilebilir.
Mu a v i y e ’nin kurduğu E m e v î Sülâlesi ile Arap - Is
lâm Devletinin gelişimi yeni bir safhaya girmişti. Suriye,
Mısır ve İran m fetihlerinin tamamlanması arapları medenî
âlemle temasa geçirmişti. Devlet idaresi dünyevileşmiş 23 ve
halifenin m utlak otoritesi kuvvetlenmeğe başlamıştır. Bu iki
özellikten başka, Emevî Devletim vasıflandıran en büyük hu
sus, bu devletin hükümdarlarının İslâm esaslarına fazla değer
vermemeleridir. Çok önemli olan bu noktalara daha yakın
dan temas etmek gerekmektedir.
Suriye, İran ve Mısır’ın fethinin arapları medenî âlem
le tanıştırdığını söylemiştik. Buralarda dört halife devrinde
ki ilk İslâm fâtihleri sadece bir işgal ordusu mahiyetinde idi
ler, aralarında idare adamları olmadığı için mülkî teşkilât
aynen eski halinde bırakıldı24. Msl; Emeviler devrinde de pek
(35) W E İ L I, 572.
(36) Ay. eser 659.
(37) Ay eser 683.
(38) H alifelerin İslâm H ukukuna aykırı olan bu tutum ları dindar kişiler tarafından
hazm edilem iyor ve bu yetkiler henüz tanınm ıyordu. Pek çok şid detli itiraz hare
ketleri görülm üş ve hattâ, halifelik için ilk seçim usulüne d önülm esini isteyenler
dahi m eydana çık m ıştır. Bu hareketleri de halifeler şid detle b astırm ayı arzula-
m ışlardır. Bk; G O L D Z I E H E R , S tu dien II, 32 v. d; Ayrıca bk; W E L L -
H A U S E N : arabisch - israeletiseh. Z um altesten Strafrecht d er K u ltu rvölker.
Leipzig 1905. s. 93.
(39) Em evî D evletinin sona erm esi hakkında en iyi araştırm a W E L L H A U S E N ’in
m eşhur eseridir. Bk: WELLHAUSEN: Das arabisehe Reich und sein
Sturz. Berlin 1960. (B erlin 1908 b a sk ısın ın tıp k ı b a sım ı).
yışına uygun b ir şekilde gelişmiş, tarih in büyük m utlak im
p arato rlu k ların d an birisi m eydana gelm iştir. B ütün im para
to rlu k k u ru m lan sağlam b ir şekilde oturm uş ve b u arada ko
num uz olan siyaseten kati de esaslı b ir «iktidar aracı» haline
gelerek yaşam ıştır. .
Em evilerin bazı hususlarda Bizans etkisi altında kaldı
ğım, fakat devletin genel idaresinin Arap geleneklerine göre
yürütüldüğünü söylemiştik. Bu yüzden Emevi Devleti tam b ir
m illî Arap devletidir. Emeviler, k ararların ı ekseriya serbest
ölçüler içinde verm işler ve Arap «Seyyitliğinin» nam us esas
larına bağlı kalm ışlardır 40. F akat buna karşılık Abbasî Dev
leti h er bakım dan tam b ir teokrasi olm uştur. İslâm kam u
hukuku bakım ından son derece önemli olan bu gelişimin se-
beblerini ve sonuçlarını kısa da olsa incelem ek gerektir.
XIX. Yüzyılın o rtaların a kadar doğudaki devletlerin hep
si teo k ratik m utlak m onarşi sistem i ile yönetilm işlerdir. Dev
letlerin egemen oldukları coğrafî alanlara ve devletin m illet
u nsurunun geleneklerine göre, bu sistem lerin m ahiyetlerinde
bazı fark lar bulunm uşsa d a 41, teokratik m onarşinin ana ka
ra k te ri aynı kalm ıştır. B ütün doğu devletlerine de bu karak
te r eski İran m onarşisinden g eç m iştir42 Bu olayın cere
yan şekline kısaca bakm ak gerektir.
İlkçağda Y akın-D oğu tarihinin en m ühim olaylarından
birisi İran ile Y u n a n -R o m a m edeniyetlerinin karşılıklı mü
cadeleleridir. Bu m ücadele S a s a n i l e r devrinde yeniden
kuvvetlenm iş; hele R om a, Küçükasya ve Elcezire yi de fethet
tik ten sonra, daha çok İran etkisi altında kalm ış, iktisaden ve
m ânen bitk in b ir hale gelince de Sasanî Devletinin bu baskısını
daha çok duym uştur. R o m a n ın karşısında gitgide yükselen Sa
sanî Devleti, ona h er bakım dan örnek olm uştur. D io k 1 e t i a n*
ın (284-305) sarayı, Tanrı derecesine çıkarılan hüküm darın önün
de secde etm ek gibi gelenekleriyle, karışık teşrifat kuralla
rın a bağlı m em urları ve hadım larıyla, bizzat o devir adam la
rının da iddia ettiği gibi, Sasanî sarayının b ir taklidi i d i 13.
(58) Bk : O S T R O G O R S K Y , 22 vd.
(59) H A Ü S S İ G , 239.
(60) KÖPRÜLÜ, Bizans, 290.
(61) Ay. eser, 183, not 1,
(62) Ay. eser, 290.
(63) G O L D Z I E H E R , Studien II, 53-55.
egemenlik kavram ına dönülm üştü; fakat, îslâm dini şahıs
ları Tanrı yapm ağı kabul etm ediği için Abbasi halifeleri ken
dilerini, tem sil ettikleri Peygamberin şerefi ve bütün vasıf
ları ile ih ata ettird iler 64. Görülüyor ki din bütün devlet sis
tem ine hâkim b ir hale g e lm iştir65. Bu yüzden halifeler de,
(bazı hususlarda) kendilerini, teb alarm ın bağlı olduğu dinî
kanunla bağlı saym ışlardır. «Tanrıdan korkan» unvanı ilk de
fa Abbasi halifelerince kullanılm ıştır. M a n s u r , teb'asın
dan birisi tarafından kendisine karşı açılan bir dâvayı dinî ka
nuna göre hükm eden b ir yargıcın görm esine izin verm işti.
Emevî Devletinde böyle bir halin olm asını düşünebilm ek çok
z o rd u r66.
Dinî kanuna gösterilen bu saygı yanında, Sasanî ve Bi
zans sistem lerinin etkisiyle, halifenin yetkilerinin son derece
kuvvetlendiğini ve arttığını belirtm ek gerekir. Halifeler, etki
si altında kaldıkları bu sistem lere uygun olarak, kendilerini
yaklaşılm az ve dokunulm az saym ışlardır. Geniş b ir bürok
rasi ile m em leketi yönetm işler ve bu bürokrasinin üyelerini,
herhangi b ir ölçüye bakm adan rahatça tâyin ve azl etm işler
dir. K udretlerinin büyüklüğü, kendilerine bu m em urların
hayatları üzerinde rahatça tasarru f im kânı verm iştir 67. Dev
let işlerinin görülm esinden kendilerini iyice çektikleri halde,
hayat ve ölüm üzerindeki k arar verm e yetkilerini aracısız,
bizzat k u lla n d ıla r68. Arap kültürünün o zam ana k adar tanı
madığı b ir varlık olan c e 11 â t 69, halifenin çevresinde devam
lı olarak durm ağa ve kurbanlarının kafalarını nüzerinde yu
varlandığı deri parça/sı tah tın yanında yer alm ağa b a şla d ı73.
Devlet gelirlerini arttırm ak için, gayri m eşru servet yaptığı
iddia edilen m em urların m allarını zaptetm ek yepyeni b ir usul
oldu ve b u yeni usul için yeni b ir teknik terim bulundu; « m ü-
s a d e r e » 71.
(9) B A R K A N , 185. ;
(10) Ay. eser, 186.
(11) H O R S T E R , Paul: Zur Anwendung des Islamischen Rech ts ım 16 Jahr-
hmıdert. Stuttgart 1935. s
(12) Ay., essy, 5.
(13) K R A ^ L I T Z - G R E İ F E N N H O R S T , 13 >;
(14) Ay. ^ H O R S T E R , 5.
( 1 5 ) B ^ R Î ^ 4 N , 185, N A L L I N O , 559; İ N A L C J ^ , Halil: Osmanlı Hu-
AÜSBFD X III, sayı 2. 1958. s 102." ‘
( 16) A . , 267-268. ' \
(17) Ay. W- '
üzerinde, şeriate uygun olarak sürdürm ek istediği kontrol
X. Yüzyılda iki defa başarısızlığa uğram ıştı. Çünkü şeriatın
b u kontrolü yüzünden devlet kudreti zayıflıyordu. İdarenin
serbest ceza verm e yetkisi o kadar verim li olm uştur ki, Tu-
lunoğulları zam anında Kahire bir aralık yedi yıl kadısız kal
mış ve onun işini dünyevî m ahkem eler görm üştür 18. Mezalim
m ahkem eleri böylece dinî y a rg ı-id a re ayrım ından faydalana
ra k derhal gelişm iştir. Kelime anlam ı ile mezalim, «kuvvete
başvurularak yapılan adâletsizlik» 19 dem ektir. Böylece bu ta
rif, b u m ahkem elerin prensibini belirtm ektedir. Yargıçları
nın yetkileri sınırsızdır ve mezalim m ahkem eleri halifenin
(h üküm darın) yargı kuvvetinin kendisidir, halifenin icra
kudretinin m eşrû b ir parçasıdır 20. Birinci bölüm deki açık
lam alarım ıza uygun olarak, Sasanî kurum larm dan alınm ası
m uhtem el o la n 21 b u m ahkem eler ile hüküm darlar rahatça
örfî hukuku geliştirm işlerdir.
îslâm daki dinî y a rg ı-id a re ayrım ı idarenin bu söyledi
ğimiz serbestliğini sağlam akla, devlet yapısını önemli bir
şekilde geliştirm iştir. H alifelerin artık yalnız b ir sembol olup,
k u d retin em irlere geçtiği ve ondan* «menşur» alınarak ege
m en olan ayrı ayrı birçok devletler kurulduğu vakit b u yar
gı - idare ayrım ı bilhassa önemli olm uştur. Daha çok Türk -
İslâm k arak teri taşıyan bu devletlerde dinî m erci halife ol
muş, dünyevî yetki hü k üm darda kalm ıştır. B u h a life -h ü
k ü m d arlar ayrılm ası ile sanki b ir çeşit dinî yargı - idare ayrı
m ı yapılm ış, hü k ü m d ar dinî kuralların baskısından daha
fazla kurtulm uş, böylece T ürk egemenleri kendi eski idare
geleneklerine daha iyi sarılm ışlardır. Sonuç itib arı ile örfî
hukukun daha elverişli şartlar altında geliştiği ileri sürülebi
lir. Nitekim XIV. Yüzyılda, şeriat hüküm lerine riayetle meş
h u r olan, Türk aslından M e l i k N u i z z ü d d i n H ü s e
y i n K e r t ’in, Herat'ta birçok şer'î olmıyan kanunlar koy
duğunu ve b u n lard an b ir bölüm ün XV. Yüzyıl sonunda
bile halâ uygulandığını b iliy o ru z22. Türk geleneklerinden ka-
(23) B A R K A N , 185.
(24) KÖPRÜLÜ, Ortazaman, 72.
(25) Jü'YNBOLL, Th„ W : Azab. ÎA I, 81.
(26) MAWERDİ, Aboûl-Hasan Ali: Les S la tu ts G ouvernem entaux au
Regles de Droiı ct A d m in istratif (Fransızcaya çev : F A G N A N E .). Alger
1915. s 6.
(27) M A W E R D İ , 6.
tir. H er m üslüm an h ü k ü m d ara m utlak ita a t gerektiği, onun
kabiliyetsiz veya günahkâr olup olm am asının önem li sayılma-
dığı, zira böyle b ir h ü k üm darın varlığının, onun hiç mev
cut bulunm am ası dolayısı ile çıkan anarşi halinden çok daha
hayırlı sonuçlar vereceği hukukçular tarafın d an ileri sürül
m ü ştü r. Şeriat, b u prensibi öylesine benim sem iştir ki, Or
taçağda bazı din bilginleri, âdil olm ıyan b ir halifenin etkisi
ile verilen kadı hüküm lerini bile m akbul saym ışlar, hele ile
ride, dinî esaslara b aştan aşağı aykırı olarak, bu bilginler
halifenin dünyevî - siyasî kuvvetini tam am en kaldırm ışlar ve
onu sadece dinî başkan yapm ışlardır 28. Böylece şeriat a r
tık, herhangi b ir şekilde (seçim veya kuvvet yolu ile) İslâm
toplum larım n başm a geçen h ü k ü m d arların em retm e kuvveti
ni tan ım ıştır 29. Bu hüküm darların, kendi isteği olm adan az
linin asla caiz olm adığı da kabul edilerek 30, zalim b ir hü
k ü m d ara karşı nazarî olarak m evcut bulunan isyan hakkı
n ın 31, fiilen hiçbir değeri kalm am asını da sağlam ışlardır. Çün
kü hü k ü m d arın zalim olup olm adığı ancak şeriat'm tem sil
çilerin in , u le m a n ın kanaati ile belirir. Kuvvetli bir hüküm
d arın da ulem adan istediği gibi b ir «şeriata uygunluk» k ara
rı alacağı açıktır. Bu önem li konu üzerinde ileride üçüncü
bölüm de duracağız.
Örfî hukuk hakkında u le m a n ın kanaati da tam anlam ı
ile teessüs etm iş değildir. İ b n i H a l d u n ' u n da dahil bu
lunduğu b ir kısım ulem a, d ö rt m ezhebin herşeyi çözümledi
ğine kanidirler. Bu ulem a'nm dışında k alanlar ise şeriat’m
sınırını geçen m eselelerde örfî hukukun caiz olduğunu be
lirtm ekte, h a ttâ bazıları bunu d ö rt fıkıh kaynağı yanında be
şinci b ir kaynak saym akta, bun lard an da bazılarına göre ö r
fî hukuk, k ı y a s yolu ile konulan kanunlardan üstün tu
tu lm ak tad ır. Bazı fakîhler ise örfî hukuku, i c m a ile eş
tu tm a k ta d ırlar; bir kısm ı ise sadece zarurî olanları kabul
tem ayülündedirler. Genel olarak, fakihlerin, örfü gerekli
gösterdiği esaslar «İslâm cem aatinin hayrı ve selâm eti ile
adalet» prensibine dayandırılm aktadır 32. Şu halde, şeriat’
(28) H A R T M A N N , R „ 105-106.
(29) B İ L M E N , Ömer Nasuhî: H u k u k u îs l â m i y e ve Is tılâ h a tı Fıkhiyye
K a m u s u I H . İstan b u l 1951. s 439.
(30) H a n b e l i F ı k h ı n ı n g örü şü , ay. y e r ’d en naklen.
(31) Ay. yer.
(32) B u h u su sla r için bk; İ N A L C I K , Os. H u k . Giriş. 103-104.
m tem silcilerinin de örfî hukuku şeriata uydurduklarını söy
lemek m üm kündür. Şimdiye kadar yaptığımız açıklam alara
dayanarak, diyebiliriz ki, bizzat şeriat ta hüküm darın örfî
hukukunun gelişmesini sağlayan bir etken olm uştur. H üküm
darın bu yetkisinin içinde olan «siyaseten kati» cezasının da
böylece hukukîleşmeğe başladığını söylemek kabildir. Bu hu-
kukîleşmenin mahiyetini ise ayni bölüm ün III. paragrafında
göreceğiz, zira daha önce Osmanlı padişahının bu yetkisinin
gelişme tarzı üzerinde fikir sahibi olmak gerekiyor.
1) K u r u l u ş Devresindeki Gelişim:
(33) O sm anlı D evletinin 400 çad ırlık bir kabileden, kendi kendine doğduğu v e geliş
tiği, tarihî ve sosyolojik kültüre sahip olm ası gerekli pek çok ilim adam larınca
iddia ed ilm iştir. Durum un böyle olm adığını, O sm anlı D evletinin tam am en
Anadolu Selçuk M edeniyetinin m irasçısı olarak geliştiğin i, o devirlerin ileri . İ s
lâm Anadolusunda hâkim Türk gelenekleri ile ilerlediği, tarihî ve sosyolojik d e
lillerle K ö p r ü l ü tarafından isp at ed ilm iş v e bu ispattan sonra, O sm anlı
D evletinin kuruluşu m eselesi aydınlığa kavuşm uştur. Bk : K Ö P R Ü L Ü , Os-
m an h Devletinin K uruluşu. Ankara 1959.
(34) K Ö P R Ü L Ü , Ortazaman, 61.
m a sınıfından gelmesi ve bazı vakıflar b u fikre hak verdir-
t i r 35. Ancak devlet teşkilâtının genişlemesi ile daha I. M u -
r a d (1360-1389/762-792) devrinde, bizzat ulem a vezirler ta
rafından şeriat - dışı hukuk geliştirilm ek yolu tutulm uş 36,
I. B a y e z i d (1389-1402/792-805) zam anında artık pek çok
örfî k an u n lar konulm ağa başlanm ıştır. O k adar ki, bu yenilik
ler sonucu, şeria t’m çiğnendiği iddiası genel b ir şikâyet hâ
line geldi. I. B a y e z i d ' i ulem adan m eşhur M e h m e d
F e n a r î ’nin ikaz ettiği görülm üşse de,O, II. M e h m e d dev
rinde te k ra r edilen çeşitli hedefli (m sl; askerî am açlar; ule
m aya yarıyan vakıfların devlet eline geçirilişi gibi) yenilik
hareketleri yapm ış, devletin yüksek m enfaatları, askerî ih ti
yaçlar b ü tü n diğer endişelerin üstünde sayılm ıştır 37.
A — K u r a n d a Ölüm C e z a s ı :
K ur'anda ölüm cezası kabul edilmiş, fakat sadece iki çe-
şitine cevaz verilm iştir : Yol kesm eden dolayı verilen ölüm
(76) Kısasla ilgili âyetler : «Ey inananlar, öldürülenler hakkında size kısas farze-
dilmiştir. Hüre karşılıklı hür, kula karşılıklı kul, kadına karşı kadın. Fakat
öldüren, kardeşinden azıcık bir affa nail olursa o zaman kısas kalkar... vd.»
(II, 178. G Ö L P I N A R L I 31-32). «Ve o kitapta onlara hükmettik ki cana
karşılık can.... kısas var. Fakat kim bağışlar ve hakkından vazgeçerese bu,
suçların yarlıganmasma sebep olur» (V, 45. G ÖL P I N A R L I , 130).. Yol kes
me ile ilgili âyet. «Allaha ve Rasulüne savaş açanlarla, yeryüzünde bozgunculuk
etmiye kalkışanların cezaları ancak öldürülmektir, yahud asılmaktır...» (V, 33.
G Ö L P I N A R L I , 128). Ölüm ile ilgili olarak şu âyetlere de bk; II 84, 217;
III 145, 156; IV 29, 92; V 32; VI 140; IX 5; XVII 31, 33, XXIII 60.
(77) G R Â F , 121.
(78) Bu önemli konu için b k : WESTISCH, Milenko W ; Die Blutracbe bei
den Südlaven, ZVR sayı 8, 1889. s 435, 440; KOHLER, Josep: Über
das vo rislam itische Recht d e r Araber. ZVR ay. sayı, s 246, 247, 253 vd; H E L L ,
19 vd; W E L L H A U S E N , Rest. ar. Heid. 228 vd; J U Y N B O L L , H an d
buch des İslamischen Geseizes, Leipzig 1910. s 284 vd.
(79) Bazen 100 deve bile çok az görülmüştür. HELL, 19-20.
(80) «Öldürülenin velisinin, akla ve örfe uygun olarak iyiliğe uyması, öldürenin de öl
dürdüğü kişinin velisine güzellikle birşey vermesi kalır. Bu, rabbinizden hükmü
hafifletmedir, rahmettir», (II 178) «Ey aklı erenler, özü temiz kimseler,
korunmanız sakınmanız için kısasta size hayat var» (II 179) bk; G R Â F , 91.
Bu önemli hükümlere rağmen, özel hınç’a dayanan kan davası Araplar arasın
dan tamamen kalkamamıştır. N I E B U H R , 32-34; K O H L E R , 253.
(81) Ü Ç O K , C o ş k u n : Osmanlı Kanunnâmelerinde İslâm Ceza H ukuku na ayk ırı
hükümler. AÜHFD. III, 1946, sayı 1. s, 144 v. d.
(82) Ay. eser, sayı 2-4., s 51.
K ur'an, zina suçunu cezalan d ırm ıştır83. Gayet açık bir
şekilde konulm uş olan bu ceza 84 üzerinde tabiî ve m antıkî
olarak h er çeşit tartışm an ın sona erm esi gerekirdi. Zira zi
nanın cezası olan « 1 0 0 değnek» gayet açık ve en küçük bir
im adan uzak b ir şekilde konulm uştu. B una rağm en Ö m e r
zam anında sünnete dayanılarak sopa cezası yalnız m uhsen
olm ıyanlara hasredilm iş ve m uhsenler recm ile öldürülm e ce
zasına çarp tırılm ışlard ır. Bu tip ölüm cezası M u s e v î h u
kukunun etkisi ile îslâm a girm iştir 85. Peygam berin recm
cezası uygulam ış olduğu hakkında nakledilen hadîslerin de
doğru olduğu kesin olarak tesbit edilem em iştir 86. Zina su
çu bir hadd cezasını gerektirir, yâni karşılığı k itap ta tam ola
ra k tesbit edilen beş suçtan birisidir. B una rağm en, K ur ana
aykırı b ir şekilde nasıl cezalandırıldığı dikkate değer. Sün
n e tin , k ita b ’m hüküm lerini ilga etm esi düşünülem ez.
K itapta olmıyaıı ikinci ve son ölüm cezası, İslâm daıı
dönm edir (irtid ad ). İslâm dan dönenlere verilen ölüm cezası
E b u B e k i r zam anında ortaya atılm ıştır ve yeni îslâm
Devleti için son derece zararlı olan «ridde» olayını önlemek
için konulduğu şüphesizdir. Bu ceza da sünnete dayandırıl
m ıştır, fakat en m akbul olmıyan sünnete. Bu sünnet altıncı
derecededir. Peygam berin bir arkadaşına veya çağdaşına
kadar gider, fak at bu kim senin b ir iddiasından öteye geçe
mez 87. Bu ceza K ur'an ile çatışıyor. H attâ, bunun aleyhinde
gösterilen b ir âyet de vardır 88. F akat bu ibare, yalnız «ehli
k itap ları îslâm a zorlam am ak» a n la m ın d a 89 kullanılm ıştır,
îslâm ceza hukukuna sokulan bu ceza, K u ra n a aykırı olm ak
la beraber, E b u B e k i r gibi büyük ve âdil b ir halife ta
rafından m ecburen b ir sünnete dayandırılarak, devletin yük
sek m enfaati için kabul e d ilm iştir90. Devletin m enfaati için
(83) «Zina eden kadınla zina eden erkeğin her birine yüzer sopa vurun...» (XXIV. 2,
G Ö L P I N A R L I , 404). Sonraki ayette de cezalandırılm ışların bazı hakların
daki kısıtlam alardan b a h is’ vardır. Açıkça görülüyor ki kitapta zina için ölüm
cezası hakkında bir îma bile yoktur.
(84) Zinanın cezalandırılm ası ile ilgili olay için bk, JUYNBOLL, H an db u c h ,
287-288.
(85) Ü Ç O K , Os. Ceza. H a k . I I I /l, 133; G R Â F 84, J U N B O L L , H a n dbuch,
301-303.
(86) Ü Ç O K , ay. yer.
(87) v. K R E M E R , İdeen , 141. •
(88) G R Â F , 116. «Dinde zor yok» (II 256; G Ö L P I N A R L I , 49).
(89) G R Â F , ay. yer.
(90) İrtidad için toplu bilgi, bk; K R C S M Â R I K , J o h a n n : B e itrag e zur Be.-
leuchtu n g d e s islam isch en S tra frec h ts. ZDMG LVIII, 1904. s 92 vd.
halife, bizatihi suç olmıyan fiiller, hattâ durum lar için, ceza
vermeğe başlam ıştır. Msl; Ö m e r , gayet yakışılık b ir ada
mı, kadınları m ücerred güzelliği dolayısı ile son derece tah
rik ettiği için sürgün e tm işti91. Zinaya da bu devirde ölüm
cezası verildiğini biliyoruz. İşte örfî hukuka önemli bir gi
riş sayılan bu hareketler ile halife, ceza hukukuna el atm a
ğa başlam ıştı. Ö m e r ’in bu hareketi, tabiî ki m utlak hali
feler tarafından ilgiyle karşılanm ış ve, « Ö m e r ' i n sünnetin
den» bahsederek yetkilerini genişletmek yoluna gitm işlerdir 92.
K u ra n dışı ölüm cezaları, ileride daha da genişletilmiş
tir. Bu genişlemenin bizzat şeriatça yönetildiğini de kayde
delim. Şeriat msl, K ur’an ’m bir harfinden şüpheleneni inanç
sız saymış ve ölümle cezalandırm ıştır93. Peygam beri, küfür
değil, fakat sadece biraz gündelik tâbirlerle anm anın da akı
beti bu idi. H attâ H. M u h a m m e d ’in eşi A y ş e ’yi anm a
da, ayni derecede genişletilmişti. Bu son ölüm cezası için bir
hadîs uydurulm uştur : « A y ş e 'ye hakaret eden, ölüm ce
zasına çarptırılır». Yalnız, Peygamberin başka bir karısına
hakaretin ölüm ile mi yoksa dayakla mı cezalandırılacağı ule
ma arasında anlaşmazlığa sebep o lm u ştu r95.. Zina hakkın-
daki cezaya dayanılarak anormal cinsi tem asların bazılarına da
ölüm cezası v erilm iştir96.
Bu bahis üzerinde durmamızın sebebini, şimdi açıkla
mak yerinde olacaktır. K u ran ın açık hüküm leri, yalnız iki
tane Ölüm cezası kabul etmişken, daha İslâm ın ilk devirle
rinde, iki ölüm cezası daha bunlara eklenmiştir. Zina hak
kında K ur’anda yalnız sopa cezası hükm ü vardır ve bu açık
hüküm, sünnet ile değiştirilmiştir; öbürü, K u ra n la çatış
m aktadır ve devlet menfaati zarureti ile konulm uştur. Şu
halde anlaşılıyor ki örfî hukuk, ceza alanında derhal geliş
meğe başlam ıştır. Ölüm cezası da hemen Peygamberden
sonra, K ur’ana aykırı fakat şeriata uydurulm ak suretiyle
derhal konulmağa başlanm ıştır. Şeriat’m bu konudaki zaa-
(91) K R C S M A R I K , 99.
(92) Bk; Birinci Bölüm, not 33’e atıf yapılan olay.
(93) v. K R E M E R , Ideen, 249.
(94) Ay. eser, 154.
(95) Ay. eser, 163.
(96) TOURNAUW, Nicolaus v. : Das m u slim isch e Recht. Leipzig 1855.
s 234 vd; kşl, M E Z, 337. ’
fm dan, hük ü m d arın örfî hu k u k adına faydalanm ası m uhak
k ak tır ve nitekim böyle olm uştur. Şimdi, Örfî hukukla İs
lâm ceza h u k u kunun siyaseten kati bakım ından ilgilerinin
araştırılm ası gerektir.
2) T a ’ z i r - S i y a s e t İ l g i l e r i n in Konumuz
Bakımından Tahlili:
Daha pek çok hâl saymak kabildir. Tam anlamı ile bir öl
çü vermek im kânı yoksa da « s â i b i 1 f e s a d » kavramına
uygun davranışları «şer’an belli olanlar» m siyaseten katli
m üm kündür. Sâi bilfesad, fesad'ı, kötülüğü yapanlar demek
tir. Fetvalarda «sâî bilfesad», «devamlı olarak zulüm ve kö
tülük yapıp zarar ika eden» anlam ında kullanılm ıştır 126. Fakat
bu tam anlam ı ile bir genel ölçü değildir.
1) T e b ’ a n ı n D u r u m u n u n Konumumuz B ti
k i m i n d an Ö n e m i :
2) A s k e r î Sınıf:
A — Mahiyeti ve Şum u lü nü n G e l i ş i m i :
Osm anlı Devletinde « a s k e r î s ı n ı f » , yalnız asıl an
lam ı olan « s a v a ş ç ı » ile kalm ayıp b ü tü n kam u hizmetlile-
rini içine alan çok geniş bir kavram çizm ektedir1. Padişah
tan « b e r a t » alarak herhangi bir devlet hizmetine tâyin edi
lenler « a s k e r î » olurlar 2. Böylece teşekkül eden bu geniş
sınıf m bilhassa vergi konusunda reayadan farklı bir çok im
tiyazları vardır. İşte bu yüzden, çeşitli vergi kanunlarında bu
askerî - reaya ayrımı üzerinde titizlikle durulduğu görülür 3 ve
askerî sınıfı teşkil eden züm reler ayrı ayrı belirtilir. Msl, XVİI.
Yüzyıla ait bir resm-i kıymet kanunnâmesinde, «berat-ı şerif»
ile «hitabet, imamet, kitabet, cibayet, meşihât, nezâret, ciiz,
tesbih~han, vakf, mezrea, tekiye» ve benzerlerini tasarruf
edenler; «yaya, müsellem, yürük, tatar, canbaz, voynuk; sâ-
dat, m u t ’ak, kâtib, müdebber, doğancı, yuvacı, derbendci,
köprücü, çeltikçi, tuzcu, kadı, nâib, şehir kethüdaları, mü
lâzım» külliyen askerî sınıftan oldukları gibi, bunların evlât
ları ve eşi öldükten sonra reayadan birisine nikâhlanmış ol
mamak şartı ile, zevceleri de askerî sınıftan sayılırlar, bun
ların diğer yakın akrabaları ve kulları dahî ask e rîd ir4. Aske
rî sınıfa girmiş olanlar, berât ve vazife alm adıkları zaman da
bu sıfatlarım saklarlar. Fakat mazuliyet hâli uzun bir süre
devam eder ve bunlar iş ve kazanç hayatına atılırlarsa, «askerî»
sıfatları kalkar 5.
a. M a h i y e t i :
Osmanlı Devletine kul sistem inin girm esi pek çok bakım
lardan, b u arada konum uz yönünden, son derece önemli b ir
olaydır. K onum uzu ilgilendiren noktaları üzerinde durarak
bu olayı tahlile girişm ek gerektir. ,
c. K u l Sisteminin Sonucu :
Uzun gibi gelen bu açıklam aların ne kadar zarurî olduğu
şimdi anlaşılacaktır. Kul sisteminin, hüküm dara kulları üze
rinde tasarru f hakkı tanıdığını söylemiştik. H üküm darın si
yaseten kati yetkisinin de çok genişlemesi bu sistem in II,
M e h m e d tarafından benimsenmesi ile kabil olm uştur. Hü
küm darın kulları olarak reaya karşısında birtakım im tiyazlar
la donatılan bu smıf, gene «kulluğu» sebebi ile hüküm darın
kayıtsız şartsız iradesine tâbi olmuş ve msl; hukukî olarak
suçluluğu tesbit edilmeden, h attâ suçlu olmadığı m utlak olsa
bile padişahın b ir emri ile kolaylıkla katledilebilm işlerdir.
Acaba, padişahın, «kulları» üzerinde böyle b ir tasarru f hak
kı var mıydı ? Meseleyi devşirmenin temelini teşkil ettiğini
ileri sürdüğüm üz yukarıdaki açıklam alarımızı ve tslâm da kö
lelik hukukunu karşılaştırarak incelemek gerekm ektedir.
Konumuz bakım ından cevaplandırılması gerekli soru şu
dur : İslâm hukukuna göre kölenin sahibi, onu öldürebilir
C — U lem a:
Y ukarıda belirttiğim iz özellikler, ulem a dışındaki askerî sı
nıf hakkında carîdir. Ulem anın askerî sınıf içinde ayrı b ir yer
kapladığını belirtm iştik. Bu gurup askerîler, h er bakım dan
diğerlerinden ay rılırlar ve devletin en im tiyazlı sınıfını teş
kil ederler. Ulem anın bu durum da olm asının nedenleri üze
rinde kısaca durm ak zorunludur.
Gerektiği yerlerde belirttiğim iz gibi, îslâm devletinin te
meli şeriattır. Ancak şeriatın içine alm adığı h u suslarda hü
küm dar yetkilidir. Şeriat kuralları K ur’anda ve sünnetler
de bulunur. Gayet karışık olan bu kuralları derleyip topla
m ak ve yorum lam ak zor bir iştir. Bu ayrı bir uzmanlık da
lıdır. Böyle b ir yorum kabiliyetine ancak özel öğrenim gör
müş din bilginleri (ulem a) sa h ip tir40. Bu yüzden ulemanın
İslâm devletinde pek önemli ödevleri vardır.
(i) Özel hukuk alanında hemen yalnız şeriat hüküm leri
uygulandığından bu konuda şer'i kuralların her çeşit yoru
m u ulemaya aittir. Bu yorum yetkisi ile özel hukuk alanın
da ulema, devlet içinde tek kanun koyucudur41. Ulemanın
çeşitli yollara başvurarak yaptığı yorum larla meydana gelen
kurallara uymak halife ve hüküm darlar için de zaru rettir . 42
(ii). Kam u hukuku alanında hangi hususların şeriatça
boş bırakıldığını, ulemanın tesbit ettiğini ve hüküm darın ör
fî hukuk yetkisinin de bu şeriat temsilcileri tarafından huku
kileştirildiğini yukarıda ikinci bölümde gösterm iştik.
a. Genel Olarak :
ikinci bölüm de yaptığımız açıklam alarla padişahın ta'zir
hakkına dayanarak ölüm cezası verebileceğini belirtm iştik.
İşte bu yetki doğumu ve m ahiyeti icabı doğrudan doğruya
padişaha bağlıdır, onun tarafından kullanılır. Genel kural bu
olm akla beraber, padişahın, gerekli bütün hallerde ta'zir yet
kisini bizzat kullanm ası m üm kün değildir. Herşeyden önce
m utlak vekili olan'vezir-i âzam, hüküm darın bu yetkisini bazı
sınırlam alarla kullanabilir. Gerek padişah, gerekse vezir-i
âzam birtakım başka sınırlam alarla diğer devlet adam larına
bu yetkiyi kullandırabilirler. B ütün bu yetkilileri sırasıyla
göreceğiz. Ancak, şurasını kesin olarak belirtm eli ki siyase
ten katilde tek yetkili padişahtır. Yetkinin kaynağı o'dur.
Ancak onun ve bazı hallerde m utlak vekilinin açık-zım nî b ir
izni ile diğer devlet adam ları bu hakka, onun vekili olarak
sahip bulunabilirler. Bu yüzden padişah tabiî ki bu husus
ta tam ve m utlak yetkilidir. Hem kulları, hem de şartlar mev
cut oldukça reaya üzerinde istediği an bu hakkım doğrudan
doğruya kullanabilir.
di el yazısı ile bir hatt-ı hümâyûn istem işti. Padişah bu hattı yazarak «kayma
kam bir kazaya uğrarsa kendisinin de başının kesileceğini» vezir-i âzama bildir
m iştir. ay. yazar. M e r k e z T e şk ilâ tı, 183, 184.
(101) U Z Ü N Ç A R Ş L I , M e r k e z T e şk ilâ tı, 180 vd.
(102) Bir zaman sadaret kaymakamı olan L a l a Mustafa P a ş a y a III. M u r a d
«..her kim itaat ve inkıyad etm ez ise kapısı önünde salb idesün» em rini verm iştir.
S E L Â N İ K İ, s 159, 160. UZUNÇARŞILI: M e r k e z T e şk ilâ tı, 183 not
2’den naklen.
(103) P A R M A K S I Z O Ğ L U , İsmet: K a p ta n Paşa, İA VI, 208.. «Donanma kap
ta n la rın d a n K a r a Ali K a p t a n ’ın d o n a n m a d a n u k u d id d ia s ın d a o ld u ğ u
Cihetle i d a m . olunduğu» na dair kaptan-ı sabık M e h m e d P a ş a ’dan arz BAHH
N. 25491, 23 Rebılulevvel 1238 (7 Aralık 1822).
(104) U Z U N Ç A R Ş I L I , ay. eser, 417.
(105) Ay. eser 193 .
(106) Ay. yer.
Valiler de, padişah veya vezir-i âzamdan yetki alm adan
siyaset icrasında bulunamazlar. Valiler eğer siyaseten kati
zaruretinde bulunuyorlarsa izin isterler 107. Olağanüstü yet
kilerle tâyin edilen valilerde tabiî bazen çok az sınırlı yetki de
bulunabilir 10S.
b. Siyaseten K a ti S e b e p l e r i:
ba) Padişahın Mutlak Otoritesini Sınırlamak İstem em esi:
II. M e h m e d ile, Osmanlı İm paratorunun devlet içinde
tek «hakim-i m utlak» olmağa başladığını ve bu gelişmenin
büyük bir hızla ilerleyip kısa zamanda hedefine vardığını da
(124) 1446/850 yılında II. M u r a d tekrar tahta çıktıktan sonra, yeniçeriler yeniden
ayaklanm ışlardı. «Bunun üzerine Sultan M uıad bunları âsi ilân ederek nerede
rastlanırlarsa katledilm elerine müsaade verdi», İ N A L C I K , Fâtih D evri / , 93.
(125) U Z U N Ç A R Ş I L I , O T II, 257; H A M M E R , G OR I, 722; D A N İ Ş M E N D II,
16, 17.
(126) U Z U N Ç A R Ş I L I , OT II, 263; OT II, 264; H A M M E R , GOR I, 726.
(127) U Z U N Ç A R Ş I L I , O T II, 297; H A M M E R , G O R II, 42; D A N İ Ş M E N D
II, 80, 81.
(128) U Z U N Ç A R Ş I L I , OT I I I /2 , 347 vd; H A M M E R , G OR II, 602-603; D A
N İ Ş M E N D III, 155-156.
(129) U Z U N Ç A R Ş I L I , O T U I / 1 , 479 vd; H A M M E R , GOR I I I , 782; D A N İ Ş
M E N D III, 515.
(130) Msl; «Van m u h a fızı D e m i r t a ş z a d e Sadtk P a ş a n ı n h ıyan etin e m eb-
ni id a m ı h a k k ın d a s a d tr olan iradenin infazı..» hakkında arz. BAHH N. 4093.
1219 (1804).
be) Padişaha Yalan Söyleme :
Bir devlet adam ının sultana kam u işleri hakkında yalan
haberler vermesi de, padişahın şahsiyetinin kutsallığına k ar
şı işlenmiş çok ağır b ir suç sayılır ve cezası ekseriya ölüm
olurdu. Msl, îranlılar ’m B ağdat’ı aldığı haberi İstanbu l’a gel
m işti. IV. M u r a d Vezir-i Âzam K e m a n k e ş A l i P a ş a ’
yı çağırarak b u haberin aslının olup olmadığını sordu. Hileci
ve desas b ir kimse olan A l i P a ş a bunun doğru olmadığını
söyledi. Fakat haberin doğruluğunun gerçekleşmesi üzerine,
vezir-i âzam saraya dâvet edilip katledilm iştir (1624/1034) 131.
b j) Görevde B aşarısızlık :
Askerî sınıfın en önem li siyaseten kati sebeplerinden bi
risi de budur. K endisine verilen görevi yapam ıyarak devlete
z a rar verenler padişahın veya vekilinin takdirine veya diğer
so ru m lu lu lan n yetkilerinin derecesine göre siyaseten katle-
dilebilirler. Osm anlı Devletinde askerî (savaşla ilgili) husus
lar son derece önem li olduğu için, ordu sorum lulularm m b a
şarısızlıkları sebebi ile k ati cezası daha fazla verilm işse de,
diğer görevlerdeki başarısızlıklar dolayısı ile de idam edilen
kam u hizm etlileri görülm üştür. Önemli b ir kaç örnek vere
lim : 1485-1489/890-895 yılları arasında K ö l e m e n D evleti ile
yapılan savaşta serd ar ile olan geçimsizliği yüzünden gayret
sizlik göstererek o rdunun yenilm esine sebep olan K a r a g ö z
P a ş a , ilk başarısızlığı sebebiyle Şehzade A b d u 11 a h ’m
lalası olduğu için canım k u rtarm ışsa da, ayni hareketleri de
vam ettiğinden, diğer başka beylerle birlikte sultanın em ri
üzerine katledilm iştir (1489/895) 165. Büyük denizci P i r î
R e i s , H ü rm ü z kuşatm asını kaldırdığı için İsta n b u l ’dan ge
len b ir em irle Mısır da katledilm iştir (1553/961) 166 Zİgetvar
seferinin başlangıcında, Budin Beylerbeyi Y a h y a Paşa
z a d e A r s l a n P a ş a , padişah gelm eden başarı elde etm ek
için b ir h arek et yaptı ise de, iki kaleyi kaybettiğinden idam edii-
(175) Fetvanın metni için bk; DANİŞMEND III, 298; ayrıca bk, HAMMER,
gor ıı, m •
dayanarak isyancılar istedikleri şahısları parçalamışlardır
(1622/1032) 176. Gene, S u l t a n İ b r a h i m ’i iyice deliye
çeviren kimseleri temizlemek gerektiğine kani olan bazı ocak
ağaları, başta Vezir-i Azam H e z a r p a r e A h m e t P a ş a
olmak üzere padişahı fesada sevkeden şahısların katillerinin
caiz bulunduğuna dair şeyhülislâmdan fetva aldılar. Ancak Sul
tan İ b r a h i m söylenenleri yapmadığı gibi isyancıları tehdit
etmeğe başlayınca işin rengi değişti ve Sultan hal’ edildi. Ve
rilen fetvaya göre vezir-i âzam da boğduruldu (1648/1058) 177
3 0 — Sonuç :
Her iki kategori kati bize gösteriyor ki, ortada «siyaseten
kati» emri yoktur, buna rağmen idamların infazlarına şer'an
izin vermiştir. Padişah emri olmadığından bunları siyaseten
lcatl sayamıyoruz. Fakat haklı ve haksız şeriatın yüksek tem
silcilerinin fetvaları ile şer'i sayıldığından ve infaz edildikle
rinden bu kategorileri benzer (şibih) - siyaseten kati şeklinde
görüyoruz. Böylece bu son konu üzerinde daha fazla durmu
yoruz. ..
a. Soruşturm a:
(183) «Sabık Rışvan Sancak Beyi B a l i rün ar'zet'tiği üzere Mar aş Sancak B eyi' olan
: ■ K üs.-t M e h m e d. süvari ve sekbanlarla: köyleri basıp zulni icra ettiğinden tuitilüp
mahkemeye şevkine ve davacıları ile murafaası,, yapılmasına ...» , dair ferman.
BAFKT N. 2211, 1004 (1595). «Maraş Beylerbeyi Ö m e r P a ş a’ nın Halep Mah
kemesine ihzarı ile gebe bir kadına ettiği zulmdan ve cebren aldığı paradan d o
layı şikâyetçi ile murafaa yapılması^.? hakkında ferman. , BAÇVT A. N. 4433,
Rebiu Icvvcl 1150! (Hazirâri-Temmuz 1737)... Âyrıea bk, U Z U Ç Â R Ş I L I , M er
K ez Teşkilâtı, 205. ' " ' ’ ' -
başkanlık edebilirdi184. Genel olarak D i v a n ı - H ü m a y û n
mahkeme ödevini görürdü 18\ Bu divanın fonksiyonunu kay
bettiği zamanlarda vezir-i âzamin sarayında' toplanan İkindi
d i v a n i n 'da da yargılama yapılmıştır 18s. Eyaletlerde yetki
li valiler, kaptan paşa, serdar-ı-ekrem ve diğer serdarlar ve baş
ka yetkililer de bulundukları yerde gerekli gördükleri askeri
lerin yargılamalarını yapabilirlerdi. ............
(210) Fetva verenlerde iyi ahlâk, adalet duygusunun kuvveti gibi (Bk; M A R D İ N ,
E b û ' u l â ; Fetva, İA IV , 583) vasıflar aranmışsa da toplu ahlâk bozulmaları
zamanında bu şartlara riayet edilmeden fetva verme kudretinin tanındığı kimse
lerin faaliyette bulunması olağanlaşmıştır.
(211) V e k a y i n â m e (Abdi P a ş a ) varak 65 ve bizzat A b d i P a ş a n ı n ağ
zından naklen: S i l â h d a r I, 221. U Z U N Ç A R Ş I L I , OT I I I /2 , 477-478’den
naklen.
(212) Ş A M D A N Î ZA DE S ü 1 e y m a n E f e nd i : Takvimü-tevarih zeyli. U Z U N *
Ç A R Ş I L I , , o r I V /2 , 486 not l ’den naklen. =
(213) U Z U N Ç A R Ş I L I , O T 111/1, 197; K a d ı z â d e y e tütüiı’ün dinen yasak
edilmediğini söyledikleri zaman «ulûlemr olan padişahın menetmesi ile terki lâ
zım gelir, dinlemiyenler katlolunur» diyerek (ay. eser; 365) padişahın iradesini
adetâ şeriat yapmıştır.
dair 214 verdikleri fetvalar gibi.. Bütün bu hallere rağmen . B o
l u l u M u s t a f a E f e n d i gibi; F â z 1 1 M, us t a f a P aş a
henüz vezirken, katlini isteyenleri «katli mucip bir suçu yok
tur. Asıl suçlu sizlersiniz ki... sizin fetvanız verilmelidir» diye
huzurundan kovan D e b b a ğ - z â d e . M e h m e d Efen
d i 215 gibi cesur din adamları görülmüştür.. .
(220) Msl, sabık Vezir-i Âzam Ç o r l u l u Ali P a ş a , azlinden sonra sürgün iken,
padişah yaptırttığı soruşturma sonucunda idam ettirilmesine karar vermiş ve bu
kararını aldığı fetvaya dayandırdığını, fermanında açıklamıştır. Bu fermanın
tsW etriçin bk, U Z U N Ç A R Ş I L I , OT I V / 2] 288 not 2.
(221) Msl, IV. M u r a d ’ın sabık vezir-i âzami Boşnak II u s r e v P a ş a bu
şekilde yalnız fermanla katledilmiştir. Bk; not 160. f
(222) Bk, İkinci Bölüm, not 124.
Vezir-i Âzam Y u n u s 223, Vezir H e m d e m 224 ve H ü s e -
y i n225 paşaları, IV. M u r a d Vezir-i Âzam B o ş n a k - T o -
p a 1 R e c e p P a ş a yı 226 Sultan İ b r a h i m Vezir-i Âzam
S a l i h P a ş a 'yı 227, o anda gördükleri gerektirici sebepler
le, soruşturmasız, fetvasız ve fermansız katlettirmişlerdir.
a. İnfaz Hazırlığı:
(232) Bu hususlarda fermanı götürenin nasıl hareket ettiğini gösteren çok tipik bir
belge. Bk, BELGE N. 10 ( H t d ı r Kuka oğlu M e h m e d B e y e varan
Ahmed Çavuşun takriri. TSA. N. E/8105. X V I. Yüzyıl).
(233) D ’O H S S O N VII 289-290.
(234) Enteresan bir örnek için bk, ay. eser, 290 vd. Ayrıca bk, BELGE N. 12 (BAHH
N. 4121).
(235) «Rumeli valisi olub, cezası ferman olunan M e h m e d Paşa kaçtığından tutu
lup başının İstanbula gönderilmesine dair olan emrin ilân edildiği...» ne dair Ye
nişehir Fener Kadısı F e t h u l l a h Çelebizâde imzalı ilâm. BACVT A. N.
5649, 11 Cenıaziyelevvel 1202 (18 Şubat 1787); Bir isyan hazırladığı duyulan Sada
ret Kaymakamı R e c e p P a ş a n ı n katlini IV. M e h m e d emretmişti. Fakat
fermanı götüren adam bunu yanlışlıkla Recep Paşaya vermiş, canı başı
na sıçrayan P a ş a hemen konağının arka bahçesinden kaçmayı başarmıştı.
UZUNÇARŞILI, Saray Teşkilâtı, 142.. Rumeli Valisi K e r k ü k l ü ( F i
rari) Haşan P a ş a n ı n katline II. M u s t a f a zamanında irade çıkmışsa
da H a ş a n P a ş a infaza memur Bayram A ğ a y ı öldürerek kaçmış ve
III. A h m e d 'in culûsunda affedilmiştir. Bk, not 92'de bu olay.
(236) «İdamına irade sadır olan sabık Ayaş Müftüsü A b d ü l h a l i m i n üzerine va
rılıp bir saat müsademeden sonra geceleyin m erkum firar etm esi...» ne dair
Amasya Naibinin ilâmından hulâsa. BACVT A. N. 4331. 12 Rebiulâhir 1205 (19
Aralık 1790).
gı gösterilmelidir. Onun hatırı da hoş tutulmak gerektir 237..
Bu muamele esnasında son dinî ödevlerini yapabilmesi için ge
rekli imkânların sağlanması da şarttır. Ancak, tabiî direnme
halinde ırz-ı padişahiye riayet imkânı olmadığından hemen in
faza geçilir. Küçük memurlarda, ve hele askerlerde (erlerde),
tabiî bu riayet de kısa olur, bazen de hiç olmayabilir.
Direnme ihtimalinin kuvvetli olması hâlinde bazen aylar
ca süren “:i!l hazırlıklar yapılır. Bu takdirde durum devamlı
bir şekilde İstanbul’a bildirilerek merkezî kuvvetin olayı izle
mesi sağlanır 239. Kaçma hâlinde ise artık gizlilik kayboldu
ğundan, kaçağın daha çabuk yakalanması için mahallî kadı
lıklar vasıtası ile ilân yapılır 240.
Ceza bazen padişahın huzurunda icra edilir. Bu ekseriya
fetvasız - fermansız katillerde görülür. Bu takdirde, idam edi
lecek vezir-i âzam veya yüksek memur arz odasında veya ya
kınında ise, hemen bu odanın «ceza kapısı» adı ile anılan dör
düncü kapısına götürülür. Bu kapının arkasında bir hücre
vardır. Hücrede bir çeşme ve ancak namaz kılmak için elveriş
li bir yer bulunur. Katledilecekler cellâda teslim edilmeden
önce abdest alıp, son dualarım burada yaparlar241.
Padişahlar, idam edilecek yüksek memurlara bazen bu
hükümlerini « k a r a k a f t a n » giydirerek bildirirler. Kara
samur kürk Türk-Moğol geleneğinde, hükümdarın çok ilti
fat ettiği kimselere giydirdiği bir şeref alâmetidir ?A2. Bu usul
Osmanlı Devletinde bazı değişikliklerle en önemli teşrifat ku-
Cezasının İnfazı:
Vezir-i Âzam, vezir ve sair yüksek rütbeli memurların ida
mında genel kural boğulmak suretiyle infazdır. Türk - Moğol
sisteminde hanedan üyelerinin ve asil memurların idamında
kan dökülmesi yasaktı. Bu önemli meseleyi Beşinci Bölümde
(254) G R Â F , 212.
(255) Msl, IV. M u r a d ' ı t ı bostancıbaşılarmdan D u ç e M e h m e d katledilecekleri
bazen bizzat öldürürdü. Bk, U Z U N Ç A R Ş I L I , OT III1/1, 199.
(256) D 1O H S S O N VII, 21; U Z U N Ç A R Ş I L I , Saray Teşkilâtı, 453.
(257) H A M M E R , Staatsverfassung und Staatsvenvaltung 11, 57.
(258) Bk, not 170.
inceliyeceğiz. îşte bu kan dökme yasağı Osmanlı Devletine de
yerleşmiş ve bir aristokrat sınıf olmamasına rağmen, yüksek
devlet memurları da idamları sırasında rütbeleri ve görevleri
dolayısı ile «kan dökmeme» yasağına alınmışlardır. Böylece
bunlar ekseriya boğulmak sureti ile öldürülürler. Bu konuda
pek çok sayısız örnek her Osmanlı tarihinde bulunabilir. Msl,
Vezir-i Âzam M e r z i f o n l u K a r a M u s t a f a P a ş a , Bil
din Valisi U z u n İ b r a h i m P a ş a ’yı boğdurmak 258 sure
tiyle öldürttüğü gibi, bu vezir-i âzam da kemendle idam edil
miştir 259.
(298) Msl; bk, Türk Ceza Kanunu, Madde. 146, 147, 149, 156.
henüz yapılmamıştır. Fakat siyaseten kati bakımından bu ci
layı kısa bir şekilde tahlil etmek imkânı vardır.
S i m a v n a l ı - v e y a S i m a v l ı - 299 Ş e y h B e d r e d -
d i n fıkıh ilminin en büyük bilginlerindendir. Ancak, fikirle
ri geliştikçe îslâm esaslarından sıyrılarak daha serbest bir.
Dünya görüşüne ulaşmıştır. Bu görüşünde îslâm - Hristiyan
-Musevi ayrılığım kaldırmış ve bazı sosyalist İktisadî kurallar
ortaya atmıştır. Fetret devrinde Edirne de M u s a Ç e l e b i ’
ye kazasker olmuş ve fikirlerini uygulamak istemişse de, M u -
s a Ç e le b i 'nin devleti kısa bir zaman sonra yıkılınca Ç e
l e b i Me h m e d e karşı ayaklanmış ve çömezleri B ö r k 1 ü -
c e M u s t a f a v e T o r l a k K e m a l aracılığı ile yeniden
kurulan Osmanlı Devletinin basma ciddi bir tehlike çıkarmış
tır. Halk tarafından bu hareketin geniş ölçüde desteklenme
sini, merkezin gittikçe kuvvetlenen sünnî ve otoriter karakte
rine karşı sınır eyaletlerinde ve göçebeler, Türkmenler ara
sında kendisini gösteren huzursuzlukta aramak gerektir 300.
Kısa zamanda büyüyen bu hareket zorlukla bastırılmış ve Şeyh
Bedreddin yakalanarak I. M e h m e d’in bulunduğu Serez’e gö
türülmüştür. Yüksek ulemaya mensup olduğundan hemen öl
dürülmemiş ve ulemadan müteşekkil bir kurul tarafından sor
guya çekilerek, sonuçta -rivayete göre kendisinin de tasdik
ettiği - bir fetva ile ölüme mahkûm edilmiş ve asılmıştır. An
cak malının müsadereye salih olmadığı da bu fetvada belir
tilmiştir; «katli helâl, malı haramdır» 301. Ş e y h B e d r e d
d i n 'in torunu tarafından yazılması kuvvetle muhtemel olan
Menakıbnâme’de, yapılan yargılama sırasında Şeyh şer'an al-
(299) Şeyh Bedreddin'in doğum yeri olan Simav Kümelidedir, Arap harfleri ile bazı
okunuş farkları dolayısı ile bazen «Simavna» şeklinde de yazılır. Bk; B A B I N -
GER , Schejch Bedr ed-dîtı, des Sohn des Richters von Simâw. Der İslâm
X I ’den ayrı bası. Leipzig 1921, s 22 not 2.
(300) Ş e y h Bedreddin olayının bu cephesi, İ n a l c ı k tarafından gösteril
miştir. Bu yazar ayrıca, olayın uçlarla ve tımar meseleleri ile olan ilgilerinin ete
belirtilmediğini haklı olarak söylemektedir. Ek, İ N A L C I K , Os. Huk. Giriş,
109 ve not 40.
(301) Bu olay hakkında bk; Y A L T K A Y A , M. Ş e r a f c d d i n : Bedreddin Simavî.
İA II, 444-446; ay. yazar, Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin. İstanbul 1925;
U Z U N Ç A R Ş I L I , OT I, 360 vd; H A M M E R , GOR I, 293 vd; D A N İ Ş
M E N D / , 161 vd, 179 vd; N E Ş R İ II, 546-547; A Ş I K P A Ş A Z Â D E , 153-154;
İ N A L C I K , Os. Huk. Giriş, 109 ve not 40; B A B İ N G E R , Schejch Bedr ed-din;
KISSLING, Hans Joachim; Das Menâqynâme Scheich Bedreddins,
des Sohnes des Richters von Samavna. ZDMG M, 1950. s 112-176; K A Y G I S I Z ,
Bezmi Nusret; Şeyh Bedreddin Simavenî, İzm ir 19İ3.
tedilemeyince, ancak salt örfî yollarla idamı fetvası verildiği
ve onun buna dikkat bile etmediği yazılmaktadır 302. Bu ko
nuda söylenenler ne olursa olsun, Ş e y h Bedreddin
fikirlerinden dolayı değil, devlete karşı giriştiği hareket sebe
bi ile idam edilmiştir. Zira I. M e h m e d , M u s a Ç e l e b i
yi yendikten sonra Ş e y h B e d r e d d i n i affetmiş ve İz
nik’te iyi bir yıllık ödenek ile oturmasına izin vermişti. An
cak tabiî, isyanı bastırılıp yargılanmasına başlandıktan son
ra, fikirleri de onu her bakımdan suçlayabilmek için bahis ko
nusu edilmiştir. İdamında yargılamanın yapılması ve fetva
alınması, servetinin de müsadere dışı tutulması son derece
dikkate değer.
İleride ulema serbest fikirlerinden dolayı da siyaseten
katledilmiştir ki, bu, ulemanın siyaseten kati sebeplerinin ge
lişimi bakımından önemlidir.
(302) K I S S L I N G , . 172.
(303) A Ş I K P A Ş A Z Â D E , 159.
(304) UZUNÇARŞILI, OT I I I / l , 172 not 2.
(305) U Z U N Ç A R Ş I L I , OT I I I / l , 306 vd; I I I / 2 473 vd; HAMMER, GOR III,
458 vd; D A N İ Ş M E N D 111, 534.
(306) U Z U N Ç A R Ş I L I , O T I V /1 , 44 not 3.
B — Sünnî İslâm Düşüncesine Ayrılık ;
D — Usul ve în fa z :
A — Kati Sebepleri:
a. Genel Olarak :
İcraî askeri sınıflar ve ulema için saydığımız pek çok
kati sebepleri reaya için de caridir. Ancak bunlar içinde, ma
hiyeti icabı, yalnız belirtilen smıf için yürürlükte olan kati
sebepleri, msl ödevde başarısızlık gibi haller pek tabiî reaya
için kati vesilesi olarak kullanılmamak gerektir. Bu konuda,
kesin olmamakla beraber, şöyle bir Ölçü verebiliriz : İlkönce,
(322) Bu konuda bk; İkinci Bölüm II/3. Burada zikredilen belgelerin içindeki fetva
ların bazıları reaya için de verilmiştir.
(323) Sünnî inanışa aykırı düşüncelerini açığa vurduğu için Mu h a m m e d Lari
adında bir İran asıllı adam İstanbul kadısının fetvası üzerine idam edilmiştir
(1665/1076). H A M M E R , GOR III, 570.
(324) Türk Hukuk Lügati’ nin tarifinde 1923 (1342) tarih ve 356 Numaralı İzale-i Şekavet
Kanunu'nun 2. ci Maddesinden ve Türk Ceza Kanununun 495-503 Maddelerinden
faydalanılmıştır. Ceza Kanununun bu bölümü (İkinci Kitap - Onuncu Bap. 2.
Fası] «Mal Aleyhine Cürümler» hakkında gerekli açıklamalar için bk, E R E M ,
Faruk: Türk Ceza Hukuku I I, Ankara 1962, s 1121 vd.
«Mal zapt ve gaspetmek, öç almak, suikasıtta bulunmak ya
hut memleketin dahilî emniyetini bozmak için mesken, çift
lik, ağıl, köy, değirmen gibi mahalleri basarak veya yakarak
yahut tahrip ederek veya adam öldürerek veya yollarda ve
kırlarda soygunculuk yaparak veya adam kaldırarak ve bu
fiillerden dolayı mevkuf veya mahpus iken firar ederek silâh
lı dolaşmak suretiyle emniyet veya asayişi münferiden veya
toplu olarak tehdit ihlâl etmektir.» Bunu «eşkiyalık» kav
ramı için esas kabul edebiliriz; zira tarifte, Osmanlı Devle
tinde de eşkiyalarm gösterdiği faaliyet tarzı açıklanmaktadır.
Ancak, eşkiyalık kavramını böyle belirtince içine «yol kesme»
(kat ül-tarik) ve yaralama ile adam öldürme suçlarının da
girdiğim görüyoruz 325. îşte böylece eşkiyalık bir hadd ceza
sı ile karşılanma yoluna gidilir ve bu hususta Kur'anm yol
kesme ile ilgili hükümleri tamamen uygulanabilir 326. Bu ba
kımdan eşkiyalığı siyaseten kati ile cezalandırmağa imkân
yoktur.
İşin nazarî yönü böyle olmakla beraber, uygulamada gös
terdiği bir başka cephesi de vardır. Bilindiği gibi Gelâlî is
yanlarından (XV II. Yüzyılın ilk yarısı) başlıyarak Osmanlı
Devleti zaman zaman büyük anarşik hareketlerle karşılaş
mıştır. Devletin XVIII. Yüzyıldan itibaren başlıyan büyük
çökmesi ile eşkiyalık hareketleri son derece şiddetlenmiştir.
Pek çok kere haklı sebeplerle de yapılan bu hareketlerin o
cephesi bizi ilgilendirmemektedir3-7. Ancak, yol kesme hak-
kmdaki hükümlerin uygulanması hâlinde bu çok geniş eşkı
yalık hareketlerini bastırmanın imkânı yoktur. Zira bu hü
kümlere göre, yol kesenlerin cezalandırılması için «muhafa
za altında olan malın gizlice alınması» 32g ve suçun «gece iş
lenmemesi» 329 gibi daha bazı şartlar gereklidir. Böylece, dev
let kuvvetleri ile çatışma olmadan işlenen yol kesme suça
«gizlilik» kavramına uygun sayılmış ve devlet kuvvetleri ile
çatışanlar «isyancı» statüsüne sokulmuşlardır 330 .
(325) Bk; A N S A Y 291; kşl, J U Y N B O L L , H andbuch, 307.
(326) Bk; İkinci Bölüm, not 76.
(327) Bu konuda şu eserlere bakılabilir; ULUÇAY, Ç a ğ a t a y M : X V I I . yü zyıl
da Saruhanda Eşkiyalık ve Halk H areketleri, İstanbul 1944; ay. yazar : X V I I I ve
X I X . yüzyıllarda Saruhanda Eşkiyalık ve Halk Hareketleri. İstanbul 1955; A K -
D A Ğ , M u s t a f a : Celâlî isyanlarının Başlaması. Ankara 1946.
(328) Ü Ç O K , Os. Ceza. H ukuku I I I / l , 144; K R C S M Â R Î K , 332. vd.
(329) Ü Ç O K , ay. eser, 146.
(330) K R C S M A R I K , 333; Bk, B İ L M E N III, 440.
Bu şekilde, yukarıdaki tarifimize uyan eşkiyalarm «yol
kesen» den daha ağır bir suç işledikleri anlaşılmaktadır. On
lar, «isyancı» gözü ile görülmektedirler. Fakat, devlette eş-
kiyalarm son derece arttığı buhranlı devrelerde, bunları ber
taraf etmek için İslâm hukukunun isyancılar için öngördüğü
tedbirler de yeterli gelmemiştir. Zira bütün fıkıh bilginleri
nin oybirliği ile belirttiğine göre henüz «kıtal» e başlamamış .
isyancılar ile savaşılamaz. Gerçi «kıtal» e başlanmadan zaten
yukarıda belirttiğimiz eşkiyalık suçunun unsurları tamam
lanmamıştır. Fakat bir şart daha vardır. Kıtal başlamadan,
isyancılar bunun hazırlığına girişirler ve bir veya birkaç bel
deyi zapte derlerse, artık eşkiyalık belirmiştir. Zira «silâh!]
dolaşarak baskınlar yapma».unsuru..yerine gelmiştir ...Fakat...
İsyan hukukuna göre gene de bunların üzerine gidilemez. On
ları ilkönce usulüne göre «itaate» dâvet etmek ve bu kabuİ
edilmez ise cihat hakkmdaki hükümlerin uygulanması gerek
tir 331. Bu işe girişildikten sonra bile silâhını bırakan eşkiya-
mn artık katli caiz değildir. Böyle bir isyancı aniden kati
edilse, şüphe-i ibaheye mebni katline kısas lâzım gelmezse de di
yet gerektir. Gene isyancıların başlarının kesilerek teşhiri de ca
iz değildir 332. Halbuki Osmanlı Devletindeki büyük eşkiyalık
hareketlerinde bu şartlara riayet edilmeden de eşkiyalarm kat
ledildikleri görülmüştür. İşte, henüz kıtal'e başlamadan isyan
cı sayılamıyan eşkiyalar, kıtal hazırlığı ve baskın-yoluyla zu
lüm icra ettiklerinden, zulüm hakkmdaki genel siyaseten katî
sebebine dayanılarak «sâi bilfesed» sayılırlar 333 ve idam edi
lebilirler. Böylece, siyaseten katledilen eşkiyalarm kafaları
kesilebilir. Bu kafaların da teşhirleri caizdir. Nitekim geniş
eşkiyalık hareketlerinin bastırılması ekseriya bu yolla olmuş
tur.
Eşkiyalık suçunun siyaseten kati ile olan ilgisini böyle
ce belirttikten sonra başka bir meseleye geçebiliriz : Acaba
eşkiyalık yalnız reayaya mahsus bir suç mudur? Yoksa as
kerî smıf üyeleri tarafından da işlenebilir mi ?
(334) «Aydosutt İlm e köyünden ve gureba züm resinden E yü b Oğlu (okunamadı) 'un
m ahkem eyi basup bir adamı şiddetle darbetm esi ve daima şekavet v e fesad üze
rinde olması hasebiyle Ahyolu kadısının m ektubu üzerine hakkında siyaset icra
sına dair» buyrultu. BAMÜD N. 2, s 58, 8. Cemaziyelâhır 963 (19 Nisan 1555).
«V ezir Y u s u f P a ş a ’nın uhdesinde olan Muratoğlu mukataasma Subaşı İ b
rahim nam şakînin müdahalenin m en ’i hakkında ferm an tebliğ edilm iş ise de
itaat etm ediğinden cezasının tertibi hakkında em ri şerif isdarı lüzumuna dair..»
ilâm. BACVT A. N. 3755, 1205 (1790) İlginç bir ferman için bk, not 183 (BAFKT
N. 2211). ■
(335) İdarecilerin yaptıkları zulmü, işin hukukî yönü ihmal edildiğinden eşkıya
lık sayan görüş için bk; Ü L U Ç A Y , X V I I I ve X I X . yüzyıllarda Saruhanda
Eşkiyalık, s XV.
(336) Bk; not 333.
kati sebebi, yani zulüm, reaya için ancak eşkiyalık suretile ba
his konusu olabilir. İşte reaya bilhassa bu önemli sebepten
dolayı da idama mahkûm edilmiştir. Bu konuda daha fazla
incelemeye girişmiyor ve eşkiyalığm reayanın siyaseten katli
için önemli bir sebep olduğunu belirtmekle yetiniyoruz.
Bazı hallerde reayaya işlediği h ı r s ı z l ı k suçundan do
layı «siyaseten kati» cezası verilmiştir 337. Halbuki hırsızlığın '
Kuranda cezası tesbit edilmiştir 338. Bu yüzden karşılığı hadd
ile cezalandırılmış olan bu suç dolayısı ile siyaseten kati emri
vermek îslâm hukukuna aykırıdır 339. Şu halde Osmanlı Dev
letinde örfî hukukun ceza hukuku alanında çok üstün bir yer
tuttuğu hakkında söylediklerimiz bir kere daha ispat edilmiş
oluyor. Böylece örfî hukuk msl, bir yandan zinayı para ceza
sı ile cezalandırırken 340, bazı hırsızlık suçlarını idama müs
tahak görmektedir.
Ender olmakla beraber, bazen reaya'ya f u h u ş sebebi
ile de siyaseten kati Cezası verilmektedir341. Fuhşun îslâm
ceza hukuku bakımından mahiyetinin tesbiti son derece önem
lidir. Bize göre fuhuş «gayri tabiî cinsel temas» sayılamıya-
cağı için siyaseten kati yolu ile ölümle cezalandırılamaz342.
Bu takdirde fuhuş olayını doğrudan doğruya «zina» saymak
mümkün görülürse de pek çok hallerde zinanın şartlarını da
bulmak kabil değildir. O halde, bu kurumun hukukî mahiye
ti araştıniıncaya kadar, bulduğumuz belgedeki ölüm ceza
sının tamamen örfî hukuka dayanılarak infaz edilen bir si
yaseten kati cezası olduğuna karar vermek gerekiyor.
Reayaya siyaseten kati cezası uygulamak için daha pek
çok sebeplerin bulunabilmesi kabilse de, incelememizin bün-
(337) «Ve esir ağrılayanı ve esir ayardanı ve dükkân açanı ve birkaç kez hırsızlığı za
hir olmuş kimesneyi asalar» Kanun Sultan Süleyman Kanunnâmesi, madde 37 «ve
eğer örf ile bir kimesnenin hırsızlığı zahir olur ise kadı olan ehl-i örfe hüccet
verip ehl-i örf ol hüccet mucebince asılmağa müstahak olanı asa..» madde 46.
(ÜÇOK, O s Ceza. Hukuku I V, 58 ve 59) dan naklen.. Ayrıca bk; BA
MÜD N. 2 sayfa 44.
(338) «..h ırsızlık edenlerin . . kesin ellerini...» V , 38 ( G Ö L P I N A R L I , 129).
(339) Bk, Ü Ç O K , Os. Ceza Hukuku IV , 62. '
(340) Msl, bk. Fatih Sultan Mehmed Kanunnâmesi, madde 1-12 ( Ü Ç O K , Os. Ceza
Hukuku IV , 52) den naklen.
(341) Bulduğumuz küçük bir kâğıt belge üzerinde, başka kısa iki hükümle birlikte
şunlar da yazılmıştır «B eylerbeyi hanından ahz olunan üç nefer fahişelerin ikisi
teşhiz olunub (kızgın demirle dağlanıp) biri çuvala konub salb oluna deyu bu
yuruldu» BAFKT N. 3834, 2 Muharrem 1011 (22 Haziran 1602).
(342) Bk; ikinci Bölüm III/l-B ve o bahiste not 96.
yesi bu araştırmayı mümkün kılmadığından bunların sadece
en önemlilerini göstermeğe çalıştık ve bu konuda da bir fi
kir verdiğimiz kanısındayız.
A — Usul.
(345) Bu konuda E b u s s u u d E f e n d i ’nin çok güzel bir fetvası için bk, BELGE
N. 18. (TSA N. E/12078). Ebussuud Efendi başka bir yazısında «Cizye
den imtina, bir İslâmî öldürme. Peygambere küfür, müslüman kadın ile zina
yapma» suçlarını işleyen zimmîlerin bağıtlarının asla bozulmıyacağını teyit et
mektedir. Bk, BELGE N. 19 (TSA ay. N .).
(346) Bu hususta bir fetva için bk, BELGE N. 20 (TSA N. E/12079). «Hıyanetleri sabit
olan K ıbrıs başpiskoposu Ki ry a ko s ile Yani Tuzla, ve K renpe M etropolit
lerinin sulb-u siyaset edilmeleri» hakkında ferman BACVT A. N. 1342, 1236 (1820).
(347) Bk; not 54.
(348) U L U Ç A Y , 67. Bu eserde yalnız eşkiyalarm yargılama usulünden bahsedilmiş
se de, kanaatımıza göre diğer suçluların yargılama usulü iîe bu usul arasında
hiçbir fark yoktur. Halkı izrar ettiği için mahkemeye gelmiyene birkaç defa
çağrıda bulunulması da vaki idi, bk; BACVT A. N. 870. 3 Muharrem 1121 (15
Mart 1709).
man veya mübaşir vasıtasıyla beylerbeylik merkezi yahut
İstanbul için vaki olurdu 349. Suçlu çağrıyı kabul ederse, mah
kemede yargılanır. Eğer suçu siyaseten katli gerektiriyorsa
durum kadılık tarafından İstanbul’a bildirilir ve veliyülemr
den siyaset buyrultusu gelince hüküm infaz edilirdi 350. Eğer
suç, kadıya yetki veren bir kanunnâmedeki tavsife uyarsa, o
da siyaseten hükmünü verebilirdi351. Askerî sınıflar huzurum
da yapılan yargılamada da bu iki durum bahis konusu ola
bilir, ancak askerîler, kanunnâme hükümlerine göre değil,
kendilerine verilen ferman gereğince yetkilerini kullanırlar.
Eğer sanıklar yargılanma çağırışına aldırış etmezlerse
durum hükümete bildirilir ve İstanbul’dan gönderilen ve ek
seriya bir fetvaya da}'andırılan fermanla suçlunun katli için
emir gönderilir ve bu emri icra etme ödevi de, duruma göre
bir yetkili memura havale edilirdi 352. .
B — İnfaz.
(349) U L U Ç A Y , 67.
(350) Bu husustaki belgelere İkinci Bölüm not 105 de işaret edilmişti. Şu belge de
dikkate değer; «Trabzon ulemasından Hacı A l i ' n i n karısını kaçırıp on gün
yanında alıkoyarak fiili şeniğ icra eden eşkıyadan sürm eneli B e k t a ş o ğ l u
A h m e d ’in şerle murafaası gorülüb beyan olunan ahval sabit olursa verilecek
fetva m ucibince cezasının hüküm.
tertip olunmasına dair» BACVT A. N. 4796,
Rebiulevvel 1140 (Ekim- Kasım 1727). Bu hükümden anlaşıldığına göre, bazen
yapılan şikâyet ve ihbarlar sonucunda mahallî kadılıklara İstanbul'dun yargıla
ma emri yollanabilir.
(351) örnekler ve zengin belgeler için bk, U L U Ç A Y , 68 vd.
(352) Ay. eser, 67 vd.
(353) UZUNÇARŞILI , M erk ez Teşkilâtı, 21.
(354) Bk, ay. eser, 141 not3.
kiyalık eden K ı z ı l k o c a o ğ u l l a r ı ’nı tenkile II. M u r a d
tarafından tam yetkili olarak memur edilen Y ö r g ü ç P a ş a
dörtyüz kadar eşkiyayı bir mağaraya hapsetmek ve içine du
man salıp boğdurmak usulü ile idam etmiş ve cesetlerini de
bozkıra attırmıştır (1426/830) 355. Yol kesmenin cezası «asıl
mak» ve siyaseten katlin de infazı bu veya kafa kesmek oldu
ğu için, Y ö r g ü ç P a ş a ’nm hareketini yanlış olarak vasıf- •
landırmak gerektir. Böyle aykırı infaz şekillerine daha rast
lamak mümkündür. Msl, fahişelerin bazen çuvala konulup
(denize ?) atılmak suretile ile idam edildiği görülür 356. An
cak asılmak veya kafa kesmek suretile ile olan infazlar ya
nında bunların, istisnaî bulunduğunu kabul etmek yerinde
olur............... ..........-...-.-... -.......... -... - ........ — . .. -.... ..................- ...
4) Y e t k i l e r i n i K a y 1 1 s ı z - Ş a r t s ı z T a m k u l
l anan P a d i ş a h ve V e z i r - i  z a m l a r İ l e
Y e t k i l e r i F i i l e n S ı n ı r s ı z İ d a r e c i l e r Za
manında Reayanın Durumu:
(361) U Z U N Ç A R Ş I L I , OT I I I / l , 364-365.
(362) U Z U N Ç A R Ş I L I , OT I I I / l , 268.
(363) Doğu Bayezid'm. meşhur mutasarrıfı İ s h a k P a ş a için yapılması muhtemel
bir şikâyet veya soruşturma sonucu Topkapı Sarayı’ndo. kalmış bir belge ibret
vericidir. Bunun için bk; BELGE N. 21 (TSA N. D/10410). Bu belgedeki isnat
ların hepsinin uydurma olduğu kabul edilse bile bir mutasarrıf hakkında böyle
bir iddianın, yapılabilmesi dahi son derece düşündürücüdür. Kaldı ki belgedeki
iddiaları yalan kabul etmek de sebepsizdir. TSA’de bununla ilgili başka bir bel
ge bulamadık, ancak bulunma ihtimali vardır.
bazen en küçük hareketlerden kuşkulanarak can kaygusu ile
bütün «ferman getirenlere» direnmiş, o fermanların kati fer
manı olmadığına bile ikna edilememiştir. Bu haklı direnen
leri de sâi bifesad sayacak kadar zulme devam eden idare
nin karşısına bazen cesur hukukçular çıkarak reayayı koruya
bilmişlerdir 364.
IV — SİYASETEN KATİLDE AF
1) G e n e l Olarak:
(364) Nerede ve ne zaman geçtiğini tahmin edemediğimiz bu olay için vAilen, «Ab
d u l l a h » adlı bir hukukçunun fetvasında «sâi bilfesad» kavramı çok güzel tah
lil edilmiş ve idarenin yapmak istediği haksızlık gayet ustalıklı belirtilmiştir. Bk,
BELGE N. 22 (TSA N. E/12079).
(365) S P U L E R , 416 ve 418.
(366) A l - M a n s u r kendisine gelen af istekleri içinde hadd cezası varsa «Bu bir
hadd cezasıdır, onun gerçekleşmesine engel olamam» derdi. G R Â F , 100.
etmekte padişah tam yetkilidir. Şimdi bu konuyu biraz daha
yakından inceliyelim.
2) S i y a s e t e rı K a t il d e Af :
A — Genel A f :
«Kamu dâvasını, hükmolunmuş ise cezaları ve mahkû
miyetin bütün cezaî neticelerini kaldıran af, genel aftır» 367.
Modern ceza hukuku doktrininde bu şekilde tarif edilen ge
nel affa, Osmanlı devletinde de rastlamak mümkündü. Ni
tekim, padişahın bu konuda vereceği emir, gerek mahkeme,
gerek yetkili idareci, gerekse bizzat kendisi tarafından veril
miş siyaseten kati hükmünü, suçluluğun..bütün..sonuçlarıyla
birlikte kesin olarak ortadan kaldırabilir. Osmanlı ceza hu
kukunda, «genel af» kavramı, diğer af çeşitleri ile birlikle
yalnız «af» kelimesi ile ifade edildiğinden, konumuzu açık-
lıyabilmek için bugünkü deyimi aynen kullanmak zorunda
kaldık.
Genel af bilhassa cülûslarda ilân edilir. Bu yolla siya
seten katle mahkûm edilmiş kimselerin kurtulduğu görül
müştür. Msl, II. M u s t a f a devrinde katline irade çıkan
H a ş a n P a ş a , katline memur olanı da öldürüp kaçtığı hal
de III. A h m e d ’in cülûsunda affedilerek Rumeli valisi ol
muştur (1703/1115) 36S. Padişah bu yetkisini yalnız cülûsda
değil istediği zaman da kullanabilirdi. Msl, III. S e l i m ’in
ileride vezir-i âzami olan Ş e r i f H a ş a n P a ş a vaktiyle
Rusçuk'ta, âyanlık iddiası ile karışıklıklar çıkarttığından ida
ma mahkûm olmuşsa da, sabık Kırım Hanı III. S e l i m
G i r a y ’m şefaati ile affedilmiştir 36V Siyaseten katle mah
kûm olanın «İslahı hal» etmesi gerekçesiyle genel af ferma
nının yollamlması mümkün idi370.
i,367) Türk Ceza Kanunu, Madde 97. Bu konu için bk; E R E M I, 6. Bası, Ankara
1962 s 661, vd.
(368) Bk; not 92.
(369) U Z U N Ç A R Ş I L I , OT I V/ 1, 450.
(370) Bileciğe tabi Vezirhanı sakinlerinden olup âyanlık iddiası ile fukarayı ahaliye
zulm ve tecavüzde bulunmasından dolayı idamına ferman sadır olan Kara H a-
c ıo ğlu M e h m e d ’in islâhı hal etm esine binaen affedildiğine» dair hüküm
BACVT A. N. 2044. Cemaziyelâhır 1212 (E kim -K asım 1797).
şahıslar istedikleri kimseleri affettirebilirlerdi. Genel affın
sonucu da kesin değildi. Affedilen şahsın vaktiyle işlediği
- ve affolunan - suçundan dolayı gene katledildiği görülmüş
tür. Yukarıda verdiğimiz örnekteki F i r a r i H a s a n P a -
ş a , Vezir- âzam Ç o r l u l u A l i P a ş a tarafından bu şe
kilde katlettirilmiştir371.
B — Özel Af :
b. Cezanın hafifletilmesi.
1) G e n e l O l a r a k :
2) S i y a s e t e n Katilde Müsadere:
A — M ahiyeti:
(399) Ayni hatt-ı hümayunun baş tarafı : «... ve maazallahû taalâ ticaret ve sanat ve
harasette tahsil-i mal eylemiş adamlardan her kim vefat ederse mademki va
risi vardır bir akçesi canib-i miriye alınmasın..» Ayni konuda II. M a h m u d 'un
bir hatt-ı hümâyunu için bk; BELGE N. 24 (BAHH N. 25247).
(400) «Bilâ veled ve bilâ varis vefat ettiği haber verilen Mudanya sakinlerinden P a r
ın a k s ı z o ğ l u Hacı î s m a i l 'in dört evlâdı olduğu tebeyyün etm ekle m u-
hallefatı onlara kalacağından giden mübaşirin iadesine dair..» Mudanya naibine
ve mübaşire hüküm. BACVT A. N. 6246 Ramazan 1119 (Ekim - Kasım 1707). Ay
rıca bk; not 399’da III, S e 1 i m 'in hatt-ı hümâyunu.
(401) A N S A Y , 229.
(402) Msl; Türk Kanunu Medenisi, Madde 448.
(403) «Alaşehirli H ü s e y i n ismindeki şakinin idamından sonra., yedinden emval ve
eşyasının zaptedilmesi» hakkında hüküm (?). BACVT A. N. 815, 24 Receb 1207
(7 Şubat 1793). Bk; not 378’de BACVT A. N. 1012.
(404) «Katlen fetv olan Gönen Kazası Ayam S eyy id oğ lu O s m a n ’ın şer'i mari
feti ile mirî tarafından zabtolunan muhallefatından başka bazı kimselerin zim
metinde kalmış paraların tahsiline..» dair hüküm. BACVT A. N. 6284, Zilkade
1200 (Ağustos - Eylül 1786).. «Menlik (?) âyânımn cezaen katledilmiş olan biraderi
İbrahim Beyle, Karesi Sancağında İvrandi Voyvodası olub eceli ile vefat
eden Hacı M e h m e d 'in cüm le muhallefatının tahrir ve canib-i miriden
zaptına..» dair hüküm (?). BACVT A. N. 1450, 7 Receb 1219 (22 Ekim 1804).
derece zor bir meseledir. Âyân «bir şehrin ileri gelenleri»
demektir. Şu hale göre eşraf da denilebilen 406 bu zümreyi as
kerî sınıf mensubu saymak imkânsızdır. Fakat gerileme za
manlarında bunların bulundukları şehirlerdeki kudretleri son
derece artınca, devlet, otoritesini ancak âyân aracılığı ile yü-
rütebilmiştir. O zaman bu zümreye bir statü vermek gerek
miş ve âyân, bir çeşit idareci smıf sayılmıştır. Bunlar halk
tarafından tesbit ve hükümetçe tasdik edilerek bu statüye gi
receklerdi 407. Bu hususta vezir-i âzam veya vali tarafından
verilen « i z i n m e k t u b u ' n u » 408berat saymak gerekeceğin
den âyân askerî addedilebilir. Siyaseten kati bakımından da
askerîlerin tâbi tutulduğu statüye bağlı sayılmaları bunların
reaya olmadığını iyice düşündürtebilir. Ancak bize göre âyân,
mahiyeti bakımından, beratı haiz olsa da, reaya sayılmalıdır.
Zira bazen tüccarlara da berat verilmekte, fakat onlar aske
rî sayılmamaktadır. Bu yüzden âyâna verilen beratı «bir im
tiyaz mektubu» olarak kabule taraftarız. Zira âyânın bulun
duğu şehirde devlet otoritesinin temsilcisi vali, voyvoda v. >
dir. Âyân bunlara sadece «yardım» eder. Yerine göre reaya
da devlete yardım edebilir. Bu bakımdan âyânm yardımı ile
msl, reayanın vergi vermek sureti ile devlete yardımı ara
sında bir fark yoktur. Onlar yalnız nüfuzları ile bazı dev
let fonksiyonlarını kolaylaştırırlar. Bu yüzden âyân reayadır.
Fakat siyaseten katlinden sonra malının müsaderesi bize rea
yanın da malının, infazdan sonra müsadere edileceği şeklinde
genel bir kural henüz ilham edemez. Zira âyânm sırf bu ba
kımdan idareci smıf sayılabilmesi mümkündür.
(411) «... Başdefterdar H a l i l ’in, zevcesine ait eşyadan başka mal ıtlak olunur her
nesi varsa taraf-ı mirîden zapt ve tahrir olunm ası ve evrakının mühürlenerek
gönderilm esi hakkında» Edirne Mollasına ve Bostancıbaşıya hüküm. BACVT
A. N. 1208, Cemaziyelev vel 1150 (Ağustos - Eylül 1737). «Vefat eden ve muhalle-
fatı mirî tarafından zabtolunan İznikm id K ereste Em ini N u h B e y ' in, Ö m er-
ağa Mahallesindeki ufak hânesi mutallakası Fatma'ya ait olduğuna dai r. . »
İznikm id Kadısına Hüküm. BACVT A. N. 6092, 8 Zilkade 1219 (8 Şubat 1805)
(412) «Geliboluda ikam ete m em ur iken vefat eden Hafız Ali P a ş a 'nm Amas-
yada m ukim büyük oğlu A h m e d M i k d a d b e y ‘in hâzinesi aranarak pederi
ne ait para ve eşya m eydana çıkarılmak için çalışılm ış ise de bulunan birkaç
parça m ücevher, raht ve saire A h m e d B e y ’in kendi malı olub İstan bu l’da
sarrafı vasıtasıyla mübayaa ettirdiğini ifade ettiğine ..» dair Am asya Mütesellimi
H a s a n 'dan mektub. BAHH N. 25339, 1244 (1828).
(413) « E vvelce öldürülüp emval ve eşyası hüküm etçe zaptolunan kürkçü M a n o l 'un
Tokat ahalisinden boyacı M a n o k ’ta kürk bahasından alacağı olan yirmibin
kuruşun hüküm etçe tahsili hakkında Tokat tarafın
V oyvodası Haşan Ağa
dan vaki olan inha üzerine İstanbul'a celb ile kendisine sorulduğunda m üteveffa
yı m erkum u tanımadığı gibi beyinlerinde böyle bir alış olmadığını ifade ettiğine
ve m ahkem eye celbedilen yü zyirm iyi mütecaviz zim mîlerin bu yolda şahadette bu
lundukları..» na dair kadılıktan ilâm. BACVT A. N. 2645, Cemaziyelevvel 1151
(Ağustos - Eylül 1738).. Ayrıca bk; not 4Û4’te BACVT A. N. 6284.
(414) «Cezası tertib ve emvali m iriden zaptolunan B i l â nl ı o ğ u l l a r ı n d a n K a
ra C e h e n n e m S e y y id M ust afa 'dan, İsparta’da vefat eden Uzun
Ali'nin alacağı olan
binyediyüz kuruş ile eşyalarının bahasının verilm esine..»
dair ilâm. BACVT A. N . 4982, 23 Zilhicce 1200 (17 Eylül 1786). «K atlen fev t olan
Daltaban zade M e h m e d Ali P a ş a ’ nın mirîden zaptolunan muhallefa-
tından alemdarı Resulullak hazret-i (şer habil) zaviyesi Şeyhi İ s a ’nın olacağının
verilm esine dair» mulıallefatı kabza memur mübaşire hüküm. BACVT A ’ N. 6185,
Receb 1203 (M a rt-N isa n 1789).. «Muhallefatı m irîden zabtolunan Y or gan cı
Hacı Emin A ğ a 'dan alacağı olan K e m a l 'in ve arkadaşının., murafaların-
da alacakları sabit olduğundan terekeden itası..» na dair. BACVT A. N. 6188, 25
Zilkade 1216 (29 Mart 1802).. «Cezası tertib olunan Osman Paşa Kethüdası
S e y y i d B e y 'de alacağı olan sekizyüzküsûr kuruşun muhallefatından tesviyesi
hakkında..» E dirnede saraç H a c ı İbrahim imzalı yedi arzuhal. BACVT A.
N. 6085, 29 Zilkâde 1216 (2 Nisan 1802).
1415) <-Eskı Sadrıazam Halil Paşa muhallef atının yirm ibin kuruş kadar tutacağı
tahmin ve bazı kim selerde olan borcu mikdarıntn üçyüzellibin kuruşu m ü
tecaviz olduğu tesbit edildiğinden alacakların BACVT
ne suretle iskat edileceği»
A. N. 1880, 5 Zilhicce 1190 (14 Ocak 1777)’de bir takrir ile sorulmuştur. Mesele
nin garameten ödeme ile çözümlendiği anlaşılıyor «Sadrıesbak Hacı Halil
P a ş a 'nın m etrûkâtı alacaklıları arasında garameten taksim olundukta yedibin-
beşyüzdoksanüç kuruş alacağı olan Hacı O s m a n ’a sekizyüzon kuruş isabet
eylediği..» BACVT A. N. 1890, 22 Zilhicce 1190 (3 Şubat 1777). «Ölen Sabık M ı-
gidilir, veya tereke mirasçılara terkedilir ki bu son hâli da
ha aşağıda göreceğiz. Ölenin bütün borçları, hattâ karısına
ait mehr-i müeccel dahi416 ödenmeğe çalışılır.
b. Müsaderede Usul:
(453)..« N iğdede reayadan küçük kir kızı evine göliirüb fiilî şeni icra ve istintakta itiraf
......... ettiğine, .binaen Karam an .. S a n ca ğ ı ... M u tasarrıfı ... A h m e d Paşa tarafından ib
re t-i m üessire olm ak üzere katlettirilen A l i 'n in veresesi tarafından açılan dâva
nın m utasarrıf G al i b Paşa huzuru ile m eclis-i ş e r'id e reddine karar v e
rildiği» hakkında ilâm. BACVT A. N. 1067, 15 Şevval 1232 (28 Ağustos 1817).
(454) « Teke Sancağı M utasarrıfı Ç e l i k p a ş a z a d e. A h m e d Paşa tarafından
idam edilen B u rd u rlu Satır oğlu Y u s u f A ğ a ’ntn varislerinin bir dava
ları olm adığına ..» dair hulâsa. BACVT A. N. 5287, 11 Receb 1190 (26 Ağustos 1776).
(455) «R u sçu k ., (ta ?)..'Seyyid M e h m e d Paşa tarafından haps ve em vali
zabtolunan R u sçu k Âyâm B u r u n s u z A h m e d 'in çocuklarına gadredilm iş
ise em valinin m ahkem e vasıtası ile iadesine dair..» hüküm. BACVT A. N . 5941,
Ramazan 1195 (Ağustos - Eylül 1781).
D Ö R D Ü N C Ü B Ö L Ü M
1) G e n e l Olarak:
Osmanlı Devleti, gerilemeğe başlamasından itibaren, es
ki kuvvetli durumuna tekrar sahip olmak için zaman zaman
birtakım hamleler yapmıştır. Devletin geçirdiği bu gelişimi
incelemiyeceğiz. Çünkü pek çok bakımlardan ilginç olan ba
ilerleme çabaları ve bunun ekseriya verimsiz olan sonuçları,
tezimizin konusu yönünden önemli değildir. Bu yüzden ko
numuz bakımından, batılılaşmamızın başlangıcı sayılan L â
l e d e v r i n d e n 1 başlayarak Osmanlı Devletinin siyasî ha
yatını incelemek gereksizdir. Bizim için önemli olan, «Padi
şahın örfî siyaset yetkisinin» ortadan kalkmasıdır. Bu yetkinin
ortadan kalkması ise ancak II. M a h m u d u n son zamanla
rında başlamış ve l a n z i m a t devrinde tamamlanmıştır.
II. M a h m u d ’a hazırlık sayılan Lâle devrinden başlayarak
III. S e l i m zamanına kadar gelen zamanlarda, pek çok ba
kımlardan pek çok kurumun temeli atılmağa uğraşılmışsa da
hükümdarın kati emri verme yetkisinin düzenlenmesine dair
açık-zımnî hiçbir hareket görülmez. Bununla beraber, Tan
zimat devrinde siyaseten katlin kanunla düzenlenmesinin an
cak bu uzun hazırlıkların sonucu olduğu ileri sürülebilir. Biz
bu kanıda değiliz. Herşeyden önce, II. M a h m u d ’a kadar,
(2 ) Msl, K A R A L , OT V, 63.
2) I I I . S e l i m Devri:
Şahsen, iyi niyetli ve ilerleme yolunda hamleler yapma
ğa azimli, duygulu, devletin durumunu çok iyi görüp bunu
içli ve samimi bir şekilde itiraf etm esi 3 III. S e l i m 'in me
ziyetleridir. Ancak onun hatt-ı hümayunlarında görülen tra
jik ifadelere, duygulu kararlara bakıp, devlet içinde aydın
ların ve milletin hükümdarlarım desteklediği kanısına var
mak doğru değildir.
Herşeyden önce III. S e l i m fikirleri itibarı ile Batı me
deniyetini kavrayacak kudrette değildi. O zamana kadar hiç
bir padişahda görülmemiş samimiliği ve düzenleme iste
ği bizi aldatmamalıdır. III. S e l i m , fikirleri itibarı ile, msl,
0 zamanlar Dünyanın en büyük olayım, Fransız İhtilâlini, an
layıp müspet veya menfi bir surette tahlil edecek kudrette
bulunm uyordu4. Yapmayı düşündüğü yeniliklerde III. S e -
1 i m hiçbir zaman ve hiçbir şekilde batının fikrî hayatı ile
temasa gelememiştir5. Sadece siyasî amaçlarla Avrupa ile
diplomatik temaslar fazlaiaştırılmıştır. Bize göre III. S e l i m
devrinin getirdiği en önemli yenilik budur. Böylece Osma il
li Devleti Avrupa muvazene siyasetine girmiş, en önemlisi Os
manlılar artık batıyla «eşit» olduklarının kabul etmişlerdir *\
Bu husus ileride batıdan «geri» olduğumuzun itirafı sonucu
nu da doğurmuştur. Fakat bu sonuç, ancak II. M a h m u d
devrinde alınmıştır.
III. S e l i m ' i n söylediğimiz bu önemli eksikliğinden baş
ka, hiç olmazsa tasarladıklarını yapmağa da engel olan, ba
zı şahsî özellikleri vardı. İlkönce son derece kararsızdı ve
herkesin etkisi altında kalıyordu. Tabiatı, bazı hususlarda
sert davranmak gerektiği zaman buna engel oluyordu. Bu
3) II. M ah m u d D e v r i :
A — Birinci Safha.
B — İkinci Safha.
a. Genel olarak : .
(1 6 ) O K A N D A N , 29-30.
(17) K A R A L , OT V, 156.
(18) T U N A Y A / 2 9 .
(19) K A R A L , OT V, 156.
(20) K A R A L , ay. eser, 161,
(21) K A R A L , ay. eser, 155 vd; JORGA V, 320.
Müsaderenin kalktığını bildiren ferman, son derece il
ginçtir22. Fermanın baş tarafında II. M a h m u d , padişahın
Ödevinin tebayı refah ve güvenlik içinde yaşatmak, bu husus
ta onun tarafından gidilecek yolun «şefkat ve merhamet» yoJu
olduğunu belirttikten sonra, padişahın bu ödevini yerine ge
tirememesinin tek sebebinin, yeniçeri eşkiyasmm devlete iras
ve ika ettiği son derece korkunç zararlar yüzünden hâzinenin
hep boş durması ve bu yüzden hükümdarın «muhallefat zap
tına» mecbur kalarak, istemediği halde «şefkat ve merhamet»
yolundan uzaklaşması bulunduğunu ileri sürmektedir. Müsade
renin sebebini yeniçerilerin hâzineye yaptığı zarara inhisar et
tirmek, elbette makul bir sebep değildir, fakat Yeniçeri Oca
ğı lehine herhangi bir hareketi önlemek için halkta, bu anar
şi unsuruna tam anlamıyla nefret uyandırmak ancak bu yol
larla mümkündür. Böylece II. M a h m u d müsaderenin «hu
kuka aykırı» bir fiil olduğunu kabul etmekte fakat bütün
suçu da yeniçerilere atarak saltanatı «temize» çıkartmak
tadır. '
Fermanın geri kalan bölümü «her kim olursa olsun» ve
fat edenlerin terekelerinin artık müsadere edilmeyip miras
çılar arasında bölüştürüleceğini ve devletin mirastan « k u
r u ş t a b i r p a r a » (1 /40) «resm-i kısmet» alacağım hük
me bağlıyarak, müsadere yerine miras vergisi usulünü ka
bul etmektedir.
Ancak şurasını belirtmek gerektir ki, müsadere yalnız
«eceliyle vefat» edenlerin terekesinden uzaklaştırılmıştı. Si
yaseten kati henüz ortadan kalkmadığı için, katledilenlerin
muhallefatları müsadere ediliyordu. Fakat «eceliyle ölenler»
in de mirasçıları, bu fermana rağmen henüz tereke üzerinde
ki mülkiyet haklarından emin değildiler. Yüzyılların doğur
duğu alışkanlıklar devleti bazen müsadere yoluna başvurdur-
tuyor, birtakım özel hallerde «fetva» alınarak, devlet kendi
sözünü kendisi çiğniyordu 20. Eski alışkanlıklar, hâzinenin za-
(22) Bk; B E L G E N. 30 (B A C V T A. N . 1485). F ilibe K adılığı tarafından ferm anın ilân
edildiğini bildiren bu beglede, ferm anın hemen hemen aynen sureti vardır.
(23) «M uhallefat zabtı irade-i setliye ile m enolu n m u ş ise de b u k erre vefat eden R e is -
sülküttap S ey y i d E f e n d i ’nin valide ve hem şiresinden ve iki azatlı ayalin
den başka evlât ve eytam ı olm adığı ve serveti ticaretten olm aytp devlet m em u
riyetinden kazanıldığı cihetle vârislerine m ünasip b ir şey terkolunarak m ütebaki
m uhallef atının m irîce zabtt m eşru ğ olduğuna dair fetva verildiği cihetle sadır olan
irade-i seniye m u cibin ce muhallef at-ı m ezkûr enin tecrid olu n d u ğu n a ..» dair tak
rir müsveddesi. B A C V T Maliye. N . 19445, 18 Şevval 1242 (14 Mayıs 1827).
rureti, bazı hallerde müsadere geleneğini canlandırıyor ve fer
mana rağmen devlet müsadere yapılmıyacağmı teyit etmek
zorunda kalıyordu 24. Bazen de «borçları ödenmek» şartı ile te
rekenin «bağışlandığı» 25 bildiriliyordu. Şu hale göre henüz,
ecelle ölüm halindeki müsaderenin bile ortadan tam anlamı
ile kalkmaması, siyaseten katlin daha devletle yürürlükte oldu
ğunu gösterir. Ancak buna rağmen, bahsettiğimiz olay son
derece önemlidir. Zira müsaderenin kaldırılması fermam ile
padişah; (i). Devletin haksızlıklarda bulunabileceğini kabul
etmektedir, (ii). Kaldırılan haksız bir usul yerine mantıklı
ve hukuka uygun başka yollara başvurulmasının mümkün
olduğunu göstermektedir. İşte bu iki prensip, ilkönce ilkel
bir ceza kanunu çıkartabilmiş ve ileride de Tanzimata yol
açmıştır.
II — TANZİMAT :
1} G e n e l Olarak:
Türk tarihinin en önemli olaylarından birisini teşkil eden
Tanzimat hareketini temizin çerçevesi içinde inceleyip tah-
(28) Ay. eser, 300.
(29) Kanunun başlangıcından, ay. eser, 296.
(30) Bu olayın belgelerle açıklanması için bk; ay. eser, 30 vd,
(31) Ay. eser, 160 not 14 ve 161 not 15.
lil etmeğe imkân yoktur. Biz, aşağıda bu haraketin konumuz
bakımından gösterdiği önemi anlatmağa çalışacağız. Yalnız
daha önce bu olayın ana noktaları üzerinde çok kısa olarak
durmak gerekecektir.
(39) Kanunun metni için fak; K A Y N A R , Tanzim at, 303 vd. K anunun genel yapısı
için bk; T A N E R , 226 vd.
işbu kail-i nefs maddesinde büyük ve küçük müsavi tutula».
Üçüncü ve dördüncü maddeler yargılama yerini gösteriyor.
Üçüncü maddeye göre katli mucib suçlardan İstanbul’da iş
lenenlerinin dâvası mutlaka «huzur-ı fetvâ - penâhîde» görülüp
suç, «tevatüren ve şahitler» beyanıyla sabit olacaktır. Dör
düncü maddede ise taşradaki yargılamadan bahsediliyor. Bu
kabil suçların taşrada «memleket meclis-i meşveretinde mari-
fet-i şeri ile şerait-i muharrereye tatbikan» davaları görülüp
İstanbul’da hüküm tasdik edilecektir. Her iki maddeye gö
re gerek İstanbul'da, gerekse taşrada verilmiş olan bu hüküm
ler padişahça tasdik edilmedikçe icra edilmezler. Böylece bü
tün idam cezası infazları için son söz padişahtadır... Bu şekil
de hiç bir yüksek memur kati emri veremez.
(40) B k T A N E R , 227.
(41) B k; Üçüncü Bölüm , not 340.
(42) Bk; K A Y N A R , Tanzim at, 556 vd; P O O L E . 115 vd.
(43) P O O L E , 117.
(44) G R Â F 'e göre b u husustaki son ölüm cezası 1843’de infaz ettirilmiştir s 84. An-
• cak, bu doğru olm asa gerek. Zira 1844'de bu konu olağanüstü önem kazanmıştı.
A b d ü l m e c i d - C a n n i n g konuşm asından sonra m ürded meselesi çözüm
lenmiş sayıldığından G r â f ’ın b ir tarih hatası yapm ası ve 1844’den sonra mese
lenin kapandığı kabul edilebilir. Ancak iş İncelenmeğe m uhtaçtır.
B — Tanzimat ta î kinci ve Üçüncü Ceza K anunları:
14 Temmuz 1851 (15 Ramazan 1267) tarihinde, ilk Tan
zimat ceza kanunu yürürlükten kaldırıldı ve İkincisi uygu
lanmağa başladı. Bu kanun, ilkine oranla bir duraklama ifa
de eder. Kanaatımıza göre lâik hükümlere olan tepki sebe
biyle, bu kanunda şer'i hükümlere daha fazla yer verilmiştir/
Konumuz bakımından son derece dikkate değer bir hüküm
de kanunun Birinci Faslının Birinci Maddesinde yer almıştır.
O da şahsî hak kabilinden olması dolayısı ile uygulanması,
öldürülenin mirasçılarının dâvasına bağlı bulunan ve miras
çıların suçluyu affetmesi veya diyet alması ile düşen kısas
hakkının bu suretlerden birisiyle şer'an sona ermesi halinde
bile suçlunun «siyaseten ve nizamen» katledilmesidir. Bu ar
tık bir siyaseten kati cezası değildir. Bu hükmün konulma
sebebi kanaatımıza göre, devletin «cezalandırma» hakkını
elinde tutmak istemesidir 45. Şu halde, bu hüküm şeriata ay
kırı fakat modern ceza nazariyesine uygun bir adım teşkil
eder.
Kanun diğer prensipleri ve yazılışı itibarı ile ilk kanunun
hemen hemen aynıdır. Yalnız bazı yeni suçları ve cezalarını
tesbit etmiştir.
9 Ağustos 1858 (28 Zilhicce 1274) Tarihli Ceza Kanunu
ile Türk ceza hukukunun 1926 ya kadar süren temelleri atıl
mıştır. 68 yıl uygulanan bu kanun 1810 tarihli Fransız Ceza-
Kanunu esas alınarak meydana getirilmiştir. İlk iki kanu
na göre bu daha ileri ve lâik bir eserdir.
Kanun daha ilk maddesinde, «şeriata muhalif olmayıp,
şer’an ululemre ait olan ta'zirin derecatım» tâyin ettiğini be
lirterek, padişahın ta'zir yetkisinin kanunla sınırlandığını
göstermektedir. Ancak gene ayni madde kanunun «şer’an
muayyen olan hukuku şahsiyeye halel getirmeyeceğini» be
lirtmeği ihtiyata uygun bulmuştur. Fakat kanunun 171, 172
maddeleri ile 177 ve 170 maddelerinin ilk şekillerinde «huku
ku şahsiye davası», «diyet», «kısas» dışındaki bütün hüküm-
(50) K A R A L , OT V, 179.
(51) G R Â F , 105.
(52) Msl, devletin en verimli ve zengin yerlerinden olan Bulgar is tan' da, ağalar ege
menliği yüzünden Bulgar milliyetçiliğinin nasıl uyandığı hakkında bk; Î N A I 1 -
C I K , Bulgar Meselesi.
(53) İ N A L C I K , ay. eser 8. Beklenen sonucun alınmamasında İktisadî rejimin ve
hele arazi meselesinin rolü için bk, ay. eser.
(54) Ü Z U N Ç A R Ş I L I , Saray Teşkilâtı, 23.
B E Ş İ N C İ B Ö L Ü M
1) M e s e l e n i n Konumuzla İlgisi:
2) î s l â m d a E g e m e n l i k A n l a y ı ş ı ve Sal
tanatın İ nt i kal i Usulü:
tur. Zira Orta Asyada egemenlik yalnız lcarizmatik iktidara dayanır. Karizm a-
Cik egemenliğin de zarurî sonucu veraset usulünde kuralsızlıktır. Bunu O rh on
yazıtlarından da anlamak kabildir. Bk. İ N A L C I K , ay. eser, 70.
(29) Ü Ç O K , T R T , 168.
(30) Ü Ç O K , ay. yer; İ N A L C I K , ay. eser, 71. .
(31) K Ö P R Ü L Ü , O s D ev. K uru luşu, 29.
(32) İ N A L C I K , ay eser, 71.
(33) K Ö P R Ü L Ü , ay. yer.
(34) İ N A L C I K , ay. eser, 91.
(35) M o n g k e 'ye karşı S i r em o n bir harekete girişmiş, arkadaşları idam edildi
ği halde kendisi hanedana mensup olduğu için yalnız sürgün cezasına çarptırıl
mıştır (1246). S P U L E R , 57. Gene G a z a n 'a karşı isyan eden Prens A l a f -
r e n k ’in suç ortaklan katledildiği halde,. bizzat prensin ayni sebepten dolayı
hayatına dokunulmamıştır (1303/703). Ay. eşer, 117.
(36) Bk S P U L E R , 107, 119, 274, 284.
(37) Î - N A L C I K , ay. eser, 91. . .
(38) H A M M E R , GOR I, 581 vd; İ N A L C I K , ay. yer ;
kilememiş, fakat Osmanlılar zaruretler gereğince bunu benim
semişler ve bu zaruretler ortadan kalkınca terketmekte sa
kınca görmemişlerdir. Bu yüzden meseleyi «kana susama»
«iktidar hırsı» gibi sübjektif ölçülerle d eğilr;a, daha objektif
yollarla incelemek gerekmektedir. Ne İslâm ne de Türk gele
neğinde olmadığı halde, hanedan üyelerinin katilleri Osmanlı
Devletinde neden yerleşmiştir ? Meseleyi egemenlik anlayışı
saltanatın intikali usulü yönünden inceleyip bir çözüm yoltı
aramağa çalışalım.
4) O s m a n l ı l a r d a Egemenlik Anlayışı ve
Saltanatın İntikali Usulü ve Hane
dan Üyelerinin Katlinin Ortaya Ç ık
ması :
(63) B u kanunnâm enin yazılış ve tertip şeklini incelemek konumuz dışındadır. Zira
b u geniş kanunnâmede bizim le ilgili yalnız iki m adde vardır. B u hususta bilgi
için İkinci Bölüm not 109 de zikredilen eserlere bakınız. B urada b ir meseleye
temas etmek istiyoruz. Bazı yazarlara göre, bu kanunnâm enin şimdiye k adar
yalnız b ir nüshasının ele geçmesi, onun doğru kanunnâme olm adığını gösterir,
çünkü Fatih ayarında büyük ve m üslüm an b ir hüküm dar «günahsız m asum la
rın » öldürülm esini düşünemez bile. B E R K İ , Ali H im m et: B üyük T ü rk
H ü k ü m d a rı, İs ta n b u l Fâtihi Sultan M ehm ed Han ve A dalet Hayatı. İstanbul
1953. s 141 vd, bilhassa 146 vd. Değerli b ir hukukçu olan yazarın ciddî olarak böy
le b ir mütalâa ileri sürmesi gariptir, çünkü F a t i h , kardeşi A h m e d ’i katlet
tirdiği gibi, bundan sonra onun bu hususta koyduğu kesin kurala dayanarak, tah
ta çıkan Osm anlı hüküm darları kardeşlerini katlettirm işlerdir. Sayın B e r k i ’
nin bu tarihi gerçeği gözönüne alm adan, ciddî olarak ileri sürdüğü iddiasını
tabiî ki kabul etmek im kânsızdır.
(64) İ N A L C I K , ay. eser, 92.
(65) Ay. yerden naklen. ,
(66) Ay. yer.
(67) K A R A M A N I , 347; İN A L C I K , ay. yer.
kardeşlerin hepsinin ayni derecede saltanat hakkı olduğunu
düşünen F a t i h , onlardan «hangisine saltanat müyesser»
olursa, onun hükümdarlık tahtına çıkacağını belirtmiş ve Os
manlı Devletinde, tahminlerin tersine bir p r i m o g e n i t u r
veya s e n i o r a t sisteminin kurulmadığını göstermiştir. Böy
lece, F a t i h gene de, taht değişikliklerinde anarşiyi tam an
lamı ile önliyememişti. Bu durumda yeniçerilerin ve ulema
nın desteğini alan şehzade padişah oluyordu68. Doğu mem
leketlerinde herkesin kuvvetli ve otoriteli kimselere itaat et
mesi geleneği69 ve İstanbul ’a gelip hâzineyi ele geçirenin ule
ma ile yeniçeriyi elde etmesi ile kudret kazanması, onun hü
kümdar.olmasını gerektiriyor;...sonra da «egemenliğin bölün
mezliği» ni temin ve nizam-ı âlem için de kardeşlerim öldür-
tüyordu.
1) G e l i ş i m i :
(81) U Z U N Ç A R Ş I L I , OT II, m .
(82) H A M M E R , GOR II, 32; D A N İ Ş M E N D II, 89.
(83) U Z U N Ç A R Ş I L I , OT II, vd; H A M M E R , GOR II, 291 vd; D A N İ Ş
M E N D 178 vd, 287 vd; T U R A N , Ş e r a f e d d i n :
II. K a n u n în in oğlu Ş eh
zade B ayezid vakası. Ankara 1961, s 15 vd. B U S B E C O , Tü rk M ek tu pla rı
(ç e v : Y A L Ç I N H üseyin Cahit) İstanbul 1939 s 43 vd.
(84) U Z U N Ç A R Ş I L I , OT II, 395 vd; ay. yazar. İra n Şahına iltica etm iş olan
Şehzade B a y ez id ’in teslim i için Sultan S üleym an ve oğlu S elim taraflarından Şaha
g önderilen altınlar ve k ıym etli hediyeler. Belleten, 1960, sayı 93, s 103 - 105; ay.
yazar, B abasınd an sonra saltanatı elde etm ek için kardeşi S elim le çatışan Ş eh
zade B a y ez id 'in Am asyadan babası Kanunî Sultan Süleym ana g önderilm iş o ld u
ğu ariza. Belleten, 1961, sayı 96, s 597-599; H A M M E R , GOR II, 264 vd; D A
N İ Ş M E N D II, 309 vd; T U R A N , B U S B E C O , 185 vd.
(85) U Z U N Ç A R Ş I L I , Saray Teşkilâtı, 46.
(86) U Z U N Ç A R Ş I L I , O T I I I / l , 42; H A M M E R , G O R I I , 445; D A N İ Ş M E N D
I I , 423.
(101) D A N İ Ş M E N D IV , 97.
(102) T S A ’de b ir müverrih notu II. M a h m u d ' u n bu emri, son çare olarak verdiğini
gösteriyor. Bu belge T V I. sayı 1, 1941, s 23-29’de T a h s i n Öz tarafından ya
yınlanmıştır. Bu uzun belgenin fotoğrafım T S A ’de aldık. B k, TSA N . E/2650.
(103) K A R A L , OT V II, Ankara 1956, s 2; G I E S E , 255; U Z U N Ç A R Ş I L I ,
Saray Teşkilâtı, 49 ve not 2.
(104) K A R A L , uy. yer.
o r a t sisteminin «usulü kadime» olduğunu belirterek, bir
tarihî gerçeği doğrulamaktadır.
2) K a n u n n â m e n i n Uygulanmasının Şu-
mut ü :
B E LG E N. 2
El - c e v a b -------------------------------------------------------allâh-ü alem
Meşrûdur
Ketebe A b d u l l a h -ül-fakir
Afa anh
BELGE N. 3
Ketebe-hül-fakir A b d u l l a h
Afa anh
_ BELGE N, 4/A ...
BELGE N. 4/B
BELGE N. 5
TSA N. E/11591
Sefer-i hümayun için mirî akçe ile altı bin nefer piyade tah
ririne ve kış içinde H otin muhafazasına memur olmuşiken
yalnız üç bin nefer mikdarı kefereden usat eşkiyası tahrir ve
altı ayda vilâyetinden H otin e, varınca yollarda fukarây-ı raiy-
yeti zulum ve harab ve ırzlarını hetk ve enva-i fesada cesaret
eylediğinden mâda Hotin e vardıkta askerî taifesi beynine
niza’ bıragub sabıka H otin muhafızı H ü s e y i n P a ş a 'nm
kurşun ile urulub fevt olmasına ve M o s k o f kâfirinin tabu
runun bu defa H otin üzerine geldiğinde henüz cenke şüru’
olunmazdan mukaddem ümmet-i M u h a m m e d ne durur-
suz asker bozuldu deyu ademleriyle feryad ederek firar ey
lediğinden asker-i îslâma perişanlık geldikde tabur-ı makhu-
run Hotin i muhasarasına sebep olan D u k a k i n mutasarrı
fı K a h r a m a n P a ş a nam mirmiranm ser-i maktûudur.
BELGE N. 6
BAHH N. 51758 (Telhis ve Hatt-ı Hümayum)
Mahzurum olmuşdur.
Padişahım
B E LG E N. 7
TSA N. E/10190
Kaymakam Paşa
B E LG E N. 8
TSA N. E/10190
BELGE M. 9
Ankara Hukuk Fakültesi Kitaplığında 45006 Numarada kayıtlı üç
fetva mecmu as md an en eski ve uzun oyhı olanının son sahifelerine
doğra divanî yaza ile koypa edilen,
BELGE N. 10
TSA N. E/8105
B E LG E N. 11
BAHH N. 4102/B
(Mühür)
(îm za)
BELGE N. 12
BAHH N. 4121
(M ühür) H ü s e y i n
B ELG E N. 13
......... .....TSA N. E/10190.. . ......................... ........... ..
Takrir-i kullarıdır ki
Bâ ferman-ı âli nezd-i kullarında mahpus olunan T a y y a r
P a ş a nm avenelerinden ve dergâh-ı âli kapucu başılarmdan
A 1i nam kimesnenin cezası tertib ve ser-i maktuu Bâb-ı Hü
mayuna vazı' olunmasiyçün nezd-i kullarına hitaben sadır
buyurulan ferman-ı âlilerine imtisalen merkumun cezası ter
tib ve ser-i maktuu Bâb-ı Hümayun a vaz iyçün irsal olundu
ğunu mâlum-ı devletleri buyuruldukda emr-ü ferman devlet-
lu inavetlu sultanım hazretlerinindir .
Bende
B ELG E N. 14
BELGE N. 15
. TSA N. E/12079 (Fetva)
( Dua)
Ketebe-hül-fakir A b d ü r r a h i m
* Afa anh
BELGE N. 16
BA Mülga divan-i hümayun 1 numaralı mektum mühimme defteri
nin 72 nci salîifesimden çıkartılan ferman kaydı örneği
Ketebe-hül-fakir Ebussuud
Af a anh
BELGE N. 19 -
TSA N, 12078
(Belge üzerindeki Arapça yazının altındaki çeviri)
BELGE N. 20
TSA N. E/12079 (Fetva)
BELGE N. 21
TSA N. D/10410
BELGE N. 23
B A C V T A . N . 277
Hüküm buyuruldu
Viditı seraskeri vezirim H a ş a n P a ş a iclâlehuye hüküm
E v l â d - ı f a t i h â n çeri başısı olub bin nefer asker ile
maiyyetine memur M e h m e d E m i n ' i n evlâd-ı fatihân tai
fesine cesaret eylediğü zulüm ve taaddinin nihayeti olmadığı
ve çeri başısı olduğu kazalarda katl-i nufus ve hetk-i âraz mi-
sullu enva'-i fezayiha ibraz eylediğine bianen icray-ı cezasına
müsaraat eylemen içün senki vezir-i müşar-ün-ileyhsin sana
hitaben eğerçi ferman-ı kaza-ı ceraim sudur etmiş olub ancak
merkum M e h m e d E m i n fimaba'd zabiti olduğu fukarâ-
ya zulum ve taaddi etmeyüb himayet ve siyanetlerine ikdarn
ve dikkat ve hilâf-ı rızay ı aliyyem harekâta adem-i cesaret
birle memur olduğu hidemât-ı aliyyemde izhar-ı sadakat et
mek şartiyle senki vezir-i müşar-ün-ileyhsin cerayim-i güzeşte-
si af olunmasını istid’a eylediğime binaen merkumun şurut-ı
mezkûre ile ceraim-i güzeştesi af ve sudur eden emrin kaydı
refi ve terkin olmağla imdi senki vezir-i müşar-ün-ileyhsin
merkumun ceyarim-i güzeştesi afvı mutlaka senin şefaatine
binaen olduğu mâlumun oldukda merkumu huzuruna ihzar ve
şurut-ı afvım kenduye ifade ve tebyin ve bâde-ezin o maku
le hareketten kef-i yed eylemesini tenbih ve telkin ve bundan
sonra dahi mütenebih olmayub hilâf-ı rızay-ı aliyyem hare
kette bulunduğu mesmuum olduğu surette b ir dahi af ve t-
Iah kendüsiyçün mutasavver olmadığı etrafiyle merkumun
gûş-i huşine ilkaya mubaderet eylemen babında
fi evasıt-ı L (Şevval) sene 202 (Temmuz-Ağustos 1788^
BELGE N. 24
BAHH N. 25247 (Telhis ve Hatt-ı Hümâyûn)
Kaymakam Paşa
BELGE N. 25
TSA N. E/640
BELGE N. 26
TSA N E/Iİ53S (Muhallefat defteri)
Emval
Maktul vezir-i âzam sabık A h m e d P a ş a elvakî
fi 20 Rebiulevvel sene 1068
Sepet Sandık Musannâ Frenk
Adet Aded sandıkı sagir
Aded
1
Icmâl ----------------:----------------
28 yirmi sekizdir
îzzetlu Kethüday-ı zişan Gönderilen
esbabın vusulü haberin îlâm buyurasız zikıymet
şeyler vardır takayyüd buyurula
Hazinedar başı
BELGE N. 27
BAHH N. 25384 (Telhis ve Hatt-ı Hiimayûn
Kaymakam.Paşa..........
Tertib olunduğu üzere tarafından gönderesin vakıa
güzel hizmet etti mevcud olanlardan bir mücevher
hançer ifraz olunub tarafına gönderilmiştir kürk te
darik olundu, ise hemen irsal olunsun tehir olun-
masun gerçi K a d ı P a ş a nm muhallefatma İ b -
r a h i m P a ş a memur olunmuş idi güzel amma
A sita n e’âen dahi vilâyetine başka ve K o n y a ya baş-
kar birer kârgüzâr müstakim mübaşirler ve maiy-
yetlerine baş muhasebeden birer kâtib tâyin olun
ması iktiza eder zira yedi bin keselik muhallefatı
olduğunu rivayet ediyorlar K o n y a da ve etrafında
iki bin keselik hayvanât ve hububâtı olduğunu
tahkik ederler hazine-i hümyunumun zarureti mâ-
lumunuz iken niçün böyle hususlara dikkat etmi
yorsunuz güzel ce tahsilini isterim
padişahım
BELGE N. 28
TSA N. E/4928 (Arz)
BELGE N. 29
KARAL 9
H. Hümayunlar II, 66. 67’den
* 7
«Kaymakam Paşa,'
Tersanenin her işi hıyanet ile görülür; sadakat ile görülsün
deyû bu kadar hatt-ı hümâyûn yazdım, hiç icra olunmuyor,
hıyanet edenlerin hakkında siyaset olmadığından böyle olu
yor. Kaliyonlar halifesi A h m e d dedikleri hain cümle donan
ma neferatmm ulûfelerini ve zahirelerini istedikleri gibi alup
verüp ve yerini bilür yok, hiç bu kadar umur-ı aizme böyle
bîr hain melûna münhasır olur mu ? olduğu vaktta ne ka
dar hıyanet-i miriyye hasaret olur, donanmanın neferatmı
noksan ve zahirelerinin verilmemesine sebep olur, bu adamın
şimdi hesabını görüp yerine bir sadık adam..... nasboluna....
ve bu A h m e d ’in devletime eylediği hiyanete binaen gayır-
lara ibret olmak veçhile tedip olunmasını arzedesin, s i y a
set o l m a y ı n c a h a l k - ı â l e m ı s l a h o l m a z , i c
ra l a z ı m d ı r , s e l e f t e n i z a m s i y a s e t i l e o l u r
imiş»
B E L G E N . 30
e
BACVT A. N. 1485 .
I. K İŞÎ ADLARI
indeks Kısaltmaları
n — Dipnot.
t?
KİŞİ ADLARI
Mustafa, Sarıcıoğlu (E şkiyadan); 140 n 137. Osman, Seyyidoğlu (Gönen Âyânı); 152 n
Mustafa (Siyaset Olunan); 2 n 2, 50 n 105. 404.
Mübarizüddin Behramşah; 26 - 27. Ovadis (İstanbul Erm eni Patriği); 122 n 278.
. = N — ö ~
Nafiz Paşa (Tanzimat Ricalinden); 181.
Ömer Ağa, H acı (K ırk m cı Cemaatten); 229
N âsır Bey (Z iriki Livası Beyi); 5.
B 25.
Nasîrüddin Tûsî; 40.
Ömer (H a life ); 11, 12, 45, 46, 116, 147 n 381
Nasûh Paşa (Vezir-i Âzam ); 73 n 58, 82 n
185.
100, 96.
Ömer I I (H a life ); 13 n 32.
Necibe Hanım (Ataullah Paşa E şi); 156 n
Ömer Paşa (Kayseri M utasarrıfı); 92 n 146,
416.
157 n 425. ■
Niccolo Gattilusio (M idilli Beyi); 75.
Ömer Paşa (M araş Beylerbeyi); 102 n 183.
Niebuhr, 8 n 3.
Nizamülmülk; 26.
N uh Bey (İz n ik m id Kereste Em ini); 155 n
411. = P =
Nuizüddin Hüseyin Kert (M e lik ); 31.
Num an Çelebi (Bağdat Tüccarlarından); Palmer; 60.
84 n 107. Parmaksızoğlu Hacı İsmail (Mudanya Sakin
lerinden); 152 n 400.
Nureddin (B osn a Nakibüleşraf Kaym akam ı);
130 n 316. Pasbanoğlu (Ş ak î); 218 B 12.
Pehlivan Paşa (Sivas V alisi); 212 B 6.
N uri Efendi, Seyyid (Bender N a ib i); 123
Pertev Paşa (I I . Mahmud Devri Ricalinden;
n 282.
174.
Pervane, Tacüddin (Anadolu Selçuk Devle
ti Ricalinden); 27.
= O= Pir Mehmed Efendi (Şeyhülislâm ); 42.
Pirî Paşa (Vezir-i Âzam ); 73.
Oğuz Han; 36, 37. Pirî Reis; 97, 97 n 66, 103 n 189.
Oğuzhan Çelebi (C e m O ğ lu ); 195, 211 B 4/B.
Ohsson'd; 150 n 393.
Orhan Bey; 34, 57, 73, 189, 190.
Orhan (I. Selim Y eğeni); 196. — R ~
e.
Menlik (? ); 152 n 404. Müsadere; 7, 19, 20, 59, 65, 126, 127, 145, 146,
Menşur; 31. 147, 147 n 381, 148, 149, 149 n 390, n 391,
Menteşe; 160 n 443. 150, 151, 152, 154, 155, 159, 160, 161, 162,
Merkezî Kuvvet; 125, 182. 163, 164, 171, 173, 178, 235 B 28, 236 B 30.
Meşihat; 56. Müsellem; 56, 57.
Metrepolit; 138 rı 346. Mütesellim; 155 n 412.
Mezalim; 31, 220 B 16.
Mezalim Mahkemeleri; 31.
Mezhep; 33. - = N =
Mezrea; 56.
M ısır; 11, 12, 36, 41, 61, 75 n 62, 78, 91, 91 Naib; 56; 152 n 400.
n 136, 97, 103 ri 189, 156 n 415, 196, 233 N ayman; 23.
B 27. Nemçe, bk; Avusturya; 214 B 8.
Midilli; 75. N e f’i ve Kısas Defterleri; 60.
M irahur; 213 B 7. Nefir-i Am; 215 B 9.
Miras Vergisi 161, 162, 172. Nezâret; 56.
M irim iran Kaymakamı; 137 n 344. Niğbolu; 74 n 62,
Modern Hukuk Anlayışı (İslâ m d a ); 20. Niğde; 53 n 123, 164 n 453.
Moğol, Moğollar; 3, 22, 22 n 86, 23, 24, 36, Nizam-ı Âlem; 184, 193, 194.
37, 42, 66 n 37, 115 n 242, 116, 177-, 118, Nizam-ı Cedid; 166, 168.
119, 123, 143, 148, 184, 186, 187, 202,- 203, Nizam-ı Memleket; 42.
Moğolca; 22 n 93. Nizamiye Mahkemeleri; 181.
Nizamen ve Siyaseten Kati; 180, 180 n 45.
Moğol Devleti; 22 n 93, 23, 24, 25, 187, 187 n
28, 188.
M oğolların Gizli Tarihi; 23. .
Molla; 155 n 411.
= O=
Monarşi (O sm anlı); 37.
Oğuz, Oğuzlar; 22 n 86, 36. -
Mora; 149 n 389.
Ordu; 57.
Moskof; 212 B 5, 214 B .8.
Orhon Yazıtları; 23.
M übaşir; 152 n 400. .
Ortaçağ; 1, 22, 33.
Mudanya; 152 n 400.
Orta Asya; 22, 36, 143, 184, 185, .186,- 186 n
Muhallefat; 152 n 400, n 404, 156, 157, 158,
10, 188, 188 n 28, 189, 191, 198, 203.
159, 160, 161, 172, 228 ve 229 B 24, 232
Orta Kapı; 118, 122, 124.
' ve 233 B 27.
Ortodoks, Ortodoksluk; 20, 20 n 80.
Muhsen; 45. .
Osmanlı, Osmanhlar; 7, 22, 64, 84, 90, 170,
M uhzır Ağa; 139.
190, 193.
Muratoğlu; 135 n 334.
Osmanlı Ailesi; 37.
M usâdara, bk; Müsadere; 147.
Osmanlı Beyliği; 34.
Musâdere, bk; Müsadere; 147. .
Osmanlı Devleti; 2, 3, 5, 21, 27, 34 n 33, 36,
Musevi; 9 n 4, n 7, 10, 45, 88, 106, 116, 126,
37, 38, 38 n 52, 40, 41, 42, 51, 56 n 1,
171. , .
57, 58, 62 n 28, 69, 74; 76 n 68, 78, 79,
Muş; 123 n 282.
83, 88, 93, 95, 97, 101, 102, 105, 115, 115
Mutak; 56.
n 242, 117, 118, 119, 120, 123, 125, 126,
Mutlak Devlet; 206.
133, 134, 136, 138, 140, 143, 144, 145, 148,
Mutlak Egemen; 85.
149, 151, 162, 165, 166, 176, 183, 184, 188,
Mutlak Egemenlik; 58, 101.
189, 191, 192, 198, 199, 202, 203, 205, 206
Mutlak Hüküm darlık Sistemi; 108.
Osmanlı Hanedanı; 184, 203.
Mutlak İktidar; 52. .
Osmanlı İmparatorluğu; 3, 26, 175.
Mutlak İm paratorluk; 39, 40.
Osmanlı Mevzuatı; 57.
Mutasarrıf.; 97 n 163.
Mücerred İlâm;. 48.
Müçtehid; 106.
M üdebber; 56.
= ö =
Müftü; 130 n 314, 315, n ,317, a 318, n 319.
Ölüm Cezası; 2, 14, 24, 25, 26, 28, 38, 43 , 44,
Mühimme Defterleri; 5, 6.
46, 47, 48, 49, 50, 51, 72, 78, 90, 107, 136,
Mühimme-i Mektum Defterleri; 6, 220 B 16-
169, 176, 178, 206.
Mülâzım; 56.
Ömerağa Mahallesi; 155 n 411.
Müslüman; 10-, 32, 60, 77, 137, 138, 138 n 345, Öm er’in Sünneti; 13, 46.
154, 171c 185, 193 ra 63 , 224 ve 225 B 19. Örf; 30, 40, 51.
Ö rfî H ukuk; 28, 30, 31, 32, 33, 34, 37, 38, Rum , R um lar; 62, 62 n 28, 95, 122 n 278.
39, 40, 42 , 43, 47, 49, 50, 60, 62, 69 101, Rum ca, 38 n 52.
107, 108, 136, 148, 194, 205. R um eli; 36 n 41, 100, 105, 114 n 235, 120 n
Ö rfî K anunlar; 35. 265, 126 n 299, 144, 157 n 472, 159 n 440,
Özel Hınç; 44, 44 n 80. 199, 214 ve 215 B 9, 218 B 12.
Özi; 221 B 17. Rus, Ruslar; 76, 76 n 67, 98.
R usçuk; 144, 164 n 455.
Rüşvet; 65, 65 n 36, 95, 96, 100, 135, 159,
= p = 214 B 8.
= U =
= T=
Tabu; 203. Uc; 58.
Tanzimat; 3, 165, 173, 174, 175, 176, 179, 180, Ukubad; 47.
182, 206, 207, Ulema; 29, 33, 34, 35, 42, 43, 46, 51, 51 n 111,
Tanzimat Fermanı; 154. 57, 65, 67, 68, 69, 69 n 48, 71, 72, 77, 79, 86,
Tanzimat-ı Hayriyye Hatt-ı Hümayunu, bk ; 99, 108, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131,
Tanzimat Fermanı 181 n 48. 141, 150, 151, 154, 171, 194, 206.
Tarhan; 25. Ulem a Enflâsyonu; 69.
Tarih-i E b û l Feth; 38. Ululemr; 42, 109 n 210, 176, 180, 209 B 1.
Tarsus; 130 n 314. Urefa; 40.
Tatar; 56, 57. Usturumca; 216 B 9.
I M Ü E K. S
Usul H ukuku (İs lâ m ); 101, 103 Yargıtay, bk; Divan-ı Hüm âyûn; 162.
Uygur, Uygurîar; 34, 36. Yasa; 4Û.
Y asag-ı Padişah!; 40.
Y a ş; 158 n 429.
- ü= Yaya; 56, 57.
Yedikule; 122.
Ülüş Sistemi; 188, 189., 192, Yemen; 30, 196.
Üsküb; 216 B 10. - Yemin; 101.
Üsküdar; 82, 82 n 98, 137 n 343, 160 n 444.
Yeniçeri; Yeniçeriler; 41, 61, 89, 89 n 124,
94 n 151, 16S, 172, 194, 195, 215 B 9,
220 B 16.
= V =
Yeniçeri Ağası; 97 n 164.
V a k ’a>-i Hayriye; 170, 171. Yeniçeri Ocağı; 86, 94, 170.
V ak ıf; 35, 56. Yenipazar; 84 n 107.
Vali; 84, 103, 135, 153, 156 n 415, 419, 157 Yenişehir Fener; 114 n 235.
n 424, 159 n 440, 175, 220 B 15, 227 B 22. Yerkökü; 214 B 8.
V alide Sultan; 129. Y ol Kesme; 43, 44, 44 n 76, 133, 140, 1.9
Van; 8 9 n » , 123 n 283, 156 n 418. .. — ... Yunan isyanı; 92.
Velâ; 63. Yunan - Rom a; 15.
Veliyülem r; 77, 52, 86, 93, 1Ö8, 112, 139, 220 Yuvacı; 56.
B 14 ve B15. Y ü rü k ; 56.
Venedik; 98.
Vezir; 20, 34, 81, 82, 83, 175, 221 B 17, 230
B 25. = z =
Vezir-i Âzam; 5, 39, 41, 59, 66, 72, 73, 77,
78, 79, 81, 82 n 98, 83, 84, 87, 87 n 114, Zağfranbolu, bk; Safranbolu; 160 n 443.
91, 92, 95, 95 n 155, 100, 111, 115, 118, Zigetvar; 97.
119, 120 n 264, 121, 123, 124, 131, 137, Zile; 161 n 447.
141, 142, 145, 153, 160 n 442, 163, Î70, 171, ’ Zimmet Akdi bk; Zimmet B ağıtı; 59 n 18.
175, İM . Zimmet Bağıtı; 137, 138.
Vezirhanı; Î44 n 370. Zimmet Ehli; 223 B 18.
Vidin; 227 B 23.
Zimmî; 69, 64, 137, 138, 138 n 345, 141,,. 153, 154,
Viyana; 82 n 99, 98.
155 n, 413.
Viyana Bozgunu; 98.
Zim m îlik Statüsü; 60, 6i., ,
Voynuk; 56, 57.
Zina; 44, 45, 45 n 83, n M , 46, 51 İM , 117,
Voyvoda; 153, 224 B 20, 225 B 20.
138 n 345, 179, 224 B 19.
Ziriki; 5.
= Y = Zuffim; 53, 53 « Î26, 51 n 111, 7®, 95, 95 n
155, M , 97, 102, 130, 132, 134, 135, 136,
Yahudiler, bk; Musevi; 61. 206, 207, 212 B 5, 220 B M , 220 B 15,
Yargı; 30, 31. 221 B 16. .
TAM METNİ VERİLEN BELGELERDEN
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'nde Bulunanların
Tıpkıbasımları
A .'
belg e n . i
TSA N. D / 6919
- - ,
.. » ■ î ı l i i i p
■ . . , ,
* i *
' ■ .
İ llil
<£/
3
tilllgi
iIlSlBlBj
iffi :S!©SSS®!iSS;.
İp illlS İlIll
.*
H
'4 */ v
İlil
BELGE N. 3
TSA N- E/12079
BELGE N. 4/A
TSA N. E/11983
C E M ’İ N O Ğ LU O Ğ U Z H A N Ç E L E B İ’N İ N Ö L D Ü R Ü L M E S İ H A K K IN D A
II. B A Y E Z İD ’İ N Y A Z D IĞ I E M İR N Â M E .
BELGE N. 4/B
TSA N. E/11983
I ^ İ İ İ i Ş i İ S S i p s ? l |I İ İ ^ i i i ^ a ^ ^ ^ l İ |B İ
.' " : ->:İ;-'/'—i
C E M ’İ N OĞLU O Ğ U ZH A N Ç E L E B İ H A K K IN D A II. B A Y E Z İD ’E V E R İL E N
B İR RAPOR.
belg e N. 5
TSA N. E/U59!
- ■
"v-/ A jI *
iiŞHVSM
ÖDE V t f f l - » - ^ ® Bİ “ “ 1L
müsveddesi)-
(Yafta
BELGE N. 7
TSA N. E/10190
r, * * C : • ”
ı \ j İ^ A , ^ e + T 's J İ s j'
V *
" ^ . .
a JC U •
Ia'ûJLj»-
* " * ^
i
’v s j / ı / ' j ^ y j
y ^ y v j ’j j * ** <>* c
$ & > ( j f a ıA
't
s s s . ' t r J _
İ f ^ - ‘ -^A*
» *
..
..--V : "s: r" .
^^^üâsm iüSM iıaf
III. GELİM TA R A FIN D A N , ŞE R İF H A ŞA N PAŞA’N I N K E S İK B A Ş IN IN
T E Ş H İR İN E D A İR Y A Z IL A N EM İR .
BELGE N. 8
TSA N. E/10190
. <r - . * L -
d S fa ı^»Uu^\> ıjk *
- . t^ fİ ^ P S ğ ^ ^ J
• ''
/ £*",.£),?»,!, j*% ’ f ' ı ,
( d y ' j t A f cJ
* ^
>X/»^ # ^ ' » > >
0>^> ^ jj»
•
PA
-
*' X
^ .y .y . ^
'^- ^ ^ •*'
_^ > > ^ *;,>; >s i v ,: i ^ w y i / s '*'. >: »
Ş E R İF H A ŞA N PAŞA’N I N K E S İK B A ŞI Ö N Ü N E K O N U L A N YAFTA.
BELGE N. 10
TSA N. E/8105
_ , . . . . . r . ^ ,
K ATL F E R M A N IN I G Ö T Ü R E N B İR Ç A V U ŞU N V E R D İĞ İ TAKRİR.
BELGE N. 13
TSA N. E/10190
* ıl ^ ' ""
^ •
* 0»*>ft
• '
>* . . f O
*
««/ Jg ",
<İ*
<£v '* * * ■
v ö /
^S*
* “ 4
^ *»***► ^
-V / .' ‘
^ w ; n >
/ w »IsSg^BSffıi
■MBi
llllli*
B •^
•
iîlifîlS ^ B
<VL
* - -*».
y} } \ i\» j \ j » y^ j»’ e jip p
** <2 \ » V ^ İ ^ ö ^ i
1
; ^ l
* jp y jU„ı ^>j|
d l ' ' :
IglfPia*
K E S İL E N K A F A ’N I N G E L D İĞ İN E D A İR V E R İL E N TAK R İR .
BELGE N. 14
TSA N. E/12079
9 V
4 i .
t
9
&
«o *
BBLGE N. 17
&? &
İ p* ■" "■: ‘
* '& $ fo?&&
f^ Juh i'fy'dp 4$
» 4) .- / W
'. „ , YE « « t v ® ı ^ sl'
. « ***»• 'çw ” ’ ■
UŞKt'V ^ '
BELGE N. 21
TSA N. E/10410
S *' «V iU İJ î*
_n p£pı
««**L sMMHp
J *.
s(il!lj|!|iM!WtJiSilS!®!!IİB&i!ii:!llSsg!|JirtHlgrt!lSİ^Biö^KlS
İİl*îll!l«BS!I«M!SlfcillllI^tap*iifcİi^M
...... .
¥
ti
<ıp5i fc
-
S
^■\:-' f c l - ’ *** J ■•»£*. * ).â*W j»r
: y - m Y fp *H
~ 'J jt /^ J * J U !£ ji k M jL
■
ZİM M ÎLE R ’İN H U K U K Î DURUM UNU B E LİR TE N
EBUSSUUD E FE N D İ N İN
B İR FETVASI.
BELGE N. 19
TSA N. E/12078
E B U S S U U D E F E N D İ 'N İ N Z İM M ÎL E R 'İN H U K U K İ D U R U M U N A A İT
B A ŞK A B İR F E T V A S I.
BELGE N. 20
TSA N. E/12079
OU*ov/ j '>
^ a J . ) ,f )t t^ A
i f O t ~ u f o » 4 * s Ş / ,o { ^ - " * ü â ü ’/
’ *■* L J) J ji * ,
-f y f l '~ ^ f Ü İS ) S , i y ,
Ü M i t j iy İ f t>
• j i j j t f J t t>. Wi r U>
/ &
h ^ J > b ) l l s lw / J ) ‘
(S ’ f jM f& S i' S !/ p ı ü / j w * l ^ } iy
. • •v ••■
s-
W M /•'
FETVA
BELGE N. 25
TSA N. E/640
BHHİİİt®
M
yj v _>$* J&
/
S^tit'j
S t ^ *, V ^ îA V - ^ '*
>• -
İD A M E D İL E N B İR V E Z İR -İ Â Z A M 'IN M U H A L L E F A T D E F T E R İ.
BELGE N. 28
TSA N. E/4928
i * î *
^ :* C u f y *
(•> 'Şip)jjpjjt'î^fi?sAsjt?tjjt*\&\ît« u \ > v j ı ? \ > v * Â * c)£?
4g#İİ||g;
SİM