You are on page 1of 482

ORTA ASYA TÜRK

CUMHURİYETLERİNDE
SİYASAL HAYAT VE
KURUMLAR
KAZAKİSTAN
ÖZBEKİSTAN
KIRGIZİSTAN
TÜRKMENİSTAN

Haluk ALKAN

Ankara, 2011

i
USAK Yayınları: 54

Orta Asya ve Kafkasya Serisi: 6


Genel Yayın Editörü: IT Editörü:
Dilek Aydemir Vedat Suat Kavgacı
Orta Asya Kafkasya Serisi Editörü: Sekreterya:
M. Turgut Demirtepe Nuray Özkan
Yayına Hazırlayan: Teknik İşler:
Gülay Kılıç Ahmet Ünal
Kütüphane Katalog Bilgileri:
Kitabın Adı: Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
Yazar: Haluk Alkan
ISBN: 978-605-4030-
Sayfa Sayısı:
1. 2.

©
Haziran 2011, Ulusla rarası Stratejik Ara ştırmalar Kurumu (USAK) Yayınları. Tüm yayın
hakları USAK’a a ittir. USAK’ın yazılı izni olmaksızın kitabın tümünün veya bir kısm ının
elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla veya başka herhangi bir yöntem ile izinsiz
basımı, yayını, çoğa ltılması veya dağıtımı yapılamaz. Kaynak gösterilere k akademik ve
basın amaçlı alıntı yapıla bilir. Eğitim amaçlı sınırlı çoğaltmalar için USAK’tan yazılı iz in
alınması gere kir.

Birinci Baskı : Ankara, Haziran 2011


Mizanpaj & Kapak Tasarım : Sadullah Hatam
Baskı & Cilt : Ames Matbaacılık – Tel: 0312 257 09 97

ULUSLA RARA SI ST RATEJİK ARAŞTIRMALA R KURUMU (USAK)

Ayten Sok. No :21


Tandoğan, Ankara
Tel: +90312 212 28 86
Faks: +90312 212 25 84
http://www.usak.org.tr
info@usak.org.tr

Tasarım-Baskı Hazırlık
Karınca Yayınları
Meşrutiyet Caddesi 50/9 Kızılay -ANKARA
Tel: 0312 431 54 83 Faks: 0312 431 54 84

ii
Bana, sevgi ve çaba ile güzel bir dünya kurulabileceğini öğreten,
Annem Necla Alkan ve Babam Şevket Alkan’a…

iii
iv
HALUK ALKAN

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölü-


münden 1992 yılında lisans, 1995 yılında yine İstanbul Üniversitesi Sos-
yal Bilimler Enstitüsü’nden Siyaset ve Sosyal Bilimler Ana bilim
Dalı’nda Yüksek Lisans derecesi aldı. Doktorasını 1998 yılında Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset ve Sosyal Bilimler Ana bi-
lim Dalı’nda tamamladı. 2005 yılında Siyasal Hayat ve Kurumlar ala-
nında Doçent, 2010 yılında Profesör oldu. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü öğre-
tim üyesi olan Alkan, Siyaset Bilimi, Karşılaştırmalı Siyaset ve Orta
Asya’da Siyasal Hayat konularında lisans ve lisansüstü dersler vermekte
ve halen Bölüm Başkanlığı görevini yürütmektedir. Yazar 2003 yılında
Türkiye’nin Strateji Öncelikleri Açısından Türk Cumhuriyetleri konulu
bir proje yöneticiliği kapsamında Kazakistan ve Kırgızistan’da alan ça-
lışmasını yürütmüş ve 2007 yılında ABD’de Indiana Üniversitesi’nde
(IUPUI) konuk öğretim üyesi olarak çalışmalarda bulunmuştur.

v
vi
İÇİNDEKİLER

GİRİŞ: SOĞUK SAVAŞ SONRASINDA SİYASAL


REJİMLER .................................................................................... 1
Siyasal Rejim Kavramı.................................................................. 1
Neoliberal Geçiş Paradigması, Medeniyetler Çatışması
Işığında Siyasal Rejim ler .............................................................. 2
İlliberal Demokrasiler ................................................................... 5
Karma (Hibrid) Rejimler ............................................................... 8
Zayıf ya da Başarısız Devlet .......................................................... 12
Siyasal Rejim - Siyasal Sistem ....................................................... 14
Çalışmanın Kapsamı, Yöntemi, Sınırları........................................ 21
SEÇKİNLER ARASI PAYLAŞIM SORUNU GÖLGESİNDE
SİYASAL KURUMSALLAŞMA: KAZAKİSTAN........................... 23
Tarihsel Faktörler.......................................................................... 23
Sovyetler Birliği Döneminde Kazakistan....................................... 29
Bağımsızlık: Yeni Sorunlar............................................................ 36
Bağımsızlık Sonrası Siyasal Farklılaşma ve
Cumhurbaşkanı - Meclis Çatışması ............................................... 41
Sosyoekonomik Dinamikler .......................................................... 48
1995 Anayasası’nda Siyasal Rejim ................................................. 55
Siyasal Rejimin Temel Yönlendiricisi Olarak Cumhurbaşkanı....... 56
Hiyerarşik Yasama Organları: Senato ve Meclis........................... 60
Anayasa Konseyi ve Yargı Sistemi.............................................. 64
Uluslararası Sistem Bağlamında Kazakistan .................................. 65
1995 Sonrasında Kazakistan’da Siyasal Hayatın Gelişim i............... 83
1995 Seçimleri: Uyumlu Parlamentonun Kurumsallaşması........... 83
Seçkinler Arası Siyasal Rekabet.................................................. 84

vii
Seçim Sistemi Işığında 1999 Cumhurbaşkanlığı ve Meclis
Seçimleri................................................................................... 87
Seçkinler Arası Rekabetin Güncel Sonuçları ve Yeni Siyasal
Partiler Yasası ........................................................................... 95
2004 Parlamento ve 2005 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri................. 102
Seçkinler Arası Rekabette Revizyon............................................ 109
2007 Anayasa Değişiklikleri ve Erken Meclis Seçimleri................. 111
Sonuç............................................................................................ 116

KORPORATİST-BAŞKANLIK REJİMİ: ÖZBEKİSTAN................. 119


Tarihsel Arka Plan ........................................................................ 119
Cedid ve Basmacı Hareketleri .................................................... 121
Sovyetler Birliği Dönemi............................................................ 124
Pamuk Skandalının Gölgesi Altında Bağımsızlık Süreci................ 126
Siyasal Rejimin Kurumsallaşması ................................................. 128
Özbekistan’da Muhalefet .............................................................. 132
İslâm, Muhalefet ve Özbekistan .................................................... 139
Devlet Partileri.............................................................................. 142
Anayasal Kurumlar ve Seçim Sistemi ............................................ 144
Âli Meclis ................................................................................. 145
Cumhurbaşkanı ........................................................................ 145
Yargı Sistemi............................................................................. 148
Seçim Sistemi ............................................................................ 148
Bir Siyaset Ajanı Olarak Mahalle ................................................ 151
Siyaset ve Kabileler....................................................................... 157
Kurumsal Yapı ve Sosyoekonomik Değişme.................................. 159
Afganistan Operasyonu ve Yeni Açılımlar (?)................................. 166
Siyasal Hayatta Gelişmeler......................................................... 172
2002 Anayasa Değişiklikleri ....................................................... 177
Özbekistan’ın İkilemi................................................................. 181
ABD-Özbek İlişkilerinin Siyasal Hayata Yansımaları .................... 190
Sonuç............................................................................................ 196

viii
LİBERAL MERKEZCİLİK – MERKEZKAÇ YERELCİLİK
ÇATIŞMASI ALTINDA SİYASAL REJİM: KIRGIZİSTAN............ 199
Göçebe Kırgızlar ........................................................................... 199
Rus Egemenliği............................................................................. 202
Sovyet Yönetimi............................................................................ 203
Kadrolar Politikası ........................................................................ 207
Akayev’in Yükselişi ve Bağımsızlık............................................... 210
Sosyoekonomik Yapı ve Akayev’in Zorlukları............................... 215
1991-1995: Akayev-Yüksek Sovyet Çatışması.................................. 218
Akayev Dönemi: 1994-2005............................................................ 222
Siyasal Sistem in Kurumsallaşması ................................................ 222
Siyasal Kurumlar .......................................................................... 224
Cumhurbaşkanı ........................................................................ 225
Cumhurbaşkanı ve Yasama........................................................ 226
Jogorku Keneş........................................................................... 229
Yargı Sistemi............................................................................. 232
Siyasal Partilerin Yapısı ve Siyasal Hayat ...................................... 233
Seçim Sistem i ve Siyasal Çatışma .................................................. 238
2003 Anayasa Değişiklikleri ......................................................... 251
Hak ve Özgürlükler Rejimi ........................................................ 252
Cumhurbaşkanı - Hükümet ve Parlamento İlişkileri .................... 253
Renk Verilmeye Çalışılan Bir “Devrim” ........................................ 259
Parlamento Seçimleri Öncesinde Bloklaşma Süreci ...................... 261
2005 Meclis Seçimleri ve İktidar Değişimi ................................... 261
Bakiyev Dönemi: 2005-2010 ........................................................... 265
“Devrim”den Sonra Kırgızistan................................................. 265
Cumhurbaşkanı - Meclis Çatışması: Yeni İsimler –
Değişmeyen Roller .................................................................... 268
Bakiyev Rejiminin Yerleşme Süreci 2007-2009.............................. 275
2010 İktidar Değişimi ve Yeni Rejime Geçiş Süreci ........................ 281
2010 Anayasası: Parlamenter Rejime Geçiş (?).............................. 286
Genel Değerlendirme................................................................. 287
Yetkileri Sınırlandırılan Cumhurbaşkanı..................................... 289

ix
Jogorku Keneş ve Yasama Süreci ............................................... 292
Sorumlu Hükümet .................................................................... 295
Yargı Sistemi............................................................................. 297
Asimetrik Uluslararası İlişkiler ..................................................... 301
Sonuç............................................................................................ 315

KİŞİYE BAĞLI OTORİTER REJİMDEN VİTRİN


DEMOKRASİSİNE DOĞRU: TÜRKMENİSTAN.......................... 319
Tarihsel Arka Plan ........................................................................ 319
Sovyetler Birliği Dönemi............................................................... 324
Bağımsızlık ya da Yalnızlaşma Süreci ........................................... 327
Sosyoekonomik Yapı, Zorluklar ve Yeni Türkmen
Politikasının Dinamikler i ............................................................. 328
Siyasal Rejimin Dayandığı Unsurlar .............................................. 337
Siyasal Kurumlar .......................................................................... 339
Türkmenistan Halk Maslahatı .................................................... 340
Türkmenbaşı............................................................................. 341
Meclis....................................................................................... 343
Yargı Sistemi............................................................................. 344
1994 Seçimleri ve “Kişiselleşme” ................................................... 345
Daimi Tarafsızlık Statüsü.............................................................. 347
Alternatif Boru Hatları ve Sorunlar................................................ 349
Hazar’ın Statüsü Sorunu ve Olumsuz Etkileri ................................ 356
Siyasal Gelişmeler ........................................................................ 365
Seçkinler Arası Çatışma ................................................................ 367
25 Kasım Suikast Girişimi ve Sonuçları ....................................... 371
2003 Anayasa Değişiklikleri ....................................................... 375
Uluslararası İlişkilerde ve Enerji Politikasında Restorasyon.......... 377
Niyazov’un Ölümü ....................................................................... 385
Yeni Lider: Değişim ya da Devam.................................................. 387
2008 Anayasa Değişiklikleri ve Erken Meclis Seçim leri.................. 395
Sonuç............................................................................................ 398

x
SONUÇ: ORTA ASYA TÜRK CUMHURİYETLERİNDE
SOSYO-EKONOMİK DİNAMİKLER VE SİYASAL REJİMLER..... 403
Tarihsel, Kültürel, Sosyal Dinamikler Çerçevesinde Orta Asya
Türk Cumhuriyetleri..................................................................... 403
Ekonomik Dinamikler ve Sovyet Sonrası Orta Asya Türk
Cumhuriyetleri ............................................................................ 407
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Siyasal
Rejim ............................................................................................ 410

KAYNAKÇA................................................................................. 419

DİZİN........................................................................................... 457

xi
xii
ÇİZELGELER VE ŞEKİLLER DİZİNİ

Çizelge 3.1. Kazakistan’da Başlıca Enerji Sektörlerinin Yıllık


Üretim Miktarları (1991–1997)...................................... 50
Çizelge 3.2. Kazakistan’da Başlıca Sosyo Ekonomik
Göstergeler (1992–1997)............................................... 51
Çizelge 3.3. Kazakistan Ekonomisi Üretim Gelişimi......................... 53
Çizelge 3.4. Enerji Sektörü Üretim Gelişimi..................................... 53
Çizelge 3.5. Petrol Üretim ve İhracatı ............................................. 54
Çizelge 3.6. 1999 Kazakistan Meclis Seçimleri Sonucu ..................... 94
Çizelge 3.7. 2004 Kazakistan Meclis Seçimleri Sonucu ..................... 104
Çizelge 3.8. 2005 Kazakistan Cumhurbaşkanlığı Seçim
Sonuçları .................................................................... 107
Çizelge 3.9. Kazakistan 2007 Meclis Seçim Sonuçları ....................... 115
Çizelge 4.1. Özbekistan’da Pamuk ve Buğday Üretimi .................... 164
Çizelge 4.2. Özbekistan Ekonomisi Değişim Trendi (1994-1998) ....... 165
Çizelge 4.3. 1999 Seçimlerine Göre Özbekistan Âli Meclis
Dağılımı..................................................................... 176
Çizelge 4.4. 2004 Seçimlerine Göre Özbekistan Yasama
Meclisi’nin Dağılımı.................................................... 191
Çizelge 4.5. 2007 Özbekistan Cumhurbaşkanlığı Seçim
Sonuçları .................................................................... 194
Çizelge 4.6. 27 Aralık 2009 - 10 Ocak 2010 Seçimleri Sonucunda
Özbekistan Yasama Meclisi.......................................... 195
Çizelge 5.1. 2000 Parlamento Seçimleri Sonucunda Jogorku
Keneş’te Dağılım......................................................... 246
Çizelge 5.2. 2005 Kırgızistan Cumhurbaşkanlığı Seçim
Sonuçları .................................................................... 268
Çizelge 5.3. Aralık 2007 Erken Parlamento Seçim Sonuçları ............. 278
Çizelge 5.4. Temmuz 2009 Cumhurbaşkanlığı Seçim Sonuçları ........ 280
Çizelge 7.1. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Rejimler ..... 406

xiii
Şekil 1.1. Siyasal Sistemin İşleyişi............................................... 16
Şekil 1.2. Siyasal Sistemde Yapılar ve İşlevler.............................. 18
Şekil 1.3. Siyasal Sistem ve Çevresi............................................. 18
Şekil 1.4. Siyasal Sistem ve Kurumlar ......................................... 19
Şekil 1.5. Siyasal Sistem ve İşlevler............................................. 20
Şekil 7.1. Tarihsel-Sosyal Dinamikler ve Orta Asya Türk
Cumhuriyetleri........................................................... 416
Şekil 7.2. Ekonomik Dinamikler ve Orta Asya Türk
Cumhuriyetleri........................................................... 409
Şekil 7.3. Siyasal Süreçler ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri....... 411

xiv
KISALTMALAR

AHC : Azerbaycan Halk Cephesi


Ak-Jol : Ak Yol Partisi
AzKP : Azerbaycan Komünist Partisi
BDT : Bağımsız Devletler Topluluğu
BTC : Bakü-Tiflis Ceyhan
BTE : Bakü-Tiflis-Erzurum
BTMH : Birleşik Türkmenistan Muhalefet Hareketi
CSCE : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Komisyonu
DTÖ : Dünya Ticaret Örgütü
DVK : Kazakistan’ın Demokratik Seçimi Hareketi
ECO : Ekonomik İşbirliği Örgütü
GSMH : Gayri Safi Milli Hâsıla
IMU : Özbekistan İslam Hareketi
İYDP : İslami Yeniden Doğuş Partisi
KKP : Kırgızistan Komünistleri Partisi
KrKP : Kırgızistan Komünist Partisi
KzKP : Kazakistan Komünist Partisi
MSK : Merkez Seçim Komisyonu
NKK : Halkın Kongresi Partisi
OTAN : (Kazakistan) Anavatan Partisi
OSCE/ODIHR : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı/
Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu
ÖzKP : Özbekistan Komünist Partisi
RNPK : Cumhuriyetçi Halkın Birliği Partisi
SBKP : Sovyetler Birliği Komünist Partisi
SNEK : Halkın Birliği Partisi
TmKP : Türkmenistan Komünist Partisi
TUDP : Türkmenistan Ulusal Demokrasi Partisi

xv
TTDH : Türkmenistan Toplumcu Demokratik
Hareketi
UDP : Özbekistan Ulusal Demokratik Parti
UGK : Ulusal Güvenlik Komitesi
YAP : Yeni Azerbaycan Partisi

xvi
ÖNSÖZ

Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine paralel olarak yeni bağımsızlığına


kavuşmuş cumhuriyetlerin siyasal, ekonomik ve uluslararası ilişkiler
bağlamında nasıl bir değişim geçirecekleri konusu çok tartışıldı.
Batı’daki ülkeler için Avrupalılaşma, Asya’dakiler için İslâmlaşmadan
ya da pan-Türkçü bir süreçten söz edildi. 1990’lı yıllarda bölge ülkele-
rine yönelik olarak geliştirilen politikalarda bu öngörülerin belli bir
ağırlığının olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir. Buna karşılık bu ülkele-
rin bağımsızlıklarını kazanmalarından bugüne yaklaşık 20 yıllık bir süre
geçmesine rağmen dile getirilen öngörülerin herhangi birinin doğrulan-
dığına ilişkin somut bir bulguya ulaşmış değiliz. Hızla Avrupa Bir-
liği’nin şemsiyesi altına alınan Batı’dakilerin ne ölçüde Avrupa ülkesi
olabildikleri tartışmaya açıktır. Yine İran’dan kaynaklanacak bir İslâm-
laşma tehdidi, yeni cumhuriyetlerin kendi geleneksel özelliklerini ve
Sovyet rejiminden kalan yönetim araçlarının işlevlerini fazlasıyla göz
ardı ettiğinden, gerçekleşmemiştir. Hatta İslâm, bölgede Hazar’dan de-
ğil, güneyden, Pakistan-Afganistan üzerinden bir etki alanı oluştur-
muştur. Son on yılda, özellikle Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri için libe-
ral reformların gerçekleştirilebilme kapasitesi ve bu bölgelerdeki enerji
kaynaklarının uluslararası piyasalara ulaştırılması temelinde diplomatik
ilişkilere ağırlık veren yorum ve incelemeler öne çıkmıştır. Bu bakış açısı
Sovyet sonrası ülkelerde yaşanan değişimin, “yaşanması gereken” deği-
şim açısından incelenmesi gibi bir yanlışlığa kapı aralayabilmektedir.
Konuya Türkiye açısından yaklaşıldığında sahip olunan sosyo kültürel
ve tarihsel bağlar nedeniyle duygusal beklentilerin de bu genel yakla-
şıma eşlik ettiği görülmektedir.
1991 yılından günümüze Orta Asya ülkelerinde siyasal rejimler kendi
dinamikleri doğrultusunda bir kurumsallaşma sürecine girmişlerdir. Bu
süreçte dışsal faktörler kadar, bu ülkelerin sahip oldukları iç ve bölgesel
dinamiklerin de belirleyici rolü bulunmaktadır. Dolayısıyla bu ülkelerin
geçirdikleri değişimin anlaşılabilmesinde bölge ülkelerinin kendilerine
özgü dinamiklerinin de analiz edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Elinizdeki çalışma bu noktadan hareketle Orta Asya Türk cumhuriyetle-
rinde, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’da, siyasal
hayata yön veren dinamikleri, bu ülkelerin geçen yirmi yıl içinde nasıl
bir değişim geçirmekte olduklarını ve değişimin gelecekte alacağı olası
yönleri belirlemek amacıyla kaleme alınmıştır. Çalışmada bütünlük

xvii
sağlamak ve yanıltıcı genellemelere gitmemek amacıyla her bir ülke ayrı
bir başlık altında kendi değişim süreci içinde incelenmektedir. Ayrıca,
Sovyet sonrası ülkelerde siyasal rejimlerin yapısı konusunda tartı şılan
güncel kavramları ele alan ve incelemede izlenecek yöntemi açıklayan
bir bölüm ile ülke incelemelerinden elde edilen bulguların kavramsal
çerçeve ışığında karşılaştırmalı olarak ele alındığı diğer bir bölüm çalış-
mada yer almaktadır. Bu şekilde eserin gerek konu ile ilgilenen okuyu-
cular ve uzmanlar için, gerekse lisans ve lisansüstü düzeyde öğrencilerin
yararlanabilecekleri bir başvuru kitabı olması amaçlanmıştır.
Çalışmanın hayata geçirilmesinde özellikle 2003 yılında yapılan saha
araştırmasında yakın desteklerini gördüğüm, dönemin Kırgızistan-Tür-
kiye Manas Üniversitesi Rektör Vekili Prof.Dr. Seyfullah ÇEVİK, İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Selahattin SARI, İşletme Bölüm Baş-
kanı Prof.Dr. Mümin ERTÜRK, Kazakistan el-Farabi Devlet Üniversitesi
Türkoloji Bölümü Öğretim Üyeleri, Kazakistan Türk Dünyası Dergisi
Editörü Ahmet DAĞDURAN başta olmak üzere, bilgilerini benimle
paylaşan ve destek veren herkese teşekkürlerimi sunmayı bir borç bili-
yorum.

HALUK ALKAN
Kayseri, Nisan 2011

xviii
 
Giriş: Soğuk Savaş Sonrasında Siyasal Rejimler
 

GİRİŞ
SOĞUK SAVAŞ SONRASINDA
SİYASAL REJİMLER

Siyasal Rejim Kavramı


Siyasal rejim, bir ülkedeki siyasal kurumların yapısını ve bu kurumları
diğer ülkelerde oluşturulmuş olan benzerlerinden ayırt etmek için kul-
lanılan bir kavramdır. Genel olarak bu kavrama bir ülkede yönetim sü-
recine ortak olan anayasal ve yasal olarak tanımlanmış kurumlar ve ku-
rallar bütünü olarak bakılmaktadır. Buna göre siyasal rejim, siyasal ku-
rumlar, bu kurumların işleyişleri ile ilgili formel ve enformel kurallar
(yasama, yürütme, yargı organları, siyasal parti sistemi, seçim sistemi
vs.) ve bütün bunların ortaya çıkardığı yönetenlerle yönetilenler arasın-
daki ilişki biçiminin (demokratik, oligarşik, totaliter vs.) genel adıdır.1 Bu
çerçeve içinde siyasal rejim bir yapılar bütünü olarak ortaya çıkar ve si-
yasal sürecin görünen cephesini oluşturur.2
Siyasal rejimleri birbirlerinden ayırt etmekte kullanılan unsurlardan
biri ülkedeki siyasal yapıların dayandırıldığı meşruiyet anlayışıdır.3
Siyasal rejim bu çerçevede bir ülkedeki kurumlar ve ilişkilere ilişkin ku-
ralların yapılandırılma biçiminin varlık nedenini açıklayan bir kavram
olarak ortaya çıkar. Bu paralelde bir diğer ayırt edici unsur, ülkenin sa-
hip olduğu sosyoekonomik kurum ve işleyişlerin devlet kurumsallaş-
ması içinde nasıl yapılandırıldığı ve buna ilişkin süreçlerdir.4 Başka bir
                                        
                                
 
1 Fernando H. Cardoso, “On the Characterization of Authoritarian Regimes in Latin
America”, David Collier (Der.), The New Authoritarianism in Latin America, (Princeton:
Princeton Univ. Press, 1979), s. 38.; Robert Fishman, “Rethinking State and Regime:
Southern Europe’s Transition to Democracy”, World Politics, Cilt: 42, Sa yı: 3, 1990, s.
428.
2 Helio Jaguaribe, Political Developme nt: A General Theory and a Latin Amer ican Case Study,
(New York: Harper & Row, 1973), s. 94.
3 Stephanie Lawson, “Conceptual Issues in the Comparative Study of Regime Change
and Democratization”, Comparative Politics, Cilt: 25, Sayı: 2, 1993, s.187.
4 T.J. Pempel, “Restructuring Social Coalitions: State, Society and Regime”, Rolf
Torstendahl (Der.), State Theory and State History, (Newbury Park, CA: Sage
Publications, 1992), s. 120.

  1
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
anlatımla siyasal rejim siyasal kurum ve süreçlerin, sosyoekonomik yapı
ve süreçlerle olan etkileşimini yansıtan bir olgudur. Dolayısıyla bir siya-
sal rejimin analizi formel kurumsal yapılar, bu kurumlarla ilgili kurallar
ve roller bütününün ötesinde bir çerçeveye sahiptir. Onun işleyişine yön
veren ekonomik, kültürel, tarihsel ve geleneksel olgu ve değer yargıları
siyasal rejimlerin şekillenmesinde rol oynayan arka planı oluştururlar.5
Bu çerçeveden hareketle siyasal rejim, yönetimin işleyişine ilişkin
formel olarak yapılandırılmış kurumlar, bu kurumlar arasındaki yetki
dağılımı ve karşılıklı ilişkiler, karar alma süreçlerinde belirleyici olan
rollerin belirlenmesi ve siyasal iktidara geçmeyle ilgili formel veya en-
formel oluşum, örgütlenme ve ilişkileri ve tüm bunlarla ilgili kuralların
genel işleyişini açıklayan bir kavram olarak tanımlanabilir. Siyasal rejim
ülkelerin anayasalarında, siyasal parti kanunlarında, seçim sistemle-
rinde, parti tüzük ve işleyişlerinde şekillendirilmiş kurum ve kuralların
diğer sosyoekonomik olgu ve süreçlerle oluşturduğu etkileşim modeli-
nin genel görünümünü yansıtır.

Neoliberal Geçiş Paradigması, Medeniyetler Çatışması Işığında


Siyasal Rejimler
Siyasal rejimleri, demokratik ve otoriter olmak üzere karşıt iki kutup
arasında sınıflandırmak oldukça yaygın bir yaklaşımdır. Burada, konu
bir demokratikleşme süreci olarak ele alındığında, çoğu kez, Avrupa ve
ABD’de gelişme göstermiş demokratik modeller temel alınarak, otoriter
rejimlerin ne şekilde evrim geçireceği, otoritarizmin kalıcı mı olduğu,
yoksa er geç, zorunlu olarak demokrasi ile sonuçlanacak bir çözülme ile
yüz yüze mi geleceği sorusu önem kazanmaktadır. Karşılaştırmalı siya-
sal rejim çalışmalarında, uzunca bir süre Latin Amerika, Akdeniz ve
Doğu Avrupa’daki otoriter rejimler, Batılı modeller ile karşılaştırmalı bir
biçimde ele alınarak bu açılardan incelendi. Ancak, bu bakış açısının
araştırmalarda giderek merkezi bir yer edinmesi, 90’lı yıllarda, Sovyetler
Birliği ve bağlı devletlerde yaşanan çözülme ve dağılma süreci ile öne
çıktı. 6 Sovyetler Birliği’nin dağılışı, dönemin ABD Başkanı Reagan ve
kurmayları tarafından küresel bir demokrasi devrimi olarak ilan edildi.
Her türlü ideol ojik devlet kalıbının aşıldığı ve yerini liberal demokratik
kurumların alacağı tarihin son aşamasına gelindiği ileri sürüldü. 7 Hatta
tarihsel süreçte üçüncü büyük akım olarak bir demokratikleşme dalga-
                                        
                                
 
5 Philippe Schmitter and Terry Karl, “What Democracy Is...and Is Not”, Journal of
Democracy, Cilt: 2, Sayı: 3, 1991, s. 76.
6 Gerardo L. Munck, Disaggregating Political Regime: Concept ual Issues in the Study of
Democratization, (Notre Dame:, The Helen Kellogg Institute for International Studies,
Working Paper, 1996), s. 33.
7 Francis Fuku yama, The End of History and Last Man, (New York: Free Press, 1992).

2  
Giriş: Soğuk Savaş Sonrasında Siyasal Rejimler
 
sından söz edildi. 8 Böyle bir aşamaya gelindiğine göre, yıkılan otoriter
rejimlerden geriye kalan devletlerin yakın gelecekteki evrimi de buna
uygun olmalıydı. Sonuçta, “Geçiş Süreci Ülkeleri” kavramı, sosyal bilim
alanında yaygın biçimde kullanılan bir nitelendirme olarak öne çıktı.
“Geçiş” otoriter rejimden, demokrasiye doğru gelişme gösteren bir siya-
sal, sosyal ve ekonomik yapının geçirdiği süreç olarak tanımlandı.9 Bu-
gün merkezi New York’ta bulunan Freedom House, geçiş sürecindeki
ülkeler hakkında yıllık değerlendirme raporları yayınlamakta ve belli
kriterler ışığında ülke performanslarına not vermektedir. Bu kriterler;
demokratikleşme (siyasal süreç, sivil toplum, bağımsız medya ve kamu
yönetimi olmak üzere dört ayrı başlık altında), hukuk reformu (anayasal,
yasal ve yargı sistemi ile yolsuzluk olmak üzere iki ayrı başlık altında)
ve ekonomide liberalizasyon (özelleştirme, makroekonomik politika ve
mikroekonomik politika olmak üzere üç ayrı başlık altında), tamamıyla
geçiş yaklaşımının izlerini taşımaktadır.10 Freedom House çevresinde şe-
killendirilen bu değerlendirme kalıpları son on beş yıla rengini veren
değerlendirme ölçütleri olarak belirleyici oldu ve doğrudan veya dolaylı
olarak küresel siyasete şekil veren siyasal merkezlerin yaklaşımlarına çe-
şitli etkilerde bulundu.
Carothers, Sovyet sonrası ülkeleri, geçiş süreci yaklaşımı içinde ele
alan görüşlerin beş temel varsayıma dayandıklarını ileri sürer.11 Önce-
likle, bu yaklaşım herhangi bir toplum için otoriter rejimden demokratik
bir rejime geçişin mümkün olduğunu kabul etmektedir. İkinci olarak, bu
geçiş sıralı, önceden tahmin edilebilir aşamalardan oluşur. Üçün cü var-
sayım, siyasal seçimlerin geçiş sürecinde dönüştürücü bir rollerinin bu-
lunduğu düşüncesidir. Dördüncü olarak, geçiş sürecinde, ülkenin sahip
bulunduğu, kültürel, sosyal ve ekonomik yapı unsurlarından daha çok,
yönetici seçkinlerin kararlılıkları önem kazanır. Son olarak geçiş süreci-
nin aşamalarının belirlenmesinde, yeni kurumsal düzenlemeler ve eski
kurumların yeniden şekillendirilmesi önemli göstergelerdir. Dolayısıyla
bu yaklaşım özellikle siyasal seçimleri ve liderlik yapısını bir değerlen-
dirme ölçütü olarak öne çıkarmaktadır. Sovyet sonrası ülkelerde ve
dünyanın gelişmekte olan diğer bölgelerinde “seçim gözlemciliği” ulus-
lararası kurum niteliğine kavuşturulmasında geçiş süreci yaklaşımının
rolü büyüktür. Bugün, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT)
                                        
                                
 
8 Samuel P. Huntington, Üçüncü Dalga Yirminci Yüzyıl Sonlarında Demokratlaşma, Ergun
Özbudun (Çev.), (Ankara: Türk Demokrasi Vakfı, 1993).
9 Guillermo O’D onnell ve Philippe Schmitter, Transitions from Authoritarian
Rule:Te ntative Conclusions about Uncertain Democracie s, (Baltimore: The Johns Hopkins
University Press, 1986), s. 6.
10 Nation Transit Survey Methodology, (New York: Fredoom House, 2003).
11 Thomas Carothers, “The End of the Transition Paradigm”, Journal of Democracy, Cilt:
13, Sayı: 1, 2002, ss. 6-9.

  3
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
en belirleyici etkinlik alanlarından biri seçimlerin yerinde değerlendiril-
mesi ve bu konuda düzenli raporlar hazırlayarak bilgi aktarımının sağ-
lanmasıdır.
Geçiş sürecinin karşısında, siyasal rejimlerin demokratik ya da otori-
ter bir biçimde yapılandırılmasını, onların sahip bulundukları kültürel
arka plan ile açıklayan bir diğer yaklaşım yer alır. “Medeniyetler Çatış-
ması” tezi olarak gündeme oturan bu yaklaşım, ekonomik, siyasal ve ku-
rumsal değişmeye rağmen, dünyadaki belli kültürel dilimlerde yönetsel
eğilimlerin değişmeden kaldığını ileri sürer. Bir yerde toplumlar ait ol-
dukları medeniyet kalıplarının yönlendiriciliği altında rejimlerini şekil-
lendirmektedirler. Huntington, modernleşen toplumlarda ortak yöneli-
min ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek olduğunu, ancak ekonomik
kalkınma sürecinin demokratikleşme yönünde bir sonuç doğurmadığın-
dan hareketle, kültürel dinamiklerin belirleyiciliklerini koruduklarına
dikkat çekmektedir. O, dokuz farklı dünya medeniyetini, sahip oldukları
dinsel ve coğrafi yapı ile birlikte, demokrasi ve otoriter yönetsel yapılar
açısından incelemektedir. Huntington’a göre, Konfiçyan-Çin, İslâm-Arap
dünyası, Katolik-Latin Amerika ve Ortodoks-Slav medeniyetleri demok-
ratik kurumları oluşturma ve sürdürme yönünden sorunlar taşımakta-
dırlar. Buna karşılık, Protestan-Kuzey, Hindu ve Malay medeniyetleri
demokratik dinamikler yönüyle daha elverişli bir kültürel arka plana sa-
hiptirler.12 Geçiş süreci yaklaşımında Batılı anlamda liberal bir demokra-
tikleşmeye dönük değişim nasıl zorunluluk olarak görülüyorsa, burada
da insan topluluklarının, sahip oldukları kültürel kalıpların onların libe-
ral demokrasiye yönelmelerindeki engelleyici rolü aynı derecede bir zo-
runluluk olarak ele alınmaktadır. Bosna-Hersek trajedisinden, 11 Eylül
saldırıları ve Afganistan’ın işgaline kadar birçok çatışma bu tez etrafında
anlamlandırılmaya çalışılmış, medeniyetler diyalogu adı altında karşıt
düşünceler ortaya atılmış ve uluslararası girişimler başlatılmıştır.
Bu yaklaşımların temel sorunu fazlasıyla genellemeci olmalarıdır. Bi-
rinci yaklaşım, sosyokültürel ve tarihsel dinamiklerin rolünü oldukça
geri plana iterken, ikinci yaklaşım, tam aksine, dinsel ve kültürel öğeleri
temel belirleyici faktör olarak toplumsal bir yazgıya dönüştürmektedir.
Oysa her kültürde ve gelişmiş bir demokratik rejimde, demokratik eği-
lim ve kurumların yanında, demokrasiyi engelleyici dinamik ve kurum-
sal yapıları bulmak mümkündür. Paralel olarak, 1991, özellikle 11 Eylül
2001 saldırıları sonrasında pek çok küresel politikanın, bu yaklaşımların
belirleyiciliği altında şekillendirilmiş olmasına rağmen, bu tezlerin doğ-

                                        
                                
 
12 Samuel P. Huntington, “The Goals of Development”, , Myron Weiner - Samuel P.
Huntignton (Der.), Understanding Political Development, (Boston: Little, Brown, 1987), s.
23.

4  
Giriş: Soğuk Savaş Sonrasında Siyasal Rejimler
 
rulandığına ilişkin somut olgular hâlâ ortaya çıkmamıştır. Sovyet sonrası
ülkeler içinde liberal demokrasiye geçiş olgusu oldukça sınırlı sayıda
ülke için, o da tartışmalı bir biçimde geçerli olmuştur. Geçiş süre ci yak-
laşımının, demokrasi adına bazı Sovyet sonrası ülkelere dışarıdan mü-
dahalelerde bulunulmasına teorik açıdan destek sağlanmasına rağmen,
ne Ukrayna’daki Turuncu Devrim, ne de Gürcistan’daki Gül Devrimi li-
beral demokrasiye geçişi doğurmuştur. Buna karşılık yaşanan gerçeklik,
Sovyet sonrası dünyada anlamlandırılması gereken kendine özgü ve
farklı yönlerde seyreden birtakım değişimlerin yaşanmakta olduğudur.
Özellikle geçiş süreci paradigmasının öngörülerinin sorgulanır hale
gelmesi, bu ülkelerdeki değişimi değerlendirmeye çalışan yeni birtakım
tanımlama çabalarını ve bu paralelde yeni kavramların kullanılmasını
beraberinde getirmiştir. Aşağıda bu çerçevede tartışılabilecek üç yakla-
şımın (illiberal demokrasi, karma rejimler ve zayıf devlet) üzerinde ana
hatları ile durulmaya çalışılacaktır.

İlliberal Demokrasiler
Fareed Zakaria, 1997 yılında yayınlanan çalışmasında, Eylül 1996’da
gerçekleştirilen Bosna seçimlerinden hareketle Sovyet sonrası dönemde
yükselmekte olan rejim tipinin liberal değil, illiberal demokrasi oldu-
ğunu ileri sürdü.13 Bu seçimler, serbest ve dürüst seçimler olmasına rağ-
men, ırkçı ve ayrılıkçı partiler, arkalarına geniş toplumsal destek alarak
sürece ağırlıklarını koydular. Başka bir ifade ile seçimlerin iyi organize
edilmiş olması, serbest ve dürüst bir yarış biçiminde gerçekleştirilmesi,
barış ve demokrasinin gereği olan oydaşmayı doğurmamış, tersine ayrı-
lıkçılığın ve mevcut çatışmanın bir yansımasını oluşturmuştur. Bu du-
rum seçimlere, geçiş sürecinde belirleyici bir rol veren yaklaşımların
sorgulanmasına neden oldu. İlliberal demokrasi bu anlamda, yarışmacı
ve dürüst bir seçim sisteminin işletilmesine rağmen, bunun liberal bir
dönüşüme yol açmadığı ülkeleri tanımlamakta kullanılan bir kavram
olarak ortaya çıktı. Zakaria’ya göre, illiberal demokrasilerde, yapılan se-
çimlerle ortaya çıkan parlamentoların yasa yapımı sürecindeki etkinliği
ikinci derecededir. Birçok Latin Amerika ve Sovyet sonrası ülkede ol-
duğu gibi, başkanlık kararnameleri yasa yapımı sürecinde belirleyici bir
konum edinir. Yine seçimlerin birçok Ortadoğu ülkesinden daha yarış-
macı bir biçimde gerçekleştirildiği İran’da olduğu gibi, yapılan seçimler
ülkede bir ideolojik dönüşüme yol açmaz. Bazı Afrika ülkelerinde gö-
rüldüğü şekliyle serbest seçimlerle iktidara gelen hükümetler ağır insan
hakları ihlallerine başvurabilirler. Orta Asya ülkelerinde seçimlerin
güçlü cumhurbaşkanı, zayıf parlamento yapısını pekiştirmesi veya Or-

                                        
                                
 
13 Fareed Zakaria, “The Rise of Illiberal Dem ocracy,” Foreign Affairs, Cilt: 76, 1997, s. 22.

  5
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
tadoğu ülkelerinde serbest seçimlere geçilmesiyle birlikte İslâmcı siyase-
tin güç kazanmaya başlaması verilen diğer örneklerdir. Zakaria bu du-
rumun, ılımlı bir illiberal eğilimden, kişisel bir tiranlık rejiminin sınırla-
rına kadar uzanan geniş bir spektrum içinde şekillenebildiğini ve Soğuk
Savaş sonrasında yükselen olgunun liberalizm değil illiberal demokrasi
deneyimleri olduğunu belirtir. Benzer şekilde Smith ve Ziegler, 19 Latin
Amerika ülkesi üzerinde yapmış oldukları çalışmada, bu ülkelerde ger-
çekte bir liberal demokrasiye geçişten söz edilemeyeceğini, geçişin
illiberal bir devlet anlayışını güçlendirmekte olduğunu belirtmektedirler.
Onlar, Latin Amerika örneğinde serbest ve dürüst seçimlerde görülen
gelişmenin, hak ve özgürlükler alanına yansımadığını, başka bir ifade ile
siyasal seçimlerin hak ve özgürlükler alanında bir demokratikleşmeyi
besleyemediğini vurgulamaktadırlar.14
Belirtildiği gibi illiberal demokrasi kavramını ortaya atanlar, siyasal
seçimleri belirleyici bir ölçü olarak alan geçiş süreci yaklaşımının eleşti-
risi üzerinden, ya da bu yaklaşımın öngörülerinin doğrulanmamasından
hareket etmektedirler. Zakaria çözüm olarak, seçim sürecini tamamlayıcı
bir liberal anayasal anlayışın güç kazanması gerekliliğini göstermekte-
dir.15 Siyasal ve toplumsal süreçlere değil, hukuk kurallarına bağlı kılın-
mış bir demokratik yapı ile illiberal deneyimler aşılabilir. Zakaria’nın bu
görüşü tartışmaya açıktır. Daha sonra değinileceği gibi, bu ülkelerin ço-
ğunda transfer edilen ve kurgulanan yalnızca seçimler değildir. Birço-
ğunda liberal kurumlara yer veren, onun söylemini içeren anayasalar
zaten mevcuttur. Ancak illiberal demokrasilerin çoğunda otoriter yöne-
tim, liberal yasaların varlığına rağmen işletilebilmektedir. Bu yaklaşım,
siyasete yön veren toplumsal süreçler dikkate alınmadan, salt kuralcılık
ile liberalizme geçilebileceği gibi bir yanılgıyı besleyebilir. Zaten, Hansen
ve King’in belirledikleri gibi, illiberal demokrasi eğilimi, yalnızca de-
mokrasinin yerleşemediği ülkelere özgü bir durum değil, günümüz Av-
rupa’sında yapılan siyasal seçimlerde ırkçı, Avrupa-merkezci oluşumla-
rın güç kazanması ile birlikte gelişmiş demokrasilerde de görülen bir ol-
gudur.16 İlliberalizm her şeyden önce günümüz Avrupa’sının bir
sorunudur.
Bielasiak, birçok Sovyet sonrası ülkede seçimlerin, Batılı ülkelerden
transfer edilen kurum ve yöntemlerle, başarılı bir biçimde, iktidar seç-
kinlerinin konumlarını güçlendiren mekanizmalara dönüştürüldüklerine

                                        
                                
 
14 Peter H. Smith ve Melissa R. Ziegler, “Liberal and Illiberal Dem ocracy in Latin
America”, Latin American Politics and Society, Cilt: 50, Sayı: 1, 2008, ss. 31–57.
15 Zakaria, s. 33.
16 Randall Hansen ve Desmond King, “Illiberalism and the New Politics of Asylum:
Liberalism's Dar k Side”, The Political Quarterly, Cilt: 71, Sa yı: 4 , 2000, ss. 396–403.

6  
Giriş: Soğuk Savaş Sonrasında Siyasal Rejimler
 
dikkat çekmektedir.17 Bu ülke liderleri, seçim barajlarını, çoğunluk siste-
mini, referandumu, adaylık kriterleri üzerindeki yasal düzenlemeleri
sevdiler. Seçim sistemleri oturdukça, demokratikleşmeyi siyasal seçim-
lere bağlayan yaklaşımlar tartışmalı hale geldi. Seçimler pratikte, otoriter
liderlerin parlamentoyu ve muhalif oluşumları zayıflatabilmesine olanak
sağladı. Ona göre geçiş süreci paradigması pazarla barışık olmanın, her
zaman demokrasi ile de barışık olunacağı anlamına gelmediği gerçeğini
göz ardı etmektedir. Skene, küresel ekonominin beklentileri ile bu ülke-
lerin içinde bulundukları kalkınma sorununun ülke liderleri için bir iki-
lem doğurduğunu, bu süreçte otoritelerin tüm yetkilerin ellerinde top-
lanmasını bir zorunluluk olarak gördüklerini belirtmektedir.18 Bu du-
rum, Batılı beklentilerin aksine, piyasa reformlarına eşlik eden bir de-
mokratikleşmeyi değil, otoriter bir yönetim anlayışını beslemektedir. Bu
yönelimin üç sonucu vardır; kararnamelere dayalı yasa yapımı; sivil öz-
gürlüklerin ikinci plana itilmesi ve yargının yönetim otoritesine bağlana-
rak, gerektiğinde parlamento ve muhalif oluşumlara karşı kullanılması.
Anderson, Orta Asya ülkelerinde siyasal liderlerin liberal ekonomi ile li-
beral demokratik değerler arasındaki açmazı, illiberal otoritarizm ile aş-
maya çalıştıklarını belirtmektedir.19
İlliberal demokrasi kavramının yerine zaman zaman “yarışmacı
otoritarizm” kavramı da kullanılmaktadır.20 Ancak bu kavram bazı yön-
lerden illiberal demokrasi kavramından daha geniş bir içeriğe sahiptir ve
bu nedenle burada üzerinde ayrıca durmakta yarar bulunmaktadır. Bu
rejimde formel demokratik kurumlara sistem içinde yer verilmiştir. An-
cak işleyişte, hileli seçim yöntemlerine, özgürlüklere yönelik ihlallere,
bürokratik yolsuzluklara ve basının kontrolüne dönük uygulamalara
geniş bir hareket alanı tanınmıştır.21 Tüm anayasal kurumların varlığına
rağmen işleyiş demokratik değildir. Muhalefete örgütlenme ve etkinlik
gösterme hakları tanınmıştır. Ancak yasal hakların kullanılması onlar
için tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir. Yarış vardır, ama dürüst de-
ğildir. Yarışmacı otoritarizm kavramı, illiberal demokrasi kavramına ya-
kın olmakla birlikte, seçimlerin dürüst değil, hileli bir biçimde yapılması,

                                        
                                
 
17 Jack Bielasia k, “ Regime Diversity and Electoral Systems in Post-Communism”, Journal
of Communist St udies and Transition Politics, Cilt: 22, Sayı:4, 2006, ss. 428-429.
18 Christopher Skene, “Authoritarian Practices in New Democracies”, Journal of
Contemporary Asia, Cilt: 33, Sayı: 2, 2003, s. 200.
19 John Anderson, “Elections and Political Development in Central Asia”, Journal of
Communist Studies and Trans ition Politics, Cilt: 13, Sayı: 4, 1997, s. 42.
20 Lise Storm, “An Elemental Definition of Democracy and its Advantages for
Comparing Political Regime Types”, Democratization, Cilt: 15, Sayı: 2, 2008, s. 218.
21 Steven Levitsky ve Lucan A. Way, Competitive Authoritarianism: The Emergence and
Dynamics of Hybrid Regimes in The Postcold War Era, (Ann Arbor: CSS Papers, University
of Michigan, , 2006), s. 5.

  7
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
anayasal ve yasal özgürlüklere biçimsel olarak yer verilmiş olmasına
rağmen bunların uygulamada engellenmesi gibi noktalara vurgu yap-
makla ondan ayrılmaktadır. Dolayısıyla, İlliberal demokrasi kavramının
seçimleri merkeze alan sınırlı bakış açısına göre daha geniş bir çerçeveye
sahiptir. Bunun ötesinde, yarışmacı otoritarizm, bu olguları liberal dev-
let anlayışından bir sapma olarak değerlendiren illiberal demokrasi an-
layışının aksine, otoritarizmin bir alt tipi olarak değerlendirmektedir.

Karma (Hibrid) Rejimler


Karma –Hibrid rejim, bir siyasal sistemde otoriter ve demokratik ku-
rumlara bir arada yer verildiği ve rejimin işleyişinde bu kurumların bir-
likte işlev görebildiği bir siyasal rejim tipidir. Bu kavramı kullananların
üzerinde uzlaştıkları bir diğer özellik, her ne kadar sistem içinde demok-
ratik kurumlara yer verilmiş olsa da rejimin belirleyici niteliğinin otori-
ter olmasıdır. Başka bir ifade ile demokratik unsurlar otoriter rejimin
perdelenmesi amacıyla, ona demokratik bir görünüm vermeye dönük
olarak yapılandırılmışlardır.
Diamond, son yirmi yılda demokrasinin ne olduğu sorusu üzerindeki
tartışmaların önem kazandığını, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte
ortaya çıkan deneyimlerin bir liberal demokrasi dalgasına işaret etmedi-
ğini, buna karşılık farklı özellikleri bir arada barındıran karma rejimlerin
Doğu Avrupa’dan, Asya’ya, Latin Amerika’ya kadar dünyanın birçok
bölgesinde güçlendiğini belirtmektedir.22 Bu devletler seçimli
demokrasinin kurumlarına yer vermelerine rağmen, liberal demokrasi-
nin diğer unsurlarını –örgütlenme, ifade özgürlükleri, alternatif iletişim
kanallarından özgürce yararlanma hakkı, vatandaşların karar alma sü-
reçlerine katılımını kolaylaştıran ek yasal ve kurumsal mekanizmaların
oluşturulması gibi- hayata geçirmekte zorlanmakta ya da isteksiz dav-
ranmaktadırlar. Diamond’a göre bu rejimlere, siyasal katılımın artması
ile birlikte demokrasi kültürünün aşama aşama toplumun tüm kesimle-
rine yayılacağı ve liberal demokratik kurumsallaşmayı doğuracağı savı
ile yaklaşmak mümkün değildir.23
Linz, 1970’li yılların ortalarında otoriter rejimde çok partili ve yarış-
macı bir yapının oluşturulabileceğini, hâkim parti ve onun çevresinde
bir dizi yapay parti kurularak bir pseudodemokrasi (yapay demokrasi)
sisteminin yapılandırılabileceği düşüncesini ortaya atmıştı.24 Yapay de-
                                        
                                
 
22 Larry Diam ond, “Elections Without Democracy Thinking a bout Hybr id Regimes”,
Journal of Democracy, Cilt: 13, Sayı: 2, 2002, ss. 21-22.
23 Diamond, s.23.
24 Juan J. Linz, Totalitarian and Authoritarian Regimes, (Boulder CO.: Lynne Rienner Publ.,
2000), s. 60.

8  
Giriş: Soğuk Savaş Sonrasında Siyasal Rejimler
 
mokraside yasaya uygunluk öne çıkartılır ve yasal düzeyde demokratik
kurumlara, iyi bir biçimde taklit edilerek yer verilir. Ancak bu kurumlar,
sistemin özünde yer alan otoriter eğilimler üzerinde herhangi bir deği-
şim ve etkide bulunamaz. Devlet partisi bütün işleyişe hâkimdir. Muha-
lefetin bu işleyişte başarılı olabilmesi neredeyse imkânsızdır. Bu tip ül-
kelerde seçimlerde manipülasyon ve suiistimal üst düzeydedir.
Bu çerçeveye paralel olarak Diamond, siyasal rejimleri altı tipe ayır-
makta, bunlardan liberal ve kapalı-otoriter rejim dışında kalan diğer
dördünü karma rejim olarak nitelendirmektedir. Karma rejimler; seçimli-
demokrasi, muğlâk rejimler, yarışmacı-otoriter rejimler ve hegemonik-seçimli
otoriter rejimler olarak birbirlerinden ayırt edilmektedirler. Bu rejimler
belirtilen sıraya göre, demokratik kurumlara daha çok yer verenlerden,
otoriter kurumların öne çıktığı rejimlere doğru isimlendirilmişlerdir. Se-
çimli demokrasiden, Diamond’un kastettiği şey, yukarıda ele aldığımız
illiberal demokrasi kavramına karşılık gelmektedir. Yani, bu rejimde
serbest ve dürüst seçimlere yer verilmekte, ancak seçimler siyasal haya-
tın işleyişinde ve hak ve özgürlükler alanında herhangi bir gelişmeye yol
açmamaktadır. Yarışmacı otoriter rejim, muhalefete daha geniş bir hareket
alanının tanındığı, yapay demokratik kurumların yasal olarak daha iyi
formüle edildiği, basına ve sivil topluma belli bir hareket özgürlüğünün
tanındığı bir rejim tipidir. Ancak siyasal seçkinler görünür bir biçimde
siyasal hayatın işleyişine hakimdir ve tanınmış bulunan özgürlükler oto-
riter işleyişe bir etkide bulunamaz. Muğlak rejimler, zaman zaman seçimli
demokrasi, zaman zaman da yarışmacı-otoriter rejim özelliği gösteren
bir geçiş tipidir. Sistemin işleyişine zaman zaman otoriter müdahale-
lerde bulunulabilmektedir. Hegemonik-seçimli otoriter rejimde ise yapay
demokratik kurumlar sistem içinde henüz yerleşmemiştir. Kurumların
yapısına ve işleyişe sıklıkla müdahale edilir. Buna paralel olarak, muha-
lefete, basına ve sivil topluma tanınan hareket alanı yarışmacı otoriter
rejime göre daha sınırlıdır. Kurallara rağmen müdahaleler her zaman
söz konusudur. Bu rejimde siyasal cinayetler daha çok görülmektedir.25
Diamond, Arnavutluk, Moldova ve Brezilya gibi ülkeleri seçimli demok-
rasilere; Gürcistan, Ukrayna, Ermenistan gibi ülkeleri muğlak rejimlere;
Rusya ve Belarusya’yı yarışmacı-otoriter rejime örnek gösterirken, bu
çalışmada ele alınacak olan dört ülkeden üçünü; Kazakistan, Özbekistan
ve Kırgızistan’ı, hegemonik-seçimli otoriter rejime, Türkmenistan’ı ise
kapalı-otoriter rejime sahip ülkeler arasında sıralamaktadır.
Wigell, karma rejimlerin iki boyutlu bir tipoloji içinde sınıflandırıl-
ması gerektiğini ileri sürmektedir. Ona göre liberal demokrasiler iki bo-
yutlu bir sürecin çevresinde şekillenmektedirler. Liberal demokrasi, se-
                                        
                                
 
25 Diamaond, s. 25-26.

  9
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
çime dayalı süreçle, anayasal düzene bağlı olan sürecin birbirleri ile uyumlu
bir bütünlük oluşturabilmesine dayanır. Seçime dayalı süreç, temsil iliş-
kisini ve halkoyuna dayalı olarak yetkilendirilmiş bir hükümet yapısını
zorunlu kılmaktadır. Buna karşılık, anayasal süreç, hukuk devleti ve sı-
nırlı hükümet anlayışını zorunlu kılar. İşte liberal demokrasi, seçime da-
yalı süreç ile anayasal süreç, halkoyuna dayalı yetkili hükümet anlayışı
ile sınırlı hükümet anlayışı arasında dengenin kurulabildiği bir rejimdir.
Böyle bir sistemin işleyebilmesi için birtakım temel ve ek koşulların var-
lığına gereksinim bulunmaktadır.26
Wigell, seçime dayalı sürecin dört temel ve dört ek koşulunun bu-
lunduğunu belirtir. Serbest, dürüst, yarışmacı seçimler ve tüm vatan-
daşların hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmadan oy verme haklarının bulun-
ması seçim sürecinin temel koşullarıdır. Buna paralel olarak ek koşullar;
seçilmiş hükümetin otoritesini tam olarak kullanabilme derecesi veya
hükümetten özerk yürütme yetkisi kullanabilen kurumların var olup
olmaması; seçimlerde vatandaşlarca verilen oyun doğrudan sonuca yan-
sıma derecesi; hükümetin, vatandaşların nüfuzu dışında, uluslararası ya
da ulusal enformel nüfuz altında kalmaması ve seçimlerin sonuçlarının
azınlıkta kalan gruplarca barışçıl bir biçimde kabul edilmesidir.
Anayasal süreçle ilgili olarak da dört temel, dört de ek koşul bulun-
maktadır. Temel koşullar; örgütlenme; ifade özgürlükleri; farklı iletişim
olanaklarından yararlanabilme ve kültürel, dinsel, etnik ve benzeri ne-
denlerle herhangi bir ayrımcılığın yapılmaması ya da talep etme hakkı-
nın kısıtlanmamasıdır. Ek koşullar ise; yürütmenin kendi yetki sınırla-
rında hareket etmesinin sağlanması; yargı bağımsızlığı ve idarenin de-
netlenebilme derecesi; bürokrasinin partizan ve çıkar gruplarının baskı-
sından özerkliği, ayrımcılık yapmaması ve şeffaf, denetlenebilir olması;
son olarak anayasal kuralların ülkenin her yerinde geçerli olması, yerel
nüfuz alanlarının ve yerel seçkinlere ayrıcalıklar tanıyan özel yönetim
bölgelerinin bulunmamasıdır.27
Wigell’e göre rejim tipleri bu temel ve ek koşulların ne derecede sağ-
lanabildiğine göre şekillenmektedirler. Bu çerçevede dört temel rejim bi-
çimi bulunmaktadır: Otoriter; seçimli-otokr at; anayas al-oligarşik ve demokra-
tik. Bu rejim biçimlerinden ikisi, seçimli-otokratik ve anayasal-oligarşik,
karma rejimlerdir. Seçimli-otokratik rejim, seçim sürecine ilişkin temel
koşulların sağlandığı, buna karşılık asgari anayasal koşullara sistem
içinde yer verilmediği rejimlerdir. Halka dayalı bir otoriter yapı söz ko-
nusudur. Bu rejim tipi zaman zaman hegemonik-yarışmacı bir otoriter
                                        
                                
 
26 Mikael Wigell, “Mapping ‘Hybrid Regime s’: Regime Types and Concepts in
Comparative Politics”, Democratization, Cilt: 15, Sayı: 2, 2008, ss. 230-234.
27 Wigell, ss. 237-242.

10  
Giriş: Soğuk Savaş Sonrasında Siyasal Rejimler
 
görünüm alabilir. Wigell, Peron dönemi Arjantin’i (1946-1955) bu rejime
örnek olarak göstermektedir. Anayasal-oligarşik rejim ise, yukarıdaki
durumun tam tersine, anayasal sürece ilişkin temel koşulların oluşturul-
duğu, seçime ilişkin temel koşulların sağlanamadığı rejimlerdir. Wigell
bu rejime liberal oligarşi de denilebileceğini belirtmektedir. Bir grup yö-
netici seçkin, anayasal anlamda ellerinde bulundurdukları yetkileri reji-
min işleyişinde kullanabilmektedirler. Wigell, Singapur, Malezya gibi
ülkeleri bu rejime örnek olarak göstermektedir.28
Wigell, demokrasilerin de bu ayrım temelinde sınıflandırılabileceğini
ileri sürmektedir. Ona göre dört farklı demokrasiyi birbirinden ayırt et-
memiz mümkündür; sınırlı demokrasi, seçimli demokrasi, anayasal demokrasi
ve liberal demokrasi. Bunlardan ilk üçü bir tür karma rejim tipidir. Sınırlı
demokrasi, seçimler ve anayasal süreçlerle ilgili temel koşulların ger-
çekleştirildiği, ancak bunları destekleyecek hiçbir ek koşulun oluşmadığı
rejimlerdir. Afrika’daki yeni demokrasiler bu çerçevede değerlendiril-
mektedir. Seçimli demokraside ise seçim ve anayasal süreçlere ilişkin
temel koşulların yanı sıra seçim sürecine ilişkin ek koşullara sistem
içinde yer verilmekte, ancak anayasal süreçle ilgili ek koşullar bulun-
mamaktadır. Carlos Menem dönemi Arjantin’i (1989-1999) buna örnek
olarak verilmektedir. Anayasal demokraside ise, yine seçime ve anayasal
sürece ilişkin temel koşullar sağlanmışken, bu kez anayasal düzene iliş-
kin ek koşullara yer verilmiş, ancak seçimle ilgili koşullar oluşturulma-
mıştır. Bu rejim tipine de Pinochet sonrası Şili örneği verilmektedir.29
Bu noktada Econ omist dergisinin demokrasi indeksinde yer alan bir
ayrımın üzerinde durmakta fayda bulunmaktadır. Freedom House tara-
fından yapılan izleme indeksinin eleştirisi üzerine oluşturulan ve toplam
165 ülkeyi kapsayan bu sınıflandırmada, seçim süreci ve çoğulculuk, si-
vil haklar, hükümet fonksiyonları, siyasal katılım ve siyasal kültür baş-
lıklarını taşıyan beş kategoride değerlendirme yapılmakta ve her bir ka-
tegori çok sayıda alt göstergeden oluşmaktadır. Bu indeks siyasal rejim-
leri, tam demokrasiler, kusurlu demokrasiler, karma rejimler ve otoriter
rejimler olmak üzere dörde ayırmaktadır.30 Sınıflandırmada kusurlu de-
mokrasi adı altında yeni bir kategorinin karma rejimden ayırt edildiği
görülmektedir. Kusurlu demokrasi, demokratikleşme açısından ilerleme
kaydeden, buna istekli olan, ancak sosyal ve ekonomik nedenlerle bu
amacı gerçekleştiremeyen, kırılgan bir yapıya sahip bulunan ülkelerdir.
Bir yerde otoriter amaç ve nitelik taşımamakla karma rejimlerden ayrıl-
maktadırlar. İndekse göre Estonya, Kıbrıs, Polonya, İsrail, Romanya,

                                        
                                
 
28 Wigell, ss. 244-245.
29 Wigell, ss. 245-246.
30 The World in 2007 Index of Democracy, The Economist Integillence Unit, ss. 1-3.

  11
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Moldova, Makedonya bu tip ülkelere örnektir. Bu indeks, çalışmada ele
alacağımız ülkelerden Kırgızistan’ı bir karma rejim olarak nitelerken, di-
ğer ülkeleri otoriter rejim grubunda göstermektedir.
Karma rejim kavramı, seçim dışındaki kurumlara dikkat çekerek
daha kapsamlı bir çerçeve sunmaktadır. Bu kavram daha çok işleyiş
farklılıklarına odaklanmakta, sınıflandırmalar izlenen yönteme göre
farklılık göstermektedir. Dikkat edilirse burada daha çok, neden liberal
dönüşüm beklentilerinin gerçekleşmediği sorusuna cevap aranmakta,
geçiş süreci yaklaşımında olduğu gibi kurumsal yapı ve işleyiş farklılık-
ları dikkate alınmakta ve yine liberal demokrasi merkeze alınarak de-
ğerlendirme yapılmaktadır. Buna karşılık yaklaşım, liberal beklentiler-
den çok, farklılığın yapısal nedenleri üzerinde yoğunlaşarak geçiş süreci
yaklaşımından ayrılmaktadır.

Zayıf ya da Başarısız Devlet


Soğuk Savaş sonrasında, Sovyet sonrası ülkelerdeki rejimleri tanımla-
makta kullanılan diğer bir kavram zayıf ya da başarısız devlet kavramı-
dır. Bu kavram daha çok uluslararası ilişkilerde tanımlayıcı bir kavram
olarak kullanılmaktadır. Zayıf devlet bu çerçevede, kurumsal kapasitesi,
içinde konumlandığı sosyal, siyasal ve ekonomik koşullarla baş etmekte
yeterli olmayan devlettir. Bu nedenlerle zayıf devletler, özellikle değişim
dönemlerinde siyasal, ekonomik ve güvenlikle ilgili krizlerle karşı kar-
şıya kalırlar. Bu krizlerin üstesinden gelemedikleri için, uluslararası gü-
venliğin, bölgesel istikrarın korunmasında yetersiz kalırlar ve bu nite-
likleri ile uluslararası güvenliğe bir tehdit unsuruna dönüşebilirler.
Kamu hizmetlerini etkin bir biçimde sunamamaları nedeniyle de ciddi
bir meşruiyet krizi ile karşı karşıyadırlar. Aynı zamanda zayıf devletler
kendi ülkesel alanlarını koruyabilecek güçte olmayan devletlerdir.31
Zayıf devlet bir şekilde dışarıdan müdahalenin zorunlu olduğu, buna
gereksinim duyan devlettir. Kendi egemenlik alanlarında meşru güç
kullanma kapasitesine sahip olmadıklarından, yaşanılan sorunlar yaygın
şiddet dalgalarına, iç çatışmalara, siyasal istikrarsızlığa neden olabilir.
Bu kavram önceleri Balkan ülkeleri için ortaya atıldı ve özellikle 11 Eylül
saldırılarından sonra daha geniş bir çerçevede kullanılmaya başlandı.
Arnavutluk, Bosna, Makedonya, Kosova gibi ülkelerde uluslararası mü-
dahalelerle şekillendirilen yönetsel yapılar zayıf devlet konsepti ile
açıklanmaya çalışıldı. Bu ülkelerde komünist sistemden kalan askeri, bü-
rokratik yapıların gerilimlerle baş etmekte gösterdikleri yetersizliklerin

                                        
                                
 
31 Robert D. Lamb, Measuring Leg itimacy in Weak States, (Maryland: CISSM Papers,
University of Maryland, 2005), ss. 1-28.

12  
Giriş: Soğuk Savaş Sonrasında Siyasal Rejimler
 
doğurduğu güvenlik sorunları uluslararası müdahalenin gerekçesine
dönüştürüldü. 32 11 Eylül saldırıları sonrasında, zayıf devletlerin, müda-
hale edilmediği takdirde, terör örgütlerinin yuvalandıkları ve zayıf dev-
letin güçsüzlüğünden yararlanarak küresel tehdit odaklarına dönüştük-
leri vurgulandı. Sudan, Somali ve Afganistan buna örnek olarak göste-
rildi.33
Bu kavram, fazlasıyla Batı merkezli bir bakış açısının ürünüdür. Zayıf
devlet kavramı, pratikte bazı ülkelere, potansiyel olarak uluslararası gü-
venliği tehdit edecek bir çatışma çıkmadan değişik düzeylerde müda-
hale edilmesini meşrulaştırmaktadır. Güvenliğin merkeze alınması, bu
müdahalenin daha çok askeri amaçlarla yapılması sonucunu doğur-
maktadır. Bu anlamıyla zayıf devlet, uluslararası aktörlerce askeri, sos-
yal ve ekonomik anlamda yönlendirilmesi zorunlu olan devlet olarak
karşımıza çıkmaktadır. Artık burada, demokrasi, seçkinlerin rejim için-
deki konumları veya siyasal kurumsallaşma derecesi önemini kaybet-
mekte, bunun yerini ABD, AB, hatta Rusya gibi güçlerin güvenlikle ilgili
kaygıları almaktadır. ABD’nin zayıf devlet listesinde, Somali, Irak ve
Afganistan’ın yanı sıra, Özbekistan, Türkmenistan gibi ülkelere de yer
verilmesi bu yaklaşımın varacağı boyutları göstermektedir.34
Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile yeni sürecin bir demokrasi dalgası
doğuracağı, liberal ekonomi ve siyasal değerlerin tüm dünyaya hâkim
olup tarihin sonunu getireceği beklentileri gerçekleşmedi. Soğuk Sa-
vaş’ın üstünü örttüğü birçok sorun ve bunların siyasal yansımaları yeni
süreçte öne çıkmaya başladı. Soğuk Savaş dönemindeki ayrışma ve ça-
tışmalar, aslında fazlasıyla “Batılı” bir renk taşıyordu ve Batılı ülkeler
yeni dönemde ortaya çıkan gelişmeleri hızla ötekileştirdiler. Bu geliş-
meler liberal demokrasinin kökleşmesi karşısında ortaya çıkan arızi un-
surlar olarak algılanıp, geliştirilen yaklaşımlar da bu algılamaya göre şe-
killendirildi. Yer yer diğer toplumları aşağılamaya varan “teoriler” üre-
tildi. Düne kadar ılımlı olarak tanınan Avrupa’daki merkez siyasal par-
tiler göç karşıtı politikalarla başlayan ve kültür düşmanlığına varan ay-
rışmacı bir siyaseti öne çıkardılar. Geçiş süreci paradigmasının öngörü-
leri doğrulanmayınca, yaşanan sürecin siyasal rejimlere etkilerine yöne-
lik yeni analiz çerçeveleri geliştirildi. Bunlar “olmalı” önyargısından,
“neden olmuyor?” sorusuna karşılık aradıklarından, daha geniş sınıf-
                                        
                                
 
32 Dimitri A. Sotirop oulos, “From an Omnipresent and Strong to a Big and Weak State:
Democratization and State Reform in Southeastern Europe”, Southeast European and
Black Sea Studies, Cilt: 2, Sayı: 1, 2002, s. 64.
33 Edward Newman, “Weak States, State Failure, and Terrorism”, Terrorism and Political
Violence, Cilt: 19, Sayı: 4, 2007, s. 463.
34 Stewart Patrick, “Weak States and Globa l Threats: Fact or Fiction?”, The Washington
Quarterly, Cilt:29, Sayı: 2, 2006, s. 31.

  13
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
landırma yaklaşımları geliştirdiler. Ancak burada da yine merkezde li-
beral siyasal değerler bulunmaktadır. Yine gelişmekte olan ülkelerin Ba-
tıdan aldıkları kurumlar ve siyasal seçkinlerin eğilimleri merkeze alına-
rak siyasal rejimler sınıflandırılmaktadır. Bunun sonucu olarak bir algı-
lama ve değerlendirme sorunu ortaya çıkmaktadır. Siyasal rejimlerin
değerlendirilmesinde, kurumların işleyişi ve siyasal seçkinlerin yönetsel
eğilimleri kadar, o ülkelerin sahip bulunduğu dinamikler de, tarihsel,
kültürel, ekonomik, sosyal vs., analiz edilmelidir. Ortada bir otoriter ya-
pılanma varsa bunun arka planı analiz edilmeden, bu arka planın so-
nuçlarından hareket etmek belirtildiği gibi algılama sorununa kaynaklık
etmektedir.
Dolayısıyla siyasal rejimlerin uluslararası sistem içinde analiz edile-
bilmesi her şeyden önce, ülkelerin sahip oldukları farklılıkların anlaşıl-
masına ve incelenmesine bağlıdır. Bir ön kabule dayalı yaklaşım, ortaya
çıkacak ani değişme ve gelişmeler karşısında oldukça zorlanacaktır. Si-
yasal rejim incelemesi bu uçlardan –bize benzemeliler/ bize benzeye-
mezler– mümkün olduğunca kaçınarak, rejimlerin şekillenmesinde genel
ve özel çok sayıda dinamiğin oluşturduğu bir almaşıklar toplamının ro-
lünü göz önüne almak zorundadır.

Siyasal Rejim - Siyasal Sistem


Sistem, birbirleri ile ilişki içinde bulunan, ancak yapısal ve işlevsel olarak
birbirlerinden özerkleşmiş parçalardan oluşan karmaşık bir bütünü ifade
eder. Her bir parça, ait olduğu bütüne bağlı olarak bir işlev yerine geti-
rir. Varlığı ile bütünü etkiler, aynı zamanda bütünün diğer parçalarının
sürekli olarak baskısı altındadır ve onlardan etkilenir. Böylece ortaya
karmaşık bir etkileşim modeli çıkmış olur.35 Sistem bu özellikleri ile
çevresindeki diğer sistemlerden ayırt edilir bir bütün oluşturur.36
Dolayısıyla bir siyasal sistemi tanımlayabilmek için onun işleyişine yön
veren parça ve etkileşimlerin karşılıklı işlevlerinin ortaya konulması ge-
rekmektedir. Sosyal sistemler açık sistemlerdir. Başka bir anlatımla çev-
relerindeki değişimlerden etkilenirler ve dış çevre ile etkileşim içinde ha-
reket ederler. Açık sistem, çevreden kendisine yönelen girdileri işleye-
rek, bunlardan çıktı üretebilen, geri besleme ile çıktı sürecinin yansıma-
larından haberdar olan, bütün bu sürecin anlamlı bir uyum içinde çalış-
tığı sistemlerdir.37 Sistem analizini, siyasal süreçleri genel bir bütünlük

                                        
                                
 
35 Karl W. Deutsch, Politics and Government, (Boston: Houghton Mifflin C., 1980), s. 132.
36 D. A. Strickland – L. L. Wade ve R. E. Johnston, A Primer of Political Analysis, (Chicago:
Markham Pub. Comp., 1968), s. 7.
37 Hasan Köni, Genel Sistem Kuramı ve Uluslararası Siyasetteki Yeri, (Ankara ASAM Ya yını,
2001), ss. 11-15.

14  
Giriş: Soğuk Savaş Sonrasında Siyasal Rejimler
 
içinde açıklamak amacıyla kullanan isimlerin başında David Easton
gelmektedir. O, ulusal, uluslararası ve karşılaştırmalı olarak, siyaset ol-
gusunu bir bütünlük içinde açıklayan kapsamlı bir teorinin oluşturul-
ması amacındadır. Easton siyasal süreci, değerlerin otoriteye bağlı olarak
dağıtıldığı bir etkileşimler bütünü olarak görmektedir. Değerlerin otori-
teye bağlı olarak dağıtımı bir siyasal sistemin kapasitesini göstermekte-
dir.38 Siyasal sistem, sosyal sistemin bir parçası olarak işlev görmekte ve
içerisinde siyasal hayatı şekillendiren kurum, olgu ve süreçlerin yer al-
dığı bir bütünü ifade etmektedir.39 Siyasal sistemler, biyolojik ve fizik
sistemler gibi, tepki veren ve kendilerini gelişmelere karşı uyarlayan
sistemlerdir. Sistemin tepkileri, onun çevresinden gelen baskıların bir
ürünü olarak şekillenmektedir.40 Değerlerin talepler karşısında paylaştı-
rılması zorunluluğu siyasal sistem üzerinde bir gerilim doğurur. Dolayı-
sıyla siyasal sistem, başka sistemlerle bir arada bulunduğu, içsel ve dış-
sal sistemlerin kendisine yönelttiği baskılara karşılık veren, onlardan et-
kilenen, buna karşılık ürettiği çıktılarla onlar üzerinde etkiler oluşturan
bir etkileşim ortamı içinde hayat sürmektedir.
Easton’a göre siyasal sistemler kendi toplumsal çevreleri ve uluslara-
rası toplumun şekillendirdiği iki tip çevresel baskı ile karşı karşıyadır.
Toplumsal çevre, ekolojik, biyolojik, kişisel ve sosyal sistemleri içerir ve
kültürel, sosyal, ekonomik, demografik ve diğer alt sistemlerden oluşur.
Uluslararası toplum ise uluslararası siyasal, ekolojik ve sosyal sistemler-
den oluşmakta ve uluslararası örgütler ve diğer alt sistemlerle birlikte,
uluslararası kültürel, sosyal, ekonomik, demografik ve diğer alt sistem-
lerle bir bütün oluşturmaktadır. Dolayısıyla bir siyasal sistemin tepki
vermesine neden olan çevresel koşullar bizzat siyasal sistemin kültürel,
ekonomik vs. dinamiklerinden kaynaklandığı gibi, uluslararası sistem ve
alt sistemlerinden gelen baskılardan da kaynaklanabilir.41

                                        
                                
 
38 David Easton, A Framework for Political Analysis, (New Jersey: Prentice-Hall, 1965a), s.
57.
39 David Easton, The Political System – An Inquiring into the State of Political Science, (New
York:, Alfred A. Knopf Inc., 1971), s. 97.
40 Morton R. Davies ve Vaughan A. Lewis, Models of Political Systems, (Londra: Praeger,
1971), s. 48.
41 Easton, 1965a, ss. 70-75.

  15
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Şekil 1.1. Siyasal Sistemin İşleyişi

Kaynak: David Easton, A Systems Analysis of Political Life, John Wiley & Sons Inc.,
New York, 1965b.

Gerilim doğuran baskılara karşı, sistem kapasitesi ölçüsünde karşılık


verir. Bu baskılar siyasal siteme istekler ve destekler olarak girdiler şek-
linde gelmektedir. Girdiler siyasal sistemdeki gerilimi doğuran değiş-
kenlerdir. Bu girdilerden istek niteliğinde olanlar daha önemlidir. İstek-
lerin karşılanması sorunu sistem üzerinde iki tip gerilim doğurur: kap-
sam gerilimi ve aşırı istek yüklemesinden doğan gerilim.42 Siyasal sistem
gerilimleri aşmak için birtakım kararlar alarak, düzenlemeler yaparak ve
bunları bizzat uygulayarak çeşitli çıktılar üretir. Çıktılar bir yerde siyasal
sistemin çevresine yönelik olarak oluşturduğu tepkilerdir ve o çevrede
bir yansıma bulur. Easton bu yansımanın siyasal sisteme, bir geri bes-
leme yaparak tekrar yeni girdiler olarak yansıyacağını ileri sürer. Siyasal
sistemin ürettiği çıktılar yalnızca girdilere yönelik bir tepki değildir. Bir
siyasal sistem düzenleyici nitelikte çıktılar üreterek çevresi üzerinde etki
doğurabilir. Dolayısıyla bir siyasal sistem bu sürekli dönüşüm ilişkisinin
içinde varlığını sürdürür.43 Easton’un modeli, fazlasıyla soyut, ölçülebilir
olmayan, sistemin değişimine veya çözülüşüne ilişkin açıklayıcı bir çer-
çeve oluşturamayan bir model olarak eleştirilmiştir.44 Ancak Easton,
siyasal sistemleri genel bir bütünlük içinde analiz ederek, dolayısıyla si-
yasal rejimler ve bu rejimleri oluşturan kural ve kuralların işleyişinin
anlaşılmasında çevresel faktörleri analize dahil ederek, önemli bir açılım
getirmiştir. Bu yaklaşım, nitelik olarak sorun ve süreçlerin mikro anali-
zinden çok, makro analizi noktasında kullanışlı bir çerçeve oluşturmak-
tadır. 45
                                        
                                
 
42 Davies - Lewis, s. 55.
43 David Easton, A Systems Analysis of Political Life, (New York: John Wiley & Sons Inc.,
1965b), ss. 29-33.
44 Ersin Kalaycıoğlu, Çağdaş Siyasal Bilim, (İstanbul: Beta Yayınlar ı, 1984), ss. 62-63.
45 Oran R. Young, Systems of Political Scie nce, (New Jersey:, Prentice-Hall Inc., 1968), s. 23.

16  
Giriş: Soğuk Savaş Sonrasında Siyasal Rejimler
 
Bir siyasal sistemin bu işleyiş içinde var olabilmesi için birtakım ka-
rarlar alması ve bunları uygulaması gerekmektedir. Easton’un belirttiği
gibi girdileri çıktılara dönüştürmek zorundadır. Almond ve Powell ağır-
lıklı olarak bu sürecin üzerinde durmaktadırlar. Onlara göre girdi-çıktı-
geri besleme döngüsü birtakım işlevler ve işlevlere karşılık gelen birta-
kım yapılar çevresinde şekillenir. Onlar siyasal sistemlerde beş tip temel
işlevin bulunduğunu ileri sürerler. Bunlardan ikisi siyasal sisteme yöne-
lik girdilerle ilgili işlevlerdir. Sisteme yönelen taleplerin hepsinin tek tek
ele alınması ve değerlendirilmesi mümkün olmadığından isteklerin bir
araya getirilmesi, önceliklerinin belirlenmesi ve anlamlı bütünlükler ha-
line dönüştürülmeleri gerekir. Bu işlevlere taleplerin toplanması ve bir-
leştirilmesi işlevleri adı verilmektedir. Bu şekilde istekler bir araya geti-
rilmiş ve anlamlı kümeler halinde özetlenmiş olur. Geriye kalan üç tip
temel işlev ise siyasal sistemin çıktılarına ilişkin işlevlerdir. Bu işlevler
sırasıyla kuralların yapılması, kuralların uygulanması ve kural uygula-
malarının denetlenmesi işlevleridir. Bu klasik anlamda yasama, yürütme
ve yargı işlevlerine karşılık gelmektedir.46 Bu işlevler birtakım yapılar
içinde şekillenirler. Almond ve Powell farklı siyasal sistemlerde farklı
yapıların benzer işlevleri yerine getirdiğini ileri sürmektedirler. Örneğin
bir demokraside siyasal partiler tarafından yerine getirilen çıkar ifade-
lendirme ve birleştirme işlevi, başka bir siyasal sistemde kabile şefleri,
topluluğun yaşlıları veya din adamları tarafından yerine getirilebilir.
Almond ve Powell altı genel yapıyı ayırt etmektedirler. Öncelikle baskı
grupları, isteklerin toplanması ve ifadelendirilmesinde önem kazanan
toplumsal yapılardır. Almond ve Powell baskı grubu kavramını çok ge-
niş anlamda ele alırlar ve onların değişik biçimlerde yapılandıklarını
ileri sürerler.47 İkinci olarak siyasal partiler yine girdi işlevlerinin yerine
getirilmesinde önem kazanan yapılardır. Üçüncü yapı hükümettir. İster
seçilmiş bir bakanlar kurulu veya bir başkan, isterse verasetle göreve
gelen bir monark olsun siyasal politikanın belirlenmesi ve yürütülme-
sinden sorumlu ve bu kararların meşruiyetini temsil eden bir üst yü-
rütme örgütü her devlette yapılandırılmış bulunmaktadır. Meclisler bir
siyasal sistemde işlevlerin yerine getirilmesinde rol oynayan diğer bir
yapıdır. Seçimle göreve gelen milletvekillerinden veya danışman olarak
atanmış kişilerden oluşmuş olsalar da kural yapma sürecinde otoritele-
rin iktidarına belli düzeylerde ortak olurlar. Bir başka yapı, bürokratik
örgütlerdir. Her hükümet bir bürokratik mekanizma ile çalışmaktadır.
Merkezi ve yerel düzeyde hükümet adına hareket eden görevliler ve ku-
rumlar siyasaların uygulanmasından sorumlu olarak hizmet görürler.
                                        
                                
 
46 Gabriel A. Almond ve G. Bingham Powell, Jr., Comparative Politics: A Developmental
Approach, (Boston: Little Brown, 1966), s. 29.
47 Gabriel A. Almond ve G. Bingham Powell, Jr., Comparative Politics: System, Process,
Policy, (Boston: Little, Brown and Co., 1978), ss. 171-176.

  17
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Silahlı kuvvetler de bu bürokratik mekanizmanın bir parçasıdır. Altıncı
ve son yapı kuralların denetimi işlevini yerine getiren yargı birimleridir.
Onlar kuralların uygulanmasından çok, her düzeydeki kararların ve uy-
gulamanın denetlenmesi işlevini yerine getirmeleri nedeniyle bürokratik
örgütlerden ayrılırlar.48

Şekil 1.2. Siyasal Sistemde Yapılar ve İşlevler

İşlevler Yapılar

Girdi İşlevleri:
İstekleri Seçme Gruplar
İstekleri Birleştirme Siyasal Partiler

Çıktı İşlevleri:
Kural Yapma Meclisler ve Konseyler
Kural Uygulama Hükümet ve Bürokrasi
Kural Denetleme Mahkemeler

Kaynak: Jean Blondel, Comparing Political Systems, Praeger Pub., New York, 1972,
s. 27.

Şekil 1.3. Siyasal Sistem ve Çevresi

Kaynak: Gabriel A. Almond ve G. Bingham Powell, Jr., “ The Study of


Comparative Politics”, Comparative Politics Today: A World View, 1992.
                                        
                                
 
48 Jean Blondel, Comparing Political Systems, (New York: Praeger Pub., 1972), s. 26.

18  
Giriş: Soğuk Savaş Sonrasında Siyasal Rejimler
 
Almond ve Powell geliştirmiş oldukları bu modeli karşılaştırmalı si-
yaset açısından yeniden şekillendirmiş ve sistem, işlev ve yapı kavram-
larını şekil 3’te gösterildiği şekilde ilişkilendirmişlerdir.49
Siyasal sistem iç ve dış çevre ile etkileşim içindedir. İç çevre ülkenin
kültürel, sosyal ve ekonomik arka planı tarafından oluşturulur. Siyasal
sisteme yönelik girdilerin şekillenmesinde bu arka plan belirleyici rol
oynar. Siyasal sistem bu şekilde kendine ulaşan girdileri yine bu çevreye
dönük olarak üretir. Dış çevre ise devletler ve diğer uluslararası aktörler
tarafından oluşturulmuştur ve siyasal sistem iç çevre ile olduğu gibi dış
çevre ile de etkileşim içindedir.

Şekil 1.4. Siyasal Sistem ve Kurumlar

Kaynak: Gabriel A. Almond ve G. Bingham Powell, Jr., “ The Study of


Comparative Politics”, Comparative Politics Today: A World View, 1992.

Siyasal sistem içinde kurum ve örgütler bulunur. Bunlar dönüşüm


sürecini yönlendiren ve sonuçlandıran yapılardır. Partiler, baskı grup-
ları, meclisler, hükümetler, bürokrasi ve mahkemeler dönüşümü sağla-
yan yapılar olarak siyasal sistemin parçalarını oluştururlar. Ülkenin sa-
hip olduğu parti sistemi, hükümet yapısı, karar alma süreçlerinde etkili
olan gruplar, bürokratik örgütlerin niteliği, meclis yapısı ve milletvekil-
leri, yargı örgütleri sistemin yapısal boyutunu oluştururlar. İç ve dış çev-
reden gelen baskıları karşılayan ve bunların yansıması olan kararları şe-
killendiren bu yapılardır.
Ancak siyasal sistemleri anlayabilmek için yapısal boyut tek başına
bir açıklama çerçevesi oluşturamaz. Benzer yapıların farklı işlevler göre-

                                        
                                
 
49 Gabriel A. Almond ve G. Bingham Powell, Jr., “ The Study of Comparative Politics”, G.
A. Almond ve G. B. Powell, Jr. (Der.), Comparative Politics Today: A World View, (New
York: Harper Collins Pub., 1992), ss. 4-10.

  19
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
bileceğini Almond ve Powell vurgulamaktadırlar. ABD yasama sistemi
ile Çin yasama sistemi kurumsal olarak benzer şekilde düzenlenmiş ola-
bilir, ancak siyasal rejim içinde edindikleri işlevler birbirlerinden çok
farklıdır. Birinde çıkar gruplarının etki alanına açık bir yasama süreci söz
konusuyken, diğerinde tek parti yönetimine halkın itaatinin temsil edil-
mesi yasama sürecine temel işlevini kazandırmaktadır.
Dolayısıyla bir siyasal sistemi açıklayabilmek yapıların gördüğü iş-
levlerin çözümlenebilmesiyle mümkün olabilmektedir. İşlevsel siyasal
sistem modeli Şekil 5’de gösterilmektedir. Buna göre iç ve dış çevre her
biri birtakım işlevlere sahip bulunmaktadır. Bu işlevlerin başlıcaları si-
yasal toplumsallaştırma, siyasal rollerle ilgili eğitim ve kişileri yetiştirme
ve siyasal iletişimi sağlamaktır. Bunlar siyasal sürece doğrudan etki et-
memekle birlikte, siyasal ilişkilerin arka planını oluştururlar. Almond ve
Powell bu işlevlere Sistem İşlevleri adını vermektedirler.
Süreç işlevleri ise daha önce üzerinde durduğumuz beş temel siyasal
sistem işlevleridir ve siyasal süreci doğrudan etkilemektedirler. Çıkarları
toplama ve birleştirme, kural koyma, kural uygulama ve karar denet-
leme işlevleri siyasal süreçle ilgili işlevlerdir. Bu işlevler sonucunda sis-
tem iç ve dış çevreye bir dizi çıktı üretir. Almond ve Powell politika iş-
levleri adını verdikleri üç tip çıktı grubunun bulunduğunu ileri sürerler;
aktarma, düzenleme ve dağıtım çıktıları.

Şekil 1.5. Siyasal Sistem ve İşlevler

Kaynak: Gabriel A. Almond and G. Bingham Powell, Jr., “ The Study of


Comparative Politics”, Comparative Politics Today: A World View, 1992.

20  
Giriş: Soğuk Savaş Sonrasında Siyasal Rejimler
 
Dikkat edilirse siyasal sistemin yapısal boyutu, o siyasal sistemin re-
jimini oluşturmaktadır. Gerek Easton’da, gerekse Almond ve Powell’de
dönüşümü sağlayan kurumsal unsurların siyasal rejimi şekillendirdiği
görülmektedir. Ancak yine bu analizlerin gösterdiği gibi, kurumsal bo-
yut siyasal rejimin işleyişini tek başına açıklamakta yeterli değildir. Bu
anlamda siyasal rejim, bir ülkenin sosyo ekonomik yapısı, gelişme dü-
zeyi, tarihsel ve kültürel dinamikleri ve ideolojisi (meşruiyet kalıpları) ile
birlikte bir siyasal sistemi oluşturur. 50 Bir siyasal rejimin analizi de;
ülkenin siyasal kurumlarının, sahip olduğu sosyal, ekonomik, tarihsel ve
kültürel arka plan ışığında nasıl şekillendiğini, bu kurumların pratikte
nasıl bir işleve sahip bulunduklarını, ülkenin konumlandığı uluslararası
çevre koşullarının, uluslararası aktörlerin siyasal sisteme yönelttikleri
baskı ve destek girdilerini ve siyasal kurumların oluşan gerilimler karşı-
sında nasıl şekillendirildiğini içermelidir. Bu bir yerde, geçiş paradigma-
sının “neden bize benzeyemiyorlar?” sorusundan veya bu soruya me-
deniyetler çatışması tezinin “çünkü bize benzemeleri imkânsız” olarak
verdiği cevabın ötesinde, bir ülkedeki siyasal hayat ve kurumların işleyi-
şinin nasıl bir arka planda şekillendiğini anlama çabasına karşılık gel-
mektedir.

Çalışmanın Kapsamı, Yöntemi, Sınırları


Çalışma, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine paralel olarak bağımsız-
lıklarını kazanan Orta Asya’daki dört Türk Cumhuriyeti’nin (Kazakis-
tan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan) bağımsızlıktan bugüne
siyasal hayat ve kurumlar açısından nasıl bir değişim geçirdiklerini
açıklamayı amaçlamaktadır. Bu ülkeler, sahip oldukları ekonomik alt-
yapı ve stratejik konumları nedeniyle, küresel ve bölgesel stratejilerin
yöneldiği ve farklı yaklaşımların çatıştığı bir coğrafyanın merkezinde
konumlanmışlardır. İnceleme konusu ülkeler yaklaşık olarak 4 milyon
km2’lik bir alanı kapsamakta ve 64 milyon nüfusa sahip bulunmaktadır-
lar. Bu ülkeler, uluslaşma süreçlerini tamamlayamadan önce koloni yö-
netiminin, daha sonra da merkezi bir enternasyonalizmin unsurlarına
dönüştürülmüş, siyasal, ekonomik ve sosyal yapıları merkezi planlama
tarafından şekillendirilmiş ülkelerdir. Dolayısıyla bağımsızlık çok yönlü
bir değişme ve uyum sürecini beraberinde getirmiştir. Bu ülkeler, etnik
politikadan, siyasal kurumlara, ekonomik yapıdan, kültürel dinamiklere
çok yönlü bir değişim sürecini bir arada yaşamaktadırlar. Üstelik sahip
olunan zengin enerji kaynakları ve bölgesel güvenlik sorunları, bu süre-
cin birçok bölge dışı aktörün rol oynadığı istikrarsız bir uluslararası sis-
tem zemininde yaşanmasına neden olmaktadır. Çalışmanın yöntemi te-

                                        
                                
 
50 Yaşar Gürbüz, Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler, (İstanbul: Beta Yayınları, 1987), ss. 2-3.

  21
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
melde sistem analizine dayanmaktadır. Siyasal sistem analizi, belirtildiği
gibi, ülkelerin siyasal rejimlerini, siyasal hayat, tarihsel, sosyal, ekono-
mik ve kültürel unsurlarla birlikte karşılaştırmalı bir biçimde analiz
edilmesini içermektedir. Bu çerçeveye bağlı kalınarak, incelenen ülkeler-
deki siyasal kurumsallaşmada belirleyici olan,

 Kültürel, tarihsel faktörler,


 Ülkenin etnik yapısı, sosyal etkileşim ve yapılar,
 Ekonomik dinamikler ve siyasal yapılanmaya etkileri,
 Anayasalar, siyasal kurumlar, seçim sistemleri,
 Siyasal partilerle ilgili yasal düzenlemeler,
 Siyasal liderlik yapısı, yöneticilerin sosyal tabanı,
 Muhalefet hareketleri, muhalif liderler ve sosyal tabanları,
 Uluslararası sistemden kaynaklanan gerilim dinamikleri,
 Dış politika eğilimleri, bölgesel uluslararası sorunlar,

arka planında siyasal hayatın nasıl şekillenmekte olduğu ve bunun


siyasal kurumlara yansımaları ele alınmaktadır. Elde edilen bulgular ışı-
ğında adı geçen ülkelerde siyasal kurumsallaşma aşamaları ve mevcut
siyasal yapının hangi dengeler üzerinde durduğu belirlenmeye çalışıl-
maktadır. Bu açıdan çalışmada siyasal sistemin kurumsal, sosyal, grup-
sal ve ekonomik altyapısı üzerinde yoğunlaşılmaktadır. Analiz gerilim
doğuran içsel ve dışsal etkenler, kurumsallaşma ve bu kurumlara yükle-
nen işlevler ışığında siyasal sistemin iç ve dış politika alanında nasıl iş-
lediği, çevresine nasıl tepkiler verdiği temelinde yürütülmektedir.
Yukarıda belirlenen yöntem ışığında sırasıyla, Kazakistan, Özbekis-
tan, Kırgızistan ve Türkmenistan çalışmanın bundan sonraki bölümle-
rinde ayrı ayrı ele alınmaktadır. Çalışmanın sonuç bölümünde ise ince-
lenen ülkelerin siyasal rejimleri karşılaştırmalı olarak sınıflandırılmakta-
dır.

22  
 
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 

SEÇKİNLER ARASI PAYLAŞIM SORUNU


GÖLGESİNDE SİYASAL
KURUMSALLAŞMA: KAZAKİSTAN

Kazakistan, Orta Asya’nın en geniş topraklara sahip ülkesidir. Ülke top-


rakları doğudan batıya, Hazar denizinden, Çin sınırına kadar 2.000 km
uzanır. Güneyden kuzeye Özbekistan ile Sibirya arasında kalan 1.300
km’lik bir uzunluğa sahiptir. Kazakistan, geniş topraklara sahip olma-
sına karşılık, nüfus olarak Orta Asya cumhuriyetleri içinde Özbekistan'-
dan sonra ikinci sırada gelir. Üstelik, siyasal açıdan hâkim unsur olan
Kazaklar, bağımsızlık yıllarında ülkenin toplam nüfusu içinde azınlıkta
kalmaktaydılar (1994 rakamları ile nüfusun %45’i Kazaklardan oluş-
maktaydı). Ülkede, eğitimli ve teknik hizmetler alanında yoğunlaşmış
bir “Avrupalı” nüfus yaşamaktadır (Ruslar, Almanlar, Belaruslar). Aynı
zamanda Kazakistan, coğrafya olarak Avrupa Rusya’sına yakınlığı ve
ülkede Rus ekonomisine bağımlı bir sanayinin yapılandırılmış olması
gibi nedenlerle, Rus dili ve kültürünün oldukça etkili olduğu bir tarihsel
arka plana ve toplumsal altyapıya sahiptir.

Tarihsel Faktörler

Kazak ulusunun oluşumu, karmaşık bir süreç sonucunda şekillenmiştir.


Tarihsel açıdan Kazak olgusunun varlığına işaret eden kaynaklar, 14. ve
15. yüzyılları göstermektedirler. Bundan önceki tarihsel gelişme üç ev-
rede açıklanabilir. M.Ö. 18. yüzyıl ile M.S. 4. yüzyıla kadar süren birinci
evrede, Bronz Çağı’ndan başlayarak, bölgede Türkler dışındaki göçebe
topluluklar yaşamışlardır. Türkler, 6. yüzyılda bölgeye gelmeye başla-
dılar. 766 yılında, bir Türk kabile federasyonu olan Karluglar bölgeye
hâkim oldu. Bu yıllar, aynı zamanda Arap akınlarının başladığı yıllardır.
Dolayısıyla bölge, İslâm kültürü ile bu tarihlerde tanışmıştır. 9. yüzyıl-
dan 11. yüzyıla kadar geçen süre içerisinde Kazakistan’ın batı ve güney-
batı bölümü Oğuz devletinin, doğusu ise Kıymak ve Kıpçak kabile fede-
rasyonunun denetiminde kaldı. Doğu Kazakistan’da ise, Karluk hâkimi-
yetine 9. yüzyılda Karahanlılar tarafından son verildi. Karahanlılar İslâm

  23
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
dinini kabul ettiler ve Abbasi devletine bağlı bir vassal devlet konu-
munda kaldılar. İslâm dini Kazak steplerinde, ortodoks geleneğin hâkim
olduğu Özbekistan’dan farklı olarak, kabile inançları ile birlikte içselleş-
tirildi. Kabile gereksinimlerinin ön planda olduğu bu sosyal yapıda din
kurumsal bir içerik kazanamadı.51 Türk dönemi adı verilen bu ikinci ev-
rede kabileler arasındaki ittifak ve çatışmaların bölgedeki siyasal şekil-
lenmenin temel belirleyicisi olduğu söylenebilir. Üçüncü evre ise, 13.
yüzyılda Moğol istilasıyla başlayan dönemdir. Moğollar bölgede yal-
nızca askeri açıdan hâkimiyet kurmadılar, aynı zamanda siyasal ve etnik
oluşum içinde belirleyici bir rol oynadılar. Moğol saldırısı bölgeye, hem
yeni Türk kabilelerinin gelmesine neden oldu, hem de diğer Moğol ka-
bileleri ile Türk kabilelerinin kaynaşmasına zemin hazırladı.52 Moğol dö-
neminde Kazakistan, üç büyük siyasi birliğe dayalı bir idari yapıyla yö-
netildi. Bu bölünmeler zaman içinde “Üç Orda” veya “Cüz” olarak ad-
landırılan ve bugüne kadar ülke siyasetinde etkili olan, üç kabile ittifakı-
nın da temelini oluşturacaktır. 53 14. yüzyılın sonu ve 15. yüzyılın başla-
rında bölge, Özbek Hanlığının denetimine girdi. Bu egemenlik, Kazakla-
rın ayırt edilir biçimde ortaya çıkmasına yardımcı oldu. Özbek Hanlıkla-
rının otoritesine karşı direnen göçebe boylar, Ebu’l Hayr döneminde
Şeybani Devleti’nin hâkimiyet alanından ayrılarak, güney bölgelere göç
ettiler. Bu otorite tanımayan göçebe kabileler daha sonra “Kazak” olarak
adlandırılmaya başlandı. Bu deyimin Arapça “yasadışı” anlamına gelen
“Khazak”dan türediği ileri sürülmektedir.54 Bu topluluklar hâkimiyet
kurdukları topraklarda Özbek saldırılarına karşı ittifak kurmak suretiyle
zaman içinde bir ortak kimlik kazandılar. Kazak kabileler üzerinde ilk
otorite kuran isim ise Kasım Han’dır (1511-1523). Ancak bu dönem uzun
sürmemiş ve Kazaklar kendi içlerinde Moğol döneminde şekillenmeye
başlayan kabile ittifakları paralelinde, tekrar üç büyük Orda’ya (Cüze)
bölünmüşlerdir. Büyük Orda, ağırlıklı olarak ülkenin güneyinde, Orta
Orda kuzey ve doğu Kazakistan’da, Küçük Orda ise batı Kazakistan’da
üslenmiştir.55 Her Orda daha küçük alt ittifaklara bölünmüştür. Bu
ittifaklar, bir soy bağı etrafında daha alt sosyal birimlere kadar inerler.56
                                        
                                
 
51 Kemal H. Karpat, “Kazak Ulusçuluğunun Kökenleri: Etnik Köken mi, İslâm mı veya
Toprak mı?”, Hakan Gür (Çev.), Türkiye ve Orta Asya, (İstanbul: İmge Kitabevi, 2003), s.
121.
52 Bakhytnur Oterbaeva, “Kazak Halkının Etnik Kimliğinin Gelişimi”, Avrasya Etüdleri,
İlkbahar, Sayı: 13, 1998, ss. 36-38.
53 Edward Schatz, “Reconceptualizing Clans: Kinship Networks and Statehood in
Kazakhstan”, Nationalities Papers, Cilt: 33, Sayı: 2, 2005, s. 239.
54 Ahmed Raşid, Orta Asya’nın Dirilişi İslâm mı, Milliyetçilik mi?, Osman Ç. Deniztekin
(Çev.), İstanbul: Cep Düşün, 1995), s. 133.
55 Aygül Bokayeva, “Kazak Göçebe Kültürünün Karakteri”, Türkler, Cilt 19, (Ankara:
Yeni Türkiye Ya yınlar ı, 2002), s. 430.
56 Saulesh, Esenova, “Tribalism and Identity in Contemporary Circumstances: the Case of
Kazakstan”, Central Asian Surv ey, Cilt: 17, Sayı: 3, 1998, s. 451.

24  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
İttifakların her biri, bir Kazak hanının otoritesi altında toplanmış olsa da,
hiçbiri gerçek anlamda bir devlet örgütlenmesine sahip değildi. Kendi
aralarında sürekli mücadele halinde bulunan bu kabile ittifakları bir dış
tehlike karşısında ise ortak hareket etmekteydiler. Her bir Ordanın, itti-
fakı oluşturan kabilelerin temsilcilerinden oluşan bir yaşlılar konseyi
bulunmaktaydı ve bu konsey Orda hanını denetleme yetkisine sahipti.
Yaşlılar Konseyi dışında hanların otoritesini sınırlayan ikinci unsur,
içinde yaşanılan coğrafik özellikler, başka bir ifade ile geniş steplerdir.
Otoritesini kalıcı bir iktidara dönüştürmek isteyen bir han, zorunlu ola-
rak ittifakı oluşturan kabilelerin saygınlığını kazanmak zorundaydı. Bu
saygınlık, genel olarak güçleri dengeleme ve kabile özerkliğine nüfuz
etmemekle elde edilebiliyordu. Han, bu saygınlığı sağlayamadığı veya
otoritesini hiyerarşik bir yapıya yönlendirmek istediğinde, göçebe kabi-
leler hanlığa bağlı arazileri kolayca terk edebiliyor ve farklı bölgelere göç
ediyorlardı. Kazak kabileler arasında birlik oluşturmayı başaran Kasım
Han’ın iktidarı da, böyle geniş bir saygınlığa dayanıyordu. Kasım
Han’ın ölümünden sonra yerine geçen Tahir Han, itti fakı daha hiyerar-
şik bir yapıya dönüştürmek istediğinde, Hanlığın nüfusu hızla azalmaya
başlamış, 1722’de Abay Han’ın benzeri girişimleri de aynı tepkiyi gör-
müştür. 57
Kazaklar, 17. yüzyıldan sonra önce Jungarların sonra da Rusların iş-
galine maruz kaldılar. Jungarlar Moğol kökenli kabilelerden oluşuyordu
ve onların saldırıları çok sayıda Kazak’ın ölümüne, yerleşik hayata geç-
miş kabilelerin tekrar göçebe hayatına dönmelerine neden oldu. Kazak-
lar, bugün bile bu dönemi “büyük felaket yılları” olarak adlandırmakta-
dırlar.58
Kazakların yaşadığı bölgelere Rus akınları 17. yüzyılda kuzeybatıdan
geldi. Ruslar sürekli kaleler inşa etmek suretiyle kalıcı bir egemenlik
kurmaya başladılar. Jungarlar ile Ruslar arasında sıkışan Kazak Hanlık-
ları, Jungarlara karşı Ruslarla işbirliğine girdiler ve bu işbirliği, zamanla
onların Rus egemenliğine girmeleri ile sonuçlandı. 1731 yılında Küçük
Orda, 1740 yılında Orta Orda ve 1742’de Büyük Orda, Rusya ile anlaşma
imzalayarak, Çarın egemenliğini tanıdılar. Ancak bu anlaşmaların han-
lıklara tanıdığı özerklik kâğıt üzerinde kaldı. Kazakistan üzerindeki tüm
düzenlemeler hanlıkların varlığına rağmen, doğrudan Çar’a bağlı yöne-
ticiler tarafından yapıldı. Hanlıkların göstermelik iktidarına 1822’de son
verildi ve Kazakistan 1863 yılında yapılan yeni yönetim yapısı gereği iki
ayrı idari bölge arasında bölünerek, doğrudan Rus İmparatorluğu’nun
bir parçası haline getirildi. Kazakistan’ın büyük bölümü Step İdari Böl-
                                        
                                
 
57 Oterbaeva, s. 42.
58 Modern and Rece nt History of Kazakhstan, Strategic Research Center of Kazakhstan,
Almaty, 1999 (http://www.president.kz/articles/history).

  25
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
gesi’nin yönetimine verilirken, güney Kazakistan, Türkistan İdari Böl-
gesi’nin sınırları içinde kaldı.
Çarlık Rusya’sının bölge politikası tam anlamıyla bir kolonizasyon
politikasıdır. Bu politika, Kazak göçebelerinin toplumsal ve ekonomik
yapılarına temelde zıt bir sosyoekonomik yapılanmayı bölge insanlarına
dayatıyordu. Önce yeni kalelerin inşası, devamında kurulan çiftlikler ve
bu çiftliklere Rus ve diğer yabancı etnik toplulukların getirilip iskân
edilmesi, yerel halk üzerinde yıkıcı etkilerde bulundu. Bu politika sonu-
cunda göçebelerin hareket alanı giderek sınırlandı ve hayvancılığa da-
yalı ekonominin gereksinimi olan otlakların tarımsal alanlar olarak kul-
lanılmaya başlanması, göçebelerin geçim kaynaklarını yok etti. Kazak
göçebeleri üzerinde, kendilerini çiftçi olarak yazdırıp, gösterilen toprak-
lara yerleşmeleri yönünde baskı uygulandı. Uygulama sonucunda, ot-
lakların alanı hızla azalmaya başladı ve göçebelerin yaşam standartla-
rında hızlı bir düşüş yaşandı. Ancak yine de, Kazak nüfusunun çok bü-
yük bir bölümü 20. yüzyılın başlarında göçebe yaşam tarzını korumak-
taydılar. Bu politikanın yerleşmesine paralel olarak, Kazak kabilelerinin
Rus yönetimine karşı tepkisel isyanlara başvurdukları veya topluca
Çin’e göç ettikleri görülmektedir. Ancak her isyan, Rus yönetimince
kanlı bir biçimde bastırıldığı gibi, Çin’e kaçanlar da orada gördükleri
ağır muameleler karşısında geri dönmek zorunda kaldılar.59
Hayvancılıktaki gerilemenin yol açtığı açlık, iskân politikasına dire-
nenlere verilen sürgün cezaları, zorla askere alma uygulamasının yol aç-
tığı çatışmalar, çok sayıda Kazak’ın hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı.
1870’lerde Kazak nüfusunun dörtte bir oranda azaldığı ifade edilmekte-
dir.60 Bu süreç, bir yandan Kazak halkını yok olma tehlikesiyle karşı kar-
şıya bırakırken, diğer yandan ortak bir kimlik bilinci geliştirmelerine
hizmet edecektir. Coğrafi konumun ve toplumsal yapının bir sonucu
olarak Rus yayılmacılığından en fazla etkilenen Türk topluluğu olan Ka-
zaklar, zaman içinde Ruslarla uyumlu görünümün örttüğü bir milliyet-
çilik eğilimi geliştireceklerdir.
Gerçekten Kazaklar, Orta Asya Türk cumhuriyetleri içinde Ruslarla
en iyi geçinen topluluk olmalarına rağmen, tarihsel gelişmelere daha
dikkatli bakıldığında, bu görünümün altında son derece dikkatli bir mil-
liyetçi politika izlendiği (Sovyet dönemi de dâhil olmak üzere) görül-
mektedir. Ancak, bu eğilimin daha çok kabile ittifakları çerçevesinde bir
dayanışma ağı içerisinde yapılandığının altınının çizilmesi gerekmekte-
dir.
                                        
                                
 
59 Gülnar Kendirbay, “Ala ş”, Türkler, Cilt 18, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınla rı, 2002), s.
652.
60 Raşid, s. 134.

26  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Kolonizasyon politikalarının, göçebe toplulukların sosyoekonomik
yapısını aşındırmasına paralel olarak, eğitimli Kazak aydınlar arasında
kabileler üstü ulusal-liberal eğilimler ortaya çıktı. Alihan Bükeyhan,
Ahmet Baytursun, Mir Yakup Dulat, Mustafa Çokay, Muhammedcan
Tınışbayev, Bahtcan Karatay, Cihanşah Dostmuhammed, Halil
Dostmuhammed, Yakup Akpa, Âlim Han Ermek, Muhtar Avezov,
Mahmut Sultan Tıraygirey, Mağcan Cumabay bu isimler arasında önde
gelenlerdir. Bu kişiler genellikle Rusya’daki okullarda eğitim görmüş,
oradaki aydınlarla çeşitli ilişkiler geliştirmiş, çok iyi Rusça konuşup ya-
zan kişilerdir. Birçoğu Marksist veya liberal, Çar karşıtı görüşlerden et-
kilenmişlerdir. Bu nedenle, Kazak milliyetçi hareketi fazlasıyla
Rusya’daki siyasal gelişmelere paralel olarak şekillenmiştir. Kazak ay-
dınlar, öncelikle Rusya genelinde kurulan siyasal partilere destek verdi-
ler ve onların şubelerini Kazakistan’ın değişik yerlerinde örgütlediler.
Liberal eğilimli Anayasal-Demokratik Parti’ye verilen destek bu eğilimin
bir yansımasıdır. Birçok Kazak aydını bu partinin listesinden Duma’ya
seçilmişler, ancak Kazak Türklerinin sorunlarını gündeme getirmekte
çeşitli engellerle karşılaşmışlardır. Buna karşılık onlar, Kazakların yerle-
şik hayata geçmelerini, modern eğitim kurumlarının kurulmasını, Kazak
Türkçesinin eğitim dili olarak yaygınlaştırılmasını, ancak Kazakların
toplumsal hayatta iyi bir yer edinebilmeleri için Rusça öğrenip, Kiril al-
fabesini iyi bir şekilde kullanmaları gerektiği gibi farklı düşünceleri bir
arada savundular. Aydınların savundukları bu düşüncelerin geniş bir
toplumsal destek bulduğunu söyleyebilmek oldukça güçtür. Göçebe Ka-
zak kabileleri, aydınlardan çok kendi geleneksel deneyimlerine sadık
kaldılar. 1916 yılında zorla askere alma kararnamesi çıktığında, Alihan
Bükeyhan ve Ahmet Baytursun bu kararı desteklediler ve Kazaklara as-
kere yazılmaları konusunda çağrılar yapıp, Rus hükümeti ile kabileler
arasında aracılık yaptılar. Onlara göre bu kararname, Kazakların bazı
kazanımlar elde etmeleri açısından önemli bir fırsattı. Ancak kabilelere
söz geçiremediler.61 Kazak kabileler, tüm Türkistan’ı saran isyan dalga-
sına destek vermeyi tercih ettiler.
Çar rejimini deviren Şubat 1917 devrimi Kazak aydınlar tarafından
büyük bir memnuniyetle karşılandı. Onlar genellikle demokratik bir
Rusya içinde Kazakistan’a bazı haklar tanınacağı beklentisi taşımaktay-
dılar.62 21–28 Temmuz 1917 tarihleri arasında birinci Türk-Kazak Kong-
resi, Orenburg şehrinde yapıldı. Bu kongrede bir siyasal partinin kurul-
ması kararı alınmış ve Kazakların ilk siyasal oluşumu olan Alaş Orda
                                        
                                
 
61 Kendirbay, s. 656.
62 İbrahim Kalkan, “Kazak S iya si S isteminin Modernleşme Süreci ve Alaş Hareketi”,
Emine Gürsoy-N. Erdal Şahin (Der.), Bağımsızlıklarının 10. Yılında Türk Cumhur iyetleri,
(Haarlem: Sota Yayınları, 2002), s. 378.

  27
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
hareketi bu kongreden sonra oluşturulmuştur. Kongrede, demokratik ve
federal bir Rus Cumhuriyeti’nin kurulması, tüm Rusya’da serbest, eşit
ve gizli oylamaya dayalı seçimlerin gerçekleştirilmesi, federal yapı al-
tında Kazak Özerk Eyaleti’nin yapılandırılması, Rus göçü ve iskân poli-
tikasından vazgeçilmesi, kabilelerin topraklarının aynen korunması ve
Kazak ordusunun kabile temelinde oluşturulması gibi kararlar alındı ve
ilan edildi.63 Bu talepler, o dönemde tüm Orta Asya’da ortaya konmuş
bulunan en milliyetçi siyasal taleplerdir.64 Bu çerçevede, Alaş Orda,
bağımsız Türkistan Devleti’nin kurulması amacıyla bir grup Kazak ay-
dını tarafından oluşturuldu. Hareketin başına Alihan Bükeyhan getirildi.
Ahmet Baytursun ve ulemadan Mir Yakup Dulat gibi isimler de hareke-
tin ön saflarında yer almaktaydılar. Ancak, 1917 Ekim’indeki Bolşevik
devrimi ve Bolşevik güçlerin Kazak sınırlarında yapmış oldukları bazı
uygulamalar, bu olumlu beklentilere son verdi. Alaş yönetimi bu ne-
denlerle, başlangıçta Bolşevik yönetime karşı bir tutum sergiledi. Bolşe-
vik karşıtı Özerk Sibirya Devleti ile bağlantı kurarak bu oluşum içinde
yer almak istedilerse de, Bolşeviklerin askeri harekâtı onların bu giri-
şimlerini engelledi. 5-13 Aralık 1917 tarihleri arasında Alaş ikinci kong-
resini “Tüm Kazaklar Kongresi” adı altında gerçekleştirdi ve bu Kong-
rede, Kazakistan devletini temsil eden bir hükümetin oluşturulmasına
karar verildi. İletişim güçlüğü nedeniyle, daha sonra Doğu Alaş Orda ve
Batı Alaş Orda olmak üzere iki ayrı hükümet kuruldu. Her iki hükümet,
Ocak 1918’e kadar Bolşevikler ile Beyaz Ordu arasında tarafsızlık politi-
kası takip etmeye özen gösterdi. Bolşeviklerin bu tarihte Orenburg’u ele
geçirerek, Alaş Orda hükümetini dağıtmasıyla, Alaş Orda’nın önde ge-
len yöneticileri Beyaz Ordu Komutanı General Kolçak’la bağlantı kur-
dular. Ancak, Beyaz Ordu’nun Kazakların özerklik taleplerine sıcak
bakmaması ve ordunun Kazakistan içinde yaptığı katı uygulamalar bu
isteği sonuçsuz bıraktı. Alaş Orda içinde yapılanmış bulunan Turgay
Grubu Bolşeviklerle anlaştı. Mart 1919’da Bolşevikler zayıf oldukları Ka-
zakistan’da Alaş Orda’nın desteğini alabilmek için genel af çıkardılar.
1920 Mart’ında ise, Orenburg’da düzenlenen Komünist Parti Kongre-
sinde Alaş liderlerini kendilerine katılmaya davet ettiler. Kazak liderle-
rin iç savaştan galip çıkan gruba katılmaktan başka çareleri kalmamıştı.
İç savaş boyunca on binlerce Kazak ölmüş, sekiz yüz bin Kazak ve Kırgız
göçebesi Çin’e kaçmış bulunmaktaydı.65
Sonuçta, Alaş Orda Bolşeviklere katıldı ve iç savaş sonunda Kaza-
kistan Sovyetler Birliği’nin bir parçası oldu.

                                        
                                
 
63 Kendirbay, s. 658.
64 Raşid, s. 136.
65 Raşid, s. 136-137.

28  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Sovyetler Birliği Döneminde Kazakistan
Kolonizasyon karakteri açısından Sovyetler Birliği dönemi, imparatorluk
yönetiminin değişmesi dışında, Kazakistan için farklı bir sonuç doğur-
madı. Rusların yayılmacı-sert politikalarının yerini, yine kolonizasyon
politikalarına hizmet eden, Sovyet enternasyonalizmi aldı. Sovyet yöne-
timi bölgede hâkimiyet kurduktan sonra, Kazakistan’ı “Kırgız” Otonom
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adıyla, Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuri-
yeti’ne bağladı. Ruslar, Kazaklara “Kırgız”, Kırgızlara da “Kara Kırgız “
adını verdiler. Ancak bu yanlış isimlendirmeden, 1925 yılında vazgeçildi
ve Kırgız ismi Kazak olarak değiştirildi. Bu arada, 1923 yılında Kazak
dili cumhuriyetin resmi dili olarak kabul edildi. Sovyet rejiminin ilk dö-
nemlerinde yeni siyasal seçkinler genellikle eski Alaş Orda hareketinin
içinden gelen aydınlar arasından seçildi.66 1924 yılında, Sovyet yönetimi
birliğin etnik yapıya göre bir federasyon olarak örgütlenmesi kararını
aldı. Bu süreç ağır adımlarla 1936’ya kadar sürecektir. Bu doğrultuda
1924’te Kırgızistan (Kazakistan) ve Kara Kırgızistan (Kırgızistan) özerk
bölgeleri birbirlerinden ayrıldı. 1936 yılında, Kazakistan ve Kırgızistan
Sovyet Cumhuriyeti olarak yeniden yapılandırıldı. Bu statü 1991 yılına,
yani bağımsızlığın elde edildiği yıla kadar değişmeden kalacaktır.67
Bütün bu süreçte, yerel siyasal seçkinlerin görüşleri alınmazken,
çoğu milliyetçi eğilimlere sahip bu kişiler, Sovyet rejiminin bölgede yer-
leşmesine paralel olarak tasfiye edilecektir. Bükeyhan 1926, 1928 ve
1930’da üç defa tutuklandı ve 1937 yılında öldürüldü. Mir Yakup Dulat,
1928 yılında çalışma kampına gönderildi ve orada 1935 yılında öldü.
1925 yılında Ahmet Baytursun Komünist Parti’den atıldı, 1929’da zorla
iskân politikasına karşı çıktığı için tutuklandı. Maksim Gorki’nin eşinin
devreye girmesiyle 1934 yılında serbest bırakıldı. 8 Aralık 1937’de tekrar
tutuklanarak, milliyetçilik suçlamasıyla idam edildi.68 1928 Nisan’ında,
diğer bazı Alaş liderleri milliyetçi faaliyetleri nedeniyle idam edildiler.
Kazak aydınları arasında farklı bir son yaşayan, ender isimlerden biri
Mustafa Çokay’dır. O, diğerlerinin aksine Bolşevik karşıtı Hokand Hü-
kümeti ile ortak hareket etti. Hükümetin düşmesiyle yurtdışına çıktı,
Türkiye, Fransa ve Almanya’da bulundu. 1941 yılında Berlin’de öldü.
Orta Asya’da yerel milliyetçi liderlerle Sovyet yöneticileri arasındaki
iğreti ittifakın bozulduğu ilk ülke Kazakistan’dır. Bunun en önemli ne-

                                        
                                
 
66 A. Kayyum Kesici, Dün Bugün ve Hedefteki Kazakistan, (İstanbul: IQ Yayıncılık, 2003), s.
169.
67 Oliver Roy, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi, M. Moralı (Çev.), (İstanbul:
Metis, 2000), ss. 98-100.
68 Vahit Türk, “Kazak Aydınlanma Hareketi İçerisinde Ahmet Baytursun ve
Çalışmalar ı”, Türkler, Cilt 18, (Ankara: Yeni Tür kiye Yayınlar ı, 2002), s. 669.

  29
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
deni Sovyetler’in, Çarlık Rusya’sı gibi, Kazak topraklarının ekonomik
kullanımına ilişkin yürüttüğü politikaların, yerel toplumun sosyoeko-
nomik yapısıyla açık bir çelişki taşımasıdır. Diğer bir neden, Çarlık re-
jimi gibi, Sovyet yönetiminin de Kazakistan’ı Rusya’ya “çok yakın” bir
bölge olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. Yerel liderler ile Sovyet
yöneticiler arasındaki en büyük görüş ayrılığı, Çarlık döneminde olduğu
gibi, Rus yerleşimciler ve bu yerleşimcilere verilen toprakların Kazaklara
iade edilmesi yönündeki ısrarlardı.69 Yerel siyasal seçkinlerin tasfiye sü-
reci devam ederken, 1934 yılındaki 17. SBKP Kongresi’nde bölgede Rus
yerleşim politikası resmen onaylandı. Bu bir yerde, çarlık dönemi sö-
mürgecilik politikasının “enternasyonal” söylem altında sürdürülmesin-
den başka bir anlam taşımamaktaydı. Sovyet yöneticiler önce 1925 yılına
kadar sürecek bir ekonomik programı yürürlüğe soktular. Bununla
amaç, Kızıl ve Beyaz Ordu arasındaki iç savaş sonucunda çöken göçebe
ekonomisini, tarımsal üretime dayalı bir sistem altında yeniden yapılan-
dırmaktı. 1913 yılı rakamlarına göre, 1920’de üretim iki kat azalma gös-
termiş, çalışan işçi sayısı yirmi binden sekiz bine gerilemişti. Ancak,
programın uygulanmasında başarı sağlanamadı. 1920 ve 1921’de geniş
kapsamlı köylü isyanları baş gösterdi. 70 1925 yılında Stalin, kapsamlı bir
Sovyetleştirme programı başlattı. Bu program doğrudan kabilelerin en
küçük toplumsal birimi olan “Aul”ları hedef alıyor ve bu birimleri dev-
letleştirerek merkezi otoriteye bağlıyordu. Sovyetleştirme kampanyası-
nın siyasal anlamı, geleneksel otoritelerin tasfiyesidir. Moskova, devlet-
leştirme yolu ile yerel liderlerin otoritesinin dayandığı göçebe ekonomi-
sini çökerterek, rejime bağlılığın önündeki sosyal odakları ortadan kal-
dırmayı hedefliyordu.71 Devletleştirme daha sonra hayvan sürülerini
kapsayacak şekilde genişletilecektir.72
“Kazak Trajedisi”, bu arka plan ışığında şekillendi. Ülkede kolektif
çiftliklerin kurulması sürecine paralel olarak hiçbir toplumsal dönüşüm
projesi uygulanmadı. Öncelikle, 1929’dan başlayarak bir gecede göçebe
topluluklar yerleşik bir çiftçi toplumuna dönüştürülmeye çalışıldı. Üste-
lik bu dönüşümü destekleyen bir teknik altyapı Kazakistan’da bulun-
muyordu. 1930’dan itibaren on binlerce Kazak göçeri Çin’e kaçtı. Silahlı
direnişe geçen kabileler ise, Kızıl Ordu tarafından ezildi. 1930’lu yıllarda
yaklaşık 1,5 milyon insanın bu süreçte hayatını kaybettiği ileri sürül-
mektedir. Bu rakam, o yıllarda Kazak nüfusunun üçte birine denk gel-
mektedir. Diğer bir kayıp, ülkenin temel ekonomik geçim kaynağı olan

                                        
                                
 
69 Roy, s. 149.
70 History of Kazakhstan, (Almaty: Academy of Science of the Republic of Kaza khstan,
1998), s. 143.
71 Kesici, s. 205.
72 Mehmet Saray, Kazak Türkleri Tarihi, (İstanbul: Nesil Matbaacılık, 1993), s. 97.

30  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
hayvan sürüleriydi. 1929’da 7,4 milyon olan büyükbaş hayvan sayısı,
1933’de 1,3 milyona; 21,9 milyon olan küçükbaş hayvan sayısı, 1,7 mil-
yona düştü. 1932 ilkbaharında Kazak halkı açlık tehlikesi ile karşı kar-
şıya kaldı. Üstelik merkezi yönetim, yerel direnişin gücünü zayıflattı-
ğından, açlık sorununu gidermek noktasında hiçbir çaba göstermedi.73
Tarım toplumuna dönüştürme politikası, ülkenin canlı hayvan stokunun
% 80’ini yok etti.74 Kurulan çiftliklere çok sayıda Rus, Belarus ve Alman
çiftçi getirilerek yerleştirildi. 1911 yılında 4.692.000 olan Kazak nüfusu,
1926’da %15 azalma göstererek 3.968.000’e, 1939’da ise 3.099.000’e düştü.
1926–1939 yılları arasında Kazak nüfusunun %33’lük bir azalma yaşadığı
iddia edilmektedir.75 1929–1930 yılları arasında dört yüz farklı köylü
isyanının baş göstermesi, sürdürülen kampanyanın ve buna direnişin
şiddetini göstermektedir.76
İkinci Dünya Savaşı, Kazakistan için yeni bir dönemin başlangıcı
oldu. Öncelikle, Nazi saldırılarına karşı Avrupa’da bulunan sanayi te-
sislerinin daha iç bölgelere taşınması zorunluluğu nedeniyle, Kazakis-
tan’ın kuzey bölgelerinde yeni sanayi tesisleri kurulmaya başlandı. Bu
taşıma sürecine paralel olarak, çok sayıda kalifiye Rus işçi ve teknisyeni
Kazakistan’a geldi. Savaş sırasında, Kazakistan’a yönelik nüfus hareketi
yalnızca taşınan fabrikalar nedeniyle olmadı. Sovyet yönetimi, çok sa-
yıda Kırım Tatarını, Almanı ve Kuzey Kafkasya’daki Müslüman toplu-
luğu, düşmanla işbirliği yapmak suçlaması veya olasılığı nedeniyle Si-
birya ve Kazakistan’da kurulan kamplara sürdü. Bu dönemde, Kazak
Gulakları da en az Sibirya’dakiler kadar ün salmıştı. Kaynaklar bu şe-
kilde sınır dışı edilerek ülkeye gelen insan sayısının 2 milyonu buldu-
ğunu belirtmektedir.77 Bütün bu gelişmelere paralel olarak, Kazakların
savaş sırasındaki toplam insan kaybı 425 bini buluyordu.
Kazakistan’da kolonizasyon süreci ve İkinci Dünya Savaşı’nda yaşa-
nan gelişmelerin üç önemli sonucu olmuştur. Bunlardan ilki Kazak nü-
fusunun giderek azalması ve ülke içinde azınlık bir etnik unsur haline
dönüşmesidir. Artık ülkede hatırı sayılır bir Avrupalı-şehirli nüfus var-
dır ve Kazak halkı bu nitelikli ve korunan kesimler karşısında toplumsal
olarak daha geri bir konumda kalacaktır.

                                        
                                
 
73 Raşid, s. 138.
74 Glenn E. Curtis (Der.), Kazakstan - A Country Study, Library of Congress, 1996,
(http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/kztoc.html#kz0000)
75 Orhan Söylemez, “Bağımsız lığının 10. Yılında Kazakistan Cumhuriyeti”, Türkler, Cilt
19, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınlar ı, 2002), s. 343.
76 History of Kazakhstan, s. 152.
77 Modern and Recent History of Kazakhstan, (http://www.president.kz/articles/history).

  31
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
İkinci sonuç, ülkedeki yöneticilerin uzun bir süre Kazakların dışın-
daki etnik kökenliler arasından belirlenmesidir. 1923 yılında, Alaş Orda
yöneticilerinin tasfiyesinden sonra, Birinci Sekreterliğe önce Rus
Gloşçeskin, daha sonra Ermeni Mirzoyan getirildi. 1939’da, yine bir Rus
olan Skortsev bu görevi üstlendi. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, ilk
kez bir Kazak, Şayahmedov Birinci Sekreterlik görevine getirildi. Ancak
ondan sonra, yine iki Rus, Brejnev ve Yokolev Kazakistan Komünist
Partisi (KzKP) Genel Sekreterliği görevlerini yerine getirdiler. Kısaca,
1923’ten 1959’a kadar, Şayahmedov dışındaki bütün sekreterler Kazakla-
rın dışından, hatta ülke dışından atanan kişilerden oluşmaktaydı.78 1959
yılında Brejnev, kendine yakınlığı ile bilinen bir Kazak, Dinmuhammed
Kunayev'i (Büyük Orda üyesi) KzKP Birinci Sekreterliği görevine ataya-
caktır. 1962 yılında ülkedeki karışıklıklar nedeniyle kısa bir süre göre-
vinden alınan Kunayev, 1964’te tekrar eski görevine iade edilecek ve bu
tarihten 1986 yılına kadar, tam 22 yıl süre ile ülkeyi yönetecektir.
Üçüncü sonuç, özellikle Kazakistan'ın kuzey bölgelerinde hızlı bir
sanayileşmenin yaşanmasıdır. Rusya'nın güneyindeki bu bölgede, birçok
sanayi tesisi Rus endüstrisine bağımlı bir biçimde yapılandırılmıştır. Ör-
neğin, ülkenin batı rafinerisinde işlenen petrolün tamamı Rusya tarafın-
dan kullanılırken, doğu rafinerisi Rusya’dan boru hattı ile getirilen pet-
rolün arıtılmasında kullanılmakta, bu iki rafineri arasında hiçbir bağ
bulunmamaktadır. Ülkenin kuzey elektrik şebekesi, tamamıyla
Rusya’nın elektrik sistemine bağlıdır. Çok zengin maden yatakları olan
ülkede, genellikle ilk işleme tesisleri Kazakistan’da yapılandırılmış bu-
lunmakta, buna karşılık bu madenlerin kullanımıyla oluşturulan ürünler
genellikle Rusya’da üretilmektedir. Örneğin, demir madeni ülkede ra-
fine edilerek demir konsantresi haline getirilmekte ve çelik üretimi için
Rusya’ya gönderilmektedir. Boksit, hidrokarbon sanayi açısından da du-
rum aynıdır.79 Kısaca Kazakistan, kuzey bölgelerinde yoğunlaşan ve Rus
endüstrisi ile işbirliği paralelinde yapılandırılmış bir sanayileşme süre-
cine İkinci Dünya Savaşı ile birlikte girmiştir.
Dikkat edilirse, tarım ve sanayileşme politikası, etnik dağılımın Ka-
zakların aleyhine değişimi ile paralel bir seyir izlemiştir. Bu politikalar,
Kazaklar arasında tepkisel bazı hareketlere zemin hazırlamıştır. Daha
sonra SBKP Genel Sekreteri olan Brejnev, ülkedeki bu uygulamaların,
gerçekte Sovyet sistemine maliyetinin yüksek olduğunun farkına var-
mıştı. Brejnev’in, Kunayev’i atamakla yapmaya çalıştığı da, bir noktada
Moskova’nın çıkarları ile çok yakından ilgili olan bölgedeki istikrarı ye-
rel yöneticiler eliyle sağlamaya çalışmaktır. Kunayev’in 22 yıllık iktida-
                                        
                                
 
78 Roy, s. 164.
79 Kazakistan Ülke Raporu, (Ankara: TİKA, 1998), s. 32.

32  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
rını garantileyen temel unsur bu dengeleyici rolü başarıyla oynamış ol-
masıdır.
Kunayev dönemi, sosyalist sistem içinde geleneksel yönetim ağları-
nın nasıl sürdürüldüğüne dair ilginç bir örneği de ortaya çıkaracaktır.
Belirtildiği gibi Kazak yönetim geleneği üç Orda arasında oluşturulan
ittifaklara dayanmaktadır. Rus yayılımının güçlü olduğu kuzey ve batı
Kazakistan’da yoğunlaşmış olan Küçük ve Orta Orda üyeleri arasında
eğitimli ve milliyetçi aydınların çoğunlukta olması ve bu cüzlerin zaman
içinde Sovyet yönetimiyle çatışan ilk kuşak Kazak aydınlarını çıkartmış
olması, güney Kazakistan’da üstlenmiş bulunan Büyük Orda’nın yerel
kadrolar içindeki etkinliğinin artmasına neden olmuştur. Bu Orda, diğer
iki grubun aksine daha az eğitimli ve daha kırsal bir toplumsal tabana
sahipti. Buna karşılık, Rus-Sovyet sistemi içinde kabile dayanışmasını
koruyan, Rus yöneticilerine karşı uysal bir teknokrat tavır bu grubun
üyeleri içinde daha çok gelişmiştir.
İşte Kunayev (sonrasında Nazarbayev), bu toplumsal yapının ve si-
yasal eğilimin bir ürünü olan yöneticilerdir. Bu ilişki biçimi Kazakis-
tan’da yerel yöneticilerin Sovyet sistemi içerisinde geleneksel yapılarını
korumalarına ve Komünist Parti’nin sağladığı yükselme imkânları yo-
luyla devlet kademelerine yerleşmeye yönelik pragmatik bir eğilim ge-
liştirmelerine yardımcı olmuştur.
1954 yılının Şubat ayında, Kuruşçev “Bakir Topraklar” planını uy-
gulamaya koydu. Bu plan, temelde Sovyetler Birliği’nde işlenmemiş top-
rakların tarıma açılmasını ve ülke genelinde bu tip bölgelere çiftçilerin
yerleşmelerini hedefleyen bir teşvik politikası içermekteydi. Planın en
etkili uygulandığı bölge ise, Kazak stepleri oldu. Rusya ve Ukrayna’dan
gelen binlerce gönüllü, kendilerine tahsis edilen topraklarda tarımsal
üretime başladılar. Sovyet yöneticileri steplerin tarımsal üretim için elve-
rişli olmadığı ve yapılacak üretim faaliyetinin erozyon ile birlikte çöl-
leşmeye yol açacağı yönündeki bazı uzmanların tavsiyelerini dinleme-
diler. Sonuç tam anlamıyla bir fiyaskoydu. 4 milyon hektar tarım arazisi
tamamen üretim yapılamaz hale gelirken, 12 milyon hektar alan büyük
zarar gördü. Uygulamanın canlandırdığı inşaat faaliyeti ile oluşturulan
kentler, hayalet şehirlere dönüştü.80 Planı uygulamamakta direnen KzKP
yöneticileri, Şayahmedov da dahil olmak üzere, tasfiye edildiler ve
Brejnev, KzKP Birinci Sekreteri olarak Şayahmedov’un yerine atandı.81
Bakir Topraklar projesinin Kazakistan’a maliyeti otlakların yok olması-
nın yanı sıra, büyük bir çevre felaketine yol açmasıdır.

                                        
                                
 
80 Raşid, s. 139.
81 Saray, s. 103.

  33
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Kazakistan’da Sovyet döneminde, kolonizasyon politikalarının ne-
den olduğu tek çevre felaketi bu değildir. Ülkenin kuzeyinde bulunan
Semipalatinsk bölgesi, 1949’dan beri önce yer üstü, sonra da yeraltı
nükleer deneme bölgesi olarak kullanılmıştır. 1963 yılındaki uluslararası
bir antlaşmayla yer üstü denemeler yasaklanmış olmasına rağmen, yer
altındaki denemeler 1989’a kadar devam etmiştir. Soğuk Savaş dönemi
boyunca, bölgede yaşayan 1,5–2 milyon insanın bu denemelerden etki-
lendiği belirtilmektedir.82 Kazakistan 90’lı yılların ortalarında Orta Asya
Cumhuriyetleri içinde en düşük doğum oranına, en yüksek bebek ölüm
oranına sahip ülkeydi. Ülkede bebek ölümlerinin oranı binde 25 gibi
yüksek bir oranı bulmaktaydı.83 Kuzey bölgelere çıkıldıkça ölüm oranları
konusunda binde 13’lere varan bölgesel rakamlar verilmektedir. Ölüm-
lerin çoğu göğüs-kalp hastalıklarına dayalı olarak gerçekleşmektedir.
Yine Kazakistan, sakat bebek doğumunda eski Sovyet cumhuriyetleri
içinde ilk sırada gelmekteydi. Bu olumsuz profilin arkasında hiç şüphe-
siz nükleer deneme ve düzensiz sanayileşmenin yol açtığı çevre felaketi-
nin önemli rolü bulunmaktadır.
Siyasal açıdan, Brejnev–Kunayev ikilisinin uzun iktidarı, pragmatik
bir işbirliğine dayanmaktaydı. Kunayev, merkezi politikaların ülkede
sorunsuz bir biçimde uygulanmasını sağlarken, karşılığında, Onun Ka-
zaklar arasındaki otoritesini pekiştiren yerel-milliyetçi girişimleri gör-
mezden geliniyordu. İlginç bir biçimde Kunayev dönemi, yönetimde
Kazaklaşmanın başladığı, iç siyasal dengelerin Kazaklardan, özellikle
Büyük Orda üyesi boylardan yana güçlendiği bir dönemdir. Bir yerde,
ülkenin ekonomik kaynaklarının Sovyetlerce sömürüsü devam ederken,
Kazak kabileleri ülkenin siyasal yönetiminde daha çok söz sahibi olu-
yorlardı. 1924 yılında Komünist Partisi üyelerinin % 8’ini oluşturan Ka-
zakların oranı, 1965’e gelindiğinde %40’a ulaşmıştı.84 Ancak bu süreç,
ülkede “Güney Mafyası” adı verilen bir siyasal ve ekonomik çıkar ağının
oluşmasına da hizmet etti.
Bu pragmatik ilişki, Gorbaçov döneminde bozuldu. Kunayev döne-
minin son yıllarındaki hâkim görüntü, kayırmacı bir yönetim anlayışı ve
özellikle ekonominin çok kötü yönetilmesiydi. 1987 yılı rakamları ile Ka-
zakistan’da üretim %12, kişi başına gelir ise %24 oranında gerileme gös-
termişti. Gorbaçov, özellikle ekonomide kötüye gidişi frenlemek, güney
mafyasını ve Brejnev yanlısı Kazak yöneticileri tasfiye etmek amacıyla,
1986 yılının Aralık ayında Kunayev’i istifaya zorladı. Kunayev’in yerine
ise, ülke dışından bir Rus, Genady Kolbin atandı. Gorbaçov reformları-

                                        
                                
 
82 Curtis, (http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/kztoc.html#kz0000)
83 TİKA,1998, s. 8.
84 Nadir Devlet, Çağdaş Türkiler, ss. 320-321.

34  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
nın sadık izleyicisi olarak bilinen Kolbin teknokrat bir kişilikti ve ondan
beklenen Kazak ekonomisini düzene sokmasıydı. Gorbaçov’un hesap
edemediği şey, Brejnev’in Cumhuriyet yönetimini yerelleştirme politika-
sının da bir sonucu olarak, çok sayıda Kazak’ın yönetsel kadrolara yer-
leşmiş bulunmasıydı. Uzun yıllar merkezi yönetimce atanan Rus ve di-
ğer etnik kökenli birinci sekreterlerce yönetilen Kazak toplumu için bu
atama, teknik amacından çok, merkezin Ruslardan yana, Kazak karşıtı
bir müdahalesi olarak algılandı.85
Ekonomik reformların, Kunayev tarafından oluşturulan kadroların
çıkarlarına ters düşmesi de buna eklenince, yaygın kitle gösterileri patlak
verdi. Bu gösterilerin, Sovyet enternasyonalizminin örnek ülkesi olan
Kazakistan’da baş göstermesi, Glastnost nedeniyle her şeyin medyanın
gözü önünde seyretmesi, olayların hem diğer Sovyet cumhuriyetlerinde
ve hem de dünya ülkelerinde duyulması ve Sovyetler Birliği’nde etnik
gerilimin boyutlarını ortaya koyması yönüyle oldukça önemlidir. Aralık
1986’da “Kazakistan Kazaklarındır”, “Birleşmiş Milletlere Üyelik”,
“Kolbin Rusya’ya Geri Dön” gibi sloganların atıldığı,86 bu olaylar Kazak
siyasal hayatı için önemli bir referans n oktasıdır. Rusların ve Komünist
Partisi’ne ait binaların hedef seçildiği saldırılarda iki yüzün üzerinde in-
san öldü ve çok sayıda insan yaralandı. Olaylara katılanların yüz binlerle
ifade edilmesi, çatışmaların şiddeti ve yönetimin gösterileri bastırmak-
taki yetersizliği, olayların büyüklüğünü gözler önüne sermektedir. Ocak
1987’de Gorbaçov, Komünist Partisi yönetimine bazı Kazakları atayarak,
etnik tepkiyi frenlemeyi denedi. Kolbin, yönetimde Kazakların hassasi-
yetine önem veren bir ılımlı lider tipi çizmeye çalıştı, ancak KzKP içinde
hiç bir zaman otorite kuramadı. Üstelik ekonomideki kötüye gidiş de-
vam etti. Bu gerilim Büyük Orda’dan başka bir Kazak’ın, Nursultan
Nazarbayev’in yükselişine yardımcı olacaktır.

Nazarbayev, 1984 yılında Kunayev yönetiminde başbakanlık göre-


vine getirildi. Ancak kayırmacı politikalara karşı çıktığı için Kunayev ile
arası açıldı. Buna karşılık, tutumu nedeniyle, Gorbaçov’un gözünde yıl-
dızı parladı. 1986 tasfiyesinde konumunu korudu. Kolbin’e cephe al-
mamaya özen gösterdi ve özellikle KzKP’deki Kazak ileri gelenleri ve
yerel otoriteler ile Moskova arasında aracılık rolünü başarıyla oynadı.
Nazarbayev, Kunayev yönetimi döneminde Büyük Orda kabilelerinden
yana bozulmuş dengeleri, yeniden sağlayarak diğer büyük iki Orda’nın
güvenini kazanmasını bildi. O bir yerde, Kunayev’in çıkarları dengele-

                                        
                                
 
85 Anthony Clive Bowyer, Parliament and Political Parties in Kazakhstan, (Washington, D.C.:
Silk Road Paper, Central Asia-Caucasus Institute & Silk Road Studies Program, 2008),
ss. 41-42.
86 Devlet, s. 317.

  35
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
yen politikalarını aynen sürdürebilecek, aynı zamanda Rus ve diğer Av-
rupalı toplulukların sisteme güvenini sağlayabilecek dengeleyici bir po-
litikacı olarak öne çıktı ve Gorbaçov’un yakın çevresine girmeyi başardı.
Nazarbayev’in KzKP içinde sağladığı otoriteyi farkeden Gorbaçov,
Haziran 1989’da Kolbin’i görevden alarak, Nazarbayev’i Birinci Sekreter
olarak atadı. Metalürji Mühendisi olan Nazarbayev, siyasi kişiliğinden
çok teknokratlığı ile tanınan bir isimdi. 1979 yılında KzKP’ne üye olmuş
ve Kazakistan yönetimi içinde hızla yükselmiş bir kişilik olarak dikkat
çekmekteydi.

Bağımsızlık: Yeni Sorunlar


Kazakistan’da siyasal rejimin şekillenmesinde etkili olan bazı siyasal di-
namiklerin anlaşılması için, bağımsızlıktan hemen önce ülkenin karşı
karşıya bulunduğu temel sosyoekonomik sorunların üzerinde durulması
gerekmektedir.
Nazarbayev, Birinci Sekreterliğe atandığında, ülkenin birbiri ile ya-
kından ilintili, etnik, ekonomik, askeri ve stratejik olmak üzere, üç so-
runu bulunmaktaydı.
Bu sorunlardan ilki, Kazakistan’ın sahip olduğu etnik yapıdan kay-
naklanmaktadır. 1989 verileri ile 16,5 milyon olan ülke nüfusu içinde
Kazakların oranı %39,7 düzeyindeydi. Buna karşılık ülkede, %37,8 Rus,
%5,4 Ukraynalı, %1,1 Belarus ve %5,8 oranında Alman yaşamaktaydı.
Genel olarak bakıldığında, Avrupalılar Kazakistan’ın neredeyse yarısını
oluşturmaktaydılar. Bunun yanında, az sayıda Koreli, Polonyalı ve Yu-
nan ülkede yaşamaktaydı. Ayrıca başta Özbekler (%2), Tatarlar (%2) ve
Uygurlar (%1.1) olmak üzere çok sayıda küçük topluluk da ülkede bu-
lunmaktaydı.87 Bu nüfus dağılımı, açıkça Kazakların azınlıkta kaldığını,
hatırı sayılır bir Rus nüfusun ülkede barındığını göstermektedir. 1991
itibarıyla ülkede 101 farklı etnik grubun yaşadığı ifade edilmektedir.88
Bu gün resmi istatistiklerde Kazakların nüfusu %53,4 olarak gösteril-
mekte, %40’ın üstünde bir Avrupalı nüfusun ülkede yaşadığından söz
edilmektedir. Kafkasyalı ve Orta Asyalı topluluklar ile Kazakların stra-
tejik de olsa bir birlik içinde bulunmadıkları, hatta rekabet halinde ol-
dukları da söylenebilir.89 Dolayısıyla genel nüfus içinde azınlıkta kalan
bir Kazak toplumu, bağımsızlık aşamasında yönetimin en önemli so-
runlarından biriydi.
                                        
                                
 
87 Devlet, s. 308-309.
88 Meryem Kırımlı, “Kazakistan’da Milliyetçilik”, Türkler, Cilt 19, (Ankara: Yeni Türkiye
Yayınlar ı, 2002), s. 365.
89 Geçiş sürecinde, Kazaklarla, Uygurlar ve Tatarlar arasında zaman zaman şiddet
eylemlerine varan gerginlikler in yaşanması bunun bir göstergesidir.

36  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Etnik dağılımla ilgili diğer bir sorun, nüfusun nitelik ve coğrafik da-
ğılım açısından eşitsizlik göstermesidir. Rus, Ukraynalı, Belarus, Alman
ve Koreliler nitelikli işgücü barındıran şehirli topluluklardır. Genellikle,
ülkenin kuzey bölgelerindeki sanayi tesislerinde uzman olarak, ya da
üretim kapasitesi yüksek çiftliklerde nitelikli üreticiler olarak istihdam
edilmişlerdir. Örneğin Akmola’daki Telinograd’da bulunan 158 verimli
çiftlikte çalışan kişilerin %40’ını Ruslar oluştururken, Kazakların oranı
%20’lerde kalmaktadır.90 Bu uzman nüfusun büyük bir kısmı, tarihsel
süreçte değindiğimiz gibi, ülkeye sonradan gelip yerleşmiş kişilerden
oluşmaktadır. Örneğin, ülkede yaşayan Rusların %38’inin doğum yeri
Kazakistan’ın dışındaki yerlerdir. Dolayısıyla bu profil nitelikli işgücü-
nün, siyasal gelişmeler karşısında duyarlı bir hareketlilik içerisinde ola-
bileceğini de göstermektedir. 1994 rakamlarıyla, Kazakistan’ın üç Kuzey
Reyonunda Rusların oranı; Doğu Kazakistan Reyonunda %63,6, Kuzey
Kazakistan Reyonunda % 61,7 ve Karakanda Reyonunda % 52,8’i bulu-
yordu. 91
Avrupalı nüfus, Kazak yöneticiler için iki açıdan önemlidir. Bunlar-
dan ilki Rus nüfusta yaşanacak bir dışarıya göçün, Kazak ekonomisi açı-
sından orta vadede olumsuz sonuçlar doğurması tehlikesinin varlığı;
ikincisi, neredeyse Kazak nüfusuna eşit sayıdaki etnik Rusların güçlü
kuzey Komşuya ülke politikasına müdahale edebilecek önemli bir daya-
nak oluşturmasıdır. Dolayısıyla kendilerini bir Kazak vatandaşından
çok, Rusya’ya bağlı hisseden bu insanların beklentileri, Rusya’nın bölge-
sel çıkarları ile yakından ilintili bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır.
Etnik dağılım konusunda Kazak yöneticilerinin siyasal tavırlarını
belirleyen diğer bir etken, Kazak halkının bağımsızlıktan önceki sosyal
yapısı ile ilgilidir. Kazak nüfus içinde Rus kültür araçlarının azımsan-
mayacak bir etkisi bulunmaktadır. Yönetici seçkinler arasında, Rusça bir
yönetim ve kültür dili olarak yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Ba-
ğımsızlık aşamasında yöneticilerin %50’si zaten Kazak değildi.92 Ülkede
yaşayan Rusların, ancak %5’i Kazakça konuşabilirken, şehirli ve eğitimli
Kazakların hemen hemen tamamı Rusça konuşup yazabilmektedir. Buna
karşılık, Kazak dilini akıcı olarak kullanamayanların Kazak nüfusunun
%40’ını oluşturduğu belirtilmektedir.93 Doğal olarak, Kazak halkının et-
nik dağılım içinde azınlıkta kalmasının ötesinde Rusçanın ve Rus yöne-
                                        
                                
 
90 Devlet, s. 310.
91 Anette Bohr, “The Central Asian States as Nationalising Re gimes”, Graham Sm ith
(Der.), Nation-Building in the Post-Soviet Borderlands: The Politics of National İdentities,
(Cambridge: Cambridge Univ. Pres), 1998, s. 156.
92 Edward Schatz, “The Politics of Multiple Identities: Lineage and Ethnicity in
Kazakhstan”, Europe-Asia Studies, Cilt: 52, Sayı:3, 2000, s. 494.
93 Curtis, (http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/kztoc.html#kz0000).

  37
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
tim gelenekleri ve kültüründen önemli oranda etkilenmiş bir Kazak nü-
fusunun varlığı söz konusudur. Böyle bir sosyal altyapıya sahip bulunan
Kazakistan’da yöneticiler arasında, ülkenin bağımsızlığı yönünde güçlü
bir talebin ortaya konmamış olması son derece doğaldır.
Bağımsızlık sürecine girişte ne canlı bir bağımsızlık talebi, ne de Ka-
zaklar arasında bir siyasal partileşme ve rekabetten kolaylıkla söz edile-
bilir, onun yerini alan unsur ise etnik ayrımlar paralelinde yaşanan siya-
sal bir farklılaşma sürecidir. Bu farklılaşmada, etnik Rusların aktif bir si-
yasal tutum içine girmeleri, ülkenin kuzey bölgelerinin Rusya’ya bağ-
lanması gibi bir süreci başlatabilir veya Azerbaycan’da Ermeni azınlığın
yaptığına benzer bir iç savaş ortamı doğurabilirdi.
Bağımsızlık sürecinde ülkenin karşı karşıya bulunduğu ikinci sorun,
Kazakistan ekonomisinin sektörel ve finansal açıdan fazlasıyla Rusya’ya
entegre bir biçimde yapılandırılmış olmasından kaynaklanmaktadır.
Sovyetler Birliği döneminde merkezi yönetim, Kazakistan ekonomisi ile
yakından ilgilenmiş, bu alanda Kazak yöneticilerin hareket alanı oldukça
kısıtlanmıştır. Bağımsızlık yılında dahi, ülkenin sanayi kapasitesinin
%43’ü Moskova’nın doğrudan kontrolü altındaydı. Doğrudan Cumhuri-
yetin denetimine bırakılan alan ise ekonominin yalnızca %8’ini bulu-
yordu. 94 Ülkenin kuzeyinde, Rusya’ya yakın bölgelerde toplanmış bulu-
nan üretim tesisleri Rus pazarına sıkı sıkıya bağımlı bir şekilde yapılan-
dırılmıştı. Bağımsızlığa kadar işbirliği temeline göre yapılandırılan sa-
nayi, bağımsızlıkla birlikte Rus ekonomisine bağımlı bir dış ticaret yapısı
doğuracaktır.
Kazakistan’ın bugünkü dış ticaret profiline bakıldığında, ülke ithalat
ve ihracatının büyük bölümünün başta Rusya olmak üzere BDT ülkeleri
ile yapıldığı görülmektedir. Özellikle Rusya ile yapılan alım satımlar
uluslararası piyasa fiyatlarının dışında, iki ülke arasındaki anlaşmalarla
belirlenmekte, denize kıyısı olmayan ülke, özellikle dış satımda
Rusya’nın yönlendiriciliğine büyük gereksinim duymaktadır.95 Dolayı-
sıyla bu arka planda, bağımsızlık süreci ülkeyi, ekonomik açıdan belirsiz
bir ortama sürüklenme tehlikesi ile karşı karşıya bırakabilirdi.
Ekonomik yapı ile ilgili diğer bir konu, ülke ekonomisinin rubleye
bağlı bir finansal sisteme sahip olmasıyla ilgilidir. Rusya pazarına ba-
ğımlı kapalı ekonomik yapı rubledeki değişimlere karşı duyarlıdır. Bu
nedenle, ülkenin kendi finansal politikasını üretmesi ve yapılandırması
daha uzun bir zaman gerektirmekteydi. Kazakistan bağımsızlığın hemen
öncesinde, ekonomik alanda karar verme özerkliği elde etme, daha

                                        
                                
 
94 Curtis, (http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/kztoc.html#kz0000).
95 Kazakistan Ülke Raporu, (Ankara: TİKA, 1996), s. 58.

38  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
sonra dış ticaretini yeni şartlara uyumlaştırma ve finansal araçlarını
oluşturma gibi sorunlarla karşı karşıya kalmış bulunmaktaydı. 1990’ların
başında, Rusya’da rublenin değer kaybetmesiyle sonuçlanan ekonomik
krizin faturası, Kazakistan için çok ağır oldu. Enflasyon bir yıl içinde
otuz kat arttı, sanayi üretimi %15 geriledi.96 Bu gerilemenin ülkenin iç
sosyal dengelerinde oluşturduğu gerilim, Kazakistan için bağımsızlık
sürecinde önemli sorunlardan birini oluşturacaktır.
Kazakistan’da siyasal rejimin şekillenmesine kaynaklık eden üçüncü
sorun, ülkede Rusya tarafından kontrol edilen, askeri-stratejik tesislerin
varlığıdır. Bunların başında, belirtildiği gibi, ülkenin kuzeyinde
Semipalatinsk’te yapılandırılmış bulunan nükleer silah deneme alanı
gelmektedir. Rusya’nın son denemeyi yaptığı tarihin 1989 olması, Kazak
yöneticilerinin konumunun daha iyi anlaşılmasını sağlar. Bir diğer konu,
Sovyetler Birliği döneminde ülkede konuşlandırılmış bulunan ve nük-
leer savaş başlığı taşıyan binden fazla füzenin varlığıydı. Bu füzeler, Ka-
zakistan’ı bağımsızlıkla birlikte dünyanın dördüncü büyük nükleer gücü
konumuna getirmekteydi. Rusya ve ABD’nin nükleer silahlar konusun-
daki stratejilerinin belirsizliği, bu silahların denetimi sorunu, ülke açı-
sından çözümlenmemiş konular olarak duruyordu. Ülkede bulunan ve
Ruslarca yönetilen diğer bir tesis Baykonur uzay üssüdür. Bu tesiste Ka-
zak yönetiminin herhangi bir denetimi bulunmadığı gibi, üssün masraf-
larına eski rejim döneminde, tüm cumhuriyetler ortaklaşa katılıyorlardı.
Ancak yeni süreçle birlikte uzay üssü, Kazakistan ile Rusya arasında çö-
zümlenmesi gereken ikili bir soruna dönüşecekti. Dikkat edilirse bütün
bu çerçeve Kazakistan’ı bağımsızlık sürecinde Rusya ile karşı karşıya bı-
rakabilecek sorunlar olarak ortaya çıkmaktadır. Ülkenin sosyal yapısı ve
ekonomik bağımlılığı da göz önüne alındığında, bağımsızlık sürecinde
ve devamında Rusya’nın baskısını en fazla hisseden ülke olarak Kaza-
kistan’ı gösterirsek pek yanılmış olmayız.
Bu üç temel sorun, Nazarbayev’in bağımsızlık sürecinde ve sonra-
sında izlediği politikalarda temel belirleyici dinamikler olacaktır. Önce-
likle Nazarbayev, Azerbaycan’daki gibi bir ateşli bağımsızlık süreci
başlatamazdı. Bu, Ermeni azınlığın Azerbaycan’da yol açtığı iç savaştan
daha kötü sonuçlar doğurabilecek bir etnik çatışmayı ateşleyebilirdi.
Böyle bir çatışmanın en yakın sonucu, ülkenin kuzeyinin Rusya Fede-
rasyonu’na katılacağı bir bölünmeydi. Dört tarafı kapalı rejimlerle çevrili
bu ülkenin, liberal bir açılım göstermesi de kısa bir süre içinde mümkün
değildi. Ekonomisini denetleyemeyen bir ülke olarak Kazakistan, başta

                                        
                                
 
96 Victoria Pope, “Back to the Future in Central Asia”, U.S. News & Word Report, Cilt: 114,
Sayı:9, 1993, s. 42.

  39
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Rusya olmak üzere, çevresindeki kapalı ekonomik sisteme fazlasıyla ba-
ğımlıydı.
Ülkede konuşlandırılmış bulunan stratejik askeri tesisler, tamamıyla
Rusya’nın denetimindeydi ve bu tesislerin geleceği Kazakistan’dan çok,
ABD ve Rusya’nın aralarında yapacakları anlaşmalara bağlıydı. İşte ba-
ğımsızlık sürecinde en uysal, hatta son seçenek olarak bağımsızlığı seç-
mek zorunda kalan Nazarbayev, bu arka plan ışığında hareket etmek zo-
runda kalacaktır.
Nazarbayev’in ilk dönemi Gorbaçov’un politikalarına, özellikle Sov-
yetler Birliği’nin dağılmadan, yeniden yapılandırılmasına dönük giri-
şimlerine sıkı sıkıya bağlı kalmak ve desteklemek şeklinde kendini gös-
termiştir. Bu dönemde, O sıklıkla konfederatif bir yapılanmanın oluştu-
rulmasını savunmuştur.97 Nazarbayev, özellikle ekonomik kararlarla il-
gili konularda cumhuriyetlerin karar alma özerkliğinin genişletilmesi,
buna karşılık stratejik, askeri ve ortak dış politika konusunda Birlik oto-
ritesinin korunmasından yana bir tutum sergilemiştir. O, bununla eko-
nomik, sosyal ve siyasal açıdan yaşanacak hızlı bir çözülmenin, Kaza-
kistan’da yol açacağı sorunların önüne geçmeyi amaçlamıştır.
Ekonomide güdümlü yönetime son verilerek, Cumhuriyet’in kendi
kaynakları üzerinde söz sahibi olmasını sağlamak ise, Onun reformcu
yönünü oluşturdu. 98 Nazarbayev, söylemlerinde ne etnik sorunlara, ne
tam bağımsızlığa, ne de liberalizasyona yer verdi. Vurgulamaları ağır-
lıklı olarak, ekonomideki kötüye gidişin düzeltilmesi, üretimin artırıl-
ması, karşılıklı dayanışmanın Cumhuriyetler arasında güçlendirilmesine
dönüktü ve bu söylemleri ile özellikle Rus yerleşimciler arasında siyasal
popülaritesini artırdı.
Ağustos 1991’de, Moskova’da Gorbaçov karşıtı darbe girişimi, yeni
Birlik anlaşmasına ilişkin beklentilere son verirken, Nazarbayev darbe
karşıtı veya yanlısı bir tutum almamaya özen gösterdi. Girişimin başarı-
sızlığı ortaya çıkıncaya kadar herhangi bir girişimde bulunmadı. Sonuç
alındıktan sonra darbecileri kınadı ve KzKP’ni feshetti. Ancak bu fesih,
isim değişiminden öteye bir anlam taşımıyordu. KzKP, “Sosyalist Parti”
adı altında, ülke yönetiminde eski konumunu bir süre daha sürdürecek-
tir.
Darbe girişimi Gorbaçov’u devirmese de, güç dengelerini onun aley-
hine bozmuştur. Yeltsin ve ekibinin birliğin devamından çok, Rusya
                                        
                                
 
97 Manas K. Kozibayev ve Satar F. Majitov, “Kazakistan Cumhuriyeti”, Türkler, Cilt 19,
(Ankara: Yeni Türkiye Yayınlar ı, 2002), s. 323.
98 Assan Nougmanov, “Kazakhstan’s Challenges: the Case of a Central Asian Nation in
Transition”, Harward International Review, Cilt: 15, Sayı:3, 1993, ss. 12-13.

40  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
merkezli bir politikadan yana olmaları ve Nazarbayev’i sadık bir
Gorbaçov taraftarı olarak görmeleri, Kazak liderin karar alma süreçleri-
nin dışında tutulmasına neden olmuştur. Nazarbayev, Aralık 1991’de
Kazakistan’ın ilk Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyların %99,8’ini ala-
rak cumhurbaşkanı seçildi. Ancak aynı tarihler Sovyet cumhuriyetlerinin
peş peşe bağımsızlıklarını ilan ettikleri bir döneme denk geldiğinden, bu
seçimlerin pratikte büyük bir anlamı yoktu.
Üç Slav Cumhuriyet, Kazakistan’a haber vermeden Bağımsız Dev-
letler Topluluğu’nu oluşturduklarında, Nazarbayev’in önünde bağım-
sızlıktan başka bir seçenek kalmamıştı. 16 Haziran 1991’de, Cumhurbaş-
kanlığına seçilmesinden bir hafta sonra, bağımsızlığını ilan eden son
Orta Asya cumhuriyeti lideri olarak yaşanan gerçeği kabullenmek zo-
runda kaldı.

Bağımsızlık Sonrası Siyasal Farklıla şma ve Cumhurbaşkanı – Meclis


Çatışması
Kazakistan’da 1995 Anayasası ile çerçevesi çizilen siyasal rejimin şekil-
lendirilmesinde yukarıda sıralanmaya çalışılan dinamiklerin önemli rolü
bulunmaktadır. Öncelikle, bağımsızlık sonrasında Yeltsin yönetiminin
uluslararası ilişkilerde ve ekonomik alanda izlediği politikalar Kazakis-
tan’ı olumsuz etkilemiş, ekonominin Cumhuriyet düzeyinde merkezi
kontrolünün önemini artırmıştır. Buna paralel olarak, etnik ayrım teme-
linde bir siyasal farklılaşma ve örgütlenme siyasal hayat içinde öne çık-
maya başlamış, ekonomideki kötüye gidişle birlikte tırmanan etnik geri-
limin önlenmesi hayati önem kazanmıştır.
Ekonomik ve etnik politikada oluşan sorunlara otoriter bir yakla-
şımla çözüm bulma anlayışı da, Sovyet döneminden kalma kurumsal
yapıdan kaynaklanan engellere takılmıştır. Öncelikle, Kazakistan Yük-
sek Prezidyumu eski dönemden kalan bileşimini koruyordu.
Nazarbayev’in, Prezidyum üzerinde kesin bir otoritesi bulunmadığı gibi,
üyelerin içinde yeni dönemde siyasal liderlik koltuğuna göz diken bir-
çok eski KzKP üyesi, açıkça Nazarbayev karşıtı bir tutum sergilemek-
teydiler. Bu konum farklılığı, aşağıda Kırgızistan’da da görüleceği üzere,
cumhurbaşkanı ile meclis arasında bir iktidar mücadelesinin yaşanma-
sına neden olacaktır. 1995 yılına kadar, bağımsızlığın ilk yılları bu iki
güç merkezi arasındaki çatışmaya sahne olacaktır. Bir anlamda, Kaza-
kistan Yüksek Prezidyumu yürütmenin yetkileri elinde toplama isteğine
direnmiş, bu da ekonomik alanda başlayan otoriter yürütme eğiliminin
zaman içinde tüm siyasal kurumları kapsayacak şekilde genişletilmesine
zemin hazırlamıştır.

  41
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Nazarbayev, politikasını şekillendirirken Rusya’yı ürkütmeme stra-
tejisine sonuna dek sadık kaldı. Buna karşılık, Yeltsin yönetiminin Kaza-
kistan’a karşı umursamaz tavrı sürdü. Rusya, Kazakistan’ın karşı çıkma-
sına rağmen, fiyatlar üzerindeki resmi kontrolü kaldırdı. Bu karar rub-
leye bağımlı Kazak ekonomisini ağır bir biçimde etkiledi. %15’le başla-
yan üretim gerilemesi, 1994 yılında bir önceki yıla göre %25,4’ü buldu.
Sanayi sektöründe üretim gerilemesi aynı yıllar arasında %28,5’ti. Bu
düşüş enflasyonda patlama, artan işsizlik ve dolarla işleyen kayıt dışı bir
ekonominin oluşması gibi olumsuz sonuçlar doğurdu. 1993 yılı enflas-
yonu %3000 gibi yüksek bir düzeydeydi. Nazarbayev buna rağmen,
rubleye bağlı bir BDT ortak para politikası belirlenmesinde ısrar etti. An-
cak 1993 yılında, Rusya Merkez Bankası ile anlaşılamayınca ülkenin ulu-
sal para birimi Tenge piyasaya çıkartıldı.99
Ekonomide kötüye gidiş sürerken eski rejim döneminden kalan alt-
yapının yenilenmesi ve kapitalist sisteme geçme yönündeki baskı,
Nazarbayev’i ekonomide otoriter bir strateji izlemeye yöneltecektir.
Hızlı bir özelleştirmenin yol açacağı işsizlik ve kapasite düşüşünü göze
alamayan hükümet, daha ağır bir geçiş stratejisi benimsedi. Halka açık
hisse senedi satımına, kamuya ait konutların ve kolektif çiftliklerin kira-
lanması yoluyla özelleştirilmesine öncelik verildi. Ancak üretim düşüşü
ve parselasyon sorunları gibi nedenlerle, bu politikada kesin bir başarı
sağlanamadı. Toprakların özel mülkiyete devrine ise soğuk bir tutum
takınıldı. Büyük işletmelerin yabancı sermayeye satımında da, aynı so-
ğukluk söz konusuydu.
Ekonomik gerilemeye paralel olarak, etnik gerilimde yaşanan artış
önemli bir diğer sorundu. Etnik gerilim, öncelikle bağımsızlık sonra-
sında siyasal hayatta belirleyici olacak aktörlerin şekillenmesine rengini
verirken, öte yandan Rus nüfusun giderek azalması gibi bir sonuç do-
ğurdu. Özellikle, 1993’ten itibaren yoğun bir Rus göçü yaşanmaya baş-
landı. 1993–1995 yılları arasında 750.000 Kazak olmayan kişinin Cumhu-
riyeti terk ettiği belirtilmektedir. 1993 yılında ülkeyi terk eden Rusların
sayısı üçyüz bini bulmaktaydı. Buna karşılık, aynı tarihler arasında ülke
dışından gelen Kazakların sayısında da bir artış yaşanmıştır. Gelenlerin
içinde ilk sırayı Moğolistan’dan gelen Kazaklar oluşturmaktadır ki, bu
kişiler genellikle Rusça bilmeyen yarı göçebe bir kökene sahiptiler. Yeni
gelenlerin, Kazak nüfusunun az olduğu kuzey bölgelerine yerleştirilme-
siyle, bu kez etnik Ruslarla “göçmenler” arasında çeşitli sorunlar ya-
şanmaya başlamıştır.100

                                        
                                
 
99 Roy, s. 188.
100 Schatz, s. 495.

42  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Bağımsızlık sonrası dönemde siyasal farklılaşma yukarıdaki dina-
mikler paralelinde şekillenecektir. Öncelikle, birinci grup siyasal partiler,
Nazarbayev’in temsil ettiği stratejiler doğrultusunda örgütlen(diril)en
partiler veya bunlardan türeyen diğer siyasal oluşumlardır. Bu partiler,
Nazarbayev’in ülkede biri merkez olmak üzere onun etrafında şekillene-
cek küçük sadık muhalefet partileri oluşturma isteğinden kaynaklan-
maktadır. Bununla, ülkedeki otoriter kurumsallaşmaya demokratik bir
görünüm verilmesi hedeflenmiştir. Kazakistan’da devlet partilerinin ilk
örneği hiç şüphesiz 1991’deki darbe girişiminden sonra feshedilen
KzKP’nin yerini alan Sosyalist Parti’dir (SP). Nazarbayev, ısrarlara rağ-
men Parti’nin başına geçmeyerek, kendi dışında ama kontrolünde şekil-
lenecek bir siyasal örgütlenme düzeninin ilk adımını atmıştır.
Nazarbayev gibi, hükümetin hiçbir üyesi Sosyalist Parti’ye katılmamış,
parti başkanlığına yazar Anvar Alimcanov getirilmiştir.
Buna karşılık, Nazarbayev, eski KzKP’nin örgütsel devamı olan parti
bürokrasisi ile zaman zaman anlaşmazlıklar yaşamış ve parti üzerinde
tam anlamıyla otorite kuramamıştır. Bu nedenle, SP içindeki muhalif
grupların tasfiye edilerek tamamıyla Cumhurbaşkanı’nın otoritesine
bağlı yeni bir partinin kurulması gündeme gelmiş ve SP feshedilerek, ye-
rine Halkın Birliği Partisi (SNEK) adı altında yeni bir devlet partisi ku-
rulmuştur. Resmi kuruluş tarihi Şubat 1995 olan partinin başkanlığına
Akhan Borhanov getirilmiştir.101 Ancak bu parti de 1998 yılında yerini
başka bir devlet partisi olan OTAN’a bırakacaktır.
SP ile hemen hemen aynı dönemde kurulan ve Nazarbayev’in kuru-
luşuna, yakın destek verdiği ikinci siyasal parti ise Halkın Kongresi Par-
tisi (NKK)’dir. Partinin kökeni, 1980’lerin sonunda ülkede giderek güç
kazanan çevreci ve anti nükleer bir sivil toplum hareketi olan NEVADA
hareketine dayanmaktadır. Hareketin asıl adı Nevada-Semipalatinsk’tir.
Bu adlandırma, ABD ve SSCB’deki nükleer denemelerin yapıldığı iki
bölgeye atfen yapılmıştır. Hareketin kurucusu edebiyatçı yazar Olcaz
Süleyman’dır. Süleyman, Nazarbayev’e yakınlığı ile tanınan bir kişidir.
Hareket, Ekim 1991’de Nazarbayev’in katılarak konuşma yaptığı bir ku-
rultay ile Halkın Kongresi Partisi adı altında siyasal bir yapılanmaya
dönüşmüştür. Nazarbayev’in, Nevada Hareketi’ne ve sonrasında Halkın
Kongresi Partisi’ne verdiği destek etnik ayrım dışında ve tüm Kazakis-
tan halkının temel sorunu olan çevre kirlenmesi ve nükleer denemeler
gibi konuları gündeme getirmesindendir. Nazarbayev, etnik ayrımın dı-
şında daha genel taleplere yönelen muhalif hareketlere yardımcı olarak,

                                        
                                
 
101 Paul Kubicek, “Authoritarianism in Central Asia: Curse or Cure?”, Third World
Quarterly, Cilt: 19, Sayı: 1, 1998, s. 33.

  43
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
hem ılımlı bir muhalefetin gelişmesine, hem de etnik gerilime alternatif
oluşumların şekillenmesine yardımcı olmuştur. 102
Bağımsızlık sonrasında, devlet partileri dışında kalan ikinci grup si-
yasal oluşumların ortak özelliği etnik-milliyetçi söylemlere sahip olma-
larıdır. Bunlar çok sayıda yerel etnik talepler çevresinde şekillenmiş
gruplar olmakla birlikte, ülke genelinde etkili etnik oluşumlar genellikle
Kazak ve Rus milliyetçi partileridir. Bağımsızlık sonrasında, Kazak mil-
liyetçi gruplar dört ayrı oluşumda örgütlenmişlerdi. Bunlardan Azat,
Cumhuriyetçiler ve Jeltoksan (Aralık) Hareketi daha sonra Azat çatısı
altında birleşmişlerdir. Azat temel hedef olarak Kazakistan’ın her türlü
sosyal ve ekonomik bağımlılıktan kurtulmasını savunmaktadır. Dör-
düncü oluşum ise, bu birliğin dışında kalmıştır ve kendisine Sovyetler
Birliği öncesi, ülkenin ilk siyasal hareketi olan Alaş adını vermiştir. Bu
oluşum, Azat’ı ılımlı politika izlemekle eleştirmekte ve daha sert bir mil-
liyetçi politika izlenmesi gerektiğini savunmaktadır. Alaş’ın bir diğer
özelliği, dini referanslara siyasal söylemlerinde daha çok yer vermesidir.
Nazarbayev’in ülkedeki milliyetçi Kazak gruplar içinde en sert tutum
takındığı oluşumlar başta Alaş Hareketi olmak üzere, bu milliyetçi
gruplardır. Bugün, milliyetçi siyasal oluşumlar kendi aralarındaki an-
laşmazlıklar nedeniyle parçalanmış durumdadırlar. 1992’de Azat’ın si-
yasal bir parti altında yeniden yapılandırılması gündeme geldiğinde,
Mihail Esanaliyev liderliğindeki Cumhuriyetçiler, liderlik sorunu nede-
niyle hareketten ayrılarak, Nazarbayev’in safına geçtiler. Ancak daha
sonra Cumhurbaşkanı tarafından tasfiye edildiler.103 1995 yılında ise, bu
kez Azat ile Jeltoksan yöneticileri arasında görüş ayrılığı başladı.
Jeltoksan, Azat liderlerini hükümetten para yardımı alarak hareketi
bölmekle suçladı ve tartışma hareketin dağılmasıyla sonuçlandı.104 Bu-
gün Kazak milliyetçileri daha çok kendi aralarındaki çekişmeler üze-
rinde yoğunlaşmış, örgütsel ve toplumsal açıdan yaygın desteğe sahip
olmayan küçük oluşumlar olarak varlıklarını sürdürmektedirler.
Rus milliyetçi partileri ise Rusya’ya katılmaktan, ülkenin federal bir
cumhuriyete dönüştürülmesine varan farklı milliyetçi söylemlere sahip-
tirler. Yedinstvo (Birlik), Sivil Sözleşme, Demokratik İlerleme ve LAD
(Uyum) başlıca Rus milliyetçi partileridir. Nazarbayev, bu gruplara karşı
da soğuk bir tutum içerisindedir. Rus milliyetçilerin içinde en radikali,
ülkenin kuzeybatı bölgelerinde yaşayan Kuzaklardır (Rus Kazakları).
                                        
                                
 
102 Erhan Büyükakıncı, “Kazakistan’da Siyasal Bütünleşme ve Ulus Devlet Olma Süreci”,
Emine Gürsoy-N. Erdal Şahin (Der.), Bağımsızlıklarının 10. Yılında Türk Cumhur iyetleri,
(Haarlem: Sota Yayınları, 2002), s. 360.
103 Baturhan Derimbend (Azat Hareketi lideri, Azat gazetesi editörü), G örüşme, 15 Nisan
2004, Almatı.
104 Hasan Kocaahmed (Jeltoksan Lideri), Görüşme, 6 Mayıs 2003, Almatı.

44  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Bunlar, geleneksel olarak aşırı Rus milliyetçisi, sertlik yanlısı bir söyleme
sahiptirler.105 2002 Nisan’ında kurulan Kazakistan Rusları Partisi’nin
ülkedeki radikal etnik Rus grupları bünyesinde topladığı ve bu partinin
Rusya Federasyonu’nda faaliyet yürüten Rusya Milliyetçi-Bolşevik Par-
tisi ile işbirliği içinde hareket ettiği belirtilmektedir. Bu partinin önemi,
Kuzey Kazakistan’ın Rusya’ya bağlanması yönünde bir söyleme sahip
bulunmasıdır.106
Görüleceği gibi, Kazakistan’da bağımsızlık sonrasında siyasal rejimin
şekillenmesinde dikkat çeken ilk unsur Cumhurbaşkanı’nın otoritesi al-
tında şekillendirilen devlet ve ılımlı muhalefet partileri ile etnik siyasal
partiler arasında şekillenen ayrımlardır. Nazarbayev’in ilk girişimi, siya-
sal alanın kendi otoritesine bağlı olarak yeniden yapılandırılması ve
ekonomi ile uluslararası alanda kendine geniş bir hareket alanı tanıya-
cak, demokratik görünümlü bir siyasal modelin oluşturulmasıydı.
Bu mücadele 1995 Anayasası’nda kurumların şekillendirilmesine
rengini verecektir.
Nazarbayev’in bu amaç doğrultusunda ilk girişimi, Sovyet dönemi
anayasasının bağımsız Cumhuriyet anayasası olarak revize edilmesi ve
özellikle Yüksek Prezidyum’un küçük bir profesyonel meclise dönüştü-
rülmesidir. Bu amaçla 253 üyesi bulunan Yüksek Sovyet’in yerine, 177
üyeli daha küçük bir meclis yapılandırıldı. 1993 yılında Yüksek Sovyet
üyeleri topluca istifa ederek, eski meclise son verdiler. Ancak 1994’te ye-
nilenen meclis seçimleri Nazarbayev’in istediği sonucu doğurmadı. Ön-
celikle, Halkın Birliği Partisi (SNEK) seçimlerden istenilen başarıyı sağ-
layamadı. 177 üyeli yeni mecliste, Nazarbayev’in seçilmesine destek
verdiği adayların sayısı ancak 60’ı buluyordu. Seçimler, yerel ilişki ağları
paralelinde, birçok bölgesel eski bürokratı meclise taşımıştı. Ayrıca bu
kişiler, yani Cumhurbaşkanı’nın desteklediği üyeler dışındakiler, “Ya-
pıcı Muhalefet” adı altında bir koalisyon oluşturdular. Kısaca
Nazarbayev, uyumlu bir meclisle istediği kanunları çıkartabileceği bir
yapılanma arayışında iken, beklemediği şekilde karşısında muhalif bir

                                        
                                
 
105 Paul Kolstoe, Russians in the Former Soviet Rep ublics, (Londra: Hor st & Company, 1995),
s. 254.; 1999 yılında ülkenin kuzeyindeki Ust-Kamenogor sk’ta a yrılıkçı 22 kişiden
oluşan silahlı bir yapılanma ortaya çıkartılmıştır. Ya kalanan 22 kişiden 12’sinin Rusya
Federasyonu vatandaşı olması Rus ayr ılıkçıların potansiyel konumlar ını göstermesi
açısından dikkat çekicidir. Sergei B lagov, “Ru ssian Plot Tries Already Kaza kh Ties”,
Asia Times, 1 Aralık 1999; Ser gey V. Golunov ve Roger N. McDermott, “ Border
Security in Kazakhstan: Threats, Policies and Future Challenges”, Journal of Slavic
Military Studies, Sayı:18, 2005, s. 41.
106 İbrahim Alibe kov, “Russian Party of Kazakhstan may Reflect Moscow’s Influence”,
Eurasia Insight, 14 Nisan 2002.

  45
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
parlamento bloğunu buldu. Üstelik kuruluşuna destek verdiği, Halkın
Kongresi Partisi de bu grubun içinde yer almaktaydı.
Kazakistan’da otoriter rejimin yerleşmesi sürecinde en önemli dina-
miklerden biri de, Nazarbayev’in mevcut yasal zeminde yönlendireme-
yeceği bir “Sovyet tipi” muhalefetin meclise hâkim olmasıdır. Liderin ki-
şiliğini hedef alan, yerel ilişki ağları ile desteklenen ve örgütlülükten çok
kişiye bağlı bir nitelik taşıyan bu muhalefet türü, gerçekte siyasal müca-
deleyi bir seçkinler arası kavgaya dönüştürecektir. Nazarbayev kişiliği
ile sağladığı birleştirici lider tipinin siyasal kazanımını, meclisin şekil-
lenmesine transfer edememiş, başka bir ifade ile Sovyetler döneminde
şekillenen enformel kurumlar buna izin vermemişler ve meclisin elin-
deki güçlü onay yetkileri nedeniyle onun iktidarına ortak olmuşlardır.
Yeni mecliste, Cumhurbaşkanı’nın açıktan destek verdiği Halkın Birliği
Partisi yalnızca 34 milletvekili kazanabilmişti.107 Dolayısıyla, Kazakis-
tan’da Rus ve Kazak milliyetçileri, Sosyalistler, girişimci örgütlerinin
desteklediği adaylar ve diğer siyasal oluşumlar, Cumhurbaşkanı karşıt-
lığı temelinde parlamentoda tek çatı altında birleşebilmişlerdir.
Cumhurbaşkanı ile meclis arasındaki ilk çatışma, Nazarbayev’in baş-
bakan adayı Sergey Tereçehenko’ya onay verilmemesi ile başladı. Güve-
noyu alamamasına rağmen Tereçehenko, Nazarbayev tarafından göre-
vinde tutuldu. Bunun üzerine muhalefet grubu, Nazarbayev ve hükü-
metin istifasını istedi. Nazarbayev, Ekim 1994’te hükümeti görevden ala-
rak, başbakanlığa bir Kazak olan Akezhan M. Kazhegeldin’i atadı. An-
cak bu da çatışmayı dindirmedi. Cumhurbaşkanı’nın özelleştirme ve
ekonomi politikası konusunda önerdiği yasaların hiçbiri meclis tarafın-
dan kabul edilmedi. 1994 yılı boyunca Kazakistan meclisinde yalnızca
yedi tasarı yasalaşabilmiştir. Ayrıca, yine 1994 yılı başında meclis, Cum-
hurbaşkanı’nın ekonomi politikalarına karşı, alternatif bir ekonomik
programı onayladı. Bütün bunların yanı sıra meclis oturumları, çoğu
eski Komünist Parti yönetimi içinden gelen deneyimli bazı milletvekille-
rinin, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde kendi propagan-
dalarını yaptıkları bir foruma dönüştü.
1994-1995 gerginliği Kazakistan’da siyasal dengelerin nasıl hızlı de-
ğişebileceğine ve siyasal kurumların kişisel istekler doğrultusunda nasıl
kullanılabileceğine yönelik ilginç bir örneği de ortaya çıkaracaktır.
1994 seçimleri sırasında hükümet yanlısı seçim ihlalleri yapıldığı ge-
rekçesi ile Anayasa Mahkemesi’ne 60’tan fazla başvuru yapılmıştı. Bu
başvurular genellikle muhalefet yanlısı politikacılar tarafından yapıl-

                                        
                                
 
107 Najam Abbas, “Kazakistan’da Yürütme ve Yasama Organlarının Birleşme si”, Avrasya
Etüdleri, Yaz, Sa yı: 2, 1996, s. 46.

46  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
mıştı. Ancak, Nazarbayev hile iddialarını ustalıkla kendi lehine kullan-
mayı bildi. 5 Mart 1995’te Kazakistan Anayasa Mahkemesi, 1994 seçim-
lerini, seçimlerde hile yapıldığı gerekçesiyle iptal etti. Bu karar, meclisi
bir anda yasadışı bir kurum haline getirdi. Nazarbayev karar üzerine
meclisi feshettiğini ve hükümeti görevden aldığını açıkladı. Aynı gün,
Kazhageldin yeni hükümeti kurmakla tekrar görevlendirilirken, yeni
meclis seçimleri konusunda o kadar hızlı hareket edilmeyecektir. Üç ay
içinde meclis seçimlerinin yapılacağının ilan edilmesine rağmen, daha
sonra mali gerekçeler bahane edilerek seçimleri ertelenecektir.
Nazarbayev, bunun yerine yasama alanında görev yapacak küçük bir
danışma konseyi oluşturdu (Halk Asamblesi). Parlamento seçimlerinin
yapılacağı 1995 yılının Aralık ayına kadar ülkede yasama fonksiyonu, bu
konsey tarafından yerine getirilecektir. Bu küçük meclisin onayı ile Ni-
san 1995’te, 1996’da yapılması gereken Cumhurbaşkanlığı seçimleri iptal
edildi ve referandumla Nazarbayev’in görev süresi 2000 yılına kadar
(%95’e varan bir oranla) uzatıldı.108
Meclis seçimleri için para bulamadığını ileri süren hükümetin bu re-
ferandumu yapabilmesi, Nazarbayev’in ülkedeki konumunu güçlen-
dirmekteki kararlılığını gözler önüne sermektedir. Bu dönemde, cum-
hurbaşkanının yetkilerini güçlendiren bir dizi konsey kararnamesi çı-
kartıldı. Bu yetkiler daha sonra 1995 Anayasası’na aynen taşınacaktır.
Feshedilen meclis, bu hızlı gelişmelere fazla direnemedi. En sert direniş,
72 kişinin parlamento önünde üç gün süren bir açlık grevi eylemi ger-
çekleştirmesiydi. Direnişin olmamasında, Nazarbayev’in 1,2 milyar
tengelik bir fon oluşturarak eski milletvekillerine buradan ödemeler
yapmasının da önemli rolü bulunmaktadır.109
Görüldüğü gibi, Kazakistan’da siyasal rejimin kurumsallaşması, ülke
sorunlarının otoriter bir yürütme ile aşılmasından yana olan Cumhur-
başkanı ile yine ülkedeki etnik ve geleneksel dinamiklerden kaynakla-
nan siyasal farklılaşmanın arasında yaşanan gerilim ve bu gerilimin
1994-1995 yılları arasında bir yürütme yasama çatışmasına dönüşmesi ile
yakından ilgili bulunmaktadır.
Etnik farklılaşmanın birinci derecede önemli bir konu olduğu ülkede,
Nazarbayev’in temel stratejisi, etnik gerilimi tırmandırmayan, Rus yerle-
şimcileri ve Rusya’yı karşısına almadan bağımsız bir devlet yapılanma-
sının oluşturulabilmesidir. Bunun için, Rus ve Kazak milliyetçi eğilimle-
rin zayıflatılması büyük önem taşımaktadır. Ülkenin kapitalist pazarla
                                        
                                
 
108 “The Shadow of Dictatorship”, Economist, 18 Mart 1995, s. 40.
109 Boris Ka garlitsky, “Kazakhstan: The Rigged Parliament is D issolved; The
Authoritarian Regime Remains”, PNEWS, 28 Mart 1995, (http://www.hartford-
hwp.com/archives/53/007.html).

  47
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
entegrasyonu açısından da bu sorunun aşılması önemlidir. Özelleştirme,
Kazak petrol ve doğal gazının ABD partnerliği ile, Rusya’nın da dâhil
olduğu bir ortaklıkla Batı’ya aktarımı, bir dizi radikal ekonomik dönü-
şüm politikasının yürürlük kazanmasını gerektirmektedir. Nazarbayev,
bu dönüşümde ipleri tamamıyla elinde tutmak istemekte, ekonomi poli-
tikaları konusunda da herhangi bir muhalefete izin vermemektedir. Ül-
kede siyasal farklılaşmanın temelini oluşturan iki dinamik; etnik sorun-
lar ve ekonomik politikaların şekillendirilmesi bu şekilde Nazarbayev’in
tekeline geçtiğinde, paralel olarak siyasal rejimin demokrasiden uzak-
laşması kaçınılmaz olmuştur. Gerçekten 1995 Anayasası’nda siyasal re-
jim, demokratik kurumlara yüzeysel olarak yer verildiği, Cumhurbaş-
kanlığı otoritesinin siyasal işleyişe hakim olduğu bir formülasyona sahip
olacaktır. Bu çerçevede 1995 yılı, Nazarbayev’in belirleyiciliğinde, ülke-
deki anayasal rejimin, bürokratik kurumların ve sivil toplum alanının
yeniden şekillendirildiği bir değişim yılı oldu.110

Sosyoekonomik Dinamikler
Ülke 1990’dan başlayarak, hızlı bir şekilde göç vermeye başlamıştır. 1990
yılında tüm BDT ülkeleri içinde, en fazla göç veren ülkeler sıralamasında
Kazakistan, Özbekistan’dan sonra ikinci sırada gelmekteydi. 1992 yı-
lında ise, Ukrayna’dan sonra ikinci sırada yer almış ve 1993’ten başlaya-
rak sürekli olarak, ilk sırada en fazla göç veren ülke konumunda kalmış-
tır. 1994 yılında ülkeden göç edenlerin sayısı 409.000’i bulmaktaydı.111
Kazakistan ekonomik olarak, Sovyetler Birliği döneminde Orta Asya
ülkeleri içinde en gelişmiş ülke olmakla birlikte, Rusya ekonomisine en
fazla bağımlı olan bölge ülkesidir. Bu durumun, tarihsel, sosyal ve coğ-
rafi birçok nedeni bulunmaktadır. Kazakistan, belirtildiği gibi, Ural Av-
rupa’sına en yakın Orta Asya ülkesidir. Rusya ile sınırdaştır ve yine
bölge ülkeleri içinde en fazla etnik Rus’un yaşadığı ülkedir. Sahip ol-
duğu zengin yeraltı kaynakları ve geniş stepler, onu ekonomik açıdan da
cazip bir koloni ülkesi konumuna sokmuştur. İkinci Dünya Savaşı sıra-
sında sahip olduğu coğrafik konum nedeniyle Avrupa’daki sanayi te-
sislerinin iç bölgelere taşınması sürecinden en fazla etkilenmiş olan ülke
yine Kazakistan’dır. Tüm bu nedenlerle, Sovyetler Birliği döneminde
Kazakistan ekonomisi, Birliğin merkezi politikalarına, özellikle Rusya’ya
fazlasıyla entegre olmuş bir ekonomik altyapıya sahip bulunmaktaydı.

                                        
                                
 
110 Pauline Jones Luong ve Erika Weinthal, “The NGO Paradox: Democratic Goa ls and
Non-Democratic Outcomes in Kazakhstan”, Europe-Asia Studies, Cilt: 51, Sayı:7, 1999,
ss. 1276-1277.
111 Graham Smith, The Post-Soviet States: Mapping the Politics of Transition, (Londra: Arnold
Publihers, 1999), s. 89.

48  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Hazar Denizi dışında dört tarafının kara ile çevrilmiş olması, komşu ol-
duğu bütün ülkelerin kapalı rejimler tarafından yönetilmesi, onu BDT
alanına bağımlı kılan diğer bir faktördür.
Sovyetler Birliği döneminde, tarımsal açıdan ülkeye verilen öncelikli
rol, toprakların alansal olarak mümkün olduğunca geniş kullanımına
dayalı olarak başta buğday ve baklagiller olmak üzere çeşitli ürünlerinin
yetiştirilmesi olmuştur. Sovyetler Birliği’nde tarım topraklarının %34’ü
Kazakistan’da bulunuyordu. Ancak, bu toprakların verimli olduğunu
söylemek oldukça güçtür. Ülkedeki tarımsal üretim, belirtildiği gibi, ge-
niş arazilerden mümkün olduğunca yararlanma esasına dayanmaktaydı.
Toprağın aşırı kirlenmesine, yetersiz sulama ve kurak iklime rağmen,
buğday, baklagiller, keten, ayçiçeği gibi ürünlerin üretiminden vazge-
çilmedi. Yukarıda belirtilen “Bakir Topraklar Projesi” sonucunda, özel-
likle Kazakistan’ın kuzeyi ve güneybatı Sibirya’da hızlı bir tarımsal me-
kanizasyon gerçekleştirildi. Bu politikanın olumsuz sonuçlarına rağmen,
Kazakistan tarımsal üretimde Birlik ihtiyacının %14’ünü karşılar ko-
numa geldi.112 1989 rakamları ile Kazakistan tüm Birlik ekonomisi içinde
%4,2’lik bir payla en büyük katkıya sahip Orta Asya ülkesiydi. 1990 ra-
kamları ile Birliğin pik demir üretiminin %5’i, rulo demir ve çelik üreti-
minin %4’ü Kazakistan’da gerçekleştiriliyordu. Et üretiminde ise %8’lik
bir paya sahipti.113
Sanayileşme açısından ülke, daha sonraki yıllarda keşfedilen zengin
maden ve enerji kaynakları nedeniyle, bu sektörler üzerinde yoğunlaş-
mış bir üretim yapısına sahiptir. Ancak bu üretim, ağırlıklı olarak ham-
madde ihracatına dayalı bir yapı göstermektedir. Örneğin, kuzey rafine-
rileri, ülke petrolünden çok Rusya’dan boru hatları ile gelen petrolü iş-
lemek için yapılandırılmışlardır. Mevcut boru hatları ise, kuzey yönünde
Rusya topraklarına bağlantılı şekilde inşa edilmiştir. Ülkede, güneyden
Uralsk ve Ni’ye giden iki hat dışında Petropavlovsk’tan, Pavlador’a inen
bir petrol hattı bulunuyordu. Gaz boru hattı ise, Aral Gölü’nün batısın-
dan, Rusya’nın Ural bölgesine uzanan paralel iki hat şeklinde yapılandı-
rılmıştı. Petrol üretimi kuzeyde Hazar Denizi, Emba ve Mangışlak Yarı-
madası’nda yoğunlaşmıştır. Buradan çıkartılan petrol, boru hattı ile daha
güneydeki rafineriye taşınarak işlenmektedir. Bu kuyuların verimliliği
konusunda bazı sorunlar bulunmaktadır. 1975’te 23,9 milyon ton yıllık
üretim yapılırken, bu miktar 1980’de 18,4 milyon tona gerilemiştir. Böl-
geden çıkartılan ham petrolün içindeki parafin miktarının yüksek oluşu
                                        
                                
 
112 G. Melvyn Howe, The Soviet Union A Geographical Survey, (Londra: Macdonald and
Evans, 1983), ss. 423-424.
113 L.N. Kalinichenko ve N.N. Semenova, “The Economy of Kazakhstan”, Alexei Vassiliev
(Der.), Central Asia, Political and Economic Challeng es in the Post-Soviet Era, (Londra: Saqi
Boks, 2001), s. 55.

  49
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
sorun oluşturmaktadır. Pavlador rafinerisi ise Batı Sibirya’dan gelen Rus
petrolünü işlemekteydi.114
Madencilikte de benzer bir durum söz konusudur. Ülkede bol mik-
tarda bulunan madenler, doğrudan hammadde olarak, başta Rusya ol-
mak üzere diğer Birlik ülkelerine gönderiliyor, bu madenlere dayalı ni-
hai ürünler ise o ülkelerden ithal ediliyordu. Özellikle Karaganda bölge-
sindeki kömür yatakları, Rusya’nın Ural endüstri bölgesindeki metalürji
sanayinin hammadde kaynağını oluşturmaktadır. Tarım ve hayvancılık
alanında Birliğin başta gelen üretici ülkelerinden biri olmasına karşılık,
gıda sanayinde de dışa bağımlılık ekonomide hâkim görünümdü. Yılda
ortalama 22–25 milyon ton buğday üreten ülke, un gereksiniminin
%80’nini Rusya’dan karşılamaktaydı.115 Teknolojik altyapıya rağmen,
ülke zorunlu tüketim maddeleri gereksiniminin ancak %27’sini karşıla-
yabiliyordu. Dolayısıyla bağımsızlıkla birlikte, önceden yapılandırılmış
olan karşılıklı bağımlılık çökecek ve Kazakistan ekonomisi bundan
olumsuz yönde etkilenecektir.
Bağımsızlıktan sonra, Nazarbayev’in ekonomik açıdan Rusya’ya ya-
kın bir politika izlemesinin temel nedeni bu bağımlılıktır. Özellikle ruble
alanında kalmaktaki ısrar, ülkeyi rublenin enflasyonist baskısı altında bı-
rakacaktır.

Çizelge 3.1. Kazakistan’da Başlıca Enerji Sektörlerinin Yıllık Üretim


Miktarları (1991–1997)

Sektör 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997


Petrol Mln/ton 26.6 25.8 23.0 20.3 20.5 23.0 25.8
Doğal Gaz 7.9 8.1 6.7 4.5 5.9 6.5 8.1
Milyar m3
Kömür Mln/ton 130 127 112 105 83.3 76.8 72.6
Elektrik Milyar 86.0 82.7 77.4 66.4 66.7 59.0 52.0
KWs
Kaynak: Kalinichenko-Semenova, 2001.

Yukarıda ülke sanayinin temel dinamiğini oluşturan başlıca enerji


sektörlerinde bağımsızlıktan sonra üretim miktarlarında genel bir düşme
eğilimine girildiği görülmektedir. Özellikle, Rus metalürji sanayine ba-
ğımlı olan kömür üretimindeki düşüş dikkat çekicidir. 1997 yılında dü-

                                        
                                
 
114 Howe, s. 426.
115 Anar Somuncuoğlu, Kazakistan ve Özbekistan Ekonomileri Geçiş ve Büyüme Stratejileri,
(Ankara: ASAM, 2001), ss. 46-47.

50  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
zelme sinyalleri veren üretim göstergeleri, 1998 yılındaki Rusya krizinin
olumsuz yansımaları nedeniyle tekrar düşme trendine girecektir.

Çizelge 3.2. Kazakistan’da Başlıca Sosyo Ekonomik Göstergeler


(1992–1997) 1991=100

1992 1993 1994 1995 1996 1997


GSMH 94.7 86.0 75.2 69.0 69.3 70.7
Tarım 101.0 96.0 77.0 58.0 53.0 52.0
Sanayi 86.0 73.0 53.0 48.0 49.0 51.0
İstihdam 98.1 98.8 85.3 84.9 84.5 82.9
Toplam 53.0 32.0 27.0 17.0 11.0 13.0
Sermaye
Yatırımı
Nüfus 100.1 99.9 98.3 97.5 94.3 92.8
Kaynak: Kalinichenko-Semenova, 2001.

Aynı dönemde, tüm temel üretim kalemlerinde önemli gerilemeler


yaşanmıştır. Ülke nüfusu da, bağımsızlıktan sonra başlayan Rus ve Av-
rupalı göçü nedeniyle azalmaya başlamıştır. Göç eden nüfusun genel-
likle kentli ve nitelikli işgücünü oluşturması, üretimdeki gerilemeyle eş-
zamanlı gerçekleşmiştir. 1991’e göre, 1996’da ülke ekonomisi GSMH ola-
rak %31’lik bir kayba uğramıştır. Başlıca ticari ortaklar olan BDT ülkele-
rinde yaşanan ekonomik kriz ve Rusya’nın, Kazakistan ekonomisinin
beklentilerine yeterince karşılık vermemesi, bu gerilemenin temel nede-
nini oluşturmuştur. Üretim teknolojisinin dünya pazarlarının beklentile-
rinin çok gerisinde olması, üretimde canlanmanın teknolojinin yenilen-
mesine bağlı olması, dolayısıyla yatırım harcamalarına duyduğu gerek-
sinim, hiçbir ortak ülkenin bu kapsamda bir yardım gerçekleştirebilecek
güçte bulunmaması Kazak ekonomisini derinden etkilemiştir. Özellikle,
tarım sektöründe merkezi planlama baskısının kalkması ile birlikte, ve-
rimsiz üretim sorunları iyice açığa çıkmış, Aral Gölü’ndeki su seviyesin-
deki azalmanın (1980 yılında 13 metre) sulama sistemleri üzerindeki
olumsuz etkileri, toprakta tuzlanma oranının normalin iki buçuk katına
çıkması ve çölleşme tarımsal üretimde gerilemeye yol açmıştır.
Parasal politikalar konusunda da Kazakistan bağımlı ekonomik ya-
pının doğurduğu olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalmıştır. İthalatının
büyük kısmını Rusya’dan yapan ülke, aynı zamanda Rusya Merkez
Bankası tarafından basılan rubleyi kullandığından önemli nakit para sı-
kıntısı içine düşmüştür. Eski sanayi işletmelerinin modernize edilmesi
zorunluluğu, ülkenin duyduğu nakit para sıkıntısını iyice artırmıştır.

  51
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Sonuç hızlı enflasyon artışı olmuştur. 1992 yılında Rusya’nın fiyatları
serbestleştirmesi, Ağustos 1993’te de yeni Rus rublesini tedavüle sok-
ması, Kazakistan için üst üste parasal krizlerin yaşanmasına neden ol-
muştur. Kazakistan yönetimi, Rusya’nın zorlamasıyla Kasım 1993’te
kendi ulusal para birimi tengeyi tedavüle sokmak zorunda kalmıştır.
Ocak 1994’te, Kazakistan IMF’nin danışmanlığında bir ekonomik is-
tikrar programını yürürlüğe soktu. Enflasyonu düşürmeyi hedefleyen
sıkı para politikası başarılı olamadı. İşletmelerin yaşadığı nakit para so-
rununun emisyonla karşılanması ve transfer harcamalarından vazgeçi-
lememesi, 1994 yılında enflasyonun yine yüksek oranlarda seyretmesine
neden oldu. 1995’te IMF önerisiyle özelleştirmelere ağırlık verildi, vergi
ve yabancı sermaye yasaları çıkartıldı. Özelleştirmeden beklenilenin
üzerinde elde edilen gelir ekonomiye olumlu yansıdı, sıkı para politika-
sının da yardımıyla 1996’dan itibaren ekonomide bir canlanma döne-
mine girildi. Ancak 1998 Rusya krizi, ülkenin bağımlılık sorunu nede-
niyle, yeni bir ekonomik krizin yaşanmasına neden olacaktır. Rusya ve
diğer ülkelerde döviz kurunda yaşanan hızlı artış, Kazakistan’a bir para
akışının yaşanmasına ve ülkenin döviz rezervlerinin hızla erimesine ne-
den oldu. Buna bağlı olarak, Rus ithal mallarının ucuzlaması, bu mallara
olan talebi artırmış ve bu iç üretimi durma noktasına getirmiştir. Rusya
krizine eşzamanlı olarak, dünya piyasalarında petrol ve metal ürünlerin
fiyatlarında yaşanan düşüş, Rusya’ya petrol ve doğal gaz transferi konu-
sunda yaşanan aksamalar, ülke dış ticaret gelirlerini önemli ölçüde
azaltmıştır. Ülkedeki döviz rezervlerinin hızla erimesi karşısında, hü-
kümet Nisan 1999’da serbest kur sistemine geçmiş ve tenge’yi devalüe
etmiştir. 116
Kazakistan 2000 yılında IMF desteğinde yeni bir ekonomik programı
yürürlüğe sokmuştur. Programla birlikte, uluslararası piyasalarda petrol
fiyatlarının yükselmesi ve Rusya’nın ekonomik krizi atlatması, Kazakis-
tan ekonomisine olumlu yansımalarda bulunmuştur. Ülkenin 2000 yı-
lından başlayarak büyüme trendine girdiği görülmektedir.

                                        
                                
 
116 Somuncuoğlu, ss. 80-97.

52  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Çizelge 3.3. Kazakistan Ekonomisi Üretim Gelişim i

1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004


GSMH 0.5 1.7 -1.9 2.7 9.8 13.5 9.8 9.3 9.4
Sanayi 0.3 4.1 -2.4 2.7 15.5 - - - 11.7*
Tarım -5.0 -0.8 -18.9 21.6 -3.2 - - - 3.7*
Kaynak: Republic of Kazakhstan: Selected Issues and Statistical Appendix, IMF,
Washington, 2002; Republic of Kazakhstan: Selected Issues: IMF, Washington,
2005.
(*)2000-2004 ortalaması

Çizelge 3.4’teki veriler ülkenin enerji üretim yapısını ve tek ürünün


dışsatımına ne kadar bağımlı olduğunu göstermektedir. 1998 Rusya krizi
hemen her sektörde büyük bir düşmenin yaşanmasına neden olurken,
tam tersine krizin etkilerinin geçmesi ve petrol fiyatlarındaki artış, ülke
ekonomisinin çok kısa bir sürede gelişme trendine girmesini sağlamıştır.

Çizelge 3.4. Enerji Sektörü Üretim Gelişimi

1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004


Ham 11.2 12.3 0.6 16.1 17.2 13.5 17.9 8.8 15.4
Petrol
Kömür -7.8 -5.4 -4.0 -16.3 28.3 5.7 -6.8 15.2 2.3
Doğal 10.3 24.4 -2.0 25.1 16.0 0.6 4.5 17.6 31.7
Gaz
Elektrik -11.4 -11.9 -5.5 -3.4 8.7 7.6 5.3 9.5 4.6
Kaynak: Republic of Kazakhstan: Selected Issues and Statistical Appendix, IMF,
Washington, 2002; Republic of Kazakhstan: Statistical Appendix, IMF,
Washington, 2005.

Petrol ve doğal gaz üretimi, dışa bağımlılığın bir sonucu olarak son
derece kırılgan bir yapıdadır. Üretim, dış talebin artması ile birlikte
1999’dan itibaren hızlı bir artış trendine girmiş, kömür üretimi de
Rusya’nın talebine bağlı olarak yükselmiştir. Ülke ürettiği petrolün
%80’inden fazlasını ihraç etmektedir.

  53
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Çizelge 3.5. Petrol Üretim ve İhracatı

1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004


Üretim 25.6 29.4 35.4 39.3 47.3 51.3 59.7
İhracat 20.4 23.7 24.2 20.2 20.5 22.8 28.0
Kaynak: Republic of Kazakhstan: Selected Issues and Statistical Appendix, IMF,
Washington, 2002; Republic of Kazakhstan: Selected Issues, IMF, Washington,
2005. Republic of Kazakhstan: Statistical Appendix, IMF, Washington, 2005.

Kazakistan, 2000–2002 yılları arasında %11 büyüme kaydetmiş, 2003


yılının ilk çeyreğinde bu oran %10,6 olarak pozitif yönde gerçekleşmiştir.
1998’de %1,9’a gerileyen enflasyon, Rusya krizinin etkisiyle 1999’da
17,8’e yükselmiş, ancak 2000 yılından itibaren yeniden iniş trendine gire-
rek, 2001 yılında 6,4’e gerilemiştir. 2002 yılından itibaren hafif bir yük-
selme eğilimine rağmen, fiyat artış oranları öncelikli bir sorun olmaktan
çıkmıştır. 2005 yılı rakamları ile petrol ve petrol ürünlerinin GSMH için-
deki payı %16’dır. Ülkede devlet gelirlerinin %30’unu petrol sektörün-
den elde edilen gelirler oluşturmaktadır. Bu oran 1999’da sadece %6’yı
bulmaktaydı.117 2004 yılı rakamları ile ülke dışsatımının %57’si petrol ve
gaz sektörü tarafından gerçekleştirilmiştir.118 Petrol fiyatlarındaki
yükselmeye paralel olarak, ülke ekonomisinde iyileşme kendini her
alanda göstermektedir. Kazakistan’da ekonomideki bu iyileşme trendi,
henüz toplumun refah seviyesine yansımamıştır.119 Özellikle, istihdam
yaratıcı imalat ve tarım sektöründe yatırımlar enerji sektörünün oldukça
gerisinde kalmıştır. Ancak Nazarbayev’in, elde edilen gelirlerin sosyal
politikalarla topluma yansıtılması konusunda dikkatli bir tutum içinde
olduğu belirtilebilir. Kazak otoritelerin böyle bir ekonomi politikası iz-
lemeleri, ülkedeki güncel siyasal dengelerle de yakından ilgilidir. Konu-
nun bu yönüne siyasal gelişmelere değindiğimiz bölümde tekrar döne-
ceğiz.
Kazakistan, Orta Asya’nın en fazla yabancı yatırım çeken ülkesidir
ve bu yatırım doğrudan petrol ve doğal gaz sektörü üzerinde yoğunlaş-
maktadır.120 Yabancı yatırımların önemi, özellikle petrol ve doğal gaz ya-
taklarının işletim teknolojisindeki yenilenmeye paralel olarak üretim ve-

                                        
                                
 
117 Republic of Kazakhstan: Selected Issues, (Washington: IMF, 2005), s. 12.
118 Mark J. Kaiser ve Allan G. Pulsipher, “A Review of The Oil and Gas Sector in
Kazakhstan”, Energy Policy, Cilt: 35, 2007, s. 1301.
119 IMF Conclude s 2003 Article IV Cons ultation with the Rep ublic of Kazakhstan, (Washington:
IMF PIN No 03/74, 17 Haziran 2003).
120 Mehmet Dikkaya ve Ali Bora, “Çağdaş Kazakistan’ın Ekonomi Politiği ve Türkiye’nin
Yeri”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi- OAKA, Cilt: 1, Sayı: 2, 2006, ss. 110-
127.

54  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
rimliliğini artırmasıdır. Petrol ve doğal gaz üretimi 2000–2004 yılları ara-
sında iki kat artış göstermiştir. Sermaye yatırımlarının içinde enerji sek-
törü 2004 yılında %33 ile başı çekmektedir.121 Uzmanlar yenileme
yatırımları ve yeni yatakların devreye girmesiyle Kazakistan’ın 2010’lu
yıllarda, yılda 100 milyon ton petrol üretimi yapacak kapasiteye ulaşa-
bileceğini belirtmektedirler. Bu üretim artışı enerji transferinde Rusya’ya
bağımlılık sorununu daha da önemli kılmaktadır.122 Bakü-Tiflis-Ceyhan
(BTC) hattına bağlanacak bir yeni hatla Kazak petrolünün batıya, yine
Çin yolu ile uzakdoğuya aktarımı dışsatım seçeneklerinin başında gel-
mektedir. 2000 rakamları ile ülke ithalatında %48,7, ihracatında ise %19,5
ile Rusya ilk sıradadır.123 Başka bir anlatımla Rusya, Kazakistan’a tek ba-
şına tüm BDT dışı ülkelerin sattığından daha çok mal satmaktadır.
Küresel ekonomik kriz 2007 yılından başlayarak Kazakistan ekono-
misi üzerinde bazı olumsuz etkilerde bulunmuştur. Asya Kalkınma
Bankası verilerine göre ülke ekonomisi 2006 yılında 10,6 oranda büyür-
ken, bu oran 2009 yılında 1,2’ye gerilemiş bulunmaktadır. Ülke gelirle-
rinde yaşanan azalma, başta inşaat sektörü olmak üzere planların belli
bir petrol ve doğal gaz dış satım fiyatı temelinde yapılmış olması nede-
niyle, 2007 yılından başlayarak dış ticaret açığı verilmesine neden ol-
muştur. 2009 rakamları ile ödemeler dengesinde %3,1 açık olduğu belir-
tilmektedir.124 Bu rakamlar henüz olumsuz bir duruma işaret etmese de
Kazak ekonomisinin petrol ve doğal gaz dış satımına dayalı kırılgan ya-
pısını bir kez daha gözler önüne sermektedir.

1995 Anayasası’nda Siyasal Rejim 125

Kazakistan siyasal rejimini belirleyen 1995 tarihli Anayasa, Önsöz ve 98


maddeden oluşmaktadır. İlk bakışta kısa bir anayasa izlenimi vermekle
birlikte, her bir maddenin altında sıralanan alt başlıklar nedeniyle, kap-
samlı-düzenleyici bir anayasa niteliğindedir. Anayasa’nın Önsöz’ünde,
Kazakistan halkının tarihi kaderiyle birleşerek “ezelden beri mevcut olan
Kazak topr ağında” devlet yapısını oluşturduğu vurgulanmaktadır. Ana-
yasa’da yeni devletin eski yapıdan kopuşunu simgeleyen birçok ifade ve

                                        
                                
 
121 Republic of Kazakhstan: Statistical Appendix, (Washington: IMF, 2005), s. 9.
122 Wolfgang Linder, Kazakhstan, (Munih: Bayerische Landesbank Country Report, 2003),
s. 2.
123 Emin Çarıkçı, “Bağımsızlıktan Bugüne Kazakistan’daki Ekonomik Ge lişme ler”, Türkler,
Cilt 19, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınlar ı, 2002), s. 394.
124 Kazakhstan, (Astana, ADB Report, 2009), s. 2.
125 1995 tarihli Kazakistan Anayasası’nda biri 1998, diğeri 2007’de olmak üzere iki kez
önemli değişiklik yapılm ıştır. Bu bölümde 1995 Anayasa sı’nın ilk şekli verilme kte,
değişiklikler ise, gerçekleştirildikleri siya sal ortam ışığında ilgili kısımlarda analiz
edilmektedir.

  55
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
düzenlemeler görmek mümkündür. Anayasa’nın 1/2. maddesinde Ka-
zakistan milliyetçiliği ile ilgili konuların referandum ya da Kazak parla-
mentosunun onayı ile çözümleneceği dile getirilirken, 5/1. maddede
Kazakistan Cumhuriyetinde “her türlü” demokratik şekillenmenin ka-
bul edildiği vurgulanmaktadır. Anayasa’nın 6/1. maddesinde ülkede
devlet mülkiyeti ve özel mülkiyetin kabul edildiği ve “eşit” olarak koru-
nacağı hükme bağlanmaktadır. Anayasal olarak devletin resmi dili “Ka-
zak dili”dir. Ancak devlet kurumları ve yerel yönetim organlarında Ka-
zak dili ile birlikte Rus dili de eşit olarak kullanılacaktır. 10. maddede
ikinci vatandaşlık hakkının tanınmadığı açık bir biçimde ifade edilmek-
tedir. Buna karşılık herkesin kendi milliyetini, inancını ve partisini be-
lirleme, bunu açıklayıp açıklamama, yine ana dil ile eğitim görme ve
kültürünü kullanma hakları tanınmaktadır (Md. 19).
Kazakistan Anayasası rejimini demokratik, laik bir sosyal hukuk
devleti olarak tanımlamakta, devletin üniter bir başkanlık sistemi altında
yönetileceğini hükme bağlamaktadır (Md. 2). Bu durumun bir yansıması
olarak devlet iktidarının tek olduğu 3. maddede vurgulanmakta, kuv-
vetler arasında fren ve denge sisteminin esas olduğu belirtilmektedir.
Kazakistan’da başkanlık rejimi üniter bir model altında ve yumuşak
kuvvetler ayrılığı ekseninde şekillendirilmektedir. Dolayısıyla erkler
arasındaki geçişkenlik, rejimi cumhurbaşkanının merkezde olduğu bir
otoriter yönetime dönüştürmektedir. Bu nedenle Anayasa’da cumhur-
başkanının konumu ve yetkilerinin analizi önem kazanmaktadır.

Siyasal Rejimin Temel Yönlendiricisi Olarak Cumhurbaşkanı


Sovyet sonrası Türk cumhuriyetleri siyasal sistemlerinin ortak özelliği
farklı biçimlerde kurgulanmış olsalar da rejimin cumhurbaşkanının yet-
kileri ve otoritesi altında yapılandırılmış olmasıdır. Kazakistan’da da
cumhurbaşkanı oldukça stratejik bir konuma sahip bulunmaktadır.
Cumhurbaşkanı devletin başı olarak iç ve dış politikayı belirler ve ülkeyi
temsil eder. Anayasa ve yasaların uygulanmasının garantörüdür ve tüm
devlet organlarının halkın çıkarları doğrultusunda çalışmasını sağlayan
güçtür.
Cumhurbaşkanı olabilmek için 40 yaşında olmak, en az 15 yıl ülkede
sürekli olarak ikamet etmek ve “devlet dilini” yani Kazak dilini “mü-
kemmel bilmek” koşulları aranmaktadır. Bu koşullar açık olarak, Ana-
yasa’nın, cumhurbaşkanının Kazak kökenli vatandaşlar arasından seçil-
mesini amaçladığını göstermektedir. Cumhurbaşkanı 7 yıllık süre ile
halk tarafından seçilir ve bir kişi en fazla iki defa bu göreve seçilebilir
(Md. 42/4). Seçim genel, eşit ve gizli oy esasına göre yapılır. İlk turda se-
çilebilmek için adayların seçimlere katılanların en az %50’sinin oyunu

56  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
almaları gerekmektedir. Bu koşul sağlanamazsa, ikinci tur seçimlere en
fazla oyu alan iki aday katılır ve bu turda geçerli oyların çoğunluğunu
alan aday cumhurbaşkanı seçilir. Cumhurbaşkanı milletvekili olamaz,
devlet organlarında ve kamu kurumu niteliğindeki kuruluşlarda görev
alamaz. Son olarak cumhurbaşkanı herhangi bir parti ile ilişkili olamaz
(Md. 43).
Cumhurbaşkanı, olağan ve olağanüstü tüm seçim tarihlerini belir-
leme yetkisine sahiptir. Parlamentoyu126 toplantıya çağırır ve
milletvekillerinin yeminini kabul eder. Yasaları imzalar, imzalamak is-
temezse, kendisine sunulmasından itibaren iki hafta içinde, itirazları ile
birlikte, yeniden tartışılması istemiyle parlamentoya geri gönderir. Bu
şekilde geri gönderilen bir önerge parlamentoda üçte iki oy çokluğu ile
kabul edildiği takdirde yasalaşabilir. Eğer üçte iki oy çokluğu sağlaya-
mazsa önerge cumhurbaşkanının “itiraz ettiği şekliyle” yasalaştırılabilir
ya da kabul edilmemiş sayılır. Görüldüğü gibi cumhurbaşkanına yasalar
üzerinde yalnızca ağırlaştırıcı veto yetkisi değil, aynı zamanda düzelte-
rek yasalaştırma yetkisi de tanınmaktadır. Ayrıca, Anayasa’nın 53/4.
maddesine göre parlamentonun her iki kanadı üçte iki oy çokluğu ile
cumhurbaşkanına bir yıl süre ile yasama yetkilerini devredebilmektedir.
Cumhurbaşkanı, Senato’nun yedi üyesini doğrudan atayabilmekte,
Senato başkanlığı için bir adayı kendisi belirlemektedir. Siyasal rejim,
parlamentonun Senato kanadı üzerinde cumhurbaşkanına önemli bir
otorite vermiş, Senato’yu da Meclis karşısında stratejik yetkilerle donata-
rak hiyerarşik bir yasama sistemi oluşturmuştur. Cumhurbaşkanı yasa
tasarılarını inceleme prosedürünü belirleme hakkına sahiptir. Ana-
yasa’nın 61/2. maddesine göre cumhurbaşkanı öncelikli ve ivedilikle
sonuçlandırılmasını istediği yasa tasarılarını ilan eder. Parlamento bu
şekilde ilan edilen tasarılar hakkındaki incelemesini iki ay içinde bitir-
melidir. Bu iki aylık süreye uyulmaz ise “Cumhurbaşkanı teklif ettiği ta-
sarıyı yürürlüğe koyabilir”. Parlamentonun cumhurbaşkanının bu işle-
mini engelleyebilmesi, yeni bir yasa çıkarmasıyla mümkündür. Ancak,
cumhurbaşkanına tanınan ağırlaştırıcı veto yetkisi böyle bir yolun başa-
rıya ulaşmasını hemen hemen imkânsız kılmakta, bir yerde cumhurbaş-
kanına yasa çıkarma yetkisi vermektedir.
Cumhurbaşkanının yasama süreci üzerindeki bu belirleyici konu-
muna ek olarak, parlamentoyu fesih yetkisi de bulunmaktadır. Buna
göre parlamento;

                                        
                                
 
126 Kazakistan’da yasama sistemi iki ka maralı bir yapıya sahip olduğundan ve bu
kamaralardan biri Meclis olarak isimlendirild iğinden metinde yasamanın her iki
kanadı bir likte ifade edildiğinde parlamento kavramı kullanılmıştır.

  57
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
1. Parlamentonun, cumhurbaşkanınca belirlenen hükümete güve-
noyu vermemesi,
2. Başbakan atamasını iki defa reddetmesi ve
3. Parlamento ile “diğer devlet organları” arasında oluşan anlaşmaz-
lıklar nedeniyle siyasi kriz meydana gelmesi, durumlarında cumhurbaş-
kanı tarafından feshedilebilmektedir. Bu yetkiler cumhurbaşkanını par-
lamento üzerinde açık bir biçimde yetki sahibi kılmakta, parlamentoyu,
cumhurbaşkanına bağlı bir alt organ konumuna sokmaktadır.
Kazakistan’da hükümet tamamıyla cumhurbaşkanına sorumlu ola-
rak yapılandırılmıştır. Başbakanı atamak ve görevden almak yetkisi
cumhurbaşkanınındır. Gerçi bu konuda parlamentonun onay yetkisi
bulunmaktadır. Ancak bu yetki, yukarıda da açıklandığı gibi, cumhur-
başkanı karşısında parlamentonun direnmesi durumunu fesih tehdidi ile
güvenceye almıştır. Dolayısıyla cumhurbaşkanının hükümetin kurulma-
sında tam bir otoriteye sahip olduğunu belirtebiliriz. Başbakanın teklifi
ile hükümet üyelerini cumhurbaşkanı belirler. Ayrıca diğer merkezi yü-
rütme organlarının kurulması, kaldırılması, statülerinin değiştirilmesi
cumhurbaşkanının yetkisindedir. Hükümet üyeleri cumhurbaşkanına
karşı yemin ederler. Cumhurbaşkanı, gerektiğinde hükümet toplantıla-
rına başkanlık yapabilir ve hükümete herhangi bir konuda yasa tasarısı
hazırlatarak teklif “ettirir”. Cumhurbaşkanı, hükümetin, vilayet baş-
kanlarının, başkent yöneticisinin ve büyükelçilerin kararlarını iptal ede-
bilir veya yürütmesini durdurabilir.
Kazakistan hükümeti, belirtildiği gibi cumhurbaşkanının emri al-
tında çalışan bir kurumdur. Başbakan atandıktan sonraki on gün içinde
hükümetin yapısı ve atanacak üyeler hakkında tekliflerini sunar. Bakan-
lıklar, merkez taşra örgütleri ve yerel yönetimler üzerinde belirleyici
yetkilere sahiptirler. Hükümet, devlet komiteleri ile diğer merkezi ve ye-
rel yönetim organlarının faaliyetlerini yönetir (Md. 66/6). Bu kuruluşla-
rın çıkardığı kararnameleri yürürlükten kaldırabilir veya durdurabilir.
Merkezi yönetim organlarının başkanlarını atama ve görevden alma hü-
kümetin yetkisindedir.
Hükümetin topluca veya her bir üyenin tek başına cumhurbaşkanına
istifasını verebilmesi mümkündür. Bu istifaların kabul veya reddi cum-
hurbaşkanına aittir. Hatta parlamentodan güvenoyu alamayan bir hü-
kümetin istifasının kabulü veya reddi cumhurbaşkanına ait bir yetkidir.
Cumhurbaşkanı güvenoyu almamış bir hükümetin istifa isteğini redde-
derse, parlamentoyu fesih yetkisini kullanabilir (Md. 70/6). Anayasa bu
şekilde hükümetin görevde kalmasını, parlamentoya güvenoyu verme

58  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
yetkisini tanımış olmasına rağmen cumhurbaşkanının isteğine bırak-
maktadır.
Başbakan, hükümet programını atanma tarihinden itibaren bir ay
içinde parlamentoya sunar. Parlamento programı reddederse iki ay
içinde hükümet raporunu parlamentoda görüşülmek üzere ikinci kez
gönderir. Bu ikinci göndermede program, her iki kanadın üye tam sayı-
sının üçte iki çoğunluğuyla toplandıkları bir oturumda tekrar görüşülür
ve salt çoğunlukla reddedilebilir. Bu hükümete güvensizlik oyu verildiği
anlamına gelmektedir. Ancak ikinci oylamada, öngörülen çoğunluk
sağlanamazsa program onaylanmış, hükümet güvenoyu almış sayılır.
Görüldüğü gibi, parlamentonun güvensizlik oyu verebilmesi oldukça
zorlaştırılmış ve cumhurbaşkanının fesih yetkisi ile tehdit altına alınmış-
tır. Anayasa’da görevde bulunan bir hükümete karşı güvensizlik oyu ve-
rilebilmesi daha da zorlaştırılmıştır. Bu durumda, her iki kanattan biri-
nin üye tam sayısının beşte biri ile güven oylamasının yenilenmesi tekli-
fini sunması ve bu teklifin parlamentonun her iki kanadının üye tam sa-
yılarının toplamının üçte iki çoğunluğu ile kabul edilmesi gerekmekte-
dir.
Kazakistan Cumhurbaşkanı, parlamentonun onayı ile Kazakistan
Merkez Bankası’nın başkanı, Senato’nun onayı ile Başsavcı’yı ve Milli
Emniyet Komitesi başkan ve iki üyesini doğrudan atar ve görevden ala-
bilir. Saymanlar Komitesi başkanı ve iki üyesini doğrudan atar. Devlet
ödüllerini, diplomatik unvanları ve şeref unvanlarını, askeri rütbeleri
cumhurbaşkanı verir. Siyasi sığınma hakkı verme yetkisi cumhurbaşka-
nındadır.
Cumhurbaşkanı, ülkedeki demokratik kuruluşların, ülke bağımsız-
lığı ve toprak bütünlüğünün, siyasi istikrarın ve vatandaşların emniyet-
lerinin tehdit altında olması, Anayasa organlarının normal görevlerini
yerine getirememesi durumlarında başbakan ve parlamentoya danışa-
rak, tüm ülkede veya bazı bölgelerde sıkıyönetim ilan edebilir ve silahlı
kuvvetleri kullanabilir. Yine bu durumlarda seferberlik ilan edebilir.
Cumhurbaşkanının ve tüm eski cumhurbaşkanlarının dokunulmaz-
lıkları vardır. Cumhurbaşkanı sürekli hastalık hali nedeniyle görevinden
alınabilir. Bu durumda, her iki kanattan eşit sayıda üyeden ve tıp uz-
manlarından oluşan bir komisyon raporuna dayanılarak, parlamento
birleşik toplantısında üye tam sayısının dörtte üçünün kararıyla görev-
den almaya karar verilebilir.
Bir diğer görevden alma nedeni vatana ihanettir. Bu durumda, par-
lamentonun Meclis kanadının üye tam sayısının üçte birinin önerisi ve
üye tam sayısının salt çoğunluğu ile bunu kabul etmesi gerekir. Ancak

  59
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
görevden alma prosedürü bununla tamamlanmaz. Meclis bu kararı ver-
dikten sonra, Senato kanadı, ihanet suçunun incelenmesi için tahkikat
komisyonu kurar. Komisyon raporu doğrultusunda, Senato üye tamsa-
yısının salt çoğunluğu ile ihanet suçlaması kararı alınabilir. Bu karar, her
iki meclisin toplanacağı ortak oturuma sunulur. Birleşik oturumda ya-
pılan oylamada her iki meclisin üye tam sayısının ayrı ayrı ve dörtte üç
oy çokluğu ile ihanet suçlaması kararı alınabilir. İhanet suçlaması teklif
tarihinden itibaren iki ay içinde kabul edilmiş olmalıdır. Aksi takdirde
suçlama reddedilir ve parlamentonun Me clis kanadının yetkileri derhal
sona erer. Cumhurbaşkanına vatana ihanet suçlamasının yapılması,
Meclis’in içinden bu yönde bir teklifin gelmesine bağlıdır. Ancak her-
hangi bir nedenle süreç içinde teklif reddedilirse Meclis milletvekilleri
yetkilerini kaybetmektedirler. Başka bir ifade ile parlamentonun Meclis
kanadı kendiliğinden fesholmaktadır.

Hiyerarşik Yasama Organları: Senato ve Meclis


Kazakistan’da yasama erki, Meclis ve Senato’dan oluşan iki kanatlı bir
yapıya sahiptir. Yasama süreci incelendiğinde Senato’nun, Meclis’e göre
daha üstün ve cumhurbaşkanına yakın yetkilerle donatıldığı görülmek-
tedir. 47 sandalyeden oluşan Senato’nun üyeleri iki dereceli bir seçimle,
vilayetlerin, büyük şehirlerin ve başkentin temsil organlarının birleşik
toplantısında, her vilayet, büyük şehir ve başkentten iki kişinin seçilme-
siyle belirlenir. Ayrıca, Senato’nun yedi üyesi doğrudan cumhurbaşka-
nınca seçilir. Görev süresi altı yıldır ve üyelerinin yarısı üç yılda bir ye-
nilenir. Senato üyeliğine seçilebilmek için 30 yaşında, Kazakistan’da en
az üç yıl sürekli ikamet etmiş, yüksek eğitim görmüş, en az beş yıl iş tec-
rübesine sahip ve yine en az beş yıl ülke vatandaşı olmak koşulları
aranmaktadır.
Senato üyelerinin temsil ettikleri vilayet veya büyük şehrin ikinci
seçmenlerinin en az %50’sinin oyunu almaları gerekir. Bu sağlanamadığı
takdirde, en çok oy alan iki aday arasında ikinci bir oylama daha yapılır
ve bu turda en fazla oy alan aday seçimi kazanır (Md. 51/5). Senato se-
çimlerine seçmenlerin en az yarısının katılması gerekir. Bu seçim sistemi,
Senato’yu bürokratik bir yasama organına dönüştürmektedir. Ülkedeki
yerel meclisler ve yöneticiler üzerinde kapsamlı ve belirleyici hükümet
yetkileri nedeniyle, bu organlar yürütmenin bürokratik alt birimleri ola-
rak işlev görmektedirler. Dolayısıyla bu şekilde oluşturulmuş yerel mec-
lis ve yöneticilerin ikinci seçmen olarak görevlendirilmeleri, Senato bile-
şimini bürokratik ve cumhurbaşkanı otoritesine bağımlı bir niteliğe bü-
ründürmektedir.

60  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Meclis ise 77 milletvekilinden oluşur. Bu milletvekillerinden 67’si tek
turlu çoğunluk sistemiyle belirlenir. 10 milletvekili ise partilerce oluştu-
rulan ulusal listelerden nispi temsil esasıyla seçilir. Milletvekillerinin gö-
rev süresi beş yıldır. Liste esasına göre milletvekilinin belirlenmesi için
bir partinin seçimlerden en az %7 oranında oy almış olması gerekir.
Anayasa her iki kanadın ortak ve tek başlarına alabilecekleri kararları
maddeler halinde sıralamıştır. Parlamento birleşik toplantılarında; Ana-
yasa’da değişiklik ve eklemeler yapılması, hükümetin ve Saymanlık
Komitesi’nin ve bütçenin onaylanması, cumhurbaşkanının geri gönder-
diği yasaların tekrar görüşülmesi, cumhurbaşkanına bir yıl süre ile yasa
yapma yetkisinin devredilmesi, Başbakan ve Merkez Bankası Başkanının
onaylanması, hükümet programlarının onaylanması, güven oylaması,
savaşla ilgili karar alınması, referandum teklifi ile ilgili karar alınması,
Anayasa Konseyi raporlarının görüşülmesi, birleşik komisyonların
oluşturulması ve raporlarının görüşülmesi ile ilgili konular ele alınmak-
tadır.
İkinci olarak önce Me clis, sonra da Senato’da görüşülmesi gereken
konular 54. maddede şu şekilde sıralanmaktadır: Yasaların kabulü, bütçe
görüşmeleri, idari düzenlemelerle ilgili konular, devlet ödülleri, diplo-
matik dereceler gibi unvanların onaylanması, devlet borçları, ekonomik
ve sosyal konular, af kararnameleri, uluslararası antlaşmaların onaylan-
ması.
Senato’nun yetkisine giren konular ise; cumhurbaşkanınca atanan
Yüksek Mahkeme Başkanı, Cumhuriyet Yüksek Mahkeme yargıçları ve
üst düzey kurulların temsilcilerine onay verilmesi, azledilmeleri ve ye-
minlerinin kabul edilmesi; cumhurbaşkanınca atanan Başsavcı ve Milli
Emniyet Komitesi Başkanı’nın onaylanması; Başsavcı, Yüksek Mahkeme
Başkanı ve yargıçlarının dokunulmazlıklarının kaldırılması; yerel temsil
organlarının yetkilerinin kaldırılması; Kazakistan Yüksek Hakem Mah-
kemesi’ne iki üyenin kendi üyeleri arasından seçimi ve Meclis’in cum-
hurbaşkanını görevden alma kararının gözden geçirilerek, sonuçların
birleşik oturuma sunulmasıdır. Görüleceği gibi, Senato oldukça stratejik
yetkilerle donatılmış bir üst meclis görünümündedir. Cumhurbaşkanı-
nın stratejik atama yetkileri Senato tarafından onaylanmakta, yukarıda
ayrıntılarıyla değindiğimiz süreç içinde cumhurbaşkanının görevden
alınmasında Senato kilit bir rol oynamaktadır. Senato bu niteliği ile
ikinci seçmenlere dayanan, bir kısım üyelerinin cumhurbaşkanınca doğ-
rudan belirlendiği, başkanının seçiminde cumhurbaşkanının aday gös-
terme yetkisine sahip bulunduğu, Cumhurbaşkanlığı kurumuna yakın
ve Meclis’e yönelik olarak dengeleyici ve denetleyici yetkilerle donatıl-
mış bir üst kamara olarak öne çıkmaktadır.

  61
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Meclis’in yetkilerine giren konular ise, yasa tasarılarının görüşülüp
oylanması, kabul edilen kanun tasarılarına cumhurbaşkanı tarafından
yapılan itirazların görüşülmesi ve tekliflerin hazırlanması, Cumhuriyet
Merkezi Seçmen Komisyonu üyelerinin cumhurbaşkanının teklifi ile se-
çilmeleri veya görevden alınmaları; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin
ilanı, kendi üyeleri arasından iki kişiyi Adalet Tavsif Komisyonu üyeli-
ğine seçme; cumhurbaşkanına vatana ihanet suçlamasına ilişkin karar
verip Senato’ya sunmaktır. Dikkat edilirse, bu yetkiler çoğunlukla Se-
nato mekanizmasının dâhil olduğu bir süreç içinde gerçekleşmekte ve
Meclis’in feshedilmesi gibi bir sonuç doğurabilmektedir.
Anayasa bir kısım konularda önce Meclis sonra Senato’da görüşme
sistemini getirmiş, Meclis’e ait olduğu belirtilen yetkilerde ise Senato’ya
doğrudan ve dolaylı yetkiler tanımak suretiyle sürece ortak etmiş, diğer
stratejik konuları ise Meclis’i dışarıda tutarak tamamıyla Senato’nun
yetkisine bırakmıştır.
Anayasa, Parlamento’nun kanun çıkarabileceği alanları 61/3. mad-
dede tek tek sıralamaktadır. Buna göre, gerçek ve tüzel kişilerin hak ve
hürriyetleri ile ödev ve sorumlulukları, mülkiyet ve diğer ayni haklar
rejimi; devlet ve yönetim organlarının, devlet ve askeri hizmetlerde ça-
lışma esasları, vergi hukuku; bütçe; mahkeme usulü ve adalet sistemi so-
runları; eğitim, sağlık ve sosyal yardım; özelleştirme kararları, çevre,
Cumhuriyetin idari düzeni ve savunma ile emniyet konularında Parla-
mento’nun kanun çıkarma yetkisi bulunmaktadır. Bunların dışında ka-
lan bütün konular yürütme birimleri tarafından çıkartılacak olan karar-
nameler ile düzenlenebilmektedir. Bu hükümeti ve cumhurbaşkanını, bir
yerde yasama gücüne ortak etmektedir.
Anayasa’da yasama iktidarına getirilen sınırlamalar bununla bitme-
mektedir. Yukarıda Senato’nun yasama sürecinde üstün bir konumda
olduğu belirtilmişti. Anayasa’nın 61/4. maddesinde bu açık bir biçimde
görülmektedir. Meclis tarafından üye tam sayısının salt çoğunluğu ile
kabul edilen bir yasa Senato’ya gönderilmekte ve Senato’nun yine üye
tam sayısının salt çoğunluğu ile kabul etmesiyle cumhurbaşkanının ona-
yına sunulmaktadır. Ancak, Senato eğer Meclis’in gönderdiği yasayı üye
tam sayısının salt çoğunluğu ile reddederse, Meclis’in bunu tekrar Se-
nato’ya gönderebilmesi için üçte iki oy çokluğu ile karar alması gerek-
mektedir. Bu bir yerde, Senato’ya ağırlaştırıcı veto yetkisi tanımaktadır.
Üçte iki oy çokluğu ile Senato’ya ikinci kez yollanan tasarı Senato’nun
üye tam sayısının salt çoğunluğu ile yine reddedilirse, o çalışma döne-
minde Meclis’e geri gönderilmemektedir. Başka bir ifadeyle, yasa Senato
tarafından bir çalışma dönemi boyunca askıya alınmaktadır.

62  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Buna karşılık Senato’nun, Meclis tarafından kendine gönderilen ya-
salarda yaptığı değişikliklerin, Meclis tarafından kabul edilme prose-
dürü kolaylaştırılmıştır. Bu durumda, Meclis’in oy çokluğu ile değişik-
likleri kabul etmesi yeterlidir. Burada, Meclis’e bir veto veya askıya alma
yetkisi tanınmamıştır. Üstelik oy çokluğu ilkesi yeterli görülmüştür.
Meclis, Senato tarafından yapılan değişiklik ve eklemeleri kabul etmez
ise; uyuşmazlığın ortak bir prosedür içinde halledileceği hükme bağla-
narak yine Senato’dan yana bir düzenleme getirilmiştir.
Parlamento’nun devlet gelirlerinin azaltılması ve masraflarının arttı-
rılması konularında yasa önerisi sunması hükümetin onayına bağlıdır.
Hükümetin öneriyi onaylayarak Parlamentoya geri göndermesi gerek-
mektedir.
Son bir sınırlama, hükümetin sunduğu bir yasa tasarısında kabul et-
tirici güvenoyu isteminin düzenlenmiş olmasıdır. Hükümetin sunduğu
bir tasarı kabul edilmezse, başbakan, Parlamento birleşik oturumunda
hükümete güvenoyu isteminde bulunabilir. Anayasa’da belirtilen
oranda güvensizlik oyu sağlanamadığı takdirde (üçte iki), yasa tasarısı
kabul edilmiş sayılmaktadır.
Milletvekilleri genel dokunulmazlıktan yararlanabilirler. Ancak
haklarında mahkemelerce mahkûmiyet kararı verilen milletvekilinin ve
yurt dışında sürekli ikamet ettikleri tespit edilenlerin milletvekili kim-
likleri ellerinden alınır. Milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırıl-
ması yetkisi Merkezi Seçim Komisyonu’na aittir.
Parlamento’nun her iki kanadının başkanları üye tam sayılarının salt
çoğunluğu ile Senato ve Meclis i çinden, devlet dilini iyi bilenler arasın-
dan seçilirler. Burada da Anayasa’nın, Kazak kökenlilerin Parlamento’ya
başkanlık etmesini amaçladığını söyleyebiliriz. Senato ve Meclis baş-
kanlarına tanınmış en önemli yetki Anayasa Konseyi’ne her iki kanattan
iki üyenin başkanlarca seçilecek olmasıdır. Bu nedenle, Parlamento baş-
kanlarının cumhurbaşkanına yakın kimseler içinden seçilmesi önemlidir.
1995’ten bu yana Parlamento başkanlıklarını yürüten kimselerin Cum-
hurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e yakınlığı ile tanınan kimseler ol-
maları, bu stratejik konumla yakından ilgilidir. Başkanların görüşülecek
konularla ilgili usul ve esasları belirleme, zamanla ilgili düzenlemeleri
yapma, Senato ve Meclis tarafından çıkarılan kararnameleri imzalama
gibi diğer önemli yetkileri bulunmaktadır. Başkanlar kamaraları üze-
rinde ve iç işleyişte önemli otoriteye sahiptirler
Yürütme ve yasama arasındaki ilişkilerin ayrıntılı olarak düzenlen-
diği diğer bir konu Anayasa’da değişiklikler ve eklemeler yapılması ile
ilgilidir. Buna göre, Anayasa’da değişiklik ve eklemeler yapılabilmesi ve

  63
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
referanduma başvurulması için, hükümet veya Parlamentonun teklifi,
cumhurbaşkanının bu teklifi onaylaması gerekmektedir. Cumhurbaşkanı
referanduma gitmeyerek, değişiklik veya eklemelerin Parlamento’da in-
celenmesini de isteyebilir (Md. 91). Bu durumda her iki meclisin üye tam
sayısının dörtte üç oy oranıyla kabul etmesi durumunda Anayasa’da de-
ğişiklik ve eklemeler yapılabilir (Md. 62/3). Ayrıca, cumhurbaşkanı
Parlamento’nun anayasa değişikliği ve eklemeler konusunda referan-
duma gitme teklifini tamamen reddedebilir. Bu durumda Parla-
mento’nun değişiklik veya eklemeyi yapabilmesi için beşte dört oy çok-
luğu ile karar alması gerekmektedir. Bu çoğunluğa ulaşılsa bile, cum-
hurbaşkanı değişiklikle ilgili yasayı imzalar, ancak bununla değişiklik
yürürlüğe girmez. Cumhurbaşkanı imzaladığı yasayı referanduma su-
nar. Referanduma oy verme hakkına sahip vatandaşların %50’sinden
fazlasının katılımı zorunludur. Bu durumda, oylamaya katılanların yarı-
sından fazlasının lehte oy vermesiyle değişiklik kabul edilmiş olur. Bu
çerçeve cumhurbaşkanının onay vermediği yeni bir düzenlemenin Ana-
yasa’da yapılabilmesini tümüyle imkânsız hale getirmektedir.

Anayasa Konseyi ve Yargı Sistemi


Anayasa Konseyi, ülkenin en yüksek düzeydeki yargı organıdır. Altı yıl
süre ile seçilen yedi üyeden oluşur. Eski cumhurbaşkanları kurulun tabii
üyesidir. Cumhurbaşkanı, Konsey başkanını seçer, toplantılara başkanlık
eder ve oy hakkına sahiptir. Üyelerin ikisi cumhurbaşkanı, diğer dört
üyenin ikisi Meclis Başkanı, diğer ikisi de Senato Başkanı tarafından se-
çilir.
Konsey, Cumhurbaşkanı, Senato Başkanı, Meclis Başkanı ve Parla-
mento üyelerinin tam sayısının beşte birinin veya başbakanın başvurusu
üzerine; Cumhurbaşkanlığı, Parlamento seçimleri ve referandumun ku-
rallarına uygun yapılması ile ilgili konuları; yasaların cumhurbaşkanınca
imzalanmasından önce Anayasa’ya uygunluk denetimini; uluslararası
antlaşmaların anayasal denetimini yapar. Anayasa’yı yorumlar; cum-
hurbaşkanının görevden alınması ile ilgili konular ve mahkemelerce
kendine iletilen Anayasa’ya uygunluk denetimi ile ilgili sorunlar hak-
kında karar verir. Anayasa Konseyi incelemeleri bir aylık süre ile sınır-
landırılmıştır. Cumhurbaşkanı isterse, bu süreyi 10 güne indirebilir.
Cumhurbaşkanı, Konsey kararlarına itiraz edebilir. Bu itirazın reddi üye
tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile mümkündür. Çoğunluk sağlana-
mazsa Konsey kararı kabul edilmemiş sayılır. Başka bir ifade ile cum-
hurbaşkanının Anayasa Konseyi kararlarını veto etme yetkisi bulun-
maktadır.

64  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Kazakistan’da diğer bir üst düzey yargı organı Yüksek Mahkeme’dir.
Yüksek Mahkeme, ülkedeki tüm mahkemelerce verilen kararların tem-
yiz organıdır. Yüksek Mahkeme Başkanı, Yüksek Adalet Konseyi’nin
önerisi, cumhurbaşkanının aday göstermesi ile Senato tarafından atanır.
Ayrıca, Yüksek Mahkeme, Vilayet Mahkemeleri ve Yürütme Kurulları
Başkan ve üyelikleri ile ilgili adayları cumhurbaşkanına önerir.
Kazakistan’da yargı ile ilgili işlemler Yüksek Adalet Konseyi tarafın-
dan yürütülür. Başkanı doğrudan cumhurbaşkanı tarafından atanan
Konsey, Anayasa Konseyi Başkanı, Yüksek Mahkeme Başkanı, Başsavcı,
Adalet Bakanı, Senato üyeleri, hâkim üyeler ve cumhurbaşkanı tarafın-
dan doğrudan atanan diğer üyelerden oluşur. Görüleceği gibi ülkedeki
yargı düzeni üzerinde oldukça belirleyici yetkilerle donatılan Konsey,
Senato milletvekilleri dışında, cumhurbaşkanının doğrudan veya dolaylı
olarak atadığı kişilerden oluşmaktadır. Senato’nun rejim içindeki ko-
numu göz önüne alındığında, Konseyin cumhurbaşkanının otoritesini
pekiştirici bir rol oynadığı belirtilebilir.

Uluslararası Sistem Bağlamında Kazakistan

Kazakistan, uluslararası ilişkiler yönüyle, Orta Asya ülkeleri içinde


Rusya’ya en fazla bağımlı olan ülkedir. Bunun birtakım ekonomik, sos-
yal, coğrafi ve askeri nedenleri bulunmaktadır. Her şeyden önce Kaza-
kistan, belirtildiği gibi, ekonomik açıdan fazlasıyla Rus ekonomisine en-
tegre olmuştur. Petrol dışsatımında tamamıyla Rusya’ya bağımlıdır. Bu
durumun yol açtığı sorunlara birçok örnek verilebilir. 1994 yılında, Batılı
yatırımcılarla geliştirilen ilişkilere Rusya’nın tepkisi, Mayıs-Ağustos ay-
larında ülkenin petrol transferini engelleyerek, yönetim üzerinde baskı
kurmak olmuştur.127 Yine Ocak 2010 tarihinde Rusya, Belarusya ve
Kazakistan arasında gümrük birliğine geçildiğinde, Rusya’nın yeni
gümrük vergileri ve gelirlerin dağılımı konusunda kendi çıkarlarını ön-
celemesi Rusya ile Belarusya arasında anlaşmazlık doğurmuş, belirsizlik
nedeniyle Rus akaryakıt dağıtıcılarının diğer iki ülkeye sevkiyatı kes-
meleri Kazakistan’da benzin ve akaryakıt sıkıntısının yaşanmasına ne-
den olmuştur. Dünyanın sayılı petrol ihracatçısı olan bir ülkede akarya-
kıt sıkıntısının yaşanması Kuzeye bağımlılığının güncel bir yansıması-
dır.128 Kazakistan, ithalatının yarıya yakınını Rusya’dan yapmaktadır.
Coğrafi olarak Orta Asya’da kapalı rejimlerle çevrili bulunması, alterna-
tif dışsatım yolları ve ekonomik ilişkiler konusunda ülkeyi sınırlamakta-

                                        
                                
 
127 Stephen Blank, Energy, Economics, and Security in Central Asia: Russia and its Rivals, (PA:
Strategic Studies Institute, 1995), ss. 10-11.
128 Joanna Lillis, “Kaza khstan: Nazarbayev S ynchronizes His Watch with Russia”, Eurasia
Insight, 17 Şubat 2010.

  65
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
dır. Bağımsızlıktan sonra sıcak para gereksinimi, dolayısıyla petrolün dış
piyasalara bir an önce pazarlanması zorunluluğu, Rusya ile yakın eko-
nomik ilişkilerin sürdürülmesini gerekli kılmaktadır. Hazar Denizi ka-
nalıyla Azerbaycan üzerinden dünya pazarlarına açılma, uzun vadeli ve
maliyeti yüksek projelerin hayata geçirilmesini gerektirmektedir.
Kazakistan, Rusya ile 6740 km’lik uzun bir sınıra sahiptir. Üstelik bu
sınır ülke kuzeyinin ekonomik ve etnik yönden Rusya ile fazla entegre
olmasından dolayı son derece geçişken ve kontrolsüz bir yapıdadır. Ül-
kede yaşayan Rus nüfus potansiyel bir çatışma unsurudur. Kazakistan’ın
kuzeyini etnik Rus vatanı olarak gören ve ayrılıkçı taleplere sahip grup-
lar ülkede faaliyet yürütmektedir. Rusya’daki milliyetçi çevreler de ülke
kuzeyinin Rusya’ya bağlanmasından yana bir tutum içindedirler. Kazak
hükümetinin Rusya’nın hareket alanı dışında bağımsız bir dış politika
yürütmesi, ülkenin bölünmesine varacak bir Rus müdahalesine gerekçe
oluşturabilir. Böyle bir çatışma, ülke sanayinin çökmesi veya bütünüyle
elden çıkması gibi bir sonuç doğurabilir. Bu nedenlerle Kazakistan yö-
netimi, bir yandan ekonomik ilişkilerde ve dış politikada bağımlı ilişki-
leri korumak, diğer yandan ülkede ulus devlet yapılanmasına dönük
politikaları, Rusya’nın tepkisini çekmeden yürütmek yönünde çaba har-
camaktadır.
Kazakistan bağımsızlık sonrasında ulusal bir orduya sahip değildi.
Ülkede Rusya’nın dört askeri üssü, konuşlandırılmış nükleer füzeleri,
son derece stratejik bir nükleer deneme sahası ve uzay istasyonu bulun-
maktaydı. Rusların kontrolündeki Sovyet Hazar filosunun Kazakis-
tan’da kalan birlikleri, bağımsızlıktan sonra ulusal bir deniz gücü ol-
maktan çok askeri bir baskı unsuruydu. Bugün bile, ülke ordusunun
%42’sini Slav kökenli askerler oluşturmaktadır.129 Kısaca Rusya yalnızca
etnik, coğrafi yakınlık, ekonomik bağımlılık açısından değil, fiili olarak
askeri-stratejik varlık olarak da Kazakistan’da üslenmiş bulunmaktadır.
Kazakistan yönetiminin, bütün bunları göz ardı edip bağımsız bir dış
politika yürütebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle Kazakistan,
Rusya’nın başını çektiği bölgesel işbirliği girişimlerinin hepsine üye ol-
duğu gibi, kendisinin davet edilmediği Slav ağırlıklı girişimlere de tek
taraflı üye olmak yönünde çaba harcamıştır.
Kazakistan 1993’te sahip olduğu nükleer füze başlıklarını Rusya’ya
devretmeyi kabul etti ve devir süreci 1995 yılında tamamlandı. Yine,
Hazar Denizi’nde kendi payına düşen deniz gücünü Rusya’ya devretti.
Ülkedeki askeri üslerin, 1994, 1996 ve 2000 yıllarında imzalanan anlaş-

                                        
                                
 
129 Sinan Oğan, “Demografinin Gölgesi Altında Rusya-Kazakistan İlişkileri”, Avrasya
Dosyası, Cilt: 7, Sayı: 4, 2001-2002, s. 146.

66  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
malarla, son anlaşma ile 10 yıl süreyle, Rusya’nın denetiminde kalma-
sına onay verdi. Baykonur Uzay Üssü konusunda 1994 yılında 20 yıl sü-
reli ve Rusya’nın yıllık 150 milyon dolar ödemesi karşılığında bir kira
sözleşmesi imzalandı. Ancak Rusya’nın, bu üs için Kazakistan’a yapa-
cağı ödemelerde sorunlar yaşanmaktadır. Mayıs 2000’de iki ülke ara-
sında, Rusya’nın borcunu askeri yardım olarak ödemesi kararlaştırıl-
mıştır.
Rusya için Kazakistan, her şeyden önce güneyden gelebilecek siyasal
İslâmcı yayılıma karşı bir tampon bölgedir. Rusya ile fazlasıyla entegre
olmuş, Rusya’nın askeri nüfuzuna açık, büyük bir etnik Rus nüfus içeren
Kazakistan, Tacikistan ve Afganistan’da yaşanan süreçler açısından
önemli bir stratejik konuma sahiptir. Aynı zamanda ülke, Rusya ve Çin
arasında da benzer bir coğrafi tampon bölge işlevi görmektedir. Rus as-
keri etki alanındaki bir Kazakistan, Rusya için vazgeçilmezdir. İkinci
olarak, özellikle Özbekistan ve Türkmenistan yönetimlerine hâkim olan
Rusya’nın bölgesel konumunu zayıflatma politikası karşısında, nüfus ve
ekonomik altyapısıyla Kazakistan gibi bir bölge ülkesini yanında tut-
mak, Kremline stratejik avantajlar sağlamaktadır. Hazar Denizi enerji
politikaları konusunda, Kazakistan’ın Batı ile yakın ilişkiler kurması,
Hazar’ın kuzeyinde ciddi paylaşım sorunlarını gündeme getirebilir.
Benzer şekilde böyle bir yönelim, askeri üsler, nükleer silahlar ve Hazar
Deniz filosu sorunlarının yukarıda özetlendiği şekliyle, Rusya’nın çı-
karlarından yana sonuçlandırılmasını engelleyebilir. Bu nedenle Rusya,
Orta Asya ülkeleri içerisinde Kazakistan dış politikasının kendi çıkarla-
rına yakın olmasına özel önem vermiştir. Bu, ülkesindeki Slav azınlık ve
ekonomik bağımlılık gibi nedenlerle Rus etki alanından uzaklaşmak is-
temeyen Kazakistan yönetiminin istekleriyle de örtüşmektedir.
Nazarbayev, Rusya, Belarusya ve Ukrayna arasında BDT oluşturuldu-
ğunda buna ilk karşı çıkan Orta Asya lideri oldu ve ısrarla etnik temel
dışında, tüm Orta Asya ülkelerinin katılımıyla bu birliğin yapılandırıl-
ması fikrini savundu.
Özellikle 1993’te ortaya atılan yakın çevre doktrininden sonra Rusya,
Kazakistan’ın kendi etki alanından çıkmaması konusunda çok duyarlı
bir dış politika yürütmeye başladı. Bu adımların en önemlisi yukarıda
özetlendiği şekliyle Kazakistan’daki Rus askeri varlığının korunmasına
yönelik ikili anlaşmaların imzalanmasıdır. Belirtildiği gibi Kazakistan,
Rusya’nın öncülük ettiği tüm bölgesel girişimlerin üyesidir. İki ülke 1992
ve 1995’te imzalanan “Kolektif Güvenlik Anlaşması” ile herhangi bir as-
keri saldırı durumunda ortak savunma ve askeri yardım konusunda iş-
birliği içinde olacaklarını belirtmişlerdir. Ayrıca, 1993’te Türkmenistan
dışındaki diğer Orta Asya ülkeleri ve Rusya arasında sınırların doku-
nulmazlığı konusunda başka bir antlaşma imzalanmıştır. Kazakistan

  67
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
1995’ten beri Rusya ve Belarusya ile birlikte oluşturulan Gümrük Bir-
liği’nin, 1996’da oluşturulan Şanghay İşbirliği Örgütünün üyesidir. Ha-
ziran 2001’de Rusya, Belarusya, Kırgızistan ve Tacikistan ile birlikte
oluşturulan Avrasya Ekonomik Topluluğunun aktif savunucusu ol-
muştur. Pratikte, Rusya’nın ekonomik ve askeri etki alanının yansıması
olmaktan öteye bir anlam taşımayan “Avrasya Bloku” veya “Avrasyacı-
lık” söylemi, bölgede en fazla Nazarbayev tarafından seslendirilmekte-
dir. Bu eğilim gerçekte, Kazakistan’ın, Rusya karşısındaki kaygılarını,
ona yakın ve uluslararası işbirliği örgütleri içerisinde dengelemek isteği-
nin bir sonucudur. 130
Kazakistan, Rusya’nın Hazar ve Sibirya bölgesini alternatif bir enerji
bloku olarak yapılandırmaya yönelik yeni stratejisine açık destek ver-
mektedir. Nazarbayev, Kasım 2001 BDT 10. Yıl Zirvesi’nde, bu yönde
atılacak adımlara diğer üç ülkenin (Azerbaycan, Özbekistan ve Türkme-
nistan) destek vermesini istemiştir. Toplantı sırasında ayrıca Kazakistan
ile Azerbaycan Hazar Denizi’nin sektörel paylaşımını öngören bir ikili
antlaşmayı imzalamışlardır.131 28 Şubat 2002’de Almatı yakınlarındaki
Çimbulak’ta BDT üyesi ülkelerin devlet başkanlarının katılımıyla dü-
zenlenen resmi olmayan diğer bir toplantıda Rusya, Kazakistan, Türk-
menistan ve Özbekistan arasında ortak enerji politikası belirlenmesi ve
doğal gaz üreticilerinin çıkar birlikteliğinin oluşturulması amacıyla bir
başka anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmanın, Rusya’nın “Avrasya Do-
ğal Gaz Üreticileri Birliği” adı altında ve Hazar ve Sibirya Havzası’nda
yeni bir enerji bloku oluşturma çabasının ilk somut adımı olduğu belir-
tilmektedir.132 Rus petrol şirketi Lukoil’in Kazakistan’daki yatırımları 1,5
milyar doları bulmaktadır.133 Şubat 2003’te, Rusya, Belarusya, Ukrayna
ve Kazakistan ortak bir ekonomik alan oluşturulması konusunda anlaş-
maya vardıklarını açıkladılar. Ocak 2010 tarihinde de Kazak üreticilerin
itirazlarına rağmen bu üç ülke arasında gümrük birliğine resmen geçildi.
Ayrıca yine 2003 yılında bu ülkelerin askeri uzmanları arasında yapılan
görüşmelerde askeri işbirliğinin geliştirilmesi yönünde kararlar alındığı
basına yansıdı. Bu açıklamanın hemen ardından yapılan yorumlarda,
Irak operasyonundan sonra bölgede yaşanacak gelişmelere hazırlıksız
yakalanmamak isteğinde olan Rusya’nın, Slav unsurların hâkim olduğu
                                        
                                
 
130 Esra Hatipoğlu, “Güney Kafkasya ve Orta Asya’da ‘Büyük Güçler’ Arasındaki Oyun:
Bölgesel Ör güt ve Oluşum ların Rolü”, M Tur gut Demirtepe (Der.), Orta Asya &
Kafkasya Güç Politika sı, (Ankara: USAK Ya yını, 2008), s.14.
131 Francesca Mereu, “Kazakhstan: Nazarbaev Calls for Stronger CIS”, RFE /RL, 1 Aralık
2001.
132 Sergei Blagov, “Effort to Produce Eurasian OPEC Falls Short at CIS Summit”, Eurasia
Insight, 1 Mart 2002
133 Sergei Blagov, “Economic Union Slips from View at Russia-Kazakhstan Summit”,
Eurasia Insight, 15 Ocak 2004.

68  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
bölge ülkeleri üzerindeki etkinliğini sağlamlaştırmaya çalıştığına dikkat
çekilmektedir. Yine bu çerçevede Kazakistan’ın tamamıyla Rus askeri
savunma alanının içine alınacağı ileri sürülmektedir.134
Rusya - Kazakistan ortaklığının dinamiklerinden bir diğeri Uk-
rayna’da yaşanan Turuncu Devrimin, Rusya üzerinde oluşturduğu bas-
kıdır. Ukrayna’da yaşanan değişim her şeyden önce, Rusya’nın kendi
güdümünde oluşturmaya çalıştığı Avrasya ekonomik alanı açısından
önemli bir kayıptır. Ukrayna’nın iktidar değişimi ile birlikte, AB eksenli
bir entegrasyon ve Batı’ya dönük bir dış politikaya yönelmesi, Rusya
için ekonomik alanın önemli diğer üyesi olan Kazakistan ile bağları
güçlendirmeyi hayati bir zorunluluk haline getirmiştir. Güncel gelişme-
ler bu açıdan tek tehdidin, Batı’dan gelmediğini ortaya koymaktadır.
Kazakistan, Çin’e komşu bir enerji ülkesi olarak, bu ülkenin ekonomik
ve siyasal açıdan yakın ilgi alanına girmektedir. 2030 yılında petrol it-
halatının %80 oranda artacağı yönünde değerlendirmeler yapılan Çin
için Kazakistan’daki enerji kaynakları hayati önem sahiptir. 135 Bu aşa-
mada Rusya, Çin’in Kazakistan üzerinde ekonomik ve siyasal açıdan et-
kinliğini artırmasını da frenlemek zorundadır. Kremlin, Kazakistan üze-
rinde sahip olduğu geleneksel, toplumsal ve ekonomik araçların da yar-
dımıyla, Nazarbayev’in, Ukrayna örneğindeki gibi, aşağıdan yukarıya
ya da bizzat kendi yakın çevresinden kaynaklanacak bir iktidar değişi-
mine yönelik korkusunu çıkarları açısından kullanarak, bu ülke üzerin-
deki etkinliğini iyice pekiştirmeye yönelmiş bulunmaktadır.136 7 Şubat
2010 tarihinde Ukrayna’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini Rus
yanlısı Viktor Yanukoviç’in kazanması Rusya açısından bölge politikası
açısından bir rahatlama getirse de, Rus-Ukrayna ilişkilerindeki düzel-
meye paralel olarak bu kez Belarus’taki Lukaşenko hükümeti ile Rusya
arasında yeni sorunların ortaya çıkması Rusya’nın batısındaki is-
tikrarsızlığın sürebileceğini göstermiştir. Bu gelişmeler, bir yandan Ka-
zakistan’la ilişkilerin yeniden yapılandırılmasını, diğer yandan Kaza-
kistan’a belirli bir hareket alanının tanınmasını zorunlu kılmaktadır. İki
ülke arasındaki ilişkiler karşılıklı korkuların doğurduğu bir işbirliği çer-
çevesinde şekillenmektedir.
Bu doğrultuda son dönemde yaşanan gelişmeler Rusya’nın, Kaza-
kistan ile çok yönlü bağlarını geliştirme noktasındaki çabalarına hız ver-
diğini göstermektedir. 18 Ocak 2005 tarihinde iki ülke arasında yapılan
                                        
                                
 
134 Igor Tor bakov, “Russian Economic Integration Effort may Leave Most Central Asian
States Behind, Eurasia Insight, 11 Mart 2003.
135 Selçuk Çolakoğlu, “11 E ylül Sonrası Değişen Avrasya Dengeleri ve Çin – Orta Asya
İlişkileri”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi- OAKA, Cilt: 1, Sayı: 2, 2006, s. 52.
136 Igor Torbakov, “Russia Hope s to Stem Revolutionary Tide in CIS by Strengthening
Ties With Kazakhstan”, Eurasia Insight, 23 Şubat 2005.

  69
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
bir sınır anlaşmasıyla Rusya, Kazakistan’ın ikinci büyük doğal gaz sa-
hası olan Imaşevkoye bölgesinde önemli imtiyazlar elde etmiştir. An-
laşma, Rusya’ya bu bölgede eşit hak tanımış ve Rus Gazprom şirketi ile
Kazak KazMunayGaz arasında orta çalışma anlaşması imzalanmıştır.
Benzer bir anlaşma Hazar’ın Tyub-Karagan alanı için LuKoil ile yine
KazMunayGaz arasında imza edildi. Rusya yine benzer anlaşmalarla,
Kazak petrolünün dış pazarlara ulaştırılmasında, ülkenin 2020 yılına ka-
dar kuzey rotasına bağımlılığını garantilemiştir. Ayrıca 2004 yılı rakam-
ları ile iki ülke arasındaki ticaret bir önceki yıla göre %23 artış göster-
miştir. Rusya Baykonur Üssü konusunda da daha ılımlı bir yaklaşım
sergileyerek, üssün kira sözleşmesini 2050 yılına kadar uzatmak koşulu
ile yılda 115 milyon dolar nakit ödeme yapmayı kabul etmiştir.137 Bu ko-
nuda önemli bir diğer gelişme, iki ülke ortaklığıyla bir bölgesel yatırım
bankasının kurulmasıdır. Bankanın tüm BDT ülkelerini kapsayacak şe-
kilde faaliyet yürüteceği ve merkezinin Kazakistan’da bulunacağı belir-
tilmektedir.138 Nazarbayev’in, Nisan 2006 başında gerçekleştirdiği Mos-
kova ziyaretinde, Novorossi sk üzerinden Rusya’ya gönderilen ham pet-
rol miktarının 28 milyon tondan 67 milyon tona çıkartılması yönünde
anlaşmaya varıldığının açıklanması dikkat çekici bir diğer gelişmedir.
Kazakistan üzerinden Çin’e petrol akışına 2007 yılında başlanmasının
planlandığı, ABD yönetiminin alternatif rotalara bağlanma konusunda
Kazakistan ile ilişkilerini yakınlaştırmaya yöneldiği bir dönemde pom-
palanan petrol miktarının iki kattan daha fazla oranda artırılması, Mos-
kova’nın Kazak petrolü üzerindeki baskın konumunu sürdürmesi açı-
sından önemlidir. Rusya bu artırımla, kapasite sorununu diğer ülkelerin
önüne koymuş bulunmaktadır.139 Mart 2008’de Rusya’nın Kazakistan,
Türkmenistan ve Özbekistan’a uluslararası piyasa fiyatları üzerinden
gaz satın alma teklifinde bulunması, Kremlin’in izlediği politikanın bir
diğer yansımasıdır. Bu teklif yaklaşık 300 dolar üzerinden Rusya’nın
bölgeden gaz satın alması anlamına gelmektedir ki, bu rakam önceki
ödemenin iki katına denktir.140 Rusya’nın amacı, bölgedeki monopolünü
koruyarak, daha sonra yüklendiği maliyeti ileride Avrupa ülkelerine
yansıtmak, bu arada alternatif hatlarla ilgili ABD ve AB’nin girişimleri-
nin cazibesini bölge ülkeleri düzeyinde azaltmaktır.

                                        
                                
 
137 Sergei Blagov, “Nazarbayev and Putin Pledge ‘God-Given’ Friendship”, Eurasia Insight,
19 Ocak 2005.
138 Sergei Bla gov, “The Geopolitical Balance in Central Asia Tilts Toward Russia”, Eurasia
Insight 6 Temmuz 2005.
139 Sergei Blagov, “Russia Registers S ignificant Victory in Caspian Ba sin Energy Contest”,
Eurasia Insight, 5 Nisan 2006.
140 Joshua Kucera, “US Diplomat: Gazprom’s Gains from Central Asia are Put to
‘Nefarious Uses’”, E urasia Insight, 26 Mart 2008.

70  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Temelde Kazakistan yönetimi, Rusya’nın ülkesi üzerinde etki alanını
genişletmesine sıcak bakmamaktadır. Ancak geleneksel ilişkilerin ya-
nında, bölgedeki güncel gelişmeler de bu bağımlılığı beslemektedir.
Nazarbayev’in, 18 Şubat 2005 tarihinde ülkesinin dış politikası konu-
sunda yaptığı konuşmadan da141 anlaşılacağı üzere, ülke yönetimi
dengeleyici bir dış politika izlemeyi arzu etmektedir. Nazarbayev,
Rusya, ABD ve Çin ile geliştirilecek çok yönlü ilişkilerin ülkenin dış po-
litikada özerklik alanını genişleteceğini düşünmektedir. Bu yaklaşımın,
bir yandan Rus baskısının ABD ve Çin ile dengelenmesi noktasında yö-
netime yardımcı olacağı, öte yandan iktidarı bir devrim tehdidinden,
özellikle Batı’dan gelecek reform taleplerinin doğuracağı baskıdan koru-
yacağı değerlendirilmektedir.
Kazakistan, Rusya’nın bölgede etkinliğini arttırma politikasını, siya-
sal ve ekonomik açıdan bu ülkeye olan bağımlılığını, ABD ile ilişkilerini
geliştirerek özellikle ekonomik ve askeri alanda dengelemek istemekte-
dir. Ancak bunu mümkün olduğunca Rusya’nın bölgesel politikaları
doğrultusunda yapıyor izlenimi vermek zorundadır. Kazakistan, Afga-
nistan operasyonu sırasında hava sahasını ABD uçaklarına açarak, sınırlı
da olsa operasyona destek vermiştir. Nazarbayev’in, 2002 başlarında
gerçekleştirdiği Washington ziyaretine de bu yönelim rengini verdi.
Bush ve Nazarbayev, yaptıkları ortak açıklamada ikili ilişkilerin Kaza-
kistan’ın bağımsızlığını, refahını ve barışı gerçekleştirmeyi temel alacak
bir yaklaşımla geliştirileceği, ülkenin küresel ekonomiye entegrasyonu
ve demokratik ülkeler topluluğunun bir üyesi olma yönünde, ABD tara-
fından destekleneceği; iki ülke arasında, NATO şemsiyesi altında anti te-
rörizm, bölgesel güvenlik, demokratikleşme, serbest piyasa reformları-
nın ve enerji sektörünün piyasa koşulları doğrultusunda gerçekleştiril-
mesi yönünde işbirliğinin artırılacağını belirtmişlerdir. ABD yetkilileri-
nin, Kazakistan’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne üyeliği için destek sözü
verdikleri belirtilmektedir.142 Ayrıca, dönemin Kazak Dışişleri Bakanı
Yerlan İdrisov ile Powell arasında Enerji İşbirliği Deklarasyonu imza
edilerek, Kazakistan’daki enerji sektörünün dünya standartlarında üre-
tim yapabilir hale getirilmesi yönünde iki ülke arasında işbirliği yapıla-
cağı belirtilmiştir. Gezinin önemli bir özelliği, ABD yetkililerinin, batı
yönünde bir petrol hattının ülke için zorunlu olduğunu ve bu nedenle

                                        
                                
 
141 Stephen Blank, “Kazakhstan’s Foreign Policy in Time of Turmoil”, Eurasia Insight, 27
Nisan 2005.
142 “Joint Statement By President George W. Bush and President Nursultan Nazarbayev
on the New Kazakhstan-American Relationship”, The White House Office of the Press
Secretary, 21 Aralık 2001, (http://usinfo.state.gov).

  71
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
BTC hattına bağlanmalarını Kazak otoritelerine önermeleridir.143 Kaza-
kistan için BTC hattı ve bunu destekleyecek bir doğal gaz hattına Kaza-
kistan’ın bağlanması, Rus monopolünün kırılması açısından hayati
önem taşımaktadır. Batıya birkaç kanaldan petrol ve gazın ulaştırılması,
yine doğu yönünde yeni bir hat ile Çin’e ulaşma, sadece ekonomik açı-
dan değil, uluslararası ilişkiler açısından da büyük önem taşımaktadır.
Ancak bunun, ülkede etkinliğini her geçen gün artıran Rusya’ya rağmen
yapılabilmesi oldukça güçtür. Nisan 2002’de ülkeye resmi bir ziyaret
gerçekleştiren dönemin ABD Savunma Bakanı Rumsfeld iki ülke ara-
sında, üs açılması dâhil, askeri işbirliğinin geliştirilmesi noktasında geniş
kapsamlı görüşmeler yaptıklarını belirtmiştir.144 Özbekistan-ABD
ilişkilerindeki kötüleşmeye paralel olarak, ABD yönetiminin Kazakis-
tan’ı önceleyen bir Orta Asya politikasına ağırlık vermeye yöneldiğini
söyleyebiliriz. Dış Politika Analizleri Enstitüsü’nün, Şubat 2004 rapo-
runda, Kazakistan’ın, ekonomik gelişme, piyasa yapısı, Batılı şirketlerle
kurduğu ilişkiler ve sahip olduğu sivil toplum yapısı ile Özbekistan’a
göre üstün yön leri sıralanarak, ABD dış politikası açısından bu ülkenin
işbirliği için en elverişli ülke olduğu belirtilmekteydi.145 Rice’ın ve
Rumsfeld’in Ekim 2005’te yaptıkları Asya gezilerinde, Kazakistan prog-
ramda yer aldı. ABD’nin Özbekistan’la ilişkilerinin kopma noktasına
geldiği, Kırgızistan’da iktidar değişimi sonrasında yaşanan bazı olumsuz
gelişmeler karşısında, Kırgızistan’ı kaybetmemek ve Kazakistan ile iş-
birliğini geliştirme amacının bu gezilere rengini verdiğini belirtebiliriz.
Yapılan görüşmelerde, ekonomik ve askeri işbirliğinin geliştirilmesi
gündeme getirildi. Hatta ABD’nin gözlemci statüde Şanghay İşbirliği
Örgütü toplan tılarına katılmak için Kazakistan’dan destek istediği yö-
nünde haberler basına yansıdı.146 Cheney, Mayıs 2006’da Litvanya’da
toplanan Baltık ve Karadeniz Ülkeleri Liderleri Forumu toplantısından
                                        
                                
 
143 Alima B issenova, “Nazarba yev, Seekin g Oil Favor, P ositions Him self as Central Asian
Reformer”, Eurasia Insight, 4 Ocak 2002; Ayrıca İlham Aliyev’in 2 Mart 2004 tarihinde
Kazakistan’a yaptığı resmi z iyaret sıra sında Kazak petrolünün BTC hattı ile transferi
konusundaki açıkla maların her iki tarafça da dile getirilmesi dikkat çekicidir.
Nazarbayev’in, Kazakistan’ın Hazar Denizi üzerinden BTC kanalı ile yılda yirmi
milyon ton petrolü ihraç edebileceğini açıklama sı, Kazak yönetiminin uzun vadeli
niyetini göstermesi açısından önemlidir. Bu aynı zamanda, Hazar’ın kuzeyinde
gelecekte Rusya ile Kaza kistan arasında ortaya çıkacak bir gerilimin potansiyel
varlığına işaret etmektedir. Ibragim Alibekov, “While Ru ssia Watches, Kazakhstan and
Azerbaijan Explore New Ties”, Eurasia Insight, 3 Mart 2004.
144 “Kazakhstan Offers More Support for War on Terror”, US Department of Defense, 28
Nisan 2002. (http://www.defense-aerospace.com).
145 Jacquelyn K. Davis ve Michael J. Sweeney, Central Asia in U. S. Strategy and Operational
Planning: Where do we go from here?, (Washington: The Institute for Foreign Policy
Analysis, 2004).
146 Ariel Cohen, “United States Goes on Geopolitical Counter-Offensive in Central Asia”,
Eurasia Insight, 21 Ekim 2005.

72  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
sonra gittiği Kazakistan’da Rusya’nın hoşuna gitmeyecek talepleri gün-
deme getirdi. ABD’li yetkililer Kazakistan’ın BTC-BTE rotalarına katılımı
ve 2006 yazında bu konuda bir anlaşmanın imzalanması taleplerini
açıkça Kazak yetkililere ilettiler.147 Ziyaretin, Nisan 2006’da, Kazakis-
tan’ın Rusya’ya pompalanan petrol miktarını artıran anlaşmadan hemen
sonra gerçekleşmesi dikkat çekicidir. Bir yerde ABD yönetiminin, Özbe-
kistan’da yaşadığı zorluklar nedeniyle, işbirliği talebiyle Kazakistan üze-
rinde baskı oluşturmaya çaba harcadığı, ancak bu ülkenin gösterdiği te-
reddüt nedeniyle de tutumunu sertleştirmeye başladığı belirtilebilir.
Nazarbayev’in Eylül 2006’da, ülkesinin AGİT başkanlığına adaylığı ko-
nusunda ABD’nin desteğini almak amacıyla gerçekleştirdiği Washington
ziyaretinde de aynı hava hakim olmuştur. ABD, Kazakistan’ın adaylı-
ğına destek sözü vermediği gibi, ülkenin enerji politikasının ve iç siyasal
gelişmelerin kaygıyla izlendiği mesajını Kazak yetkililere iletmiştir.148
Gezi dönüşünde, Nazarbayev’in kendilerine okyanus ötesinden akıl ho-
calığı yapmaya kalkanların bulunduğunu, ancak ülkesinin dış güçler ta-
rafından yönetilecek bir ülke olmadığı yönünde açıklamalarda bulun-
ması,149 bu ziyaretin doğurduğu hayal kırıklığının bir yansıması olarak
değerlendirilebilir.
Kazakistan çok istediği AGİT dönem başkanlığı statüsünü 2010 yı-
lında ve yine Rusya’nın yakın desteği sayesinde elde etmiştir. 2005 yı-
lında Kazan’da toplanan BDT ülkeleri zirvesinde Kazakistan’ın AGİT
başkanlığı için desteklenmesi kararı alınmış ve bu karar 2007 yılında
Topluluğun Duşanbe toplantısında oy birliği ile onaylanmıştır. Rusya
süreçte Kazakistan’ın mevcut siyasal rejimi nedeniyle kurumun başkan-
lığına getirilemeyeceği yönündeki Batılı ülkelerin tepkilerine karşı
Nazarbayev yönetimine açık destek vermiş, hatta AGİT kararlarını bloke
etmekle Batılı ülkeleri tehdit etmiştir. 29-30 Kasım 2008 tarihleri arasında
Madrid’te toplanan AGİT Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda Kazakis-
tan’ın 2010 yılında örgütün başkanlığa getirilmesi yönündeki karar
Rusya açısından büyük önem taşımaktadır. Rusya bu şekilde AGİT’in
yapılanmasında bölgedeki otoriter rejimlerin istekleri doğrultusunda re-
forma gidilmesinde avantajlı bir konum edinmiştir. Nitekim Rusya Dı-
şişleri Bakanı Lavrov Kazakistan ile ülkesinin AGİT’in yeniden yapılan-
dırılması konusunda ortak reform vizyonuna sahip olduklarını açıkla-

                                        
                                
 
147 Sergei Blagov, “Russia Registers S ignificant Victory in Caspian Ba sin Energy Contest”,
Eurasia Insight, 5 Nisan 2006.
148 Joanna Lillis, “Kazakhstani Leaders Hail Success of President’s Washington Visit”,
Eurasia Insight, 2 Ekim 2006.
149 Bruce Pannier, “Kazakhstan: President Tells West-We Don’t Need Your Advice”,
RFE/RL, 19 Kasım 2006.

  73
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
mıştır. 150 Benzer şekilde Nazarbayev Kazakistan’ın dönem başkanlığını
devralmasından sonra yaptığı konuşmada AGİT’in geleceğine ilişkin bir
tanımlama sorunu bulunduğunu, örgütün artık Batı merkezli bir yapı-
lanmadan 21. yüzyılın gerektirdiği çeşitliliği esas alan bir yapılanmaya
doğru değişiminin gerekli olduğunu ifade etmiştir. 151 Rusya, Karabağ,
Güney Osetya ve Abhazya sorunlarında AGİT’in Rusya’nın politik çı-
karlarına karşı bir platform olarak işlev görmesini bu şekilde dizginleye-
bilecek, Afganistan konusunda örgütü daha etkin bir biçimde kullana-
bilecektir.152
Kazakistan’ın ABD talepleri karşısında gösterdiği mesafeli tutumun
ve Rusya’ya daha yakın hareket etmesinin bir diğer nedeni, Ukrayna ve
Gürcistan’da yaşanan gelişmelerin Kazakistan’ı da içine alma tehlikesi-
dir. ABD’nin Orta Asya stratejisinde siyasal, toplumsal ve ekonomik re-
form merkezli bir politikaya yönelmiş olması, Kazakistan yönetiminin
bir dengeleme ve işbirliği politikasını yürütmesini güçleştirmektedir.
Çünkü yaşanan gelişmeler ve ABD stratejisi en başta, Kazakistan’ın bu-
günkü iktidar yapısı için bir tehdit niteliği taşımaktadır.153 Aynı za-
manda, ABD’nin bölgeye nüfuz politikası, Rusya açısından Kazakistan’ı
önemli kılmaktadır. Kazak yönetimi, Rusya’daki bu yeni “bağımlılık”
anlayışını kendi dış politikası açısından kullanmak istemektedir. Doğu
Avrupa ülkelerinde seçimler sonrasında yaşanılan iktidar değişiklikleri-
nin doğurduğu sorunlar, 2005 yılından sonra yaşanılan Özbek-Rus ya-
kınlaşmasının kırılganlığı ve güvenilmez doğası, Niyazov sonrası Türk-
menistan’daki belirsizlikler, Rusya için Kazakistan’ın bölgedeki rolünün
güçlendirilmesini hayati kılmaktadır. Bir yerde bu ülke, ABD’yi bölge-
den ve Rusya’dan uzak tutmakta da stratejik bir önem kazanmıştır.
Rusya, Avrupa’ya ihraç ettiği petrol ve doğal gaz üzerinde sağladığı
yüksek kârı sürdürebilmek için ucuz Kazak enerji kaynaklarına gereksi-
nim duymaktadır. Aynı zamanda bu ülkeye yönelik politikalarını hayata
geçirmekte, etnik, ekonomik ve coğrafi avantajlara sahiptir. Kazakistan
ise, bölgede Rusya için artan önemini kendi dış politikasını gerçekleş-
tirmek, hareket alanını genişletmek amacıyla kullanmak istemektedir.
Güncel olarak Rusya, Türkmenistan devlet başkanı Niyazov’un ölü-
münden sonra Hazar bölgesinde kuzeye yönelen yeni bir doğal gaz hat-
tının inşası konusundaki girişimlerine hız vermiştir. 2030’lu yıllarda AB
                                        
                                
 
150 J.G. Cefalo, “Is Kazakhstan Fit To Chair The OSCE?”, RFE/RL, 21 Ekim 2009.
151 Joanna Lillis, “Kazakhstan Takes on OSCE Chairmanship with Call for West to Ditch
Stereotypes”, Eurasia Insight, 18 Ocak 2010.
152 Joanna Lillis, “Kazakhstan: Has Astana Met its OSCE Pledges”, Eurasia Insight, 2
Aralık 2009.
153 Michael Rywkin, “Stability in Central Asia: Engaging Kazakhstan”, American Foreign
Policy Interests, Cilt: 27, Sayı: 5, 2005, s. 443.

74  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
ülkelerinin Rusya’dan gelen enerjiye bağımlılığının %70’e çıkması bek-
lenmektedir. Dolayısıyla Rusya, alternatif ve daha ucuz enerji kaynakları
ve transferi konusunda AB yönetiminden kaynaklanan girişimleri ve
Türkmen liderin ölümünden sonra Trans-Hazar rotasının tekrar gün-
deme getirilmesi çabalarını önlemeye çalışmaktadır. AB yönetimi sürekli
olarak Kazakistan’ın BTC hattına petrol sağlaması ve BTE hattına doğal
gaz vermesine yönelik telkinlerde bulunmaktadır. Bu amaçla, Mart
2007’de bir AB heyeti Kazakistan’ı ziyaret etmiştir.154 Kazakistan’ın Ha-
zar kıyısında bulunan Mangıştay bölgesinden çıkarılacak petrolün ilk
aşamada Kurik limanından BTC hattına gemilerle ulaştırılması,155 daha
sonra da Hazar’ın altında inşa edilecek bir boru hattı ile doğrudan
BTC’ye bağlanması planlanmaktadır. 2019 yılına kadar Kaşagan sahası-
nın da devreye girmesi ile Kazakistan’ın Avrupa’ya, Azerbaycan üze-
rinden günde 1,8 milyon varil petrol ihraç edebileceği ileri sürülmekte-
dir.156 Bütün bu girişimlerin Kremlin yönetimini tedirgin etmesi normal-
dir. Mart 2006’da Nazarbayev’in Moskova ziyareti sırasında, Hazar’a
yeni bir doğal gaz boru hattının inşa edilmesi konusunda iki ülkenin
ortak hareket etmesi üzerinde görüş birliğine varılması, bu açıdan
önemli bir gelişme olmuştur. Rusya ve Kazakistan’ın girişimleri sonu-
cunda, Mayıs 2007’de Rusya, Kazakistan ve Türkmenistan arasında yeni
transfer hattı inşası konusunda bir ön anlaşma yapılmıştır. Planlanan
hat, Hazar’ın kıyı şeridini takip ederek Türkmen gazının önce Kazakis-
tan’a, sonra da Rusya’ya ulaştırılmasını sağlamaktadır. Mevcut
Prikaspiyski hattının genişletilmesiyle başlangıçta günde 5 milyon met-
reküp kapasiteli bu hat aracılığıyla 2012’den itibaren kapasitenin 20 mil-
yar metreküpe çıkartılması planlanmaktadır. Anlaşmada, taraf ülkeler
projeye daha sonra Özbekistan’ın da katılması yönünde görüş birliğine
varmışlardır.157 Eğer bu hat ve Özbekistan’ın katılımı gerçekleştirilebi-
lirse, Rusya’nın bölgedeki enerji kaynakları ve dolaylı olarak bölge siya-
seti üzerindeki baskın rolü iyice pekişecektir. Hattın finansmanının ağır-
lıklı olarak Rusya tarafından karşılanacak olması, Rus yetkililerin proje-
nin stratejik boyutuna verdikleri önemi göstermektedir. Bu proje, alter-
natif arayışında olan AB yönetimine karşı Rusya’nın elini güçlendir-
mektedir. Rusya açısından projenin diğer önemi, Niyazov’un ölümün-
den sonra Türkmenistan’da oluşan yeni iktidar yapısı üzerinde yönlen-
dirici bir konum edinmesini kolaylaştırmasıdır. Bu girişimde Rusya’ya
                                        
                                
 
154 Bruce Pannier, “Central Asia: EU Seeks Energy, Presses on Rights”, RFE/RL, 31 Mart
2007.
155 “BTC Pipeline Sparks Kazakh Interest”, Oil and Energy Trends, 21 Temmuz 2006, s. 13.
156 James Delly, “Kazakhstan Eyes New Oil Export Route Via Caspian Sea”, Eurasia
Insight, 11 Nisan 2007.
157 “Russia Registers Victory in Caspian Basin Energy Game”, Eurasia Insight, 14 Mayıs
2007.

  75
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
yakın destek veren Kazakistan, ayrıca Rusya’nın boğazları baypas ede-
rek Akdeniz’e petrol ulaştırmak amacıyla gündeme getirdiği Burgaz –
Dedeağaç (Alexandroupoli) hattına yılda 17 milyon ton petrol vermeyi
taahhüt etmiştir.158
Ağustos 2008’de Gürcistan yönetiminin, Rusya’nın yakın koruma-
sındaki Güney Osetya’ya başlattığı saldırı ile patlak veren savaş, bölge-
deki girişimler açısından da önemli bir gelişme olmuştur. Rusya’nın,
Batı’ya açılan tek enerji koridoru üzerinde askeri gücünü açık bir bi-
çimde masaya sürmesi, enerji zengini bölge ülkeleri için bir gözdağıdır.
Yukarıdaki gelişmelerin yaşandığı bir ortamda Kremlin yönetimi, Kazak
petrolü ve Türkmen doğal gazı üzerinde ABD ve AB’nin başlatmış ol-
duğu manevralara sert bir karşılık vermiş, bölgedeki otoriter rejimlere
de kendi konumunu göstermiştir. Rusya’nın Gürcistan’ı işgali sonra-
sında Rice 5 Ekim 2008 tarihinde Kazakistan’a bir günlük ziyaret ger-
çekleştirerek görüş alış verişinde bulundu. Kazak yetkililer ziyaret sıra-
sında dış politikalarında bir değişiklik olmadığını, Rusya’nın stratejik
ortakları olduğunu ancak ABD ile bazı konularda stratejik ilişkilerinin
bulunduğunu ve bunu sürdürmeye istekli olduklarını ifade ettiler.159 Bu
mesajın anlamı BTC rotasına bağlanma konusunda Kazakistan’ın istekli
tutumunu sürdüreceğidir. Nitekim Kasım 2008’de Kazakistan Parla-
mentosu Afganistan operasyonunda ABD ile imzalanan ikili işbirliği
anlaşmasını onaylayarak Kazakistan’ın bu konudaki tutumunu göstere-
cektir.160 Parlamento’nun kararından hemen sonra, hükümet Amerika ve
NATO güçlerine Almatı havaalanının operasyonlarda kullanılması iz-
nini verdi. Görüldüğü gibi Kazakistan, Rusya’nın bölge politikasında
stratejik bir yer edinme yönünde çaba harcarken, bu politikanın tam ba-
ğımlılığa yol açmaması için ABD ve Batılı güçlerle ilişkilerini belli bir
düzeyde tutmaya özen göstermektedir. Ancak yine de ülkenin dış poli-
tikada kaydettiği somut ilerlemeler pratikte Rusya’nın yakın desteğini
aldığı konularda olmaktadır.
Kazakistan ve Rusya arasında sorun oluşturma potansiyeline sahip
öncelikli bir diğer konu Hazar Denizi’nin statüsüdür. Rusya’nın başlan-
gıçta ısrarla savunduğu, Hazar’ın ortak kullanıma açık bir göl olduğu
tezi, denize en uzun kıyıya, dolayısıyla en büyük paya sahip olan Kaza-

                                        
                                
 
158 Sergei Blagov, “Russia Celebrates its Central Asian Energy Coup”, Eurasia Insight, 16
Mayıs 2007; Sedat Laçiner ve H. Selim Özertem, “Hazar Enerji Kaynakları: Enerji-
Siyaset İlişkisi ve Türkiye”, M. Turgut Demirtepe (Der.), Orta Asya & Kafkasya Güç
Politika sı, (Ankara: USAK Yayını, 2008), s. 75-76.
159 “Kazakhstan: Astana Strives to Balance Ties with United States and Russia”, Eurasia
Insight, 6 Ekim 2008.
160 “Kazakhstan: Parliament Ratifies Strategic Cooperation Pact with United States”,
Eurasia Insight, 5 Kasım 2008.

76  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
kistan’ın çıkarları ile taban tabana zıttı. Ekonomik sorunlarından sıyrıl-
maya çalışan Kazakistan için Hazar Denizi’nin kendi payına düşen ala-
nında tam bir egemenliğe sahip olmak, ülke zenginliklerinden yarar-
lanma açısından bir zorunluluktu. Rusya, Kazakistan’ın taleplerini ve
ulusal çıkarlarını uzun süre görmezlikten geldi. Ancak aşağıda ilgili bö-
lümde açıklanacağı üzere yaşanan gelişmeler, Rusya’nın Hazar’ın sta-
tüsü konusunda, Kazakistan’ın taleplerine daha duyarlı bir politika de-
ğişimine gitmesine neden olacaktır.161 Ocak 1998 ve Ekim 2000 tarihle-
rinde imzalanan iki anlaşma ile Hazar Denizi’nin deniz tabanında ulusal
sektörlere göre tam egemenlik hakkını tanıyan, deniz yüzeyinde ise or-
tak kullanımı öngören bir uzlaşmaya varılmıştır. Daha doğru bir anla-
tımla Rusya sorunun bu şekilde çözümlenmesini istemiştir.
Kazakistan’ın, Rusya’ya yakın bir politika izlemesinin, Orta Asya ül-
keleri ile olan ilişkilerden kaynaklanan diğer birtakım nedenleri de bu-
lunmaktadır. Bu nedenlerin başında Kazakistan ile Özbekistan arasında
Orta Asya liderliği konusunda, kökeni Sovyet dönemine kadar uzanan
bir rekabetin varlığı gelmektedir. İlgili bölümde ayrıntısıyla değinileceği
gibi Özbekistan, bölgede kurumsallaşma geleneği en köklü, ülke sınırları
içerisinde etnik homojeniteyi büyük ölçüde sağlamış, güçlü orduya ve
komşu ülkelerde kalabalık diasporaya sahip bir ülkedir. Özbekistan, ba-
ğımsızlıktan sonra 2000’li yılların ortalarına kadar, Orta Asya’da
Rusya’nın etkinliğini zayıflatmayı amaçlayan bir politika izlemiş ve
kendisini güçlü gördüğü bu bölgede zaman zaman Rusya’yı karşısına
almaktan çekinmemiştir. Gerçekten, Orta Asya’da Rusya’nın etkinliği
olmasa Özbekistan’ın diğer ülkeler karşısında avantajlı bir konum
edinmesi kaçınılmazdır. Orta Asya ülkeleri içinde, özellikle ekonomik
potansiyeli ile, Özbekistan’a rakip olabilecek tek ülke Kazakistan’dır.
Ancak bu ülkenin etnik homojeniteye, Özbekistan’daki gibi güçlü bir as-
keri örgütlenmeye sahip bulunmaması gibi nedenler, liderlik rolü için
yeterli altyapı sağlamamaktadır. Bu nedenle Rusya, bir yandan Özbe-
kistan’ın Orta Asya ülkeleri içinde etkinliğini sınırlamak konusunda Ka-
zakistan’ı kontrolünde tutmayı istemekte, diğer yandan Kazakistan’ın
Orta Asya’daki rekabette kurumsal zayıflıklarını kapatmaktadır. Bağım-
sızlığın hemen sonrasında Özbekistan, 23 milyon nüfusa sahip ve kendi-
sinin kontrol edebildiği kırk bin kişilik bir askeri gücü barındırmaktaydı
ve nüfusunun %75’i etnik Özbeklerden oluşmaktaydı. Buna karşılık, Ka-
zakistan on yedi milyon ve azalma eğilimi gösteren heterojen bir nüfus
yapısına sahipti ve çoğu Slav kökenlilerden oluşan, yirmi beş bin kişilik
bir ordusu bulunmaktaydı. Kazakistan’ın Slav eksenli oluşumlar karşı-
sında istekli tutumuna karşılık, Özbek yöneticiler doğrudan veya dolaylı

                                        
                                
 
161 Hazar’ın statüsü konusu için Bkz. Türkmenistan Bölümü.

  77
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Rusya’nın etkin olduğu girişimlere soğuk bir tutum sergilediler. 1994 yı-
lında Nazarbayev’in öncülük ettiği Avrasya Birliği toplantısına Orta
Asya ülkeleri içinde katılmayan iki ülke Özbekistan ve Türkmenis-
tan’dı.162 Ocak 2000’de iki ülke arasındaki sınırda askeri birlikler ara-
sında çatışma çıkması, Sovyet döneminde çizilen sınırlar konusundaki
tartışmayı gün yüzüne çıkardı. 25 Ocak’ta Özbek güçleri Kazakistan sı-
nırından 50 km içeriye girerek Bagış ve Türkistanet bölgelerini kapsayan
60 km uzunluğundaki bir alanı kontrolleri altına aldılar.163 Kontrol altına
alınan bölge Kazakların çoğunlukta bulunduğu bir bölgedir. Burası Sov-
yetler Birliği döneminde Moskova’ya bağlı askeri birliklerin deneti-
minde olan bir yerdir ve her iki ülke arasında kimin sınırında kaldığı ke-
sin olarak tespit edilmemiştir. 164 Kazakistan, Özbekistan’a bir nota vere-
rek bunun, bağımsız bir ülkenin toprağını işgal anlamına geldiğini açık-
ladı. İki ülke arasında sınır sorunları konusunda görüşmeler zinciri baş-
latıldıysa da Kazakistan bundan somut bir sonuç alamadı. Sonuçta bölge
fiilen Özbeklerin kontrolünde kaldı.165 Kazakistan’da bir milyonun üze-
rinde Özbek azınlık yaşamaktadır. Özbekistan, açıkça Kazakistan’a ait
15.000 hektarlık bir alandan hak iddia etmektedir.166 Aralık 2002’de
Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan sınırla-
rını kapattı. Bundan bir ay sonra da, 21 Ocak 2003’te Özbek sınır muha-
fızları Kırgızistan’ın Karasu bölgesi yakınlarındaki bir sınır köprüsünü
havaya uçurdular. Özbekistan, bu bölgede yapılan yasadışı sınır ticare-
tinin, özellikle Kazakistan ve Kırgızistan sınırlarından ülkesine kalitesiz
ürünlerin girmesine neden olduğunu ileri sürerek, bu önlemleri almak
zorunda kaldığını açıkladı. Gerçekte ise Özbekistan, Kazakistan ve Kır-
gızistan’daki etnik Özbeklerle sınır ticareti aracılığı ile geliştirilen ilişki-
lerden rahatsızlık duymakta167 ve yine bu ticaret aracılığı ile komşu ülke-
lere para çıkışını engellemeyi amaçlamaktadır.168
Buna karşılık, Orta Asya’da 2005 sonrasında yaşanan iki gelişme Ka-
zakistan’ın bölge lideri olma yönündeki girişimlerini güçlendirmiştir.
Özbekistan’ın ele alındığı bölümde ayrıntılarına değinileceği gibi, 11
Eylül saldırılarından sonra ABD ile arasında başlayan yakınlaşmanın,

                                        
                                
 
162 Zharmuhammed Zardykhan, “Kazakhstan and Central Asia: Regional Perspectives”,
Central Asian Survey, Cilt: 21, Sayı: 2, 2002, s. 169.
163 Zardykhan, s. 170.
164 Yaroslav Razumov, “Kazakhstani-Uzbe k Border Flap Threatens to Stoke Regional
Tension”, Eurasia Insight, 26 Şubat 2002.
165 Bigeldi Gabdullin, “Po Kazakstani Br odit Prizra k…Demokratiy”, Resp ublika, 8 Şubat
2003.
166 Zardykhan, s. 170.
167 Bunun nedenleri için Bkz. Özbekistan Bölümü.
168 “Uzbek Border Row Introduces New Element of Tension in Central Asia”, Eurasia
Insight, 27 Ocak 2003.

78  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Mayıs 2005’te yaşanan Andican olayları ve Kasım 2005’te Özbekistan’ın
ülkesindeki ABD üssünü kapatması sonrasında kopma noktasına gel-
mesi, bölgede Kazakistan’ın elini güçlendirmiştir. Zayıflayan Özbek yö-
netimin Rusya ile yakınlaşma yönünde bir politika değişimine gitmesi,
bölgede Rusya’nın desteğine sahip bulunan Kazakistan’ın iki ülke ara-
sındaki ilişkilerin şekillendirilmesinde öne çıkmasına yardımcı olmuştur.
19 Mart 2006 tarihinde Nazarbayev’in Özbekistan’a gerçekleştirdiği zi-
yaret, bu durumun somut bir göstergesi olmuştur. Bu ziyaret, Kazak yö-
netiminin Özbekistan’ın zayıflığından yararlanmaya dönük bir girişimi
olarak değerlendirilebilir.169 Ziyaret sonucunda, iki ülke arasında mev-
cut sorunların çözümüne yönelik bir ortak komisyonun kurulması üze-
rinde anlaşmaya varılması önemli bir gelişmedir.170 Nazarbayev’in, Ni-
san 2007’de Kırgızistan’a gerçekleştirdiği ziyaret de bu açıdan değerlen-
dirilebilir. Nazarbayev, ziyaret sırasında ülkesinin Kırgızistan’a daha
çok yatırım yapma isteğinde olduğunu açıklamış, Kırgızistan’ın bölge
güvenliği açısından stratejik önemine dikkat çekerek, bu ülkedeki istik-
rarın sağlanması ve yönetimine destek verilmesinin, bölgesel güvenliğe
destek anlamına geldiğini vurgulamıştır.171 2006 yılı içinde Kazakis-
tan’ın, Kırgızistan’a sağladığı insani yardımın 100 milyon doları bul-
duğu, yine ülkede en fazla yatırım yapan ülkenin Kazakistan olduğu
belirtilmektedir. İlişkilerin gelişimi incelendiğinde Kırgızistan’ın, gide-
rek Kazakistan’a bağımlı bir ülke durumuna geldiği görülmektedir. Bu
şekilde Kazakistan, Kırgızistan’daki iç siyasal dengeler üzerinde nüfuz
kurabilme gücüne de da kavuşmuş olmaktadır. Kazakistan bu yolla,
bölgede lider ülke konumunu güçlendirmekte, AB ve AGİT çerçeve-
sinde de konumunu güçlendirmeye çaba harcamaktadır. Bu stratejinin,
Rusya’nın desteği olmadan gerçekleştirilebilmesi ise neredeyse imkân-
sızdır.
Uluslararası sistem açısından göz önünde bulundurulması gereken
bir diğer nokta; Kazakistan-Çin ilişkilerinin gelişimi ve iki ülke arasın-
daki sorunlardır. Bağımsızlıktan sonra Kazakistan, Çin için önemli bir
ülke konumuna gelmiştir. Her şeyden önce, Çin sahip olduğu nüfus ve
gelişen ekonomisi nedeniyle Kazakistan için önemli bir pazardır. Özel-
likle, Çin ekonomisinin gereksinim duyduğu enerjinin karşılanmasında
Kazakistan potansiyel olarak en iyi konuma sahip ülkedir. Bu, ekono-

                                        
                                
 
169 Fırat Purtaş, “Orta Asya’nın Bütünlüğü Sorunsalı ve Orta Asya’da Bölgesel
Entegrasyon Girişimler i”, M Turgut Demirtepe (Der.), Orta Asya & Kafkasya Güç
Politika sı, (Ankara: USAK Yayını, 2008), s. 43.
170 Gulnoza Saidazimova, “Uz bekistan-Kazakhstan Summit is A Sign af Changing Times”,
RFE/RL, 18 Mart 2006.
171 Joanna Lillis, “Nazarba yev Flexes Diplomatic Muscle During Visit to Kyr gyz stan”,
Eurasia Insight, 1 Mayıs 2007.

  79
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
mide Rusya’ya bağımlılığın aşılması ve alternatif enerji transferi yolları-
nın oluşturulması noktasında da Kazakistan’a önemli açılımlar sağlaya-
bilir. Konuya siyasal rejim açısından yaklaşıldığında da, Çin ile geliştiri-
lecek ilişkilerin bazı avantajlar sağlayacağı söylenebilir. Çin kapalı bir
rejime sahiptir ve demokratikleşme konusunda Kazakistan’la benzer çe-
kincelere sahip bulunmaktadır. Dolayısıyla Çin ile ilişkilerin geliştiril-
mesi, Batılı ülkelerde olduğu gibi ülke içinde siyasal kurumlara yönelik
bir değişim baskısını beraberinde getirmeyecektir. Benzer şekilde, ül-
kede bir Çin azınlığın bulunmaması, Rusya’nın etnik ve askeri baskısına
benzer bir sorun doğurmayacaktır. Son olarak, gelişen Çin ekonomisinin
ürünleri, ithalatta Rusya’ya olan bağımlılığı uluslararası rekabete sü-
rükleyerek dengelenmesi konusunda avantaj sağlayabilir. Bağımsızlık-
tan sonra gelişmeler iki ülke arasında ekonomik bir yakınlaşmanın ya-
şandığını göstermektedir. Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan
Nazarbayev'in Mayıs 2004'te Çin'e yaptığı ziyaret sırasında iki ülke ara-
sında imzalanan Petrol ve Doğal Gaz Alanındaki Kapsamlı İşbirliği Çer-
çeve Anlaşması doğrultusunda, 2004 yılının Mayıs ayında yapımına
başlanan Aktau-Alashankou hattı, Kazakistan’ın Rusya güzergâhındaki
mevcut hatlar dışında hayata geçirebildiği tek somut proje olmuştur.
Projenin ilk aşaması 14 Kasım 2005 tarihinde tamamlandı. Bu projenin
hayata geçirilmesi stratejik açıdan da önemli bir adımdır. Çin, boru hattı
kanalı ile Kazakistan açısından fiilen Rusya karşısında dengeleyici bir
güç olarak ortaya çıkmaktadır. Çin, Rusya’nın kontrolündeki ve ülkesine
daha yakın bulunan Sibirya petrol ve doğal gazı yerine Kazakistan’ı ön-
celeyerek, konuya stratejik açıdan yaklaştığını göstermiştir. Ağustos
2005’te Çin, Kazakistan’ın en büyük ikinci yabancı petrol üreticisi olan
Kanada merkezli Petro Kazakistan’ı satın almak için 4,18 milyar dolar
teklifte bulunduğunu açıkladı.172 Ancak yine de bu ilişkilerin Rusya’nın,
Kazakistan üzerindeki ekonomik, sosyal ve askeri nüfuzu ile karşılaştı-
rıldığında oldukça zayıf kaldığının belirtilmesi gerekmektedir.
Kazakistan ile Çin arasındaki bu potansiyel açılımlara rağmen iki
ülke arasında çözümlenmesi gereken birtakım sorunlar da bulunmakta-
dır. Bu sorunların başında Kazakistan’da yaşayan Uygur azınlık ve Çin
ile Kazakistan ve Kırgızistan sınırı boyunca uzanan Sincan Özerk Uygur
Bölgesi’nin taşıdığı stratejik konum gelmektedir. Bu bölge Çin’in Orta
Asya’ya açılan kapısıdır. Madenler yönüyle zengin rezervlere sahiptir.
Bölgesel ekonomi olarak Çin’in en hızlı gelişen bölgelerinden birini
oluşturmaktadır. 1990 rakamları ile bölgede on beş milyon insan yaşa-
maktadır. Bölge Uygur Türklerinin vatanıdır. Uygur Türkleri, zengin
uygarlık geçmişine, devlet geleneğine ve ekonomik açıdan güçlü dina-
                                        
                                
 
172 Bruce Pannier, “Kazakhstan/China: Oil Deal Marks Beijing’s 1St Foreign Energy
Takeover”, RFE/RL, 23 Ağustos 2005.

80  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
miklere sahip insanlardır. 1933–1934 ve 1944–1949 yılları arasında böl-
gede bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyeti kurulmuş, ancak daha
sonra bu girişimler Çin tarafından kanlı bir şekilde bastırılmıştır. 1949
rakamları ile nüfusun %76’sını oluşturan Uygurlar, Çin’in nüfus politi-
kası nedeniyle, 1990’da oransal olarak %48’e gerilemişler, aynı dönemde
Çinli nüfus %7’den, %38’e yükselmiştir. Ancak yine de, bölgede Uygur-
lar çoğunluğu oluşturmaktadırlar. Ayrıca Sincan’da %7’ye varan Kazak
azınlığın yaşaması, %4 oranında Müslüman bir Çinli nüfusun bulun-
ması, Çin’i bölgeye karşı duyarlı kılmaktadır.173 Kazakistan’da iki yüz
bin etnik Uygur yaşamaktadır. Uygur nüfus ağırlıklı olarak, eğitimli,
kentli ve ticarileşmiş bir yapıya sahiptir.174 Bu yapı onları örgütlü ve
siyasal açıdan aktif kılmaktadır. 24 okul, iki gazete ve bir kültür merke-
zine sahip bulunan Uygurlar, 1992 yılında oluşturulan iki örgüt aracılığı
ile (Doğu Türkistan Komitesi ve Uyguristan Özgürlük Derneği) Doğu
Türkistan sorunu üzerine odaklanmışlardır. Bunlardan Yusufbek Muh-
lisi başkanlığındaki Doğu Türkistan Komitesi Kazakistan’da resmi ola-
rak kaydedilmiş, Haşir Vahidi liderliğindeki Özgürlük Derneğine ise
onay verilmemiştir. Çin, Doğu Türkistan Komitesi’ne izin verilmesini
protesto etmiştir. Çin, Uygur bölgesinin bağımsızlığı için mücadele eden
üç gruba, Ulusal Devrimci Birleşik Cephe, Milliyetçi Radikal Parti ve
Lob Nor Kaplanları’na bu örgütler kanalıyla silah ve malzeme yardımı
yapıldığını iddia etmektedir.
Kazakistan, Uygur sorununda genel olarak Çin’i yatıştırıcı ve iki ülke
arasında ilişkilerin geliştirilmesini engellememesi yönünde bir çabanın
içerisindedir. Kazakistan, bu amaçla özellikle 90’lı yılların ortalarından
itibaren, ülkesindeki Uygur azınlık ve örgütler üzerinde denetimlerini
sıklaştırmış, Haziran 1996’da Çin ile şüpheli ve suçluların iadesi konu-
sunda bir anlaşma imzalamış, Çin’den, Kazakistan’a geçerek siyasal sı-
ğınma talebinde bulunan kişileri Çin’e iade etmiştir. Çin, ekonomiden
çok güvenlik kaygılarının öne geçtiği Şanghay İşbirliği Örgütü’nü, özel-
likle Uygur Özerk Bölgesi’ndeki ayrılıkçı harekete Orta Asya’dan gele-
cek bir desteği kesmek amacıyla kullanmaya çalışmaktadır. Kazakistan,
bu çerçevede de Çin’in çabalarına destek veren bir tutum içerisindedir.
Ağustos 1999’da taraf ülkelerin topraklarını birbirlerinin toprak bütün-
lüğü ve bağımsızlığı aleyhine hiçbir örgütsel harekete kullandırtmaya-
caklarına yönelik bir antlaşmaya imza vermiştir.175
                                        
                                
 
173 Yasmin Melet, “China’s Political and Economic Relations With Kazakhstan and
Kyrgyz stan”, Central Asian Survey, Cilt: 17, Sayı: 2, 1998, s. 246.
174 Galina S. Baratova, “Uigur Minority in Independent Kazakhstan and the Effect of
Kazakistan’s Independence on the Uigur Minority of China”, Emine Gürsoy-N. Erdal
Şahin (Der.), Bağımsızlıklarının 10. Yılında Türk Cumhuriy etleri, (Harlem: Sota Yayınları,
2002), s. 285.
175 Zardykhan, s. 178.

  81
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Özbekistan’la olduğu gibi, Kazakistan’ın Çin ile Sovyet döneminden
kalma bazı sınır sorunları bulunmaktadır. Uygur sorununda olduğu
gibi, sınır anlaşmazlığı da iki ülke arasında ilişkilerin geliştirilmesine
potansiyel bir engel oluşturmaktadır. Çin, Sovyetler Birliği ile sınırları-
nın, tek taraflı bir şekilde ve Çin’in zayıf olduğu koşullar altında çizildi-
ğini iddia etmektedir. Sovyetler Birliği döneminde, 1968 ve 1971 yılla-
rında iki kez, iki ülke arasındaki sınırlara itirazını resmen bildirmiştir.
Bağımsızlıkla birlikte, özellikle Kazakistan ve Kırgızistan ile olan sınırla-
rın yeniden belirlenmesi yönünde diplomatik baskı oluşturmuştur. Ka-
zakistan bu konuda da uyumlu bir tutum içinde konuya yaklaşmış, iki
ülke arasında başlayan görüşmeler 20 Mart 1994’te bir antlaşmanın im-
zalanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu antlaşmanın 2. maddesine göre, yetmiş
sınır noktasından yalnızca ikisinde, Saur-Tarbagatay dağları arasında
kalan bölge ile Aladağ dağlarının 48. ve 49. noktaları arasındaki kıs-
mında çözüme ulaşılamadığı vurgulanmaktaydı.176 Bu konularla ilgili
görüşmeler Haziran 2000’e kadar sürdü, sonuçta Kazakistan 364 mil ka-
relik bir alanı Çin’e bıraktı.177 Belirtildiği gibi, bütün bu çabanın ardında,
Çin ile geliştirilecek ekonomik ilişkilerin ülke ekonomisine yapacağı
katkılar konusundaki beklentilerin büyük payı vardır. Ancak Çin’in, Ka-
zakistan’a bakışı çok net değildir. Nazarbayev’in, ABD gezisinin hemen
ardından Çin’in Kazakistan Büyükelçisinin, ABD’nin Orta Asya politika-
sının ülkesinin ekonomik gelişimine ve komşu ülkelerle yaşanan sınır
sorunlarında, kendi çıkarlarına karşı bir baskı unsuru olarak kullanıl-
ması olasılığından duydukları endişeleri dile getirmesi dikkat çekicidir.
Çin açıkça, Kırgızistan’dakine benzer bir şekilde, bölgede yeni ABD üs-
sünün açılmasına yönelik bir sürecin başlatılmaması konusunda Kaza-
kistan hükümeti üzerinde baskı kurmaktadır.178 Rusya ve Çin’in,
Kazakistan konusunda rakip olmadıkları tek konu ABD nüfuzundan, bu
ülkeyi izole edebilmektir.
Kazakistan dış politikası Rusya ile stratejik işbirliğinin geliştirilmesi
temelinde, Rusya’nın bölgesel beklentilerinden yararlanarak, zaman
içinde kendi hareket alanını genişletme amacına dayanmaktadır. Çin ve
ABD ile ilişkilerdeki gelişmeler elde edilen bu hareket alanına yakından
bağımlıdır. Batılı ülkelerle ilişkilerin sınırlarını da Rusya’nın hassasiyet-
leri ve ülkedeki otoriter rejimin değişime karşı korunması oluşturmak-
tadır. Ekonomik iyileşmenin de avantajlarını kullanan Nazarbayev, siya-
sal istikrarı ve etnik çatışmaya yol açmayan bir diyaloglar ülkesi söyle-

                                        
                                
 
176 Melet, s. 243.
177 Zardykhan, s. 180.
178 İbrahim Alibekov, “Kazakhstan Under Pressure to Choose One Strategic Partner”,
Eurasia Insight, 19 Şubat 2002.

82  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
mini sürekli olarak vurgulayarak Orta Asya politikası i çinde bir lider
ülke olma misyonunu öne çıkartmaktadır.

1995 Sonrasında Kazakistan’da Siyasal Hayatın Gelişim i

1995 Seçimleri: Uyumlu Parlamentonun Kurumsallaşması


Yukarıda ayrıntısıyla üzerinde durulduğu gibi, 1995 Anayasası’nın çiz-
diği çerçevenin Nazarbayev yönetiminin hareket alanını genişleten ve
otoriter eğilimi güçlendiren bir kurumsal yapı oluşturduğu görülmekte-
dir. Anayasa’nın yürürlüğe girmesinden sonraki gelişmelere genel ola-
rak bakıldığında, Nazarbayev için siyasal açıdan sorunsuz bir meclis-yü-
rütme ilişkisinin kurumsallaştırıldığı söylenebilir.
1995’in Aralık ayında yapılan Meclis ve Senato seçimleri, yeni rejimin
bu beklentiler doğrultusunda nasıl iyi işletildiğini gözler önüne serdi.
Nazarbayev seçimler yaklaşırken gazetecilere verdiği bir demeçte “Bi-
zim için, bugün ülkeyi zenginleştirecek ve serbest piyasaya geçişi sağla-
yacak bir diktatörlük mü? Yoksa komünist bir parlamentosu bulunan ve
özel mülkiyete izin vermeyen bir demokrasi mi kötüdür?” diyerek se-
çimlerden beklentisini dile getiriyordu. Başbakan yardımcısı İmamgali
Tasmagambetov ise “biz henüz güçlü bir parlamento oluşturabilecek di-
namiklere sahip değiliz” diyordu.179 Gerçekten seçim sürecinde gerek
Cumhurbaşkanı gerek hükümet yetkilileri, hatta Anayasa Konseyi ve
Merkezi Seçim Komisyonu (MSK) üyeleri partilere karşı tehditkâr bir
tutum içerisinde olmuşlar ve sürekli olarak Mart 1995’teki fesih olayını
gündeme getirmişlerdir. Siyasal partilerin kaydından sorumlu olan
Adalet Bakanlığı bu yetkisini bir onay makamı gibi kullanmış, hiçbir
milliyetçi partiyi kaydetmeyerek, bu oluşumların parti listelerinden
aday gösterebilmelerine imkân tanımamıştır. Seçimlerde kilit bir rol oy-
nayacak olan Merkez Seçim Komisyonu üyeleri, Nazarbayev’in önerisi
ve üyelerinin tamamı kendisi tarafından atanmış bulunan Danışma Kon-
seyi’nin onayı ile seçildi. Komisyon açık bir şekilde istenmeyen adayları
ve Kazak ve Rus milliyetçi siyasal oluşumları seçim sürecinin dışına it-
mek yönünde bir tutum sergiledi. Üyelerinin büyük çoğunluğu
Nazarbayev tarafından atanmış hâkimlerden oluşan alt düzey seçim
komisyonları ise aynı tavrı bağımsız adaylara karşı sergilediler. Bütün
bunlara ek olarak, 1995 seçimlerinde bizzat Nazarbayev, bir devlet listesi
oluşturarak, bu listede yer alan isimleri kendi adayı olarak ilan etti. 64
isimden oluşan bu listeden 42 kişi (%65) se çimler sonucunda parlamen-
toya girdiler. Başka bir anlatımda yeni parlamentonun %24’ü doğrudan
                                        
                                
 
179 Marshall Ingwerson, “Ex-Soviet Kazaks Ready to Empower a Dictator”, Christian
Science Monitor, Cilt: 87, Sayı: 191, 1995, s. 6.

  83
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Nazarbayev’in işaret ettiği isimlerden oluşmaktaydı.180 Bu şekilde seçim,
hükümet tarafından sıkı bir şekilde kontrol edilirken, seçimlerde hükü-
met yanlısı adaylardan yana yönlendirme yöntemlerine başvurulduğu
uluslararası gözlemciler tarafından dile getirilmiştir. Senato seçimlerin-
den dört gün önce yapılan bir araştırmada Kazak seçmenler içinde ülke-
nin artık iki yasama organına sahip bulunduğunu bilmeyenlerin oranı-
nın %61,3 olması yapılan seçimlerin niteliği konusunda dikkat çekici bir
göstergedir.181 Bir ön ceki seçimde çoğunluğu sağlayamayan Halkın Bir-
liği Partisi, Senato’da %30, Meclis’te ise % 39 oy oranı ile seçimlerden bi-
rinci parti olarak çıkmış ve toplam 43 adayını parlamentoya sokabilmiş-
tir. Ilımlı muhalefet partisi Halkın Kongresi Partisi 22, Komünistler 15
adayını parlamentoya sokabildiler. Parlamentonun %38’ini oluşturan ve
çoğunluğu Cumhurbaşkanı’nın listesinden gelen bağımsız adaylarla bir-
likte bu dağılıma bakıldığında, Nazarbayev’in 1995 seçimleri sonucunda
istediği gibi uyumlu bir parlamento yapısı oluşturduğu açık bir biçimde
görülmektedir. Özellikle, Senato üyelerinin çoğu, Nazarbayev’in atadığı
akim (vali), savcı, yargıç ve yerel meclis başkanları arasından seçilmiş-
lerdir. 1995 seçimlerinde, belirtildiği gibi, milliyetçi partilerin varlık
gösterebilmesine imkân tanınmadı. Bağımsız adaylar arasından destek-
lenen birkaç aday dışında, Meclis’e bu partiler aday sokamadılar. Ço-
ğunluk sisteminden Rus milliyetçiler iki, Kazak milliyetçileri ise yalnızca
bir adaylarını Meclis’e sokabildiler.

Seçkinler Arası Siyasal Rekabet


1995 sonrasında yaşanan gelişmelere bakıldığında, Kazakistan’da yöne-
tici seçkinlerce kontrol edilen bazı gruplar etrafında bir siyasal kurum-
sallaşma sürecine girildiği görülmektedir. Güncel olarak, Cumhurbaş-
kanı Nazarbayev ve onun değişken bir görünüme sahip çalışma ekibi,
ülkedeki muhalefet ve siyasal gelişmeler üzerindeki denetimlerini her
geçen gün artırmaktadır. Muhalefetin bölünmüşlüğü ve dağınıklığı, yö-
netici seçkinler içindeki uyum ve uyumsuzluğun önemini artırmaktadır.
Sovyetler Birliği döneminde olduğu gibi, günümüz Kazakistan’ında da
siyasal süreç, yönetici seçkinler arasındaki uzlaşmaların ya da anlaş-
mazlıkların türevi olarak şekillenmektedir. Bu ortamda ülkedeki siyasal
mücadele giderek, Nazarbayev’in merkezinde yer aldığı ve belirleyici
olduğu seçkinler arası bir rekabete dönüşmektedir.
Paralel olarak, Nazarbayev’in yakın mesai arkadaşları, bir anda on-
dan kopabilmekte ve etkili bir muhalif lider olarak ortaya çıkabilmekte-

                                        
                                
 
180 Ian Bremmer ve Cory Welt, “The Trouble with Democracy in Kazakhstan”, Central
Asian Survey, Cilt: 15, Sayı: 2, 1996, s. 188.
181 Abbas, s. 42-44.

84  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
dir. Bu durumda, siyasal merkez kendinden kopan muhalif unsurlara,
öteki muhalif gruplarından daha sert bir yaklaşım sergilemekte ve onları
meşru siyasal sürecin dışına itmeye çaba harcamaktadır. Çünkü iç çem-
berden kopmalarla oluşan muhalif oluşumlar sistem açısından dışarı-
daki bir muhalefet örgütünden daha tehlikeli sonuçlar doğurabilmekte-
dir. Başka bir anlatımla, toplumun siyasal açıdan hareketli olmayışı, dı-
şarıdaki muhalefetten çok, siyasal seçkinler arasındaki anlaşmazlıkları
ve muhalif oluşumları önemli kılmaktadır.
Ekonomik sorunlar gerekçe gösterilerek, Kasım 1996’da İşçiler Ha-
reketi tarafından başlatılan kitle gösterileri sonrasında yaşanan gelişme-
ler, ülkedeki siyasetin bu görünümünün bir yansıması olarak örneklene-
bilir. Gösterilerde ekonomik koşulların iyileşmesi, emeklilerin gecikmiş
ödemelerinin yapılması gibi ekonomik taleplerin yanı sıra, Cumhurbaş-
kanı’nın çevresinde oluşan, ağırlıklı olarak güneyli kabilelerden gelen
yönetici ve bürokratik yapılanmanın devlet yönetimi ve ekonomik işlet-
meler üzerindeki egemenliğine son verilmesi gibi talepler de dile geti-
rilmiştir. Nazarbayev, gösterilerden dolayı doğrudan Azamat Partisi yö-
neticilerini ve işçi sendikası liderlerini suçladı ve olaylar muhalefet üze-
rindeki baskının artırılmasına gerekçe yapıldı.182 İşçiler Hareketi Başkanı
Madel İsmailov ve yardımcısı Yuvi Vinkov, diğer bir işçi örgütü olan
Bağımsız Sendika Federasyonu Başkanı Leonid Solomin, çeşitli gerekçe-
lerle tutuklanıp hüküm giydiler. Olaylarda etkin bir rol oynayan Azamat
Partisi başkanlarından, eski üst düzey bürokrat Peter Svoik hakkında,
görev yaptığı dönemle ilgili olarak bir yolsuzluk soruşturması açıldı (bu
yönteme yönetim tarafından sıklıkla başvurulmaktadır).183 Diğer
Azamat liderleri de çeşitli gerekçelerle tutuklanıp cezalandırıldılar. Eski
Başbakan Yardımcısı Abilsiitov 15 gün hapis, Auezov para, Svoik de
uyarı cezası aldılar. Bu cezalar daha sonra seçim komisyonları tarafından
bu adayların seçimlere girmelerini engellemek amacıyla kullanılacaktır.
Ayrıca, Svoik ve eşi Kasım 1997’de bir konferans için gittikleri Kırgızis-
tan’da dört maskeli kişinin saldırısına maruz kalarak dövüldüler.184
Ekim 1998’de, Svoik bu sefer izinsiz gösteriye katılmak suçlamasıyla tek-
rar mahkemeye verildi ve kısa süreli hapis cezası aldı.185 Bu uygulama
ve cezalar, Svoik’in 1999’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katı-
lımını engellediği gibi, Azamat Partisi içindeki otoritesini de sarsacak,
muhalefet hareketini zayıflatacaktır.

                                        
                                
 
182 Kubicek, s. 34.
183 “Kazakhstan: Human Rights Developments”, (New York: Human Right World Report-
1998).
184 “A United Front in Kazakhstan”, Economist,17 Ocak 1998, s. 37.
185 “Kazakhstan: Human Rights Developments”, (New York: Human Right World Report-
1999).

  85
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
1997 yılında, Nazarbayev başka bir rakiple karşılaştı: Başbakan
Akezhan M. Kazhageldin. Başbakan’ın kamuoyuna Nazarbayev’i hedef
alan sert demeçler vermesi ve yeni bir alternatif siyasal oluşum içine
girmesi, iki eski arkadaşın arasındaki bağları kopardı. Kazhageldin’in
eleştirilerine karşı, Başbakan ekonomi politikalarındaki başarısızlığı ge-
rekçe gösterilerek görevinden alındı ve yerine Nurlan Balgimbayev
atandı. Haziran 1998’de, Ulusal Güvelik Komitesi Başkanı Alnur
Musayev, Kazhageldin hakkında bir yolsuzluk soruşturması açıldığını
resmen açıkladı. Bu açıklamaya eşzamanlı olarak, Nazarbayev’in büyük
damadı Rahat Aliyev’in kontrolündeki gazetelerde Kazhageldin’in yol-
suzlukları hakkında seri haberler yayınlanmaya başlandı.
Kazhageldin’in üzerindeki baskı, Aralık 1998’de Kazakistan Cumhu-
riyetçi Halkın Birliği Partisi’nin (RNPK) kurulması ve eski Başbakan’ın
bir siyasal lider olarak ortaya çıkmasıyla ağırlaştı. Bir gezi için gittiği
Rusya’dan, görevi sırasında yapılan usulsüzlüklerle ilgili açılan soruş-
turma gerekçe gösterilerek, Rus Interpolü aracılığı ile tutuklanıp Kaza-
kistan’a getirildi ve kendisine yurtdışına çıkma yasağı konuldu.186
Kazhageldin kısa bir süre sonra, Ekim 1998’de Almatı’da mahkeme
önüne çıkartılarak, izinsiz gösteriler organize etmek suçlamasıyla kısa
süreli bir hapis cezasına çarptırıldı ve bu karar 24 Kasım’da Kazakistan
Yüksek Mahkemesi tarafından onaylandı.187 Eski Başbakan, Ocak 1999
Cumhurbaşkanlığı seçimleri için gerekli şartları yerine getirip, MSK’ye
adaylık başvurusunda bulunduğunda, başvurusu aldığı ceza nedeniyle
reddedilerek, seçimlere girmesi engellenecektir.188 Ekim 1999’da yapılan
Meclis se çimleri öncesinde de, Kazhageldin’in adaylık başvurusu aynı
gerekçe ile reddedilecektir.
Svoik ve Kazhageldin, her ikisi de bürokrasi kökenlidirler ve Kaza-
kistan’da Cumhurbaşkanı’na sıkı sıkıya bağlı bir geleneğin içinden gelen
siyasal liderlerdir. Cumhurbaşkanı’na muhalefetleri sonucunda, siyaset
sürecinden dışlanmışlardır. Siyasal ve ekonomik seçkinler arasındaki iç
içe geçmişlik ve siyasal otoritelerin ve bürokratların ekonomik payla-
şıma dâhil olmaları, bu kişilerin muhalif konuma geçmeleri durumunda
onların aleyhine kullanılmaktadır. Cumhurbaşkanı ile yollarını ayıran
bir bürokrat, siyasetçi veya yargı mensubunun aleyhine karalama kam-
panyaları başlatılarak veya yolsuzluk soruşturmaları açılarak, bu kişile-
rin siyasal süreçten dışlanması yöntemine sıklıkla başvurulmaktadır.

                                        
                                
 
186 “Degradation of Power”, Centralno-Asiatsky Bulleten, Kasım 1999.
187 “Winning Ways”, Economist, 28 Kasım 1998, s. 44.
188 Rafis Abaz ov, “The 1999 Presidential Elections in Kazakhstan”, Electoral Studies, Cilt:
20, Sayı: 2, s. 317.

86  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Seçim Sistemi Işığında 1999 Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Seçimleri
Belirtildiği gibi, 1995 yılında gerçekleştirilen bir referandumla,
Nazarbayev’in görev süresi 2000 yılının Aralık ayına kadar uzatılmıştı.
Buna rağmen, bir dizi siyasal ve ekonomik gelişme 1999 yılının Ocak
ayında erken Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidilmesine neden olacak-
tır. Resmi söylem, yeni bir yüzyıla girmeden önce siyasal istikrarın pe-
kiştirilmesi üzerinde yoğunlaşmasına rağmen, çok adaylı Cumhurbaş-
kanlığı seçimlerinin daha erken bir tarihte yapılmasının bazı önemli ne-
denleri bulunmaktadır. Öncelikle, ülkede 1997 yılından başlayarak, za-
yıf-parçalı muhalif oluşumların bazı sivil toplum örgütlerini de yanla-
rına alarak, birleşme eğilimine yöneldikleri görülmüştür. Bu girişimler-
den en önemlisi, Cumhuriyetçi Halkın Partisi önderliğinde, Komünist
Parti, Orleu hareketi ve bazı işçi, memur ve insan hakları örgütlerinin bir
araya gelmeleridir. Bu gruplar Haziran 1999’da Kazakistan’ın Demokra-
tik Güçleri adı altında bir muhalefet bloku oluşturdu. Büyük olasılıkla
Nazarbayev, bütün planlarını 2000 yılının sonunda yapılacak seçimlere
yönelik olarak yapan bu muhalif oluşumu hazırlıksız yakalamak iste-
miştir. Parlamentonun ani kararı ve seçimlerin üç ay gibi kısa bir sürede
yenilenmesi, muhalefetin çalışmalarını önemli ölçüde aksatmıştır.
Seçimlerin öne alınmasının ikinci nedeni, Rusya krizi ve buna bağlı
olarak Kazakistan ekonomisinde krizin yol açacağı olumsuz beklentilerle
ilgilidir. Rusya’da baş gösteren finansal krizin olumsuz etkileri Kaza-
kistan Merkez Bankası’nın müdahalesiyle 1998 yılı içinde frenlense de,
1999 yılı için göstergeler ülke ekonomisinin zorlanacağına işaret etmek-
teydi. En azından bütçe açığının artacağı kaçınılmaz bir sonuç olarak
öngörülüyordu. Artan işsizlik ve 1998 yılında hükümetin emekli maaşla-
rının ödenmesinde yaşanan güçlükler nedeniyle, kriz Kazakistan’da sos-
yal bir tepkiye neden olabilirdi. Ülkedeki muhalefet blokunu güçlendi-
recek böyle bir gelişmeye karşı, seçimlerin bir yıl erkene alınması iktidarı
rahatlatacaktı. 189
Seçim süreci, 30 Eylül 1998’de Nazarbayev’in Parlamento’da yaptığı
bir konuşma ile başladı. Nazarbayev, konuşmasında Anayasa’da siya-
sal kurumların görev süreleri ile ilgili bir dizi değişikliğe gidilmesi yö-
nünde bir çağrı yaptı. Bu konuşmadan bir hafta sonra, cumhurbaşkanı-
nın görev süresini beş yıldan yedi yıla, Meclis’in çalışma süresini dört
yıldan beş yıla, Senato’nun çalışma süresini de beş yıldan altı yıla çıka-
ran Anayasa değişiklikleri yapıldı. Ayrıca, Cumhurbaşkanlığına adaylık
için gerekli olan 65 üst yaş sınırı ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ge-

                                        
                                
 
189 “What a Surprise”, Economist,17 Ekim 1998, s. 46.

  87
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
çerliliği için %50 katılım zorunluluğu kaldırıldı.190 Değişikliklerden bir
gün sonra da seçim tarihinin 8 Ocak 1999’a alınması önerisi, Meclis tara-
fından kabul edildi.
6 Kasım 1998’de çıkartılan bir seçim kararnamesi ile Merkez Seçim
Komisyonu’nun (MSK) cumhurbaşkanının aday göstermesi ve Meclis’in
onayı ile seçilmesi; alt düzey komisyonların ise bölge akimlerinin (valile-
rin) aday göstermesi ve yerel meclisin onayı ile atanmaları kuralı geti-
rildi. Bunun pratikteki anlamı seçimlerin yönetim, organizasyon ve de-
netiminin cumhurbaşkanının otoritesine bağlanmış olmasıdır. Akimler,
başbakan’ın önerisi ile cumhurbaşkanınca atanmakta, yerel meclisler de,
akimler kanalıyla cumhurbaşkanının otoritesine bağımlı bulunmakta-
dırlar. Düzenlemelerden hemen sonra Parlamento, seçim yasasında aday
olmaya getirilen kısıtlamalar konusunda bir dizi değişiklik yaptı. Bu de-
ğişikliklerle yasalara itaatsizlik nedeniyle veya resmi izin alınmadan dü-
zenlenen toplu gösterilere katılma nedeniyle verilen cezalar, seçime gir-
meyi engelleyecek suçlar kapsamına alındı.191 Ayrıca, adayların ülkenin
idari bölgelerinin en az üçte ikisinden alınması koşulu ile seçmenlerin en
az %2’sine denk gelen bir oranda imza toplamış olmaları zorunluluğu
getirildi. 1999 seçimlerinde bu oran 170.000 imzaya karşılık gelmekteydi.
Adaylık için diğer bir koşul, MSK’ye 30.000 doların yatırılması zorunlu-
luğuydu. Getirilen bir diğer koşul ise, adayların seçimden önce girecek-
leri bir Kazak dil sınavını başarı ile vermeleriydi. Bu sınavın içerik ve öl-
çütleri konusunda ise yasada herhangi bir düzenleme yapılmamıştı.192
Cumhurbaşkanlığı seçimleri için 8 aday başvuruda bulundu. Bunlar-
dan ikisi seçimlerden önce adaylıktan çekildiklerini açıkladılar. Azamat
adayı Amantay Kadı Asilbek’in, 1998 yılı başında bir toplu dilekçe eyle-
mini organize etmek suçlamasıyla, Cumhuriyetçi Halkın Partisi adayı
Kazhageldin’in ise, yasadışı bir toplantıya katılmaktan dolayı Ekim
1998’de aldığı ceza nedeniyle, başvuruları MSK tarafından kabul edil-
medi. Dolayısıyla iki önemli muhalif isim, daha başlangıçta seçim süre-
cinin dışına itilmiş oldular.
10 Ocak 1999 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 4
aday yarıştı. Bunların içinde Nazarbayev’in tek rakibi, Komünist Parti
lideri Serkibolsin Abildin oldu. Diğer isimler, iddiasız ve çok adaylı ilk
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine meşruiyet kazandırmaya dönük aday-
lardı. Bunlardan Engels Gabbasov 61 yaşında bir Senato üyesiydi ve
kampanyasını tamamıyla çevre sorunları ve Baykonur Uzay Üssü’nün
                                        
                                
 
190 The Republic of Kazakhstan: Presidential Election, (Varşova, OSCE/ODIHR, 1999), ss. 6-7.
191 The Republic of Kazakhstan: Rewiew of the Election Legislation for Parliamentary Elections,
(Varşova: OSCE/ODIHR, 2001), s. 4.
192 The Republic of Kazakhstan: Presidential Election, ss. 8-9.

88  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
statüsü üzerinde yoğunlaştırdı. Nazarbayev’in bu söyleme sahip muha-
lif liderlere sıcak baktığı bilinmektedir. Diğer aday, Gani Kasımov ise 48
yaşında Devlet Gümrükleri Komitesi başkanlığı görevi yapmış bir bü-
rokrattı. 193 Seçimlerde Nazarbayev, oyların %79,8’ini alarak, 2006 yılında
yapılacak seçimlere kadar ülkenin cumhurbaşkanı seçildi. Abildin, se-
çimlerde beklenenin üzerinde, %11,7 oy aldı. Diğer iki adaydan Kasımov
%4,6, Gabbasov ise %0,8 düzeyinde oy alabildiler. Nazarbayev seçimi,
Kazak tarihinde ilk kez yapılan çok adaylı seçim olması nedeniyle, bir
dönüm noktası olarak değerlendirdi ve kendisine verilmeyen %20 oy
için, “onlar hayat standartlarından memnun olmayan vatandaşlarımızın
tepkisidir” açıklamasını yaptı.194 Bu sözler, Nazarbayev’in ülkedeki
siyasal hayatı ne oranda ekonomik koşullara bağladığını da göstermek-
tedir. O, seçimlerden önce yaptığı bir konuşmada, Singapur’u örnek
göstererek, ülkede hayat seviyesindeki yükselmeye paralel olarak de-
mokrasi üzerindeki tartışmaların azalacağını iddia etmişti.195
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden iki ay sonra gerçekleştirilen, Meclis
seçimleri de Nazarbayev’in otoritesini iyice pekiştirecektir. Bilindiği gibi,
Meclis’in 10 adayı partilere sunulan ulusal listelerden, kalan 67 üye ise
dar bölge seçim sistemine göre seçim bölgelerinden gelen milletvekille-
rinden oluşmaktadır. Seçim Yasası’na göre, parti listesinden seçilebilmek
için, partinin ülke genelinde %7 oranında oy alması gerekmektedir. Do-
layısıyla, Kazakistan’da partiler iki tür aday gösterirler. Bunlardan ilki
doğrudan parti listesinden gösterilen adaylardır, ikincisi ise bölgelerde
bağımsız olarak ismen gösterilen, ama gerçekte partilerin adayı olan ki-
şilerdir. Kazakistan’da çeşitli toplumsal dernek ve diğer örgütler de böl-
gelerden aday gösterebilmektedirler. Ayrıca parti ve derneklerle her
hangi bir bağı bulunmaksızın, bireyler bölgelerinden bağımsız aday ola-
rak seçimlere katılabilirler. Dolayısıyla, siyasal partiler açısından 10 aday
için yapılan yarışma ülke genelinde partilerin konumunu göstermesi açı-
sından önemlidir. Ancak, Meclis’teki gerçek dağılımın anlaşılabilmesi
için, bölgelerden gelen adayların parti ve örgüt bağlantılarının göz
önünde bulundurulması gerekmektedir.
Kazakistan’da parlamento seçimlerinde üzerinde durulması gereken
üç özellik bulunmaktadır. Bunlardan ilki, yürütme gücü ile yargı iktida-
rının bütünleşmiş bir yapı göstermesi ve bu durumun seçim sürecini ya-
                                        
                                
 
193 “Briefs on Presidential Candidates”, Vremya po Grinvichu, 8 Ocak 1999; Kasımov
seçimlerden sonra görevinden alındı, 1999 yılında yapılan Meclis seçimlerini
kazanarak milletvekili oldu. Cumhurbaşkanı ile ılım lı diya loğa sahip bir politikacıdır.
2000 yılında Patriotlar Partisi’ni kurdu ve bu parti Adalet Bakanlığınca onaylandı.
194 Carlotta Gall, “Nazarbayev Wins Big Majority in Marred Vote”, Financial Times, 12
Ocak 1999.
195 “A United Front in Kazakstan”, Economist, 17 Ocak 1998, s. 37.

  89
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
kından etkilemesidir. Meclis seçimlerinde de Yerel Seçim Komisyonları,
Merkezi Seçim Komisyonu ve Anayasa Konseyi istenmeyen adayların
seçim sürecine girmelerinin engellenmesi noktasında, hükümetin istek-
leri doğrultusunda yetkilerini kullanabilmektedirler. Ekim 1999 Meclis
seçimlerinde başvuruları reddedilen adayların sayısı beş yüzün üstün-
dedir ve bu sayı toplam başvuru sayısının yarısıdır.196
İkinci özellik, seçimlerde belirleyici olan oblastlardaki denetimlerin
yetersizliğidir. Buralarda seçim süreci, iktidara bağlı yerel yöneticilerce
kontrol edilmektedir. Bu kişiler geleneksel-kabile dayanışmasını, oblast
sistemi içinde siyasal patronaja dönüştürebilmiş kişilerdir ve eski rejimin
bir sonucu olarak, kırsal kesimde insanların çoğu bu yöneticilerin yön-
lendirmelerine göre oy kullanmaktadırlar. Yerel planda çoğu sandık
merkezlerinde silahlı korumalar ve yerel otoriteler dışında, hiçbir taraf-
sız gözlemci bulunmamaktadır. Bu yapı, yerel otoritelerin sonuçlar üze-
rindeki etkinliğini artırmaktadır.197
Seçim süreci ile ilgili üçüncü özellik, seçim kampanyaları sırasında
muhalefete dönük bir engelleme uygulamasının yaygınlığı buna karşılık
hükümet yanlısı adaylara tüm aşamalarda yardım yapılmasıdır. Seçim
sürecinde hükümet yanlısı partiler ve adaylara basını kullanma, TV’de
yer alma, toplantı ve mitinglerini serbestçe gerçekleştirme konularında
herhangi bir sorun çıkarılmamaktadır. Seçimden önce medyada yer alma
oranlarına bakıldığında hükümet yanlısı adayların %82 oranında gazete,
radyo ve TV gibi medya kanallarını kullandıkları görülmektedir. Muha-
lefetin basını kullanma oranı ise çok sınırlıdır. Örneğin Komünist Parti
%2, Alaş %2, İşçi Hareketi %1 oranında medyayı kullanabilmişlerdir. TV
yayınları konusunda ise fark çok daha görünür bir hale gelmektedir. TV
yayınlarında, Komünist Parti hiç yer almazken, devlet partisi OTAN’ın
payı %51’dir.198 Ayrıca, muhalefet adaylarına verilen yayın zamanlama-
ları dikkat çekicidir. Örneğin Almatı RNPK adayı, Amirhan Hasanov’a
sabahın çok erken bir saatinde, birçok insan uykuda iken radyo ve
TV’den 15 dakika konuşma izni verilmiş ve bu adayın itirazına neden
olmuştur. 199
Parti listesinden seçimlere girecek partiler, ülkedeki asgari ücretin 25
katı tutarındaki parayı MSK’ye yatırmak zorundadırlar. %7 barajını aşan

                                        
                                
 
196 “Defeated Kazakh Election Candidates Plan to Set Up Own Parliament”, Kazakh
Commercial Televis ion, Text Report, 25 Ekim 1999, Almaty.
197 Vilademir Loginov,” Nazarbaev has Set His Foot on the Old Rake”, Central Asian
Bulletin, Kasım 1999.
198 The Republic of Kazakhstan: Parliamentary Elections, (Varşova: OSCE/ODIHR, 2000), s. 32.
199 Heather Clark, “Kazakhstan Voters Go to Polls to Choose Par liament's Lower House”,
Agence France Presse, 9 Ekim 1999.

90  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
partilere yatırdıkları paralar seçimlerden sonra iade edilmektedir. Her
parti, on kişiden oluşan isim listesini MSK’nın onayına sunar. Dar bölge
sisteminden seçilmek için adayın ilk turda oyların %50’sinden fazlasını
alması gerekmektedir. Bu çoğunluk sağlanamazsa, ikinci tur oylamaya
en çok oyu alan iki aday katılır ve basit çoğunlukla en fazla oyu alan
aday seçimi kazanır. Her seçmen iki oy kullanır. Bunlardan biri parti
listelerine, diğeri kendi bölge adaylarına verilir.
Meclis seçimlerinin yönetimi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ol-
duğu gibidir. Yedi üyeden oluşan ve belirtildiği gibi cumhurbaşkanının
önerisi ve Meclis’in onayı ile beş yıllık süre ile seçilen MSK, seçimlerin
genel organizasyonundan, yönetim ve denetiminden sorumludur. MSK
kararları tüm alt düzeydeki seçim komisyonları için bağlayıcıdır. Seçim
bölgelerini belirleme, oy pusulalarının formatını belirleme, seçim dokü-
manlarının hazırlanması ve basımı ve seçim sonuçları ve diğer kararları
açıklama yetkisi MSK’ya verilmiştir. Bölge Seçim Komisyonları ikinci alt
derece seçim birimi olarak görev yapar ve bölgelerden sorumludur.
Bölge akiminin önerisi üzerine, Oblast düzeyinde yerel meclisler tara-
fından seçilirler. Ancak, bu seçimin tamamlanması için ayrıca MSK’nın
üyelere onay vermesi gerekmektedir. Bölge Komisyonları da beş yıl süre
ile görev yapan yedi üyeden oluşur. İlçe Seçim Komisyonları, Bölge Se-
çim Komisyonlarının altında görev yaparlar. Oblast Akimlerinin önerisi
ile yerel meclisler tarafından seçilirler. Bu komisyonlarda beş yıl süre ile
görev yaparlar ve yedi üyeden oluşurlar. Seçim Bölgesi Komisyonları ise
en alt düzeydeki birimdir. Akimin önerisi üzerine, doğrudan ilçe seçim
komisyonu tarafından atanırlar. Görev süreleri beş yıldır.200
Seçimler öncesinde muhalefet partilerinin en önemli girişimi, belir-
tildiği gibi, Kazhageldin’in liderliğini yaptığı Kazakistan Cumhuriyetçi
Halkın Partisi (RNPK) liderliğinde bir araya gelerek bir muhalefet bloku
oluşturmalarıdır. Bu blokta RNPK’nın yanında, Komünist Parti, Yeşil
Parti ve bazı muhalif dernekler bulunmaktaydı. Seçimlerde ortak hare-
ket edileceğini bir basın bildirisiyle duyuran Blok, Kazhageldin’in aday-
lığının kabul edilmemesi üzerine RNPK’nin seçimleri boykot etme kararı
alması nedeniyle, büyük bir etkinlik gösterememiştir.201
Seçimlere 10 siyasal parti katıldı. Bunların içinde 1998 yılının Aralık
ayında, feshedilen Halkın Birliği Partisi’nin yerine kurulan ve parti baş-
kanlığına önce Sergei Teresçenko, daha sonra da eski Meclis Başkanı
Murat Ospan ov’un getirildiği OTAN (Anavatan) Partisi, Nazarbayev’in
                                        
                                
 
200 The Republic of Kazakhstan: Parliamentary Elections, ss. 5-7.
201 “Opposition Parties Form S ingle Bloc, Critical of Pre sident Team”, BBC, 18 Haziran
1999; “Opposition Bloc Boycotts Kazakh Parliamentary Elections”, Agance France
Presse, 28 Eylül 1999.

  91
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
öncelikle destek verdiği siyasal hareket oldu.202 Seçimlere OTAN’ın yanı
sıra, Cumhurbaşkanı’na yakınlıkları ile bilinen, başkanlığını Madinov’un
yaptığı Çiftçi Partisi, başkanlığını Altınşah Zhaganova’nın yaptığı Röne-
sans Parti, başkanlığını işadamı Abdülrezzak Dzhomortov’un yaptığı
Çalışma Partisi ve başkanlığını Azat Peruashev’in yaptığı Sivil Parti gibi
partiler de katıldılar.203 Buna karşılık, muhalefette Komünist Parti, Galim
Abilsiitov liderliğindeki Demokratik Parti (Azamat) ve Sebertay Akatay
liderliğindeki Alaş yer aldı. Muhalefette görülen, ancak Nazarbayev ile
iyi ilişkilere sahip bulunan Halkın Kongresi Partisi de seçime katılan di-
ğer bir partiydi.
Parti listelerinden, ulusal düzeyde seçilen on üyelik, %7 barajını aşan
dört parti arasında paylaşıldı. Buna göre, OTAN 4, Sivil Parti 2, Çiftçi
Partisi 2 ve Komünist Partisi 2 aday çıkardılar. Diğer partiler resmi so-
nuçlara göre, %7 se çim barajını aşamamışlardı. Dolayısıyla, ulusal lis-
tede sekiz üye Nazarbayev’e yakın partilerinden seçilirken, muhalefetten
yalnızca Komünist Parti Meclis’e iki aday sokabilmiştir. Komünist Parti
lideri Abildin sonuçlara itiraz ederek, gerçekte barajı iki partinin geçti-
ğini, buna rağmen partisinin kazandığı adayların hükümet yanlısı par-
tilere verildiğini iddia etmiştir.204
Bölgelerden gelen sonuçlara bakıldığında ise, 67 üyelikten 20’sini
OTAN, 9’unu Sivil Parti, 1’ini Çiftçi Partisi’nin aldıkları, Komünist Parti,
RNPK ve Halkın Kongresi Partisi’nin ise dolaylı olarak, birer adaylarını

                                        
                                
 
202 OTAN, bugün tam anlamıyla bir devlet partisi görünümündedir. Üyelik ve
örgütlenme yapısı eski S ovyet sisteminin bir devamı görünümündedir. Dinayev
Galiaskar İsma giloğlu (OTAN Başkan Yrd.), 1998 yılında bizzat Cumhurbaşkanı’nın
direktifi ile kuruldu klarını, misyonlar ının Nazarbayev’in politika larını halka
benimsetmek olduğunu, bu amaçla 300 bin ü yeli, 16 bölge, 206 alt şube ve 7000 irtibat
bürosu ile ülkenin en örgütlü partisini oluşturduklarını belirtmektedir. Üyeler in çoğu,
yerel düzeyde idari görevlerde bulunan bürokratlardır. İsmagiloğlu, partisinin
Meclis’in % 60’ına, Senato’nun ise % 52’sine sahip olduğunu ileri sürmektedir.
Nazarbayev ile Parti yönetimi ara sında her ay politikala rın be lirlenmesi konusunda
ortak toplantı yapılmakta olduğu, bu toplantılarda ulaşılan sonuçlara göre Partinin
hareket ettiği İsmagiloğlu tarafından belirtilmektedir, G örüşme, 21 Nisan 2003, Almatı;
Ayrıca Parti Tüzüğünün 1. maddesinde Parti’nin, Nazarbayev’in Cumhurbaşkanlığını
ve politikala rını desteklemek amacıyla kurulduğu ifade edilmektedir. Resp ublikalık
Sayasi Partiyası Carfısı, Almatı, 2002.
203 Devlet partileri, Cumhurbaşkanlığı otoritesini kabul etmenin dışında bir bir lerinden
ayırt edilen birtakım özelliklere sahiptirler. Bunlar içinde zaman zaman OTAN’a
eleştirilerini yükselten Sivil Parti yeni gelişmekte olan Kazak ekonom isinin ürettiği
işadamlarını temsil etmektedir. Bu partinin Avrasya Bankası kurucusu Aleksandr
Maşkeviç başkanlığını yürüttüğü Avrasya Grubu tarafından desteklendiği, parti
üyelerinin ülke GSMH’nın % 15’ini temsil ettiği ileri sürülmektedir. Bhavna Dave,
“Kazakhstan”, Transition 2001, (New York: Fredoom House), s. 211.
204 “Kazakh Communnist Party Protests Aga inst Election Result, Interfax-Kazakhstan News
Agency, 18 Ekim 1999.

92  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
meclise sokabildikleri görülmektedir. Ayrıca, işadamları örgütlerinden
on, diğer organizasyonlardan yirmi ve dört bağımsız aday meclise gire-
bilmiştir.205 Belirtildiği gibi, örgüt ve derneklerden gelen adayların çoğu
hükümetle yakın diyalog içinde bulunan kişilerdir. Genel olarak bakıl-
dığında devlet partilerinin 77 sandalyenin 38’ini aldıkları, muhalefet
partilerinin dört, ılımlı muhalefetin ise bir sandalye kazandığı görül-
mektedir. Diğer üyelerin profili de göz önünde bulundurulduğunda,
1999 meclisinin çok güçlü bir biçimde Nazarbayev taraftarlarının ağırlığı
oluşturduğu bir bileşime sahip olduğunu belirtebiliriz.
Meclis’te Kazakların oranı %75, Rusların oranı ise %25’i bulmaktadır.
1999 Meclisi eskisine göre partilerin gösterdikleri adayların çoğunlukta
olduğu bir profile sahip olmuştur. Siyasal partilerden gelen adayların
oranı % 56’yı bulmaktadır.
Nazarbayev, seçimlerin hemen sonrasında OTAN lideri, eski Meclis
Başkanı Tokayev’i başbakanlığa atadı ve yeni hükümet OTAN ve ba-
ğımsızlardan oluşan bir yapıda oluşturuldu. 30 Ekim 1999’da muhalefet
partileri seçim sonuçlarını protesto eden bir miting düzenlediler. Mi-
tinge Orleu, Pokoleniye gibi Rus örgütleri, Komünist Parti, Azamat, İş-
çiler Hareketi gibi muhalif oluşumlar katıldı. İlk bakışta çok büyük bir
gösteri gibi gelebilecek bu mitinge katılanların sayısı 200 kişiden iba-
retti. 206 Bu sayı muhalefetin toplumsal tabanının ve toplumu mobilize
etme gücünün zayıflığını gözler önüne sermektedir.

                                        
                                
 
205 The Republic of Kazakhstan: Parliamentary Elections, (Varşova: OSCE/ODIHR Final
Report, 2000).
206 “Kazakh Opposition Holds Rally, Demands Fresh Elections”, Interfax-Kazakhstan News
Agency, 30 Ekim 1999.

  93
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Çizelge 3.6. 1999 Kazakistan Meclis Seçim leri Sonucu

Partiler Oy % Parti Dar Toplam


Listesi Bölge
OTAN 30.89 4 20 24
Sivil Parti 11.23 2 9 11
Komünist Parti 17.75 2 1 3
Çiftçi Partisi 12.63 2 1 3
Cumhuriyetçi Halkın - - 1 1
Birliği Partisi
Halkın Kongresi Partisi 2.83 - 1 1
Rönesans Parti 1.97 - - -
İşçi Partisi 1.38 - - -
Alaş 2.76 - - -
Azamat 4.57 - - -
İşadamı Örgütleri - - 10 10
Dernek ve Diğer Gruplar - - 24 24
Toplam 100.00 10 67 77
Kaynak: Republic of Kazakhstan Parliamentary Elections 10 and 24 October
1999,OSCE/ODIHR Final Report, Warsaw, 2000.

1999 seçimlerinin Nazarbayev’e istediği hareket alanını sağlayacak


bir biçimde sonuçlanmış olmasına karşılık, ülkede muhalefete yönelik
baskının azaldığını söylememiz mümkün değildir. Yeni Meclis,
Nazarbayev’e, görev süresinin bitmesinden sonra da bazı siyasal ayrıca-
lıklar tanıyan bir yasayı Haziran 2000’de kabul etti. Buna göre
Nazarbayev, Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrıldıktan sonra, ülkenin
kazanımlarının erozyona uğramaması için birtakım yetkilerle donatılmış
olan bir danışma konseyinin başkanlığına getirilecekti. Konsey’e tanınan
yetkiler, Parlamento, yürütme kurumları ve toplum düzeni ile ilgili ola-
rak, siyasal kurumların dengeli işlemesine dönük müdahale ve denetim
yapmayı içermekteydi.207 Bu yasanın 2006 yılından sonra Nazarbayev’in
anayasal olarak sona erecek olan görev süresini uzatmak eğiliminin ilk
işareti olduğu belirtilebilir.208 2006 yılında başlayan bu süreç aşağıda
değineceğimiz gibi, daha sonra fiilen ömür boyu liderliğe evrilecektir.

                                        
                                
 
207 Dave, s. 212.
208 “Kazakhstan: Human Rights Developments”, (New York: Human Right World Report-
2001).

94  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Seçkinler Arası Rekabetin Güncel Sonuçları ve Yeni Siyasal Partiler
Yasası
Kazakistan’da muhalefet partilerinin dağınık, daha çok bölgesel ve ki-
şiye bağlı niteliği, buna paralel olarak toplumun siyasal açıdan hareketli
bir yapıda olmaması, rejimin geleceğine ilişkin siyasal mücadelenin, si-
yasal ve bürokratik mevcut iktidar yapısı içindeki seçkinler arasında şe-
killenmesine neden olmaktadır. Belirtildiği gibi, Nazarbayev bu tipteki
siyasal muhalefete karşı oldukça duyarlıdır ve seçkin kadrolar arasında
yaşanacak bir kopma veya muhalefet girişimi katı bir biçimde cezalandı-
rılmaktadır. Azamat ve Cumhuriyetçi Halkın Birliği Partisi liderlerine
yönelik katı tutumun en önemli nedeni, her iki hareketin de mevcut si-
yasal iktidar ağı içinde yaşanan kopmalarla şekillenmiş olmasıdır. Kaza-
kistan’daki siyasal rejimin yumuşak karnını da seçkinler arasında ortaya
çıkabilecek yaklaşım ve politika farklılıkları, çıkar ayrımları ve bu farklı-
lıklar üzerinde Nazarbayev’in otoritesini kaybetme olasılığı oluştur-
maktadır. Ülkede 2001 yılı sonunda ve sonrasında yaşanan gelişmeler,
rejimin bu niteliğinin giderek daha merkezi bir konuma geleceğini gös-
termektedir.
Ekonomide 2000 yılından itibaren başlayan canlanma, siyasal seç-
kinler içinden veya ona yakın konumda bulunan bazı siyasal ve ekono-
mik çevrelerden, rejimin yeniden yapılanması yönündeki taleplerin
gündeme getirilmesine neden oldu. Bağımsızlıktan sonra gelişme göste-
ren Kazak ekonomisi içinde güçlenen işadamları, resmi yönetsel pozis-
yonların dışında, hızla gelişme gösteren yeni bir seçkin grubunu temsil
etmekteydiler. Bunların büyük bir kısmı Komünist Parti geleneğinden
gelen yönetici seçkinlerin çocukları ve akrabaları olmakla birlikte, aynı
grup içinde bazı liberal eğilimlerin güç kazandığı gözlenmekteydi.209 Bu
kişiler, özellikle ekonomik canlanma ile artan devlet yolsuzluklarının
engellenmesi, ülkeye yabancı sermayenin girmesini zorlaştıran tüm ya-
sal engellerin kaldırılması, enerji sektörü dışında farklı alanlara yatırım
yapılması ve ABD ve Batılı ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesine dönük
bazı düzenlemelerin yapılmasından yana bir tutuma yöneldiler. Özel-
likle Nazarbayev’e ve Nazarbayev’in kızı Dariga Nazarbayeva’ya yakın
çoğu bankacı bir genç işadamları grubu, bu yöndeki taleplerini 2001 yı-
lının ortalarından itibaren açık bir biçimde dile getirmeye başladı. Bu
grup, yerel akimlerin sistem içindeki belirleyici rolünün, kayırmacılık ve
bürokratik yozlaşmaya zemin hazırlamasından, bu kişilerin yönetsel po-
zisyonları bir paylaşım ağına dönüştürmelerinden şikâyetçiydiler. Dola-
yısıyla ülkedeki tüm yerel otoritelerin serbest seçimlerle belirlenmesi ge-
                                        
                                
 
209 Jonathan Murphy, “Illusory Transition? Elite Reconstitution in Kazakhstan, 1989–
2002”, Europe-Asia Studies, Cilt: 58, Sayı: 4, ss. 536-550.

  95
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
rektiğini savunmaktaydılar. Yine, ülkede başkanlık rejimi yerine, parla-
menter rejime dönüşümü gerçekleştirecek yasal reformların yapılması
gerekliliğini vurgulamaktaydılar. Bu talepleri, ekonomik gelişme içinde
güçlenen bir grup Kazak işadamının, siyasette daha çok rol oynama is-
teği, dolayısıyla çıkarlarını dar ve otoriter bir mekanizmanın kararlarına
bağlamama çabası olarak da okumak mümkündür. Rusya’ya bağımlı
ekonomik yapıya yeni açılımlar sağlanması, güçlenen Kazak işadamları-
nın dış dünyaya açılması, zorunlu olarak bazı siyasal kararların ve re-
formların yapılmasına sıkı sıkıya bağımlı bir olgu olarak ortaya çıkmak-
tadır.
Bu talepler, 2001 sonunda Nazarbayev’in damadı ve ülkedeki eko-
nomik yönetim ağı içinde kilit rolü bulunduğu belirtilen Rahat Aliyev’in
çevresi ile bu grup arasında bir çatışmanın yaşanmasına neden oldu. Be-
lirtildiği gibi bu grup, Nazarbayev’in kızı ve ilginç olarak Aliyev’in ka-
rısı Dariga Nazarbayeva’nın da desteğine sahiptiler. Rahat Aliyev, 14
Kasım’da Ulusal Güvenlik Komitesi’ndeki görevinden istifa etti. Bu istifa
Nazerbayev’in çatışmada reform yanlısı grubu desteklediği şeklinde yo-
rumlansa da, gelişen olaylar bu beklentileri boşa çıkartacaktır. 17 Ka-
sım’da Aliyev, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Komutanlığında üst düzey
bir göreve atandı. Aynı gün Nazarbayev televizyonda, kamu hizmeti gö-
revinin her vatandaşın tabii hakkı olduğunu ve bundan alıkonulamaya-
cağını belirten bir konuşma yaptı. Atamadan bir gün sonra
Nazarbayev’e hitaben kaleme alınan ve birçok işadamı ve hükümet üye-
sinin imzaladığı bir deklarasyon yayınlanarak “Kazakistan’ın Demokra-
tik Seçimi” (DVK) adı altında yeni bir siyasal hareketin oluşturulduğu
ilan edildi. Deklarasyonda, Kazakistan’da reform sürecinin durduğu,
köklü ekonomik reformlara gidilmesi gerektiği, siyasal iktidar yoğun-
laşmasının engellenmesi ve bağımsız bir yargı sisteminin kurumsallaştı-
rılması zorunluluğu vurgulanmaktaydı. Hareketin liderliğine Kazak Ti-
caret Bankası Başkanı Nurzan Subkhanberdin getirildi. Hareketin önde
gelen bir diğer ismi Temirbank Başkanı ve eski Enerji Bakanı Muhtar
Abliyazov’du.
20 Kasım’da Başbakan Tokayev, Nazarbayev’e yönelik ve bazı hü-
kümet üyelerinin isimlerinin karıştığı bir entrikanın açığa çıkartıldığını
açıklayarak, aralarında Başbakan Yardımcısı Uraz Djandosov, Savunma
Bakan Yardımcısı Zannat Ertlesova ve Pavlador Akimi Galimhan
Zhakiyanov’un da bulunduğu, bir dizi üst düzey yetkilinin görevlerin-
den alındıklarını açıkladı.210 Görevden alınan isimlerin ortak özelliği,
DVK deklarasyonuna imza atmış olmalarıydı. 28 Ocak 2002 tarihinde
                                        
                                
 
210 “Political Turmoil Hits Kazakhstan as Nazarba yev Sacks Top Officials”, Eurasia Insight,
27 Ekim 2001.

96  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Nazarbayev kabinede değişikliğe giderek, Tokayev’i başbakanlıktan aldı
ve Dışişleri Bakanlığına atadı. Tokayev’in yerine İmamgali
Tasmagambetov atandı.
Kazakistan’daki bu gelişmeler, yeni bir tasfiye dalgasının yaşanma-
sına kaynaklık etti. Mart 2002’de çoğu yeni oluşuma destek veren veya
oluşum içinde yer alan işadamları tarafından finansal olarak desteklenen
bazı medya kuruluşları hakkında davalar açıldı ve bu kuruluşlara çeşitli
cezalar verildi. Bunlardan en önde geleni, Abliyazov’un altı ay yayın
durdurma cezası alan TAN-TV kanalıdır. Ayrıca altı TV kanalının li-
sansları iptal edildi.211 28 Mart’ta, Muhtar Obliyazov mali polis tarafın-
dan gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi, Abliyazov’un 1997-1998 yılları
arasında başkanlığını yürüttüğü devlet elektrik şirketi KEGOC’taki gö-
reviyle ilgili yolsuzluk yaptığı yönündeki suçlamalardı. Abliyazov’un bu
dönemde bir buçuk milyon doların üzerinde parayı zimmetine geçirdiği
iddia edilmekteydi. Bu olaydan bir gün sonra, eski Pavlador Akimi
Galimhan Zhakiyanov da polis tarafından tutuklanmak istendi, ancak
bu kişi Fransa Büyükelçiliğine sığınarak tutuklanmaktan kurtuldu.212 Bu
tutuklama girişiminin Zhakiyanov’un, Paris’e giderek Kazhageldin ile
görüşmesinden hemen sonra yapılması dikkat çekicidir. Zhakiyanov,
daha sonra polise teslim edilecektir. Yargılamalar sonucunda
Zhakiyanov sekiz, Abliyazov altı yıl hapis cezası aldılar. Bir bakıma on-
lar da yurtdışında sürgünde bulunan ve 10 yıla mahkûm edilen
Kazhageldin ile aynı sonu paylaştılar. Bu arada DVK, Ekim 2002’de
Kazhageldin’e resmen hareketlerine katılma teklifinde bulunduklarını
açıkladı. Bu açıklama, DVK oluşumunun eski Başbakan Kazhageldin ile
yakınlığını göstermesi yönüyle dikkat çekicidir.213
Tutuklamalardan hemen sonra, Kazhageldin, Tengiz Bölgesinden çı-
kartılan petrol gelirlerinden %20 kesinti ile oluşturulan Ulusal Petrol
Fonu adlı gizli bir fondan, Nazarbayev’in İsviçre’de bulunan banka he-
saplarına para transfer edildiğini, birçok üst düzey yetkilinin de bu ge-
lirden pay aldıkları iddiasını ortaya attı. Bundan önce, ABD Devlet De-
partmanlığı’nın 2001 yılı raporunda, Kazakistan’da bu tür ilişkilerin
varlığını dile getiren ve bazı büyük ABD’li petrol şirketlerinin de bu iliş-
kilere zorunlu olarak girdiklerini açıklayan görüşlere yer verilmişti.
Kazhageldin’in açıklamalarından sonra, Nazarbayev İsviçre’de kendi
adına bir hesabın bulunduğu yönündeki iddiaları reddetti. Buna karşı-
                                        
                                
 
211 Antoine Blua, “Kazakh Government Clamps Down on Independent Media”, RFE/RL, 9
Mart 2002.
212 Aldar Kusainov, “Nazarba yev Presses Crackdawn Aga inst Political Opponents”,
Eurasia Insight, 2 Nisan 2002.
213 Justin Burke, “ Kazakhstan Opposition Movement Prepares to Renew Battle with
Nazarbayev”, Eurasia Insight, 17 Ekim 2002.

  97
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
lık, Başbakan, bu hesapların var olabileceğini, ancak Kazhageldin’in
başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanı’na yönelik bir komplonun
parçası olarak bu hesapların açıldığını belirten ve Nazarbayev ile çelişen
başka bir açıklamada bulundu.214 Başbakan Tasmaganbetov, 4 Nisan’da
parlamentoda yaptığı konuşmada, Ulusal Petrol Fonu’nun varlığını ka-
bul etti. Ancak bu fonun yalnızca ülke ekonomisinin karşılaştığı zorluk-
ların aşılmasında kullanıldığını belirtti.215 Gizli fon tartışması kısa za-
manda siyasal bir krize dönüşecektir.
Bu konuda basında seri yazılar yazan gazeteci Sergei Duvanov önce
ağır bir şekilde dövüldü, daha sonra da 14 yaşındaki bir kız çocuğuna
tecavüz etmek suçlamasıyla tutuklanarak, 3,5 yıl hapis cezasına çarptı-
rıldı. Suçlama ve yargılama konusunda Kazakistan yönetimi uluslararası
kuruluşlar ve muhalif gruplardan büyük eleştiri aldı.216 Aralık 2003’te
ise, İletişim Bakanlığı’nın medya kuruluşları üzerinde denetim yetkile-
rini artıran bir yasa tasarısı Meclis tarafından kabul edildi.217
DVK’nın kurulduğu dönemde reform yanlısı işadamları grubu ara-
sında şekillenen bir ayrımın üzerinde bu noktada durulması gerekmek-
tedir. DVK ile aynı dönemde yine genç bir işadamı grubu Ak-Jol (Ak-
Yol) adı altında bir parti kurdu. Üçlü başkanlık yapısına sahip bulunan
Partiyi DVK’dan ayıran en önemli özellik, DVK sürecine soğuk durma-
ları ve bürokratik bir görünüme sahip olmamalarıdır. Partinin üç baş-
kanı da genç işadamı kuşağındandır; Oraz Jandazov, Bulat Abilov ve
Alihan Baymenov.218 Parti tüzüğünde, ülkedeki güncel sosyoekonomik
durumun demokratik yeniden yapılandırmayı zorunlu kıldığını, bunun
için etniler ve bölgeler üstü siyasal yapılanmalara gereksinim bulun-
duğu belirtilmekteydi. Bu doğrultuda, öncelikle siyasette saydamlık için
seçim sisteminde değişikliğe gidilmesi, seçim kurullarının tamamıyla
temsilî bir yapıya kavuşturulması, devlet organlarının desantralizasyon
ilkesi ışığında yeniden yapılandırılması ve yerel otoritelerin, özellikle
akimlerin doğrudan seçimle belirlenmesi yönündeki düzenlemelere
vurgu yapılmaktaydı. Ayrıca, siyasal rejimin parlamento merkezli yapı-
landırılması, bu amaçla yasa çıkarma yetkisinin yalnızca meclise veril-
mesi, hükümeti denetleme mekanizmalarının güçlendirilmesi, yine hü-
kümetin meclise karşı sorumlu olması ilkesinin benimsenmesi ve tek

                                        
                                
 
214 “Kazakh Scandals Throw Spotlight on Democracy”, Transitions Online, 28 Nisan 2002.
215 Andrey Çebotaryov, “Kazakistan Cumhuriyetinde Siyasi Durum”, Stratejik Analiz, Cilt:
3, Sayı: 26, 2002, s. 126.
216 İbrahim Alibekov, “Appeal Date Set for Jailed Journalist in Kazakhstan”, Eurasia
Insight, 24 Şubat 2003.
217 Olivia Allison, “Passage Likely for Restrictive Media Legislation in Kazakhstan”,
Eurasia Insight, 12 Ocak 2004.
218 Abilov, Koç Topluluğunun Kazakistan’daki ortağıdır.

98  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
kamaralı meclis yapısına geçilerek, üyelerinin yarısının parti listelerin-
den, diğer yarısının da dar bölge sistemiyle belirlenmesi gibi, parlamen-
ter rejime özgü bazı değişikliklere gidileceği, parti programında yer al-
maktaydı. Dünya Ticaret Örgütü’ne üyelik sıralanan hedefler arasında
dikkat çekmekteydi.219 Bu çerçeve, DVK deklarasyonundaki taleplere
yakın bir içerik taşımaktadır. Ak-Jol Partisi’nin ayırt edici özelliği,
Nazarbayev’e karşı son derece dikkatli bir üslup kullanmasıdır. Oraz
Jandazov, 2001 yılı sonunda yaşanan siyasal gelişmelerin, ülke ekonomi-
sindeki gelişmenin bir yansıması olduğunu, işadamlarının giderek daha
saydam bir siyasal kurumsallaşmanın gerçekleşmesi konusunda bir
beklenti içine girdiğini, artık büyüme yolundaki Kazak işadamlarının
uzun vadeli yatırım kararlarını almak için önlerini daha net görmek is-
tediklerini belirtmektedir. Ona göre, bu beklentiler iki farklı eğilimi bes-
lemiştir. Bunlardan ilki diğer muhalif unsurlarla birlikte doğrudan
Cumhurbaşkanı’nın kişiliğini hedef alarak hareket etmektedir. Kendile-
rinin ise, Nazarbayev’in reformların gerçekleştirilmesinde önemli işlev-
lere sahip olduğuna inandıklarını belirterek bu eğilime taraftar olma-
dıklarını belirtmektedir.220 Ocak 2003’de Jandazov ile görüşen Nazar-
bayev, kendisini ekonomik danışmanı olarak atadı. Peter Svoik,
Nazarbayev’in bu girişiminin Ak-Jol’un, DVK’ya olası desteğini engel-
lemek amacı taşıdığını ileri sürmekteydi.221
Belirtildiği gibi, Kazakistan’da yönetsel seçkinler arasındaki her ça-
tışma ve kopma siyasal rejimin yapısına yönelik yeni düzenlemeleri be-
raberinde getirmektedir. Parlamento ile Cumhurbaşkanı arasındaki ça-
tışma, 1995 Anayasası’nda siyasal rejimin şekillendirilmesine ve onun
uzantısı yasalara rengini vermiş, Kazhageldin ve Svoik gibi muhaliflere
karşı, 1999 seçimleri öncesinde yine Anayasa’da, partiler yasasında ve
seçim sisteminde yeni düzenlemelere gidilmiştir. 15 Temmuz 2002 tarihli
yeni Kazakistan Siyasal Partiler Yasası da, yukarıda belirtilen siyasal ge-
lişmelerin arka planında yürürlüğe sokulmuştur. Yasa, 17 Ocak 2003 ta-
rihine kadar bütün siyasal partilere yeniden kayıt zorunluluğu getir-
mekte ve ülkede siyasal parti kurulmasına ilişkin koşulları yeniden be-
lirlemektedir. Buna göre, bir siyasal partinin kurulabilmesi için, ilk
kongrenin ülke genelindeki bütün bölgelerin en az üçte ikisini temsil
eden, en az bin temsilcinin katılımı ile düzenlenmesi gerekmektedir. An-
cak, siyasal partinin resmen faaliyetlerine başlayabilmesi için ayrıca

                                        
                                
 
219 Demokraticeskoy Partiy Kazahstana “Ak Col” Programma, (Almatı: Cak Baspahana, 2003),
ss. 1-6.
220 “Political Struggle in Kazakhstan a Reflection of Maturation of Counry’s Economy”,
Eurasia Insight, 19 Haziran 2002.
221 İbrahim Alibekov, “Kazakhstani Opposition Showing of Strain”, Eurasia Insight, 31
Ocak 2003.

  99
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Adalet Bakanlığı’na ilk parti kongresinden sonraki en çok iki ay içinde
kayıt yaptırması gerekmektedir. Yasanın 10/3. maddesine göre bir siya-
sal partinin kaydedilebilmesi için, ülkenin tüm bölgelerinde (14 Oblast),
Almatı ve Astana’da, her bir birim için 700 kişiden az olmamak koşulu
ile örgütlenmesini gerçekleştirmiş olması gerekmektedir. Bu şekilde ör-
gütlenen bir partinin ülke genelinde toplam 50.000 üyeye sahip bulun-
ması, kayıt için zorunlu bir diğer koşuldur (eski yasada bu sayı 3.000 ki-
şiydi). Yasanın 14/5. maddesi ile bir kayıtlı partinin üst üste iki defa
Meclis seçimlerine girmemesi durumunda kapanmış sayılacağı da
hükme bağlanmaktadır.222
Yasa, Kazakistan’daki mevcut siyasal partiler için tam bir darbe ol-
muştur. İstenilen koşullar, partileri güçlü finansman odaklarına ve siya-
sal otoritelerle uyumlu hareket etmeye bağımlı kılmaktadır. Dolayısıyla
yeni yasanın pratikte muhalif oluşumları tamamıyla siyasal sürecin dı-
şına ittiği belirtilebilir. Nitekim Adalet Bakanlığı tarafından kaydı yeni-
lenen siyasal partilere bakıldığında yasanın bu niteliği açık bir biçimde
görülmektedir. Adalet Bakanlığı, ilk aşamada yedi oluşuma siyasal parti
statüsü tanımıştır. Bu partilerin bir kısmı geleneksel olarak Cumhurbaş-
kanı ile iyi ilişkileri olan partilerdir. Diğerleri ise yeni kurulan, ancak
belli bir düzeyde Cumhurbaşkanı ile ilişkilerini koruyabilen muhalif
seçkinleri temsil eden oluşumlardır. OTAN, Sivil Parti, Çiftçi Partisi, İşçi
Partisi birinci grup partilerdir. İkinci grup partiler ise Ak-Jol ve
Patriotlar’dır. Ak-Jol Partisi’nin yapısı ve taleplerine yukarıda değinil-
mişti. Patriotlar ise 2000 yılında, daha önce Cumhurbaşkanlığı seçimle-
rine adaylığını koymuş olan Gani Kasımov tarafından kurulmuştur. Eski
Gümrükler Müdürü olan Kasımov, Cumhurbaşkanı ile iyi ilişkilere sa-
hiptir. Ancak reformist bir söyleme sahip olmakla birinci grup partiler-
den ayrılmaktadır. Ak-Jol’un aksine bu parti, işadamlarının yanı sıra
bazı üst düzey bürokratları ve aydınları da bünyesinde toplamıştır.
Nazarbayev’in bu oluşumun önünü açması, Ak-Jol’un zamansız güç-
lenmesini frenlemek, bu amaçla benzer bir oluşumu yarışa dâhil etme
isteğinin bir sonucu olarak görülebilir. Ak-Jol’un liberal söylemine karşı,
Patriotlar sosyal demokrat bir ekonomi politikası izlenmesine vurgu
yapmaktadır. Parti Başkan Yardımcısı Esmuhambet Şıntegi, ülke eko-
nomisindeki gelişmenin yabancı sermayeyi güçlendirdiğini, Kazakların
ise bu gelişmeden yeterince pay alamadığını, dolayısıyla partisinin, bu
durumu tersine çevirmeyi amaçladığını belirtmektedir. Parti, özelleş-
tirme konusunda referanduma gidilmesini talep etmekte, özelleştirmeye
karşı olmadıklarını ancak, zamanın henüz erken olduğu görüşünde ol-

                                        
                                
 
222 Zakon Respubliki Kazahstan O Politiceskiş Partiya ş, Kazahstankaya Pravda, No. 156
(23805) Ot 19 İyulya 2002 G.

100  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
duklarını belirtmektedir.223 Gerek Ak-Jol, gerekse Patriotlar, birinci grup
partilerin devlete bağlı çıkarları temsil ettiklerini, kendilerinin ise bu çı-
kar alanının dışında kaldıklarını belirtmektedirler. Onlara göre, OTAN
bürokratların, Sivil Parti ülkede etkili büyük Rus işadamlarının
(Aleksandr Maşkeviç gibi), Çiftçi Partisi toprak zenginlerinin, İşçi Partisi
ise, devlet çalışanlarının korkularını kullanan bir partidir. Dolayısıyla bu
oluşumların hepsi, merkezi otoriteye bağımlı durumdadırlar. Bu söyle-
min, gerçeği ne oranda yansıttığından çok, partilerin kendilerini nasıl
konumlandırdıklarını göstermesi açısından önemi bulunmaktadır. Ger-
çekte, belirtildiği gibi, bu yeni oluşumlar da bir şekilde köken olarak
merkezi seçkinler çemberinin bir parçasıdırlar. Bu iki oluşumun, diğer
bir ortak özelliği ulusal düzeyde bir söyleme sahip olmaları ve Rus azın-
lık konusunda oldukça ılımlı bir tutum izlemeleridir. Her iki partinin
yöneticileri de Ruslardan aldıkları olumlu tepkilerin altını çizmektedir-
ler. Bu iki grup dışında, Adalet Bakanlığı’ndan onay alan tek siyasal
parti Komünist Parti’dir. Nazarbayev’in Rus ve Kazak milliyetçi partile-
rine ve kendi çevresinden kopan bürokratların oluşturduğu siyasal olu-
şumlara karşı oldukça katı bir tutum sergilemesine rağmen, başından
beri KP’ye belli bir hareket alanı tanıdığı görülmektedir. Bu durumu,
Ak-Jol Partisi eş-başkanlarından Baymenov, Nazarbayev’in Batı ile iliş-
kilerinde böyle bir siyasal oluşuma duyduğu gereksinimle açıklamakta-
dır. Ona göre, Komünist bir geriye gidişten oldukça ürken Batılı ülkeler
için, böyle bir partinin siyasal hayatta rol oynaması Nazarbayev’in işine
gelmektedir.224
Ülkedeki önemli bir diğer siyasal gelişme, Aralık 2003’te Dariga
Nazarbayeva liderliğinde yeni bir partinin kurularak siyasal hayatta öne
çıkmasıdır: Asar. Nazarbayeva’nın adı seçkinler arası çatışmada DVK
oluşumuna verdiği destekle anılmış olmakla birlikte, Asar (Birlik) Par-
tisi’nin kuruluşundan itibaren izlediği politika ve gösterdiği yükseliş
dikkat çekicidir. Öncelikle yeni parti, DVK’nın gördüğü katı, Ak-Jol’un
gördüğü mesafeli tutumdan farklı olarak oldukça sı cak karşılanmış, ku-
ruluş ve kayıt işlemlerinde hiçbir güçlük ve engelleme ile karşılaşma-
mıştır. İkinci olarak Dariga Nazarbayeva, partisinin kaydedilmesinden
hemen sonra misyonlarından birinin Cumhurbaşkanı’nın politikalarına
destek vermek olduğunu ve eğer gündeme gelirse Nazarbayev’in Cum-
hurbaşkanlığı görevinde kalması konusunda da destekleyici bir tutum
içinde olacaklarını açıklamıştır. Parti, kuruluşundan kısa bir süre sonra,

                                        
                                
 
223 Partinin siyasa l rejime ilişkin talepleri ise, Ak-Jol’a oldukça ya kındır. Ş ıntegi, partisinin
Türkiye parlamentarizmi ile Fransız yar ı başkanlık rejimi modelini incelediğini ve bu
iki modelin ışığında Kazakistan’da parlamentonun konumunu güçlendirmeye yönelik
bir girişimin hazırlıkla rını yaptıklarını belirtmektedir, G örüşme 16 Nisan 2003, Almatı.
224 Alihan Baymenov (Ak-Col Partisi Esbaşkanı), Görüşme 18 Nisan 2003, Almatı.

  101
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
172.000 üye ile ülkenin ikinci büyük partisi konumuna gelmiştir. Yine on
senatörün partiye katılmasıyla bir parlamento grubuna da sahip olmuş-
tur. 225
Bu gelişmeyi, Nazarbayev ile kızı arasında bir uzlaşma olarak oku-
yabilmek mümkündür.226 Nazarbayev, DVK muhalefeti ve Ak-Jol olu-
şumu karşısında, aynı sosyoekonomik arka plana dayalı, kendisine daha
yakın bir siyasal partiyi öne çıkartarak gelişmeleri kontrol etmek iste-
mektedir. Belirtildiği gibi, Kazakistan’da gelecekte muhalefet ekseni eski
nomenklatura üyelerinden ve yerel liderlerden, kentli gruplar ve yeni
kuşak işadamlarına kayacaktır. Yeni oluşum, hem muhalefetin tek blok
olarak güç kazanmasını frenleyecek, hem de yeni gelişmekte olan sosyo-
ekonomik gruplara bir alternatif oluşturabilecektir. Nazarbayev açısın-
dan ikinci bir neden, Azerbaycan’dakine benzer bir geçişin altyapısını
oluşturma isteği olabilir. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda ani bir boşal-
maya karşı, ailesinden birinin geçiş sürecinde vekâlet misyonunu üstle-
nerek ülkedeki siyasal gelişmelerin kontrol edilebilmesi, bu şekilde
mümkün olabilecektir.
Uzlaşmaya Dariga cephesinden bakılacak olursa, DVK’nın gördüğü
engelleme ve Ak-Jol’un kendisine yakın durmaması nedeniyle, babası-
nın desteğiyle daha ılımlı bir değişim sürecinin liderliğine gelmek, onun
için cazip bir seçenek oluşturmuştur. Gerek DVK, gerekse Ak-Jol’un za-
yıf yönü, kentsel grupların desteğini alabilecek bir potansiyele sahip ol-
malarına rağmen, Kazakistan’ın kırsal kesimlerinde tanınmamaları, ül-
kedeki devlet partilerinin kırdaki örgütlü yapısı ve yerel liderler tarafın-
dan örülmüş katı denetim ağını aşarak, kırda güç kazanma olasılıkları-
nın oldukça zayıf olmasıdır. Bu nedenle Asar, Nazarbayev faktörü ne-
deniyle, yerel liderlerin ve devlet partilerinin de desteğini almak, kırsal
kesime uzanarak, daha güçlü bir değişim partisi konumuna gelmek is-
temekteydi. Nitekim Nazarbayeva, kendilerinin OTAN’a rakip olma-
dıklarını belirtmekte ve birbirlerini tamamlayıcı özelliklere sahip olan iki
parti olduklarının altını çizmekteydi.227

2004 Parlamento ve 2005 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri


Kazakistan’da son dönemde yaşanan siyasal gelişmeler, sistemin seç-
kinler arası mücadeleye dayanan yapısının ve mücadele üzerinde
                                        
                                
 
225 Aldar Kusainov, “Kazakhstani Leaders Move to Establish Reform ist Credentials Ahead
of Parliamentary Vote”, Eurasia Insight, 3 Şubat 2004.
226 Barbara Junisbai, “The Democratic Choice of Kazakhstan: A Case Study in Economic
Liberalization, Intraelite Cleavage, and Political Opposition”, Demokratizatsiya, Yaz,
2005, (http://findarticles.com/p/articles/mi_qa3996/is_200507/ai_n15704840/pg_5).
227 Alima Bissenova, “Kazakhstan’s Asar Party Emerges a s Front-Runner in Parliamentary
Campaign”, Eurasia Insight, 9 Şubat 2004.

102  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Nazarbayev’in yönlendirici gücünün iyice pekiştiğini göstermektedir. 19
Eylül 2004 tarihinde yapılan parlamento seçimleri öncesinde, görüldüğü
gibi, Nazarbayev’in kontrolünde yürütülen parti politikası Asar gibi
yeni merkez partileri doğururken, Ak-Jol gibi kontrol edilebilir muhalif
oluşumlara da sistem içinde belli bir yer verilmesine doğru evrilmiştir.
DVK’nın kayıt başvurusunun kabul edilmesi sürpriz olmuşsa da, ka-
patma davasının sürmesi, pratikte oluşumun önde gelen isimlerinin tu-
tuklanmış olmaları ve seçim sürecinde bu partiye karşı MSK tarafından
izlenen katı tutum, DVK’nın seçim sürecinde rahat hareket edebilmesini
önemli ölçüde frenlemiştir. MSK ve diğer yerel seçim komisyonlarında
OTAN’ın ağırlığı seçim sürecine damgasını vurmuştur. Yerel komis-
yonlara partiler tarafından aday gösterme uygulamasına geçilmesine
rağmen, yerel meclislerin aday belirlemede iktidar partilerine öncelik
verdikleri görülmüştür. Örneğin, Atirau bölgesinde OTAN tarafından
aday gösterilen 444 kişiden 365’i yerel seçim komisyonlarına seçilirken,
Ak-Jol tarafından gösterilen 200 adaydan yalnızca 18’ine onay verilmiş-
tir. 228 Siyasal Partiler Yasası’nda seçimlerin hemen öncesinde gidilen
değişiklikle elektronik oylamaya imkân tanınmıştır. 2004 Meclis seçimle-
rinde seçim sandıklarının yaklaşık %10’unda elektronik oylama yöntemi
ile seçim yapılmıştır. Elektronik oylama ile ilgili program ve sistemin iş-
leyişi konusunda kamuoyuna yeterince bilgi verilmemesi tartışmalara
neden olmuştur. Özellikle seçmene verilen PIN kodu ile oy verilip, aynı
kod ile seçim protokolünün kişisel bazda kontrolü mümkün iken, veri-
len oyun listelere nasıl geçtiği veya geçip geçmediği konusunda bir de-
netimin olmaması eleştirilmiştir. Bir diğer önemli sorun, elektronik oy-
lama yapılacak sandıklarda yeni sisteme göre hazırlanan seçim listeleri
ile klasik listeler arasında sayısal farklılıkların ortaya çıkması olmuştur.
Astana’da bir bölgede iki liste arasında 1200’e varan fark tespit edilmiş-
tir. 229
Seçimlere, Cumhurbaşkanı’na yakın iki büyük parti ve bir blok, Ak-
Jol ve Komünist Parti ile DVK tarafından desteklenen Muhalif Halkın
Birliği Bloku ve diğer küçük partiler katılmıştır. Seçimlerin ilk turunda,
özellikle liste hatalarının yol açtığı karışıklıklar belirleyici olmuştur. Te-
lefon görüşmeleri ile listelerin düzeltilmesi, elektronik oylama yapılan
merkezlerde seçmenlere yardım eden kişilerin varlığı, sayımlarda proto-
kollerin okunamayacak kadar kötü doldurulması, elektronik oylama
listeleri ile klasik listelerin birleştirilip kesinleştirilmesi işlemlerinin açık
yapılmaması eleştirilere neden olmuştur. 3 Ekim’de yapılan ikinci tur
oylamada ise, seçmen listelerinin düzeltilmesi gerekçesiyle listelere ya-
                                        
                                
 
228 Republic of Kazakhstan Parliamentary Elections 19 September and 3 October 2004, (Varşova:
OSCE/ODIHR Final Report, 2004), s. 6.
229 Republic of Kazakhstan Parliamentary Elections 2004, s. 8-9.

  103
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
pılan eklemeler seçime gölge düşürmüştür. Bazı listelerde çoğunluğunu
üniversite öğrencilerinin oluşturduğu, sayıları 700’ü bulan eklemeler
yapıldığı belirtilmektedir.

Çizelge 3.7. 2004 Kazakistan Meclis Seçim leri Sonucu

Partiler Parti Dar Toplam


Listesi Bölge
OTAN 7 35 42
Ak-Jol 1 - 1
Asar 1 3 4
AYST (Çiftçi Partisi – Sivil Parti) 1 10 11
Demokratik Parti - 1 1
Muhalif Halkın Birliği Bloku - - -
(Komünist Parti – DVK)
Ayul Sosyal Demokrat Parti - - -
Patriyotlar - - -
Halkın Komünist Partisi - - -
Ruhaniyat Partisi - - -
Dernek ve Diğer Gruplar - 18 18
Toplam 10 67 77
Kaynak: Republic of Kazakhstan Parliamentary Elections 19 September and 3
October 2004,OSCE/ODIHR Final Report, Varşova, 2004.

İlan edilen sonuçlara göre, Meclis’te muhalefete yalnızca bir sandalye


verilmiş oldu. Sadece, Ak-Jol adayı Altınbek Sarsenbayev milletvekilli-
ğine seçilebildi.230 Sarsenbayev, seçimlerde yaşananları protesto ederek,
meclis çalışmalarını boykot edeceğini açıkladı. Sonuç olarak 2004 seçim-
lerinde Meclisteki bütün üyeliklerin Cumhurbaşkanı’na yakın kişiler ta-
rafından temsil edildiği bir bileşim ortaya çıkmıştır.
Seçim sonuçları, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde,
özellikle muhalefet içinde önemli değişikliklerin yaşanmasına neden
oldu. Öncelikle, Ak-Jol içinde Cumhurbaşkanı ile mesafeli bir diyalog
içinde hareket etme eğiliminde olanlar ile seçimlerde alınan sonuçlar
nedeniyle daha sert bir muhalefet çizgisi izlemek gerektiğini savunanlar
arasında ayrışma yaşandı. Sarsenbayev, Jandazov, Abilov gibi partililer,
DVK ile daha yakın hareket etme gerekliliğini savunurken, Alihan
Baymenov buna şiddetle karşı çıktı. Sarsenbayev, Kazakistan’da yaşanan
ekonomik gelişmenin otoritarizmi beslediğini, bu nedenle, Ukrayna ör-
                                        
                                
 
230 Donnacha Ó Beacháin, “Parliamentary Elections in Kazakhstan, September and
October 2004”, Electoral Studies, Cilt: 24, Sayı: 4, s. 769.

104  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
neğindeki gibi hareket edilmesinin gerekli olduğunu ve Kazakistan’da
yaşanabilecek iktidar değişiminin tüm Orta Asya’yı sarsacak bir domino
etkisi yaratacağını iddia etmekteydi.231 13 Şubat 2005’te partinin olağa-
nüstü toplantısında Baymenov kazandı ve Sarsenbayev’in ihracı yö-
nünde karar alındı. Bu süreç Ak-Jol’da parçalanmayla sonuçlanacaktır.
Sarsenbayev ve destekleyicileri Mayıs 2005’te Naghız (Gerçek) Ak-Jol
adı altında yeni bir parti kurdular.
Ak-Jol’un bu toplantısından üç gün ön ce, DVK hakkındaki dava so-
nuçlanmış ve bu oluşum mahkeme kararı ile kapatılmıştır. Kararda
DVK, toplum içinde aşırı fikirler yayarak birliği bozmak ve karışıklık çı-
karmaya çalışmakla suçlanmıştır.232
DVK’nın kapatılması seçkinler içinde yaşanan kopmalara son vere-
medi. Bu kez Nazarbayev’in yakın arkadaşlarından, eski Meclis Başkanı
Zharmakhan Tuyakbay, parlamento seçimlerinin bir komediye benzedi-
ğini iddia etti ve Nazarbayev’e ağır eleştiriler yöneltti. Tuyakbay kısa bir
süre sonra, Ak-Jol’dan ayrılanlar ile eski DVK’lıların oluşturduğu “Adil
Bir Kazakistan İçin” Blokunun başına geçecek ve bir anda, Cumhurbaş-
kanlığı seçimlerinde Nazarbayev’in rakibi olarak sivrilecektir. Daha
düne kadar Cumhurbaşkanı’na yakın bir ismin, bir anda muhalifler ara-
sında kabul görmesi ve sivrilmesi, rejimin seçkinler arası karakterinin
güncel bir yansımasıdır.
Ancak çok daha ilginç gelişmeler, düne kadar muhalif olarak tanı-
nanlar arasında yaşanmıştır. DVK’nın kurucularından Abliyazov, Mayıs
2005’te hapisten şartlı tahliye ile serbest bırakıldı ve kısa süre sonra,
Bank TuranAlem’in yönetim kurulu başkanlığına atandı. 2005 yılının
sonuna doğru, bu kez DVK kurucularından Berik Imasaev Cumhurbaş-
kanlığı sekreterliğinde üst düzey bir göreve atandı.233 Kazakistan şartla-
rında böyle bir atamanın, Nazarbayev’in bilgisi dışında yapılabilmesi
mümkün değildir.234 Nitekim Abliyazov Mart 2009’da ülkeyi terk edip,
yerleştiği Londra’dan Nazarbayev ailesi ile ilgili yolsuzluk iddialarını
gündeme getirdiğinde Nazarbayev’in tepkisi onun serbest bırakılması
için kefil olan Kazatomprom başkanı Muhtar Dzhakishev’i yolsuzluk
iddialarını gerekçe göstererek tutuklatmak oldu. Kazak işadamı hak-
kında 14 yıl hapis istemi ile dava açıldı. Yine diğer bir işadamı Astana

                                        
                                
 
231 Mevlut Katik, “Central Asia: What Change for Democracy?”, E urasia Insight, 10 Aralık
2004.
232 Ibrahim Alibekov, “Kazakhstan’s Leading Opposition Party Faces Split”, Eurasia
Insight,16 Şubat 2005.
233 Ibrahim Alibe kov, “Kazakhstan’s President Shifts Tactics During Presidential Election
Campaign”, Eurasia Insight, 2 Kasım 2005.
234 Ibrahim Alibekov, “Andijan Events Cause Kazakhstani Officials Re-Examine Dome stic
Policies”, Eurasia Insight, 27 Mayıs 2005.

  105
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Motor şirketinin başkanı Nurlan Smagulov bir toplantı sırasında bizzat
Nazarbayev tarafından Abliyazov’a kefil olarak serbest bırakılmasına
neden olduğu için açıkça suçlandı.235 Bu atamalar, Kazakistan’da seçkin-
ler arasındaki mücadelede, Nazarbayev’in yönlendirme gücünü göster-
mektedir. Nazarbayev, seçkinler arası dengeleri bugüne kadar başarıyla
yönetebilmiştir. DVK bildirisiyle başlayan süreçte, işadamları arasındaki
arayışları üçe bölebilmiş, bunlardan biri üzerine katı bir biçimde gider-
ken, biri kendine yakın ve diğeri ılımlı muhalif iki oluşuma fırsat tanı-
mış, daha sonra ılımlı muhalif kanadı seçim sürecinde zayıflatmıştır. Bu
arada, kendine karşı en katı muhalif bloktan yanına isimler çekebilmiş-
tir.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, 2005 yılında Kırgızistan’da
yaşanan iktidar değişimi,236 Kazak otoriteler arasında kaygı doğurmuş-
tur. Tepki olarak Parlamentoda, ülkedeki NGO’lara sınırlama getiren üç
yasa teklifi gündeme getirildi. Yasa tekliflerinden ilki, NGO’lara yeniden
kayıt zorunluluğu getirmekteydi. İkinci teklif yabancı NGO’larca des-
teklenen projelere yapılan finansal yardımların daha sıkı denetimini ön-
görmekte, üçüncüsü ise partilere, derneklere, dini gruplara yabancı hü-
kümet ve kuruluşlarla işbirliği yasağı getirmekteydi. Teklifler, gerek Se-
nato’da gerekse hükümet içinde bazı itirazların yükselmesine neden
oldu. Özellikle Dışişleri Bakanı Kazımzhamart Tokayev, bu tekliflerin
yasalaşmasının ülkenin imajına ve dış ilişkilerine zarar vereceğini ileri
sürerek düzenlemelere karşı çıktı. Nazarbayev, parti, dernek ve dini
gruplara yabancı ülke ve kuruluşlarla işbirliği yasağı getiren düzenle-
meyi onaylayarak yasalaşmasını sağlarken, diğer düzenlemeleri Ana-
yasa Mahkemesi’ne götürerek iptalini sağladı.237
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen öncesinde, eski Acil Durum-
lar Bakanı ve Almatı Valisi olan ve görevinden istifa ederek, Adil Kaza-
kistan İçin Bloku’na katılan Zamanbek Nurkadilov’un, evinde ölü bu-
lunması yeni bir tartışmayı başlatacaktır. Resmi açıklamanın
Nurkadilov’un intihar ettiği yönünde olmasına karşılık, muhalefetin
bunu bir suikast olarak değerlendirmesi tartışmanın nedenidir.
Nurkadilov’un ölmeden önce, Kazhageldin’le bağlantılı yeni bir parti
kurulması için çalışmalarda bulunduğu iddia edilmekteydi.238 Nedeni ne
olursa ol sun bu olay, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra
yaşanacak bir dizi gelişmenin ilk habercisi olarak yorumlanacaktır.
                                        
                                
 
235 Joanna Lillis, “Kaza khstan: Fallen Tycoons Still Rankle Ruling E lite”, Eurasia Insight, 10
Mart 2010.
236 Bkz. Kırgız istan bölümü.
237 “Kazakhstan’s Constitutional Council Due to Rule on NGO-Related Legislation”,
Eurasia Insight, 11 Ağustos 2005.
238 Aldar Kusainov, “Kazakhstan: Mysterious Murder Mars Presidential Election
Campaign”, Eurasia Insight, 14 Kasım 2005.

106  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce, seçim yasasında yapılan de-
ğişikliklerle, oylamalar sürerken ve MSK tarafından kesin sonuçlar
açıklanıncaya kadar, seçimlerle ilgili açıklama ve yayın yasağı getirilmiş,
son seçimlere katılmış, ancak mahkeme kararı ile kapatılan partilerin se-
çim komisyonlarına aday gösteremeyecekleri hükmü yasaya eklenmiş ve
mobil oylama yaptırabilmek yönüyle seçim komisyonlarının yetkileri
genişletilmiştir. Düzenlemelerin, Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan ör-
neklerine benzer bir sürecin seçimler sırasında ve sonrasında yaşanma-
ması ile kapatılan DVK’nın seçim sürecinin herhangi bir aşamasında rol
oynamasının önlenmesi amacına dönük yapıldığı söylenebilir. Seçimleri
etkileyecek diğer bir yenilik, elektronik oylama yapılacak sandık sayısı-
nın %10’dan, %20’ye çıkartılmasıdır. Bu sandıklarda oy kullanacaklar,
seçmenlerin yaklaşık %32’sine karşılık gelmektedir. Ayrıca elektronik
oylama yapılacak sandıklarda dileyen seçmenin klasik yöntemle oy
kullanabilmesine de imkân tanınmıştır.
Kazakistan Meclis’i, Cumhurbaşkanlığı için seçim tarihini 4 Aralık
2005 olarak belirleyerek seçim sürecini başlattı. Seçimlere, 18 başvuru
yapıldı. Adaylardan, 13’ü belirli nedenlerle seçime katılamadı; dört aday
dil testini geçemedi; iki aday çekildi; altı adayın topladığı imzalar MSK
tarafından kabul edilmedi ve bir aday da prosedüre uymadığından yarış
dışı bırakıldı. Buna göre OTAN adayı Nazarbayev, Adil Kazakistan İçin
Bloku adayı Tuyakbay, Ak-Jol adayı Baymenov, Kazakistan Komünist
Halkın Partisi adayı Yerasi Abilkasımov ve bağımsız aday Melis
Yeleusizov seçimlere katılım hakkı elde ettiler.239 Seçimlerde Naghız
Ak-Jol240 ve kapatılan DVK, Tuyakbay’ı destekledi.

Çizelge 3.8. 2005 Kazakistan Cumhurbaşkanlığı Seçim Sonuçları

Adaylar Aldığı Oy %
Nursultan Nazarbayev 6.100.694 91.01
Zharmakhan Tuyakbay 445.047 6.64
Alikhan Baymenov 110.462 1.63
Yerasi Abilkasımov 25.330 0.38
Mels Yeleusizov 21.674 0.3
Kaynak: Central Election Commission of the Republic of Kazakhstan,
http://kazelection2005.org/theresults.php

                                        
                                
 
239 Kazakhstan Presidential Election 2005, (Almatı: Interim Report No. 1, OSCE/ODIHR
17–26 October 2005), ss. 1-2.
240 29 Şubat 2008 tarihinde Naghız Ak-Jol adını Azat olara k değiştirdi. Bulat Abilov,
Tolegen Zyuke yev ve Oraz Jandazov partinin eşbaşkanları oldular.

  107
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Seçim beklenildiği gibi Nazarbayev’in üstünlüğü ile sonuçlanmıştır.
Seçimlerden sonra yapılan yorumlar, bu sonuçları ülkedeki ekonomik
gelişmeye ve Nazarbayev’in izlediği sosyal politikalara bağlasa da, bu
görüşler tek başına durumu açıklamaya yetmemektedir. Her şeyden
önce seçimlerde adaylar arasındaki oy dağılımı, tipik bir otoriter rejim
yansımasıdır. Seçim sürecine, 2004’teki parlamento seçimlerine yapılan
benzer eleştiriler yapılmıştır. Yine, bazı etkili politikacıların tutuklan-
ması, bir gençlik örgütünün kapatılması, muhalefet yanlısı gazetelere
para cezaları, genel olarak basının iktidarın bir propaganda aracı olarak
kullanılması gibi uygulamalar, 2005 yılında yapılan seçimlerde de sür-
dürülmüştür. 241
Şubat 2006’da Naghız Ak-Jol eşbaşkanı Altınbek Sarsenbayev’in (eski
Moskova Büyükelçisi ve İletişim Bakanı), Almatı yakınlarında şoförü ve
koruması ile birlikte öldürülmüş olarak bulunması, ülkedeki siyasi at-
mosferi iyice gerginleştirdi. Nazarbayev’in bu son cinayetin aydınlatıl-
ması için direktif vermesinden kısa bir süre sonra, suikastten sorumlu
olarak altı kişinin tutuklandığı kamuoyuna açıklandı. Zanlıların, Ulusal
Güvenlik Komitesi (KNB)’ne bağlı Arslan adı verilen özel bir birimin
elemanları olduklarına açıklamada yer verilmesi, oldukça dikkat çekici-
dir. Yetkililer özel servis birimlerinin suikasta katılmış olduklarını doğ-
rulamakla birlikte, bunun para karşılığı yaptırıldığını açıkladılar. 22 Şu-
bat’ta ise, Senatör Erzhan Utembayev azmettirici olarak tutuklandı. Yet-
kililere göre Utenbayev, kendi hakkındaki yolsuzluk iddiaları ile ilgili
yayınların arkasında olduğu gerekçesiyle, para karşılığında
Sarsenbayev’i öldürtmüştü. Açıklamadan kısa bir süre sonra, KNB Baş-
kanı istifa etti. Bu açıklamaların muhalefeti tatmin ettiğini söylemek ise
oldukça güçtür. Muhalefet suikastı, Nurkadilov’un şüpheli ölümü ile
bağlantılandırmakta, olayın yolsuzluklar nedeniyle zaten gözden çıka-
rılmış olan Utenbayev’e fatura edildiğini iddia etmektedir. Tuyakbay
açıkça, suikasttan Nazarbayev’in yeğeni ve Demiryolu Şirketi Başkanı
Kayrat Satıpaldi ile tanınmış işadamı Aleksandr Maşkeviç ve çevresini
sorumlu tutmaktadır. 242 Muhalif gruplar, 26 Şubat’ta dört bin kişinin
katılımıyla bir gösteri düzenleyerek suikastı protesto ettiler.
Sarsenbayev cinayeti seçkinler arasındaki revizyonun görünür hale
gelmesinde bir başlangıç oluşturmuştur. Cinayet sonrasında tutuklanan
isimlerin çoğu, Nazarbayev’in büyük damadı Rahat Aliyev’e yakın kişi-
lerdi. Cinayete güvenlik birimi üyelerinin karışmış olmasına rağmen, so-
                                        
                                
 
241 Bkz. Media Monitoring Charts (Television) For The 4 December 2005 Presidential
Election In Kazakhstan, (Almatı: OSCE/ODIHR Report).
242 Gulnoza Saidazimova, “Kazakhstan: Opposition Figure Found Shot Dead Near
Almaty”, RFE/RL, 14 Şubat 2006; Daniel Kimmage, “Kaza khstan: A Shaken System”,
RFE/RL, 5 Mart 2006.

108  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
ruşturmanın kararlılıkla yürütülmesi, Kazakistan şartlarında alışıldık bir
durum değildir. Cinayet sonrasında Nazarbayev ile damadı ve kızı ara-
sında yaşanan soğuma, zaman içinde bu iki ismin siyasal hayattan tasfi-
yesi ile sonuçlanacaktır.

Seçkinler Arası Rekabette Revizyon


Kazakistan’da seçkinler arası rekabetin temelinde, 2005’ten sonra
Nazarbayev’in çevresinde kümelenmiş ve onun tarafından kontrol edi-
len ve ekonominin belli sektörlerini kontrol eden dört grubun bulun-
duğu iddia edilmektedir. Bu grupların ortak özelliği, doğrudan
Nazarbayev’i karşılarına almayıp, onu etkileyerek aralarındaki rekabette
güç kazanmayı amaçlamalarıdır. Nazarbayev, bu gruplar karşısında ha-
kem rolü oynamakta, müdahalelerde bulunmakta, ancak kabileler ara-
sındaki dengelerden dolayı bu gruplardan herhangi birini tümüyle orta-
dan kaldırmamaya özen göstermektedir. Bu gruplardan üçü, genellikle
kabile ittifakları ile desteklenen Kazaklardan, diğeri yabancılardan
oluşmaktadır. Güncel olarak siyasal yaşamda etkinlikleri önemli ölçüde
sınırlanmış olsa da, bu gruplar içinde özellikle medya sektörünü elinde
tutan Nazarbayev’in kızı Dariga Nazarbayeva ve eşi Rahat Aliyev’e dik-
kat çekilmekteydi. Aliyev’in sistem içinde uzun süre devam eden etkin-
liği nedeniyle, çok sayıda düşmanı olduğu belirtilmekteydi. Aşağıda ay-
rıntılarına değinilecek olan süreç i çinde tasfiye edilen bu grup, şu anda
potansiyel bir güç olarak geri planda kalmıştır. Madencilik sektöründeki
yatırımları ile öne çıkan bir diğer grup, Nazarbayev’in diğer damadı Ti-
mur Kulibayev ve eşi Dinara Nazarbayeva’nın çevresidir. Güncel siyasal
çatışmada çok öne çıkmasalar da, ellerinde tuttukları stratejik yatırımlar
nedeniyle, Nazarbayev’in bu grubu dikkate aldığı belirtilmektedir.
Nuzhan Subkhanberdin çevresinde şekillenen ve Kazkommertbank
grubu olarak bilinen, özellikle finans sektöründe üstlenmiş işadamların-
dan oluşan üçüncü grubun değişim talebini en çok öne çıkaran ekip ol-
duğu ileri sürülmektedir. Dördüncü grup ise, Aleksandr Maşkeviç,
Patokh Shodiev ve Alidzan İbragimov gibi isimler ile öne çıkan ve “Av-
rasyalılar” veya “Yabancılar” olarak tanınan, metal sanayinde güçlü işa-
damları grubudur. Kazaklara karşı, Nazarbayev’in korumasına gereksi-
nim duyan bu grubun, aynı zamanda seçkinler arasındaki rekabette,
Nazarbayev’in desteğiyle zaman zaman dengeleyici bir güç olarak siv-
rildiği belirtilmektedir.243
Kazakistan’da siyasal hayatın bu görünümü, Nazarbayev sonrası için
yapılan hesapları önemli kılmakta, iktidar mücadelesi giderek kural dışı
bir çatışmaya dönüşme tehlikesi taşımaktadır. 2004 Parlamento seçimleri
                                        
                                
 
243 Saidazimova, 2006.

  109
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
sonrasında başlayan ve 2007 Parlamento seçimlerine uzanan süreçte si-
yasal rejimin işleyişinde yukarıda hatları çizilmeye çalışılan bu rekabet
belirleyici bir rol oynayacaktır.
19 Haziran 2006’da Asar Başkanı Nazarbayeva, partisinin OTAN’a
katılacağını açıkladı. Bu açıklama, aslında Nazarbayeva’nın siyasetten
çekilmesi anlamına gelmektedir. Birleşme ile OTAN’ın Parlamento’daki
çoğunluğu %60’a çıkarken, parti yönetiminde herhangi bir değişikliğe
gidilmemesi, bunun bir birleşme olmadığının diğer bir göstergesidir.244
Bunu, Cumhurbaşkanı’na yakın diğer iki partinin OTAN’a katılması iz-
ledi. Sivil Parti ve Çiftçi Partisi, Aralık 2006’da aynı şekilde devlet parti-
sine katıldılar. Bu birleşme ile Parlamento’da %90 çoğunluğa ulaşan
OTAN’ın adı, Nur-OTAN olarak değiştirildi.245 Bu birleşmeler,
Nazarbayev’in ülkede bir vitrin demokrasisi yaratma isteğinden, en
azından geçici olarak, vazgeçtiğini göstermektedir. Seçkinler arasındaki
rekabeti, alternatif devlet partileri oluşturmak suretiyle kontrol etmek
isteği sorun doğurmuş, bu partilerin yaşanan rekabet içinde, bizzat siya-
sal bir aktör konumuna geçme olasılığı karşısında devlet partisinin şem-
siyesi altına alınmışlardır.
8 Şubat 2007 tarihinde, Nazarbayev’in hükümeti görevden alarak
yeni bir kabineyi göreve ataması revizyonun bir diğer aşamasıdır. Deği-
şiklikler ile kabinede özellikle Rahat Aliyev’e yakınlığı ile bilinen kişiler
görevlerinden alınırken, başbakanlığa Çin ile yakın ilişkilere sahip bulu-
nan, dört dil bilen ve iyi bir teknokrat olan Kerim Masimov atanmıştır.
Değişikliklerin dikkat çeken bir diğer özelliği, yeni kabinenin
Nazarbayev’in küçük damadı Kulibaev’e yakın isimlerden oluşması-
dır.246 Kabine değişikliğinden bir süre önce Kulibaev’in ulusal gaz ve
petrol şirketi Kazmunaygaz’ın başkanlığına getirilmesi de değişimin bir
yansıması olarak değerlendirilebilir.247
Nazarbayev’in bu konuda en katı müdahalesi, büyük damadını önce
Dışişleri Bakan yardımcılığı görevinden alarak Viyana Büyükelçiliği’ne
ataması, daha sonra da hakkında bir yolsuzluk soruşturması başlatılma-
sına yeşil ışık yakmasıdır. Atama, Şubat 2007’de Aliyev’in ortağı olduğu
Nurbank’ın iki üst düzey yetkilisinin kaybolmasından sonra gerçekleşti-
rilmiştir. Kayıp kişilerin aileleri, kaybolma olayı ile ilgili olarak polise

                                        
                                
 
244 Bruce Pannier, “Kazakhstan: Nazarbaeva Bids To Unite Pro-Presidential Forces”,
RFE/RL, 22 Haziran 2006.
245 Bruce Pannier, “Kazakhstan: Ruling Party Gets Even Bigger”, RFE/RL, 30 Ara lık 2006.
246 Joanna Lillis, “ A Political Shake-Up In Kazakhstan Strengthens Presidential
Authority”, Eurasia Insight, 12 Ocak 2007.
247 Daniel Kimmage, “Kaza khstan: Battle of The Clans Continues”, RFE/RL, 14 Ağu stos
2006.

110  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
Aliyev’i suçlayıcı ifade vermişler ve bu ifadeler basına yansıtılmıştır.248
Mayıs 2007’de, Aliyev’in evinde arama yapıldı ve bazı ortakları gözal-
tına alındı. Mayıs sonunda da Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile büyü-
kelçilik görevinden alınarak, hakkında tutuklama emri çıkartıldı. Bu
arada hükümet, Aliyev’in sahibi olduğu medya kuruluşlarının yayınla-
rını durdurdu.249 Daha sonra Kazakistan hükümeti Aliyev’i Avus-
turya’dan resmen isteyecek, ancak bu istek Kazakistan’da ölüm cezası-
nın varlığı gerekçe gösterilerek reddedilecektir.250 12 Haziran 2007’de,
Cumhurbaşkanı’nın kızı Dariga Nazarbayeva’nın Aliyev’den boşandığı
resmen açıklandı. Boşanmadan sonra Nurbank’taki hisselerin büyük ço-
ğunluğu Dariga ve oğluna geçecek, Aliyev’in babası ve eski OTAN lideri
Muhtar Aliyev de bir süre sonra hissedar listesinden çıkartılacaktır.251
Nazarbayev’in aile içindeki tasfiyesinin son adımı, 2007 Ağus-
tos’unda yapılan erken seçimlerde kızı Dariga’nın aday olmamasıdır. Bu
gelişmenin, geçici ya da kalıcı bir karar olup olmadığı ise şimdilik belir-
sizdir. Ancak gelişmeler, Nazarbayev’in, en azından şimdilik, büyük kızı
ve damadını siyasal hayatta görmek istemediği izlenimi vermektedir.

2007 Anayasa Değişiklikleri ve Erken Meclis Seçimleri


Mayıs 2007 tarihinde gerçekleştirilen Anayasa değişikliklerini yukarıda
belirlenmeye çalışılan siyasal arka plan çerçevesinde okumak, seçkinler
arasındaki dengelerin revizyonunda yeni bir kurumsal adım olarak yo-
rumlamak mümkündür. Bu değişiklikler, Şubat 2007’de yeni bir Ana-
yasa hazırlanması için Nazarbayev tarafından oluşturulan komisyonun
önerilerine dayandırılsa da, zamanlama ve maddelerin düzenleniş bi-
çimi, yönetimin bu kaygılarını yansıtır niteliktedir. Değişiklikler içinde
en çok dikkat çekeni, 42. maddeye getirilen ekleme ile ülkenin ilk cum-
hurbaşkanı için iki defa seçilebilme koşulunun kaldırılmasıdır.252 Bu dü-
zenleme, devlet partisi şemsiyesi altındaki toparlanmaya paralel olarak,
Nazarbayev’in 2012 sonrasında da liderliğini devam ettirilebilmesine ya-
sal meşruiyet sağlamıştır. Eğer bu tarihe kadar ülkedeki dengeler yeni-
                                        
                                
 
248 Joanna Lillis, “Kazakhstan: Political Reshuffle Involves President's Son-in-Law”,
Eurasia Insight, 9 Şubat 2007.
249 Jean-Christophe Peuch, “Kazakhstan: Trouble Within The First Family”, Eurasia Insight,
29 Mayıs 2007.
250 Jean-Christophe Peuch, “Kazakhstan: President’s Son-in-Low Awaits Austrian Court
Decision”, Eurasia Insight, 4 Haziran 2007; Rahat Aliyev Ocak 2008’de hakkındaki
suçlamaları nedeniyle, a yrıca dar be hazırlığı yapmak suçlamasıyla Mart 2008’de 20’şer
yıl hapis cezasına çarptırılacaktır. Joanna Lillis, “Kazakhstan: Coup Trial May have
Dented Government’s Image”, Eurasia Insight, 31 Mart 2008.
251 Joanna Lillis, “Kazakhstan: Officials Keep Looking for a Way to Prosecute Rakhat
Aliyev”, Eurasia Insight, 14 Ağu stos 2007.
252 “Kazakh Deputies Approve Unlimited Terms For Nazarbaev”, RFE /RL, 18 Mayıs 2007.

  111
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
den oluşturulamaz ve liderliğin devri sağlanamazsa, Nazarbayev ha-
kem-otorite rolünü bir süre daha devam ettirebilecektir. Bu düzenle-
meye paralel olarak, Cumhurbaşkanlığı görev süresi yedi yıldan beş yıla
düşürülmekte, ancak uygulamanın 2012’den sonra yürürlük kazanacağı
hükme bağlanmaktadır. Bunun anlamı, Nazarbayev yedi yıllık görev sü-
resini doldurduktan sonra, beş yıllık yeni görev süresi verileceğidir. Ay-
rıca cumhurbaşkanına görevde bulunduğu dönem içinde siyasal faali-
yetlere katılım izni verilerek, Nazarbayev’in partisi ile bağlarının kesil-
memesine, gerektiğinde siyasal bir aktör olarak daha rahat hareket ede-
bilmesine de yasal meşruiyet sağlanmış bulunmaktadır. Cumhurbaşka-
nının, Parlamento’yu fesih yetkisi yeni düzenlemelerle ayrık yetki haline
getirilmiş, fesih yetkisinin Parlamento’nun iki kanadına ayrı ayrı uygu-
lanabilmesine imkân tanınmıştır. Bir önceki düzenlemede cumhurbaş-
kanı fesih yetkisini kullanmak istediğinde, bunu her iki kamara için de
yapmak zorunluluğundaydı. Yeni düzenleme ile cumhurbaşkanı, isterse
Parlamento’yu tamamen, isterse Meclis ya da Senato’yu feshedebilecek-
tir.
Değişikliklerle, hükümete çifte sorumluluk getirilmekte, cumhurbaş-
kanının yanı sıra, Meclis’e karşı da sorumlu bir bakanlar kurulu yapısı
oluşturulmaktadır. Meclis artık kabinenin tamamına basit çoğunlukla
güvensizlik önergesi verebilecektir. Değişiklikler ile hükümetin kurulma
prosedürü de değiştirilmektedir. Artık hükümeti kurma görevi Meclis
içinde çoğunluğa sahip grubun liderine verilecek, kabine üyelerinin bir
kısmı onun önerisi ile atanacaktır. Cumhurbaşkanı, Meclis üyeleri ara-
sından başbakanı belirlemenin yanı sıra, kabinedeki bazı bakanları doğ-
rudan belirleme yetkisine sahip olacaktır. Bu bakanlıklar İçişleri, Dışiş-
leri, Savunma ve Adalet Bakanlıklarıdır. Başbakanın bakan önerme yet-
kisi, adı geçen bakanlıkların dışında kalan bakanlıklar içindir. Başka bir
ifade ile stratejik bakanlıklara kimlerin getirileceği konusunda cumhur-
başkanı otoritesini korumakta, diğer bakanlıklar konusunda da başba-
kana öneri sunma yetkisi verilmektedir.
Değişikliklerin önemli bir kısmı, Parlamento’nun her iki kanadının
yetkileri ile ilgilidir. Genel görünüm olarak Parlamento’nun alt kanadı
olan Meclis’in yetkilerinin artırıldığı görülmektedir. Ancak Anayasa’da,
cumhurbaşkanının Parlamento’ya karşı belirleyici bir rol oynamasını
sağlayan düzenlemelerin hepsi yürürlükte kalmıştır. Ayrıca bu yönde
yapılan değişikliklerin siyasal partiler üzerindeki denetimin pekiştiril-
mesinden, ılımlı partilerin devlet partisinin çatısı altında toplanmaların-
dan sonra gerçekleştirildiğine dikkat etmek gerekmektedir. Değişiklik-
lere göre, Meclis üyelerinin sayısı 107’ye yükseltilmekte ve bu üyelikle-
rin 98’inin nispi temsil esasıyla parti listelerinden seçilmesi, kalan 9 üye-
nin ise Kazakistan Halk Asamblesi’nin önerisi ile cumhurbaşkanı tara-

112  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
fından atanması uygulamasına geçilmektedir. Seçildikten sonra parti-
sinden ihraç edilen bir milletvekilinin, milletvekilliğinin düşmesi yö-
nündeki düzenleme dikkat çeken bir diğer değişikliktir. Bu düzenleme,
parti yönetimlerinin milletvekilleri üzerindeki denetim otoritesini güç-
lendirmekte, Meclis içinde sonradan oluşabilecek muhalefet bloklarını
önlemeyi amaçlamaktadır. Ayrıca, milletvekilliğine adaylık için gerekli
olan sürekli ikamet süresi beş yıldan on yıla çıkartılarak, özellikle ülke
dışında sürgünde bulunan kişilerin adaylıklarının önüne yasal bir engel
konulmuş olmaktadır. Değişiklikler ile Senato’ya cumhurbaşkanı tara-
fından doğrudan atanan üye sayısı 7’den 15’e çıkartılmıştır. Meclis’teki
üyeliklerin artışı ile birlikte, Parlamento’nun toplam üye sayısı 154’e çı-
kartılmaktadır. Senato, Merkez Bankası Başkanı’nın atanması ile ilgili
cumhurbaşkanına görüş bildirme yetkisine sahip olmuştur. Meclis’in ça-
lışmadığı dönemlerde yasama faaliyetinin Senato tarafından yerine geti-
rileceği yönündeki değişiklik, dikkat çeken diğer bir düzenlemedir. Bu-
nunla güçlü fesih yetkileri ile donatılmış bulunan cumhurbaşkanının ge-
rektiğinde bu yetkiyi kullanarak, yasama sistemi içinde kendine daha
yakın bulunan Senato kanalı ile istediği yasaları çıkartabilmesi mümkün
olabilecektir. Ayrıca MSK’nın ve Anayasa Konseyi’nin üçte bir üyesi Se-
nato ve Meclis tarafından belirlenecektir.
Değişikliklere genel olarak bakıldığında, Anayasa’da cumhurbaşka-
nına tanınan denetim ve müdahale silahlarında önemli bir değişikliğe
gidilmeden, daha sıkı denetim altına alınmış Meclis’in yetkilerinin artı-
rıldığı görülmektedir. Kurulmaları ve siyasal rekabete girmeleri sıkı bir
biçimde denetlenen, onaylı partilerin kontrolünde tutulan milletvekille-
rinin kendilerine tanınan yetkileri hangi doğrultuda kullanacakları orta-
dadır. Değişikliklerle ölüm cezasının kaldırıldığını da, bu çerçeveye ek-
lememiz gerekmektedir.
Anayasa değişikliklerinin tartışılmaya açıldığı dönemde, Nazarba-
yev’in değişikliklerin gerçekleşmesinden hemen sonra erken seçime
giderek, Meclis’i yenileyeceği yönünde yorumlar yapılmaya baş-
lamıştır.253 Gerçekten Nazarbayev, değişikliklerden hemen sonra 20
Haziran 2007’de Meclis’i feshettiğini açıkladı ve 18 Ağustos’u erken se-
çim tarihi olarak belirledi.
Seçimler 21 Haziran’da yürürlüğe giren yeni seçim yasasında belirle-
nen hükümler çerçevesinde gerçekleştirildi.254 Bu yeni yasa konumuz
açısından önemli değişiklikler içermektedir. Yeni sisteme göre seçime
                                        
                                
 
253 Jean-Christophe Peuch, “Kazakhstan: President’s Son-in-Low Awaits Austrian Court
Decision”, Eurasia Insight, 4 Haziran 2007.
254 2007 Parliamentary Elections in Kazakhstan, (Varşova: OSCE/ODIHR, Interim Report 1), ss.
3-4.

  113
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
katılan tüm partiler ulusal bir liste oluşturacaklar ve tüm Kazakistan tek
bir seçim çevresi sayılacaktır. Her parti en fazla 127 kişilik bir liste oluş-
turabilecektir. Seçmenler doğrudan partiye oy verecekler ve Meclis üye-
liklerinin dağılımı partilerin aldığı genel oy üzerinden yapılacaktır. San-
dalye dağılımına girmek için bir partinin ülke genelinde geçerli oyların
en az %7’sini alması gerekmektedir. Bu sistem, bölge-liste bağlantısını
kestiği için seçmenlerin adaylara bakarak oy vermesini Kazakistan şart-
larında oldukça zorlaştırmaktadır. Seçimlerden önce listelerin MSK’nın
internet sitesinde veya bazı gazetelerde yayımlanması dışında resmi bir
bilgilendirme yapılmamış olması, seçimlerin “parti örtüsü” altında ger-
çekleştirilmesi gibi bir sonuç doğurmuştur. Yeni yasa adaylığın, parti
listeleri üzerinden yapılmasını zorunlu kılmakta, bağımsız adaylık yo-
lunu engellemektedir. Bu durum, kayıt başvurusu kabul edilmeyen par-
tilerin, bazı üyelerini bağımsız adaylık yolu ile Meclis’e sokabilmeleri
yolunu ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca, yeni seçim yasası partilerin se-
çimlerden önce birleşerek blok oluşturmalarını da yasaklamıştır. Dolayı-
sıyla partiler, ancak kayıtlı isimleri ile ve tek başlarına seçime girebile-
ceklerdir. Bu düzenleme ile partilerin birleşerek %7 barajını aşmaları en-
gellenmiştir. MSK’nın bileşiminde herhangi bir değişikliğe gidilmemiş-
tir. Dolayısıyla seçim komisyonlarında, eski Meclis’teki üç partiyi bün-
yesinde toplamış bulunan Nur-OTAN’ın belirleyici bir ağırlığı olmuş-
tur. 255
Erken seçimlere daha önce kaydedilen yedi partinin girmesine izin
verilmiştir: Nur-OTAN, Ak-Jol, Halkın Sosyal Demokrat Partisi
(ANSDP), 256 Patriotlar, Köylü Partisi, Ruhaniyat ve Kazakistan Halkın
Komünist Parti si (CPPK). Nur-OTAN seçimlerde 126 aday ile ilk sırada
yer alırken, Ak-Jol 98, ANSDP ise 80 aday ile seçime katılan diğer önemli
partiler olmuştur. Seçime katılan diğer partilerin gösterdikleri aday sa-
yısı ise oldukça sınırlı kalmıştır. MSK, seçimlere katılım oranı %64,56
olarak açıklamıştır. Sonuçlara göre geçerli oyların %88,41’ini alan Nur-
OTAN, %7 oy barajını geçen tek parti olarak listelerden seçilen tüm üye-
likleri kazanmıştır. ANSDP %4,54, Ak-Jol %3,09 oy alabilmiştir. Cum-
hurbaşkanı tarafından atanan diğer dokuz üye ile birlikte, 2007 seçimleri
ile oluşan Meclis’in, tamamıyla Nazarbayev’e yakın isimlerden oluştuğu

                                        
                                
 
255 Joanna Lillis, “Kaza khstan Set to Have One-Party Parliament Following Disputed
Election”, Eurasia Insight, 20 Ağustos 2007.
256 ANSDP Temmuz 2006’da, Alga Partisinin ka yıt ba şvurusunun reddedilmesinin
ardından Tuyakbay liderliğinde kurulmuştur. Partiye başlangıçta takınılan soğuk
tutum, Nazarbayev’in Eylül 2006’da gerçekleşen ABD ziyaretinden sonra değişm iş,
gezi sonra sında gerçekleşen Nazarba yev – Tuyakba y görüşmesinden sonra parti
kaydedilm iştir. Joanna Lillis, “Kazakhstani Leaders Hail Success Of President’s
Washington Visit”, Eurasia Insight , 2 Ekim 2006.

114  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
ve oluşan parlamenter bileşimin sistemi pratikte tek parti rejimine dö-
nüştürdüğü belirtilebilir.257

Çizelge 3.9. Kazakistan 2007 Meclis Seçim Sonuçlar ı

Partiler Geçerli Oy Oran Mv.Sayısı


Nur- OTAN 5.247.720 88.41 98
ANSDP 269.310 4.54 -
Ak-Jol 183.346 3.09 -
Ayul Sosyal Demokrat Parti 89.855 1.51 -
Halkın Komünist Partisi 76.799 1.29 -
Patriyotlar 46.436 0.78 -
Ruhaniyat Partisi 22.159 0.37 -
Toplam 5,935,625 100.00 98
Kaynak: Republic of Kazakhstan Parliamentary Elections 18 Ağustos 2007,
OSCE/ODIHR Election Observation Mission Report, Varşova, s. 34.

2 Eylül 2007 tarihinde yeni meclis, Masaimov liderliğindeki kabineye


güvenoyu verdi. Bakanlar kurulunda, Kulibayev’e yakın isimlerin po-
zisyonlarını korudukları görülmektedir.258
Nazarbayev’in başarısı, seçkinler arasındaki çatışmaları dizginlemek
ve siyasal muhalefeti yöneterek zayıflatmak konusundadır. Bağımsızlık
sürecinde, muhalefeti besleyen milliyetçi ve ayrılıkçı yaklaşımlar zayıf-
latılarak süreç dışına itilmiş, bağımsızlıktan sonra Nazarbayev’in yöneti-
ciliği altında şekillenen eski ve yeni seçkin gruplar arasındaki çatışmalar
dengelenebilmiş ve bu gruplar içinden çıkan muhalif girişimler hem yö-
netilmiş, hem de gerektiğinde oldukça katı bir biçimde bastırılabilmiştir.
Nazarbayev, bazen otoriter bir baba, bazen cezalandırıcı, bazen hakem,
bazen artı değerin dağıtıcısı olarak seçkinler arasındaki çatışmaların hem
kendi iktidarına bir alternatif doğurmasını engellemiş, hem de yeni
grupların toplumsal bir taban bulmasını önleyebilmiştir.
Mayıs 2010 tarihinde Kazakistan Meclisine daha önce 2006 yılında
Nazarbayev’e tanınan yetkileri genişleten yeni bir yasa teklifi sunuldu.
Haziran ayında yasalaşan bu yeni düzenlemeye göre ülkenin ilk cum-
hurbaşkanı olması nedeniyle Nazarbayev’e “ebedi ulusal lider” sıfatı ve-
rildi ve görevinden ayrıldıktan sonra da ülkenin temel iç ve dış politika-

                                        
                                
 
257 Rico Isaacs, “The Parliamentary Election in Kazakhstan, August 2007”, Electoral Studies,
Cilt: 27, Sayı: 2, 2008, s. 384.
258 Joanna, Lillis, “Kazakhstan: President Argues That One-Party Parliament can be
Engine of Modernization”, Eurasia Insight, 13 Eylül 2007.

  115
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
sının önceliklerini belirleme ve buna aykırı gördüğü yasama ve yürütme
süreçlerine müdahale edebilme yetkisi tanındı. Düzenleme ile Cumhur-
başkanı ve ailesine geniş bir dokunulmazlık tanındı. Buna göre
Nazarbayev ve ailesine ait banka hesapları, serveti, evleri, büroları ve ta-
şıtları idari ve yargısal yönden dokunulmaz olacak, dokunulmazlık
Cumhurbaşkanı ve ailesinin haberleşmesini ve kullandıkları iletişim
araçlarını da kapsayacaktı. Yasaya göre ülkenin ilk cumhurbaşkanı aley-
hine konuşmak suç sayılacak ve bu içerikte yayın yapılamayacaktı.
Nazarbayev’in imzalamadığı, ancak zamanı içinde Parlamentoya iade
etmediği için kendiliğinden yasalaşmış kabul edilen bu düzenleme
Nazarbayev’in sistem içindeki vesayetini pekiştirirken, ülkedeki seçkin-
ler arası rekabetin ve bu rekabette Nazarbayev vesayetinin vardığı bo-
yutları açık bir biçimde ortaya koymaktadır.

Sonuç
Kazakistan’da siyasal rejimin en belirgin özelliği, siyasal açıdan hareketli
olmayan bir toplumsal yapı temelinde siyasal farklılaşmanın etnik kim-
likler paralelinde şekillenme eğilimi göstermesidir. Ülkedeki Rus nüfusu
ve bu nüfusun coğrafi dağılımı etnik temelde bir siyasal farklılaşmayı ve
bölünmeyle sonuçlanacak çatışmacı bir süreci başlatabilecek niteliktedir.
Dolayısıyla bu, Kazakistan’da siyasal otoritelerin bağımsızlık sonrasında
aşmaya çaba harcadıkları en büyük sorun olmuştur. Ulusal programlar
etrafında ülke genelinde örgütlenmiş siyasal partiler gelişmemiş, parti
oluşumları bölgesel ve yerel liderliğe bağımlı, küçük, finansal açıdan za-
yıf örgütler olarak etkinlik göstermişlerdir. Dolayısıyla siyasal merkez,
ulusal görünümlü, uysal siyasal partileri de üreten bir işlev kazanmıştır.
Yerel güçler ile otoriter merkez arasındaki gerilim, 1994 yılında hükümet
ile parlamento arasında bir krize neden olmuş, bu çatışma yürütmeden
yana bir iktidar yapısının güç kazanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu, aşağıda
ele alacağımız Kırgızistan örneğinden farklı bir sonuçtur.
Bu çatışmanın bir diğer sonucu, merkezin güç kazanmasına paralel
olarak, siyasal farklılaşmanın giderek bir seçkinler arası görünüm ka-
zanması olmuştur. Kazhageldin, Svoik, Abliyazov, Zhakiyanov, Abilov,
Tuyakbay hep merkezi seçkin çevreden kopan muhalefet liderleridir.
Nazarbayev, kendi kadrosundan kopan ve muhalefete yönelen gruplara
karşı son derece duyarlı ve katı bir tutum sergilemektedir. Zayıf parti-
lerden çok, bürokratik kökenli bu muhaliflerin üstüne gidilmiş, siyasal
kurumlar, bu oluşumları tasfiye etmeye uyarlanmıştır.
Kazakistan’da siyasal farklılaşma ve çatışmayı sosyal dinamiklerden
çok, ekonomik gelişmeye paralel olarak şekillenen seçkinler arasındaki
ayrışma beslemektedir. KzKP geleneğinden gelen, eski yöntem ve yön-

116  
Seçkinler Arası Paylaşım Sorunu Gölgesinde Siyasal Kurumsallaşma…
 
lendirme uygulamalarını kullanmaya alışık çevrelerle, gelişen ekonomi
içerisinde güçlenen ve birikimlerini yeni bir ekonomik ve siyasal kurum-
sallaşma çerçevesinde yatırıma dönüştürme isteğindeki daha genç çev-
reler bu çatışmanın başlıca aktörleridir. Kazakistan’da yaşanan farklı-
laşma, yalnızca kurumsal önlemler alınarak yatıştırılabilecek yüzeysel
bir ayrım değildir. Nazarbayev, bir yerde bu realiteyi görerek önce, ça-
tışmada kendi otoritesini tanıyan, ancak değişimden yana talepleri öne
çıkaran girişimci çevrelere, siyasal hayat içinde sınırlı bir rol verilmesine
yeşil ışık yakmıştır. Buna karşılık aynı dinamiklerden beslenseler de de-
ğişim talebini Nazarbayev’e kadar uzatan muhalifler oldukça katı yön-
temlerle tasfiye edilmiştir.
2005 seçimleri sonrasında yaşananlar bu tip müdahalelerin de yeter-
siz kalabileceğini göstermiştir. Kazakistan’da seçkinler arasındaki den-
geler fazlasıyla Nazarbayev’in kişisel otoritesine bağımlıdır. Dolayısıyla
liderin bu konumundaki bir zayıflama ya da unsurlardan birinin onun
otoritesini kabullenmemesi, doğrudan siyasal hayata bir kriz olarak yan-
sımaktadır. 2012 yılında Nazarbayev’in görev süresinin dolacak olması,
68 yaşındaki lider sonrasında se çkinler arasında oluşturulan dengelerin
sürdürülebilirliğini belirsiz kılmaktadır. 2005 yılı sonrasında yaşananlar,
ülkedeki siyasal seçkinlerin, Nazarbayev sonrasına dönük açık bir ça-
tışmaya girişebileceklerini göstermektedir. Son müdahale ve tasfiyenin
Cumhurbaşkanı’nın ailesini içerecek kapsamda gerçekleşmesi, ülkede
seçkinler arasındaki rekabetin ulaştığı boyutu gözler önüne sermektedir.
Değişimin uluslararası boyutu, Kazakistan-Rusya ilişkilerinin gele-
ceği ile yakından ilişkilidir. Ülkede etniler üstü politikalar yerleştikçe ve
bu politikalar toplumsal alanda kabul gördükçe, Rusya’nın etnik Rusları
politik bir baskı unsuru olarak kullanma potansiyeli zayıflayacaktır. Ba-
tılı ülkelerle ve Çin ile geliştirilecek ekonomik ilişkiler de ekonomide
Rusya’ya bağımlılığı bir ölçüde dengeleyebilir. Kısaca, Kazakistan’daki
iç siyasal gelişmelerin rejimde bir değişime yol açabilmesi, ülkenin
Rusya dışında ekonomik ilişki alanını genişletebilmesine yakından bağ-
lıdır. Bu Rus azınlığın, gelişen ekonomi içinde Kazakistan ulusunun bir
parçası olma bilincini artıracağı gibi, yükselen yeni Kazak işadamları sı-
nıfının çıkarları ile de uyumludur.
Ülke dış politikasının tamamıyla Cumhurbaşkanı’nın otoritesine ba-
ğımlı olması, Nazarbayev’in uluslararası ilişkilerde atacağı adımları
önemli kılmaktadır. Aynı zamanda bu durum, Nazarbayev’in iç siyasal
gelişmelerin paralelinde bir dış politika stratejisi izlemesini de zorunlu
kılmaktadır. Batılı şirketlerle ilişkiler sürdürülse de, ABD ve AB ülkeleri
ile işbirliği arayışı içinde olunsa da, bu süreçte ilerleme hem ülkedeki re-
jim için ciddi potansiyel tehditler barındırmakta, hem de Rusya’nın et-

  117
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
kinliği altında, bu yöndeki açılım imkânları gittikçe sınırlanmaktadır. Bu
durum Kazak otoriteleri daha çok Rusya-Çin arasında bir dengeleme
politikası izlemeye yönlendirmektedir. Diğer bir ifade ile Kazakistan içe-
ride yaşanan seçkinler arası rekabeti kontrol eden otoriter yapılanmaya
ses çıkartmayan dış ortaklara yönelmek zorunda kalmaktadır.
Görüldüğü gibi, Kazakistan’da siyasal rekabet daha çok ekonomik
gelişmenin beslediği bir seçkinler arası ayrışmaya dayanmaktadır. Bu
seçkinler, ekonomik gelişme paralelinde eski kurum ve yöntemlerde ıs-
rar edenler ile yeni bir yapılanma talebini öne çıkaranlar olarak kendi
aralarında da ayrışma yaşamaktadırlar. Bu ayrışmaya, Nazarbayev’in
otoritesini bir hakem olarak kabul edenlerle, etmeyenler arasındaki
farklılaşmalar eşlik etmektedir. Rejimdeki değişim dinamiğini de top-
lumsal süreçlerden çok, seçkinler arasındaki çatışma oluşturmaktadır.
Bu rekabetin ülkedeki istikrarı tehdit etmemesi, Nazarbayev’in kişisel
otoritesine gittikçe bağımlı hale gelmekte, bu da kurumsallaşmaktan çok
otoriterleşmeyi beslemektedir. Liderin bu yeteneğinde meydana gelecek
bir zafiyet, uluslararası etkenlerin de devreye girmesiyle, ülkede kalıcı
bir istikrarsızlığa neden olabilecek sonuçlar doğurabilecektir.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

118  
 
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 

KORPORATİST-BAŞKANLIK REJİMİ:
ÖZBEKİSTAN

Özbekistan, Orta Asya’nın alansal olarak üçüncü, nüfus yönüyle en bü-


yük ülkesidir (27 milyonun üzerinde). Buna karşılık, coğrafya olarak
Orta Asya ülkeleri ile çevrelenmiş tek ülkedir. Özbekistan’ın deniz ile
sınırı bulunmamaktadır. Ülkenin üzerinde kurulduğu coğrafya, iki bin
yıllık geçmişe sahip, zengin bir kültürel mirası barındırmaktadır. Bölge,
uzun yıllar Avrupa ile Çin arasındaki tarihi ipek yolu üzerinde, önemli
bir geçiş yolu konumuna sahip olmuştur. Buhara, Hive, Semerkand si-
yasi ve ticari merkezler olarak Orta Asya tarihinde önemli roller oyna-
mışlardır. Bu tarihsel dinamik, Özbeklere Orta Asya toplumları içinde
ayrı özellikler kazandırmıştır.259

Tarihsel Arka Plan


Buhara, Hive ve Semerkand gibi kentlerin kuruluşu için M.Ö. bin yılının
gösterilmesi, tarihsel geçmişin ne kadar derinlerde olduğunu göster-
mektedir. Bu tarihlerde İran’dan gelen göçebe kabileler bölgeye yerleş-
tiler. M.Ö. 5. yüzyılda bu kabilelerin oluşturduğu üç devlet bölgede hü-
küm sürmekteydi. Kabilelerin kontrolündeki kentler zamanla, Çin’den
yapılan ipek ticareti sayesinde zenginleşmiş birer kültürel merkez oluş-
turdular. Sahip olunan bu zenginlik bölgeye birçok askeri saldırının ya-
pılmasına neden oldu. Persler ile Çin İmparatorluğu ve küçük bölge
devletlerinin ittifak ve çatışmaları ile şekillenen egemenlik mücadelesi,
M.Ö. 328’de yerini Büyük İskender’in hâkimiyetine bıraktı.
İslâm, Bölgeye 8. yüzyılda Araplar kanalıyla geldi. Kuteybe b. Müs-
lim komutasındaki İslâm ordusu, İran kökenli küçük devletlerin varlı-
ğına son verdi. Bu yayılma, 750 yılında yapılan Talas Savaşı’nda Çin’e
üstünlük sağlanarak sürdürüldü. Arapların bölgeye yerleşmelerinden
itibaren, Arapça bölgede yönetim, sanat ve ticaret dili olarak yaygınlaştı.
Stratejik konumu nedeniyle, özellikle Abbasi halifeleri Orta Asya’nın bu

                                        
                                
 
259 Gregory Gleason, “Uzbekistan: A Case Study for Conflict Potential”, The Soviet and Post-
Soviet Review, Cilt: 24, Sayı: 3, 1999, s. 205.

  119
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
bölgesine büyük önem verdiler.260 Bölgeye Türklerin gelmesi ise, 400’lü
yıllarda gerçekleşmiştir. Bu akınlar 1000’li yıllara kadar sürmüş ve za-
man içinde bölgenin Fars-Arap karakterinin yerine geçmiştir. Türkler,
özellikle 9. yüzyılda Abbasi Devletine bağlı Sasani ordusu içinde köle
askerler olarak ağırlıklarını artırdılar. Abbasilerin zayıflamasına paralel
olarak da önemli bir güce ulaştılar. Buna paralel olarak Türk göçü de
yoğunlaştı. Bölgede ilk Türk devleti 10. yüzyılda Gazneliler tarafından
kurulmuştur. Bu devlet, kısa zamanda Amu Derya’nın güneyi, İran, Af-
ganistan ve kuzey Hindistan’a uzanan geniş bir bölgeyi kontrolü altına
aldı. Ancak doğuda başka bir Türk boyu olan Karahanlılar, batıda ise
Selçuklular Gaznelileri yendi. Bu arada, Altın Orda Hanlarından Özbek
Han, Fergana Vadisinde kendi adıyla bir birliktelik kurmayı başardıysa
da, Cengiz Han’ın saldırıları karşısında bu birlik uzun süre yaşaya-
madı.261
Bölgede yeniden bağımsız bir devletin kurulması, 14. yüzyılda Ti-
mur’un liderliği altında gerçekleşti. Cengiz Han’ın ölümünden sonra
imparatorluğu ikiye bölündü ve bölge uzun zaman Çağatay Han’ın ço-
cuklarının yönetiminde kaldı. 14. yüzyılın başları birbirlerine üstünlük
kurma çabası içindeki Türk kabilelerinin çatışmasına sahne oldu.
1380’de Timur, bu çatışmalara son vererek kabileleri kendi otoritesi al-
tında toplamayı başardı. Timur 1382’den, öldüğü yıl olan 1405’e kadar,
Delhi’den Moskova’ya, Kaşgar’dan Herat’a uzanan geniş bir arazinin tek
hâkimi oldu. Onun dönemi aynı zamanda bölgenin Türkleşmesinin ta-
mamlandığı, Çağatay Türkçesinin yönetim ve sanat dili olarak yerleştiği
bir dönem olmuştur. Timur’un en önemli özelliği, Kazak hanlarından
farklı olarak, bölge halkı üzerinde kabileler üstü bir üst otorite anlayışını
yerleştirmiş olmasıdır. Kabileler, onun döneminde önemlerini yitirmiş-
ler, ordu hiyerarşisi içindeki komuta yapısına bağlanmışlardır. Timur’un
bu dönüşümü başarmış olması, modern Özbek Devleti’nin şekillenmesi
açısından önemli dinamik sağlayacaktır. Timur döneminin diğer bir
özelliği, Özbek adı verilen bir kabile ittifakının bugünkü kuzey Özbe-
kistan’da bulunan Hive (Harezm) bölgesinde şekillenmeye başlamasıdır.
Özbeklerin dinamiğini, Altın Orda kabilelerinin kuzey bölgelerde yaşa-
yan uç boyları oluşturmuştur. Timur’un ölümünden sonra, Özbeklerin
tüm bölgeyi kapsayan saldırılara giriştikleri görülmektedir. 1501–1510
tarihleri arasında bölge tamamıyla Özbek Hanlığının kontrolüne girmiş-
tir. Özbekler güney bölgelerde Buhara Hanlığını, Harezm’de, Harezm
Devleti’ni kurdular. Her iki devlet de İslâm dininin Sünni mezheplerini
kabul ettiler ve Şii Safevilerle iktidar mücadelesine giriştiler.
                                        
                                
 
260 Glenn E. Curtis (Der.), Uzbekistan-A Country Study, (Washington: Library of Congress,
1996), (http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/uztoc.html#uz0001).
261 Mehmet Saray, Özbek Türkleri Tarihi, (İstanbul: Nesil Matbaacılık, 1993), s. 13.

120  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
Şeybani Han’ın liderliğinde gerçekleşen bu birliktelik, özellikle
Safevilerle girilen mücadeleler sonucunda zaman içinde zayıfladı. Bu
zayıflamada ipek yolunun eski önemini kaybetmesinin de belirleyici bir
rolü bulunmaktadır. 18. yüzyıla gelindiğinde, Moğol ve Kazak kabilele-
rinin saldırılarıyla mücadele etmek zorunda kalan üç Özbek hanlığı böl-
gede hüküm sürmekteydi: Hive, Hokand ve Buhara. Bunların içinde en
güçlü olanı, Nasrullah Han’ın başında bulunduğu Buhara Devleti’ydi.
Nasrullah Han oldukça katı ve merkeziyetçi bir otorite kurdu ve diğer
hanlıkları kendine bağladı. Ancak Onun kapalı yönetimi, 19. yüzyılda
başlayan Rus saldırılarına fazla direnemedi.262 Rus ilerlemesi önce
Hokand Hanlığına yönelik olarak başladı. 1865’te Taşkent, Rusların eline
geçti. Buhara Hanlığı 1868’de yenilgiye uğradı. Ruslar, 1873’te Hive
Hanlığına son verdiler. Hokand’ı tamamıyla kendi yönetimine alan Rus
Çarı, Buhara bölgesini hanedanların yönetimine bıraktı. Rus Çarlığının
bölgeye ilgisi, ağırlıklı olarak tarımsal üretim ve ticaret potansiyelinden
kaynaklanmaktaydı. Amerikan iç savaşı nedeniyle dünya pamuk üreti-
mindeki düşme, Özbekistan’daki tarımsal arazileri Rusya için cazip kılı-
yordu. 263 Üstelik bölgede Kazak steplerinin aksine, yüzyıllardır tarımsal
üretim yapılmaktaydı. Koruma anlaşmaları Rusya’ya iç ve dış ticareti
kontrol etme yetkisi verirken, hanlıklar iç yönetimlerinde serbest bıra-
kıldılar. Rusya, Özbek topraklarını pamuk üretim alanı olarak kullandı.
Bu dönemde, bölgeye Rusların göç ve yerleşimi teşvik edildi. Kazakistan
kadar olmasa da, bölgeye gelip yerleşen Ruslar ile yerli üreticiler arasın-
daki görüş ayrılıklarının yol açtığı isyanlara 19. yüzyılın sonlarında sık-
lıkla rastlanır oldu. Ülkede, tarımsal ticaret içinde zenginleşen Özbek ta-
cirlerin Ruslara yönelik geleneksel tepkisi, tarımsal üretim alanlarının
pamuk üretimi lehine, besin üretimi aleyhine genişletilmesi yönündeki
Rus politikasına duyulan genel tepkiyle birleşince, Özbekler arasında
Çar karşıtı siyasal oluşumlar ortaya çıkmaya başladı.

Cedid ve Basmacı Hareketleri


Çarlık politikalarına, eğitimli Özbek orta sınıfının en belirgin tepkisi,
daha sonraki siyasal gelişmelerde de etkin rol oynayacak olan Cedid Ha-
reketi kanalıyla geldi. Bu hareket adından da anlaşılacağı üzere, toplum-
sal anlamda Rusya’da yaşayan Müslüman toplulukların kültürel, teknik
ve eğitim yönüyle reform sürecinden geçmesini savunan bir oluşumdur.
Hareketin temelleri Gaspıralı İsmail Bey’in (1851-1914) düşüncelerinden,
dinde reform girişimlerine kadar götürülebilir. Gaspıralı İsmail 1883’te
Tercüman gazetesinde Rusya’daki bütün Türk halklarının ortak bir dili,
                                        
                                
 
262 Raşid, s. 105.
263 William Fierman, “The Soviet Transformation of Central Asia”, W. Fierman (Der.),
Soviet Central Asia the Failed Transformation, (Oxford: Westview Press, 1991), s. 13.

  121
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
kültürü ve siyasi örgütlenme yapısının olması gerektiğini savunan yazı-
lar yayınlamıştır. Yazılarında, açık bir biçimde geleneksel eğitim siste-
mini ve Rus rejimini, Müslüman Türk halklarını geri bırakmakla suçla-
makta, özellikle eğitim sisteminde reforma gidilerek, Batılı yöntem ve
tekniklerin uygulanmasını savunmaktaydı.264
Rusya ve İstanbul’a eğitime giden genç Özbek aydınlar, bu fikirler-
den etkilendiler. Bu grup, Gaspıralı İsmail’in fikirleri doğrultusunda
Özbek kentlerinde Batılı yöntemlerle eğitim yapan okullar kurdular.265
1901 yılında bölgedeki ilk Usul-ü Cedid Mektebi, Münevver Kâri tarafın-
dan açılmıştır. 1908 yılında, Buhara’da Terbiye-i Etfal adlı bir gizli örgüt
kurulmuş, daha sonra bu örgütün bir şubesi İstanbul’da açılarak, eğitim
amacıyla buraya öğrenciler gönderilmiştir. Bu kişiler ile Jön Türkler ara-
sındaki ilişkiler oldukça yakındı. Nitekim onlar, daha sonra Hive ve Bu-
hara’da gelenekçi çevrelere karşı kendilerini Genç (Yaş) Hiveliler, Genç
Buharalılar olarak tanımlayacaklardır.266 1916 yılında Semerkand bölge-
sinde Cedidçilerin açmış olduğu yeni tip okullarda 40.000 öğrencinin öğ-
retim gördüğü belirtilmektedir.267 1905 yılında beklenmedik biçimde
Rusya’nın, Japonya ile yaptığı savaştan yenik çıkması, Cedid Hare-
keti’nde siyasal açıdan bir canlanma yaşanmasına neden oldu. Hareket,
Çar karşıtı bir dizi isyanı Taşkent, Semerkand ve Çizak’ta başlattı. Ancak
bu isyanlar Rus ordusu tarafından bastırıldı. Aralarında, Hareketin lideri
Abdurrauf Fıtrat’ın da bulunduğu çok sayıda Cedidçi ülke dışına
çıkmak zorunda kaldı.
Cedid Hareketinin Özbekistan’da iki rakibi bulunmaktaydı. Bunlar-
dan ilki, hiç şüphesiz Rus yönetimiydi. İkinci rakip ise, onların dini re-
form taleplerine soğuk bakan geleneksel Özbek ulemasıydı. Bu ikinci
grup, Buhara Hanı tarafından desteklendiğinden zaman içinde Cedidçi-
ler muhalif Bolşevik ve Menşevik unsurlara yakınlaşmaya başladılar. Bu
durum ortaya ilginç bir gruplaşmayı çıkardı: Rusya-Buhara Emirliğine
karşı Rus reformcular-Cedid hareketi işbirliği. Ancak bu birliktelikler ol-
dukça zayıf bir biçimde örülmüştü. Ne Rus rejimi, Osmanlı Devleti ile
iyi ilişkiler kurma çabasındaki emirlere güveniyor, ne de Rus reformcu-
ların hedefleri ile Cedid liderlerinin beklentileri birbirleri ile
örtüşüyordu. Üstelik Cedidçiler de Osmanlı devletindeki yenilikçi
gelişmelere sempati ile bakıyorlardı.

                                        
                                
 
264 Alaeddin Yalçınkaya, Sömürgecilik & Panislamizm Işığında Türkistan-1856'dan Günümü-
ze, (İstanbul: Timaş Yayınları, 1997), ss. 249-250.
265 Meryem Kırımlı, “Uzbekistan in the New World Order”, Central Asian Survey,Cilt: 16,
Sayı: 1, 1997, s. 55.
266 A. Ahat Andican, Cedidizm’den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi, (İstanbul:
Emre Yayınları, 2003), ss. 27-29.
267 Raşid, s. 107.

122  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
1917 Devrimi’nin Taşkent’e yansıması çabuk oldu. Çarın atadığı vali
görevden alındı. Bölgede muhalifler iki başlı bir yönetim kurdular. Rus-
lar, Taşkent’te bir Sovyet ilan ettiler. Dışarıda kalan Cedid liderleri,
Hokand ve Fergana vadisinde ikinci bir Sovyet oluşturdular. Cedid li-
derlerinin Buhara Emiri ile anlaşma isteği ise, Emirin Beyaz Ordu ile
anlaşması nedeniyle gerçekleşmedi. Bunun üzerine, tekrar Bolşeviklere
yaklaşan Cedidçiler, Emir ile Bolşeviklerin anlaşmasıyla yeniden zor du-
rumda kaldı. Ancak, 1920 Eylül’ünde Kızıl Ordunun Buhara Emirine
yönelik saldırı başlatması, Cedidçilerin yıldızının parlamasına neden
oldu. Hareket, Bolşeviklere destek verdi ve karşılığında iki ay kadar sü-
recek olan Buhara Cumhuriyeti’ni kurdu. Bolşeviklerin, Cedidçiler ile iş-
birliğine girmesinin en önemli nedeni bölgede, yeni ve daha güçlü mu-
halif bir silahlı hareketin giderek güç kazanmasıdır. Bu, temelde bir ge-
rilla hareketi olan Basmacılar Hareketidir.268
Basmacılar Hareketi, etniler üstü, temelinde önce Rus Çarının, sonra
da Bolşeviklerin el koyma ve reformist tutumlarına karşı oluşan gele-
neksel tepkilerin bulunduğu, buna karşılık dağınık, ortak bir cephe
oluşturmamış bir gerilla hareketidir. Kabile şefleri, mollalar, eski Cedid-
çiler ve hatta Enver Paşa gibi Osmanlı subaylarının oluşturduğu karma
bir yapıya sahiptir. Eski Cedidçiler ile Osmanlı subayları dışında hareke-
tin söyleminde dini eğilimler öne çıkmaktadır. Belirtildiği gibi bu hare-
ket, bir siyasal proje oluşturmaktan çok, geleneksel bir tepkiyi dile ge-
tirmekteydi. Dolayısıyla Hareketin en büyük eksikliği fazlasıyla gele-
neksel unsurlara dayanmasıdır. Müslüman cemaatin birliği söylemi,
kabileler arası rekabeti aşamadı. Rakip kabileler birbirlerine karşı zaman
zaman saf değiştirmekten, Bolşevikler ile işbirliğine girmekten çekinme-
diler.269 Basmacılar Hareketi bir Özbek hareketi değildir. Tacik, Türk-
men, Kazak ve Özbek kabilelerin bir ittifakını yansıtmaktadır. 1917 Ka-
sım’ında Hokand’ta yapılan İttifak-ül Müslimin Konferansı’nda geçici
Hokand Özerk Cumhuriyetinin kurulması üzerine, Bolşevik güçlerin
1918 Şubat’ında Hokand’a saldırarak acımasız bir yağmalama ve katliam
hareketine girişmeleri Basmacı Hareketinin doğuşunun ilk adımını
oluşturdu. 270 İgoş (Ergeş) Bey isimli yerel bir liderin örgütlediği gerilla
grupları, 1919 sonlarına gelindiğinde, Fergana vadisindeki Oş ve
Andican bölgelerini kontrolleri altına almışlardı. Yukarıda belirtildiği
gibi, Basmacılar karşısında gerileyen Kızıl Ordu, 1920 Şubat’ında Taş-
kent’e girerek Emiri kaçmaya zorladı.

                                        
                                
 
268 Fierman, 1991, s. 15-16.
269 Roy, s. 82-83.
270 Andican, s. 47.

  123
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Sovyetler, Basmacı hareketine karşı yalnızca askeri operasyonlara
başvurmadılar. Daha geniş bir politika takip ederek hareketi zayıflat-
mayı başardılar. Bu amaçla, Kabileler arası anlaşmazlıklar teşvik edildi,
parasal yardımlar yapıldı. İslâm mahkemelerinin faaliyetine 1921 yılında
yeniden izin verildi. Cedid Hareketi, Abdurrauf Fıtrat ve Feyzullah
Hocayev’in önderliğinde, Basmacılara karşı Bolşeviklere açık destek
verdiler. Buhara Emirinin bölgeden ayrılmasından kısa bir süre sonra,
Hocayev yeni kurulan Buhara Sovyet Cumhuriyeti’nin Başkanlığı göre-
vine getirildi. Bu arada Hive’de, yine Bolşeviklerle Cedid Hareketi işbir-
liği ile Harezm Sovyet Cumhuriyeti kuruldu. Hocayev ve arkadaşları,
özellikle Lenin’in reform ve ekonomik özerklik söylemlerinden çok şey
beklemekteydiler. Onlar, Sovyet yönetiminin kapsamlı bir toplumsal
modernleşme projesinin gerçekleştirilmesinde kendilerine yardımcı ola-
cağını düşünmekteydiler. Bu nedenle, çok sayıda Cedid üyesi Komünist
Parti’ye katıldı. 1924 yılında Tacikistan’ı da içine alan Özbek Sovyet Sos-
yalist Cumhuriyeti kurulduğunda yönetimdeki önemli pozisyonlarda bu
isimlere yer verildi.271 1929’da Özbek ve Tacik bölgeleri iki ayrı Sovyet
Cumhuriyeti olarak bölündü. Tarımsal arazilerin kolektifleştirilmesi gi-
rişimleri yerli halkın tepkisini çekse de, Özbekistan Komünist Par tisi li-
deri Hocayev tarafından yakından desteklendi. Ancak, O ve arkadaşları
sürekli olarak yerel özerklik talebini gündemde tuttular. Bu yaklaşım
farklılığı, yerel Özbek liderlerle Sovyet yönetimi arasındaki ittifakın Sta-
lin döneminde bozulmasına neden olacaktır.

Sovyetler Birliği Dönemi


Sovyetler Birliği döneminde de Özbekistan, diğer bölge ülkelerinden
ayırt edici özellikleri ile öne çıkan bir ülkedir. Bu özelliklerin başında
Özbekistan’da siyasal kadrolar içinde başından beri, Özbeklerin belli bir
ağırlığının bulunması gelmektedir. Yine, özerk bir polis gücü, müftülük
yapısı, Sovyet ordusu içinde ayırt edilir bir askeri güce sahip olmasıyla,
Özbekler dikkat çekici bir örneği oluşturmaktadırlar.
Belirtildiği gibi Özbekistan yönetiminde, Sovyetler Birliği kuruldu-
ğunda Feyzullah Hocayev liderliğindeki Cedid grubu ile Moskova’nın
ittifakı sonucunda oluşmuş kadrolar bulunmaktaydı. Hocayev ve ekibi,
Stalin döneminde Kazakistan’da başlayan ve dalga dalga tüm Orta
Asya’ya yayılan yerel milliyetçilere yönelik tasfiye hareketinden payla-
rına düşeni aldılar. 1937 yılında, Feyzullah Hocayev ve yine Cedid gru-
bundan Birinci Sekreter Ekmel İkramov tutuklandı ve ortadan kaybol-
dular. Özbekistan Komünist Partisi (ÖzKP) i çinde çok sayıda üye milli-
yetçilik suçlamasıyla tutuklandı. Bunlardan bir kısmı idam edildi, di-
                                        
                                
 
271 Andican, s. 81-86.

124  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
ğerleri sürüldüler. Tasfiye edilenlerin yerine merkezden üye atanmadı.
Bunun yerine Cedid grubu ile ilgisi bulunmayan, kırsal kökenli, daha
eğitimsiz, özellikle Fergana bölgesinden Özbekler yönetime getirildi-
ler.272 Yüksek Sovyet Başkanı Yoldaş Akhun Babayev ve ÖzKP Birinci
Sekreteri Osman Yussupov (1937-1950), her iki isim de Ferganalı, eğitim-
siz ve Cedid grubu ile bağlantısı olmayan kişilerdi. 1950’de ÖzKP Birinci
Sekreterliğine getirilen Niyazov da, 1955 yılında Birinci Sekreter olan
Muhittinov da aynı özellikleri taşıyan isimlerdir.273 Bu süreç, Mos-
kova’nın emirlerine ve ideolojik kalıplarına yer yer gösterişe varan öl-
çüde uyan, buna karşılık yerel bağlantılarını yönetimsel mekanizma-
larda sonuna kadar kullanan, bu şekilde sahip olduğu iktidar ağını ko-
ruyabilen, Fergana Hizbi olarak tanımlanan bir yönetici grubun oluşma-
sına yardımcı olmuştur. Bu kişiler kariyerlerini bölgelerinde tamamla-
mış, zaman içinde Sovyet eğitim sistemi içinden yetişen teknokrat kad-
rolarla çalışmışlardır.
Cedidçilerin tasfiyesi, Moskova’nın Özbekistan’a yönelik ekonomik
ve sosyal politikasının zorunlu bir sonucuydu. Özbekistan, çiftliklerin
kolektifleştirilmesi sürecinin bütün Orta Asya, hatta tüm Sovyetler
içinde en hızlı gerçekleştirildiği ülkedir. 1928’den 1932’ye kolektifleş-
tirme oranı %82’yi geçmişti. Bu oran aynı dönemde Kırgızistan’da
%67’yi bulmaktaydı.274 Çarlık Rusya’sı gibi, Sovyet yönetimi de Özbek
topraklarını bir pamuk üretim alanı olarak kullanmak, SSCB’nin pa-
muklu üretim sanayine hammadde sağlayan bir bölge olarak yapılan-
dırmak istemiştir. Bu politika, Rus çiftçilerin ülkeye yerleşmelerinin teş-
vik edilmesi ile desteklenmiştir. Özellikle, İkinci Dünya Savaşı sırasında
ülkeye nakledilen fabrikalarda çalışan Rus işgücü de bu süreci pekiş-
tirdi. Cedid grubunun bu politika ile uzlaşabilmesi oldukça zordu. So-
nuçta, Cedidçiler tasfiye edilirken, iktidar Moskova ile daha uyumlu
çalışacak kadrolara bırakıldı.
Kruşçev dönemi, ülkeye nispeten bir rahatlama getirdi. Kruşçev, 1957
yılında Muhittinov’u SBKP Sekretaryasına atadı. Muhittinov bu göreve
getirilen ilk Türk üyedir. Kruşçev, 1959 yılında ÖzKP Sekreterliğine
Fergana-Taşkent grubu dışından, Çizaklı Şeref Raşidov’u atayarak yö-
netimde değişikliğe gitti. 1961 yılında Muhittinov merkezdeki görevin-
den uzaklaştırılınca, Raşidov, ona vekâleten Politbüro’ya üye oldu. Bu
atamalar, ülkedeki rakip Özbek gruplar arasında yeni bir tasfiye hareke-
tinin başlangıcını oluşturacaktır. 1969 yılında bir futbol maçında atılan

                                        
                                
 
272 Fierman, 1991, s. 23.
273 Roy, s. 158-159.
274 Gerhard Simon, Nationalism and Policy Toward the Nationalities in the Soviet Union,
(Oxford: Westview Press, 1991), s. 94.

  125
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
milliyetçi sloganları bahane eden Raşidov, Fergana-Taşkent grubuna
karşı geniş bir tasfiye hareketi başlattı. 1971’de sonuçlanacak bu tasfiye,
yönetimde Raşidov yanlısı kadroların etkinlik kazanmasına yardımcı
oldu. 275 Artık yönetim, Brejnev-Raşidov ikilisinin kurmuş olduğu kapalı
ilişkiler içerisinde Brejnev’in ölümüne kadar sürdürülecektir. Raşidov,
1959 yılında geldiği ÖzKP Sekreterliğinde, 1983 yılına kadar, tam 24 yıl
süre ile kalacaktır. O, merkezinde ülkedeki pamuk üretiminin artırılma-
sına dayanan uysal bir işbirliği içinde, söylemde enternasyonalizme ve
Rusların, Özbekistan’ın gelişimine yaptıkları katkıyı kölelik düzeyinde
öven,276 buna karşılık pratikte, Özbekistan’ın yerel özerkliğini korumuş
bir isimdir. Hizipler arasındaki rekabette Brejnev’in desteğini alarak gi-
riştiği tasfiye, gerçekte ülkedeki Özbek kadrolaşmanın daha da hızlan-
ması sonucunu doğurdu. Raşidov döneminde, ona ve görevlerine kölelik
düzeyinde sadık, aynı zamanda görevleri nedeniyle zenginleşen bir Öz-
bek bürokrasisi doğdu. Bu özerklik Moskova’dan gelen pamuk üretimi-
nin artırılması isteklerine sıkı sıkıya bağlılık(!) gösterilmesi sayesinde
mümkün olmaktaydı.

Pamuk Skandalının Gölgesi Altında Bağımsızlık Süreci


1983 yılında, Rus uydularının pamuk üretimi yapılması gereken alan-
larda üretim yapılmadığını belirlemeleri, yukarıdaki ilişkinin sonunu
getirdi. Konu ile ilgili olarak başlatılan soruşturma ilginç bir yolsuzluğu
ortaya çıkardı. Soruşturma sonunda, 1978-1983 yılları arasında pamuk
üretim rakamlarının Özbek yetkililer tarafından 4.5 milyon ton civarında
şişirildiği ve bu nedenle, ortalama her yıl merkezi yönetimin Özbekis-
tan’a bir milyar ruble fazla ödeme yaptığı belirlendi. Soruşturma kap-
samında 2600 bürokrat hapse atıldı. Özbekistan Pamuk Bakanı
Yakubcan Osmanov idama mahkûm edildi. Aralarında Brejnev’in da-
madı İçişleri Bakanı Birinci Yardımcısı Yuri Çurbanov’un da bulunduğu
birçok yetkili, Özbek yöneticilerden rüşvet aldıklarını kabul ettiler.
Raşidov soruşturma sırasında öldü. 277 1986 yılında kendisine verilen tüm
liyakat nişanları geri alındı ve cenazesi devlet mezarlığından çıkartılarak
başka yere nakledildi.
Bu olaylar, Özbek halkının gözünde bir haksızlık olarak yorumlandı.
Halkın gözünde Raşidov ve ekibinin yaptığı, Özbekistan’ın kaynakları-
nın sömürülmesine karşı ülkenin ekonomik kazanımlarının korunma-
                                        
                                
 
275 Donald S. Carlisle, “Power and Politics in Soviet Uzbe kistan: from Stalin to
Gorbachev”, W. Fierman (Der.), Soviet Central Asia the Failed Transformation, (Oxford:
Westview Pres, 1991), ss. 108-109.
276 Bu duruma örnek olarak bkz., Sharaf Rashidov, Soviet Uzbekistan, (Moskova: Progress
Publ., 1978), ss. 81-83, 91.
277 Hedrick Smith, The New Russians, (New York: Avon Books, 1991), ss. 307-310.

126  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
sıydı.278 Yerel yöneticilerin tutumu, gerçekte Özbekistan’ın çıkarlarının
korunmasıyla ilgiliydi. Bu nedenle Özbek toplumu tarafından Raşidov,
ülke çıkarlarını koruyan bir lider olarak anılmaya başlandı. Nitekim
Kerimov, 1991 yılında Raşidov’a tüm itibarını iade edecek ve onu Özbek
milliyetçiliğinin önde gelen isimlerinden biri olarak tanımlayacaktır.
Pamuk yolsuzluğunun ortaya çıkartılması kapsamlı bir tasfiye hare-
ketinin başlatılmasına neden oldu. Raşidov’un yerine Osmanhocayev
getirildi ve 1984–87 yılları arasında Özbekistan merkez komite üyeleri-
nin %90’ı değiştirildi. Tasfiyenin, merkezden gönderilen Rus yargıç ve
savcılar eliyle yapılması, “Raşidovculuk” (Raşidovşçiha) tabirinin yerel
aşiretçilik ve klientelizme dayanan siyasal sapmayı ifade eden bir kav-
ram olarak kullanılmaya başlanması ve Rus gazetelerinde “Özbek feo-
daller” hakkında aşağılayıcı yazılar çıkması, Özbek siyasal seçkinleri ve
toplumu üzerinde derin izler bıraktı. Bu durum, siyasal seçkinlerle top-
lumu yakınlaştırırken, daha milliyetçi vurguların ön plana çıkmasına
zemin hazırlayacaktır.279
Gelişmeler yalnızca Rus karşıtı duyguları körüklemedi, doğrudan
etniler arasındaki çatışmaları da ateşledi. 1989’da Fergana’da Özbeklerle
Ahıska Türkleri, Kırgızistan’ın Oş kentinde ise yine Özbeklerle Kırgızlar
arasındaki kanlı çatışmalar, Moskova’nın tasfiye politikasını gözden ge-
çirmesine neden oldu. Bu ortamda yerel bir isim, İslam Kerimov, ÖzKP
Birinci Sekreterliğine atandı. Moskova, yerleşik yöneticiler dışından,280
teknokrat, yerel desteği güçlü olmayan bir ismi Cumhuriyet yönetimine
atayarak gerilimleri frenlemek istediğini gösterdi.281 Kerimov, başlan-
gıçta statükonun devamından yana bir tutum sergiledi ve Gorbaçov’un
Glasnost politikasına karşı soğuk bir tavır içinde oldu. Reformların ko-
rumacı ekonomik düzeni aşındırarak, Özbekistan’ı zor duruma düşüre-
ceği endişesini taşımaktaydı. 1991 yılındaki darbe girişimini destekleyici
mesajları ile dikkat çekti. Darbenin başarısızlığa uğraması ile zor du-
rumda kalan Kerimov, Eylül 1991’de ülkesinin bağımsızlığını ilan etmek
zorunda kaldı. 14 Eylül’de ÖzKP feshedilerek, Özbekistan Ulusal De-
mokratik Partisi (UDP) kuruldu. Gelişmeler, Kerimov ve ekibinin ba-
ğımsızlığa hazırlıksız yakalandığını göstermektedir. Rusya’nın öncülük
ettiği BDT oluşumunun, eski merkezi sistemin yerini alması gerçeği ile
yüzleşen Kerimov, gerektiğinde cumhuriyetlere destek olan eski mer-
kezi otoritenin kaybı sorunu ile karşı karşıya kaldı. Özbekistan özellikle
bağımsızlığın ilk beş yılında, bir yandan Rusya faktörü, diğer yandan
                                        
                                
 
278 Anna Matveeva, “Democratization, Legitimacy and Political Change in Central Asia”,
International Affairs, Cilt: 75, Sayı: 1, s. 37.
279 Roy, ss. 177-180.
280 Kerimov’un babası Tacik’tir.
281 Carlisle, s. 117.

  127
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
ekonominin liberalleştirilmesine yönelik Batı’dan gelen telkinler, özerk
bir dış politika geliştirmenin önündeki engeller ve yeniden yapılanma
için gerekli altyapı düzenlemelerinin gerçekleştirilmesi zorunluluğu gibi
çok yönlü baskılarla mücadele etmek zorunda kalacaktır.

Siyasal Rejimin Kurumsallaşması


Özbekistan’da siyasal rejimin kurumsallaşması, ülkenin bağımsızlık sü-
recinde sahip olduğu sosyal ve ekonomik durum, kültürel dinamiklerin
güncel yansımaları ve yöneticiler ile muhalefetin çekişmesi paralelinde
şekillenmiştir. Bu süreci, pamuk üretimine dayalı bağımlı ekonomik alt-
yapı, kültürel ve etnik ayrımlarla yer yer örtüşen dini oluşum ve farklı-
laşmalar, bütün bunların üzerinde gelişen muhalefetle güçlü devlet bü-
rokrasisinin arasındaki çekişme olarak okumak da mümkündür.
Bağımsızlık döneminde Özbekistan’daki etnik dağılıma bakıldığında,
Kazakistan’ın aksine, Özbeklerin Cumhuriyet içinde etkin toplumsal
grubu oluşturdukları görülmektedir. 1989’da yaklaşık yirmi milyon olan
Özbekistan nüfusunun %71,3’ü Özbeklerden oluşmaktaydı. Ruslar %8,3
(resmi rakamlara göre), Tacikler %4,7 gibi oranla ülkedeki önde gelen
etnik gruplardı. Yine Kazaklar %4, ülkeye özerk statüde bağlı bulunan
Kara Kalpak Özerk Sovyet Cumhuriyeti’nde yaşayan %2 Kara Kalpak ve
%2,7 dolayındaki Tatarlar diğer büyük toplumsal grupları oluşturmak-
taydı. Özbekler nüfus olarak en hızlı artan Orta Asya toplumu olarak da
dikkat çekmektedir. 1959’dan 1979’a Özbek nüfusu %35, 1979’dan 1989’a
kadar %34 oranında artmıştır. 282 Bunun dışında, başta Tacikistan olmak
üzere diğer Orta Asya Cumhuriyetlerinde değişen sayılarda Özbek
azınlık yaşamaktadır. Tacikistan ile Özbekistan arasında en önemli –
uyuyan- sorunlardan biri her iki ülkede de kalabalık azınlık gruplarının
yaşamasıdır. Bir milyonun üzerinde Özbek Tacikistan’da, ona yakın sa-
yıda Tacik Özbekistan’da yaşamakta ve bu nüfus ağırlıklı olarak Fergana
Vadisi’nde yoğunlaşmış bulunmaktadır.
Özbekler, ülkelerinde yaşayan diğer Türk topluluklar ile dayanışma
içerisinde değildirler. 1989’da Ahıska Türkleri ile yaşanan olaylar, diğer
Türk unsurlar arasında da tedirginlik doğurmuştur. Raşidov dönemi
politikalarının da etkisiyle ülkede bir Özbek seçkinler sınıfı oluşmuş du-
rumdadır. Bu kişiler Özbekistan’ın bürokratik kurumlarına ve polis ör-
gütüne hâkim durumdadırlar. Sovyet ordusu içindeki Türk unsurlar
arasında Özbeklerin diğer cumhuriyetlerden farklı olarak ağırlıklı bir
yeri vardır. Kısaca, Özbekler ülkelerinde hâkim topluluk olmalarının
ötesinde, bürokratik kadrolara da hâkimdirler. Merkezi yönetimden ge-

                                        
                                
 
282 Devlet, ss. 324-326.

128  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
len baskılar dışında, iktidar monopolünü ellerinde tutabilmişlerdir. Buna
paralel olarak, Özbekistan genç bir nüfus yapısına sahip bulunmaktadır.
1990 rakamlarıyla Özbek nüfusun yarısı 19 yaşın altındadır ve ülkenin
(yılda binde 2,8) yüksek nüfus artışı devam etmektedir. Bu oran, ülkeye
bağlı Karakalpakistan Cumhuriyeti’nde binde 30’a ulaşmaktadır. Bağım-
sızlıktan hemen sonra uzmanlar, bu artış oranının devam etmesi duru-
munda kısa bir zaman diliminde ülke nüfusunun otuz milyona ulaşabi-
leceğine ve paralelinde yeni etnik, ekonomik ve sosyal sorunları gün-
deme getirebileceğine dikkat çekmekteydiler.283 Özbek politikacılar özel-
likle Tacik sınırında yoğunlaşan Tacik azınlık konusunda ürkek bir tu-
tuma sahiptirler. Özbek yönetimi, bağımsızlık sürecinde Tacikistan ve
Afganistan’daki iç savaşa paralel olarak yaşanacak bir göç dalgasının
doğuracağı etnik gerilim ve dini muhalefetten endişe etmektedirler. Bu
nedenlerle bağımsızlıktan sonra Özbek yöneticiler yakın çevresine karşı
aktif bir dış politika strateji si izleyerek ülkelerini çatışmalardan izole et-
meye çaba harcamıştır.
Özbekistan’ın ekonomik yapısına bakıldığında öncelikle belirtilmesi
gereken nokta pamuk üretimine dayalı tarımsal monokültür üretim ve
bu üretimin gerektirdiği sanayi yapısının ekonomide merkezi bir rolü-
nün bulunmasıdır. Sovyetler Birliği döneminde ülke genelinde yetiştiri-
len pamuğun üçte ikisi Özbekistan’da üretilmekteydi.284 Bu politika
nedeniyle ülkede tarımsal üretim yapılan alanlar sürekli olarak gerilemiş
ve yerini pamuk üretimine bırakmıştır. Buna karşılık tekstil sanayi ge-
lişmemiştir. Sovyet döneminde üretilen pamuğun yalnızca %4–5 oranın-
daki bölümü ülkede işlenebiliyor, geriye kalan büyük bölümü
Rusya’daki tekstil fabrikalarına gönderiliyordu. Ülkede kurulu bulunan
sanayi tesisleri de pamuk üretiminde kullanılan tarımsal araç ve ekip-
manların üretimi üzerinde yoğunlaşmış tesislerdir.
Özbek yönetiminin karşılaştığı sorunların çözümünde mevcut potan-
siyelini harekete geçirebilme kapasitesi ise bağımsızlık sonrasında yeter-
siz kalmıştır. Özbek otoriteleri merkezi planlamanın kalkması, cumhuri-
yetler arasında finans ve ticaret sisteminin önemini yitirmesi, üretimdeki
verimsizlik ve devlet desteğinin kalkması gibi sorunların baskısı altında
köklü bir reforma gidilmesi zorunluluğu ile karşı karşıya kaldılar. Eski
ekonomik yapı, işlenmemiş ürünlerin diğer cumhuriyetlere dış satımına
dayandığından, ekonominin cumhuriyetler arası ilişkilere yüksek dü-
zeyde bağımlılığı söz konusuydu. Her şeyden önce bu bağımlı ilişki ya-
pısı içinde güçlenen Özbek bürokrasisinin yeni koşullara uyum sorunu
bulunmaktaydı. Bağımsızlıktan hemen sonra piyasa ekonomisine geçiş
                                        
                                
 
283 Curtis, (http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/uztoc.html#uz0001).
284 Howe, s. 444.

  129
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
üzerinde vurgulamalara ağırlık verilmesine rağmen, bunun uygulamaya
yansıması oldukça yavaş gerçekleşecektir. 1992 yılında özelleştirme ve
vergi sisteminin düzenlenmesine yönelik bazı adımlar atıldı. 1993’te
ruble alanından çıkma zorunluluğu doğduğunda, milli para Sum’un
kullanılmasına geçildi. Aynı yıl fiyatlar üzerinde denetim kaldırılırken,
enerji ve ithal ürünlerde fiyatları belirleme tekeli sürdürüldü. 1993 so-
nunda özel mülkiyete bırakılan ekonomik kesim %10’dan, 15’e çıkartıla-
bilmişti. 1995’e gelindiğinde, küçük perakende ve dağıtım firmaları ve
çiftlikler dışında özelleştirmede çok az ilerleme kaydedilebilmişti. 1995
sonunda IMF’den 260 milyon dolarlık ekonomik reform yardımı alan
ülke, aynı yıl ABD’li şirketlerle ülkedeki silah sanayinin modernizas-
yonu konusunda 500 milyon dolarlık bir antlaşma imzaladı. Özbekis-
tan’daki petrol yataklarının daha verimli işletilebilmesi için, yine ABD’li
firmalarla 1,3 milyar dolarlık uzun vadeli yatırım anlaşmaları imzalandı.
Güney Koreli otomotiv şirketi Daewoo ve İngiliz Massey-Ferguson fir-
ması o dönemde, ülkede yatırım yapan büyük şirketler arasındaydı.285
Ancak, 1995’ten sonra başlayan bu gelişmeler ülkedeki bürokratik me-
kanizmanın ekonomik sistem üzerindeki denetleyici ve onaylayıcı rolü-
nün ağırlığının azaldığı anlamına gelmemiştir.
Özbekistan bağımsızlık sonrasında, ekonomik sorunlarının dışında
diğer birtakım sorunlarla da karşı karşıya kalmıştır. Ülke, İslâmcı radikal
muhalefetin doğurduğu rejim karşıtı tehditle, Tacikistan’dan sonra, en
fazla karşı karşıya kalan Orta Asya ülkesidir. Bu durum, her şeyden
önce Özbekistan’ın dini-kültürel geçmişi ve bunun Sovyet döneminde
aldığı görünümlerle yakından ilgilidir. Semerkand ve Buhara’da oturan
az sayıda Şii dışında, Özbekistan Sünni-Hanefi mezhebinin ağırlığı
oluşturduğu bir dini yapıya sahiptir. Özbekistan ve Tacikistan’da tarih-
sel olarak İslâm, kentleşme ve ticarileşmeye paralel olarak, Kazakistan
ve Kırgızistan’ın aksine (heterodoks-göçebe kültürünün ağırlığından
farklı olarak) oldukça Ortodoks, yerleşik bir eğitim sistemi ve ulema hi-
yerarşisi içinde örgütlenmiştir.286 İslâm hukukçuları bölgede geleneksel
olarak güçlü bir konum edinmişlerdir. Özbekler, bölgedeki dini bürok-
rasi içinde ağırlıklı bir konuma sahiptirler. Kazakistan, Kırgızistan ve
Türkmenistan’da müftüler ya Özbek kökenli ya da Özbeklerin yoğun
olduğu bölgelerden gelen kişilerdir. Buna benzer bir ayrım, bölgede çok
güçlü olan sufi tarikatlarda da görülmektedir. Orta Asya’da güçlü olan
iki büyük tarikattan Yesevîlik daha çok Kazakistan’da güçlüyken, daha

                                        
                                
 
285 Martin C. Spechler, “ Uzbekistan: The Silk Road to Nowwhere?”, Contemporary
Economic Policy, Cilt:18, Sayı: 3, 2000, s. 295.
286 Laura Yerekesheva, “ Religion - Politics Interplay: The Case Of Kaza khstan And
Uzbekistan”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi- OAKA, Cilt: 2, Sayı: 3, 2007, ss.
28-40.

130  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
hiyerarşik bir tarikat olan Nakşibendîlik Özbekistan’da güçlüdür. Ulema
ile sufiler arasında geleneksel bir rekabet bulunmasına rağmen, Özbe-
kistan’da bu iki unsur yer yer örtüşmüş birbirleri ile iç içe geçmiş du-
rumdadır. Önde gelen ulemanın çoğu, geleneksel olarak etkili tarikatla-
rın da üyesidirler. Bu durum son derece karmaşık bir etkileşim ağının
oluşmasına hizmet etmiştir. Sufiler, İslâm hukukçuları tarafından yazı-
lan temel eserlerin ülkenin en ücra köşelere taşınmasına hizmet etmiş,
Sovyet dönemi din karşıtı politika ve uygulamalara rağmen dini eğitim
ve bilgilerin topluma aktarılması, dini ibadet ve geleneklerin korunması,
bu şekilde sağlanabilmiştir. Üstelik din, etniler üstü bir unsur olarak,
özellikle Özbeklerle Tacikler arasında bir bağ oluşturmaktadır. Tacik bir
şeyhe bağlı Özbek veya bunun tersi bir durum her zaman mümkündür.
Bu da etnik kimlikten bağımsız bir İslâm anlayışının oluşmasına zemin
hazırlamaktadır.287 Afganistan ve Tacikistan’daki gelişmeler karşısında
Özbek otoritelerin tedirginliklerinin bir diğer nedeni de, bu geçişken
ilişkiler kanalıyla radikal İslâmcı muhalefetin ülkeye transfer edilmesin-
den duydukları korkudur.
Özbekistan’da dini geleneğin devam etmesinde diğer bir yardımcı
faktör, bizzat Sovyet dönemi politikaları olmuştur. Sovyet yönetimi, Öz-
bek toplumunun yeni rejime kaynaştırılmasına oldukça önem vermiştir.
Özbekistan’da yerleşik devlet geleneği, kültürel altyapı ve ekonomik
sistemin rejime karşı potansiyel bir muhalefet kaynağı oluşturması bu
eğilimin temel dinamiğini oluşturmuştur. Özbeklere eğitim ve bürokra-
tik kadrolarda daha fazla yer verilmesi, bölgedeki zengin tarihsel eserle-
rin turizme açılması ve en önemlisi tüm Orta A sya’da tek resmî din ör-
gütlenmesi olan Orta Asya ve Kazakistan Dini İdaresi’nin Taşkent’te ya-
pılandırılması, bu eğilimin yansımaları olarak değerlendirilebilir. Sovyet
rejimi, Özbekistan’ı Üçüncü Dünya, özellikle Arap ve İslâm ülkeleri ile
olan ilişkilerde bir anahtar, bir vitrin ülke olarak kullanmayı istemiştir.
Bu amaçla SSCB’de tek dini yayın Özbekistan’da çıkartılmaktaydı. Taş-
kent Müftüsü tüm ülkedeki Müslümanların dini temsilcisi olarak hare-
ket etmekteydi. SSCB’yi ziyaret eden Müslüman ülke heyetlerinin kar-
şılanmasında Taşkent Müftüsü’ne resmi bir rol verilmişti. Tüm Müslü-
man cumhuriyetler içinde en fazla açık caminin bulunduğu Özbekis-
tan’ın Taşkent, Semerkand ve Buhara kentleri, aynı zamanda çok sayıda
dini uluslararası konferans ve toplantıların düzenlendiği merkezlerdi.288
1979 yılında ülkede resmi olarak 150 cami ibadete açıktı. 289 1960’lı yılla-
rın sonlarından itibaren Sovyet din adamlarına yurt dışında eğitim im-
                                        
                                
 
287 Roy, ss. 197-215.
288 Devlet, s. 343.
289 Emmanuel Karagiannis, “Political Islam in Uz bekistan: Hizb ut-Tahrir al-Islami”,
Europe-Asia Studies, Cilt: 58, Sayı: 2, 2006, s. 262.

  131
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
kânı sağlandı. Brejnev döneminde Müslüman din adamları Libya, Su-
riye, Mısır ve Ürdün’deki okullara gönderildiler. Burada amaç, İslâm ül-
kelerine açılma politikasında Müslüman ülkelerce tanınan saygın din
adamlarının yetiştirilmesiydi. Ancak bu politika, gönderilen kişiler ara-
sında başta Müslüman Kar deşler olmak üzere çeşitli siyasal akımlardan
etkilenen yeni bir din adamı grubunun oluşmasına hizmet etti. Bu kişiler
rejimle açık bir çatışmaya girmese de etniler üstü bir İslâm modelini be-
nimsemiş ve kırsal kesimdeki geleneksel mollalarla ilişkiler geliştirebil-
miş kişilerdi. Bağımsızlık öncesinde Özbekistan, resmi ve çok sayıda
gayrı resmi caminin faaliyette bulunduğu, bağımsızlığı İslâm’ın yeniden
dirilişi olarak algılayan enformel dini örgütlerin ve sosyal etkileşimin
var olduğu bir altyapıya sahipti.
Özbekistan’da İslâm, özelikle Fergana Vadisi’nde geleneksel ve ör-
gütlü biçimleriyle yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Fergana, Orta
Asya’da oldukça stratejik bir bölgedir. Bölge üç Orta Asya ülkesinin ke-
siştiği bir alanı kapsamaktadır. Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan
arasında bölünen Fergana Vadisi’nde, 10,4 milyon (Orta Asya nüfusu-
nun beşte birinden fazlası) insan yaşamaktadır. Kırgızistan nüfusunun
yarısı, Özbekistan nüfusunun %27’si, Tacikistan nüfusunun üçte biri bu
bölgede yaşamaktadır. Fergana Vadisi’ndeki nüfusun %80’i (8,3 milyon)
etnik Özbek’tir. Bu nüfus geçişken bir yapıdadır. Başka bir deyişle Va-
dide yaşayan Özbekler arasında sınırlar ötesi sıkı bir ilişki bulunmakta-
dır.290 Sufi yönelimler, dini eğitim ve İslâm’ın radikal yorumları bir
arada ve iç içe geçmiş biçimde bölgede varlığını sürdürmektedir. Özbe-
kistan’ın bölgede toprağı az olsa da (%4,3) yoğun Özbek nüfus, ayrıca
Özbekistan’da yaşayan Tacik azınlığın tamamına yakınının bu bölgede
yaşamakta olması, ülke için Vadiyi oldukça önemli kılmaktadır. Bölge,
Özbekistan için, Özbek yoğunluklu nüfus nedeniyle diğer Orta Asya ül-
kelerine bir atlama taşı olabilecek niteliktedir. Aynı zamanda, sahip ol-
duğu özellikler nedeniyle, Tacikistan ve Afganistan’daki radikal İslâmcı
oluşumların bölge ülkelerine geçiş yapabilecekleri stratejik bir konumda
bulunmaktadır.

Özbekistan’da Muhalefet
Bağımsızlıktan günümüze Özbekistan siyasal rejimi, eski Sovyet cumhu-
riyetleri içinde en baskıcı olanların başında gösterilmektedir. Ülkede sıkı
bir sansür uygulaması yürütülmekte, siyasal etkinlik ve örgütlenmelere
getirilen geniş çaplı yasaklar bulunmakta, sertliğe varan yöntemlerle
muhalefetin engellenmesi, bazı siyasal muhaliflerin “kaybolması” gibi
                                        
                                
 
290 Baktygul Ka lambekova, “Fer gana Vadisi’ndeki D ini Durum”, Avrasya Etüdleri,
İlkbahar-Yaz 19, 2001, ss. 132-133.

132  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
uygulamalara sıklıkla rastlanmaktadır. 1980’li yılların sonlarına doğru
şekillenmeye başlayan bu muhalif oluşumların kendi içlerinde bazı
farklılıklar taşıdıkları görülmektedir.
Birlik Hareketi, 11 Kasım 1988’de bir grup akademisyen, sanatçı ve
aydın tarafından kuruldu. Abdürrahim Pulatov (Polat) 1 Aralık’ta hare-
ketin başına geçirildi. Hareketin ilk kongresi 29 Mayıs 1989’da toplandı.
Bu toplantıda Polat’ın başkanlığı tescil edildi. Hareketin resmi amacının
Özbekistan’ın yeraltı ve yerüstü kaynaklarının kullanımında ulusal ini-
siyatifin tanınması, Özbek dilinin devlet dili olarak kabulü, daha fazla
demokrasi ve ekonomide daha serbest bir yapılanmaya geçilmesi olduğu
belirtilmekteydi.291 O günün şartları içinde Hareket liderlerinin
bağımsızlık talebi gibi radikal çıkışlardan kaçındıkları, ağırlıklı olarak
daha özerk bir statü talebini öne çıkardıkları görülmektedir. Hareketin
ilan edilen programında dikkat çekici bir nokta, Özbekistan’da başkanlık
rejiminin kurumsallaşmasından duyulan endişenin açık bir biçimde
vurgulanarak, ülkede parlamenter bir demokrasinin kurulması gerekli-
liğinin ifade edilmesidir. Bu vurgular, Kerimov iktidarının yöneldiği
amaçlarla çelişkiler taşımaktaydı. Kerimov yönetimi Birlik Hareketine
karşı başından beri soğuk bir tavır sergiledi.
Birlik tarafından düzenlenen mitinglere yüksek katılım sağlanması ve
1989’un ortalarından itibaren bu mitinglerde açık bir biçimde bağımsız-
lık taleplerinin dile getirilmesi, ÖzKP yönetimini karşı önlemler almaya
yönlendirmiştir. 7 Mayıs 1989’da hükümet bir kararname yayınlayarak
Birlik faaliyetlerine yasaklama getirdi. Ancak bu yasaklama, pratikte bir
sonuç doğurmadı. Birlik Hareketi, sürekli olarak düzenlediği mitinglerle
doğrudan hükümet karşıtı muhalefeti yükseltmeye başladı. 17 Mayıs’ta
Fergana vadisinde, Özbeklerle Ahıska Türkleri arasındaki çatışmalarda
Birlik liderlerinin, olayları yatıştırma yönünde aktif rol oynamaları ve
SSCB Başbakanı Rijkov’un Taşkent’e gelerek Polat’la görüşmesi,
Kerimov’u, Hareketin alternatif bir güç merkezine dönüşebileceği olası-
lığı ile karşı karşıya bırakmıştır. Kerimov, olayların yatışmasından sonra
Birlik içindeki çeşitli muhalif gruplarla daha yakın bir diyaloğa yöneldi.
Bu ortamda hükümet, Birlik Hareketinin talepleri doğrultusunda bir dil
yasasını parlamentoya sundu. Daha sonra, Birlik yönetim kurulundan
bir heyet, Kerimov tarafından kabul edilerek, kendilerine Hareketin si-
yasal olarak tanınacağı buna karşılık onların da hükümet karşıtı miting
ve diğer kitle gösterilerine son vermeleri isteği iletildi.292 Bu diyalog sü-
                                        
                                
 
291 William Fierman, “Political Development in Uzbe kistan: Democratization?”, Karen
Dawisha-Bruce Parrott (Der.), Conflict, Cleavage and Change in Central Asia and the
Caucasus, (Cambridge: Cambridge Univ. Press, 1997), s. 364.
292 Hüseyin Adıgüzel, Türk Dünyasında “Birlik” Halk Hareketi ve Halk Cephesi, İstanbul,
1998, (http://www.birlik.net/tdha.html).

  133
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
reci Birlik Hareketi içinde bir bölünmenin yaşanmasıyla sonuçlanacaktır.
Muhammed Salih ve diğer bir grup Birlik üyesi, bağımsızlık sürecinde
Kerimov yönetimiyle işbirliği yapılmasının gerekliliği, Polat ve ekibinin
Azerbaycan’daki gibi çatışmacı bir süreci başlatarak Harekete zarar ve-
receği gerekçesi ile örgüt yönetimine karşı çıktılar.293 Ancak, olağanüstü
kurultay’da Polat, Salih ve ekibine üstünlük sağlayınca, ikinci grup Bir-
lik Hareketinden ayrılarak, diğer bir muhalif oluşum olan Erk Hareke-
tini kurdu. Kerimov’un, bağımsızlık sürecinde Salih’e, Polat’a göre daha
sıcak bir yaklaşım sergilediği açıktır. Büyük bir olasılıkla Kerimov, Birlik
oluşumunu sadık muhalefet örgütü olarak yapılandırmak istemişti. An-
cak, Kerimov’un bu politikasının pratikteki sonucu, Birlik hareketinin
hizipler arasında bölünerek, geçiş döneminde hükümete daha rahat ha-
reket edebileceği bir alan bırakmış olmasıdır. Muhalefet hareketinin ku-
rumsallaşamadan bölünmesi, Özbekistan’da siyasal rejimin sonraki geli-
şimi ve ülkedeki muhalefetin bazı özelliklerinin belirlenmesi açısından
önemlidir. Öncelikle Özbek muhalefeti, Özbek milliyetçiliği ve Rus kar-
şıtlığı temelinde şekillenen bir görünüme sahipti, dolayısıyla muhalefe-
tin Özbeklerin çoğunluğu oluşturduğu bir bağımsız ülke olarak, kurum-
sallaşma konusunda söyleyecekleri şeyler sınırlıydı veya bu konuda
kendi aralarında henüz bir görüş birliği oluşturulamamıştı. Bu aşamada
muhalefetteki bölünmenin yapısal veya düşünsel dinamiklerden çok,
güncel gelişmeler karşısında şekillenen farklı politik tutumlardan kay-
naklandığı belirtilebilir.
İkinci olarak, Polat ve ekibinin Azerbaycan’da yaşanan gelişmelerden
ve Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) deneyiminden oldukça etkilendik-
leri söylenebilir. AHC’nin milis güçlerini siyasal rejimin oluşması süre-
cinde etkin bir biçimde kullanabilmesi ve AzKP karşısındaki başarıları,
Birlik oluşumunun benzeri bir sürece yönlendirilmesi konusunda, Hare-
ketin liderlerini uyarmış olabilir. Birlik yönetimi, o dönemde mitingleri
yoğunlaştırarak ÖzKP karşıtı muhalefetin sertlik yanlısı bir strateji iz-
lenmesini açık bir biçimde savunmakta ve yer yer AHC’yi buna örnek
olarak göstermekteydi. Buna karşılık, Salih ve ekibi bu stratejiye açıkça
cephe aldılar.294 Büyük bir olasılıkla Salih ülkede, ÖzKP, polis teşkilatı
ve ordunun çok iyi kurumsallaşmış olduğunu ve böyle bir süreçte,
Azerbaycan’ın aksine, muhalefetin izlediği yöntemin başarısızlıkla so-
nuçlanacağını öngörmüş olabilir. ÖzKP denetiminde tuttuğu örgütsel
yapılar aracılığıyla muhalefet üzerinde ezici bir baskı oluşturabilirdi. Sa-
lih, Azerbaycan deneyiminden çok, Baltık ülkelerindeki gibi bağımsızlık
                                        
                                
 
293 Nadia Diuk ve Adrian Karatnycky, New Nations Rising, (New York: J ohn Willey &
Sons, Inc., 1993), s. 187.
294 Mehrdad Haghayeghi, Islam and Politics in Central Asia, (New York:, St. Martin Press,
1995), s. 123.

134  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
yanlısı seçkinlerle, yeni oluşmakta olan muhalefet örgütlerinin işbirliği
içinde hareket etmeleri gerektiğini savunmaktaydı.
Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta, Özbek muhalefetinin siyasal
taleplerden çok sosyal talepler çevresinde bir araya gelmeleri, bunun da
siyasal seçkinlerin bazı yönelimleri ile çakışmasıdır. Çevre kirliliği, tarım
politikasının gözden geçirilmesi, sakat doğumlar, nüfus artış hızının
yüksekliği gibi konular mevcut siyasal otoriteler tarafından da paylaşı-
lan sorunlardı. Dolayısıyla ÖzKP yönetiminin bağımsızlık sürecini yö-
netebilme becerisine paralel olarak, muhalefeti oluşturan unsurlar ara-
sında siyasal otoritelerle işbirliği yapma eğiliminin giderek güçlendiğini
belirtebiliriz. Bu anlamda Salih’in Birlik sürecinden ayrılması ilk kop-
madır. Buna benzer kopmalar ve Birlik’in zayıflama süreci bağımsızlık
süreci boyunca devam edecektir.
Muhalefette yaşanan değişim sürecinde, Kerimov’un izlediği strateji-
nin de altının çizilmesi gerekir. Özbek yönetimi, Azerbaycan’dakine
benzer bir zorlukla karşılaşmamak için, Birlik Hareketi içindeki şiddet
karşıtı bloku destekleyerek, muhalefet içindeki bölünmeyi hızlandırmış-
tır. Kerimov, süreç boyunca Salih ve arkadaşlarına, Birlik Hareketinin
resmen tanınacağı, maddi yönden destekleneceği, bağımsızlık sürecinde
işbirliği yapılacağı mesajları vermiştir. Bu söylemin yönetim ile işbirliği
sağlanarak, bağımsızlığa geçme yönündeki beklentileri okşadığı açıktır.
Nitekim Kerimov’un bölünme sonrasında da bu stratejiyi bir süre daha
sürdürdüğü görülmektedir. Birlik Hareketi bir siyasal parti olarak tescil
edilmezken, Erk Hareketi 12 Mart 1990’da siyasal parti olarak yapılana-
cak ve tescil edilecektir.295 Bütün bu süreçte Kerimov’un yönlendiriciliği
açıktır. 18 Şubat 1990 tarihinde yapılan Özbek Yüksek Prezidyum se-
çimlerinde Erk hareketi lideri Salih’e ve hareketin ikinci adamı Erkin
Vahidov’a ÖzKP listesinde yer verilerek her iki ismin meclise girmeleri
sağlanmıştır. Bu politika Özbek muhalefeti arasındaki çatlağı derinleşti-
rirken, Kerimov’un hareket alanını da genişletmiştir.
Birlik Hareketinin hükümet karşıtı muhalefeti seçimlerden sonra da
devam etmiştir. 20 Ocak 1990’daki Bakü işgalini protesto mitingi, yine
Nisan 1990’da pamuk skandalından suçlu bulunanları destekleme mi-
tingi, Mayıs’ta Taşkent müftüsünün görevden alınmasını isteyen ve
20.000 kişinin katıldığı yürüyüş, Aralık 1990’da Namangan’daki göste-
riler, Birlik Hareketinin organize ettiği kitle gösterilerine örnek olarak

                                        
                                
 
295 Brian Grodsky, “Resource Dependency and Political Opportunity: Explaining the
Transformation from Excluded Political Opposition Parties to Human Rights
Organizations in Post-Communist Uzbekistan”, Government and Opposition, Cilt: 42,
Sayı: 1, 2007, s. 107.

  135
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
verilebilir.296 Bu gösteriler, bir yandan Birlik ve Erk arasındaki stratejik
ayrımı derinleştirirken, diğer yandan Kerimov’un ülkeyi olağanüstü hal
kararnameleri ile yönetmesine zemin hazırladı. Şubat 1990’da Kerimov,
ülkede tüm kitle gösterilerini yasaklayan ve para cezasına bağlayan bir
kararname yayınladı.297 Aşama aşama muhalefet üzerinde baskı ku-
ruldu. Eylül 1991’de Birlik’in düzenlemek istediği bir gösteri sert bir bi-
çimde bastırıldı ve birçok Birlik yöneticisi tutuklandı. Muhalefeti hedef
alan kapsamlı aramalar yapıldı ve izinsiz miting düzenleme suçlama-
sıyla Birlik yanlısı bazı milletvekilleri tutuklandılar. Diğerleri ise
Kerimov’un safına geçmeye zorlandılar.
Belirtildiği gibi, Ağustos 1991’de Rusya’da gerçekleştirilen darbe giri-
şimi, Kerimov yönetimi tarafından açıkça desteklendi. Darbeyi kınayan
Polat ve diğer Birlik liderleri tutuklandı. Darbe girişiminin başarısızlıkla
sonuçlanması üzerine Polat ve arkadaşları serbest bırakıldı ve 31 Ağus-
tos’ta ülkenin bağımsızlığı ilan edildi. Hemen ÖzKP ile SBKP arasındaki
ilişkiye son verildi ve Kasım 1991’de partinin adı Özbekistan Ulusal
Demokratik Partisi olarak değiştirildi. Kerimov yeni partinin başkanlı-
ğına getirildi.
Yönetim, Erk Hareketini resmi muhalefet partisi olarak tanıdı ve bu
partiye daha rahat hareket ortamı sağladı. Ancak Kerimov, bu aşamada
beklemediği, bizzat kendi yardımcısının örgütlediği başka bir muhalif
girişimle karşı karşıya kaldı. Kerimov’un yetkileri elinde toplama girişi-
mine açıkça cephe alan yardımcısı Şükrullah Mirsaidov, mecliste bulu-
nan bazı muhalif milletvekillerinin de desteği ile Kerimov’a yönelik bir
parlamento darbesi planladıysa da, başarısız oldu ve Aralık ayında baş-
kan yardımcılığı görevinden alındı.
Siyasal sistem içinden gelen bu tepkiyi tasfiye eden Kerimov, parla-
mentodan cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve seçimlere yal-
nızca resmi siyasal partilerin aday gösterebilmesini öngören bir yasa çı-
karttı. O tarihte ülkede resmen tanınan iki siyasal parti bulunuyordu.
Ulusal Demokratik Parti ve seçimlerden kısa bir süre önce tanınan Salih
liderliğindeki Erk Partisi. Kerimov düzenlemeyle henüz resmi parti sta-
tüsü kazanamamış bulunan Birlik Hareketinin yapılacak seçimlerde
aday göstermesini önlemek istiyordu. Dolayısıyla, Polat için tek seçenek
bağımsız adaylık için gerekli olan altmış bin seçmen imzasının toplama-
sıydı ki, bu çok güç ve kolaylıkla frenlenecek bir adaylık yolu idi.
Kerimov, bilinçli olarak Salih’in konumunu bütün bu dönem boyunca
                                        
                                
 
296 Ruth Deibler, Literature and Politics: Mohammed Salih and Political Change in Uzbekistan
from 1979 to 1995, Indiana University, 1996, (http://www.uzbekistanerk.org/ruth.htm).
297 Rene Pruneau, “Democratization in Uzbekistan”, AACAR BULLETIN, Cilt: 5, Sa yı: 1,
1992, s. 53.

136  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
güçlendirmeye özen gösterdi. Aralık 1991 Cumhurbaşkanlığı seçimle-
rinde Kerimov’un tek rakibi Salih oldu. Polat’ın Cumhurbaşkanlığı se-
çimlerine adaylık başvurusu ise imzaların zamanında seçim komisyo-
nuna iletilmediği gerekçesiyle reddedildi. Seçimlerde, Kerimov %88, Sa-
lih ise %12 oranında oy aldı. Kerimov ikinci seçimlerin yapılacağı Ocak
2000’e kadar ülkenin yönetimini bu şekilde eline geçirmiş oldu.
1991 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Kerimov, adım adım ül-
kede muhalefete karşı hareket alanını genişletme ve muhalif unsurları
tasfiye etme sürecini başlatmıştır. Sertlik politikasının ilk uygulaması
Ocak 1992’de Taşkent Üniversitesi öğrencilerinin ekmek zamlarını pro-
testo etmek amacıyla düzenledikleri gösteriye güvenlik güçlerinin ateş
açarak karşılık vermesi oldu. Resmi açıklamaya göre iki öğrenci hayatını
kaybetti.298 Bu ortamda Tacikistan’da silahlı İslâmcı grupların desteğini
alan muhalefet bloku ile hükümet arasındaki gerilimin kanlı bir iç savaşa
dönüşmesi, Kerimov yönetimi için tam bir uyarı oldu ve bu gelişme ül-
kede otoriter yönetimin kurumsallaşmasının diğer bir gerekçesini oluş-
turdu. Hükümetin, muhalefeti ülkede etnik ayrımcılık temelinde çatışma
çıkarmak ve İslâmcı radikalizmi beslemekle suçlayan açıklamalarının
ardından geniş çaplı bir tasfiye hareketi başlatıldı.
Yönetimin sertleşmesine paralel olarak, muhalefetin birleşmesine yö-
nelik zayıf girişimler olduysa da bunda başarı sağlanamadı. Mirsaidov,
Salih ile Polat arasında başarısız bir diyalog süreci başlattı. Muhalefet li-
derleri 1992 yılında Amerikan Türk Dernekleri Federasyonu’nun top-
lantısında ortak eylem kararı aldılar. Yine bu toplantıda 2 Temmuz
1992’de meclisin açılış toplantısında bir protesto gösterisinin yapılması
kararlaştırıldı. Ancak bu girişim gerçekleştirilemeyecektir. Haziran
1992’de Polat gözaltına alınarak yetkililerce sorgulandı ve serbest bıra-
kıldı. Ancak savcılık binasından çıkarken bir grubun saldırısına uğraya-
rak yaralandı. Polat’ın kafatasında çatlak oluştu ve saldırı nedeniyle be-
yin sarsıntısı geçirdi. Bunun üzerine planlanan miting ertelendi.
Kerimov meclis açılışında yaptığı konuşmada, istikrar için gerekirse
yüzlerce kafanın kırılabileceğini açık bir dille vurguladı.299 Bu
açıklamalardan sonra muhalefete yönelik şiddet arttı. Resmi tutuklama-
ların yanında Birlik yanlısı basın ve örgüt temsilcilikleri bombalandı
veya yakıldı. ABD, Kerimov’un Ağustos’ta yapması planlanan
Washington gezisini muhalefete yönelik bu baskıcı politika nedeniyle
erteleme kararı aldı. Bu erteleme 1996 yılına kadar sürecektir.

                                        
                                
 
298 “Muhammed Salih and Erk Democratic Party”, 1999, (http://www.uzbekistanerk.org/
erkpart1.html).
299 “Political Situation Uzbe kistan”, Birlik Press, 2 Eylül 1998.

  137
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Erk Partisi de hükümetin sert tutumundan payına düşeni aldı. Önce-
likle, Erk Partisi’nin yayın organı kapatıldı. Salih gelişmeleri protesto
ederek, 2 Temmuz 1992 tarihinde milletvekilliğinden istifa etti. Eylül
1992’de Erk’in banka hesaplarına el konuldu. Ağustos 1992’de Erk Par-
tisi Sekreteri Atanazor Altpov hükümete karşı darbe hazırlığında bu-
lunmak suçlamasıyla tutuklandı.300 1993 başlarında, Erk Partisi’nden altı
milletvekilinin üyelikleri düşürüldü. Nisan 1993’te bu kez Salih, hükü-
mete karşı kurulan bir devrim komitesinin lideri olmak suçlamasıyla
tutuklandı. Ancak ABD ve Türkiye’den gelen baskılar sonucunda serbest
bırakıldı.
Sonuçta, her iki muhalefet lideri de ülkeyi terk etmek zorunda kaldı-
lar. Polat, Kasım 1992’de ülkeyi terk ederek Bakü üzerinden İstanbul’a
geldi ve bir süre muhalefeti buradan yönetti. Salih ise, Nisan 1993’teki
salıverilmesinden hemen sonra ülkeyi terk etti. Salih önce Türkmenistan
ve İran, sonra Türkiye’ye gelerek Polat gibi hareketini bir süre buradan
yönetecektir. Kerimov’un muhalefete yönelik tasfiye hareketinin üçüncü
ayağı Şükrullah Mirsaidov’a yönelik olarak gerçekleştirildi. Ağustos
1993’te görevde bulunduğu süre içinde zimmetine 5 milyon dolar ge-
çirmek suçlamasıyla tutuklandı.301 Yargılanan Mirsaidov, üç yıl hapis
cezasına çarptırıldı ancak uluslararası ve i ç baskılar nedeniyle cezası af-
fedildi.
Tasfiye sonucunda çok sayıda Birlik ve Erk üyesi ülke dışına çıkmak
zorunda kaldı. Türkiye, Rusya, Almanya ve ABD muhalefetin faaliyetle-
rine devam ettiği ülkeler olarak sıralanabilir. 1992–1993 tasfiyesinde,
üzerinde durulması gereken diğer bir isim Abdulmannab Polat’tır
(Abdurrahim Polat’ın kardeşi). Polat resmen tanınmayan Özbekistan İn-
san Hakları Cemiyeti Başkanlığı görevini yürütürken, Kırgızistan’da bir
insan hakları konferansına katıldığı sırada Özbek Gizli Servisi’nce kaçı-
rılarak Özbekistan’a getirilip yargılandı ve üç yıl hapis cezası aldı. A.
Mannab Polat, ABD ve Batılı insan hakları kuruluşlarının yoğun baskısı
sonucunda serbest bırakıldı ve ülkeyi terk ederek ABD’ye gitti. A.
Mannap Polat ABD tarafından finanse edilen Merkezi Asya İnsan Hak-
ları Enformasyon Ağı Başkanlığını yürütmektedir.
Ülkedeki muhalefetin diğer bir boyutu dini örgütlenmelerle ilgilidir.
Ancak muhalefetin bu boyutunun daha iyi anlaşılması için, Özbekis-
tan’da dini yapı ve örgütler üzerinde aşağıda ayrı bir başlık altında du-
rulacaktır.
                                        
                                
 
300 “Muhammed Salih and Erk Democratic Party”, (http://www.uzbekistanerk.org/erkp
art1.html).
301 Shahram Akbarzadeh, “Nation-Building in Uzbekistan”, Central Asian Survey, Cilt: 15,
Sayı: 1,1996, s. 26.

138  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
İslâm, Muhalefet ve Özbekistan
Yukarıda, Özbekistan’da İslâm olgusunun tarihsel, kurumsal ve etnik
temelde diğer Orta Asya Türk cumhuriyetlerinden farklı özellikler taşı-
dığı belirtilmişti. Yerleşik ve iç içe geçmiş bir ulema ve tarikat ağı, Sovyet
politikalarının da bir sonucu olarak, görece dinin kurumsal yapısının ko-
runması ve Fergana Vadisi’nde dini ve etnik temelde Tacik, Kırgız ve
özellikle Özbek nüfus arasında etkileşimin yoğunluğu, bu farklılığın di-
namiklerini oluşturmaktadır. Yine belirtildiği gibi, resmi olarak yapı-
lanmış müftülük sistemi içinde yetişen din adamları 60’lı yıllardan baş-
layarak, uluslararası düzeyde ilişkilere sahip kişilerdi. Bağımsızlık süre-
cinde Özbek toplumu içinde, özellikle Fergana Vadisi’nde yaşayanlar
için etniler üstü İslâm birliği modeline yönelik bir algılama giderek güç
kazanmaktaydı.
Bu eğilimin, siyasal örgütlenme açısından başlangıç noktası, bölgenin
çok uzağında 1990’da Rusya Federasyonu’nda Dağıstanlıların ve Tatar-
ların girişimiyle kurulan İslâmi Yeniden Doğuş Partisi (İYDP)’dir. Parti,
merkez olarak Moskova’yı seçmiştir. Söylemde sistemle çatışmamaya
özen gösteren Parti, Cezayir gibi, diğer bölgelerdeki İslâmcı hareketlere
destek verme yönünde bir eğilime sahipti.302 Kısa bir süre sonra İYDP
Tacikistan’da M. Himmetzade liderliğinde, Özbekistan’da ise, İslâmi
Uyanış Partisi olarak Fergana kökenli bir din adamı olan Abdullah
Utayev başkanlığında kuruldu.303 Utayev’in yardımcılığını Abdullah Yu-
suf yürütmekteydi. Bu iki ismin geldiği Fergana, 1980’li yılların ortala-
rından itibaren hızlı bir dine yönelim sürecine girmiş bulunmaktaydı.
Bölgenin önde gelen kentlerinden Namangan’da cami sayısı 1986-1991
yılları arasında 2’den 26’ya yükselmişti.304 Fergana’da kurulan tek örgüt-
lenme İYDP değildir. İslâmi Demokratik Parti, Ağustos 1990’da Özbek
müzisyen Dadahan Hasanov liderliğinde ve İYDP’ye alternatif olarak
kuruldu. Parti, mevcut sisteme yönelik olarak daha uysal bir söyleme
sahipti ve programı daha geleneksel değerleri öne çıkarmaktaydı. Bu
partinin Kerimov tarafından İYDP’yi dengelemek amacıyla kurulması
olasılığı yüksektir. Fergana’daki üçüncü İslâmcı oluşum, bir partiden
çok gençlik örgütü olarak doğdu. Başlangıçta “kötü çocuklar grubu” ola-
rak algılanan305 bu örgütlenme, “Adalet” adını kullanıyordu. Tahir Yol-
daş, Adalet’in lideri konumundaydı. Bu örgüt, özellikle sufilik ve gele-
                                        
                                
 
302 Pınar Akcalı, “Islam as a ‘Common Bond’ in Central Asia: Islam ic Renaissance Party
and Afgan Mucahidin”, Central Asian Survey, Cilt: 17, Sa yı: 2, 1998, ss. 270-271.
303 Mehrdad Haghayeghi, “Changing Dynamics of Islamic Politics in Central Asia”, The
Muslim World, Cilt: 92, 2002, ss. 322-323.
304 Dilip Hiro, “Ker imov Keeps His Gun Ready for Islam ist”, 1998, (http://www.onewor
ld.org/ip s2/may98).
305 Roy, s. 213.

  139
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
neksel değerlere yönelttiği eleştiriler ile tanınmaktaydı. Sertlik yanlısı bu
söylem, özellikle 1992’den sonra, Kerimov iktidarını zorlayan radikal
İslâmcı silahlı bir muhalefetin dinamiğini oluşturacaktır.
Aralık 1992’de, İYDP’nin faaliyetleri Kerimov hükümeti tarafından
yasaklandı ve Parti lideri Utayev “kayboldu”.306 Yaygın görüş Utayev’in
Özbek gizli polisince kaçırıldığı yönündedir. Bunu takip eden günlerde
İslâmi Demokratik Parti de kapatıldı. Ancak bu partinin yöneticilerine
herhangi bir baskı uygulanmadı. Utayev olayından sonra, hükümetin
tanınmış din adamlarına yönelik baskısı arttı. 1995’te Abdulveli Mirzaev,
Eylül 1998’de Nehmat Parpiyev, Utayev gibi kayboldular. Bölgede bu
şekilde kaybolanlar içinde son yıllarda Tahir Yoldaş’a yakınlığı ile bili-
nen kişiler öne çıkmaktadır. Bunların içinde en önemli isim Abidkan
Nazarov’dur. 307
Kerimov yönetiminin Fergana’da başvurduğu yöntemler, İslâmcı
oluşumlar içinde Tahir Yoldaşev ve ekibini giderek öne çıkarmıştır.
Yoldaşev, baskıların artması üzerine 1992’de Tacikistan’a geçmiş ve
İYDP’den ve diğer küçük gruplardan katılımlarla birlikte, Özbekistan
İslâm Hareketi (IMU) isimli örgütü kurmuştur. 308 Bu örgüt Fergana Böl-
gesi’nde, Tacikistan ve Kırgızistan’ı da içine alan geniş bir alanda silahlı
eylemlere, 1992’den sonra ve giderek artan bir oranda başvuracaktır.
Örgütün Fergana Vadisi’nde güçlenmesini sağlayan iki önemli dina-
mik bulunmaktadır. Bunlardan ilki Tacikistan iç savaşı, ikincisi ise Af-
ganistan’da Taliban rejiminin güç kazanmasıdır. Tacikistan’da İslâmcı
muhalefetin kökeni, geleneksel dinamiklerle birlikte, Afganistan’ın Sov-
yetler Birliği tarafından işgal edildiği dönemde Afgan direnişçilerle ge-
liştirilen etkileşimlere dayanmaktadır. İşgal sırasında direnişçilerin Taci-
kistan sınırından içeride eylem yapmaları, yardım almaları ve barınma-
ları söz konusu olmuştur. Bu etkileşim, onların Hint Yarımadasında olu-
şan İslâmcı örgütlenme ve fikirlerden etkilenmeleri sonucunu doğur-
muştur. Tacikistan, Afganistan ve Pakistan kökenli İslâmcı düşünce ve
örgütlenmelerin Özbek grupları etkilemesi yönüyle kilit bir ülke ol-
muştur. Elbette ki bunda, geleneksel İslâm kurumlarının ve Tacik ve
Özbekler arasında, din temelinde şekillenen sosyal etkileşimin de payı
büyüktür. Buhara ve Semerkand, Farsçanın yaygın olarak konuşulabil-

                                        
                                
 
306 “Uzbekistan”, (Washington: Human Right Watch Report 1999).
307 Scott Peterson, “Amid Reforms”, Christian Science Monitor, 19 Temmuz 2002,
(http://www.cdi.org/russia/215-7.cfm).
308 İhsan Yılmaz, “Predicaments And Prospects in Uzbek Islamism: A Critical Compar ison
with The Turkish Case”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi- OAKA, Cilt: 3, Sayı:
6, 2008, s. 31.

140  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
diği bölgelerdir.309 Belirtildiği gibi, İYDP bölgede öncelikle Tacikistan’da
örgütlenmiştir. İYDP bağımsızlıktan sonra kurulan Tacik Koalisyon Hü-
kümetine üye verecek kadar güçlenmiş bir partiydi. Bu partinin, Orta
Asya’ya radikal İslâm’ı transfer etme olasılığının güçlenmesi, Rusya ve
Özbekistan’ı karşı önlemler almaya yönlendirdi. İYDP’ye karşı, Tacikis-
tan Ulusal Cephesi silahlı mücadeleyi, Rusya’nın desteği ile başlattı.
Gerçi bu savaş yalnızca İslâmcılara yönelik değildi, hükümet karşıtı di-
ğer bazı grupları da hedef almıştı. Sonuçta, Tacik iç savaşı (1992–1997)
Ulusal Cephe ile İslâmcılar ve diğer muhalif oluşumların oluşturdukları
iki karşıt grubun çatışmasına dönüştü. 310 Özbekistan hükümeti bu sa-
vaşta açık bir biçimde Ulusal Cephe’yi destekledi. 1992–1993 yılları ara-
sında Cephe başarı sağladıysa da, bu kalıcı olmadı. Şubat 1997’de hü-
kümet ile Birleşik Muhalefet arasında barış anlaşması imza edildi. Bu
anlaşma ile İslâmcılar, İmamali Rahmanov hükümetine ortak oldular.311
Kerimov, Tacikistan içindeki Özbek azınlık kanalıyla mücadeleyi sür-
dürmeyi denedi. Ancak Özbek lider Albay Mahmut Hodarbardiev, Öz-
bekistan’ın desteğine rağmen başarılı olamadı. Bu gelişme, iç savaş ne-
deniyle İslâmcı muhalefeti Tacikistan’da bloke etme politikasının da
sonu demekti. İç savaşta aktif biçimde yer alan İslâmcı Özbek güçler,
dikkatlerini Fergana Vadisi’ne yönlendirdiler.
Kerimov hükümeti için olumsuz bir diğer gelişme Afganistan’da ya-
şandı. Afganistan’da Taliban ile muhalif güçler arasındaki çatışma alanı
Özbekistan sınırına bitişiktir. Bu alan, bir süre Özbek-Tacik-Hazara
güçleri tarafından kontrol edilebildi. Ancak 1996 Eylül’ünde birkaç kü-
çük bölge dışında tüm kuzey, Taliban güçlerinin denetimine girdi. Bu-
rada da Tacikistan’dakine benzer bir süreç yaşandı. Özbekistan ile Tali-
ban arasındaki tampon bölge bu şekilde ortadan kalktı. Dolayısıyla, İs-
lâmcı Özbek güçler iki yönden Özbek hükümetine karşı askeri harekât
yapabilme olanağına kavuşmuş oldular. Her iki gelişme de IMU liderle-
rinin Taliban ve Kaide benzeri Körfez kökenli radikal örgütler ile etkile-
şimlerini artırdı.312 Bu etkileşim, bir yerde onları bölgede güçlü gelenek-
sel dini yapıdan farklılaştıracak ve yer yer onlarla çatışmalarına neden
olacaktır. Aynı zamanda, Kerimov için “Vahhabi” tanımlaması, yöneti-
min baskıcı politikasına meşruiyet sağlamada önemli bir dayanak oluş-

                                        
                                
 
309 Gregor y Glea son, Language, Culture and Politics in Ce ntral Asia,University of New
Mexico, Working Paper, 1997, s. 5. (http://www.unm.edu/~gleasong/gwg81997.pdf).
310 Şule Baycacun, “Orta Asya ve Özbekistan’da İslâm ve Köktendincilik”, Avrasya Dosyası
Özbekistan Özel, Cilt: 7, Sayı: 3, 2001, s. 92.
311 Dilip Hiro, (http://www.oneworld.org/ips2/ma y98).
312 Svante E. Cornell ve Regine A. Spector, “Central Asia: More than Islamic Extremists”,
The Washington Quarterly, Cilt: 25, Sayı: 1, 2002, ss. 196-199.

  141
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
turacaktır. 313 1999 yılında IMU’ya Suudi Arabistan’da bulunan bir vakıf
aracılığı ile 270 bin doların aktarıldığı, aynı yıl Taliban tarafından 50 bin,
El-Kaide tarafından ise 130 bin dolar tutarında yardım yapıldığı belirtil-
mektedir.314
Tacikistan iç savaşına paralel olarak, Kerimov’un, Fergana Vadisi’nde
geleneksel olsun, siyasal olsun önde gelen dini kişiliklere yönelik baskı
kurma politikası, 1993’lerden itibaren gittikçe artan oranda uygulamaya
konuldu. 1997 yılında hükümet Fergana Vadisi’ndeki “bağımsız” cami-
leri kapatmaya başladı. Mart 1998’de bazı din adamları, İmam Obidkhan
Nazarov gibi, kaybolanlar listesine katıldı. Bu tarihlerden itibaren, böl-
gedeki din adamlarının narkotik suçlarla ilgili olarak gözaltına alınma-
ları ve uzun süreli hapis cezaları almaları uygulamasına geçildi.
Bu süreç, 1999 ve 2000 yıllarında Özbek hükümetini hedef alan sınır
saldırıları ve 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD’nin başlattığı Afganis-
tan operasyonuna paralel olarak yeni boyutlar kazanacaktır.

Devlet Partileri
Özbekistan’da siyasal hayatın şekillenişinde bir diğer siyasal örgütlenme
yapısı vardır ki, bu gruba devlet partileri deyimini kullanmak tanımla-
yıcı olacaktır. Bu partiler resmi olarak tanınmış, faaliyetlerine izin veril-
miş partilerdir ve doğrudan veya dolaylı olarak Kerimov’un destekle-
diği, bizzat kurdurttuğu veya ılımlı bir tutum takındığı siyasal partiler-
dir.315 Böyle bir sistemin Özbekistan’da kurumsallaşması, siyasal partile-
rin resmen tanınmasında doğrudan Özbekistan Adalet Bakanlığı’na
onay yetkisinin verilmesi ile yakından bağlantılıdır. Partiler gerekli bilgi
ve belgeleri bakanlığa sunmakta, bakanlık da başvurular hakkında karar
vermektedir. Dolayısıyla, doğrudan Kerimov’a bağlı olan bakanlık ka-
nalıyla hangi partilerin sistem içinde yasal olarak faaliyet göstereceğine
karar verilmektedir.
Bu partilerden ilki başlangıçta hâkim devlet partisi olarak öne çıkan
Ulusal Demokratik Parti’dir. Belirtildiği gibi bu parti, ÖzKP’nin kapa-
tılmasından sonra onun yerini alan devlet partisidir. 1996 yılına kadar
Kerimov, bu partinin başkanlığını bizzat yürütmüş ve daha sonra yeni
Anayasa gereğince görevinden istifa etmiştir. Eski Özbek
nomenklaturası bu parti içinde varlığını korumaktadır. Parti yerel yöne-
                                        
                                
 
313 Lucian Kim, “Uzbeks T ry to B lunt Islam's Rise”, Chr istian Science Monitor, 20 Kasım
1998, s. 6.; Andrew F. March, “State ideology and the legitimation of authoritarianism:
the case of post-Soviet Uzbekistan”, Journal of Political Ideologies, Cilt: 8, Sayı: 2, s. 214.
314 Baycacun, s. 100.
315 Martin C. Spechler, “Authoritarian Politics and Economic Reform in Uzbekistan: Past,
Present and Prospects”, Central Asian Survey, Cilt: 26, Sayı: 2, 2007, s. 192.

142  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
ticiler, yerel meclisler ve kabile yapılanmaları ile güçlü kollamacı ilişki-
lere sahiptir. Kontrol ettiği ağlar ona rejim i çinde hâkim ve yönlendirici
bir rol vermektedir. Partinin bugünkü başkanı Asliddin Rüstemov’dur.
Ulusal Demokratik Parti’den sonra ülkede kurulan ilk resmi parti
Vatan Terakkiyatı Partisi’dir. Bu parti 10 Temmuz 1992’de kuruldu. Bile-
şimine bakıldığında, Kerimov’un bu partiye yeni oluşmakta olan Özbek
işadamlarının temsilciliği rolünü vermek istediği söylenebilir. Kerimov
1992 yılında Erk’in yasaklanmasına paralel olarak, ülkede muhalefetin
bütünüyle yeraltına çekilmesinin doğuracağı olumsuz sonuçları engel-
lemek amacıyla, bu partiyi bizzat kurdurtmuştur.316 Parti 2006 yılında
yine bir devlet partisi olan Fidokorlara katılmıştır.
Milli Tiklanış, Haziran 1995’te yine bizzat Kerimov’un tavsiyeleri ile
kuruldu. Kerimov bu partiye genellikle resmi olarak tanınan Özbek ay-
dınlarının üye olmasını teşvik etti. Bu nedenle parti zaman içinde ente-
lektüel, sanatçı ve akademisyenlerin çoğunlukta bulunduğu bir örgüt
konumuna geldi. Başkanlığını Hurşid Dostmuhammedov yürütmekte-
dir. Bu parti son dönemde ülke siyasetinde diğer küçük devlet partileri-
nin toplandığı bir partiye dönüşmektedir.
Kerimov’un kurulmasında bizzat rol oynadığı bir diğer parti, 1999’da
kurulan Fidokorlar (Fedakârlar) Partisi’dir. Ahtam Tursunov liderliğin-
deki parti, işçiler, küçük ve orta ölçekli fabrika sahipleri, öğrenci örgütle-
rini bünyesinde toplayan, bir yerde Özbek orta sınıfının temsilcisi görü-
nümündeydi.317 Fidokorlar önce Vatan Terakkiyatı partisi ile birleşecek,
2008 yılında da Kerimov’un isteği üzerine Milli Tıklanış Partisine katıla-
caktır.
Yine, Kerimov’un girişimiyle 2003 yılında başka bir parti, Liberal
Demokratik Parti kuruldu. Bu partinin son dönemde devletçi ekonomik
politikaları sorgulayan bir merkez partisi niteliğinde yapılandırılmaya
çalışıldığı görülmektedir. Partinin liderliğini Edhem Şadmanov yürüt-
mektedir.
Ilımlı devlet partileri içinde, üzerinde durulması gereken en dikkat
çekici oluşum Sosyal Demokrat Adalet Partisi’dir. Bu partiyi IMU’nun
dinamiğini oluşturan İslâmcı Adalet örgütü ile karıştırmamak gerekir.
Parti, 1995 Şubat’ında Şükrullah Mirsaidov tarafından kurulmuştur.
Partiyi diğerlerinden ayıran en önemli özellik, Kerimov ile ilişkilerinde
belli gelgitlerin yaşanıyor olmasıdır. Buna karşılık, zaman zaman sert-
leşse de Parti ile Kerimov arasındaki ilişkiler genellikle ılımlı seyir izle-
                                        
                                
 
316 Abdumannob Polat, “New Kerimov-organized Political Party in Uzbekistan”, 1998,
(http://www.birlik.net/fidokor.htm).
317 “Political Parties of Uz bekistan, (www.world-gateway.org/uzbakistan).

  143
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
mektedir. Adalet Partisi diğer üç parti gibi korporatist bir görünüme de
sahip değildir. Mirsaidov’un zaman zaman Birlik ve Erk yöneticileri ile
diyaloga girmesi ve alternatif bir blok oluşturma girişimleri olmuştur.
Ancak, bunlar her defasında Kerimov’un sert tepkisi ile engellenmiştir.
Partinin ülke yönetiminde geleneksel olarak güçlü bir bölgesel ittifak
olan Taşkent grubunu temsil etmesi, Kerimov’u oluşuma karşı daha
ılımlı davranmak zorunda bırakmaktadır. Partinin bugün başkanlığını
Dilorom Taşmuhammedova yürütmektedir. Parti, parlamenter rejimden
yana bir söyleme sahip olmakla birlikte, Kerimov’a karşı çok dikkatli bir
üslup kullanmaktadır.318
Devlet partilerinin ikisi, UDP ve Adalet dışındakiler korporatist nite-
likteki partilerdir. Görüldüğü gibi iş adamları, orta sınıf ve aydınları
temsilen meclise üye veren yan örgütler olarak işlev görmektedirler. Bu
eski, Sovyet Prezidyum geleneğinin siyasal gelişme içinde Özbekistan’da
uç vermiş bir görünümüdür. Sosyal Demokrat Adalet Partisini sistem içi
bir muhalefet olarak tanımlarsak, Özbekistan’da siyasal hayatın üç di-
namiğinin bulunduğu söylenebilir; Kerimov ve güdümlü partiler, milli-
yetçi-laik oluşumlar, İslâmcı muhalefet. Tabii bu üç unsura öyle ya da
böyle rengini veren, daha sonra değinileceği üzere, bölgesel ittifaklar
(Fergana-Taşkent, Buhara-Semerkand-Çizak) her zaman göz önünde
bulundurulması gereken diğer bir belirleyici dinamiktir.

Anayasal Kurumlar ve Seçim Sistemi


Özbekistan’da siyasal rejimin temel belgesi niteliğindeki Anayasa 8 Ara-
lık 1992 tarihlidir. Bu tarih, Özbekistan’da Kerimov yönetiminin muhale-
feti tasfiye ettiği döneme denk gelmektedir. Anayasa’nın diğer bir özel-
liği, referandum yolu ile değil, Sovyet döneminin parlamentosu olan
Özbekistan Yüksek Prezidyumu milletvekilleri tarafından kabul edilmiş
olmasıdır. Özbekistan, eski rejimden bağımsızlığa geçişte, geleneksel si-
yasal kurumlarını, yasal ve anayasal düzeyde korumuştur. Bunun en
açık göstergesi, Anayasa’nın başlangıcında yer alan “Özbekistan Cum-
huriyeti Anayasası’nı Yürürlüğe Sokma Prosedürü Hakkında” başlıklı
Kerimov’un imzasını taşıyan sekiz maddelik bölümdür. Burada, Ana-
yasa’nın kabulünden önceki yasaların yeni Anayasa ile ters düşmediği
müddetçe geçerli olduğu; Yüksek Prezidyum’un yapılacak meclis se-
çimlerine kadar (Seçimler 1994 yılında yapılacaktır) yasama yetkilerini
kullanacağı; yüksek yargı mensuplarının aynı şekilde (kurumsal isimler
değiştirilerek) konumlarını koruyacakları belirtilmektedir.

                                        
                                
 
318 “Uzbek Proprersidential Adolat Party Prepares for Forthcoming Elections”, Adolat, 30
Temmuz 1999.

144  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
Kendini demokratik bir cumhuriyet olarak tanımlayan Özbekistan
Devleti, Özbek dilini resmi dil olarak kabul etmekte, ülkede yaşayan di-
ğer etnik unsurların dil, adet ve geleneklerine saygılı olunacağını teyit
etmektedir. Anayasa’nın 8. maddesine göre milliyetleri ne olursa olsun
Özbekistan Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşlarının Özbekistan halkını
oluşturduğu vurgulanmaktadır. Devlet iktidarı, güçler ayrılığı ilkesi pa-
ralelinde Cumhurbaşkanı, Âli Meclis ve yargı organları arasında bölün-
müştür. Kamu hayatında siyasi kurumlar, ideolojiler ve fikirler arasında
çoğulculuk esası kabul edilmektedir (Md. 12). Özbekistan’da eski rejim-
den kopuş anayasal düzeyde diğer Orta Asya cumhuriyetlerinde olduğu
kadar açık vurgulanmamaktadır. Herkesin mülkiyet hakkı olduğu,
banka mevduatlarının ve miras hakkının yasayla garanti altına alındığı
36. maddede vurgulanırken, 53. maddede ekonominin piyasa ilişkilerine
doğru gelişirken “çeşitli” mülkiyet şekillerine dayanacağı belirtilmekte-
dir. Devlet “her türlü mülkiyet şekline saygı gösterilmesi şartı”yla işve-
ren ve çalışanların özgürlüklerini garanti altına alacaktır. Anayasa’nın
55. maddesinde, toprak ile madenler, hayvanlar ve bitkiler ve diğer do-
ğal kaynakların devlet tarafından korunacağı ve rasyonel olarak kulla-
nılacağı ifade edilmektedir. Görüleceği gibi, Özbekistan ekonomik açı-
dan daha devletçi bir anayasal zemine sahip bulunmakta, devlet öncü-
lüğünü merkeze alan bir anlayışa vurgu yapmaktadır.
Siyasal haklar açısından Anayasa’nın 32–35. maddeleri Özbekistan
halkının siyasal katılım, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, siyasal
parti, sendika, diğer tüzel kişilikleri oluşturma ve devlet organları düze-
yinde başvuru, öneri ve şikâyette bulunma hakkını tanımaktadır. Özbe-
kistan’daki uygulamalar ise Anayasa’da belirtilen bu çerçeveden ol-
dukça farklıdır.

Âli Meclis319
Özbekistan’da yasama yetkisi Âli Meclis’te toplanmıştır. Meclis, 2002 yı-
lında yapılan Anayasa değişikliklerine kadar beş yıllığına seçilen 250
milletvekilinden oluşmaktaydı. Seçimde aday olmak için 25 yaş sınırı
getirilmekte, bunun dışındaki şartların yasayla belirleneceği ifade edil-
mektedir (Md. 76). Bu düzenleniş, meclis çoğunluğunun adaylık koşulla-
rında birtakım düzenlemelere giderek, kendi lehine bir aday profili
oluşturmasını mümkün kılmaktadır. Yasa yapımı sürecinde etkili güçler
adaylık koşullarını yeniden düzenleyerek, siyasal yarışta bir ön eleme

                                        
                                
 
319 27 Ocak 2002 tarihli bir referandum ile Özbekistan’da iki kamaralı yeni bir yasama
sistemine geçildi. Bu başlık a ltında 2002 yılına kadar yaşanan siyasa l gelişmeler in daha
iyi anla şıla bilmesi için, Ocak 2002’den önceki statü işlenecek, referandumla getirilen
yeni düzenleme aşağıda ayrıca ele alınacaktır.

  145
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
prosedürünü kolayca işletebilmektedirler. Anayasa’nın 78. maddesi, Âli
Meclis’in yetkilerini 24 alt madde halinde sıralamaktadır. Bunlar içinde
önemliler şu şekilde belirtilebilir: Âli Meclis, anayasal değişiklikler ve
yasa yapma yetkilerinin yanı sıra; iç ve dış politikaların ana hatlarının
belirlenmesi ve uzun vadeli projelerin onaylanması gibi yetkilere sahip-
tir. Ayrıca, belediye başkanları ve yardımcılarını seçmek, Anayasa Mah-
kemesi, Yargıtay, Sayıştay, Devlet Komitesi üyelerini seçmek, cumhur-
başkanının önerisi ile başbakan ve kabine üyelerini, Başsavcı ve yardım-
cısını onaylamak yetkisi Âli Meclis’e verilmiştir. Seçim tarihlerini belir-
leme ve Merkez Seçim Komisyonunu (MSK) oluşturma diğer bir stratejik
yetkidir. Doğa Koruması Devlet Komitesi Başkanı, Merkez Bankası Baş-
kanı Âli Meclis’in onayı ile atama yapılabilecek üst makamlardır.
Anayasa, Âli Meclis’in üçte iki çoğunlukla toplanabileceğini hükme
bağladıktan sonra, cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar kurulu üyeleri,
Anayasa Mahkemesi, Yüksek Mahkeme, Yüksek Uyuşmazlık Mahke-
mesi başkanları ve Merkez Bankası yönetim kurulu başkanının, Âli
Meclis oturumlarına katılma hakkına sahip bulunduklarını belirtmekte-
dir. Anayasa’nın 82. maddesine göre yasa önerisi sunma yetkisi cum-
hurbaşkanı, bakanlar kurulu ve Âli Meclis üyeleri dışında, tüm üst dü-
zey mahkemelere ve başsavcıya da tanınmaktadır. Bir tasarının yasalaş-
ması için üye tam sayısının salt çoğunluğu gerekmektedir. Genel olarak
bu durum, kuvvetler ayrılığı ilkesini oldukça muğlâklaştırmakta, fiilen
yasama iktidarını yürütmenin kontrolüne bırakmaktadır.
Meclis üyeleri tam yasama dokunulmazlığına sahip bulunmaktadır-
lar. Milletvekilleri, Âli Meclis’in onayı olmadan yargılanamazlar, tutuk-
lanamazlar ve mahkeme kararına dayalı idari bir cezaya çarptırılamaz-
lar.

Cumhurbaşkanı
Anayasa, cumhurbaşkanını devletin ve yürütme otoritesinin başı olarak
tanımlamaktadır. Cumhurbaşkanı 35 yaşını tamamlamış, devlet dilini
tam olarak bilen, ülkede 10 yıl ikamet etmiş adaylar arasından beş yıl
süre ile seçilmektedir.320 Birbirini izleyen iki dönemden fazla bir kişinin
cumhurbaşkanı seçilmesi, Anayasa’nın 90. maddesinde yasaklanmıştır.
Seçim prosedürü tamamıyla ilgili yasal düzenlemeye bırakılmıştır.
Anayasa’nın 93. maddesi, cumhurbaşkanının görevlerini 21 alt mad-
dede ayrıntılı olarak düzenlemektedir. Bu görevlerin bir kısmı, temsil ile
ilgili sembolik görevlerdir. Bunun dışında cumhurbaşkanına verilen
stratejik görev ve yetkiler şunlardır: Âli Meclis tarafından onaylanmak
                                        
                                
 
320 Ocak 2002 referandumu ile Cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıla çıkartılmıştır.

146  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
şartı ile yürütme organını oluşturmak, en yüksek devlet otoritesi ile yü-
rütme birimleri arasındaki iletişimi sağlamak, bakanlıklar, devlet komi-
telerini ve diğer yönetsel kurulları oluşturmak veya feshetmek (Md.
93/8). Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Mahkeme ve Yük-
sek Ekonomi Mahkemesi’nin başkan ve üyelerini, Merkez Bankası, Do-
ğayı Koruma Komitesi başkanlarını seçer ve Âli Meclis’e sunar (Md.
93/10). Bunun dışındaki tüm yargıçları doğrudan atama yetkisi cum-
hurbaşkanınındır. Cumhurbaşkanı herhangi bir yöneticiyi, yasaları ihlal
etme veya yönetici şeref ve haysiyetine halel getirme gerekçesiyle az-
letme yetkisine sahiptir. Yine yöneticilerin kararlarını durdurabilir veya
feshedebilir.
Cumhurbaşkanı, meclis tarafından gönderilen bir yasa önerisini, de-
ğişiklik isteği ile geri gönderebilir. Bu durumda meclisin üçte iki oy
çokluğu ile yasayı eski şekliyle yeniden kabul etmesi gerekmektedir.
Cumhurbaşkanı, dış tehdit, kitle eylemleri, büyük felaket ve doğal afet-
ler veya salgın hastalık nedeniyle, ülkenin tamamında veya bir kısmında
olağanüstü hal ilan edebilir. Bu ilanın Âli Meclis tarafından onaylana-
cağı, Anayasa’nın 78. maddesinde belirtilmekte, ancak bunun prosedürü
hakkında hiçbir düzenleme getirilmemektedir.
Cumhurbaşkanı, ordu üzerinde tam bir otoriteye sahiptir. Silahlı
kuvvetlerde atama, görevden alma ve yüksek rütbe verme yetkisi cum-
hurbaşkanına aittir (Md. 93/16). Ayrıca, cumhurbaşkanının genel af çı-
karma yetkisi bulunmaktadır (Md. 93/21). Cumhurbaşkanı kanunların
yürürlüğünü sağlamak amacıyla, ülkenin tamamında kararname çı-
karma yetkisine sahip bulunmaktadır.
Cumhurbaşkanı görevini tamamladıktan sonra, Anayasa Mahke-
mesi’nin tabii üyesi sıfatını kazanır.
Cumhurbaşkanı, milletvekilleri arasında çözümlenemeyen büyük
anlaşmazlıklar belirdiği ve mükerrer olarak anayasaya aykırı kararlar
alındığı takdirde, Anayasa Mahkemesi’nin onayını alarak Âli Meclis’i
dağıtabilir. Bu yetki cumhurbaşkanına son derece geniş bir hareket alanı
tanımakta, olağan bir meclis etkinliğini, feshetme gerekçesi olarak kul-
lanmasına imkân tanımaktadır. Ek olarak, Özbekistan Anayasası’nda
cumhurbaşkanının vatana ihanet suçlaması ile görevden alınmasına iliş-
kin bir düzenleme yoktur. Bu çerçevede, cumhurbaşkanının yargılan-
ması diye bir olgu Özbek siyasal rejiminde bulunmamaktadır. Dolayı-
sıyla bu konuda yasamanın herhangi bir iktidar kullanma yetkisi bu-
lunmamaktadır.
Özbekistan Cumhurbaşkanı, ancak Devlet Sağlık Komisyonu tarafın-
dan verilen raporla Âli Meclis tarafından görevinden alınabilir. Bu du-

  147
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
rumda Cumhurbaşkanlığı seçimleri üç ay içinde yapılmak zorundadır (
Md. 96).
Özbekistan’da yerel yönetimler tamamıyla cumhurbaşkanına bağlı,
hiyerarşik bir şekilde düzenlenmiştir. Bölge yöneticileri cumhurbaşka-
nınca atanmakta, bu yöneticiler de eyalet, şehir ve kasaba yöneticilerini
ilgili yerlerin meclislerinin onayı ile atamaktadırlar (Md. 102). Bütün bu
yöneticiler, yetkilerini kullanırken “tek adam” yönetimi esasına göre
davranacaklar ve yönettikleri kurumlardan ve kanunları uygulamala-
rından şahsen sorumlu olacaklardır (Md. 103). Yerel meclisler üzerindeki
merkez örgütlerinin etkisi göz önüne alındığında, 103. maddenin yerel
otoritelere ne derece geniş bir hareket alanı tanıdığı daha iyi anlaşılır.

Yargı Sistemi
Özbekistan’da üst düzey yargı birimleri, Anayasa Mahkemesi, Yüksek
Mahkeme, Yüksek Ekonomi Mahkemesi, Karakalpakistan Yüksek Mah-
kemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi’dir. Bu mahkemelerin üyeleri beş yıl
süre ile seçilirler. Anayasa yüksek mahkemeler dâhil, ülkedeki tüm
mahkemelere yapılacak üye atamalarının ve mahkemelerin çalışma
prensiplerinin kanunla belirleneceğini ifade etmektedir.
Özbekistan Anayasa Mahkemesi, yargıçların yanı sıra siyasal ve yö-
netsel yetkililer arasından seçilecek üyelerden oluşmaktadır. Belirtildiği
gibi mahkeme üyelerinin atanma prosedürü Anayasa’da yer almamak-
tadır. Yalnızca mahkemede Karakalpakistan Cumhuriyeti’nin bir temsil-
cisinin bulunacağı belirtilmektedir. Mahkeme, yasaların, Cumhurbaş-
kanlığı kararnamelerinin, hükümet kararlarının, yerel yönetici uygula-
malarının ve devletlerarası antlaşmaların anayasaya uygunluk deneti-
mini yapar. Ayrıca, Karakalpakistan Anayasası’nın, Özbek Anayasası’na
uygunluğunu denetler, Anayasa ve yasaları yorumlar. Yüksek Mahkeme
ise adli ve idari davaların en üst temyiz organıdır.

Seçim Sistemi
Özbekistan seçim sistemi üç tip adaylık yöntemi öngörmektedir. Birinci
grup adaylık, herhangi bir ön onay gerektirmeden adaylığın konulabil-
mesidir. Bunun için zorunlu koşul, yerel meclisler tarafından aday gös-
terilmektir.321 Bu adaylar en avantajlı olanlardır. Özbekistan’da yerel yö-
neticiler (akimler) doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanırlar ve ona
bağlı olarak görev yaparlar. Yerel meclisler de her ne kadar seçimle işba-
şına gelseler de, pratikte akimler ve bürokratların ağırlıkta olduğu yöne-
                                        
                                
 
321 The Republic of Uzbekistan Election of Deputies to the Oliy Majlis Preliminary Statement, 5
Aralık 1999, (Varşova: OSCE/ODIHR, 1999), ss. 1-2.

148  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
timsel kurumlardır. Bu oluşumlar, merkezin taşra uzantısı gibi işlev gö-
ren yönetim birimleridir. Dolayısıyla, yerel düzeyde bu meclisler tara-
fından aday gösterilmek, aynı zamanda, Taşkent’in bu adayları tanıdığı
ve desteklediği anlamına gelmektedir. Birazdan bahsedeceğimiz gibi
akimlerin, seçimlerin yürütülmesinde ellerinde bulundurdukları yetki-
ler, yine bu adayların belirlenmesinde oynadıkları belirleyici rol, yerel
yöneticileri seçimler üzerinde belirleyici kılmaktadır.322 Kerimov’un
iktidarını pekiştirdiği 1992 yılında tüm akimleri değiştirerek kendine
yakın isimleri ataması, onların sistem içinde oynadıkları stratejik rolle
yakından ilgilidir. İkinci grup adaylık, siyasal partiler tarafından aday
gösterilmesidir. Bu partiler, Adalet Bakanlığı tarafından tanınmış bulu-
nan resmi partilerdir. Partilerin aday gösterebilmesi için 50.000 imza
toplanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ancak bu imzaların herhangi
bir idari bölgede toplanan oranının %8’den az olmaması gerekmektedir.
Yine partilerin aday gösterebilmesi için, en az 6 ay öncesinden Adalet
Bakanlığı’na onay için başvuru yapma zorunluluğu bulunmaktadır.
Üçüncü grup adaylık ise, bağımsız adaylık şeklindedir. Seçim bölge-
sinde bu adayların en az %8 oranında imza toplaması gerekmektedir.
Bunu sağlamak koşuluyla, örgütler de bağımsız aday gösterebilirler. Ba-
ğımsızlıktan sonra ilk parlamento seçimlerinin yapıldığı 1994 yılında,
Birlik Hareketinin ve dolaylı olarak bu harekete bağlı örgütlerin aday
göstermesini engellemek için bir parlamento kararı ile üçüncü tipte
adaylığa izin verilmemiştir. 1999 yılında grupların aday göstermelerini
engelleyen bu kısıtlama kaldırılmıştır.
Görüleceği gibi, bu üç grup içinde en avantajlı olanlar yerel meclisler
tarafından aday gösterilen kişilerdir ve bunlar genellikle yerel bürokrat-
lardan oluşmaktadır. 1999 seçimleri sonucunda parlamentoya seçilen
milletvekillerinin 14’ü bölgesel akimdir ve parlamentonun %44’ü bürok-
ratlardan oluşmaktadır.323
Kazakistan’da olduğu gibi Özbekistan’da da merkezi ve yerel seçim
komisyonları seçim sürecinin üzerinde belirleyici role sahiptirler. Ancak,
Özbekistan’da bu komisyonların merkezi ve yerel bürokratlara bağımlı-
lığı çok daha görünür ve açık bir olgudur. Merkez Seçim Komisyonu se-
çimlerin genel organizasyonundan ve denetiminden sorumludur. Sü-
rekli olarak çalışan Komisyon, 15 üyeye sahiptir. Bu kişiler cumhurbaş-
kanının aday göstermesi, Âli Meclis’in onayı ile atanırlar. Komisyon
Başkanı ise üyeler arasından cumhurbaşkanı tarafından seçilir. Merkezi
Seçim Komisyonu’nun önemli bir yetkisi Bölge Seçim Komisyonlarını

                                        
                                
 
322 The Republic of Uzbekistan Election of Deputies to the Oliy Majlis Final Report, (Varşova:
OSCE/ODIHR, 1999), s. 2.
323 The Republic of Uzbekistan Election of Deputies to the Oliy Majlis Final Report, s. 5.

  149
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
oluşturmak, çalışma biçimlerini belirlemek ve aralarında koordinasyonu
sağlamaktır. Seçimlerde adaylar tarafından yapılacak harcamalarda
kullanılacak devlet yardımının dağıtım görevi de Komisyon’a aittir. Ke-
sin seçim sonuçlarını açıklama yetkisi Komisyon’undur. Ayrıca Bölge
Komisyonlarının kararlarına yapılan itirazları ve seçim uygulamaları ile
ilgili şikâyet başvurularının temyiz yeri Merkez Seçim Komisyonu’dur.
Bölge Seçim Komisyonları bir başkan, bir başkan yardımcısı, bir sek-
reter ve en az altı üyeden oluşur. Bu üyeler yerel konseyler ve Taşkent
Şehir Konseyi’nin önerisi ile MSK tarafından atanırlar. Bölge Konseyleri,
Oylama Merkezi Komisyonlarını belirler ve çalışmalarını koordine
ederler. Kimlik belirleme, bilgilendirme, seçim kampanyalarının dene-
timi, oy verme belgelerinin onaylanması, basımı ve dağıtımı Bölge Kon-
seylerinin görevleri arasındadır. Ayrıca bu Konseylerin, Oy Verme Mer-
kezi Komisyonlarının kararlarına karşı yapılan itirazları sonuçlandırma
yetkisi de bulunmaktadır.
Oy Verme Merkezi Komisyonları 5 ile 19 arasında üyeden oluşur. Ye-
rel meclislerin onayı ile bölge seçim komisyonları tarafından atanırlar.
Bu komisyonun en önemli görevi seçmen listelerinin hazırlanması ve
ilanıdır. Aynı zamanda bu listelere yapılan itirazlar konusunda karar ve-
rirler.
Özbekistan’da siyasal hayatın işleyişi göz önünde bulunduruldu-
ğunda, seçimle ilgili kuruluşların yansız olamayacakları açık bir biçimde
görülmektedir. Meclis’in tamamıyla devlet partilerinden oluşması, mec-
lise verilen onama yetkilerini prosedürel ve sembolik kılmaktadır. MSK
doğrudan Kerimov tarafından oluşturulan merkezi bir organdır. Bölge
Seçim Konseyleri ise MSK ile yerel meclislerin dâhil oldukları bir süreç
içinde belirlenmektedir ki, orada da yerel meclislerin herhangi bir den-
geleyici rollerinin bulunmadığı kolaylıkla söylenebilir. Yerel Seçim Kon-
seyleri ve Oy Verme Merkezi Komisyon üyeleri Kerimov tarafından ata-
nan ve yerel meclisler üzerinde etkili olan akimlerin belirleyiciliği ve
yönlendiriliciliğine bağımlı, kapalı bir sistemin unsurları konumunda-
dırlar.
Özbekistan’da seçim sisteminin diğer bir özelliği, adayların seçim
kampanyalarını yürütmek için herhangi bir özel yardım almalarının ya-
saklanmasıdır. Adaylığı onaylanan kişilere devlet fonundan yardım
sağlanır. Bu yardım, 500 kampanya posterini ücretsiz bastırmak, yerel
düzeyde kampanya amaçlı gezilerde indirimden yararlanmak ve para-
sını kişisel gelirinden vermek koşulu ile ek 500 poster bastırabilmeyi
içermektedir. Her adayın fondan eşit yararlanma hakkı vardır.

150  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
Seçimlerde, belirtildiği gibi, yerel meclisler, partiler ve vatandaşlık
örgütleri aday gösterebilirler, kişiler bağımsız olarak da adaylıklarını
koyabilirler. Ancak bu adaylıkların merkezi ve bölge seçim konseyleri
tarafından onaylanması gerekmektedir. Bağımsız adayların ve hüküme-
tin sıcak bakmadığı örgütlerin gösterdikleri adayların, seçim bölgele-
rinde %8 oy toplamaları yerel otoritelerin ve Özbekistan’da merkezi yö-
netimin bir uzantısı olarak örgütlenen “mahallenin” desteğini almadan
çok güç, hatta imkânsızdır. Yaygın bir görüşle Özbekistan’da mahallenin
onayından geçmeyen bir kişinin aday olabilmesi mümkün değildir.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda oturmuş bir yasal zeminin
bulunduğunu söylemek güçtür. 1991 yılında bağımsızlığına kavuşan ül-
kede ilk Cumhurbaşkanlığı seçimi ilkinden dokuz yıl sonra 2000 yılında
yapılabilmiştir. Yapılan ilk seçimlerin hangi koşullarda gerçekleştiğini
yukarıda özetlemiştik. 1992 Anayasası’na göre cumhurbaşkanının görev
süresinin 1997 yılında sona ermesi gerekirken, Kerimov, Şubat 1995’te
gerçekleştirilen Âli Meclis seçimlerinin hemen ertesinde, meclisten görev
süresinin uzatılması yönünde referanduma gitme kararı çıkarttı.324 Mart
1996’da yapılan referandumda %99 katılım, %99 evet oyu ile
Kerimov’un başkanlık süresi 2000 yılına kadar uzatıldı.
Bu seçimin normal bir Cumhurbaşkanlığı seçimi olmadığı ortadadır.
Nitekim MSK, 1996 referandumunun bir seçim sayılamayacağını, dola-
yısıyla Anayasa’da en fazla iki dönem cumhurbaşkanı seçilme koşulu-
nun bu referandumla sağlanmadığı yönünde görüş bildirmiştir. Başka
bir ifade ile 2000 seçimleri Kerimov için ilk Cumhurbaşkanlığı seçimidir
ve bu yorum sayesinde 2007 yılındaki seçimlerde de aday olabilmiştir.
2000 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise yasal olarak iki
kuralın uygulandığı söylenebilir. En az %1 seçmenin imzasını toplamış
olma ve siyasal partiler veya yerel meclisler tarafından aday gösterile-
bilme. Dolayısıyla, Özbekistan’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde dö-
nemsel olarak Kerimov’un seçilmesi için ne gerekiyorsa o yapılmaktadır.
Fiilen beşinci dönemini yaşayan Kerimov, yasalara göre ülkenin daha ilk
cumhurbaşkanıdır.

Bir Siyaset Ajanı Olarak Mahalle


Buraya kadar yapmış olduğumuz açıklamalarda, Özbekistan’da yerel
yapılanmaların siyasal süreci belirlemekte etkin bir rol oynadıkları sıkça
vurgulandı. Bu durum, Özbekistan ile ilgili analizlerde zaman zaman
bazı yanlış değerlendirmelere konu olmaktadır. Özellikle mahallelerin
                                        
                                
 
324 Presidential Elections in Uzbekistan, Eurasia Insight Report, 1999, (http://www.eurasia.
net.org/departmants/election/uzbekistan).

  151
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
sistem içinde oynadıkları kilit rol, demokratik bir yerel yönetim uygu-
laması gibi algılanmaktadır. Oysa Özbekistan örneğinde mahalle otoriter
yönetimin bir ajanına dönüştürülmüştür. Bu yapısıyla Özbek Mahallesi,
siyasal sistemin önemli bir unsuru konumuna gelmektedir. Dolayısıyla
ülkedeki siyasal rejimin işleyişinin anlaşılabilmesi için, mahallelerin sis-
tem içinde yüklendikleri işlevlerin üzerinde durulması gerekmektedir.
Her şeyden önce, belirtildiği gibi, Özbekistan’da cumhurbaşkanının
yerel yönetim otoritelerinin atanması ve görevden alınmaları ile ilgili
geniş yetkileri bulunmaktadır. Her bölge akimi, ilçe ve kent akimleri
doğrudan cumhurbaşkanınca atanmaktadırlar. Yine geleneksel olarak,
özellikle Sovyet yönetim sisteminin bir sonucu olarak, yerel meclisler
ağırlıklı olarak bürokratlardan oluşmaktadır ve bu kişiler eski ÖzKP ağı
içinde yetişmiş ve öne çıkmışlardır.
Akimler ve yerel-bürokratik meclislerin geleneksel ve bir o kadar da
resmi bir ortakları bulunmaktadır ki, bu bir sivil toplum yapılanması gö-
rünümünde, ancak merkezi otoritenin yerleşmesinde önemli bir role sa-
hip olan mahallelerdir. Özbekistan, geleneksel olarak mahallenin güçlü
bir sosyal ağ oluşturduğu ülkelerdendir. Bu pratiğin geleneksel Özbek
değerlerinin, Sovyet sistemine rağmen yaşatılmasında önemli rol oyna-
dığı ve zaman zaman bu birimlerin nomenklatura ile çatışmaya girdiği
vurgulanmaktadır.325 Özbek Mahallesi oldukça eski bir geçmişe sahiptir.
Birçok kaynak, mahalle yapılanmasının kökenini 12. yüzyıla kadar gö-
türmektedir.326 Özellikle, 16. yüzyıldan itibaren şehirlere yakın bölgeler-
deki sulama sistemlerinin yapılması ve birtakım mahalli hizmetlerin ye-
rine getirilmesi mahallede kurulan ve bir dereceye kadar özerk finans
yapısına sahip bulunan vakıflar aracılığı ile yürütüldü. Zaman içinde
mahalle, emniyet hizmetleri ve dış saldırılara karşı savunma hizmetini
de üstlenen bir yönetim birimine dönüştü. Yine zamanla, mahalleler
uzmanlık ve mesleki iştigal ve hatta etnik topluluk temelinde farklılaştı-
lar. Mahalle bu şekilde ekonomik aktivitenin finansmanı, evlilik ve fa-
kirlere yemek hizmeti, sağlık hizmeti gibi sosyal faaliyetlere destek, gü-
venlik hizmetlerinin karşılanması ve savunma gibi kamu hizmetlerini
devletten özerk olarak yapabilen çok kültürlü bir görünüm aldı.327

                                        
                                
 
325 David M. Abram son, “Civil Society and the Politics of Foreign Aid in Uz bekistan”,
Central Asia Monitor, Sayı: 6, 1999, (http://www.freenet.uz./articles).
326 John Micklewright and Sheila Marnie, “Targeting Social Assistance in a Transition
Economy: The Mahallas in Uzbe kistan”, Social Policy & Administration, Cilt: 39, Sayı: 4,
2005, s.432.
327 Eric W. Sievers, “Uzbekistan’s Mahalla: From Soviet to Absolutist Residaential
Community Association s”, The Journal of International and Comparative Law at Chicago-
Kent, Cilt: 2, 2002, s.108.

152  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
Ancak, Sovyet dönemi pratiğine yakından bakıldığında, mahalle yö-
netiminin, merkezi otorite ile çatışmaktan çok uzlaşma i çinde olduğu;
mahallenin, yönetim hiyerarşisi içinde giderek formelleştirildiği belirti-
lebilir. Bu yapılar iyi işletildikleri takdirde, siyasal propagandanın ajan-
ları haline dönüşebilirler. Yine toplumdaki değişimlerden birinci dere-
cede haber alma kanallarını oluşturabilirler. Sovyetler Birliği döneminde
mahallenin dayanışmacı ve geleneksel törenlerin örgütlendiği alan ola-
rak kimliğini koruduğu, buna karşılık giderek Özbek nomenklaturasının
bir uzantısı haline gelmeye başladığı söylenebilir. Sovyet yönetimi ma-
halleyi İskân Örgütleri adı altında devam ettirdi. Bu örgütlerin başkan-
ları eskiye benzer şekilde, mahallede yaşayanlar tarafından seçildi. An-
cak, tüm seçim süreci Par tinin kontrolüne alındı. Seçilen kişilerin eski
özerk konumları kaldırılarak, yönetimin mahalledeki görevlilerine dö-
nüştürüldüler. Mahalle düzeyinde yeni birimler, kadın komiteleri gibi,
oluşturuldu. Mahalle liderleri genellikle deneyimli parti yöneticileri
içinden seçildiler. 328 Mahallenin statüsü, ilk kez 1932’de Şehir Sov-
yet’inin alt destekleyici organı olarak tanındı. Bu organların başkan, baş-
kan yardımcısı ve sekreterleri genellikle 3–5 kişiden oluşan yerel Sov-
yet’in yönlendiriciliğinde mahallede yaşayan vatandaşlar tarafından se-
çiliyordu. 1941 yılında yapılan bir düzenleme ile ülkenin başlıca kentle-
rindeki mahalle komitelerine, fabrika ve kolhozlarda zorunlu çalışacak
kişilerin listelerini hazırlama görevi verildi. 1953 ve 1961’de mahalle
komitelerinin sadece kentlerde değil, kırsal alanlarda da oluşturulması
yönünde düzenlemeler yapıldı ve komitelerin üye sayıları artırıldı. 1983
yılında yapılan bir düzenleme ile mahallelerin yetkileri genişletildi. Ma-
halle örgütleri, bu çerçevede birçok kamu hizmetinin ücretsiz, zorunlu-
gönüllü bir şekilde yaptırılmasına aracı oldular. Aynı zamanda mahal-
lede oturanlar hakkında istihbarat toplama ve polise yardımcı olma gibi
işlevler de edindiler.329
Bağımsızlıktan sonra, Özbek yönetimi birçok şeyde olduğu gibi,
formelleşmiş mahalle yapılarını aynen devralmış ve eski sistemdeki iş-
levlerini güçlendirerek sürdürmeye önem vermiştir.330
Mahalle kelimesi, Özbekistan’da en alt yerel birim komitelerini ta-
nımlamaktadır. Sovyetler Birliği döneminde, belirtildiği gibi, mahalle

                                        
                                
 
328 Sievers, s. 113.
329 Suda Masaru, “The Politics of civil Society, Mahalla and NGOs: Uzbekistan”, Ieda
Osamu and Uya ma Tom ohiko (Der.), Reconstr uction and Interaction of Slavic Eurasia and
Its Neighboring Worlds, (Sapporo, The Slavic Research Center, 2006), ss. 347–350.
330 Gleason, Öz bekistan’daki bugünkü otor iter rejimin dinamiklerinin sosyal geleneklerde
aranması gerektiğini ileri sürme ktedir. Gregor y Gleason, “'Asian Values' and the
Democratic Transition in Central Asia”, Harvard Asia Quarterly, Cilt: 5, sa yı: 1, Kış 2001,
(http://www.fas.harvard.edu/~asiactr/haq/200101/0101a002.htm).

  153
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
komitelerine, mahalle sakinleri hakkında yöneticilere rapor vermek gibi
görevler verilmişti. Ülkede yaklaşık oniki bin mahalle komitesi bulun-
maktadır. Bunlar 150 ile 1500 arasında değişen sayıda konut içermekte-
dirler.331 Komitelerin üye sayıları değişmektedir. Her komite bir Aksakal
tarafından yönetilmektedir. Bu kişiler mahalle sakinleri tarafından se-
çilmektedir. 1997 yılında mahalle komitelerinin başkan ve sekreter se-
çimlerine aday olabilmek için yerel yöneticiden onay alma zorunluluğu
getirilmiştir.332 Uygulamada komitenin ve özellikle komite başkanları-
nın öğretmen veya öğretim görevlilerinden oluştuğu belirtilmektedir. Bu
kişiler devletten maaş almakta, emeklilik hakkı elde edebilmektedirler.
Mahalle komiteleri ticaretle uğraşabilmekte, gelirlerini bir fonda topla-
maktadırlar. Bu fona yerel yönetimlerden kaynak aktarılabilmektedir.
Özbek Anayasası’nın 105. maddesi mahalle komitelerini özerk bir
yönetim birimi olarak tanımlamaktadır. Bu yapıların çalışmaları, yetkili
organlarının seçimi, yetkileri özel kanunla düzenlenmektedir. 1999 ta-
rihli Mahalle Yasası’na göre mahalleler, farklı bir özerk yönetim birimi
olarak, hem kırda hem de kentsel alanlarda kurulabilmektedirler. Yasa
mahalleler için herhangi bir büyüklük derecesi ayırt etmemektedir. 1999
tarihli Yasa’ya göre mahalle içindeki vatandaşların katıldığı genel kurul,
mahalle adına kararlar alabilen temel organdır. Toplantılarını en az üç
ayda bir yapmak zorundadır. Mahalle Kurulunun yürütme organı ko-
mitedir. Aksakal komite başkanıdır ve komite aylık toplantılar çerçeve-
sinde görevlerini yerine getirir. Komiteler işlevlerine göre alt komiteler
oluşturabilirler. Alt komiteler mahalle yaşamının her alanında etkilidir-
ler. Evlilik törenleri, cenaze törenleri, sünnet düğünü gibi faaliyetler bu
komiteler aracılığı ile desteklenir. Komitelerin başkan yardımcısı daima
bir kadındır ve aynı zamanda kadın ve ailelerle ilgili alt komitelerin de
başkanıdır.333
Tüm komite üyeleri seçimle göreve gelmelerine rağmen, bu pratikte
bir formalitedir. Sovyet komite geleneğinin bir devamı olarak, aksakal
dâhil, komite üyeleri merkezi hükümetin ve onun tarafından atanan
akim tarafından denetlenen bir süreç içinde belirlenirler.334 Anayasa’nın
105. maddesine göre aksakal ve yardımcısının görev süresi 2,5 yıldır.

                                        
                                
 
331 Micklewright ve Marnie, s. 433.
332 Richard Pomfret, Uzbekistan, (Helsinki:, UNU/WIDER, 2000), s. 18.
333 Uzbekistan From House to House Abuses by Mahalla Committees, (New York, Human Rights
Watch, 15/.7(D), 2003), ss. 6-7.
334 Kuatbay Bektemirov ve Eduard Rahimov,“Local Government in Uzbekistan”, Local
Governments in Eastern E urope , in the Caucasus and in Central Asia, (Budapeşte: Open
Society Institute, 2001), s. 477.

154  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
1999 tarihli yasadan sonra bir Bakanlar Kurulu kararı ile “Posbon”
(Bekçi) adı verilen yeni bir statü oluşturuldu. Posbon maaşını devletten
alacak, mahallede görev alıp, mahalle komitesi ile işbirliği içinde çalışa-
cak ve yerel polise yardımcı olacak bir görevlidir. Mahallenin büyüklü-
ğüne göre posbon sayısı farklı olabilmektedir.335 1999 yılından sonra ma-
halleler daha çok siyasal sistemin kendisine tehdit olarak gördüğü un-
surlara karşı etkin bir yönetim aracına dönüştürüldüler. Bu amaçla,
posbon, mahalle komiteleri ile yerel yönetim otoriteleri arasında, aracı
bir otorite konumuna geldi.336 Mahalle Yasasının 12. maddesi açık bir bi-
çimde rejim karşıtı akımlara karşı mahalle örgütünü önleyici tedbir alma
ve emniyet güçlerine yardımcı olma gibi yetkilerle donattı. Komitelere
mahalledeki yabancıların tespiti, evlerine uzun süre gelmeyenlerin bildi-
rilmesi gibi görevler verildi.
Mahalle komiteleri aynı yasa ile Hac listelerini hazırlama yetkisini
elde ettiler. Komiteler hazırladıkları listeleri yerel otoriteler aracılığı ile
Müftülüğe göndermektedirler. Bu yetki, dindar Özbek vatandaşları için
komitenin rolünü oldukça önemli kılmaktadır. Bu şekilde mahalle ko-
miteleri, mahalledeki dini hayatı kontrol eden ve ödüllendiren bir ko-
num edindiler.337
Bunun dışında mahalleler devlet organlarının politikaları ve hizmet-
lerinin topluma aktarılmasında önemli yetkilerle donatıldılar. Seçim-
lerde, valiliğe bağlı kuruluşlar, bakanlıklar, vergi dairesi ve savunma
bakanlığında, vatandaşların yükümlülükleri ile ilgili işlemler mahalle
komiteleri aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Komiteler merkezi örgütle-
rin gereksinim duydukları istatistikî bilgileri tutmakta, dolayısıyla yerel
düzeyde toplumsal yapı ile ilgili en doğru bilgilere sahip bulunmakta-
dırlar (suçlular, kadın-erkek-çocuk sayısı, dul ve özürlüler, mahkemesi
devam eden kişiler, alkolikler, hatta asi gençler bile). Bu istatistikler is-
tendiğinde akimlere verilmektedir. Enformel olarak, bazı kişiler ev ve
sokak temsilcisi adı altında komite tarafından görevlendirilmektedir.
Onlar kendi apartmanları ve sokaklarında ikamet eden kişiler hakkında
komitelere düzenli olarak bilgi vermekle görevlidirler. Bu kişilerin ver-
dikleri bilgiler, mahalle sakinlerinden kimlerin yardımlardan yararlana-
cağı, görevlendirileceği, eğlencelere katılabileceği, hatta ödüllendirile-
ceği konusunda komite tarafından alınan kararlara yardımcı olmaktadır.
Komite, bu bilgiler ışığında mahalledeki aileler arası ve aile içi çatışma-
larda arabulucu olarak devreye girmek noktasında da ön bilgi sağla-

                                        
                                
 
335 Human Rights Watch, 2003, s. 7.
336 Sievers, s. 120.
337 Human Rights Watch, 2003, s. 9.

  155
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
maktadır.338 1999’da çıkartılan bir kararname ile mahalle komitelerine,
fabrikaların, sağlık ve sosyal hizmet veren kuruluşların denetlenmesi
yetkisi tanınmıştır. Mahalle komitelerinin en önemli yetkilerinden biri
çocuklar ve yoksullar ile ilgili hükümet yardımlarının harcanması ve
yönetilmesidir. Komite kimlere ne oranda yardım yapılacağına karar
vermektedir. Ayrıca hükümet, Mahalle Hayırseverlik Fonu oluşturarak
komitelerinin çalışmalarını bu fon aracılığı ile koordine etmektedir.339
Görüldüğü gibi mahalle komiteleri resmi yetkilerle güçlendirilmiş
stratejik örgütlenmelerdir ve siyasal otoritelerle önemli yönetsel ve mali
ilişkileri bulunmaktadır. Mahalle komiteleri, apartmanlarda dahi örgüt-
lenebilmektedirler. Hükümet bir yerde komiteleri en alt yerleşim birim-
lerinde aracı bir örgüt olarak kullanmaktadır.340 Bu örgütlerin mali dağı-
tım yetkilerinin olması, akimlere rapor vermeleri, toplumun geleneksel
(sünnet, düğün gibi) törenlerini örgütleyen ve finanse eden bir yapı ol-
maları, onları toplumsal düzeyde önemli kılmaktadır. Sıradan bir Özbek
için, mahalle komitesi yaşamının belli dönemlerinde en azından maddi
yardım için birkaç kez başvuracağı işlevsel bir mekanizma oluşturmak-
tadır. Siyasal açıdan, milletvekili adaylarının istenen oranda imza topla-
yabilmeleri, doğrudan bu komitelerden geçmektedir. Bu ağ tamamıyla
merkezi otoriteye bağlı olarak atanan yerel otoritelerle (ki çoğu yine aynı
bölgeden bir bürokrattır) etkileşim içinde işletilmektedir.341
Mahalle, Özbek rejiminin işleyişinde yerelin neden bu kadar kilit bir
konumda olduğunu açıklayan bir örgütlenmedir. Yukarıda doğrudan
Kerimov’un onayı ile kurulan siyasal partiler, aşağıda ise akimler, ma-
halle ve yerel meclislerin oluşturduğu dayanışmacı ağ pratiği yönetimi-
nin otoriterleşmesinin en önemli dayanaklarını oluşturmaktadırlar.
Aşama aşama bu sürecin toplumsal bir korporatist örgütlenme modeline
doğru evrildiği söylenebilir.
Kerimov’un ülkede bu tip korporatist dayanışmacı ağları güçlendirici
yeni sosyal örgütlerin oluşturulmasına ağırlık verdiği görülmektedir. Bu
eğilimi, yakın dönemde örgütlenen “Kemalat” yapılanmasında da gör-
mek mümkündür. Sovyetler Birliği dönemindeki genç komünistler bir-
liği (Komsomol) örnek alınarak oluşturulan bu örgütlenme, Özbek
gençliğini doğrudan yönetime bağlı bir biçimde örgütlemeyi hedefle-
mektedir. 25 Nisan 2001’de ilk kongresini yapan Kemalat, ülke gençliği

                                        
                                
 
338 Human Rights Watch, 2003, s. 10.
339 Bektemirov ve Rahimov, s. 477-478.
340 Zoya Arifhanova, “Çağdaş Özbe kistan’da Gelenekse l Toplulu k”, Avrasya Dosyası
Özbekistan Özel, Cilt: 7, Sayı: 3, 2001, s. 75.
341 Daniel Stevens, “NGO–Mahalla Partnerships: Explor ing the Potential for State–Society
Synergy in Uzbekistan”, Central Asian Survey, Cilt: 24, Sayı: 3, 2005, s. 285.

156  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
üzerinde denetleyicilik, yönetici pozisyonlara aday yetiştirme ve gençliği
zararlı siyasal etkilerden koruma gibi işlevler edinmiştir. Yarı resmi ni-
teliği bulunan örgütün, bütçesi devlet tarafından karşılanmaktadır.342
Yine Özbekistan, yabancı NGO’ların faaliyetlerine oldukça soğuk bir
tutum takınmaktadır. Şubat 2004’te ülkede faaliyet gösteren bu tipteki
kuruluşlara yeniden kayıt zorunluluğu getirilmiş ve İnsan Hakları İz-
leme Komitesi ve Uluslararası Kriz Grubu’nun kayıt istemleri ise redde-
dilmiştir. 343

Siyaset ve Kabileler
Yukarıda Sovyetler Birliği dönemindeki siyasal liderlik yapısı açıklanır-
ken değinildiği gibi, Özbekistan’da siyasal kurumsallaşma içinde, ülke-
nin değişik bölgelerinde yerleşik kabilelerin ve bu kabileler arasındaki
yönetimsel ittifakların siyasal hayat üzerinde belirleyici bir rolü bulun-
maktadır.344 Ülkedeki siyasal gelişmeler izlendiğinde yerleşik kabile itti-
faklarının sistem içinde bir mücadele içinde bulundukları anlaşılmakta-
dır. Siyasal seçkinler arasında kabile altyapılarına dayalı ilişkiler zaman
içinde çeşitlenmiş, yeni ittifaklar ortaya çıkmıştır.
Sovyetler Birliği döneminde, sistemin kurumsallaşmasına paralel ola-
rak Fergana kökenli kabilelerin yönetimde ağırlığı artmış, zaman içinde
Taşkent çevresi yönetim içinde Fergana grubuna ortak olmuştur.
1950’lerde Taşkent grubunun öne çıktığı görülmektedir. Bu grup,
Kruşçev döneminde yerini Buhara-Semerkand ittifakına bırakmıştır.
1969’da Taşkentliler, Raşidov tarafından tasfiye edildiler. Raşidov,
Brejnev döneminin değişmez lideri oldu. Buna karşılık, pamuk skandalı
sırasında Buhara grubunun tasfiyesi için yine Fergana-Taşkentli yönetici
seçkinler devreye sokuldu. Bu arada Semerkand grubu, Buhara gru-
buna karşı yürütülen kampanyaya katılarak eski ittifakı bozdu. Ancak
1989 yılında meydana gelen çatışmalar, Moskova’nın tasfiye hareketini
sürdürmesini frenledi ve Semerkand doğumlu, Buhara grubundan bir
ismin, Kerimov’un yükselişine imkân tanınarak Cumhuriyet’teki iç ça-
tışma yumuşatılmaya çalışıldı.
Gerek ÖzKP, gerekse Prezidyum içinde çekişme bağımsızlıktan sonra
da devam etti. Bağımsızlık sürecine Semerkand-Buhara grubundan
Kerimov ve onun yardımcısı Taşkent hizbinden Mirsaidov ile girildi.

                                        
                                
 
342 Uzbekistan at Ten: Repression and Instably, (Brüksel: ICG Report, 2001), s. 11.
343 Antoine Blua, “Uzbekistan: Foreign NGOs Face Re-Registration Demands”, RFE/RL, 3
Şubat 2004.
344 Alisher Ilkham ov, “ Neopatrimonialism, Interest Groups and Patronage Networks: The
Impasses of The Governance System in Uzbekistan”, Central Asian Survey, Cilt: 26, Sa yı:
1, 2007, s.70.

  157
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
1991 yılında Mirsaidov liderliğindeki meclis darbesi girişiminde Taşkent
grubunun belirleyiciliği açıktı. Bu girişime, çoğu Taşkent grubundan 200
milletvekili destek verdi.345 Girişim, seçkinler arası dengelerin
Kerimov’un yetkileri elinde toplama isteği nedeniyle bozulmasından
duyulan kaygıların bir ürünü olarak değerlendirilebilir.
Ülkedeki kabile ittifakları konusunda değişik sınıflandırmalar yapıl-
maktadır. Siyaset kabile ilişkilerinin Taşkent-Fergana, Semerkand-Bu-
hara ittifakı, Kuzeybatılılar-Güneyliler çekişmesi çerçevesinde oluştuğu
ileri sürüldüğü gibi; bu çekişmenin Fon (Fergana)- Surkaş (Güneyliler);
Semerkand, Taşkent- Harezm grupları arasında olduğunu belirten gö-
rüşler de bulunmaktadır.346 Bu farklılıklar belirtildiği gibi zaman içinde
ittifakların değişmesi ve çeşitlenmesi nedeniyledir. Hangi sınıflandırma
yapılırsa yapılsın bugünkü Özbek rejimi bu bölgesel gruplar arasındaki
dengelerin korunmasına yakından bağlıdır. Bir yönetici görevinden
alındığında, genellikle yerine aynı gruptan bir başka isim getirilmekte-
dir. Yine yerel iktidar odakları, merkeze sadık olmak şartıyla bölgesel
kabilelerden seçilmektedir.
Bu sistem içi dengenin iktidar üzerindeki baskısının ilginç siyasal
yansımaları bulunmaktadır. Bunun en iyi örneği Kerimov ile
Mirsaidov’un arasındaki ilişkilerde görülmektedir. Başarısız parlamento
darbesi girişiminden hemen sonra görevinden alınan Mirsaidov’a karşı
Kerimov’un biraz çekingen hareket etmesi, Taşkent grubunun baskısı ile
açıklanabilir. Eski Başbakanın, 1993’te yolsuzluk nedeniyle üç yıl hapis
cezasına çarptırılmasına rağmen, cezası affedildi. Mirsaidov’un muhale-
feti bir çatı altında toplama girişimleri, 1995 yılında, oğlunun kaçırılarak
dövülmesi ve devlet tarafından kendisine tahsis edilen üç evden zorla
tahliye edilmesi ile cezalandırıldı.347 Mirsaidov, 1998 yılında ortak
muhalefet cephesi oluşturma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasını
gerekçe göstererek siyasetten çekildiğini açıkladı ve Sosyal Demokrat
Adolat Partisi Başkanlığından istifa etti. Parti Başkanlığı, aynı gruptan
ama Kerimov ile daha sıcak ilişkilere sahip bulunan Tutku Polat
Dominov’a geçti.348 Bu değişimi, Semerkand-Buhara grubu ile Taşkent
grubu arasında bir uzlaşma olarak okumak mümkündür.
1999 yılında Taşkent’te meydana gelen bombalama olaylarından
sonra yönetici kadro i çinde yaşanan bazı değişişlikler, bu duruma diğer

                                        
                                
 
345 ICG Report, s.11.
346 Curtis, (http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/uztoc.html#uz0001); ICG, s. 16. ; Carlisle, ss.
96-98.
347 Government-Opposition Relations in Uzbekistan, CSCE Report, Mart 1997, (http://www.h
ouse.gov/csce/uzbe.htm).
348 ICG Report, s. 10.

158  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
bir örnek olarak gösterilebilir. İktidarın Semerkand kanadından, Başba-
kan İsmail Jörebekov, Kasım 1998’de ilerlemiş yaşını gerekçe göstererek
beklenmedik bir biçimde istifa etti ve uzun bir süre ortalıktan kayboldu.
Bu süreçte, yine Semerkand grubundan bazı bürokratlar yolsuzluk suç-
lamasıyla görevlerinden alındılar. Jörebekov suçlanmadı, ama istifasının
görevden almalarla ilgili olduğu yönünde değerlendirmeler yapıldı.349
1999’daki bombalama olaylarına bir şekilde bu grubun katıldığı ve
Kerimov’a gözdağı verildiği şüphesi bulunmaktadır. Gerçi saldırılardan
İslâmcı gruplar ve Erk Partisi suçlandı. Ancak ilginç bir şekilde,
Jörebekov saldırılardan bir ay sonra kabineye bakan olarak atandı. Her
ne şekilde yorumlanırsa yorumlansın, Kerimov’un Semerkand grubun-
dan bazı kişileri tasfiye etme girişiminin başarısızlıkla sonuçlandığı or-
tadadır.
Kabileler arası dengeler ve bu dengelere sıkı sıkıya bağlı bulunan yö-
netici seçkinler ittifakı Özbekistan’da Kerimov iktidarını sınırlayan en
önemli unsurdur. Kerimov istekli olmasa da, bir üst kimlik olarak Özbek
ulusal bilincinin yerleşmesine kadar, bu seçkinler ile iyi geçinmek zo-
rundadır. Başka bir bakış açısıyla, ülkedeki potansiyel olarak en güçlü
muhalefet odağı (veya baskı grubu) bu kabile ittifaklarıdır. Sistem içinde
yönetici seçkinler arasındaki bir çatlak, rejim bunalımına yol açacak bir
süreci tetikleyebilir. Kerimov’un siyasal ve sosyal alanda korporatizme
yönelmesinin nedenlerinden biri de kabileler üstü, aidiyet birliktelikleri
oluşturularak, kabile ittifaklarının siyasal sistem üzerindeki baskısını
frenlemektir.350

Kurumsal Yapı ve Sosyoekonomik Değişme

Belirtildiği gibi Özbekistan, Orta Asya Türk cumhuriyetleri içinde nüfus


olarak en kalabalık, etnik açıdan en homojen, hâkim etnik unsur olan
Özbeklerin ülke sınırları dışında da büyük azınlıklar halinde yaşadıkları
ve yüksek doğum artış oranına (%2,6) sahip bulunan bir ülke olarak
dikkat çekmektedir. Türkistan coğrafyasının tarihsel ve geleneksel açı-
dan da kurumsallaşmış ülkesi olan Özbekistan, siyasal ve stratejik açı-
dan önemli bir potansiyele sahiptir. Bağımsızlıktan sonra ülkede, Öz-
bekler lehine bir homojenleşmenin yaşandığı görülmektedir. Bağımsız-
lıktan önce, nüfusun %71’ini oluşturan Özbekler, 1993’e gelindiğinde nü-
fusun %75’ine sahip bulunmaktaydılar. Aynı dönemde ülkedeki Rus nü-

                                        
                                
 
349 Arkady Dubnov, “Uzbekistan: Lost Image of Stable Government, STINA Independent
Pres Agency, 27 Şubat 1999.
350 Kathleen Collins, “Clans, Pacts, and Economic Policymaking in Central Asia”,
Conference on Asian Political Economy in an Age of Globalization, Tuck School of Business,
Dartmouth College, Hanover, Mayıs 10-11, 2002, s. 15.

  159
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
fus %2,3 oranında azalmıştır. 351 Özbekler, bugün ülke nüfusunun
%80’ini oluşturmaktadırlar. Buna karşılık, Rus nüfus %5,5 düzeyine ge-
rilemiş bulunmaktadır. Benzer şekilde ülkede yaşayan Kazakların nü-
fusu %4’den %3’e gerilemiştir. Tacikler ülkedeki en önemli etnik unsuru
oluşturmaktadırlar ve nüfus içindeki payları % 4,7’den % 5’e yükselmiş-
tir.
Dış Özbekler de önemli bir stratejik unsurdur. Tacikistan’da %15,3,
Kazakistan’da %2,5, Kırgızistan’da %13,8, Türkmenistan’da %5 Özbek
yaşamaktadır. Dolayısıyla Özbekistan kalabalık bir nüfusa sahip olma-
nın yanı sıra, potansiyel olarak komşularıyla etnik açıdan sorunlar yaşa-
yabilecek bir ülkedir. Bu ülkenin güçlenmesi, ister istemez uluslaşma sü-
recindeki komşu ülkelerde farklı algılanabilmektedir.
Bu sosyal arka plan, Orta Asya’daki etnik çatışmalarda Özbek top-
lulukların önemli roller oynamalarına neden olmaktadır. 1990 başlarında
Fergana’da Ahıska Türklerini hedef alan saldırılarda Özbekler başrolü
oynadı. Resmi açıklamalarda olaylar sırasında 97 kişinin öldüğü, binin
üzerinde yaralının olduğu ve 700’ün üstünde evin yakıldığı belirtilmek-
tedir. 352 Olaylar sonucunda 100.000 Ahıska Türkü Özbekistan’ı terk et-
mek zorunda kalmıştır. Benzer şekilde, Kırgızistan’ın, Özbeklerin ço-
ğunlukta olduğu Oş kentinde 1991 yılında çıkan ayaklanmada Özbekler
ile Kırgızlar arasındaki çatışmada her iki taraftan binin üzerinde insanın
hayatını kaybettiği belirtilmektedir. Temmuz 2010 tarihinde Kırgızis-
tan’da Oş ve Celalabad’ta yaşanan olaylarda çoğu Özbek olmak üzere
ikiyüzün üzerinde insan hayatını kaybetmiştir. Orta Asya genelindeki
her politika ve strateji planlaması Özbek unsurunu dikkate almak zo-
rundadır.
Homojenleşme süreci kurumsal düzeyde de devam etmektedir. Bu-
nun en açık göstergesi, Özbekistan ordusundaki etnik dağılımda yaşa-
nan hızlı değişimdir. Özbekistan Orta Asya ülkelerinde 70.000 kişilik,
askeri ekipman gücü ile en büyük orduya sahip bulunmaktadır. Bağım-
sızlık yıllarında %6 olan Özbek subay oranı, bugün %85’ler düzeyine
yükselmiştir.353 Bu homojen özerk silahlı güç, Özbekistan’ın bölgedeki
konumunu daha da güçlendirmektedir.354
                                        
                                
 
351 Anette Bohr, “The Central Asian States as Nationalising Regimes”, G. Smith (der.),
Nation Building in the Post-Soviet Borderlands: the Politics of National Identities,
(Cambridge: Cambridge Univ. Press, 1998), s. 153.
352 Emil Payin, “The Tragedy of the Meskhetian Turks”, Cultural Survival Quarterly, Cilt:
16, Sayı: 1, 1992, ss. 36-37.
353 Nermin Güler, “11 Eylül S onrası ABD ve Rusya Arasında Öz bekistan”, Avrasya Dosyası
Özbekistan Özel, Cilt: 7, Sayı: 3, 2001, s. 190.
354 Özbek ordusunun gelişim süreci için bkz. Roger N. Mcdermott , “The Armed Forces of
the Republic of Uzbekistan 1992-2002: Threats, Influences and Reform”, The Journal of
Slavic Military Studies, Cilt: 16, Sayı: 2, 2003, ss. 27-50.

160  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 

Özbekistan, eski Sovyet Özbekistan KGB’sini tümüyle devralmış ve


Özbek Ulusal Güvenlik Servisi adı altında yeniden örgütlemiştir. Bu bi-
rim gerek ülke içinde, gerekse yakın çevrede operasyon yeteneğine sahip
bulunmaktadır. Katı yöntemleri ile tanınan güvenlik örgütü, Kerimov
iktidarının en önemli kurumsal dayanaklarından birini oluşturmaktadır.
Bu birimin yalnızca Taşkent’te 40.000 görevliye sahip bulunduğu belir-
tilmektedir. Bu servis, 1992 yılında Kırgızistan’dan Özbekistan İnsan
Hakları Derneği Başkanı Abdumannab Polat’ı kaçırmıştır. Güvenlik Ser-
visi, Tacikistan ve özellikle Kırgızistan’da sınır ötesi operasyonlar dü-
zenleyerek birçok kişiyi kaçırıp Özbekistan’a getirmektedir. 1999 yılında,
bu şekilde Kırgızistan’dan en az 4 Kırgız vatandaşının kaçırılarak Özbe-
kistan’a sokulduğu belirtilmektedir.355 2008 yılında Tacikistan ülkesinde
bazı resmi kurumlarda yaşanan patlamalarla ilgili Özbek gizli servisini
resmen suçlamıştır.356
Özbekistan kurumsal ve sosyal yapı açısından homojen ve güçlü bir
görünüme sahip bulunmaktadır. Bu hem potansiyel, hem de güncel ola-
rak ülkeye etkin bir görünüm kazandırmaktadır. Ülkenin bağımsızlık
sonrasında şekillenen ekonomik gelişme ve kurumsallaşması da, gerek
siyasal kurumlar ile gerekse sosyal yapıyla örtüşmektedir. Özbekistan
devletçi bir ekonomi politikasının uygulandığı yapılanma içindedir. Be-
lirtildiği gibi, bağımsızlık öncesinde Özbekistan, ekonomik altyapı açı-
sından elverişli koşullara sahip değildi. Ülke bir pamuk üretim alanı ola-
rak kullanılmış olmasına rağmen, bu pamuğun çok azını işleyebilecek
sanayi tesislerine sahipti. Pamuk üretimi ise verimsiz ve toprağın kir-
lenmesine yol açan bir sulama sistemine dayalı olarak yürütülmekteydi.
Açık veren devlet bütçesi, Moskova’dan yapılan transfer harcamaları ile
dengelenmekteydi. Diğer önemli ekonomik ürün olan altın dışsatımı da,
pamuk gibi bütünüyle Sovyet sistemi içinde eritilmekteydi. Bağımsızlık
sürecinde Özbekistan, BDT ülkelerine ihracat ve ithalat zorluğu ile kar-
şılaşmış, özellikle doğal gaz rezervleri açısından iyi bir potansiyele sahip
olmasına rağmen, Kazakistan’ın aksine, bu kaynaklarını kolay pazarla-
yabilecek bir üretim altyapısının bulunmaması ve coğrafi olumsuzluklar
nedeniyle Batılı yatırımcıların ilgisini kısa zamanda çekememiştir.357 Ba-
ğımsızlık döneminde Özbekistan, GSMH içinde sanayi üretiminin payı
göz önüne alındığında, Orta Asya’da Türkmenistan’dan sonra sondan
ikinci sırada gelmekteydi.358 Dolayısıyla, Özbek yöneticilerin Sovyetler
                                        
                                
 
355 ICG Report, s. 2, 20-21.
356 Bruce Pannier, “Tajik Judge Allege s Official Uz bek Role in Courthouse Bom bing”,
RFE/RL, 19 Temmuz 2008.
357 Türkiye ile Türk Cumhur iyetleri ve Bölge Ülkeleri İlişkileri, (Ankara: DPT Sekizinci Beş
Yılık Kalkınma Planı Özel İhtisas Kom isyonu Raporu, 2000), s. 201.
358 Ali Sönmez, Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri Ülke Profille ri ve Türkiye ile Ekonomik
İlişkiler, (Ankara: DPT, 1996), s.59.

  161
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Birliği’nin dağılma sürecinde bağımsızlık konusunda gösterdiği istek-
sizliğin en önemli nedenlerinden biri bu yapı ile geçilecek bir bağımsız-
lığın ülkeyi ekonomik açıdan zor durumda bırakabileceğinden duyduk-
ları kaygılardı.
Ülke yönetimi bağımsızlık sonrasında ruble alanında kalma ısrarı ne-
deniyle yüksek bir enflasyonla karşı karşıya kaldı. 1992 yılında Rusya fi-
yatlar üzerindeki sınırlamaları kaldırdığında enflasyon %980 gibi yüksek
bir oranda gerçekleşti.359 İki yıl sonra ise enflasyon, %1568 gibi bir oranla
en yüksek düzeyine ulaştı.360
Özbek yönetimi bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen ruble alanın-
dan çıkmakta oldukça tereddütlü bir tutum sergilemiştir. Yönetim 1993
yılının Kasım ayında ulusal para birimi olarak sum-kupon uygulama-
sına, bundan bir buçuk yıl sonra, Temmuz 1994’de (bağımsızlıktan 4 yıl
sonra) ulusal para birimi sum’a geçebilmiştir. Özbek yöneticilerin bu sü-
reç boyunca, sosyal patlamayı frenlemek amacıyla, enflasyonist baskıyı
para basma yolu ile karşılamaya çalışması, para politikası açısından ül-
keyi zor durumda bırakmıştır. 1994 yılında enflasyon en yüksek seviye-
sine ulaştığında, ülke yöneticileri isteksiz bir biçimde IMF yardımını ka-
bullenmek zorunda kaldılar. 1995 yılında Kerimov yönetimi ilk dış para
yardımını IMF’den 260 milyon dolarlık bir kredi olarak aldı.361 IMF yar-
dımı, sıkı para politikasını da beraberinde getirmiştir ve bu politikanın
sonucu olarak enflasyonda hızlı bir gerileme yaşanmıştır. 1996 yılında
enflasyon %54 gibi bir orana inmiş bulunmaktaydı. 1995 yılında geniş
kapsamlı bir vergi reformu ile bütçe gelirleri artırıldı, bu tarihte bütçe
gelirlerinin %94,5’i vergilerden elde edilmekteydi.362
Bu gelişmelere paralel olarak, Özbekistan, ekonomik kurumsallaşma-
sını da yeni koşullar doğrultusunda oluşturmaya yönelmiştir. 1994 Şu-
bat’ında Maliye Bakanlığı çatısı altında Devlet Emlak Komitesi ve Devlet
Emlak Fonu oluşturuldu. 1995’te Özbekistan Merkez Bankası’nın statüsü
yeniden düzenlendi. Bu kuruluş ulusal banka sektörünü geliştirme
programını yürütmekle görevlendirildi. Bankalarda özel hesap açma ile
ilgili yeni düzenlemelere gidildi.363 Bu süreç içinde belirtildiği gibi Özbe-
kistan yabancı yatırımların ilgisini çekmeye başlamış ve bazı büyük Ba-
tılı ve Uzakdoğulu şirketlerin ülkede artan oranda yatırım yaptıkları gö-
rülmüştür.

                                        
                                
 
359 Somuncuoğlu, s. 73.
360 Gregor y Gleason “Uzbekistan”, Transition 2001, (New York: Freedom House), s. 407.
361 IMF Approves Stand-by Credit and Second STF Drawing for Republic of Uzbekistan, (New
York: IMF No:95/67, 1995), s. 1.
362 Somuncuoğlu, s. 87.
363 Gleason, s. 415.

162  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
1994–1996 döneminde yaşanan bu gelişmeler, Özbekistan’da, Kaza-
kistan’daki gibi bir dışa açılma sürecini başlatmadı. 1996’dan sonra Öz-
bek yönetimi, ekonomide belli bir dengeyi yakaladıktan sonra, hızla sıkı
para politikasını terk etti ve daha kapalı devletçi bir ekonomi politika-
sına yöneldi. Özbek yöneticilerin sıkı para politikalarını terk etmelerinin
en önemli nedeni, böyle bir ekonomik politika ile ülkede mevcut siyasal
ve sosyal yapılanmayı yönlendiremeyeceklerini görmeleridir. Sıkı para
politikası hükümetin topluma yönelik transfer harcamaları yapabilme-
sini önemli ölçüde frenliyordu. Bu durum, toplumun tepeden tırnağa,
hükümet eliyle örgütlenmeye çalışıldığı bir ortamda, Kerimov’un inisi-
yatifini frenlediği gibi, muhalefeti güçlendirecek bir sosyal çatışmayı da
tetikleyebilirdi. Paralel olarak, ekonomide hükümet inisiyatifinin azal-
ması, yönetici seçkinler içinden kopmalara yol açabilirdi. Dahası, girile-
bilecek hızlı bir özelleştirme süreci, Özbekistan’ın zayıf sanayi yapısının
gelişmesini frenleyebilir, pamuk üretimi ve altın dışsatımı üzerindeki
hükümet monopolünü kaldırabilir, Özbek yöneticilerin bir hedef olarak
gördükleri Orta Asya’nın lider ülkesi olma yönündeki çabalarını sonuç-
suz bırakabilirdi.
1996’dan sonra oluşturulan ekonomi politikasının ihracattan veya
dışa açılmaktan çok, ithal ikameci bir sanayileşmeye dayandığı belirtile-
bilir. Bu politika, ülkeye döviz getiren dışsatım ürünlerinde sıkı bir dev-
let monopolü oluşturularak, elde edilen dövizin içeride öncelikli sektör-
lere aktarılması yoluyla hayata geçirilmektedir. Özbekistan iki önemli
ihracat ürünü olan pamuk ve altında, devletin gerek iç piyasada, gerekse
dışsatımda mon opolünün bulunduğu bir ülkedir. Ülkedeki pamuk üre-
timi devlet tarafından sipariş yöntemiyle gerçekleştirilmekte, devlet en
büyük alıcı olarak dünya fiyatının çok altında pamuğu piyasadan satın
almaktadır. Pamuk dışsatımı devlet tekelindedir.364 Dolayısıyla önemli
bir kâr marjı ile devlet ülkeye döviz kazandırmaktadır. 1998 yılı rakam-
ları ile pamuk ihracatı, ülkenin toplam ihracatı içinde %41 gibi yüksek
bir oranda gerçekleşmiştir. Altın ise tamamıyla devlet monopolündedir.
Ayrıca tarımda, özellikle gıda maddelerinde dışa bağımlılığı azaltmak
için buğday üretimine ağırlık verilmektedir. İthalat ise oldukça zorlaştı-
rılmıştır. Bazı gıda maddeleri doğrudan devlet tarafından, bazıları da
ihale usulüyle bazı firmalar aracılığı ile ithal edilmektedir. İstenmeyen
alanlarda ithalat yasal ve fiili uygulamalar ile sınırlanmış durumdadır.
Buna karşılık, öncelikli sektörler olan, enerji, gıda, makine, kimya, me-
talürji ve tekstil sektörlerinde sanayileşmenin gerektirdiği ithalat devlet
                                        
                                
 
364 Martin C. Spechler, Sergei W. Chepel, Farrukh Sh. Suvankulov ve Kuatbay
Bektemirov, “Uzbek Paradox, Pr ogre ss without Neo-liberal Reform”, Gur Ofer-Richard
Pomfred (Der.), The Economic Prospects of the CIS: Source s of Long Ter m Growth, Glos UK:
Edward Elgar Pub., 2002), s. 297.

  163
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
tarafından desteklenmektedir. Özellikle enerji sektörüne büyük önem
verilmektedir.

Çizelge 4.1. Özbekistan’da Pamuk ve Buğday Üretimi

Üretim 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999


(milyon
USD)
Pamuk 4.2 3.9 3.9 3.4 3.6 3.2 3.8
Buğday 0.9 1.4 2.3 2.7 3.1 3.6 3.7
Kaynak: Republic of Uzbekistan: Recent Economic Developments, IMF Country
Report, New York, 2000.

Özbekistan, Kazakistan ve Türkmenistan ile karşılaştırıldığında pet-


rol ve doğal gaz üretimi açısından daha geride olmasına karşılık, rezerv
olarak küçümsenmeyecek bir potansiyele sahiptir. Özbekistan’ın iki mil-
yar varili bulan olası petrol rezervine sahip bulunduğu, bu miktarla
Azerbaycan’a denk olduğu belirtilmektedir.365 Dolayısıyla, Özbek yöne-
timi enerji üretiminin geliştirilerek ithal ikameci sanayileşmeyi destekle-
yici bir sektör haline gelmesine çaba harcamaktadır. Bunda belli bir öl-
çüde başarı sağlandığı söylenebilir. Bugün ülke yılda 1 milyon ton civa-
rında petrol ihraç etmektedir. Doğalgaz üretiminde de her geçen yıl artış
kaydedilmektedir. 1998 yılında 5.228 milyon metreküp doğal gaz ihraç
edilmiştir.366 Ülke sanayinde petrol ve gazdan elde edilen yakıt üretimi-
nin payı 1991 yılında %3,7 iken bu oran 1998 yılında %13,3’e yükselmiş-
tir. 367

                                        
                                
 
365 A. Necdet Pamir, “Orta Asya ve Kafkaslarda Enerji Kaynaklarının Stratejik Önemi ve
Petrol Politika ları”, Emine Gürsoy-N. Erdal Şahin (Der.), Bağımsızlıklarının 10. Yılında
Türk Cumhuriyetleri, (Haarlem: S ota Yayınlar ı, 2002), s. 484.
366 Somuncuoğlu, 2001, s. 156.
367 Elif H. Kılıçbeyli, “ Özbekistan Ekonom isi: Yapısal De ğişim ve Uluslar Ara sı E konom ik
İlişkiler (1992-2000)”, Emine Gürsoy-N. Erdal Şahin (Der.), Bağımsızlıklarının 10. Yılında
Türk Cumhuriyetleri, (Haarlem, S ota Yayınlar ı, 2002), s. 531.

164  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
Çizelge 4.2. Özbekistan Ekonomisi Değişim Trendi (1994-1998)

1994 1995 1996 1997 1998


GSMH -4.2 -0.9 1.6 2.5 4.4
Tarım 38 32 26 32 32
Sanayi 19 20 21 18 17
İnşaat 6 8 10 8 9
Ulaştırma- Haberleşme 8 6 8 10 10
Ticaret 8 6 8 10 10
Hizmetler 22 25 27 25 24
Dışsatım milyon USD 2.940 3.475 3.534 3.695 2.888
Dışalım milyon USD 2.727 3.238 4.240 3.767 2.717
Pamuk/Dışsatım 51.3 45.6 43.5 37.6 41.5
Kaynak: Republic of Uzbekistan: Recent Economic Developments, IMF Country
Report, New York, 2000.

İthal-İkameci politika, dövizi kıt kaynak olarak önemli kılmaktadır.


Bu nedenle Özbekistan’da döviz kurları üzerinde devletin belirleyici bir
rolünün bulunması, izlenen ekonomi politikasının zorunlu bir sonucu-
dur. Ülkede resmi olarak iki farklı döviz kuru sistemi bulunmaktadır.
Bunlardan ilki doğrudan öncelikli sektörlere ucuz kaynak aktarılmasına
hizmet etmektedir. Devlet hem kuru, hem de bu kurdan döviz elde ede-
cek firma ve kişileri kendisi belirlemektedir. İkinci resmi kur ilkine göre
daha yüksektir, burada öncelikli sektörler dışında, döviz büroları, ban-
kalar, işletme ve diğer kişilerin döviz işlemlerinde uygulanacak döviz
kuru yine devlet tarafından belirlenir. Devlet bu alandaki aktörleri, özel
lisans vererek kendi belirlemektedir. Özel kişiler ise, döviz piyasasından
oldukça sınırlı oranda yararlanabilmektedir. Her iki kur da şişirilmiştir
ve gerçek kurun bir hayli üstündedir. Gerçek kur ile resmi kurlar arasın-
daki farkın %400’lere vardığı belirtilmektedir.368 Böyle bir fark ülkede
resmi olmayan üçüncü bir piyasanın, döviz karaborsasının oluşmasına
kaynaklık etmektedir. Zaman zaman resmi kur sisteminde bazı değişik-
liklere gidilse de pratikte resmi kur, gerçek kurun altında kaldığından
karaborsa döviz piyasası, uygulanan kur sistemi üzerinde baskı oluş-
turmaktadır. Döviz stoku, ihracatta meydana gelen daralmalara karşı
oldukça duyarlı ve gelişmekte olan sanayinin yeni taleplerini karşıla-
makta yetersizdir. Bu nedenle ülkede enflasyon 1998’den başlayarak tek-
rar yükseliş trendine girmiş bulunmaktadır. 1999’da %29 olan enflasyon
2000 yılında %50 olarak gerçekleşmiştir. IMF, ülkede uygulanan bu po-
litika üzerinde değişime gidilmesi taleplerini, bu gelişmeye paralel ola-

                                        
                                
 
368 Somuncuoğlu, 2001, s. 143.

  165
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
rak dile getirmeye başlamıştır. Mayıs 2000’de Özbek hükümeti sum’un,
dolar karşısındaki değerini %50 oranında devalüe etti. Ayrıca iki resmi
kur arasındaki farkın haftalık olarak ayarlanması uygulanmasına geçildi.
Bu düzenleme ile iki kur arasındaki fark %14,8’e yükseldi. Bu fark özel-
likle firmalar için, devletin resmi kur alanına girmeyi çok önemli kıl-
maktadır.369
İthal ikameci ekonomik politikanın bir diğer yansıması da ülke dış ti-
caretinin kapalı görünümünü korumasıdır. 1999 rakamları ile Özbekis-
tan, ihracatının %52,6’sını Rusya ve Ukrayna’ya, %39,9’unu ise diğer
Orta Asya ülkelerine yapmaktadır. Aynı durum ithalat açısından da de-
ğişmemektedir. İthalatta bu oranlar sırasıyla %47,4 ve %20,2’dir. 370 Bu
kapalı ekonomi politikası görece istikrarlı bir yapının oluşmasına yar-
dımcı olmuştur. Asya Kalkınma Bankası verilerine göre ülkede 2005’te
GSMH artışı %7 iken, 2009 rakamları ile bu artış %8,1’e yükselmiştir.
GSMH içinde tarımın payı azalırken sanayi ve hizmet sektöründe göre-
celi bir artış kaydedilmiştir. 2009 rakamları ile enflasyon %12,5 oranında
gerçekleşmiştir. Tabii bu oransal gelişmenin Özbekistan’ın sınırlı eko-
nomik imkânları içindeki bir gelişmeyi yansıttığını, rakamsal gelişmenin
Kazakistan ve Türkmenistan gibi komşuların oldukça gerisinde kaldığını
bu tabloya eklememiz gerekmektedir.
Taşıdığı sorunlara rağmen, bu ekonomik politika Kerimov’un yön
verdiği siyasal yapılanma ve strateji öncelikleri ile uyum içindedir. Eko-
nomik yapıdaki ani bir değişim kısa ve orta vadede doğrudan siyasal re-
jimde değişime yol açacak dinamikleri harekete geçirebilir. Dolayısıyla
Özbek yönetiminin özelleştirme, makro parasal politikalar, serbest pi-
yasa koşullarının ülkede yapılandırılması konularında dirençli tutu-
munu sürdüreceği, geliştireceği stratejik ortaklıklarda bu konularda
statükonun devamından yana güvenceleri önceleyeceği belirtilebilir.

Afganistan Operasyonu ve Yeni Açılımlar (?)


Özbekistan belirtildiği gibi, siyasal kurumsallaşmaya uygun bir sosyal
ve ekonomik yapının oluşturulması çabası içindedir. Kerimov’un aşama
aşama kurumsallaştırmaya çalıştığı bu rejimin en büyük sorunu, ulusla-
rarası alanda dış destek bulamamış olmasıdır. Her şeyden önce, Özbe-
kistan sahip olduğu potansiyel ve izlediği politika ile komşularına güven
vermeyen bir ülkedir. Kazakistan ve Kırgızistan’a göre daha devletçi bir
ekonomik politika izlemesi, Özbek diasporası, komşularına göre güçlü
bir polis ve askeri örgütlenmeye sahip olması ve zaman zaman bu gü-
                                        
                                
 
369 Gleason, s. 416.
370 The Republic of Uzbekistan: Rece nt Economic Developme nts, (New York: IMF Country
Report, 2000), s. 74.

166  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
cünü, diplomasiyi ikinci plana iterek sınır sorunlarında kullanması, te-
dirginliğin en önemli nedenlerindendir. Özbek yönetimi kendini açık bir
biçimde Türkistan coğrafyasının siyasi varisi ve lider ülkesi olarak gör-
mekte ve dış politikasını bu temel üzerinde şekillendirmektedir. Bu
noktada, Özbekistan’da dış politikanın belirlenmesinde, bölgesel güven-
lik kaygıları ve lider ülke olma isteği belirleyici dinamiği oluşturmakta-
dır.
Başlangıçta belirtildiği gibi Özbekistan, bölge ülkeleri içinde ekono-
mik ve siyasal açıdan bağımsızlığa soğuk yaklaşan ülkelerin başında
gelmekteydi. 1993’e kadar Özbek yönetimi, özellikle ekonomik açıdan
Rusya’yı merkeze alan bir politika izledi. Ancak aynı tarihlerde, Rus yö-
netimine hâkim olan liberal eğilim ve Batı’yı önceleyen dış politika stra-
tejisi, Özbekistan’ın izlemeye çalıştığı strateji ile açık bir çelişki içindeydi.
Özbekistan’da iç siyasal dengeleri sarsan 1992 tarihli ekmek isyanının
arka planında, Rusya’nın rubleyi serbest bırakması ve ruble alanında
kalmakta ısrar eden ülke ekonomisinin bundan etkilenmesi bulunmak-
taydı. Özbek yöneticiler, BDT eksenli politikaların kendi iktidarları da
dâhil olmak üzere pek çok şeyi tehlikeye atabileceğini gördüler. İlginç
biçimde Özbekistan, Rusya’dan daha bağımsız bir dış politika strateji-
sine yönelirken, Rusya da yavaş yavaş eski stratejisini terk edip, Orta
Asya’yı BDT şemsiyesi altında yeniden yapılandırmaya yönelmiştir.
1993’te “Türkistan Ortak Evimiz” girişimi, 1994’te Rusya dışarıda bıra-
kılarak oluşturulan “Orta Asya Birliği” hep Özbekistan’ın öncülük ettiği
bağımsız işbirliği çabalarıdır. Buna karşılık, Rusya, Belarusya, Ukrayna
öncülüğünde oluşturulan ve Kazakistan ve Kırgızistan’ın 1995 yılında
üye oldukları Avrasya Gümrük Birliği’ne, Özbekistan girmemiştir.371
Aynı şekilde Özbekistan, BDT sınırlarının ortak savunması ile ilgili an-
laşmaya imza atmayarak, Rusya’nın BDT’yi askeri bir güç ekseni olarak
kullanmasına soğuk baktığını belli etmiştir. Özbekistan, ülkesini
Rusya’ya bağımlılığa sürükleyebilecek her türlü girişime soğuk yaklaş-
mıştır. 372
Bütün bu süreçte, Özbekistan yalnızlığını, sürekli olarak ABD’ye iyi
mesajlar vererek aşmaya çalıştı. Ancak, ülkenin Azerbaycan gibi ulaşıla-
bilir enerji kaynaklarına sahip olmaması, ekonomik açıdan katı devletçi
politikalar izlemesi ve muhalefet üstünde kurulan baskılar nedeniyle,
ABD-Özbekistan ilişkileri hep sorunlu olmuştur. 1992 yılında
Kerimov’un ABD ziyareti, insan hakları ihlalleri nedeniyle iptal edilmiş,

                                        
                                
 
371 Martin C. Spechler, “Regional Cooperation in Central Asia: Promises and Reality”,
Antropology of East Europe Review, Cilt: 17, Sayı: 2, 1999, s. 2.
372 Henry E. Hale, "Islam, State-Building and Uzbekistan's Foreign Policy" (http://www.f
as.harvard.edu/~ponars/HaleUzbek.html).

  167
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
1996 yılında gerçekleştirilen ziyarette ise somut bir gelişme elde edile-
memiştir.
Rusya ise, 1993 başında uygulamaya koyduğu yakın çevre doktrini
ile Orta Asya ülkeleri ile ekonomik ve askeri bir işbirliği alanı oluşturma,
BDT’yi bu açıdan aktif ve entegre edici bir uluslararası örgüt olarak
kullanma, Orta Asya ülkelerindeki Rus azınlıkların haklarını güvenceye
alma ve özellikle BDT sınırlarının ortak savunması söylemi altında bu
ülkelerde sürekli üs ve asker bulundurma gibi aktif bir stratejiye yönel-
miştir. Yeni strateji, Rusya’nın bölgedeki ekonomik çıkarlarını sağlam-
laştırmayı, bu açıdan eski Sovyet sisteminden kalan ulaşım, petrol ve
doğal gaz hatları ve bağımlı endüstriyel sistem gibi avantajları korumayı
hedeflemektedir. Bu çerçevede, özellikle siyasal İslâm tehdidi karşısında,
koruyucu bir askeri şemsiye oluşturulması yönündeki çabalara ağırlık
verilerek, bölge ülkelerindeki Rus askeri gücünün kalıcı hale getirilmesi
amaçlanmaktadır. Bu müdahaleci ve yönlendirici anlayışın Özbek dış
politika stratejisi ile çelişkisi açıktır. İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişi-
mine bakıldığında, Özbekistan’ın Rusya’yı bölge politikasının uzağında
tutma isteğine karşılık, söz konusu güvenlik sorunları olduğunda daha
pragmatik bir politikaya yöneldiği, başka bir anlatımla iki ülke arasın-
daki ilişkilerin ortak güvenlik sorunları paralelinde gelişme gösterebil-
diği görülmektedir. Özellikle 1996’dan başlayarak ekonomik alanda ikili
anlaşmaların imzalanmasının arkasında güvenlik konusunda duyulan
ortak kaygılar bulunmaktadır. 1998 yılında Kerimov, Moskova’yı ziyaret
etmiş ve iki ülke arasında 20’den fazla anlaşmaya imza atmıştır.373
Putin’in iktidara gelmesinden sonra Rusya’nın, Özbekistan konu-
sunda daha duyarlı bir politika izlediği söylenebilir. Klasik anlamda Ka-
zakistan ve Kırgızistan’ı önceleyen Rusya, Putin döneminde Özbekis-
tan’ı da bu eksene almaya yoğun çaba harcadı. Putin iki kez Özbekistan’ı
ziyaret ederek, bu ülkenin bölgede Rusya için önemli bir ortak olabile-
ceği mesajını verdi. Bu yakınlaşma politikasının Özbekistan’dan olumlu
karşılık bulması, 1999 ve 2000 yıllarında İslâmcı grupların doğrudan
Taşkent’i tehdit eder bir konuma gelmesi sonucunda gerçekleşebilmiştir.
İlk saldırı, Ağustos 1999’da Cuma Namangani liderliğinde bir grup
IMU militanının Tacikistan sınırından Kırgızistan’a girerek bazı köylere
saldırmaları ve bu sırada 4 Japon je ologu rehin almaları ile gerçekleş-
miştir. IMU bununla, Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan sınırlarında
bir hareket alanı oluşturmayı amaçlamaktaydı. Bu saldırıların, Özbekis-
tan’ı çok yakından etkileyecek bir çevirme harekâtına dönüşmesi olası-

                                        
                                
 
373 Nazim Cafersoy, “Bağımsızlık ve Güvenlik Gölgesinde Rusya-Özbekistan İlişkileri”,
Avrasya Dosyası Özbekistan Özel, Cilt: 7, Sayı: 3, 2001, s.171.

168  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
lığı yüksekti. Kırgız ordusunun yetersiz kalması ve Kırgızistan’ın bölge
ülkelerinden yardım talebi üzerine, Tacikistan’da üstlenen Rus birlikleri
ile Özbek ordusu sınırı geçerek 25 Ekim’e kadar sürecek geniş kapsamlı
bir operasyon başlattılar. Ancak eylem, Japonya ve Kırgızistan tarafın-
dan verilen 2 milyon dolarlık fidye karşılığında sona erdirilebildi. Ey-
lemci grup tekrar Tacikistan’a geçti. Bu olay Özbekistan ordusunun
uluslararası bir soruna müdahil olması açısından önemli bir gelişmedir.
Özbekistan bu şekilde, Rusya dışında, Orta Asya’da belirleyici bir lider
ülke olma yönünde konumunu sağlamlaştıracak bir fırsat yakalamış ve
bölgede kendini tehdit eden silahlı İslâmcı güçlere karşı sınır ötesi hare-
kât yapma olanağına kavuşmuştur.374 Kırgız yetkililerin açıklamalarına
göre, Afganistan sınırı dâhil olmak üzere, 500 ile 1000 kişi arasındaki si-
lahlı IMU militanı bölgede faaliyet göstermekteydi375 ve bu etkinlik
Özbekistan için ciddi bir tehdit oluşturmaktaydı.
Saldırıdan tam bir yıl sonra, Ağustos 2000’de IMU, Afgan, Tacik ve
Kırgız sınırlarını kapsayacak şekilde üç koldan Fergana vadisine yönelik
geniş bir saldırı başlattı. Saldırı doğrudan Özbek ordusunu hedef aldı.
Örgüt, Kerimov hükümetinden ülke genelinde yüz bin mahkûmu kap-
sayan genel af çıkarmasını ve ülkede şeriat kurallarının uygulamaya ge-
çirilmesini istemekteydi. Eylemci grup, bir Alman ve dört ABD vatan-
daşı ile çok sayıda Kırgız ve Özbek askerini rehin aldı. Yabancılar altı
gün sonra serbest bırakıldı. Özbek hükümeti bölgeye ağır topçu birlikleri
sevk etti ve hava bombardımanı başlattı. Operasyon, Tacik ve Kırgız sı-
nırlarının ötesini de kapsayacak şekilde planlanmıştı. Özbek birliklerinin
bu operasyonunda dağlık bölgelerdeki yerleşim bölgeleri büyük zarar
gördü. Tacikistan ve Kırgızistan yetkilileri operasyonda kendi toprakla-
rında çok sayıda sivilin hayatını kaybettiğini açıkladılar. Özbekistan sivil
kayıplar konusunda herhangi bir açıklama yapmadı.376 Sonuçta, Özbek
hükümeti bu saldırıyı püskürtmeyi başardı. Ancak hükümetin, Tacik ve
Kırgız yetkilileri dikkate almayan tutumu, sivillerin zarar görmesi ve bu
insanların komşu ülke vatandaşları olması özellikle Kırgız yönetiminde
tedirginliğe neden olmuştur.
İslâmcı tehdit, Özbekistan’ın dolaylı yöntemlerle veya kendi askeri
gücüyle üstesinden gelebileceği boyutta değildir. Dolayısıyla Özbek yö-
neticiler bu tarihlerden sonra, Rusya’nın yardım ve işbirliği taleplerine
daha sıcak bir tutum sergilediler. Aralık 1999’da Putin’in Taşkent ziya-
reti sırasında askeri-teknik işbirliği ve stratejik ortaklık anlaşmasının

                                        
                                
 
374 “Uzbekistan”, Freedom House Report 2000, (http://freedomhouse.org).
375 Bruce Pannier, “Conflict in Kyrgyzstan Threatens Fergana Valley”, RFE/RL, 1 Eylül
1999.
376 “Uzbekistan”, (Washington: Human Rights Watch Report 2001).

  169
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
imza edilmesi, Özbekistan’ın İslâmcılara karşı Rus faktörünün daha aktif
bir şekilde devreye girmesi isteğinin yansıması oldu. Bu tarihten sonra
çok sayıda ortaklık ve kurumsal işbirliği antlaşmasının Rusya ile imza
edildiği görülmektedir. Özbekistan 15 Haziran 2000’de Şanghay İşbirliği
Örgütü’ne katılmayı kabul etmiş, Mayıs 2001’de, Rusya’nın bölgedeki
çıkarlarını tanıyan ve bölgesel güvenliğin teminatı olarak bu ülkeyi gör-
düğünü ifade eden başka bir antlaşma Moskova’da imzalanmıştır.377
ABD’de her zaman, Özbekistan’ın taşıdığı, demografik, etnik, askeri
ve ekonomik özellikler nedeniyle, bölge politikasında anahtar ülke rolü
oynayabileceğine yönelik bir resmi eğilim olmuştur.378 Özellikle Bush
yönetiminin iktidara gelmesi bu çevrelerin etkinliğini artırmıştır. 11 Ey-
lül saldırıları, Özbekistan’ın bölgedeki rolünün netleştirilmesi konu-
sunda ABD üzerinde bir baskı oluştururken, aynı zamanda yukarıda ele
alınan Rus-Özbek stratejik yakınlaşmasını olumsuz etkileyecektir.
ABD’nin 11 Eylül saldırılarından sonra, Afganistan’da üslenen El-Kaide
örgütünü ve onun destekçisi Taliban yönetimini açık hedef kabul ede-
rek, bu saldırıları, askeri olarak bölgede cezalandırma stratejisine yö-
nelmesi, Rus-Özbek ilişkilerinde görüş ayrılığı doğurdu. Rusya, bir as-
keri operasyon ile ABD’nin bölgeye yerleşmesi, dolayısıyla bölge ülkele-
rinin güvenlik noktasındaki tedirginliklerini kendi askeri stratejileri için
kullanabilme kartını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Özbekis-
tan ise bugüne kadar olumlu karşılık alamadığı ABD ile olan ilişkilerini
düzeltme, Rusya’yı bu ülkenin askeri gücü ile dengelemek gibi bir fırsatı
yakalamış oluyordu. Rusya yönetiminin açıkça karşı çıkmasına rağmen,
Özbekistan ABD’ye destek verme noktasında aktif bir tutum sergiledi.
Rusya’nın süreçte BDT şemsiyesini kullanma girişimleri ise başarısız
kaldı.
Kerimov, Afganistan Operasyonu sonucunda, rejimini tehdit eden
IMU’nun askeri ve finansal güç kaynakları olan, El-Kaide ve Taliban’ın
etkinliğinin azaltılması ile silahlı İslâmcı gruplara karşı konumunu güç-
lendirmiş oldu. Üstelik uzun bir süredir çabaladığı ekonomik ve siyasal
açıdan tanınma ve Batı’nın desteğini sağlama konusunda önemli bir
avantaj yakaladı. Özbekistan, Afgan sınırındaki Hanabad’taki askeri
üsse 1000 kadar ABD askerinin yerleşmesine izin vermiş, Rusya’dan ge-
len eleştirel açıklamalara Kerimov aynı sertlikle karşılık vermekte bir sa-

                                        
                                
 
377 Cafersoy, s. 178.
378 Bkz. Henry L. Clarke, “An American View of Uzbekistan”, Central Asian Survey, Cilt:
18, Sayı: 3, 1999, ss. 373-383; Anthony Hyman, “Central Asian Republics: Independence
and After”, Round Table, Sayı 341, 1997, ss. 67-81; Svante E. Cornell, “Uzbekistan: A
Regional Pla yer in Eurasian Geopolitics?”, European Secur ity, Cilt: 9, Sayı: 2, 2000, ss.
126-135.

170  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
kınca görmemiştir.379 5 Ekim 2002 tarihinde ABD ile imzalanan bir an-
laşma ile ülkedeki ABD askeri varlığı yasal bir zemine kavuşturuldu ve
ABD, Özbekistan’a Taliban güçlerince yapılacak bir saldırı durumunda
askeri yardımda bulunmayı taahhüt etti. Afganistan Operasyonu
IMU’ya zarar vermiştir. 1999 ve 2000 yılındaki saldırılara komuta eden
Namangani’nin öldürüldüğü, ABD’li yetkililer tarafından açıklandı.
Ağustos 2002’de Pakistan sekiz üst düzey IMU üyesini tutuklayarak Öz-
bekistan’a teslim etti.380 Ancak bu, IMU’nun bölgedeki etkinliğinin son
bulduğu anlamına gelmemektedir. Örgütün 3–4 bin aktif üyeye sahip
olduğu ve bu kişilerin tüm Orta Asya içinde hareket kanallarına sahip
bulunduğu belirtilmektedir.381 Daha da önemlisi, bu örgütün askeri
potan siyelinden çok, sahip olduğu ve tüm Orta Asya’yı kapsayan ileti-
şim ağı ile birçok küçük grubu yönlendirebildiği öne sürülmektedir. 20
Mart 2004 tarihinde Pakistan-Afganistan sınırındaki Güney Veziristan
bölgesinde Pakistan güçleri tarafından girişilen operasyonun başlangıçta
El-Kaide örgütünün üst düzey sorumlusu Eymen El-Zavahri’ye yönelik
olarak yapıldığı belirtilse de, gerçekte sınırda kuşatılan grup Tahir Yol-
daş liderliğindeki IMU militanlarıydı.382 Yoldaş, öldürüldüğü 2009 yılına
kadar örgütü yönetecek, 2004 ve 2005 yılında Özbekistan’da yaşanan
olaylar ise IMU’nun rejimini tehdit kapasitesini bir kez daha gündeme
taşıyacaktır.
11 Eylül saldırıları Özbekistan için kısa vadeli çıkarlar yanında orta
ve uzun vadede de yeni açılımlar sağlamıştır. Özbekistan, siyasal re-
jimde reforma gitmesine yönelik baskıları bu şekilde frenleyebilmiş ol-
masının yanı sıra, ülkesindeki petrol ve doğal gazın Batılı şirketlerce çı-
kartılıp Afganistan üzerinden Güney Asya’ya pazarlanması, Afganis-
tan’daki Özbek azınlık üzerinde daha yönlendirici bir konum edinme,
ülke sanayileşmesine yabancı yatırımları daha kolay çekebilme gibi fır-
satlar yakalayabilmiştir.383 Afganistan operasyonundan sonra iki ülke
arasındaki ilişkilerin seyri dikkat çekiciydi. Ocak 2001’de ABD Sena-
tosu’ndan bir grup senatör Özbekistan’ı ziyaret ederek, ekonomik işbir-
liğinin geliştirilmesi noktasında yapılabilecekler konusunda görüşmeler
yaptı.384 ABD yetkililerinin bu dönemde Özbekistan’daki siyasal rejime
karşı daha ölçülü bir tutum içinde oldukları söylenebilir. ABD’nin insan
                                        
                                
 
379 Cafersoy, s. 182.
380 Faruk Turayev, “Uz bekistan: There’s No Place Like Home”, Transitions Online, 18
Ağustos 2002.
381 “Central Asia: Is the IMU Still a Threat to Regional Security?”, RFE /RL, 24 Ocak 2004.
382 Mike Redman, “Central Asian Militant Group Remains Active in Pakistan”, Eurasia
Insight, 24 Mart 2004.
383 Güler, s. 196-197.
384 Josh Machleder, “Human Rights Obserwers Worry that Washington Won’t Enforce
US-Uzbek Economic Understanding”, Eurasia Insight, 7 Ocak 2001.

  171
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
hakları ve demokratikleşme programından sorumlu Bakan Yardımcısı
Lorne W. Craner’in, ülkesinin Özbekistan’da özgür ve dürüst bir seçim
sürecinin oluşmasını istediğini, ama bunu bir gecede gerçekleştirmenin
mümkün olamayacağını herkesin görmesi gerektiği yönünde yaptığı
açıklama bu eğilime örnek olarak gösterilebilir.385 Ocak 2002 sonlarında,
Taşkent’e gelen General Tommy Franks, Özbek Savunma Bakanlığı yet-
kilileri ile Özbek askerlerinin eğitimi, ortak tatbikat, güvenlik konularını
kapsayan bir dizi anlaşmaya daha imza attı. Kerimov’un 2002 Mart’ında
gerçekleştirdiği ABD ziyaretinde uzun süreli işbirliği mesajları verildi ve
bir dizi ekonomik yardım ve kredi anlaşması imzalandı. Bu yakınlaşma
süreci iki ülke arasında 2004 yılına kadar sürecek gerilimlerle dolu bir
balayı dönemiydi.

Siyasal Hayatta Gelişmeler


Özbekistan’da siyasal hayat, Kerimov yönetiminin ülkeyi siyasal, sosyal
ve ekonomik olarak yukarıdan aşağıya hiyerarşik bir biçimde örgütleme
isteğinin paralelinde şekillenmektedir. 1993’te tasfiye edilen muhalif
oluşumlara paralel olarak, öncelikle iktidara bağımlı siyasal partilerin
kurulması ve bu örgütler aracılığıyla göstermelik bir demokrasi vitrini-
nin oluşturulması çabası öne çıkartılmıştır. Bağımsızlıktan yaklaşık üç
yıl sonra, ülkede ilk parlamento seçimleri 1994 yılının sonunda gerçek-
leştirilebildi. Seçimlere ÖzKP’nin devamı olan Ulusal Demokratik Parti
(UDP) ile ülkenin ilk vitrin partisi olan Vatan Terakkiyatı’nın girmesine
izin verildi. Seçimlerde UDP, seçim listesinden 69, yerel meclisler tara-
fından aday gösterilenler arasında da 120 üyelik elde etti. Başka bir an-
latımla 250 üyeli Özbek parlamentosunun, 189 üyesi doğrudan UDP
üyesi milletvekillerinden oluşmaktaydı. Kalan 61 üyelik ise Vatan
Terakkiyatı ile Kerimov ile iyi ilişkilere sahip yerel otoriteler arasında
paylaşıldı. Bu seçimler ile Kerimov hem iktidarının meşruiyetini sağla-
mış, hem de ülkenin yapılanmasında gerekli yasama faaliyetini yürüte-
cek kendine bağımlı bir parlamento oluşturmuştur.
Belirtildiği gibi, bu seçimlerin hemen öncesinde çıkartılan seçim ya-
sası ile vatandaş gruplarının ve siyasal partiler dışındaki örgütlerin aday
göstermeleri yasaklandı. Bununla, Birlik yanlısı örgütlerin aday göster-
meleri, dolayısıyla bir siyasal parti gibi davranmaları engellenmiş oldu
ve muhalefet doğrudan yerel yöneticilerin etki alanındaki bağımsız
adaylık sürecine yönlendirildi. Gerçi mevcut seçim sistemi ile muhalefe-
tin seçimlerde başarı göstermesi, adaylarını seçim sürecine sokabilmeleri
imkânsızdı, ancak Kerimov bir yandan örgütlerin adaylık sürecinde aktif
                                        
                                
 
385 “US Diplomat Sa ys Moral Dimension Part of Bush Administration Policy on
Uzbekistan”, Eurasia Insight, 10 Ocak 2002.

172  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 

tutum almalarını engelleyerek uluslararası kuruluşlardan gelecek bas-


kıları frenlemiş oldu, diğer yandan geçiş sürecinde aktif muhalefet ya-
pan grupların seçimler öncesinde kamuoyu önüne çıkarak varlıklarını
sağlamlaştırmalarını engelledi.
1995 yılında, Kerimov, Mirsaidov’un Sosyal Demokrat Adalet Par-
tisi’nin ve Milli Tıklanış (Şahlanış) Demokratik Partisi’nin kurulmasına
onay verdi. İlk partinin niteliğine yukarda değinmiştik. Milli Şahlanış ise
doğrudan Kerimov’un inisiyatifiyle kuruldu. Ülkede yeni kurulan par-
tiler, birer meclis içi parti olarak doğmaktadır. Nitekim Milli Şahlanış,
bir grup UDP milletvekilinin İbrahim Gafur liderliğinde partiden ayrıl-
masıyla oluşturulmuştur. Aynı şekilde 1998 yılında kurulan Fidokorlar
(Fedekarlar) da doğrudan Kerimov’un inisiyatifiyle kurulan meclis içi
bir partidir.
Devlet kontrolünde partileşme süreci yaşanırken, yeni kurulan Öz-
bek parlamentosunun, siyasal parti örgütlenmeleri ve seçim sistemine
ilişkin yasama faaliyetine ağırlık verdiği görülmektedir. 1996 yılında çı-
karılan siyasal partiler yasası ile parti kurulması ve örgütlenmesi katı
esaslara bağlandı. Bir partinin kurulabilmesi için 5.000 resmi üye bulun-
durma zorunluluğu getirildi. Bu üyeler ülkenin en az sekiz farklı bölge-
sine dağılmış olmalıydı. Ayrıca, partilere herhangi bir toplantı yapma-
dan bir ay önce ön izin alma zorunluluğu getirildi.386
Böylece 1992’de başlayan ve 1996-1997’ye kadar geçen süreç
Kerimov’un iktidarını pekiştiren bir kurumsallaşmayla tamamlanmış
oldu. Hükümet kontrolündeki birmeclis; iktidar ile sıkı bir ilişkiye sahip
yerel örgütlenmeler; korporatif nitelikleri ağır basan sözde muhalefet
partileri; bu sürece yeni siyasal aktörlerin girmesini siyasal ve toplumsal
düzeyde bloke eden bir seçim sistemi ve siyasal partiler yasası, rejimin
belirleyici unsurlarını oluşturdular. Belirtildiği gibi, 1997’den başlayarak
komşu Tacikistan ve Afganistan’da yaşanan gelişmeler, yeraltına çekil-
miş ve bu iki ülkede askeri olarak varlıklarını sürdürmekte olan İslâmcı
radikal muhalefeti rejimin temel sorununa dönüştürecektir. İslâmcı mu-
halefetin giderek militanlaştığına, Tacikistan ve Afganistan’da güçlendi-
ğine ve Taliban ve El-Kaide gibi örgütlerle sıkı bir etkileşim içine girmiş
olduğuna yukarıda değinmiştik. Bu anlamda ülkedeki otoriter rejimin
dolaylı olarak, özellikle Fergana bölgesinde, silahlı İslâmcı muhalefetin
güç kazanmasına hizmet ettiği belirtilebilir.387
                                        
                                
 
386 Uzbekistan Country Report on Human Rights Practice s for 1997, (Washington: U.S.
Department of State, Bureau of Democracy, Human Rights and Labor, 1998),
(http://www.state.gov/www/global/human_rights/1997_hrp_report/uzbekistan.ht
ml).
387 Bruce Pannier, “Uzbekistan: Wahhabis-Fundamentalists of the Fergana Valley”,
RFE/RL, 23 Ara lık 1997.

  173
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Kerimov, sınırlarına yaklaşmakta olan İslâmcı tehdide karşı üç yönlü
bir strateji izledi. Tacikistan’da Rus destekli hükümet güçlerine, Afga-
nistan’da ise kuzey cephesine destek verdi. Afganistan’da Raşid Dos-
tum, Tacikistan’da ise Mahmut Haydarbadiyev gibi etnik Özbek askeri
liderler kanalıyla çatışmaların yönlendirilmesine çaba harcandı. Strateji-
nin ikinci ayağı Tacikistan, Afganistan ve Kırgızistan sınırlarının kapa-
tılmasıydı. Bu şekilde, Tacikistan’dan ülkeye yönelik olarak gerçekleşe-
cek etnik bir Tacik göçünün önlenmesi amaçlandığı gibi, Özbek İslâmcı-
ların etnik Özbek topluluklar aracılığı ile ülkeye İslâmcı militanları sok-
ması da engellenmek istenmekteydi. Üçüncü strateji, özellikle Fergana
vadisinde ve ülke genelinde dini örgütler üzerinde sıkı bir denetim ku-
rulmasıydı. “Bağımsız” camiler ve bu camilerde görev yapan “bağımsız”
imamların devlet otoritesi altına alınması, direnenlerin çeşitli gerekçe-
lerle tutuklanmaları veya “kaybolmaları”, 1997’den sonra sıkça başvu-
rulan uygulamalar oldu. Uzun süreli tutuklamalar, kaybolmalar, mah-
kumiyet süreleri dolan siyasi tutukluların “cezaevi yönetimine itaatsizlik
etmek” suçlamasıyla cezalarının uzatılması bu politikanın diğer yansı-
malarıdır. Bu kişilerin yalnızca radikal İslâmcı örgütlerle bağlantılı ol-
dukları için baskı altına alındıkları düşünülmemelidir. Bu eğilimleri ile
tanınan kişilerin yanında, özellikle Fergana vadisinde toplum içinde ka-
bul görmüş karizmatik dini liderlerin de hedef seçildikleri söylenebilir.
Kerimov’un İslâmla ilgili politikaları, toplumu yukarıdan aşağıya iktida-
rına bağlı olarak örgütleme amacı çerçevesinde şekillenmektedir. Bu
amaç doğrultusunda hükümete bağımlı din adamları grubunun dini ör-
gütlerin yönetimine getirilmesi, dış dünya ile bağlantılı din adamlarının
tasfiye edilmesi, benzer şekilde karizmatik isimlerin otoritelerinin diz-
ginlenmesi uygulamalarına ağırlık verilmektedir.
1998 Mayıs’ında Kerimov’un Âli Meclis’te, dini faaliyetlerin daha sıkı
bir şekilde kontrol edilmesini sağlayacak, İslâmcıların yargılanma ve
mahkûmiyet sürecini çabuklaştıracak yasal düzenlemelerin yapılmasını
isteyen bir konuşma yapmasından bir hafta sonra, Meclis dini amaçlı ör-
güt kurulmasını zorlaştıran, Adalet Bakanlığından onay alma yüküm-
lülüğü getiren bir yasayı kabul etti.388 Onay için en az yüz üyeye sahip
olma koşulu getirildi. Yasa, onay alamayan dernekler hakkında soruş-
turma açılmasını da hükme bağlamaktaydı.
Bu yasa, 1997 sonunda Namangan’da ve Fergana’nın diğer bölgele-
rinde Özbek gizli servis elemanlarını ve polisi hedef alan çok sayıda sui-
kast ve bombalama eylemlerinin hemen sonrasında gelmişti. Mayıs
1998’de geniş kapsamlı bir tutuklama faaliyeti başlatıldı. Binin üzerinde
                                        
                                
 
388 Report on Uzbekistan, (Washington: United States Commission on International
Religious Freedom, Mayıs 2002), s. 3.

174  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
kişi, silah ve uyuşturucu bulundurmak, evrakta sahtecilik yapmak gibi
adi suçlar gerekçe gösterilerek tutuklandı. Kampanya yalnızca İslâmcı-
lara yönelik değildi. Haziran 1998’de gazeteci Şadi Mardiyev,
Sanderya’da onbir yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mardiyev, bölgedeki
ekonomik yolsuzluklar ve akimlerin bu yolsuzluklarla ilgisi hakkında
yazılar yazmıştı. Aynı yıl, Birlik Hareketine yakınlığı ile tanınan kişiler
de gözaltına alındılar.389 Ancak bu önlemlerin hiçbiri İslâmcı tehdidi
ortadan kaldırmaya yetmediği gibi, Tacikistan ve Afganistan’da Özbe-
kistan’ın desteklediği güçlerin yenilgiye uğraması, 1999 yılında ülkeyi
daha ciddi boyutlarda bir İslâmcı tehdit ile karşı karşıya bırakacaktır.
1999 Şubat’ında Taşkent’in girişindeki hükümet binalarının önünde
meydana gelen patlama sonucunda 15 kişi öldü, yüzden fazla kişi yara-
landı. Saldırı hem 1998 yılında iyice sertleşen hükümet-İslâmcı çatışma-
sına ve geniş çaplı tutuklamalara bir karşılık, hem de Kerimov hüküme-
tinin otoritesini sarsacak bir meydan okumaydı. Özbekistan hükümeti
saldırılardan, IMU lideri Tahir Yoldaş, askeri kanadın lideri Cuma
Namangani ve sürgündeki Erk Partisi lideri Muhammed Salih’i suçladı.
Olaylarla ilgili 22 kişi yargılandı. Yargılanmalar içinde Ukrayna’dan Öz-
bek Gizli Servisi kanalıyla getirilen dört Türk vatandaşı da bulunmak-
taydı.390 Yine olayla ilgisi bulunduğu iddia edilen bir kişi Türkiye
tarafından Özbekistan’a iade edildi. Çoğu İslâmcı gruplardan olan bu
kişilerin 6’sı ölüm, 16’sı ise ömür boyu hapis cezasına çarptırıldılar.391 Bu
terör saldırısı, suçlanan örgüt veya kişilerce kabul edilmediği gibi İslâm-
cılarla, laik muhalefetin, hatta Taşkent grubunun dâhil olduğu kapsamlı
bir işbirliği tarafından gerçekleştirildiği yönündeki iddialar da kesinlik
kazanmamıştır. Tacikistan’da hükümet karşıtı muhalefet blokunun başa-
rısı, böyle bir girişime zemin hazırlamış olabilir. Buna karşılık saldırıyı
Kerimov hükümetinin yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri
öncesinde Özbekistan’da yerel insan hakları etkinliklerine ve muhalefete
yönelik genel bir sindirme hareketine girişmek amacıyla planladığı da
iddia edilmektedir. Suçlananların geniş bir yelpaze oluşturması, en
azından saldırının bu amaçla kullanıldığı izlenimini vermektedir.392

                                        
                                
 
389 “Uzbekistan”, (Londra: Amnesty International Report 1999).
390 “Uzbekistan”, (Londra: Amnesty International Report 2000).
391 Freedom House Report 2000, (http://freedomhouse.org).
392 Azadlık Radyosu 8 Kasım 2003 tarihli sa bah ya yınında, eylemin ba ş sorumlusu ola rak
gösterilen ve 1999 yılında Özbekistan’ın istemi üzerine Türkiye tarafından bu ülkeye
iade edilen IMU liderlerinden Za yniddin Askarov’un yaptığı bir açıklamaya yer verdi.
Bu açıklama daha sonra BBC haberler inde de yer aldı. Buna göre, Askar ov bom balama
ile ilgili duruşmalar sürerken, Öz bek yetkililerin ya rgılananlara idam cezası
verilmeyeceği sözüne ka rşılık, onların istediği gibi ifade vermeyi ka bul ettiğini,
bomba lama eyleminin IMU’nun dışında Andican kökenli başka bir grup tarafından
gerçekleştirildiğini, ola yla Tahir Yoldaş ve Muhammed Salih’in bir ilgisinin

  175
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
İslâmcılarla girişilen kanlı çatışma ortamında Özbekistan bağımsız-
lıktan sonraki ilk cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini gerçek-
leştirdi. Parlamento seçimleri 5 ve 19 Aralık 1999 tarihlerinde iki turda
tamamlandı. Seçimlere daha önce belirttiğimiz Adalet Bakanlığı tarafın-
dan onaylanan beş partinin katılımına izin verildi ve 1994 seçimlerinde
izin verilmeyen vatandaş gruplarına ve örgütlere aday gösterme hakkı
tanındı. Seçimlerde, resmi açıklamalara göre, seçim komisyonlarına 250
meclis üyeliği için toplam 1.330 başvuru yapılmıştır. Bu başvuruların
250’si yerel meclisler tarafından, 193’ü vatandaş grupları tarafından,
887’si ise onaylı siyasal partiler tarafından aday gösterilen kişilerden
oluşmaktaydı. Seçim Komisyonları, partilerin gösterdiği adayların
%81’ini, yerel otoritelerce gösterilen adayların %82’sini onaylarken, ba-
ğımsız ve vatandaşlık grupları tarafından gösterilen adayların yarısına
yakınının (%49) başvurusunu reddetmiştir. Bu şekilde, toplam adayların
%70’ini parti adayları, %20’sini yerel meclislerce aday gösterilenler,
%10’unu da bağımsız ve vatandaşlık gruplarınca gösterilen adaylar
oluşturmuştur. 393 Adayların %89’u Özbeklerden oluşmaktaydı. Karakal-
pak, Rus ve Tacik adayların toplam oranı ise %11’i bulmaktaydı. Seçim-
ler sonucunda Özbek parlamentosunun dağılımı aşağıda verilmektedir.

Çizelge 4.3. 1999 Seçimlerine Göre Özbekistan Âli Meclis Dağılımı

Parti Milletvekili Sayısı Oran


Ulusal Demokrasi Partisi 48 19.0
Fidokorlar 34 14.0
Vatan Tarakkiyatı 20 8.0
Adolat Partisi 11 4.0
Milli Tiklanış 10 4.0
Partiler Toplamı 75 49.0
Yerel Meclislerce Aday 110 44.0
Gösterilenler
Vatandaşlık Grupları 16 6.0
Toplam 249 100.0
Kaynak: Republic Of Uzbekistan Election Of Deputies to the Oliy Majlis 5 & 19
December 1999 OSCE/ODIHR, Final Report, Varşova, 2000.

                                        
                                        
                                        
                                        
   
bulunmadığını, hatta Bahram Abdulla yev isim li hapisteki bir IMU üyesinin
bomba lamanın yapılacağını haber alara k, olaydan önce durumu Özbek yetkililere
ilettiğini, ancak yetkililerin gelişmelere seyirci kaldıklarını iddia etmiştir. Açıklamanın
tam metni için bkz. http://www.erkinyurt.org/modules.php?name=News&file=artic
le&sid=26
393 Republic of Uzbekistan Election of Deputies to the Oliy Majlis Final Report , s. 13.

176  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
Görüldüğü gibi 1999 seçimleri ile oluşan meclisin %44’ü yerel mec-
lislerce aday gösterilen kişilerden oluşmaktadır. Bağımsızlar ve vatan-
daşlık grupları tarafından aday gösterilenler arasından seçilenler ise %6
ile en az temsil edilen grubu oluşturmaktadır. Partilerin dağılımına ba-
kıldığında ise UDP %19 ile birinci sırada gelmekte, ancak 1994’e göre
milletvekili sayısında önemli bir azalma görülmektedir. Kerimov’un en
son kurdurttuğu Fedakârlar ise %14 ile ikinci önemli güç olarak parla-
mentoda temsil edilmektedir. Diğer partilerin daha küçük temsil oranına
sahip bulundukları görülmektedir. Kerimov’un, UDP’nin rejim içindeki
ağırlığını dağıtma, Fedakârlar Partisi’ni zaman içinde öne geçirme eğili-
minde olduğu söylenebilir. 2000’li yılların başlarında yapılan Cumhur-
başkanlığı seçimlerinde kendisinin Fedakârlar’ın adayı olarak seçimlere
katılması da bunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Yerel mec-
lislerin gösterdikleri adaylar içinden seçilen 98 milletvekili içinde 75 kişi
akim, 5’i Cumhurbaşkanı danışmanıdır. Bu kişilerin meclis içindeki
oranı %39’u bulmaktadır. 394 Başka bir anlatımla meclis i çinde en büyük
grubu Cumhurbaşkanı tarafından atanan üst düzey bürokratik kadro-
lardan gelen kişiler oluşturmaktadır. Şüphesiz partiler tarafından göste-
rilen adaylar içinde yapılacak bir değerlendirme bu oranı çok daha yük-
sek bir düzeye çekecektir. Ancak bütün bunların Kerimov tarafından di-
zayn edilen demokrasi vitrininin bir yansıması olduğu unutulmamalıdır.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bir yarışma ortamının varlığından
söz etmek mümkün değildir. 2000 seçimlerinde Kerimov’a bağlılık ulu-
sal bir ayine dönüştürülmüştür. Seçime yalnızca iki aday katıldı. UDP
Başkanı Abdulhafız Jalalov, partisi tarafından aday gösterilmişti. Diğer
partiler sözbirliği etmişçesine kendi adaylarının Kerimov olduğunu
açıkladılar. Kerimov, resmi kaydını Fedakârlar Partisi’nin adayı olarak
yaptırdı. Kerimov’un rakibi, Jalalov oyunu kullandıktan sonra basına
yaptığı açıklamada istikrar, barış, ulusun bağımsızlığı ve ülkenin geliş-
mesi için kendi oyunu da Kerimov’a verdiğini açıkladı.395

2002 Anayasa Değişiklikleri


Yeni parlamentonun ilk oturumunda Kerimov, meclisin iki kamaralı bir
yapıya dönüştürülmesi gerektiği yönünde bir açıklama yaptı. Buna göre
yeni Özbek Meclisi, Rusya’dakine benzer şekilde, üst ve alt kamara ol-
mak üzere ikiye ayrılacak. Bunlardan üst kanat ağırlıklı olarak yerel
meclislerden gelen milletvekillerinden oluşacak ve bu meclis bir yıl
içinde üç veya dört toplantı yapacaktı. Buna karşılık, alt kanat profesyo-

                                        
                                
 
394 Parliamentary Elections in Uzbekistan, Eurasia Insight Report, 1999, (http://www.eurasi
a.net.org/departmants/election/uzbekistan).
395 CSCE Report, (http://www.house.gov/csce/uzbe.htm).

  177
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
nellerden oluşacak ve yıl boyunca sürekli olarak çalışmalarına devam
edecekti.396 Bu açıklamanın, ABD-Özbek yakınlaşmasına paralel olarak
yapılmış olması dikkat çekicidir. Kerimov 2002 yılı başında, bu kez
Cumhurbaşkanlığı görev süresinin 5 yıldan 7 yıla çıkartılması ve iki ka-
maralı bir yasama sistemine geçilmesi yönünde referanduma gidilmesi
isteğini gündeme getirdi. Abdumannab Polat, bu değişiklik taleplerinin
Kerimov’un ömür boyu Cumhurbaşkanlığında kalma amacının bir par-
çası olduğunu ileri sürerek, Kazakistan’da Nazarbayev’in yaptığı gibi
dolaylı bir yöntemle, Kerimov’un iktidarını kalıcı hale dönüştüreceğini
ileri sürmekteydi.397 Kerimov’un istediği Referandum, 27 Ocak 2002 tari-
hinde gerçekleştirildi ve %92,1 katılım oranıyla istenilen Anayasa deği-
şiklikleri onaylandı.398
Değişikliklere göre, Anayasa’nın 76. maddesinde Âli Meclis’in, Se-
nato ve Yasama Meclis’i olarak iki kamaradan oluşacağı ve meclislerin
görev süresinin beş yıl olduğu belirtilmektedir. Senato üst kamara, Ya-
sama Meclis’i al t kamara olarak isimlendirilmektedir. 120 üyeli Yasama
Meclis’i dar bölge çoğunluk sistemine dayalı tek dereceli bir genel se-
çimle belirlenirken399 , 100 üyeden oluşacak Senato’nun 16 üyesi doğru-
dan cumhurbaşkanı tarafından atanacaktı. Senato’nun kalan 84 üyesi ise
iki dereceli bir seçimle, yerel meclisler tarafından belirlenecekti. Adaylık
için 25 yaşında olmak ve beş yıl ülkede sürekli ikamet etmiş olmak ko-
şulları aranmaktadır. Anayasa’nın 78. maddesinde ortak yasama alan-
ları, 21 alt madde halinde sıralanmaktadır. Hemen hemen bütün yasama
alanlarının bu madde kapsamına alındığı söylenebilir. Bir tasarı veya
teklif önce Yasama Meclisi’ne, sonra Senato’ya sunulmak zorundadır. 79.
maddede, yalnızca Yasama Meclisi’ne tanınan yetkiler sıralanmaktadır.
Buna göre Yasama Meclis’i; kendi başkan ve yönetimini seçmek, millet-
vekilliğinden düşürme ile ilgili kararları almak, meclisin çalışma ve tatili
ile ilgili işleri düzenlemek konularında yetkilidir. Buna karşılık, 80.
maddede Senato’nun yetki alanının yalnızca kendi örgütsel konumu ile
ilgili olmadığı, ek bazı stratejik yetkilerle donatıldığı görülmektedir. Es-
kiden Âli Meclis’te olan atamalarla ilgili onay yetkileri yeni düzenleme
ile Senato’ya verilmiştir. Anayasa Mahkemesi üyeleri, Yüksek Mahkeme
üyeleri, Yüksek Ekonomi Mahkemesi üyeleri, Başsavcı, diplomatik tem-

                                        
                                
 
396 Alisher Ilkhamov, “A B icameral Parliament for Uzbe kistan”, E urasia Insight, 22
Haziran 2000.
397 Abdumannob Polat, “Uz bekistan’s Referendum: The Dangers of Over-Dramatizing the
Situation”, Eurasia Insight, 26 Ocak 2002.
398 Joshua Machleder, “Confusion and Cynism Mark Uz bek Referendum”, Eurasia Insight,
28 Ocak 2002.
399 2008 yılında yapılan bir d iğer değişiklikle Ya sama Meclisi’nin üye sa yısı 120’den 150’ye
çıkartıldı.

178  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
silciler gibi üst düzey atamalar artık, cumhurbaşkanının önerisi, Se-
nato’nun onayı ile gerçekleştirilecektir.
Senato’nun yasama sürecinde de etkin bir rolünün olduğu görül-
mektedir. Âli Meclis’in her iki kanadında kararlar salt çoğunlukla alınır.
Yasama Meclisi’nin kabul ettiği bir tasarı veya teklif on gün içinde Se-
nato’ya gönderilir. Senato bunu aynı şekilde kabul ederse yasa onay için
cumhurbaşkanına gönderilir. Senato tasarı veya teklifi reddederse, Ya-
sama Meclisi’nin bu tasarı ve teklifi cumhurbaşkanına gönderebilmesi
için üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile karar alması gerekir. Başka
bir ifade ile Senato’ya ağırlaştırıcı veto yetkisi tanınmıştır (Md. 82-83).
Ayrıca bir yasanın cumhurbaşkanı tarafından Âli Meclis’e iade edilmesi
durumunda, yasanın tekrar cumhurbaşkanına sunulması için bu sefer
her iki kamaranın ayrı ayrı üçte iki çoğunlukla karar alması gerekmek-
tedir. Bu durumda cumhurbaşkanı yasayı 14 gün içinde onaylayarak ya-
yımlamak zorundadır.400 Anayasa her iki kanat arasında uzlaşma komis-
yonu kurulmasına da imkân vermektedir. Dikkat edilirse bu süreçte Ya-
sama Meclisi’nin etkinliği oldukça sınırlanmıştır. İki dereceli bir seçimle
ve yerel meclislerce seçilen, üyelerinin bir kısmı doğrudan cumhurbaş-
kanınca belirlenen Senato, Kazakistan’dakine benzer şekilde, yasama sü-
recinde stratejik bir rol edinmektedir.
Anayasa’nın 85. maddesinde cumhurbaşkanına Senato başkanlığına
doğrudan aday gösterme yetkisinin tanınmış olması bu durumu pekiş-
tirmektedir. Anayasa değişikliği her iki kanadın ayrı ayrı üye tam sayıla-
rının üçte iki çoğunluğu ile karar almaları ya da referandum yolu ile ger-
çekleştirilebilmektedir. Senato veya Yasama Meclisi Başkanı diğer meclis
toplantılarına katılabilir. Ayrıca cumhurbaşkanına, başbakana, bakan-
lara, yüksek mahkemelerin başkanlığına, başsavcıya her iki kanadın otu-
rumlarına katılma hakkı verilmiştir. Ayrıca cumhurbaşkanı gerekli gör-
düğünde meclisleri ortak toplantıya çağırarak görüşlerini açıklayıcı ko-
nuşma yapabilir.
Bu değişikliklerin cumhurbaşkanının kontrolündeki partiler kanalı ile
yasama sürecini Kerimov’un otoritesine daha sıkı bir biçimde bağlaya-
cağı, Kerimov’un dengeleri gözetmek zorunda olduğu yerel seçkinler
karşısında yasama sürecini daha rahat kullanmasına imkân tanıyacağı
açıktır. Çift kamaralı meclis yapısı ülkedeki korporatist örgütlenmeyi si-
yasal kurumlara yansıtma konusunda da işlevsel bir araç olacaktır. Za-
man içinde alt kamaranın çeşitli meslek ve sosyal örgüt temsilcilerinin
yer alacağı tam anlamıyla bir korporatist meclise dönüştürülme olasılığı

                                        
                                
 
400 Düzenlemelerde, Nazarbayev’in Kazakistan’da kurumsallaştırdığı yasama sisteminden
etkilenildiği belirtilebilir.

  179
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
bulunmaktadır. Ayrıca Kerimov’un ABD ile girişilen işbirliği sürecinde
zaman içinde siyasal reformlar konusunda yoğun bir baskı ile karşı-
laşma olasılığına karşı rejim içindeki konumunu sağlamlaştırmaya çalış-
tığı söylenebilir. Orta Asya ülkelerinde siyasal rejim analizlerinde dikkat
edilmesi gereken noktalardan biri, eski Sovyet sisteminden kalan mer-
kezi-yerel yönetim ağlarının siyaset sürecinde çok etkili olduklarıdır. Ye-
rel yöneticilerin atanmasında, yerel meclislerin oluşturulmasında, hatta
mahalle örgütleri düzeyinde bile hiyerarşik düzenlemelerin belirleyici
olduğu ve cumhurbaşkanının otoritesine sıkı sıkıya bağlı bulunduğu bir
ortamda yerel meclislerce meclisin üst kamarasının belirlenmesi, pratikte
Cumhurbaşkanlığı otoritesine bağımlı bir yasama sisteminin oluşturul-
ması anlamına gelmektedir.
2002 yılında ülkedeki siyasal rejimin işleyişi ile ilgili önemli bir diğer
düzenleme 5 Nisan’da ülkedeki temsili organların ve Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin tarihleri ile ilgili olarak çıkartılan yasadır. Yasaya göre
Cumhurbaşkanlığı seçimleri görev süresinin dolduğu yılın Aralık ayının
üçüncü haftası yapılacaktı. Bu düzenleme ile görev süresi 7 yıla çıkartı-
lan Kerimov’a, ek olarak bir yıla yakın bir görev süresi daha verilmekte-
dir.401 Normalde Ocak 2007’de dolacak olan görev süresi, düzenleme ile
Aralık 2007’ye uzatılmıştır.
Özbek yönetiminin Afganistan operasyonundan sonra ABD ile iliş-
kilerini geliştirmek amacıyla siyasal alanda bazı adımlar attığı görül-
mektedir. Şubat 2002’de bağımsızlıktan bu yana ilk defa işkence ile
ölüme neden olma suçundan dört polise 20 yıl ağır hapis cezası verildi.
Bu, ülkede yaşanan pratik dikkate alındığında alışılmadık bir karardır.
Yine, Mart 2002’de Adalet Bakanlığı ilk defa Özbekistan Bağımsız İnsan
Hakları Derneği’nin kayıt başvurusunu kabul ederek, bu kuruma ça-
lışma onayı vermiştir. Bu dernek beş yıldır onay almak için uğraşmak-
taydı. Önemli bir diğer gelişme Mayıs 2002’de basına karşı resmi sansür
uygulamasına son verilmesidir.402
Gelişmelerden belki de en fazla dikkat çekeni, Kerimov’un 4 Nisan
2002’de yapmış olduğu açıklamadır. Kerimov bu konuşmasında, sür-
gündeki muhalefet liderlerinin ülkeye dönebileceklerini belirtmiştir. An-
cak bu davet yapıcı bir tutum içine girmeleri ve hükümete karşı şiddete
başvurmamaları koşulu ile geçerli olacaktır. Kerimov, muhalefet partile-
rinin kayıtlarını yaptırabileceklerini de açıklamıştır. Bu davetin açıkça
Birlik grubuna yapılmış olduğu yönünde yorumlar yapılmıştır. Özbek
                                        
                                
 
401 Republic of Uzbekistan, Presidential Election 23 December 2007, (Varşova: OSCE/ODIHR
Report, 2007), s. 3.
402 Josh Machleder, “End of Official Censorship Stirs Uzbek Journalists”, Eurasia İnsight,
14 Mayıs 2002.

180  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 

yönetiminin hükümet karşıtı darbe girişimi ve 1999’daki bombalama


olaylarından sorumlu tuttuğu ve halen kesinleşmiş hapis cezası bulunan
Erk lideri Salih’i kapsam dışında tuttuğu konuşmadan anlaşılmaktadır.
Ağustos 2002’de bu çağrıya uyarak İsviçre’den ülkeye dönen Birlik üyesi
Pulat Ahun’a yönelik bir takibat başlatılmaması da bu eğilimin bir yan-
sıması olarak değerlendirilebilir.403
Görüldüğü gibi, 11 Eylül saldırıları sonrasında yaşanan ABD-Özbe-
kistan yakınlaşması ülkedeki siyasal sistemin işleyişi üzerinde de yan-
sıma bulmuş, otoriter yapılanma yeni koşullara uyarlanmaya çalışılmış,
ancak bu çabalar yeterli olmamıştır. Rejimin otoriter niteliği ile geliştiri-
len uluslararası ilişkilerin niteliği arasındaki gerilim 2004 yılından itiba-
ren yerini açık bir çatışmaya bırakacaktır. Özbek siyasal rejiminin ikilemi
de bu noktada somutlaşmaktadır.

Özbekistan’ın İkilemi
Özbekistan zaman içinde, Kerimov tarafından dizayn edilen siyasal re-
jim ile yine onun öngörüleri doğrultusunda geliştirilen dış politik bağ-
lantıların yol açtığı bir gerilimle karşı karşıya kalmıştır. Belirtildiği gibi,
2002 yılındaki ortaklık anlaşmasıyla birlikte ABD ile yakınlaşma süreci
başlatılmış, ancak bu süreç beraberinde rejim üzerinde bazı baskıların
oluşmasına da kaynaklık etmiştir. Dış yardımın dağıtımı ve organizas-
yonunda yaşanan sorunlar, muhalefete rejim içinde yer verilmesi yö-
nündeki talepler, bazı Batılı uluslararası kuruluşların çalışmaları konu-
sunda yaşanan zorluklar, 2004 yılının başlarından itibaren iki ülke ara-
sındaki ilişkilerde gelgitlerin yaşanmasına neden olmuştur. İlk rahatsız-
lıklar, Özbek hükümetinin yabancı NGO’ların çalışmaları ile ilgili bir
dizi sınırlayıcı önlemi almasıyla ortaya çıkmıştır. 2004 yılı başında Özbe-
kistan Adalet Bakanlığı ülkede faaliyet gösteren yabancı NGO’lara Mart
ayının ilk gününe kadar kayıtlarını yenileme zorunluluğu getirdi. Bu ör-
gütlerden bir kısmı Dışişleri Bakanlığından aldıkları izin ile çalışmak-
taydılar. Adalet Bakanlığının getirdiği düzenleme açıkça bu kuruluşların
yeniden onay almaları anlamına gelmekteydi. Sayıları 100’ün üzerinde
olan bu tip örgütlerin özellikle ABD ile yakınlaşma sürecine paralel ola-
rak etkinliklerini artırdıkları söylenebilir. Özbek yönetimi, Brüksel mer-
kezli Uluslararası Kriz Grubu’nun ve Londra merkezli Savaş ve Barış
İzleme Enstitüsü’nün kayıt başvurusunu reddetti, Açık Toplum Ensti-
tüsü ile İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden ise yeniden kayıt için belgele-
rini Adalet Bakanlığına sunmalarını istedi.404 Bu kuruluşların ortak özel-
                                        
                                
 
403 Josh Machleder, “Alternative Political Voices in Uzbekistan”, Eurasia Insight, 27 Ocak
2003.
404 Antoine Blua, “”Uzbekistan: Foreign NGOs Face Re-registration Demands”, RFE/RL,
02 Mart 2004

  181
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
likleri, Özbek hükümetinin 2002 antlaşmasında yer alan insan hakları,
siyasal ve ekonomik alanlarda reforma gitme sözünü yerine getirmediği,
baskıcı rejimi sürdürmeye devam ettiği, ABD yönetiminin ise bu du-
rumu görmezden gelerek işbirliğini sürdürdüğüne dair iddiaları sürekli
olarak gündemde tutmalarıydı. 2006 yılına gelindiğinde kapatılan ya da
kapatılması hakkında işlem başlatılan örgüt sayısının 200’e ulaştığı be-
lirtilmekteydi. ABD hükümetine yakın bir kuruluş olarak bilinen Dış
Politika Analizleri Enstitüsü tarafından Şubat 2004’de yayınlanan, “ABD
Stratejisi İçinde Orta Asya ve Operasyonel Planlama” başlıklı rapor,
Bush yönetiminin Özbekistan ile ilişkilerinde bir takım gerilimlerin ya-
şandığının somut bir göstergesini oluşturdu. ABD’nin yeni Orta Asya
politikasının ipuçlarını veren bu belgede; Özbek yönetimi 11 Eylül saldı-
rıları sonrasında oluşan havayı kendi çıkarları doğrultusunda ve
ABD’nin temel dış politika stratejilerinin altını oyacak şekilde kullan-
makla eleştiriliyordu. Raporda Bush yönetimine, Özbek yönetimi üze-
rinde reformlara gidilmesi yönünde baskısını artırması ve Özbekistan’a
Ocak 2006’ya kadar süre verilerek, bu süre içerisinde ekonomik yardı-
mın askıya alınması öneriliyordu. 405 Raporun hazırlayıcılarından biri
olan Michael Sweeney, ABD yönetiminin 11 Eylül’ün şoku ile hareket
ettiğini, ancak artık daha uzun vadeli yaklaşımlara gereksinim bulundu-
ğunu belirterek, ara dönem stratejilerinin ABD’nin uluslararası imajına
önemli darbe vurduğunu öne sürmekteydi. Sweeney’e göre Özbekistan
yönetiminin bu olumsuz imajdaki rolü büyüktü ve mutlaka siyasal ve
ekonomik reformlara gitme yönünde ülke yönetimi zorlanmalıydı. Bun-
dan sonuç alınamazsa, ABD yönetimi daha uygun koşullara sahip bulu-
nan diğer bölge ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye önem vermeliydi.406
Raporun bölge genelinde askeri üslerin yapısının değiştirilmesi yö-
nündeki önerileri ile ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in aynı ay
içinde yaptığı Orta Asya gezisinin Özbekistan ayağında dile getirdiği
talepler arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. Rumsfeld, bölgede lojistik
amaçlı büyük üsler (FOBs) ile daha küçük operasyon amaçlı (FOLs) üsler
olmak üzere, ikili ayrıma gideceklerini, bu nedenle Özbekistan’ın ken-
dileri için önemli olduğunu belirtmiştir. Bu gezide ABD’li yetkililer tara-
fından, Hanabad üssünün konumunun güçlendirilmesi ve daha gü-
neyde ikinci bir üs açılması talebini Özbek yöneticilere iletilmiştir.407
Siyasal açıdan bu talepler pratikte Özbek hükümeti üzerinde baskının
                                        
                                
 
405 Jacquelyn K. Davis ve Michael J. Sweeney, Central Asia in U. S. Strategy and Operational
Planning: Where do We Go fromHere?, (Washington: The Institute for Foreign Policy
Analysis, 2004).
406 Antoine Blua, “Central Asia: Report Calls on US to Rethink Its Regional Approach”,
RFE/RL, 22 Şubat 2004.
407 Stephen Blank, “US Strategic Priorities Shifting in Central Asia, Eurasia Insight, 25 Mart
2004.

182  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
artırılacağı anlamına gelmektedir. Özbek hükümeti, ABD ile geliştirilen
askeri işbirliğinin, bu alanla sınırlı kalmayacağını ve ekonomik ve siyasal
alanda attığı sınırlı adımların da yeterli olmayacağını yaşanan süreçte
görmüştür. Özbek yönetiminin ilişkilerin seyrinden rahatsızlık duymaya
başladığı bir sırada, ABD yönetimi ilişkilerin derinleştirilmesi yönünde
yeni bazı taleplerle Taşkent üzerinde baskısını artırmıştır.
Mart 2004’te başlayan ve Mayıs 2005’te zirveye tırmanan olaylar zin-
ciri, bu gerilimin üzerine patlayacak ve ABD-Özbekistan yakınlaşması-
nın sonunu getirecektir. 28-29 Mart’ta Taşkent ve Buhara’da patlayan
bombalar ve devamında yaşanan silahlı çatışmalar, İslâmcı grupların
ülke içindeki varlığını gösterirken, Özbek hükümetinin 2002 yılından
beri geliştirdiği ilişkilerin pratikte beklediği sonuçları doğurmadığını
gösterecektir. Olayların boyutu dikkat çekicidir. 28 Mart akşamı Başkan-
lık ikametgâhının yakınında bomba patlamış, daha sonra yine ikamet-
gâha yakın bir bölgedeki traktör fabrikası çevresinde 2 kilometrekarelik
bir alanda güvenlik güçleri ile silahlı bir grup arasında uzun süreli ça-
tışma yaşanmıştır. Olaydan bir gün sonra, ülkenin önde gelen şehirle-
rinden Buhara’da teröristlerin bomba yapımı için kullandıkları bir evde
patlamalar meydana gelmiştir. Bu süre içinde yine Taşkent ve yakın çev-
resinde üç ayrı bombalama olayı daha yaşanmıştır.408 30 Mart’ta Yunus
Abad’ta, 31 Mart’ta ise bu kez Andican’dan çatışma haberleri geldi.
Olayların organizasyonu ve yaygınlığı, Özbek gizli servisi ve emniyet
sisteminin kontrol yeteneği ve güvenilirliği açısından sarsıcı olmuştur.
İslâmcı gruplar bu saldırılarla ülkedeki varlıklarını, organize olduklarını
göstermişler ve yine devlet organlarını hedef almışlardır.409 30 Tem-
muz’da İsrail ve ABD büyükelçiliklerini hedef alan ve beş güvenlik gö-
revlisinin öldüğü iki bombalı saldırı daha gerçekleştirilmiştir.410
Olaylardan sonra, Özbek yönetiminin ABD’nin bölge politikalarını
açıktan eleştirmeye başlaması bu açıdan anlamlıdır. Özbek otoriteler,
öncelikle istenilen ekonomik reformların ülke gerçeklerine uymadığını,
uluslararası gözlem ve yardım örgütlerinin faaliyetlerinin yönetimin te-
rörle mücadele yeteneğini sınırladığını, ABD’nin işbirliğini siyasal re-
formlara bağlamasının terörü önleyemeyeceğini dile getirmeye başladı-
lar. Bu gelişmeye paralel olarak, 11 Eylül saldırılarının hemen öncesinde

                                        
                                
 
408 Esmer Ismailov, “Fighting Rages for Third Da y in Uz bekistan”, Eurasia Insight, 30 Mart
2004.
409 Esmer Ismailov, “Uzbek Authorities Launch Round-up Islamic Suspect in Uzbekistan”,
Eurasia Insight, 31. Mart 2004.; Resmi açıklamalara göre yaşanan ola ylarda 47 kişi
hayatını kaybetmiştir.
410 W. Alejandro Sanchez, “A Central Asian Security Paradigm: Russia and Uzbekistan”,
Small Wars and Insurgencies, Cilt: 18, Sa yı: 1, 2007, s. 117.

  183
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
başlayan, ancak ABD ile girilen ilişkiler nedeniyle kesilen, Rusya-Özbe-
kistan yakınlaşması yeniden öne çıkmaya başladı.
Özbekistan hükümeti, 14 Nisan 2004’te Açık Toplum Enstitüsü’nün
kayıt başvurusunu reddetti. Ret gerekçesi olarak Enstitü’nün hükümet
otoritesini sarsıcı yönde faaliyet yürütmesi gösterilmekteydi. 1996 yılın-
dan beri ülkede faaliyet gösteren örgütün bugüne kadar çeşitli projelere
22 milyon doları bulan yardımda bulunduğu belirtilmektedir. Kararın
hemen ardından ABD Kongresi, Özbekistan’ın insan hakları alanında
gerekli adımları atmaması durumunda, mali yardıma onay verilmeye-
ceği yönünde bir karar aldı.411 Haziran 2004’te Özbekistan hükümeti, bir
hükümet kararnamesi ile NGO’ların mali denetimleri konusunda mer-
kezi bir komisyon oluşturdu ve bu komisyon aracılığıyla bütün dış yar-
dıma dayalı projeler üzerinde inceleme başlattı.412
17. Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısı sırasında, Rusya ile Özbekis-
tan arasında imzalanan stratejik işbirliği antlaşması bu arka planda ger-
çekleşti.413 Anlaşma ile iki ülke ortak güvenlik sistemi oluşturmaya karar
verdiler. Anlaşma kapsamında bölgeye yönelik askeri saldırıların ön-
lenmesi amacıyla ortak hava savunma gücü oluşturulması da yer al-
maktaydı. Antlaşmanın hemen ardından ABD yönetimi, Özbekistan’ın
2002 yılında imzalanan Stratejik Ortaklık Anlaşmasına uymadığı gerek-
çesiyle, bu ülkeye yaptığı yardımı kesme kararı aldı.414 Mayıs 2006’da
Özbekistan GUUAM’dan, örgütün kuruluşunda belirtilen amaçlarından
saptığı gerekçesiyle ayrıldığını açıkladı.
Özbekistan’da ikinci büyük şiddet dalgası, 13 Mayıs 2005’te yaşandı.
Fergana Vadisi’nin büyük kentlerinden Andican’da bazı gruplar kamu
binalarına saldırarak işgal ettiler. Bu eylemlere paralel olarak, bazı pro-
testo gösterileri yapıldı. İşgalciler, Akramiya adlı dini bir gruba üye ol-
mak suçlamasıyla yargılanmakta olan 23 yerel işadamının serbest bıra-
kılmasını talep etmekteydiler. Bu grup adını 1999 yılında dini faaliyetleri
nedeniyle tutuklanıp hapse atılan bir işadamından almaktadır. Dini bir
yardım ağı şeklinde örgütlenen grubun, örgütlendiği bölgelerde mahalle
komitelerinin otoritesini sarstığı belirtilmektedir.415 Silahlı grup, hapis-
hane binasını da işgal ederek 4.000 tutukluyu serbest bıraktı. Buna pa-
                                        
                                
 
411 “Uzbek Government Closes Down Open Society Institute Assistence Foundation in
Tashkent”, Eurasia Insight, 18 Nisan 2004.
412 Jeff Erlich, “Banking Decree Hurting Uzbek NGOs”, Eurasia Insight, 10 Haziran 2004.
413 Shahram Akbarzadeh, “Uzbekistan and The United States: Friends or Foes?”, Middle
East Policy, Cilt: 14, Sayı: 1, 2007, s. 114.
414 “United States Cuts off Aid to Uzbekistan”, Eurasia Insight, 14 Temmuz 2004.
415 Salih Bıçakcı, “Andijon’da Nıma Bo’ldı Bo’ldı? Öz bekistan’da Terör, Güvenlik ve
Demokrasi”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi- OAKA, Cilt: 3, Sayı: 6, 2008,
s.13.

184  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
ralel olarak sayılarının elli bini bulduğu iddia edilen kalabalıkların katıl-
dığı sokak gösterileri yapıldı. Ancak bu kez göstericilerin talepleri fark-
lıydı; Kerimov’un istifası ve özellikle yerel ticarete getirilen bazı kısıtla-
maların kaldırılması. İlk resmi açıklamalar olaylarda 30 kadar kişinin
hayatını kaybettiği yönündeydi. 14 Mayıs’ta polisin bir gün önce yapılan
gösteriler sırasında ateş açmasını protesto eden gruplar tekrar toplana-
rak kamu binalarına saldırdılar. Askeri birliklerin yardımıyla olaylar
kanlı bir şekilde bastırıldı. Resmi açıklamalar, olaylarda 169 kişinin öl-
düğünü belirtirken, muhalif gruplar bu sayının 750 ile 1.000 arasında ol-
duğunu öne sürmektedirler. Olaylar sırasında beş yüzün üstünde kişi,
sınırı geçerek Kırgızistan’ın Oş kentine sığındı.416 Olayların kitlesel bo-
yutu gerçekten dikkat çekicidir.
Andican olayları, gerilmekte olan ABD-Özbekistan ilişkilerinde
kopma sürecini hızlandırdı.417 Olaylardan sonra, ABD ve AB otoriteleri
bölgede yaşananların BM tarafından oluşturulacak bir komisyon tara-
fından incelenmesi yönünde Özbek hükümeti üzerinde baskı kurmaya
çaba harcadılar. İngiliz Dışişleri Bakanlığı, olaylarla ilgili olarak Özbek
otoriteleri resmen suçladı. Buna karşılık Rusya, süreç boyunca Özbek
yönetimine yakın destek verdi ve uluslararası baskıyı frenlemekte
önemli rol oynadı. 418 Özbekistan’ın, Kırgızistan’a kaçan göstericilerin
iade edilmesi isteği ABD’nin girişimleri ile sonuçsuz kaldı. Bu arada 450
mülteci, ABD yardımı ile BM gözetiminde Romanya’ya gönderildi. So-
nuçta, 29 Temmuz’da Özbekistan hükümeti bir nota ile Hanabad üssü-
nün 6 ay içinde boşaltılmasını resmen ABD’den istedi. ABD bu isteği Ka-
sım 2005’te yerine getirerek üssü Özbek yetkililere teslim etti.419
ABD’nin bölgeye yaklaşımı ile Özbek otoritelerin kaygılarının birbi-
riyle örtüşmediği çok açıktır. Belirtildiği gibi, Özbekistan rejimi toplum-
sal alanı içeren korporatist bir örgütlenme modeli üzerinde gelişme
göstermektedir. Böyle bir rejimde toplumun kontrolü otorite açı sından
büyük önem taşımaktadır. Mart saldırıları ve Mayıs olayları bu açıdan,
Kerimov için toplum üzerindeki kontrolünü kaybetme, dolayısıyla re-
jimde çözülme tehlikesini içeren bir gelişmedir. Serbest piyasaya yönelik
                                        
                                
 
416 “Dozens Killed in Uzbek City, as Security Forces Crush Pr otest in Andijan”, Eurasia
Insight, 13 Mayıs 2005; Gu lnoza Saidazim ova, “Uzbek President Blames Islam ist Group
Unrest”, RFE/RL, 14 Mayıs 2005; “Are the Usual Suspects Responsible for Uzbekistan’s
Violance”, Eurasia Insight, 16 Mayıs 2005.
417 Cerwyn Moore, “Combating terrorism in Russia and Uz bekistan”, Cambridge Review of
International Affairs, Cilt: 20, Sayı: 2, 2007, ss. 303-323.
418 Daniel Kimmage, “Uzbekistan: Voices From Andijon”, RFE/RL, 26 Haziran 2005; Julie
Corwin, “Uzbekistan: Is Russia Helping Tashkent Clean Up After Andijon”, RFE/RL,
15Temmuz 2005.
419 “Uzbekistan casts out America”, Strategic Comments, Cilt: 11, Sayı: 6, Ağustos 2005, ss.
1-2.

  185
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
reform talepleri, somut anlamda rejimin toplumun şekillendirilmesinde
ekonomik araçları kullanma kapasitesinin sınırlanmasını, siyasal re-
formlar da korporatist örgütlenme modelinin işlevini yitirmesi anlamına
gelmektedir. ABD yönetimi reformlara vurgu yaptıkça, Kerimov bu ko-
nularda daha anlayışlı bulduğu Rusya’ya yönelecektir.
ABD-Özbekistan ilişkilerinde yaşanan kopmanın ardından, Rusya ve
Özbekistan ortak askeri tatbikatlar yapmayı planladıklarını açıkladılar.
Bu açıklamalar, askeri boyutundan çok Batılı ülkelere verilen siyasal bir
mesaj olarak algılandı. Putin, bu süreçte, Rusya’nın genel Orta Asya
stratejisi çerçevesinde en zorlu ülke olan Özbekistan karşısında oldukça
avantajlı bir konum yakalamış oldu. Rusya, ABD’den boşalan yeri, Öz-
bek rejiminin içine düştüğü bunalımdan da yararlanarak, adım adım
doldurmak niyetindedir. Üstelik bu ilişki ABD’den farklı olarak yüzyıla
varan bir geleneğin üzerinde tekrar kurgulanmaktadır. 14 Kasım’da
Rusya ve Özbekistan arasında Ortak Savunma Anlaşması’nın imzalan-
ması önemli bir gelişmedir. Anlaşma her iki tarafa, birbirlerinin ülke-
sinde askeri üs kurma ve askeri ekipman bulundurma olanağını tanı-
maktadır. Yine taraflardan biri ani bir askeri saldırıya maruz kaldığında,
karşı tarafın askeri yardım ile saldırıya uğrayan tarafı desteklemesi ön-
görülmektedir. Anlaşma, Rusya’nın askeri açıdan dışlandığı Özbekis-
tan’a tekrar dönüşü ve askeri etkinlik alanını genişletmesi anlamına
gelmektedir.420 Anlaşmanın diğer bir özelliği ABD’nin dışında, Çin ve
İran gibi Özbekistan’la ilişkilerini geliştirmek isteyen diğer bölge ülkele-
rine de yönelik kesin bir mesaj içermesidir.421 Aralık 2006’da, Özbekis-
tan’ın Navoy bölgesinde Rusya’ya askeri bir üs açma izni verilmesi bu
açıdan önemli bir diğer gelişmedir. Rusya’nın bu üssü acil durumlarda
kullanabilecek olmasına rağmen, uranyum üretimi ve zenginleştirme
çalışmalarının yapıldığı bu bölgede açılan üs, bu ülkeye bölgede önemli
bir stratejik avantaj sağlamaktadır.422
Rusya’nın, Özbekistan üzerinde etkinliği yalnızca askeri alanları
içermemektedir. 2004 yılının ortalarından başlayarak, bu ülkenin Özbe-
kistan ile ekonomik bağlarını güçlendirdiği gözlenmektedir. Nisan
2004’te Rus Gazprom şirketi 200 milyon dolarlık bir gaz dağıtım antlaş-
masını, Haziran 2004’te ise Rus Lukoil firması, Özbekistan’daki doğal
gaz yataklarını belirlemek ve tesisler kurmak amacıyla, bütçesi toplam
                                        
                                
 
420 Turgut Demirtepe, “Özbekistan-Rusya İlişkileri ve Kolektif Güvenlik Anlaşması
Örgütü”, USAK Gündem, 25 Ağustos 2006, (http://www.usakgundem.com/yazar/38
5/özbekistan-rusya-iliskileri-ve-kolektif-güvenlik-anlasmasi-örgütü.html).
421 Erich Marquardt ve Yevgeny Bendersky, “ Uzbekistan’s New Foreign P olicy Strategy”,
PINR, 06 Aralık 2005.
422 Stephen Blank, “An Uzbek Air Base: Russia’s Newest Achievement in Central Asia”,
Eurasia Insight, 11 Ocak 2007.

186  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
bir milyar doları bulan bir anlaşmayı ülke yetkilileri ile imzaladılar.
Gazprom ayrıca, Özbek gaz dağıtım şirketi Uzbektransgaz’ın %44 hisse-
sini ele geçirmiş durumdadır.423 Şubat 2007’de Rus Soyuzneftgaz Vostok
şirketiyle, Üstyurt ve Guissar bölgelerinde rezerv belirleme ve üretim
imtiyazı tanıyan bir diğer anlaşma imzalanmıştır.424 Temmuz 2007’de
ise, Rusya ile Özbekistan arasında yeni bir doğal gaz boru hattının ya-
pımı konusunda görüşmelerin başlatıldığı basına yansıdı.425 Rusya bir
yandan enerji sektöründen yeterince pay alamayan Özbekistan’a bu
alanda cazip gelecek yatırımlar yapmakta, diğer yandan kendi mono-
polünde tuttuğu gaz dağıtım ağına Özbekistan’ı dâhil etmeye çaba har-
camaktadır. Bu başarıldığı takdirde, Rusya yalnızca Avrupa’ya değil,
Türkmen doğal gazının Çin’e ve kendi doğal gazının güneye naklinde
de bir monopol kurabilecektir. Askeri işbirliği de Rusya’nın Özbek jeo-
politiğini kullanma imkânlarını güçlendirecektir. Bu konum İran, Kaf-
kasya ve Hazar Bölgesi’ndeki gelişmelerde, Rusya’ya önemli avantajlar
sağlamaktadır. Ancak, Rusya’nın Özbek politikasının bazı sınırları bu-
lunmaktadır. Artan Rus etkinliği Özbek yönetimi için, ABD ile yakın-
laşmanın doğurduğu tehlikelere yakın sonuçlar doğurabilecek nitelikte-
dir.

Özbekistan ile Rusya arasındaki yakınlaşmanın sınırları konusunda


önemli sayılabilecek bir işaret olarak, Kolektif Güvenlik ve İşbirliği Ör-
gütü Genel Sekreterinin 6–7 Şubat 2006 tarihleri arasında Taşkent’e yap-
tığı ziyaret sırasında, Özbekistan’ın örgüte tekrar katılım istemine ülke
yetkililerinin henüz buna hazır olmadıkları karşılığını vermeleri göste-
rilebilir.426 Yine, Şubat 2007’de üst düzey bir Özbek gizli servis görevlisi-
nin, Rusya’ya bazı İslâmcı örgütler hakkında bilgi vermek suçlamasıyla
cezalandırılması bu konuda önemli bir diğer işaret olarak algılanmıştır.
Doğrudan Özbekistan’a ait olmayan bazı bilgilerin verilmesine rağmen,
ilgili kişiye ağır bir ceza verilmesi, Özbek yönetimin Rusya’ya dolaylı bir
uyarısı olarak yorumlanmıştır.427 2007 yılı içinde Özbek yönetiminin Çin
ile ilişkilerini geliştirmeye dönük girişimlere ağırlık vermesi de, bu açı-
dan değerlendirilebilir. Nisan 2007’de Çin ulusal petrol şirketi ile iki ülke
arasında 530 kilometrelik ve 30 milyar metreküp kapasiteli bir boru hat-

                                        
                                
 
423 Sergei Blagov, “Uzbekistan and Russia Sign Mutual Defence Pact”, Eurasia Insight, 15
Kasım 2005.
424 Sergei Bla gov, “Uz bekistan Harbor s Energy Development Plans; Russia Read y to
Help”, Eurasia Insight, 15 Şubat 2007.
425 “Uzbekıstan: Do IMF and ADB V isits Signal Rapprochement With The West?”, Eurasia
Insight, 12 Temmuz 2007.
426 Sergei Blagov, “Uzbekistan Sets Limits for Cooperation with Russia”, Eurasia Insight, 24
Şubat 2006.
427 Anna Skalova, “Spy Case Reveals Tension In Uz bek-Russian Ties”, E urasia Insight, 9
Nisan 2007.

  187
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
tının inşa edilmesi konusunda anlaşmaya varılması, önemli bir gelişme-
dir. Hattın Türkmenistan’a bağlı bir güzergâhta yer alacak olması ve
2009 yılında faaliyete geçmesinin planlanması, hem Özbek enerji kay-
nakları üzerinde Rusya’nın artan etkinliğinin frenlenmesi, hem de Öz-
bekistan’ın tekrar özerk bir bölge politikasına yönelmesini kolaylaştır-
ması açısından potansiyel öneme sahiptir.428 Kerimov’un, Ekim 2007’de
Türkmenistan’a gerçekleştirdiği ziyaret de bu açıdan anlamlandırılabilir.
Ziyaret, Niyazov’a yönelik suikast girişiminden sonra bozulan ilişkilerin
yeniden yapılandırılması için bir dönüm noktası olarak değerlendiril-
mektedir.429
Göz ardı edilmemesi gereken diğer boyut, bozulan ABD – Özbek iliş-
kilerinin restorasyonu konusundaki girişimlerin yeniden başlatılmasıdır.
Ağustos 2006’da ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Boucher, Orta
Asya ülkelerini kapsayan gezisi çerçevesinde Özbekistan’a bir ziyaret
gerçekleştirmiş ve ülkesinin bozulan ilişkileri yeniden ele almak konu-
sunda istekli olduğunu Özbek yetkililere iletmiştir.430 Ocak 2008’de,
ABD Merkezi Komuta Başkanı’nın bölge gezisi kapsamına, Tacikistan,
Afganistan ve Pakistan ile birlikte Özbekistan’ı da alması ve ziyaretin
Kerimov tarafından oldukça sıcak karşılanması431 Özbek-ABD ilişkile-
rinde yeni bir sürece girildiği izlenimini güçlendirmektedir. Nitekim,
Mart 2008’de NATO’nun Kafkasya ve Orta Asya Temsilcisi Robert
Simmons, halen Alman askerleri tarafından kullanılan, Afgan-Özbek sı-
nırındaki Termez üssünün, NATO şemsiyesi altında, ABD birliklerince
kullanılmasına Özbek yönetiminin sıcak baktığını basına açıklamıştır.432
Bu konuda diğer önemli bir gelişme, Nisan 2008’de, Özbekistan’dan
başlayacak ve Afganistan’a ulaşacak lojistik amaçlı bir demir yolu hattı-
nın inşası konusunda Özbek yönetimi ile NATO yetkilileri arasında an-
laşmaya varılmasıdır. Anlaşma öncesinde ABD’nin Kafkasya ve Orta
Asya’dan sorumlu Sekreter Yardımcısı Pamela Spratlen’in Taşkent’e beş
günlük bir ziyaret gerçekleştirmesi bu açıdan dikkat çekicidir. Kerimov
açık bir biçimde Afganistan’da düzenin yeniden sağlanmasında
NATO’nun etkinliğinin artırılmasının bir gereklilik olduğunu ifade et-
mektedir.433 ABD, Avrupa ile Afganistan arasında kara üzerinden bir
                                        
                                
 
428 “Uzbekistan Looks to Diversify Its Energy Options”, Eurasia Insight, 6 Haziran 2007.
429 Bruce Pannier, “Uzbek President Makes Landmark Visit to Turkmenistan”, RFE/RL, 18
Ekim 2007.
430 Bruce Pannier, “Uzbekistan: US Assistant Secretary of State Offers Cooperation,
Critıcism”, RFE/RL, 10 Ağustos 2007.
431 “US-Uzbekistan Relations: Another Step Toward Rapprochement?”, Eurasia Insight,
23Ocak 2008.
432 “Stealth Move: American Troops to Return to Uzbekistan Amid Thaw”, Eurasia Insight,
5 Mart 2008
433 “Uzbekistan: Karimov Approves Overland Rail Re-Supply Route For Afghan
Operations”, Eurasia Insight, 7 Nisan 2008.

188  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 

bağlantı oluşturmak istemektedir. Pakistan-Afgan sınırının güvenlik açı-


sından gittikçe riskli bir bölge olması, ABD’yi kuzeyden daha güvenli bir
rota oluşturmak yönündeki arayışlarına hız vermiştir. Bu hat, Gürcistan,
Azerbaycan, Hazar üzerinden Kazakistan ve demiryolu kanalı ile Özbe-
kistan üzerinden Afganistan’a ulaşacaktır. Özbekistan’ın Termez kenti,
Afganistan’a demiryolu ile bağlı olduğundan bu projede merkezi bir
yere sahiptir.434 Taliban’ın bölgede etkinliğini artırması ve Rusya’nın
bunu dengelemekteki yetersizliği Özbekistan’ı daha temkinli adımlarla
ABD ile yeniden işbirliğine yönelme konusunda uyarmaktadır. ABD bu
hat yardımı ile ayrıca, Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesi sonrasında
bölgede oluşan havayı kendi lehine çevirmek, bölge ülkeleri ile ilişkile-
rini yeniden yapılandırmak isteğindedir. Özbekistan’ın 12 Aralık 2008
tarihinde, 2006 yılında üye olduğu Avrasya Ekonomik Topluluğundan
çekildiğini açıklaması bu çerçevede değinilmesi gereken diğer bir geliş-
medir. Kerimov’un bu kararının Batı ile ilişkileri yeniden kurma giri-
şimleri karşısında Rusya’nın tepkilerini ölçmek amacını taşıdığı ve Öz-
bek yönetiminin bu kararla ABD’ye olumlu bir mesaj gönderdiği Rus
uzmanlarca dile getirilmektedir.435 Özbekistan-ABD ilişkilerindeki
yakınlaşma, belirtildiği gibi, öncekinden bazı farklılıklar taşımaktadır.
Her şeyden önce Özbek yönetimi, üzerinde artan Rus etkinliğini frenle-
yebilmek için ABD’nin bölgedeki varlığına gereksinim duymaktadır.
İkinci olarak, bölgedeki İslâmcı örgütlere karşı verilen mücadelede ABD
ve NATO’nun tamamen devreden çıkması durumunda ortaya çıkacak
boşluğun doğuracağı olumsuz sonuçlar, doğrudan siyasal rejime yönelik
bir tehdit dalgası doğurabilir. Bu boşluğun Rusya tarafından ne oranda
doldurulabileceği şüphelidir. Dolayısıyla Özbekistan artık, bölge politi-
kasında destekleyici bir güç olarak değil, dengeleyici bir güç olarak ABD
ve NATO ile ilişkilerini belli bir düzeyde tutmaya özen göstermektedir.
2002 yılından bu yana yaşanan gelişmelerin Özbek rejimini zayıflat-
tığı ve ülkeyi daha dışa bağımlı hale getirdiği söylenebilir. Mart saldırı-
ları ve Mayıs olayları rejimin kontrol ve dağıtım yeteneğini, kabileler
arasındaki dengeleri aşındırmış, Batı’nın istediği reformlar nedeniyle gi-
dilen sınırlı düzenlemeler bile sivil toplum alanının kontrolünün kaybe-
dilmesi gibi tehlikelerle rejimi karşı karşıya bırakmıştır. Kerimov’un
hastalığı ile ilgili söylentilerin, özellikle Rus basınında sürekli olarak yer
alması, eğer bu söylentiler doğruysa, yukarıdaki sorunlara ek olarak ik-
tidarın geleceği, ya da kime devredileceği sorununun da bulunduğunu
göstermektedir. Böyle bir evrede Özbekistan, ABD ile ilişkilerini geliş-

                                        
                                
 
434 “Uzbekistan: Tashkent has The Power to Influence The Outcome of The Afghan War”,
Eurasia Insight, 19 Kasım 2008.
435 “Uzbekistan: Tashkent Announces Withdrawal from Moscow-Dominated Economic
Group”, Eurasia Insight, 12 Kasım 2008.

  189
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
tirmekte zorlanmış, eski kapalı politikalara da dönüş yapamamıştır. Bu-
nun yerini, Rusya ile ilişkilerin geliştirilerek rejimin yeniden restoras-
yonu için zaman kazanmak arayışı almıştır.

ABD-Özbek İlişkilerinin Siyasal Hayata Yansımaları


Özbekistan’da son dönemde yaşanan siyasal gelişmeler ABD-Özbekistan
yakınlaşması ve devamında bu ilişkideki yaşanan gerilim ve kopmaya
paralel olarak şekillenmiştir. Yakınlaşma sürecinde, ülkede iki yeni siya-
sal oluşum ortaya çıkmıştır. Bunlardan ilki, yine Kerimov’un yönlen-
dirmesi ile yeni bir partinin kurulmasıdır. Kerimov, Mayıs 2003’te Âli
Meclis’te yaptığı bir konuşmada ülkenin, girişimci işadamlarını temsil
edecek ve ekonomik anlamda reformist çizgi izleyecek bir siyasal partiye
gereksinim bulunduğunu açıkladı. Açıklamadan kısa bir süre sonra Li-
beral Demokrat Parti, Aralık 2003’te bir grup Özbek işadamı tarafından
kuruldu. Parti ekonomide liberalleşmeyi savunan bir söyleme sahiptir.
Kerimov merkez parti görünümünde olan Ulusal Demokrasi Partisi’nin
devletçi görünümü karşısında, liberal çizgide yeni bir siyasal partinin
kurulmasının, ABD ile yakınlaşma sürecinde yararlı olacağını düşünmüş
ve yeni partinin oluşumuna açık destek vermiştir. İkinci siyasal oluşu-
mun kuruluşu da 2003’ün sonlarında gerçekleşmiştir. Ozod Dekhonlar
“Özgür Çiftçiler” hareketi, ülkede pamuk üretim sektöründe öne çıkan
bir grup işadamı tarafından oluşturuldu. Nigar Hidayetova liderliğin-
deki oluşum, Aralık 2003’teki ilk kongresinde kendini bir muhalefet
partisi olarak ilan etti. Hareket, temelde toprakta özelleştirmeyi savunan
bir söylem üzerinde yoğunlaştı. Özbekistan gibi tarıma dayalı bir eko-
nomide liberalleşmenin ancak tarım sektöründen başlatılabileceğini sa-
vunan hareket, bu olmadan liberalleşme diye bir gelişmenin mümkün
olmadığını ileri sürmektedir. Hareketin başından beri hükümeti eleştir-
mesi, dışarıdaki muhalefete birlik çağrısı yapması, özelleştirmeye yaptığı
vurgu ve Gürcistan’taki Kmara, Ukrayna’daki Pora benzeri bir gençlik
örgütünü “Şidat” adı altında örgütlemesi, yapılan açıklamalarda sıklıkla
bu iki ülke örneğini gündeme getirmesi dikkat çekicidir. Özbek otorite-
ler, Hareketin bir siyasal parti olarak yaptığı başvuruyu reddetti. Buna
karşılık, Hareket statüsünde faaliyetlerini sürdürmesine ses çıkarmadı.
Ozod Dekhonlar’ın niteliği oldukça tartışmalıdır. Belirtildiği gibi Özbe-
kistan’da pamuk sektörü sıkı bir şekilde devlet tarafından kontrol edil-
mektedir. Bağımsızlıktan sonra bu sektör içinde güçlenen Özbek işa-
damları da siyasal otoritelerle sıkı bağlara sahip kişilerdir. Bu kesim
içinden çıkan bir siyasal oluşumun ne ölçüde Kerimov yönetiminden
özerk olabileceği tartışmalıdır. Nitekim gerek Birlik, gerekse Erk Hare-
keti bu oluşuma başından beri soğuk yaklaşmışlar ve birleşme çağrıla-
rına olumlu karşılık vermemişlerdir. Bazı yorumlar, oluşumu, ABD ile

190  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
yakınlaşma sürecine paralel olarak, kontrollü bir muhalefet sürecinin
oluşturulması girişimi olarak tanımlamışlardır.436
İkinci siyasal gelişme, 26 Aralık 2004 tarihinde yapılan meclis seçim-
leridir. Bu seçimlerle Âli Meclis’in alt kamarası olan Yasama Meclisi
üyeleri belirlenmiştir. Seçime kayıtlı beş siyasal parti katılmıştır; Ulusal
Demokrasi Partisi (UDP), Liberal Demokrat Parti (LDP), Sosyal Demok-
rat Adolat Partisi, Milli Tiklanış ve Fidokorlar. UDP ve LDP’nin tüm se-
çim bölgelerinde aday göstermesi, bu iki partiye biçilen merkezi rolü
göstermektedir. Seçimlerde 120 üyelik için beşyüzden fazla aday yarış-
mıştır. 437
Seçimlerin hemen öncesinde seçim yasasında ve siyasal partiler yasa-
sında bazı değişiklikler yapıldı. Değişikliklerle kadın adaylar için kota
ayrıldı. Buna göre siyasal partilerin gösterecekleri adayların en az
%30’unun kadın olması zorunluluğu getirildi. Partilerin ve sosyal hare-
ketlerin bir bölgeden aday göstermeleri için toplamaları gereken imza
sayıları artırıldı. Ayrıca pozitif oy-negatif oy ayrımı getirilerek, seçmene
istemediği kişilere karşı negatif oy verebilme olanağı tanındı.438 Seçim
sonuçlarına göre Yasama Meclisi’nin dağılımı aşağıdaki şekildedir.

Çizelge 4.4. 2004 Seçimlerine Göre Özbekistan Yasama Meclisi’nin


Dağılımı

Parti Milletvekili Sayısı Oran


Ulusal Demokrasi Partisi 33 28.0
Fidokorlar 18 15.0
Liberal Demokrat Parti 41 34.0
Adolat Partisi 10 8.2
Milli Tiklanış 11 9.0
Bağımsızlar 7 5.8
Toplam 120 100

2002 Anayasa değişikliklerinden sonra yapılan bu ilk seçimlerde, de-


ğişikliklerin meclisin bileşimi üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Be-
lirtildiği gibi, bağımsız adaylık, ağırlıklı olarak siyasal otoritelerle yakın
                                        
                                
 
436 “Uzbekistan: Opposition Leader Tells RFE/RL About ‘Farmer s’ Revolution’”, RFE/RL,
17 Mart 2005.
437 Erica Marat, “Uzbekistan Hold s Elections-Without Opposition”, Eurasia Insight, 23
Aralık 2004.
438 Republic of Uzbekistan Parliamentary Elections 26 December 2004, (Varşova:
OSCE/ODIHR Election Observation Mission Report, 2005), ss. 3-7.

  191
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
ilişkilere sahip yerel yöneticilerin parlamento üyeliğine geçtikleri bir
mekanizma olarak işlev görmektedir. Senato’nun oluşturulması ile bir-
likte bu kişilerin yasama sürecine dâhil olmaları üst kamara aracılığı ile
gerçekleşeceğinden, Yasama Meclisi bileşiminde bağımsızların sayısında
öncekilere göre önemli bir azalma yaşanmıştır. Yedi bağımsız üye sosyal
örgütlerin gösterdikleri adaylar arasından seçilmiş kişilerdir. Ayrıca se-
çim sonuçları, UDP, LDP ekseninde bir siyasal denge arayışını açık bi-
çimde yansıtmaktadır. Seçimlerde, Ozod Dekhonlar’ın doğrudan yarışa
girmeleri engellense de, Hareket bağımsız adaylar yolu ile seçimlerde rol
oynamaya çalışmıştır. Hareket bu şekilde 16 aday göstermiş, ancak Mer-
kez Seçim Komisyonu bunlardan yalnızca birinin adaylığını onaylamış-
tır. 439
Seçim süreci ABD ile Özbekistan arasındaki ilişkilerde sorunların
gündeme geldiği bir zaman dilimine denk gelmiş ve seçimlerden sonraki
gelişmelere bu gerilim rengini vermiştir. Öncelikle, ABD ile yaşanan ya-
kınlaşmanın mimarı olarak gösterilen ve aynı zamanda Kerimov’un da-
madı olan Dışişleri Bakanı Sadık Safayev’e yeni kabinede yer verilmedi.
Onun yerine Elnur Ganiyev getirildi.440 Bu değişiklik ülkede
Kerimov’dan sonra yönetime kimin geçeceği tartışmalarını da gündeme
getirmiştir. Kerimov’un kendi yerine Safayev’i hazırladığı yönündeki
beklentiler, görev değişikliği ile birlikte sorgulanmaya başlandı.
Kerimov sonrası ile ilgili tartışmalarda bugün ülke yönetiminde söz
sahibi olan başlıca kabile grupları arasındaki dengelerin korunması
önemli yer tutmaktadır. Ülkenin iç güvenliği ile ilgili iki stratejik kurum
Taşkent ve Semerkand hizbinden gelen iki rakip politikacı tarafından
yönetilmektedir. Ülkenin gizli servisinin başında Taşkent grubundan
Rustam Inayetov, İçişleri Bakanlığı’nda ise Semerkand hizbinden Zakir
Almatov bulunmaktadır. Yeni kabine değişikliğinde bu iki isim, yaşanan
olaylara rağmen yerlerini koruyabilmişlerdir. Her iki isim de,
Kerimov’un otoritesinin sürdürülmesi ile ilgili kurumların başındadır ve
yönettikleri kurumlara hâkim oldukları ileri sürülmektedir. Bu kişilerin,
ülkenin silahlı birimlerini yönetmeleri, iki rakip grubun üyeleri olmala-
rının yanında, Özbekistan’daki iş çevreleriyle de yakın ilişkileri bulun-
maktadır. Olası bir iktidar değişiminde, bu iki politikacının önemli rol
oynayacakları belirtilmektedir.441 Yukarıda belirtilen nedenlerle
Kerimov’un otoritesini sar sacak bir çözülme süreci veya sağlık sorunla-
rının öne çıkmasına paralel olarak, onun tarafından oluşturulan dengele-
                                        
                                
 
439 Annette Bohr, “Uzbekistan’s New Parliament: Little Change for Democracy”, Eurasia
Insight, 24 Aralık 2004.
440 Gulnoza Saidazim ova, “Uzbekistan: Can New Governments Bring Any Change?”,
RFE/RL, 9 Şubat 2005.
441 “A Power Struggle Brews in Uz bekistan”, Eurasia Insight, 5 Ocak 2005.

192  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
rin bozulması ve bölgesel gruplar arasında bir çatışmanın yaşanma ola-
sılığı her zaman söz konusudur. İktidarın toplumu yönlendirme ve
kontrol yeteneğini kaybetmesi ülkedeki gruplar arasında oluşturulan
dengeler üzerinde de sarsıcı rol oynayabilecektir. Konuya bir başka açı-
dan bakılırsa; rakip grupların bazı yasa dışı eylemleri, karşı tarafı tasfiye
etmek amacıyla bir araç olarak kullanma olasılıkları her zaman söz ko-
nusudur.
İkinci olarak Özbek otoriteler, ABD ile yaşanan gerilime paralel ola-
rak Ozod Dekhonlar Hareketine yönelik tutumlarını sertleştirdiler. Ha-
reket, Nisan 2005’te “Aydınlık Özbekistan” isimli bir muhalefet bloku
oluşturdu. Blokun başına işadamı Sencer Ömerov getirildi. Ömerov da,
Hidayetova gibi pamuk sektöründe sivrilmiş bir işadamıdır. Taşkent
hizbinden olan Ömerov, Kerimov’un büyük kızının ortağı bulunduğu
bir medya kuruluşunun da kurucusudur. Buna karşılık Aydınlık Özbe-
kistan başından beri bir muhalefet hareketi gibi davranmıştır. Ömerov,
Andican olayları sonrasında Özbek hükümetini istifaya davet ederek
daha reformist bir kabine kurulması yönünde çağrı yaptı.442 “Ilımlı”
İslâmcılarla diyalog başlatılmasını istedi. Yurtdışındaki muhalefet lider-
lerine işbirliği çağrısı yaptı. Ancak, bu çağrılarına olumlu karşılık bula-
madı. Hatta bazı muhalefet liderleri tarafından Özbek hükümetinin ar-
kasında olduğu “Truva Atı” olarak isimlendirildi.443 ABD ile Özbekistan
arasındaki ilişkilerde yaşanan gerilime paralel olarak Ömerov, Ekim
2005’te dolandırıcılık suçlamasıyla tutuklandı ve Mart 2006’da yolsuzluk
suçlamasıyla 11 yıl hapis cezası aldı. Aydınlık Özbekistan Hareketinin
koordinatörünün de 10 yıl hapis cezası al dığı duruşmada, Ömerov’un
şirketlerine 3 yıl faaliyet yasağı getirildi.444
Ozod Dekhonlar ve Aydınlık Özbekistan Hareketi, Özbekistan’da
siyasal rejimin ne denli hassas dengeler üzerinde durduğuna iyi bir ör-
nektir. Ekonomiden, topluma, siyasete kadar her alanı kontrol etmeye
ayarlanmış rejim, bu kontrolü kaybetmeye başladığında düne kadar
kendi oluşturduğu ağın bir parçası olan unsurlar tarafından tehdit edile-
bilmektedir. Hareketin başını çeken kişiler, genellikle fen bilimleri ala-
nında yetişmiş akademik görevlerden gelen, bağımsızlıktan sonra devlet
eliyle işadamı yapılmış kişilerdir. Hareket başlangıçta kontrol edilebilir
bir muhalefet örgütü olarak düşünülmüş olabilir. Ancak yaşanan geliş-
meler sonucunda grup liderleri, merkezi otoritenin sarsılmasına paralel
                                        
                                
 
442 Daniel Stevens, “Political Society and Civil Society in Uzbekistan—never the twain
shall meet?”, Central Asian Survey, Cilt: 26, Sayı: 1, 2007, s. 59.
443 Gulnoza Saidazim ova, “Uzbe kistan: Sanjar Uma rov- An Oligarch Angling for the
Presidency?”, RFE/RL, 5 Haziran 2005.
444 Gulnoza Saidazimova, “Uzbe kistan: Another Opposition Leader Given Harsh
Sentence”, RFE/RL, 6 Mart 2006.

  193
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
olarak, Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan’da yaşanan gelişmelerin de
etkisiyle rejimi tehdit eden bir konuma gelmiş ve tasfiye edilmişlerdir.
2007 Cumhurbaşkanlığı seçimleri yukarıda çerçevesi çizilen arka
planda gerçekleştirildi. Belirtildiği gibi, seçimler yaklaşık 11 aylık bir ge-
cikmeyle yapıldı. Kerimov dışında, önceki seçimlerde olduğu gibi, gös-
termelik üç adayın yer aldığı seçimlerin sonuçları da sürpriz olmadı.
Adayların üçü mecliste bulunan partiler, biri inisiyatif grubu tarafından
aday gösterildi. 2003 yılında kurulan ve Kerimov’un isteği ile son se-
çimlerde öne çıkartılan Liberal Demokrat Parti Kerimov’u aday gösterir-
ken, Ulusal Demokrasi Partisi Asliddin Rüstemov’u, Sosyal Demokrat
Adalet Partisi ise Dilaram Taşmuhameddova’yı aday gösterdi. Akmal
Saidov ise vatandaşların inisiyatifi ile bağımsız aday olarak seçimlere
katıldı.445

Çizelge 4.5. 2007 Özbekistan Cumhurbaşkanlığı Seçim Sonuçları

Aday Alınan Oy Oran


İslam Kerimov 13.008.357 90.77
Asliddin Rüstemov 468.064 3.27
Dilaram Taşmuhammedova 434.111 3.03
Akmal Saidov 420.815 2.94
Toplam 14.331.347 100.00

Seçim sonuçları Kerimov’un iç siyasal dengeler açısından zor bir dö-


nemi başarı ile atlattığını göstermektedir. 2005’ten beri içeride ve dışa-
rıda yaşanan gelişmeler çerçevesinde, gerek Batı’dan gelen değişim ta-
lepleri ve bunun içerideki uzantılarına karşı, gerekse ülkede etkili hizip-
ler karşısında Kerimov’un konumunu koruyabildiği belirtilebilir.
2008 yılından itibaren ABD ile Özbekistan arasında köprülerin yeni-
den oluşturulma çabalarının gündeme gelmesine paralel olarak, bu kez
aksi yönde bir dizi gelişmenin iç politikada yaşanmaya başlandığı gö-
rülmektedir. Kasım 2009 tarihinde Sencer Ömerov beklenmedik bir ka-
rar ile affedilerek salıverildi. Bu kararın Özbek yönetiminin Batı ile iliş-
kileri yeniden yapılandırmak isteğinin bir yansıması olduğu belirtil-
mektedir.446 Yine 27 Aralık 2009 tarihinde yapılan Yasama Meclisi

                                        
                                
 
445 Republic of Uzbekistan Presidential Election 2007, (Taşkent: Limited Election Observation
Mission OSCE/ODIHR), ss. 1-5.
446 “Uzbekistan: Opposition Figure’s Release S ignal Of Warming Uz bek-US Tie s?”, Eurasia
Insight, 20 Kasım 2009.

194  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
seçimlerinde LDP’nin ülkedeki güdümlü parti sistemi içinde öne çıkar-
tılması bu eğilimin diğer bir sonucu olarak gösterilebilir. 2008 yılında
Kerimov’un isteği doğrultusunda Fidokorlar, Milli Tiklanış Partisi’ne
katılınca 2009 seçimlerine bu kez dört onaylı parti katıldı: LDP, UDP,
Milli Tiklanış ve Adolat. 2008 yılında yapılan anayasa değişikliği ile Ya-
sama Meclisi’nin üye sayısı 120’den 150’ye çıkartıldı ve vatandaşlık ve
inisiyatif gruplarına tanınan aday gösterme hakkı geri alındı. Bu şekilde
parlamentonun alt kamara seçimleri tamamıyla siyasal partilerin yarışa-
cağı bir yapıya kavuşturulmuş oldu. Ayrıca yeni seçim yasası iki turlu
dar bölge çoğunluk sistemine göre yapılacak seçimlerde, ilk turda seçile-
bilmek için kullanılan oyların salt çoğunluğunu alma koşulu getirmiştir.
Bu sağlanamadığı takdirde iki hafta sonra ikinci tur oylamada basit ço-
ğunlukla seçimin sonuçlandırılması esası getirilmiştir. Ayrıca aynı dü-
zenleme ile 150 üyeliğin 15’inin, 2008 yılında kurulan Özbekistan Çevre
Hareketi isimli kuruluşun üyeleri arasından seçileceği belirtilmektedir.
Bir tür yeşiller partisi olarak düşünülen oluşum 15 kişiyi kendi üyeleri
arasından belirleyecektir. Dolayısıyla diğer partiler kalan 135 sandalye
için mücadele edeceklerdir. Seçmen listelerinin mahalle komitelerince
hazırlanarak seçim çevresinde görev yapacak komisyonlara verileceği
diğer dikkat çekici bir düzenlemedir.447 Seçimlerin ilk turu belirtildiği
gibi 27 Aralık’ta yapıldı ve seçimlerde 135 adayın 94’ü bu turda gerekli
çoğunluğu sağlayarak Âli Meclis’e seçildiler. İlk turda LDP 33, UDP 20,
Milli Tıklanış 26, Adolat ise 15 sandalye kazanabildi. Kalan 41 sandalye
için ikinci tur seçimler 10 Ocak 2010 tarihinde gerçekleştirildi. Bu seçim-
lerde de LDP 20, UDP 12, Milli Tıklanış 5, Adolat 4 üyelik elde ettiler.448

Çizelge 4.6. 27 Aralık 2009 - 10 Ocak 2010 Seçimleri Sonucunda


Özbekistan Yasama Meclisi

Parti Milletvekili Sayısı


Ulusal Demokrasi Partisi 32
Liberal Demokrat Parti 53
Adolat Partisi 19
Milli Tıklanış 31
Toplam 135

                                        
                                
 
447 Republic of Uzbekistan: Parliamentary Elections 27 December 2009, (Varşova:
OSCE/ODIHR Needs Assessment Mission Report , 21-22 October 2009, 2009), ss. 4-6.
448 “The Central Election Commission of Uz bekistan held a session on 12 January to
consider the results of the elections to the Legislative Chamber of the Oliy Majlis”,
Central Election Commission of Uzbekistan, 13 January 2010, (http://elections.uz/eng
/news_and_events/news_e/elections_to_legislative_chambe00.mgr).

  195
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Görüleceği gibi Kerimov’un ülke siyasetinde kişisel otoritesini tekrar
sağlamlaştırmasına ve Batı ile ilişkileri yeniden restore etme çabasına
yönelmesine paralel olarak son seçimlerde LDP merkez parti olarak öne
çıkartılmıştır.449

Sonuç
Özbekistan, tarihsel olarak köklü bir kurumsal geleneğe, ulusal bilince,
ticarileşmiş bir toplumsal yapıya sahiptir. Bu özellikler ülkeyi, potansi-
yel olarak Orta Asya’nın lider ülkesi olmaya aday yapmaktadır. Güçlü
bir orduya sahip bulunması ve kurumsallaşma geleneği de onu bölgede
güncel olarak güçlü kılmaktadır. Bağımsızlığa geçiş sürecinde yaşanan
siyasal olaylar ülkenin toplumsal dinamikler açısından da önemli bir
potansiyele sahip bulunduğunu göstermektedir.
Bütün bunlara karşılık, bağımsızlıktan bugüne yaşanan gelişmeler
demokratik bir kurumsallaşmadan çok, Orta Asya’nın en otoriter rejim-
lerinden birini doğurmuştur. Muhalif bütün oluşumlar ülke dışına çı-
kartılmış, muhalefetin ülke içindeki uzantıları ağır bir baskı altına alın-
mıştır. Pratikte ülkedeki siyasal rejim toplumun tepeden tırnağa devlet
eliyle örgütlendirildiği bir korporatizme doğru evrilmiştir. Bu rejim, Öz-
bek toplumunun sahip olduğu dinamiklerin frenlenerek, otoriter rejime
bağlı kılınmasına hizmet etmektedir. Ülkenin kurumsallaşmış, ortodoks-
Sünni İslâm’a dayalı geleneksel dini yapısı, bağımsızlık süreci ve sonra-
sında yaşanan iç ve dış gelişmelerin bir uzantısı olarak İslâmcı radika-
lizmin güç kazanmasına yardımcı olmuştur. Orta Asya Türk cumhuri-
yetleri içinde İslâmcı tehdidin doğrudan hedef aldığı ve bir rejim buna-
lımına yol açtığı tek ülke Özbekistan’dır. Diğer muhalif oluşumlara ülke
içinde hayat hakkı tanınmaması da, bu süreci iyice pekiştirmiş, IMU bu
koşullarda Afganistan, Tacikistan ve Özbek diasporasının güçlü olduğu
Kırgızistan gibi diğer Orta Asya ülkelerinde örgütlenme olanağı bul-
muştur. 450
Özbek yöneticiler, siyasal rejimin gerekli kıldığı kapalı bir ekonomi
politikası izlemektedirler. Bu politika, devletin gelir getiren bütün kay-
nakları sıkı bir şekilde denetlemesine ve elde edilen gelirin stratejik sek-
törlere yönlendirilmesine dayanmaktadır. İzlenen ekonomi politikası,
aynı zamanda toplumun devlet eliyle örgütlendirilmesinin gerektirdiği
transfer harcamalarının yapılmasını da mümkün kılmaktadır.

                                        
                                
 
449 Ülkedeki yeni yasama sisteminde daha etkili bir rol oynayacak olan Senato seçimleri
ise kitabın hazırlık aşamasında henüz gerçekleştirilmemişti.
450 Poonam Mann, “Islamic Movement of Uzbekistan:Will it Strike Back?”, Strategic
Analysis, Cilt: 26, Sayı: 2, 2002, s. 297.

196  
Korporatist-Başbanlık Rejimi: Özbekistan
 
Ancak kurumsallaştırılmaya çalışılan bu rejimin bazı sorunları bu-
lunmaktadır. Öncelikle siyasal rejim fazlasıyla dışa kapalı bir sosyal ve
ekonomik altyapı gerektirmektedir. Oysa ne toplumsal olarak ne de
ekonomik olarak Özbekistan’ın bir izolasyon politikasını destekleyecek
altyapısı bulunmaktadır. Ülke, Kazakistan gibi kısa bir sürede ülkeye
girdi sağlayacak enerji kaynaklarına sahip değildir. Mevcut kaynakların
ülkeye getirisi sınırlı bir düzeyde kalmaktadır. Dolayısıyla kapalı eko-
nomik yapının en önemli sorunu, sanayileşme geliştikçe daha çok gerek-
sinim duyulacak olan parasal kaynağın karşılanmasıdır. Özbekistan
ekonomisinin son yıllarda girdiği durgunluk bu kapalı ekonomiden
kaynaklanmaktadır. Yine Özbek toplumu, oldukça dinamik bir yapıya
sahiptir. Özbek tüccarlar özellikle sınır ticaretinde tüm bölgede güçlü bir
konuma sahiptirler. Baskılara rağmen gerek ülke içinde, gerekse ülke dı-
şında dikkate değer bir hareketlilik söz konusudur. Bir diğer sorun, Öz-
bekistan’ın izlediği dış politikadan kaynaklanmaktadır. Özbek yönetimi
belirtildiği gibi, başlangıçta bölgede Rus nüfuzunun kırılmasından yana
bir politika izlemiş ve bu politikasını ABD yardımı ile desteklemeye is-
tekli bir tutum sergilemiştir. Oysa ABD ile geliştirilecek ilişkilerin yuka-
rıdaki kapalı sistemi zorlayacağı ortadadır. Nitekim Afganistan operas-
yonundan sonra yaşanan gelişmeler bu öngörüyü doğrular niteliktedir.
ABD-Özbek yakınlaşması başlangıçta pragmatik açıdan her iki ülkenin
çıkarlarına uygun düşmüştür. Ancak bu yakınlaşmanın bir işbirliğine
dönüşebilmesi, siyasal rejimde değişim zorunluluğunu gerektirdiğinde,
Özbek yönetimi bu ilişkiden olumsuz yönde etkilenmeye başlamıştır.
ABD sınırlı da olsa, değişim yönünde bazı adımların atılmasını Özbek
yönetiminden istedikçe, bunun içerdeki yansımaları büyük olmuş ve
Özbek otoriteler çevreyi kontrol etme yeteneklerinde aşınma yaşandığını
görmüşlerdir. Kerimov, ABD’den gelen istekleri dikkate almış ve bazı
değişikliklere gitmiştir. Ancak gidilen değişiklikler, rejimin katı niteliği
göz önünde bulundurulduğunda bir değişim işareti olmanın çok uza-
ğında kalmıştır. Atılan sınırlı adımlar bile, ülkedeki otoriter-korporatist
sistem üzerinde baskı doğurmuştur. Batı ile geliştirilen ilişkiler Kerimov
yönetiminin iç politikada hareket etme inisiyatifi giderek sınırlamıştır.
ABD ile yakınlaşmanın getirdiği diğer bir sorun, kapalı ekonomik
yapı ile ilgilidir. Ekonomik durgunluk, ABD ile yakınlaşma ile birlikte
ele alındığında, Özbekistan’ın IMF, Dünya Bankası ve diğer uluslararası
finans kuruluşları ile ilişkilerini geliştirmeye yönelmesi, askeri yardımlar
konusunda da NATO’nun devreye girmesi gibi gelişmeler, özellikle
ekonomik anlamda bazı reform taleplerinin gündeme getirilmesini zo-
runlu kılmıştır. Yabancı yatırımcıların talep ettiği yasal düzenlemelerin
yapılması, kur sisteminde liberalleşme, sıkı para politikasına geçiş, bü-
tün bunlar ülkenin bugün izlediği ekonomik politikaya ve buna bağlı

  197
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
olarak yapılanmış siyasal örgütlenmeye taban tabana zıt taleplerdir.
Başka bir anlatımla, ekonomiyi düzeltme adına Batılı kuruluşlarla girile-
cek işbirliğinin, rejimin korporatist niteliğini aşındırıcı sonuçlar do-
ğurma olasılığı oldukça yüksektir. Özbek otoritelerin, rejimin gerekli
kıldığı transfer harcamalarını yapmakta zorlanması toplumsal olarak
merkezkaç güçlerin oluşumuna zemin hazırlayabilir ve sonuçta tüm bu
sorunlar hiyerarşik rejimin çözülmesini tetikleyecek bir süreci başlatabi-
lirdi. 2002–2004 yılları arasında yaşanan gelişmeler bu beklentileri doğ-
rular niteliktedir. Süreç siyasal sistemin üzerinde oturduğu dengeleri
aşındırıcı etkilerde bulunmuştur. Özbek yönetiminin bulduğu çözüm ise
Rusya’ya yönelerek bu sorunu aşmaya çalışmak olmuştur. Ancak, ABD
ile girilen ilişkilerin rejimin yapısı üzerinde doğurduğu tehditlerin,
Rusya ile girilen ilişkilerde yaşanmayacağını kimse garanti edemez.
Rusya, Özbekistan’daki otoriter süreçlere şimdilik daha anlayışlı bir tu-
tumla yaklaşabilir. Ancak ekonomik ve askeri yönden nüfuzunu artır-
dıkça, Özbek yönetiminin siyaset süreci üzerinde oluşturduğu tekel üze-
rinde kendi değişim taleplerini gündeme getirecektir. Genel olarak,
Rusya’nın Orta Asya politikası içinde Özbekistan’a vermek istediği rol
ile Özbek yönetiminin beklentileri örtüşmemektedir. İkinci olarak,
Kerimov sonrası ülkede oluşacak siyasal yapı konusunda Rusya elde et-
tiği konumuyla sürece müdahale edebilecektir. Bu çerçevede NATO
şemsiyesi altında yeniden yapılandırılmaya çalışılan ABD-Özbek yakın-
laşmasının, Rusya-ABD dengesinde Özbekistan’ın bölgesel ilişkilerini
yeniden şekillendirme çabası olarak okumak mümkündür.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

198  
 
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 

LİBERAL MERKEZCİLİK – MERKEZKAÇ


YERELCİLİK ÇATIŞMASI ALTINDA
SİYASAL REJİM: KIRGIZİSTAN

Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin yüzölçümü olarak en küçüğü olan


Kırgızistan, ayırt edici siyasal, ekonomik ve sosyal özellikleri ile dikkat
çekmektedir. Rus göçmenlerinin küçük bir pazar kasabası olarak doğan
Bişkek’in ismi daha sonra işgalci Sovyet birliklerinin ünlü komutanı
Firunze ile değiştirilmiştir. İsmi 1991’de, bağımsızlıktan hemen sonra,
eski adına dönüştürülse de, bu kent tam anlamıyla bir Sovyet kentidir.
Kazakistan’da olduğu gibi, burada da kentler cetvelle çizilmiş gibi düz-
gün karelere ayrılmıştır. Üç aracın yan yana seyredebileceği iki şeritli
geniş caddeler, her iki tarafından geniş ağaçlık alanlarla çevrelenmiştir.
Bu ağaçlı parsellerin bittiği yerde, yaya yolları ve girişi nadiren cadde ta-
rafına bakan bloklar başlar. Sokaklara girildikçe, bahçe içinde tek veya
iki katlı evlerin uzandığı görülür. Ünlü Çuy caddesi bir kilometre ara-
lıklarla duran iki anıtı barındırmaktadır. Bu anıtlardan biri, bugün Rusya
Federasyonu’nda bile bulunmayan Lenin heykelidir. Daha ileride ise,
Flarmonia binasının önünde Kırgız ulusal kahramanı Manas’ın at üs-
tündeki heykeli bulunmaktadır. Bu iki anıt birbirlerine tam bir karşıtlık
oluşturmaktadırlar. Aslında bu karşıtlık birçok Kırgız aydının, politika-
cının ve bürokratın kafasındaki çelişik konumlandırmalara da uygun
düşmektedir. Bu, belki de kurumsallaşmanın Sovyet sistemi ile olan ya-
kınlığının, çelişik olsa da ulusal devletin aynı kurumsal temel üzerinde
yükselmek zorunda kalmasının bir sonucudur.

Göçebe Kırgızlar
Kırgızlar, Kazaklarla birlikte, hatta onlardan daha fazla göçebe nitelikle-
riyle öne çıkan bir topluluktur. Kökenleri çok eskiye giden Kırgız kabi-
leleri hakkında ilk yazılı belgeler M.Ö. 202 yıllarına Çin’in Batı Hanlığı
dönemine dayanmaktadır. Ancak tanımlayıcı bir ad olarak “Kırgız” ifa-
desinin kullanılması 8. yüzyıldan sonra gerçekleşmiştir. Drompp, M.Ö.
74’te Liling komutasındaki askeri birliklerin Kırgızların yaşadıkları böl-

  199
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
gelere gelip yerleşmesi ile 500’lü yıllara kadar sürecek Çin-Kırgız ilişkile-
rinin de başladığını belirtmektedir.451 Düşmanları ve seyyahlar,
Kırgızların savaşçı, otorite tanımaz, sert karakterli insanlar oldukları
üzerinde birleşirler. Buna karşılık, Kırgız kabilelerle bir arada yaşayan-
lar, kabilelerde yardımlaşmanın, konukseverliğin hâkim olduğunu be-
lirtmektedirler.452 Kırgızlarla Kazaklar arasındaki benzerlikler dikkat
çekicidir. Dil ve göçebe geleneklerinin yanında, tipoloji, eşya kullanımı
ve kültürel ürünler açısından da bu iki toplum benzerlikler taşımakta-
dırlar. Onlar arasındaki ayrım, Kazakların step göçebeleri, Kırgızların da
dağlık göçebeler olmaları temelinde yapılmaktadır.453 Sovyet rejiminin
uzun süre bu iki toplumu birbirinden ayırt etmeden, steplerde yaşayan-
ları Kırgız (Kazak), dağlık kesimde yaşayanları ise Kara Kırgız (Kırgız)
olarak tanımlamaları, bu yakınlık ve benzerliğin diğer bir yansımasıdır.
Göçebe Kırgızların tarihi, Moğol istilasına kadar başka devletlerin
egemenliği altında, ama nispeten özgür bir seyir izlemiştir. M.Ö. 56 yı-
lından önce Hunların daha sonra Avarların egemenliği altında yaşayan
Kırgızlar, 5. yüzyılda Tanrı Dağları’ndan Yenisey’e göç ettiler. Bu böl-
gede 560’lardan itibaren Bumin Kağan liderliğindeki Göktürklerle mü-
cadeleye giriştiler ve onların egemenliğini kabul ettiler. Göktürklerden
sonra Uygur egemenliği başladı. Kırgızlar, Uygurlara karşı Çin İmpara-
toru ile ortak hareket ettiler ve 820’lerde Uygur devletine son verdiler.
Ancak 13. yüzyılda, Cengiz Han’ın saldırıları karşısında tutunamadılar
ve özerkliklerini yitirdiler. Bir kısmı Cengiz Han’ın ordularına katılırken,
diğerleri tekrar Tanrı Dağları’na çekildiler. 14–15. yüzyıllarda bölgede
Timur hâkimiyeti kuruldu. Kırgızlar, Timur devletine karşı Şeybanilerle
işbirliği yaptıysa da başarılı olamadılar. 15. yüzyılın başlarında Kırgızla-
rın başına geçen Muhammed Han kabilelerin birliğini sağladıysa da,
Moğollar karşısında yenilerek esir düştü. Onun kurmaya çalıştığı Kırgız-
Kazak ittifakı, ölümünden sonra, 1527’de Moğolları yenilgiye uğratmayı
başardı.454 Ancak bu zafer, bölgedeki Moğol egemenliğine son vermedi.
1570’lerde Moğollar tekrar üstünlük sağladılar. Moğol İmparator-
luğu’nun kesin olarak yıkılmasından sonra, bölgedeki kabileler özerklik
kazanabildiler. Bu arada iki büyük kabile ittifakına bölünen Kırgızlar
arasında mücadele sürdü. Güneydeki kabileler (Karadağlık-Hoca grubu)
arasında İslâm dini hızla yayıldı ve yerleşti. Kuzey kabilelerde

                                        
                                
 
451 Michael Drompp, “The Yenisei Kyr gyz from Early Times to the Mongol Conquest”,
Turks, Cilt 1, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınla rı, 2002), s. 481.
452 Wilhelm Rodloff, “Kazaklar ve Kırgızlar”, Türkler, Cilt 2, (Ankara: Yeni Türkiye
Yayınlar ı, 2002), ss. 373-375.
453 Tınçtıkbek Çorotekin, “Kırgız istan Cumhuriyeti”, Genel T ürk Tarihi, Cilt 10, (Ankara:
Yeni Türkiye Ya yınlar ı, 2002), s. 219.
454 Çorotekin, s. 219.

200  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
(Akdağlık) ise İslâm, 18. yüzyılın başlarına kadar yavaş bir seyirle ya-
yıldı. Ancak bu yayılma, Fergana’daki yerleşik ortodoks eğilimden çok,
eski kültürün izlerini fazlasıyla taşıyan heteredoks bir karakter taşıdı. Bu
ayrım, günümüz Kırgızistan'ında da kendini göstermektedir. Bu arada
17. yüzyılda Kırgızlar bir ortak düşmanla, Jungarlarla mücadele etmek
zorunda kaldılar. Jungarlar bölgede hâkimiyet kurdular. Bu devletin yı-
kılmasından sonra Kırgız kabileler bu kez Özbek Hanlıkları ile Çin ara-
sında kaldılar. Kuzeyliler, Buhara, Hokand ve Taşkent Hanlarına karşı
Çinlilerle işbirliği yaptılar, güneydekiler ise, Hokand Hanlığı’nın ege-
menliğini kabul ettiler.455
18. yüzyıla gelindiğinde bile ortak bir Kırgız kimliğinden veya ulusal
bilincinden söz etmek mümkün değildir. Temel bağlılık kabile şefleri ve
ittifakı oluşturan ailelerin birbiri ile olan ilişkilerine dayanmaktaydı. Bu
nedenle, Kırgızların tarihsel olarak, bölgelerinde egemen oldukları dö-
nemlerde dahi oluşturdukları yönetim örgütlenmeleri birçok araştırmacı
tarafından kendilerine özgü devletimsi yapılanmalar olarak tanımlan-
maktadır.456
Göçebe siyasal yapılanması geniş aile aidiyetine dayanır. Bu geniş
aile 5 ile 15 arasında değişen akraba alt ailelerden oluşur. Geniş aile tara-
fından oluşturulan köylerde herkes birbiri ile akrabadır. Göçebe köyler
başka köylerle yine akraba ilişkisi kurarak kabileler oluştururlar. Kabi-
leler de daha geniş ittifakları oluştururlar ve hepsi kendilerini ortak bir
soy bağına atfederler. Bu yapı bütün ittifakları kapsayan bir üst otorite-
nin oluşumuna nadiren imkân verir. Genellikle iktidar “manap” adı ve-
rilen kabile şeflerinde toplanmıştır. Manaplık babadan oğula geçmez,
ancak çok güçlenen, zengin manaplar yerlerini oğullarına terk ederler.457
Ortak hareket manapların anlaşmasıyla mümkündür. Bununla birlikte
Kırgız kabilelerinin ortak hareket etmelerini kolaylaştıran bir özelliği
bulunmaktadır. Kırgızlar, Kazak kabilelerinin aksine, coğrafi olarak oy-
maklar halinde değil birbirleri ile yan yana dizilmiş bir şekilde konum-
lanırlar. Bunun en önemli avantajı gerektiğinde, kısa zamanda güçlerini
birleştirerek saldırı veya savunma konumuna geçebilmeleridir.458 Yine
bu yakınlık, kabile birimleri arasında haberleşmeyi kolaylaştırmaktadır.

                                        
                                
 
455 Gregor y R. K oldys, “Kır gızlar ın Siyasal-Tarihsel Bir İncelemesi, Türkler, Cilt 19,
(Ankara: Yeni Türkiye Yayınlar ı, 2002), s. 521.
456 Victor Butanayev, “Moğol-Cungar Hakimiyeti D öneminde Yenisey Kırgız ları”, Ge nel
Türk Tarihi, Cilt 10, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınlar ı, 2002), s. 411; Döölötbek
Saparaliev, “Kırgızların Devlet Düzeni (18. Yüz yılın İkinci Yar ısı - 19. Yüz yılın Ortası),
Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi- OAKA, Cilt: 2, Sayı: 3, 2007, ss. 149-159.
457 Koldys, ss. 519-520.
458 Rodloff, s. 383.

  201
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Bu özellikleri, Kırgızların devlet teşkilatı oluşturmamalarına rağmen dü-
zenli ve güçlü askeri birlikler kurabilmelerini sağlamıştır.

Rus Egemenliği
Rusların, bölgede egemenlik kurması bu sosyal yapıyı yakından etkile-
yecektir. 18. yüzyılda Kırgız kabileler iki ayrı devletle mücadele halin-
deydiler. Belirtildiği gibi, Kuzey kabileler Çin'e karşı direnirken, Güney
kabileler Hokand Hanlığının egemenliği altındaydılar. Kuzey Kırgızlar
mücadeleleri sırasında Çin güçlerine karşı Rusya'nın desteğini almaya
çaba harcadılar. 19. yüzyılda Hokand Hanlığının bölgede güçlenmesi ile
Kırgızlar, Ruslara yakınlaşmaya başladılar. Bu ortamda kuzeyde Rus-
larla mücadele eden Kazakların destek çağrılarına olumlu karşılık ver-
medikleri gibi bazı Kırgız kabileler, Kazaklara karşı saldırılar düzenle-
diler. Ruslara karşı savaşan Kazak lider Kenasarı Kasım oğlu, 1847 yı-
lında kuzey Kırgızistan'ı işgal etti, ancak bu sefer onun hayatına mal
oldu. 1870'lere gelindiğinde Kuzey Kırgızistan Rusya'ya katılmış du-
rumdaydı. Bir yerde kuzeydeki Kırgızlar Hokand egemenliğine karşı,
Rus egemenliği altına girmiş oldular.459 Bu dirençsiz kabullenişte, 1859–
1860 kışının çok sert geçmesi nedeniyle Kırgızların, sürülerinin %80'ini
yitirmeleri de önemli rol oynamıştır. Aynı tarihlerde sert hava koşulları
altında Çin'e geçmek isteyen binlerce insan, Tanrı Dağları'nda donarak
öldü. 460 Güneyde ise Hokand hanlığı 1867’de tüm Güney Kırgızistan'ı
egemenliğine almıştır. Ancak Hanlık, Rus saldırılarına dayanamadı. Do-
kuz yıl içinde Ruslar, Kırgız topraklarını tamamen Çarlık yönetiminin
egemenliği altına aldılar. 1868’de Hudayar Han ile Kaufman arasında
Hokand Hanlığını bir vassal devlet konumuna getiren anlaşma imza-
landı.461 Çarlık yönetimi Kırgız topraklarını Türkistan Genel Valiliği'nin
iki bölgesi, Yedi Su- Sır Derya ve Fergana vilayetleri arasında paylaştırdı
(geleneksel güney-kuzey ayrımı paralelinde). Rus egemenliği, bölgeye
Rus göçünü arttırdı. Askerlikten muafiyet, vergi bağışıklıkları, verimli
arazilerin tahsisi gibi özendirici uygulamalar bölgeye yabancıların gelip
yerleşmelerini kolaylaştırdı. Uygulamaya karşı ilk kapsamlı isyan
Fergana'da başladı. 1898 yılında Madalı Şeyh lakabı ile tanınan Mu-
hammed Sabır Sufivey'in liderliğinde başlayan isyana bölgedeki Kırgız-
lar yoğun destek verdiler. İsyan kanlı bir şekilde bastırıldı. İsyan sonu-
cunda sürgün edilenlerden yarıdan fazlası Kırgız'dı.462 En büyük isyan
ise, 1916 yılında kuzeyde gerçekleşti. Bu tarihlerde Bişkek'in %38'ini
                                        
                                
 
459 Koldys, s. 522.
460 Raşid, s. 169.
461 Tashmanbet Kenensariev, The Kyrgyz and Kokand Khanate, (Osh: Osh State Univ., 2000),
s. 50.
462 Çorotekin, s. 250.

202  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Ruslar oluşturuyor ve bu kişiler bölgedeki verimli arazilerin %57,3'ünü
ellerinde bulunduruyorlardı.463 Çarın 1916'da Kazak ve Kırgızların Av-
rupa’daki sanayi tesislerinde ve savaş hizmetinde kullanılmak üzere as-
kere alınması yönünde 19-43 yaşları arasındaki tüm erkekleri kapsayan
bir kararname çıkartması bu ayaklanmanın desteğini çoğalttı. Ayaklan-
maya güneyli Kırgızlar da katıldılar ve güneyin önde gelen kenti
Tokmok'ta Rus Garnizonuna saldırdılar. Bişkek'te ise Ruslar iki bin ka-
yıp verdiler. Rusların bu saldırılara tepkisi sert oldu. Don Kuzakları,
Kırgızlara karşı tam bir katliama giriştiler. Kırgızlar dağ yollarından
Çin'e kaçmaya başladılar. Helene Carrere d'Encausse bu kaçış sırasında
yüz binin üzerinde insanın öldürüldüğünü belirtmektedir.464 Bu kanlı
süreç Kırgız toplumunun kimliğini kazanmasında acı deneyimler olarak
iz bıraktı. 1916 ricatı, 1990'larda bağımsızlık gösterilerinde temel ulusal
birlik referanslarından biri olacaktır. Ruslar bu tarihten bir yıl sonra,
1917'de göç ettikleri Çin'den dönen Kırgızlara karşı da benzer bir kat-
liam gerçekleştireceklerdir.465
Kırgızlar, Beyaz ve Kızıl Ordu arasındaki savaşının dışında kaldılar.
Buna karşılık Basmacı isyanlarına aktif destek verdiler. Ancak bu hare-
ketin ulusal-örgütlü bir işbirliği zemini oluşturamamış olması, Özbek-
Kırgız çekişmesinin isyan süresince yaşanmasına neden oldu. Ruslar,
Özbek Basmacılara saldırdığında, Kırgızlar Mutedin liderliğinde sessiz
kaldılar. Ancak Bolşevikler kendilerine saldırdığında, fazla direnemeyip
1922’de teslim oldular. 466 10 Nisan 1918’de Kırgızistan, Türkistan Özerk
SSCB’ne bağlı olarak yeniden yapılandırıldı ve bölge başkenti Bişkek
yapıldı. 16 Eylül 1924’te Türkistan Özerk SSCB, kendi içinde üçe ayrıldı
ve Kara-Kırgız Özerk Bölgesi oluşturuldu. 25 Mayıs 1925’te Kara keli-
mesi resmi isimden çıkartıldı. 1 Şubat 1926’da Kırgızistan Özerk Cum-
huriyet olarak yeniden yapılandırıldı. Kırgızistan, Sovyet sistemi içinde
son resmi statüsüne 5 Aralık 1936’da Kırgız Sovyet Sosyalist Cumhuri-
yeti olarak kavuştu.

Sovyet Yönetimi

Diğer ülkelerinde olduğu gibi, Kırgızistan’da da Sovyet sisteminin yer-


leşmesinden hemen sonra ilk siyasal gerginlikler yerel liderlerle Mos-
kova arasında yaşanmıştır. Burada da Sovyetleşme sürecinin yerel
özerkliğe koşut gelişeceği yönündeki beklentilerle, Moskova’nın merkezi

                                        
                                
 
463 Çorotekin, s. 251.
464 Helen C. d'Encausse, “The Fall of the Czarist Empire”, Central Asia: 120 Years of Russian
Rule, (Durham: Duke Univ. Press, 1989), ss. 210-211.
465 Koldys, s. 522.
466 Klodys, s. 523.

  203
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
yaklaşımları arasındaki farklılıklar, gerilimin dinamiğini oluşturmuştur.
Abdulkerim Sıdıkov ve Yusuf Abdurrahmanov gibi yerel liderlerin te-
mel çizgisi, Sovyet sistemi içerisinde özerk bir Kırgız yönetiminin oluş-
turulmasıydı. Abdurrahmanov, Kırgız Halk Komiserleri Konseyi’nin ilk
başkanı olarak atanmış, başka bir yerel lider Tusar Riskulov da Rus Sov-
yet Federe Sosyalist Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Başkan Yardımcısı
görevlerine getirilmişlerdir. 1922 yılında Sıdıkov ve Abdurrahmanov’un
girişimleri ile bir grup Kırgız lider ve aydını, Moskova düzeyinde Özerk
Dağlık Kırgız vilayeti kurulması yönünde girişimde bulundular. Bu giri-
şim Sovyet yöneticilerin tepkisini çekti. Moskova, girişimi milliyetçi ve
İslâmcı amaçlar taşıyan bir sapma olarak açıkça suçladı.467
Yerel liderlerin en çok rahatsızlık duydukları konuların başında Rus
göçünün devam etmesi ve merkezden idari pozisyonlara atanan Rusla-
rın varlığıydı. Ayrıca, Rus dilinin yaygın kullanımına da bu grup soğuk
bakmaktaydı. 12 Haziran 1925’te Sıdıkov ve İmanali Aydarbekov’un ba-
şını çektiği 30 imzalı bir şikâyet dilekçesi parti liderliğine sunuldu. Bu
sefer tepki çok daha sert oldu ve geniş kapsamlı bir tasfiye hareketi, di-
lekçe eylemi gerekçe gösterilerek başlatıldı. Dilekçede imzası bulunanlar
görevlerinden derhal alındılar ve Kırgızistan Komünist Partisi’nden
(KrKP) ihraç edildiler. Sıdıkov sürgüne gönderildi.468 KrKP’deki dağılım
ise Kırgız ve Slav kökenler arasında yarı yarıya paylaştırıldı. Bu atama-
lar, o dönemde bölgedeki etnik dağılımı tam olarak yansıtmıyordu.
Merkez, yerel yöneticilere güven duymamakla birlikte yerel yönetimin
önde gelen pozisyonlarına Kırgızlardan atama yapmaya özen gösterdi.
1926 yılında ülkenin ilk hükümet başkanı Abdulkadir Uzuntekov oldu.
Aynı yıl, yerel yöneticilerle başlayan tasfiyenin alanı genişletildi. 1929
yılında kabile liderlerinin ve manapların bölgelerinin dışına sürülmeleri
uygulaması başlatıldı. Sürgün uygulamaları daha sonra da tekrar-
landı.469
Kırgızistan’da gerek KrKP içinde gerekse yönetici pozisyonlarda tam
bir Ruslaştırma ile sonuçlanacak tasfiye hareketi ise, Stalin yönetimi dö-
neminde gerçekleştirildi. 1933 yılında Abdurrahmanov görevinden
alındı, Sıdıkov ise çok sayıda yerel yöneticiyle birlikte devrim karşıtı fa-
aliyette bulunmak suçlaması ile yargılanıp idam edildi. 1937 yılında
Riskulov Moskova’da kayboldu.470  Abazov, bu süreçte en az on bin Kır-

                                        
                                
 
467 Çorotekin, s. 255.
468 Raşid, s.171.
469 Rafıs Abaz ov, “Sovyet Sisteminde Kırgızistan: Milli Devletin İnşası ve Milli Kimliğin
Doğuşu”, Türkler, Cilt 19, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002), s. 530.
470 Helen C. d'Encausse, “The National Republics Lose Their Independence ”, Central Asia:
120 Years of Russian Rule, (Durham: Duke Univ. Press, 1989), ss. 261-262.

204  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
gız partilinin ortadan kaldırıldığını, bunların bir kısmının idam edildi-
ğini, hapse atılanlar ve Sibirya’daki kamplara sürgün edilenlerin ise öl-
düğünü belirtmektedir.471 Bu tasfiyelerin önemli bir sonucu ülkede Rus-
laştırmanın artmasıdır. 1950’lere kadar, Kırgızistan’daki yönetim kad-
rolarında Rusların hâkimiyeti sürdü. Rus dilinin yaygınlaşması, Slav
uluslardan özellikle yönetim ve teknik alanlarda ayrıcalıklı bir toplulu-
ğun oluşması süreci bu kadrolar eliyle tamamlandı.
Yukarıdaki süreç, Kırgız toplumunun geleneksel yaşam ve değerler
sistemini de derinden etkiledi. Kırgızların tarımsal bir toplum olarak ye-
niden yapılandırılması, başlangıçta biraz da Çar yanlısı güçlere karşı
yerli halkın desteğini sağlamak amacıyla özendirici politikalarla başladı.
Lenin, monarşi yanlısı Rus Kulak ve Kuzakların arazilerini kamulaştıra-
rak, Kırgızlara verdi. Bu hem Kırgızların yeni yönetime karşı Basmacı-
lara destek vermesini frenledi, hem de yeni kadroların bölgede yerleş-
mesini kolaylaştırdı. Buna karşılık 1920’lerin ortalarından itibaren başla-
tılan, Kırgızların sürüleri ile birlikte Kolhozlara yerleştirilmesi uygula-
masına göçebe kabilelerin tepkisi, Kazakistan’daki gibi sert oldu. Birçok
Kırgız sürülerindeki hayvanları keserek Çin’e kaçmayı denedi. 1924’te
3,1 milyon olan koyun sayısı 1934’te 949 bine, sığır sayısı ise 876 binden
315 bine geriledi. Buna karşılık 1930’ların ortalarında Kırgızların geniş
aileleri ile birlikte zorla kolhozlara yerleştirilmeleri süreci tamamlandı.472
Kolektif üretime geçiş, göçebe Kırgız toplumunu tarımsal üretici konu-
muna getirdi.
İkinci Dünya Savaşı, Kırgız toplumu üzerinde Kazakistan’a benzer
etkiler yaptı. 360 bin Kırgız Kızıl Ordu saflarında savaştı, bunlardan 80
bininin yaşamını yitirdiği belirtilmektedir. Diğer bir gelişme, Kazakis-
tan’da olduğu gibi çok sayıda sanayi tesisinin Avrupa’dan ülkenin ku-
zey bölgelerine taşınmasıdır. Bu tesisler savaş bittikten sonra kapatıl-
madı ve ülke sanayinin gelişimine önemli katkıda bulundu. Süreç aynı
zamanda Rus göçünü yeniden canlandırdı. 1939–1959 yılları arasında
Kırgızistan’daki Rusların sayısı 302.900’den, 623.500’e çıktı. Bunların
çoğu başkent Bişkek ve çevresine yerleşti.473 Savaşın diğer bir etkisi,
Kazakistan’da olduğu gibi, çok sayıda Avrupalı ve Batılı topluluğun,
Almanlarla işbirliği yapma olasılığına karşı bölgeye zorla göç ettirilmele-

                                        
                                        
                                        
                                        
   
(  ) Haziran 1991’de Bişkek yakınlar ında Çon-Taş bölgesinde eski bir kerpiç fabrikasının
ocağında 138 kişinin cesedi bulundu. Bu cesetlerin 5-8 Kasım 1938 tarihler inde
yargılanarak idama mahkûm edilen bir grup Kır gız a ydınına ait olduğu belir lenmiştir.
Kırgız hükümeti bu kişiler adına Ata-Beyit ismi verilen bir anıt mezar inşa ederek
ziyarete açmıştır.
471 Abazov, s. 530.

472 Abazov, s. 531.

473 Abazov, s. 532.

  205
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
ridir. Almanlar, Çeçenler, Ahıska Türkleri, birçok Kafkas topluluğu böl-
geye getirilerek yerleştirildiler. Bu, özellikle kuzeyde Rus-Kırgız ayrı-
mına dayalı etnik yapıyı iyice çeşitlendirdi. Güneydeki Özbeklerle bir-
likte Kırgızistan çok etnili bir toplumsal yapıya sahip oldu. Dolayısıyla
Kuzeyli-Güneyli çekişmesine, yönetici teknik sınıflarda yoğunlaşan
Ruslarla yerliler, güneyde Özbeklerle Kırgızlar arasındaki geleneksel
anlaşmazlıklar ve yeni gelen daha küçük azınlıklarla Kırgızlar arasın-
daki ayrışmalar eklendi. Kırgızların ülke içindeki nüfusları 1926’dan
1959’a % 67’den % 40,5’e geriledi. Başka bir ifade ile Kırgızlar yukarıdaki
süreç içinde kendi cumhuriyetlerinde azınlık konumuna düştüler.
Sovyet yapılanmasının Kırgızistan’a etkileri açısından üzerinde du-
rulması gereken bir diğer nokta, ülke sınırları çizilirken potansiyel an-
laşmazlık alanlarının oluşması ve izlenen diğer sosyal ve coğrafi politi-
kalardır. Her şeyden önce Kırgızistan idari bölünmesi kabilesel alt ay-
rımları yansıtacak şekilde gerçekleştirilmiştir. 1926 yılında yapılandırılan
idari bölgelerde günümüze kadar çok az değişiklik yapılmıştır. Bişkek,
Çuy, Talas, Karakol, Narin, Oş ve Celalabad gibi ülkedeki başlıca yerle-
şim bölgeleri, aslında yerleşik hayata Oblastlar düzeyinde geçirilen ka-
bileler arası ayrımlara denk düşmektedir. İkinci olarak, diğer cumhuri-
yetlerde olduğu gibi Kırgızistan’da oluşturulan ulusal sınırların, etnik-
kültürel, coğrafi ve ekonomik bir mantığını bulabilmek imkânsızdır. Et-
nik açıdan Özbeklerin yoğun olduğu Oş bölgesi Kırgız topraklarındadır.
Tıpkı bir Özbek Kenti olan Çimkent’in Kazak sınırları içinde kalması
gibi. Coğrafi açıdan da bölümlemede bazı sorunlar vardır. Ülkenin gü-
neyi ile kuzeyi arasında kış mevsiminde geçit vermeyen yüksek dağlar
bulunur. Yine Özbekistan’ı kendi eyalet başkenti Horog’a bağlayan yol
Kırgızistan’dan geçer. Sürekli açık yollardan ulaşım yapabilmek için ba-
zen sınırların geçilerek komşu cumhuriyetten dolaşılması gerekir.474
Ülkenin küçük yüz ölçümü dikkate alındığında Kırgızistan coğrafyası-
nın zorluğu daha iyi anlaşılır.
Sovyet yönetiminin yapısal olarak Kırgız siyasal sistemi üzerinde be-
lirleyici etkilerinin olduğu açıktır. Her şeyden önce, Kırgızlar göçebe bir
toplumsal ve ekonomik yapılanmadan, kurumsallaşmaya Sovyet yöne-
timi altında ve merkezi politikalar doğrultusunda geçmişlerdir. Sovyet
eliyle kurumsallaşma, sanayileşme ve hatta ulusallaşma süreci Kırgızis-
tan’da etkili olmuştur. Bu yapılanma süreci, bir yerde Kırgız ulusunun
kendini tanıması, siyasallaşması açısından önemli katkılarda bulunur-
ken, diğer yandan bağımsızlık sonrası hatırı sayılır sorun alanları oluş-
turmuştur.

                                        
                                
 
474 Roy, s. 109.

206  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Kırgızistan’da siyasallaşma, kolhoz temelinde ve geniş Kırgız ailele-
rinin kısmen yerleşik hayata geçmelerine paralel olarak şekillenmiş,475
ulusallaşma, eski ve köklü kabile-aile ve idari yapılanma ilişkileri içinde
sürmüştür. Bu nedenle, Kırgız yönetici kadroları (bağımsızlıktan sonra
siyasal liderler) fazlasıyla yerel ilişkilerle çevrelenmiş durumdadırlar.
Bağımsızlıktan sonra bu durum, siyasal ayrımların ve çatışmaların yer
yer kabilesel ittifaklar paralelinde anlamlandırılmasına neden olacaktır.
Aşağıda daha ayrıntılı değineceğimiz üzere, Kırgızlar yerleşik sistemde
bir tarım toplumu olmaktan öteye geçememişlerdir. Rus Çarlığı döne-
minde başlayan ve İkinci Dünya Savaşı’nda hızlanan göçlerle ülkeye
gelen ve yönetici-teknik mesleklerde yoğunlaşmış Ruslar, ülkede imti-
yazlı bir azınlığı oluşturmuştur. Rusların tamamı kentlidir ve ülkenin
büyük sanayi tesislerinin bulunduğu kentlerde uzun yıllar çoğunluğu
oluşturmuşlardır. Kırgız nüfusunun büyük çoğunluğu ise kırsal alanda
kalmıştır. Bir yerde Sovyet yönetimi altında, bir yanda geleneksel aile
bağlılıkları korunurken, diğer yanda Rus-Kırgız ayrışması, alttan alta
varlığını korumuştur. Kadrolar politikasını ele alırken belirteceğimiz
gibi, Moskova bu bölünmüşlükten zaman zaman yararlanmış, hakem ve
dağıtıcı rol oynayarak anlaşamayan Kırgız gruplar arasında, konumunu
pekiştirebilmiştir.
Sovyet dönemi yapılanma süreci, Kırgız toplumu için çok etkili bir
siyasal kurumsallaşma zorunluluğunu da beraberinde getirmiştir. Gele-
neksel olarak var olan Özbek azınlığın yanı sıra, sınır politikalarının bir
sonucu olarak Kazaklar, Tacikler de ülkede yaşamaktadır. Hatırı sayılır
Rus azınlığın yanı sıra, Ukraynalı, Alman, Koreli, Ahıska Türkü, Tatar
ve daha birçok millet ülkeye sonradan gelip yerleşmiştir. Özellikle ulus
devletin yapılandırılması sürecinde etnik gerilim ve milliyetçi yakla-
şımların zaman zaman çatışmalara neden olması, bu çok etnili sosyoe-
konomik alt yapıdan kaynaklanmaktadır.

Kadrolar Politikası
1950 yılına kadar lider sirkülâsyonu çok hızlı olmuş ve Ruslaştırma, Kır-
gızistan’da yönetici kadrolara rengini vermiştir. 1950’de bir Kırgız, İshak
Razzakkov, KrKP birinci Sekreterliğine atandığında nispeten istikrarlı
bir dönüş yaşandı. Razzakkov 11 yıl yönetimde kaldı ve Komünist Par-
tisi kadrolarında ve bürokraside Kırgızlaştırma suçlaması ile görevden
alındığı 1961 yılına kadar itaatkâr bir tutum içinde oldu. Asıl değişim
Kruşçev’in “yerelleşme” politikasının bir yansıması olarak şekillendi.
Uzun süreli yerli bir nomenklatura oluşturma politikası Kırgızistan’da
                                        
                                
 
475 Kathleen Collins, “Clans, Pacts, and Politics in Central Asia, Journal of Democracy”,
Cilt: 13, Sayı: 3, s.144.

  207
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
da yansımasını buldu. 1961’den 1985’e kadar ülke yönetiminde kalacak
olan Turkadun Usubaliyev KrKP Birinci Sekreterliğine atandı. Yeni kad-
rolar politikası temelde itaate ve merkezden üretilen politikaların ye-
relde, yerli yöneticiler eliyle yürürlüğe konulmasına dayanıyordu. Ödül,
ekonomik taleplerin karşılanması, belli oranlarda yerelleşmeye göz yu-
mulmasıydı. Bu amaçla Rus İkinci Sekreterlerin yerel ekonomik ağa
bağlanmasına da ses çıkartılmadı. Usubaliyev itaatkâr politikaları nede-
niyle, Brejnev döneminde de değişmez parti lideri konumunu sürdürdü.
Diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi, Kırgızistan’da da bu politika
Gorbaçov dönemindeki değişimden yakından etkilenecektir. Usuba-
liyev’in politikası basitti; kesin bir biçimde merkeze itaat, karşılığında
bazı ekonomik kazanımlar sağlama. Bu nedenle, onun politikaları
merkezden gelen emirleri istekli bir biçimde uygulamaya koyma olarak
şekillendi. Ekonomi ve dilde Ruslaştırmaya herhangi bir direniş göster-
mediği gibi, destekleyici bir politika takip etti. Rus dilini çok etnili ülke-
nin vazgeçilmez ortak dili olarak tanımladı. Bu politika, Kırgızlar ara-
sında kendi dillerinin kullanımındaki gerilemenin en önemli nedeni
oldu. 1980’lerin ortalarına gelindiğinde başkentteki 69 genel okuldan
yalnızca 3’ü Kırgız dilinde eğitim vermekteydi. Usubaliyev, Rusça’nın
yerel dilin yetersizliklerini giderdiğini iddia etmekte bir sakınca gör-
medi.476
Usubaliyev’in politikası tek yanlı değildi. Kırgızistan, Orta Asya
cumhuriyetleri içinde ekonomik açıdan en kötü koşullara sahip bir peri-
feri ülkesiydi. Bu nedenle Moskova merkezli dağıtım ve yatırım kararla-
rının etkilenmesi diğer cumhuriyetlere göre Kırgızistan için daha önem-
lidir. Usubaliyev uzun başkanlığı döneminde en çok kaynak talep eden,
bu nedenle adı “kaynağa aç lider”e çıkan bir kişiliktir. Usubaliyev’in bu
politikası sadakate prim veren Brejnev yönetiminin politikası ile uyum-
luydu. Usubaliyev, ülke ekonomisine yarar sağlayacağını düşündüğü
projelere kaynak sağlamak için bütün parti mekanizmalarını kullandı.
1981 yılında, Sovyetler Birliği Komünist Partileri Kongresi’nde, Sovyetler
Birliği Enerji ve Elektrik Bakanlığı’na bir dilekçe vererek Narin Nehri
üzerine hidroelektrik santralleri kurulmasını talep etti. Bundan bir yıl
önce de, merkezi bakanlıklara yoğun talep dilekçeleri gönderilmesini
organize etmişti. Ülkeye hidroelektrik santrallerinin kurulması yönün-
deki bu çabalar başarılı oldu ve 70’lerde elektrik ihtiyacının ancak üçte
birini karşılayan ülke, elektrik ihracatçısı konumuna geldi. Buna karşılık,
Usubaliyev ve ekibi ekonomiyi yalnızca merkezden aktarılacak kaynak-
lar temelinde ele alıp düzenlediler, iç dinamikler ile yenileştirme ve ve-

                                        
                                
 
476 Eugene Huskey, “The Rise of Contested Politics in Central Asia: Election in
Kyrgyz stan”, Europe-Asia Studies, Cilt: 47, Sayı: 5, 1995, s. 814.

208  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
rimlilik artışını hedefleyen bir politika geliştiremediler.477 Dolayısıyla
Sovyet sistemi içinde oluşan dışa bağımlılık, bağımsızlıktan sonra da et-
kili olacak bir ekonomik ve politik yönelimin temelini oluşturacaktır.
Usubaliyev’in uzun iktidarının bir sonucu da, güney-kuzey ikilemi-
nin siyasal sistem içine yerleşmesidir. Bu, gerek ekonomik dağılımda,
gerekse yerel kadroların oluşturulmasında kuzeyin baskın bir konum
edinmesini sağladı. Rusya’nın ve Rus azınlığın da etkisiyle kuzey sana-
yileşirken, güney bir tarım bölgesi olarak kaldı.478 Usubaliyev’e yönelik
eleştirilerin yükseldiği 1980’lerin ortalarında, güney tepkisini çok açık
bir biçimde gösterecektir.
Brejnev’in ölümüyle Orta Asya’daki siyasal seçkinleri etkileyen tas-
fiye dalgası Kırgızistan’ı da vurdu. Andropov döneminde yolsuzluk ve
yerel çıkarlarla ilgili kayırmalar nedeniyle soruşturma başlatıldı. Eleşti-
rilerin artması üzerine, Ekim 1985’te Usubaliyev istifa etti. Gorbaçov dö-
neminde geniş bir tasfiye hareketi başlatıldı ve iki yıl içinde parti ve hü-
kümette görev alanların %80’den fazlası işlerini kaybettiler. Bu tasfiye,
yalnızca resmi görevlerdeki isimlerin değişimi ile sınırlı değildi. Doğru-
dan iktidar yapılanmasındaki etnik, kabilesel ve mesleki ilişkilerin de-
ğiştirilmesi de hedeflenmekteydi. Daha çok teknik mesleklerden gelen
genç bir yönetici kadro, eski idarecilerin yerine getirildi. Benzer biçimde,
yeni atamalarda bölgesel dağılım öne çıkartılarak, Usubaliyev döne-
minde oluşturulan kuzeyli hâkimiyeti önemli ölçüde erozyona uğratıldı.
Güneyli bir mühendis olan Absamat Masaliev bu tasfiye hareketinin
merkezinde yer alan isimdi.479
Yeni Birinci Sekreter olarak atanan Masaliev, daha önce Isık Göl Bi-
rinci Sekreteri ve Merkez Komitede Sanayi ve Ulaşımdan Sorumlu Sek-
reter olarak görev yapmıştı. Masaliev’in öne çıkartılmasına karşılık, son-
radan daha iyi anlaşılacağı gibi, bu isim reformcu olmaktan çok muhafa-
zakâr eğilime sahip bir kişiydi. Gorbaçov reformları Kırgızistan’a ulaştı-
ğında, Masaliev ve ekibinin merkezle ilişkileri gerginleşti. Özellikle
Gorbaçov’un atadığı Rus İkinci Sekreter Kiselev, alışılanın tersine, aktif
ve müdahaleci bir tutum sergileyerek Masaliev ve ekibini rahatsız etti.
Bunu iki önemli atama daha izledi. Parti Organları Bölüm Başkanlığına
atanan Vasilenko ve Kazakistan-Kırgızistan Merkez Komitesi Başkanlı-
ğına atanan Ivanenko. Bu kişiler, bölge genelinde ve Kırgızistan’da etnik
dağılım temelinde yeni bir idari yapılanma oluşturmak amacıyla çok sa-
yıda etnik Kırgız yöneticiyi görevden aldılar. Masaliev’in reformlar kar-
                                        
                                
 
477 Mark Beissinger, “In Search of Generations in Soviet Politics”, World Politics, Cilt: 2,
1986, s. 312.
478 Koldys, s. 525.
479 Huskey, s. 816.

  209
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
şısındaki isteksizliği, Moskova’da aleyhine yazılan çok sayıda makalenin
konusu oldu. Buna benzer yayınlar Kırgızistan’da da çıktı.480
Bu şekilde, bağımsızlık öncesinde Kırgızistan siyasal açıdan karmaşık
bir sürece girmiş bulunuyordu. Görevden alınan kuzeylilerin tepkisi,
ekonomik ve sosyal problemlerdeki artış, Moskova ile iyi anlaşamayan
muhafazakâr bir parti yönetimi ve reformcu gruplar arasındaki çekişme
bu karmaşanın başlıca dinamikleridir.

Akayev’in Yükselişi ve Bağımsızlık


Kırgızistan’da bağımsızlığa giden süreçte, yaşanan siyasal gelişmeleri
yorumlayabilmek için 80’li yılların başından itibaren girilen ekonomik
durgunluğun sosyal sonuçlarına değinmemiz gerekmektedir. 60’lı ve
70’li yıllarda merkezden aktarılan paralarla gelişen madencilik ve enerji
sektörü Kırgızistan ekonomisinin temelini oluşturmaktaydı. Ancak
1980’lere gelindiğinde doğal kaynakların aşırı kullanımı ve petrol, ma-
den ve bazı metallerin dış satım fiyatlarındaki düşme, Sovyet ekonomi-
sini olumsuz yönde etkiledi. Moskova, cumhuriyetler arasında dağıtıla-
cak kaynağı eskisi gibi kolay bulamıyordu. Ekonomik durgunluğun po-
litikalara yansıması ise merkezden yapılan transfer harcamalarında kı-
sıntıya gidilmesiydi. Bu durum, 80’li yıllarda başta inşaat sektörü ve alt-
yapı yatırımları olmak üzere Kırgızistan ekonomisini derinden etki-
ledi.481 Sanayideki gelişmeye rağmen, Sovyet dönemi boyunca Kırgızis-
tan bir tarım ve hayvancılık ülkesi konumunda kaldı. 1989’da nüfusun
%62’si kırda yaşıyordu, üstelik söz konusu Kırgızlar olduğunda bu oran
daha yüksekti. Kırgızlar, çoğunlukla tarım ve hayvancılıkta atıl bir iş-
gücü oluşturmaktaydılar. Üretimin yaklaşık %40’ını tarım sektörü üst-
lenmişti. Merkezin telafi edici harcamalarına en fazla gereksinim du-
yanlar da Kırgızlardı.
Ekonomik durgunluk, merkezden telafi edici kaynak aktarımının
azalması cumhuriyetleri, özellikle Kırgızistan’ı, yakından etkiledi. Buna
bir de Gorbaçov’un reform politikaları eklenince, giderek merkezin ye-
tersizliği sorgulanmaya ve daha serbest bir ekonomik ağın oluşturulması
talepleri gündeme getirilmeye başlandı. 1989’da KrKP içinde, SSCB eko-
nomi politikasının yeniden gözden geçirilmesi seslendirilmeye başlandı.
Turar Koçiyev adında bir ekonomistin başını çektiği grup Kırgızistan’ın
mineral kaynaklarını, merkezi kontrol ve planlama nedeniyle, dünya fi-
yatlarının çok altında sattığını ve kendi kaynaklarından tam yararlana-

                                        
                                
 
480 Huskey, ss. 816-817.
481 R. Mogilevsky ve R. Hasanov, Kyrgyz Republic, (Bişke k: GDN Explaning Gr owth Global
Research Project Final Report, 2002), s. 10.

210  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
madığını iddia ediyordu.482 Onların çözümü basitti, daha çok ekonomik
özerklik verilmesi.
Ancak, siyasal açıdan daha önemli bir hareketlilik, ekonomik dur-
gunluğun tetiklediği kırdan kente göçün artması ile oluşan sosyal so-
runlarla şekillendi. Birçok genç atıl tutuldukları kırdan, Bişkek ve Oş
gibi büyük kentlere geldiler. Sorun, göçmenleri istihdam edecek ne bir
iş, ne de yerleşebilecekleri konutların bulunmamasından kaynaklandı.
Sovyet sisteminin alışkanlığı olarak, bu kişiler her gün artan oranda ko-
nut ve iş tahsisi talepleri ile yerel otoriteler üzerinde baskı oluşturdular.
1989 ve 1990 yıllarında, “Aşar” bu sorunların etrafında kümeleşen
gençler tarafından oluşturuldu ve kısa zamanda milliyetçi bir siyasal-
laşma olarak öne çıktı. Örgüt, Bişkek ve Oş’ta konut, eğitim ve iş talep-
leri ile şekillenen bir dayanışma organizasyonuydu.483 Başka bir örgüt,
yine bir gençlik hareketi olarak, Bişkek’te kuruldu. Asaba, daha milli-
yetçi ve örgütlü bir yapılanmaydı ve zaman zaman kitle gösterileri yapa-
rak adını duyurdu. Yaşanan değişim, ekonomideki çarpıklıktan kay-
naklanan sosyal bir sorunun hızla siyasallaşması ve milliyetçi bir hare-
kete dönüşmesidir. Her şeyden önce nüfusun, yarısından fazlasını Rus-
ların oluşturduğu, teknik-idari görevlerde Rusların hâkim olduğu en-
düstri kentlerine doğru yaşanan göç, kitleler arasında ayrımcı politikala-
rın taraftar bulmasına hizmet etti. İkinci olarak, bu kişiler büyük kentle-
rin merkezlerinde bir dayanışma ağı geliştirerek gecekondu mahalleleri
oluşturdular ve eğitim, iş ve hizmet taleplerini yükselttiler. Aşar, Azer-
baycan’daki iç savaş nedeniyle, Karabağ’dan çıkartılan Azerilerin Biş-
kek’e yerleştirilmesi yönündeki kararı protesto etti ve bu kişileri kente
sokmamak için protesto gösterileri düzenledi.484 Ekonomik kaynaklar-
daki kıtlık ve paylaşım sorunu kırdan kente göç eden bu kitleleri yabancı
karşıtı olmaya sürükledi. Zamanla, Aşar ve Asaba Kırgız dilinin resmi
dil olarak kabulü, Kırgızlara iş ve eğitimde öncelik verilmesi gibi etnik-
siyasal talepleri, konut yapımı ve arsa tahsisi gibi teknik taleplerle bir-
likte dile getirmeye başladı. Daha tehlikeli gelişmeler ise, güneydeki Oş
kentinde yaşanmaktaydı. Burada yoğun olarak yaşamakta olan Özbekler
içinde de, Özbekistan’da kurulan Adalet’le yakın ilişkilere sahip gençlik
örgütleri kurulmuştu.
Bütün bu gelişmelere siyasal kadroların karşılığı geleneksel Sovyet
söylemine bağlılıktan öteye gidemedi. Masaliev dil önerilerini etnik ay-
rımcılık doğuracağı gerekçesiyle reddetti. Kırgız yazar Cengiz Aytmatov

                                        
                                
 
482 Oysa sanayi a ğır lıklı olara k Özbe kistan’dan alınan ve yine dünya fiyatla rının çok
altında bir maliyetle Kırgız istan’a gelen doğa l gaz enerjisine dayanıyordu.
483 Bohr, s. 149.
484 Huskey, s. 823.

  211
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
da Moskova’da düzenlediği basın toplantısında, Baltık örneğinden yola
çıkarak demokrasi talep edenlerin, o ülkelerin arkasında Avrupa’nın ol-
duğu gerçeğini görmeleri gerektiğini, Kırgızistan’ın ise demokratikleş-
mede böyle bir dayanağının bulunmadığını belirterek, göstericilere
“yoksa feodal bir diktatörlük olan Çin’e mi yaslanacaksınız” diye soru-
yordu. 485 Bu arada olaylar Masaliev başkanlığındaki KrKP’ye prestij kay-
bettirirken, parti içinde muhafazakâr-reformcu ayrımı 1990 Şubat’ında
yapılan Yüksek Sovyet seçimlerinde iyice belirginlik kazanacaktır. Bu
seçimler Gorbaçov reformlarının paralelinde, ilk kez seçim bölgelerinde
birden fazla adayın yarışabildiği seçimlerdi ve KrKP içindeki ayrılıkla-
rın, hatta parti dışından adayların siyasal sürece katılımına fırsat tanı-
maktaydı. Seçimler sonucunda, Yüksek Sovyet’in %90’ı KrKP üyelerin-
den oluşmakla birlikte, gerek meclise giren bağımsız adayların varlığı,
gerekse muhafazakâr-reformist çizgideki parti üyelerinin arasındaki gö-
rüş ayrılıkları, bunlara ek olarak kabile ve bölge bağlantılarının millet-
vekilleri için artan önemi, farklılıkların belirleyici olduğu bir parlamento
yapısını ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla, yeni Sovyet, temsilcilerin arala-
rındaki görüş ayrılıklarını daha rahat dile getirecekleri bir ortam oluş-
turmaktaydı. Haziran 1990’da Oş’ta patlak veren kanlı olaylar Yüksek
Sovyet içindeki çatışmayı iyice su yüzüne çıkartacaktır.
Oş olaylarının arka planında Özbeklerle Kırgızlar arasındaki etnik
gerilim bulunmaktadır. Bu gerilim, her şeyden önce Özbeklerin nüfus
olarak çoğunluğu oluşturmalarına rağmen yönetici pozisyonlarda onlara
yeterince yer verilmemesinden kaynaklanmaktadır.486 Diğer bir neden,
Özbeklerin bölgedeki pazarlarda etkili bir ticari grup olmaları ve bölge
ticaretini kontrol etmeleridir. Bu Kırgızlar arasında Özbek karşıtı bir tu-
tumun gelişmesine kaynaklık etmiştir. Oş, güneyde kırdan gelen nüfu-
sun yoğunlaştığı bir merkezdir. Dolayısıyla Bişkek’te olduğu gibi burada
da işsiz, konut sorunu yaşayan çok sayıda genç Kırgız yaşamaktaydı.
Aşar örgütünün güçlü olduğu bölgelerin başında Oş gelmekteydi. Belir-
tildiği gibi bölgede Özbekler de kendi gençlik örgütlerine sahiptiler.
Konut yapımı için arsa tahsis edilmesi yönündeki baskılar sonucu ye-
rel Kırgız yöneticiler, göçmenlere Özbek bölgesinden yer tahsisi yaptı.
Özbekler’in bu bölgeye konut inşa etmek isteyen Kırgızlar’a direnmeleri
üzerine kanlı çatışmalar başladı. Kırgız yetkililere göre kaybolan insan-
larla birlikte ölenlerin sayısı 318’i, yaralıların sayısı 1.371’i buluyordu.487
Özbekler ise, ölü sayısını en az bin olarak açıklıyordu. Özbek sınırını ge-
                                        
                                
 
485 Huskey, s. 823.
486 Bölgede o tarihte 25 bölge sekreterliğinden yalnızca 1’i Özbe k’ti. 58.000 kişi ev talebi
için yerel idarelere başvuru yapmış durumdaydı. 47 bin dolayında işsiz insanın
olduğundan bahsedilmektedir. Huskey, 1995.
487 Huskey, s. 832.

212  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
çip Kırgızistan’daki Özbeklere yardım için gelen grupların varlığı, iki
ülke arasında sorun oluşturmuş, Oş ve Bişkek’te sokağa çıkma yasağı
ilan edilerek askeri birlikler bölgeye sevk edilmiştir. Bu olaylardan bir ay
önce, Bişkek’te aralarında Aşar ve Asaba’nın da bulunduğu 24 sosyal ve
siyasal oluşum bir araya gelerek Kırgızistan Demokratik Hareketi’ni
(KDH) oluşturdular. Hareketin beş ortak başkanı bulunmaktaydı (K.
Aktamov, T. Diykabayev, Ç. Cekşeyev, K. Mathaziyev, T. Turgunali-
yev).488 Oş olayları bu örgütün parlamento dışı muhalefeti yük-
seltmesine ve Parti ile Sovyet içindeki çatlakları su yüzüne çıkarmasına
zemin hazırlayacaktır.
KDH, Parti sekreteri ve hükümetin derhal istifası, Oş olaylarının kap-
samlı olarak soruşturulması, Özbekistan’a elektrik transferinin derhal
kesilmesi isteğiyle gösteriler başlattı. Moskova, olayları araştırmak üzere
bölgeye 300’ün üzerinde müfettiş gönderdi. Başka bir gelişme, Temmuz
ayında 28. Sovyetler Birliği Komünist Partileri Kongresi’nde yaşandı.
Masaliev’in en yakın koruyucusu Ligaçev, Komünist Parti Merkez Ko-
mitesi’ndeki görevinden alındı.489 Bütün bu gelişmeler KrKP’ni elinde
tutan Masaliev’in aleyhindeydi. 19. KrKP Kongresi’nde Oş olaylarının
tartışılması sırasında, Parti içindeki kamplaşma iyice belirgin hale geldi.
1990 yazında çatışma daha da şiddetlendi. Piyasa ekonomisine geçiş, Bi-
rinci Sekreterliğe son verilerek Cumhuriyet Başkanlığının oluşturulması
ve Kırgızistan’ın bağımsızlığı konuları gündeme geldiğinde, çatışma gö-
rünür bir hal aldı. Ekim 1990’da, yukarıdaki konuları içeren bir önerge
Yüksek Sovyet’e verildi. Masaliev bu önergeleri engellemeyi başardı, an-
cak 350 kişilik Yüksek Sovyet’ten 114 milletvekilinin önergelere destek
vermesi önemli bir değişime işaret etmekteydi.490
Moskova’nın isteği doğrultusunda gidilen başkanlık seçimleri ise
başlangıçta Masaliev ile Başbakan Dzhumagulov arasında geçecekmiş
izlenimi verse de, her iki kişi de seçilmek için gerekli sayısal desteği bu-
lamadılar. Bu koşullar altında başkanlık için adaylığını koyanların sayısı
hızla arttı. Seçim on adaylı bir yarışa döndüğünde, başkanlık için gerekli
çoğunluğun bulunması oldukça zorlaştı. Bu arada Masaliev, ikinci sek-
reter olmak isteyen güneyli Turgunaliyev’e onay vermeyince, güneylile-
rin desteğinin de bölünmesine neden oldu.491 Bu çözümsüzlük içinde bir
kişinin adı öne çıkmaya başladı. 46 yaşında, Bilimler Akademisi üyesi,
fizik bilgini Askar Akayev. Akayev, Kemin doğumlu olduğundan son
dönemde iktidardan dışlanmış kuzeyliler tarafından desteklenebilecek
                                        
                                
 
488 Çoratekin, s. 263.
489 Huskey, s. 826.
490 Çorotekin, s. 263.
491 Salican Cigitov (Eski Cumhurbaşkanı Danışmanı, Özbekistan Eski Büyü kelçisi),
Görüşme, 24 Mart 2003, Bişkek.

  213
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
bir isimdi. Aynı zamanda, Oş olayları nedeniyle iktidara soğuk duran
Özbek azınlık için de (genellikle güneyli gruplarla çatıştıklarından) iyi
bir adaydı. Son olarak, Akayev’in başından beri Gorbaçov yanlısı söy-
lemi, reformcu Komünist Parti üyelerinin çoğunluğunun desteğini alma-
sını sağladı. Moskova reform yanlısı bir kişinin, Masaliev gibi bir tutu-
cuya karşı yönetime gelmesine sıcak bakıyordu.492 KDH ise, daha Yük-
sek Sovyet toplanmadan önce, Akayev’i cumhurbaşkanlığına aday ola-
rak göstermişti. Sonuçta Askar Akayev, 28 Ekim 1990’da Yüksek Sovyet
tarafından cumhurbaşkanı seçildi.
Bu seçimle Kırgızistan’da, reformist bir cumhurbaşkanı ile KrKP’ne
hâkim tutucu kanadın bir arada çalışması gibi bir durum ortaya çıktı.
Akayev rakip gruplar arasındaki bir uzlaşma ile seçilebilmişti, ancak
kendini seçen grupların hiçbirinin tam anlamıyla desteğine sahip de-
ğildi. Özellikle KrKP yöneticileri, Akayev’in söyleminden ve aşırı refor-
mist politikaları devreye sokma isteğinden hoşnut değillerdi. Gerginlik-
ler, Akayev’in Birleşmiş Milletler’e müracaat ederek yardım istemesine
kadar varacaktır. Oysa Kırgızistan, o sırada bağımsız bir devlet değildi.
Akayev, parti bağlantısı olmadığından, diğer Orta Asya liderlerinden
farklı olarak, partiyi kontrol edemiyor, aksine partinin baskısı altında
tutulmak isteniyordu. 493 Yeni Cumhurbaşkanı, çoğu vali olan ve alt dü-
zeyde yerel yöneticilik görevlerini aynı anda yürüten milletvekilleri ile
çalışmak zorundaydı. Dolayısıyla en küçük pozisyonlara atama yap-
makta ve kadro değişikliklerinde bu kişilerden kaynaklanan tepkilerle
karşı karşıya kalmaktaydı.494 Ağustos 1991’de Moskova’daki darbe giri-
şimi, ülkede KrKP’nin tasfiyesi ile sonuçlanacak bir süreci başlattı.
Akayev, diğer liderlerin aksine başından beri darbeye karşı açık bir tu-
tum sergiledi ve benzeri bir müdahaleyi engellemek üzere Bişkek’e as-
keri birlikleri yığdı. Darbecilerin başarısız olması üzerine, genel tepkiyi
de arkasına alarak, Eylül 1991’de Yüksek Sovyet kararı ile KrKP’nin faa-
liyetlerini durdurdu ve mal varlığını devlet hazinesine devretti. Akayev
daha sonra, Kırgızistan’ın bağımsızlığını ilan etti ve 27 Ekim 1991’de
herhangi bir muhalif aday olmadan, tek başına cumhurbaşkanı seçilerek
iktidarını sağlamlaştırdı.495 Akayev, bu şekilde başkan seçildikten son-

                                        
                                
 
492 Doç.Dr. Anvar Mokeyev (Tarihçi, Türkiye ve İran Eski Büyükelçilik Müsteşarı),
Kırgızistan’da gerilim doğduğunda Başkanlık için ilk teklifin Cengiz Aytmatov’a
yapıldığını, ancak onun Gorbaçov ile görüşerek Aka yev’in aday olmasını istediğini
belirtmektedir, Görü şme, 08 Nisan 2003, Bişkek.
493 Turar Koichuiev, “Kırgızistan, Geleceğe Giden Yol”, Avrasya Etüdleri, Sa yı: 2, Yaz 1996,
s. 30.
494 Yusuf Pirimba yev, Ekonom i Profesörü, Eski Bişkek Belediye Başkan Yrd., G örüşme, 26
Mart 2003, Bişkek.
495 Mehrdad Haghayeghi, Islam & Politics in Central Asia, (New York: St. Martin’s Press,
1995), ss.135-136.

214  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
raki bir yıl içinde dış gelişmelerin de yardımıyla, KrKP içindeki muha-
liflerini tasfiye ederek, bağımsızlık sürecinin cumhurbaşkanı olabilmiş-
tir.

Sosyoekonomik Yapı ve Akayev’in Zorlukları


Kırgızistan genel olarak dağlık bir ülkedir. Ortalama yükseklik 2.750
metredir. İki büyük dağ grubu, kuzeyde Altay Dağları ve güneyde Tanrı
Dağları ülkeyi ikiye böler. Ülkenin yarısından fazlası 1–3 bin metre,
dörtte biri ise 3–4 bin metre yüksekliğindedir.496 Yerleşim yerleri güney-
deki Fergana Vadisi ile kuzeyde sınır boyunca dizilen kentlerde toplan-
mıştır. Zor coğrafik koşulların yanı sıra, ülke nüfusu büyük çoğunlukla
kırda yaşamaktadır. Nüfusun %65’i kırsal alanlarda yaşar ve tarım sek-
töründe yoğunlaşmış durumdadır.
Kırgızistan, belirtildiği gibi çok etnili bir toplumsal yapıya sahiptir.
Bağımsızlığın hemen öncesinde 1989 sayımına göre, ülkenin %52,4’ünü
Kırgızlar oluşturmaktaydı. Ülkedeki en büyük etnik azınlık %21,5 ile
Ruslardır. Özbekler %13, Ukraynalı ve Almanlar %2,5 ile diğer başlıca
azınlık gruplardır. Bunların dışında Tatarlar (1,6), Uygurlar (1), Kazaklar
(1), Tacikler (0,8) belli bölgelerde kümelenmiş nüfus gruplarıdır. Ayrıca,
çoğu Kafkasya kökenli çok sayıda etnik grup (bunların toplamı %3’ü
bulmaktadır) ülkede yaşamlarını sürdürmekteydi.497 Çok etnili yapı
ülkedeki istihdamın yapısı ile yakından ilgili bir sosyal unsurdur. Ge-
nellikle, teknik uzmanlık isteyen meslekler Rus, Ukraynalı ve Koreliler
tarafından yerine getirilmektedir. Kırgız nüfus ise ağırlıklı olarak tarım-
sal faaliyetlerle uğraşmaktadır. Dolayısıyla ülkede etnik farklılıkların
kentli-kırsal; teknik-tarımsal ve bölgesel ayrımlara paralel şekillendiği
bir toplumsal yapı ortaya çıkmaktadır. 1990 yılında işgücünün %19,1’i
sanayide, %32,6’sı tarımda istihdam edilmekteydi.498 Etnik-mesleksel
dağılım nedeniyle ekonomi, bağımsızlıkla birlikte başlayacak bir Rus ve
Avrupalı göçünün doğuracağı işgücü kaybından çok çabuk etkilenebile-
cek bir durumdaydı. 4 milyon 300 bin nüfuslu küçük ve coğrafi olarak
kapalı bir ülkenin işgücü kaybını kısa zamanda karşılaması oldukça
güçtü.
Sosyal yapı açısından söylenebilecek diğer bir husus, Kırgızlar ara-
sında doğum oranlarının yüksekliğidir. Ülke nüfusu yılda ortalama %1,5
artmaktadır. Bunu Sovyet dönemi istatistiklerinden de görmek müm-
kündür. 1970 yılında Kırgızların ülke nüfusu içindeki oranları %42,6
iken, bu oran 1980’de %47’ye, 1989’da %52,4’e ulaşmıştır. Genel dağılıma
                                        
                                
 
496 Meltem Duran, Kırgızistan Ülke Etüdü, (İstanbul: İTO, 2002), s. 3.
497 Huskey, s. 833.
498 Kyrgyz Republic: Rece nt Economic Developme nts, (Washington: IMF, 1998), s. 100.

  215
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
bakıldığında nüfusu artan tek toplumsal grup Kırgızlardır.499 Dolayısıyla
kırsal-tarımsal kesimde yoğunlaşan bir nüfus artışı söz konusudur.
Akayev iktidarının en önemli güçlüklerinin başında etnik gerilimleri
frenleyici politikalar üretebilmek, nitelikli mesleklerde istihdam edilen
Rus nüfusun dışarıya göçünü önlemek, tarımdaki atıl işgücünün başka
sektörlere sağlıklı bir şekilde aktarımını gerçekleştirmek gelmekteydi.
Akayev’in böyle bir süreci yönetebilmesi, her şeyden önce sanayi ve
hizmet sektöründeki istihdam potansiyelini yükseltmekten geçiyordu.
Kırgızistan ekonomisi, belirtildiği gibi tarıma dayanmaktadır. Başlıca
sanayi, elektrik üretimi ve madencilik alanında yoğunlaşmıştır. Ülkede
yılda, 14 milyar kw/saat elektrik enerjisi üretilmekteydi ve bu iç gerek-
sinimin üstündeydi. Buna paralel olarak ülkede, altın, uranyum, anti-
mon, cıva gibi madenlerin çıkartılarak Sovyet sistemi içinde dağıtımını
esas alan ve hidroelektrik santrallerinin gereksinimini karşılayacak yan
sanayi kuruluşları, elektrik motoru üreten fabrikalar ve yine tarımsal
üretimi destekleyecek tarımsal makinelerin üretimi üzerinde yoğunlaşan
bir sanayi söz konusuydu. Kırgızistan ekonomisinin en önemli sorunu
oldukça kapalı biçimde Sovyet sistemine bağlanmış olması ve merkez-
den gönderilen finansal kaynaklara bağımlı bir yapı göstermesidir. Bu
çerçevede Kırgızistan’da, Kazakistan gibi büyük sanayi tesisleri, doğal
gaz ve petrol yoktu. Yine, Özbekistan gibi çabuk paraya çevrilen potan-
siyel doğal kaynaklar ve pazarlanabilir monokültür üretime dayalı bir
ekonomi gelişmemişti. Madencilik eski Sovyet sistemine bağımlı kılın-
mıştı. En kolay paraya çevrilebilir nitelikteki altın madenlerinin işletil-
mesine Sovyetler Birliği döneminde yeterince yatırım yapılmamıştı. Kır-
gızistan’ın altın madenlerinden yararlanması için belli bir sürenin geç-
mesi gerekiyordu.
Akayev’in karşılaştığı güçlüklerden bir diğeri, Kırgızistan’ın önceden
Sovyet sisteminin bir parçası iken, bağımsızlıkla birlikte yeni komşular,
sınırlar ve sorunlarla karşı karşıya kalmasıdır. Her şeyden önce, Çin ile
bağımsız bir ülke olarak sınırdaş olmanın getirdiği bazı güvenlik kaygı-
ları mevcuttur. Çin’in, Uygur bölgesinde nüfusu 200.000’i bulan bir Kır-
gız azınlık yaşarken, Kırgızistan’da da 50.000 Uygur yaşamaktadır. Ka-
zakistan’da olduğu gibi, bu akraba topluluklar iki ülke arasında bir so-
run potansiyelidir. Bağımsızlıktan sonra, Çin sınırında yaşanan nüfus
hareketlilikleri iki ülke arasında gerilim doğurmuştur. Yine Çin, Kırgı-
zistan’da yaşayan Uygur azınlık konusunda çok duyarlıdır. Ülkedeki
Uygurların, Çin hükümetine karşı mücadele eden Doğu Türkistanlı
gruplara yardım etme olasılığı, Çin’in dikkatlerini Kırgızistan’a çevirme-

                                        
                                
 
499 Huskey, s. 832.

216  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
sine neden olmaktadır. Ayrıca, Sovyetler Birliği dönemi boyunca uyu-
tulan bazı sınır sorunları bağımsızlıkla birlikte ortaya çıkmıştır. Sınır
anlaşmazlıkları, daha sonra ele alacağımız gibi, 90’lı yılların sonlarında
Akayev-meclis çatışmasının merkezine yerleşecek, aynı zamanda bir iç
politika sorunu olarak ortaya çıkacaktır.
Benzer olarak, Özbekistan ile Kırgızistan arasında bazı sınır sorunları
bulunmaktaydı. Kalabalık nüfusu ve askeri gücü, Kırgızistan’ın güne-
yindeki bazı bölgelerde nüfusunun yarıya yakınını oluşturan bir Özbek
azınlığın varlığı ile birlikte Özbekistan, Kırgızistan’ın güvenlik kaygıları
açısından potansiyel bir tehlike oluşturmaktaydı.
Bütün bunların ötesinde, Kırgızistan’da hâlâ kimin otorite olduğu
konusunda tartışmalar yapılmaktaydı. 350 üyeli Yüksek Prezidyum var-
lığını sürdürmekteydi. Meclis içinde azınlıkta kalsalar da güçlü bir ko-
münist blok vardı. Aynı zamanda, yine meclis içinde güçlü bir milliyetçi
grubun varlığı söz konusuydu. Bu grup bağımsızlık sürecinde Akayev’e
destek olduysa da; dil, Rus azınlık ve toprak mülkiyeti gibi konularda
Akayev’e her an karşı çıkabilecek bir tutuma sahipti. Dolayısıyla
Akayev, iktidarının ilk döneminde kontrol edemediği bir meclisle çalış-
mak zorunda kalmıştır. Bu meclisin içinde eski Komünist Par ti kökenli-
lerin (yaklaşık %90) çoğunluktaydı. Üstelik Kazakistan gibi gönülsüzce
bağımsız olmuş bir kuzey komşunun varlığı unutulmamalıydı.
Yukarıdaki arka plan, Akayev’in bağımsızlık sonrası izlediği strateji-
lerin yalnızca kişisel bir tercih veya KrKP kökenli olmamasıyla açıkla-
namayacağını göstermektedir. Ülke ekonomisinin gereksinim duyduğu
dış parasal kaynağın merkezden karşılanabilmesi artık mümkün değildi.
Sanayi yapısı kapalı sisteme entegre olacak düzeyde stratejik üstünlük-
lere sahip değildi. Üstelik bu kapalı sisteme uyum sağlamak, bizzat
Akayev’i parlamento ve geleneksel güçler karşısında otoritesinin iyice
zayıflaması gibi bir sonuç doğurabilirdi. Aşırı milliyetçi bir politikanın,
gerek ekonomi, gerekse komşularla olan ilişkilere verebileceği zararlar
ise açıktı. Akayev için, bu koşullar altında hem dengeleyici bir güç, hem
de dış finansör olarak, Batı’ya yönelmek oldukça mantıklı bir seçimdir.
Onun bağımsızlıktan hemen sonra bölgede piyasa ekonomisinin öncü-
lüğüne soyunarak, Batı’nın ilgisini ülkesine çekmesinin altındaki temel
neden bu koşullardır. Dolayısıyla O, çevresinde bocalayıp duran diğer
cumhuriyet yönetimlerinin aksine, “demokrasi ve kapitalizm adası”,
“Orta Asya’nın İsviçre’si” rolünü ateşli bir biçimde oynayarak, Batı için
stratejik bir ülke konumuna gelmeye çaba harcadı. Komünist Parti kö-
kenli olmaması, kolaylıkla finansal yardım yapılabilecek küçük bir ülke-
nin cumhurbaşkanı olması başlıca avantajlarıydı. Akayev, ülke ekono-

  217
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
misinin liberalizasyonuna en istekli lider olarak Batı kamuoyunda siv-
rildi.
Ancak Akayev’in konumu, incelenen diğer ülkelerden farklı bir ikti-
dar ilişkisini de ortaya çıkardı. Akayev, yerel Komünist Parti örgütü
içinde yükselerek bu makama gelmiş bir isim değildi. O kendinden daha
güçlü ve farklı ittifakların her zaman oluşabileceği, dengeleyici yetkilere
sahip bir parlamentoyla iktidarını paylaşmak zorundaydı. Bu gerçekte,
farklı yerel ilişki ağları ile şekillenmiş güç dengeleri içinde, o dengelerin
parçası olan bir siyasal liderlik yapısı ortaya çıkarıyordu. Kırgızistan ko-
şullarında bu durum kendine özgü bir demokratikleşme sürecini başla-
tabilir ya da otoritarizme kayışın dinamiğini oluşturabilirdi. Süreç, her
iki dinamiğin de yön verdiği istikrarsız bir seyir izleyecektir.

1991-1995: Akayev-Yüksek Sovyet Çatışması


Kırgızistan’da, Akayev’in özellikle 1994’ten sonra aşama aşama otorite-
sini güçlendirmeye yönelmesi ve Yüksek Sovyet ile arasında yaşanan
çatışmanın anlaşılabilmesi için 1991–1995 döneminde Kırgız ekonomisi-
nin genel seyrine bakmak gerekmektedir.
Akayev, bağımsızlıktan hemen sonra ülkesinin hızlı bir biçimde pi-
yasa ekonomisine geçişini sağlayacak politikalara yöneldi. 1992 başında
Rusya’dan hemen sonra fiyatları serbestleştirdi, yalnızca temel gıda
maddeleri bunun dışında tutuldu. Eş zamanlı olarak, hükümet özelleş-
tirmeye gidileceğini, sanayi ve tarımda özel mülkiyete geçilmesinin he-
deflediğini açıkladı. Mayıs 1993’te diğer Orta Asya ülkeleri kararsızlıkla-
rını sürdürürlerken ruble bölgesinden çıkılarak ulusal para som tedavüle
sokuldu. 500 Akayev, bu cesaretli girişimleri ile Batılı kuruluşların dikka-
tini çekti. IMF’den parasal yardım almaktan çekinmedi ve IMF uzmanla-
rının, ülkenin ekonomi politikasını yeniden yapılandırmalarına yeşil ışık
yaktı. IMF, 1994 yılında Kırgızistan’a 60 milyon dolar yardım yaptı. Ja-
ponya da 1995 yılı içinde teknolojik alt yapının yenilenmesi amacıyla 60
milyon dolar yardım yapmayı taahhüt etti. İktidarının ilk yıllarında
Akayev dış finansal kuruluşlarla o kadar yakın bir ilişki içindeydi ki, ül-
kede demokratikleşme ile uluslararası finansal kuruluşlara bağımlılık
sanki birbirleriyle özdeş kavramlar olmuştu. 501 Dış kaynak ihtiyacı,
beraberinde IMF’nin sıkı kontrolünü, ekonominin liberalizasyonunu ve
siyasal açıdan da belli bir liberalleşmeyi zorunlu kıldı.

                                        
                                
 
500 John Anderson, “Creating a Framework for Civil Society in Kyr gyzstan”, Europe-Asia
Studies, Cilt: 52, Sa yı:1, 2000, s. 81.
501 Jason Schmitt, “Winding Road”, Harvard International Review, Cilt: 19, Sayı: 3, 1997, s. 56.

218  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Ancak ülkenin kapalı sanayi yapısı, iş gücünün niteliği ve tarımsal
ekonomide yoğunlaşan sektörel alt yapı, böyle bir liberalleşmeye hazır
değildi. Liberalleşmenin gerek sektörel düzeyde, gerekse sosyal planda
olumsuz bir takım sonuçları oldu. Merkezi planlamaya dayalı sistemde
fiyatların aniden piyasa şartlarına göre serbestleştirilmesi, ortaya kont-
rolsüz bir ekonomik yapı çıkardı. Hayat standartları hızla düştü. GSMH
1991–1995 arasında %59’a varan bir daralma gösterdi. Bu sanayide
%65’e, tarımsal üretimde %50’ye varan bir düşüşe karşılık geliyordu.
Enflasyon büyük bir dalgalanma gösterdi ve 1991’de %108,6, 1992’de
%920, 1993’de %1211,5’e yükseldi. Ekonomideki bu gerileme, reel ücret-
lerde düşme ve işsizlik artışını beraberinde getirdi. 1992’de reel ücretler
%60 gerilemişti. 1994’e gelindiğinde, bu düşüş %22 dolayındaydı.502
Özelleştirme sonucunda, 1991–1996 yılları arasında kamu sektöründe is-
tihdam %74’den, %27,5’e geriledi. İşsiz insanları, kamu sektörü dışında
istihdam edebilecek düzeyde bir özel sektör canlanması ise söz konusu
değildi. Cılız özel sektör, hem bu işgücünü karşılayabilecek kapasitede
değildi, hem de gereksinim duyulan işgücü tipi kamu sektöründe işini
kaybeden kişilerin taşıdıkları niteliklere uygun değildi. Çok daha önem-
lisi, bağımsızlıkla birlikte nitelikli Avrupalı işgücünün ülkeyi terk etme
eğilimi göstermesidir. Bağımsızlığın hemen başında 70 bin Rus ülkeyi
terk etmişti.503 1989–1994 yılları arasında çoğu nitelikli mesleklerden
590.000 kişinin ülkeden ayrıldığı belirtilmekteydi.504 Bu sayı toplam
nüfusun %13,1’ine karşılık gelmekteydi.505 Bu göç, kentsel-endüstriyel iş-
gücünde büyük bir azalma meydana getirmiştir. Resmi rakamlara yan-
sımasa da mevcut sanayi altyapısının en az %70’inin atıl ve çalışamaz
durumda kaldığı belirtilmekteydi.
Bu ekonomik durum ülkede yeni bir sosyal hiyerarşinin oluşmasına
hizmet etti. Gözlemciler bu piramidin tepesinde, eski yerel nomenkla-
turanın bulunduğunu belirtmektedirler. Özelleştirme ve yeni ekonomik
gelişmelerden bu kişiler oldukça yararlanmış ve kabile bağları
çevresinde şekillenen, ekonomik ve siyasal bir güç alanı oluşturmuşlar-
dır. Bu süreçte kaynakların çoğu hükümet bürolarının ellerinde toplan-
mıştır. Bu kişilerin yeni kurulan firmalarla ve bankalarla sıkı bağları
bulunmaktadır. Eski nomenklatura üyeleri, bu süreçte yeni ekonominin

                                        
                                
 
502 Vilademir Mikhalev ve Geor ges Heinrich, Kyrgyzstan: A Case Study of Social
Stratification, (Helsinki: UN/WIDER, 1999), s. 6.
503 Nikolai Andreew, “Grappling with Democracy”, Bulletin of the Atomic Scientists, Cilt:
50, Sayı:1, 1994, s. 54.
504 Rafıs Abazov, “Policy of Economic Transition in Kyrgyzstan”, Central Asian Survey,
Cilt: 18, Sayı:2, 1999, s. 215.
505 Rafis Abaz ov, “Economic Migration in Post-Soviet Central Asia: The Case of
Kyrgyz stan”, Post-Communist Economies, Cilt: 11, Sayı: 2, ss. 237-238.

  219
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
başarılı işadamları ve girişimcileri olarak ortaya çıktılar.506 Turar
Koçiyev, Kırgızistan’da özelleştirme sürecinde, özelleştirilen firmaların
eski yöneticilerinin kurumun en büyük hissedarı olarak ortaya çıktığını
belirtmektedir. Bu kişiler %51’den, %70’e varan hisselerle yeni anonim
şirketlerin patronu konumuna gelmişlerdi.507
1994 yılına gelindiğinde Akayev, ekonomik alanda köklü reformlar
yapma gereksinimi ile karşı karşıya kaldı. Bu zorunlulukların başlıcaları,
tarımda ve toprakta özel mülkiyete geçiş, özelleştirmenin hızlanması, bir
türlü istenilen düzeyde ülkeye gelmeyen yabancı sermayeyi çekebilmek
için gerekli yasal altyapının oluşturulması ve enflasyonu dizginleyebil-
mek için sıkı para politikasının yürürlüğe konulmasıydı. Oysa Kırgız
Cumhurbaşkanı’nın elinde ne bu derece radikal kararlar alabilecek yetki
toplanması söz konusuydu, ne de isteklerini yerine getirebilecek uysal
bir yasama organına sahipti. 1991–1994 yılları arasındaki ekonomik ge-
rilemeye paralel olarak parlamentoda, Akayev’in politikalarına yönelik
eleştiriler yükselmeye başladı. Bu dönemdeki yasama sürecine bakıldı-
ğında, Akayev ile Yüksek Sovyet’in sorunlara yaklaşım ve öncelik fark-
lılıkları arasındaki ayrım açık bir biçimde görülmektedir.
Başlangıçta Yüksek Sovyet, Akayev’e IMF antlaşmalarının onaylan-
ması, ulusal paraya geçiş ve kamu işletmelerinin özelleştirilmesi konula-
rında gerekli desteği verdi ve istenilen yasaları çıkarttı. Ancak ekonomi-
deki kötüye gidiş ve bazı stratejik konularda düşülen görüş ayrılıkları
çatışmayı beraberinde getirdi. 1994 yılında meclis, Akayev’in Rusçayı
ikinci resmi dil yapma önerisini geri çevirdi. Karşılık olarak “Kırgızistan
toprakları Kırgız halkının mülkiyetindedir” hükmünü içeren ve rezerve
edilmiş toprak ve konutların yalnız Kırgızlara verilmesini öngören bir
yasayı kabul etti. Akayev bu yasayı veto etti.508 Aynı yıl içinde,
Akayev’in toprakta özel mülkiyete geçilmesi yönündeki yasa tasarısı da
meclisçe kabul edilmedi. Toprakta özel mülkiyete geçiş milliyetçi ve
komünist milletvekillerinin ortak hareket etmesiyle mecliste engel-
lendi.509 Akayev, seri kararnameler çıkartarak Avrupalı göçünü frenle-
yici önlemler almaya çaba harcadı. Bu kararnamelerle, Alman azınlığın
oturduğu evlere güvence verildi, Temmuz 1994’te teknik işlerde çalışan
Rus görevlilere çeşitli mesleki güvenceler getirildi. Ayrıca iş hayatında

                                        
                                
 
506 Mikhalev ve Heinrich, s. 19; Anderson, s. 81-82.
507 Turar Koyçuev, Postsovetskaya Perestroyka: Teoriya, Ideologiya, Realiy, (Bişkek:
Ezdatelstvo Ilim, 1999), s. 120.
508 Paul Kolstoe, Russians in the Former Soviet Republics, (Londra: Hurst & Company, 1995),
ss. 237-238; Anna Matveeva,“Democratization, Legitimacy and Political Change in
Central Asia”,International Affairs, Cilt: 75, Sayı: 1, s. 28.
509 “The Man who Knows Best”, Economist, 24 Ekim 1998, s. 40.

220  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Kırgız dilinin konuşulması zorunluluğu askıya alındı.510 Ancak, Rusça-
nın ikinci resmi dil olması yönündeki çabalar başarısız kaldı.
1993 tarihli yeni Anayasa, iktidarda cumhurbaşkanı ile meclis ara-
sında karşılıklı dengeler oluşturmuştu. Meclis, cumhurbaşkanınca öne-
rilen bakanlara tek tek onay veriyor, uluslararası antlaşmaların onay-
lanması iktidarını elinde tutuyordu. Ayrıca meclisin cumhurbaşkanı ka-
rarnamelerini denetleme yetkisi bulunmaktaydı. Meclis’te her gün deği-
şen ittifaklar nedeniyle, Cumhurbaşkanı’nın istediği yasaları çıkartabil-
mesi zaman zaman güçleşmekteydi. Başka bir ifade ile ülkede ekonomik
kriz kronik bir hal aldığında ve Cumhurbaşkanı için bazı radikal karar-
ların hızlı bir biçimde alınması zorunluluğu gündeme geldiğinde (özel-
likle dış yardımlar konusunda), parlamentonun muhalif bir blok olarak
Akayev’i frenleyebilmesi ülkedeki gerilimin başlıca kaynağını oluştur-
muştur.
Meclis’te 1994 yılında, başta altın madenleri olmak üzere, diğer sa-
nayi tesislerinin özelleştirilmesi ve dış yatırımlar konularındaki yolsuz-
luk iddialarını incelemek üzere bir araştırma komisyonu kuruldu. Bu gi-
rişim üzerine, Akayev yanlısı milletvekilleri 1993 Anayasası uyarınca
meclisin kendini feshederek, derhal seçimlere gitmesi gerektiği yönünde
bir kampanya başlattılar. Meclis gazetesi Suvobodnie Gory’de, Akayev
karşıtı meclisteki yolsuzluk dosyaları ile ilgili haberler çıkmaya başladı.
Yine başka bir gazete, Politika’da benzer yazılar yayınlanmaya başladı.
Akayev, her iki gazete hakkında da soruşturma başlattı ve yargılamalar
sonucunda bu gazeteler kapatıldı.511 Gerekçeler anti-semitik yayın
yapma ve Kırgızistan’ın diğer ülkelerle olan ilişkilerine zarar vermekti.
Eylül 1994’te Akayev, kendi yanlısı milletvekilleri ile parlamento ça-
lışmalarını engelleme girişimi başlattı. Meclis’in kendini feshetmesi ge-
rektiğini savunan milletvekilleri toplantıları boykot ettiler. Toplantı için
gereken üçte iki çoğunluk sağlanamadığından meclis toplanamadı. Hü-
kümet 6 Eylül’de istifa etti ve Akayev meclisin çalışmalarını sürdüreme-
diğini gerekçe göstererek, seçimlerinin yenilenmesine karar verdi. Önce,
24 Aralık olarak belirlenen seçim tarihi, eleştiriler üzerine 5 Şubat’a
alındı.512 Boykot sürecinde gerekli çoğunluğu sağlamak için beş bölge
akimi mecliste yoğun bir biçimde çaba harcadı. 513 23 Eylül 1994’te ise

                                        
                                
 
510 Report on the Parliamentary Election in Kyrgyzstan, (Bişkek: CSCE, 1995), (http://www.
house.gov./csce/kyrgyze lrpt.html).
511 Anderson, s. 85.
512 Report on the Parliamentary Election in Kyrgyzstan, (http://www.house.gov./csce/k
yrgyzelrpt.html).
513 Gregor y Gleason, “Indigeneous Democracy in Central Asia”, (New York: Open Society
Institute, 1996), (http://www.soros.or g/textfiles/cen_eurasia).

  221
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Akayev, konumunu sağlamlaştıran iki önemli anayasa değişikliğini refe-
randuma sundu. Öncelikle, 350 üyeli eski tek meclisli sistemden toplam
105 üyeli iki kamaralı yasama sistemine geçildi; ikinci olarak, cumhur-
başkanına dilediği konuda, herhangi bir sınırlama olmaksızın anayasada
değişiklik yapma konusunda doğrudan referanduma gitme yetkisi ta-
nındı. Böylece Akayev, hem daha kolay yönetebileceği küçük bir yasama
organının oluşturulması yönünde bir adım atmış oldu, hem de gerekti-
ğinde meclisi devre dışı bırakabileceği yasal bir yetkiye kavuştu.514
1991–1995 yılları arasındaki gelişmeler Kırgızistan’da, piyasa ekono-
misine geçişin doğurduğu ekonomide liberalleşme ile siyasette demok-
ratikleşme arasında bir gerilim doğurmuştur. 1995 sonrasındaki geliş-
meler liberalleşme adına yetkilerin yürütmede toplanmasına dönük bir
süreci başlatacaktır.

Akayev Dönemi: 1994-2005

Siyasal Sistem in Kurumsallaşması


Kırgızistan Anayasası, 1994’ten başlayarak 2003 Şubat’ına kadar beş de-
ğişikliğe uğradı. Bu değişikliklerin hepsi, Cumhurbaşkanı’nın tek taraflı
referanduma gitmesiyle gerçekleştirildi. 2003 değişikliklerine kadar
genel seyir, yasamanın devre dışı bırakılarak sistem içinde yürütmenin
güçlendirilmesine yöneliktir.
1994’te yasama organı ikiye bölünüp milletvekili sayısı azaltıldıktan
ve cumhurbaşkanına anayasa değişikliklerinde hiçbir ön onay ve kısıt-
lama olmaksızın referanduma gitme yetkisi tanındıktan sonra, Akayev
bu yetkiye dayanarak, 1996 yılında kapsamlı bir anayasa değişikliğine
gitti. 1996 değişiklikleri ile cumhurbaşkanının bakanlıklara atama ya-
parken meclisten onay alma zorunluluğu kaldırıldı. Cumhurbaşkanı,
bakanları doğrudan belirleyecek, yalnızca başbakanı onay için yeni ku-
rulan Halk Temsilcileri Meclisi’ne sunacaktı. Ancak, üç kez önerilen baş-
bakanın bu meclis tarafından reddedilmesi durumunda, cumhurbaşka-
nına meclisi feshedebilme yolu açılıyordu. Dolayısıyla bakanlar kurulu-
nun oluşturulmasında, yasamanın inisiyatifi bütünüyle kaldırılmış oldu.
1996’da gerçekleştirilen ikinci değişiklik, parlamentonun referandum
yolu ile anayasa değişikliği önerisi getirme yetkisinin kısıtlanmasıdır.
Her iki kamara anayasa değişikliği konusunda üçte iki çoğunlukla karar
alacak ve bu karar, Anayasa Mahkemesi tarafından uygun görülecekti.
Ülkede yargı sistemi üzerinde cumhurbaşkanının (birazdan değinece-
                                        
                                
 
514 “Kyrgyz stan”, Department of State Human Rights Reports for 1994, (Washington: 1995),
(http://www.humanrights-usa.net/reports/kyrgyzstan.html).

222  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
ğimiz gibi) atama yetkileri göz önüne alındığında, parlamentonun refe-
randum yolunu kullanabilmesi pratikte neredeyse imkânsızdır. 1996 de-
ğişiklikleri ile Akayev, ülkedeki yüksek mahkemeler dışındaki tüm yar-
gıç ve savcıları doğrudan atama yetkisini elde etti. Anayasa’nın ilk met-
ninde yargıç atamaları bağlı bulundukları yüksek mahkemeler tarafın-
dan yapılıyordu. Bu değişiklikler ile yargı sistemi tamamıyla Cumhur-
başkanlığı otoritesine bağımlı hale getirilmiş oldu.
Anayasa’da ikinci değişiklik, 1998 yılında yapıldı. Bu değişiklikler ile
parlamentonun yasama iktidarı kısıtlandı ve üye sayısında değişikliğe
gidildi. Öncelikle, bütçe yasalarının Halk Temsilcileri Meclisi’nin ona-
yına sunulma zorunluluğu kaldırılarak, Meclis’in bütçe üzerindeki yet-
kileri kısıtlandı. İkinci olarak parlamentonun her iki kamarasının üye
sayıları değiştirildi. 1994’teki değişikliğe göre parlamentonun üst kanadı
olan Yasama Meclisi’nin üye sayısı 70 olarak belirlenmişken, 1998’de bu
sayı 60 üyeye düşürüldü. 1994’te 35 olarak belirlenen Halk Temsilcileri
Meclisi üyelerinin sayısı ise 45’e yükseltildi. Ayrıca, Yasama Meclisi’nin
15 üyesinin, partilerin liste usulüyle gösterecekleri adaylar içinden se-
çilmesi hükmü getirildi.
Önemli bir değişiklik de, milletvekili dokunulmazlıklarının düzen-
lendiği 56. maddede yapıldı. Bu değişiklikle dokunulmazlık, kürsü do-
kunulmazlığı ile sınırlandı ve genel dokunulmazlık kaldırıldı. Modern
demokrasilerde olması gereken bir uygulama olarak tartışıla gelen böyle
bir düzenlemenin, Kırgızistan şartlarında anlamı farklıdır. Düzenlemede
cezanın infazının ertelenmesi getirilmiyor, aksine milletvekilliğinden
düşürülme sebebi olarak gösteriliyordu. Ülkedeki yargı sistemi göz
önüne alındığında herhangi bir mahkemenin verdiği bir ceza doğrudan
milletvekilinin sandalyesini kaybetmesi gibi bir sonuç doğurabilecekti.
Akayev, 1998 değişiklikleri ile uzun süreden beri çözümsüz kalmış
bir diğer soruna daha son noktayı koydu. Toprakta kolektif mülkiyete
son verilerek, özel mülkiyet anayasal güvenceye kavuşturuldu. Böylece,
tarım sektöründe özelleştirme ve dış yardımlar konusunda önemli bir
adım atılmış oldu. Ayrıca ifade ve basın özgürlüklerinin kapsamı geniş-
letilerek, anayasal düzeyde yeniden düzenlendi.
Diğer bir tartışmalı konu olan Rus dilinin statüsü, 2002 yılında yine
bir anayasa değişikliği ile çözümlendi. Anayasa’nın 5. maddesine yapı-
lan bir ekleme ile Rus diline resmi dil statüsü verildi. Bu maddeye göre
Kırgızistan’ın devlet dili Kırgızca olarak kalırken, Rusça resmi dil olarak
tanınmış oldu.
1994–2002 yılları arasında gidilen Anayasa değişiklikleri, genel seyir
olarak, yürütmenin sistem içindeki otoritesini güçlendirmeye ve ülke

  223
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
politikasında stratejik çatışma konularının, yürütmenin beklentileri doğ-
rultusunda çözümlenmesine yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Bu sey-
rin siyasal hayata yansıması ise aşağıda ayrı bir başlık altında değerlen-
dirilecektir. Ayrıca Akayev dönemindeki anayasa değişikliklerinin son
halkası olan Şubat 2003 değişiklikleri, yukarıdaki genel seyirden farklı
özellikler taşıması ve bu değişikliklerin siyasal hayatta 1995–2002 döne-
minde yaşanan gelişmelerle yakından ilgili olması nedeniyle ayrı bir
başlık altında ele alınacaktır. Bu çerçevede, aşağıda 2002’ye kadar olan
değişiklikler temelinde şekillenen siyasal rejim ayrıntısıyla incelenmek-
tedir.

Siyasal Kurumlar
Belirtildiği gibi, ülkede Cumhurbaşkanı ile meclis arasında yaşanan ve
Şubat 2003 değişikliklerini doğuran siyasal çatışma ve krizin anlaşıla-
bilmesi için, bu gelişmelerin arka planını oluşturan siyasal rejim ve siya-
sal olayların analiz edilmesi gerekmektedir.
1993 tarihli Kırgızistan Anayasası’nın önsözünde “Kırgızların milli
geleneklerini yeniden diriltmek”ten, “Atalardan kalan müşterek hayatı
huzur ve barış içinde yaşamak”tan söz edilmekte, devletin halkın gele-
neklerine bağlılığı vurgulanmaktadır. Anayasa’nın 5. maddesinin ilk
şeklinde, resmi dilin Kırgız dili olduğu, bunun yanında kullanılan Rusça
ve başka dillerin ülkede konuşulabileceği, bu dillerin eşit ve serbest ola-
rak gelişmesine garanti verildiği belirtilmekteydi. Açıklandığı gibi, 2002
yılında bu maddede yapılan değişiklikle, devlet dili resmi dil ayrımı ge-
tirilerek, Kırgızca devlet, Rusça ise resmi dil olarak tanındı. Diğer dillerle
ilgili ifade ise, değiştirilmeden madde metninde kaldı. 13. maddede ikili
vatandaşlık reddedilmekte, 15. maddede insan hak ve özgürlüklerine
aykırı olmamak koşulu ile halkın gelenek ve adetlerinin devlet tarafın-
dan teşvik edildiği belirtilmektedir. Anayasa’nın 36. maddesi tarihi
eserlerin korunmasını devletin bir görevi olarak vurgulamaktadır. Kır-
gızların ulus devlet süreci içinde eski rejimden kopuşlarını simgeleyen
dikkat çekici bir düzenleme de, Anayasa’nın 45. maddesindeki cumhur-
başkanı yemininde vurgulanan sözlerdir. Burada cumhurbaşkanı yemi-
nini; “Sıcak ata yurdum -Ala Dağın- altında yemin ederim” diye bitir-
mektedir.
Anayasa’nın 4. maddesinde devletin, kamu ve özel mülkiyeti tanıdığı
ve koruyacağı belirtilmekte, 19. maddede özel mülkiyetin “insanın ay-
rılmaz hakkı, onun refah ve yaratıcılık etkinliğinin doğal kaynağı, eko-
nomik ve kişisel bağımsızlığın garantisi” olarak kabul edildiği ifade
edilmektedir.

224  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Anayasa’nın 8. maddesi, siyasal partilerle ilgili genel hükümleri içe-
rir. Siyasi partilerin, meclis, devlet makamları ve yerel yönetim organla-
rına ve temsili organlara aday göstermek yolu ile devlet işlerine katıla-
bilecekleri vurgulandıktan sonra, partilere yönelik sınırlama nedenleri
sıralanmaktadır. Ülkede, devlet faaliyetlerinin parti program ve kav-
ramları ile bağımlı hale getirilmesi, devlet kuruluşlarında siyasal parti
programlarının oluşturulması yasaktır. Ancak memurlar, görevlerini et-
kilememek koşulu ile parti faaliyetlerine katılabilirler. Buna karşılık or-
dunun, içişleri organlarının, milli güvenlik, savcılık ve mahkeme üyele-
rinin partilere üye olması ve herhangi bir siyasal partiyi desteklemeleri
yasaktır. Ülkede dini esaslara dayalı parti kurulamayacağı gibi, dini ör-
gütlerin devlet organlarının faaliyetlerine karışması da yasaklanmıştır.
Devlet, bu yasaklar dışında, siyasal partiler, sendikalar ve diğer kamu
birimlerinin hak ve yasal çıkarlarının korunmasını sağlamakla yüküm-
lüdür.

Cumhurbaşkanı
Kırgızistan Cumhurbaşkanı halkın birliğinin ve devlet iktidarının sem-
bolü, devletin başı ve en üst görevlisidir. Cumhurbaşkanı devletin iç ve
dış politikasının temel yönünü belirler, devlet organlarının dengeli iş-
birliğini ve görevlerini yapmasını, bu organların halk önündeki sorum-
luluğunu güvence altına alır.
Cumhurbaşkanı beş yıl süre ile seçilir ve bir kimse iki defadan fazla
bu göreve getirilemez. Anayasa, cumhurbaşkanı aday yaşının alt ve üst
sınırını belirlemiştir. Buna göre bir kimse 35 yaşına girmeden önce ve 65
yaşını doldurduktan sonra cumhurbaşkanlığına adaylığını koyamaz.
Adayın resmi dili yani Kırgız dilini bilmesi, adaylıktan önce en az on beş
yıl Kırgızistan’da yaşamış olması diğer koşullardır. Seçilmiş olduğu dö-
nem boyunca siyasi parti ve kurumlardaki işlerinden ayrılması zorun-
luluğu bulunmaktadır. Aday olabilmek için kişilerin en az 50 bin oy
toplamış olmaları gerekmektedir. Ayrıca seçimlerin yapılabilmesi için
seçmenlerin %50’sinden fazlasının Cumhurbaşkanlığı seçimine katılarak,
oy kullanmaları gerekmektedir. Seçimler iki turludur. İlk turda, oyla-
maya katılanların yarısından fazlasının oyunu alan aday cumhurbaşkanı
seçilir. Adayların hiçbiri bu oranı yakalayamazsa, ikinci tur oylamaya
geçilir ve bu tura en fazla oyu alan iki aday katılır. İkinci oylama için de
bir katılım sınırı getirilmiştir. İkinci tur oylamaya seçmenlerinin yarısı-
nın katılması yeterlidir. Bu seçimde geçerli oyların yarısından fazlasını
alan aday cumhurbaşkanı seçilir. Seçim sonuçları, en geç yedi gün içinde
Anayasa Mahkemesi tarafından onaylanarak resmiyet kazanır.

  225
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Kırgızistan Cumhurbaşkanı hükümetin belirlenmesinde söz sahibi-
dir. Halk Temsilcileri Meclisi’nin onayı ile başbakanı atama yetkisine sa-
hiptir. Yine başbakanın önerisi ile hükümet üyelerini ve devlet organla-
rının yöneticilerini hiçbir onaya tabi olmaksızın atar ve görevden alabi-
lir. Başbakanı atama yetkisi her ne kadar Halk Temsilcileri Meclisi’nin
onayına tabi tutulmuşsa da, Anayasa’nın 63. maddesine göre başbakan
atama isteğine üç defa olumsuz yanıt verilmesi durumunda cumhurbaş-
kanının fesih yetkisinin bulunması, Meclis inisiyatifini sınırlamaktadır.
Hükümetin toplu istifasını kabul etme ve görevden alma yetkisi de
cumhurbaşkanına aittir. Cumhurbaşkanı bölge, il ve ilçe idaresi başkan-
lıkları gibi yerel birimlerin yöneticilerini atama ve görevden alma yetki-
sine sahiptir. Ancak burada yerel meclisin onayı istenmektedir. Dolayı-
sıyla yerel atamalarda cumhurbaşkanının yerel meclislerin taleplerine
daha duyarlı davranması öngörülmektedir (Md. 46). Bunun dışında,
Kırgızistan Cumhurbaşkanı’nın bürokratlar ve ordu personeli üzerinde
geniş atama yetkileri bulunmaktadır.
Kırgızistan Cumhurbaşkanı yargı organları üzerinde de geniş atama
yetkilerine sahiptir. Bunlardan üst düzey yargı organlarına yapılan ata-
malarda Halk Temsilcileri Meclisi’nin onayı alınmaktadır. Bu şekilde
atanan kişiler Cumhuriyet Savcısı, yardımcıları, bölge savcıları ve askeri
savcılardır. Ayrıca Anayasa diğer bürokratlardan farklı olarak Merkez
Bankası Başkanının da meclis oluru ile atanmasını hükme bağlamıştır.
Cumhurbaşkanı, Yüksek Mahkeme ve Yüksek Hakemlik Mahkemesi
Başkanları, yardımcıları ve bu mahkemelerde görev alacak hâkim aday-
larını belirleyerek Halk Temsilcileri Meclisi’nin onayına sunar. Anayasa
Mahkemesi Başkanı, yardımcısı, Anayasa Mahkemesi hâkimliklerine
adayları cumhurbaşkanı belirler ve bunları Yasama Meclisi ve Temsilci-
ler Meclisi’nin onayına sunar. Cumhurbaşkanı bunların dışında kalan
adli ve askeri hâkimleri doğrudan kendisi atamaktadır.

Cumhurbaşkanı ve Yasama
Kırgızistan Cumhurbaşkanı, iki kamaradan oluşan Jogorku Keneş’e515
yasa tasarısı sunma yetkisine sahiptir. Ayrıca, Parlamento’nun her iki
kanadından gelen kabul edilmiş tasarıları ilgili kanada yeniden görü-
şülmek üzere geri gönderebilir. Cumhurbaşkanı bu yetkisini 15 gün
içinde kullanır. Geri gönderilen yasa önerisi aynı kamara tarafından en
az üçte iki çoğunlukla ve değiştirilmeden kabul edilirse, cumhurbaşkanı
tasarıyı yedi gün içinde imzalayarak onaylamak zorundadır. Eğer öneri,
Parlamento’nun her iki kanadının ortak bileşimi ile alınabilecek bir ko-
nudaysa -bu durumda Anayasa her iki meclisin üçte iki çoğunluğunu
                                        
                                
 
515 İki kamaralı Jogorku Keneş metinde Parlamento olarak ifade edilecektir.

226  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
gerekli görmektedir- ve cumhurbaşkanı tarafından geri gönderildiği
takdirde her iki meclisin öneriyi dörtte üç çoğunlukla değiştirmeden ka-
bul etmesi gerekmektedir (Md. 66). Bu durumda, cumhurbaşkanı tasa-
rıyı bekletmeden yedi gün içinde imzalamak zorundadır. Cumhurbaş-
kanı’nın, parlamentoya devlet işlerinin durumunu açıklayan mesaj gön-
derme yetkisi bulunmaktadır (Md. 46/5). Bu yetki genelde cumhurbaş-
kanının stratejik konularda Parlamento’nun yasama faaliyetlerinin yö-
nünü belirleme amacıyla kullanılır. Cumhurbaşkanı doğrudan referan-
duma başvurabilir. Bu yetkisinin herhangi bir sınırlaması bulunma-
maktadır. Ancak Anayasa, referandum talebinde bulunmayı Kırgızistan
halkına ve Parlamento’nun her iki kanadına da tanımaktadır. 300 bin
seçmenin yazılı isteği ile ve Parlamento’nun her iki kanadının milletve-
kili sayısının salt çoğunluğu ile referandum talebinde bulunulabilir.
Anayasa’da değişiklik yapmak veya ek hükümler getirmek, cumhurbaş-
kanının isteği üzerine gidilecek bir referandum sonucunda mümkün
olabilir. Halktan veya Jogorku Keneş’ten gelen değişiklik önerisi, cum-
hurbaşkanınca kabul edildikten sonra, Anayasa Mahkemesi’nin de gö-
rüşü alınarak, Parlamento’nun her iki kanadında değişme yapılmaksızın
görüşülür ve oylanır. Parlamento’nun her iki kanadı da üçte iki oy çok-
luğu ile öneriyi kabul ederlerse, teklif Parlamento tarafından kabul
edilmiş sayılır. Bu tasarı cumhurbaşkanınca referanduma sunulur ve ka-
bul edildiği takdirde yasalaşır. Bu prosedürün zorluğu ortadadır. Dola-
yısıyla referandum yolu ile Anayasa’da değişiklik yapmak, pratikte
cumhurbaşkanının iradesiyle başlatacağı bir sürece bağlanmış bulun-
maktadır.
Cumhurbaşkanı ile Parlamento’nun ortak yetkilere sahip bulunduğu
alanlardan bir diğeri, Merkezi Seçim Komisyonu (MSK) ve Hesap Ko-
misyonu üyelerinin atanmasıdır. Her iki komisyonun başkanını ve üye-
lerinin üçte birini cumhurbaşkanı atarken, diğer üyeliklerin üçte birini
Yasama Meclisi, diğer üçte birini de Halk Temsilciler Meclisi se çmekte-
dir.
Buna karşılık, Anayasa’nın 68. maddesi, Parlamento’nun yasama yet-
kilerini en çok bir yıl süre ile cumhurbaşkanına devredebileceğini belirtir
ve Parlamento’nun cumhurbaşkanı tarafından feshi durumunda, ya-
sama yetkilerinin cumhurbaşkanına geçeceğini hükme bağlar. Eğer fesih,
Parlamento’nun bir kanadına yönelik yapılmışsa, cumhurbaşkanı o ka-
nada ait yasama yetkilerini kullanabilir. Anayasa’nın yasama yetkisinin
devrini meclislerin feshi ile bağlantılı olarak düzenlemiş olması, Ana-
yasa’da fesih yetkisinin nasıl düzenlendiğini önemli kılmaktadır. Ana-
yasa’nın 63. maddesi, feshin dört şekilde gerçekleşebileceğini belirle-
mektedir. Öncelikle her iki meclisin fesih kararı vermeleri mümkündür.
Bu durumda, ilgili kanadın üçte iki oy çokluğu ile fesih kararı alması ge-

  227
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
rekmektedir. İkinci durumda, daha önce de belirttiğimiz gibi, cumhur-
başkanı tarafından önerilen başbakanı, Temsilciler Meclisi’nin üç kez
geri çevirmesi durumunda fesih yetkisi kullanılabilmektedir. Üçüncü
olarak, cumhurbaşkanı doğrudan meclislerin her ikisini veya birinin fes-
hedilmesine yönelik bir referandum kararı alabilir. Son olarak, gerek her
iki meclis arasında, gerekse meclislerle diğer devlet birimleri arasında
çıkan anlaşmazlıkların devlet işlerinin yürütülmesini zorlaştırması du-
rumunda, Jogorku Keneş veya meclislerden biri cumhurbaşkanınca fes-
hedilebilir. Cumhurbaşkanının doğrudan referanduma gitme yetkisinin
de bulunduğu düşünülürse, son durum tamamen cumhurbaşkanının
inisiyatifine bırakılmış bir yetkidir. Cumhurbaşkanı fesih yönünde bir
referandum kararı alarak, bu gerçekleşmezse kriz yorumuna başvurarak,
Parlamento’yu veya bir kanadını feshedip, yasama yetkilerini devralabi-
lir ve yenisi seçilinceye kadar ülkeyi kararnamelerle yönetebilir. Ana-
yasa’ya göre cumhurbaşkanı, fesih tarihinden itibaren altı ay içinde
meclislerin veya ilgili meclisin yeniden seçilerek ilk toplantılarını yapa-
bileceği şekilde yeni seçim tarihini belirlemek zorundadır.
Ayrıca Anayasa, kendiliğinden fesih kurumunu da düzenlemektedir.
Anayasa’nın 51. maddesinin 3. fıkrasında, Kırgızistan Cumhurbaş-
kanı’na, Yasama Meclisi tarafından yöneltilen vatana ihanet suçlaması-
nın, Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmesi durumunda, Yasama
Meclisi kendiliğinden fesholur ve yetkileri cumhurbaşkanına geçer de-
nilmektedir.
Normal seçim süreci dışında cumhurbaşkanının görevinin sona er-
mesi, kendi istifası veya ölüm ve hastalık yüzünden görevini gerçekleşti-
remez hale gelmesiyle mümkündür. İstifa durumunda, istifa dilekçesini
verdiği andan itibaren görevi sona ermektedir. Hastalık dolayısıyla gö-
revine son verilmesi ise Parlamento’nun her iki kanadının, Devlet Tıp
Komisyonu’nun raporu üzerine üçte iki oy çokluğu ile vereceği görev-
den alma kararı ile mümkündür.
Cumhurbaşkanı’nın görevden alınabilmesi, Yasama Meclisi’nin va-
tana ihanet kararı vermesi ve Anayasa Mahkemesi tarafından bu kararın
onaylanması durumunda olabilir. Yasama Meclisi böyle bir kararı üçte
iki oy çokluğu ile alabilir. Bu karar Anayasa Mahkemesi’nce incelenir.
Mahkeme kararı onaylarsa, ağır suç nedeniyle görevden alma kararı
Halk Temsilcileri Meclisi’nin onayına sunulur. Temsilciler Meclisi en geç
iki ay içinde kararı onaylar. Meclis’in üye tam sayısının üçte iki oranıyla
kararı onaylaması durumunda, cumhurbaşkanı görevinden alınır. Ancak
Temsilciler Meclisi kararı reddeder veya Anayasa’da öngörülen çoğun-
luğu sağlayamazsa, suçlama reddedilmiş sayılır ve cumhurbaşkanına
yönelik herhangi bir sonuç doğmaz. Herhangi bir nedenden dolayı gö-

228  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
revden alınan cumhurbaşkanına, başbakan vekâlet eder ve üç ay içinde
cumhurbaşkanı seçimleri yenilenir. Başbakanın bu süre içindeki vekâlet
yetkileri, rutin işlemlerle sınırlı tutulmaktadır (Md. 52).

Jogorku Keneş
Kırgızistan’da yasama sistemi 2003 yılındaki değişikliklere kadar iki
kamaralı bir yapıya sahip olmuştur. Buna göre, bütün Kırgızistan halkını
temsil eden 60 milletvekilinden oluşan ve sürekli olarak görev yapan
Yasama Meclisi ve bölge temsili temelinde seçilen 45 milletvekilinden
oluşan Halk Temsilcileri Meclisi. Yasama Meclisi’ne adaylık için 25 ya-
şını doldurmak koşulu yeterlidir. Temsilciler Meclisi’ne üyelik için yu-
karıdaki koşula ek olarak, en az üç yıl aday olunacak bölgede yaşamış
olmak gerekmektedir. Aynı kişinin her iki kamarada birden görev al-
ması, yerel meclislerde üyeliği bulunması, ticari faaliyet ve yürütme bi-
rimlerinde görev yapmaları yasaktır. Yasama Meclisi üyelerinin görevle-
rini aksatmamak şartı ile öğretim görevi, bilimsel ve sanatsal etkinlik-
lerde bulunmaları mümkündür. Anayasa’nın 56. maddesi emredici ve-
kâlet anlayışının bir örneğidir. Buna göre seçmenlerinin güvenini kay-
beden bir milletvekilinin referandum ile düşürülmesi mümkündür.
Milletvekillerinin kürsü dokunulmazlıkları bulunmakla birlikte, adli
suçlarla ilgili herhangi bir dokunulmazlıkları bulunmamaktadır. Her-
hangi bir mahkûmiyet kararı milletvekilliğinin düşürülme nedeni olabi-
lir.
Anayasa’nın 57. maddesine göre, her iki meclisin üyeleri de yürütme
organına ve görevli makamlara doğrudan soru sorabilirler. Muhataplar
milletvekillerinin sorularını on gün içinde cevaplamak zorundadırlar. Bu
yetki milletvekillerinin yürütmenin işlemlerinden haberdar olmaları açı-
sından oldukça önemlidir.
Jogorku Keneş’in her iki kanadının kendi başına ve ortak olarak kul-
landıkları yetkileri bulunmaktadır. Her iki meclisin ayrı ayrı oturum-
larda karar aldıkları ortak yetkileri şunlardır; Anayasa’ya değişiklikler
ve ek hükümler getirmek, yasa tasarılarını karara bağlamak, anayasa ve
yasaları yorumlamak, parlamentonun diğer kanadınca kabul edilen bir
tasarıyı görüşerek karara bağlamak, başbakanın ve meclislerce atanan
görevlilerin yıllık raporlarının okunması.
Her bir meclise ayrı ayrı tanınan yetkilere gelince; Yasama Meclisi
cumhurbaşkanının önerisi üzerine, Anayasa Mahkemesi Başkanını, yar-
dımcılarını ve hâkimlerinin atanması; Merkez Seçim Komisyonu’nun
üçte bir üyesini seçmek, uluslararası antlaşmaların onaylanması ve fes-
hedilmesi; olağanüstü hal ilanına karar vermek; savaş hali ilanı; askeri
rütbelerin verilmesi; af kararının yayınlanması, cumhurbaşkanına yöne-

  229
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
lik suç iddiasında bulunmak gibi konularda karar vermektedir. Halk
Temsilcileri Meclisi ise devlet bütçesi ve uygulama raporlarını onaylan-
ması; idari ve mülki düzenleme sorunlarına yönelik kararlar almak;
cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tarihini tayin ve tespit etmek; başbakanın
atamasını onaylamak; başsavcının atamasını onaylamak; Merkez Ban-
kası başkanının atamasını onaylamak; cumhurbaşkanının teklifi üzerine
Anayasa Mahkemesi başkanı, yardımcıları ve üyelerini seçmek; Yüksek
Mahkeme ve Hakemlik Mahkemesi başkanı, yardımcılarını ve üyelerini
yine cumhurbaşkanının teklifi üzerine seçmek; Seçim ve Referandum
Komisyonu’nun üçte bir üyesini seçmek; hâkimlerin özlük hakları ile il-
gili kararlar vermek, Sayım Komisyonu’nun üçte bir üyesini seçmek;
cumhurbaşkanını görevden almak; başbakana güvensizlik vermek gibi
yetkileri kullanmaktadır. Görev dağılımına bakıldığında Halk Temsilci-
leri Meclisi’ne daha stratejik konularda, idare ve yargı ile ilgili düzenle-
melerde yetki tanındığı, Yasama Meclisi’ne ise daha ikincil konularda
yasama yetkilerinin tanınmış olduğu görülmektedir. Başbakan ve yü-
rütme üzerinde Halk Temsilcileri Meclisi’nin önceliği bulunmakta, buna
karşılık meclisin feshi de yürütme ile ilgili aldığı kararlara bağlı olarak
gerçekleşebilmektedir. Daha önce de belirttiğimiz gibi cumhurbaşkanı-
nın, başbakanlık için gösterdiği adaya üç defa ret kararı verildiği tak-
dirde Halk Temsilcileri Meclisi feshedilebilmektedir. Ayrıca Anayasa’nın
71. maddesinin 5. fıkrasına göre Halk Temsilciler Meclisi güvensizlik
oyu verdiği başbakana üç ay içinde ikinci defa güvensizlik oyu verirse
cumhurbaşkanı başbakanı görevinden almakta, buna karşılık meclisi
feshedebilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir konu, baş-
bakana onay yetkisinin partilerin temsil edildiği Yasama Meclisi’ne değil
de, Halk Temsilcileri Meclisi’ne verilmiş olmasıdır. Üye bileşimi daha
bürokratik bir yapıda olan ve sürekli faaliyet göstermeyen bu meclise,
başbakana onay yetkisinin verilmesi, cumhurbaşkanının istediği ismi bu
göreve ataması hususunda, elini güçlendirmektedir. Yasama Meclisi’nin
feshedilebilmesi ise cumhurbaşkanına yönelik olarak suç iddiasında
bulunma kararının Anayasa Mahkemesi’nce uygun bulunmamasına
bağlanmıştır. Dolayısıyla Yasama Meclisi de kendine tanınan yetkilerin
bir sonucu olarak feshedilebilmektedir.
Ortak yetkilerle ilgili konularda Parlamento’nun her iki kanadının da
üçte iki oy çokluğu ile karar alması zorunluluğu bulunmaktadır (Md.
59/1). Bunun dışında bazı konularda meclislerin birbirlerini frenlemesi
yönünde bir yasama düzeni bulunmaktadır. Anayasa’nın burada Tem-
silciler Meclisi’ne öncelik verdiği görülmektedir. Vergi, maliye, gümrük,
bankacılık gibi konularda Yasama Meclisi bir karar alırsa; bunun yasala-
şabilmesi için Temsilciler Meclisi’nin üye tam sayısının salt çoğunluğu
ile bu kararın onaylanması gerekir. Anayasa’nın Yasama Meclisi’ne ta-

230  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
nıdığı uluslararası antlaşmaların onay ve feshinin de yürürlülük kaza-
nabilmesi, aynı şekilde Temsilciler Meclisi’nin salt çoğunlukla karar al-
masına bağlıdır. Her iki durumda da Yasama Meclisi üçte iki oy çoklu-
ğuyla kararında direnirse tasarı Halk Temsilciler Meclisi tarafından
onaylanmasa da kabul edilmiş sayılır. Buna karşılık anayasayı yorum-
lama, devlet sınırlarının değiştirilmesi konusunda, Anayasa Mahkemesi
başkan, yardımcısı ve üyelerinin seçimi konusunda, Halk Temsilcileri
Meclisi’nin verdiği kararlar Yasama Meclisi üye tam sayısının salt ço-
ğunluğu ile onaylanmadan kabul edilmiş sayılmazlar. Benzer durumda
Halk Temsilcileri Meclisi üçte iki oy çokluğu ile aldığı kararda direnirse,
tasarı kabul edilmiş sayılır. Eğer bir meclisin almış olduğu ve yukarıdaki
konularla ilgili kararlar, onay yetkisi bulunan diğer mecliste 60 gün
içinde görüşülmezse karar kendiliğinden onaylanmış sayılmaktadır.
Her iki meclis, Anayasa Mahkemesi hâkimlerinin yemin törenlerinde,
cumhurbaşkanının mesajlarının dinlenmesi, konuk devlet başkanlarının
konuşmalarını dinlenmesi için ve iç tüzükle belirlenen diğer bazı konu-
larda ortak toplantı yapabilirler. Bunların dışında oturumlar ayrı ayrı
yapılır.
Her iki meclisin yasama dönemleri Anayasa’nın 62. maddesinde
farklı olarak düzenlenmiştir. Yasama Meclisi, Eylül ayının ilk iş günün-
den başlayarak kesintisiz olarak Haziran ayının son iş gününe kadar on
ay süre ile çalışır. Halk Temsilcileri Meclisi ise belli aralıklarla toplanır.
Bu oturumlar yılda en az iki kez yapılır. Her iki Meclis üye tam sayıla-
rını üçte ikisinin katılımıyla toplanabilir.
Kırgızistan’da yasa önerisi sunma yetkisi oldukça geniş düzenlen-
miştir. Öncelikle Kırgızistan, halk girişimi uygulamasını tanımış bir ül-
kedir. 300 bin seçmenin bir araya gelmesiyle Parlamento’nun her iki ka-
nadına yasa önerisi sunulabilir. Kırgızistan’da cumhurbaşkanının ve her
iki meclis milletvekillerinin yanı sıra, hükümete, idari yetkileri ile sınırlı
kalmak şartıyla Yüksek Mahkeme ve Yüksek Hakemlik Mahkemesi’ne
yasa tasarısı sunma yetkisi tanınmıştır (Md. 64). Tasarının sunulduğu ilk
kamaranın en az bir ay içerisinde tasarıyı görüşmesi ve diğer Meclis’e
göndermesi gerekmektedir. Devlet bütçesi ile ilgili tasarılardaki düzelt-
melerde hükümetin oluru aranmakta, bu değişikliklerin kabulünde de
yine hükümetin onayı aranmaktadır. Anayasa’da herhangi bir hüküm
bulunmadığı takdirde, bir yasa oy çokluğu ile kabul edilmiş sayılır. Par-
lamento’nun bir kanadınca kabul edilen tasarı, diğer meclise beş gün
içinde sunulur, Anayasa’da başka bir düzenleme yoksa ikinci meclis oy
çokluğu ile bu tasarıyı kabul veya reddedebilir. Bu çoğunluk sağlana-
madığı takdirde tasarıyı kabul eden meclisin üçte iki oy çokluğu ile yeni
bir karar alması durumunda tasarı kabul edilmiş sayılır. Anayasal deği-

  231
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
şiklikler, sınır değişiklikleri ile ilgili yasa tasarıları anayasanın yorumu
ile ilgili yasa tasarılarının en az iki kez görüşülmesi zorunluluğu bulun-
maktadır ve bunların kabulü için her iki meclisin üye tam sayısının üçte
iki çokluğu ile karar vermesi gerekmektedir.

Yargı Sistemi
Kırgızistan’da Yargı sistemi Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Hakem
Mahkemesi gibi yüksek mahkemeler ile yerel mahkemelerden oluşur.
Yerel mahkemeler, Bölge Mahkemeleri, Bişkek ve diğer Şehir Mahke-
meleri, Rayon Mahkemeleri, Bölge Hakem mahkemeleri, askeri mahke-
meler ve ihtiyarlar mahkemeleridir. Hakimler ve mahkemelerin statüsü
Anayasa Mahkemesi tarafından belirlenir.
Yüksek Mahkemelere üye olabilmek için 36–70 yaşları arasında, hu-
kuk eğitimi görmüş, meslek dalında en az on yıl çalışmış olmak koşulları
aranmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, bir başkan, bir başkan yardımcısı ve yedi üye-
den oluşur. Mahkeme üyeleri, cumhurbaşkanının teklifi ve Parla-
mento’nun muvafakatleri ile (Halk Temsilcileri Meclisi kararı ile seçil-
mek, Yasama Meclisi kararı ile atanmak) 15 yıllık süreyle seçilirler.
Mahkeme, yasa ve normatif hukuk kurallarını anayasal düzeyde incele-
yerek Anayasa’ya aykırılık kararı verir; Anayasa’nın uygulanması ve yo-
rumu konusundaki anlaşmazlıklarda son sözü söyler; Cumhurbaşkan-
lığı seçimlerini onaylar, yerel mahkeme hâkimlerinin işledikleri suçlarla
ilgili sorumluluk kararı verir; yerel yönetimlerin kararlarına karşı Ana-
yasa’ya uygunluk denetimi yapar, Anayasa’ya ve yasalara aykırı bul-
duğu kararları iptal eder. Mahkeme kararları kesindir. Anayasa’da ya-
pılacak değişiklikler ve getirilecek ek hükümlerle ilgili olarak Anayasa
Mahkemesi’nden görüş alınması zorunludur (Md. 96).
Kırgızistan Yargıtayı ve Hakem Mahkemesi üyeleri cumhurbaşkanı-
nın teklifi üzerine Halk Temsilcileri Meclisi’nce on yıl süre ile atanırlar.
Yargıtay, vatandaşlık, suç ve idare mahkemelerinin en yüksek temyiz
organıdır ve bölge mahkemelerinin işlemlerini denetleme yetkisine sa-
hiptir. Hakem mahkemeleri, Yüksek Mahkeme ve buna bağlı bölge ve
diğer hakem mahkemelerinden oluşur. Hakem mahkemeleri ağırlıklı
olarak mülkiyetle ilgili işlerle, işletmeler arası ekonomik ilişkilerden do-
ğan sorunlarla ilgili davalara bakar. Yüksek Hakem Mahkemesi hem
temyiz, hem de bağlı mahkeme işlerini denetleme organıdır.
Yüksek Mahkemeler dışındaki yargı organlarında hâkim olarak gö-
rev yapabilmek için 65 yaşını doldurmamış olmak ve meslek dalında beş
yıl çalışmak koşulları aranır. Bu mahkemelerin üyeleri cumhurbaşka-

232  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
nınca doğrudan atanırlar. İlk atama üç, sonraki atamalar yedi yıl süre ile
yapılır.
Anayasa’nın 85. maddesinde ihtiyarlar mahkemesi düzenlenmekte-
dir. Bu mahkeme yerel yönetimler düzeyinde köy ve şehirlerde oluştu-
rulmaktadır. İhtiyarlar mahkemesi vatandaşlarca, yerel meclislerce veya
yerel öz yönetim idareleri kararı ile oluşturulabilir. Mahkeme üyeleri,
“saygılı” ve “hürmetli” vatandaşlardan oluşur. Bu mahkemeler vatan-
daşları barıştırmaya yönelik, topluluk içinde yasalara aykırı olmamak
kaydı ile adaleti ve uzlaşmayı sağlayıcı kararlar verirler. Tarafların rızası
ile çalışan bu mahkemeler, mülk, aile içi anlaşmazlıklar ve benzeri yerel
işlere bakmaktadırlar. İhtiyarlar Mahkemesi’nin verdikleri kararlar
Rayon ve Şehir mahkemelerinde temyiz edilebilir.

Siyasal Partilerin Yapısı ve Siyasal Hayat


Kırgızistan’da siyasal partiler, ulusal düzeyde örgütlü, yaygın bir üyelik
yapısına sahip örgütlenmeler olmaktan çok, kişisel-bölgesel bağlarla şe-
killenmiş, örgütlenme kapasitesi zayıf yapılanmalardır. Partilerin çoğu, 3
veya 4 şubesi bulunan, kırsalda az sayıda üyeden oluşan hücre örgüt-
lenmesi gibi etkinlik gösteren, seçmenle doğrudan ve yaygın ilişki kur-
mayan bir görünüm sergilemektedirler. Parti liderleri genelde eski bü-
rokratik yapılanmadan veya KrKP sistemi içerisinden gelen ve kişisel
özellikleri ile öne çıkan isimlerdir. Parti sayısı çoktur. 2001 yılı sonu iti-
bariyle kayıtlı parti sayısı 32’yi buluyordu, ancak bunların içinde bir
merkez örgütlenmesi dışında şubesi bulunmayan, hatta toplam üye sa-
yısı 5-15’i geçmeyen birçok parti bulunmaktadır. Dolayısıyla siyasal et-
kinlikler parti liderlerinin doğum yerlerinde yoğunlaşmaktadır. Örneğin
Komünist Parti, lideri Masaliyev’in doğum yeri, güneydeki Betken’de
güçlüdür. Sosyal Demokrat Parti yine lideri Almazbek Atambayev’in
doğum yeri olan Çuy eyaletinin Alamuddin bölgesinde etkindir. Buna
karşılık bazı bölgelerde hiçbir siyasal partinin şubesi veya etkinliği bu-
lunmamaktadır. (Leylek bölgesi buna örnek verilebilir).516 Bu yapının en
önemli sonucu meclis seçimlerinde partilerin etkinliğinin oldukça zayıf
kalmasıdır.517 1995 parlamento seçimlerinde, parti listelerinden gelen ve
partilerin bölgelerden gösterdikleri adaylar, 900 adayın yalnızca 161’ini
oluşturmaktaydı. 518 2000 seçimlerinde ise parlamentoda, partilerden ge-
len milletvekillerinin oranı %30’u ancak bulabiliyordu; 105 sandalyeden
                                        
                                
 
516 Kyrgyzstan at Ten: Trouble in the “Island of Democracy”, (Brüksel: ICG Report, 2001), s. 19.
517 John T. Ishiyama ve Ryan Kennedy, “Superpresidentialism and Political Party
Development in Russia, Ukraine, Armenia and Kyrgyzstan”, Europe-Asia Studies, Cilt:
53, Sayı: 8, 2001, ss. 1184-1185.
518 Report on the Parliamentary Election in Kyrgyzstan, (http://www.house.gov./csce/k

yrgyzelrpt.html).

  233
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
yalnızca 32’si partilerden gelmekteydi.519 Bu 32 kişinin 15’i parti listele-
rine ayrıldığı için, bölgelerden gelen partili milletvekili sayısı yalnızca 17
kişidir. Parlamento’daki dağılım yapısı, diğer bazı ülkelerde görüldüğü
gibi, sistemin engelleyici ve frenleyici mekanizmalar oluşturmasından
çok, doğrudan sosyoekonomik ve siyasal yapının kendi dinamiklerinden
kaynaklanmaktadır. Bu yapı, etkili, ulusal programa sahip siyasal parti-
lerin oluşmasını önlediği gibi, Akayev’in kendine bağlı bir hâkim parti
sistemini kurumsallaştırmasını da engellemiştir. Ülkedeki parti yapısı-
nın doğurduğu paradoksal sonuçlara daha sonra değinilecektir.
Bu arka plan ışığında ülkedeki siyasal partiler hakkında şunlar söy-
lenebilir. Ülkenin önde gelen muhalefet partilerinden biri olan Kırgızis-
tan Komünistleri Partisi, 1995’de iki, 2000’de ise parti listelerinden beş
adayını parlamentoya sokabilmiştir. Başka bir ifade ile KKP, ülkede on
beş kişilik parti listesi içinden en fazla oyu alan siyasal partidir. Bu se-
çimlerde Akayev’in desteklediği ve üç partinin ittifakıyla oluşan Birleşik
Demokratik Güçler parlamentoya dört üye sokabilmiştir. Parti, 1991’de
faaliyetleri askıya alınan Kırgızistan Komünist Partisi’nin yerine 1993
yılında B. Amanbayev liderliğinde kurulmuş, daha sonra KrKP’nin son
lideri Absamad Masaliyev parti liderliğine getirilmiştir. KKP, Sovyet
sistemine benzer bir entegrasyonu dile getirmektedir. Ekonomide dev-
letin ağırlığının sürmesi, kolektif çiftliklerin özelleştirilmemesi, özelleş-
tirme uygulamalarına son verilerek devletleştirilmeye ve Sovyet döne-
mindeki sosyal hak ve statülere dönülmesini talep etmektedir.
Ülkenin önde gelen diğer bir muhalefet partisi Halkın Partisi’dir. Bu
parti 1995’ten sonra Akayev’in hiddetini en fazla çeken parti olmuştur.
Halkın Partisi, 1995 seçimlerinde parti listelerinden iki adayını parla-
mentoya sokmayı başardı. Ancak, 2000 seçimlerinde oldukça tartışmalı
bir biçimde partinin başvurusu MSK tarafından reddedildi. Partinin ya-
yın organı Asaba, Akayev tarafından bir dava sonucunda kapatıldı. Parti
liderliğini Melis Eşimkanov yürütmektedir. Halkın Partisi milliyetçi bir
çizgiye sahiptir. Parti Tüzüğünde; “Biz Kırgız halkının taleplerinin ta-
kipçisiyiz. Asırlardır yaşayan ve Orta Asya’nın en eski ulusu olan Kır-
gızların nüfusu bugün yalnızca beş milyon kalmıştır ve bu nüfusun da-
ğılmaması gerekir. Bu, dil ve kültür birlikteliği ile mümkündür” denil-
mektedir.520 Üyelerinin çoğu Kırgızdır. Ulusal dil konusunda Akayev’e
açıkça cephe almış, yine toprakta mülkiyetin özelleştirilmesine, komü-
nistlerle birlikte karşı çıkmıştır. Kırsal alanlardan kentlere göç eden nü-
fusun sorunlarına önem veren parti, bu insanlara istihdam alanları yara-
tılmasını ve tarımı destekleyici politikaları öne çıkartmaktadır.
                                        
                                
 
519 Kyrgyz Republic Parliame ntary Election Final Report, (Varşova: OSCE, 2000), s. 22.
520 Partiya Natsionalnogo Vozroşdyeniya “Asaba”, Programma, (Bişkek: 1995).

234  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Önemli bir diğer muhalefet partisi Ar-Namus Partisi’dir. 2001 yılı ba-
şına kadar partinin liderliğini Feliks Kulov (Bişkek eski Belediye Baş-
kanı, Çuy Oblastı Akimi, eski Ulusal Güvenlik Bakanı ve Cumhurbaş-
kanı Yardımcısı) yürütmüştür. Kulov, daha sonra hapse atılmasına rağ-
men, 2005 yılına kadar partisini dışarıdan yönetebilmiştir. Bir diğer mu-
halefet partisi olarak öne çıkan Ata-Meken Partisi’nin liderliğini eski
meclis başkanı Ömürbek Tekebaev yürütmektedir. Ekonominin yöneti-
minde devletin öncü rol oynaması gerektiği, konut ve iş garantisinin ko-
runmasını savunmaktadır.521 Erkin Kırgızistan Partisi önemli muhalefet
partilerindendir. Parti özel mülkiyetin korunması temelinde ülkede sos-
yal güvenlik sisteminin güçlendirilmesini, akimlerin serbest seçimlerle
belirlenmesini, dar bölge çoğunluk sistemine dayalı tek meclisli bir ya-
sama sisteminin oluşturulmasını savunmaktadır.522 Bu partinin başkanlı-
ğını Tursunbay Bagıroglu yürütmektedir.
Bu partiler dışında, Akayev döneminde ona yakın hareket eden, bu-
gün de ülke siyasetinde varlıklarını sürdüren partiler bulunmaktadır.
2005’te yaşanan iktidar değişiminden sonra nasıl hareket edecekleri belli
olmayan bu partiler, potansiyel olarak kuzeyli grupların gelecekteki
muhalefet partileri olarak sivrilebilirler. Bunlardan en büyüğü Birleşik
Demokratik Güçler’dir. Parti 2000 seçimleri öncesinde Akayev’e yakın
üç büyük partinin birleşmesiyle oluşturulmuştur (Adalet, Birimdik,
Moya-Strana). Partinin en önemli ismi ünlü Kırgız Yazar ve Adalet Par-
tisi Başkanı 2008 yılında vefat eden Cengiz Aytmatov’du (eski Milletve-
kili ve eski Belçika Büyükelçisi). Akayev’e yakın bir diğer parti Kadınla-
rın Demokratik Partisi’dir ve liderliğini Tokun Shalieva yürütmektedir.
Afgan Savaş Gazileri Partisi ve Çiftçi-İşçi Parti si de bu grup partiler ara-
sında sayılabilir. Ancak son üç parti küçük partilerdir ve parlamentoda
temsil kapasiteleri düşüktür.523
Siyasal partilerin zayıflığı ve ulusal nitelikte politika üretmekte yeter-
siz kalmaları, ister istemez ülkede siyasal hayatın aktörlerinin kimler ol-
duğu sorusunu akla getirmektedir. Öncelikle siyasal hayat üzerinde, eski
Sovyet rejiminin kamu bürokrasisinden gelen ve yeni gelişmekte olan
özel sektörde belirleyici konumlar elde etmiş, aynı zamanda çeşitli siya-
sal görevleri yürütmekte olan seçkinlerin nüfuzu söz konusudur. Yuka-
rıda siyasal parti liderlerinden bahsedilirken, eski ve halen yürütmekte
oldukları görevler parantez içinde verilmiştir. Dikkat edilirse muhalefet
lideri olarak anılan isimler dâhil birçok politikacı bir dönem Akayev’in
yardımcılığı ve bakanlığı dâhil birçok idari ve siyasi görevlerde bulun-

                                        
                                
 
521 Sotsialistiçiskaya Partiya “Ata Meken”, (Bişkek: Ustav, 1994).
522 Progressivno-Demokratiçiskaya Partiya “Erkin Kırgızistan”, (Bişkek: Ustav, 1996).
523 Kyrgyz Republic Parliamentary Election Final Report, s. 12.

  235
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
muş kişilerdir. Dolayısıyla bugün ülkede üst düzey görevlerde bulunan
her isim potansiyel veya aktif olarak siyasal hayatta belirleyici olabilecek
bir aktördür. Örneğin Feliks Kulov, Akayev döneminde Ulusal Güvenlik
Bakanlığı ve Cumhurbaşkanı Yardımcılığı gibi görevlerde bulunmuştur.
Ülkenin ikinci Cumhurbaşkanı Bakiyev, 2002 yılına kadar Akayev’in
başbakanı olarak görev yapmıştır. Sosyal Demokrat Parti lideri
Almazbek Atambayev gerek 2005 yılındaki olaylarda, gerekse 2006 yı-
lında Bakiyev karşıtı gösterilerde bir muhalif lider olarak sivrilmiş, 2007
yılında ise Bakiyev’in başbakanlığı görevine kadar yükselebilmiştir. 2010
yılında Bakiyev’in devrilmesinde aktif rol oynayan Atambayev, geçici
hükümette başkan yardımcılığı görevini yürütmüştür. Bu dağınık görü-
nüm Kırgızistan’a özgü ilginç sonuçlar doğurmaktadır. Ülke politika-
sında bir yürütme içi muhalefetten söz edilmekte ve bu iç muhalefetin
siyasal muhalefetten daha etkili olduğu belirtilmektedir. Halkın Partisi
lideri Melis Eşinkanov, Akayev döneminde Dışişleri Bakanlığı’nın gün-
cel olarak Akayev karşıtı iç muhalefetin liderliğini yaptığını vurgula-
maktaydı.524 Yine bürokrasi ve bakanlıklarda Batı’ya yakın bir politika
takip edilmesine soğuk bakan ve Rusya veya Özbekistan gibi bölgesel
aktörlere ağırlık verilmesini savunan kişilerin bulunduğu belirtilmekte-
dir. Benzer şekilde, Cumhurbaşkanı’nın çevresinde siyasal ve idari kad-
roların zayıf bir itaat bağı ile ona bağlı oldukları, çıkarları için daha iyi
bir alternatif bulduklarında konumlarını hızla değiştirdikleri vurgulan-
maktadır. Bu nedenle bakanlıklar ve bürokratik görevlerin dışında, eko-
nomik açıdan önemli kuruluşların başına genellikle cumhurbaşkanına
çok sadık kişiler getirilmekte, siyasal ve bürokratik kadrolardaki akış-
kanlığa rağmen, bu görevlerde belli kişilerin daha uzun süre kaldıkları
görülmektedir.525 Paralel olarak, idari görevlerde yaşanan sürekli
değişiklikler tecrübeli bir bürokratik kadronun oluşmasını engellemekte,
bakanlık görevini oldukça riskli bir pozisyon konumuna sokmaktadır.526
Ülkede gerek siyasal kadrolarda, gerekse idari görevlerde dönüşüm
oranı oldukça yüksektir. Cumhurbaşkanı makamında 2005 yılına kadar
herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen doğrudan Akayev’in atama-
sına bağlı valilerin görev süresi ortalama 18 aydı. Yine ülkede bağımsız-
lıktan sonraki ilk on yıl içinde toplam sekiz hükümet görev yapmıştır.527
2005 yılındaki iktidar değişiminden başlayarak, Bakiyev’in görevde kal-
dığı süre içinde görev alan hükümet sayısı ise yedidir.

                                        
                                
 
524 Kyrgyzstan at Ten: Trouble in the “Island of Democracy”, ICG, s. 7.
525 Zamira Sıdıkova, “Uzurpastiya Vlasti”, Za Kulisami Demokratiy Lo-Kırgıziski, (Bişkek:
Res Publika, 1997), ss. 127-130.
526 Anvar Mokeyev, Görüşme, 08 Nisan 2003, Bişke k.
527 Çorotekin, s. 267.

236  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Bu duruma ek olarak, ülkedeki idari ve siyasal konumlar, kabile
bağları paralelinde belirlenmektedir.528 Ülkede başlıca kabile bölgeleri
Talas, Sayaks, Çuy, Isıkgöl, Kemin, Narin ve güney-doğu kabile grupla-
rıdır. Kırgız kabileleri Ong (sağ) ve Sol kanat olmak üzere iki büyük itti-
faka bölünmüştür. Sol ittifak kuzey ve batıda üslenmiş yedi kabileden
oluşur. Sovyetler Birliği döneminde bu ittifak içinde, önce Buguu kabi-
lesi, daha sonra da Sarıbaşlar öne çıkartılmışlardır. Ong kanadı ise gü-
neyde üslenmiş kabilelerden oluşmaktadır. Adiginler ve İşkilikler bu
grubun önde gelen kabileleridir.529 Akayev, Sarıbaş kabilesindendir.
Buna karşılık ülkenin önde gelen muhalefet liderleri, genellikle İşkilik
grubuna mensup kişilerdir (Beknazarov, Tekebaev, Sadırbayev,
Masaliyev).530 Bu bölgeler de kendi içlerinde kabile ittifaklarına
ayrılmaktadırlar. Örneğin, Akayev döneminde onun doğum yeri Kemin-
Narin çevresi ile Akayev’in eşinin geldiği Talas bölgesinin bürokraside
ağırlığı oluşturduğu ileri sürülmekteydi.531 Dolayısıyla Kırgızistan’da,
bölgesel ağlar paralelinde kişisel ilişkiler her zaman siyasete yön vere-
bilmekte, konuya ya da soruna göre değişken tavırlar alınabilmekte, si-
yasal hayat oturmuş siyasal farklılaşma veya rollere dayanmayan ol-
dukça istikrasız bir görünüm kazanmaktadır.
Hızlı kadro rotasyonu, merkezde yönetici seçkinlerin kabile bağları,
yerel bölgelerde ise etkin yerel otoritelerin siyasal süreç üzerinde etkisi
Kırgızistan’da zayıf bir yürütme mekanizmasının oluşmasına neden ol-
maktadır. Partilerin zayıflığının paradoksal bir sonuç doğurduğunu yu-
karıda belirtmiştik. Bu paradoks; ulusal partilerin zayıflığının, ülkede
demokratikleşmenin en önemli sorununu oluşturması, buna karşılık
aynı yapının otoriter bir hâkim parti sisteminin oluşmasına imkân ver-
memesi nedeniyle de demokratikleşmenin bir dinamiğini teşkil etmesi-
dir. Böyle bir yapıda Akayev’in, yönetim örgütleri ve parlamento üze-
rinde sürekli ve tek yönlü bir hâkimiyet kurması oldukça güçtü. Onun
önünde 1994’ten sonra iki seçenek bulunmaktaydı. Ya otoriterleşme
suçlamalarını göze alarak, kurumsal düzenlemelerle sistem içinde yerel
güçleri baskı altına almak, ya da dengelere oynayarak daha uzun vadede
politikasını yürürlüğe koymak. Akayev bunlardan ilk yolu seçtiyse de,
siyasal sistemin dinamikleri onu ikinci yola doğru sürüklemiştir. Sistem

                                        
                                
 
528 Azamat Temirkoulov, Tribalism, Social Conflict, and State-Building in the Kyrgyz Rep ublic,
(Berlin: Berliner Osturopa Institut, 2004), s. 94.
529 Seçil Öraz, “Tr ibal Connections Within The Political Processes: The Case Of
Kyrgyz stan” Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi- OAKA, Cilt: 1, Sayı: 2, 2006, ss.
78-91.
530 Alisher Khamidov, “Kyrgyzstan’s Unrest Linked to Clan Rivalries”, E urasia Insight, 5
Haziran 2002.
531 Kyrgyzstan at Ten: Trouble in the “Island of Democracy”, ICG, s. 6.

  237
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
dinamikleri Akayev’i dengelediği ölçüde de, otoritesi zayıflayacaktır.532
2005 ve 2010 yılında yaşanan iki iktidar değişiminin de temelinde Kırgı-
zistan’daki bu zayıf iktidar yapısı yatmaktadır.

Seçim Sistem i ve Siyasal Çatışma


Belirtildiği gibi Kırgızistan’da yasama sistemi, Şubat 2003 değişiklikle-
rine kadar, alt ve üst kanat olmak üzere iki kamaralı bir yapıya sahip
bulunmaktaydı. Bunlardan üst kanat Yasama Meclisi 45’i dar bölge ço-
ğunluk sistemi ile bölgelerden gelen, 15’i ise ulusal düzeyde parti listele-
rinin aldıkları oylara göre %5 barajını geçen partiler arasında dağıtıldığı
60 üyeden, alt kanat ise yine dar bölge seçim sistemi ile seçilen 45 üye-
den oluşmaktaydı. Ülke, bu paralelde 45 seçim bölgesine bölünmüştür.
Seçimle ilgili kurallar her iki kamara için de aynıdır. Seçimler iki turlu
yapılmaktadır. İlk turda seçilebilmek için verilen oyların yarısından faz-
lasını almak gerekmektedir. Bu sağlanamazsa, ikinci tura en çok oy alan
iki aday katılmakta ve oyların çoğunu alan aday milletvekili seçilmekte-
dir.
Kırgızistan’da da merkezi ve yerel seçim komisyonları bir hiyerarşi
içinde seçimin yönetiminden sorumludurlar. 1995 seçimlerinde, Merkez
Seçim Komisyonu (MSK) 15 üyeden oluşuyor ve bunların üçü siyasal
parti temsilcilerinden geliyordu. Bu seçimlerde iki üye hükümet yanlısı
ve bir üye de muhalefetten seçilmiştir. Diğer üyeler ise hükümet tarafın-
dan oluşturulan sosyal örgütlerden seçilerek atanmıştır. 1999’da MSK
dağılımı değiştirildi. Yapılan değişikliğe göre, MSK 12 üyeden oluş-
makta ve başkanı doğrudan cumhurbaşkanı tarafından atanmaktaydı.
Üyelerin dördü cumhurbaşkanınca, dördü Yasama Meclisi’nce, dördü
de Halk Temsilcileri Meclisi’nce belirlenmektedir ve üyelik süresi beş
yıldır.533 Ayrıca seçimlere, parti listelerinden girme hakkı kazanmış olan
her siyasal parti bir “danışman” üyeyi, MSK toplantılarına göndermek-
tedir. Bu yasal statü birçok bölge ülkesinin ilerisindedir. Yasal olarak,
MSK bileşiminin cumhurbaşkanı ve yasama organları arasında bölüşül-
düğünü göstermektedir. Ancak uygulamada komisyonun yapısına bazı
eleştiriler getirilmektedir. Birazdan değinileceği üzere Kırgızistan’da
meclisler bürokrasi kökenli üyelerin ağırlıkta olduğu bir bileşime sahip-
tirler. Halk Temsilcileri Meclisi ağırlıklı olarak bürokratlardan oluştuğu
için, buradan gelen üyeler ağırlıklı olarak hükümet yanlısıdır. Ayrıca
cumhurbaşkanı, Komisyona doğrudan dört üye seçmektedir. Cumhur-

                                        
                                
 
532 Andreew, s. 53.
533 Esther van Veen, Kyrgyzstan: Presidential Elections 2000, (Oslo: University of Oslo
Working Papers, 2001), (http://www.humanrights.uio.no/forskning/publ/wp/wp_2
001_03.html).

238  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
başkanı yanlısı partilerin, Yasama Meclisi tarafından se çilen üyelikler-
deki payları da düşünüldüğünde, MSK’nın pratikte hükümet yanlısı bir
bileşime sahip olduğu sonucuna varılabilir. Ayrıca, MSK’nın bağımsız
olarak çalışacağı bir binası bulunmamaktadır. Seçimler boyunca Başkan-
lık Sarayı’nda hizmet vermektedir.534 Bu da komisyonun tarafsızlığı
konusunda eleştiriler yapılmasına neden olmaktadır.
MSK’nın altında yer alan Bölge Seçim Komisyonları ise, en az 13
üyeden ve bir başkan ve sekreterden oluşur. MSK bu komisyonların
başkanlarını atar, üyeler ise yerel meclislerin önerisi ile MSK tarafından
seçilirler. Burada yerel düzeyde, partilere, sivil toplum örgütlerine ve
seçmen gruplarına yerel meclise aday gösterme yetkisi tanınmıştır. Ay-
rıca her parti ve bağımsız aday bölge komisyonu toplantılarına danış-
man üye sıfatıyla katılabilir. Yerel meclisler partilerin, örgütlerin ve seç-
men gruplarının gösterdikleri adaylar içinden seçim yapmak zorunda
değildirler. 2000 parlamento seçimlerinde yerel komisyon üyeleri içinde
bu şekilde seçilen üye oranı yalnızca %9’u bulmaktaydı. Bu komisyonlar
da ağırlıklı olarak kamu görevlilerinden oluşmaktadır.535
Seçim Çevresi Seçim Komisyonları ise 7 ila 13 üyeden oluşur. Ayrıca
Bölge Seçim Komisyonu tarafından atanan bir başkanı bulunmaktadır.
Burada da üyeler, yerel meclis tarafından önerilen adaylar arasından
Bölge Seçim Komisyonunca seçilir ve yine partilerin, örgütlerin ve seç-
men gruplarının aday gösterme hakları bulunmaktadır. Benzer şekilde
partilerin veya bağımsız adayların danışman üye sıfatıyla komisyon
toplantılarına katılma hakları bulunmaktadır.
Seçim yasasının 11. maddesi Bölge Seçim Komisyonlarına on gün
içinde atama yapılması gerektiğini belirtmektedir. Bu süre yasadaki işle-
yiş göz önünde bulundurulduğunda çok kısadır. Belirtilen süre içinde
partilerin ve örgütlerin bölge düzeyinde aday göstermeleri, yerel mec-
lislerde etkinlikte bulunmaları oldukça zordur. Pratikte komisyon üyele-
rinin belirlenmesinde bölge akimlerinin ve onlara bağlı yerel yöneticile-
rin (ki bunların hepsi Cumhurbaşkanı tarafından atanmıştır ve yerel
meclisler üzerinde ağırlıkları bulunmaktadır) belirleyici rolleri bulun-
maktadır.
Seçim yasası, partiler için iki önemli koşul getirmektedir. Buna göre
seçime girmek isteyen partinin tüzüğünde “devlet organlarının seçimine
katılma” amacı vurgulanmalıdır (bu koşul 1999 yılında getirildi ve bazı
partilerin seçim süreci dışına itilmesi amacıyla kullanıldı). İkinci koşul

                                        
                                
 
534 Kyrgyz Republic Parliamentary Election Final Report, s. 23.
535 Kyrgyz Republic Parliamentary Election Final Report, s. 3.

  239
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
ise, partilerin seçim kararının verildiği tarihten en az bir yıl önce Adalet
Bakanlığı’na kayıt yaptırmış olmaları zorunluluğudur.536
Ayrıca, her aday 30.000 som depozit ödemek zorundadır. Bunun dı-
şında adayların gayrimenkul, taşıt aracı ve hisse senetlerinin varlığını
içeren bir servet beyanında (kendilerinin ve aile bireylerinin) bulunma-
ları gerekmektedir. Seçim yasasının 56. maddesi servet beyannamesinde
eksiklik bulunduğu tespit edilen adayların, seçimin herhangi bir aşama-
sında kaydının silinebileceğini hükme bağlamaktadır. Bu maddedeki
yaptırımın, eksikliğin giderilmesi yerine, adayın seçim dışı bırakılması
olarak düzenlenmesi dikkat çekicidir.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri için seçim komisyonlarının statüsünde
herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Yukarıda belirtilen hiyerarşi
ve seçilme süreci içinde oluşturulup hizmet etmektedirler. Adaylık için
belirtildiği gibi her adayın ülke genelinde 50.000 imza toplaması ve bu
rakamın, her bir oblasttan en az %3 oranında toplanmış olması gerek-
mektedir. Adaylar ülkede geçerli asgari ücretin bin katı tutarında baş-
vuru ücreti ödemek zorundadırlar. Anayasa’da da belirtildiği gibi,
adayların 35–65 yaşları arasında olmaları ve ülkenin resmi dili olan Kır-
gız dilini çok iyi derecede bilmeleri gerekmektedir. Ayrıca adayların 15
yıl süre ile ülkede sürekli olarak ikamet etme zorunluluğu da bulun-
maktadır (Md. 60–64). Cumhurbaşkanlığı seçimleri de iki turludur. İlk
turda adaylar arasında, katılanların %50’den fazlasının oyunu alan aday
seçimi kazanır. Bu oran sağlanamazsa, en fazla oyu alan ilk iki aday ara-
sında ikinci tur oylama yapılır ve basit çoğunlukla en fazla oyu alan
aday cumhurbaşkanı seçilir. Her iki tur oylamanın geçerli sayılabilmesi
için, ülkedeki seçmenlerin yarısından fazlasının seçimlere katılıp oy
kullanması gerekmektedir.
Gerek genel seçimlerinde, gerekse cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
hiçbir adayın bir suçtan hüküm giymiş olmamaları, konusu ağır cezayı
gerektiren bir suçtan tutuklanmamış olmaları ve bir para cezası alma-
maları gerekmektedir. Adaylar aleyhine böyle bir sürecin başlatılması
savcının onayına bırakılmıştır. Bu da istenmeyen adaylar hakkında
cumhurbaşkanı tarafından atanmış savcılara önemli bir yetki tanımakta-
dır.537 Seçim sistemi cumhurbaşkanı yanlısı bir parlamentonun
oluşturul masını amaçlamış olmasına rağmen, ülkedeki siyasal pratik bu
amacın gerçekleşmesini engellemiştir. Öncelikle, 1995 seçimleri sonu-
cunda 105 üyeli parlamentonun yalnızca 86 üyesi belirlenebildi. 16 seçim
                                        
                                
 
536 Analysis and Recomme ndations Concer ning the Election Code of the Kyrgyz Republic,
(Varşova: OSCE, 2000), s. 3.
537 The Kyrgyz Republic Preside ntial Elections Final Report, (Varşova: OSCE/ODIHR, 2001), s.
4.

240  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
bölgesinde katılım %50’nin altında kaldığı için seçimler sonuçlandırıla-
madı. 86 üyeliğin yalnızca 12’si siyasal partilerden gelen milletvekille-
rinden oluşuyordu. Sosyal Demokratlar 3, Komünistler 2, Ata Meken 2,
Erk 2, Halkın Partisi 2 ve Çiftçi Partisi 1 sandalye elde edebildi. Kalan 74
üyelik ise, çoğu yerel yönetici olmak üzere, bürokrasiden ve yeni yeni
gelişmekte olan işadamlarını temsil eden kişilerden oluşuyordu.
1995 parlamento seçimleri merkez, oblast ve yerel düzeyde kamu gö-
revlileri ile işadamları ve kabile liderlerinden oluşan bir meclis birleşi-
mini ortaya çıkardı. Partilerin zayıf niteliği, bu seçimlerde açık bir bi-
çimde ortaya çıktı ve meclise giren siyasal liderler, etkin bir aktör ola-
bilmek için başta kendi bölgeleri olmak üzere yerel otoritelerle yakın-
laşma zorunluluğu duydular. Bu seçimlerde, ikinci tur oylamada seçime
katılma oranının %61 düzeyinde kalması da dikkate değer bir durum-
dur. Üstelik seçim sisteminin bir yansıması olarak ve seçimlerin sonuç-
landırılamadığı bölgeler nedeniyle, parlamentoda kuzey-güney dengesi,
güneylilerin lehine bozulmuştu. Bu da güneyli üyelerin parlamentoda
daha muhalif tavırlar sergilemelerini kolaylaştıran bir sonuç olmuştur.
Güney, yönetici pozisyonlardan ve ekonomik dağılımdan daha az pay
alması ve tarımsal çıkarlara dayalı bir ekonomik alt yapıya sahip bu-
lunması nedeniyle, kendi çıkarlarını destekleyici siyasal kararların alın-
masını talep eden bir kesimdir. Ayrıca Batı’dan gönderilen yardımların
ağırlıklı olarak kuzey bölgelere aktarıldığı, güneydeki bölgelerin ise ih-
mal edildiği dile getirilmektedir.538 Dolayısıyla güneyli grupların talep-
leri her zaman cumhurbaşkanı-parlamento çekişmesine yön veren bir
olgu olarak or taya çıkmaktadır. Seçimler, KrKP seçkinlerinin dayanış-
macı ağını aşındırmış, buna karşılık siyasette yerelleşmeyi, iyice su yü-
züne çıkarmıştır. 1990’ların ikinci yarısına rengini veren çatışmada bu
ayrım belirleyici olacaktır.
Öncelikle, 29 Mart’ta toplanan Jogorku Keneş’in üst kamarası olan
Yasama Meclisi Başkanlığına KKP adayı Mukar Çolponev seçildi.
Çolponev’in iki yardımcısından biri Rus sendikacı olan Alevtin
Promenko, diğeri bir işadamı ve yakın gelecekte önemli bir muhalif lider
olarak sivrilecek olan, Daniyar Usenov’du. Halk Temsilcileri Meclis Baş-
kanlığına ise güneyli bir milletvekili olan Almambet Matubraimov seçil-
diler. Her iki Meclis Başkanı da eski KrKP yönetiminden kişilerdi ve
Çolponev eski İçişleri Bakanıydı. Matubraimov’un yardımcılarının biri
Rus, diğeri Özbek Bahtiyar Fatanov’du.539 Bu isimler parlamentonun se-
çimler sonrası bileşimini yansıtması yönüyle önemlidir.

                                        
                                
 
538 Yusuf Pirimba yev, Görüşme, 26 Mart 2003, Bişkek.
539 Report on the Parliamentary Election in Kyrgyzstan, (http://www.house.gov./csce/
kyr gyzelrpt.html).

  241
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Meclis se çimlerinin hemen ardından, seçimlerde beklediği sonucu
alamayan Akayev, 1997 yılı sonunda yapılması gereken Cumhurbaş-
kanlığı seçimlerinin öne alınması çağrısı yaptı. Bu çağrı, muhalefetin
tepkisini çekti. Akayev’in seçimleri erkene alarak muhalefete hazırlık fır-
satı vermemesi üzerine, birçok potansiyel rakip seçimleri boykot etti. 24
Aralık 1995’te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Akayev’le birlikte
KKP adayı Masaliyev ve Medetkan Seimkulov katıldılar. Oyların
%71,6’sını alan Akayev yerini yeni parlamentoya karşı sağlamlaştırmış
oldu. Bu seçimlerde üç muhalif adayın topladığı imzalar MSK tarafından
geçersiz sayılarak, başvuruları reddedildi.
Cumhurbaşkanı ile yeni Meclis540 arasındaki krizin ilk işareti,
milletvekili dokunulmazlıklarının sınırlandırılması ile ilgili bir tasarının
Meclis tarafından reddedilmesi ile geldi. Yine Meclis’te bir araştırma
komisyonu oluşturularak, Seçim Komisyonlarının verdikleri bazı karar-
lar incelemeye alındı. MSK, Araştırma Komisyonu üyelerini tek yanlı
davranmak ve sunulan dokümanları dikkate almamakla suçladı.541 Di-
ğer bir tartışma, 1996 yılı başında Akayev’in görev süresini 2000 yılına
uzatılmasını içeren referandum girişimi karşısında geldi. Parla-
mento’nun her iki kanadından sert eleştiriler yükseldi. Sonuçta özellikle
ABD ve uluslararası örgütlerden gelen baskılar sonucunda Akayev’in bu
girişimi başarısız kaldı.542
Hükümete yakın gazetelerde milletvekillerinin ve onların ortağı ol-
duğu banka ve şirketlerdeki yolsuzluklarla ilgili seri makale ve haberler
yayınlanmaya başlaması, 1997 Kasım’ında Cumhurbaşkanı ile Parla-
mento arasında gerilimi yeniden tırmandırdı. Parlamento bu tarihte,
asılsız olduğu mahkeme kararı ile kesinleşen haberleri yazan gazeteci-
lere hapis, bu haberleri yayınlayan gazete ve dergiye kapatma cezası ge-
tiren yeni bir yasayı kabul etti. Akayev’in bu yasayı veto etmesine karşı-
lık, Parlamento yasanın geçmesi için zorunlu olan üçte iki oy çokluğunu
sağlayarak, kararında direndi ve önerinin yasalaşmasını sağladı.543 Bu
yasa, daha sonra Akayev’e, muhalif basın organlarının üzerine gitmekte
yasal dayanak sağlayacaktır. Benzer şekilde Yasama Meclisi, 1998 refe-
randumuna kadar toprakta özel mülkiyete geçilmesi konusunda direni-
şini sürdürdü. 1998 Mart’ında Akayev, asılsız haberler yayınlamaya ha-
pis cezası getiren yasada değişiklik yaparak, hapis cezası yerine para ce-
zası getiren yeni bir yasa tasarısını Parlamento’ya sundu. Ancak, tasarı
kabul edilmedi. Üstelik bir hafta sonra, bir yıl içinde üç defa asılsız haber
                                        
                                
 
540 Metinde meclisin tek başına geçtiği yerlerde Ya sama Meclisi ka stedilmektedir.
541 Report on the Parliamentary Election in Kyrgyzstan, (http://www.house.gov./csce/
kyr gyzelrpt.html).
542 Anderson, s. 80.
543 Anderson, s. 87.

242  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
yayınladığı mahkeme kararıyla kesinleşen medya kuruluşlarının üç yıl
süre ile kapatılmasını öngören bir diğer yasa Jogorku Keneş tarafından
kabul edildi.544
Akayev, Parlamento ile arasındaki mücadelede sorunları sürekli ola-
rak Anayasa değişikliği içeren referandumlara başvurmak yolu ile aş-
maya çaba harcadı. Siyasal kurumsallaşma aşamalarını ele aldığımız
bölümde değindiğimiz şekilde 1996–1998 değişiklikleri hep meclisle gi-
rilen çatışmaların ışığında anlam kazanan değişikliklerdir. Toprakta özel
mülkiyet, basın özgürlüklerinin genişletilmesi, hükümetin oluşturulması
üzerinde yasama etkinliğinin sınırlanması, yargı sisteminin Cumhurbaş-
kanı’nın otoritesi altına alınması, veto yetkisinin genişletilmesi, bütçenin
hazırlanmasında yürütme organının yetkili kılınması, milletvekili doku-
nulmazlıklarının sınırlanması gibi. Her iki taraf açısından da bu müca-
delenin bir demokrasi-otoritarizm mücadelesi olmadığı çok açıktır. Ge-
nel olarak 1995 sonrasında, Akayev’in muhalefete veya potansiyel ra-
kiplerine karşı yetkilerini daha katı ve engelleyici bir biçimde kullandığı
görülmektedir.
1996 yılında, Akayev’in yurtdışında (Türkiye ve İsviçre’de) bazı gay-
rimenkuller edindiği hakkında yazılar yayınlanan Respublika gazetesi-
nin editörü Zamira Sıdıkova iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1997 yılının
ortalarında, Adalet Bakanlığı ülkedeki sosyal ve siyasal tüm örgütlerin
kayıtlarının yenileneceğini açıkladı. oniki ay içinde özellikle dini örgüt-
lerin kayıtları incelendi ve bunlardan bazılarının kayıtları yenilenmeye-
rek yasadışı hale getirildi. Yine 1997 başında, Akayev’e yakın kabilelerin
iş ilişkilerini açıklayan yayınlar yapan Kriminal gazetesi, Adalet Bakan-
lığı tarafından bir mahkeme kararı gerekçe gösterilerek kapatıldı.545
Ağustos 1998’de muhalif gazete Asaba, faaliyet gösterdiği binadan, İçiş-
leri Bakanlığı tarafından tahliye edildi. Bakanlık binanın kendisine ait
olduğunu iddia ediyordu. Benzer şekilde aynı ay, devlet basımevi Uç-
kun, Asaba’nın bazı sayılarını, kâğıdı kalmadığı gerekçesiyle basmadı.
2000 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Akayev’in olası
rakibi, Erkin Partisi lideri Topçubek Turgunaliev, Cumhurbaşkanı’na
hakaret içeren yayınlar dağıtmak suçlamasıyla, onbin dolar para ceza-
sına çarptırıldı. Turgunaliev, daha sonra tutuklanarak Cumhurbaş-
kanı’na hakaretten dört yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu ceza, daha
sonra Yüksek Mahkeme tarafından üç yıla düşürüldü.546 Bu şekilde Er-

                                        
                                
 
544 “Kyrgyz stan IHF Focus”, (Viyana: International Helsinki Federation for Human Rights
Annual Report, 1999).
545 Anderson, s. 87.
546 IHF Report, 1999.

  243
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
kin lideri hem siyasetin, hem de Cumhurbaşkanlığı yarışının dışına
itildi.
Muhalif basın ve liderlere yönelik otoriterleşme 2000 seçimlerine
yaklaşıldığında ve seçim sürecinde daha katı bir görünüm aldı. Gerçek-
ten, Cumhurbaşkanı’nın muhalefete yönelik en sert önlemleri bağımsız-
lık sonrasında, 2000 seçimleri sürecinde aldığı söylenebilir. Bunda,
Akayev’in 1995’te yaşadığına benzer bir parlamento bileşimi ile karşı-
laşmama isteği belirleyici olmuştur.
Öncelikle, seçimden altı ay önce seçim yasasında yapılan bir değişik-
liğe dayanılarak dört partinin seçimlere girmesi engellendi. Bu partilerin
seçimlere katılamama nedeni, tüzüklerinde seçimlere girme amacının
düzenlenmemiş olmasıydı. En önemlisi, bu dört parti içinde ülkenin
potansiyel olarak en güçlü muhalefet hareketi olacağı ileri sürülen Hal-
kın Partisi de bulunuyordu. Ayrıca beş parti, seçimlerin ilanından itiba-
ren bir yıl önce kurulmuş olma koşulunu yerine getirmediklerinden sü-
recin dışına itildiler. Bu partilerin içinde, ülkenin diğer bir önde gelen
muhalefet partisi Ar-Namus Partisi bulunmaktaydı.547
Aynı tutum, parti liderlerine ve etkili siyasi kişiliklere de yöneltildi.
Seçimler öncesinde Halkın Partisi lideri Danyar Usenov’un hakkında,
1996’daki bir saldırı suçlaması gerekçe gösterilerek dava açıldı. Yine et-
kili bağımsız aday İshembey Kadirbekov hakkında, 1998 yılında Parla-
mento’daki bir tartışma nedeniyle, hükümet yanlısı Kadınların Demok-
ratik Partisi lideri Tokun Şalieva’nın şikâyeti üzerine dava açıldı.548 Özel-
likle Usenov’a yönelik süreç uluslararası çevrelerden gelen tepki sonu-
cunda savcılık tarafından durduruldu. Kadirbekov’a ise mahkemenin
görüldüğü Bişkek kentinden ayrılmama yasağı getirildi. Kadirbekov’un
seçim bölgesi Narin’di ve bu karar milletvekili adayının bölgesinde
kampanya yapmasını engellemekteydi. Ayrıca, Yüksek Mahkeme, Celal-
Abad’ın önde gelen politik liderlerinden bağımsız aday Murat
Kaipov’un servet beyanındaki eksikliği gerekçe göstererek, kaydını lis-
teden çıkardı.549
Bu engellemelere ek olarak, Adalet Bakanlığı, MSK’ya sunulan aday
listesi içinde, seçime girmesi yasaklanan Ar-Namus Partisi ve Halkın
Partisi üyelerinin yer aldığını gerekçe göstererek, Demokratik Kırgızis-
tan Hareketi’nin (DMK) seçim kaydını iptal etti. Böylece aralarında ül-
kenin önde gelen üç muhalif partisinin bulunduğu toplam on partinin
seçimlere girmesi engellenmiş oldu.

                                        
                                
 
547 Kyrgyz Republic Parliamentary Election Final Report, s. 5.
548 Kyrgyzstan at Ten: Trouble in the “Island of Democracy”, ICG, s. 12.
549 Kyrgyz Republic Parliamentary Election Final Report, s. 8.

244  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Seçimlere girerek ilk turda önemli oy oranlarına ulaşan ve ikinci
turda yarışmaya hak kazanan muhalif adaylara karşı da bazı gerekçe-
lerle kayıt silme uygulamaları yapıldı. Bu şekilde dokuz adayın kaydı,
ikinci tur oylamaya girmeden önce silindi. Bunlardan en önemli isim
Usenov’dur. Belirtildiği gibi, Usenov seçimlerin daha başında eski bir
saldırı olayı gerekçe gösterilerek seçim sürecinin dışına itilmek istenmiş,
ancak gelen tepkiler üzerine dava durdurulmuştu. Bişkek 5. Bölge’de en
yüksek oyu alarak, ikinci tur seçimlere girme hakkı kazanan Usenov’un,
eksik servet beyannamesi verdiği gerekçesiyle Bölge Seçim Komisyonu
tarafından kaydı, ikinci tur seçimlerin hemen öncesinde silindi. Benzer
gerekçeyle, Celal-Abad’da ilk tur seçimlerinde %43 oy alan İsrailov’un
kaydı da, ikinci tur oylamanın hemen öncesinde silindi. AGİT gözlem-
cilerinin Talas bölgesinde tespit ettikleri bazı seçim ihlalleri ve engelle-
melerin yalnızca yasal gerekçelerle yapılmadığını ortaya koydu. AGİT
gözlemcileri, 6040 sayılı sandık komisyonunun tutanağı ile Bölge Seçim
Komisyonu’nun ilan ettiği sonuç arasındaki büyük farklılığı belirlediler.
Bu bölgeden Feliks Kulov adaydı. Tutanağa göre sandıktan Kulov’a 647
oy çıkmış, 42 oy da geçersiz sayılmıştı. Resmi sonuca göre Kulov’un al-
dığı oy 147, geçersiz oy ise 540 olarak gösterilmekteydi.550 İhlalin
açıklanmasından kısa bir süre sonra, Talas Seçim Komisyonu’nun kadın
Başkanı, Kulov’a yapılan engellemeleri ve seçim ihlallerini protesto etti-
ğini açıklayarak görevinden istifa etti. Başkan düzenlediği basın toplan-
tısında yerel akimlerin, Kulov için kendisine sürekli baskı yaptıklarını
açıkladı.551 Bu olay Kul ov yanlılarının seçim bölgesinde geniş çaplı kitle
gösterileri düzenlemesine neden olduysa da sonuç değişmedi.
İkinci tur oylama öncesinde KKP’den Masaliyev ve Ata-Meken Par-
tisi Başkanı Omurbek Tekebaev hakkında da davalar açıldıysa da yerel
mahkemeler bu kişiler için lehte karar verdiler ve seçimlere girmelerini
sağladılar. Bütün bu engellemeler belirtildiği gibi daha uysal bir parla-
mento yapısının oluşturulması amacıyla yapıldı. Çizelge 5.1’de resmi se-
çim sonuçlarının dağılımı görülmektedir.
Bu bileşim, parti listeleri göz önüne alındığında, 1995 meclisine göre
Cumhurbaşkanı açısından daha iyi bir dağılım sağlamaktadır. Seçimler
sonucunda iktidara yakın partilerin muhalif partilere göre üstünlük
sağladıkları görülmektedir. Yine hükümetle ılımlı ilişkilere sahip bulu-
nan partilerin beş sandalye ile kilit bir konumda oldukları görülmekte-
dir. Bu sonucun alınmasında, Halkın Partisi ve DMK ve Ar-Namus Par-
tisinin seçim dışı bırakılması önemli rol oynamıştır. Bu arada Halkın
Partisi’nden iki isim parlamentoya girmiş, önemli muhalif isimlerden
                                        
                                
 
550 Kyrgyz Republic Parliamentary Election Final Report, s. 17.
551 Kyrgyzstan at Ten: Trouble in the “Island of Democracy”, ICG, s. 12.

  245
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Masaliyev ve Tekebaev meclise girmeyi başarmışlardır. Herhangi bir
partiye bağımlı olmayanlar ise meclisin yaklaşık %70’ini oluşturmakta-
dır. Özbek azınlık 1995’e göre daha az sayıda üye ile mecliste temsil
edilmekteydi (12 üye).

Çizelge 5.1. 2000 Parlamento Seçimleri Sonucunda Jogorku Keneş’te


Dağılım

Parti Dar
Eğilim Parti Toplam Oran
Lis. Bölge
Demokratik Güçler
4 8 12 11.5
Birliği
Kadınların
Cumhurbaşkanı 2 0 2 1.9
Demokratik Par.
Yanlısı veya Ilımlı Afgan Savaş Gazileri
Partiler 2 0 2 1.9
Partisi
Moya Strana 1 3 4 3.8
Köylü-İşçi Partisi 0 1 1 1.0
Bağımsızlar - 73 73 69.4
Halkın Partisi 0 2 2 1.9
DMK-Ar Namus
0 0 0 0.0
Muhalefet Partisi
Partileri KKP 5 1 6 5.7
Erkin Kırgızistan 0 1 1 1.0
Ata Meken 1 1 2 1.9
Toplam 15 90 105 100.0
Kaynak: Kyrgyz Republic Parliamentary Elections 20 February & 12 March 2000,
OSCE/ODIHR Final Report, Varşova, 2000.

Parlamento seçimlerindekine benzer engellemeler, Ekim 2000’de ya-


pılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de yaşanmıştır. Cumhurbaşkanlığı
seçimlerine katılacaklarını açıklayan iki önemli isim Daniar Usenov
(Halkın Partisi lideri) ve Feliks Kulov (Ar-Namus Partisi lideri) hakkında
seçimlerin hemen öncesinde dava açıldı. Seçim sırasında durdurulan
yargılama süreci yeniden başlatılan Usenov, suçlu bulundu. Kulov hak-
kında da bakanlığı döneminde bazı yolsuzluklar yaptığı gerekçesiyle as-
keri mahkemede dava açıldı. Alt mahkemenin beraat kararı vermesine
rağmen, dava üst mahkemeye taşındı ve Kulov 16 yıl hapis cezasına
çarptırıldı (bu ceza daha sonra 6 yıla indirildi).552 Bu şekilde iki önemli
adaydan, birinin seçim yasası gereğince Cumhurbaşkanlığı seçimlerine
katılımı engellenmiş, diğeri de siyasetten uzaklaştırılmış oldu. Seçimler

                                        
                                
 
552 Kyrgyz Republic Pre sidential Elections Final Report, (Varşova: OSCE/ODIHR, 2000), s. 3.

246  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
öncesinde Respublika gazetesinin dört ay boyunca basımı Uçkun Bası-
mevi tarafından durduruldu. Ayrıca gazetenin dağıtımı devlet posta
sistemi tarafından engellendi. Halkın Partisi lideri ve cumhurbaşkanı
adayı Melis Eşimkanov’un sahibi bulunduğu Asaba gazetesi, eski Sovyet
lideri Usubaliev’e (o dönemde Akayev’i desteklemekteydi) hakaret etme
suçlaması ile beş milyon som (105 bin dolar) tazminat cezasına çarptı-
rıldı.553 Asaba gazetesi bundan sonra da sürekli baskı altında tutulacak-
tır.
Seçim sürecinde ilginç bir gelişme, MSK’nın adayları Kırgız dilinden
sınava tabi tutma kararı almasıyla yaşandı. Belirtildiği gibi, gerek Ana-
yasa, gerekse Seçim Yasası’nın 61. maddesi adayların Kırgız dilini ko-
nuşma, anlama ve yazma açılarından çok iyi bilmeleri koşulunu getir-
mektedir. MSK, ilk kez bu seçimlerde adayların bu koşulu yerine getirip
getirmediklerinin anlaşılabilmesi için jüri önünde sınava tabi tutulmaları
kararı almıştır. Mahkemesi devam etmekte olan ve Cumhurbaşkanlığına
adaylığını koyan Feliks Kulov bu sınava katılmayı, Anayasal dayanağı
olmadığı gerekçesiyle reddetti ve Anayasa Mahkemesine sınavın iptali
için başvurdu. Ancak mahkeme onun bu başvurusunu reddetti. Güneyli
iki aday, bunlardan biri KKP adayı İshak Masaliyev’di (Absamat
Masaliyev’in oğlu) sınavda başarısız oldular. Masaliev sınavdan sonra,
jürinin kendisinden 15. yüzyılda yaşamış bir Kırgız filozofu hakkında
kompozisyon yazmasının istediğini, ancak bu kişi hakkında bir şey bil-
mediği için herhangi bir şey yazamadığını açıkladı. Aynı sınavda
Akayev’den Kırgızistan Cumhuriyeti’nin son 10 yılı içerisindeki siyasal
gelişmeler hakkında bir kompozisyon yazması istenmişti. Sonuçta sı-
navda başvuruda bulunan 18 adaydan 6’sı başarısız olurken 2 aday (Biri
Kulov) sınava girmeyi reddetti. Ayrıca iki aday sonradan seçimlerden
çekildiklerini açıkladılar. İki adayın da gerekli 50 bin imzayı toplayama-
dıkları gerekçesiyle başvuruları MSK tarafından reddedildi. Bu şekilde
18 adaydan 12 aday seçimlerden önce elenmiş oldu. Sonuçta altı aday
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmaya hak kazandı. Askar Akayev
dışındaki adaylar; İnsan Hakları Derneği Başkanı Tursunbek Akunov,
Sosyal Demokrat Parti lideri Almazbek Atambayev, Erkin Partisi lideri
Tursunbay Bagıroglu, Ata-Meken Partisi lideri Ömürbek Tekebaev ve
Halkın Partisi lideri Melis Eşimkanov’du. Seçimlere giremeyen Feliks
Kulov, Ata-Meken Partisi lideri Tekebaev’i desteklediğini açıkladı. Yine
Masaliyev, KKP’nin Sosyal Demokrat Parti adayı Atambayev’i destekle-
yeceğini belirtirken; Moya-Strana ve Kadınların Demokratik Partisi,
Akayev’e açık destek vereceklerini ifade ettiler.554

                                        
                                
 
553 Veen, (http://www.humanrights.uio.no/forskning/publ/wp/wp_2001_03.html).
554 Kyrgyz Republic Presidential Elections Final Report, s. 4.

  247
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Seçimlerde özellikle, devlet üniversitelerinde okuyan öğrencilere
üniversiteden atılabilecekleri ve kamu görevlilerine benzer şekilde işle-
rini kaybedecekleri yönünde baskı yapılarak belli bir yönde oy vermeye,
özellikle öğrencilerin mükerrer oy kullanmaya zorlandıkları, hatta bu
oyların üniversite yönetimlerince örgütlendiği iddia edilmiştir. Önemli
bir bulgu AGİT gözlemcilerinin ele geçirdikleri tutanaklarla resmi so-
nuçlar arasında farklılıkların ortaya çıkmasıdır. Örneğin, Oş Bölgesi’nde
5313 sayılı seçim bölgesinde seçim tutanağında, Akayev’e 487,
Tekebaev’e 450 oy çıktığı belirtilmişken; resmi sonuçlarda bu dağılım
Akayev 887, Tekebaev 50 olarak gösteriliyordu. Yapılan itirazlar üzerine
MSK tutanak sonuçlarını onaylayarak resmi sonuçları ilk şekline dö-
nüştürdü. 555
Sonuçta, %77,33 katılım oranı ile gerçekleştirilen seçimlerde, oyların
%74,45’ini alan Akayev, 2005 yılına kadar cumhurbaşkanı seçildi. Ar-
Namus Partisi’nin de desteğini alan Tekebaev (Ata-Meken Partisi)
%13,85 ile ikinci, KPP’nin desteğini alan Atambayev (SDP) ise %6 oy ala-
rak üçüncü sırada yer aldılar. Diğer adayların oyları oldukça düşüktü
(Asımkanov 1,08; Bagıroglu 0,97; Akunov 0,44).
Seçimlerden sonra yaşanan gelişmeler, Kırgızistan’da siyasal hayata
yön veren dinamiklerin 2000 yılındaki seçimlerden sonra da önemini ko-
ruduğunu gösterecektir. Mayıs 2001’de Daniar Usenov, aldığı ceza ne-
deniyle kamu hizmetlerinden yasaklandı. 2000 yılında Asaba gazetesi,
özel bir şirkete olan bir borcu nedeniyle açılan dava sonucunda ceza
aldı. Uyuşmazlık mahkemesi önce gazeteye ilgili şirkete 20.000 dolar
ödemesi yönünde bir karar verdi. Asaba’nın bu parayı ödeyememesi
üzerine, mahkeme 6 Mart 2001’de gazetenin iflas sürecini başlattı.556 Bü-
tün bunlar, hükümetin muhalefete yönelik olarak başlattığı baskıcı süre-
cin devam edeceğini göstermekteydi. 2001 yazında parlamentoda
Akayev’in bir referandum ile Cumhurbaşkanlığı görev süresini beş yıl-
dan yedi yıla çıkartacağı yönünde söylentiler dolaşmaya başladığında
milletvekilleri arasında eleştiriler de yükselmeye başladı.
1998 yılında yaşanan, Rusya krizinden sonra iyice kötüleşen ekono-
mik koşulların yol açtığı sokak gösterileri parlamenter muhalefetin diğer
bir dinamiğini oluşturdu. Ocak 2001’de Narin’de, Mayıs 2001’de Celal-
Abad’da, Ekim 2001’de Bişkek’te hayat standartlarındaki düşme, emekli
maaşlarının ödenmesindeki aksamalar, elektrik şirketi Kırgız
Energo’nun özelleştirilmesini protesto etmek amacıyla sokak gösterileri
yapıldı. İlginç bir olay 30 Mart 2001’de Asaba’nın kapatılmasını protesto

                                        
                                
 
555 Kyrgyz Republic Presidential Elections Final Report, s. 13.
556 Kyrgyzstan at Ten: Trouble in the “Island of Democracy”, ICG, s. 14.

248  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
etmek amacıyla düzenlenmek istenen, ancak izin verilmeyen bir gösteri
girişiminden sonra yaşandı. Toplantı alanına (Gorki Meydanı) gelen 500
kişilik bir grup protesto eylemi yaparak dağıldı. Bu olayın önemi, topla-
nan kişilerin hiçbir siyasal parti tarafından yönlendirilmeyen insanlar
olmalarıydı. Orada gösteri yapılacağını duyan çoğu işportacı ve emekli-
lerden oluşan grup meydana gelerek bu eylemi gerçekleştirmişti.557 Bu
gelişmeler hem siyasal partileri, hem de milletvekillerini meclisin daha
aktif hareket etmesi yönünde uyaracaktır.
Akayev ile Parlamento arasındaki gerilim, özellikle 1999 yılından
sonra giderek uluslararası sorunlar paralelinde şekillenmiştir. Öncelikle,
1999 ve 2000’deki IMU saldırılarından sonra, güneydeki İslâmcı örgüt-
lere yönelik hükümet operasyonları güneyli milletvekilleri arasında
eleştirilere neden olmuştur. Bölgede yaşayan Özbekler arasında dini ge-
leneklere bağlılık oldukça güçlüdür. Güneyli milletvekilleri hükümeti
İslâmcı tehlikeyi abartarak, gözleri ekonomik sorunlardan başka yerlere
çevirmekle eleştirmektedirler. Bu arada, 2001 yılı boyunca Oş Böl-
gesi’ndeki kentlerde çok sayıda kişi dini faaliyetler nedeniyle tutuklandı
ve bu nedenle birçok protesto gösterisi yapıldı. Bu gösteriler, bölge mil-
letvekillerinin hükümete yönelik eleştirilerini artırmalarına neden ol-
muştur.
Akayev ile Parlamento arasındaki diğer bir sorun 2001 yılının ortala-
rında gündeme geldi. Bu sorun, aslında iki yönlüdür. Birincisi uzun sü-
reden beri Çin ile Kırgızistan arasında yaşanan sınır sorununun, 1998 yı-
lında imza edildiği ileri sürülen bir ikili anlaşma ile Çin lehine çözüm-
lendiğinin ortaya çıkmasıdır. Bu anlaşma iki ülke sınırı arasında bulunan
100 bin hektarlık Kırgızistan toprağının Çin’e verilmesini öngörüyordu.
Konu kamuoyunun gündeminde yok iken, bazı milletvekilleri tarafın-
dan gündeme getirildi. Hükümet anlaşma ile Çin’den askeri yardım,
yeni yol bağlantılarının oluşturulması, Türkmenistan’dan gelen İran-
Türkmen demiryolunun Kırgızistan üzerinden Çin’e uzatılması ve elekt-
rik satımı konularında bazı öncelikler sağlanması karşılığında yapıldı-
ğını açıklasa da, Meclis’teki tepkiyi frenleyemedi. Meclis’te bir araştırma
komisyonu oluşturularak bölgede inceleme başlatıldı. Milletvekilleri,
antlaşmanın örneğinin ellerinde bulunmadığını, hükümetin Yasama
Meclisi’nin onayını almadan bir uluslararası antlaşmayı yürürlüğe
sokma yetkisinin bulunmadığını ileri sürerken, hükümet bu antlaşmanın
bir önceki Meclis tarafından onaylandığını iddia etmekteydi. Ancak bu
konuda bir belge Meclis gündemine getirilmediğinden, sorun kısa za-
manda Cumhurbaşkanı - Yasama Meclisi çekişmesine dönüştü. Bazı
milletvekilleri, Anayasa’nın 5–7. ve 8. maddelerine aykırılık nedeniyle
                                        
                                
 
557 Kyrgyzstan at Ten: Trouble in the “Island of Democracy”, ICG, s. 19.

  249
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Cumhurbaşkanı’nın görevden alınması sürecinin başlatılmasını önerdi-
lerse de, gerek üçte iki çoğunluk şartı, gerekse Anayasa Mahkemesi’nin
onayı olmadan böyle bir sürecin başlatılmasının imkânsız oluşu ve her
şeyden önce başarısızlık durumunda Meclis’in feshedilmesi olasılığı gibi
anayasal sınırlamalar, böyle bir yola başvurulmasını engelledi.558
Sorunun ikinci yönü, güneyde Özbekistan ile benzer bir antlaşmanın
imzalandığının gündeme gelmesiyle ortaya çıkmıştır. 559 Mayıs 2001’de
dönemin Kırgızistan Başbakanı Kurmanbek Bakiyev ve Özbekistan Baş-
bakanı Ötkır Sultanov tarafından imza edilen bir momerondum basına
sızdırıldığında, anlaşma özellikle güney bölgelerinde şiddetli tepkiye
neden oldu. Momerandum ile Özbekistan’a ülke toprakları üzerinden
bir geçiş koridoru veriliyor, bu koridor Aksu Bölgesi’ni dört tarafından
Özbek toprakları ile çevrelenmiş bir konuma sokuyordu. Bu sorun yal-
nızca ulusal bir sorun değil, Aksu Bölgesi’nin güneyde olması sebebiyle
potansiyel bir etnik sorun özelliği de göstermektedir. Bölgedeki Kırgız-
lar, sokak gösterileri düzenleyerek, bu antlaşmayı tanımayacaklarını ve
silahlarını alıp Özbeklere karşı direneceklerini açıkladılar.560 Bu olay,
bölgesel politikanın Kırgızistan’daki konumunu göstermesi açısından da
önemlidir. Aksu Bölgesi Milletvekili Avukat Azimbek Beknazarov, bu
süreç içinde bir muhalefet lideri olarak öne çıkmıştır. 561 Beknazarov,
Aksu’daki protesto gösterilerini örgütleyen bir isim olarak hükümete
açıkça cephe aldı. Ocak 2002’de, 1995 yılında Bölge Savcısı olarak görev
yaptığı sırada bazı yolsuzluklara karıştığı iddiası ile tutuklandığında,
Aksu’da taraftarları sokağa döküldüler. Polisin ateş açması üzerine 7
gösterici hayatını kaybetti, 61 gösterici yaralandı.562 Gösterilerin yaygın-
laşması üzerine, Beknazarov serbest bırakıldı. Göstericiler, Çin ve Özbek
sınır antlaşmalarının iptali yanında, hapiste bulunan Feliks Kulov’un da
serbest bırakılmasını talep etmekteydiler. Bu amaçla, bir süre Oş-Bişkek
karayolunu trafiğe kapattılar. Olaylar sonucunda hükümet istifa e tti.
Akayev çoğu güneyli muhalif milletvekilleri ile bir toplantı düzenleye-
rek olayları yatıştırmaya çalıştı. Olaylar sakinleştiğinde ise, Mayıs
2002’de davaya bakan mahkeme Beknazarov’u suçlu buldu, ancak cezası
tecil edildi. Bu kararın önemi, Beknazarov’un milletvekilliğini kaybet-

                                        
                                
 
558 Kyrgyzstan at Ten: Trouble in the “Island of Democracy”, ICG Report, s. 10.
559 Özbekistan ile Kırgızistan arasındaki sınır sorununun kapsamlı bir analizi için bkz.
Nick Megoran, “The Critical Geopolitics of The Uzbekistan-Kyrgyzstan Ferghana
Valley Boundary Dispute, 1999–2000”, Political Geography, Cilt: 23, 2004, ss. 731–764.
560 Kyrgyzstan at Ten: Trouble in the “Island of Democracy”, ICG, s. 18.
561 Scott Radnitz, “Networks, Localism and Mobilization in Aksy, Kyrgyzstan”, Central
Asian Survey, Cilt: 24, Sayı: 4, 2005, ss. 405-410.
562 Alisher Khamidov, “Kyrgyzstan: Organized Opposition and Civil Unrest”, Eurasia
Insight, 16 Aralık 2002.

250  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
mesidir.563 Muhalif gazeteler, özellikle Aksu olaylarından sonra doğru-
dan Akayev’in istifası ve Anayasa’da 1993 yılındaki metne dönüşü içe-
ren bir dizi değişikliğin yapılması taleplerini yükseltmeye başladılar.564
Bütün bu süreç, 2000 seçimleri de dâhil olmak üzere, Kırgızistan’da
diğer ülkelerin aksine, yasamanın siyasal sistem içinde yürütmeye ba-
ğımlı bir şekilde yapılandırılamadığını, cumhurbaşkanının otoritesine
sıkı sıkıya bağlı bir hâkim parti sistemi oluşturulmadığını, diğer ülke-
lerde otoriter rejimin önemli bir ajanı olan yerel otoritelerin, bu ülkede
merkezkaç muhalif unsurlar olarak işlev gördüğünü göstermektedir.
Buna karşılık muhalefet ulusal programlar etrafında toplanmış bir
yapıya sahip değildir. Ulusal parti örgütlenmesi bulunmamakta, partiler
bölgesel-kişisel zayıf örgütlenmeler olarak işlev görmektedirler. Dolayı-
sıyla bu yapı bireysel kısa vadeli pazarlıklara duyarlı bir zemin oluştur-
maktadır. Akayev, iktidarını sürdürmekte bu ilişkileri 2005 yılındaki ik-
tidar değişimine kadar kullanabilmiştir. Elbetteki bu yapı, yönetimde
profesyonelleşmeyi engellemekte, bürokrasi ve siyasette bireysel çıkar-
ları öne çıkarmaktadır.
Bütün bu süreç, parasal politikalarla yürütülen bir ekonomik yapının
içinde şekillenmekte; dış devletlerden ve örgütlerden gelen sıcak para-
nın, bu sistem içinde eritilmesine neden olmakta, dolayısıyla dış yardı-
mın politikalar aracılığıyla ekonominin yeniden yapılandırılmasına kay-
nak olarak aktarılmasına imkân vermemektedir.
Bürokraside ve siyasette hızlı rotasyon, yabancı yatırımların ülkeye
gelmesini ve yerleşmesini mümkün kılmamaktadır. Bir de buna doğal
kaynak yönünden zayıf, dağlık ve kapalı rejimlerle çevrelenmiş bir jeo-
politik konum eklendiğinde, siyasette ve ekonomide yapısal dönüşümün
gerçekleşmesi büsbütün imkânsız hale gelmektedir. 2002 yılında yaşa-
nan gerilimle birlikte yükselen muhalefet dalgası, 2003 yılında Ana-
yasa’da kapsamlı değişikliklere gidilmesiyle sonuçlanacaktır.

2003 Anayasa Değişiklikleri


Kırgızistan’da Şubat 2003’te gerçekleştirilen bir referandumla, mevcut
Anayasa’nın yirmi sekiz maddesinde kapsamlı değişikliklere gidilmiştir.
Değişiklik süreci, Aksu olaylarından hemen sonra Parlamento ile hükü-
met arasında yaşanan gerilimin ardından Akayev’in girişimi ile başla-
tılmıştır. Hiç şüphesiz bu değişikliklerde iki faktör belirleyici olmuştur.
                                        
                                
 
563 Antoine Blua, “Opposition Deputy Beknazarov Stripped of Seat in Parliament”,
RFE/RL, 24 Mayıs 2002.
564 Cıpar Çekşeyev, “Aksiyska ya Tragediya Ni D olçna Povtoritsya”, Moya Stolitsa, 20
Ağustos 2002.

  251
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Birinci faktör, başta AGİT olmak üzere uluslararası Batılı kuruluşların ve
ülkede faaliyet gösteren NGO’ların baskısı, ikincisi ise 1993’ten bu yana
kesintisiz devam eden cumhurbaşkanı-parlamento çatışmasına rejim bo-
yutunda son verme isteği. Birinci faktörün özellikle hak ve özgürlükler
rejimi konusunda gidilen kapsamlı değişikliklerde, ikinci faktörün ise
cumhurbaşkanı ve parlamento yetkilerinin düzenlendiği değişikliklerde
belirleyici olduğu belirtilebilir. Bu nedenle yapılan değişiklikleri anlaya-
bilmek için, 2003 değişikliklerinin hak ve özgürlükler rejimi ve Cumhur-
başkanı-Parlamento ilişkileri olmak üzere iki ayrı başlıkta ele alınması
yararlı olacaktır.

Hak ve Özgürlükler Rejimi


Her şeyden önce Anayasa’nın, uluslararası antlaşmalar ile iç hukuk iliş-
kisinin belirlendiği 12/3. maddesinde, uluslararası antlaşma ve sözleş-
melerin, iç hukukun kurumsal dayanağı olduğu vurgulanmaktadır. Eski
düzenlemede yer alan “kabul edilen antlaşmalar” ifadesine yeni metinde
yer verilmemektedir. Yine 19. maddeye eklenen 3. fıkra ile mülkiyetin,
karşılıklılık ilkesine uygun olarak ve devletin gereksinimleri göz önünde
bulundurularak yasa ile yabancılara satılabileceği belirtilmektedir. Bu
düzenlemelerin uluslararası ekonomik antlaşmalar ve insan hakları söz-
leşmeleri karşısında siyasal rejimi daha açık bir konuma getirdiği belir-
tilebilir.
İkinci olarak, 2003 değişiklikleri bireysel hak ve özgürlükleri daha
kapsamlı ve koruyucu bir anlayışla düzenlemektedir. Eski metinde
(Md.16/2) kısa ve paragraflarla ifade edilen bireysel hak ve özgürlükler,
yeni metinde 22 fıkra halinde ve oldukça ayrıntılı bir biçimde düzen-
lenmektedir. Örneğin, eski düzenlemede yer almayan yakalama ve gö-
zaltı uygulamalarının, mahkemelerde dava konusu yapılabileceği, yine
gözaltılarda eylemin sonuçlarının derhal ilgili kişilere duyurulacağı, ki-
şinin yasal yardım talep etme hakkı, yürütme makamlarının kişiye yö-
nelik yanlış davranışlarının tazminat davasına konu olabileceği, herkesin
başka kişilerin kendi yaşam ve sağlıklarına yönelik yasa dışı saldırılarına
karşı kendini savunma hakkının olduğu, ikametgâh aramalarından hu-
kuka uygunluk şartı gibi genişletici ifadeler yeni metinde yer almakta-
dır.
Ancak hak ve özgürlükler rejiminin bütünüyle genişletici olduğunu
söylemek güçtür. Ülkedeki siyasal ve sosyal hayatın işleyişi göz önüne
alındığında, bazı sınırlayıcı düzenlemelerin de bulunduğunu belirtmek
gerekir. Bu konuda dikkat çekici 12/6. maddedeki düzenlemedir. Bu
madde, kişiliğe saygı ve kişilik onur ve saygınlığının korunmasını dü-
zenlemektedir. Kişilerin özel hayatlarına saygı, onur ve saygınlığının ko-

252  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
rumasını talep etme hakları olduğu vurgulandıktan sonra, kişiler hak-
kındaki bilgilerin yasanın emrettiği durumlarda veya ilgili kişinin iz-
niyle toplanacağı, arşivleneceği, kullanılabileceği ve dağıtımının yapıla-
bileceği belirtilmektedir. Yine aynı fıkrada kişilerin ve ailelerinin, hakla-
rında yalan bilgileri toplayan ve yayanlara karşı mahkeme güvencesine
sahip oldukları ve maddi-manevi tazminat davası açma haklarının bu-
lunduğu ifade edilmektedir. Ülkedeki siyasal hayat göz önüne alındı-
ğında bu düzenlemenin pratikte milletvekilleri, bakanlar ve cumhurbaş-
kanına, basında haklarında çıkan yolsuzluk iddialarına karşı önemli bir
yasal dayanak oluşturacağı açıktır. Bir yerde ülkenin yönetici seçkinleri,
basına karşı kendilerini güvenceye almaktadırlar.
Hak ve özgürlükler alanında dikkat çekici bir diğer düzenleme,
16/11. maddede her türlü inanç, din ve ateistlik etkinliklerine garanti
verilmesidir. Aynı maddede herkesin dinini özgürce seçebileceği, iste-
diği dini kimliğe sahip olabileceği ve bunu özgürce açıklayabileceği
ifade edilmektedir. Bu maddenin ülkede son yıllarda kamuoyunun gün-
deminde olan bazı tartışmalarla yakından ilgisi bulunmaktadır. Kırgı-
zistan özellikle Protestan-misyoner örgütlerinin yoğun biçimde etkin-
likte bulunduğu bir ülkedir. Son yıllarda dinini değiştiren kişilerin sayı-
sında artış görülmektedir. Cigitov, çoğu maddi nedenlerden kaynakla-
nan bu değişimin, yüz bin civarında Kırgız’ı etkilediğini belirtmekte-
dir.565 Maddenin düzenleniş biçimi ve ayrıntısı, bu konuda faaliyet
gösteren örgütlere güvence verir bir nitelik taşımaktadır. Yine 16/12.
maddede isteyen herkesin dilediği etnik kimliği seçebileceği gibi bir
hükme yer verilmektedir. Bu konuda zorlayıcı uygulamaların yasayla
engelleneceği belirtilmektedir.
Belirtildiği gibi, hak ve özgürlükler rejiminin yeni düzenleniş biçi-
minde uluslararası yönlendirme ve bazı iç politik kaygılar etkili olmuş
gözükmektedir. Toprak da dahil olmak üzere, mülkiyet ve girişim öz-
gürlükleri oldukça geniş bir biçimde yeni Anayasa’da yer almaktadır.
Ombudsman kurumu ise Anayasa’nın 40. maddesine eklenen iki fıkra ile
oluşturulmuştur. Kırgız ombudsmanı devletin, insan ve vatandaşlık
hakları üzerindeki uygulamaları ile ilgili denetim görevini üstlenecektir.
Kırgız ombudsmanı Parlamento’ya bağlıdır. Jogorku Keneş, ombuds-
manı atama ve görevden alma yetkisine sahiptir.

Cumhurbaşkanı - Hükümet ve Parlamento İlişkileri


2003 yılındaki Anayasa değişikliklerinin önemli boyutu, yasama-yü-
rütme ilişkileri ile yürütmenin yapısı konusunda yapılan düzenlemeler-

                                        
                                
 
565 Salican Cigitov, Görüşme, 24 Mart 2003, Bişke k.

  253
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
dir. Öncelikle, Anayasa’nın 44. maddesinde cumhurbaşkanının görev
süresi daha ayrıntılı bir biçimde düzenlenerek, Cumhurbaşkanlığı se-
çimlerinin beş yıllık görev süresinin dolduğu Ekim ayının son Pazar
günü yapılacağı belirtilmektedir. Bu şekilde, seçimlerin hangi ayda ya-
pılacağı konusundaki belirsizlik giderilmiş ve konunun cumhurbaşkanı
ile yasama arasında bir anlaşmazlık unsuru olması engellenmiştir.
İkinci önemli değişiklik, cumhurbaşkanının yürütme birimleri ve
yargı üzerindeki otoritesinin sınırlanmasıdır. Cumhurbaşkanı artık, ka-
bine üyelerini başbakanın önerisi doğrultusunda oluşturacak ve tüm ba-
kanlar Jogorku Keneş’in onayı ile atanacaktır. Eskiden, cumhurbaşkanı
yalnızca başbakan için Temsilciler Meclisi’nden onay alıyor, bakanları
ise kendi inisiyatifi ile belirliyordu. Bu yeni düzenleme, başbakana hü-
kümetin oluşturulmasında cumhurbaşkanının yetkilerine ortak olma fır-
satını vermektedir. Yine, bakanların görevden alınmasında cumhurbaş-
kanı tek başına hareket edebileceği gibi, başbakanın önerisi ile de bir hü-
kümet üyesini görevden alabilecektir. Yeni düzenlemelerle, başbakanın
kabine üzerindeki otoritesinin güçlendirildiği görülmektedir. Ayrıca ge-
tirilen düzenlemeler, hükümeti cumhurbaşkanı otoritesinden biraz daha
özerk kılmaktadır. Örneğin, Anayasa’nın 46. maddesinde düzenlenen
cumhurbaşkanının yeni yürütme birimleri oluşturma ve var olanları fes-
hetme yetkisine bir ekleme yapılarak, bu yetkinin hükümet yapısını
içermediği hükmü getirilmektedir. Başka bir ifade ile cumhurbaşkanı, bu
yetkiyi bakanlıklar için kullanamayacaktır. Başbakana tanınan bir diğer
yeni yetki, yerel yönetici atamalarında cumhurbaşkanına öneri sunabil-
mesidir. Cumhurbaşkanı, atama yetkisini kullanırken başbakanın öneri-
sini dikkate almak zorundadır.
Hükümet dışında, diğer bazı devlet birimlerinin de benzer şekilde
daha özerk bir yapıya kavuşturulduğu görülmektedir. Cumhurbaşkanı
eskiden başsavcı yardımcısını doğrudan seçip atarken, yeni düzenleme
ile başsavcıya kendi yardımcısını cumhurbaşkanına önerme yetkisi ve-
rilmektedir. Yine Merkez Bankası başkanına, banka yönetim kurulu
üyelerini önerme yetkisi tanınmaktadır. Eski düzenleme bu atamaları,
tamamı ile cumhurbaşkanının inisiyatifine bırakmaktaydı.
Cumhurbaşkanı, Sayıştay başkanını artık Jogorku Keneş’in onayı ile
atayabilecek, eskiden tümünü atama yetkisine sahip olduğu Sayıştay
üyelerinin yarısını belirleyebilecektir. Bir önemli değişiklik de MSK’nın
statüsüyle ilgili olarak yapılmıştır. Buna göre, MSK başkanı Jogorku Ke-
neş’in oluru ile atanabilecek ve üyelerinin yarısı cumhurbaşkanınca di-
ğer yarısı da Jogorku Keneş tarafından belirlenecektir. Bu şekilde MSK
bileşimini cumhurbaşkanı ile yasamanın ortak belirledikleri bir organa
dönüştürülmektedir. Görüleceği gibi, cumhurbaşkanının statüsü ile ilgili

254  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
getirilen düzenlemeler 1996 ve 1998 değişiklikleri ile getirilen siyasal re-
jim çerçevesinden bir geriye dönüşü yansıtmakta, cumhurbaşkanının
otoritesini diğer yürütme birimleri ve yasama karşısında yeniden sınır-
lamaktadır.
Ancak bu değişiklikler, tek taraflı bir yetki sınırlaması anlamına gel-
memektedir. Anayasa’nın 53. maddesinde eski cumhurbaşkanlarına, gö-
rev süreleri ile ilgili katı bir dokunulmazlık alanı oluşturulmaktadır. Eski
cumhurbaşkanları, görev süreleri içinde yaptıkları uygulama ve işlem-
lerle ilgili olarak tutuklanamayacaklar, gözaltına alınamayacaklar, her-
hangi bir sorgulama ve araştırmanın konusu yapılamayacaklardır. Do-
kunulmazlık, eski cumhurbaşkanlarının konutlarını, bürolarını, kullan-
dığı taşıtları, haberleşme araçlarını, arşiv ve belgelerini, bagajlarını ve
günlük haberleşmesini de kapsamaktadır. Ayrıca aynı donulmazlık
haklarından cumhurbaşkanının eşi, çocukları ve ailesinin diğer üyeleri
de yararlanmaktadır.
Cumhurbaşkanının statüsüne genel olarak bakıldığında Akayev’in
geniş bir dokunulmazlık karşılığında, bazı yetkilerini hükümet ve par-
lamento ile paylaştığı şeklinde bir izlenim edinilmektedir.
2003 Şubat değişiklikleri, yasamanın statüsü ve işleyişinde de önemli
değişiklikler getirmektedir. Anayasa’nın 56. maddesinde yapılan deği-
şiklikle yasama organının otoritesi kapsamındaki alanlarda tam bir kont-
rol yetkisinin bulunduğu vurgulandıktan sonra, Jogorku Keneş tek ka-
maralı ve 75 milletvekilinden oluşan bir yapıya dönüştürülmüştür. Bu-
nunla eski iki kamaralı 105 üyeli yasama organından, daha küçük ve tek
kamaralı bir yasama sistemine geçiş yapılmaktadır. Buna paralel olarak
eskiden Yasama Meclisi’nde partilere tanınan 15 kişilik kontenjan kaldı-
rılmakta ve tüm üyelerin dar bölge çoğunluk sistemi ile beş yıllığına se-
çilecekleri belirtilmektedir. Yine önemli bir değişiklik, milletvekilliği
adaylıklarının partileri temsilen ya da bireysel başvurular ile oluşacağı-
nın vurgulanmasıdır. Toplum örgütleri ve seçmen toplulukları ile ilgili
herhangi bir ifadeye Anayasa’da yer verilmemektedir. Ayrıca meclis se-
çimlerinin, beş yıllık dönemin sona ermesinden itibaren ilk Şubat ayının
son Pazar günü yapılacağı hükme bağlanmaktadır.
Bu statü değişikliği dikkat çekicidir. Aksine görüşler olmakla bir-
likte,566 değişikliklerin partilerin mevcut yapılarının aleyhine olacağı ve

                                        
                                
 
566 Dönemin AGİT Kırgızistan Temsilcisi Aydın İdil, bu düzenlemenin, mevcut siyasal
partiler üzerinde daha yaygın örgütlenmeye gitme ve ulusal programlar geliştirme
yönünde baskı olu şturacağını, bunu başarabilen partilerin siyasal sistem içinde
güçlenirken, yerel partilerin silineceğini savunmaktadır, Görü şme, 27 Mart 2003,
Bişkek. Benzer şekilde Turar Koçiyev, düzenlemelerin, aydınlardan kopuk ve kişilere

  255
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
mecliste yerel otoritelerin gücünü pekiştireceği açıktır. 2000 seçimlerinde
partilerin dar bölge sisteminden yalnızca 17 adayı meclise sokabilmeleri
bunun bir göstergesidir. Bu sistem, parti liderlerinin yerel desteğe daha
çok önem vermelerine, dolayısıyla siyasetin yerele dayalı dokusunu ve
kişilere bağlı niteliğini pekiştirici etkilerde bulunacaktır.
Şubat 2003 değişiklikleri, 1996 ve 1998’de yasamadan alınan yetkileri
tekrar iade etmektedir; Anayasa’nın 46. maddesi hükümetin, Jogorku
Keneş’in oluru ile cumhurbaşkanı tarafından oluşturulacağını vurgula-
dıktan sonra, 58. maddede meclisin görevleri arasında başbakan ve ba-
kanları ayrı ayrı onaylayacağı belirtilmektedir. Ayrıca yine aynı mad-
dede, Jogorku Keneş’in, hükümetin genel yapısını da onaylayacağı be-
lirtilmektedir. Burada, başkanlık rejimlerinde olağan bir uygulama olan
cumhurbaşkanının atadığı bakanlara onay verme yetkisinden, daha
farklı bir düzenleme söz konusudur. Meclis teker teker başbakan ve ba-
kanları onaylamanın ötesinde, parlamenter rejimin bir özelliği olan gü-
ven oylamasına benzer bir şekilde, hükümetin genel yapısını da onay-
lamaktadır.Meclisin hükümet üzerindeki otoritesini artıran bir diğer dü-
zenleme, hükümet tarafından sunulan gelişme raporları, ulusal prog-
ramlar gibi planlama ve uygulamaların Jogorku Keneş’te görüşülerek
onaylanmasıdır.
Anayasa Mahkemesi ile Yüksek Mahkeme’nin Başkan ve üyelerini
atama ve görevden alma yetkisi cumhurbaşkanı önerisi ile meclise ve-
rilmektedir. Benzer şekilde 1996’dan beri tamamıyla Cumhurbaşkanı
otoritesine bağlanmış olan alt kademe yargıç atamalarında yine Jogorku
Keneş’in oluru gerekecektir. Ayrıca Jogorku Keneş’e, Merkez Bankası
başkanının atanmasında da onay verme yetkisi tanınmaktadır. MSK
başkanının atanmasını onaylama ve üyelerinin yarısını seçme; yine Sa-
yıştay başkanının atanmasını onaylama ve Sayıştay üyelerinin yarısını
belirleme yetkisinin de parlamentoya verilmesi bu duruma eklendi-
ğinde, 2003 değişiklikleri ile Kırgızistan’da yasamanın, cumhurbaşkanı-
nın yargı ve yürütme birimleri üzerindeki otoritesine ortak olduğu be-
lirtilebilir.
Anayasa’nın 61. maddesi önceki anayasaya göre meclis çalışmalarını
oldukça ayrıntılı bir biçimde düzenlemektedir. Buna göremeclis, kendi
çalışmaları ile ilgili komite ve geçici komisyonlar oluşturabilecektir. Ta-
sarı ve önerilerin öncelikle ilgili komite ve komisyonlara gönderilmesi
zorunludur. Meclis’in onay verdiği atamalar konusunda da isimlerin ön-
ceden komite ve komisyonlarda görüşülme zorunluluğu getirilmektedir.

                                        
                                        
                                        
                                        
   
bağlı parti örgütlerini anlamsız kılacağını ve partileri aydınlar gibi toplumun diğer
kesimler i ile diyaloğa zorlayacağını iler i sürmektedir, G örüşme, 31 Mart 2003, Bişkek.

256  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Toplantı çoğunluğu üye tam sayısının üçte ikisidir. Milletvekillerinin
oylamalarda bir başka milletvekiline vekâlet vermesi mümkün değildir.
65. maddede yapılan değişikliklerle cumhurbaşkanı ve hükümetin, acil
olarak Jogorku Keneş’e sundukları tasarıların öncelikle görüşüleceği, ta-
sarı ve önerilerin hangi komite veya komisyona gönderileceğine Jogorku
Keneş başkanının karar vereceği, tasarı ve önerilerin komitelerde görü-
şülme süresinin en fazla bir ay olacağı, bütçe değişiklik önerilerinde hü-
kümetin onayının alınması zorunluluğu, olağanüstü haller ve savaş du-
rumunda meclisin anayasa değişikliğine gidemeyeceği, Anayasa’ya ek-
lenmiş bulunmaktadır.
2003 değişiklikleri, Jogorku Keneş tarafından kabul edilen ve cum-
hurbaşkanına gönderilen yasalarla ilgili prosedürde de bazı değişiklikler
yapmaktadır (Md. 66). Buna göre eskiden Parlamento yasayı beş gün
içinde cumhurbaşkanına sunmak zorundayken bu süre bir aya, yine
cumhurbaşkanına tanınan 15 günlük inceleme süresi de bir aya çıkartıl-
maktadır. Anayasa, cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilen yasalarda
meclisin iki şekilde hareket edebileceğini belirtmektedir. Meclis, cum-
hurbaşkanının ileri sürdüğü gerekçeleri kabul ederse bir ay içinde, cum-
hurbaşkanından geldiği şekliyle tasarı ya da teklifi onaylanması iste-
miyle cumhurbaşkanına geri gönderebilir. Ancak bu şekilde hareket et-
mezse, geri gönderilen yasayı altı ay içinde görüşerek sonuçlandırmak
zorundadır. Salt çoğunlukla yasalaşan bir kanun için tekrar aynı şekliyle
kabul için üçte iki çoğunluk gerekmekte, yasa bir anayasa değişikliği
öngörüyorsa yani üçte iki çoğunlukla kabul edilmişse, beşte dört oy ço-
ğunluğu istenmektedir. Her iki durumda da, cumhurbaşkanı bir ay
içinde tekrar gönderilen yasayı onaylamak ve ilan etmek zorundadır.
Yeni düzenlemeler, parlamenter rejimin güven oylaması kurumunu ge-
tirdiği gibi, güvensizlik önergesi kurumunu da Anayasa’nın 72. madde-
sinde düzenlemektedir. Buna göre, her yıl başbakan hükümetin yıllık
raporunu Jogorku Keneş oturumunda okurken, üye tam sayısının salt
çoğunluğu ile hükümete güvensizlik önergesi verilebilir. Güvensizlik
önergesinin sonuç doğurabilmesi için üye tam sayısının üçte iki çoğun-
luğu gerekmektedir. Bir çalışma döneminde ancak bir defa güvensizlik
önergesi verilebilir ve önergenin ilgili çalışma programı döneminde ve-
rilmesi gerekir. Ayrıca cumhurbaşkanı seçimlerine altı aydan daha az bir
süre kalmışsa güvensizlik önergesi verilemez.
Jogorku Keneş’in güvensizlik oyu vermesi, hükümetin düşmesi için
yeterli koşul değildir. Cumhurbaşkanı’nın meclisle aynı görüşte olması
gerekmektedir. Başka bir anlatımla, cumhurbaşkanı Jogorku Keneş’in
kararı doğrultusunda hükümeti düşürebilir veya meclisle aynı görüşte
olmadığını ilan eder. İkinci durumda hükümet düşmez. Ancak ilk güven
oylamasından sonraki üç ay içinde mecliste, hükümet hakkında ikinci

  257
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
bir güvensizlik önergesi verilirse, cumhurbaşkanı ya hükümeti görevden
alır ya da meclisi fesheder. Bu düzenlemenin gensoru sistemini başkan-
lık rejimine adapte etmeye çalıştığı açıktır. Ancak, pratikte düzenleme
gensoruyu meclis için riskli bir yetki haline dönüştürmektedir. Meclis’in,
cumhurbaşkanı ile aynı görüşte olmadığı sürece böyle bir yetkiyi kul-
lanması, fesih gibi bir sonuç doğurabilir. Bununla birlikte meclis, bu yet-
kiye dayanarak güvenoyu vermeyip hükümetin meşruiyetini sorgulana-
bilir hale getirebilir, ikinci bir güvensizlik önergesi vermeyerek cum-
hurbaşkanı üzerinde baskı kurabilir.
Genel olarak, 2003 değişikliklerinin, 1995’den bu yana cumhurbaş-
kanı-yasama ilişkilerinin, açıkladığımız sosyoekonomik dinamikler pa-
ralelinde ve diğer ülkelerin aksine, uyumlu bir işleyişe kavuşturulama-
mış olmasının bir sonucu olduğu belirtilebilir. Bununla birlikte getirilen
sistemin otori ter olmayacağının, bu düzenlemelere bakılarak ileri sürül-
mesi de mümkün görülmemektedir. Her şeyden önce, eski Anayasa’nın
63. maddesindeki cumhurbaşkanının meclisi fesih yetkisi aynı şekilde
korunmuştur. Yine 96. maddede cumhurbaşkanının tek başına referan-
dum yolu ile anayasa değişikliğine gitme yetkisi yürürlükte kalmıştır.
Cumhurbaşkanı’nın görevden alınmasını oldukça güçleştiren prosedür
yine yürürlüktedir ve 68. maddede meclisin yasama yetkilerini cumhur-
başkanına devredebileceği ile ilgili hüküm ve meclisin feshedilmesi du-
rumunda da yasama yetkisinin cumhurbaşkanına geçtiğini belirten dü-
zenleme korunmuştur. Başka bir ifade ile değişikliklere rağmen Akayev
güçlü anayasal yetkilerini korumuştur.
Ayrıca Kırgızistan’da yasama yetkilerinin arttırılmasının, tek başına
demokrasiyi doğuracağı gibi bir ilişkinin kurulması da mümkün değil-
dir. Kırgızistan’da, meclislerin fazlasıyla bireysel ve yerel bir bileşime
sahip olması, yasamanın kendi başına yaptığı düzenlemelerle otoriter-
leşmeye kapı aralaması olasılığını güçlendirmektedir. 1998 ve 1999 yılla-
rında, basında milletvekillerinin karıştıkları yolsuzluklarla ilgili haberler
çıktığında, meclisin tepkisi hapis ve gazete kapaması cezaları getiren
baskıcı bir yasayı çıkartmak olmuştur. Yine, yeni Anayasa’da “yalan ha-
ber”le ilgili ayrıntılı düzenlemenin, Kırgızistan koşullarında ne anlama
geldiğinin üzerinde yukarıda duruldu. Ulusal programlar çevresinde
toplanmamış, belli politikalar konusunda ortak eğilimlerin gelişmediği,
kamu görevinin ve siyasetin kişisel ve ekonomik yatırıma dönüştüğü bir
siyasal arka planda yasamanın güçlenmesi farklı bir otoritarizme kapı
aralayabilir. 2003 yılı başında gerçekleştirilen Anayasa değişiklikleri bu
çatışmanın bir yansımasıdır ve tarafların karşılıklı ödünleri sonucunda
oluşmuş bir uzlaşma belgesi niteliğindedir. Akayev çevresinde, değişik-
liklerle geniş bir dokunulmazlık alanı oluşturulmuş, buna karşılık, 1996
yılından beri sürekli olarak sınırlanan yasama yetkileri genişletilmiştir.

258  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Ülkedeki siyasal işleyişin bir sonucu olarak bu değişikliklerin tek başına
demokratik bir açılım olduğunu söylemek çok zordur. Bir yerde deği-
şikliklerle, merkezi ve yerel seçkinlerin rejimin işleyişi konusunda bir
uzlaşmaya vardıkları söylenebilir.567
Ancak Anayasa’nın sıklıkla değiştirildiği bir ülke olan Kırgızistan’da,
bu uzlaşmanın kalıcı olup olmayacağı konusunda daha ilk günden tar-
tışmalar başlamış, değişikliklerden sonra siyasal hayat, Akayev’in sö-
zünde durup durmayacağı üzerinde kilitlenmiştir. Ülkedeki her siyasal
gelişme bu açıdan değerlendirilmiş ve Mart 2005 tarihinde yaşanan
olaylara kadar, siyaset bir gerilim çizgisinde şekillenmiştir. Kairan El
Partisi Başkanı ve Akayev’in iktidardan düşürülmesi ile sonuçlanacak
olaylar zincirini başlatan liderlerden olan Milletvekili Dooronbek
Sadırbayev Anayasa değişikliklerinin hemen sonrasında, Akayev’in
Anayasa’da kendine tanınan dokunulmazlığa güvenip 2005’te görevden
ayrılacağını beklemenin bir hayal olacağını, altın madenleri, Manas Ha-
valimanı, petrol dağıtımı, Kırgız Telekom ve Kant Beton fabrikasının
özelleştirilmesi gibi konulardaki yolsuzluklarla ilgili önemli sıkıntılar
yaşayabileceğini, bu nedenle Akayev’in, Anayasa değişikliği dahil bazı
yöntemlere başvurarak görevde kalmayı deneyeceğini ileri sürmek-
teydi.568

Renk Verilmeye Çalışılan Bir “Devrim”

Parlamento Seçimleri Öncesinde Bloklaşma Süreci


Yukarıda açıklanmaya çalışılan gelişmeler, Kırgızistan’da 2005 parla-
mento seçimlerini oldukça önemli kılmıştır. Bu seçimlerde Akayev’in
izleyeceği stratejinin, Onun anayasal değişiklikler doğrultusunda hare-
ket edip etmeyeceğinin önemli bir göstergesi olacağı gerek muhalefet,
gerek uluslararası gözlemciler, gerekse bizzat Akayev’e yakın çevrelerce
dile getirilmiştir. 2004 yılı, yukarıdaki beklentiler çerçevesinde çeşitli
bloklaşmaların yaşandığı bir yıl oldu. Önce Ocak ayında üç rakip blok
ortaya çıktı. Bunlardan ilki, ağırlıklı olarak güneyli yerel liderler tarafın-
dan oluşturulan ve Akayev iktidarına karşı sert muhalefet yöntemleri ile
hareket edilmesini savunan Halkın İktidarı İçin Blokudur. Bu yapılanma
kökenini, Aksu olayları sırasında oluşan işbirliğinden almıştır. Azimbek
Beknazarov, Bektur Asanov, Cipar Çekşeyev, Topçubek Turganaliyev

                                        
                                
 
567 Respublika gazetesi editörü ve Cumhuriyet Partisi yöneticilerinden Zamira Sıd ıkova,
Anayasa değişikliklerinin “yukarıda kiler in” aralarındaki bir anlaşma yı yansıttığı ve
kesinlikle demokratik bir açılım olara k değerlendirileme yeceği görüşündedir,
Görüşme, 04 Nisan 2003, Bişkek.
568 Dooron bek Sadır bayev, Görüşme, 10 Nisan 2003, Bişke k.

  259
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
blokun önde gelen isimleri olarak öne çıktılar. Bu kişilerin diğer bir ortak
özelliği devlet bürokrasisi içindeki bağlantılarından çok, kitleleri hare-
kete geçirebilme yetenekleri ile dikkat çeken isimler olmalarıdır. Özel-
likle Beknazarov, kavgacı kişiliği ve çatışmacı bir kitle desteğine sahip
olmasıyla tanınmaktadır.569 İkinci grup, Kırgızistan’da bağımsızlıktan
sonra gelişme gösteren ve eski Komünist Parti geleneğinin dışında şe-
killenmiş, genç bürokrat ve işadamlarından oluşan Alga Kırgızistan
Blokudur. Bu kişiler ağırlıklı olarak Akayev’e yakın kişilerdir. Resmi ola-
rak görevi olmamasına rağmen, oluşum başından beri Akayev’in kızı
Bermet Akayeva’nın liderliği etrafında şekillenmiştir.570 Kazakistan’daki
Asar Partisinin örnek alındığı anlaşılan oluşum, kuruluşundan itibaren
Akayev’in liderliğine ülkenin daha uzun süre gereksinim duyacağı yö-
nünde bir söylem ve politikaya sahip olmuştur. Alga, Akayev’in sözünü
tutmayacağına ilişkin savların en önemli gerekçesini oluşturmuştur.
Üçüncü girişim, Mayıs 2004’te kurulan Dürüst Seçimler İçin Yurttaşlar
Birliği isimli blokdur. Melis Eşimkanov’un öne çıktığı bu oluşuma daha
sonra, Akayev’e yakınlığı ile tanınan Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı
Mısır Aşirkulov katılmıştır.571 Bu katılım yönetici gruptan önemli bir
kopmadır. Daha dengeli bir muhalefet yapılması için oluşturulduğu ileri
sürülen blokun, temelde hapisteki Feliks Kulov’un siyasete dönmesinin
sağlanması amacıyla oluşturulduğu belirtilebilir. Oluşum, Kulov yanlısı
muhalif kuzeylilerin hareketi olarak da tanımlanabilir.
Parlamento seçimleri öncesinde gündeme getirilen bir diğer tartışma
konusu, Akayev’in görev süresini uzatmanın bir yolunu bulamadığı
takdirde, kendine yakın bir ismin Cumhurbaşkanlığı makamına seçti-
rilmesi yönünde çaba harcayacağı iddialarıdır. Bu çerçevede Akayev’in
mirasçısının kim olacağı konusunda bazı isimler öne çıkartılmıştır. İlk
başlarda, daha sonra Akayev karşıtı muhalefet cephesinin lideri olarak
sivrilecek olan, eski Başbakan Kurmanbek Bakiyev’in isminin düşünül-
düğü, ancak bu görevde güneyli bir isme sıcak bakmayan Kuzeylilerin
baskısıyla, Akayev’in bundan vazgeçtiği iddia edilmiştir. İsmi geçen di-
ğer bir kişi Kasımov Toyçubekov’dur. Çuy Valisi olan Toyçubekov,
Akayev’in eşinin de yakın akrabasıdır. İsimler, Akayev’in eşi Meryem
Akayeva, kızı Bermet Akayeva’ya kadar uzanmıştır.572 Aşirkulov’un mu-

                                        
                                
 
569 Political Transition in Kyrgyzstan: Problems and Prospects, 11 Augu st 2004, (Brüksel:,
International Crisis Gr oup, 2004), s. 12.
570 “Kyrgyz stan: A Possible Political Proving Ground in Central Asia”, Eurasia Insight, 22
Nisan 2004.
571 Aigul Ra sulova, “Opposition Leaders Make Unity Effort as Kyr gyzstan Prepares For
Election Season”, Eurasia Insight, 26 Mayıs 2004.
572 Alisher Khamidov, “Fears of Presidential Power Play Dog Kygyz Opposition Group”,
Eurasia Insight, 24 Haziran 2004.

260  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
halefetin saflarına geçme nedeninin de bu miras tartışmaları olduğu ileri
sürülmüştür.
Eylül 2004’te, Kurmanbek Bakiyev liderliğinde Kırgızistan Halkın
Hareketi Bloku adı altında yeni bir koalisyonun kurulduğu ilan edildi.
Bu yapılanma da Halkın İktidarı İçin Bloku gibi güneyli liderlerin ço-
ğunlukta olduğu bir koalisyondu. En önemli farklılık bloku oluşturan li-
derlerin Akayev’le yakın mesai yapmış, dolayısıyla mevcut yönetsel
kadrolarla ilişkileri güçlü kişilerden oluşmasıdır. Dolayısıyla bu isimle-
rin muhalefet amacıyla bir araya gelmiş olmaları, Akayev’in yakın çev-
resinde yaşanan kopmaların ulaştığı boyutu göstermesi yönüyle önemli
bir gelişme olmuştur. Usen Sıdıkov, Alişer Abdimomunov blokun önde
gelen isimleri arasında sıralanabilir. 13 Aralık 2004 tarihinde ise başka
bir blok kuruldu. Ata Yurt Bloku, eski Dışişleri Bakanı, İngiltere ve ABD
büyükelçiliği görevlerinde bulunmuş (kuzeyli) Roza Otunbayeva lider-
liğinde, Dooronbek Sadırbayev, Adahan Madumarov ve Ömürbek
Tekebaev gibi güneyli isimlerin bir arada bulunduğu bir oluşum olarak
ortaya çıktı.573 Bu blokun en önemli özelliği, lideri Otunbayeva’nın kişili-
ğinde söylem olarak konumlarını, diğer blokların aksine, Ukrayna ve
Gürcistan’da yaşanan devrimlerle paralellik kurarak açıklamalarıdır. Ata
Yurt diğer iki ülke örneğinden hareketle Kel-Kel adlı bir gençlik örgütü
de oluşturmuştur. Bakiyev ile Otunbayeva daha sonra işbirliği kararı al-
dılar. Beknazarov liderliğindeki Halkın İktidarı İçin Bloku da Bakiyev’i
destekleme kararı alınca, parlamento seçimleri öncesinde iki muhalif
oluşum öne çıktı. Bakiyev liderliğindeki, güneylilerin baskın olduğu,
Kırgızistan Halkın Hareketi Bloku ve Kulovcuların toplandığı, kuzeylile-
rin çoğunlukta olduğu Dürüst Seçimler İçin Yurttaşlar Birliği Bloku. Her
iki blok içinde Akayev’in yakın çevresinden kopmuş çok sayıda millet-
vekili, eski bakan ve bürokrat yer almaktaydı.

2005 Meclis Seçimleri ve İktidar Değişimi


Şubat ayında yapılacak meclis seçimleri öncesinde Akayev yönetimi bir
yasa tasarısını meclise sundu. Tasarı ile açık hava toplantısı ve gösteri
yürüyüşü düzenlenmesinden en az dokuz gün önce izin alınması şartı
ve gösterilerin gece saat onbirden önce sona erdirilmesi zorunluluğu ge-
tiriliyordu. Bu tasarı ile yönetimin Kırgızistan’da, Ukrayna ve Gürcis-
tan’dakine benzer gelişmelerin yaşanmasını önleme isteğinde olduğu
açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Asıl önemli gelişmeler, meclis seçimleri
öncesinde adaylık başvuruları sırasında yaşandı. İlk dikkati çeken şey,
yönetimde bulunan ya da yönetime yakın kişilerin ve aile üyelerinin ön-
                                        
                                
 
573 Kyrgyzstan: After the Revolution, 4 May 2005, (Brüksel: International Crisis Gr oup, 2005),
s. 2.

  261
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
ceki seçimlere göre daha fazla adaylık başvurusunda bulunmalarıdır.
Akayev’in kızı Bermet ve oğlu Aydar ile, iki baldızı, Cumhurbaşkanlığı
Sekreterinin ve Başbakanın çocukları milletvekili seçimlerine adaylıkla-
rını koydular. Bu durum, seçimler öncesinde Zamirova gibi muhalif ga-
zetecilerin dile getirdikleri, Akayev’in aile fertleri de dâhil, kendine ya-
kın isimleri meclise sokarak, öncelikle milletvekili dokunulmazlığına
kavuşmalarını sağlamaya ve seçimler sonrasında oluşturulacak uysal bir
yasama organı aracılığıyla görev süresini uzatmaya çalışacağına ilişkin
iddiaları tekrar gündeme getirdi.574 Bu sırada, Kırgızistan Halkın Hare-
keti Bloku’ndan adaylığını koymak isteyen üç eski büyükelçiye, ülkeyi
temsilen yurtdışında bulundukları süreyi ikamet süresi kapsamında de-
ğerlendiren MSK tarafından onay verilmedi.575 Tartışma, Bişkek
Üniversitesi seçim bölgesinden Roza Otunbayeva’nın adaylığını koymak
istemesiyle daha da alevlendi. Otunbayeva’nın başvurusu önce kabul
edildi. Ancak, aynı seçim bölgesinden, Bermet Akayeva’nın başvuruda
bulunmasından beş saat sonra Otunbayeva’nın adaylığı, yine ikamet ko-
şulunu yerine getirmediği gerekçe gösterilerek reddedildi. Hatta
Akayev’in akrabalarının adaylıklarını koydukları bazı bölgelerde, yöne-
time çok yakın isimlerin küstürülmesi pahasına başvurularının redde-
dildiği görülmüştür. Örneğin, Akayev’in baldızının da adaylığını koy-
duğu Tiup bölgesinde, yönetime yakın bir isim olan Sadır Caparov’un
başvurusunun reddi bazı protesto gösterilerine dahi neden olmuştur.576
Protestolar, geleneksel olarak kuzeye yakın hareket eden, Narin, Talas,
hatta başkent Bişkek’i içine alacak şekilde genişlemiştir. Kısaca seçimler
öncesinde Akayev’in parlamentonun bileşimi konusunda oluşturmaya
çalıştığı dengeler, geleneksel dengeleri zedelemiş ve zaten oldukça gev-
şek bir ağ olarak yapılanmış olan iktidar grubunda çözülmelerin yaşan-
masına neden olmuştur.

2005 parlamento seçimlerinden önce yapılan değişiklikle, oylamaya


katılacak seçmenlere tüm adaylara “karşı oy” kullanma hakkı verilmiş-
tir. Seçim yasasının 46. maddesinde yapılan değişiklikle, bir seçim bölge-
sindeki seçmenlerin çoğu bu şekilde oy kullandığında, adayların, aday-
lıkları iptal edilecekti. Ayrıca, 2005 meclis seçimlerinde ilk kez çıkmayan
boya ve şeffaf oy sandıkları kullanılmıştır. Seçimlerde, 425 kişiye adaylık
için onay verilmiş, bunlardan 389’u seçimlere katılmıştır. Bu kişilerden

                                        
                                
 
574 Gulnoza Saidazimova, “K yrgyzstan: Fra gmented Opposition Up Against Entrenched
Interests”, RFE/RL, 6 Ocak 2005; Andrei Gordeyev, “Kyrgyz stan Protests: Rehearsal
For Revolutıon?”, Eurasia Insight, 13 Ocak 2005.
575 Erdin Beshimov, “Kyrgyz stan’s Aka yev: The Revolution Stops Here”, Eurasia Insight,
22 Aralık 2004.
576 Kyrgyzstan: After the Revolution, ICG, s. 3.

262  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 

yalnızca 74’ü doğrudan partiler tarafından gösterilen adaylardır.577


Adaylık bileşimine bakıldığında, 2003 Anayasa değişikliklerinin, partile-
rin yapısı üzerindeki zayıflatıcı etkisi açıkça görülmektedir.
27 Şubat’ta yapılan ilk tur oylamaların sonucu Akayev ve yakın çev-
resi için bir şok oldu. 75 se çim bölgesinden 44’ünde ilk tur seçimlerden
sonuç alınamadı. Bunun anlamı meclisteki çoğunluğun ancak ikinci tur
oylamadan sonra kesinleşebileceğiydi. En büyük sürpriz, Bermet
Akayeva’nın ilk turda seçilemeyip, ikinci tura kalmış olmasıydı.578 AGİT
gözlemcileri, ilk tur seçimlerin oldukça yarışmacı bir ortamda geçtiğini
ilan ettiler. Beknazarov’un, Aksu’da ikinci tura kalmış olması ilk tur se-
çimlerin dikkat çeken diğer bir sonucuydu. Bu sonuçlar, 13 Mart’ta ya-
pılacak ikinci tur oylamaların önemini bir kat daha artırdı. İkinci tur oy-
lamalara yönetimin müdahale edeceğini iddia eden gruplar güney ve
orta bölgelerde gösterilere başladılar. Bakiyev’in kenti Celal-Abad,
Sadırbayev’in seçim bölgesi Nooken ve Kadirbekov’un bölgesi Narin so-
kak gösterilerinin yapıldığı yerlerdi. 10 Mart’ta yirmi kadar muhalif
milletvekili meclis binasında toplanarak, ikinci tur seçimlerinin Kasım
ayında yapılması ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de erkene alınarak,
Temmuz ayında gerçekleştirilmesi önerisini gündeme getirdiler. Öneriye
göre mevcut meclis Kasım ayına kadar görevde kalacak, bu şekilde
Akayev’in uysal bir meclis oluşturma girişimi önlenebilecekti. Aynı ta-
rihte kendilerine “Halkla Birlikte, Halk İçin” adını veren bir grup,
Akayev’in görev süresinin uzatılması yönünde referanduma gidilmesi
isteğiyle bir imza kampanyası başlattı. Grup üyeleri referandum için ge-
rekli 300 bin imzanın yarısından fazlasını topladıklarını iddia etmektey-
diler.579
Böyle bir ortamda yapılan ikinci tur seçimler muhalefetin beklentile-
rini haklı çıkarmıştır. MSK, ikinci tur seçimler öncesinde seçmen listele-
rinin yenilenmesine karar vermiş, kimi bölgelerde listelerde %10’un üs-
tünde değişiklikler yapılarak, ikinci tur seçimler gerçekleştirilmiştir.580
2005 parlamento seçimleri, Kırgızistan’daki en ilginç seçim olmuştur. Se-
çimlerin ilk turunda, muhalif gruplar önceki hiçbir seçimde gösterme-
dikleri bir başarı elde etmişler, buna karşılık ikinci tur oylamalarda, ön-
ceki seçimlere göre en kötü sonuçları almışlardır. MSK tarafından açık-
lanan seçim sonuçlarına göre muhalif adaylar yalnızca altı milletvekilliği
elde etmişlerdir.581
                                        
                                
 
577 The Kyrgyz Republic: Parliamentary Elections 27 Febr uary and 13 March 2005, (Varşova:
OSCE/ODIHR Final Report, 2005), s. 7.
578 Botagoz Kassymbekova, “Seeds for A Poor Harvest” TOL, 18 Şubat 2005.
579 “Kyrgyz Deputies Call for Early Pre sidential Vote”, RFE/RL, 10 Mart 2005.
580 The Kyrgyz Republic: Parliame ntary Elections 27 February and 13 March 2005, s. 10.
581 “No Surprises During Second Round Of Kyrgyzstan’s Par liamentary Elections”,
Eurasia Insight, 14 Mart 2005.

  263
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Sonuçlar üzerine Bakiyev, Otubayeva, Asanov ve Beknazarov’un ka-
tılımıyla 15 Mart’ta Oş’ta bir kurultay toplanarak ortak bir Koordinasyon
Komitesi oluşturulması kararı alındı. Muhalif liderler, aşama aşama Biş-
kek’te sonuçlanacak protesto gösterilerinin başlatılması kararını da bu
toplantıda aldılar. 18-20 Mart tarihleri arasında Oş ve Celal- Abad’ta hü-
kümet binalarının işgali, 22 Mart’ta her iki şehirdeki havaalanlarının
göstericilerin eline geçmesi ve Bişkek’te de küçük gösterilerin yapılması,
Akayev hükümetini bazı önlemler almaya sevk etmiştir. Akayev, 21
Mart’ta seçim usulsüzlüklerinin belirlenmesi amacıyla bir soruşturma
başlattığını ilan etti ve Başsavcı ile İçişleri Bakanını görevden aldı. Ancak
bu girişimler olayların boyutu karşısında çok zayıf önlemlerdi. Güney-
deki muhalefet, Talas, Narin, hatta Bişkek’te bazı gruplarla işbirliğini,
başka bir ifade ile kuzeyli veya onlara geleneksel olarak yakın hareket
eden bölgelerden de destek sağlamayı başarmıştı. 24 Mart’ta Bişkek’te
büyük bir gösteri düzenlenmesi kararının ardından, ülkenin değişik böl-
gelerinden insanlar Bişkek’e akmaya başladılar. Göstericiler, Kulov’un
yattığı hapishaneyi basarak serbest kalmasını sağladılar. Ala-Too mey-
danında toplanan göstericilerin Cumhurbaşkanlığı binasını (Beyaz Sa-
ray) basmaları ile birlikte, Akayev iktidarının sona erdiği sembolik ola-
rak ilan edilmiş oldu. Bu eylemler 15–20 bin kişinin katılımıyla gerçek-
leştirilmiştir.
Olayların gelişimi, Kırgızistan’daki iktidar değişiminin, muhalefetin
örgütsel gücü, ya da sahip olduğu büyük kitlesel destekten daha çok,
Akayev iktidarını ayakta tutan ittifak ve zayıf yönetsel ağın çözülmesi-
nin bir sonucu olarak gerçekleştiğini göstermektedir. ABD Başkanı
Bush, Kırgızistan’da yaşananları demokratik yayılmanın küresel bir do-
mino etkisi, Gürcistan ve Ukrayna’daki gelişmelerin bir devamı olarak
tanımladı.582 Benzer şekilde konu ile ilgili birçok yorum, Kırgızistan’daki
iktidar değişimini ABD’nin bölgeye yerleşme stratejisinin bir parçası ola-
rak gördü veya bu şekilde göstermeye çalıştı. Oysa Kırgızistan’daki ikti-
dar değişimi birçok açıdan Gürcistan ve Ukrayna’da yaşananlardan
farklılık göstermektedir. Öncelikle, Gürcistan’ın gül devrimi ve Uk-
rayna’nın turuncu devrimi iyi organize edilmiş, planlı kitle gösterileri ile
gündeme geldi. Bu devrimlerde liderlik başından beri belliydi. Liderler
hareketi kontrol edebilen karizmatik kişilerdi. En önemlisi iktidar karşıtı
hareketlerin programları belliydi ve açık bir şekilde Batı yanlısı bir söy-
lem ve propaganda eylemlere hâkimdi.
Buna karşılık, Kırgızistan’da disiplinli bir muhalefet hareketinden
bahsedebilmek mümkün değildir. Kontrol gücü yüksek bir liderlik yapı-
                                        
                                
 
582 Justin Burke, “Kyrgyzstan’s Revolution: Be Careful What You Wish for”, Eurasia
Insight, 25 Mart 2005.

264  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
sından çok, yerel liderlerin kırılgan bir işbirliği söz konusudur ve göste-
rilerde organizasyon son derece zayıftır. Kırsal kesimden gelen kalaba-
lıkların kentte yağma hareketine girişmeleri, bazı kişilerin kamu ku-
rumlarına, hatta özel şirketlere, otellere el koyup, bir günde tüm çalı-
şanları işten çıkartmaları, Ruslara ve Bişkek’te yaşayan diğer yabancılara
yapılan saldırılar kitle gösterilerine rengini vermiş ve “devrim”in lider-
leri bu olayları kontrol etmekte zorlanmışlardır. Ortak bir programdan
veya Batı yanlısı bir propagandadan söz etmek mümkün değildir. Ko-
münist Parti’den, Kırgız milliyetçilerden, liberallere kadar, birçok farklı
söylemden grubu muhalefetin içinde görmek mümkündür. Hatta mu-
halefet liderlerinin tamamı, Akayev yönetimi döneminde hükümet ör-
gütünde üst düzey görevlerde bulunmuş kişilerdir. Görüldüğü gibi,
devrimin lideri Bakiyev bile seçimlerden birkaç ay öncesine kadar
Akayev’in halefi olabilecek isimler arasında sıralanmaktaydı.
Kırgızistan’daki iktidar değişimi, siyasal rejim dinamikleri ışığında
ele alındığında, uluslararası boyutta yapılan değerlendirmelerden farklı
bir tablo ile karşılaşılmaktadır. Bu açıdan olayların, bağımsızlıktan sonra
siyasal sistemin merkezinde yer alan, merkezi bir denetim ağı oluşturma
isteğinde olan iktidar ile merkezkaç güçler arasındaki gerilimin bir so-
nucu olduğu belirtilebilir. Bu sonuç merkezin kaybolması, iktidar ağının
iyice parçalanmasıdır. Kırgızistan’ın yakın geleceğinde de temel sorunun
merkezin yeniden oluşturulması çabası ile merkezkaç güçler arasında
şekilleneceğini buna ekleyebiliriz. Kırgızistan’da ideolojik veya stratejik
bir değişimden çok rollerin değişimi söz konusudur.583 Başka bir ifade ile
süreçte başa dönülmüştür.

Bakiyev Dönemi: 2005-2010

“Devrim”den Sonra Kırgızistan


Akayev yönetiminin devrilmesinden iki gün önce yeni meclise MSK ta-
rafından verilen onay, 24 Mart’ta Kırgızistan Yüksek Mahkemesi tara-
fından seçim usulsüzlükleri ile ilgili yapılan itirazlar gerekçe gösterilerek
geçersiz sayıldı. Bu karar, aynı zamanda eski meclisin görevine devam
edeceği anlamına gelmekteydi. Meclis, karardan hemen sonra toplana-
rak Kurmanbek Bakiyev’i geçici başbakan olarak atadı. 26 Mart’ta ise,
MSK itirazları sonuçlandırarak seçimler sonucunda oluşan meclise tek-
rar onay verdi. Yeni Meclis ilk toplantısında Bakiyev’in kabinesini
onaylayarak, Kırgızistan’da yeni dönemi başlatmış oldu. Ortaya çıkan
                                        
                                
 
583 Scott Radnitz, “What Really Happened in Kyrgyzstan?”, Journal of Democracy, Cilt:
17, Sayı: 2, 2006, s.133; Rafis Abaz ov, “The Parliamentary Election in Kyrgyz stan,
February/March 2005”, Electoral Studies, Cilt: 26, Sayı: 7, 2007, s. 533.

  265
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
tablo son derece ilginçtir. Üzerinde fırtınalar kopan seçimler ile oluşan
meclis, on kadar değişiklikle yeni dönemde görevine devam etmektedir.
Üstelik, Akayev yanlısı denilen meclis üyeleri yeni koşullara hemen
uyum sağlamıştır. Aynı uyumu Bakiyev’in meclise sunduğu kabine bile-
şiminde de görmek mümkündür. Kabinede, iktidar değişimi sürecinde
rol oynayan liderler arasında bakanlıkların dağıtıldığı, aynı zamanda
Akayev ailesine yakın kişilerin ve bazı eski bakanların konumlarını ko-
rudukları görülmektedir. Sıdıkov Cumhurbaşkanı Sekreteri,
Otunbayeva Dışişleri Bakanı, Usenov Başbakan Yardımcısı olarak kabi-
nede yer alırken, Miktibek Abduldayev’e İçişleri Bakanı, Destan
Sarıgülov’a Hükümet Sekreteri olarak kabinede görev verilmiştir.
Akayev’e yakın bir isim olarak bilinen Bişkek Belediye Başkanı
Medetbek Kerimkulov ise yeni kabinede Başbakan Yardımcılığı görevine
getirilmiştir.584 Beknazarov Başsavcı, Tekebaev ise Meclis Başkanı olarak
bu tabloyu tamamlamaktadırlar. Yeni iktidar yapısında tek eksik ise
Kulov’du. Güvenlik Güçleri Koordinatörlüğü gibi bir görev üstlenen
Kulov, yeni hükümete destek veren bir mesaj yayınlamakla yetinmiştir.
Yeni iktidar yapısının birtakım sorunlu yönleri bulunmaktaydı. Ön-
celikle yeni iktidarın üyeleri arasında yaklaşım farklılıkları bulunmak-
taydı. Bakiyev, eski siyasal kadrolarla çalışmış ılımlı güneyliler arasın-
dan sivrilmiş bir kişiydi ve eski yönetsel alışkanlık ve siyasal eğilimlere
bir yenilik getirip getirmeyeceği tartışmalıydı. Onun geleneksel yakla-
şımlarına karşılık, örneğin Beknazarov daha çatışmacı güneyli bir politi-
kacıdır. Ayrıca Aksu olayları nedeniyle, Beknazarov ve Tekebaev,
Bakiyev’e karşı mesafeli bir tutuma sahiptirler. Kuzeyli grupların temsili
ayrı bir sorundu. Otunbayeva’nın Batı yanlısı söylemi dışında sahip ol-
duğu destek ve iktidar içindeki gücü başından beri belirsizdi. Kuzeylileri
temsil eden isim olarak sivrilen Kulov, hükümetin dışında kalmayı yeğ-
lemişti. Ayrıca, Kulov’un resmen hapis cezası ile hükümlü biri olarak
yönetsel bir görev üstlenmesi başlı başına tartışma konusuydu. Başka bir
sorun, aralarında Akayev’in oğlu Aydar’ın da bulunduğu, yeni meclisin
resmen görevine başlamış olmasıydı. Erkindik Partisi lideri Topçubek
Turgunaliev, meclisin meşru olmadığı gerekçesiyle referanduma gidil-
mesi isteğiyle bir imza kampanyası başlatmış bulunuyordu.585 Tudor oiu
bu hükümet yapısının Akayev döneminden bile zayıf olduğunu belirt-
mektedir.586

                                        
                                
 
584 Kyrgyzstan: After the Revolution, ICG, s. 7-8.
585 Kyrgyzstan: A Faltering State, ICG, s. 4.
586 Thedor Tudoroiu, “Rose, Orenge, and Tulip: The Failed Post-Soviet Revolutions”,
Communist and Post-Communist Studies, Cilt: 40, 2007, s. 335.

266  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Böyle bir ortamda hükümetin, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 26 Ha-
ziran’da yapılması önerisi Meclis tarafından reddedildi. Tekebaev,
Akayev resmen istifa etmeden yapılacak seçimlerin meşru olmayacağı
gerekçesiyle, bu öneriyi reddettiklerini açıkladı. Bundan bir gün sonra
da Meclis, Akayev ve ailesinin konumunu belirleyen bir dizi karar aldı.
Buna göre, Akayev’in dokunulmazlığı sürecek, ancak aile üyelerinin do-
kunulmazlık hakkı bulunmayacaktı. Akayev, emekli cumhurbaşkanları-
nın sahip olduğu haklardan yararlanacak, ancak Milli Güvenlik Konseyi
tabii üyeliği sıfatı kaldırılacaktı. Akayev ailesi, ücretsiz sağlık hizmetle-
rinden ve devlet konuk evlerinden yararlanma hakkına sahip olacak ve
kendilerine koruma verilecekti.587 Bu kararlardan dört gün sonra
Akayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanlığından istifa ettiğini resmen açık-
ladı. Meclis de, cumhurbaşkanlığı seçim tarihini 10 Temmuz 2005 olarak
ilan etti. Bu olaylar, Meclis’in yeni iktidar yapısı içinde sahip olmak is-
tediği konumu göstermesi açısından önemlidir. Yeni bir uzlaşma olarak
nitelenebilecek bu kararların, sertlik yanlısı iktidar üyelerini de memnun
etmediği ortadadır. Bu arada Kırgızistan Yüksek Mahkemesi verdiği bir
kararla Kulov hakkındaki verilmiş hapis cezasını geçersiz kıldı. Bu ka-
rarla Kulov’un önündeki engel kaldırılmış oldu.
Mahkeme kararından hemen sonra, Kulov’un seçimler için adaylığını
açıklaması, yeni iktidar yapısı içindeki dengelerin ne kadar hassas oldu-
ğunu gösterecektir. Bu açıklamadan hemen sonra, Bakiyev tarafından
kontrol edilen gazete ve televizyon kanalları Kulov aleyhtarı bir kam-
panya başlattılar. Bu kuruluşlar, Kulov’un sürekli olarak, Akayev ile te-
masta olduğunu ve seçim süre cinde ortak hareket edeceklerini iddia et-
mekteydiler. Bu kampanya sürerken, Başsavcı Beknazarov’un, Kulov’un
Akayev döneminde işlediği iddia edilen suçlarla ilgili yeni bir soruş-
turma başlatacağı haberleri de basında yer aldı. Yapılan yorumlarda
üzerinde durulan diğer bir nokta, Kulov’un Kırgız dilini bilmemesi ne-
deniyle, zaten dil sınavından eleneceği konusuydu.588 Kampanya süre-
cinde yapılan açıklamalar, bir yandan yeni iktidarın Kulov’a verdiği bir
gözdağı, diğer yandan iktidarın muhalefete karşı, bir zamanlar
Akayev’in sıklıkla başvurduğu mekanizmaları kullanmaktan çekinme-
yeceğini göstermesi açısından anlamlıdır. Bakiyev-Kulov uzlaşması bu
kampanyadan sonra gerçekleşti. 12 Mayıs’ta iki lider aralarında yaptık-
ları anlaşmayı kamuoyuna açıkladılar. Buna göre, Kulov adaylıktan çe-
kilecek ve Bakiyev’i destekleyecek, Bakiyev’in seçimleri kazanması du-

                                        
                                
 
587 Gulnoza Saidazimova, “Kyrgyzstan: Parliament Accepts President’s Resignation”,
RFE/RL, 12 Nisan 2005.
588 “Kyrgyz stan’s Presidential Election Comes into Focus as Kulov Declares Candidacy”,
Eurasia Insight, 25 Nisan 2005.

  267
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
rumunda da başbakanlık görevine getirilecekti. Akayev de, Moskova’da
yaptığı açıklamada bu işbirliğine destek vereceğini açıkladı.589
Temmuz 2005 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine toplam 22 aday başvu-
ruda bulundu, ancak dil sınavı sonucunda seçime yedi aday katıla-
bildi.590 Seçimlerden, beklendiği gibi, Bakiyev birinci çıkarak cumhurbaş-
kanı seçildi. Seçimler, yürürlükte olan yasal düzenlemelere göre yapıldı.
Hatta se çimin yönetiminden sorumlu MSK başkanı bile daha önce
Akayev tarafından atanmış olan Tuygunali Abdraimov’du.591

Çizelge 5.2. 2005 Kırgızistan Cumhurbaşkanlığı Seçim Sonuçları

Adaylar Aldığı Oy %
Akbarali Aytikeev 72.604 3.62
Kurmanbek Bakiyev 1.776.156 88.71
Tursunbay Bakıruulu 78.701 3.93
Keneşbek Duşebayev 10.253 0.51
Cipar Çekşeyev 18.166 0.90
Toktayım Umetalieva 10.445 0.52
Tüm Adaylara Karşı Oy 18.197 0.90
Kaynak: Kyrgyz Republic: Presidential Election 10 July 2005, OSCE/ODIHR, s.
23.

Cumhurbaşkanı - Meclis Çatışması: Yeni İsimler – Değişmeyen Roller


Kırgızistan’da 2005 yılından sonra ortaya çıkan iktidar, sahip olduğu
parçalı yapının doğurduğu sorunlarla karşı karşıyadır. Belirtildiği gibi,
ülkedeki siyasal mücadelede yine, Cumhurbaşkanı’nın başını çektiği
yeni bir denetim ağının oluşturulması çabası ile bu çabaya karşı yerel di-
renişin boyutu ve gücü belirleyici olacaktır. Bu mücadelenin ilk yansı-
ması iktidar değişiminden sonra yaşanan politik suikastlar olmuştur. İlk
suikast, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen öncesinde, milletvekili
Cırgalbek Surabaldiev’in öldürülmesidir. Bu kişi, Akayev’e yakın bir
isim olarak tanınıyordu. Cinayetten sonra, Meclis Başkanı saldırganların
yakalanması konusunda hükümeti yetersizlikle suçlamış ve saldırıyı

                                        
                                
 
589 “Kyrgyz stan’s Presidential Election: Will It Give Bakiyev A Mandate That Promotes
Stabilization?”, Eurasia Insight, 7 Temmuz 2005.
590 Tursunbay Bakıruulu, Keneşbek Duşeba yev, Cipar Çekşe yev, Yusufbek Şaripov,
Toktayım Umetalieva, Akbarali Aytikeev ve Kurmanbek Bakiyev.
591 Kyrgyz Republic: Pr esidential Ele ction 10 July 2005, (Varşova: OSCE/ODIHR Final
Report, 2005), s. 5.

268  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
tüm meclise yapılmış politik bir suikast olarak tanımlamıştır.592 Eylül
2005’te, Oş bölgesinde güçlü iş ilişkileri ile tanınan Milletvekili Bayaman
Erkinbayev Bişkek’te öldürüldü. Erkinbayev, Oş’taki Karasu Pazarı’nın
sahibiydi ve Mart ayında yaşanan gösterilerin finansörü olarak bilini-
yordu. Milletvekili’nin iktidar değişiminden sonra pazardaki kiraları
aşırı artırdığı ve bu nedenle bölgedeki diğer bir güçlü işadamı olan Ab-
dulhalim Yunusov ile anlaşmazlığa düştüğü belirtilmektedir. Yunusov
da, suikastten on gün kadar önce saldırıya uğrayarak öldürülmüştü.
Dolayısıyla Erkinbayev’e yapılan suikastın bu hesaplaşma sonucunda
gerçekleştirildiği iddia edilmektedir. Erkinbayev’in, suikasten önce hü-
kümete başvurarak koruma istediği, ancak bu isteğin karşılanmadığı id-
diası, ülkede siyasal bir krize dönüşmüştür. Yunusov’a yapılan
suikastten hemen sonra Bakiyev, Başsavcı Beknazarov’u görevden ala-
rak, yerine Busurmankul Tabaldiev’i atadı. Böylece devrimden sonra,
oluşan yeni iktidar yapısı içinden ilk kopan isim, sertlik yanlısı
Beknazarov oldu. Karasu olaylarının Bakiyev’e, Beknazarov’u görevden
alma noktasında iyi bir gerekçe oluşturduğu belirtilmektedir.
Erkinbayev suikastı, Beknazarov’un görevden alınmasından iki gün
sonra gerçekleşti. Bu sefer sorun, meclis ile hükümet arasındaki bir tar-
tışmaya dönüştü. Meclis, 28 Eylül’de toplanarak, milletvekillerine yapı-
lan saldırıları kınayan, hükümeti yetersizlikle suçlayan ve Cumhurbaş-
kanı’ndan kabinede değişikliğe gitmesini isteyen bir karar aldı. Ayrıca,
milletvekillerine can güvenliklerini korumak amacıyla silah taşıma izni
veren bir yasa meclis tarafından onaylandı.593 Meclis kararlarının, örtülü
olarak yeni Başbakan Kulov’u hedef aldığı, onun saldırılarda güvenlik
ve haber alma servislerini bilinçli olarak etkin bir biçimde kullanmadığı,
özellikle Tekebaev tarafından dile getirildiği iddia edilmektedir. 20 Ekim
2005 tarihinde Milletvekili Tınıçbek Ahmetbayev’in yine bir suikast so-
nucu öldürülmesi, bu kez açıktan Kulov aleyhtarı bir kampanyanın baş-
lamasına neden oldu. Ahmetbayev’in, mecliste hukuk ve düzen komis-
yonu başkanı olması ve ülkedeki hapishanelerdeki uygulamalar hakkın-
daki bir soruşturma kapsamında araştırmalar yaparken öldürülmesi,
Başbakan’ın istifası istemiyle yedi gün süren sokak gösterilerinin yapıl-
masına neden oldu. Kulov yanlılarının da sokağa dökülmesi üzerine
Bakiyev, suikastla ilgili kapsamlı bir soruşturma yapılacağı sözü vererek
tarafları sakinleştirebildi.
27 Ekim’de Meclis, Bakiyev’in kabinesi hakkında yeniden güven oy-
lamasına gitme kararı aldı ve aralarında Dışişleri Bakanı Otunbayeva’nın
da bulunduğu üç bakana güvenoyu vermedi. Otunbayeva, sonuçları ip-
                                        
                                
 
592 “Lawlessness Grow s In Kyrgyz stan As Presidential Election Loom s”, Eurasia Insight, 13
Haziran 2005.
593 Kyrgyzstan: A Faltering State, ICG, ss. 6-10.

  269
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
tal edilen bir seçim bölgesinde yapılan seçimlerde adaylığını koyduysa
da, milletvekilli seçilemedi.594 Bu şekilde Otunbayeva, Beknazarov’dan
sonra yeni iktidardan kopan ikinci isim oldu.
26 Ocak 2006 tarihinde, meclisin Ulusal Güvenlik Servisi Başkanı
Taşdemir Aytbayev ve Yardımcısı Viçeslav Han’ı, ülkede yaşanan sui-
kastların aydınlatılması konusunda yeterli çabayı göstermedikleri gerek-
çesiyle, istifaya davet eden bir karar alması, yürütme ile yasama arasın-
daki gerilimi başka bir boyuta taşıdı. Meclis bu karar ile dolaylı olarak,
Bakiyev’e bu iki ismi görevden alması için mesaj göndermiş oluyordu.
Bakiyev’in tepkisi ise oldukça sert oldu. 3 Şubat’ta Meclis’te sürpriz bir
konuşma yapan Bakiyev, milletvekillerini özel çıkarlarının peşinde koş-
makla suçladı ve artık yasadışı faaliyetlere son vererek, ülkenin gereksi-
nim duyduğu yasaları çıkarmaya davet etti.595 Meclis Başkanı Tekebaev
ve Eşimkanov, Cumhurbaşkanı’nın yaptığı konuşmayı eleştirdiler.
Özellikle Tekebaev’in, Bakiyev’e yönelik sert sözleri tartışmanın büyü-
mesine neden oldu. Tekebaev, 10 Şubat’ta Meclis Başkanlığı görevinden
istifa ettiğini açıkladı. 2 Mart’ta i se Meclis, Murat Sul tanov’u (1998-1999
yılları arasında Maliye Bakanı olarak görev yaptı ve 2000 seçimlerinden
beri milletvekili) başkanlığa seçti.596 Bu son olayla iktidar değişiminin di-
ğer bir etkili ismi, Tekebaev de konumunu kaybetmiş oldu.
Ancak bu gelişmeler cumhurbaşkanı – meclis çatışmasına son ver-
mediği gibi, Ekim 2005’te öldürülen milletvekili Tınıçbek Ahmetba-
yev’den boşalan sandalye için yapılacak seçimlerde, kardeşi Rusbek
Ahmetbayev’in adaylığını açıklaması gerilimi açık bir çatışmaya
dönüştürdü. Adayın daha önce işlemiş olduğu bir suçtan dolayı ceza
almış olması nedeniyle MSK başvuruyu reddedince, seçim bölgesi Ba-
lıkçı’da taraftarları yollara döküldü. Suikastten ve engellemeden Başba-
kan Kulov’u sorumlu tutan göstericiler, Bakiyev’in eylemcilerle konuşup
soruna bir çözüm bulacağını açıklaması üzerine gösterilere son verdiler.
Gerçekten, 3 Nisan’da MSK kararına yapılan itirazı değerlendiren Yük-
sek Mahkeme kararı bozarak, Ahmetbayev’e seçimlere girme yolunu
açtı. Seçimlerde Ahmetbayev, oyların %79’unu alarak ilk turda milletve-
kili seçilmeyi başardı. Bu sırada, Bakiyev karşıtı kitle gösterilerini orga-
nize etmekle tanınan ve Rusbek Ahmetbayev’i aklayan Yüksek Mah-
keme kararı sonrasında da aleyhte bir kampanya başlatan, Kulov’a yakın
                                        
                                
 
594 Kyrgyzstan: A Faltering State, ICG, s. 12.
595 Bu konuşmalarda ki vurgular ve dile getirilen taleplerin, önceki dönemde Akayev’in
Meclise yönelik ele ştiriler ine oldukça benzediği görülmektedir.
596 Bruce Pannier, “Kyrgyzstan: President Warns Parliament over ‘Course of
Confrontation’ ”, RFE/RL, 4 Şubat 2006; “Kyrgyz Parliament Fails to Elect New
Speaker”, RIA Novosti, 28 Şubat 2006; “Kyr gzstan’s Par liament Elect New Speaker”,
Eurasia Insight, 2 Mart 2006.

270  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
bir isim, Demokrasi ve Sivil Toplum Koalisyonu Başkanı Adil Baysalov’a
12 Nisan’da suikast girişiminde bulunulması, karşı gösterilerin bu kez
Bişkek ve çevresinde yapılmasına neden oldu. Olayı kınayan yirmi parti
ve örgüt 18 Nisan’da bir toplantı düzenleyerek, Cumhurbaşkanı
Bakiyev’in yolsuzluğa bulaşan kamu görevlilerini ve yer altı örgütlerini
tasfiye sürecini başlatmasını, bunu yapmadığı takdirde istifa etmesini
isteyen ortak bir bildiri yayınladılar. Demokratik Güçler Birliği adını
alan oluşum, Cumhurbaşkanlığı Büro Sekreteri Usen Sıdıkov, Ulusal
Güvenlik Servisi Başkanı Taştemir Aytbayev ve Devlet Sekreteri Destan
Sarıgülov ve Başsavcı Kamberali Kongantiev’in görevden alınmasını da
istediler.597 Eski Meclis Başkanı Ömürbek Tekebaev’in oluşumun
başkanlığına seçilmesi, olayın iktidar değişimi sonrasındaki siyasal den-
gelerle ilgisini göstermesi açısından önemlidir. 28 Nisan’da ise Meclis,
Başbakan Kulov dışındaki tüm bakanların çalışmaları hakkında yeter-
sizlik kararı vererek, gerilimi bir hükümet krizine dönüştürdü. 18 bakan,
2 Mayıs 2006 tarihinde istifalarını Cumhurbaşkanı Bakiyev’e sundu. An-
cak Bakiyev yapılan istifaları kabul etmedi. Birliğin, 29 Nisan’da Biş-
kek’te on binin üzerinde kişinin katılımıyla büyük bir protesto gösterisi
düzenlemesi, Cumhurbaşkanı’nın tutumunu değiştirmesine neden ola-
caktır. Kırgızistan’da bu sayıda bir kalabalığın “devrim” yapabildiği dü-
şünüldüğünde, gösterilerin Bakiyev ve çevresinde tedirginlik doğuraca-
ğını tahmin etmek güç değildir.
Yaşanan karmaşa ortamında, Bakiyev geri adım atmak zorunda
kaldı. 10 Mayıs 2006’da göstericilerin istifasını istediği Sıdıkov, Sarıgülov
ve Aytbayev Cumhurbaşkanı’na istifalarını sundular. Tarım Bakanı
Abdulmalik Anarbayev de Cumhurbaşkanı’nca görevinden alındı. Kır-
gızistan’da yaşanan karmaşanın ne boyutlarda olduğunu gösteren diğer
bir gelişme aynı gün yaşandı. Ara seçimde milletvekili seçilen Rusbek
Ahmetbayev, Bişkek yakınlarında uğradığı suikast sonucunda öldü-
rüldü. 11 Mayıs’ta ise, Cumhurbaşkanı daha önce karşı çıkmasına rağ-
men kabinede Meclis’in isteği doğrultusunda bazı değişiklikler yaptı. Bu
gelişmeler üzerine Bişkek’te olaylar yatışırken, Ahmetbayev’e yapılan
suikastı protesto eden binlerce kişi Balıkçı’da, Issık Göl-Bişkek karayo-
lunu keserek eylemlere başladılar.598
Eylül 2006’da ise, Tekebaev’in Polonya’da havaalanında bir miktar
eroinle birlikte yakalanması ve bunun Bişkek havaalanında üniformalı
bir kişi tarafından gizlice bagajına yerleştirildiğinin anlaşılması üzerine

                                        
                                
 
597 “Opponents to Kyrgyz President: Tackle Crime And Corruption Or Re sign”, Eurasia
Insight, 18 Nisan 2006.
598 Elena Chadova, “Kyrgyzstan’s Leaders Face Pressure From Multiple Sources”, Eurasia
Insight, 26 Mayıs 2006.

  271
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
olağanüstü toplanan Jogorku Keneş, Ulusal Güvenlik Servisi Başkanı ile
onun yardımcısı, Bakiyev’in kardeşi Canış Bakiyev’in görevden alınma-
sını isteyen bir karar aldı. Cumhurbaşkanı olayın dış ülke ajanlarının bir
komplosu olduğunu ileri sürerek, bu isteği reddetti.599
Ekim ayına gelindiğinde, ülkedeki gerilim başkanlık rejiminin güç-
lendirilmesine dönük reformları öne çıkaran Cumhurbaşkanı ile parla-
menter rejime geçilmesini savunan meclis merkezli muhalefetin çatışma-
sına dönüşmüştü. Başka bir ifade ile otoriter merkezileşme çabası için-
deki cumhurbaşkanı ile yerel liderlerin direnişi, tıpkı Akayev döne-
minde olduğu gibi, bu dönemde de devam etmekteydi. Yine beklenile-
ceği gibi, gerilim kısa zamanda anayasal bir tartışmaya dönüşecektir.
Bakiyev’in, Ekim sonunda kapsamlı bir anayasal değişiklik paketini
gündeme getireceği yönündeki açıklamasından sonuç çıkmaması üze-
rine, muhalefet ünlü Ala Too meydanında, bu kez doğrudan Bakiyev’in
istifasını isteyen gösteriler başlattı. Gösterilere Beknazarov, Tekebaev,
Eşimkanov gibi kişiler liderlik etmekteydi. Ayrıca Almazbek Atamba-
yev, Omurbek Babanov ve Temir Sarıev gibi kuzeyli politikacı ve
işadamları finansal destek vermekteydiler. Bakiyev yanlıları da mey-
dana gelince gerilim doruğa tırmandı. 7 Kasım’da polisin taraflara mü-
dahale etmesiyle göstericiler dağıtıldı. Ancak çatışmanın büyümesi teh-
likesi karşısında taraflar meclisin yetkilerini artıran bir dizi anayasa de-
ğişikliği üzerinde anlaştıklarını kamuoyuna açıkladılar.600 Değişikliklere
göre, meclisin üye sayısı 90’a çıkartılacak ve yarısı ulusal parti listelerin-
den seçilecekti. Meclis içinde salt çoğunluğa ulaşan parti hükümeti kura-
cak, üst düzey atamalarda meclisin onayı gerekecek ve Ulusal Güvenlik
Servisi başkana değil hükümete bağlı olarak çalışacaktı.601
Yapılan değişikliklerle, Bakiyev zaman kazanmış oldu. Nitekim, 19
Aralık 2006’da Başbakan Kulov’un istifasını Bakiyev’e sunması, yeni bir
krizin doğmasına neden olacaktır. Anayasa değişikliklerine göre, hükü-
met parlamentodaki çoğunluk partisi tarafından kurulacaktı. Oysa,
Jogorku Keneş’te bir çoğunluk partisi, daha doğrusu partiler arasında
paylaşılmış bir dağılım söz konusu değildi. Belirtildiği gibi Meclis, 2003
yılındaki değişikliklere göre oluşturulmuştu ve bütün üyeler dar bölge
çoğunluk sistemi ile seçilmiş bağımsız aday statüsündeydiler. Dolayı-
sıyla, hükümetin kurulabilmesi için, bir erken seçim zorunluluğu gün-

                                        
                                
 
599 “Scandal Sparks New Round of Confrontation Between President and Parliament in
Kyrgyz stan”, Eurasia Insight , 12 Eylül 2006.
600 Daniel Sershen, “Kyrgyzstan: Anti-Administration Protest Turns Violent”, Eurasia
Insight, 7 Kasım 2006.
601 Erica Marat, “Opposition Celebrates as New Constitution Adopted in Kyrgyzstan”,
Eurasia Daily Monitor, 9 Kasım 2006.

272  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
deme geldi.602 Meclis’te bu konuda tartışmalar sürerken, Bakiyev kendi
yanlısı bir grup milletvekili aracılığı ile bir dizi anayasa değişikliği tekli-
fini gündeme taşıdı. Bu teklif, parlamento üzerinde ikinci bir baskının
doğmasına neden oldu. Hükümetin oluşturulamadığı böyle bir ortamda,
değişiklik tekliflerinin reddedilmesi durumunda Cumhurbaşkanı, Ana-
yasa’nın 63. maddesine dayanarak Meclis’i fesih kararı alabilirdi. Meclis,
değişiklik teklifini kabul etmek zorunda kalacaktır. Bu değişikliklerle
Kasım ayında parlamenter yetkileri güçlendiren düzenlemeler geri alı-
narak, Anayasa’da cumhurbaşkanın yetkileri tekrar güçlendirildi.603 Er-
ken seçim tehlikesinin baş göstermesi kadar, Kulov’un istifası nedeniyle,
Kulov karşıtlarının muhalefete verdikleri desteği kesmeleri de anayasa
değişikliklerinin kabulünde belirleyici olmuştur.
Bakiyev’in muhalif milletvekillerine yönelik atağı bununla kalmaya-
caktır. Anayasa değişiklikleri kabul edildikten hemen sonra Cumhur-
başkanı, eski Başbakan Kulov’u iki kez üst üste meclise başbakanlık için
önerdi ve beklenileceği gibi her ikisinde de ret cevabı aldı. Dolayısıyla
Bakiyev üçüncü defa Kulov’un adını öne çıkartarak meclisi yeniden fe-
sih tehdidi altına almış oldu. Kamuoyu bu tartışma üzerinde yoğunlaş-
mışken, Bakiyev beklenmedik bir adım atarak, Kulov’u üçüncü kez
önermedi ve Onun yerine ılımlı bir Kuzeyli olan Azim İsabekov’u baş-
bakan olarak meclisin onayına sundu. Meclis de İsabekov ve kabinesine
hemen onay verdi.604 Bu şekilde, Bakiyev bir yandan meclisi iyice
zayıflatırken, öte yandan 2005 yılından beri süregelen Kulov ile iğreti it-
tifaka son vermiş oldu. Kulov’un gelişmelerden sonra, Bakiyev’i sö-
zünde durmamakla suçlaması, bu konuda Bakiyev ile Kulov arasında bir
ön uzlaşmanın olduğunu göstermektedir.605
İsabekov kabinesi iki ay görevde kaldı. 28 Martta istifa eden kabine-
nin yerine, Bakiyev bu kez, Akayev karşıtı muhalefetin önemli bir ismi
Almazbek Atambayev’i başbakanlık görevine atadı.606 Yeni kabine de,
fazla bir direnç olmadan meclisten güvenoyu aldı. Bu atama, iktidar de-
ğişikliği sonrasında, değişimi gerçekleştiren kadro arasındaki bölünmeyi
netleştirirken, Bakiyev’in elini daha da güçlendirmiştir.

                                        
                                
 
602 Bruce Pannier, “Kyrgyz G overnment Resigns”, RFE/RL, 19 Ara lık 2006.
603 Daniel Sershen, “Kyrgyzstan’s Politicians Pick Up in 2007 Where They Left Off Last
Year”, Eurasia Insight, 11 Ocak 2007.
604 Nurshat Ababakir ov, “The Story Goes on: Kyr gyz Tandem Break sup, Kulov Out of
Power”, Central Asia-Caucasus Analyst, Cilt: 9, Sayı: 3, 2007, ss. 13-14.
605 Daniel Sershen, “Kyrgyzstan: Parliament Confirms A New Prime Minister”, Eurasia
Insight, 29 Ocak 2007.
606 Analysis of Political Events in Kyrgyzstan for January-April 2007, (Bişkek: Institute for
Public Policy, 2007), s. 3.

  273
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Gelişmeler incelendiğinde, Bakiyev’in süreci kendi çıkarları doğrul-
tusunda başarıyla yönetebildiği söylenebilir. Kasım 2006’da muhalefet
tarafından ileri sürülen anayasa değişikliklerini büyük ölçüde kabul et-
mek zorunda kalan Cumhurbaşkanı, önce Kulov’un istifası ile muhale-
feti bölmüş, daha sonra kendi anayasa değişikliklerini meclis gündemine
taşıyarak, milletvekillerinin erken seçim tehdidi altında bu değişiklikleri
kabul etmelerini sağlayabilmiştir. Üst üste iki defa Kulov’u başbakan
adayı olarak önererek tekrar fesih tehdidi ile meclisi baskı altına alan
Bakiyev, son anda Kulov ile arasındaki anlaşmayı bozarak, Kulov’u sü-
reçten tasfiye etmeyi başarmıştır. Bütün bunlara Cumhurbaşkanı’nın,
Bişkek’teki gösteriler sırasında polisi kullanmaktan çekinmeyerek, selefi
Akayev gibi pasif davranmayacağını muhalefete göstermesini de ekle-
memiz gerekmektedir. Yeni hükümetin güvenoyu almasından kısa bir
süre sonra, Kulov muhalefetin saflarına katıldığını açıkladı. İlginç olan
daha düne kadar Kulov karşıtı olan Tekebaev gibi isimlerin, onun basın
toplantısına katılarak destek vermeleriydi.607
Meclis’te zayıflayan muhalefet gruplarının tepkisi tekrar Ala Too
meydanında toplanarak, Bakiyev karşıtı gösterileri başlatmak oldu. An-
cak bu girişimler kitlesel destek bulamadı. Böyle bir ortamda, Başbakan
Almazbek Atambayev, Anayasa’da kapsamlı bir değişiklik konusunda
bazı muhaliflerle uzlaşmaya vardı. Bölünmüş muhalefet içinde en katı
tutumu ise Bakiyev’in eski Başbakanı Kulov gösterdi. Kulov, Bakiyev is-
tifa etmeden gidilecek anayasa değişikliklerinin bir fayda sağlamayaca-
ğını ileri sürmekteydi.608 Bu tartışmalar sürerken, polis 19 Nisan 2007’de,
Ala Too meydanındaki göstericilere müdahale ederek dağıttı. Bakiyev’in
direktifi ile başlatılan soruşturma kapsamında muhalif parti binalarında
ve yayın organlarında arama yapılarak bazı yayın organlarının baskı
makineleri ve bilgisayarlarına el konuldu.609
Eylül 2007’de, Anayasa Mahkemesi 2006 yılında gerçekleştirilen iki
anayasa değişikliğini de usul açısından Anayasa’ya aykırı bularak iptal
etti. Bu karara hazırlıklı olan Bakiyev, karardan bir gün sonra yeni bir
anayasa paketini 21 Ekim’de yapılacak bir referandumla halka götürece-
ğini açıkladı. Bakiyev, Kırgız siyasal hayatı için bildik bir yöntemle, tek
taraflı anayasa değişikliği referandumuna giderek krizi aşmaya çalışa-
caktı. Gelişmeler, Bakiyev’in anayasa değişikliklerinin ötesinde daha
kapsamlı bir değişimi amaçladığını gösterecektir.
                                        
                                
 
607 Daniel Sershen, “Kyrgyz stan: Former Pr ime Minister Joins Opposition, Heightened
Political Tension Like ly”, Eurasia Insight, 14 Şubat 2007.
608 Daniel Sershen, “Opposition Ready to Discuss Constitutional Compromise”, Eurasia
Insight, 16 Nisan 2007.
609 Daniel Sershen, “President Moves Quickly to Reassert his Authority”, Eurasia Insight,
20 Nisan 2007.

274  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Bakiyev Rejiminin Yerleşme Süreci 2007-2009
21 Ekim 2007 tarihinde gerçekleştirilen referandum ile yeni Anayasa,
resmi açıklamaya göre, %82 katılım oranı ve %76 oranında kabul oyu ile
onaylanmıştır. Bu Anayasa, Kırgızistan’da siyasal hayatın işleyişinde
önemli değişiklikler yapılmasına dönük girişimin ilk adımını oluştur-
maktadır. Yeni Anayasa, cumhurbaşkanının seçimi ve statüsünde her-
hangi bir değişikliğe gitmezken, bakanlar kurulunun oluşturulması ve
meclisin yetkilerinde değişiklikler yapmaktadır. Öncelikle yürütme oto-
ritesi içinde başbakan ve bakanlar kurulunun, önceki statüye göre cum-
hurbaşkanından biraz daha özerk ve meclise karşı sorumluluk taşıyan
bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Yürütme örgütü içindeki cumhur-
başkanının yapacağı, tüm üst düzey atamalarda başbakana öneri sunma
yetkisi verilmektedir. Yerel yönetici atamalarında ise cumhurbaşkanı,
artık başbakanın görüşünü alacaktır. Yine başbakan, üst düzey yönetici-
lerin görevden alınmasını cumhurbaşkanından isteyebilecektir.
Yeni Anayasa’da bakanlar kurulunun oluşturulmasında meclise ön-
celik veren bir düzenleme getirilmektedir. Buna göre, eğer bir parti se-
çimler sonucunda parlamento içinde salt çoğunluğa ulaşırsa, bu parti
başbakanlığa isim önerme yetkisine öncelikle sahip olacaktır. Cumhur-
başkanı çoğunluk partisi tarafından önerilen ismi üç gün içinde başba-
kan olarak görevlendirmek zorundadır. Buna karşılık, seçimlerde hiçbir
parti mecliste salt çoğunluğu sağlayamazsa veya salt çoğunluğa sahip
partinin önerdiği başbakanın kabinesi meclisten güvenoyu alamazsa,
cumhurbaşkanı diğer bir partiye başbakan adayı önerme yetkisi tanıya-
caktır. Bundan da sonuç alınamazsa, cumhurbaşkanı bir diğer partiye bu
yetkiyi tanıyacak, ancak bu son girişim de başarısızlıkla sonuçlanırsa,
meclis seçimlerini yenileyecektir. Bu düzenleme, önceki düzenlemede
hükümetin oluşturulamaması durumunda cumhurbaşkanına verilen fe-
sih yetkisini oldukça sınırlamaktadır.
Yeni Anayasa ile hükümete çifte sorumluluk getirilmektedir. Bakan-
lar kurulu hem cumhurbaşkanına, hem de Jogorku Keneş’e karşı so-
rumlu olacaktır. Hükümetin yasamaya karşı sorumluluğu, bakanlıkların
ve bakanlar kurulunun yıllık raporlarının parlamentoda görüşülmesi sı-
rasında başbakan ya da bir bakana meclis üye tam sayısının üçte biri ta-
rafından güvensizlik önergesi verilmesiyle ortaya çıkmaktadır. Meclis
salt çoğunlukla bakanlar kuruluna veya ilgili bakana güvensizlik verebi-
lir. Cumhurbaşkanı’nın her iki tip güvensizlik oyuna karşı direnme yet-
kisi vardır. Eğer güvensizlik bakanlar kuruluna verilmişse ve cumhur-
başkanı bunda direnirse hükümet görevde kalır. Ancak Jogorku Keneş,
takip eden üç ay içinde yeni bir güvensizlik kararı alırsa cumhurbaşkanı
hükümeti görevden alır ve meclis seçimlerini yeniler. Aynı durum bir

  275
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
bakan için söz konusu olursa, cumhurbaşkanı ilgili bakanı görevden al-
mak zorundadır. Bu düzenlemeler de cumhurbaşkanının fesih yetkisini
önemli ölçüde sınırlamaktadır.
Yeni Anayasa ile meclisin üst düzey atamalarda cumhurbaşkanının
yetkilerine daha çok ortak olduğu görülmektedir. Buna göre, cumhur-
başkanının önerisi ile Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Mahkeme üyele-
rini seçme, cumhurbaşkanı tarafından atanan başsavcıya onay verme,
Merkez Bankası Başkanı’nı, Merkezi Seçim Komisyonu Başkanı’nı ve
Sayıştay üyelerini yine cumhurbaşkanının önerisi ile seçmek gibi yetkiler
meclise verilmektedir. Meclis aynı zamanda, seçimlerini yaptığı üst dü-
zey makamlar tarafından hazırlanan yılık raporları inceleme yetkisine de
sahip olacaktır. Kırgızistan Ombudsman’ının (Akiykatçı) ve yardımcısı-
nın atanması ve görevden alınması yetkisi tamamıyla meclise verilmek-
tedir. İlk bakışta tüm bu düzenlemeler Kırgızistan meclisinin eskiye göre
daha güçlü bir organ olarak yapılandırıldığı izlenimini vermektedir.
Anayasa, cumhurbaşkanının doğrudan referanduma gitme yetkisini
korumakta, milletvekili olduktan sonra partisini değiştiren veya parti-
sinden ihraç edilen, ya da partisi kapatılan meclis üyelerinin, milletve-
killiklerinin sona ereceği şeklinde dikkat çekici bir düzenleme getir-
mektedir.
2007 Anayasası ilk bakışta yasamayı cumhurbaşkanı karşısında güç-
lendiren bir içeriğe sahip görünse de, Anayasa’nın kabulünden sonra ya-
şanan gelişmeler, bunun ülkede parlamentarizmi güçlendiren bir dü-
zenleme olarak yorumlanamayacağını gösterecektir.
Öncelikle referandumun hemen öncesinde, Bakiyev yanlısı 12 millet-
vekilinin aralarında bulunduğu çok sayıda politikacı ve işadamı tarafın-
dan Ak-Jol isimli bir parti kurulmuştur. Bakiyev’in açık desteği ile ku-
rulan bu parti, ülkede ilk kez ulusal düzeyde hiyerarşik olarak örgütlen-
dirilmiş bir devlet partisi oluşturulması girişimidir. Bununla, diğer bölge
ülkelerinde610 olduğu gibi iktidar tekelini elinde bulundurabilecek bir
hâkim parti modeline geçiş yapılması hedeflenmektedir.611

Referandum sonuçlarının açıklanmasından bir gün sonra, Cumhur-


başkanı Bakiyev parlamentoyu feshederek, 16 Aralık 2007 tarihinde er-
ken seçim yapılacağını kamuoyuna açıklamıştır. Yeni Anayasa’nın par-
lamento ile ilgili düzenlemelerinin, yeni seçimlerden sonra yürürlüğe gi-
receğini öngören geçici maddesi nedeniyle, Cumhurbaşkanı bu kararı bir
                                        
                                
 
610 Kazakistan’da eski OTAN, yeni Nur-OTAN, Özbe kistan’da Ulu sal Demokratik Parti
(UDP), Azerbaycan’da Yeni Azerbaycan Partisi (YAP) gibi.
611 Daniel Sershen, “President Strives to Finish Off Political Opponents”, Eurasia Insight,
23Ekim 2007.

276  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 

önceki Anayasa’nın kendisine verdiği fesih yetkisini kullanarak almıştır.


Kararla Cumhurbaşkanı, bir süredir yaşanan hızlı gelişmelere uyum
sağlamakta zorlanan muhalif oluşumları büsbütün hazırlıksız yakala-
mıştır. Zayıf birleşme girişimleri dışında, yeni kurulan ulusal partiye ra-
kip bir oluşum kurulamadığı gibi, seçimlerde hiçbir parti ulusal bir
kampanya yürütemeyecektir.
Üçüncü adım, seçim kanununda gidilen değişikliklerle ülkedeki
mevcut partilerin iyice zorlanmasıdır. Değişikliklere göre, ülke tek seçim
bölgesi sayılmakta, tüm partiler tek bir liste hazırlayarak seçime gir-
mektedirler. Partilerin sandalye dağılımına katılabilmeleri için, ülke ge-
nelinde geçerli oyların en az %5’ini almaları gerekmektedir. Bundan
önemlisi, partilerin aldıkları oyların ülkenin 9 idari bölgesinden toplan-
mış olması ve partilerin her bölgeden en az binde 5 oy almaları zorun-
luluğudur. Yeni düzenlemelere göre, bağımsız adaylık mümkün olma-
yacak, yalnızca partiler tarafından seçimlerde aday gösterilebilecektir.612
Bu son değişiklik, kendi bölgelerinde güçlü seçmen tabanına sahip yerel
politik aktörlerin bağımsız aday olarak seçime, dolayısıyla meclise gir-
melerini engellemektedir. Yine, tüm bölgelerden belli oranda oy toplama
zorunluluğu, çoğu bölgesel olan küçük partilerin önüne aşılması zor
ikinci bir seçim barajı getirmektedir. Belirtildiği gibi, Anayasa’da millet-
vekili olduktan sonra partisini değiştiren kişilerin meclis üyeliklerinin
düşeceğine dair bir hükme yer verilmesi, parlamento içinde muhalif
bloklaşma olasılığını önlemektedir. Kısaca seçim kanununda yapılan de-
ğişiklikler açık bir biçimde yeni oluşturulan devlet partisinin seçimlerde
elini güçlendirecek düzenlemelerdir.
Merkez Seçim Komisyonu seçimlere katılım başvurusu yapan 19
partiden 12 partiye onay verdi. 16 Aralık seçimlerinde geçerli oyların
%46’sını alan Ak-Jol birinci, %9 oranında oy alan Ömürbek Tekebaev li-
derliğindeki Ata-Meken Partisi ikinci parti oldular. Ancak Ata-Meken,
tüm bölgelerden yüzde yarım oy toplama koşulunu yerine getiremediği
için parlamentoya üye sokamadı. Sonuçta yeni devlet partisi Ak-Jol, 90
üyeli yeni parlamentoda 71 sandalye elde ederek çoğunluğu sağladı.
Bakiyev ile iyi ilişkilere sahip bulunan Sosyal Demokrat Parti 11, Komü-
nist Parti ise 8 üyelikle parlamentoda temsil edilmeye hak kazandılar. Bu
şekilde Ak-Jol, salt çoğunluğa ulaştığı için başbakan adayı önerme yetki-
sini kullanma hakkına sahip oldu. Ocak 2008’de parti, kuzeyli bir etnik
Rus, işadamı Igor Churdinov’u başbakan olarak Cumhurbaşkanı’na öne-
rerek seçim sürecini tamamladı.613
                                        
                                
 
612 The Kyrgyz Republic - Pre-term Parliamentary Elections, 16 December 2007, (Bişkek:
OSCE/ODIHR, 2007), ss. 3-6.
613 Joanna Lillis, “A New Year and New Government, But Lingering Hints of P olitical
Rancor”, Eurasia Insight, 10 Ocak 2008.

  277
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Çizelge 5.3. Aralık 2007 Erken Parlamento Seçim Sonuçları

Parti Alınan Oy Oran Mv.


Sayısı
Ak-Jol 1.294.992 46.99 71
Kırgızistan Sosyal Demokrat 141.034 5.15 11
Parti
Kırgızistan’ın Komünist Partisi 139.115 5.12 8
Ata-Meken 228.319 9.3 -
Diğer Partiler (8 Parti) - 33.44 -
Toplam 100.0 90

Aralık 2007 parlamento seçimleri Bakiyev’in rahat çalışabileceği


uyumlu bir meclis bileşimini ortaya çıkarmıştır. Bu bileşim özellikle
Temmuz 2009’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Bakiyev’in
elini oldukça rahatlatacaktır. Seçimler öncesinde Cumhurbaşkanı, ülke
tarihinde daha önce görülmemiş büyüklükte bir seçim kampanyası yü-
rüttü. Ülkenin bütün bölgelerini dolaştı, okul ve hastane açılışları yaptı,
etkin bir tanıtım ve halkla ilişkiler kampanyası yürüttü. ABD ile imzala-
dığı üs anlaşması nedeniyle Batı’dan gelecek baskıları da frenleyen
Bakiyev seçim sürecinde oldukça rahat hareket edebildi.614 MSK seçimler
öncesinde adayların kampanya bütçelerini kamuoyuna açıkladığında
Bakiyev’in kampanya bütçesinin kendine en yakın adayınkinden yakla-
şık beş kat daha fazla olduğu görülmüştür. Cumhurbaşkanı’nın kam-
panya bütçesi 38 milyon som’un üzerindeyken, Atambayev seçime 8
milyon som ayırabilmişti.615 Bu durum devlet imkânlarının seçimlerde
kullanıldığı yönünde tartışmaları gündeme getirecektir. Benzer şekilde
2007 seçimlerinde oluşan parlamento bileşimi nedeniyle seçimlerin yö-
netim ve denetiminde hayati rol oynayan MSK, altı üyesi doğrudan
cumhurbaşkanı, kalan altı üyesi parlamentodaki bileşime göre partilerce
belirlendiğinden, tamamıyla iktidar yanlısı bir örgüt konumuna dönüş-
türülmüştür. MSK dört aşamalı seçim yönetim ve denetim sisteminin
zirvesinde yer almaktadır. Oblastlar, Bişkek ve Oş kentleri Seçim Kon-
seyleri (KSK) üyelerini atamaktadır. KSK’ler ise Bölge Seçim Konseyleri-
nin üyelerinin seçiminde, onlarda seçim çevresi komisyonlarının üyele-
rinin belirlenmesinde yetkilidirler. Yeni seçim yasası komisyon üyeleri-
nin üçte birinin yerel yönetimlerden, üçte birinin siyasal parti temsilcile-

                                        
                                
 
614 Kyrgyz stan: Bakiyev Odds-On Favorite to Win Reelection in July 23 Vote, Eurasia
Insight, 22 Temmuz 2009.
615 Kyrgyz Republic- Presid ential Election, 23 July 2009, (Bişkek: OSCE/ODIHR, 2009), s. 8.

278  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
rinden oluşmasını kalan üyeliklerin de seçmen gruplarınca belirlenme-
sini öngörmektedir. Ancak bu üyelerin tanımı net yapılmadığından se-
çimi yapan üst konseylerin süreçteki inisiyatifleri oldukça yüksektir.
2009 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde komisyonlara üyeler belirlenirken
muhalif partilerce gösterilen adayların başvurularının prosedürel en-
gellemelerle reddedildiği, onlardan boşalan üyeliklerin seçmen grupla-
rınca seçildiği, bunun da genellikle iktidardaki Ak Jol’a yakın isimlerin
seçilmesi yönünde kullanıldığı belirtilmektedir. Sonuçta 2009 seçimle-
rinde seçim denetim ve yönetiminde iktidarın belirleyiciliği çok açık bir
biçimde ortaya çıkmıştır. 616 Atamalar sürerken, özellikle ülkenin kuzey
bölgelerindeki seçim komisyonlarından sayıları 150’ye varan istifanın
yaşanması bu gerilimin bir sonucu olarak gösterilmektedir.617
Ocak 2009’da seçim kanununda gidilen bazı değişikliklerle, seçim-
lerde mükerrer oy kullanılmasını engellemek amacıyla getirilen, seç-
menlerin parmaklarının boyanması veya ancak hâkim kararı ile seçmen
listelerine ekleme yapılabilmesi gibi bazı önlemler kaldırıldı. Oy kul-
lanmada seçmen beyanı esası getirildi. Bu düzenlemelere, genel bir de-
netim sisteminin bulunmadığı ülkede birden fazla oy kullanılmasını ko-
laylaştıracağı gerekçesi ile eleştiriler yapılmıştır.618
MSK seçimlere, adaylık için başvuran 22 isimden altısının katılabile-
ceğini açıkladı. Bakiyev dışında, Almazbek Atambayev, Temir Sarıyev,
Toktayım Ümitaliyeva, Nurlan Motuyev ve Jengişbek Nazaraliyev se-
çimlere katıldılar. Bakiyev dışındaki adayların hepsi Kuzeyli politikacı-
lardı. Atambayev dışındaki adaylardan Temir Sarıyev dikkat çekici bir
diğer isimdir. 2000 ve 2005 seçimlerinde milletvekili olarak seçilen
Sarıyev, Akayev’i istifa etmek konusunda ikna eden heyetin içinde yer
aldı. 2007 yılında Atambayev’in partisinden ayrılarak Akşumkar Parti-
sini kurdu ve başkanlığına seçildi. Gelecekte Kuzeyli siyasetin lideri ola-
bileceği yönünde yorumlar yapılmaktadır.

                                        
                                
 
616 Kyrgyz Republic Pr esidential Ele ction 23 July 2009, (Varşova: OSCE/ODIHR Election
Observation Mission Final Report, 2009), s. 7.
617 Kyrgyz Republic- Presid ential Election, 23 July 2009, B işke k, s. 5.
618 Kyrgyz Republic- Presid ential Election, 23 July 2009, B işke k, s. 1.

  279
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Çizelge 5.4. Temmuz 2009 Cumhurbaşkanlığı Seçim Sonuçları

Adaylar Partileri Aldıkları Oy Oran


Kurmanbek Bakiyev Ak Jol 1.772.849 76.12
Almazbek Atambaev Sosyal Demokrat 195.973 8.41
Parti
Birleşik Halk
Hareketi
Temir Sarıyev Akşumkar 157.005 6.74
Toktayım Bağımsız 26.640 1.14
Ümitaliyeva
Nurlan Motuyev Bağımsız 21.724 0.93
Jenişbek Nazaraliyev Bağımsız 19.283 0.85
Diğer 108.553 4.66

Seçimler sırasında Atambayev ve Nazaraliyev kampanya sorumlula-


rına yapılan baskı ve tutuklamaları protesto etmek amacıyla yarıştan çe-
kildiklerini açıkladılar, ancak bu talep MSK tarafından seçimler başladığı
gerekçesi ile kabul edilmedi. Sonuçta MSK seçimlere katılım oranının
%79’un üstünde gerçekleştiğini ve Bakiyev’in aldığı oy oranı ile ilk turda
seçildiğini ilan ederek seçim sürecini tamamladı. 2009 seçimleri 2007
anayasa değişiklikleri ile başlayan Bakiyev yönetimin yerleşme sürecinin
son aşamasını oluşturmuştur.
Ülkede siyasal sistemin işleyişine etki eden dinamikler incelendi-
ğinde Bakiyev’in çözümünün önünde bazı zorlukların bulunduğu gö-
rülmektedir. Kırgızistan, Kazakistan’ın aksine, siyasal merkezin bağımlı
bir patronaj ağı oluşturmakta kullanabileceği ekonomik kaynakların sı-
nırlı olduğu bir ülkedir. Dolayısıyla, kurumsallaşma geleneğinin zayıf
olduğu bu ülkede, bürokrasiye hâkimiyet sorunu yakın gelecekte de
önemini koruyacaktır. Bu paralelde, Ak-Jol’un ne ölçüde disiplinli bir
parti olabileceği henüz belirsizdi. Meclis merkezli direniş, yeni koşul-
larda parti içindeki hizipler tarafından yönlendirilebilme olasılığı söz
konusuydu ve Parlamento’da bulunan iki ılımlı muhalif parti ülkedeki
siyasal deneyim göz önüne alındığında, bir anda muhalefetin temsilcisi
olarak öne çıkabilirlerdi. Son olarak, parlamento dışı muhalefetin şiddete
başvurması, siyasal merkezi zorlayabilirdi. Zayıf bürokratik kurumsal-
laşma sürekli ve bölgesel bir şiddet dalgasına karşı işlevini yitirebilir ve
bu durum ülkeyi kalıcı bir istikrarsızlığa sürükleyebilirdi. 2010 yılındaki
iktidar değişimi tüm bu dinamiklerin bir bileşimi sonucunda gelişme
gösterecektir.

280  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
2005 Lale Devriminin üçüncü yıl dönümünde Roza Otubayeva’nın
sözleri ülkedeki siyasal hayatın üzerinde konumlandığı gerilimi özetle-
mektedir: “Devrim 2005’te bitmedi. Bugün devam ediyor. Devrimimiz, zafe-
rimiz çalındı. Bizler bir grubun diğer bir grupla nasıl yer değiştirdiğine şahit
olduk… Bir zamanlar bizleri tutuklamak isteyen kişiler bugün Bakiyev’in çevre-
sindeler. Devrimi yapanlar ise sokakta kaldı” 619

2010 İktidar Değişimi ve Yeni Rejime Geçiş Süreci

2007 yılındaki anayasa ve seçim sisteminde yapılan değişiklikler ve aynı


yıl gidilen erken seçimler ile oluşturulan yeni rejim Cumhurbaşkanı’na
muhalefetin baskısından özerk bir biçimde kamu politikalarını yönlen-
dirmekte geniş bir hareket alanı sağlamıştır. Ancak Kırgızistan koşulla-
rında siyasal merkezin ürettiği politikaları etkin bir biçimde devreye so-
kabilmesi, diğer bir bakış açısıyla Kazakistan’a benzer bir otoriter sistemi
kurumsallaştırması oldukça şüpheliydi. 2010 yılı başında hükümetin
kamu hizmetleri fiyatlarında yeni ayarlamalara gideceğini açıklaması ile
başlayan süreç 2007 formülasyonunun işlevsizliğini ortaya koyacaktır.
Şubat 2010’da hükümet yetkilileri Sovyet döneminden kalan fiyatlan-
dırma politikasının ekonomi üzerindeki yükünden yakınarak kamu
hizmetleri fiyatlarının yeniden belirleyeceklerini açıkladılar. Kış ayla-
rında gidilen yeni fiyat ayarlamaları, örneğin ısınmada %400 oranında
bir artışa karşılık gelmekteydi ve fakir Kırgız halkı için ağır bir yük ge-
tirmekteydi. Mart ayına gelindiğinde kendilerine Birleşik Halk Hareketi
adını veren ve çoğunluğunu kuzeyli politikacıların oluşturduğu koalis-
yon önce bölgelerde daha sonra ulusal düzeyde başkent Bişkek’te bir
dizi kurultay toplantısı düzenleme kararı aldı. Hareket 17 Mart’ta bir
gösteri düzenleyerek, Şubat ayında yapılan zamların geri alınması,
elektrik ve Kırgıztelekom şirketlerinde yapılan özelleştirmelerin iptali,
bir süre önce tutuklanan ülkenin önde gelen politikacılarından ve Hare-
ketin üyesi olan İsmail İsakov ve yandaşlarının serbest bırakılması, Ana-
yasa’da 2007 yılında yapılan düzenlemelerin iptal edilmesi, Bakiyev’in
oğlu Maksim Bakiyev’in başında bulunduğu Devlet Kalkınma Yenilik ve
Yatırım Dairesi’nin kapatılması ve bazı yolsuzluklara karıştığı için hak-
kında İtalya’da dava açılan ve Devlet Kalkınma Yenilik ve Yatırım Dai-
resi’ne danışmanlık hizmeti veren MGN şirketinin müdürü Eugene
Gourevitch hakkında soruşturma açılması yönünde bir dizi karar aldı.
Hareket, Bakiyev’e bu talepler doğrultusunda 24 Mart’a kadar süre ver-
diklerini aksi takdirde Bişkek’te büyük bir protesto gösterisi düzenleye-
ceklerini ilan etti. Cumhurbaşkanı Bakiyev’in buna tepkisi, yine Biş-

                                        
                                
 
619 Bruce Pannier, “Kyrgyzstan: The Bittersweet Fruits of The Revolution”, RFE/RL, 23
Mart 2008.

  281
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
kek’te alternatif resmi bir “Birlik Kurultayı” toplamak oldu. Internet si-
teleri bloke edilerek, muhalefetin haberleşmesi engellendi ve bölgesel
toplantılar yasaklandı. Hareket 17 Mart’ta aldığı kararları Birlik Kurul-
tay’ına getirerek tartışmaya açmak istediyse de kurultay binasına gir-
meleri engellendiği gibi, birçok gösterici gözaltına alındı.620 Hareket
buna tepki olarak kendi kurultaylarını 7 Nisan’da, yani Bişkek’te olayla-
rın çıktığı gün toplayacağını ilan etti. Süreçte bu kez Kuzey bölgeler ak-
tifti. 6 Nisan’da ulusal kurultayın hazırlık çalışmalarının yürütüldüğü
Talas’ta bir grup muhalefet liderinin tutuklanmasıyla başlayan olaylar,
belki de muhalefetin beklemediği bir hızla yayıldı. Sayıları dört bini bu-
lan göstericiler kentteki hükümet binalarını işgal ettiler ve polisle çatış-
tılar.621 Bir gün sonra Talas’ın yanı sıra, başkent Bişkek, Narin ve Çuy,
başka bir ifade ile tüm kuzey kentlerine eylemler yayılmıştı. Aynı günün
akşamında çatışmalarda çok sayıda ölü ve yaralının olduğu, Talas’a gi-
den İçişleri Bakanı Moldomusa Kungatiev’in ağır şekilde yaralandığı
haberleri gelmeye başladı.622
7 Nisan sabahı Cumhurbaşkanı Bakiyev’in olağanüstü durum ilan
etmesinden kısa bir süre otomatik silahlarla donatılmış, özel kuvvetlere
bağlı zırhlı araçlarla muhalefetin önde gelen isimleri (Almazbek
Atambayev, Omurbek Terkebaev gibi) gözaltına alınmaya başlandı. Sa-
yıları on bini bulan göstericilerin öğleden sonra Başkanlık Sarayı’na sal-
dırmaları, göstericilere binanın çatısından ateş açılması olayları büsbü-
tün içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Cumhurbaşkanı, büyük bir ola-
sılıkla ABD’nin kontrolündeki Manas üssünden kalkan bir uçakla güne-
yin başkenti Oş’a oradan da memleketi olan Celal-Abad’a gitmek zo-
runda kaldı. Yine aynı günün akşamı muhalif liderler hükümetin istifa
ettiğini ve yerine geçici bir ulusal hükümet kurulduğunu açıkladılar.
Hükümet yine ülke genelinde sükûnetin sağlanması amacıyla geçici bir
süre sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini açıkladı. Tüm bu süreçte sessiz
kalan güneydeki kentlerde bu açıklamaların herhangi bir yansımasının
olduğunu söylemek zordur. 8 Nisan’da geçici hükümet başkanı sıfatı ile
bir basın toplantısı düzenleyen ve daha sonra halka hitap eden Roza
Otunbayeva, ülkede kontrolü sağladıklarını, Putin ile kısa bir süre önce
görüştüğünü, geçici hükümetin Rusya’nın desteğini aldığını, altı ay
içinde seçimlere gidileceğini ve ülkedeki ABD Üssü ile ilgili imzalanan
anlaşmaları tekrar gözden geçireceklerini açıkladı. Bu açıklamalar ulus-

                                        
                                
 
620 Ulan Temirov, “Kyrgyzstan: Opposition and President Spar Before National
Conclave”, Eurasia Insight, 16 Mart 2010; “Kyrgyz stan: OppositionDemonstrators
Arrested as President Convenes Assembly”, Eurasia Insight, 23 Mart 2010.
621 “Kyrgyz stan: Bakiyev Confronts Political Crisis”, Eurasia Insight, 6 Nisan 2010.
622 Kyrgyz stan: Bishkek Consumed by Violence Amid Power Vacuum”, Eurasia Insight, 7
Nisan 2010.

282  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
lararası ortamda hemen Rus destekli darbe söylemini öne çıkarsa da, iç
politikada geçici hükümetin konumunu güçlendirmek için verdiği birer
mesajdı. Aynı gün bir Rus medya kuruluşuna demeç veren Bakiyev ise
ülkenin yasal seçimle işbaşına gelmiş meşru cumhurbaşkanı olduğunu,
Kuzeydeki oluşumu tanımadığını ve geri adım atmayacağını ilan etti.
Dolayısıyla Bakiyev’in bu açıklaması ülkenin bölünmesinden, iç savaşa
uzanan birçok olasılığın siyasi ve bilimsel çevrelerde tartışılmasına ne-
den olmuştur.
Bu görünüm yaşanılan sürecin 2005 yılındaki iktidar değişiminden
farklı sonuçlar doğurabileceği olasılığını da gündeme taşımıştır. 2005 yı-
lında Akayev’in gösterilere sertlikle karşılık vermeyip, muhalefete fazla
direnmeden çekildiği düşünüldüğünde, yaşanan gelişmelerin öncekin-
den farklı olarak iki farklı otorite yapısını ortaya çıkardığı görülmekte-
dir. Üstelik bu durum ülkede geleneksel olarak varlığını koruyan Ku-
zey/Güney dengesi üzerinde şekillenen bir ayrımdır. 2005 yılındaki
olaylarda güneyliler daha aktif olmakla birlikte etkili bazı kuzeyli politi-
kacılar eylemelere destek vermişler, güneydeki hareketi de Beknazarov
gibi geleneksel muhalifler değil, daha düne kadar Akayev’in çalışma
ekibinde yer alan, Bakiyev gibi isimler yönlendirmişti. Oysa 2010 yılın-
daki olaylarda Kuzeyliler oldukça baskındır ve az sayıdaki güneyli lide-
rin desteğini alabilmişlerdir. Hareket bu görünümü ile mevcut yönetim-
den rahatsızlık duyan seçkinlerin bir ittifakından çok Kuzeyin yoksul
bölgelerinden gelen halkın desteğini alabilen bir grup kuzeyli politikacı-
nın etrafında şekillenmiştir.623 2010 olayları ülke genelinde koordine edi-
len planlı bir hareket olarak gelişme göstermedi. Dolayısıyla olaylar son-
rasında ne eski iktidar, ne de geçici hükümet ülkede tam bir kontrole sa-
hip olabildi.
Görüldüğü gibi 2010 olaylarının en önemli içsel nedenleri, ülkedeki
siyasal kurumların muhalefeti büsbütün dışarıda bırakacak şekilde ye-
niden formüle edilmesi ve buna duyulan tepkiye yaygın bir desteğin
oluşmasını sağlayan kamu hizmetlerine yapılan yüksek zamlardır. Bu iki
faktöre ek olarak, 2005 sonrasında oluşan iktidar yapısının işleyiş olarak
Akayev dönemindeki işleyişten ayırt edilir bir farklılaşma doğurmaması
da belirleyici olmuştur. Ulusal Güvenlik Servisi Başkanı Yardımcısı ve
Bakiyev’in kardeşi Canış Bakiyev 2005’ten beri protestoların hedefindeki
isimdi. Bakiyev’in Kasım 2009’da oğlu Maksim Bakiyev’i özellikle ya-
bancı yatırımlarla ilgili stratejik bir birim olan Devlet Kalkınma Yenilik
ve Yatırım Dairesi başkanlığına getirmesi muhalefetin tepkisini çeken
atamalardan bir diğerini oluşturmuştur. Hatta 24 Mart’ta toplanan resmi
                                        
                                
 
623 Alisher Khamidov, “Not The Tulip Revolution All Over Aga in”, Eurasia Insight, 8
Nisan 2010.

  283
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Birlik Kurultayı’nın amaçlarından birinin Maksim’in, babasından sonra
iktidara hazırlanması olduğu ileri sürülmüştür.624 2005 yılından bu yana
ülkedeki üst düzey kamu görevlerine atananların yarısından fazlasının
güneyliler olduğu, bunlar içinde de Celal-Abadlıların büyük bir ağırlığı
oluşturduğu Bakiyev’e yöneltilen eleştirilerden biriydi.625 Dolayısıyla
2005 devrimine aktif destek veren, ancak daha sonra iktidardan dışlanan
kesimler “ne değişti” sorusunu kamuoyu önünde gündeme getirebildi-
ler.
Kırgızistan’da yaşanılan krizin aşılması için 2005 yılında Bakiyev için
geliştirilen formül devreye sokuldu. Kazakistan’ın aktif arabuluculuğu
ile Bakiyev’den istifa etmesi sözüne karşılık olarak, ülkeden güvenli bir
biçimde ayrılması konusunda Rus ve ABD liderleri anlaşmış ve bir yerde
geçici hükümet devre dışı bırakılarak eski Cumhurbaşkanı uçakla Kaza-
kistan - Kırgızistan sınırındaki Taraz kentine getirilmiştir. 626 Daha sonra
Belarusya’da ortaya çıkan Bakiyev yine ülkenin meşru cumhurbaşkanı
olduğunu açıklamış, bu açıklamaya paralel olarak Kırgızistan’ın güne-
yinde Bakiyev ailesi mensuplarının başını çektiği kargaşalıklar Temmuz
ayı başında yaşanacak kanlı olaylara kadar artarak devam etmiştir.
Güneyde yaşayan Özbek topluluk, belirtildiği gibi geleneksel olarak,
güneyli Kırgız politikacılar ve yerel yöneticilere karşı, bir denge politi-
kası olarak, kuzeyli gruplarla işbirliği içinde hareket etme eğilimindedir.
Özbekler güneyli politikacıların ve yerel yöneticilerin hareket alanlarını
sınırlandıracak bölgesel ve ulusal girişimlere destek vermektedirler. 1990
yılında yaşanan Oş olaylarından Masaliyev liderliğindeki güneyli kad-
roları sorumlu tutan Özbekler, Akayev’in ülke yönetime gelmesine açık
destek verdiler. 2005 yılında yaşanan iktidar değişikliğinden sonra, yö-
netimde yine güneyli kadroların ağırlık kazanması ve bu durumun böl-
gedeki rekabete olumsuz yansımaları nedeniyle bu kez Bakiyev yöneti-
minin devrilmesini desteklediler. Bu durum ulusal düzeyde yaşanan
otorite sorununun, bölgede Özbeklere yönelik tepkiyi tetiklemesini ve
eski yönetimin bu durumu bir istikrarsızlık unsuru olarak kullanmasını
kolaylaştırmıştır. Olayların bir gazinoda eğlenen Kırgız ve Özbek genç-
ler arasında meydana gelen bir kavganın büyümesi sonucunda or taya
çıktığı belirtilse de 10-14 Temmuz tarihleri arasında yaşanılan olaylar
ortada daha kapsamlı bir planın olduğunu göstermektedir. Olaylarda
resmi açıklamalara göre 275 kişi hayatını kaybetti. Gerçek rakamın bu
sayının en az dört katı olduğu belirtilmektedir. Olaylarda 1.800’ün üs-
                                        
                                
 
624 David Trilling, “Kyrgyz stan: Russian Press Bashing Bakiyev”, Eurasia Insight, 30 Mart
2010.
625 Farangis Najibullah, “K yrgyz Find Little to Celebrate on 'Tulip' Anniversary”, RFE/RL,
23 Mart 2010.
626 “Kyrgyz stan: Bakiyev Heads for Kazakhstan”, Eurasia Insight, 15 Nisan 2010.

284  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
tünde ev ve işyeri tahrip edildi. Ölenlerin ve evleri tahrip edilenlerin bü-
yük çoğunluğunu Özbekler oluşturmaktadır. Geçici hükümet olaylardan
Bakiyev ailesi, IMU ve uyuşturucu kaçakçılarını suçlasa da yaşananların
çok daha planlı bir temelde gerçekleştirildiği görülmektedir. Özellikle
Bakiyev ailesinin çatışmalarda belli bir rolü olabilir, ancak bu olayların
yaygınlığını ve büyüklüğünü açıklamaya yetmemektedir. Özbekler bu
çapta saldırıların yerel otoriteler, polis ve ordu güçlerinin desteği olma-
dan gerçekleştirilemeyeceğini iddia etmektedirler. 11 Haziran’da ağır
silahlarla donatılmış maskeli kişileri taşıyan büyük araçların Özbek ma-
hallerine girerek saldırı başlatmaları, mahalle girişlerinin polis ve asker-
lerce kesilmiş olmasına rağmen bu saldırıların gerçekleştirilebilmesi,
keskin nişancı atışlarının hep Özbekleri hedef alması ve ateşin çevreye
hâkim yüksek binalardan yapılması, yapılan saldırılarda Rus, Tacik gibi
diğer etnik kökenlere mensup kişilerin evlerinin zarar görmemesi ce-
vaplanması gereken sorular olarak ortada durmaktadır. Geçici hükümet
olaylar sırasında yedisi yabancı yirmi keskin nişancının yakalandığını
açıklasa da bu kişilerle ilgili daha sonra herhangi bir açıklama yapılma-
mıştır. Yine bölge valisinin, bu kişi Bakiyev’in yakın destekçisi olarak
gösterilmektedir, yaşanılan olaylara rağmen görevden alınmaması dik-
kat çekicidir. 627 Olayların yatışmasından sonra 25 Haziran’da bazı insan
hakları gözlemcilerinin, yaşadıkları bölgelere dönen Özbek mültecilere
Kırgız polisinin sert ve aşağılayıcı tutumuna ilişkin bilgiler vermeleri
yine soru işaretleri uyandırmaktadır.628
Siyasal açıdan bölgede yaşanılan olayların bir diğer nedeni doğrudan
geçici hükümetin yapısından kaynaklanmaktadır. Bakiyev yönetimi de-
viren dalga başından beri bir kuzeyli hareket olarak gelişme gösterdi.
Geçici hükümette yer alan güneyli Tekebaev, Beknazarov gibi isimler,
daha önceki dönemlerde de sürekli muhalefette yer almış, Kırgız bürok-
rasisi ve emniyet güçleri içinde bağlantıları olmayan isimlerdir. 2005 yı-
lında Akayev yönetiminin devrilmesi sürecinde, ittifakın güney kanadını
Bakiyev temsil etmekteydi. 2002 yılına kadar Akayev’in başbakanlığını
yapmış Bakiyev, bürokrasi ve güvenlik güçleri içindeki bağlantıları olan
bir isim olarak geçiş sürecinin nispeten sorunsuz atlatılmasında belirle-
yici rol oynamıştı. Geçici hükümet içinde Bakiyev’in boşluğunu doldu-
rabilecek veya onu dengeleyebilecek bir ismin yer almaması, başka bir
ifade ile güneydeki gruplar ile mevcut iktidar arasında aracı rol oynaya-
bilen bir figürün bulunmaması otorite boşluğunun en önemli nedenle-
rinden biridir. Bu sağlanamadığı sürece Kırgızistan’ın güneyi bir istik-
rarsızlık kaynağı olarak sorun üretmeye devam edecektir.
                                        
                                
 
627 Bruce Pannier, “Kyrgyzstan: Anatomy Of A Conflict”, RFE/RL, 3 Temmuz 2010.
628 Gregor y Fe ifer, “Kyr gyzstan Prepares for Referendum amid Ongoing Instability”,
RFE/RL, 26 Haziran 2010.

  285
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Oş ve Celal-Abad’ta yaşanılan olaylar ile ülkedeki siyasal gelişmeler
arasında zamanlama açısından da bir ilişki bulunmaktadır. Kırgızis-
tan’da siyasal açıdan normalleşmenin önemli aşamalarından biri olarak
gösterilen ve Haziran sonunda yapılması planlanan Anayasa referan-
dumu öncesinde olayların baş göstermesi, bir yandan yerel Özbeklerin
normalleşmeye verecekleri desteğin sınırlanması, diğer yandan bölgesel
istikrarsızlığın sürmesini sağlayarak, bu yöndeki çabaların öneminin
ikinci plana itilmesi amacını taşımaktadır. Olaylar referanduma katılım
oranlarını önemli kılarken, yaşanan şiddet dalgasının ülkenin kuzeyinde
yaşayan diğer azınlıkların referanduma katılım noktasında isteksiz dav-
ranmalarına neden olma ihtimali bulunmaktaydı. Geçici hükümetin li-
deri Otunbayeva olayların hemen ardından Kırgızistan halkının evet
oyu kullanarak yalnızca yeni anayasaya değil, aynı zamanda ülkede is-
tikrara geçilmesine de destek vereceğini açıkladı.

2010 Anayasası: Parlamenter Rejime Geçiş (?)629


Ülkede normalleşmenin en önemli aşaması olarak gösterilen Anayasa re-
ferandumu 27 Haziran 2010 tarihinde yapıldı. Referandum’a ilişkin yasa
yapılacak oylamada yeni Anayasa’nın kabul edilmesi durumunda geçici
hükümet başkanı Otunbayeva’nın 31 Aralık 2011 tarihine kadar geçici
cumhurbaşkanlığı görevine seçilmiş kabul edileceğini, buna karşılık bu
tarihte yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerde aday olamayacağını
hükme bağlamaktaydı. Ayrıca geçici hükümet, yeni Anayasa’da merkezi
bir konum edinen meclis için seçimlerin 10 Ekim 2010 tarihinde yapıl-
masını kararlaştırdı. Dolayısıyla Kırgızistan’da yeni siyasal sistemin,
Haziran 2010 referandumu ile başlayıp, Ekim 2010 meclis seçimleri ile
devam edip, 2011 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine uza-
nan bir süreç içinde şekilleneceği görülmektedir.
Seçimlerden önce Anayasa Mahkemesi ve MSK lağvedildi. Eski
MSK’nın yerine 15 kişiden oluşan yeni bir komisyon oluşturuldu. Sekiz
üyesi siyasi parti temsilcilerinden, yedi üyesi sivil toplum örgütleri tem-
silcilerinden oluşan komisyonda ayrıca danışman nitelikte altı üyelik
bulunmaktaydı. Yapılacak referandumda MSK’ya bağlı çalışacak alt
komisyonlar da benzer bileşimde oluşturuldu. Referandum ile ilgili eski
yasalar yürürlükte kalmakla birlikte, geçici hükümet çıkardığı kararna-
melerle seçim sürecini ilgilendiren bazı stratejik değişiklikler yaptı. Bir
referandum ile iki farklı karar alınması yönündeki yukarıda değindiği-

                                        
                                
 
629 21 Mayıs 2010 tarihinde Rusça yayınlanan anayasa taslağının Venedik Komisyonunca
tercüme edilen İngilizce metin esas alınmıştır. Bkz. Draft Constitution of The Kygyz
Republic, European Commission for Democracy Through Law (Venice Commission),
28 Mayıs 2010, Strasbourg.

286  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
miz düzenleme dışında, yapılacak referandumun geçerli sayılabilmesi
için gerekli koşul olan seçmenlerin en az yarısının oylamaya katılması ve
olağanüstü durum ilan edilen dönemlerde referandum yapılamayacağı
koşulları kaldırıldı.
Ülkede yaşanan olaylar referandum sürecinde canlı bir kampanyanın
yapılmasını önemli ölçüde engelledi. Bakiyev yönetiminin devrilme-
sinde ortak hareket eden ve geçici hükümet içinde etkin rol oynayan
oluşumlar, Sosyal Demokrat Parti, Ata Meken, Akşumkar gibi, evet
kampanyası yürüttüler. Buna karşılık, bazı küçük oluşumlar, Bütün Kır-
gızistan Hareketi, Ata Yurt, El Armani gibi, referandumun zamanlama-
sının hatalı olduğu, cumhurbaşkanı yetkilerinin aşırı derecede törpü-
lenmesinin istikrarsızlık doğuracağı ve referandumla birlikte geçici
cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birlikte yapılması gibi gerekçeleri ileri
sürerek seçmenlere hayır oyu kullanmaları yönünde çağrı yaptılar.630
Resmi açıklamalara göre oylamaya %69,48 oranında katılım gerçek-
leşti (en yüksek katılım Isık Göl %85 – en düşük katılım Oş %51) ve ülke
genelinde %90,55 evet oyu ile yeni anayasa Kırgız halkı tarafından kabul
edildi. Aşağıda yeni anayasanın getirdiği rejim ve potansiyel sonuçlar
ele alınacaktır.

Genel Değerlendirme
2010 Anayasası’nın hazırlık sürecinde ülkede parlamenter rejimin ku-
rumsallaştırılmasının amaçlandığı geçici hükümet tarafından açıklansa
da, genel olarak anayasadaki formülasyona bakıldığında 2006 yılında
muhalefetin baskısıyla Bakiyev tarafından kabul edilen kısa ömürlü
anayasa değişikliklerine, hatta 2007 Anayasası’nda düzenlenen sisteme
pek çok açıdan benzeyen bir rejim kurgulandığı görülmektedir. 2010
Anayasası gerçekte bir tür yarı başkanlık veya yarı-parlamenter rejim
getirmektedir. Cumhurbaşkanı’nın stratejik yetkilerinin önemli ölçüde
törpülendiği yeni Anayasa’da, cumhurbaşkanının seçimle belirlenmesi,
yetkili ama zayıf parlamento ile yetkisiz ama güçlü popüler desteğe sa-
hip bir cumhurbaşkanı arasında meşruiyet krizi doğurabilecek potansi-
yele sahip bir kurumsal yapı getirilmektedir. Sistemin işleyişinde genel
olarak meclisin rolü güçlendirilse de Kırgızistan’da siyasal hayatın işle-
yişi göz önüne alındığında bu yetkileri kullanabilecek istikrarlı bir par-
lamento çoğunluğunun sağlanıp sağlanamayacağı tartışmalıdır. Bu çer-
çevede öncelikle yeni Anayasa’nın getirdiği hak ve özgürlükler sistemi

                                        
                                
 
630 Kyrgyz Republic –Constitutional Referandum Final Report , 27 Haziran 2010, (Bişkek:
OSCE-ODIHR).

  287
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
üzerinde ana hatları ile durup, daha sonra kuvvetler arasında nasıl bir
sistemin oluşturulduğu ayrı başlıklar altında incelenecektir.
2010 Anayasası’nın belirleyici özelliklerinden biri sosyal adalet, sos-
yal devlet, devletin kontrolünde bir ekonomi ve sosyal politika eğilimi-
nin anayasa metninde öne çıkartılmasıdır. Bu 1991’den beri cumhurbaş-
kanı-meclis çekişmesinin ideolojik söylemine uygun düşmektedir. Libe-
ral politikaları otoriter bir anlayışla hayata geçirmeye çalışan cumhur-
başkanlarına karşı, meclisteki muhalefet, söylemini daha sosyal vurgular
üzerinde yapmıştır. Yasamanın güçlendirilmesini amaçlayan yeni dü-
zenlemenin daha sosyal bir içerikle kaleme alınmış olması bu açıdan
anlamlıdır. Anayasa’nın önsözünde hukukun üstünlüğünü yerleştirmek
kadar halkın sosyal adaletini, ekonomik refahını ve manevi kalkınmasını
sağlamanın da Anayasa’nın öncelikli amaçlarından olduğu vurgulan-
maktadır. Anayasa’nın 9. maddesine göre devlet vatandaşlarına makul
hayat koşulları sağlamakla, kişisel özgürlüklerini geliştirmeyi destekle-
yen ve işsizlik yardımı yapmayı da içeren sosyal programlar hazırla-
makla yükümlüdür. Bu paralelde devlet, korunmaya muhtaç toplumsal
grupları destekleyecek, çalışanların asgari ücret haklarını garanti edecek
ve çalışma hayatını ve çalışanların sağlığını koruyacak önlemleri alacak-
tır. Sosyal hizmetler, sağlık hizmetleri ve emeklilik ile ilgili kurumlar ge-
liştirilecektir. Mülkiyet haklarının düzenlendiği 12. maddede daha ön-
ceki anayasalarda yer almayan devletleştirme yöntemine ilk kez yer ve-
rilmektedir. Anayasa’nın 46. maddesinde konut hakkı düzenlenirken bu
hakkın hayata geçirilmesinde merkezi ve yerel yönetimin düşük gelire
sahip vatandaşlara bedelsiz veya maliyetine konut sağlamaya dönük ku-
rumları oluşturacakları belirtilmektedir.
2010 Anayasası’nda dikkat çeken diğer bir özellik, ülkenin bağımsız-
lığından beri siyasal hayatın işleyişinde yaşanılan sorunlara yönelik ola-
rak yürütme otoritesini sınırlayıcı, siyasal partileri ve çoğulculuğu des-
tekleyici bir dizi düzenlemeye yer verilmesidir. Anayasa’nın 4. maddesi
ülkede siyasal farklılaşmanın ve çok partililiğin esas olduğunu, halkın
siyasal, ekonomik, kültürel, sosyal ve diğer tüm çıkarlarını savunmak,
hak ve özgürlüklerini korumak ve ilerletmek amacıyla örgütler ve siya-
sal partiler kurabilecekleri güçlü bir biçimde vurgulanmaktadır. Önceki
düzenlemede devlet ile bir partinin bütünleşmesine ilişkin yasak geti-
rilmişken, 2010 yılındaki düzenlemede buna belediye ve diğer tüm ör-
gütler de eklenmiştir. Bakiyev’in kurmaya çabaladığı tek parti rejimine
bir tepki olduğu anlaşılan bu düzenleme, Anayasa’nın çoğulculuğu
destekleyen anlayışına diğer bir örnektir. Anayasa’nın 5. maddesine göre
devlet kurumları ve otoriteler toplumun belli bir kesimine değil tama-
mına hizmet vermekle yükümlüdürler. Hiçbir topluluğun, örgüt ya da
kişinin siyasal iktidarı elinde toplamasına izin verilemez. Merkezi ve ye-

288  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
rel yöneticiler anayasa ve diğer hukuk kuralları ile tanınmış yetkilerin
dışına çıkamazlar. Tüm yöneticiler yasadışı eylemlerinden dolayı hukuk
karşısında sorumludurlar. Anayasa’nın 20. maddesinde bir kanun ile
düzenleme konusu olamayacak hususlar ve sınırlama getirilemeyecek
haklar tek tek sıralanmaktadır. Ölüm cezası, kötü muamele, işkence ve
diğer onur kırıcı uygulamalar, kölelik ve insan kaçakçılığı, çocuk gücün-
den yararlanma, insan onuru ve kimliğini ilgilendiren bilgilerle ilgili ce-
zai düzenlemeler, dini ve diğer kanaatlerini açıklamaya zorlama, etnik
kimliğini açıklamaya veya yasaklamaya dönük düzenlemeler, konuttan
keyfi gerekçelerle mahrum bırakma hiçbir hukuk kuralının konusunu
oluşturamaz. Hiçbir şekilde sınırlama getirilemeyecek haklar ise, tutuk-
luların tedavi ve insan saygınlığına yakışır muamele edilmesi, ceza affı
ve ceza indirimi, temyiz hakkı, düşünce ve kanaat özgürlüğü, inancını
belirleme özgürlüğü, etnik kimliğini ifade hakkı, tazminat talebi, adli ko-
ruma talebi, temel eğitim hakkı, vatandaşların ülkeye dönmelerinin en-
gellenememesi olarak sıralanmaktadır. Yine siyasal hayatı yakından il-
gilendiren bazı haklar yeni Anayasa’da daha geniş bir biçimde düzen-
lenmektedir. Örneğin Anayasa’nın 34. maddesinde barışçıl toplantı dü-
zenleme hakkının önlenmesi veya sınırlanması yasaklanmakta, düzenle-
necek toplantı ile ilgili bildirim eksikliğinden kaynaklanan sorunlardan
organizatörlerin sorumlu tutulamayacakları belirtilmektedir.
Anayasa’nın 10. Bölümünde ve 114. maddesinde anayasada değişik-
lik yapılması ile ilgili prosedür düzenlenmiştir. Buna göre, Anayasa’da
yapılacak değişiklikler Jogorku Keneş tarafından referandum yolu ile
yapılabilir. Ancak, Anayasa’nın 3 ila 8. Bölümlerinde, başka bir ifade ile
temel hükümler, hak ve özgürlükler ve yerel yönetimler ile ilgili bölüm-
ler dışında düzenlenen konularda değişiklik önerileri meclis üye tam sa-
yısının salt çoğunluğunca ya da üç yüz bin seçmenin inisiyatifi ile gün-
deme getirilmek şartıyla Jogorku Keneş’in en az üçte iki oy çokluğu ile
kabul edilebilir. Diğer konularda referandum zorunludur. Değişiklik
önerinin meclise sunulmasından itibaren altı ay içinde sonuçlandırılma-
lıdır. Oylama için son okuma süresi iki aydan kısa tutulamaz. Eğer mec-
lis üçte iki oy çoğunluğundan daha az bir çoğunlukla değişikliğe olumlu
oy kullanırsa değişiklik önerisi ayrıca referanduma sunulabilir. Anayasa
değişiklikleri cumhurbaşkanının imzası ile yürürlüğe girer. Anayasa de-
ğişiklik sürecinde de cumhurbaşkanının önceki düzenlemelerde yer alan
belirleyici yetkilerinin tamamen kaldırıldığı ve yasama merkezli bir refe-
randum sürecinin öne çıkartıldığı görülmektedir.

Yetkileri Sınırlandırılan Cumhurbaşkanı


Anayasa’nın 60. maddesi cumhurbaşkanını devletin başı ve devlet ikti-
darı ile toplum birlikteliğinin sembolü olarak tanımlamaktadır. Bu ana-

  289
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
yasanın cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlandırılarak daha sembolik
bir makam olarak düzenlenmesi isteğinin bir yansımasıdır. 6 yıl süre ile
halk tarafından seçilecek Cumhurbaşkanlığı makamına bir kişinin iki
defa seçilmesi mümkün değildir. Bu şekilde cumhurbaşkanının siyasal
bir aktör olarak hareket etmesi de önlenmeye çalışılmaktadır. Cumhur-
başkanlığı seçimlerine aday olabilmek için 35-70 yaşları arasında olmak
ve devlet dilini bilmek koşulları aranmaktadır. Ayrıca adayın en az 15
yıl ülkede ikamet etmesi ve seçimden önce otuz bin seçmenin adaylık
için imzasını toplamış olması gerekmektedir. Seçilen cumhurbaşkanının
varsa partisi ile ilişkisi kesilir ve görevi süresince herhangi bir siyasal fa-
aliyet yürütemez.
Anayasa’nın 64. maddesi Kırgız Cumhurbaşkanı’nın görevlerini 11
alt madde ve 23 paragrafta yeniden düzenlemektedir. Bu maddelere ge-
nel olarak bakıldığında 2010 Anayasası’nın cumhurbaşkanının önceki
dönemlerdeki stratejik yetkilerini önemli ölçüde elinden alındığı görül-
mektedir. Buna göre cumhurbaşkanı anayasada gösterilen koşullara
bağlı kalarak Jogorku Keneş ve yerel meclis seçimlerini ilan etmek ve er-
ken seçim kararı almak, meclisten kendisine gönderilen yasaları onay-
lamak, uygun bulmadıklarını tekrar görüşülmek üzere meclise gönder-
mek, meclisi olağanüstü toplantıya çağırmak ve gerektiğinde meclis otu-
rumunda konuşma yapmak yetkilerine sahiptir.
Cumhurbaşkanı aşağıda niteliğine değinilecek olan Hakimler Kon-
seyi’nin, Yüksek Mahkeme üyeliği için önerdiği adayları Jogorku Ke-
neş’in onayına sunma yetkisine sahiptir. Daha önce bu adayları serbestçe
belirlerken, yeni düzenleme ile bu yetkisini önemli ölçüde kaybetmekte-
dir. Yine eskiden ülkedeki diğer hâkimleri atama yetkisini elinde bulun-
dururken, yeni anayasaya göre hâkim atamalarını Konsey’in önerdiği
adaylar arasında yapabilecektir. Başsavcı, cumhurbaşkanının önerisi
üzerine Jogorku Keneş tarafından atanacaktır. Başsavcı’nın görevden
alınmasında artık güç merkezi meclisin olacaktır. Cumhurbaşkanı baş-
savcıyı, meclis üye tamsayısının en az üçte birinin muvafakati ile göre-
vinden alabilecektir. Ayrıca meclis yine üye tam sayısının üçte birinin
teklifi ve üçte ikisinin onayı ile başsavcıyı doğrudan görevden alma yet-
kisine sahip olmaktadır. Bu düzenleme başsavcılık üzerinde cumhur-
başkanının otoritesini oldukça sınırlamakta, onun bu makamı siyasal
amaçlarla kullanmasını önleme amacı taşımaktadır. Cumhurbaşkanı
başsavcı yardımcılarını da başsavcının önerisi ile atayabilecek ve görev-
lerinden alabilecektir.
Cumhurbaşkanı iki konu dışında bakanlar kurulunun bileşimi üze-
rinde herhangi bir etkide bulunamayacaktır. Bu konular savunma ve
ulusal güvenlikle ilgili olanlardır. Yine Merkez Bankası başkanı için

290  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
meclise öneride bulunmak, seçilen başkanın önerisi üzerine yardımcısı
ve yönetim kurulu üyelerini atamak cumhurbaşkanının yetkileri ara-
sında sıralanmaktadır. Cumhurbaşkanı Merkezi Seçim ve Referandum
Komisyonu’nun (MSRK) ve Hesap İşleri Bür osu’nun üçte bir üyesini
Jogorku Keneş’in onayına sunmaktadır. Başka bir ifade ile bu iki kuru-
mun üyelerinin seçiminde cumhurbaşkanına doğrudan bir otorite ta-
nınmamaktadır. Cumhurbaşkanı kendine verilen üyelerin seçimini mec-
lisin onayı ile yapabilmektedir. Cumhurbaşkanı’nın, Büro başkanını
seçme yetkisi vardır. Ancak bu seçimi meclis tarafından seçilen üyeler
arasından yapmak zorundadır.
Cumhurbaşkanı’nın bir uluslararası anlaşmayı onaylaması başbaka-
nının muvafakatine bağlanmaktadır. Aynı şekilde yabancı ülkelere ve
örgütlere gönderilecek temsilcilerin atanmasında da cumhurbaşkanı,
başbakan ile ortak hareket etmek zorundadır. Ordu üzerindeki komu-
tanlık ve atama yetkilerini yeni Anayasa’da da koruyan cumhurbaşkanı,
yeni oluşturulan Savunma Konseyi’nin başkanlığını yürütecektir. Cum-
hurbaşkanı, acil durum, seferberlik ve savaş ilanı gibi yetkilere sahip
bulunmakla birlikte, bu kararlarını en kısa sürede Jogorku Keneş’in ona-
yına sunmak zorundadır. Cumhurbaşkanı kendi örgütünü düzenle-
mekle ilgili ve görev alanlarına giren konularda kararname çıkarma yet-
kisine sahip bulunmaktadır.
Cumhurbaşkanı istifa ederek görevini bırakabileceği gibi, Jogorku
Keneş tarafından suçlanma ve hastalık nedeniyle görevinden alınabilir
(Md. 66). Sağlık nedeniyle görevden alınma önceki düzenlemedeki pro-
sedüre tabidir. Sağlık Komisyonun raporu üzerine Jogorku Keneş’in üçte
iki oyu ile cumhurbaşkanı bu nedenle görevinden alınabilir. Cumhur-
başkanı bir suç nedeniyle ancak meclis tarafından görevinden alınabilir.
Başsavcılığın cumhurbaşkanının bir suça karıştığını tespit etmesi üze-
rine, Jogorku Keneş’in üye tamsayısının üçte biri suçlama sürecini baş-
latabilir. Bu durumda konu ile ilgili bir soruşturma komisyonu oluştu-
rulur ve komisyonun olumlu görüşü üzerine meclis üye tamsayısının
üçte iki oy çokluğu ile suçlama kararı alınabilir. Bu karar üç ay içinde
alınmalıdır. Aksi takdirde suçlama geçersiz sayılır (Md. 68). Herhangi
bir nedenle Cumhurbaşkanlığı makamında bir boşalma olduğunda, se-
çimler üç ay içinde yapılmak zorundadır. Vekâlet Jogorku Keneş Baş-
kanı’na aittir. Ancak bir nedenle meclis başkanı bu görevi yerine getire-
meyecek durumda ise vekâlet başbakan tarafından yerine getirilir. Ve-
kâlet döneminde erken seçim kararı ve hükümeti görevden alma yetki-
leri kullanılamaz. Meclis’in bu şekilde cumhurbaşkanı üzerindeki dene-
tim yetkisi oldukça güçlendirilmektedir. Neredeyse tamamen dokunul-
mazlık tanıyan önceki statüye göre bu düzenleme meclis kanalı ile tüm

  291
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
cezai kovuşturmaların yapılmasına fırsat tanımakta ve bunu görevden
alma sürecine bağlamaktadır.
Suçlama ile görevden alınanlar dışındaki cumhurbaşkanlarına görev
sürelerini tamamlamalarından sonra eski cumhurbaşkanı unvanı verilir
ve bu kişilerin statüleri çıkarılacak ayrı bir kanunla belirlenir. Önceki
düzenlemede yer alan cumhurbaşkanının ailesine tanınan ayrıcalıklarla
ilgili herhangi ifadeye yeni metinde yer verilmemektedir.

Jogorku Keneş ve Yasama Süreci


2010 Anayasası ülkenin en üst temsili organı olarak nitelediği Jogorku
Keneş’in nispi temsil yöntemi ile beş yılığına seçilen 120 milletvekilinden
oluşacağını belirtmektedir. En önemli yenilik nispi temsil yönteminin
anayasal bir hüküm olarak getirilmesidir. Bu otoriter başkanlık rejimle-
rinin en önemli dayanaklarından biri olan çoğunluk sisteminin terk
edilmesi anlamına gelmektedir ki Kırgızistan şartlarında bu değişiklik
aşağıda ayrıca değinileceği üzere ayrıca yorumlanmalıdır. Anayasa’nın
70. maddesine göre seçim sonuçları açısından bir partiye en fazla 65
sandalye verilebilecektir. Bununla seçim hileleri yolu ile parlamentoda
tek partinin hâkimiyet kurmasının engellenmeye çalışıldığı açıktır. Bu il-
ginç hüküm, parlamentoda bir partinin ancak iğreti bir çoğunlukla tek
başına iktidar olabilmesi gibi bir sonuç doğuracaktır ki, bunun parla-
menter merkezli bir siyasal rejimi doğuracağı son derece şüphelidir.
Parlamenter rejimlerin temel sorunu hükümet istikrarını sağlayacak bir
meclis çoğunluğunun oluşturulmasıdır. Bu sağlanamadığı takdirde uz-
laşma kültürüne dayalı koalisyon hükümetleri devreye girerse ancak
parlamenter rejim işleyebilmektedir. Birçok parlamenter rejimde bu so-
runun aşılması için hükümetin kurulmasını ve görevde kalmasını ko-
laylaştıran “aklileştirilmiş parlamentarizm” uygulamalarına başvurul-
maktadır. Ulusal partilerin gelişmediği, uzlaşma kültürü açısından so-
runlu bir ülke olan Kırgızistan’da yeni Anayasa ile cumhurbaşkanının
otoritesi sınırlanmakta, ama buna karşılık güçlü bir meclis bileşiminin
oluşması da neredeyse imkânsız hale getirilmektedir.
Milletvekilliğine seçilme yaşı 21 olarak belirlenmektedir. Anayasa
parlamento grupları temelinde bir yasama süreci düzenlemektedir. Bu
noktada 70. maddede siyasal partiler ifadesine yer verilmemekte, se-
çimlerden sonra şekillenecek gruplar eliyle meclisin işlev göreceği öngö-
rülmektedir. Grup tek başına kurulabileceği gibi, bir koalisyon şeklinde
de organize edilebilir. Eğer bir grup ya da koalisyon grubu meclisin üye
tam sayısının yarısından fazlasına sahip olursa bu gruba çoğunluk
grubu adı verilecek, grubun dışında kalıp çoğunluk grubuna destek

292  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
vermeyeceklerini ifade eden diğer grup ve koalisyonlar parlamenter
muhalefet adını alacaktır.
Anayasa’nın 77. maddesine göre Jogorku Keneş Eylül ayının ilk ça-
lışma gününden başlayarak Haziran ayının son iş gününe kadar çalış-
malarını yürütür. Aksine bir karar alınmadıkça meclis oturumları açık
yapılır ve cumhurbaşkanı, hükümet ve meclis üyelerinin üçte birinin is-
temiyle olağanüstü toplantı yapılabilir. Meclis’in toplanabilmesi için
meclis üye tam sayısının salt çoğunluğu gereklidir.
Anayasa’nın 71. maddesine göre Jogorku Keneş, seçim sonuçlarının
ilan edilmesinden 15 gün sonra kendiliğinden toplanır. 72. madde meclis
üyelerinin kürsü dokunulmazlığı ve milletvekili dokunulmazlığına sa-
hip olduklarını belirtmektedir. Milletvekilliği görevini yerine getiren bir
kişi aynı anda bir girişimcilik faaliyetinde bulunamayacağı gibi, bir ticari
kuruluşta danışman ve yönetici olarak da görev alamaz. Ticari çıkarlarla
hareket eden milletvekillerinin yol açtığı tartışmaların sıklıkla yaşandığı
ülkede düzenleme ile bu duruma engel olunmak istendiği anlaşılmakta-
dır. Anayasa’nın emredici vekâleti yasaklaması da bu konudaki duyarlı-
lığın bir yansıması olarak görülebilir.
Bir milletvekilinin görevi, meclisin çalışma döneminin sona ermesin-
den önce, istifa, vatandaşlıktan çıkartılma, milletvekilliği ile bağdaşma-
yan bir işi sürdürme, seçim sonuçlarının geçersiz olduğunun resmen ilan
edilmesi, ikametgâhını yurt dışına taşıma, mahkemelerin kısıtlılık kararı
vermesi, dokunulmazlığı kaldırılan bir milletvekilinin kesin hüküm
giymesi, bir çalışma döneminde otuz günden fazla meclis çalışmalarına
devamsızlık gösterme, hakkında gaiplik kararı verilmesi ve milletvekili-
nin ölümü ile sonlanabilir. Milletvekilliğinin düşmesi için MSRK tara-
fından yukarıdaki durumlardan birinin gerçekleştiğine ilişkin karar ve-
rilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Anayasa’nın 74. maddesi Jogorku Keneş’in yetkilerine ayrılmıştır.
Jogorku Keneş referandum kararı almakta tek yetkili makamdır. Bu-
nunla Akayev döneminden beri ülkedeki anayasa değişikliklerinin ve
stratejik konuları düzenleyen kanunların hep cumhurbaşkanının tek ta-
raflı referanduma gitme kararları ile yapılığı ülkede bu değişiklik an-
lamlıdır. Bu şekilde cumhurbaşkanının yasamayı devre dışı bırakması
artık mümkün değildir. Meclis cumhurbaşkanı seçimlerini ilan etmek,
anayasa değişikliklerini gerçekleştirmek, yasaları kabul etmek, uluslara-
rası anlaşmaları onaylamak ya da reddetmek, sınır değişiklikleri ile ilgili
karar vermekle yetkilidir (2002 Aksu olayları süreci hatırlandığında bu
yetkinin ayrıca vurgulanması anlamlıdır). Yine önceki dönemde oldukça
kısıtlanmış bütçeyi onaylama yetkisi tekrar genişletilmektedir.

  293
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Jogorku Keneş yeni Anayasa ile hükümet üzerinde bir takım denge-
leyici yetkilerini tekrar kazanmaktadır. Buna göre hükümetin kalkınma
programına onay vermek, hükümetin yıllık faaliyet raporlarını onayla-
mak ve savunma ve ulusal güvenlik alanları dışında kalan bakanlara
onay vermek, genel olarak bakanlar kuruluna güvenoyu vermek mecli-
sin yetkisindedir. Ayrıca meclis görevdeki bir hükümete karşı güvensiz-
lik kararı alabilir. Cumhurbaşkanın önerisi üzerine yüksek mahkeme ve
merkez bankası üyelerini seçme ve görevden alma, Hâkimler Konseyi
üyelerini doğrudan seçme, MSRK ve Hesap Bürosu üyelerinin üçte birini
cumhurbaşkanın önerdiği adaylar arasından, kalan üyeliklerin de üçte
birini çoğunluk, üçte birini de muhalefet grubu tarafından seçmek, her
iki kurumun üyelerini görevden almak, Ombudsman’ı (Akiykatçı) seç-
mek, onun önerdiği yardımcısını onaylamak ve bu kişilere yönelik so-
ruşturma onayı vermek, ayrıca önceki düzenlemelerde cumhurbaşkanı
otoritesine sıkı sıkıya bağlanmış bulunan başsavcının atanmasına onay
vermek, başsavcıya yönelik soruşturma yürütülmesine izin vermek, baş-
savcıyı meclis inisiyatifi ile üçte iki çoğunlukla görevden almak ya da
cumhurbaşkanının bu yöndeki talebine üye tam sayısının üçte birinin
muvafakati ile onay vermek, yine meclise tanınan önemli dengeleyici
yetkiler arasında sayılabilir.
Meclis, bakanlar kurulunun yanı sıra, ombudsman, başsavcı, Merkez
Bankası başkanı ve Hesap Bürosu başkanının faaliyet raporlarını dinler.
Bu şekilde önde gelen yürütme işlemleri konusunda bir tür denetim yet-
kisi meclise tanınmış olmaktadır. Aynı şekilde cumhurbaşkanın anaya-
sada belirtilen hemen hemen tüm yetkilerini denetleme imkânına da
ulaşmış bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı’na cezai konularla ilgili geniş
bir suçlama yetkisinin meclise tanındığı da buna eklendiğinde 2010
Anayasası’nın meclisi merkeze alarak cumhurbaşkanını kendine bağlı
bir organa dönüştürdüğü, en azından bunu amaçladığı söylenebilir.
Anayasa’nın 75. maddesinde meclis yönetiminin muhalefetin katılı-
mını esas alacak şekilde düzenleneceği belirtilmektedir. Meclis Başkanı
(Toraga) meclis üye tam sayısının salt çoğunluğu ve gizli oyla seçilir ve
aynı şekilde görevden alınabilir. Yine muhalefet grubunu güçlendirmek
amacıyla bütçe ve hukuk komisyonlarının başkanlarının muhalefet gru-
bundan seçilmesi zorunluluğu getirilmektedir.
Meclis üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile fesih kararı alabilir.
Bunun üzerine cumhurbaşkanı beş gün içinde erken seçim yapılacağını
ilan eder ve bu ilandan başlayarak kırk beş gün içinde seçimler gerçek-
leştirilir.
Jogorku Keneş’e milletvekilleri, hükümet ve on bin seçmenin inisiya-
tifi ile yasa önergesi verilebilir. Görüldüğü gibi cumhurbaşkanına böyle

294  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
bir yetki verilmemiş, bunun yerine hükümet ve yarı doğrudan demok-
rasi yöntemlerinden biri olan halkın kanun teklifi uygulaması öne çıkar-
tılmıştır. Önergeler doğrudan Jogorku Keneş’e sunulur. Eğer bir önerge
hakkında hükümet acil sonuçlandırılması yönünde istemde bulun-
muşsa, bu önergeler öncelikle görüşülür. Hükümetin gider artırıcı öner-
gelerinde harcama kaynağı gösterilmek zorundadır. Bir önergenin kabul
edilmesi için en az 50 milletvekilinin oyu gereklidir. Ancak anayasa de-
ğişiklikleri ve devletin sınırları ile ilgili düzenlemelerde karar yeter sa-
yısı üye tam sayısının üçte ikisidir. Eğer ülkede olağanüstü durum ilan
edilmişse anayasa değişikliği ve ülke sınırları ile ilgili herhangi bir karar
alınamaz.
Jogorku Keneş tarafından onaylanan bir kanun on dört gün içinde
cumhurbaşkanına gönderilir. Cumhurbaşkanı bir ay içinde yasayı
onaylamak ya da tekrar görüşülmek üzere meclise göndermek zorunda-
dır. Cumhurbaşkanı tarafından meclise iade edilen bir kanunun tekrar
cumhurbaşkanının onayına sunulabilmesi için meclis üye tam sayısının
en az üçte iki oy çokluğu ile karar alınması gerekir. Cumhurbaşkanı ka-
nunu on dört gün içinde onaylamak zorundadır. Bu süre içinde onay
yetkisini kullanmazsa onay yetkisini meclis başkanı kullanır. Kanunlar
yayımlandıktan itibaren onuncu günün sonunda yürürlüğe girer.

Sorumlu Hükümet
2010 tarihli yeni Anayasa’nın belirleyici bir diğer özelliği daha özerk ve
yetkileri güçlendirilmiş bir hükümet yapısını ortaya çıkarmasıdır. Hü-
kümet Anayasa’nın 83. maddesinde bakanlar, devlet komiteleri, merkezi
ve yerel yönetim örgütlerini içeren bir kavram olarak kullanılmaktadır.
Anayasa’ya göre hükümet yürütme otoritesinin en üst organıdır. Bu
ifade ile hükümetin cumhurbaşkanı otoritesine bağımlı bir ikincil kurum
olarak düzenlendiği önceki anayasal sistemden farklı bir anlayış ortaya
konulmaktadır. Hükümet, başbakan, başbakan yardımcısı, bakanlar,
devlet komitelerinin başkanlarından oluşmaktadır. Başbakan hükümet
örgütünün başıdır. Anayasa başbakanın konumunu güçlendirmekte ve
onun atanmasını ayrıntılı bir biçimde düzenlemektedir. Başbakanlık için
aday gösterme yetkisi öncelikle meclisteki çoğunluk grubu ya da ço-
ğunluk koalisyonunundur. Meclis çalışmalarına başlandıktan itibaren on
beş gün içinde başbakan adayının önerilmesi zorunludur. Önerilen baş-
bakan hükümet programı ve hükümet üyelerini Jogorku Keneş’e sunar.
Hükümetin onaylanması için meclisin salt çoğunluk ile güvenoyu ver-
mesi gerekmektedir. Bu sağlanamazsa, cumhurbaşkanı mecliste en fazla
üyeye sahip partiden aday göstermesini ister. On beş günlük süre bu-
rada da geçerlidir. Bu aday da meclisten güvenoyu alamadığı takdirde,
cumhurbaşkanı mecliste en fazla çoğunluğa sahip ikinci partiden aday

  295
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
önerilmesini ister. Yapılan oylamada başbakan yine güvenoyu alamazsa,
meclisteki gruplar bir araya gelerek on beş gün içinde ortak bir başbakan
adayı belirleyebilirler. Meclis’in belirlediği aday cumhurbaşkanı tarafın-
dan üç gün içinde bir kararname ile başbakan olarak atanır. Cumhur-
başkanı kararnameyi yayımlamak istemezse hükümet kendiliğinden
atanmış sayılır. Anayasa, meclis içinde başbakan üzerinde bir uzlaşma
istemekte, eğer son aşamada başbakan meclis tarafından belirlenemezse,
cumhurbaşkanı meclis seçimlerinin yenilenmesine karar vererek süreci
sonlandırmaktadır. Meclis’teki çoğunluk bileşimi değiştiğinde yukarı-
daki prosedür izlenerek yeni bir başbakanın belirlenmesi süreci tekrar-
lanacaktır. Görüldüğü gibi hükümetin başı olarak başbakanın belirlen-
mesi oldukça karmaşık, Kırgızistan’daki siyasal hayatın işleyişi dikkate
alındığında, son derece zor bir prosedüre bağlanmaktadır. Son aşamaya
kadar meclis içinde bir uzlaşma aranmakta, meclis seçimlerinin yeni-
lenmesi tehdidi ile başbakanın belirlenmesi güvenceye alınmaktadır. Bu
çerçeve içinde yeni anayasanın genel yaklaşımına uygun olarak hükü-
metin belirlenmesinde cumhurbaşkanının rolü sınırlanmaktadır.
Hükümet Jogorku Keneş’e karşı sorumludur. Başbakan hükümetin
çalışmaları ile ilgili meclise yıllık rapor sunmakta, raporla ilgili görüşme
esnasında meclis üye tamsayısının en az üçte biri tarafından hükümete
güvensizlik önerisi sunulabilmektedir. Meclis salt çoğunlukla hükümet
hakkında güvensizlik kararı alabilir. Bunun tek sınırı cumhurbaşkanlığı
seçimlerine altı aydan daha az bir süre kalmışsa güvensizlik önerisi ve-
rilememesidir. Sınırlama cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bir hü-
kümet krizinin yaşanmasını önlemek amacını taşımaktadır. İlginç olarak
güvensizlik kararı alınması hükümetin düşmesi için yeterli koşul değil-
dir. Cumhurbaşkanı karar doğrultusunda hükümeti görevden alabile-
ceği gibi, görevde de tutabilir. Cumhurbaşkanı’nın zorunlu olarak hü-
kümeti görevden alması, meclisin ilk güvensizlik kararını aldığı tarihten
itibaren üç ay içinde aynı hükümet hakkında yeni bir güvensizlik kararı
almasına bağlıdır.
Anayasa’nın 86. maddesine göre görevdeki bir hükümet adına baş-
bakan meclisten güven isteminde bulunabilir. Güven istemi hükümetin
göreve başlamasından bir yıl geçmedikçe yapılamaz. Meclis güven iste-
mine beş gün içinde olumlu karşılık vermezse, cumhurbaşkanı ya hü-
kümeti görevden alır ya da erken seçim kararı alır. Yeni hükümet kuru-
lana kadar eski hükümet göreve devam eder.
Başbakan ya da bir hükümet üyesi cumhurbaşkanına istifasını suna-
bilir. İstifanın kabulü veya reddi cumhurbaşkanının inisiyatifindedir.
Cumhurbaşkanı başbakanın istifasını kabul ederse hükümet düşmüş sa-
yılır. Yukarıdaki düzenleme ile birlikte ele alındığında ortaya ilginç bir

296  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
durum çıkmaktadır. Meclis’e karşı sorumlu olan hükümet, meclisin gü-
venini yitirse bile cumhurbaşkanının isteği ile görevde tutulabilmekte,
istifa durumunda ise meclis tümüyle devre dışı bırakılmaktadır. Bu çer-
çeve hükümeti gerçek anlamda meclise sorumlu kılmamakta, bir tür çifte
sorumluluk getirmektedir. Anayasa’nın 89. maddesinde başbakanın hü-
kümetin yönetiminden Jogorku Keneş’e karşı sorumlu olduğu ayrıca
belirtilmektedir. Bu iki düzenleme hükümet çalışmaları ve bileşimi ko-
nusunda cumhurbaşkanı ile meclis arasında ileride bazı anlaşmazlıkların
yaşanmasında sistemin kilitlenmesine yol açabilecek potansiyelde bir
boşluk doğurmaktadır. Bireysel istifa söz konusu olduğunda ise, başba-
kan beş gün içinde boşalan makam için yeni bir ismi cumhurbaşkanına
sunmakta ve bu kişi cumhurbaşkanı tarafından Jogorku Keneş’in ona-
yına sunulmaktadır.
Anayasa’nın 88. maddesinde hükümetin görev ve yetkileri cumhur-
başkanı otoritesi dışarıda bırakılarak yeniden düzenlenmekte ve hükü-
met yürütmeden sorumlu bir organ olarak öne çıkartılmaktadır. Hükü-
met içinde başbakanın otoritesi 89. maddede ayrıca güçlendirilmektedir.
Hükümetin yönetiminden başlıca sorumlu makam olarak gösterilen
başbakan uluslararası politikanın yürütülmesinde ve yapılacak anlaş-
malarda yetkilidir, hükümet kararnamelerini imzalar, hükümet örgütü
içindeki üst makamların atanma ve görevden alınmalarında belirleyici-
dir. Yerel meclislerin önerisi üzerinde yerel yöneticilerin atanma ve gö-
revden alınmaları da başbakanın yetkileri arasındadır. Ayrıca kolektif
bir organ olarak hükümet, bakanlıklar dâhil tüm alt derece yürütme or-
ganlarının aldıkları kararları iptal edebilir ya da değiştirebilir.

Yargı Sistemi
Kırgızistan’da yeni yargı sistemi Yüksek Mahkeme ve yerel mahkeme-
lerden oluşacaktır. Yeni düzenlemenin belirgin farklılığı yargı sistemi
içinde anayasa yargısına bağımsız bir mahkeme olarak yer verilmeyip,
Yüksek Mahkemenin bir birimi olarak düzenlenmesidir. Yüksek Mah-
keme hâkimi olabilmek için 40-70 yaşları arasında yüksek hukuk eğitimi
almış ve on yıl mesleki deneyime sahip olmak koşulları aranmaktadır.
Üyeler yaş limiti olan 70 yaşına kadar görevde kalabilirler. Yüksek Mah-
keme başkanı üç yıl süre ile mahkeme üyeleri tarafından seçilmektedir.
Bir kişinin iki dönem üst üste bu makama seçilmesi yasaktır. Yüksek
Mahkeme hâkimleri, Hâkimler Konseyi’nin önerisi üzerine cumhurbaş-
kanı tarafından Jogorku Keneş’e sunulan adaylar arasından meclis üye
tam sayısının en az üçte iki çoğunluğu ile atanırlar. Aynı prosedüre tabii
olarak meclis tarafından en az salt çoğunluk ile görevden alınabilirler.
Yüksek Mahkeme ülkedeki ceza ve hukuk mahkemelerinin temyiz or-
ganıdır.

  297
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Yerel mahkemelerde hâkim olabilmek için 30-65 yaşları arasında,
yüksek hukuk eğitimi almış ve beş yıl mesleki deneyim koşulları aran-
maktadır. Yerel mahkeme hâkimleri, aşağıda niteliklerine değinilecek
olan Hâkimler Konseyi’nin önerisi ile cumhurbaşkanı tarafından beş yıl
süre ile atanırlar ve aynı usul ile görevlerinden alınabilirler. Yaş limiti
sınırları içinde olmak koşulu ile süre sonunda bu atanma prosedürü ye-
nilenir. Anayasa’nın 94. maddesindeki bu düzenleme hâkimlik teminatı
açısından sorunlu bir düzenleme olarak dikkat çekmektedir. Beş yılın
sonunda bir kişinin hâkimlik görevine tekrar atanamayacak olabilmesi
başka amaçlarla mahkeme bileşimlerine müdahale edilebilmesine kapı
aralamaktadır.
Hâkimler Konseyi yerel mahkeme üyelerinin atanma, terfi, yer de-
ğiştirme ve soruşturmalarının yürütülmesi işlemlerinde yetkili bir üst
organdır. Konsey üyelerinin üçte biri hâkimler, üçte biri meclisteki ço-
ğunluk grubu, üçte biri de muhalefet grubu tarafından seçilir.
Yukarıda da belirtildiği gibi 2010 Anayasası anayasa yargısını bir üst
mahkeme olarak düzenlemek yerine Anayasa Bürosu adı altında Yüksek
Mahkeme’ye bağlı bir birim olarak yeniden yapılandırmaktadır. Ana-
yasa’nın 97. maddesi Anayasa Bürosu’nun statüsünü düzenlemektedir.
Buna göre anayasal denetimden sorumlu olarak bu büronun üyeliğine
seçilebilmek için 40-70 yaşları arasında, yüksek hukuk eğitimi almış ve
en az on beş yıl mesleki deneyime sahip olmak koşulları aranmaktadır.
Büro üyeleri kendi içlerinden üç yıl süre ile başkan ve başkan yardımcı-
sını seçmektedirler. Bir kişinin üst üste iki defa bu görevlere seçilebil-
mesi mümkün değildir. Bir Büro üyesinin zamanından önce görevden
alınabilmesi Hâkimler Konseyi’nin önerisi üzerine cumhurbaşkanı tara-
fından önerinin meclise sunulması üzerine üye tam sayısının en az üçte
iki oy çoğunluğu ile karar almasına bağlıdır. Anayasa Bürosu, anayasaya
aykırı yasal düzenleme ve uygulamaları belirler, uluslararası anlaşmala-
rın anayasaya uygunluk denetimini ve anayasa değişiklikleri ile ilgili ta-
sarıların denetimini gerçekleştirir. Büro kararları kesindir. Büro’ya de-
netim için başvuru hakkı herkese tanınmıştır. Ayrıca yerel mahkemeler
görmüş oldukları davalarla ilgili olarak, anayasal denetim amacıyla baş-
vuruda bulunabilmektedirler. Anayasa, Büro üyelerinin atanma prose-
dürünü ve görev sürelerini özel olarak düzenlememektedir. Büronun
bileşimi, kuruluşu, başkan ve yardımcılarının seçimi ve görevden alın-
maları ilgili düzenlemelerin kanun ile yapılacağı belirtilmektedir. Büro
üyelerinin Yüksek Mahkeme’ye bağlı oldukları düşünüldüğünde, Yük-
sek Mahkeme üyelerinin tabi oldukları atanma ve görev sürelerinin Büro
üyeleri için de geçerli olduğu, anayasanın ayrıca bir düzenlemeye gerek
görmediği düşünülebilir. Tek fark Anayasa Bürosu üyelerinin görevden

298  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
alınmalarında salt çoğunluk değil, en az üçte iki çoğunluk koşulunun
aranmasıdır.
Anayasa’nın 101 ve 102. maddeleri Kırgızistan’da yargı sisteminin bir
tür iç denetim sistemi ile yürütüleceğini ve bu sürecin üç temel organa
bağlı olarak yapılacağını belirtmektedir. Sistemin ilk derece organı yerel
düzeyde mahkeme temsilcilerinden oluşan Hâkimler Asamblesi’dir. Yu-
karıda bileşim, görev ve yetkilerine değinilen Hâkimler Konseyi ikinci
derece iç denetim kuruluşudur ve sistemin bir tür yürütme kurulu gibi
çalışmaktadır. Konsey yargı hizmetleri ile ilgili bütçe işlemlerini de yü-
rütmektedir. Sistemin en üstünde Hâkimler Kongresi bulunmaktadır.
Anayasa bunun dışında bu organların işleyişi ve ilişkileri konusunda
herhangi bir düzenlemeye yer vermemekte, diğer hususların kanun ile
düzenleneceğini belirtmekle yetinmektedir.
Kırgızistan’da yeni Anayasa’nın siyasal sistemin işleyişi üzerindeki
etkilerini öncelikle ülkedeki mevcut parti sistemi ve liderlik yapısı açı-
sından ele almak gerekmektedir. Belirtildiği gibi Kırgızistan çok partili
bir sisteme sahip bulunmasına rağmen, bu durum ulusal düzeyde ör-
gütlü program partilerinin güç kazanması sonucunu doğurmamıştır.
Bunun yerine partiler bağımsızlıktan sonra bölgesel liderlerin kurumsal
araçlarına dönüşmüş, hatta 2003 yılındaki anayasa değişikliklerinden
sonra bölgesel liderler partilere gerek duymadan hareket edebilmişler-
dir. Eski Cumhurbaşkanı Bakiyev’in ülkede hâkim bir parti sistemi kur-
mak çabası bile kurumsal değil, bölgesel liderlerin ittifakı ile önlenebil-
miştir. Her şeyden önce Anayasa’da meclisin yetkilerinin artırılması,
ulusal düzeyde örgütlü program partilerinin gelişmediği ülkede siyasal
istikrarın nasıl sağlanacağı sorusunu akla getirmektedir. Yeni Ana-
yasa’da meclisin bileşimi ve işleyişi konusunda getirilen düzenlemeler
bu sorunu aşmak yerine pekiştirici nitelik taşımaktadır. Çoğunluk parti-
sinin aldığı oy oranına bakılmaksızın çıkaracağı milletvekili sayısının 65
ile sınırlandırılması, üyeliklerin nispi temsil esası ile paylaşılması, mec-
listeki milletvekili sayısının 90’dan 120’ye çıkartılması, mecliste güçlü bir
çoğunluğun oluşmasını engelleyici düzenlemelerdir. Yukarıda dile geti-
rilen iki husus; zayıf çok partili sistem ve yeni Anayasa’nın sınırlayıcı
düzenlemeleri siyasal sistemin istikrara kavuşması için mecliste güçlü
bir uzlaşmacı eğilimin varlığını zorunlu kılmaktadır. Böyle bir geleneğin
var olduğunu söylemek ise ülkenin 1991 yılından bu yana geçirdiği de-
neyim göz önüne alındığında oldukça güçtür. Yeni dönemde Kırgızis-
tan’da siyasetçilerin temel sorumluluğu aralarında uzlaşma olmadan
sistemin işlemeyeceğini görerek hareket etmeleridir.
Yeni Anayasa’nın belirleyici özelliği cumhurbaşkanının yetkilerinin
sınırlandırılmasıdır. Buna karşılık Anayasa tam anlamıyla parlamenter

  299
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
bir Cumhurbaşkanlığı kurumu oluşturmamaktadır. Cumhurbaşkanı’nın
yetkileri sınırlanmasına rağmen, Anayasa’daki formülasyon bu kuru-
mun potansiyel bir güç olarak sistem içinde etkin bir rol oynamasına fır-
sat tanıyacak niteliktedir. Öncelikle Anayasa cumhurbaşkanının doğu-
dan halk tarafından seçilmesi hükmünü muhafaza ederek yetkileri sı-
nırlı, buna karşılık güçlü meşruiyete sahip bir makam oluşturmaktadır.
Anayasa mecliste güçlü bir çoğunluğun oluşmasını sınırlayan düzenle-
meler getirerek, cumhurbaşkanının meşruiyet açısından öne çıkarmakta,
yetkileri artırılmış meclisten kaynaklanacak bir istikrarsızlık durumunda
cumhurbaşkanına sistemin işleyişine müdahale noktasında popüler
desteğin oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Ek olarak cumhurbaşkanı
bakanlar kurulunda savunma ve ulusal güvenlikle ilgili üyeleri belirle-
yebilmekte, güçleştirici veto yetkisine sahip bulunmakta, hükümetin ku-
rulması sürecinde yaşanan istikrarsızlığa müdahale edebilmekte ve
meclisin güvensizlik verdiği bir hükümeti görevde tutabilmektedir. Tüm
bu çerçeve siyasal hayatın işleyişi içinde cumhurbaşkanı ile Jogorku Ke-
neş arasında yetki çatışmalarının ortaya çıkmasını ve bir meşruiyet kri-
zinin yaşanmasını kolaylaştırıcı düzenlemelerdir.
Benzer bir sorun cumhurbaşkanı ile hükümet arasında da yaşanabilir.
Meclis’e karşı sorumlu olan hükümetin cumhurbaşkanı tarafından gö-
revden alınabilmesi, hükümeti fiilen çifte sorumluluğa sahip bir konuma
getirmektedir. En az iki bakanın cumhurbaşkanı tarafından belirlendiği
hükümet bileşimi konusunda başbakan ile cumhurbaşkanı arasında ya-
şanabilecek görüş ayrılıkları, cumhurbaşkanınca belirlenen üyelerin ba-
kanlar kurulu içerisinde başbakanın otoritesini ne ölçüde kabullenecek-
leri, yine bu üyelerin alanlarına giren konularda cumhurbaşkanı ile baş-
bakan arasında görüş ayrılığının doğma olasılığı ve bu tür bir çatışmada
çözümleyici bir mekanizmanın Anayasa’da oluşturulmamış olması ön-
celikle sıralanabilecek potansiyel sorunlardır.
2010 Anayasası cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlamakla ve meclis
ve hükümetin konumunu güçlendirmekle birlikte ne meclisin ne de hü-
kümetin yetkilerini etkin biçimde kullanabileceği bir zemin oluştura-
mamıştır. Başka bir ifade ile cumhurbaşkanının yetkileri sınırlanmış, an-
cak tepkisel denebilecek düzenlemeler yeni dönemde iktidarın kimde
olacağı konusunda belirsizlik doğurmuştur. Değinildiği gibi siyasal sis-
temin istikrarı mecliste oluşacak güçlü bir uzlaşmaya bağlı kılınmıştır.
Yeni Anayasa’da yargı sistemi açısından da potansiyel olarak bazı so-
runlu yönler bulunmaktadır. Yerel mahkeme yargıçlarının görev sürele-
rinin beş yılda bir yenilenecek olması, anayasal denetimin mahkeme dü-
zeyinden Yüksek Mahkeme’ye bağlı bir büroya dönüştürülmesi ve üye-
lerinin statüsü konusunda bazı belirsizliklerin bulunması, getirilen iç
denetim sisteminin Anayasa’da açık bir biçimde düzenlenmemiş olması

300  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
ileride ortaya çıkabilecek sorunlar açısından dikkat çekici olanlardır.
Yeni anayasal çerçeve ülkede yaşanacak siyasal istikrarsızlığa paralel
olarak yargı organlarının işlevlerini yitirmesi ya da aksine böyle bir or-
tamda siyasal bir aktör gibi hareket edip ülkedeki iktidar çatışmasına
dâhil olması gibi bir sonuç doğurabilir.

Asimetrik Uluslararası İlişkiler


Kırgızistan stratejik açıdan önemli bir jeopolitik konuma sahiptir. Ülke-
nin güneyinde, Sovyet sisteminin çözülmesinden sonra en sorunlu bölge
ülkesi olan Tacikistan bulunmaktadır. Güney- güneydoğu sınırında ol-
dukça uzun, yaklaşık 1000 km uzunluğunda Çin sınırı uzanmaktadır.
Ülkenin kuzeyinde Kazakistan sınırı bulunurken, batısı Özbekistan’la
çevrelenmiştir. Dolayısıyla Kırgızistan, Tacikistan sınırı nedeniyle İs-
lâmcı gruplar, Çin sınırı nedeniyle Uygur Türkleri, ülkesinde yaşayan
Özbek azınlık nedeniyle de Özbekistan’la çeşitli sorunları bulunan bir
ülkedir. Aynı zamanda Kırgızistan, Kazakistan’la birlikte, Rusya Fede-
rasyonu’nun yakın çevre doktrini çerçevesinde öncelik verdiği ülkelerin
başında gelmektedir. Kırgızistan, Özbek, Uygur ve Rus azınlık nedeniyle
etnik, Özbekistan İslâmi Hareketinin (IMU) ülkenin güneyini Özbekis-
tan’a karşı bir üs olarak kullanma isteğinden dolayı dini-politik, Rusya
federasyonunun etkin dış politikası ile Çin’in ekonomik, politik ve gü-
venlikle ilgili kaygılarının belirleyici olduğu çok yönlü gerilimleri yaşa-
yan bir ülkedir. Karşı karşıya kaldığı bu çok yönlü gerilimlerle baş ede-
bilecek ekonomik, askeri ve siyasal bir altyapıya da sahip bulunma-
maktadır.
Her şeyden önce ülke, Kazakistan ve Özbekistan kadar zengin doğal
kaynaklara sahip bulunmamaktadır. Sanayileşme açısından her iki ülke-
nin gerisindedir. Kırgızistan’ın sanayisi ve sosyal hizmetler için ihtiyaç
duyduğu enerji doğal gaza dayanırken, bu ihtiyaç büyük çoğunlukla
Özbekistan’dan karşılanmaktadır. Ülkenin enerji ihtiyacının yalnızca
%20’si Kırgızistan’daki hidroelektrik santrallerinden karşılanabilirken,
gereksinimin %27;6’sı Özbek doğal gazı ile karşılanmaya çalışılmakta-
dır.631 Özbekistan zaman zaman bu avantajını iki ülke arasındaki gergin-
liklerde bir baskı aracı olarak kullanmaktadır. 2000 kışında, Taşkent yö-
netimi ülkeye gaz veren vanaları kapatarak Bişkek üzerinde baskı kur-
maya çalışmıştır. Benzer şekilde, 2007 Aralık ayında Türkmenistan ile
anlaşan Kerimov, Kırgızistan’a verdiği gazı kesmek tehdidi ile fiyatlara
zam yapmıştır.632 Bakiyev yönetimi döneminde Rusya ile güney

                                        
                                
 
631 Duran, s. 39.
632 “Turkmenistan, Uzbekistan Play Energy Games while Central Asia Shivers”, Eurasia
Insight, 15 Ocak 2008.

  301
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Kırgızistan’da ikinci bir üs açılması konusunda pazarlıklar yürütüldüğü
bir sırada Özbekistan Eylül 2009’da Kırgızistan’ın biriken borçlarını ge-
rekçe göstererek bu ülkeye gönderdiği doğal gazı kesmiştir.633 Kırgızis-
tan, Batılı reformlara en açık ülke imajını vermesine rağmen, ülke dış ti-
careti ağırlıklı olarak bölgesel ve kapalı bir görünüm sergilemektedir.
Ülkenin ihracat yaptığı ilk beş ülke içinde yalnızca Almanya Batılı bir
ülkedir. Ülke dış ticaretinde Özbekistan, Rusya, Kazakistan ve Çin
önemli yere sahiptir. En fazla ithalat yapılan ülkeler ise sırasıyla Rusya,
Özbekistan ve Kazakistan’dır. Rusya, Kırgızistan için özellikle gıda
maddeleri konusunda, yıllar itibariyle azalsa da baş ürün alıcısı konu-
munu korumaktadır. Kırgızistan’ın 2000 yılı rakamları ile toplam ithalatı
içinde Rusya’nın payı %30’u bulmaktadır. Oysa aynı dönemde Kırgızis-
tan’ın bu ülkeye yaptığı ihracat sadece %10’dur. 634 Bu oranlar ekonomik
açıdan Kırgızistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığını göstermektedir. Üstelik
Rusya’nın ihracattaki stratejik konumu oldukça kırılgandır. Çünkü
Rusya, Kırgızistan’dan aldığı ürünleri başka ülkelerden de kolaylıkla
temin edebilecek bir konumdadır.635 Dolayısıyla ülkenin uluslararası
ekonomik ilişkiler açısından konumu muhataplarına politik açıdan
avantaj sağlayabilecek bir durumdadır. Özellikle sanayi ürünlerine da-
yalı ihracat konusunda Kırgızistan, dış politikada sorunlar yaşadığı ül-
kelere bağımlı bir ekonomik yapıya sahiptir.
Etnik ve demografik faktörler açısından da Kırgızistan bölge ülkele-
rine göre daha sorunlu bir ülkedir. Homojen ve 25 milyona varan Özbe-
kistan ile on beş milyonluk Kazakistan karşısında beş milyonu bulan ve
daha heterojen küçük bir nüfus yapısına sahiptir. Ülke, önemli bir Rus
nüfus barındırmakta, bu da Rusya ile olan ilişkilerinde Kazakistan gibi
hassas davranmasını zorunlu kılmaktadır. 2001 yılı itibariyle Kırgızis-
tan’daki Rusların sayısının 700 bine düştüğü belirtilmektedir.636 Bu du-
rum, dışarıya göçün ülke ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı
sıra, Rusya’yı etnik Ruslar konusunda hassas davranmaya yönlendir-
mektedir. Akayev, Rusya ile 1998 yılında Kırgızistan’da daimi ikamet-
gâhı bulunan Rus vatandaşları ve Rusya’da yaşayan Kırgız vatandaşla-
rının hukuki statülerine dair bir anlaşma imzalamış, Parlamento’nun di-
renişi nedeniyle bu yasa, ancak 2000 Mayıs’ında onaylanabilmiştir.637
                                        
                                
 
633 Alisher Khamidov, “Kyrgyzstan: Bishkek and Tashkent Weigh Gas And Water
Concerns”, Eurasia Insight, 14 Ekim 2009.
634 Economic Overview, (Lewiston: International Trade Center, 2001), s. 7.
635 Elnur Soltan, “Rusya ve Kırgızistan: Asimetrik İlişkiler in Sürekliliği”, Avrasya Dosyası
Kazakistan-Kırgızistan Özel, Cilt: 7, Sayı: 4, 2001-2002, s. 200.
636 Soltan, s. 195.
637 Georgiy Rudov, “Rusya ve Kırgızistan: Devletlerarası İlişkilerin Dinamiği ve
Perspektifleri”, Avrasya Dosyası Kazakistan-Kırgızistan Özel, Cilt: 7, Sayı: 4, 2001-2002, s.
212.

302  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Rusya’ya yalnızca Avrupalılar göç etmemektedir. Birçok Kırgız,
Rusya’nın Ural bölgesindeki işletmelerde çalışabilmek amacıyla bu ül-
keye gitmektedirler. 1998’de Rusya’da işçi olarak bulunan Kırgızların
sayısının yüz-yüzelli bin dolayında olduğu belirtilmektedir.638 Kırgızis-
tan’da Rus dilinin statüsü konusu Akayev ile özellikle milliyetçiler ara-
sındaki temel gerilim noktalarından birini oluşturmuştur. Akayev, 2000
Mayıs’ında parlamentodan Rusça’nın resmi dil olarak ülkede kullanıla-
bilmesi ile ilgili yasayı çıkartmayı başarmış (Devlet dili değil), 2001 ya-
zında ise 105 milletvekilinden 70’inin (üçte iki çoğunluğun tam karşılığı)
olumlu oyu ile Rus-Kırgız çifte vatandaşlığının kabulünü sağlamıştır.639
Parlamento’nun iğreti desteğinin ardında, Rusya’dan ekonomik yar-
dımlar geleceği beklentisinin büyük rolü olmuştur.
Potansiyel bir demografik sorun ise ülke nüfusunun %13’ünü oluştu-
ran ve büyük bir ağırlıkla güneybatıda yaşayan Özbeklerdir. Özbeklerin,
Özbekistan ile Kırgızistan arasında oluşturduğu sorunun biri potansiyel,
biri de güncel olmak üzere iki boyutu vardır. Potansiyel sorun sayıları
650 bini bulan ve Oş bölgesinde yoğunlaşan Özbek nüfusun, zaman
içinde Özbekistan’ın bölgeye nüfuz etmesine demografik bir meşruiyet
sağlamasıyla ilgilidir ve her Kırgız bu potansiyel sorunun varlığını kabul
etmektedir.
Güncel sorun ise, temelde etnik Özbeklerin daha geleneksel ve dini
bir topluluk olmaları ile ilgilidir. Bağımsızlıktan önce, Tahir Yoldaş’ın
Adalet grubu Oş bölgesinde örgütlenebilmişti. Dolayısıyla, Tacikistan iç
savaşında güçlenen IMU için Oş bölgesi hem lojistik bir üs, hem de ba-
rınma açısından çok uygun bir ortam oluşturmuştur. Buna, Kırgız ordu-
sunun görece zayıflığı ve sınırlardaki yetersizliği de eklenince, IMU doğ-
rudan Tacikistan üzerinden Özbekistan’a girmektense, önce Kırgız sını-
rını geçip Özbekistan’ın doğu sınırından bu ülkeye yönelik saldırılarını
gerçekleştirmeyi tercih etmiştir. 1999 ve 2000 yıllarındaki saldırılara,
Kerimov’un tepkisi sert olmuş, zaman zaman Kırgız yönetimini rahatsız
edecek boyutlara varan önlemler alınmıştır. Özbekistan’ın katı tutumu,
Kırgız yönetimini, bölgedeki Özbek azınlığın iyice radikalizme kayarak,
daha zayıf buldukları Kırgız hükümetine yönelmeleri olasılığına karşı
kaygılandırmaktadır. Gerçekten, Özbekistan’ın politikası, bölgedeki Öz-
bekleri izole etmeye yöneliktir. Bu amaçla sınır operasyonları, Kırgız hü-
kümetinin onayı alınmaksızın yapılan sınır ötesi operasyonlar ve adam
kaçırma eylemleri gerçekleştirilmektedir. Ayrıca Özbekistan’ın uygula-
dığı katı vize rejimi bölge Özbeklerinin hareketliliğini önemli ölçüde
dizginlemektedir. Dolayısıyla, Özbekistan yönetimi bölgedeki etnik Öz-
                                        
                                
 
638 Soltan, s. 195.
639 “Kyrgyz Par liament Approve Dual Citizenship with Russia”, RFE/RL, 5 Haziran 2001.

  303
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
bekler için kabul gören bir siyasal cazibe merkezi değildir. Özbekis-
tan’daki dini gruplara yönelik uygulamalar bölgede yaşayan Özbeklerin
tepkisini çekmekte, dolayısıyla bu durum, İslâmcı grupların bölgede güç
kazanmasına ve destek bulmalarına yardımcı olmaktadır. 640 2004 so-
nunda, Oş’ta meydana gelen ve iki kişinin ölümü ile sonuçlanan patla-
maların IMU ile bağlantılı yerel gruplar tarafından yapıldığı öne sürül-
müştür. 641 Bu durumun diğer bir göstergesi, Hizbut-Tahrir örgütünün
ülkenin güneyinde giderek güç kazanmasıdır. Örgüt, Kırgızistan’da
özellikle Oş ve Celal-Abad’da güçlüdür. Son zamanlarda Çuy (Kuzey
Kırgızistan) bölgesinde de taraftar topladığı belirtilmektedir. Kırgız hü-
kümeti, resmi olarak örgüt hakkında dini temele dayalı siyasal parti ku-
rulamayacağına dair yasalar uyarınca işlem yapmakta, üye olanlar hak-
kında da takibat yürütmektedir. Burada, Özbekistan’dan farklı olarak
dikkat edilmesi gereken nokta, bu operasyonların büyük çoğunlukla
bölgedeki etnik ayrımlarla çakışmasıdır. Üyelerinin çoğu Özbek olduğu
için, örgüt üyelerine yönelik her uygulama Özbek toplumuna yönelik bir
girişim olarak algılanmaktadır. Özbekistan’ın ele alındığı bölümde de-
ğindiğimiz gibi, Andican olaylarının kısa zamanda iki ülke arasında bir
mülteciler sorununa dönüşmesi bu durumun bir sonucudur. Resmi ola-
rak beşyüz civarında mültecinin varlığından söz edilse de, gerçekte,
olaylardan sonra sınırı geçerek Oş ve Celal-Abad’taki akrabalarının ya-
nına sığınmış Özbeklerin sayısının dört bini bulduğu ileri sürülmekte-
dir.642 10-14 Temmuz 2010 tarihinde Oş ve Celalabad’ta yaşanan olaylar-
dan kaçarak Özbekistan’a sığınan Özbeklerin sayısı ise seksen bini bul-
maktadır.
Kırgızistan’ın komşusu Çin ile belli sorunları bulunmaktadır. Her
şeyden önce Sovyetler Birliği döneminden kalma birtakım sınır sorunları
vardır. Isık Göl ve Narin bölgelerini kapsayan bu sorunlar, 1996 ve
1999’da imzalanan iki anlaşma ile Çin lehine çözümlenmiştir. Bunun do-
ğurduğu iç muhalefete yukarıda değinmiştik. Çin büyüyen bir ekonomi
olarak, Kırgızistan için önemli bir alternatiftir. Buna karşılık güçlü ve
ekonomisi büyüyen bir Çin’in, Tanrı Dağları’ndaki madenler ve suya ge-
reksinimi bulunmaktadır. Kırgızistan, Çin’in bu gereksinimlerini eko-
nomik işbirliği çerçevesinde kendi lehine kullanabilir. Ancak iki ülke
arasındaki asimetrik konum dikkate alındığında, Kırgızistan için Çin
aynı zamanda potansiyel bir tehlikedir. Belirtildiği gibi, Kırgızistan’daki
Uygur azınlık ve Çin’de yaşayan 140 bin Kırgız önemli bir diğer potan-

                                        
                                
 
640 Kyrgyzstan at Ten: Trouble in the “Island of Democracy”, ICG, s. 17.
641 Alisher Khamidov, “Kyrgyz Officials Launch Controversial ‘Terror ist’ Attack Probe”,
Eurasia Insight, 9 Aralık 2004.
642 Kyrgyzstan: A Faltering State, Asia Report N.109 – 16 December 2005, (Brüksel:
International Crisis Gr oup, 2005), s. 19.

304  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
siyel sorun kaynağıdır. Çin özellikle, Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için
mücadele eden güçlerin coğrafi sınırlar nedeniyle Kırgızistan’ı bir üs
olarak kullanma eğiliminden endişe etmektedir. Kırgızistan, Çin’in bu
endişelerini ekonomik anlamda kullanma eğilimindedir. Ülke, Ocak
2001’de Çin’den 600 bin dolarlık askeri malzeme yardımı almıştır.643
2004 yılında Kırgızistan Yüksek Mahkemesi üç Uygur örgütünü, Batı
Türkistan Özgürlük Örgütü, Doğu Türkistan İslâm Partisi ve İslâmi
Türkistan Partisi’ni yasadışı faaliyetlerde bulunmak suçlamasıyla ka-
patmıştır. Buna karşılık, 2003–2004 döneminde Çin ile Kırgızistan ara-
sındaki ticaret hacmi %48 oranında artış göstermiştir. 644 Kırgızistan bir
yerde, iki büyük bölgesel güce olan bağımlılığını, yine iki büyük gücü
birbirleriyle dengeleyerek aşmaya çaba harcamaktadır. Ekonomik açıdan
Rusya’ya bağımlılık, büyüyen Çin ekonomisinden pay alarak dengelen-
meye çalışılmakta, bu nedenle Çin ile mümkün olduğunca yakın bir iş-
birliği arayışına girilmektedir. Çin gibi bir ülke ile sınırdaş olmanın
avantajları da Rusya ile ilişkilerde kullanılmaktadır.
Dikkat edilirse, bölgedeki etnik ve sınır gerilimleri bir noktada dü-
ğümlenmektedir: İslâm. Rusya, Çin, Özbekistan ve 11 Eylül saldırıların-
dan sonra ABD, bölgesel olarak İslâmcı örgütlerin bölgede güç kazan-
ması karşısında ortak kaygılar taşımaktadırlar. Kırgızistan jeopolitik ko-
num olarak bölgedeki tüm İslâmcı grupların bağlantı noktasında ko-
numlanmaktadır. Çeçenistan sorunu ile uğraşan Rusya, Orta Asya’da da
Ortadoğu bağlantılı örgütlerin güç kazanmasını kendi çıkarları açısından
olumsuz sonuçlar doğuracağının farkındadır ve özellikle Tacikistan’daki
İslâmcı örgütlerin güç kazanması karşısında bu ülke yönetimine aktif
destek vermektedir. Kırgızistan, Rusya için Kazakistan’ı da içine alacak
bir tampon bölgedir. İslâmcıların kuzeye doğru yayılımı Rusya ile so-
runlu güney arasındaki bu iki stratejik ülkeyi, dolayısıyla Rusya’yı etki-
leyecektir. İslâmcılar, Kazakistan yolu ile kolaylıkla Kazan bölgesi ile
bağlantı kurabilirler. Unutulmamalıdır ki Kazan, Sovyetler Birliği son-
rası ilk İslâmcı partinin kurulduğu bölgedir. Çin açısından sorun, Afga-
nistan sınırı nedeniyle bölgede güçlenen İslâmcıların, Doğu Türkis-
tan’daki ayrılıkçı hareketleri desteklemesi ile ilgilidir. Kırgızistan’da ya-
şayan Uygur azınlık ve Kırgız-Çin sınırının dağlık yapısı nedeniyle ya-
sadışı geçişlere imkân vermesi bu açıdan önem kazanmaktadır. Bu ne-
denlerle Çin için Kırgızistan’ın konumu önem kazanmaktadır. Özbekis-
tan’ı ele alırken vurguladığımız gibi, IMU’nun Tacikistan’da güç kazan-
dıktan sonra Taliban ve El-Kaide örgütünün maddi desteği ile Kırgızis-
tan’a geçip buradan Özbekistan’a saldırılar düzenlemesi, İslâmcılarla il-
                                        
                                
 
643 Soltan, s. 191.
644 Bakyt Ibraimov, “Uighurs: Beij ing to Blame for Kyrgyz Crackdown”, Eurasia Insight, 28
Ocak 2004.

  305
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
gili bölgedeki sorunun en somut yansımasını oluşturmaktadır. IMU, Ta-
cik-Özbek sınırı yerine, sınırdan geçişin daha kolay olduğu Kırgızistan’ı
kullanmış, dini yapının güçlü olduğu ve Özbek azınlığın yaşadığı Oş
bölgesinde üslenerek, saldırılarını bu bölgeden gerçekleştirmiştir. IMU,
yalnızca Özbekistan için değil, topraklarında Özbek nüfus barındıran
Kırgızistan için de aynı derecede tehlike oluşturan bir örgüttür. Dikkat
edilirse, Kırgızistan jeopolitik olarak, bağlantı noktasında olmasına kar-
şılık, diğer ülkelere nazaran askeri alt yapı yönünden en zayıf bölge ül-
kesidir. Bu bir yerde, jeopolitik açıdan Kırgızistan’ın önemini artırmakta,
aynı zamanda askeri yardım noktasında diğer ülkelere bağımlı kılmak-
tadır.
1999 ve 2000 yıllarındaki IMU saldırılarında Kırgızistan, Rusya, Öz-
bekistan ve Çin’in desteğini alarak saldırganların Tacikistan’a püskür-
tülmesini sağlayabilmiştir. Ancak bu süreçte, Özbekistan’la yaşanılan sı-
nır sorunları iç politikada öne çıkmıştır. Kırgızistan’ın bölge ülkelerinin
en kolay desteğini sağladığı konu, İslâmcılara karşı yürütülen mücade-
ledir. Dolayısıyla, 1998’den sonra ülke bütün bölgesel ve ikili ilişkilerde
bu stratejik konumunu kullanarak dış yardım sağlama çabasında ol-
muştur. Kırgızistan, 1992’de Rusya’nın öncülüğünde oluşturulan ve
Rusya, Belarusya, Ermenistan, Kazakistan ve Tacikistan’ın da üye ol-
dukları Kolektif Güvenlik Anlaşması’na dâhil olmuştur. Bu antlaşma,
temelde Rusya’nın eski askeri çıkarlarını koruma ve merkezkaç unsur-
lara karşı bir işbirliği alanı oluşturma kaygılarından kaynaklanmıştır.645
Kırgızistan, 1999 ve 2000’de bu antlaşma kapsamında, özellikle
Rusya’dan destek almış bulunmakta ve halen Çin sınırının güvenliği ko-
nusunda Rus askeri gücünden yararlanmaktadır. Benzer şekilde, 1996’da
oluşturulan Şanghay İşbirliği Örgütü içinde de Kırgızistan, ekonomiden
daha çok, güvenlikle ilgili sorunlarında kendisine destek bulmuştur. Bu-
gün, Bişkek’in girişimleri ile Kolektif Güvenlik Anlaşması kapsamında
2000 kişilik açık müdahale gücü oluşturulmuş ve aynı zamanda Kırgı-
zistan’da üslenecek antiterör merkezinin Şanghay İşbirliği Örgütü des-
teğiyle açılması planlanmış bulunmaktadır.646 Kırgızistan’ın üye olduğu
diğer önemli bir bölgesel örgüt Kazakistan, Özbekistan ve Tacikistan’ın
da üye olduğu Orta Asya Birliği’dir. Başlangıçta ekonomik işbirliğini
amaçlayan oluşum, 2000 yılından itibaren ortak güvenlik kaygılarını öne
çıkaran bir görünüm almıştır. Mayıs 2006’da, 200 kişilik bir grubun Taci-
kistan sınırından geçerek Kırgız sınır muhafızlarına saldırmasından he-
men sonra, Özbek gizli servisinin desteği ile bir dizi operasyon yapılmış,

                                        
                                
 
645 Rudov, s. 207.
646 Soltan, s. 191.

306  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
25 Temmuz’da Özbekistan ile teröre karşı benzer bir işbirliği anlaşması
imza edilmiştir.647
Bu durum, Kırgızistan’ın ekonomik yardım konularında Batı’ya, gü-
venlik konularında ise bölge devletlerine bağımlı bir konumda bulun-
duğunu göstermektedir. Afganistan operasyonunda Kırgızistan yöneti-
minin Bişkek uluslararası havaalanını ABD güçlerine açması ve ülkede
4000 kişilik bir askeri gücün varlığına izin vermesi bir noktada ABD’yi
bölgesel güvenlik alanına dâhil etmiştir. Ancak, Kırgız yönetimin bunu
bölgesel bağımlılığı dengelemekte kullanabilme potansiyeli düşüktür.
Bişkek’in ABD askerlerine onay vermesinin temelinde, bunun karşılı-
ğında sağladığı dış yardımlar ve elde ettiği kira ve bakım gelirleri yat-
maktaydı.648 Bişkek’te birçok insan, ABD askerinin gelmesiyle iflas et-
mek üzere olan bir ekonominin nefes alabildiğini ve bu sayede dış yar-
dım akışının kesilmediğini belirtmektedir. Akayev’in, Eylül 2002’de ger-
çekleştirdiği Washington ziyaretinde, ABD yardımının iki katına çıkar-
tılması konusunda iki ülke arasında görüş birliğine varılmıştır.649
Kırgızistan yönetimi, kira gelirlerinin artırılması amacıyla, zaman zaman
kriz yöntemine başvurmuştur. Örneğin, 2005 parlamento seçimleri önce-
sinde ülkedeki ABD temsilcilerinin, muhalif oluşumlarla kurduğu iliş-
kileri açıkça eleştiren Akayev, Şubat 2005’te gerçekleştirdiği Moskova
ziyaretinin hemen ardından, ABD yönetiminin Bişkek’teki askeri üsse
Awacs uçaklarının konuşlandırılması önerisinin reddedildiğini açıkla-
mıştır. 650 Bakiyev yönetimi de selefinden farklı bir strateji izlememiştir.
Temmuz 2005’te Kırgızistan hükümeti, bölgedeki bütün yabancı askeri
güçlerin çekilmesi yönündeki Şanghay İşbirliği Örgütü deklarasyonuna
imza atmış, aynı ay yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra
Bakiyev, Afganistan’da istikrarın önemli ölçüde sağlandığını, dolayısıyla
ABD’nin ülkedeki askeri varlığına artık gerek kalmayabileceği yönünde
açıklamalarda bulunmuştur.651 Bunun pratikteki anlamı, Özbekis-
tan’daki Hanabad üssünün kapatılmasından sonra değeri artan Kırgı-
zistan’daki Manas askeri üssünün daha yüksek bir kira bedeli üzerinden
                                        
                                
 
647 Daniel Kimmage, “Analysis: Extremist Threats, and Doubts, in Kyr gyz stan,
Tajikistan”, RFE /RL, 24 Temmuz 2006; Alisher Khamidov and Alisher Sa ipov, “Anti-
Terrorism Crackdown Fuels Discontent in Southern Kyrgyzstan”, Eurasia Insight, 08
Ağustos 2006.
648 Alexander Cooley, “U.S. Ba ses and Democratization in Central Asia” Orbis, Cilt: 52,
Sayı: 1, 2008, s. 74.
649 “Kyrgyz Leader Visits Washington for Security Talks”, Eurasia Insight, 23 Eylül 2002.
650 Gulnoza Saidazimova, “Kyr gyzstan: Is Bishkek Moving Toward Russia Ahead of
Elections?”, RFE/RL, 15 Şubat 2005.
651 “Bakiyev Wins Landslide in Kyrgyzstan, Courts Controversy with United States”,
Eurasia Insight,11 Temmuz 2005; M. Turgut Demirtepe, “Bakiyev Dönemi Kırgızistan
Dış Politika sı Yapım Sürecinde İç Politik Faktör lerin Rolü”, M Tur gut Demirtepe
(Der.), Orta Asya & Kafkasya Güç Politika sı, (Ankara: USAK Yayını, 2008), s. 192.

  307
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
hizmet vermesinin sağlanmasıydı. Nitekim, Kırgızistan hükümetinin
sıkı pazarlıkları sonucunda, Rumsfeld’in 26 Temmuz’daki bölge gezisi
sırasında üssün hizmet vermeye devam etmesi konusunda iki ülke ara-
sında anlaşmaya varılmıştır.652 Kasım 2006’da, ABD üssünde bir Kırgız
vatandaşının (etnik Rus) ölümüyle sonuçlanan olay, meclis ve hükümet
tarafından üssün kapatılması isteklerinin gündeme taşınmasına neden
olmuş, 653 Temmuz 2006’da, bu kez iki ABD’li diplomatın, ülkedeki sivil
toplum örgütleri ile ülke güvenliği aleyhine çalışmalar yapma gerekçe-
siyle istenmeyen kişiler olarak ilan edilmesi, üsle ilgili benzer tartışma-
ları gündeme getirmiştir.654 Sonuçta, Ağustos 2006’da üssün kirası ABD
tarafından tekrar yükseltilmiştir.655 Ekonomisi düzelen Rusya’nın bölge
ülkeleri üzerinde dış yardım yapabilme kapasitesi arttıkça, Kırgızistan
hükümetinin bunu ABD karşısında kullanma inisiyatifi de artmıştır.
Kırgızistan Manas üssü konusunda ABD, Rusya ve Çin arasında ekono-
mik getiriyi önceleyen ikircikli bir politikayı gerek Akayev döneminde,
gerekse Bakiyev döneminde sürdürmüştür.
Buna karşılık ülke, küresel ekonomik krizin neden olduğu olumsuz
gelişmelerle de karşı karşıya bulunmaktadır. Küresel ekonomik krizin
Kırgızistan’a ilk etkisi yurtdışında çalışan Kırgızların ülkeye transfer et-
tikleri döviz miktarında yaşanan gerilemedir. Kırgızistan’da GSMH’nın
yaklaşık %15’ini bu transferler oluşturmaktadır. Yapılan transferlerin
%79’u Rusya’dan yapılmaktadır.656 Çoğunluğu geçici işlerde çalışan bu
insanlar, yaşanan istihdam daralmasından birinci düzeyde etkilenen ke-
simi oluşturmaktadırlar. Yurtdışında çalışan ve sayılarının 500 ila 800
bin arasında değiştiği ifade edilen bu kişilerden elde edilen gelirin ke-
silmesi Kırgızistan’da yalnızca ekonomik değil, sosyal açıdan da önemli
sorunlar doğurabilecek potansiyelde bir gelişmedir.
Ekonomik daralmaya paralel olarak 2007 ve 2008 yıllarında ülkede
yaşanan kuraklık, benzer şekilde ekonomik, sosyal, hatta dış politikada
bazı sorunların yaşanmasına neden olmuştur. Bölgenin su kaynakları
yönünden en zengin ülkesi olan ve çevre ülkelere elektrik enerjisi ihraç
edebilen Kırgızistan, barajlarda yeterli su toplanamaması nedeniyle 2008
yılında bir enerji krizi ile karşı karşıya kaldı. 2008 yazında 150 kadar Ta-
                                        
                                
 
652 Gulnoza Saidazimova, “Bishkek Assures Rum sfeld That Us Air Base can Stay”,
RFE/RL, 26 Temmuz 2005.
653 Daniel Sershen, “Kyrgyzstan: Base Shooting Sours US-Kyrgyz Re lations”, Eurasia
Insight, 19 Aralık 2006.
654 Deirdre Tynan, “US Embassy Resists Kyrgyz Efforts To Expel Amer ican Diplomats”,
Eurasia Insight, 14 Temmuz 2006.
655 Yulia Savchenko, “US-Kyrgyz Relations Back on Solid Ground - But for How Long?”,
Eurasia Insight, 23 Ağustos 2006.
656 Deirdre Tynan, “Central Asia: Kyrgyzstan, Tajikistan and Uzbekistan Confront A
Fınancial Disa ster”, Eurasia İnsight, 10 Kasım 2008.

308  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
cik, sınırı geçerek Kırgızistan topraklarında bulunan barajları tahrip et-
meye kalkıştılar, aynı yıl, güneyde Özbeklerin yoğun olarak yaşadıkları
bölgelerde, topraklarını sulayamayan köylüler hükümet binaları önünde
protesto gösterileri yaptılar. 2008 başlarından itibaren hükümet, enerji
üretimi için yeterli su bulunmadığı gerekçesi ile elektrik kesintisine
gitme karar aldı. Başkent Bişkek’te 6-8 saati bulan elektrik kesintileri bir
sosyal soruna dönüştü. Kırgızistan hükümeti, bir yandan ülkenin önemli
bir dış gelir kaynağı olan elektrik dışsatımındaki taahhütlerini yerine
getirmek ve yine komşu ülkelerdeki tarımsal üretim için gerekli suyu
sağlamak, diğer yandan içeride bazı firma ve bürokratların gelirlerini
garanti etmek pahasına toplumsal gereksinimleri göz ardı etmek suçla-
maları ile karşı karşıya kaldı. 3 Kasım’da Bişkek’te, 18 Kasım’da Talas’ta
yapılan muhalif gösteriler, sorunun siyasal bir çatışmaya yol açabilece-
ğini de göstermiştir. Kırgızistan’ın yaşadığı bu sorun, Manas askeri üs-
sünden elde edilen gelirle çözebileceği boyutta değildi. Hükümetin doğ-
rudan parasal yardımlara ihtiyacı bulunmaktaydı. Bu çerçevede Kırgı-
zistan, önceleri Rusya ve Çin’in Bişkek’teki üssün kapatılması yönün-
deki baskılarına fazla direnememiştir. Çin açıkça, Türkmenistan-Çin do-
ğal gaz boru hattı projesinin Kırgızistan’ı içermesini üssün kapatılması
koşuluna bağlarken, 2008 yılının başından itibaren Rusya zorluk çeken
Kırgız ekonomisini rahatlatıcı bazı adımları, üssün kapatılması pazarlığı
çerçevesinde gündeme getirdi. Gazprom 2008 yılının Ocak ayında devlet
şirketi olan Kırgızgaz’ı 300 milyon dolarlık bir yatırım paketi kapsa-
mında almak isteğini açıkladı.657 Yaklaşık 1,2 milyar dolarlık bir bütçeye
sahip bulunan Kırgızistan için bu rakam oldukça cazipti. Yaklaşık bir yıl
sonra Ocak 2009’da Cumhurbaşkanı Bakiyev’in Moskova ziyaretinde
Rus yetkililer 2 milyar dolarlık bir yardım paketi karşılığında Manas üs-
sünün kapatılmasını teklif ettiler.658 Bu arada Rusya, ısıtıcı ve tıbbi cihaz
üreten ve Kırgızistan’daki en kârlı işletmelerden biri olarak kabul edilen
Destan’daki üretim tesislerinin %48 hissesi karşılığında, Kırgızistan’ın
kendisine olan 180 milyon dolarlık borcunu silebileceğini açıkladı.659
Bakiyev 3 Şubat’ta tekrar Moskova’ya giderek Rus yetkililerle görüş-
tükten sonra, ABD’den Manas üssünü boşaltmalarını isteyeceklerini
resmen açıklayacaktır. Aynı ziyarette toplam 2,15 milyar dolarlık bir
yardım paketi üzerinde iki ülke arasında anlaşma imzalandı ve bir gün

                                        
                                
 
657 “Russia Striking Back in Energy Game, Makes Play for Kyrgyz National Gas
Company”, Eurasia İnsight, 31 Ocak 2008.
658 “Kyrgyz stan: Kyrgyz Prime Minister Makes Quick Trip to Moscow”, Eurasia İnsight, 14
Ocak 2009.
659 “Kyrgyz stan: Russia Makes Bishkek An Offer The Kyrgyz can’t Refuse”, Eurasia
İnsight, 28 Ocak 2009.

  309
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
sonra hükümet üssün kapatılması ile ilgili tasarıyı meclise sundu.660 Bu-
nun üzerine meclis Manas askeri üssünün Ağustos 2009 tarihine kadar
kapatılması yönünde bir karar aldı. Ancak gelişmeler bilinen bir senar-
yonun tekrarı gibiydi. Obama yönetiminin Afganistan’daki operasyonlar
nedeniyle üssün artan önemini gerekçe göstererek Kırgız yönetimi üze-
rinde yaptığı baskılar Haziran sonunda yeni bir anlaşma ile sonuçlandı.
Anlaşmaya göre Kırgızistan yılda 60 milyon dolar kira, ayrıca 117 mil-
yon dolarlık yardım alacaktı.661 Kırgızistan ABD üssünün kapatılmaması
karşılığında Rusya’nın öteden beri istediği güneyde yeni bir askeri üs
açılması talebini kabul etmek zorunda kaldı. Ağustos başında Medvedev
ile Bakiyev, Ortak Güvenlik Antlaşması çerçevesinde operasyonlarda
kullanılmak üzere Güney Kırgızistan’da bir askeri üssün açılması konu-
sunda anlaşmaya vardıklarını açıkladılar. Ülkede, etnik gerilimin en yo-
ğun yaşandığı bir bölgeye böyle bir üssün açılmasının, Rusya’ya Orta
Asya ülkelerine müdahale konusunda geniş bir hareket alanı tanıyacağı
ortadadır. Nitekim Özbek ve Tacik yetkililer anlaşmaya soğuk baktıkla-
rını açıkladılar. Bazı Özbek yetkililerin açılacak üssün doğrudan ülkele-
rini hedef alabileceği yönündeki açıklamaları dikkat çekicidir.662 Açıkla-
manın hemen ardından Özbekistan Eylül 2009’da Kırgızistan’ın biriken
borçlarını gerekçe göstererek bu ülkeye gönderdiği gazı kesti. Bu açık bir
biçimde Özbek yönetiminin üs anlaşmasına yönelik bir tepkisidir.663
Daha önemli bir gelişme Mart 2010’da ülkenin güneyinde Betken’de
ABD’nin ikinci bir üs açması ile görüşmelerin yapıldığını Kırgız yetkili-
lerin açıklaması olmuştur. Bu üs açıldığı takdirde Rusya’ya verilmesi
planlanan üssün işlevsiz kalacağı Rus yetkililerce açık bir biçimde dile
getirildi.664 ABD bu projeye 5,5 milyon dolar ayırmıştı. Ayrıca ülkede
özel kuvvetler yetiştirilmesi amacıyla 9 milyon dolar bütçeli bir eğitim
ve modernizasyon çalışması ABD tarafından yürütülmekteydi.665
Kırgızistan’ın uluslararası ilişkilerdeki bu ikili tutumu, ekonomik ve
siyasal birçok sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Böl-
gesel örgütler, genellikle bölgesel korumacılık ve bağımlılık ilişkilerini
                                        
                                
 
660 Deirdre Tynan, “Kyrgyzstan: Parliament to Consider B ill Closing American Air Base”,
Eurasia Insight, 2 Nisan 2009.
661 Deirdre Tynan, “Kyrgyz stan: US Armed Forces to Remain at Air Base for Afghan
Resupply Operations”, E urasia Insight, 23 Haziran 2009.
662 Alisher Khamidov, “Kyrgyz stan: New Military Base Plans Fuel Uzbekistan’s Ire”,
Eurasia Insight, 10 Eylül 2009.
663 Alisher Khamidov, “Kyrgyzstan: Bishkek and Tashkent Weigh Gas And Water
Concerns”, Eurasia Insight, 14 Ekim 2009.
664 Deirdre Tynan, “Kyrgyzstan: US Intends to Construct Military Trainin g Center in
Batken”, Eurasia Insight, 2 Mart 2010.
665 Deirdre Tynan, “Kyrgyzstan: US Intends to Construct Military Trainin g Center in
Batken”, Eurasia Insight, 2 Mart 2010.

310  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
sürdürmeyi hedeflemektedir. Şanghay İşbirliği Örgütü ve Avrasya Eko-
nomik Birliği’ni oluşturan ülkelerin çoğu, Dünya Ticaret Örgütü’nün
(DTÖ) yaymaya çalıştığı serbest uluslararası piyasa ortamı ile çelişen
ekonomik politikalar izlemektedirler. Bu birlikleri oluşturan ortaklıklar,
ayrılıkçı milliyetçi azınlıklar ve radikal İslâmcı hareketlerin doğurduğu
tehditle mücadele, siyasal ve ekonomik statükonun sürdürülmesi, özel-
likle ABD’nin bölge politikalarının dengelenmesi çerçevesinde şekillen-
mektedir.666 Kırgızistan DTÖ üyesidir ve bu konumunu piyasa reformla-
rını gerçekleştirme noktasında Dünya Bankası ve IMF’den kredi sağla-
makta kullanmaktadır. Dolayısıyla ekonomik kaygılarla oluşturulan iliş-
kiler ile güvenlikle ilgili oluşturulan ilişkiler birbiriyle çelişmektedir.
2002 yılında Aksu’da meydana gelen şiddet hareketleri ve meclisin sert
muhalefeti karşısında, yine 2005 meclis seçimleri öncesinde Akayev,
doğrudan Moskova’daki bağlantılarını kullanarak, olası bir iktidar deği-
şimine karşı Kremlin’den yardım talep etmiştir. Rusya’nın buna karşı-
lığı, 2002’de Bişkek’e yakın bir askeri üssün kendilerine tahsis edilme-
sini, 2005’te ise Awacs uçaklarının ülkeye konuşlandırılmasını Akayev
yönetiminin reddetmesini sağlamak olmuştur. Bu şekilde, Bişkek ya-
kınlarındaki Kant askeri havaalanına beş Su-25 jet uçağı, beş Su-27 savaş
uçağı ve iki taşıyıcı uçak ve helikopter ile personel yerleştirilmiştir.667
Mart 2005’te yaşanan iktidar değişiminin hemen ardından Rusya, ülke-
nin güneyinde Oş’ta 1000 kişilik personeli barındıracak ikinci bir askeri
üssün açılması talebini Kırgızistan hükümetine iletmiştir. Rusya, bu üs
kanalıyla, tüm Fergana Vadisi’ni kontrol etmeyi hedeflemektedir.668
Yukarıda belirtildiği gibi 2009 Ağustos’unda Rusya’nın bu talebi Kırgı-
zistan yönetimi tarafından kabul edilmiştir. Bu talepten yaklaşık bir ay
sonra, bu kez Kant askeri üssündeki askeri personel ve ekipmanı iki ka-
tına çıkartma talebi gündeme getirilmiştir.669 Rusya, Akayev sonrasında
da Kırgızistan’daki zayıf iktidar yapısını kullanarak, bölgedeki askeri
varlığını pekiştirmeye çaba harcamaktadır.
Kırgızistan’ın karşılaştırmalı üstünlükler açısından en avantajlı ol-
duğu konum sahip olduğu su kaynaklarıdır. Zaman zaman ülke yöneti-
cileri suyu bir dış politika baskı aracı olarak kullanmaktadırlar. Ülkenin
su kaynakları, Özbekistan’daki pamuk üretimi ve Kazakistan’daki tahıl
üretimi için hayati öneme sahiptir. Özbekistan 2000’de Kırgızistan’a gaz
                                        
                                
 
666 Amalendu Misra, “Shangai 5 and the Emerging Alliance in Central Asia: the Closed
Society and its Enemies”, Central Asian Survey, Cilt: 20, Sayı: 3, 2001, s. 315.
667 “Russia to Establish Air Base in Kyrgyz stan, Deals Blow to US Strategic Intereset in
Central Asia”, Eurasia Insight, 3 Aralık 2002.
668 Igor Tor bakov, “Kyr gyz, Russian Officials Mull Military Ba se Possibility in Southern
Kyrgyz stan”, Eurasia Insight, 2 Haziran 2005.
669 Antoine Blua, “Kyrgyz stan: Russia Hopes to Double Troops at Ba se, As Future of U.S.
Base in Doubt”, RFE /RL, 16 Temmuz 2005.

  311
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
akışını kestiğinde, Kırgız yönetiminin buna karşılığı ülkeye su akışını
durdurmak olmuş; yine Kazakistan, Kırgızistan’a olan 21,5 milyon do-
larlık borcunu, su arzı kesildikten sonra kabul ederek ödeme yapmayı
taahhüt etmiştir. 670 Ancak suyun başka önceliklerle desteklenmediği sü-
rece, tek başına bir baskı aracı olarak kullanılma potansiyeli düşüktür.
Özbekistan ve Kazakistan’ın, yine orta vadede ülkedeki su kaynaklarını
talep edecek olan Çin’in nüfus, ekonomik ve askeri açıdan taşıdığı üs-
tünlükler Kırgızistan için daha güçlü birer dış baskı unsurudur. Son dö-
nemde Kazakistan ve Özbekistan’ın ortak bir su politikası çerçevesinde
anlaştıkları ve Bişkek yönetimi üzerinde ortak baskı oluşturdukları gö-
rülmektedir. Kırgızistan’ın, Özbekistan ve Çin ile olan sınır sorunlarında
bu iki ülkenin çıkarları doğrultusundaki antlaşmalara imza koyması te-
melde bu asimetrik konumdan kaynaklanmaktadır.
Kırgızistan bir yandan Rusya için doğudan gelecek İslâmcı tehdide
ve Çin’in bölgede etkinliğini arttırmasına karşı bir tampon, diğer yandan
ekonomik açıdan büyüyen bir Çin için gereksinim duyduğu madenler ve
su kaynakları nedeniyle nüfuz edilmek istenen bir ülke konumundadır.
Buna, Özbekistan’la olan sorunlar eklendiğinde, bölgesel işbirliğinin bu
ülke için son derece kırılgan bir denge içinde konumlandığı belirtilebilir.
Dolayısıyla Kırgızistan gerek bölgesel, gerekse Batı ile ilişkileri açı-
sından birbiri üzerine eklemlenen birçok çelişkiyi içinde barındıran bir
dış politikaya sahip bulunmaktadır. 2005 yılındaki iktidar değişimine
kadar Akayev, 2010 yılına kadar Bakiyev bu çelişkileri değişken, her
çevreye mavi boncuk dağıtarak, uygulama alanı bulmayan birçok ikili
ve bölgesel antlaşmaya imza atarak yönetmeye çaba harcadılar. Ancak
her iki isim de bunun bedelini iktidarlarını kaybederek ödediler. Zaman
içinde ülkenin bölgesel ve bölge dışı güç unsurları arasında belirli bir
yönde karar vermek zorunda kalma olasılığı söz konusudur. Buna kar-
şılık ülke, bölgesel güvenlik ve bağımlı ekonomik ilişkilerin doğurduğu
ilişki ve ağlardan kendini kurtarabilecek altyapıya da sahip bulunma-
maktadır.671
Nisan 2010’da yaşanan iktidar değişimi yukarıdaki arka plan ışığında
tek başına Rusya güdümlü bir iktidar değişimi olarak nitelendirilemez.
Bu iktidar değişiminde, yukarıda değinilen birçok iç dinamiğin yanı sıra,
gelgitlerle dolu ve her ülkeyi idare etmek temelinde şekillenen istikrasız
bir dış politikanın rolü büyük olmuştur. 2005 yılındaki iktidar değişimi

                                        
                                
 
670 Soltan, s. 193.
671 Turar Koçiyev (Ekonomi Profesörü, Eski Özelleştirme Kurulu Başkanı), Kır gızistan’ın
geliştird iği çok yönlü uluslarara sı ilişkiler in ülkenin stratejik ve ekonomik
zayıflıklarının doğal bir sonucu olduğunu, bir yerde “zayıflığın” Kırgız istan’ın “tek
avantajı” olduğunu belirtmektedir, Görüşme, 31 Mart 2003, Bişkek.

312  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
ABD destekli bir devrim değildi. Bu çerçevede 2010 yılındaki iktidar de-
ğişimi de Rusya’nın bir karşı devrimi değildir. 2005 olaylarında muhale-
fetin ön saflarında yer alan ve Bakiyev hükümetinin ilk Dışişleri Bakanı,
yine olaylar sırasında Batı’ya en açık lider olarak lanse edilen Roza
Otunbayeva’nın bu kez Rusya destekli devrimin lideri olarak gösteril-
mesi bu yanılgının bir örneğidir. Ülkede ekonomik ve siyasal istikrarın
sağlanması, özellikle kriz dönemlerinde Rusya’nın desteğini zorunlu
kılmaktadır. Bu desteğe önceki devrik iki lider de başvurmuştur. Bu ne-
denle geçici hükümetin Rusya’ya sıcak mesajlar vermesi Kırgızistan
şartlarında son derece anlaşılabilir bir durumdur.
Yaşanan iktidar değişimi sonrasında Kırgızistan’da dış politikanın
gelişim seyri konusunda ise şu öngörülerde bulunulabilir:
Roza Otunbayeva’nın 8 Nisan’da yaptığı konuşmada ABD ile yapı-
lan üs anlaşmasını gözden geçireceklerini açıklaması ve geçici hükümet
üyelerinden Ömürbek Tekebaev’in Manas üssünün büyük bir olasılıkla
kapatılacağı yönündeki sözleri bu açıdan Moskova’ya verilen bir mesaj
olarak değerlendirilmelidir. Günün koşullarında geçici hükümetin,
Rusya’nın desteğini almadan Kırgızistan’da otoriteyi sağlayabilmesi ol-
dukça zordur. İktidar değişiminden hemen sonra önce geçici hükümet
üyesi Almazbek Atambayev’in 12 Nisan’da, Temir Sarıyev’in ise 14 Ni-
san’da Moskova’ya giderek finansal yardım ve Rusya’nın gümrük en-
gellemelerinin kaldırılması yönünde bir dizi görüşme yapmaları bu du-
rumun bir sonucudur. 672 Yine Kırgızistan koşullarında, otori te oluştuk-
tan sonra, bunun Rus yanlısı bir yönetimin güç kazanması anlamına
gelmeyeceğinin altının çizilmesi gerekir. Nitekim Otunbayeva yapmış
olduğu bu konuşmadan bir gün sonra geçici hükümetin Kırgızistan’ın
daha önce imzalamış olduğu uluslararası anlaşmalara saygı gösterece-
ğini açıklayacaktır. Geçici hükümetin başkan yardımcılığı görevini yü-
rüten Adil Baysalov altı ay sonra yapılacak seçimlerden sonra işbaşına
gelecek yönetimin bu konuları ele alabileceğini, üslerle ilgili mevcut uy-
gulamaların süreceği yönünde ABD ve Rusya’ya güvence verdiklerini
belirtmiştir.673 Bu yaklaşım bir yerde ABD’ye bölge politikasını revize et-
mesi için süre kazandırmaktadır. Olaylardan hemen ABD Kongresi’nde
Manas üssü ile ilgili bir araştırma komisyonunun oluşturulması ve
ABD’li yetkililerin soruşturma sonucunda bazı yolsuzluklar tespit edil-
diği takdirde, ülkenin zararının karşılanması amacıyla üssün kira bede-
linde artırıma gidebilecekleri yönünde açıklama yapmaları bu açıdan

                                        
                                
 
672 “Kyrgyz stan: Bishkek Seeking Kremlin Cash Infusion”, Eurasia Insight, 12 Nisan 2010.
673 Deirdre Tynan, “Kyrgyzstan: Bishke k Plans no Immediate Changes in Strategic
Cooperation with US, Russia”, Eurasia Insight, 12 Nisan 2010.

  313
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
dikkat çekici bir gelişmedir.674 Yine bu çerçevede geçici hükümet, yaşanı-
lan kanlı olaylarla ilgili açılan soruşturma kapsamında ABD’li askerler
ve danışmanların olaylardaki rolünü Demoklesin kılıcı gibi Obama hü-
kümetine karşı bir baskı aracı olarak kullanabilecektir. Nitekim geçici
hükümet Haziran 2010 tarihinde Manas askeri üssüsüne yakıt sağlama
hizmetinin devletleştirileceğini bu amaçla bir devlet şirketinin kuruldu-
ğunu açıkladı. Bakiyev döneminde üsse uçak yakıtı sağlayan Amerikan
Kızıl Yıldız Şirketi’nin bir yan kuruluşu olan Mina Şirketi’nin vergi mua-
fiyetine tabi yakıtı, Bakiyev ailesi ile işbirliği içinde üçüncü ülkelere pi-
yasa fiyatından ihraç ettiği iddiasıyla halen Kırgızistan’da ve ABD
Kongresinde bir soruşturma yürütülmektedir. Bu sürecin Rusya ve Kır-
gızistan yönetimine ABD’nin Afganistan operasyonunu denetleme ve
bloke edebilme yönünde avantaj sağlayacağı ileri sürülmektedir. Kırgı-
zistan’da kurulacak devlet şirketinin üste kullanılacak yakıtı Rusya’dan
alacağı, bu nedenle Rusya’nın istemediği durumlarda yakıt sevkıyatını
keserek ABD operasyonlarını etkileyebileceği belirtilmektedir. Yine Kır-
gız hükümetinin vergi ayarlamaları yolu ile operasyonun maliyetini
yükseltebileceği ifade edilmektedir.675
İktidar değişimi ile birlikte ülkenin güneyinde ABD’ye yeni bir üs ve-
rilmesi olasılığı zayıflamıştır. Buna karşılık Rusya’ya tahsis edilecek üs
ile ilgili çalışmalar hız kazanacaktır. Bu üssün kullanımı konusunda ise,
Özbekistan’daki Hanabad üssü için bulunan formül uygulanabilir. Öz-
bekistan’daki üsten ABD askerlerinin çıkartılmasından sonra, bu üssün
Rusya ile NATO işbirliği içinde Afganistan operasyonunda kullanımına
devam edilmiş, bir yerde Rusya sürece dâhil edilirken, kapıdan kovulan
ABD, NATO şemsiyesi altında bacadan içeriye alınmıştır.
Rusya’nın geçici hükümet ile ilişkileri geliştirmek noktasında tem-
kinli bir tutuma sahip olduğunun da altının çizilmesi gerekmektedir.
Geçici hükümetin iç siyasette ne derece iktidar sahibi olduğu henüz belli
değildir. Bu açıdan Rusya geçici hükümet içindeki dengelerin oturma-
sını, şu ana kadar sessiz kalmış bazı etkili isimlerin sürece yönelik tu-
tumlarının netleşmesini ve halen ülkede belli bir ağırlığı olan güneydeki
bölgesel liderlerin yeni hükümet ile olan ilişkilerinin şekillenmesini
bekleyecektir.676

                                        
                                
 
674 Deirdre Tynan “Kyrgyz stan: Manas Contracts Could Be Re-Bid - US Diplomat”,
Eurasia Insight, 15 Nisan 2010.
675 Deirdre Tynan, “D oes the Bell Toll for Controversial Manas Fuel Supplier?, Eurasia
Insight, 24 Haziran 2010.
676 Gregor y Feifer, “Russian Moves in Kyr gyzstan Raise Questions over US Base”,
RFE/RL, 9 Nisan 2010.

314  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
Yeni Kırgız hükümetinin Rusya ile tek taraflı bir yakınlaşma sürecine
girmesinin önünde de bazı engeller bulunmaktadır. Kırgızistan için tam
bir bağımlılık doğuracak böyle bir yakınlaşma tehlikelidir ve ülke yöne-
ticileri bunun farkındadır. Yeni yönetim Rusya ile ilişkilerini, bu ülkeyi
dengeleyici bir güç konumunda tutmaya özen gösterecek şekilde oluş-
turmaya çalışacaktır. Rusya’nın Fergana Vadisi’ne tek başına askeri bir
güç olarak inebilecek olması Özbekistan ve Tacikistan’ı rahatsız etmek-
tedir. Kazakistan, kendisine çok yakın olarak gördüğü ve önemli yatı-
rımlar yaptığı Kırgızistan’ın tam anlamıyla Rusya’nın nüfuzuna girme-
sine sıcak bakmayacaktır. Ekonomik gelişme nedeniyle Rusya ile ABD
arasında bir denge politikası oluşturmakta önemli adımlar atan bu ülke
Kırgızistan’daki dengelerin değişmesine karşı oldukça duyarlıdır. Ben-
zer kaygılar Çin için de geçerlidir.
Kırgızistan’da dış politikanın olası yönü konusunda söylenmesi ge-
reken son şey, önce Akayev, sonra Bakiyev döneminde izlenen politika-
lar nedeniyle uluslararası bağlamda uğranılan güven kaybının yeni yö-
netim tarafından giderilmesi zorunluluğudur. Yeni yönetim tek bir siya-
sal oluşuma dayanmamakta, bölgesel liderlerin Bakiyev karşıtlığı ortak
paydayı oluşturmaktadır. Bu arka planda yönetsel unsurların aralarında
işbirliğini geliştirerek dış politikada güveni tesis etmeleri büyük önem
kazanmaktadır.
Geleneksel olarak Kırgızistan’ın, Kazakistan-Rusya ekseni ile doğu-
sundaki Çin arasında bir siyasal ve ekonomik ilişki alanına yöneleceği
belirtilebilir. Bunun temel nedeni, ülke ekonomisinin bir krize yol açma-
dan işleyebilmesinin ancak bu kapalı eksenle ilişkilerin sürdürülmesine
bağlı olmasıdır. Batılı çevrelerin serbest piyasa reformlarının pratikte
getirdiği dengesizlik ve gerileme, ülke insanı için Sovyet dönemindeki
bağımlı sisteminin altın dönem olarak algılanmasına neden olmaktadır.
Buna karşılık Rusya ve Çin ekseninde geliştirilen ilişkiler ülkenin eko-
nomik ve siyasal açıdan hareket alanını sınırlamaktadır.

Sonuç

Kırgızistan, incelenen ülkeler arasında ilginç bir örneği oluşturmaktadır.


Ülke, bölge ülkelerinin aksine, bağımsızlıktan sonra serbest piyasa re-
formlarını gerçekleştirme ve uluslararası finans kuruluşları ile yakın iliş-
kiler kurma yönünde oldukça istekli bir tutum sergilemiştir. Ayrıca di-
ğer ülkelerde bağımsızlıktan önceki parti kadroları ve liderler konumla-
rını koruyarak bir geçiş süreci gerçekleştirilmişken, Kırgızistan’da ba-
ğımsızlığın hemen öncesinde parti kadroları içinde başlayan görüş ayrı-
lıkları, partiye hâkim olmayan yeni bir lideri iktidara taşımış, bağımsız-
lıktan sonra KrKP’nin rejim üzerinde, yeni bir isimle, hâkim konum

  315
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
edinmesi bu nedenle mümkün olmamıştır. Bunun siyasal hayata yansı-
ması yerel liderlerin etkinlik alanlarına göre bölünmüş bir partileşme
bolluğu, parçalı bir meclis bileşimi ve Akayev’in iktidarını pekiştirme
isteği karşısında merkezkaç güçlerin doğurduğu siyasal gerilimdir. Ben-
zer bir çatışmanın yaşandığı Kazakistan’da, Nazarbayev, meclisi dolaylı
yöntemlerle feshederek ve yaklaşık bir yıl tüm devlet yetkilerini elinde
toplayarak bu sorunu aşmış, ülkede otoriter rejim bu temel üzerinde ya-
pılandırılmıştır. Akayev de merkezkaç güçlerin kontrolündeki meclisi
dolaylı yöntemlerle feshederek, benzer bir yapılanmayı gerçekleştirmek
istemiştir. Ancak Nazarbayev’in bürokrasi ve parti kadroları üzerindeki
otoritesi kendisinde olmadığından, yerel yöneticilerle bir dayanışma ağı
oluşturulamamış, benzer bir dönüşümü gerçekleştirememiştir.
Sonuçta ortaya incelenen hiçbir ülkede görülmeyen bir durum; cum-
hurbaşkanı ve yasama arasında bir güç ve yetki çatışması sorunu çık-
mıştır. Belirtildiği gibi, Akayev bu sorunu sürekli Anayasa değişiklikleri
içeren referandumlara gitmek ve sürecini kontrol edebildiği bu yolla
meclisi baypas ederek aşmaya çalışmıştır. Ancak, milletvekilleri yasama
iktidarının daraltılması girişimlerine karşı, siyasal krizlerle sonuçlanan
direnişler gösterebilmiştir. Bu çatışma, bir otoriterleşme-demokratik-
leşme mücadelesi olmaktan çok, otoriter-merkezi yönetsel ve ekonomik
politikalardan yana yürütme otoritesi ile bu politikalara karşı çıkan yerel
liderler ve onların temsil ettikleri patronaj ağları arasında yaşanmakta-
dır.
Kırgızistan’da ulusal programlar çevresinde toplanmış, ülke gene-
linde örgütlü, özerk finansal güce sahip siyasal partiler bulunmamakta-
dır. Kazakistan’da olduğu gibi büyüyen ekonominin beslediği ulusal
düzeyde partileşme eğilimi, Kırgızistan için söz konusu değildir. Parti
örgütlerinin zayıflığı nedeniyle siyasal etkinlik, sorunun niteliğine göre
farklılaşan, genellikle kuzey-güney ayrımına, bazen de daha yerel dü-
zeyde işbirliklerine dayanan geçici ittifaklar çevresinde şekillenmektedir.
2005 ve 2010 yılındaki iktidar değişimi ile sonuçlanan olaylarda olduğu
gibi, kuzey ve güney bölgeler arasında işbirliği yapıldığında ise siyasal
merkez, yerel liderler karşısında oldukça zorlanmaktadır.
Kırgızistan, Batılı ekonomik reformların bölgedeki lider ülkesi olarak
sivrilmesine karşılık, ekonomide görünür bir ilerleme kaydedememiştir.
Paraya çevrilebilir stratejik bir kaynağa sahip olmaması, dış yardımların
üretim sektörüne transfer edilememesi ve istihdamdaki gerilemenin
sürmesi, bazı sosyal sorunlara neden olmaktadır. Dolayısıyla Sovyet re-
jimi dönemindeki kapalı ekonomik yapı sıradan bir Kırgız için özlenen
bir olgudur. Muhalefetin piyasa reformları karşısındaki isteksizliği ve
Akayev’e zaman zaman karşı çıkılmış olmasının ardında yatan gerçek

316  
Liberal Merkezcilik-Merkazkaç Yerelcilik Çatışması Altında Siyasal…
 
budur. Ekonomi, dış yardımlara rağmen, pratikte fazlasıyla BDT ülkele-
rine bağımlı olarak işlemektedir. Ülke dış ticaretinde Rusya’nın görünür
bir ağırlığı söz konusudur. Dolayısıyla dış yardımların yapısal anlamda
ekonomide bir yansıma bulması oldukça zordur. Akayev’in dış yardım-
lara yaklaşımı yapısal olmaktan çok son derece pragmatikti. Bu pragma-
tizm, ülkenin gereksinim duyduğu sıcak paranın bu yolla karşılanma-
sından öteye bir anlam taşımamaktaydı. Batılı finansal kuruluşlar bu
gerçeği bilmelerine rağmen, stratejik olarak, bölge ülkeleri arasında ken-
dilerine en ılımlı yaklaşan Kırgızistan’a yardımı kesmemişlerdir. Ancak
bu yardımlar hiçbir şekilde ülkenin Kuzeye olan bağımlılığına bir alter-
natif oluşturamamıştır.
Mart 2005 iktidar değişiminin önemli sonucu, zaten zayıf olan mer-
kezi yönetsel ağın iyice kaybolması ve yerine yeni dengelerin henüz tam
anlamıyla yapılandırılmamış olmasıydı. İktidar, Bakiyev-Kulov ikilisinin
kişiliklerinde şekillenen kuzey-güney uzlaşmasına dayanıyormuş gibi
gözükse de, yaşanan gelişmeler bunun gerçek bir uzlaşma olmadığını
ortaya çıkarmıştır. Kulov, başbakanlığı döneminde kabine üzerinde oto-
rite kuramamıştır. Yine meclis, Akayev döneminde olduğu gibi, iktidar
değişiminden bu yana geçen süre içerisinde yürütme otoritesiyle çatışma
içerisinde olacağını göstermiştir. 2005 yılındaki iktidar değişimi, bu
bağlamda siyasal rollerin yeniden dağıtılmasından başka bir sonuç do-
ğurmamış, siyasal hayat kısa bir süre sonra yeniden cumhurbaşkanı ile
parlamento odaklı çatışmalar zinciri etrafında şekillenmeye başlamıştır.
Bakiyev bu sorunu ulusal düzeyde örgütlü, hiyerarşik bir devlet par-
tisi (Ak-Jol) ve elemeci bir seçim sisteminin yardımı ile uysal bir parla-
mento bileşimine ulaşmak suretiyle aşmaya çalışmıştır. Aslında bu giri-
şim, Kafkasya ve Orta Asya’daki genel siyasal deneyim göz önüne alın-
dığında yeni değildir. Böyle bir yapının en iyi hayata geçirildiği örnek-
lerden biri, Azerbaycan’dır. Ulusal devlet partisi Yeni Azerbaycan Par-
tisi (YAP) ve son derece iyi kontrol edilen elemeci seçim sistemi, 1995’ten
günümüze bu ülkedeki sosyoekonomik hareketlilikten özerk bir siyasal
rejimin kurumsallaşmasını sağlayabilmiştir. Son dönemde Kazakistan’da
da benzer bir gelişme yaşanmıştır. Nazarbayev, iktidar seçkinleri arasın-
daki rekabeti taşıyamayan çok partili vitrin demokrasisi deneyimine son
vererek önce oluşumunda rol oynadığı partileri devlet partisi OTAN’ın
çatısı altında toplamış, sonra da se çim sisteminin yardımı ile 2007 se-
çimlerinde tek partili bir parlamento yapısı oluşturmuştur. Ancak Kırgı-
zistan’ın yukarıdaki ülkelerden belirgin bir farklılığı bulunmaktadır. O
da böyle bir patronaj sistemine istikrar sağlayacak ekonomik kaynaklar-
dan mahrum olmasıdır. Dolayısıyla Bakiyev’in muhalefeti meclisten
dışlayarak kontrolü elinde tutma isteği ülke koşullarında olağanüstü ka-
tılım yöntemlerini ve parlamento dışı muhalefeti güçlendirmekten başka

  317
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
bir sonuç doğurmamıştır. 2010 iktidar değişimi 1991 yılından bu yana
mecliste direnişini sürdüren güçlerin işbirliği sonucunda şekillenmiş ve
bunun sonucunda parlamento merkezli tepkisel düzenlemeleri içeren bir
anayasa ile sistemin yeniden şekillendirilmesi sonucunu doğurmuştur.
Ancak değinildiği gibi yeni sistem cumhurbaşkanı-meclis ilişkilerini tam
anlamıyla parlamenter bir bakış açısıyla düzenlemediği gibi, yeni dö-
nemde iktidarın kimde olacağı konusunda da bir açıklık getirememiştir.
Sonuçta mecliste üstlenen yerel liderlerin uzlaşmasına bağımlı bir ku-
rumsal çerçeve ortaya çıkmıştır. Tüm kesimlerce kabul edilen, saygın,
parlamentoyu önceleyen bir cumhurbaşkanı ve uzlaşmacı liderlik yapısı
sistemin istikrarı için önem kazanmaktadır. Bunun sağlanabileceği ko-
nusunda ise kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Ekim 2010’da
gerçekleştirilen Jogorku Keneş seçimlerinden sonra Aralık sonuna kadar
yaşanan hükümet krizi ve koalisyon hükümetinin güçlükle kurulabil-
mesi bu açıdan önemli bir göstergedir.
Uluslararası konum açısından Kırgızistan, bölge ülkeleri ile asimetrik
ilişkilere sahip bir ülkedir. Rusya, Kazakistan, Çin ve Özbekistan, askeri,
ekonomik ve nüfus yapısı bakımından Kırgızistan’dan güçlüdürler ve
ikili sorunlarda bu ülkeye baskı uygulamaktan çekinmemektedirler. Bu
ülkelerin bazı konularda birbirlerine karşıt politikalara sahip olmaları,
Kırgızistan’ı uluslararası bölgesel sorunlarda tarafsız kalmaya zorla-
maktadır. Çok sayıda farklı bölgesel işbirliği örgütüne üye olunmasının
nedeni de bu zayıflıktan kaynaklanmaktadır. Yine Kırgızistan, bölge ül-
kelerinin desteğini en zayıf olduğu konuda; İslâmcı örgütlerin bu ülkeyi
bir geçiş koridoru olarak kullanmalarına karşı almaktadır. Bölgesel iş-
birliği bu nedenlerle Kırgızistan’ın ekonomik açıdan yaşadığı sorunlar
ve beklentilerinin aksine güvenlikle ilgili bölge ülkelerinin kaygılarına
paralel olarak şekillenmektedir. Ekonominin pratikteki işleyişi ve gü-
venlik sorunları ile birlikte ele alındığında Kırgızistan’ın Batılı ülke ve
finans kuruluşları ile geliştirdiği ilişkilerin fazlasıyla aksesuar nitelikte
olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

318  
 
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 

KİŞİYE BAĞLI OTORİTER REJİMDEN


VİTRİN DEMOKRASİSİNE DOĞRU:
TÜRKMENİSTAN

Tarihsel Arka Plan


Günümüz Türkmenistan’ında siyasal hayata yön veren tarihsel dina-
mikleri açıklayabilmek için, bir ayrımı belirlemek gerekmektedir. Bu ay-
rım, tarihsel süreç içerisinde Türkmenistan topraklarının dışında, İran,
Anadolu ve Arap dünyasına Oğuz kabilelerinin yayılması sonucunda
oluşan, Selçuklular ve Osmanlılar gibi büyük devletlerle, bugünkü
Türkmenistan’ın dinamiklerini oluşturan ve yukarıdaki sürecin dışında
kalan kabilelerin tarihi arasında şekillenir. Türkmen tarihinin güncel
anlatımında, siyasal otoritelerin de yönlendirmeleriyle, bu iki olgu birbi-
rine karıştırılmakta, siyasal sistemin dinamikleri bu nedenle bulanıklaş-
maktadır. Türkmenistan’da hâkim tarihsel anlatıma göre, Türkmenler
M.Ö. 3000’lerde bu bölgede yaşayan yerleşik Türklerden gelmektedirler.
Bu topluluk zaman içinde Hunlar, Sarmat-Alanlar ve Pers İmparator-
luğu’nun temellerini oluşturmuşlardır. Yine M.Ö. bin yılında hüküm
sürmüş bulunan İskitler de, bu uygarlığın bir ürünüdür. Bu yaklaşıma
göre, Pers İmparatorluğu bir Türkmen imparatorluğudur. Yine
Gazneliler, Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Osmanlı ve Memluk İmpa-
ratorlukları yerleşik Türkmen medeniyetinin bir göstergesi olarak su-
nulmaktadır.677 Bu tarihsel anlatımda, Türkmenistan siyasal rejiminin di-
namikleri olan, kabile yapılarını, bir devlet yapılanması oluşturmaksızın,
Özbek Hanları ve Rus istilacılar arasındaki mücadelede yer alan Tekele-
rin, Yamutların veya Salurların tarihini okumak veya değerlendirmek
mümkün değildir. Konumuz açısından bu ayrımın önemi, bugün Türk-
menistan’daki siyasal rejimin tarihsel dinamiklerinin belirlenmesinde,
ikinci boyutun daha açıklayıcı bir çerçeve sunmasıdır.

                                        
                                
 
677 Muhammed Aydoğduyev, “Türkmenistan”, Türkler, Cilt: 19, (Ankara: Yeni Türkiye
Yayınlar ı, 2002), ss. 720-724.

  319
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Oğuz kabileler, bölgeye 8. yüzyılda geldiler. Bu kabileler, bugünkü
Moğolistan, Baykal Gölü çevresi ve güney Sibirya’da yaşayan topluluk-
lardı. Kabileler 9. yüzyılda batı ve kuzey yönüne doğru yayılma göster-
diler. Bu yayılma, Oğuz kabilelerinin konfederasyon niteliğini zayıflattı
ve onları dağınık, sürekli yer değiştiren topluluklar şekline soktu. Ancak
Selçuk Bey, 10. yüzyılda kabileler arası ittifakı yeniden oluşturarak,
merkezi bir imparatorluk oluşturmayı başardı. Bu süreçte bazı kabileler
güneye bugünkü Türkmenistan-İran sınırına doğru göç ettiler. Türkmen
kelimesi bu süreçte 10. yüzyıl boyunca Selçuklu ittifakı içinde güneye
göç eden Sünni-Müslüman göçebe kabileleri tanımlamakta kullanılan bir
ifade olarak or taya çıktı. Bu kabileler Hazar Denizi boyunca, Kopet
Dağları, Amu Derya ve Mugap Nehri boyunca yerleştiler. Bu konum
onları İran ile komşu yaptı. Göç edilen bölgede, Merv kent devleti
önemli bir ticari, idari ve kültürel merkez olarak öne çıkmıştı. Türkmen-
ler, 14. yüzyıldaki Moğol istilasından, Kırgız ve Kazaklardan farklı etki-
lendiler. Kabileler genellikle Moğolların egemenliğine girmediler ve
Karakum Çölü’ne çekilerek direnmelerini sürdürdüler. 16. yüzyıla ge-
lindiğinde, göçebe Türkmen topluluklar dört ayrı bölgede toplanmış
bulunmaktaydılar: Hazar’ın güneydoğusu, Mangışlak Yarımadası, Bal-
kan Dağları ve Kuzey Türkmenistan (Uzbay Nehri boyları). Bu toplu-
luklar hâkim Türkmen kabile ittifaklarının temelini oluşturdular.678
Tekeler, Yamutlar, Arsarılar, Göklenler, Sarıklar ve diğer daha küçük
kabile ittifakları bu dönemde şekillendi.
Türkmen kabileler 19. yüzyıl sonlarına kadar bölgedeki iki güç -İran
ve Özbek Hanlıkları- arasında, zaman zaman bu iki güçle çarpışan, za-
man zaman bu güçlere paralı asker olarak hizmet veren, yarı özerk bir
konumda kaldılar. İranlıların, Türkmen akınlarını engellemeye dönük
saldırıları, Türkmenlerin Karakum Çölü’ne çekilmeleri nedeniyle sonuç
vermedi. Buna karşılık İran Şahı Nadir’in 1741 yılında bölgede üstünlük
sağlamasından sonra İranlıların saflarına katıldılar.679 Birçok Türkmen
kabilesi de -özellikle Yamutlar- Hive Hanlığına paralı asker olarak hiz-
met verdiler. Hanlar savaşçı Türkmen atlılarını, Kazak ve Kırgız akınla-
rını dizginlemek ve rakip Özbek liderlerin isyanlarını bastırmakta kul-
landılar. Ayrıca, Türkmenlerin kervan yollarına ve komşu ticari mer-
kezlere düzenledikleri baskınlarla elde ettikleri mal ve köleler, çoğun-
lukla Özbek Hanlarının kontrolündeki ticaret merkezlerinde pazarlan-
maktaydı. Ancak ne İranlılar, ne de Hive Hanları, Türkmenlerin özerkle-
şerek bölgede tek başlarına bir otorite oluşturmalarına izin verdiler. Böl-
                                        
                                
 
678 Glenn E. Curtis, Turkme nistan-A Country Study, (Washington D.C.: Federal Research
Division Librar y of Congress, 1996), (http://memory.loc.gov/cgi-bin/quer y/r?frd/cs
tdy: @field(DOCID+tm0000).
679 Raşid, s. 233.

320  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
gesel güçlerin bu siyaseti, Türkmen kabilelerini zaman zaman Özbek
Hanları ve İran Şahları ile karşı karşıya getirdi. 1845 yılında Oraz Han
liderliğinde güçlenen Türkmen konfederasyonuna karşı her iki gücün
ortak hareket etmesi buna bir örnek olarak gösterilebilir. 1860’lara kadar
süren bu çatışmalarda Türkmenler zaman zaman başarı gösterdiler, za-
man zaman da büyük kayıplar verdiler.
İran Şahları ile olan geleneksel çekişmeleri nedeniyle batıdaki Türk-
men kabileleri, Rusya ile İran arasındaki çatışmalarda Ruslara yardımcı
oldular. Bu kabileler 1814’te İran’ın Rusya karşısında yenilmesinden
sonra diplomatik yollarla Rus egemenliğine bağlandılar.680 Doğudaki ka-
bileler, özellikle Teke ve Yamutların, Rus yayılmasına karşı tepkileri sert
oldu. 1873’te Hive’yi hedef alan General Kaufman komutasındaki saldırı
bölgeyi savunan Yamutların sert direnişi ile karşılaştı. Şehir Ruslar tara-
fından ele geçirildiğinde, Yamutlar bundan büyük zarar gördüler.
Hive’nin düşmesinden sonra çatışma en büyük Türkmen Kabilesi olan
Tekeler ile Rusya arasındaki bir mücadeleye dönüştü. 1881’de General
Lomakin komutasındaki Rus birlikleri Göktepe’de ağır bir yenilgi aldı.
Kısa bir süre sonra, bu kez Mikhail Skobelev komutasındaki Rus ordusu
kenti alarak büyük bir katliam yaptı. Göktepe bölgedeki en son direniş
noktasıydı ve bu savaşla Türkmenistan’ın Ruslar tarafından işgali ta-
mamlanmış oldu.
Ruslar daha işgal tamamlanmadan önce, 1869 yılında, bölgede tutu-
nabilecekleri bir üs olarak Hazar Denizi kıyısındaki liman kenti
Krasnovodsk’u (bugünkü Türkmenbaşı) kurdular. 1881 yılındaki
Göktepe savaşının hemen ardından Rus-İran sınırını belirleyen bir an-
laşma, 1897’de de Afgan-Rus sınırını belirleyen diğer bir anlaşma imza
edilerek, bölgedeki Rus-İngiliz çekişmesinin nüfuz alanları belirlendi.
1888’de Krasnovodsk-Aşgabat tren yolunun inşası tamamlanarak bölge
ekonomisi demir-deniz yolu ile Rusya’ya bağlanmış oldu. Türkmenistan,
Özbekistan’da olduğu gibi, iklim özellikleri nedeniyle bir pamuk üretim
alanı olarak yapılandırıldı. 1890’lardan sonra ülkede petrol üretimi baş-
ladı. Bu iki ürün, bölgenin gelişen Rus ekonomisi için hammadde sağla-
yan bir üretim alanı olarak yapılandırılmasında belirleyici oldular. Böl-
geye Rus ve diğer yabancı göçmenlerin gelmesi de bu tarihlerden sonra
gerçekleşti.
Rus yönetimi sırasında Türkmenistan’da birbirine zıt iki toplumsal
grup ortaya çıktı. Kırsal, yarı göçebe, pamuk üretimi ve hayvancılıkla
uğraşan Türkmen köylüler (Daykan) ve özellikle Krasnovodsk ve

                                        
                                
 
680 Turkmenistan, Political Conditions in The Post-Soviet Era, (Washington: USDJ
Immigration & Naturalition Service Report, 1993), s. 3.

  321
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Aşgabat’da yerleşmiş kentli, ticarileşmiş Rus ve diğer Avrupalılar. Bu
ayrım, özellikle Çarlık rejiminin yıkılışında Türkmen toplumunun bu
sürecin dışında kalması ve çatışmada taraf olmaması sonucunu doğura-
caktır. 1900’de Aşgabat’da Rus işçilerin gittikleri grev dalgasına, yine
Çarlığa karşı gerçekleştirilen 1905–1907 devrimlerinde, bölgedeki Çar
karşıtı eylemlere Türkmenler çok az bir katılım gösterdiler. Bölgedeki en
güçlü siyasal hareket olan Sosyal Demokratlar büyük çoğunlukla Rusla-
rın kontrolündeydi.681
Ancak Rus muhaliflerle Türkmen kabilelerinin ortak bir yönü bu-
lunmaktaydı: O da Rus toprak sahiplerine duyulan tepkiydi. Türkmen-
ler, sanayi veya ticari çıkar çekişmelerinden çok, Rus toprak sahiplerinin
baskısından, angarya yükümlülüklerinden şikâyetçiydiler. Dolayısıyla
onların başkaldırıları tamamıyla kırsal tepkiler olarak şekillendi. 1916’da
zorunlu askere alma kararının hemen ardından, Türkmen kabileler
Yamut kabilesinden Cüneyd Han’ın etrafında birleştiler. Rusya’da iç ça-
tışmanın artmasından yararlanan Cüneyd Han, 1916’da Hive’yi aldı.
Rusların karşı saldırısı sonucunda kentten ayrılmak zorunda kalan Han,
bu kez Aşgabat’a saldırarak şehri ele geçirdi. Ancak burada da tutuna-
mayarak, önce Karakum Çölü’ne çekildi, daha sonra İran’a sığındı.
1918’de Orta Asya tam bir kargaşa ortamındayken, Cüneyd Han tekrar
Hive’ye gelerek, kendini Hive Hanı ilan etti. Önce Bolşeviklerle anlaşan
Cüneyd Han, Beyaz Ordu karşısında tutunamayarak tekrar çöle çekildi.
Bolşeviklerin bölgede üstünlük sağlamasından sonra, bu kez 1920’de
Komünist yönetime karşı isyan etti. Bunu, 1924’te diğer bir isyan izledi.
Uzun yıllar gerilla savaşı yürüten Cüneyd Han, daha sonra İran’a, ora-
dan da Afganistan’a göç etti ve bu ülkede 1938 yılında öldü. 682 Cüneyd
Han, Türkmenler arasında kabileler üstü bir lider olması yönüyle önemli
bir isimdir. Ayrıca, modern Türkmen tarihi için önemli bir tarihi kah-
ramandır. Ancak, onun hareketi bir ulusal bağımsızlık mücadelesi ol-
maktan çok, kabileler arası uzlaşmaya dayanan tepkisel bir harekettir.
Bu nedenle, kapsamlı bir siyasal proje ve işbirliği oluşturamamıştır.
Özellikle, Özbeklerin desteğini almakta gösterdiği isteksizlik ve düzenli
ordu oluşturamaması, hareketinin oldukça sınırlı kalmasına neden ol-
muştur. Buna karşılık, Türkmenler Orta Asya’da Rus yayılmasına karşı
en şiddetli direnişi göstermekle ünlendiler ve 1920’lerin ortalarına kadar
süren isyan ve direnişler Türkmen toplumu için önemli bir tarihsel di-
namik oluşturdu.
Görüldüğü gibi, Türkmen toplumu kabile olgusunun toplumsal do-
kuda belirleyici olduğu bir yapıya sahiptir. Bu özellik, onları Kazak ve
                                        
                                
 
681 USDJ Report, s. 4.
682 Raşid, s. 227.

322  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
Kırgız kabile kimliğine yakınlaştırsa da, Türkmen kabileleri sahip ol-
dukları toplumsal organizasyon nedeniyle Kazak ve Kırgız göçebelerin-
den bazı farklılıklar gösterirler. Öncelikle, Türkmen kabilelerinde şefle-
rin otoritesi daha sınırlıdır. Kabilenin varlıklı ileri gelenleri, askeri akın-
lardan sorumlu askeri liderler (serdarlar) ve dini otorite olarak sufi
mollalar Türkmen kabilelerinde şeflerle birlikte çok başlı otorite mer-
kezlerini oluştururlar. Varlıklı kabile liderleri (yaşulis) kendi kabilelerini
oluşturan aile grupları arasındaki soruların çözümünde otorite sahibi-
dirler. Yaşulisler tarafından oluşturulan bir meclis olan Maslahat, kabi-
leler konfederasyonunun (ata-grup) tamamını ilgilendiren kararlar al-
makla görevlidir ve her bir Yaşulis, uygulamalarını Maslahat’ın oluruna
göre yapmak durumundadır.
Serdarlar siyasal liderlikten çok askeri bir komutan görünümünde-
dirler. Kabilenin askeri akınlarını yönetmek ve savaşçılara (ortalama bin
kişilik topluluklar) komuta etmekten sorumludurlar. Bu kişiler genç
yaşlarda üyesi oldukları oba içinde atılganlık ve cesaretleriyle sivrilip,
zaman içinde akınlarda gösterdikleri başarı ve elde ettikleri deneyime
göre bu göreve getirilen kişilerdir.
Sufi mollaların otoritesi ise, dini bilgiye dayanmaktadır. Bu otorite,
yaptırım gücü olarak rızaya dayanmakta ve daha çok kan davaları ve
benzeri hukuki sorunlarda çözüm için başvurulan bir hakem görünü-
mündedir.683
Türkmen kabilelerinde otoritenin kaynağı, “dap”, töre veya âdet adı
verilen bir dizi kurallar bütününe dayanmaktadır. Kabilenin yönetimi ve
sorunların çözümüne ilişkin bu temel ve basit ilkeler, bir yandan Masla-
hat kararlarına meşruiyet sağlarken, diğer yandan Maslahat’tan çıkan
kararlar yeni kuralların oluşmasına yardımcı olmaktadır. Maslahat ka-
rarlarında görüş birliği esastır. Bu sağlanıncaya kadar toplantılar sürdü-
rülür. Bir lider veya meclisin töreye aykırı karar alması bir anda meşrui-
yetini kaybetmesine yol açabilir.684
Bu bölünmüş yapı tüm konfederasyonu ve diğer konfederasyonları
kapsayacak güçlü bir otorite merkezinin oluşumuna fırsat tanımamak-
tadır. Kendi aile grupları üzerinde daha güçlü bir otoriteye sahip olan
Kazak ve Kırgız kabile liderlerine göre, bu yapı çok daha bölünmüş bir
görünüme sahiptir. Bu farklılık bir yerde, Moğol kabileleri ile girilen et-

                                        
                                
 
683 Türkmen geleneğinde dinin ve dinsel otoritelerin yeri için bkz. David Tyson, “Shrine
Pilgrima ge in Turkmenistan as a Means to Understand Islam Among the Turkmen”,
Central Asia Monitor, Cilt: 1, 1997, ss. 15-32.
684 Türkmen kabilelerinin analiz i için B kz; Paul G. Geiss, “Turkmen Tr ibalism”, Central
Asian Survey, Cilt: 18, Sayı: 3,1999, ss. 347-357.

  323
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
kileşimin Kazak ve Kırgız kabile yapısı üzerindeki etkilerinin, Türk-
menlere ulaşmamış olmasıyla da açıklanabilir.
Bu nedenlerle, Türkmenler arasında güçlü otoriter kişiliklerin genel
bir tehlike karşısında ve serdarların çevresinde ortaya çıkması normal-
dir. Oraz Han, Kuşid Han, Nur Verdi Han ve son olarak Cüneyd Han,
hep bu şekilde sivrilmiş ve genel destek sağlamış Türkmen liderleridir.
Ancak, Sovyet rejiminin bölgede yerleşmeye başladığı yıllarda bile
Türkmen bölgelerinde modernleşmeci bir hareketten, siyasal örgütler-
den ve ulus devlet anlayışından bahsetmek mümkün değildir. Orta
Asya’da Türkmenistan, devletleşme dinamikleri açısından oldukça er-
ken bir dönemde Sovyet sistemine bağlanmış ve bu durum, Türkmenis-
tan’da siyasal hayatın şekillenmesinde önemli bir dinamik oluşturmuş-
tur. Türkmenistan bu özelliği ile Kazakistan ve Özbekistan’dan ayrıl-
maktadır.

Sovyetler Birliği Dönemi


Türkmenistan, Ekim 1924’e kadar Türkmen Özerk Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti olarak Rusya SSCB’ne bağlı kaldı. 27 Ekim’de SSCB Mer-
kez Komitesi’nin aldığı kararla, Türkmen Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
kuruldu. 1925 yılı Şubat’ında Türkmenistan Komünist Partisi (TmKP) ilk
kongresini Aşgabat’da yaptı. Türkmenistan’da kolektifleştirme politika-
ları diğer cumhuriyetlere göre daha geç tarihlerde başlamış ve sonuç-
landırılmıştır. Bunda, Türkmenistan’da Sovyet yönetimine karşı ayak-
lanmaların 20’li yılların sonlarına kadar sürmüş olmasının rolü büyük-
tür. Bolşevikler için Türkmenler güvenilmez asi ruhlu insanlardı. Bu ne-
denle Sovyet rejiminin bölgeye yerleşmesi aşamalı bir süreç içinde ve ol-
dukça kanlı olmuştur. Toprakların kolektifleştirilmesine ancak 1926 yı-
lında başlanabildi. 1929’a gelindiğinde daykanların yalnızca %15’i ko-
lektif çiftliklerde yaşamaktaydılar. Bu süreç 1940 başında %90’ların üs-
tüne çıkabildi.685 Kazaklar ve Kırgızlar gibi, Türkmenler de zorla yerleş-
tirme ve kolektifleştirmeye direniş göstermişler, bu süreçte geleneksel
liderler büyük oranda tasfiye edilmiştir. Türkmen muhalefeti, Türk
dünyasındaki diğer modernleşmeci hareketlerden oldukça özerk kal-
mıştır. Bu nedenle, Türkmenistan’da Sovyet karşıtı muhalefet daha çok
geleneksel dinamiklerden kaynaklanmıştır. Hatta onlar, Cedid taraftarı
Özbek Genç Hivelilerle mücadele içinde olmuşlardır. Bu, Türkmen mu-
halefetinin programlı bir harekete dönüşümünü engellediği gibi, Sov-
yetler’in onları tasfiye etmesini de kolaylaştırmıştır.

                                        
                                
 
685 USDJ Report, s. 5.

324  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
Yukarıdaki arka planın bir sonucu olarak, Türkmenistan Komünist
Partisi (TmKP) i çinde Türkmenlerin rolü her zaman ikinci planda kal-
mış, Parti yönetimi genellikle Ruslardan oluşturulmuştur. Nederbey
Aytakov, Gaygısız Atabay gibi az sayıda Türkmen yönetici de, Cüneyd
Han’ın isyanının zayıflatılmasının hemen ardından tasfiye edilmişlerdir.
Yerel ve özellikle de geleneksel liderlerin tasfiye operasyonu 1950’li yıl-
lara kadar sürdürülecektir.686 TmKP içindeki Türkmen yöneticiler, genel-
likle isyancı gruplara karşı hareket etmekte oldukça isteksiz davran-
maktaydılar. Bunun nedeni, bu insanların Türkmen toplumunun gö-
zünde düşecekleri işbirlikçi konumundan çekinmeleriydi. Ancak, bu se-
fer de Moskova’nın tepkisini üzerlerine çekmekten kurtulamadılar.
Türkmenistan’da yerel liderlerin öne çıkması, yine Brejnev döne-
minde mümkün olmuştur. Bilindiği gibi, Sovyetler Birliği’nde yerel-
leşme politikası, cumhuriyetlerde ılımlı ve sadık bir yerel yönetici kadro
oluşturmak suretiyle, özellikle ekonomik politikaların daha etkin bir bi-
çimde uygulamaya konulmasını amaçlamaktaydı. Türkmenistan’da bu
politikanın yöneticiliğe taşıdığı isim ise, 1969–1985 yılları arasında
TmKP Birinci Sekreterliği görevini yürütecek olan Muhammednazar
Gapurov oldu. O da, birçok Orta Asya cumhuriyetinde olduğu gibi, ye-
rel muhalefeti engellemek, Moskova’nın politikalarını ödünsüz uygula-
mak karşılığında, mali yardımlar edinme, yönetimde yerelleşme ve yan-
daşlarını öne geçirme konularında merkez tarafından hoşgörülme gibi
ayrıcalıklar elde edebildi. 1971 yılında, Gapurov’un bazı yerel yöneticile-
rin uygulamalarını eleştiren Türkmen kadın şair Annasultan Kekilova’yı
akıl hastanesine kapattırması, Onun sadık liderliğinin bir örneği olarak
gösterilebilir.687
Türkmenistan, Sovyetler Birliği’ne bağlı bölge ülkeleri içerisinde
ekonomik açıdan en geri kalmış ülkeydi. Sovyet yöneticiler, ekonomik
açıdan, Çarlık Rusya’sının izlediği politikada büyük bir değişikliğe git-
mediler. Pamuk üretimi ve ülkedeki doğal gazın çıkartılarak Rusya ka-
nalı ile diğer cumhuriyetlere ve Avrupa’ya pazarlanmasına dayalı ham-
madde sağlayıcı bir ekonomik yapı, bütün döneme rengini verdi. Buna
paralel olarak Türkmenistan, coğrafi konumu nedeniyle, İkinci Dünya
Savaşı’nda, batıdaki sanayi tesislerinin Orta Asya ülkelerine nakledil-
mesi sonucu oluşan sanayileşmeden de yararlanamadı. Bütün dönem
boyunca Türkmenistan, Krasnovodsk limanı ve Trans-Hazar Demir-
yolu’nun belirleyici olduğu bir nakil ülkesi konumunda kaldı.

                                        
                                
 
686 A. Murad Berdi, “Turkmenistan and the Turkmens”, Zev Katz (Der.), Handbook of
Major Soviet Nationalities, (New York: Free Press, 1975), ss. 266-279.
687 Mehmet Saray, Türkmenlerin Tarihi, (İstanbul: Nesil Matbaacılık, 1993), s. 54.

  325
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Çar yönetimi döneminde başlayan pamuk üretimi, Sovyetler Birliği
döneminde geliştirildi. Ülke, cumhuriyetler içinde Özbekistan’dan sonra
ikinci en büyük pamuk üreticisi konumuna geldi. Öyle ki, 1913 yılında
tarımsal arazilerin yalnızca %24’ünde pamuk üretimi yapılırken, bu oran
1985 yılında %55’e yükselmişti.688 Sovyet rejiminin yeni sulama kanalları
inşa ederek toprakların sulanması konusunda sağladığı gelişmeler, ürün
artışında belirleyici oldu. Coğrafi açıdan ülkedeki su kaynakları kuzeyde
toplanmış olup, büyük Karakum Çölü güneydeki tarım yapılabilir ara-
zilerle bu bölgeleri birbirlerinden ayırmaktadır. Sovyet yönetimi bu so-
runu aşmak amacıyla, önce Amu Derya Nehri ve Atammat Gölü’nden,
Merv şehrine uzanan bir su kanalını (1959), daha sonra Aşgabat’a uza-
nan ve Tejen üzerinden geçen bir diğer su kanalını iki aşamada, 1961–
1962 yılları arasında tamamlamıştır. Ayrıca, kuzeyde Amu Derya üze-
rine kurulan barajlar ve diğer su kanalları arasında destekleme kanalları
inşa edilmiştir. Bu proje ile ülkenin güneyi, özellikle Kopet Dağı etekleri
tarımsal üretim alanlarına dönüştürülmüştür. 1913 yılında, yılda 69 mil-
yon ton pamuk üretebilen Türkmenistan, 1940 yılında 211 milyon ton,
1950’de 276 milyon ton, sulama kanallarının devreye girdiği 1970 yılında
869 milyon ton pamuk üretecek konuma gelmiştir.689 Bu üretim 80’li yıl-
larda da yükselecek, ancak 1990 yılından sonra pamuk üretiminde dü-
şüşler yaşanacaktır. Örneğin 1997 yılında pamuk üretimi 635 milyon
tona gerilemiştir.690
Eski Sovyetler Birliği toprakları, dünya doğal gaz rezervinin yaklaşık
%40’ına sahiptir. Türkmenistan ise, Birlik içinde, Rusya’dan sonra en
büyük doğal gaz rezervlerine sahip ülkeydi. Dolayısıyla Türkmen doğal
gazı, gerek bölge ülkeleri, gerekse Rusya ve Doğu Avrupa ülkeleri için
önemli bir enerji kaynağıydı. Ancak, Sovyet sisteminin bir sonucu ola-
rak, ülkedeki doğal gaz Türkmenistan’da yerel sanayinin altyapısına
yönlendirilmekten çok, başka ülkelere transfer edilmekteydi. Ülkenin
kuzey ve güneyinden çıkartılan doğal gaz iki ana güzergâhtan Rusya’ya
ulaştırılmaktaydı. Bunlardan ilki Merv’den Hive’ye uzanıyor, ayrıca ku-
zeydeki Darganata’daki yataklardan çıkartılan doğal gaz, yine bu ka-
nalla kuzeye taşınıyordu. Doğal gaz sisteminin kapalı Sovyet ekonomi-
sine göre yapılandırılmış olması, bağımsızlık sonrasında Türkmenis-
tan’da önemli bir ekonomik ve dış politika sorunu olacaktır.

                                        
                                
 
688 Mesut Elibüyük – Gur banmurat Altıba yev, Türkmenistan’ın Ekonomik Atlası, (Ankara:
TİKA, 2002), s. 24.
689 Elibüyü k ve Altıbayev, s. 28.
690 Alexandre Repkine, “Turkmenistan: Economic Autocracy and Recent Growth
Performance”, Gur Ofer ve Richard Pomfred (Der.), The Economic Prospects of the CIS:
Sources of Long Ter m Growth, (Glos UK: Edward Elgar Pub., 2002), s. 285.

326  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
Bu gelişmelere rağmen, ülkenin ekonomik yapısı Türkmenistan’ı en
geri kalmış Orta Asya ülkesi konumuna sokmaktaydı. Türkmenistan’ın
sahip olduğu nüfus yapısı, tam bir tarım toplumu görünümündeydi.
1970 yılında başkent Aşgabat’ın yalnızca %38,2’si Türkmenlerden oluşu-
yordu. 691 Cumhuriyet nüfusunun %70’ini oluşturan Türkmenlerin bü-
yük çoğunluğu, yaklaşık %65’i kırsal kesimde yaşamaktaydı.
Bu nedenlerle, Türkmen yöneticilerin Moskova ile ilişkileri oldukça
pragmatik bir nitelik taşımıştır. Lider kadrosu i çinde devlet ideolojisine
bağımlılık oldukça belirsizdir. Türkmen liderler, Moskova’daki politika
değişikliklerinden çok az etkilenmişlerdir. Ne Andropov dönemindeki
yolsuzluk karşıtı operasyonlar, ne de Gorbaçov dönemi yenilikleri
Türkmenistan’da görünür bir yankı bırakmıştır.
Ülkede kabile ittifakları oldukça güçlüdür ve günlük yaşantıda be-
lirleyicidir. Kabileler, üyesi oldukları obaların paralelinde kolhozlara
yerleştirildiklerinden, Sovyet dönemi yerleştirme politikasından çok az
etkilenmişlerdir. Sovyet döneminde olduğu gibi, günümüzde de bölge
yöneticileri mensubu oldukları kabilelere göre, yerleşik olunan bölgelere
atanmaktadırlar. Ayrıca, Türkmenistan’da merkezi yönetim kadrola-
rında ülkenin en büyük kabilesi olan Tekelerin görünür bir hâkimiyeti
bulunmaktadır.

Bağımsızlık ya da Yalnızlaşma Süreci


Saparmurat Niyazov (Türkmenbaşı), Orta Asya ülkeleri içinde kesinti-
siz, en uzun süre iktidarda kalmış bir liderdir. 1985 yılında Cumhuri-
yet’in TmKP Birinci Sekreterliği ve Hükümet Başkanlığı görevine atan-
masından, ölümüne kadar ülkenin başında kalmıştır. O da Teke kabile-
sinin ve Aşgabat merkezli Türkmen nomenkulaturasının bir üyesidir.
Niyazov, Gorbaçov’un politikalarına karşı soğuk bir tutum takındı. O,
ülkesi için Birlik çatısı altında sıkı bağların sürdürülmesinden yanaydı.
Pamuk üretiminin, doğrudan Moskova’nın merkezi planlamasına bağlı
olarak yapılandırılmış olması, bağımsızlık süreci ile birlikte Cumhuriyet
yönetimini üretimin yeniden planlanması gibi bir zorlukla karşı karşıya
bırakacaktı. Bu, istenilen oranda üretim yapıp Moskova’ya göndermek
ve karşılığında gereksinim olarak bildirilen, başta gıda maddeleri olmak
üzere, birçok ürünü zahmetsizce karşılamaktan çok daha güç bir şeydi.
Her şeyden önce, üretilen pamuğun pazarlanması için gerekli altyapı ve
bilgi birikimi ülkede bulunmuyordu. Ülkedeki doğal gaz üretimi için de
pamuk konusunda söylenilenler geçerlidir. Büyük doğal gaz rezervle-
rine sahip bulunan Rusya için Türkmen doğal gazı ayrılma ile birlikte

                                        
                                
 
691 Devlet, s. 357.

  327
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
eski önemini kaybedebilirdi. Nitekim bağımsızlıktan sonra, Türkmenis-
tan’ın, Rusya ve Ukrayna ile doğal gaz transferi ve ücretlendirilmesi ko-
nusunda yaşadığı sorunlar, yöneticilerin bu kaygılarının ne kadar ye-
rinde olduğunu göstermektedir. Türkmenistan sahip olduğu doğal gazı
kendi imkânları ile dünya pazarına ulaştıracak kanallara sahip değildi.
Benzer şekilde, doğal gaz üretiminin ağırlıklı olarak Rus uzmanların de-
netiminde gerçekleştirilmesi nedeniyle, bağımsızlıkla birlikte yaşanacak
bir Rus göçü, üretimi azaltıcı sonuçlar doğurabilirdi. Geniş bir coğraf-
yaya sahip bulunmasına karşılık nüfusun azlığı; Sovyet ordusu içinde
kendilerine fazla yer verilmemesinin bir sonucu olarak, ülkenin bağım-
sız bir askeri güç oluşturacak altyapısının bulunmaması ve Birliğin da-
ğılması ile birlikte çevresinde kendisinden güçlü ve/veya istikrarsız ül-
kelerle çevrelenmiş bir konumda bulunması, Türkmen liderlerin göster-
diği çekingenliğin diğer nedenleri olarak sıralanabilir.
Dolayısıyla, Türkmenistan’ın bağımsızlığa gönülsüzce itildiğini söy-
lemek yerinde olacaktır. 7 Ocak 1990 tarihinde yapılan çok adaylı Yük-
sek Sovyet seçimleri eski kadroların tescilinden başka bir anlam taşımı-
yordu. Yine, Gorbaçov politikalarının bir uzantısı olarak yapılan Ekim
1990 Cumhurbaşkanlığı seçimleri de Niyazov’un bu göreve getirilme-
siyle sonuçlandı. Türkmen yöneticiler Ağustos 1991’deki darbe girişi-
mini açıkça desteklediler. Ancak, darbenin başarısız olması üzerine 22
Ağustos’ta ülkenin egemenliğini ve 27 Ekim 1991’de yapılan bir referan-
dum ile bağımsızlıklarını ilan etmek zorunda kaldılar.
Aralık 1991’de 25. TmKP Kongresi’nde parti feshedilerek, adı Türk-
menistan Ulusal Demokratik Partisi (TUDP) olarak değiştirildi. Yeni
Parti programında, demokratikleşme, kültürel ve ekonomik reformların
gerçekleştirilmesi, Türkmen ulusal kimliği ve geleneklerinin canlandı-
rılması, ekonomide devlet ağırlığının azaltılması konularına vurgu ya-
pıldı. Raşid’in ifadesiyle, Türkmen liderler bir gecede liberal oldular.692

Sosyoekonomik Yapı, Zorluklar ve Yeni Türkmen Politikasının


Dinamikleri
Türkmen toprakları 491.200 kilometrekarelik bir alana sahiptir. Ülkenin,
Ayrıca Hazar Denizi’ne kıyısı bulunmaktadır. Kopet Dağı’nın kuzey-ku-
zeydoğu çöküntüsü üzerinde uzanan ülkenin %90’ı, 500 metrenin altın-
daki geniş düzlüklerden oluşmaktadır. Karakum Çölü, ülke arazisinin
%80’ini kaplamaktadır. Bu arazi yapısının bir sonucu, ülkede gece-gün-
düz sıcaklık farklarının çok yüksek olmasıdır. Yine mevsimsel sıcaklıklar
arasında büyük farklar bulunmaktadır. Örneğin güneydeki Serhatabat’ta

                                        
                                
 
692 Raşid, s. 231.

328  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
sıcaklık Temmuz ayında +46 derece iken, Ocak’ta –33 dereceyi bulmak-
tadır. Kuzeydoğu bölgelerinde ise, Ocak ayında ortalama sıcaklık –6 de-
receyi bulmaktadır. İkinci bir sonuç, ülkenin çok az yağış almasıdır. Yıl-
lık yağış ortalaması 100–150 mm düzeyindedir. Ayrıca tüm ülkeyi sula-
yacak akarsu kaynakları bulunmamaktadır. Kuzeyde Amu Derya, gü-
neyde ise Murgap, Tejen ve Etrak en önemli akarsu kaynaklarını oluş-
turmaktadır. Uzunluğu 1300 km’yi bulan yapay sulama kanalları ile ta-
rımsal arazilerin sulanması ve genel anlamda su gereksiniminin bu şe-
kilde karşılanması, ülkenin en önemli sorunlarının başında gelmektedir.
Bu coğrafi konum ülke arazilerinin çok azını tarım yapılabilir kılmakta-
dır. Ülke topraklarının %36’lık bölümünde tarım yapılabilmekte, geri
kalan toprakların büyük bölümü, %78,4’ü hayvan sürülerinin yetiştiril-
mesinde kullanılabilmektedir. Hiçbir tarımsal üretim yapılamayan
alanlar ise, toprakların %8,8’ini oluşturmaktadır.693
Türkmenistan’da tarım yapılabilen araziler de önemli çevresel so-
runların tehdidi altındadır. Çölleşme oranı çok yüksektir. Bazı bölge-
lerde on yıllık dönemde %30-50 boyutunda bir çölleşmenin yaşandığı
belirtilmektedir.694 Çölleşme ile birlikte diğer bir sorun toprakların
tuzlanmasıdır. Yoğun sıcaklık nedeniyle oluşan buharlaşma toprağın
kalitesini bozmakta, tuzlanmayı artırmaktadır. Yine tarım topraklarında
aşırı sulama, toprağın üst kısmını aşındırarak, daha alttaki tuzu yüzeye
taşımaktadır. 1989’da bu tip alanların miktarı bir milyon hektarı aşmıştı.
Tarım topraklarının kalitesini düşüren diğer faktörler rüzgâr erozyonu
ve verimi artırmak için kullanılan gübrelerdir. Pamuk üretim alanla-
rında, özellikle Amu Derya ve Murgap bölgesi boyunca, kullanılan kim-
yasal gübre oranının kabul edilebilir miktardan hektar başına 6 kat daha
fazla olduğu belirtilmektedir. Yine, zararlılara karşı kullanılan zehirli
ilaçlar toprağın kirlenmesi ve veriminin düşmesine neden olmaktadır.
Bağımsızlıktan önce ülke tarımında DDT yaygın olarak kullanılmak-
taydı. Ülkedeki sulama sisteminin yağmur oranındaki yetersizlik nede-
niyle az sayıdaki akarsuya dayanması, özellikle Amu Derya Nehri’nin
kirlenmesine ve debisinin düşmesine neden olmaktadır. Bu, Aral
Gölü’ndeki su azalmasının başlıca nedenidir. Akarsuların kirlenmesi
içme suyunun kalitesinin azalmasına, kirlenmeye ve bağlı olarak sağlık
sorunlarının oluşmasına neden olmaktadır. İçme suyu olarak kullanılan
kuyularda yapılan araştırmalarda ülkenin bazı bölgelerinde sülfat ora-
nının normalden elli, klor oranının kırk, magnezyum oranının on ve kal-
siyum oranının altı ila on kat fazla olduğu belirlenmiştir.695 Dolayısıyla,
                                        
                                
 
693 Elibüyü k ve Altıbayev, s. 12-24.
694 Curtis, (http://memory.loc.gov/cgi-bin/query/r?frd/cstdy:@field(DOCID+tm0000).
695 Mürtaza Hasanoğlu, “Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Çevre Sorunlar ı”, Avrasya
Etüdleri, Sayı: 22, Bahar 2002, ss. 158-159.

  329
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Türkmenistan’da önemli sağlık sorunları bulunmaktadır. 1985’te bebek
ölüm oranı binde 52,4 gibi yüksek bir orandaydı. Bu ölümlerin ağırlıklı
olarak ishal ve dolaşım sistemi hastalıklarından kaynaklanması, ölüm
oranlarındaki yükseklikle su kirliliği arasında ilginin varlığını göster-
mektedir.
Sovyetler Birliği döneminde, ülkenin pamuk üreticisi olarak
monokültür üretime yönlendirilmesi de bağımsızlık sürecinde bir diğer
olumsuz faktör olarak ortaya çıkmıştır. Türkmenistan tipik bir ham-
madde üreticisi konumundaydı. Buna karşılık, ülkede üretilen pamuğun
işletileceği sanayi kuruluşları oluşturulmamıştı. Birlik içinde üretilen
pamuk, merkezi planlama ile üretim alanlarına hammadde olarak dağı-
tılıyordu. Türkmenistan, pamuk üretimi karşılığında gereksinim duy-
duğu gıda ve diğer tarımsal ürünleri merkezi planlama aracılığıyla diğer
Birlik ülkelerinden karşılamaktaydı. Oysa bağımsızlıkla birlikte, bu pa-
muğun dış pazara satılması ve temel gıda maddeleri dâhil birçok ürü-
nün dışardan sağlanması gibi bir sorunla karşı karşıya kalındı. Üretilen
pamuğun en büyük alıcısı olan Rusya’nın içinde bulunduğu ekonomik
kriz, ürünün paraya çevrilmesini oldukça zorlaştıracaktır. Üstelik Rusya
için Türkmen pamuğu vazgeçilmeyecek bir hammadde konumunda de-
ğildi. Dolayısıyla, Türkmen liderlerin tarımsal üretimle ilgili temel so-
runları, ülkedeki üretim yapısına uygun bir entegre sanayinin oluştu-
rulması ve tarımsal üretimde çeşitlendirmeye gidilerek dışa bağımlılığı
azaltmaktı. Sovyet sistemi içinde planlamanın bir parçası olan tarımsal
üretim yapısı, bağımsızlıktan sonra ülkeyi aynı sistemin diğer parçala-
rına -Özbekistan gibi- rakip konuma getirmiştir.
Belirtildiği gibi, Türkmenistan önemli doğal gaz rezervlerine sahip
bulunan bir ülkedir. Şahlı, Soutabad, Açe, Naip, Samantepe, Sakar,
Koturtepe bölgelerinde toplanmış olan rezervlerin yaklaşık iki trilyon
metreküpü bulduğu belirtilmektedir. Bağımsızlık döneminde ülkenin
yıllık üretimi 100 milyar metreküpü bulmaktaydı.696 Buna karşılık, üre-
tim, pamukta olduğu gibi merkezi planlamaya bağımlı bir şekilde yü-
rütülmekteydi. Başka bir anlatımla, Türkmen yetkililerin, üretim planına
uymak dışında bu ürünün dağıtılması ve pazarlanması konusunda bir
sorumlulukları bulunmamaktaydı. Bağımsızlıkla birlikte, bu üretim ka-
pasitesinin korunarak ülkeye gelir sağlanmasının tüm sorumluluğu
Türkmen otoritelerine geçti. Ancak doğal gaz, belirtildiği gibi, iki ana
boru hattı sistemi ile kuzey yönünde transfer edilebiliyordu. Bu, pratikte
Rusya ve Ukrayna’daki doğal gaz ağına ülkeyi bağımlı kılmaktaydı.
Üstelik bu sistemin merkezinde bulunan Rusya, eski Sovyetler’in en bü-
yük doğal gaz rezervlerine ve üretim kapasitesine sahip ülkesi duru-
                                        
                                
 
696 Türkmenistan Ülke Raporu, (Ankara: TİKA, 1999), s. 13.

330  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
mundaydı ve içinde bulunduğu ekonomik darboğaz nedeniyle, kendi
gazının Avrupa’ya satılmasına öncelik veriyordu. Dolayısıyla, Türkme-
nistan transfer kanallarıyla bağlı bulunduğu bir ülkeye, aynı zamanda
rakip bir üretici konumuna gelmiş oldu. Yine, Rusya ve Ukrayna’nın
transfer edilen doğal gazla ilgili Türkmenistan’a ödeme yapabilmesi çok
zordu. Aynı durum, doğal gaz satılan diğer eski Birlik ülkeleri için de
söz konusudur. Bu ortamda, Türkmenistan için bağımsızlık sonrasında
100 milyar metreküp gibi üretimi gerçekleştirip bunu pazarlayabilmek
büyük bir sorundu. Dolayısıyla doğal gaz üretimi ve bunun pazarlana-
bilmesi fazlasıyla üretim sisteminin yenilenmesinden ve alternatif yol-
larla Batı’ya ulaştırılmasından geçmekteydi. Aynı sorunlar, ülkedeki
petrol rezervleri açısından da söz konusudur. Ülkenin belirlenmiş rezerv
miktarı 6 milyar varilin üzerindedir ve bağımsızlığın elde edildiği yıl,
petrol üretimi 5 milyon ton civarında gerçekleşmiştir.697 Bu miktar bile,
ülkenin enerji gereksiniminin üzerindedir ve petrolün yıllık üretim
miktarının artırılarak dış piyasaya satımı önemli bir potansiyel gelir
kaynağı sunmaktadır. Ancak, Türkmenistan’ın petrol rezerv ve üretim
kapasitesi açısından, Kazakistan ile karşılaştırıldığında, daha olumsuz
koşullara sahip olduğu görülmektedir. Özbekistan ise petrol açısından
kendisine yeterli olabilecek rezervlere sahiptir. Buna, İran’ın da petrol
ülkesi olduğu gerçeği eklenirse, petrol dışsatımı konusunda ülkenin el-
verişli bir coğrafi konuma sahip olmadığı gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Türkmenistan için, tek çıkış yolu olan, Afganistan veya Tacikistan üze-
rinden, Hint Denizi’ne doğru bir nakil hattının oluşturulması ise, bağım-
sızlık yıllarında bu ülkelerin siyasal karışıklık ve iç savaş içinde bulun-
ması nedeniyle mümkün olmamıştır.
Türkmenistan, nüfusun etnik dağılımı açısından, Özbekistan’a benzer
bir şekilde, nispeten homojen bir görünüme sahiptir. 1989’daki nüfus sa-
yımına göre, 3.512.190 olan ülke nüfusunun %72’sini Türkmenler oluş-
turmaktaydı. Rusların oranı % 9’un biraz üzerindeydi ve ülkedeki önde
gelen diğer azınlık grup olan Özbeklerin oranı da bu düzeydeydi. Yine,
yıllar içinde Sovyetler Birliği döneminde bile genel nüfus trendinin
Türkmenlerin lehine gelişme gösterdiği söylenebilir. Özellikle Rus nü-
fus, 80’li yılların başından itibaren giderek azalma seyri izlemiştir.698
Buna karşılık, Türkmenler kırsal bir toplum görünümündedir. Bağım-
sızlık öncesinde, başta Aşgabat olmak üzere, önemli kentlerde Ruslara
göre azınlıkta kalmaktaydılar. Bu dağılım hâkim etnik yapıyı oluştur-
malarına karşın, Türkmen toplumunun daha çok tarımsal üretimde iş
gücü deposu olarak kullanıldığı; nitelikli iş gücü ve hizmetler sektö-

                                        
                                
 
697 TİKA, 1999, s. 11.
698 Devlet, ss. 356-357.

  331
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
ründe ise diğer etnik unsurların, başta Ruslar olmak üzere, çoğunlukta
olduğunu göstermektedir. %2,8’i bulan nüfus artışı kırsal kesimde daha
yüksektir. GSMH’nın %20’sini oluşturan tarımın, istihdamın yarısına
yakınını kapsaması da bu durumun bir sonucudur.
Türkmenistan’da toplumsal yapı ele alınırken göz ardı edilmemesi
gereken bir diğer nokta, belirtildiği gibi kabilelerdir. Türkmen kabileler
çok sayıda alt akrabalık gruplarından oluşan bölgesel konfederasyonlara
dayanır. Geleneksel olarak en büyük ve organize olmuş kabile Teke ka-
bilesidir ve başkent Aşgabat ve çevresinde yoğunlaşmışlardır. İkinci bü-
yük grup olan Yamutlar, İran sınırına yakın bölgelerde yaşarlar. Göklen
kabilesi de bu bölgede yaşayan daha küçük bir kabile grubudur.
Ersarılar üçüncü büyük kabile olmalarına rağmen, nüfuslarının büyük
bir kısmı Kuzey Afganistan’da yaşamaktadır. Salurlar ve Sarılar küçük
diğer gruplardır ve doğu Türkmenistan’da yaşamaktadırlar.699 Yine,
Çovdurlar, Atarlar, Seyidler gibi daha küçük kabile toplulukları ülkede
bulunmaktadır. Sovyet döneminde oluşturulan sınırlar ve Türkmen ka-
bilelerinin geleneksel yayılma alanları, Türkmenistan sınırları içinde
Teke kabilesinin sayısal üstünlüğünü pekiştirmiştir. Yamutların,
Ersarıların yaklaşık üçte biri Kuzey İran ve Kuzey Afganistan sınırları
içinde yaşamaktadır. Göklenlerin ise yarıdan fazlası Kuzey İran’dadır.
Teke kabilesinin sayısal üstünlüğü, ülkenin, bu kabile temelinde ulusal-
laşması sürecini kolaylaştırıcı bir faktör olarak görülebilir. Ancak ülke-
deki kabile yapılarına daha dikkatle bakıldığında, bu durumun tam ter-
sine ulusallaşmayı zorlaştıran bir unsur olduğu görülmektedir. Türkme-
nistan’da kabile bağlılığı çok sayıda alt yerel bağlılık ağlarından oluştu-
ğundan, tek başına Teke kabilesinden olmak, bir aidiyet bağı için yeterli
olmamaktadır. Bağlılıklar, yerel ilişki ve aile bağları ile şekillendiğinden,
diğer kabilelerin varlığı da buna eklenince Türkmenistan’da ulusal poli-
tikanın yeniden şekillendirilmesinin yöneticiler açısından öncelikli bir
zorunluluğu oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu yapı, Türkmen liderlerin
tek kabileye dayalı olarak hâkimiyetlerini kurumsallaştırmaktan çok,
“Türkmen”liği bir üst kimlik olarak tanımlamaya yönlendirecektir.700
Bağımsızlık sonrasında yaşanan gelişmeler yukarıda belirlenen sos-
yoekonomik yapı ve zorlukların paralelinde şekillenmiştir. Her şeyden
önce Türkmenistan, Rusya’da 1993 yılına kadar hâkim olan Orta Asya ile
ilgilenmeme, daha çok Batılı ülkelerle ilişkileri geliştirme politikasından
en fazla etkilenen ülke olmuştur. Bilindiği gibi bu dönemde Rusya, eko-
nomik güvenlik ve etnik nedenlerden dolayı Kazakistan, Kırgızistan ve

                                        
                                
 
699 Geiss, s. 354.
700 Ahmet T. Kuru, “Between the State and Cultural Zones: Nation Building in
Turkmenistan”, Central Asian Surv ey, Cilt: 21, Sayı: 1, 2002, s. 73.

332  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
Tacikistan ile ilgisini belli bir düzeyde tutmaya özen göstermiştir.
Rusya’nın bu politikası, Özbekistan’ın Rusya’dan özerkleşerek, Orta
Asya’da kendi konumunu öne çıkarmaya dönük eğilimine de uygun
düşmekteydi. Buna karşılık “en uzaktaki” Türkmenistan için bu politika,
ülke gereksinimlerinin karşılanmasında ve dışsatım imkânları konu-
sunda önemli sorunların yaşanacağı anlamına geliyordu. Rus otoriteler,
Türkmenistan’ın iki komşusu, İran ve Afganistan’ın bu ülke için bir açı-
lım oluşturmayacağı, bu nedenle zorunlu olarak Kuzeye bağımlılığı sü-
recek olan bu ülke için özel bir politika izlemeye gerek olmadığı görü-
şündeydiler. Üstelik belirtildiği gibi bu dönemde Türkmen gazı ve pa-
muğu konusunda Rusya’nın, bu ülkeye gereksinimi öncelikli bir konu
değildi. Rusya’nın bu stratejisi günümüz Türkmenistan’ının iç ve dış
politikasının şekillenmesinde önemli bir dinamik oluşturacaktır. Türk-
men otoriteler bu politikaların olumsuz yansımalarını aşmak için alter-
natifler geliştirmeye yöneldikçe, bağımsızlık döneminde ülkeye hâkim
olan ürkeklik ve Birlik taraftarlığı yerini daha özerk politikalar geliştir-
meye bırakacaktır.
Türkmenistan, bağımsızlığını takip eden yıllarda önemli dış satım
güçlükleri ve kuzeydeki eski ortaklarının baskısı ile karşı karşıya kaldı.
Doğal gaz üretimi 1991’den 1994’e %42 oranında geriledi. Bu gerileme-
deki en önemli neden Türkmenistan’ın başta Rusya ve Ukrayna olmak
üzere doğal gaz sevk ettiği ülkelerle yaşanan ödeme zorlukları ve özel-
likle Rusya’nın, Türkmenistan’dan aldığı doğal gazda kesintilere gitme-
siydi. Şubat ve Eylül 1992’de, Ukrayna’dan birikmiş borçlar talep edildi-
ğinde ve yeni bir ücret tarifesinin belirlenmesi istendiğinde, bu ülkenin
tepkisi Türkmen ihraç ürünlerinin Ukrayna gemileri ile taşınmasını dur-
durmak oldu. Türkiye’ye ihraç edilecek olan 500 ton pamuk, bu nedenle
gemilere yüklenemedi.701 Kasım 1993’te bu kez Rusya, tamamıyla kendi
doğal gazını pazarlamak isteğiyle, dağıtım sözleşmesini iptal ederek,
Türkmenistan’ın Ukrayna ve Ermenistan’a doğal gaz transferini engel-
lemiştir.702 Bağımsızlıktan sonra, ekonomik gelişimi bu iki ürünün dış
satımına bağlı olan ve 1995 rakamları ile ürettiği gazın yaklaşık %70’ini
eski SSCB ülkelerine ihraç etmek zorunda kalan bir ülke için bu durum
önemli sorunlar doğurmuştur. Özellikle gaz üretimindeki düşüş ve bu-
nun BDT ülkelerine satımındaki azalma dikkat çekicidir. 1989’da yılda
80 milyar metreküpün üzerinde üretim yapabilen Türkmenistan, 1995’te
32 milyar metreküpe gerilemiş, bu rakam 1997’de 17 milyar metreküpe
inmiş ve 1999’da 13 milyar metreküp ile dibe vurmuştur. Rusya krizinin
yaşandığı bu dönemde, BDT ülkelerine doğal gaz ihracatı yapılamamış
                                        
                                
 
701 Curtis, (http://memory.loc.gov/cgi-bin/query/r?frd/cstdy:@field(DOCID+tm0000).
702 Stephen Blank, Energy, Economics, and Security in Central Asia: Russia and its Rivals, (PA:
Strategic Studies Institute, 1995), s. 10.

  333
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
olması, tamamıyla kuzeye olan bağımlılıktan kaynaklanmaktadır.703 Uk-
rayna ve Rusya ile yaşanan ödeme güçlükleri nedeniyle gaz sevkiyatının
durdurulması ya da engellenmesi 2000’li yıllara kadar aralıklarla sürdü.
1998’de Ukrayna, 1997 ve 1999 yılları arasında Rusya ile benzer sorunlar
yaşandı. Ocak 2001’de bu kez Türkmenistan, Rusya’nın anlaşma hü-
kümlerine uymadığı gerekçesiyle bu ülkeye yaptığı doğal gaz sevkiya-
tını kesti.704
Türkmenistan’ın bağımsızlık sonrasında karşılaştığı diğer bir sorun,
kendi para birimine geçiş sürecinde ve devamında yaşanmıştır. Başlan-
gıçta, diğer Orta Asya ülkeleri gibi, Türkmenistan da rublenin kullanıl-
masında ısrar etti. Ancak bu durum, ekonomisini düzeltme çabası için-
deki Rusya için bazı sorunlar oluşturuyordu. Birlik cumhuriyetleri mer-
kez bankalarının karşılıksız kredi vermeleri nedeniyle bir enflasyonist
süreç başladı. Bu durum, birçok ülkede yeni para arayışlarını körükle-
miş, kupon uygulamasına yaygınlık kazandırmıştır. 1993 Temmuz’unda
Rusya’nın eski rubleyi yürürlükten kaldırma ve yerine yeni Rus ruble-
sini tedavüle sürme kararı, cumhuriyetler için bir şok olmuştur. 7 Eylül
1993 tarihinde Rusya, Belarusya, Ermenistan, Özbekistan, Kazakistan ve
Tacikistan yeni Rus rublesine dayalı bir anlaşma imzalasalar da,
Rusya’nın enflasyonu frenlemek amacıyla başvurduğu sıkı para politi-
kasının, bu cumhuriyetlerin parasal gereksinimlerini karşılaması imkân-
sızdı ve yeni ruble bölgesi uygulamaya konulmadan çözüldü. Ekim
ayından itibaren cumhuriyetlerde milli paraya geçme süreci hızlandı. Bu
arka planda yeni ruble bölgesine girmeyen Türkmenistan, 8 Ekim’de
milli para manat’a geçme ve Cumhuriyet’te fiyatların serbest bırakılması
kararını açıkladı. Önce dokuz temel mal dışındaki diğer mal ve hizmet
fiyatları serbest bırakıldı. Rublenin, manat ile değişimi sürecinde piya-
sada yaşanan para bolluğu ve henüz mal ve hizmetlerin fiyatlarının tam
olarak oluşmamış olması, yeni bir enflasyonist süreci başlattı. Uygula-
maya geçildikten iki gün sonra giyim ve dayanıklı tüketim mallarının fi-
yatları %100’e varan oranlarda artmıştı. Kasım’daki değer kaybı
%250, Aralık’ta ise %228 gibi yüksek oranlara ulaştı.705 Bu süreç 1996’ya
kadar sürecek yüksek enflasyon dalgasının başlangıcıydı. 1994’te
%1800’ü bulan enflasyon, 1995’te %1000 dolayında gerçekleşti. Enflas-
yon oranlarında ilk önemli gerileme 1996’da %450’lik oranla gerçekleşe-

                                        
                                
 
703 Şule Baycacun, “10 Yıllık Bağımsızlık Sürecinde Türkmenistan Ekonomisine Genel Bir
Bakış”, Avrasya Dosyası Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 2, 2001, s. 26.
704 Kadir Dikba şı, “Türkmen Gazının Bağımsız lık Mücadelesi”, Avrasya Dosyası
Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 2, 2001, ss. 80-81.
705 Hasan Kanbolat, “Türkmenistan’ın Milli Para Birimine Geçiş Süreci”, Avrasya Etüdleri,
Sayı: 4, Kış 1995-1996, ss. 44-47.

334  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
bilmiştir.706 Ekonomik açıdan kötüye gidiş, ülkede karne ile alış veriş sis-
teminin yerleşmesine zemin hazırladı. Kişi başına aylık tüketim miktar-
larının belirlendiği karneler vatandaşların ikamet ettiği şehirlerde geçerli
olmak koşuluyla yürürlüğe sokuldu.
Bağımsızlık sonrasında yaşanan diğer birtakım gelişmeler, ülkenin
güvenlik ve kurumsallaşma yetersizliğinden doğan sorunlarla da karşı
karşıya bulunduğunun birer göstergesidir. Bağımsız bir ülke olarak
Türkmenistan, ülkesinde önemli bir oranda Özbek azınlığın varlığı ile
birlikte Özbekistan’a komşuydu. Gerek nüfus, gerekse askeri güç olarak
bu ülke karşısındaki zayıf konumu ve pamuk üreticisi olarak, bu iki ül-
kenin birbirlerine rakip olmaları bir diğer potansiyel tehlikeydi. Ayrıca,
Afganistan’daki huzursuzluğun bir iç savaşa dönüşmesi güney sınırları
için ayrı bir istikrarsızlık kaynağıydı. 1993 yılında Afgan savaş uçakları-
nın takibat amacıyla Türkmen sınırını geçerek bazı bölgeleri bombala-
ması bu durumun bir göstergesidir. Batı’da ise, Hazar Denizi’nin statüsü
ve egemenlik alanı henüz belirlenmemişti ve kıyıdaş ülkeler içinde as-
keri ve ekonomik açıdan en zayıf ülke Türkmenistan’dı. Nüfus ve sosyal
yapısı nedeniyle Türk Cumhuriyetleri içinde gerek uzman-bürokrat ve
gerekse askeri kadrolaşma yönünden yine en geride olan ülkeydi ve bu
durum Türkmenistan’ı sınır sorunlarında zayıf bırakıyordu. Sovyet dö-
neminden kalan bakanlık teşkilatlarının çoğu göstermelik, az sayıda bü-
rokrattan oluşan ve merkezi planlamanın uygulamasından fazla bir
fonksiyonları olmayan kurumlardı ve yeniden yapılandırılmaları ge-
rekmekteydi.
Yukarıda sayılan nedenler, Türkmenistan’ın iç ve dış politikasının
yeniden yapılandırılmasının dinamiklerini oluşturmuşlardır. Bizzat,
Niyazov tarafından kaleme alınan ve 17 Ocak 1994 tarihinde Halk Mas-
lahatı’nca onaylanan on yıllık Abadancılık (refah) Programı bu yapılan-
dırma isteğinin bir yansımasıdır. Programın girişinde, bir ulusal politi-
kanın o ülkenin ekonomik konumuna bağlı bulunduğu vurgulanarak,
programın temel amacının ülke bağımsızlığının sağlanması olduğu be-
lirtilmektedir. Ayrıca, ülke ekonomisinin yeniden yapılandırılmasında
dış ortaklara ve yardımcılara açık olunduğu ve özelleştirme sürecinin
başlatılacağı vurgulanmaktadır. Türkmenistan’ın bağımsızlığı, bu şe-
kilde ekonomik bağımsızlıkla ilişkilendirildikten sonra, ekonomik ba-
ğımsızlığın sağlanmasında öncelikler; besin maddelerinin üretiminde
kendine yeterlilik, ekonomik alanda yapısal dönüşümü gerçekleştirmek,
halkın gereksinimleri ile yakından ilgili olan mal ve hizmet sektörlerine
öncelik verilmesi, bütün bunların manat’ın stabilizasyonu temelinde
gerçekleştirilmesi ve serbest girişimin ve piyasa ekonomisi ilişkilerinin
                                        
                                
 
706 Baycacun, s. 23.

  335
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
yabancı yatırımlar aracılığı ile desteklenerek yerleştirilmesi olarak belir-
lenmektedir. Bu amaçların gerçekleştirilmesinde gaz ve petrol üretimi
anahtar sektör olacak, buradan elde edilen gelirler yukarıdaki amaçların
gerçekleştirilmesinde, kırsal kalkınma ve eğitim alanlarındaki reformla-
rın finansmanında kullanılacaktır.707
Programda hidrokarbon ve mineral kaynaklarının bulunduğu alanla-
rın üretime açılacağı ve petrol üretiminin 2002 yılına kadar yıllık 28 mil-
yon tona çıkartılacağı, ülkedeki iki petrol rafinerisinin yenileneceği ve
tam kapasite çalışmalarının sağlanacağı belirtilmektedir. Yine gaz üreti-
minin 1996 yılına kadar 90 milyar metreküpe çıkartılması hedeflenmek-
tedir. Programda, doğal gazın İran ve Türkiye üzerinden Batı pazarına
ulaştırılacağı ve bu hattın 1998 yılında işletmeye açılacağı belirtilmekte,
kuzey hattından ise hiç bahsedilmemektedir. Yine, Afganistan ve Pakis-
tan üzerinden Hint Okyanusuna ulaşacak ikinci bir hattın, 1999’da iş-
letmeye açılacağı vurgulanmaktadır. Son olarak 2002 yılına kadar Çin
üzerinden Japonya’ya ulaşacak üçüncü bir hattın devreye sokulmasının
planlandığı açıklanmaktadır.708 Elektrik enerjisi ve nükleer santraller dâ-
hil, tüm enerji sektöründe Batılı ve Ortadoğulu firmalarla ortaklıkların
gerçekleştirileceği ifade edilmektedir.
Programda, tarımsal üretimin, ülkenin gereksinimleri göz önüne alı-
narak kendine yeterlilik temelinde yapılandırılacağı belirtilmekte, ayrıca
pamuk üretiminin artırılacağı ve 1993 yılında %4 olan pamuk işleme
oranının %20’ye çıkarılacağı da vurgulanmaktadır. Gıda üretiminde,
2002 yılına kadar kendine yeterli düzeye ulaşılması hedeflenmektedir.
Programda pamuk üretiminin geliştirilmesinde, tren yoluna büyük
önem verilmekte, üç yıl içinde İran Körfezi’ne ve Arap Denizi’ne uzanan
ve ülkeyi kaplayacak bir tren yolu sisteminin kurulacağı vurgulanmak-
tadır. 709
Ekonomik reformlara ayrılan dördüncü bölümde ise, özelleştirme
konusunda daha temkinli bir yaklaşım görülmektedir. Elektrik, petrol,
gaz, demiryolu ve havayolu taşımacılığı ve haberleşme sektörleri devlet
tekelinde kalacaktı. Toprakta özelleştirmeden çok kiralamadan ve fiyat
kontrolünden bahsedilmekteydi. GSMH içinde, 1996’ya kadar özel sek-
törün payının %33’e çıkartılması hedeflenmekteydi.710
Belirtildiği gibi bu iddialı program, Türkmen otoritelerinin bağımsız-
lık sonrasında çizdikleri hedefleri özetlemektedir. Batı, güney ve doğu
                                        
                                
 
707 Saparmurat Turkmenbashi, Ten Years of Prosperity: An Economic Program, (Aşgabat:
Sevinç Matbaası, 1994), ss. 2-5.
708 Turkmenbashi, s. 6-7.
709 Turkmenbashi, ss. 8-9.
710 Turkmenbashi, s. 13.

336  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
yönlerinde üç yeni hatla petrol ve doğal gazın dış satımının gerçekleşti-
rilmesi, pamuk üretiminin artırılması ve bunun içerde işlenmesinin sağ-
lanması (ülkedeki kıt tarım arazisi ve sulama problemlerine rağmen),
gıda gereksinimini karşılayacak bir tarımsal reform ve bunu destekleye-
cek sanayinin yapılandırılması; bu amaçlarla Batılı ve Arap şirketlerin
katılımları ile oluşturulacak ortaklıklar aracılığı ile petrol ve gaz rezerv-
lerinin aktif işletilmesinin sağlanması; Türkiye, İran, Afganistan, Pakis-
tan, Çin ve Japonya ile transfer ortaklıklarının oluşturulması ve bütün
bunların 2002 yılına kadar gerçekleştirilmesi, bu hedeflerin önceliklerini
oluşturmaktadır.
Programda çizilen hedefler yalnızca öngörülen tarihler açısından de-
ğil, o günün uluslararası siyasal dengeleri açısından da oldukça tutar-
sızdır. Uluslararası alanda birbirine rakip, aralarında sorunlar bulunan
birçok ülkenin ve yine birbirlerine rakip olabilecek birçok projenin, aynı
dönem içinde, çok kısa sürede gerçekleştirilebileceği inancı programın
temel tutarsızlığıdır. Pamuk üretiminden taviz verilmeden, besin mad-
delerine bağımlılığın sona erdirilmesi ve bu temelde bir sanayinin ku-
rulması da mevcut alt yapı açısından pek mümkün görülmüyordu. Bü-
tün bunlara karşılık Niyazov’un, içinde bulunulan sorunlardan çıkış
yolunu, Rusya ve diğer Orta Asya cumhuriyetleri dışındaki ülkelerle
ilişkilerin geliştirilmesi temelinde ve elde edilecek girdinin yeniden ya-
pılanmaya aktarılması olarak formüle ettiği, ekonomik programdan an-
laşılmaktadır.
Siyasal açıdan, bütün bu önceliklerin kırsal-kabilesel toplumsal yapı
ile birlikte, kurumsal ve insan gücü açısından sınırlı imkânlarla gerçek-
leştirilmeye çaba harcanması, zamanla ülkede kişiye bağlı bir siyasal re-
jimin oluşumuna hizmet edecektir.

Siyasal Rejimin Dayandığı Unsurlar


Türkmenistan’da siyasal rejimin kurumsallaşma süreci başlangıçta Öz-
bekistan ve Kazakistan’dakine benzemiştir; TmKP’nin mevcut yapısıyla
yeni bir partiye dönüştürülmesi ve muhalefeti temsil amacıyla Cumhur-
başkanlığı otoritesi al tında ılımlı muhalif parti veya partilerin kurum-
sallaşması; bu süreç yaşanırken bağımsızlığın hemen öncesinde şekille-
nen muhalif oluşumların fazla bir gelişme olanağı bulamadan tasfiye
edilmesi. Belirtildiği gibi TmKP 1991’deki 25. Kongresinde adını Ulusal
Demokratik Parti olarak değiştirmiş, eski TmKP’nin yerel örgütleri yeni
partiye devredilmiştir. Niyazov aynı kongrede Parti başkanlığına seçil-
miştir. Parti programında, TUDP’nin ana parti olacağı ve ülkede muha-
lefet de dâhil siyasal hayatı şekillendireceği yer almaktaydı. Kısa bir süre
sonra Niyazov, TUDP içinden bir grubun ayrılarak Köylü Adalet Partisi

  337
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
adı altında muhalif bir parti oluşturmalarını istedi.711 TUDP’nin yerel
teşkilatları bu partinin örgütlenmesine yardımcı oldular. Parti, 1992 yı-
lında resmi muhalefet partisi olarak kayıt edilmiştir. Her iki parti de ye-
rel ve merkezi bürokratların ve eski Komünist Partili yöneticilerin kont-
rolü altındaydı.712
Buna karşılık, ülkedeki ilk bağımsız siyasal oluşum, 1989’da
Ağzıbirlik Hareketi adı altında, bir grup aydın tarafından oluşturuldu.
Nurverdi Nurmemedov, Baba Göklen, Akmuhammed Velsapar gibi
isimlerin öne çıktığı grup, demokratikleşme ve kültürel yapılanma üze-
rinde yoğunlaşan bir programa sahipti. Örgüt programında, siyasal ya-
pılanma açısından Türkiye modelini esas aldığını vurguladı. Oluşum ilk
defa, 12 Ocak 1990’da Göktepe savaşının 110. yılını anma amacıyla bir
siyasal gösteri düzenledi. 1991’de diğer bir muhalif örgüt, Bilimler Aka-
demisi üyesi bir grup aydın tarafından oluşturuldu. Paykhas adı verilen
bu yapılanma, daha çok kültürel gelişmeyi hedefleyen bir programa sa-
hipti. Hareket, Türkmenistan’ın ilk bağımsız yayını olan Dayanak adlı
bir dergi çıkarmaya başladı.713 Göktepe anma gösterisinin hemen ardın-
dan 15 Ocak’ta, Ağzıbirlik Hareketi kapatıldı. Bu arada, Ağzıbirlik Ha-
reketinin bir grup üyesi ilk muhalif siyasal parti olarak Demokratik Par-
tiyi oluşturdu. 714 Ancak Partinin resmi kayıt başvurusu reddedildi. 1991
ve 1993 yılları arasında, Niyazov’un rejim içinde etkinliğinin artmasına
paralel olarak, yeni muhalif oluşumlar itirazlarını yükseltmeye başladı-
larsa da, bu girişimler onların tasfiye edilmelerine gerekçe olmaktan
öteye bir sonuç doğurmadı. Ekim 1990’da, Ağzıbirlik liderlerinden Şirali
Nurmuradov dolandırıcılık suçlamasıyla tutuklandı. Nurmuradov ile
birlikte Kadirov, Velsapar ve diğer bazı liderler yine dolandırıcılık suç-
lamasıyla Ulusal Güvenlik Komitesi (UGK) tarafından sorgulandılar ve
ülkeyi terk etmeye zorlandılar. Nurmuradov ile Salamotov dışındaki
birçok kişi ülkeyi terk etti, diğerleri de Stalin dönemine benzer şekilde
pişmanlıklarını ve bağlılıklarını kamuoyu önünde dile getirerek, taki-
battan kurtuldular. Muhalif liderlerden Karadzha Karadzhaev önce do-
landırıcılık suçlamasıyla 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı, sonra da bir af
yasasından yararlanarak serbest bırakıldı ve aynı yıl içinde Ukrayna’ya

                                        
                                
 
711 K. P. Dudarev, “A Post-Communist Authoritarian Regime, ”, Alexe i Vassiliev (Der.),
Central Asia, Political and Economic Challenges in the Post-Soviet Era, (Londra: Saqi Boks,
2001), s. 138.
712 Sabirz yan Bedertinov, “Turkmenistan”, Transition 2001, (New York: Freedom House),
s. 380.
713 Rustem Safronov, Opposition in Exile: Turkmenistan, Opposition Movements, Eurasia
Insight Special Report 09 December 2002 (http://www.eurasianet.org/departments/
rights/articles/eav120902.shtml).
714 Nermin Guliyeva, “New Turkmen opposition: The union of the Discontented”,
Turkistan Newsletter, 8 Nisan 2002.

338  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
gitti. Diğer bir muhalif Memed Seyitmurad gözaltında iken ölü bulundu.
Muhalefetin otopsi isteği reddedildi.715 Tasfiye edilenler arasında
Niyazov’un politikalarını 1992 yılında eleştirerek muhalif konuma düşen
ülkenin ilk Dışişleri Bakanı Abdi Kuliyev de bulunmaktaydı. Kuliyev,
Moskova’da Türkmenistan Kurumunu oluşturdu. Bu Kurum yurt dışına
sürgüne giden muhaliflerin toplandığı bir çatı oluşturacak, daha sonra
Birleşik Türkmenistan Muhalefet Hareketi (BTMH) adı altında bir şem-
siye örgüte dönüşecektir.
Görüldüğü gibi TmKP yönetiminin devamı, iktidar ve muhalefeti şe-
killendirecek bir merkez partinin oluşturulması ve henüz güçlenmemiş
muhalefetin devre dışı bırakılması süreci Türkmenistan’da da aynı şe-
kilde yaşanmıştır. Ancak daha sonra ülkedeki kurumsallaşma, Özbekis-
tan ve Kazakistan’a benzer bir seyir izlemeyecektir. Her iki ülkede ılımlı
muhalefet, kurumsallaşmış, hatta Kazakistan örneğinde olduğu gibi ge-
leceğin potansiyel yarışmacı partilerinin oluşumuna doğru yönelmişken,
Türkmenistan’da, Köylü Adalet Partisi’nin adı kurulduğu 1992 yılından
beri duyulmamış, meclisin oluşumunda ve siyasal hayatta göstermelik
bile olsa bu partiye herhangi bir rol verilmemiştir. Hatta TUDP, diğer
ülkelerde gördüğümüz devlet partisi fonksiyonunun çok uzağında zayıf
bir organizasyona dönüşmüştür.

Siyasal Kurumlar716
Türkmenistan Anayasası’nın Önsözünde, “Atalarımızın birlik, refah, ba-
rış içerisinde yaşamayı öneren nasihatleriyle bağımsızlığımızı beyan
ederek, milli değer ve çıkarları korumayı, Türkmen halkının kendi ken-
dini yönetmesini kuvvetlendirmeyi amaç edinerek”, “Ana Kanun”un
oluşturulduğu vurgulanmaktadır.
Türkmen devleti kendini demokratik, laik bir hukuk devleti ve Baş-
kanlık sistemi ile yönetilen bir devlet olarak tanımlamaktadır (Md.1).
Anayasa’nın 4. maddesinde fonksiyonel kuvvetler ayrılığının benimsen-
diği, “devlet organları arasında işbirliği ve dayanışma vardır” şeklinde
belirtilmektedir. Anayasa’ya göre, Türkmenistan’da da başkanlık rejimi
ile birlikte fonksiyonel-yumuşak kuvvetler ayrılığının uygulandığı
üniter bir model bulunmaktadır.

                                        
                                
 
715 “Turkmenistan”, (New York: Human Rights World Report 1995).
716 Türkmenistan’da siya sal kurumlar bu bölümde 1992 tarihli Anayasa’nın ilk şeklinde
düzenlendikleri biçimiyle analiz edilmektedir. Ülkedeki siya sal kurumlar ın yapısında
2003 ve 2006 yıllar ında önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklere aşa ğıda
dönemin siyasa l arka planı ışığında ayr ıca değinilecektir.

  339
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Anayasa’nın 9. maddesinde mülkiyet hakkının dokunulmaz bir hak
olduğu ifade edilmektedir. Türkmenistan üretim araçlarında, toprakta,
tüm diğer maddi ve manevi değerlerde özel mülkiyet hakkını tanımak-
tadır. Kamulaştırma ancak bedelin ilgiliye ödenmesiyle mümkün ola-
caktır.
Türkmenistan’ın devlet dili “Türkmen Dili”dir (Md. 13). Ülkede ya-
şayan vatandaşlar ve diğer tüm insanlar, Türkmen Anayasa ve yasala-
rına uymak ve milli örf ve âdetlerine saygı göstermekle yükümlüdürler
(Md. 37).
Anayasa’nın 28. maddesi siyasal parti ve derneklerin kuruluş statü-
sünü düzenlemektedir. Bu maddeye göre, devletin anayasal yapısını
zorla değiştirmeyi amaçlayan, faaliyetlerinde zor kullanmayı meşru gö-
ren, hak ve hürriyetlere karşı çıkan, cinsiyet, millet, sosyal, din düşman-
lığı güden, halkın sağlığına ve ahlaki değerlerine ihanet eden siyasal
parti ve diğer örgütlerin kurulması ve faaliyette bulunması yasaktır.
Anayasa’da öngörülen sınırlama nedenleri oldukça geniş çizilmiştir. Bu
durum, Türkmenistan’da siyasal parti ve örgütlenme etkinliklerini
olumsuz yönde etkilemektedir.
Türkmenistan’da anayasal kurumların dörtlü ayrıma tabi tutulduk-
ları söylenebilir. Ülkede yürütmeyi temsil eden cumhurbaşkanı, yasa-
mayı temsil eden Meclis ve yargıyı temsil eden yüksek mahkemelerin
yanı sıra, bu örgütlerin üstünde Türkmenistan Halk Maslahatı adıyla bir
üst siyasal kurum daha oluşturulmuş bulunmaktadır.

Türkmenistan Halk Maslahatı


Türkmenistan Halk Maslahatı, ülkedeki tüm siyasal kurumların bir
arada toplandığı merkezi bir üst örgüt olarak yapılandırılmıştır. Türk-
men otoriteler, Halk Maslahatının kökenini M.Ö. 3000 yılına kadar gö-
türmektedirler.717 Bu kurum, cumhurbaşkanı, milletvekilleri, bakanlar
kurulu, Yüksek Mahkeme, Yüksek Hocalık Mahkemesi başkanları, il ilçe
idare başkanları ve her ilçeden seçilen bir halk temsilcisinden oluşmak-
tadır. Hiç bir üye ücret almaz ve görev süresi beş yıldır.

Türkmenistan Meclisi’nin 50 üyeli küçük bir yasama organı olduğu


düşünüldüğünde; cumhurbaşkanı, onun doğrudan atadığı bakanlar ku-
rulu üyeleri, il ve ilçe akimleri, yine Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bi-
rinci derecede rol oynayan yüksek mahkeme başkanlarının Maslahat içe-
risinde bir arada bulunması nedeniyle, bu kurumun yürütme birimleri-

                                        
                                
 
717 Jan Šír, “Halk Maslahaty in the Context of the Constitutional Evolution of Post-Soviet
Turkmenistan”, Perspectives on European Politics and Society, Cilt: 6, Sa yı: 2, 2005, s. 322.

340  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
nin baskın konumunu pekiştiren bir niteliğe sahip bulunduğu belirtile-
bilir. Maslahat bir yerde, total iktidarın temsil edildiği bir kurum olarak
düzenlenmiştir. Bu statü, Anayasa’nın 4. maddesinde de altı çizilen
kuvvetler ayrılığı ilkesini fiilen ortadan kaldırmakta, adeta Halk Masla-
hatı’nı kuvvetler birliğinin sembolü olan bir üst kurum olarak öne çı-
kartmaktadır.
Halk Maslahatı’nın baskın konumu, Anayasa’nın 50. maddesinde
kendine tanınan stratejik yetkiler incelendiğinde daha iyi anlaşılır. Buna
göre, Halk Maslahatı anayasal düzenlemeler yapmak, referanduma ka-
rar vermek, ekonomik ve sosyal gelişme stratejilerini belirlemek, devle-
tin sınırlarında ve yönetsel dağılımında değişiklikler yapmak, uluslara-
rası antlaşmaları onaylamak, savaş ilanı gibi konularda kararlar ver-
mektedir. Bu kararlar cumhurbaşkanı, meclis ve diğer devlet organla-
rınca yerine getirilir. Görüldüğü gibi, ülkenin önde gelen bütün siyasal
ve yargısal kurumlarını içinde barındıran Halk Maslahatı, bu kurumlara
direktif verme yetkisine de sahiptir.
Halk Maslahatı’nın toplantıları konusunda geniş bir düzenlemeye
gidilmiştir. 52. madde kurumun yılda en az bir defa toplanacağını
hükme bağlamış, ayrıca cumhurbaşkanına, meclise ve Maslahat üyeleri-
nin üye tam sayısının üçte birine olağanüstü toplantıya çağırma yetkisi
vermiştir. Tabii bu yetkiler içinde en pratik ve sonuç getirici olanı cum-
hurbaşkanına tanınan yetkidir. Çünkü diğer yetkiler meclislere tanındı-
ğından, birden çok iradenin ortak karar vermesini gerektirirken, cum-
hurbaşkanı yetkisini kullanırken bireysel iradesine göre hareket edecek-
tir. Aynı şekilde, Maslahata öneri sunma yetkisi cumhurbaşkanı, Meclis
başkanı ve üyelerin dörtte birine tanınmıştır. Toplantılara cumhurbaş-
kanı veya onun göstereceği üyelerden biri başkanlık eder.
Pratikte Halk Maslahatı, kişiye bağlı bir rejimde, total birlikteliği
simgeleyen, lidere itaati somutlaştıran ve liderin düşüncelerine meşrui-
yet kazandırma işlevini yerine getiren bir siyasal kurum olarak ortaya
çıkmaktadır.718 Türkmenistan Halk Maslahatı içinde cumhurbaşkanının
baskın konumu, ayrıca Anayasa’da cumhurbaşkanına tanınmış olan yet-
kilerle birlikte ele alındığında, rejim içinde cumhurbaşkanının merkezi
rolü daha net bir biçimde ortaya çıkmaktadır.

Türkmenbaşı
Devletin ve yürütmenin başı olan cumhurbaşkanı, Türkmenistan’ın en
yüksek makamıdır. Bağımsızlığın, ülke bütünlüğünün, Anayasa ve
                                        
                                
 
718 Halk Maslahatı’nın devlet organları içindeki konumu 2003 yılı sonunda gidilen bir d izi
anayasa değişikliği ile iyice pekiştir ilm iştir. Bu değişiklikler aşa ğıda ayr ıca ele
alınacaktır.

  341
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
uluslararası anlaşmaların yerine getirilmesinin kefilidir (Md. 54). Cum-
hurbaşkanı, Türkmenistan vatandaşları tarafından 40 yaşını doldurmuş
adaylar arasından 5 yıl süre ile seçilir. Anayasa’ya göre iki defadan fazla
hiçbir kimse cumhurbaşkanı seçilemez. Türkmen Anayasası’nın ilk şek-
linde cumhurbaşkanının resmi dili iyi bilme ve ikamet gibi diğer Orta
Asya cumhuriyetlerinde gördüğümüz koşullar aranmamıştır. Cumhur-
başkanı, Türkmenistan Halk Maslahatı önünde yemin ederek göreve
başlar.
Anayasa’nın 57. maddesi cumhurbaşkanının görevlerini 12 alt mad-
dede düzenlemiştir. Cumhurbaşkanı, Anayasa ve yasaları uygulamak,
temsili görevlerinin yanı sıra silahlı kuvvetlerin başkomutanı olarak ge-
rekli düzenlemeleri yapmak ve ordunun kullanılmasına karar vermek
gibi yetkilere sahiptir. Ordu üzerindeki yetkilerini, Halk Maslahatı’nın
onayı ile gerçekleştirir. Ülkedeki genel durum hakkında Halk Masla-
hatı’na rapor sunar. Cumhurbaşkanı’nın benimsemediği yasa tasarılarını
tekrar Meclis’e gönderme yetkisi bulunmaktadır. Bu durumda Me clis,
tasarıyı üçte iki çoğunlukla değiştirmeden kabul ederse tasarı yasalaşır.
Halk Maslahatı’nın referanduma gitme kararı, cumhurbaşkanınca ye-
rine getirilir. Cumhurbaşkanı, Meclis’i zamanından önce toplantıya çağı-
rabilir. Türkmenistan Yüksek Mahkeme başkanı, Yüksek Hocalık Mah-
kemesi başkanı ve başsavcıyı, Meclis onayıyla atar ve görevinden alır.
Cumhurbaşkanı’nın özel ve genel af çıkartma yetkisi bulunmaktadır.
Anayasa’da cumhurbaşkanının görevden alınması oldukça zorlaştı-
rılmıştır. 60. madde cumhurbaşkanının sorumluluğunu ve dokunulmaz-
lığını belirledikten sonra sağlık nedeniyle görevden almanın, Halk Mas-
lahatı tarafından oluşturulan bir komisyonun raporu doğrultusunda,
üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile alınacak kararla mümkün oldu-
ğunu hükme bağlamaktadır. Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’yı ve yasaları
ihlal ettiği gerekçesiyle görevden alınabilmesi, referandumla mümkün
olur. Ancak burada da, Halk Maslahatı’nın güvensizlik için referandum
kararını üçte iki oy çokluğu ile alması gerekmektedir.
Cumhurbaşkanı, Meclis başkanına sembolik yetkilerin dışındaki hiç-
bir görev ve yetkisini devredemez. Eğer cumhurbaşkanı herhangi bir
nedenle görevini yerine getiremezse Meclis başkanı, devlet başkanlığı
görevini üstlenir. Ancak bu durumda iki ay içinde Cumhurbaşkanlığı
seçimi yapılmak zorundadır. Meclis başkanı bu durumda seçimlerde
aday olamaz (Md. 61).
Cumhurbaşkanı, bakanlar kurulunun başkanıdır (başka bir anlatımla
aynı zamanda başbakandır). Kurul, cumhurbaşkanının, göreve başlama-
sından itibaren bir ay içinde oluşturulur (Md. 75–76). Bakanlar kurulu

342  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
ülkedeki tüm idari birimlerin tam yetkili yönetim organıdır. Ülkedeki
tüm yerel yöneticiler, vilayet, şehir, ilçe akimleri ve belediye başkanları,
cumhurbaşkanınca atanır ve görevden alınırlar. Bu kuruluşların yöneti-
cileri cumhurbaşkanına karşı sorumludurlar. Ülkede yerel yönetim bi-
rimleri, şuralar ve bölgesel yönetim organlarından oluşmaktadır. Vatan-
daşlarca beş yıl süre ile seçilirler ve özerk kuruluşlar oldukları Ana-
yasa’da belirtilmiştir (Md. 85). Şura kendi üyeleri arasından belediye
başkanını seçer, belediye başkanı cumhurbaşkanınca atanır. Belediye
başkanları, şuralara karşı Anayasa’da tanınan yetkilerle ilgili olarak so-
rumludurlar. Şura üyeleri ücret almazlar (Md. 88).

Meclis
Meclis, eşit sayıda üye çıkartan bölgelerden gelen ve 5 yıl süre ile seçilen
50 üyeden oluşur (Md. 63). Mecli s seçimlerine üye olabilmek için 25 ya-
şını doldurma şartı aranmaktadır. Milletvekilliklerine adaylık, siyasal
partiler aracılığı ile olabileceği gibi, dernek, vatandaş toplulukları da se-
çimlerde aday gösterebilirler (Md. 93).
Anayasa’nın 64. maddesi, Meclis’in fesih nedenlerini düzenlemekte-
dir. Türkmenistan Meclis’i referandum ile veya üye tam sayısının üçte
iki çoğunlukla alacağı kararla kendini feshedebilir. Cumhurbaşkanı’nın
da Meclis’i fesih yetkisi bulunmaktadır. Buna göre, altı ay içinde Meclis
organları oluşturulamazsa, ya da bir buçuk yıl içinde cumhurbaşkanınca
önerilen bakanlar kuruluna iki defa onay verilmezse, cumhurbaşkanı
Meclis’i fesih kararı verebilir. Meclis ayrı ayrı konularda cumhurbaşka-
nına yasa çıkarma yetkisi verebilir. Ancak Anayasa değişiklikleri, suç ve
idari konular ile mahkemelerin işleyişi konularında yasa çıkarma yetkisi,
cumhurbaşkanına devredilemez (Md. 66). Ayrıca cumhurbaşkanının
yasa çıkarma yetkisi dâhilinde gittiği yasal düzenlemeler, Meclis’in
onayı ile yürürlüğe girmektedir.
Meclis’in yetkileri 67. maddede, 9 alt madde altında düzenlenmiştir.
Anayasal değişiklikler, anayasanın yorumlanması, cumhurbaşkanı ve
meclis seçimlerini belirlemek, bakanlar kuruluna güvenoyu vermek,
Yüksek Mahkeme üyeliklerine cumhurbaşkanınca seçilen adayları
onaylamak, bütçeyi onaylamak, devlet organlarının uygulamalarının
anayasaya uygunluğunu denetlemek, Meclis’in görev ve yetkileri ara-
sındadır. Bunlar içinde Anayasa’yı yorumlamak ve bakanlar kuruluna
güvensizlik oyu vermek kısıtlanmış yetkiler olarak değerlendirilebilir.
İlkinde, anayasal düzenlemeler konusunda Meclis’in bu yetkisini kulla-
nabilmesi için, Halk Maslahatı’nın amaca uygunluk kararı vermesi ge-
rekmektedir. Bu şekilde Meclis’in yetkisi başlangıçta sınırlandırılmakta-

  343
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
dır. Güvensizlik oyu ise, cumhurbaşkanının fesih yetkisine bağlandığın-
dan, uygulamada bunun işletilmesi oldukça zordur.
Meclis üyelerinin tamamının Halk Maslahatı içinde bulunması, Mas-
lahat tarafından alınan kararların Meclis’i bağlaması sonucunu doğur-
maktadır. Belirtildiği gibi, 51. madde Halk Maslahatı kararlarının yerine
getirilmesini Meclis’e bir görev olarak yüklemektedir. Dolayısıyla
Türkmenistan Meclis’i hiyerarşik olarak Halk Maslahatı’nın altında yer
alan ikincil bir organdır. Meclis yürütme birimlerinin ağırlığı oluştur-
duğu Halk Maslahatı’nın kararları doğrultusunda çalışmaktadır.
Meclis üyelerinin bakanlar kuruluna ve bakanlara yazılı ve sözlü ola-
rak soru sorma yetkisi bulunmaktadır. Milletvekilleri tam yasama doku-
nulmazlığına sahiptirler. Dokunulmazlığın kaldırılması, Meclis üye tam
sayısının üçte iki çoğunlukla bu yönde karar almasına bağlıdır. Meclis
başkanı, üyeler arasından gizli oyla seçilir ve üye tam sayısının üçte iki
çoğunluğu ile görevden alınabilir (Md. 72).
Türkmenistan’da seçmen yaşı 18’dir. Devlet ve toplum hayatıyla ilgili
önemli konularda genel veya yerel referandumlar yapılabilir. Bir hüküm
referandumla konulmuşsa, aynı hükmün kaldırılması için, yine referan-
dum gerekir (Md. 94). Referanduma gitme, Halk Maslahatı veya seçme
hakkına sahip 250 bin seçmenin teklifi ile mümkün olmaktadır. Halk
Maslahatı’nın bu yönde bir karar alabilmesi için üye tam sayısının dörtte
birinin önerisi gerekmektedir (Md. 95). Yerel referandumlar için, o böl-
gede yaşayan seçmenlerin en az dörtte birinin başvuruda bulunması zo-
runludur (Md. 96). Olağanüstü hallerde referandum yapılamaz (Md. 98).

Yargı Sistemi
Ülkede yargı hizmeti, Yüksek Mahkeme, Yüksek Hocalık Mahkemesi,
askeri mahkemeler ve diğer alt mahkemelerce yürütülmektedir. Bütün
mahkeme hâkimleri beş yıl süre ile cumhurbaşkanınca atanırlar. Bunlar-
dan yüksek yargı organlarının seçiminde Meclis’in onay yetkisi bulun-
maktadır. Görevden alınmada aynı prosedür uygulanır.
Türkmenistan’da savcılara geniş bir denetleme yetkisi tanınmıştır
(Md. 110). Savcılar yasaların, cumhurbaşkanı kararnamelerinin, ülke ge-
nelinde idari, askeri, yerel yönetim organları, zirai ve ticari kurumlar,
toplumsal örgütler ve vatandaşlar tarafından yerine getirilmesini denet-
lemekle görevlidirler. Başsavcı dışındaki savcılar doğrudan cumhurbaş-
kanınca, başsavcı ise, Meclis’in onayı alınarak yine cumhurbaşkanınca
atanır, görev süresi beş yıldır. Başsavcı cumhurbaşkanına karşı sorum-
ludur (Md. 113).

344  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
Bu işleyiş biçimi cumhurbaşkanının bir yargı birimi olan savcılık ku-
rumunu ülkede genel bir denetleme organı olarak kullanabilmesine im-
kân tanımaktadır. Cumhurbaşkanının yargı birimleri üzerindeki geniş
atama yetkileri ile birlikte düşünüldüğünde, Türkmenistan cumhurbaş-
kanının istemediği muhalif bir oluşumu bu mekanizma ile tasfiye ede-
bilmesi oldukça kolaylaşmaktadır.
Aslında rejimin işleyişi dikkate alındığında, Türkmenistan Anaya-
sası’nda yer alan kuralların birçoğunun uygulanmadığı görülmektedir.
Partilerin milletvekilliğine aday göstermelerinden söz edilmekte, ama
ülkede tek parti bulunmaktadır. İki defadan fazla kimsenin seçilemeye-
ceği Cumhurbaşkanlığı makamında, 2006 yılına kadar, ömür boyu bu
görevde kalması istenilen Niyazov oturmaktaydı. Örgütlenme özgür-
lükleri ise kesinlikle işletilmemektedir.

1994 Seçimleri ve “Kişiselleşme”


1992 Anayasası’nda çerçevesi çizilen Meclis, ancak 1994 yılında gerçek-
leştirilen seçimler sonucunda göreve başlayabilmiştir. Sovyet sonrası
otoriter rejimlerin kurumsallaşması sürecinde görmeye alışık olduğu-
muz az sayıda üyeden oluşan yardımcı organ konumundaki bir yasama
organının oluşturulması Türkmenistan’da 11 Aralık 1994 tarihinde ya-
pılan bu seçimlerle hayata geçirilmiştir. Seçimlerde bütün adaylar TUDP
üyesiydiler ve 50 sandalyeli Meclis için 50 aday başvuruda bulunmuştu.
Gerçekte, Niyazov, TUDP üyeleri içinden kimlerin başvuru yapacağını
tek tek belirlemiş ve onların dışında herhangi bir kişinin aday olmasına
izin vermemiştir.719 Türkmenistan örneğinde muhalefeti eleme veya
devre dışı bırakmanın ötesinde, kimin milletvekili pozisyonuna geçece-
ğine, doğrudan Cumhurbaşkanı karar vermektedir. Buna Halk Masla-
hatı’nın bürokratik ve cumhurbaşkanının otoritesine bağımlı yapısı da
eklendiğinde, 1990–94 sürecinde kişiye bağlı yönetimin bütün alt yapısı-
nın ülkede oluşturulduğu belirtilebilir.
1992 Anayasası’nın kabulünden hemen sonra, 21 Temmuz 1992’de
ülkenin ilk Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı ve %99,9’luk bir oranla
Niyazov cumhurbaşkanı seçildi. İki yıl sonra Ocak 1994’te, 1997’de dola-
cak olan Cumhurbaşkanı’nın görev süresi, bu sefer bir referandumla ve
%99,8’lik bir katılımla, 2000 yılına kadar uzatıldı. Ekim 1995’te Halk
Maslahatı kendisini ömür boyu devlet başkanı olarak atamak istemiş,
ancak Niyazov bu isteğe anayasa değişikliği gerektirdiği gerekçesiyle
karşı çıkmıştır. 28 Aralık 1999 tarihinde Halk Maslahatı, yine Niyazov’a
ömür boyu devlet başkanlığı sıfatı veren bir öneriyi oylayarak kabul et-

                                        
                                
 
719 Bedertinov, s. 380.

  345
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
miştir. Niyazov bu ikinci girişime de karşı çıkarak, kendisinin 2010 yılına
kadar görevinden ayrılmayı düşündüğünü ifade etmiştir.720 Saparmurad
Niyazov, bağımsızlıktan sonra Türkmenbaşı soyadını aldı. Aralık 1994’te
Halk Maslahatı tarafından ülkenin ulusal çıkarlarına, iç ve dış politikala-
rına bilinçli şekilde zarar verenlerle, Cumhurbaşkanının kişiliğine leke
düşürenler hakkında Türkmenistan güvenlik birimlerinin sert tedbirler
alabilmelerine imkân tanıyan bir yetki yasası çıkartıldı.721 Türkmen
halkının ruhsal kalkınması amacıyla kaleme aldığı Ruhname adlı çalış-
ması temel manevi kaynak eser olarak ülkede yaygınlaştırılmaktadır.
2001 yılında Halk Maslahatı, bu eseri Türkmen Halkının manevi yapı-
lanma programı olarak kabul etti. Yine Halk Maslahatı Niyazov’a “pey-
gamber” sıfatı verme kararı aldı.722 Ancak Niyazov kendisine bu sıfatın
verilmesine karşı çıkarak, yalnızca Türkmenbaşı denmesini istemiştir.723
Bu yönelimin vardığı boyutlar gerçekten dikkat çekicidir. Ülkede ayların
isimleri bile Niyazov’un istekleri doğrultusunda değiştirilmiştir. Ocak
“Türkmenbaşı”, Nisan ayı “Gurban Sultan” (Niyazov’un annesinin adı),
Eylül ayı ise “Ruhname”dir. Diğer aylar da Selçuklu Sultanları ve eski
Türk büyüklerinin adları ile değiştirilmiştir. Günlerin isimleri de benzer
şekilde değiştirilmiştir. Örneğin, Perşembe gününün yeni adı “Dua
Günü”, Cumartesi’nin adı “Ruh”tu.724 Niyazov’un doğum günü ise ulu-
sal bayrak günü olarak kutlanmaktaydı.
Niyazov’un kişisel otoritesinin rejime verdiği renk kamu kurumları-
nın çalışmasında da kendini göstermektedir. Bağımsızlıktan sonra eski
Cumhuriyet KGB’si, Ulusal Güvenlik Komitesi (UGK) olarak isim deği-
şikliğine uğramış, diğer kurumlarda olduğu gibi mevcut yapısı aynen
korunmuştur. UGK, önce İçişleri Bakanlığına bağlanmış, daha sonra Ba-
kanlık düzeyinde örgütlenmiştir. Bu bakanlık ülkedeki polis teşkilatını
da kontrol etmekte, cumhurbaşkanının muhaliflerini bastırmakta ol-
dukça özerk ve herhangi sınırlama olmaksızın hareket edebilmektedir.725
Yine Türkmenistan’da genel bir bütçeleme sistemi bulunmamaktadır.
Ülkede bakanlıklar ve diğer kurumların her birinin kendi yıllık bütçeleri
vardır. Birçok kurum cumhurbaşkanı kararnamesi ile oluşturulan ken-

                                        
                                
 
720 Polity IV Country Report: Turkmenistan, INSCR Country Reports, (http://www.cidcm.u
md.edu/inscr/polity/Tkm1.htm).
721 Nermin Güler, “Geçiş Sürecinde Türkmenistan’ın Siyasi Yapısı”, Avrasya Dosyası
Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 2, 2001, s. 102-103.
722 Nazik Ataeva, “Turkmenbashi Made President for Life”, Erkin Turkmenistan, 13
Ağustos 2002.
723 Martha Brill Olcott, Revisiting the Twelve Myths of Central Asia, (Washington: Carnegie
Endowment for International Peace, 2001).
724 Ataeva, 13 Ağustos 2002.
725 Turkmenistan Country Report on Human Rights Practices for 1997, (Washington: US
Department of State, 30 Ocak 1998).

346  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
dilerine ayrılmış fonlar aracılığıyla finansman gereksinimlerini karşıla-
maktadır.726 Bu bir yönüyle bütçe sürecinde Meclis’in fiilen devre dışı
kalması sonucunu doğurmakta, diğer yandan kamu kurumları finans-
manını doğrudan Cumhurbaşkanı’nın kişisel kararlarına bağlı bir ko-
numda bırakmaktadır.
Sivil toplum örgütleri ve medya kuruluşları da yukarıdaki yapıdan
etkilenmiş durumdadırlar. Ülkede özel basımevi, görsel ve işitsel medya
kuruluşu bulunmamaktadır. Yayınlanan birçok dergi ve gazete doğru-
dan veya dolaylı olarak bakanlıklar ve diğer kamu kuruluşlarının des-
teği ve kontrolü altında yayın yapmaktadır. Bu kuruluşlar da Devlet
Sırlarını Koruma Komitesi tarafından izlenmekte, istenmeyen eleştiriler
yayınlanmadan önce, sansür edilmektedir. Basın organlarında, az sayıda
çıkan eleştirel yazılar da genel olarak Cumhurbaşkanı tarafından yön-
lendirilen yazılardır ve onun izlenimleri ve görüşleri doğrultusunda ya-
yınlanabilmektedir.727 Ülkede siyasal amaçlar taşıyan resmi bir örgütlen-
menin kurulması mümkün değildir. İzin verilen örgütlenmeler ise
(Aşgabat Ekoloji Kulübü, Doğayı Koruma Cemiyeti, Daşouz Ekoloji
Kulübü gibi) düzenli olarak faaliyet göstermeyen, az sayıda üyeden olu-
şan ve uluslararası kuruluşlarla ilişkileri asgari düzeyde olan pasif ör-
gütlerdir. Stratejik bazı konulardaki örgütler doğrudan devlet tarafından
yapılandırılmıştır. Örneğin Demokrasi ve İnsan Hakları Enstitüsü doğ-
rudan Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak 1996’da kurulmuştur. Adalet
Bakanlığına tanınan onay yetkisi ülkede, aşağıdan yukarıya bir sivil
toplum örgütlenmesi oluşumunu frenlemektedir.728

Daimi Tarafsızlık Statüsü


Türkmenistan’ı bölge ülkelerinden ayıran bir diğer özellik, daimi taraf-
sızlık statüsüne sahip bir ülke olmasıdır. Ülkenin bu statüyü edinme ça-
basının temelinde yukarıda değindiğimiz bağımsızlık sonrası koşullar
yatmaktadır. Öncelikle küçük nüfus, zayıf askeri yapı, ekonomik açıdan
bağımlılığın doğurduğu olumsuz sonuçlara karşı alternatiflerin üretil-
mesi zorunluluğu ve sahip olunan doğal kaynaklar nedeniyle Türkme-
nistan bağımsızlık sonrasında güçlü bölgesel aktörlerin egemenliğine
girme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Bu koşullar, Türkmen yetkili-
lerin, kendilerini etki alanına alacak ve hareket özgürlüklerini kısıtlaya-
cak bölgesel entegrasyon girişimlerine karşı soğuk bir tutum takınmala-
rına neden olacaktır. Türkmenistan, BDT’nin daha sıkı bir entegrasyona

                                        
                                
 
726 Badertinov, s. 384.
727 Turkmenistan Country Report on Human Rights Practices for 2000, Washington: US
Department of State, 23 Şubat 2001).
728 Badertinov, ss. 381- 382.

  347
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
dönüştürülmesine yönelik girişimlere karşı çıkmıştır. 1993’te BDT kap-
samında ortak bir politika oluşturulmasını öngören anlaşmayı imzala-
mayan tek bölge ülkesi olmuş, bazı BDT toplantılarına Cumhurbaşkanı
düzeyinde katılmayarak, soğuk tutumunu sürdürmüştür. 1–3 Ağustos
2001 tarihleri arasında toplanan, serbest ticaret bölgesi ve bir anti-terör
merkezi oluşturma konularının görüşüleceği BDT zirvesine de Türkme-
nistan katılmamıştır. Benzer şekilde, Rusya, Çin ve diğer Orta Asya ül-
kelerinin, Afganistan’da Taliban Hareketinin güçlenmesi karşısında
duydukları endişelerin aksine, Türkmen yönetimi bu gelişmeye Afga-
nistan’da siyasal istikrarın sağlanması, dolayısıyla doğal gazın Hint Ok-
yanusu’na taşınması önündeki engelin kalkacağı beklentisiyle olumlu
bakmış ve bu ülkeye karşı geliştirilmeye çalışılan bölgesel girişimlerin
dışında kalmayı yeğlemiştir.729
Daimi tarafsızlık statüsü arayışının diğer bir dinamiği, Türkmen yet-
kililerinin ülkenin doğal gaz rezervlerinin kısa zamanda Batılı yatırım-
cıları çekeceği inancıdır.730 Petrol ve doğal gazın, ödeme güçlükleri çeken
eski BDT ülkeleri yerine batı ve güneydeki ülkeler üzerinden dış pazar-
lara ulaştırma amacı, ülke zenginliklerinin bölgesel işbirlikleri içinde es-
kiden olduğu gibi eritilebileceğine karşı ürkekliği körüklemiştir. Eski
sistemi çağrıştıran oluşumların dışında kalma isteği, ülkeyi ekonomik
açıdan BDT dışındaki ülkelerle ve İran gibi komşu ülkelerle ilişkileri ge-
liştirme çabasına yönlendirmiştir.731
Türkmen siyasal rejiminin bir dayanağı Refah Programı ile çerçevesi
çizilen ekonomik ve sosyal bağımsızlaşma süreci iken, diğer dayanağı
daimi tarafsızlık statüsü olmuştur. Ülke otoriteleri uluslararası ilişki-
lerde daimi tarafsızlık statüsünü, Refah Programının bir tamamlayıcısı
olarak görmüşlerdir. Onlar bu statünün, toplumsal ve siyasal alanı şe-
killendirme konusunda, otoritelere geniş bir hareket serbestiyeti sağla-
yacağına inanmaktadırlar. Daimi tarafsızlık statüsü ile Türkmenistan, bir
yandan bölgesel güçlerin iç işlerine müdahalesini frenlemek isterken, di-
ğer yandan Türkmen toplumunun dış dünyadan izole edilmesinde de
bu statüyü kullanmak istemektedir. Dönemin Dışişleri Bakanı
Şihmuradov, daimi tarafsızlık statüsünün 10 yıllık Refah Programını ta-
mamlayan bir unsur olduğunu belirterek, bu statünün Türkmen toplu-
munun geleneksel değerlerine ve farklı özelliklerine de uygun düştü-
                                        
                                
 
729 Elnur Soltan, “Türkmenistan ve Rusya: Gaz Üzerine Kurulan İlişkiler”, Avrasya
Dosyası Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 2, 2001, s. 117-118.
730 Gregor y Gleason, “Fore ign Policy and Domestic Refor m in Central Asia”, Central Asian
Survey, Cilt: 20, Sa yı: 2, 2001, s. 176.
731 Mehmet S. Erol, “Türkmenistan Devletinin Dış Politika sının Temel Sacayağı: Daimi
Tarafsızlık Statüsü”, Avrasya Dosyası Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 2, 2001, s.
127-128.

348  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
ğünü ve toplumun ulusal geleneklere uygun olarak yeniden yapılanması
için gerekli olduğunu vurgulamaktaydı.732 Niyazov, 1992 yılının Tem-
muz ayında yapılan AGİT toplantısında daimi tarafsızlık statüsünü siya-
sal ve ekonomik alanda elde etmenin temel prensipleri olduğunu açık-
lamış, 15 Mart 1995’te İslâmabad’da toplanan Ekonomik İşbirliği Örgütü
(ECO) zirvesinde böyle bir statünün tüm koşullarını yerine getirmeye
hazır olduklarını ifade etmiştir. Avrupa ve ECO ülkelerinin desteğini
alan Türkmenistan, son olarak 20 Ekim 1995’te Kolombiya’nın Carterega
kentinde toplanan Bağlantısızlar Hareketi Zirvesi’nde örgüte üye olarak
kabul edilmiş ve diğer ülkelerden bu girişimlerine destek sözü almıştır.
Süreç 12 Aralık 1995 tarihinde BM 90. Genel Kurul toplantı sında, Türk-
menistan’ın daimi tarafsızlık statüsünün kabul edilmesiyle tamamlan-
mıştır. Kararda, Türkmenistan’ın bu girişiminin Bağlantısızlar Hareketi
ve ECO ülkeleri tarafından desteklendiği açık bir şekilde yer almış ve
tüm üye ülkelerden Türkmenistan’ın bağımsızlık, egemenlik ve toprak
bütünlüğüne saygı göstermeleri istenmiştir.733
Görülebileceği gibi siyasal rejimin ve dış politikanın bir unsuru ola-
rak daimi tarafsızlık statüsü, ülkenin bağımsızlık sonrası gereksinimle-
rinden kaynaklanan bir olgudur. Türkmenistan, bu yolla ekonomik so-
runlar yaşadığı Rusya ve Ukrayna karşısında, yine Özbekistan’ın başını
çektiği bölgesel girişimlerin ve ekonomik açıdan çıkarlarına uygun gör-
mediği güvenlik ve anti-terör oluşumlarının dışında kalmakta, önemli
bir gerekçe oluşturmuş, bu politikasının doğurduğu, doğrudan ve do-
laylı baskıya karşı uluslararası sistemin güvencesini almıştır. Bu statü
sayesinde ikili ilişkileri kendi ekonomik çıkarları doğrultusunda ve daha
özerk yönlendirebilme olanağına kavuşmuştur. Türkmenistan yönetimi
çevre ülkelerdeki etnik, siyasal ve ekonomik sorunlardan halkını izole
ederek, kurumsallaşma sürecini şekillendirme açısından da bu statünün
işlevsel olabileceği beklentisi ile hareket etmiştir. Pratikte bu statü, ülke-
nin iç siyasal yapılanmasında kişiye bağlı bir rejimin kurumsallaşmasını
kolaylaştıracaktır.

Alternatif Boru Hatları ve Sorunlar


Gerek Refah Programında, gerekse daimi tarafsızlık statüsünün elde
edilmesinde belirleyici unsurun, doğal gaz ve petrol dış satımında ku-
zeye olan bağımlılığın azaltılması olduğunun üzerinde durmuştuk. On

                                        
                                
 
732 Boris O. Shikhmuradov, “Positive Neutrality As The Basis Of The Foreign Policy Of
Turkmenistan” Perceptions, Journal of International Affairs, Cilt: 2, Sa yı: 2, Haziran-
Ağustos 1997, (http://www.mfa.gov.tr/grupa/percept/ll2/lı2-2.html).
733 United Nations General Asembly, A/RES/50/80, 90th Plenary Meeting, 12 Aralık
1995.

  349
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
yıllık Refah Programında verilen tarihler dikkate alındığında, Türkme-
nistan-İran-Türkiye-Avrupa yönünde bir hattın 1998’de, Türkmenistan-
Afganistan-Pakistan yönünde bir hattın 1999’da; Türkmenistan-Çin-Ja-
ponya yönünde bir diğer hattın ise 2002 yılında tamamlanacağı öngö-
rülmüş, ayrıca Türkmenistan -Basra Körfezi yönünde bir petrol boru
hattının da yine 2002 yılında tamamlanacağı belirtilmişti. Bu doğrultuda,
Türkmenistan bir dizi girişimle hedeflenen rotaların hayata geçirilmesi
yönünde adımlar atmıştır. Öncelikle 1993 yılında dönemin Pakistan Baş-
bakanı Butto ile bir mutabakat imzalanarak, Türkmen gazının Afganis-
tan üzerinden Pakistan’a nakli konusunda anlaşmaya varılmıştır. 1.464
km’yi bulan bu hatla orta vadede yılda 40 milyar metreküp gazın Hint
Okyanusu’na transferi düşünülmekteydi. Nisan 1994’te Çin ile imzala-
nan bir niyet protokolü ile Türkmen gazını Özbekistan ve Kazakistan
üzerinden Çin’e, oradan da deniz altından Japonya’ya ulaştıracak bir
doğal gaz boru hattı konusunda anlaşmaya varıldı. 1996’da ise, yılda 88
milyar metreküp gazın İran üzerinden Türkiye’ye ulaştırılmasını öngö-
ren bir diğer anlaşma imzalandı. Mayıs 1997’de 10. ECO zirvesinde, hat-
tın kapasitesinin 28 milyar metreküpe çıkartılması konusunda Türkiye,
İran ve Türkmenistan başka bir mutabakata vardılar. Son mutabakata
göre, 1.285 km’lik bölümünün Türkiye tarafından yapılacağı bu hat, 1999
yılında tamamlanacaktı.734
Bütün bu projeler, Türkmenistan’ın ekonomik ve sosyal sorunların-
dan kaynaklanmakla birlikte, uluslararası dengeleri oldukça göz ardı
eden girişimlerdir. Türkmenistan tarafından üretilen bütün bu projeler
siyasal açıdan sorunlu yönler taşımaktadır. Bunlardan belki de en
önemlisi, büyük harcama kalemlerine gereksinim gösteren bu projelerin
dış finansman bulmakta yaşadığı güçlüklerdir. Özellikle, Türkmenistan
için, en önemli proje olan İran-Türkiye-Avrupa rotası üzerinde ABD’nin
takındığı olumsuz tutumda bu durum kendisini açık bir şekilde göster-
miştir. Proje için gerekli olan yedi milyar doların sağlanmasında, ABD
baskısı nedeniyle uluslararası finans kuruluşlarından yeterli yardım alı-
namamıştır.735 ABD, Türkmenistan’ın İran ile ilişkilerini geliştirmesine
başından beri soğuk bir tavır sergilemiştir. Böyle bir yakınlaşmanın
İran’ı, Avrupa’ya enerji transferinde kilit bir ülke konumuna sokması,
yine iki ülke arasında imzalanan taşımacılık anlaşmalarının Orta
Asya’da üretilen pamuk gibi ürünlerin dağıtımında İran’ın konumunu
güçlendirmesi söz konusudur. Yine bir petrol boru hattı ile Türkmen
petrolünün Körfeze indirilmesi, ABD’nin İran’ı siyasi olarak izole etme
                                        
                                
 
734 Dilip Hir o, “Turkmenistan Pipeline Plugs U.S. Bid to Isolate Iran”, Inter Pres Service, 30
Aralık 1997.
735 Michael Ochs, “Turkmenistan: Pipeline Dream II”, Caspian Crossroads Magazine, Cilt: 1,
Sayı: 1, Kış- 1995, (http://ourworld.compuserve.com/homepages/usazerb/9htm).

350  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
ve ekonomik açıdan baskı altına alma stratejisine uygun düşmemektedir.
Türkmenistan-İran ilişkilerinin gelişmesi, İran’a, Özbekistan, Kazakistan,
hatta Çin’e ulaşacak bir ekonomik açılım getirebilecek sonuçlar doğura-
bilirdi. Tacikistan ve Afganistan’da sürmekte olan iç savaş da bu du-
ruma eklendiğinde, ABD’nin bu konudaki soğuk tutumu daha iyi anla-
şılmaktadır. Ancak bu hat üzerindeki tek olumsuzluk, ABD’nin soğuk
tutumu değildir. Aynı tarihler, Türkiye’nin güneydoğusunda terör ey-
lemlerinin hız kazandığı bir dönemdir. Dolayısıyla, bu hattın hayat bul-
masının önündeki bir diğer engel bölgenin güvenliği sorunu üzerinde
yapılan tartışmalardı. Daha açık bir ifade ile Türkiye’ye bu hattın orga-
nizasyonu ve hayata geçirilmesi noktasında, rahat bir hareket alanı ta-
nınmamıştır. Dolayısıyla Türkiye, zamanla hattın daha güvenli bir ka-
naldan ülkeye girişi noktasında, ABD’nin projelerine yakın bir tutuma
yönelmek zorunda kalacaktır. Hattın gerçekleşmemesinde konjonktürel
nedenlerin dışında, bölgesel bir takım kaygılar da rol oynamıştır. İran
sahip olduğu doğal gaz rezervleri açısından dünyanın ikinci büyük ül-
kesidir. Dolayısıyla zaman içinde İran’ın, Rusya’nın Türkmenistan’a
yapmış olduğu gibi, açılan hattan kendi gazını Avrupa’ya pazarlama,
Türkmenistan’ı ise gaz satışında kendine bağımlı kılma gibi bir stratejiye
yönelmesi güçlü bir olasılıktır. Tarihsel açıdan, Türkmen-İran ilişkileri-
nin gergin doğası da dikkate alındığında, bu alanda gelgitlerin yaşanma
olasılığı her zaman söz konusudur. Ayrıca, bu hattın hayata geçirilme-
sinde, ABD karşısında, özellikle AB ülkelerinin desteğinin çok önemli bir
dengeleyici güç olacağı açıktır. Ancak böyle bir desteğin, o dönemde
gelmemesi projenin hayata geçirilememesinde belirleyici olacaktır.
Türkmenistan, ABD’nin olumsuz tutumuna karşın İran ile ilişkilerini
geliştirmek yönündeki girişimlerine son vermemiştir. Aslında, bölgede
Türkmenistan’ın yalnızlığı dikkate alındığında, ülkenin böyle bir strate-
jiden vazgeçebilmesi de mümkün değildir. Afganistan’daki iç savaş, gü-
ney hattının hayata geçirilmesine önemli bir engel oluştururken, doğu
hattı ise, geçeceği dağlık bölgeler ve hattın uzunluğu dikkate alındığında
gerek maliyet, gerekse süre açısından, Türkmenistan’ın kısa ve orta va-
deli hedefleri açısından iyi bir seçenek sunmuyordu. Üstelik Kuzeyin
baskısı Türkmenistan’ın doğal gaz transferinde belirleyiciliğini koru-
maktaydı. İki ülke arasındaki ilişkilerde kaydedilen gelişme dikkat çeki-
cidir. İran 1995 yılında Bafk-Bender Abbas, 1996’da Saraş-Tecen-Aşgabat
demir yolu inşaatlarını tamamlayarak, Çin’e kadar uzanan bir demir
yolu hattının kurulmasını sağlamıştır. Ayrıca İran, inşaatı devam eden
Kerman-Zahedan demir yolu ile Orta Asya’yı, Pakistan’a ve Hindistan’a
bağlayacak ikinci bir hattın kendi üzerinden açılmasına çaba harcamak-
tadır. Sonuçta oluşturulan bu demir yolu hatları, hem İran’ı bir geçiş ül-
kesi konumuna sokmuş, hem de Avrupa ve Asya arasında yük taşımacı-

  351
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
lığı yolunu üçte bir oranında kısaltmıştır.736 İran ile Türkmenistan ara-
sında, ülkede kara yolu ulaşımında önemli bir yer tutacak olan Aşgabat-
Merv, Aşgabat-Bedrican otobanlarının yapımı konusunda da anlaşma
yapılmıştır. Ayrıca İran, Avrasya’yı Çin’e bağlayacak, Avrasya teleko-
münikasyon hattının, Türkmenistan bölümünün inşasını üslenmiş bu-
lunmaktadır. Yine 2000 yılında projelendirilen ve Aşgabat’ı, Daşouz’a
bağlayacak ikinci bir tren yolunun inşasına başlanmış bulunmaktadır.737
Türkmenistan’ın on yıllık Refah Programında belirlediği hedefler
içinde (2009 yılı sonunda Türkmenistan-Çin doğal gaz boru hattının
devreye girmesine kadar) tek gerçekleşen proje Türkmenistan’ın Korpeje
ile İran’ın Kurt-Kum bölgeleri arasında 140 km’lik doğal gaz hattının
tamamlanarak, 1997 yılında işletmeye açılmasıdır. 3.200 km.lik Türkiye-
İran-Türkmenistan hattının bir parçası olan bu hat, uzun süre Türkme-
nistan doğal gazının pazarlanmasında kuzey hattının dışındaki tek hat
olarak kalmaya devam etmiştir.738 1998 yılında Türkmenistan 4 milyar
metreküp gibi, az miktardaki gazı bu kanalla ihraç edebilmiş, ancak bu
miktardan elde edilen gelir, İran’ın yatırım harcamaları ve taşıma ücreti
karşılığında mahsup edilmiştir.739 Bütün bunlara ek olarak Türkmenis-
tan, Mayıs 1992’den beri İran’ın başını çektiği Hazar Denizi İşbirliği Ör-
gütü’nün üyesidir. Türkmenistan’ın bölgesel işbirliği girişimlerine karşı
soğuk tutumuna karşılık, bu örgüte üye olması dikkat çekicidir. Bir
yerde bu, Türkmen yönetiminin uluslararası girişimlere karşı tavrını,
Rusya’nın o oluşum içindeki varlığına göre belirlediğinin bir göstergesi-
dir. Türkmenistan’ın programdaki hedeflerinin gerçekleştirilmesinde en
belirleyici somut gelişme için 2009 yılının sonunu, Türkmenistan-Çin
doğal gaz boru hattının hayata geçmesini beklemek gerekecek ve bu sü-
reç ülke için oldukça sancılı geçecektir.
ABD yönetiminin, İran üzerinden Türkmen doğal gazının Avrupa’ya
transferine takındığı karşı tavır, özellikle Türkiye ve Türkmen yönetimi
üzerinde önemli bir baskı unsuru olmuş ve zamanla bu projenin terk
edilmesi sonucunu doğurmuştur. ABD, Türkmen doğal gazının batıya
nakli konusunda Hazar geçişli, İran’ı devre dışı bırakan diğer bir hatta
açık destek vermiş ve 1998’den sonra batı hattına ilişkin süreç bu yakla-

                                        
                                
 
736 Mehmet S. Erol ve Latif N. Çakır oğlu, “Kopetdağı’nın İki Tarafındaki Kom şular:
Türkmenistan-İran İlişkiler inin Son On Yılı ”, Avrasya Dosyası Türkme nistan Özel Sayısı,
Cilt: 7, Sayı: 2, 2001, s. 216.
737 Elibüyü k ve Altıbayev, s. 52.
738 Caspian Sea Region Reserves and Pipelines, Energy Information Administration (EIA),
Temmuz 2002, (http://www.eia.doe.gov./emeu/cabs/caspgrph.html).
739 Ben Partridge, “Turkmenistan: Iranian Pipeline Option Sets A Model for Caspian
Region”, RFE/RL, 8 Mayıs 1998.

352  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
şım üzerinde yoğunlaşmıştır.740 Trans-Hazar Projesi, doğal gazın
Türkmenbaşı’ndan başlayarak, Hazar Denizi’nin altından Azerbaycan’ın
başkenti Bakü’ye, oradan da Gürcistan’ın başkenti Tiflis’e ulaştırılmasını
ve Erzurum üzerinden Türkiye’ye dağıtımını hedeflemektedir.741 Proje,
Türkiye’nin temel tezi olan Bakü-Ceyhan boru hattına paralel bir güzer-
gâha sahiptir. Niyazov’un, 1998 yılındaki ABD ziyaretinde Doğu-Batı
rotasının bu doğrultuda güçlendirileceği belirtilmiş ve ABD Ticaret ve
Kalkınma Kuruluşu projeye 750 bin dolarlık yardımda bulunmuştur.742
Sonuçta, Ekim 1998’de Türkiye ve Türkmenistan arasında Ankara’da
imzalanan bir anlaşma ile proje yürürlük kazanmıştır. Anlaşmaya göre,
iki ülke arasında, yılda 30 milyar metreküplük gaz nakli gerçekleştirile-
cek ve bunun 14 milyar metreküpü Avrupa’ya Türkiye üzerinden ulaştı-
rılacaktı. 1999’da Aşgabat’da proje ile ilgili doğal gaz alım anlaşması im-
zalanmış, 2002–2004 döneminde, transferin başlaması hedeflenmiştir.
Türkmenistan, hattın yapımını General Elektrik Capital, Bechtel ve
Shell’den oluşan PSG adlı bir konsorsiyuma vermiştir.
ABD destekli bu projenin önünde de bazı önemli engeller bulun-
maktaydı. Her şeyden önce, bu projenin en önemli aşaması olan Hazar
Denizi geçişinde, bu denizin statüsünün henüz belirlenmemiş olması, iki
kıyıdaş ülke, Rusya ve İran’ın bu projeye karşı olmaları, sorun oluştur-
maktadır. Ayrıca projenin önemli bir ayağı olan Azerbaycan’ın Türkme-
nistan ile arasında Hazar Denizi’nin statüsü konusunda bazı anlaşmaz-
lıkların bulunması bir diğer sorundur. Konunun bu yönünü aşağıda Ha-
zar Denizi’nin statüsü ile ilgili sorunlar üzerinde duracağımız bölümde
yeniden ele alacağız. Diğer önemli bir engelleyici faktör, Türkiye ile
Rusya arasında 1997 tarihinde imzalanan Mavi Akım doğal gaz boru
hattı anlaşmasıdır. Bu anlaşma ile Karadeniz’in altından geçen bir hatla
Dzhugba-Samsun arasında gaz transferinin yapılması hedeflenmiş ve bu
hat üzerinden yılda 16 milyar metreküp gaz transferinin yapılacağı be-
lirtilmiştir. 25 yıl süreli anlaşma, işletimin 2002 yılında başlamasını he-
deflemişti. Dikkat edilirse, 16 milyar metreküp, Trans Hazar boru hattı
anlaşmasında Türkiye’ye ayrılan paya hemen hemen denk düşmekte-
dir.743 Türkmenistan 1998’de Trans-Hazar Hattının imzalanmasından
                                        
                                
 
740 Gökhan Bacik, “The Blue Stream Project, Energy Co-operation and Conflicting
Interests”, Turkish Studies, Cilt: 2, Sayı: 2, 2001, s. 90.
741 EIA, 2002, (http://www.eia.doe.gov./emeu/cabs/caspgrph.html).
742 Dikba şı, s. 89.
743 Mavi Akım Türkiye’de birçok tartışmaya konu olmuştur. Özellikle Rus gazının daha
pahalı olma sı, Tür kmenlerin gücendirilmesinin Orta Asya stratejileri açısından
olumsuz sonuçlar doğuracağı dile getir ilmiştir. Genel olarak bakıldığında bu girişimin,
Azerbaycan’da iç savaşın yoğunla ştığı ve Doğu ve Güneydoğu’daki terör
faaliyetlerinin yoğunluk kazandığı bir dönemde, 1993 yılında dönemin Dışişler i Bakanı
Hikmet Çetin tarafından ilk kez dile getir ildiği ve yılda 50–60 milyar metreküpe
çıkacağı tahmin edilen gere ksinim in kar şılanmasında bir alternatif olara k öne

  353
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
sonra, Mavi Akımın ikinci plana itileceği ve ABD destekli projenin hızla
sonuçlandırılacağı beklentisi içinde olmuştur. Ancak, gelişmeler bu
beklentinin aksine bir seyir izledi. Bu projeye özel bir önem veren Rusya,
1200 km’lik hattın kendisi ile ilgili 376 km’lik bölümünü, Karadeniz geçi-
şini üstlenen İtalyan firması ENI, deniz altından hat döşeme işlemlerini
Şubat 2002’de tamamladı ve Türkiye bağlantısı Ekim 2002’de gerçekleş-
tirildi. Bütün bu süreçte ABD yönetimi, Projeye karşı açık tavır sergiledi.
ABD, bu proje ile Türkiye’nin Rusya’ya olan doğal gaz bağımlılığının
%80’e çıktığını, kendilerinin açık tavrına rağmen, Türk ve Rus politikacı
ve işadamlarının çıkarlarının süreçte belirleyici olduğunu ve proje ile
Türkmen gazının öldürüldüğünü ifade etmekteydi.744 Türkmen yönetici-
ler gelişmeleri kendileri açısından olumsuz gördüklerini ve duydukları
kaygıyı sıklıkla dile getirdiler. ABD’yi de kendilerine yeterli destek ver-
memekle suçladılar. Bu arada, Azerbaycan’da zengin doğal gaz yatakla-
rının bulunması ve BTC üzerinden bu gazın Türkiye’ye ulaştırılmasının
gündeme gelmesi, Türkmen yetkilileri projeye karşı soğuk bir tutuma
yönlendirmiştir. 2000 Mayıs’ında Niyazov, projeyi ekonomik açıdan ve-
rimli bulmadıklarını, İran güzergâhı üzerinde durduklarını açıkladı ve
bazı parasal sorunları öne sürerek, ABD’li şirketlere sorun çıkartmaya
başladı. Haziran ayında iki ABD firması General Elektrik Capital ve
Benctel konsorsiyumundan ayrıldılar. ABD yönetimi, Türkmenistan’a,
konunun her hangi bir ülkeye gaz satışı sorunu olmadığı, aksine ülkenin
geleceğine ilişkin bir seçim yapma sorunu olduğu uyarısında bu-
lundu.745 Trans-Hazar’ın tekrar gündeme gelmesi için, Niyazov’un 2006
yılındaki ölümü beklenecektir.

                                        
                                        
                                        
                                        
   
çıkarıldığı söylenebilir. Atakan Gül – Ayfer Y. Gül, Avrasya Boru Hatları ve Türkiye,
Bağlam Ya yınlar ı, İstanbul, 1995. Ayr ıca Türkiye’nin enerjide dışa bağım lılığın
doğuracağı olum suz ekonomik ve stratejik faktörleri asgariye indirmek için doğal gaz
alımında alternatif sağlayıcılar oluşturara k rekabet gücünü orta ve uzun vadede
güçlendirmeyi hedeflediği de belirtilebilir. Anla şmaya açık destek veren dönemin
Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’ın 22.05.2001’de mecliste yaptığı gündem dışı
konuşmasında “biz soruna Türkmenistan’ın veya Rusya’nın gözüyle değil, Tür kiye’nin
gözüyle ba kıyoruz” şe klindeki sözleri de bunu göstermektedir (www.anap.org.tr).
Dönemin hükümetinin bu anlaşma yı, Tür kmenistan’ın içinde bu lunduğu konum veya
Orta Asya stratejileri açısından değerlendirmediği çok açıktır. Tür kiye için, Bulgaristan
üzerinden gelen Rus doğa l gaz ının transit ülkeler ba ypas edilere k daha kısa yoldan
ülkeye gir işinin sağlanması ve gelecekte artacak gereksinimin karşılanmasının daha
belirle yici bir dinamik olduğu söylenebilir. 59. Hükümet döneminde ise fiyatlandırma
sorunu öne çıkartılarak, hattın işletmeye açılma sının bir süre a skıya a lınması, bu
konuda Rusya’ya bağımlılığın dengelenmesine dönük arayışların tekrar gündeme
gelmesinin ilk adım ı olacaktır. Bugün Türkiye, Rusya’nın doğa l gaz dış satımında
Almanya ve İtalya’dan sonra üçüncü sırada gelmektedir. “Russia Ties-up More Oil and
Gas”, Oil and E nergy Trends, 15 Şubat 2008, ss. 4-6.
744 Dougla s Frantz, “Russia's New Reach: Gas Pipeline to Turkey”, New York Times, 8
Haziran 2001.
745 Naz Nazar, “US Official Discusses Trans-Caspian Pipeline”, RFE/RL, 14 Ağu stos 2000.

354  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
Belirtildiği gibi, Türkmenistan’ın doğal gaz transferi konusunda
önem verdiği bir diğer proje, Afganistan üzerinden Pakistan’a ve Hint
Okyanusu’na uzanan güney rotasıdır. Bu konudaki çalışmalar 1993’te
başlatılmıştır. Projeye göre, Daulatabad’dan (Türkmenistan) başlayan bir
hat, Afganistan’ın Herat şehrinden, Pakistan’ın Multan şehrine ulaştırı-
lacaktı. 870 mil uzunluğundaki hattın iki milyar dolarlık tahmini mali-
yeti bulunmaktadır. Ancak bu projenin hayata geçirilmesi, birbirini izle-
yen bölgesel gelişmeler nedeniyle mümkün olmamıştır. Öncelikle, 1996
yılına kadar süren Afganistan iç savaşı sürecinde Türkmenistan bölgede
Afganistan’ı temsil eden bir otorite bulamamıştır. 1994’te kuzey Afga-
nistan’ı kontrol eden Özbek General Raşit Dostum ile bazı ilişkiler kur-
mayı denemiş, bu bölgeye elektrik vermiştir. Ancak doğal gaz konu-
sunda iç savaş süresince bir gelişme kaydedilememiştir.746 Ekim 1997’de
Pakistan, Türkmenistan ve Afganistan arasında üçlü komisyon oluştu-
rularak, doğal gaz boru hattı konusunda çalışmalara başlanmış, Arjan-
tin’in Bridos, ABD’nin Unocal şirketlerinin katılımıyla bir ortaklık oluş-
turulmasına karar verilmiştir. Ancak bu gelişmeler, 1998 yılında ABD ile
Afganistan arasında anlaşmazlıkların ortaya çıkmasıyla sonuçsuz kal-
mıştır Taliban yönetiminin El-Kaide örgütüne destek verdiği gerekçe-
siyle ABD’nin yeni Afgan yönetimine tavır alması ve 20 Ağustos 1998’de
ABD uçaklarının ülkedeki El-Kaide kamplarını bombalaması iki ülke
arasındaki ilişkilerde bir dönüm noktası olmuştur. Bombardımanın ar-
dından, Unocal Aralık 1998’de projeden çekildi.747 Bridos da siyasal or-
tam istikrara kavuşuncaya kadar çalışmalarını askıya aldığını açıkladı.
Ancak bu gelişmeler, Türkmenistan’ın girişimlerine son vermedi. Nisan
1999’da üç ülke Suidi Delta Oil firmasının başını çektiği Centgaz konsor-
siyumu ile anlaşmaya vardılar.
Taliban Hareketinin Afganistan genelinde hâkimiyet kurmasına, di-
ğer bölge ülkelerinin aksine, olumlu bakan tek ülke Türkmenistan ol-
muştur. Rusya ve Çin başta olmak üzere Özbekistan, Kırgızistan, Taci-
kistan, Afganistan’daki gelişmeler konusunda güvenlik temelinde bir iş-
birliğine yönelirken, Türkmenistan tarafsızlık statüsünü gerekçe göstere-
rek, tüm bu girişimlerin dışında kalmış, Taliban yönetimini tanıyan dört
devletten ikincisi olmuştur. 1999 Mayıs’ında, Taliban yönetiminin Dışiş-
leri Bakanı ile Türkmen doğal gazının nakli, Türkmen hava sahasının
Afgan uçaklarına açılması ve Afganistan’da elektrik santrallerinin ya-
pılması konusunda anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma, yeni Afgan yö-
netiminin imzaladığı ilk uluslararası anlaşmaydı.748 Türkmenistan, Tali-
                                        
                                
 
746 Ochs, (http://ourworld.compuserve.com/homepages/usazerb/9htm).
747 Caspian Sea Oil and Natural Gas Export Routes, Energy Information Administration,
Haziran 2000, (http://www.eia.doe.gov./emeu/cabs/casprote.html).
748 Soltan, s. 192.

  355
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
ban yönetiminin kurulması ve bu yönetimin arkasındaki Pakistan deste-
ğini de göz önüne alarak, güney rotasının hayata geçirilmesi konusunda
elverişli bir ortamın oluştuğu düşüncesi ile hareket etmiştir. Türkme-
nistan’dan iç savaş boyunca Pakistan’a tır taşımacılığının sürmesinde
Taliban’ın büyük rolünün olduğu, hatta Türkmenistan’ın bu kanalla Ta-
liban güçlerine silah yardımında bulunduğu da iddia edilmektedir.749
Türkmenistan, 1999’da başlatılan Afganistan’a ambargo uygulanmasına
da şiddetle karşı çıkmış ve ambargonun kaldırılması yönünde BM düze-
yinde girişimlerde bulunmuştur.
Dikkat edilirse Türkmenistan’ın kendi gereksinimlerinden doğan do-
ğal gaz politikası, uluslararası konjonktürle uyum sağlayamamış ve hiç
beklenmedik biçimde ülke üç güzergâh arayışında da (İran-Türkiye-Av-
rupa; Trans-Hazar; Afganistan-Pakistan-Hint Okyanusu) zaman i çinde
ABD ile ters düşmüştür. Bu yalnızca, boru hatları konusunda yaşanma-
mış, daimi tarafsızlık, bölgesel ilişkiler gibi birçok konuda Türkmenis-
tan, ABD’nin bölge stratejisi içinde sorunlu ülke konumuna gelmiştir.
ABD’nin Taliban yönetimine yönelik operasyonuna da Türkmenistan ta-
rafsızlık statüsünü gerekçe göstererek destek vermemiştir.

Hazar’ın Statüsü Sorunu ve Olumsuz Etkileri


Hazar Denizi, 376 bin kilometrekarelik alanı ve 76.700 km3 su hacmi ile
büyük bir içdenizdir. Kuzeyden güneye 1.200 km uzunluğunda, batıdan
doğuya ise 520 km genişliğindedir. Derinlik 5 metreden, 1.200 metreye
kadar değişmekte ve ortalama olarak 184 metredir. 7.010 km.yi bulan
sahillerinin 2.340 km’si Kazakistan, 1.930 km’si Rusya Federasyonu,
1.200 km’si Türkmenistan, 200 km’si Azerbaycan ve 740 km’si İran sı-
nırlarına dâhil bulunmaktadır. Hazar’la ilgili sorunlar, taşıdığı petrol ve
gaz rezervleri ile birlikte denize kıyıdaş ülkelerin bu kaynakları paylaş-
ması konusundaki yaklaşım farklılıklarından kaynaklanmaktadır. EİA
verilerine göre Hazar Denizi’ne kıyıdaş ülkelerin bölgede potansiyel ola-
rak toplam 186 milyar varile ulaşan petrol ve 560 trilyon feet küp doğal
gaz rezervleri bulunmaktadır. Petrol rezervlerinde sırasıyla Kazakistan
(92 milyar varil), Türkmenistan (80 milyar varil) ve Azerbaycan (32 mil-
yar varil) ön sırada gelmekte; doğal gaz rezervlerinde ise Türkmenistan,
bölge rezervlerinin yaklaşık yarısına sahip bulunmaktadır.750 Hazar De-
nizi’ndeki bu potansiyel kaynakların petrolde yaklaşık %4’ü, doğal
gazda %63’ü belirlenmiştir. Üretimde ise, Azerbaycan ve Kazakistan’ın
üstünlüğü bulunmaktadır. Bölgedeki petrol üretiminin %76’sını, bu iki

                                        
                                
 
749 Soltan , s. 194.
750 EIA, Caspian Sea Region: Survey of Key Oil and Gas Statistics and Forecasts, Temmuz 2005,
(http://www.eia.doe.gov/emeu/cabs/caspian_balances.htm).

356  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
ülke gerçekleştirmektedir. Dışsatımda ise, yine bu iki ülkenin payı %85’i
bulmaktadır. Doğal gaz açısından Türkmenistan bölgedeki üretimin
1990 yılında yaklaşık %90’ını gerçekleştirirken, 2000 yılına gelindiğinde
ülke üretiminin yarı yarıya gerilediği, benzer şekilde dışsatımın da yarı
yarıya azaldığı görülmektedir. Kazakistan ise aynı dönemde üretimini
%20 oranında artırmıştır. Bu verilerden anlaşılacağı gibi, Türkmenistan
petrol ve doğal gaz rezervleri açısından zengin yataklara sahip olmasına
karşılık, üretimde ve dış satımda Azerbaycan ve Kazakistan’ın gerisinde
bulunmaktadır.751
1991 yılından sonra, bağımsız statüde üç yeni ülkenin Hazar De-
nizi’ne kıyıdaş olmasıyla, kaynakların paylaşımında dayanılacak yasal
statü önemli bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. 1881 yılında Rusya ve İran
arasında imzalanan bir anlaşma ile Rusya güneyde Kuşka bölgesinden
uzanan bir sınırı Hazar’da egemenlik alanı olarak kabul etmiştir. Bun-
dan önce, 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay anlaşmaları ile Rusya, Ha-
zar Denizi’nde askeri güç ve donanma bulundurma otoritesini de elde
etmişti. Sovyetler Birliği’nin kurulmasından sonra Rusya Sovyet Fede-
rasyonu ile İran arasında imzalanan bir anlaşmayla eski statü korundu,
ayrıca İran’ın, Hazar Denizi’nde donanma bulundurma ve seyrüsefer
hakkı tanındı. 1927’de bu kez, SSCB ile İran kendi egemenlik haklarını
pekiştiren diğer bir anlaşma ile Hazar Denizi’ni bir Sovyet-İran denizi
haline getirdiler. 1940’ta imzalanan bir diğer anlaşma ile bu statü güç-
lendirildi ve bazı ayrıntılar yasal zemine kavuşturuldu.752 Bu anlaşma-
dan beş yıl önce 1935 yılında SSCB yönetimi Hazar’ın en güneyindeki
Astara (Azerbaycan) ve Hasan Kuli (Türkmenistan) bölgeleri arasında
bir hat çekerek bunu Hazar Denizi’nde Sovyet-İran sınırı olarak kabul
etti. Bu düzenleme ile Hazar’ın %88’i Sovyetler Birliği, % 12’si ise İran’ın
egemenliğinde kalmış oluyordu. Bütün bu düzenlemeler gerçekte Mos-
kova’nın tek taraflı kararlarına dayanmaktaydı ve Soğuk Savaş dönemi
koşulları içerisinde İran bu statüye fazla ses çıkartamadı. Sovyetler Bir-
liği, kendi egemenlik alanına giren geniş bölgede İran’a herhangi bir ko-
nuda danışma gereğini duymadan her türlü ekonomik faaliyeti yü-
rüttü. 753 Sovyet sisteminin dağılmasına kadar geçen süre içerisinde Ha-
zar bir Sovyet denizi olarak kaldı ve bu bölgedeki kaynaklar merkezi
planlama ve personel sistemi altında yönetildi. 1970’lerin başında Sov-
                                        
                                
 
751 Xiaojie Xu, “The Oil and Gas Links Between Central Asia and China: A Geopolitical
Perspective”, OPEC Review, Mart 1999, s.36.
752 Yagmur Kochumov, “Issues of International Law and Politics in the Caspian in the
Context of the Turkrnenistan-Azerbaijan Discussion and Fuel Transport”, Caspian
Crossroads Magazine, Cilt: 4, Sayı: 2, Kış 1999, (http://ourworld.compuserve.com/hom
epages/usazerb/422htm).
753 Sinan Oğan, “Hazar’da Tehlikeli Oyunlar: Statü Sorunu, Paylaşılama yan Kaynaklar ve
Silahlanma Yarışı”, Avrasya Dosyası Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 2, 2001, s. 149.

  357
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
yetler Birliği, Hazar’ın kendisine ait bölümünü Rusya, Azerbaycan, Ka-
zakistan ve Türkmenistan arasında 4 bölgesel sektöre böldü. 1974 yılında
çıkarılan bir yasa ile Petrol Sanayi Bakanlığı kuruldu ve bu yasanın ge-
rekçesinde Hazar Denizi’nde petrol ve gaz üretimini geliştirmek yer aldı.
Yeni Bakanlık bir yerde Hazar Denizi’ndeki üretimin merkezi yöneti-
mini yürüttü ve üretim politikası Bakanlığa bağlı olan merkezi yönetim
birimleri tarafından belirlendi. Bu düzenlemeye göre, sektörel bölüm-
lerde 6 km dışındaki tüm aramalar Bakanlık tarafından gerçekleştirile-
cekti. Dolayısıyla uzun yıllar Hazar Denizi’nde rezerv alanlarının belir-
lenmesi uluslararası, başka bir deyişle “Sovyet” eliyle yürütüldü. Bu sü-
reç, özellikle Hazar’ın güneyinde Azeri uzman ve mühendislerin konu-
munu güçlendirdi. Birçok önemli yatak fiilen Azerbaycan SSC’nin kont-
rolünde kaldı.754
Bağımsızlık öncesinde oluşturulan bu statü, bağımsızlık sonrasında
birçok anlaşmazlığın kaynağını oluşturacaktır. Öncelikle İran, Sovyet
döneminde belirlenen statü konusunda itirazlara sahipti ve güçlü kuzey
komşusunun çekilmesi ile Hazar’da kendi çıkarlarına daha uygun bir
düzenleme istemekteydi. Eski Sovyet bölümünde ise, yeni kıyıdaş ve
bağımsız ülkeler için kendi egemenlik alanlarının belirlenmesi konu-
sunda sorunlar vardı. Özellikle güneydeki üç ülke, Azerbaycan, Türk-
menistan ve İran arasında, Hazar’da egemenlik alanlarının belirlenmesi
konusunda zaman içinde bazı görüş ayrılıkları belirdi. Bütün bunlara ek
olarak, kendini Sovyetler’in devamı olarak gören Rusya, Hazar’daki
enerji kaynaklarının kullanımında üstünlüğünü koruyarak, yeni üç kıyı-
daş devlet üzerindeki geleneksel vesayetini sürdürmek istemekteydi.
Hazar’ın statüsü konusundaki tartışmalar dört grupta toplanabilir.
Birinci yaklaşım Hazar’ın bir sınır gölü (Border Lake) olduğu görüşün-
den hareket eder. Bu görüşe göre Hazar, kıyıdaş ülkeler arasında bir
orta hat boyunca ulusal sektörlere bölünmeli, her ülke kendi sektöründe
su altı ve yüzey kaynaklarından yararlanmada tam bir egemenliğe sahip
olmalıdır. Bu görüşün tam karşısında Hazar’ın bir iç deniz olduğu gö-
rüşü bulunmaktadır. Bu görüşe göre, açık denizlere herhangi bir bağ-
lantısı olmaması nedeniyle Hazar, kıyıdaş ülkeler arasında mutlak ege-
menlik alanlarına bölünemez. Dolayısıyla, Hazar Denizi’ndeki kaynakla-
rın kullanımı tüm kıyıdaş devletlerin onayına dayalı antlaşmalarla be-
lirlenmeli, hiçbir kıyıdaş ülke tek başına hareket etmemelidir. Üçüncü
yaklaşım, 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin Hazar Denizi’ne uy-
gulanmasını önermektedir. Buna göre, her kıyıdaş ülkenin Hazar De-
nizi’nde 12 millik egemen ulusal karasularının, yine 35 millik ekonomik
bölgesinin bulunması ve bunun dışında kalan alanların kıyıdaş ülkelerin
                                        
                                
 
754 Kochumov, (http://ourworld.compuserve.com/homepages/usazerb/422htm).

358  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
ortak kullanımına açık olması (uluslararası sularda olduğu gibi) savu-
nulmaktadır. Son yaklaşım ise, Hazar Denizi’nin mil esasına göre değil,
eşit yüzdelikler olarak egemenlik alanlarına bölünmesi, kalan sularda ise
ortak kullanım ilkesinin geçerli olmasını öne sürmektedir.
21 Aralık 1994’te Rusya ve yeni bağımsızlığına kavuşmuş cumhuri-
yetler arasında imzalanan Almatı Deklarasyonu’nda, Hazar Denizi’nde
önceki statünün geçerli olduğu kabul edildi. Bu aslında SSCB ve İran
arasındaki önceki %88-12’lik bölümlemenin yeni devletlerce onaylandı-
ğını gösteriyor, yalnızca İran için somut bir anlam ifade ediyordu. Sov-
yetler Birliği’nden ayrılan kıyıdaş ülkeler İran’ın payının aynen kalaca-
ğını, bu deklarasyonla ilan etmekle birlikte, kendilerine kalan %88’in na-
sıl paylaşılacağını belirlememişlerdi. Bu deklarasyonun diğer bir anlamı,
Rusya’nın 1921–1940 anlaşmalarıyla sağlanan genel statüyü aynen koru-
yarak, ekonomik kaynaklar üzerindeki vesayetini sürdürme isteğini
göstermesidir. Şubat 1992’de Tahran’da, Hazar’ın statüsünü belirlemek
amacıyla yapılan toplantı başarısızlıkla sonuçlanmış, 1996 yılında
Aşgabat’ta toplanan kıyıdaş ülkelerin dışişleri bakanları, anlaşmaya va-
rılıncaya kadar mevcut statünün sürmesi kararına varmışlardır.755 Bu
girişimlerden bir sonuç alınamaması, kıyıdaş ülkeleri kendi tezleri doğ-
rultusunda harekete geçmeye yönlendirmiştir. Başlangıçta temel anlaş-
mazlık konuları, ekonomik ve siyasal açıdan Rusya’nın nüfuzunu sınır-
lamak isteyen yeni cumhuriyetlerin, bölgedeki enerji kaynaklarını
Batı’ya açmak istemesiyle ortaya çıkmıştır.
Bu konuda ilk girişim Eylül 1994’te Azerbaycan’ın, Amerikan ve Av-
rupalı petrol şirketleriyle 8 milyar dolarlık bir yatırım anlaşması imza-
lamasıyla geldi. Anlaşma ile Batılı şirketler, Azerbaycan’ın sektörel ala-
nına giren Karabağ, Şah Denizi, Aşrafı ve Don Ulusu sahalarında yatırım
yapma olanağını elde ettiler. Benzer şekilde Kazakistan, Tengiz bölge-
sinde petrol çıkarma konusunda Batılı şirketlerle görüşmeler başlattı.
Rusya, iki yeni cumhuriyetin kendi inisiyatifleri ile Batılı şirketleri böl-
gedeki enerji kaynaklarına çekmelerinin, Hazar’daki nüfuzu açısından
olumsuz sonuçlar doğuracağının farkındaydı. 5 Ekim 1994’te Rusya, BM
düzeyinde bir memorandum ile Sovyet döneminde İran ile yapılan an-
laşmaların yürürlükte olduğunu, bu nedenle Hazar Denizi’nde ortak
kullanımın esas olduğunu ve herhangi bir kıyıdaş devletin tek taraflı gi-
rişiminin Rusya tarafından kabul edilmeyeceğini ilan etmiştir.756 Rusya,
ayrıca bu girişimlerin Hazar’ın ekolojik sistemine zarar vereceğini ileri

                                        
                                
 
755 Oğan, s. 152.
756 Cynthia M. Croissant ve Michael P. Croissant, “Hazar Denizi Statüsü Sorunu: İçeriği ve
Yansımalar ı, Avrasya Etüdleri, Cilt: 4, Kış 1996-1997, s. 34.

  359
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
sürmektedir. Kremlin bu yaklaşımıyla Hazar’da iç deniz statüsünün
oluşturulmasından yana olduğunu resmen açıklamış oluyordu.
Rusya’nın bu tepkisi, Azerbaycan ve Kazakistan’ın çabalarına engel
olamadı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in, Rus firmalarını
Azerbaycan’ın Batılılarla yaptığı anlaşmalara dâhil etmesi ve Hazar De-
nizi’nin Rusya sektöründe önemli petrol rezervlerinin bulunması, Batılı
ülkelerin artan baskısı ile birleşince, Rusya başlangıçtaki iç deniz tezin-
den vazgeçerek, 1982 BM sözleşmesi hükümlerine daha yakın bir tu-
tuma yönelmiştir. Kasım 1996’da Kremlin, her ülkeye 45 millik bir deniz
yüzeyi ekonomik bölgesinin ve her kıyıdaş ülkenin kendi petrol yatak-
ları üzerinde egemenliklerinin tanınmasını içeren bir öneriyi gündeme
getirdi.757 Rusya, bir yerde Hazar Denizi’ndeki fiili durumu kabul etmiş
ve yeni koşullar altında başlangıçtaki tezlerini değiştirmeye zorlanmıştır.
Rusya, Temmuz 1998’de Kazakistan, Ocak 2001’de Azerbaycan ile
ikili anlaşma imzalayarak, denizaltı yataklarında ortak hat üzerinde
egemenlik hakkını tanımış, su yüzeyi kaynakları konusunda da ortak
kullanım hakkı verilmesini kabul etmiştir.758 Bu anlaşmalar Rusya’nın
tavrını oldukça yumuşattığını göstermektedir. Genel olarak Rus yöne-
timi, başlarda her kıyıdaş ülkeye 12-24 millik bir sahil şeridinin bırakıl-
ması, bunun dışındaki alanların ortak kullanıma açılmasını savunmak-
tayken, daha sonra sektörel alanlarda, deniz yatağında ülkelere tam
egemenlik verilmesini savunan görüşe yaklaşmıştır. Deniz yüzeyinde ise
belirtilen sınırlar dışında ortak kullanımı savunmayı sürdürmektedir.759
Kazakistan ve Rusya arasında imzalanan 1998 tarihli anlaşma ile Kaza-
kistan’ın da bu teze yakın bir konumda durduğu söylenebilir. Hazar’ın
coğrafyası göz önüne alındığında ve Kazakistan’ın en önemli potansiyel
sorununun Rusya’dan kaynaklandığı düşünüldüğünde deniz yatağında
kıyıdaş ülkelerin otoritesini tanıyan, deniz yüzeyinde ekonomik kulla-
nım haklarını belirleyen, böyle bir anlaşmanın, Hazar’a en uzun kıyıya
sahip bulunan bu ülkenin çıkarına olacağı açıktır. Bu nedenle Kazakistan
için Hazar’daki fiili durum birkaç bölgedeki anlaşmazlık dışında artık
rahatsız edici bir faktör oluşturmamaktadır.
Buna karşılık, söz konusu Hazar’ın güneyi olduğunda, diğer üç ülke
Azerbaycan, İran ve Türkmenistan arasında önemli sorunlar bulun-
maktadır. Bu sorunlar ülkelerin tezlerinden ve Sovyetler Birliği döne-

                                        
                                
 
757 Mustafa Aydın, New Geopolitics of Central Asia and Caucasus, (Ankara: SAM Papers:
2000), s. 50.
758 Yusin Lee, “Policies of Five Caspian Coastal States: Do Concerns about Relative Gains
Play Any Role?”, Global Economic Review, Cilt: 33, Sayı: 3, 2004, s. 104.
759 Oğan, s. 157.

360  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
mindeki statü ve kurumsallaşmanın olumsuz sonuçlarından kaynak-
lanmaktadır.
1921 ve 1940 anlaşmaları çerçevesinde, Hazar Denizi’nde %12’lik bir
paya sahip olan İran için temel hedef yeterli görmediği bu dilimi artır-
mak ve özellikle petrol arama çalışmalarını kuzeye doğru genişletmesine
imkân veren bir çözümün bulunmasıdır. Aslında, Basra Kör fezi’ndeki
petrol yatakları ve ülkedeki doğal gaz rezervleri nedeniyle, İran için Ha-
zar Denizi’ndeki enerji kaynakları birincil derecede öneme sahip değil-
dir. İran, özellikle Azerbaycan’ın Batılı ülke ve şirketlerle geliştirdiği
ilişkilerin bölgede kendi konumunu olumsuz etkileyebileceği endişesini
taşımaktadır. Böyle bir açılım, sahip olduğu petrol ve doğal gazı ABD
ambargosu nedeniyle istediği gibi pazarlayamayan İran için baskı oluş-
turacak, ülkesinde yaşayan Azeri azınlık nedeniyle ileride siyasal par-
çalanma veya değişimle sonuçlanacak bir süreci başlatabilecektir. Bu ne-
denle İran, konuya bir yandan nüfuz sahasını genişletmek, diğer yandan
petrolün Azerbaycan kanalıyla Batı’ya naklini engellemek açılarından
yaklaşmaktadır. İran, Hazar’ın statüsü konusunda, tarafların 1940 an-
laşmasında olduğu gibi, Rusya ve İran olduğunu ve statü belirlemede bu
iki tarafın onayını almadan diğer ülkelerin tek başlarına hareket edeme-
yeceklerini ileri sürerek, bir şekilde Rusya’nın başlangıçta savunduğu
teze yaklaşmaktadır. Nasıl, Rusya eski uydularının Batı’ya yaklaşmala-
rını engellemek için bu tezi savunduysa, İran da Hazar Denizi’nde artan
Batı nüfuzunu engellemek için aynı tezi savunmaktadır. 1998’de İran,
Hazar Denizi’nde sektörel bölünmeyi her ülkeye eşit pay verilmesi du-
rumunda kabul edebileceğini açıklamıştır. Somut olarak İran, Hazar De-
nizi’nde her ülkeye %20’lik eşit egemenlik alanı verilmesini, kalan kıs-
mın ortak kullanıma açılmasını talep etmektedir.760 Böyle bir artış pra-
tikte İran’ın iki komşusu Azerbaycan ve Türkmenistan’dan %8’lik bir
pay alması anlamına gelmektedir. Bu iki ülke kendi alanlarından %8’lik
bölümü İran’a verdikten sonra, Rusya ve Kazakistan’dan kendi
%20’lerini tamamlayacaklardır. Bu fiilen gerçekleşmesi imkânsız bir öne-
ridir. İran, Azerbaycan sınırları içinde bulunan Alov yatağından hak id-
dia etmekte,761 1998 ve 2001 tarihli petrol antlaşmalarını tanımamakta,
yine çok uluslu ortaklıklarla yapılan arama ve işletme anlaşmalarını ya-
sadışı saymaktadır.762 Bu sorunlarda Azerbaycan’ın, Rusya, Kazakistan,
ABD ve Türkiye’nin desteğini almış olması (bu ülkelerin hepsi adı geçen
yataklarda pay sahibidir), çatışmanın varabileceği boyutlar açısından
dikkat çekicidir.
                                        
                                
 
760 Aydın, s. 54.
761 23 Temmuz 2001’de Alov Bölgesinde araştırma yapan iki Azeri gemisi, İran savaş
uçakları ve hücum botları tarafından taciz edilerek çalışma yapmala rı engellenmiştir.
762 Oğan, s. 169.

  361
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Azerbaycan’ın temel yaklaşımı, kıyıdaş ülkelere tam bir egemenlik
verecek şekilde Hazar’ın sektörel olarak bölünmesidir. Gerek petrol üre-
timindeki tecrübesi ve alt yapısı, gerekse coğrafi konumu ve rezervler
açısından Batı için öncelikli bir konuma sahip bulunması nedeniyle
sektörel bölünme, Azerbaycan için geniş bir hareket alanı sağlayacaktır.
Bu çerçevede Azerbaycan, önceleri sınır gölü yaklaşımını benimsemiş ve
sektörel bölünme temelinde egemenlik alanlarının oluşturulmasını sa-
vunmuştur. Azerbaycan zamanla açık deniz BM deniz hukuku teme-
linde bir statü belirlenmesine de sıcak bir yaklaşım sergilemiştir. 12 mil-
lik bir egemenlik alanı veya ortak hat ilkesi çerçevesinde bir ekonomik
bölge oluşumuna yakın tavır almıştır.763 Ocak 2001 tarihli Rusya ile
imzalanan anlaşma, kısmen Azerbaycan’ın tezinin yürürlük kazanma-
sına imkân vermektedir. Bu anlaşma deniz yatağındaki kaynakların
kullanımında Azerbaycan’a uluslararası piyasalara petrol ve doğal ga-
zını ulaştırmakta geniş bir hareket alanı tanımaktadır. Tabloya genel ola-
rak bakıldığında Rusya, Kazakistan ve Azerbaycan’ın karşılıklı tavizler
vererek bir blok oluşturmayı başardıkları söylenebilir.764 Batılı ülkeler,
bölgedeki çıkarları açısından bu üç ülkeyi desteklemektedir. İran’ın bu
üçlünün karşısındaki tutumu açıktır. Bu çerçevede, Türkmenistan’ın Ha-
zar’ın statüsü konusunda alacağı tavır Hazar’daki bloklaşma açısından
da önem kazanmaktadır.
Türkmenistan, başlangıçta Rusya ve İran tarafından savunulan iç de-
niz görüşüne yakın bir tutum sergiledi. Bu tutumda Hazar Denizi kay-
naklarının kullanımı konusunda Azerbaycan ve Kazakistan’ın gerisinde
olmasının, yine teknik uzman ve ekipman imkânları yönünden bu iki
ülkeden daha zayıf bir konumda bulunmasının önemli rolü vardır. Kay-
nakların ortak kullanımı sürecinde Türkmenistan bu eksikliklerini gide-
rerek, zamanla konumunu güçlendirmeyi hedeflemekteydi. Ancak Ha-
zar’daki hızlı gelişmeler, Türkmenistan’ı fiili durumu kabul ederek yeni
strateji geliştirmeye yönlendirmiştir. Türkmen otoriteler zaman içinde
kendileri için Hazar’daki temel sorunun halen Azerbaycan tarafından
işletilen kaynaklar üzerindeki egemenlik hakları olduğunu gördüler.
Yukarıda da belirtildiği gibi bölgedeki kaynakların işletilmesinde Azer-
baycan’ın Sovyet döneminden beri belli bir üstünlüğü bulunmaktadır ve
bağımsızlık sonrasında Azerbaycan’ın bu konumunu sürdürmesi,
sektörel paylar açısından bölgede Türkmenistan için sorun oluşturmak-
tadır. Dolayısıyla Türkmenistan zaman içinde, Azerbaycan ile araların-
daki tartışmalı alanlar nedeniyle, İran’a yakın bir konumda kalmayı

                                        
                                
 
763 Aydın, s. 52.
764 Mahmoud Ghafouri, “The Caspian Sea: Rivalry and Cooperation”, Middle East Policy,
Cilt:15, Sayı: 2, 2008, s. 88.

362  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
kendi çıkarları açısından uygun görmüştür. 765 Bu çerçevede, Hazar’da
gerek kıyıdaş ülkeler, gerekse üçüncü şirket ve ülkelerle yapılan ve beş
kıyıdaş ülkenin katılmadığı anlaşmaları geçersiz saymaktadır. Türkme-
nistan bugün, Hazar’da ortak hat ilkesine göre sektörel bölünme ile
egemenlik alanlarının yeniden belirlenmesini istemekte ve bu nedenle
Azerbaycan tarafından işletilmekte olan Kepez (Türkmenler Serdar adını
veriyor), Azeri (Hazar), Çırag (Osman ve Güneşli) yataklarının kendi
sektörel sınırları içerisinde bulunduğunu ileri sürmektedir. Bu alanların
hepsinde Rus şirketlerinin de bulunduğu ortaklıkların arama ve işletme
imtiyazları bulunmakta, bu nedenle Türkmenistan bu teziyle, Rusya ve
Batılı şirketleri karşısına almaktadır. Azerbaycan sektörel paylaşıma iti-
raz etmemekte, ancak ortak hat yerine, ülkelerin sahil uzantılarının
paylaşımda esas alınmasını istemektedir. Azerbaycan’ın diğer bir daya-
nağı tartışmalı alanların çoğunda rezerv tespit ve yönetim işlemlerinin
Sovyetler Birliği döneminden beri kendilerinde olduğu iddiasıdır. Bu
tez, Abşeron Yarımadası nedeniyle Azerbaycan’a üstünlük sağlamakta-
dır. Yarımada çıkıntısı, sahilleri temel alan bir paylaşımda Azeri, Çırag
ve Güneşli yataklarını tamamen Azerbaycan bölümünde bırakmakta,
Kepez ise sınırda konumlanmaktadır. Kepez’de yönetimsel yapı ve uz-
man ağırlığı nedeniyle işletme hakkının kendilerinde olduğunu Azeri
yetkililer savunmaktadır.766 Türkmenistan ve Azerbaycan arasındaki an-
laşmazlığın giderilememesindeki diğer önemli bir neden, Azerbaycan
sınırları içerisinde kalan Şahdeniz yatağında çok zengin doğal gaz ya-
taklarının bulunmasıdır. Bu yeni yataklar, doğal gazın Batı’ya transferi
konusunda Azerbaycan’ı, Türkmenistan’a rakip konuma getirmiştir.
Mart 2001’de Türkiye ve Azerbaycan’ın BTC petrol hatlarına paralel dö-
şenecek olan BTE doğal gaz boru hattı için anlaşmaya varmaları, bir
yerde Trans-Hazar hattının askıya alınması sonucunu doğurmuş, bu sü-
reç Türkmenistan’ı olumsuz etkilemiştir.
11 Eylül saldırılarından sonra, bölgede artan ABD baskısı karşısında
Rusya ve İran’ın duyduğu kaygılar, Hazar bölgesinde, kıyıdaş aktörlerin
kendi aralarında bir çözüm bulma arayışlarını hızlandırmıştır. Özellikle,
BTC hattının işletime açılması,767 Ukrayna’da Batı yanlısı yeni yönetimin
doğal gaz dağıtımında Rusya’nın dağıtım monopolünü kırmaya yönelik
                                        
                                
 
765 Robert Olson, “Tur key-Iran Relations 2000-2001: The Caspian, Ajer baijan and The
Kurds”, Middle East Policy, Cilt: 9, Sayı: 2, 2002, s. 118; Süle yman Sırr ı Terzioğlu,
“Hazar’ın Statüsü Hakkında Kıyıdaş Devletlerin Hukuksal Görüşleri”, Orta Asya ve
Kafkasya Araştırmaları Dergisi- OAKA, Cilt: 3, Sayı: 5, 2008, s. 32.
766 Kochumov, (http://ourworld.compuserve.com/homepages/usazerb/9htm).
767 BTC hattı, devreye girmesiyle birlikte bölgedeki hatlar bir im bazında
değerlendirildiğinde Atrayu-Novorossisk hattından sonra kapa site ola rak ikinci
transfer hattı konumuna gelmiştir. “Caspian Producers Contemplate Excess of Export
Routes”, Oil and Ene rgy Trends, 16 E ylül 2005, s. 13.

  363
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
girişimleri ve ABD’nin Kafkasya, Karadeniz ve Hazar’a askeri güç olarak
yerleşmek yönündeki çabaları, Rusya ve İran’ı endişelendirmiştir.
ABD’nin bu çabaları bölgenin en otoriter iki rejimi, Özbekistan ve Türk-
menistan yönetimleri tarafından da hoş karşılanmamaktadır. Azerbay-
can ve Kazakistan ise bu durumu, bir stratejik ortak değişiminden çok,
dengeleyici dış politika stratejilerinde bir araç olarak kullanma eğilimin-
dedirler. Sonuçta, artan ABD baskısının frenlenmesi, Hazar’daki sorun-
ların bir şekilde çözümlenmesi ya da alternatif yeni politikaların gelişti-
rilmesinden geçmektedir. Rusya enerji sektöründe mevcut boru hatla-
rına dayalı olan geleneksel tekelini sürdürme politikasını, özellikle BTC
hattının işletime girmesiyle terk etmek zorunda kalmıştır. Bu ülkenin
yeni stratejisi bölgedeki üretim sahaları ve yeni hatların inşaatında ve
işletiminde Rus şirketlerinin etkinliğini artırmaya dönük bir enerji poli-
tikasına dayanmaktadır. Doğu Avrupa ülkelerine bağımlılığı ortadan
kaldıracak alternatif boru hatları ile doğal gaz ve petrolün Avrupa’ya ta-
şınması, Orta Asya ve Kafkasya’daki üretim sahalarında uzun süreli iş-
letme ve dağıtım anlaşmaları ile tekelini geliştirme, Çin, Hint Okyanusu
ve Basra Körfezi’ne yönelik inşa edilecek boru hatlarında Rus şirketleri-
nin pay almasını sağlama ve bütün bu politikayı destekleyecek şekilde
bölge ülkelerinin güvenlik kaygılarını kullanan bir askeri strateji,
Rusya’nın yeni yaklaşımının ana unsurlarını oluşturmaktadır. ABD ile
ciddi sorunlar yaşayan ve her geçen gün üzerindeki uluslararası baskı
artan İran yönetiminin, Hazar’ın statüsü konusunda kıyıdaş ülkelerle,
özellikle Rusya ile çatışma potansiyeli oldukça zayıflamıştır. Zaten zen-
gin enerji kaynaklarına sahip bulunan İran’ın Hazar’daki katı tutumunu
yumuşatarak, bölge ülkelerine karşı daha ılımlı bir politikaya yönelmesi
Rusya’nın beklentisidir. Bu koşulların Rusya’nın elini iyice güçlendirdi-
ğini, artan dış baskı karşısında arabulucu rolü ile İran’ın konumunu,
Hazar’da kendi kazanımlarını artırma yönünde kullanma yeteneğini ar-
tırdığını belirtebiliriz. Nitekim Kasım 2003’te kıyıdaş ülkeler arasında bir
çevre anlaşmasının imza edilmiş olması ve Nisan 2004’te kıyıdaş ülkele-
rin diplomatlarının katılımı ile Moskova’da düzenlenen görüşmelerde,
İranlı yetkililerinin sorunların çözümü konusunda yaptıkları olumlu
açıklamalar, yukarıda özetlemeye çalıştığımız yeni koşulların bir yansı-
ması olarak değerlendirilebilir.768
Süreç, Hazar’ın statüsü konusunda doğal gazda olduğu gibi başlan-
gıçta Türkmenistan’ı, İran’a yakın bir politika izlemeye yönlendirmiştir.
Dikkat edilirse Türkmenistan refah programının temel dayanağını
oluşturan petrol ve doğal gaz kaynaklarını batı-doğu ve güney hatların-

                                        
                                
 
768 Timur Onica, “Optimism Increases For Caspian Sea Agreement”, Eurasia Insight, 19
Nisan 2004.

364  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
dan transfer edilmesi hedefini gerçekleştirememiş ve bu süreçte hiç arzu
etmediği şekilde, ABD’nin Orta Asya ve Hazar politikasına ters düş-
müştür. Bu durum aynı zamanda, ülkede Türkmenbaşı’nın kişisel oto-
ritesine bağımlı olan rejimin, dış dünyadan izole edilmesine ve ani bir
değişim korkusunun doğurduğu ürkekliğin, rejimin daha katı bir bi-
çimde yapılandırılmasına neden olmuştur. 2002 yılında Niyazov’a yöne-
lik suikast girişiminden sonra Türkmenistan, doğal gaz konusunda daha
Kuzey’e dönük bir politika izlemek zorunda kalacaktır.

Siyasal Gelişmeler
Türkmenistan’da siyasal hayat, 1995’ten sonra giderek daha otori ter bir
görünüm kazanmaya başlamıştır. Ülke içinde muhalefet hareketinin tas-
fiye edilmesinden sonra, rejim muhalif isimlere ve potansiyel muhalif-
lere karşı baskıcı önlemler alma politikasını sürdürmüştür. Bu politika,
bir yandan dışarıdaki muhalif etkinliklerin denetimi ve ülke içindeki
bağlantılarının kesilmesi, diğer yandan içerideki isimlerin takibat altına
alınması şeklinde gelişme göstermiştir. 1994 Ekim’inde Türkmenistan
Kurumu üyelerinden Hoşali Gorayev ve Muhammedkuli Aytmuratov
Türkmenistan’a girmeye çalışırken, Taşkent’te tutuklanarak, Türkme-
nistan yetkililerine teslim edilmişlerdir. Her iki isim de, uzun süreli ha-
pis cezaları almış, Gorayev 1999’da tutuklu bulunduğu hapishanede ölü
bulunmuştur. Niyazov’un, ABD’yi ziyaret edeceği Nisan 1998’de, mu-
halefet ülkeye dönme girişimi başlatmış, Abdi Kuliyev, Aşgabat havali-
manında tutuklanmış, ancak ABD’nin tepkisinden çekinildiği için sınır
dışı edilmiştir.769 Ülkedeki diğer bir uygulama, potansiyel muhaliflerin
psikiyatri kliniklerinde tutulmalarıdır. 1997 yılında, bu şekilde uygula-
maya tabi tutulan 12 kişiden bahsedilmekteydi.770 Türkmenistan’ın De-
mokratik Kalkınma Partisi lideri Durdumurad Hoca Muhammedov,
1996 yılında tutuklandıktan sonra 1998’e kadar bir akıl hastanesinde tu-
tulmuştur. 771
Yurtdışında bulunan muhaliflerin faaliyetlerini engellemek için ülke-
deki yakınlarına baskı uygulamanın sıklıkla başvurulan bir yöntem ol-
duğu iddia edilmektedir. Kasım 1999’da, yurtdışında bulunan bir mu-
halifin kardeşine, finansal nedenlerden dolayı 11 yıllık hapis cezası ve-

                                        
                                
 
769 Rustem Safronov, “Opposition in Exile, Eurasia Insight Special Report –Opposition
Movements, Eurasia Insight, 9 Ocak 2002, (http://www.eurasianet.org/departments/
rights/articles/eav120902.shtml).
770 Turkmenistan Country Report on Human Rights Practices for 1997, Washington: Released
by the Bureau of Democracy, Human Rights, and Labor, U.S. Department of State, 30
Ocak 1998).
771 Human Right and Democratization in Uzbekistan and Turkmenistan, (Washington: CSCE, ,
2000), s. 14.

  365
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
rilmiş, bu kişinin ailesi daha sonra, UGK’nın kendilerine yargılama sıra-
sında muhalifin ülkeye dönmesini sağlamaları durumunda, kardeşinin
salıverileceğini söylediğini belirtmişlerdir.772 Ayrıca siyasal faaliyetlere
katılan kişilerin, çocuklarının okudukları okullardan çıkartılacakları, ak-
rabalarının işten atılacağı yönünde tehdit edildikleri iddia edilmektedir.
Ekim 2000’de Niyazov, üniversiteye alınacak öğrenciler için üç kuşak
akrabaları kapsayan bir “ahlâki karakter” araştırması yapılmasını iste-
miştir. Bu doğrudan siyasal açıdan istenilmeyen kişilerin akraba ve ço-
cuklarının eğitim ve yükselme imkânlarının engellenmesine yönelik bir
uygulama olduğu belirtilmektedir.
Türkmenistan’da muhaliflere yurtiçi veya dışına resmi olarak sürgün
cezası verilebilmektedir. Bu uygulama, yine bir Cumhurbaşkanlığı ka-
rarnamesine dayanmaktadır. Kasım 1999’dan beri kamu görevlileri de
yaptıkları işlerle ilgili olarak ülke içinde sürgün cezası alabilmektedirler.
Ayrıca yakın zamana kadar, ülke içi gezilerde dâhili pasaport ve vize
uygulaması bulunmakta, yine vatandaşların yurtdışına çıkışlarına da
vize uygulanmaktaydı.773
Yukarıda sıralanan uygulamalar, ülkede herhangi bir hükümet dışı
özerk bir sosyal ve siyasal yapılanmanın oluşumuna imkân tanıma-
makta, muhalefetin toplumsal taban bulmasını frenlemekte, toplumu
Niyazov’un politikalarına bağımlı ve dış dünyadan izole edilmiş bir du-
rağanlık içine hapsetmekteydi.
12 Aralık 1999’da yapılan meclis seçimlerinin 1994 seçimlerine göre,
ülkenin siyasal hayatında bir aşama olarak görülmesi mümkün değildi.
Adaylığın ön belirlemeye bağlı ve kimin 50 kişilik meclise seçileceğinin
belli olduğu bu seçimlerin tek farkı, Niyazov’un 1994 seçimlerine yapı-
lan eleştiriler nedeniyle, seçimlere çok adaylı bir görünüm kazandırma
çabasıydı. 50 sandalye için, hepsi TUDP üyesi, 104 aday belirlendi. An-
cak bunlar arasında da, bir yarışma ortamına izin verilmedi. %98,9 katı-
lımlı seçimlerde, çoğu seçim sandıklarında gün boyunca kimsenin oy
kullanmadığı, her aileden bir kişinin gelip, tüm aile üyeleri için oy kul-
landığı, diplomatik gözlemciler tarafından dile getirilmiştir. 2004 yılı so-
nunda yapılan meclis seçimleri ise, seçimden çok bir festival havasında
geçmiştir. Bu seçimler için söylenecek tek dikkat çekici gelişme, resmi
rakamlara göre katılım oranının %76,8 olarak -nispeten Türkmenistan
şartlarında küçük bir katılım oranı- açıklanmasıdır. Seçimlere AGİT’in

                                        
                                
 
772 “Turkmenistan”, Country Reports on Human Rights Practices, (Washington: US
Department of State Bureau of Democracy, Human Rights and Labor, 2001).
773 Sovyet rejiminden kalan bu uygulama Ocak 2004’e kadar devam etmiş, bu tarihte bir
Cumhurbaşkanlığı Kara rnamesi ile uygulamadan vazgeçilmiştir.

366  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
gözlemci göndermemesi dikkat çekicidir. AGİT’in eski Sovyetler Birliği
ülkeleri içinde bu şekilde tavır aldığı tek ülke, Türkmenistan’dır.

Seçkinler Arası Çatışma


Ülkede bugün, iki önemli muhalif isimden bahsedilmektedir. Bunlardan
ilki, 1994 tasfiyesinde ülke dışına çıkan ve burada Türkmenistan Kuru-
munu oluşturan, daha sonra da bünyesinde Sosyal Demokratlar, Komü-
nist Parti ve diğer küçük grupları toplayan bir şemsiye örgüt olarak
BTMH’yi kuran Abdi Kuliyev; diğeri de 1999’dan sonra Niyazov ile
yollarını ayıran ve Türkmenistan Toplumcu Demokratik Hareketi
(TTDH)’ni kuran Boris Şihmuradov’dur. Her iki isim de, siyasal geçmiş
olarak birbirlerine çok benzemektedirler. Öncelikle, bu iki isim
Niyazov’un en yakın çalışma arkadaşlarıydılar. Her iki isim de,
Baş(ba)kan Yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığı gibi ülke yönetiminde cum-
hurbaşkanından sonraki en stratejik konumları işgal ettiler ve Niyazov’u
devirmek amacıyla darbe hazırlığı içinde olmakla suçlanarak takibata
uğradılar.
Benzerlik, bu kişilerin siyasal tutumlarındaki değişimde de görül-
mektedir. Kuliyev, Dışişleri Bakanlığı görevini yürütürken, ülkenin de-
mokratik reformlar konusundaki isteksizliğine yönelik eleştirilere karşı,
“Bizim demokrasi oyunu oynamaya niyetimiz yok. Baltık ülkeleri, Mos-
kova ve Leningrad’da olduğu gibi böyle bir oyun oynamaya kalkarsak,
bu kaosa neden olur... Siyasal partilerin olması o kadar önemli değil. Bu
doğal bir gelişmenin sonucudur” diyordu. Benzer şekilde Şihmuradov
da görevi döneminde otoriter yönetim eleştirilerine benzer bir tepki
vermekteydi: “Bizi gece yarısı karanlığında demokrasinin oluşturulabi-
leceğine ikna edin. Kitleleri bir karıştırmaya başlarsanız, nereye gidece-
ğimizi bilemeyiz. Siyasetçiler bürolarında otururken, caddelerde halk
kan akıtır...Bize demokrat denilecek diye çok partililiğe izin vereme-
yiz”.774 Bu kişilerin her ikisi de, Niyazov’la yollarını ayırdıktan sonra de-
mokratik değerlere sarılacaklardır.
Yukarıdaki yansımalar ülkedeki muhalefetin fazlasıyla, eski
nomenklatura arasındaki çekişmelere dayanmasının bir sonucudur. Bu,
Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan için de bir noktaya kadar doğru-
dur. Ancak, bu ülkelerde seçkinlerin belli bir düzeyde de olsa kitleleri
harekete geçirme inisiyatifleri bulunmaktadır. Türkmenistan’da ise siya-
set fazlasıyla seçkinler arasına hapsolmuş bir mücadele olarak şekillen-

                                        
                                
 
774 Aktaran, Michael Ochs, “Turkmenistan: The Quest for Stability and Control”, K.
Dawisha ve B. Parrott (Der.), Conflict, Cleavage and Change in Central Asia and the
Caucasus, (Glasgow: Cambrid ge Univ. Press, 1997), s. 323.

  367
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
mektedir. Dolayısıyla, Türkmenistan için muhalif hareketleri demokratik
gelişmenin bir unsuru olarak görmek çok iyi niyetli bir yaklaşım olur.
Abdi Kuliyev en başından beri kendi hareketinin siyasal görüşlerini
şekillendirmekten çok, sürgüne gönderilen muhalifleri ve ülke dışında
yaşayan etnik Türkmenlerin ve diğer toplulukların liderlerini bir şem-
siye altında toplamaya çaba harcamıştır. Bu nedenle BTMH çok farklı
eğilimlere sahip grupların bir şemsiye örgütü görünümünü almıştır.
Sosyal Demokrat Parti, Türkmenistan Komünist Partisi, Türkmenis-
tan’da yaşayan Ruslar cemiyeti ve diğer birçok küçük grup bu hareketin
çatısı altındadır.
Şihmuradov ise, Kuliyev gibi, uzun yıllar Sovyet sistemi içinde
Türkmen bürokrasisinde önemli görevler almış tecrübeli bir isimdir.
Özellikle Niyazov’a hayat boyu liderlik veren Halk Maslahatı kararın-
dan sonra, onun politikalarına karşı eleştirilerini yükseltmeye başlamış-
tır. Kasım 2001’de, Niyazov’un ülkede kültürel gelişmeyi sağlamak iddi-
asıyla tiyatroları, bale ve sirkleri kapatma ve Rusça yayınları yasaklama
kararına açıkça tavır almıştır. Aslında bu 1999’dan beri süren örtülü bir
çekişmenin görünürdeki gerekçesiydi. Niyazov’un tepkisi, usulsüz silah
satışı ve zimmetine para geçirme suçlamasıyla Şihmuradov hakkında so-
ruşturma başlatmak oldu. Şihmuradov, gizlice Pekin üzerinden Mos-
kova’ya gitti. Bu şekilde ülkede, ikinci bir tasfiye ve sürgün dalgası baş-
lamış oldu. Şihmuradov, aralarında Eski Merkez Bankası Müdürü
Hudaverdi Orazov, Türkiye Büyükelçisi Nurmuhammed Hamanov’un
da bulunduğu, bürokrat ve diplomatlardan oluşan 23 kişilik bir geçici
yürütme komitesi oluşturdu. Bu oluşum, daha sonra TTDH’ne dönüştü-
rülecektir.775 Şihmuradov, Moskova’ya geldikten kısa bir süre sonra,
Türkmen yönetiminin üst kademelerinde bir çözülme beklediğini ifade
ediyordu.776

Şihmuradov’un ülkeden ayrılması ile birlikte yaşanan gelişmeler


dikkat çekicidir. Şubat 2002’de Özbekistan sınırında meydana gelen
gösteriler gelişmelerin ilk işaretiydi. Özbekistan’ın ülkeye girmek iste-
yen Türkmen vatandaşlarından altı dolar giriş ücreti almasını protesto
eden yönetim, Özbek vatandaşlarına uygulanan vizeyi daha katı bir hale
getirdi. Bunun üzerine, Özbek yetkililer Ocak sonunda geçiş ücretlerinde
indirim yaptılar. Ancak Türkmen yetkililerin, Özbeklere yönelik katı
tutumu değişmedi. Bu bölge (Daşouz) halkının büyük bir bölümü etnik
Özbeklerden oluşmaktadır (1980 sayımına göre %70). Dolayısıyla, geti-
rilen kısıtlamalardan en fazla etkilenenler de bu bölgede yaşayan Öz-
                                        
                                
 
775 Safronov, (http://www.eurasianet.org/departments/rights/articles/eav120902.shtml).
776 M. A. Polar is, “Tur kmenistan’s Ambassador to Turke y Defects to Political Opposition,
Eurasia Insight, 5 Şubat 2002.

368  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
beklerdir. Bölge Özbekleri, Özbekistan’da Şavat ve Urgenç’teki pazar-
larda günlük alışverişlerini yapmaktadırlar. Sonuçta, 12 Ocak’ta yaklaşık
700 kişilik bir grup seyahat sınırlamalarının kaldırılması istemiyle,
Daşouz’da bir protesto gösterisi düzenledi. Olaylar üzerine Niyazov, iki
bölge yetkilisini görevden almak zorunda kaldı.777 Bu olaylar, Özbekis-
tan ile Türkmenistan arasındaki gerilimi tırmandırırken, ülke dışındaki
muhalefet, olayları toplumun Niyazov’a karşı duyduğu rahatsızlığın
önemli bir göstergesi olarak yorumladı. Olayların ardından, Mart
ayında, Niyazov üst düzey yönetimde kapsamlı bir tasfiye hareketi
başlattı. 4 Mart’ta, UGK Başkanı Muhammed Nazarov görevinden
alındı. Doğrudan Cumhurbaşkanlığı otoritesine bağlı olan ve bizzat
onun muhaliflerini tasfiyeye odaklanmış bir örgüt başkanının görevden
alınması, Niyazov’un yakın çevresinde bazı sorunlar yaşadığını göster-
mektedir. Nazarov ile birlikte, yardımcısı Hayt Kakayev ve Aşgabat
Ulusal Güvenlik Başkanı Orazmuhammed Berdiyev de görevlerinden
alındılar. Görevlerini kötüye kullanmakla suçlanan bu kişilerin rütbeleri,
ödülleri, madalyaları geri alındı. Tasfiye sonucunda çok sayıda gizli ser-
vis personeli de görevlerinden alındılar. Bir gün sonra 5 Mart’ta, Sınırları
Koruma Servis Başkanı Terkeş Termayev de azledilerek, rütbeleri sö-
küldü.778 14 Mart’ta Savunma Bakanı Gurbandurdu Begenzhov görevin-
den alındı. Bu tasfiyede, UGK’nın üst düzey yönetiminin yaklaşık
%80’inin değiştirildiği belirtilmektedir.779 Tutuklular, Türkmen Telev-
izyonunda canlı yayınlarda suçlarını itiraf ettiler ve Niyazov ve
Türkmen halkından af dilediler.780 36’sı üst düzey, 60 UGK bürokratı
uzun süreli hapis cezalarına çarptırılarak, Feruza’daki çalışma kampına
gönderildiler.781
                                        
                                
 
777 Kudrat Babadjanov, “Border-Crossing Re striction Spark Pr otest in Turkmen Provincial
Capital”, Eurasia Insight, 13 Şubat 2002; 2003 yılının sonlarından itibaren Ruhname’nin
ülkedeki cami ve Ortodoks kiliselerinin giriş kapılar ına konulması ve ibadet için
gelenlerin bu esere sa ygı ile dokunmaları u ygulama sının ya ygınla ştırılma sı, özellikle
Özbek din adamları ile hükümet arasında yeni bir ger ilime neden olmuştur. Yönetim
çok sayıda Özbe k din adamını görevden alarak, yerlerine Türkmen din adamlarını
atadı. Ayrıca Türkmenistan Baş Müftüsü, etnik Özbek, Nasrullah bin Ibadullah, 2002
yılındaki suikast girişimi ile ilgisi olduğu suçlaması ile Nisan 2004’te 22 yıl hapis
cezasına çarptırıldı ve yerine Türkmen bir baş müftü atandı. Bu cezanın arkasında
Ruhname konusundaki genel tepki ve tartışmaların bulunduğu ifade edilmektedir.
Antoine Blua, “Turkmenistan: State Interfering in Religious Life of Ethnic Uzbeks”,
RFE/RL, 10 Mart 2004; Antoine Blua, “Turkmenistan: Former Chief Mufti Sentenced to
Prison for Reasons That Remain Unclear”, RFE/RL, 2 Nisan 2004.
778 Rustem Safranov, “Turkmenistan Purge Indicative of Instability, Eurasia Insight, 12
Mart 2002.
779 Rustem Safranov, “Latest Round of Sacking Portends More Instability in
Turkmenistan”, Eurasia Insight, 15 Mart 2002.
780 1930’lu yıllarda Stalin dönemine rengini veren bu tür uygulamalar günümüz
Türkmenistan’da halen geçerlidir.
781 Rustem Safranov, “Niyazov’s Latest Purge Reveals A Regime on the Brink”, Eurasia
Insight, 16 Nisan 2002.

  369
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
2005 yılı başında, Niyazov’un sağlık durumunun kötüleştiği yönün-
deki haberlerin arkasından Türkmenistan üst yönetiminde kapsamlı bir
tasfiye hareketi daha başlatıldı. Bir grup Alman doktorun ülkeye gelerek
Niyazov’u muayene etmeleri, başta yurtdışındaki muhalif basın olmak
üzere, Rusya’da yayınlanan günlük gazetelerde, Cumhurbaşkanı’nın
sağlık sorunlarının ciddi boyutlara ulaştığı yönündeki haberlerin yayın-
lanmasına neden oldu. 782 Bu haberler, Türkmen makamları tarafından
yalanlansa da Niyazov’un yakın çevresinde, ondan sonra yerine kimin
geçeceği tartışmalarının yapılmasına neden olmuştur. İlk görevden
alma, Niyazov’un 12 Ağustos’ta, Devlet Bakanı Saparmemed Valiev’in
çalışmalarından memnun olmadığını bakanlar kurulu toplantısında
açıklamasından sonra gerçekleşti. Valiev hakkında önce soruşturma
açıldı, daha sonra yolsuzluk suçlamasıyla görevden alındı. Görevden
alınan ikinci isim, Niyazov’un yakın arkadaşı olarak bilinen
Türkmenneft Başkanı Yolli Gurbanmuradov oldu. Yabancı ülkelerin
gizli servisleri ile anlaşarak düşük fiyattan doğal gaz satışı yaptığı suç-
lamasıyla görevden alınan Gurbanmuradov’un ismi, Niyazov sonrası
Türkmenistan’da cumhurbaşkanı adayları arasında geçiyordu. İçişleri
Bakanı İlyas Çarıev yolsuzluk suçlamasıyla görevden alınan bir diğer
isim oldu. Niyazov sonrası Türkmenistan’da Gurbanmuradov’un en
güçlü rakibi olarak gösterilen783 Cumhurbaşkanlığı Sekreteri Recep
Saparov ise Temmuz ayında görevinden alındı. Görevden alınan isimler
arasında ülkenin merkez bankası müdürü ile Niyazov’a yakın bir isim
olarak bilinen eski dışişleri bakanı, Ulusal Demokrasi ve İnsan Hakları
Enstitüsü Başkanı Annagül Recepova da bulunmaktaydı.784
Bu tasfiye hareketleri birbirine bağlı iki nedenle açıklanabilir. Belirtil-
diği gibi, Türkmenistan’da siyasal rejim kişiye bağlı bir yönetim yapısına
doğru evrim geçirmiştir. Böyle bir rejimde yönetici, yakın çevresinden
kaynaklanan hizipleşme ve darbe girişimlerine karşı duyarlıdır. Bu en-
dişe haklı gerekçelere dayanabileceği gibi, liderin kişisel kurguları ve
şüpheciliğinden de kaynaklanabilir. Her ne şekilde olursa olsun, kişiye
bağlı rejimlerde liderlerin belli aralıklarla yakın çevresinde tasfiyeler ya-
parak konumlarını güçlendirmeleri sıklıkla rastlanan bir olgudur. Buna
bağlı olarak ülkede, uluslararası ilişkilerde yaşanan güncel bazı geliş-
meler veya liderin sağlık sorunları gibi iktidardaki konumunu tehlikeye

                                        
                                
 
782 Bruce Pannier, “Turkmenistan: Is President Trying To Euthanize Health Care?”,
RFE/RL, 5 Mart 2005; “Turkmenistan: How Healthy is Niyazov?”, Eurasia Insight, 21
Haziran 2005.
783 Repression And Regress ion in T urkmenistan: A New Inter national Strategy, (Brüksel:
International Crisis Gr oup, 4 Kasım 2004), s. 2.
784 Bruce Pannier, “Turkmenistan: No Job Security for Officials -- Even Old Presidential
Friends”, RFE /RL, 28 Ağustos 2005.

370  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
düşürecek diğer gelişmeler, Niyazov’un yakın mesai arkadaşlarından bi-
rinin yönetici unsurlar içinde öne çıkarak, ona rakip konuma gelmesi ve
konjonktürel gelişmeleri kendi liderliği yönünde kullanma çabasına yö-
nelmesini özendirebilirdi. Potansiyel rakiplerin tasfiyesi Niyazov’a, ken-
dinden sonra Türkmenistan’ın yol haritasını belirlemesi açısından da
daha rahat bir hareket alanı sağlamıştır.

25 Kasım Suikast Girişimi ve Sonuçları


Türkmenistan’da siyasal alanda yeni bürokratik aktörlerin ortaya çıkma-
sının, bir önceki bölümde incelediğimiz süreçlerle yakından ilgisi bu-
lunmaktadır. Belirtildiği gibi on Yıllık Refah Programında öngörülen
doğal gaz ve petrol rezervlerinin alternatif yollarla batı-güney-doğu yö-
nünde transferinin yapılması ve bu yolla ülke kalkınmasına aktarılacak
kaynağın sağlanması girişimi istenildiği gibi gerçekleştirilemedi. Üstelik
bu girişimlerdeki başarısızlık Orta Asya’da, Türkmenistan’ı İran ve Tali-
ban yönetimine yakınlaştırdı. Sonuçta, Türkmenistan ABD’nin istediği
gibi, İran’la ilişkilerini kesmediği gibi, Afganistan operasyonunda
ABD’nin isteklerine karşı ürkek bir tutum sergiledi. Türkmenistan, genel
enerji stratejisi ve Hazar’ın statüsü konusunda Rusya, Hazar’daki kay-
nakların işletilmesi konusunda Azerbaycan, Trans-Hazar’daki başarısız-
lıklar nedeniyle Türkiye, sınır ve pamuk konusundaki rekabet nedeniyle
Özbekistan ile sorunlar yaşarken, ABD için bölgede, İran ve Afganis-
tan’dan sonra en sorunlu ülke konumuna geldi.
ABD’nin isteği dışında bu iki ülke ile kurulan ilişkiler, Afganistan
Operasyonu’nda Türkmenistan’ın, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikis-
tan’ın aksine, ABD’ye destek vermemesi, muhalefet için Niyazov’a yö-
nelik tepkinin yükseltilmesi açısından uygun uluslararası koşulları
oluşturmuştur. Şihmuradov’un Moskova’ya gitmesinden sonra yaşanan
gelişmeler de bunu destekler niteliktedir. Şihmuradov sıcak bir dönemin
yaklaştığını, kendisinin Niyazov’a açıktan meydan okumak için
Aşgabat’a döneceğini, kendilerinin halka ulaşma noktasında direk ka-
nallara sahip olduğunu belirtmekteydi. Şihmuradov konuşmalarında sü-
rekli olarak dış ortaklardan söz etmekte ve Afganistan’daki anti-terörist
operasyonun Türkmenistan için bir dönüm noktası olduğunu ifade et-
mekteydi.785 O ve ekibinin ülkeden ayrılmasına paralel olarak uluslara-
rası örgütlerin de benzer açıklamalarda bulundukları görülmektedir.
Açık Toplum Enstitüsü’nün desteklediği, Orta Avrupa Projesi kapsa-
mında Moskova’da düzenlenen Açık Forum Toplantısı’nda konuşan
Moskova İnsan Hakları Merkezi Orta Asya Program direktörü Vitaly
                                        
                                
 
785 Justin Burke, “Opposition Leader Promises to Turn up Heat on Niyazov”, Eurasia
Insight, 15 Mart 2002.

  371
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Ponomaryov, “önümüzdeki bir yıl veya en fazla birkaç yıl içinde Türk-
menistan’da radikal dönüşümlerin gerçekleşmesi güçlü bir olasılıktır”
diyordu. 786
İnsan Hakları Uluslararası Topluluğu (NIS) program direktörü Peter
Zalmayev, “Türkmenbaşı anti-terör operasyonundaki tutumu nedeniyle
güvenilmez birisi olduğunu gösterdi. Bu nedenle ABD, ülkede
Niyazov’un düşmesine destek vermeye hazır bir tutum sergiliyor. Ay-
rıca Rusya da bu isimden rahatsız” demekteydi. Şihmuradov gibi,
BTMH lideri Kuliyev de, Niyazov’a karşı dış yardım beklentilerini açık
bir şekilde ifade etmeye başladı. Kuliyev bu yaklaşımlarının yadırgandı-
ğını bildiklerini, ancak ABD yardımı olmadan tek başlarına güçlü Türk-
men yönetimi ile baş edemeyeceklerini açıkça dile getirmekteydi.787
Türkmenistan muhalefeti bu süreçte iki başlı bir görünüm almıştı ve
uluslararası çevrelerin beklentisi, bu iki oluşumun Niyazov’a karşı ortak
bir cephe oluşturmaları yönündeydi. Bu amaçla bazı toplantılar gerçek-
leştirildi. Bu toplantılar muhalif unsurların bir şemsiye altında toplan-
malarının sanılandan daha güç olduğunu gösterecektir.
İlk toplantı, 10 Haziran 2002’de Viyana’da gerçekleştirildi. Toplantı
Uluslararası Helsinki İnsan Hakları Federasyonu ve Moskova Memorial
İnsan Hakları Merkezi işbirliği ile yapıldı ve toplantıya Uluslararası Af
Örgütü, Uluslararası Kriz Grubu ve AGİT’ten uzmanlar ve temsilciler
katıldı. Toplantı Koordinatörü Aaron Rhodes amaçlarının muhalefetin
bir yuvarlak masa etrafında toplanmasını sağlamak olduğunu belirt-
mekteydi.788 Ancak davet edildiği halde Şihmuradov toplantıya katıl-
madı. Kasım ayının sonlarında, Şihmuradov dışındaki, Türkmen muha-
lefet temsilcileri Washington’da bir dizi görüşmeler yaparak ABD yetki-
lilerinden yardım talep ettiler. Görüşmeler sırasında tüm muhalefet tem-
silcilerinin katılımıyla Moskova’da bir yuvarlak masa toplantısı düzen-
leneceği duyuruldu.789 Ancak, Şihmuradov bu konuda da isteksiz bir tu-
tum takındı. Moskova’ya geldiği günlerde “şu an diğer muhaliflerle bir
araya gelme gereksinimi duymuyoruz” diyen Şihmuradov, 790 genellikle
kendi ekibi ile çalışmayı tercih etti.

                                        
                                
 
786 “Analyst Predicts Radical Cahange Near for Turkmenistan”, Eurasia Insight, 21 Ekim
2002.
787 Zamira Eshenova, “Turkmenistan: Opposition See Cracks Emerging in Ashgabat
Regime, RFE/RL, 3 Kasım 2002.
788 Safronov, (http://www.eurasianet.org/departments/rights/articles/eav120902.shtml).
789 Zamira Eshanova, Turkmen Opposition See Cracks Emerging In Ashga bat Regime
Erkin Turmenistan, 31 Ekim 2002.
790 Burke, Eurasia Insight, 15 Mart 2002.

372  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
Şihmuradov’un ülkeden ayrılmasından sonra, başlatılan tasfiye hare-
keti ve Moskova’da sürekli olarak, Türkmen yönetimi içinde Niyazov’u
devirecek kanallara sahip bulunduğundan söz etmesi, Kuliyev’e göre,
bu ismi öne çıkartmaktaydı. Şihmuradov’u, Kuliyev’den ayıran diğer bir
özellik, bölgesel aktörlerle daha yakın ilişkilere girmesi, başka bir ifade
ile bölge liderlerine ve çıkarlarına sıcak mesajlar göndermesidir. O özel-
likle, Niyazov yönetimi ile sorunlar yaşayan Azerbaycan ve Özbekis-
tan’la yakın ilişki kurmaya özen göstermekteydi.
Şihmuradov’un yürütme komitesi açık ifadelerle hareketlerinin
Türkmenistan’da kısa bir süre içinde demokrasiye geçmeyi hedefleme-
diğini, en az bir buçuk, iki yıllık bir geçiş dönemine gereksinim bulun-
duğunu, önceliği ekonomik reformlara vereceklerini belirtmekteydi.791
Şihmuradov, Norveç Helsinki Komitesi tarafından düzenlenen bir top-
lantıya yapılan daveti, Özbekistan Erk Hareketi lideri Muhammed Sa-
lih’in de toplantıya katılacağını öğrenince bir “terörist” ile aynı toplan-
tıya katılamayacağı gerekçesi ile reddetmiştir.792 Benzer şekilde,
Niyazov’a karşı girişilecek bir muhalefet hareketinin başarılı olması du-
rumunda, bunun bir domino etkisi yaratarak diğer bölge ülkelerinin li-
derlerini de etkileyecek bir süreci başlatacağı yönündeki düşüncelere
karşı çıkarak, hareketlerinin yalnızca Niyazov rejimini hedef aldığını ve
iyi komşuluk ilişkilerini yeniden canlandırmayı amaçladığını sürekli
olarak vurgulamıştır.793
Bu söylem ve davranışların, Niyazov karşıtı bölge liderlerinin bek-
lentilerini hedeflediği açıktır. Şihmuradov bölge ülkelerini etkileyebile-
cek hızlı bir demokratikleşme sürecinden söz etmediği gibi, komşu ül-
kelerdeki muhalefet hareketleri ile doğrudan veya dolaylı olarak hiçbir
diyaloga girmedi. Üstelik nomenklatura düzeyinde bir yönetim içi hare-
kete yaptığı göndermeler ve reformlar konusunda uzun vadeli bir bakış
açısına sahip bulunması, onu bölgesel liderlere yakınlaştıran diğer bir
özelliğidir. Bu özellikler Şihmuradov’u, çok farklı dinamiklerden besle-
nen ve ülke içinde bağları önemli ölçüde zayıflamış olan ve çok sayıda
küçük gruptan oluşan diğer muhaliflere göre öne çıkartmaktaydı.
Şihmuradov’un, Kuliyev’e karşı soğuk tutumunun arkasında da ülke
içindeki yöneticilerle olan ilişkilerine aşırı derecede güvenmesi ve “dış
ortaklar”ından aldığı destek sinyalleri bulunmaktaydı.

                                        
                                
 
791 Alec Appelbaum, “Turkmen Dissident Accuses Niyazov of Crimes”, E urasia Insight, 24
Nisan 2002; Avdi Kuliev, “Niyazov Finished Off the Nomenclature Opposition”, Free
Turkmenistan, 2 Şubat 2003.
792 Avdy Kuliev, “There is No Other Way But to Conduct the Democratic Reforms”, Free
Turkmenistan, 21 Aralık 2002.
793 Burke, Eurasia Insight, 15 Mart 2002.

  373
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
25 Kasım’da Niyazov’un konvoyuna açılan ateş, yukarıda belirle-
meye çalıştığımız gelişmelerin ardından meydana geldi. İlginç olan
olaydan on gün sonra Şihmuradov’un yakalandığının Türkmen otorite-
lerce açıklanmasıydı. Suikast girişiminden sonra başlatılan operasyon-
larda yüzün üstünde kişi tutuklandı. 30 Aralık 2002’de toplanan Halk
Maslahatı olaydan sorumlu tutulan Şihmuradov’a ölüm cezası verilmesi
kararını aldı. Ancak bu karara yüksek mahkeme tarafından, ölüm ceza-
sının daha önce kaldırılmış olması ve mevcut kanunlarda en yüksek ce-
zanın vatana ihanet nedeniyle 25 yıl hapis olarak verilebileceği nede-
niyle itiraz edildi. Son sözü Niyazov söyledi ve Şihmuradov’a ömür
boyu hapis cezasının verilmesinin daha uygun olacağını belirtti.794
Orazov ve Hamanov da suikast girişiminin planlanmasına katıldıkları
suçlamasıyla mahkemeye verildiler.
29 Aralık’ta yapılan duruşmada Şihmuradov, Eylül ayında protesto
eylemlerini organize etmek için ülkeye geldiğini belirtirken, Halkın De-
mokratik Hareketi, Şihmuradov’un suikast girişiminden sonra, ülkede
artan baskıyı frenlemek amacıyla kendi isteğiyle Türkmenistan’a girdi-
ğini açıkladı. Bizzat Niyazov, Şihmuradov’un 26 Aralık’ta yakalandığını
açıkladı. Şihmuradov, ülkeye Özbekistan üzerinden giriş yaptığını ve
kendisine Özbek yetkililerinin yardımcı olduğunu duruşmalarda açık-
ladı. Türkmen otoriteler, suikast girişiminin başarısız olması üzerine,
Özbek diplomatların Şihmuradov’u ülkeden çıkarmaya çalıştıklarını, an-
cak yapılan takibat sonucunda Şihmuradov’un sıkıştırıldığını ve teslim
olmaya mecbur kaldığını açıkladılar.795 Türkmen televizyonunda
yayınlanan pişmanlık dolu itiraflar, uyuşturucu alınarak yapılan planlar,
eylemin muhalif siyasal bir hareket değil, bir suç şebekesinin çıkar ve
karışıklık çıkarma girişimi olduğu yönündeki ifadeler, Türkmen siyasal
rejiminin tipik yöntemlerinin bir ürünüdür.
Ancak olayların genel akışına bakıldığında, Şihmuradov ve ekibinin
başından beri kısa bir zaman içinde Türkmenistan’da köklü değişiklikler
olacağı yönündeki açıklamaları, sürekli olarak dış ortaklardan bahset-
meleri ve Kuliyev’in ekibinden ve komşu ülkelerdeki muhaliflerden
uzak durmaları, onların en azından yönetici seçkinler arasındaki bağ-
lantıları ile Niyazov’a yönelik bir darbeye hazırlıklı olduklarını göster-
mektedir. Belirtildiği gibi onlar, demokratik bir hareketten çok
konjonktürel gelişmeleri yönlendirmeye çalışan bir nomenklatura top-
luluğudur ve bu özellikleri nedeniyle Özbek ve Azeri otoritelerin yakın

                                        
                                
 
794 Antoine Blua, “Turkmenistan: Observers Denounce Sentencings as Pretext for
Crackdown”, RFE/RL, 4 Ocak 2003.
795 “Turkmenistan’s Niyazov Crushes Opposition Movement”, Eurasia Insight, 7 Ocak
2003.

374  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
desteğini almışlardır. Dolayısıyla güncel tartışmalar ne olursa olsun,
belli bir saptırmaya tabi tutulsa da, yukarıdaki açıklamalarda önemli öl-
çüde gerçeklik payının bulunduğu söylenebilir.
Olayla ilgili olarak devlet gazetesi Adalet, “57 hain, terörist ve halk
düşmanının” yargılamalar sonucunda çeşitli cezalara çarptırıldığını
açıkladı. Ceza alanların çoğu 25 yıl süre ile hapis cezası almış kişilerden
oluşuyordu. Şihmuradov’un yanısıra, yurtdışında bulunan Orazov ve
Hamonov da ömür boyu hapis cezasına çarptırıldılar (Niyazov’un isteği
doğrultusunda).
Suikastın en önemli sonucu Niyazov’a yeni bir tasfiye fırsatı vermiş
olması ve ülkedeki baskıcı yöntemlerin kurumsallaştırılarak pekiştiril-
mesidir. Suikast girişiminden sonra, Ulusal Güvenlik Komitesi, Ulusal
Güvenlik Bakanlığı adıyla, daha özerk bir statü altında yeniden yapılan-
dırıldı. 1 Mart’ta, Dışişleri Bakanı Raşid Meredov, ülkeye giriş çıkışların
genel olarak denetimini sağlayacak yeni bir sistemin oluşturulduğunu
açıkladı. Yabancılar Kayıt Devlet Kurumu adı verilen ve sınır hizmetleri,
gümrük daireleri, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve gizli servisle
işbirliği içinde çalışacak bu birim, ülkeye tüm giriş ve çıkışların merkezi
bir biçimde denetlenmesine hizmet etmek üzere yapılandırıldı. Vize iş-
lemlerinin ücrete tabi tutulması ve ülkeye girişte üç gün içinde ikamet
izni alma zorunluluğu getirilmesi yeni düzenlemelerden bir diğeridir.
Niyazov ayrıca bir kararname yayınlayarak ülkeye giriş yapan kişilerle
ilgili bir bilgisayar izleme ağının oluşturulacağını duyurdu.796 Kısaca
ülkedeki kişiye bağlı baskıcı rejim 25 Kasım suikast girişiminden sonra
bir adım daha ileriye götürülmüştür.

2003 Anayasa Değişiklikleri


Suikast girişiminin önemli bir sonucu, 2003 yılı sonunda Türkmenistan
Anayasası’nda yapılan değişikliklerdir. Bu değişikliklerle devlet yöneti-
minde göstermelik ayrımlara son verilerek, Halk Maslahatı’nın, yani
Türkmenbaşı’nın, otoritesi pekiştirilmiştir. Eski düzenlemede devletin
en üst temsilci organı olarak tanımlanan Maslahat, ülkedeki demokratik
yönetimin en üst organı olarak yeniden tanımlandı ve tüm egemenlik
erkleri ile yetkilendirildi. Halk Maslahatı’nın kararları ve düzenlemeleri
ülkedeki diğer tüm devlet organları için emredici ve bağlayıcı nitelikte
olacak ve diğer üst düzey devlet organları tarafından uygulanacaktı.
Değişikliklerle Halk Maslahatı’nın bileşimi değiştirilmiş, 2507 üyeli, ol-
dukça kalabalık bir üst organa dönüştürülmüştür. Ülkedeki siyasal par-

                                        
                                
 
796 Antoine Blua, “Government Further Tightens Control over Travel, Opposition,
Media”, RFE/RL, 8 Şubat 2003.

  375
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
tilerin liderleri, Gençlik Örgütü, Sendika, Kadınlar Birliği, Ulusal Kalkı-
nış Hareketi başkanları, üst düzey kamu kurumlarının müdürleri, ihti-
yarlar meclislerince seçilecek temsilciler, her düzeyde akimler, Halk
Maslahatı’nın üye listesine alınmıştır. Bu şekilde Maslahat, ülkedeki tüm
kamu örgütünün ve izin verilen her türlü toplumsal örgütün temsil
edildiği korporatif bir niteliğe bürünmüştür.
Değişikliklerle Halk Maslahatı’na, halk vekillerini (Maslahat’ın halk
tarafından seçilen temsilci üyeleri), Meclis’i ve yerel meclisleri feshede-
bilme yetkisi tanınmıştır. Dolayısıyla, ülkedeki diğer temsilci organların
yetkileri Maslahat karşısında sınırlandırılmış, tüm düzeydeki meclisler
Maslahat’ın görevlendirdiği işleri yapan ikincil örgütlere dönüştürül-
müştür. Düzenlemelerle zaten zayıf olan yasama iktidarı büsbütün orta-
dan kaldırılmıştır.
Değişikliklerle, Halk Maslahatı’na tanınan düzenleme yetkisi de ge-
nişletilmiştir. Buna göre Maslahat, yeni oluşturulacak Merkezi Seçim ve
Referandum Komisyonu’nu oluşturmak ve bileşimini belirlemek, Cum-
hurbaşkanlığı, Meclis, halk vekilleri ve yerel meclis seçimleri ile ilgili
düzenlemeleri yapmak, önemli devlet sorunları konusunda, gerekli gör-
düğünde, cumhurbaşkanından, bakanlar kurulundan, meclisten, yüksek
mahkeme ve başsavcılıktan bilgi istemek gibi yetkilere kavuşmuştur.
Maslahata tanınan önemli bir yetki de; yasadışı eylem ve vatana ihanet
halinde bulunan kişileri ilan etmek, suçlamalarla ilgili devlet organlarını
göreve çağırmak, bu kişilere ek ceza verilmesi istemiyle başvuruda bu-
lunmak ve yüksek mahkemenin bu kişiler hakkında verdiği kararları
onaylamaktır. Halk Maslahatı bir yerde, hem cumhurbaşkanının rakiple-
rine karşı rahatlıkla kullanabileceği bir silaha, hem de rakiplere karşı ve-
rilen kararlara meşruiyet sağlama aracına dönüştürülmektedir.
Eskiden Maslahat başkanının nitelikleri konusunda, üyeler arasından
seçilmesi dışında bir koşul aranmıyorken, yeni düzenleme ile Halk
Maslahatı başkanının Türkmen vatandaşı, Türkmenistan doğumlu, 55
yaşını doldurmuş, Türkmen dilinin konuşabilen, ülkede sürekli ikamet
eden, on yıldan fazla süre kamu görevlerinde çalışmış, saygın Maslahat
üyeleri arasından, üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ve beş yıl süre
ile seçilmesi koşulları getirilmiştir.
2003 yılındaki Anayasa değişiklikleri cumhurbaşkanının statüsünde
de bazı değişiklikler yapmıştır. Cumhurbaşkanı seçilebilmek için, Türk-
menistan’da, “Türkmenler arasında” doğmuş olma, Türkmen dilini ko-
nuşma, on yıldan fazla süredir devlet görevinde çalışma ve Halk Masla-
hatı tarafından aday gösterilme koşulları getirilmiştir. Ayrıca, adaylık
için 70 üst yaş sınırı konulmuştur. Bugüne kadar hiç uygulanmamış
olan, iki defadan fazla seçilememe koşulu ise metinden çıkartılmıştır.

376  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
Anayasa’da yapılan diğer bir değişiklikle cumhurbaşkanının yetkileri
arasına acil durum ilanına karar vermek eklenmiştir.
Değişikliklerin genel olarak, Niyazov’un otoritesini güçlendirmeye,
rakiplerine karşı tüm devlet iktidarını kullanabilmesini kolaylaştırmaya
dönük olduğu belirtilebilir. Niyazov, Halk Maslahatı aracılığı ile yönetici
seçkinler arasından gelebilecek tehditlere karşı koymakta konumunu
güçlendirmiş, kontrolünde tuttuğu tüm devlet organlarının yetkilerini
Maslahat’ta toplayarak ve gerektiğinde müdahale, feshetme ve cezalan-
dırma yetkileri ile donatarak rejimin kişiye dayalı otoriter niteliğini pe-
kiştirmiştir.

Uluslararası İlişkilerde ve Enerji Politikasında Restorasyon


Türkmen otoriteler, 25 Kasım suikast girişimi ile ilgili Azerbaycan ve
Özbekistan’ı açıkça suçladılar. Ayrıca bu açıklamalarda adını vermedik-
leri üçüncü bir ülkenin girişimde parmağı olduğunu sürekli olarak yi-
nelediler. Aslında, Niyazov’a yönelik suikast girişiminde dış destekçile-
rin boş bırakılan sandalyesine birçok ülke oturtulabilir. Her şeyden önce
Rusya’nın, Niyazov’un Rusya karşıtlığı, Hazar’ın statüsü sorunu ve Ku-
zeye olan bağımlılığı azaltıcı politikalarından rahatsızlık duyduğu orta-
dadır. Rusya, Azerbaycan-Türkmenistan geriliminde açıkça Azerbaycan
tarafını tutmuş ve desteğini de açıklamıştır. Muhaliflerin Moskova’da
üslenmiş olmaları da diğer bir gösterge olarak kabul edilebilir.
ABD’nin Orta Asya politikasında sorunlu ülkelerden birinin Türk-
menistan olduğuna yukarıda değinmiştik. Afganistan Operasyonu’ndan
sonra bölgede ABD ile yakın ilişkiye giren Özbekistan’ın ve eskiden beri
ABD ile benzer ilişkilere sahip Azerbaycan’ın suikasta destek vermekle
suçlanması, üçüncü ülkenin ABD olabileceğini akla getirmektedir. Sui-
kasta karışmak iddiasıyla ceza alan Orazov ve Hamanov’un başından
beri ABD’ye yakın isimler olarak bilinmesi bu olasılığı güçlendirmekte-
dir.797 Irak operasyonundan sonra, ABD’nin İran’a yönelmesi Ortadoğu
ve Orta Asya enerji kaynakları arasında ABD’nin kontrolü altında bir
koridorun orta veya uzun vadede açılması strateji sinin hayata geçirildi-
ğini göstermektedir. Bu anlamda Washington, Orta Asya’daki enerji
kaynakları ile Ortadoğu’daki enerji kaynaklarını ortak bir güvenlik şem-
siyesi altına almayı amaçlamaktadır.798 Türkmenistan hem bu koridorun
tam merkezinde yer almakta, hem de özellikle doğal gaz rezervleri açı-
                                        
                                
 
797 Mehmet Seyfettin Erol, “Türkmenbaşı S onrası Türkmenistan”, Orta Asya Ve Kafkasya
Araştırmaları Dergisi- OAKA, Cilt: 1, Sayı: 2, 2006, s. 80.
798 Bülent Aras ve Ahmet Okumuş, “Caspian Riches and Gulf Security”, The Brown Journal
of World Affairs, Cilt: 7, Sayı: 2, 2000, ss. 79-91; Bülent Aras, “The Caspian Region and
Middle East Security”, Mediterranean Quarterly, Kış 2002, ss. 86-108.

  377
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
sından büyük bir zenginliğe sahip bulunmaktadır. Bütün bunlara karşı-
lık, ülkenin izlediği dış politika, hemen her konuda ABD’yi rahatsız et-
mektedir. Dolayısıyla kişisel otoriteye fazlasıyla bağımlı bir rejime sahip
bulunan Türkmenistan’da ABD yanlısı bir darbe, Orta Asya-Ortadoğu-
Akdeniz koridoru için önemli bir engelin zahmetsizce ortadan kaldırıl-
masını sağlayacaktı. Suikast başarılı olsaydı, ABD’nin Kafkasya, Afga-
nistan, Özbekistan, Tacikistan’dan sonra Türkmenistan’a yerleşmesi
mümkün olacak, Irak operasyonu ile birlikte düşünüldüğünde, İran tam
anlamıyla çevrelenmiş olacaktı. Böylece Orta Asya ile Akdeniz arasında
bir koridorun önündeki tek engel olarak İran kalacak, Rusya, Avrupa,
(hatta Türkiye’yi) baypas edecek ve daha az maliyetli bir enerji korido-
runun oluşturulması önemli ölçüde tamamlanacaktı.
Suikast girişiminin diğer önemli sonucu, Türkmen yönetimi için ta-
kip edilen politikalar konusunda bir uyarı niteliği taşımasıdır. Türkme-
nistan izlediği politikalar nedeniyle hemen hemen bütün komşularıyla
sorunlar yaşamakta ve bölgesel ve bölge dışı güçlerle anlaşmazlığa
düşmektedir. Kişiye bağlı rejim giderek yalnızlığa itilmekte, bunun so-
nucunda otoriter rejim iç poli tikada daha güçlü bir biçimde kurumsal-
laşmaktadır. Sahip olunan stratejik konum ve zengin enerji kaynakları
bu sürecin devam etmesine fazla imkân tanımayacak niteliktedir. Dola-
yısıyla Türkmen otoriteler suikast sonrasında dı ş politikada bazı deği-
şikliklere yöneldiler. Bu anlamda ilk dikkat çeken değişim, Niyazov’un
Rusya ile daha ılımlı ilişkiler geliştirmeye çaba harcamasıdır.
Türkmenistan ile Rusya, suikastın hemen sonrasında Ocak 2003’te
ikili güvenlik ve işbirliği antlaşmasına imza attılar. Aşgabat’ta iki günlük
bir gezi kapsamında bulunan Rus Güvenlik Konseyi Sekreteri Vilademir
Ruşhaylo, suikast girişimini bir terör olayı olarak kınamış ve alınacak
yasal önlemler ve istihbarat paylaşımı konusunda işbirliğine hazır ol-
duklarını belirtmiştir.799 Türkmenistan bu anlaşma ile bir yandan Mos-
kova’da üslenen muhalefet üzerinde baskı kurabilmeyi, diğer yandan da
Rusya ile ilişkilerde yeni bir başlangıç yapmayı düşündüğünü göster-
miştir. Bu ziyaretin ardından Niyazov, 10–11 Nisan 2003 tarihleri ara-
sında Moskova’yı ziyaret ederek önemli iki anlaşmaya imza attı. Bunlar-
dan ilki, yukarıda açıklanan mutabakata dayalı güvenlik ve işbirliği
antlaşmasıydı. İkincisi ise, 25 yıllık bir doğal gaz satış antlaşmasının iki
ülke arasında imzalanmasıdır. Antlaşmaya göre 2028 yılına kadar Rusya,
Türkmenistan’dan 2 trilyon metreküp doğal gaz almayı taahhüt etmek-
tedir. Antlaşma üç aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada 2006 yılına ka-
dar yılda 10 milyar metreküp gaz Rusya’ya satılacak ve bir metreküp ba-
                                        
                                
 
799 “Turkmenistan’s Niyazov Crushes Opposition Movement”, Eurasia Insight, 7 Ocak
2003.

378  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
şına 44 dolar Türkmenistan’a ödenecektir. Ödemenin yarısı peşin, yarısı
mal ve hizmet satımı karşılığı gerçekleştirilecektir. 2007–2009 döneminde
satış aşama aşama 80 milyar metreküpe çıkartılarak 2010 yılında bu
miktar, yılda 100 milyar metreküpe ulaşacaktır.800 Rusya’nın o güne ka-
dar, Türkmenistan’dan 18–20 dolara aldığı ve tamamına yakınını mal ve
hizmet olarak ödediği gaz için, Türkmen taleplerine oldukça yakın bir
fiyat ödemeyi kabul etmesi gerçekten dikkat çekicidir. 2002 yılındaki fi-
yat görüşmelerinde 42 dolar talep eden Türkmenistan’a karşı, Rus uz-
manların teklifi 25–27 dolar olmuştu. Bu rakamlar bile Moskova Ant-
laşmasının ne kadar “politik” olduğunu göstermektedir. Moskova gezisi
sırasında Niyazov başka bir taviz daha aldı; 1993 tarihli ve Türkmenis-
tan’daki etnik Ruslara ikinci vatandaşlık hakkı veren anlaşmanın iptali.
Böylece Niyazov, kendisi için sorun oluşturacağını düşündüğü diğer bir
yükümlülükten kurtulmuş oldu. Putin yönetiminin, aşağıda üzerinde
duracağımız gibi, iç politikada kendisi için sorun oluşturacak bir adım
atmış olması, Rus yetkililerin son derece stratejik bir tutum içinde oldu-
ğunu göstermektedir. 2003 yılı sonunda, Hazar Denizi’nde İran sınırı
yakınında bulunan bir alan için Rus ZAOZarit Konsorsiyumu ile 25 yıl-
lık bir doğal gaz anlaşması imza edildi. 2004 yılı başında Bayrak Günü
adı ile kutlanan Niyazov’un doğum günü etkinliklerine kalabalık bir Rus
heyeti katıldı. Heyette bulunan ve Rus enerji sektörünün önde gelen
isimlerinden, Igor Makarov yakın bir gelecekte gaz üretim sahaları ve
dağıtımı konularında iki ülke arasında önemli gelişmelerin yaşanacağını
ümit ettiklerini açıkladı.801
Rusya, oluşturmak istediği alternatif enerji blokunu hayata geçirmek
için Türkmenistan’a gereksinim duymaktadır. Rusya’nın, Türkmen ta-
lepleri karşısındaki tavır değişikliği, bu ülkenin Orta Asya ülkelerine
yönelik strateji değişikliğinin bir yansımasıdır. Rusya, Irak ve Afganistan
konularında ABD ile ters düştükten sonra Or ta Asya ülkeleriyle birebir
ilişkiler geliştirerek bu alanın bütünüyle ABD nüfuzuna kaymasını en-
gellemeye çaba harcamaktadır. Türkmenistan bu tip bir yönelime, içinde
bulunduğu durum göz önüne alındığında, en yakın ve olumlu tepkiyi
verecek bölge ülkesidir. Rusya’nın yeni stratejisi yakın çevre doktrininin
yeni bir aşaması olarak değerlendirilebilir. Rusya, 1993’ten beri bölge ül-
kelerini kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye, zaman zaman
baskı kurmaya çaba harcarken, özellikle Irak Operasyonu’ndan sonra
ilişkileri karşılıklılık esasına kaydırmaya yönelmiştir.

                                        
                                
 
800 Igor Tor bakov, “Russian-Turkmen Pacts Mark Strategic Shift for Moscow in Central
Asia”, Eurasia Insight, 15 Nisan 2003.
801 Sergei Blagov, “Russia Acts Aggressively to Enhance Energy Position in
Turkmenistan”, Eurasia Insight, 26 Şubat 2004.

  379
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Ancak yine de, bu antlaşmaların uygulama alanı bulması çok zordur.
Rusya anlaşmalarla 2006 yılına kadar Türkmenistan’ı kendi stratejik ek-
seninde tutmayı hedeflemekteydi. Ancak ödeme güçlükleri ortaya çıktı-
ğında, Niyazov’un bu antlaşmalara sadık kalmayacağı da açıktı. Bu an-
laşmaların gerçekleşme olasılığı Rusya’nın, Türkmenistan üzerinde art-
makta olan ABD baskısını ne ölçüde dengeleyebileceği ile yakından ilgi-
lidir. Rusya bir yerde, Türkmen doğal gazı üzerindeki dağıtım mono-
polünü güvenceye almak karşılığında, bu ülkedeki statükoyu ABD’nin
değişim talepleri karşısında savunma misyonunu üstlenmiş olmaktadır.
Türkmenistan ise, izolasyonel dış politikadan, dengeleyici bir dış politi-
kaya doğru değişim yaşamaktadır. Bu nedenle Niyazov’un, Rusya ile
yakınlaşma politikası hiçbir zaman tek taraflı olmadı. Türkmenistan bir
yerde, Batı’dan gelen değişim taleplerine karşı Rusya’ya, Rusya’nın
enerji kaynakları üzerindeki baskısını ise Batılı ülkelere yaslanarak den-
gelemeye çaba harcamaktadır. Batı ile ilişkilerini geliştirmeye çaba har-
carken, ortaya çıkacak tehditlere karşı bölgedeki yalnızlığını Rusya ile
dengelemeye, ABD politikaları karşısında güçlü bir bölgesel aktörün
desteğini almaya çaba harcamakta ve iç güvenlik sorunlarını Rusya’ya
yakınlaşarak aşmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla bu konum Türkmenis-
tan’ın, Rusya ile ilişkilerinde bazı gelgitler yaşamasına neden olmakta ve
daha ürkek adımlar içerse de, ülke yönetimi Batılı ülkelere yönelik ola-
rak bir hareket alanı oluşturulmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla suikast
girişiminden sonra Türkmenistan ile Rusya arasında yaşanan yakın-
laşma Türkmenistan’ın bu ikili tutumu nedeniyle iki ülke arasında bir-
çok sorunun yaşanmasına da kaynaklık edecektir.
Türkmenistan bu yakınlaşmaya rağmen alternatif rota arayışlarına
son vermemiştir. 30 Mayıs 2002 tarihinde Pakistan ve yeni Afgan yön-
temiyle imzalanan doğal gaz boru hattı anlaşması sonrasında yaşanan
gelişmeler buna örnek olarak gösterilebilir. Gerçi bu anlaşma Taliban
yönetimiyle daha önce yapılan anlaşmanın yenilenmesidir, ancak an-
laşmanın ABD ile yakın ilişkilere sahip Karzai yönetimiyle imzalanması
anlamlıdır.802 Projede ABD’nin Exxon firmasının yer alması da diğer bir
göstergedir. İmza toplantısında konuşma yapan Pervez Müşerref, proje
ile uzak ve yakın doğu ile batıya gaz transferinin amaçlandığını, ayrıca
otoyol ve demiryollarının inşaatına hız verileceğini ve çok yönlü ilişkile-
rin geliştirileceğini belirtti.803 Trans-Afgan boru hattı projesinde ilerleme-
ler dikkat çekicidir. Asya Kalkınma Bankası, Kasım’da proje maliyetine
katkı sağlamayı kabul etti. Bu amaçla Haziran’da A şgabat’ta Pakistan
                                        
                                
 
802 “Türkmen-Afgan-Pakistan Gas ...? Accord Published”, Alexonder’s Gas and Oil
Connections, 8 Haziran 2002, (http.//www.gasondoil.com/goc/news/ nts22622.htm).
803 “Pakistan, Afghanistan, Turkmenistan Sign Pipeline Deal”, United Press Inter national,
31 Mayıs 2002.

380  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
yetkililerinin de katıldığı bir toplantı düzenlendi. Ayrıca, Birleşik Arap
Emirlikleri ve İngiltere’nin ortak konsorsiyumu Dragon Oil ile Zeytin ve
Zualibeg bölgelerindeki doğal gaz araştırma ve işletimi konusunda bir
anlaşmaya varıldı. Bu projeye Avrupa Yatırım Bankası’nın 75 milyon
dolar kredi vereceği kurum yetkililerince açıklandı.804 ABD, Türkmen
doğal gazının trans-Afgan rotası yönünde dış pazarlara transferi konu-
sundaki çabalarına 2003 yılından itibaren hız vermiş görünmektedir.
2004 yılında ABD, Özgürlüğe Destek Yasası kapsamında Türkmenis-
tan’a 11.1 milyon dolar yardımda bulunmuş, Gelişimin Liderleri Deği-
şim Programı (FLEX) kapsamında eğitim yardımı ve öğrenci değişimi
programını başlatmıştır. Ayrıca USAID kapsamında ülkede, iş, ekonomi,
tarım alanlarında eğitim programları verilebilmektedir. Niyazov’un bu
etkinliklere karşı tutumunu yumuşattığı gözlemlenmektedir. Ayrıca
Niyazov, Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen’in 20 Mayıs’ta ülkeye gerçekleş-
tirdiği ziyaret sırasında, Türk işadamlarının, Türkmenistan’da çalışma
isteklerinin devlet tarafından destekleneceğini açıklamıştır.805 İki ülke
arasında elektrik satımı konusunda yapılan anlaşmalar da bu kapsamda
değerlendirilebilir.
Türkmenistan-Rusya ilişkilerindeki bu durum, ikili vatandaşlıkla il-
gili 1993 antlaşmasının iptalinden sonra yaşanılanlarda da kendini açık
bir biçimde göstermektedir. 22 Nisan’da Moskova dönüşünün hemen
ardından, Niyazov bir kararname ile ikili vatandaşlığı yürürlükten kal-
dırdı. Bu karar ülkede yaşayan etnik Ruslar için tam bir şok etkisi ya-
rattı. Aslında Niyazov’un, antlaşma iptalinin her iki ülke meclisince
onaylanmasını beklemesi gerekiyordu. Bu nedenle, Ruslar hazırlıksız
yakalandılar ve Rusya’nın benzer bir karar almasından önce evlerini sa-
tıp ülkeden ayrılmaya başladılar. Etnik Ruslarla ilgili örgütler, Rus tem-
silciliklerine başvurarak Niyazov’un kararını geri almasının sağlanma-
sını talep ettiler.806 Bu karardan yaklaşık yüz bin kişinin etkilendiği belir-
tilmektedir.807 Olay, Rusya’da bir iç politika krizine dönüştü. Duma’nın
Uluslararası Sorunlar Komitesi Başkanı Dimitri Rogozin, Türkmen oto-
riteleri sert bir dille kınadı. Rogozin, Türkmenistan’ı eski Taliban reji-
mine destek vermekle suçladı ve Duma’nın Türkmenistan’daki, özellikle
ülkede yaşayan etnik Ruslarla ilgili, insan hakları ihlalleri ile yakından

                                        
                                
 
804 Bruce Pannier, “ Turkmenistan: Opposition Distances Itself From Assassination
Attempt”, RFE/RL 16 Ocak 2003.
805 “Devlet Bakanı Tüzmen Türkmenistan’da”, TİKA Avrasya Bülteni, Sayı: 11, Haziran
2003, s. 5.
806 Farangis Najibullah, “Local Russians Pack Their Bags as Dual Citizenship Nears End”,
RFE/RL, 30 Nisan 2003.
807 Nazik Ataeva, “Russians in Turkmenistans: Sold Out?”, Eurasia Insight, 19 Mayıs 2003.

  381
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
ilgileneceğini açıkladı.808 Gazetelerde Putin’i gaz karşılığında
vatandaşlarını satmakla suçlayan makaleler yayınlandı. Yaklaşan Rus
başkanlık ve parlamento seçimlerinde Putin’in artan iç muhalefet karşı-
sında zorlanacağı ve antlaşmayı yürürlüğe sokamayacağı yönünde yo-
rumlar yapıldı.809 Ancak 14 Mart 2004 tarihli Rusya Federasyonu
Başkanlık seçimlerinden Putin’in zaferle çıkması, Rusya’nın Türkme-
nistan’a karşı izlemeye başladığı enerji öncelikli politikayı güçlendire-
cektir.
Rusya-Türkmenistan yakınlaşmasındaki zorluklara diğer bir örnek,
Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan doğal gaz krizidir. O dönemde ikti-
darda bulunan Batı yanlısı Yuşçenko yönetimi, temelde doğal gazda
Rusya’ya olan bağımlılığı azaltmayı hedefleyen bir politika izlemek-
teydi. Bu politika, Rusya’nın, satın alma ve transfer rotası olarak oyna-
dığı tekelci rolün zayıflatılması amacına yönelikti. Ukrayna bir yandan,
Rusya’dan daha yüksek fiyat vermek suretiyle, Rusya’nın aracılığı ol-
madan, ucuz Orta Asya doğal gazını satın almayı hedeflerken, diğer
yandan bir Ukrayna-Almanya-Polonya Konsorsiyumu oluşturarak, orta
vadede Rusya’nın dışarıda bırakıldığı yeni bir dağıtım ağı oluşturmaya
çaba harcamaktaydı. Ocak 2005’te Türkmenistan ani bir kararla
Rusya’ya sattığı doğal gaz fiyatını 44 dolardan, 58 dolara yükselttiğinde,
Ukrayna yönetimi bu tekliften gaz satın almayı kabul ettiğini açıkladı.
Rus Gazprom Başkanı Alexi Miller karardan dolayı, Ukrayna ve Türk-
menistan yönetimini uyaran sert açıklamalarda bulundu. Yuşçenko,
Mart 2005’te gerçekleştirdiği Türkmenistan gezisi sırasında, Rusya ile
2003 yılında imzalanan 25 yıllık doğal gaz anlaşması nedeniyle Rusya’ya
yapılan fazla ödeme yerine, Rusya’nın Türkmenistan’a ödediği miktar-
dan daha fazla fiyat ödeyerek, doğal gazı doğrudan Türkmenistan’dan
almayı teklif etti. Bu girişim başarıya ulaşırsa, Ukrayna daha ucuz bir fi-
yatla gaz alacak, 810 buna karşılık Türkmenistan daha fazla kâr edecekti.
Üstelik Rusya’nın fiyat tekeli de kırılmış olacaktı. Gezi somut bir an-
laşma ile sonuçlanmasa da, Rus yönetimini ve enerji sektörünün temsil-
cilerini rahatsız etmiştir. 811 Miller, Yuşçenko’nun ziyaretinden hemen
sonra, Nisan başında Türkmenistan’a bir gezi yaparak Niyazov ile gö-
rüştü. Ziyaret sonunda, Niyazov ve Miller fiyat sorununun aşıldığı yö-
nünde açıklamada bulundular. Anlaşmaya göre, Rusya’nın Türkmenis-

                                        
                                
 
808 Farangis Najibullah, “Russia/Tur kmenistan: Are Tensions Growing Between Moscow
and Ashgabat ”, RFE/RL, 1 Haziran 2003.
809 Igor Torba kov, “Turkmenistan’s Move to Eliminate Dual Citizenship Creates Political
Problems for Russian President”, Eurasia Insight, 4 Haziran 2003.
810 2006 Nisan’ında, Ukra yna-Rusya doğal gaz anlaşması u yarınca Ukra yna’nın ödeyeceği
fiyat 200 doların üzerine çıkacaktı.
811 Igor Tor bakov, “Ukraine, Turkmenistan Probe Gas Deal”, Eurasia Insight, 5 Nisan 2005.

382  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
tan’a ödediği fiyat değişmeyecek, ancak Rusya yıllık alım kotasını yük-
seltecekti.812 Rusya, Türkmenistan ile anlaşmaya vardıktan sonra asıl
kriz, 2005 yılı sonunda Rusya ile Ukrayna arasında koptu. Rusya, gerek
Turuncu Devrimi, gerekse Ukrayna’nın izlediği enerji politikasını ceza-
landırmak amacıyla, önce Ukrayna’nın ödeyemeyeceğini bile bile, ver-
diği gazın fiyatını 50 dolardan, 230 dolara yükseltti. Kiev yönetiminin bu
artırımı kabul etmemesi üzerine, Rusya geleneksel bir yönteme baş-
vurdu; gaz sevkiyatını durdurmak.
Bu sorun, Ocak 2006’da iki ülke arasında oldukça karmaşık ve Orta
Asya enerji kaynaklarının Rusya’nın stratejisindeki yerini göstermesi
açısından, dikkat çekici bir anlaşma ile geçici olarak çözümlendi. Anlaş-
maya göre; Gazprom’un doğrudan Ukrayna yerine, yeni kurulacak bir
aracı şirkete gaz satması kararlaştırıldı. RusUkrEnergo adlı bu aracı şir-
ket, doğal gazı Rusya’dan bin metreküpü 230 dolardan satın alacak, Uk-
rayna’ya ise 95 dolardan satacaktı. Aradaki fark, şirket tarafından doğ-
rudan Orta Asya ülkelerinden -Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan-
alınacak ucuz gaz ile kapatılacaktı. Ayrıca, anlaşma gereği Rus gazının
Ukrayna’dan geçiş fiyatı 1.09 dolardan, 1.6 dolara yükseltilerek fiyat ar-
tışının Ukrayna üzerindeki etkisi hafifletilmiştir.813 Burada, Orta Asya ül-
kelerinden kastedilenin aslında Türkmenistan olduğunu belirtebiliriz.
Başka bir ifade ile Türkmen gazı, zararı kapatan bir araç olarak kullanı-
lacaktı. Bu olay, Türkmenistan-Rusya ilişkilerinin, temelde Niyazov’un
izlemeye çalıştığı politika nedeniyle ne kadar zikzaklarla dolu olduğuna
da iyi bir örnektir. Bölgede Rus nüfuzu arttıkça, Türkmen yönetiminin
böyle bir politikayı sürdürebilme inisiyatifinin kısıtlanacağı açıktır.814
Niyazov’un ölümünden sonra da Rusya ile Türkmenistan arasındaki
enerji merkezli ilişkiler benzer gerilimler yaşamaya devam edecektir.
Türkmenistan yönetimi doğal gaz krizi sürecinde yaşanılanlardan
ders almış ve kriz sonrasında Rusya’ya karşı pazarlık gücünü artırıcı gi-
rişimlere ağırlık vermeye başlamıştır. 18 Ocak’ta Çin ve Türkmenistan
yetkilileri, 2006 ilkbaharında iki ülke arasında doğal gaz satışı ile ilgili
bir antlaşma imzalanabileceği sinyalleri verdiler. Niyazov’un, Nisan
2006’da gerçekleşen Çin ziyareti sırasında iki ülke arasında kurulacak bir
                                        
                                
 
812 Sergei Blagov, “Russia Outmaneuvers Ukraine for Turkmen Gas–For Now”, Eurasia
Insight, 21 Nisan 2005.
813 Igor Tor bakov, “Russian-Ukra inian Accord does not Ease Regional Security Concerns”,
Eurasia Insight, 9 Ocak 2006.
814 Eylül 2005’te bazı Rus gazetelerinde yer alan; Türkmenistan ile ABD arasında ülkede
bir a sker i üssün konuşlandırılma sı ile ilgili gizli pazarlıklar ın yapıldığına yönelik
iddialar bu açıdan dikkat çekicidir. Her iki ülke tarafından da yalanlanan bu
haberlerin, yukarıda özetlenmeye çalışılan koşullar ışığında anlamlı olduğunun altı
çizilmelidir. Stephen Blank, “Turkmenistan Base Rumor Likely Part of a Russian
Disinformation Campaign”, Eurasia Insight, 7 Eylül 2005.

  383
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
doğal gaz hattı ile Çin’in Türkmenistan’dan doğal gaz alması yönündeki
çalışmalara hız verilmesi konusunda görüş birliği sağlandığı resmen
açıklandı. Hattın Özbekistan ve Kazakistan yolu ile Çin’e ulaşması
planlanıyordu. Ayrıca 2009’dan itibaren Çin, Türkmenistan’dan yıllık 30
milyar metreküp gaz almayı taahhüt etti. Anlaşmanın hemen ardından
Rus enerji karteline yakın gazetelerde bu yakınlaşmanın ekonomiden
çok jeopolitik anlamının olduğunu, Türkmenbaşı’nın çevresindeki blo-
kajı bu rota aracılığı ile kırmaya çalıştığı yönünde yorumlar yapılması
dikkat çekicidir.815 Ağustos 2006’da, Türkmen ve Çin yetkililer arasında
bir dizi ikili antlaşma daha imzalandı. Çin ile Türkmenistan arasında
doğal gaz konusundaki yakınlaşmanın sürmesi durumunda, bunun
ucuz Türkmen gazına dayalı Rus enerji politikasını zor durumda bı-
rakma tehlikesi söz konusudur. Rusya’yı endişelendiren diğer bir konu,
Irak ve İran’la ilişkilerde sorun yaşayan ABD’nin, BTC hattını güçlendi-
ren stratejilere ağırlık verme olasılığı ve bu ülkenin, Kafkasya’da enerji
açısından Rusya’ya bağımlı olan müttefiki Gürcistan’ı rahatlatmak, Er-
menistan konusunda da yeni açılımlar yapabilmek ve Rusya’ya olan ba-
ğımlılığı kırmak için Türkmen doğal gazını kullanmak istemesidir. Gel-
gitlerle dolu Türkmen politikasının, böyle bir ortamda Rusya’ya güvence
veremeyeceği ortadadır. Nitekim Haziran 2006’da Türkmenistan,
Rusya’dan 2003 tarihli doğal gaz satım antlaşmasında belirlenen fiyatın
100 dolara yükseltilmesini, aksi takdirde bu ülkeye verdiği doğal gazı
keseceğini açıkladı. Rusya bir süre direndiyse de, gerek Çin ile Türkme-
nistan yakınlaşması, gerekse Trans-Hazar rotasının tekrar gündeme
gelmemesi için, Türkmenistan’ın artırım isteğini Eylül 2006’da kabul et-
mek zorunda kalacaktır.816 Türkmenbaşı’nın anlaşmanın yenilenmesi
sırasında, BTC hattına destek olunmayacağını ima eden açıklamalarda
bulunması, Türkmen yetkililerin bu durumu bir pazarlık unsuru olarak
kullandıklarını göstermektedir.817
Niyazov, suikast girişiminden sonra iyice gerginleşen Özbekistan’la
olan ilişkileri yumuşatmak için Mayıs 2003’te bir adım atarak, Özbekis-
tan’la iyi komşuluk ilişkileri oluşturmak istediklerini açıkladı. Bu açık-
lamalar, altı ay öncesine kadar Özbek diplomatlarını suçlayan Niyazov
yönetiminin gerilimi sürdürmeye istekli olmadığının bir göstergesi ola-
rak değerlendirildi. Nitekim 19 Kasım 2004 tarihinde Buhara’da bir

                                        
                                
 
815 Stephen Blank, “Turkmenbashi in Beijing: A Pipeline Dream”, E urasia Insight, 10 Nisan
2006.
816 Mert Bilgin, “New Prospects in The Political Econom y of Inner-Caspian Hydrocarbons
and Western Energy Corridor through Turke y”, Ene rgy Policy, Cilt: 35, Sa yı:12, 2007, s.
6390.
817 Sergei Bla gov, “Ru ssia Bows T o Turkmenistan’s Ga s Pricing Demand”, Eurasia Insight,
6 Eylül 2006.

384  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
araya gelen Kerimov ve Niyazov iki ülke arasındaki sorunların çözüldü-
ğünü açıkladılar. Görüşmelerde, su kaynaklarının ortak kullanımı ve sı-
nır geçişlerinin yeniden düzenlenmesi konularında anlaşmaya varıldığı
ve iki ülke arasında ticaretin geliştirileceği dile getirildi.818 Bu yakın-
laşma, Özbekistan-ABD ilişkilerinde yaşanan gerilimle de yakından ilgi-
lidir. Özbekistan pamuk üretimi için bağımlı olduğu Doğu Türkmenis-
tan’daki su kaynakları konusunda Niyazov’dan destek alırken, Niyazov
da sınır geçişleri konusunda yaşanılan sorunlarda Kerimov’un desteğini
almıştır. Çin ile imzalanan doğal gaz satış anlaşmasının hemen ardından
gerçekleşen bu ziyaret ile Türkmen yönetimi, bir geçiş ülkesi olan Özbe-
kistan ile arasındaki buzları eritmekte önemli bir adım atmıştır.
Türkmenbaşı, Rusya’nın ucuz Türkmen gazına gereksinimi arttıkça,
bu faktörü Rusya’ya karşı bir koz olarak kullanma eğilimine daha çok
ağırlık vermeye başlamıştır.819 Bunun Rus enerji sektörü i çin hoş
karşılanmadığının, Niyazov’un değişken tutumu ve Türkmen bürokrasi-
sinin uygulamaları konusunda aynı şekilde genel bir rahatsızlığın bu-
lunduğunun da altını çizmek gerekmektedir. Ayrıca Rus otoriteler,
Türkmenistan’ın, İran ve Türkiye ile özellikle elektrik enerjisi alanında
işbirliğine yönelmesinden ve zaman zaman bunu bir denge faktörü ola-
rak kullanmak istemesinden rahatsızlık duymaktadırlar.
ABD yönetiminin de, BTC’nin önemi ve bu hat üzerinden Kaf-
kasya’da Rusya’ya olan bağımlılığı kırmak konusundaki hassasiyet art-
tıkça, Niyazov’un bunu Rusya ile ilişkilerinde bir pazarlık unsuru yap-
masından rahatsızlık duyacağı açıktır. Rejimin kişiye bağımlı yapısı, is-
ter istemez, ülkeye yönelik politik ve stratejik yönelimlerin kişi üzerin-
den yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Başka bir ifade ile yaşanılan tüm
sorunlar “kişisel”dir. Niyazov’un ölümü ister istemez, Türkmenistan’ın
bugüne kadar izlediği politikaların revizyonu konusunda, tüm bu ülke-
ler açısından bir fırsat doğurmuştur ve her ülke bu fırsatı değerlendir-
mek yönünde isteklidir.

Niyazov’un Ölümü

Türkmenbaşı’nın ölümü, yukarıda ele alınan siyasal ve uluslararası ko-


şullar arka planında gerçekleşmiştir. Özetle, 2002 sonu ve 2005 yılı ba-
şında siyasal rejim açısından iki önemli kriz, Niyazov ve çevresini bazı
önlemler almaya sevk etmiş, içeride iki önemli tasfiye gerçekleştirilmiş,
dış ilişkilerde ise revizyona gidilmiştir. Bu çerçevede, Niyazov’un 2003
                                        
                                
 
818 Esmer Islamov, “Leaders of Turkmenistan, Uzbekistan Press Ahead with Bilateral
Thaw”, Eurasia Insight, 2 Aralık 2004.
819 “Caspian: Plenty of Pipelines, But Where is The Gas?”, Oil and Energy Tre nds, 20
Temmuz 2007, s. 7-8.

  385
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
yılından bu yana kendisinden sonra yaşanabilecek gelişmelere hazırlık
yaptığı sonucunu da çıkartabiliriz. Nitekim ölümden sonra yaşananlar,
Türkmen otoritelerin gelişmelere hazırlıklı olduklarını göstermektedir.
Önce, Anayasa’daki açık düzenlemeye rağmen, cumhurbaşkanlığına ve-
kâlet etmesi gereken, Meclis Başkanı Ovezgeldi Atayev’e görev veril-
memiş, başsavcılık kanalı ile açılan bir yolsuzluk soruşturması gerekçe
gösterilerek Atayev görevinden alınmış, Baş(ba)kan Yardımcısı
Kurbangülü Berdimuhammedov cumhurbaşkanlığına vekâlet görevini
üstlenmiştir. Berdimuhammedov, 2001 yılından beri Baş(ba)kan Yar-
dımcılığı görevini, Sağlık Bakanlığı ile birlikte üstelenen bir isimdir ve
yakın dönemde yaşanan tasfiye hareketlerinden etkilenmemiştir.
Niyazov’un tartışmalı sağlık reformunu katı bir biçimde uygulaması ile
tanınan Berdimuhammedov’un, suikast girişimi sonrası Türkmen yöne-
timi içinde Niyazov tarafından onaylanmış bir isim olduğu bu arka plan
ışığında anlaşılmaktadır. Türkmenistan’da Cumhurbaşkanlığı maka-
mından sonra en etkili, buna paralel olarak en riskli, konum olan
baş(ba)kan yardımcılığı görevini, ülke şartlarında, beş yıl gibi uzun bir
süre elinde tutabilmesi de bunu göstermektedir. Niyazov’un ölümünden
sonra toplanan Maslahat’ın, beş göstermelik aday dışında, halka açık bir
biçimde Berdimuhammedov’a oy verme çağrısı yaptı.820
Gelişmeler, 2003 sonrasında oluşan Türkmen yönetici sınıfın geçiş sü-
recini kontrolünde tutabileceğini göstermekle birlikte Berdimuhamme-
dov’un bu yapı içinde, Niyazov benzeri bir tek adam rolü oynayıp oy-
nayamayacağı konusundaki tartışmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu ne-
denle, Türkmen rejiminin doğası gereği kişisel etkileşimler ışığında reji-
min yeni yapısını değerlendirmek gerekmektedir.
Öncelikle, suikast girişimi sonrasında yaşanan gelişmeler, siyasal ha-
yat içinde UGK ve askeri birimlerin öne çıkmasına zemin hazırlamıştır.
Rejim adeta UGK tarafından, Niyazov’un otoritesine sıkı sıkıya bağlı ka-
lınarak kontrol edilmekteydi. Dolayısıyla Niyazov’un ölümünün ilk so-
nucu UGK’nin otori tesinin, dolayısıyla yönetiminin, sistem içinde güç
kazanmasıdır. Türkmenistan Halk Maslahatı’nın, Berdimuhamme-
dov’un adaylığını kesinleştirdiği 26 Aralık 2006 tarihli toplantısında,
Anayasa’da yapmış olduğu bazı değişiklikler de bu açıdan anlamlıdır.
Öncelikle, Anayasa’nın 46. maddesinde gidilen değişiklikle Halk Masla-
hatı’nın üye sayısı yeniden değiştirilmiş, bölge, ilçe ve köy yöneticileri
de Maslahata üye olmuştur. 1992 yılından bu yana Maslahat’ın üye sa-
yısı sürekli olarak artırılmaktadır. Değişiklik, 1992’den bu yana Masla-
hat’ın üye sayısının sürekli olarak artırılmasına ve üye bileşiminde yö-
                                        
                                
 
820 Sergei Blagov, “Russia Looks to Protect Economic Interests In Turkmenistan Amid
Political Uncertainty”, Eurasia Insight, 22 Aralık 2006.

386  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
netsel unsurların öne çıkarılmasına uygun bir gelişmedir. 51. maddede
yapılan ekleme ile Maslahat başkanının taşıması gereken nitelikler de-
taylandırılmıştır. Buna göre Maslahat başkanının eskiden 55 olan seçilme
yaşı 40’a indirilmiş, ayrıca 70 üst yaş sınırı getirilmiştir. Maslahat baş-
kanı, devlet dilini bilen, ülkede 15 yıl ikamet etmiş, hükümet ve diğer
devlet organlarında görev yapan kişiler arasından Maslahat tarafından
üçte iki oy çokluğu ile seçilecektir. 60. maddede yapılan değişiklikle
cumhurbaşkanına vekâlet, meclis başkanından alınarak, baş(ba)kan yar-
dımcısına verilmiş, bu suretle ülkedeki fiili duruma meşruiyet kazandı-
rılmıştır. Asıl önemli değişiklik ise; Anayasa’nın 50. maddesinde cum-
hurbaşkanı ve Maslahat başkanı görevlerini yerine getiremedikleri tak-
dirde, UGK’ye kendi belirlediği konuları görüşmek üzere, Maslahat’ı
olağanüstü toplantıya çağırma yetkisinin verilmesidir. Bu bir yerde,
UGK yönetimini cumhurbaşkanının üstüne çıkartmakta, Maslahat’ı
kullanmakta UGK’yi daha öncelikli bir konuma getirmektedir. Yine,
Anayasa’nın 60. maddesinde cumhurbaşkanlığına, baş(ba)kan yardımcı-
sının vekâlet etmesi otomatik bir yetki olarak değil, UGK’nin onayına
bağlı olarak düzenlenmektedir.821 Yeni düzenlemelerle UGK, devlet
yönetimine ortak olmakta, bir yerde üst denetçi olarak yapılandırılmak-
tadır. Cumhurbaşkanı artık en üst otorite değil, UGK’ye bağlı bir ma-
kamdır. Maslahat tarafından UGK yönetimine getirilen, eski Cumhur-
başkanı Muhafızları Komutanı Akmurad Recepov bu açıdan önemli bir
otorite figürü olarak öne çıktığı yönünde yorumlar yapılmıştır. 822

Yeni Lider: Değişim ya da Devam

Bu çerçevede, Niyazov’un son günlerinde yönetim içinde görev alan,


ordu ve istihbarat güçleri ile yakın ilişkilere sahip kişilerin, ülke yöneti-
minde yakın gelecekte söz sahibi olabilecek isimler olarak öne çıkabile-
cekleri yönünde yorumlar yapılmıştır. Bu tartışmalarda Recepov’a ek
olarak, Dışişleri Bakanı Raşid Meredov, Savunma Bakanı Agageldi
Memedgeldiyev, İçişleri Bakanı Akmemed Rahmanov, Güvenlik Bakanı
Geldi Aşırmuhammedov, öne çıkan isimlerdi.
Türkmenistan’da siyasal rejimin gelecekte alacağı biçim açısından ilk
dikkat çekilmesi gereken husus, rejimin etrafında şekillendiği bir kişisel
yönetimin yerini farklı yöneticiler arasında paylaşılmış bir otorite yapı-
sına bırakmış olmasıdır. Dolayısıyla, iktidarın bir arada yürütülmesi zo-
                                        
                                
 
821 “On Amendments and Additions to the Constitution of Turkmenistan”, (Statement of
Acting president of Turkmenistan G.Berdymukhammedov), 28 Aralık 2006.
(http://turkmenistan.ru/?page_id=4&lang_id=en&elem_id=9066&type=event&sort=
date_desc).
822 M. Seyfettin Erol, “Türkmenistan’ın Sahne ve Sahne Liderleri…”, USAK, 2006.
(http://www. gundem.com/haber.php?id=9380Arkası).

  387
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
runluluğu ve Niyazov’un bıraktığı mirasın yöneticilerce ortak bir refe-
rans olarak alınması durumunda, ülkedeki rejimin daha kurumsal te-
meller üzerinde yapılandırılması süreci başlayabilecektir. Ancak, bu sü-
recin demokratik olmaktan çok, otoriter bir tonda şekilleneceğinin altı-
nın çizilmesi gerekmektedir. Bir anlamda, Niyazov’un ölümü ülkede
otoriter kurumsallaşma yönünde bir değişimi başlatabilir.
Ancak, böyle bir sürecin önünde bazı engeller vardır. Bunlardan ilki,
Niyazov sonrasında öne çıkan yönetsel otoritelerin konsensus içinde ha-
reket etmeyip, bir iktidar mücadelesine girişmeleridir. İktidar çatışması,
yönetici elit içinden birinin diğerlerine üstün gelerek, rejimi yeniden
kendi çevresinde şekillendirmesiyle sonuçlanabilir. Bu, ülkede kişisel
yönetim yapısının sürmesi ile aynı anlama gelecektir. Aksi takdirde, ik-
tidar çatışması ülkede iktidar merkezinin zayıflamasına ve dış nüfuza
açık bir hale gelmesine neden olabilir. Bu durumda da, Niyazov’un en
önemli mirası olan çeşitli uluslararası aktörler arasında dengeleyici bir
dış politika oluşturma çabası sonuçsuz kalacak, istikrarlı bir zemine ka-
vuşamayacaktır.
Bu olası yönlerden hangisinin gerçekleşeceğini şimdiden tahmin et-
mek gerçekten güçtür. Berdimuhammedov’un başa geçmesinden bu
yana meydana gelen olaylar da farklı bakış açılarına göre değerlendirile-
bilir niteliktedir. Ancak Türkmenistan’da güncel dış politikanın ve siya-
sal hayatın başlıca iki eksende şekillenmekte olduğu söylenebilir. Bun-
lardan ilki, Türkmenistan’ın enerji politikasının oluşturulmasında yeni
liderin otoritesinin sınırlarının belirlenmesi zorunluluğu, ikincisi ise, bu
yöndeki dış beklentilere paralel olarak iç siyasal dengelerin yeniden
oluşturulması sürecidir.

Niyazov’un ölümünden sonra yaşanan gelişmeler dikkatle incelendi-


ğinde, Türkmen dış politikasında, doğal gaz dışsatımında fiyat artı şı ve
alternatif rotaların oluşturulması arayışının yine belirleyici olduğu gö-
rülmektedir. Yukarıda değinildiği gibi, Niyazov son dönemde özellikle
Rusya karşısında bu arayışları bir pazarlık unsuru olarak kullanmaya
yönelmişti. Berdimuhammedov’un bu stratejiyi, belki de Türkmenis-
tan’ın yapabileceği tek şeyi, harfiyen izlediği söylenebilir. Ancak tek
farkla, eskiden Niyazov’un kişiliğine yönelik güvensizlik Türkmenis-
tan’ın Batı ile ilişkilerinde belirleyici olurken, Onun ölümü ile birlikte,
ilişkilerin restorasyonu yönündeki taleplerin bizzat Batı’dan gelmeye
başlamasıdır. Niyazov’un ölümü, hem ABD ve AB için ilişkilerin yeni-
den yapılandırılmasına imkân sağlaması, hem de Rusya için Türkme-
nistan’da ortaya çıkan parçalı otorite yapısının, bu ülkeyi kendine daha
çok bağımlı kılınması noktasında daha rahat hareket etmesi noktasında
bir fırsattır. Dolayısıyla, güncel anlamda Berdimuhammedov yönetimi,

388  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
Kremlin, Washington ve Brüksel’in diplomatik baskısı altındadır. Buna,
Azerbaycan ve Türkiye gibi diğer aktörler de dâhildir.
Rusya, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen sonra yeni lidere,
Niyazov döneminde imzalanan doğal gaz satış anlaşmasının geçerlili-
ğini teyit ettirdi ve yeniden kurulan Prikaspiyski hattına Türkmenis-
tan’ın katılımı için diplomatik baskıyı yoğunlaştırdı.823 Ancak, ilişkiler-
deki seyir Berdimuhammedov’un selefi gibi, ülkesi ile Rusya arasındaki
ilişkilere kalıcı bir ortaklık perspektifinden bakmadığını gösterecektir.
İlk dikkat çekici gelişme, Azerbaycan ile Türkmenistan arasında Ha-
zar’ın güneyinde başlayan yakınlaşmadır. 12 Haziran 2007’de, Azeri ve
Türkmen liderler, Hazar Denizi’ndeki bazı alanlarda ortak arama yapıl-
ması ve 2001 yılında yaşanan gerilimden sonra kapatılan Türkmenis-
tan’ın Bakü büyükelçiliğinin yeniden açılması konusunda görüş birliğine
vardılar.824 Bu gelişme birçok açıdan önemlidir. Niyazov’un ölümünden
sonra, ABD ve AB’nin yoğun bir biçimde tekrar gündeme getirdiği
trans-Hazar alternatifinin hayata geçirilmesinde iki önemli, ancak barışık
olmayan aktör arasındaki yakınlaşma önemli bir başlangıç sayılabilir.
Buna paralel olarak, bu yakınlaşma Hazar’ın güneyinde bu iki ülke ara-
sındaki anlaşmazlıkları kendi bölge politikasında kullanan İran üze-
rinde, ileride oluşabilecek potansiyel baskının da habercisi olabilir. 5
Mart 2008’de iki ülke, aralarında 90’lı yıllardan kalan borç sorununu çö-
zümleyen diğer bir anlaşmaya imza attılar. Pazarlıklar sonucunda,
Azerbaycan’ın doğal gaz borcu karşılığında Türkmenistan’a 45 milyon
dolar ödemesi kararlaştırılmıştır. 825 Kısaca, Niyazov’un ölümünden
sonra, iki ülke arasındaki yakınlaşma dikkat çekici bir seyir izlemektedir.
Daha da önemlisi, aşağıda değinileceği gibi, Berdimuhammedov yöne-
timi bu yakınlaşmayı gerek Kuzeye, gerekse Güneye karşı bir koz olarak
kullanma niyetinde olduğunu gösterecektir.
Türkmenistan, bu yakınlaşmaya paralel olarak, bir dizi fiyat artırı-
mını gündeme getirdi. Rus diplomatlar, Türkmenistan’ın Prikaspiyski
hattına katılması taleplerini yinelediklerinde, Türkmen yetkililer,
Rusya’ya verilen gazın fiyatını tekrar pazarlık masasına getirdiler.
Rusya, 2007 sonunda Türkmenistan’dan aldığı gaza 2008 yılının ilk ya-
rısı için %30, ikinci yarısı için %50 daha fazla fiyat ödemeyi kabul etti.826
                                        
                                
 
823 Sergei Blagov, “Russian Officials Move Swıftly to Keep Turkmenistan in Moscow’s
Camp”, Eurasia Insight, 20 Şubat 2007.
824 Rovshan Ismayilov, “Azerbaijan and Turkmenistan Probe Rapprochement”, Eurasia
Insight, 18 Haziran 2007.
825 Rovshan Ismayilov, “Baku and Ashgabat Solved Long-Lasted Problem While US is
Pushing for Trans-Caspian Deal”, Eurasia Insight, 13 Mart 2008.
826 Sergei Blagov, “Russia Renews Interest in CIS, Agrees to New Price Deal f or Turkmen
Gas”, Eurasia Insight 27 Kasım 2007.

  389
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Rusya, Türkmenistan’ın kuzeye bağımlılığını sürdürmek, Çin ve Batılı
ülkelerle geliştirilebilecek ilişkileri frenlemek, en önemlisi üretilen gazın
yaklaşık üçte ikisi üzerindeki alım tekelini kaybetmemek için fiyat artı-
şını kabul etmek zorunda kalmıştır. Ocak 2008’de ise Çin’e satılacak ga-
zın fiyatının 195 dolara yükseltilmesi konusunda anlaşmaya varılmıştır.
Yakın gelecekte bu fiyata yakın bir değerin, Türkmen yetkililerce tekrar
Rusya’nın önüne getirilmesi beklenmelidir. Nitekim Türkmenistan 2009
yılının başlarından itibaren doğal gaz fiyatlarının artırılması talebini tek-
rar gündeme getirecek ve iki ülke arasında Rusya’nın bu ülkeden gaz
sevkiyatını kesmesine varacak yeni bir krizin doğmasına neden olacak-
tır.
Türkmenistan Ocak 2008’de, teknik problemleri gerekçe göstererek
İran’a verdiği doğal gazı aniden kesti. Bu kesintinin gerçek nedeni,
Türkmen yetkililerin, İran’a sattıkları doğal gazın fiyatını %100 oranında
artırmak istemeleridir. Bir diğer neden, büyük miktarlarda doğal gaz
dışsatım anlaşmaları imzalayan Türkmenistan’ın ağır kış koşulları nede-
niyle iç talebi karşılayamama tehlikesi ile karşı karşıya kalmasıdır. Sebep
ne olursa olsun, Türkmenistan ilk kez İran’a karşı dolaylı olarak fiyat ar-
tışını gündeme getirmiştir. İran, Türkmenistan’dan 1.000 metreküp ba-
şına 75 dolardan (Rusya’ya verilen fiyatın yarısı, Çin’e verilen fiyatın
yaklaşık üçte iki daha azı) yılda 8 milyar metreküp gaz almakta, bunun
önemli miktarını Türkiye’ye satmaktadır.827 İran kesinti nedeniyle, Tür-
kiye’ye vermeyi taahhüt ettiği gazı verememiş, sorun dolaylı olarak
Türkiye’yi de etkilemiştir.828 Kesintinin hemen ardından Türkmen ve
İranlı yetkililerin gazın fiyatının 140 dolara yükseltilmesi konusunda gö-
rüşmelere başlamaları, kesintinin temel nedeninin fiyat olduğunu gös-
termektedir.829
Rusya’nın Orta Asya enerji kaynakları zerindeki monopolünü yatırım
ve fiyat politikası ile korumaya yönelik stratejisi küresel ekonomik krizin
doğurduğu gelişmelerden olumsuz etkilenmektedir. 2003 tarihli anlaşma
ile Türkmenistan’dan 2028 yılına kadar 2 trilyon metreküp doğal gaz
almayı taahhüt eden Rusya, 2009 yılının başından itibaren önce fiilen
daha sonra diplomatik yollarla Türkmenistan’dan aldığı gazın mikta-
rında ve fiyatında indirime gitme yönünde bir tavır değişikliği göster-
miştir. Krizin Rus ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerine paralel ola-
rak, Çin ile 2006 yılında imzalanan anlaşma doğrultusunda bu ülkeye
                                        
                                
 
827 Yigal Schleifer, “The Iranian-Turkmen Gas Row: And The Winner is ... Russia”, Eurasia
Insight, 28 Ocak 2008.
828 “Iran Exports Gas Crisis as Imports Cease”, Oil and Energy Tre nds, 15 Şubat 2008, s. 7-8.
829 Bruce Pannier, “Turkmenistan/Iran: Good Relations Take Turn for The Worse”,
RFE/RL, 15 Ocak 2008.

390  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
doğal gaz satışında önemli ilerlemeler kaydeden Türkmen yönetimi
Moskova’dan doğal gaz alım fiyatını yükseltmesi yönündeki taleplerini
tekrar gündeme getirince, sorun iki ülke arasında yeni bir krize dönüş-
müştür. Gazprom 2009 yılının başından itibaren değişik gerekçelerle
Türkmenistan’dan aldığı gazın miktarını düşürmeye başladı. Nisan 2010
yılında hat üzerinde yaşanan bir patlamayı gerekçe gösteren şirket
Türkmenistan’dan doğal gaz sevkiyatını tamamen kesti. Türkmen yetki-
liler patlama ve sevkiyatın kesilmesinin bilinçli yapıldığını iddia ederek
Rus yetkilileri açıkça suçladı. 830 Rusya ile Türkmenistan arasında kriz sü-
rerken 2006 tarihli anlaşma ile yapımı hızlandırılan Türkmenistan-Çin
doğal gaz boru hattı 14 Aralık 2009 tarihinde hizmete açıldı. Özbekistan
ve Kazakistan üzerinden Çin’e uzanan bu hattın açılması Türkmen yö-
netiminin elini güçlendiren bir gelişme olmuştur. 2010 yılından itibaren
yılda altı milyar metreküp gaz sevkinin planlandığı hattın kapasitesinin
aşama aşama 2015 yılında kırk milyar metreküpe çıkartılması hedeflen-
mektedir. Kazakistan ve Özbekistan’ın hattın geçiş güzergâhında olması
ve Çin’in ekonomik çıkarlarını yakından ilgilendirmesi ile birlikte bu hat
Rusya’nın Orta Asya’daki hareket alanına yönelik ciddi bir tehdit oluş-
turmaktadır. Bu gelişme üzerine Medvedev acilen Aşgabat’a gitti. Baş-
langıçta ziyaret amacının 2003 tarihli anlaşmada ciddi bir indirime gi-
dilmesi olduğu belirtilse de gelişmeler Rus yönetiminin stratejik kaygı-
larla bu amacından taviz vermek zorunda kalacağını gösterecektir. 2003
tarihli anlaşmaya göre Rusya’nın 2010 yılında Türkmenistan’dan seksen
milyar metreküp gaz alması gerekiyordu. 22 Aralık 2009 tarihinde iki
ülke lideri arasında imzalanan anlaşma ile 2010 yılı için gaz alımı otuz
milyar metreküp ile sınırlandı. Rusya’nın başlangıçtaki alım talebinin on
milyar metreküp olduğu düşünüldüğünde Çin hattının Kremlin üzerin-
deki baskısı daha iyi anlaşılmaktadır. Varılan anlaşma sonucunda O cak
2010 tarihinden itibaren Türkmenistan’dan Rusya’ya gaz sevkiyatı yeni-
den başlamıştır.831
Türkmenistan’ın izlediği enerji politikasında 2005 yılında Rusya ile
Ukrayna arasında yaşanan doğal gaz krizi oldukça öğretici olmuştur.
Türkmenistan bu tarihten itibaren daha diplomatik yöntemlerle sahip
olduğu enerji kaynaklarının alternatif yollarla pazarlanması yönünde bir
dizi adım atmıştır. Komşuları ile arasındaki sorunlarda daha ılımlı bir
yaklaşıma yönelmesi, Çin ile yakınlaşma, 2003 yılında yaşanan krize
rağmen Batılı ülkelerle ilişkilerin yeniden oluşturulması bu tutumun
somut sonuçlarıdır. Türkmenistan’ın işini kolaylaştıran üç önemli geliş-

                                        
                                
 
830 Turkmenistan: Looking for Energy Partnerships, Stratfor, 10 Haziran 2009.
831 “Turkmenistan: Gas Flows Again to Ru ssia, while Discontent Simmers”, Eurasia
Insight, 13 Ocak 2010.

  391
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
menin de bu değişimde önemli katkısı bulunmaktadır. Öncelikle Çin’in
enerji politikasında bölgeyi önceleyen tutumu Türkmenistan’ın hareket
alanını genişletmiştir. İkinci olarak Türkiye’nin doğal gaz tedarikinde
İran’a yeniden ağırlık vermesi, askıya alınan Türkmenistan-İran-Türkiye
hattının güçlendirilmesi yönündeki çabaların hız kazanmasına neden
olmuştur. Son olarak, 90’lı yıllarda bölgedeki enerji politikalarının şekil-
lenmesinde etkili olamayan AB’nin 2005 yılından itibaren tedarik yolla-
rının çeşitlendirilmesi yönündeki politikalara ağırlık vermesi ve
Nabucco pr ojesinin hayata geçirilmesinde Türkmenistan’ın stratejik
önemi bu ülkenin izlediği politikalara uluslararası destek sağlamasını
kolaylaştırmıştır. Nitekim Ocak 2010’da İran ile Türkmenistan arasında
Devletabad-Hangeran arasında ikinci bir boru hattı Türkiye’nin de katı-
lımı ile hizmete açılmıştır. Altı ay içinde tamamlanan bu hat ile halen
yılda sekiz milyar metreküp olan sevkiyat hacminin aşama aşama yirmi
milyar metreküpe çıkartılması planlanmaktadır.832 Ağustos 2010’da
Türkmen yetkililerin Çin ile ikinci bir doğal gaz boru hattının inşası için
görüşmelere başlandığını açıklamaları bu açıdan dikkat çekici bir diğer
gelişmedir.
Berdimuhammedov, Niyazov sonrasında, doğal gazın dışsatım fiya-
tını artırmayı merkeze alan bir dış politikayı gündemine almış görün-
mektedir. Ancak hangi açıdan bakılırsa bakılsın, bu politikanın yürütü-
lebilirliği ülkedeki iç siyasal dengelerle yakından ilgilidir. Bu çerçevede
Berdimuhammedov’un iç politikada attığı adımlar önem kazanmaktadır.
ABD ve AB, Niyazov sonrasında, Berdimuhammedov yönetiminin
bir dizi reformu başlatacağı beklentisi içine girdi. Yeni liderin attığı
adımlar da bu açıdan değerlendirildi. Ancak gelişmeler incelendiğinde,
içeride yaşanan gelişmeler konusunda bir yargıya varmak için zamanın
henüz erken olduğu görülecektir.
Berdimuhammedov, önce ülkede internet kafelerin açılmasına onay
verdi. Daha sonra bireysel internet aboneliğine de izin verileceği yö-
nünde açıklamalar yapıldı. Yurt içi seyahat kısıtlamaları hafifletildi.
Kentler arasındaki kontrol noktalarının sayısı azaltıldı. Ülkenin uzun
yıllardır el atılmamış sorunu olan tarım reformu konusunda çalışmalar
başlatıldı. 1 Temmuz 2007’de yürürlüğe giren sosyal güvenlik yasası
kapsamında, Niyazov tarafından askıya alınmış olan emekli aylıklarının
tekrar ödenmesine başlandı. Yine Niyazov tarafından kapatılan Bilimler
Akademisi tekrar açıldı. Faaliyetleri yasaklanan, bale, tiyatro, sirk gibi
etkinliklere izin verildi.833 Reformlar içinde dikkat çeken diğer bir uygu-
                                        
                                
 
832 “Turkmenistan: New Pipeline to Iran Set to Open”, Eurasia Insight, 4 Ocak 2010.
833 Aisha Berdyeva, “Turkmenistan: Berdymukhamedov Marks Fır st Year as Pre sident”,
Eurasia Insight, 11 Şubat 2008.

392  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
lama, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile ilan edilen aflardır. Ağustos
2007’de Niyazov’a suikast suçlamasından ceza alanlardan 11 kişi affe-
dilmiştir. Bu kişiler, genellikle suikast girişimi ile ilişkileri tartışmalı olan
isimlerdi. Salıverilenler içinde en dikkat çeken isim, 1996–2003 yılları
arasında ülkede başmüftülük görevini yerine getiren Nasrullah İbadul-
lah’tır. Bu kişi 2004 yılında vatana ihanet suçlamasıyla 22 yıl hapis cezası
aldı. Cezalandırmanın gerçek nedeninin, İbadullah’ın Ruhname’nin ül-
kede temel eser olarak yaygınlaştırılmasına karşı yürüttüğü muhalefet
olduğu üzerinde durulmuştur.834 Şubat 2008’de ise siyasi mahkûmlar dı-
şında, 1.269 mahkûm serbest bırakıldı. Berdimuhammedov bu tür afları
ülkede özel günler öncesinde yineleyeceğini açıkladı.835 Üzerinde durul-
ması gereken diğer bir gelişme, Niyazov dönemine ait izlerin silinmesine
yönelik girişimlerdir. Niyazov’a ait bazı büst ve portreler meydanlardan
kaldırıldı. Bu konuda son gelişme, Nisan 2008’de Niyazov döneminde
değiştirilen ay ve gün isimlerinin tekrar eski isimleri ile kullanılmasına
geçilmesidir.836 Özetlenen bu reform ve değişikliklerin, Batılı ülkelerin
beklentilerini doğrulayacak yeni bir dönemin başlangıcını oluşturdu-
ğuna dair somut bir gösterge yoktur. Aynı süreçte, reformların uygu-
lanması ve diğer bazı gelişmeler, “yeni dönem” konusunda bazı tered-
dütlerin oluşmasına neden olmuştur.
Öncelikle, internet kafelerin açılması, Türkmenistan’a özgü bir bi-
çimde yürürlüğe konulmuştur. Sınırlı sayıda açılan bu kafelerde en fazla
5 bilgisayar bulunmaktadır. Genellikle posta merkezlerinin içinde açılan
kafelerin girişinde polis bulunmakta, erişim fiyatları, Türkmenistan
şartlarında oldukça yüksek tutulmaktadır.837 Bu açılımın gerçek anlamda
bir iletişim özgürlüğü doğurup doğurmayacağı şüphelidir. Kasım
2007’de Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile uydu antenlerinin apart-
manlardan kaldırılması iletişim açılımını sorgulanır kılan diğer bir ge-
lişmedir. Kararın, şehirlerde görüntü kirliliğini önlemek amacıyla alın-
dığı belirtilse de pratikte bu karar, vatandaşların haber alma özgürlükle-
rine getirilen bir kısıtlama olarak yorumlanmıştır.838

                                        
                                
 
834 Aisha Berdyeva, “Turkmenistan: President Pardons with One Hand, Purges with The
Other”, Eurasia Insight, 23 Ağustos 2007.
835 Gulnoza Saidazim ova, “Turkmenistan: President Announces Amnesty, Excluding
Political Prisoners”, RFE/RL, 14 Şubat 2008.
836 Bruce Pannier, “Turkmenistan: ’April’ Returns to Ashga bat”, RFE/RL, 26 Nisan 2008.
837 Jean-Christophe Peuch, “Turkmenistan: Still Waiting for Berdymukhammedov’s
Thaw”, RFE/RL, 28 Nisan 2007.
838 “Turkmenistan: A New Obstacle for Access to The Airwaves”, RFE/RL, 16 Aralık 2007.

  393
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Şubat 2007’de eski Meclis Başkanı Ataev, üvey oğlunun eşini intihara
sürüklemek suçlamasıyla, eşi ile birlikte hapis cezasına çarptırılmıştır.839
Suçun tartışmalı olması bir yana, ailece ceza verilmesi, eski uygulamala-
rın ülkede sürdüğü izlenimini güçlendirmektedir. Eylül 2007’de ise
Türkmen gazeteci Ogulsapar Muradova’nın, cezasını çekmekte olduğu
hücresinde ölü bulunması ve olayın üzerine gidilmemesi bir diğer so-
runlu olaydır.840 Niyazov’un izlerini silmeye yönelik girişimlerin, yeni
bir dönemin başlangıcından çok, lider değişiminin bir uzantısı olduğuna
dair izlenimler bulunmaktadır. Berdimuhammedov’un üzerinde kendi
resminin bulunduğu madeni paralar bastırması, kendi portrelerinin
meydanlarda gün geçtikçe daha çok görünmesi, 2008 yılında 50. yaş
günü kutlamalarının görkemli resmi törenlerle kutlanması, buna örnek
olarak verilebilir.841
Özetle, ülkedeki reform süreci henüz bir değişimin yaşandığı anla-
mına gelmemektedir. Ancak, iç siyasal dengeler açısından Berdimuham-
medov’un konumunu güçlendirme çabası içinde olduğu belirtilebilir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra yaşanan bir dizi tasfiye bu
durumun göstergesidir. İlk tasfiye Nisan 2007’de, daha önce
Berdimuhammedov’un emri ile kurulan bireysel şikâyetleri inceleme
komisyonunun raporu üzerine İçişleri Bakanı Akmemed Rahmanov’un
yetersizlik gerekçesi ile görevden alınmasıdır.842 Rahmanov, Türkmen
polis örgütü i çinde en etkili isim olarak tanınıyor ve Berdimuhamme-
dov’un iktidara gelmesini sağlayan isimler içinde yer alıyordu.
Tasfiyenin ciddi bir muhalefet olmadan gerçekleştirilmesi dikkat
çekicidir. İkinci tasfiye ise tam bir sürpriz olmuştur. Mayıs 2007’de,
Niyazov döneminin güçlü ismi, UGK Başkanı Akmurat Recepov’un
başka bir göreve atandığı duyuruldu.843 Recepov, Niyazov sonrasında
Cumhurbaşkanlığı makamından daha etkili bir kurum olarak yapılandı-
rılan UGK başkanlığını yürütüyordu. Ayrıca Onun, Niyazov sonrası
dengeleri belirleyen isim olarak bilinmesi, bu tasfiyeyi önemli kılmakta-
dır. Recepov, daha sonra tutuklanarak 20 yıl hapis cezasına çarptırıla-
caktır. Diğer bir tasfiye, Tarım Bakanı Paizigeldi Meredov’un pamuk
yolsuzluğu gerekçe gösterilerek görevden alınmasıdır. Yine, Niyazov’un

                                        
                                
 
839 Belirtildiği gibi Ataev, Niyazov’un ölümünden sonra vekaleten cumhurbaşkanlığı
görevine getirilecekken hakkında yolsuzlu k iddiala rı gerekçe gösterilerek görevden
alınan isimdi.
840 “The Government Retains its Iron Grip on Mass Media”, Eurasia Insight, 7 Mayıs 2007.
841 Farangis Najibullah, “Turkmenistan: New President Shows Shades of
‘Turkmenbashi’”, RFE/RL, 5 Temmuz 2007.
842 Peuch, 28 Nisan 2007.
843 “Turkmenıstan: New Presıdent Sacks Long-Servıng Securıty Chıef”, RFE /RL, 16 Mayıs
2007.

394  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
yakın çalışma arkadaşları ve özellikle mali konularda eski liderin birçok
sırrını bildiklerine inanılan üç isim, Aleksandr Zhadan, Vladimir
Kramov ve Vladimir Umnov uzun süredir gözaltında ya da ev hapsinde
tutulmaktadırlar.844
Türkmenistan’da, siyasal hayatın işleyişi göz önüne alındığında, lide-
rin yakın çevresinde ani tasfiyeler gerçekleştirmesi alışıldık bir durum-
dur. Farklı olan, Berdimuhammedov’un bu tasfiyeleri gerçekleştirebile-
cek güçte olabilmesidir. Bu tasfiyeler, yöntem itibariyle Niyazov’un ger-
çekleştirdiklerine benzemektedir. Ancak, biraz da uluslararası beklenti-
lerin etkisiyle, bu girişimler eski Sovyetler Birliği’nde yaşanan Stalin-
Kruşçev benzeri bir değişimin habercisi olarak değerlendirilmektedir.845
Genel olarak, bu tasfiyelerin, Türkmenistan’daki siyasal ortam dikkate
alındığında, tek başına Berdimuhammedov tarafından gerçekleştirile-
bilme olasılığı zayıftır. Tasfiyeler, dışarıdan ya da içeriden destek alma-
dan yürütülemez. Recepov, Niyazov geleneği konusunda tutucu tavır-
ları, ya da konumunu Berdimuhammedov üzerinde bir baskı aracı ola-
rak kullanmak istediği için görevden alınmış olabilir. Dikkat çekici olan,
Recepov’a bağlı olan iki bin kişilik özel güçten herhangi bir tepkinin
gelmemiş olmasıdır. Recepov’un görevine yardımcısının getirilmesi bu
açıdan anlamlıdır. Bu görevlendirme, Berdimuhammedov’un
Recepov’u, bizzat onun kadrosu ile işbirliği içinde görevden aldığını
göstermektedir.

2008 Anayasa Değişiklikleri ve Erken Meclis Seçim leri


Mayıs 2008’de bir dizi anayasa değişikliği Cumhurbaşkanı Berdimuham-
medov tarafından gündeme taşındı. Dile getirilen öneriler geleneksel
Türkmen rejiminden önemli bir sapmaya işaret etmesi yönüyle
önemlidir. Anayasa Reformu Devlet Konseyi tarafından hazırlanan ve
Temmuz 2008’de Cumhurbaşkanı’na sunulan öneriler, bazı deği-
şikliklerle Eylül 2008’de Halk Maslahatı tarafından onaylanarak yürür-
lüğe girdi.846 Bu değişikliklerin temel özelliği ülkede siyasal rejimin
merkezinde bulunan Halk Maslahatı’nın yetkilerinin cumhurbaşkanı ve
meclise devredilmesidir. Değişikliklerle, Halk Maslahatı iç ve dış poli-
tika, ekonomik, sosyal ve kültürel konularda görüş bildiren istişari bir
organa dönüştürüldü. Buna karşılık, cumhurbaşkanı, ülkedeki tüm
bölge, şehir ve diğer alt yönetsel birimlerin yöneticilerini ve seçim ko-
                                        
                                
 
844 Aisha Berdyeva, “Turkmenistan: President Pardons With One Hand, Purges With The
Other”, Eurasia İnsight, 23 Ağustos 2007.
845 Gulnoza Saidazimova, “Turkmenistan: Voters Hoping Elections will Bring Long-
Awaited Change”, RFE/RL, 8 Aralık 2007.
846 “Turkmenistan: New Parliament Convenes”, Eurasia İnsight, 9 Ocak 2009.

  395
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
misyonu üyelerini doğrudan atama yetkilerini üstlendi. Üye sayısı 65’ten
125’e çıkartılan meclise, yasaları kabul etme, anayasa değişiklikleri,
cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tarihini belirleme, mali denetim, ulusla-
rarası anlaşmaların kabul edilmesi yetkileri verildi. Ayrıca, cumhurbaş-
kanı tarafından önerilen yüksek mahkememe yargıçları, başsavcı, adalet
ve içişleri bakanlarının da meclis onayı ile atanması uygulamasına ge-
çildi.
Bu değişiklikler, Berdimuhammedov’un iktidarını şekillendirme
noktasındaki tutumu konusunda da ipuçları vermektedir. Yeni lider bu
değişikliklerle, üye sayısı beş bini bulan, son derece hantal ve liderin ka-
rarlarına meşruiyet sağlama dışında bir fonksiyonu olmayan Maslahat
yerine, rejimi kendi otoritesine bağımlı meclis yolu ile yeniden formüle
etmiştir. Görüldüğü gibi, bu Orta Asya Türk cumhuriyetlerindeki genel
seyre uygun bir gelişmedir. Ayrıca bu yöntem bir vitrin demokrasisi
oluşturmak için, önceki yapılanmaya göre daha işlevseldir. Büyük bir
olasılıkla ülkede devlet partisi ve onaylı diğer küçük partilerin rol ala-
cağı bir siyasal sistemin oluşturulması yönündeki gelişmeler yakın dö-
nemde ortaya çıkacaktır. Nitekim anayasa metnine ülkede ekonomik
kalkınmanın piyasa ekonomisi temelinde gerçekleştirileceği ve ayrıca
ülkenin çok partili sisteme dayalı demokrasi olarak niteleyen eklemeler
yapılması bu eğilimin birer uzantısı olarak değerlendirilebilir. ABD ve
AB’nin alternatif bir enerji hattı oluşturulmasına yönelik girişimlerinin
hız kazandığı bir dönemde bu değişiklik Berdimuhammedov’un Batılı
ülkelere verdiği bir mesaj olarak da görülebilir.
Anayasa değişiklikleri ile statüsü değiştirilen Meclis için erken se-
çimler 14 Aralık 2008 tarihinde gerçekleştirildi. Berdimuhammedov’un,
seçimlerden önce uluslararası gözlemcileri seçimleri izlemek için ülkeye
davet etmesi dikkat çekici bir gelişme olmuştur. Seçimlerde aynı san-
dalye için birden fazla adayın yarışmasına izin verildi. Anayasa ve yeni
seçim kanununda partilerin aday göstermesinden bahsedilmesine rağ-
men ülkede kayıtlı tek parti olduğundan, parti adaylarının tamamı
TUDP tarafından gösterildi. Seçim kanununa göre sivil toplum örgütle-
rine de aday gösterme hakkı tanınmıştır. Ancak bu örgütler, TUDP’nin
yan örgütü gibi çalışan ve hükümet tarafından sıkı bir biçimde denetle-
nen kuruluşlar olduklarından adayların tamamı pratikte iktidar tarafın-
dan seçime girmesine onay verilen kişilerden oluşmuştur. Seçim yasa-
sına göre adaylar dar bölge çoğunluk sistemine göre seçileceklerdi ve bir
adayın seçilebilmesi için o çevrede kullanılan oyların yarısından fazla-
sını alması gerekmekteydi. Eğer bu oran sağlanamazsa birinci turda en
çok oy alan iki aday arasında seçimler yinelenecekti. Seçimlerde 125
sandalye için 288 aday yarıştı. Adayların %90’ı devlet partisi tarafından

396  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
gösterilen adaylardı. 2008 seçimlerinde, seçimlerin yönetimi için, ana-
yasa gereği MSK oluşturulmuştur. 15 üyeli Komisyon’un tüm üyeleri
cumhurbaşkanı tarafından seçilirken, daha alt düzeydeki seçim komis-
yonlarının üyeleri yerel meclislerin gösterdikleri adaylar arasından MSK
tarafından seçilerek atanmıştır.847
Anayasa değişiklikleri ve erken parlamento seçimlerinin hemen ar-
dından Ocak 2009’da yeni bir tasfiye dalgası başlatıldı. Aralarında ba-
kanların da bulunduğu 15 üst düzey yetkili görevlerinden alındılar. Bu
son tasfiye dalgasından sonra Niyazov döneminden sadece üç bakan
kabinedeki görevlerinde kalmıştır. Doğrudan adı görevden alınanlar
içinde geçmese de, Savunma Bakanı Agageldi Memedgeldiyev’in sağlık
nedenlerini ileri sürerek bu tasfiye dalgasında istifasını vermesi dikkat
çekici bir gelişme olmuştur. Memedgeldiyev, Niyazov sonrası geçiş sü-
recinde Berdimuhammedov’a verdiği destekle tanınan bir isimdi, hatta
bir ara perdenin gerisinden ülkeyi yöneten kişi olarak nitelenmişti. Bu
istifa, Berdimuhammedov’un artık Memedgeldiyev’in gölgesinde kal-
mak istemediğinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Tasfiye dal-
gasında bir diğer güçlü isim Dışişleri Bakanı Raşid Meredov görevinde
kalmıştır. Ancak görevinden alınanlar içinde Meredov’un yardımcısının
da bulunması, Berdimuhammedov’un bir sonraki hedefinin Meredov
olduğu yönünde yorumlar yapılmasına neden olmaktadır.848
Uluslararası konjonktür açısından Niyazov sonrasında yaşanan tasfi-
yelere bakıldığında da birçok alternatif olasılık or taya çıkmaktadır. Ön-
celikle Rusya, Prikaspiyski hattına katılım yönünde diplomatik baskısını
artırdığı bir dönemde, Berdimuhammedov’un daha rahat karar alabil-
mesini sağlayacak, oluşabilecek muhalefeti frenleyecek tasfiyelere destek
vermiş olabilir. Tasfiyeler karşısında ülkede yaşanan genel sessizlik, bu
olasılığı güçlendiren bir durumdur. Başka açıdan, yeni liderin ülke
içinde konumunu güçlendirmesi, Batılı ülkeler tarafından da olumlu
karşılanacak bir gelişmedir. Trans-Hazar geçişli projelerin hayata geçiri-
lebilmesinde etkin bir rol oynaması beklenilen Berdimuhammedov’un,
bir hükümet darbesi ile yönetimden uzaklaştırılması olasılığı, yapılan
tasfiyelerle zayıflatılmaktadır. Ancak, Batılı ülkelerin Türkmenistan’da
seçkinler arasındaki dengelere nüfuz edebilme gücünün sınırlı olduğu
unutulmamalıdır. Tasfiye süreci, Niyazov sonrası Türkmenistan’da siya-
sal seçkinlerin stratejik geçiş sürecinde kendilerine ileride muhalefet
edebilecek unsurları tasfiye etmek noktasında gerçekleştirdikleri bir iş-
                                        
                                
 
847 Turkmenistan Early Parliamentary Elections, 14 December 2008, (Varşova: OSCE/ODIHR
Needs Assessment Mission Report, 2008), ss. 1-8.
848 Bruce Pannier, “Turkmenistan’s ‘Gray Cardinal’ Leaves Government”, RFE/RL, 25
Ocak 2009.

  397
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
birliğinin sonucu olmaktan çok, yeni liderin iktidarını pekiştirmesi ve si-
yasal rejimi yeniden biçimlendirmesine doğru yaşanan değişimin bir
göstergesi olarak da yorumlanabilir.

Sonuç
Türkmenistan, kurumsallaşma düzeyi zayıf bir devlet örgütlenmesi,
monokültür üretime dayalı sektörel açıdan uzmanlaşmamış bir eko-
nomi, kırsal kesimde yoğunlaşmış bir toplumsal yapı ile bağımsızlığa
geçmiştir. Bu süreçte, Türkmen otoriteler eski yönetsel yapıları ve kad-
roları, söylem ve isim değişiklikleri yaparak bağımsız devlete transfer
ettiler.849 Siyasetten kopuk kırsal yapı, toplumun dış çevreden izole edil-
mesinde yönetime avantaj sağlamıştır. Dolayısıyla bu ülkede, siyasal ha-
yat başından beri eski bürokratik kadroların tekelindeki ilişkiler çerçeve-
sinde şekillenmiştir. Ülkede muhalefet, bu arka planda seçkinler içinden
yaşanan kopmalarla doğdu ve iktidardaki kadroların kullandıkları yön-
temleri kullanmaya yatkın kişiler tarafından şekillendirildi. Komünist
ideolojiye olduğu gibi, liberal, demokratik kurum ve yöntemlere karşı da
söylem düzeyinde bir bağlılık gösterildi.
Anayasa ve yasalarda yazılanlar ile ülkedeki uygulamalar arasında
bir bağ kurmak günümüz Türkmenistan’ında mümkün değildir. Ülkede
fiilen kuvvetler birliği rejimi uygulanmaktadır. Halk Maslahatı, 2006 yı-
lına kadar, Türkmenbaşı’nın kişisel otoritesinin somutlaştığı, onun istek
ve politikalarına meşruiyet kazandırıldığı, tüm devlet organlarının bir-
birleri ile kaynaştığı en üst iktidar organı olarak yapılandırıldı. Tüm
devlet kurumları Niyazov’un isteği doğrultusunda şekillendirildi. Bası-
nın finansal gereksinimleri, devlet kurumlarının bütçeleri, onun kişisel
otoritesine bağlı olarak karşılandı. Dolayısıyla, Niyazov’un ölümünden
sonra, ülke kişiye uyarlanmış kurumlar veya zayıf kurumsallaşma so-
runu ile karşı karşıya kaldı.
Rejimin bu niteliği bağımsızlıkla birlikte karşılaşılan ekonomik so-
runların çözümlenmesini, merkezi bir konuma getirmiştir. Ülkede siya-
set ve dış politika, doğal gazın dış satımı, fiyat artırımı gibi konuların
belirleyici olduğu bir süreç içinde şekillenmektedir. Bu nedenle on yıllık
Refah Programı bir ekonomik kalkınma programı olmanın ötesinde
devletin temel siyasal belgelerinden biri olma özelliğini taşımıştır. Bu
program, ülke doğal gaz ve petrolünün, Rusya dışında oluşturulacak
alternatif yollarla, batı, doğu, güney yönünde dış pazarlara ulaştırılma-
sını, elde edilecek gelirin de ülkenin yeniden yapılandırılmasına akta-
                                        
                                
 
849 Shahram Akbarzadeh, “National Identity and Political Legitimacy in Turkmenistan”,
Nationalities Papers, Cilt: 27, Sayı: 2, 1999, s. 271.

398  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
rılmasını öngörmektedir. Türkmenistan’ın dış politikası da bu temel he-
def çevresinde yapılandırılmış, daimi tarafsızlık statüsü ile çevreden ge-
len baskılara karşı ülkenin izole edilebilmesi ve geliştirilecek ekonomik
ilişkilerde inisiyatif alanının genişletilmesi amaçlanmıştır.
Dolayısıyla, siyasal sistemin işlevselliği, Kazakistan’da olduğu gibi
koruyucu çıktılar üretmek veya Kırgızistan’da olduğu gibi seçkinler ara-
sındaki çatışmanın çözümlenmesinden çok, doğrudan uluslararası ak-
törlerle yakından ilişkili bir ekonomik kalkınma programının başarısına
kilitlenmiş durumdadır. Belirtilen süreçte, gerek ekonomik programın
hayata geçirilmesinde, gerekse bunun uluslararası ilişkiler boyutuyla
desteklenmesi konularında başarı sağlanamamıştır. İran ve Afganistan’la
geliştirilmeye çalışılan ilişkiler ABD’nin tepkisini çekmiş, Hazar’da
Azerbaycan ile düşülen görüş ayrılıkları nedeniyle Rusya ile sorunlar
yaşanmış, sonuçta ülke, başlangıçta hedeflediğinin çok ötesinde bir dizi
olumsuz sonuçla karşılaşmıştır. Siyasal rejimin, çizilen hedeflerle olan
ilişkisi, ekonomik ve uluslararası ilişkilerde yaşanan başarısızlıkların bir
rejim sorununa dönüşmesine neden olmuştur.
Beklenileceği gibi, uluslararası alanda yaşanan tıkanıklıklar, siyasal
seçkinler içinden yeni bir kopmanın ve devamında bir muhalefet hare-
ketinin oluşmasına neden olmuştur. Dolayısıyla yeni muhalefet, iç sos-
yoekonomik gelişmelerin bir sonucu olmaktan çok, uluslararası sorunla-
rın çevresinde bir nomenklatura hareketi olarak şekillenmiştir. 25 Kasım
suikast girişimi de yukarıda çizilen çerçeve ışığında anlam kazanmakta-
dır. Türkmenistan, Orta Asya-Ortadoğu enerji koridorunun ortasında
yer alan, aynı zamanda zengin enerji kaynaklarına sahip bulunan bir ge-
çiş ülkesidir. Arazi yapısı nedeniyle, İran’la birlikte petrol ve doğal gazın
en az maliyetle transferine imkân vermektedir. Afganistan operasyonu
ve Irak’ın işgalinden sonra bu koridor, ABD için büyük önem kazanmış-
tır. Türkmenistan aynı zamanda, ABD’nin İran’ı çevreleme ve izole etme
politikası açısından da önemli bir stratejik konuma sahiptir. Ancak,
Niyazov döneminde siyasal rejimin yapısı ve dış politikası bu hedeflerle
uyum sağlayacak nitelikte değildi. Dolayısıyla Türkmenistan, rejiminde
ve uluslararası politikada değişime gitmesi yönünde bir dış baskıyı git-
tikçe artan oranda hissetmekteydi. Suikast girişimi sonrasında Niyazov,
Türkmenistan’ın üzerindeki bu baskıyı, uluslararası ilişkilerde bir reviz-
yona giderek aşmaya çaba harcamış, özellikle ABD baskısını, Rusya ile
ilişkileri iyileştirmek yoluyla frenlemeye çaba harcamıştır. Ancak, bu ya-
kınlaşma kişiye bağlı bir dengeleme stratejisi çerçevesinde şekillendi-
ğinden kalıcı bir işbirliği oluşturmaktan çok, gerilimli ve zoraki bir bir-
liktelik görünümünde olmuştur. Burada temel sorun, değişken politika-
ların, kurumsal zayıflığın ve kişiye bağlı yönetimin, dengelemeye çalış-

  399
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
tığı aktörler tarafından ne ölçüde tolere edilebileceği konusunda yoğun-
laşmaktadır.
Bölgesel ve bölge dışı birçok uluslararası aktörün, Türkmenistan üze-
rinde gerçekleştirmek istedikleri stratejiler vardır ve bu stratejilerin ha-
yata geçirilmesi noktasında Niyazov’un ölümü yeni fırsatlar doğur-
muştur. Zayıflamış bir otorite yapısı ile birlikte, Niyazov’un ölümünden
önce oluşturulan dengelerin sürdürülmesi en çok Rusya’nın işine gel-
mektedir. Böyle bir durum, Türkmen otoritelerin pazarlık güçlerini sı-
nırlayacak, Rusya’nın Türkmen enerji kaynakları konusunda daha rahat
hareket etmesini sağlayacaktır. Bu nedenle Rusya, Niyazov sonrası ge-
lişmeleri bu doğrultuda kullanmak istemektedir. Berdimuhammedov’un
diğer yöneticiler karşısındaki konumunun güçlendirilmesinden, belli bir
yönetici grubun desteklenmesi ya da topyekün parçalanmış bir iktidar
yapısının avantajlarından yararlanmaya kadar uzanacak, birçok politika
seçeneği içinde ilişkilerin ne yönde gelişeceğini ise zaman gösterecektir.
Ülkedeki otorite yapısının zayıflaması, ABD açısından da olumlu bir ge-
lişmedir. Bu sayede Niyazov’un ölümü öncesinde, ABD aleyhine oluşan
dengeler yeniden yapılandırılabilir. ABD’nin Türkmen enerji kaynakları
üzerindeki Rus monopolünü kırarak; bu kaynakların, kontrolünde tuta-
bildiği Afganistan-Pakistan rotasından güneye, BTC rotasından Akde-
niz’e ve batıya ulaştırılması noktasındaki çabalara hız vereceği ortadadır.
Bu stratejinin, Türkmenistan’ın hayallerini süsleyen, alternatif rotalar
yolu ile kuzeye bağımlılığı kırmak yönündeki temel politikaya uygun
düştüğü söylenebilir. Ancak buradaki sorun, ABD ile ilişkilerin gelişti-
rilmesinin, ülkedeki otorite yapısı üzerinde oluşturacağı değişim yö-
nündeki baskıdır. Daha önce Özbekistan’da yaşanan ve iki ülke arasın-
daki ilişkileri kopma noktasına getiren böyle bir sürece, Türkmenistan’ın
kurumsal anlamda, Özbekistan kadar direnme potansiyeli bulunma-
maktadır. ABD’nin Türkmenistan üzerinde nüfuz kurabilmesi, Hazar’a
askeri açıdan inebilme ve İran üzerinde baskı kurabilme potansiyelini de
güçlendirecektir. Böyle bir gelişme, Karadeniz ve Kafkasya’daki ABD
varlığını pekiştirecektir. Irak, İran ve Suriye’ye yönelik politikalarda sı-
kıntı çeken ABD yönetiminin, Türkmenistan’daki gelişmeleri kendi çı-
karları doğrultusunda kullanmaya ağırlık vermesi ülkedeki otorite den-
geleri üzerinde önemli etkilerde bulunabilir. Niyazov’un ölümü önce-
sinde Çin ile ilişkilerin güçlendirilmesi yönündeki adımların sürdürül-
mesi ise, yeni yöneticilerin bu yöndeki kararlılığına bağlıdır.
Berdimuhammedov, yönetime geldikten sonra Batılı ülkeleri denge-
leyici güç olarak Rusya’ya karşı kullanmaya dönük adımlar atmış, bu-
nun bir yansıması olarak, kişisel otoriter bir siyasal rejimden kurumsal
bir diktatörlüğe geçiş yönünde bir dizi reformu hayata geçirmiştir. Bu

400  
Kişiye Bağlı Otoriter Rejimden Vitri Demokrasisine Doğru: Türkmenistan
 
reformların kurumsal yönü, cumhurbaşkanlığı kontrolünde bir yasama
ve yargı sistemi aracılığı ile ülkede vitrin demokrasisinin oluşturulma
çabasıdır. Siyasal hayata yansıyan yönü ise, cumhurbaşkanının konu-
munu güçlendirmeye dönük tasfiye operasyonlarına sıklıkla başvurul-
masıdır. Ülkedeki sürecin kişisel diktatörlükten otoriter bir başkanlık re-
jimine doğru değişim geçirdiği görülmektedir.

  401
  Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 

 
402  
 
Sonuç
 

SONUÇ
SOVYET SONRASI TÜRK
CUMHURİYETLERİNDE
SOSYO-EKONOMİK DİNAMİKLER
ve SİYASAL REJİM

Sonuç bölümünde buraya kadar yapılan incelemelerden elde edilen bul-


gular karşılaştırmalı olarak ele alınacak, içsel ve dışsal gerilim doğuran
baskılar ışığında ülkelerin siyasal rejimlerinin ve dış politikalarının şe-
killenme dinamikleri, benzerlik ve farklılıkları belirlenmeye çalışılacak-
tır.

Tarihsel, Kültürel, Sosyal Dinamikler Çerçevesinde Orta Asya Türk


Cumhuriyetleri

İncelenen dört Türk Cumhuriyetinin tarihsel, kültürel ve sosyal arka


planları ışığında belirleyici özellikleri şu şekilde özetlenebilir:
Her şeyden önce, bu ülkeler arasında yerleşiklilik ve göçebe kültür
olmak üzere ikili bir ayrım yapılabilir. Kazakistan, Kırgızistan ve Türk-
menistan göçebe toplum dinamiklerinin tarihsel ve güncel olarak etkili
olduğu ülkelerdir ve bu özellikleri ile yerleşik geçmişe sahip bulunan
Özbekistan’dan ayırt edilebilirler. Bu ayrım kurumsallaşma açısından da
önemlidir. Yerleşik ve kurumsallaşmış toplumsal yapıya sahip ülkelerde
uluslaşma, devlet bilinci, dış nüfuza dirençlilik ve özerk politikalar ge-
liştirme eğilimi daha güçlüdür. İncelenen ülkeler temel alındığında Öz-
bekistan’ın bu açılardan daha avantajlı olduğu ve birikimlerini bağım-
sızlık sürecine aktarabildiği görülmektedir.

İkinci bir ayırım, tarihsel olarak Çin, Moğol etki alanı ile Batı, Ana-
dolu ve İran etki alanı olmak üzere yapılabilir. Kazakistan ve Kırgızis-
tan, göçebe gelenekleri ve sosyoekonomik etkileşim olarak daha çok Çin
ve Moğol dünyası ile iletişim içinde bulunmuşlarken, Özbekistan ve

  403
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Türkmenistan ağırlıklı olarak kendilerinin batısında yer alan kültürlerle
etkileşim içinde olmuşlardır. Bu etkileşim alanları, konuşulan dilden, fi-
ziki yapıya kadar birçok alanda kendini göstermektedir. Türkmen ve
Özbek Türkçesi Orta Asya’da Anadolu Türkçesine en yakın iki dildir.
Klasik Özbekçe’nin, Anadolu Türkçe’sine daha yakın olduğu, ancak Rus
ve Sovyet dil politikaları sonucunda farklılaşmanın öne çıkarıldığı ileri
sürülmektedir. Buna karşılık Kazak ve Kırgız Türkçeleri batıdakilere
göre daha zor anlaşılır bir yapıdadır. Bu ayrım onların etkileşim alanı
olarak daha farklı bir coğrafi ilişki içinde olmalarından ve ticarileşme,
kurumsal eğitim geleneği ve kentleşmenin daha ön planda olduğu batı-
dan uzakta kalmış olmaları ile de örtüşmektedir.
Burada Türkmenlerin kendilerine özgü konumlarının üzerinde dur-
mak gerekmektedir. Türkmenler göçebe geleneğe sahip olmalarına rağ-
men, bazı özellikleri nedeniyle Kazak ve Kırgızlardan ayrılmaktadırlar.
Onların göçebe gelenekleri, Kazak ve Kırgızların aksine Moğol göçebele-
rinin etkisinden uzak kalmıştır. Coğrafi etkileşim alanı olarak da Özbek
Hanlıkları ile İran arasında konumlanmış olmaları onları bu etkileşim
alanının bir parçası yapmaktadır. Dolayısıyla yapılacak analizlerde bu
ayrıma dikkat edilmesi gerekmektedir.
Üçüncü olarak, bu ülkelerde Rus ve Sovyet egemenlik dönemi, yuka-
rıda çizilen ayrımlar paralelinde farklı etkilerde bulunmuştur. İlgili bö-
lümlerde ele alındığı gibi, Kazakistan ve Kırgızistan, Rus ve Sovyet mer-
kezli kurumsallaşmadan en fazla etkilenmiş bulunan Orta Asya cumhu-
riyetleridir. Neredeyse bu iki ülkenin tüm siyasal kurumları, siyasal seç-
kin yapısı ve yönetim kalıpları Rus ve Sovyet egemenliği döneminde şe-
killendirilmiş, hatta bundan da öte ekonomik ve sosyal yapı, merkezi bir
planlama çerçevesinde oluşturulmuştur. Buna karşılık Özbekistan, eski
geleneksel kurum ve yaklaşımlarını belli ölçülerde korumayı başarabil-
miştir. Türkmenistan’da ise, Ruslara karşı var olan geleneksel karşıtlık,
bu ülkenin Sovyet tipi kurumsallaşmadan en az pay almasıyla sonuç-
lanmıştır. Başka bir anlatımla, kurumsallaşma geleneğinin nitelikleri açı-
sından da Kazakistan ve Kırgızistan ile Özbekistan ve Türkmenistan
arasında farklılıklar bulunmaktadır.
Bu durumun diğer bir sonucu, Kazakistan ve Kırgızistan’da oldukça
kalabalık ve etkili bir Rus azınlığın yerleşmiş olmasıdır. Günümüzde
Orta Asya’da Rusların en kalabalık olarak bulundukları ve iç politikada
sorun oluşturdukları iki ülke Kazakistan ve Kırgızistan’dır. Oysa Özbe-
kistan ve Türkmenistan için Rus azınlık önemli bir iç siyasal sorun
oluşturmamaktadır. Ayrıca Kazakistan ve Kırgızistan’da Rus dilinin
günlük yaşamda kullanımı daha yaygındır. Buna karşılık, Özbekistan ve
Türkmenistan’da ulusal dil yalnızca bir politika olarak değil, güncel ha-
yatın içinde diğer iki ülkeye göre daha yaygın olarak konuşulmaktadır.

404  
Sonuç
 
Son olarak, bağımsızlıktan sonra incelenen ülkelerin dış politikaları
yukarıdaki ayrımlar paralelinde şekillenmiştir. Özbekistan ve Türkme-
nistan, dış politikalarında Rusya’nın etki alanından özerkleşme, hatta bu
ülkeyi tümüyle dışlama yönünde politika seçeneklerini öne çıkartmış-
ken, Kazakistan ve Kırgızistan’da Rusya dış politika ve ekonomik ilişki-
lerde belirleyici bir referans merkezi olarak önemini korumuştur.
Dini açıdan da bu ayrımlara paralel bir farklılaşma göze çarpmakta-
dır. Kazakistan ve Kırgızistan’da dini algılama ve yaşantıda heterodoks
ögeler güçlüdür. Buna karşılık Özbekistan’da Sünni İslâm daha ortodoks
ve kurumsal bir yapı içinde yaşanmaktadır. Göçebe hayat nedeniyle
heterodoks unsurlar taşısa da Türkmenistan’da da sufi-Sünni gelenekler
güçlüdür. Dini açıdan, incelenen ülkeler içinde Özbekistan’ın özel bir
önemi bulunaktadır. Ülke İslâm’ın kurumsal yapısının en güçlü olduğu
ülkelerin başında gelmektedir ve toplumsal açıdan da etniler üstü İslâm
anlayışının yaygın olduğu bir geleneğe sahiptir. Bu durumun bir uzan-
tısı olarak muhalif siyasal İslâmcı oluşumlar ülkede rejimi açıktan tehdit
etmektedir. Kazakistan ve Kırgızistan’da ise dini etkinlikler, siyasal ha-
reketler olmaktan çok bir misyoner etkinliği olarak kendini göstermek-
tedir. Özellikle Hıristiyan misyonerlik örgütleri bu ülkelerde oldukça et-
kindirler.
Tarihsel ve kültürel dinamiklerin bu ülkelerdeki siyasal rejimin ya-
pılanmasına olan etkileri, toplumsallaşma, ulus bilincinin yerleşikliliği
ile ilgili olarak öne çıkmaktadır. Genel olarak Özbekistan’da ulusal bilin-
cin daha köklü olduğu görülmektedir. Özbekistan’da otoriter rejim tara-
fından frenlenmiş olsa da ipek yolu yerleşik kent geleneği, ticarileşmiş
bir toplumsal altyapı, etnik homojenite, tarihsel açıdan siyasal liderlik
tiplerinin varlığı, toplumu potansiyel olarak siyasete duyarlı kılacak di-
namikleri oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu ülkede toplumsal dinamikle-
rin siyasal seçkinleri zorlayacak nitelikte bir arka plana sahip bulunduğu
belirtilebilir. Buna karşılık diğer üç ülkede siyaset fazlasıyla yönetici seç-
kinler arasındaki ilişkiler çerçevesinde gelişme göstermektedir. Yönetim
daha çok yönetici seçkinler arasındaki bir uzlaşma ve kapalı ilişki ağları
tarafından şekillendirilmekte, muhalif hareketler bu çevreden kopmalar
sonucunda oluşmaktadır. Bu üç ülke arasında bir sıralama yapılırsa,
toplumun siyasal süreçlerden dışlanması açısından en katı ülkenin
Türkmenistan olduğu, sonra Kazakistan ve Kırgızistan’ın geldiği belir-
tilebilir. Göreceli olarak daha iyi toplumsal ve kurumsal koşullara sahip
bulunan Kırgızistan’da bile siyaset, merkezi ve yerel seçkinler arasında
bir mücadele olarak şekillenmekte, ulusal programlar çevresinde top-
lanmış siyasal oluşumlar zayıf kalmaktadır.

  405
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Bu duruma bağlı olarak, siyasal rejimin şekillenmesinde Özbekis-
tan’da sosyal dinamikleri kontrol edici ve siyasal seçkinleri koruyucu
çıktılar üretmekte daha duyarlı bir kurumsal yapının öne çıktığı görül-
mektedir. Kazakistan ve Kırgızistan’da siyasal rejimin şekillenmesi ve
rejim tarafından üretilen düzenleyici çıktılar daha çok seçkinler arasın-
daki mücadelenin birer yansıması olarak ortaya çıkmaktadır. Türkme-
nistan’da ise toplumun siyasetten izole edilmiş olmasının bir yansıması
olarak, ekonomik programın yürütülmesi ve bu paralelde uluslararası
ilişkilerin geliştirilmesinin rejimin temel çıktı sorununu oluşturduğu
söylenebilir. Başka bir anlatımla, tarihsel ve kültürel dinamiklerin top-
lumsallaşma üzerindeki etkileri azaldıkça, rejimin yapılanmasında, sos-
yal süreçlere karşı duyarlılığın yerini seçkinler arası ilişkiler ve teknik
sorunlar almaktadır.
Benzer şekilde kurumsallaşma geleneği ne ölçüde güçlüyse, buna pa-
ralel olarak, bağımsızlık sonrasında daha özerk politikalar geliştirme
eğiliminin güç kazandığı görülmektedir. Özbekistan’da özerk bir ku-
rumsallaşma ve politika geliştirme çabasının sistemin işleyişine rengini
verdiği belirtilebilir. Buna karşılık Kazakistan ve Kırgızistan’da bağımlı-
lık siyasal ve ekonomik yapılanmada göz ardı edilemeyecek bir olgudur.
Türkmenistan’da ise sorun bizzat kurumsallaşmanın zayıflığından kay-
naklanmaktadır. Ancak bu durumun bu ülkeye özgü bir sonucu, bağım-
lılıktan kurtulma yönünde aktif bir tutumun gelişme göstermesidir.

Şekil 7.1. Tarihsel-Sosyal Dinamikler ve Orta AsyaTürk


Cumhuriyetleri

406  
Sonuç
 
Ekonomik Dinamikler ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri
Belirtildiği gibi ülkelerin sahip oldukları ekonomik özellikler onların si-
yasal rejimlerinin şekillenmesinde ve işleyişinde belirleyici dinamikler-
den birini oluşturmaktadır. Aynı zamanda ekonomik dinamikler ülkele-
rin uluslararası ilişkilerinin şekillenmesinde de belirleyici bir rol oyna-
maktadır. Orta Asya açısından konuya bakıldığında, belirleyici unsurun
dışsatıma yönlendirilebilir doğal enerji kaynaklarının varlığı olduğu gö-
rülmektedir. İncelenen ülkelerin ekonomik yapıları bu unsura bağlı ola-
rak birbirlerinden farklılaşmaktadır. Bu nedenle, sahip olunan doğal
enerji kaynakları, bunların pazarlanabilirliği, coğrafi konum, uzman ve
ekipman yönüyle sahip bulunulan alt yapı olanakları, belirleyici unsur-
lar olarak öne çıkmaktadır. İncelenen ülkeler arasında ekonomik açıdan
en avantajlı konumda bulunan ülkenin Kazakistan olduğu belirtilebilir.
Paraya çevrilebilir enerji kaynaklarına sahip olma ve bu kaynakları pa-
zarlayabilme olanakları, ülkenin özellikle 2000 yılından sonra dikkat çe-
kici bir büyüme göstermesine neden olmuştur. Bu durumun en belirle-
yici yansıması ekonomik gelişmenin, siyasal açıdan, doğrudan siyasal
seçkinler arasındaki ayrışmayı körüklemesidir. Kazakistan’da seçkinler
arasındaki uzlaşmaya dayalı gevşek yönetim aygıtı, ekonomik gelişme-
nin yol açtığı farklılaşma karşısında oldukça duyarlı bir konuma gelmiş-
tir. Buna ek olarak Kazakistan’ın, kapalı ve BDT alanına bağımlı bir eko-
nomik ve coğrafi alt yapıya sahip bulunduğunun da altının çizilmesi ge-
rekmektedir. Dolayısıyla ekonomik gelişmenin Kazakistan’da ekonomik
bağımlılığı kırma noktasındaki arayışları zamanla güçlendireceği belir-
tilebilir. Kazakistan’ın enerji gelirlerini sosyal transfer harcamalarına
yönlendirerek, gelir dağılımını düzenleyici çıktı üretme yeteneği oldukça
yüksektir. Bu toplumu siyasal süreçlerden izole etmekte de önemli bir
araçtır.
Tarihsel ve kültürel açıdan önemli dinamiklere sahip bulunan Özbe-
kistan için ekonomik açıdan aynı şeyleri söylemek mümkün değildir.
Petrol ve doğal gaz rezervleri ülke gereksinimlerini karşılayabilmekle
birlikte, dışsatım potansiyeli Kazakistan’ın gerisindedir. Buna karşılık
monokültür üretim ve buna bağlı sanayi yapısının geliştirilerek ülkenin
dışa bağımlılığının giderilmesi, bağımsızlık sonrasında öncelikli bir eko-
nomik sorun oluşturmuştur. Özbekistan’da dış pazarlara açılmaktan
çok, ihraç edilebilir ürünlerin getirisinden maksimum yararlanmaya da-
yalı bir ithal ikameci politika, ekonomik yapılanmaya rengini vermiştir.
Aynı zamanda bu ekonomik politika ülkede yerleştirilmeye çalışılan ve
yer yer korporatist nitelikler taşıyan siyasal rejimin gereksinim duyduğu
transfer harcamalarının yapılabilmesine de yardımcı olmaktadır. Dağı-
tım çıktısı üretmekte sorunları bulunan Kazakistan’ın aksine, Özbekis-
tan’da transfer harcamaları yolu ile toplumsal süreçlerin kontrolü

  407
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
amaçlanmakta, gelir dağılımındaki dengesizliklerin siyasal otoritelere
yönelik tepkileri körüklemesi ve muhalefeti güçlendirmesi frenlenmeye
çalışılmakta, toplum bu şekilde siyasetten izole edilebilmektedir. Ancak
bu ekonomik yapı, iç pazara dönük sanayileşmenin gereksinim duy-
duğu girdilerin dışarıdan sağlanabilmesine bağımlıdır. Dış pazarda fiyat
yükselmeleri veya ihraç ürünlerinin fiyatlarında yaşanacak düşüşler, kü-
resel ve bölgesel krizler ekonominin işleyişini yakından ve olumsuz bir
biçimde etkileyebilir. Bu durum, zamanla Özbek dış politikasını yakın-
dan etkileyecek bir yönlendirici faktöre dönüşebilir. ABD ile girilen
stratejik yakınlaşma sürecinin bazı ekonomik reformlara gidilmesi yö-
nündeki uluslararası baskıyı yükseltmesi, zaman içinde Özbek otoritele-
rin tepkisine neden olmuştur. Hatta son zamanlardaki Özbekistan ve
Rusya arasındaki yakınlaşmayı kolaylaştırıcı faktörlerden birinin,
Rusya’nın ABD karşısında bölgedeki otoriter rejimleri destekleyebilecek
finansal güce ulaşmasının olduğu söylenebilir. Özbekistan gibi kapalı bir
ekonomide, ekonomik yapıda meydana gelecek bir çözülmenin, sahip
olunan sosyal dinamikler nedeniyle iç siyasal dengeleri sarsıcı sonuçlar
doğurması güçlü bir olasılıktır. Özbekistan’ın son yıllarda, atıl enerji
kaynaklarını üretime yönlendirerek bu sorunu aşmaya çalıştığı görül-
mektedir. Ancak güncel siyasal ilişkiler bağlamında bu politika Rus
enerji politikasına bağımlılık gibi potansiyel bir tehlikeyi içinde barın-
dırmaktadır. Başka bir ifade ile gelişen enerji sektöründe ülkenin sahip
olduğu potansiyel rakip yatırımcı gruplar arasında dağıtılamazsa,
Türkmenistan’ın geçmişte yaşadığına benzer sorunlarla karşılaşılabilir.
Türkmenistan, enerji kaynakları yönüyle Kazakistan’a benzemekle
birlikte, bu kaynaklarını pazarlayabilme açısından önemli sorunları bu-
lunan bir ülkedir. Ülkedeki siyasal yapılanma, fazlasıyla enerji kaynak-
larının dış satımından elde edilecek gelirlerin, iç ekonomik ve sosyal ya-
pılanmaya girdi olarak aktarılabilme yeteneğine bağımlı kılınmıştır. An-
cak bu yöndeki girişimler, bağımsızlıktan günümüze sonuçlandırılama-
mıştır. Otoriter rejim yapısı ve toplumun siyasetten dışlanmışlığı, bu
ekonomik amaç ile rejimin geleceğini birbirine bağımlı kılmaktadır. Si-
yasal süreçler tamamıyla seçkinlerin kontrolünde olduğundan, ekono-
mik politikada gösterilen başarısızlıklar siyasal seçkinler arasında yer
yer çatışma ve kopmalara neden olmaktadır. Transfer harcamaları, Öz-
bekistan’da olduğu gibi, Türkmenistan için de önemlidir. Bu harcamalar
toplumun izole edilmesinde hükümetin elindeki önemli bir araçtır.
Türkmen otoriteler güncel gelişmelerin de yardımı ile enerji dışsatı-
mında çeşitliliği artırıcı ve bunun gerektirdiği göstermelik bazı sosyal ve
siyasal reformları hayata geçirmeye yönelmiş bulunmaktadırlar. Özbe-
kistan’da olduğu gibi, bu politikanın sınırını yine mevcut siyasal iktida-
rın değişime karşı korunması oluşturmaktadır.

408  
Sonuç
 
Kırgızistan, incelenen ülkeler içerisinde ekonomik dinamikler açısın-
dan en sorunlu ülkedir. Pazarlanabilir enerji kaynaklarına sahip olma-
ması, eski Sovyet sistemine son derece bağımlı bir üretim yapısı, coğrafi
açıdan elverişsiz konum, ülkeyi bağımsızlıktan sonra büyük ekonomik
sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır. Kırgızistan başlangıçta liberal eko-
nomiden yana bir söylem geliştirerek, Batı’dan düzenli olarak parasal
yardım alarak bu sorunları aşmaya çalışmıştır. Ancak bu yardımlar eko-
nominin yeniden yapılandırılmasına transfer edilememiştir. Sürekli ya-
şanan ekonomik krizler ve dış yardıma bağımlılık ortaya ikircikli bir
ekonomik ilişki biçimini çıkarmıştır. Ülke reel ekonomik dengeler açı-
sından BDT ağına sıkı sıkıya bağımlıdır. Buna karşılık finansal açıdan
uluslararası kuruluşlarla yakın ilişki içerisindedir. Bu ortamda dış yar-
dımın yapısal bir dönüşüme transfer edilmesi oldukça güçtür. Bu eko-
nomik arka plan, ülkede siyasal ve toplumsal süreçlerin katı bir şekilde
baskı altına alınmasını frenlemektedir. Önce Akayev’in, daha sonra
Bakiyev’in, merkezkaç güçleri otoritelerine bağımlı kılmaktaki başarısız-
lıklarının önemli nedenlerinden biri komşularına benzer bir otoriter
merkezileşmeyi gerçekleştirememiş olmalarıdır. Ayrıca ülkede, Batılı
veya bu kuruluşlarca desteklenen NGO’lar oldukça aktiftir. Bütün bun-
lar parasal açıdan Batı’ya olan bağımlılığın birer yansımasıdır. Ortaya
çıkan siyasal sonuç ise; ekonomik ilişkilerin beslediği bir sosyal hareket-
lilik ve merkezkaç yerel unsurların, iktidar değişimi gerçekleştirebilecek
ölçüde siyasal merkeze karşı geniş bir hareket alanına kavuşmuş olmala-
rıdır.

Şekil 7.2. Ekonomik Dinamikler ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri

  409
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Siyasal Rejim
İncelenen ülkelerde genel olarak, bağımsızlık sürecine hazırlıksız yaka-
lanıldığı, özellikle lider kadrosunun daha gevşek bir Birlik yapısı altında
eski ilişkilerin sürdürülmesinden yana oldukları görülmektedir. Ancak
burada da bazı farklılıklar göze çarpmaktadır. Özbekistan’da da bağım-
sızlık yanlısı oluşumlar geçiş sürecinde etkinlik kazanmaya başlamışlar,
ancak mevcut siyasal liderlerin de bağımsızlık yanlısı bir söylem içine
girmeleri, muhalefetin parçalanmasını ve hükümet tarafından tasfiye
edilmesini kolaylaştırmıştır. Kırgızistan’da ise bağımsızlığın hemen ön-
cesinde, tutucu ve reformcular arasında KP içerisinde yaşanan ayrım,
tüm geçiş sürecine rengini vermiştir. Kazakistan ve Türkmenistan’da ise
yönetici kadrolar, konumlarını bağımsızlık sürecinde korumayı başar-
mışlardır. Özbekistan’da Kerimov’un muhalefeti tasfiye etmekteki başa-
rısı da buna eklendiğinde, Kırgızistan dışında, diğer üç ülkede eski bü-
rokratik kadroların ve kurumsal yapıların yeni devletlere transfer edil-
dikleri sonucu ile karşılaşılmaktadır. Böyle bir sürecin yönetsel anlamda
tek başına bir değişim olarak adlandırılamayacağı ortadadır.
Bu arka plana bağlı olarak yeni cumhuriyetlerin lider kadroları, libe-
ralizm, insan hakları ve demokrasi kavramlarına söylem düzeyinde bir
bağlılık gösterip, eski yönetsel uygulama ve işleyişi sürdürmeyi yeğle-
mişlerdir. İncelenen ülkelerin hepsinde siyasal liderler, güdümlü bir se-
çim sistemine bağımlı kılınmış, hâkim parti ve onun etrafında küçük sa-
dık muhalefet partileri aracılığıyla bir demokrasi vitrini oluşturulmasına
çaba harcamışlardır. Kazakistan ve Özbekistan’da güncel olarak, siyasal
hayat bu doğrultuda işlemektedir. Kırgızistan’da çabalar, yerel seçkinle-
rin merkezi otoriteye bağlanamaması sonucunda geri tepmiş; bu güçlü
ve özerk muhalefet partilerinin oluşumundan çok, yerel liderler ve böl-
gesel ittifakların siyasal işleyişe rengini verdiği bir siyasal istikrarsızlığa
kapı aralamıştır. Türkmenistan’da da başlangıçta hâkim ve ılımlı partiler
oluşturma yönünde bir eğilim belirmiş, ancak pratikte rejimin kişiye da-
yalı otoriter yapısı buna gerek bırakmayacak şekilde öne çıkmıştır. Bu-
gün rejimin işleyişi içinde hâkim parti olan TUDP’nin dahi merkezi bir
önemi bulunmamaktadır.

410  
Sonuç
 
Şekil 7.3. Siyasal Süreçler ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri

Bu ülkelerde muhalefet etme eğilimi toplumun ulusal bilinç, yerle-


şiklilik ve toplumsallaşma derecesine göre değişiklikler göstermektedir.
Özbekistan, bağımsızlığa göreceli olarak istikrar içinde geçebilmiş ve ge-
çiş sürecinde eski lider kadrosunun hâkimiyetini koruyabildiği bir ülke-
dir. Bu nedenle önemli toplumsal dinamiklere sahip bulunan muhalif
oluşumlar tasfiye edilebilmiştir. Ancak, sürgündeki muhalefet oldukça
aktiftir ve ülke içinde toplumsal uzantılarını korumaktadır. ABD, Rusya,
Danimarka, Türkiye ve daha birçok ülkede örgütlenebilmiş muhalif olu-
şumlar, Kerimov yönetimi için önemli bir tehdit unsurudur. Özbekis-
tan’ın aksine, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’da muhalefet ya
etnik ayrışmalar çerçevesinde şekillenmiş bulunmakta ya da belirtildiği
gibi fazlasıyla yönetici seçkinler arasındaki anlaşmazlık ve kopmalara
dayanmaktadır. Kapsamlı, ulusal programlar çevresinde toplanmış ör-
gütsel açıdan yaygın muhalif oluşumlar bu ülkelerde bulunmamaktadır.
Muhalif oluşumların çoğu başkentte dernek ve gazeteler etrafında top-
lanmış küçük aydın gruplarından oluşmaktadır. Partiler ise ulusal ol-
maktan çok, yerel otoritelerin ve ittifakların bir yansıması olarak şekil-
lenmektedirler. Zayıf parti örgütleri ya göstermelik bir organizasyon
olarak doğmakta ya da Türkmenistan’daki gibi tamamıyla yasaklanmış
bulunmaktadırlar.
Rejimlerin yapılandırılma biçimleri de sıralanan farklılıklar çerçeve-
sinde ayırt edilebilir özellikler taşımaktadır.
Rejimlerin yapılandırılma biçimleri de sıralanan farklılıklar çerçeve-
sinde ayırt edilebilir özellikler taşımaktadır.

  411
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Özbekistan, sahip olduğu sosyokültürel dinamikler ve kurumsal ya-
pısıyla Orta Asya’da kilit bir ülkedir. Bağımsızlık sürecinde, siyasal oto-
riteler, gelişme gösteren ve potansiyel olarak güçlü öğeler taşıyan mu-
halif oluşumları tasfiye ederek otoriter bir rejimin ülkede kurumsallaş-
masını sağlamışlardır. Reformist-tutucu çatışması, etnik farklılaşma gibi
olguların zayıflığı, muhalif oluşumların bir araya gelmelerini ve bir
program üretmelerini güçleştirmiş, bağımsızlığa vurgu yapan lider kad-
rosu süreçte eski konumunu koruyabilmiştir. Ancak, belirtildiği gibi, ül-
kenin sosyal ve kültürel dinamiklerinden beslenen muhalefetin güçlen-
mesi ve toplumsal destek bulması potansiyel olarak her zaman söz ko-
nusudur. Bu nedenle muhalefetin ülke dışına sürgün edilmesinden
sonra siyasal rejim ülkedeki tüm sosyal grup ve olguların hiyerarşik bir
ağ içinde kontrol edilerek merkeze bağlanmasını içeren bir korporatist
modele doğru yönlendirilmiştir. Sürgündeki muhalefet tüm olumsuz
koşullara rağmen, aktif bir tutum sergilemektedir. Gerek laik, gerekse
İslâmcı muhalefet uluslararası düzeyde kendilerini destekleyecek ilişki-
ler geliştirmişlerdir. Dolayısıyla muhalefetin bu yapısı, toplumun dışarı-
dan gelecek baskılar karşısında siyasetten izole edilmesini ve sosyal un-
surların kapalı bir biçimde iktidar ağına bağlanmasını zorunlu kılmak-
tadır. Belirtildiği gibi ülke ekonomisi de bu yaklaşıma uygun bir biçimde
yapılandırılmaya çalışılmaktadır. Özbekistan’da siyasal rejimin temel
işlevi, siyasal otoritelerin korunmasına dönük çıktı üretmektir. Dış poli-
tika açısından, bölgesel güvenlik kaygıları bu ülke için hayati önem ta-
şımaktadır. İslamcı gruplardan gelen tehdide karşı uluslararası işbirli-
ğine girmek zorunda kalan Özbekistan, temel stratejisi olan Rusya’nın
etkinlik alanına girmeme, hatta bu ülkeyi bölgeden dışlama politikala-
rında zamanla çelişkiye düşmüştür. Afganistan operasyonundan hemen
önce ABD ile başlayan yakınlaşma ve işbirliği süreci, Özbek otoriteleri
ABD’nin Orta Asya politikası içinde stratejik bir konum elde ederek,
geleneksel dış politikayı sürdürmeye yönlendirmiştir. Ancak Batı ile ge-
liştirilen bu ilişkiler ülkeyi ekonomik ve siyasal konularda ve giderek
artan oranda bir değişim baskısıyla karşı karşıya bırakmıştır. ABD’nin
bölgesel önceliklerinde yaşanan güncel değişmeler, Özbek rejimin oto-
riter yapısı üzerinde zorlayıcı sonuçlar doğurmuş ve sonuçta 2005 yı-
lında iki ülke arasındaki ilişkilerin kopmasına neden olmuştur.
Belirtildiği gibi, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’ın ortak
özelliği siyasal rejimlerinin seçkinler arası gerilim ve uzlaşmaların bir
yansıması olarak şekillendirilmiş olmasıdır. Bu ülkeler arasındaki rejim
farklılıklarını ise kendilerine özgü koşullar oluşturmaktadır. Kazakistan
ve Kırgızistan, çok etnili bir toplumsal yapı, bağımlı ekonomik yapı, coğ-
rafi konum ve yerel otoritelerin özerkliği gibi bazı ortak özelliklere sahip
bulunan iki ülkedir. Muhalif oluşumlara siyasal hayat içinde hareket

412  
Sonuç
 
alanı tanıması ve yönetsel seçkinlerin aynı zamanda muhalefet hareket-
lerinin potansiyel liderleri olmaları nedeniyle Hale tarafından çerçevesi
çizilen patronal başkanlık rejimi özelliklerine sahip bulunmaktadırlar.
Patronal başkanlık rejimi, iktidarı elinde toplayan cumhurbaşkanının
formel ve enformel kurumları kontrol ve onlara nüfuz edebildiği araç-
lara sahip olması, başkanın karalarına sıkı sıkıya bağımlı kılınan bir eko-
nomik ve bürokratik seçkinler grubunun oluşturulması, idari ve yargısal
kurumların siyasal hayat üzerinde başkanın otoritesini pekiştirici rol oy-
nadığı bir rejimdir. Ancak, bu yapı istikrarlı değildir. Genellikle bu ül-
kelerde birbirini takip eden dalgalar şeklinde siyasal kapanma ve açılma
dönemleri yaşanmaktadır. Patronal başkanlık rejiminde yargısal, idari ve
ekonomik alanda enformel ilişkiler ve kayıt dışı ödemelerle kontrol edi-
len bir seçkinler sınıfı bulunmaktadır. Bu seçkinlerin hareket alanı yü-
rütme gücünü elinde toplayan cumhurbaşkanının kararlarına sıkı sıkıya
bağımlıdır. Verilen imtiyazlar ve makamlar, yargı organları eliyle her
alan geri alınabilir. Dolayısıyla ortaya çok geniş bir patron-izleyici ilişkisi
çıkmaktadır. Patronal başkanlık rejimi, Sovyetler Birliği döneminde
oluşturulmuş olan iktidar ilişkileri üzerinde yapılanmıştır ve bağımsızlık
sonrasında tüm siyasal değişim bu arka plan temelinde yeniden anlam-
landırılmaktadır. Seçim sistemi dürüst değildir ve cumhurbaşkanına ba-
ğımlı idari ve yargısal mekanizmalar tarafından sıkı bir biçimde kontrol
edilmektedir. Devletin güvenlik birimleri siyasal, idari ve ekonomik seç-
kinler hakkında bilgi toplamakta, bu bilgiler seçkinler içinden gelebile-
cek iktidar karşıtı girişimlere karşı gerektiğinde kullanılabilmektedir.
Buna karşılık, sistemin ayırt edici diğer bir özelliği, bölgesel, ekonomik
ve bürokratik seçkinlerin kendi aralarında bir işbirliğine yöneldiklerinde
liderin otoritesini tehdit edebilecek bir güce ulaşabilmeleridir. Bu dö-
nemde seçkinler, mevcut muhalif örgütleri de yanlarına alarak, ellerin-
deki olanakları lidere karşı kullanabilirler. Eğer mevcut lider, elinde
bulundurduğu geniş nüfuz kanallarını ve seçkinler arasındaki rekabet
araçlarını başarılı bir biçimde kullanamazsa –Kırgızistan’da olduğu gibi-
muhalefet dalgası bir iktidar değişimi ile sonuçlanabilir850 Buna karşılık,
iki ülke siyasal rejimlerini şekillendiren bazı farklılıklara da sahiptirler.
Öncelikle ekonomik açıdan Kazakistan, pazarlanabilir enerji kaynakla-
rına sahip olması ile Kırgızistan’dan ayrılmaktadır. Bu ülke Orta Asya
ülkeleri içinde en fazla yabancı yatırımı çeken ülkedir. Bu özellikleri ile
Kazakistan rantiyer devlet özelliği de göstermektedir. Mahdavy, rantiyer
devleti, ülke dışından sağlanan gelire dayalı bir ranta sahip olan devlet

                                        
                                
 
850    Henry E. Hale, “Democracy or Autocracy on the March? The Colored Revolutions as
Normal Dynamics of Patronal Presidentialism”, Communist and Post-Communist St udies,
Cilt: 39, 2006, ss. 305-329.

  413
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
olarak tanımlamaktadır.851 Gelirin kaynağı bireyler, şirketler veya diğer
devletler olabilir. Beblavi ve Luciani rantiyer devletleri gelir kaynakları
doğal kaynak dışsatımına dayalı olan birinci derecede – tam rantiyer
devletler ve geliri dış yardımlara bağımlı olan ikinci derecede rantiyer
devlet olarak ikiye ayırmaktadırlar. Smith, birinci derecede rantiyer
devletlerin otoriter rejim üretmeye daha yatkın olduklarını belirtmekte-
dir.852 Rantiyer devlette yönetici azınlık elde edilen rantın yönetimi ve
dağıtımı üzerinde söz sahibidir. Parasal kaynaklar, seçkinlerin topluma
her düzeyde nüfuz edebilmelerini kolaylaştırır ve iktidarı toplumdan
özerkleştirir ve seçkinler arasındaki ilişkilere hapseder. Yönetenlerle yö-
netilenler arasında patronaj ilişkileri güçlenir ve ekonomik gelişme ger-
çek anlamda bir orta sınıf doğurmaz. Kazakistan, ekonomik açıdan
Rusya’ya bağımlı olmasına ve dış politikada bu ülke ile ortak hareket
etmek zorunda kalmasına rağmen, gelişen ekonomi seçkinler arasında,
zamanla dış politikada da değişimle sonuçlanabilecek bir ayrışmanın di-
namiğini oluşturmaktadır. Klasik yönetsel eğilimlere bağlı bürokratik
kadrolar arasındaki çatışmanın dışında, genç işadamlarının başını çek-
tiği diğer bir grup rejime ve dış politikaya ilişkin değişim taleplerini öne
çıkarmaktadır. Dolayısıyla siyasal rejimin temel sorununu seçkinler ara-
sındaki çatışmaların dizginlenerek sisteme dâhil edilebilmesi oluştur-
maktadır. Görüldüğü gibi, Kazakistan’da siyasal sistem etnik ayrışmaya
dayalı siyasal oluşumları zayıflatarak siyasal süreçlerin dışına itmek,
buna karşılık ekonomik gelişmeye paralel olarak farklılaşan seçkinler ta-
rafından yönlendirilen muhalefete rejimin işleyişinde yer vermek yö-
nünde bir evrim geçirmektedir. Sürecin, Nazarbayev’i rejim içinde temel
yönlendirici olarak öne çıkardığı ve ülkedeki tüm seçkin gruplar arasın-
daki hakem rolünü güçlendirdiği görülmektedir.
Kırgızistan’da da siyasal işleyiş seçkinler arasında yaşanan bir müca-
dele çevresinde şekillenmektedir. Ancak bu ülkede, Kazakistan’dan
farklı olarak, eski yönetici seçkinler geçiş sürecinde konumlarını koru-
yamamışlar, reformcu-tutucu ayrımı paralelinde KrKP içinde yaşanan
ayrışma, parti bürokrasisinden olmayan bir kişinin yönetime gelmesi ile
sonuçlanmıştır. Bu yerel liderlerin merkeze bağlanması yerine, ayrış-
mayı körüklemiş, merkez ve yerel seçkinler arasındaki nüfuz çatışmasını
derinleştirmiş ve bu sayede parlamento, incelenen diğer tüm ülkelerin

                                        
                                
 
851 Hussein Mahdavy, “The Patterns and Problems of Economic Development in Rentier
States: The Case of Iran”, M.A. Cook (Der.), Studies in Economic History of the Middle
East. From the Rise of Islam to the Present Day, (Londra: Oxford University Press, 1970).
852 Hazem Beblawi and Giacomo Luciani, The Rentier State. Nation, State and Integration in
the Arab World, (London: Croom Helm, 1987), ss. 49-61; Benjamin Smith, “Oil Wealth
and Regime Survival in the Developing Wor ld, 1960–1999”, Amer ican Journal of Political
Science, Cilt: 48, Sayı: 22004, ss. 232–246.

414  
Sonuç
 
aksine, göreceli olarak özerk bir konumda kalabilmiştir. Bu ülkede seç-
kinler arasındaki çatışma, ekonomik gelişmeden çok, rekabet halindeki
yerel ittifaklar ya da yerel ve merkezi güçler arasındaki çekişmeden
kaynaklanmaktadır. Ekonomik açıdan dışa bağımlılık merkezin tam an-
lamıyla otoriter bir rejimi kurumsallaştırmasını frenlemektedir. Parti ör-
gütlenmelerinin zayıflığı da bu duruma eklendiğinde ülke siyasetinde
gerçek aktörler olarak yerel seçkinler ve gevşek bir yapı gösteren iktidar
seçkinleri arasındaki ittifak ve ayrışmalar öne çıkmaktadır. Bu ortamda,
hâkim, ılımlı muhalefet partileri ya da gerçek muhalif oluşumların hiç-
biri gerçek bir etkinliğe sahip bulunmamaktadır. Siyaset, değişken işbir-
likleri, bireysel etkileşimlerin yön verdiği bir sürece dönüşmektedir. Si-
yasal rejimin kurumsallaşması da seçkinler arasındaki çekişmenin para-
lelinde şekillenmektedir. Ağustos 2003 anayasa değişiklikleri ile oluştu-
rulan siyasal rejim, merkezi ve yerel seçkinlerin iğreti uzlaşmasının bir
yansıması olmuş ve 2005 yılındaki iktidar değişimi ile sonuçlanacak sü-
reci başlatmış, 2010 yılındaki iktidar değişiminin temel nedenini de yerel
seçkinler arasında bir uzlaşmanın sağlanamaması oluşturmuştur. Bu-
gün, Kırgızistan’da her şey 1995 öncesine dönmüş gibidir. Siyasal mer-
kezle parlamentoda üslenmiş yerel otoriteler arasındaki gerilim ülkede
otoritenin kaybolması gibi sonuç doğurmuştur.
Türkmenistan, etnik homojenite, tarihsel ve kültürel arka plan olarak,
Kazakistan ve Kırgızistan’dan çok Özbekistan’a yakın bir ülkedir. Buna
karşılık kurumsal zayıflık yönüyle bu ülkeden ayrılmaktadır. Sosyal ve
siyasal açıdan hareketli olmayan bir toplumsal yapı, elverişsiz iklim ko-
şulları, monokültür üretime dayalı sanayi ve tarımsal yapı ve bunlardan
daha önemlisi sahip olunan enerji kaynaklarının pazarlanmasında yaşa-
nılan sorunlar siyasal rejimin şekillenmesinde rol oynayan belirleyici
faktörleri oluşturmaktadır. Türkmenistan’da siyasal kurumsallaşma ba-
şından beri TmKP kadrolarının kontrolü altında şekillenmiş, bu kadro-
dan kopan zayıf muhalif oluşumlar geçiş sürecinde tasfiye edilerek yurt
dışına çıkmaları sağlanmıştır. Sürgündeki Türkmen muhalefeti, Özbek
muhalefeti ile karşılaştırıldığında daha bürokratik ve pasiftir. İktidar
seçkinlerinin içinden gelmeleri, onların sosyal tabanlarından çok, mev-
cut yöneticiler içindeki bağlantılarını ve uluslararası düzeyde geliştir-
dikleri etkileşimleri önemli kılmaktadır. Bu muhalefet, komşu ülkelerin
yönetim ve bürokratik çevrelerinin ve ABD ve Rusya gibi uluslararası
aktörlerin nüfuzuna açık bir niteliğe sahiptir. Bu ortamda Türkmenis-
tan’da siyasal rejim fazlasıyla doğal gazın alternatif yollarla uluslararası
pazarlara ulaştırılmasına ve toplumun dış çevredeki değişimlerden
mümkün olduğunca izole edilmesine uyarlanmıştır. Bu yapılanma siya-
setin seçkinler arası karakterini daha da pekiştirmekte, dönüşümü de
seçkinler arasında ortaya çıkacak çatışmalara bağımlı kılmaktadır.

  415
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Çizelge 7.1. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Rejimler

Ülke Rejim Siyasal Rejimin Muhalefetin


Belirleyici Özelliği Özelliği
Özbekistan Korporatist- Toplumun Denetimi Sürgünde Laik
Başkanlık ve Dış Dünyadan Oluşumlar-İslamcı
İzole Edilmesi Örgütler
Kazakistan Rantiyer, Yeni Seçkinler Bürokratik ve
Patronal- Arasındaki Ekonomik
Başkanlık Dengelerin Yönetimi Seçkinler
Kırgızistan Zayıf- Patronal Otoriter Yürütme ile Yerel-Kabile
Yarı-Başkanlık Merkezkaç Yerel İttifakları
Gruplar Arasındaki
Çatışma
Türkmenistan Kişisel-Otoriter Doğal Gaz Dışsatımı Nomenklatura
Başkanlık Muhalefeti

İlgili bölümlerde değinildiği gibi, Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde,


bağımsızlıktan sonra siyasal rejimler üniter-güçlü başkanlık rejimi teme-
linde yapılandırıldılar. Bu rejim, bir yandan sistem içinde cumhurbaşka-
nının belirleyici olmasını mümkün kıldı, öte yandan alternatif özerk yö-
netsel alanların, yerel meclis ve siyasetçilerin dengeleyici bir rol oynaya-
bilmelerini frenledi. Ancak sosyoekonomik ve tarihsel dinamiklerin
farklılığı bu ülkelerde zamanla farklı siyasal rejimlerin kurumsallaşma-
sına neden oldu.
Köklü kurumsal ve sosyoekonomik dinamiklere sahip bulunan Öz-
bekistan’da rejim, bu dinamiklerin siyasal merkez tarafından sıkı bir bi-
çimde kontrolü ve yönlendirilmesine paralel olarak şekillendirildi.
Cumhurbaşkanının kendilerine verdiği rolü yerine getiren siyasal parti-
ler ve sivil toplum yapısı oluşturulmaya çaba harcandı. Bu çaba, aynı
zamanda toplumu yönlendirebilecek tüm muhalif oluşumların kapatıl-
ması, liderlerinin sürgüne gönderilmesi ve içeride de sıkı bir biçimde
baskı altına alınması yönündeki müdahaleleri de içermekteydi. Baskı,
demokratik bir muhalefet yapısının oluşumunu engellediği gibi, muha-
lefetin dini kanadının hızla radikalleşerek Kerimov yönetimi ile açık ve
kanlı bir çatışmaya girmesine de kaynaklık etti. Dolayısıyla bugün Öz-
bekistan, siyasal sistem içerisinde hiyerarşik denetimi aşındıracak her
türlü girişim ve değişim karşısında duyarlı kılınmış bir siyasal rejim ya-
pısına sahip bulunmaktadır.
Kazakistan’da ise başkanlık rejimi, daha çok kişi otoritesine bağlı,
güdümlü bir yapıya dönüşmüştür. Lider, zaman zaman siyasal hayatın

416  
Sonuç
 
işleyişine müdahale ederek, kendi istekleri doğrultusunda değişikliklere
gitmektedir. Bu müdahalelerin yapılmasının temel nedenini ise ülkede
2000’li yıllarda gelişme gösteren bürokratik ve ekonomik seçkinler ara-
sındaki rekabet oluşturmaktadır. Seçkinler arası rekabet Nazarbayev’in
gözetimi altında yürütülmekte, rekabetin sistem içinde değişime yönelen
uçları, yapılan müdahalelerle tasfiye edilmektedir. Sistem içindeki den-
geler ise, artan doğal gaz ve petrol dışsatım gelirlerinin sağladığı rantın
paylaşımı ile sağlanmaktadır. Kazakistan’da siyasal rejim, fazlasıyla Li-
derin seçkinler arası rekabeti yönetebilmesine bağlı bulunmaktadır.
Kırgızistan’da başkanlık rejimi, Kazakistan’daki gibi güçlü otori-
ter bir merkez doğurmamıştır. Bunun en başta gelen nedeni, ülke eko-
nomisinin zayıflığının lider etrafında yönetimsel bir hiyerarşinin oluş-
masını engellemesidir. Hiyerarşik yapının yerini, merkezi karar alma
otoritesini elinde toplamak isteyen cumhurbaşkanı ile merkezkaç yerel
liderler arasındaki rekabet almıştır. Siyasal rejimde bu durumun yansı-
ması, cumhurbaşkanı ile yasama arasında sürekli bir çatışmanın yaşan-
masıdır. Aynı neden ülkede güçlü bir yürütme örgütünün kurumsal-
laşmasını da engellemiş ve ortaya zayıf başkanlık rejimi diyebileceğimiz
istikrarsız bir siyasal yapı çıkarmıştır. Bakiyev’in son dönemde hâkim
bir devlet partisi oluşturarak bu sorunu aşmak yönündeki girişimleri
sonuçsuz kalmış ve ülke kurumsal olarak bir tür zayıf yarı-başkanlık re-
jimine geçiş yapmıştır.
Türkmenistan’da ise başkanlık rejimi başlangıçta doğrudan kişisel bir
otoriter yapının oluşumuna zemin hazırlamıştır. Toplumun sosyoeko-
nomik olarak siyasal hayattan izole edilebilmesi, liderin istekleri ile şe-
killenen ve merkezinde doğal gaz dışsatım politikalarının yer aldığı oto-
riter bir kurumsallaşma doğurmuştur. İlk dönemde bu yapı, Niyazov’un
kişiliği etrafında şekillenirken, onun ölümü ile birlikte siyasal rejim oto-
riter bir başkanlık rejimine dönüşme sürecine girmiştir.
Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde, siyasal kurumsallaşma tarihsel,
ekonomik dinamikler ve Sovyet sisteminin mirası gibi birçok faktörün
etkisinde şekillenmektedir. Bu faktörler aynı zamanda bu ülkelerin bas-
kısını hissettikleri uluslararası taleplerin de arka planını oluşturmakta-
dır. Görüldüğü gibi benzerliklerinin yanında bu ülkelerin ayırt edici
özellikleri bulunmakta ve bu özellikler siyasal değişimde farklı kurum-
sallaşma süreçlerinin oluşmasına kaynaklık etmektedirler. Hâkim bir
devlet partisi oluşturma, yapay muhalif partilerin devlet partisinin kont-
rolü altında şekillendirilmesi, iyi formüle edilmiş seçim sistemleri yolu
ile uysal bir yasama sürecinin kurumsallaşması amacı, siyasal liderlerin
politikalarına yön veren ortak özelliklerdir. Buna karşılık, ülkenin sahip
olduğu rantiyer alt yapı, liderin Sovyet döneminden gelen iktidar grup-
ları üzerindeki hakimiyet derecesi, politika öncelikleri ve uluslararası

  417
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
aktörler arasında dengeleyici dış politika üretme yeteneği gibi faktörler
siyasal kurumsallaşma sürecinde farklılaşmayı doğuran özellikler olarak
öne çıkmaktadır. Farklı şekilde formüle edilmiş olsalar da Orta Asya
Türk cumhuriyetlerinde siyasal rejime yön veren liderler toplumlarını
siyasal hayattan izole etmek yönünde ortak bir eğilime sahip bulun-
maktadırlar. Bu eğilim topluma yönelik transfer harcamalarından, katı
baskıcı uygulamalara, eski Sovyet yönetim pratiklerinden ya da ülkenin
geleneksel kurumlarından yaralanmaya varan birçok yöntemi içermek-
tedir. Toplum siyasetten izole edildikçe, bu ülkelerde siyasal rekabet
gittikçe her biri iktidar ağının bir parçası olan seçkinler arasındaki bir
mücadeleye dönüşmektedir. Benzer yönetsel eğilimlere sahip bu seç-
kinler arasındaki rekabet, pratikte aşağıdan yukarıya doğru bir siyasal
değişimi bloke etmektedir. Siyasal kurumlar seçkinler arasındaki müca-
delenin bir aracına dönüşmekte, toplum siyasete yabancılaşmaktadır.
Geçtiğimiz 20 yıl içinde yaşanılan bu süreç Orta Asya Türk cumhuriyet-
lerinde kurumları güçlendirmek yerine gerçekte daha kırılgan hale ge-
tirmektedir. Bu süreç genel kanının aksine doğal karşılanması gereken
bir olgu değildir ve gün geçtikçe otoriter kurumsallaşmayı beslemekte-
dir.
İncelenen ülkelerde iktidar devrinin gerçekleştiği örnekler ise farklı
yönlere işaret etmektedir. Türkmenistan’da önceki liderin işaret ettiği
halefin komşu otoriter rejimlerin ürettiği yöntemleri ülkesine transfer
etmesi aşamasına ancak geçilebilmişken, Kırgızistan’da iktidarın devri
ancak kanlı iç çatışmalar sonucunda gerçekleşebilmiştir. Kazakistan ve
Özbekistan’da siyasal sistemin, Azerbaycan’daki gibi bir hanedan reji-
mine kapı aralayacak şekilde ya da mevcut yönetici kadrolar içinde lide-
rin desteğini alan kişiye iktidarın devri şeklinde bir değişim geçirip ge-
çirmeyeceği henüz belirsizdir. Yaşanılan sürecin toplumun siyasete etki
edebildiği, demokratikleşmeyi destekleyici bir değişimi yansıtmadığının
altının çizilmesi gerekmektedir.
İncelenen ülkelerde halkına güven duyan, sosyoekonomik dinamik-
lerin siyasal hayata yansımasına fırsat tanıyacak bir parlamenter yapının
kurumsallaştırılabilmesi; devlet kurumlarının ve bürokrasinin halkın
taleplerine cevap verecek şekilde örgütlenmesi; ulusal düzeyde örgütlü,
kapsamlı programlara sahip siyasal partilerin sistem içinde yer bulabil-
mesi ve şeffaf bir ekonomik kurumsallaşmanın gerçekleştirilebilmesi ile
köklü değişimin yaşanabileceği, aksine otoriter kurumsallaşma sürecinin
devem edeceği ya da değişimin daha çok dış baskı ve müdahaleler pa-
ralelinde ortaya çıkacağı yukarıdaki çerçeveye eklenmelidir.

418  
 
Kaynakça
 

KAYNAKÇA
 
 
“A Power Struggle Brews in Uzbekistan”, Eurasia Insight, 5 Ocak 2005.
“A United Front in Kazakhstan”, Economist, 17 Ocak 1998.
Ababakirov, Nurshat, “The Story Goes on: Kyrgyz Tandem Break sup,
Kulov Out of Power”, Central Asia - Caucasus Analyst, Cilt: 9, Sayı: 3,
2007, ss. 13-14.
Abazov, Rafis, “Policy of Econ omic Transiti on in Kyrgyzstan”, Central
Asian Survey, Cilt:18, Sayı: 2, 1999, ss. 197-223.
Abazov, Rafis,, “Economic Migrati on in Post-Soviet Central Asia: The
Case of Kyrgyzstan”, Post-Communist Economies, Cilt:11, Sayı: 2, 1999,
ss. 237-252.
Abazov, Rafis, “The 1999 Presidential Elections in Kazakhstan”, Electoral
Studies, Cilt:20, Sayı: 2, 2001, ss. 313-321.
Abazov, Rafis, “Sovyet Sisteminde Kırgızistan: Milli Devletin İnşası ve
Milli Kimliğin Doğuşu”, Türkler, Cilt: 19, (Ankara: Yeni Türkiye
Yayınları, 2002), ss. 528-537.
Abazov, Rafis, “The Parliamentary Election in Kyrgyzstan,
February/March 2005”, Electoral Studies, Cilt:26, Sayı: 7, 2007, ss. 529-
533.
Abbas, Najam, “Kazakistan’da Yürütme ve Yasama Organlarının
Birleşmesi”, Avrasya Etüdleri, Yaz, Sayı: 2, 1996, ss. 36-47.
Abramson, David M., “Civil Society and the Politics of Foreign Aid in
Uzbekistan”, Central Asia Monitor, Sayı: 6, 1999, (http://www.freene
t.uz./articles).
Adıgüzel, Hüseyin, Türk Dünyasında “Birlik” Halk Hareketi ve Halk
Cephesi, İstanbul, 1998 (http://www.birlik.net/tdha.html).
Akbarzadeh, Shahram, “Nation-Building in Uzbekistan”, Central Asian
Survey, 1996, Cilt: 15, Sayı: 1, ss. 23-32.
Akbarzadeh, Shahram, “National Identity and Political Legitimacy in
Turkmenistan”, Nationalities Papers, Cilt: 27, Sayı: 2, 1999, ss.271-290.

  419
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Akbarzadeh, Shahram, “Uzbekistan and The United States: Friends or
Foes?”, Middle East Policy, Cilt: 14, Sayı: 1, 2007, ss. 107-116.
Akcalı, Pınar, “İslam as a ‘Common Bond’ in Central Asia: Islamic
Renaissance Party and Afgan Muhahidin”, Central Asian Survey, Cilt:
17, Sayı: 2, 1998, ss. 267-284.
Alibekov, İbrahim, “Russian Party of Kazakhstan may Reflect Moscow’s
Influence”, Eurasia Insight, 14 Nisan 2002.
Alibekov, İbrahim, “Kazakhstan Under Pressure to Choose One Strategic
Partner”, Eurasia Insight, 19 Şubat 2002.
Alibekov, İbrahim, “Appeal Date Set for Jailed Journalist in
Kazakhstan”, Eurasia Insight, 24 Şubat 2003.
Alibekov, İbrahim, “Kazakhstani Opposition Showing of Strain”, Eurasia
Insight, 31 Ocak 2003.
Alibekov, İbrahim, “While Russia Watches, Kazakhstan and Azerbaijan
Explore New Ties”, Eurasia Insight, 3 Mart 2004.
Alibekov, İbrahim, “Kazakhstan’s Leading Opposition Party Faces
Split”, Eurasia Insight,16 Şubat 2005.
Alibekov, İbrahim, “Andijan Events Cause Kazakhstani Officials Re-
Examine Domestic Policies”, Eurasia Insight, 27 Mayıs 2005.
Alibekov, İbrahim, “Kazakhstan’s President Shifts Tacti cs During
Presidential Election Campaign”, Eurasia Insight, 2 Kasım 2005.
Alkan, Haluk, “Post-Soviet Politics in Kyrgyzstan: Between Centralism
and Localism?”, Contemporary Politics, Cilt: 15, Sayı: 3, 2009, ss. 355-
375.
Allison, Olivia, “Passage Likely for Restrictive Media Legislation in
Kazakhstan”, Eurasia Insight, 12 Ocak 2004.
Allison, Roy, 2004, “Strategic reassertion in Russia's Central Asia
policy”, International Affairs, Cilt: 80, Sayı: 2, ss. 277-293.
Almond, Gabriel A. ve G. Bingham Powell, Jr., Comparative Politics: A
Developmental Approach, (Boston: Little, Brown and Co., 1966).
Almond, Gabriel A. ve G. Bingham Powell, Jr., Comparative Politics:
System, Process, Policy, (Boston: Little, Brown and Co., 1978).
Almond, Gabriel A. ve G. Bingham Powell, Jr., “The Study of
Comparative Politics”, G. A. Almond ve G. B. Powell, Jr. (Der.),
Comparative Politics Today: A World View, (New York: Harper Collins
Pub., 1992), ss. 3-15.
Analysis and Recommendations Concerning the Election Code of the Kyrgyz
Republic, (Varşova:, OSCE, 2000).

420  
Kaynakça
 
Analysis of Political Events in Kyrgyzstan for January-April 2007, (Bişkek:
Institute for Public Policy, 2007).
“Analyst Predicts Radical Cahange Near for Turkmenistan”, Eurasia
Insight, 21 Ekim 2002.
Anderson, John, “Elections and Politi cal Development in Central Asia”,
Journal of Communist Studies and Transition Politics, Cilt:13, Sayı: 4,
1997, ss. 28-53.
Anderson, John, “Creating a Framework for Civil Society in
Kyrgyzstan”, Europe-Asia Studies, Cilt: 52, Sayı: 1, 2000, ss. 77-94.
Andican, A. Ahat, Cedidizm’den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi,
(İstanbul: Emre Yayınları, 2003).
Andreew, Nikolai, “Grappling with Democracy”, Bulletin of the Atomic
Scientists, Cilt: 50, Sayı: 1, 1994, ss. 52-55.
Appelbaum, Alec, “Turkmen Dissident Accuses Niyazov of Crimes”,
Eurasia Insight, 24 Nisan 2002.
Aras Bülent, “The Caspian Region and Middle East Security”,
Mediterranean Quarterly, Kış 2002, ss. 86-108.
Aras, Bülent ve Okumuş, Ahmet, “Caspian Riches and Gulf Security”,
The Brown Journal of World Affairs, Cilt:7, Sayı: 2, 2000, ss. 79-91.
“Are the “Usual Suspects Responsible for Uzbekistan’s Violance”,
Eurasia Insight, 16 Mayıs 2005.
Arifhanova, Zoya, “Çağdaş Özbekistan’da Geleneksel Topluluk, Avrasya
Dosyası Özbekistan Özel, Cilt: 7, Sayı: 3, 2001, ss. 69-80.
Ataeva, Nazik, “Turkmenbashi Made President for Life”, Erkin
Turkmenistan, 13 Ağustos 2002.
Ataeva, Nazik, “Russians in Turkmenistans: Sold Out?”, Eurasia Insight,
19 Mayıs 2003.
Aydın, Mustafa, New Geopolitics of Central Asia and Caucasus, (Ankara:
SAM Papers, 2000).
Aydoğduyev, Muhammed “Türkmenistan”, Türkler, Cilt 19, (Ankara:
Yeni Türkiye Yayınları, 2002), ss. 720-737.
Babadjanov, Kudrat, “Border-Crossing Restriction Spark Pr otest in
Turkmen Provincial Capital”, Eurasia Insight, 13 Şubat 2002.
Bacik, Gökhan, “The Blue Stream Project, Energy Co-operation and
Conflicting Interests”, Turkish Studies, Cilt: 2, Sayı: 2, 2001, ss. 85-93.
“Bakiyev Wins Landslide in Kyrgyzstan, Courts Controversy with
United States”, Eurasia Insight,11 Temmuz 2005.

  421
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Baratova, Galina S., “Uigur Minority in Independent Kazakhstan and the
Effect of Kazakistan’s Independence on the Uigur Minority of China”,
Emine Gürsoy ve N. Erdal Şahin (Der.), Bağımsızlıklarının 10. Yılında
Türk Cumhuriyetleri, (Haarlem: Sota Yayınları, 2002), ss. 285-288.
Baycacun, Şule, “Orta Asya ve Özbekistan’da İslam ve Köktendincilik”,
Avrasya Dosyası Özbekistan Özel, Cilt: 7, Sayı: 3, 2001, ss. 81-101.
Baycacun, Şule, “10 Yıllık Bağımsızlık Sürecinde Türkmenistan
Ekonomisine Genel Bir Bakış”, Avrasya Dosyası Türkmenistan Özel
Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 2, 2001, ss. 17-38.
Beacháin, Donnacha Ó., “Parliamentary Elections in Kazakhstan,
September and October 2004”, Electoral Studies, Cilt: 24, Sayı: 4, 2005,
ss. 762-769.
Beblawi, Hazem ve Luciani, Giacomo, The Rentier State. Nation, State and
Integration in the Arab World, (Londra: Croom Helm, 1987).
Bedertinov, Sabirzyan, “Turkmenistan”, Transition 2001, (New York:
Freedom House), ss. 378-390.
Beissinger, Mark, "In Search of Generations in Soviet Politics", World
Politics, Cilt: 2, 1986, ss. 288-314.
Bektemirov, Kuatbay ve Eduard Rahimov, Local Government in
Uzbekistan, Local Governments in Eastern Europe, in the Caucasus and in
Central Asia, (Budapeşte: Open Society Institute, 2001), ss. 470-520.
Berdi, A. Murad, “Turkmenistan and the Turkmens”, Zev Katz (Der.),
Handbook of Major Soviet Nationalities, (New York: Free Press, 1975), ss.
262-282.
Berdyeva, Aisha, “Turkmenistan: President Pardons with One Hand,
Purges with The Other”, Eurasia Insight, 23 Ağustos 2007.
Berdyeva, Aisha, “Turkmenistan: Berdymukhamedov Marks Fırst Year
as President”, Eurasia Insight, 11 Şubat 2008.
Beshimov, Erdin, “Kyrgyzstan’s Akayev: The Revolution Stops Here”,
Eurasia Insight, 22 Aralık 2004.
Bıçakcı, Salih, “Andijon’da Nıma Bo’ldı Bo’ldı? Özbekistan’da Terör,
Güvenlik ve Demokrasi”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmal arı Dergisi-
OAKA, Cilt: 3, Sayı: 6, 2008, ss. 1-22.
Bielasiak, Jack, “Regime Diversity and Electoral Systems in Post-
Communism”, Journal of Communist Studies and Transition Politics,
Cilt: 22 Sayı: 4, 2006, ss. 407–430.
Bilgin, Mert, “New Prospects in The Political Economy of Inner-Caspian
Hydrocarbons and Western Energy Corridor through Turkey”,
Energy Policy, Cilt: 35, Sayı: 12, 2007, ss. 6383–6394.

422  
Kaynakça
 
Bissenova, Alima, “Nazarbayev, Seeking Oil Favor, Positions Himself as
Central Asian Reformer”, Eurasia Insight, 4 Ocak 2002.
Bissenova, Alima, “Kazakhstan’s Asar Party Emerges as Front-Runner in
Parliamentary Campaign”, Eurasia Insight, 9 Şubat 2004.
Blagov, Sergei, “Russian Plot Tries Already Kakakh Ties”, Asia Times, 1
Aralık 1999.
Blagov, Sergei, “Effort to Produce Eurasian OPEC Falls Short at CIS
Summit”, Eurasia Insight, 1 Mart 2002.
Blagov, Sergei, “Economic Union Slips from View at Russia-Kazakhstan
Summit”, Eurasia Insight, 15 Ocak 2004.
Blagov, Sergei, “Russia Acts Aggressively to Enhance Energy Position in
Turkmenistan”, Eurasia Insight, 26 Şubat 2004.
Blagov, Sergei, “Russia Outmaneuvers Ukraine for Turkmen Gas – For
Now”, Eurasia Insight, 21 Nisan 2005.
Blagov, Sergei, “Nazarbayev and Putin Pledge ‘God-Given’ Friendship”,
Eurasia Insight, 19 Ocak 2005.
Blagov, Sergei, “The Geopolitical Balance in Central Asia Tilts Toward
Russia”, Eurasia Insight, 6 Temmuz 2005.
Blagov, Sergei, “Uzbekistan and Russia Sign Mutual Defence Pact”,
Eurasia Insight, 15 Kasım 2005.
Blagov, Sergei, “Uzbekistan Sets Limits for Cooperati on with Russia”,
Eurasia Insight, 24 Şubat 2006.
Blagov, Sergei, “Russia Registers Significant Victory in Caspian Basin
Energy Contest”, Eurasia Insight,5 Nisan 2006.
Blagov, Sergei, “Russia Bows To Turkmenistan’s Gas Pricing Demand”,
Eurasia Insight, 6 Eylül 2006.
Blagov, Sergei, “Russia Looks to Protect Economic Interests In
Turkmenistan Amid Political Uncertainty”, Eurasia Insight, 22 Aralık
2006.
Blagov, Sergei, “Uzbekistan Harbors Energy Development Plans; Russia
Ready to Help”, Eurasia Insight, 15 Şubat 2007.
Blagov, Sergei, “Russia Celebrates its Central Asian Energy Coup”,
Eurasia Insight, 16 Mayıs 2007.
Blagov, Sergei, “Russian Officials Move Swıftly to Keep Turkmenistan in
Moscow’s Camp”, Eurasia Insight, 20 Şubat 2007.
Blagov, Sergei, “Russia Renews Interest in CIS, Agrees to New Price
Deal for Turkmen Gas”, Eurasia Insight, 27 Kasım 2007.

  423
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Blank, Stephen, Energy, Economics, and Security in Central Asia: Russia and
its Rivals, (PA: Strategic Studies Institute, 1995).
Blank, Stephen, “US Strategic Priorities Shifting in Central Asia, Eurasia
Insight, 25 Mart 2004.
Blank, Stephen, “Kazakhstan’s Foreign Policy in Time of Turmoil”,
Eurasia Insight, 27 Nisan 2005.
Blank, Stephen, “Turkmenistan Base Rumor Likely Part of a Russian
Disinformation Campaign”, Eurasia Insight,7 Eylül 2005.
Blank, Stephen, “Turkmenbashi in Beijing: A Pipeline Dream”, Eurasia
Insight, 10 Nisan 2006.
Blank, Stephen, “An Uzbek Air Base: Russia’s Newest Achievement in
Central Asia”, Eurasia Insight, 11 Ocak 2007.
Blondel, Jean, Comparing Political Systems, (New York: Praeger Pub.,
1972).
Blua, Antoine, “Turkmenistan: Observers Denounce Sentencings as
Pretext for Crackdown”, RFE/RL, 4 Ocak 2003.
Blua, Antoine, “Government Further Tightens Control over Travel,
Opposition, Media, RFE/RL, 8 Şubat 2003.
Blua, Antoine, “Kazakh Government Clamps Down on Independent
Media”, RFE/RL, 9 Mart 2002.
Blua, Antoine, “Opposition Deputy Beknazarov Stripped of Seat in
Parliament”, RFE/RL, 24 Mayıs 2002.
Blua, Antoine, “Uzbekistan: Foreign NGOs Face Re-Registration
Demands”, RFE/RL, 3 Şubat 2004.
Blua, Antoine, “Central Asia: Report Calls on US to Rethink Its Regional
Approach”, RFE/RL,22 Şubat 2004.
Blua, Antoine, “Turkmenistan: State Interfering in Religious Life of
Ethnic Uzbeks”, RFE/RL, 10 Mart 2004.
Blua, Antoine, “Turkmenistan: Former Chief Mufti Sentenced to Prison
for Reasons That Remain Unclear”, RFE/RL, 2 Nisan 2004.
Blua, Antoine, “Kyrgyzstan: Russia Hopes to Double Troops at Base, As
Future of U.S. Base in Doubt”, RFE/RL, 16 Temmuz 2005.
Bohr, Anette, “The Central Asian States as Nationalising Regimes”,
Graham Smith (Der.), Nation-Building in the Post-Soviet Borderlands:
The Politics of Nati onal İdentities, (Cambridge: Cambridge Univ. Press,
1998, ss. 139-164.
Bohr, Anette, “Uzbekistan’s New Parliament: Little Change for
Democracy”, Eurasia Insight, 24 Aralık 2004.

424  
Kaynakça
 
Bokayeva, Aygül “Kazak Göçebe Kültürünün Karakteri”, Türkler, Cilt:
19, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002), ss. 429-437.
Bowyer, Anthony Clive, Parliament and Political Par ties in Kazakhs tan,
(Washington, D.C.: Silk Road Paper, Central Asia-Caucasus Institute
& Silk Road Studies Program, 2008).
Bremmer, Ian ve Cory Welt, “The Trouble with Democracy in
Kazakhstan”, Central Asian Survey, Cilt: 15, Sayı: 2, 1996, ss. 179-199.
“Briefs on Presidential Candidates”, Vremya po Grinvichu, 8 Ocak 1999.
“BTC Pipeline Sparks Kazakh Interest”, Oil and Energy Trends, 21
Temmuz 2006, ss. 13-14.
Burke, Justin, “ Kazakhstan Opposition Movement Prepares to Renew
Battle with Nazarbayev”, Eurasia Insight, 17 Ekim 2002.
Burke, Justin, “Opposition Leader Promises to Turn up Heat on
Niyazov”, Eurasia Insight, 15 Mart 2002.
Burke, Justin, “Russian Deployment in Kyrgyzstan could Prompt
Growing Domestic Turmoil”, Eurasia Insight, 11 Aralık 2002.
Burke, Justin, “Kyrgyzstan’s Revolution: Be Careful What You Wish
for”, Eurasia Insight, 25 Mart 2005.
Butanayev, Victor, “Moğol-Cungar Hakimiyeti Döneminde Yenisey
Kırgızları”, Genel Türk Tarihi, Cilt: 10, (Ankara: Yeni Türkiye
Yayınları, 2002), ss. 405-411.
Büyükakıncı, Erhan, “Kazakistan’da Siyasal Bütünleşme ve Ulus Devlet
Olma Süreci”, Emine Gürsoy ve N. Erdal Şahin (Der.),
Bağımsızlıklarının 10. Yılında Türk Cumhuriyetleri, (Haarlem: Sota
Yayınları, 2002), ss. 347-370.
Cafersoy, Nazim, “Bağımsızlık ve Güvenlik Gölgesinde Rusya-
Özbekistan İlişkileri”, Avrasya Dosyası Özbekistan Özel Sayısı, Cilt: 7,
Sayı: 3, 2001, ss. 152-186.
Cardoso, Fernando H., “On the Characterizati on of Authori tarian
Regimes in Latin America”, David Collier (Der.), The New
Authoritarianism in Latin America, (Princeton: Princeton Univ. Press,
1979), ss. 33–57.
Carlisle, Donald S., “Power and Politics in Soviet Uzbekistan: from Stalin
to Gorbachev”, W. Fierman (Der.), Soviet Central Asia the Failed
Transformation, (Oxford: Westview Press, 1991), ss. 93-129.
Carothers, Thomas, “The End of the Transition Paradigm”, Journal of
Democracy, Cilt: 13, Sayı: 1, 2002, ss. 5-21.
“Caspian: Plenty of Pipelines, But Where is The Gas?”, Oil and Energy
Trends, 20 Temmuz 2007, ss. 7-8.

  425
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
“Caspian Producers Contemplate Excess of Expor t Routes”, Oil and
Energy Trends, 16 Eylül 2005, ss. 13-14.
Caspian Sea Region Reserves and Pipelines, Energy Information
Administration (EIA), Temmuz 2002, (http://www.eia.doe.gov./eme
u/cabs/caspgrph.html).
Caspian Sea Oil and Natural Gas Export Routes, Energy Information
Administration, Haziran 2000, (http://www.eia.doe.gov./emeu/cab
s/casprote.html).
Cefalo, J. G., “Is Kazakhstan Fit To Chair The OSCE?”, RFE/RL, 21 Ekim
2009.
“Central Asia: is the IMU Still a Threat to Regional Security?”, RFE/RL,
24 Ocak 2004.
Chadova, Elena, “Kyrgyzstan’s Leaders Face Pressure From Multiple
Sources”, Eurasia Insight, 26 Mayıs 2006.
Clark, Heather, “Kazakhstan Voters Go to Polls to Choose Parliament's
Lower House”, Agence France Presse, 9 Ekim 1999.
Clarke, Henry L., “An American View of Uzbekistan”, Central Asian
Survey, Cilt: 18, Sayı: 3, 1999, ss. 373-383.
Cohen, Ariel, “United States Goes on Geopolitical Counter-O ffensive in
Central Asia”, Eurasia Insight, 21 Ekim 2005.
Collins, Kathleen, “Clans, Pacts, and Econ omic Policymaking in Central
Asia”, Conference on Asian Political Economy in an Age of Globalization,
Tuck School of Business, Dartmouth College, Hanover, Mayıs 10-11,
2002, ss. 1-30.
Collins, Kathleen, “Clans, Pacts, and Politics in Central Asia”, Journal of
Democracy, Cilt: 13, Sayı: 3, 2002, ss. 137-152.
Cooley, Alexander, 2008, “U.S. Bases and Democratization in Central
Asia” Orbis, Cilt: 52, Sayı: 1, ss. 65-90.
Cornell, Svante E., “Uzbekistan: A Regional Player in Eurasian
Geopolitics?”, European Security, Cilt: 9, Sayı: 2, 2000, ss. 115-140.
Cornell, Svante E. ve Regine A. Spector, “Central Asia: More than
Islamic Extremists”, The Washington Quarterly, Cilt: 25, Sayı: 1, 2002,
ss. 193-206.
Corwin, Julie, “Uzbekistan: Is Russia Helping Tashkent Clean Up After
Andijon”, RFE/RL, 15 Temmuz 2005.
Croissant, Cynthia M. ve Michael P. Croissan t, “Hazar Denizi Statüsü
Sorunu: İçeriği ve Yansımaları, Avrasya Etüdleri, Sayı: 4, Kış 1996-
1997, ss. 23-40.

426  
Kaynakça
 
Curtis, Glenn E. (Der.), Kazakstan - A Country Study, (Washington D.C.:
Library of Congress, 1996), (http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/kztoc.htm
l#kz0000).
Curtis, Glenn E. (Der.), Uzbekistan-A Country Study, (Washington D.C.:
Library of Congress, 1996), (http://lcweb2.loc.gov/frd/cs/uztoc.htm
l#uz0001).
Curtis, Glenn E. (Der.), Turkmenistan-A Country Study, (Washington D.C.:
Library of Congress, 1996), (http://memory.loc.gov/cgi-bin/query/r
?frd/cstdy:@field(DOCID+tm0000).
Çarıkçı, Emin, “Bağımsızlıktan Bugüne Kazakistan’daki Ekonomik
Gelişmeler”, Türkler, Cilt: 19, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002).
Çebotaryov, Andrey, “Kazakistan Cumhuriyetinde Siyasi Durum”,
Stratejik Analiz, Cilt: 3, Sayı: 26, 2002, ss. 125-135.
Çekşeyev, Cıpar, “Aksiyskaya Tragediya Ni Dolçna Povtoritsya”, Moya
Stolitsa, 20 Ağustos 2002.
Çolakoğlu, Selçuk, “11 Eylül Sonrası Değişen Avrasya Dengeleri ve Çin
– Orta Asya İlişkileri”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi-
OAKA, Cilt: 1, Sayı: 2, 2006, ss. 38-55.
Çorotekin, Tınçtıkbek, “Kırgızistan Cumhuriyeti”, Genel Türk Tarihi, Cilt:
10, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002), s. 219-269.
Dave, Bhavna, “Kazakhstan”, Transition 2001, (New York: Fredoom
House), ss. 208-219.
Davies, Morton R. - Vaughan A. Lewis, Models of Political Systems,
(Londra: Praeger, 1971).
Davis, Jacquelyn K., ve Sweeney, Michael J., Central Asia in U.S. Strategy
and Operational Planning: Where do we go from here?, (Washington: The
Institute for Foreign Policy Analysis, 2004).
Demirtepe, Turgut, “Özbekistan-Rusya İlişkileri ve Kolektif Güvenlik
Anlaşması Örgütü”, USAK Gündem, 25 Ağustos 2006,
(http://www.usakgundem.com/yazar/385/özbekistan-rusya-
iliskileri-ve-kolektif-güvenlik-anlasmasi-örgütü.html).
Demirtepe, M. Turgut, “Bakiyev Dönemi Kırgızistan Dış Politikası
Yapım Sürecinde İç Politik Faktörlerin Rolü”, M Turgut Demirtepe
(Der.), Orta Asya & Kafkasya Güç Politikası, (Ankara: USAK Yayını,
2008), ss.179-209.
d'Encausse, Helen C., “The Fall of the Czarist Empire”, Central Asia: 120
Years of Russian Rule, (Durham: Duke Univ. Press, 1989), ss. 207-223.

  427
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
d'Encausse, Helen C., “The Natonal Republics Lose Their Independence
”, Central Asia: 120 Years of Russian Rule, (Durham: Duke Univ. Press,
,1989), ss. 254-265.
“Defeated Kazakh Election Candidates Plan to Set Up Own Parliament”,
Kazakh Commercial Television, Text Report, 25 Ekim 1999, Almaty.
“Degradation of Power”, Centralno-Asiatsky Bulleten, Kasım 1999.
Deibler, Ruth, Literature and Politics: Mohammed Salih and Political Change
in Uzbekistan from 1979 to 1995, Indiana University, 1996,
(http://www.uzbekistanerk.org/ruth.htm).
Delly, James, “Kazakhstan Eyes New Oil Export Route Via Caspian
Sea”, Eurasia Insight, 11 Nisan 2007.
Demokraticeskoy Partiy Kazahstana “Ak Col” Programma, (Almatı: Cak
Baspahana, 2003).
Deutsch, Karl W., Politics and Government, (Boston: Houghton Mifflin C.,
1980).
Devlet, Nadir, Çağdaş Türkîler, (İstanbul, Çağ Yayınları, 1993).
“Devlet Bakanı Tüzmen Türkmenistan’da”, TİKA Avrasya Bülteni, Sayı
11, Haziran 2003.
Diamond, Larry “Elections With out Democracy Thinking about Hybrid
Regimes”, Journal of Democracy, Cilt: 13, Sayı: 2, 2002, ss. 21-35.
Dikbaşı, Kadir, “Türkmen Gazının Bağımsızlık Mücadelesi”, Avrasya
Dosyası Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 2, 2001, ss. 74-96.
Dikkaya, Mehmet ve Bora Ali, “Çağdaş Kazakistan’ın Ekonomi Politiği
ve Türkiye’nin Yeri”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi-
OAKA, Cilt: 1, Sayı: 2, 2006, ss. 110-127.
Diuk, Nadia ve Adrian Karatnycky, New Nations Rising, (New York: John
Willey & Sons, Inc., 1993).
Draft Constitution of The Kygyz Republic, European Commission for
Democracy Through Law (Venice Commission), 28 Mayıs 2010,
Strasbourg.
“Dozens Killed in Uzbek City, as Security Forces Crush Protest in
Andijan”, Eurasia Insight,13 Mayıs 2005.
Drompp, Michael, “The Yenisei Kyrgyz from Early Times to the Mongol
Conquest”, Turks, Volume 1, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002),
ss. 480-488.
Dubnov, Arkady, “Uzbekistan: Lost Image of Stable Government”,
STINA Independent Pres Agency, 27 Şubat 1999.

428  
Kaynakça
 
Dudarev, K. P., “A Post-Communist Authori tarian Regime, ”, Alexei
Vassiliev (Der.), Central Asia, Political and Economic Challenges in the
Post-Soviet Era, (Londra: Saqi Boks, 2001), ss. 131-155.
Duran, Meltem, Kırgızistan Ülke Etüdü, (İstanbul: İTO, 2002).
Easton, David, A Framework for Political Analysis, (New Jersey: Prentice-
Hall, 1965a).
Easton, David, The Political System – An Inquiring into the State of Political
Science, (New York: Alfred A. Knopf Inc., 1971).
Easton, David, A Systems Analysis of Political Life, (New York: John Wiley
& Sons Inc., 1965b).
Economic Overview, (Lewiston: International Trade Center, 2001).
Elibüyük, Mesut ve Gurbanmurat Altıbayev, Türkmenistan’ın Ekonomik
Atlası, (Ankara: TİKA, 2002).
Erlich, Jeff, “Banking Decree Hurting Uzbek NGOs”, Eurasia Insight, 10.
Haziran 2004.
Erol, Mehmet S., “Türkmenistan Devletinin Dış Politikasının Temel
Sacayağı: Daimi Tarafsızlık Statüsü”, Avrasya Dosyası Türkmenistan
Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 2, 2001, ss. 124-142.
Erol, Mehmet S., “Türkmenistan’ın Sahne ve Sahne Liderleri…”, USAK,
2006. (http://www.gundem.com/haber.php?id=9380Arkası).
Erol, Mehmet S., “Türkmenbaşı Sonrası Türkmenistan”, Orta Asya Ve
Kafkasya Araştırmaları Dergisi- OAKA, Cilt: 1, Sayı: 2, 2006, ss. 176-182.
Erol, Mehmet S. ve Latif N. Çakıroğlu, “Kopetdağı’nın İki Tarafındaki
Komşular: Türkmenistan-İran İlişkilerinin Son On Yılı”, Avrasya
Dosyası Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 2, 2001, ss. 206-234.
Esenova, Saulesh, “Tribalism and Identity in Contemporary
Circumstances: the Case of Kazakstan”, Central Asian Survey, Cilt: 17,
Sayı: 3, 1998, ss. 443-462.
Eshanova, Zamira, “Turkmenistan: Opposition See Cracks Emerging in
Ashgabat Regime, RFE/RL, 3 Kasım 2002.
Eshanova, Zamira, Turkmen Opposition See Cracks Emerging In
Ashgabat Regime, Erkin Turmenistan, 31 Ekim 2002.
Feifer, Gregory, “Russian Moves in Kyrgyzstan Raise Questions over US
Base”, RFE/RL, 9 Nisan 2010.
Feifer, Gregory, “Kyrgyzstan Prepares for Referendum amid Ongoing
Instability”, RFE/RL, 26 Haziran, 2010.

  429
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Fierman, William, “The Soviet Transformation of Central Asia”, W.
Fierman (Der.), Soviet Central Asia the Failed Transformation, (Oxford:
Westview Press, 1991), ss. 11-35.
Fierman, William, “Political Development in Uzbekistan:
Democratization?”, Karen Dawisha ve Bruce Parrott (Der.), Conflict,
Cleavage and Change in Central Asia and the Caucasus, (Cambridge:
Cambridge Univ. Press, 1997), ss. 360-408.
Fishman, Robert, “Rethinking State and Regime: Southern Europe’s
Transition to Democracy”, World Politics, Cilt: 42, Sayı: 3, 1990, ss.
422–440.
Frantz, Douglas, “Russia's New Reach: Gas Pipeline to Turkey”, New
York Times, 8 Haziran 2001.
Fukuyama, Francis, The End of History and Last Man, (Ne w York: Free
Pres, 1992).
Gabdullin, Bigeldi, “Po Kazakstani Brodit Prizrak …Demokratiy”,
Respublika, 8 Şubat 2003.
Gall, Carlotta, “Nazarbayev Wins Big Majority in Marred Vote”,
Financial Times, 12 Ocak 1999.
Geiss, Paul G., “Turkmen Tribalism”, Central Asian Survey, Cilt: 18, Sayı:
3,1999, ss. 347-357.
Ghafouri, Mahmoud “The Caspian Sea: Rivalry and Cooperation”,
Middle East Policy, Cilt: 15, Sayı: 2, 2008, ss. 81-96.
Gleason, Gregory, “Indigeneous Democracy in Central Asia”, (New
York: Open Society Institute, 1996), (http://www.soros.org/textfiles
/cen_eurasia).
Gleason, Gregory, Language, Culture and Politics in Central Asia,
(Albuquerque: University of New Mexico, Working Paper, 1997),
(http://www.unm.edu/~gleasong/gwg81997.pdf).
Gleason, Gregory, “Uzbekistan: A Case Study for Conflict Potential”, The
Soviet and Post-Soviet Review, Cilt: 24, Sayı: 3, 1999, ss. 205-228.
Gleason, Gregory, “Uzbekistan”, Transition 2001, (New York: Freedom
House), ss. 406-416.
Gleason, Gregory, “Foreign Policy and Domestic Reform in Central
Asia”, Central Asian Survey, Cilt: 20, Sayı: 2, 2001, ss. 167-182.
Gleason, Gregory, “'Asian Values' and the Democratic Transition in
Central Asia”, Harvard Asia Quarterly, Cilt: 5, Sayı: 1, Kış 2001,
(http://www.fas.harvard.edu/~asiactr/haq/200101/0101a002.htm).

430  
Kaynakça
 
Golunov, Sergey V. ve McDermott, Roger N., “ Border Security in
Kazakhstan: Threats, Policies and Future Challenges”, Journal of Slavic
Military Studies, Cilt: 18, 2005, ss. 31–58.
Gordeyev, Andrei, “Kyrgyzstan Protests: Rehearsal For Revolutıon?”,
Eurasia Insight, 13 Ocak 2005.
Government-Opposition Relations in Uzbekistan, (Washington D.C.: CSCE
Report, Mart 1997), (http://www.house.gov/csce/uzbe.htm).
Grodsky, Brian, “Resource Dependency and Political Opportunity:
Explaining the Transformation from Excluded Political Opposition
Parties to Human Rights Organizations in Post-Communist
Uzbekistan”, Government and Opposition, Cilt: 42, Sayı: 1, 2007, ss. 96-
120.
Guliyeva, Nermin, “New Turkmen opposition: ‘The Union of the
Discontented’”, Turkistan Newsletter, 8 Nisan 2002.
Gül, Atakan ve Ayfer Y. Gül, Avrasya Boru Hatları ve Türkiye, (İstanbul:
Bağlam Yayınları, 1995).
Güler, Nermin, “Geçiş Sürecinde Türkmenistan’ın Siyasi Yapısı”,
Avrasya D osyası Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 2, 2001, ss. 97-
110.
Güler, Nermin, “11 Eylül Sonrası ABD ve Rusya Arasında Özbekistan”,
Avrasya Dosyası Özbekistan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 3, 2001, ss. 187-200.
Gürbüz, Yaşar, Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler, (İstanbul: Beta Yayınları,
1987).
Haghayeghi, Mehrdad, Islam & Politics in Central Asia, (New York: St.
Martin’s Press, 1995).
Haghayeghi, Mehrdad, “Changing Dynamics of Islamic Politics in
Central Asia”, The Muslim World, Sayı: 92, 2002, ss. 315-331.
Hale, Henry E., “Islam, State-Building and Uzbekistan's Foreign Policy”,
Ali Banuazizi ve Myron Weiner (Der.), The New Geoplitics of Central
Asia and its Borderlands, (Bloomington: Indiana Univ. Press, 1994), ss.
136-171.
Hale, Henry E., “Democracy or Autocracy on the March? The Colored
Revolutions as Normal Dynamics of Patronal Presidentialism”,
Communist and Post-Communist Studies, Cilt: 39, 2006, ss. 305-329.
Hansen, Randall, ve King, Desmond, “Illiberalism and the New Politics
of Asylum: Liberalism's Dark Side”, The Political Quarterly, Cilt: 71,
Sayı: 4 , 2000, ss. 396–403.
Hasanoğlu, Mürtaza, “Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Çevre
Sorunları”, Avrasya Etüdleri, Sayı: 22, Bahar 2002, ss. 149-164.

  431
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Hatipoğlu, Esra, “Güney Kafkasya ve Orta Asya’da ‘Büyük Güçler’
Arasındaki Oyun: Bölgesel Örgüt ve Oluşumların Rolü”, M Turgut
Demirtepe (Der.), Orta Asya & Kafkasya Güç Politikası, (Ankara:
USAK Yayını, 2008), ss.1-29.
Hiro, Dilip, “Turkmenistan Pipeline Plugs U.S. Bid to Isolate Iran”, Inter
Pres Service, 30 Aralık 1997.
Hiro, Dilip, “Kerimov Keeps His Gun Ready for Islamist”,
(http://www.oneworld.org/ips2/may98).
History of Kazakhstan, (Almatı: Academy of Science of the Republic of
Kazakhstan, 1998).
Howe, G. Melvyn, The Soviet Union A Geographical Survey, (Londra:
Macdonald and Evans, 1983).
Human Right and Democratization in Uzbekistan and Turkmenistan,
(Washington: CSCE, 2000).
Huntington, Samuel P., “The Goals of Development”, Myron Weiner ve
Samuel P. Huntignton (Der.), Understanding Political Development,
(Boston: Little, Brown, 1987), ss. 3-32.
Huntington, Samuel P., Üçüncü Dalga Yirminci Yüzyıl Sonlarında
Demokratlaşma, Ergun Özbudun (Çev.), (Ankara: Türk Demokrasi
Vakfı, 1993).
Huskey, Eugene, “The Rise of Contested Politics in Central Asia:
Election in Kyrgyzstan”, Europe-Asia Studies, Cilt: 47, Sayı: 5, 1995, ss.
813-834.
Hyman, Anthony, “Central Asian Republics: Independence and After”,
Round Table, Sayı: 341, Ocak 1997, ss. 67-81.
Ibraimov, Bakyt, “Uighurs: Beijing to Blame for Kyrgyz Crackdown”,
Eurasia Insight, 28 Ocak 2004.
Ilkhamov, Alisher, “A Bicameral Parliament for Uzbekistan”, Eurasia
Insight, 22 Haziran 2000.
Ilkhamov, Alisher, “Neopatrimonialism, Interest Groups and Patronage
Networks: The Impasses of The Governance System in Uzbekistan”,
Central Asian Survey, Cilt: 26, Sayı: 1, 2007, ss. 65-84.
IMF Approves Stand-by Credit and Second STF Drawing for Republic of
Uzbekistan, (New York: IMF No:95/67, 1995).
IMF Concludes 2003 Article IV Consultation with the Republic of Kazakhstan,
(Washington: IMF N. 03/74, 17 Haziran 2003).
Ingwerson, Marshall, “Ex-Soviet Kazaks Ready to Empower a Dictator”,
Christian Science Monitor, Cilt: 87, Sayı: 191, 1995, ss. 191-197.

432  
Kaynakça
 
“Iran Exports Gas Crisis as Imports Cease”, Oil and Energy Trends, 15
Şubat 2008, ss. 7-8.
Irons, William, The Yomut Turkmen, A Study of Social Organisation among a
Central Asian Turkic-speaking Population, (Ann Arbor: University of
Michigan Press, 1975).
Isaacs, Rico, “The Parliamentary Election in Kazakhstan, August 2007”,
Electoral Studies, Cilt: 27, Sayı: 2, 2008, ss. 381-384.
Ishiyama, John T., ve Kennedy, Ryan, “Superpresidentialism and
Political Party Development in Russia, Ukraine, Armenia and
Kyrgyzstan”, Europe-Asia Studies, Cilt: 53, Sayı: 8, 2001, ss. 1177-1191.
Islamov, Esmer, “Fighting Rages for Third Day in Uzbekistan”, Eurasia
Insight, 30 Mart 2004.
Islamov, Esmer, “Uzbek Authorities Launch Round-up Islamic Suspect
in Uzbekistan”, Eurasia Insight, 31 Mart 2004.
Islamov, Esmer, “Leaders of Turkmenistan, Uzbekistan Press Ahead
with Bilateral Thaw”, Eurasia Insight, 2 Aralık 2004.
Ismayilov, Rovshan, “Baku and Ashgabat Solved Long-Lasted Problem
While US is Pushing for Trans-Caspian Deal”, Eurasia Insight, 13 Mart
2008
Jaguaribe, Helio, Political Development: A General Theory and a Latin
American Case Study, (New York: Harper & Row, 1973).
“Joint Statement By President George W. Bush and President Nursultan
Nazarbayev on the New Kazakhstan-American Relationship”, The
White House Office of the Press Secretary, 21 Aralık 2001,
(http://usinfo.state.gov).
Junisbai, Barbara, “The Democratic Choice of Kazakhstan: A Case Study
in Economi c Liberalization, Intraelite Cleavage, and Political
Opposition”, Demokratizatsiya, Summer 2005, (http://findarticles.com
/p/articles/mi_qa3996/is_200507/ai_n15704840/pg_5).
Kagarlitsky, Boris, “Kazakhstan: The Rigged Parliament is Dissolved;
The Authoritarian Regime Remains”, 28 Mart 1995, PNEWS,
(http://www.hartford-hwp.com/archives/53/007.html).
Kaiser, Mark J., ve Pulsipher, Allan G., “A review of The Oil and Gas
Sector in Kazakhstan”, Energy Policy, Sayı: 35, 2007, ss. 1300–1314.
Kalambekova, Baktygul, “Fergana Vadisi’ndeki Dini Durum”, Avrasya
Etüdleri, Sayı: 19, İlkbahar-Yaz 2001, ss. 131-139.
Kalaycıoğlu, Ersin, Çağdaş Siyasal Bilim, (İstanbul: Beta Yayınları, 1984).

  433
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Kalinichenko, L.N. ve N.N. Semenova, “The Economy of Kazakhstan”,
Alexei Vassiliev (Der.), Central Asia, Political and Economic Challenges
in the Post-Soviet Era, (Londra: Saqi Boks, 2001), ss. 55-75.
Kalkan, İbrahim, “Kazak Siyasi Sisteminin Modernleşme Süreci ve Alaş
Hareketi”, Emine Gürsoy ve N. Erdal Şahin (Der.), Bağımsızlıklarının
10. Yılında Türk Cumhuriyetleri, (Haarlem: Sota Yayınları, 2002), ss.
371-392.
Kanbolat, Hasan, “Türkmenistan’ın Milli Para Birimine Geçiş Süreci”,
Avrasya Etüdleri, Sayı: 4, Kış 1995-1996, ss. 43-61.
Karagiannis, Emmanuel, “Political Islam in Uzbekistan: Hizb ut-Tahrir
al-Islami”, Europe-Asia Studies, Cilt: 58, Sayı: 2, 2006, ss. 261-280.
Karpat, Kemal H., “Kazak Ulusçuluğunun Kökenleri: Etnik Köken mi,
İslam mı veya Toprak mı?”, Hakan Gür (Çev.), Türkiye ve Orta Asya,
(İstanbul: İmge Kitabevi, 2003), ss. 111-150.
Katik, Mevlut, “Central Asia: What Change for Democracy?”, Eurasia
Insight, 10 Aralık 2004.
Kassymbekova, Botagoz, “Seeds for A Poor Harvest” TOL, 18 Şubat
2005.
“Kazakh Communnist Party Protests Against Electi on Result, Interfax-
Kazakhs tan News Agency, 18 Ekim 1999.
“Kazakh Deputies Approve Unlimited Terms For Nazarbaev”, RFE/RL,
18 Mayıs 2007.
“Kazakh Opposition Holds Rally, Demands Fresh Elections”, Interfax-
Kazakhs tan News Agency, 30 Ekim 1999.
“Kazakh Scandals Throw Spotlight on Democracy”, Transitions Online,
28 Nisan 2002.
Kazakhstan, (Astana: ADB Report, 2009).
“Kazakhstan: Human Rights Developments”, (New York: Human Right
World Report-1998).
“Kazakhstan: Human Rights Developments”, (New York: Human Right
World Report-1999).
“Kazakhstan: Human Rights Developments”, (New York: Human Right
World Report-2001).
“Kazakhstan Offers More Support for War on Terror”, US Department of
Defense, 28 Nisan 2002. (http://www.defense-aerospace.com)
“Kazakhstan: Astana Strives to Balance Ties with United States and
Russia”, Eurasia Insight, 6 Ekim 2008.

434  
Kaynakça
 
“Kazakhstan: Parliament Ratifies Strategic Cooperation Pact with United
States”, Eurasia Insight, 5 Kasım 2008.
Kazakhs tan Presidential Election 2005, Interim Report No. 1, (Almatı:
OSCE/ODIHR 17–26 Ekim 2005).
“Kazakhstan’s Constituti onal Council Due to Rule on NGO-Related
Legislation”, Eurasia Insight, 11 Ağustos 2005.
Kazakistan Ülke Raporu, (Ankara: Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı,
1996).
Kazakistan Ülke Raporu, (Ankara: Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı,
1998).
Kendirbay, Gülnar, “Alaş”, Türkler, Cilt: 18, (Ankara: Yeni Türkiye
Yayınları, 2002), ss. 652-664.
Kenensariev, Tashmanbet, The Kyrgyz and Kokand Khanate, (Osh: Osh
State Univ., 2000).
Kesici, Kayyum, Dün Bugün ve Hedefteki Kazakistan, (İstanbul: IQ
Yayıncılık, 2003).
Khamidov, Alisher, “Kyrgyzstan’s Unrest Linked to Clan Rivalries”,
Eurasia Insight, 5 Haziran 2002.
Khamidov, Alisher, “Kyrgyzstan: Organized Opposition and Civil
Unrest”, Eurasia Insight, 16 Aralık 2002.
Khamidov, Alisher, “Fears of Presidential Power Play Dog Kygyz
Opposition Group”, Eurasia Insight, 24 Haziran 2004.
Khamidov, Alisher, “Kyrgyz Officials Launch Controversial ‘Terrorist’
Attack Probe”, Eurasia Insight,9 Aralık 2004.
Khamidov, Alisher, “Kyrgyzstan: New Military Base Plans Fuel
Uzbekistan’s Ire”, Eurasia Insight, 10 Eylül 2009.
Khamidov, Alisher, “Kyrgyzstan: Bishkek and Tashkent Weigh Gas And
Water Concerns”, Eurasia Insight, 14 Ekim 2009.
Khamidov, Alisher, “Not The Tulip Revolution All Over Again”, Eurasia
Insight, 8 Nisan 2010.
Khamidov, Alisher ve Saipov, Alisher, “Anti-Terrorism Crackdown
Fuels Discontent in Southern Kyrgyzstan”, Eurasia Insight, 8 Ağustos
2006.
Kılıçbeyli, Elif H., “Özbekistan Ekonomisi: Yapısal Değişim ve Uluslar
Arası Ekonomik İlişkiler (1992-2000)”, Emine Gürsoy ve N. Erdal
Şahin (Der.), Bağımsızlıklarının 10. Yılında Türk Cumhuriyetleri,
(Haarlem: Sota Yayınları, ss. 525-536.

  435
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Kırımlı, Meryem, “Uzbekistan in The New World Order”, Central Asian
Survey, Cilt: 16, Sayı: 1, 1997, ss. 53-64.
Kırımlı, Meryem, “Kazakistan’da Milliyetçilik”, Türkler, Cilt: 19,
(Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002), ss. 364-368.
Kim, Lucian, “Uzbeks Try to Blunt Islam's Rise”, Christian Science
Monitor, 20 Kasım 1998, ss. 6-7.
Kimmage, Daniel, “Uzbekistan: Voices From Andijon”, RFE/RL, 26
Haziran 2005.
Kimmage, Daniel, “Kazakhstan: A Shaken System”, RFE/RL, 5 Mart
2006.
Kimmage, Daniel, “Analysis: Extremist Threats, and Doubts, in
Kyrgyzstan, Tajikistan”, RFE/RL, 24 Temmuz 2006.
Kimmage, Daniel, “Kazakhstan: Battle of The Clans Continues”, RFE/RL,
14 Ağustos 2006.
Kochumov, Yagmur, “Issues of International Law and Politi cs in the
Caspian in the Context of the Turkrnenistan-Azerbaijan Discussion
and Fuel Transport”, Caspian Crossroads Magazine, Cilt: 4, Sayı: 2, Kış
1999, (http://ourworld.compuserve.com/homepages/usazerb/422h
tm).
Koldys, Gregory R., “Kırgızların Siyasal-Tarihsel Bir İncelemesi, Türkler,
Cilt: 19, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002), ss. 518-527.
Kolstoe, Paul, Russians in the Former Soviet Republics, (Londra: Horst
&Company, 1995).
Koyçuev, Turar, Postsovetskaya Perestroyka: Teoriya, Ideologiya, Realiy,
(Bişkek: Ezdatelstvo Ilim, 1999).
Koyçuev, Turar, “Kırgızistan: Geleceğe Giden Yol”, Avrasya Etüdleri,
Yaz, 2, 1996, s. 14-35.
Kozibayev, Manas K. ve Satar F. Majitov, “Kazakistan Cumhuriyeti,
Türkler, Cilt: 19, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002), ss. 322-337.
Köni, Hasan, Genel Sistem Kuramı ve Uluslararası Siyasetteki Yeri, (Ankara:
ASAM Yayını, 2001).
Kubicek, Paul, “Authoritarianism in Central Asia: Curse or Cure?”, Third
World Quarterly, Cilt: 19, Sayı: 1, 1998, ss. 29-44.
Kucera, Joshua, “US Diplomat: Gazprom’s Gains from Central Asia are
Put to ‘Nefarious Uses’”, Eurasia Insight, 26 Mart 2008.
Kuliev, Avdy, “There is No Other Way But to Conduct the Democratic
Reforms”, Free Turkmenistan, 21 Aralık 2002.

436  
Kaynakça
 
Kuliev, Avdy, “Niyazov Finished Off the Nomenclature Opposition”,
Free Turkmenistan, 2 Ocak 2003.
Kuru, Ahmet T., “Between the State and Cultural Zones: Nation
Building in Turkmenistan”, Central Asian Survey, Cilt: 21, Sayı: 1,
2002, ss. 71-90.
Kusainov, Aldar, “Nazarbayev Presses Crackdawn Against Political
Opponents”, Eurasia Insight, 2 Nisan 2002.
Kusainov, Aldar, “Kazakhstani Leaders Move to Establish Reformist
Credentials Ahead of Parliamentary Vote”, Eurasia Insight, 3 Şubat
2004.
Kusainov, Aldar, “Kazakhstan: Mysterious Murder Mars Presidential
Election Campaign”, Eurasia Insight, 14 Kasım 2005.
“Kyrgyz Deputies Call for Early Presidential Vote”, RFE/RL, 10 Mart
2005.
“Kyrgyz Leader Visits Washington for Security Talks”, Eurasia Insight, 23
Eylül 2002.
“Kyrgyz Parliament Approve Dual Citizenship with Russia”, RFE/RL, 5
Haziran 2001.
“Kyrgzstan’s Parliament Elect New Speaker”, Eurasia Insight, 2 Mart
2006.
“Kyrgyz Parliament Fails to Elect New Speaker”, RIA Novosti, 28 Şubat
2006.
Kyrgyz Republic –Constitutional Referandum Final Report , 27 Haziran 2010,
(Bişkek: OSCE-ODIHR, 2010).
Kyrgyz Republic: Recent Economic Developments, (Washington: IMF,
1998).
Kyrgyz Republic Parliamentary Elections 20 February & 12 March 2000,
(Varşova: OSCE/ODIHR Final Report, 2000).
Kyrgyz Republic: Presidential Election 10 July 2005, (Varşova:
OSCE/ODIHR Final Report, 2005).
Kyrgyz Republic- Presidential Election, 23 July 2009, OSCE Election
Observation Mission Report, (Bişkek: OSCE/ODIHR, 2009).
Kyrgyz Republic Presidential Election 23 July 2009, (Varşova:
OSCE/ODIHR Election Observation Mission Final Report, 2009).
Kyrgyzstan: A Faltering State, Asia Repor t N.109 – 16 Aralık 2005,
(Brüksel: International Crisis Group, 2005).
“Kyrgyzstan: A Possible Political Proving Ground in Central Asia”,
Eurasia Insight, 22 Nisan 2004.

  437
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Kyrgyzstan: After the Revolution, 4 May 2005, (Brüksel: International Crisis
Group, 2005).
Kyrgyzstan at Ten: Trouble in the “Island of Democracy”, (Brüksel:
International Crisis Group, 2001).
“Kyrgyzstan: Bakiyev Confronts Political Crisi s”, Eurasia Insight, 6
Nisan, 2010.
“Kyrgyzstan: Bakiyev Heads for Kazakhstan”, Eurasia Insight, 15 Nisan
2010.
“Kyrgyzstan: Bakiyev Odds-On Favorite to Win Relection in July 23
Vote”, Eurasia Insight, 22 Temmuz 2009.
“Kyrgyzstan: Bishkek Consumed by Violence Amid Power Vacuum”,
Eurasia Insight, 7 Nisan 2010.
“Kyrgyzstan: Bishkek Seeking Kremlin Cash Infusion”, Eurasia Insight,
12 Nisan 2010.
“Kyrgyzstan IHF Focus”, (Viyana: International Helsinki Federation for
Human Rights Annual Report, 1999).
“Kyrgyzstan”, (Washington: Department of State Human Rights Reports for
1994, 1995), (http://www.humanrights-usa.net/reports/kyrgyzstan
.html).
“Kyrgyzstan: Kyrgyz Prime Minister Makes Quick Trip to Moscow”,
Eurasia İnsight, 14 Ocak 2009.
“Kyrgyzstan: OppositionDemonstrators Arrested as President Convenes
Assembly”, Eurasia Insight, 23 Mart 2010.
“Kyrgyzstan’s Presidential Election Comes into Focus as Kul ov Declares
Candidacy”, Eurasia Insight, 25 Nisan 2005.
“Kyrgyzstan’s Presidential Election: Will It Give Bakiyev A Mandate
That Promotes Stabilization?”, Eurasia Insight, 7 Temmuz 2005.
“Kyrgyzstan: Russia Makes Bishkek An Offer The Kyrgyz can’t Refuse”,
Eurasia İnsight, 28 Ocak 2009.
Lamb, Robert D., Measuring Legitimacy in Weak States, (Maryland: CISSM
Papers, University of Maryland, 2005), ss. 1-28.
Laçiner, Sedat ve Özertem, H. Selim, “Hazar Enerji Kaynakları: Enerji-
Siyaset İlişkisi ve Türkiye”, M. Turgut Demirtepe (Der.), Orta Asya &
Kafkasya Güç Politikası, (Ankara: USAK Yayını, 2008), ss. 63-117.
“Lawlessness Grows In Kyrgyzstan As Presidential Election Looms”,
Eurasia Insight, 13 Haziran 2005.

438  
Kaynakça
 
Lawson, Stephanie, “Conceptual Issues in the Comparative Study of
Regime Change and Democratization”, Comparative Politics, Cilt: 25,
Sayı: 2, 1993, ss. 183–205.
Lee, Yusin, “Policies of Five Caspian Coastal States: Do Concerns about
Relative Gains Play Any Role?”, Global Economic Review, Cilt: 33, Sayı:
3, 2004, ss. 97-111.
Levitsky, Steven ve Way, Lucan A., Competitive Authoritarianism: The
Emergence and Dynamics of Hybrid Regimes in The Postcold War Era,
(Ann Arbor: CSS Papers, University of Michigan, 2006).
Lillis, Joanna, “Kazakhstani Leaders Hail Success Of President’s
Washington Visit”, Eurasia Insight, 2 Ekim 2006.
Lillis, Joanna, “A Political Shake-Up In Kazakhstan Strengthens
Presidential Authority”, Eurasia Insight, 12 Ocak, 2007.
Lillis, Joanna, “Kazakhstan: Political Reshuffle Involves President's Son-
in-Law”, Eurasia Insight, 9 Şubat 2007.
Lillis, Joanna, “Nazarbayev Flexes Diplomatic Muscle During Visit to
Kyrgyzstan”, Eurasia Insight, 1 Mayıs 2007.
Lillis, Joanna, “Kazakhstan: Officials Keep Looking for a Way to
Prosecute Rakhat Aliyev”, Eurasia Insight, 14 Ağustos 2007.
Lillis, Joanna, “Kazakhstan Set to Have One-Party Parliament Following
Disputed Election”, Eurasia Insight, 20 Ağustos 2007.
Lillis, Joanna, “Kazakhstan: President Argues That One-Party
Parliament can Be Engine of Modernization”, Eurasia Insight, 13 Eylül
2007.
Lillis, Joanna, “A New Year and New Government, But Lingering Hints
of Political Rancor”, Eurasia Insight, 10 Ocak 2008.
Lillis, Joanna, “Kazakhstan: Coup Trial May have Dented Government’s
Image”, Eurasia Insight, 31 Mart 2008.
Lillis, Joanna, “Kazakhstan: Has Astana Met its OSCE Pledges”, Eurasia
Insight, 2 Aralık 2009.
Lillis, Joanna, “Kazakhstan: Nazarbayev Synchronizes His Watch with
Russia”, Eurasia Insight,17 Şubat 2010.
Lillis, Joanna, “Kazakhstan Takes on OSCE Chairmanship with Call for
West to Ditch Stereotypes”, Eurasia Insight, 18 Ocak 2010.
Lillis, Joanna, “Kazakhstan: Fallen Tycoons Still Rankle Ruling Elite”,
Eurasia Insight, 10 Mart 2010.
Republic of Uzbekistan Presidential Election Limited Election Observation
Mission Report, (Taşkent: OSCE/ODIHR, 2007).

  439
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Linder, Wolfgang, Kazakhstan, (Munih: Bayerische Landesbank Country
Report, 2003).
Loginov, Vilademir,” Nazarbaev has Set His Foot on the Old Rake”,
Central Asian Bulletin, Kasım 1999.
Luong, Pauline J. ve Weinthal, Erika, “The NGO Paradox: Democratic
Goals and Non-Democrati c Outcomes in Kazakhstan”, Europe-Asia
Studies, Cilt: 51, Sayı: 7, 1999, ss. 1267-1284.
Machleder, Josh, “Human Rights Obserwers Worry that Washington
Won’t Enforce US-Uzbek Economic Understanding”, Eurasia Insight,
7 Ocak 2001.
Machleder, Josh, “Confusion and Cynism Mark Uzbek Referendum”,
Eurasia Insight, 28 Ocak 2002.
Machleder, Josh, “End of Official Censor ship Stirs Uzbek Journalists”,
Eurasia İnsight, 14 Mayıs 2002.
Machleder, Josh, “Alternative Political Voices in Uzbekistan”, Eurasia
Insight, 27 Ocak 2003.
Mahdavy, Hussein, “The Patterns and Problems of Economic
Development in Rentier States: The Case of Iran”, M.A. Cook (Der.),
Studies in Economic History of the Middle East. From the Rise of Islam to
the Present Day, (Londra: Oxford University Press, 1970).
Mann, Poonam, “Islamic Movement of Uzbekistan:Will it Strike Back?”,
Strategic Analysis, Cilt: 26, Sayı: 2, 2002, ss. 294-304.
Marat, Erica, “Uzbekistan Holds Elections-Without Oppositi on”, Eurasia
Insight, 23 Aralık 2004.
Marat, Erica, “Oppositi on Celebrates as New Constituti on Adopted in
Kyrgyzstan”, Eurasia Daily Monitor, 9 Kasım 2006.
March, Andrew F., “State Ideology and The Legitimation of
Authoritarianism: The Case of Post-Soviet Uzbekistan”, Journal of
Political Ideologies, Cilt: 8, Sayı: 2, 2003, ss. 209-232.
Marquardt, Erich ve Bendersky, Yevgeny, “Uzbekistan’s New Foreign
Policy Strategy”, PINR, 06 Aralık 2005.
Masaru, Suda, “The Politics of civil Society, Mahalla and NGOs:
Uzbekistan”, Ieda Osamu ve Uyama Tomohiko (Der.), Reconstruction
and Interaction of Slavic Eurasia and Its Neighboring Worlds, (Sapporo,
The Slavic Research Center, 2006), ss. 335-370.
Matveeva, Anna, “Democratization, Legitimacy and Politi cal Change in
Central Asia”,International Affairs, Cilt: 75, Sayı: 1, 1999, ss. 23-44.

440  
Kaynakça
 
Mcdermott, Roger N., “The Armed Forces of the Republic of Uzbekistan
1992-2002: Threats, Influences and Reform”, The Journal of Slavic
Military Studies, Cilt:16, Sayı: 2, 2003, ss. 27-50.
Media Monitoring Charts (Television) For The 4 December 2005 Presidential
Election In Kazakhstan, (Almatı: OSCE/ODIHR Report, 2005).
Megoran, Nick, “The Critical Geopolitics of The Uzbekistan-Kyrgyzstan
Ferghana Valley Boundary Dispute, 1999–2000”, Political Geography,
Cilt: 23, 2004, ss. 731–764.
Melet, Yasmin, “China’s Political and Econ omic Relations with
Kazakhstan and Kyrgyzstan”, Central Asian Survey, Cilt: 17, Sayı: 2,
1998, ss. 229-252.
Mereu, Francesca, “Kazakhstan: Nazarbaev Calls for Stronger CIS”,
RFE/RL, 1 Aralık 2001.
Micklewright, John ve Marnie, Sheila, “Targeting Social Assistance in a
Transition Econ omy: The Mahallas in Uzbekistan”, Social Policy &
Administration, Cilt: 39, Sayı: 4, 2005, ss. 431-447.
Mikhalev, Vilademir – Georges Heinrich, Kyrgyzstan: A Case Study of
Social Stratification, (Helsinki: UN/WIDER, 1999).
Misra, Amalendu, “Shangai 5 and the Emerging Alliance in Central Asia:
the Closed Society and i ts Enemies”, Central Asian Survey, Cilt: 20,
Sayı: 3, 2001, ss. 305-321.
Modern and Recent History of Kazakhstan, (Almatı: Strategic Research
Center of Kazakhstan, 1999), (http://www.president.kz/articles/his
tory).
Mogilevsky, R. ve R. Hasanov, Kyrgyz Republic, (Bişkek: GDN Explaning
Growth Global Research Project Final Report, 2002).
Moore, Cerwyn, “Combating Terrorism in Russia and Uzbekistan”,
Cambridge Review of International Affairs, Cilt: 20, Sayı: 2, 2007, ss. 303-
323.
“Muhammed Salih ve Erk Democratic Party”, 1999, (http://www.uzbek
istanerk.org/erkpart1.html).
Munck, Gerardo L., Disaggregating Political Regime: Conceptual Issues in
the Study of Democratization, (Notre Dame: Working Paper, The Helen
Kellogg Institute for International Studies, 1996).
Murphy, Jonathan, “Illusory Transition? Elite Reconstituti on in
Kazakhstan, 1989 – 2002”, Europe-Asia Studies, Cilt: 58, Sayı: 4, ss. 536-
550.
Najibullah, Farangis, “Local Russians Pack Their Bags as Dual
Citizenship Nears End”, RFE/RL, 30 Nisan 2003.

  441
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Najibullah, Farangis, “Russia/Turkmenistan: Are Tensions Growing
Between Moscow and Ashgabat ”, RFE/RL, 1 Haziran 2003.
Najibullah, Farangis, “Turkmenistan: New President Shows Shades of
‘Turkmenbashi’”, RFE/RL, 5 Temmuz 2007.
Najibullah, Farangis, “Kyrgyz Find Little to Celebrate on 'Tulip'
Anniversary”, RFE/RL, 23 Mart 2010.
Nazar, Naz, “US Official Discusses Trans-Caspian Pipeline”, RFE/RL, 14
Ağustos 2000.
Newman, Edward, “Weak States, State Failure, and Terrorism”,
Terrorism and Political Violence, Cilt: 19, Sayı: 4, 2007, ss. 463 – 488.
“No Surprises During Second Round Of Kyrgyzstan’s Parliamentary
Elections”, Eurasia Insight, 14 Mart 2005.
Nougmanov, Assan, “Kazakhstan’s Challenges: the Case of a Central
Asian Nation in Transition”, Harward International Review, Cilt: 15,
Sayı: 3, 1993, ss. 10-15.
Ochs, Michael, “Turkmenistan: Pipeline Dream II”, Caspian Crossroads
Magazine, Cilt: 1, Sayı: 1, Kış 1995, (http://ourworld.compuserve.co
m/homepages/usazerb/9htm).
Ochs, Michael, “Turkmenistan: The Quest for Stability and Contr ol”, K.
Dawisha ve B Parrott (Der.), Conflict, Cleavage and Change in Central
Asia and the Caucasus, (Glasgow: Cambridge Univ. Press, 1997), ss.
312-350.
O’Donnell, Guillermo - Philippe Schmitter, Transitions from Authoritarian
Rule:Tentative Conclusions about Uncertain Democracies, (Baltimore: The
Johns Hopkins University Press, 1986).
Oğan, Sinan, “Hazar’da Tehlikeli Oyunlar: Statü Sorunu, Paylaşılama-
yan Kaynaklar ve Silahlanma Yarışı”, Avrasya Dosyası Türkmenistan
Özel Sayısı, 7/2, 2001, s. 143-183.
Oğan, Sinan, “Demografinin Gölgesi Altında Rusya-Kazakistan İlişki-
leri”, Avrasya Dosyası, Cilt: 7, Sayı: 4, 2001-2002, ss. 127-161.
Olcott, Martha B., Revisiting the Twelve Myths of Central Asia,
(Washington: Carnegie Endowment for International Peace, 2001).
Olson, Robert, “Turkey-Iran Relations 2000-2001: The Caspian,
Ajerbaijan and The Kurds”, Middle East Policy, IX/2, 2002, pp.111-129.
Onica, Timur, “Optimism Increases For Caspian Sea Agreement”,
Eurasia Insight, 19 Nisan 2004.
“Opponents to Kyrgyz President: Tackle Crime And Corruption Or
Resign”, Eurasia Insight, 18 Nisan 2006.

442  
Kaynakça
 
“Opposition Bl oc Boycotts Kazakh Parliamentary Elections”, Agance
France Presse, 28 Eylül, 1999.
“Opposition Parties Form Single Bloc, Critical of President Team”, BBC,
18 Haziran, 1999.
Oterbaeva, Bakhytnur, “Kazak Halkının Etnik Kimliğinin Gelişimi”,
Avrasya Etüdleri, Sayı: 13, İlkbahar 1998, ss. 34-44.
Öraz, Seçil, “Tribal Connections Within The Political Processes: The Case
Of Kyrgyzstan” Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi- OAKA,
Cilt: 1, Sayı: 2, 2006, ss. 78-91.
“Pakistan, Afghanistan, Turkmenistan Sign Pipeline Deal”, United Press
International, 31 Mayıs 2002.
Pamir, A. Necdet, “Orta Asya ve Kafkaslarda Enerji Kaynaklarının
Stratejik Önemi ve Petrol Politikaları”, Emine Gürsoy ve N. Erdal
Şahin (Der.), Bağımsızlıklarının 10. Yılında Türk Cumhuriyetleri,
(Haarlem: Sota Yayınları,2002), ss. 481-498.
2007 Parliamentary Elections in Kazakhstan, (Varşova: OSCE/ODIHR,
Interim Report 1).
Parliamentary Elections in Uzbekistan, Eurasia Insight Report, 1999.
(http://www.eurasia.net.org/departmants/election/uzbekistan).
Partiya Natsionalnogo Vozroşdyeniya “Asaba”, Programma, (Bişkek: 1995).
Partridge, Ben, “Turkmenistan: Iranian Pipeline Option Sets A Model for
Caspian Region”, RFE/RL, 8 Mayıs 1998.
Patrick, Stewart, “Weak States and Global Threats: Fact or Fiction?”, The
Washington Quarterly, Cilt: 29, Sayı: 2, 2006, ss. 27-53.
Payin, Emil, “The Tragedy of the Meskhetian Turks”, Cultural Survival
Quarterly, Cilt: 16, Sayı: 1, 1992, ss. 36-37.
Pannier, Bruce, “Uzbekistan: Wahhabis-Fundamentalists of the Fergana
Valley”, RFE/RL, 23 Aralık 1997.
Pannier, Bruce, “Conflict in Kyrgyzstan Threatens Fergana Valley”,
RFE/RL, 1 Eylül 1999.
Pannier, Bruce, “Turkmenistan: Opposition Distan ces Itself From
Assassination Attempt”, RFE/RL, 16 Ocak 2003.
Pannier, Bruce, “Turkmenistan: Is President Trying To Euthanize Health
Care?”, RFE/RL, 5 Mart 2005
Pannier, Bruce, “Kazakhstan/China: Oil Deal Marks Beijing’s 1St
Foreign Energy Takeover”, RFE/RL, 23 Ağustos 2005.
Pannier, Bruce, “Turkmenistan: No Job Security for Offi cials -- Even Old
Presidential Friends”, RFE/RL, 28 Ağustos 2005.

  443
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Pannier, Bruce, “Kyrgyzstan: President Warns Parliament over ‘Course
of Confrontation’ ”, RFE/RL, 4 Şubat 2006.
Pannier, Bruce, “Kazakhstan: Nazarbaeva Bids To Unite Pro-Presidential
Forces”, RFE/RL, 22 Haziran 2006.
Pannier, Bruce, “Kazakhstan: President Tells West - We Don’t Need
Your Advice”, RFE/RL, 19 Kasım 2006.
Pannier, Bruce, “Kyrgyz Government Resigns”, RFE/RL, 19 Aralık 2006.
Pannier, Bruce, “Kazakhstan: Ruling Party Gets Even Bigger”, RFE/RL,
30 Aralık 2006.
Pannier, Bruce, “Uzbekistan: US Assistant Secretary of State Offers
Cooperation, Critıcism”, RFE/RL, 10 Ağustos 2007.
Pannier, Bruce, “Central Asia: EU Seeks Energy, Presses on Rights”,
RFE/RL,31 Mart 2007.
Pannier, Bruce, “Uzbek President Makes Landmark Visit to
Turkmenistan”, RFE/RL, 18 Ekim 2007.
Pannier, Bruce, “Turkmenistan/Iran: Good Relations Take Turn for The
Worse”, RFE/RL, 15 Ocak 2008.
Pannier, Bruce, “Kyrgyzstan: The Bittersweet Fruits of The Revolution”,
RFE/RL, 23 Mart 2008.
Pannier, Bruce, “Turkmenistan: ’April’ Returns to Ashgabat”, RFE/RL, 26
Nisan 2008.
Pannier, Bruce, “Tajik Judge Alleges Official Uzbek Role in Courthouse
Bombing”, RFE/RL, 19 Temmuz 2008.
Pannier, Bruce, “Turkmenistan’s ‘Gray Cardinal’ Leaves Government”,
RFE/RL, 25 Ocak 2009.
Pannier, Bruce, “ Kyrgyzstan: Anatomy Of A Conflict”, RFE/RL, 3
Temmuz 2010.
Pempel, T.J., “Restructuring Social Coalitions: State, Society and
Regime”, State Theory and State History, Rolf Torstendahl (der.),
(Newbury Park, CA: Sage Publications, 1992), ss. 118–148.
Peterson, Scott, “Amid Reforms”, Christian Science Monitor, 19 Temmuz
2002, (http://www.cdi.org/russia/215-7.cfm).
Peuch, Jean-Christophe, “Turkmenistan: Still Waiting for Berdymuk-
hammedov’s Thaw”, RFE/RL, 28 Nisan 2007.
Peuch, Jean-Christophe, “Kazakhstan: Trouble Within The First Family”,
Eurasia Insight, 29 Mayıs 2007.
Peuch, Jean-Christophe, “Kazakhstan: President’s Son-in-Low Awaits
Austrian Court Decision”, Eurasia Insight, 4 Haziran 2007.

444  
Kaynakça
 
Polaris, M. A., “Turkmenistan’s Ambassador to Turkey Defects to
Political Opposition, Eurasia Insight, 5 Şubat 2002.
Polat, Abdumannob, “New Kerimov-organized Political Party in
Uzbekistan”, 1998, (http://www.birlik.net/fidokor.htm).
Polat, Abdumannob, “Uzbekistan’s Referendum: The Dangers of Over-
Dramatizing the Situation”, Eurasia Insight, 26 Ocak 2002.
“Political Parties of Uzbekistan”, (http://www.world-gateway.org/uz
bakistan).
“Political Situation Uzbekistan”, Birlik Press, 2 Eylül 1998.
“Political Struggle in Kazakhstan a Reflection of Maturati on of Counry’s
Economy”, Eurasia Insight, 19 Haziran 2002.
Political Transition in Kyrgyzstan: Problems and Prospects, 11 August 2004,
(Brüksel: International Crisis Group, 2004).
“Political Turmoil Hits Kazakhstan as Nazarbayev Sacks Top Offi cials”,
Eurasia Insight, 27 Kasım 2001.
Polity IV Country Report: Turkmenistan, INSCR Country Reports, 2003,
(http://www.cidcm.umd.edu/inscr/polity/Tkm1.htm).
Pomfret, Richard, Uzbekistan, (Helsinki: UNU/WIDER, 2000).
Pope, Victoria, “Back to the Future in Central Asia”, U.S. News & Word
Report, Cilt: 114, Sayı: 9, ss. 42-44.
Presidential Elections in Uzbekistan, Eurasia Insight Report, 1999,
(http://www.eurasia.net.org/departmants/election/uzbekistan) .
Progressivno-Demokratiçiskaya Partiya “Erkin Kıtgızistan”, (Bişkek: Ustay,
1996).
Pruneau, Rene, “Democratization in Uzbekistan”, AACAR BULLETIN,
Cilt: 5, Sayı: 1, 1992, ss. 51-62.
Purtaş, Fırat, “Orta Asya’nın Bütünlüğü Sorunsalı ve Orta Asya’da
Bölgesel Entegrasyon Girişimleri”, M Turgut Demirtepe (Der.), Orta
Asya & Kafkasya Güç Politikası, (Ankara: USAK Yayını, 2008), ss. 31-
62.
Radnitz, Scott, “Networks, Localism and Mobilization in Aksy,
Kyrgyzstan”, Central Asian Survey, Cilt: 24, Sayı: 4, 2005, ss. 405-410.
Radnitz, Scott, “What Really Happened in Kyrgyzstan?”, Journal of
Democracy, Cilt: 17, Sayı: 2, 2006, ss. 132-146.
Raşid, Ahmed, Orta Asya’nın Dirilişi İslam mı, Milliyetçilik mi?, Osman Ç.
Deniztekin (Çev.), (İstanbul: Cep Düşün, 1995).
Rashidov, Sharaf, Soviet Uzbekistan, (Moskova: Progress Publ (CCCP),
1978).

  445
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Rasulova, Aigul, “Opposition Leaders Make Unity Effort as Kyrgyzstan
Prepares For Election Season”, Eurasia Insight, 26 Mayıs 2004.
Razumov, Yaroslav, “Kazakhstani-Uzbek Border Flap Threatens to Stoke
Regional Tension”, Eurasia Insight, 26 Şubat 2002.
Redman, Mike, “Central Asian Militant Group Remains Active in
Pakistan”, Eurasia Insight, 24 Mart 2004.
Repkine, Alexandre, “Turkmenistan: Economic Autocracy and Recent
Growth Performance”, Gur Ofer ve Richard Pomfred (Der.), The
Economic Prospects of the CIS: Sources of Long Term Growth, (Glos U K:
Edward Elgar Pub., 2002), ss. 248-292.
Report on the Parliamentary Election in Kyrgyzstan, (Bişkek: CSCE, 1995),
(http://www.house.gov./csce/kyrgyzelrpt.html).
Report on Uzbekistan, (Washington: United States Commission On
International Religious Freedom, Mayıs 2002).
Repression And Regression in Turkmenistan: A New International Strategy,
(Brüksel: International Crisis Group, 2004).
Republic of Kazakhstan: Statistical Appendix, (Washington: IMF, 2005).
Republic of Kazakhstan Parliamentary Elections 19 September and 3 October
2004, (Varşova: OSCE/ODIHR Final Report, 2004).
Republic of Uzbekistan, Presidential Election 23 December 2007, (Varşova:
OSCE/ODIHR Report, 2007).
Republic of Uzbekistan Parliamentary Elections 26 December 2004, (Varşova:
OSCE/ODIHR Election Observation Mission Report, 2005).
Republic of Uzbekistan: Parliamentary Elections 27 December 2009, (Varşova:
OSCE/ODIHR Needs Assessment Mission Report, 21-22 October
2009).
Respublikalık Sayasi Partiyası Carfısı, (Almatı: 2002).
Roy, Oliver, Yeni Orta Asya Ya da Ulusların İmal Edilişi, M. Moralı (Çev.),
(İstanbul: Metis, 2000).
Rodloff, Wilhelm, “Kazaklar ve Kırgızlar”, Türkler, Cilt: 2, Ankara: Yeni
Türkiye Yayınları, 2002), ss. 368-376.
Rudov, Georgiy, “Rusya ve Kırgızistan: Devletlerarası İlişkilerin
Dinamiği ve Perspektifleri”, Avrasya Dosyası Kazakistan-Kırgızistan
Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 4, 2001-2002, ss. 205-217.
“Russia to Establish Air Base in Kyrgyzstan, Deals Blow to US Strategic
Intereset in Central Asia”, Eurasia Insight, 3 Aralık 2002.
“Russia Registers Victory in Caspian Basin Energy Game”, Eurasia
Insight, 14 Mayıs 2007.

446  
Kaynakça
 
“Russia Striking Back in Energy Game, Makes Play for Kyrgyz National
Gas Company”, Eurasia İnsight, 31 Ocak 2008.
“Russia Ties-up More Oil and Gas”, Oil and Energy Trends, 15 Şubat 2008,
ss. 4-6.
Rywkin, Michael, “Stability in Central Asia: Engaging Kazakhstan”,
American Foreign Policy Interests, Cilt: 27, Sayı: 5, 2005, ss. 439-449.
Safronov, Rustem, Opposition in Exile: Turkmenistan, Opposition
Movements, Eurasia Insight Special Report 09 Aralık 2002, (http://ww
w.eurasianet.org/departments/rights/articles/eav120902.shtml).
Safronov, Rustem, “Turkmenistan Purge Indicative of Instability, Eurasia
Insight, 12 Mart 2002.
Safronov, Rustem, “Latest Round of Sacking Portends More Instability in
Turkmenistan”, Eurasia Insight, 15 Mart 2002.
Safronov, Rustem, “Niyazov’s Latest Purge Reveals A Regime on the
Brink”, Eurasia Insight, 16 Nisan 2002.
Saidazimova, Gulnoza, “Kyrgyzstan: Fragmented Opposition Up
Against Entrenched Interests”, RFE/RL,6 Ocak 2005.
Saidazimova, Gulnoza, “Uzbekistan: Can New Governments Bring Any
Change?”, RFE/RL, 09 Şubat 2005.
Saidazimova, Gulnoza, “Kyrgyzstan: Is Bishkek Moving Toward Russia
Ahead of Elections?”, RFE/RL, 15 Şubat 2005.
Saidazimova, Gulnoza, “Kyrgyzstan: Parliament Accepts President’s
Resignation”, RFE/RL, 12 Nisan 2005.
Saidazimova, Gulnoza, “Uzbek President Blames Islamist Group
Unrest”, RFE/RL, 14 Mayıs 2005.
Saidazimova, Gulnoza, “Uzbekistan: Sanjar Umarov- An Oligarch
Angling for the Presidency?”, RFE/RL, 5 Haziran 2005.
Saidazimova, Gulnoza, “Bishkek Assures Rumsfeld That Us Air Base can
Stay”, RFE/RL, 26 Temmuz 2005.
Saidazimova, Gulnoza, “Kazakhstan: Opposition Figure Found Shot
Dead Near Almaty”, RFE/RL, 14 Şubat 2006.
Saidazimova, Gulnoza, “Uzbekıstan: Another Opposıtıon Leader Gıven
Harsh Sentence”, RFE/RL, 6 Mart 2006.
Saidazimova, Gulnoza, “Uzbekistan-Kazakhstan Summit is A Sign af
Changing Times”, RFE/RL, 18 Mart 2006.
Saidazimova, Gulnoza, “Turkmenistan: Voters Hoping Elections will
Bring Long-Awaited Change”, RFE/RL, 8 Aralık 2007.

  447
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Saidazimova, Gulnoza, “Turkmenistan: President Announces Amnesty,
Excluding Political Prisoners”, RFE/RL, 14 Şubat 2008.
Sanchez, W. Alejandro, “A Central Asian Security Paradigm: Russia and
Uzbekistan”, Small Wars and Insurgencies, Cilt: 18, Sayı: 1, 2007, ss.
113-133.
Saparaliev, Döölötbek, “Kırgızların Devlet Düzeni (18. Yüzyılın İkinci
Yarısı - 19. Yüzyılın Ortası), Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları
Dergisi- OAKA, Cilt: 2, Sayı: 3, 2007, ss. 149-159.
Saray, Mehmet, Kazak Türkleri Tarihi, (İstanbul: Nesil Matbaacılık, 1993).
Saray, Mehmet, Özbek Türkleri Tarihi, (İstanbul: Nesil Matbaacılık, 1993).
Saray, Mehmet, Türkmenlerin Tarihi, (İstanbul: Nesil Matbaacılık, 1993).
Savchenko, Yulia, “US-Kyrgyz Relations Back on Solid Ground - But for
How Long?”, Eurasia Insight, 23 Ağustos 2006.
“Scandal Sparks New Round of Confronta tion Between President and
Parliament in Kyrgyzstan”, Eurasia Insight, 12 Eylül 2006.
Schatz, Edward, “The Politics of Multiple Identities: Lineage and
Ethnicity in Kazakhstan”, Europe-Asia Studies, Cilt: 52, Sayı: 3, 2000,
ss. 489-507.
Schatz, Edward, “Recon ceptualizing Clans: Kinship Networks and
Statehood in Kazakhstan”, Nationalities Papers, Cilt: 33, Sayı: 2, 2005,
ss. 231-254.
Schleifer, Yigal, “The Iranian-Turkmen Gas Row: And The Winner is ...
Russia”, Eurasia Insight, 28 Ocak 2008.
Schmitt, Jason, “Winding Road”, Harvard International Review, Cilt: 19,
Sayı: 3, 1997, ss. 54-56.
Schmitter, Philippe ve Terry Karl, “What Democracy is...and is Not”,
Journal of Democracy, Cilt: 2, Sayı: 3, 1991, ss. 75–88.
Sershen, Daniel, “Kyrgyzstan: Base Shooting Sours US-Kyrgyz
Relations”, Eurasia Insight, 19 Aralık 2006.
Sershen, Daniel, “Kyrgyzstan: Anti-Administration Protest Turns
Violent”, Eurasia Insight, 7 Kasım 2006.
Sershen, Daniel, “Kyrgyzstan’s Politicians Pick Up in 2007 Where They
Left Off Last Year”, Eurasia Insight, 11 Ocak 2007.
Sershen, Daniel, “Kyrgyzstan: Parliament Confirms A New Prime
Minister”, Eurasia Insight, 29 Ocak 2007.
Sershen, Daniel, “Kyrgyzstan: Former Prime Minister Joins Opposition,
Heightened Political Tension Likely”, Eurasia Insight, 14 Şubat 2007.

448  
Kaynakça
 
Sershen, Daniel, “Opposition Ready to Discuss Constitutional
Compromise”, Eurasia Insight, 16 Nisan 2007.
Sershen, Daniel, “President Moves Quickly to Reassert his Authority”,
Eurasia Insight, 20 Nisan 2007.
Sershen, Daniel, “President Strives to Finish Off Political Opponents”,
Eurasia Insight, 23 Ekim 2007.
Shikhmuradov, Boris O., “Positive Neutrality As The Basis of The
Foreign Policy of Turkmenistan”, Perceptions, Journal of International
Affairs, Cilt: 2, Sayı: 2, 1997, (http://www.mfa.gov.tr/grupa/percept
/ll2/lı2-2.html).
Sıdıkova, Zamira, “Uzurpastiya Vlasti”, Za Kulisami Demokratiy Lo-
Kırgıziski, (Bişkek: Res Publika, 1997), ss. 126-136.
Sidikov, Bahodir, “New or Traditional? –Clans, Regional Groupping,
and State in Post-Soviet Azerbaijan”, (Berlin: Berliner Osteuropa Info
21, 2004), ss. 68-74.
Sievers, Eric W., “Uzbekistan’s Mahalla: From Soviet to Absolutist
Residaential Community Associati ons”, The Journal of International
and Comparative Law at Chicago-Kent, Cilt: 2, 2002, ss. 91-158.
Simon, Gerhard, Nationalism and Policy Toward the Nationalities in the
Soviet Union, (Oxford: Westview Press, 1991).
Šír, Jan, “Halk Maslahaty in the Context of the Constituti onal Evolution
of Post-Soviet Turkmenistan”, Perspectives on European Politics and
Society, Cilt: 6, Sayı: 2, 2005, ss. 321-330.
Skalova, Anna, “Spy Case Reveals Tension In Uzbek-Russian Ties”,
Eurasia Insight, 9 Nisan 2007.
Skene, Christopher, “Authoritarian Practices in New Democracies”,
Journal of Contemporary Asia, Cilt: 33, Sayı: 2, 2003, ss. 189-214.
Smith, Benjamin, “Oil Wealth and Regime Survival in the Developing
World, 1960–1999”, American Journal of Political Science, Cilt: 48, Sayı:
22004, ss. 232–246.
Smith, Hedrick, The New Russians, (New York: Avon Books, 1991).
Smith, Graham, The Post-Soviet States: Mapping the Politics of Transition,
(Londra: Arnold Publihers, 1999).
Smith, Peter H. ve R. Ziegler, Melisa, “Liberal and Illiberal Democracy in
Latin America”, Latin American Politics and Society, Cilt: 50, Sayı: 1,
2008, ss. 31–57.
Soltan, Elnur, “Türkmenistan ve Rusya: Gaz Üzerine Kurulan İlişkiler”,
Avrasya Dosyası Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 2, 2001, ss. 184-
205.

  449
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Soltan, Elnur, “Rusya ve Kırgızistan: Asimetrik İlişkilerin Sürekliliği”,
Avrasya Dosyası Kazakistan-Kırgızistan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 4, 2001-
2002, ss. 177-204.
Somuncuoğlu, Anar, Kazakistan ve Özbekistan Ekonomileri Geçiş ve Büyüme
Stratejileri, (Ankara: ASAM, 2001).
Sotiropoulos, Dimitri A., “From an Omnipresent and Strong to a Big and
Weak State: Democratization and State Reform in Southeastern
Europe”, Southeast European and Black Sea Studies, Cilt: 2, Sayı: 1, 2002,
ss. 63 -74.
Sotsialistiçiskaya Partiya “Ata Meken”, (Bişkek: Ustav, 1994).
Sönmez, Ali, Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri Ülke Profilleri ve Türkiye
ile Ekonomik İlişkiler, (Ankara: DPT, 1996).
Söylemez, Orhan, “Bağımsızlığının 10. Yılında Kazakistan
Cumhuriyeti”, Türkler, Cilt: 19, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları,
2002), ss. 339-363.
Spechler, Martin C., “Regional Cooperation in Central Asia: Promises
and Reality”, Antropology of East Europe Review, Cilt: 17, Sayı: 2, 1999,
ss. 26-33.
Spechler, Martin C., “ Uzbekistan: The Silk Road to Nowwhere?”,
Contemporary Economic Policy, Cilt: 18, Sayı: 3, 2000, ss. 295-303.
Spechler, Martin C., “Authoritarian Politics and Economic Reform in
Uzbekistan: Past, Present and Prospects”, Central Asian Survey, Cilt:
26, Sayı: 2, 2007, ss. 185–202.
Spechler, Martin C. - Sergei W. Chepel - Farrukh Sh. Suvankulov ve
Kuatbay Bektemirov, “Uzbek Paradox, Progress without Neo-liberal
Reform”, Gur Ofer ve Richard Pomfred (Der.), The Economic Prospects
of the CIS: Sources of Long Term Growth, (Glos UK: Edward Elgar Pub.,
2002), ss. 293-334.
“Stealth Move: American Troops to Return to Uzbekistan Amid Thaw”,
Eurasia Insight, 5 Mart 2008.
Stevens, Daniel, “NGO–Mahalla Partnerships: Exploring The Potential
for State–Society Synergy in Uzbekistan”, Central Asian Survey, Cilt:
24, Sayı: 3, 2005, ss. 281-296.
Stevens, Daniel, “Political Society and Civil Society in Uzbekistan- Never
The Twain shall Meet?”, Central Asian Survey, Cilt: 26, Sayı: 1, 2007,
ss. 49–64.
Storm, Lise, “An Elemental Definition of Democracy and its Advantages
for Comparing Political Regime Types”, Democratization, Cilt: 15,
Sayı: 2, 2008, ss. 215–229.

450  
Kaynakça
 
Strickland, D. A. – L. L. Wade – R. E. Johnston, A Primer of Political
Analysis, (Chicago: Markham Pub. Corp., 1968).
Temirov, Ulan, “Kyrgyzstan: Opposition and President Spar Before
National Conclave”, Eurasia Insight, 16 Mart 2010.
Temirkoulov, Azamat, Tribalism, Social Conflict, and State-Building in
the Kyrgyz Republic, (Berlin: Berliner Osturopa Institut, 2004).
Terzioğlu, S. Sırrı, “Hazar’ın Statüsü Hakkında Kıyıdaş Devletlerin
Hukuksal Görüşleri”, Orta Asya ve Kafkasya Ar aştırmaları Dergisi-
OAKA, Cilt: 3, Sayı: 5, 2008, ss. 26-47.
“The Central Election Commission of Uzbekistan Held a Session on 12
January to Consider the Results of the Elections to the Legislative
Chamber of the Oliy Majlis”, Central Election Commission of
Uzbekistan, 13 Ocak 2010, (http://elections.uz/eng/news_and_event
s/news_e/elections_to_legislative_chambe00.mgr).
“The Government Retains its Iron Grip on Mass Media”, Eurasia Insight,
7 Mayıs 2007.
The Kyrgyz Republic: Parliamentary Elections 27 February and 13 March
2005, (Varşova: OSCE/ODIHR Final Report, 2005).
The Kyrgyz Republic Presidential Elections Final Report, (Varşova:
OSCE/ODIHR, 2001).
The Kyrgyz Republic - Pre-term Parliamentary Elections, 16 December 2007,
(Bişkek: OSCE/ODIHR, 2007).
“The Man who Knows Best”, Economist, 24 Ekim 1998.
The Republic of Kazakhstan: Presidential Election, (Varşova: OSCE/ODIHR,
1999).
The Republic of Kazakhstan: Parliamentary Elections, (Varşova:
OSCE/ODIHR, 2000).
The Republic of Kazakhstan: Parliamentary Elections, (Varşova:
OSCE/ODIHR Final Report, 2000).
The Republic of Kazakhstan: Rewiew of the Election Legislation for
Parliamentary Elections, (Varşova: OSCE/ODIHR 2001).
The Republic of Uzbekistan Election of Deputies to the Oliy Majlis Preliminary
Statement, 5 Aralık 1999, (Varşova: OSCE/ODIHR, 1999).
The Republic of Uzbekistan Election of Deputies to the Oliy Majlis Final
Report, (Varşova: OSCE/ODIHR, 1999).
The Republic of Uzbekistan: Recent Economic Developments, (New York: IMF
Country Report, 2000).
“The Shadow of Dictatorship”, Economist, 18.03.1995.

  451
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Torbakov, Igor, “Moscow Aims to Restore its Influence in Central Asia”,
Eurasia Insight, 5 Aralık 2002.
Torbakov, Igor, “Russian Economic Integration Effort may Leave Most
Central Asian States Behind, Eurasia Insight, 11 Mart 2003.
Torbakov, Igor, “Russian-Turkmen Pacts Mark Strategic Shift for
Moscow in Central Asia”, Eurasia Insight, 15 Nisan 2003.
Torbakov, Igor, “Turkmenistan’s Move to Eliminate Dual Citizenship
Creates Political Pr oblems for Russian President”, Eurasia Insight, 4
Haziran 2003.
Torbakov, Igor, “Russia Hopes to Stem Revoluti onary Tide in CIS by
Strengthening Ties With Kazakhstan”, Eurasia Insight, 23 Şubat 2005.
Torbakov, Igor, “Ukraine, Turkmenistan Probe Gas Deal”, Eurasia
Insight, 5 Nisan 2005.
Torbakov, Igor, “Kyrgyz, Russian Officials Mull Military Base Possibility
in Southern Kyrgyzstan”, Eurasia Insight, 2 Haziran 2005.
Torbakov, Igor, “Russian-Ukrainian Accord does n ot Ease Regional
Security Concerns”, Eurasia Insight, 9 Ocak 2006.
Trilling, David, “Kyrgyzstan: Russian Press Bashing Bakiyev”, Eurasia
Insight, 30 Mart 2010.
Tudoroiu, Thedor, “Rose, Orenge, and Tulip: The Failed Post-Soviet
Revolutions”, Communist and Post-Communist Studies, Cilt: 40,
Sayı: 3, 2007, ss. 315-342.
Turayev, Faruk, “Uzbekistan: There’s No Place Like Home”, Transitions
Online, 18 Ağustos 2002.
Turkmenbashi, Saparmurat, Ten Years of Prosperity: An Economic Program,
(Aşgabat: Sevinç Matbaası, 1994).
“Turkmen-Afgan-Pakistan Gas ...? Accord Published”, Alexonder’s Gas
and Oil Connections, 8 Haziran 2002 (http.//www.gasondoil.com/goc
/news/ nts22622.htm).
Turkmenistan, Political Conditions in The Post-Soviet Era, (Washington:
USDJ Immigration & Naturalition Service Report, 1993).
“Turkmenistan: How Healthy is Niyazov?”, Eurasia Insight, 21 Haziran
2005.
“Turkmenistan”, (New York: Human Rights World Report 1995).
“Turkmenistan: A New Obstacle for Access to The Airwaves”, RFE/RL,
16 Aralık 2007.

452  
Kaynakça
 
Turkmenistan Country Report on Human Rights Practices for 1997,
(Washington: Released by the Bureau of Democracy, Human Rights,
and Labor, U.S. Department of State, 30 Ocak 1998).
Turkmenistan Country Report on Human Rights Practices for 2000,
(Washington: US Department of State, 23 Şubat 2001).
“Turkmenistan”, Country Reports on Human Rights Practices,
(Washington: US Department of State Bureau of Democracy, Human
Rights and Labor, 2001).
Turkmenistan Early Parliamentary Electi ons, 14 December 2008, (Varşova:
OSCE/ODIHR Needs Assessment Mission Report, 2008).
“Turkmenistan: Gas Flows Again to Russia, while Discontent Simmers”,
Eurasia Insight, 13 Ocak 2010.
“Turkmenistan: Looking for Energy Partnerships”, Stratfor, 10 Haziran
2009.
“Turkmenistan: New Pipeline to Iran Set to Open”, Eurasia Insight, 4
Ocak 2010.
“Turkmenistan: New Parliament Convenes”, Eurasia İnsight, 9 Ocak
2009.
“Turkmenıstan: New President Sacks Long-Servıng Securıty Chıef”,
RFE/RL, 16 Mayıs 2007.
“Turkmenistan’s Niyazov Crushes Opposition Movement”, Eurasia
Insight, 7 Ocak 2003.
“Turkmenistan, Uzbekistan Play Energy Games while Central Asia
Shivers”, Eurasia Insight, 15 Ocak 2008.
Türk, Vahit, “Kazak Aydınlanma Hareketi İçerisinde Ahmet Baytursun
ve Çalışmaları”, Türkler, Cilt: 18, (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları,
2002), ss. 665-673.
Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri ve Bölge Ülkeleri İlişkileri, (Ankara: DPT
Sekizinci Beş Yılık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu,
2000).
Türkmenistan Ülke Raporu, (Ankara: Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı,
1999).
Tynan, Deirdre, “US Embassy Resists Kyrgyz Efforts To Expel American
Diplomats”, Eurasia Insight, 14 Temmuz 2006.
Tynan, Deirdre, “Kyrgyzstan: Parliament to Consider Bill Closing
American Air Base”, Eurasia Insight, 2 Nisan 2009.
Tynan, Deirdre, “Kyrgyzstan: US Armed Forces to Remain at Air Base
for Afghan Resupply Operations”, Eurasia Insight, 23 Haziran 2009.

  453
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Tynan, Deirdre, “Kyrgyzstan: US Intends to Construct Military Training
Center in Batken”, Eurasia Insight, 2 Mart 2010.
Tynan, Deirdre, “Kyrgyzstan: Bishkek Plans no Immediate Changes in
Strategic Cooperation with US, Russia”, Eurasia Insight, 12 Nisan
2010.
Tynan, Deirdre, “Kyrgyzstan: Manas Contracts Could Be Re-Bid - US
Diplomat”, Eurasia Insight, 15 Nisan 2010.
Tynan, Deirdre, “Does the Bell Toll for Contr oversial Manas Fuel
Supplier?”, Eurasi Insight, 24 Haziran 2010.
Tyson, David, “Shrine Pilgrimage in Turkmenistan as a Means to
Understand Islam Among the Turkmen”, Central Asia Monitor, N.1,
1997, ss. 15-32.
United Nations General Asembly, A/RES/50/80, 90th Plenary Meeting,
12 Aralık 1995.
United States Cuts off Aid to Uzbekistan”, Eurasia Insight, 14 Temmuz
2004.
“US Diplomat Says Moral Dimension Part of Bush Administration Policy
on Uzbekistan”, Eurasia Insight, 10 Ocak 2002.
“US-Uzbekistan Relations: Another Step Toward Rapprochement?”,
Eurasia Insight, 23 Ocak 2008.
“Uzbek Border Row Introduces New Element of Tension in Central
Asia”, Eurasia Insight, 27 Januarry 2003.
“Uzbek Government Closes Down Open Society Institute Assistence
Foundation in Tashkent”, Eurasia Insight, 18. Nisan 2004.
“Uzbek Proprersidential Adolat Party Prepares for Forthcoming
Elections”, Adolat, 30 Temmuz 1999.
“Uzbekistan”, (Londra: Amnesty International Report, 1999)
“Uzbekistan”, (Londra: Amnesty International Report, 2000).
Uzbekistan at Ten: Repression and Instably, (Brüksel: ICG Report, 2001).
“Uzbekistan Casts out America”, Strategic Comments, Cilt: 11, Sayı: 6,
Ağustos 2005, ss.1-2.
Uzbekistan Country Report on Human Rights Practices for 1997,
(Washington: U.S. Department of State, Bureau of Democracy,
Human Rights and Labor, 1998). (http://www.state.gov/www/glob
al/human_rights/1997_hrp_report/uzbekistan.html).
“Uzbekistan: Do IMF and ADB Visits Signal Rapprochement With The
West?”, Eurasia Insight, 12 Temmuz 2007.

454  
Kaynakça
 
“Uzbekistan”, (New York: Freedom House Report 2000), (http://freedomh
ouse.org).
Uzbekistan From House to House Abuses by Mahalla Committees, (New
York:, Human Rights Watch, 15/7(D), 2003).
“Uzbekistan”, (Washington: Human Right Watch Report 1999).
“Uzbekistan”, (Washington: Human Rights Watch Report 2001).
“Uzbekistan: Karimov Approves Overland Rail Re-Supply Route For
Afghan Operations”, Eurasia Insight, 7 Nisan 2008.
“Uzbekistan Looks to Diversify Its Energy Options”, Eurasia Insight, 6
Haziran 2007.
“Uzbekistan: Opposition Figure’s Release Signal Of Warming Uzbek-US
Ties?”, Eurasia Insight, 20 Kasım 2009.
“Uzbekistan: Opposition Leader Tells RFE/RL About ‘Farmers’
Revolution’”, RFE/RL, 17 Mart 2005.
“Uzbekistan: Tashkent Announces Withdrawal from Moscow-
Dominated Economic Group”, Eurasia Insight, 12 Kasım 2008.
“Uzbekistan: Tashkent has The Power to Influence The Outcome of The
Afghan War”, Eurasia Insight, 19 Kasım 2008.
Xu, Xiaojie, “The Oil and Gas Links Between Central Asia and China: A
Geopolitical Perspective”, OPEC Review, Mart 1999, ss.33-54.
Veen, Esther van, Kyrgyzstan: Presidential Elections 2000, (Oslo: University
of Oslo Working Papers, 2001), (http://www.humanrights.uio.no/fo
rskning/publ/wp/wp_2001_03.html).
Wall, Tim, “Bush Administration Uses Economic Levers to Encourage
Anti-Terrorism Cooperation, Eurasia Insight, 22 Ekim 2001.
“What a Surprise”, Economist, 17 Ekim 1998.
Wigell, Mikael, “Mapping ‘Hybrid Regimes’: Regime Types and
Concepts in Comparative Politi cs”, Democratization, Cilt: 15, Sayı: 2,
2008, ss. 230–250.
“Winning Ways”, Economist, 28 Kasım 1998.
Yalçınkaya, Alaeddin, Sömürgecilik & Panislamizm Işığında Türkistan -
1856'dan Günümüze, (İstanbul: Timaş Yayınları, 1997).
Yerekesheva, Laura, “ Religion - Politics Interplay: The Case Of
Kazakhstan And Uzbekistan”, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları
Dergisi- OAKA, Cilt: 2, Sayı: 3, 2007, ss. 28-40.
Yılmaz, İhsan, “Predicaments And Prospects in Uzbek Islamism: A
Critical Comparison with The Turkish Case”, Orta Asya ve Kafkasya
Araştırmaları Dergisi- OAKA, Cilt: 3, Sayı: 6, 2008, ss. 23-57.

  455
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Young, Oran R., Systems of Political Science, (New Jersey: Prentice-Hall
Inc., 1968).
Zakaria, Fareed, “The Rise of Illiberal Democracy,” Foreign Affairs, Cilt:
76, Sayı: 6, 1997, ss. 22-43.
Zakon Respubliki Kazahstan O Politi ceskiş Partiyaş, Kazahstankaya
Pravda, No. 156 (23805) Ot 19 İyulya 2002 G.
Zardykhan, Zharmuhammed, “Kazakhstan and Central Asia: Regional
Perspectives”, Central Asian Survey, Cilt: 21, Sayı:2, 2002, ss. 167-183.

456  
 
Dizin
 

DİZİN

11 Eylül, 4, 12, 69, 78, 142, 160, 170, Ak-Jol (Kazakistan), 98, 100, 101,
171, 181, 182, 183, 305, 363, 427, 102, 103, 104, 105, 107, 114, 115,
431 276, 277, 278, 280, 317
  Akramiya, 184
A Akşumkar Partisi (Kırgızistan), 279
Abadancılık (Refah) Programı, 335, Aktau-Alashankou Hattı, 80
348, 349, 352, 371, 398 Alaş (Alaş Orda), 26, 27, 28, 29, 32,
Abdurrahmanov, 204 44, 90, 92, 94, 434, 435
Abdürrahim Pulatov (Polat), 133, Alga Kırgızistan Bloku, 260
134, 136, 137, 138, 143, 158, 161, Âli Meclis (Kırgızistan), 145, 146,
178, 445 147, 149, 151, 174, 176, 178, 179,
Abilov, 98, 104, 107, 116 190, 191, 195
Abliyazov, 96, 97, 105, 116 Amerika (ABD, Amerikan), 2, 4, 5,
Absamat Masaliev, 209 8, 13, 20, 39, 40, 43, 48, 70, 71, 74, 76,
Açık Toplum Enstitüsü, 181, 184, 78, 82, 95, 97, 114, 117, 121, 130, 137,
371 138, 142, 160, 167, 169, 170, 171, 178,
Afganistan, 4, 13, 67, 71, 74, 76, 120, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187,
129, 131, 132, 140, 141, 142, 166, 188, 189, 190, 192, 193, 194, 197, 242,
169, 170, 171, 173, 174, 175, 180, 261, 264, 278, 282, 284, 305, 307, 309,
188, 196, 197, 305, 307, 310, 314, 310, 311, 313, 314, 315, 350, 351, 352,
322, 331, 332, 333, 335, 336, 337, 353, 355, 356, 359, 361, 363, 365, 371,
348, 350, 351, 355, 356, 371, 377, 372, 377, 379, 380, 383, 384, 385, 388,
379, 399, 400, 412 389, 392, 396, 399, 400, 408, 411, 412,
Afganistan Operasyonu, 166, 170, 415
371, 377 Anayasa Bürosu (Kırgızistan), 298
Ağzıbirlik Hareketi Anayasa Konseyi (Kazakistan), 61,
(Türkmenistan), 338 63, 64, 65, 83, 90, 113
Ahıska Türkleri, 127, 128, 133, 160, Anayasa Mahkemesi, 46, 106, 146,
206 147, 148, 178, 222, 225, 226, 227,
Ahmetbayev, 269, 270, 271 228, 229, 231, 232, 247, 250, 256,
Akayev, 210, 213, 214, 215, 216, 217, 274, 276, 286
218, 220, 221, 222, 223, 224, 234, Aral Gölü, 49, 51, 329
235, 237, 242, 243, 244, 247, 248, Ar-Namus Partisi (Kırgızistan), 235,
249, 250, 251, 255, 258, 259, 260, 244, 245, 246, 248
261, 262, 263, 264, 265, 266, 267, Asaba (Kırgızistan), 211, 213, 234,
268, 270, 272, 273, 274, 279, 283, 243, 247, 248, 443
284, 285, 293, 302, 307, 311, 312, Asar Partisi, 260
315, 316, 317, 409, 422 Aşar (Kırgızistan), 211, 212, 213

  457
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Atambayev, 233, 236, 247, 248, 273, Belarusya (Belarus, Belaruslar) 9,23,
274, 278, 279, 280, 282, 313 31, 36, 37, 65, 67, 68, 69, 167, 284,
Ata-Meken Partisi (Kırgızistan), 306, 334
235, 245, 247, 248, 277 Berdimuhammedov, 386, 388, 389,
Avrasya Birliği 13, 69, 70, 74, 76, 78, 392, 394, 395, 396, 397, 400
79, 117, 185, 351, 388, 389, 392, Bermet Akayeva, 260, 262, 263
396 Beyaz Ordu, 28, 30, 123, 322
Avrupa, 2, 3, 6, 8, 13, 23, 31, 48, 70, Birleşik Türkmenistan Muhalefet
74, 75, 119, 187, 188, 203, 205, Hareketi (BTMH), 339, 367, 368,
212, 325, 326, 331, 349, 350, 351, 372
352, 356, 364, 371, 378, 381 Birlik Hareketi (Özbekistan), 133,
Avrupa Birliği (AB), 69, 74, 75, 79, 135, 136, 149, 175
117, 185, 351, 388 Bolşevik (Bolşevikler), 28, 29, 45,
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği 122, 123, 203, 324
Örgütü (AGİT), 3, 73, 79, 245, Brejnev, 32, 33, 34, 126, 132, 157,
248, 252, 255, 263, 349, 366, 372 208, 209, 325
Aydınlık Özbekistan Hareketi, 193 Buhara Devleti, 121
Azamat Partisi (Kazakistan), 85 Bush, 71, 170, 172, 182, 264, 433, 454,
Azat (Kazakistan), 44, 92, 107 455
Azerbaycan Halk Cephesi, 134 Bükeyhan, 27, 28, 29
   
B C
Bağımsız Devletler Topluluğu Canış Bakiyev, 272, 283
(BTD), 38, 41, 42, 48, 49, 51, 55, Cedid (Cedid Hareketi), 121, 122,
67, 68, 70, 73, 127, 161, 167, 168, 123, 124, 125, 324
170, 317, 333, 347, 348, 407, 409 Celal-Abad, 244, 245, 248, 263, 282,
Bakiyev, 236, 250, 260, 261, 263, 264, 284, 286, 304
265, 266, 267, 268, 269, 270, 271, Cengiz Aytmatov, 211, 214, 235
272, 273, 274, 275, 276, 277, 278, Cumhuriyetçi Halkın Birliği Partisi
279, 280, 281, 282, 283, 284, 285, (RNPK), 86, 90, 91, 923 94, 95
287, 288, 299, 301, 307, 309, 312, Cüneyd Han, 322, 324, 325
313, 314, 315, 317, 409, 417, 421,  
427, 438, 452 Ç
Bakü Tiflis Ceyhan (BTC), 55, 72, Çin, 4, 20, 23, 26, 28, 30, 55, 67, 69,
75, 76, 354, 363, 384, 385, 400, 425 70, 71, 72, 79, 80, 81, 82, 110, 117,
Bakü Tiflis Erzurum (BTE), 73, 75, 118, 119, 186, 187, 199, 200, 202,
363 205, 212, 216, 249, 250, 301, 302,
Basmacı Hareketi (Basmacılar), 123 304, 305, 306, 308, 309, 312, 315,
Baykonur, 39, 67, 70, 88 318, 336, 337, 348, 350, 351, 352,
Baymenov, 98, 101, 104, 107 355, 364, 383, 385, 390, 391, 400,
Baysalov, 271, 313 403, 427
Baytursun, 27, 28, 29, 453 Çokay, 27, 29
Beknazarov, 237, 250, 251, 259, 261,
 
263, 264, 266, 267, 269, 270, 272,
D
283, 285, 424
Daimi Tarafsızlık Statüsü, 347, 348,
429

458  
Dizin
 
Dariga Nazarbayeva, 95, 96, 101, 320, 321, 325, 328, 335, 352, 353,
109, 111 356, 357, 358, 359, 360, 361, 362,
Dinara Nazarbayeva, 109 363, 364, 371, 377, 379, 384, 389,
Doğal Gaz, 50, 53, 68, 80, 416 397, 399, 400, 426, 438, 442, 451
Dulat, 27, 28, 29 Hive Hanlığı, 121, 320
  Hocayev, 124
E Hokand, 29, 121, 123, 201, 202
El-Kaide, 142, 170, 173, 305, 355  
Erk Hareketi (Özbekistan), 134, 135, I
136, 190, 373 IMF, 52, 53, 54, 55, 130, 162, 164,
Erkinbayev, 269 165, 166, 187, 197, 215, 218, 220,
Ermenistan (Ermeni), 9, 32, 38, 39, 311, 432, 437, 446, 451, 454
306, 333, 334, 384  
Eşimkanov, 234, 247, 260, 270, 272 İ
  İkinci Dünya Savaşı, 31, 32, 48, 125,
F 205, 207, 325
Fergana Vadisi, 120, 128, 132, 139, İlliberal Demokrasi, 5
140, 142, 184, 215, 311, 315, 433 İran, 5, 119, 138, 186, 187, 214, 249,
319, 320, 321, 322, 331, 332, 333,
G 336, 337, 348, 350, 351, 352, 353,
Gapurov, 325 356, 357, 358, 359, 360, 361, 362,
Gazprom, 70, 186, 309, 382, 383, 391, 363, 364, 371, 377, 379, 384, 385,
436 389, 390, 392, 399, 400, 403, 404,
Geçiş Süreci, 3, 281, 334, 346, 431, 429
434 İslâmi Yeniden Doğuş Partisi
Gorbaçov, 34, 35, 36, 40, 127, 208, (İYDP), 139, 140, 141
209, 210, 212, 214, 327, 328  
Göktepe, 321, 338 J
Gürcistan, 5, 9, 74, 76, 107, 189, 190, Jandazov, 98, 104, 107
194, 261, 264, 353, 384 Japonya, 122, 169, 218, 336, 337, 350
  Jeltoksan (Aralık), 28, 29, 34, 35, 41,
H 44, 45, 47, 68, 71, 74, 78, 83, 86,
Hâkimler Konseyi (Kırgızistan), 87, 91, 98, 101, 105, 107, 110, 133,
294, 297, 298, 299 135, 136, 137, 140, 144, 148, 169,
Halk Temsilcileri Meclisi 173, 176, 180, 186, 189, 190, 191,
(Kırgızistan), 222, 223, 226, 228, 192, 194, 195, 203, 221, 242, 250,
229, 230, 231, 232, 238 261, 262, 272, 273, 276, 277, 278,
Halkın Kongresi Partisi (NKK), 43, 286, 301, 304, 308, 311, 318, 328,
46, 84, 92, 94 334, 345, 349, 350, 355, 359, 366,
Halkın Partisi (Kırgızistan), 87, 88, 373, 374, 385, 386, 387, 391, 393,
91, 107, 234, 236, 241, 244, 245, 395, 396, 422, 423, 424, 425, 432,
246, 247 433, 434, 435, 436, 437, 439, 440,
Hamanov, 368, 374, 377 441, 443, 444, 446, 447, 448, 451,
Hanabad, 170, 182, 185, 307, 314 452, 454
Hazar (Hazar Denizi), 23, 49, 66, 67, Jogorku Keneş, 226, 228, 229, 241,
68, 70, 72, 74, 76, 77, 187, 189, 243, 246, 253, 254, 255, 256, 257,

  459
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
272, 275, 289, 290, 291, 292, 293, 425, 427, 428, 435, 436, 442, 446,
294, 295, 296, 297, 300, 318 450
  Kazakistan Ekonomisi, 53
K Kazakistan Halk Asamblesi, 112
Kabileler (Kırgızistan), 201, Kazakistan Komünist Partisi
Kabileler (Özbekistan), 120, 124, (KzKP), 32, 33, 35, 36, 40, 41, 43,
157, 159 116
Kabileler (Türkmenistan), 320, 327 Kazakistan'ın Demokratik Seçimi
Kafkasya, 31, 54, 68, 69, 76, 79, 130, (DVK), 96, 97, 98, 101, 102, 103,
140, 161, 184, 187, 188, 201, 215, 104, 105, 107
237, 307, 317, 363, 364, 377, 378, Kazhageldin, 47, 86, 88, 91, 97, 99,
384, 385, 400, 422, 427, 428, 429, 106, 116
432, 438, 443, 445, 448, 450, 451, KazMunayGaz, 70
455 Kemalat, 156
Kant, 259, 311 Kerimov, 127, 133, 135, 136, 137,
Karma (Hibrid) Rejim, 8 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144,
Kasımov, 89, 100, 260 149, 150, 151, 156, 157, 158, 159,
Kazak, 23, 24, 25, 26, 27, 29, 30, 31, 161, 162, 163, 166, 167, 168, 169,
32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 41, 170, 172, 173, 174, 175, 177, 179,
42, 44, 46, 47, 51, 54, 55, 56, 63, 180, 181, 185, 188, 189, 190, 192,
66, 68, 70, 71, 72, 74, 76, 79, 81, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 301,
83, 88, 89, 92, 95, 96, 99, 101, 105, 303, 385, 410, 411, 416, 432, 445
106, 117, 118, 120, 121, 123, 200, Kırgız, 28, 29, 139, 161, 169, 199,
201, 202, 206, 320, 322, 323, 404, 200, 201, 202, 203, 204, 205, 206,
425, 434, 443, 448, 453 207, 209, 211, 212, 215, 216, 218,
Kazak Trajedisi, 30 220, 224, 225, 234, 235, 237, 240,
Kazakistan, 9, 21, 22, 23, 25, 27, 28, 247, 248, 253, 259, 265, 267, 274,
29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 281, 284, 285, 287, 290, 302, 303,
38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 304, 305, 306, 307, 309, 310, 312,
47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 314, 315, 316, 320, 323, 404
56, 57, 58, 59, 60, 61, 65, 66, 67, Kırgızistan, 9, 12, 21, 22, 29, 41, 68,
68, 69, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 72, 78, 79, 80, 82, 85, 106, 107,
78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 86, 87, 116, 125, 127, 130, 132, 138, 140,
89, 91, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 160, 161, 166, 167, 168, 169, 174,
101, 102, 104, 105, 106, 107, 109, 185, 194, 196, 199, 200, 201, 202,
111, 112, 114, 115, 116, 117, 118, 203, 204, 205, 206, 207, 208, 209,
121, 124, 128, 130, 149, 160, 161, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216,
163, 164, 166, 167, 168, 178, 179, 217, 218, 220, 221, 222, 223, 224,
189, 197, 199, 205, 209, 216, 217, 225, 226, 228, 229, 231, 232, 233,
260, 276, 280, 281, 284, 301, 302, 234, 235, 236, 237, 238, 244, 246,
305, 306, 311, 315, 316, 317, 318, 247, 248, 249, 250, 251, 253, 255,
324, 331, 332, 334, 337, 339, 350, 256, 258, 259, 261, 263, 264, 265,
351, 356, 358, 359, 360, 361, 362, 267, 268, 271, 275, 276, 278, 280,
364, 367, 383, 384, 391, 399, 403, 281, 284, 285, 286, 287, 292, 296,
404, 405, 406, 407, 408, 410, 411, 297, 299, 301, 302, 303, 304, 305,
412, 414, 415, 416, 418, 419, 422, 306, 307, 308, 310, 311, 312, 313,
315, 316, 317, 318, 332, 355, 367,

460  
Dizin
 
371, 399, 403, 404, 405, 406, 409, 223, 226, 228, 231, 241, 242, 249,
410, 411, 412, 414, 415, 416, 417, 256, 257, 258, 261, 265, 267, 268,
418, 419, 427, 429, 436, 446, 450 269, 270, 271, 272, 273, 274, 275,
Kırgızistan Anayasası, 222, 224 276, 280, 291, 293, 294, 295, 296,
Kırgızistan Halkın Hareketi Bloku, 297, 300, 340, 341, 342, 343, 344,
261, 262 345, 347, 376, 386, 394, 395, 396
Kırgızistan Komünist Partisi Medeniyetler Çatışması, 2, 4
(KrKP), 204, 207, 210, 212, 213, Meredov, 375, 387, 394, 397
214, 217, 233, 234, 241, 315, 414 Merkez Seçim Komisyonu (MSK),
Kırgızistan Komünistleri Partisi, 83, 86, 88, 90, 91, 103, 107, 113,
234 114, 146, 149, 150, 151, 192, 227,
Kızıl Ordu, 30, 123, 203, 205 229, 234, 238, 239, 242, 244, 247,
Kolbin, 34, 35, 36 248, 254, 256, 262, 263, 265, 268,
Kolektif Güvenlik Anlaşması, 67, 270, 277, 278, 279, 280, 286, 397
186, 306, 427 Milli Tiklanış Partisi (Özbekistan),
Kolonizasyon Politikaları, 26, 27, 29, 195
31, 34 Mina Şirketi, 314
Korporatist Sistem, 144, 156, 173, Mirsaidov, 136, 137, 138, 143, 157,
185, 186, 197, 198, 407, 412, 416 158, 173
Kruşçev, 125, 157, 207, 395 Moğol, 24, 25, 121, 200, 201, 320,
Kulibayev, 109, 115 323, 403, 404, 425
Kuliyev, 339, 365, 367, 368, 372, 373, Muhammed Salih, 134, 137, 138,
374 175, 373, 441
Kulov, 235, 236, 245, 246, 247, 250,  
260, 264, 266, 267, 269, 270, 272, N
273, 274, 317, 419, 438 Nabucco, 392
Kunayev, 32, 33, 34, 35 Naghız Ak-Jol, 107, 108
Lavrov, 73 Namangani, 168, 171, 175
  NATO, 71, 76, 188, 197, 314
L Nazarbayev, 33, 35, 36, 39, 40, 41,
Liberal Demokrat Parti 42, 43, 44, 45, 46, 47, 50, 54, 63,
(Özbekistan), 190, 191, 194, 195 65, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 75,
Litvanya, 72 78, 79, 80, 82, 83, 84, 85, 86, 87,
Lukoil, 68, 186 88, 89, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97,
  99, 100, 101, 102, 103, 105, 106,
M 107, 108, 109, 110, 111, 113, 114,
Mahalle (Özbekistan), 151, 152, 153, 115, 116, 117, 118, 178, 179, 316,
154, 155, 156 317, 414, 417, 423, 425, 430, 433,
Maksim Bakiyev, 281, 283 437, 439, 445
Manas, 40, 199, 259, 282, 307, 309, Niyazov, 74, 125, 188, 327, 328, 335,
313, 314, 436, 454 337, 338, 345, 346, 349, 353, 354,
Mavi Akım, 353 365, 366, 367, 368, 369, 370, 371,
Meclis, 41, 47, 57, 59, 60, 61, 62, 63, 372, 373, 374, 375, 377, 378, 380,
64, 83, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 381, 382, 383, 384, 385, 386, 387,
93, 94, 98, 100, 103, 104, 105, 107, 388, 389, 392, 394, 395, 397, 398,
111, 112, 113, 114, 115, 145, 146, 399, 400, 417, 421, 425, 437, 447,
147, 150, 174, 178, 179, 217, 221, 452, 453

  461
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
Nurkadilov, 106, 108 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187,
  188, 189, 190, 191, 192, 193, 194,
O 195, 196, 197, 206, 211, 213, 216,
Orazov, 368, 374, 375, 377 217, 236, 250, 276, 301, 302, 303,
Orda (Cüz), 24, 25, 32, 35 305, 306, 307, 310, 311, 312, 314,
Orta Asya, 5, 7, 21, 23, 24, 26, 28, 29, 315, 318, 321, 324, 326, 330, 331,
34, 36, 41, 48, 49, 54, 65, 67, 68, 333, 334, 335, 337, 339, 349, 350,
69, 72, 74, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 351, 355, 364, 367, 368, 371, 373,
82, 83, 105, 119, 124, 125, 128, 374, 377, 383, 384, 391, 400, 403,
130, 131, 132, 139, 140, 141, 145, 404, 405, 406, 407, 408, 410, 411,
159, 160, 161, 163, 164, 166, 167, 412, 415, 416, 418, 421, 422, 425,
168, 169, 171, 180, 182, 184, 186, 427, 431, 435, 450
188, 196, 198, 199, 201, 208, 209, Özbekistan İslâm Hareketi (IMU),
214, 217, 218, 234, 237, 305, 306, 140, 141, 143, 168, 169, 170, 171,
307, 310, 317, 322, 324, 325, 327, 175, 196, 249, 285, 301, 303, 305,
329, 332, 334, 337, 342, 348, 350, 306, 426
351, 353, 363, 364, 365, 371, 377, Özbekistan Komünist Partisi
379, 382, 383, 390, 396, 399, 403, (ÖzKP), 124, 125, 127, 133, 134,
404, 406, 407, 409, 410, 411, 412, 135, 136, 142, 152, 157, 172
413, 416, 417, 422, 427, 428, 429, Özbekistan Ulusal Demokratik
431, 432, 434, 438, 443, 445, 446, Partisi (UDP), 127, 136, 144, 172,
448, 450, 451, 455 173, 177, 191, 192, 195, 276
Orta Asya ve Kazakistan Dini  
İdaresi, 131 P
Osmanlı Devleti, 122 Pamuk Skandalı, 126
Oş, 123, 127, 160, 185, 206, 211, 212, Patriotlar, 89, 100, 114
213, 214, 248, 249, 250, 264, 269, Petrol, 49, 50, 53, 54, 55, 65, 80, 97,
278, 282, 284, 286, 287, 303, 306, 164, 348, 356, 358, 407, 443
311 Prikaspiyski, 75, 389, 397
OTAN (Nur-OTAN), 43, 90, 91, 92, Putin, 70, 168, 169, 186, 282, 379,
93, 94, 100, 102, 103, 104, 107, 382, 423
110, 111, 114, 115, 276, 317  
Otunbayeva, 261, 262, 266, 269, 282, R
286, 313 Rahat Aliyev, 86, 96, 108, 109, 110,
Ozod Dekhonlar (Özbekistan), 190, 111
192, 193 Rantiyer Devlet, 143, 414, 416
  Raşidov, 125, 126, 127, 128, 157
Ö Razzakkov, 207
Özbekistan, 9, 13, 21, 22, 23, 24, 48, Recepov, 387, 394, 395
50, 67, 68, 70, 72, 75, 77, 78, 82, Riskulov, 204
119, 120, 121, 122, 124, 125, 126, Ruhname, 346, 369, 393
127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, Rus Çarlığı, 121, 207
134, 136, 138, 139, 140, 141, 142, RusUkrEnergo, 383
144, 145, 147, 148, 149, 150, 151, Rusya (Rusya Federosyonu), 9, 13,
152, 153, 156, 157, 159, 160, 161, 23, 25, 26, 27, 29, 30, 32, 33, 35,
162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 37, 38, 39, 40, 42, 44, 45, 47, 48,
169, 170, 171, 172, 175, 176, 180, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 65, 66,

462  
Dizin
 
67, 68, 69, 71, 72, 73, 74, 76, 77, Şayahmedov, 32, 33
79, 80, 82, 86, 87, 96, 117, 121, Şihmuradov, 348, 367, 368, 371, 372,
122, 125, 127, 129, 136, 138, 139, 373, 374, 375
141, 160, 162, 166, 167, 168, 169,  
170, 177, 184, 185, 186, 187, 189, T
190, 198, 199, 202, 209, 218, 236, Tacikistan, 67, 68, 78, 124, 128, 129,
248, 282, 301, 302, 305, 306, 308, 130, 132, 137, 139, 140, 141, 142,
309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 160, 161, 168, 169, 173, 174, 175,
317, 318, 321, 322, 324, 325, 326, 188, 196, 301, 303, 305, 306, 315,
327, 330, 332, 333, 334, 337, 348, 331, 333, 334, 351, 355, 371, 378
349, 351, 352, 353, 354, 355, 356, Tahir Yoldaş (Ev), 139, 140, 155,
357, 358, 359, 360, 361, 362, 363, 171, 175, 212, 285, 303, 395
370, 371, 372, 377, 378, 379, 380, Taliban, 140, 141, 170, 173, 189, 305,
381, 382, 383, 385, 388, 389, 390, 348, 355, 356, 371, 380, 381
391, 397, 398, 399, 400, 405, 408, Tekebaev, 235, 237, 245, 246, 247,
411, 412, 414, 415 248, 261, 266, 267, 269, 270, 271,
  272, 274, 277, 285, 313
S Termez, 188
Sadırbayev, 237, 259, 261, 263 Trans-Hazar Projesi, 353
Sarsenbayev, 104, 108 Turgunaliev, 243, 266
Seçim Sistemi, 87, 144, 148, 238 Tuyakbay, 105, 107, 108, 114, 116
Semipalatinsk, 34, 39, 43 Türkiye, 24, 26, 29, 31, 36, 40, 54, 55,
Senato (Kazakistan), 57, 59, 60, 61, 76, 101, 138, 161, 175, 200, 201,
62, 63, 64, 65, 83, 87, 88, 92, 106, 204, 214, 243, 319, 333, 336, 337,
112, 113 338, 350, 352, 353, 361, 363, 368,
Senato (Özbekistan), 178, 179, 192, 371, 378, 385, 389, 390, 392, 411,
196 419, 421, 425, 427, 428, 431, 434,
Sıdıkov, 204, 261, 266, 271 435, 436, 438, 446, 450, 453
Siyasal Rejim, 1, 2, 14, 55, 56, 128, Türk-Kazak Kongresi, 27
337, 410, 416 Türkmenbaşı, 321, 327, 341, 346,
Siyasal Sistem, 14, 16, 18, 19, 20, 21, 353, 365, 372, 375, 377, 384, 385,
222, 431 398, 429
Sosyal Demokrat Adalet Partisi Türkmenistan, 9, 13, 21, 22, 67, 68,
(Özbekistan), 143, 144, 173, 194 70, 74, 77, 78, 130, 138, 160, 161,
Sovyetler Birliği, 2, 21, 28, 29, 33, 35, 164, 166, 188, 249, 301, 309, 319,
38, 39, 40, 44, 48, 49, 78, 82, 84, 320, 321, 324, 325, 326, 327, 328,
124, 129, 140, 153, 156, 157, 162, 329, 330, 331, 332, 333, 334, 335,
208, 213, 216, 217, 237, 304, 305, 337, 338, 339, 340, 341, 342, 343,
324, 325, 326, 330, 331, 357, 359, 344, 345, 346, 347, 348, 349, 350,
360, 363, 367, 395, 413 351, 352, 353, 354, 355, 356, 357,
Sovyetler Birliği Komünist Partisi 358, 360, 361, 362, 364, 365, 366,
(SBKP), 30, 32, 125, 136 367, 368, 369, 370, 371, 372, 373,
Svoik, 85, 86, 99, 116 374, 375, 376, 377, 378, 379, 380,
  381, 382, 383, 385, 386, 387, 388,
Ş 389, 390, 391, 393, 395, 397, 398,
Şanghay İşbirliği Örgütü, 68, 72, 81, 399, 400, 403, 404, 405, 406, 408,
170, 184, 306, 307, 311 410, 411, 412, 415, 416, 417, 418,

  463
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
 
421, 422, 428, 429, 431, 434, 442, Utayev, 139, 140
449, 453 Uygur (Uygur Türkleri, Uygur
Türkmenistan Halk Maslahatı, 340, Azınlık, Doğu Türkistan), 80, 81,
341, 342, 386 82, 200, 216, 301, 304, 305
Türkmenistan Komünist Partisi  
(TmKP), 324, 325, 327, 328, 337, Y
339, 368, 415 Yanukoviç, 69
Türkmenistan Toplumcu Yasama Meclisi (Kırgızistan), 223,
Demokratik Hareketi (TTDH), 226, 227, 228, 229, 230, 231, 232,
367, 368 238, 241, 242, 249, 255
Türkmenistan Ulusal Demokratik Yasama Meclisi (Özbekistan), 178,
Partisi (TUDP), 328, 337, 339, 179, 191, 192, 194, 195,
345, 366, 396, 410 Yeni Azerbaycan Partisi (YAP), 276,
  317
U Yuşçenko, 382
Ukrayna, 5, 9, 33, 48, 67, 68, 69, 74,  
104, 107, 166, 167, 175, 190, 194, Z
261, 264, 328, 330, 333, 338, 349, Zamira Sıdıkova, 236, 243, 259
363, 382, 383, 391 Zhakiyanov, 96, 97, 116
Usenov, 241, 244, 245, 246, 248, 266
Usubaliyev, 208, 209

464  

You might also like