You are on page 1of 77

DERS 1.

KARMA ASTROLOJİ SİRİUSYILDIZI

“Neredeyse her şey hiçbir şeyden


başlar. Bugün kalan hayatının ilk günü.”

Karma astroloji ruhun evrimiyle ilgilidir.


Adı üzerinde karma enkarnasyon ve insan
ruhuyla ilgilidir.Klasik astrolojide bir olayın
olacağını görebilirsiniz ama Karma
astroloji de, bunu neden yaşadığınızı
sizlere açıklar..

NİYET KOORDİNAT GİRMEKTİR.


ÖNCELİKLE HERKES KOORDİNATLARINI
BELİRLESİN. NEDEN
ASTROLOJİ ÖĞRENİLİR.
1‐ Allahın ilmini keşfetmek, kendini bilmek
tabi ki kendini bilince insan rabbini
bilecektir. Yoksa bu matematik neyin
nesidir.
2‐ Kaderinin farkında olmak ve bazen
Tedbir almak, Hayatın asıl anlamını idrak
etmek içindir.
3‐ Kendini tanımak, avantajlarını ve
dezavantajlarını görmek hayatına yön
vermek içindir.
4‐ Karşındakini tanımak, avantajlarını
belirlemek ve kişinin hayatına yön
vermesine yardımcı olmak içindir.
5‐ Kaderinin sana sunduğu mükâfatları iyi
yakalamak, Neyi neden yaşadığını bilmek
ve farkında olmak içindir.
NERMİN ÖZÜZÜM GİRİŞ: ❖
Yüreğimizi heyecanlandırmayan ya da
yaralamayan hiçbir şey tam olarak var
oluşumuza hizmet etmez. Amaç ben, sen
ve o’nun ötesinde birlik bilincine
ulaşmaktır.
❖ Tekamül tamamen bilincimizle ilgilidir.
Her ruh bu dünyada ruhunun koyduğu
hedefe ulaşmaya çalışarak tekamül eder.
Yaşanılan her olayın bir amacı vardır, her
olay bize bir ayna niteliği taşır.
İlk dersimiz, insan varlığı; insanın şuuru,
insanın bilinci, insanın yapısıyla ve spiritüel
varlığı ile ilgilidir. Şimdi biz biraz bilgiden
önce, astrolojinin derin bilgilerinden önce
biraz herşeye ruhsal ve spiritüel alandan
bakacağız öncelikle. Spiritüelizmden
gireceğiz derslerimize. Karma Astroloji
yaşamın derin anlamıyla alakalıdır ve
ruhun geçmiş deneyimlerini doğrudan
gösterir. Bugünki kişiliğimize, ruhumuza,
geçmişten bugüne kadar nelerin
aktarıldığını, bugünden yarına da nelerin
aktarılacağını, olası geleceği gösteren
matematik tabanlı bir ilimdir astroloji. Ve
bugün burada, bu bilgileri almaya
muktedir olduysanız ve olacaksanız,
karmik hakediş ve bazen de
karmalarınızdaki zorluklara rağmen ayakta
kalmayı başarabilmişlik ve bu hayatta
yaşanacak onca olay neticesinde de daha
farklı, farkındalıklı, bilinçli olarak olayları
değerlendirerek, doğru yönü bulabilme
fırsatına da erişmişsiniz demektir. Şimdi biz
hep farkındalık diyoruz. Farkındalık diyoruz
çünkü kişinin kendi haritasını anlamasını,
kendini bilmesini önemsediğimiz kadar,
kendi haritasıyla başka kişilerin haritaları
arasındaki ortak bağlantıyı bulması ve bu
konudaki farkındalık yaratması da çok
önemlidir. Kişi için o an meydana gelmiş
konular ve karşısına çıkan insanlarla kendi
haritasını karşılaştırması da gerçekten çok
önemlidir. Çünkü bedenler geçicidir ve
hepimizin bu yola girmesinin de bir nedeni
vardır. Bir neden arayışı bir anlam
arayışıdır ve bunun da haritada yansıyan
bir açısı hatta kalbinde de bir acısı vardır.
Buraya gelen herkesin bir nedeni vardır,
çünkü acıdan geçmeyen hiç bir zaman
şifacı olamaz. Biz hayatın amacı nedir,
buna bakacağız.
Spiritüel Astroloji ne demektir? Spirit, ruh
demektir. Spiritüel Astroloji, ruhsal
astroloji demektir. Şimdi spiritüel astroloji
Batı’da “Ruhsal Astroloji” veya “Drakonik
Astroloji” olarak tanınır. Bir kısım Batılılar
buna Drakonik Astroloji de derler. Batı’nın
ve Doğu’nun sentezidir aslında Karma
Astroloji. Yani Doğu mistisizminin (Tibet,
Butan, Zen felsesinin) birleşmiş hali. Ve
Spiritüel Astroloji, ruhsal olduğu kadar
insanın psişesini ve psikolojiyi de inceler.
Demek ki Karmik ve Spiritüel Astroloji,
ruhsal olduğu kadar psikolojikmiş de.
Zaten astrolojideki en iyi teknik de, Doğu-
Batı sentezinin bir araya gelmiş hali ve bu
sentezi de en iyi yapmış insanlardan biri de
Carl Gustav Jung’dur arkadaşlar. Ve bu
bilim çerçevesinde de Jungyen Astroloji
olarak da bilinir. Ve jung’un yaptığı
yaklaşım, astrolojiye olan yaklaşımı,
dünyadaki en ileri tekniktir. Çünkü karma
felsefesi, tekamül, ruhun evrensel yasaları,
kader, şu an ve gelecekle uğraşır. Köken
tabanında da bu bilginin Mısır bilgisi, Batı
ve Tibet bilgisi vardır. Astroloji MÖ 10.000
yıllarında doğmuştur. Elimizdeki en eski
bilinen de Sümer tabletleridir. İlk doğum
haritalarını da Pers’ler döneminde İran’lı
rahipler yapmışlardır.
Astrolojinin basit tanımı nedir?
– Gezegen ve yıldız dizilimlerinin, insan
yaşamı üzerinde yaratmış olduğu
mantıksal açılımları gösteren bir ilimdir.
Tanrının ilmidir. Kolektif alanı inceleme
ilmidir. Eş zamanlılıklarla birlikte, olasılıksal
rastlantılarla birlikte, matematiksel olarak
ruhu inceleme sanatıdır. Yani şu; senin şu
anki kişiliğine sahip olmana sebebiyet
veren harita konfigürasyonunun aynısının
olabilmesi için 8 milyon yıl gerekir, bu da
hepimizin eşsiz ve biricik, tekil olduğu
anlamına gelir. Göksel harita ile (şu anın
haritası) doğduğun günün haritasını
birleştirdiğin zaman, ortaya bugün
yaşadığın şeyler ve gelecekte yaşayacağın
olasılıklar çıkar. İşte buna da “Kehanet”
denir.
Biraz ruhun açılımlarından ve insan
bilincinden bahsedeceğiz. Bunlar daha
sonrasında Astrolojinin derinliklerine
indiğimizde, teknik bilgilerimizle birlikte,
bizlere çok yardımcı olacak alt yapılardır.
Hem bedenimizi hem ruhumuzu anlamak
adına, spiritüel bilince bir adım atacağız
bugün, çünkü bizim dersimiz ruhsal
astroloji bu nedenle de ilk dersler her
zaman spiritüel bilinçle alakalıdır.

Astroloji ,Kuranda nasıl geçer ve anlatılır


birazda bu yöndende bilmenizi istiyorum.
Yaradılış gayesi insanoğlunun ilk
dönemlerinden beri merak konusu
olmuştur.
Yıldız ilmi ise,bu yolda yaratıcı aracılığıyla
bize ulaştırılan bir rehberdir.
Bu ilmi vahi yolu ile alan İDRİS
Peygamberdir.(a.s ).
İdris peygamber, okuyan ,kalemi bulan ve
yazı yazabilen ilk peygamberdir.
Günümüze kadar İdris peygamber ,Davud
peygamber ve büyük islam düşünürlerinin
değindiği Yıldız ilmi, ayrıca Babilliler
tarafından da düzenlenip genişletilmiştir.

( Hicr Suresi, 16 .ayeti : Andolsun , gökte


burçlar kıldık ve onu gözleyenler için
süsledik.)
(Şira yıldızının rabbi odur.) Şira burada
Sirius yıldızıdır. Bu yöndende
bilgilendirmek istedim.
: Tabi ki dinimizle ayrı düşmüyor. Dediğim
gibi pek çok yerde de, Kuran-ı Kerimde de,
Allah rahmet eylesin, sevgili Yaşar Nuri
Öztürk hocanın da söylemlerinde de
dinleyebilirsiniz, araştırabilirsiniz,
reenkarnasyon inancı aslında dinimizde
vardır. Tabi ki Karma Astrolojisi
reenkarnasyon bilgisi ve tekamülle
bağlantılı bir alandır. Klasik astrolojide,
Batı astrolojisinden, modern astrolojiden
farklı olarak. Pek çok yerde reenkarnasyon
bilgisine aslında rastlıyoruz ve tabi ki
Kuran-ı Kerim yorumlamaya çok açık bir
kitap ve bize böyle aks ettirilmemiş, buna
doğu çok Doğu felsefesinde ve Doğu
mistisizminde rastlarsınız. Kuran-ı
Kerim’de de vardır ama açıkça belli
edilmemiştir.
DEMEKKİ
ASTROLOJİ FAL DEĞİLDİR.
KARMAYA GİRİŞ
Karma astroloji yaşamın derin anlamını
sorgular ve ruhumuzun geçmiş
deneyimlerini bize doğrudan gösterir.
Bizim bugün ki kimliğimize, kişiliğimize,
ruhumuza geçmişten nelerin aktarıldığını,
bugünden yarına nelerin aktarılacağını ve
olası geleceği gösteren matematik tabanlı
bir ilimdir.

İnsan ruhu 3 parçadan oluşur :


KA: Bedenim, vücuduma giydiğim elbise
BA: Ruh, şuur
RA: Sonsuz kaynak, Tanrısallık

Ruhun Açılımı ve İnsan Varlığı Yapısı;


İnsan varlığı üç yapıdan oluşur;
• KA: İnsanın bulunduğu bedendir. Et
bedenimizdir yani dışarıdan görünendir.
Acıkan, yiyen, üşüyen, üreyen bir yapı.
İnsanın alt bilinci. KA genetik olarak
devamlılık gösteren bir yapıdır. Toprağa
girdikten sonra maksimum 52. Günde
parçalanır. Yani BA dediğimiz şuur KA’dan
en geç 52. günde ayrılır. Bazen BA aynı
aileye tekrar enkarne olmak isteyebilir ve
önceki yaşamına yakın bir KA kendine
seçebilir. BA başka katlarda KA olmadan da
tekamülünü sürdürebilir.
Ba: Ka’nın, yani et bedenin, içinde taşıdığı
insan ruhudur. Yani bedenin Ka ise ruhun-
şuurun Ba. Bu senin bilincindir. Bu senin
bilinçli tercihlerindir. Zihinle çalışır Ba.
Bilinçli olan davranışlarını iyi veya kötü bir
şekilde gerçekleştirmene sebep olan
bilinçtir. Yani Ba istediği zaman kötü de bir
tercih yapabilir
Ra: Tanrısal kaynağındır. Bağlı olduğun
kaynaktır. Aslında o senin, tanrısal
özündür, onunla bağlı olduğun öz kaynak.
Aslında bu senin yüksek benin. Yani yüksek
bilincin. Ve burada Ba’nın tersine kötülük
veya olumsuz insan niyetlerine yer
olmayan bir yerdir burası, temiz olan
bilinçtir. Bunu şu şekilde açıklayabiliriz;
enkarnasyonlarımız boyunca bizler
kirleniriz, doğarız-ölürüz, doğarız-ölürüz,
yani insan pek çok yapıyı tecrübe eder,
dünyasal olarak pek çok duyguya kapılır ve
enkarnasyonları boyunca duygudan
duyguya, deneyimden deneyime kirlenir
ve aslında öz benliğinden, yüksek
beninden uzaklaşır. İnsan yaşadığı ve
yaşattığı herşeyi bir bebek olarak
doğduğunda beraberinde getirir. Yani sıfır
km doğmuyoruz. Geçmiş
enkarnasyonlarımızın izleriyle doğuyoruz.
Dolayısıyla bilinçsiz insanın bu tüm
enkarnasyonlar boyunca, yüksek beniyle
kurduğu bağlantı zayıflıyor çünkü, özüyle
kurduğu bağlantı zayıflıyor. Çünkü dünya
katına doğduğu anda kendini maddeye
kaptırıp, maneviyatınla bağını yitirirsin.
Tanrısal özümüzle bağlı olduğumuz bu
kaynakta ise hiç bir bilinçli kötülüğe yer
yoktur. Yani kısacası, Ra’sı ile bağını
kaybetmiş kişi tehlikelidir. İşte bu yapılara
baktığımız zaman, aslında bazı kaynaklarda
ve inanışlarda ve kutsal kitaplarda bu
anlattığım yapıya rastlıyoruz. Örneğin biz
bunu Kuran-ı Kerim’de BAKARA olarak
görürüz, İbranilerin kutsal gizemli
yazılarında KABALA olarak görürüz. Bakara
suresini ve Kabala öğretisini
incelediğimizde, derinlere dalarsanız,
reenkanasyon ile ilgili örnekleri de
gösterdiğini görürsünüz. Yani şöyle
toparlayabiliriz; Ba dediğimiz şuur
enkarnasyonu deneyimliyor, yani
ruhumuz, enkarnasyonu deneyimliyor.

Müslümanlarda; Bakara süresi olarak


geçer. Kuranda Bakara süresi çok gizemli
bilgilerin verildiği bir
süredir.Reenkarnasyonu anlatır
içinde.İslamiyette ruhu yani BA yı başa
koymuştur.BA KA RA .BA ve RA ciddi bir
şekilde HA ya bağlanır .İslamiyette HA ve
HU denilen sistemdir. HA evrensel bilinç ,
evrensel akıldır. HA dan gelip HU ya
gitmek gibi..
İşte kişisel bilinçliliğin oluşumunda bu üç
form çok önemli. Şimdi yüksek benin Ra,
Ba senin şuurun, yüksek benini Tanrı ile
bağlantıda olduğun saf ve temiz kanal
olarak düşün, kendi içindeki insan şuurunu
Ba olarak düşün ve senin bu dünyada var
olmana sebebiyet veren et bedenini Ka
olarak düşün. Yani aslında bu birazcık Ruh-
Beden-Zihin üçlüsü gibi. İnsan bu üçlüyle
farkındalığa gider. Biri olmadan diğeri
eksik kalacaktır. Aslında Ba’nın kendine ait
bir yolculuğu bu, çeşitli kılıflarda defalarca
bu tiyatro sahnesine gelerek kendini
yükseltmeye çalışır insan. Yani Ba’sını bir
şekilde İnsanı Kamil’e götürmeye çalışır.
Ama Ka’lar ölür ama Ba’lar ölmez.
Bedenler ölür ama ruhlar ölmez. Hepimizin
içinde Tanrıdan bir öz, bir parça var deriz
ya, aslında o ruhsal bilinç ve ruhsal Ba,
Ra’dır. Ama insani nefslerinle hareket
ettiğin ve zihnini kullandığın yapı Ba’dır,
senin bu dünyada devam etmeni
sağlayacak kılıf ise Ka’dır ve bunun
burçlarla bir ilgisi yoktur.
Ka, Ba ve Ra’nın kendine ait bir bilinci
vardır. Bu bilinç skalasında Ka, alt bilince
sahiptir. Ba ise insanın bilinçli zihni, Ra ise
daha kozmik, tertemiz bir kaynağa bağlı
olmak. Bebekler konuşmaya
başladıklarında genelde öncelikle -ba -ba
derler. Aslında içgüdüsel bir davranıştır.
Bunun sebebi içlerindeki, ruhlarındaki
Ba’nın yani şuurun aslında Ka’yı
etkilemeye başlaması, yani aslında şuurun
tam olarak uyanmaya başlayıp, bedeni
etkilemeye başlamasıyla bebekler -ba
derler. Aslında dünyaya geliş amacımız da
Ba’nın yani şuurumuzun, Ra’yı yani
Tanrısal özümüzü beslemesi ve aslında
yaptığımız tüm o meditasyon ve ruhsal
çalışmalarımızla kendi tanrısal özümüze
doğru gitmek.
Ne dedik, Ba’nın Ra’yı beslemesiyle aslında
Tanrısal öze gitmek bizim için önemli.
Şuurumuz yani Ba’mız, çeşitli deneyimler
içerisine girerek tekamül etmek istiyor.
Yani aslında, şuurumuz bedenimizle
beraber (beden gerekiyor tabi ki burada
çünkü bu dünya katında var olabilmemiz
için bir bedene sahip olmamız lazım)
tekamül etmeye çalışıyor Ba çeşitli
yaşadığı olaylar neticesinde. Çünkü
yaşadığımız her olay bilincimizde farklı bir
açılıma sebebiyet veriyor ve bu olaylarla
aslında gelişmeye çalışıyor. Hayatın amacı
deneyimdir, deneyimlemektir. Buraya, bu
kata geliş amacımız da budur, böyle büyür
insan, deneyimlerle büyür. Bu nedenle de
geçmiş veya gelecek deneyimleriniz
hoşunuza gitmeyebilir ve hatta utanç
duyduklarınız dahi olabilir, hatta utanç
duyacaklarınız dahi olabilir,
pişmanlıklarınız olabilir, ama onların
bilincinizin evrilme yolunda ruhunuza
kattıklarıdır önemli olan. Her deneyim, her
olay sizin ruhunuza bilgelik olarak
kaydolur. Ve bizler yaşadığımız olayların
duygusunda evrilmeye başlarız. Bunun
ışığında da diyoruz ki, İnsan deneyimleyen
ve deneyimleri ile tekamül eden bir
varlıktır. Bu nedenle de herkesin deneyim
alanları vardır ve biz bu deneyim alanlarını
doğum haritalarında çok açık ve net bir
şekilde görürüz. Hepimizin deneyim alanı
birbirinden farklı olabilir.
İnsanın deneyimlerini gezegen döngüleri
ile görürüz. Bir gezegen haritanızda bir
noktaya isabet ettiğinde, size bazı olaylar
ve hayatınıza bazı insanlar getirir. Çünkü
size bir deste insan her duyguyu
yaşatamaz. Hayatınıza pek çok insan girer-
çıkar, olaylar neticesinde ona hizmet
edecek insanları da hayatınıza getirir. Ve
ileride neler yaşayacağımızı da görürüz ve
yol ayrımlarını da görürüz. Ama burada
önemli olan şudur; geçiciliğin farkına varıp
o şekilde bir aydınlanma sürecine
girmektir. Yani önemli olan aslında
geçiciliğin farkına varmaktır. Ra dediğimiz
Tanrısal zihin, Tanrısal öz hiç bir zaman
kötü değildir. İnsanlar Ba ile kötülük
yaparlar. Önemli olan Ra ile iletişime
geçebilmektir. Bizim varlığımızdan önce bir
kaç uygarlık var olmuştur ve KaBaRa bilgisi,
çok eski uygarlıklardan gelir. Kuran’da da
vardır. Büyük bir tufan öncesi
uygarlıklardan kalan bilgidir elimizde.

Bardo Thodol dediğimiz ayrıca da vecit


katı dediğimiz, yani ruhların hayatlarını
gözlerinin önünden bir film şeridi gibi
geçip yeni enkarnasyonlarına
hazırlandıkları yerdir vecit katı dediğimiz
yer. Yani aslında “hayatım gözlerimin
önünden bir film şeridi gibi geçti” lafı da
boş değildir çünkü bizler ışığa gittiğimizde
sürecimiz bu şekilde olur.
Spatyum da denir, yani geçmiş
enkarnasyonlarımız ve bir önceki
hayatımızı gözden geçirdiğimiz ve yeni
hayat planına hazırlandığımız yer. Bardo
ifadesi Kuran’da Berzah Alemi olarak da
geçer. Bedensel olarak hastalıklarımızın
çoğu şuurdan yani Ba’dan kaynaklanır.
Ba’yı iyileştirdiğimizde fiziksel
rahatsızlıklarımız da iyileşebilir. Yani Ba
iyileştiğinde Ka da iyileşir. Hepsi birbiriyle
bir bütün olarak çalışır. Burası aslında bir
ıslah gezegenidir. Ve bu 3 yapı birbirleriyle
bir bütün olarak çalışır ve realite
sandığımız yaşam da aslında bu üçünden
doğar.
Dersimiz Karma astrolojisi olduğu için,
spiritüel tabanı çok iyi bilmeliyiz. Bu
yüzden de ilk dersimiz, insan varlığı, insan
şuuru, insan bilinci ve tekamülü üzerinedir.
Burada tabi ki spiritüel tabanı iyi bilmek
için bedenimizde meydana gelen,
bedenimizde olan enerjisel olaylardan da
bahsetmemiz gerekiyor.
Bedenimizde Bulunan Enerji Noktaları
(Çakralar);
İnsan bedeni 7 çakradan oluşur ve bu 7
çakra içerisinde 2 ana DNA enerjisi vardır.
ÇAKRALAR Hepimiz bu çakralarımızı
kullanma ve farkındalık düzeylerimize göre
de birbirimizden ayrılırız. Demek ki
çakralarımız, farkındalık seviyelerimiz
anlamına geliyormuş.
Çakralarımız=Farkındalık Seviyelerimiz
Çoğunlukla yaşamımızın son demlerinde
hangi çakra seviyesinde ölürsek yani hangi
bilinç seviyesinde ölürsek, o çakra
seviyesinde yeniden doğarız. Yani
kaldığımız yerden devam ediyoruz aslında.
Çünkü ruhun aynı, dünyasal bilgilerinden
bahsetmiyorum, ruhun farkındalık
düzeyinden bahsediyorum. İnsan bedeni 7
çakradan oluşur. Bu 7 çakra içerisinde de 2
ana DNA enerjisi vardır. Bunların birincisi
Ki enerjisidir. Yani çakralarımız içinde
dolaşan bir Ki enerjisi var ve buna Çincede
Chi de denir. Yaşam enerjisidir, nefes
enerjisidir ve bizi hayatta tutan enerjidir.
Bunun yanında Li enerjisi vardır
çakralarımız arasında dolaşan, bu da
evrensel, tanrısal bir enerjiyle bağlantılı
olandır. Yani -li “kundalini”. Tanrısal enerji
ile bağlantılı olan kısım. Bu gördüğünüz 7
ana çakra haricinde, insan bedeninde 72
bin enerji kanalı vardır ve bu enerji
kanallarına da Nadi denir. Nadi kelimesi de
NAD kökeninden gelir yani “titreşim,
rezonans” anlamlarına gelir. Bu da bize
şunu gösteriyor ki, insan resmen
elektriksel bir yapıdır arkadaşlar ve çok
derindir. Burada bir insanın 7 çakrasının da
ayrı ayrı, kendine özgü birer enerjisel
döngüsü vardır ve her döngüde birer bilinç
düzeyi vardır.
Hangi çakra düzeyinde eksiğimiz varsa (bu
çakraların hepsi aslında bazı yapıları temsil
ediyor) ve bu yapılarda eksiğimiz varsa,
hangi konularda tamamlamamız gereken
şeyler varsa, biz bu hayata bunları
tamamlamaya doğarız. Çünkü söylediğimiz
gibi, her çakranın temsil etmiş olduğu bir
bilinç seviyesi vardır. Bunlardan çok
önemli olan iki tanesi vardır. Bunlardan
birincisi Hara Çakra-Cinsel Çakra’mızdır.
Kök çakranın hemen üstündeki turuncu
olarak görünen kısımdır. Diğeri de Anahata
Çakra-Kalp Çakra’mızdır yeşil olan. Ve 7
çakramızdan 5 tanesi Ki enerjisi ile çalışır,
iki tanesi ise hem Li hem Ki enerjisi ile
çalışır. Yani tanrısal öze çok öze bağlı olan
iki tane çakra. Çakranın tanımını önce bir
yapalım. Biz elektriksel bir yapıyız dedik ve
aslında bedenimizde meydana gelen hiç
bir elektriksel olay tam anlamıyla
bedenimizde kaydoluyor. Yaşadığımız bir
duygu durumu bu elektriksel yapıyı
titreştiriyor, bedenimizde kısa devreler
oluyor, gelgitler oluyor, titreşimler oluyor.
Yaşadığınız her duygu size bir şey
hissettiriyor ve o hissinizde bedeninizde
aslında kaydoluyor. Yani hiç bir şey
kaybolmuyor, bir yerlere atılıyor onlar.
Nereye atılıyor? – Anılarımız, kimyasal
olarak nöronlarımıza nasıl kaydoluyorsa,
çakralarımıza da enerjisel anlamda
kaydoluyor. Çakralarımız bizim hayatımızı
anlatıyor ve aynı zamanda da
geçmişimizden izler taşıyor. Çakralar bizim
vücut enerjimizi düzenliyorlar, ihtiyacımız
olan yaşam enerjisini, bulundukları
bölgede kendileri üretiyorlar. Çakra
dediğimiz aslında bir bilinç, insan
bedenindeki 7 ana bilinç seviyesi ve
insanın yaşadığı çeşitli deneyimleriyle,
hisleriyle ve olaylarıyla, bu çakraların
çalışma prensipleri zaman zaman
değişiyor. Şöyle düşünün 7 çakranın da bir
hızda döndüğünü fakat yaşamış olduğun
deneyimler ve hissettiğin yapılarla bazı
çakraların yavaş dönmeye başladığını,
bazılarının durduğunu ve bu şekilde de
farklı enerjisel döngülerle bedenimiz de
devam ediyor.

Anahata Çakra-Kalp Çakra: En basit


anlatımıyla, bir kadın göğsünden tanrısal
bir sıvı çıkarır-süt, çocuğunu beslediği
yerdir Anahata çakra. İnsan olarak sevgiyi
alıp verdiğimiz, beslendiğimiz ve
karşımızdakini beslediğimiz yerdir, kalp
bağıdır. Gerçek sevgi, tanrısal olandır. Bu
yüzden kalp çakrası hem Li hem Ki enerjisi
ile çalışır. Yani hem bizi yaşamda ve ayakta
tutar hem de Tanrısal olan enerji ile
bağımızı sağlar.
Hara Çakra-Cinsel Çakra: Erkeklerin
spermi (yani burada da bir Li enerjisi var,
tanrısal), Li enerjisini çıkarttığı yerdir.
Dünyaya tanrısal bir varlığın gelmesi için
güce ve bilgiye sahiptir.

Bunun dışında bir bütün olarak Kundalini


tüm çakraları ayakta tutar. Realiten ne
kadarsa o çakran daha çok çalışacaktır.
Realite dediğimiz şey, senin gerçeğin,
bilinç düzeyin ve sahip olduğun
farkındalığındır. Örneğin senin realiten
Cinsel Çakra yani o Hara bölgesi kısmı veya
Kök çakrası seviyesi, göbek çakra yani Solar
plexus çakradaysa eğer farkındalık seviyen,
kısmen daha düşük bir farkındalık
düzeyine sahipsin demektir. Dolayısıyla
kişinin Ba’sı yani şuuru daha düşük bir
farkındalık seviyesinde olacaktır.
Farkındalığın ne kadar artarsa bir üst
çakran da aktive olup daha etkin çalışmaya
başlayacaktır. Dolayısyla Ba yani insan
şuuru da tekamül edecektir. Bu yüzden de
çakralardaki enerji blokajları iyi değildir. O
çakraların iyi çalışmadığını gösterir. Çakran
doğru çalışmazsa; çeşitli salgı bezlerinin
işlevini bozacaktır ve hastalıklar meydana
gelecektir. Doğru çalışmayan çakra
seviyesinde tıkanırsan, bir üst çakraya yani
bir üst farkındalık seviyesine geçemezsin
demektir. Bazen Ba’nın Ka’sız deneyimleri
de vardır, yani aslında şuur beden
olmadan da bu dünya katına inmeden de
varlığını, tekamülünü sürdürebilir çünkü
pek çok kat var, dünya katı ise pek çok
sınavı verebileceğimiz ve burada zorlukları
yaşayabileceğimiz bir kat. Yani Ba, Ka’ya
ihtiyaç duymadan, bu kata inmeden, farklı
farkındalık seviyelerinde varlığını
sürdürebilir ruh. Bu da şöyle olur; kalp
çakra seviyesinde ölen bir insan yeniden
doğmak istemeyebilir, buna ihtiyaç
duymayabilir, isterse daha yüksek bir
boyutta devam edebilir. Bu yüzden de bu
önemlidir. Kalp çakrası seviyesindeki insan
şu farkındalık seviyesindedir; bir olay
yaşadığı zaman o olaya takılmadan, o olayı
sana yaşatan insanlara takılmadan, kin-
nefret duymadan, tanrısal sevgi yolunda
sadece bu olayı neden yaşadığını
düşünerek devam etmek ve tanrısal özünle
bağlantıya geçmiş olmak.

Haritaların çeşitli şekillerde farkındalık


düzeylerini gösterdiği tabi ki bir gerçek
ama tam olarak hangi çakra seviyesinde
olduğumuzu görmek aslında insanın
farkındalık seviyesi ile lakalı. Yanisen yıllar
içerisinde o haritayı çalıştırıp iyi bir
noktaya da getirebilirsin. Bunu yaşadığın
olaylarda verdiğin tepkiler, yaşam tarzın
belirler. Yoga, sufizm, sufist felsefe,
farkındalık bunları yükseltir. Li dediğimiz
Kundalini enerjisi düşükse, seviye ve
farkındalık düşüktür. Farkındalık arttıkça
Kundalini yukarıya doğru çıkar bu yüzden
Kundalini’yi yükseltmek önemli.
Kundalini’yi nasıl yükseltebiliriz? – sık sık
doğada bulunarak, bedenimizi temiz
tutarak, besinlerimize dikkat ederek,
bedenimize saygı duyarak, meditasyon
yaparak, hayata zaman zaman ara vererek,
en önemlisi de yürekten affetmeyi
öğrenerek Li enerjisini yükseltebiliriz.
Çakraları açmak için ne yapabiliriz? –
Herkesin yolu farklıdır, tabi ki bedensel
olarak çalışmalar, yoga, meditasyon, nefes
terapileri, astroloji, okuduğun spiritüel
kitaplar, doğa ile, hayat ile, bu bize
sunulan yalan olan realitenin dışına
çıkarak, bu dünya bizi markalarla, kalıplarla
sömürmeye çalışırken, tüm bunların dışına
çıkarak, neyi neden yaşadığın ve gerekli
insani vasıfları edinebildiğin yollarda
kendini araman gerekiyor. Siz bu yolda
ilerledikçe zaten hayat bunları karşına
çıkaracak yani senin enerjin değiştikçe
sana doğru çekilen şeyler bir girdap gibi o
insanları ve o deneyimleri kendine doğru
çekmeye başlayacaksın. Tabi ki ibadet
etmek de bunun bir parçası, namaz da bir
meditasyon zaten, tabi ki müzik de insanın
realitesini ve ruhunu yükseltir, özellikle
kendi yapıyorsa, mantralar. Sizin yolunuz
ne ise, bilincinizi yükseltecek şey ne ise,
zaten ruhunuza ne iyi geliyorsa onu
yapacaksınız size bunu söyleyecektir.

Hangi Çakra Seviyesindeyiz? Bunları


kişinin yaşayışı ve gözlemle çok net bir
şekilde anlayabilirsiniz. Her çakra
seviyesinde farklı bilinç düzeyleri var
dedik. “Kalp hangi makamda çarparsa,
alemler o manada döner” O alemler de
sizin evreninizdir. Yaşayacağınız ve
yaşadığınız tüm olasılıkların olduğu bir
evren. Çakralarımız bir göz attığımızda,
kimin hangi seviyede olduğunu, haritasına
bakmadan dahi anlayabilirsiniz. Çünkü
davranış kalıpları ve yaşayış tarzı zaten size
bunu gösterecektir.
1. Muladhara Çakra-Kök Çakra: Bu
seviyede olan insanlar; hayatlarında
amaçsız, sadece bir varolma çabası içinde,
dürtüsel ve hayvani içgüdüleriyle haraket
eden, saldırgan ve kabullenişte olmamayla
ilgisi vardır kök çakranın. Ve bu kök çakra,
adrenal bezleri yönetir. Adrenal bezlerin
başlıca görevlerinden biri de stres
hormonu, yani kortizol üretmek ve
kortizolü düzenlemektir. Kök çakrası
sıkıntılı olan insanlar fazlaca stresli olurlar
ve kendini bir şeye ve bir yere ait
hissetmekte sıkıntı yaşarlar. Hayata karşı
güven duymak, ayağını sağlam yere
basmaktır, herşeyden önce varolmaktır.
Stres hormonu fazlalığında ne olur,
bağışıklık sistemi baskılanır ve baştan da
zaten denge bu şekilde bozulur. Genellikle
kök çakra seviyesindeki insaları bu şekilde
tanırsınız.

• KÖK ÇAKRA Mars bolkajlı ise ,bedenimizde


yorgunluga ,güçsüzlüge ,enerji
düşüklügüne , hemeroid
rahatsızlıgına,kabızlıga ,bel ağrısına ,kilo
sorunlarına ve ishale sebebiyet
verebilir.Ayrıca uyku bozukluklarına ve
sürekli üşümeye dolaşım bozukluklarına
sebebiyet verebilir.
• 2. Swadhishthana (Hara) Çakra-Cinsel
Çakra: Çiftleşme ve çoğalma enerjisi vardır.
Genellikle soyunun devamı ile ilgilidir,
cinsel yaratıcılık burada ön plandadır ve bu
cinsel çakra bozulduğu zamanda da
genellikle cinsel hastalıklar, kabızlık gibi
sorunlar ön plana çıkar. Genellikle cinsellik
dürtüleri, var olma ve soyunun devamı gibi
davranış kalıpları vardır.

• SAKRAL ÇAKRA ,Haritada Venüs blokajlı


ise,idrar sorunları, böbrek taşları,sırt
bölgesinin alt kısımlarında agrı,jinekolojik
cinsel sorunlar,prostat ,fiziksel beden
rahatsızlıkları görülür.

• 3. Manipura Çakra-Göbek Çakra-Solar


Plexus: Manipura, mücevherlerle dolu
anlamına gelir. Burada birazcık sahip olma
iç güdüleri vardır. Daha çok fiziksel veya
maddi konularla adlandırılır, yaratıcılığın da
yeridir aynı zamanda ama yeni bir şeylerin
sahibi olmak, ev sahibi olmak, araba sahibi
olmak, bir takım yeni şeylere sahip olmak
gibi. Enerjisini topraktan alır bu çakra ve
direkt olarak pankreas ve mide ile
alakalıdır. Bir şeye sahip olma iç güdümüz
çok fazlaysa, bir şekilde yaratıcılığımız
tıkandıysa, o zaman genellikle solar plexus
çakramızda sorun var demektir, bu da mide
ve pankreas ile ilgili sıkıntılar yaratacaktır.
Dengeli olan hepsinin eşit şekilde
çalışmasıdır, yani bizim hepsine ihtiyacımız
var, biri diğerinden daha fazla veya daha az
çalışırsa sorun vardır. Kök çakran az
çalışıyorsa bir şeylere ait olmak, kök salmak
senin için zordur, ıssız adam gibi olursun o
zaman.

• SOLAR PLEKSUS ,GÖBEK ÇAKRA ,Haritada


güneş blokajlı ise, hayal
kırıklıgı,amaçsızlık,güçsüzlük,kırılganlık,
savunmasızlık ve sindirim sorunları,iç
organlar,bacaklarda problemler
yaşanabilir.
SOLAR PLEKSUS,çakrasının yeniden
dengelene bilmesi için kişinin kendisine ve
sezgilerine olan güvenini yeniden
kazanması gerekir.
4. Anahata Çakra-Kalp Çakra: Sevgi ve
şefkatle, sevmek ve sevilmekle alakalıdır.
Bir kadının göğsünden tanrısal bir sıvıyı
çıkardığı ,( SÜT ) çocuğunu beslediği bir
yerdir kalp çakrası , yani sevgiyi alıp
verdiğimiz ,beslediğimiz yerdir .Kalp
bağıdır. Bu çakranın aslında iki rengi vardır.
Birincisi yeşildir, diğeri ise pembedir. Yeşil
olan daha çok dünyasal sevgidir, evrensel
sevginin rengi ise pembedir. İşte bu 4.
Çakradan yukarı geçildiğinde Ba, Ra ile
iletişime geçmeye başlar. Yani şuur, tanrısal
öz ile bağlantıyı daha kesintisiz bir şekilde
kurmaya başlar. Bir insanın kalp çakrası
neden bozuk olur? – Sevgi ilişkilerinde
sıkıntılar olduğunda, sevilmediğini
hissettiğinde, bir şeyi gerçekten tüm varlığı
ile sevemediğinde, sevgi alış verişinde
sıkıntılar olduğunda kalp çakrasında sorun
olur. Kalp çakrası bozuk çalıştığında, kalple
alakalı sorunlara, kalp krizlerine de
sebebiyet verir. Tanrısal bilinçle, şefkat
enerjisiyle, doğaya, hayvana duyulan sevgi
pembedir. . Kalp Çakrası’nda ölen bir insan
yeniden doğmak istemeyebilir. (Mevlana
gibi) İsterse daha yüksek bir boyutta KA
olmadan devam edebilir. Tanrısal sevgi
yolunda, olaylara takılmadan, sevgi ve
hoşgörüyle, teslimiyetle devam etmek.
Kalp Çakrası sevgi ve şefkatle alakalıdır.

KALP ÇAKRASI ,Haritada AY blokojlı ise,


Duygular, hayata esnek bakamama,empati
yoksunluğu,sevgisizlik,affedememe,kin ve
öfkehali,merhametsizlik,kıskançlık gibi
duygular ,ruhsal sorunlar.Negatif enerji
nazar ve göz enerjisinden kaynaklanan
sorunlar.
5. Vishudda Çakra-Boğaz çakra: Saflık ve
yalınlıkla ilgilidir. Mavi olan boğaz çakrası,
kendini doğru ifade edebilmek, doğru söz
söylemek, doğru düşünmek, kendine
hakim olmak ve hakikati konuşmakla
ilgilidir. Dilde olan dürüstlüktür. Mevlana
gibi mesela. Bğaz bölgesi, tiroid, ağız ve
dişlerle alakalıdır. Sorunlu çalıştığı zaman,
bademcik, tiroid, diş, ağız, boğaz bölgesi ile
alakalı sorunlar yaşanabilir. Hayır
diyememek de boğaz çakra ile alakalıdır.
Haritalarımızdaki Merkür ile bağlantılıdır.

BOĞAZ ÇAKARASI ,Haritada Merkür


blokojlı ise,kişinin kendini dogru ifade
edememesi,enerji akışının azalması,ruh
beden saglıgının bozulması,boyun
,boğaz,troid,guatr,fıtıkrahatsızlıkları
görülür.

6. Ajnna Çakra-Alın çakrası: 3. Göz


dediğimiz yapıdır diğer ismi Ajna dır. Ajna
ismine pek çok yerde duyabilirsiniz.
Sezgilerimiz, hayal gücü, iç görülere sahip
olma ve Ajna çakrada sorun olduğunda,
kapalı olduğunda, ön sezilerimiz
zayıflayacaktır, fazlasıyla baş ve kulak
ağrısı yapacaktır. Eski hint geleneğinde
buraya Chiva düğümü de denir. Çünkü ida,
pingala ve sushumna dediğimiz önemli
nadi noktalarının vücutta kesiştiği yerdir
burası. Çünkü bu 3 büyük gücün bir araya
gelip etkileşmesi sonucu, zihnin arınarak
bilince doğru evrimini gerçekleştirir ve
burada da farkındalık daha da gelişir ve bir
bütünlüğe erişir insan. Zaten Chiva da
Hinduizmde, düzeni değiştiren ve baştan
yaratan, eskiyi yok eden ve yeniyi var eden
anlamına gelir. İnsanın Ajna noktası çok
önemlidir, çünkü burası hayal ederek ve
imajine ederek herşeyi gerçeğe
dönüştürebileceğiniz, hayatınızda var
edebileceğiniz olan ana kilit noktasıdır.
Vücudumuzu baştan aşağı, dikine olarak
3e bölersek, sol kanalımız ida’dır, sağ
kanalımız pingala’dır, merkez kanalımıza
ise sushumna adı verilir ve vücudumuzun
ida bölgesi ay kanalı da denir, burası
dişidir, sağ kanalına yan, pingala kanalına
ise güneş kanalı denir ve eril olan taraftır.
O yüzdendir ki güneş tutulmaları da ay ve
güneşin birleşimlerinde oluşur. Yani yeni
bir şey doğurur, her güneş tutulması
hayatımızda yeni bir şeyi doğurduğu gibi,
eril ve dişil noktalar da bir araya gelerek
bir bütünü oluşturur. Orta taraf ise
sushumna kanalıdır.
. Pingala kanalı eylem bölgesidir, yani
Mars da bizim eylemlerimiz olduğu için
daha çok eylem enerjisini taşır, geleceğe
yönelik eylem enerjisi, yani Marsiyen
enerjisi. Ve bu enerji aynı zamanda da
zihinsel performansı içerir. İnsanda eğer
sağ taraf daha çok hakimse, yani eril yön
daha çok hakimse, o insan daha soğuk,
agresif ve mesafeli hale gelir yani daha az
verici, daha az besleyici hale gelir.
Sushumna dediğimiz alansa insanın
parasempatik sinir sistemi ile çalışır. Bu
sistem bilinçli olarak kontrol
edemediğimiz, dolaşım sistemi, nefes alıp
vermemiz ve kalp atışlarımız gibi. İşte bu
orta alandan da kundalini enerjisi geçer
yani çakraların olduğu bölge ve buradan
da bıngıldak bölgesine kadar gider ve
buradan da ilahi enerji ile bağlanır. Tüm
çakralar dengeli çalıştığında-Ying ve Yang
enerji, bu kanal da dengeleniyor ve kişi
hayattan haz duymaya başlıyor. Ruhsal ve
fiziksel olarak harika bir konuma geliyor.
Yani aslında enerjimizin dengelenmesi,
dişil ve eril taraflarımızın dengelenmesi
tam bir mutluluk için önemli. Mesela şöyle
düşünün, ilişkilerimizde, evlilik
hayatımızda, bir kadın çok fazla
erilleşmeye, erkek de dişilleşmeye
başladıysa yani roller değiştiyse, o evlilikte
bir dengesizlik olur. İnsanın alma ve verme
terazisinin dengede olması gerekiyor.
Kendini koruyacak kadar eril tarafının,
verici olacak ve sevgiyi iletecek kadar,
besleyici olacak kadar da dişil tarafının
dengede olması gerekiyor. Bu iki taraf da
dengede olduğu zaman, ortadan geçen hat
dümdüz bir hat oluşturacak ve dengede
çalışacaktır. Bıngıldak bölgesiyle beraber,
ilahi enerjiyle daha rahat bir iletişim
kurabilirsiniz bu zamanda. İşte bizim
hastalık dediğimiz, tam da burada ortaya
çıkıyor. Eğer bu orta kanalda
tıkanıklıklarımız varsa, enerji
düzeylerimizde, bedenimizi temsil eden
yerlerde sorunlar oluyor. Hastalık
dediğimiz şey de burada meydana geliyor
çünkü bu kanalda, çakralarımızın olduğu
kanalda şimdi bilinc vardır, yani aslında
anı yaşamak, gerçekten bulunduğumuz
anın içerisinde olabilmek, bu yüzden çok
önemlidir. Bir insan Ajna çakrada
uyandıktan sonra, geliştireceği daha üst
algılar ve onlarla sağlanacak olan
farkındalık seviyesi de bir sonraki tepe
çakrasına doğru çıkar. Yani alın çakrasında
meydana gelen bu bilinç değişimi, bizi taç
çakra seviyesine de gideceğimiz yolu
aydınlatacaktır
. İda=Sol Kanal=Dişil Kanal=Ay
Kanalı=Geçmişle ilgili

Pingala=Sağ Kanal=Eril Kanal=Güneş


Kanalı=Gelecekle ilgili=Eylem
bölgesi=Marsiyen enerji=Zihinsel
performans

ÜÇÜNCÜ GÖZ ÇAKRASI,Haritada Jüpiter


blokajlı ise, odaklanma sorunları
,odaklanamama,doğru kararlar
alamama,hislerinden ve spüritüel
sezgilerden korkma,şüphecilik ,
başagrıları,miğren atakları,stres uyku
bozukluğu,kabus görme,kaygı,zihinsel
rahatsızlıklar olabilir.

7. Sahasrara Çakra-Taç Çakrası: Hayatın


amacını ve anlamını keşfetme, ruhani olan
bağımız, farkındalığımız ve gerçek bir
bilmekle, özden bilmek, ruhtan bilmek,
sınırlandırılmamışlıktır. Peygamberler,
Yunus Emre.. Aslında karması olmayan
görevli varlıklardır, taç çakra
seviyesindedirler. Lotus çiçeğinin, taç
yaprağı sembolize ettiğini biliyorsunuzdur.
Lotus çiçeğinin açılımı, insanın taç
çakrasının açılımını da sembolize eder ve
menekşe rengiyle ve saf beyaz renkle de
sembolize edilir. Eğer taç çakrada sorun
varsa, fiziksel dünyaya, bedene ve dünya
katına olan bağlılık artar ve ruhsal ve
spiritüel yönler kısıtlanır, hayatla bir
mücadele olur. Aslında lotusun
yapraklarını kapaması gibi taç çakra da
sorun varsa, insan kapanır. Çünkü insan
özünde spiritüel bir varlıktır, alın
çakrasındaki epifiz bezimiz de buna çok
fazla hizmet eder ama çocukluğumuzdan
beri oluşturduğumuz, çevremizin, ailemizin
oluşturduğu ve bizde oluşturulan yargılar
maalesef bu çakrayı kapatırlar.
TAÇ ÇAKRASI, Haritada Satürn blokajlı ise,
depresyon ve sinir sistemi
bozukluklarına,boşluk ve eksiklik
hislerine,kafa karışıklığına, inanç
kaybına,umutsuzluk, amaçsızlık,
demans,epilepsi , şizofreni gibi sorunlar
görülebilir.

(: Her insan bir karma sonucu bu dünyaya


gelmez. Bazıları da görevli gelir. Ama
görevli gelmiş insanın da bu dünya katında
tabi ki bildiklerini unutup yanlış yapma ve
var olan basamaktan, aşağılara inme riski
vardır. Bir insanın bütün hastalıkları sol
tarafındaysa, geçmişiyle çözemediği şeyler,
dişil, ANA atalarıyla oluşturduğu sorunlar
olabilir. Görevli gelen insan, görevli
olduğunu anlar mı?-Genellikle uykudadır
hayatının bir noktasına kadar ama
hayatında öyle olaylar olur ki, kendini
keşfetmesini sağlar, mesela görevli
insanların hayatında acılar da, zorluklar da
olur çünkü acı ve zorluk olmayınca insanın
hiçbir zaman, gelişmek ve spiritüel
dünyaya adım atmak aklına gelmez. Çünkü
mutluluk uyuşturur, acılarımız bizi bir
şekilde geliştirir. Karma ve Atalarımız
kavramlarının ayrıldığı ve birleştiği çok
fazla nokta var daha sonra bahsedeceğiz.
Fiziki dünyanın yetersizliği ile maneviyat
artıyor, bunun için de bazen dünyevi
sıkıntılar yaşıyoruz, ne oluyor, Satürn
geliyor, Plüto geliyo, Uranüs geliyor,
yokluk, acı, sıkıntı, kayıplar bunların
hepsinin sebebi, o acıyla birlikte Chiron
gibi kendimize faydalı ve çevremizdekilere
faydalı olmamızla alakalı.)

İRADE Astrolojik haritalardaki


görünümlerde, haritamızı yönetirken ve
yaşarken, aslında irade çok önemli. İrade
içgüdülerin dışına çıkmakla alakalıdır ve
irade dediğimiz şey aslında tam olarak
farkındalıkla ilgilidir. İraden ne kadar
yüksekse, sınavın o kadar zor olur. Evren
farkındalığı düşük insanla uğraşır mı
uğraşmaz, öğretmen çalışkan öğrenciyle
uğraşır değil mi, tembel öğrenciyle
uğraşmaz, yani karşısına ağır sınavlar
çıkarmaz. Zaten bütün irade sınavları da
genellikle farkındalığı yüksek insanlara
gelir. Evren insan olacak insanla ilgilenir.
Ama iradenle de değiştirebileceğin ve
değiştiremeyeceğin bir kader vardır.
Farkındalığı yüksek insanlar, iradeleriyle
kendi seçimlerini yaparlar. İrade,
içgüdülerinin dışına çıkmaktır. Farkındalıklı
insan, içgüdülerini ve hormonlarını
yönetebilen insandır. İçgüdülerin dışına
çıkmak tamamen senin seçimindir yani
evren aslında bu farkındalığını sınar. Bu
yüzden de, irade üzerine konuşacağız.

İki türlü irade vardır;


Külli İrade: Bizim dışımızda gelişen,
müdehale edemediğimiz irade. Kadersel
temalardır aslında, bir şekilde kaderini
yaşamak ve müdehale edememek.
Cüzzi İrade: Bu noktada seçim devreye
girer, değiştirebileceğimiz kaderdir. Yani
doğmadan önce sen seçtin ama iradenle
bunu burada değiştirebiliyorsun. Mesela
ünlü bir şarkıcı olarak doğmayı seçtin ama
istersen bunu değiştirebilirsin. Şarkı
söylememeyi seçebilirsin. Kolektif bilince
göre, bazı insanlar toplumun bilincini
artırmak için kurban olmayı da seçerler ya
da bu dünyaya görevli olarak gelmeyi de
seçebilirler. O cinayete kurban giden,
basında duyduğumuz o insanlar gibi.
Çünkü evrende iyi ya da kötü yoktur.
Astroloji derslerinde öğreneceğimiz en
önemli şey budur. Evrende oluş ve olması
gereken vardır. Bir olayı iyi veya kötü
olarak tanımlamak, bizim yargımızdır, oysa
olan herşey büyük bir plandır. Bir olayı
yaşayan iki insan birbirini karmada seçerek
bu dünyaya gelmişiztir. Kurban olmayı,
kurban etmeyi kendileri seçmişlerdir.
Evrenin Anayasaları dediğimiz bazı
anayasalar da vardır ve bunlar
farkındalığın oluşması için çok önemli
anayasalardır.
EVRENSEL ANAYASALAR Artha Yasası:
Ahlaklı ol der. Kimsenin bilmediği, sadece
senin bildiğin anlarda da ahlaklı ol. Yazılı
olmayan, sözlü, toplum kurallarıdır Artha
yasaları. Ahlakı temsil eder. Bu da aslında
astrolojide Jüpiter ile bağlantılıdır çünkü
Jüpiter ahlakı temsil eder.
Kama Yasası: Cinsel ahlak yasasıdır.
İçgüdüsel olarak cinsel ahlakını kaybetme
der. Cinsel enerjiyi, varoluşun özel bir
yasasaı olarak kullan der. Yani bakış açını
değiştir, cinselliği bir ahlak çerçevesinde
yaşa der. Bunun spirütelliğini, enerji alış-
verişini, özelliğini keşfet. Kendini keşfet ve
farkına var. İçerisinde Li enerjisini, Tanrısal
enerjiyi taşıyor, bunun bilincinde olarak
cinselliği yaşa. Amaç hayvansal bilinci
insansal bilince çevirmektir ve sapkınlıklara
girmemektir. Kama yasalarını
haritalarımızda Venüs ve Mars sembolize
eder. Aynı zamanda astrolojik
haritalarımızda 8. Ev yani Akrep’in evi de
temsil eder. Akrep ile ilgili tüm konular
Kama yasası konusunda bizi uyarır, yani
haritamızda Akrep vurgusu olan her nokta,
kama yasası konusunda bizi uyarı verir.
Haritalarımızdaki Venüs ve Mars retroları
da bize çeşitli şekillerde bunu gösterir. Bu
size yapılmış ve kendinizi koruyamadığınız
durumları da içerir her zaman suçlu Venüs
Retrolu veya Mars Retrolu insanlar
değildir. Bunları derslerimizde
derinlemesine işleyeceğiz. Ya bu
hayatlarında ya da geçmiş hayatlarında
Kama yasasını ihlal etmiştir ya da
kendisine karşı bu ihlal edilmişdir.
Eşcinselliği bir Kama yasası ihlali olarak
kesinlikle karıştırmayacağız ve bunu
yargılamayacağız.
Satya Yasası: Satya dürüstlük demektir.
Bildiğimiz şekilde önce kendine karşı
dürüst ol kendini kandırma der.
Çevrendeki insanlar sana hatalar yapsalar
bile sen dürüst ve rahat ol demektir. Buna
özel bir gezegen yoktur tamamen
haritanın genel yapısıyla alakalıdır ama
tabi ki Merkür (düşünce) ile de ilgisi vardır.
Ahimsa Yasası: Şiddetsizlik yasası
demektir. İyilik etmek, insan olmak, en
büyük büyü karşılıksız vermek ve
üretmektir bunu asla unutma. Ahimsa
yasasında faydalı olmak vardır. Toprağa bir
tohum atmak, kediyi, köpeği beslemek,
ihtiyacı olana yardım eli uzatmak, en
önemlisi sevmesen bie zarar verme, onun
varoluşuna saygı duy ve şiddetsiz ol. Bu da
biraz Mars (davranış) ile de alakalı.
Davranış biçimlerimizle alakalı.
Dharma Yasası: Dharma, kader, yol
demektir. Doğruluk yasası. Ne yaparsan
yap en iyisi, en doğrusu, en düzgünü ol
demektir. Artha ve Kama’ya uygun
öğretmen ol demektir. Ne iş yaparsan
hakkını vererek yap demektir. “Ne
yaparsan yap aşk ile yap” Dharmadır.
Karma Yasası: Bu yolumuzdaki yani
Dharmamızdaki etkiler ve seçimler
Karmayı oluşturur. Aslında etki-tepki
kanunudur karma denilen şey. Ne ekersen
onu biçersin. Eylemlerinin getirilerini
yaşamaktır. Dharmamızdaki seçimlerimizi
doğru bir şekilde yerine getirmeezsek yani
işimizi doğru yapmazsak, başkalarına zarar
verirsek, sahtekarlık yaparsak karma
yaratırız. Düşünce ve niyetlerimiz de
bunlara dahildir. Olumsuz olan noktada
iradeni kullanıp eyleme geçmediğin
zaman, zaman çarkını bir şekilde Çevirmiş
olursun ve burada kötü karma
yaratmazsın. Ne demektir bu? -bir
doktorsan para hırsıyla insanlara zarar
vermemen gerekir. Bir din adamıysan
insanları yanlış yönlendirip kendi
menfaatlerin için kandırmamalısın. Yani
aslında Dharmamızdaki her kötü hareket
ve davranışımız bize Karmayı oluşturur. İyi
ektiğimiz tohumlar, iyiliklere sebep verir o
nedenle iyi ve kötü karma oluşturabiliriz.

(: Bunlar evrensel farkındalığımıza hizmet


eden yasalardır. Kendini koruyacak kadar
bencil olacaksın, kendini korumak
zorundasın. Yıprandığın noktada kendine
olan saygından durmalısın, en büyük
sorumluluğun önce kendine. Kurban
psikolojisindeysen, olumsuz
deneyimlerden çıkıp, farkındalıkla birlikte
seni o kurban psikolojisine sokan şeylerin
üstüne eğilip buradan çıkabilirsin. Çocuk
anne babanın bir karması olarak doğar, o
yüzden çocuk karmada büyük bir derstir.
Doğan her çocuk anne babasının
karmasının bir göstergesiyle doğar ve
ailenin alacağı dersler vardır. Olumlu ya da
olumsuz olabilir. Bir ders alınması
gerekiyorsa ruhlarının doğmadan önce
seçtiklerine göre o kişiler bir araya gelir.)
Samsara Yasası: Samsara hayat döngüsü
demektir ve Sanskritçe’de girdap anlamına
gelir. Dharma’yı doğru bir şekilde yerine
getiremezsen, beceremezsen Karma’yı
yaratır ve yeniden doğarsın. Yine
yapamazsan, defalarca yapamazsan
Samsara döngüsüne girersin. Samsara’dan
yüksek farkındalıkla çıkarsın. Zordur bu
ama imkansız değildir. Şimdi haritalarda
retro dediğimiz gezegenler kaldığımız
dersleri gösterir, S olan gezegenler ise üst
üste kaldığın dersleri gösterir. Ve burada
önemli olan şudur; Retro olmayanların da
Karması vardır. Bu farklı şekillerde
görünür, bunların hepsini öğreneceksiniz.
Sadece retro olması bir şeyin altını
özellikle çiziyor demektir. Ama retro
olmadığında da karma vardır, bunlar farklı
farklı şekillerde görülebilir. Biz her
yaşadığımız ızdırabı da kötü karma
saymamalıyız. Bazen daha iyiye
ulaşabilmek için de insan ağır yükleri
taşımak zorundadır. Yani bazen bu Karma
değil senin Dharmandan kaynaklanıyordur
yani bunları tecrübe edip büyümen
gerekiyordur. Herşeyi de Karmadan
getirmezsin. Bunu çok iyi ayırmamız lazım.
Bir gezegen Retro olmadan önce, önce S
pozisyonundadır, yani S pozisyon durağan
olmak anlamındadır. Retro yine geri
hareket, S’te ise hiç hareket etmiyor. Yani
S bir şeyin defalarca tekrarlanıp, o Samsara
döngüsüne girmesiyle alakalıdır. Bazen
retro gezegenler vardır bir haritada ama
haritanın geneli iyidir, bazen de haritada
hiç retro yoktur ama harita o kadar ağırdır
ki, retrolu insandan daha ağır bir hayat
yaşayabilir.
Bu saydığımız yasalar dünyaya gelen bir
insanın trafik kurallarıdır. İşte bunları
bilmediğin zaman bir yerde toslarsın.
Kuralları bilmemen, uymaman için bir
mazeret değildir, sistem ne yazık ki
bunlarla ilgilenmez. Yeniden doğuşunu
gerçekleştirir. Kuralı bilmemek bir kurtuluş
değildir o yüzden bunları bilmek ve
uygulamak, hayatta çok önemlidir.
Bir Samsara örneği verelim; mesela
haritada Venüs’ü S insanlar, sevgi
ilişkilerinde hep aynı hatayı yapmak,
mesela Venüs-S-Başak burcunda, Venüs
Başak burcunda ne demektir - hesaplı
kitaplı ilişkiler demektir, yani kendini tam
olarak olaya katamadığın, her zaman
mantığını işin içine koyduğun o yüzden de
kalp çakranda onu sonsuz ve ilahi sevgiyle
birleştiremediğin, hep dünyevi ve hesaplı-
kitaplı, çıkarlı ilişkiler, bu S olduğu zaman,
hayatların boyunca sana bazı sınavlar
gelmiş bunu aşabilmen, anlayabilmen için
ama sen her seferinde bu noktada takılıp
kalmışsın, bu davranışına, bu duyguna
devam etmişsin, bunu öğrenememişsin.
Bunun sana getirilerini anlayamamışsın
hayatta, o zaman net olacak artık o
gezegen S olarak dünyaya geleceksin ve S
olduğu zaman bunu çözmek daha da zor
oluyor. Venüs hesap sevmez, Venüs
kendini bırakmaktır, açmaktır, hesapsız,
kitapsızdır, ilahi olandır. Retro demek, bir
gezegenin geri harekette olmasıdır.
Aslında hiç bir gezegen gökyüzünde geri
geri gitmez, hepsi kendi döngüsünde
hareket eder ama gezegen yavaşlar ve
dünyadan geri gidiyormuş gibi görünür o
yüzden biz onlara Retro-geri harekette
deriz. Aslında bir gezegenin retro olması
demek, o gezegenin içe döndüğünü, tam
olarak kendisini yansıtamadığını da
gösterir. Farklı bir vibrasyona geçer
gezegen ve onunla alakalı olaylar
hayatımızda tezahür eder. Ölünce Ba,
Bardo Thodol denilen kata gider ve burada
geçmiş hayatlarını gözden geçirirler. Ne
yaptı? Amacı neydi? Ne yapmayı unuttu?
Ve ruh yapamadıklarından veya yanlış
yaptıklarından dolayı da pişmanlık duyar.
Düzeltmek, gelişmek ve aynı senaryoyu
kafasında farklı şekilde tasarlayarak, geri
gelmek ister. Ama işte amaç nedir? - bu
yeniden doğuş döngüsünü bitirmektir.
Çünkü aslında herkesin Tanrısal özü-Ra’sı
çok iyidir ama dünya katında farklı şeylere
kapılıp insan ne yapması gerekiyordu, neye
kapıldı, hangi içgüdüler onu yanlış noktaya
sevketti? Bu yüzden kendine bu eksiklikleri
tamamlayabileceği yeni bir senaryo
tasarlar ve buraya geri döner. Amaç bu
döngüyü kırmaktır.

İNSAN KİŞİLİĞİNİN YAPISI


– İD & SÜPER EGO & EGO
İnsan kişiliğinin yapısını konuşmak
istiyorum sizinle. İD nedir? – İD hayvansal
güdülerimizdir yani KA’nın varolması için
gerekli olan şeyler. Yemek, içmek daha
zevk temelli olan yapılardır. Zihnindeki
daha zevk temelli şeylere yönelik bir
katman aslında bu, daha içgüdüsel arzuları
sembolize eder, hayvansal güdüleri, buna
alt bilinç de denir.
Süper Ego nedir? – Üst benliğindir, yani
aslında toplumsal kuralların içselleştirilmiş
bir sembolü. Yani süper ego varsa, o
hayvani bilinci biraz kontrollü tutabilirsin.
Yani o İD’in sana vermiş olduğu talep ve
ihtiyaçları ile savaş halinde olan kısımdır,
hayvani yönü bastıran kısımdır. Daha
bunlar tabular üzerinden ve kontollü
giderler. Mesela eğer süper ego yoksa bir
insan çırılçıplak sokağa çıkabilir. Veya
kontrolsüzce, sınır tanımaz bir şekilde
davranabilir. Ama süper ego aslında
toplumsal olarak gerekli olanın,
içselleştirilmiş bir sembolüdür. Ego
dediğimiz yapı, insandaki ego, burada
egoizm ile bağlantılı değildir, “ben” dir.
Ego = Ben. Ne demek bu?
– Ego var olmazsa biz nasıl varolabiliriz?
Bizim aslında egomuz, hayvani
içgüdülerimizi (yani İD’imizle) toplumsal
yapıyı (Süper Egoyu) birbirine bağlayan bir
köprüdür aslında. Sonuç olarak da bizim
karakterimizi oluşturur. Ve Egoyu ve kişiliği
haritalarda görürüsünüz, direkt
niteleyebilirsiniz.

Öldüğünüz anla, yeniden doğduğunuz an


aynı izleri taşıyacaktır, yani devam
ediyorsunuz. Şu anki sen, bir önceki senin
yapmış olduğu davranışların bir sonucusun
ve haritalarda bunlar da görülür. Ve senin
burada öğrendiğin herşey, ruhuna bilgelik
olarak kaydolup, bir sonraki yaşamında da
seninle gelecektir. Çünkü sadece bunlar
gelir seninle ve bazı insanlar, Bardo
Thodol’da bu bilgileri hatırlamayı seçebilir
yeniden bedenlenmesinde. Bazı varlıklar
vardır, hemen aydınlanmayı tercih
etmezler. Deneyimler kazanmak isterler,
ruh çok toydur, hemen aydınlanmak
istemez, onun bazı deneyimlere ihtiyacı
vardır. İşte haritalardaki Güney Ay
Düğümümüz 9 depo karmayı içinde
barındırır. Çoğunlukla anlarız, GAD,
geçmişte yaşadığımız ruhun
deneyimlerinin bir bütünüdür. Ve GAD’ın
açıları bizim geçmişimizdeki bilincimiz,
buraya getirdiğimiz şeylerle alakalı bize
pek çok ipuçları sunacaktır. Tabi ki
bunların hepsi birbiriyle bağlantılı. Yani
toplumsal kuralları ne kadar bu evrensel
kuralalrı ne kadar hayata geçirebildiğimiz
de Süper egomuzla, yine o kök çakramızın
aslında İd ile, hepsinin birbiriyle bir
bağlantısı var.

BİLGİYİ ALIŞ ŞEKİLLERİMİZ – MATESİS &


PATESİS & GNOSİS İnsanın bir bilgiyi alış
şekilleri vardır hayatta bunlar; Matesis,
Patesis ve Gnosis.
Matesis: Örgün eğitimdir. Bir okula
kaydolup orada öğrenmek gibi
Patesis: Bilgiyi ızdırap çekerek öğrenmek
demektir. Aslında bu manevi olgunluk için
çekilen ızdıraplarımız ve ızdıraplarımızla
beraber olgunlukla ortaya çıkan ruhsal bir
bilgi. Bu sebeple de astrolojide Chiron
yarası dediğimiz bir yapı vardır. Karmik ve
ruhsal bilgiye ulaşmanın yolu da
yaşadığımız bu acı deneyimlerimizden
geçer. Bunlar bize idrakı sağlatır, Satürn,
Uranüs, Plüto, işte bize bunu öğretir.
Acıyla beraber olgunlaşmayı öğretir.
Haritada bizim Chiron umuz neredeyse,
orası bizim acıyla büyüyeceğimiz yerdir.
Gnosis: Bir hocanın kendi bildiğini sizin
auranıza aktarmasıdır. Bir nevi el vermek
gibidir. Bir nevi inisiyasyon gibidir. Bunu
yapabilmek için, o kişinin belli bir
farkındalık seviyesinde olması gerekiyor.

Kişinin doğumla, kader olarak getirdiği


karakterini neler oluşturur, haritada bunu
nereden görürüz?
– Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars,
Yükselen burcu, yükselen derecesi ve
bunların birbiriyle yapmış olduğu açılar
belirler bir insanın karakterini. Ve ortaya
çıkan bu karakterimiz bizim kaderimizi
oluşturur. Karakterimizin de negatife veya
pozitife kayması da bizi bazı seçimlere
yönlendirir işte bu seçimlerimizin
sonucunda da karma devreye girer. Ve
burada insan olarak şunu bilmemiz
gerekiyor; yaşam yolunda zaman zaman
negatife veya pozitife daha yakın, diğerine
daha uzak olabiliriz, işte bu duruşumuzu
da aslında yol ayrımlarındaki tercihlerimiz
belirler. Biz bu tercihleri bir özgür seçim
olarak, farkındalığımızla da yapabiliriz, ya
da farkındalığın bize getireceği zorluğu
bilinçaltımızda reddederek, doğum
anımızdaki negatif eğilimleri sanki bize
dayatılmış seçimler olarak algılarız. Çünkü
hepimizin haritasında negatife ve pozitife
yer vardır yani her durumda bilinçli ya da
bilinçsiz bir seçimde bulunmuşuzdur ve bu
seçimler de bizi bir sonuca götürür. İşte
Karma da tam olarak burada doğmaya
başlar. Bizim haritamızdaki Ev dedğimiz
yapılar, bizim bu seçimlerimizi
sergilediğimiz hayat alanlarıdır. Her evin
bir anlamı vardır, hayatımızdaki yaşam
alanlarımızı sembolize eder. İşte biz
aslında karmalarımızı, haritalarımızdaki bu
evlere ekeriz ve hasadın da bir kısmını bu
yaşamımızda bir kısmını da bir sonraki
yaşamımızda alırız. Tabi ki burada özellikle
Satürn ve Jüpiter, bizim hayatımızda
oluşabilecek olayların bir göstergesi olarak
karşımıza çıkar. Satürn, ‘Karmanın Lordu’
dur ve Jüpiter ve Satürn özellikle göksel
haritada bazı noktalarda, bizim haritamıza
temas ederek, bizim hayatımızda bazı
açılımlara sebebiyet verir yani
gökyüzündeki Jüpiter bizim Venüsümüzle
kavuşur, Ay Düğümlerimizle kavuşur,
Güneşimizle kavuşur, Satürn kendi
haritamızda bir gezegenimize kare yapar,
karşıt yapar, 120 yapar, yani aslında
Jüpiter ve Satürn çok etkendir. Ve bu
evlerimizden geçerlerken, bize bazı
açılımlar, bazı döngülere sebebiyet
vereceklerdir. Ve tabi ki Karma diyince
önce Satürn’den sonra Jüpiter’den
bahsedeceğiz. Çünkü bu ikisi hayatımızdaki
dönemeçlerden çok fazlasıyla sorumlu.

(: Evler dediğimiz nedir? – Bir doğum


haritası 12 parçaya bölünür, her biri de
birer evi temsil eder. Yani siz 360 derecelik
bir daireyi 12 ye böldüğünüzde her bir
dilim bir evdir. Gezegenlerimizin
haritalarımızda karakterimizi belirlediğini,
karakterimizin de kaderimizi belirlediğini
yani seçimlerimiz aslında kaderimizi
belirler dedik ve bu seçimler esnasında
verdiğimiz kararlar da farkındalık
düzeyimize göre değişiyor ve haritamızda
ne, nerede olursa olsun, göksel haritadaki
o Jüpiter, Satürn bizim haritamızda bazı
noktalara temas edecektir.
Mesela şu an Jüpiter şu an Koç burcunda,
kendi haritanızda Koç burcu sizin hangi
evinizdeyse, Jüpiter sizin o evinizinden
geçmekte, o gezegeninizin üzerinden
geçmekte, şu an Jüpiterin Koç burcunda
olması, hepinizin haritasında bir olaya
sebebiyet vermekte. Burada anlatmaya
çalıştığım şey de Satürn ve Jüpiter
haritalaımızda çok etkilidir çünkü karmayı
haritalarımızda nitelendiren ve anlatan en
belirgin gezegenimiz Satürndür. İkisi
beraber göksel haritada, (şimdi mesela şu
anın göksel haritasıyla kendi haritanızı
birleştirdiğiniz zaman) bakarsınız ki
haritanızda bir yere etki ediyor.)

Bunların hepsi de hayatımızda bazı


açılımlara sebebiyet verecektir ve bizi bazı
yol ayrımlarına getirecektir. Çünkü her
gezegen geçişi, hayatta bizi yeni açılımlarla
sınar. Dolayısıyla biz nasıl hayatımızda bu
navigasyonu kullanacağız? – yani aslında
seçeceğimiz yolun güvenliğini belirleyecek
olan şey, göksel haritanın bizim haritamızla
yapmış olduğu açılardır. Burada önemli
olan şey şu; ne kadar kendi doğamızı
besleyecek, Ra’yı besleyecek ve kendimizi
dönüştürecek ve geliştirecek yönde
ilerlersek, bir sonraki yaşamlarda o kadar
az karma yükü getiririz. Yani ne kadar
geliştirirsek kendimizi, sonraki yaşamlara
da o kadar az karma yükü yükleriz. Bir de
önceki yaşamlardan getirdiğimiz karmik
yükler, şimdiki yaşantımızda
oluştuduklarımıza göre daha ağırdır
aslında. Çünkü o alttan aldığın aldığın bir
derstir ve o yüzden daha katı ve zorlayıcı
süreçlere dönüşebilirler. Tabi ki bu
yüklerin en büyük öğretmeni de Jüpiter ve
Satürndür bu yükleri tekrardan sınayacak
olan onlardır. Önemli olan daha az karmik
yüklerle sonraki yaşama geçmektir. Önemli
olan dengede kalmaktır. Satürn ve Jüpiter,
ikisi birlikte ruhun tekamülünü sağlayacak
dersleri bize öğretir. O haritalarımızda var
olan Satürnün sınavları genel olarak
zorlayıcıdır, Jüpiter genel olarak ödüller
verir ama o da sınar. Bu yüzden de
Jüpiterin sınavları kulağa daha hafifmiş gibi
gelse de Jüpiter bizi kibirle cezalandırır.
Eğer kibre kapılırsan hayatında bunun
cezasını Jüpiter verecektir. Kibrin en büyük
cezası, daha sonraki hayatlarınızda
karşınıza çıkacak olan değersizlik
duygusudur. Bir insanın kibri ne kadar
yüksekse, karmasında değersizlik duygusu
o kadar fazladır. Bunu da haritalarımızdaki
Jüpiter temsil eder.
Aslında Karma Astroloji bize şunu söyler; -
Haritalarımızdaki Plüto’nun bize getirdiği
korkulara rağmen,
- Chiron’un geçmiş yaşam ve bu yaşam
travmalarına rağmen,
- GAD’ın geçmişten getirdiği saklanma
alanlarına rağmen, - pek çok belirteçe
rağmen,
- Ay’ımızın içinde taşıdığı korkulara
rağmen,
- Egomuzun temsil ettiği yapılara rağmen,
saflaşmalısın der, dönüşmelisin der. Biz de
hayatın bize söylediği bu yapıya karşı,
bunları nasıl yapmamamız gerektiğini ve
neyi nasıl anlamamız gerektiğini,
haritamızın bize anlatmak istediğini
burada öğreneceğiz.

You might also like