You are on page 1of 570

1328 Balkan Harbi'nde Şark Ordusu Kumandanı

Abdullah Paşa'nın Balkan Harbi Hâtırâtı


Hazırlayanlar: Tahsin Yıldırım, İbrahim Öztürkçü

Genel Yayın Yönetmeni: Ersan Güngör


Sayfa Düzeni: İrfan Güngörür
Kapak Tasarımı: Sercan Arslan
ISBN NO: 978-605-88002-7-4

DÜN BUGÜN YARIN YAYINLARI


Ticarethane Sokak Tevfikkuşoğlu İşhanı No: 41/36
Sultanahmet - Fatih / İstanbul
Tel. - Faks: +90 212 526 98 06 • dby@dby.com.tr
Tahsin YILDIRIM , 1972 yılında Kayseri'de doğdu. Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun olduktan sonra Kırıkkale Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı'nda yüksek lisansını
tamamladı. "Eşlerinin Gözüyle Edebiyatçılarımız", "Şehzade Yusuf İzzettin Efendi", "Türk
Edebiyatında Müstear İsimler", "Milli Mücadele'de Mehmet Âkif", "Osmanlının Peygamber
Aşkı", "Hatıralar ve Fikirler Etrafında Mehmet Âkif'i Anlamak", "Osmanlı Padişahlarının
Manevi Dünyası" kitaplarının birkaçıdır. Yeni Şafak, Milli Gazete, Yasakmeyve, Hece,
Varlık, Dergâh, Size gibi süreli yayınlarda edebiyat-tarih alanlarında birçok deneme ve
makalesi yayımlandı.

İbrahim ÖZTÜRKÇÜ, 1980 yılında Van'da doğdu. 1997 yılında giriş yaptığı Marmara
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden 2001 yılında mezun
oldu. Aynı yıl başladığı yüksek lisans çalışmasını 2004 yılında tamamladı. Edebiyat ve
Osmanlı Türkçesi alanında çeşitli kurumlarda dersler veren yazarın telif ve çeviri olarak
yayımlanan kitap çalışmaları bulunmaktadır. "Kültür ve Edebiyatımızda İlk'ler ve En'ler",
"Şemseddin Sami, Emsâl" telif ve yayına hazırladığı çalışmalarından bazılarıdır. Ayrıca
Yağmur, Tarih Bilinci, Dil ve Edebiyat gibi çeşitli dergilerde tarih ve edebiyat konulu
makaleleri yayımlanmıştır.
Eserin birinci defa hakk-ı tab'ı müşârun-ileyh tarafından Erkân-ı Harbiye Mektebi'ne ithâf
edildiği gibi masârıf-ı tab'ıyesine medâr olmak üzere kâğıdı da tedârik ve ihdâ buyurulmuştur.

Birinci Ferik Abdullah


Sunuş
"Târîh'i 'tekerrür' diye ta'rîf ediyorlar
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?"
(Mehmet Âkif Ersoy)

Osmanlı Devleti, "hürriyet, adalet, müsâvât" sloganlarının gölgesinde gerçekleşen II. Meşrutiyet'in
ilanından birkaç yıl sonra kendisini bir ateş çemberinin içerisinde bulmuştur. Trablusgarp Savaşı'nın
izleri henüz silinmemişken, Balkan Savaşları başlamış, onun yaralarını sarmadan da Birinci Dünya
Savaşı patlak vermiştir. Yaklaşık on yıl süren bu felaket yılları toprak kaybı dışında, büyük göç ve
ekonomik buhranları da beraberinde getirmiştir. Bu savaşlar içerisinde sebep ve sonuçları itibariyle
en acı ve ibretli olanı Rumeli topraklarına veda ettiğimiz Balkan Savaşlardır. Ve 2012 yılı Balkan
Harbi'nin 100. sene-i devriyesidir.
8 Ekim 1912- 30 Mayıs 1913 tarihleri arasında cereyan eden Balkan Harbi, adeta arkasından
gelecek büyük yangının habercisi olacak küçük bir yangın gibidir. Osmanlı Devleti, bu savaş sonunda
tarihinin en ağır yenilgisine uğrayarak sınırlarını Adriyatik kıyılarından Meriç Nehri'ne kadar çekmek
zorunda kalmış ve Rumeli toprakları terk edilmiştir.
Balkan Harbi, Balkanlar'daki dengeleri büyük oranda değiştirmiş, Balkanlarda yeni kurulan diğer
devletlerin yanında Arnavutluk da kurulmuştur. Balkan Harbi, Avrupa devletlerini de etkilemiş,
bloklar arasındaki gerginliği arttırmış, silahlanma yarışını hızlandırmıştır. Bu da I. Dünya Savaşı'nın
çıkmasına sebep olmuştur.
Balkan Harbi üzerine yazılmış mevcut kaynaklar içerisinde kanaatimizce en önemlisi Şark Ordusu
Kumandanı Abdullah Paşa'nın hatıratıdır. Bu hatıratı önemli kılan sebeplerin başında, Abdullah
Paşa'nın Şark Ordusu Kumandanı olarak harbin bütün safhasını yaşamış olması, bütün yazışmaları
günü gününe kaydetmesi ve harbin gidişatını çok iyi okuyup üstlerini, muhtemel bir yenilgi ve hezimet
konusunda uyarmış olması gelir. Fakat ordunun içinde bulunduğu maddî ve manevî zaaflar, askerin aç,
susuz ve perişan bir halde oluşu, siyasî çekişmeler, ulaşım sıkıntısı, malzeme yetersizliği gibi
yenilgiyi hazırlayan nedenler bu felaketi netice vermiştir. Abdullah Paşa'nın hatıratı, 20. yüzyılın
başında Osmanlı Devleti'nin yaşadığı acı savaş tecrübesinin ibretli vesikalarındandır. Hatıratı önemli
kılan diğer bir nokta da şudur: Bilindiği gibi hatıratların olaylar karşında şahsî bir müdâfaa, sübjektif
bir mütâlaa ve objektiflikten uzak olması cihetleri en önemli kusurlarındandır. Abdullah Paşa
gelebilecek tenkitlere meydan vermemek için harp esnasındaki yazışmaları günü gününe hatıratına
kaydetmiş, şahsî yorum ve mülâhazalarını bu belgeler üzerine yapmıştır. Bununla beraber, Abdullah
Paşa'nın hatıratını biraz da müdafaa niyetine aldığı da gözden kaçırılmaması gereken bir gerçektir.
Eseri yayına hazırlarken Osmanlı Türkçesi ile yazılmış, 1336 tarihli ve Erkân-ı Harbiye Mektebi
Matbaası'nda İstanbul'da basılmış olan 232 sayfalık nüshayı esas aldık. Abdullah Paşa'nın hatıratı
üzerine İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim
Dalı'nda 1991 yılında bir yüksek lisans çalışması yapılmıştır. Çalışmamız esnasında bu tezden de
faydalandık. Açıkça söylemek gerekirse kıymetli bir emeğin ürünü olan bu çalışmanın birçok hataları,
eksiklikleri bulunmaktadır. Tezi incelerken birçok bölümün atlanmış olduğunu, bazı kelime ve
terkiplerin yanlış okunduğunu gördük. Bununla birlikte konuyla ilgili detaylarda bu çalışmadan da
faydalandık. Abdullah Paşa'nın hâtıratı, Balkan Harbi'ne dair önemli bir vesika niteliğinde
olduğundan eseri neşre hazırlarken Osmanlı Türkçesi ile yazılmış nüshayı, imlâya esas aldık. Ancak
günümüzde ifadesi değişmiş bazı kelime ve terkiplerde imlâ noktasında tasarrufta bulunduk.
Eserde adı geçen şahıs, mekân ve dönemle ilgili bazı kavramları dipnotlarla zenginleştirdik. Eseri
hazırlarken en çok zorlandığımız meselelerden birisi, yer isimlerinin doğru imlasıydı. Bu meselede
mümkün olduğu kadar kaynaklara müracaat ederek doğru imlâyı bulmaya çalıştık. Buna rağmen emin
olmadığımız yer imlâları da eserde mevcuttur. Bu sıkıntının izalesi için gerekli gördüğümüz yerleri
terim anlam, yer adı ve şahıslara dair dipnotlarla açıkladık. Giriş bölümündeki Balkan Harbi'ne ve
Abdullah Paşa'nın hatıratına dair değerlendirme yazısı hatırata bir girizgâh niteliği taşımaktadır.
Okuyucular, Balkan Harbi ile ilgili bazı belge ve bilgileri de eserin ekler bölümünde bulabilecektir.
Neticede evlad-ı vatana bir kumandanın yadigârı ve ibret vesikası olan bu eseri yayına hazırladık.
Titiz çalışmamıza rağmen gözümüzden kaçmış birtakım hatalarımız olabilir. Bu hatalardan dolayı
dikkatli okuyucularımızın nazar-ı insafına sığınıyoruz. Son olarak Balkan Harbi'nde vatan uğrunda
canını feda eden aziz şehitlerimizi, komutanlarımızı rahmetle yâd etmeyi bir vecibe biliyoruz. Bir
daha bu denli millî bir felaketin yaşanmaması temennisiyle...

Tahsin Yıldırım-İbrahim Öztürkçü


Çamlıca, Ekim 2011
Giriş:
Balkan Harplerine Dair
Osmanlı Devleti 1839 Tanzimat Fermanı'nın ilanı ile büyük güçlerle olan ilişkilerine yeni bir boyut
kazandırmıştır. 1856 tarihli Paris Konferansı'nda büyük güçler Osmanlı Devleti'ne Rusya karşısında
destek olmuşlardı. Fakat bu konferansın kararları 1870'ten itibaren Rusya tarafından ihlal edilmeye
başlanmıştı. Özellikle 1871 senesinde Fransa-Prusya arasındaki savaşta, Fransa'nın yenilgisiyle
birlikte Almanya güçlü bir devlet olarak ortaya çıkmıştı. Bunun sonucunda da Avrupa'nın güç dengesi
ve uyumu bozulmuştu. Avrupa'daki güç dengesinin değişmesiyle birlikte Rusya, Osmanlı Devleti'ne
karşı harekete geçmeye başlamıştı. Avrupa'da yeni dengeler oluşurken bu tarihe kadar özellikle
İngiltere tarafından kısmen ve işine geldiği zaman desteklenmiş olan Osmanlı Devleti yavaş yavaş dış
siyasette yalnızlığa itilmiştir.
1683 Viyana kuşatmasının yenilgisiyle başlayan Osmanlı dış politikasındaki gerileme, 1877–1878
[93 Harbi] bozgunundan sonra büyük boyutlara ulaşmıştı. Artık Osmanlı dış politikasındaki esas
nokta, eldeki toprakları mümkün olduğunca kaybetmemekti. II. Abdülhamid'in tahta çıkmasından kısa
bir süre sonra başlayan Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlı Devleti'nin Anayasal düzene geçişini
ertelemişti. 93 Harbi'nin devam ettiği sıralarda Kanunu-i Esasi'yi yürürlükten kaldıran padişah, savaş
sonrasında yönetimi kendi elinde toplayarak mevcut sorunları önlemeye çalışmıştı.
93 Harbi'nden sonra, II. Abdülhamid Balkanlar'da kalan toprakları korumayı amaçlayan bir politika
izlemiştir. II. Abdülhamid politikasını, Avrupa'nın büyük devletleri arasındaki rekabet ile Balkan
ulusları arasındaki düşmanlık üzerine kurmuştur. Sultan Abdülhamid, Balkan milletleri arasındaki
anlaşmazlıkları körükleyerek, onların Osmanlı'ya karşı birleşmemelerini iktidarı döneminde
başarmıştır. Ancak 1911 sonrasında gerek Osmanlı'nın iç yapısı, gerekse Avrupalı devletlerin
hesapları, Osmanlı Devleti'nin planlarını alt üst etmiştir. Yaşananlar, Osmanlı'nın ön görmediği bir
şekilde gelişince Balkan Harplerine zemin hazırlanmıştır.
1878 Berlin Antlaşması'nda umduğunu bulamayan Bulgaristan, bağımsızlığını kazandıktan sonra
Balkanlar'da etkin bir politika izlemeye başlamıştı. Bosna-Hersek'in ilhakı ise Sırbistan'ı aynı yönde
bir politika izlemeye itmişti.
Balkan Harbi'ni hazırlayan sebeplerin başında, Osmanlı'nın aldığı 93 Harbi yenilgisi ve bu
savaştan sonra yapılan barış antlaşmasında yer alan maddeler üzerinde galip devletlerin
anlaşamamaları gelmektedir.

I. Balkan Harbi'nin Sebepleri


1912-1913 yılları arasındaki Balkan Harpleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflığı ve Balkan
devletlerinin büyük güçlerinin yardımlarıyla ulusal birlik sorunlarını çözme kararlılığı nedeniyle
patlak vermiştir. 1878 yılından beri Berlin Antlaşması'nın düzenlemeleri sayesinde Balkan
Yarımadası'nda söz sahibi olan ve kendilerince barışı tesis ettiklerini sanan büyük güçler, 1912'ye
gelindiğinde Balkanlar'da söz sahibi olmaktan uzaklaşmışlardır. Kontrolü ellerinden bırakmak
istemeyen büyük güçler kendilerini Balkan milletinin hamisi olma noktasında zorunlu hissetmişlerdir.
Bundan amaç, nüfuz sahalarını kaybetmemekti.
1912 yılında Rusya, Bulgaristan ve Sırbistan arasında arabuluculuk ve düzenleyicilik yapmaya
başlamıştır. Bunun sonucu olarak Osmanlı Devleti'ne karşı yapılan ittifaka Yunanistan ve Karadağ da
katılmıştır.
Yine 1912 yılında İngiltere, Rusya ile gizli bir antlaşma yaparak, Rusya'yı İstanbul ve Boğazlar
üzerinde serbest bırakmıştır. Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki varlığına son vermek isteyen
Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ, Rusya'nın aracılığıyla aralarında anlaşarak, Türkleri
Balkanlar'dan atmak için çeşitli hesaplarla hareket etmeye başladılar. Bunun için zeminin
uygunluğunu İtalya, Trablusgarp Savaşı ile sağlamıştır. Osmanlı'nın İtalya ile Trablusgarp'ta savaşta
olması onları cesaretlendirmiştir. Balkan milletleri Osmanlı Devleti'nden, kısa bir zaman zarfında
Makedonya'da ıslahat yapmasını istediler. Bu istekleri reddedilince Karadağ Osmanlı'ya savaş ilan
etti ve ittifak üyesi devletlerin savaş ilanları birbirini takip etmiştir.
Balkan Harplerinin nedenlerini kısaca şöyle sıralayabiliriz:
1- Fransız İhtilali'nin doğurduğu fikir akımlarının etkisi.
2- Başta Rusya olmak üzere Avrupa devletlerinin Balkan uluslarını kışkırtmaları.
3- Haçlı dünyasının Osmanlı Devleti'ni Balkanlar'dan atmak istemesi.
4- Balkan devletlerinin sınırlarını genişletmek istemeleri.
5- Osmanlı Devleti'nin Trablusgarp Savaşı'ndaki başarısızlığının ve hükümetin yanlış
politikalarının Balkan uluslarını cesaretlendirmesi.
6- Osmanlı-Alman yakınlaşmasını tehlikeli bulan İngiltere'nin Estonya'nın başkenti Reval'de
yapılan Reval Görüşmeleri'nde (1908) Rusya'yı Balkan politikası ve Boğazlar konusunda
desteklemesi ve Rusların Balkan milletlerini kışkırtması.
7- Balkanlar'daki küçük devletlerin Osmanlı'dan pay kaparak milli birliklerini sağlama isteği.

I. Balkan Harbi'nde Seferberlik ve Harp İlanı


Eylül 1912'de Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan, önceden gizli olarak yaptıkları harp
hazırlıklarını hızlandırarak bu çalışmalarını dillendirmeye başlamışlardı. Onların bu hazırlıklarını iş
işten geçtikten sonra fark eden Osmanlı Devleti de 1 Ekim 1912'de seferberlik ilan etmiştir. 8 Ekim
1912'de Karadağ'ın Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmesiyle Balkan Harplerinin birinci safhası
başlamıştır.
Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan'dan oluşan Balkan devletleri, yaptıkları ittifakı ve
Osmanlı Devleti'nin İtalya ile savaş halinde olmasını da fırsat bilerek birlikte hazırladıkları bir
notayı Osmanlı Devleti'ne bildirdiler. Osmanlı Devleti'ni hiçe sayan isteklerle dolu bu nota, garip
olmasının yanında diplomatik teamüllere aykırı teklifleri içeriyordu. Yukarıda da belirtildiği gibi
"Babıâli, Büyük Devletler elçileri ile görüşmeler yaptığı esnada Balkan Devletleri savaşın, her ne
suretle olsun geri bırakılmaması ve önlenmesine imkân vermemek için seferberlik ilan etmişler,
Rumeli'de yapılacak ıslahatlara büyük devletler gibi kendilerinin de birer delege bulundurarak,
ıslahatların tanzim ve tatbikinde yer almak istediklerini ve silâhaltında olan Osmanlı askerinin
terhis edilmesini içeren sert bir ültimatomu da Osmanlı'ya vermişlerdir."[1]
Babıâli, bu notayı devletin içişlerine karışmak ve milli gururu zedelemek olarak değerlendirip
karşılık dahi vermemiş ve 15 Ekim 1912'de Balkan devletlerindeki elçilerini geri çağırmıştır.

I. Balkan Harbi Yenilgisi


Müttefik Balkan devletlerinden, 8 Ekim 1912 tarihinde ilk olarak Karadağ'ın Osmanlı Devleti'ne
savaş ilanı ile Balkan Harbi patlak vermişti. Ardından da Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan
Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmiştir. Osmanlı Devleti hazırlıksız yakalandığı I. Balkan Harbi'nde
hiç bir varlık gösterememiş ve bütün cephelerde yenilmiştir. Ordunun hazırlıksız olması, cepheler
arasındaki kopukluk, istihbarat zafiyeti ve liyakate göre idarecilerin seçilmemesi ve ordu içindeki
siyasi çekişme (İttihatçı-İtilafçı), yenilginin başlıca nedenleri arasında sayılabilir.
Osmanlı Devleti'nin zor durumda kalmasından faydalanan Arnavutlar da Balkanlar'da
bağımsızlığını son kazanan millet olarak bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Bulgarların Çatalca'ya kadar
ilerlemesi üzerine Osmanlı Devleti ateşkes istemek zorunda kalmıştır. Bu ateşkes sonunda imzalanan
antlaşma ile Osmanlı Devleti zaten varlık gösteremediği yerlerden resmen çekilmiş oldu.

I. Balkan Harbi'nin Sonuçları


"Balkan Devletleri bizi tam bir anarşi içinde yakaladılar." diyen Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi
Halil Menteşe, harp içinde milli birliği yıkılan memleketlerin maruz kalabileceği en korkunç
örneklerden birini verdiğimizi, Avrupa topraklarımızın büyük çoğunluğunu ve adalarımızın bir kaçı
istisna hepsini kaybettiğimizi hatıralarında yazmıştır. Aynı hatıralarda, Bulgar Başbakanı Gesoff'un
kitabında, Balkan İttifakı'nın Rus çarının desteği ve İngiltere ve Fransa'nın onay ve teşviki ile
aleyhimizde nasıl geliştiğini belirttiğini ifade etmiştir. [2] Başlangıçta büyük devletlerin ihtimal dahi
vermediği Balkan devletlerinin galibiyetleri neticesinde ilerleyen Bulgar ordusunun, İstanbul'u ele
geçirip Ayasofya'da ayin yapacağı hatta bu amaçla çevre ülkelere davetiye bile yollandığı haberleri
İstanbul'a gelmiş, böyle bir durumda, Ayasofya'nın önceden yerleştirilmiş bombalarla ayin
düzenlenirken havaya uçurulması yönünde düşünceler dahi konuşulmaya başlanmıştır. [3] Bütün
yaşananlardan sonra kaybeden yine Osmanlı olmuştur.[4]
Osmanlı Devleti için yıkım olan I. Balkan Harbi'nin sonuçlarını aşağıdaki şekilde kısaca
maddeleyebiliriz:
1- Rumeli topraklarındaki Osmanlı hâkimiyeti sona ermiştir.
2- Balkanlar'daki son azınlık olan Müslüman Arnavutlar da savaş sırasındaki kargaşadan
faydalanarak Osmanlı Devleti'nden ayrılmış ve bağımsızlığını ilan etmiştir.
3- Fatih devrinden beri devam eden Ege Denizi'ndeki Türk hâkimiyeti sona ermiştir.
4- Bulgaristan, Balkan devletleri arasında sivrilmiş ve sınırlarını Ege Denizi'ne dayandırmıştır.
5- Osmanlı Devleti'nin, Balkan devletlerinden sadece Bulgaristan ile kara sınırı kalmıştır.
6- Osmanlı Devleti'nin en önemli merkezlerinden olan Edirne kaybedilmiştir.
7- Midye-Enez hattının batısında yüz binlerce Türk kaldığı için Balkan Türkleri sorunu doğmuştur.
8- Osmanlı'dan alınan toprakların paylaşımı sırasında Balkan devletleri arasında meydana gelen
anlaşmazlık II. Balkan Harbi'ne neden olmuştur.
9- Ordunun siyasete karışmasının sakıncaları açıkça görülmüştür.
10- Balkan Harpleri sırasındaki İttihat ve Terakki Babıâli Baskını ile yönetimi ele geçirmiştir.

II. Balkan Harbi


Büyük devletlerin, Balkanlar'daki Türk hâkimiyetine son vermeye yönelik çabaları, I. Balkan Harbi
sonunda büyük oranda gerçekleşmiştir. Fakat bu devletler, Osmanlı'dan alınan toprakların paylaşımı
konusunda anlaşmazlık yaşamıştır.
Bir başka anlaşmazlık konusu da Bulgaristan'ın, Makedonya'nın büyük bir bölümünü kontrol etmesi
ve Batı Trakya'yı da sınırlarına katarak Ege Denizi'ne kadar ulaşmasıydı. Çünkü bu durum Büyük
Bulgaristan'ın kurulması anlamına geliyordu. Çıkan tablo Osmanlı Devleti kadar Sırbistan ve
Yunanistan'ı da rahatsız etmiştir.
Sırbistan, Osmanlı Devleti'nden kopan Arnavutluk'u kendi nüfuzuna alarak Adriyatik'e açılmanın
hesaplarını yapıyordu. Ancak Avusturya ile İtalya aralarında anlaşarak Sırbistan'ın hesaplarını
bozdular ve Arnavutluk'u kendi himayelerine aldılar.
Yunanistan ve Sırbistan'ın Bulgaristan'a karşı ittifak kurması üzerine, Bulgarlar önce Sırbistan'a
ardından da Yunanistan'a saldırınca Haziran 1913'te II. Balkan Harbi başlamıştır. Bu savaş Balkan
devletleri arasında giderek yayılmış, Karadağ ve Romanya da Bulgaristan'a karşı savaşa girişmiştir.
Osmanlı Devleti de Balkan devletleri arasındaki bu anlaşmazlıktan faydalanarak Bulgaristan'a savaş
ilan etmiş ve Edirne'yi kurtardıktan sonra Meriç'e kadar ilerlemiştir. Savaş ortamında daha ileri
sınırlara gidilebileceği halde Batılı devletlerin müdahalesinden çekinen Osmanlı, Meriç'in ilerisine
gitmemiştir.
Beş devletle birden savaşmak zorunda kalan Bulgaristan, bütün cephelerde yenilerek antlaşma
istemek zorunda kalmış ve diğer Balkan devletleri arasında yapılan görüşmeler sonucunda Bükreş
Antlaşması imzalanmıştır.

Sonuç
Balkan Harbi Osmanlı'yı derin bir hüzne boğmuştur. Yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen ordu ve
insanımız üzerlerine düşen vazifeyi fazlasıyla yapmışlardır. Bu savaş I. Dünya Savaşı'nın bir provası
olması yönüyle önemlidir. Ancak bizim için en önemlisi ise yüzlerce yıl hükmettiğimiz ve yurt
edindiğimiz Balkanlar'dan gerisin geri döndüğümüz haritamızın bir bölümünün parçalandığı bir dram
yaşanmıştır.
Bu savaşların sonuçlarını aşağıdaki şekilde maddeleyebiliriz:
1- Balkanlar'da kalan Türk azınlığının hak ve hürriyetleri yapılan antlaşmalarla garanti altına
alınmaya çalışmıştır. Bundan sonra Osmanlı için Balkan Türkleri problemi ortaya çıkmıştır.
2- Balkanlar'ın haritasında önemli değişiklikler olmuş Osmanlı ve Bulgaristan topraklarının önemli
bir bölümü el değiştirmiştir.
3- Balkan Harplerindeki başarısızlık Osmanlı ordusunda yeni düzenlemelerin yapılmasına neden
olmuştur.
4- Osmanlı Devleti'nin sosyal ve ekonomik çöküşü hızlanmıştır.
5- Bulgaristan'ın diğer Balkan devletleri ve Rusya ile arası açılmıştır. Bu durum Bulgaristan'ı
Avusturya ile Osmanlı Devleti'ne yaklaştırmıştır.
Abdullah Kölemen Paşa
Hayatı
Abdullah Paşa, Türk Kölemenleri'nden Mısır ordusu süvari miralayı Rüstem Bey'in oğlu olup
1268/1852 yılında[5] Trabzon'da doğmuştur. İlk tahsilini Trabzon'da gördükten sonra Mekteb-i
Sultanî'de okudu. Bursa Askeri İdadisi'ni (1876) tamamladıktan sonra Temmuz 1877 tarihinde
Mekteb-i Harbiye'ye girdi. Böylece Mekteb-i Harbiye'ye (Harp Akademisi'ne) devam ederek
birincilikle (1878) bitirdi. Mezuniyetini takiben, birinci olmak sıfatıyla hemen kabul edildiği Erkân-ı
Harbiye Mektebi'nden yüzbaşı olarak çıktı (1269/26 Temmuz 1881). Abdullah Paşa'nın parlak bir
askerî hayatı oldu. Abdullah Paşa, 21 Şubat 1882'de kurmay kıdemli yüzbaşı, 6 Haziran 1884'te
kurmay binbaşı, 30 Temmuz 1887'de kurmay yarbay, 25 Ağustos 1888'de kolağası (kurmay albay), 10
Eylül 1891'de mirliva (tuğgeneral), 27 Ağustos 1894'te ferik (tümgeneral), 25 Mayıs 1904'te
korgeneralliğe terfi etmiştir. 28 Kasım 1905'te en yüksek rütbe olan müşirliğe terfi eden Abdullah
Paşa, 1909'da korgeneral (rütbe tasfiyesinden dolayı) olmuştur. Abdullah Paşa, askerî bilgisi ile
birlikte temiz, nazik şahsiyeti ile tanınıyordu.[6]
Mezuniyetinden sonra ilk vazife yeri Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Dairesi oldu. Ancak bu vazifesine
başladıktan bir ay sonra (Ağustos 1881) Hicaz Fırkası'na, erkân-ı harp reisliğinde bulunmak üzere
gönderildi. Hicaz Valisi Müşir Osman Paşa'nın maiyetinde bulunduğu bu vazifesindeyken isyan eden
Arap aşiret reislerinden Abdülmuttalib'in ayaklanmasını bastırdı. [7] İngilizlerin Sudan Seferi
sırasında görevli olarak Mısır'a gönderildi. Önce Port Said'de kömür işçisi ve bir süre sonra ücretli
İngiliz askeri kılığında Lord Kitchner'in yanında istihbarat toplamak amacıyla Sudan Savaşı'na
katıldı.[8] Osmanlı Devleti hesabına yaptığı gizli hizmet bitince önce Hicaz'a, ertesi sene (1882) ise
Erkân-ı Harbiye Mektebi'nde tabiye tatbikatı ve erkân-ı harbiye vezâifi dersleri hocalığı ile İstanbul'a
gitti.[9]
"Yâverân-ı Hazret-i Şehriyârî'den Erkân-ı Habiye-i Umûmiye Reis-i Sânîsi ve Mekâtib-i
Askeriye-i Şâhâne Müfettişi Ferik Sa'âdetlü Goltz Paşa Hazretlerinin muâvini Erkân-ı Harbiye
miralaylarından Saâdetlü Abdullah Paşa'ya kemâkân hidmet-i hâliyesinden bulunmak üzere
Erkân-ı mezkûre mirlivalığı verildi."[10] denilerek Goltz Paşa'nın Osmanlı Ordusu'nda çalıştığı
sırada (1885-95) tercümanlığını ve muavinliğini yaptı.[11]
Abdullah Paşa yurtdışındaki askerî manevralara da müşahit sıfatıyla katıldı. 1884 yazında Rusya'ya
(Petersburg, 24 Ağustos-3 Eylül), 1887 yazında Fransa'ya gönderildi. Aynı senenin sonunda Yunan
hududunda keşifte bulunan komisyonun reisliğini yaptı. Bu heyet Osmanlı-Yunan Harbi'nden sonra
hududu yeniden çizmiştir. Aynı vazifeyle 1888'de de Sırbistan hududunda bulundu. Eylül 1889'da çok
farklı bir hizmet için, Rusya'nın Çanakkale (Kal'a-i Sultâniye) konsolosu Burecek'in burada
Anakaluyan ismindeki bir Ermeni vatandaş namına, Romanoflardan Grandük Aleksandr için aldırmak
istediği arazi işini tahkik için bölgeye gönderildi.[12]
1890'da Goltz Paşa'nın arizası üzerine Viyana sefaretine ateşemiliterlik vekâleti vazifesiyle
gönderildi. Asıl vazifesi Düvel-i Muazzama ordularının yeni tüfeklerle ve dumansız barut kullanarak
yapacakları manevraları takip etmekti. Bu manevraların en mühimi Avusturya'da icra edilecekti.
Manevralardan sonra yine Goltz Paşa'nın yanındaki vazifesine döndü. Bundan sonra İstanbul
dışındaki ilk vazifesi, karargâhı Şam'da bulunan V. Ordu'ya keşif vazifesiyle gönderilmesi oldu
(Temmuz 1892). Buradaki çalışmalarını bitirerek aynı yılın Kasımı'nda İstanbul'a dönmek üzere
vapurla Beyrut limanından hareket etti. 1894'te ferikliğe yükseldikten kısa bir müddet sonra fahri
Yaverân-ı Hazret-i Şehriyâri arasına katıldı. Sasun'da 1894 Ağustos'unda Ermeniler tarafından
çıkarılan isyan üzerine tahkikat için bölgeye gönderilen Abdullah Paşa'nın maiyetinde Emniyet-i
Hariciye Müdürü Ömer Bey, Dâhiliye Nezareti Mektubî Kalemi Başkâtibi Mecid Efendi ve Maiyet-i
Seniye Erkân-ı Harbî Mirliva Hafız Tevfik Paşa bulunuyordu (Kasım 1894).
Erkân-ı Harbiye-yi Umumiye Dairesi reisliğine ve aynı zamanda ilave memuriyet alarak Maiyet-i
Seniye-i Mülukâne Erkân-ı Harbiyesi ikinci ferikliğine tayin olunan Abdullah Paşa ilk vekâleten
Musul valiliği ile mülkî bir vazife de almış oluyordu (Nisan 1896). Aslî vazifesi ise Musul'daki
ordunun kumandanlığıydı. Aynı senenin sonbaharında (26 Ekim) yeniden İstanbul'a döndü. Alman
İmparatoru Wilhelm'in Osmanlı Devleti'ne ikinci defa gelişinde, Kudüs'e yaptığı ziyarette maiyetine
verildi (Ekim 1898). 27 Mayıs 1904'te uhdesine I. feriklik verilen Abdullah Paşa, Maiyet-i Seniye-i
Mülûkâne Erkân-ı Harbiye Reisi Müşir Şakir Paşa'nın ölümü üzerine yerine tayin edildi (Aralık
1904) ve ertesi sene (Kasım 1905) en yüksek askerî rütbe olan müşirliğe nail oldu.[13]
Lahey Sulh Konferansı'na askerî murahhas olarak iştirak etti. Paşa, Maiyet-i Seniye Erkân-ı
Harbiye müşiriyken II. Meşrutiyet'in ilanı üzerine 4. Ordu kumandanlığı ile İstanbul'dan
uzaklaştırıldı. Mart 1909'da açığa alındıysa da 5 Mayıs'ta Edirne'deki İkinci Ordu kumandanlığına
tayin edildi. Burada iki seneye yakın görev yaptı. Bu görevi sırasında muntazam bir program
dâhilinde orduya talim ve terbiye çalışmaları yaptırdı. Birinci Ordu ile İkinci Ordu arasında
manevralar gerçekleştirdi. Fakat bu çalışmalar Osmanlı ordusunun diğer birimlerine şâmil olmadığı
için başarılı olamadı. 1326/1910'da "Tasfiye-i Rüteb Kânûnu" mûcibince rütbesi Birinci Feriklik,
yani Orgeneralliğe indirildi.[14]
1911'de kurulan yeni ordu teşkilatında Birinci Redif Müfettişliği'nde [15] ve bir müddet de Askeri
Şûra azalığında bulunan Paşa, Arnavutluk'taki Malisörler İsyanı üzerine Karadağ'a karşı toplanan
ordu kumandanlığına tayin ve Osmanlı-İtalya Harbi sırasında İzmir civarında toplanan Anadolu Garp
Ordusu kumandanlığına naklolundu.[16]
Balkan Harbi'nin başlaması üzerine Abdullah Paşa, istememesine rağmen Doğu Trakya Şark
Ordusu Kumandanlığı'na tayin edilmiştir. [17] Savaş için elverişsiz bir ortam ve umumi manzaranın ne
derece kötü olduğunu gerek padişaha, gerek askerî erkâna anlatmasına rağmen[18] Paşa'nın kumandan
olması, daha münasip birinin bulunmamasından ve hakkındaki emniyet ve güvenden ileri
geliyordu.[19] Zaten Paşa da bu noktada şahsiyetin önemli olmadığını, önemli olan şeyin vatan ve
milletin böyle bir felaketten en az zararla kurtarılması gereğine olan inancı nedeniyle bu görevi kabul
ettiğini ifade etmektedir.[20]
Balkan Harbi sırasında Anadolu Şark Ordusu Kumandanlığı'nı [21] kabul etmek zorunda kalan
Abdullah Paşa hayatının ilk ve son talihsizliğini bu harpte yaşamış, sadece Osmanlı Devleti'nin değil,
Paşa'nın da talihi bu harpte dönmüş ve 22 Birinciteşrîn (Ekim) 1912 Kırklareli ve 29/31 Birinciteşrîn
(Ekim) 1912 Lüleburgaz hezimetlerinden dolayı Divan-ı Harp'te hesap vermek zorunda kalmıştır. [22]
Abdullah Paşa beraat etmiş ise de 6 Ocak 1914'te emekliye ayrılmıştır. [23] Mütareke devrinde Ahmed
Tevfik Paşa (Okday) kabinesinde Harbiye Nâzırlığı (11 Kasım-19 Aralık 1918) yapan paşa bir buçuk
ay sonra istifa etmiş[24] daha sonra herhangi bir vazifede bulunmamıştır.
Abdullah Paşa'nın Harbiye Nâzırlığı sırasında Enzeli'de bulunan ve Bakü'ye gelmeye hazırlanan
İngiliz birliğinin Generali Thamson, Osmanlı ve Azerbaycan birliklerinin 17 Kasım sabahına kadar
Bakü'den çekilmelerini istemiş ve o gün İngilizler kente girmiştir. Şehre genel vali olan Thamson bu
dönemde Türklere ve Müslümanlara saldırmış, birçok kişiyi öldürmüştür.
O sırada Tevfik Paşa hükümetinde Harbiye Nâzırı olan Abdullah Paşa, 21 Kasım'da yeni bir buyruk
göndererek subay ve erlerin isterlerse Azerbaycan ve öbür İslâm devletleri hizmetinde
kalabilecekleri yolunda eski buyruğun kaldırıldığını, dolayısıyla bunların tümünün Azerbaycan'dan
ayrılmalarını, bunu dinlemeyenlere karşı kanunî işlem yapılacağını bildirdi. Bunun üzerine subay ve
erlerin hemen tümü hem Osmanlı hem de Azerbaycan Hükümeti'ni güç durumda bırakmamak için
Türkiye'ye döndüler. Bu gidiş Azerbaycan ordusunu çok güçsüz bir duruma düşürdü. 6 Aralık'ta
Antranik'in Ermeni çeteleri Şosa'yı aldılar. Kentte ve köylerde binlerce Türkü öldürdüler. İngilizler
ise bu duruma seyirci kalmışlardır.[25]
Abdullah Paşa'nın son görevinden ayrılışından ölümüne kadar olan dönemdeki hayatı hakkında
fazlaca bir bilgiye sahip değiliz. Fakat ömrünün son yıllarında İzmir'e yerleşerek mütevazı bir hayat
sürmeye başlamış ve nihayet 25 Nisan 1937'de İzmir'de ölmüştür. Mezarı İstanbul'da
Büyükada'dadır. Paşa aile unvanı olan Kölemen soyadını almıştır.

Eserleri
1- 1: 100.000 Mikyasında İstikşâf Haritaları: Abdullah Paşa, bu eseri 1883 tarihinde Osmanlı
Devleti'nde Tedrisât-ı Askeriye Nâzır-ı Umumîliği'ne tayin edilen Goltz Paşa ile birlikte
hazırlamıştır.[26]
2 - Vezâ'if-i Erkân-ı Harbiye Ameliyatı : Bu eser, Mekteb-i Harbiye Müfettiş-i Umûmîsi Goltz
Paşa'nın ta'limâtı üzerine hazırlanmıştır. Müellif hatlı nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde
TY. 77839/81666 numaradadır. Rik'a hatlı olan eser 80 varaktır. Muhteva olarak Erkân-ı Harbiye
sınıflarının arazi üzerinde yaptıkları tatbikattan bahsetmektedir.[27]
3- 1328 Balkan Harbi'nde Şark Ordusu Kumandanı Abdullah Paşa'nın Hâtıratı: Erkân-ı Harbiye
Mektebi Matbaası, İstanbul 1336, 232 s.
Eser 1336/1918 tarihinde İstanbul'da Erkân-ı Harbiye Mektebi'nde basılmıştır.
Eser, "Başlamadan Evvel" başlığını taşıyan bir mukaddime, "İfâde-i Merâm" başlıklı genel bir
girişten sonra da "Medhal" kısmı ile 15. sayfa kadar devam etmektedir. Devamında yaklaşık 217
sayfa kadar ve alt başlıklara ayrılan eserin ana metni takip etmektedir.
Hatırat, Balkan Harbi'ne bizzat iştirak etmiş, harbin her safhasına şahit olmuş ve Doğu Trakya Şark
Ordusu Kumandanlığı yapmış bir şahsın elinden çıkmış olması bakımından son derece önemlidir.
Balkan Harbi'ne dair yazılmış eserler içerisinde Abdullah Paşa'nın hatıratı ayrı bir önemi hâizdir.
Ancak bu eser aynı zamanda Abdullah Paşa'nın tarihe karşı bir nevi müdafaası olarak da
değerlendirilebilir. Paşa, yazdıklarının doğruluğuna bir teminat ve tarihe karşı sorumluluğunu yerine
getirmiş olmasına bir güvence olarak Jean Jacques Rousseau (1712-1778)'ya atıfta bulunarak, "Jean
Jacques Rousseau meşhûr İtirâfâtım Mes Confessions adlı eserinin mukaddimesinde: 'elimde bu
kitap olduğu halde huzûr-ı Rabbü'l-âlemîne çıkacağım' dediği gibi ben de dîvân-ı âlî huzûruna bu
kitâbımla çıkdım. Bugün pîş-i millete de bu kitabımla çıkıyorum ve yarın da huzûr-ı Rabbü'l-
âlemîne yine bu kitabımla çıkacağım."[28] sözlerini sarf etmektedir.
Abdullah Paşa hatıratında her şeyi hakikatiyle meydana koyduğunu, diğer kumandan ve memur
arkadaşlarının da kendisi gibi hareketlerinin iyilik ve kötülüklerini gizlemeyerek, tevil ve tahrif
etmeyerek ortaya koymalarını istemektedir. Bunu arzusunun sebebini de şu şekilde izah etmektedir:
Ta ki Meşrutiyet'in başlangıcından beri duçar olmakta bulunduğumuz acıklı ziyanların ve
tamiri mümkün olmayan felâketlerin sebep ve etkenleri meydana çıksın ve milletle hükümet
de bu gibi fenalıkların tekerrürünü men edecek çâreler elde edebilsin.[29]
Abdullah Paşa eserin yazılma gayesi ve maksadına dair de altı seneden beri üzerine çökmüş olan
sorumluluğun şekil ve mahiyetini ortaya koymak olduğunu ifade etmektedir:
Maksadım kimseyi tecrim[30] ve itham etmek değildir. Ancak bana isnâd ve tahmil edilerek,
altı seneden beri bütün ağırlığıyla üzerime çökmüş olan mesuliyetlerin şekil ve mâhiyetini
meydana koymak ve artık bundan ziyade tahammülüm kalmadığını efrâd-ı millete ve bütün
dünyaya anlatmaktır.[31]
Yazdıklarında şüphesi olanlara Abdullah Paşa, Dîvân-ı Harb evrâkının neşr ve ilanına müracaat
etmelerini istemektedir:
Yazdıklarımda zerre kadar iştibâhı [32] olanlar Dîvân-ı Harb evrâkının neşr ve ilanını
hükümetten talep edebilirler. Bu eserde vesâike müstenid olmayan[33] hiçbir vak'a bahse
geçirilmemiştir.[34]
Bu açıdan Abdullah Paşa'ya göre eserin en önemli özelliğinden biri de belgelenmemiş hiçbir
olaydan bahsedilmemiş olmasıdır. Bu belgelerin toplanması ve tasnifi konusunda kendisine Erkân-ı
Harbiye Miralayları Fevzi ve Sedad Beyler yardımcı olmuşlardır. Yazar eserinin girişinde bu
beylere teşekkür etmektedir. Balkan Harbi adıyla yazılmış olan bu kitap, muharebenin bitişini
müteakip bir iki ay zarfında tamamlanmıştır. Ancak imkânların elverişli olmaması sebebiyle 1918
yılına kadar yayınlanması gecikmiştir. Neticede Abdullah Paşa, neşrine muvaffak olduğu bu eseri
"asla tadilât ve tashihât icrâ etmeksizin efkâr-ı umûmiyenin (kamuoyunun) huzûr-ı muhâkemesine
vaz' ediyorum." cümleleriyle tarihe takdim etmektedir.
Abdullah Paşa, hâtırâtının "İfâde-i Meram" başlıklı bölümünde, altı yüz sene cengâverlik
özelliğiyle mevcudiyetini devam ettirmiş olan Osmanlılığa karşı her yerde bir küçümseme var
olduğunu, Avrupa basınının Osmanlı'yı tahkir ve tezyif etmek için her vesileyi kullandığını,
dostlarımızın bile düşmanlara yaklaştıklarını ifade etmektedir. Hükümetin itibarının en aşağı
kademelere kadar tenezzül ettiğini ve milletin ileri gelenlerinin harcadığının iddia edildiğini, bütün
bu saldırıların sebebinin harbin mağlubiyetle sonuçlanmış olmasından kaynaklandığını, eğer galip
gelinseydi çok dostluk gösterenlerin çok olacağını, şu halde hakkımızda verilmekte olan hükmün
zamanın ilcaatı gereği olduğunu belirtmektedir.
Yine bu bölümde Abdullah Paşa, eğer Osmanlı ordusu mağlup olmuşsa, bunun gerçek sebeplerinin
tetkik edilmeden bütün milletin ahlâkının bozulduğuna hükmetmenin doğru olmadığını, hele bizimle
yarım asır önce aynı safta yer alan, silah arkadaşı olan milletlerin birdenbire fikir değiştirmelerinin
hayret verici olduğunu ve bu konuda karar verebilmek için yenilginin sebeplerinin derinlemesine
incelenmesinin şart olduğunu söylemektedir.[35]
Şark Ordusu Kumandanı olarak bu harbe iştirak etmiş bulunan Abdullah Paşa, eserinin herkesten
çok kendisi için elim olduğunu belirttikten sonra hatıratına dair şunları söylemektedir:
Hâtırâtım her hakîkati olduğu gibi ortaya koyacağından felâketin avâmil-i mûcibesini
muhtevî ve havâs-ı milliyetmizin tedennî ve tefessühü gibi müddeiyâta bir müdâfaa-i târihiyye
hükmünü hâiz olacak ve şahsiyet-i milliyetinin ol bâbdaki tesîrâtını herkese anlatacaktır.
Binaenaleyh bu kitabın maksûdu mechûlât içinde bize saldıranları tenvîr ile munsıfları hak ve
hakikate imâle eylemektir.[36]
Abdullah Paşa, eserinin "Medhal" başlıklı bölümünde harbin ayrıntılarına ve değerlendirmelerine
geçmeden önce, "Sultân Hamîd Zamanında Ordu, Meşrûtiyet'ten Sonra Ordu, Orduda Talim ve
Terbiye, Tensîkât-ı Cedîde, Ordunun Zaaf-ı Manevîsi, Ordunun Zaaf-ı Maddîsi, Harbin Önünü
Almak İçin Teşebbüs, Kumanda Kabûlündeki Zarûret" başlıklar altında harbi icra eden Osmanlı
ordusunun vaziyeti ve kıymet-i harbiyesi ve Şark Ordusu kumandanlığını kabulü ile ilgili görüşlerini
dile getirmektedir.
"Vesâitin kıymeti bilinmedikçe göreceği iş hakkında hüküm vermek veya yaptığı tesîri tenkîd ve
münâkaşa etmek doğru değildir." diyen Abdullah Paşa, bir milletin fedakârlık ve cengâverlik
hislerinin ne derecede güçlü olursa olsun, ordu layıkıyla hazırlanmadıkça gerekli olan ihtiyaçları
karşılanmadıkça parlak zaferlerin mümkün olmadığını, bunun ancak bir mucizeyi beklemek anlamına
geleceğini, bugünkü harp malzemelerine karşı kahramanlıkla galip gelme devirlerinin de çoktan
geçmiş olduğunu ifade etmektedir.
Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durumun pek iç açıcı olmadığını fark eden Abdullah Paşa, bu
bölümde artık hükümetin mukadderâtını elinde bulunduran insanların sebep oldukları felaketleri
canıyla, malıyla, kanıyla olduğu gibi şeref ve namusuyla ödemeye Osmanlı milletinin artık tâkati
yoktur, kanaatindedir.
Abdullah Paşa, "Orduyu mağlûb eden sebeb-i aslî zan ve hüküm olunduğu gibi Osmanlılık
havâssının tedennî ve tefessühünde değil ordunun kıymet-i harbiye-i lâzımeyi hâiz
bulunmadığındadır." diyerek Osmanlı ordusunun gerekli olan bu harp değerlerini niçin kazanamamış
olduğunu sorgulamakta ve bunun için tarihin unutulmuş sayfalarına kadar inmeye gerek olmadığını,
Meşrutiyet'in arefesi olan senelere kadar bakmanın yeterli geleceğini vurgulamaktadır.
Abdullah Paşa, II. Abdülhamid devrindeki ordunun talim ve terbiyeden uzak olduğu
düşüncesindedir. Ordunun jandarma hizmetine mahsus bir kitleden başka bir şey olmadığını dile
getirmektedir. Görevli olduğu dönemde ordunun eksikliklerine şahit olan Abdullah Paşa, çeşitli
yerlere gönderilen askerler dolayısıyla ordunun zayıf düştüğü tespitini yapmaktadır. Ayrıca II.
Meşrutiyet'ten sonraki orduya da değinerek rejimin devam ettirilebilmesi için ordunun ıslahı
çarelerinin aranılmaya başlandığını, ilk işin yerine takılarak çalışır hale getirilmesi gerektiğini,
hemen ardından da ordu kumanda ve zabitân heyetinin tanzimine başlandığını, bundan sonra da esas
ıslahatlara başlanacağını, ancak ordunun çeşitli isyanlarla bozulup dağıtıldığını, dolayısıyla
ıslahatların gerçekleşemediğini belirtmektedir.
Yine Abdullah Paşa'ya göre isyan ve Meşrutiyet keşmekeşliği, yenilginin en büyük sebeplerini
oluşturan zâbitân heyetinin kardeşlik bağlarının kesilmesine, çoğunun askerî mesleği bırakarak
siyasetle uğraşmaya başlamasına neden olmuştur.
Abdullah Paşa "Medhal" bölümünden sonra, eserin devamında ordunun talim ve terbiyeden yoksun
olduğundan, harp malzemelerinin savaş ve isyanlarla kaybedildiğinden, şiddetli erzâk ve levâzımât
yokluğundan bahsetmekte, ordunun gerekli ihtiyaçlarını maddeler halinde sıralamaktadır. Paşa'ya göre
bu maddî ihtiyaçlar dışında ordu bir de manevî bir zaaf içindedir.
Bu bölümlerin ardından seferberlik ilanı, ordunun sevk edilmesi, toplanması, savaşın başlamasını
safha safha anlatan Abdullah Paşa, devamında ise Şark Ordusu hakkında bilgiler verirken düşman
orduları hakkında da bilgiler vererek detaylı izahatlara girişmiştir. Bu detaylar dışında, Balkan Harbi
safahâtına dair günü gününe gelen ve giden rapor, telgraf ve ordu emirlerinin tamamı da
zikredilmiştir.
Abdullah Paşa, eserin hâtime bölümünde seferberliğin başlangıcından Çatalca hattına ric'ate kadar
Şark Ordusu Kumandanlığı'ndaki icraatlarını beyan ettiğini, tertibât ve tedarik ile bunlara esas olan
noktaları olduğu gibi, çeşitli konulardaki düşüncelerini ve çalışmalarını tarafgirlikten uzak olarak
anlattığını ve bunlarla harbin gizli kalan noktalarının aydınlatılmış olmasından mutlu olduğunu
belirterek eserine son verir.[37]
Abdullah Paşa'ya Göre
Balkan Harbi'nin Yenilgi Sebepleri
Abdullah Paşa'nın hatıratı Balkan Harbi'nin felaketle sonuçlanmasının nedenlerinin tahlil
bakımından son derece önemlidir. İbrahim Alâeddin Gövsa'nın ifadesiyle "Abdülhamid devrinin
lekesiz ve değerli komutanlarından" olan Abdullah Paşa, bu harbin gidişatını zamanında görmüş,
üstlerini bu konuda uyarmış; fakat buna rağmen Balkan Harbi'nin yenilgiyle sonuçlanması üzerine
muhakeme edilmiştir. Abdullah Paşa'nın hatıratına dayanarak bu harbin felaketle sonuçlanmasına dair
şu sebepler gösterilebilir:
1- Asker Sayısının Yeterli Olmaması:
Trablusgarp Savaşı'nda sıkışan İtalyanlar On iki Ada'yı işgal ettikten sonra Çanakkale'ye
dayanmışlar ve İstanbul'u tehdit etmeye başlamışlardı. Dönemin tanıklarından olan Fethi Okyar,
Osmanlı'nın Trakya'da 150, Makedonya'da 90, Arnavutluk'ta 1000 askeri varken; Bulgarların 240,
Sırpların 10, Karadağlıların 30, Yunanlıların ise 100 bin, olmak üzere toplamda; Osmanlı'nın 250
bin, Müttefiklerin ise 510 bin askerinin olduğunu bildirmektedir. [38] Dönemin bir başka tanığı olan
Mareşal Fevzi Çakmak o günkü durumu şu cümlelerle anlatmıştır:
Seferberlik ilanından sonra Anadolu'dan gelebilen birkaç bin giysisiz celp eratının dâhil
edilmesiyle Anadolu tarafı er mevcudu 40.000'i geçmezdi. Buna Rumeli nüfusunun en çok
80.000 erini de eklersek silâhaltında, 120.000 erden fazla değildi.[39]
İki ordu toplam 290.000 askeriyle tüm Balkan devletlerinin 480.000 kişilik ordusuna karşı
savaşmak zorunda kalmıştı.[40]
Şark Ordusu'nun Kuvve-i Umûmiyesi Tahmînen 61.000 nefer iken[41] Abdullah Paşa'ya göre Birinci
Şark Ordusu mevcudu son zamanlarda tahminen 35 bin kişidir. Zayiat, firar ve başka sebeplerden
dolayı bu yetersiz sayıya Abdullah Paşa bir de karargâh fazlalığını ekler ve "Bu kadar kuvvetin
başında müteaddit karargâhlar fâide yerine mazarrat tevlidinden hali kalmıyordu." yorumunu
yapar.[42] Ordunun düşman karşısında sayıca yetersizliğine dair Abdullah Paşa, Karaağaç'tan
Lüleburgaz'a kadar uzanan cepheyi örnek verir. Bu cephenin 35 bin nefer tarafından savunulduğunu
hatırlatan Abdullah Paşa'nın bu cepheye ait tespitleri son derece ilginçtir:
Karaağaç'tan Lüleburgaz'a kadar imtidâd eden cebhe 35.000 nefer râddesinde bir kuvvet
tarafından müdâfaa edilmekte binâenaleyh hatveye takrîben iki nefer isâbet etmekte idi.
Nisbeten zaîf bir sûrette işgâli mecbûriyeti hâsıl olan bu hattın sağ cenâhı ise yedi bin nefer
kuvvetinde bulunan On yedinci Kolordu ile altı bin nefer kuvvetinde bulunan Üçüncü Fırka ve
dört bin nefer kuvvetinde olan Çongre'ye sevk olunan Üçüncü Kolordu kuvveti tarafından taht-
ı temîne alınmakta idi. Saray'da ictima ettiği mesmû olan On sekizinci Kolordu'nun ne kadar
kuvvetle bu cihetten muhârebeye iştirâk edeceği Şark Ordusu Karârgâhınca malûm değil idi.
On yedinci Kolordu'nun yarın muhârebeye adem-i iştirâki nazar-ı dikkate alındığı hâlde sağ
cenâhın muhâfazası emrinde Şark Ordusu'nun kuvve-i umûmiyesinden ancak on bin nefer
râddesinde bir kuvvet tahsîs olunabilecek idi.[43]
Şark Ordusu Karaağaç-Lüleburgaz hattını bu kadar askerle ve dağınık bir halde savunurken Bulgar
Ordusu'nun "tahminen dört fırkalık bir kuvvetle yani 100.000 raddesinde bir kuvvetle taarruzları
mümkün ve muhtemel"dir. Bu istatistik karşısında Abdullah Paşa'nın çıkardığı sonucu tahmin etmek
güç değildir:
Her hâlde düşman tarafından icrası mümkün bulunan şu harekâtın kuvveden fiile çıkması
nazar-ı dikkate alınırsa ordunun ne derece gayr-i müsait ahval altında Karaağaç hattında
muharebeye mecbur olduğu meydana çıkar.[44]
Yabancı kaynaklar, Şark Ordusu'nu 100-150-200 bin olarak göstermekte, Garp Ordusu'nun da 350
bin raddelerinde olduğunu söylemektedir. Hâlbuki yerli kaynaklar daha aşağı rakamlar vermektedir.
Zeki Paşa, emrindeki kuvvetlerin 60 bini geçmediği, sonradan bu yekûnu bile muhafaza edemediğini
söylemiştir. Bu sebeple Osmanlı kuvvetlerine Trakya'da 100 binin üzerinde, Makedonya'da 150 bin,
Arnavutluk'la Selanik'le onar bin olmak üzere, 300-350 bin demek mümkündür. Abdullah Paşa da
seferberliğin ilk günlerinde, elindeki mevcut nizamiye kuvvetinin 17 bin olduğunu, hâlbuki bütçe
mevcuduna göre 80 binden aşağı olmaması icap ettiğini söylemektedir. Abdullah Paşa'ya göre bu
zaafın sebebi ise Birinci Ordu'ya bağlı piyade fırkalarının ve topçu taburlarının, Yemen, Arnavutluk,
İzmir gibi memâlik-i Osmaniye'nin her yerine dağılmış bulunmasıdır.[45]
2- Yeterli Sayıda Cephane Bulunmaması:
Osmanlı Devleti son yıllarında cepheden cepheye giden askerlerin masraflarından dolayı ekonomik
sıkıntı yaşamaktadır. Bu yokluk içinde askerin ihtiyacı olan cephane de cepheye ulaştırılamamıştır.
Balkan Harbi'nde Osmanlı ordusunun durumu vahimdir. Harp stokları yetersiz, silah ve malzeme
eksikliği had safhadadır.
5 Teşrîn-i evvel'de seyyâr orduların tüfek sayısı kolordulardan alınan malumat üzerine ve ordu
erkân-ı harbiyesince yapılan hesaba nazaran 71.197 tüfek civarındadır. Bu sayıya dair Abdullah
Paşa'nın düştüğü dipnot Osmanlı Devleti'nin bu harbe ne kadar hazırlıksız girdiğinin en acı
örneklerinden biridir:
Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye'nin kuvve-i umûmiye cetvellerinde gösterilen mikdâr-ı yekûn
bu miktar arasındaki fark Tekfurdağı'nda 600, Çorlu'da 7000, Kırkkilise'de 6500 tüfenksiz,
elbisesiz beyaz donlar ile başıkabak, yalın ayak hatta yiyecekleri dahi olmayan birtakım halk
ile İstanbul'dan Lüleburgaz'a kadar her tarafa dağılmış ve nereye gideceğini bilmeyen birçok
biçarelerin Şark Ordusu'nda hesaba dâhil edilmemiş olmasındandır.[46]
Üstelik Abdullah Paşa'ya göre "bir gün evvel Tekfurdağı'na çıkan 6106 mevcutlu Beşinci Fırka
ile Dördüncü ve Yedinci Fırkaların diğer sınıfları da dahil edilmiş olduğundan bugün veya yarın
harbe iştirak edecek tüfek adedinin 60 bini tecavüz etmediği" anlaşılıyor. Bu sayı, Arda mıntıkasını
korumaya görevli On birinci Fırka'nın Tunca şarkında harekât edecek olan ordudan ayrı düşerek
doğrudan doğruya harekete katılmayacağı hesap edildiğinde 52 bin tüfek seviyesine inmektedir.
Abdullah Paşa'nın cephaneye dair verdiği malumat da hayret vericidir:
Tabur Batarya
Birinci Kolordu: Babaeski 29 18
İkinci Kolordu: Pavliköy[47] 13 15
Üçüncü Kolordu: Kırkkilise 23 23
Dördüncü Kolordu: Uzunköprü 35 12
On altıncı Kolordu: Çerkesköyü 10 3
On yedinci Kolordu: Pavliköy 9 5
Toplam, 119 tabur (nizamiye ve redif) 76 batarya eder.

Piyade taburları seviyen 800 tüfekten savaşa vasıl oldukları kabul edilse kuvvetimiz 95.000 tüfek,
304 seri topa baliğ oluyor. [48] Ordunun tabur, batarya, top, tüfek seviyesi bu civarda iken
Balkanlardaki dörtlü ittifak ordusundan sadece Bulgarların askerî mühimmatı bile Osmanlı
Ordusu'ndan daha fazladır.
Bulgar Ordusu'nun beş fırkasının kuvveti ise 25.000 tüfek, 36 seri, 36 adi toptan 125.000 tüfek, 180
adi, 180 seri olarak hesap edilmektedir.
Bulgar Ordusu kuvve-i asliyesi üçer livalı dört fırkasıyla Umur Fakih-Kızılağaç hattında ve yine
üçer livalı üç fırkasıyla Kavaklı –Hasköy hattındaki görünümü ise şöyledir:
Umur Fakih – Kızılağaç hattında: 96.000 tüfek, 2625 kılıç, 324 top (sahrâ ve obüs)
Kavaklı –Hasköy hattında: 67.000 tüfek, 1250 kılıç, 247 top (sahrâ, obüs ve muhâsara)
Kilise –Tımreş hattına mukâbil: 8.000 tüfek, 125 kılıç, 42 top
Toplamı: 171.000 tüfek, 4000 kılıç, 613 top.[49]
Bu tablo bile savaşın gidişatını Osmanlı Devleti'nin aleyhine bir seyir takip edeceğini çok açık
göstermektedir.
Abdullah Paşa'nın hatıratında cephane eksikliğinden kaynaklanan sıkıntılara dair söyledikleri
aslında durumun bilinenden daha vahim olduğunu ortaya koymaktadır:
Efrâd perâkende hâlde el'ân çekilmek istiyorlar. Akşam firârîlerin (v)urulması için verilen
emir üzerine biraz durdular. Elde bulunan kuvvet: Bolu Alayı (üç tabur) fakat biz muhârebe
etmeyiz, ileri gitmeyiz diyorlar ve Vize önüne tekrâr gelmişlerdir, perâkendelerden yapılan
Cafer Tayyâr Bey kumandasında iki tabur kadar müctemi asker / bunlar ileri karakolda idi.
Fakat orada bulunduklarından şüpheliyim, iki top bir cebhâne arabası nâkıs ve bir cebel
bataryasından ibârettir. Efrâd çantalarını hattâ bazıları tüfenklerini atmışlardır. Ahvâl
perîşândır. İki tüfenk sesi üzerine herkes geri gidiyor... Cebhâne sandıkları yollarda
kalmışlardır. Efrâd üzerinde cebhâne pek cüz'îdir.[50]
3- Erzâk Yokluğu:
Balkan Harbi'nde çoğu ihtiyaçları noksan olarak cepheye giden Osmanlı ordusunun en temel ihtiyacı
olan yiyecekleri bile maalesef devlet tarafından karşılanamamıştır. Osmanlı birliklerinin Sırplar,
Bulgarlar, Yunanlılar karşısında düştükleri aciz durumu yakından izleyen birçok gazeteci ve
gözlemcinin hatıratında acı acı belirtilir. Savaşı izleyen Fransız gazeteci Stephane Lausanne
'Abdullah Paşa'nın zabitleri mısır köklerini tırnaklarıyla kazıyarak, biraz unla kaynatıp
kumandanlarına veriyorlardı.' diye yazar ve şöyle devam eder:
175.000 kişilik bir kuvvet kumandanının yiyecek ekmeği yoktu... Bu bir hastalar yaralılar
kafilesi değildi... Can çekişenler kortejinin arkasında, çamur deryası boyunca bağırsaklarını
toprağa boşaltan iki büklüm gölgeler seçiliyordu.[51]
Savaşın tanıklarından olan Fransız gazeteci Stephane Lausanne gibi bu acı hadiselere şahit
olanlardan biri de Ömer Seyfettin'dir. O, 5 Kânun-ı evvel [18 Aralık 1912] tarihli günlüğünde bu
durumu şu cümlelerle anlatmıştır:
Bu sabah Leskovik'e doğru yola çıktık. Aydonan'da şiddetli muharebeler oluyormuş. Biz
Leskovik'ten cephane alacağız. Yolda kaybolan hayvanımı aramak için geri kalmıştım. Bir
çalılığın içinde doktoru, eczacıyı, Birinci ve İkinci Taburlardan birkaç zabiti gördüm. Yeri
kazıyorlardı. Meğerse açlıktan bir nefer ölüyormuş. Ağzından köpükler akıyordu. Zavallı
daha tamamıyla nefesi bitmeden, kazılan mezarının kazma seslerini işitiyordu.
Kısa sürede Osmanlı'nın zaferi ile biteceği sanılan savaş, maalesef yukarıdaki gözlemleri destekler
mahiyette manzaralar arz etmiştir. Abdullah Paşa ordunun yiyecek ve ekmek ihtiyacını karşılamakta
ve yapılması gereken hazırlıklarda ne kadar geç kalındığını şöyle ifade eder:
Yunan Muhârebesi için ilk seferberlik emri verildiği gün aynı zamanda vilâyât-ı muhtelifeye
ilk günlerde sarf olunmak üzere 5.000.000 kıyye peksimâdın imâli irâde olunmuş idi. Bu
harbde ise bu nev' hazırlıklara maatteessüf pek geç olarak teşebbüs olunmuş ve Nezâret, Şark
Ordusu'na ancak Lüleburgaz muhârebesinden sonra ekmek göndermeye muvaffak
olabilmiştir.[52]
Abdullah Paşa'nın hatıratında erzâk konusunda dikkat çektiği çok önemli bir nokta vardır: Hiçbir
sebep olmasa dahi böyle giderse Osmanlı ordusu savaşmaktan değil, açlık yüzünden telef olacaktır.
Harbin daha başında Abdullah Paşa'nın Başkumandanlık Vekâlet-i Celîlesine Lüleburgaz'dan çektiği
5 Teşrîn-i evvel 328 tarihli telgrafta söyledikleri yaşanacak fâcianın habercisidir:
Tekfurdağı'na çıkan taburlar bir günlük ekmek tedarik edemediklerinden üç gündür orada
kalmaya mecbur oldular. Bu havalide mevcut erzâkın tamamı nihayet bir haftaya kadar sarf
edilecektir. Muradlı ve havalisindeki kıtalar hemen aç denecek bir hâldedir. Bir hafta sonra
düşman karşısındaki kıtaların da aynı hâlde kalması muhtemeldir. Şimdiye kadar gerek
kolordulardan ve gerek Şark Ordusu karargâhından vuku' bulan müracaatlar netice vermedi.
Lüleburgaz ve Babaeski'ye acilen erzâk iddihâr ediniz.
Şu aralık Dersaadet'te o kadar asker kalmamış olacağından askerî fırınları ile yevmiye
50/100 bin kıyye ekmek pişirme ve irsâli kabildir. Yevmiye bu havaliye bir tren ekmek ve
peksimâd, un ve pirinç vesaire gönderilmezse ordu düşmandan değil, açlık yüzünden felâkete
uğrayacaktır. En mühim işleri bırakıp erzak tedarik ve temini ile meşgul olmaya başladık.
Sizin de her işi bırakıp buna çâre-sâz olmanızı rica ederim.

Şark Ordusu Kumandanı


Birinci Ferik Abdullah[53]

Savaş meydanından kaçan askere dair Abdullah Paşa'nın tespiti ise bu konunun altını çizecek
niteliktedir:
Ric'ati intâc eden esbâb, açlık ve topçu cephanesinin yetiştirilemeyerek düşman topçusuna
tefevvuk kazandırılmış olmasıdır.[54]
Abdullah Paşa, ordunun çekilmesindeki en önemli faktörün açlık olduğunu hatıratının çeşitli
yerlerinde dile getirmektedir:
Defâatle bildirdiğim vechile ordunun çekilmesini mûcib olan hâl ordunun aç ve cebhânesiz
kalmış olması iken şimdi de Çorlu'da ilerideki kıtaâta sevk edilecek ne peksimâd ve ne de
topçu cebhânesi mevcûd değildir. Kuvve-i maneviyesi tamâmen bozulmuş ve terk-i mevzi
etmesi en ziyâde açlık ve sefâletten ileri gelmiş olan ve başlarında ekseriyetle zâbitân
bulunmayan kıtaât-ı askeriyenin kâğıt üzerine menkûş evâmir ile ahz-ı mevzi ve harb etmesi
imkânı istihsâl edilemez...[55]
Yine savaş esnasında açlıktan telef olmamak için askerlerin civar yerlere dağıldığını Paşa'nın
raporlarından öğreniyoruz:
Şimdiki hâlde kıtaâtın ekser zâbitânı mecrûh veya şehîd düşerek kıtaât hemen zâbitsiz bir
hâlde kalmış ve efrâd da temîn-i maîşet kaydıyla köylere dağılmıştır. Menzil heyetleri
katiyyen vazîfelerini îfâ edemiyorlar. Açlık orduda her türlü intizâmı istihsâle mâni
oluyor...[56]
Hatıratında askerlerin açlıktan evleri yağmaladığını bile söyleyen Abdullah Paşa, Balkan Harbi'ne
dair söylenecek daha çok şey olduğunu dair adeta tarihe bir not düşmektedir:
İâşe meselesi de müşkilât peydâ edecek. Bu bâbda Çerkes Köyü'nde tedâbîr ittihâzı ve
kollar teşkîli lazımdır. Efrâdın hâneleri yağma etmekte olduklarını şimdi öğrendim...
Abdullah Paşa başta olmak üzere Balkan Harbi'ne tanık olan herkesin altını çizdiği en önemli
sıkıntıların başında askerin açlık ve sefaleti gelmektedir.
4- Harbin Geniş Bir Coğrafyada Yapılması:
Karadağ'ın Osmanlı'ya saldırması ile başlayan savaş Yunanistan ve Bulgaristan'ında katılmasıyla
oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Bu durum Osmanlı'nın aleyhine olmuştur. Her taraftan gelen
çeşitli istekleri karşılamakta zorlanan Osmanlı Devleti ihtiyaçları tedarik etse bile günün şartları
gereği onları yerine ulaştırmakta güçlük çekmiştir.
5- Askerlerin Tâlim Açısından Eksikliği:
Cephedeki asker ihtiyacından dolayı eline silah tutuşturulan askerler ciddi bir eğitim almadan görev
yerlerine intikal ettirilmiştir. Bu durumda savaşta ne yapması gerektiğini bilmeyen askerlerin
eğitimsizliği komutanlar için en büyük sıkıntılardan biri olmuştur. Abdullah Paşa savaşa katılan
Osmanlı askerlerinin durumunu ve acemiliğini ifade için "Tekfurdağı'nda 600, Çorlu'da 7000,
Kırkkilise'de 6500 tüfenksiz elbisesiz beyaz donlar ile başıkabak, yalın ayak hatta yiyecekleri dahi
olmayan birtakım halk ile İstanbul'dan Lüleburgaz'a kadar her tarafa dağılmış ve nereye
gideceğini bilmeyen birçok biçareler..." [57] tarifini yapmaktadır. Süleyman Nazif'in tespiti ise daha
enteresan ve dehşet vericidir:
Bu ordu, acemi efraddan müteşekkildi. İçlerinde tüfek doldurmayı bilmeyen neferler ve
düşmanın elektrik projektöründen korkup dağılan taburlar bulunuyordu.
6- Orduya 1324 Girişli Eğitimli Askerlerin Erken Terhisi:
Osmanlı, Balkan Savaşı'nı öngörmediği için savaşa hazır olmadığı gibi hazırlık da yap(a)mamıştır.
Hatta savaş olmayacağına kesin kanaat getirdiği için Harbiye Nâzırı Nazım Paşa Rumeli'deki 120
taburu, yani 75.000 eğitimli askerini terhis etmiştir. [58] İtalya gibi büyük bir devletle savaşta
bulunduğumuz şu sırada ordu içinde bir ayaklanma çıkmasına katiyen izin verilmeyeceği gibi, adı
geçenlerin terhis edilmemeleri için de halen kanuni bir sebep mevcut olmadığını ifade edilmiştir.
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye kararı ile Harbiye Nezareti'nce terhisleri yapılmış olup Balkan
devletlerinin seferberlik ilan etmeleri üzerine, bu askerlerin hemen bulundukları yerlerden geri
getirilerek lüzumlu yerlere gönderilmiş olduklarını beyan edilmiştir. Ancak durum hiç de böyle
olmamıştır.[59] Abdullah Paşa da orduya 1324 girişli eğitimli askerlerin terhisi hakkında "324 duhûllü
efrâdın terhîsi, bunlardan gayrı sunûf-ı ihtiyâtiye ile nizâmiye taburlarının beş yüz mevcûduna
çıkarılması ve Rumeli'deki redif fırkalarına seferberlik emri verilmesi gibi pek cüz'î zaman evvel
başlanılmış teşebbüsâtında kısmen buna sebebiyet verdiği kâbil-i inkâr değildir." [60]
değerlendirmesini yapar.
7- Subayların İsteksizliği:
II. Meşrutiyet sonrasında ordudaki bir düzenleme için komutanlara yapılan rütbe indirimi
uygulaması emir ve kumandaya indirilen bir darbe olarak değerlendirilmiştir. Birçok birliğin
tecrübesiz ellere bırakılmasına neden olmuştur. Abdullah Paşa gibi pek çok subay da ordudaki yeni
yapılanmadan dolayı rütbe tenziline uğramıştır. Rütbe tenziline uğrayan subaylarda bu durumdan
şikâyetçidir. Ve heyecanlarını yitirmişlerdir.
8- Subaylar Arasındaki Fikir Ayrılıkları:
Fethi Okyar, talim görmüş askerin terhisi, malzeme kıtlığı ve hazinenin boş olmasının kötü
sonuçları olduğunu belirterek asıl felaketin ordunun gırtlağına kadar politikaya gömülmesi olduğunu
ifade ettikten sonra "Hatırladıkça elem duymamak mümkün değildir. Savaş içinde öylesine olaylar
cereyan etti ki tüyler ürpertir. Bazı zabitlerin kalpaklarındaki şekil İttihatçılığını, bazılarınki ise
İtilafçılığını belirtiyordu. Kimler sokmuştu bu korkunç uçurumu ordunun içine... Kalbinde vatan
muhabbeti ihtiraslarının üzerine çıkabilmiş hangi kişinin havsalası böylesine ihaneti
alabilirdi?"[61] sözleriyle ordu içindeki ayrışmanın ne boyutta olduğunu ifade etmiştir.
Ordunun siyasallaşması subaylar arasındaki fikir ayrılığını körüklemiştir. Eski bir Harbiyeli olan, I.
Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin eline esir düşüp sonraki yaşamını Arap bağımsızlığı davasına
adayan Cafer el-Askeri anılarında İttihatçı Türk subayların ordunun yenilmesinden Nazım Paşa'yı
sorumlu tutabilmek için yerlerini terk ettiklerini yazar. [62] Savaş sırasında Batı Ordusu'nda görevli
Teğmen Rahmi (Apak) ise bizzat şahit olduğu bir olayda İttihatçı bir subayın, Hürriyet ve İtilafçı
Kara Sait Paşa'ya Beşinci Kolordu Muharebe idare yerinde silah çektiğini anlatır.[63] O dönem kabine
üyelerinden olan Şeyhülislam Cemaleddin Efendi anılarında "İmparatorluk kuvvetlerinin subayları
çoğunlukla partizan siyasetle meşgul oldukları için askerlik kurumunun özü olan hiyerarşi
zedelenmiştir" diye yazacaktır. [64] 24 Ekim'de Kumanova'da Sırplar karşısında dağılan Vardar
Ordusu'nun Komutanı Ferik Zeki Paşa yenilginin nedenini subayların görevlerine karşı kayıtsız
kalmalarına, askerlik dışındaki işlerle meşgul olmalarına bağlar.[65]
18 Teşrin-i evvel 1328'de dağılmış olan orduyu toplamak için verdiği emir yüzünden bilgisine
başvurulan Abdullah Paşa, Şark Ordusu Başkumandanı olarak karârgâh-ı umûmî ile aralarındaki fikir
ayrılığına dair şunları söylemektedir:
Teşrîn-i evvel'in 18'inci günü bilâ-lüzûm verildiği izbâr buyurulan ve kendiliğinden
dağılmış olan orduyu toplamak maksadıyla verilmiş bulunan emir, mecbûrî idi. Ordunun
uğradığı ahvâlin esbâbı âcizlerince ric'at emri verilmesinden değil, ordu ile mütemâdiyen
taarruz hareketine tasaddîden zannındayım. Bununla beraber ordu Lüleburgaz muhârebesini
itâya mecbûr bırakılmamış veyahud iki gün evvel Ergene üzerine çekilmesi ciheti iltizâm
buyurulmuş olsa idi, şimdiki hâlde bugün mezkûr Ergene hattında 100 bin kişilik bir ordunun
ictimâ etmiş bulunacağı bedîhî idi. Bu sûretle büyük karârgâh-ı umûmî ile fikirlerimiz
tamâmen birbirine zıddır.[66]
9- Seferberlik İçin Alınan Kararların Uygulanamaması:
Osmanlı ordusu aldığı seferberlik ve yığınak kararı için hazırlıklarına henüz başlamışken Balkan
devletleri tarafından, Osmanlı Devleti'ne resmen harp ilan edilmiştir. Bu ülkelerin Osmanlı'ya
saldırması sonunda işin ciddiyetini iyice kavranmış ve durumun nezaketinden dolayı hemen
seferberlik ilan edilmiştir. Ancak burada en önemli hususlardan biri de seferberlikteki gecikmedir.
Savaş başlamadan önce ordu seferberliğini tamamlayamamıştır. Seferberlik emrinin verilmesinden
sonra bile konunun anlaşılmamasından kaynaklanan yazışmaların lüzumsuz devam edişini Abdullah
Paşa hatıralarında şöyle anlatır:
18 Eylül 328 günü vakt-i zevâlde –ordunun zevâl-i şerefini bâdî olan harble netîcelenen–
seferberlik emri verildi. Harbiye ve Dâhiliye nezâretleri îcab eden makâmâta teblîgât-ı
lâzımeyi îfâ ve müfettişlik sürat-i mümkine ile istihzârâta ibtidâr eyledi. Ordu müfettişliği
erkân-ı harbiyesi seferberlik umûrunun vakt-i hâzıra taalluk eden istihzârâtı için masa başında
görülmek îcâb eden işlerle hayli uğraşmış idi.
Umûmî Seferberlik'in ne demek olduğu orduda takdîr olunmadığından emrin târîh-i
i'tâsından dört gün geçinceye kadar mazmûnunu anlatmak için iş'âr ve istişâ'rlar[67] devâm
edip durdu.[68]
10- Orduda Sevk ve İdare Eksikliği:
Harbe hazırlıksız yakalanan Osmanlı ordusunun önemli problemlerinden biride kıtadaki sevk ve
idare noksanlığıdır. Balkan Harbi'nin tanıklarından olan Ömer Seyfettin ordudaki emir komuta
eksikliğini şöyle ifade etmiştir:
İşte şimdi hareket emri verildi. Nereye? Kimse bilmiyor. Niçin? Kimse bilmiyor. Gözlerini
kaybetmiş bir kör sürü gibi bocalanıp gidiyoruz. Ortada ne kumandan var, ne kumanda. Ortada
mekkârîler yok. Mekkâreciler yok. Cephaneler siperlerin içinde yerde kaldı. Herkes şaşırmış.
Hâl ve mevki o kadar tahammül olunmaz derecede ki...[69]
Abdullah Paşa'nın ordunun sevk ve idaresi noktasında meydana gelen eksikliklere dair tespitleri
daha enteresandır. Öyle ki subaylar gece yarılarına kadar başsız kalan ve kaçan askerleri toplamakla
meşgul olmuşlardır:
Bir saat sonra köye gelen Dördüncü Fırka kumandanı Necîb Bey Dördüncü Fırka'nın
dağılarak efrâdın firâr ettiğini ve bin kadar efrâdın muhârebe hattının gerisinde
toplattırıldığını ve zâbitânın esnâ-yı leylde askeri toplamakla meşgûl bulunduklarını ifâde
eyledi. Beşinci Fırka kumandanından bir haber alınamıyor idi. İkinci Kolordu kumandanının
mevkii mechûl olduğu gibi kendisine muhârebe meydânında dahi tesâdüf edilememiş idi...[70]
Savaştan kaçan askerlerle ilgili Abdullah Paşa'nın verdiği dehşet verici bir bilgi daha vardır.
Hakikati anlaşılmayan bir panik yüzünden subayların ve askerlerin kaçmaya başlaması üzerine,
karargâh memurlarına ve süvarilere firar edenleri geri çevirmek ve dönmeyenleri vurmak için emir
verilmiştir:
Saat dördü on geçe en emîn olduğumuz bir zamanda hakîkati anlaşılamayan mahûd panik
vürûda getirilerek bütün hatt-ı muhârebemizin yüz geri etmiş olarak karışık ve perîşân ve
kısmen de toplu bir hâlde ric'at ettikleri görüldü. Her iki fırka âdetâ bütün kuvvetiyle geri
çekilmeye ve bütün toplarımızı hatt-ı harbde terk ile zâbitân ve efrâd kaçmaya başladı.
Bu hâli görünce karârgâh memûrînini ve süvârisini koşturarak firârîleri çevirmeye ve
dönmeyenleri vurmaya, öldürmeye memûr ettim. Görünmeyen nukâttan savuşmuş olan birkaç
yüz kişiden ve yaralılardan mâadâ cümlesi çevrildi. Tekrar hatt-ı harbin gerisindeki vadiye
sevk edildi. Fırka kumandanlarına da şu emir verildi:
Kâffe-i kuvvetlerini celb ve cem edip mutlaka eski hatt-ı muhârebeyi tutacaklar ve topları
elde edecekler ve şâyed düşman mevzie çıkmış ise bütün mevcûdla üzerine atılıp tard
edeceklerdir. Ya kolordu kâmilen mahvolacak veya bulunduğu mevziden bir karış geri
çekilmeyecektir.[71]
Abdullah Paşa'ya göre, harbin sevk ve idaresi noktasına en büyük eksik, Başkumandan Vekîli
Nâzım Paşa gibi üst düzey komutanların savaş meydanında ordunun halini tedkik etmeden sürekli
taarruz emri vermeleridir. Ona göre, durumu son derece perişan olan bir ordudan zafer beklemek en
büyük hatadır:
3 günlük muhârebenin muvaffakiyetsizlikle hitâmını mûcib olan esbâbın makâm-ı müşârun-
ileyhâya sarâhaten iblâğını ve ordunun şimdiye kadar bir türlü inanılmak istenmeyen ahvâlinin
yerinde tedkîk ve tefahhus edilerek ona göre nevâkısının itmâmına çâre-sâz olunması ve
orduya verilecek vezâifin bizzât alınacak fikre göre takdîr ve tayîni bâ-husûs müdâhalât-ı
mütevâliyeden dolayı kumandada hâsıl olan teşettütün izâlesi ile kolordu kumandanları
nezdinde imâl-i nüfûz olunması ve indeʻl-îcâb harekât-ı harbiyenin
bil-fiil idâresi gibi makâsıdın temîni için Başkumandan Vekîli Paşa Hazretlerinin ordu ile yakından
temâsta bulunmaları elzem hükmüne girmişti...[72]

Başkumandan Vekîli Nâzım Paşa'nın kumandanı harp esnasında ortadan kaybolan Birinci
Kolordu'ya "Birinci Kolordu Kumandanı Yaver Paşa'nın nerede ise buldurulup bu gece dakîka fevt
etmeksizin kolordusunun başına ilhâk ettirilmesi"ne dair verdiği emir üzerine Abdullah Paşa'nın
ordunun sevk ve idaresine dair tespitleri dikkat çekicidir:
Bu emir mütâlaa edildiği zaman Başkumandanlık Vekâleti'nce ordunun hâlet-i rûhiyesine bir
dereceye kadar ıttılâ hâsıl olduğu mahsûs olur. Böyle iken yine orduya gayr-i kâbil-i icrâ
vazîfeler tahmîl edilmekte olması şâyân-ı hayrettir. Hele Dördüncü Kolordu'ya verilen vazîfe
ile bu kolordunun Karârgâh-ı Umûmî Erkân-ı Harbiyesi'nden aldığı emr-i mucibce bugün
icrâsına kalkıştığı hareket arasında mevcûd olan mübâyenet emir ve kumandada hüküm-fermâ
olan teşettüt ve keşmekeşin bir diğer nümûnesini irâe eder.
Aynı bir orduya aynı zamanda üç yerden başka başka fikr-i müdîrlerle kumanda edilmesi
târîh-i harbde emsâline tesâdüf edilmeyen vekâyidendir...[73]
11. Ulaşım Problemleri:
Osmanlı Devleti son yıllarını savaş halinde geçirdiğinden altyapıya ya da ulaşıma yeterli kaynağı
aktaramadığı için bu sahada eksiklikler hemen göze çarpmaktadır. Özellikle demiryollarımız yeterli
değildir. Balkan ülkeleri Osmanlı'ya göre daha iyi durumdadır. Ayrıca Osmanlı ülkesi geniş bir alana
yayıldığından nüfusu dağınıktır. Bundan dolayı asker sevkiyatı da güçlükle yapılmaktadır. Ayrıca
Trablusgarp Savaşı ve dolayısıyla İtalyan ablukası bitmediğinden Osmanlı Hükümeti asker taşımak
için Ege Denizi'ni de kullanamamaktadır. Abdullah Paşa, harpten önce planlanan askerî istasyonların,
ulaşım ve nakliyat vasıtalarının vaat edildiği gibi temin edilmemesinin de bu felakete sebebiyet
verdiği inancındadır:
Erkân-ı Harbiye-i Umûmîye'nin tertîbâtına nazaran yevmiye 19 tren çıkaracak olan ve bu
husûsta hükûmete askerî istasyonlar inşâsı makas ve rampalar tertîbi vesâire gibi istihzârât
için binlerce masârıf ihtiyâr ettirmiş bulunan şark kumpanyasının daha ilk nakliyât günü ancak
3 tren çıkarması hayretlere sezâdır.[74]
Abdullah Paşa, 22 Eylül 328 tarihinde Harbiye Nezâreti'ne gönderdiği telgrafta bu konuya dikkat
çekmiş ve üstlerini bu konuda uyarmıştır:
Bu hâl fevkalâde şâyân-ı ehemmiyet olup bir sû-i niyetle teehhura uğradılmakta olması
kaviyyen melhûzdur. Tecemmu'un kemâl-i sür'atle icrâsı lüzûm-ı kat'i ve âciline nazaran bu
teehhürün netîcesi vahîmdir. Nâfia Nezâreti nezdinde tesîrât-ı lâzıme icrâsı ve mukarrer ve
müretteb sevkiyâtın zamanında müsta'cilen icrâ ettirilmesi esbâbının istikmâline emr u irâde
buyurulması müsterhamdır.
Bu teşebbüsün maatteessüf hiçbir semere vermediğini de ilâve etmek lâzımdır. Bu sebeple
kumpanya seferberlik bidâyetinden itibâren kâbiliyet-i nakliyesini gün-be-gün tenkîs ederek
yevmiye tahrîk ettiği trenlerin adedini bire kadar tenzîl etmekten hayâ etmemiş ve buna karşı
hükûmet hiçbir şey yapamamıştır...[75]
12. Değişik Savaş Planlarının Uygulanması:
Balkanlar'da görevli Garp Ordusu'nun planı Şark Ordusu'na, Şark Ordusu'nun planı ise Garp
Ordusu'na gönderilmiştir. Henüz seferberlik hazırlıklarını ve yığınağını tamamlamamış olan Şark
Ordusu'nun taarruza zorlanması, hem birliklerin ezilmesine ve hem de sonraki görevlerini
yapamamalarına neden olmuştur.[76]
13. Hava Muhalefeti:
Balkan Harbi esnasında havanın gerek yağmurlu gerekse soğuk olması intikalleri güçleştirmiştir.
Ayrıca askerin hareket kabiliyetini kısıtlamıştır. Balkan Harbi'nin tanıklarından olan Ömer Seyfettin
22 Teşrîn i evvel... [4 Kasım 1912] tarihli günlüğünde hava durumunu şu cümlelerle ifade etmiştir:
Gece o kadar soğuk oldu ki, benim çarıklarım donmuş. Ayağımı kımıldatamıyorum.
Soğuktan hiç uyuyamadım.[77]
Abdullah Paşa'nın hatıralarından da ordunun düşmandan ziyade hava şartları ile de mücadele ettiği
anlaşılıyor:
Kolorduların ya ileriye düşman üzerine hareketleri veya geriye çekilmeleri şıklarından
hangisi tensîb buyurulacaksa iş'ârı ve maamâfih yağmakta olan yağmur dolayısıyla hâsıl olan
çamur ve topçu hayvânâtımızın kâmilen kuvvetten düşmüş bir hâlde bulunduğunun dahi nazar-ı
dikkatten dûr tutulmaması marûzdur...[78]
10/11 Teşrîn-i evvel tarihinde Pınarhisar'a dair verilen rapor şöyledir:
Yolların şiddetli yağmurlarda batak hâline gelmiş olmasından nâşî topların ve arabaların
bir kısm-i kullîsinin saplanıp kaldığı görüldü...[79]
Abdullah Paşa'nın hatıratında, Üçüncü Kolordu Kumandanı Mahmûd Muhtar da yolların kapalı
olması neticesinde meydana gelecek tehlikeye dikkat çekiyor:
Sol cenâhımız kâmilen düşmana marûz ve yollar mesdûd bulunmuştur. Sol cenâhımız
kâmilen düşmana marûz ve yollar mesdûd bulunduğundan düşman faâliyet gösterse
tehlikedeyiz...[80]
Balkan Harbi'nde düşmandan çok, hava şartları ve açlık ile mücadele edildiği acı bir gerçektir.
14. Birlikler Arasında Koordinasyon ve Haberleşmenin Olmaması:
Balkan Savaşı'nda Osmanlı ordusu taktik ve stratejik girişimler uygulayabilen, birlikleri arasında
düzenli koordinasyonu sağlayabilen düzenli bir silahlı güç olma vasfını tamamen kaybetmişti.[81]
Bütün Balkan Savaşı boyunca kumandanların cephe hatlarında hatta iki kilometre batılarında veya
doğularında bulunan birliklerle bile günlerce irtibatları olmamıştır. Osmanlı ordusu komutanı yiyecek
bulamadığı gibi ordusundan haber de alamıyordu. Savaşta haberleşme ve koordinasyon eksikliğini
hissettiğini hatıralarında nakletmektedir. Onun emri altındaki birliklerle haberleşmesi için elinde ne
telefon, ne telgraf, ne telsiz-telgraf vardı. Ne otomobile, ne de uçağa sahipti.[82]
15. Orduya Yeterli Sağlık Hizmetinin Verilmemesi (Kolera salgınının önlenememesi):
Alman Berliner Tagesblatt gazetesi İstanbul muhabiri Feldmann günümüz İstanbul'unun gözde
semtlerinden Yeşilköy'ü " Tam bir dehşet manzarası hâkimdi. Caddelerde yatan yaralılar ve
cesetler görülmüştü. Demiryoluyla, arabayla ya da yorgun argın çıplak ayakla gelen hastaların
açık alana yerleştirildikleri Yeşilköy, 'Kolera tarlası' namıyla anılmaya başlamıştı ."[83] diye
anlatmıştır.
Ordunun yenilip erimesine etken en büyük sebeplerden biri de suların sıhhate uygun olmaması ve
ölenlerin vermiş olduğu koku ve yırtıcı hayvanların parçaladığı leşlerin dağılmasıyla başlayan ve
nihayet Osmanlı ordusunu perişan eden kolera salgını olmuştur.[84]
16. Askerin Yorgun ve Moralsiz Olması:
Ordu, savaşmanın ve geri çekilmenin verdiği zorluk ve diğer bazı olumsuzluklardan dolayı son
derece yorgun ve moralsizdir. Bunun sonucunda da hastalıklar artmış, hatta savaşta yararlanan tek
doktor da bütün ilaç ve malzemeleri alarak cepheyi terk etmiştir. Tıbbî ve sıhhî araç-gereç yok
gibidir.[85] Abdullah Paşa ise bu durumu şu cümleler ifade etmiştir:
Beş günden beri devâm eden gayr-i muntazam ve âdetâ bozgun bir hâlde geri yürüyüşün
verdiği meşâkk ve kuvve-i maneviyedeki bozukluğun tahfîfi ve askerin dinlendirilmesi ve
günlerce aç kalmış kıtaâtın iâşesi için yine bir iki gün istirâhate eşedd ihtiyâc vardır. Bundan
başka yavaş yavaş sükûnete gelmiş olan efrâdın bir daha geri yürüyüş başlayınca elde
kalanların dahi kâmilen firâr edecekleri âdetâ muhakkak ve kolordularda ne insan ne de
malzeme kalmayacağı müsellemdir...[86]
Abdullah Paşa'ya göre askerin morali sıfırın bile altındadır:
El-hâsıl kuvve-i maneviye sıfırdan aşağıdır. Herkes bir taraftadır.
Abdullah Paşa'nın tespit ettiği ve hatıratında dile getirdiği bütün bu sebeplerin yanında Osmanlı
Devlet erkânının böyle bir savaşa ihtimal vermeyişlerini de ekleyebiliriz. Öyle ki Hariciye Nâzırı
Asım Paşa, muhtemelen Sadrazam Said Paşa ile aralarındaki bir anlaşmazlık dolayısıyla Balkan
vilayetlerinden ittifak görüşmeleri hakkında gelen raporlara rağmen, "Balkanlardan imanım kadar
eminim" diye Millet Meclisi'nde konuşma yapmıştır. Balkan ittifakının akabinde böyle bir
konuşmanın yapılması Balkan Harbi'ndeki idarî ve askerî gafletin boyutlarını gözler önüne
sermektedir. Subayların ordunun ihtiyaçlarını bir kenara bırakarak politika ve komitacılıkla
uğraşmaları da bu felaketin ayak sesleri gibidir. Sonuç olarak 2012 yılında 100. senesini idrak
edeceğimiz Balkan Harbi, karşımızda acı ve ibretli tarihî bir dönem olarak durmaktadır. Bu tarihî
dönemin en ibretli vesikalarından biri ise Abdullah Paşa'nın hatıratıdır.
Bibliyografya
1. Abdullah Paşa, 1328 Balkan Harbi'nde Şark Ordusu Kumandanı Abdullah Paşa'nın Hâtıratı,
Erkân-ı Harbiye Mektebi Matbaası, İstanbul 1336.
2. Aksun, Ziya Nur, Osmanlı Tarihi, C. 5, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1994.
3. Andonyan, Aram, Balkan Harbi Tarihi (Türkçesi: Zaven Biberyan), İstanbul 1975.
4. Artuç, İbrahim, Balkan Savaşı, Kastaş, A.Ş. Yayınları, İstanbul 1988.
5. Aydemir, Şevket Süreyya, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa, c. III, Remzi Kitabevi,
İstanbul 1970.
6. Balkan Savaşı'na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2004.
7. Bardakçı, İlhan, Bir İmparatorluğun Yağmalanması, İstanbul tarihsiz.
8. Belen, Fahri, Balkan Savaşı, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul 1971.
9. Bayur, Y. Hikmet, Türk İnkılâbı Tarihi , c. II/I, Ankara 1943; c. II/IV, Ankara 1983; c. III/IV,
Ankara 1983.
10. Birinci, Ali, Meşâhir-i Mechüleden Birkaç Zât, Dergah Yay., İstanbul 2001.
11. Birinci, Ali, "Abdullah Paşa", Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ans ., YKY, İstanbul
1999.
12. Conk, Cemil, Cemil Conk Hatıraları, Balkan Harbi 1912-1913, Türk Basım ve Yayınevi,
İstanbul 1947.
13. Çelik, Recep, 1328 Balkan Harbi'nde Şark Ordusu Kumandanı Abdullah Paşa'nın Hâtıratı
(tahlil-metin), Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiye
Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı, İstanbul 1991, 285 s.
14. Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Askerî Tarih Yayınları, Türk Silahlı
Kuvvetleri Tarihi, Osmanlı Devri Balkan Harbi (1912-1913), c. II/III, Ankara 1980.
15. Gövsa, İbrahim Alaettin, Türk Meşhurları Ansiklopedisi, tarihsiz.
16. Mahmut Muhtar, Balkan Harbi, Üçüncü Kolordunun ve İkinci Doğu Ordusunun
Muharebeleri, (Haz: M. Ziyaeddin Engin), İstanbul 1979.
17. Mehmet Akif Bal, Trabzonlu Ünlü Simalar, Çatı Yay., İstanbul 2007.
18. Mehmet Esat, Mir'at-ı Harbiye, İstanbul 1310.
19. Mehmet Selahaddin Bey, İttihâd ve Terakki'nin Kuruluşu ve Osmanlı Devleti'nin Yıkılışı
Hakkında Bildiklerim (Sadeleştiren: Ahmet Varol), İnkılab Yayınları, İstanbul 1989.
20. "Merhum Mareşal Abdullah'ın Hal Tercümesi", Askerî Mecmua, Askerî Matbaa, c. XIII, sayı
106, İstanbul 1937.
21. Nüzhet, Mehmet Ali, 1912 Balkan Harbi, Ankara 1987.
22. Salnâme-i Askerî, Sene-i Kamerî 1313, Sene-i Maliye 1311.
2 3 . Salnâme-i Askerî, 1326 Sene-i Kameriye-i Hicriye ve 1324 Sene-i Maliye, 1286 Sene-i
Şemsiye-i Hicriyesine mahsus.
24. Sebîlürreşâd, "Vesâ'ik-i Târîhiye", 7 Zilkade 1330/4 Teşrîn-i evvel 1328, aded 33-290, cilt III-
IX.
25. Sebîlürreşâd, "Şuûn", 20 Eylül 1328/1330 Şevval 22, c. III-IX, s. 99.
26. Sezen, Tahir, Osmanlı Yer Adları, BOA Yayınları, Ankara 2006.
27. Tanin, "Siyasiyât, İki Politika", 28 Zilkade 1330, 26 Teşrîn-i evvel 1328, 8 Teşrîn-i sânî
Efrenciye 1912.
28. Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi, Muhâlefetin İflası, (Sadeleştiren: Ahmet Eryüksel),
Nehir Yayınları, İstanbul 1991.
29. Şeyhülislâm Cemaleddin Efendi, Siyasî Hatırâtım (Haz: Selim Kutsan) Nehir Yayınları,
İstanbul 1990.
30. Tukin, Cemal, Balkan Harbi'nin Teşekkülü ve Bu Harbin Zuhuru, Ankara 1939.
31. Tunca, Murad, Türk-Bulgar Harbi (1912*1913), Balkan Harbinde Lüleburgaz-Pınarhisar
Muharebeleri, İstanbul 1945.
32. Türkgeldi, Ali Fuad, Görüp İşittiklerim, Ankara 1984.
33. T.C. Genelkurmay Harb Tarihi Başkanlığı, Balkan Savaşı (1912-1913), Ankara 1975.
Abdullah Paşa
Başlamadan Evvel
Meşhûr Jean Jacques Rousseau İtirâfâtım "Mes Confessions" adlı eserinin mukaddimesinde
"Elimde bu kitâb olduğu halde huzur-ı Rabbülâlemîn'e çıkacağım." dediği gibi ben de Dîvan-ı âlî
huzuruna bu kitabımla çıktım; bugün pîş-i millete de bu kitabımla çıkıyorum ve yarın da huzûr-ı
Rabbülâlemîn'e yine bu kitâbımla çıkacağım.
Ben burada her şeyi olduğu gibi, bütün hakâyıkıyla meydana koyuyorum. İsterim ki diğer
kumandalara memur olan arkadaşlarım da tıpkı benim gibi, hareketlerinin hasenât ve seyyiâtını
gizlemeyerek ve te'vîl ve tahrîf etmeyerek meydâna koysunlar. Ta ki bidâyet-i Meşrûtiyet'ten beri
dûçar olmakta bulunduğumuz acıklı ziyanların ve nâ-kâbil-i tamir felâketlerin esbâb ve avâmili[1]
meydâna çıksın ve milletle hükümet de bu gibi fenalıkların tekerrürünü men edecek çareler elde
edebilsin.
Maksadım kimseyi tecrîm[2] ve itham etmek değildir. Ancak bana isnâd ve tahmîl edilerek, altı
seneden beri bütün ağırlığıyla üzerime çökmüş olan mesuliyetlerin şekil ve mâhiyetini meydana
koymak ve artık bundan ziyade tahammülüm kalmadığını efrâd-ı millete ve bütün dünyâya
anlatmaktır.
Bu kitâbı okuyacak olanlara hitâb ediyorum:
Yazdıklarımda zerre kadar iştibâhı olanlar Dîvân-ı Harb evrâkının neşr ve ilanını hükümetten talep
edebilirler. Bu eserde vesâike müstenid olmayan hiçbir vak'a bahse geçirilmemiştir. Bu vesâikın
cem' ve tasnîfi hususunda bana pek çok muavenetleri sebk etmiş olan Erkân-ı Harbiye Miralayları
Feyzi ve Sedat Beylere teşekkürle isimlerini eserime kaydetmek isterim.
Balkan Harbi namıyla yazılmış olan bu kitap, muharebenin hitamını müteâkib bir iki ay zarfında
ikmal edilmiş ve fakat şimdiye kadar neşrine imkân müsâid olmamıştı. Ancak bugün neşrine
başladığım şu eseri asla tadilât ve tashihât icrâ etmeksizin efkâr-ı umûmiyenin huzûr-ı muhâkemesine
vaz' ediyorum. Yalnız hitamında üç fasıl ilave edilecekdir ki birincisi Alman Erkân-ı Harbiyesi'nin
yanlış malumâta müstenit olarak meydana koyduğu Balkan Târih-i Harbi'nin bazı aksamını takayyüd,
ikincisi şu muhârebe-i uzmâda Osmanlı ordusunun harekât-ı sevkü'l-ceyşiyesine[3] dair olacak ve
üçüncü fasılda "Dîvân-ı Harbim" nâmı altında olup, onu da mütâlaât-ı umûmiye takip edecekdir.

Birinci Ferik Abdullah


Kadıköy, Teşrîn-i evvel 1918
İfâde-i Merâm
Altı yüz senelik havâs-ı cengâverânesiyle temîn ve muhâfaza-i mevcûdiyet etmiş olan Osmanlılığa
karşı bugün her yerde bir hande-i istihfâf var. Avrupa matbûatı bizi tarîz ve tahkîr için vesîle-cû
oluyor. Hattâ samîmiyetlerine itimâd ettiğimiz dostlarımız bizde tebâüd ederek düşmanlarımıza
takarrüb ediyor.
Çok yerlerde hükûmetimizin inhitât devrelerinin en dûn kademelerine kadar tenezzül ettiği,
milletimizin bütün havâss-ı âliyesini zâyi' eylediği iddiâ olunuyor. Bütün bu tecâvüz ve taarruzlara
sebep harb-i ahîr netâyic-i müessife ve müellimesidir.
Muvaffak olsa idik dostluk çehresi gösterenler pek çok olur idi. Şu hâlde hakkımızda verilmekte
olan hükm-i ilcâât-ı tabîattan başka bir şey değildir.
Osmanlı ordusu mağlûb olmuş ise bu felâketin esbâb-ı hakîkıyesi tasdîk ve ta'mîk edilmedikçe
bütün milletin havâs-ı ber-güzîde-i ahlâkıyesinin iflâsına hükmetmek doğru değildir. Hele bizimle
silâh arkadaşlığı edeli henüz yarım asır geçmiş milletlerin bu kadar serî'-i tebdîl-i fikir eylemeleri
şâyân-ı hayrettir. Bu bâbda karâr verebilmek için esbâb-ı mağlûbiyetimizi ta'mîk eylemek şarttır. Bu
harbe "Şark Ordusu Kumândanı" sıfatıyla iştirâk etmiş bulunmak hasebiyle cem' eylediğim şu hâtırât
herkesten ziyâde benim için elîmdir.
Hâtırâtım her hakîkati olduğu gibi ortaya koyacağından felâketin avâmil-i mûcibesini muhtevî ve
havâs-ı milliyetmizin tedennî ve tefessühü gibi müddeiyâta bir müdâfaa-i târihiyye hükmünü hâiz
olacak ve şahsiyet-i milliyetinin ol bâbdaki tesîrâtını herkese anlatacaktır.
Binâenaleyh bu kitâbın maksûdu mechûlât içinde bize saldıranları tenvîr ile munsıfları hak ve
hakîkate imâle eylemektir.
Medhal
Vekâyi'-i harbiye tafsîlâtına girişmezden evvel bu harbi icrâ eden Osmanlı ordusunun hâl ü vaziyet
ve kıymeti hakkında temhîdâtta bulunmak elzemdir. Zira vesâitin kıymeti bilinmedikçe göreceği iş
hakkında hüküm vermek veya yaptığı tesîri tenkîd ve münâkaşa etmek doğru değildir. Osmanlı
ordusunun şöhret-i sâbıka ve şeref-i hâzırasını ihlâl eden bu acı mağlubiyetin esbabı –nasıl ki
muhâsımlarımıza ait muvaffakıyâtın ledünniyâtı onların kırk senelik mesaisinde aranılıyor ise– son
harpten ziyade bir ahd-i karîbe ait icraâtta aranılmalıdır.
Efrâd-ı millette fedâkârlık ve cengâverlik hissiyâtı ne derecede bulunursa bulunsun ordu lâyıkıyla
ihzâr edilip kıymet-i lâzımesini iktisâb eylemedikçe mefrûz olan mevcûdiyetinden parlak
muzafferiyetler taleb olunursa "mucize" istenilmiş olur. Zirâ bugünkü âlât-ı harbiyeye karşı
münhasıran kahramanlık ile ihrâz-ı galebe devirleri çoktan geçmiştir. Hükûmetin mukadderâtını yed-i
mesûliyetlerinde bulunduran ve bulundurmuş olan zevâtın taksîrâtından mütevellid felâketleri kanıyla,
mâl ve canıyla olduğu gibi şeref ve nâmûsuyla dahi ödemeye millet-i Osmâniye'nin artık tâkati yoktur.
Orduyu mağlûb eden sebeb-i aslî zan ve hüküm olunduğu gibi Osmanlılık havâssının tedennî ve
tefessühünde değil ordunun kıymet-i harbiye-i lâzımeyi hâiz bulunmadığındadır. Acaba Ordu-yı
Osmânî ne için kıymet-i harbiye-i lâzımeyi iktisâb edememiştir? Bunu tedkîk için târîhin mensî kalan
sahîfelerine kadar rücûdan vazgeçerek yalnız Osmanlılığa bir devre-i cedîde-i hayâtiye küşâd eden
Meşrûtiyet'in arefesi olan senelere kadar infâz-ı nazar etmek kifâyet eder.

Sultân Hamîd Zamanında Ordu


Sultân-ı mahlû'un, şiddetli sulh ve müsâlemet taraftârı olmakla beraber bunun lüzûm-ı istikrârının
zamân-ı kavîsi[4] olan ordunun ıslâh ve tekemmülü husûsunda ihtiyâr-ı fedâkarîden çekinmesi ve buna
mukâbil harîs komşularımızın bu husûsta lâ-yenkatı'[5] cehd ve ikdâm eylemesi hükûmet-i sâbıkanın
zâten pek zaîf olan mevki-i siyâsiyesini büsbütün sarmış idi. Filhakîka esâsât-ı sâbıkaya merbût
kalınmak üzere ordunun tensîk ve techîzi için pek çok paralar sarf edilmiş ve muallim sıfatıyla Alman
zâbitânı celb edilmiş idi. Bu icrââtın heyet-i umûmiyesinde rûh-i mâdde hüsn-i niyete mübtenî
olmayıp müdâfaa-i nefs vesvesesi ile siyâset-i zâtiye ve bazı menâfi-i şahsiye icrâ-yı ahkâm eyliyor
idi. Filhakîka sû-i idâre sebebiyle eksik olmayan isyân-ı dâhilîler dâimâ ordunun dağınık
bulunmasına ve talim ve terbiyeden mahrûm kalmasına sebeb olmakta idi ise de mâni-i aslî bunlar
olmayıp her türlü mesâînin sû-i tefsîrâta uğratılarak önüne geçilmesi ve bu sûretle tekemmülâta
meydan verilmemesi olmuştur. Binâenaleyh hükûmet-i mutlaka zamanında ordu talîm ve terbiyeden ve
kıymet-i harbiyeden mahrûm, jandarma hizmetine mahsûs bir kitle-i sâmiteden başka bir şey değildi.

Meşrûtiyet'ten Sonra Ordu


1324 senesi Temmuz'unda hükûmet-i mutlaka idâresine nihâyet verildiği zaman temîn ve tecdîd-i
hayât için her şeyden evvel ordunun ıslâhı çâreleri aranmaya ibtidâr olundu. İlk iş parçaları şuraya
buraya atılmış ve kırılıp dökülmüş olan bu makinanın edevâtını bir araya getirmek ve her parçayı
temizleyip ve tamîr edip yerli yerine takarak işleyecek bir hâle getirmek olacak idi.
Filhakîka büyük bir himmet ve hüsn-i niyetle işe başlandı. Evvelâ ordu kumanda heyetinin ve heyet-
i zâbıtanın tanzîmine kıyâm edildi. Müteâkiben ıslâhât-ı esâsiyeye mübâşeret olunacaktı. Tensîkât ve
ıslâhâttan yalnız hukûk-ı meşrua-i millet ve hükûmetin muhâfazası maksûd olduğu hâlde tûl-i emeller,
cihângirâne fikirlerden dâimâ bahsetmeye kıyâm eden matbûât zâten şekl-i hükûmetin tebeddülünden
kuşkulanan harîs komşularımızın bir kat daha nazar-ı dikkatini celb etmekten hâlî kalmadı. Bir
taraftan ihdâs edilen veya dâhilde ve hâricde zuhûr eden keşmekeşler ordunun az zamanda ıslâhâtın
tatbîkına müsâadekâr bir vaziyet almasına mâni oldu. Bir sermestî ile geçen ilk sene-i Meşrûtiyet'i
takîb eden 1325 (1909) senesinde dahi vukua getirilen isyân-ı askerî ordunun henüz bir kıymet-i
askeriye iktisâbına yeltenen aksâm-ı mühimmesini târ ü mâr etti. İşte bu iki vukûât yani 1324 (1908)
ve 1325 (1909) vukûâtı heyet-i zâbitânın rişte-i muvâhâtını[6] kesrile birçoğunu meslek-i askeriyesini
bırakarak siyâset yoluna saptırmış ve fırka gayretkeşliğine düşürmüş, bilhassa küçük rütbeli zâbitânı
büsbütün şımartmış idi. Binâenaleyh vekâyi-i mesrûdenin maddî ve manevî zararları ordunun kıymet-
i harbiyesine taalluk eder bir ibret-i müessire olmakla hâssaten şâyân-ı kayd ve tezkârdır. Bu hâlin
devâmı rûhu'l-esâs olan inzibât ve itâati kökünden sarsarak şu harbe kadar bazı mahal ve kıt'alarda
tesîrini göstermekten hâlî kalmamıştır. Ekser mahallerde mâ-fevkleri, mâ-dûnların tesîr-i nüfûzu
altında bırakmış ve başlanmış olan umûr-ı ıslâhiyeyi re'sen idâre edenlerin cesâretini kırmıştır. Bu
senelerdeki talîm ve terbiye için şurada burada masrûf olan mesâî-i mahsûsa akâmete uğrayarak
semerât-ı nâfi'a bahşedememiştir. Bidâyet-i Meşrûtiyet'te bilhassa ıslâhâtın temin-i tatbîki için
celbedilen ecnebî muallimlerin mesâîsinden dahi layık olduğu mertebede istifâde olunamamıştır.

Orduda Talim ve Terbiye


1325 (1909) senesi evâsıtından itibâren iki seneye karîb bir müddet kumandanlığında bulunduğum
atîk ikinci orduya edvâr-ı talimiye takîb ettirilerek muntazam bir program dâhilinde talîm ve terbiye
mesâîsi temîn edilebilmiş ve ertesi sene dahi birçok nekâyıs ile beraber devâm edilerek birinci ve
ikinci ordular arasında manevralar da yapılmış ise de mesâî-i mezkûre Osmanlı ordusunun diğer
aksâmında ayniyle cârî olmadığından hâiz-i husûsiyettir. Bu sebeple bütün Osmanlı ordusunun talîm
ve terbiyesi nâmına iki senelik bir müddet kazanılmış add ve itibâr edilemez. Zira muntazam mesâî
fırsatını iktisâb edebilen yalnız birinci ve ikinci ordularda bile birçok kıtaât her tarafta başgösteren
dâhilî ihtilâllerde kullanılmış ve daha sonraki seneler ise daha gayr-i müsâid şerâit tahtında cereyân
ederek bu orduların en mühim kıtaâtı da Yemen, Arnavudluk ve İtalya Muhârebâtı sebebiyle dağılmış
ve harb-i âhirede onlardan matteessüf istifâde kâbil olamamıştır.

Tensîkât-ı Cedîde [7]


Ordunun teşkîlat-ı esâsiyesini tadîlen Erkân-ı Harbiye Dâiresi'nce tasavvur olunan tensîkâtın
tamâmıyla mevki-i tatbîka vaz'ı 1327 (1911) senesi evâsıtına doğru müyesser olabilmiş idi. Ordunun
en mübrem ihtiyâcâtı:
1 – Mükellefiyet-i askeriyenin bir nisbet-i âdilânede bütün efrâd-ı millete tevzî'i ve bunun için be-
tahsîs ahz-ı asker devâirinin yeniden tadîli ve tanzîmi.
2 – Bidâyet-i Meşrûtiyet'teki hâli 1806 senesinde Prusya ordusunun hâl ü vaziyetinden talîm ve
terbiye ve kıymet-i harbiyece pek farklı olmayan ordumuzun takviyesi için az zaman zarfında ve az
masrafla çok muallim-i efrâdı yetiştirecek çârelere tevessül olunması.
3 – Bî-sûd masârıfı bâdî olup hiçbir devletin ordu teşkîlâtına benzemeyen ve vücûdlarından
istifâde kâbil olmadığı ve olamayacağı bir ahd-i karîbde yaptığımız hâricî ve dâhilî seferlerle âyân
olan redîf teşkilâtının suver-i ıslâhıyesinin teemmülü idi. 1324 (1908) evâhirinde Dördüncü Ordu
"şimdiki Üçüncü Ordu Müfettişliği" kumandanlığından birkaç aylık tetebbuâtın hülâsası olarak
ordunun tensîk ve ıslâhı hakkında yazdığım lâyihada bilhassa bu nukât-ı nazarı enzâr-ı basîrete vaz'
etmiş idim. Devâir-i âidesince ehemmiyet verilmedi. Bu cihetle yeni tetebbuâtın netâyic-i müfîdesi
orduya ancak şimdiki şekl-i mahsûsu verebilmiş yani nizâm-ı harblerin değişmesinden ibâret
kalmıştır.
Henüz teşkîlât-ı esâsiyenin bidâyetinde ıslâhât-ı dâhiliye nâmına müntehab kıtaâtın sevkiyle henüz
teşekkül etmiş olan cüz-i tâmlar da karışmış ve şu hâl ordunun hâl-i sâbıkını da hâl-i hâzırını
bozmuştur. Hele Yemen için vukua gelen sevkiyâtta ordulardan en güzîde kıtaât tefrîki ve
mevcûdlarının hâl-i seferberîye iblâğı için kıtaât-ı sâirenin de muallim-i efrâdı alınmak sûretiyle
talîm ve terbiye kadroları bozulmuş ve iki seneye karîb bir müddet zarfında yalnız İkinci Ordu
mıntıkasında kırk yedi tabur piyâde irâe-i satvet-i hükûmet veya teskîn-i âsâyişe hizmet fikriyle
garnizonlarından alınarak Yemen, Adana, Suriye, Kosova, İzmir, Preveze ve Dersaâdet'e sevk
olunmuştur. İşte ordu bu sûretle tahrîb edilmekde olduğu bir zamanda daima terakkîsinden ve
teâliyesinden bahsediliyor idi. Bu bâbdaki mürâcaatlarımızın, istirhâmâtımızın fâide-bahş olmadığını
ber-vech-i zîr derc eylemiş olduğum muharrerât irâe ve isbâta kâfîdir.

Harbiye Nezâret-i Celîlesine

Edirne, 3 Kânun-ı evvel (Aralık)


1326 (1910)

İkinci Ordu'nun terakkîsi için her tarafta ciddî fedâkârlıklar, mütemâdî gayretler izhâr
olunuyor. Bu inkâr olunamaz. Fakat vukûât-ı müteaddidenin tesîri ile bu gayretler hebâ olup
gidiyor. Bugüne kadar ordunun 37 taburu lâ-akal bir senelik memûriyetlere azîmet ve avdet
etmekte bulunuyor. Binâenaleyh yalnız piyade sınıfının nısfı kumandam altında değildir. Her
verdikleri memûriyetten avdetlerinde malzemelerinin tekrâr tecdîdi, kıtaâtın tekrar tanzîmi,
zâbitân kadrosunun yeniden imlâsı, efrâdda inzibâtın yeniden tesîsi gibi ihtiyâclar mâlî
bulunan bu taburlar için yeni baştan başlamak şartıyla çalışmak îcâb ediyor. Bu gibi
memûriyetlere gidecek taburların az mevcûdlu ve çok zâbitân kadrolu olmasından ziyâde
mevcûdu çok, kadrosu az (tabur adedi noksân demektir) olarak gönderilmesinde âcizleri çok
fâide gördüm. Fil-vâki zâbitânın kesreti harekâtın intizâmını temîn eder ise de asıl mühim
cihet bir muhârebede lüzûmu derkâr olan bu kadroyu böyle ikinci derecede hâiz-i ehemmiyet
müsâdemelerde ve bundan başka mevcûdu az tabur efrâdını adedi çok zâbitân hizmetinde
istihdâm etmiş oluyoruz. Bu usûl ile ordularımızın terakkîsi rahnedâr oluyor. Netîce-i mesâî
içinde bir mikyâs elde edilemiyor.
Vicdân-ı âlîleri kabûl buyururlar ki Edirne gibi bir noktada bulunan bir kumandan tabii pek
mühim bir vazîfe deruhde etmiş oluyor. Teferruâtı tedkîk etmeden ordunun ilerideki vazîfesini
deruhde edecek zât bir gün gelir ki, belki mesûl tutulur. Bu türlü sevkiyâtın bu tarzdaki
devâmı hiçbir kumandanın ordu yetiştirmesine imkân vermez. Hâlbuki vazîfe-i mühimmesi
başladı mı bütün mesûliyetler ve itâblar o zâta teveccüh etmiş bulunur ki: o zaman teferruâtı,
nekâyısı saymak, hesâblamak zamanı geçmiş olur. Fakat her hâlde zarar görmüş olacak
memlekettir. İşte şu noktayı da pîş-gâh-ı sâmîlerine arz ile vicdânî vazîfelerimden birini daha
ifâ etmiş oluyorum.

İkinci Ordu Kumandanı


Abdullah

Harbiye Nezâret-i Celîlesine

Edirne, 18 Kânûn-ı sânî, 326 (Ocak 1910)

Yemen'e müretteb taburlar adedinin daha üç taburla takviyesi emir buyuruluyor. Bununla
ordudan Yemen'e vesâir mahallere giden taburlar adedi kırk beşe bâliğ oluyor.
12 Kânûn-ı sânî 326 ve 4338 ve 11, 15 Kânûn-ı sânî 326 ve 4757 târîhli ve numaralı
arîzalarım hiç nazar-ı dikkate alınmıyor. [8] Nizâmiyelerin işini redifler görecek hâlde olsalar
idi tabii Yemen'e tertîb ve sevk olunmaları lâzım idi. Bulgaristan ordusunun efrâd-ı cedîdeyi
cem'e başladığı Filibe Başşehbenderliği'nden bildiriliyor. İkinci Ordu mıntıkasında şimdi
kalan ve bütün merzâ[9] ve tebdîl-i havâ hâric olarak muhârib efrâd mikdârı ber-vech-i âtîdir:
― Üçüncü Fırka küsürsüz olarak 4000
― Dördüncü Fırka küsürsüz olarak 2000
― Yirminci Fırka küsürsüz olarak 1900
― Yirmi Birinci Fırka küsürsüz olarak 2200
Piyâde Numûne Alayı küsürsüz olarak 800'dür.[10]
Bu kuvvetin efrâd-ı cedîde ile ikmâl mevcûdları meselesi zamana muhtâçtır. Redif taburları
ise tazmîne gayr-i müsâid olduğundan bu mıntıka şu sırada hârici hasma müdâfaa değil,
îcâbında mudahhar malzemeyi bile muhâfaza edebilmek müşkilâtına karşı bütün mesûliyet-i
müstakbele-i elîmiyeyi bu hâl ile dûşuna alacak kumandan kim ise onun i'zâmıyla âcizlerinin
affedilmekliğimi istirhâm ederim.

İkinci Ordu Kumandanı


Abdullah

Bu istifânâmenin i'tâsından bir hafta sonra İkinci Ordu Kumandanlığı'ndan keff-i yed eylemiş idim.
Muharrerât-ı mebsûtadaki beyânât ordunun kuvve-i umûmiyesi ve be-tahsîs piyâde sınıfı hakkında bir
fikr-i mahsûs verir.
Gerek İkinci ve gerek Üçüncü orduların birkaç istisnâsından sarf-ı nazarla hemen tekmîl serî ateşli
cebel bataryaları Yemen diyâr-ı menhûsasına sevk edilmiştir. Bütün bu ahvâl, Malisör İsyânı'nın [11]
Karadağ'la harb edecek hâd bir şekle girmesi yüzünden yapılan tahşîdât ve daha sonra zuhûr-yâfte
olan İtalya Harbi dolayısıyla Çanakkale Boğazı ve sevâhilin muhâfazası kaydı ve aynı zamanda tekrâr
alevlenen Arnavudluk İsyânı[12] ve Suriye vukûâtı yalnız ordunun dislukasyonunu herc ü merc etmekle
kalmayıp büyük fedâkârlıklarla gerek vaktiyle ve gerek ahîren tedârik edilmiş olan levâzımât-ı
harbiye ve vesâitin en mühim kısmının târ ü mâr olmasını intâc etmiştir.
Gariptir ki, Trablusgarb'a İtalyanlar tasallut ettiği zaman oradaki kuvve-i askeriyenin dağıtılmış ve
kuvve-i müdâfaanın madûm hükmüne getirilmiş olmasından dolayı Meclis-i Mebûsân'dan mahalle
kahvelerine varasıya kadar her yerde kıyâmetler koparıldığı hâlde ne Meclis-i Millîmiz'de ve ne de
bir hayli azâsı askerî paşalarımızdan mürekkeb olan Ayân Meclisi'nde vatanın aksâm-ı sâiresinin
esbâb-ı müdâfaasını düşünerek istîzâh edecek ve bunun zamânını[13] hükûmete tekeffül ettirecek ferd-
i âferîde zuhûr etmemiştir.

Ordunun Zaaf-ı Manevîsi


Osmanlı ordusu ilân-ı Meşrûtiyet'ten itibâren güzerân olan zaman zarfında hal-i sâbıktan ziyâde bir
kıymet iktisâb edecek gayret ve himmet göstermiş ise de bir kısım zâbitânın hele son zamanlarda
kabîneler değiştirecek nüfûz ve iktidârı istihsâl edecek derecede siyâsetle iştigâl eylemelerinden
ricâl ve erkân arasında şahsiyet meseleleri, tevhîd-i a'mâl ve mesâîyi akîm bırakmasından dolayı
harbde muvaffakiyetin rükn-i esâsîsi olan sıkı bir inzibâtın vücûdu temennî-i muhâl olmuştur. İşte
harbî inzibât ve terbiyesi muhtell, âlât ve edevâtı kırık ve dökük, kendisi ihtilâl-i dâhilîlerle
bozulmuş tâb ü tüvânı kalmamış olan bir ordu ile icrâya kalkıştık. Binâenaleyh bu cihetler iyice
tedkîk ve tetebbu olunursa ne zavallı fedakâr milleti ve ne de kumandanları değil politikacılıklarla
orduyu bu hâle getirenleri tezyîf ve tel'în etmek lâzım gelir.

Ordunun Zaaf-ı Maddîsi


Ordunun mâddeten olan zaafı da ayrıca şâyân-ı beyândır. Malzeme, techîzât, bilhassa top cephânesi
itibârıyla pek mühim noksânı var idi. Elde mevcûd topçu cephânesi miyânında pek mühim bir kısım
mermiyât da şâyân-ı itimâd değildi. Uzak yerlere gönderilmekle Balkanlarda düvel-i erbaa[14] ile
vukûa gelecek bir harbde istihdâmı mümteni olan kıtaâttan mâadâ Edirne Kalesi'nin en mühim kudret-
i müdâfaasını temîn ve ihtiyât topçusunu teşkîl edecek olan serî ateşli ağır sahrâ ve obüs bataryaları
dahi İtalya Harbi sebebiyle Selanik, İzmir ve Çanakkale gibi mevâkiʻe dağıtılmış idi.
Ordu vesâit-i müdâfaasının büyük bir lâkaydî içinde âtî düşünülmeyerek ol bâbdaki ihtârât-ı hayır-
hâhâne ve istirhâmât-ı mütevâliyemize[15] rağmen ne derecelere kadar dağıtılmış olduğu seferberlik
ve tecemmu devirlerinin mütâlaasından müstebân olur.
Meclis-i Mebûsân kürsülerinde verilen îzâhâta mukâbil terakkî ve tekemmülü alkışlanan ve
hakîkatte felâket ve helâke hazırlanan ordunun hasımlarımızın faâliyet ve gayret-i mütekâbileleriyle
vaziyet-i müsâadeleri nazar-ı dikkate alındığı hâlde kıymet-i harbiyece mâdûniyetinden kat'-ı nazar
kuvve-i umûmiyesi dahi hadd-i kifâyede değil idi. Hele seferberlik ve tecemmuda sürat cihetiyle olan
fark, denizin mesdûdiyeti cihetiyle sevkiyâtın ve muvâsalâtımızın yalnız bir demiryoluna bağlanıp
kalması mecbûriyetiyle dûçâr olacağımız müşkilât bizi işin bidâyetinde harbin netîce-i
muvaffakiyetinden nevmîd eden başlıca sebeplerdir.

Harbin Önünü Almak İçin Teşebbüs


Seferberliğin ilânından birkaç gün sonra vilâdet-i hümâyûn olmak hasebiyle sarây-ı hümâyûna
gitmiş idim. Zât-ı şâhâne bir inâyet-i mahsûsa olmak üzere beni huzûr-ı şâhânelerine kabûl
buyurdular. Ordunun hâlini sordular, ben bütün tafsîlâtıyla ordunun hâl-i esef-i iştimâlini ve hattâ
buraya derc edemediğim birçok husûsâtı naklettikten sonra harbin memleketin ne derece
perîşâniyetine bâis olacağını tafsîlâtıyla arz eyledim. Ve makâm-ı saltanatın hâiz olduğu nüfûz ve
kudreti mukaderât-ı memleketi yed-i emânete almış olan vükelâ-yı fehâm nezdinde istimâl buyurarak
netîcesi pek sûzişli olacak bir harbe kat'iyen meydân verilmemesini kemâl-i tazarru ile istirhâm ettim.
Zât-ı şâhâne marûzâtımı dinleyerek pek müteessir göründüler: "Yarım saat kadar dışarıda
bekleyiniz, vükelâyı kabûl edeceğim. Şu söyledikleriniz onlara da hâzır bir meclis olduğu hâlde
tekrâr ediniz, pek mühimdir." buyurdular.
Filhakîka biraz sonra tekrâr huzûr-ı hümâyuna dâhil olduğumda ol vakit Şûrâ-yı Devlet Reîsi
bulunan Kâmil Paşa[16], Ayân Reîsi Ferîd Paşa [17] ve Şeyhülislâm Cemâleddîn Efendi[18] hazerâtı
hâzır bulunur idi. Marûzâtımı tekrâr ettim. Maatteessüf bir netîce-i müfîde vermedi.
Ertesi gün hâl-i in'ikâdda bulunan[19] Meclis-i Vükelâ'ya davet edildim. Benim gibi Mahmûd
Şevket[20] ve Hurşid, Erkân-ı Harbiye Reîsi Hâdi Paşalar[21] da med'uvv[22] idi. Sadrazam Gazi Paşa
Hazretleri müşârun-ileyhim de hâzır oldukları hâlde: "İtalya ile in'ikâd-ı sulh için karârgîr olan
Lozan Muâhedenâmesi Trablusgarb'ı elimizden aldığından ve Balkan hükûmâtıyla da harb
muhtemel göründüğünden bahisle böyle bir harbin zuhûru hâlinde İtalya ile hâl-i harbin devâmına
imkân olup olmayacağı" hakkındaki mütâlaamızı sordu. Balkan hükûmâtından yalnız Bulgaristan'la
bile yapılacak harbi boşa çıkaracak bir orduya mâlik olmadığımızı ve kuvâ-yı harbiyemizin hâl-i
perîşânîsini birkaç sözle arz ettim ve Osmanlı ordusu düşmanı Çatalca'da tevkîf edebiliyor ise büyük
muvaffakiyet addedeceğimi ilâve eyledim.
Sadrazam Paşa:
"Balkan hükûmâtı ile edilecek harbe dâir ayrıca sizin mütâlaanızı soracağız. Şimdi yalnız Lozan
Muâhedesi meselesini soruyorum." dedi.
Ben de:
"Size daha kestirme cevâb veriyorum." demiştim.
Mahmûd Şevket Paşa Hazretleri:
"Ordunun Balkan hükûmetlerine karşı ihzârı için pek çok emekler sarf olunduğunu ve fakat ihtilâl-i
dâhilîlerin himemât-ı masrûfa semerâtının[23] tamâmî-i iktitâfına mâni olduğunu ve üç yüz yirmi dört
duhûllü efrâdın terhîsi ile de ordu mevcûdunun tenâkus ettiğini ve bu sebeplerle ve Balkanlar'da bir
harb vukuu halinde ordunun pek zaîf olduğunu ve binâenaleyh İtalya ile harbe devâmı kâbil
olamayacağını" söyledi.
Hâdi Paşa Hazretleri:
"Ordunun zaafı hakkındaki mütâlaât-ı müşterekeye daha vâzıh ilâvât ile taraftârlığını gösterdi.
Müşârun-ileyh Edirne Kalesi'ne henüz bir habbe erzâk gönderilmediğini ve Dîvân-ı Muhâsebât'ın
vize muâmelesine tâbi olan masârıfât hasebiyle mübâyaâtta çekilen müşkilâtı, levâzımâtın pek noksân
olup İstanbul'da bir kat elbise bile mevcûd olmadığını ve para verildiği hâlde bile yevmiye 1000
kattan ziyâdesi imâl olunamayacağını velhâsıl ordunun dağınıklığını ve bu esbâba mebnî memleketi
müdâfaaya elverişli bir ordunun ancak 1/1, 5 ay zarfında Rumeli'de tahşîdine belki imkân
bulunacağını beyân etti.
Lozan Muâhedesi imzâlandı. Fakat Balkan Harbi de geri kalmadı. Mütâlaât-ı mesrûdeye rağmen,
sadrazamı 1293 Harbi'nin fecâyiini idrâk eylemiş bir müşir-i zî-şân ve üç rükn-i mühimmi asker olan
kabînenin netâyic-i felâketi ayân görünen bir harbin önünü almak için ne gibi çârelere mürâcaat veya
ne gibi esbâba mebnî bu harbi tecvîz eylediği bilinmek için hakâyıkın tamâm-ı inkişâfına intizâr lâzım
gelecektir.

Kumanda Kabûlündeki Zarûret


Netîce-i felâket-engîzi bu kadar vuzûhiyle kestirerek hükümdârımı, heyet-i vükelâmızı ve ileri
gelen ricâlimizi vaziyetten âgâh etmeye gayret etmiş iken Şark Ordusu Kumandanlığı'nı kabûl edişim
bu makama daha münâsib birinin bulunamamasından ve hakkımda büyük bir emniyet ve teveccüh-
perverde edilmesinden ileri gelmiş ve bu husûsta şahsiyet tamâmıyla unutularak muhakkak olan
mağlûbiyetten zavallı vatan ve milleti en az zararla tahlîs eylemek emniyesi gibi bir hiss-i mukaddes,
kumandayı kabûl karârına hâkim olmuştur. Filhakîka ordu kumandanlıklarına geçecek zevât vakt-i
hâzırda ordu müfettişliklerinde bulunarak bilfiil orduyu hazırlamış olan kimseler olmak nizâmnâme-i
mahsûsu îcâbındandır. Birinci müfettişlik makâmında, benim gibi iki sene açıkta kaldıktan sonra
yirmi günden beri îfâ-yı vazîfe eden bir kumandana bu maddenin şümûlü yoktur. Zira revh-i madde
orduyu hazırlayan zâtın kumanda başına getirilmesini müstelzimdir. Hâlbuki Mahmûd Şevket Paşa
Hazretleri bütün orduyu Harbiye Nâzırı sıfatıyla hazırlamış olduğu gibi müfettişliğin bidâyet-i
ihdâsından itibâren bu vazîfeyi de aynı zamanda deruhde ederek Şark Ordusu'nu teşkil edecek kıtaâtı
hâssaten ihzâr eylemiş olduklarından Şark Ordusu emir ve kumandasının müşârun-ileyh tarafından
deruhde edilmesi daha muvâfık olur idi. Bu cihetle müşârun-ileyhin dahi huzûriyle heyet-i vükelâ
muvâcehesinde keyfiyet arz ve teklîf olunduğu hâlde Mahmûd Şevket Paşa Hazretleri şimdilik hiçbir
kumanda kabûl edemeyeceklerini beyân ederek istinkâf buyurdular.
Ordu hakkındaki beyânâtıma mukâbil Şark Ordusu Kumandanlığı'na daha münâsibini geçirmek
ciheti ise başkumandanlığa âit idi. Yoksa memleketin buna muhtâc olduğu bir günde kumandayı
reddederek harbe gitmekten imtanâ eylemek nâmûs ve şeref-i askerî ile kâbil-i telîf olamazdı.
Efrâd-ı millet kanını, canını îsâr etmek üzere akın akın gelirken verilen vesâit-i harbiyenin adem-i
kifâyeti dolayısıyla emir ve kumandadan istifâ ile kûşe-nişîn-i uzlet olarak memleketin felâketine
seyirci kalmak denâetinin –bütün hayâtını mesleğine hasretmiş bir asket için– aslâ şâyân-ı tecvîz
olamayacağı muhabbet ve hamiyyet-i vataniye ashâbınca kâbil-i red olmamak gerektir.
İşte Şark Ordusu Kumandanlığı'nı deruhde etmekliğim o vazîfeyi vesâit-i mevcûdeye nazaran
alâ-kadri'l-imkân îfâya kâdir olacak zevâta karşı fikr-i rekâbet ve şahsî menfaat ve tarafgîrî-i
siyâset gibi sefîl ve merdûd esbâba müstenid olmayıp ilcâ'ât-ı zarûrettir.[24]
Seferberlik ve Tecemmu' Devri
Seferberlik
Seferberlik Emri
18 Eylül 328 (1912) günü vakt-i zevâlde –ordunun zevâl-i şerefini bâdî olan harble netîcelenen–
seferberlik emri verildi. Harbiye ve Dâhiliye Nezâretleri îcab eden makâmâta teblîgât-ı lâzımeyi îfâ
ve müfettişlik sürat-i mümkine ile istihzârâta ibtidâr eyledi. Ordu müfettişliği erkân-ı harbiyesi
seferberlik umûrunun vakt-i hâzıra taalluk eden istihzârâtı için masa başında görülmek îcâb eden
işlerle hayli uğraşmış idi.
Umûmî Seferberlik'in ne demek olduğu orduda takdîr olunmadığından emrin târîh-i i'tâsından dört
gün geçinceye kadar mazmûnunu anlatmak için iş'âr ve istişâ'rlar[25] devâm edip durdu. Filhakîka 324
(1908) dühûllü efrâdın terhîsi[26], bunlardan gayrı sunûf-ı ihtiyâtiye ile nizâmiye taburlarının beş yüz
mevcûduna çıkarılması ve Rumeli'deki redif fırkalarına seferberlik emri verilmesi gibi pek cüz'î
zaman evvel başlanılmış teşebbüsâtında kısmen buna sebebiyet verdiği kâbil-i inkâr değildir.

Muvazzaf Kuvve-i Askeriyemiz


Sefer planı mûcibince Şark Ordusu'nu vücûda getirecek olan kolordular meyânında birinci
müfettişlik dâiresinde bulunan birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü nizâmiye kolorduları var idi.
Rediflerimizin her nokta-i nazardan hiçbir kıymet-i harbiyeyi hâiz olmadığına 327 (1911)'de
Karadağlılara karşı tahşîd edilen Garb ve İtalya Harbi dolayısıyla İzmir havâlîsine toplanan Anadolu
garb ordularındaki kumandanlığımız zamanlarında îmân ettiğimizden bir ümîdimiz var ise o da bu
nizâmiye kolordularına kalıyor idi.
Hâtırımda kaldığına göre müfettişliğin Rumeli'deki dâiresi dâhilinde bırakılmış olan bütün kuvve-i
nizâmiyesi seferberliğin ilk günlerinde ancak 17.000 râddesinde bulunuyor idi. Hâlbuki birinci
müfettişliğin dâiresindeki kolorduların bütçe mevcûdu 80.000'den aşağı olmamak gerektir. Bu zaafın
esbâb-ı asliyesi: Yemen, Havran, Arnavudluk sevkiyât-ı menhûsesi ve İtalya Harbi sebebiyle yapılan
tahşîdât idi. Hele garnizonlardan kaldırılan kıtaâttan bir kısmının geri kalanların muallim efrâdıyla
ikmâl edilmesi, bundan başka İşkodra, Yemen ve sâireye mürettebât ifrâzı ve üç yüz yirmi altı senesi
sonbaharında zuhûr eden kolera hasebiyle efrâd-ı cedîdenin bir buçuk sene silâhaltına celb ve orduya
sevk edilmemesi ordu mevcûdunu bu hâle getiren sebeplerin en mühimleridir.
324 (1908) duhûllü efrâdın terhîsi Birinci Ordu Müfettişliği dâhilinde nisbeten daha az rahne
açmıştır. Harbiye Nezâreti ile Erkân-ı Harbiye Dâiresi'nin büyük bir cüretle ve daha doğrusu
tedbîrsizcesine icrâsına kalkıştığı bu terhîs muâmelesinin tehîri için müfettişlik Erkân-ı Harbiye Reîsi
Miralay Cevâd Bey Erkân-ı Harbiye Dâiresi'ne izâm kılındığı gibi Nâzır Paşa Hazretlerine de bizzât
mürâcaat olunarak "vaziyet-i siyâsiye tamâmıyla malûmumuz olmakla beraber her hâlde gün gibi
aydınlık olmadığı ve binâenaleyh bu terhîs muâmelesinin esbâb-ı muhtelife tahtında darma
dağınık bir hâle gelmiş olan vaz'u'l-ceyşimizin düzeltilmesine talîkı" ricâ olunmuş idi. Müşârun-
ileyh: "Bu bâbda evâmir-i lâzıme verilmiştir. Telâfî-i mâ-fât için başkaca tedâbîre tevessül
edilecektir." tarzında beyân-ı mütâlaa etmişler ve badehû nizâmiye taburları mevcûdunun efrâd-ı
ihtiyâtiye ile beş yüze iblâğı ve Rumeli redif fırkalarından bir kısmının seferber edilmesi tamîm
kılınmıştır. Kuvvetli bulunmak lüzûmu takdîr olunduğu bir sırada terhîs muâmelesinin tecvîzi, yeni
Harbiye Nâzırı tarafından Arnavudluk harekâtında vukûa gelen bazı uygunsuzlukların tevessuuna
meydân vermemek maksadıyla icrâ edilmiş olması muhtemeldir.
Böyle olmakla beraber bazı kolordu ve fırkalarda sevkiyât masârıfının taharrî ve tedâriki ve
hesâbâtın rü'yeti, kuyûdâtın tescîli gibi husûsât-ı muâmele-i terhîsiyeyi uzatmış olduğundan umûmî
seferberlik emri verildiği zaman efrâd-ı mezbûrenin ancak nısfı kadarı terhîs edilebilmiş ve bunun da
bir kısmı yoldan çevrilmiştir. Maamâfîh yine bu vak'anın Şark Ordusu'nun seferberlik ve kıymet-i
harbiyesine sû-i tesîr ettiği kâbil-i inkâr değildir.

Nizâmiye Kıtaâtının Seferberliği


Müessirât-ı mesrûdeden dolayı Nizâmiye kıtaâtı heyet-i zâbitânı meh-mâ-emken[27] ikmâl edilmiş
kadrolar mesâbesinde bırakılmış denilse hatâ edilmemiş olur.
Nizâmiye kıtaâtının seferberliği bu zaîf kadrolara muînli, muînsiz, muallem, gayr-i muallem ve hattâ
ekserî yerlerde sınıf (piyâde, süvârî, topçu, bahriye) ve sinn (ihtiyât, redif, müstahfız) aranmaksızın
nefîr-i âmm sûretinde toplanmış, kısmen ilbâs olunmuş, kısm-ı azamı köy kıyâfetiyle hattâ uryân
denecek hâlde yalın ayak, başıkabak halk sürülerini doldurmak sûretinde cereyân etmiş[28] ve bu
zavallı ahâlî-i müctemî'anın dahi çok yerlerde müretteblerine iltihâkı müyesser olamamıştır.
Nizâmiye kolordularının seferberliğini en ziyâde dûçâr-ı müşkilât eden sebeb kıtaâtın seferberliğin
ilk günlerindeki dağınıklığıdır. Bunun derecesi merbût bir numaralı cedvelden anlaşılır.
Seferberlikte sürat-i iltizâmı hakkında İkinci Kolordu'ya, hudûdun setrine âit tedâbîrin ittihâzı
hakkında diğer kolordulara vâki olan teblîgâta mezkûr kolordular kumandanlıklarından vârid olan
cevâblar bu kolordulara mensûb muhtelif fırkaların ne derecelere kadar perîşân edilmiş olduğunu
sarâhaten gösterdiğinden aynen tezbîr olunur.

İkinci Kolordu Kumandanlığı'ndan Mevrûd

20 Eylül 328 târîhli şifre

Beşinci Fırka'dan on dördüncü alayın ikinci taburu Suriye'dedir. Altıncı Fırka'dan on


yedinci alayın birinci, ikinci taburları Yemen'de altıncı nişâncı ve on altıncı alayın birinci, on
sekizinci alayın birinci, ikinci, üçüncü taburları Adalar'dadır. Altıncı Fırka İzmir cihetinde üç
taburlu kalmıştır. Nişâncı alayının ikinci taburu Yemen'dedir. Üçüncü taburu Tekfurdağı'nda
bir kadro bölüğü hâlindedir. İkinci nişâncı mitralyöz bölüğü İşkodra'da; birinci, ikinci cebel
bataryaları Arabistan'dadır. Kolordunun kuvve-i asliyesinden on bir piyâde taburu bir
mitralyöz bölüğü iki cebel bataryası noksân demektir. Bu kıtaâta mahsûs ikmâl efrâdının
merâkiz-i matlûbeye celb ve sevkleri teblîğ edildi. Fakat kıtaâtın ne zaman gelip
gelmeyecekleri katî olarak bilinmek ve noksân cüz'-i tâmlara ve fazla efrâd-ı sâireye ona göre
muâmele yapmak iktizâ edeceği malûm-ı sâmîleridir. On dördüncü alayın ikinci taburu
Suriye'den ve mümkin olabilirse Adalar'daki kıtaât celb olunabilecek midir? Serîan emr ve
îzâh buyrulması müsterhamdır.
Üçüncü Kolordu Kumandanlığı Vekâleti'nden
Üçüncü Kolordu'nun dokuzuncu fırkası ve sekizinci fırkasına mensûb yirmi ikinci alay ile
sekizinci nişâncı taburu ve üçüncü, dördüncü cebel taburlarına mensûb bir bataryanın
Çanakkale ve İzmir'de ve on nizâmiye taburu ile iki cebel bataryasının da Yemen'de
bulunduğu malûm-ı devletleridir. Sekizinci Fırka'nın birkaç taburu ise hatt muhâfazasına
tahsîs edilmiş ve binâenaleyh Üçüncü Kolordu'nun bugünkü mevcûdu on iki nizâmiye
taburundan ibâret bulunmuştur. Seferberlik tertîbâtı mûcibince Kırkkilise ile Edirne
arasında tahaşşüd edecek olan kolorduların tecemmu'unu ilk günlerde setredecek yedinci
nizâmiye fırkasının da yalnız yedi taburu merkezde bulunmakta ve bu fırkaya mensûb topçu
alayı ile kolorduya merbût cebel taburlarının hayvanât ve techîzâtça şâyân-ı ehemmiyet
noksânları bulunduğundan şu hâle nazaran vazîfe-i mevdû'ayı temin-i maksada hâdim
sûrette îfâya kudret-yâb olamayacağı âşikârdır. Bundan mâadâ gerek kolorduya âit ve gerek
teşkîli kolorduya muhavvel bulunan sıhhıye ve sâir sunûf-ı muâvene teşkîlâtının Kırkkilise
mevkiinde icrâsı mecbûriyeti burada şimdiden mikdâr-ı kâfî kuvvetin vücûduna ihtiyaç
gösterdiğinden kolordunun şu hidemât-ı mühimmeyi îfâya kudret-yâb olabilmesi için sûret-i
münâsibe ve serîada takviye ve noksân techîzât ile bilhassa hayvanât noksânının en yakın
diğer kıtaâttan hemen ikmâli esbâbının temîn ve ihzârına inâyet buyrulması müsterhamdır.
Bunların mütâlaasından müstebân olacağı vechile hazarî[29] garnizonunda tekmîl kıtaâtıyla
kalabilecek ancak İstanbul'daki üçüncü ve Edirne'deki onuncu fırkalar idi. Diğer fırkalar (ya kısmen
veya kâmilen) ve Edirne Kalesi'nin ihtiyât topçusu vakt-i hazar[30] garnizonlarından uzaklaştırılmış
bulunuyordu. Hâlbuki bazı kıtaât seferberlikte lüzûmu olan ekserî levâzımâtını garnizonlarında
terk etmiş olduklarından bu gibilerin seferber olmaları için evvel emirde depolarının bulunduğu
yerlere avdetleri îcâb eylemekte idi.
Getirilmelerine imkân olan bu nev' kıtaâttan Arnavudluk'ta bulunan birinci fırkanın ancak bir alayı
Babaeski'ye[31] celb edilebilmiş ve müsta'ciliyet-i matlûbe hasebiyle bu alayın Dersaâdet'teki
deposundan techîz olunan ikmâl efrâdı Babaeski'ye sevk olunarak seferberliği ikmâl edilmişti. Diğer
gelebilen kıtaât hakkında da ona benzer tedâbîr ittihâz olundu.
Velhâsıl vaz'ü'l-ceyş-i hazerîdeki intizâmsızlıklar ve seferberlik istihzârâtına müteallik
yolsuzluklar nazar-ı ibreti câlib lâ-yuadd velâ-yuhsâ kargaşalıklar tevlîd etti. Başlarında alel-
ekser bir memûr-ı mahsûs bulunmayan birçok ikmâl efrâdı müretteblerine nerede iltihâk
edeceklerini bilmediklerinden mevki mevki dolaşarak süründü, aç ve bî-ilaç istasyonlarda,
iskelelerde beklettirildi. Birçoğunun ilbâs ve techîzi için redîf fırkaları mütevâliyen mürâcaat edip
durdu. Kıtaâtın bazısı, eşhâs ve hayvanâtı malzeme ve techîzât cihetiyle olan nevâkısını ve
bazıları garnizonlarına avdet veya ikmâl efrâdını celb için âcilen vesâit-i nakliye taleb etmekte
idi.
Hangi umûrun, hangi makam ve merci'in taht-ı mesûliyetinde cereyân edeceği sarâhaten
bilinmediği gibi ashâb-ı vezâifin nâ-ehil olmasından iş altüst oldu. Bu herc ü merc içerisinde her
şeye tercîhen nazar-ı ehemmiyete alınmak lâzım gelen nakliyât meselesi olduğu hâlde
seferberliğin ilk günleri âdetâ bir sermestî ile geçerek zamandan lâyıkıyla istifâde olunmadı.

Harbiye Nezâreti'ne Tahrîrât


"Rumeli Şark Ordusu'na müretteb olan kuvvetten 9 ve 5. nizâmiye fırkaları ile Bursa, kısmen İzmit,
Ereğli, Kastamonu, Samsun fırkaları ki cem'an 5-6 fırkanın bahren nakli iktizâ etmektedir.
Seferberliğin dördüncü gününe kadar el-ân İzmit Fırkası'nın bâkıyesi nakledilmemiş[32] ve şu altı
fırkadan daha bir şeyin nakli kabil olamamıştır.
Levâzım dâiresi sevkiyât şubesinden alınan malûmâta göre dün (21 Eylül) umûm nakliyât için
elde takrîben 5 vapur bulunduğu ve bunlardan daha üçünün Çanakkale'de bulunan diğer ikisinin
Dersaâdet'ten derdest tahrîk olduğu anlaşılmıştır. Nakliyât-ı bahriyenin icrâsını temînen başka
vesâit tedârik edilmedikçe ordunun tahaşşüdü taht-ı tehlikede bulunduğu ve bunun müdâfaa-i
menâfi ve hukûk-ı memleket emrindeki derece-i sû-i tesîrinin nazar-ı dikkate alınarak nereden
vesâitle vapur tedâriki îcâb ediyorsa hemen muktezâsının temîn ve neticesinin inbâ buyrulması
istirhâm olunur.
Filhakîka erkân-ı harbiyenin seferberlik planlarında nakliyâta mahsûs birçok vesâit görülüyor idi.
Bu meyânda irkâb ve inzâl için tedâbîr pek basit düşünülmüş ve ehemmiyetsiz telakkî edilmişti.
Marmara havzasında bile sevkiyât-ı mükerrere ile ehemmiyeti tebeyyün eden yerlerde bu
ehemmiyetle mütenâsib sûrette iskeleler, kömür ve su depoları, levâzım-ı irkâbiye ve ihrâciye
hazırlanmış idi. Onun için eldeki vapurlardan da tamâmî-i istifâde mümkün olamadı.
Husûsî seferberliklerin ihdâs eylediği müşkilât tedkîk olunarak bunların indifâ'ı için muktazî
tertîbât devâir-i âidesince düşünülmüş ise bile kuvveden fiile çıkarılamadığından umûmî
seferberlikte peydâ eylediği teşettüt tasvîri muhâl bir râddeye varmıştır. Bir taraftan
muhâsımlarımızın seferberliklerindeki sürat ve tekaddüm düşüncesinin mûcib olduğu acele ve telâş
dahi işin içine girerek bilinen ve yapılması sehîl ve mümkün olan husûsâtı da unutturmuştur. Vaziyetin
gittikçe kesb eylediği nezâkete rağmen esbâb-ı mesrûdeden dolayı nizâmiye kıtaâtının seferberliği ve
büyük cüz'-i tâmları hâlinde teşekkülü tasavvurâttan uzaklaşıyor idi. Mutlak sefer planının tayîn
eylediği mıntıkada ordunun tecemmu'u zarûreti karşısında tedâbîr-i fevkalâdeye tevessül îcâb ediyor
idi. Bu kıtaâtın mukannen olan zaman zarfında ikmâl-i seferberî edemedikleri hâlde buna
bakılmaksızın nakliyât cedvelleri mûcibince sevki mi veya ikmâl-i seferberî eylemelerine intizâr
olunması mı lâzım geleceği karargâh-ı umûmîden soruldu."
Makâm-ı müşârun-ileyhâdan cevâben: "Teehhüre sebebiyet verenler hakkında badehû muâmele-i
kanûniye yapılmak üzere kıtaâtın bâliğ olduğu mevcûdla nakliyât ve yürüyüş cedvelleri ahkâmına
teb'ân sevk ve tahşîdi" emrolundu.
Bu tarz-ı hareket cüz'-i tâmların seferberlik umûrunu çıktıkları iskelelerde bırakacakları
komisyonlara tevdî ile noksân bir hâlde tahaşşüd mıntıkalarına celb ve sevklerini mûcib olmuş ve
netîcede seferberliği büsbütün teşvîş ve tas'îb eyleyerek teheşşüdü tesri' değil bilakis ta'vîk eylemiş
idi. Bundan en ziyâde mutazarrır olan İkinci Kolordu olmuştur.
Teşrîn-i evvel ibtidâsına kadar bunca müşkilât içinde evvelâ Edirne Kalesi'ne müretteb kıtaât,
Üçüncü Kolordu'nun yalnız yedinci fırkası (7 Tabur) ikmâl-i seferberî eylemiş, badehû Birinci
Kolordu'nun ikinci, üçüncü fırkaları –sunûf-ı râkibesine âit bazı noksânları müstesnâ- seferber hâle
girmiş, dördüncü ordunun cem'an on bir tabura bâliğ olan piyâdesiyle topçusu seferber olmuş, İkinci
Kolordu ise seferberliğini tamâmlayamamıştır.

Redîf Fırkalarının ve Müstahfızların Seferberliği


Redîf fırkaları mütesavver ve muntazır olan zamana nazaran ekseriyetle pek cüz'î teehhürle ve bir
kısmı hatta daha evvel ikmâl-i seferberî etmeye muvaffak olarak redîf taburları iskele ve istasyonlara
şitâb eylemişlerdir. Müstahfızların seferberliği nizâmiye, redîfe ait tedârikâtla aynı zamanda ileri
getirilememişti. Pek yarım yamalak olan bu sınıf teşkîlâtı için hayli muhâberât ceryân etti.
Dersaâdet'ten İkinci Ordu Müfettişliği mıntıkasına kadar hutût-ı hadidiyenin[33] muhafazası için
Babaeski Fırkası'ndan 4, Edirne Fırkası'ndan 4, Gümülcine[34] Fırkası'ndan 2, -cem'an on- müstahfız
taburu teşkîl edilmek mukarrer idi. Hiçbir vechile şâyân-ı ehemmiyet olmayan ve techîzât, teslîhâtları
bir aşîret halkından farksız bulunan bu müstahfız teşkîlâtının icrâsı esâsen mezkûr fırkalar tarafından
deruhde olunmuştu. Hâlbuki umûmî seferberlik emrinden daha evvel hazırlık emri almış olan bu
fırkalar Teşrîn-i evvel ibtidâsında mürettiblerine iltihâk etmek üzere hareket etmişler ve teşkîlâtı
yapacak kimseyi bırakmamışlardı. Şimendifer hutûtunun vakt-i hazarda muhâfazasına tahsîs edilmiş
olan nizâmiye kıtaâtının alınması bu teşkîlâtın icrâsı ile bu hutûtu işgâl eylemesine vâbeste idi. Zira
hat üzerinde velev korkuluk makamında olsun asker görmeyen şimendifer kumpanyalarımızın tren
işletemeyeceği ve bizim şimendifer kıtaâtıyla hatları işgâl etmeye ve işletme umûrunu deruhde
eylemeye henüz kâdir bulunmadığımız malûmdur. Mustahfız teşkîlâtının vakt ü zamanıyla
yapılamaması bilhassa Birinci ve Üçüncü kolordular kuvve-i nizâmiyesinden bir kısmının hatlar
üzerinde beklemesini intâc ve bu hâl kıtaâtın seferberlik ve tecemmu'unu işkâl eylemiştir.

Nizâm-ı Harb
Şark Ordusu'nu teşkîl eden kolorduların nizâm-ı harbleri ilk verilen esâsa nazaran bir hayli tadîlâta
uğradıktan son nihâyet şekl-i lâhıkı almıştır. Karârgâh-ı umûmînin efkâr u mukarrerâtı, nakliyâtın
intizâmsızlığı, yapılan hesâbâtın kısm-ı a'zamının hâl ü vaziyete tevâfuk etmemesi gibi sebebler bu
tadîlâtı îcâb ettirmiştir. Nizâm-ı harbler tedkîk olunursa nizâmiye kolordularının ve fırkalarından
ekserîsinin teşkilât-ı hazariyesini muhâfaza edemeyerek müretteb cüz'-i tâmlar hâlinde teşekkül ettiği
ve hatta redîf ile nizâmiyenin bir fırkada aynı bir kumanda altında tevhîd edildiği görülür. Teşkîlât ve
terkîbâtındaki bütün mehâzîriyle beraber şu dört müretteb nizâmiye kolordusu ile redîf kolordularının
cem'-i tensîkına, cüz'î bir müddet talîm ve terbiyesine imkân bulunduğu takdîrde Şark Ordusu için
oldukça müsâit şerâit istihsâli müyesser olurdu. Fakat maatteessüf harbin nihâyetine kadar bu nizâm-ı
harblerde gösterilen kıtaât bir araya getirilemediğinden hiçbir kolordu muayyen vechile teşekkül
edemedi.
Avâmil-i mûcibesi ise Harbiye Nezâreti'nce Arnavudluk'ta, Adalar'da, Suriye'de bulunan kıtaât-ı
nizâmiye ile seferberlikleri hitâma ermiş olduğu hâlde günlerce iskele ve istasyonlarda bekleyen
redîf kıtaâtının vakt ü zamanıyla nakledilememesi ve bazı redîf fırkalarının Şark Ordusu'na müretteb
iken tahrîklerine karargâh-ı umûmîce muhâlefet olunması, bazı kıtaâtın da şurada burada alıkonularak
istenildiği gibi istihdâmına kalkışılması ve bütün bu uygunsuzluklara rağmen ordunun Kırkkilise-
Hasköy hattında tecemmu'unda ısrâr edilmiştir.
Şark Ordusu'nun ilk nizâm-ı harbinde On beşinci Kolordu nâmıyla Çanakkale ve Edremit
fırkalarından mürekkeb bir kolordu daha evvel dâhil idi. Bu kolordu bidâyet-i ictimâ'da Bahr-ı Sefîd
Boğazı'nda alıkonmuş ve muahharen –âtîde görüleceği üzere- mürâcaât-ı mükerrere üzerine yalnız
Çanakkale Fırkası'nın orduya iltihâkına rızâ gösterilmiş idi. On altıncı ve on yedinci kolordulara
mensûb redîf fırkaları ise seferberliklerini ikmâl eyledikleri hâlde nezâret-i celîlece dârülharbe
nakilleri teehhüre uğradığından seferberliklerindeki sür'at-i matlûb istifâdeyi temin etmemişti. Bu
fırkalara mensûb taburlardan bidâyette tecemmu' mıntıkasına geçebilenler, vaziyet îcabı takviye
edilmek iktizâ eyleyen kolordular kadrolarına idhâl edilerek kullanılmış ve netîcede On altıncı
Kolordu aslâ teşekkül edemediği gibi On yedinci Kolordu da pek zaîf bir hâlde kalmıştır.

Şark Ordusu'na Merbût Kuvâ-yı Sâire


Edirne Kalesi, Kırcaali kolu dahi Şark Ordusu Kumandanlığı'na merbût bulunuyordu. Edirne
Kalesi'ne bidâyette onuncu nizâmiye, Edirne, Gümülcine, Afyonkarahisarı redîf fırkalarıyla dördüncü
nişâncı ve on ikinci süvârî alayları tertîb edilmiş idi. Afyonkarahisarı fırkası nakliyâtının mukannen
zamanda icrâ edilmesine ehemmiyet verilmedi. Zâten bu fırkayı kaleye tayîn etmek hatâ idi. Hâlbuki
kalenin seferberlik zamanına müteallik bir hayli istihzârâtı olduğundan kuvvete ihtiyâcı var idi. Bu
sebeple seferberliğindeki takaddüm hasebiyle Üçüncü Kolordu nizâm-ı harbinde bulunan ve
merkezinde henüz tahrîk edilmemiş olan Babaeski fırkası kaleye tertîb olundu. Üçüncü ve On altıncı
kolordular nizâm-ı harblerinde dahi buna nazaran tadilât yapılarak Babaeski Fırkası yerine Ankara
Fırkası üçüncü kolorduya ilhâk edildi.
Kırcaali kolu ise: Bir nizâmiye alayı ve iki cebel bataryası ile mahallî halkından mürekkeb Kırcaali
Redîf ve Nizâmiye Fırkaları'ndan ibârettir. Kuvâ-yı mezbûreden başka 18., 23., 24. kolordular teşkîl
edilecek idiyse de bunlar ihtiyât ordusu nâmıyla tevhîd olunarak Başkumandanlık tarafından ahvâle
göre sevk ve idâre olunacaklardı.
Harekât-ı Harbiye Lâyihası
Bulgaristan'a karşı harekât-ı harbiye lâyihası esâsen İzzet Paşa Hazretlerinin erkân-ı harbiye
riyâsetleri zamanında 325/1909 senesinde tanzîm ve yine müşârunileyh tarafından bilâhire tadîl
edilmiştir ki, aynen âtiye mündericdir:
Bulgarların kuvve-i külliyeleriyle Trakya dârülharekâtından taarruz eylemeleri ağleb ihtimâldir.
Gerçi Edirne mevki'-i müstahkemi ve Meriç, Arda Nehirleri bir dereceye kadar mevâni'den
addolunabilirse de Makedonya dârülharekâtındaki dağlara nazaran harekât-ı askeriyeye daha
müsâittir. Makedonya cihetinde Bulgarlardan müteneffir olan Sırb, Ulah, Rum gibi ahâlî-i
Hıristiyâniye ile şecî' bir ırk-ı İslâm-ı taarruzât-ı hâsmâneye karşı asâkir-i Osmâniyeye zahîr
olabileceği hâlde beri taraftaki Rumların bir dereceye kadar Bulgarlaşmış ve ahâlî-i İslâmiyenin de
yılgın ve secâyâ-yı merdânegîden[35] binnisbe mahrum bulunmuş olması Bulgarlara bâdî-i cür'et
oluyor. Ondan başka İstanbul ile Edirne arasındaki hat muvâsala-i aslîmizin hudûda ve düşmanın
üssü'l-harekâtına nazaran mâil olması ve vasatî civârında Istranca gibi bir menba'-ı isyân bulunması
bizim için bir mahzûr-ı askerî teşkîl eyler. Bu esbâbın cümlesinden kuvvetlisi de pâyitaht-ı hükûmet-i
seniyyenin bu dârülharekât üzerinde bulunmasıdır. Bulgarların merkez-i mahrûse-i Osmânî'ye
tahattîleri ihtimâli ne kadar zaîf olsa dahi civârına gelmelerinden tevellüd edecek mehâzır ve
iğtişâşât-ı siyâsiye cây-i mütâlaadır. Gerçi Bulgarların kuvve-i külliyelerini bu cihetle toplamakla
hudûd-ı garbiyelerini açık bırakacakları derkâr ise de ihtilâl çeteleriyle beraber birkaç fırkaları
hudûd-ı mezkûreyi teşkîl eden cibâl-i menî'ada müddet-i medîde askerimizin tehîr-i taarruzâtına
muvaffak olacakları gibi Sofya'nın Bulgaristan'ca hâiz olduğu vaziyet-i coğrafiyeye nazaran Sofya'yı
zabtetmekliğimiz Bulgarların Çorlu'ya gelmeleri kadar hâiz-i ehemmiyet olamaz. Bulgarlar iddiâ-yı
hak ettikleri Makedonya'ya sûret-i serî'ada tahattî ederlerse Avrupaca bunun "fait accompli"
hükmünde tutulması muhtemel olmakla bu fikre binâen Makedonya'ya taarruzları bazı cihetlerden
zannolunmakta ise de ahvâl-i umûmiye-i siyâsiyenin bu fikri cârih olmasından sarf-ı nazar
Makedonya'daki milel-i muhtelife şöyle dursun, Bulgarların bir kısmınca bile Bulgaristan'a iltihâktan
tevahhuş olunduğu bir zamanda buraya taarruz husûsu küllî sefk-i dimâdan[36] ve iğtişâşât-ı azîme-i
siyâsiyeye[37] mahal vermekten başka bir netîce-i kat'iyeye iktirân edemez. İllâ ki evvelce Avusturya
ve Sırbiye ile bu bâbda ve bir mukaseme emelinde i'tilâf hâsıl edilmiş olsun bundan başka
Bulgarların Trakya cihetinde dahi metâlib ve müddeiyâtı olup bu cihetle rakipten âzâde bulundukları
derkârdır. Binâenaleyh Bulgarların ihtimâlât ve tahayyülât-ı zaîfe-i siyâsiyeyi ber-taraf ederek bir
galebe-i kat'iye ihrâzına çalışacakları, bunun için en can alacak cihetlere tevcîh-i kuvvet edecekleri
zann-ı kavîdir.
Şu mülâhazât ile beraber Bulgarların behemehâl Edirne tarafından taarruz edecekleri iddiâ
olunamaz. Bizim için her iki cihet de bidâyet-i emirde kuvve-i umûmiye-i hasmânenin sülüsanına ve
belki de üç rub'una mukavemet edecek derecede kuvvet tahşîdine gayret etmek ve kuvve-i
cüz'iyesinin bulunduğu cihetten bir tefevvuk-ı küllî ile taarruz eylemek husûsu der-pîş edilmek iktizâ
eder.

Ordu-yı Hümâyûn İnkısâmı


Edirne cihetine tahşîd olunacak kuvvet:
Bâlâdaki mülâhâzâta "lâhika"da tafsîlen gösterildiği üzere,
Evvelen: Birinci müfettişlikteki bilumûm kuvâ-yı nizâmiye ve redîfe,
Sâniyen: Üçüncü müfettişlikten iki nizâmiye fırkasıyla iki redîf fırkası.

Trakya Ordusu'nun Sûret-i Ta'biye [38] ve Tahşîdi (Lâhika)


Düşmanın bizden evvel seferberliğini ikmâl etmesi cihetiyle bâdî-i emirde müdâfaa husûsunu
derpîş eylemek ve bu bâbda bir karâr ittihâzı için de evvelâ düşmanın hangi cihetten taarruz edeceği
münâkaşa edilmek lâzım gelir. Düşmanın üssü'l-harekâtı Edirne havâlîsinde hudûdu muhît bir hâlde
olup Tunca, Meriç havzalarında cenûb ve şark istikâmetlerine müteveccih olan iki hattü'l-harekât
dahi mütekâriben dâhil-i memâlike doğru tahattîye müsâittir. Bundan başka Rodop ve Kırcaali
cihetlerinden Bahr-ı Sefîd sevâhiline ve Kırkkilise'nin şarkından Istranca silsilesi boyunca
Dersaâdet'e şimendifer hattına doğru taarruzu müsâit iki hattü'l-harekât daha var ise de bunlardan
birincisi muayyen ve mühim bir hedefe müntehî olmadıktan mâada arâzînin usreti ve sekenenin şecâat
ve besâleti hasebiyle muhârebe-i zâilede Rusların musâdif oldukları mukâvemet-i şecî'ânenin delâlet
edeceği vechile şu cihetten olacak bir taarruz envâ'-i müşkilâtı dâ'î olacağı gibi buraya ifrâz olunacak
kuvvet dahi ordu-yı aslînin dûçâr-ı zaîf ve teşeddüd olmasını istilzâm eyleyeceğinden bu taraftan bir
taarruz-ı hasmâne pek de hesâba alınmaya değmez. Gerçi böyle şimâlden cenûba doğru ilerlemekle
düşman ikinci ve üçüncü ordular beyninde iltisâk şimendiferini kat' edebilirse de her iki ordunun
üssü'l-harekât(ı) ayrı olmakla beraber esâsen işbu şimendiferle mezkûr orduların teâvünü pek de
büyük ehemmiyeti hâiz olmamak ve şöyle bir hâl-i ihtiyâc zuhûrunda muvâsalât-ı bahriyeye her hâlde
ümîd bulunmak cihetiyle bu taraftan temîn-i muvaffakiyete kâfî bir kuvvetle icrâ edeceği taarruzdan
düşman bu teşebbüsün müstelzim olacağı za'f u ta'b ile mütenâsib fevâid istihsâl eyleyemez. Maahâzâ
ufak tefek çete taarruzâtına karşı şimendiferi muhâfaza etmek ve ahâlîye kuvvetü'z-zahr olmak üzere
havâlî-i mezkûrede bir miktar asker bulundurulması lâzım olup Kırcaali cihetlerinin düşmanın Meriç
hattına ve şimendifere karşı taarruzu bir koltuk teşkîl etmesi cihetiyle şecî' ve harb-âzmâ[39] ahâlî-i
İslâmiye arasında bulundurulacak böyle bir kuvvet düşmanı da asâkir-i külliye tefrîkine sevk ve icbâr
edeceğinden işbu askerin ifrâzından orduya terettüb edecek zaaf bu vechile tazmîn edilmiş olur.
(Ahâlî-i mahalliyeye verilmek üzere on bin martini tüfengi depolara gönderilmiştir.)
Kırkkilise'nin şarkından Dersaâdet'e ve Ergene havza-i 'ulyâsına giden yollar gâyet sarp keçi
yollarından ibâret ve arâzi fevkalâde hâiz-i menâ'at[40] olduğu için düşman ordu-yı asliyesinin
ilerlemesine müsâid değildir. Düşman bu cihete bilfarz bir fırka râddesinde bir kuvve-i mühime ifrâz
eylerse taarruz-ı hakîkisi büsbütün dûçâr-ı za'f olacağından bizce dâ'î-i fâidedir.
Yalnız ihtirâz olunacak husûs o cihetler ahâlîsinin külliyetle Bulgar olması hasebiyle bunların
muâvenetiyle müteferrik çetelerin ilerleyerek şimendiferi tahrîb eylemesi husûsudur ki buna karşı
mezkûr yolların sûret-i münâsibede temîn ve tarassudu iktizâ eder.
Meriç hattü'l-harekâtı esâsen askerin geçmesine ve nakliyâtın şimendifer ve nehirle sühûlet-i
icrâsına müsâid ve sehlü'l-mürûr arazi ve turûku muhtevî olmakla bâdî-i emirde taarruza elverişli
görülür. Ancak bu hatta olacak taarruz Edirne mevki'-i müstahkemine ve Meriç hatt-ı müdâfaasına
musâdif olur. Husûsuyla Dimetoka [41] önünde yani şimâl-i garbîsinde muvakkate usûlünde bir ser-
köprü istihkâmı tesîs olunduğu hâlde müdâfaa bir kat daha teşdîd edildiği gibi taarruz mukâbili
husûsu dahi temîn edilmiş olur.
Şu hâlde düşmanın Dimetoka'nın uzağından ve yolsuz, sarp dağlar üzerinden dolaşmak üzere yan
yürüyüşleri icrâsıyla cenûba doğru uzanması, birkaç nehir geçmesi gibi batî ve mühlik bir manevrayı
ihtiyâr etmesi iktizâ eder ki bundaki müşkilât ve mehâlik derkârdır.
Buna binaen düşman ordusunun kısm-ı küllîsiyle Tunca havzasından ve Edirne ile Kırkkilise
arasında ilerlemesi ağleb ihtimâldir. Şu hâlde Edirne'nin Dersaâdet ile muvâsalası derhal kat' edilmiş
ve Meriç hatt-ı müdâfaasının arkası alınmış ve hiçbir mâni'-i tabiîye uğranılmaksızın Ergene hattı ve
İstanbul tarîkleri elde edilmiş olur.
Maahâzâ Bulgarların seferberlik ve tecemmu'larının süratine güvenerek askerlerinin bir kısmıyla
aynı zamanda Meriç hattından ilerlemesi de baîdü'l-ihtimâl değildir. Şu mütâlaâta binâen Trakya
ordusunu ber-vech-i âtî taksîm ve ta'biye[42] etmek iktizâ eder.
Kırcaali[43]: İşbu kuvvetler âtîdeki zeylde gösterilmiştir.
Dimetoka: İşbu kuvvetler âtîdeki zeylde gösterilmiştir.
Şimendifer hutûtu üzerinde: İşbu kuvvetler âtîdeki zeylde gösterilmiştir.
Istranca cihetlerinde Vize[44] civârında: İşbu kuvvetler âtîdeki zeylde gösterilmiştir.
Bundan mütebâkî kalan kuvvet yedi kolordu hâlinde Yenice [45]-Hasköy hattıyla gerisinde tahaşşüd
eder. Ancak her bir ihtimâle karşı Meriç hattında istihdâm edilmek üzere bu kuvvetten bir fırkanın
Azadlı mevkiine ifrâzı ve kuvvetli bir müfreze ile Kırkkilise'nin işgâli iktizâ eder. Süvârî fırkası
Süloğlu[46] Çiftliği ve civârında bulunarak Istranca dağlarıyla Tunca nehri arasındaki bir livâ süvârî
dahi âtîde beyân olunacağı vechile Cisr-i Mustafa Paşa[47] civârında ve Meriç'in tarafeyninde ve
Tunca ile Arda beynindeki arâzîyi tarassud eyler.

Hudûdların Tarassudu
İcrâ-yı keşf ve tarassud için Istranca dağlarının şimâllerine kadar kıtaât-ı sağîre-i askeriye i'zâm
edilip eşkiyâ ve erbâb-ı ihtilâle tu'me ettirmek[48] muvâfık-ı maslahat değildir. Hudûd kıtaâtı mümkün
mertebe vazîfe-i tarassudu îfâ ederler. Bunların gerisinde istinâd olarak Kırkkilise ve Vize'de
bulunacak kuvvetten nihâyet Samakov[49]-Tırnovacık[50]-Devletliağaç hattına kadar bir tabur ve bir
miktar süvârî sevk olunacağı gibi bu taburlara da istinâd olmak üzere geride bir ikinci hatt-ı
mütevassıtın dahi işgâli iktizâ eyler. Devletliağaç'tan Tunca'ya kadar olan kısm-ı hudûd mümkün
mertebe hudûd kıtaâtı ve süvârî fırkasından gönderilecek bölükler ile temîn olunur. Bu bölüklerin
çetelere karşı istinâdı için lüzûm görüldüğü takdîrde kısm-ı küllîden mevâki-i münâsibeye piyâde
taburları dahi gönderilebilir. Tunca ile Meriç arasında Cisr-i Mustafa Paşa'da bulunan süvârîden bir
alay ve buna istinâd olarak bir de piyâde alayı tahsîs edileceği gibi Cisr-i Mustafa Paşa kuvvetinin
kısm-ı mütebâkîsi dahi Meriç ile Arda arasındaki kısm-ı hudûdu tarassud eyler. İşbu kuvvetler
düşmanın taarruzu hâlinde temâsı muhâfaza ederek Edirne'ye doğru ric'at eder ve piyâde nizâm-ı
harbde gösterildiği üzere kale muhâfızlığına, süvârî de Edirne'nin şarkındaki ordu kısm-ı küllîsine
iltihâk eder. Dimetoka'da bulunan süvârî ile redîf alayı ve bir seyyâr topçu taburu düşmanın hudûd-ı
tecâvüzünü müteâkib Arda'ya kadar ilerleyerek Ortaköy'de [51] bulunan nizâmiye alayı ile tesîs-i
muvâsala ve Arda hattını bittarassud mümkün olduğu kadar düşman mürûrunu tas'îb eder. Badehû
süvarî vâsıtasıyla temâsı mühâfaza eder. Dimetoka'ya çekilir.
Tecemmu'un Cereyân-ı Tedrîcîsi
En evvel hattın civârındaki malûmü'l-esâmî ikinci sınıf redîf taburlarıyla Çatalca'ya kadar
şimendifer temîn edilir. Aynı zamanda ilk gelecek birinci ve ikinci sınıf redîf asâkiri Edirne,
Dimetoka, Vize mevâkiine ikâme edilirler. Edirne'nin birinci ve ikinci sınıf redîfleri gelinceye kadar
nizâmiye kıtaâtı mevki-i mezkûrun dâhil ve yakınında bulundurulacağı gibi Vize mevkiine dahi
seferberliğin bidâyetiyle beraber üç taburluk bir müfreze ikâme edilmek lâzımedendir. İşbu üç
mevki'e mahsûs kuvâ-yı redîfe muvâsalat ettikten sonra nizâm-ı harbde görüldüğü vechile seyyâr
ordunun teşkîline bed' edilir.

Düşmanın Suver-i Muhtemele-i Tahattîsine Göre İcrâ Olunacak Harekât-ı


Tedâfü'iye
Düşman kuvve-i külliyesiyle Meriç ovasından ilerlediği takdîrde Edirne-Dimetoka hattında bir
müdâfaa-i şedîde olacağı gibi eğer kuvve-i kâfiye tahaşşüd etmiş ise Edirne ser-köprülerinden ve
daha şimâlinden mürûr eyleyerek düşmanın yanları ve gerisi tehdîd olunur. Eğer düşmanın bu hatt-ı
müdâfaayı cenûb cihetlerinden çevirmeye tasaddî eyler ve kuvvetimiz tecemmu' etmiş olursa Edirne-
Dimetoka hattının ilerisine geçerek ve terk eylediği kuvâ-yı müterassıdası tenkîl olunarak hasmın
gerileri tehdîd olunur. Yahud Dimetoka'nın cenûbunda Meriç'i mürûr ederken yanları vurulmak
sûretiyle gâlibâne mukâbele olunur. Düşman Meriç ovasından ve Tunca Nehri'nin şarkından iki kol
ile taarruz ettiği hâlde hutût-ı dâhileden bilistifâde bunları müteferrikan vurmaya çalışılır. Bu hâlde
Meriç'ten ilerleyen kol müdâfaa ve şimâlden gelen kuvvetlere taarruz etmek ciheti daha münâsib gibi
görülür ise de ilcâât-ı ahvâle teb'iyet edilmesi zarûrîdir.
Şâyed düşman kuvve-i umûmiyesiyle şimâlden taarruz edecek olur ise ol vakit Azadlı-Dimetoka
kuvvetlerini kısmen veya kâmilen ve imkân müsâid olduğu takdîrde Istranca-Vize fırkasının bir
kısmını celb ederek ve hattâ Edirne'den dahi hurûclar ettirerek mümkün mertebe çok kuvvetle
düşmana taarruz edilir. Bu cihetteki arâzî ve turûkun külliyetli askerin sühûletle hareketine elverişli
olmaması cihetiyle düşman gâyet derin kollarla ilerleyeceğinden mâhirâne hareket olunduğu takdîrde
taarruzda dahi muvaffakiyet ümîd olunur. Şâyed tamâmen tecemmu'umuzdan evvel düşman taarruz
edecek olur ve mukavemet ihtimâli kalmaz ise Alaplı civârında Talan Deresi veyahud Karışdıran [52]
cihetlerinde keşf olunacak bir mevzi gerisine kadar çekilerek muhârebe-i tedâfü'îye verilir. Bu
muhârebede Dimetoka-Vize kuvvetinin teşrîkine de gayret olunur. Bu ric'at esnâsında Dimetoka
civârından ve Dedeağaç[53] hattı üzerinden mevzi-i aslîye celb olunamayacak piyâdeye bir süvârî
alayı ve bir seyyâr topçu taburu ilhâk edilerek düşmanın yanları üzerinden manevra icrâsına memûr
edilir ki, bu sûretle hasım kısm-ı küllîsinin İstanbul istikâmetinde taarruz ve takîbi az çok teehhur
edeceği gibi herhâlde bu kuvvete karşı bir miktar asker ifrâzına da mecbûr olmakla düşman dûçâr-ı
za'f olur. İşbu kuvvet Kırcaali muhtelit fırkasıyla temîn-i muvâsalaya çalışacağı gibi bahren indelhâce
bu kuvvete muâvenet etmek üzere Dedeağaç cihetlerine bir iki harb ve birkaç nakliye gemileri
gönderilmesi iktizâ eder. Bu maddedeki münâkaşât-ı umûmiye kat'iyyü'l-müfâd addolunamaz. Çünkü
ihtimâlât-ı harbiye sûret-i kat'iyede keşf ve ihâta edilemez. Ancak müdâfaa-i umûmiye hakkındaki
tasavvurâta dâir bir fikr-i icmâli verilmek üzere bâlâdaki tafsîlâta ihtiyaç görülmüştür.

Taarruz Sevku'l-Ceyşi
Mülâhazât
Düşmanın taarruzât-ı muhtemelesi gâlibâne reddolunduğu ve yahud düşman Makedonya cihetlerine
taarruz ederek Edirne ordusunun önünü zaîf bıraktığı sûrette derhâl taarruza kıyâm edilmesi tabiîdir.
Edirne cihetlerine filhakîka Rumeli-i Şarkî'ye ve taarruz etmek enseb ü evlâdır. Gerçi Makedonya
hudûdu düşmanın makarr-ı hükûmetine yakındır. Fakat orada arâzî cidden menî'dir. Düşman o dar
boğazlarda kuvve-i umûmiyesinin rub' ilâ sülüsü yani 70-100 bin nefer râddesinde bir kuvvet tahşîd
eder ve eşkiyâ çeteleriyle cihât-ı muhtelifeden harb-i sağîre başlar ise ordumuzun taarruzunu gereği
gibi ta'vîk eyler. Ondan başka bu cihetten taarruz ile ne kazanılır? Sofya'yı zabt etsek dahi mevki-i
mezkûr sukûtuyla idâre-i hükûmeti sekte-i mühimmeye uğratacak ehemmiyet-i coğrafiye ve siyâsiyesi
hâiz olmamakla netîce-i harbe bir tesîr-i hakîkî îrâs edemez. Bilakis Rumeli-i Şarkî hudûd mıntıkası
mürûr edilince gâyet sehlü'l-istîlâ ve zengin bir sâha-i fesîhadan ibâret olduğu gibi bu kıtayı harben
ele geçirmekle ihtimâl diğer şekilde bir idâre-i mümtâze tahtında olarak Bulgaristan'dan tefrîkine hak
kazanılabilir. Maahâzâ bu mülâhazâttan Makedonya cihetinden taarruz edileceği istidlâl
olunmamalıdır. Şâyed tahmîn olunduğu vechile düşman kuvve-i külliyesiyle Edirne cihetlerine
tecâvüz eylerse elbette Makedonya'daki asker dolayısıyla Edirne ordusuna muâvenet etmek üzere
taarruza kıyâm eyler.
Üssü'l-Harekât
Harekât-ı taarruziyemizin ve muvâsalâtımızın temîni için bir üssü'l-harekât tesîsine ihtiyâcımız
derkârdır. Bunun için Kırkkilise, Edirne, Cisr-i Mustafa Paşa mevâkii kâfî ise de Istranca dağlarından
inecek eşkiyânın şimendifere hasârını men' için Kırkkilise'nin şarkında Vize mevkiinde dahi lâ-akall
bir alay asker bulundurulması lâzımedendir. Edirne ile Kırkkilise arasında dahi Edirne
muhâfızîninden bir miktar asker bittefrîk ta'biye olunmak iktizâ eder.
Taarruz Ordusu
Şâyed düşmanın kısm-ı külliyesiyle Makedonya cihetlerine doğru taarruz ve Trakya taraflarına cüz'î
mikdârda asker terk edildiği tahakkuk ederse mevâki-i malûme muhâfızîninden başka seyyâr beş
kolordunun tecemmu'dan sonra taarruza kıyâm edilebilir, muahharan tecemmu' edecek kuvvet pey-der
pey sevk edilir. Umûmen kuvvetimizin tecemmu'una kadar intizâr edilebilir.
Ancak düşmanın iki ordusu bir şimendifer hattıyla merbût olduğundan serî'an teâvünleri mümkün
olmakla önümüzdeki ordusunu bir izmihlâle uğratıp arka cihetlerde şimendiferi esâslıca bir sûrette ve
muhtelif yerlerde tahrîb etmedikçe düşmanın Makedonya Ordusu'nun bir kısm-ı külliyesiyle Trakya
Ordusu'na imdâd eylemesi ihtimâlden baîd değildir. Yerlerine depo taburları vaz' olunmak üzere
Vize, Dimetoka ve Edirne müfrezelerinin nizâmiye ve redîflerinden dahi bir iki fırka daha teşkîliyle
ordunun gerisinden sevk olunurken bu kuvvetle hem hutût-ı muvâsala temîn ve hem de lede'l-hâce
orduya muâvenet edilir.

Taarruzdaki Fikr-i Umûmî


Düşmanı şimendifer hattından ayırarak şimâle atmak ve bu sûretle Makedonya ordusunun
muâvenetinden mahrûm etmektir.

Harekât-ı Taarruziye
Edirne ve Dimetoka'dan ileriye Tırnova-Seymenli-Hasköy istikâmet-i umûmîyesine doğru hareket
edilir. Her kolorduya bir tarîk verilmek üzere mevcûd yolların kâffesinden istifâde etmek sûretiyle
kısm-ı küllî Meriç'in cenûb sâhilinden iki kolordu şimâl sâhilinden hareket eyler. Ancak işbu sağ
cenâh kolordusu müteferrikan bir tehlikeye uğramamak için kendisine ziyâde süvârî terfîk edileceği
gibi kısm-ı küllî hizâsından bir az geride olarak hareket ettirilir.
Muhtelif kolodular beyninde muvâsalanın temîni ve nehrin indelhâce serî'an mürûru için muktezî ve
vesâitin ve tedâbîrin tedarik ve ittihâzı tabiîdir. Kırcaali kuvveti bu esnâda şiddetle taarruz ile
ordunun harekâtını teshîl ve şimendifer hutûtunu tahrîbe gayret eder. Düşman Tırnova-Seymenli
mevziinde sebât ederse hücûm edilir. Garba doğru çekilirse aynı istikâmette takîb ve şimâle doğru
çekilirse Sazlıdere havzasından şimâle doğru tebdîl-i istikâmet edilir. Ancak her hâlde
şimendiferlerin esâslı bir sûrette tahrîbe üçüncü ihtimâle göre kısm-ı küllî şimâle tebdîl-i istikâmet
ettikten sonra Kırcaali kuvvetine bir liva süvârî terfîkıyle Filibe'ye ve daha uzaklara doğru sevki îcâb
eyler.
Mesta Karasuyu'ndaki liva ve Tamraş'taki [54] müfreze müsellah ahâlî-i Müslime ile Bulgaristan'a
doğru taarruz ederek şimendiferi tahrîbe çalışır.
Planın Şark Ordusu'na âid kısmı burada bitiyor.
Bu plan hükûmet-i seniyyenin yalnız Bulgaristan'la muhârib bulunduğuna ve Balkan hükûmât-ı
sâiresinin bî-taraflıkları esâsının ve hattâ Rumeli'de Bulgar unsurundan gayri anâsırın âdetâ dost
vaziyetinde bulundukları faraziyâtına nazaran mürettebdir. [55] Vaziyet-i ahîre ise tamâmıyla bir
akistir. Böyle olmakla beraber bu plan düstûru'l-'amel olmak üzere Şark Ordusu'na tevdî' ve
hükmünün icrâsında ısrâr edildikten başka bidâyet-i icrââtta planın tavsiye eylediği bazı mertebe-i
ihtiyâtkârlıklara maatteessüf ehemmiyet verilmedi.
Bu planın sûret-i tertîb ve mevâdd-ı muhteviyesi hakkında uzun uzadıya temhîd-i makâlden sarf-ı
nazarla icraâtımıza taalluk eden kısmını mütâlaa ve tedkîk etmek muvâfık olur.

Mütâlaât ve Tedkîkât
Planın bizce en ziyade nazar-ı dikkate şâyân kısmı tertîb edilen kuvvetlerle bu kuvâ-yı askeriyenin
mıntıka-i tecemmu'udur. Zirâ ilk harekâta esas olan bunlardır.
Redîf kuvvetinden sarf-ı nazarla sırf nizâmiye hakkında bir mukâyese yapılması vaziyeti tenvîr
edecekdir:
İmdi planın tertîbi sırasında Birinci Müfettişlik Kıtaât-ı Nizâmiyesi sevkiyât-ı muahhara ve esbâb-ı
sâriesi ile 328 (1912) senesi sonbaharındaki vaziyet-i perîşânisinde bulunmadığından kıtaât-ı
mezbûre hem kıymet ve hem de kemiyet nokta-i nazarından herhâlde itimâda şâyân olabilir idi. Edirne
dârü'l-harekâtında icrâ-yı fiil edecek olan orduya Teşkîlât-ı Esâsiye Nizâmnâmesi mûcibince
müteşekkil beheri otuz üçer taburlu Birinci ve Üçüncü Kolordular, İkinci Kolordu'nun 23 taburu,
Dördüncü Kolordu'nun Kırcaali'ye müfrez bir alayı ile Edirne Kalesi'ne tahsîs kılınan on üç
taburundan mütebâkî 17 taburu ve üçüncü müfettişlikten 23 nizâmiye taburu –cem'an 129 nizâmiye
taburu- mahsûs idi. Bundan başka 18 Eylül 1328 (1912) vaziyetine nisbeten sunûf-ı muhtelife kıtaâtı
dolgun mevcûdda bir kısm-ı cüz'iyesi müstesnâ olduğu hâlde eskerîsi kendi garnizonlarında
bulunmakta idi.
325 (1909) senesinde vaziyetteki şu menâfiin seferberlik ve tecemmu' için pek mühim bir fayda
olduğu derkârdır.
Redîf fırkalarından kat'ü'n-nazar sırf nizâmiye kuvvetini pîş-i dikkate aldığımız hâlde Şark
Ordusu'nun nizâm-ı harbini tedkîk eder isek mevcûdları kırık dökük olan nizâmiye taburlarının
adedini bâlâdaki mikdârın ancak beşte üçü râddesinde buluruz. Sunûf-ı sâire nisbeti de buna makis
olmak tabîîdir. Kaldı ki bu taburların ekserîsinin kendi garnizonlarında olmayup dağılmış oldukları
mevkilerden toplanması da seferberlik ve tecemmu'a ayrıca îrâs-ı müşkilât eylemektedir.
Binâenaleyh planın mürettebât ve orduların terkîbâtına ait olan kısmı 328 (1912) senesi evâsıtına
kadar olan icrâât netîcesi külliyen değişmiş bulunuyor idi.
Sâlifü'z-zikr planda mıntaka-i tecemmu' Yenice-Hasköy hattı ile gerisi intihâb edilmiştir. Elde
sunûf-ı sâiresi ve teşkîlât-ı tâliyesi ile 150 binlik bir kuvve-i nizâmiye bulundurmak imkânı istihsâl
edildiği takdîrde bu hatta tecemmu'da muhâtara olmayıp belki bir derece cür'et vardır denilebilir.
Çünkü bu nizâmiye kuvvetinin lâakal sülüsânı kadar bir kuvve-i redîfe ile Edirne Kalesi kuvve-i
muhâfazası ve Kırcaali kuvveti dâhil hesâb edildiği ve garb ordusu nazar-ı dikkate alındığı hâlde
bidâyetten itibâren Bulgar ordusuna karşı mütearrızâne hareket icrâsına kâdir kuvâ-yı harbiyeye dest-
res olunmuş olur. Zaten Kırkkilise-Hasköy hattı gibi ileri sürülmüş bir tecemmu' mıntıkasında
tahaşşüdün gâyesi behemehâl böyle bir taarruzî hareket olmak tabîîdir.
Ordular nizâm-ı harblerindeki tebdîlâta nazaran mıntıka-i tecemmu'da değişmek ve Şark Ordusu'nun
zaafı nisbetinde geri alınmak iktizâ edeceği bedîhîdir.
Bundan başka Bulgaristan manevra bahânesiyle umûmî seferberlikden bir ay evvel ordusunun bir
sülüsü demek olan üçüncü müfettişliğine mensûb Dördüncü Şumnu[56], Beşinci Silistre[57],
Dokuzuncu Plevne[58] fırkalarını hâl-i seferberiye koymuş ve umûmî seferberliğini belki iki gün
bizden gizleyebilmiş olmasından dolayı hayli takaddüm kazanmış bulunması sebebiyle daha ziyâde
emîn bir tecemmu' icrâsı iktizâ eylemekte idi. Bulgar fırkalarının seferberlik müddetinin bir haftaya
kadar tenzîl edildiği vakt-i hazardan malûmumuz olduğu hâlde Kırkkilise-Hasköy hattı gibi pek
ziyâde ileri fırlamış bir hatta tecemmu' icrâsı emîn olamazdı. Seferberliğimizin daha ilk haftası
hitâmında hasmımızın bizi bu hatta gâfil avlaması ihtimâlden baîd değil idi. Hattâ bütün ordusunun
tecemmu'unun hitâma ermesini beklemeksizin elinde bulunan ilk hazırlanan fırkalarıyla tecâvüz
ederek Edirne'yi bir baskın ile zabta kıyâm veya ihâta eyleyerek mıntıka-i tecemmu'unu
memleketimize nakleylemesi ve Osmanlı ordusunun Kırkkilise-Hasköy hattında toplanmasına mâni'
olması mümkün idi. Böyle cür'etkârâne bir harekete kalkışmasa bile teşrîn-i evvelin ilk günlerinde
harekât-ı taarruziyeye başlamasına mâni' yok idi.
Mülâhazât-ı sâlife sebebiyle Kırkkilise-Hasköy hattında Bulgar ordusunun inde'l-hisâb gayr-i
müsâid kuvvetlerle karşılanması nefsülemre muvaffak görülemeyerek tecemmu' mıntıkasının Ergene
hattına ve gerisine nakli için derhâl teşebbüs olundu. Bu bâbda seferberliğin dördüncü günü Erkân-ı
Harbiyemize bizzât not ettirilerek karârgâh-ı umûmîye iblâğ olunan mütâlaanâmemizin sûreti ber-
vech-i âtîdir:

Başkumandanlık Vekâlet-i Celîlesine

22 Eylül 328 (1912)


Bulgar ordusunun tecemmu'u hakkında şimdiye kadar vârid olan iş'ârâttan ordusunun vech-i
tahaşşüdü hakkında bir malûmât elde eylememiş ise de her hâlde sekiz fırka (üçer livalı) ile
Edirne cihetinden harekât-ı askeriyeye teşebbüs edeceği bizce en mühim bir ihtimâl olmak
üzere kabûl olunmuştur. Bu kadar kuvvetin hudûdda ikmâl-i tecemmu'u iki haftaya mütevakkıf
bulunduğu zannedilmektedir. Maamâfîh seferberlik ilânından iki gün evvel hafî sûrette bazı
seferberlik tedârükâtında bulunduğu mesmû' olduğu gibi manevra bahânesiyle üç fırkasını
dahi daha evvel seferber etmiş bulunduğu istihbâr edildiğinden şu ahvâle göre 30 Eylül Pazar
gününden itibâren tekmîl kuvveityle harekât-ı taarruziyeye kıyâmına ihtimâl verilebilir. Bu
kuvvetin bir fırkasının Meriç ile Arda, diğer iki fırkasının Meriç ile Tunca arasından Edirne
üzerine ve diğer beş fırkasının da Tunca şarkından derhâl cenûba sarkarak henüz tecemmu'
hâlinde bulunan kuvvetlerimize taarruza kıyâm eylemesi en tehlikeli olarak mütâlaa
edilmektedir.
Bu hâle göre teşrîn-i evvelin bir veya ikinci günü düşman yürüyüş kollarından sağ cenâha
musâdif üç fırkanın Edirne önlerine muvâsalat edeceği anlaşılır.
30 Eylül'de ordumuzun seferberlik ve tecemmu'unda tahmîn edilen en müsâid ahvâle göre
kıtaât-ı muhtelife nukât-ı âtiyeye muvâsalat edebilecektir:
Tabur Batarya
Birinci Kolordu: Babaeski 29 18
İkinci Kolordu: Pavliköy[59] 13 15
Üçüncü Kolordu: Kırkkilise 23 23
Dördüncü Kolordu: Uzunköprü 35 12
On altıncı Kolordu: Çerkesköyü 10 3
On yedinci Kolordu: Pavliköy 9 5
=119 =76
Yekûnen 119 tabur (nizâmiye ve redîf) 76 batarya eder.
Piyâde taburları seviyen 800 tüfenkten dârülharbe vâsıl oldukları kabûl edilse kuvvetimiz
95.000 tüfenk, 304 serî' topa bâliğ oluyor. Bulgar ordusunun beş fırkasının kuvveti ise beheri
25.000 tüfenk, 36 serî', 36 âdî toptan 125.000 tüfenk, 180 âdî, 180 serî' olarak hisâb
edilmektedir.
Kuvvetlerin şu münâsebetine nazaran eğer müddet-i mezkûre dâhilinde Bulgarların
sâlüfüzzikr olan kuvvetle taarruzu emr-i vâki' bulunduğu ve toplanacak kuvvetlerimiz de
95.000 râddesinde bulunduğu hâlde orada nümâyân olan fark ile düşman ordusuyla meydan
muhârebesinin kabûlü tecvîz edilmemekte ve ordunun ihrâc istasyonlarını Çerkesköyü-
Muradlı hattına ve cephesini tahmînen Ergene gerisine doğru almak ve tefevvuk-ı adedi
istihsâlinden sonra taarruz edilmek ciheti tercîh edilmektedir.
Şark Ordusu'nun vaziyetiyle bilâhire icrâsı mukarrer bulunan harekât ber-vech-i bâlâ şerh
ve tavzîh edilmiş bulunduğundan büyük karârgâh-ı umûmîce lâhık olacak fikir ve mütâlaanın
inbâ buyurulması mütemennâdır.
22 Eylül'de takdîm kılınan bu muhtıranın cevâbına Meclis-i Vükelâ'daki vazîfesi hasebiyle bu
zamanlar nâdiren görüşebilmek nasîb olan Nâzır Paşa Hazretlerine birkaç kereler mürâcaât edildiği
ve hemen her gün ordu erkân-ı harbiye reîsi karârgâh-ı umûmîye gönderildiği hâlde ancak 29 Eylül'de
müyesser olundu. Bir emr-i müvecceh şeklinde bulunan cevâbnâme-i mezkûr ber-vech-i âtî tezbîr
olunur.
Gâyet Mahrem ve Müsta'celdir.

Rumeli Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Bulgaristan henüz ilân-ı harb etmemesi hasebiyle kazanılmış olan vakit zarfında el-yevm
Edirne mevki-i müstahkemi düşmana muvaffakiyetle mukâbele edecek bir hâle geldiği gibi
Rumeli Şark Ordusu'nu teşkîl eden kıtaât-ı askeriyeden bilhâssa nizâmiye kolordularının
tecemmu'ları dahi hayli ilerlemiş ve müretteb kolorduların bir an evvel dârülharekâta
yetiştirilmelerine gayret edilmekte bulunmuş olduğundan Şark Ordusu Trakya
dârülharekâtında Bulgarların baskın tarzında şedîd bir taarruzuna dûçâr olmaktan ve bu
taarruza karşı bidâyette geriye doğru ric'at harekâtıyla harbi açmaktan kurtulmuş demektir.
Bilakis kıtaât-ı askeriyenin bugünkü hâl ü vaziyetine ve düşmanın şimdi ilân-ı harb etse bile
Kırkkilise ile cenûb-ı garbiyesindeki mıntıka-i arâzîye gelinceye kadar geçirmek
mecbûriyetinde bulunacağı vakte göre bazı tecemmu' noktalarını biraz daha ileri almalı ve
Şark Ordusu ber-vech-i âtî Kırkkilise-Yenice-Kabaç hatt-ı umûmîsinde toplamalıdır.
Üçüncü Kolordu: Kırkkilise şimâl ve şimâl-i garbîsi ile Kırkkilise'nin şark ve cenûb-i
şarkîsinde 7. Fırka Kırkkilise'de tamâmıyla toplanmıştır. Oradaki tahkîmâtı daha ziyâde
istifâde edilecek bir hâle getirmeli, 8. Fırka ile 9. Fırka'nın bir an evvel kolorduya iltihâkları
için yürüyüşlerini tesrî' etmeli, Ankara Fırkası en kısa yoldan kolordusuna gelmelidir.
Onuncu Kolordu: Kavaklı-Yenice-Tokucak mıntıkasında Üçüncü Fırka el-yevm Kavaklı
cenûbunda vâsıl olmuştur. İkinci Fırka şimendiferle Dersaâdet'te yola çıkarılmak üzeredir.
Onuncu Fırka'nın Lüleburgaz'daki alayından mâadâ kıtaâtı gelinceye kadar kendisine el-yevm
Kavaklı civârındaki 1. Nişâncı Alayı'nın ilhâkı kâbildir.
İkinci Kolordu: Yeni Mahalle-Karaali-Hazînedâr-Korape mıntıkasında 4. Fırka Babaeski
üzerinden Yeni Mahalle ve Karaali'ye yürümeli, 5. Fırka'nın sol cenâha iltihâk etmek üzere
yürüyüşünü tesrî' etmeli.
Dördüncü Kolordu: On birinci fırkasını Arda hattındaki Seymenli-Samane civârına kadar
sürmeli. Bu fırkanın bir alayı zaten şimdiden Ortaköy'de, kolordunun mütebâkîsi Kofalca-
Taptik-Kabaç mıntıkasında, İzmit Fırkası Kofalca ve Taptik'e yürümeli. Bursa fırkası bunun
sol cenâhında Kabaç civârına gelmek üzere yürüyüşünü tesrî' etmeli. 12. Fırka Uzunköprü'den
bidâyette Şalaplar civârına alınmalı.
Müstakil süvâri fırkası tekmîl kuvvetiyle bidâyette ordunun cephesinde kalmalı ve bu
tecemmu'u setreylemelidir.
Onaltıncı Kolordu: Çerkesköyü'nde şimendiferlerden ihrâc olunup vize üzerinden ordunun
cenâh-ı gerisine sevk olunmalı yahud o zamana kadar ahvâlin alacağı şekle göre sonraki
kıtaâtını Lüleburgaz'da şimendiferlerden çıkararak kolorduyu Babaeski veya daha şimâli
üzerinden Şark Ordusu'nun cephesi gerisinde toplatmalı. Trakya dârülharekâtında kalması
karârlaştırılan müretteb İkinci Kolordu Denizli ve Uşak fırkalarından mürekkeb Lüleburgaz'da
toplanmalı, ahvâle göre tehlike mehlûz ise sonraki kıtaâtı Muradlı İstasyonu'nda
şimendiferlerden ihrâc olunmalıdır.
On yedinci Kolordu ve müteâkıben müretteb On sekizinci Kolordu'nun Dersaâdet üzerinden
şimendiferle nakledilecek olan kıtaâtının hangi istasyonlarda ihrâc edilecekleri harekât-ı
harbiyenin o zamana kadar alacağı şekle tâbidir. Herhalde bidâyette ya Muradlı veya
Lüleburgaz'da toplanmaları muhtemeldir. Şark Ordusu bâlâda görüldüğü vechile merkez
sıkletini Kırkkilise cihetine, kendi sağ cenâhına vermek ve Edirne mevki-i müstahkemini
kendi sol cenâhı ilerisinde bulundurmak üzere bidâyette Kırkkilise-Kabaç hatt-ı umûmîsinde
bu sûretle ictimâ' ettiği ve bir fırkayı Arda gerisinde bulundurduğu takdirde, bu fırkanın
îcâbında Kuleliburgaz ile Edirne'den Meriç Nehri'ni mürûr edebilmesi ihtimâlini düşünmeli,
eğer düşman kuvâ-yı külliyesiyle Tunca şarkından ilerler ise ona karşı muvaffakiyetle
mukâbele etmeye ve hatta sağ cenâhıyla münâsib bir zamanda mukâbil taarruza geçerek
düşmanı Edirne mevki-i müstahkemi ve civârı üzerine atmaya muvaffak olabileceği gibi
düşman kendi kuvvetini ikiye ayırarak bir kısmıyla Tunca şarkından diğer kısmıyle Tunca ile
Meriç ve Meriç ile Arda arasından ilerlerse Edirne mevki-i müstahkemiyle Arda'daki 11.
Fırka karşılarındaki düşmanı muvaffakiyetle tevkîf ettikleri esnada Şark Ordusu 4 ilâ 5
kolordu ile düşmanın Tunca şarkından ilerlemiş olan askâmına, onun sol cenâhını çevirmek
üzere muvaffakiyetle taarruz edebilir. Şâyed düşman kuvâ-yı asliyesiyle Tunca ile Meriç ve
Meriç ile Arda arasında ilerlerse Edirne mevki'-i müstahkemi sâyesinde ayrılmaya ve
zaîflanmaya mecbûr olan aksamı üzerine münâsib sûrette taarruzlar icrâ edilebilir. Düşmanın
kuvâ-yı külliye ile Arda üzerinden Dimetoka istikâmetinde sarkması hâlinde Edirne mevki-i
müstahkeminden istifâde edilerek düşmanın sol cenâhı ve gerileri aleyhine yapılacak harekât-
ı taarruziye fevkalâde müessir olur.
Düşman ümîdin hilâfına olarak kuvâ-yı asliyesiyle Makedonya cihetinden taarruz edip
Edirne cihetine karşı az bir kuvvet sevk ederse Şark Ordusu tasavvur edilen ictimâ'
vaziyetinden ufak bir sola çarh ile sağ cenâhını umûr-ı fekıyye, Kızılağaç cihetine karşı
setreylemek şartıyla Edirne mevki-i müstahkemi içinden ve mevki-i müstahkemin şimâl ve
cenûbundan geçerek ve orada garnizon olarak bırakılmış olan fırkaların büyük bir kısmını
dahi alarak hemen Rumeli-i Şarkî dâhiline harekât-ı taarruziyeye ibtidâr edilmelidir.
Müretteb İkinci Kolordu ile müretteb On yedinci Kolordu harekât-ı mesrûdeye en kısa
yoldan şiddetle iştirâke sa'y edecekleri gibi dârülharekâta sonradan gelecek olan müretteb 18,
müretteb 23, müretteb 24. Kolordular ahvâle göre kullanılacaklardır. Düşmanın Kırkkilise
Karadeniz arasındaki dağlık ve ormanlık mıntıka dâhilinden kuvvetli kollar sevk eylemesi
hâlinde müretteb On altıncı Kolordu ile o zamana kadar geriden gelecek olan müretteb On
yedinci Kolordu mezkûr kolları muvaffakiyetle tevkîf edebilecek bir vaziyettedirler.
Çatalca hattının bir an evvel bu gibi düşman kollarının baskın harekâtına karşı tahkîmi
muvâfıkdır. Rumeli-i Şark Ordusu harekât-ı askeriyesinin bâlâdaki tarzda idâresi sâyesinde
içinde birçok koşumsuz mantelli top ve mühimmât bulunan Kırkkilise mevki-i mühimini
düşmana karşı tahliyeye mecbûriyet hâsıl olamayacağı gibi Edirne mevki-i müstahkemi
derûnundaki fırkalar ile de -mevki-i müstahkem kumandanının fa'âlâne davranması şartıyla-
teşrîk-i hareket etmek ve düşman ne taraftan gelirse gelsin kendisini muvaffakiyetle
karşılayacak ve fırsat düşer düşmez Rumeli-i Şarkî'ye doğru harekât-ı taarruziyeye ibtidâr
edebilecek bir vaziyette bulunmak kabil olur.
Müstakil Kırcaali Müfrezesi: İlan-ı harble beraber bilâ-tehîr şiddetle ve baskın tarzında
hudûdu geçerek Hasköy ve Tırnova-Seymenli istikâmet-i umûmiyesinde ilerlemeli ve
şimendifer hattını esâslı sûrette tahrîbâta uğratmakla beraber kendi üzerine mümkün mertebe
çok kuvvet celb etmeye ve fakat münferiden bir hezîmete uğramaktan ictinâb eylemeye
çalışmalıdır.
Bâlâdaki mülâhâzâta nazaran el-yevm tecemmu' mıntıkasında hâzır bulunan fırkalardan
Üçüncü İzmir; On ikinci ve On birinci fırkaların hiç vakit geçirmeksizin yukarıda zikredilen
tecemmu' noktalarına kadar ileriye sürülmesi ve geriden gelmekte olan diğer fırkaların
kendileirne tahsîs edilen tecemmu' mahallerine doğru yürüyüşlerinin tesrî'i münâsib gibi
mütâlaa ve ordunun harekâtından muntazaman ve bilâ-fâsıla Başkumandanlığa malûmât i'tâ
buyurulması ricâ olunur.

29 Eylül 328
Osmanlı Ordu-yı Hümâyûnu Başkumandan Vekîli
Birinci Ferik Nâzım

Seferberliğin dördüncü günü tecemmu' mıntıkasının Ergene hattına alınması hakkındaki kararımızın
esbâb-ı mûcibesi şu idi: Nakliyâtın tasavvurâta uymamasından ve sefer planında müretteb kıtaâtın
mukarrer zamanlara nazaran büyük teehhürle vürûdundan veya aslâ dârül-harekâta gelememesi
yüzünden Şark Ordusu matlûb vechile teşekkül edemeyecek idi. Bu hâl ile Kırkkilise-Hasköy hattında
fâik düşman kuvvetleriyle muhârebeye tutuşmak tehlikeli bir vaziyet ihdâs ederdi.
Hâlbuki karârgâh-ı umûmîden vürûd eden cevâbî mütâlaatımızdaki firk-i müdîrin aslâ nazar-ı
ehemmiyete alınmadığını pekalâ anlatıyor ve sefer planının tavziye ettiği ihtiyâtı da unutarak
tecemmu' hattının daha ileriye sürülmesini bile tavsiye eyliyordu.
Bu emr-i müveccehin bazı mevâddı müteârız olduğu gibi bazı mevâddı da faraziyât ve mevhûmât
üzerine müesses bulunuyordu.
Kırkkilise-Kabaç hattında ictimâ' edecek olan Şark Ordusunu ric'at harekâtıyla harbi açmaktan
kurtulduğu kabûl edildiği hâlde ikinci hat kolordularının ihrâc istasyonları için tehlike tasavvur
ediliyor ve bunların indel-hâce geri alınması teemmül olunuyor idi. Ancak birkaç taburları mevcûd
olan fırkalardan nizâm-ı harbleri nazar-ı dikkate alınmaksızın teşkîlâtı tamâm fırkalar gibi bahs
ediliyordu. Emr-i müvecceh Şark Ordusu'na taalluku olmayan ve mezkûr ordunun nizâm-ı harbinde
dâhil bulunmayan müretteb 2. Redîf, 18., 23., 24 Kolordulara taalluk eden vezâifin tanzîminden de
bâhis bulunduğundan bu emrin karârgâh-ı umûmî erkân-ı harbiyesince Başkumandanlık Vekâleti'ne
mütekaddim bir harekât-ı harbiye lâyihası olarak yazılmış olduğuna hükmedilir.
Bu emr-i müvecceh veya harekât-ı harbiye lâyihasının kıtaâtın celb ve nakline ve tecemmu'un
setrine âid mevâddı esâsen sefer planı mûcibince Şark Ordusu'nca tanzîm ve ifâ ve daha evvelce
esbâbının temîni karârgâh-ı umûmîye de bildirilmiş olan husûsâtın bir hülâsasını teşkîl eder.
Tecemmu'dan sonraki harekâta dâir mukarrerât ise vaziyetin tavazzuhuna ve îcâbâtına tâbi olduğundan
şimdilik birtakım nazariyât ve faraziyât gibi telakkî olunur. Asıl hâiz-i ehemmiyet olan cihet ordunun
Kırkkilise-Yenice-Kabaç hatt-ı umûmîsinde toplanması husûsunda ısrâr edilmesi ve Şark Ordusu
kolordularının icrâât-ı âtiyesinin tayîni ve hattâ fırkaların sûret-i hareketlerinin tasfîli ile karargâh-ı
umûmînin daha harb arefesinde ordu kumandanlığının salâhiyet ve vazîfesine müdâhaleye kıyâm
eylemesi idi.
Karârgâh-ı umûmînin mülâhazâtına uymayan mukarrerâta ve salâhiyetimize vâki' olan müdâhalâta
kıyâmı avâkıb-ı vahîmeyi tevlîd edebilirdi. Bu netîceden ihtirâzen karârgâh-ı umûmîye âtîdeki cevâb
yazıldı.

Başkumandanlık Vekâlet-i Celîlesine

Şark Ordusu / 30 Eylül 328 (1912)

Karargâh-ı Umûmînin 29 Eylül târihli emr-i müveccehine cevâb:


Taht-ı emr ve kumandama tevdî' olunmuş olan Şark Ordusu'nun mıntıka-i tahaşşüdü
dâhilinde sûret-i tecemmu'unu âmir mufassal talîmât-nâmeleri resîde-i dest-i tazîm oldu. Şark
Ordusu karârgâhınca da ordunun bugünkü hâli nazar-ı dikkate alınarak emir-nâme-i
sâmîlerinde münderic tertîbâta pek karîb tedâbîr ittihâz ve ol vechile kıtaâtın tahaşşüd
mıntıkasına sevkine ibtidâr olunmuş idi.
Şöyle ki Üçüncü Kolordu Kırkkilise civârında, Birinci Kolordu ileri kıtaâtıyla Yenice'de
ve kısm-ı küllîsiyle Kavaklı'da, İkinci Kolordu bütün kuvveti pey-der-pey gelinceye kadar
şimdilik Babaeski şimâlindeki Kavaklı-Nacak arasında Dördüncü Kolordu Taptik cenûb-i
garbîsinde Pavli –Azadlı hattında, On birinci Fırka Arda mıntıkasında, On altıncı Kolordu
Vize, On yedinci Kolordu şimdilik Muradlı civârında tecemmu' etmektedir. Şu kadar ki emir-
nâmeleri muhteviyâtı ordunun ve hattâ kolorduların bile salâhiyet ve vazîfelerine müdâhaleyi
işrâb eylemekte olmasına nazaran bu husûsu pîş-i nazar-ı dikkat-i âsâfânelerine arz ve şu
hâlin karârgâhlar arasında matlûb hüsn-i münâsebâtın ihlâline bâdî olabileceğini ilâve
eylerim.
Şark Ordusu kumandanı ile karârgâhı kendilerine müretteb vazîfeyi iktidârları dâhilinde
hüsn-i îfâya sâ'î bulunduklarından büyük karargâh-ı umûmîden vazîfelerine müdâhale değil ve
fakat kendilerini îkaz edebilecek müveccihlere intizâr edebilir.
Ez-cümle bugünkü mufassal talîmât yerine: "Şark Ordusunun bugünkü kuvveti nazar-ı
dikkate alınarak evvelce ittihâz olunan tertîbatın tadîli ile kıtaâtın ileri sürülmesi muvâfık
görülüyor." tarzında bir emirnâmeleri orduya vazîfesi hakkında kâfî talîmât teşkîl ederdi.
Bâlâda arz eylediğim vechile umûmiyet itibârıyla kolorduların vezâifine müdâhale etmek
üzere karârgâh-ı umûmîden verilen talîmât Şark Ordusu'nu ara yerde fazla bıraktığından eğer
Şark Ordusu karârgâhına emniyet mevcûd değil ve bîlüzûm görülüyorsa lağvı ve kolordulara
işbu evâmirin doğruca i'tâsı ve emr ve kumandanın karârgâh-ı umûmîce deruhde olunması
menfaat-i memleket nokta-i nazarından daha münâsib olacağının arzına ibtidâr ile fikr-i
âcizânemce büyük karârgâh-ı umûmînin vazîfesinin Şark ve Garb Ordularının tevhîd-i
harekâtını temîn eylemek husûsuna ta'tûf bulunması münâsib olacağını ilâveye müsâraat
eylerim.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Diğer cihetten Erkân-ı Harbiye Reîsi Miralay Cevâd Bey[60] bu bâbda talîmât-ı lâzıme ile karargâh-
ı umûmîye i'zâm kılındı. Başkumandanlık Erkân-ı Harbiye Reîsi Hâdi Paşa Hazretleri lâyihanın Reîs-
i Sânî Pertev Bey[61] tarafından tahrîr ettirilmiş olduğunu ve kendisinin Şark Ordusu Kumandanlığı ile
tamâmıyla hem-fikir bulunduğunu ve verilecek direktifin muhâlif bir emri hâvî olsa da iki satırdan
ibâret olması lâzım geleceğini mûmâ-ileyhe cevâben söylemiş ve badehû Nâzır Paşa Hazretleri de bu
emr-i müveccehi okumaksızın imzâ ettiğinden beyân-ı i'tizârla Şark Ordusu Kumandanlığı'nın
icrâatına fîmâ-ba'd bu yolda müdâhalâtta bulunulmayacağını vaad eylemiş idi. Şu hâl büyük karargâh-
ı umûmî erkânında idâre-i harb için mevcûd olması lâzım gelen revâbıt ve münâsebâtın şekil ve
mahiyetini pekalâ anlatır.
22 Eylül'deki mütâlaa-i marûzanın cevabı istihsâl olununcaya kadar güzerân olan bir hafta zarfında
kolordulara sefer planı mûcebince verilmiş olan tecemmu' mıntıkaları değiştirilemediğinden
tecemmu'âta esâsen Kırkkilise-Hasköy hattında toplanılacak sûrette devâm ediliyor idi. Bu sebepten
Birinci Kolordu'nun bazı kıtaâtı dahi Kavaklı'ya varmıştı.
Tecemmu' hattının Ergene gerisine alınması mütâlaasına karârgâh-ı umûmînin muhâlefeti
Başkumandan Vekîli aynı zamanda Harbiye Nâzırı olmak sıfatıyla Meclis-i Vükelâ'nın bir unsuru ve
hükûmetin siyâsetini idâre eden heyetin en mühim bir rüknü olmak ecilden maiyyeti erkân-ı
harbiyesiyle tensîb edildiği tecemmu' mıntıkasının devletin politikasına uygun olacağı ve binâenaleyh
siyâseten daha ziyâde zaman kazanmak imkânı temîn edileceği zehâbını hâsıl eyledi. Yoksa esbâb-ı
mûcibe olarak bu emr-i müveccihte der-meyân ve noksânî-i teşkîlâtları bilinmiyormuş gibi bahs-i
makâl olan nizâmiye kolordularının tecemmu'larının hayli ilerlemiş olması kazıyyesi umûmî bir
mütâlaadan ibârettir. Tecemmu'âtın ne derecelere kadar ilerlediği hergün bâ-rapor karârgâh-ı
umûmîye bildirildiğinden makâm-ı müşârun-ileyhce mechûl olmamak lâzım idi. Ordunun ilk tecemmu'
ve yayılmasının harekât-ı müte'âkıbe ve harbin tâli'i üzerine büyük tesîrât îkâ' edeceği ve vaziyete
uygun olmayan bir tecemmu'un tevlîd edeceği zararların harbin nihâyetine kadar telâfî edilemeyeceği
derkâr idi. Bu nokta-i nazardan meselenin hâiz olduğu ehemmiyetle tedkîk ve mülâhazası zımnında
Nâzır Paşa Hazretlerine bizzât mürâca'at edildikte müşârun-ileyh siyâseten zaman kazanılması
emniyesine kuvvet verdiği gibi Şark Ordusu tecemmu'unun bir kat daha tesrî'i için bütün vesâitin bu
ordu nakliyâtına tahsîs edileceğini ve imkânın müsâid olduğu her tedbîre mürâcaat olunacağını vaad
ve beyân eylediğinden Kırkkilise-Hasköy hattında tecemmu' husûsunda tasavvur edilen mehâzîrin –bu
mevâidin kuvveden fiile çıkması hâlinde kısmen- mündefi' olacağında şüphe yok idi. Hâlbuki âtîde
görüleceği üzere her ne sebebe mebnî ise zaman kazanmak şöyle dursun ilân-ı harbde isti'câl
gösterildiği gibi ordunun tesrî'-i nakliyâtı husûsunda da fazla bir şey yapılmadığı hâlde Şark
Ordusu'nu Kırkkilise-Hasköy hattı üzerinde tecemmu' teşkîlâtını ikmâl etmeden taarruzî muhârebeye
mecbûr etmek üzere emirler birbirini velî etti.
Tecemmu'
Kolorduların Mıntıka-i Tecemmu'ları ve Tecemmu' Setri İçin Tertîbât:
Kolordular evvel emirde muayyen mıntıkalarda tecemmu' ettikten sonra umûm ordu Kırkkilise-
Hasköy hattında tahşîd olunacak idi. Bu maksadla kolordulara âtîdeki mıntıkalar verilmiş idi:
- Birinci Kolordu: Kavaklı –Yenice –Tokucak –Yeni Mahalle mıntıkası,
- İkinci Kolordu: Babaeski şimâlinde Nacak – Huruşlu hattı,
- Üçüncü Kolordu: Kırkkilise ve havâlîsi,
- Dördüncü Kolordu: Pavliköyü –Şalaplar –Azadlı hattı,
- Süvârî Fırkası: Süloğlu Çiftliği civârında,
- Onaltıncı Kolordu: Vize havâlisinde
- Onyedinci Kolordu: Lüleburgaz havâlîsinde toplanacak idi.
Kolorduların zikr edilen mıntıkalarda tecemmu'unu setriçin Üçüncü Kolordu'ya mensûb 7. Fırka ile
Müstakil Süvârî Fırkası ve Edirne Kalesi'nden Onuncu Nizâmiye Fırkası ve 4. Nişâncı Alayı ve
Müstakil Süvârî Fırkası ve kezâlik "Arda" mıntıkasının setri, indel-îcâb "Dimetoka"nın muhâfazası
için 11. Nizâmiye Fırkası[62] tayîn edilmiş idi.
Henüz Dersaâdet'te bulunan süvârî fırkası kumandanına vazîfesinin fürû'una ve ordunun tecemmu'
vaziyetine dâir şifâhen izâhât ve ber-vech-i âtî ta'lîmât verildi.

Müstakil Süvârî Fırkası Kumandanlığı'na

Eylül
21-7-328

1- Şimdiye kadar alınan malumâttan Bulgar ordusunun Filibe fırkasının Harmanlı istikâmet-i
umûmîsinde İslimiye[63], Eski Zağra[64] fırkalarının dahi sûret-i umûmîde Tunca istikâmetine
doğru sevk olunmakta olduğu anlaşılıyor. 8, 10, 9, 2, 6, 1, hâssa süvârî alaylarının dahi
Kızılağaç istikametine sevk edildiği ve bu mevkide bir piyâde alayı ve Rumbeğen civârında
da kuvveti gayr-i muayyen kıtaâtın ictimâ' etmekte bulunduğu anlaşılmıştır.
2- Ordumuz henüz tecemmu'unu ikmâl etmektedir.
3- Müstakil Süvârî Fırkası Süloğlu Çiftliği'nde toplanacak ve Devletliağaç-Tunca hudûd
mıntıkasını setr ve tarassud eyleyecektir. Süvârî On birinci Alayı evvelce pîşdâr makâmında
Hacı Danişmend'e gönderilmiştir.
4- İlân-ı harb hâlinde fırkanın vazîfesi derhâl ilerileyerek düşman ordusunun Tunca nehrinin
şark tarafında ilerleyecek kısmının yürüyüş kollarının adedini, kuvvetlerini meydana çıkarmak
ve mümkün olduğu kadar harekâtını tehîr eylemek ve hâssaten sol cenâh müntehâsında
yürüyen kolun hengi istikâmette ilerlemekte olduğunu sûret-i kat'iyede meydana çıkarmaktır.
Tunca nehrinin garb tarafından Arda'ya kadar imtidâd eden cephenin istikşâfı şimdilik
Edirne'de Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'na merbût olan müstakil hafîf süvârî livâsına
âiddir.
5- Düşmanın hudûdu tecâvüzü hâlinde süvârî fırkasının düşman yürüyüş kollarıyla sûret-i
dâimede temâsı muhâfaza etmesi ve bil-cümle keşf müfrezelerinin taarruzla geriye
püskürdülmesi sûret-i kat'iyede mültezemdir. Bu sûretle düşmanın bilhâssa esnâ-yı keşfte
bildirilmesi son derece hâiz-i ehemmiyettir.
6- Hudûd müfrezeleri geri çekilmeye mecbûr oldukları hâlde bil-umûm köylerde tesâdüf
olunacak hayvanât ve arabaların ve vesâit-i i'âşenin geriye doğru sürülmesi.
7- Fırkaya esterli telsiz-telgraf takımı ilhâk olunmuştur. Bir istasyonda müstakil süvârî
livâsına verdirilmiştir. Edirne Kalesi'yle Babaeski'ye de arabalı birer telsiz telgraf merkezi
vaz' olunacaktır.
8- Düşmanın hudûdu tecâvüzüne ve harekâtına dâir olan haberlerin derhâl karârgâh-ı
umûmîye ve en yakın kolordularla hafîf süvârî livâsına teblîği lâzımdır. Düşman ordusuna
dâir pey-der-pey tedârik olunacak malûmât şimdilik telgrafla Babaeski'ye verilecektir.
9- Karârgâh-ı Umûmî şimdilik Dersaâdet'te kalacaktır.

Şark Ordusu Başkumandanı


Abdullah

Edirne mevki-i müstahkemi kumandanlığı ile müstakil süvârî livâ kumandanlığında âtîdeki
talîmâtlar i'tâ olundu:

Edirne Mevki-i Müstahkem Kumandanlığı'na

24 Eylül 328

1- Edirne Kalesi'nin kuvve-i seyyâre ve muhâfazası olmak üzere Onuncu Nizâmiye Fırkası
ve 4. Nişâncı Alayı ile Babaeski'ye Gümülcine, Edirne redîf fırkaları sevk ve tahşîd
edilmiştir. Bu kere irsâl edilmekte olan koşum hayvanâtı ile mevki-i müstahkeme merbût
topçu ihtiyâtının sevk ve tahrîki mümkün olacaktır.
2- Edirne mevki-i müstahkeminin vazîfesi düşmanın mümkün olduğu kadar çok kuvvetini
kale üzerine çekmek ve bunun için düşmanın yan ve gerilerini daimâ tehdîd ederek serbestî-i
harekâtına mâni' olmaktır.
3- Tunca ile Meriç arasında bulunacak düşman yürüyüş kollarının Tunca'nın şark cihetine
serbestî-i mürûrunu işkâl ve Arda nehrini bil-mürûr Dimetoka üzerine hareket etmek
isteyecek düşmanı men' ve tevkîf etmek elzemdir.
4- Kale kuvve-i seyyâresinin düşman tarassud kuvvetleri karşısında kaleye çekilerek icrâ-yı
hareket ve faâliyetten mahrûm kalmamaya ve umûmî bir ihâta ve muhâsaranın icrâsına kadar
düşmanın harekâtını kemâl-i faâliyetle işkâl eylemeye çalışması elzemdir.
5- Kale kuvve-i seyyâresinin kendisine tevdî' olunan bu vezâifi faâliyet ve ihtiyât ile icrâ
ederek kendisini kat'î bir mağlûbiyete marûz kılmamak ve bu sûretle mevki-i müstahkemi
kuvve-i mudâfaa ve ihtiyâtiyeden mahrûm edecek bir hâle meydan vermemek için kat'î
muhârebelerden ictinâb etmesi ve basîretkârâne hareket eylemesi be-gâyet matlûbdur.
6- Edirne Kalesi seyyâr ordunun kâffe-i harekâtını teshîl ve düşman ordusunun taarruzunu
tas'îb etmek itibârıyla pek ziyâde hâiz-i ehemmiyet olduğundan vesâit ve kuvve-i mevcûde ile
ve kâffe-i tertîbât ve tedâbîr-i tedâfü'iyenin ittihâzıyla vesâit-i harbiyenin kâffesini sarf
edinceye kadar, müdâfaada sebât eylemesi elzemdir.

Müstakil Süvârî Livâsı Kumandanlığı'na

27 Eylül 328

1- Şimdiye kadar alınan malûmâttan Bulgar Ordusu'nun Filibe fırkasının Harmanlı


istikâmet-i umûmiyesinden İslimiye, Eski Zağra fırkalarının dahi sûret-i umûmiyede Tunca
istikâmetine doğru sevk olunmakta olduğu anlaşılıyor. Herhâlde kat'î malûmât daha vürûd
etmemiş olmakla beraber düşmanın büyük bir kuvvetinin Tunca şarkından seyyâr ordumuza ve
bir kısım kuvvetiyle garbdan Edirne'ye yürümesi ağleb-i ihtimâl görülmektedir.
2- Ordumuz kısm-ı küllîsi ile Kırkkilise –Babaeski–Uzunköprü hattında toplanmakta ve
aksâm-ı mütebâkıyesi Ergene karyesinde cem' ve tahşîd edilmektedir.
3- Müstakil süvârî fırkası üç livâ, bir süvârî topçu bataryası, dört mitralyöz bölüğü iki
telsiz telgraf takımı ve bir istihkâm müfrezesinden mürekkeb Süloğlu Çiftliği'ndedir.
İlân-ı harble beraber fırkaya hudûdu tecâvüzle düşman kollarıyla temâs hâsıl eylemek ve
aded ve kuvvetini meydana çıkarmak ve mümkün olduğu kadar harekâtını tehîr ve hâssaten sol
cenah müntehâsında yürüyen kuvvetin istikâmetini meydana çıkarmak ve düşmanın bil-cümle
keşf müfrezelerini püskürtmek vazîfesi ihâle olunmuştur.
4- Müstakil hafîf süvârî livâsında Tunca ile Meriç arasındaki cebheden hudûdu tecâvüzle
ilerleyecek olan düşman yürüyüş kollarının aded ve kuvvetini ve istikâmet-i hareketini
meydana çıkaracaktır. Düşmanın tahmînimiz vechile Tunca'nın şarkından büyük kuvvetiyle
yürüdüğü ve Tunca garbından yürüyen kollarının aded ve kuvvetini tayîn ettikten sonra süvâri
livâsı bu mıntıkada beyhûde vakit gâib etmeyerek serî'an Tunca şarkına geçecek ve buradan
ileleyen hasım kuvvetleriyle temâs peydâ ve ordumuzun Uzunköprü – Pavliköy hattındaki sol
cenâhını setr ü temîn edecektir.
Müstakil hafîf süvârî livâsı Babaeski –Pavliköy –Uzunköprü hattına vâsıl olur olmaz süvârî
fırkasıyla birleşerek emri altına girecektir.
5- Düşmana dâir alınan malûmâtın doğruca karârgâha irsâliyle beraber mevki-i müstahkem
kumandanlığına ve Edirne Kalesi'ndeki telsiz telgraf vâsıtasıyla süvârî fırkasına vakt ü
zamanıyla iş'ârı ve Meriç – Arda mıntıkasının setr ve tarassuduna memûr on ikinci alayla da
mütemâdiyen iritbâtın temîni muktezîdir.
6- Karargâh-ı Umûmî şimdilik İstanbul'dadır.
7- Bir sûreti süvârî fırkasına da verilmiştir.

Şark Ordusu Kumandanı


Birinci Ferik Abdullah

Tecemmu' İçin Nakliyât


Tecemmu' için nakliyâta süvârî fırkasının tahrîkiyle başlandı. Vâkıâ Dersaâdet'te bulunan mezkûr
fırkanın alayları tamâmıyla ikmâl-i seferberî etmemişti.[65]
Fakat vazîfe-i mukaddimesi itibârı ile her kıtaya tercîhen nakli zarûreti karşısında mevcûduyla
hareketi tabi'î idi. Sür'at-i nakli ve hayvanların yağmurlu bir mevsimde muhâfaza-i kuvveti matlûb
olduğundan şimendiferle nakline teşebbüs edildi. 21 Eylül'den itibâren sevkiyât başladı. Edilen
isti'câle rağmen fırkanın son kısmı olan topçusu ancak 26 Eylül'de yola çıkarılabildi. Şu hâlde isti'câl
hareketi taht-ı vücûbda bulunan bir süvâri fırkasının nakliyâtının beş gün sürdüğü anlaşılır.
Bu tehîr vesâit-i irkâbiyyenin bulunmamasına veya süvârî kıtaâtının şimdiye kadar trene binip
inmeği öğrenmemiş olmalarına isnâd edilmekten ziyâde zabt u rabtın adem-i vücûduna ve şimendifer
kumpanyasının hüsn-i niyetle gayr-i kâbil-i telîf lâ-kaydîsine âiddir.
Süvârî fırkasından sonra sunûf-ı sâire kıtaâtının nakliyatı dahi topçu müstesnâ yine hizmetine
güvenilen bu şimendifer hattıyla ve aynı sür'atle icrâ edilmiştir.
Erkân-ı Harbiye-i Umûmîye'nin tertîbâtına nazaran yevmiye 19 tren çıkaracak olan ve bu husûsta
hükûmete askerî istasyonlar inşâsı makas ve rampalar tertîbi ve sâire gibi istihzârât için binlerce
masârıf ihtiyâr ettirmiş bulunan şark kumpanyasının daha ilk nakliyât günü ancak 3 tren çıkarması
hayretlere sezâdır. Bu şerâit tahtında nakliyât emîn olamayacağından marûzât-ı âtiye ile derhâl
Harbiye Nezâreti'nin nazar-ı dikkati celb olundu:

Harbiye Nezâreti'ne

22 Eylül 328

Şark demiryollarının Dersaâdet –Edirne hattı kısmında yevmiye 19 tren tahrîki erkân-ı
harbiyece tertîb olunan sevkiyât cedvellerinde esâs ittihâz edilmiş ve tahşîdât planları buna
nazaran tanzîm kılınmış idi. Hâlbuki iki günden beri icrâ kılınan sevkiyâta nazaran yevmiye
ancak 2/3 tren tahrîk edilmekte olduğu görülüyor. Bu hâl fevkalâde şâyân-ı ehemmiyet olup
bir sû-i niyetle teehhura uğratılmakta olması kaviyyen melhûzdur. Tecemmu'un kemâl-i
sür'atle icrâsı lüzûm-ı kat'i ve âciline nazaran bu teehhürün netîcesi vahîmdir. Nâfia Nezâreti
nezdinde tesîrât-ı lâzıme icrâsı ve mukarrer ve müretteb sevkiyâtın zamanında müsta'cilen
icrâ ettirilmesi esbâbının istikmâline emr u irâde buyurulması müsterhamdır.
Bu teşebbüsün maatteessüf hiçbir semere vermediğini de ilâve etmek lâzımdır. Bu sebeple
kumpanya seferberlik bidâyetinden itibâren kâbiliyet-i nakliyesini gün-be-gün tenkîs ederek yevmiye
tahrîk ettiği trenlerin adedini bire kadar tenzîl etmekten hayâ etmemiş ve buna karşı hükûmet hiçbir
şey yapamamıştır.
Fil-hakîka kumpanya bu hâle cihet-i askeriyenin sebebiyet verdiğini iddiâ edebilirse de teşevvüşü
mûcib olacağını bildiği hâlde vâki' olan her talebi bilâ-tereddüd kabûl eylemiş olması bir müdâfaa-i
mantıkıyye teşkîl edemez.
Anadolu hattı aynı şerâit dâhilinde kemâl-i intizâm ile mukannen taahhüdâtını ma-ziyâde îfâya
gayret etmiş ise de şark şimendiferi ile olan irtibât ve münâsebet işbu nakliyâttan istifâdeyi mümteni'
kılmıştır.
Soma–Bandırma hattı dahi bu tecemmu' devrinin evâsıtından itibâren nâ-tamâm olduğuna rağmen
faâliyete bil-ibtidâr yevmiye 4 tren çıkarmak sûretiyle izhâr-ı hüsn-i niyet ve sadâkat etmiştir. Diğer
cihetten merâkib-i bahriyenin -3 Teşrîn-i evvel'den itibâren sırasıyla âtîde zikredilen cereyân-ı ahvâl
ve vaziyetlerden müstebân olacağı üzere- vakt ü zamanıyla tedârik ve tahrîk edilememesi dahi
ordunun tecemmu'unu işkâl eylemiştir.
Velhâsıl bu noksân veya hüsn-i isti'mâli bilinmeyen vesâitle tecemmu' bin türlü müşkilât içinde
cereyân etmiştir.

Ordunun İctimâ'ına Müessir Ahvâl


Şark Ordusu'nu teşkîl edecek olan kolordulardan yalnız, Dördüncü Kolordu'nun ikmâl-i nevâkıs
eyleyerek bir dereceye kadar toplu bir vaziyette bulunduğu, diğerlerinin ise büsbütün dağınık bir
hâlde olduğu müstebân olur.
Üçüncü Kolordu henüz ictimâ' etmediği gibi bazı kıtaâtının ancak sülüsü tahaşşüd mıntıkasına
geçmiş ve İkinci Kolordu kıtaâtının henüz kısm-ı a'zamı Tekfurdağı [66] ve Maydos'tan gelmediğinden
mezkûr kolordu maatteessüf bir hayli zaman vücûdundan istifâde olunamayacak bir hâl ü vaziyette
bulunuyordu.
On altıncı ve On yedinci Kolordu ise henüz mevcûd değildir.
Birinci Kolordu kuvâ-yı mütebâkıyesinden topçudan gayri kıtaâtın şimendiferle nakli icrâ edilmekte
ise de seferberliğin ilk günlerinden itibâren şimdiye kadar yapılan nakliyâta nazaran yevmiye bir
alayın tahaşşüd mıntıkasına gelebileceğini düşünmek hâlinde bile hisâb genişçe tutulmuş olurdu.
Arnavudluk'tan nakli mukarrer birinci fırkanın yalnız üçüncü alayı bu târîhe kadar tahaşşüd
mıntıkasına gelebilmiş idi.
450 mevcûduyla perîşân bir hâlde Babaeski'de bulunmakta olan bu alaydan hayli zaman bir hayır
beklenemezdi. Karadan gelmekte olan kolordu topçu kıtaâtının birinci alayından gayrisinin
bugünlerde Babaeski'ye vürûd ü müretteblerine iltihâkı mukarrer idi.
Merkezi pâyitaht olmak dolayısıyla her türlü vesâit ve malzemesini kolaylıkla ahz ü cem' etmeye ve
binâenaleyh seferberliğini her kolordudan daha serî' icrâ ve nakliyâtını bir an evvel ikmâl eylemeye
imkân bulması iktizâ eden işbu kolordunun seferberliğin on beşinci günü olmasına rağmen henüz bir
hâlde bulunması bilhâssa câlib-i dikkat olup seferberliğine âid teehhurâttaki esbâb bahs-i
mahsûsunda zikredilmiş ise de seferberliğini bitirmiş olduğu hâlde tehîr –i hareketi cihetine gidilen
kıtaâtın ve bilhassa elde hâzır bulunan üçüncü nizâmiye fırkasının iki üç gün te'cîl-i sevkindeki esbâb
ayrıca şâyân-ı nazardır. Bunun başlıca sebebi o vakitler Dersaâdet'te zuhûrundan korkulan kargaşalık
dolayısıyla pâyitahtta işe yarayacak derecede bir kuvvet bulundurmak emeli olmak gerektir. İzmir'den
naklolunan ikinci fırkanın pek müteenniyâne nakli de belki bu cihetten tecvîz edilmiştir. Bu kolorduya
birinci fırkanın Arnavudluk'tan nakledilemeyeceği ve nakledilse de bir fâidesi olamayacağı
anlaşıldığından, Uşak redîf fırkası da tertîb edilmiş idi. Bunun da sevkine başlanmadığı gibi ilk gelen
Uşak merkez taburu da Dersaâdet'te alıkonmuş idi.
İkinci Kolordu'ya gelince: Hayvanât ve vesâit nakliyesi berren, malzeme ve efrâdı bahren
Tekfurdağı üzerinden celb edilen bu kolordu seferberliğini maatteessüf ikmâl edememiş, gerek ikmâl
efrâdını ve gerek hayvanâtını vakt ü zamanıyla ahz ve cem' eyleyememiş idi. Bâ-husûs bütün topçu
cebhânesi ve cebhâne arabaları Dersaâdet'te bulunuyor idi. Mezkûr kolordu kumandanlığına tesrî'-i
faâliyeti hakkında seferberliğin ilk günlerinden itibaren yazılan telgrafnâmelerden sonuncusuna vârid
olan cevâbda:
Bursa Fırkası tarafından hazırlanmış olan hayvanâtın bir haftadır iskelelerde beklemekte
olduğu ve nakillerine muktezî vapurların tedârik ve i'zâmına dâir Harbiye Nezâreti'ne vâki' olan
mürâcaatlara hâlâ havâle-i sem' ve itibâr edilmediği ve kolordunun İstanbul'da bulunan memûr-ı
mahsûsunun bin ricâ ile aldığı ekall-i kalîl malzemeyi göndermek için vesâit-i nakliye
bulunmadığı ve binlerce muînsizler sevk edildiği hâlde pek az ikmâl efrâdı gönderildiği ve Edirne
emvâline verilmiş olan havâlenin nısfı bile alınamadığı bildirilmekte idi.
Bu kolorduya malûm olan zaafiyetine binâen tertîb edilmiş olan Kastamonu redîf fırkasının tercîhen
ve âcilen sevki için Harbiye Nezareti'ne edilen mürâcaât-ı mütevâliyeye ise ancak 3 Teşrîn-i evvel
târihinde mezkûr fırka için vapurlar tahsîs kılındığını mübeyyin cevâb vürûd eylemişti. Hâlbuki bu
fırka taburları seferberliğin ilk haftasında iskelelerde harekete âmâde idiler.
İkinci Kolordu'ya mensûb Altıncı Fırka taburları ise kısmen Yemen'de ve kısmen Cezayir-i Bahr-ı
Sefîd'de bulunup dârülharekâta nakilleri için teblîgât îfâ kılındığı hâlde vakt ü zamanıyla vürûdlarına
ihtimâl verilmiyordu.
Üçüncü Kolordu: Bu kolordu da vaktiyle yapılan Yemen sevkiyâtı dolayısıyla hayli zaîflamış ve
dokuzuncu fırkasının zâten mevcûd yedi taburunun İtalya Harbi sebebiyle altısı Maydos'a
naklolunmuş idi. Binâenaleyh fırkanın Babaeski'deki bir taburundan mâadâ Lüleburgaz'daki topçu
alayı kolorduya celb edilmiş idi. Tekfurdağı'na çıkarılan altı taburun iltihâkları ise muntazar idi. Bu
taburlar seferberliklerini henüz ikmâl edememiş idiler. Maamâfîh bu fırkanın maa-topçu dört bini pek
de tecâvüz etmeyen mevcûdu kolordu kuvve-i umûmiyesinde dâhildir.
Üçüncü Kolordu'nun Ankara Fırkası'yla takviyesi musammem idi. Anadolu şimendifer hattı
istasyonlarında beklemekte olan bu fırka taburlarının âcilen tahaşşüd mıntıkasına tahrîki için yalnız
50 hayvânla sebükbâr olarak nakledilmeleri ve mütebâkî hayvânâtın bil-âhire menzil müfettişliğince
kol ve kâfile hâlinde bit-tertîb i'zâmı gibi bazı tedâbîre orduca tevessül edilmiş ise de Harbiye
Nezâreti'nin evâmir ve tertîbâtı sebebiyle ke'enlem-yekün[67] hükmünde kalmış idi. Gerek bu taburlar
ve gerek On altıncı Kolordu'nun Afyonkarahisarı ve Konya fırkaları taburları mahallerinde harekete
hâzır oldukları hâlde iltisâk hattının kat'ı ihtimâline karşı bir an evvel garb ordusu ikmâl efrâdını
yetiştirebilmek için hatların bu sevkiyâta tahsîsi dolayısıyla naklolunamamışlardı. Hâlbuki bu
târîhlerde Dersaâdet'e 12.000'i mütecâviz ikmâl efrâdı nakl ve kışlalara ikâme edilmiş olup henüz
sevk edilemediğinden dolayı Anadolu hattının Dersaâdet'ten bil-âhire yürüyüşle mıntıka-i
tahaşşüdlerine yetiştirilmek üzere bu taburlara tahsîsi kâbil ve elzem idi. Şu mesrûdâtımızdan netîce-i
kat'iyeyi istihsâle memûr olan Şark Ordusu'nun sür'at-i tecemmu'una ne derecelere kadar atf-ı
ehemmiyet edildiği tebeyyün eder.
Dördüncü Kolordu: 3 Teşrîn-i evvel'den akdem cereyân eden muhâberâttan münfehim olacağı üzere
Çanakkale Fırkası'yla takviye olunmak mukarrer idi. Harekete hâzır olan bu fırkanın nakli büyük
karargâh-ı umûmî erkân-ı harbiyesinin bizce yine esbâbı mechûl muhâlefetine mebnî bir kaç gün
teehhüre uğradıktan sonra Başkumandanlık Vekâleti'nin müsâade-i mahsûsası istihsâl olunabildi.
Yine bu kolorduya müretteb Bursa Fırkası'nın Tekfurdağı'na ihrâcı henüz hitâm bulmamıştı.
On yedinci Kolordu'yu teşkîl edecek olan Samsun, Ereğli fırkaları taburları dahi Kastamonu
Fırkası taburları misüllü seferberliğin ilk haftasından itibâren iskelelerde mevcûd-ı tâm ile
toplanıp vapur beklemekte ve hattâ Samsun Fırkası Kumandanlığı'ndan toplanmış askerlerin daha
ziyade intizâr etmeyerek dağılacakları gün-be-gün tek tük mevcûdun azalmasından anlaşıldığı
bildirilmiş iken bugüne kadar icrâ kılınan nakliyâtın birkaç tabura münhasır kalması sevkiyâtın
Harbiye Nezâreti'nce ne derecelere kadar nazar-ı basîrete alındığını gösterir.

Şark Ordusu'nun Kuvve-i Umûmiyesi


Esbâb-ı mesrûdeye mebnî Şark Ordusu'nun el-yevm mıntıka-i tahaşşüdde bulunan kıtaâtı noksân ve
nâ-tamâm Birinci, Üçüncü, Dördüncü kolordularla İkincinin Dördüncü fırkasından ibâret olup 65.000
mevcûdunu geçmemişti. Bu mevcûddan ancak 57.000 tüfenk hesâb olunabilir.

Kalenin Vaziyeti
Edirne Kalesi: Kale'nin seferberliği ikmâl edilmiş ve buraya müretteb olan kâffe-i kıtaât her şeye
tercîhen sevk ve idhâl olunmuş idi.
Mevâni'-i fer'iye inşââtıyla avcı metrisleri hafriyâtı ileri götürülmüş idi. Avârıs Köyü civârında bir
köprü tesîs ve bu mevki'in cenûbundaki köprünün inşâsına devâm olunmuş, elhâsıl esbâbı müdâfaa bu
cihetlerden de terakkî ettirilmekte bulunmuş idi.
Biri nizâmiye üçü redîf olmak üzere cem'an – bu esnâda – dört fırkadan ibâret olan mevki-i
müstahkem kuvveti 43.300 mevcûduna irtikâ ettirilmiş idi ki bundan da ancak 38.000 tüfenk hesâb
olunabilir.
Velhâsıl Kırcaali'de menfî bir vazîfe îfâ edecek olan ahâlî-i mahalliyeden redîf ve müstahfız
tarzında müteşekkil hiç bir kıymet-i harbiyeye hâiz olmayan 15.500 kişilik bir kuvvet de dâhil hisâb
olduğu hâlde Trakya havâlîsinde kâğıt üzerinde 124 bin kişilik bir kuvvetin bulunduğu anlaşılırsa da
bundan ancak 65.000 kişinin Şark Ordusu kuvve-i seyyâresini teşkîl etmekte olduğu ferâmûş
edilmemelidir.

Bulgar Ordusu'na Dâir Malûmât


Bugün mevrûd malûmâtın hülâsası ber-vech-i âtîdir:
1- Birinci hudûd bölüğü mıntıkasından ve Tezelcik Bayırı kalemizin şimâl-i garbiyesinde ve
hudûddan 500 metre kadar Bulgaristan dâhilinde 800 müsellah ve çantalı başıbozuktan mürekkeb bir
düşman kuvveti ale's-sabah hudûdu dolaştıktan sonra Dereköy istikâmetine gitmişlerdir.
2- Bosna Bayırı kulemizin 300 metre garbında sık ormanlık içindeki Manastır civârından işitilen
balta seslerini tahkîke giden bir neferimiz Bulgarlar tarafından şehîd edilmiştir.
3- Mustafa Paşa–Habibce şimendifer hattının hudûddan itibâren iki kilometrelik mahallinin rayları
sökülmüştür.
Malûmât-ı mevcûdeye bütün vârid olan haberler pek mühim bir şeyler ilâve etmiyorlar idi. Yalnız
Mustafa Paşa–Habibce şimendifer raylarının kaldırılması ve gerek Bulgarların hudûdun setr ve
muhâfazasında ittihaz ettikleri evvelce istihbâr kılınan tertîbât ve hudûd üzerindeki köylerdeki çoluk
çocuk ve kadınların dört sâat geriye sürülmüş olmaları hakkında alınan haberler Bulgarlarda bidâyet-
i harbde tecâvüzâta uğramaktan ihtirâz edildiğine delâlet edebilir.

Bulgar Ordusu'nun Tecemmu'u Hakkında Mütâlaât


Bulgar ordusu seferberliğinin 17. günü olmakla beraber bugüne kadar alınan malûmâttan sûret-i
tecemmu'u hakkında vâzıh ve kat'î bir fikir istihsâl ve istihrâcı mümkün olmadığı gibi Erkân-ı
Harbiye-i Umûmiyece akdemce yapılan hisâbâta nazaran seferberliğin 15. gününden itibâren muntazır
olan taarruzunu îmâ eder delâil ve emârât da mevcûd değil idi. Binâenaleyh Bulgar ordusunun
tecemmu'u hakkında alınan pek cüz'î malûmât ve vakt-i hazerde yürütülen mülâhazâta nazaran ağleb
ihtimâlât 30 Eylül târîhinden şimdiye kadar ber-vech-i âtî tasavvur edilmekte idi.
Bulgar ordusu kuvve-i asliyesi üçer livâlı dört fırkasıyla Umur Fakih-Kızılağaç hattında ve yine
üçer livâlı üç fırkasıyla Kavaklı –Hasköy hattında tecemmu' eder.
Umur Fakih – Kızılağaç hattında: 96.000 tüfenk, 2625 kılınç, 324 top (sahrâ ve obüs)
Kavaklı –Hasköy hattında: 67.000 tüfenk, 1250 kılınç, 247 top (sahrâ, obüs ve muhâsara)
Kilise –Tımreş hattına mukâbil: 8.000 tüfenk, 125 kılınç, 42 top
Yekûn-ı umûmî: 171.000 tüfenk, 4000 kılınç, 613 top.
Efvâh-ı nâriye[68] miktarında olup bu kuvvetten Şark Ordusu için birinci derecede hâiz-i ehemmiyet
olan kısmı Umur Fakih–Kızılağaç hattında bulunanı olup kısmen de Tunca garbındaki Kavaklı
civarında daha bidâyet-i harekâtta takviyesi mümkün idi.
Bu faraziyâta göre düşmanın beş fırkasıyla Umur Fakih, Ahlatlı, Paşaköy, Kızılağaç ve Kavaklı'dan
Rumbeylik'e geçerek buradan cenûba doğru ineceği ve sol cenâh müntehâsının Kırkkilise üzerine
ilerleyeceği tahmîn edilmekte idi. Vâkıâ 1 Teşrîn-i evvel târîhinde Bulgar ordusu sol cenâhının keşfi
için hudûd komiserliği cânibinden gönderilen muhbir vâsıtasıyla üçüncü İslimiye fırkasından bir
alayın bir mitralyöz bölüğü ile Rumköyü şimâlinde bulunduğu istihbâr edilmiş ise de bunun yine aynı
târîhinde aynı menbadan alınan malûmâta nazaran Ahyolu Burgazı cenûbunda bulunan alay ve topçu
taburlarıyla takviye edilerek kuvvetlice bir kol hâlinde Erikler'in daha şarkından cenûba sarkması
pek müsteb'id görülmemiş ve fakat arâzînin menâat-i tabî'iyesi sebebiyle böyle bir teşebbüsten
semerât-ı müfîde iktitâfı ancak bir takdîm-i hareketle ve meselâ sâir kolların harekâtından bir iki gün
evvel hudûdun tecâvüzüyle kâbil olacağı ve bunun da bit-tab' haber alınacağı tasavvur edilmiş idi.
2 Teşrîn-i evvel'de vaziyet işte bundan ibârettir.

3 ve 4 Teşrîn-i Evvel Muhâberât ve Mukarrerâtı


Şark Ordusu sâlifüz-zikr vaziyette seferberliğini ikmâl ile sefer planı mûcebince verilen tahaşşüd
mıntıkasında tecemmu'a çabalamakta iken karargâh-ı umûmîden atiyyül-müfâd emr-i telgrafî vârid
oldu:

Lüleburgaz'da Rumeli Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Yunan Hükûmeti müstesnâ olmak üzere Bulgaristan ve Sırbistan hükûmetleriyle sûret-i
kat'iyede dünden beri kat-ı münâsebât edilmiş olduğundan müsta'cilen bi-tevfîkıhî Te'âlâ
harekât-ı umûmiye-i taarruziyeye serî'an mübâşeret edilmesi tavsiye olunur.

3 Teşrîn-i evvel 328


Ordu-yı Hümâyûn Başkumandan Vekîli
Birinci Ferik Nâzım

İşbu telgrafnâme meâli ilân-ı harb hakkında açık bir ifâdeyi hâvî olmayarak kat'-ı münâsebâttan
bâhis ve bâ-husûs Şark Ordusu'nun serî'an harekât-ı taarruziyeye kıyâmını âmir bulunuyordu. Halbuki
ordu karârgâhının Dersaâdet'ten müfârekati gecesinin arefesinde Başkumandan Vekîli Paşa
Hazretleriyle Birinci Ordu Müfettişliği Dâiresi'nde ordumuzun ve Bulgar ordusunun mevcûd ve
vaziyeti hakkında dûr ü derâz müzâkere olunmuştu. Şark Ordusu'na müretteb redîf fırkalarının
tahaşşüd mıntıkasına vürûduyla bu ordu kuvve-i umûmiyesinin Tunca şarkında icrâ-yı harekât edeceği
mütesavver Bulgar ordusu kuvvetine muâdil ve belki de bir derece fâik olabileceği hesâb edilmiş, o
zamana kadar düşmanın kuvvetinin ve vaziyetinin tamâmen inkişâf etmiş, belki hatt-ı müdâfaamıza
icrâ eyleyeceği taarruzların bir ikisi de def' edilmiş bulunacağı memûl bulunmuş idi.
Buna nazaran bidâyet-i emirde kuvâ-yı mevcûdenin taarruza elverişli bir sûretle cem' ve tertîbine
birlikte karâr verilmiş idi. Bu karârın ordunun hiçbir vakit ikmâl-i noksân ve mevcûd eylemedikçe
taarruza kıyâm edeceği manâsını tazammun eylemeyeceği bedîdârdır.
Orduya müretteb redîf fırkalarından kat'un-nazar henüz birinci, üçüncü kolordular kuvâ-yı
nizâmiyesi ziyâdesiyle noksân ve İkinci Kolordu âdetâ madûm bir hâlde ve bütün seyyâr ordunun
işgali mukarrer olan Kırkkilise–Hasköy cephesinde iki güne kadar ancak 57.000 tüfenkten ibâret bir
kuvvetin cem'ine imkân bulunduğu teemmül olunduğu takdîrde Şark Ordusu'nun bugünkü hâl ü
vaz'ıyyet ve mevcûduyla taarruz harekâtına mübâşeret şöyle dursun kudret-i müdâfaadan bile mahrûm
olduğu tezâhür eder.
Bu sebebe mebnî esbâbı bilinemeyen harekât-ı umûmiye-i taarruziyeye hem de serî'an mübâşeret
husûsunda alınan bâlâdaki emr-i telgrafiyeye cevâben âtîdeki telgrafnâme keşîde olundu:

Dersaâdet'te Başkumandanlık Vekâletine

Lüleburgaz'dan
3/4 Teşrîn-i evvel 328

Dünden beri kat'-ı münâsebât olunduğundan harekât-ı taarruziyeye ibtidâr olunması lüzûmu
bildiriliyor. Harb ilân edilmiş midir? Hudûd tecâvüz edilecek midir? Bu cihetler
anlaşılamıyor. Şark Ordusu'nun ancak Kastamonu, Ankara, Karahisar, Çanakkale fırkalarından
vürûd ettikten sonra harekât-ı taarruziyeye ibtidâr edileceği ve o zamana kadar tahaşşüd
mıntıkasındaki kuvvetlerin taarruza elverişli bir sûrette terkîb ve teşkîline çalışılacağı
beynimizde bil-hisâb takarrür etmiş idi. Hâlbuki henüz fırkalar gelmediği gibi Turgûd Paşa da
Tekfurdağı'ndan hareket etmedi. Tahaşşüd mıntıkasına ne zaman geleceği mechûldür. İkinci
Fırka'nın beş taburu da Dersaâdet'ten henüz gelmedi. Birinci topçu alayı dün İstanbul'dan
berren yola çıktı. Bir hayli kıtaâtla henüz tahaşşüd mıntıkalarına gitmektedirler. Bu hâl ile
ordunun beş günden evvel taarruz için ileri yürüyüşe başlaması hatalı ve netîce itibârıyla
vahîmdir. Serî'an emrinize intizâr eder ve mezkûr redîf fırkalarının tesrî'-i hareketlerini ricâ
ederim. Maamâfîh harekât-ı taarruziyeye bed' eylemek üzere tedârükât-ı lâzımeyi ifâ ve ibnâ
eylemeleri kolordulara teblîğ edilmiştir.

Şark Ordusu Başkumandanı


Birinci Ferik Abdullah

Başkumandanlık Vekâleti'nin emri üzerine kolordulara teblîgât icrâsı kat'-ı münâsebât edildiğini
onlara ifhâm ve tertîbât ve tedârikâtlarını taarruz nokta-i nazarından icrâ ve tahaşşüd mıntıkalarına
muvâsalat için bir an evvel hareketlerini tesrî' maksadına mübtenî idi.
Bu bâbdaki teblîğ üzerine üçüncü kolorduca ittihâz edilen tedâbîr mezkûr kolordu
kumandanlığından 3/4 Teşrîn-i evvel târîhli sûreti âtîde münderic rapor müfâdından müstebân olur.

Lüleburgaz'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Kırkkilise'den
3/4 Teşrîn-i evvel 328

Yarından itibâren harekât-ı taarruziyeye ibtidâr olunmak üzere bil-cümle tedârikâtın ikmâli
husûsunda şimdi telakki ettiğim emre tebe'an bütün nevâkısını ikmâl etmiş olan Yedinci Fırka
kısm-ı küllîsi hudûddan 20 kilometre mesâfede bulunan Erikler'e vâsıl olmak üzere yarın
sabah hareket ettirilecektir. Bu fırkanın Tırnovacık'daki müfrezesi kendisine iltihâk
edeceğinden sağ cenâhımızda tarassudâtta bulunmak üzere hemen bir süvârî müfrezesinin
Göktepe cihetine doğru sevki henüz Hacı Danişmend'de bulunan süvârî fırkasına ricâ olundu.
Seferberlik emrince Sekizinci Fırka'ya iltihâk etmek üzere Vize'ye gitmesi mukarrer olan
Dördüncü Cebel Taburu'nun hareketine mahâl kalmadığını zannettiğimden burada ibkâ
ediyorum. Dün vârid olan emir kumandanlarına nazaran birinci ve üçüncü kolorduların Yaver
Paşa kumandasında müstakillen birleşeceği bildirilmiştir. Sekizinci Fırka'nın dahi kolorduya
iltihâk edip etmeyeceğinden îzâh buyurulması mütemennâdır. Yaver Paşa nişâncı alayını
almak istiyormuş. Kolordu mevcûdunun dûn bulunmasına nazaran verilmesini münâsip
görmüyorum. İşbu alayla beraber Dokuzuncu Fırka (7 Tabur olup henüz Kırkkilise'ye gelmek
üzere yolda)'nın mevcûdu 6131 neferdir. Süvârîmiz Yedinci Fırka'da 100 atlılık bir bölükle
karârgâhda bir takımdan ibârettir. Mütebâkî süvârî efrâdı hayvânsızdır.

Üçüncü Kolordu Kumandanı


Mahmûd Muhtar[69]

Kolorduca ittihâzı arzu olunan bu tedâbîr tecemmu'un taarruz maksadıyla ileriye doğru tevsî
manâsında ise de nevâkısını ikmâl ettiğinden bahs olunan Yedinci Fırka'nın yarından itibâren ileri
sürülmesi düşmanın tecâvüzâta başlaması hâlinde ilk günlerinde ya orada muhârebeye girişmesini
veyahud çekilmesini intâc edecek idi. Birinci hâlde icrâ edilecek muhârebeye bütün kolordunun
iştirâki zarûrî olurdu. Böyle olunca ordunun sağ cenâhı daha diğer kolordular ictimâ' için intihâb
olunan hatta gelmeden münferiden taarruza hedef olarak tepelenmek tehlikesine marûz kalırdı.
Fırkanın muhârebe etmeksizin çekilmesi ise bir mevzi-i müstahzar kurbinde bulunan Üçüncü
Kolordu'nun ric'at ile muhârebeye başlamasını müntic olacağından her iki şıkka göre de fırkanın ileri
sürülmesi münâsib görülmedi. Üçüncü Kolordu kumandanının münferiden düşman üzerine
atılmasından ihtirâzen müşârun-ileyhe müteenniyâne hareketi âtîdeki telgrafla tavsiye olundu:

Kırkkilise'de Üçüncü Kolordu Kumandanlığı'na

Lüleburgaz'dan
4 Teşrîn-i evvel 328

Bütün ordunun birden harekât-ı taarruziyeye başlaması muktezîdir. Teblîğ olunan emir
ileriye hareket için kolordu ve katarlar teşkîlâtının ikmâline âiddir. Harekât-ı taarruziyeye
mübâşeret için ayrıca emre intizâr edilmesi lâzımdır.

Şark Ordusu Başkumandanı


Birinci Ferik Abdullah

Üçüncü Kolordu'nun maiyyetinde bulunup nizâm-ı harb dolayısıyla Dördüncü Kolordu'ya iltihâk
edecek olan Yedinci Süvârî Alayı'nın da infikâtinde kolordu süvârî kuvvetinin dûçâr-ı za'af olacağına
mebnî süvârî fırkasından âtiyen bir alay ile takviyesi düşünülmüş idi. Sekizinci Fırka için kolordunun
tasavvurât ve icrâatı doğru idi. Binânelaeyh tasvîb edildi. Fakat kolordu suver-i sâire ile takviye
edileceğinden bunu gösterir bir de nizâm-ı harb gönderilerek birinci nişâncı alayının kolordusuna
iâdesi de yazılmış idi.
3/4 Teşrîn-i evvel târihiyle mersûl telgrafnâmeye cevâben Başkumandanlık Vekâleti'nden 4 Teşrîn-
i evvel târîhinde vârid olan telgrafnâme ehemmiyet-i mündericâtına mebnî aynen derc olunur:

Lüleburgaz'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Devlet-i Osmâniye'ye karşı, Bulgar, Sırp hükûmetlerinin ahz ettikleri vaziyet-i tehdîdkârâne
ve hasmâneye, hudûd boylarında Bulgar ve Sırp askerlerinin tevâlî etmekte olan taarruzât ve
tecâvüzâtına binâen ordu-yı hümâyûnun dahi bil-mukâbele taarruzât ve tecâvüzâta başlaması
husûsunun taraf-ı âcizîye Bulgar ve Sırb sefîrlerinin pasaportlarının gönderilmesi husûsunun
Hâriciye Nezâreti'ne teblîği Meclis-i Vükelâ'ca takarrur ettiği bâ-tezkire-i sâmiye teblîğ
buyrulmuş ve dün akşamki taarruz telgrafnâmesi bunun üzerine ve harekât-ı mütekaddime
taraf-ı hükûmet-i seniyyeden ihrâz edilmek üzere yazılmış idi. Binâenaleyh harekât-ı
umûmiye-i taarruziyeye ibtidâr edilmesi ve süvârî, münâsib kıtaât ile hudûdun öte tarafında
istikşâfât icrâsı ve bu maksadın temîni için tahşidâtın ileriye doğru tesrî'i mütemennâdır.

Başkumandan Vekili
Birinci Ferik Nâzım

Bu emirde harekât-ı taarruziyeye başlanması tekîd olunduğu hâlde daha sonra hudûdun öte tarafına
bir ay istikşâf süvârî ve münâsib müfrezeler sevki ve taarruz maksadıyla tahşîdâtın ileriye doğru
tesrî'i emrolunur. Velhâsıl maksûd ve matlûb serâheten ve kat'iyyen anlaşılmıyor. Daha sonra vârid
olan diğer bir telgrafnâme ise süvârî ile hudûdun tecâvüz edilmesi hakkındaki kaydı tekîd eyliyordu.
O telgrafnâme de budur:
Bulgar ordusunun kuvve-i külliyesiyle Rumeli-i Şarkî ve Köstendil mıntıkalarının
hangisinde tecemmu' ettiği henüz anlaşılamamış ve bu cihetin tayîni ziyâdesiyle hâiz-i
ehemmiyet bulunmuş olduğundan sabahki telgrafnâme ile hudûdun öte tarafına sevki bildirilen
süvârî fırkasına bu yolda talîmât îtâsı ve Rumeli-i Şarkî'de mütehaşşid düşman ordusunun
dahi başlıca kuvvetinin Tunca şarkında mı yoksa Harmanlı tarafında mı olduğu hakkında
malûmât-ı sahîha istihsâline çalışılarak buraya inbâsı mütemennâdır.

Başkumandan Vekîli
Birinci Ferik Nâzım

Müstakil süvârî fırkası kumandanına Dersaâdet'ten müfârakati günü "21 Eylül" verilen direktif ve
talîmât-ı şifâhiye ile Başkumandanlık Vekâleti'nin işbu mütâlaası tamâmıyla tefhîm ve taleb olunmuş
idi. Yalnız hudûdların setr ve muhâfazası maksadıyla Bulgar ordusu tarafından ittihâz olunan tertîbât
süvârî fırkamızın kolayca hudûdu aşmasına müsâid bulunmuyordu. Bilâhire süvârî fırkası
kumandanlığından da bildirildiği vechile ileri harekâtı piyâde tarafından hudûdun yarılmasına ve
süvârîye istinâd olacak piyâde kuvvetlerinin ileri sürülmesine vâbeste bulunuyordu. Bu sebeble
süvârî fırkası ancak piyâde kıtaâtının ileri sürülmesiyle bundan iktibâs-ı kuvvet ederek hudûdu
açabilecek idi. Maamâfîh belki bir boşluk bulur da muvâfık olur ümîdiyle hemen tecâvüz-i hudûd
ederek matlûb keşfi icrâ eylemesi tekîd olundu. Diğer cihetten redîf kıtaâtının sür'at-i sevki ve Şark
Ordusu harekâtına esâs olacak malûmât-ı mezbûrenin sırf süvârî keşfiyâtına ta'lîk edilmeyip sefâret
ve matbûât-ı ecnebiye gibi başka vesâite de mürâcaatla tedârüküne çalışılması büyük karargâh-ı
umûmîye yazıldı.

Kolorduların Taarruz Maksadıyla Terkîb ve Cem'i İçin Tertîbât


Bu bâbda ittihâz edilen tedâbîr âtîdeki ordu emrinin mütâlaasından müstebân olur:

Ordu Emri -1-

Lüleburgaz'dan
4 Teşrîn-i sânî 328

1- Müsta'înen bi-tevfîkıhî Te'âlâ ordunun serî'an harekât-ı taarruziyeye ibtidârı


Başkumandanlık Vekâleti'nden emr olunmuştur.
2- Kolordular bir an evvel harekât-ı taarruziyeye geçmek için elde mevcûd vesâitten bil-
istifâde kol ve katarlarını serî'an tanzîm ve tahaşşüd mıntıkasına henüz gelmeyen kıtaâtını
hemen celb etmelidir.
3- Sekizinci Fırka derhâl Kırkkilise'ye harekât ve kolordusuna iltihâk edecektir. Üçüncü
Kolordu'ya ilhâk edilen Ankara fırkasının taburları pey-der-pey Kırkkilise üzerinden
kolorduya iltihâk edecektir.
4- Birinci Kolordu'ya Müretteb Uşak Fırkası ilhâk edilmiştir. Kıtaâtının pey-der-pey
Kavaklı'da cem' ve tahaşşüd ve istihdâmı kolorduya âiddir.
5- Beşinci Piyâde Fırkası'yla İkinci Kolordu'ya mensûb topçu ve sunûf-i sâire kıtaâtı serî'an
Babaeski'ye sevk edilerek İkinci Kolordu'nun tahaşşüdü ikmâl edilecektir. Kastamonu Redîf
Fırkası İkinci Kolordu'ya ilhâk edilmiştir. Bu fırkanın Tekfurdağı'na çıkan kıtaâtı en kısa
yoldan Babaeski'ye sevk olunacaktır.
6- Mevki-i müstahkemden üç fırka (Onuncu nizâmiye, Gümülcine, Edirne Redîf Fırkaları)
bir kolordu teşekkül edecektir. Bu kolorduya lüzûmu olan kol ve katarların dahi Edirne'de
bulunan bütün vesâitten bil-istifâde hemen teşkîli elzemdir. Babaeski fırkası Edirne Kalesi
kuvve-i muhâfazasını teşkîl edecektir.
7- Vize'de toplanmakta olan Afyonkarahisarı ve Konya fırkalarının mevcûd taburları Erkân-
ı Harbiye Miralayı Şükrü Bey kumandasıyla Pınarhisar'a giderek bu iki fırka orada
toplanacaklardır.
On yedinci Kolordu'ya mensûb Samsun ve Ereğli fırkalarından Tekfurdağı'na gelen taburlar
Lüleburgaz'da cem' olunacaktır.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

İşbu emirden ordunun bulunduğu vaziyet itibârıyla taarruz icrâsına ne dereceye ve ne zamanlara
kadar kâdir olabileceği pek kolay münfehim olur.

Ordunun İâşe Cihetiyle Vaziyeti


Ordunun 4 Teşrîn-i evvel'deki vaziyeti bir gün evvelîsinden pek de farklı olmayıp tebeddülât
Birinci Kolordu'nun bir alay kadar kuvvet almış olmasından ve Üçüncü Kolordu'nun dağınık bazı
müfrezelerini celb eylemesinden ibâret kalmıştı. Asıl kesb-i ehemmiyet etmeye başlayan iâşe
meselesi hâssaten şâyân-ı kayd ve tezkârdır. Tecemmu'ât ilerledikçe ol bâbdaki istihzârâtın yoluyla
ve vakt-i lâzımında icrâ edilmeyip münhasıran memûr tayîninden ibâret kalmasına ve bunların ise
vazîfelerinden kat'iyyen bî-haber ve ekserîsi müteka'idîn ve ma'lûlînden olmalarına mebnî i'âşe
müşkilâtı artmaya başlamış, menzil noktalarına vürûd eden kıtaâttan katu'n-nazar daha pâyitahtta
istasyonlarda bekleyenler sıkıntı çekmeye başlamışlardı.

İâşe Husûsunda Uğranılan Müşkilâtın Başlıca Esbâbı


1. Levâzımât-ı Umumiye Dâiresi'nin seferberlik ilânıyla beraber ilk günlerde hutût-ı hadîdiye
üzerindeki nakliyâtın azlığından bil-istifâde menzil anbarlarını dolduracağı ve bu husûsta ordu menzil
müfettişliği ile el ele verip çalışacağı yerde kolordularda idâre memûriyeti bulunduğundan ve
havâleleri de verilmiş olduğundan bahisle bil-imtinâ' fevt-i fırsat eylemesi,
2. Harbiye Nezâreti'nce muhtelif eller vâsıtasıyla iâşe için edilecek masârıfın vakt-i hazarda olduğu
gibi Dîvân-ı Muhâsebât'ça vize muâmelesine ve daha teâmülî vechile girintili çıkıntılı birtakım
muâmelâta tâbi' tutulması,
3 . Hayli zaman fevt olduktan sonra müşkilât ile tedârik edilen erzâk ve levâzımâtın – menzil
umûrunun yolu ile tertîb olunamayıp şimendifer nakliyâtının beceriksiz eller ile teşvîş
olunmasından– Dersaâdet'ten yola çıkarıldığı hâlde hat üzerinde günlerce teehhur-ı vürûdu,
4. Menzil nokta kumandanlarına ve iâşe memûrlarına pek geç olarak verilen mebâliğ mûmâ-
ileyhimin maksada muvâfık sûrette istimâl edecek muhît bulamaması yüzünden kıtaâtın esnâ-yı
nakliyâtta geçtiği menzil noktalarında para mevcûd iken dûçâr-ı sefâlet olması,
5. Mıntıkatü'l-harekât dâhilinde vâki' kasabâtta fırınlar, fabrikalar, değirmenler gibi imâlât-ı
sınâ'ıyeden ve şurada-burada müddehir erzâk ve sâireden vakt ü zamanıyla istifâde edilmemesi ve
bil-âhire de mevcûd imâlâta ilâveten hiçbir şey yapılmaması,
6 . Katar ve kâfileler taşkîlâtında hiçbir gûna zabt u rabt ve intizâm olmayıp bir anbara
mürâcaat eden kâfilenin istediği gibi hareket eylemesi ve lâgar olan öküz, manda arabalarının
betâet-i hareketi ve yollarda çamura saplanıp kırılıp kalması,
7.Kıtaâtın bütün yiyeceğini geriden bekleyip nâdiren civârındaki vesâit-i iâşeden istifâdeye
çabalaması ve her ne sûretle olursa olsun tedârük edilen erzâkın hüsn-i tevzî' ve istimâl edilememesi,
8. İhtiyât-ı erzâkın lüzûm ve ehemmiyeti hiçbir kolordu nezdinde takdîr edilemeyerek muktezî
peksimâdın tedârik edilmemesi,
9. Ordu idâre heyetinin ordu iâşe umûrunu tanzîmdeki adem-i kifâyeti,
10. Velhâsıl bir manevrada bile cây-ı tatbîk bulmayan menzil, katar ve kâfileler teşkîlât ve
umûrunun yolu ile işleyememesi ve daha buna mümâsil husûsâttan ibârettir.
Bir cihetten de bütün bu hâller ordunun matlûb ve mültezem olan sür'at-i tecemmu'unu ihlâl
eylemekte idi. İskelelere, istasyonlara ihrâc olunan kıtaâtın günlerce maîşet ve temîn-i hayât gâilesi
ile beyhûde yere birçok günler zâyî' eylemelerini intâc ve ileride emniyet ve cür'et ile harekât-ı
askeriye icrâsı imkânını nez' eyliyordu. Orduya mülâkî olmak üzere Dersaâdet'ten gelen bir adam
için –esnâ-yı râhta istasyonlarda aç kalan çırıl-çıplak ikmâl efrâdını ve hatta başlarında zâbitleri
olduğu hâlde ref'-i avâz-ı şikâyet eyleyen redîflerin hâlini görerek- ordunun menzil hattı
üzerindeki şu mâcerâya vukûf hâsıl edip de ordunun felâket-i müstakbelesine hükmetmemek gayr-i
kâbil idi.
İlk günlere âid bu ahvâl-i fecî'anın gün geçtikçe artması bir emr-i tabî'î idi. Sırasıyla zikredilen
esbâb dolayısıyla seferberliğimizin on altıncı günü olmasına rağmen işlerin yoluna konamaması âtî
için pek az olan ümîdi de kesr eylemiş ve bu bedbinliğimizde ne derecelere kadar haklı
bulunduğumuz bil-âhire zuhûrât ile de tebeyyüz eylemiştir.
Bu müşkilât hakkında her bir cihetten yağan şikâyete mukâbil vâki olan işârâta ilâveten de 5 Teşrîn-
i evvel sabahı büyük karârgâh-ı umûmîye âtîdeki telgrafnâme keşîde olunmuştur:

Başkumandanlık Vekâlet-i Celîlesine

Lüleburgaz'dan
5 Teşrîn-i evvel 328

Tekfurdağı'na çıkan taburlar bir günlük ekmek tedârik edemediklerinden üç gündür orada
kalmaya mecbûr oldular. Bu havâlîde mevcûd erzâkın kâffesi nihâyet bir haftaya kadar sarf
edilecektir. Muradlı ve havâlîsindeki kıtaât hemen aç denecek bir hâldedir. Bir hafta sonra
düşman karşısındaki kıtaâtın da aynı hâlde kalması muhtemeldir. Şimdiye kadar gerek
kolordulardan ve gerek Şark Ordusu karârgâhından vuku' bulan mürâcaatlar müsmir olmadı.
Lüleburgaz ve Babaeski'ye âcilen erzâk idhâr ettiriniz.
Şu aralık Dersaâdet'te o kadar asker kalmamış olacağından askerî fırınları ile yevmiye
50/100 bin kıyye ekmek tabh ve irsâli kâbildir. Yevmiye bu havâlîye bir tren ekmek ve
peksimâd, un ve pirinç ve sâire irsâl olunmazsa ordu düşmandan değil, açlık yüzünden
felâkete uğrayacaktır. En mühim işleri bırakıp erzâk tedârik ve temîni ile meşgûl olmaya
başladık. Sizin de her işi bırakıp buna çâre-sâz olmanızı ricâ ederim.

Şark Ordusu Kumandanı


Birinci Ferik Abdullah

İstidrâd: Yunan Muhârebesi için ilk seferberlik emri verildiği gün aynı zamanda vilâyât-ı
muhtelifeye ilk günlerde sarf olunmak üzere 5.000.000 kıyye peksimâdın imâli irâde olunmuş idi. Bu
harbde ise bu nev' hazırlıklara maatteessüf pek geç olarak teşebbüs olunmuş ve Nezâret, Şark
Ordusu'na ancak Lüleburgaz muhârebesinden sonra ekmek göndermeye muvaffak olabilmiştir.

Düşmana Dâir Malûmât


Bugün sabahleyin saat ondan itibâren hat boyunca düşmanın hudûdu geçmeye ibtidâr eylediğine dâir
her taraftan malumât vürûd etmeye başladı.
Saat 10'da 3 tabur kadar bir kuvvetin Vaysal ve Küçük Ünlü cephesinden hudûdu geçtiği ve süvârî
fırkası tarafından kemâl-i şiddetle mukabele olunduğu ve diğer kuvvetleri hakkında malûmât
alınamadığı bildirilmiş idi. Bunların muayyen bir zamanda nereye kadar ilerledikleri ve
keşfolunamayan diğer kuvvetlerden murâd ne olduğu bu rapordan anlaşılamadı.
Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'ndan
Kurtköy ve Adaçalı mevkilerinin düşman kuvâ-yı muntazamasının taarruzuna dûçâr olduğu ve Kurt
Kale müsâdemesinde Mülâzım Cemâl Efendi ile birkaç neferin şehîd ve mecrûh düştüğü bildirilmiş
idi.
Kale Kumandanlığı'ndan
Cisr-i Mustafa Paşa Kapı Karakolu gerisinde ata binmiş bir süvârî alayı ve hudûdun gerisindeki
sazlık içinde tahmîn edilemeyen piyâde kuvveti mevcûd olduğu ve Tunca şarkında bir tabur piyâdenin
Çalıdere (Çobandere olacak)[70] arasından taarruz etmekte bulunduğu ve Ofluhan civârında düşmanın
bir alay kadar piyâdesi ve bir süvârî alayıyla bir batarya topu görüldüğü bildirildi.
Bu malûmâtın vürûdu üzerine evvel emirde Arda mıntıkasının setr ve muhâfazası için On birinci
Fırka'nın bütün mevcûduyla hareket ve tertîbât-ı lâzımeyi ahz eylemesi Dördüncü Kolordu
Kumandanlığı'na teblîğ edildiği gibi kuvvet ifrâzı ile mezkûr fırka ile tevhîd-i hareket eylemesi
lüzûmu da kale kumandanlığına iş'âr olundu. Gerek düşman hakkında alınan malûmât ve gerek âcilen
ittihâz olunan tedâbîr büyük karârgâh-ı umûmîye de yazıldı.
5 Teşrîn-i evvel'de tahaşşüd mıntıkasında bulunup harekât-ı harbiye icrâ edebilecek seyyâr ordu
kuvve-i umûmiyesi kolordulardan alınan malûmât üzerine ordu erkân-ı harbiyesince yapılan hisâbât
nazaran 71197 tüfenk râddesine görülüyordu.[71]
Fakat bu mevcûd içinde bir gün evvel Tekfurdağı'na çıkan 6106 mevcûdlu Beşinci Fırka ile
Dördüncü ve Yedinci fırkaların sunûf-ı sâiresi de idhâl edilmiş olduğundan bugün veya yarın
harekât-ı harbiyeye iştirâk edecek tüfenk adedinin 60 bini tecâvüz etmeyeceği anlaşılıyor.
On birinci Fırka Arda mıntıkasının setrine memûr edildiğinden Tunca şarkında icrâ-yı harekât
edecek olan ordu kuvâ-yı külliyesinden ayrı düşerek doğrudan doğruya harekât-ı umûmiye üzerine
müesser olamayacaktı.
Binânealeyh bu fırkanın da mevcûdunun tenzîli ile bâlâdaki mikdâr 52 bin râddesine tenezzül eder.
Mikdârı murakkam işbu kuvvet Kırkkilise-Zalofköy havâlîsinde bulunup ancak ertesi akşam
Kırkkilise-Hasköy hattında toplanabilirdi.
Orduya müretteb redîf kıtaâtından evvelce dâhil-i hisâb olanlardan başka Uşak Fırkası'ndan 5,
Kastamonu Fırkası'ndan 2, Ereğli Fırkası'ndan 4 tabur daha tahaşşüd mıntıkasına geçmiş idiyse de
bugünlerde kullanılacak kadar ileri yanaşamamış idiler.
Büyük karargâh-ı umûmîden 5 Teşîn-i evvel'de mevrûd malûmâta göre müretteb ve sûreti âtîye
münderic cedvel ordunun şu dağınıklığının bizden ziyâde oraca malûm olduğunu isbât eylemektedir.
Tahaşşüd

Dersaâdet'te Tekfurdağı'nda Mahallinde


mıntıkasında
Uşak Fırkası'ndan 5t 3t - Bir alayı Yemen'de
Kastamonu Fırkası'ndan 2t - - 7t
Ankara Fırkası'ndan - 4t - 8t
Konya Fırkası'ndan 1t 1t - 4t
Karahisar Fırkası'ndan 5t 4 t ve Çerkesköyü'nde - -
Ereğli Fırkası'ndan 4t - 1t 4t
Kal'a-i Sultâniye Fırkası'ndan - - kâmilen -
Samsun Fırkası'ndan - - - tekmîl taburları

Topçu kuvveti ise min-haysi'l-mecmû' 39'u sahrâ, 2'si cebel ve 2'si obüs olmak üzere 44 bataryadır.
Cephâne miktarı pek müsâid bir hâlde olmayıp bilhassâ İkinci Kolordu topçusunun cebhâne
arabalarıyla cebhânesi henüz Dersaâdet'ten muntazır idi. Bu kolordu İtalya Harbi dolayısıyla seferber
edilip Maydos havâlisine geçirilmiş iken topçu kıtaâtının cephane arabalarıyla harb tertîbi
cephânesinin kolordu nezdinde bulunmaması hâtıra gelir garâibden değildir.
Müstakil süvârî fırkası maa-hafîf livâ 2450 kılınç, 3 bataryadır.

Vaziyet Hakkında Mütâlaât ve İttihâz Kılınan Tertîbât


Düşmanın bugün öğleden evvel başladığı istihbâr kılınan tecâvüzâtı umûmî bir taarruz hareketinin
mukaddimesi olmak muhtemeldir. Zirâ bugün hesâbımıza göre Bulgaristan Ordusu seferberliğinin 19.
günüdür. Bu ordunun seferberliğinin 16. günü tecâvüzâta kıyâmına intizâr olunurken 19. günü
başlaması ve bâ-husûs hudûdun nükât-ı muhtelifesinde mevcûdiyeti şimdiye kadar istihbâr edilmiş
olan kuvvetlerin şâyân-ı ehemmiyet olması bu fikri teyîd eder. Düşmanın vaz'u'l-ceyşine nazaran
haber alınan cihetlerden mâadâ yerlerden de tecâvüzâtın başlamış olması muhakkak addolunuyordu.
Düşman ordusunun kuvâ-yı asliyesiyle ve azamî bir tahmîn netîcesi 7/8 fırkası ile Burgaz –
Yanbolu – Tırnova – Seymenli mıntıkasında bulunduğu ve bunun beheri üçer livâlı 4/5 fırkasının
veya ona muâdil kuvvetinin Tunca şarkında icrâ-yı harekât eyleyeceği bizce ağleb ihtimâl idi. Bu
kuvvetin sol cenâhı ile Kırkkilise'yi vurup Vize tarîkini ve bu sûretle İstanbul yolunu ve binâenaleyh
ordunun hatt-ı ric'atini elde etmeye çalışacağı zannolunuyordu.
Bu hareketi icrâ edecek Bulgar ordusunun Edirne'ye karşı lâ-akal iki fırkalık bir kuvvet ve Kırcaali
kolordumuza karşı da bir tarassud kuvveti bırakacağı tahmin ediliyordu. Bu tahminâtın sonuncusundan
mâadâsı bil-âhire vukuât ile hemen aynen zuhûr etti. Yalnız Bulgarların Kırcaali'yi tarassudla iktifâ
etmeyip daha bidâyette o havâlîdeki kuvveti dağıtacak bir kuvvet tefrîk eyledikleri anlaşılmıştır.
Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye'ce müretteb plana ve düşmanın vaziyetine göre elde mevcûd kuvvetin
bugünden itibâren Kırkkilise-Hasköy hatt-ı umûmîsinde toplanması îcâb ediyordu. Bu hat bidâyet-i
emirde ordu aksâm-ı sâiresinin vürûduna kadar âdetâ bir setr hattı gibi zaîf tutulabilecekti.
Bu hattın sol cenâhı Lahna Paşa'da bulunan süvârî fırkası vâsıtasıyla Edirne Kalesi'yle kesb-i
irtibât eder. 45 kilometrelik bir tûlu[72] olmasından dolayı müdâfaa için geniş bir cepheye mâliktir.
Maamâfîh bu cephenin ahz ve işgâli ancak yarın akşam mümkün olabilecektir. Bu vakte kadar düşman
taarruzâtına devâm eylediği takdirde vaziyet daha iyi tezâhür eyleyeceğinden cephenin yarından sonra
iktizâ-yı hâle göre darlaştırılması hattı kısaltmak teemmül olunmak kâbildir.
Maamâfîh düşmanın bugün veya yarın meşakkatli yürüyüşler yaparak ilerlemesi hâlinde ayın
yedinci günü Şark Ordusu'nu bu hatta muhârebeye mecbûr etmesi de vârid idi ki Şark Ordusu için şu
hâlde pek de müsâid bir vaziyet tekevvün etmezdi. Ordu sağ cenâhı karşısındaki düşman tarafında
cereyân eden ahvâl hakkında henüz malûmât alınamamış olmakla beraber buradan da düşmanın
tecâvüz etmiş bulunması ağleb ihtimâl olarak kabûl olunduğu takdîrde ayın yedisinde veya sekizinde
cenâh-ı mezkûrun çevrilmesi ve binnetîce ordunun gayr-i müsâid bir vaziyete ilkâ edilmesi müsteb'id
değildi.
Görülüyor ki bu târihte Şark Ordusu'nun vaziyeti taarruzî harekât icrâsına kâdir olmak şöyle dursun
bu ordu için tedâfü'î bir muharebe kabûlü bile pek ümîd-bahş olamazdı. Binâenaleyh vaziyetin şu
tasavvur edilen müsâadesizliğine çâre-sâz olmak üzere ittihâz edilen tedâbîr, kolordulara verilen
âtîdeki emirlerin mütâlaasından müstebân olur.

Kırkkilise'de Üçüncü Kolordu Kumandanlığı'na

Lüleburgaz
5 Teşrîn-i evvel 328

Düşman hudûdu bugün ufak kıtaâtı ile tecâvüz etti. Bunun umûmî bir taarruz hareketine
mebde' olması ihtimâlden baîd değildir. Üçüncü Kolordu müdâfaa için evvelce tahkîm
eylediği mevzi'in tahkîmâtını yarından itibâren tevsî' ve temdîde çalışacağı gibi Kırkkilise'nin
şark tarafından vukuu melhûz bir ihâta hareketine karşı dahi ordunun sağ cenâhını muhâfaza ve
temîn edecektir. Bunun için Vize mevki'inde Miralay Şükrü Bey'in taht-ı kumandasında
bulunan 5 tabur kumandanız altına verilmiş ve bunların yarın ale's-sabâh Kırkkilise(ye)
yürümeleri hakkında teblîgatta bulunulmuştur.
Kavaklı'da Birinci Kolordu Kumandanlığı'na
Düşmana dâir malûmât...[73] bunun tahakkuku hâlinde ordunun Kırkkilise-Hasköy hattında muhârebe
vermesi me'mûldür. Birinci Kolordu tarafından tahkîm edilecek mevzi'in şimdiden tahkîmi elzem
olduğundan Üçüncü Kolordu ile bil-muhâbere bu kolordunun sol cenâh nihâyetinden itibâren
Hasköy'e doğru bir mevzi'in hemen tahkîmine ibtidâr ediniz.
Babaeski'de İkinci Kolordu Kumandanlığı'na
Düşman hudûdun nukât-ı muhtelifesine tecâvüz etti. Kolordumuzun mevcûdu her neden ibâret olur
olsun iki güne kadar sevki mukarrerdir. Harekete müheyyâ bir hâlde bulununuz. Elde bulunan vesâit
size gönderilecektir. Emrin vürûdunda bir dakîka teehhur olunmaması şiddetle tavsiye olunur.
Zalof'da[74] Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'na
İleri kıtaâtınızla Hasköy'de bulunmak üzere yarın hareketle mezkûr nokta civârında ahz-ı mevki'
ediniz. Sağ cenâhınızda Birinci Kolordu bulunacaktır. Onun ile tesîs-i irtibât ediniz.
On Yedinci Kolordu'ya
Mevcûd 3 taburunu Vize'ye göndermesi ve Vize'de bulunan Karahisar Fırkası Kumandanı Şükrü
Bey'in maiyyet-i mevcûdiyesiyle 3. Kolordu'ya Kırkkilise'de iltihâkı emrolunmuştur. Müstakil süvârî
fırkasına akdemce verilmiş olan direktif, icrââtı hakkında nukât-ı lâzımeyi ihtivâ eylediğinden ayrıca
emir i'tâsına lüzûm görülmedi. Yalnız fırka-i mezkûrenin ileri hareketini teshîl ve temîn için istinâd
olmak üzere bir piyâde müfrezesinin peşi sıra i'zâmı istenmiş idi. Bir batarya ve bir mitralyöz bölüğü
ile kıymet-i harbiyesi malûmumuz olan Birinci Nişâncı Alayı'nın Süloğlu Çiftliği'ne sevki, o
istikâmete doğru ilerlemekte olduğu haber verilen düşmanı tevkîf ve fakat kat'î muhârebeden ictinâb
eylemesinin tefhîmi Birinci Kolordu Kumandanlığı'na teblîğ ve keyfiyet süvârî fırkasına inbâ olundu.
Vaziyeti Karârgâh-ı Umûmîye arz etmek üzere de Lüleburgaz'dan bu telgrafnâme keşîde olunmuştu:

Dersaâdet'te Karârgâh-ı Umûmiye

5 Teşrîn-i evvel 328

Bugün 5 Teşrîn-i evvel düşmanın harekâtına dâir alınan haberlerden umûmî bir taarruz
hareketine başladığı tahmîn olunmaktadır. Düşmanın bizce en tehlikeli hareketi kuvâ-yı
külliye ile Tunca şarkından Kırkkilise üzerine ilerlemesi olduğundan bu hâle karşı şimdilik
kolorduları Kırkkilise-Hasköy hattında toplamak üzere tertîbât emrolundu. Düşmanın harekât-
ı âtiyesi bundan gayri her ne sûretle vâki' olursa bu hattan ona göre tedâbîr-i lâzıme ittihâzı
mukarrerdir.
Bugün akşama kadar düşmana dâir alınan malûmât hülâsası ber-vech-i âtîdir:
Müstakil Süvârî Fırkası Kumandanlığı'ndan
Bu sabah saat 9'da 4 nizâmiye, 2 milis, 1 süvârî bölüğü Malkoçlar, Kirazlı Bayırı karyelerini ihrâk
ve Küçük Kanara'ya kadar ilerleyip köyü yakdıktan sonra Malkoçlar'a doğru avdet etmişlerdir.
Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'ndan
Elvan-dere üzerinden Nişân-ağacı, Çadır-kurumu, Kurt Kale mevkilerini düşman zabt eylemiş ve
mezkûr mahallerden Mustafa Paşa istikâmetine ve Kurtköyü'ne kadar hâkim mahalleri kâmilen ele
geçirmiştir. Müsâdeme el-ân devâm ediyor. Kurtköy müfrezesinin etrâfı sarılmış olduğuna mebnî
gece karanlığından bil-istifâde Selbeküm'deki kıt'aya iltihâk etmek üzere çekilecektir. On birinci
fırkamız bu sabah Handaplı istikâmetine hareket eylemiştir.
Kırcaali Kumandanlığı'ndan
Dört bine karîb asker ve ahâlî Aydoğmuş'a hücûm etmiş ve Rojn civârında şiddetli ateş başlamıştır.
Şimdiye kadar ihbâr edilen kıtaâttan mâadâ Çilli'de iki alay süvârî Açıllı'da iki süvârî bölüğü,
Taraklı'da bir piyâde bölüğü, İri Oba'da kırk bin piyâde, bir süvârî alayı, otuz altı top Has Oba'da
külliyetli asker, Aydınlar Harâbesi, Ilıca Tatarköy, Kara Alan mevki'lerinde 3/4 tabur; Üç tepe ile
Arab'a geldiğinde birer nizâmiye bölüğü ve iki gönüllü taburu görülmüştür. Hudûdun her tarafında ve
bilhâssa Mezargedik, Karamanca, Rojn, Seveti, Cobacı, Kara Klavuz cihetlerinde avcı hendekleri
yapılmıştır.
Harbiye Nezâreti'nden
Bulgaristan ordusunun 100.000 kişilik bir kuvvetle Tırnova-Seymenli havâlisinde 80.000 kişilik bir
kuvvetle de Köstendil havâlîsinde toplandığı Bükreş Sefâreti'nden bildirildiği ve Viyana
Ateşemiliterliği'nden gelen diğer bir telgrafnâmede dahi en son haberlere göre altısı nizâmiye ve
altısı ihtiyât olmak üzere on iki fırkanın Tırnova-Seymenli mıntıkasında ve 3 nizamiye, 3 ihtiyat, 6
fırkanın Köstendil etrafında tahaşşüd ettiği bildirilmekte olduğuna nazaran Bulgar kuvay-ı asliyesinin
Tırnova-Seymenli cihetinde tahaşşüd eylediği ağleb ihtimâl görülmektedir.

Vaziyet Hakkında Mütâlaât


Süvârî fırkasından mevrûd malûmâttan bugün ve belki de yarın düşmanın sol cenâhıyla ileri
yürüyeceği zehâbı hâsıl oldu. Bu sebeble Büyük Derbend'den de tecâvüz etmiş olan kuvvetin büyük
bir kol hâlinde sür'atle cenûba sarkacağı ihtimâli de bugün için zâil oldu. Binâenaleyh 5 Teşrîn-i
evvel'de Tunca şarkındaki kuvve-i seyyâre için vaziyetin yevm-i mezbûr sabahı tasavvur edildiği
kadar gayr-ı müsâid olmadığı anlaşıldı.
Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'ndan mevrûd malûmât Tunca-Meriç arasında düşmanın hudûda
tecâvüze başladığını bildiriliyor idi. Bu ise sabahleyin alınan malûmât dolayısıyla zâten muhtemel
idi. Bu mıntıkada henüz büyük kuvvetlerin harekâtı hakkında bir malûmât yok idi.
Kırcaali Kumandanlığı'ndan verilen malûmât mıntıka-i mezkûre karşısında kuvâ-yı mühimme
bulunduğunu bildiriyor idi. Kuvvetin mikdârına dâir olan cihet istiksâr edilmedi. Zira Bulgar Ordusu
için hutût-ı irtibâtiyesini Filibe istikâmetinde yapacağı harekât ile pek ziyâde tehdîd edebileceği
zannedilmek tabiî olan Kırcaali kuvvetini ihmâl etmek mümkün olamazdı. Kırcaali kuvveti bir
nizâmiye alayından başka mahallî redîf müstahfız fırkalarından müteşekkil olup talîm ve terbiyeden
mahrûm heyet zâbitânı mütekâidînden ve şuradan-buradan toplanmış ve bâhusûs bütün kolordunun
yalnız ikisi serî' ve biri âdî üç cebel bataryası gibi gayet zaîf topçusu olmak itibârıyla esâsen kıymet-i
harbiyesi yok idi.
Yalnız bu dağlık mıntıka halkının hasâil-i mahsûsa-i cengâverânesi nazar-ı dikkate alınarak
müdâfaa-i vatan uğrunda pek büyük fedâkârlıklar ibrâz edecekleri ve cesâret-i şahsîyeleri
düşünülerek mühim işler göreceklerine ordu erkân-ı harbiyesince itminân var idi. Dosta bu zehâbı
veren bu kuvvetin düşmanı da hayli ürküteceği tahmîn olunabilir idi. Binâenaleyh Bulgar ordusunun
Tunca şarkındaki seyyâr ordusu ile Edirne muhâsara ordusunun icrâ edeceği harekâtı taht-ı temîne
almak için bu kuvveti ortadan kaldıracak veya mutlaka hareketsiz bırakacak bir mühim kuvveti onun
karşısında bırakması lâzım geliyor. Ordu erkân-ı harbiyesince birinci şıkka daha ziyâde ihtimâl
verilmekte idi. Fakat aksi zuhûr etti. Şu malûmata göre Kırcaali'ye karşı toplanmış kuvvetin
kolorduyu dağıttıktan sonra Meriç Nehri'nin garbında kâin sâhile kadar mümted olan mıntıka-i arâzîyi
taht-ı istîlâya alacağı ve iltisâk hattının kat'a kıyâm eyleyeceği mütâlaası vârid oldu.
Maamâfîh mıntıka-i mezkûredeki menâat-i tabiîyeye mebnî kuvâ-yı mühimmenin icrâ-yı hareketine
adem-i müsâadesi şu mütâlaayı zaîf bırakmış idi. Gerek Kırcaali kolordusuna karşı seyyâr ordunun
gerilerini himâye ve gerek Edirne muhâsara ordusunun hutût-ı irtibâtiyesini muhâfaza her hâlde
mühim bir kuvvetle olacağı gibi Edirne Kalesi'nin cihet-i cenûbiyeden ikmâl-i muhâsarasına memûr
olacak kuvâ-yı askeriye de o havâlîye yakın mahallerde cem' edilmiş bulunacağından bu makâsıdın
istihsâli için cem'an kırk binlik bir kuvvetin vücûdu istiksâr edilemez idi. Buna binâen mevrûd
malûmâta inanılmış idi.
Edirne'yi cihât-ı sâireden ihâta edecek olan Bulgar kuvâ-yı sâiresinin mevcûd yollar şimendiferlere
nazaran kısmen Meriç'in her iki tarafından ve bâhusûs Meriç ile Tunca arasında toplanacağı tabiî idi.
Muahharan Harbiye Nezâreti'nden alınan malûmâtta yüz bin neferlik bir kuvvetin Tırnova-Seymenli
havâlîsinde toplandığı bildiriliyor idi. Mikdârı bir derece mübâlağalı telakkî edilmekle beraber
kaleyi muhâsara etmek üzere oralarda mühimce kuvvetler bulunduğuna kanâat hâsıl olmuş ise de
Harbiye Nezâreti'nin büyük cüz' ve tâmların teşkîlâtı hakkında ordu erkân-ı harbiyesinin fikrine
muhâlif olarak verdiği malûmât kayd-ı ihtiyât ile telâkkî olundu. Maamâfîh Şark Ordusu'nca hâiz-i
ehemmiyet görülen keyfiyet fırka veya kolordu teşkilâtı olmayıp kuvâ-yı adediye idi.
Meselenin en mühim ciheti Bulgar kuvâ-yı asliyesinin Tırnova-Seymenli havâlîsinde tahaşşüd
eylemekte bulunduğu hakkındaki malûmât idi. Zirâ şimdiye kadar Bulgar ordusunun harekât-ı
müteâkıbesi hakkındaki tasavvurda tevâfuk etmiyor idi. Çünkü kuvâ-yı asliyesiyle Tunca şarkınca
icrâ-yı harekât edeceği kabûl edilmiş olan düşman ordusunun Tırnova-Seymenli havâlîsinde
toplanmayacağı pek tabî-î idi. Alınan ber-vech-i marûz havâdise itimâd olunduğu hâlde düşman kuvâ-
yı asliyesine Arda ve Meriç havzalarında intizâr etmek lâzım gelecek idi ki bu hâle nazaran Şark
Ordusu'nun ictimâ' vaziyetinde büyük tadîlât icrâsı ve harekât-ı âtiyesinin ona göre tanzîmi îcâb
etmekte idi. Yalnız malûmât-ı vâridenin teyîdine intizâr etmek lüzûmu da derkâr idi.
Kırcaali kuvvetinin muntazır olan sebâtı mühim bir düşman kuvâ-yı askeriyesinin menfî bir vazîfe
ile orada tevkîfini intâc eyleyeceğinden Şark Ordusu'nun harekât-ı müteehhiresiyle kalenin
muhâsarası üzerine fâide-bahş olacak idi.
Şimdi alınan malûmâta nazaran Kırcaali kuvveti mütefevvik düşman karşısında kalabilecek idi.
Maamâfîh bu kuvvet fazla telefât ve zâyiâta uğrasa da cihet-i şarkıyede seyyâr ordu tarafından
kazanılacak muvaffakiyetle telâfîsi kâbil idi.
Arda mıntıkasının setri vazîfesi[75] on birinci nizâmiye fırkası ile kale kumandanlığına tevdî'
edilmiş olduğu yukarıda zikredilmiş idi. Bu fırkanın da bidâyette îfâ edeceği vazîfe doğrudan doğruya
seyyâr ordunun harekâtı üzerine müessir ve onunla müttehid olmayıp Kırcaali kuvvetinin vazîfesi gibi
menfî idi.
Kırkkilise Muhârebesi'ne Takaddüm Eden Günlerin Vukûâtı
6 Teşrîn-i Evvel'de Cereyân-ı Ahvâl
5 Teşrîn-i evvel târihi ile vâki' olan marûzâtımıza mukâbil 5/6 Teşîn-i Evvel sene 328 (18/19 Ekim
1912) gecesi Başkumandanlık Vekâleti'nden âtîdeki telgraf vârid oldu:
Tasavvur ettiğiniz harekât-ı harbiye-i taarruziye hakkında malûmât itâsı mütemennâdır. Düşman
ordusunun kuvve-i asliyesiyle Tırnova-Seymenli'de tecemmu'u hakkındaki malûmât-ı vâride-i ahîre
sebebiyle Bulgarların vech-i tecemmu'u hakkında gerek büyük karargâh-ı umûmî ve gerek Şark
Ordusu Karârgâhı'nca bir fikr-i kat'î olmayıp her türlü icrââtın tamamıyla tahmînât ve ağleb-i
ihtimâlât üzerine müesses bulunduğu bir sırada taarruz düşüncelerinin filhakîka tasavvurâttan ibâret
kalması tabiîdir. Binâenaleyh makâm-ı müşârun-ileyhâya cevâb-ı âtî verildi:

Başkumandanlık Vekâlet-i Aliyyesi'ne

6 Teşrîn-i evvel 28

Hedefü'l-harekât henüz tayîn etmeden taarruz tertîbâtı soruluyor. Şark Ordusu tahaşşüdünün
ikmâlini müteâkib Üçüncü Kolordu ile Eski Poloz-Boyalık, Birinci Kolordu ile Kiremitli-
Kurdalan istikâmetinde Tunca nehrinin şarkında ve Dördüncü Kolordu ile Tunca'yı bil-mürûr
Meriç'in sol sâhilini takîben Harmanlı üzerine ilerlemek ve Arda'nın muhâfazasına memûr on
birinci fırkayı Kırcaali Kolordusu'yla tevhîd-i harekât eyleyerek Hasköy üzerine sevk etmek
ve İkinci Kolordu'yu ihtiyât olarak ikinci hatta süvârî fırkasını sağ cenâh ilerisinde
bulundurmak tasavvurundayım.
İşbu harekâtın icrâsını temîn için kolordulara erzâk ve cebhâneyi ikmâl kol ve katarlar
teşkîlatını itmâm eylemeleri emredilmiştir. İstihsârâtın ikmâline dâir kolordulardan henüz bir
cevâb alınmamıştır. Dün Birinci Kolordu Kumandanı Yaver Paşa Hazretleri karargâha
gelerek erzâk tedâriki husûsunda pek ziyâde dûçâr-ı müşkilât olduğunu beyân eyledi. Bu
mürâcaât hemen her taraftan vuku' bulmakta ve henüz yerlerinde bulunan kolorduların emr-i
iâşesinde dûçâr oluna gelen müşkilât harekât-ı taarruziyeye ibtidâr ile gayr-i kâbil-i iktihâm
bir hâle gelerek ordunun bâis-i felâketi olması tehlikesinden ihtirâz ediyorum. Erzâk irsâli
hakkında defeâtle vukû' bulan mürâcaâtım maatteessüf müsmir olamıyor. Bu husûsta bilhâssa
nazar-ı dikkatinizi celb eder ve her ne sûretle olur ise olsun yevmiye bir erzâk treninin
dârülharbe sevkine fevkalâde gayret olunmasını ehemmiyet-i mahsûsa ile arz ederim.
Redîf kıtaâtının sevkiyâtı dahi vaziyetin ehemmiyetle mütenâsıb olarak tesrî' olunmuyor.
Büyük karârgâh-ı umûmî Dersaâdet'ten geçen redîflerin seferberliklerini itmâm etmiş olduğu
zehâbında bulunuyor. Hâlbuki bunların birçok nevâkısı vardır. Tekfurdağı'na çıkarılan kıtaât
üç gün etmek[76] tedârik edememişlerdir. İkinci Kolordu henüz perâkende bir hâldedir.
Babaeski havâlîsinde toplanmaya uğraşıyor. Harekât-ı taarruziyenin hüsn-i netîceye iktiranı
erzâk ve mühimmâtın devâmlı bir sûrette ikmâline ve kıtaâtın sür'atle sevkine vâbestedir.
Binâenaleyh kış gelmezden evvel pek sür'atle itmâmı için marûzâtımın kemâl-i ehemmiyetle
nazar-ı dikkate alınmasını ricâ eylerim.

Şark Ordusu Kumandanı


Birinci Ferik Abdullah

Mülâhazât-ı Sevkü'l-Ceyşiye
Tasavvurât-ı mesrûdeye esâs olan fikr-i düşman ordusu kuvâ-yı asliyesinin Tırnova-Seymenli
havâlîsinde toplandığı hakkında alınan malûmâttır. Kuvâ-yı asliyenin havâlî-i mezbûrede
toplandığına nazaran Tunca şarkından ikinci derecede kuvvetlerle icrâ-yı harekât eylemesi ve
harekât-ı asliyesini Aşağı Meriç'e doğru sarkarak Dimetoka üzerine tevcîh eyleyeceği zannı hâsıl
olmuş idi. Maamâfîh bu mütâlaa zaîf idi. Evvel emirde kolordular 5 Teşrîn-i evvel'deki
mukarrerâtımız vechile Kırkkilise-Hasköy hattında bütün kıtaâtı ile toplanacak ve taarruz için muktezî
ve katar ve kâfilelerini tanzîm ve erzâk ve cebhânelerini ikmâl ile bize bildirecekler idi. Bu zamana
kadar her hâlde vaziyet tavazzuh edeceğinden düşmanın tasavvur olunan harekâtına nazaran tecemmu'
vaziyetince icrâsı îcâb edecek tadîlât kolorduların ictima'ından sonraya talîk olundu. Düşmanın kuvâ-
yı asliyesinin ve meselâ 4/5 fırkasının Tırnova-Seymenli'de toplandığı hakkındaki malûmâtın adem-i
teyîdi ile öteden beri kabûl olunduğu vechile Tunca şarkında zuhûru hâlinde Kırkkilise ile Hasköy
arasında münâsib bir mevzi'de karşılanacak olan kuvvet şimâle atıldıktan sonra taarruz husûsundaki
bu tasavvurâtımız yine aynıyla mevki-i icrâya konabilecek idi. Bu cihete âid tasavvurdaki rûh-ı
mülâhaza ise şu idi: Şimâle atılacak düşmanı o istikâmette takîb ederek ilerlemek hâlinde Şark
Ordusu hâkimiyeti hâiz birtakım cebhe mevâzi'i karşısında kalacağından kat'î bir muhârebenin
netâyic-i matlûbesi kolaylıkla istihsâl edilemeyecekti. Binâenaleyh Üçüncü ve Birinci ve o zamana
kadar muvâsalat edecek veya etimiş bulunacak olan, On yedinci ve On sekizinci kolorduları düşman
takîbine memûr ve İkinci Kolordu'yu ihtiyâtta terk ederek Çanakkale Fırkası'nın vürûduyla mevcûdu
27.000 tüfenk râddesine çıkacak Dördüncü Kolordu ve kaleden 25.000 kişilik bir kuvvet Arda setrine
memûr On birinci Fırka ve Kırcaali kuvveti ile ihtiyâtta bulunacak ikinci kolorduyu Kastamonu
Fırkası'nın vürûduyla bu kolordu kuvvetinin 21-22 bin râdesine çıkacağı memûl idi. Dahi ahvâlin
îcâbâtına göre iştirâk ettirerek küsûrsuz 100 bin kişilik bir kuvvet ile kaleye istinâden manevra
yaparak Bulgar ordusunun hutût-ı ittisâliyesini kat' etmek üzere Harmanlı ve Hasköy istikâmetlerine
taarruz etmek ve bu sûretle düşman ordusuna bilvâsıta kat'î bir darbe indirmekten ibârettir. Vâkıâ
ordu tahaşşüdâtını ikmâl ve nevâkısını itmâm eylese dahi kıymet-i harbiyece kâbil-i telâfî olmayan
birçok noksânları var idi. Bu nevâkısın bir mevzi-i müdâfaada düşmanı karşılayarak bilumûm ordu
efrâd ve zâbıtânına muhârebenin tarz-ı cereyânı hakkında bir fikir vermek ve evvel emirde tabiye
hudûdu dâhilinde küçük mikyâsda mukâbil taarruzlarla itimâd hâssasını hâsıl etmek sûretiyle, bir
dereceye kadar olsun, telâfîsi mümkün idi. Hele düşmanı tard etmek hâlinde kuvve-i maneviye gereği
gibi artacak idi. Bu imkânın husûlü hâlinde tasavvurâtımızın boşa çıkarılması memûl idi.
Harekât-ı taarruziyenin şekil ve sûret-i icrâsı her ne vechile olursa olsun mevki-i müstahkem
kuvve-i seyyâresi ile tevhîdi îcâb ederdi. Bu sebeble kale kuvve-i seyyâresinin taze bir hâlde
iştirâkini temîn için ân-ı merhûnunun hulûlüne kadar büyük mikyâsta hurûclardan tevakkî olunması
mevki-i mezkûr kumandanlığına emir edildi. Maatteessüf âtiyü'z-zikr cereyân-ı ahvâl tasavvurâtın
mevkii fiil ve icrâya vaz'ına imkân bırakmamıştır.

Bugün (6 Teşrîn-i Evvel) Düşmana Dâir Muhtelif Menâbi'den Gelen


Malûmâtın Hülâsası
1. Malkoçlar karye ve kalesi Bulgarların top ateşiyle yakılmış ve Kervansaray kalemizin hîn-i
tahliyesinde askerimiz ahâlî tarafından ateşe tutulmuştur.
2. Üç taburluk düşman kuvveti Hacılar ve Küçük Ünlü'ye doğru ilerlemiştir.
3. Meriç-Tunca mıntıkasında ve Tatar-Reşadiye ile Mihaliç arasındaki Kalkantepe arkasındaki
sırtlarda bir mikdâr düşman piyâdesi vardır.
4. Esîr bir onbaşının ifâdesine nazaran: İkinci alaydan bir, altıncı ve hâssa alaylarından üçer süvârî
bölüğüyle otuzuncu piyâde ve ihtiyât alaylarının Habibce'de Eski Zağra fırkasından bir alayın
Hasköy'de, bir alayın Oflahanlı ve bir alayın Derviştepe şimâlinde bulunduğu anlaşılmıştır.
5. Bir alay düşman süvârîsi Yahşi Beyli ve Koca Yakublu'ya doğru ilerlemiş ve bir mikdâr düşman
kuvveti de Derviştepe ve Küstüköy cihetinden yürümüştür.
6. Selbeküm, Kurtköy, Adaçalı istikâmetine doğru düşman kolları ilerlemekte Mahmudlu
mukâbilinde bazı düşman kuvveti görülmekte Arda'nın mukâbil sâhilindeki Adaçalı'dan Bulgar
Yovebuki (?)'ne kadar hâkim tepeler düşman elindedir.
7. Kırcaali mıntıkasında Gabrova'nın cenûb-ı şarkîsindeki Hasantepe'yi kıtaâtımız zabt etmiştir.
8. Dört tabur ve dört top ile başıbozuklardan mürekkeb bir düşman kuvveti Aydoğmuş'a hücûm
etmiş ve Aydoğmuş Kalesi'nin arkası alınmıştır. Bu müsâdemede üç mecrûh ve bir şehîdimiz vardır.
9. Aynı mikdâr bir kuvvetle Karagözler'e doğru hareketle müsâdeme başlamıştır.
10. Üç tabur piyâde ve dört topdan mürekkeb bir düşman kuvveti Yahyalı mıntıkasında Beygölü ve
Yeni Mahalle kaleleri civârında müsâdemeye başlamıştır. Bir taburluk düşmanın Hacıoba'da
bulunduğu anlaşılmıştır.
11. Paşmaklı[77] cihetinde Rojn ve Karamanca kulelerinde[78] müsâdeme devâm etmektedir.
12. Düşman iki istikâmetten Dereköyü'ne ve Çanak'taki kuvvetimiz Ragoç'a doğru hareket etmiştir.
Müstakil Süvârî Fırkası'ndan
Müstakil süvârî keşf bölükleri hatt-ı hudûd üzerinde hemen her noktada düşman piyâdesine tesâdüf
etmiştir. Süvârî birinci livâsı Yakacık Kalesi karşısındaki düşman kalesini zabt ile beraber bir
piyâde taburu ve bir mitralyöz müfrezesinden mürekkeb düşman ile üç saatten fazla muhârebe
etmiştir. Düşman Vaysal ve Hacılar, Küçük Ünlü karyelerini işgâl etmiş, Küçük Ünlü Karyesi'ne bir
de bataryası gelmiştir.
Edirne Mevki-i Müstahkem Kumandanlığı'ndan
Düşman Tunca şarkından ve Tunca, Meriç, Arda arasından ve Arda cenûbundan her tarafta kuvvetli
bir piyâde alayını tecâvüz etmeyen muntazam kuvveti ve milis askeri ile hudûdları tecâvüz etmiştir.
Düşman hudûdlarımızdan azamî olarak yedi kilometreye kadar içeriye girmiş ve buralarda tevakkuf
etmiştir. Şimdiye kadar kale mıntıkasındaki hudûd kısmında top ateşi icrâ edilmemiştir.
Öğleden sonra beş buçukda takrîben bir alay düşman süvârîsinin Lefke istikâmetinde ve bir süvârî
müfrezesinin dahi Küstüköyü istikâmetinde hareketi görülmüştür. Mustafa Paşa Köprüsü ve fırını
tahrip edilmiştir.
Karargâh-ı Umûmî'den
Paris'ten bildirildiğine göre Bulgarlar 3 ordu teşkîl etmişlertir. Birinci ordu İvanof kumandasında
Harmanlı-Seymenli cihetinde toplanmıştır. Filibe, Eski Zağra, Sofya, Dobniçe, Viraçe fırkalarından
müteşekkildir.
Üçüncü Ordu Dimitriyef kumandasında Tunca şarkında toplanmıştır. İslimiye, Plevne, Ruscuk,
Şemni fırkalarından müteşekkildir.
Cem'an Trakya dârülharekâtında Bulgarların 216 tabur ve 153 bataryaları var imiş. İkinci ordu
Usturuma Vâdisi'nde ve Köstendil havâlîsinde tecemmu' ediyor. Kumandanı General Kotinçef'tir.
Kısm-i küllîsi ihtiyât kıtaâtıdır. Berdân tüfenkleri ve âdî ateşli toplarla mücehhezdirler. Mecmû'u 72
taburdur.
Sırb ordusu dahi üç ordudan müteşekkildir. Birinci ordu Morava Vâdisi'nde tecemmu' etmiştir.
Birinci ordu birinci ban[79] fırkalarından beş fırka olup kuvveti 80 tabur piyâde, 45 bataryadır. İkinci
ordusu Zirkoviç kumandasında 70.000 kuvvetinde olup kısmen Niş'te bulunuyor, bir kısmı da
Köstendil'e hareket etmiştir. Birinci ordu Üsküb'e, ikinci ordu da Köstendil'den Palanga'ya taarruz
edecek imiş. Üçüncü ordu 30.000 kuvvetinde Yenipazar sancağı aleyhine tahsîs edilmiş olup
Karadağlılarla işbu sancak dâhilinde tevhîd-i hareket edecek imiş.

Düşmanın Vaziyeti Hakkında Mütâlaât


Düşman hakkında menâbi-i muhtelifeden mevrûd malûmât içinde en ziyâde hâiz-i ehemmiyet olan
Bulgaristan kuvâ-yı harbiyesinin ordular hâlinde sûret-i teşkîl ve dârülharekâtlara vech-i taksîmine
dâir olandır ki, kısmen Romanya tarîkıyle müstahsil malûmâtı teyîd ediyordu. Bu malûmât şimdiye
kadar mechûliyet içinde bulunan ve ağleb ihtimâlât üzerine binâ-yı esâs eden karârgâhları hayli tenvîr
eyledi. Büyük cüz'-i tâmların tasavvur eylediği gibi kâmilen üçer livâlı değil, belki bazılarının ikişer
livâlı fırkalar hâlinde bulunduğu zannına kuvvet verdirdi. Sırb ordusu kuvve-i umûmiyesi hakkında
vakt-i hâzırda Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye'mizce yapılmış olan hesâblara göre bugün teşekkülü
istihbâr edilen Makedonya'ya karşı icrâ-yı harekâta memûr ordulardan başka 40 ilâ 50 bin neferlik
bir kuvvetin de Bulgaristan'a geçmiş bulunması ihtimâli takviyet bulmakta ve kable'l-harb kuvve-i
mezkûrenin Hasköy havâlîsine nakledilmiş bulunduğu hakkındaki haberleri teyîd etmektedir. Şimdiye
kadar vâki' olan istihbârât ve şu mütâlaât Şark Ordusu'nun artık Bulgar ordusu kuvâ-yı külliyesi
karşısında bulunduğuna şek ve şüphe bırakmamıştır.
Bâlâda 1 ve 2 numaralar tahtında yazılan ve ayrıca süvârîden vârid olan malûmât düşmanın Tunca
şarkından bugün kuvâ-yı cesîme ile taarruza geçmediğini ve tecâvüze uğrayan mevâkie gelen sunûf-ı
muhtelifeden mürekkeb kuvvetleri bu havâlîden gelecek kolların ileri sürülmüş aksâmı olacağını
işrâb ediyordu. Tunca ile Meriç arasındaki harekât da böyle idi. Fakat Arda ve Kırcaali mıntıkalarına
karşı yapılan teşebbüsâtın daha şiddetli olmasına nazaran oralardaki kuvvetimizi püskürtüp
atmadıkça düşmanın harekât-ı asliye-i taarruziyeye geçmeyeceği anlaşılıyordu. Belki Bulgarlar bu
havâlîde mühimce bir kuvvetle yapacakları taarruzla Kırcaali mıntıkasına Şark Ordusu kuvve-i
seyyâresinden bir kısım daha celb etmeye düşünmüşlerdir.

Şark Ordusu'nun Vaziyeti


Bugün tahaşşüd mıntıkasında bulunan Şark Ordusu kuvvetlerinin vaziyeti ber-vech-i âtî idi:
Üçüncü Kolordu- Kırkkilise havâlîsinde şurada buradaki müfrezelerini celb etmiş idi.
Afyonkarahisarı Fırkası'ndan beş ve On yedinci Kolordu'dan üç taburla da takviyet bulacak,
On birinci Kolordu Aslıbeyli-Yenice-Lefece-Karaali mıntıkasında kolordu karargâhı Kavaklı.
Dördüncü Kolordu İzmit Fırkası ileri kıtaâtıyla Hasköy'de kısm-i küllîsi maa-karârgâh Osmanlı'da,
On ikinci Fırka ileri kıtaâtıyla Gaibler'in dört kilometre cenûb-i şarkîsindeki köprü ile Ulu Paşa
hattında, kısm-ı küllîsi maa-karargâh Osmanlı (Osmancı) garbında, kolordu karargâhı: Havsa'da[80].
On birinci Fırka bu akşama kadar 40 kilometre yürüyüşle akşam geç vakit Kamaçlı cenûbunda
Handaplı'ya muvâsalat edecek. İkinci Kolordu Babaeski havâlîsinde toplanmakta, kolordu karargâhı
Babaeski'de bulunuyordu.
Bugün düşman ilerlemeye devâm etmediği hâlde Dördüncü Kolordu'nun Hasköy'e doğru ileri
yanaşmış olması dolayısıyla Şark Ordusu vazİyetinin daha müsâid bir hâle geldiği anlaşılıyor. Şu
hâle nazaran 7 Teşrîn-i evvel içinde ordunun ikmâl-i tahşîdâtına düşman tarafından tacîz olunmasına
devâm edilebilmesi ağleb ihtimâl idi. 8. gün içinde aynı ihtimâl ve fakat bir derece zaîf olmak üzere
mevcûd idi.
Ordumuzun vaziyeti şu sûretle muhâkeme olunmakta iken Başkumandanlık Vekâlet-i Celîlesi'nden
hemen harekât-ı taarruziyeye kıyâmı âmir bir telgrafnâme daha vârid oldu.

6 Teşrîn-i Evvel Muhâberâtı


Başkumandanlık Vekâletiyle son 24 saat zarfındaki muhâberâtımız ziyâdesiyle şâyân-ı
ehemmiyettir. Makâm-ı müşârun-ileyhadan mevrûd telgrafnâmenin sûreti ile buna verilen cevâb ber-
vech-i âtîdir:

Lüleburgaz'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Buradan harekât-ı âlîleri günü birlikte ittihâz edilmiş olan mukarrerât dâiresinde hemen
harekât-ı taarruziyeye mübâşeret buyurulması ve ibtidâr olunduğunun iş'ârı ikmâl-i
ehemmiyetle tavsiye olunur.[81]

6 Teşrîn-i evvel 328


Başkumandan Vekîli Birinci Ferik Nâzım

Başkumandanlık Vekâlet-i Celîlesi'ne

C-6 Teşrîn-i evvel 328. Yine taarruz emrinizi aldım. Beynimizde ittihâz kılınmış olan
mukarrerât henüz taraf-ı âlîlerinden infâz ve icrâ buyurulmadı. Müreteb redîf fırkaları henüz
gelmedi. Bu bâbdaki müşkilâtı tafsîl eden bir arîzayı bu sabah Mülâzım Nihâd Efendi'ye
tevdi'an gönderdim. Fakat iki üç saatten beri ahvâl-i harbiye kesb-i vüzûh etmektedir.
Düşmanın bir kolunun Tunca'nın şarkında zuhûr ederek hudûdu tecâvüz ettikleri ve diğer iki
kolunun da ihtimâl yarın akşama doğru Kırkkilise üzerine geleceği tezâhür ediyor. Şu hâle
göre iki üç güne kadar bir büyük meydân muhârebesinin vukû'u muhakkaktır.
Birinci, İkinci kolordular kıtaât ve efrâdı nezdinde üçer yüz fişenk var. Bunların itmânını ve
Babaeski'de henüz toplanmakta olan İkinci Kolordu mürettebâtı İstanbul'da bulunduğundan
bunların da âcilen yetiştirilmesini lâzım gelenlere emir buyurunuz. Bütün karargâh geceli
gündüzlü sa'y ediyor. Fakat tesâdüf edilmekte olan müşkilât oraca malûm olamıyor. Nevâkıs-ı
marûza ikmâl edilmeksizin vukû' bulacak taarruzdan ordunun ve dolayısıyla memleketin dûçâr
olacağı felâketi düşünmek âcizleri için cümle-i vezâif-i esâsiyedendir. Dâimâ taarruz
edilmesi emir buyuruluyor. Fakat marûzât-ı müteaddide ile ikmâli taleb edilen nevâkıs
hakkında bir emr-i âlîleri alınamıyor. Binâenaleyh buraca ahvâlin göstereceği îcâba göre
tedâfü'î veya taarruzî îfâ-yı vazîfeye tevessül ve bu bâbda son dereceye kadar sarf-ı gayret
edileceğine emniyet ve itimâd buyurmanızı ve marûzât-ı vak'a dâiresinde nevâkısın bir iki
güne kadar yetiştirilmesine inâyet buyurulmasına arz ve cümlemizin tevkîfât-ı samedâniyeye
mazhariyetimizi temennî eylerim.

6 Teşrîn-i evvel 328


Şark Ordusu Kumandanı
Birinci Ferik Abdullah

Başkumandanlık Vekâleti'nin emr-i telgrafîsi ya bugün sabahleyin vâki' olan marûzâtımızın henüz
vâsıl olmamasından ve yâhud bizce malûm olmayan ve belki de bize bildirilmek istenmeyen bazı
esbâbdan dolayı taarruzun serî'an icrâsını taleb ediyor idi. Her ne sûretle olursa olsun te'kîden
verilen bu emîr bütün ordunun selâmet ve felâketinden re'sen mesûl olanlar nezdinde düşman ordusu
kuvvet ve kudretinin haddinden ziyâde istisgâr olunarak ordumuz kıymet-i harbiyesinin katiyyen
nazar-ı dikkat ve ehemmiyete alınmaksızın ve nevâkısın itmâmına velev kısm-ı azamînin olsun ikmâl-i
tahşîdâtına bakılmaksızın muvaffakiyetin tamâmıyla tâli'a bırakılmak istendiğini anlatmakta idi. Bu
sırada üçüncü kolordu kumandanlığından dahi vaziyet hakkında mütâlaât-ı mühimmeyi ve bin-netîce
hemen taarruza kalkması arzusunu hâvî bir rapor vârid oldu. Mezkûr rapor da aynen şudur:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Kırkkilise'den,
6 Teşrîn-i evvel 328

Düşmanın vaz'u'l-ceyş-i hazarîsine ve hutût-ı sevkü'l-ceyşiye istikâmetine nazaran biri Cisr-


i Mustafa Paşa karşısında diğeri dahi Yanbolu'nun cenûbunda Kızıl Yenice-Papas Köyü
hattında tahaşşüd edilerek iki grup teşkîl etmesi ihtimâli ağlebdir. İşbu gruplardan Kırkkilise
kolordusunca nazar-ı itibâra alınacak olan Kızıl Yenice-Papas Köyü hattı cenûbunda
bulunanıdır.
Papas Köyü'nden Gaibler-Erikler tarîkıyle ilerliyebilecek olan düşman, Bulgar Şark
Ordusu'nun sol cenâhını teşkîl edebilecek olan kuvvet olup bir fırkadan ziyâde olmasına
ihtimâl verilemez. İşbu fırkanın cihet-i şarkıyesinde bulunup Dereköy üzerinden
ilerleyebilecek bir kuvvet tasavvur olunsa bile bunun vazîfesi ancak Tırnovacık havâlîsindeki
Bulgarları teslîh ile hutût-ı muvâsalamıza doğru sevk etmekten ibâret olacağından mühim
mikdârda olamaz. Papas Köyü-Dere Mahallesi-Vaysal-Çeşmeköy-Petra istikâmetinde dahi
düşmanın bir fırka ile taarruz etmesi memûldür. İşbu iki fırkadan gayrı gelecek kuvvetler
Yenice civârında bulunup ileri kıtaâtını Koyungavur'a kadar sevk etmiş olan Birinci
Kolordu'muzun cebhesine tesâdüf etmesi tabiîdir.
Bulgarların Kırkkilise-Yenice karşısındaki kuvvetleri her ne mertebede olursa olsun el-
yevm Birinci ve Üçüncü kolorduların mütehaşşid bulunan kuvvetlerine karşı hâkim
addolunamaz. Bu cihetten büyük bir kuvvetle taarruzu farz edilse bunun bir kısm-i mühimini
Yenice üzerine sevk ederek Birinci ve Üçüncü kolorduları şark cihetine doğru atmak üzere
hareket edebilir. Buna karşı Üçüncü Kolordu'nun vazîfesi Bulgarların sol cenâhı gerisine
doğru düşmektir. Kırkkiliseyi ciheti şarkîyeden yani Kuzuköy üzerinden çevirebilecek sûrette
Bulgarların sevkıyâtta bulunabilmesine ne vaz'u'l-ceyşleri, ne de vaziyet itibârıyla intizâr
olunamaz.
Kırkkilise'nin işbu şark-ı şimâli ciheti zâten pek metîn olup cüz'î kıtaât ile müdâfaaya
elverişli olduğundan bu cihetten vukua gelecek taarruzdan hiçbir tehlike melhûz değildir.
Yolların fenâlığı ve uzunluğu hasebiyle ve kuvâ-yı Osmâniyenin Kırkkilise-Yenice hattı
üzerinde vâsi' bir cebheye mâlik olmalarından nâşi düşmanın bir tek kol ile ilerlemeyip
müteaddid yollardan gelmesi ve beher yoldan dahi ancak bir fırka sevk edebilmesi derkâr
olduğundan, arâzînin gâyet kesik ve mânialı bulunmasından bil-istifâde birinci kolordunun
Petra üzerinden gelebilecek kıtaâta karşı gidip onu ve onun cihet-i garbiyesindeki kuvvetleri
işgâl etmesi ve Bulgarların henüz yol kollarında dağınık bulunmasından bil-istifâde
Kırkkilise'deki kuvvetimizin Teke Suyu'nun cihet-i şarkîyesinden Erikler istikâmetinde
ilerleyerek düşman fırkasını püskürterek birinci kolordumuzla harbde bulunacak olan
düşmanın gerilerine düşmesi iktizâ eder.
Şu hâlde bir düşman taarruzuna karşı bu kolordularımızın hâl-i müdâfaada kalmayıp açık
cebhe ile ilerleyerek yol kollarında bulunan düşmanı karşılamaları ve düşmanın
dağınıklığından istifâdeye müsâraat etmeleri zâmin-i muvaffakiyet görülmektedir.
Kırkkilise'nin şimâlindeki köylerimizin alel-husûs Malkoçlar'daki zahîrenin yanması
düşmanın bu cihetten mühim bir taarruzda bulunmak emelinde olmadığına delâlet edebilir.
şâyed ilerlese dahi Yenice-Kırkkilise hattındaki kuvvetimiz el-yevm kâfî addolunabilir. Alel-
husûs, ki bâlâda beyân olunduğu vechile, sür'atle ve açık cebhe ile taarruz sâyesinde
düşmanın yol kollarını bastırmak imkânı suhûletle elde edilebilir. İşbu mütâlaât-ı kâsırâneme
nazaran emr ve irâde-i kumandanîlerine intizâr ederim.

Bahriye Nâzırı ve Üçüncü Kolordu Kumandanı


Mahmûd Muhtar

Görülüyor ki, her yerde taarruz için bir tehâlük var:


Başkumandanlık Vekâleti taarruz emr-i müekkedini tekîd ediyor. Kolordu kumandanları aynı arzuyu
izhâra başlıyor. Biz ise henüz şerâit-i müsâadenin husûlüne intizâren taarruz hakkında bâlâda beyân
ettiğimiz nukât-ı nazarımızı muhâfaza ediyoruz. Bu mesrûdâtımızı 7–8 Teşrîn-i evvel için verdiğimiz
sûret-i âtîde münderic emir dahi isbât eder. Şimdi Üçüncü Kolordu Kumandanlığı'nın raporu
hakkındaki mülâhazâtımızı temhîd eyleyeceğiz.
Müşârun-ileyh evvelâ Bulgar ordusunun iki grup hâlinde ictimâ' edeceğini ve bunlardan Kızıl
Yenice-Papas Köyü hattı cenûbunda bulunanı nazar-ı itibâra alacağını yazıyor. Rapor tamâmen
mütâlaa olunduğu hâlde tekmîl bu grubu nazar-ı dikkate almayıp münhasıran bu grup sol cenâhından
bahsettiği anlaşılıyor. Filhakîka Üçüncü Kolordu'ya karşı veya onun harekâtına doğrudan doğruya
icrâ-yı tesir edecek kısım cenâh-ı mezkûrdur.
Kolordu kumandanı, düşman ordusu sol cenâhı müntehâsının Erikler üzerinden sarkacağı ve bunun
da azamî bir fırka kadar olacağını tahmîn ediyor ve daha şarktan meselâ Dereköy üzerinden
ilerleyebilecek bir kuvvetin az olacağına ve bunun müsbet bir tesîr gösteremeyeceğine hükmeyliyor.
Bu hüküm doğrudur. Bu mülâhazada tamâmıyla hem-fikir olduğumuz evvelce bu bâbda temhîd
ettiğimiz mütâlaadan da müstebân olur.
Müşârun-ileyh bir fırkanın da Petra üzerinden taarruzunu memûl ediyor. Şu hâlde iki düşman
fırkasının doğrudan doğruya Kırkkilise üzerine, yani Üçüncü Kolordu aleyhine ilerleyeceğini ve daha
garbdan gelecek kuvvetlerin ise kuvâ-yı asliyesiyle Aslıbeyli-Kavaklı-Yeni Mahalle-Lefece
mıntıkasında bulunan Birinci Kolordu kıtaâtı tarafından karşılanacağını tabiî addediyor. Binâenaleyh
Bulgar ordusu sol cenâh kuvvetlerine iki fırkadan fazla, belki üç fırka olarak kabûl ediyor. Böyle
olduğu hâlde Bulgar kuvvetini üçüncü ve birinci kolordularımız kuvâ-yı müteşehhidelerine fâik
tasavvur etmiyor. Vâkıâ bilâhire zuhûrât-ı tefevvuk kuvâ meselesini halleylemiş ise de serd edilen
mütâlaaya nazaran henüz kuvve-i umûmiyeleri mecmû'u 50 bine bâliğ olan mezkûr kolordular
kuvvetine karşı üç Bulgar fırkasının zaaf veya müsâvâtı kabûl edilemez.
Düşmanın sol cenâhıyla ve büyük bir kuvvet ile taarruzu hâlinde iki ordunun tevhîd-i mesâî
eyleyerek birinci kolordunun kuvve-i mezkûreyi şarka atması ve Üçüncü Kolordu'nun şarkdan garba
doğru düşmanın sol cenâh ve gerilerine düşmesi keyfiyeti ise kuvvetçe tefevvuk düşmanda bulunmak
dolayısıyla bir hüsn-i temennî olur. Bâ-husûs nazar-ı mütâlaaya alınan münhasıran düşman ordusunun
sol ve ona karşı bizim ordunun sağ cenâhıdır. İşbu harekât-ı mütesavvirenin aynı zamanda ordu
aksâm-ı sâiresiyle iritbât ve münâsebetinin ne yolda temîn olunacağı keyfiyeti de ayrıca cây-ı
mülâhazadır.
Kolordu kumandanının daha sonraki mülâhazâtının bütün ordu ile icrâsı –kıymet-i harbiyeyi hâiz ve
manevra icrâsına kâdir kuvâ-yı askeriyeye mâlik olduğumuz hâlde- pek doğru olabilir. Müşârun-ileyh
Kırkkilise'nin cihet-i şarkîyeden çevrilemeyeceğini kat'î ifâde ile beyân ediyor. Belki bu beyânâtı 5
Teşrîn-i evvel'de ordudan verilen emîr üzerinedir. Malûm olduğu üzere emr-i mezkûrda
Kırkkilise'nin şarkdan vukuu melhûz ihâta harekâtına karşı ordu sağ cenâhının muhâfaza ve temîni
vazîfesi de Üçüncü Kolordu'ya tevdî' edilmiş idi. Filhakîka Kırkkilise'nin şark ve şimâl-i
şarkîyesindeki arazî, menâati cihetiyle o kadar harekâta elverişli değilse de buraları aşıp gelmek
müşkilâtına katlanmak iyi endaht meyânlarına mâlik, oldukça tahkîmâtı hâiz bir cebheye karşı hareket
etmekten hiç şüphe yok ki evlâdır. Hele ordu sağ cenâhının Kırkkilise'ye istinâdına nazaran mutlaka
mevki-i mezkûr şarkının pek ehemmiyetsiz telakkî edilmemesi lâzımdır.
Kırkkilise şimâlindeki köylerin ve bilhâssa Malkoçlar'daki zahîrenin yakılması hakkındaki mütâlaa
filhakîka bu icrââtın Bulgar askeri tarafından bilinerek yapılmış olması hâlinde doğru olabilir. Fakat
mezkûr kurâdan ekserîsinin Müslüman köy olmasına nazaran ya Bulgar eşkiyâsı tarafından kasten ve
yâhud düşman eline geçmemesi için köylüler tarafından ihrâk edilmiş olması da vârid-i hâtır
olacağından o istikâmetten mühim bir taarruzun vuku- bulmayacağına katiyetle hükmolunamaz. Bâ-
husûs Erikler üzerine ilerleyecek kuvvetin Malkoçlar'dan geçmesi muhtemeldir.
Hülâsa: Üçüncü Kolordu Kumandanlığı'nın bu raporunda kolordusunun îfâ edeceği vazîfe hakkında
güzel tasavvurâtta bulunduğu görülüyorsa da bunu îfâ edecek unsurun kıymet ve kudretinden
bahsedilmeyip münhasıran umûmî esâsât üzerine binâ-yı mütâlaa edildiği anlaşılıyor.
7 Teşrîn-i Evvel'de
Cereyân Eden Ahvâl
6/7 Teşrîn-i Evvel'de Mevki-i Müstahkemden Düşmana Dâir Mevrûd Malûmât
1- Öğleden sonra saat 8 sularında bir bölük kadar düşman süvârîsi Doğanca Köyü'ne girmiştir.
2- Çirmen önlerinde kuvveti meçhûl ufak tefek düşman süvârî kıtaâtı görülmüştür.
3- Karabağ cenûbunda Borgacı Çiftliği'ne bir düşman bölüğü girmiş ve arkasını kuvveti
anlaşılamayan bir piyâde kuvveti takip etmiştir.
4- Düşmanın bugün beheri livâ tahmîn olunan üç büyük kolu Fikle, Kireçci-Hasköy, Söğün üzerine
yürüdüğü işbu kuvvetlerin karşısında bulunan onuncu fırkamızın katiyyen muhârebe kabûl etmeyerek
kademe kademe çekildiği ve yalnız topçusuyla Fikle kolunu işgal eylediği fırka-i mezkûre
kumandanlığından bildirilmiştir.
5- İşbu kolların Tunca şarkına geçeceğine ihtimâl veriliyor.
6- Yine saat on buçukta gelen haberlerde Kemalköy ve Doğanca istikâmetinde büyük bir ateş zuhûr
ettiği ve bunun Kemertabya'dan görüldüğü bildiriliyor.
7- Doğanca şarkındaki müfrezeyi takviye için öğleden sonra saat altıda üç piyâde taburuyla bir
batarya top ve bir mitralyöz bölüğü sevkedilmiş ise de nişâncı alayı fâik kuvvetlerle temâstan
ihtirâzen bu esnâda geri çekilmeye karar vererek 212 rakımlı tepeye doğru hareket etmiştir.
Müstakil Süvârî Fırkası'ndan
Sarı Danişmend'deki fırka mevziinden düşmanın iki piyâde fırkasıyla iki süvârî alayının Büyük
Derbend-Hacılaryolu'nu takîben Hacı Danişmend Köyü'ne doğru ilerlediği görülmüş ve fırkamız
topçusu tarafından tacîz edilmiştir. İşbu kuvvetin pîşdârı tarafından Hacı Danişmend'in cenûb tepeleri
saat üçü yirmi geçe işgâl olunmuştur. Fırkamız üç livâsıyla Taşlı Müsellem mevziinde hâl-i
intizârdadır. Lahna Paşa Köyü cihetlerinden bir buçuk saat kadar top sadâları işitilmiştir ve elân
devâm eylemektedir.

Vaziyet Hakkında Mütâlaât ve Mukarrerât


Gerek kaleden ve gerek süvârî fırkasından mevrûd malûmât artık bugün düşmanın harekât-ı
umûmiye-i taarruziyeye ibtidâr ettiğini anlatıyordu.
Tunca ile Meriç arasında ilerlediği istihbâr olunan kuvvetlerden her biri livâ tahmîn olunan üç
kolun Tunca şarkına geçerek buradaki kuvvetlerle tevhîd-i harekât eylemesi ve kuvâ-yı sâirenin de
kalenin ihâtasına memûr edilmiş bulunmaları tabiî idi.
Süvârî fırkası tarafından yalnız bir kuvvetli kolun ilerlediği ve Lahna Paşa Köyü cihetlerinden
sürekli top sadâları işitildiği bildiriliyordu. Mezkûr kolun kuvveti hakkında verilen malûmâtın
mevsûkıyetine tamâmıyla itimâd edilemeyip bu istikâmetten yalnız bir kuvvetli kolun ilerlediği ve
Lahna Paşa Köyü cihetlerinden sürekli top sadâları işitildiği bildiriliyordu. Mezkûr kolun kuvveti
hakkında verilen malûmâtın mevsûkıyetine tamâmıyla itimât edilmeyip bu istikâmetten yalnız bir
kuvvetli fırkanın inmekde olduğuna Lahna Paşa Köyü cihetlerindeki top seslerinden de o istikâmette
gelmekde olan bir diğer fırka pîşdârı hafîf süvârî livâsı topçusunun muhârebeye tutuştuğuna
hükmolundu.
Şimdiye kadar tecemmu'unu ikmâl etmiş ve sevkü'l-ceyş yayılmasını yapmış olması bedîhî olan
Bulgar ordusunun bu vechile münferid iki kol ile Tunca şarkında hareketi pek az muhtemel
bulunduğundan bir iki kolun daha sarkmakta olduklarına kaviyyen ihtimâl verilmiş ve aynı sûrette
bunların da karîben haber alınacağı tahmîn edilmişti.
Bulgar kollarının bugün ileri harekâta devam eylemeleri hâlinde 8 Teşrîn-i evvel'de zevâle doğru
veya zevâlden sonra en geç olarak 9 Teşrîn-i evvel'de Kırkkilise-Hasköy hattına vâsıl olacakları
tahmîn olundu.
Ordumuz tecemmu' vaziyetinde Üçüncü, Birinci ve Dördüncü kolordularıyla Kırkkilise-Hasköy
hattında ve henüz seferberlik ve tecemmunu ikmâl edememiş olan İkinci Kolordusu ile Babaeski de
bulunduğundan bâlâda serd edilen ihtimâl-i kavî karşısında pek müsâit bir vaziyete bulunmuyor idi.
Bâhusûs hat üzerinde bulunan bu kolorduların da birçok nevâkısı var idi.

İttihâz Olunan Tertîbât


Vaziyeti daha müsâit bir hâle getirmek ve şu dört noksan kolordu ile metîn bir hatt-ı müdâfaada
yayılarak hasmı karşılamak için Bulgarların serîan ilerlemeleri ihtimaline karşı zaman kazanmak
elzem idi.
Bu vazîfeyi cepheden icrâ etmek yerine mevki-i müstahkem kuvvetine tevdî ederek yandan tesîr
sûretiyle îfâ eylemek tercîh edildi. Fikle'de Tunca'yı geçeceği muhtemel olan kolların harekâtı
mümkün olduğu kadar ta'vîk edildiği takdîrde Tunca şarkından ilerleyecek kolların da tehîr-i hareket
eyleyecekleri ağleb ihtimâl görüldü. Binâenaleyh evvel emirde bu maksadın temîni mevki-i
müstahkem kumandanlığına teblîğ olunduğu gibi kolordulara Kırkkilise-Yenice-Bostanlı hattında
yayılarak hatt-ı mezkûru müdâfaa için ihzâr ve işgâl eylemeleri âtîdeki ordu emriyle tefehhüm olundu.
Şu kadar var ki bu emr-i umûmîden evvel kolordularla süvârî fırkasına ayrı ayrı emirler verilmiş,
bunlardan üçüncü kolorduya verilen emirde Dereköy, Kofcığaz[82], Devletliağaç istikâmetlerinin
keşfinin derece-i elzemiyeti ve süvârî fırkasına kezâlik Kırkkilise-Kofcığaz, Kırkkilise-Tırnovacık
istikâmetlerinin keşfine ehemmiyet vermesi teblîğ edilmişti.
Birinci Kolordu'ya da dolgun mevcûtlu bir süvârî bölüğünün hemen Edirne üzerinden Ortaköy
istikâmetine sevkiyle Arda'nın cenûbunu ve Koşu Kavak istikâmetini keşf ettirmesi ve alacağı
malûmâtı Edirne mevki-i müstahkem kumandanlığı vâsıtasıyla ordu karargâhına bildirmesi emr
olunmuştu.[83]
Dördüncü Kolordu'ya ve aynı zamanda mevki-i müstahkem kumandanlığına Arda mıntıkasında icrâ-
yı harekâta memûr On birinci Fırka'nın celb ve sevki bildirilmiş idi. Umûmî ordu emri ber-vech-i
âtîdir:

7 ve 8 Teşrîn-i evvel İçin Ordu Emri


2 Lüleburgaz Ordu Karargâhı'ndan

7 Teşrîn-i evvel 328 (20 Ekim 1912)

1- Bulgarların birer fırka kuvvetinde tahmîn olunan üç yürüyüş kolu dünden beri Küçük
Ünlü, Hacı Danişmend, Vaysal'dan cenûba doğru ilerlemekdedir.
Bir-iki fırka tahmîn olunan diğer kuvvetinin dahi Meriç ile Tunca arasında Edirne üzerine
ilerlemekde bulunduğu istihbâr olunmuştur.
2- Ordu Kırkkilise-Yenice-Bostanlı hattında toplanacak ve işbu hattı bervech-i âtî tahkîm ve
işgâl edecektir:
Üçüncü Kolordu: Kırkkilise-Koyungavur arasında evvelce tahkîm ettiği sırtta,
Dördüncü Kolordu: Birinci Kolordu'nun sol cenâhını temdîd ve tahkîm edecek ve iki fırkası
ile sol cenâh gerisinde ihtiyâtta bulunacaktır.
3- İkinci Kolordu: İhtiyât olarak Kavaklı'da bulunacaktır.
4- Süvârî fırkası kuvvetli düşman önünde Havsa'ya doğru çekilecek, Dördüncü Kolordu ile
Edirne arasında tarassuda devâm ederek ordunun sol cenâhını setr ü muhâfaza edecekdir.
Ordunun sağ cenâhını keşf için bir süvârî alayını Üçüncü Kolordu kumandanının emri altına
gönderecektir.
5- Ordu Karargâhı: 8 Teşrîn-i evvel öğleyin 12'den itibâren Kavaklı'da bulunacaktır.
Haberler 8 Teşrîn-i evvel kablezzevâl saat sekize kadar Lüleburgaz'a ve ondan itibâren
Kavaklı'ya gönderilecektir.
Kolordular karârgâhlarını telgrafla karârgâh-ı umûmîye rabt edeceklerdir.

Şark Ordusu Kumandanı


Birinci Ferik Abdullah

7 Teşrîn-i Evvel Ordu Emrinin İtâsına Esâs Olan Fikir


İşbu emrin esbâb-ı mûcibesi şimdiye kadar vaziyet hakkında serd ve ityân ettiğimiz mülâhazâttan
kısmen müstebân olmuştur. Binâenaleyh bu bâpta tatvîl-i makâlden sarf-ı nazarla yalnız bir iki noktayı
tenvîr etmek isteriz. Kırkkilise-Bostanlı hattının bu vechile işgâl arzusunu izhâr ettiğimiz zaman Şark
Ordusu erkân-ı harbiyesinde mütehâlif rey ve mütâlaalar mevcût idi. Taarruz fikrini perverde eden
veya hattın sol cenâhının Hasköy fikrini perverde eden veya hattın sol cenâhının Hasköy'de kalmasına
taraftar olanlar da vardı. Taarruzun icrâsı ordunun hâline ve icâbât ve vaziyete nazaran en değersiz
mütâlaa idi. Ordunun harekâtı tedâfüî olsun, taarruzî olsun mevki-i müstahkem ile irtibâtta
bulunacağından düşmanın taarruzu intihâb ettiğimiz hatta kabûl olunurken ordu sol cenâhının
çevrilmesine ihtimâl verilemezdi. Zira mevki-i müstahkemden müteârızâne ilerleyebilmesi tabiî olan
bir kuvvet karşısında düşmanın böyle bir teşebbüsü mümkinü'l-icrâ olamaz, iki ateş arasında
kalmasını intâc ederdi. Mevki-i müstahkemden yapılacak hurûcun teehhürü ile ordunun tehlikeye
düşmesi ihtimâline karşı ise Dördüncü Kolordu ve süvârî fırkasına verilen vazîfe ile çâre-sâz
olunmuş idi.
Binâenaleyh sol cenâhı Hasköy'de bırakmayıp Bostanlı'ya çekmek hakk-ı müdâfaa tûlünün 7/8
kilometre kadar tenkîsi gibi bir fâideyi mûcib olduğundan kabûl edilmiş idi. Babaeski'de toplanmakta
olan İkinci Kolordu'nun Kavaklı'ya celbi ise gün için olup bilâhire Yondalı sırtlarına sevk ve izâmı
mukarrer idi.
Keşf husûsunda bazı istikâmetler üzerine bilhâssa nazar-ı dikkati celb edilmiş olan Üçüncü
Kolordu'dan mevrûd raporun şâyân-ı dikkat kısmı şudur:

Üçüncü Kolordu Kumandanının Raporu


Birinci Kolordu'dan telefonla aldığımız habere nazaran cephemiz ilerisinde bulunan bazı
köyler çeteler tarafından ihrâk edilmiştir. Buna karşı tedbîr almak üzere 7 ve 9. Fırkaların
cephesine tesâdüf eden mıntıkadaki kurânın[84] muhâfazası zımnında ale's-sabâh müfrezeler
sevki fırka-i mezkûreye tavsiye edilmiştir. Gaibler istikâmetinde ilerleyip hudûdu geçerek o
civârda bulunabilecek düşman hakkında istikşâfâtta bulunmak üzere bu sabah bir zâbit keşif
kolu gönderilmiştir.
Hudûttaki süvârîmizden istikşâf husûsunda maalesef istifâde edemedik. Bu hâl kısmen
emr ve idâredeki noksân ile beraber kısmen dahi süvârî hayvânâtının meşâkk-ı seferiyyeye
mütehammil olacak derecede tagaddî edilememesinden neş'et etmektedir.
Bu raporun Üçüncü Kolordu'nun mevcût süvârîsi ile matlûb vezâif-i keşfiyeyi îfâ edemeyeceği ve
ileri emniyet için sevk edilmek istenen müfrezelerin keşfinden ise sürat ve suhûletle vâsi bir se'a
dâhilinde[85] istifâde kâbil olamayacağı anlaşıldı. Bu kolordunun süvârîsini herhâlde takviye etmek
iktizâ ediyordu.
Bu icap ise vaktiyle takdîr olunarak süvârî fırkasına sağ cenâhta keşf icrâsı için Üçüncü Kolordu
kumandanının taht-ı emrine bir alayın hemen izâmı yazılmış idi. Ordu emrinin itâsı günü akşamı
mevki-i müstahkem kumandanlığından âtiyülmüfâd rapor vârid oldu:
Şükrü Paşa'nın Raporu
1- 7 Teşrîn-i evvel günü taarruz için verilen emirler Onuncu Fırka tarafından icrâ
edilememiştir.
2- Düşmanın üç livâ kadar tahmîn olunan bir kuvvetinin Onuncu Fırka tarafından bir tesîre
marûz olmaksızın Tunca şarkına geçtiği zannediliyor.
3- 7 Teşrîn-i evvel öğleden sonra beşte Saray Akpınar'ın düşman tarafından işgâl edildiği
görüldüğü hâlde öğleden sonra saat 10'da düşman görülmemiştir.
4- Tunca şarkındaki 6 tabur ve 2 batarya ile 2 mitralyöz bölüğünden mürekkep müfreze
Kara Yusuf'un garb cenûbîsindeki 212 rakımlı tepede bulunmaktadır.
5- Büyük mikyâsta taarruza geçilmemesi lüzûmundan bâhis emr-i kumandanîleri üzerine
şark müfrezesinin Musa Beyli'nin garbındaki 188 rakımlı tepeye çekilmesi ve muhârebe-i
katiyeye girişmemesi ve Onuncu Fırka'nın da şafakla beraber 'a[86] geçmesi emri
verilmiştir.
6- Şark müfrezesinden mevrûd raporda düşmanın tereddüde düştüğü, keşif kolları
tarafından 2 mitralyöz tüfengiyle maatechîzât bir zâbit hayvânının elde edildiği haberi
veriliyor.
7- Maraş havâlîsinde görülen düşmanın azamî bir piyâde alayı kuvvetinde bulunduğu tahmîn
ve zannediliyor.
8- Henüz kale toplarının istimâline lüzûm gösterecek vaziyet tekevvün etmemiştir.
9- Şehir dâhilinde toplanan 100 küsûr eşhâs-ı muzırra tahtelhıfz Dersaâdet'e sevk edilmek
üzere trene irkâb edilmiştir.
10- On birinci Fırka öğleden sonra saat 10'da Karaağaç'a vâsıl olmuştur. Geceyi
Karaağaç'ta geçirecektir.
11- Tahkîmât ihmâl edilmemekdedir.
12- Ahvâl-i sıhhiye ve mahalliye ve kuvve-i maneviye ber-kemâldir.
Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'ndan
On birinci Fırka'nın kaleden aldığı emir üzerine Edirne istikâmetinde hareket eylediği
anlaşıldı. Mezkûr fırkanın kolorduya iltihâtı için Edirne-Havsa istikâmeti verilmiş ise de
süvârî fırkasının Koca Hızır'a kadar çekilmiş olması düşmanın birer fırkasının ileri kıtaâtının
dün akşam Süleyman Danişmend ve havâlisi civârında geceyi geçirdiği cihetle bu akşam
Geçkinli ve Geredeli hattına muvâsalatı memûl ve kolordunun Havsa-Hasköy hattını yarın
tahliye edeceğinden dolayı fırkanın münferiden Edirne-Havsa yolunu takip eylemesi hâlinde
yalnız yakalanacağı aşikâr bulunmakla şu halinde yakalanacağı âşikar bulunmakta şu hale göre
hangi istikâmeti takip eylemesi tensîp edilirse hemen şimdi kale kumandanlığına emriyle
taraf-ı âcizîye de malûmât itâsı mütemennâdır.
Dördüncü Taarruz Emri
Büyük karârgâh-ı umûmîden bu akşam şark ordusunun kuvâ-yı asliyesiyle Tırnova-Seymenli-
Hasköy istikâmet-i umûmiyesinde taarruzu hakkında âtîdeki emr-i müvecceh vürûd etti:
Şark Ordusu'nun icrâsına başlayacağı harekât-ı taarruziyenin umûmiyetle Trakya cihetindeki
düşman kuvâ-yı külliyesini şimâl-i şarkîye ve şarka doğru atacak sûrette tanzîm edilmesi arzu
olunduğundan Edirne mevki-i müstahkeminden teşkîl edilecek yeni bir kolordu dahi dâhil
olduğu hâlde ordunun ilk hattaki kıtaâtının kısm-ı küllîsiyle Tırnova-Seymenli-Hasköy hatt-ı
umûmîsi istikâmetinde ilerlemek ve ordunun sağ cenâhındaki kıtaâtla sağa taşkın kademeli
olarak bu taarruz harekâtını takip ve aynı zamanda orduyu Yanbolu istikâmet-i umûmîyesine
karşı tarassut ve temin eylemek Kırcaali kıtaâtını Hasköy istikâmet-i umûmiyesinde bu
harekât-ı taarruziyeye iştirâk ettirmek muvâfık gibi mütâlaa olunmaktadır. Ordunun bu sûretle
harekât-ı umûmiye-i taarruziye ibtidârı hâlinde eğer kuvvetli düşman kolları Tunca tarafından
ve şarkından cenûba sarkarsa bidâyette sağ cenâhtaki kıtaât-ı askeriye ile o zamana kadar
geriden yetişecek olan kıtaât-ı askeriye ve meselâ On altıncı Kolordu tarafından tard ve tenkîl
olunamadığı takdîrde dûçâr-ı tevakkuf olduğu esnâda diğer kolordularla düşmanın sağ cenâhı
aleyhine şiddetle taarruz olunması kâbil olacağı gibi bilakis düşman kendi kuvâ-yı asliyesiyle
Harmanlı ve Tırnova-Seymenli cihetinde bulunduğu takdirde merkez ve sol cenâhındaki
kolordular ve Kırcaali kıtaâtı tarafından sağ cenâhı çevrilecek sûrette şiddetle taarruz icrâ
edilmesi ve bu sırada sağ cenâhdaki kıtaâtımız tarafından gerek doğrudan doğruya bu taarruza
iştirâk ve gerekse Yanbolu cihetindeki düşmanın tard ve tenkîl ve hiç olmazsa behemehâl
tevkîf olunması mümkün olur. Bâlâdaki sûret-i hareket düşmanın evvel emirde Edirne'yi
muhâsara ve sukût ettirmek ve Dimetoka istikâmet-i umûmiyesine teveccüh eylemek sûretiyle
vukû bulacak harekâtına karşı dahi muvaffakiyetle mukâbeleyi temîn eder.

Teşrîn-i evvel 328


Başkumandan Vekîli Birinci Ferik
Nâzım

Emr-i Müvecceh Hakkında Mülâhazât


Emr-i müveccehe esâs olan fikir ve kanâate bakılırsa Bulgar ordusu kuvâ-yı külliyesinin Tırnova-
Seymenli havâlisinde toplandığının kabûl edildiği zannolunur. Vâkıâ cevâben 6 Teşrîn-i evvel'de
Şark Ordusu Kumandanlığı'ndan da emr-i müveccehte olduğuna benzer mütâlaât yürütülmüş idiyse de
mütâlaât-ı vâkıanın 5 Teşrîn-i evvel akşamına kadar alınan malûmâta mübtenî olduğu unutulmamak
lâzımdır. Hâlbuki ertesi günden itibâren vaziyet tavazzuh etmeye başlamış, Tunca şarkından düşman
fırkalarının pîşdârları olmak lâzım gelen müfrezeler meydana çıkdığı gibi İslimiye, Plevne, Rusçuk,
Şumnu fırkalarından mürekkep ve Dimitriyef kumandasında bulunan üçüncü Bulgar ordusunun Tunca
şarkında ictimâ ettiği istihbâr olunmuştur. Şu hâlde artık düşman kuvâ-yı asliyesinin Tunca şarkında
icrâ-yı hareket edeceği hakkındaki efkâr kuvvet bulmaya başlamış idi. Dimitriyef ordusunun
ictimâından Şark Ordusu 6 Teşrîn-i evvel akşamı haberdâr eden karârgâh-ı umûmînin 7 Teşrîn-i
evvel'de ısdâr eylediği emr-i müveccehte bu mühimmeyi nazar-ı dikkatten dûr tutmuş olması şâyân-ı
dikkattir.
Karargâh-ı umûmî talimâtının bidâyet-i emride mevki-i icrâya vaz'ı husûsu tedkîk olunduğu taktîrde
bütün hutût-ı muvâsalanın, pâyitaht yolunun Tunca şarkından ilerleyecek Bulgar ordusuna terki ve
Şark Ordusu'nun bil-ihtiyâr Edirne'ye kapanarak Bazen Ordusu'nun Meç'te uğradığı felâkete marûz
bırakılması netîcesinin muhakkak olduğu ayânen görülür.
Tunca şarkından ilerleyecek Dimitriyef ordusunun Tunca'nın garbından şarka alınabilecek bir fırka
ile takviyesi pek tabiî olduğundan bu kuvvete karşı şark ordusunun yalnız sağ cenâh kıtaâtı ve
sonradan yetişecek aksâmıyla mukâbele ederek taarruz-ı umûmînin Tırnova-Seymenli-Hasköy hattına
imâlesine hâkim olan efkâr ve mülâhazâtın vaziyetle olan münâsebeti bir türlü anlaşılamamıştır.
Hele Tunca şarkından kuvvetli düşman kollarının sarkması ihtimâline karşı olan tasavvurât bir defa
Şark Ordusu kuvâ-yı asliyesi ile Tırnova-Seymenli üzerine tevcîh olunduktan ve Tunca garbına
alındıktan sonra bu nehir üzerine yalnız Edirne içinde bir de Atikköy civârında geçit olduğuna ve
Tunca'nın bu mevsimde hiçbir yerde geçit vermediğine nazaran kuvvetli düşman karşısında kâbil-i
icrâ olmamak pek muhtemeldir.
Esbâb-ı mezkûrdan dolayı bu vaziyetin îcâbâtına katiyyen tevâfuk etmeyen şu direktif bittabi' bugün
ittihaz olunan mukarrerât ve tedâbîr üzerine bir te'sîr gösterememiştir.
Harekât-ı Taarruziyeye Kıyâmı Mûcib Esbâb
Ordu karârgâhı Lüleburgaz'da iken Üçüncü Kolordu Kumandanı Mahmûd Muhtar Paşa
Kırkkilise'de telgrafhânede makine başına gelerek 6 Teşrîn-i evvel'deki vaziyet hakkında bâ-rapor
dermeyân eylemiş olduğu mülâhazâta istinâden bir cüret-i fevkalâde ie vaziyetin bize pek müsâit
olduğu kanâatini izhâr eyleyip düşman kollarını serî ve nâgehânî bir taarruzla tepelemek teklifinde
bulunuyordu. Karârgâhın mütâlaât ve mukarrerâtı hakkında müşârun-ileyhe cevâp verilmiş ise de bu
kâfî görülmeyerek biraz sonra ordu karârgâhı ile Kavaklı'ya hareket olunmuş idi. Ben ve erkân-ı
harbiye reîsim Üçüncü Kolordu kumandanıyla yakından müzâkere etmek üzere Kırkkilise'ye hareket
ederek Mahmûd Muhtar Paşa ile buluşmuştuk. Müşârunileyh Birinci Kolordu kumandanı ile de
görüştüğünü ve onun da sûret-i katiyede vaziyetin müsâadesinden bilistifâde taarruz fikir ve
mütâlaasında bulunduğunu beyân ve bununla istihsâl edilecek netâyic-i müfîdeyi der-meyân eylemeye
başlamış idi. Cevâben tarafımızdan bast u temhîd olunan mütâlaât hülâsaten şudur:
Filhakîka vaziyet gayr-i müsâid değildir. Düşmanın şimdiye kadar üç fırka kadar bir
kuvvetinin Tunca şarkında bulunduğuna dâir haber alındı. Bir dördüncü fırkasının da Tunca
şarkına geçebilmesine ihtimâl veriliyor. Bütün bu kuvveti şimdilik 45 kilometrelik bir cephe
üzerinde ve bâhusûs kalenin tesîrât-ı müşterekesine nâil olacak sol cenâhımız karşısında
bulunuyor. Fakat yine bundan istifâde edebilecek bir hâlde değiliz. Buna karşı ordumuzun
henüz dört kolordusu bile tekmîl mürettebâtı ile matlûbumuz olan hatta tahaşşüd edememiştir.
Bu kolordulara müretteb redîf fırkalarının daha gelmediğini bir tarafa bırakalım, efrâd-ı
ikmâliyesini vakt ü zamanıyla alamayan ve bu cihetle fırkaları mevcûdu 4/5 bin râddesinde
olmak dolayısıyla kuvve-i umûmiyesi on üç bini geçmeyen ve topçu cephânesi henüz
Dersaâdet'ten vürûd etmeyen İkinci Kolordu ancak yarın Kavaklı civârına gelebilecektir.
Hele ahvâl-i havâiye sebebiyle yollar, değil toplarla yüklü arabaların hatta boş arabaların
hareketine o kadar müsâit değildir.
Ordu kuvve-i umûmiyesi itibârıyla bu sebeblerden ötürü tamâmıyla fâik ve hâkim bir
mevcût ve vaziyette sayılamaz. Tasavvur edildiği gibi eldeki mevcûtla teşebbüsât-ı
taarruziyeye kıyâm bütün netâyic-i muvaffakiyeti tâlia bağlamak demek olur. Hâlbuki bu
harbin âkıbeti Şark Meselesi üzerine tamâmıyla müessirdir. Bu meselenin düğümünü
çözdürmek için pek ziyâde ihtiyâtlı davranmak lâzımdır. Buna binâen kabûl edeceğimiz bir
muhârebenin âkıbetinden tekmîl şerâiti ile behemehâl emîn olmadıkça sırf cüret ile hareket
netâyic-i müessife tevlîd edebilir.
Fikrimce ordu bugün kendisine tahkîm ve müdâfaa için verilmiş olan hattı dört kolordusuyla
tamâmıyla tutsa dahi gâyet müsâid esbâp müstesnâ olduğu hâlde harekât-ı taarruziyeye
kıyâmdan sarf-ı nazar etmek îcâp edecektir. Zira ordunun talîm ve terbiyesi kıymet ve teşkîlât-
ı askeriyesi yeniden harekât-ı taarruziyeye kalkışmaya müsâit değildir.
Şimendifer hattı üzerinde bulunduğu halde iâşesini yoluna koyamadığımız bu ordu gâlip olsa
bile ileriye gidildiği hâlde açlık yüzünden bilâhire dûçâr-ı felâket olur. Onun için evvel
emirde hazırlanacak mevzi-i müdâfaada düşmanı karşılamak ve müsâit ahvâl ve şerâite
intizâren bidâyet-i emîrde müdâfa şıkkını kabûl eylemek en makûl bir tedbîrdir. Karâr-ı
kat'îmiz de budur.
Bu merkezde devâm eden mükâlemât-ı husûsiyenin netîcesi olarak Üçüncü Kolordu kumandanının
iknâ ve imâle edildiği tahmîn olunabilirdi.
7/8 Teşrîn-i evvel gecesi Kırkkilise'de geçirilmiş idi.
Ayın sekizinci günü Kavaklı karârgâhına avdet edildi. Bugün düşman hakkında alınan malûmât ile
ordunun vaziyet ve kuvve-i umûmiyesi âtîde görülür:
Şimdiye kadar büyük karârgâh-ı umûmîden taarruz hakkında vârid olan emîrlere zamîmeten
Yanbolu istikâmet-i umûmiyesinde hemen harekât-ı taarruziyeye ibtidâr olunmasını âmir beşinci bir
telgraf daha vürûd etmişti. Daha sonra Kırcaali'nin sukûtuna dâir de mahallinden bir telgraf geldi.
Gerek büyük karârgâh-ı umûmîden ve gerek Kırcaali'den vârid olan malûmat ve tafsîlât ordu
karârgâhının mûcib-i hayret ve teessüfü olmuştu. Büyük karârgâh-ı umûmî taarruz husûsunu bir
katiyet-i ifâde ile emrediyordu. Şu şerâit karşısında ordu karârgâhı orduyu sevk ve istihdâm
husûsundaki nokta-i nazarını yine muhâfazaya çalıştı. Fakat karârgâha gelen Birinci Kolordu
Kumandanı Yaver Paşa tarafından " Ordu birçok defa taarruz emirleri alıyor. Vaziyet gâyet müsâit
iken kımıldanmak istenmiyor. Müdâfaa iltizâm olunuyor. Bu hakâyıktan haberdâr olan zâbitân bir
taraftan sızlanıyor. Diğer cihetten ileride birçok Müslüman köyleri cayır cayır yanıyor,
muhâcirîn-i İslâmiye perîşân hâlde dönüyor. Dönmeyenler de düşman ayağı altında çiğneniyor.
Bu fecâyi efrâd ve zâbitânın kuvve-i maneviyesini mahvetmektedir..." ilh... gibi sözlerle hissiyât ile
oynandığı ihbâr edildi. Bu hâl ordu karargâhının şimdiye kadar taarruza sevk ve imâlesi için müessir
olan avâmile yakından müessir bir zamîme teşkîl eylemişti.
Bâlânın taarruz emirleri yekdiğerini takîp ediyor. Mâdûn kumandanları bütün rûhuyla taarruz
istiyor. Bu husûsta mâdûnlarının tesîrâtına kapıldıkları gibi ordu karargâhını da hissiyâtına imâle
ediyor. İşte bu vaziyetin netîcesi olarak müdâfaa azmi mütezelsil olmaya başlamıştı. Bâhusûs
karârgâh-ı umûmînin Şark Ordusu icrââtına esâs olması lâzım gelen evâmîr-i müekkedesi ordunun
ahvâli hakkında verilen cevâblara havâle-i sem' itibâr edilmemesi işbu taarruz emirlerinin Şark
Ordusu karârgâhınca malûm olamayan bir takım esbâba mübtenî olduğu fikrine kuvvet veriyordu.
Son emir ise Kırcaali'nin sukûtundan sonra düşmanın iltisâk hattına inmesine meydân vermemek ve
Garb Ordusu karşısındaki düşman kuvvetini celb ederek mezkûr ordunun vaziyeti teshîl etmek için
Şark Ordusu'nun taarruzunda son derece ısrâr ettiğini gösteriyor idi. Filhakîka bu maksatla Şark
Ordusu'nun harekât-ı taarruziyeye geçmesi arzu olunduğu daha sonra vârid olan bir kıta telgrafnâme
müfâdıyla da teyîd etmiş idi ki mezkûr telgrafnâme aynen tezbîr olunur:

Büyük Karargâh-ı Umûmîden Mevrûd Son Taarruz Emri


Kırcaali'nin sukût ettiği ve zâbitân âileleriyle ahâlînin kâmilen Gümülcine'ye hicrete
başladığı ve erzâk ve mühimmâtın yollarda kaldığı, yolların kapanıp sevkiyât kâbil olmadığı,
Yaver Paşa'nın gâyet perîşân bir hâlde çekilmekte olduğu, Gümülcine mevki kumandanı
Kolağası Şerafeddin Efendi'nin mevrûd telgrafnâmede bildirilmiştir.
Kırcaali müfrezesinin vazîfesi düşman arâzisine geçerek hasım ordusunun hatt-ı ric'atini
tehdit etmek olduğu hâlde bunu icrâ şöyle dursun bilakis esaslı bir müdâfaada bile
bulunmayarak perîşân bir surette ric'at eylediği sahîh ise fevkalâde mûcib-i mesûliyettir.
Karşısındaki düşman ne kadar fâik olursa olsun hem taarruz hem de muhâfaza-i mevki
edemeyerek düşmana terk-i mevki etmek ve perîşân bir surette çekilmek pek ziyâde gayr-i
şâyân görülmüştür. Kırcaali müfrezesi gâyet âli ve şânlı bir vazîfe deruhde etmiş idi.
Düşmanın Gümülcine'ye kadar sarkmaya ve hattı tahrip ile iki ordunun muvâsalasını kat ile
Rumeli Ordusu'nu her türlü muâvenetten mahrûm bir sûrette dûçâr-ı müşkilât ve felâket
etmeye ve Gümülcine sancağında iğtişâş ve katliâm yaparak her tarafta bir herc ü merc
yapmaya muvaffak olması netâyic-i müessife tevlît eder. Bu ihtimâl-i müessife imkân
kalmamak için Şark Ordusu'nun hemen bugün harekât-ı katiye-i taarruziyeye geçmesi ve aynı
zamanda Kırcaali müfrezesinin dahi orada hiç şüphesiz büsbütün uyuşmamış olan Osmanlı
kanlarını galeyâna getirerek şânlı bir mukâbil taarruz etmesi ve düşmanı geldiği yere
püskürtmeye çalışması katiyyen elzemdir. Bu dâiredeki icrââtı mesûde-i vâlâlarına
sabırsızlıkla muntazırım. Garb Ordusu'na müretteb Muradlı'dan sevk edilmekte olan kuvvetten
altı taburun Gümülcine'de ihtiyâtta alıkonması îcap edenlere emrolunmuştur.

Başkumandan Vekîli
Birinci Ferik Nâzım

Şark Ordusu'nun ne gibi müdâhalât ve te'sîrât altında harekât-ı taarruziyeye kalktığını şimdiye kadar
olan mesrûdât lâyıkıyla anlatır sanırız.
8 Teşrîn-i Evvel'de
Cereyân Eden Ahvâl
Düşmana Dâir Alınan Malûmâtın Hülâsası
1. Sarı Talışman'dan ilerleyen kuvveti mechûl bir düşman kolu Seymen harâbesine ilerlemiştir.
Düşmanın Süloğlu Çiftliği'ne kadar gönderdiği bir tabur süvârî fırkası tarafından çekilmeye mecbûr
edilmiştir.
2. Kara Hamza istikâmetinde hiçbir düşman kolu ormanî cenûba doğru geçmemiştir.
3. 6 Teşrîn-i evvel'de Hacı Danişmend civârında bulunduğu istihbâr kılınan düşman kolordusunun
bir fırka ile iki süvârî alayının Sarı Talışman ve Hacı Danışmend'de olduğu ve üç piyâde alayıyla
oniki top ve bir mitralyöz bölüğünden ve bir fırka köprücü müfrezesinden mürekkep bir kolun Hacı
Danişmend'in şimâl-i garbisinde kâin Küçük Ünlü'den Boyunlu'ya ilerlediği ve bilâhire bu kolu üç
veya dört süvârî alayının takîp eylediği ve Demirköy'den Hanlıyenici üzerine de tahmînen bir fırka
kadar kuvvetin geldiği ve sabahleyin saat on birde düşmanın bazı piyâde kıtaâtının Ortakçı'nın iki
kilometre şimâline kadar ilerleyip bir alay piyâdesinin de şarka Açeli'ye doğru yürüdüğü hafîf süvârî
livâsından bildirilmiştir.
4. Hafîf süvârî livâsına mensûb Mülâzım Mehmed Efendi kumandasında bir keşif kolu düşmandan
bir neferle cephâne yüklü iki hayvân bir binek esir eylemiştir. Merkûmdan Yanbolu Fırkası'na
mensûp 29. Alay'dan olduğu ve Lahna Paşa Köyü istikâmetinde ilerleyen piyâde kolunda 8. Zağra
Fırkası'nın 32. Alayı bulunduğu anlaşılmıştır.
5. Süvârî fırkası yorgun bir hâlde bulunduğundan Koca Hızır-Musuç civârlarında iki gün mola
verecekmiş.
6. Kırcaali bugün Bulgarların eline düşmüş ve oradaki kolordu dağılarak perîşan bir hâlde ric'at
eylemiştir. Düşman civâr kurâ ve kasabâtı kâmilen ihrâk ve tahrîb eylemekdedir.

Vaziyet Hakkında Mütâlaât


İşbu malûmât şimdiye kadar meşkûk olan vaziyeti tamâmıyla değilse de oldukça meydana
çıkarmıştı. Düşmanın üç fırkasının Seymen-Hacı Danişmend, Açeli-Lahna Paşa Köyü, Ortakçı-
Hanlıyenici istikâmetlerinde ilerlemekte olduğu ve pîşdârlarıyla Seymen, Açeli, Ortakçı mevkilerine
muvâsalat eylediği tahakkuk etmiştir. Bir dördüncü kolun Vaysal-Çeşmeköy istikâmetinde ilerlemiş
olması da ağleb-i ihtimâl idi. Fikle'de Tunca'yı geçeceğine ihtimâl verilen diğer bir fırka ile düşman
kuvveti beş fırka tahmîn edilmekte olup bir altıncı fırkanın daha zuhûruna o kadar ihtimâl
verilmemekte idi. Herhâlde Gaibler üzerinden Erikler'e inecek bir kolun daha vürûduna ihtimâl
verilmekte idiyse de malûmât-ı me'hûzeye nazaran bunun bir livâ olması daha muhtemel idi. Şu son
malûmât Erikler'in daha şarkından düşman kuvâ-yı muntazamasının ilerleyemeyeceği fikrini vermiş
idi.[87] Binâenaleyh düşman kuvâ-yı asliyesi cihet-i garbiyede ve Kırkkilise-Bostanlı hattında
müdâfaa için toplanmakta olan Şark Ordusu'nun bu günkü vaziyetine nazaran merkez ve sol cenâhı
ilerisinde bulunuyor demekti. Arada ancak bir günlük yürüyüş mesâfesi bulunduğundan bugün akşam
değilse bile yarın tarafeyn temâsı ve bir muhârebenin başlaması muhakkak idi.

Taarruz Emri ve bu emirle İttihâz Olunan Tertîbâta Esâs Olan Fikir


9 Teşrîn-i evvel İçin Ordu Emri

Kavaklı'dan, 8 Teşrîn-i evvel 328 (21 Ekim 1912)

1- Üç fırka kadar tahmîn olunan düşman kuvvetinin takrîben (Süloğlu Çiftliği-Kaypa)


Prevadi cenûbunda hattının gerisinde bulunduğu anlaşılmıştır. Erikler ve civârında düşman
süvârîsi görülmüştür.
Bunun gerisinde Devletliağaç civârında kuvveti mechûl piyâdesi bulunduğu haber
alınmıştır. Tunca'nın garbında Fikle civârında bir düşman kuvvetinin bulunduğu malûm olup
bunun Tunca'nın şarkına geçmiş olması muhtemeldir.
2- Bi-tevfîkihî Te'âlâ ordumuz yarın düşmana taarruz edecektir.
3- Üçüncü Kolordu: Yedinci fırkasını Erikler istikâmetine sevk ve ordunun sağ cenâhını
Devletliağaç istikâmetine karşı setr edecektir. O cihetten düşman zuhûr etmez ise bu fırkanın
dahi muhârebeye iştirâki temîn edilecektir. Kolordu diğer fırkasıyla Raklıca-Petra-Eski
Poloz-Çekmeköy üzerinden Taşlı Müsellem istikametinde hareket eyleyecek ve düşmanın son
cenahını ihata edecektir.
4- İkinci Kolordu: Kavaklı-Koyungavur üzerinden Kiremitli-Seymen istikâmetinde hareket
eyleyecektir.
5- Birinci Kolordu: Bir fırkasıyla Yenice-Geredeli-Süloğlu Çiftliği ve diğer fırkasıyla
Tokucak-Akardere harâbesi-Gevgili-Geçkinli istikametlerinde hareket edecektir.
Dördüncü Kolordu: Bir fırkasıyla Bostanlı harâbe-Koca Hızır-Musuç üzerinden Çiftlik
(Geçkinli garbında) diğer fırkasıyla dahi Hasköy-Gaibler üzerinden yine mezkûr Çiftlik
istikâmetinde hareket edecektir.
Süvârî fırkası Dördüncü Kolordu'nun sol cenâhından ve işbu kolordunun emri tahtında
muhârebeye iştirâk edecektir.
Edirne Kale'sinde bulunan bilumûm nizâmiye kıtaâtı ile bir redîf fırkası ve On birinci
Nizâmiye Fırkası Mevki-i Müstahkem Kumandanı Şükrü Paşa'nın taht-ı kumandasında olarak
düşmanın Tunca şarkında bulunan kuvvetlerinin yan ve gerilerine taarruz edecektir.
Üçüncü Kolordu, kısm-ı küllîsinin kolbaşısı ile öğleden evvel saat onbirde Çeşmeköy
garbındaki Sazlıdere hattını geçmelidir.
İkinci Kolordu kezâ kuvvetinin kolbaşısı ile saat on birde Süloğlu Çiftliği şimâlinden Hassı
Dere'yi ve Birinci Kolordu ile Dördüncü Kolordu saat onda Süloğlu Çiftliği-Geçkinli-
Timurhanlı hattını kezâ kısm-ı küllîlerinin kolbaşılarıyla geçmelidirler.
10- Ordu karargâh-ı umûmîsi yarın sabah dokuza kadar Kavaklı'da ve dokuzdan itibâren
Yenice'nin garb sırtında ve Geredeli'ye giden yolun yakınında bulunacaktır.

Şark Ordusu Kumandanı


Birinci Ferik Abdullah

İşbu emir: Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü kolordularla müstakil süvârî fırkasına aynen ve
Edirne Kalesi'ne icmâlen ve telgrafla teblîğ edilmiştir.
İşbu ordu emrine zeylen On yedinci Kolordu'ya kıtaâtını geceli gündüzlü yürüterek Lüleburgaz celb
ve bunu Edremit ve Çanakkale fırkalarına da tebliğ eylemesi ve on altıncıya da Pınarhisar'da bulunan
kolordu kıtaâtının bilâtevakkuf Kırkkilise'ye tahrîki, Babaeski ve Lüleburgaz'da şimendiferden
çıkarılacak Ankara, Afyonkarahisarı, Uşak, Konya fırkalarına ait taburların trenden indirilmeyerek
doğru Kırkkilise'ye sevki yazılmıştı. Taarruz için kıtaât nezdinde yapılacak tertîbât hakkında bir emr-i
yevmî tastîr olundu.

Emr-i Yevmî ve Beyânnâme


9 Teşrîn-i evvel 328'de bi-tevfîkihî Teâlâ icrâ olunacak taarruzda tertîbât-ı âtiye ittihâz
olunacaktır:
Efrâdın çantalarında bîlüzûm eşyâ bulunmayacaktır. Üzerlerinde bir günlük yiyecek ve
muhârebe ağırlıklarına ilâve edilecek husûsu bârgîr[88] arabalarında iki günlük yiyecek
bulunacak ve üzerlerinde iki yüz yirmişer cephâne mevcût olacaktır. Büyük ağırlıklar yol
kolunda oldukları hâlde terk olunacak. Ordugâhın münâsib mesâfe gerilerinde harekâta amâde
bulundurulacaktır. İşbu ağırlıklar hakkında fırkalar tarafından katî talîmât itâ olunmalıdır.
Cephânenin isrâf edilmemesinin efrâda iyice telkîni ve zâbitânın bu noktaya her zaman
fevkalâde dikkat etmeleri muvaffakiyeti temîn edecek en mühim meseledir.
Kollar, öküz ve bârgîr arabasından olduklarına göre münâsip noktalarda bulundurulacaktır.
Yayılmaya mecbûr her kolordu o andan itibâren ordu karârgâhının bulunacağı Yenice
garbındaki mevki ile telgraf tesîs edecektir.
Dördüncü Kolordu Edirne hurûc kuvvetiyle bir an evvel irtibâtı elde edecektir.
Mevkiin mâlikiyetine binâen Edirne Kalesi hurûc kuvvetiyle düşman ve dost kıtaatı
hakkında müşâhede ettiği malûmatı telsiz telgrafla Lüleburgaz'a bildirecek ve oradan
karargâha tebliğ olunacaktır.
Ordu telgraf müfrezesi sabahleyin saat dokuzda karârgâhın bulunacağı nokta ile Lüleburgaz
ve Edirne arasında tesîs-i muhârebe etmiş olacaktır.
İkinci Kolordu'ya telgrafı ordu telgraf müfrezesi temdîd edecektir. Bu bâbda münâsip
noktayı İkinci Kolordu vakt ü zaman geldiğinde karârgâha bildirecektir.
Lüzûm-ı kat'îsinden fazla perakende efrâd bırakılmaması kat'iyyen lâzımdır.
Küçük ağırlıklarda cephâneler efrâda tevzî olunacağından boşalan arabalardan altısına iki
günlük peksimâd[89] ve beş arabaya da ihtiyât cebhâne(si) konacaktır.
Kıtaât fazla ihtiyât cephesi kumandanı Kolağası Fazlı Efendi'ye mürâcaat edecektir.
Beyannâme
Ordu efrâd ve heyet-i zâbitânının ahvâl-i rûhiyelerini okşamak ve hüsn-i vazîfe ve muhabbet-i
vataniyeyi takviye eylemek üzere âtîdeki beyânnâme neşrolundu:
Silâh Arkadaşlarım, Vatandaşlarım,
Vatanımızın mübârek toprağına ayak basan düşmanı mahv-ı perîşân etmeye azmettik.
Yarın ve öbür gün Osmanlılar için en büyük bayram günleridir. Birçok senelerden beri
memleketimizi, milletimizi tacîz eden Bulgaristan'da bulunan gardâşlarımıza rahat yüzü
göstermeyen düşmanın tamâmen mahvı için bilcümle ümerâ ve zâbitân ve asker
gardâşlarımızın son dereceye kadar azim ve gayretle döğüşmeleri ve her avuç toprağı
babalarımızın kanıyla yoğrulmuş olan mukaddes vatanı kurtarmaları farzdır. Vatan ve
milletin selâmet ve saâdeti bu iki gün içinde gösterilecek şecâat metânetle temîn
olunacaktır.
Cesûr ve metîn gardâşlar, hepinizin sînesinden düşmana karşı feverân eden intikâm
hislerinin bu vazifeyi temîn edeceğinden emînim.
Birkaç gün içinde yakından tanıdığımız düşmanın pek korkak olduğunu anladık.
Göstereceğiniz şiddetle kâffesinin mahv u perîşân olacakları şüphesizdir. Bunun için
verilecek emirleri tamâmen icrâ etmek elzemdir.
Haydi, yâverlerim arş ileri! Dünyâda saâdet, âhirette cennet sizleri bekliyor. Allah'ın
inâyeti, Peygamberimizin rûhâniyeti ve halîfe-i rûy-i zemîn, sevgili padişâhımızın duâsı
bizimle beraberdir.
İşbu emir ve beyânnâmenin neşriyle beraber her kolordu nezdine ordu erkân-ı harbiyesinden haber
zâbitleri gönderildi. Netîcede en mühim vazîfeyi ifâ edecek olan Üçüncü Kolordu'nun tamâmen
maksada muvâfık tedâbir ve tertîbât ittihâz eylediğine kanâat hâsıl eylemek üzere erkân-ı harbiye
reîsim ile birlikte otomobil ile tekrâr Kırkkilise'ye dönüş idik. Müşârunileyhe kolordusuna âid
tedâbîr ve tertîbâtta ihtiyâtı elden bırakmaması tavsiye olunduğu gibi âtîdeki husûsât üzerine de
nazar-ı dikkati celb edilmiş idi:
1. Ahvâl-i arâzî ve bâhusûs yolların menâ'ati ve hele yağmurlardan zemînin çamurlu bir hâle
gelmesi hasebiyle obüs bataryalarını beyhûde yere sürüklemeyerek şehrin müdâfaasına terk etmek.
2. Şâyân-ı emniyet olmayan redîf kıtaâtını bidâyet-i harekâtta ileri hatlarda istihdâm etmemek.
3. Civâr kurâ sekenesinin hâli ve bâhusûs mıntıka-i şarkiyenin kâmilen Bulgar olduğu nazar-ı
dikkate alınarak her ihtimâle karşı Kırkkilise mevkiini tasavvur eylediği vechile bir iki müstahfız
taburuna bırakmayıp harekâtta o kadar şâyân-ı emniyet olamayacak bir kısım ile daha takviye ederek
nisbeten kuvvetlice işgâl eylemek.
9 Teşrîn-i Evvel Vekâyii
Teşrîn-i evvel'in dokuzuncu günü hava bulanık idi. Fakat yağmur yağmuyordu. Zevâlden evvel ordu
karârgâhı esb-süvâr[90] olarak Kavaklı'dan Yenice garb sırtlarına müteveccihen yola çıktı.
Tekederesi Vâdisi'ne ininceye kadar takip olunan sırt yolları pek az çamurlu olup harekâta müsâit idi.
Yolda Birinci Kolordu'nun arabalarına tesâdüf edildi. Yürüyüşe başlanalı o kadar çok zaman
geçmediği hâlde sevk ve hareketlerinde hiçbir gûna zabt u rabt yoktu. Her arabanın başında dört beş
nefer muhâfız bırakılmış idi. İleri gidildikçe kolordunun perâkende döküntülerine tesâdüf olunuyor ve
bunların miktârı tedrîcen tezâyüd ediyor idi. Birçok bahânelerle geri kalan, oturup da yemek yiyen
keyfine bakan birçok efrâd olduğu hâlde bunları ileri sürecek ne bir zâbit, ne de bir küçük zâbir
bulunmuyordu. Hâlbuki bu hâl-i memûlün fevkinde idi. Şu hâl ordu karârgâhı nezdinde diğer
kolorduların da aynı hâlde bulunması tabiî olacağı düşüncesini hâsıl eyledi. Âdetâ piyâde kuvve-i
umûmiyesinin sülüsü değilse bile rub'u sûretle geride kalmıştır, diye hükm olunabiliyor.
Teke Suyu Vâdisi'ne inildiği vakit ahvâl daha ziyâde câlib-i dikkat. Burada kolordunun telgraf
müfrezesi çamurlara batmış, geçmek âdetâ gayr-ı kâbil. Daha ötede Birinci Kolordu'nun müretteb
fırkasına mensûb bazı kıtaât Teke Suyu başında hâl-i istirâhatta bulunuyor.
Artık Yenice Köyü'ne dâhil olunmuş idi. Burada bir kısa mola verildi. Vakit, zevâle erişmiş iken
henüz kolordulardan bir malûmât vürûd etmemiş ve düşmana tesâdüf olunduğuna dâir bir haber
alınmamış idi. Bu hâle göre kolorduların şimdiye kadar kat ettikleri ve düşmana bilâ-tesâdüf kat
edebilecekleri mesâfe nazar-ı dikkate alınarak 9 Teşrîn-i evvel akşamı için âtîdeki ordu emri verildi:

9 Teşrîn-i evvel Akşamı İçin Ordu Emri

Yenice'den
9 Teşrîn-i evvel 328; saat 12, dakika 15

1- Düşmana bugün tesâdüf edilmediği takdîrde kolordular ber-vech-i âtî mahallerde geceyi
geçireceklerdir.
Üçüncü Kolordu- Sağ cenâh kolu: Erikler'de sol cenâh kolunun kısm-ı küllîsi Eski Poloz ve
civârında, pîşdârı Çeşmeköyü de, kolordu karargâhı: Eski Poloz'da.
İkinci Kolordu- Kısm-ı küllîsi Kiremitli ve civârında, pîşdârı Seymen Harâbe'de, kolordu
karârgâhı: Kiremitli'de.
Birinci Kolordu- Kısm-ı küllîsi: Süloğlu-Geçkinli hattında, kolordu karargâhı: Süloğlu
Çiftliği'nde.
Dördüncü Kolordu- Pîşdârları: Çiftlik/Geçkinli garbında/Timurhanlı hattında kolordu
karârgâhı: Gaibler'de.
2- Ordu karârgâhı bu geceyi Geredeli'de geçirecektir.
3- Yarın için emir olmak üzere her kolordudan emir zâbitleri bugün saat beşte karârgâhında
bulunacaktır.
Bu ordu emri yazdırılmakta iken Dördüncü Kolordu'nun şu raporu geldi:

Dördüncü Kolordu'nun Raporu ve Bu Bâbdaki Mütâlaamız


Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Korape Kolordu Karârgâhı'ndan


9 Teşrîn-i evvel 328; saat 7, dakika 30

Şimdi, (saat 6, öğleden evvel) On ikinci Fırka kumandanı nâmına erkân-ı harbi mürâcaatla
fırkanın üç günden beri ve bilhâssa Havsa'dan Hazînedâr'a gelmek üzere dün yağmur altında
ve yol denilmeyecek derecede gayr-i kâbil-i mürûr patikalar arasında cebrî yürüyüşler icra
etmiş, öküz arabalarından müteşekkil ağırlıklar pek geride kaldığı cihetle efrâdın geceyi
kısmen aç geçirmiş olduğu ifâde eyledi. Hatt-ı matlûba vakt-i muayyeninde vâsıl olmak tâkat-i
beşeriye fevkinde olduğunu ve kolordunun öküz arabaları yollarda gömülmüş kalmış
olduğundan emr-i yevmî vechile üzerlerine erzâk dahi almayacaklarını söyledi. Ne yapılırsa
yapılarak hemen hareket etmeleri teblîğ edilmiş ise de hâlin bu merkezde olduğunu ve
binâenaleyh On ikinci Fırka cebrî yürüyüşe başlanmak üzere bizzât tarafımdan tahrîk
edilecekse de yorgunluklarına nazaran yollarda dökülüp kalacaklarını ve hatt-ı matlûba vâsıl
olmayacaklarını ve filhakîka dün geceyi kısmen aç geçirmiş oldukları gibi erzâkın hatt-ı
mezkûra bu güne yetiştirilmesi mümkün olamayacağı cihetle bu gece de aç kalacaklarını
nazar-ı dikkat-i âlîlerine arz eylerim. Kolordu telgraf müfrezesi arabaları yola gömülmüş
kalmış olduğu cihetle ordu
karârgâhı ile ancak süvârî-i mahsûs ile muhârebe eyleyecektir. Kolordu karârgâhı On ikinci
Fırka'ya takip ettirilecek olan Hazînedâr-Köse Ömer Çiftliği-Hasköy-Gaibler-Çiftlik
istikâmetinde hareket edecektir.
Ordu muhtelif yürüyüş kollarının tanzîminde kolordunun bulunduğu şu hâlin nazar-ı mütâlaaya
alınması rey-i devletlerine vâbestedir. Kolorduda peksimâd dahi yoktur. Mürâcaât-ı vâkı'aya
rağmen İstanbul göndermemiştir. 50 bin kıyye peksimâdın bugün akşama kadar Pavliköyü'nde
bulundurulmasının emri müsterhamdır.
Kolordulara harekât-ı taarruziyeye kıyâm için muktezî istihzârâtı icrâ ve itmâm eylemeleri bir hafta
evvel teblîğ ve bir iki defa da te'kîd olunduğu hâlde Dördüncü Kolordu'nun tamâm işe mübâşeret
olunduğu gün bu yolda vâki olan işârâtın artık ne yolda telâkkî ve kabûl olunması lâzım geleceği ve
ne tarzda cevâb itâ edilmiş olacağı pek kolay tahmîn ve takdîr olunabilir. Vâsi bir mıntıkada büyük
mikyâsta mevcûd erzâka vaz'-ı yed eylemiş, birçok anbarlar doldurmuş olan bu kolordu idâresinin
50 bin kıyye peksimâda arz-ı iftikâr eylemesi ve bunu ordudan, Dersaâdet'den beklemesi şâyân-ı
dikkattir. Bundan başka kaleden 30 bin kıyye peksimâd gönderildiği ve Sazlıdere'ye kalenin
otomobilleri ile sevk eylediği hâlde nakledilmeyerek ihrâk edildiği muahharan öğrenilmiştir.

Karârgâh Yenice Garb Sırtlarında


Saat bir sonra[91] ordu karârgâhı Yenice garb sırtlarında bulunuyordu. Buraları cihet-i şarkiyeye
doğru vâsi bir dâire-i ruyeti hâiz olup Kırkkilise, Raklıca, Petra ve Eski Poloz istikâmetlerini
tamâmıyla görüyordu. Fakat şimâl ve garb istikametlerine karşı imtidâd eden sırların hâkimiyeti o
istikâmetlerde medd-i nazara hâil oluyordu.
Evvelâ şimâl, badehû şark istikâmetinde zuhûr eden dumanlar nazar-ı dikkati celb etti. Bunlar
muhârebe dumanları zannolundu. Fakat bilâhire Bulgar asker ve çeteleri tarafından yakılan bazı
Müslüman kurâsının dumanları olduğu anlaşıldı. Biraz sonra saat ikiye doğru şark, şimâl ve garb
istikâmetlerinde vakit vakit zuhûr eden ve pek az zaman nümâyân olup gâib olan küçük küçük beyâz
bulutlar muhârebenin ibtidâsını îmâ ve muhâlif rüzgâr sebebiyle ancak derînden derîne işitilebilen
top sesleri onu ilân ediyordu. Şimâl cihetinde uzakta görülen vâdilerden büyük bir imtidâdla yükselen
beyâz dumanlar piyâde muhârebesinin başladığını anlatıyordu.
Şarkta Petra ile Eski Poloz arasında Üçüncü Kolordu'nun sol cenâh kolu muhârebe ediyordu. Top
atışının bir cihetten ve bunun Eski Poloz istikâmetinden icrâsı bâdî-i endîşe olmaya başlamış idi.
İkinci kolordunun yürüyüş kolları bu esnâda Koyungavur ile Kiremitli arasında meydana çıkmaya
başladı. Şimâl ve garb istikâmetlerinden gelen top seslerinden şarapnel dumanlarından ise Birinci ve
Dördüncü kolordularla kaleden hurûc eden kolordunun muhârebeye giriştiği anlaşılıyordu.
Bade'z-zevâl saat iki buçuktan sonra gerek kolordulardan ve gerek kolordular nezdindeki haber
zâbitlerimizden gelmeye başlayan raporlar vaziyet ve cereyân-ı ahvâl üzerine karârgâhı oldukça
tenvîr eyledi. İbtidâ saat 2.35'te Birinci ve badehû İkinci Kolordu kumandanlarının âtîdeki raporları
vârid oldu:

Birinci Kolordu Kumandanlığı

Geredeli şarkındaki sırt


9 Teşrîn-i evvel 328; saat 1, dakika 10

Yenice'de Şark Ordusu Kumandanlığı'na


1- Bugün saat 12'de gündüz Geredeli'nin şimâl-i garbîsindeki koruluğun gerisindeki tepede
düşmanın üç alay piyâde ve iki alay süvârî kadar (tahmîn olunan) süvârî kuvveti görülmüştür.
2- Geredeli'nin garb-ı cenûbîsindeki sırt üzerinde gözüken diğer bir düşman süvârî alayına
Geredeli Köyü'nün takrîben bir kilometre şarkında ahz-ı mevki eden İkinci Fırka topçusunun
bir bataryası tarafından icrâ edilen bir iki el endaht üzerine süvârî alayı kendi piyâdesine
doğru çekilmiştir.
3- Nişâncı Alayı ve İkinci Fırka düşmanla hâlâ temâstadır.
4- Saat on ikiden biri garptan ve uzaklardan şiddetli top sesleri geliyor.
5- Üçüncü Fırka'dan henüz bir haber gelmedi. Müretteb fırka kolbaşı ile Paşaköy'e
(Karakulaç Deresi üzerinde) henüz vardı.
6- Yolların çamur ve batak olması kıtaâtın yürüyüşüne betâet verdiği gibi birkaç top
cephâne arabası da yollarda kalmıştı.
7- Sağ cenâhımızda bulunan İkinci Kolordu ve kolbaşı ile henüz Dolandere üzerine
gelmiştir.
8- Ben Geredeli'nin üç kilometre kadar şarkındaki sırttayım.

Birinci Kolordu Kumandanı Ferik


(İmzâsı yoktur)

Yenice'de Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Koyungavur Garb Sırtından


9 Teşrîn-i evvel 1, 50 bade'z-zevâl

1- Koyungavur-Kiremitli istikâmetinin şimâlindeki mıntıkaya gönderilen bir zâbit kolu saat


11'de düşmanın bir piyâde taburunun Çeşmeköyü civârlarında olduğunu ve bu cihette birçok
top sadâları da işittiğini şimdi bârapor bildirdi. Çeşme ormanlığından edilen ateşle bu keşif
kolunun bir hayvânı ayağından vurulmuş imiş.
2- Şu anda dürbünle icrâ kılınan rasadâttan Üçüncü Kolordu'nun sol cenâh kolunun Eski
Poloz'a girdiği anlaşılmıştır.
3- Bu keşf kolunun raporu kolorduca biraz şüpheli telakkî edilmiştir. Çünkü sabahtan beri
Edirne cihetinden top sadâları işitilmekte ise de şimâl taraflardan hiçbir sadâ işitilmemiş ve
yalnız iki saat evvel üç top sadâsı işitilmiştir.
4- Akşam takarrüb etmekle vaziyet ve netîcesi hakkında emr u malûmâta intizâr olunur.
5- Kiremitli karyesine hareket ediyorum.

İkinci Kolordu Kumandanı


Şevket Turgûd[92]

Birinci Kolordu kumandanının raporundan kolordunun vaziyeti öğrenilmiş ve düşman hakkında


verdiği malûmât dahi şâyân-ı ehemmiyet bulunmuş idi.
İkinci Kolordu kumandanının raporlarında ise kendi kolordusu hakkında hiçbir malûmât ve sarâhat
yok idi. Yalnız mühim olarak Çeşmeköyü cihetinde zaîf düşman kuvvetleri bulunduğu ve Üçüncü
Kolordu'nun Eski Poloz'a girdiğini bildiriyordu. Halbuki bu haberin adem-i sıhhati bizzat vukû bulan
râsâdâtla da tebeyyün ediyordu. Yalnız kolordu kumandanı Kiremitli'ye kadar gitmek arzusunda
bulunuyordu.
Birinci Kolordu'dan saat birde yazılan raporda İkinci Kolordu kolbaşılarının vakt-i mezbûrda
Dolanderesi'ne muvasalat ettiğini bildiriyordu. Buna nazaran şimdi yani 2.45'de İkinci Kolordu
kolbaşısının mutlaka Kiremitli'ye muvâsalatına hükmetmek tabiîdir.
Üçüncü Kolordu'nun bizce malûm olmayan esbâb tahtında henüz taarruzunu ileri götürememiş
olması hasebiyle düşmanın bugünkü gayr-i müsâit vaziyetinden bil-istifâde taarruzun yine bugün başa
çıkarılması iktizâ ediyor. Üçüncü Kolordu'nun fâik düşman karşısında kaldığına ihtimâl vermemekte
ise de mutlaka muâdil bir kuvvetle muhârebe etmekte olduğundan dolayı ilerleyemediği zehâbı hâsıl
olmuştu. Bu kolordunun kuvvetli olması ve gerisinde Kırkkilise mevki-i müstahzırının bulunması,
kumandanın faâliyet ve iktidârı cihetleriyle ordu sağ cenâhının emîn bulunduğunda şüphe
bırakmıyordu. Binâenaleyh taarruz tertîbâtına esâs olan fikrin diğer kolordular tarafından icrâsı zarûrî
olup muvaffakiyet, pek de canlı ve kuvvetli bir hâlde bulunmayan İkinci Kolordu'nun faâlâne hareket
ve fedâkârlığına vâbeste bulunuyordu. Bu cihetle gerek mezkûr kolorduyu vaziyet hakkında tenvîr
etmek ve gerek şu kıymettâr vazîfesini kendisine teblîğ ve tefhîm eylemek üzere raporu götüren zâbite
tevdîan emr-i âtî isrâ kılındı:

İkinci Kolordu Kumandanlığı'na

9 Teşrîn-i evvel 328, 2.45 bade'z-zevâl


Yenice'nin şimâlindeki tepe

1- Sol tarafınızda bulunan birinci kolordunun Süloğlu'na yürüyen İkinci Fırkası düşmanın
bir fırka kadar kuvvetiyle muhârebe ediyor.
2- Gerek bu kolordunun ikinci fırkasının ve gerek Edirne'den hurûc eden kolordunun
muhârebeye girdiği top seslerinden anlaşılıyor.
3- İkinci Kolordu'nun Kiremitli şimâline geçerek düşmana Seymen harâbesi istikâmetinde
şiddetle taarruz netîce-i katiyeyi temîn edecektir. Ona göre hareket ediniz.
4- Üçüncü Kolordu ile irtibâtı temîn ediniz.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Üçüncü Kolordu'daki haber zâbitimizin raporu da buraca ber-vechi âtîdir:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na

12-15 Öğleden sonra


Saat 12'de Vaziyet:

1- Erikler'de Yedinci Fırka bulunuyor. Oradan iki top sesi işitildi. Tahmînen düşman
süvârîsini tard etti.
2- Karahisar Fırkası Eski Poloz'a, ucu ile girmiş.
3- Dokuzuncu Fırka Petra'yı pîşdârıyla terk etmiş molada, kısm-ı küllîsi Petra cenûbunda
molada.
4- Sekizinci Fırka henüz gözükmemiş.
5- Karargâh Petra'da (Dokuzuncu Fırka karârgâhı ile beraber)

Erkân-ı Harbiye Binbaşısı


Hakkı

Üçüncü Kolordu'nun üç fırkasından mürekkeb ve Eski Poloz üzerine hâl-i harekette bulunan sol
cenâh kolu şu malûmâta nazaran âdetâ dağınık bir hâlde bulunuyordu. Ucu ile Eski Poloz'a dâhil olan
Afyonkarahisarı Fırkası gibi esâsen zaîf, 326 senesi manevralarında kendini gösterdiği üzere
kıymetten ârî zaîf bir fırkanın vaziyeti, münferiden açılmış ve yayılmış bir düşmana tesâdüfü hâlinde
muhârebeye girişmesi, endişe-nâk idi. Zirâ Dokuzuncu Fırka kısm-ı küllîsiyle henüz Petra cenûbunda
hâl-i istirâhatte ve binâenaleyh bu fırkaya âcilen muâvenet edemeyecek bir hâlde bulunduğu gibi
sekizinci fırkadan da bir haber yok idi. Sağ cenâh kolunu teşkîl eden Yedinci Fırka ise verilen
malûmâta göre Erikler'e kadar ilerlemiş olduğundan kolordunun bu anda müsâidbir vaziyette
bulunmadığı anlaşılıyor.
Muhârebenin başladığı sırada yalnız bir cihetten top atışı icrâ edilmesinden dolayı hâsıl olan sûi
zannı şu hâl takviye ediyordu.
Mezkûr kolordu sol cenâhının teehhür-i harekâtı yolların hâli dolayısıyla bataryaların hareketinde
ve nakledilmesinde müşkilâta uğranmasına verilmiş idi. Belki bunun da bir derece tesîri olmuştur.
Fakat sebeb-i hakîkiyenin;
"Dokuzuncu Fırka kumandanının akşamdan şifâhen emir verdiği ve tafsîlât not ettirildiği hâlde
tahriri emre intizâren dört buçuk saat tehîr-i hareket eylemesi ve Afyonkarahisarı Fırkası
kumandanının da aynı sebeple istihzârâtını ikmâl etmeyip bilâhire topçusunu terk ederek
münhasıran piyâdesini çekip götürmesi"
gibi mevâd olduğu bilâhire kolordu kumandanlığından mevrûd rapor-ı müfâdından anlaşılmıştır.
Binâenaleyh netîce olarak en emîn bir elde bulunan en kuvvetli kolordumuzun maat-teessüf pek
gayr-i müsâid şerâit tahtında muhârebeye başladığı müstebân olur.
İkinci Kolordu Kumandanlığı'ndan saat dört buçuktan sonra vürûd eden âtıyüz-zikr rapor bu
kolordunun vaziyet ve teşebbüsâtını bildiriyordu.

Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Kiremitli'nin Şark Sırtlarından


9 Teşrîn-i evvel 328 saat 4 bade'z-zevâl

1- Öğleden sonra saat 3'te düşmanın süvârîsi Kiremitli köyüne girmiş ve yakmış ise de
bizim piyâdelerimiz tarafından tard edilmişlerdir.
2- Şimdi düşmanın Seymen-Kiremitli yolundan uzun bir kolu ve Kiremitli garb sırtlarından
dağınık piyâdeleri zuhûr etmiştir.
3- 4. Fırka bütün kuvvetiyle bu düşman koluna taarruz ediyor. Beşinci Fırka dördüncünün
sağından ilerliyor, şimdilik ikinci hattı teşkîl edecektir.
4- Eski Poloz cihetinde muhârebe şiddetle devâm etmektedir.

İkinci Kolordu Kumandanı


Şevket Turgûd

Ordu karârgâhı bu rapordan, meydân-ı muhârebede biraz evvel kolorduya tevdî edilmiş vazîfenin
îfâsına tevessül edilmiş olduğunu ve taarruzunu bu akşam başa çıkaramaz ise yarın da devâm
edeceğini anlamış idi.
Gurub zamanı yaklaşmakta idi. Kolordular henüz ordu karârgâhını kendi karârgâhlarına tel-i temdîd
ile rabt edemediler. Bu sebeble şimdiye kadar cereyân eden muhâberât umûmiyetle emir zâbitleri
vâsıtasıyla vukubulmuş idi. Üçüncü, İkinci ve Birinci Kolorduların vaziyetleri hakkında vürûd eden
raporlardan hayli tenevvür edildiği gibi ilkin iki kolordunun harekâtı kısmen dürbin ile de takîb
edilmiş idi.
Birinci Kolordu'nun vaziyet-i ahîresi bilinmediği gibi istidlâlâta nazaran oldukça şiddetli
muhârebelere girişmiş olan dördüncü kolordu ile mevki-i müstahkem hurûc kolordusunun harekâtı
hakkında hiçbir malûmât yok idi. İkinci Kolordu nezdinde vaziyet ve vazîfe malûm olduğundan diğer
kolordulardan vaziyet ve vazîfe-i âtiyeleri bildirilmek üzere ordu karârgâhının vaziyet ve umûmiyeye
âgâh bulunması iktizâ ediyordu. Bu sebepten karârgâhın bu akşam için tayîn edildiği yere bütün heyeti
ile gitmesi muvâfık değildi. Zirâ kolordularla bir gûnâ irtibât tesîs edilmemiş idi. Buraya iki erkân-ı
harb reîs-i sânîsi izâm ve reîs-i mûmâileyhe Birinci Kolordu'nun vaziyet-i ahîresi hakkında malûmât
tedârik ve itâ eylemesi teblîğ kılındıktan sonra zevât-ı sâire-i mütebâkîye ile ahvâli meçhûl
kolordularla bil-muhâbere vaziyeti vüzûh ile meydâna çıkarmak üzere her cihetle irtibât ve
muvâsalası olan Kırkkilise'ye hareket olundu.
Kırkkilise'ye hîn-i muvâsalatımızda bugünkü harekât hakkında sabırsızlıkla malûmât isteyen
Dersaâdet'te Başkumandanlık Vekâletine âtîdeki telgrafnâme ile kısaca malûmât verildi:

Dersaâdet'te Başkumandanlık Vekâletine

Kırkkilise
9/10 Teşrîn-i evvel 318

Ordumuz bu sabah bi-tevfîkihî Teâlâ her taraftan harekât-ı taarruziyeye ibtidâr ve Eski
Poloz-Seymen hattı ile Tunca arasındaki düşman kollarına ve mevâziine taarruz etti. Öğleden
sonra temâs hâsıl oldu. Muhârebe elân devâm ediyor. Tarz-ı cereyânı şimdilik iyidir.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Saat 8 sonra da Kırkkilise Telgrafhânesi'nde makine başında mevki-i müstahkem kumandanlığından


ve Dörüncü Kolordu Kumandanlığı'ndan alınan malûmât aynen tezbîr olunur:

Kavaklı'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na

1- 9 Teşrîn-i evvel 328 günü Hızır Ağa-Büyük Devlek hattına ilerlemiş olan takrîben 3/4
alay kuvvetindeki düşmana taarruzla Küçük Devlek-Meracılar hattı gerilerine kadar
püskürtülmüştür.
2- Onikinci nizâmiye fırkasının öğleden sonra saat 4'te Kara Yusuf'un takrîben 8 kilometre
şarkına vâsıl olduğu saat 5.30'da haber alındı.
3- Tafsîlât-ı sâire bilâhire arz edilecektir.
4- Yarınki harekât için itâ edilecek talîmât vazîfemizi teshîl edeceğinden intizâr edilmekte
olduğu marûzdur.

Edirne Kolordusu Kumandanı


Ferik Mehmed Şükrü

Kırkkilise'de Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Hasköy Karârgâhı
9/10 Teşrîn-i evvel 328, Saat 8.30

Şimdi öğleden sonra saat sekizde İzmit Fırkası efrâdının geriye çekildiği ve toplarının
düşman eline geçtiği hakkında alınan malûmât pek karışık olduğundan ve şu hâlin üçüncü fırka
kıtaâtından sirâyet eylediği anlaşıldığından bizzât tahkîkât yaparak işin önünü almak çâresine
berâ-yı teşebbüs hareket ediyorum. Gece olmak dolayısıyla muvaffak olamazsam Babaeski
istikâmetine çekileceğim.

Dördüncü Kolordu Kumandanı Ferik


Abuk Ahmed[93]

Şu iki telgrafnâmede birincisi ne derece şâyân-ı memnûniyet idiyse ikincisi de o derece bâdî-i
teessüf idi. Dördüncü Kolordu kumandanı kendi kolordusundan başka birinci kolordunun da vaziyeti
de endîşe-nâk gösteriyordu.
Bugün Yenice garb sırtlarındaki müşâhedât ve istitlââtımız birinci kolordunun sabahtan akşama
kadar muvaffakiyetle muhârebe ettiğine delâlet etmekte iken bu kolordunun bir fırkasında panik[94]
vukûu hâtır ve hayâle bile gelmezdi. Binâenaleyh Dördüncü Kolordu'nun Üçüncü Fırka hakkında
verdiği malûmât mûcib-i hayret olmuş ve âdetâ inanılmamış idi.
Dördüncü Kolordu'nun böyle bir ihtimâl karşısında önünü arkasını düşünmeksizin ta Babaeski
istikâmetine çekilmek husûsundaki karârı ise gayr-i kâbil-i tecvîz idi. Zirâ mevki-i müstahkem
kolordusunun muvaffakiyetle muhârebe etmiş olması ve ertesi günü de aynı sûrette devâmı ümîdiyle
dördüncü kolordunun müsâid bir vaziyete getirilmesi mümkün idi. Binâenaleyh mevki-i müstahkem
kumandanı ile Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'na cevâben evâmir-i âtiye verildi:

Edirne'de Mevki'-i Müstahkem Kumandanı


Şükrü Paşa'ya[95]

Kırkkilise'den
9/10 Teşrîn-i evvel 328

Üçüncü ve İkinci ve Birinci kolordular sağ cenâhta kemâl-i muvaffakiyetle muhârebe


eylemektedir. Yarın tarafınızdan Kara Yusuf-Karacaköyü hattından ileriye hareketle ve
düşmanı mevziinde tevkîf etmek maksadıyla edilecek taarruzla Dördüncü Kolordu'nun ileri
hareketi temîn ve diğer kolorduların hareketi teshîl olunacaktır.
Hasköy'de Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'na
Edirne Kalesi'nden çıkan fırkalar düşmanı Küçük Devlek-Meracılar hattı gerisine kadar
tard eylemiştir. Karşınızda bulunan düşmanın sağ cenâhı Edirne'den çıkan bu kuvvetin taht-ı
tehdîdindedir. Binâenaleyh Dördüncü Kolordu'nun vazîfesi ziyâdesiyle kesb-i sühûlet
eylemiştir. Geri çekilmek hâtıra bile gelemez. Son nefere kadar ya bulunduğunuz hattı
müdâfaa ediniz veyahut Birinci Kolordu'nun sol cenâhı hizasından dün verilen hedefler
istikametinde taarruz ediniz. Ordunun sağ cenahındaki muhârebeler mûcib-i muvaffakiyettir.
Ben sizden ya ileri gitmenizi veya bulunduğunuz hattı son dereceye kadar müdâfaa etmenizi
talep ederim. İzmit Fırkası'nın harekâtı hakkında malûmâtınız olmaması da şâyân-ı istiğrâbdır.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Kırkkilise'den Kavaklı'ya Azîmet


Üçüncü Kolordu karargâhı henüz Kırkkilise ile telgraf irtibâtı vücûda getirememiş idi. Kolordu
telgraf müfrezesi Rakliça Köyü'ne kadar hat temdîd ederek ilerlemiş ise de bu köy yanmakta
olduğundan dolaşmak üzere tarlalar içine sapmaya mecbûriyet hâsıl olmuş ve binâenaleyh ağır olan
telgraf arabaları yumuşak toprak ve çamurlara gömülüp kalmış idi. Kırkkilise'den yapılan muâvenetle
ancak sabaha karşı tesîs-i muhârebe müesser olduğundan bu akşam bize hiçbir iş görememiştir.
Hayli müddet intizâra rağmen bu kolordudan Kırkkilise'ye kendisinden malûmât alınabilecek kimse
vürûd etmediğinden raporların Geredeli üzerinden Kavaklı'ya gelmiş olacağına ihtimâl verildi.
Saat on biri bulmuş idi. Bâhusûs Dördüncü Kolordu'nun verdiği malûmât ordunun merkezi hakkında
vesvese uyandırmış olduğundan Birinci Kolordu'nun son vaziyetini öğrenmek arzusu her şeye galebe
etmekte idi. Bu cihetle daha ziyâde vakit geçirilmeksizin Kavaklı'ya avdet ve dört gözle
kolordulardan malûmât vürûduna intizâr olundu. Burada alınan malûmât şunlardır:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Kolordu kısm-ı küllîsi ile Karahisar Fırkası Dolan Pınar Suyu'nun (‫ )ﺪ‬harfinin teşkîl
eylediği çatal dâhilindeki sırtlarla Eski Poloz ve "Eski" yazısının hemen cenûbundaki
sırtlarda mevzi almıştır. Hasan İzzet Bey onun solundan Dolan Pınar Suyu'nun şarkında
ihtiyâtıyla Erikler cihetinde Kara Hamza'dan Erikler'e ilerleyen ve her hâlde bir fırka pîşdârı
bulunan kuvvete karşı müdâfaa eden yedinci fırkaya yardım etmek üzere Eski Poloz yazısının
cenûb-ı şarkîsindeki tepeden düşmanı yan ateşine almaktadır (topçusuyla) cepheye henüz bir
şey yoktur.

Hakkı[96]

Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Eski Poloz'un üç kilometre cenûbundan


9 Teşrîn-i evvel 328; saat 5, dakika 15

1- Üçüncü Kolordu Yedinci Fırkası'yla Kırkkilise-Erikler istikâmetinde ve diğer fırkalar da


Kırkkilise-Petra-Eski Poloz istikâmetinde ilerledi.
2- Yedinci Fırka saat on bir buçukta Erikler'in cenûbunda, Suvat Deresi'nin şimâlindeki
sırtlarda cephe şimâl-i garbîye olmak üzere düşmana tesâdüf etti.
3- Düşmanın on tabur piyâde ve topçudan ibâret kuvvetinin Kara Hamza-Erikler tarîkıyle
ilerlediği haber verilmiş idi.
Düşmanın Devletliağaç'tan geldiğine dâir malûmât alınamamıştır. Binâenaleyh yedinci fırka
karşısındaki kuvvet tahmîn olunamamıştır. Sol cenâh kolu Eski Poloz'un önünden piyâde ateşi
ağleb-i ihtimâl yaya cenge inmiş zaîf süvârî ile ve Kara Hamza yazısının hemen cenûbundaki
tepelerden iki batarya kadar topçu ateşi ile karşılanmıştır. Üçüncü Kolordu Yedinci Fırka
karşısındaki kuvvetin miktârına dâir malûmât alamadığından Eski Poloz'un üç kilometre kadar
cenûbunda mevzi aldı ve bu mevzide yalnız topçu muhârebesi bade'z-zevâl iki buçuktan
itibâren bed' ederek devâm etmektedir. Kolordu bu geceyi Eski Poloz'un cenûbundan
geçirecektir. Altı tabur piyâde ile cephemiz işgâl edilmiştir. Mütebâkîsi sol cenâh gerimizde
bulunuyor. Yedinci Fırka'nın maatteessüf Erikler'in dört beş kilometre cenûbunda
bulunmasından bil-istifâde düşmanın ikimizin arasına Erikler-Petra yolu istikâmetinde
vâdiden bir alayla bir batarya sevk ettiği görüldü. O cihet taht-ı temîne alındı. Yarın ya ikinci
kolordunun sağ cenâhını temdîd etmek üzere hareket etmek ve yahud ahvâl-i fevkalâde
zuhûrunda Yedinci Fırka ile harb eden kuvvetin cenâhı gerisine düşmek üzere hareket
edeceğim. Şu kadar ki hareket-i kat'iyeyi vaziyet-i harbiyenin tamâmıyla inkişâfına ta'lîk
eyleyeceğim marûzdur.
Zeyl: Afyonkarahisarı Fırkası Eski Poloz'a vâsıl olmuş iken maatteessüf kendisini topçusu
takîb edememiş olduğundan düşmanı görünce mevkiini muhâfaza edemeyeceğini zannederek
geri çekilmiştir. Vâkıâ Yedinci Fırka'nın gerideki vaziyetine nazaran bu hareket nâ-becâ değil
idi.

Üçüncü Kolordu Kumandanı


Mahmûd Muhtar

Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Dolan Köyü'nden
9/10 Teşrîn-i evvel 328; saat 10, dakika 50

1- Bugün gündüz saat altıya kadar Dördüncü Fırka açılarak Kiremitli garp sırtlarını elde
etmiştir.
2- Düşmanın Kiremitli civârlarındaki bir alay süvârî şimâl tarafına çekilmiş ve Seymen'den
ilerlediği evvelce bârapor bildirilen bir fırka kuvvetindeki bir kol bilâhire geri dönerek
Seymen'in şark sırtlarında gâib olmuştur. Seymen'in cenûb-ı şarkîsindeki sırtlarda düşmanın
altı kadar bataryası görülmüştür. Bu bataryalar Birinci Kolordu'ya ateş açmışlardır.
Dördüncü Fırka topçuları da bu düşman bataryalarına birkaç mermi atmışlarsa da mesâfe pek
uzak olduğundan ateş kesmiş, karanlık hulûl etmekte olduğundan daha ileri gidememiştir.
3- Dördüncü Fırka kısm-ı küllîsi Kiremitli Köyü'nde karanlık bastıktan sonra tevkîf edildi.
İki alaya bu köyün garb sırtlarında emniyet tertîbâtı aldırıldı.
4- Beşinci Fırka Kiremitli Köyü'nün şarkındaki sırtların hatt-ı bâlâlarında tevkîf edilmiş ve
Dolan Pınar Suyu ile Kiremitli'den geçen vâdi arasında şimâle müteveccih emniyet tertîbâtı
aldırılmıştır. Süvârî bölüklerimiz iki fırka arasında ve Kiremitli'nin şimâlindedir.
5- Üçüncü Kolordu'nun sol cenâh kolu Eski Poloz'da ve garbında öğleden akşama kadar
muhârebe etmiş ve yalnız top sadâları duyulmuş ve top mermi dumanları görülmüş akşama
kadar şarapnaller Eski Poloz Karyesi'nin iki bin metre garbındaki Kuyu Yazısı civârında
paralanmakta idi. Bu malûmâttan başka Üçüncü Kolordu vaziyetinden bir haber
alınamamıştır. Birinci Kolordu'nun Süloğlu Çiftliği'nin şark sırtlarında kalarak muhârebe
ettiği ve yalnız karanlık basmadan bir az evvel bir çâryek müddet piyade ateşleri dahi icra
edildiği anlatılmıştır. Bu kolordunun vaziyeti hakkında da tamâm malûmât alınamamıştır.
6- Kolordu karârgâhı saat yedi bade'z-zevâlde Dolan Köyü'ne geldi. Bu köyü Petra-
Kiremitli yolunun Dolan Pınar Suyu'nu kat ettiği noktanın birkaç yüz metre cenûbundadır.
Sabahleyin şafakla beraber karârgâh yine Kiremitli Köyü'nün hemen şarkındaki höyükte
bulunacaktır. (Bu raporlar aynen geçirilmiştir.)

İkinci Kolordu Kumandanı


Şevket Turgûd

Vaziyet Hakkında Mülâhazât


Bu raporlar müfâdına nazaran üçüncü kolordu mütefevvik kuvvetine rağmen nisbeten zaîf düşman
karşısında oyalanıp kalmış ve Erikler-Eski Poloz hattını bile elde etmeye muvaffak olamamıştı. Diğer
cihetten İkinci Kolordu nezdinde bugün Seymen üzerine ordu tarafından icrâsı talep olunan taarruz
hareketinin başlanmak ile bırakıldığı, cenâh kolordularıyla münhasıran göz irtibâtıyla iktifâ olunduğu
anlaşılmakta idi. İkinci Kolordu kumandanının bunlardan mâadâ düşmanın harekâtı nokta-i nazarından
olan beyânâtı da şâyân-ı dikkat idi. Bilhâssa Seymen üzerine evvelce ilerlemiş olan bir fırka kadar
düşman kuvvetinin mevki-i mezkûr şarkına doğru ilerleyip gâib olması hâiz-i ehemmiyet görülmüştü.
Bu kuvvetin yarın Üçüncü Kolordu karşısında zuhûruyla bu kolorduyu daha gayr-i müsâid bir
vaziyete koyması veya hiç olmazsa âtıl bırakması pek muhtemel idi.
Birinci Kolordu'nun Süloğlu Çiftliği civârındaki aksâmının karanlık basmadan bir çâryek evvel
piyâde muhârebesi icrâ eylemiş olması hakkındaki malûmât ise bu kolordu nezdinde guruba yakın
zamanlara kadar muhârebenin temâdî ettiğine delâlet eylediğinden hâiz-i ehemmiyettir.
Hülâsâ bu raporlar gerek Üçüncü ve gerek İkinci kolorduların bugün hayırlı bir iş göremediğini ve
binâenaleyh ordu sağ cenâhının icrâ eylediği harekâtın maatteessüf muvaffakiyetli bir netîceye iktirân
edemediğini mu'lin bulunmuştu.
Daha sonra Birinci Kolordu karârgâhından gelen haber zâbitlerimizle erkân-ı harbiye reîs-i
sânîsinin verdiği malûmâta göre Birinci Kolordu'nun tamâmıyla panik halinde bulunduğu ve bir kısm-
ı mühiminin Yenice'ye kadar dökülüp geldiği ve bu sûretle dördüncü kolordu tarafından verilen
malûmâtın teyîdiyle ordu merkezinin bir hâl-i esef-engîzde olduğu anlaşılıyor idi.
Üçüncü Kolordu'nun zaîf düşman kuvvetleri karşısında tevakkufu, İkinci Kolordu'nun verilen
taarruz emrine düşmanla temâstan tevakkî edercesine müteenniyâne hareketle itbâ'ı, Birinci ve
Dördüncü kolorduların panik hâlinde ve kısmen toplarını bırakarak firâr sûretinde çekilmekte olması
ile şark ordusu için tahaddüs eden vaziyet ve hâl bu ordunun taarruza adem-i kâbiliyeti hakkında
mütâlaayı pek hazîn bir sûrette isbât eylemekte idi.
Artık evvel emirde düşmanı hazırlanmış bir mevki-i müdâfaada karşılayıp hırpaladıktan ve askerin
maneviyâtını takviye edip itimâd-ı nefsini bir derece temîn eyledikten sonra mukâbil taarruza kıyâm
husûsunda münferid kaldığım fikrimin derece-i isâbeti bununla da pek bâriz bir sûrette tezâhür etmiş
oluyor idi.
Ordunun taarruza devâmındaki imkânsızlık şöyle dursun bulunulan vaziyette kalınması bile
muhâtara idi. Bu cihetle her şeyden evvel teemmülü îcâb-ı keyfiyet orduyu bulunduğu hâtırnâk
vaziyetten kurtarmak meselesi idi. Bunda ise adem-i imkân yok idi. Binâenaleyh yapılacak iş
muhârebeyi kat ile ordunun tahkîm eylemiş olduğu Kırkkilise-Bostanlı hattında tekrâr toplanmasını
temîn eylemek idi. Vâkıâ şu geri hareketin kuvve-i maneviye üzerine sû-i tesîrât îkâ' eylemesi gayr-i
münker idi ise de muhakkak bir felâketin önünü almak için zarûriyyü'l-icrâ idi. Ordu bir defa bu hatta
toplandıkdan sonra müdâfaa iktidârını gösterdiği takdîrde düşmanın ilk taarruzlarını def etmekle yine
kuvve-i maneviyesini iktisâb edebilir ve iltihâk edecek kuvvetlerin inzimâmıyla bir mukâbil taarruz
icrâsına ancak o zaman kâdir olabilir idi.
Mülâhazât-ı mesrûde netîcesi orduyu Kırkkilise-Bostanlı hattında tekrâr toplamaya karar verdim.
Vakit geçirmeksizin evâmir-i lâzımenin tastîrini emreyledim. Ordu merkezinin hâl-i esef-iştimâli ve
düşmanın şiddetle takîb eylemesi hâlinde sağ cenâhın uğrayacağı mağlûbiyet bütün orduyu müşkil bir
vaziyete ilkâ edebileceğinden sağ cenâh kolordularının hatt-ı müdâfaaya gelmek husûsunda isti'câl
göstermemeleri ve her iki kolordunun harekâtını tevhîd ve yekdiğerine nazaran idâre ve İkinci
Kolordu'nun aynı zamanda Birinci Kolordu'yu himâye eylemesi iktizâ eylemekte idi. Vâkıâ
Kırkkilise'de bulunan Mirlivâ Hakkı Paşa'ya Kırkkilise-Kavaklı arasında bulunan muhtelif redîf
fırkalarına mensûb beş tabur piyâde Kırkkilise'ye gelen birinci topçu alayıyla Yenice şark sırtlarına
hareketle orada bir himâye mevzii alarak Birinci Kolordu'nun toplanmasını kısmen temîn eylemesi
emr edilmiş idiyse de Teke Suyu'nun şimâlinden Yenice'ye kadar bu kolordunun harekâtı her ihtimâle
karşı mutlaka İkinci Kolordu tarafından temîn edilmek lâzım idi. Bu lâzıme İkinci Kolordu
kumandanlığına bilvâsıta tefhîm olundu.
Bundan başka İkinci Kolordu'ya âid emr-i mezkûr kolordudan rapor getirip elan ordu karârgâhında
bulunan emir zâbitine tevdî edildi. Mûmâileyh evvelâ Petra'da bulunan Üçüncü Kolordu karârgâhı
azîmetle kendi kolordusunun vaziyetini mezkûr kolorduya anlatması ve Üçüncü Kolordu'dan ahz-ı
malûmât edip badehû emri îsâl eylemesi tenbîh olunmuş idi.
Netîce: 9/10 Teşrîn-i evvel gecesi saat verilen evâmirle kolordular Kırkkilise-Bostanlı hatt-ı
müdâfaasına gelerek hatt-ı mezkûr üzerindeki vaziyet-i sâbıka-i tedâfü'iyelerini alacaklardı.
10 Teşrîn-i Evvel'de
Cereyân Eden Ahvâl
Bugün ale's-sabâh karârgâh Yenice'ye müteveccihen Kavaklı'dan hareket etti. Üçüncü, İkinci ve
Birinci kolorduların Kırkkilise-Yenice hattında ictimâları hakkında gece verilen emrin icrâsı
husûsunda bizzât tadkîkâtta bulunmak ve bilhassâ birinci kolordunun ne hâlde bulunduğunu yakından
görmek lâzım idi.
Dün cereyân eden muhârebe geç vakit başlamış olduğu gibi kolorduların ekserîsi tekmil kıtaâtıyla
muhârebeye girmemiş, husûsuyla İkinci Kolordu yalnız kolbaşısıyla düşmana temâs etmiş
bulunduğundan İkinci ve Üçüncü fırkalar ile İzmit Fırkası'nın geceleyin muhârebe hattını terk ederek
dağılmalarına rağmen ordunun sâlifü'z-zikr Kırkkilise-Yenice hattında bugün ictimâı hâlde imkân
dâhilinde idi. Zâten bu hatta kolordular evvelce ahz-ı mevki ederek mıntıkalarını kısmen tahkîm etmiş
bulunduklarından kıtaât müdâfaa mevziinin husûsiyet ahvâliyle dahi me'lûf bulunuyorlardı.
Bugün hava yağmurlu ve yollar çamurlu idi.
Karârgâhın saat on râddelerinde Yenice'nin şark sırtlarına vürûdunda Geredeli-Yenice yolunun
üzerinde bulunan sırtlardan birçok döküntü efrâd ile ikinci fırkaya mensûb bir yürüyüş kolunun
Yenice Köyü'ne inmekte bulunduğu görülüyor idi. Zâten bu fırka kıtaâtının kısm-ı azamı geceyi
Yenice Köyü'nde geçirmiş idi. Bir müddet sonra Birinci Kolordu karârgâhının takarrübü dahi uzaktan
müşâhede edildi.
Ordu karârgâhı nezdinde muvâsalat eden Birinci Kolordu Kumandanı Ferik Yaver Paşa, bir büyük
ye's ve nev-mîdî içinde bulunuyordu. Bu işin bitmiş olduğunu bu askerle harb etmek imkânının adem-i
mevcûdiyetini beyân ve İkinci Fırka'nın gayr-i muntazam ve karışık bir hâlde geri çekilmekte
bulunduğunu ve Üçüncü Fırka'ya dâir malûmâtı olmadığını dahi ilâve eyledi.
Muhâfaza-i metânet edilmesi lüzûmu cevâben müşârunileyhe ifâde edildi. Bir müddet daha Yenice
sırtlarında kalındı. Birinci Kolordu karârgâhının harekât-ı âtiye hakkında ümîtsizliğine bakılmayarak
her hâlde ordunun Kırkkilise-Yenice hattında ictimâına intizâr edilmekte idi.
Üçüncü Kolordu'nun sabahtan beri Petra-Erikler hattında muhârebe ettiği işitilen top seslerinden ve
patlayan şarapnellerden anlaşılıyor idi. Muhârebenin tarz-ı cereyânıyla mâhiyeti hakkında henüz
malûmât yok idi. Sabahtan beri devâm eden bu muhârebenin bir dümdâr muhârebesinden ibâret
olduğu zannediliyor ve bütün üçüncü kolordunun taarruz veya müdâfaa sûretleriyle tekmil kuvvetiyle
muhârebeye girişmiş olmasına ihtimâl verilmiyordu. Saat onbir râddelerinde nezdimize gelen bir
süvârî veya jandarma yüzbaşısı âcilen Mahmûd Muhtar Paşa tarafından gönderildiğini ve Paşa'nın
"Petra'yı gâib ettim geri çekiliyorum. Kırkkilise'yi tutamıyacağım. Sol taraftaki kolordular bir
tehlikeye marûz kalmasınlar, onların da geri çekilmeleri lâzımdır." diye haber gönderdiğini
söyledi. Tahrîrî bir raporu hâmil olup olmadığı hakkındaki suâle cevâben "beni âcilen gönderdi, bir
şey yazıp veremedi" dedi.
Şu haber üzerine Üçüncü Kolordu nezdindeki ahvâlin kesb-i vehâmet ettiği anlaşıldı. Biraz sonra
bu kolordu nezdinde bulunan haber zâbiti Erkân-ı Harb Binbaşısı Hakkı Bey'den âtîdeki rapor geldi:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


1- Düşman cephe mevziinden bizi püskürttü. Hezîmet Petra üzerine fenâ hâlde orada dikiş
tutturmak mümkün değil. İhtimâl tekmîl bataryalar düşmana geçecek, hâl pek müdhiştir.

Hakkı

İşbu rapor meâli evvelce üçüncü kolordudan gelen haber zâbitinin şifâhen verdiği malûmâtı teyîd
eyliyor idi. Bu kolordu nezdindeki ahvâlin memûl-i hilâfında olarak şu sûretle vahîm bir safhaya
dâhil olması ordunun sağ cenâhını ve bilhâssa Kırkkilise-Vize caddesini Eski Poloz ve Erikler
cihetinden ilerleyen düşman kuvvetine karşı açık bir hâlde bıraktığından Şark Ordusu için de bundan
böyle Kırkkilise-Yenice hattında ictimâ imkânı kalmamış bulunuyor idi. Bu cihetten gelen düşmanın
bugün Kırkkilise'yi dahi zabt etmesine artık bir mâni kalmamış olduğundan her şeyden evvel
birdenbire vaziyette husûle gelen tehlike ve vehâmetin önünü almak ve Üçüncü Kolordu'nun
muntazaman ric'atini temîn ederek ordunun tecemmu hattını daha gerilere nakl eylemek iktizâ
ediyordu. Filhakîka bu vaziyete rağmen Kırkkilise-Bostanlı hattında kalmakta ısrâr ve tecemmu'
hattını geri almakta tereddüd etmek ordunun sağ cenâhından çevrilmesine ve bunun netîcesi olarak
ordunun Meriç üzerine atılarak İstanbul yolunun düşman eline geçmesine bâis olacak idi.
Vaziyetteki şu buhrândan orduyu kurtarmak üzere derhâl mukarrerât-ı âtiye ittihâz olundu:
Muhtelif redîf fırkalarına mensûb olarak dündenberi Kırkkilise ve civârında toplanan ve geceden
birinci kolordunun çekilip toplanmasını himâye için Yenice sırtlarına celb edilmiş olan beş redîf
taburuyla birinci topçu alayından mürekkep Mirlivâ Hakkı müfrezesi elde bulunuyordu. Birinci ve
İkinci kolordular kıtaâtı düşman tarafından takîb olunmaksızın hatt-ı matlûba kısmen vâsıl oldukları
hâlde malûmât-ı ahîre ordu sağ cenâhının tehlikeli bir vaziyet kesb ettiğini gösterdiğinden bu kuvvet
bu defa Üçüncü Kolordu'nun ric'atini temîn vazîfesiyle derhâl Kırkkilise'nin şarkında bulunan
Yondela sırtlarına sevk ve tevcîh olundu. Badehû Kavaklı'ya avdet olunarak ordunun Pınarhisar-
Lüleburgaz hattında tecemmuu için ordu emirleri tahrîr ve irsâl kılındı.

Ordu Emri
Kavaklı Ordugâhı'ndan

10 Teşrîn-i evvel 328; saat 1, dakika 30 sonra

1- Bugün Kırkkilise-Yenice hattına çekilecek olan ordu yarından itibâren Pınarhisar-


Lüleburgaz arasındaki Karaağaç Deresi gerisine çekilecektir.
2- Üçüncü Kolordu Kırkkilise üzerinden Pınarhisar'a, İkinci Kolordu Karahıdır üzerinden
îcâb eden yolları evvelce keşf ve ihzâr ile Karaağaç istikâmet-i umûmiyesine çekilecektir.
Birinci Kolordu Tokucak-Nacak-Kumbarlar Çiftliği üzerinde Türk Beyi'ne,
Dördüncü Kolordu Kışla-Babaeski caddesinden Lüleburgaz'a,
Süvârî Fırkası ordunun sol cenâhını temîn edecek sûrette düşmanla temâsı muhâfaza edecek
ve Yeniköy-Huruşlu hattı üzerinde sol cenâha iltihâk edecektir.
3- Kolordular kuvvetli dümdârlar i'ânesiyle düşmanı uzakta tutarak kısm-ı küllîlerinin geri
çekilmelerini temîn edeceklerdir.
4- Hakkı Paşa Kolu Yondela sırtlarında bulunarak Üçüncü Kolordu'nun Pınarhisar
istikâmetinde çekilmesini temîn edecektir.
5- Ordu karârgâhı yarın Babaeski ve 12 Teşrîn-i evvel 328'de Lüleburgaz'dadır.

Şark Ordusu Kumandanı Abdullah

Ordu Emrine Esâs Olan Fikir


Kırkkilise-Yenice hattında ictimâı imkânı, ahvâl ve vukûât-ı harbiyenin tazyîki altında, külliyen zâil
olan ordunun bir an evvel Ergene'ye çekilmesini ihzâr maksadıyla Karaağaç Deresi gerisinde
toplanmasını temînden ibâret idi. Manika Deresi gerisinde ve Çerkesköyü-Çorlu ilerisinde bulunan
bu hatta tecemmu edecek ordunun gerisinde mevzi-i müdâfaaya muvâzî bir şimendifer hattı mevcûd
olarak Çerkesköyü ve Çorlu istasyonları vâsıtası ile ordunun her iki cenâhının gerek yekdiğeriyle
olan irtibâtı ve gerek pâyitaht ile sürat-i muvâsalası taht-ı emniyette bulunduğu gibi Ereğli ve Silivri
üzerinden bahren olan irtibât ve nakliyât dahi ayrıca bir fâide teşkîl ediyor idi. Ordu Ergene hattında
toplanabildiği hâlde kuvâ-yı imdâdiyenin iltihâkı ve erzâk ve zehâir ve mühimmâtın sürat-i celbi
imkânı mevcûd idi. Düşmanın Ergene'ye gelinceye kadar sarf edeceği zaman ve nakliyât ve
sevkiyâtının icrâsındaki iktihâm edeceği müşkilât dahi ayrıca bir fâide temîn ediyordu. Binâenaleyh
burada kat'î ve muvaffakiyetli bir meydân muhârebesi vermek kâbil olacaktı. Lâkin henüz Kırkkilise-
Bostanlı hattına gelmekte bulunan orduyu doğrudan doğruya bu hatta celb ve nakl etmek kolorduların
malûm olan hâli sebebiyle büsbütün perîşanlığı bâdî olacağından evvel emirde bu hareketin ihzârı
için Pınarhisar-Lüleburgaz hattı tecemmu' hattı olmak üzere intihâb ve tensîb edilmiştir.
Saat ikiyi geçerek Babaeski'ye müteveccihen Kavaklı'dan hareket edildi. Akşam Lüleburgaz'a
muvâsalat olunmak mukarrer idi. Lâkin Babaeski kıtaât-i muhtelifeye mensûb askerler ile mâlâmâl
olduğu gibi Bulgarların Kırkkilise'ye geldikleri hakkında asker ile ahâlî arasında şüyû' bulan
havâdisler kasaba dâhilinde büyük bir heyecânı tevlîd etmiş bulunduğundan âdetâ kasaba dâhilinde
bir herc ü merc hüküm-fermâ idi. Burada tesîs-i intizâm ve emniyet için bazı tedâbîr ittihâz edildi.
Karârgâhın gerek burada ve gerek aynı ahvâl altında bulunan Lüleburgaz'da tesîrât-ı muhtelifeden
âzâde olarak sükûnet-i zihinle îfâ-yı vazîfe eylemesi imkân dâhilinde değil idi. Ergene hattı üzerinde
ve mevâkii muhtelife ile telgraf râbıtası emîn bulunan Çorlu'ya karârgâhın nakli maksadıyla sabah
saat birden sonra da trenle Babaeski'den hareket olunarak ayın onbirinci Perşembe günü kable'z-zevâl
saat dokuza doğru Çorlu'ya muvâsalat olundu. Muvâsalatın ferdâsından itibâren ordunun Ergene
hattında sûret-i ictimâı ile işgâl edilecek müdâfaa hattına âid istihzârâta ve iktişâfâtın icrâsına
tevessül edildi. Ergene hattının istikşâfına ibtidâr olundu.
Vaziyet Hakkında Alınan
Malûmât ve Mütâlaât
Karargâhın Çorlu'ya Muvâsalatında
10 Teşrîn-i evvel'de sağ cenâhda vuku bulan muhârebeler hakkında Kırkkilise üzerinden geriye
çekilen Üçüncü Kolordu tarafından gönderilen raporlar vârid oldu. Mezkûr raporlar bu kolordu
nezdinde ahvâlin cereyân-ı hakîkîsini tasvîr etmekte bulunduğundan aynen ber vech-i âtî naklolunur:
10 Teşrîn-i evvel 328 tarîhiyle kable'z-zevâl on birde irsâl kılınan raporumla [97] arz ettiğim
vechile evvelâ sol cenâh kıtaâtı kâmilen ric'ata başladı. Dokuzuncu Fırka'nın bazı taburlarıyla
bütün topçumuz ric'ati himâye etti. Bade'z-zevâl saat ikiye doğru o cebheden dahi ateş
kesilerek kıtaât kâmilen hâl-i ric'atte bulunmuştu. Sağ cenâhımızda yedinci fırka bize doğru
bir müfreze ayırarak irtibâtı muhâfazaya çalışmış ve on dört tabur düşman piyâdesi karşısında
harb ederek akşama doğru Kırkkilise istihkâmâtına kadar çekilmişti. Saat beş buçukta Taş
Tabya'ya vâsıl oldum ve kıtaâtımızı, ağırlıklarımızı kâmilen avdet etmiş buldum. Petra
önündeki düşman takrîben dört taburla iki batarya kuvvetinden ziyâde olsa gerektir. Telefât
hakkında henüz rapor yoksa da topçu muhârebesinin vukû bulduğu 9 Teşrîn-i evvel 328
akşamı sekiz şehîd bir o kadar da mecrûhumuz olmuştur. Ertesi sabah kıtaâtımız yine
düşmanın piyâde ateşi hâricinde idi. Ancak bir bataryamıza karşı düşman topçusu
müessirce ateş edebildi. O günkü mecrûh ve telefâtımız hakkında henüz malûmât-ı sahîha
elde edilmediyse de yollardaki müşâhedâtımıza nazaran mecrûhînin adedi yirmiyi, otuzu
mütecâviz olmasa gerektir. Şühedâ mikdârı malûm değildir. Şu hâlde bilâ-harab bir ric'at ve
panik karşısında bulunduk. Meğer bu husûsta Afyonkarahisarı taburları zâten meşhûr imiş!
Yedinci Fırka kıtaâtında harb ciddîce olduğundan telefâtı bin-nisbe daha ziyâde olduğu
anlaşılmaktadır. Kırkkilise'nin şimâl ve şark mıntıkaları ikiye tefrîk edilerek Yedinci ve
Dokuzuncu fırkalara tevdî ve aralarında nümûne taburu bizzât sevk edildiyse de bade'l-
gurûb sağ cenâhta bulunan Yedinci Fırka piyâdesi kâmilen mevâziini terk ederek Vize
istikâmetinde firâra başladıkları ve bütün redîf kıtaâtının bunlara iltihak eylediği ve
kısmen trenle dahi firâr ettikleri ve şimâl-i garbî cebhesindeki topların kâmilen
muhâfazasız kaldığı haber alındı. İşbu hareket-i firâriyenin şehirdeki Hıristiyanlar
vasıtasıyla Bulgarlara bildirileceğini zan ve tahmîn eden Yedinci Fırka kumandanıyla erkân-ı
harbî kolordu karârgâhının setr ve muhâfazası için asker bulunmadığını beyân ile müsâraaten
çekilmekte ısrâr ettiler.
Pınarhisar yoluna zâten büyük ağırlıkları, nakliye kâfilelerini daha evvel çıkarttırmıştım.
Firârî askerle beraber bunların kendiliklerinden hareket etmekte olduklarını gördük. Emr-i
kumandanîlerine imtisâlen zâten Lüleburgaz-Vize hattına [98] çekilmek muktazî olduğundan
dokuzuncu fırkadan iki taburla Taş Tabya'da kalan Hasan İzzet Bey'e dahi ric'ati himâye
ederek çekilmesi emri gönderildi. Dün gece (10/11 Teşrîn-i evvel) Pınarhisar'da kaldım.
Yolların şiddetli yağmurlarda batak hâline gelmiş olmasından nâşî topların ve arabaların
bir kısm-i kullîsinin saplanıp kaldığı görüldü. Bade'nısfu'l-leyl iki buçukta askeri durmak
için çalışan Konya Fırkası Kumandanı Cemal Bey'e tesâdüf edildi. Pınarhisar'da Vize'den
gelen bir tabur ve bir bölük bulundu. Fakat panik o derecede idi ki gerek bu tabur ve gerek
Cemal Bey'in tevkîf edebildiği asker şafakla beraber firâra devâm etmişti. Pınarhisar'da
erkenden düşman süvârîsi geldiğine dâir bir haber şâyi olmasından nâşî şehir içinde kimse
kalmamış ve telgraf memûları firâr ettiğinden muhârebe kâbil olmadı.
Öğleye doğru Vize'ye müteveccihen hareket ettim. Zirâ daha evvel döküntüyü durdurmak
kâbil olamayacağı anlaşılmıştı. On altıncı Kolordu'nun üç tabur piyâde, üç tabur topçuyla
Üsküb civârında bulunduğu haber alınmakla ric'atimizi düşmana karşı yandan himâye etmesi
ve Hasan İzzet Bey'in dümdâr teşkîl ettiği kıtada zabt u rabt kâmilen muhtell olarak dağılmış
olduğundan mûmâ-ileyh Hasan İzzet Bey de nâ-ümîd olarak münferiden Vize'de karargâha
iltihâk etti. Bu yolda onaltıncı kolordu erkân-ı harbiyesine tesâdüf olundu ve onların
topçularının dahi çamurlara batarak çıkarılamadığı ve düşman eline geçmesi muhtemel olduğu
ve piyâdelerinin de Üçüncü Kolordu kıtaâtıyla hem-hâl bulunduğu anlaşıldı.
Müşârun-ileyhin bundan sonra vârid olan diğer bir raporu ber-vech-i âtîdir:
Her şeyden evvel bizim bataryalarımızın yollarda çamurlara batarak el-yevm taht-ı
tehlikede bulunduğunu arz edeyim. On altıncı Kolordu'nun dahi dokuz bataryasının
"Yano"nun garbında batıp kaldığı istihbâr olunmaktadır. Bizim piyâdelerimiz ric'at esnâsında
kâmilen zabt u rabttan çıkmış sürü hâlinde bulunduğundan karmakarışık olup zâbitleri dahi
bulunmadığından hiçbir vechile kâbil-i istihdâm değildir. Binâenaleyh bunları kurtarmak için
orduca kâbil ise îfâ-yı muktezâsına tevessül olunmalıdır. Üçüncü Kolordu karârgâhı bu akşam
(11/12 Teşrîn-i evvel) Vize'ye vâsıl olmuş ve perâkende gelmekte olan kıtaâtı toplamakla
meşgûl bulunmuştur. Sol cenâhımız kâmilen düşmana marûz ve yollar mesdûd bulunmuştur.
Sol cenâhımız kâmilen düşmana marûz ve yollar mesdûd bulunduğundan düşman faâliyet
gösterse tehlikedeyiz. Vize'ye vusûlümde Bolu redîf alayını orada buldum. Nısfu'l-leylden
sonra topları taht-i emniyete almak için mezkûr alayı sevk edeceğim.

Üçüncü Kolordu Kumandanı


Mahmûd Muhtar

Üçüncü Kolordu'nun ric'atinin setr ve temîn-i vazîfesiyle Yundala ve Üsküb cihetine sevk olunan
Hakkı Paşa kuvvetinin (beş tabur piyâde, dokuz batarya topçu) âkıbeti hakkında vukû bulan istîzâh
üzerine üçüncü kolordu kumandanından âtiyü'z-zikr telgrafnâme vürûd etmiştir:
C, sağ cenâhımızın setri için Üsküb civârında ahz-ı mevzi etmesi zımnında Hakkı Paşa'ya bu
sabah gönderilen kâğıt kendisi bulunmadığından geri geldi. Fakat erkân-ı harbiyesine rast
geldim. Piyâdenin başıbozuk hâlinde dağıldığını ve topçularının dahi çamurlara saplanıp
kaldığını, binâenaleyh o kuvvetin el-yevm mevcûd olmadığını söylediler.

11/12 Teşrîn-i evvel 328

Üçüncü Kolordu'nun Raporları Hakkında Mütâlaât


İşbu raporlar meâlinden Üçüncü Kolordu'nun bütün kıtaâtıyla darma dağınık bir sürü ile Vize
istikâmetine firâr ettiği, gerek bu kolorduya ve gerek Hakkı Paşa koluna mensûb topların dahi
yollarda kaldığı, binâenaleyh üçüncü kolordu ile Hakkı Paşa kolunun kâbiliyet-i harbiyesinin
tamâmıyla mahvolduğu anlaşılıyor idi. Bulgarların Kırkkilise-Vize yolunda ordunun sağ cenâhı
istikâmetinde takibâta kıyâm eylemeleri ihtimâli teemmûl edildiği hâlde ordu merkez ve sol cenâhının
yani İkinci, Birinci ve Dördüncü kolorduların pek gayr-i müsâid ahvâl altında muhârebeye girişmeye
mecbûriyetleri derkâr bulunduğundan vaziyet-i harbiye tehlikeli idi. Şu ahvâl altında ordu sağ
cenâhının taze asker ile takviyesi vücûb-ı kati tahtında bulunduğundan el-yevm Lüleburgaz'da
bulunarak Kırkkilise muhârebesine iştirâk etmemiş olan On yedinci Kolordu kumandanına âtıyü'z-zikr
emr-i telgrafî verildi:
Gâyetle müsta'celdir:
Üçüncü Kolordu kıtaâtı bu gece dağınık bir hâlde Vize'ye gelmiştir. Pâyitantın setri için
mevcûd bütün kuvvetinizle ale's-seher Çorlu'ya hareketiniz matlûbdur. Hareket istikâmetinin
son zamana kadar gizli tutulması ve askerin dağılmasına meydan verilmemesi mütemennâdır.
Birinci Kolordu Nezdinde Cereyân Eden Ahvâl
Edilen istîzâh üzerine Lüleburgaz'da bulunan kolordu kumandanından âtiyü'z-zikr telgrafnâme geldi.
Osman Paşa'dan (Üçüncü Fırka Kumandanı) aldığım telgrafı yazıyorum:
Fırkayı güç hâl ile bu sabah (11 sabahı) Yenice şarkında ictimâ ettirmek üzere iken
Kavaklı'daki telaş ve ric'at-i umûmî üzerine Babaeski'ye gelmeleri emrini verdim. İkinci
Fırka Babaeski civârında askerini topluyor. Üçüncü Fırka'nın vürûdunda ne yapılacağı
müstezendir. Asker son derece yorgun ve bî-tâbdır. Düşmanla dümdârımız şiddet
müsâdemât ederek kolların harekâtını birçok fedâkârlıkla temîn etmiştir. Telgrafhânede
şimdi emrinize muntazırım.
Üçüncü Fırka buraya gelmek üzere yola çıkmış. Fırka kumandanı dahi askeri burada toplamak üzere
yola çıkmak üzeredir. İkinci Fırka el'ân "Babaeski"dedir. Bendeniz orayı terk etmek fikrinde değil
idim. Çünkü biraz un ve arpa var zannederim. Ondan istifâde etmek, bir de Bulgarların oralarda el'ân
görülmemelerinden bil-istifâde ben o hattı tutmak gayretinde bulunmalıdır, fikrindeyim. İâşe meselesi
pek mühimdir. Dersaâdet'ten ekmek un göndermelidir.
Lüleburgaz'dan alınan ikinci telgrafnâme dahi ber-vech-i âtîdir:
Birinci Kolordu'nun Babaeski'de bulunan kıtaâtı pek yorgun olduğundan yarın (12 Teşrîn-i
evvel) hem istirâhat ve hem de temîn-i iâşeleri için Babaeski'de kalmak mecbûriyetindedirler.
Ben de oraya gidiyorum. Kıtaâtın Türk Beyi'ne celbinden mâadâ bir emriniz varsa makine
başında iş'ârı marûzdur.
Birinci Kolordu'nun Raporları Hakkında Mütâlaât
Bu iki telgrafnâmede cereyân-ı ahvâl hakkında malûmât-ı mühimmeye dest-res olunuyordu. İkinci
ve Üçüncü fırkaların 9 Teşrîn-i evvel Salı günü akşam muhârebeden sonra dağılmış bulundukları
evvelce alınan haberlerle anlaşılmış olup her hâlde kolordunun 10 Teşrîn-i evvel günü Yenice
civârında ictimâı husûsunun verilen emir mûcibince taht-ı imkâna alınmış bulunacağı tasavvur
edilmekte iken ne İkinci ve ne Üçüncü fırka kumandanının bu husûsa kadar tüyâb olamayarak o iki
dağınık fırkanın nokta-i ictimâının Babaeski'ye nakledilmiş bulunduğu ve kolordu kumandanının
verdiği malûmâta nazaran fırkaların bu akşam mahal-i mezkûrda toplanarak yarın dahi askere istirâhat
verileceği anlaşılmıştı. Hâlbuki 10 Teşrîn-i evvel 328'de verilen ordu emrinde birinci kolordunun
Tokucak-Nacak-Kumsarlar üzerinden Türk Beyi'ne müteveccihen yürümesi muvazzahan beyân
edildiği hâlde ikinci ve üçüncü fırkaların Babaeski'ye tebdîl-i istikâmet eylemeleri esbâbı hayreti
mûcib oldu.
Kolordu karargâhı 10 Teşrîn-i evvel vakt-i zuhûra doğru Kavaklı'ya muvâsalatla 11 Teşrîn-i evvel
sabahı şimendiferle Lüleburgaz'a hareket etmişti. Ertesi gün tekrâr kolorduya mülâkî olmak üzere
karârgâhın Babaeski'ye hareket niyetinde bulunduğu ikinci telgrafı meâlinden tezâhür etmekte idi.
Cevâben yazılan emr-i telgrafîde dahi bizzarûre Birinci Kolordu'nun Babaeski civârında toplanarak
intizâm ve zabt u rabtlarının temîni bildirilmişti. Şu kadar ki 10 Teşrîn-i evvel Çarşamba günü kıtaât
geri çekildikten sonra Süloğlu Çiftliğinin garb ve şimâlindeki sırtlardan düşman piyâde kollarının
şimâle doğru geri çekildiği ve Geredeli Köyü'nün düşmandan hâlî bulunduğu haber zâbiti Erkân-ı
Harbiye Miralayı İhsan Bey'in raporundan anlaşılmış ve Üçüncü Fırka'nın geceyi geçirdiği
Gevgili'de[99] dahi düşmandan eser bulunmadığı Dördüncü Kolordu'nun gündüz fırkaların 10 Teşrîn-i
evvel'de düşman tarafından takîb edilmeksizin geri çekildikleri cereyân-ı hâlde nümâyân olmakta
bulunmuş iken Üçüncü Fırka'nın raporunda beyân olunan dümdâr muhârebâtının tarz-ı cereyânı
hakkında bir fikir hâsıl edilememiştir.

Dördüncü Kolordu'nun Raporu

Babaeski'den
11/12 Teşrîn-i evvel 328, Akşam saat 6, dakika 30

Bugün öğleden sonra saat dörde kadar Kırkkilise'nin cenûbundaki Kavaklı, Yenice
mevâkiinin düşmandan hâlî olduğu keşf kolu vâsıtasıyla anlaşılmıştır. Aynı zamanda bize
mensûb uzun bir kolun Babaeski'ye doğru çekilmekte olduğu görülmüştür. Üçüncü Fırka'nın
Koca Hızır üzerinden Yenice'ye gelmesi için emir aldığı fırka-i mezkûre kumandanlığından
On ikinci Fırka Kumandanlığı'na iş'âr olunmuştur. Dördüncü Kolordu bugün İzmit Fırkası'yla
efrâdını toplattırıp teşkîlâtını iâde ve ikmâl etmek üzere Hazînedâr'da, On ikinci Fırka Koca
Hızır ile Hasköy arasında bulunmaktadır. İzmit fırkasının efrâdı gayr-i muntazam bir hâlde
birçok köylere dağılmış olduklarından celb ve cem'leri müteessir olup el-yevm taburlar 50
/60 ve tekmil fırka takrîben 700 nefer mevcûdundadır. Üçüncü Kolordu'ya memûr erkân-ı
harbiye yüzbaşısı Ali Rıza Efendi'nin ifadesince orduda Erkân-ı Harbiye Reîsi Cevâd Bey
ordunun şimdilik Pınarhisar-Lüleburgaz hattına çekileceğini ve dördüncü kolordunun
Lüleburgaz'a çekilmesi lâzım geldiğini şifâhen emreylemiştir. [100] Buna binâen on ikinci fırka
bugün Korapa civârına çekilecektir. Dördüncü Kolordu karârgâhı bu akşam Kofalca'da olup
yarın Alapa'ya nakledecektir. Bu hâle nazaran vaziyetin tenvîriyle beraber evâmir-i lâzıme
i'tâsı.
Netîce-i Mülâhaza
İzmit Fırkası'nın 9 Teşrîn-i evvel Salı günü muhârebeden sonra bade'l-gurûb dağıldığı kolordu
kumandanının 9/10 Teşrîn-i evvel gecesi alınan telgrafnâmesinden anlaşılmış idi. Düşman
tarafından bir tacîze dûçâr olmaksızın taburlar mevcûdunun 50 ile 60 ve umûm fırka mevcûdunun
700 nefere tenezzül eder derecesinde bu fırkanın târ ü mâr olması ve kezâlik aynı hâlin Birinci
Kolordu fırkalarıyla, 45 tabur piyâde ile dört alay sahrâ, bir tabur obüs, iki batarya cebel ki
cem'an otuz iki batarya yani yüz yirmi sekiz toptan terekküb eden Üçüncü Kolordu kıtaâtında dahi
tezâhür etmesi evvelce tasavvuru gayr-i mümkün vekâyiden ve târîh-i harbde dahi emsâli nâ-
mesbûk bulunan ahvâl-i müellimeden olduğundan istikbâlde dahi pek esef-engîz sahâiften birini
işgâl eylese gerektir.
İkinci Kolordu 10/11 Teşrîn-i evvel akşamı Kara Hıdır'da kalarak bugün ric'ate bid-devâm 11/12
gecesini Asıl Beyli'nin şarkındaki sırtlarda geçirmişti. Süvârî fırkası bugün Ulu Paşa'da bulunuyor
idi.
Kırkkilise Muhârebesi'nden Sonra Cereyân Eden Ahvâl
Kırkkilise muhârebesinin netîce ve âkıbeti hakkında Dersaâdet'te bulunan büyük karârgâh-ı
umûmîye vukû bulan iş'âra cevâben makâm-ı müşârun-ileyhâdan âtiyü'z-zikr emr-i telgrafafî vürûd
etmiştir:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na

10 Teşrîn-i evvel 328

Kırkkilise'nin sukût ettiğine nazaran kolorduların harekâtını tevhîd ile teşdîd-i mukâvemet
edilmesi ehemmiyetle tavsiye olunur.

Başkumandan Vekîli
Birinci Ferik Nâzım

Yine bugün vürûd eden ikinci bir telgrafnâme ise vaziyetiğn takdîr olunduğunu ifhâm ediyordu. Bu
telgrâfnâme de ber-vech-i âtîdir:

Çorlu'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Kolorduların aralarındaki irtibâtı muhâfaza etmek şartıyla Pınarhisar-Lüleburgaz hatt-ı


umûmîsinde muntazam toplanmasına çalışınız. Buradan Tekfurdağı'da mevcûd olan on beş
bini mütecâviz kuvvet ve peyderpey muvâsalat eden kıtaât badehû îcâb-ı hâle göre istihdâm
olunmak üzere bugünden itibâren Ergene hattında tahşîd olunacak ve hatt-ı mezkûr buradan
i'zâm edilen komisyon vâsıtasıyla tahkîm ettirilecektir. Büyük karargâh-ı umûmî ile yarın
Çorlu'ya geliyorum.

Umûm Başkumandan Vekîli ve Harbiye Nazırı Nâzım

Bu emir Şark Ordusu'nca Pınarhisar-Lüleburgaz hattında orduyu toplamak husûsunda müttehiz


karârın büyük karârgâh-ı umûmînin mazhar-ı tasvîbi olduğunu ve buradan itibâren icrâ olunacak
harekâtta dahi tamâmıyla hem-fikir bulunulduğunu göstermektedir.
Müdâfaasına karâr verdiğimiz Ergene hattında kuvâ-yı ihtiyâtiye tahşîdi ve tahkîmât icrâsı gibi
Başkumandanlık Vekâletinde müttehiz tedâbîrin hatt-ı mezkûrun kıymet-i tedâfüʻiyesini artırarak Şark
Ordusu'nun vazîfesini teshîl edeceği derkâr idi. Bu sebeble Ergene'de katî bir meydân muhârebesinin
muvaffakiyetle kabûlü imkânı artmış oldu. Fakat maatteessüf âtîde görüleceği üzere hakîkat başka
şekilde tecellî etti.
Büyük karârgâhın Çorlu'da istikbâl ve ikâmeti için istihzârât yapılmışsa da bil-âhire
Çerkesköyü'nde kalacağı anlaşılmıştır.
12 Teşrîn-i Evvel'de
Cereyân Eden Ahvâl
Ordunun Hâl ve Vaziyeti
Üçüncü Kolordu'nun esnâ-yı ric'atte dûçâr olduğu yorgunluğun derecesi bugün kolordu
kumandanlığından mevrûd telgrafnâmede dahi ber-vech-i âtî tasvîr ediliyordu:
Gâyetle müsta'cel ve mahremdir.
Efrâd perâkende hâlde el'ân çekilmek istiyorlar. Akşam firârîlerin (v)urulması için
verilen emir üzerine biraz durdular. Elde bulunan kuvvet: Bolu Alayı (üç tabur) fakat biz
muhârebe etmeyiz, ileri gitmeyiz diyorlar ve Vize önüne tekrâr gelmişlerdir,
perâkendelerden yapılan Cafer Tayyâr Bey kumandasında iki tabur kadar müctemi asker /
bunlar ileri karakolda idi. Fakat orada bulunduklarından şüpheliyim, iki top bir cebhâne
arabası nâkıs ve bir cebel bataryasından ibârettir. Efrâd çantalarını hattâ bazıları
tüfenklerini atmışlardır. Ahvâl perîşândır. İki tüfenk sesi üzerine herkes geri gidiyor.
Toplar kısmen Kırkkilise'de kısmen Manastır Dere şarkındaki bayırda kalmışlardır. İhtimâl
topların bazıları Babaeski istikâmetinde çekilmişlerdir. Hakkı Paşa müfrezesinden bazı toplar
tek tük gelmektedir. Cebhâne sandıkları yollarda kalmışlardır. Efrâd üzerinde cebhâne pek
cüz'îdir. İâşe meselesi de müşkilât peydâ edecek. Bu bâbda Çerkes Köyü'nde tedâbîr
ittihâzı ve kollar teşkîli lazımdır. Efrâdın hâneleri yağma etmekte olduklarını şimdi
öğrendim. El-hâsıl kuvve-i maneviye sıfırdan aşağıdır. Herkes bir taraftadır. Zâbitân,
Hilmi Bey ve Erkân-ı Harbî de yok. Netîce olarak işbu döküntü bir tabur piyâdenin
göreceği işi görmekten âcizdir. Ordunun sağ cenâhı açık addolunur. 'Saray' merkezinin bura
kaymakamına verdiği telgrafta bir düşman kuvvetinin Kırkkilise'den Pınarhisar üzerine
yürümekte olduğu bildirilmişti.
Üçüncü Kolordu'dan Vize'de toplanan efrâd ve top mikdârı hakkında vuku bulan istîzâha dahi
atiyü'z-zikr cevâb vürûd etmiştir:
Topçu Birinci Alay dün Pınarhisar ile Çorlu arasında bulunup kısmen çamurlarda kalmış
olduğu Hasan İzzet Bey'in ifâdesinden anlaşılmıştır. Buraya dün akşam dördüncü cebelden
bir bölük, bu sabah yedinci sahrânın ikinci taburundan iki batarya ve sekizinci nişâncı
taburu geldi. Bin kadar da perâkende efrâd toplanmıştır. Yedinci ve Sekizinci Fırka
kumandanlarından hiç malûmâtım yok. Bu sabah "Bolu" alayının kendilerini kıtır kıtır
kestirmeyeceklerinden ilerlemiyeceklerini bildirdikleri Yüzbaşı Necati Efendi'nin ve alay
kumandanının ifâdesinden anlaşıldı. Gerçi bunlar mitralyözden geçirilebilirse de çe-
fâ'ide...
Birinci Kolordu kıtaâtı bu akşam Babaeski'ye gelmişti. Dördüncü Kolordu İzmit ve On ikinci
fırkalarıyla bu geceyi Alpullu'da [101] geçirerek kolordu karârgâhı Lüleburgaz'da bulunmakta idi.
İkinci Kolordu ise Lefece civârına muvâsalat etmişti.
Düşmana dâir vürûd eden malûmâtta Bulgarların İkinci, Birinci, Dördüncü kolorduların cebheleri
ilerisinde el'ân bir eser-i faâliyet göstermediği sâbit olmuş ve Üçüncü Kolordu Kumandanlığı'ndan
dahi bugün Kırkkilise istikametine gönderilen keşif kolunun raporunda Pınarhisar Karyesi'nde bu
gece ve el-yevm düşmandan eser olmadığı ve istihbârât-ı mevsûkaya nazaran dün dahi zevâle kadar
Kırkkilise şehrinin düşman tarafından işgâl edilememiş olduğu bildirilmiştir.
İki günden beri Bulgarlar tarafından takibâta kıyâm edilmemiş ise de bunun yarın vukû ve zuhûru
ihtimâl dâhilinde bulunduğundan ordunun marûz bulunduğu tehlike dahi el'ân zâil olmamış idi. Bu
akşam saat sekizde büyük karârgâh-i umûmî İstanbul'dan Çerkesköyü'ne muvâsalat etti. Ordunun
vaziyet-i umûmiyesi hakkında taleb olunan îzâhâtı arz etmek üzere ordu erkân-ı harbiye reîsi
Çerkesköyü'ne izâm olundu.
13 Teşrîn-i Evvel'de
Cereyân Eden Ahvâl
Birinci Kolordu'nun Vaziyeti
Birinci Kolordu'ya mensûb kıtaâtın vaziyetiyle fırkalarda intizâm ve zabt ü rabtın derece-i tesîsi
hakkında vukû bulan istîzâha cevâben alınan telgrafnâme ber-vech-i âtî beyân olunur:
"İkinci Fırka Lüleburgaz'ın şimâl mahrecinde, Üçüncü Fırka garb mahrecinde, müretteb fırka
istasyon civârında Uşak Fırkası Türk Beyi şarkındaki sırtta.
Üçüncü Fırka'nın gecikmesine sebeb muhârebe ettiği noktaya nazaran mesâfesinin çokluğu ve
muhârebe ile sû-i iâşe yüzünden vâki olan fazla dağınıklıktır. Kolordu top ve cebhâne arabası
vesâire kurtarmak husûsunda gayret etmekte ise de asker yorgundur. Üsküb Dere ve Kırkkilise
yolu üzerinde terk edilen arabalara varıncaya kadar saçılmış bulunan kâfileleri toplatmak
mümkünsüz gibidir.
Fırkalar ve kolordu arasında serî bir muvâsala mümkün olamıyor. Olamadığı için lâzım gelen
malûmât teâtî edilemiyor. Telgraf müfrezemiz de yollarda saplanıp kalmıştır. Babaeski ile
Lüleburgaz arasında yollarda kalan takımın kurtarılması muhtemeldir. İstihdâm bölüğümüzden
mevâdd-i infilâkıye arabalarından hiç haber yoktur. Üçüncü Fırka toplanmak üzeredir. Yarın arkası
alınabilmesi memûldür. İkinci Fırka kâmilen toplanmıştır. Simav Alayı ile Üçüncü Alay'dan
mürekkeb müretteb fırka toplanmak üzeredir. Kolorduya merbût Uşak Fırkası'nın dört taburu elde
hâzırdır. Kuvve-i umûmiyenin yirmi bine bâliğ olması muhtemeldir. Kolordu karârgâhı şimdilik
Lüleburgaz'dadır. Umûmiyetle topçu kıtaâtından bir hayli cebhâne arabası henüz yollarda
çamurlarda saplanmış bir hâldedir. Kurtarılması esbâbına tevessül edilmiştir. Bugün Uşak
Fırkası'nı Türk Beyi'ndeki hatta sürerek tahkîmâta başlatmak ve yarın diğer fırkaları da hatt-ı mezkûra
sevk etmek istiyoruz. Uzunköprü kaymakamlığının iş'ârına nazaran düşmanın dört tabur kadar
piyâdesi Meriç nehrinin garbında 'Urlu' istasyonuna gelmiş ve bu sabah şafakla beraber Havsa'nın
dahi kuvveti mechûl bir düşman tarafından işgâl edildiği oradan gelen jandarma vesâireden
öğrenilmiştir."

İkinci Kolordu'nun Vaziyeti


Bu kolordudan vürûd eden rapor dahi ber-vech-i âtî nakledilir:
"Beşinci Fırka bugün Karaağaç civârında kalmıştır. Yanlış yola sapmış olan Dördüncü Fırka
bugün Lüleburgaz'ın bir saat şimâline vâsıl olmuş ve orada tevkîf edilmiştir. Efrâd pek yorgun
olduğundan yarın Karaağaç'a gönderilecektir. İkinci istihkâm taburu Beşinci Fırka nezdindedir.
Telgraf müfrezesinin perâkendeleri bugün Lüleburgaz'a gelmiştir. Fırkalardan henüz raporlar
gelmediğinden mevcûdlarına ve hâllerine dâir katî malûmât yoktur. Ve taleb edilmiş olan keşif
netâyici ve henüz haber verilmemiştir. Kolordu efrâdından Hayrabolu'ya gidenlerin mikdârı takrîben
üç bin ve Lüleburgaz civârlarına dönenlerin bini mütecâviz ve Babaeski'den dönenler tahmînen bin
kadar olduğu anlaşılmış ve şimdiye kadar umûmî cem' ve ilhâk kılınmıştır. Yalnız Hayrabolu
cihetindekiler ancak bu gece buraya vâsıl olabilecektir. İkinci Kolordu Karahisar'dan Karapınar'a ve
karargâh Lüleburgaz'a hareket ve muvâsalat edinceye kadar geçen iki gün burada geçen bir buçuk gün
müddet zarfında dört muhtelif kolorduya mensûb binlerce efrâdı bizzât ve bil-vâsıta derdest ve
kıtalarına sevk eylemiş ve bu maksadla da âcilen Lüleburgaz'a yetişilerek Babaeski-Alpullu-Muradlı-
Hayrabolu-Tekfurdağı mıntıkalarına telgraflar keşîde ve zâbitler i'zâm olunarak bil-umûm firârî ve
perâkendelerin derdest ve cem' ve sevki emr u taleb olunmuştur.
İkinci Kolordu'dan dahi birçok öküz arabalarının ötede beride çamurlar içinde kırılarak veya
saplanarak veya hayvânları ölerek bırakıldığı vâki oldu ise de bil-âhire bir kısmının tahlîs ve celb
edildiği anlaşılmış ve zâyiât-ı hakîkiye henüz tahakkuk etmemiştir. Lefece Karyesi civârında
bırakılan on beş öküz arabası topçu cebhânesinin behemehâl ahz u celbi îcâb edenlere
emrolunmuştur. Topçu Dördüncü Alay'dan yalnız bir topun Kavaklı civârında bırakıldığı, bir topla
bir arabanın da terk edildikten sonra başında bırakılan zâbitân ve efâdın hayvânâtını çıkararak
Hayrabolu istikâmetine getirdiği anlaşılmış ve bir top buraya hareket ettirilmiştir. Topçu
hayvânâtının hemen kısm-ı azamı bitmiş, yaralanmış bî-tâb bir hâldedirler. İkinci Kolordu için
menzil noktası Lüleburgaz gösterildiyse de burada kolordu idâresine kâfî yem gayr-i mevcûd ve
menzil memûrları da yoktur. Hâlbuki kolordu kıtaâtı altı gündür bulundukları mıntıkada pek
perîşân bir sûrette yaşamaktadır. Vesâit-i nakliyenin noksâniyet ve fenâlığı ve menzil hidemâtının
mefkûdiyeti cidden harb etmemiş bulunan kolorduyu perîşân eden sebeplerden birincisidir."
Üçüncü Kolordu'dan mevrûd ve aynen naklolunan rapor dahi kolordunun kuvâ-yı mevcûdesi
hakkında malûmât-ı mühimmeyi ihtivâ etmektedir:
Gâyet müsta'celdir.
"C 13 Teşrîn-i evvel 328". 1- Vize'de: Kolorduya mensûb piyâdelerden seksen beş zâbit,
üç bin üç yüz kırk nefer, iki yüz altmış altı mekkârî, yirmi iki sandık cebhâne, iki yüz
doksan iki muhârib efrâd, otuz bir araba, yirmi yedi binek hayvânı ve efrâd ve
hayvânâtıyla yirmibeş serî atışlı top, otuz beş cebhane arabası, dört cebel topu,
Afyonkarahisarı, Konya ve Ankara fırkalarından üç bin dört yüz iki nefer 2- Saray'da
kıtaât-ı muhtelifeden üç yüz altı nefer 3- Lüleburgaz'da tahmînen üç bin nefer, bir sahrâ ve
bir cebel taburu cem' edilmiş, iki bin beş yüz mevcûdlu Bolu Redîf Alayı da yolda kalan top
ve cebhâneyi toplamak maksadıyla Kırkkilise istikâmetinde ilerlemek üzere Pınarhisar'da
bu geceyi geçirmektedir. 4- Sûret-i umûmiyede cebhâne gayr-ı kâfî ve erzâk hiç yoktur.
Dördüncü Kolordu ve Süvârî Fırkası'nın Vaziyeti
Dördüncü Kolordu bugün İzmit ve On ikinci fırkaları ile Alpullu'dan Lüleburgaz'a müteheyyi-i
hareket bulunmuştur.
Süvârî Fırkası'na dâir Dördüncü Kolordu karârgâhı vâsıtasıyla alınan malûmâtta karârgâhının Ulu
Paşa'da bulunduğu ve hafîf livâden bir süvârî bölüğünün 12 Teşrîn-i evvel 328 sabahı Ortaköy'e sevk
edildiği ve hafîf livânın mütebâkî kuvvetinin Hasköy'e sevk edilerek kendisine Teke Suyu ile Diselya
Suyu arasındaki mıntıkanın setr ve tarassudu vazîfesi verildiği ve bu livânın birinci mızraklı alayıyla
takviye edildiği, dört süvârî alayıyla iki batarya üç mitralyöz bölüğünden ibaret olan fırkanın kuvve-i
mütebâkıyesiyle şimdilik Ulu Paşa'da kalarak Diselya Suyu ile Pravadi Suyu arasındaki mıntıkayı setr
ve tarassuda devam edileceği bildirilmiştir.
On birinci Kolordu'dan
On yedinci Kolordu bugün Lüleburgaz'dan hareket etmiştir. Karârgâhı bu akşam Karışdıran'da
bulunacaktır.
Bu kolordudan âtiyü'z-zikr raporlar vürûd etmiştir:
Üç günden beri muhtelif istikametlere sevk edilen müfrezeler ve hayvanât vâsıtasıyla
dokuzuncu alaya âid iki üç batarya birkaç mühimmât arabalarıyla birlikte toplattırıldığı gibi
Babaeski'den gece hareketle yolda kalan sahrâ ve obüs toplarından birkaç batarya
toplattırılmıştır. Taharriyâta devâm edilmektedir. Osmancık'ta kalan toplardan ikisiyle dokuz
cebhâne arabası da celb edilmiş ve iki parçası kalmıştır. Onlarla birinci alayın ikinci
taburuyla üçüncü alayın üçüncü taburunun Yana civârında Manastır Deresi yamaçlarında
kaldığı bugün haber alınan toplarının celbine çalışılacaktır.
Müsta'celdir.
"Don", Pınarhisar ve Kavakdere istikametlerinde iki zâbit keşif kolu gönderilmiş idi.
Nısfu'l-leylde avdet ettiler. Bir numaralı keşif kolu Pınarhisar yakınına kadar sokularak
orada düşmanın bulunmadığını anlamış ve askerin terk ettiği eşyâyı toplamakta olan
Üçüncü Nişâncı Alayı elbisesini lâbis Bulgar milletinden bir neferi der-dest ederken
Pınarhisar'da köylüler tarafından kendilerine ateş edilmiş ve mukâbele edilince ateş
kesilmiştir. Perakende efrâd-ı askeriyeden kat 'iyyen eser görülmemektedir. Yollarda
tesâdüf edilen askerin kâffesi açlıktan şikâyet ediyor. Her tarafta yollar üzerinde terk
edilmiş cebhâne ve eşya görülmektedir. İki numaralı keşif kolu Kavaklı Dere'ye kadar
girmiş ve düşmana tesâdüf etmemiştir. Geceleyin Kırkkilise'de yangın alevi görülmüştür.
Avdetinde Kavaklı Dere'nin iki kilometre cenûbundaki sırtlarda beş sahrâ topu ve mühimât
arabaları görmüştür. Beşinci Fırka'ya tesâdüfünde esîr edilen dört Bulgar askerinin
beraberinde bulunduğunu öğrendiği marûzdur.
Mülâhazât
Düşman tarafından hiçbir sûretle takîb yapılmadığı hâlde icrâ edilmekte bulunan geri yürüyüşün
kıtaât nezdinde bâdî olduğu inhilâl ve perîşânlık aynen naklolunan raporlar meâlinden anlaşılmakta
olup ordunun kıymet-i harbiyesinin bir diğer numûnesini teşkîl eylemektedir.
Kıtaâttaki bu dağınıklığın sebeb-i yegânesi olarak, kumandanlar sû-i iâşe husûsunu der-meyân
etmekte bulunuyorsa da her hâlde bu fikir ve mütâlaanın bir sebeb-i hakîkî teşkîl etmediği
meydândadır.
Lüleburgaz ve Babaeski mevâkiinde ordu için îcâb eden zehâir[102] mevcûd idi. Geri gelmekte
bulunan kıtaât gün-be-gün bu iki mühim menzil noktalarına takarrüb etmekte bulunduğundan kıtaât
nezdinde bulunan mekkârî hayvânâtının dahi mikdâr-ı kifâyede bulunduğu nazar-ı dikkate alındığı
hâlde emr-i iâşenin ol kadar müşkilâtı dâî olmaması lâzım geleceği tezâhür eder.
Esâsen askerin dağılmasını mûcib olan esbâbı umûr-ı iâşenin tanzîm edilememesi ile beraber
aynı zamanda başka husûsâtta aramak lâzım gelir. Filhakîka ric'at hareketi kıtaât-ı askeriyenin
vakt-i hazerde iken iktisâb ettikleri talîm ve terbiye ve orduda teessüs etmiş bulunan zabt u rabt
ile bilhâssa zâbitânın efrâd üzerinde sâhib oldukları hüküm ve nüfûzun marûz bulunduğu en acı
bir imtihândır.
Beşte dört kısmı efrâd-ı redîfeden mürekkeb bulunan ordunun derece-i talîm ve terbiyesi ve
zâten noksân olan zâbitânın bilhâssa redîf taburlarını terkîb eden efrâda karşı mevkileri nazar-ı
dikkat ve mütâlaaya alındığı takdîrde şu dağılma keyfiyetinin esbâb-ı hakîkiyesinin nerelerde
taharrîsi îcâb ettiği meydâna çıkar.
Bugün Dördüncü Kolordu Babaeski civârında, Birinci Kolordu ile İkinci Kolordu'nun Dördüncü
Fırkası Lüleburgaz civârında, Beşinci Fırka Karaağaç'ta, Uşak fırkası ise Türk Beyi'nde, On yedinci
Kolordu Karışdıran civârında bulunuyordu.
Düşman ise Kırkkilise-Yenice-Ulu Paşa-Edirne hattından cenûba doğru bir yürüyüşe kıyâm
eylememiş bulunduğundan Şark Ordusu'yla düşman arasındaki açıklık iki günlük yürüyüş
mesâfesinden ziyâde idi.
Ulu Paşa'da bulunan süvârî fırkasının şimdiye kadar tarz-ı hareketi katiyyen maksada muvâfık değil
idi. Karârgâhın bu husûstaki fikir ve maksadı maatteessüf kuvveden fiile çıkamamıştı.
10 Teşrîn-i evvel'de verilen emirde süvârî fırkasının Yeniköy-Huruşlu hattı üzerinden çekilmesi
emredilmiş idi. Bu sûretle süvârî fırkasının Hasköy-Havsa ve hem de Yenice-Kırkkilise
istikâmetlerinden gelmesi memûl bulunan düşmanın yürüyüş kollarıyla bir an evvel temâs hâsıl
etmesi ve bilhâssa ordunun sağ cenâhı istikametinde keşfiyât icrâ eylemesi dâire-i imkâna alınmış
bulunacaktı. 10 Teşrîn-i evvel'de ordu geri çekilirken Kavaklı Telgraf Merkezi'nin alel-acele
kaldırılmış bulunmasından dolayı o günü verilen emrin telgraf memûru tarafından keşîde
edilmemiş olduğu bil-âhire anlaşılmış ve süvârî fırkası bu sûretle Dördüncü Kolordu 'ya merbût
kalarak karargâhını Ulu Paşa'da tesîs ile vaziyet-i harbiyeye nazaran katiyyen hâiz-i ehemmiyet
bulunmayan Pravadi Suyu ile Diselya Suyu arasındaki mıntıkada keşfiyât ve tarassuda devâm
eylemiştir. Bugün Lüleburgaz merkezi vâsıtasıyla gönderilen emirde Lüleburgaz istikâmetine
yürüyerek bilhâssa Kırkkilise-Yenice istikâmetlerini keşfettirmesi bildirilmiştir.
Bundan başka Üçüncü Kolordu'ya Kırkkilise, İkinci Kolordu'ya Aslıbeyli-Nacak; Birinci
Kolordu'ya Yeniköy, Dördüncü Kolordu'ya Babaeski-Alapya istikâmetlerinin keşfettirilmesi ordu
emriyle bildirilmiştir.
Lüleburgaz Muhârebesi'nin Mukaddemâtı
13 Teşrîn-i Evvel Akşamı Ordunun Vaziyeti
Bu akşam Şark Ordusu kısm-ı küllîsiyle Lüleburgaz civârında ictima ederek kıtaât nukât-ı âtiyede
bulunuyorlar idi:
Dördüncü Kolordu: Lüleburgaz etrâfında.
Birinci Kolordu'dan: İkinci Fırka Lüleburgaz'ın şimâl mahrecinde, Üçüncü Fırka Lüleburgaz'ın garb
mahrecinde, müretteb fırka Lüleburgaz'ın istasyon civârıdna, Uşak Fırkası Türk Beyi'nin şarkındaki
sırtlarda.
İkinci Kolordu'dan: Beşinci Fırka Karaağaç mevkiinin şarkında, Dördüncü Fırka Lüleburgaz'ın dört
kilometre şimâl-i garbîsinde.
Üçüncü Kolordu: Vize havâlîsinde hâl-i tecemmu'da.
On yedinci Kolordu: Karışdıran civârında.
Süvârî fırkası: İki livâsıyla Ulu Paşa'da, hafîf livâ ile Hasköy'de.
Ordunun kısm-ı azamıyla Lüleburgaz'ın etrâfında şu sûretle toplanarak izdihâm husûle gelmesi
her hâlde karargâhın fikir ve maksadı hilâfında vukûa gelmişti. Esâsen Birinci Kolordu'nun
Tokucak-Nacak-Kumbarlar Çiftliği üzerinden Türk Beyi'ne yürümesi 10 Teşrîn-i evvel 327 ordu
emrinde musarrah iken her nedense bu kolordu tebdîl-i istikâmet ederek Lüleburgaz'a düşmüştü.
Aynı vechile İkinci Kolordu'nun Dördüncü Fırkası dahi yolunu şaşırarak kezâlik Lüleburgaz
istikâmetine yürümüştü. Vürûd eden raporlardan kolorduların bugün akşam harekete müheyyâ bir
hâlde bulunacak derecede ikmâl-i nevâkıs eyledikleri anlaşılmış bulunduğu gibi bu husûs bugün
gündüz verilen ordu emrinde dahi tekîd edilerek kolorduların vaziyetin ciddiyetini gözönüne alıp
esbâb-ı iâşe ve nakliyeye âid bütün noksânlarını âcilen ikmâl ile harekete hâzırlanmaları husûsu
bildirilmişti. Bu gece karârgâh-ı umûmîden de vürûd eden telgrafnâme Şark Ordusu'nun Ergene
hattına ric'ati hakkında mukarrerâtı muhtevî bulunduğundan ber-vech-i âtî aynen derc olundu:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Çerkesköyü'nden

13/14 Teşrîn-i evvel 328


Fevkalâde Müsta'celdir.

Şimdi Mahmûd Paşa'dan alınan telgrafnâmede düşmanın Pınarhisar cihetlerinden ilerlemek


istediği hiç olunduğundan Karaağaç civârındaki İkinci Kolordu Vize civârında Üçüncü
Kolordu'nun sol cenâhına yaklaştırılmıştır. Vize civârında tevhîd-i hareket edecek olan bu iki
kolordunun taht-ı himâyesinde diğer kolorduların tedrîcen Ergene hattına doğru çekilmeye
başlaması ve müstakil süvârî fırkasının hafîf süvârî livâsından mâadâ olan kuvvetinin ordu
sağ cenâhına alınmasına çalışılması ve Çorlu'daki cebhânenin bir an evvel tahliyesine
başlanılarak bir kısmının Çerkes Köyü'ne ve diğer kısmının Hadımköyü'ne nakledilmesi ve
şimdiden Üçüncü Kolordu'ya piyâde ve topçu cebhânesi yetiştirilmesi ve topların yollarda
saplanıp bırakılmalarına meydân verilmemek için hîn-i hâcette piyâde efrâdıyla nakline gayret
edilmesi kemâl-i ehemmiyetle tavsiye olunur.

Başkumandan Vekili
Birinci Ferik Nâzım

İşbu emirnâme müeddâsına nazaran ordunun Ergene hattında ictimâını ihzâr için Birinci ve
Dördüncü kolordulara evâmir-i âtiye irsâl kılınmış ve İkinci Kolordu kumandanına dahi evâmir-i
mukteziyeyi büyük karârgâh-ı umûmîden telakkî eylemesi ayrıca bildirilmiştir.

Lüleburgaz'da Birinci Kolordu Kumandanlığı'na


Çorlu

13/14 Teşrîn-i evvel 328


Sabah dakika 14, saat 5

Bulgarların Pınarhisar istikâmetinde ilerlemek istemeleri üzerine İkinci Kolordu Üçüncü


Kolordu'nun sol cenâhına takarrüb etmiştir. Ergene gerisinde müttehiden icrâ-yı hareket
olunmak üzere muntazaman ve müsâraaten Türk Beyi-Sakızköy-Ahmed Bey[103]-Ahırköy-
Paşaköy-Ohlas Çiftliği üzerinden harekete ibtidâr edilmesi tavsiye olunur.
Lüleburgaz'da Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'na
Bulgarların Pınarhisar istikametinde ilerlemek istemeleri üzerine İkinci Kolordu Üçüncü
Kolordu'nun sol cenâhına takarrüb etmiştir. Ergene gerisinde müttehiden icrâ-yı hareket
olunmak üzere muntazaman ve müsâraaten Lüleburgaz-Karışdıran-Çorlu şosesiyle Ergene
gerisine hareket olunması tavsiye olunur.
Çerkesköyü'nde bulunan büyük karargâh-ı umûmî tarafından der-meyân olunan lüzûm üzerine sağ
cenâhın takviyesi maksadıyla üçüncü kolorduya yaklaştırılan İkinci Kolordu'nun mevcûdu temîn-i
maksada kâfî olamayacak derecede noksân bulunduğu gibi fırkaları dahi (biri Karaağaç, diğeri
Lüleburgaz'da) müfrez bir hâlde bulunup kolordunun vakt ü zamanıyla sağ cenâha takrîbiyle maksadın
husûlü müteassir görüldüğünden sağ cenâhın On Yedinci Kolordu ile de takviyesi tensîb edilerek bu
kolorduya ber-vech-i âtî emir verildi.

Karışdıran'da On yedinci Kolordu Kumandanlığı'na


Çorlu

14 Teşrîn-i evvel 328, saat 3, dakika 30

Çorlu şosesinin Ergene'ye mülâkî olduğu noktadan itibâren Uzunhacı üzerine muhâfaza-i
intizâm şartıyla serîan hareket ve mevki-i mezbûra bu akşam muvâsalata gayret ediniz.
Cereyân-i hâlden büyük karârgâh-ı umûmîye dahi arz-ı malûmât etmek maksadıyla âtiyü'z-zikr
telgrafnâme keşîde edilmiştir:

Çerkes Köyü'nde Başkumandanlık Vekâletine


Çorlu

14 Teşrîn-i evvel 328

Vakt ü zamanıyla sağ cenâhı takviye eyleyeceğinden emîn olmadığım İkinci Kolordu yerine
bu akşam Uzunhacı'ya muvâsalat edecek olan On yedinci Kolordu'nun Müsellim Köyü'ne
i'zâmı bit-tensîb kumandanlığına teblîgât îfâ kılındığı ve İkinci Kolordu'nun da hatt-ı
mukarrerde bu kolorduya mahsûs mahalli alacağı berâ-yı malûmât marûzdur.
Süvârî fırkasına dahi ber-vech-i âtî emr-i telgrafî teblîğ kılınmıştır:

Lüleburgaz'da Süvârî Fırkası Kumandanlığı'na

14 Teşrîn-i evvel 328

Düşmanın bugün Pınarhisar'a ilerlemesi muhtemeldir.


İkinci ve Üçüncü kolordular Vize civârında toplanıyor. Birinci ve Dördüncü kolordular,
tedrîcen Ergene gerisine yürümek emrini almıştır. Müstakil süvârî fırkası, ordunun bu
hareketini setredecektir. Hafîf süvârî livâsı Vize'ye giderek ordunun sağ cenâhında kalacak ve
Üçüncü Kolordu Kumandanlığı'nın emri altında bulunacaktır.
Bugün kable'z-zevâl Çerkesköyü'nde bulunan büyük karârgâh-ı umûmîden âtiyü'z-zikr emr-i telgrafî
vürûd etti.

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Çerkes Köyü'nden

14 Teşrîn-i evvel 328, saat 9, dakika 45

1- Şark Ordusu Ergene hattına doğru çekilmeye başlayacaktır.


2- Kolordular yek-diğeriyle istinâd-i müşterek hâsıl etmek ve irtibâtı behemehâl muhâfaza
eylemek üzere bidâyette sağa ileri taşkın kademeli olarak âtîdeki vechile tanzîm-i harekât
edeceklerdir.
3- Üçüncü Kolordu Vize'de kalacak ve Vize şimâlindeki dağlık arâzîden ilerlemesi
muhtemel düşman kıtaâtına karşı ordunun sağ cenâhını temîn edecektir.
4- Karaağaç ve cenûb-ı garbîsindeki İkinci Kolordu Çongre ve Topçuköy üzerlerinden
Azbağ ve Müsellim civârına çekilecektir. Vize ve cenûbunda tevhîd-i hareket edecek olan bu
iki kolordunun taht-ı himâyesinde diğer kolordular ber-vech-i âtî hareket edeceklerdir.
5- Lüleburgaz civârındaki Birinci Kolordu Sakızköy ve Ahmed Bey üzerinden Yuvalı-
Sinanlı hatt-ı umûmîsine çekilecektir.
6- Karışdıran üzerinden Çerkesköyü'ne doğru yürüyüşte bulunduğu haber verilen On yedinci
Kolordu umûmiyetle Göçerler şarkındaki sırtlara çekilecektir.
7- Hâl ü vaziyeti ve mikdâr-ı kuvveti hakkında buraca malûmât alınamayan On altıncı
Kolordu'nun hareketi Şark Ordusu Kumandanlığı'nca tanzîm edilecektir.
8- Ordunun sol cenâhında bulunacak olan Dördüncü Kolordu umûmiyetle caddeyi takîben
Karışdıran harâbesi üzerine, Osmanlı Çiftliği ile Kara Hasan Köyü cenûb-ı şarkîsindeki
sırtlara teveccüh edecektir.
9- Kolordular bu harekâtı kuvvetli süvârî keşif kollarıyla düşmana karşı setr ve temîn
eyleyeceklerdir.
10- Çerkesköyü'nde ihzâr edilmekte olan müretteb On sekizinci Kolordu peyderpey Saray
ve şimâlinde toplanmaktadır.
11- Ordunun sağ cenâhındaki arâzî ârızalı olduğundan o cenâha yalnız hafîf süvârî livâsı
tahsîs edilecek ve süvârî fırkasının kısm-i küllîsi ordunun sol cenâhını setr ü temîn vazîfesiyle
mükellef olacaktır.

Kumandan Vekili Paşa Hazretlerinin emriyle


Erkân-ı Harbiye Reîs-i Sânîsi
Mirlivâ Pertev

Başkumandanlık Emrine Cevâb ve Bil-Mukâbele Alınan Cevâb


Vürûd eden işbu emrin muhteviyâtı, dün akşam Ergene hattına müteveccihen icrâ edilecek yürüyüş
hakkında Şark Ordusu tarafından verilen emirler meâline sûret-i umûmiyede tevâfuk etmekte olup
aradaki bazı ihtilaflar hakkında âtiyü'z-zikr telgrafnâme Başkumandanlık Vekâleti'ne keşîde
kılınmıştı:

Çerkes Köyü'nde Başkumandanlık Vekâleti'ne

14 Teşrîn-i evvel sene 328, saat 11, dakika 30

Bu gece verilen malûmât üzerine İkinci Kolordu'dan gayrisine Ergene üzerine çekilmek
emri verilmiştir. İstikâmet-i hareketleri karârgâh-ı umûmînin tensîbine muvâfıktır. Yalnız
birinci Kolordu'nun yarınki hareketi farklıdır. On altıncı Kolordu mevcûd değildir. Bir kısmı
üçüncüye iltihâk etti. Bir kısmı da burada olup Çerkesköyü'ne gidecektir. Süvârî fırkasının
sağ cenâha alınması bizce münâsib görülmeyip müstakil livânın sağa alınması ve fırkanın
solda kalması emri verilmiş idi. Şimdi tadîlen tarafınızdan da böyle yapılması emrolunmuştur.
İkinci Kolordu'ya gelince Vize'ye yaklaştırılmıştır. Tabîrinden karârgâh-ı umûmîden emir
almış olduğunâ zâhib oldum. Ayrıca emir vermeyip karârgâh-ı umûmi emrine tâbi olduğunu
bildirdim. Ancak mezkûr kolordunun Karaağaç'tan Çongre tarîkiyle Müsellim'e gitmek
vazîfesini yapamayacağına kanâatim vardır.
Turgûd Paşa şu aralık bir fırkasıyla Lüleburgaz'da bulunması ve bu bâbda verdiğim
müteaddid telgraflar meseleyi size îzâh eder.
Ordunun harekâtına dâir orduya emir verilmek ve ordu karârgâhından da kolordulara
bildirilmek tamâm bir günlük vaktin ziyâına bâdî oluyor. Karârgâh-ı umûmice harekât-ı
harbiye bizzât idâre edilecekse o emrin doğrudan doğruya ordulara verilmesi ve bize malûmât
verilmekle iktifâ edilmesi daha makûl olur.

Şark Ordusu Başkumandanı


Abdullah

Bu telgrafnâmeye âtîdeki cevâb geldi:

Çorlu'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na

İkinci Kolordu hakkında dün gece yazılan telgrafnâmedeki "yaklaştırılması" kelimesi


"yaklaştırılmış" sûretinde telgrafa geçdiğinden dolayı bir sû-i telakkî olduğu anlaşılıyor.
Şimdiki vaziyete nazaran İkinci Kolordu'nun üçüncünün solunda bulunması muvâfık
görülmektedir. Ancak zât-ı âlîlerince daha suhûletle icrâ olunacağı zannoluyorsa İkinci
Kolordu'nun yerine diğeri ve meselâ Birinci Kolordu alınabilir. Herhâlde maksad ordunun
sağ cenâh cihetini kuvvetli bulundurmaktır. Bu yolda yapılacak tadîlâttan hemen malûmât
vermeleri mütemennâdır. Şark Ordusu'nun harekât-ı harbiyesi kemâ-fi's-sâbık zât-ı devletleri
tarafından idâre edilecektir. Başkumandanlık'dan verilen bugünkü emir Şark Ordusu'nun
tanzîm-i harekâtı için bir müvecceh makâmında telakkî olunmalıdır.
Düşman hakkında sahîh malûmât almaya gayret etmeniz ve bu malûmâtı bilâ-te'hîr buraya
bildirmeniz ehemmiyetle tavsiye olunur. 14 Teşrîn-i evvel 328

Başkumandan Vekîli
Birinci Ferik Nazım[104]

Kolordu Kumandanlarının Ergene Hattına Çekilmek Emrine Muhâlefetleri


Bugün kable'z-zevâl saat on birde Birinci, İkinci ve Dördüncü kolordu kumandanları tarafından
müştereken imzâ edilen âtiyüz'z-zikr telgrafnâme vürûd etti:

Çorlu'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Lüleburgaz

14 Teşrîn-i evvel 328 saat 2, dakika 30

Birinci, İkinci, Dördüncü kolordular kıtaâtı Lüleburgaz-Türk Beyi- Karaağaç hattında


toplanmaktadır. Perâkendelerin celb ve cem'i ve geride bırakılan birçok top, malzeme
vesâirenin kurtarılarak getirilmesi henüz hitâm bulamamış ve daha bir iki güne muhtâcdır.
Bu sebeble kıtaâtın mevcûdu pek noksân bir hâldedir. Beş günden beri devâm eden gayr-i
muntazam ve âdetâ bozgun bir hâlde geri yürüyüşün verdiği meşâkk ve kuvve-i
maneviyedeki bozukluğun tahfîfi ve askerin dinlendirilmesi ve günlerce aç kalmış kıtaâtın
iâşesi için yine bir iki gün istirâhate eşedd ihtiyâc vardır. Bundan başka yavaş yavaş
sükûnete gelmiş olan efrâdın bir daha geri yürüyüş başlayınca elde kalanların dahi
kâmilen firâr edecekleri âdetâ muhakkak ve kolordularda ne insân ne de malzeme
kalmayacağı müsellemdir. Bu hâllere mukâbil daha bugüne kadar Babaeski-Kırkkilise
hattının şarkında düşmanın piyâdesine dâir hiçbir eser görülemediği ve haber alınamadığı ve
gerçi tek tük süvârîleri görülmüş deniyorsa da bunun dahi mevsûkıyetine tamâm itimâd hâsıl
olamadığından mülkün daha fazla bir kısmını düşmana terkle dâhilî ve hâricî tesîrât-ı hâzıra
altında kalmak ve bilâ-sebeb mücbir kolorduları âdetâ perîşân ve mahv eylemek muvâfık
görülemiyor. Binâenaleyh düşman ilerlemedikçe ve el-yevm bulunduğumuz hatta barınmak
imkânı kalmadığı bil-fiil anlaşılmadıkça kolorduların serîan geri çekilmesi hakkındaki emrin
te'hîr-i icrâsı lâzım geleceği teemmül edilmektedir. Bugün verilen emrin İkinci Kolordu'ya
adem-i vürûdu dahi fikre bazı şübühât itâ eylemektedir. Maahâzâ orduca geri çekilmenin
esbâb-ı mücbire ve katiyesi varsa sarâhaten îzâh buyurulmasına müsâade ve aksi takdîrde
bulunduğumuz hatta kalmasına muvâfakat buyurulması müştereken istirhâm olunur. 14 Teşrîn-i
evvel 328

Şevket Turgûd, Ömer Yaver, Abuk Ahmed

İşbu telgrafnâme makine başında alınmakda iken cereyân-ı muhâbereden ve silsile-i mütâlaâttan üç
kolordu kumandanının müttehiden ordu emri hilâfında Ergene üzerine yürüyüşten sarf-ı nazarla
Karaağaç hattında kalmaya karar verdikleri anlaşılıyor idi.
Ordunun Ergene'ye ric'ati ve burada Bulgarların hücûmuna mukabele edilmek üzere muhârebenin
kabûlü mecbûrtiyetini müstelzim olan esbâb ve mütâlaât büyük karargâh-ı umûmîde dahi hüküm-
fermâ bulunduğundan vaziyet-i harbiyenin îcâbât-ı katiyesinden olan bir kararın kuvveden fiile ihrâcı
hakkında kolordu kumandanları tarafından der-meyân olunan muhâlefet esâsen büyük karargâh-ı
umûmîye dahi taalluk etmekte idi. Binâenaleyh müşârun-ileyhime makine başında: "Şark Ordusu
ordu emrini vermiştir. İcrâsını kat'iyyen taleb eder. Büyük karârgâh-ı umûmînin aynı fikirde
olduğunu bilmeniz lâzımdır." tarzında cevab verilerek muhârebe kat' edilmiştir.
Şark Ordusu'nu terkîb eden Birinci, İkinci, Dördüncü ve On yedinci kolorduların kuvâ-yı mecmûası
altmış bini tecâvüz etmiyor idi. Karmakarışık bir hâlde toplanarak Üçüncü ve On altıncı kolorduların
efrâdından terekküb eden Vize'deki kuvvetin kabiliyet-i harbiyesi esâsen şâyân-ı itimâd
bulunmadığından muhârib olarak elde elli binden fazla bir kuvvet mevcûd değil idi. Hâlbuki bugün,
yarın ileri taarruzuna ihtimâl verilen Bulgar ordusunun lâ-akal beş fırkası yani tahmînen yüz bin
mevcûdunda bulunması muhtemel iken iki misli bir tefevvuka karşı Karaağaç hattı gerisinde ve
evvelce hâzırlanmamış bri mevzide alel-acele meydân muhârebesinin kabûlü hiçbir vakitte teemmül
ve tefekkür edilmiş bulunmadığından ordu emrine kolordu kumandanları tarafından der-meyân olunan
muhâlefet bit-tabi mesmû olamazdı. Esâsen müşârun-ileyhim tarafından bu bâbda der-meyân olunan
sebeplerden birisi perâkendelerin celbi ve geride bırakılan birçok top, makine vesâirenin
kurtarılması keyfiyetinden ibâret ise de Birinci, İkinci ve Dördüncü kolorduların yollar üzerinde
şimdiye değin toplanamayacak kadar külliyetli top ve mühimmât terk ettikleri hakkında malûmât
vürûd etmediği gibi diğer kıtaâtın 13 Teşrîn-i evvel akşamı Lüleburgaz civârında toplandıkları alınan
raporlar meâlinden münfehim olmuş ve bu bâbda vaziyetin ciddiyet ve vehâmeti nazar-ı dikkate
alınarak kolorduların yürüyüşe hazırlanmaları bâ-telgraf bildirilmiş idi. Yollarda kaldığı beyân
olunan top ve mühimmâtın en büyük kısmı Üçüncü Kolordu'ya âid olup bu da Kırkkilise-Kavaklı-
Babaeski caddesi üzerinde On yedinci Kolordu tarafından çıkarılan müfrezeler tarafından
toplattırıldığı evvelce nakledilen On yedinci Kolordu'nun telgrafnâmelerinden münfehim olmakta idi.

Der-meyân olunan esbâbdan biri


Beş günden beri devâm eden geri yürüyüşün verdiği yorgunluk dolayısıyla askerin istirâhate muhtâc
bulunması husûsu idi.
Esâsen kıtaât 10 Teşrîn-i evvel 328 Çarşamba gününden beri 60 ile 65 kilometre râddesinde
mesâfe kat ederek o kadar çok fazla yürümemişlerdir. Bundan başka kolorduların kısm-ı azamı 12
Teşrîn-i evvel 328 gününü istirâhatla geçirmişlerdi. Binâenaleyh yevmiye kat olunan mesâfe on
beş, yirmi kilometreyi tecâvüz etmediği hâlde bu askerin yürüyüşe kudretsizliği emrinde der-
meyân olunan fikir ve mütâlaanın vârid olmadığı şüpheden vâreste idi.

Günlerce aç kalmış olan kıtaâtın iâşesi meselesi


Lüleburgaz etrâfında Birinci, İkinci ve Dördüncü kolorduların toplanmasından husûle gelen izdihâm
dolayısıyla iâşe keyfiyetinin bundan böyle marûz bulunacağı müşkilât nazar-ı dikkat ve teemmüle
alındığı hâlde şu izdihâmın bir an evvel ber-taraf edilmesi lüzûmu âşikâr idi. Zâten dört günden beri
geri yürüyen kıtaât gün-be-gün Babaeski ve Lüleburgaz menzil noktalarına takarrüb etmekte ve bu
sûretle ordu aksâmının iki menzil noktasından iâşesi için en müsâid vaziyet tezâhür etmekte iken
ahvâlin şu müsâadesinden istifâde mümkün olamadığı mefrûz olsa[105] bile bundan böyle yegâne
Lüleburgaz menzil noktasına münhasır kalan üç kolordunun iâşesi imkânı bit-tabi pek müteassir olur
idi. Zâten verilen telgrafta kolordu kumandanları tarafından, orduca geri çekilmek esbâb-ı mücbire ve
kat'iyesi var ise sarâhaten îzâhı husûsunda der-meyân olunan kayd ü şarta nazaran Karaağaç hattında
kolorduların temin-i iâşeleri husûsunda irâe olunan sebebin ordu emrine muhâlefeti mûcib olacak
derecede mühim ve mücbir bulunmadığı anlaşılmakta idi.
Elhâsıl yavaş yavaş sükûnete gelmiş olan efrâdın bir daha geri yürüyüş başlayınca firâr etmeleri
muhakkak olması düşman piyâdesi görülmediğinden mülkün daha fazla bir kısmının düşmana terki ile
dâhilî ve hâricî tesîrât altında kalmaması gibi esbâba gelince:
Düşman tarafından takîb edilmeksizin icrâ edilecek bir yürüyüşte askerin firâr etmesi veya edeceği
gibi ihtimâlâtın derece-i ehemmiyeti anlaşılamamış bulunduğu gibi mülkün fazla bir kısmının
düşmana terk edilmemesi mülâhazası karşısında ise bil-âhire hiçbir vechile ihzâr ve hattâ mütâlaa
bile olunmamış Karaağaç hattı gibi ordunun kuvvetiyle gayr-i mütenâsib gâyet geniş cebheli bir
mevzide muhârebe-i katiye kabûlü mecbûriyeti hâsıl olacak idi. Böyle bir muhârebenin ümîd-bahş
olması muntazar değildi. binâenaleyh mütâlaâ-i âhîre dahi vaziyet ilcââtına katiyyen gayr-i muvâfık
olup mülâhazât-ı siyâsiye hiçbir vakitte harekât-ı askeriyeye icrâ-yı tesîr edemezdi.
Şark Ordusu'nu terkîb eden kolorduların Karaağaç hattında bir an evvel Ergene'ye müteveccihen
yürüyüşe başlamaları hakkında müessir olan esbâb-ı sevkü'l-ceyşîye daha evvelce şerh ve îzâh
kılınmış idi. Vaziyetin şu vehâmet ve müşkilâtı nazar-ı dikkate alındığı hâlde ordu emrinin icrâsında
kolordu kumandanları tarafından der-meyân olunan muhâlefet vaziyet-i harbiyedeki tehlikeyi bir kat
daha tezyîd eylemiş bulunduğundan şu ahvâl-i musavvere altında bundan böyle ordunun kumandasını
deruhde ederek zuhûr-ı imkân ve ihtimâlde baîd bulunmayan bir felâketin müsebbibi olmak ciheti
iltizâm edilmediğinden itâatten inhirâf eden ve verilen ordu emrinin icrâsına muhâlefet eden kolordu
kumandanlarına karşı ordu kumandanlığı vezâifinin adem-i imkânından dolayı emir ve kumandanı
bademâ büyük karârgâh-ı umûmî tarafından deruhde edilmesi husûsunda marûzâtta bulunmak üzere
Şark Ordusu Karârgâhı'ndan Erkân-ı Harbiye Miralayı Feyzi Bey bade'z-zevâl Çerkesköyü'ne i'zâm
kılınmıştır.
Bugün Dördüncü Kolordu nezdinde haber zâbiti bulunan Erkân-ı Harbiye Kaymakamı Zeki Bey'den
âtîde naklolunan telgraf vürûd etmiştir:

Çorlu'da Şark Ordusu Erkân-ı Harbiye Riyâseti'ne


Lüleburgaz

14 Teşrîn-i evvel 328 Sabah Saat 11

Gâyet Mühim ve Müsta'cel


Muhtelif istikâmetlere gönderilen keşif kollarından ve şimdi buraya muvâsalat etmek üzere
bulunan süvârî fırkası keşif kolu zâbitinden alınan malûmâttan dün (13 Teşrîn-i evvel) akşama
kadar Pınarhisar-Kırkkilise-Yenice hattının cenûbundaki mıntıkada düşmanın bir keşif kolu
bile bulunmadığı katiyyen tahakkuk etmiştir. Artık anlaşılıyor ki düşman ya bizim hâlimize
müşâbih bir hâlde bulunuyor veyahud ki başka taraflara teveccüh ediyor. Düşmanın bizim şu
vaziyetimizden lâyıkıyla haberdâr olmaması ihtimâli de vardır. Çünkü verilen muhârebede
düşman sağ cenâhından ric'at ve sol cenâhından ise pek çok müşkilâtla hareket etmiştir. Hattâ
Kırkkilise'de askerimizin bulunup bulunmadığından tamâmen emîn olmak için şehr-i mezkûru
bütün gece topa tuttuktan sonra yürüyebilmiştir. Burada bulunan kolorduların gerek kıtaât-ı
mazbûtası ve gerekse perâkende efrâdı son derece muhtâc-ı istirâhattır. Kıtaât hareket ettikçe
bu ihtiyâc gayr-i kâbil-i tamîr bir hâl alacak ve burada kemâl-i sühûlet ve muvaffakiyetle
toplattırılmakta olan perâkende efrâd vesâirenin âhir mahalde toplattırılması fevkalâde kesb-i
müşkilât edecek ve belki de bunların mikdârı ve bilâ-sebeb hâsıl olan heyecân-ı umûmî bir
kat daha ve hattâ önü alınamayacak derecede tezâyüd edecektir. İzmit Fırkası taburları
mevcûdunun dünden beri birdenbire beşer ile yedişer yüze bâliğ olduğu ve dün akşamdan
itibâren İkinci Fırka'da dahi tek tük firâr edenler bulunduğu ve burada kolordular
harekete son derece mâni olan müşkilât-ı azîmenin izâlesine geceden beri sa'y ve gayret
eylemekte iseler de muvaffakıyet ümîdi olmadığı ahvâl-i marûzâya nazaran icrâ-yı îcâbı
menût-ı rey-i âlîleridir.
Nezdinde bulunduğu kolorduda o kolordu kumandanının değil bilakis ordu kumandanının nokta-i
nazarını temîne mecbûr olduğunu unutan bu haber zâbiti 13 Teşrîn-i evvel 328 târihli raporunda da
Dördüncü Kolordu hakkında:
"Kolordunun kıtaâtı muntazaman Alpullu'dan Lüleburgaz'a yürüyor. Buraya muvâsalatı
garîbdir. Hattâ İzmit Fırkası gelmiştir. Kolordunun top ve cebhâne arabaları tamâmdır.
Perâkendesi yok gibidir. Kıtaât Lüleburgaz kasabasının hâricinden Karaağaç deresinin
gerisine alınacaktır. Kıtaâtın yürüyüşü oldukça muntazamdır. Yürüyüş esnâsında efrâdımızda
hiçbir gûna sû-i ahvâl görülmemiştir..." diyordu.
Birgün evvel Dördüncü Kolordu'nun ahvâli şu sûretle tasvîr edildiği hâlde bugün hem kolordu
kumandanından ve hem Zeki Bey'den gelen raporlarda perâkendelerin toplanılmasından top
vesâirenin kurtarılmasından bahsedilmekte bulunuyor idi. Her hâlde ordu nezdindeki ahvâlin
mâhiyet-i hakîkıyesini tasvîr emrinde nokta-i nazarlar muhâlif ve raporlar dahi mütenâkız
bulunuyor idi.
Haber zâbiti Kaymakam Zeki Bey'in bâlâya naklolunan raporu düşmana âid malûmâtı muhtevî
bulunduğundan netîce-i meâlinin büyük karârgâh-ı umûmîye iş'ârı sırasında her nasılsa kolordular
kıtaâtının harekete kâdir olmadıkları dahi ilâveten bildirilmiş ve bu sûretle rapor meâli ber-vech-i âtî
naklolunan telgraf sûretinde keşîde edilmiştir:
Başkumandanlık Vekâleti'ne

Dördüncü Kolordu'ya gönderilmiş olan haber zâbitinin verdiği malûmâta nazaran 13 Teşrîn-
i evvel 328 akşamına kadar Pınarhisar-Kırkkilise-Yenice hattının cenûbundaki mıntıkada
düşmandan eser olmadığı ve kolordu kıtaâtının harekete kâdir olmadıkları marûzdur.
İşbu telgrafnâmeyi müteâkib âtiyü'z-zikr cevâb vürûd etmiştir:

Çorlu'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na

C, İş'âr-ı devletleri nazar-ı dikkate alınarak kolorduların harekete kâdir olmadıkları


anlaşıldığından bulundukları mahallerde kalmaları ve düşman taarruz ederse orada son
dereceye kadar müdâfaa eylemeleri tavsiye olunur. 14 Teşrîn-i evvel sene 329

Başkumandan Vekîli Birinci Ferik Nâzım

Binâenaleyh kolorduların Karaağaç Deresi gerisinde kalmaları husûsunun Şark Ordusu


Karârgâhı'nın iş'ârına atfen takarrür ettiği gibi bir manâ cereyân-ı muhârebeden anlaşılmakta idi.
Bundan daha evvel kolordu kumandanlarının mazbata-i müştereke ile mürâcaatlarına muvâfakat
edilerek Karaağaç'ta kalmaları için büyük karârgâh-ı umûmî tarafından emir verildiği ve bu şekilde
bir raporun vürûdundan bil-istifâde bir tedbîr-i nezâket olunmak üzere bize ve böyle yazıldığı bil-
âhire anlaşılmıştır.
Hâlbuki Şark Ordusu'nu terkîb eden kolorduların dakîka fevt etmeyerek hemen Karaağaç hattını terk
ile Ergene'ye müteveccihen yürüyüşe başlamaları husûsundaki efkâr ve mütâlaâtımız evvelce îzâh
edilmiş bulunduğu gibi zâten aynı fikir ve karâra taraftâr bulunan karârgâh-ı umûmîden, bu bâbda
13/14 Teşrîn-i evvel târîhinde vürûd eden emr-i telgrafî müfâdı mûcibince Çorlu'da bulunan
cebhâneden on bin sandığı mütecâviz mikdârı dahi Çerkesköyü ve Hadımköyü'ne nakledilmiş ve bu
sûretle ordunun ric'ati ihzâr ve Ergene hattında tahkîmâta, orduya iltihâk etmek üzere giden gelen 5-6
redîf taburuyla Hakkı Paşa memûr edilmiş idi.
Böyle nâzik bir zamanda Ergene hattına çekilmek husûsunda ordu emrinin infâz ettirilememesinden
dolayı emir ve kumanda hâsıl olan teşettüt sebebiyle kat'iyyen afvımı taleb için gönderdiğim Miralay
Feyzi Bey henüz büyük karargâhta bulunduğu sırada gûyâ iş'âr-ı âcizîye istinâden kolorduların
bulundukları mahallerde kalmaları hakkında vürûd eden emir nefsü'l-emre muvâfık olmadığından
kolordulara bu bâbda bir gûnâ teblîgât îfâ edilmemiştir.
Zeki Bey'den mevrûd rapor meâlînin tarz-ı tebellüğü istenildiği gibi tefsîre müsâid bir şekilde
olmasından dolayı filhakîka bir sû-i tefsîr var ise bunun izâlesi emrinde Miralay Feyzi Bey'in
Çerkesköyü'nden avdetine intizâr îcâb etmişti.
15 Teşrîn-i Evvel'de
Cereyân Eden Ahvâl
Karârgâh-ı Umûmî'den intizâr olunan cevâb vürûd etmedi. Lâkin 15 Teşrîn-i evvel 328 sabahleyin
büyük karârgâh-ı umûmî Erkân-ı Harbiyesi Birinci Reîs-i Sânîsi Mirlivâ Ziya Paşa Çerkesköyü'nden
Çorlu'ya muvâsalat etti. Vaziyet-i hâzıranın iktisâb ettiği şekl-i vahîm dolayısıyla Şark Ordusu
Kumandanlığı'ndan keff-i yed eyleyeceğim hakkında marûzâtımın başkumandan vekîli paşa hazretleri
tarafından kabûl edilmeyerek Şark Ordusu'na kemâ-kân[106] taraf-ı âcizânemden kumanda edilmesi
husûsunda müşârun-ileyhin arzuları ve mütâlaaları Ziya Paşa tarafından ifâde edildi.
Paşa-yı mûmâ-ileyh Şark Ordusu Karargâhı ile kolordular arasında zuhûr eden ihtilâf dolayısıyla
Lüleburgaz civârındaki kolorduları nazar-ı teftîşten geçirmek ve kolordu kumandanlarıyla temâsta
bulunmak üzere Şark Ordusu Karârgâhı'nda Erkân-ı Harb Binbaşısı Selâhaddîn Bey ile beraber
Lüleburgaz'a müteveccihen Çorlu'dan hareket etti.
Hâlbuki mâhiyet-i mesele el'ân hal ve tesviye edilmemiş bulunuyor idi. Çünkü evvelce de îzâh
olunduğu vechile Şark Ordusu'nun mevcûd-ı hâzırıyla Karaağaç hattında muhârebeyi kabûl etmek
netîce-i itibârıyla hatır-nâk bulunduğundan bir an evvel hatt-ı mezkûrden Ergene'ye doğru tebâüd
eylemek zarûrî iken leyte la'alle[107] ile vakit geçirilmekte ve bu yüzden ordunun vaziyeti an-be-an
kesb-i vehâmet eylemekte idi. Oradaki ihtilâf ve sû-i tefehhümün izâlesi emrinde bizzât başkumandan
vekîli paşa ile müdâvele-i efkâr etmekten başka çâre kalmadığından Çorlu'dan hareket olunarak
Çerkesköyü'nde bulunan müşârun-ileyh hazretlerine mülâkî olundu.
Şark Ordusu'nun bulunduğu vaziyet-i harbiye ile bu bâbda verilen ordu emrine kolordu
kumandanları tarafından vuku bulan muhâlefet hakkında teâtî-i efkâr edildi. Kolordu kumandanları
tarafından der-meyân olunan esbâb-ı mütâlaât müşârun-ileyh tarafından nazar-ı dikkat ve ehemmiyete
alınmış bulunduğundan ordunun bir iki gün daha Karaağaç hattında kalarak istirâhat eylemesinde bir
mahzûr görmediklerini ve keyfiyeti kolordu kumandanlarına teblîğ eylemiş bulunduklarını beyân
buyurdular.
Binâenaleyh Bulgarların bugün yarın muhtemel olan ileri harekâtı bir emr-i vâki bulunduğu takdîrde
ordu gayr-i müstahzır bir mevzi gerisinde düşmesine nazaran haylice dûn bir kuvvet ile muhârebeye
mecbûr olacak ve bu sûretle öteden beri nazar-ı teemmülden dûr tutulmayan tehlike ve vehâmet dahi
nâ-kâbil-i izâle bulunacaktı.
Filhakîka bugün (15 Teşrîn-i evvel) bade'z-zevâl Lüleburgaz civârındaki kolordulardan alınan
raporlar Karaağaç civârında İkinci Kolordu ile düşman arasından vukûa gelen temâs dolayısıyla
başlayan bir muhârebenin tarz-ı cereyânından bahsediyorlar idi. Bu bâbda Dördüncü Kolordu
nezdinde bulunan haber zâbiti Erkân-ı Harbiye Kaymakamı Zeki Bey'den alınan rapor ber-vech-i
âtî nakledilmiştir:

Şark Ordusu Erkân-ı Harbiye Riyâseti'ne


Lüleburgaz

15 Teşrîn-i evvel 328 saat 1, dakika 40


Gâyet Mühim ve Müsta'celdir.

Saat on bir râddelerinde Kırkağaç cihetlerinden şiddetli tüfenk ateşi başladı. Saat on ikide
top sesleri işitildi. Buradan edilen tarassuddan İkinci Kolordu'ya mensûb olup Karaağaç'ın
cenûb-i garbîsindeki sırtlarda ahz-ı mevzi etmiş olan bir bataryamızın Karaağaç'ın garbındaki
ormancık üzerine ateş etmekte olduğu müşâhede edildi. Düşmanın topçu mevzii görülmüyor,
arasıra endaht ettiği şarapnellerin bizim bataryamız ilerisinde patladığı görülüyordu. Saat on
iki, dakîka otuzda top sesleri seyrekleşti ve daha ziyâde şimâlden gelmeye başladı. Şimdi
nerelere top atışı yapılmakta olduğu anlaşılmıyor. Piyâde ateşi olanca şiddetiyle devâm
ediyor. Birinci Kolordu henüz harbe iştirâk etti. Vaziyet henüz taayyün etmedi. Birinci
Kolordu karşısında şimdilik bir kuvvet görülmüyor ve Dördüncü Kolordu'nun mukâbilinde
evvelce bildirilen süvârî alayından başka bir kuvvet yoktur. Dördüncü Kolordu kıtaâtı
Lüleburgaz şarkında topludur. On ikinci Fırka sol cenâhımızın temînine memûr edilmiştir.
Diğer kıtaât ahvâlin taayyün etmesine ve Birinci Kolordu'nun hareket eylemesine intizârda
bulunuyor.
Bunu müteâkib Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'ndan dahi âtiyü'z-zikr telgrafnâme geldi:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Lüleburgaz'dan

15 Teşrîn-i evvel 328, saat 2

Gâyet mühim ve müsta'celdir.


Karaağaç etrafında bulunan İkinci Kolordu kıtaâtı öğleyin saat on ikiden beri Dolan ve
Gelbe istikâmetinden ilerleyen düşman kuvvetleriyle harbe tutuştu. Top müsâdemâtı
şiddetlidir. Vaziyet-i umûmiye henüz takarrür etmemiştir. Türk Beyi civârında bulunan
Birinci Kolordu İkinci'ye yaklaşmaktadır.
Şu muhârebenin mâhiyeti henüz taayyün etmemiş ise de her hâlde Bulgarların kuvâ-yı külliye ile
Karaağaç deresine doğru ilerlemekte bulunmaları ihtimâlden baîd olmayarak Şark Ordusu'nun dahi
bundan böyle düşmanın nazarı önünde Kırkaağaç hattını terk ederek Ergene'ye doğru çekilmesi
imkânı kesb-i müşkilât etmekte bulunduğundan vaziyet-i harbiyede vukûa gelen tebeddül dolayısıyla
cereyân-ı hâl Çerkesköyü'nde bulunan karârgâh-ı umûmîye bâ-telgraf arz eyledi. Bunun üzerine sûret-
i âtîde naklolunan telgrafnâme-i cevâbî Başkumandanlık Vekâleti'nden vürûd eyledi:

Çorlu'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Çerkes Köyü'nden

15 Teşrîn-i evvel; saat 4, dakika 25

İkinci Kolordu'nun muhârebeye tutuşmasına nazaran ciddiyet kesb etmesi muhtemel olan
muhârebenin şimdi bulunulan hatta kabûl edilmesi îcâb eder. Böyle bir hâlde Birinci ve
Dördüncü kolorduların İkinci Kolordu ile tevhîd-i hareket etmeleri ve Üçüncü ve On yedinci
Kolorduların dahi İkinci Kolordu'nun sağında bu muharebeye iştirâk etmeleri iktizâ eyler.
Buna nazaran taraf-ı âlîlerinden tekmil kolorduların tevhîd-i harekâtına himmet eylemesi
tavsiye olunur.

Başkumandan Vekîli Birinci Ferik


Nâzım

İkinci Kolordu'dan bugünkü muhârebenin cereyânı hakkında âtiyü'z-zikr telgraf geldi:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Lüleburgaz'dan

15 Teşrîn-i evvel Akşam, saat 4

Gâyet müsta'celdir.
Bugün kable'z-zevâl saat on birde Karaağaç Köyü'nün garbında bulunan dördüncü fırka
dümdârı düşmanla müsâdemeye başlamıştır. İlerlemiş olan düşman, dümdârda bulunan on
birinci alay tarafından geriye püskürtülmüştür. Şimdilik düşmanın iki bataryası ile bir alayı
kadar piyâdesi müsâdeme etmektedir. Bir alay ve bir batarya ile bu dümdâr takviye
olunmuştur. Pınarhisar cihetinde henüz bir şey görünmüyor. Keşif kollarından da henüz haber
alınamadığı marûzdur.
İkinci Kolordu kıtaâtıyla düşman arasında vukûa gelen muhârebe hakkında vürûd eden bâlâya
menkûl raporlardan başka süvârî fırkasından vürûd eden haberler dahi düşman hakkında malûmât-ı
âtîyi ihtivâ ediyordu:
Düşman piyâdesi garben Talan'dan şimâlden ise Yovanköyü'nde ve Kavakdere köyünün bulunduğu
ormanlığın cenûb kenârında ve Yeniköy şark sırtlarında görülmüştür.
Bugün bade'z-zuhr saat dörtte Tatarlı Çiftliği civârında bir alay kuvvetinde piyâdesi görülmüştür ve
saat beşte Saranlı Çiftliği'ne doğru iki düşman süvârî alayı gelmiştir.
Bugün akşama kadar vürûd eden malûmâttan Alapya ve Yovanköyü arasında düşman kıtaâtıyla
temâs hâsıl olduğu süvârî fırkası tarafından vukû bulan muhârebe dolayısıyla yarın tekmîl cebhe
imtidâdınca muhârebenin tekrâr başlaması ihtimâli nazar-ı dikkatten dûr tutulamayacağından âtiyü'z-
zikr ordu emri verildi:

16 Teşrîn-i evvel İçin Ordu Emri


Çorlu'da Şark Ordusu Karârgâhı

15/16 Teşrîn-i evvel 328

1- Dün Karaağaç'ın garb sırtlarında bir alay piyâde kuvvetinde bir düşman müfrezesiyle
İkinci Kolordu kıtaatı arasında muhârebe olmuş ve Türk Beyi garbında dahi düşmanın iki alay
piyade ve iki batarya kuvvetinde diğer bir müfrezesi görülmüştür. Ayvalı civârında dahi
düşmanın bazı süvârî bölükleri zuhûr ederek tard edilmiştir.
2- Düşmanın taarruzu hâlinde ordu bulunduğu Karaağaç deresi şarkındaki mevzide düşmana
mukâbele edecektir.
3- İkinci Kolordu Karaağaç'ın şark sırtlarında bir mevzi tutacaktır. Pınarhisar-Osmancık
hattını keşfettirecektir.
Birinci Kolordu: İkinci Kolordu'nun sol cenâhından itibaren Türk Beyi'nin tarafeyninde ahz-
ı mevzi edecek, bir fırkasını ikinci kolordunun sağ cenâh gerisinde ihtiyâtta bulunduracaktır.
Osmancık-Yeniköy hattını keşfettirecektir.
Dördüncü Kolordu: Birinci Kolordu'nun sol cenâhından itibâren Lüleburgaz-Karışdıran
yolunun tarafeynindeki sırtları işgal edecektir. Yeni Mahalle-Babaeski istikâmetlerini
keşfettirecektir. Bir fırkasını ihtiyât-ı umûmî olmak üzere Sakızköy'de ordu kumandanının
emrine hâzır bulunduracaktır. Sol cenâhını bir ihtiyâtla dâimâ setrettirecektir.
4- Müstakil Süvârî Fırkası: Pınarhisar-Babaeski mıntıkasını keşfedecek ve düşmanın sağ
cenâh müntehâsının hangi istikâmetten geldiğini behemehâl öğrenecektir.
5- Onyedinci Kolordu: Yarın sabah saat sekizde Uzunhacı'dan hareketle Mestanlı-Tatarlı
üzerinden Tatarlı'nın dört kilometre şimâl-i garbîsine gelecektir.
6- Üçüncü Kolordu: Vize-Pınarhisar caddesini setredecektir.
Vize-Kırkkilise ve Vize-Ayvacıköy istikâmetlerini keşfettirecektir.
7- Ordu karârgâhı yarın sabah saat altıda Sakızköy'de bulunacaktır.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Sûret-i Teblîğ
Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü kolordular ile süvârî fırkasına telgrafla ve on yedinci kolorduya
jandarma ile.
İşbu ordu emrinin tahrîrinde nazar-ı dikkatte tutulan esâs cebhenin İkinci, Birinci, Dördüncü
kolordulara mensûb fırkalar tarafından müdâfaa edilerek düşmanın ihâtasına marûz ve en ziyâde zaîf
bulunan Karaağaç civârındaki ordu sağ cenâhının dahi Birinci Kolordu'dan ifrâz olunacak Üçüncü
Fırka ile On yedinci Kolordu tarafından setr ve temînden ibâret idi. Cebhe ise esâsen imtidâdına
nazaran bil-mecbûriye zaîf bir sûrette işgâl edilmiş bulunduğundan muhârebenin cereyânı esnâsında
takviyesi lüzûmu tezâhür edecek nukâta imdâd ve muâvenette bulunmak üzere Sakızköy civârında bir
fırka kadar ayrıca bir ihtiyât dahi ifrâz edilmişir.
On yedinci Kolordu'nun bütün askere istirâhat vererek yarın Uzunhacı'dan hareketi mukarrer
bulunduğu mezkûr kolordu kumandanlığından alınan bir raporda ifâde edilmiş olduğundan yarın
zuhûru muhtemel olan bir muhârebeye dahi bir kolordunun iştirâki mümkün olamıyor idi.
Binâenaleyh yarın zuhûru melhûz olan muhârebede ordu sağ cenâhının setr ve temîni yalnız bir
fırkaya muhavvel kalıyor idi. Her ne kadar Vize cihetinde Üçüncü Kolordu'ya mensûb olarak
toplanan kuvvetin Vize-Pınarhisar yolunu setr ederek ordu sağ cenâhının bir dereceye kadar
emniyetine hâdim olması teemmül ve keyfiyet Üçüncü Kolordu'ya bildirilmek üzere büyük karârgâh-ı
umûmîye de işâr edilmiş ise de Üçüncü Kolordu kumandanından âtîdeki telgrafnâme bu husûstaki
ümîdi dûçâr-ı zaaf eylemiştir.

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Vize'den

15/16 Teşrîn-i evvel 328


saat 10, dakika 30

Karaağaç civârında bugün İkinci Kolordu'nun harbe başlamış olmasına nazaran ordunun sağ
cenâhını temînen yarın harbe iştirâk için Başkumandanlık Vekâleti'nden telakkî olunan emr-i
telgrafî üzerine Üçüncü Kolordu sekiz taburdan müretteb bir fırka hâlinde yarın ales-sabah iki
kol üzerine Pınarhisar ve Çongre istikâmetinde hareket edecek ise de henüz iâde-i kuvvet ve
intizâm eylemeden techîzât ve vesâit-i nakliyenin nâ-tamâm olduğu ve iâşenin taht-ı temîne
alınmadığı bir hengâmda harbe girişmek pek mûcib-i teennî olduğu gibi düşmanın her
tarafından top sesine koşacak kuvvetine karşı kolordunun perâkende bir hâlde bulunan kuva-yı
sâiresinden istifâdesi mümkün olamayacağından netîce mûcib-i endîşe görünmektedir.

Üçüncü Kolordu Kumandanı


Mahmûd Muhtar

15 Teşrîn-i Evvel Akşamı Ordunun Vaziyeti


Üçüncü Kolordu: Sekiz tabur kuvvetinde olduğu halde Vize'de. Mevcûdu 8.000 nefer.
İkinci Kolordu'dan: Beşinci Fırka Karaağaç şimâlinde, Dördüncü Fırka Karaağaç cenûbundaki
tepede, beş taburlu Kastamonu Fırkası sağı gerisinde ihtiyâtta. Mevcûdu 6.000 nefer.
Birinci Kolordu'dan: İkinci Müretteb ve Uşak fırkaları, Türk Beyi-Sakızköy yolunun cenâbuna
kadar Üçüncü Fırka sağ cenâh gerisinde ihtiyâtta Mevcûdu 20.000 nefer.
Dördüncü Kolordu'dan: İzmit Fırkası Kavak şarkında On ikinci Fırka Lüleburgaz şarkında
Çanakkale Fırkası ihtiyât olarak bu fırkanın şarkında. Mevcûdu 20.000 nefer.
On yedinci Kolordu: Uzunhacı'ya yürüyüşte, mevcûdu 7.000 nefer.
Şark Ordusu'nun Kuvve-i Umûmiyesi Tahmînen 61.000 nefer.
Karaağaç'tan Lüleburgaz'a kadar imtidâd eden cebhe 35.000 nefer râddesinde bir kuvvet tarafından
müdâfaa edilmekte binâenaleyh hatveye takrîben iki nefer isâbet etmekte idi. Nisbeten zaîf bir sûrette
işgâli mecbûriyeti hâsıl olan bu hattın sağ cenâhı ise yedi bin nefer kuvvetinde bulunan On yedinci
Kolordu ile altı bin nefer kuvvetinde bulunan Üçüncü Fırka ve dört bin nefer kuvvetinde olaran
Çongre'ye sevk olunan Üçüncü Kolordu kuvveti tarafından taht-ı temîne alınmakta idi. Saray'da
ictima ettiği mesmû olan On sekizinci Kolordu'nun ne kadar kuvvetle bu cihetten muhârebeye iştirâk
edeceği Şark Ordusu Karârgâhı'nca malûm değil idi.
On yedinci Kolordu'nun yarın muhârebeye adem-i iştirâki nazar-ı dikkate alındığı hâlde sağ cenâhın
muhâfazası emrinde Şark Ordusu'nun kuvve-i umûmiyesinden ancak on bin nefer râddesinde bir
kuvvet tahsîs olunabilecek idi.

Düşmanın Vaziyet ve Kuvveti


Bulgarların üçer livâdan mürekkeb olan dokuz fırka kuvvetinden bir fırkasının Sofya cenûbunda
terk edilmiş bulunduğu malûm olup Kırcaali'ye taarruz eden fırkasının bil-âhire Edirne'ye teveccüh
ederek Meriç ve Arda mıntıkasının, Edirne'nin garb ve cenûb-i garbî cebhesini setretmekle muvazzaf
bulunacağı muhtemel olduğu gibi Edirne mevkiinin şark ve şimâl cebhelerine dahi bir buçuk fırka
kadar bir kuvvet terki mecbûriyeti tasavvur edildiği hâlde tahmînen dört fırkalık bir kuvvetle yani
100.000 râddesinde bir kuvvetle taarruzları mümkün ve muhtemel idi. Binâenaleyh bu hatta vuku
bulacak muhârebede iki düşman fırkasının Kelbe-Sultan Çiftliği-Saranlı Çiftliği hattında yapılarak
cebheyi işgâl eylemesi düşünüldüğü hâlde diğer iki fırkanın Karaağaç ve Pınarhisar arasında taarruz
ederek sağ cenâhı ihâtaya kıyâm eylemesi muhtemel idi.
Her hâlde düşman tarafından mümkinü'l-icrâ bulunan şu harekâtın kuvveden fiile çıkması nazar-ı
dikkate alınırsa ordunun ne derece gayr-i müsâid ahvâl altında Karaağaç hattında muhârebeye mecbûr
olduğu meydâna çıkar.

Orduda Emirsiz Geri Gitmeyi Men' Etmek Üzere Verilen Emir


Kırkkilise muhârebâtında bil-cümle kumandanlarla efrâdın hâlet-i rûhiye ve ahvâl-i maneviyesinde
tezâhür eden bazı mahsûsât-ı zaîfenin bil-âhire dağılmak ve geri kaçmak gibi hâlâtın tesîrât-ı elîmesi
altında kesb-i kuvvet ederek bütün ordunun rûhunda tekâsür etmiş bir itiyâd-ı sakîm rengini alacağı
ihtisâsât-ı umûmiyeden anlaşılıyor idi. Binâenaleyh Karaağaç hattında karîbü'z-zuhûr olan meydân
muhârebesinde bilhâssa ordunun heyet-i zâbitânına ve bil-cümle kumandanlara hitâben âtîdeki
beyânnâme kaleme alınarak bâ-telgraf teblîğ edilmiştir:

Lüleburgaz'da Birinci, İkinci Dördüncü


Kolordular Kumandanlıklarına
Çorlu'dan

15 Teşrîn-i evvel 328

Harb'de istihsâl-i zafer neferden başkumandana kadar her şahsın mazhar olacağına
kanâat ve bu kanâati dâiresinde tekmîl kuvvetini istihsâl-i maksad uğrunda sarf eylemesi
mümkündür. Bil-cümle ashâb-ı merâtibin nokta-i nazarı dâimâ ileri gitmek olmalıdır.
Hiçbir kıta kumandanı mâ-fevkinden emir almaksızın mevziini terk edemez. Geriye
gidilmek veyahud bulunduğu mevzii terk etmek için behemehâl ordu kumandanından ve
kolordu kumandanı da başkumandandan emir almak mecbûriyet-i katiyesindedir. Bunun
hilâfında olarak ric'at emri veren kumandan herhangi rütbede olursa olsun en ağır cezâ ile
mücâzât edilecek ve mevziini terk eden, firâr eden efrâd hemen kurşuna dizilecektir.
Âmirler bulundukları mevkii terk ile firâr eden efrâd üzerine endaht icrâsına mezûndurlar.
Bunun bil-cümle kıtaâta teblîğ ve tefhîmi mütemennâdır.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah
16 Teşrîn-i Evvel 328
Lüleburgaz Muhârebesi
Bu sabah saat altıda karârgâhın Çorlu'dan Lüleburgaz'a hareketi mukarrer idi. Vukû bulan teehhürât
dolayısıyla tren ancak sekizde hareketle saat onu geçerek Lüleburgaz'a muvâsalat olundu.
Hayvânların vagonlardan çıkarılmasına intizâren on buçukta istasyondan hareket edilerek on bir
buçuğa doğru Lüleburgaz'ın şimâl-i şarkîsinde Çifte Höyükler civârında bululan dördüncü kolordunun
karârgâhına mülâkî olundu.
Dördüncü Kolordu'nun İzmit Fırkası cebhede, On ikinci Fırkası sol cenâh gerisinde hâzırlık
mevziinde bulunuyordu. Lüleburgaz kasabası işgâl edilmiş bulunduğu gibi Lüleburgaz'ın şimâl-i garbî
sırtları dahi iki tabur kadar bir kuvvet tarafından işgâl edilmiş idi. Bu esnâda düşman topçuları
Lüleburgaz'ın garb sırtlarında Çifte Höyükler civârına şarapnel endahtına başladılar. Bu sırada
mezkûr sırtlarda piyâde ateşi dahi işitilmeye başladı. Karârgâh buradan müfârakatle saat bir
râddeslerinde Sakızköy'ün garbındaki Höyük'e muvâsalat etti. Bu esnâda tekmîl hat imtidâdınca
muhârebe kemâl-i şiddetle başladı. Top tüfenk ve mitralyöz ateşleri olanca şiddetiyle her iki taraf
arasında teâtî olunmakta idi. Bu aralık Başkumandanlık Vekâleti'nin âtiyü'z-zikr telgrafnâmesi vürûd
etti.

Çorlu'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na

16 Teşrîn-i evvel 328

Vize'den Pınarhisar istikamet-i umûmiyesinde ilerleyerek ordunun sağ cenâhında harbe


iştirâk etmesi Üçüncü Kolordu Kumandanlığı'na emir edilmiştir. On yedinci Kolordu sabah
saat yedide Uzun Hacı'dan Azbağ istikâmetinde yola çıkmıştır. Saray'dan dokuz tabur ile
toplanan On sekizinci Kolordu Vize istikâmetinde hareket emrini almıştır. Muhârebenin
idâresini teshîl etmek üzere Üçüncü, On yedinci ve On sekizinci Kolorduların harekâtı On
sekizinci Kolordu Kumandanı Ferik Hamdi Paşa tarafından ve Birinci, İkinci, Dördüncü
kolorduların harekâtı da Dördüncü Kolordu Kumandanı Abuk Ahmed Paşa tarafından tevcîh
ve idâre edilecektir.

Başkumandan Vekîli
Nâzım

İşbu emirnâme-i telgrafî kuvve-i umûmiyenin iki orduya taksîmiyle bu iki ordunun Şark Ordusu
Kumandanlığı tarafından idâresini mübeyyin bulunuyor idi. Filhakîka ordunun heyet-i umûmiyesi sağ
cenâhta Üçüncü, On sekizinci kolordular ile sol cenâhta İkinci, Birinci ve Dördüncü Kolordulardan
yani altı kolordudan müteşekkil bulunarak Pınarhisar'dan itibâren otuz beş kilometreyi mütecâviz
cebhe üzerinde yayılmış bulunuyor idi. Bu kadar kuvvetin süvârî fırkasıyla beraber bir karârgâh
tarafından idâresindeki müşkilât müstağnî-i izâh bulunduğundan iki orduya taksîmi zarûret-i ahvâl
mukteziyâtından idi. Şu kadar ki bu iki ordunun alel-acele esnâ-i muhârebede teşkîli ile her bir
orduya karârgâh teşkîlâtından mahrûm iki kumandanın ismen tayîni ve bu iki kumandanın şahıslarının
Şark Ordusu Karârgâhı'na rabtı, husûsuyla Dördüncü Kolordu kumandanının ordu sol cenâhının emr-i
kumandasıyla tavzîfi gayr-i mümkün idi. Muhârebe meydânında alel-acele karârgâh teşkîlâtının
tanzîmi adem-i imkânından dolayı teşkîl etmiş ordu karârgâhları tarafından bu iki ordu grubunun
idâresi en basit ve en ziyâde muvâfık-ı hâl ve maslahat bulunduğundan kemâ-fis-sâbık İkinci, Birinci
ve Dördüncü kolorduların Şark Ordusu Karârgâhı tarafından idâresiyle sağ cenâhta bulunan On
yedinci, On sekizinci ve Üçüncü kolorduların dahi büyük karârgâh-ı umûmî tarafından idâresi
muktezî idi. Zâten vesâit-i muhârebe-i fenniyenin fikdânı dahi kuvve-i umûmiyenin ikiye inkısâmıyla
işbu kısımların bir kumandan tarafından idâresini gayr-i mümkün kılıyor idi.
Saat on birde Üçüncü Kolordu kumandanı tarafından ber-vech-i âtî telgrafnâme keşîde kılınmıştır.

Burgaz'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Vize'den

16 Teşrîn-i evvel 328, saat 11

Gâyet Müsta'celdir.
Bu sabah saat beş buçukta dokuz tabur piyâde ve beş batarya toptan mürekkeb müretteb bir
fırka Cemâl Bey kumandasıyla Vize-Pınarhisar istikâmetine ve sekiz taburla üç cebel
bataryasından mürekkeb diğer bir fırka Hasan İzzet Bey kumandasıyla Vize-Çongre
istikâmetine sevk olunmuş ve saat bir buçukta Fuâd Ziyâ Bey kumandasında olarak sevk
edilmiş, dokuz tabur ve altı batarya toptan mürekkeb bir fırka da sağ kolu takîb etmek üzere
sevk olunacaktır. Mütebâkî kuvvet ile Vize'de bir ihtiyât fırkası teşkîl olunup Şükrü Bey
kumandasına tevdî edilecektir. Taburlarımızın mevcûdu zaîf, ancak bir günlük cebhânemiz
vardır. Top cebhânesinin imlâsı için edevât-i imlâiye olmadığından mutlak memlû olarak
gönderilmesi lâzımdır. Pınarhisar'dan ilerleyen zaîf düşman kuvvetine karşı "Pazar"
karakolunun ilerisinde ateş açılmıştır.

Üçüncü Kolordu Kumandanı


Mahmûd Muhtar

Sağ cenâh müntehâsında bulunan Üçüncü Kolordu kuvvetinin On sekizinci Kolordu'ya mensûb
taburlarla takviye edilerek heyet-i umûmiyenin yirmi altı tabur piyâde ile on bir sahrâ ve üç cebel
bataryasından ibâret bir kuvvete bâliğ olduğu anlaşılıyor idi. Mevziin sağ cenâhının zaafiyeti öteden
beri nazar-ı dikkatten dûr tutulmamakta iken Üçüncü Kolordu kıtaatının takviyesi yüzünden bu zaaf
ber-taraf edilmiş ve bu cenâhın temîni emrinde oldukça mühim bir kuvvet cem ve izhâr edilmiş
bulunması Şark Ordusu karârgâhına daha ziyâde emniyet-bahş olmuştu. Yalnız On yedinci
Kolordu'nun bugün muhârebeye iştirâk edememesi meselesi bit-tabi mûcib-i tesîr oluyor idi.
Saat bir buçuğa doğru muhârebe bilhâssa İkinci Kolordu'nun cebhesi ilerisinde kesb etmeye
başladı. Birinci Kolordu'nun cebhesi ilerisinde ise vaziyet mûcib-i memnûniyet bir hâlde devâm
etmekte idi. Yalnız Dördüncü Kolordu'nun cebhesindeki ateşlerin heft ve betâetinden düşmanın bu
cihetteki kuvvetinin pek cüz'î mikdârda olduğu anlaşılıyor idi.
Muhârebenin Karaağaç civârında ve ordunun cenâhı hizâsında kesb-i şiddet ederek sol cenâhta ve
Lüleburgaz tarafında düşmanın ilerlemeyerek Dördüncü Kolordu'nun kuvâ-yı cüz'iye tarafından işgâl
ve düşman kuvâ-yı külliyesinin Türk Beyi ve Karaağaç cihetlerine sevk ve tahrîk edildiğini işrâb
eylemekte bulunuyordu. Dördüncü Kolordu'nun sol cenâhta nisbeten serbest bulunmasına nazaran
muhârebenin tarz-ı cereyânına göre kuvvetiyle ya Saranlı Çiftliği'ne doğru bir kısım asker ile ileri
taarruzu veyahud kolordu kısm-ı küllîsinin ordu sağ cenâhında istimâl edilmek üzere Sakızköy'e celbi
muktezî idi. Bu ikinci sûret-i hâl Lüleburgaz-Çorlu caddesini Bulgarlara karşı açık bırakmağı mûcib
olacağından bu sûretle Dördüncü Kolordu kısm-ı küllîsinin işgâl ettiği mevkiden Sakızköy'e celbi
tenzîb edilmeyerek yalnız düşman kuvvetlerini Lüleburgaz tarafına celb ederek dolayısıyla Birinci ve
İkinci kolordulara suhûlet bahşolmak üzere Saranlı Çiftliği'ne doğru taarruz meselesine karâr
verilmiş ve keyfiyet ol vechile Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'na teblîğ edilmiş idi.
Bu aralık vürûd eden haberler İkinci Kolordu cebhesindeki muhârebenin son derece kesb-i şiddet
ederek Dördüncü ve Beşinci fırkaların pek ziyâde tazyîk altında bulunduklarını ve sürat-i mümkine
ile kuvâ-yı imdâdiye izâmı lüzûmunu mübeyyin bulunuyorlar idi. Ordu ihtiyâtı olarak yine Sakızköy'e
sevki ordu emriyle bildirilen Çanakkale Fırkası'nın Karaağaç istikâmetinde sevki mecbûriyeti tezâhür
etmeye başladı. Maatteessüf el'ân Çanakkale Fırkası Sakızköy civârına muvâsalat etmemiş
bulunduğundan bu fırkanın derhâl İkinci Kolordu cebhesine sevki mümkün değil idi. Herhâlde İkinci
Kolordu'nun kendi sağ cenâhı gerisinde ifrâz ettiği beş tabur kuvvetindeki ihtiyâtını sarf etmek
mecbûriyetinde bulunduğu anlaşılıyor idi. Bir cihetten Çanakkale Fırkası kumandanına Karaağaç
istikâmetinde tesrî-i hareketi için emir zâbiti vâsıtasıyla teblîgatta bulunulduğu gibi Birinci Kolordu
kumandanına da âtiyüz'z-zikr emir gönderildi:

Birinci Kolordu Kumandanlığı'na


Sakızköyü'nden

16 Teşrîn-i evvel 328, saat 2, dakika10

İkinci Kolordu'nun sol cenâhında bulunan Dördüncü Fırka düşman tarafından şiddetli tazyîk
altındadır. Çanakkale Fırkası Karaağaç'a sevk edilmiştir. Vürûduna kadar Birinci Kolordu
kıtaâtı tarafından imkân dâhilinde muâvenet edilmesi.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Cereyân-ı hâlde İkinci Kolordu Kumandanlığı'na dahi malûmât verilerek Çanakkale Fırkası'nın
Karaağaç istikâmetinde sevk olunduğundan lâkin bu'diyet-i mesâfe cihetiyle bir buçuk saatten evvel
bu fırkanın vusûlü mümkün olamayacağından muâvenet için Birinci Kolordu'ya dahi teblîğ-i keyfiyet
edilmiş olduğu bildirildi. Bu esnâda Çanakkale Fırkası'ndan âtideki rapor vürûd etti:

Satıköy'ün Şark Mahrecinden

16 Teşrîn-i evvel öğleden sonra, saat 3, dakika 10

Kal'a-i Sultâniye[108] Fırkası Satıköyü'nün Sakızköy şarkından Satıköyü'ne -aldığı emir


üzerine ordu ihtiyâtı olarak- yaklaştı. On beş dakîkaya kadar Satıköyü'ne vâsıl olacaktır.

Kale Fırkası Erkân-ı Harbi


Mehmed Hüsnü

Te'hîr hareketinin muvaffakiyetle devâm eden harbin netîcesine sû-i tesîr edebileceği binâenaleyh
tesrî-i hareket edilmesi lüzûmu cevâben bildirildi. Saat üçü kırk geçiyor idi.
Muhârebe hattının heyet-i umûmiyesinde bir iyilik müşâhede olunmaya başladı. Sûret-i âtîye
nakledilen ordu emri kaleme alınarak kolordu kumandanlarına gönderildi:

Birinci, İkinci, Dördüncü Kolordu Kumandanlıkları'na


Sakızköy'den

16 Teşrîn-i evvel 328 saat 3, dakika 40

1- Bugün icrâ edilmekte olan muhârebe inşâallâhu Teâlâ bu akşama kadar muvaffakiyetle
hitâma erişecektir. Muhârebe akşamı alel-ekser sahte gece hücûmlarıyla Osmanlı Ordusu'nun
safları arasında panik tevlîd ederek ilkâ-yı dehşet etmek öteden beri İslav kavimlerine mahsûs
bir âdettir. Geredeli muhârebesinde zuhûra gelen acı hâdisenin tekerrürüne meydân vermemek
için gece bil-cümle kıta kumandanlarının ilk hatta efrâd arasında bulunmaları ve efrâdın dahi
süngü takılı olarak son derece müteyakkız bulunması lâzımdır. Herhangi kıtada panik zuhûr
eder veya geceleyin efrâd muhârebe hattını terk ederek geri gelir ise o kıtaya mensûb olan
kumandanlar müteselsilen mesûl olacaklardır.
2- Kolordular mevcûd telefon malzemeleriyle bu akşam Sakızköy'de karârgâh ile râbıra
hâsıl edeceklerdir.
3- Muhârebenin hitâmındaki vaziyeti ve cereyân eden ahvâli kolordular bir emir zâbiti ile
Sakızköy'deki ordu karârgâhına bildireceklerdir.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Dördüncü Fırka nezdindeki muhârebeye âid âtiyü'z-zikr rapor memnûniyet-bahş malûmâtı muhtevî
idi:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Karaağaç Şark Sırtından

16 Teşrîn-i evvel saat 2, öğleden sonra

Karaağaç'ın şark sırtlarındaki mevzi müdâfaasında Dördüncü Fırka dün ve bugün kemâl-i
metânetle sebât ediyor. Ancak bu dakîkada topçuya ve piyâdeye fıkdân-ı vesâit dolayısıyla
vaktiyle cebhâne yetiştirilmek imkânı bulunamıyor. Alel-husûs şimdi muvâsalat eden topçu
cebhânesine kapsülü bozuk mermiler zuhûr etmekte olduğunu topçular haber vermiştir. Bu
dakîkada sol cenâhımdaki On ikinci Alay'dan alınan haber düşmanın ric'atini mübeşşir idi.
Topçu cebhânemizi bataryalarımıza yetiştirebilirsek imdâd-ı Bârî, muvaffakıyet-i
kumandanîleriyle zafer bizdedir.

Dördüncü Fırka Kumandanı


Miralay Necîb

İkinci Kolordu kumandanından vürûd eden rapor dahi ber-vech-i âtî nakledilir:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Karaağaç'ın Şarkındaki Korunun Şimâlinden

16 Teşrîn-i evvel 328

1- Dördüncü ve Beşinci Fırkalar kemâl-i şiddetle muhârebeye devâm etmektedir. Bir aralık
Dördüncü ve Beşinci Fırkalar imdâd istedi. Merkez gerisinde bulunan istihkâm taburuyla
Kastamonu Fırkası'ndan bir tabur Dördüncü Fırka'ya, kezâ Kastamonu Fırkası'ndan iki tabur
Beşinci Fırka'ya gönderildi. 400 rakımlı tepenin cenûbunda bulunan Üçüncü Fırka'ya da
Beşinci Fırka'nın sağ cenâhından ilerlemesi teblîğ edildi. Şimdi Beşinci Fırka erkân-ı
harbinden gelen haberde imdâd olarak gelen taburlardan birisinin hatt-ı harbe girmesiyle
vaziyetin düzeldiği ve diğer taburun geride beklemesi lâzım geldiği bildiriliyor.
2- Soğucak cihetlerinde top sesleri devâm ediyor.
3- Cebhâne arabalarımız geldi. Birinci ve Dördüncü kolordular cebhâne husûsunda yardım
istedi. Fakat topçu mermisi pek azdır. Lüleburgaz'a sevk edilen arabalar bu gece
dönemeyecektir. Topçu cebhânesi gönderilmesi istirhâm olunur.
4- Beşinci Fırka ile Üçüncü Fırka arasındaki mesâfe pek ziyâde olduğundan Kastamonu
Fırkası'ndan üç taburla bir batarya merkez gerisinde ihtiyâttadır.
Esâsen Kastamonu Fırkası'nın atlı taburu bu havâlîdedir.

İkinci Kolordu Kumandanı


Şevket Turgûd

Bunu müteâkib vürûd eden diğer bir rapor sûreti dahi âtîde nakledilmiştir:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Türk Beyi'nin şimâl kenârından

16 Teşrîn-i evvel 328 saat 3, dakika 15

1- Vaziyette büyük bir tebeddül yoktur. Avn-i Hak'la muvaffak olacağımızı ümîd ederiz.
2- Cebhâneye ve bilhâssa topçu cebhânesine eşedd ihtiyâcımız vardır.
3- Üçüncü Fırka karşımızdaki düşmanın soluna ilerlemeye başlamıştır.
4- Soğucak cihetindeki muhârebe yarım saatten beri pek şiddet peydâ etmiştir.

İkinci Kolordu Kumandanı


Şevket Turgûd

Saat dördü geçiyor idi. Karaağaç tarafındaki top ve tüfenk ateşleri tekrâr iştidâd etmekte idi. Erkân-
ı Harbiye reîsi ve birkaç erkân-ı harb zâbiti ile beraber bu cihetteki muhârebe hakkında bizzât
müşâhedâtta bulunmak üzere Karaağaç'a hareket olundu. Bu sırada idi ki Dördüncü Kolordu'nun
âtîdeki raporu Sakızköy civârındaki Höyük'e vürûd etmiştir:

Şark Ordusu Baş Kumandanlığı'na

16 Teşrîn-i evvel 328

Sol cenâhımız gittikçe sıkıştırılıyor. Guruba kadar inşâallâhu'r-Rahmân mukâvemete


çalışıyoruz. Süratle Kal'a-i Sultâniye Fırkası'nı yetiştirmeniz müsterhamdır.

Müretteb Dördüncü Kolordu Kumandanı


Abuk Ahmed

Bu rapora cevâben İkinci Kolordu'nun cebhesinde ve sol cenâhında muhârebenin pek ziyâde kesb-i
şiddet etmiş bulunmasından dolayı Çanakkale Fırkası'nın ve cihetten muhârebe hattına sevk edildiği,
binâenaleyh bu fırkanın Dördüncü Kolordu'ya iâdesinin adîmü'l-imkân bulunduğu karârgâhta bulunan
Erkân-ı Harbiye ümerâsından biri tarafından kaleme alınarak gönderilmiştir. Çünkü ben Dördüncü ve
Beşinci Fırkalar nezdine gitmiş idim.
Saat dört buçuk râddelerine Karaağaç'ta bulunan Dördüncü ve Beşinci fırkaların muhârebe hattının
gerisine muvâsalat olundukta (olunduğunda) bu iki fırkaya mensûb kıtaâtın muhârebe hattını terk
ederek heyet-i umûmiyesiyle geriye doğru firâr etmekte bulundukları, birçok toparlaklardan[109]
mürekkeb uzun bir araba kolunun dahi geri gitmekte olduğu görüldü. Bu esnâda Dördüncü Fırka
Kumandanı Miralay Necîb Bey ve Kaymakam Muhiddîn Bey askeri yüz ileri ittirmek için çalışıyorlar
idi. Beşinci Fırka'nın başında ise kimse yok idi. Maiyyetimde bulunan Erkân-ı Harbiye zâbitânıyla
beraber sarf edilen mesâî netîcesinde askerin bir kısmını geri çevirerek tekrâr muhârebe hattına doğru
sevk etmek mümkün oldu. Lâkin o sırada takarrüb etmekte bulunan zulmetten bil-istifâde koşarak firâr
eden efrâdın kısm-ı azamını geri çevirmek mümkün olamıyor idi. Bu esnâda Çanakkale Fırkası
kolbaşısıyla Karaağaç'a takarrüb etmekte idi. Dördüncü ve Beşinci fırka askerinin firârı yüzünden
muhârebe hattında husûle gelen boşluk dolayısıyla baş gösteren tehlike ve vehâmetin bir an evvel
izâlesi maksadıyla derhâl Çanakkale Fırkası kumandanına geceleyin muhârebe hattında irâe olunan
mahallerin hemen işgâli emrolundu. Saat beşi geçiyor idi. Bu anda kırk beş arabalık topçu cebhânesi
vürûd etmiş bulunduğundan yirmi beş arabası İkinci Kolordu'ya ve yirmi arabası dahi Birinci
Kolordu'ya gönderildi. Bundan sonra muhârebe hattından tebâüd olunarak akşam altı râddelerinde
Sakızköy'de bulunan ordu karârgâhına avdet edildi.
16/17 Teşrîn-i Evvel Vukuâtı
Bir saat sonra köye gelen Dördüncü Fırka Kumandanı Necîb Bey Dördüncü Fırka'nın dağılarak
efrâdın firâr ettiğini ve bin kadar efrâdın muhârebe hattının gerisinde toplattırıldığını ve
zâbitânın esnâ-yı leylde askeri toplamakla meşgûl bulunduklarını ifâde eyledi.
Beşinci Fırka kumandanından bir haber alınamıyor idi. İkinci Kolordu kumandanının mevkii
mechûl olduğu gibi kendisine muhârebe meydânında dahi tesâdüf edilememiş idi.
Herhâlde yarınki muhârebede Dördüncü ve Beşinci fırka kıtaâtı tamâmen madûm ve yalnız taze
asker olarak muhârebe hattına sevk edilen Çanakkale Fırkası var idi. Hâlbuki bu fırkanın da
yarınki muhârebe için ne dereceye kadar emniyet bahşolabileceği mechûl idi.
Nısfu'l-leyle yakın İkinci Kolordu kumandanının âtiyü'z-zikr raporu vürûd etti:

Sakızköy'de Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Karaağaç'ın dört kilometre şarkından

16/17 Teşrîn-i evvel 328 Bade'z-zevâl


Saat 10

1- Akşam saat dörde kadar muhârebemiz her tarafta gâyet iyi, târih-i harbe en parlak bir
sahîfe ilâve eyleyecek sûrette devâm etmiş ve düşman defaatle münhezimen ric'at ve avdet
eylemişti.
2- Saat üç buçuğa kadar cebhemizde Dördüncü, Beşinci fırkalar kâmilen ve Kastamonu
Fırkası'ndan üç tabur birinci hatta yine Üçüncü Nizâmiye Fırkası bizim sağımızdan düşmanın
solunu ihâtaya yeni başlamış ve Birinci kolordudan bir iki tabur bize takarrüble düşmanı
kâmilen tarda iştirâken teşebbüs eylemiş, Kastamonu Fırkası'ndan üç taburlu bir batarya
merkez gerisinde ihtiyât-ı umûmîde kalmış idi.
3- Saat üç buçuğa kadar fırka kumandanlarından, düşman ric'ate başlıyor diye iki defa rapor
almıştım.
4- Saat dördü on geçe en emîn olduğumuz bir zamanda hakîkati anlaşılamayan mahûd
panik vürûda getirilerek bütün hatt-ı muhârebemizin yüz geri etmiş olarak karışık ve
perîşân ve kısmen de toplu bir hâlde ric'at ettikleri görüldü. Her iki fırka âdetâ bütün
kuvvetiyle geri çekilmeye ve bütün toplarımızı hatt-ı harbde terk ile zâbitân ve efrâd
kaçmaya başladı.
5- Bu hâli görünce karârgâh memûrînini ve süvârisini koşturarak firârîleri çevirmeye ve
dönmeyenleri vurmaya, öldürmeye memûr ettim. Görünmeyen nukâttan savuşmuş olan
birkaç yüz kişiden ve yaralılardan mâadâ cümlesi çevrildi. Tekrar hatt-ı harbin gerisindeki
vadiye sevk edildi. Fırka kumandanlarına da şu emir verildi:
"Kâffe-i kuvvetlerini celb ve cem edip mutlaka eski hatt-ı muhârebeyi tutacaklar ve
topları elde edecekler ve şâyed düşman mevzie çıkmış ise bütün mevcûdla üzerine atılıp
tard edeceklerdir. Ya kolordu kâmilen mahv olacak veya bulunduğu mevziden bir karış geri
çekilmeyecektir."
Bu emir gönderildiği zaman karanlık basmış idi. İhtiyâttan bir taburu da müdâfaa mevziine
gönderdim. Diğer bir taburla bataryayı himâye mevziine tayîn ile firârîlerin kaçmasına
mümânaata memûr ettim.
6- Umûm zâbitân ve efrâdı hatt-ı müdâfaaya doğru çevirmiş, sürmüş olduğuma emîn isem de
nereye kadar gittiklerine ve hatt-ı müdâfaayı tamam tutup tutmadıklarına düşmanın mevzimize
çıkıp çıkmadığına dâair hâlâ fırkalardan hiçbir haber gelmedi.
7- Bütün bataryalarımızın cebhânesi âdetâ bitmiş ve bazısında pek az kalmış olduğu ve
önlerinde piyâdeler kaçınca topçu efrâdının da dağıldığı ve binâenaleyh pek noksân efrâd ve
hiç derecesinde cebhâne ile yarın bu topçuların muhârebe edebilmesi pek müşkil bulunduğu
marûzdur. İmkân bulabilirsem bütün iki alayın efrâd ve cebhânesi ile bir iki batarya teşkîline
çalışacağım.
8- Elde Üçüncü Fırka Kastamonu Fırkası'ndan iki taburla bir batarya ve nereye geldiğini
bilemediğim Çanakkale Fırkası mevcûddur. Yarın aynı hâl devâm etmez ve umûma sükûnet
gelmiş bulunursa bugünkü muvaffakıyeti idâme ve ikmâl eylemek mümkün olduğunu ümîd
eylerim.
9- Sabaha kadar topçu cebhânesi yetiştirilmesi müsterhamdır.
İkinci Kolordu Kumandanı
Şevket Turgûd

İkinci Kolordu'nun Raporu Hakkında Mütâlaa


Dördüncü ve Beşinci fırkaların muhârebe hattını terk ederek dağıldıkları esnâda karârgâhın bir
kısım zâbitânıyla bizzât orada bulunuyor idi. Kıta kumandanlarından yalnız Dördüncü Fırka
Kumandanı Miralay Necîb Bey'e rast gelinmiş ve mûmâ-ileyim o karışıklık esnâsında askeri geri
çevirmekle meşgûl olduğu görülmüş idi. Mûmâileyhten gayri ne Beşinci Fırka kumandanı ne de
kolordu kumandanı orada görülmemiş idi. Çanakkale Fırkası tarafından bizzât muhârebe hattına
sevk edildiği hâlde kolordu kumandanı işbu raporunda mezkûr fırkanın nereye geldiğini bilemediğini
söylüyor idi. Cebhânesizlikten ve cebhâne irsâlinden bahsedildiği hâlde muhârebe hattına vürûd eden
kırk beş araba cebhâneden yirmi beş arabasının bizzât İkinci Kolordu'ya tahsîs ve irsâl edilmiş
olmasından kolordunun bî-haber bulunduğu anlaşılıyor idi. Binâenaleyh işbu raporun meşhûdât
üzerine mi yoksa mesmûât üzerine mi kaleme alındığını tayînde tereddüd hâsıl oldu.
Birinci Kolordu'dan vürûd eden rapor dahi ber-vech-i âtî nakledilir:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Türk Beyi şarkındaki sırttan

16/17 Teşrîn-i evvel 328; saat 8, dakika 45

1- Bade'z-zevâl saat ikiden dört buçuğa kadar Birinci Kolordu cebhesiyle kısmen, Karaağaç
önünde düşman karmakarışık bir hâlde ric'at etmişken saat beş ve beşten sonra yeni takviye
kıtaaâtıyla beslenerek bir kısmı oldukları yerde kaldı. Cebhânenin tükenmek üzere
bulunmasından topçularımızın ateşlerini tasarrufa başlamaları ve bir kısmının susması tekrâr
düşmanın ilerlemesine yardım etti. Düşmanın ileri hareketine rağmen telefâtı çok ve kuvve-i
maneviyeleri herhâlde fenâ hâlde sarsılmıştır.
İkinci topçu alayımızla Uşak Fırkası'na merbût Birinci Topçu Alayı'nın İkinci Taburunun
cebhâneleri hemen tükenmiş gibidir. Kolordunun cebhâne ve erzâk kolları henüz vürûd
etmedi. Çorlu'ya vâsıl olmaları memûldür. Noksan olan cebhânenin Lüleburgaz istasyonundan
ikmâli için teşebbüs edilmiş ise de istasyonun ne dereceye kadar emniyet altında olduğu
malûm değildir. Mümkün ise Dördüncü Kolordu topçu cebhâne kollarından imdâd edilirse
her hâlde çok iyi olacaktır.
2- Akşam saat altıya doğru Karaağaç cihetinde muhârebe etmekte olan Dördüncü Fırka'nın
sıkıştığı haberi üzerine İkinci Fırkamızdan bir alay ile imdâd eylemiş ve bil-âhire sıkışıklığın
artmış olduğu haberi üzerine Simav redîf taburu dahi sevk edilmiştir.
3- Lehü'l-hamd vaziyet iyidir. Solumuzdan taarruza geçen Dördüncü Kolordu'nun şiddetle
ileri hareketi vaziyeti daha ziyâde tashîh eder ümîdindeyim.
4- Herhâlde pek mühim olan cebhâne meselesinin nazar-ı dikkate alınması husûsunu
istirhâm ederim.
5- Ben Türk Beyi şarkındaki sırtta ve Satıköy yolu garbındayım.

Birinci Kolordu Kumandanı Ferik


Ömer Yaver[110]

İşbu rapor meâlinden Birinci Kolordu'nun cebhesi önündeki ahvâlin pek müsâid olduğu anlaşılıyor
idi. Cebhâne fıkdânı malûm olduğundan guruba yakın vürûd eden cebhâneden yirmi araba bu
kolorduya gönderilmiş idi.
Bu gece Çerkesköyü'nde bulunan Başkumandanlık Vekâleti'nde âtiyü'z-zikr telgrafnâmeler vürûd
etti:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Çerkes Köyü'nden

16/17 Teşrîn-i evvel 328

Sağ cenâhdaki kolordularımızın Vize ve Azbağ hattından ilerleyerek düşmana taarruz


ettikleri ve sabahtan beri bütün kuvvetleriyle muhârebeye girişerek karşılarındaki düşman
kuvvetlerini püskürtmekte oldukları haber alındı. İşbu taarruza kemâl-i şiddetle devâm
olunması ve muzafferiyet-i katiyye ihrâzına çalışılması mezkûr kolordulara emir olunmuştur.
Sol cenâhtaki kolorduların dahi son dereceye kadar sebât ve mukâvemet göstermeleri
mültezemdir.

Başkumandan Vekîli
Nâzım

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Çerkesköyü'nden

16 Teşrîn-i evvel 328

Edirne'de on yedi saat devâm eden muhârebede düşman püskürtüldü. Yarın ordumuzun sağ
cenâhında Üçüncü, On yedinci ve On sekizinci kolordular müttehiden bugün mağlûb edilen
düşmana taarruza devâm ederek onu katiyyen perîşân edecekler. Böyle bir hâlde sol cenâhın
sebât etmesi katiyyen elzemdir.

Başkumandan Vekîli
Nâzım

Süvârî fırkasından taleb olunan keşfiyât hakkında dahi büyük karârgâh-ı umûmîden alınan
telgrafnâme âtiyü'z-zikr'dir:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na Çerkes Köyü'nden

16/17 Teşrîn-i evvel 328

Düşmanın kuvve-i külliyesiyle Edirne cihetine mi teveccüh ettiğini veyahud Şark Ordusu
karşısında mı bulunduğunu anlamak üzere Kırkkilise, Yenice, Edirne, Dimetoka
istikâmetlerine keşif bölükleri göndermesinin netîce-i keşfiyâtını büyük karârgâh-ı umûmîye
bildirmesinin Müstakil Süvârî Fırkası Kumandanlığı'na emir buyurulması mütemennâdır.

Başkumandan Vekîli
Nâzım

Mütâlaa ve Malûmât-ı Mütemmime


Karaağaç hattında seferin netîce-i katiyesi üzerine icrâ-yı tesîr edebilecek bir meydân muhârebesi
cereyân etmekte bulunduğu bir sırada Bulgar ordusu kısm-ı küllîsinin Osmanlı ordusu karşısında
bulunacağı ve bulunmakta olduğu zâhir ve ayân idi.
Nısfu'l-leylden üç saat sonra İkinci Fırka Kumandanı Prens Azîz Paşa ordu karârgâhına gelerek
Bulgarların külliyen firâr eylediklerini ve cebhesinde düşman askerinden bir eser kalmadığını ifâde
eyledi. Muhârebe hattından geldiğini söyleyen mûmâ-ileyh Azîz Paşa'nın fırkasının karşısında
bulunan düşman askerinin ric'ati hakkında verdiği şu malûmât Bulgar ordusunun geri çekilmesi
ihtimâlinin nazar-ı dikkate alınmasına vesîle olaak vaziyet-i harbiyenin her türlü îcâbâtına karşı
tedbîr ittihâzı emrinde Bulgarların dahi geri gitmeleri faraziyâtına göre ittihâzı lâzım gelen tertîbât
kaleme alınarak kolordulara gönderilmiştir.
17 Teşrîn-i Evvel'de
Cereyân Eden Ahvâl
Dün akşam Dördüncü ve Beşinci fırkaya mensûb piyâde ve topçu efrâdının firârı yüzünden
muhârebe hattı boş kaldığı gibi bu iki fırkanın topçu alayları dahi yapayalnız ateş hattında terk
edilmiş idi. O sırada kolbaşısıyla muhârebe meydânına vürûd eden Çanakkale Fırkası kumandanına
mezkûr iki fırka ateş hattının işgâli emredilmiş idi. Gurûb zamanının hulûlünden dolayı fırka
kumandanı tarafından ittihaz olunan tertîbât hakkında malûmât almak ve îcâbında Dördüncü Fırka'nın
işgâl eylediği hatta dâir îzâhât vermek üzere bu fırkanın Erkân-ı Harbiye Zâbiti Kolağası Alâaddîn
Efendi ale's-sabâh Çanakkale Fırkası nezdine izâm kılınmıştır.
Bugün ordu karârgâhı saat yedi buçuktan itibâren Sakızköy'ün garbında kâin Höyük'te ahz-ı mevki
eyledi. Muhârebe sağ cenâhdan sol cenâha kadar bütün hatt-ı imtidadınca başlamıştı. Düşmanın ric'ati
hakkında İkinci Fırka Kumandanı Azîz Paşa tarafından verilen malûmâtın adem-i sıhhati tezâhür etti.
Muhârebe gittikçe İkinci Kolordu cebhesiyle Birinci Kolordu cebhesi ilersinde kesb-i şiddet etmeye
başladı. Muhârebenin cereyânına göre ehemmiyet-i katiyeyi hâiz olan cebhe Karaağaç'ta bulunuyor
idi.
Dün bu ciheti müdâfaa eden iki fırka askerin dağılarak firârı dolayısıyla bu iki fırkanın vazîfesi
Çanakkale Redîf Fırkasına muhavvel kalmış idi. Hâlbuki bu fırka kâmilen muayyensiz efrâddan
mürekkeb olup kabiliyet-i harbiyesi pek dûn bir mertebede bulunduğundan muhârebe hattında
kendisinden büyük bir iş beklenemeyecek idi. Îcâbında bu cihetteki muhârebe cebhesinin takviyesi
için elde hiçbir ihtiyât yok idi. İmdâd olarak sevk olunabilecek kıta Birinci Kolordu'nun muhârebeye
girmeyen ihtiyâtıyla ahvâlin müsâadesine göre Dördüncü Kolordu'ya mensûb fırkalardan birisi
olabilecek idi.
Filhakîka Birinci ve Dördüncü kolordunun cebhesindeki muhârebe bu sabah pek hafîf sûrette
cereyân etmekte iken sağ cenâhda bilhâssa Pınarhisar ve Çongre tarafında gittikçe şiddet kesb etmekte
idi.
Vakt-i zuhûrdan evvel sûreti âtîye naklolunan emir Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'na gönderildi:

Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'na


Sakızköyü'nden

17 Teşrîn-i evvel 328

1- Pınarhisar-Ören Harâbe taraflarında bu sabah başlayan muhârebe gittikçe kesb-i şiddet


ediyor. Anlaşılıyor ki düşman geceden bil-istifâde kuvvetlerini bu tarafa toplayarak ordunun
sağ cenâhına karşı ihâta hareketi icrâsına teşebbüs eylemiştir.
2- Birinci ve Dördüncü kolorduların cebhelerinde cereyân etmekte bulunan ateş
muhârebesinin zaafından düşmanın buralarda zaîf kuvvetler ile Birinci ve Dördüncü
Kolorduları mahallerinde işgal muhârebesiyle tesbît etmek istediği anlaşılıyor.
3- Vaziyetin şu husûsiyetine nazaran Dördüncü Kolordu'nun behemehâl bir fırkasıyla
Lüleburgaz İstasyonu'nu muhâzafa eylemesi ve diğer fırkasının behemehâl ordu ihtiyâtı olmak
üzere Karaağaç'ın şark sırtlarına sevki muktezîdir.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Aynı zamanda Birinci Kolordu kumandanına dahi haber gönderilerek muahharan kolordunun sağ
cenâhında ihtiyât olarak toplu bulunan Nişancı Alayı'nın dahi her ihtimâle karşı ihtiyât-ı umûmî
makamında Sakızköy'e sevki emredildi.
Bir müddet sonra Birinci ve Dördüncü Kolorduların cebhesindeki muhârebe dahi şiddet kesb
etmeye başladı. Dördüncü Kolordu fırkalarından birinin Karaağaç'a celbi husûsusun pek de mümkün
olamayacağı ilcâât-ı ahvâl ile anlaşılmakta idi. Filhakîka bu esnâda Dördüncü Kolordu'dan gelen
haberler bu cihetteki ahvâlin oldukça kesb-i ehemmiyet ettiğini bildiriyor idi. Saat biri geçerek
âtiyü'z-zikr rapor vürûd etti:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Lüleburgaz'ın şarkındaki karârgâhtan

17 Teşrîn-i evvel 328 saat 12, dakika 30

İzmit Fırkası karşısında evvelce bulunan bir alaydan başka diğer bir alay daha zuhûr ettiği
ve İzmit Fırkası'ndan iki alayın dağıldığı fırka-yı mezkûre kumandanlığından bildiriliyor.
Mevcûd toplara nazaran On ikinci Fırka karşısında lâ-akal bir livâ ve altı batarya düşman
kuvveti tahmîn ediliyor. Bu kuvvet On ikinci Fırkayı kısmen cebheden işgâl etmiş ve bir
kısmıyla da Lüleburgaz İstasyonu'na kadar ilerlemiştir. İstasyon, Lüleburgaz istasyon yolu
düşman elindedir. Elimize geçirdiğimiz kuvvetlerle bu cenâhın temînine muvaffak
olunabileceği de şüphelidir. Bu hâle nazaran kolordumuz muâvenete muktedir değil
muhtâcdır.

Müretteb Dördüncü Kolordu Kumandanı


Ahmed Abuk

Bundan sonra Dördüncü Kolordu'nun vaziyeti gittikçe kesb-i nezâket etmeye başladı. Bir müddet
sonra âtîdeki rapor vürûd etti:

Kolordu Kumandanlığı'na
Lüleburgaz Şark Cenûbu Sırtlarından

17 Teşrîn-i evvel saat 11, dakika 14, öğleden evvel

Fırkamızın sol cenâhında Ergene'nin cenûbundaki Susuz Müsellim Köyü'nün[111] düşman


avcıları tarafından işgâl edildiği Kirmasti Taburu Kumandanlığı raporundan anlaşıldığı
marûzdur.

On ikinci Fırka Kumandanı


Miralay Ömer Fevzi

İşbu rapor leffen takdîm kılındı. Tamâmıyla çevrilmek üzereyiz. Çekilmek için emrinize
şiddetle intizâr ediyorum.

17 Teşrîn-i evvel 328

Dördüncü Kolordu Kumandanı


Abuk Ahmed

Bu Rapor Üzerine Mütâlaât ve İttihâz Olunan Tertîbât


Susuz Müsellim Köyü'ne kadar düşman avcılarının sarkması haberi üzerine kolordu kumandanının
geri çekilmeye karar vermiş olduğu işbu rapor zîrindeki hâşiyeden anlaşılıyor idi. Dördüncü
Kolordu'nun geri çekilmesi muhârebe hattını, husûsuyla Birinci Kolordu tehlikeli bir vaziyete ilkâ
edeceğinden bu husûs katiyyen tecvîz olunamaz idi. Bâ-husûs bu cenâhın ehemmiyeti ikinci derecede
bulunup asıl netîce-i katiyeyi temîn eden taraf sağ cenâh bulunduğundan sol cenâhta düşmanın
yapmakta olduğu ihâta hareketine ol kadar atf-ı ehemmiyet edilmeyerek her hâlde Dördüncü
Kolordu'nun mevziini terk etmemesi, yalnız sol cenâhını toplu nizâmda bulunan ihtiyât kıtaları ve
topçularıyla takviye ederek olduğu yerde mukâvemet etmesi zarûrî idi. Esâsen Bulgarların Lüleburgaz
tarafından Ergene Nehri'nin cenûbundan icrâ etmekte oldukları bu harekete mühim kuvvetler tahsîs
eylemiş olmasına dahi ihtimâl verilmiyor idi. Binâenaleyh cereyân-ı hâl Dördüncü Kolordu
Kumandanlığı'na bildirilerek behemehâl mevziinde sebât ederek geri çekilmemesi emredildi.
Bu sırada sağ cenâhta Karaağaç cihetindeki muhârebe eski şiddetle devâm ediyor idi. Dün
akşamdan beri İkinci Kolordu nezdinde cereyân-ı ahvâl hakkında kolordu kumandanlığından hiçbir
haber alınamadığından bizzât müdâvele-i efkârda bulunmak üzere Ordu Erkân-ı Harbiye Reîsi
Miralay Cevâd Bey Karaağaç'a hareket etti.
Bundan sonra akşam guruba kadar en büyük buhrân Dördüncü Kolordu nezdinde cereyân etti. Bu
kolorduyu geri gitmek fikrinden vazgeçirmek için yekdiğerini müteâkib Erkân-ı Harbiye zâbitânı
kolordu karârgâhına izâm kılındu. Akşam üç râddelerinde avdet eden Erkân-ı Harbiye Reîs-i Sânîsi
Ali Rıza Bey kolordunun geri çekilmeye başladığını ve İzmit Fırkası'nın dahi dağıldığını bildirdi.
Bunun üzerine ordu ihtiyâtı bulunan nişâncı alayı kumandanına âtıyü'z-zikr emir verildi:

Nişâncı Alayı Kumandanlığı'na


Sakızköy

17 Teşrîn-i evvel; saat 3, dakika 15

Dördüncü Kolordu'nun geriye doğru çekilmeye başladığı şimdi haber alındı. Askerin serîan
yemeği yedirtilerek doğru maabatarya Yörüktepe şarkından 198 rakımlı tepeye varılacak
mevzi alınması ve Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'na hemen bir zâbit gönderilerek
verilecek talîmâtın ahzı tavsiye olunur.

Şark Ordusu Başkumandanı


Abdullah

Sakızköyü'ün bir kilometre kadar cenûb-i garbîsinde bulunan Nişâncı Alayı Kumandanı Kaymakam
Osman Bey bizzat ordu karargâhı nezdine celb edilerek vaziyet hakkında tafsîlât-ı lâzıme verildiği
gibi vazîfesiyle işgâl edeceği mahal -Dördüncü Kolordu karârgâhının bulunduğu Çifte Höyükler'e
karşı bulunan sırtlar- irâe edilerek düşmanın Çifte Höyükler'i işgâli vukuunda Birinci Kolordu sol
cenâhının muhâfazası lüzûmu ber-tafsîl anlatıldı.
Saat dörde yaklaşıyor idi. Karaağaç tarafından Çanakkale Fırkası'nın heyet-i umûmiyesiyle
muhârebe hattını terk ederek dağınık bir hâlde geriye firâr etmekte olduğu görüldü. Bu zamanda
karârgâhın bulunduğu Höyük'e doğru takarrüb etmekte olan Birinci kolorduya mensûb bir süvârî
bölüğüne derhâl kılıç çektirilerek firâr eden efrâdı geri çevirtmek için arkalarından hücûm
ettirildiği gibi nişâncı alayından bir tabur dahi sevk edilmiş ve karârgâh maiyyetinde bulunan
süvârîlerin bir kısmı Süvârî Yüzbaşısı Nûreddin Efendi kumandasında olarak gönderilmiş ve
karârgâhtaki Erkân-ı Harbiye zâbitânının dahi mesâîsiyle Çanakkale Fırkası'nın tekrâr muhârebe
hattına sevki müyesser olmuştur. Bir müddet sonra İkinci Kolordu Kumandanlığı'ndan âtîdeki
rapor vürûd etmiştir:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Koru'nun şimâl kenârından

17 Teşrîn-i evvel 328; saat 3, dakika 35

1- Sağdan itibâren Üçüncü, Kastamonu, Çanakkale ve Müretteb Birinci fırkalar bütün


cebheye düşmanla meşgûl ve yalnız Üçüncü Fırka hasmı tepelemiştir. Diğerlerinin de avn-i
Hak'la muvaffak olması ümîd edilmektedir.
2- Redîf fırkaları kıtaâtı defaatle ric'at etmiş ve geri çevrilmiş olduğundan ve elde ihtiyât
dahi kalmadığından bunların ileri atılması ve hatta yerlerinde sebâtı için ihtiyât olmak
üzere biraz kuvvete eşedd ihtiyâc vardır.
3- Sağdaki Üçüncü Fırka'dan bir kuvvetli müfreze ric'at eden düşman sol cenâh kolunun
gerisine hareket etmek üzeredir.
4- Bil-umûm kıtaâta etmek[112] ve cebhâne dahi yetiştirilmesi ayrıca istirhâm olunur.
Kıtaâtın elinde vesâit nakliyesi kalmadığından kendilerinin nakletmeye iktidârları yoktur.

İkinci Kolordu Kumandanı


Şevket Turgûd

Vaziyet Hakkında Mütâlaât


Bu rapor İkinci Kolordu Karârgâhı'nda kaleme alındığı vakitte Çanakkale Fırkası'nın firârı henüz
vâki olmadığı anlaşılıyordu. Maamâfîh bundan sonra İkinci Kolordu'ya imdâd olarak kuvvet
gönderilmek imkân dâhilinde değil idi. Herhâlde İkinci Kolordu'nun kuvve-i mevcûdesinin yerinde
sebât etmesi zarûrî idi. Akşam takarrüb etti. Çanakkale Fırkası'nın muhârebe hattına sevki sâyesinde
İkinci Kolordu cebhesinin tehlikeli bir safhaya girmesinin önü alınmış idi. Maamâfîh İkinci ve
Dördüncü kolorduların vaziyeti bugünkü muhârebe ile pek gergin bulunuyor idi. Yalnız Birinci
Kolordu'nun muhârebesi pek hafîf sûrette cereyân etmiş idi. İki günden beri sarf edilen fedâkârlık
dolayısıyla yarın kolorduların behemehâl mevzilerini muhâfaza eylemesi sûret-i katiyyede mültezem
bulunduğundan keyfiyet bizzât îzâh edilmek üzere kolordu kumandanlarına bu akşam Sakızköy'de
karârgâha gelmeleri için haber gönderildi.
Gönderilen emir zâbitânı Birinci ve Dördüncü kolordu kumandanlarını bulamadıklarını söylediler.
İkinci Kolordu kumandanının akşam geleceği haber alındı. Bu surada gurub başlamış idi. Muhârebe
hattında umûmiyetle bir sükûnet hâsıl oldu. Yalnız Karaağaç tarafında top tüfenk sesleri hâlâ
kesilmemiş idi. Birinci Kolordu Kumandanı Yaver Paşa'nın bütün karârgâh heyeti ve maiyyet-i süvârî
bölüğü ile beraber ordu karârgâhının bulunduğu Höyük'e doğru takarrüb etmekte olduğu görüldü.
Müşârun-ileyhi çağırtmak için gönderilen emir zâbiti evvelce kendisini bulamamış idi. Binâenaleyh
Yaver Paşa'nın kolordu karârgâhının bulunduğu Türk Beyi'nin şarkındaki mevki-i sâbıkını terk ederek
bütün karârgâhıyla Sakızköy'e doğru gelmekte olmasına bir manâ verilemedi. Müşârun-ileyhin
takarrübünde kendisine: "Paşam gazânızı tebrîk ederim... Bugünü de kazandık." tarzında edilen hitâba
bir ye's ve nevmîdiyle karışık bir tarz ile "Öyle ama efendim vaziyetimiz fenâdır, durmak mümkün
değil. Dördüncü Kolordu'nun geri çekilmesiyle açık kalan sol cenâhımıza düşman mitralyöz
yerleştirdi. Uşak Fırkası'nı pek sıkıştırıyor." tarzında cevâb veriyordu. Yaver Paşa îzâhâtına devâm
i l e "Artık mevkide kalmak mümkün değildir. Uşak Fırkası'nın sol cenâhı düşmanın
mitralyözlerinin ateşi altındadır. Zâten asker tek tük savuşmaya başladı. Bu akşam mevzilerinde
kalmaları şübhelidir. İkinci Fırka'dan bir alay muhârebe hattını terk ederek orman içinde toplanıp
kalmıştır... Elimizde ihtiyâtımız kalmadı. Nâsır Paşa'nın kuvvetini gönderdik. Nişâncı alayını siz
aldınız... Cebhânemiz de bitti. Ne yapalım ahvâl böyle vahîmdir..." diye devâm etti. Bu sırada
Birinci Kolordu Erkân-ı Harbiye Reîsi Miralay Şevki Bey dahi "Durmak mümkün değildir. Fırkalara
îcâb ederse Sakız Köy istikametlerine çekilmelerini söyledik!" diyor idi.
Cevâben tarafımızdan: "Birinci Kolordu'ya mensûb olan Üçüncü Fırka'nın bil-mecbûriye Karaağaç
tarafına gönderildiği ve Çanakkale Fırkası şâyân-ı itimâd bulunmadığından Birinci Kolordu'nun sağ
cenâhını muhâfaza maksadıyla Birinci Müretteb Fırka'nın İkinci Kolordu'nun sol cenâhına
gönderildiği ve Dördüncü Kolordu'nun geri çekilmesi üzerine yine Birinci Kolordu'nun sol cenâhını
muhâfaza için nişâncı alayının dahi ordu ihtiyâtı olmak üzere Umurca Çiftliği'ne celb edilmiş olduğu
malûmdur. Maamâfîh Birinci Kolordu'nun muhârebesi bugün pek hafîf idi, vehâmetten eser yok idi.
Bu bâbda vaktiyle malûmât verilse idi nişâncı alayıyla dahi muâvenet etmek mümkün idi." tarzında
mukabele edilerek diğer kolordu kumandanlarının da Sakızköy'e gelmesi beklendiğinden Höyük'ten
hareketle saat yediyi geçerek Sakızköy'e avdet edildi.
Bir müddet sonra İkinci Kolordu Kumandanı Şevket Turgûd Paşa muvâsalat etti. Müşârun-ileyh
bugünkü harbin İkinci Kolordu nezdinde pek şiddetli bir sûrette cereyân ettiğini ve Üçüncü Fırka'nın
taarruzuyla Bulgarların bu cihette hayli zâyiâta dûçâr olduklarını ve cebheden Çanakkale Fırkası'nın
akşama doğru firârına rağmen tekrar ileri sürülerek muhârebe hattının muhâfaza edildiğini ber-tafsîl
anlattı. Maamâfîh hem İkinci ve hem de Birinci Kolordu nezdinde topçu cebhânesinin külliyen
mefkûdiyeti yarın muhârebenin devâmına bir mâni-i kavî teşkîl eyliyor idi. Vâkıâ bugün cebhâne
tedâriki hakkında tertîbât-ı lâzıme ittihâz edilmiş ise de henüz vürûd etmediğinden muhârebe hattında
bulunan kolorduların vaziyetindeki müşkilât gayr-i kâbil-i inkâr bulunuyor idi.
Düşman iki günden beri devâm eden muhârebede şiddetle sarsılmış ve bilhâssa Karaağaç'ın şimâl
cihetlerinde ric'at emâreleri izhâr eylemiş bulunduğundan bu akşam Bulgarların dahi muhârebe
meydânını terk ederek geri çekilmeleri ihtimâlinden baîd bulunuyor idi. Lâkin düşman geri
çekilmeyecek olursa bugünkü hatta muhârebeyi idâme edebilmek için topçu cebhânesi henüz vürûd
etmediğinden ittihâzı lâzım gelen tedâbîr hakkında imâl-i fikir edilmekte iken, bir zâbit bulunduğumuz
odanın kapısından içeriye bakarak İkinci Fırka Kumandanı Azîz Paşa'nın bulunup bulunmadığını
sordu ve: "Bendeniz İkinci Nişâncı Taburu kumandanıyım. Taburumla Sakızköy'e gelmemi emir
etmişler, ben de geldim" dedi. İkinci Nişâncı Taburu'nun ne münâsebetle muhârebe hattını terk ederek
Sakız Köyü'ne geldiği Birinci Kolordu Kumandanı Yaver Paşa'dan istîzâh edildi. Müşârun-ileyh
boynuna bükerek bu suâli cevabsız bıraktı. Bu sırada Uşak Fırkası Kumandanı Cânib Paşa içeriye
girerek: Fırkanın sol cenâhında bulunan Dördüncü Kolordu'nun çekilmesi üzerine sol cenahın boş
kalarak düşmanın şiddetli mitralöz ateşine marûz kaldığını ve nihâyet düşmanın süngü hücûmu
üzerine bütün fırkasıyla mevzii terke mecbûr kalak geriye çekildiğini ifâde eyledi.
Birinci Kolordu kıtaâtının muhârebeyi kat ederek birer ikişer geri çekilmekte oldukları anlaşılıyor
idi. Bu hâl hâzırûnu derîn bir ye's ve teessüfe müstağrak kılmış idi. Bu sırada Nakliye Taburu
Binbaşısı Gayur Osman Efendi içeriye girerek elli araba topçu cebhânesi ve altı araba ekmek
getirdiğini ifâde eyledi. Bu haber-i beşâret üzerine karârgâh azâsının gözlerinde bir lem'a-i ümîd
parladı. Artık muhârebe hattını terk etmek hâtıra gelemeyeceğinden mevcûd topçu cebhânesi
kolordulara bit-tevzi âtiyü'z-zikr emir dahi kaleme alındı:

Ordu Emri
Satıköy

17/18 Teşrîn-i evvel 328

1- Düşmanın Pınarhisar cihetindeki sağ cenâh grubumuza karşı olan sol cenâh kolu
bozulmuş ve geriye püskürtülmüştür.
2- Ordu yarın bulunduğu mevzide behemehâl düşmana mukâvemet ve sebât edecektir.
3- Ordu karârgâhı Satıköy garbında bugün bulunduğumuz mevkide bulunacaktır.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

İşbu emrin bir sûreti orada mevcûd bulunan Birinci Ordu Kumandanı Yaver Paşa'ya, diğer bir
sûreti dahi İkinci Kolordu Kumandanı Şevket Turgûd Paşa'ya verildi.
Turgûd Paşa emri alarak vedâ edip kolordusuna avdet etmek üzere dışarı çıktı. On dakîka sonra
tekrâr içeriye girerek: "Kumandan Paşa Hazretleri, sebât için emir verdiniz ama tekmîl kolordu
dağılmıştır. Kıtaât kumandanları gelmiş, şimdi onlardan haber aldım. Bugünkü mevziin tekrâr işgâli
için yarın askeri toplayarak düşmana taarruz etmek lâzım geliyor. Bunu ise kolordu îfâ edemez" diye
ifâdede bulundu.
İkinci Kolordu kıtaâtının gurubdan sonra muhârebe hattını terk ederek dağıldıkları ve bu zamanda
muhârebe hattında hemen kimsenin bulunmadığı anlaşılıyor idi. Birinci Kolordu kumandanı hattâ daha
evvel kolordusuna geri çekilmesi için emir vermiş bulunduğundan gurubdan sonra Çanakkale
Fırkası'yla İkinci Fırka'nın birer birer muhârebe hattını terk ederek kısmen dağınık ve kısmen toplu
bir hâlde geri çekilmiş oldukları aynen tezâhür etti. Her iki kolordu kumandanı bizzat hâzır
bulundukları hâlde yarın mevzilerini muhâfaza edemeyeceklerini beyân ederek verilen emrin
icrâsında katiyen adem-i imkân gösteriyorlar idi. Her şeyden evvel bu iki kolordu askerinin geri
toplanarak sağ cenâhta muhârebe etmekte olan İkinci Şark Ordusu'nun vaziyetine icrâ-yı tesîr
etmeyecek vechile Soğucak Ovası'nın gerisinde ahz-ı mevzi ettirilmesi mecbûriyeti hâsıl oldu. Zâten
Dördüncü Kolordu'nun bugün akşam mevziini tahliye ederek Yörük Deresi'ne çekildiği dahi haber
verilmiş idi. Binâenaleyh şu zarûret-i ahvâl altında âtiyü'z-zikr ordu emri ısdâr olundu:

Ordu Emri
Satıköy

17/18 Teşrîn-i evvel 328

1- Düşmanın Pınarhisar cihetinde bulunan sol cenâhı sağ cenâh grubumuz karşısında
püskürtülmüştür. Fakat bazı kıtaâtın hatt-ı müdâfaayı tahliye etmiş olmalarına mebnî hatt-ı
müdâfaa Soğucak Deresi gerisine naklolunacak ve burada düşmanın ileri harekâtına mukâbele
edilecektir.
2- İkinci Kolordu Karaağaç'tan Topçuköyü istikâmetine hareket edecek Topçuköyü
garbındaki sırtları tahkîm edecektir. Birinci Kolordu Türk Bey-Ahmed Bey-Tatarlı
istikâmetinde hareketle Tatarlı garbındaki sırtları tahkîm ve işgâl eyleyecektir. Dördüncü
Kolordu Akçaköy istikâmetinde çekilecek Paşaköy-Akçaköy arasında bir mevzi işgâl
eyleyecektir.
Süvârî fırkası sol cenâhda bulunacaktır.
3- Ordu karârgâhı yarından itibâren Osmanlı Köyü'nde bulunacaktır.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Bu emir kolordulara gönderildikten sonra karârgâh dahi 18 Teşrîn-i evvel'de Osmanlı Çiftliği'nde
bulunabilmek için Sakızköy'den hareket etti. Sakızköy'den esnâ-yı harekette orada hâzır bulunan
Birinci Kolordu Kumandanı Yaver Paşa'ya: "Soğucak Deresi'nin gerisinde ordunun toplanması
hakkındaki emir verildi ve burada durması askere nizâm u intizâm vermesi, dümdâr teşkîl ederek bu
hatta kadar muntazaman çekilmesi, köyde bulunan yaralıları bu akşam arabalara irkâb ederek geriye
göndermesi, nişâncı alayını unutmaması" şifâhen emredildi. Bu alayın bir taburunun Çifte Höyükler'e
karşı ileri karakolda bulunduğu ve kısm-ı küllîsinin Umurca Çiftliği civârında olduğu anlatıldı. Gece
saat birden sonra Ahmed Bey Köyü'ne muvâsalat edildi. Gece orada geçirilerek ertesi günü saat
yedide Osmanlı Çiftliği'ne müteveccihen hareket olundu.
18 Teşrîn-i Evvel'de
Cereyân Eden Ahvâl
Sabahleyin Ahmed Bey Köyü Birinci ve İkinci kolordulara mensûb firârî efrâd ile hıncahınç dolu
idi. Bir taraftan dahi perâkende efrâd gelmekte idi. Saat on bir râddelerinde Osmanlı Çiftliği'ne
muvâsalat olundu. Bir çâr-yek sonra Birinci Kolordu Karârgâhı Yaver Paşa ile beraber geldi ve taleb
olunan îzâhâta cevâben: Gece Sakızköy'den hareket ederek Ahmed Bey Köyü'ne geldiğini ve bu sabah
Ahmed Bey Köyü'nden hareket ederek şimdi Osmanlı Çiftliği'ne vâsıl olduğunu ve düşmanın buralara
kadar geldiğini söyledi.
İkinci Kolordu'ya gelince: Dördüncü ve Beşinci fırkalar muhârebenin ilk günü akşamı zâten
dağılmış bulunduğu gibi dün akşam dahi Çanakkale Fırkası'nın dağılarak muhârebe hattını terk ettiğini
kolordu kumandanı ifâde eyledi. Binâenaleyh bu kolordunun dahi toplanabilmesi pek de müsâid değil
idi. Elhâsıl kolordular tarafından Soğucak Deresi sırtlarının işgâl edilebilmesine itimâd
edilemediğinden her ihtimâle karşı âtiyü'z-zikr ordu emri kaleme alınarak irsâl kılındı:

Ordu Emri
Osmanlı Köyü'nden

18 Teşrîn-i evvel 328; saat 11, dakika 40

1- Kolordulardan gece 17/18 Teşrîn-i evvel verilen ordu emri mûcibince gösterilen hat
üzerinde kalacaktır.
2- Düşmanın sol cenâhımız aleyhine icrâ etmekte olduğu harekete nazaran Birinci ve
Dördüncü kolordular ile süvârî fırkası Dördüncü Kolordu kumandanının emri altında
bulunacak ve İkinci Kolordu düşmanın sağ cenâh kollarımıza vuku bulacak teşebbüsâtına
karşı mezkûr kollar ile tevhîd-i harekât etmek üzere Çongre üzerinden irtibâr peydâ
edilecektir.
3-Düşmanın kolordularımızı ciddî sûrette takîb etmesi hâlinde düşman dümdarlar ile
tutularak kısm-ı küllîler muntazaman ve toplu hâlde ber-vech-i âtî istikâmetlerde
yürütülecektir.
İkinci Kolordu – Çongre-Topçuköyü-Yuvalı üzerinden Uzun Hacı'ya;
Birinci Kolordu – Tatarlı-Osmanlı Köyü-Göçerler-Kara Mehmed'e;
Dördüncü Kolordu – Akçaköy-Meşinli üzerinden Ohlas Çiftliği'ne, süvârî fırkası
Karışdıran-Çorlu caddesi üzerinden sol cenâha yürüyecek ve ordunun sol cenâhını setr ü
temîn edecektir.
4- Ordu karârgâhı bu akşam Çorlu'ya nakledilecektir.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

İşbu ordu emrinin tahrîr ve irsâlinden sonra yarıma doğru Osmanlı Çiftliği'nden hareket olunarak
akşam Çorlu'ya muvâsalat olundu. Dördüncü Kolordu'dan bu akşam âtîdeki rapor geldi:

Osmanlı'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Evrensekiz[113] Şark Sırtlarından

Gâyet Müsta'celdir.

18 Teşrîn-i evvel 328; saat 12, dakika 30

Ordunun Soğucak Deresi gerisine çekileceği hakkındaki emirleri 18 Teşrîn-i evvel 328
öğleden evvel saat on buçukta alınarak derhâl Paşaköy ve Akçaköy istikametlerinde çekilmesi
İzmit ve On ikinci fırkalara emir olunduğu gibi iki tabur piyâdeden ibâret sol cenâh
müfrezesiyle beraber bu geri çekilmenin himâye olunması süvârî fırkasına da emrolundu.
Seyyidler'den bu sabah hareket ettiği istihbâr kılınan dokuz taburdan ibâret bir kola dahi bu
ric'ati himâye eylemesi ve ondan sonra da Küçük Karışdıran üzerine çekilmesi yazılmış bu
sûretle sol cenâhın çevrilmesi bir dereceye kadar temîn olunmuş ise de düşmanın sağ cenâhta
yani Sakız-Evrensekiz cihetlerinden hareketi hâlinde bu geri çekilme el-iyâzü billâh bir ric'ate
münkalib olmak muhtemel idüğünden sağ cenâhımızda bulunan kolorduların çekilmek için
hareketlerini tehîr eylemesi ve bizimle tevhîd-i hareket eylemeleri için emir buyurulması
müsterhamdır.

Dördüncü Kolordu Kumandanı


Abuk Ahmed

Rapor ve Vaziyet Hakkında Mülâhazât


Bu rapor dost tarafına mensûb ve fakat şimdiye kadar Şark Ordusu Karârgâhı'nca vücûdu mechûl
bir kolun hareketinden bâhis bulunuyor ve bu sâyede ordu sol cenâhının düşman tarafından çevrilmesi
ihtimâlinin zâil olduğunu bildiriyordu. Bu kolun Binbaşı Vâsıf Bey kumandasında olarak karârgâh-ı
umûmî cânibinden Seyyidler'e sevk ve bugün Seyyidler'den Lüleburgaz istikâmet-i umûmiyesinde
tahrîk edilmiş bir kuvvet olduğu bil-âhire anlaşılmış idi. Bu dokuz taburluk kuvvetin Şark Ordusu
Kumandanlığı emrine sevk ve izâmı yerine doğrudan doğruya karârgâh-ı umûmiyece istihdâmına
kalkışılması ve bu bâbda vakt-i lâzımında bize malûmât bile verilmemesi vaziyet îcâbâtına muvâfık
sûrette istihdâmını mümteni kılarak Birinci Şark Ordusu'nun 17 Teşrîn-i evvel akşamı hâdis olan
vaziyetini tashîh ve ıslâh fırsat ve imkânının ziyâına bâis olmuştur. Bundan başka raporun şâyân-ı
ehemmiyet olan bir mâddesi de Dördüncü Kolordu sağ cenâhının çevrilmesi ihtimâlinden
bahsolunması idi.
17 Teşrîn-i evvel'de sol cenâhının çevrilmesinden ihtirâzen bu kolordunun geri çekilmeye başladığı
ve İzmit Fırkası'nın dağıldığı malûm idi. Ordu karârgâhından izâm kılınan müteaddid Erkân-ı Harbiye
zâbitânı kolorduyu geri gitmek fikrinden vazgeçirememişlerdi. Dördüncü Kolordu'nun diğerlerinden
daha evvel ve emir hilâfına çekilmeye başladığı bilindiğinden muahharan verilen emir üzerine bu
kolordunun sağ cenâhı için tehlike düşünmesi vârid olamazdı. Filhakîka rapor Evrensekiz civârından
yazılmış idi. Bununla beraber şu netîce ancak kolordunun malûm olan vaziyeti hakkında şübhe hâsıl
etmemişti. Kolordunun kuvâ-yı imdâdiyenin vürûduyla vaziyetinin salâh bulması üzerine evvelce
ısrar eylediği geri gitmek hareketinden sarf-ı nazar etmiş olduğu bil-âhire anlaşıldı. Bu sebeble
geceden tesvîd olunan emr-i âtî 19 Teşrîn-i evvel günü ale's-sabah Dördüncü Kolordu
Kumandanlığı'na gönderildi:

Evrensekiz'de Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'na


Çorlu

19 Teşrîn-i evvel 328, saat 6.30 öğleden evvel

1- Kolordular kuvvetlerinin kısm-ı azamıyla Topçular Köyü-Tatarlı hattında ve Soğucak


Deresi gerisinde bulunuyor.
2- Dördüncü Kolordu 7 tabur kuvvet almış ve süvârî fırkası bataryalarıyla maan emrine
tevdî edilmiş olduğundan sol cenâhını setr ve muhâfaza eylemesi katiyen matlûbdur. Birinci
Kolordu sağ cenâhınızda ve karârgâhı Tatarlı'da olduğundan onunla tesîs-i irtibât eylemelidir.
3- Şimdiye kadar önünüzdeki düşmanın yalnız topçusu görülmüş ve fâik ve mütearrız piyâde
kuvveti katiyyen müşâhede edilememiş olduğundan hâlâ kolordu takviye edilmiş olan kıtaâtı
ile ve süvârî fırkasının muâvenetiyle düşmanı tarda, şimendifer hattını setr ve ordunun sol
cenâhıyla düşmanı tazyîke çalışmalıdır. Karışdıran caddesi kolordunun menzil hattıdır.
İhtiyâcınızı bil-muhâbere Çorlu'dan temîn ediniz. Müteferrik kıtaâtı tanzîm etmeniz ve her ne
bahâya olursa olsun düşmanın ileri hareketini kat'iyen geri atmanız muntazardır.
4- Topçu cebhânesiyle erzâk yola çıkarıldı.
5- Ordu karârgâhı şimdilik Çorlu'dadır.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah
19 Teşrîn-i Evvel'de
Cereyân Eden Ahvâl
Kolordulardan bugün vürûd eden raporlar vaziyeti bir derece daha îzâh eylemekte idi. Dördüncü
Kolordu'nun Yeniler Köyü'nden yazılmış olan raporu ordu sol cenâhının vaziyeti nokta-i nazarından
bilhâssa hâiz-i ehemmiyet bulunuyordu. Bu rapordan filhâkîka Dördüncü Kolordu'nun 17 Teşrîn-i
evvel'den beri bir türlü vazgeçemediği geri çekilmek hareketinden o gün akşamı sarf-ı nazar ederek
18 sabahı sebâta karâr verdiği anlaşılıyordu. Bu kolordunun bütün ordunun vaziyetine ve bilhâssa
17/18 Teşrîn-i evvel gecesi verilen karârımıza pek ziyâde müessir olabilecek olan şu icrââtından
maatteessüf vaktiyle haberdâr olmak müyesser olmadı.[114]
Fakat vaziyetin tebeddülüne mebnî artık bundan istifâde edilemeyeceği de derkârdır. Mezkûr rapor
kolordunun 18 Teşrîn-i evvel'deki icrââtını hâkî ve yine büyük karârgâh-ı umûmî cânibinden müttehiz
tedâbîri hâvî olmakla aynen tezbîr olunur:

Osmanlı Köyü'nde Şark Ordusu Başkumandanlığı'na


Yeniler Köyü'nden

18 Teşrîn-i evvel 328; saat 10, dakika 15 sonra

Kolordunun bugünkü harekâtı ber-vech-i âtîdir:


Ordunun Soğucak Deresi gerisine çekileceği hakkındaki emrinin muhteviyâtını öğleden
evvel saat on buçukta öğrendim. O zamana kadar İzmit Redîf Fırkası'yla On ikinci Fırka son
derece sebât eylemesi hakkında 17 Teşrîn-i evvel akşamı telâkkî olunan emir üzerine, ale's-
seher düşmanla ciddî bir müsâdemeye girişmiş ve ihtiyâtlarını da kâmilen birinci hatta sevk
eylemiş idi. Bu hâl ile muntazam bir geri çekilmek hareketinin imkânsızlığı anlaşılarak süvâri
fırkasına tekmîl kuvvetiyle bu hareketi setr ve temîn eylemesi emrolunduğu gibi dün görülen
ihtiyâc-ı fevkalâde üzerine kolordunun sol cenâhına iltihâk ettirilen İzmir ve Bornova
taburları da fırka-i mezkûre kumandanlığının muvakkaten emrine tevdî edilmiştir. Düşmanın
bir piyâde, bir süvârî alayından ibâret bir kuvvetinin Seyidler'e doğru sarkmak istediği haber
verilmekle buna karşı da bu sabah Seyidler'den hareket eden Erkân-ı Harb Binbaşısı Vâsıf
Bey kumandasındaki 9 taburdan ibâret bir kuvvet de bu cihete sevk olunarak düşmanın bu
cihetteki kuvveti Lüleburgaz İstasyonu'na kadar tard edilmiş ve bu sûretle kolordu kıtaâtı
muntazaman geriye Akçaköy-Paşaköy hattına çekilmiştir. Bugün ve dün gece sabaha kadar
icrâ eylediğimiz kanlı müsâdemeler inâyet-i Rabbâniye ile hep muvaffakıyetle netîcelenmiştir.
Gece sabahleyin icrâ kılınan mukâbil taarruzlarla düşman Lüleburgaz'dan birkaç defalar
çıkarılmıştır. Dün gece redîf taburlarımız itiyâdları vechile gurûb-ı şems ile beraber
savuşmaya başlamışlar ise de bizzât gece yarılarına kadar toplatılıp hatt-ı harbe sevk edilmiş
ve tamâmıyla dağılmalarına meydân verilmemiştir. Şimdi Tatarlı'da Başkumandanlık Vekâleti
nâmına Erkân-ı Harbiye Riyâseti'nden alınan emir üzerine kolordu yarın şafakla beraber
Tatarlı'daki Birinci Kolordu'nun solu gerisinde ve Tatarlı-Sinanlı yolu ile Sofular arasında
bulundurulacaktır. Evvelce ordu ihtiyâtı olarak Sakız Köyü'ne celb edilen Çanakkale Redîf
Fırkası'yla İzmir ve Bornova taburlarının ve Binbaşı Vâsıf Bey tarafından sevk ve idâre
edilmekte olan taburların ve iki taburlu Ayvacık alayının zâyiât ve firâr mukâbili olarak
kolorduya ilhâk edilip edilmeyeceğinin işâr buyrulması.

Müretteb Dördüncü Kolordu Kumandanı


Abuk Ahmed

Rapor ve Tertîbât Hakkında Mütâlaât


Bu raporda şanlı ve kanlı birtakım muhâberâttan bahsedilmekte ise de dağılmış ve pek büyük
himmetlerle toplanmış olduğu anlaşılan fırkalarla işbu muhârebâtın nerelerde ve ne tarzda vukua
geldiği hakkında tafsîlât mevcûd olmadığından güzerân-ı ahvâle dâir esâslı bir fikir almak ve hakikati
meydâna koymak kâbil değildir.
Raporun en mühim mâddesi: Kolordunun 19 (Teşrîn-i evvel) sabahı şafakla beraber Tatarlı'da
Tatarlı-Sinanlı yolu ile Sofular'a gelmesi için Başkumandanlık Vekâleti nâmına büyük karârgâh-ı
umûmî Erkân-ı Harbiye Riyâseti cânibinden emir verilmiş olmasıdır. Şâyân-ı dikkattir ki, bu bâbdaki
mukarrerât Şark Ordusu Karârgâhı'na, Karârgâh-ı umûmîden yine vakt ü zamanıyla bildirilmemiştir.
Dördüncü Kolordu'ya Şark Ordusu'nca tevdî olunan vezâife mugâyir olan şu karâr ve bu bâbdaki
icrâât Karışdıran caddesini Çorlu menzil noktasını düşmana karşı tamâmıyla açık bırakacağı gibi
yola çıkarılan topçu cebhânesi ve erzâk kollarının da doğruca düşman eline geçmesi netîce-i
müessifesini hâsıl eyleyecekti. Dördüncü Kolordu'ya 19 Teşrîn-i evvel'den itibâren îfâsına mecbûr
olduğu vezâif hakkında tarafımızdan verilen emrin târîhi muahhar olmakla beraber maatteessüf bu
netâyic aynıyla hâdis oldu.
İkinci Kolordu'dan mevrûd rapor dahi aynen ber-vech-i âtîdir:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Topçuköy

18/19 Teşrîn-i evvel, saat 9

İkinci Kolordu karârgâhı, Beşinci Fırka ve Kastamonu Fırkası bakıyeleri bugün öğleden
sonra Topçuköyü'ne vâsıl oldular. Üçüncü Fırka da gurûbla birlikte muvâsalat eyledi.
Dördüncü Fırka ve Çanakkale Fırkaları emir almış iken gelmediler, ne tarafa da gittikleri
de mechûldür.
Çanakkale Fırkası'nın da yalnız kumandanı geldi. Fırkasını aramak üzere avdet ettirildi.
Bugün akşama kadar şimâl-i garbîden gelen top ve tüfenk sadâlarından bu cihette pek
şedîd muhârebeler cereyân ettiği anlaşılıyor idi. Gönderilen bir haber zâbiti de On yedinci
Kolordu'nun Karaağaç vâdisine kadar düşmanı tard ve hattâ bu vâdiyi garba mürûr
eylediği haberini de getirmiştir. Öğleden sonra saat üçde On yedinci Kolordu tarafından
Üçüncü Fırka'dan taleb olunan muâvenet teklîfine karşı tereddüd eylemiş olduğunu ve
çünkü kolordu geri hareket emri almış bulunduğunu ve mezkûr fırka kumandanı bade'l-
gurub beyân etmişti.
Üçüncü Fırka'ya yarı gece Çongre istikametine hareketle muâvenet-i lâzımeyi îfâ
eylemesi emri teblîğ olunmak üzere iken On yedinci Kolordu kıtaâtının akın akın ve firâr
hâlinde Topçuköyü'ne muvâsalata başladıkları bade'z-zevâl saat 8'de görüldü.
Bu kolordu efrâdının da artık itiyâd-ı umûmî hâlini almış bulunan bir paniğe dûçâr
olduklarına hükmedildi.
Efrâdın derdest ve cem'ine teşebbüs ve muâmele-i zecriyeye mübâşeret edilmekle beraber
Üçüncü Fırka Kumandanlığı'na yine emr-i matlûb teblîğ ve yarı geceden sonra Çongre
istikâmetine hareketi beyân olunmuştur.
On yedinci Kolordu'dan gelen kıtaât zâbitânı kolordunun hemen kısm-ı azamının
dağıldığını beyân eylediler. Bu kolordunun daha sağındaki kıtaâtımzdan haber alamadım.
Hiç gelmemiş bulunan ve aslâ rapor vermeyen Dördüncü ve Çanakkale fırkalarının
mevcûdları hakkında malûmât yoktur.
Beşinci Fırka 2000 mevcûdunda ve ikinci bataryaya mâlik, Kastamonu Fırkası 1000
mevcûdunda ve bir bataryaya mâliktir. Kastamonu Fırkası kumandanı fırkasını toplayacak
bir hâl ve iktidârda değildir.

İkinci Kolordu Kumandanı


Şevket Turgûd

İkinci Kolordu'nun Raporu ve Vaziyet Hakkında Mütâlaât


Bu rapor 16 Teşrîn-i evvel'den beri İkinci Şark Ordusu'nun muvaffakiyetkârâne devâm eylediği farz
ve kabûl olunan taarruzâtının müsmir bir netîce veremediğini bildirmekte idi. On yedinci Kolordu
kıtaâtında Şark Ordusu hatt-ı müdâfaasının bir zarûret-i mübreme ile sol cenâhıyla Çongre Deresi
gerisine çarh eylemekte iken, panik vukua geldiği bu rapordan müstebân olur.
Şâyân-ı dikkat olan cihet, yapılan bil-cümle muhârebâtta aynı bir hâlet-i rûhiyenin hüküm-fermâ
olmasıdır. Bu da umûmiyetle gündüz akşama kadar müdâfaa veya hudûd-ı muayyene dâhilinde
ileri hareket ve gündüzkü gayret ister bir muvaffakiyete iktirân etsin, ister bir mağlûbiyete müncer
olsun, karanlık basınca efrâdın açlık ve susuzluk ihtiyâcıyla dağılıp firârından ibârettir. Hâlbuki
karârgâh-ı umûmî maatteessüf bu hakîkati bir türlü kabûl etmeyerek İkinci Şark Ordusu'nun ancak
bir kısmının bugünkü ve yalnız bir güne mahsûs olan hareketini izâm ve büyük bir muvaffakiyet
sûretinde tasavvur eylemiş ve mukarrerâtına da bu zehâb dâimâ hâkim olmuştur.
Raporda diğer bir mühim nokta da İkinci Kolordu Kumandanlığı'na Üçüncü Fırka'nın yarı geceden
sonra Çongre istikâmetine tahrîki ile On yedinci Kolordu'ya muâvenet teşebbüsünde bulunulmasıdır.
Bu bâbdaki karârın vaziyet-i îcâbâtıyla tevâfuk etmekte olduğuna şübhe yoktur. Lâkin icrââta gelince
17/18 Teşrîn-i evvel gecesi Birinci Şark Ordusu'nun bulunduğu mevzide behemehâl düşmana
mukâvemet ve sebât etmesi için verilen ordu emrine mukâbil bunun imkânsızlığını o zaman beyân
eden İkinci Kolordu kumandanının mütâlaâtına nazaran ne derecelere kadar kâbil-i icrâ olunacağı
bizce bilinemezdi.

Karârgâh-ı Umûmî'nin Tevbîhnâmesi


Birinci Şark Ordusu'nun bil-âhire serd ve tafsîl kılınan müessirât tahtında, sağ cenâh ordusunun
muvaffakıyât-ı mütesavvirasını haleldâr etmemek üzere sol cenâhıyla Çongre deresi gerisine çarh
ederek bu dere gerisinde toplanmak husûsunda müttehaz karâr-ı zarûrî ve mübremenin tenkîdini hâvî
olmak üzere Başkumandanlık Vekâleti'nden âtîdeki tevbîhnâme geldi:

Osmanlı Köyü'nde Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Erkân-ı Harb Binbaşısı Vâsıf Bey maiyyetindeki yedi taburluk bir kuvvetle bu sabah Bedir
Köyü'nün şimâl-i şarkîsindeki sırtlarda muhârebeye girişmiştir. Bir nizâmiye, bir redîf taburu,
bir sahrâ bataryası da bu sabah Seyidler'den aynı istikâmette hareket etmiştir. Bunlar ordunun
sol cenâhında muhârebeye iştirâk emrini almışlardır. Müstakil süvârî fırkasının bugün
Kayablı'dan Alacaoğlu'na hareketi haber verildi. Sol cenâhın bu sabah mezkûr kuvvetlerle
takviyesinden sonra o cihette vaziyetin Şark Ordusu'na daha müsâid bir şekil almış olacağı
tabiîdir. Ordunun Vize cihetindeki sağ cenâhında üç kolordumuz şimdiye kadar muvaffakiyetle
ilerledi. Bugün o cihette netîce-i kat'iyye istihsâli melhûz idi. Sağ cenâha bu ileri hareketinde
bir az zaman kazandırmak için sol cenâhın îcâb ederse kendini feda ve son nefesine kadar
sebât etmesi iktizâ eder idi. Bu ahvâl ve şerâit tahtında her türlü fedâkârlık ihtiyârıyla sol
cenâhın cebren eski mevziinde tutulamaması ve tekmîl ordunun Soğucak Deresi gerisine
çekilmesine karâr verilmesi son derece mûcib-i hayret olmuştur. Ordunun dört günden beri
bunda fedâkârlıkla ettiği şiddetli bir muhârebenin tâm netîce-i katiyesinin, muvaffakıyetin
istihsâl olunacağı bir sırada ziyâına sebep olacak bir harekete tevessül edilmesi katiyyen câiz
değildir. Sağ cenâhın muvaffak olmuş ve sol cenâh takviye edilmiş iken ordunun ric'atini
katiyen kabûl etmem. Kırkkilise felâketinden hâlâ mütenebbih olunmadı mı? Ric'atin bizde
kaçmak demek olduğu unutulmadı mı? Bu mütemâdî ric'atların vatanın felâketini ta'cil
edeceğinde iştibâh buyurulmasın. 18 Teşrîn-i evvel 328

Başkumandan Vekili
Nâzım

Tevbîhnâme Hakkında Mütâlaa ve Cevab


18 Teşrîn-i evvel'de Çerkesköyü'nden yazılan bu emirnâmede kuvâ-yı imdâdiye sevkiyâtı hakkında
verilen malûmâtın "bade-harâbi'l-Basra" kabîlinden olduğunu zikre lüzum yoktur.
Sağ cenâhın muvaffakıyâtı hakkındaki mesrûdâtın, ordunun malûm olan ahvâline nazaran hakîkata
tamâmıyla tevâfuku vârid olamazdı.
Ordunun dört günden beri (3 gün olacak) fedâkârlıklarla devâm ettirildiği bildirilen şiddetli
muhârebâtı ise Birinci Şark Ordusu önünde vukua gelmişti.
Sağ cenâh ordusu vakt-i lâzımında tesîrini göstermek için bidâyette pek geride bulunduğundan
muhârebenin Lüleburgaz hattında kabûlüyle sol cenâh ordusu münferiden düşmanın karşısında
bırakılmış ve bin-netîce câiz olduğu kuvvetin fevkinde kuvâ-yı mâddiye ve maneviyesini ve bütün
cebhânesini sarf ile telefât-ı külliye vererek darmadağınık bir hâle gelmiş iken vaziyet-i umûmiyenin
îcâbatına tevfîk-i hareket etmek üzere Çongre gerisinde bil-ictimâ sebât karârı verilmesinin hatâ
telakkî edilmesi hakkında verilecek hüküm artık erbâb-ı hak ve nısfete âiddir.
Karârgâh-ı umûmînin Birinci Şark Ordusu'nun hâl ü vaziyetini takdîr etmeksizin –şimdiye kadar
olagelen icrââtı müsüllü revâ gördüğü şu muâmele-i nâ-becâ iki karargâh beyninde pek had bir şekil
alan münâsebât ve revâbıtı maatteessüf büsbütün kesr ve ihlâl eylemek derecelerine kadar sû-i tesîr
göstermişti. Bu târîhden sonra her iki karârgâh beyninde cereyân-ı muhâberât şu nokta-i nazardan pek
elem-nâktir.
Bu ihtarnâmeye verilen cevâblar ber-vech-i âtîdir:

Çerkes Köyü'nde Başkumandanlık Vekâleti'ne

Telgrafnâmenizi kemâl-i hayretle okudum. İmkân dâhilinde her şey yapıldı. Kıtaât ekser
zâbitânını gâib etti. Ordunun sağ cenâhı birkaç bin yaralısını meydân-ı harbden
kaldıramadı. Ric'ate sebebiyet verenlerin cezâsını kânûn tayîn eder. Ric'ati intâc eden
esbâb, açlık ve topçu cebhânesinin yetiştirilemeyerek düşman topçuısuna tefevvuk
kazandırılmış olmasıdır. Umûm kıtaâtın hatt-ı harbi terk ettikleri hakkında kolordu
kumandanlıklarının beyânâtı üzerine ordu sağ cenâhının ileri harekâtı dûçâr-ı sekte edilmemek
üzere ancak Soğucak Dere(si) şarkına kadar gelerek hatt-ı müdâfaa tesîs eylemeleri
emredildiği hâlde kolordular ve kıtaât birlikte Çorlu'ya kadar vâsıl olmuşlardır. Bu ciheti
tahattur buyurmalarını ricâ ederim. Bununla beraber karârgâh yine ric'at emri itâ etmemiştir.
Ordunun sol cenâhının takviye edildiği hakkındaki emirlerinizi de henüz şimdi telakkî
ediyorum. Şimdiki hâlde düşman kolları şiddetle takîb ediyor. Yarın takîbâta devâm ederse
Ergene'ye gelmeleri de melhûzdur. İkinci Kolordu sekiz buçuk bataryasını zâyi etmiştir. Bu
vaziyete karârgâh-ı umûmîce bir tedbîr-i âcil ittihazı taht-ı elzemiyettedir.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Çerkes Köyü'nde Başkumandanlık Vekâleti'ne

Teşrîn-i evvel'in 18. günü bilâ-lüzûm verildiği izbâr buyurulan ve kendiliğinden dağılmış
olan orduyu toplamak maksadıyla verilmiş bulunan emir, mecbûrî idi. Ordunun uğradığı
ahvâlin esbâbı âcizlerince ric'at emri verilmesinden değil, ordu ile mütemâdiyen taarruz
hareketine tasaddîden zannındayım. Bununla beraber ordu Lüleburgaz Muhârebesi'ni itâya
mecbûr bırakılmamış veyahud iki gün evvel Ergene üzerine çekilmesi ciheti iltizâm
buyurulmuş olsa idi, şimdiki hâlde bugün mezkûr Ergene hattında 100 bin kişilik bir ordunun
ictimâ etmiş bulunacağı bedîhî idi. Bu sûretle büyük karârgâh-ı umûmî ile fikirlerimiz
tamâmen birbirine zıddır. Şimdiki hâlde düşmanın hareketine nazaran maksad-ı aslî
ordumuzu işgal muhârebâtıyla şimâl-i şarkîye atmak ve hatt-ı ric'at-i tabiîsinden ayırmak ve
Muhtar Paşa kolordusunu dahi ufak tefek muvaffakiyetle ileriye doğru çekerek diğer
telgrafnâme-i âcizânemde arz ettiğim vechile Kırkkilise'den şimendiferle Alpullu İstasyonu'na
sevk etmekte olduğu kuvâ-yı küllîsiyle Çorlu üzerinden Dersaâdet'e yürümek olduğu ve
Dördüncü Kolordu'nun Karışdıran sırtlarını terk etmesi ve Çorlu yolunu açık bırakması
düşmanın taarruzunu teshîl eylediği mülâhazası hâsıl olmakta ve bu mülâhaza bir kanâat
derecesini bulmaktadır. Bu hâle karşı bundan böyle ordunun İstanbul üzerine çekilerek
Çatalca hattını işgaline imkân kalmamış ve umûm ordunun Istranca'ya atılması âcizlerince
muhakkak bulunmuştur. Bu gece kolordulara verilen taarruz emri ve yağan şiddetli
yağmurun kolorduların ellerindeki vesâit-i harbiyenin bütün bütün mahvolmasını mûcib
olacağından endîşe ediliyor. Büyük karârgâh-ı umûmî ile fikr-i âcizânemin bu sûretle
tamâmıyla muhâlefeti Lüleburgaz muhârebesinden evvel âcizlerince tahakkuk ederek istifâmın
kabûlü ricâ edilmiş ve bu sûretle kabûl buyrulmamıştı. Dün dahi bu bâbda marûzâtta
bulundum. Şimdiye kadar yapılan harekât fikir ve maksad-ı âcizâneme tevâfuk etmemekte
idüğünden afvımı bit-tekrâr istirhâm ederim. Bunun da adem-i kabûlü hâlinde karârgâh-ı
umûmîden telâkkî edeceğim evâmiri kolordulara aynen nakilden gayri bir hizmette
bulunamayacağımı ve her husûs için karargâh-ı umûmînin emirlerine intizâr eyleyeceğimi arz
eylerim.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

İşbu iş'ârâta büyük karârgâh-ı umûmîce ehemmiyet bile verilmedi. Yine İkinci Şark Ordusu'nun
Pınarhisar istikâmetinde taarruza devâmı ve Birinci Şark Ordusu'nun Topçuköy-Sofular hattında
sebâtı âtîdeki emir ile bildirildi.

Ordu Emri
Çerkesköy

18/19 Teşrîn-i evvel 328

1- Ordunun sağ cenâhında Üçüncü, Onyedinci ve Onsekizinci kolordularla Birinci


Kolordu'nun Üçüncü Fırkası müctemian ve müttehiden Pınarhisar cihetindeki düşman
kuvvetlerini geri püskürtmüş olup el-ân muvaffaki'yetle taarruza devâm etmektedir.
2- Ordu İkinci, Birinci ve Dördüncü kolordularla şimdi bulunan hatta tevakkuf edecektir.
3- İkinci Kolordu umûmiyetle Topçuköy'ün garbındaki sırtlarda tevakkuf edecektir.
4- Birinci Kolordu umûmiyetle Tatarlı garbındaki sırtlarda tevakkuf edecektir.
5- Dördüncü Kolordu Birinci Kolordu'nun sol gerisinde bulunacaktır.
6- Her kolordu kendi ilerisini keşf ve bilhâssa düşmanın ordumuzun sağ cenâhı tarafına
teveccüh edip etmediğini tahkîk eyleyecektir. Kolordular yekdiğeriyle mutlaka irtibât ve
muvâsalayı temîn eyleyecektir.
7- İkinci Kolordu behemehâl ordunun sağ cenâhındaki kolordularla tesîs-i irtibât edecek ve
daha bugünden o cihetin muhârebesine iştirâk ile muvaffakıyetini temîne gayret eyleyecektir.
8- Bugün vatanın hayât ve memâtı Şark Ordusu'nun elindedir. Ric'at mevcûdiyet-i
Osmâniye'yi tehlikeye koyup memleketi inkırâza sürükleyecek, muzafferiyet ise devletin
bekâsını temîn eyleyecektir.
9- İşbu emir bugün Erkân-ı Harbiye Reîsi Hâdi Paşa Hazretleri tarafından öğleden sonra
saat 3.30'da Birinci, İkinci ve Dördüncü kolordulara teblîğ ve irsâl edilmiştir. Taraf-ı
âlîlerinden de te'kîd-i keyfiyet edilmesi.

Başkumadan Vekîli
Nâzım

İşbu emrin bir sûreti dahi Vize'deki İkinci Şark Ordusu Kumandanlığı'na teblîğ edilmiştir.
Karargâh-ı Umûmî Emri, Vaziyet Hakkında Mütâlaât ve Karârgâh-ı Umûmî ile Cereyân eden
Muhâberât
Emrin birinci mâddesi Üçüncü, On yedinci ve On sekizinci kolordularla Birinci Kolordu'nun İkinci
Fırkası tarafından Pınarhisar cihetindeki düşman kuvvetlerinin geri püskürtüldüğünü ve
muvaffakiyetle taarruzun devâm ettiğini bildiriyordu. İkinci Kolordu'nun bâlâya naklolunan raporu ise
Teşrîn-i evvel'in 18. günü On yedinci Kolordu'nun dağılarak bir hayli döküntüsünün Topçuköy'e
geldiğini ve istimdâd-ı vâki üzerine 17/19 Teşrîn-i evvel gecesi Üçüncü Fırka'nın Çongre
istikâmetine sevkine teşebbüs olunduğunu bildirdiğinden Başkumandanlık emrinde mebhûs
muvaffakıyetli taarruzun mâhiyeti anlaşılamadı. Bu bâbdaki beyânât, tasavvurât, karârgâh-ı umûmîde
hüküm-fermâ olan efkâr-ı müferritaya binâen vaziyet-i hakîkanın ne sûretle telakkî edildiğini
göstermektedir.
Emrin kolordulara keşif vazîfesi tahmîl eden mâddesi, düşmanın kuvâyı külliyesiyle Birinci Şark
Ordusu karşısında bulunduğunun karârgâh-ı umûmîce de âkıbet kabûl edildiğine bir delil-i kâfî olup
Birinci Şark Ordusu'nun, Lüleburgaz'da muhârebenin kabûlü yüzünden ilk günlerde tamâmıyla yalnız
bırakıldığı hakkındaki mesrûdâtımızı teyîd eder. Velhâsıl Birinci Şark Ordusu'nu terkîb eden
kolordulara verilen vezâif 18 Teşrîn-i evvel'de kolorduların düşman tarafından takîb olunması
ihtimâline karşı zarûretle yapılması tecvîz edilmiş husûsâttan ibâret idi. Yoksa karârgâh-ı umûmînin
bu orduya da taarruz emri vermesi baidü'l-ihtimâl değil idi. Birinci Şark Ordusu'nun ahvâl-i
malûme-i müellimesine nazaran bu ordudan taleb olunan vazîfenin muvaffakiyetle îfâ olunacağına
intizâr etmek ve İkinci Şark Ordusu'nun bu orduya istinâden yapacağı taarruzdan netâyic-i müfîde
beklemek temennî-i muhâl idi. İhtiyâcât-ı mübremesi temîn edilmeyen erzâk ve cebhânesi
yetiştirilemeyen hasta ve yaralısı kaldırılamayarak muhârebe meydânlarında bırakılan askerden
sebât ve mukâvemet beklemek doğru olamazdı. Yoksuzlukla muhârebe hattını terk etmiş ve edecek,
darmadağınık bir hâle gelmiş ve gelecek olan kıtaâta –Şark Ordusu Karârgâhı için olduğu gibi
daha büyük bir makâmın mütemâdî ve lâ-yüad müdâhalâtıyla kesr edilmiş bir nüfûz-ı âmiriyete
mukâbil- şiddetle hareket dahi tesîrât-ı nâfia gösteremezdi. Ordunun tâ bidâyetten itibâren
maneviyâtını kesre bâdî olan müessirât hakkında karârgâh-ı umûmîye vâki olan marûzât-ı
mukarrereye ehemmiyet verilmeyerek muvaffakiyetin dâimâ avâmil-i nazariyede aranması
felâketlerin tevâlî ve teâkübünü bâdî olacağı bedîhî idi. 3 günlük muhârebenin
muvaffakiyetsizlikle hitâmını mûcib olan esbâbın makâm-ı müşârun-ileyhâya sarâhaten iblâğını ve
ordunun şimdiye kadar bir türlü inanılmak istenmeyen ahvâlinin yerinde tedkîk ve tefahhus
edilerek ona göre nevâkısının itmâmına çâre-sâz olunması ve orduya verilecek vezâifin bizzât
alınacak fikre göre takdîr ve tayîni bâ-husûs müdâhalât-ı mütevâliyeden dolayı kumandada hâsıl
olan teşettütün izâlesi ile kolordu kumandanları nezdinde imâl-i nüfûz olunması ve indel-îcâb
harekât-ı harbiyenin bil-fiil idâresi gibi makâsıdın temîni için Başkumandan Vekîli Paşa
Hazretlerinin ordu ile yakından temâsta bulunmaları elzem hükmüne girmişti. Bu bâbdaki
efkârımızı mübeyyin olmak üzere şu telgrafnâme keşîde olundu:

Çerkes Köyü'nde Başkumandanlık Vekâleti'ne


Ordu emri alındı. Muhteviyâtı Şark Ordusu'nca evvelce verilen ve ordunun sağ cenâh
kıtaâtının harekâtına iştirâk maksadına matûf olan emrin aynı bulunmak hasebiyle üçüncü defa
olarak ve aynen kolordulara teblîğ edildi. Ancak kolorduların kıtaâtını nerede ve ne dereceye
kadar toplayabilmiş oldukları orduca henüz malûm değildir. Birinci Kolordu Kumandanı
Yaver Paşa Çorlu'da bulunuyor. Kendisi makine başına celb edilerek esbâbı ve kıtaâtı
hakkında malûmât alınabilir. Devletin hayâtı Şark Ordusu'nun sebâtında olduğu beyân
buyuruluyor. Bunu anlamamış bir ferd yoktur. Harbin devâm ettiği son iki gün zarfında
âcizleri ve karârgâh heyeti ellerimizde rovelver olduğu hâlde düşmanın şiddetli ateşi
altında istihkâr-ı hayât ederek terk-i mevzi eden kıtaâtı ileriye sürmüş ve harbin daha ilk
gününde zuhûr edecek felâketi te'hîre muvaffak olmuştuk. Defâatle bildirdiğim vechile
ordunun çekilmesini mûcib olan hâl ordunun aç ve cebhânesiz kalmış olması iken şimdi de
Çorlu'da ilerideki kıtaâta sevk edilecek ne peksimâd ve ne de topçu cebhânesi mevcûd
değildir. Kuvve-i maneviyesi tamâmen bozulmuş ve terk-i mevzi etmesi en ziyâde açlık ve
sefâletten ileri gelmiş olan ve başlarında ekseriyetle zâbitân bulunmayan kıtaât-ı
askeriyenin kâğıt üzerine menkûş evâmir ile ahz-ı mevzi ve harb etmesi imkânı istihsâl
edilemez.
Ordunun felâketi açlık ve cebhânesizlikden münbais olduğu gibi bugünkü felâketine
bundan mütenebbih olmayarak yine ordunun ihtiyâcını temîn etmeyenler sebebiyet
vermişlerdir. Ona binâen evvelce arz etmiş olduğum vechile nüfûz-ı tabiîlerinden istifâde
ile evâmir-i aliyyelerini fiilen icrâya muvaffak olabilmek üzere ordunun nezdine giderek
ahvâli tedkîk, nevâkısı itmâm ve efrâdın kuvve-i maneviyelerinin tezyîdi esbâbını istikmâl
eylemeleri lâzımdır. Şimdiki hâlde kıtaâtın ekser zâbitânı mecrûh veya şehîd düşerek kıtaât
hemen zâbitsiz bir hâlde kalmış ve efrâd da temîn-i maîşet kaydıyla köylere dağılmıştır.
Menzil hey'etleri kat'iyyen vazîfelerini îfâ edemiyorlar. Açlık orduda her türlü intizâmı
istihsâle mâni oluyor. Buna karşı îcâb eden vesâite mürâcaatla ordunun kâbiliyet-i
harbiyesini tezyîd ve temîn karârgâh-ı umûmîye terettüb eder.

Birinci Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

İş'ârât-ı Vâkıaya Cevâb-ı Âtî Vürûd Etti:

Birinci Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Şimdi aldığım telgrafnâmenize öteden beri itiyâd buyurulan, tekrâr edilen iâşe ve menzil
hidemâtından bahsediyorsunuz. Başkumandanlık vazîfesi menzil müfettiş-i umûmîliği değildir.
Şark Ordusu'nun iâşe ve cebhâne husûsunda bu kadar müşkilâta dûçâr olması bizzât ordu
tarafından lâyıkı vechile ve vakt ü zamanıyla iâşe ve cebhâne kolları teşkîlâtı yapılmamış
olmasından, bu sâika ile Dersaâdet'ten mütemâdiyen akıp gelmekte olan erzâk ve cebhânenin
Çerkesköyü ve Çorlu istasyonlarından ileriye muntazaman alınarak kıtaât-ı askeriyeye
yetiştirilememesinden ileri gelmektedir. Başkumandalık nüfûz-ı tabiîsinden istifâde ile
evâmirin fiilen icrâsına muvaffak olabilmek üzere ordu nezdine gitmeklik bahsine gelince, bu
sûretle ileride doğrudan doğruya kıtaât ile temâsta bulunmak harekâtın gerinden muntazam
sûrette sevk ve idâresini müstehîl kılacağı ve bu hâl bâdî-i felâket olabileceği cihetle zann-ı
âlîlerinin hilâfına olarak ihtiyârı kâbil olamayacak ve katiyyen tecvîz edilemeyecek
ahvâldendir. Bu bâbdaki iş'ârâtınızın tazammun ettiği mana heyet-i umûmiyesiyle zât-ı
âlîlerine âiddir. Koca bir ordunun harekât-ı umûmiyesinin tevhîd etmek için ileride avcı
hatlar yanında dolaşmak değil, belki geride her yere telgrafla merbût merkezî bir noktada
bulunmak elzemdir. Ordunun nezdine giderek ahvâlini tedkîk ve nevâkısını itmâm ve efrâdın
kuvve-i maneviyelerini tezyîd husûslarındaki iş'ârâtınızdan maksad ne olduğunu bir türlü
anlayamadım. Bahsettiğiniz efrâdın kuvve-i maneviyelerinin tezyîdi meselesi onlara
mütemâdiyen ric'at emri vererek gayret ve metânetlerini kesle getirmemekle kâbil olabilirdi.
Bugün Başkumandanlık nâmına Tatarlı'da Erkân-ı Harbiye Reîsi Hâdi Paşa tarafından
verilmiş olan emrin ahkâmını behemehâl infâz ile sağ cenâhta Hamdi Paşa kumandasında
İkinci Şark Ordusu'nun yarın dahi şiddetle devâm edecek olan harekât-ı taarruziyesini teshîl
ve bu sûretle ordunun düşmana karşı mutlaka muvaffak olmasını temîn eylemenizi te'kîden ve
kemâl-i ehemmiyetle tavsiye ederim.

Başkumandan Vekîli
Nâzım

Mütâlaât ve Cevâb
Başkumandanlık vazîfesinin menzil müfettiş-i umûmîliği olmadığı herkesçe derkârdır. Fakat bu
sonraki makâmın, Şark Ordusu'nun teşkîlât-ı ahîresi hasebiyle doğrudan doğruya Başkumandanlık
Vekâleti'nin taht-ı emrine girmiş olduğu da gayr-i kâbil-i red ve inkârdır. Bu irtibât ve münâsebetin
karârgâh-ı umûmîce mechûl olduğuna nazaran menzil umûru hakkında esâsen emir ve nehyi ısdâr
edilmediği makâm-ı müşârun-ileyhânın şu beyânâtından müstebân bundan başka Harbiye Nezâreti'nin
dahi Başkumandanlık Vekâleti'yle aynı zamanda aynı bir zâtın uhdesinde bulunmasından dolayı
makamın âdetâ tev'em olduğundan unutulması şâyân-ı dikkat bir eser-i gaflettir.
Dersaâdet'ten akıp geldiği bildirilen erzâk ise un, pirinç vesâire nev'inden olup menzil nukâtında
fırınların işletilememesinden ve Birinci Şark Ordusu'nun icrâ-yı hareket eylediği mıntıkada lüzûmu
derecede mahrûkât bulunamamasından, hatt-ı harbde bulunan asker için nakline imkân bulunsa bile
kâbil-i istifâde olamamakta idi. Katar ve kâfilelerin teşkîlâtına gelince filhâkika noksân ziyâde idi.
Teşkîlâtın lâyıkı vechile vakt ü zamanında icrâsı keyfiyeti orduya müteallik olmayıp esâsen
kolordulara âid bulunuyordu. Böyle olmakla beraber bundan mütevellid mesûliyet tamâmıyla
karârgâh-ı umûmîye râcidir. Zirâ seferberliğin ilk günlerinde seferberlikleri teehhüre uğrayan kıtaâtın
nakliyâtı husûsunda Başkumandanlık Vekâleti'ne mürâcaat edildiği zaman makâm-ı müşârun-
ileyhâdan teehhürât-ı mezkûreye ehemmiyet verilmeyerek müsebbibleri bilâhire mesûl edilmek üzere
yürüyüş ve nakliyât cedvelleri ahkâmının tatbîkine çalışılması emrolunmuştu. Bundan başka teşkîlâtın
tamâmî-i icrâsına vakit bırakmayan, sâniyen ordunun tecemmu mıntıkasının Ergene hattına alınması
teklîf edildiği hâlde buna muvâfakat etmeyen ve ordunun Kırkkilise-Hasköy hattında tahşîdinde ısrâr
eden karârgâh-ı umûmî olduğu gibi bu hatta dahi marûzât ve istirhâmât-ı mükerrereye rağmen orduyu
vaktinden evvel taarruza sevk sûretiyle tertîbât ve tedârükâtını ikmâle bırakmayan yine karârgâh-ı
umûmî idi.
Kırkkilise muhârebesinden sonra güzerân olan vekâyi ve müddete nazaran kolordularca katar ve
kâfile teşkîlâtının itmâmı ise müstehîl idi. Şimendifer hattından istifâde ederek bu teşkîlâtın
noksânından mütevellid mahzûra çâre-sâz olmak üzere intihâb edilen Ergene hattı gerisinde
muhârebenin kabûlü fikir ve emrine muhâlefet eden kolordu kumandanlarının arzusuna mümâşât ve
matlablarını isâf ile telâfî-i mâ-fâtı mümteni kılan yine karârgâh-ı umûmî idi.
Başkumandan Vekîli Paşa Hazretlerinin ordu nezdine gelmeleri lüzûmunun sûret-i tefsîri ise
hayretimizi mûcib olarak bu bâbda serd edilen muammâ sûretindeki mütâlaât esâsen halledilemedi.
En sonraki fıkra ise Birinci Şark Ordusu'nun evvelâ Soğucak Deresi gerisine alınmasındaki esbâb
ve zarûretin karârgâh-ı umûmîce maatteessüf hâlâ takdîr edildiğini veya edilmek istenilmediğini
gösteriyordu. Bu sebeple yukarıdan beri zikrolunan mütâlaâta ibtinâen ve hâl ü vaziyeti îzâhen âtîdeki
telgrafnâme-i cevâbî keşîde olundu:

Çerkes Köyü'nde Başkumandanlık Vekâleti'ne

Telgrafnâmeleri mütâlaa edildi. Hâdi Paşa Hazretleri tarafından Tatarlı'da verilmiş olan
ordu emrinin infâzı kolordu kumandanlıklarına teblîğ kılındı. Taraf-ı âlîlerine vuku bulan
marûzât dahi sû-i tefsîre uğratılıyor. Ordu kumandanlığının mevkii neresi olması lâzım
geleceğini tayîn edemeyecek bir hâlde bulunmadığımı zannederim. İlk tasdîk etmek lâzım
gelen zât-ı âlîleri olmak îcâb eder. Çorlu, Çerkesköyü ve Vize'de telgraf merkezi bulunuyor.
Kolordu telgraf müfrezeleri ise kolorduları karârgâha rabt edemediler ve ahvâl-i harbiyeye en
ziyâde tesîr eden husûsâtın başlıcası karârgâhın her türlü mesâîsine rağmen kolorduların bir
rabta tesîsine muvaffak olamamalarıdır. Zât-ı âlîlerinden ordu ile temâsta bulunması
hakkındaki istirhâmım mütâlaât-ı âlîlerini ona nazaran yürütebilmek üzere ordunun yakından
tedkîk edilmesi maksadına mebnî idi. Karârgâh-ı umûmînin menzil müfettişliği heyeti
olmadığı âcizîlerince tamâmen malûmdur. Ancak menzil heyetlerinin hüsn-i îfâ-yı vazîfe
edememesi ordunun iâşesini bir hâl-i tezebzübde bırakmıştır. Dersaâdet'ten akıp gelen
erzâkın sevk edilemediğinden ve bu da ordunun vazîfesini îfâ edememesinden münbais
bulunduğu der-meyân kılınırsa da Dersaâdet'ten gönderilen ve hâlâ gönderilmekte olan
erzâk başlıca "un"dan ibâret olup bundan ise hatt-ı harbde bulunan kıtaâtça kat'iyyen
istifâde mümkün olamayacağı mükerreren arz edilmiştir. Ordu ric'at ederek kıtaât
kendiliğinden terk-i mevzi etmedikçe hiçbir vakit kumandanlıkça ric'at emri verilmemiştir.
Son verilen tebdîl-i mevzi emri kıtaatın tamâmıyla hatt-ı harbi terk eyledikleri ve hatt-ı
harbden iki saat geride ordu karârgâhı etrâfına toplandıkları kolordu kumandanları
tarafından bizzât ifâde kılınması ve başka bir çâre olmadığı bildirilmesi üzerine itâ
kılınmış ve maatteessüf bu emrin dahi kolordu kumandanlarınca tatbîk edilemediği Birinci
Kolordu'nun Tatarlı'da bulunması lâzım gelen karârgâhının Çorlu'ya gelmesi ile de sâbit
olmuştur. Ancak hâlin vehâmetine nazaran iki karârgâhın birbirine atf-ı kusûrdan ziyâde
şimdiki hâlde temîn-i muvaffakiyet için el birliğiyle sarf-ı mesâî edilmesi menâfi-i vataniye
iktizâsındandır zannederim.

Birinci Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah
19 Teşrîn-i Evvel'de
Cereyân Eden Ahvâl
Bugün Başkumandanlık Vekâleti'nden emr-i âtî vârid oldu:

Çorlu'da Birinci Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Çerkesköyü
19 Teşrîn-i evvel 328

Mahmûd Muhtar Paşa kumandasında İkinci Şark Ordusu kuvâ-yı külliyesi dünkü
muhârebede karşısındaki düşmana karşı mühim bir muvaffakiyet kazanarak bir hayli topçu
cebhânesi ve piyâde eslihası ile techîzât-ı sâire iğtinâm eylediği gibi bugün öğleye doğru
yeniden şiddetli harekât-ı taarruziyeye devâm etmekte bulunmuştur. Binâenaleyh düşman
ordusunun hemen tekmîl kuvvetini Pınarhisar cihetine yürüterek İkinci Şark Ordusu karşısında
pek fâik bir kuvvet toplamasına mâni olmak üzere Birinci Şark Ordusu'nun hemen bilâ-tehîr
ileriye doğru hareket ederek düşman kuvvetlerini kendi üzerine celb ve tevkîf etmek için
şiddetle muhârebeye girişmesi ve şimdiden İkinci Şark Ordusu'yla tevhîd-i hareket etmiş olan
Üçüncü Fırka'dan mâadâ İkinci Kolordu ve mümkünse daha solundaki kıtaât-ı askeriye ile
dahi top sesine doğru yürüyerek İkinci Şark Ordusu'nun muhârebesine şiddetle ve büyük bir
azimle iştirâk etmesi dün kazanılan muvaffakiyetin itmâmı ve memleketin selâmeti için kemâl-
i ehemmiyetle tavsiye olunur.

Başkumandan Vekîli
Nâzım

18 Teşrîn-i evvel akşamından itibâren İkinci Kolordu İkinci Şark Ordusu'yla irtibât tesîsine
muvaffak olmuş idi. Bu kolordudan mevrûd ve İkinci Şark Ordusu nezdinde cereyân-ı ahvâli
musavver olan rapor dahi ber-vech-i âtîdir:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Topçuköyü'nün garb sırtları

19 Teşrîn-i evvel 328, saat 1


Bade'z-zevâl

1- Sabahdan beri Soğucak cihetlerinden seyrek top sadâları geliyor.


2- Üçüncü ve Onyedinci kolordularla irtibât ve muhâbere tesîs olundu. Üçüncü Kolordu
taarruza başlayacağını ve solundakilerin yardımını taleb ediyor. On yedinci Kolordu da
taarruza gayr-i muktedir olup sebâta çalışacağını beyân eyledi.
3- Nizamiye Üçüncü Fırka şafakla beraber On yedinci Kolordu'nun solunu temdîd etmek
üzere Çongre Köyü'nün şark ve cenûb-ı şarkîsinde kâin sırtları işgâl eyledi.
Saat 11 buçuktan sonra muhârebe başlamıştır.
4- Sekizinci Fırka eldeki kuvvetiyle Üçüncü Fırka'nın solu gerisinde hâzırdır.
5- Kastamonu Fırkası ancak bin nefer kuvvetinde olup Topçuköyü'nün garbındadır.
6- Biz de her kolorduda pek çok topçu cebhânesine muhtâcız.
7- Üç gündür kıtaât tamâmıyla açtır. Ekmek, peksimed yetiştirilmesi mütemennâdır.

İkinci Kolordu Kumandanı


Şevket Turgûd

Vaziyet Hakkında Mütâlaât


Bu raporla mutî malûmât Başkumandanlık emrinin İkinci Şark Ordusu harekâtına dâir beyânâtı ile
mütezâd idi.
İkinci Kolordu'nun saat birde yazılan raporu Soğucak cihetinden seyrek top sesleri geldiğini
bildirdiği hâlde emirde sağ cenâhta şiddetli taarruzlar icrâ edilmekte olduğundan bahsolunuyordu.
Üçüncü Kolordu henüz taarruza başlamış ve mücâvir kolordulardan muâvenet taleb eylemiş idi.
Taarruza kıyâm edecek olan bütün İkinci Şark Ordusu olmayıp belki On sekizinci Kolordu'nun bazı
kıtaâtı ile takviyet bulan ve ahvâli şimdiye kadar dest-res olunan malûmât ile muayyen olan Üçüncü
Kolordu idi. Ancak mevziinde sebâtı gözüne kestirebilen On yedinci Kolordu'yu takviye eylemek
üzere tahrîk olunan Üçüncü Fırka bugün sabahleyin Çongre şark ve cenûb sırtlarını işgâl edebilmiş
idi. Binâenaleyh karârgâh-ı umûmiyece İkinci Şark Ordusu tarafından ve 18 Teşrîn-i evvel'de icrâ
edildiği ve edilmekte olduğu beyân olunan harekât olsa olsa bu ordunun yalnız bir kolordusuna âid ve
küçük mikyâsta teşebbüs olup heyet-i umûmiyeye râci değildi. Şu hâlden, büyük karârgâh-ı umûmînin
ahvâl ve vekâyi-i harbiyeyi ne sûretle ihâta ve tasavvur edildiği bir kere daha müstebân olur.
Başkumandanlık emrinde Birinci Şark Ordusu'na tevdî edilen vazîfe ordunun ahvâl-i malûmesi
dolayısıyla tamâmıyla kâbil-i icrâ değildi. Maamâfîh alâ-kadri'l-istitâa ifâsına çalışılmak tabiî idi.
Bu bâbda ittihâz olunan tedâbîr ile ordunun hâli Başkumandanlık Vekâlet-i Celîlesi'ne mütekaddim
raporların mütâlaasından münfehim olur.

Başkumandanlık Vekâleti'ne

C, 19 Teşrîn-i evvel 328

İkinci Kolordu'nun mevcûd-ı hâzırı Beşinci Fırka'dan mtüebâkî bin mevcûdlu müretteb bir
alay ile Dördüncü Fırka'dan terkîb olunabilen 400 mevcûdlu bir taburdan ve Kastamonu
Fırkası'nın bakâyâsından müretteb diğer bir taburdan ibârettir.
Üçüncü Fırka ile tevhîd-i harekât ederek hasmı üzerlerine celb etmeleri, İkinci Şark
Ordusu'nun temîn-i muzafferiyeti için top sesine müsâraat eylemeleri İkinci Kolordu
Kumandanlığı'na şimdi teblîğ olundu. Yarın birinci nişâncı alayıyla İzmir taburu, Y 8 T 2 ile
Dördüncü Fırka'dan müretteb bir taburdan müteşekkil müretteb bir alay ve Kastamonu
Fırkası'yla Beşinci Fırka bakâyâsından müretteb diğer bir alay ki cem'an 3 alay teşkîl
olunarak Nişâncı Alayı Kumandanı Kâim-makâm Osman Bey'in kumandasında olarak İkinci
Kolordu'yu takviye etmek üzere Topçuköyü'nde bulundurulacaktır. İşbu müretteb fırka ile
Üçüncü Fırka'dan müteşekkil kolordunun Turgûd Paşa kumandasında büyük bir azim ile
harekât-ı tecâvüziyeye ibtidârı emrolunmuştur.

Birinci Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Başkumandanlık Vekâleti'ne

İkinci Kolordu'nun kuvve-i hâzırası hakkında arz-ı malûmât ettim. Birinci Kolordu'nun
nezdinde yalnız İkinci Fırkası'yla Uşak Fırkası'ndan bir tabur mevcûddur. Bu kuvvet ancak
7/8 bin kişiye bâliğ olabiliyor. Dördüncü Kolordu'nun İzmit Fırkası'nın kısm- azamı
dağılmış ve On ikinci Nizâmiye Fırkası'nın bazı taburları da redîf Bursa Fırkası'ndan
terekküb etmiş olmasına nazaran bu kolordu kuvve-i umûmiyesinin dahi 15 bini tecâvüz
edemeyeceği ve el-yevm Çorlu'da kısm-ı azamı eline silâh almamış birkaç redîf taburu ile
Birinci Şark Ordusu'nun mecmû kuvveti otuz ile 35 bin arasında bulunduğu cihetle bu
orduya ona göre vazîfe tevdîi lüzûmu marûzdur.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Şark Ordusu'nun Teşkilât-ı Ahîresi


17 Teşrîn-i evvel târîhinde karârgâh-ı umûmîde tastîr olunup Şark Ordusu'nun ikiye inkisâmını ve
Birinci, İkinci Şark Orduları nâmı verilen aksâmın terkîbâtını hâvî emirle âtîye münderic nizâm-ı
harb ancak bugün gelebilmiş idi.

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Çerkesköyü

17 Teşrîn-i evvel 328

Harbin son günlerindeki tarz-ı cereyânı Şark Ordusu'nu yekdiğerinden ayrı ayrı iki ordu
kısmına tefrîk etmiş olduğundan ve bunların ikisinin bir elden idâre ve kumanda edilmesi
müteessir olacağından ve ihtiyât ordusuna mensûb fırkalarda pey-der-pey Midye cihetinden
orduya iltihâk etmekte bulunduğundan Başkumandanlık Vekâleti'ne merbût olmak üzere 2 ordu
teşkîli mecbûriyeti hissedilmiş ve bunlardan Vize ve havâlîsinde bulunup Üçüncü, On
yedinci, On sekizinci kolordularla hafîf süvârî livâsından mürekkeb olan sağ cenâh kısmına
"İkinci Şark Ordusu" ve Karaağaç, Lüleburgaz havâlîsindeki Birinci, İkinci, Dördüncü
kolordularla müstakil süvârî fırkasından müteşekkil sol cenâh kısmına dahi "Birinci Şark
Ordusu" nâmı verilmiştir.
Birinci Şark Ordusu kemâkân zât-ı devletlerinin kumandası altında îkâ edilerek İkinci Şark
Ordusu Kumandanlığı'na Ferîk Hamdi Paşa Hazretleri tayîn edilmiş ve işbu orduların
karârgâh ve nizâm-ı harbleri merbût cedvelde irâe kılılnmıştır.
İkinci Şark Ordusu'na buradan talîmât-ı mukteziye itâ kılılnmış olmakla Birinci Şark
Ordusu'na mensûb kolordulara da taraf-ı vâlâlarından teblîgât-ı lâzıme îfâsı ve işbu talîmât
dâiresinde hareket olunması mütemennâdır.

Başkumandan Vekîli
Nâzım

Birinci Şark Ordusu'nun Nizâm-ı Harbi


Kumandanı: Birinci Ferik Abdullah Paşa Hazretleri
Erkân-ı Harbiye Reîsi: Miralay Cevâd Bey
Birinci Kolordu İkinci Kolordu Dördüncü Kolordu
Kumandanı: Kumandanı: Kumandanı:
Ferik Yâver Paşa Ferik Şevket Turgûd Paşa Ferik Ahmed Abuk Paşa
Müretteb Fırka Dördüncü Fırka On ikinci Fırka
İkinci Fırka Beşinci Fırka İzmit Fırkası
Üçüncü Fırka Altıncı Fırka Kal'a-i Sultâniye Fırkası
Uşak Fırkası Kastamonu Fırkası Vâsıf Bey müfrezesi (Muvakkaten)

Müstakil Süvârî Fırkası


Kumandanı: Mirliva Sâlih Paşa
İkinci Şark Ordusu Nizâm-ı Harbi
Kumandanı: Ferik Hamdi Paşa Hazretleri
Erkân-ı Harbiye Reîsi: Miralay Ali Rıza Bey (Şark Ordusu'ndan)
Erkân-ı Harbiyesi
Miralay Edhem Bey (İhtiyât Ordusundan)
Kâim-makâm Ali Bey (Sofya Ataşemiliteri)
Binbaşı Ali Seydi Bey
Yüzbaşı Basri Efendi
Mümtâz Yüzbaşı Abdi Efendi (İhtiyât Ordusundan)[115]
Üçüncü Kolordu On yedinci Kolordu On sekizinci Kolordu
Kumandanı: Kumandanı:
Kumandanı:
Mahmûd Muhtar Mahmûd Paşa Amasya Fırkası Kumandanı
Paşa Hakkı Paşa
Erkân-ı Harbiye Erkân-ı Harbiye Reîsi
Reîsi

Erkân-ı Harbî Miralay

Fırka 7:
Yozgad Fırkası
Fırka 8: Hepsi Ankara Fırkasından 8 t
noksandır
Ereğli Fırkası
Fırka 9: Konya Uşak Fırkasından 1 t
Fırkası
(iki tabur noksân) Samsun Fırkası Konya Fırkasından 1 t
Amasya Fırkası Sonradan vaziyet îcâb ederse Trabzon Fırkası dahi bu kolorduya Denizli Fırkasından 2 t
ilhâk edilecektir.

Hafîf Süvârî Livâsı


Nizâm-ı Harb Hakkında Mütâlaa ve Marûzât:
Birinci Şark Ordusu mevcûdu son zamanlarda tahmînen 35 bin kişiden ibâret idi. Bu kadar kuvvetin
başında müteaddid karârgâhlar fâide yerine mazarrat tevlîdinden hâlî kalmıyordu.
Vâkıâ cebhenin geniş olması kuvvetin zaafına rağmen belki muhtelif karârgâh heyetlerini istilzâm
edebilirdi. Fakat ahîren cebhe de daralmış bulunduğundan böyle bir mecbûriyet yok idi. Binâenaleyh
fırsat zuhûr eder etmez Birinci Şark Ordusu'nun bir kolordu hâline ifrâğı lâzım idi. Bundan başka
karârgâh-ı umûmiyle Şark Ordusu Karargâhı beyninde evvelce cereyân-ı muhâberâttan anlaşılacağı
üzere her iki karârgâh beyninde mütekâbilen emniyet meseleleri tahaddüs etmiş bulunuyordu. Bu
vechile emir ve kumandanın karârgâh-ı umûmînin itimâdını hâiz zevâta tevdîi de hâl ve maslahata
tevâfuk ederdi.

Çerkesköyü'nde Başkumandanlık Vekâleti'ne

Şark Ordusu'nun ikiye inkisâmını ve sûret-i teşekkülünü mutazammın nizâm-ı harblerin


gönderildiği hakkında şeref-vârid olan 17 Teşrîn-i evvel 328 târihli emirnâmeleri mütâlaa
olundu. Bugünkü târîhli 2 kıta telgrafnâme-i âcizânemle arz edildiği üzere Birinci Şark
Ordusu'nun kuvâ-yı mevcûde-i hâzırası ancak 35 bin nefer râddesinde olup bu kuvvetin 3
kolorduya tefrîki ve bunlar için ayrı ayrı karârgâhlar bulundurulması birçok külfeti ve bununla
beraber emir ve kumanda ve idârece suûbeti müstelzem bulunduğundan Birinci Şark
Ordusu'nun bir kuvvetli kolorduya kalbi ile emir ve kumandanın mevcûd kolordu
kumandanlarından tensîb buyurulacak birine ihâlesi ve harekât dolayısıyla muhtâc-ı istirâhat
bir hâlde bulunmakla beraber büyük karârgâh-ı umûmîce mütemâdiyen ric'at emri vermiş
olmak gibi ithâmât altında bulundurulmak istenildiğime nazaran bade'l-harb bil-muhâkeme
tebeyyün edecek hâle göre îcâbı îfâ kılınmak üzere şimdiden Dersaâdet'e avdetime müsâade
buyurulmasını ricâ ve emr-i âlîlerine intizâr eylerim.

19 Teşrîn-i evvel 328


Şark Ordusu Kumandanı
Abdullah

Bugün Dördüncü Kolordu kumandanı Sofular'dan gönderdiği raporda: Tarafımızdan ordunun sol
cenâhının muhâfazası husûsunda verilen vezâifi nazar-ı dikkate almayarak Umûm Başkumandanlık
Erkân-ı Harbiyesi'nin emriyle kolordusunu Sofular'da toplamakta olduğunu ve karârgâhını bu köyde
tesîs edeceğini bildiriyor idi. Aynı zamanda Başkumandanlık Vekâleti'nden âtîdeki emir vârid olmuş
idi:

Çorlu'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na

19 Teşrîn-i evvel 328

1- Bugün saat on ikide düşmanın birisi Satıköy-Ahmed Bey Köyü tarîki üzerinde, diğer ikisi
bunun tarafeyninde olmak üzere üç kol ile yürümesi üzerine ordu emri mûcibince Tatarlı
civârında müdâfaa-i şedîde icrâsı kirâren[116] emredildiği halde İkinci Fırka kumandanının
düşmanın çokluğundan ve mukâbele edemeyeceğinden bahsederek ve tekrâr tekrâr verilen
emirlere itâat etmeyerek fırkasını Sinanlı'ya çekip getirdiği ve bunu gören Uşak Fırkası'nın
dahi karmakarışık bir hâlde İkinci Fırka'ya ittiba ettiği ve Sinanlı yolunu tuttuğu Birinci
Kolordu Erkân-ı Harbiye Reîsi Miralay Şevki Bey tarafından Tatarlı-Sinanlı yolundan saat üç
buçukta yazılıp şimdi buraya gelen takrîrden müstebân olmuş ve askeri Sinanlı'da toplamaya
çalışmak istediği anlaşılmıştır.
2- Birinci Kolordu'nun bu gece Sinanlı'da behemehâl toplanarak ilerleyen düşmana
mukâbele etmesi emrolundu.
3- İkinci ve Dördüncü kolorduların bütün kuvvetleriyle Birinci Kolordu'nun karşısında
ilerleyen düşmanın sağ ve sol yanlarına şiddetle taarruz etmeleri katiyyen elzemdir. Mezkûr
kolordulara bu yolda evâmir-i katiyye ve seria verilmesi.
4- İkinci Şark Ordusu'nun dahi Birinci Şark Ordusu'nun yapacağı bu taarruzda muâvenet
etmesi emrolundu.
5- İkinci Fırka Kumandanı Azîz Paşa'ya hemen işten el çektirilip yerine Birinci Kolordu
Erkân-ı Harbiye Reîsi Şevki Paşa'nın tayîninin Birinci Kolordu Kumandanlığı'na yazılması.
6- Birinci Kolordu Kumandanı Yaver Paşa'nın nerede ise buldurulup bu gece dakîka fevt
etmeksizin kolordusunun başına ilhâk ettirilmesi.

Başkumandan Vekîli
Nâzım

Bu emir mütâlaa edildiği zaman Başkumandanlık Vekâleti'nce ordunun hâlet-i rûhiyesine bir
dereceye kadar ıttılâ hâsıl olduğu mahsûs olur. Böyle iken yine orduya gayr-i kâbil-i icrâ vazîfeler
tahmîl edilmekte olması şâyân-ı hayrettir. Hele Dördüncü Kolordu'ya verilen vazîfe ile bu
kolordunun Karârgâh-ı Umûmî Erkân-ı Harbiyesi'nden aldığı emr-i mucibce bugün icrâsına
kalkıştığı hareket arasında mevcûd olan mübâyenet emir ve kumandada hüküm-fermâ olan teşettüt
ve keşmekeşin bir diğer nümûnesini irâe eder.
Aynı bir orduya aynı zamanda üç yerden başka başka fikr-i müdîrlerle kumanda edilmesi târîh-i
harbde emsâline tesâdüf edilmeyen vekâyidendir. Maamâfîh memleketin selâmeti düşüncesi önünde
mülâhazât-ı sâire ile karârgâh-ı umûmînin Çerkesköyü'ne muvâsalatından itibâren kumandada meydân
alan bu keşmekeşin indifâı için vukua gelen her türlü teşebbüsât müsmir olamayarak bilakis sû-i tesîr
îkaından hâlî kalmadığından karargâh-ı umûmîden mevrûd evâmir yine kolordulara teblîğ ve tefhîm
kılındı. Vaziyetin hülâsaten îzâhı zımnında dahi âtîdeki rapor tastîr olundu:

Çerkesköyü'nde Başkumandanlık Vekâleti'ne

Yaver Paşa şimdi Tatarlı Ordugâhı'na gönderildi. İkinci Fırka'nın da orada bulunduğu
haberi geldi. müretteb fırka Hacılar'ın ilerisinde bulunuyordu. Sakızköy'den saat yediden
sonra hareket eden bir yüzbaşının ifâdesinden düşmanın Birinci Kolordu'yu takîb etmediği
anlaşılıyor. Birinci Kolordu, Dördüncü Kolordu'nun muhârebesini kendi dümdârının
muharebesi zu'muyla hareket etmiş olduğu muhtemeldir. Dördüncü Kolordu'nun da ahîren yedi
taburla takviyesi hasebiyle vaziyeti kesb-i salâh edebileceğinden Soğucak Deresi'nin
gerisinde ahz-ı mevzi mümkün olacaktır.
İkinci Kolordu'yu evvel-be-evvel takviye ile sağ cenâha takarrüb etmek emelinde
bulunduğundan eğer elde fazla kuvvet var ise âcilen bu kolordunun takviye buyurulması
lüzûmu arz olunur.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Cevâben telgrafnâme-i âtî vârid oldu:

Çorlu'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na

19 Teşrîn-i evvel 328

"C, 19 Teşrîn-i evvel" 328 Çorlu'da bulunan ve Muradlı'ya sevki biraz evvel teblîğ edilen 2
taburdan başka bugün buradan mâşiyen Çorlu'ya iki tabur daha sevk edileceğinden taburlardan
münâsib görülecek bir kuvvetin İkinci Kolordu'yu takviye eylemek üzere hemen o cihete sevki
iktizâ eyler.

Başkumandan Vekîli
Nâzım

Emir ve Vaziyet Hakkında Mütâlaât ve Alınan Raporlar


19 Teşrîn-i evvel'de Çerkes Köyü'den Çorlu'ya gönderileceği bildirilen 2 taburun 20 Teşrîn-i
evvel'den itibâren Topçuköyü'nde bulunan İkinci Kolordu'yu takviye etmek üzere izâmının pek bî-sûd
olduğu tabiîdir. İkinci Kolordu'nun âcilen takviyesi için Çerkes Köy'den yapılacak sevkiyâtın Çorlu
üzerinden değil doğrudan doğruya Topçuköyü'ne icrâsı muktezî idi. Teşrîn-i evvel'in 17. günü Vâsıf
Bey kumandasında ordu sol cenâhını takviye etmek üzere yapılan sevkiyâttaki gafletin burada
tamâmıyla aksi meşhûd olmaktadır.
Birinci ve Dördüncü kolordulardan taleb olunabilecek fedâkârlığın gayesi bu kolorduların
bulundukları mevâzide sebât ve mukâvemetleri olabileceği gibi ancak pek zaîf bir hâlde bulunan
İkinci Kolordu'nun takviyesi hâlinde sağ cenâha muâvenetine imkân bulunacağını burada ityân
eylemek lâzımdır.
Bu cihetle Başkumandanlık Vekâleti'nden mevrûd emrin ne dereceye kadar îfâ olunabileceği
bilinemezdi. Bu husûsta iştibâh olunduğu bir sırada Dördüncü Kolordu Kumandanlığı'nın bir diğer
raporu geldi. Bu rapor Göçerler'den yazılıyor. Binâenaleyh Dördüncü Kolordu kumandanı
anlaşıldığına göre karârgâhını Sofular'dan buraya nakletmiş bulunuyordu. Görülüyor ki, Dördüncü
Kolordu henüz Başkumandanlık Vekâleti'nce verileni vazîfe-i taarruziyeyi îfâya kâdir olmak şöyle
dursun Sofular civârındaki mevkiini bile muhâfaza edememişti. Dördüncü Kolordu Osmanlı Köyü'ne
kadar gerilemiş ve bu husûstaki mecbûriyeti gûyâ Birinci Kolordu'nun harekâtı tevlîd eylemiş idi.
Bugün İkinci Kolordu'nun geç vakte kadar muhârebe ettiği yine bu rapor müfâdından anlaşılıyor idi.
Mezkûr rapor hâvî olduğu tafsîlât itibârıyla hâiz-i ehemmiyet olmakla aynen dercolunur:

Çorlu'da Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Göçerler'den
19 Teşrîn-i evvel 328

18 Teşrîn-i evvel 328 öğleden sonra saat üç buçukta Başkumandanlık Vekâleti Erkân-ı
Harbiye Riyâseti'nden alınan emre tevfîkan bu sabah kıtaâtı Tatarlı civârında bulunacak olan
Birinci kolordunun solu gerisine getirmek üzere Akçaköy–Paşaköy hattından tahrîk ile Sofular
civârına kıtaâtım ile muvâsalat eylediğim sırada Birinci Kolordu kıtaâtının geriye çekilmekte
olduğu görüldü. Topçu kıtaâtı muntazaman ve piyâdeler perâkende bir hâlde dönüyordu.
Haber gönderdim. Azîz Paşa kuvvetli düşman kolları karşısında geri çekilmeye mecbûr
kaldığı cevâbını verdi. Çağırttım, Uşak Fırkası'nın çekildiğini İkinci Kolordu'nun da
çekilmeye başladığını ve binâenaleyh kendisinin de çekilmeye mecbur olduğunu söyledi. Ben
de bil-mecbûriye kolordunun Göçerler'e çekilmesi emrini verdim. Bu sırada gelen Yaver
Paşa Hazretleri fevkalâde ısrâr eylediği hâlde Azîz Paşa kıtaâtının Sinanlı'ya varmış
olduğundan bahisle tevkîften imtinâ eyledi. Fakat bir müddet sonra Yaver Paşa bizzât
müdâhale etti. Kıtaâtı tevkîf ettirdi. Ancak gurub başlamış olduğundan İkinci Kolordu'nun
tutuşmuş olduğu harbe muâvenet imkânı kalmamıştı. Yaver Paşa'nın kolordusunu tevkîf etmesi
üzerine ben de kolordumu durdurdum. Osmanlı'nın şark sırtlarına ikâmet emrini verdim. İkinci
Kolordu istikâmetinden şimdi (öğleden sonra, saat 6) şiddetli top sesleri hâlâ işitilmektedir.

Dördüncü Kolordu Kumandanı


Ahmed Abuk

Başkumandanlık Vekâleti'nden de İkinci Şark Ordusu'nun muvaffakiyetini mübeşşir bir telgrafnâme


gelerek kolordulara tamîm olundu. Bu bâbdaki telgrafnâme Üçüncü ve Onsekizinci kolordular
kıtaâtının 19 Teşrîn-i evvel akşamı Poyralı köyüne kadar girdiklerini ve muhârebeye On yedinci ve
İkinci kolorduların da iştirâk etmiş olduğunu bildiriyordu. Aynı zamanda Birinci ve İkinci Şark
Orduları arasında temîn-i muvâsala vazîfesinin hafîf süvârî livâsına verilmiş olduğu anlaşılıyor idi.
Midye'de karaya asker ihrâcı teşebbüsünde bulunarak 2 taburun çıkarıldığı ve bunların Vize'ye bu
akşam (19/20 Teşrîn-i evvel) vâsıl olacakları yine karârgâh-ı umûmîden bildiriliyordu.
İkinci Şark Ordusu'nun muvaffakiyetinden dolayı karargâh-ı umûmîye arz-ı tebrîkât edildi.
Dördüncü Kolordu'nun evvelâ Erkân-ı Harbiye Riyâseti'nce Sofular'da toplanılmak istenmesi, badehû
Başkumandanlıkça düşman üzerine saldırılmak arzusu gösterilmesi ve bu sırada ise mezkûr
kolordunun karârgâhıyla Göçerler'e kıtaâtıyla Osmanlı Köyü'ne kadar çekilmesi tamâmıyla Şark
Ordusu Karârgâhı'nın emir ve arzusu hilâfında vuku bulduğundan belki bu hâl büyük karârgâhın
niyyâtına nazaran muvâfık olabilirdi. Bu cihetle gerek bu kolorduya ve gerek Birinci Kolordu'ya
karârgâh-ı umûmîce başkaca vazîfeler verilmesi de muhtemel idi. İkinci Kolordu'nun İkinci Şark
Ordusu harekâtına iştirâki hakkında teblîgâtta bulunulduğundan Dördüncü ve Birinci kolordular için
mütesavver olunan tertîbât her ne ise tarafımızdan muhâlif emirler itâsıyla teşettütü artırmamak için
bildirilmesi karârgâh-ı umûmîye arz olundu.
Yine bu akşam Müstakil Süvârî Fırkası'ndan da şu rapor geldi:

Çorlu'da Karârgâh-ı Umûmîye

19 Teşrîn-i evvel 328

Süvârî fırkası üç günden beri ordu emrinden haberdâr olamadığından vaziyet-i umûmiyeye
ve be-tahsîs ordumuzun cebhesi ve sağ cenâhı ilerisinde bulunan düşmana dâir malûmâta
mâlik değilse de 18 Teşrîn-i evvel 328 günü Susuz Müsellim'de bulunan ve Bedir Köy
istikametinde ilerlemeye teşebbüs eden bir düşman piyade alayı ile iki süvâri alayı ve iki
batarya topçusu evvelâ Bedirköy harâbesinde ve badehû mezkûr köyün cenûbunda kâin "128"
rakımlı tepede topçu ve mitralyözlerimizin gayet müessir ateşi ile akşama kadar tevkif
edilmiştir. Süvari fırkası ordumuzun Soğucak Deresi gerisine kadar umûmî ric'atinden
haberdâr olmasıyla Meşinli'ye çekilmiş ve geceyi (18/19 Teşrîn-i evvel) burada geçirmiştir.
Bugün (19 Teşrîn-i evvel 328) fırkamız Dördüncü Kolordu nezdine gönderilen haber
zâbitinden de malûmât alamamakla beraber Meşinli'nin cenûb sırtlarından Evrensekiz ve
Seyidler istikametinde icrâ-yı keşfiyât etmeye ve Çorlu caddesinde düşmanı tehîr etmekle
ordumuzun sol cenâhını himâyeye karar vermiştir. Bade'z-zevâl on ikiyi yirmi beş geçe
Seyidler istasyonu düşmanın süvârî alayı tarafından işgâl olunduğu mezkûr istasyona
gönderilen keşif bölüğümüzün takrîrinden anlaşıldığı gibi saat iki râddelerinde mezkûr süvârî
el'ân Çorlu istikâmetinde perâkende bir hâlde geri çekilmekte olan ordumuzun kâfilesine
taarruz etmesi üzerine topçu atışıyla tard edilmiştir. Küçük Karışdıran'a gönderilen bir diğer
keşif bölüğü düşmanın üç taburuyla bir alay süvârîsinin ve üç bataryasının Karamürsel
cihetinde vâdi boyunca Büyük Karışdıran'a doğru ilerlediği ve kolbaşısının ikiye çeyrek kala
Büyük Karışdıran'ın garb sırtlarına çıktığı bildirilmiştir.
Küçük Karışdıran-Karamürsel hattına karşı ordumuza mensûb hiçbir piyâde kuvveti yoktur.
Maamâfîh Seyidler İstasyonu'nda kalmış olan hafîf bir piyâde kıtamız düşman süvârîsi
karşısında geri çekilmiştir.
Süvârî fırkası mevzii yakınında Yozgad Redîf Taburu'na mensûb iki bölük piyâde
mevcûddur. Fırka bu geceyi kısmen Meşinli ve kısmen de Ohlas Çiftlik'te geçirecektir.

Müstakil Süvârî Fırkası Kumandanı


Mirliva Sâlih

Süvârî fırkası 3 gün emirsiz kaldığını bildirdiği gibi diğer kolordular da verilen emrin dâimâ
teehhüre uğradığından dolayı müştekî bulunuyorlardı. Umûmiyetle evâmirin emir zâbitleri vedâatiyle
gönderildiğine nazaran esbâbı şâyân-ı tedkîktir. Süvârî fırkası tarafından düşman hakkında verilen
malûmât Dördüncü Kolordu nezdine ordu karârgâhından gönderilmiş olan Binbaşı Selâhaddin Bey
raporuyla da teeyyüd ediyordu. Bu rapor Dördüncü Kolordu nezdinde cereyân-ı ahvâli göstermekte
olduğundan aynen tezbîr olunur:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na

Beyaz Köy'ünden
19 Teşrîn-i evvel 328, saat 9 sonra

1- Dördüncü Kolordu kıtaâtının hâl ve vaziyetine ve tesâdüf olunan kıtaâta dâir mufassal
rapor melfûftur.
2- Müstakil Süvârî Fırkasının şimdi buraya gelen keşif bölüğü zâbiti piyâde ve süvârî ve
topçudan ibâret bir düşman müfrezesinin Büyük Karışdıran'a duhûlünü bizzat görmüştür.
Ordunun sol cenâh üzerindeki bu vaziyet gâyet vahîm olduğundan düşman kuvvetinin
tamâmen mahv u ibtâli ve Çorlu caddesinin temîni lüzûmunu nazar-ı âsafânelerine arz ederim.

Ordu Karârgâhından Binbaşı


Selâhaddîn

Selâhaddîn Bey'in Melfûf Raporu

1- Dördüncü Kolordu 17/18 Teşrîn-i evvel gecesi Akçaköy'de geçmiştir. On ikinci Fırka
Yeniler'de, İzmit Fırkası Akçaköy'dedir.
2- 19 Teşrîn-i evvel günü Dördüncü Kolordu cebhesinde düşmandan eser görülmemiştir.
Bilakis alınan malûmâttan ve top seslerinden Tatarlı cihetinde düşmanın Birinci kolorduya
taarruzu anlaşılmıştır.
3- Bu akşam On ikinci Fırka kolordudan aldığı emir üzerine Osmanlı Köyü şarkındaki
sırtlara çekilmiştir.
4- Kolordu karârgâhı geç vakit Göçerler'e naklolunmuştur.
5- Beyaz Köy'de Çanakkale Fırkası'ndan:
150 nefer Çanakkale taburları
350 nefer Karabiga taburları
340 nefer İkinci Biga taburları
Konya Fırkası'ndan... taburu bulunmuştur.
Bunlara âcilen On ikinci Fırka'ya iltihâkları emredilmiştir. Bu gece Beyaz Köy
şimâlindedir.
6- Limni taburunun Ergene Köprüsü şimâlinde bulunan kolordusuna iltihâkı emredilmiştir,
yürüyüştedir.
7- Ayvacık alayı Ohlas Çiftliği cihetinde görülerek kolordusuna iltihakı emredilmiştir,
yürüyecektir.
8- Bir gün evvel Muradlı'dan Seyidler'e hareket eden topçu Y 2 T 3'ten bir bataryaya
hareket emri verilmiş ve hayvan noksanını ikmâl için binbaşı Çorlu'ya tezkiye ile
gönderilmiştir.
9- Süvârî fırkasının Meşinli'de olduğu haber alınarak Başkumandanlığın lüzûm-ı temîni ve o
cihette düşmana dâir malûmâtın orduya iş'ârına dâir bazı malûmât bâ-rapor arz edilmiştir.
10- Çorlu-Karışdıran yolu üzerinde muhtelif perâkende efrâd, kıtaât, ağırlıklar vesâireye de
yolları gösterilmiş, bazıları sürülmüş ve kısmen asker ile yürümekte bulunmuştur.
11- Dördüncü Kolordu kumandanını muhtelif mahallerde aradım. Geç vakit Göçerler'e
gittiğini öğrendik. Osmanlı Köyü'nden Beyaz Köy'e döndüm.
Göçerler'e giden caddede Birinci ve İkinci kolordulara âid birçok arabalar yolları
tıkamıştır. Bu ağırlıklar kolordularını bilmiyor. Gidecekleri mahalden haberleri yoktur.
Binâ-berîn mehtâb çıkıncaya kadar Beyaz Köy'de kalıyorum. Birinci Kolordu kumandanını
nısfu'l-leylden sonra bulmak mümkün olacaktır.
12- Düşmanın Tatarlı cihetinde İkinci Fırka'ya ric'ati mecbûr ettiği anlaşıldı. Tafsîlât
mefkûd ise de sabahleyin mufassalan malûmât gönderebilirim.
Şâyân-ı dikkat olan şudur ki Dördüncü Kolordu'nun bugün cebhesinde hiçbir harb
olmadığı halde kolordu çekilmiş ve bütün bütün aykırı bir istikâmete giderek bütün
kolordular hemen yola bağlanmıştır.
On İkinci Fırka'nın kuvveti ber-vech-i âtîdir
Topçu Y 12 T 1 tamâmdır. 18 top, cebhâne arabaları da noksânsızdır. Nizâmiye alayı 700,
nişâncı taburu 250 mevcûdunda, Bandırma alayı madûm hâlinde bırakılmış, Kirmasti alayı
250, istihkâm bölüğü 150 mevcûdundadır.
Asker açtır, ekmeksizdir.
İzmir alayının İzmir ve Bornova taburları tesâdüfen bu kuvvetin yanına düşerek iltihâk
etmişlerdir.
14- İzmit Fırkası kumandanı paşa şimdi Beyaz Köy'e hareket etmiştir. Fırka hakkındaki
malûmât ber-vech-i zîrdir:
Topçu alayı 11 tabur 2 toplarından bir şey gâib etmemiştir. Yalnız bir arabası mermi
isâbetle yanmıştır.
Fırkanın 6500 mevcûdundan zâyiât mecrûh ve şehîd hâric olarak 2000 /2500 mevcûd
tahmîn olunuyor. Bu kuvvetten bir mikdârı temâdî-i hareket hasebiyle firâr etmiş
olduğundan bugün elde 1500 kişi kalmıştır.
Bir batarya ve Bilecik alayı Sofular'da, İzmit alayı Beyaz Köy garbında, Eskişehir alayı ve
iki batarya Göçerler'de.
Kolordu karârgâhı kendisine ve İzmit Fırkası'na haritada mevcûd olmasıyla Sofular
istikâmetini vermiş ve badehû Göçerler'e gitmiştir.
Kıtaâtın mütemâdî tebdîl-i mevzii, mütemâdî ve mütehavvil emirlerle mevcûd alaylar
yerlerini değiştirerek fırkalarını ve fırkalar kolorduyu gâib etmektedir.
Fırka kumandanı kolordu kumandanını göremeyip alaylar fırkayı bulamıyor.
Dördüncü Kolordu Karışdıran cebhesini setredeceğinden tâ Göçerler'e kadar gidip ahvâl-i
marûza ile mevcûd asker de elden çıkıyor. Binâenaleyh kolordulara sâbit birer mıntıka tahsîsi
katiyyü'l-vücûbdur. Bir iki gün içinde askeri toplamak kâbildir.
15- Bugün müstakil süvârî fırkasından keşfe gönderilen bir keşif bölüğü zâbiti, süvârî
fırkasını Meşinli'de bulamayarak Beyaz Köy'e gitmiştir. Meşhûdâtı ber-vech-i âtîdir.
Küçük Karışdıran sırtlarından düşmanın kolbaşısıyla öğleden sonra saat 2.30'da Büyük
Karışdıran'a girdiği görülmüştür. Görülen kol bir süvârî alayı, 3 piyâde taburu, 3 batarya
toptur.
Düşman Büyük Karışdıran'ın garb sırtlarına geldi. Burada belki bizim diğer süvârî keşif
kollarıyla ateş edildi. Düşman müfrezesi intizâr mevziinde kaldı. Tam gurûba yakın Büyük
Karışdıran'dan doğru ilerlediği görülmüştür. Kolun kuvvetinden bir tabur görülmüştür. Arkası
havânın kararmasından görülememiştir. Birçok keşif kolları bu taburun önünde idi.
Evrensekiz ve bunun garbında "198" rakımlı tepede düşmanın piyâdesi olduğu bildiriliyor.
Piyâde Yedinci Alay'ın Evrensekiz'deki ağırlığı düşmana kalmıştır.
16- Ahvâl-i marûzadan düşmanın Dördüncü Kolordu'yu sol cenâhından sıkıştırmakta ve
ordunun gerisine düşmekte olduğu tahakkuk etmektedir. Süvârî fırkasının ona göre istihdâmı
lüzûmu marûzdur. Keşif bölüğü zâbiti Meşinli'de fırkayı bulamadığından bize beyân-ı hâl etti.
Raporunu da bir sûret olarak leffediyorum. Gece Göçerler'e İzmit Fırkası kumandanı ile
mümkün olursa kolorduyu bulmaya gideceğiz.
Selâhaddîn

Malûmât-ı Mütemmime ve Başkumandanlık Vekâleti'ne Marûzât


Ondan başka Hayrabolu üzerinden mevrûd mahallî kâim-makâmlığının ve keşif kollarının raporları
külliyetli düşman askerinin birkaç gündür Alpullu'da trenlerden ihrâc olunduğunu bildiriyordu. 18
Teşrîn-i evvel'de verilmiş olan ordu emriyle Dördüncü Kolordu'ya düşmanın takîbi hâlinde
Evrensekiz'den Akçaköy sırtlarına geçmesi bildirilmiş iken bil-âhire Başkumandanlık Erkân-ı
Harbiye Riyâseti'nin karâr ve bir emri bu kolorduyu Sofular'a çekmiş ve Birinci Kolordu'nun
vaziyetini ise Osmanlı Köyü'ne kadar sürüklemiş olduğundan Çorlu istikâmetinin ve dolayısıyla
bütün ordunun hutût-ı irtibâtiyesinin ve en mühim bir menzil noktası olan Çorlu mevkiinin düşman
eline düşmesi tehlikesi hâsıl olmuştu. Malûmât-ı vârideye nazaran düşmanın sağ cenâh ordusunu
ileriye celb fikriyle teşebbüsâtta bulunduğu hakkındaki kanâatimiz kuvvet bularak tehlikenin umûm
ordunun sol cenâhında belirmeye başladığı istidlâl olunmakla malûmât ve mütâlaât-ı vâride şöylece
Başkumandanlık Vekâleti'ne arz edildi:

Başkumandanlık Vekâlet-i Aliyyesi'ne


Çorlu'dan

18/19 Teşrîn-i evvel 328

Dördüncü Kolordu'nun Evrensekiz üzerinden Akçaköy sırtlarına gelmesi emredilmiş idi.


Bugün mezkûr kolordu kumandanlığından mevrûd bir rapor Başkumandanlık'tan aldığı emir
üzerine Sofular ile Tatarlı-Sinanlı yolu arasında Tatarlı deresi gerisine gelmiş olduğunu
bildiriyordu. Şu hâlde Paşaköy-Göçerler-Meşe Çiftliği hattının cenûbundaki mıntıka düşman
süvârîsi ile müfrezelerin harekâtına tamâmen marûz ve açık kalmış ve Karışdıran-Akçaköy
sırtları düşmanın işgaline terk edilmiş olduğundan fîmâ-bad Çorlu'nun menzil noktası olması
imkânı kalmadığı gibi bundan sonra Topçuköyü-Paşaköy hattında bulunan kolordulara erzâk
ve cebhâne sevkinin temîni imkânı kalmamıştır. Binâenaleyh Çorlu'daki erzâk ve cebhânenin
yarın hemen Çerkesköyü'ne nakli için Menzil Müfettişliği'ne emir verilmiştir. Diğer cihetten
şimdi Hayrabolu'dan alınan telgrafnâmede düşmanın Kırkkilise-Babaeski-Seyidler hattı
üzerinden yevmiye altmış vagonlu trenle Alpullu İstasyonu'na nakliyât-ı askeriye icrâ etmekte
olduğu bildirilmiş idüğünden şu hâle nazaran düşman bir kısım kuvvetini az zamanda
ordumuzun sol cenâhı üzerinde cem' ederek taarruz ordumuzu Kırkkilise üzerine yürümekte
iken hatt-ı ric'at-i tabiiyesinden ayırıp Istranca üzerine atmaya çalışmakta olduğunu irâe
eylemekte idüğü marûzdur. Çorlu'da müdehhar erzâk ve cebhâne vesâirenin de düşman yedine
düşmesi tehlikesi hâsıl olmuştur. Dördüncü Kolordu'ya Karışdıran ve Akçaköy sırtlarını terk
ile şu sûretle tebdîl-i mevzi ettirilmesi hakkında orduya malûmât verilmemiş olmasından
dolayı bu sabah Çorlu'dan Karışdıran istikâmetinde sevk olunan erzâk kollarının maatteessüf
düşman eline geçmiş olduğu şimdi Menzil Müfettişliği'nden bildirilmiştir.

Birinci Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Buna vârid olan cevâb ber-vech-i âtîdir:

Çorlu'da Birinci Şark Ordusu Kumandanlığı'na

20 Teşrîn-i evvel 328


Gâyet Müsta'celdir:

"C, 19 Teşrîn-i evvel 328" Teşrîn-i evvel'in 18'inci günü bilâ-lüzûm icrâ edilmiş ve kemâl-
i muvaffakiyetle ilerleyen İkinci Şark Ordusu'nu büyük bir tehlikeye marûz bırakmış olan
ric'at hareketini durdurmak için Erkân-ı Harbiye Reîsi Hâdi Paşa Hazretleri tarafından
muhârebe meydânında bil-mecbûriye verilen ve sûreti akşamleyin zât-ı vâlâlarına da teblîğ
kılınan emirden başka Dördüncü Kolordu'ya doğrudan doğruya hiçbir emir verilmemiştir.
Mezkûr emirde de Dördüncü Kolordu'nun Tatarlı garbındaki sırtlarda bulunacak olan Birinci
Kolordu'nun solu gerisinde bulunması alel-ıtlâk zikredilerek muayyen bir mevki ismi yâd
edilmemiştir. Bu sûretle Dördüncü Kolordu'ya diğer kolordulara nazaran hârice doğru
kademeli vaziyet verilmesinden maksad ordunun sol yanına düşman tarafından icrâsı melhûz
olan bir çevirmeye karşı tertîbât ittihâzından ibâret olduğu âşikârdır. Binâenaleyh emr-i
mezkûr ile murâd olunan maksad-ı hakîkî nazar-ı mütâlaaya alınarak Dördüncü Kolordu'nun
ahvâl-i arâzîye göre ta'biyesi[117] ve Çorlu'nun setr ve temîni muktezîdir.
Ayrıca süvâri fırkası dahi ordunun sol yanını setr ve himâye edecek ve her hâlde ol cihetten
düşmanın harekâtını istikşâf ile serîan buraya bildirecektir.

Başkumandan Vekîli
Nâzım

Dördüncü Kolordu'dan mevrûd raporda kolordu kumandanı kolordusu Sofular'da toplamak için
emir aldığını bildirdiği alel-ıtlâk ordunun sol cenâhının ve Çorlu-Karışdıran menzil hattının
muhâfazası husûsunda Şark Ordusu tarafından verilen emre ehemmiyet bile vermeyerek bu mevki
civârında toplanmaya çalıştığı hâlde bu defa Başkumandanlık emrinde keyfiyetten adem-i
malûmât beyân edilmektedir.
17/18 Teşrîn-i evvel ordu emriyle düşman tarafından sıkıştırıldığı hâlde ancak Akçaköy sırtlarına
çekilmesi bildirilen Dördüncü Kolordu'nun bu vechile Sofular'a kadar çekilmesi aynı hâlde Tatarlı
ilersinde toplanacak olan Birinci Kolordu'nun da çekilmesini müntic olmuş ve Birinci Kolordu'nun
Tatarlı'yı terki ise Dördüncü Kolordu'nun da Osmanlı Köyü'ne gelmesini intâc eylemiştir. Hâlbuki
düşman kuvâ-yı külliyesiyle bir gün evvel (17 Teşrîn-i evvel'de) Birinci ve İkinci kolordular
karşısında bulunduğundan hatt-ı müdâfaanın Soğucak Deresi gerisine nakli hâlinde dahi Akçaköy
sırtlarında kalacak olan Dördüncü Kolordu vaziyetinin umûm ordunun vaziyetine nazaran kademe
şeklini hâiz olduğu vaziyetin dikkatle mütâlaasından anlaşılır. Binâenaleyh karârgâh-ı umûmînin bu
kolorduyu Sofular'a doğru celb eylemesi netîcesi tekevvün eden mehâzîrin tevîline çalışılması
beyhûdedir. Bil-âhire Dördüncü Kolordu Göçerler'e kadar geldikten sonra artık ahvâl-i arâzîye göre
tabiyesiyle Çorlu'nun doğrudan doğruya bu kolordu ile setrine imkân olamayacağı derkârdır. İkinci
Şark Ordusu'nu tehlikeye ilkâ eylediği beyân olunan ric'at hareketinin mâhiyeti hakkında temhîd-i
hakîkat sadedinde lüzûmu kadar beyân-ı mütâlaa kılınmış olmakla beraber bu hareketin Dördüncü
Kolordu'yu Sofular'da toplanmak hareketiyle mukâyesesi hâlinde netîce itibârıyla yek-nazarda bir
müşâbehet nümâyân olur. Çongre'de bulunan İkinci Şark Ordusu sol cenâhına nazaran Birinci Şark
Ordusu sağ cenâhının 18 Teşrîn-i evvel'deki vaziyeti her ne ise Dördüncü Kolordu'nun Sofular'a
alınmasıyla bu kolordu ile Birinci Kolordu beynindeki münâsebet hemen bunun aynı gibidir. Fakat
birincisi dağılan ordu aksâmını toplamak için başka bir tedbîr bulmak imkânı olmadığı sırada
zarûret-i mübreme ile teb'iyet olunmuş bir karâr netîcesi olduğu hâlde diğerinin avâmil-i nazariye
üzerine müessis bulunduğu nazar-ı mülâhazaya alınmak elzemdir.
20 Teşrîn-i Evvel'de
Cereyân Eden Ahvâl
Bugün sabahleyin Birinci Kolordu Kumandanlığı'ndan ve Dördüncü Kolordu nezdine gönderilmiş
olan Erkân-ı Harbiye zâbitânından vürûd eden raporla alınan malûmât ber-vech-i âtîdir:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Osmanlı Köyü garb sırtlarından

19/20 Teşrîn-i evvel 328; saat 5, dakika 40

1- Tatarlı garb sırtları işgâl olunmakta iken düşmanın taarruzu üzerine İkinci Fırka ve diğer
fırkalar, Dördüncü Kolordu geri çekilmiştir.
2- Birinci Kolordu (Üçüncü Fırka hâriç) Osmanlı Köyü şimâlinde ictimâ ve köyün garb-ı
şimâlindeli sırtları işgâl edeceklerdir. Dördüncü Kolordu da sol cenâhımızdan itibâren ahz-ı
mevzi etmektedir.
3- Kolordu karârgâhı Sinanlı'dadır.

Birinci Kolordu Kumandanı


Ömer Yaver

Vusûlümde Azîz Paşa'nın ric'at etmekte olduğunu gördüm. Sebebini sordum, Ahmed Bey
Köyü'ne kuvvetli bir düşman kolu geldiğini haber aldığından ve İkinci Kolordu ile de birlikte
bulunan Üçüncü Fırka topçularının cebhânesi kalmadığından onların da ric'at etmeleri
muhtemel olduğundan ve fırka mevcûdu firârî neferlerden dolayı bin beş yüz râddesinde
bulunduğundan ric'ate mecbûr olduğunu söyledi. Dördüncü Kolordu kumandanı da mevkide
hâzır bulunduğundan bâlâdaki mevâkii bu gecelik tuttuk, yarın bir emir vermelisiniz, geç vakte
kadar top sadâları garb cihetinden gelmekte idi.

Ömer Yaver

Şark Ordusu Başkumandanlığı'na


Göçerler'den

20 Teşrîn-i evvel 328, saat 4'ten sonra

1- Bugün Dördüncü Kolordu karârgâhıyla Göçerler'dedir. İzmit Fırkası da Göçerler'de


bulunuyor.
2 - On ikinci Fırka'nın dün 1500 miktârına varan mevcûdu dün gece şedâid-i şitâiyeyi
açıkta geçirmek yüzünden ve buna munzam olan bazı hâlâttan bugün "300" râddesine
inmiştir. Beyaz Köy'de firârî efrâd araştırılmaktadır. Maahâzâ bu askerin cem'ini başka eller,
başka vâsıtalar daha iyi temîn edebilir zannederim.
3- İzmit Fırkası mevcûdu ahîren ilâve olunan taburlarla "3000" râddesine varmakta ve hattâ
biraz geçmektedir.
4- Kolordu bu iki fırkayı Mirliva Fahri Paşa kumandasında bir fırka hâline sokmak talebiyle
bir rapor tanzîm ve orduya takdîm eylemiştir.
5- Şark Ordusu taarruz harekâtının ilerlemesi ve fırkaların intizâm kesb eylemesi istenildiği
hâlde ordunun vaktiyle başlarına gelmesine ihtiyâc-ı mübrem vardır.
6- Karârgâhın tebdîl-i mevki eylemesi hâlinde ona göre iş'ârâtta bulunmak üzere emir
buyurulması müsterhâmdır.

Şark Ordusu Karârgâhı'ndan


Binbaşı Selâhaddîn

Bunun üzerine Başkumandanlık Vekâleti'ne şu sûretle arz-ı hâl edildi:

Çerkes Köyü'nde Başkumandanlık Vekâleti'ne

Kolordulardan mevrûd raporlarda Azîz Paşa fırkasının çekilmesi üzerine Dördüncü


Kolordu'nun Göçerler'e çekildiği anlaşılmış ve Azîz Paşa fırkasının ağırlıklarının ve
perâkende efrâdının Çorlu'ya girmekte oldukları bugün görülmüştür. Kolordulardan malûmât
alabilmek üzere karârgâhdan gönderilen Erkân-ı Harbiye zâbitânının verdikleri
raporlarda efrâdın perîşân bir hâlde bulundukları buradan sevk edilen erzâk ve
kâfilelerinin de düşman yedine geçtiği, ordunun kâmilen aç bir hâlde bulunduğu
anlaşılmaktadır. Kolordular bu hâle karşı ne yolda hareket edeceklerine dâir emir
bekliyorlar. Emirlerine makine başında intizâr olunmaktadır.
Kolorduların ya ileriye düşman üzerine hareketleri veya geriye çekilmeleri şıklarından
hangisi tensîb buyurulacaksa iş'ârı ve maamâfih yağmakta olan yağmur dolayısıyla hâsıl
olan çamur ve topçu hayvânâtımızın kâmilen kuvvetten düşmüş bir hâlde bulunduğunun
dahi nazar-ı dikkatten dûr tutulmaması marûzdur.

Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Daha sonra karârgâh-ı umûmîden 21 Teşrîn-i evvel'de icrâ olunacak harekâtı tanzîm eden emr-i âtî
vârid oldu.

Birinci Şark Ordusu Kumandanlığı'na

1- Düşmanın Çorlu ile Karışdıran arasındaki arâzîye kadar ilerlediği ve Kırkkilise-


Babaeski-Seyidler hattıyla Alpullu istasyonuna nakliyât-ı askeriye icrâ etmekte olduğu ve
buna nazaran düşmanın ordumuzu hatt-ı ric'atten ayırıp Istranca üzerine atmak istediği Birinci
Şark Ordusu Kumandanlığı'ndan bildirilmiştir.
2- Ordu hatt-ı ric'atinden ayrılarak şimâle doğru atılmamak için Birinci ve İkinci Şark
Orduları Ergene Suyu'nun gerisine Saray ile Kara Hasan köyleri arasındaki sırtları işgâl
etmek üzere hatt-ı mezbûra doğru hemen muntazaman yürüyüşe başlayacaklardır.
3- Vize ve Pınarhisar cihetlerindeki İkinci Şark Ordusu bu hareket daha evvel başlayacak
mezkûr ordunun kol nihâyeti Tatarlı Deresi'nin gerisine geçinceye kadar Birinci Şark Ordusu
mevâziini muhâfazaya sa'y edecektir. Burada bilhâssa sol cenâhını kuvvetli bulundurarak
düşmanın çevirmesine meydân vermeyecektir. Süvârî fırkası sol cenâh ilerisinde bulunarak
ve îcâb ederse kendini fedâ ederek ordunun ric'atini temîn edecektir.
4- Ergene mevziinin işgâlinde Kara Mehmed, Meşe Çiftliği yolu her iki ordu beyninde hatt-ı
fâsıl olacak ve tarîk-i mezbûr Birinci Şark Ordusu'na âid olacaktır.
5- Birinci Şark Ordusu Çorlu İstasyonu'nun muhâfaza edecek ve bu nokta ilerisindeki
şimendifer köprülerini tahrîb ve malzeme-i müteharrikeyi hemen geriye alarak düşmanın
hattından istifâdesine mâni olacaktır.
6- Bahren Midye'ye çıkarılmakta olan taburlar İkinci Şark Ordusu'na iltihak etmek üzere
doğruca Saray'a hareket ettirilecektir. 20 Teşrîn-i evvel 328

Başkumandan Vekîli
Nâzım

Bu emr-i müvecceh esâs itibâr olunarak Birinci Şark Ordusu'nun tanzîm-i harekâtı ve Ergene
gerisine muvâsalatında ahz edeceği tertîbât için şu ordu emri verildi.[118]

20 Teşrîn-i evvel İçin Ordu Emri

20 Teşrîn-i evvel 328

1- Düşmanın Çorlu ile Karışdıran arasındaki arâzîye ilerleyerek Kırkkilise-Babaeski-


Seyidler hattıyla nakliyât-ı askeriye icrâ etmekte olduğu cihetle ordumuzu hatt-ı ric'atinden
ayırıp Istranca üzerine atmak istediği anlaşılıyor.
2- Ordunun hatt-ı ric'atinden ayrılarak şimâle doğru atılması için Ergene Suyu gerisine
muntazaman yürümesi ve işbu hat gerisinde mevzi-i müdâfaa işgâl etmesi Başkumandanlık
Vekâleti'nden emrolunmuştur.
İkinci Şark Ordusu Saray-Kara Mehmed hattını işgâl edecektir.
3- Vize ve Pınarhisar cihetlerindeki İkinci Şark Ordusu bu harekete daha evvel başlayacak
ve mezkûr ordunun kol nihâyeti Tatarlı Deresi'nin gerisine geçinceye kadar Birinci Şark
Ordusu mevâziini muhâfazaya sa'y edecektir.
4- İkinci Kolordu Yuvalı-Karlıköy-Uzun Hacı üzerinden hareketle Kara Mehmed-Veli Meşe
Çiftliği (dâhil) yolundan itibâren 4 kilometrelik bir hatt-ı müdâfaa tutacaktır.
Birinci Kolordu: İkinci Kolordu'nun kol nihâyeti Yuvalı'yı geçtikden sonra Sinanlı'dan ve
Kara Mehmed üzerinden hareketle krokide gösterildiği vechile, İkinci Kolordu'nun sol
cenâhından itibâren Ohlas Çiftliği'nin şark ve cenûbundaki hattı işgâl edecektir.
Dördüncü Kolordu: Göçerler'den Osmanlı Çiftliği üzerinden Çorlu'ya gelecek ve Çorlu
etrâfında krokide gösterilen mevzii tutacaktır.
Müstakil Süvârî Fırkası: Ergene Suyu'nun şimâl cihetinde Karışdıran yoluna karşı ordunun
işbu hareketini îcâb ederse kendisini kâmilen fedâ ederek setr ve himâye eyleyecektir.
Çorlu muhâfazasına memûr müfreze Dördüncü Kolordu'ya iltihâk edecektir.
5- Her bataryanın refâkatine bir piyâde taburu verilerek toplar behemehâl nakl ve cer
ettirilecektir.

Birinci Şark Ordusu Kumandanı


Abdullah

Bu emrin tamîm ve irsâli sıralarında İkinci Kolordu ile müstakil süvârî fırkasından âtîdeki raporlar
geldi:

Şark Ordusu Kumandanlığı'na


Topçuköyü

19/20 Teşrîn-i evvel 328

1- Bir livâ kadar bir düşman kuvvetinin Ahmed Bey'in garb sırtlarından şimâle yürüdüğü,
süvârî alayı kumandnaı tarafından haber verilmiştir. Üç kol hâlinde ve bir alay topçuya mâlik
bir düşmanın öğleden sonra saat birde Tatarlı'nın garb sırtlarında muvâsalat ettiği Birinci
Kolordu tarafından bildirilmiştir. Aynı zamanda Tatarlı cihetinde birkaç top sadâsı
işitilmiştir. Birinci Kolordu'nun Tatarlı'dan Sinanlı'ya doğru çekildiğini bir haber zâbiti haber
vermiştir.
2- Onyedinci Kolordu Çongre karşısında, Üçüncü Fırka bunun solunda bu sabahtan itibâren
yayılarak muhârebeye girmiş ve öğleden sonra saat üçte düşmana taarruza başlamışlarsa da
karanlık bastıktan sonra epeyce müddet devâm eden top ve tüfenk sadâlarına nazaran
muhârebenin netîcelenmemiş olduğuna hükmedilmiştir.
3- İkinci Kolordu'da yalnız Üçüncü Fırka taarruza iştirâk edebilip 2000 mevcûdunda kalan
Beşinci Fırka taarruz-ı umûmînin sol cenâhını ve Tatarlı'ya karşı gerisini muhâfaza için
Üçüncü Fırka'nın 2000 metre gerisinde tabiye edilmiş ve 1000 mevcûdunda olan Kastamonu
Fırkası hatt-ı muvâsala-i umûmiyeyi ve kıtaâtın ağırlıklarını muhâfaza için Topçuköyü'nün
cenûb-ı garbîsinde Tatarlı'ya karşı yerleştirilmiştir.
4- Karanlık bastırdıktan sonra Tatarlı cihetindeki düşmana dâir fazla malûmât
alınamadığından Üçüncü ve On yedinci kolorduların taarruzu İkinci Kolordu ile beraber yan
ve gerileri tamâmıyla tehlikeye düşmüş bulunduğuna hükmolunmaktadır.
5- Bugüne kadar Dördüncü Fırka kumandanı ile beraber nereye gittiğini bildirmemiş ve
verilen emre itâat edip Topçuköyü'ne gelmemiş yalnız bugün 150 mevcûdlu olan On ikinci
Alay muvâsalat etmiştir.
6- Ereğli Fırkası'ndan On yedinci Kolordu'ya geçmiş bir rapor okunarak bu fırkanın
perâkendelerini Topçuköyü'nde topladıktan sonra Tatarlı'da düşmanın zuhûrunu haber alınca
hemen Azbağ üzerine çekildiği haber alınmıştır.

İkinci Kolordu Kumandanı


Şevket Turgûd

Rapor Hakkında Mütâlaât ve Karârgâh-ı Umûmî ile Olan Muhâberât


İkinci Kolordu kumandanının iş'ârâtı meyânında en ziyâde câlib-i dikkat olan keyfiyet Birinci
Şark Ordusu'nun aslâ muhâfaza-i mevki edemeyerek bütün manâsıyla perîşân bir hâlde geriye
gelmekte olduğu bir sırada Çongre'de muhârebenin mutaarrızâne bir sûrette hâlâ devâmına
çalışılmıştır.
Süvârî fırkasından da 213. sahîfedeki raporun aynı olan diğer bir rapor vürûd edip evvelce alınan
malûmâtı teyîd ettiği gibi bizzât Osmanlı Çiftliği civârına kadar çekildiğini bildiriyordu. Düşman
pîşdârlarının takîb eylemesi hâlinde bu fırkanın şu sûretle geri çekilmiş olması ordumuz sol
cenâhında ve be-tahsîs Dördüncü Kolordu nezdinde baş gösteren tehlikeyi artırıyordu.
Çorlu'nun ahîren vürûd eden derme çatma beş tabur ve biri koşumsuz 2 bataryadan mürekkeb bir
müfreze ile muhâfazası îcâb ediyor idi. Dördüncü Kolordu'nun malûm olan hâline mebnî Çorlu'nun
muhâfaza veya terki meselesi şâyân-ı teemmül idi. Keyfiyet bil-cümle icrââtı tafsîlâtı ile idâre
etmekte bulunan karârgâh-ı umûmîye arz edildi.

Çerkes Köyü'nde Başkumandanlık Vekâleti'ne


Çorlu'dan

20 Teşrîn-i evvel 328

Dördüncü Kolordu ile bugün vuku melhûz muhârebenin ne şekil alacağı malûm
olmadığından Çorlu'nun muhâfaza veya terki meselesinin düşünülmesi iktizâ eder. Çorlu'da
el-yevm beş piyâde taburuyla 2 batarya mevcûddur. Bataryanın birinin hayvânları
gelmediğinden burada bırakılması hâlinde düşman eline düşecektir. Mevcûd kuvvetle
Çorlu'nun müdâfaası imkânsız ve binâenaleyh düşmanın ufak bir müfrezesinin vürûduyla
Çorlu'da bulunan pek çok nakliye kol ve katarları ve perâkende efrâd ve çekilen kıtaât
arasında pek büyük heyecân zuhûr ederek vekâyi-i elîmeye meydân vereceğine şübhem
yoktur. Karârgâh-ı Umûmîyece bu bâbda bir karâr-ı katî ittihâzı elzemdir. Çorlu'dan bugün bir
hayli eşya gönderileceğinden hattın dâimâ açık bulundurulması iktizâ eder.

Şark Ordusu Kumandnaı


Abdullah

Makâm-ı müşârun-ileyhâdan bu cevab geldi:

Birinci Şark Ordusu Kumandanlığı'na

20 Teşrîn-i evvel 328

"C, 20 Teşrîn-i evvel 328" Çorlu'da bulunan eslihâ ve malzeme-i askeriye ile nakliye kol ve
katarlarının düşman yedine düşmesine meydân verilmemek için mümkün olabilenlerinin
yürütülerek olamayanlarının trenle bugün verilen ordu emrine tevfîkan hemen geriye Çatalca
istikâmetine sevk ettirilmesi ve bunun için Çorlu-Silivri yolundan da hüsn-i istifâde
olunabileceği beyân olunur.

Başkumandan Vekîli
Nâzım

Çatalca Hattına Ric'at


Başkumandanlıktan yine bugün vürûd eden talîmâtlar her iki ordunun harekât-ı âtiyesi hakkında
diğer bir karârı muhtevî bulunuyordu. Artık Lüleburgaz Muhârebesi'ne sûret-i katiyede hitâm
veriliyor ve Ergene hattının müdâfaasından sarf-ı nazar olunarak Çatalca hatt-ı müdâfaasına ric'at
edilmesi emrolunuyordu.

22 Teşrîn-i evvel İçin Ordu Emri

1- Ordu Ergene hattına çekildikten sonra düşman tarafından takîb olunmadığı hâlde bir gün
istirâhatla Çatalca hattını işgâl etmek üzere geri yürüyüşüne devâm edecektir.
2- Birinci Şark Ordusu şimendifer hattı (hâric) ile Marmara sâhili arasındaki mıntıkadan
geri çekilecektir.
Dördüncü Kolordu Çorlu-Seymen-Silivri caddesini takîb edecektir.
Birinci Kolordu Esadce-Çanta-Silivri-Sürgün Köy-Kaladina Çiftliği-Büyük Çekmece
üzerinden çekilecektir.
İkinci Kolordu Öksüzce Köy-Armeşeli-Büyük Kanlıca-Kara Sinan Çiftliği-Çatalca-Ömerli
yolunu takîb edecektir.
3- Kolordular Ergene gerisinden hareketlerinin ilk günü Seymen-Çerkesköyü, ikinci günü
Sinekli-Bosna Köy, üçüncü günü Kabakçı-Bigados hatlarında geceyi geçireceklerdir.
Her kolordu takîb ettiği yolun şimâlindeki mıntıkada geceyi geçirecektir.
4- Geri hareketin birinci günü Birinci ve Dördüncü kolordularla, süvârî fırkası Çorlu'dan
İkinci Kolordu Çerkesköyü'nden,
İkinci günü: İkinci Kolordu ile süvârî fırkası Sinekli'den Birinci ve Dördüncü Kolordu
Silivri'den,
Üçüncü günü: Süvârî fırkası Kabakçı'dan, İkinci Kolordu Çatalca'dan, Birinci ve Dördüncü
kolordular Bigados'tan,
Dörüncü günü: İkinci Kolordu süvârî fırkası Hadımköyü'nden, Birinci ve Dördüncü
kolordular Isparta Kula'dan iâşe olunacaktır.
5- Süvârî fırkası bütün bu geri hareketi setredecektir. Keşif kolları düşmanla dâimâ temâsta
bulunacak ve her akşam karârgâha malûmât i'tâ eyleyecektir. Birinci günü Çorlu'nun ilerisinde
ve eyyâm-ı âtîde İkinci Kolordu'nun gerisinde hareket edecektir. Lüzûm hissettiği halde
Çorlu'da bulunan Altıncı Nişâncı Taburu'yla mitralyöz bölüğü bir gün evvel emrine
mevdû'dur.
6- Kolordu karârgâhları her akşam bulunacakları mahalleri ordu karârgâhına
bildireceklerdir.
7- Karârgâh Teşrîn-i evvel'in 23. günü Hadımköyü'nde bulunacaktır.
Başkumandan Vekîli
Nâzım

Ordulara Talîmât-ı Husûsiye


Çerkesköyü

20 Teşrîn-i evvel 328; saat 2, dakika 30


Öğleden Sonra

20 Teşrîn-i evvel târîhli ordu emrine zeyldir:


1- Birinci ve İkinci Şark Orduları ordu emriyle tayîn olunan mıntıkaları dâhilinde
kolordularının takîb edeceği yolları şimdiden keşfettirerek hangi kolorduların hangi
yollardan yürütülmesi münâsib olacağını tayîn ve îcâb eden tamîrâti vaktiyle ileriye
gönderecekleri istihkâm müfrezeleriyle olmadığı takdîrde kazma kürekli efrâddan
müteşekkil müfrezelerle icrâ ettireceklerdir.
Beher kolordu için yolları bi-hakkın tanır mutemed kılavuzlar vaktiyle tedârik ve istihdâm
olunacaklardır.
2- Kolorduların temîn-i iâşesi için Çerkesköyü, Sinekli, Kabakça, Hadımköyü, Silivri
mevkilerine Dersaâdet'ten serîan ekmek, peksimâd ve arpa iddihârına çalışacaktır.
Menzil Müfettiş-i Umûmîsi bunu temîn edecektir. Şimendifer hattı üzerindeki anbarlardan
her iki ordu istifâde edecektir. Kolordular kendi mekkârî ve arabalarıyla ve etrâftan tedârik
edecekleri vesâit-i nakliye ile mezkûr anbarlardan erzâk celbi ile kıtaâtın yedine îsâline
çalışacaklardır.
3- Ayrıca kolordular kendi yürüyüş mıntıkaları dâhilinde mevcûd mevâşî, hayvânât ve
erzâkı tekâlif-i harbiye ile celb ve cem' ederek ve bilhâssa etrâfta dolaşan koyun sürülerini
birlikte alarak askerin iâşesini temîne gayret edeceklerdir.
Bunun için kolordular kendi idâre heyetlerine birkaç işgüzâr ve faâl zâbit terfîk ederek ve
bunlara süvârî ve olmadığı takdîrde piyâde müfrezeleri vererek şimdiden kolorduların takîb
edecekleri istikâmetleirn münâsib noktalarına tekâlif-i harbiye ile erzâk ve mevâşî iddihâr
edecektir.
4- Şimendifer istikâmetinde çekilecek kolorduların son kıtaâtı çektikten sonra hat üzerindeki
köprüler vesâir imâlât-ı sınâıyenin daha evvelden ihzâr ettirilecek olan tahribatı hemen icrâ
edilecek ve bil-cümle malzeme-i müteharrike geriye alınacaktır.
5- Fazla kalacak erzâk ve mevâşî düşman eline düşmemek için boş vagonlardan bil-
istifâde geriye alınacaktır ve bil-cümle naklolunamayan erzâk ve zahîre vesâire tahrîb ve
ihrâk olunup düşmanın istifâdesine bırakılmayacaktır.
6- Ric'at hareketinin kemâl-i intizâm ile icrâsı katiyyen matlûb olduğundan büyük ve küçük
bil-cümle kumandanlar kendi kıta ve cüz'-i tâmlarıyla birlikte bulunarak harekâttaki intizâmı
temîn edeceklerdir.

Başkumandan Vekîli
Nâzım

Bu emir ve tâlîmâtı müteâkib âtîdeki emir alındı:

Birinci ve İkinci Şark Orduları Kumandanlıkları'na

1- Ordu bundan evvelki emirde beyân edildiği vechile Ergene hattına çekildikten sonra
Çatalca hattını işgâl etmek üzere geriye doğru yürüyüşünde devâm edecektir.
2- Ordu Ergene hattında tecemmu' etmedikçe daha geriye çekilmesi câiz olamayacağına
binâen Birinci ve İkinci Şark Orduları kendi kolordularının hatt-ı mezbûr gerisinde
ictimâlarını ikmâl ettiklerini bâ-rapor bildirecekler ve Başkumandanlık Vekâleti'nden
alacakları emr-i mahsûs üzerine Ergene hattından geriye hareket edeceklerdir.
3- Başkumandanlık Vekâleti'nin emriyle Ergene hattından dahi çekilmek iktizâ edince
Birinci Şark Ordusu şimendifer hattıyla (hâric) Marmara sâhili arasındaki mıntıkadan ve
İkinci Şark Ordusu mezkûr şimendifer hattıyla (dâhil) Bahr-i Siyâh sâhili arasındaki
mıntıkadan çekilecektir.
4- Her iki ordunun işbu hareketi ber-vech-i âtî tanzîm olunacaktır.
Birinci Şark Ordusu, Ergene hattından hareketin, birinci günü Çerkesköyü-Seymen hattını,
ikinci günü Kabakça-Silivri, üçüncü günü Hadımköyü (dâhil)-Büyük Çekmece hattını,
İkinci Şark Ordusu, Ergene hattından hareketin Birinci günü Istranca-Çerkesköyü (dâhil)
hattını, ikinci günü Karaköy, Kabakça hattını, üçüncü günü Terkos-Hadımköyü (hâric) hattını,
tutmak üzere yürüyüşlerini tanzîm edeceklerdir.
5- Ordular sûret-i dâimede irtibâtı muhâfaza ederek biri diğerinden geri kalmayacak ve
îcâbında yekdiğerine muâvenet-i mütekâbilede bulunarak birbirinin ric'at hareketini teshîl ve
temîn edeceklerdir.
6- Donanma-yı Hümâyûn Silivri ve Ereğli önlerine gelerek sâhil tarîkini temîn ve îcâbında
ric'ati himâye edecektir. Birinci Şark Ordusu donanma ile tesîs-i irtibâta sa'y edecektir.

Başkumandan Vekîli
Nâzım

Evâmir ve Talîmât Hakkında Mütâlaât


Birinci Şark Ordusu emri olmak lâzım gelen ilk emir ve talîmâtla müteâkiben vürûd eden
Başkumandanlık emri mukâyese edildiği hâlde nûkat-ı âtiyeye tesâdüf olunur:
1- Birinci emirde Şark Ordusu kolordularına Ergene hattında bir gün istirâhatten sonra Çatalca
hattını berâ-yı işgâl yürüyüşe devâm için teblîgât yapıldığı hâlde ikinci emirde Ergene hattından
sonra geri hareketin Başkumandanlık emriyle yapılması emrolunuyor.
2- Birinci emirde kolordulara takîb edecekleri yollar gösterildiği hâlde müteâkib talîmâtta bu
yolların keşf ve intihâbı ve tamîri vazîfesi Birinci Şark Ordusu'na veriliyor.
3- Gerek kolordular ve gerek süvârî fırkasının kendiliğinden yapması lâzım mevâdda âid tafsîlâtla
evâmir ve talîmât iğlâk edilmiş bulunuyor.
Ordu karârgâhı Çorlu'da birinci emri aldığı zaman bu emrin kolordulara da teblîğ edilmiş olduğunu
istihbâr etmişse de ihtiyâten yine kolordulara da göndermiş ve 21 Teşrîn-i evvel 328'de
Çerkesköyü'ne nakletmişti.
Ric'at hakkındaki ilk tertîbâta göre kolordulara îcâb eden tedâbîre tevessüle çalışılmış ise de kıtaât
Ergene hattında durmaksızın verilen istikâmetlere dökülmüşlerdi. Bu sebeble ikinci emirle ittihâzı
emrolunan tertîbât temennîden ibâret kalmış idi.
Kolordular nezdindeki irtibât zâbitleri vâsıtasıyla kolorduların düşman tarafından tacîz
olunmaksızın çekilmekte olduğuna kanâat getiren ordu karârgâhı 22 Teşrîn-i evvel'de Başkumandanlık
emrine tevfîkan Çerkesköyü'nden Hadımköyü'ne hareket etti. 23 Teşrîn-i evvel'de mevki-i mezbûra
gelmiş idi. Burada karârgâh lağvolundu.
Başkumandan Vekîli Nâzım Paşa Hazretleri teşrîk-i mesâî için bil-vâsıta arzu gösterdiler ise de
vekâyiin tafsîlâtından müstebân olacağı vechile seferberlik bidâyetinden itibâren hükümrân olan
nukât-ı nazar ihtilâfından dolayı emir ve kumanda daha ziyâde teşettüte sebebiyet vermemeği de
hidmet-i vataniye îcâbâtından addettiğim için müşârun-ileyhin teklîfini bil-mecbûriye reddederek
emir ve kumandadan ayrıldım.
Hâtime
Seferberlik bidâyetinden Çatalca hattına ric'ate kadar Şark Ordusu Kumandanlığı'ndaki icrââtım işte
bundan ibârettir. Tertîbât ve tedâbir ile bunlara esâs olan nukât-ı nazar ve esbâb-ı mûcibeyi olduğu
gibi ve muhtelif ahvâl ve vaziyetler hakkındaki mütâlaâtımı garaz u ivaz, tarafgîrlik gibi her türlü
şâibelerden âzâde bir sûretle tafsîle çalıştım. Eserimin başlangıcındaki nukât-ı nazarı temîn ve 328
senesi Balkan Harbi'nde Şark Ordusu harekâtının târîh nokta-i nazarından mensî kalan nukâtını meh-
mâ-emken[119] tenvîr edebilmiş ise ne mutlu... Burada artık hüküm kâriîne kalır.
Başlangıç'ta mevûd üç faslı, bir târîh-i harb şeklini alan kitâbımı iğlâk etmemek ve mütâlaaya
heveskâr zevâtı daha ziyâde intizârda bırakmamak için, ayrıca neşretmeyi münâsib gördüm. Ve
minallâhi't-tevfîk.

Birinci Ferik
Abdullah
Ekler
EK I[120]
Bir numara cedvel:
Birinci Müfettişlik kıtaat-ı nizamiyesinin
dağınıklığı derecesini gösterir

Seferberlikten İşbu
Hazarî Evvel Mevâkide
Kıtaât Mülâhazât
Merkezleri Bulundukları Taburların
Mevâkii Adedi
Vuku bulan müracaat üzerine seferberlikten evvel celbine
Birinci
teşebbüs olunmuş ise de Garp Ordusu tarafından Selanik
Piyade İstanbul Arnavutluk'ta 10
civarında alıkonuldu. Yalnız 450 mevcudunda üç taburu
Fırkası
Lüleburgaz'a gelebildi.
İkinci Piyade
İstanbul İzmir'de 10 Seferberlik emrinden sonra celbedildi.
Fırkası
Üçüncü
Piyade İstanbul Dersaadet'te 10
Fırkası
Birinci
İstanbul İzmir'de 3 Vuku bulan müracaat üzerine İstanbul'a celbolunmuştu.
Nişancı Alayı
Dördüncü
Bir taburu Yemen'dedir. Nezaret-i Celile'ye müracaatla
Piyade Tekfurdağı Arnavutluk'ta 9
seferberlikten biraz akdem Tekfurdağı'na celb edilmiştir.
Fırkası
Beşinci
Piyade Gelibolu Maydos'ta 8 İki taburu Yemen'dedir. Seferberlik emrinden sonra celb edilmiştir.
Fırkası
Altıncı Diğer taburları Rodos'ta esir olmuştur, bir kısmı Yemen'dedir. Bu
Adalar ve
Piyade İzmir 3 üç tabur muharebenin ilk kısmından sonra darülharekata vürûd
İzmir'de
Fırkası etmiştir.
İkinci
Tekfurdağı Yemen'de 2 Bir taburu kadro ve bölük halinde idi.
Nişancı Alayı
Yedinci Fırka Kırkkilise Kırkkilise'de 7 Üç taburu Yemen'dedir.
Sekizinci
Diğer taburları hat muhafazasında ve Yemen'dedir. Seferberlik
Piyade Çorlu Gelibolu'da 4
emrinden sonra celbedilmiştir.
Fırkası
Dokuzuncu
Diğer taburları Yemen'dedir. Seferberlik emrinden sonra
Piyade Babaeski Gelibolu'da 6
celbedilmiştir.
Fırkası
Üçüncü
Kırkkilise Kırkkilise'de 2 Bir taburu Yemen'dedir
Nişancı Alayı
Onuncu
Piyade Edirne Edirne'de 10
Fırkası
On birinci
Vuku bulan müracaat üzerine kısmen seferberlikten akdem ve
Piyade Dedeağaç Arnavutluk'ta 10
kısmen seferberlik esnasında Dedeağaç'ına götürülmüştür.
Fırkası
On ikinci
Piyade Gümülcine Gümülcine'de 5 Üç taburu Kırcaali'de iki taburu Yemen'dedir.
Fırkası
Dördüncü
Edirne Ortaköy 1 İki taburu Yemen'dedir.
Nişancı Alayı
Alay 1 Sahra 1 taburu Dersaadet'tedir. Diğerleri müracaat üzerine celb
İstanbul Çanakkale'de 2
Topçu edilmiştir.
Alay 2 Sahra 1 taburu Dersaadet'tedir. Diğerleri seferberlik emrinden sonra
İstanbul İzmir'de 2
Topçu celb olunmuştur.
Alay 3 Sahra Seferberlik emrinden sonra celbolunmuş ve tahaşşüd mıntıkasına
İstanbul Dersaadet'te 3
Topçu pek noksan vürûd edebilmiştir.
Alay 4 Sahra
Tekfurdağı Maydos'ta 2
Topçu
Alay 5 Sahra
Gelibolu Maydos'ta 2 Ancak Çatalca Muharebesine iştirak edebilmiştir.
Topçu
Alay 6 Sahra
İzmir İzmir'de 2
Topçu
Alay 7 Sahra
Kırkkilise Kırkkilise'de 2
Topçu
Alay 8 Sahra
Çorlu Çorlu'da 2
Topçu
Alay 9 Sahra Bir taburu Çanakkale'de seferberlik emrinden sonra celb
Lüleburgaz Lüleburgaz'da 2
Topçu olunmuştur.
Alay 10
Sahra Edirne Edirne'de 2
Topçu
Alay 11
Sahra Edirne Edirne'de 2
Topçu
Alay 12
Edirne ve
Sahra Gümülcine 2
Gümülcüne'de
Topçu
İki batarya Vuku bulan müracaat üzerine Kırcaali'nin noksan olan
Cebel T. 1 İstanbul
İzmir'de idi. topçusunun ikmali için seferberlikten akdem Kırcaali'ye gönderildi.
Bir batarya
Cebel T. 2 Tekfurdağı Diğerleri Hicaz ve Suriye'de. Çanakkale'deki batarya kalmıştır.
Çanakkale'de
Birer bölükleri
Yemen'de birer
Cebel T. 3 Kırkkilise
bölükleri
Kırkkilise'de
Birer bölükleri
Cebel T. 4 Kırkkilise'de Seferberlik emrinden sonra Çanakkale'den celb olunmuştur.
Çanakkale'de
İki bataryası
Yemen'de bir
Cebel T. 5 Kırcaali Bir bataryası Kırcaali'de
bataryası
Edirne'de
Edirne Biri Edirne'de
Kalesine Ait diğeri İzmir'de ve Bunlar bilmüracaa seferberlikten evvel Edirne'ye sevk edilmiş idi.
Ağır Obüs Edirne biri de Yalnız cephanelerinin bir kısm-ı mühimi kalmıştır.
Taburu Çanakkale'de

İki bataryası
Ağır Sahra Çanakkale'de bir
Edirne
Taburu bataryası
Edirne'de
EK II
Edirne Dârü'l-Harekâtında
Vech-i Tahaşşüdü Müş'ir Levha[121]
(Harekât-ı Harbiye Lâyihasına Lâhikadır)

Edirne Kalesi'nde:

10 Edirne 10
Birinci Sınıf Bursa 10
Birinci Sınıf İzmit 10
İkinci Sınıf Edirne 10
Toplam: 40

Kırcaali Müfrezesi:

12. Gümülcine Fırkası'nda 36 Y 3


İkinci Sınıf Kırcaali Fırkası 9
9 3

Dimetoka Fırkası:

Y 4 Nişancı 3
Birinci Sınıf Samsun 9
İkinci Sınıf Gümülcine 6
15 3

Vize Müfrezesi:

8. Çorlu Fırkası’ndan Y 24 Vize 3


Birinci Sınıf Karahisar 8
Birinci Sınıf Ereğli 9
İkinci Babaeski Fırkası’ndan
Kırkkilise Alayı 3
20 3

Birinci Kolordu:

2’nci Kolordu: 33
4. Tekfurdağı 10 + Y
5. Gelibolu 10
Birinci Sınıf +
İzmir 6+Bir alay Soma ve Adalarda
29
3. Kolordu:

7. Fırka Kilise 10
+
8. Çorlu 7+3 Y + Bir alayı Vize’dedir.
9. Babaeski 10
30
11. Dimetoka 10
+
12. Gümülcine 7 Bir alayı Kırcaali’de
İkinci Sınıf Edremid 8
İkinci Kale-i Sultaniye 8
33

Müretteb 5. Ordu:

29. Bayburd 10 + 9 Y
30. Erzincan 10
Birinci Sınıf Trabzon 9
32

1. Redif Kolordusu:

Birinci Sınıf Ankara 12


Birinci Sınıf Kastamonu 10
Birinci Sınıf Konya 9
31

3. Redif İhtiyat Kolordusu:

Birinci Sınıf Yozgat 9


Birinci Sınıf Kayseri 9
Birinci Sınıf Antalya 9
27
ORDU EMRİNE MERBÛT KROKİ [HARİTA]

Bu krokiler/haritalar Osmanlı Türkçesi ile yazılmış 1336 tarihli eserdeki 220. sayfaya lahikadır. Bu
bölüm kitabımızın 393-394. sayfalarında yer almaktadır.
[1] Hakan Özkan, Anılarda II. Meşrutiyet Dönemi, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2008, s. 121.
[2] Halil Menteşe, Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi Halil Menteşe'nin Anıları, Hürriyet Vakfı
Yayınları, İstanbul, 1986, s. 153.
[3] İbrahim Temo'nun İttihad ve Terakki Anıları , (Haz. Bülent Demirbaş), Arba Yayınları,
İstanbul, 1987, s. 227
[4] Hakan Özkan, a.g.e., s. 125 vd.
[5] Birçok kaynakta Abdullah Paşa'nın doğum tarihi 1846 olarak zikredilmiştir. Genelkurmay
Basımevi tarafından basılan Balkan Savaşı'na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri adlı eserde de
doğum tarihi, ATASE arşivine dayanılarak yine 1846 olarak zikredilmiştir. Yalnız Ali Birinci
tarafından kaleme alınan Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi 'ndeki "Abdullah Paşa"
maddesinde Paşa'nın doğum tarihi 1852 olarak kaydedilmiştir. Askerî Mecmuada Paşa'nın doğum
tarihini 1852 olarak zikretmektedir. Biz de Paşa'nın doğum tarihi olarak Askerî Mecmua'da zikredilen
1852 tarihini esas aldık. Bkz. Balkan Savaşı'na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri,
Genelkurmay Basımevi, Ankara 2004, s. 4; Kolağası Mehmed Esad, Mir'at-ı Mekteb-i Harbiye, s.
552; Ali Birinci, "Abdullah Paşa", Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi , YKY,
İstanbul 1999, s. 19-20; İbrahim Alâeddin Gövsa, "Abdullah Paşa", Türk Meşhurları, tarihsiz, s. 4;
"Merhûm Mareşal Abdullah'ın Hâl Tercemesi", Askerî Mecmûa, c. VIII, sayı 106, Eylül 1937, s.
605-606; Mehmet Akif Bal, Trabzonlu Ünlü Simalar, Çatı Yayınları, İstanbul 2007, s. 64.
[6]
"Merhûm Mareşal Abdullah'ın Hâl Tercemesi", a.g.e., s. 605-606; Balkan Savaşı'na Katılan
Komutanların Yaşam Öyküleri, s. 4; Ali Birinci, a. g.m., s. 19.
[7] Ali Birinci, a.g.m., s. 19.
[8] Balkan Savaşı'na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri, s. 5.
[9] Ali Birinci, a.g.m., s. 19.
[10] Takvim-i Vekâyi, "Tevcîhât", No: 76, 1 Eylül 1307.
[11] Kolağası Mehmed Esad, Mir'at-ı Mekteb-i Harbiye, s. 558.
[12] Ali Birinci, a.g.m., s. 19.
[13] Ali Birinci, a.g.m., s. 19; Salnâme-i Askerî (1326 sene-i kameriye-i hicriye ve 1324 sene-i
mâliye 1286 sene-i şemsiye-i hicriyesine mahsus.); Gövsa, "Abdullah Paşa", Türk Meşhurları,
tarihsiz, s. 4.
[14] "Merhûm Mareşal Abdullah'ın Hâl Tercemesi", a.g.e., s. 605-606.
[15] Abdullah Paşa, 1327/1911'de yeni kurulan kolordu teşkilatı sebebiyle, Birinci Redif
Müfettişliği'ne getirilince görevinden istifa etmiştir.
[16] "Merhûm Mareşal Abdullah'ın Hâl Tercemesi", Askerî Mecmûa, c. VIII, sayı 106, Eylül 1937,
s. 605-606; Ali Birinci, a.g.m., s. 19-20; Balkan Savaşı'na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri,
s. 5.
[17] Balkan Devletlerinin savaş için yığınak yapmaları üzerine Osmanlı Devleti, Şark
Kumandanlığı'na Abdullah Paşa'yı, Garp Ordusu'na aynı rütbedeki Ali Rıza Paşa'yı, Vardar
Ordusu'na Ferîk Zeki, Alasonya Ordusu'na Mahmud Şevket Paşa'yı tayin etmiştir. Mahmud Şevket
Paşa bu tayini kabul etmeyerek istifa etmiştir. Bunun üzerine Alasonya Ordusu kumandanlığına, askeri
bir kıymeti olmayan, jandarmadan yetişme ferik Hasan Tahsin Paşa tayin olunmuştur. Ziya Nur Aksun,
Osmanlı Tarihi, 5. Cilt, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1994, s. 432.
[18]Abdullah Paşa, Operatör Cemil Paşa'ya ve onun vasıtasıyla da Padişah'a, askerî vaziyetin iyi
olmadığını, harbin mağlubiyetle neticelenileceğini söylemiştir. Ziya Nur Aksun, a.g.e., s. 432-433.
[19]Abdullah Paşa, "Orduyu vakt-i hazarda yetiştirmiş olanların iş başına gelmesi icap ettiğini, bu
sebeple hassaten Mahmud Şevket Paşa'nın Şark Ordusu Kumandanlığı'nı kabul etmesi lazım geldiğini,
bunu Vükelâ Meclisi'nde de söylediğini, ancak Mahmud Şevket Paşa'nın istinkâf ettiğini"
söylemektedir. Bkz. Abdullah Paşa, 1328 Balkan Harbi'nde Şark Ordusu Kumandanı Abdullah
Paşa'nın Hâtıratı, Erkân-ı Harbiye Mektebi Matbaası, İstanbul 1336, s. 13.
[20] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 13-14.
[21] Abdullah Paşa'nın Şark Ordusu kumandalığına tayini devrin gazete ve dergilerine de
yansımıştır. "Umum kumandan: Hâl-i seferberiye vaz' olunan kıtaâtın umum kumandanlığına Ferik
Abdullah Paşa'nın tayin edildiği haber alınmıştır." Sebîlürreşad , cild 2-9, sayı 213, 22 Şevval
1330/ 20 Eylül 1328, s. 99.
[22] Abdullah Paşa, 1912 yılında Kırklareli'nde ve bir hafta sonra da Lüleburgaz'da Bulgarlara karşı
verilen muharebeleri idare etmiştir. Ancak bu muharebelerde malzeme ve erzak yetersizliği yüzünden
Çatalca'ya kadar geri çekilmek zorunda kalmıştır. Geniş bilgi için bkz. Recep Çelik, "Kölemen
Abdullah Paşa 1328 Balkan Harbi'nde Şark Ordusu Kumandanı Abdullah Paşa''nın Hatıratı (tahlil-
metin), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı,
Yayınlanmamış Yüksek LisansTezi, İstanbul, 1991, s. VI-VII.
[23] Ali Birinci, a.g.m., s. 19-20; Balkan Savaşı'na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri, s. 5.
[24] "Merhûm Mareşal Abdullah'ın Hâl Tercemesi", a.g.e., s. 606.
[25] Recep Çelik, a.g.e., s. VII-VIII.
[26] İbrahim Alaeddin Gövsa, "Abdullah Paşa", Türk Meşhurları, tarihsiz, s. 4; Ali Birinci, a.g.m.,
s. 20.
[27] Recep Çelik, a.g.e., s. IX.
[28]Abdullah Paşa, 1328 Balkan Harbi'nde Şark Ordusu Kumandanı Abdullah Paşa'nın Hâtıratı,
Erkân-ı Harbiye Mektebi Matbaası, İstanbul 1336, s. 1.
[29] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 1.
[30] Suçlamak.
[31] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 1.
[32] Şüphelenme.
[33] Vesikalara dayanmayan.
[34] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 1.
[35] Recep Çelik, a.g.e., s. XI.
[36] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 3.
[37] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 4-14; Recep Çelik, a.g.e., s. XI-XIII.
[38] Hakan Özkan, Anılarda II. Meşrutiyet Dönemi, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2008, s. 121.
[39] Mareşal Fevzi Çakmak, Garbi Rumeli'nin Sureti Ziya-ı ve Balkan Harbinde Garp Cephesi
hakkında Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Müşir Fevzi Paşa Hazretlerinin Erkân-ı Harbiye
Mektebi'ndeki Konferansları, Harbiye Mektebi Matbaası, İstanbul, Erkân-ı Harbiye Mektebi
Külliyatı numara 22, ?, s. 77.
[40] Tuncay Yılmazer, İmparatorluğun Gözyaşları - Balkan Savaşı'nı Neden Kaybettik?, Kültür
dergisi, Mart 2009.
[41] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 159.
[42] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 207.
[43] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 159.
[44] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 160.
[45] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 15; Ziya Nur Aksun, a.g.e., s. 440.
[46] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 65.
[47] Pavli (Pehlivanköy), bugün Kırklareli'ne bağlı ilçe.
[48] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 35.
[49] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 54.
[50] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 132-133.
[51] Tuncay Yılmazer, a.g.m.
[52] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 63-64.
[53] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 63.
[54] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 193.
[55] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 198.
[56] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 198.
[57] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 65.
[58]Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya'da Millî Mücadele, c. I, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu Türk
Tarih Kurumu Yay., Ank., 1992, s. 64.
[59] Hakan Özkan, a.g.e., s. 122.
[60] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 14.
[61] Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, Yay. Haz. Cemal Kutay, Tercüman Yayınları, İstanbul,
1980, s. 156-157.
[62] Cafer el-Askerî, İsyancı Arap Ordusunda Bir Harbiyeli, Klasik Yayınları, İstanbul, 2008 s.
175.
[63] Rahmi Apak, Yetmişlik Bir Subayın Anıları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988, s. 70.
[64] Aktaran, M. Naim Turfan, Jön Türklerin Yükselişi, Alkım Yayınevi, Kasım 2005, s. 236.
[65] M. Naim Turfan, a.g.e., s. 237.
[66] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 194.
[67] Bilgilendirme ve yazı ile bildirilmesini istemeler.
[68] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 14.
[69] Ömer Seyfettin, Balkan Harbi Hatıraları, (Haz: Tahsin Yıldırım), DBY, İstanbul, 2011, s. 131.
[70] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 169.
[71] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 170.
[72] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 197.
[73] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 209-210.
[74] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 48.
[75] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 48.
[76] Recep Çelik, a.g.e., s. 251.
[77] Ömer Seyfettin, a.g.e., s. 134.
[78] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 222-223.
[79] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 126.
[80] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 127.
[81]Sacit Kutlu, Milliyetçilik ve Emperyalizm Yüzyılında Balkanlar ve Osmanlı Devleti, Bilgi
Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007, s. 332.
[82] Recep Çelik, a.g.e., s. 251.
[83] Tuncay Yılmazer, a.g.m.
[84] Recep Çelik, a.g.e., s. 253.
[85] Recep Çelik, a.g.e., s. 253.
[86] Abdullah Paşa, a.g.e., s. 146.
[1] Sebep ve etkenleri.
[2] Suçlamak.
[3] Ordunun hareket tarzı.
[4] Metinde geçen "zamân" kelimesi, Arapça « » "dad" harfi ile yazılır ve bildiğimiz vakit, süre
anlamına gelen zaman/zeman kelimesinden farklı olarak "kefil olma, kefillik, bir şeyin mislini veya
değerini vermek üzere zarara karşı kefil olma, garanti" gibi anlamlara gelir. Bu iki kelimenin metinde
karışmaması için vakit, süre anlamında gelen kelimeyi «zaman», kefil olma, garanti anlamındaki
kelimeyi de «zamân» imlasıyla kullanmayı uygun bulduk. Bkz. Şemseddin Sami, Osmanlıca Kâmûs-ı
Türkî-Tıpkıbasım, Çağrı Yayınları, İstanbul 1996, s. 854.
[5] Kesintisiz, sürekli.
[6] Kardeşlik bağını.
[7] Yeni düzenlemeler.
[8]Ertesi sene yine koleradan dolayı efrâd-ı cedîde celbedilememiş olduğu cihetle taburlar
mevcûdu daha ziyâde azalarak 80 ile 200 râddesine tenezzül eylemiş idi. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[9] Arapça marîz'in çoğulu, hastalar, hastalıklar.
[10]
Bu muharrerâtın sûretleri mevcûd olmadığından derc edilememiştir. Erkân-ı Harbiye-i
Umûmiye evrâkında asılları mevcûddur. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[11] Balkan Harbi'nden önce İşkodra'da bulunan Hristiyan Arnavutlar (Malisor ve Mirditaliler)
ayaklanmış (1910), önce silah taşımak gibi birtakım haklar, daha sonra da özerklik elde etmişlerdir
(1911). Abdullah Paşa, 1911 yılında yılında yeni kurulan kolordu teşkilatı dolayısıyla 1. Redif
müfettişliğine atanmış ve Askerî Şûra tarafından Malisörler İsyanı üzerine Karadağ'a karşı
Arnavutluk'ta toplanan ordunun komutanlığına atanmıştır. Merhûm Mareşal Abdullah'ın Hâl
Tercemesi", Askerî Mecmûa, c. VIII, sayı 106, Eylül 1937, s. 605.
[12] Başta İtalya olmak üzere Avrupa devletleri tarafından kışkırtılan Arnavutluk, 6-7 Mayıs
tarihinde ayaklanmış, İpek, Yakova, İşkodra ve Karadağ sınırlarında Mayıs, Haziran ve Temmuz
(1912) aylarında kanlı çarpışmalar olmuştur. Arnavutluk İsyanı'nı bastırmaya Şevket Turgûd Paşa
(ölm. 1924) me'mur edilmiştir. Bkz. Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, cilt II/I, TTK, Ankara, s.
261-272.
[13] Kefil olma.
[14] Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan, Yunanistan.
[15] İyi niyetli ihtarlar ve sürekli ricalar.
[16] Kamil Paşa, Kıbrıslı Mehmet (1832-1912): Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlarında dört
kez sadrazamlık makamında bulunmuştur. Kıbrıs'ın Lefkoşe kasabasında doğdu. Önce Kıbrıs'da,
sonra Mısır'daki lisan mektebinde okumuş, binbaşılığa kadar yükselmiştir. Arapça, Farsça'dan başka
Rumca, Fransızca ve İngilizce de öğrendiği için Mısır Valisi Abbas Paşa'nın tercüman ve kâtibi
olmuştur. Sonra İstanbul'a gelmiştir. Çeşitli mutasarrıflıklarda ve valiliklerde bulunduktan sonra
1884'de Sadrazam olmuştur. 1895'de İstanbul'dan uzaklaştırılmıştır. 1908 İnkılâbı'ndan sonra Sait
Paşa kabinesine girmiş, sonra da onun yerine sadrıazam olmuştur. Gazi Ahmet Muhtar Paşa
kabinesine Şura-yı Devlet Reisi sıfatıyla girmiş ve Muhtar Paşa'nın istifası üzerine de 1912'de
dördüncü defa sadrazamlığa getirilmiştir. Balkan Harbi'nin felaketle bitmesi ve İttihatçıların
Babıâli'yi basmaları üzerine çekilmiş ve memleketi olan Lefkoşe'ye giderek orada seksen yaşında
iken ölmüştür. (İbrahim Alâeddin Gövsa, "Kâmil Paşa, Kıbrıslı Mehmed", Türk Meşhurları Ans.,
İstanbul tarihsiz s. 204.)
[17] Ferîd Paşa, Mehmet-Avlonyalı (1852-1914): II. Abdülhamid devrinin sonlarında
sadrıazamlıkta bulunmuş vezirlerdendir. Yanya'da doğmuştur. Babası Avlonyalı Vlora ailesinden
Mustafa Paşa'dır. Mehmet Ferit, Yanya mekteplerinde okumuş, Fransızca ve Rumca'ya epeyce
öğrenmiştir. Gazi Osman Paşa'nın yanında çalışmış, İstanbul'da İstinaf Mahkemesi Azalığı yapmış,
çeşitli valiliklerde ve on altı ay Şura-yı Devlet Azalığı'nda bulunmuştur. 1902'de Said Paşa'nın yerine
sadrazamlığa getirilerek 1908'e kadar bu görevde kalmıştır. Sadrazamlıkta doğru ve temiz olarak
tanınmıştır. Ayan Azalığı, İzmir Valiliği, Dâhiliye Nazırlığı ve bir devre de Ayan Reisliği yapmıştır.
Birinci Cihan Harbi'nden önce tedavi için İtalya'ya gitmiş, San Remo'da ölmüş ve Avlonya'ya
gömülmüştür. (İbrahim Alâeddin Gövsa, Türk Meşhurları Ans., İstanbul tarihsiz, s. 136.)
[18] Şeyhülislâm Mehmed Cemâleddîn Efendi (1849-1917): Osmanlı saltanatının son ve meşhur
şeyhülislâmlarındandır. Kazasker Ahmet Halil Efendi'nin oğlu olup İstanbul'da doğmuş, dönemin bazı
tanınmış hocalarından dersler almıştır. Önce Evkâf, Meşihât ve Adliye dairelerinde küçük
memuriyetlerde bulunduktan sonra, 1891'de kırk üç yaşında iken şeyhülislâm olmuştur. II. Abdülhamit
devrinde on sekiz yıl bu makamda kalmıştır. 1908 Meşrutiyet İnkılâbı'nda hem inkılâpçıları hem
İkinci Abdülhamid'i memnun edecek hareket ve teşebbüslerde bulunarak mevkiini muhafaza etmişti.
Cemaleddin Efendi, devletin büyük bâdirelerden geçtiği, oldukça buhranlı bir devresinde görev
yapmıştır. Babıâli Baskını'na kadar vazifesinin başında kalmıştır. İdarî ve siyasî kabiliyet itibari ile
dikkate layık derecede dirayetli ve zeki idi. Osmanlı Devleti'ni yıkılışa götüren bozgun yıllarının
önemli tanığıdır. Mısır'da vefat eden Cemaleddin Efendi, Fatih civarına gömülmüştür. Mısır'da
yazdığı 68 sayfalık hatıraları İstanbul'da basılmıştır. (İbrahim Alâeddin Gövsa, "Cemaleddin Efendi,
(Mehmet), Türk Meşhurları Ans., İstanbul Tarihsiz, s. 82.)
[19] Teşkil edilen, kurulan.
[20] Mahmud Şevket Paşa (1856-1913): Hareket Ordusu Komutanı, Harbiye Nazırı ve Sadrıazam
sıfatları ile Meşrutiyet devrinin meşhur bir simasıdır. Soyca Arap olup Bağdad'da doğmuştur.
Harbiye'den 1882'de kurmay yüzbaşılıkla ve birincilikle çıkmıştır. Girit'de toplanan fırkaya me'mur
olmuştur. 1883'de Harbiye'de çeşitli dersler okutmuş, Goltz ve Kampofner Paşaların maiyetinde
çalışmıştır. Alınacak silahların tedkiki için Almanya ve Fransa'ya gönderilmiştir. Tophane'de
Tecrübe ve Muayene Dairesi Reis Vekilliği'ne tayin edilmiştir. 1908 İnkılâbı'ndan sonra Üçüncü
Ordu Komutanlığı'na getirilmiştir. 1909'da İstanbul'daki "31 Mart İhtilali"ni bastırmak üzere
Rumeli'de tertip edilen "Hareket Ordusu"nun başına geçirilmiş ve II. Abdülhamid'i tahttan indirip,
Selânik'e göndermek gibi işleri idare etmiştir. Hakkı Paşa kabinesinde Harbiye Nazırı olmuş, fakat
Trablusgarb Muharebesi ile onu takip eden Balkan Harbi'nde bir varlık göstermeyişi şöhretini
düşürmüştür. 1912'de İttihadçılar Bâbıâli'yi basarak Nazım Paşa'yı öldürdüler. Yerine Mahmud
Şevket Paşa'yı geçirmişlerdir. 14 Haziran 1913'de Harbiye Nezâreti'nden Babıâli'ye giderken
Bayezid Meydanı'nda vurulmuş ve Hürriyet-i Ebediye tepesine gömülmüştür. (İbrahim Alaeddin
Gövsa, "Mahmud Şevket Paşa", Türk Meşhurları Ans., İstanbul Tarihsiz, s. 237)
[21] Hâdi Paşa (Bağdat ? – Berat 1932): Türk generali ve devlet adamı. Abdülhâdi diye
adlandırıldığı da bilinmektedir. 1882 yılında, Harp Okulu'ndan teğmen rütbesiyle çıkarak, 1885'de
Harp Akademilerini piyade kurmay yüzbaşısı olarak birincilikle bitirmiştir. Harb Akademileri'nde
öğretmenlik de yapmıştır. 1912 Balkan Savaşı'nda, Başkomutanlık Kurmay Başkanlığı'na atanmıştır.
1914'de Genelkurmay Başkanlığı görevinde bulunmuş ve aynı yıl emekliye ayrılmıştır. 1920'de
Maarif Nâzırı olmuştur. 10 Ağustos 1920'de Sevr Muahedesi'ni imzalayanların başında bulunmuştur.
("Hâdi Paşa", TA, c. XVIII, s. 296; Recep Çelik, a.g.e., s. 256-257.)
[22] Çağrılmış, davet edilmiş.
[23] Sarf edilen gayretlerin neticeleri.
[24]Abdullah Paşa'nın kumandanlığını yaptığı Şark Ordusu, 4 kolordu halinde ve sırasıyla Ömer
Yâver, Şevket Turgut, Mahmut Muhtar, Ahmet Abuk Paşalar idaresinde Kırkkilise-Edirne hattında
mevki almıştır. (Hazırlayanlar)
[25] Bilgilendirme ve yazı ile bildirilmesini istemeler.
[26]Osmanlı Devleti, Balkan Savaşı'nı öngörmediği için Rumeli'deki 75.000 eğitimli askerini terhis
etmiştir. (Hazırlayanlar)
[27] Mümkün olduğu kadar, olabildiği kadar.
[28]Bazı cüz'-i tâm kumandanları ikmâl efrâdı nâmı verilen bu halkın kendi kıtalarının intizâm ve
zabt u rabtını bozmaktan başka bir şeye yaramadığını ve bunlar olmaksızın kıtalarının kadro
mevcûdlarıyla, verilecek herhangi bir vazîfeyi daha iyi îfâya kâdir olacaklarını iddiâ etmişlerdir.
(Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[29]Sefer ve harbin aksi, barış ve asayiş, istirahat zamanı. Şemseddin Sami, Osmanlıca Kâmûs-ı
Türkî-Tıpkıbasım, Çağrı Yayınları, İstanbul 1996, s. 551.
[30] Barış zamanı, sulh vakti.
[31] Babaeski, Osmanlı döneminde Kırkkilise-Edirne vilayetine bağlı bir kaza idi. Günümüzde
Kırklareli'ne bağlı ilçe.
[32] İzmit Fırkası İtalya Harbi dolayısıyla Çanakkale havâlisinde bulunuyor idi. Umûmî seferberlik
emrinden evvel terhîsi için îcâb eden vesâit-i nakliye oraya gönderilmiş ve hattâ fırkanın bir kısmı da
İzmit'e nakledilmişken bilâhare elde bulunan şu vesâit-i fırkanın Çanakkale'de kalmış olan kısmının
da Tekfurdağı'na naklini temîn eylemiştir. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[33] Demiryolları.
[34] Gümülcine (Komotini), eskiden Edirne Vilayeti'ne bağlı iken 1919 yılından beri Yunanistan
sınırları içerisindedir.
[35] Cesur hasletler, yiğitçe tavırlar.
[36] Kan dökme, kan dökücülük.
[37] Büyük siyasî karışıklıklar.
[38] (Askerî) yerli yerine koyup hazırlama; tertîbetme.
[39] Harp denemiş, savaş bilen.
[40] Çetinlik, sarplık, güçlüğe sahip.
[41] Dimetoka (Dimotika), Edirne Vilayeti'ne bağlı kaza idi.
[42] (Askerî) yerli yerine koyup hazırlama, tertip etme.
[43]Kırcaali (Kürdzali), Edirne Vilayeti'ne bağlı kaza idi. Balkan Harbi'nde elimizden çıkmıştır,
Bulgaristan sınırları içerisindedir.
[44] Kırkkilise-Edirne Vilayeti'ne bağlı kaza idi. Bugün Kırklareli sınırları içerisinde bir ilçedir.
[45]Osmanlı döneminde Edirne'ye bağlı bir nahiye idi. Günümüzde Kırklareli il merkezine 39
kilometre uzaklıkta, Pınarhisar ilçesine bağlı bir beldedir.
[46] Osmanlı döneminde Edirne'ye bağlı bir köy idi. Günümüzde Edirne Vilayeti'ne bağlı bir ilçedir.
[47] Edirne Vilayeti'ne bağlı kaza idi. Balkan Harbi'nde elimizden çıkmıştır, Bulgaristan sınırları
içerisindedir.
[48] Bir lokma, azık.
[49] Samakov (Samokov), bugün Sofya-Bulgaristan sınırları içinde bir kaza.
[50]Tırnova (Tırnovacık), Kırkkilise-Edirne Vilayeti'ne bağlı kaza idi. Balkan Harbi'nde elimizden
çıkmıştır, Bulgaristan sınırları içerisindedir.
[51] Ortaköy (İvaylov-grad), Edirne Vilayeti'ne bağlı kaza idi.
[52]Sultan Bayezid ve oğlu Yavuz'un ordularının savaştığı yer olarak bilinir. Büyük ve Küçük
Karışdıran olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Günümüzde Büyükkarıştıran, Kırklareli il merkezine 94
kilometre uzaklıkta, Lüleburgaz ilçesine bağlı bir beldedir.
[53]Dedeağaç (Alexandroupolis), Edirne Vilayeti'ne bağlı kaza idi. Balkan Harbi'nde elimizden
çıkmıştır, 1913'te Bulgaristan, daha sonra (1919) Yunanistan sancağı olmuştur.
[54] Nahiye (1867) Rupçoz-Drama-Selanik Vilayeti.
[55] Balkan Hükûmât-ı Erbaa veya müttefikası ile harb edildiğine göre yine İzzet Paşa Hazretleri
tarafından tertîb kılınmış bir plan mevcûd olduğu bilâhire öğrenilmiş ve bu plan ihtimâline Nâzım
Paşa Hazretlerinin hem-fikirleri olan zevât-ı mes'ûle tarafından "bidâyetten itibâren taarruz" karârının
bozulmaması için meydana çıkarılmamıştır. Hakâyık arandığı vakit bu bâbdaki sır ve hikmetin de
inkişâfı tabiîdir. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[56] Şumnu (Şumen), Bulgaristan'a bağlı vilayet.
[57] Silistre (Silistra), Bulgaristan'a bağlı vilayet.
[58] Plevne (Pleven), Bulgaristan'a bağlı vilayet.
[59] Pavli (Pehlivanköy), bugün Kırklareli'ne bağlı ilçe.
[60] Orgeneral Cevâd Bey (1870-1938): Çanakkale savunmasındaki yararlığı ile meşhur
askerlerimizdendir. İstanbul'da doğmuştur. Harbiye'den kurmay yüzbaşılıkla çıkmış, çeşitli
memuriyetlerle Avrupa'da bulunmuş, Hassa Ordusu'nda ferik (Korgeneral) olmuştur. Fakat 1908
İnkılâbı'nda rütbesi tasfiye edilip kaymakamlık (yarbaylık) seviyesine indirilmiştir. Erkân-ı Harbiye
Mektebi Müdürü, Balkan Harbi'nde Şark Ordusu Erkân-ı Harbiye Reisi, Birinci Dünya Harbi'nde
Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı olmuştur. 5-18 Mart zaferinin kazanılmasında büyük
kahramanlığı olmuş ve kendisine 18 Mart Kahramanı unvanı verilmiştir. Galiçya ve Filistin
Cephelerinde bulunmuş, Yedinci Ordu Komutanı olmuştur. Mütareke'de Malta'ya gönderilmiş, oradan
dönüşte Adana ve Diyarbakır mıntıkasında komutanlık yapmış, daha sonra Yüksek Askerî Şûra
azalığına tayin edilmiştir. Bu görevde iken İstanbul'da ölerek Erenköyü'ne gömülmüştür. (İbrahim
Alâeddin Gövsa, "Cevad, Orgeneral ", Türk Meşhurları Ans. , İstanbul Tarihsiz, s. 85.)
[61] Sait Pertev Demirhan, (1871-10 Mayıs 1964): Mesleğindeki hizmetleri ve eserleri ile tanınmış
generallerimizdendir. İstanbul'da doğdu. Mustafa Paşa'nın oğludur. 1889 yılında Harb Okulu'nu,
1892'de Harb Akademisi'ni kurmay yüzbaşı olarak bitirmiştir. İyi derecede Almanca, Fransızca, orta
derecede İngilizce biliyordu. Goltz Paşa'nın maiyetinde bulunup, Alman Ordusu'nda muhtelif
vazifelerde bulunduktan sonra bir ara Bağdat'a gönderildi. Erkân-ı Harbiye Mektebi'nde hocalık
yaptı. Bu sırada miralay oldu. Mançurya Harbi'ni takip etmek için 1904'de Japonya'ya gönderildi. 9
Eylül 1908'de 3. Ordu kurmay başkanlığına, 19 Haziran 1909'da 6. Ordu Komutanlığı'na atanmıştır. 5
Ekim 1909'da Genelkurmay 1. Şubesi'de atanmıştır. 29 Temmuz 1911'de Abdullah Paşa refakatinde
İşkodra'ya gitmiştir. 4 Haziran 1912'de İtalya Harbi dolayısıyla İzmir'de teşekkül eden Garb Ordusu
Kurmay II. Başkanlığı'na geçici olarak tayin olmuş, 29 Eylül 1912'de Başkomutanlık Karargâhında
Kurmay Başkanlığı'na, 21 Temmuz 1913'te 5. Kolordu Komutanlığı'na, daha sonra yapılan bir
teşkilatta da 4. Kolordu Komutanlığı'na tayin edilmiştir. Birinci Dünya Savaşı'nda İzmir'de,
İstanbul'da ve Kafkas cephesinde bulunmuştur. Sonraları Mekâtib-i Askeriye Müfettişi oldu.
Emeklilik tarihi olan 26 Kasım 1931 tarihinde kadar çeşitli görevlerde bulunmuş, 10 Mayıs 1964
tarihinde vefat etmiştir. (Balkan Savaşı'na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri, Genelkurmay
Basımevi, Ankara 2004, s. 29-31; İbrahim Alâeddin Gövsa, "Pertev Demirhan, General", Türk
Meşhurları, İstanbul Tarihsiz, s. 308-309.)
[62] Esâsen bu vazife On beşinci Kolordu'ya âid idi. Bu kolordu ise bidâyette kâmilen Boğazlarda
alıkonulduğundan Dördüncü Kolordu'ya ihâle edilmiş ve netîcede On birinci Fırka'ya bırakılmıştır.
(Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[63] İslimiye (Sliven), Bulgaristan'a bağlı vilayet (1908).
[64] Eski Zağra (Zağra-i atik/Stara-Zagora), Bulgaristan'a bağlı vilayet (1908).
[65] Süvârî alayları hayvanâtının ikmâl-i noksânı için Kırkkilise, Edirne, Dersaâdet'le birer
komisyon teşkîl olunarak vesâit-i nakliye komisyonlarınca tedârük edilen hayvanâttan bineğe elverişli
olanların bit-tefrîk ikmâl efrâdı ile Babaeski üzerinden Süloğlu'na sevki esbâbına teşebbüs olunmuş
ise de ne derecelere kadar fâide-bahş olduğu mechûlümüzdür. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[66] Tekfurdağı (Tekirdağ), Eskiden Edirne Vilayeti'ne bağlı bir sancak idi.
[67] Sanki yokmuş, hiç yokmuş, hiç olmamış gibi.
[68] Bulgaristan ordusunun Silistre alayıyla 57 muhâsara topu bu meyânda dâhil değildir. Miktarı
hakkında verilen malûmât bu târîhte mübâlağalı telakkî olunan 36 top, 1 süvârî alayıyla 40-50 bin
piyâde Sırp kıtaâtı da Hasköy havâlîsinde ve Eğri Oba'da bulunmakta olup ayrıca bu miktarda
zammolunmak îcâb eder. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[69] Mahmud Muhtar Paşa (Katırcıoğlu, 1867- 18 Mart1935): İstanbul'da doğan Mahmut Muhtar
Paşa, ünlü kumandan ve devlet adamı Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın oğlu ve Bursalı Katırcıoğlu
Mehmet Paşa'nın torunudur. Mahmud Muhtar Paşa babasının Molla Gürani'deki konağında dünyaya
gelmiştir. Harbiye'ye 1885'te giren Mahmud Muhtar Paşa, Almanya'daki Metz Harb Okulu (askerî
kolej)'a gönderilmiş ve 1888'de teğmen olarak Berlin'de askerlik hayatına başladı. 1897'de Albay
rütbesiyle Türk-Yunan Harbi'ne katılarak Veletsin ve Dömeke Savaşlarında büyük yararlıklar
göstermiştir. II. Abdülhamid'in tahttan indirilerek V. Mehmed'in Padişah olması üzerine İstanbul'a
dönmüştür. Meşrutiyet'in ilanından sonra Hassa Ordusu 1. Tümen Komutanlığına, 31 Mart Olayı'ndan
sonra da valilik görevine getirilmiştir. Hakkı Paşa kabinesinde Bahriye Nazırlığı'na getirilmiştir
(1910). 1912 Temmuz'unda babası Gazi Ahmed Muhtar Paşa'nın kurduğu kabinede de Bahriye
Nazırlığı'na getirilmiştir. 1912 Balkan Harbi'nin patlak vermesi üzerine Mahmud Muhtar Paşa orduda
faal bir görev alabilmek için Bahriye Nazırlığı'nda istifa etmiştir. Tümgeneral rütbesiyle önce
Trakya'da Şark Ordusu'nın Sağ Kanat ve Üçüncü Kolordu Kumandanlığı'na tayin edilen Mahmud
Muhtar Paşa daha sonra Çatalca savunmasında Sağ Kanat Komutanlığı'na ve İkinci Ordu
Kumandanlığı'na getirilerek ilerleyen Bulgarları Terkos-Çatalca hattında durdurmuş ve burada
yaralanmıştır. 1913'de Berlin Sefirliği'ne tayin edilmiştir. 1914'de Birinci Dünya Savaşı'na
girilmemesini tavsiye etmiştir.1916 yılında İstanbul Hükümeti tarafından Harbiye Nazırlığı'na
getirilmek istenmiş, fakat kendisi bunu kabul etmemiştir. Bunu üzerine emekliye sevk edilmiştir.
1913-1922 yılları arasında yurt dışında yaşamıştır. 18 Mart 1935'de Napoli'de vefat eden mahmud
Muhtar Paşa İskenderiye'ye gönderilerek Kahire civarındaki İmam Şafii mezarlığında toprağa
verilmiştir. Birçok eseri vardır. ( Balkan Savaşı'na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri,
Genelkurmay Basımevi, Ankara 2004, s. 12-13; Mahmud Muhtar, Balkan Harbi, "Üçüncü Kolordunun
ve İkinci Doğu Ordusu'nun Muharebeleri" [Haz: M. Ziyâeddin Engin], s. 2-4.)
[70] Abdullah Paşa'nın notu.
[71]Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye'nin kuvve-i umûmiye cedvellerinde gösterilen mikdâr-ı yekûn bu
mikdâr arasındaki fark Tekfurdağı'nda 600, Çorlu'da 7000, Kırkkilise'de 6500 tüfenksiz elbisesiz
beyaz donlar ile başıkabak, yalın ayak hatta yiyecekleri dahi olmayan birtakım halk ile İstanbul'dan
Lüleburgaz'a kadar her tarafa dağılmış ve nereye gideceğini bilmeyen birçok bî-çâregânın Şark
Ordusu'nda dâhil-i hisâb edilmemiş olmasındandır. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[72] Uzunluk.
[73] Üçüncü Kolordu'ya verilen emir de olduğunun aynıdır. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[74] Zaluf, Uzunköprü-Edirne.
[75]Arda mıntıkasının setr ve muhâfazası sefer planında Edremit, Çanakkale fırkalarından teşkîl
edecek On beşinci Kolordu'ya tevdî olunacak idiyse de bu kolordunun dârülharekâta sevk ve nakli ile
kolordu teşkîli zamana muhtâc idi. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[76]
Ateşe gösterip pişirmek demek olan "etmek"ten. Ekmek, yiyecek. Şemseddin Sami, Osmanlıca
Kâmûs-ı Türkî-Tıpkıbasım, Çağrı Yayınları, İstanbul 1996, s. 70.
[77] Ahiçelebi-Yunanistan (1919).
[78] Dağ tepesi, zirve... Bkz. Şemseddin Sami, Osmanlıca Kâmûs-ı Türkî-Tıpkıbasım, Çağrı
Yayınları, İstanbul 1996, s. 1071.
[79]
Eskiden Macaristan taraflarında sancak beylerine ve küçük prenslerine verilen unvandır. Bkz.
Şemseddin Sami, Osmanlıca Kâmûs-ı Türkî-Tıpkıbasım, Çağrı Yayınları, İstanbul 1996, s. 276.
[80]
Havsa (Havass-ı Mahmutpaşa; Havass-ı Refia), eskiden Edirne vilayetine bağlı kaza idi.
Günümüzde Edirne'nin bir ilçesidir.
[81]Bir gün evvel ordunun ne derece dağınık olduğunu gösterir cedvelin yine karargâh-ı umûmîden
gönderilmiş olduğunu burada tekrâr hâtırlatmak isterim. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[82] Kofçaz, eskiden Kırkkilise-Edirne Vilayeti'ne bağlı idi. Kırklareli-kaza.
[83]Dördüncü Kolordu'ya nizâm-ı harb mûcebince iltihâk edecek olan yedinci süvârî alayının henüz
Üçüncü Kolordu'ca gönderilmemesi süvârî bölüğünün izâmını îcâb ettirmiştir. (Abdullah Paşa'nın
dipnotu)
[84] Karyeler, köyler.
[85] Genişlik, bolluk.
[86] M C Y D B R L M N.
[87] Aldığımız malûmât tedkîk olunduğu hâlde süvârî fırkamızın düşman sol cenâh fırkalarına dâir
keşif yapamadığı anlaşılır. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[88] Yük tutan, yük kaldıran; beygir, at.
[89]Katı ekmek, seferde dayanmak ve hafif olmak için mahsusen çok pişirilen ekmek, galete.
Şemseddin Sami, Osmanlıca Kâmûs-ı Türkî-Tıpkıbasım, Çağrı Yayınları, İstanbul 1996, s. 357.
[90] Ata binen, ata binici.
[91] Orijinal metinde "saat bir sonra" şeklinde geçen ifade, "saat 1'den sonra" demektir.
[92] Şevket Turgûd Paşa (?-19 Mart 1924): Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında nazırlıklarda
bulunmuş ve değerli bir asker olarak tanınmış generallerimizdendir. İstanbul'da doğdu. 1881 yılında
Harb Okulu ve 1884 yılında dördüncü olarak Harb Akademisi'ni bitirdi. Harbiye'den kurmay
yüzbaşılıkla çıkmıştır.1908-1911'de Kosova Müretteb Komutanlığı yapmış, 1909'da Arnavutluk
İsyanı'nı bastırmaya memur edilmiş ve isyanı bastırmıştır. 1912-1913 yılları arasında Kuva-yı
Mürettebe Komutanlığı görevlerinde bulunmuştur. Balkan Harbi'nde İkinci Kolordu Komutanlığı,
Trakya Kolordu Kumandanlığı yapmıştır. Kırklareli, Lüleburgaz ve Birinci Çatalca muharebelerinde
başarılı görevler yapmıştır. 1913 yılında Romanya Askerî delegeliğinde bulunmuştur. 6 Ocak 1914'te
kendi isteği ile emekli olmuştur. Cihan Harbi mütarekesinin ilk yılında Damad Ferid Paşa
kabinesinde Nâfia (2 Nisan 1919- 19 Mayıs 1919) ve Harbiye Nazırlıklarında (19 Mayıs 1919-29
Haziran 1919) bulunmuştur. Millî Mücadele'ye taraftar olduğu anlaşılınca görevinden alınarak
tekâüde sevk olunmuştur. Son yıllarında ticaretle meşgul olmuş ve bir ilan şirketinin müdürlüğünü
yapmıştır. Fatih Türbesi bahçesine gömülmüştür. ( Balkan Savaşı'na Katılan Komutanların Yaşam
Öyküleri, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2004, s. 19- 20; İbrahim Alâeddin Gövsa, "Şevket Turgûd
Paşa", Türk Meşhurları, tarihsiz, s. 370)
[93]Abuk Ahmed Paşa (1857- 22 Ekim 1923): Mehmet Abuk Bey'in oğlu olan Ahmet Hamdi Abuk,
Sivas'ta doğmuştur. Temmuz 1877 tarihinde girdiği Harp Okulu'ndan 1879 yılında teğmen olarak
mezun olmuştur. 26 Temmuz 1881 tarihinde Harb Akademisi'ni kurmay yüzbaşı olarak bitirmiştir.
Harp Akademisi'nden mezun olduktan sonra Genelkurmay Dairesi'nde ve daha sonra Girit Tümeni
Kurmaylığında görev yapmıştır. 27 Eylül 1885'te Edirne'de oluşturulacak Askerî Sıhhiye Kuvvetleri
Kurmaylığına tayin edilmiştir. 9 Mart 1888'de Bulgaristan Ateşemiliterliği ve 28 Mayıs 1895'te
Viyana Elçiliği Ateşemiliterliği'ne tayin edilmiştir. 31 Aralık 1912'den 22 Ekim 1913'e kadar Balkan
Savaşı'na iştirak etmiştir. Balkan Savaşı'nda Şark Ordusu Komutan Vekilliği görevi de yapmıştır.
Askerî Şûrâ üyeliği görevinde iken 6 Ocak 1914 tarihinde Enver Paşa tarafından terfian emekliye
sevkedilmiştir. Emekli olduktan sonra Damat Ferit Paşa kabinesinde bir ay kadar Harbiye Nazırlığı
yapmıştır. 10 Haziran 1920-28 Ağustos 1920 tarihleri arasında ikinci defa Harbiye Nâzırlığı ve bu
kabinede devlet bakanlığı, Ali Rıza Paşa kabinesinde de Bayındırlık Bakanlığı görevlerinde
bulunmuştur. 22 Ekim 1923'te İstanbul'da ölmüş ve Paşabahçe Mezarlığı'na gömülmüştür. ( Balkan
Savaşı'na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2004, s. 17-18;
Abuk Ahmet Paşa", TA, c. I, Maarif Matbaası, Ankara 1943, s. 90)
[94] Korku ve heyecânın taht-ı tesîrinde yekdiğerini itip ezerek yalnız kendi canını kurtarmaya
çabalayan bir cemm-i gafîrin hâline denir. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[95] Şükrü Paşa, Mehmet (1857-1916): Edirne müdafaasındaki kahramanlığı ile meşhur
komutanımızdır. Bulgar ve Sırp ordularının saldırılarına 5 ay 5 gün direnerek Edirne'de tarihe geçen
bir savunmaya imza atan Şükrü Paşa Erzurum'da doğmuştur. Mühendishâne Harbiyesi'nden 1879'da
topçu birinciliği ile çıkmıştır. Almanya'da tahsilini ilerlettikten sonra Mühendishâne'de hocalık
yapmıştır. 36 yaşında general olmuş, sonra Birinci Ferik rütbesi almıştır. 1908 İnkılâp hareketleri
hazırlanırken II. Abdülhamid kendisine müşirlik vermiştir. Balkan Harbi'ne kadar Redif Müfettişliği
ve Çanakkale Komutanlığı vazifelerinde bulunmuştur. Balkan Harbi çıkınca Edirne Müstahkem
Mevki Komutanı olmuş, Edirne'yi altı ay müdafaa etmiş ve açlık başlayınca teslime mecbur kalmıştır.
Onun Edirne müdafaası Balkan faciasında bizim için bir teselli olmuştur. Sonraları Ayan Azalığı'na
tayin edilmiştir. (İbrahim Alâeddin Gövsa, "Şükrü Paşa, Mehmet", Türk Meşhurları, s. 372.)
[96] Erkân-ı Harbiye Binbaşısı Hakkı Bey'in raporudur. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[97] Bu rapor vürûd etmemiştir. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[98] Ordu emrinde Üçüncü Kolordu'nun Pınarhisar'a çekilmesi emrolunmuştu. Bil-âhire kolordudan
gelen raporda Pınarhisar'da ictimâın adem-i imkânı karşısında Vize'ye ric'at edildiği ifâde edilmiştir.
(Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[99] Gevgili: Kaza, Selanik-Yunanistan.
[100]Ordu emri, Kavaklı Telgraf Merkezi'nin vaktinden evvel kaldırılmasından Dördüncü
Kolordu'ya keşîde edilmediği bil-âhire anlaşılmıştır. (Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[101]Osmanlı döneminde (1865) Edirne Vilayeti'ne bağlı bir nahiye idi. Günümüzde Kırklareli il
merkezine 49 kilometre uzaklıkta, Babaeski ilçesine bağlı bir beldedir.
[102] Zahîreler, gerektiği zaman harcanmak üzere ambarda saklanan yiyecekler.
[103] Osmanlı döneminde Edirne Vilayeti'ne bağlı bir nahiye idi. Günümüzde Kırklareli il merkezine
76 kilometre uzaklıkta, Lüleburgaz ilçesine bağlı bir beldedir.
[104] Nazım Paşa (1852-23 Ocak 1913): Harbiye Nazırı iken Bâbıâli baskınında vurulan Nazım
Paşa, İstanbul'da doğmuştur. Paris'te Saint-Cyr okulunda askerî eğitim görmüştür. 1870 yılında Harb
Okulu'nu, 1872 yılında ise Harb Akademisi'ni bitirmiştir. Nazım Paşa, Erkân-ı Harb (kurmay)
yüzbaşılıkla Harbiye'den çıkmış, muhtelif vazifelerde bulunmuştur. 1903-1908 yılları arasında
rütbeleri sökülerek Erzincan'a sürgüne gönderilmiştir. 1908 İnkılâbı'ndan sonra İstanbul'a dönmüş ve
korgeneralliğe terfi ettirilmiştir.1908 yılında Edirne'de İkinci Ordu Komutanı, Bağdad Valiliği, daha
sonra Hassa Ordusu Komutanı olmuştur. Balkan Harbi esnasında önce başkomutan vekilliği yapmış,
Mahmud Şevket Paşa'dan sonra da Harbiye Nazırlığı'na getirilmiştir. İyi ve mert bir asker olarak
tanınmakla beraber bu harpte orduların bozgunlara uğramasını, İttihâd ve Terakki Cemiyeti Nazım
Paşa'nın fena idaresinde bulmuş, Enver Paşa arkadaşlarının teşebbüsü ile Bâbıâli basılmış ve Nazım
Paşa meşhur Mustafa Necip Bey tarafından vurulmuştur. Mezar Süleymaniye Camii avlusundadır.
(Balkan Savaşı'na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2004, s.
3; İbrahim Alâeddin Gövsa, "Nâzım Paşa", Türk Meşhurları Ans., İstanbul Tarihsiz, s. 278)
[105] Farzolunan, varsayılan.
[106] Eskisi gibi, evvelden olduğu gibi.
[107] "Bakalım, bugün, yarın" gibi sözlerle vakit geçirme, işi savsaklama.
[108]Kal'a-i Sultaniye (Çanakkale), Osmanlı döneminde sancak merkezi idi. 1924 yılında vilayet
olmuştur.
[109]
Top arabası merbutâtından olan cephane sandığı, top cephanesi arabası. Bkz. Şemseddin Sami,
Osmanlıca Kâmûs-ı Türkî-Tıpkıbasım, Çağrı Yayınları, İstanbul 1996, s. 889.
[110]Ömer Yaver (?-1931): Çerkeş'te doğmuştur. Ahmet Bey'in oğludur. 13 Eylül 1879'da girdiği
Harp Okulu'ndan 1881 yılında teğmen olarak çıkmış ve Harp Akademisi'ne başlamıştır. 31 Temmuz
1884 tarihinde kurmay yüzbaşı olarak mezun olmuştur. 10 Ağustos 1886'da kurmay kıdemli yüzbaşı,
25 Aralık 1890'da kurmay binbaşı, 3 Ocak 1894'te kurmay yarbay, 20 Ocak 1898'de kurmay albay, 2
Ekim 1900'de tuğgeneral, 19 Aralık 1903'te tümgeneral olmuştur. 23 Temmuz 1908 tarihinde I. Ordu
Nizamiye Piyade Tümen Komutanlığı'na atanmıştır. Balkan Savaşı döneminde I. Ordu Kolordu
Komutanlığı görevinde bulunmuştur. Kırklareli ve Çatalca muahrebelerine katılmış, ancak herhangi
bir başarı gösterememiştir. 22 Eylül 1913 tarihinde emekli olmuştur. ( Balkan Savaşı'na Katılan
Komutanların Yaşam Öyküleri, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2004, s. 21-22.)
[111] Hayrabolu-Tekirdağ'a bağlı bir nahiye.
[112] Ekmek.
[113]Günümüzde Kırklareli il merkezine 71 kilometre uzaklıkta, Lüleburgaz ilçesine bağlı bir
beldedir.
[114]Dördüncü Kolordu'nun çekilmesi üzerine sol cenâhı açıkta kalan Birinci Kolordu'nun gayr-i
müsâid bir vaziyete girdiği ve akşamüstü bu kolordunun sol cenâhını teşkîl eden Uşak Fırkası'nın
düşman tarafından yani alındığı hakkındaki malûmâtın hatt-ı müdâfaayı Soğucak Deresi gerisine
nakletmek için 17/18 Teşrîn-i evvel gecesi verdiğimiz karâra olan tesîri burada hâtır-nişan olmalıdır.
(Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[115] Tekmil bu kuvvetten dört mürettep fırka yapılabilir.
[116] Tekrar, bir daha.
[117] (Askerî) yerli yerine koyup hazırlama; tertîb etme.
[118] Bu emrin kolordulara büyük bir teehhürle vardığı ez-ân cümle İkinci Kolordu'ya 32 saat sonra
gittiği bil-âhire mevrûd raporlardan anlaşılmıştır. Bu sûretle bilhâssa İkinci Kolordu için muhâtaralı
bir vaziyetin tahaddüs etmiş olacağına şübhe yoktur. Esbâbı taharrî ve tedkîk edilmek lâzım gelir.
(Abdullah Paşa'nın dipnotu)
[119] Mümkün olduğu kadar, olabildiği kadar.
[120] Osmanlı Türkçesi ile yazılmış 1336 tarihli eserdeki 16. sayfaya lahikadır. Bu bölüm
kitabımızın 96-97. sayfalarında yer almaktadır.
[121] Mıntıka-i Tecemmu' Yenice-Hasköy hattı ile gerisi.

You might also like