Professional Documents
Culture Documents
Ramazan'a Hazırlık 1
Ramazan'a Hazırlık 1
Merhum Kur'an şairi Mehmet Akif Ersoy'un dilinden dökülen sizlerle paylaştık. Efendim,
hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Şu anda ekranları başında bizleri izleyen değerli
izleyicilerimiz ve halihazırda şu an salonumuzda bulunan değerli hazirun sizleri Allah'ın
selamıyla selamlamak istiyorum.
İlk adım, ilk besmele olması hasebiyle de inanılmaz bir heyecan, inanılmaz bir mutluluk
ile karşınızdayız. Sizlerin de bu heyecanı, bu mutluluğu bizlerle paylaştığını, bundan
dolayı da bizlere dua ettiğinizi biliyoruz, inanıyoruz.
İlk program olduğu için müsaadenizle ben birkaç tane hususu sizlerle paylaşmak
istiyorum:
1. İlk olarak geçen sene Ramazan ayında malumunuz olduğu üzere otuz gün
boyunca ‘Siyerden Hayata’ üst başlığıyla bir program gerçekleştirmiştik ve bu
programların ilkinde bize bir serlevha emanet edilmişti.
Tam aksi, inşallah bu on günlük yürüyüş biter bitmez hemen akabinde otuz günlük bir
Ramazan programına bismillah diyeceğiz inşallah. İçeriğinin ne olacağını da Allah
nasip ederse yarınki programımızda sizlerle paylaşacağız.
Muhammed Emin Yıldırım: Allah'a binlerce kez şükür olsun. Böyle güzel günlere eriştik,
hamdolsun.
Buradaki ilim meclisindeki kardeşlerimize dünyanın dört bir tarafında dijital bir rahlede
bizimle aynı yola olan bütün kardeşlerimize kavuştuk.
Şimdi de Ramazan’a hazırlık diye bir on günlük yürüyüşe, yine sizin öncülüğünüzde
bismillah demiş olduk.
Rabb'ime binlerce hamd ediyorum böyle bir şeye bizi muvaffak kıldığı için. Başka
şeylerle de uğraşabilirdik ama hamdolsun ki bak böyle güzel bir meseleyle
uğraşıyoruz.
Bu aslında Allah'ın bir ikramı bize. İnşallah bu ikramı son nefesimize kadar kendi
nefsimize mal etmeyiz de Allah'ın bize verdiği büyük bir ikram olarak kabul eder de
gereği neyse o uygun duruş, Allah'ın razı olacağı kamet, duruş neyse onu sergileriz.
Şimdi siz de biliyorsunuz, kardeşlerimiz de biliyor ki biz biraz böyle planlı ve programlı
çalışmaya gayret ediyoruz. Ne kadar beceriyoruz bilmiyorum ama on yıllık programlar
yapıyoruz ve o programları uygulamaya çalışıyoruz.
Mesela bu sene onuncu yılın programını tamamlamış olacağız. Son senemiz, tarih yılı.
Allah izin verir de varırsak bir dahaki döneme ikinci on yılın programını açmış olacağız
ve kardeşlerimize duyurmuş olacağız.
Cenab-ı hak bu manada bizlere çok ciddi bir biçimde ikramlarda bulunuyor ki bu
ikramın en büyük aslında vesilesi Efendimiz'in hayatı Siyer ya, biz onunla uğraşıyoruz.
Onun bir mükafatı olarak görüyorum.
Ve inşallah da ona gölge olmadan bu işi nihayetine kadar götürmeye gayret ederiz.
Onun için de kardeşlerimiz dua etsinler bize.
Bedir Gecesi, Zilhicce geceleri, Ramazan, Ramazan öncesi işte bu sene başladığımız
bu program…
Ramazan gelecek zaten. Ramazan'ı konuşacağız şimdi. Ramazan'da bir sürü şey,
Zilhicce hakeza öyle. Ve diğer bazı gün geceler Allah'ın bu noktada rahmetini
estirdiği günler.
Neticede o günü ihya etme adına, o günleri ihya etme adına bir gayret
içerisinde olmamız gerekir ki kaldı ki bu konuda Efendimizdir bize yol gösterici,
onun ehemmiyet verdiği bizim dünyamızda ehemmiyet görür.
2. İkinci bir mesele daha var: Neticede çok hızlı bir hayatta yaşıyoruz. Çok ciddi
bir biçimde kuşatılmış bir vaziyetteyiz.
Ve bizi başka şeylerle meşgul etmek istiyor. Ya biz bu güzel günlerle, gecelerle,
mevsimlerle aslında kendimizi hakla meşgul etmeye çalışıyoruz.
Çünkü bilmek zorundayım. Eğer ben kendim kendi hedefimi belirlemezsem, kendi
gündemimi belirlemezsem bana dayatılan o sahte gündemlere mecbur kalırım,
mahkum olurum.
Ve o gündemler de beni savurur işte savuracağı yerlere. İşte ona meydan vermemek
için bizim için bu çok önemli. Eğer nübüvvetin bir başarısına ait sebepleri
konuşacaksak o sebeplerden bir tanesi buydu zaten.
➢ Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bir avuçken bile Mekke'de kendi
gündemini kendi belirliyordu.
O avuçlar çoğaldı. Yüz kişi oldular, iki yüz kişi oldular, üç yüz kişi oldular. Mekke'de yine
kendileri belirlediler.
Medine'de ilk dönemlerde Allah Resulü hakim bir güç değildi. Hakem bir güçtü,
hakim bir güç olmamasına rağmen o günkü basın yayını elinde tutan işte Yahudi
kabileleri var, onlara rağmen gündemi oluşturuyor.
Ve Allah Resulü onunla da değil, hicretin altıncı yılında Allah Resulü, dünyada İslam'ı
konuşturttu ya.
❖ Niye ya? Niye ki? Biz Allah'tan aldığımız işte emir yasaklar olan vahye göre,
Peygamberimizin bize gösterdiği ölçüler çerçevesinde konuşacaklarımızı ya
da konuşmayacaklarımızı belirliyoruz.
Aslında bir şeyler demek ki eksik bizim hayatımızda, bazı noksanlıklar var ki bunları
giderme adına bir gayrete dönüşsün diye bu on günlük süreci başlattık.
Ama bu on günde tespit edebilirsek eğer bazı şeyleri iyice ortaya koyabilir, zayıflayan
hassasiyetlerimizi güçlendiririz.
2. Azalan heyecanlarımızı arttırmak…
Din heyecan ister, heyecansız din yaşanmaz. Eğer biz bu dini Sahabe hasbiliğinde
yaşamak istiyorsak, heyecana ihtiyacımız var. Ve o heyecanlarımız da azaldı,
yıprandı.
Farklı bir biçimde o heyecanlarımızı israf ettik. Yüzyıllardır ya da yıllardır netice itibariyle
bu manada bir zafiyet içindeyiz.
3. Müminin bir heybeti vardır. Duruşu, vakarı, sözü, her şeyi bir heybet üzeredir.
Çünkü iman seni aziz kılıyor, seni izzetli kılıyor. Bir mümin demek çok farklı bir şey.
Biz bunları kaybettiğimiz için belki şu anda anlayamıyoruz ama bir heybetimiz var
bizim.
Ne yapıyoruz, onu yanlış yerlerde kullanıyoruz. Karşımızda bazen kedi var. Kediye
aslanca tepki gösteriyoruz. Aslan geliyor karşımıza. Aslana aslanca karşılık vermemiz
gerekirken ona ise kedice karşılık veriyoruz.
Çünkü heybeti nerede kullanacağımızı bilmiyoruz. Kafire karşı şiddetli, mümine karşı
merhametli, ölçü konmuş.
Hamiyet, müminin kuşanması gereken bir önemli tavırdır aslında. Savunmak temsil
etmek. Biz bunu zedeledik, zedelediğimiz için bunun tamire ihtiyacı var. O tamiri için
bir fırsat aslında.
Allah'a karşı derin bir saygı değil mi haşyet? O haşyet olmazsa biz hiçbir şeyi aslında
anlayamayız.
Niye lezzet almıyoruz? Eee huşu yok. İşte Ramazan o aslında ya, Ramazan o! Onun
için geliyor zaten, her sene onun için geliyor. Çünkü her sene kaybediyorsun, her sene
azalıyor bazı şeyler.
Allah da o büyük ikramından dolayı her sene her sene aslında bize yeniden bir
Ramazan kredisi açıyor, tabiri caiz ise bir tırnak içerisinde kullanalım, bir ikram açıyor
önümüze. O ikram çerçevesinde biz bazı şeyleri elde etmeye çalışıyoruz.
Sami Sardoğu: Hocam bu sahte gündemler dediniz ya, biz bu sahte gündemlere
göre kendimizi şekillendirmeden aslında hiçbir zorlama yapmadan kendi üç yüz
altmış beş günlük programımızı çıkartabiliyoruz. Ramazan'la, Ramazan'a hazırlıkla,
Bedir'le.
Muhammed Emin Yıldırım: Siyer dediğimiz şey Allah Resulü'nün yaşadığı bir hayat
değil mi?
Onun her an hayatta bir örnekliliği var. Ve o tarihte yaşanmış, o tarihe bağlı olarak
yaşamış bir hatırası var. Her günü biz bu manada yaşayabiliriz zaten.
O gün nazil olan Kur'an ayetlerinin tedricen inmesi de Müslümanlara böyle bir bilinç
uyandırma sebebiyle idi.
Allah Resulü’nün o güzide sahabesi Ukbe b. Nâfi' Afrika'nın Fatih'i biliyorsunuz. Girdi bir
uçtan, bir uçtan çıktı.
Cezair’i, Fas’ı, mağrip ülkelerinin tamamını her tarafa Allah'ın kelimesini, o ilahi
kelimetullahı ulaştırdı. Sonra atını sürdü Atlas Okyanusu'na. Gidebileceği kadar gitti
atı.
Çekti kılıcını orada bir şey söyledi: “Allah'ım! Eğer şu önüme uçsuz bucaksız denizi
çıkarmasaydın senin o yüce olan adını daha da ötelere götürürdüm.”
Çünkü o gün gidilebilecek her yere gitti zaten. E deniz var önünde. Gidilecek bir
imkan yok ama o hırsı var. O noktasındaki ıstırabı ve çabası var.
➢ Kalpler Allah'ın elinde, biz bilemeyiz ama bu programlar bir vesiledir. Mesela
biz insanların gündemine İslam'ı koyalım. İslam konu olsun, Sahabe
konuşulsun, şiir konuşulsun, Kur'an konuşulsun. Gerisi bizim işimiz değil.
Akabe biatlarından sonra varıp gittiği zaman dönüp geldiğinde Resulullah'a rapor
verirken ‘Ya Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem, Medine'nin tamamı Müslüman
oldu.’ demedi. Çünkü böyle bir şey yok.
Ama bir şey söyledi Musab. Ve bize aslında bir yol gösterdi.
Ne dedi? “Ya Resulallah Medine'de her evde İslam konuşuluyor.”
Gerisi Rabb'imize kalmış. Allah'ın takdiri. O karşı taraftaki insanlar muhataplar hak
ederler, Allah onlara hidayet kapılarını açar.
Dolayısıyla bizim görevimiz buysa ve bugünlerde böyle bir zemin için güzel bir
imkansa hele hele Ramazan bunun için çok farklı bir imkansa kullanacağız
kardeşim.
Şimdi varacağız Ramazan’a. Allah korusun inşallah bu sene olmaz da bir sakız
çıkacak yine ortaya. Sakızla işte oruç bozulur mu? Diş fırçalasan olur mu? Teravih
bilmem kaç rekat. Şu kadar kılsak olur mu, Kılmasak olur mu? Teravih var mı, yok mu?
Otuz gün bu boş şeylerle zaman geçireceğiz. Yazıktır günahtır ya.
Bizim bir dakikamızı dahi zayi etmememiz gerekiyor. O kadar önemli bir zaman
dilimindeyiz.
Biz nasıl özleriz, nasıl bekleriz? Bir de özellikle Sahabe efendilerimiz, Efendimiz
aleyhisselam’dan duydukları ve öğrendikleri üzerine bu sevinci nasıl
duymuşlar?
➢ Mesela ilk Ramazan'da bir hatırlayalım Efendimiz hicretin ikinci yılı, Allah Resulü
böyle Şaban'ın on beşinin devrildiği günlerde Selman-ı Farisi'nin bize naklettiği
uzunca bir hutbe irad ediyor.
Şimdi o andan itibaren Allah Resulünde çok farklı bir ruh hali oluşuyor.
Ayşe anamız o ruh halini işte bize anlatırken ne diyor biliyor musunuz? Zaten Recep’te
başlıyor Efendimizde Ramazan'ın gelişine ait o heyecan.
Şaban daha farklı, Şaban'ın on beşinden sonra ne o bizi tanırdı, ne biz onu tanırdık
diyor. Yani herkes, herkes Ramazan'a odaklanıyor ve Ramazan'ı karşılama adına bir
gayrete girişiyor.
Mesela şöyle bir çizgi var diyelim ki, Efendimizin yaşadığı o ibadet hayatı, işte onun
kulluk noktasındaki ortaya koydukları belli zaten. Şimdi bu çizgi buradayken bir anda
Recep gelince Allah Resulü şöyle bir Recep'te arttırıyor.
Şaban'ın on beşine kadar biraz daha arttırıyor. Şabandan sonra sonlarına doğru
daha da arttırıyor. E Ramazan'ı üçe ayırıyor Efendimiz aleyhissalatu vesselâm. Her üç
onda biraz daha arttırıyor, biraz daha arttırıyor.
İşin nihayetine gelince zirvede şimdi Ramazan bitti. Buraya inmiyor Efendimiz.
Ramazan burada bitti ya, Allah Resulü şöyle biraz daha iniyor. Ondan sonraki
zamana da o Ramazan'daki kazanımı taşınmış oluyor.
Mesela bir iki gün işte bir heyecan ondan sonra yavaş yavaş sonlara doğru azalan bir
şey. Bir bakıyorsun işte bir yirmi yedinci gecesinde bir hareketlilik var. O kesin ya Kadir
Gecesi oldu. O gün bir hareketlilik oluşuyor. Ondan sonra yine bir şey yok.
➢ Bir acımız daha var ki; hanımlar kusuruma bakmasınlar, bir bayram temizlikleri
var biliyorsunuz. O hanımların son beş, on günde o temizliğin meşguliyeti var.
➢ Enes Bin Malik'in bize naklettiği bir hadiste Allah Resulü diyor ki:
Bir cihada katılıyorsunuz, bir şey elde ediyorsunuz değil mi? Ganimet adına.
Ve diyor ki onlara: “Onun için ibadetlerinizi yerine getirme adına nafakalarınızı
hazırlayın.”
Aslında hazırlık günleri, işte bizim bugün bunları bu programları yapmamızın en önemli
sebeplerinden bir tanesi bu. Allah Resulü diyor ki: “Hazırlanın, cihad var.”
Kaç tane farklı rivayet okuyoruz Ebu Zer el-Gıfârî’den, Amr bin Âs’dan, Abdullah İbni
Amr'dan, İbni Abbas'tan, Enes bin Malik'ten hepsine binlerce kez selam olsun.
Düşünün mesela otuz sene çocuk hasreti duyan bir anne ve baba. Varıyorlar
doktora, doktor diyor ki kadına hamile. Nasıl bir sevinç duyar? Uçar, uçar.
Şimdi o süreçte hamilelik günleri yürüyor ya, annede ve babada bir an önce doğum
olsun da otuz yıllık hasret bitsin ve biz yavrumuzu kucağımıza alalım böyle bir sevinç
değil mi?
- Bir mahkumiyet olmuş şahsın biri beş sene altı sene hüküm giymiş
cezaevinde.
Günler yaklaşıyor tahliyesine, beratına. Evde ne olur? Nasıl o anne, o çocuklar
babalarının yolunu gözler, cezaevinden çıkacak babalarının yolunu. Aynı sevinç.
Hangi gün gelecek? Geriye doğru sayıyorsunuz. Yani askerdeki sayıyor, tezkeresini,
evdeki anne sayıyor, varsa eğer nişanlısı, evliyse hanımı, o sayıyor. O saymadaki
heyecan neyse, Ramazan'ı bekleme noktasındaki heyecan, aynı heyecan.
E şimdi bu heyecanı duyduğunuzda ya, aziz bir misafir geliyor ya. Dokuz gün kaldı,
sekiz gün kaldı, yedi gün kaldı, üç gün kaldı, iki gün kaldı. Son gün teravihle zaten
ramazan başlıyor, bir hava esiyor yüreğimizde, hanemizde ve siz o hazırlık noktasında
ödediğiniz bedelle Ramazan'daki istifadenizi çoğaltıyorsunuz.
Bunun için bize ne lazım biliyor musun? Ramazan'ı tanımak lazım. Ramazan'ı
tanımazsak sevinemeyiz.
Ramazan sadece bir aylık oruç diye eğer kodlanmışsa zihnimizde e tamam ne
olacak?! ‘Gelecek ya, ooo hele bir de kış günlerine gelirse iyi gider.” diyecek. Yaz
günleri gelince ooo nasıl tutacağız on yedi, on sekiz saat oruç diye.
Sadece işte o oruca odaklanırsak anlayamayız biz bunu. Onun için bizim burada
Ramazan'ın değer ve kıymetini çok iyi bir biçimde fark etmemiz lazım.
Nuri Sardoğu: Biz Ramazan deyince aklımıza oruç, teravih, iftar, zekat gibi onlarca şey
geliyor. Ama Ramazan deyince biz tam manasıyla ne anlamalıyız? Zihnimizde neyi
oturtursak Ramazanı tam anlamıyla kavramış oluruz?
Muhammed EminYıldırım: Sen Mehmet Akif Ersoy’la programa başladın Allah binlerce
kez rahmet eylesin. Gerçekten o bir Kur’an şairidir.
Ben de Sezai Karakoç'la devam ettirmek istiyorum. Üstada bakın, anlayan biri nasıl
bize Ramazan'ı tarif ediyor?
| Kıyamet Aşısı, s. 79
Gerçek şair az söz söyler ama çok şey söyler. Üstadın o satırlarından ne anlıyoruz?
1. Şekil manadan koparılırsa ruh ölür. İbadetlerin bir şekli yönü var. Ama bir de
manası var. O manadan kopardığınızda sadece ceset kalıyor ortada ve ruh
ölüyor.
Oruç mayadır aslında. Yılda bir ay olmasının sebebi budur. İnanın ki oruçla
mayalarsınız namazlarınızı.
Şimdi mesela namazlarında sıkıntı çeken kardeşlerimiz var. Beş vakit namazını kılıyor,
diyelim ki bazılarında huşu yok, bazıları da kılmıyor.
Emin olun oruç o namazları mayalayacak bir güce ve bir potansiyele sahip. Böyle
olduğu için Rabb'imiz onu bize aslında bir hediye olarak takdim ediyor.
Yüzlerce hata etsek, yüz kusurumuz olsa, yüzlerce eksiğimiz olsa, yüzlerce
sorunumuz olsa, her yıl geliyor ya Ramazan. O gelmesiyle beraber aslında
Müslümanlara yeniden bir enerji, yeniden bir güç getiriyor. Ruh üflüyor, ruh ruh. O
bedenden çekilen ruhu aslında Ramazan tekrardan üflüyor.
Onun için diriltir, doğrultur ve dayanıklılık verir. Ramazan kıyama kaldırır. Kamet,
duruş kazandırır. Kıymet bilmeye ve kıymet görmeye bizi vardırır. Eğer biz böyle
anlarsak Ramazan'ı var ya…
➢ Yahu her şey bir Ramazan’da başladı. İnsanlık tarihinin en güzel hikayesi bir
Ramazan'da yazılmadı mı?
Allah Resulü bir Ramazan ayında, bir Kadir Gecesi'nde, bir pazartesi gününde, bir
mağarada Cibril-i Emin'le buluştu ve oradan yayıldı.
Bir on dört asırlık, on beş asra neredeyse varan bir yürüyüş oradan çıktı. Ramazan
sadece Kur'an'ın nazil olduğu ay değil.
➢ Biz mesela bir hadisten bir hakikat öğreniyoruz. Bazen onu gözden kaçırıyoruz.
Ramazan böyle bir ay. Ve o Ramazan, o vahyin sonu olan Allah'ın kelamı olan ve İsa
aleyhisselam’dan beri susayan, susan gönüllere su serpen, yağmur yüklü bulutlar
olan o vahyin indiği ay, o zaman dilimi…
Ve böylelikle Ramazan insanların gündemine farklı bir biçimde giriyor. Onun için bir
kere bizim tam anlamıyla sevinebilmemiz için şu Ramazan'ı iyice bir anlamamız lazım.
➢ Ben biraz daha meramım anlaşılsın diye Ramazan'ı bir şeye benzetmek
istiyorum.
Neye benziyor biliyor musun Ramazan? Vallahi bir üniversiteye benziyor. Öyle
bir üniversite ki bir ayda eğer tam anlamıyla ihya edersek beş fakülteden
birden mezun oluyoruz.
Şimdi ÇAP yapıyorlar işte bir iki fakülteyi bitirmek için üniversiteye, fakülteye ne kadar
bedeller ödeniyor? Ramazan böyle bir şey.
Yani gerçekten bir üniversite, gerçekten bir medrese bizim ifademizle kullansak. Altta
fakülteler var. Gerçekten medrese olarak kabul ettiğinizde aşağıda mektepler var.
Hangi pazarı biz buna değiştireceğiz? Böyle anlayıp bunun için gayret içerisinde
olmamız lazım. İnşallah bu şuurda olursak o aziz misafirin yolunu gözleme noktasında
daha farklı bir hassasiyet içerisinde oluruz.
Nereden çıkarıyoruz bunu? Ramat, Ramazan'ın kökü değil mi? Iki kökten geldiği
söyleniyor Ramazan'ın. “Ramat” ya da “Ramda”. Kavurucu ateş demek.
Oradan da yola çıkarak biz diyoruz ki: eğer gerçekten Ramazan'ın o kavurucu
ateşliğini kabul edersek ve onun mesajını doğru anlarsak ne oluyor biliyor musunuz?
Sevaplar çoğalıyor, günahları yakıyor. İyilikler çoğalıyor, kötülükleri yakıyor. İnfaklar
çoğalıyor, nifakları yakıyor. Merhametler çoğalıyor, menfaatleri yakıyor. Gayretler
çoğalıyor, tembellikleri yakıyor.
Onun için Ramazan gerçekten yeter adam olmaya. Yani insanı insan yapan bir
aydan bahsediyoruz.
Bakın biz ramat kökünden yola çıkarak o kavurucu sıcaklık anlamını eksene
aldığımızda Ramazan'ın yakma noktasındaki mesajlarını böyle anlarız.
Mesela bakın; Ramazan kirleri yıkar arındırır, şerleri süpürür, hayra ulaştırır. Susuzluğu
giderir, doyurur. Aynı toprağı doyurduğu gibi. Huzursuzluğu kaldırır, sükunete erdirir.
Bereketsizliği götürür, bereket getirir.
➢ O zaman deriz ki: Allah'ım şu Ramazan’la yak bizim kötülüklerimizi. Yak bizim
kötülüklerimizi. Yak bizim eksiklerimizi, günahlarımızı, bizi sevaba, rahmete
ulaştır. Ve indirdiğin o hayır, o rahmet, o rahmet yüklü bulutlarla da
günahlarımızı yıka, bizi arındır.
Bu yakmanın bir güzel tarafı daha var. Biliyorsun bazı şeyler özellikle meyveler hamken
biraz güneşe ihtiyaç duyar ki o hamlık gitsin de kıvama gelsin.
Vallahi biz şu anda eğer Ramazan güneşiyle biraz yanarsak, Ramazan güneşi biraz
bize dokunursa, hamken bizi hasa çevirir Allah'ın izniyle. İşte hamken, has olmanın
yolu buysa onun için biz buradan çok daha farklı bir biçimde istifade etmeliyiz.
Nuri Sardoğu: Ramazan'a sayılı günlerimiz kaldı malumunuz. Biz bu kalan günlerde
Ramazan’a nasıl hazırlanmalıyız, ne yaparsak Ramazan'a tam manasıyla hazırlanmış
oluruz?
Muhammed Emin Yıldırım: Yirmi yedi. Bak ben de kırk sekizim yani. Senin için on yedi
Ramazan, benim için otuz sekiz Ramazan. Çünkü on yaşından itibaren sayalım, böyle
akil baliğ olduğumuz zamanı.
Diyelim ki otuz sekiz tane Ramazan geçirmiş birisiyim ben, ve bu otuz sekiz tane
Ramazan'ı da istediğim gibi geçirememişim.
Geçen seneki Ramazan’da şunu yapacağım dedim, bunu yapacağım dedim, şöyle
yapacağım, şöyle edeceğim, bir sürü planlar, programlar yapamadım diyelim ki.
Beni dinleyen bir sürü kardeşlerim içerisinden böyle olan biliyorum. Mesela başlayıp
da bir Kur'an hatmini tamamlamayan kardeşleri de biliyorum. Başlarken ya ben otuz
gün falanca yerde gideceğim, teravih kılacağım diyen kardeşlerimizin on beş günde,
on günde, beş günde hatta yarı yollarda kaldıklarını da biliyorum.
➢ Ne var biliyor musun Nuriciğim? Otuz sekiz Ramazan geçirdim ben, olmadı
değil mi?
➢ Hangi birimiz yarım, yarı yollarda kalmadı ki? Hangi birimiz söylediğimiz şeyi tam
anlamıyla yerine getirebildik ki?
Ama bugün dağ başındayız. Bakın Ramazan'a daha kaç günümüz var işte
şimdi o eksikleri konuşuyoruz. Bugün o umudu ben eğer Allah'ın izniyle bu
Ramazan olur ya. Olur, çünkü bu umutla biz ancak ayağa kalkabiliriz.
Zaten ‘Ramazan ve Umut’ diye bir dersimiz var. Sondan bir önceki dersimizin başta o
sona doğru koymamın sebebi de bu. O umudu çok iyi anlamamız lazım ki bazı şeyleri
biraz daha hayatımıza taşımış olalım.
Onun için eğer ben hakkıyla ihya etmek istiyorsam, hazırlanmak istiyorsam, en başta
bu umudu bir kere iyi bir biçimde zihnime, kalbime, yüreğime nakşetmeliyim.
Olmadı, geçmiş Ramazanlarda olmadı ama bu sebep olacak.
“Bu sefer ben şunu yapacağım, bu sefer şöyle davranacağım, bu sefer böyle
davranacağım.” dediğim zaman şeytan bana gelecek diyecek ki; “Geçen sene de
öyle demiştin. Yine yarı yollarda kalacaksın.”
Ya terbiye olabilmem için ben -bu ifademden dolayı kusura bakmasınlar- terbiyesiz
olan davranışlarımı bir tespit etmem lazım. Yani terbiye benim kendimi tabi
tutabilmem için o eksikleri teşhis işte o, o teşhisi ortaya koymam lazım. İşte onun adı
muhasebe.
O ney? Pişmanlık, öyle yarım değil, yarım ağızla değil, kimselere bunu söylemenin
de bir anlamı yok.
Gece vardın evine, sen biliyorsun zaten yaptıklarını. O anda o derin bir pişmanlık.
Günahın altında ezilmek değil ama bu.
Derin bir pişmanlık duyup o pişmanlığı Allah'a arz edip o noktada fiilen aslında bir
istiğfar adına adım atmak.
Bak Ramazan'a adım adım gidiyoruz. Eee hak hukuk noktasında bir sürü etrafımızda
insanlar var. Evli olan insanların en büyük helalleşecekleri eşleridir.
Çünkü kul hakkı meselesinde gözden kaçırdığımız en önemli şeylerden alanlardan bir
tanesi. Biz aynı çatıda, çatıda yaşıyoruz, aynı çatının altında.
Böyle bir sürü kul hakkı ihlalleri işliyoruz. Çocuklarımızla hakeza öyle, çocuklarımız
varsa, anne ve babalarıyla komşular, akrabalar, arkadaşlar, dostlar hak hukuk
noktasında ticaret yaptıklarımız, bir sürü etrafımızda insanlar var.
İşte biraz önce söylediğimiz o umudu da kuşanarak bir niyet koyuyorsunuz. Makul bir
hedef.
Bunu konuşacağız: “Öyle çokça değil mesela, beş tane hatim yapacağım.
Sabahlara namaz kılacağım. Şunu yapacağım.”
Böyle bir şey yok. Böyle bir şey yok. Yapılmayacak şeyleri hedef olarak koya koyup
da yarı yollarda kalmaya gerek yok. Makul, yapabileceğimiz ne kadarsa o kadar.
Her şeyde bu din denge adına bize bir şey söylüyor. Yapabileceğin kadar, makul
olanı neyse o.
Eee zor bir yol otuz gün. Bize bir sadık dost lazım ya. Düştüğümüz zaman, hadi, hadi
Nuri, hadi, hadi. Teravihe gidiyoruz diyen bir arkadaşa ihtiyaç var. Sadık dost o.
- İbadetlerin külfetine,
- Günahların cazibesine,
- İmtihanların zorluğuna,
- Eziyetlerin ağırlığına,
- Hayırların istikrarına…
Bir tarafta Ramazan'ın gelişine seviniyoruz, bir tarafta “Bu Ramazan bambaşka
olacak. Bu Ramazan hayatımın en güzel Ramazan'ı olacak. Bu Ramazan benim için
bir dönüm noktası olacak. Bir değişim noktası olacak.” diyecek kadar bir umut
beslemek, sonra da bu söylene on şeyi yapma adına gayret içerisinde olmak inşallah
bizi farklı bir biçimde bir hayra ulaştıracak.
Nuri Sardoğu: Bugünkü konumuzla alakalı çok önemli mesajları dinledik zaten sizden.
Eklemek istediğiniz herhangi bir şey?
Muhammed Emin Yıldırım: Şimdi ribatı geçen söylemiştik belki içimize yeni katılan
kardeşlerimiz vardır.
1. Birincisi; her gün kişinin kendisine, yüz kez kendi günahlarını hatırlayarak
istiğfar adına şuurlu bir istiğfarı ortaya koymasıdır.
Bakın bugün hemen dersten sonra bile yapacağım, siz de yapacaksınız. Buradaki
kardeşlerim de yapacak. Şu anda bizi ekranlarından dinleyen kardeşlerimiz de
yapacaklar.
Bir sürü günahımız var ya, bir sürü hatalarımız var, eksiklerimiz var. Kusurlarımız var.
Şuurlu bir biçimde, bilinçli bir biçimde onları hatırlayıp, bütün günahlarım için
hatalarım için estağfirullah, eksiklerim için estağfirullah, aşırılıklarım için estağfirullah,
noksanlarım için estağfirullah.
Yüz kere ya, bunu Allah Resulü yapıyor. Gelmiş geçmiş bütün günahları affedilmiş
olan o iki cihan serveri bunu yapıyor.
Onun için biz şu on gün boyunca istiğfarı hiç dilimizden düşürmeyecek ama en
azından da oturup bir on dakika şu yüz kez istiğfar cümlesini istiğfar ifadesini ortaya
koyup günahlarımız için halimizi Rabb'imize arz edeceğiz.
Gaybın gaybe istiğfarı. Bir müminin, bir mümine vereceği en büyük hediye bu. En
büyük hediye bu. Bu o kadar kıymetli bir şey ki.
Onun için şu on günde sevdiğimiz bir insana, isterse birkaç insana onun haberi
olmadan, gıyabında ona istiğfar etmek.
3. Üçüncüsü; bakın bugünü saymazsak sonra dokuz gün var. Oruca alışalım.
Ama hiç değilse perşembe günü, işte hiç değilse pazartesi, perşembeleri. Hiç değilse
birkaç gün daha ekleyerek şu dokuz günün, birkaç gününü oruçlu olarak geçirip
Allah Resulü’nün Şaban ayındaki orucunu çoğaltma noktasındaki adımına biz de
adımımızı ulaştırmamız.
Şöyle bir on beş sayfa günde okusak hem orucun fıkhını hem de baş tarafında
hikmetleriyle alakalı da çok güzel şeyler var. Bir oruca hazırlıklı gireceğiz. Çünkü biz
burada oruç fıkhını konuşmayacağız.
Oruçla alakalı bir sürü mesele var, onlara ait bazı şeyler söylemeyeceğiz ama belki
de bildiğimiz bazı şeyleri hatırlamamızda fayda var. Bizi havaya sokacak, havaya.
Orucu konuşuyoruz, oruçla alakalı fıkıh okuyoruz. Dolayısıyla bize bir katkı sağlayacak.
Hocam on gün zor ya bir hatim. E böyle bölüşelim. On beş sen oku, on beş ben. On
beş cüz, on beş cüz ağır, onar cüz okuyalım, beşer cüz okuyalım, ikişer cüz okuyalım.
En azından sonuna kadar yani bu on günün sonunda bir hatim okumuş olalım. Ya da
bir hatmin içerisinde yer almış olalım.
Bunun için de ben kardeşlerimi şu günlerde Kur'an'la biraz daha farklı bir meşguliyete
çağırıyorum ki Ramazan ve Kur'an diye yapacağımız derste de o Kur'an okumalarına
ait bir şeyler yapmış olacak.
Yapan nasıl bundan ecir ve mükafat alacaksa inşallah Allah için yapıyorsak, Allah
kendisi için yapılmış olarak kabul buyursun. Duyuran da alacak, onun için duyuralım
etrafımıza. Meşguliyet oluşturalım.
Kendi gündemimizi yayma adına bir gayret içerisinde olalım. Onun için ben bütün
kardeşlerimden kardeşlerini, akrabalarını, dostlarını kimi davet edebileceklerse şu on
günlük yürüyüşe davet etmeleri adına bir çağrıda bulunuyorum.
Neye dua edelim biliyor musun Nuriciğim? Herkes ne istiyorsa Allah'tan isteyecek,
başka yok. Ne istiyorsan, ne istiyorsa. Meşru ve helal dairede isteyeceğimiz tek yer
orasıdır.
➢ Şimdi son olarak, bir de ödev vereyim kardeşlerime. Çünkü hakla meşgul
edeceğiz ya. Yarınki dersimizin konusu ‘Ramazan ve Terbiye’.
Şimdi ben kardeşlerime şöyle bir ödev vermek istiyorum: Ramazan, bir ilahi gündem
Cenabıhakk'ın o güzel Esmasıyla Ramazan'ın çok sıkı bir irtibatı var. Allah'ın Esmaü’l
Hüsna’sı, o güzel isimlerinin tezahürleri var biliyorsunuz. O tezahürlerin en güzel
örneğini görebileceğimiz bir ay aslında Ramazan.
Ancak altı tane ismin doğrudan Ramazan'la irtibatı var. Bu altı esmayı bir tespit
etsinler kardeşlerimiz. Tespit edenler yorumlara yazsınlar.
Bir ipucu vereyim kardeşlerime, nereden tespit edebiliriz bunu? Oruçla, Ramazan'la
alakalı ay ve Allah Resulü’nün Ramazan'la alakalı bazı hadislerinden.
Bir ipucu daha vereyim: Üç tane isim ayetlerde Kur'an'da üç isimde hadislerde.
Eğer biz gölgesinde Ramazan'ı bir anlarsak başka bir şeyleri anlamış olacağız. Zaten
terbiyeyle de alakalı doğrudan bir sıfat daha gelecek. Cenabı Hakk'ın o güzelim sıfatı
birinci sıfat olarak da karşımıza gelmiş olacak. Bunları da bulma adına kardeşlerimiz
bir gayret içerisine girişsinler.
Nuri Sardoğu: Değerli dostlar hocamızdan yedi tane tavsiyeyi aldık. Aynı zamanda
ödevimizi de aldık.
‘Özlenen ve Aziz Misafir Ramazan’ bahsini konuştuk bugün. Yarın da nasip olursa
‘Ramazan ve Terbiye’ üst başlığı altında. Ramazan ve irade terbiyesi, Ramazan’a
nasıl hazırlanalım? İrade terbiyesi açısından Ramazan nasıl değerlendirilmeli? Otuz
günlük bir terbiye süreci ve eğitilmiş iradeler ve sonraki aylara etkisi gibi önemli
meseleleri konuşacağız.
Yarın Allah nasip ederse saatlerimiz 21.00’i gösterdiğinde vakti ve imkanı müsait olan
kardeşlerimizi vakfımızın konferans salonuna, imkanı olmayan, il dışında, yurt dışında
olan kardeşlerimizi de inşallah canlı yayına bekliyoruz.
t.me/siyernotlari