Adı üzerinde karma enkarnasyon ve insan ruhuyla ilgilidir.Klasik astrolojide bir olayın olacağını görebilirsiniz ama Karma astroloji de, bunu neden yaşadığınızı sizlere açıklar..
NİYET KOORDİNAT GİRMEKTİR.
ÖNCELİKLE HERKES KOORDİNATLARINI BELİRLESİN. NEDEN ASTROLOJİ ÖĞRENİLİR. 1‐ Allahın ilmini keşfetmek, kendini bilmek tabi ki kendini bilince insan rabbini bilecektir. Yoksa bu matematik neyin nesidir. 2‐ Kaderinin farkında olmak ve bazen Tedbir almak, Hayatın asıl anlamını idrak etmek içindir. 3‐ Kendini tanımak, avantajlarını ve dezavantajlarını görmek hayatına yön vermek içindir. 4‐ Karşındakini tanımak, avantajlarını belirlemek ve kişinin hayatına yön vermesine yardımcı olmak içindir. 5‐ Kaderinin sana sunduğu mükâfatları iyi yakalamak, Neyi neden yaşadığını bilmek ve farkında olmak içindir. NERMİN ÖZÜZÜM GİRİŞ: ❖ Yüreğimizi heyecanlandırmayan ya da yaralamayan hiçbir şey tam olarak var oluşumuza hizmet etmez. Amaç ben, sen ve o’nun ötesinde birlik bilincine ulaşmaktır. ❖ Tekamül tamamen bilincimizle ilgilidir. Her ruh bu dünyada ruhunun koyduğu hedefe ulaşmaya çalışarak tekamül eder. Yaşanılan her olayın bir amacı vardır, her olay bize bir ayna niteliği taşır. İlk dersimiz, insan varlığı; insanın şuuru, insanın bilinci, insanın yapısıyla ve spiritüel varlığı ile ilgilidir. Şimdi biz biraz bilgiden önce, astrolojinin derin bilgilerinden önce biraz herşeye ruhsal ve spiritüel alandan bakacağız öncelikle. Spiritüelizmden gireceğiz derslerimize. Karma Astroloji yaşamın derin anlamıyla alakalıdır ve ruhun geçmiş deneyimlerini doğrudan gösterir. Bugünki kişiliğimize, ruhumuza, geçmişten bugüne kadar nelerin aktarıldığını, bugünden yarına da nelerin aktarılacağını, olası geleceği gösteren matematik tabanlı bir ilimdir astroloji. Ve bugün burada, bu bilgileri almaya muktedir olduysanız ve olacaksanız, karmik hakediş ve bazen de karmalarınızdaki zorluklara rağmen ayakta kalmayı başarabilmişlik ve bu hayatta yaşanacak onca olay neticesinde de daha farklı, farkındalıklı, bilinçli olarak olayları değerlendirerek, doğru yönü bulabilme fırsatına da erişmişsiniz demektir. Şimdi biz hep farkındalık diyoruz. Farkındalık diyoruz çünkü kişinin kendi haritasını anlamasını, kendini bilmesini önemsediğimiz kadar, kendi haritasıyla başka kişilerin haritaları arasındaki ortak bağlantıyı bulması ve bu konudaki farkındalık yaratması da çok önemlidir. Kişi için o an meydana gelmiş konular ve karşısına çıkan insanlarla kendi haritasını karşılaştırması da gerçekten çok önemlidir. Çünkü bedenler geçicidir ve hepimizin bu yola girmesinin de bir nedeni vardır. Bir neden arayışı bir anlam arayışıdır ve bunun da haritada yansıyan bir açısı hatta kalbinde de bir acısı vardır. Buraya gelen herkesin bir nedeni vardır, çünkü acıdan geçmeyen hiç bir zaman şifacı olamaz. Biz hayatın amacı nedir, buna bakacağız. Spiritüel Astroloji ne demektir? Spirit, ruh demektir. Spiritüel Astroloji, ruhsal astroloji demektir. Şimdi spiritüel astroloji Batı’da “Ruhsal Astroloji” veya “Drakonik Astroloji” olarak tanınır. Bir kısım Batılılar buna Drakonik Astroloji de derler. Batı’nın ve Doğu’nun sentezidir aslında Karma Astroloji. Yani Doğu mistisizminin (Tibet, Butan, Zen felsesinin) birleşmiş hali. Ve Spiritüel Astroloji, ruhsal olduğu kadar insanın psişesini ve psikolojiyi de inceler. Demek ki Karmik ve Spiritüel Astroloji, ruhsal olduğu kadar psikolojikmiş de. Zaten astrolojideki en iyi teknik de, Doğu- Batı sentezinin bir araya gelmiş hali ve bu sentezi de en iyi yapmış insanlardan biri de Carl Gustav Jung’dur arkadaşlar. Ve bu bilim çerçevesinde de Jungyen Astroloji olarak da bilinir. Ve jung’un yaptığı yaklaşım, astrolojiye olan yaklaşımı, dünyadaki en ileri tekniktir. Çünkü karma felsefesi, tekamül, ruhun evrensel yasaları, kader, şu an ve gelecekle uğraşır. Köken tabanında da bu bilginin Mısır bilgisi, Batı ve Tibet bilgisi vardır. Astroloji MÖ 10.000 yıllarında doğmuştur. Elimizdeki en eski bilinen de Sümer tabletleridir. İlk doğum haritalarını da Pers’ler döneminde İran’lı rahipler yapmışlardır. Astrolojinin basit tanımı nedir? – Gezegen ve yıldız dizilimlerinin, insan yaşamı üzerinde yaratmış olduğu mantıksal açılımları gösteren bir ilimdir. Tanrının ilmidir. Kolektif alanı inceleme ilmidir. Eş zamanlılıklarla birlikte, olasılıksal rastlantılarla birlikte, matematiksel olarak ruhu inceleme sanatıdır. Yani şu; senin şu anki kişiliğine sahip olmana sebebiyet veren harita konfigürasyonunun aynısının olabilmesi için 8 milyon yıl gerekir, bu da hepimizin eşsiz ve biricik, tekil olduğu anlamına gelir. Göksel harita ile (şu anın haritası) doğduğun günün haritasını birleştirdiğin zaman, ortaya bugün yaşadığın şeyler ve gelecekte yaşayacağın olasılıklar çıkar. İşte buna da “Kehanet” denir. Biraz ruhun açılımlarından ve insan bilincinden bahsedeceğiz. Bunlar daha sonrasında Astrolojinin derinliklerine indiğimizde, teknik bilgilerimizle birlikte, bizlere çok yardımcı olacak alt yapılardır. Hem bedenimizi hem ruhumuzu anlamak adına, spiritüel bilince bir adım atacağız bugün, çünkü bizim dersimiz ruhsal astroloji bu nedenle de ilk dersler her zaman spiritüel bilinçle alakalıdır.
Astroloji ,Kuranda nasıl geçer ve anlatılır
birazda bu yöndende bilmenizi istiyorum. Yaradılış gayesi insanoğlunun ilk dönemlerinden beri merak konusu olmuştur. Yıldız ilmi ise,bu yolda yaratıcı aracılığıyla bize ulaştırılan bir rehberdir. Bu ilmi vahi yolu ile alan İDRİS Peygamberdir.(a.s ). İdris peygamber, okuyan ,kalemi bulan ve yazı yazabilen ilk peygamberdir. Günümüze kadar İdris peygamber ,Davud peygamber ve büyük islam düşünürlerinin değindiği Yıldız ilmi, ayrıca Babilliler tarafından da düzenlenip genişletilmiştir.
( Hicr Suresi, 16 .ayeti : Andolsun , gökte
burçlar kıldık ve onu gözleyenler için süsledik.) (Şira yıldızının rabbi odur.) Şira burada Sirius yıldızıdır. Bu yöndende bilgilendirmek istedim. : Tabi ki dinimizle ayrı düşmüyor. Dediğim gibi pek çok yerde de, Kuran-ı Kerimde de, Allah rahmet eylesin, sevgili Yaşar Nuri Öztürk hocanın da söylemlerinde de dinleyebilirsiniz, araştırabilirsiniz, reenkarnasyon inancı aslında dinimizde vardır. Tabi ki Karma Astrolojisi reenkarnasyon bilgisi ve tekamülle bağlantılı bir alandır. Klasik astrolojide, Batı astrolojisinden, modern astrolojiden farklı olarak. Pek çok yerde reenkarnasyon bilgisine aslında rastlıyoruz ve tabi ki Kuran-ı Kerim yorumlamaya çok açık bir kitap ve bize böyle aks ettirilmemiş, buna doğu çok Doğu felsefesinde ve Doğu mistisizminde rastlarsınız. Kuran-ı Kerim’de de vardır ama açıkça belli edilmemiştir. DEMEKKİ ASTROLOJİ FAL DEĞİLDİR. KARMAYA GİRİŞ Karma astroloji yaşamın derin anlamını sorgular ve ruhumuzun geçmiş deneyimlerini bize doğrudan gösterir. Bizim bugün ki kimliğimize, kişiliğimize, ruhumuza geçmişten nelerin aktarıldığını, bugünden yarına nelerin aktarılacağını ve olası geleceği gösteren matematik tabanlı bir ilimdir.
İnsan varlığı üç yapıdan oluşur; • KA: İnsanın bulunduğu bedendir. Et bedenimizdir yani dışarıdan görünendir. Acıkan, yiyen, üşüyen, üreyen bir yapı. İnsanın alt bilinci. KA genetik olarak devamlılık gösteren bir yapıdır. Toprağa girdikten sonra maksimum 52. Günde parçalanır. Yani BA dediğimiz şuur KA’dan en geç 52. günde ayrılır. Bazen BA aynı aileye tekrar enkarne olmak isteyebilir ve önceki yaşamına yakın bir KA kendine seçebilir. BA başka katlarda KA olmadan da tekamülünü sürdürebilir. Ba: Ka’nın, yani et bedenin, içinde taşıdığı insan ruhudur. Yani bedenin Ka ise ruhun- şuurun Ba. Bu senin bilincindir. Bu senin bilinçli tercihlerindir. Zihinle çalışır Ba. Bilinçli olan davranışlarını iyi veya kötü bir şekilde gerçekleştirmene sebep olan bilinçtir. Yani Ba istediği zaman kötü de bir tercih yapabilir Ra: Tanrısal kaynağındır. Bağlı olduğun kaynaktır. Aslında o senin, tanrısal özündür, onunla bağlı olduğun öz kaynak. Aslında bu senin yüksek benin. Yani yüksek bilincin. Ve burada Ba’nın tersine kötülük veya olumsuz insan niyetlerine yer olmayan bir yerdir burası, temiz olan bilinçtir. Bunu şu şekilde açıklayabiliriz; enkarnasyonlarımız boyunca bizler kirleniriz, doğarız-ölürüz, doğarız-ölürüz, yani insan pek çok yapıyı tecrübe eder, dünyasal olarak pek çok duyguya kapılır ve enkarnasyonları boyunca duygudan duyguya, deneyimden deneyime kirlenir ve aslında öz benliğinden, yüksek beninden uzaklaşır. İnsan yaşadığı ve yaşattığı herşeyi bir bebek olarak doğduğunda beraberinde getirir. Yani sıfır km doğmuyoruz. Geçmiş enkarnasyonlarımızın izleriyle doğuyoruz. Dolayısıyla bilinçsiz insanın bu tüm enkarnasyonlar boyunca, yüksek beniyle kurduğu bağlantı zayıflıyor çünkü, özüyle kurduğu bağlantı zayıflıyor. Çünkü dünya katına doğduğu anda kendini maddeye kaptırıp, maneviyatınla bağını yitirirsin. Tanrısal özümüzle bağlı olduğumuz bu kaynakta ise hiç bir bilinçli kötülüğe yer yoktur. Yani kısacası, Ra’sı ile bağını kaybetmiş kişi tehlikelidir. İşte bu yapılara baktığımız zaman, aslında bazı kaynaklarda ve inanışlarda ve kutsal kitaplarda bu anlattığım yapıya rastlıyoruz. Örneğin biz bunu Kuran-ı Kerim’de BAKARA olarak görürüz, İbranilerin kutsal gizemli yazılarında KABALA olarak görürüz. Bakara suresini ve Kabala öğretisini incelediğimizde, derinlere dalarsanız, reenkanasyon ile ilgili örnekleri de gösterdiğini görürsünüz. Yani şöyle toparlayabiliriz; Ba dediğimiz şuur enkarnasyonu deneyimliyor, yani ruhumuz, enkarnasyonu deneyimliyor.
Müslümanlarda; Bakara süresi olarak
geçer. Kuranda Bakara süresi çok gizemli bilgilerin verildiği bir süredir.Reenkarnasyonu anlatır içinde.İslamiyette ruhu yani BA yı başa koymuştur.BA KA RA .BA ve RA ciddi bir şekilde HA ya bağlanır .İslamiyette HA ve HU denilen sistemdir. HA evrensel bilinç , evrensel akıldır. HA dan gelip HU ya gitmek gibi.. İşte kişisel bilinçliliğin oluşumunda bu üç form çok önemli. Şimdi yüksek benin Ra, Ba senin şuurun, yüksek benini Tanrı ile bağlantıda olduğun saf ve temiz kanal olarak düşün, kendi içindeki insan şuurunu Ba olarak düşün ve senin bu dünyada var olmana sebebiyet veren et bedenini Ka olarak düşün. Yani aslında bu birazcık Ruh- Beden-Zihin üçlüsü gibi. İnsan bu üçlüyle farkındalığa gider. Biri olmadan diğeri eksik kalacaktır. Aslında Ba’nın kendine ait bir yolculuğu bu, çeşitli kılıflarda defalarca bu tiyatro sahnesine gelerek kendini yükseltmeye çalışır insan. Yani Ba’sını bir şekilde İnsanı Kamil’e götürmeye çalışır. Ama Ka’lar ölür ama Ba’lar ölmez. Bedenler ölür ama ruhlar ölmez. Hepimizin içinde Tanrıdan bir öz, bir parça var deriz ya, aslında o ruhsal bilinç ve ruhsal Ba, Ra’dır. Ama insani nefslerinle hareket ettiğin ve zihnini kullandığın yapı Ba’dır, senin bu dünyada devam etmeni sağlayacak kılıf ise Ka’dır ve bunun burçlarla bir ilgisi yoktur. Ka, Ba ve Ra’nın kendine ait bir bilinci vardır. Bu bilinç skalasında Ka, alt bilince sahiptir. Ba ise insanın bilinçli zihni, Ra ise daha kozmik, tertemiz bir kaynağa bağlı olmak. Bebekler konuşmaya başladıklarında genelde öncelikle -ba -ba derler. Aslında içgüdüsel bir davranıştır. Bunun sebebi içlerindeki, ruhlarındaki Ba’nın yani şuurun aslında Ka’yı etkilemeye başlaması, yani aslında şuurun tam olarak uyanmaya başlayıp, bedeni etkilemeye başlamasıyla bebekler -ba derler. Aslında dünyaya geliş amacımız da Ba’nın yani şuurumuzun, Ra’yı yani Tanrısal özümüzü beslemesi ve aslında yaptığımız tüm o meditasyon ve ruhsal çalışmalarımızla kendi tanrısal özümüze doğru gitmek. Ne dedik, Ba’nın Ra’yı beslemesiyle aslında Tanrısal öze gitmek bizim için önemli. Şuurumuz yani Ba’mız, çeşitli deneyimler içerisine girerek tekamül etmek istiyor. Yani aslında, şuurumuz bedenimizle beraber (beden gerekiyor tabi ki burada çünkü bu dünya katında var olabilmemiz için bir bedene sahip olmamız lazım) tekamül etmeye çalışıyor Ba çeşitli yaşadığı olaylar neticesinde. Çünkü yaşadığımız her olay bilincimizde farklı bir açılıma sebebiyet veriyor ve bu olaylarla aslında gelişmeye çalışıyor. Hayatın amacı deneyimdir, deneyimlemektir. Buraya, bu kata geliş amacımız da budur, böyle büyür insan, deneyimlerle büyür. Bu nedenle de geçmiş veya gelecek deneyimleriniz hoşunuza gitmeyebilir ve hatta utanç duyduklarınız dahi olabilir, hatta utanç duyacaklarınız dahi olabilir, pişmanlıklarınız olabilir, ama onların bilincinizin evrilme yolunda ruhunuza kattıklarıdır önemli olan. Her deneyim, her olay sizin ruhunuza bilgelik olarak kaydolur. Ve bizler yaşadığımız olayların duygusunda evrilmeye başlarız. Bunun ışığında da diyoruz ki, İnsan deneyimleyen ve deneyimleri ile tekamül eden bir varlıktır. Bu nedenle de herkesin deneyim alanları vardır ve biz bu deneyim alanlarını doğum haritalarında çok açık ve net bir şekilde görürüz. Hepimizin deneyim alanı birbirinden farklı olabilir. İnsanın deneyimlerini gezegen döngüleri ile görürüz. Bir gezegen haritanızda bir noktaya isabet ettiğinde, size bazı olaylar ve hayatınıza bazı insanlar getirir. Çünkü size bir deste insan her duyguyu yaşatamaz. Hayatınıza pek çok insan girer- çıkar, olaylar neticesinde ona hizmet edecek insanları da hayatınıza getirir. Ve ileride neler yaşayacağımızı da görürüz ve yol ayrımlarını da görürüz. Ama burada önemli olan şudur; geçiciliğin farkına varıp o şekilde bir aydınlanma sürecine girmektir. Yani önemli olan aslında geçiciliğin farkına varmaktır. Ra dediğimiz Tanrısal zihin, Tanrısal öz hiç bir zaman kötü değildir. İnsanlar Ba ile kötülük yaparlar. Önemli olan Ra ile iletişime geçebilmektir. Bizim varlığımızdan önce bir kaç uygarlık var olmuştur ve KaBaRa bilgisi, çok eski uygarlıklardan gelir. Kuran’da da vardır. Büyük bir tufan öncesi uygarlıklardan kalan bilgidir elimizde.
Bardo Thodol dediğimiz ayrıca da vecit
katı dediğimiz, yani ruhların hayatlarını gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçip yeni enkarnasyonlarına hazırlandıkları yerdir vecit katı dediğimiz yer. Yani aslında “hayatım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti” lafı da boş değildir çünkü bizler ışığa gittiğimizde sürecimiz bu şekilde olur. Spatyum da denir, yani geçmiş enkarnasyonlarımız ve bir önceki hayatımızı gözden geçirdiğimiz ve yeni hayat planına hazırlandığımız yer. Bardo ifadesi Kuran’da Berzah Alemi olarak da geçer. Bedensel olarak hastalıklarımızın çoğu şuurdan yani Ba’dan kaynaklanır. Ba’yı iyileştirdiğimizde fiziksel rahatsızlıklarımız da iyileşebilir. Yani Ba iyileştiğinde Ka da iyileşir. Hepsi birbiriyle bir bütün olarak çalışır. Burası aslında bir ıslah gezegenidir. Ve bu 3 yapı birbirleriyle bir bütün olarak çalışır ve realite sandığımız yaşam da aslında bu üçünden doğar. Dersimiz Karma astrolojisi olduğu için, spiritüel tabanı çok iyi bilmeliyiz. Bu yüzden de ilk dersimiz, insan varlığı, insan şuuru, insan bilinci ve tekamülü üzerinedir. Burada tabi ki spiritüel tabanı iyi bilmek için bedenimizde meydana gelen, bedenimizde olan enerjisel olaylardan da bahsetmemiz gerekiyor. Bedenimizde Bulunan Enerji Noktaları (Çakralar); İnsan bedeni 7 çakradan oluşur ve bu 7 çakra içerisinde 2 ana DNA enerjisi vardır. ÇAKRALAR Hepimiz bu çakralarımızı kullanma ve farkındalık düzeylerimize göre de birbirimizden ayrılırız. Demek ki çakralarımız, farkındalık seviyelerimiz anlamına geliyormuş. Çakralarımız=Farkındalık Seviyelerimiz Çoğunlukla yaşamımızın son demlerinde hangi çakra seviyesinde ölürsek yani hangi bilinç seviyesinde ölürsek, o çakra seviyesinde yeniden doğarız. Yani kaldığımız yerden devam ediyoruz aslında. Çünkü ruhun aynı, dünyasal bilgilerinden bahsetmiyorum, ruhun farkındalık düzeyinden bahsediyorum. İnsan bedeni 7 çakradan oluşur. Bu 7 çakra içerisinde de 2 ana DNA enerjisi vardır. Bunların birincisi Ki enerjisidir. Yani çakralarımız içinde dolaşan bir Ki enerjisi var ve buna Çincede Chi de denir. Yaşam enerjisidir, nefes enerjisidir ve bizi hayatta tutan enerjidir. Bunun yanında Li enerjisi vardır çakralarımız arasında dolaşan, bu da evrensel, tanrısal bir enerjiyle bağlantılı olandır. Yani -li “kundalini”. Tanrısal enerji ile bağlantılı olan kısım. Bu gördüğünüz 7 ana çakra haricinde, insan bedeninde 72 bin enerji kanalı vardır ve bu enerji kanallarına da Nadi denir. Nadi kelimesi de NAD kökeninden gelir yani “titreşim, rezonans” anlamlarına gelir. Bu da bize şunu gösteriyor ki, insan resmen elektriksel bir yapıdır arkadaşlar ve çok derindir. Burada bir insanın 7 çakrasının da ayrı ayrı, kendine özgü birer enerjisel döngüsü vardır ve her döngüde birer bilinç düzeyi vardır. Hangi çakra düzeyinde eksiğimiz varsa (bu çakraların hepsi aslında bazı yapıları temsil ediyor) ve bu yapılarda eksiğimiz varsa, hangi konularda tamamlamamız gereken şeyler varsa, biz bu hayata bunları tamamlamaya doğarız. Çünkü söylediğimiz gibi, her çakranın temsil etmiş olduğu bir bilinç seviyesi vardır. Bunlardan çok önemli olan iki tanesi vardır. Bunlardan birincisi Hara Çakra-Cinsel Çakra’mızdır. Kök çakranın hemen üstündeki turuncu olarak görünen kısımdır. Diğeri de Anahata Çakra-Kalp Çakra’mızdır yeşil olan. Ve 7 çakramızdan 5 tanesi Ki enerjisi ile çalışır, iki tanesi ise hem Li hem Ki enerjisi ile çalışır. Yani tanrısal öze çok öze bağlı olan iki tane çakra. Çakranın tanımını önce bir yapalım. Biz elektriksel bir yapıyız dedik ve aslında bedenimizde meydana gelen hiç bir elektriksel olay tam anlamıyla bedenimizde kaydoluyor. Yaşadığımız bir duygu durumu bu elektriksel yapıyı titreştiriyor, bedenimizde kısa devreler oluyor, gelgitler oluyor, titreşimler oluyor. Yaşadığınız her duygu size bir şey hissettiriyor ve o hissinizde bedeninizde aslında kaydoluyor. Yani hiç bir şey kaybolmuyor, bir yerlere atılıyor onlar. Nereye atılıyor? – Anılarımız, kimyasal olarak nöronlarımıza nasıl kaydoluyorsa, çakralarımıza da enerjisel anlamda kaydoluyor. Çakralarımız bizim hayatımızı anlatıyor ve aynı zamanda da geçmişimizden izler taşıyor. Çakralar bizim vücut enerjimizi düzenliyorlar, ihtiyacımız olan yaşam enerjisini, bulundukları bölgede kendileri üretiyorlar. Çakra dediğimiz aslında bir bilinç, insan bedenindeki 7 ana bilinç seviyesi ve insanın yaşadığı çeşitli deneyimleriyle, hisleriyle ve olaylarıyla, bu çakraların çalışma prensipleri zaman zaman değişiyor. Şöyle düşünün 7 çakranın da bir hızda döndüğünü fakat yaşamış olduğun deneyimler ve hissettiğin yapılarla bazı çakraların yavaş dönmeye başladığını, bazılarının durduğunu ve bu şekilde de farklı enerjisel döngülerle bedenimiz de devam ediyor.
Anahata Çakra-Kalp Çakra: En basit
anlatımıyla, bir kadın göğsünden tanrısal bir sıvı çıkarır-süt, çocuğunu beslediği yerdir Anahata çakra. İnsan olarak sevgiyi alıp verdiğimiz, beslendiğimiz ve karşımızdakini beslediğimiz yerdir, kalp bağıdır. Gerçek sevgi, tanrısal olandır. Bu yüzden kalp çakrası hem Li hem Ki enerjisi ile çalışır. Yani hem bizi yaşamda ve ayakta tutar hem de Tanrısal olan enerji ile bağımızı sağlar. Hara Çakra-Cinsel Çakra: Erkeklerin spermi (yani burada da bir Li enerjisi var, tanrısal), Li enerjisini çıkarttığı yerdir. Dünyaya tanrısal bir varlığın gelmesi için güce ve bilgiye sahiptir.
Bunun dışında bir bütün olarak Kundalini
tüm çakraları ayakta tutar. Realiten ne kadarsa o çakran daha çok çalışacaktır. Realite dediğimiz şey, senin gerçeğin, bilinç düzeyin ve sahip olduğun farkındalığındır. Örneğin senin realiten Cinsel Çakra yani o Hara bölgesi kısmı veya Kök çakrası seviyesi, göbek çakra yani Solar plexus çakradaysa eğer farkındalık seviyen, kısmen daha düşük bir farkındalık düzeyine sahipsin demektir. Dolayısıyla kişinin Ba’sı yani şuuru daha düşük bir farkındalık seviyesinde olacaktır. Farkındalığın ne kadar artarsa bir üst çakran da aktive olup daha etkin çalışmaya başlayacaktır. Dolayısyla Ba yani insan şuuru da tekamül edecektir. Bu yüzden de çakralardaki enerji blokajları iyi değildir. O çakraların iyi çalışmadığını gösterir. Çakran doğru çalışmazsa; çeşitli salgı bezlerinin işlevini bozacaktır ve hastalıklar meydana gelecektir. Doğru çalışmayan çakra seviyesinde tıkanırsan, bir üst çakraya yani bir üst farkındalık seviyesine geçemezsin demektir. Bazen Ba’nın Ka’sız deneyimleri de vardır, yani aslında şuur beden olmadan da bu dünya katına inmeden de varlığını, tekamülünü sürdürebilir çünkü pek çok kat var, dünya katı ise pek çok sınavı verebileceğimiz ve burada zorlukları yaşayabileceğimiz bir kat. Yani Ba, Ka’ya ihtiyaç duymadan, bu kata inmeden, farklı farkındalık seviyelerinde varlığını sürdürebilir ruh. Bu da şöyle olur; kalp çakra seviyesinde ölen bir insan yeniden doğmak istemeyebilir, buna ihtiyaç duymayabilir, isterse daha yüksek bir boyutta devam edebilir. Bu yüzden de bu önemlidir. Kalp çakrası seviyesindeki insan şu farkındalık seviyesindedir; bir olay yaşadığı zaman o olaya takılmadan, o olayı sana yaşatan insanlara takılmadan, kin- nefret duymadan, tanrısal sevgi yolunda sadece bu olayı neden yaşadığını düşünerek devam etmek ve tanrısal özünle bağlantıya geçmiş olmak.
Haritaların çeşitli şekillerde farkındalık
düzeylerini gösterdiği tabi ki bir gerçek ama tam olarak hangi çakra seviyesinde olduğumuzu görmek aslında insanın farkındalık seviyesi ile lakalı. Yanisen yıllar içerisinde o haritayı çalıştırıp iyi bir noktaya da getirebilirsin. Bunu yaşadığın olaylarda verdiğin tepkiler, yaşam tarzın belirler. Yoga, sufizm, sufist felsefe, farkındalık bunları yükseltir. Li dediğimiz Kundalini enerjisi düşükse, seviye ve farkındalık düşüktür. Farkındalık arttıkça Kundalini yukarıya doğru çıkar bu yüzden Kundalini’yi yükseltmek önemli. Kundalini’yi nasıl yükseltebiliriz? – sık sık doğada bulunarak, bedenimizi temiz tutarak, besinlerimize dikkat ederek, bedenimize saygı duyarak, meditasyon yaparak, hayata zaman zaman ara vererek, en önemlisi de yürekten affetmeyi öğrenerek Li enerjisini yükseltebiliriz. Çakraları açmak için ne yapabiliriz? – Herkesin yolu farklıdır, tabi ki bedensel olarak çalışmalar, yoga, meditasyon, nefes terapileri, astroloji, okuduğun spiritüel kitaplar, doğa ile, hayat ile, bu bize sunulan yalan olan realitenin dışına çıkarak, bu dünya bizi markalarla, kalıplarla sömürmeye çalışırken, tüm bunların dışına çıkarak, neyi neden yaşadığın ve gerekli insani vasıfları edinebildiğin yollarda kendini araman gerekiyor. Siz bu yolda ilerledikçe zaten hayat bunları karşına çıkaracak yani senin enerjin değiştikçe sana doğru çekilen şeyler bir girdap gibi o insanları ve o deneyimleri kendine doğru çekmeye başlayacaksın. Tabi ki ibadet etmek de bunun bir parçası, namaz da bir meditasyon zaten, tabi ki müzik de insanın realitesini ve ruhunu yükseltir, özellikle kendi yapıyorsa, mantralar. Sizin yolunuz ne ise, bilincinizi yükseltecek şey ne ise, zaten ruhunuza ne iyi geliyorsa onu yapacaksınız size bunu söyleyecektir.
Hangi Çakra Seviyesindeyiz? Bunları
kişinin yaşayışı ve gözlemle çok net bir şekilde anlayabilirsiniz. Her çakra seviyesinde farklı bilinç düzeyleri var dedik. “Kalp hangi makamda çarparsa, alemler o manada döner” O alemler de sizin evreninizdir. Yaşayacağınız ve yaşadığınız tüm olasılıkların olduğu bir evren. Çakralarımız bir göz attığımızda, kimin hangi seviyede olduğunu, haritasına bakmadan dahi anlayabilirsiniz. Çünkü davranış kalıpları ve yaşayış tarzı zaten size bunu gösterecektir. 1. Muladhara Çakra-Kök Çakra: Bu seviyede olan insanlar; hayatlarında amaçsız, sadece bir varolma çabası içinde, dürtüsel ve hayvani içgüdüleriyle haraket eden, saldırgan ve kabullenişte olmamayla ilgisi vardır kök çakranın. Ve bu kök çakra, adrenal bezleri yönetir. Adrenal bezlerin başlıca görevlerinden biri de stres hormonu, yani kortizol üretmek ve kortizolü düzenlemektir. Kök çakrası sıkıntılı olan insanlar fazlaca stresli olurlar ve kendini bir şeye ve bir yere ait hissetmekte sıkıntı yaşarlar. Hayata karşı güven duymak, ayağını sağlam yere basmaktır, herşeyden önce varolmaktır. Stres hormonu fazlalığında ne olur, bağışıklık sistemi baskılanır ve baştan da zaten denge bu şekilde bozulur. Genellikle kök çakra seviyesindeki insaları bu şekilde tanırsınız.
• KÖK ÇAKRA Mars bolkajlı ise ,bedenimizde
yorgunluga ,güçsüzlüge ,enerji düşüklügüne , hemeroid rahatsızlıgına,kabızlıga ,bel ağrısına ,kilo sorunlarına ve ishale sebebiyet verebilir.Ayrıca uyku bozukluklarına ve sürekli üşümeye dolaşım bozukluklarına sebebiyet verebilir. • 2. Swadhishthana (Hara) Çakra-Cinsel Çakra: Çiftleşme ve çoğalma enerjisi vardır. Genellikle soyunun devamı ile ilgilidir, cinsel yaratıcılık burada ön plandadır ve bu cinsel çakra bozulduğu zamanda da genellikle cinsel hastalıklar, kabızlık gibi sorunlar ön plana çıkar. Genellikle cinsellik dürtüleri, var olma ve soyunun devamı gibi davranış kalıpları vardır.
• SAKRAL ÇAKRA ,Haritada Venüs blokajlı
ise,idrar sorunları, böbrek taşları,sırt bölgesinin alt kısımlarında agrı,jinekolojik cinsel sorunlar,prostat ,fiziksel beden rahatsızlıkları görülür.
• 3. Manipura Çakra-Göbek Çakra-Solar
Plexus: Manipura, mücevherlerle dolu anlamına gelir. Burada birazcık sahip olma iç güdüleri vardır. Daha çok fiziksel veya maddi konularla adlandırılır, yaratıcılığın da yeridir aynı zamanda ama yeni bir şeylerin sahibi olmak, ev sahibi olmak, araba sahibi olmak, bir takım yeni şeylere sahip olmak gibi. Enerjisini topraktan alır bu çakra ve direkt olarak pankreas ve mide ile alakalıdır. Bir şeye sahip olma iç güdümüz çok fazlaysa, bir şekilde yaratıcılığımız tıkandıysa, o zaman genellikle solar plexus çakramızda sorun var demektir, bu da mide ve pankreas ile ilgili sıkıntılar yaratacaktır. Dengeli olan hepsinin eşit şekilde çalışmasıdır, yani bizim hepsine ihtiyacımız var, biri diğerinden daha fazla veya daha az çalışırsa sorun vardır. Kök çakran az çalışıyorsa bir şeylere ait olmak, kök salmak senin için zordur, ıssız adam gibi olursun o zaman.
• SOLAR PLEKSUS ,GÖBEK ÇAKRA ,Haritada
güneş blokajlı ise, hayal kırıklıgı,amaçsızlık,güçsüzlük,kırılganlık, savunmasızlık ve sindirim sorunları,iç organlar,bacaklarda problemler yaşanabilir. SOLAR PLEKSUS,çakrasının yeniden dengelene bilmesi için kişinin kendisine ve sezgilerine olan güvenini yeniden kazanması gerekir. 4. Anahata Çakra-Kalp Çakra: Sevgi ve şefkatle, sevmek ve sevilmekle alakalıdır. Bir kadının göğsünden tanrısal bir sıvıyı çıkardığı ,( SÜT ) çocuğunu beslediği bir yerdir kalp çakrası , yani sevgiyi alıp verdiğimiz ,beslediğimiz yerdir .Kalp bağıdır. Bu çakranın aslında iki rengi vardır. Birincisi yeşildir, diğeri ise pembedir. Yeşil olan daha çok dünyasal sevgidir, evrensel sevginin rengi ise pembedir. İşte bu 4. Çakradan yukarı geçildiğinde Ba, Ra ile iletişime geçmeye başlar. Yani şuur, tanrısal öz ile bağlantıyı daha kesintisiz bir şekilde kurmaya başlar. Bir insanın kalp çakrası neden bozuk olur? – Sevgi ilişkilerinde sıkıntılar olduğunda, sevilmediğini hissettiğinde, bir şeyi gerçekten tüm varlığı ile sevemediğinde, sevgi alış verişinde sıkıntılar olduğunda kalp çakrasında sorun olur. Kalp çakrası bozuk çalıştığında, kalple alakalı sorunlara, kalp krizlerine de sebebiyet verir. Tanrısal bilinçle, şefkat enerjisiyle, doğaya, hayvana duyulan sevgi pembedir. . Kalp Çakrası’nda ölen bir insan yeniden doğmak istemeyebilir. (Mevlana gibi) İsterse daha yüksek bir boyutta KA olmadan devam edebilir. Tanrısal sevgi yolunda, olaylara takılmadan, sevgi ve hoşgörüyle, teslimiyetle devam etmek. Kalp Çakrası sevgi ve şefkatle alakalıdır.
KALP ÇAKRASI ,Haritada AY blokojlı ise,
Duygular, hayata esnek bakamama,empati yoksunluğu,sevgisizlik,affedememe,kin ve öfkehali,merhametsizlik,kıskançlık gibi duygular ,ruhsal sorunlar.Negatif enerji nazar ve göz enerjisinden kaynaklanan sorunlar. 5. Vishudda Çakra-Boğaz çakra: Saflık ve yalınlıkla ilgilidir. Mavi olan boğaz çakrası, kendini doğru ifade edebilmek, doğru söz söylemek, doğru düşünmek, kendine hakim olmak ve hakikati konuşmakla ilgilidir. Dilde olan dürüstlüktür. Mevlana gibi mesela. Bğaz bölgesi, tiroid, ağız ve dişlerle alakalıdır. Sorunlu çalıştığı zaman, bademcik, tiroid, diş, ağız, boğaz bölgesi ile alakalı sorunlar yaşanabilir. Hayır diyememek de boğaz çakra ile alakalıdır. Haritalarımızdaki Merkür ile bağlantılıdır.
BOĞAZ ÇAKARASI ,Haritada Merkür
blokojlı ise,kişinin kendini dogru ifade edememesi,enerji akışının azalması,ruh beden saglıgının bozulması,boyun ,boğaz,troid,guatr,fıtıkrahatsızlıkları görülür.
6. Ajnna Çakra-Alın çakrası: 3. Göz
dediğimiz yapıdır diğer ismi Ajna dır. Ajna ismine pek çok yerde duyabilirsiniz. Sezgilerimiz, hayal gücü, iç görülere sahip olma ve Ajna çakrada sorun olduğunda, kapalı olduğunda, ön sezilerimiz zayıflayacaktır, fazlasıyla baş ve kulak ağrısı yapacaktır. Eski hint geleneğinde buraya Chiva düğümü de denir. Çünkü ida, pingala ve sushumna dediğimiz önemli nadi noktalarının vücutta kesiştiği yerdir burası. Çünkü bu 3 büyük gücün bir araya gelip etkileşmesi sonucu, zihnin arınarak bilince doğru evrimini gerçekleştirir ve burada da farkındalık daha da gelişir ve bir bütünlüğe erişir insan. Zaten Chiva da Hinduizmde, düzeni değiştiren ve baştan yaratan, eskiyi yok eden ve yeniyi var eden anlamına gelir. İnsanın Ajna noktası çok önemlidir, çünkü burası hayal ederek ve imajine ederek herşeyi gerçeğe dönüştürebileceğiniz, hayatınızda var edebileceğiniz olan ana kilit noktasıdır. Vücudumuzu baştan aşağı, dikine olarak 3e bölersek, sol kanalımız ida’dır, sağ kanalımız pingala’dır, merkez kanalımıza ise sushumna adı verilir ve vücudumuzun ida bölgesi ay kanalı da denir, burası dişidir, sağ kanalına yan, pingala kanalına ise güneş kanalı denir ve eril olan taraftır. O yüzdendir ki güneş tutulmaları da ay ve güneşin birleşimlerinde oluşur. Yani yeni bir şey doğurur, her güneş tutulması hayatımızda yeni bir şeyi doğurduğu gibi, eril ve dişil noktalar da bir araya gelerek bir bütünü oluşturur. Orta taraf ise sushumna kanalıdır. . Pingala kanalı eylem bölgesidir, yani Mars da bizim eylemlerimiz olduğu için daha çok eylem enerjisini taşır, geleceğe yönelik eylem enerjisi, yani Marsiyen enerjisi. Ve bu enerji aynı zamanda da zihinsel performansı içerir. İnsanda eğer sağ taraf daha çok hakimse, yani eril yön daha çok hakimse, o insan daha soğuk, agresif ve mesafeli hale gelir yani daha az verici, daha az besleyici hale gelir. Sushumna dediğimiz alansa insanın parasempatik sinir sistemi ile çalışır. Bu sistem bilinçli olarak kontrol edemediğimiz, dolaşım sistemi, nefes alıp vermemiz ve kalp atışlarımız gibi. İşte bu orta alandan da kundalini enerjisi geçer yani çakraların olduğu bölge ve buradan da bıngıldak bölgesine kadar gider ve buradan da ilahi enerji ile bağlanır. Tüm çakralar dengeli çalıştığında-Ying ve Yang enerji, bu kanal da dengeleniyor ve kişi hayattan haz duymaya başlıyor. Ruhsal ve fiziksel olarak harika bir konuma geliyor. Yani aslında enerjimizin dengelenmesi, dişil ve eril taraflarımızın dengelenmesi tam bir mutluluk için önemli. Mesela şöyle düşünün, ilişkilerimizde, evlilik hayatımızda, bir kadın çok fazla erilleşmeye, erkek de dişilleşmeye başladıysa yani roller değiştiyse, o evlilikte bir dengesizlik olur. İnsanın alma ve verme terazisinin dengede olması gerekiyor. Kendini koruyacak kadar eril tarafının, verici olacak ve sevgiyi iletecek kadar, besleyici olacak kadar da dişil tarafının dengede olması gerekiyor. Bu iki taraf da dengede olduğu zaman, ortadan geçen hat dümdüz bir hat oluşturacak ve dengede çalışacaktır. Bıngıldak bölgesiyle beraber, ilahi enerjiyle daha rahat bir iletişim kurabilirsiniz bu zamanda. İşte bizim hastalık dediğimiz, tam da burada ortaya çıkıyor. Eğer bu orta kanalda tıkanıklıklarımız varsa, enerji düzeylerimizde, bedenimizi temsil eden yerlerde sorunlar oluyor. Hastalık dediğimiz şey de burada meydana geliyor çünkü bu kanalda, çakralarımızın olduğu kanalda şimdi bilinc vardır, yani aslında anı yaşamak, gerçekten bulunduğumuz anın içerisinde olabilmek, bu yüzden çok önemlidir. Bir insan Ajna çakrada uyandıktan sonra, geliştireceği daha üst algılar ve onlarla sağlanacak olan farkındalık seviyesi de bir sonraki tepe çakrasına doğru çıkar. Yani alın çakrasında meydana gelen bu bilinç değişimi, bizi taç çakra seviyesine de gideceğimiz yolu aydınlatacaktır . İda=Sol Kanal=Dişil Kanal=Ay Kanalı=Geçmişle ilgili
Pingala=Sağ Kanal=Eril Kanal=Güneş
Kanalı=Gelecekle ilgili=Eylem bölgesi=Marsiyen enerji=Zihinsel performans
ÜÇÜNCÜ GÖZ ÇAKRASI,Haritada Jüpiter
blokajlı ise, odaklanma sorunları ,odaklanamama,doğru kararlar alamama,hislerinden ve spüritüel sezgilerden korkma,şüphecilik , başagrıları,miğren atakları,stres uyku bozukluğu,kabus görme,kaygı,zihinsel rahatsızlıklar olabilir.
7. Sahasrara Çakra-Taç Çakrası: Hayatın
amacını ve anlamını keşfetme, ruhani olan bağımız, farkındalığımız ve gerçek bir bilmekle, özden bilmek, ruhtan bilmek, sınırlandırılmamışlıktır. Peygamberler, Yunus Emre.. Aslında karması olmayan görevli varlıklardır, taç çakra seviyesindedirler. Lotus çiçeğinin, taç yaprağı sembolize ettiğini biliyorsunuzdur. Lotus çiçeğinin açılımı, insanın taç çakrasının açılımını da sembolize eder ve menekşe rengiyle ve saf beyaz renkle de sembolize edilir. Eğer taç çakrada sorun varsa, fiziksel dünyaya, bedene ve dünya katına olan bağlılık artar ve ruhsal ve spiritüel yönler kısıtlanır, hayatla bir mücadele olur. Aslında lotusun yapraklarını kapaması gibi taç çakra da sorun varsa, insan kapanır. Çünkü insan özünde spiritüel bir varlıktır, alın çakrasındaki epifiz bezimiz de buna çok fazla hizmet eder ama çocukluğumuzdan beri oluşturduğumuz, çevremizin, ailemizin oluşturduğu ve bizde oluşturulan yargılar maalesef bu çakrayı kapatırlar. TAÇ ÇAKRASI, Haritada Satürn blokajlı ise, depresyon ve sinir sistemi bozukluklarına,boşluk ve eksiklik hislerine,kafa karışıklığına, inanç kaybına,umutsuzluk, amaçsızlık, demans,epilepsi , şizofreni gibi sorunlar görülebilir.
(: Her insan bir karma sonucu bu dünyaya
gelmez. Bazıları da görevli gelir. Ama görevli gelmiş insanın da bu dünya katında tabi ki bildiklerini unutup yanlış yapma ve var olan basamaktan, aşağılara inme riski vardır. Bir insanın bütün hastalıkları sol tarafındaysa, geçmişiyle çözemediği şeyler, dişil, ANA atalarıyla oluşturduğu sorunlar olabilir. Görevli gelen insan, görevli olduğunu anlar mı?-Genellikle uykudadır hayatının bir noktasına kadar ama hayatında öyle olaylar olur ki, kendini keşfetmesini sağlar, mesela görevli insanların hayatında acılar da, zorluklar da olur çünkü acı ve zorluk olmayınca insanın hiçbir zaman, gelişmek ve spiritüel dünyaya adım atmak aklına gelmez. Çünkü mutluluk uyuşturur, acılarımız bizi bir şekilde geliştirir. Karma ve Atalarımız kavramlarının ayrıldığı ve birleştiği çok fazla nokta var daha sonra bahsedeceğiz. Fiziki dünyanın yetersizliği ile maneviyat artıyor, bunun için de bazen dünyevi sıkıntılar yaşıyoruz, ne oluyor, Satürn geliyor, Plüto geliyo, Uranüs geliyor, yokluk, acı, sıkıntı, kayıplar bunların hepsinin sebebi, o acıyla birlikte Chiron gibi kendimize faydalı ve çevremizdekilere faydalı olmamızla alakalı.)
İRADE Astrolojik haritalardaki
görünümlerde, haritamızı yönetirken ve yaşarken, aslında irade çok önemli. İrade içgüdülerin dışına çıkmakla alakalıdır ve irade dediğimiz şey aslında tam olarak farkındalıkla ilgilidir. İraden ne kadar yüksekse, sınavın o kadar zor olur. Evren farkındalığı düşük insanla uğraşır mı uğraşmaz, öğretmen çalışkan öğrenciyle uğraşır değil mi, tembel öğrenciyle uğraşmaz, yani karşısına ağır sınavlar çıkarmaz. Zaten bütün irade sınavları da genellikle farkındalığı yüksek insanlara gelir. Evren insan olacak insanla ilgilenir. Ama iradenle de değiştirebileceğin ve değiştiremeyeceğin bir kader vardır. Farkındalığı yüksek insanlar, iradeleriyle kendi seçimlerini yaparlar. İrade, içgüdülerinin dışına çıkmaktır. Farkındalıklı insan, içgüdülerini ve hormonlarını yönetebilen insandır. İçgüdülerin dışına çıkmak tamamen senin seçimindir yani evren aslında bu farkındalığını sınar. Bu yüzden de, irade üzerine konuşacağız.
İki türlü irade vardır;
Külli İrade: Bizim dışımızda gelişen, müdehale edemediğimiz irade. Kadersel temalardır aslında, bir şekilde kaderini yaşamak ve müdehale edememek. Cüzzi İrade: Bu noktada seçim devreye girer, değiştirebileceğimiz kaderdir. Yani doğmadan önce sen seçtin ama iradenle bunu burada değiştirebiliyorsun. Mesela ünlü bir şarkıcı olarak doğmayı seçtin ama istersen bunu değiştirebilirsin. Şarkı söylememeyi seçebilirsin. Kolektif bilince göre, bazı insanlar toplumun bilincini artırmak için kurban olmayı da seçerler ya da bu dünyaya görevli olarak gelmeyi de seçebilirler. O cinayete kurban giden, basında duyduğumuz o insanlar gibi. Çünkü evrende iyi ya da kötü yoktur. Astroloji derslerinde öğreneceğimiz en önemli şey budur. Evrende oluş ve olması gereken vardır. Bir olayı iyi veya kötü olarak tanımlamak, bizim yargımızdır, oysa olan herşey büyük bir plandır. Bir olayı yaşayan iki insan birbirini karmada seçerek bu dünyaya gelmişiztir. Kurban olmayı, kurban etmeyi kendileri seçmişlerdir. Evrenin Anayasaları dediğimiz bazı anayasalar da vardır ve bunlar farkındalığın oluşması için çok önemli anayasalardır. EVRENSEL ANAYASALAR Artha Yasası: Ahlaklı ol der. Kimsenin bilmediği, sadece senin bildiğin anlarda da ahlaklı ol. Yazılı olmayan, sözlü, toplum kurallarıdır Artha yasaları. Ahlakı temsil eder. Bu da aslında astrolojide Jüpiter ile bağlantılıdır çünkü Jüpiter ahlakı temsil eder. Kama Yasası: Cinsel ahlak yasasıdır. İçgüdüsel olarak cinsel ahlakını kaybetme der. Cinsel enerjiyi, varoluşun özel bir yasasaı olarak kullan der. Yani bakış açını değiştir, cinselliği bir ahlak çerçevesinde yaşa der. Bunun spirütelliğini, enerji alış- verişini, özelliğini keşfet. Kendini keşfet ve farkına var. İçerisinde Li enerjisini, Tanrısal enerjiyi taşıyor, bunun bilincinde olarak cinselliği yaşa. Amaç hayvansal bilinci insansal bilince çevirmektir ve sapkınlıklara girmemektir. Kama yasalarını haritalarımızda Venüs ve Mars sembolize eder. Aynı zamanda astrolojik haritalarımızda 8. Ev yani Akrep’in evi de temsil eder. Akrep ile ilgili tüm konular Kama yasası konusunda bizi uyarır, yani haritamızda Akrep vurgusu olan her nokta, kama yasası konusunda bizi uyarı verir. Haritalarımızdaki Venüs ve Mars retroları da bize çeşitli şekillerde bunu gösterir. Bu size yapılmış ve kendinizi koruyamadığınız durumları da içerir her zaman suçlu Venüs Retrolu veya Mars Retrolu insanlar değildir. Bunları derslerimizde derinlemesine işleyeceğiz. Ya bu hayatlarında ya da geçmiş hayatlarında Kama yasasını ihlal etmiştir ya da kendisine karşı bu ihlal edilmişdir. Eşcinselliği bir Kama yasası ihlali olarak kesinlikle karıştırmayacağız ve bunu yargılamayacağız. Satya Yasası: Satya dürüstlük demektir. Bildiğimiz şekilde önce kendine karşı dürüst ol kendini kandırma der. Çevrendeki insanlar sana hatalar yapsalar bile sen dürüst ve rahat ol demektir. Buna özel bir gezegen yoktur tamamen haritanın genel yapısıyla alakalıdır ama tabi ki Merkür (düşünce) ile de ilgisi vardır. Ahimsa Yasası: Şiddetsizlik yasası demektir. İyilik etmek, insan olmak, en büyük büyü karşılıksız vermek ve üretmektir bunu asla unutma. Ahimsa yasasında faydalı olmak vardır. Toprağa bir tohum atmak, kediyi, köpeği beslemek, ihtiyacı olana yardım eli uzatmak, en önemlisi sevmesen bie zarar verme, onun varoluşuna saygı duy ve şiddetsiz ol. Bu da biraz Mars (davranış) ile de alakalı. Davranış biçimlerimizle alakalı. Dharma Yasası: Dharma, kader, yol demektir. Doğruluk yasası. Ne yaparsan yap en iyisi, en doğrusu, en düzgünü ol demektir. Artha ve Kama’ya uygun öğretmen ol demektir. Ne iş yaparsan hakkını vererek yap demektir. “Ne yaparsan yap aşk ile yap” Dharmadır. Karma Yasası: Bu yolumuzdaki yani Dharmamızdaki etkiler ve seçimler Karmayı oluşturur. Aslında etki-tepki kanunudur karma denilen şey. Ne ekersen onu biçersin. Eylemlerinin getirilerini yaşamaktır. Dharmamızdaki seçimlerimizi doğru bir şekilde yerine getirmeezsek yani işimizi doğru yapmazsak, başkalarına zarar verirsek, sahtekarlık yaparsak karma yaratırız. Düşünce ve niyetlerimiz de bunlara dahildir. Olumsuz olan noktada iradeni kullanıp eyleme geçmediğin zaman, zaman çarkını bir şekilde Çevirmiş olursun ve burada kötü karma yaratmazsın. Ne demektir bu? -bir doktorsan para hırsıyla insanlara zarar vermemen gerekir. Bir din adamıysan insanları yanlış yönlendirip kendi menfaatlerin için kandırmamalısın. Yani aslında Dharmamızdaki her kötü hareket ve davranışımız bize Karmayı oluşturur. İyi ektiğimiz tohumlar, iyiliklere sebep verir o nedenle iyi ve kötü karma oluşturabiliriz.
(: Bunlar evrensel farkındalığımıza hizmet
eden yasalardır. Kendini koruyacak kadar bencil olacaksın, kendini korumak zorundasın. Yıprandığın noktada kendine olan saygından durmalısın, en büyük sorumluluğun önce kendine. Kurban psikolojisindeysen, olumsuz deneyimlerden çıkıp, farkındalıkla birlikte seni o kurban psikolojisine sokan şeylerin üstüne eğilip buradan çıkabilirsin. Çocuk anne babanın bir karması olarak doğar, o yüzden çocuk karmada büyük bir derstir. Doğan her çocuk anne babasının karmasının bir göstergesiyle doğar ve ailenin alacağı dersler vardır. Olumlu ya da olumsuz olabilir. Bir ders alınması gerekiyorsa ruhlarının doğmadan önce seçtiklerine göre o kişiler bir araya gelir.) Samsara Yasası: Samsara hayat döngüsü demektir ve Sanskritçe’de girdap anlamına gelir. Dharma’yı doğru bir şekilde yerine getiremezsen, beceremezsen Karma’yı yaratır ve yeniden doğarsın. Yine yapamazsan, defalarca yapamazsan Samsara döngüsüne girersin. Samsara’dan yüksek farkındalıkla çıkarsın. Zordur bu ama imkansız değildir. Şimdi haritalarda retro dediğimiz gezegenler kaldığımız dersleri gösterir, S olan gezegenler ise üst üste kaldığın dersleri gösterir. Ve burada önemli olan şudur; Retro olmayanların da Karması vardır. Bu farklı şekillerde görünür, bunların hepsini öğreneceksiniz. Sadece retro olması bir şeyin altını özellikle çiziyor demektir. Ama retro olmadığında da karma vardır, bunlar farklı farklı şekillerde görülebilir. Biz her yaşadığımız ızdırabı da kötü karma saymamalıyız. Bazen daha iyiye ulaşabilmek için de insan ağır yükleri taşımak zorundadır. Yani bazen bu Karma değil senin Dharmandan kaynaklanıyordur yani bunları tecrübe edip büyümen gerekiyordur. Herşeyi de Karmadan getirmezsin. Bunu çok iyi ayırmamız lazım. Bir gezegen Retro olmadan önce, önce S pozisyonundadır, yani S pozisyon durağan olmak anlamındadır. Retro yine geri hareket, S’te ise hiç hareket etmiyor. Yani S bir şeyin defalarca tekrarlanıp, o Samsara döngüsüne girmesiyle alakalıdır. Bazen retro gezegenler vardır bir haritada ama haritanın geneli iyidir, bazen de haritada hiç retro yoktur ama harita o kadar ağırdır ki, retrolu insandan daha ağır bir hayat yaşayabilir. Bu saydığımız yasalar dünyaya gelen bir insanın trafik kurallarıdır. İşte bunları bilmediğin zaman bir yerde toslarsın. Kuralları bilmemen, uymaman için bir mazeret değildir, sistem ne yazık ki bunlarla ilgilenmez. Yeniden doğuşunu gerçekleştirir. Kuralı bilmemek bir kurtuluş değildir o yüzden bunları bilmek ve uygulamak, hayatta çok önemlidir. Bir Samsara örneği verelim; mesela haritada Venüs’ü S insanlar, sevgi ilişkilerinde hep aynı hatayı yapmak, mesela Venüs-S-Başak burcunda, Venüs Başak burcunda ne demektir - hesaplı kitaplı ilişkiler demektir, yani kendini tam olarak olaya katamadığın, her zaman mantığını işin içine koyduğun o yüzden de kalp çakranda onu sonsuz ve ilahi sevgiyle birleştiremediğin, hep dünyevi ve hesaplı- kitaplı, çıkarlı ilişkiler, bu S olduğu zaman, hayatların boyunca sana bazı sınavlar gelmiş bunu aşabilmen, anlayabilmen için ama sen her seferinde bu noktada takılıp kalmışsın, bu davranışına, bu duyguna devam etmişsin, bunu öğrenememişsin. Bunun sana getirilerini anlayamamışsın hayatta, o zaman net olacak artık o gezegen S olarak dünyaya geleceksin ve S olduğu zaman bunu çözmek daha da zor oluyor. Venüs hesap sevmez, Venüs kendini bırakmaktır, açmaktır, hesapsız, kitapsızdır, ilahi olandır. Retro demek, bir gezegenin geri harekette olmasıdır. Aslında hiç bir gezegen gökyüzünde geri geri gitmez, hepsi kendi döngüsünde hareket eder ama gezegen yavaşlar ve dünyadan geri gidiyormuş gibi görünür o yüzden biz onlara Retro-geri harekette deriz. Aslında bir gezegenin retro olması demek, o gezegenin içe döndüğünü, tam olarak kendisini yansıtamadığını da gösterir. Farklı bir vibrasyona geçer gezegen ve onunla alakalı olaylar hayatımızda tezahür eder. Ölünce Ba, Bardo Thodol denilen kata gider ve burada geçmiş hayatlarını gözden geçirirler. Ne yaptı? Amacı neydi? Ne yapmayı unuttu? Ve ruh yapamadıklarından veya yanlış yaptıklarından dolayı da pişmanlık duyar. Düzeltmek, gelişmek ve aynı senaryoyu kafasında farklı şekilde tasarlayarak, geri gelmek ister. Ama işte amaç nedir? - bu yeniden doğuş döngüsünü bitirmektir. Çünkü aslında herkesin Tanrısal özü-Ra’sı çok iyidir ama dünya katında farklı şeylere kapılıp insan ne yapması gerekiyordu, neye kapıldı, hangi içgüdüler onu yanlış noktaya sevketti? Bu yüzden kendine bu eksiklikleri tamamlayabileceği yeni bir senaryo tasarlar ve buraya geri döner. Amaç bu döngüyü kırmaktır.
İNSAN KİŞİLİĞİNİN YAPISI
– İD & SÜPER EGO & EGO İnsan kişiliğinin yapısını konuşmak istiyorum sizinle. İD nedir? – İD hayvansal güdülerimizdir yani KA’nın varolması için gerekli olan şeyler. Yemek, içmek daha zevk temelli olan yapılardır. Zihnindeki daha zevk temelli şeylere yönelik bir katman aslında bu, daha içgüdüsel arzuları sembolize eder, hayvansal güdüleri, buna alt bilinç de denir. Süper Ego nedir? – Üst benliğindir, yani aslında toplumsal kuralların içselleştirilmiş bir sembolü. Yani süper ego varsa, o hayvani bilinci biraz kontrollü tutabilirsin. Yani o İD’in sana vermiş olduğu talep ve ihtiyaçları ile savaş halinde olan kısımdır, hayvani yönü bastıran kısımdır. Daha bunlar tabular üzerinden ve kontollü giderler. Mesela eğer süper ego yoksa bir insan çırılçıplak sokağa çıkabilir. Veya kontrolsüzce, sınır tanımaz bir şekilde davranabilir. Ama süper ego aslında toplumsal olarak gerekli olanın, içselleştirilmiş bir sembolüdür. Ego dediğimiz yapı, insandaki ego, burada egoizm ile bağlantılı değildir, “ben” dir. Ego = Ben. Ne demek bu? – Ego var olmazsa biz nasıl varolabiliriz? Bizim aslında egomuz, hayvani içgüdülerimizi (yani İD’imizle) toplumsal yapıyı (Süper Egoyu) birbirine bağlayan bir köprüdür aslında. Sonuç olarak da bizim karakterimizi oluşturur. Ve Egoyu ve kişiliği haritalarda görürüsünüz, direkt niteleyebilirsiniz.
Öldüğünüz anla, yeniden doğduğunuz an
aynı izleri taşıyacaktır, yani devam ediyorsunuz. Şu anki sen, bir önceki senin yapmış olduğu davranışların bir sonucusun ve haritalarda bunlar da görülür. Ve senin burada öğrendiğin herşey, ruhuna bilgelik olarak kaydolup, bir sonraki yaşamında da seninle gelecektir. Çünkü sadece bunlar gelir seninle ve bazı insanlar, Bardo Thodol’da bu bilgileri hatırlamayı seçebilir yeniden bedenlenmesinde. Bazı varlıklar vardır, hemen aydınlanmayı tercih etmezler. Deneyimler kazanmak isterler, ruh çok toydur, hemen aydınlanmak istemez, onun bazı deneyimlere ihtiyacı vardır. İşte haritalardaki Güney Ay Düğümümüz 9 depo karmayı içinde barındırır. Çoğunlukla anlarız, GAD, geçmişte yaşadığımız ruhun deneyimlerinin bir bütünüdür. Ve GAD’ın açıları bizim geçmişimizdeki bilincimiz, buraya getirdiğimiz şeylerle alakalı bize pek çok ipuçları sunacaktır. Tabi ki bunların hepsi birbiriyle bağlantılı. Yani toplumsal kuralları ne kadar bu evrensel kuralalrı ne kadar hayata geçirebildiğimiz de Süper egomuzla, yine o kök çakramızın aslında İd ile, hepsinin birbiriyle bir bağlantısı var.
BİLGİYİ ALIŞ ŞEKİLLERİMİZ – MATESİS &
PATESİS & GNOSİS İnsanın bir bilgiyi alış şekilleri vardır hayatta bunlar; Matesis, Patesis ve Gnosis. Matesis: Örgün eğitimdir. Bir okula kaydolup orada öğrenmek gibi Patesis: Bilgiyi ızdırap çekerek öğrenmek demektir. Aslında bu manevi olgunluk için çekilen ızdıraplarımız ve ızdıraplarımızla beraber olgunlukla ortaya çıkan ruhsal bir bilgi. Bu sebeple de astrolojide Chiron yarası dediğimiz bir yapı vardır. Karmik ve ruhsal bilgiye ulaşmanın yolu da yaşadığımız bu acı deneyimlerimizden geçer. Bunlar bize idrakı sağlatır, Satürn, Uranüs, Plüto, işte bize bunu öğretir. Acıyla beraber olgunlaşmayı öğretir. Haritada bizim Chiron umuz neredeyse, orası bizim acıyla büyüyeceğimiz yerdir. Gnosis: Bir hocanın kendi bildiğini sizin auranıza aktarmasıdır. Bir nevi el vermek gibidir. Bir nevi inisiyasyon gibidir. Bunu yapabilmek için, o kişinin belli bir farkındalık seviyesinde olması gerekiyor.
Kişinin doğumla, kader olarak getirdiği
karakterini neler oluşturur, haritada bunu nereden görürüz? – Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars, Yükselen burcu, yükselen derecesi ve bunların birbiriyle yapmış olduğu açılar belirler bir insanın karakterini. Ve ortaya çıkan bu karakterimiz bizim kaderimizi oluşturur. Karakterimizin de negatife veya pozitife kayması da bizi bazı seçimlere yönlendirir işte bu seçimlerimizin sonucunda da karma devreye girer. Ve burada insan olarak şunu bilmemiz gerekiyor; yaşam yolunda zaman zaman negatife veya pozitife daha yakın, diğerine daha uzak olabiliriz, işte bu duruşumuzu da aslında yol ayrımlarındaki tercihlerimiz belirler. Biz bu tercihleri bir özgür seçim olarak, farkındalığımızla da yapabiliriz, ya da farkındalığın bize getireceği zorluğu bilinçaltımızda reddederek, doğum anımızdaki negatif eğilimleri sanki bize dayatılmış seçimler olarak algılarız. Çünkü hepimizin haritasında negatife ve pozitife yer vardır yani her durumda bilinçli ya da bilinçsiz bir seçimde bulunmuşuzdur ve bu seçimler de bizi bir sonuca götürür. İşte Karma da tam olarak burada doğmaya başlar. Bizim haritamızdaki Ev dedğimiz yapılar, bizim bu seçimlerimizi sergilediğimiz hayat alanlarıdır. Her evin bir anlamı vardır, hayatımızdaki yaşam alanlarımızı sembolize eder. İşte biz aslında karmalarımızı, haritalarımızdaki bu evlere ekeriz ve hasadın da bir kısmını bu yaşamımızda bir kısmını da bir sonraki yaşamımızda alırız. Tabi ki burada özellikle Satürn ve Jüpiter, bizim hayatımızda oluşabilecek olayların bir göstergesi olarak karşımıza çıkar. Satürn, ‘Karmanın Lordu’ dur ve Jüpiter ve Satürn özellikle göksel haritada bazı noktalarda, bizim haritamıza temas ederek, bizim hayatımızda bazı açılımlara sebebiyet verir yani gökyüzündeki Jüpiter bizim Venüsümüzle kavuşur, Ay Düğümlerimizle kavuşur, Güneşimizle kavuşur, Satürn kendi haritamızda bir gezegenimize kare yapar, karşıt yapar, 120 yapar, yani aslında Jüpiter ve Satürn çok etkendir. Ve bu evlerimizden geçerlerken, bize bazı açılımlar, bazı döngülere sebebiyet vereceklerdir. Ve tabi ki Karma diyince önce Satürn’den sonra Jüpiter’den bahsedeceğiz. Çünkü bu ikisi hayatımızdaki dönemeçlerden çok fazlasıyla sorumlu.
(: Evler dediğimiz nedir? – Bir doğum
haritası 12 parçaya bölünür, her biri de birer evi temsil eder. Yani siz 360 derecelik bir daireyi 12 ye böldüğünüzde her bir dilim bir evdir. Gezegenlerimizin haritalarımızda karakterimizi belirlediğini, karakterimizin de kaderimizi belirlediğini yani seçimlerimiz aslında kaderimizi belirler dedik ve bu seçimler esnasında verdiğimiz kararlar da farkındalık düzeyimize göre değişiyor ve haritamızda ne, nerede olursa olsun, göksel haritadaki o Jüpiter, Satürn bizim haritamızda bazı noktalara temas edecektir. Mesela şu an Jüpiter şu an Koç burcunda, kendi haritanızda Koç burcu sizin hangi evinizdeyse, Jüpiter sizin o evinizinden geçmekte, o gezegeninizin üzerinden geçmekte, şu an Jüpiterin Koç burcunda olması, hepinizin haritasında bir olaya sebebiyet vermekte. Burada anlatmaya çalıştığım şey de Satürn ve Jüpiter haritalaımızda çok etkilidir çünkü karmayı haritalarımızda nitelendiren ve anlatan en belirgin gezegenimiz Satürndür. İkisi beraber göksel haritada, (şimdi mesela şu anın göksel haritasıyla kendi haritanızı birleştirdiğiniz zaman) bakarsınız ki haritanızda bir yere etki ediyor.)
Bunların hepsi de hayatımızda bazı
açılımlara sebebiyet verecektir ve bizi bazı yol ayrımlarına getirecektir. Çünkü her gezegen geçişi, hayatta bizi yeni açılımlarla sınar. Dolayısıyla biz nasıl hayatımızda bu navigasyonu kullanacağız? – yani aslında seçeceğimiz yolun güvenliğini belirleyecek olan şey, göksel haritanın bizim haritamızla yapmış olduğu açılardır. Burada önemli olan şey şu; ne kadar kendi doğamızı besleyecek, Ra’yı besleyecek ve kendimizi dönüştürecek ve geliştirecek yönde ilerlersek, bir sonraki yaşamlarda o kadar az karma yükü getiririz. Yani ne kadar geliştirirsek kendimizi, sonraki yaşamlara da o kadar az karma yükü yükleriz. Bir de önceki yaşamlardan getirdiğimiz karmik yükler, şimdiki yaşantımızda oluştuduklarımıza göre daha ağırdır aslında. Çünkü o alttan aldığın aldığın bir derstir ve o yüzden daha katı ve zorlayıcı süreçlere dönüşebilirler. Tabi ki bu yüklerin en büyük öğretmeni de Jüpiter ve Satürndür bu yükleri tekrardan sınayacak olan onlardır. Önemli olan daha az karmik yüklerle sonraki yaşama geçmektir. Önemli olan dengede kalmaktır. Satürn ve Jüpiter, ikisi birlikte ruhun tekamülünü sağlayacak dersleri bize öğretir. O haritalarımızda var olan Satürnün sınavları genel olarak zorlayıcıdır, Jüpiter genel olarak ödüller verir ama o da sınar. Bu yüzden de Jüpiterin sınavları kulağa daha hafifmiş gibi gelse de Jüpiter bizi kibirle cezalandırır. Eğer kibre kapılırsan hayatında bunun cezasını Jüpiter verecektir. Kibrin en büyük cezası, daha sonraki hayatlarınızda karşınıza çıkacak olan değersizlik duygusudur. Bir insanın kibri ne kadar yüksekse, karmasında değersizlik duygusu o kadar fazladır. Bunu da haritalarımızdaki Jüpiter temsil eder. Aslında Karma Astroloji bize şunu söyler; - Haritalarımızdaki Plüto’nun bize getirdiği korkulara rağmen, - Chiron’un geçmiş yaşam ve bu yaşam travmalarına rağmen, - GAD’ın geçmişten getirdiği saklanma alanlarına rağmen, - pek çok belirteçe rağmen, - Ay’ımızın içinde taşıdığı korkulara rağmen, - Egomuzun temsil ettiği yapılara rağmen, saflaşmalısın der, dönüşmelisin der. Biz de hayatın bize söylediği bu yapıya karşı, bunları nasıl yapmamamız gerektiğini ve neyi nasıl anlamamız gerektiğini, haritamızın bize anlatmak istediğini burada öğreneceğiz.
PARA, AŞK VE İNTİKAM RİTÜELLERİ - Büyüler, Tılsımlar, Sihirler, Evde yapılan kolay büyüler ve ritüeller, Büyü Tarifleri, Bereket, Aşk ve Huzur Ritüelleri: Evde Yapabileceğiniz Ritüeller, Büyüler ve Tılsımlar - Gerçek Büyü Tarifleri ile Evde Büyü Yapımı
BÜYÜ TARİFLERİ Evde kolaylıkla yapabileceğiniz hızlı etili Büyüler ve Ritüeller: Aşık Etme Büyüleri, Sevgi Büyüsü, Aşk Ritüelleri, Ruh Eşini Bulma Büyüsü, İntikam Büyüsü, Mesaj Attırma Ritüeli, Büyüler, Ritüeller, Tılsımlar