You are on page 1of 57

GARİP

BİR ÇİFT

Hareketli bir müzik sesi başlar, şehir merkezinde loş bir yaz akşamıdır, müzik
sesi ile birlikte, şehir gürültüleri duyulur.

Felix seyircilerin arasından sahnenin ön sağ tarafına konulmuş otel lobisi deskine
gelir. Deskte otel görevlisi ve onunla sohbet eden bir adam vardır. Otel görevlisi
bir yandan atıştırmaktadır. Felix yorgun ve bitik görünmektedir.

Felix: Bir oda lütfen.

Görevli: Yalnız mısınız?.Bavulunuz var mı?.Ne kadar kalacaksınız?

Felix: Uzun süre değil.

Görevli: Beş dolar. 307 numara

Felix: Daha yukarıda bir oda var mı?

Görevli: Daha yukarıda mı? 914?

Lobinin ışığı söner , müzik ve şehir sesleri devam eder. Felix odasının kapısına
geldiğinde spot onu yakalar. Bir temizlik görevlisi sigarasını yakmak üzeredir.
Müşteriyi fark edince vazgeçer ve oradan ayrılır.

Kadın: İyi akşamlar.

Felix: Elveda.

Felix pencerenin önünden dışarıyı seyreder, aşağısının ne kadar yüksek olduğuna


bakar. Sahneye bakan pencerenin altından şehir ışıkları yükselir. Felix cama
yaklaşınca şehir sesleri korna sesleri duyulur. Camın önünde cebinden bir zarf
çıkarır içine cüzdanını saatini ve çıkarırken zorlandığı alyansını koyar ve
kenarıya bırakır. Camı açmaya çalışır, cam açılmaz, zorlar, tekrar, tekrar dener. En
sonunda camın önünde aniden acı içinde kalır. Beli tutulmuştur , aniden yere
uzanmak zorunda kalır. Işıklar söner, Işıklar yandığında müzik ve şehir sesleri
duyulur, lobinin önünden dışarı çıkarken belini tutarak zar zor yürüdüğünü
görülür. Sahnenin solunda bar girişi olarak görülen kapının önünde bir kadın
satıcısı ve iki kadın görülür, Felix onların önünden geçmek için yaklaşırken müzik
iyice yükselir, kadınların ona laf attıkları görülür bir birlerinin seslerini
duyamamaktadırlar. Kadınlar onu kapının önündeki küçük masaya oturtur, ona
zorla bir içki vermeye çalışırlar ısrarlarına dayanamaz, kadınların garip
danslarını izler dikkati dağılmıştır, ayak üstü içkiyi alıp hızla diker. Aniden
boynunu tutar, bu sefer de boynu tutulmuştur. Cüzdanından para çıkarıp verir ve
uzaklaşır. Ağlamaklıdır. Geldiği yerden yavaşça uzaklaştığı görülür. Müzik
yavaşlar. Işık Söner.

Işıklar yanar, sahne Oscar’ın evidir, sahnenin solundaki lobi ev tipi bara
dönüşmüştür, ortalık oldukça dağınık ve pistir. Yaşları 40-50 arası dört arkadaş

sahnenin soluna daha yakın bir masada poker oynamaktadırlar. Ev dağınıktır,


içerisi sıcaktır, arkada yere konulmuş eski bir vantilatör çalışmaktadır, terden
perişan halde görünürler. Oyunu dağıtacak kişinin yavaşlığı sıkıntıyı
arttırmaktadır, sinirler yavaşça gerilmektedir.

Speed: Afedersiniz beyefendi, siz ‘Cincinaty kid’ misiniz?

Murray: Beğenemedin mi? Bir makina al o zaman o dağıtsın.

Roy: Burda bişeyler berbat kokuyor.

Vinnie: Saat kaç?

Speed: Yine mi soruyorsun?

Vinnie: Saatim geri kalıyor, saat kaç öğrenmek istiyorum.

Speed: Doksan beş dolar kazandın, al sana saat! Ne acelen var?

Vinnie: Bir acelem yok. Yalnızca saati sordum.

Roy: On buçuk.

Vinnie: On iki gibi gitmeliyim.

Speed: Tanrım..

Vinnie: Oturduğumda söyledim. On iki gibi gitmem lazım. Murray, gitmem


gerektiğini oturduğumda söylemedim mi? On iki gibi gitmeliyim demedim mi?

Speed: Onunla konuşma el dağıtıyor. (Murray’e) Biraz dinlenmek ister misin


hayatım? Git biraz uzan istersen.

Murray: Hız mı istiyorsun doğruluk mu? Bir karar ver

Roy: Hey bana bir iyilik yapar mısın? Şu dumanı New Jersey e doğru ü le olur
mu?

Murray: Şaka yapmıyorum, gerçekten Felix için endişelenmeye başladım, hiç bu


kadar geç kalmamıştı, belki de aramalıyız? Oscar Felix i arasana.

Roy: Para birleştirip buraya yeni bir pencere almalıyız. Burada nefes alınmıyor.

Speed: Elinde kaç kağıt var? Dört mü?

Roy: Evet canım, hepimizin elinde dört kağıt var, birer tane daha verirsen
hepimizin elinde beş kağıt olacak. İki daha ver altı olur. Anlayabildin mi?

Murray: Oscar oynuyor mu? Oynamıyor mu? Hey Oscar?

Oscar: Ney?

Murray: Oscar var mısın? Yok musun?

Oscar: Yokum kedicikler yokum.

Vinnie: Karıma en geç birde evde olacağımı söyledim. Yarın sekizdeki uçakla
Florida’ya gidiyoruz.

Murray:Temmuzda Florida’ya kim gider?

Vinnie: Ölü sezon, kalabalık yok. En iyi odalar normal iyatın onda biri. Kağıt
istemem.

Speed: Tatile bak. Bomboş otelde altı ucuzcu.

Murray: Dağıtan dört alıyor. Belki de Felix hasta falan olmuştur? Yani hiç bu
kadar gecikmezdi.

Roy: Geçen hafta bıraktığım çöp. Artık bunları tanımaya başladım.

Murray: Ben yokum.

Speed: İki papaz.

Vinnie: Straight.

Murray: Belki o istedir, o is kapanmış ve tuvalette olduğu için kilitli kalmıştır,


yine. Felix’in bir kez tüm gece tuvalette kilitli kaldığını biliyor muydun? Herif
tuvalet kağıdına vasiyetini yazmış, tam manyak!

Gülüşürlerken kapı çalar.

Speed: Fişlerinle oynama, bak kibarca söylüyorum.

Vinnie: Oynamıyorum, sayıyorum, rahat bırak beni

Speed: Hem kazanıp hem karşımda işleriyle oynayan birisine tahammülüm yok.

Oscar elinde dolu bir tepsi ile mutfaktan girer.

Oscar: Burası benim evim ve işlerinle oynamak istiyorsan oynarsın tatlım.


Çeyreklikle giriyorum.

Murray: Önce eline bakmayacak mısın?

Oscar: Neden? Zaten blöf yapacağım. Kim kola ister.

Murray: Ben isterim.

Oscar: Polis dostum Murray’e ılık bir Pepsi.

Speed: Hala buzdolabını tamir ettirmedin mi? İki hafta oldu. Kokuya şaşmamalı.

Oscar: Hep sinir hep sinir, dır dır isteseydim karıma dönerdim. Ben yokum. Kim
yemek ister?

Murray: Ne var?

Oscar sandiviçlerin içlerine bakar.

Oscar: Kahverengi sandviçler ve yeşil sandviçler var. Hangisini istersin?

Murray: Yeşiller neli?

Oscar: Ya çok taze peynir ya da çok eskimiş et.

Murray: Ben kahverengi alayım.

Roy: Deli misin sen? Onu yemeyeceksin değil mi?

Murray: Açım

Roy: Buzdolabı bozuk. Az önce baktığımda süt dimdik duruyordu üstelik


şişesinde bile değildi.

Oscar: Sen sağlık manyağı mısın? Ye Murray ye!

Roy:Bende altı adet kart var.

Speed: Bende üç as varken mi?

Vinnie: Oyun bozulur.

Oscar: Fıstık isteyen?

Vinnie: Kim iyi sandviç yapar biliyor musunuz? Felix. Kırmızı biberli krem
peynirli sandviçini tatmış mıydın?

Murray: Tamam bak artık karar ver poker mi? Yemek tari i mi?

Oscar bira kutusunu açarken masaya doğru fışkırtır.

Roy: Hey

Vinnie : Gözlüğüme bile geldi

Murray: Fişlere de geldi

Oscar ikinciyi açarken tekrar fışkırtır. Geri kaçarlar.Hep bir ağızdan konuşulur
(homurtular)

Speed: Ooo şimdi de benim üstüme geldi

Oscar: Ne oluyor?

Oscar sandviçlerle masayı kurular. Ellerini üstüne siler

Murray: Böyle nasıl oynanır ki?

Speed: Hadi, adam gibi poker oynayalım ha! Kim oynuyor bakalım? Hey Vinnie,
Oscar’a ne zaman gideceğini söyle.

Vinnie: Saat 12:00’de

Speed: Bir sonraki anonsa kadar 10 dakikamız var. Evet 5 kart açık poker
başlıyor.

Oscar: 5 kart.(şarkı gibi mırıldanır)

Speed: Kupa dam, iki dörtlü ve de polis için koca bir as

Oscar: Bir dakika bir dakika kim çeyrekliğini koymadı?

Murray: Sen koymadın.

Oscar: Fazla konuştun Murray, bana 20 dolar sökülüyorsun.

Murray: Sana az önce 20 dolar borç verdim. Başkasına sor, zaten zarardayım.

Roy: Herkese borcun var, paran yoksa oynama.

Oscar: Pekala nazik olmaktan sıkıldım, bana açık büfe için 6 şar dolar borcunuz
var.

Hepsi birden: Ne büfesi?

Speed: Liseye gittiğin zamandan kalma sıcak bira ve sandviç için mi?

Oscar: Başka arzun var mıydı? Domates sosu falan... Pekala bana hemen 20 dolar
veriyorsun yoksa karını arar ‘central park’ ta geceleri etekle geziyor derim.

Telefon çalar.

Murray: Belki Felix’tir.

Speed: İki altılı

Vinnie: Üç ikili

Speed: Florida’ya neden dün akşam gitmedin?

Oscar telefonu açar.

Oscar: Evet! Poker oyuncusu Oscar!

Vinnie: Karımsa, ona söyle 12’de bırakıyorum.

Speed: Saatine bir daha bakarsan suratına fıstıkları yiyeceksin. Evet, kağıtlar.

Oscar: Biraz bağırır mısın? Kim? Boby? Boby kim? Burada Boby diye birisi yok.
Ha baba dedin! Hay Allah oğlummuş! Brucey nasılsın ufaklık? Hayır duyamadım.
Burası kalabalık oyun oynuyoruz. Beyler, bir dakika izin verin de konuşayım. Beş
yaşındaki oğlum Californiya’dan arıyor. Telefon parası yazıyor. Ne haber evlat?
Evet, mektubunu aldım. 3 hafta sonra geldi. Bir dahakine annene söyle APS ile
yollasın. Hey duydunuz mu?

Murray: Evet duyduk

Speed: Evet duyduk duyduk, çok heyecanlandık.

Oscar: Haa, annen benimle konuşmak mı istiyor? Tamam o zaman oğluşum. Seni
seviyorum asker. Hoşçakal.

Vinnie: Ortaya bir dolar.

Speed: Oyun için bir doların var mı Oscar?

Oscar: Eski eşimle konuştuktan sonra olmayacak.

Oscar: Merhaba Blanche, nasılsın? Aramanın sebebini tahmin ediyorum çek bir
hafta geciktiği için değil mi?...Dört hafta mı? Mümkün değil...Mümkün değil
Blanche her çekin kaydını dosyamda tutuyorum ( masasının üzerindeki kağıt çöp
yığınını karıştırır) Sadece üç hafta geciktiğimi biliyorum. Bak beni hapisle tehdit
etme Blanche, çünkü bu tehdit değil. Giderlerimi ve nafakayı düşünürsen
tutuklular bile benden çok para alıyor. Çocukların önünde gerçekten çok güzel
konuşuyorsun. ( telefon yüzüne kapanmıştır) Nafakada 800 dolar içerdeyim, hadi
bahisleri biraz arttıralım ha?

Vinnie: Bunu yapabilir biliyorsun değil mi?

Oscar: Neyi?

Vinnie: Seni hapse attırabilir.

Oscar: Yok canım, arada bir arayıp beni sinirlendirmezse mutlu olamıyor.

Murray: Çocuklar için endişelenmiyor musun?

Oscar: Californiya’da büyükbabalarının yüzme havuzlu evindeler. Oynayalım mı?

Roy: Sana başının derde gireceğini söylemiştim, neden? çünkü hiç bir şeyi idare
etmeyi başaramıyorsun... biliyorum çünkü senin muhasebecinim.

Oscar: Öyleyse neden paraya ihtiyacım var?

Roy: Paraya ihtiyacın varsa nasıl poker oynayabiliyorsun?

Oscar: Çünkü paraya ihtiyacım var.

Roy: Hep kaybediyorsun.

Oscar: Bu yüzden paraya ihtiyacım var ya.

Roy: O zaman poker oynama.

Oscar: O zaman evime gelme ve patates cipsimi yeme tamam mı? (sinirle patates
cipsini alır ve ortalığa saçar) Gördün mü? Bilge adam! Patates cipsleri işte!

Hepsi: Hadi ama yapmayın! Çok iyi aferin!

Murray: Ne diye bağırıp duruyorsun, burada dostça bir oyun oynuyoruz sonuçta.

Speed: Kim oynuyor saat sekizden beri çene çalıp duruyorsunuz.

Vinnie: Hayır, yediden beri. Bu yüzden saat on ikide bırakırım dedim!

Murray: Sakin olun

Speed: Tam suratının ortasına bayat bir muz yemeye ne dersin?

Murray: Tamam tamam tamam sakin olun. Polisim sizi tutuklayabilirim ve bütün
bu berbat oyunu bitirebilirim.

Oscar: Arkadaşım polis Murray haklı, hadi sadece poker oynayalım. Lütfen
kartları biraz yukarıda tut. Kartlara koyduğum işaretleri göremiyorum.

Telefon çalar.

Roy: Karısına, devlete, arkadaşlarına borcu var hala durumu ciddiye almıyor.

Oscar: Hayat boşanmış, meteliksiz ve pasaklı olanlar için bile devam ediyor.
(Telefon çalar)…Alo boşanmış, meteliksiz ve pasaklı konuşuyor buyrun. Merhaba
tatlım.
Evet sevgilim. Bak sevgilim beni oyun sırasında arama demiştim. Şu anda seninle
konuşamam. Öyle mi? Hahaha...Biliyorsun ki öyle, evet hahaha... Bir dakika.
Murray. Karın arıyor.

Murray: Keşke onunla gizli bir aşk yaşıyor olsaydın. O zaman beni zırt pırt
rahatsız etmezdi. Merhaba Mimi, ne oldu?

Oscar: Ne zaman eve geliyorsun? Bilmem on iki ,on iki buçuk gibi

Murray: Bilmiyorum, on iki, on iki buçuk gibi. Neden? Ne istiyorsun Mimi?


Kıymalı patatesli sandviç ve bir de maltlı çilek suyu

Oscar: Yine mi hamile?

Murray: Hayır, sadece şişman hahaha, bunu nasıl duyabilirsin ki? Telefonu
göğsüme dayamıştım. Kim? Felix mi? Yoo gelmedi. Ne oldu ki? Dalga geçiyorsun.
Nereden bilebilirim ki? Tamam ,tamam Mimi ben ilgilenirim, bay bay. Size ne
demiştim? Felix kayıp.

Speed : Nasıl kayıp?

Murray: Bugün işe gitmemiş, akşam eve gitmemiş. Kimse nerede olduğunu
bilmiyor. Mimi az önce karısıyla konuşmuş.

Oscar: Bir dakika kimse bir gün ortalarda görülmedi diye kayıp sayılmaz

Roy: Belki kaza falan geçirmiştir.

Oscar: Duyulurdu.

Roy: Çukurun birine düştüyse kim olduğunu nereden bilecekler?

Oscar: Cüzdanında 92 tane kredi kartı var. Ona bişey olduğu anda Amerika
tutuşur. Karısını arayacağım.

Vinnie: Bir kaç haftadır diken üstünde gibiydi. Sence de öyle değil mi?

Speed numara: Hayır aslında sen diken üstünde gibiydin.

Oscar: Frances nasılsın ben Oscar. Evet. Yeni duydum.

Roy: Söyle ona endişelenmesin. Şimdiye histeriye girmiştir.

Murray: Evet, kadınları bilirsin.

Oscar: Dinle Frances en önemli şey endişelenmemek...hıhı...(ahizeyi eliyle


kapatarak) Endişeli değilmiş.

Murray: Tabi

Oscar: Dinle, nerede olabileceği hakkında bir ikrin var mı? Ne? Şaka yapıyorsun.
Hayır. Bilmiyordum. Hayır. Bana hiç söylemedi. Tamam. Sen rahat ol, haber
aldığım an seni arayacağım.

Murray: Söyleyecek misin? Yoksa özel dedektif mi tutalım?

Oscar: Ayrılmışlar.

Murray: Kim?

Oscar: Kim mi? Felix ve Frances. Evlilikleri bitmiş.

Vinnie: Şaka yapıyorsun

Speed: On iki yıldan sonra mı?

Vinnie: Ama çok mutlu bir çiftti onlar.

Murray: Dağılacak. Felix’i tanırım. Delice bir şeyler yapacak.

Speed: Tek konuştuğu şey karısı ve çocuklarıydı.

Murray: Kendini öldürür. Ne dediğimi duyuyor musunuz? Kendini öldürmeye


çalışacak.

Speed: Susacak mısın Murray? İki dakika polisliği bırak. Nereye gider Oscar?

Oscar: Kendini öldürmeye

Murray: Ne dedim size? Ne dedim size?

Roy: Ciddi misin?

Oscar: Frances öyle söyledi. Kendini öldürmeye gitmiş. Çocuklar uyuyor diye evde
yapmak istememiş.

Vinnie: Neden?

Oscar: Neden? Çünkü Felix deli!

Vinnie: Öyle mi söylemiş, o kelimelerle mi? Kendimi öldüreceğim mi demiş?

Oscar: Hangi kelimeleri kullanmış bilmiyorum. Bana okumadı.

Roy: Yani ona not mu bırakmış?

Oscar: Hayır, telgraf çekmiş.

Roy: İntihar telgrafı mı?

Murray: Kim intihar telgrafı çeker?

Oscar: Deli Felix. Böyle bir haber aldığını hayal edebiliyor musun. Karısı getiren
çocuğa bahşiş de vermiştir.

Murray: Belki sadece blöf yapıyordur. Böyle vakaları her gün görüyoruz. Tek
istedikleri biraz ilgi. Bizi her Cumartesi George Washington köprüsünden arayan
bir adam var.

Roy: Bilmiyorum. Bir adamın kafayı kırınca ne yapacağı asla belli olmaz.

Murray: Hayır, on seferin dokuzunda atlamıyorlar.

Roy: Ya onuncu sefer?

Murray: Atlıyorlar. Haklı. Öyle bir ihtimal var.

Oscar: Felix için olmaz, onu tanırım. Kendini öldüremeyecek kadar gergindir.
Arabalı sinemada bile emniyet kemeri takar o.

Kapı çalar.

Oscar: Tabi ki. Kendini öldüreceksen bunu yapacak en güvenli yer neresidir ha?
Arkadaşlarının yanıdır. Vinnie kapıyı aç.

Murray: Bir dakika. Ya delirmişse? Üzerine gitmeyelim. Sakin ve rahat olalım. Biz
sakin olursak o da sakin olur.

Roy: Doğru, binanın kenarına gelmiş atlayacak adamla da böyle konuşursun.

Speed: Ona ne diyeceğiz?

Murray: Hiçbir şey. Hiçbir şey bilmiyormuşuz gibi.

Oscar: Tartışmanız bitti mi? Çünkü koridorda çoktan kendini asmış olabilir.
Vinnie kapıyı aç.

Murray: Vinnie kapıyı aç, hiç bir şey bilmiyoruz.

Vinnie: Merhaba Felix.

Felix: Merhaba, merhaba çocuklar.

Murray: Merhaba Felix.

Oscar: Merhaba

Felix: Oyun nasıl?

Hep beraber: İyi, harika, çok iyi

Felix: İyi ...Geç kaldım kusura bakmayın... Zence illi gazoz kaldı mı?

Oscar: Hayır, sanmam kök birası var.

Felix: Hayır, zence illi gazoz istedi canım. Kök birası istemiyorum bu gece.

Oscar: Bahis ne?

Speed: 25 sent, Murray e bağlı. Ne diyorsun?Murray? Murray?

Roy: Omuzuna vur.

Vinnie Murray’nin omuzuna vurur.

Murray: Ne var?

Speed: Sana bağlı

Murray: Niye hep bana bağlı

Speed: Her zaman sana bağlı olmuyor. Şimdi öyle . Ne yapacaksın?

Murray: Oynuyorum.

Felix: Beni arayan oldu mu?

Oscar: Seni arayan mı? Hayır. Hatırladığım kadarıyla yok. Niye telefon mu
gelecekti? Felix i arayan oldu mu?

Hepsi birden: Hayır, hayır olmadı hayır.

Oscar: Telefon mu bekliyordun?

Felix: Hayır. Öylesine sordum.

Murray: Bir dolar yükseltiyorum.

Oscar: O zaman bana 1 dolar ver olur mu? 25 sent kalsın.

Felix: Birisinin aramış olabileceğini düşünmüştüm. Kimse aramadı.

Speed: Oyuna girmek kaça patlıyordu.

Murray: Bir çeyrek. Tanrı aşkına biraz dikkat et.

Roy: Tamam, sakin ol.

Oscar: Sakin olun hepiniz sakin olun.

Murray: Af edersin bu adam beni geriyor. Elimde değil.

Speed: Ben mi geriyorum. Asıl sen beni geriyorsun. Herkesi geriyorsun.

Murray. Özür dilerim, tamam, beni affedin, ne yapayım? Kendimi mi öldüreyim?

Oscar: Murray!

Murray: Özür dilerim!

Felix: Burdan manzara çok güzel görünüyor. Kaç kat? On iki mi?

Oscar: Hayır, hayır sadece 11 kat.

Oscar koşarak pencereyi kapatır.

Oscar: On iki diyor ama aslında sadece 11 kat var. İçerisi soğudu. Soğumadı mı?

Hepsi birden: Evet, evet soğudu

Oscar: Oturup oynamak ister misin Felix? Saat daha erken.

Vinnie: Tabi ki. Acelemiz yok. Sabah üçe, dörde kadar buradayız.

Felix: Bilmiyorum. İçimden oynamak gelmiyor.

Oscar: İçinden ne yapmak geliyor.

Felix: Bilmem... Bir şey düşünmedim.

Oscar: Nereye gidiyorsun?

Felix: Tuvalete

Oscar: Yalnız başına mı?

Felix: Ben hep yalnız giderim. Neden?

Oscar: Sebebi yok. İşin uzun mu?

Felix: Ne kadar sürerse artık.

Murray: Deli misin? Tuvalete yalnız girmesine nasıl izin verirsin?

Roy: Ya kendisini öldürmeye kalkarsa

Oscar: Tuvalette nasıl kendini öldürmeye kalkacak.

Murray: Ne demek nasıl? Jilet. Zehir. İçerde ne varsa

Oscar: Orası çocukların tuvaleti en fazla ölene kadar dişlerini fırçalar.

Roy: Atlayabilir.

Vinnie: Doğru. Orada pencere yok mu?

Oscar: Var da genişliği 15 santim

Murray: Camı kırıp bileklerini kesebilir.

Oscar: Aynı zamanda kendi üstüne sifonu çekebilir. Bir şey denemeyecek

Roy: Dinleyin dinleyin...ağlıyor...evet ağlıyor.

Murray: Korkunç değil mi? Bir şey yap, bir şey söyle!

Oscar: Tuvalette ağlayan bir adama ne dememi bekliyorsun.

Roy: Hişt geliyor.

Felix: Ben artık...( Ağlamaya başlar, çıkmaya yeltenir.)

Murray: Felix dur!

Hepsi birden: Bekle bekle dur bir saniye.

Felix: Hayır, konuşamam kimseyle konuşamam.

Hepsi birden: Felix biz senin dostunuz. Böyle kaçıp gitme.

Felix: Hayır, hayır.

Hepsi birden: Konuş bizimle Felix , evet konuş bizimle!

Felix: Konuşacak bir şey yok. Söyleyecek bir şey yok. Her şey bitti. Bırakın
gideyim.

Oscar: Tamam bırakın gitsin tamam.

Felix: Beni rahat bırakın.

Felix önde kaçar diğerleri onu kovalamaya başlar. Felix bir odaya girer diğerleri
kapıyı zorlar girdiklerinde Felix i göremezler.

Murray: Felix pencere! Atlamış atlamış diyorum size!Atlamış!

Vinnie: Aman tanrım!

Felix kapının arkasından çıkar.

Felix: Sırtım, sırtım, sırtım. Beni rahat bırakır mısınız? Oh karnım.

Murray: Karnına ne oldu?

Felix: Bir şey içmedim, beni rahat bırakın.

Oscar: Bir şey içmedim de ne demek? Ne aldın?

Felix: Hiçbir şey. Frances’e ne yaptığımı söylemeyin.

Vinnie: Hayır, Felix.

Oscar: İlaç içmiş.

Murray: Kaç tane ilaç.

Speed: Ne tür ilaç.

Felix: Bilmiyorum. İlaç kutusundaki küçük yeşil olanlardan. Onu aramayın,


Frances’ı aramayın.

Vinnie: Onu aramayacağım.

Oscar: Felix, ilaçları ne zaman aldın?

Felix: Bilmiyorum, birkaç saat önce. Onu arama.

Vinnie: Aramayacağım.

Oscar: Kaç tane aldın?

Felix: Hatırlamıyorum. Sanırım bütün şişeyi.

Hepsi birden: Bütün şişeyi mi?

Murray: Tanrım! Ambulans çağırın.

Speed telefona koşar. Oscar durdurur.

Oscar: Bir saniye durun ne ilacı olduğunu bilmiyoruz

Murray: Ne ilacı olduğu ne fark eder? Bütün şişeyi içmiş

Oscar: Belki şişenin içinde vitamin vardır. Şu an odadaki en sağlıklı insan o


olabilir.

Speed: Biraz sakin olur musunuz.

Murray: Odanın içinde dolaştır uyumasına izin verme.



Roy: Yakasını açın.

Vinnie: Cam açalım.

Felix: Sırtım, sırtıma dikkat et.

Roy: Bileklerini ovala. Kanın devridaim etmesini sağla.

Felix: Sırtım, sırtım.

Vinnie: Ensesine soğuk bir şeyler koyun.

Felix: Tamam, ben iyiyim.

Oscar: Doktor olanlar teker teker konuşun, bütün stajyerler de sussun.

Murray: Duşa, duşa götürelim.

Felix: Kolum, koluma dikkat.

Murray: Tuvalete, kafasını soğuk suya.

Felix: Kolum, kolum. Ah yavaş. Kesin şunu

Murray: Hapları çıkarmalıyız.

Felix: Haplar çıktı zaten. Daha önce kustum.

Felix havlularla sarılı koltuğa oturur.

Felix: On iki yıl. On iki yıldır evliyim. On iki yıldır evli olduğumu biliyor muydun?

Roy: Evet biliyordum Felix.

Felix: Artık bitti. Deli olacağım.

Speed: Yalnızca bir kavgadır belki, daha önce de kavga etmiştiniz.

Felix: Hayır bitti. Yarın bir avukatla görüşecek. Avukat benim kuzenim. Ben kimi
bulacağım.

Murray: Tamam Felix.Tamam tamam ona dik dik bakmayalım olur mu? Dağılalım
hadi.

Felix: Bana öyle dik dik bakmayın utanıyorum.

Oscar: Tamam bu gecelik bu kadar.

Vinnie: Önemli değil Felix. Biz seni anlıyoruz.

Felix: Bundan kimseye bahsetme. Bana söz veriyor musun?

Vinnie: Yarın Florida’ya gidiyorum.

Felix: Ne güzel. İyi tatiller.

Vinnie: Sağol.

Felix: Önümüzdeki sezon çocukları almadan Florida’ya gidecektik , artık onlar


bensiz giderler.

Oscar: Tamam hadi çocuklar.

Hepsi birden: İyi geceler, iyi geceler.

Murray: Belki birimiz kalsa iyi olur.

Oscar: Hayır. Ben hallederim Murray.

Murray: Ya yine bir şey yapmaya kalkarsa

Oscar: Hayır kalkmaz.

Murray: Nereden biliyorsun?

Felix: Bir şey yapmaya kalmayacağım. Çok yorgunum.

Oscar: Evet, çok yorgun. Çok dolu bir gece geçirdi. İyi geceler dostlar.

Hepsi birden: İyi geceler.

Kapı kapanır. Tekrar açılır.

Roy: Oscar, bir şey olursa beni ara.

Speed: Biliyorsun sadece 3 blok ötede oturuyorum. Beş dakikada gelirim.

Vinnie: Bana ihtiyacınız olursa Miami’de Meridian Motel’de kalıyorum.

Oscar: İlk arayacağım sen olacaksın Vinnie

Vinnie: Tamam.

Murray: Oscar

Oscar: Evet.

Murray: Emin misin?

Oscar: Evet

Murray: İyi geceler Felix. İyi uyu. Sana garanti veriyorum yarın sabah her şey çok
daha iyi görünecek. Kemerini ve ayakkabı bağını yanında bırakma.

Oscar: Of Felix, Felix, Felix.

Felix: Biliyorum, biliyorum, biliyorum. Oscar, ne yapacağım?

Oscar: Bunu sonra konuşuruz. Hadi, bir şeyler ye. Biraz Ovaltine ister misin?

Felix: Kötü olan onu hala sevmem. Onu hep sevdim.

Oscar: Biraz vanilyalı gofrete ya da çubuk krakere ne dersin?. Büsküvi ister


misin? Burada her şey var.

Felix: Çok fazla şeyimiz vardı. Güzel bir evimiz. İki güzel çocuğumuz. Kimin daha
güzel çocukları ve daha güzel bir evi var ki?

Oscar: Kimsenin, kimsenin.

Felix: On iki yıllık evliliğimiz bozuldu.

Oscar: Bozulan şeyler tamir edilir. Bu yüzden tamirciler var.

Felix: Bu hiç adil değil. Hiç adil değil. Kahretsin ah!

Oscar: Ne oldu?

Felix: Boynuma kramp girdi.

Oscar: Yavaş, Neresi acıyor?

Felix: Of, dik duramıyorum. Dokunma dokunma.

Oscar: Neresinin acıdığını anlamaya çalışıyorum.

Felix. Hayır, hayır dokunma. Gerginlikten. Hep olur.

Oscar: Şaşmam.

Felix: Ahh, ahhh

Oscar: Rahatla biraz rahatla!

Felix: Bağırma bana! Ahh Ahh Ohh

Oscar: Acıyor mu?

Felix: Hayır iyi geldi.

Oscar: Acı ve mutluluk için aynı sesleri çıkarıyorsun.

Felix: Biliyorum. Delirdim galiba.

Oscar. Söylersem daha iyi hissedeceksen. Bence de.

Felix: Çok bir şey gerekmiyor. Sadece bir şeyler ters gitmeye başlasın yeter.
Durma. Ellerin iyi geliyor.

Oscar: Rahatlamazsan parmaklarım kırılacak.

Felix: Eğil. İşte böyle. Öyle dur. Acırsa söyle çünkü ne halt ettiğimi bilmiyorum.

Felix garip sesler çıkarır. Oscar durmasına rağmen devam eder.

Oscar: O ses de ne?

Felix: Nefes alamıyorum. Toz yüzünden olmalı. Camı aç da hava girsin.

Oscar: Bir dakika. On birinci katta cam ilan açmıyoruz. Temiz hava istiyorsan
yürüyüşe çıkalım.

Felix garip sesler eşliğinde sahneden çıkar. Oscar ona eşlik eder. Sahne kararır.

Sahnede bir kaç masa ve sandalye görünür restoran kalabalıktır. Felix ve Oscar
dışarıdan restorana yürürler.

Felix: Senin gibi olmak isterdim Oscar. Ben zayıfım, biliyorum ben zayıfım.

Oscar: Kendi kuşağından herkesi gömersin sen.

Felix: Anlamıyorsun. Karım ve çocuklarım olmadan ben bir hiçim. Hiçim!

Oscar: Sen hiç falan değilsin. Sen bir şeysin. İnsansın. Etten, kemikten. Balık
değilsin, öküz değilsin. Sen sensin! Yürüyen, konuşan, ağlayan, şikayet eden,
yemek yiyen ve intihar telgra ları çeken birisin. Sen biriciksin.

Felix ve Oscar bir masa seçer ve otururlar. Bir süre sonra garson gelir.

Garson: Sipariş vermek istermisiniz? Oh merhaba!

Oscar: Hey küçük kediciğim gelmiş. Gel buraya tatlım. Bahşiş yerine sana
dairemin anahtarını vereceğim.

Garson: Gayrı resmi mi olacak? Yoksa kocamı getirebilir miyim?

Oscar: Boşver. O kadar bekleyemem. Tezgahın arkasında hızlı bir beş dakkalığa
ne dersin? Rrrrrrr!

Garson: Ay! Isırırsan yazamam. Ne istiyorsunuz?

Felix: Çay alayım lütfen.

Oscar: Diamond Jim Brady’ye bir çay. Bir şey yemeyecek misin?Peki, ben az önce
dondurma yedim. Ban patatesli kıymalı sandviç. Yüksek kalorili bir gazoz. (Oscar
garsona elle sarkıntılık etmeye çalışır, garson uzaklaşır) Denemezsen nasıl
anlayabilirsin ki?

Felix: Kesinlikle. Senin benim için kolay. Biz erkeğiz. Bu alemdeyiz, yeni insanlarla
tanışabiliriz. Ya Frances?

Oscar: Ne olmuş Frances’e?

Felix: Boşanma kadınlar için daha zordur. Çocuklarla evde yalnızdır. Tıkılıp kalır.
Benim gibi dışarı çıkamaz. O yaşta kiminle tanışacak? Hem de iki çocukla, üstelik
nerede?

Oscar: Bilmiyorum. Belki de birisi kapıya gelir. Felix, Frances hakkında


konuşmaya bir son verebilir miyiz?

Felix: Ne yapmamı istiyorsun? Onu unutayım mı? On iki yıllık evliliğimizi bir anda
öylece nasıl unutayım?

Oscar: Biliyorum. Hayır. Bunlar gerçekler. Onlarla yüzleşmen lazım. Hayatının


geri kalanını ağlayarak geçiremezsin. Tiyatro da bile insanlar bundan rahatsız
olurlar.

Felix: Uffff

Oscar: Ne oldu?

Felix: Üşüdüm. Klimadan. Neden bunu bu kadar açarlar? Üşüteceğim.

Oscar: Battaniye isteyelim mi?

Felix: Klimaya dikkat etmek gerekir. Frances’la benim yatak odamızda da var.
Yazın açmasına asla izin vermem.

Oscar: O ov.

Felix: Hadi.

Oscar: Nereye gidiyorsun?

Felix: Hadi başka masaya geçelim.

Başka masaya geçerler. Felix burnunu çeker.

Felix: Biliyordum!

Felix kulaklarını açmak, tıkanıklığı gidermek için garip bir ses çıkarmaya başlar
ve ses giderek yükselir.

Felix: M-mmmh mah!

Oscar: Şimdi ne oldu?

Felix: Kulaklarım doluyor. Sinüslerimde bir sorun var. Sıcaklık değişiminden


oluyor. Klima yüzünden hep olur. Hımmm.

Oscar: Belki geçer.

Felix: Hayır. Alerjilerimin bir parçası. Yazın hep olur. Hımmııaa!

Oscar: Sadece yazın mı?

Felix: Kışın da olur. Tüm sene olur. Bazı yemeklere alerjim var. Yastıklara,
perdelere ve parfümlere de. Düşünebiliyor musun? Parfümlere alerjim Frances’i
deli ederdi. Bir süre traş losyonumdan başka bir şey sürememişti. Benimle
yaşaması çok zordu. Hımmıaaaah! Hımah! Hımah! Shahhh hah hah! Hımaah,
Smah smah smahhhah!

Oscar: Keser misin şunu! Ne yapıyorsun?

Felix: Kulaklarımı temizlemeye çalışıyorum. Hımaaah, kafamın içinde basınç


yaratıyorum. Östaki borusunu açıyor. Hımeeah, hmah! Hımaaah! Hımaaah!
Hmaah! Hmaah! Hmaaaaaahhhhhh! Hmaaaaaaaaaaahhhhh! Hımm, hımm,
hımmm.

Oscar: Açıldı mı bari?

Felix: Evet, sanırım boğazımı zorladım. Öhh öhö öh!

Oscar: Felix kendini rahat bırakacak mısın? Kurcalayıp durma.

Felix: Biliyorum. Kendime engel olamıyorum. Herkesi deli ediyorum. Bir


defasında bir evlilik danışmanı beni o isinden kovmuş dosyamın üzerine de ‘deli’
yazmıştı.

Oscar: Berbat bir evlilik sahibi olmak için iki kişi gerekir.

Felix: Evde nasıl olduğumu bilmiyorsun. Temizlik takıntım var. Francis yaptıktan
sonra sürekli temizlik yapıyorum. O yemek pişirdikten sonra da daha iyi bir aşçı
olduğum için gidip yemek yapıyorum. Yemek yaptığım için evliliğim bitti. Aptal
adam!

Oscar: Felix yapma!

Felix: Artık dayanamıyorum. Sadece…Kendimden nefret ediyorum.

Oscar: Kendinden nefret etmiyorsun. Kendini seviyorsun, kimsenin böyle


sorunları olmadığını sanıyorsun.

Felix: Arkadaşım olduğunu sanırdım.

Oscar: Öyleyim, o yüzden seninle böyle konuşabiliyorum. Seni neredeyse senin


kendini sevdiğin kadar seviyorum.

Felix: O zaman neden bana yardım etmiyorsun?

Oscar: Yardım mı? Kendime yardım edemezken sana nasıl edeyim? Kendini
birlikte yaşanması imkansız biri mi sanıyorsun? Blanche, ne zaman yemek yemek
istersin diye sorardı. Ben de ‘ Bilmem, aç değilim’ derdim. Sonra sabahın üçünde
onu uyandırıp, ‘Şimdi’ derdim. Son 14 yıldır doğu tarafında en çok kazanan spor
yazarlarından biriydim. Biriken paramız 8,5 dolardı. Hem de peni halinde. Hiçbir
zaman evde olmazdım. Kumar oynardım. Eşyaları yakar, çok içer, ne zaman fırsat
yakalasam ona yalan söylerdim. Sonra da onuncu yıl dönümümüz için onu hokey
maçına götürdü.. Kafasına pak vurdu. Hala beni neden terk ettiğini anlamıyorum.
İşte bu kadar birlikte yaşaması imkansız biriyim. Hadi gidelim.

Felix: Tek başıma yaşamaya dayanamam.İki hafta içinde dağılırım. Nasıl


çalışacağım? Hayatımı nasıl kazanacağım?

Oscar: Sokak köşelerinde ağlarsın. Sana bozuk para verirler… Çalışırsın Felix,
çalışırsın! Bu gece benimle uyu. Yarın kıyafetlerini ve elektrikli diş fırçanı alır
yanıma taşınırsın.

Felix: Hayır, orası senin dairen. Ben sana ayak bağı olurum.

Oscar: Bir yığın oda var. Bir kaç yıl birbirimizi görmeden yaşayabiliriz. Anlıyor
musun? Yanıma taşınmanı istiyorum.

Felix: Neden? Ben baş belasıyım.

Oscar: Baş belası olduğunu biliyorum. Sürekli tekrar etmene gerek yok.

Felix. O zaman neden yanına taşınmamı istiyorsun?

Oscar: Çünkü ben de yalnız yaşamaya dayanamıyorum, bu yüzden. Ne istiyorsun?


Bir yüzükle beraber teklif mi edeyim?

Felix: Bunu içten söylüyorsan. Senin evinde yapabileceğim çok şey var. Karımın
saç kurutma makinesini tamir ettiğimi biliyor muydun?

Oscar: Benim saç kurutma makinem yok. Blanche giderken aldı.

Felix: Bir şeyler yapmama izin ver. Bir şeyler yapmalıyım.

Oscar: O zaman havluların üstüne işlenmiş karımın baş har lerini sökebilirsin.

Felix: Yemek yapabilirim.

Oscar: Yemek yapmana gerek yok. Bir yıl yetecek patates cipsi stoğumuz var.

Felix: Günde iki öğün evde yersek bir servet biriktirebiliriz. Nafaka ödememiz
gerek.

Oscar: Tamam yemek yapabilirsin.

Felix: Kuzu budu sever misin? Bu hafta sonu yapabilirim.

Oscar: Evet, severim.

Felix. Frances’i aramalıyım, büyük tencere onda.

Oscar. Frances’i unutur musun? Kendi tenceremizi alırız. Taşınmadan beni deli
etme.

Felix: Dinle Oscar, sinirlendirecek bir şey yaparsam söylemekten çekinme


sonuçta orası senin evin.

Oscar: Felix, artık gerçekten gidip yatmalıyız.

Felix: Evliliğim gerçekten bitti. Artık çok kötü gelmiyor. Bununla yaşayabilirim.

Oscar. Yarın yaşarsın, artık gidip yatalım.

Felix: Eve gidince biraz yalnız kalmak istiyorum, sen gidip yat ben ortalığı falan
toplarım.

Oscar: Toplamana gerek yok.

Felix: Ama öyle bir dağınıklıkta uyuyamam. Sen yat. Sabah sana kahvaltı
hazırlarım.

Oscar: Felix. Beni dinle, büyük işlere kalkışmayacaksın değil m? Halıları falan
kaldırmayacaksın?

Felix: On dakikamı alır. Bulaşıkları yıkayacağım. Sonra da yatacağım.

Oscar: Bulaşıkları yıkayacak.

Felix: Hey Oscar, ben iyi olacağım. Bir iki gün alabilir ama iyi olacağım.

Oscar: Güzel, güzel. Haydi Felix gidelim.

Felix: Gidelim Frances.

BİRİNCİ PERDE SONU

Oscar bir stadyumda spor yazarları bölümünde önemli bir beyzbol maçını takip
etmektedir. Arkadan anons şeklinde sesler duyulur. Kalabalığın sesleri araya
karışır.

Anons: Vurucu. Dokuz numara. Bill Mazerosky. İkinci köşe

Spor yazarı: Sayı!

Oscar: Ne maç ama!

Spor yazarı: Daha bitmedi. Köşeler dolu. Mazerovsky koşuyor. Dokuz numaralı
vurucu oluyor. Met’s den bunu bekliyor musun? Bunu başarmaları mümkün mü?

Oscar: Üçlü oyun duymadın mı sen?

Arka tarafta telefon çalar, spor yazarı kalkar ve telefona yönelir.

Spor yazarı: Alo! Madison telefon sana.

Oscar: Onu ararım.

Spor yazarı: Acil dedi.

Oscar kalkar ve telefona gider.

Oscar: Ne var?

Felix: Oscar. Maçta bir şey yiyip tıkanma diyecektim. Akşam yemeğine fasulye
yapmaya karar verdim.

Bu arada sahada olağanüstü bir oyun olmuştur, seyirci çığlıkları duyulur.

Oscar: Ne oldu?

Spor yazarı: Üçlü oyun! Mets başardı! Hayatımda gördüğüm en iyi saha oyunuydu
ve sen kaçırdın.

Oscar: Sen deli misin? Sen kafayı mı yedin? Al onları sen..( Telefonu kapar, ışık
söner)

Felix: Oscar, Oscar? Kapandı?

Sahne Oscar’ın evidir. Ev bir önceki görünümünden oldukça farklı temiz tertipli
hatta değişmiş görünmektedir. Kapı çalar. Oscar kapıyı açar.

Murray: Af edersin geciktim.

Oscar: Ayaklarını sil.

Murray: Neden?

Oscar: Birazcık olsun kendini düşünüyorsan ayaklarını sil.

Murray: Oyun nasıl gidiyor? Eve ne oldu?

Oscar: Evi tertemiz tutma kararı aldık. Kartları dağıt.

Felix bir servis masası ve şık peçetelerle girer. Servise başlar.

Felix: Roy’a bir bardak soğuk bira.

Roy: Sağ ol.

Felix: Bardak altlığın nerde?

Roy: Neyim?

Felix: Bardak altlığın? Bardağın altına konulan yuvarlak şey.

Roy: Sanırım masaya sürdüm.

Oscar: Al fazla kazandığımı biliyordum zaten.Al.

Felix: Hep bardak altlığı kullanmaya dikkat edin lütfen. Viski ve biraz da su.

Speed: Viski ve biraz da su. Bardak altlığım da var.

Felix: Karın ağrısı olmak istemem ama ıslak bardakların masaya ne yaptığını
biliyorsun.

Oscar: Masada halka izi bırakırlar.

Felix: Masada halka izi bırakırlar.

Oscar: Masada halka izi olmasını istemeyiz.

Felix: Vinnie için sıcak bir sandviç.

Vinnie: Aman tanrım çok güzel kokuyor. Neli bu?

Felix: Domuz pastırması, salata ve mayonez. Hem de siyah ekmeğin üzerinde.

Vinnie: Şimdi mi yaptın?

Felix: Göz açıp kapayana kadar.

Vinnie: Domuz pastırması pişirdin ve yalnızca benim için.

Oscar: Eğer beğenmezsen etlisini de yapar. Beş dakikasını almıyor.

Felix: Tabağın üzerinde ye. Yeni süpürdüm.

Vinnie: İyiymiş.

Felix: Oscar ne istemiştin?

Oscar: İki buçuk dakika kaynamış yumurta ve pötifur.

Felix: Ah! Duble cin tonikti değil mi? Bir dakika kim buhar makinesini kapattı?

Murray: Neyi?

Felix: Buhar makinesi, havayı temizlemek için, burada havayı biraz temizlemeye
çalışıyorum.

Felix, mutfağa gider.

Oscar: Murray, silahın için 200 dolar veririm.

Speed: Artık dayanamıyorum. Burama kadar geldi. Üç saattir dört dakikalık


poker oynadık. Cuma gecelerimi temizlik ve yemek yapılmasını seyrederek
harcamak istemiyorum.

Roy: Nefes alamıyorum. Bu alet bütün havayı emip duruyor.

Vinnie: Bu çok leziz. Kim bir ısırık ister.

Murray: Hala yemek yemedim. Tost sıcak mı?

Vinnie: Harika, çok mayonez yok, sandviç çok güzel yapılmış.

Murray: Bana da bir parça ayır.

Vinnie: Peçeteni ver, yere kırıntı düşürmek istemiyorum.

Speed: Bunu duyuyor musun? Martha ve Gertrude otomatın başında sohbet


ediyorlar.

Roy: Bu bizi öldürecek. Sabaha bizi burada dillerimiz dışarıda bulacaklar.

Speed: Bir şey yap Oscar. Tekrar oyuna sok şunu.

Oscar: Bana ufak sorunlarla gelme. Siz buna haftanın bir gecesi katlanıyorsunuz.
Ben 24 saat Mary Poppins’leyim. Felix. Buraya gel.

Felix: Geliyorum.

Roy: Önceden daha iyiydi. Çöpler ve duman varken daha iyiydi.

Vinnie: Ekmeğe ne yaptığını fark ettin mi?

Speed: Ne?

Vinnie: Kenarlarını kesiyor. sandviç bu yüzden ha if.

Murray: Salatanın da sadece yumuşak yerlerini kullanıyor. Leziz.

Speed: Aklımı kaçıracağım.

Oscar: Felix, gelir misin? Bir daha sormayacağım.

Speed: Unut bunu. Eve gidiyorum. Onun evliliği bittiği gün aslında biten poker
gecesiydi.

Oscar: Bekle biraz, şimdi kaçamazsın. Kaybediyorum.

Speed: Kendinden başka suçlayacak kimse yok. Senin hatan. Onun kendini
öldürmesini engelleyen sensin.

Speed çıkar.

Oscar: Adam haklı.

Murray: Turşuyu yiyecek misin?

Vinnie: Düşünmedim. Neden? İstiyor musun?

Murray: İstemiyorsan. Senin turşun.

Vinnie: Yok yok al, turşu yemem normalde.

Oscar tabağa vurur, turşu yere düşer.

Murray: Neden bunu yapıyorsun?

Oscar: Poker oynamak istiyorsan kartları dağıt. Yemek yemek istiyorsan,


sandviççiye git. Turşu ve sandviçlerinize sahip çıkın. Burada 53 dolar
kaybediyorum ve herkes şişmanlıyor. Felix!

Felix: Ne var?

Oscar: Lokantayı kapat da otur. Poker oynuyoruz burada.

Felix: Bu bana kalmış bir şey değil mi? Yere kim turşu attı? Bence bu hiç komik
değil.

Felix elinde turşula mutfağa geçer.

Roy: Bu koku da ne? Dezenfekten mı? Kartlar, kartlardan geliyor! Buradan


gidiyorum ben. Artık dayanamıyorum.

Oscar: Bekle Roy, nereye gidiyorsun?

Roy: Üç saattir amonyak kokusu içinde oturuyorum. Pokerin doğasına aykırı.

Roy çıkar.

Felix: Tamam oynamaya hazırım.

Oscar: Güzel, biz de hazırız.

Felix: Herkes nerede?

Oscar: 53 dolardan edildim. Bu ne cüret.

Felix: Özü dilerim. Bu benim suçum mu?

Vinnie: Hayır. Sanırım kimsenin oynayacak hali yok. Erken kalkmam lazım.
Bebe’yle Ashbury parkına gidiyoruz.

Felix: Sadece ikiniz mi? Ne hoş. Hep böyle şeyler yapıyorsunuz, değil mi?

Vinnie: Yapmalıyız. Geliyor musun?

Murray: Evet. Niye olmasın? Durmam lazım. Mimi’ye sandviç ve bir ekler
alacağım. Evlilik. Şu ‘playboy’ ların ki ki nasıl bir hayat Vinnie.

Vinnie: Evet şu ‘playboy’ ların ki ne hayat!

Felix: Komik değil mi? Oscar? Bizim mutlu olduğumuzu sanıyorlar. Halimizden
memnun olduğumuzu sanıyorlar. Yalnız yaşamanın nasıl bir şey olduğunu
bilmiyorlar değil mi?

Oscar: Şu an temizlik yapmasan sana minnettar olurum.

Felix: Bir kaç şey yapacağım ama Çapkın mı? Biz mi? Hah! Çok komik gerçekten.
Bizi kıskanıyorlar, bir bilseler.

Oscar: Felix, bırakır mısın şunu? Bu gece bu kadar yeter.

Felix: İroniyi görmüyor musun ha? Görmüyor musun?

Oscar: Evet görüyorum.

Felix: Gördüğünü sanmıyorum.

Oscar: Felix, gördüm diyorum.

Felix: O zaman söyle neymiş İroni?

Oscar: İroni şu ki, eğer bir uzlaşa sağlayamazsak, seni öldüreceğim.

Felix: Sorun ne Oscar?

Oscar: Sorun bu, sorun sistemle ilgili. Aynı evde yaşayan iki bekar adamın evleri
anneminkinden daha temiz olmamalı.

Felix: Bir saniye ne demek istiyorsun? Temizlik yapmanı istemedim, temizlik


yapmak zorunda değilsin.

Oscar: Bu daha da kötü, banyoma giriyorsun, havlularımı asıyorsun. Sigara


içtiğimde peşimden kül tablasıyla dolaşıyorsun. Dün gece seni mutfakta yeri
silerken ve kafanı iki yana sallarken buldum. Kendi kendine sürekli ‘ ayak izleri,
ayak izleri’ diye söyleniyordun.

Felix: Seninkiler olduğunu söylemedim.

Oscar: Benim ayak izlerimdi! Benim ayaklarım var Felix ve iz bırakıyorlar. Ne


yapmamı istiyorsun? Dolapların üzerine mi tırmanayım?

Felix: Hayır! Yerde yürümeni istiyorum.

Oscar: Oh bunun için minnettarım, gerçekten.

Felix: Ben sadece evin yaşanabilecek bir yer olmasını sağlamaya çalışıyorum. Seni
bu kadar rahatsız ettiğini bilmiyordum.

Oscar: Resimlerimi bırak.


Felix. Düzeltiyorum sadece.

Oscar: Onları yamuk seviyorum. Sen kendi resimlerini düzelt.

Felix: Ne kadar sürer diye merak ediyordum.

Oscar: Ne ne kadar sürer?

Felix: Seni sinirlendirmem.

Oscar: Sinirlendiriyorsun demedim. Lütfen yapma.

Felix: Aynı şey. Seni rahatsız ettiğimi söyledin.

Oscar: Hayır, sen benim seni rahatsız ettiğimi söyledin. Ben söylemedim.

Felix: Ne dedin?

Oscar: Ne söylediğimi hatırlamıyorum. Ne söylediğim neyi değiştirir?

Felix: Hiçbir şeyi değiştirmez. Senin söylediğini düşündüğüm şeyi tekrarladım.

Oscar: Ne söylediğimi düşündüğünü tekrarlama. Bu beni rahatsız ediyor.

Felix: Gördün mü? Söyledin işte!

Oscar: Bu konuşmaya inanamıyorum.

Felix: Oscar, özür dilerim. Benim neyim var bilmiyorum.

Oscar: O zaman surat asma. Kavga istiyorsan kavga ederiz. Kavgada ben
kazanırım surat asmada sen.

Felix: Haklısın. Hakkımda ne diyorsan haklısın

Oscar: Bu kadar çabuk pes etme olur mu? Ben hep haklı değilim. Bazen de sen
haklı oluyorsun.

Felix: Haklısın. Bunu yapıyorum. Hep haksız olduğumu sanıyorum.

Oscar: Ama bu sefer, sen haksızdın. Ben haklıydım.

Felix: Rahat bırak beni.

Oscar: Dudaklarını sarkıtma, bu surat asmaktan da beter.

Felix: Biliyorum, biliyorum. Neden hiç bir şeyi doğru düzgün yapamıyorum.

Felix eline bir bardak alır. Fırlatacakmış gibi yapar.

Oscar: Neden fırlatmadın.

Felix: Neredeyse atacaktım. Bazen kendi kaybediyorum.

Oscar: O zaman neden fırlatmadın?

Felix: Çünkü kendimi kontrol etmeye çalışıyorum.

Oscar: Neden kendini kontrol etmeye çalışıyorsun?

Felix: Ne demek neden?

Oscar: Kızgındın. Neden incanı atacak gibi oldun? Neden fırlatmadın?

Felix: Çünkü incanı kırsaydım da sinirli olmaya devam edecektim. Üstelik birde
incan kırmış olacaktım.

Oscar: Nasıl hissedeceğini nerden biliyorsun. Neden aklına gelen her bir basit
hareketi kontrol etmek zorunda hissediyorsun. Neden hayatında bir kez kendini
koyup gitmiyorsun. Bir kez ne yapmak istiyorsan yap. Yapman gerekeni değil.
Kendini kontrol etmeyi bırak. Rahatla. Sarhoş ol. Kız. Kır şu bardağı.

Felix bardağı fırlatır.

Felix: Ahhhh. Kolumu incittim.

Oscar: Sen umutsuzsun. Sen umutsuz tımarhanelik bir vakasın.

Felix: Bu kolumu kullanmamam gerekirdi. Bunda bursit var.

Oscar: Neden bir dolapta yaşamıyorsun. Yemeklerini kapının önüne bırakırım.


Gazetelerini de alttan atarım.

Felix: Kes şunu. Çabuk incinirim. Ben böyleyim, yapabileceğim bir şey yok.

Oscar: Ağlamaya başlamayacaksın değil mi? Koluna dökülen gözyaşlarından


bursit olmuşsundur.

Felix: Sana bir şey söyleyeyim Oscar. Beraber yaşanması en kolay insan
olmayabilirim ama emin ol çok daha kötüsü olabilirdi.

Oscar: Nasıl?

Felix: Bu eve çekidüzen verdim. Aylardır ilk defa para biriktirebiliyorsun. Temiz
çarşa larda uyuyorsun. Sıcak yemek yiyorsun ve bunları ben yaptım.

Oscar: Evet, doğru. Geceleri her zaman ki bifteği ve tarator sosunu yedikten
sonra bütün geceyi arta kalanları naylon torbalara koymanı seyrederek
f
f
f

geçiriyorum. Felix ne zaman birlikte eğleneceğiz? Ne zaman biraz rahatlayıp


evden çıkacağız?

Felix: Neden bahsediyorsun? Biz eğleniyoruz. Tabağın üzerinde ye!

Oscar: Eğlenmek mi? Kanal 2 bin görüntüsünü netleştirmek benim benim


eğlence anlayışıma uymuyor.

Felix: Ama sürekli televizyon seyretmiyoruz. Okuyoruz. Konuşuyoruz.

Oscar: Evet. Ben okuyorum. Sen de konuşuyorsun. Uyanmaya çalışıyorum.


Konuşuyorsun. Uyumaya çalışıyorum, sen hala konuşuyorsun. Senin hayatın
gayet güzel planlı ben hala birazcık olsun eğlenmeye çalışıyorum.

Felix: Ne demeye çalışıyorsun sen? Ben çok mu konuşuyorum.

Oscar: Of, şikayet ettiğim yok. Söyleyecek çok şeyin var. Beni endişelendiren şey
dinlemeye başlamam.

Felix: Bir daha ağzımı açmam.

Oscar: Saçımı kesmeyeceksin değil mi?

Felix: Yarın yapacağım lahana salatası için lahana ve yeşillik doğrayacağım.

Oscar: Yarın lahana salatası ilan istemiyorum. Bu gece eğlenmek istiyorum.

Felix: Lahana salatamı sevdiğini sanıyordum.

Oscar: Lahana salatana bayılıyorum. Yemin ederim Felix. Lahana salatana


bayılıyorum. Yarın işe lahana salatandan götüreceğim ama bu gece olmaz. Hadi
dışarı çıkalım.

Felix: Tamam, hadi gidelim! Sadece senin için yapıyorum ben lahana salatası
sevmem. Evden çıkmak istiyorduysan neden söylemedin? Mutfakta hizmetçilik
yapmayı sevdiğimi mi sanıyorsun?

Işık Söner

Sahne: Bir bardadırlar, dart oynamakta ve içki içmektedirler.

Felix: Buna ne dersin? Haklısın, arada çıkmak lazım.

Oscar: Ah evet dart çok güzel ama benim kafamdaki bu değildi. Bu gece başka
şeyler yaparız diye düşünmüştüm.

Felix: Ne gibi?

Oscar: İki hafta içinde yumuşak bir şeylere dokunmazsam fena olacak.

Felix: Kadınları mı kast ediyorsun?

Oscar: İsim vermek istiyorsan tamam kadınlar.

Felix: Komik. Haftalardır kadınları düşünmedim.

Oscar: Neresi komik anlamadım. Bu geceyi sesi bizden tiz biriyle konuşarak
geçirelim.

Felix: Yani demek istediğin.

Oscar: Evet onu demek istiyorum.

Felix: Yapamam.

Oscar: Neden?

Felix: Daha hazır değilim. Bunu konuşmak istemiyorum. Tamam mı? Hadi dart
oynayalım. Ben de dışarı çıkmak istiyorum, herkes gibi ben de kendimi yalnız
hissediyorum ama daha bir iki haftadır ayrıyız. Bana zaman ver.

Oscar: Zaman kalmadı. Bu hafta televizyon da maç da yok. Senden ne istiyorum ki


kızlarla yemeğe çıkalım ve biraz eğlenelim istiyorum.

Felix: Kendi başına gidemez misin? Neden beni de yanında götürmek zorundasın.

Oscar: Eve dönmek isteyebilirim. Ama döndüğümde seni cam silerken görürsem
neşem kaçar.

Felix: Bir hap alır ve erken yatarım?

Oscar. Neden hap? Bir kız almak varken neden hap alıyorsun?

Felix: Çünkü kendimi suçlu hissederim. Özür dilerim ama nedeni bu. Senin için
bir anlamı yok ama ben böyle hissediyorum. Üzgünüm vur beni ama böyle.Hem
kimi arayabilirim ki? Bekar kimseyi tanımıyorum.

Oscar: Onu bana bırak. Bizim bina da oturan kız kardeşler var. Biri boşanmış,
diğeri dul. Hem de çok eğlenceliler.

Felix: Nereden biliyorsun?

Oscar: Geçi hafta onlarla asansörde kaldık. Lütfen Felix, evet de. Onları hemen
arayabilirim.

Felix: Senin için bu kadar önemliyse.

Oscar: İşte böyle. Beklediğim Felix. Aslanım.

Felix: Br dakika. Neye benziyorlar?

Oscar: Endişelenme seninkisi güzel.

Oscar bara telefon açmaya gider.

Oscar: Ayarladım. Yarın saat yedi buçukta.

Felix: Benimkisi hangisi?

Oscar: Boşanmış olan.

Felix: Neden?

Oscar: Umrumda değil. Dulu mu istiyorsun.

Felix: Hayır. Dulu istemiyorum. Boşanmış olanı da istemiyorum. Bunu senin için
yapıyorum.

Oscar: Kimi istersen al, içeri girdiklerinde seçtiğin kardeşi göster yeter, ben
sadece biraz eğlenmek istiyorum o kadar.

Felix: Kaç yaşındalar? Yaşlılar mı? Otuz mu? Otuz beş mi?

Oscar: Senin neyin var? Gençler.

Felix: Onlarla ilk nerde tanıştın demiştin? Benimle tanışmak istiyorlar mı?

Oscar: Efendim? Afedersiniz bir saniye. Hesabı alabilir misiniz?

Felix: Ya çocuklarım beni görürse? İki yabancı kızla kulüplere gidiyorum ama
bakmam gereken iki çocuğum var. Nerede yemek yiyeceğiz.

Oscar: Nerede istersen. Çin yemeği, İtalyan yemeği?

Felix: Lokanta mı? Dört kişi bir servet öderiz.

Oscar: Çamaşır yıkamadan kısarız, perşembe günleri çorap giymeyiz.

Felix: Lokantayı karşılayamayız. Evde yiyelim.

Oscar: Evde mi?

Felix: Yemeği ben yaparım. Kara geçeriz.

Oscar: Bu nasıl bir randevu? Bütün gece mutfakta olacaksın.

Felix: Hayır olmam. Patatesleri fırına attıktan sonra bol vaktim olur.

Oscar. Yeni Felix’e ne oldu? Nereye gidiyorsun?

Felix: Telefon etmem lazım geç olmadan.

Oscar: Kimi arayacaksın?

Felix: Frances’i. Etli böreğin tari ini alacağım. Kızlar o yemeğe delirecek.

Işık Söner.

Oscar ın evi, ev geceye özel olarak düzenlenmiştir. Oscar girer.

Oscar: Merhaba, çok güzel, çok güzel! Eve geldim canım! Mutfaktan harika
kokular geliyor. Hayır hayır ben dünyanın en şanslı adamıyım. Felix, şarabı aldım.
Batard Montrachet. Altı dolar yirmibeş sent. Dert etmezsin, değil mi? Bu hafta işe
yürüyerek gidebilirsin. Şaka yapıyorum. Harika bir iş çıkarmışsın. Ufak bir
önerim var. Işıkları biraz kısalım ve müziği de açalım. Sence etli böreğin yanında
Mozart iyi gider mi?Ha? Ne oldu Felix? Bir sorun var, sohbetinden anlaşılıyor. Ne
oldu? Ne?

Felix: Ne mi oldu? Saatin kaç olduğunu sanıyorsun sorusuyla başlayalım.

Oscar: Kaç mı? Bilmem. Yedi buçuk mu?

Felix: Yedi buçuk mu? Sekiz!

Oscar: Tamam. Sekiz. Ne var?

Felix: Ne mi var? Yedide evde olurum dedin.

Oscar: Öyle mi dedim?

Felix: Öyle dedin. Yedide evde olurum dedin.

Oscar: Tamam yedide evde olurum dedim ama saat sekiz oldu, sorun nedir?

Felix: Geç kalacağını biliyorsan, neden arayıp haber vermiyorsun?

Oscar: Arayamazdım, meşguldüm.

Felix: Bir telefon edemeyecek kadar meşgul müydün? Nerdeydin?

Oscar: O iste çalışıyordum.

Felix: O iste çalışıyor muydun?

Oscar: Evet o iste çalışıyordum.

Felix: Saat yedide o isi aradım ve orada olmadığını söylediler.


f
f

f
f

Oscar: Yoldaydım, eve gelmek bir saatimi aldı. Taksi bulamadım.

Felix: Ne zamandan beri Hannigan’s Bar’da taksi var.

Oscar: Bir dakika. Bunu kaydetmek istiyorum, kimse bana inanmaz. Artık yemeğe
geç kalacaksam arayıp haber vermem mi gerekiyor?

Felix: Herhangi bir yemek için değil. Karının nafakasını ödeyelim diye para
biriktirmek için evde yapmamız gereken saat beşten beri uğruna çabaladığım
yemek için.

Oscar: Felix, aile kavgasının zamanı değil. Kızlar her an burada olabilirler.

Felix: Onlara sekiz mi dedin?

Oscar: Ne dediğimi hatırlamıyorum. Ne fark eder ki? Yedi buçuk, sekiz ne farkı
var.

Felix: Çok fark eder! Bana yedi buçuk dedin! Yedi gibi gelecek ve bana ordövrleri
hazırlamamda yardım edecektin, yedide onlar gelecekti, bir şeyler içecektik.
Sekiz gibi yemeği yiyecektik. Saat şimdi sekiz. Yemek pişti. Etli börek hazır. Onbeş
saniye içinde yemezsek bütün yemek kuruyacak.

Oscar: Tanrım bana yardım et.

Felix: Yardım etmek bir yana, yemeği kurtar.

Oscar: Sıcak tutamaz mısın?

Felix. Neyim ben? Sihirbaz aşçı mı? Sekizde piştiği için şanslıyım. Ben ne
yapacağım?

Oscar: Ne bileyim üzerine sosundan falan dök.

Felix: Ne sosu?

Oscar: Hiç sosun yok mu?

Felix: Saat sekizde sosu nereden bulacağım?

Oscar. Et pişirilince sosu da olur heralde sanıyordum.

Felix: Sosu da olur heralde mi? Ne konuştuğunu bilmiyorsun. Sos ayrıca yapılır.
Kendi başına oluşmaz.

Oscar: Benden öğüt istedin…

Felix: Öğüt mü? Ben gelip gösterene kadar mutfağın yerini bile bilmiyordun.

Oscar: Beni dinle! Benimle konuşmak istiyorsan o kaşığı önce bir indir.

Felix: Kaşık mı? Seni cahil! Bu bir kepçe. Daha kepçenin ne olduğunu bile
bilmiyorsun.

Oscar: Kendine gel!

Felix: Çok mu kolay sanıyorsun? Hadi buyur! Mutfak senindir. Hadi buyur, yarım
saat geç kalan insanlara etli börek yap, devam et, hadi.

Oscar: Kendime inanamıyorum. Sos yüzünden onunla kavga ediyorum.

Kapı çalar.

Oscar: İşte gelmişler!

Felix: Yemek misa irlerimiz! Testere bulup eti keserim.

Oscar: Hadi, şşş, çabuk!

Felix: Sana şunu söyleyeyim ki; bu yemeğin mesuliyetini üstüme almayacağım.


Duydun mu?

Oscar: Kim seni mesul tuttu ki? Yemek kimin umurunda?

Felix: Benim. Ben yaptıklarımdan gurur duyarım. Onlara ne olduğunu


anlatacaksın.

Oscar: Tamam sekizde gelmemle ilgili resimli hikaye kitabı bile yazabilirsin.
Şimdi şu salak önlüğü çıkart çünkü kapıyı açıyorum.

Felix: Bir şey konusunda anlaşalım. Senin için son yemek yapışım. Çünkü senin
gibi insanlar iyi yemekten anlamıyorlar. Bu yüzden T.V. karşısında tıkınırlar.

Oscar: Bitti mi?

Felix: Evet, bitti.

Oscar: O zaman gülümse. Merhaba.

Gwendolyn: Selam.

Cecily: Selam

Gwendolyn: Geç kalmadık umarım.

Oscar: Hayır, zamanlama harika. Harika, içeri gelin.

Cecily: Ne güzel.

Oscar: Teşekkürler. Felix, asansör arkadaşlarımla tanış. Gwendolyn ve Cecily.

Cecily: Hayır, Cecily ve Gwendolyn.

Oscar: Oh! Üzgünüm. Cecily ve Gwendolyn. Dur söyleme. Saksağan mıydi?

Gwendolyn: Hayır.

Oscar: Kardinal kuşu?

Gwendolyn: Hayır, Güvercin.

Oscar: Cecily ve Gwendolyn Güvercin. Güvercin kızkardeşler.

Gwendolyn: Chelsea’deki arkadaşlarımız Puhu kuşu kardeşler derdi.

Oscar: Bayıldım.

Cecily: Teşekkürler.

Oscar: Kızlar ev arkadaşım ve gecenin aşçısı Bay Felix Ungar’la tanışmanızı


istiyorum.

Cecily: Nasılsınız?

Gwendolyn: Nasılsınız?

Felix: Sağolun siz?

Oscar: Ne güzel tanıştık. Oturup rahatımıza bakalım mı?

Gwendolyn: Evet, iyi olur. Çok hoş.

Felix: Parfüm.

Cecily: Şöyle oturabilir miyim?

Oscar: Tabi ki, tabi ki, nereye istersen. Ordövrlerin üzerine oturma yeter.

Cecily: Ne kadar hoş değil mi Gwen?

Gwendolyn: Evet, öyle, evet. Bizim dairemizden çok daha derli toplu. Yardımcınız
mı var?

Oscar: Evet her gece gelen bir adamım var.

Cecily: Ne kadar şanslısın.

Oscar: Ne kadar hoş değil mi? Ben de dün Felix’e nasıl tanıştığımızı anlattım.

Gwendolyn: Felix kim?

Oscar: O

Gwendolyn: Tabii ki. Özür dilerim.

Cecily: Biliyor musunuz, bu sabah yine başımıza geldi.

Oscar: Ne oldu?

Gwendolyn: Yine asansörde kaldık.

Oscar: Şaka! İkiniz mi?

Cecily: Ve üçüncü kattan Bay Kessler. Neredeyse yarım saat oradaydık.

Oscar: Öyle mi? Ne oldu?

Gwendolyn: Korkarım ki pek bir şey olmadı.

Cecily: Gwen!

Oscar: Bu gerçekten çok hoş. Evet.

Cecily: Burası bizim evden daha serin.

Gwendolyn: Bizim taraf ekvator kuşağı gibi.

Cecily: Dün gece o kadar kötüydü ki Gwen’le ben, serinlemek için


üzerimizdekileri çıkarmış buzdolabının karşısında oturduk. Düşünebiliyor
musunuz?

Oscar: Düşünmeye çalışıyorum.

Gwendolyn: Hayır, hayır gerçekten iyi bir gece uykusu çekmek gerçekten
imkansız. Ne yapacağız bilmiyoruz.

Oscar: Niye klimayla uyumuyorsunuz?

Gwendolyn: Yok ki.

Oscar: Bizde var.

Gwendolyn: Sen yok musun sen! Sana anlatmıştım değil mi?

Felix: Cuma günü yağmur yağabilir diyorlar.

Cecily: Hava biraz soğur

Oscar: Bu hiç de sürpriz olmaz

Felix: Ama bazen yağmur yağdıktan sonra daha sıcak oluyor.

Gwendolyn: Evet öyle oluyor değil mi?

Oscar: Evet, bazen ısınabiliyor.

Felix: Yemek hazır.

Oscar: Hayır değil.

Felix: Evet hazır.

Oscar: Hayır değil. Eminim kızlar birer kokteyl içmek ister. İstemez misiniz
kızlar?

Gwendolyn: İstemem diye diretmem.

Oscar: Al bakalım. Ne istersiniz?

Cecily: Bilmem. Ne var?

Felix: Etli börek.

Oscar: İçmek için ne var diye soruyor. Her şeyimiz var. Olmayanları da ilaç
dolabından bulup buluştururum. Ne istersin?

Cecily: Duble votka.

Gwendolyn: Lütfen yemekten önce olmaz, lütfen.

Cecily: Kardeşim beni anaç tavuk gibi kolluyor. Ufak bir duble olsun.

Oscar: Ufak duble votka. Peki güzel anaç tavuğa ne getireyim?

Gwendolyn: Soğuk bireyler alabilirim. Bilmiyorum. Belki kırılmış buzlu bir viski.
Tabi ki kırılmış buz varsa.

Oscar: Bütün akşam balyozla buz kırdım. Hemen dönerim.

Felix: İzninizle. Oscar! Nereye gidiyorsun?

Oscar: İçkileri getirmeye.

Felix: İçeri mi? Ben ne yapacağım?

Oscar: Hava durumunu bitirebilirsin.

Felix: Böreğe bakmayı unutma. Oscar kardeş olduğunuzu söylüyor.

Cecily: Evet öyleyiz.

Felix: İngilizsiniz.

Gwendolyn: Evet öyle

Felix: Anlıyorum. Biz kardeş değiliz.

Cecily: Evet biliyoruz.

Felix: Bu arada bir kardeşim var. Doktor. Buffalo’da yaşıyor. New York’un dışı
oluyor.

Gwendolyn: Evet biliyoruz.

Felix: Kardeşimi biliyor musunuz?

Gwendolyn: Hayır, Buffalo’nun New York’un dışı olduğunu biliyoruz.

Gwendolyn bir sigara çıkarır.

Gwendolyn: Teşekkürler.

Cecily: Orayı görmüştük. Ya sen?

Felix: Hayır. Güzel mi?

Cecily: Çok güzel.

Felix: Ne ilginç. Ne zamandır Amerika’dasınız?

Gwendolyn: Dört yıldır.

Cecily: Evet aşağı yukarı dört yıl olmuştur.

Felix: Turistik mi?

Gwendolyn: Hayır, burada yaşıyoruz.

Felix: Aynı zamanda burada çalışıyorsunuz.

Cecily: Evet.

Gwendolyn: Bir sağlık klübünün sekreterliğini yapıyoruz.

Cecily: İnsanlar vücutlarını getiriyor. Biz de onlara harika şeyler yapıyoruz.

Gwendolyn: Aslında ilgilenirseniz yüzde on daha az verebilirsiniz yetkimiz var.

Cecily: Fiyattan tabi vücuttan değil.

Felix: Oscar! içkiler nerede kaldı?

Cecily: Sen ne ile ilgileniyordun?

Felix: Tv için rehber yazıyorum.

Cecily: Ne etkileyici.

Gwendolyn: Fikirleri nereden buluyorsun?

Felix: Televizyondan.

Gwendolyn: Tabi ya, salakça bir soruydu.

Cecily: Belki de bir programda Gwendolyn ve benden bahsedebilirsin.

Felix: Göz alıcı bir şey yaparsanız belki de bahsedebilirim.

Cecily: Göz alıcı şeyler yapacağız. Ama bunun TV’ye çıkmasını istemeyiz değil mi
Gwen?

Gwendolyn: Hayır. Kesinlikle.

Felix: Oscar! Bu daire o kadar büyük ki bağırmak gerekiyor.

Gwendolyn: Siz burada iki bekar mı yaşıyorsunuz?

Felix: Bekar mı? Biz bekar değiliz. Boşandık. Oscar boşandı. Bense boşanıyorum.

Cecily: Ne küçük dünya. Biz de sandalımız saldık.

Gwendolyn: Daha iyi bir eşleşme olamazdı, değil mi?

Felix: Hayır, olamazdı.

Gwendolyn: Teknik olarak ben dulum. Kocamdan boşanıyordum ama dava


sonuçlanmadan öldü.

Felix: Çok üzüldüm. Boşanmak çok berbat bir şey değil mi?

Gwendolyn: Doğru avukatı bulamadıysan olabilir.

Cecily: Doğru. Aylarca devam ettiği olur. Şanslıydım. Temiz bitirdik. Özgür kaldım.

Gwendolyn: Ama artık, köprünün altından çok sular geçti değil mi? Çok özür
dilerim, galiba adını unuttum.

Felix: Felix.

Gwendolyn: Tabi ki, Felix.

Cecily: Kedininki gibi

Felix: Kedi evet.

Gwendolyn: Güvercinler kediden kaçınmalı. Öyle değil mi?

Cecily: Gwen!

Felix: Ayrılmanın en kötü yanı.

Cecily: Çocukluk aşkınız mıydı?

Felix: Hayır onlar oğlumla kızım. Oğlum yedi, kızım beş yaşında.

Cecily: Oh ne tatlı.

Felix: Anneleriyle yaşıyorlar.

Gwendolyn: Onları çok özlüyorsundur.

Felix: Onlardan uzak olmaya katlanamıyorum. Ama boşanmalarda olan bu zaten.

Cecily: Onları ne zaman görüyorsun?

Felix: Her gece. Eve gelirken onlara uğruyorum. Hafta sonları ve bayramlarda
alıyorum. Temmuz ve Ağustosta.

Cecily: Onları ne zaman özlüyorsun?

Felix: Ne zaman yanlarında değilsem. Okula bu kadar erken gitmeselerdi


sabahları kalkıp onlara kahvaltı hazırlardım. Yumurtalı ekmeğime bayılırlar.

Gwendolyn: Kesinlikle kendini çocuklarına adamış bir babasın.

Felix: Harika olan Frances’dir.

Cecily: Küçük kızın mı?

Felix: Hayır anneleri, karım.

Gwendolyn: Boşandığın karın mı?

Felix: Evet. Onları yetiştirmekte harika iş çıkardı. Hep çok kibar ve iyi davranırlar.
Güzel konuşurlar. Hiç ‘ha’ demezler, hep ‘evet’ derler.

Cecily: Ne kadar hoş değil mi?

Felix: Çok iyi çocuklardır. Hepsini de o yaptı. Harika bir kadındır. O öyle bir
kadındır ki. Ne anlatıyorum? Bunlarla ilgilenmiyorsunuz.

Cecily: Saçmalık, gurur duymaya hakkın var. İki güzel çocuğun ve harika bir eski
karın var.

Felix: İşte bu da Frances.

Gwendolyn: Çok güzelmiş. Güzel değil mi Cecily?

Cecily: Oh evet, güzel kız.

Felix: Güzeldir.

Cecily: Çok güzel.

Felix: Bu nasıl? Güzel değil mi?

Gwendolyn: Bu fotoda kimse yok?

Felix: Biliyorum oturma odamızın fotoğrafı. Çok güzel bir evimiz vardı.

Gwendolyn: Evet. Güzel.

Cecily: Lambalar çok güzel.

Felix: Teşekkürler, onları Meksika’dan almıştık balayımızda. Geceleri eve gelmeyi


severdim. Bütün hayatım buydu.

Cecily: Lambalar onda mı kaldı?

Felix: Evet her şeyi ona verdim. Çocuklarımı, lambaları. Özür dilerim. Afedersiniz.
Duygusallaşmak istemedim. Patates cipsi ister misiniz?

Gwendolyn: Lütfen. Utanmamalısın. Bir erkeğin ağlayabilmesi nadir rastlanan bir


özelliktir. Ben böyle düşünürüm.

Cecily: Bence çok sevimli, çok çok sevimli

Felix: Daha fena yapıyorsunuz.

Gwendolyn: Hayır.Bir erkeğin boşandığı karısı hakkında böyle iyi konuşması


insana inanç veriyor. Tanrım. Şimdi aklıma zavallı Sydney geldi.

Cecily: Oh Gwen lütfen.

Gwendolyn: Başlarında iyi bir evlilikti. Öyle değil mi?

Cecily: Tabi ki.

Gwendolyn: Herkes öyle söylüyordu. Sen ve George gibi değildik.

Cecily: Hayır, doğru söylüyorsun. George ve ben hiç bir zaman mutlu olmadık. Bir
günlüğüne bile

Felix: Bu saçma değil mi?

Gwendolyn: Neden böyle oldu bilmiyorum. Bir iki dakika önce gayet iyiydim.

Cecily: On dört yaşından beri ağlamamıştım.

Oscar: Herkes mutlu mu? Neler oldu burada?

Felix: Hiç bir şey, hiç bir şey.

Oscar: Ne demek hiç bir şey? Üç dakikalığına içeri gittim. Ortalık cenaze evine
dönmüş. Ne söyledin onlara?

Felix: Onlara hiç bir şey söylemedim. Bir de sen başlama, olur mu?

Oscar: Seni bir dakika bile yalnız bırakamıyorum. Gerçekten ağlamak istiyorsan
mutfağa git böreğine bak.

Felix: Neden beni çağırmadın?

Oscar: Kızlar çok üzgünüm. Gerçekten. Sizi Felix konusunda uyarmayı unuttum. O
ayaklı bir pembe dizidir.

Gwendolyn: Şimdiye kadar tanıştığım en tatlı adam.

Cecily: Çok duyarlı, çok kırılgan. Onu kollarımın arasına alıp bakmak istiyorum.

Oscar: Mutfaktan geri döndüğünde bunu yapman gerekebilir.

Felix: Sandviç hazırlayayım.

Cecily: Hayır, lütfen Felix. Kurtarabilirsin belki de.

Oscar: Evet, bir bakalım.

Felix: Bakalım mı? Neye bakalım? Dört dolar seksen sent değerinde kül. Atık
yakma merkezine yollardım ama iki defa yanamaz.

Cecily: Harika bir ikrim var. Niye bizim ecde yemiyoruz.

Oscar: Bu harika bir ikir.

Cecily: Hazır yemek sever misin?

Oscar: Hazır yemeğe bayılırım.

Gwendolyn: Tabi yukarısı inanılmaz sıcak. Ceketlerinizi çıkartmak zorunda


kalabilirsiniz.

Oscar: Buzdolabını da açabiliriz.

Cecily: Bize aşçı kıyafetlerine girmemiz için beş dakika verin.

Oscar: Beş dakika mı? Dört olmaz mı? Çok açım, ölüyorum.

Gwendolyn: Şarabı unutma.

Oscar: Şarabı nasıl unuturum?

Cecily: Tirbuşonu da.

Oscar: Tirbuşonu da.

Gwendolyn: Ve Felix’i de

Oscar: Hayır, Felix’i unutmam. Felix bebeğim seni seviyorum. Bize acayip bir
gecenin kapılarını açtın. Hadi çabuk, buz kovasını al ben şarabı aldım.

Felix: Ben gelmiyorum.

Oscar: Ne?

Felix: Gelmiyorum dedim.

Oscar: Delirdin mi? Bizi orada ne bekliyor biliyor musun? Az önce güvercin
kardeşlerin iki odalık hamam gibi evine davet edildik. Ne demek ben
gelmiyorum.

Felix: Onlara söyleyecek bir şeyim yok. Çoktan Buffalo’daki kardeşimi anlattım.
Tüm anlatabileceklerimi anlattım.

Oscar: Felix senin için deli oldular. Bana söylediler. Birisi sana sarılmak istiyor.
Benden iyi durumdasın. Hadi buz kovasını al.

Felix: Anlamıyor musun? Ağladım. İki kadının önünde ağladım.

f
f

Oscar: Ve onlar buna bayıldı. Ben de ağlayıp sızlanmayı düşünüyorum. Kovayı al


hadi.

Felix: Görmüyor musun? Hala duygusal olarak Frances ve çocuklara bağlıyım.


Artık bundan konuşmak istemiyorum. Tencereleri fırçalayıp saçlarımı
yıkayacağım.

Oscar: Tencerelerin ve saçların bekleyebilir. Benimle yukarı geliyorsun.

Felix: Gelmiyorum.

Oscar: İki kızla ne yapacağım. Bu fırsatı kaçırırsam seni asla affetmem. Değişmek
için hiç çaba sarfetmiyorsun. Ölene kadar böyle bir adam mı olacaksın?

Felix: Biz neysek oyuz.

Oscar: Burası On iki kat, On bir değil.

Oscar çıkar. Işık söner.

Felix evi temizlemektedir, Oscar işten gelmiştir. Elinde gazetesiyle odadan çıkar.
Süpürgenin işini çeker. Derli toplu halde olan evi özenle dağıtır. Koltuğa oturu
gazetesini okumaya başlar. Felix Süpürgeyi içeri götürür ve kabloyu yavaş yavaş
çekerek toparlar. Oscar ayağa kalkar ve kabloya basar. Kablonun gelmediğini fark
eden Felix içeriye bakar Oscarı görür. Elini kabloya dolar içeriye doğru ansızın
kabloyu çeker Oscar aynı anda ayağını kaldırır, Felix in gürültüyle düştüğü
duyulur. Felix içeriye döner. Oscar eline bir oda spreyi alır sağa sola sıktıktan
sonra kalanını yemek masasındaki spagettiye sıkar.

Felix: Pekala bu ne kadar sürecek?

Oscar: Bana mı söylüyorsun?

Felix: Evet, seninle konuşuyorum.

Oscar: Ne bilmek istiyorsun?

Felix: Hayatının geri kalanında benimle konuşacak mısın diye merak ediyorum.
Eğer konuşmayacaksan radyo alacağım.

Oscar: Dün gece konuşma şansın vardı. Benimle yukarı gelmen için yalvardım. Al.
Arka kapının anahtarı. Koridorda ve odanda takıl canın acımaz.

Felix: Bu ne demek?

Oscar: Burada yaşamak istiyorsan, ben seni görmek, seni duymak ve pişirdiğin
yemeklerin kokusunu duymak istemiyorum. Şimdi spagettini nazikçe masamdan
almanı rica ediyorum. Komik olan nedir?

Felix: Bu spagetti değil. Linguini

Oscar makarnayı tabağıyla beraber mutfağa fırlatır.

Felix: Delisin sen. Ben nevrotiğim ama sen basbayağı delisin.

Oscar: Ben deliyim ha? Senin gibi bir zırdeliden bunu duymak gerçekten komik.

Felix: O duvarı ben temizlemeyeceğim

Oscar: Söz mü?

Felix: Ne dediğimi duydun mu? Bunu ben temizlemeyeceğim. Senin pisliğin.


Bakar mısın? Duvara yapışmış.

Oscar: Ben beğendim.

Felix: Sana kalsa o oradan akabilir. Ta ki katı kahverengi bireye dönüşünceye


kadar. İğrenç. Ben temizliyorum.

Oscar: Bırak

Felix: Temizliyorum.

Oscar: Bırak. O liguininin tek bir parçasını al, sinüslerine yumruğu yersin. Sakın!

Felix: Oscar. Neden sakinleştirici almıyorsun?

Oscar: Odana git. Beni duydun mu? Odana git!

Felix: Hepimiz sakinleşelim.

Oscar: seni uyarıyorum Felix. Bu geceyi sağ salim geçirmek istiyorsan kapını
kilitle, pencerelerini de kilitle.

Felix odasına kaçar, Oscar salonda kanepeye uzanır. Felix bir süre sonra döner.

Felix: Pekala Oscar neler oldu bilmek istiyorum.

Oscar: Neler mi oldu?

Felix: Bir şeyler dibe vurmanı sağladı. Ne oldu? Söylediğim bir şeyden mi?
Yaptığım bir şeyden mi?

Oscar: Söylediğin yada yaptığın bir şey değil. Başlatma beni

Felix: Oscar ne oldu? Yemek yüzünden mi? Temizlik mi? Ağlamam mı?

Oscar: Ne olduğunu söyleyeyim. Sabahın ikisinde kulaklarını açmak için


çıkarttığın hayvani seslerden. Artık dayanamıyorum Felix. Ne yapsan bana
batıyor. Burada değilken de döndüğünde yapacağını bildiğim şeyler beni deli
ediyor. Yastığıma küçük notlar bırakıyorsun. Yüz elli kere söyledim. Yastığımın
üzerindeki küçük notlara dayanamıyorum. ‘ Mısır gevreğimiz bitmiş. F. U.!’ F. U.
nun Felix Ungar olduğunu anlamak üç saatimi aldı. Bu senin suçun değil Felix.
Kötü bir bileşim o kadar.

Felix: Anlıyorum.

Oscar: Daha anlatmadım. Beni deli eden huylarından üstünkörü bahsettim. Ama
dün gece bardağı taşıran son damlaydı. Hem de tüm zamanların en devasa
damlasıydı. İngiliz Betty Boop ve kardeşiyle her şeyi ayarlamıştım ama sonra tüm
gece çay içmek ve senin hayat hikayeni anlatmak zorunda kaldım.

Felix: Bunun için beni suçlama. Seni bu buluşmayı yapmayalım diye uyarmıştım.

Oscar: O parmağı ilerde kullanmayı planlıyorsan bana doğru sallama.

Felix: Düş yakamdan Oscar, beni rahat bırak

Oscar: Nedir bu kızgınlığını mı gösteriyorsun. Krep karıştırıcısının üzerine


puromu düşürdüğümden beri böyle kızdığını görmedim seni.

Felix: Söylemek istemediğim bir şeyi duymak için kaşınıyorsun. Ama duyman
lazım.

Oscar: Çenenden daha büyük bir yüreğin varsa söylersin.

Felix: Tamam. Sen istedin. Harika birisin. Benim için çok şey yaptın. Sen
olmasaydın bana ne olurdu bilmiyorum. Beni evine aldın. Yaşayacak bir şeyler
verdin. Bunu asla unutmayacağım. Bence harikasın.

Oscar: Laf geçirdiysen kaçırmış olabilirim.

Felix: Geliyor. Hayatımda gördüğüm en kaba saba adamsın.

Oscar: Anlıyorum.

Felix: Tamamen güvenilmezsin.

Oscar: Bu kadar mı?

Felix: Senden destek de alınmaz.

Oscar: Bitirdin mi? Devam et iyi gidiyor.

Felix: Hayır. Devam etmeyeceğim. Artık lafı geçirdim. Nasılmış?

Oscar: İyi. Çünkü ben de konuşacağım. Altı ay boyunca burada yalnız yaşadım.
Sekiz koca odada tek başıma. Kederli umutsuz ve nefret edilesi bir haldeydim.
sonra sen yanıma taşındın. En yakın arkadaşım. Üç haftalık yakın temastan sonra
sinir buhranı geçirmeme ramak kaldı. Felix bana bir iyilik yap. Mutfağa taşın.
Çanak çömleğinle, kepçelerinle ve et ısısı ölçen termometrelerinle yaşa. Dışarı
çıkmak istediğinde zili çal. Yatak odasına kaçayım. Senden güzel güzel rica
ediyorum. Yolumdan çekil.

Felix: Kağıt havluların üzerinden yürü yerleri yeni yıkadım. Benden uzak dur
Oscar! Oscar uzak dur!

Oscar: Öleceğin gün bugünmüş!

Felix: Oscar!

Oscar: Seni öldüreceğim.

Felix: Oscar!

Felix evden kaçar. Oscar peşinden kovalar.

Felix: Delirdin mi sen? Kavga etmek istiyorsan oturma odasına gidelim.

Oscar: Seni oturma odamda istemiyorum, seni evimde istemiyorum. Seni


apartmanımda istemiyorum.

Felix: Ne diyorsun sen?

Oscar: Bitti Felix. Evliliğimiz bitti. Evliliğimizi iptal ettiriyoruz. Anlıyor musun?
Artık seninle yaşamak istemiyorum. Eşyalarını toplamanı, buzdolabı poşetlerini
de alıp evimden defolmanı istiyorum.

Felix: Gerçekten taşınmamı mı istiyorsun?

Oscar: Gerçekten. Fiziksel olarak. Hem de hemen.

Felix: Şu an mı?

Oscar: Evet. Şimdi. Ne kadar erken gidersen o kadar mutlu olurum.

Felix: Biliyor musun aslında gitmem gerekir.

Oscar: Neden beni duymuyor? Konuştuğumu biliyorum. Kendi sesimi tanıyorum.

Felix: Çünkü gerçekten gitmemi istiyorsan giderim.

Oscar: O zaman git. Gitmeni istiyorum. Git! Ne zaman gidiyorsun?

Felix: Frances’ten daha acelecisin.

Oscar: Onun sana verdiği kadar zamanın var. Her zaman ki rutinini izlemeni
istiyorum.

Felix: Başka bir deyişle beni evden kovuyorsun.

Oscar: Başka bir deyişle değil. Söylediklerim tam olarak bu.

Felix: Tamam, ben neyin ne olduğunu anlamak için sordum. Vicdanın seni rahat
bırakmayacak.

Oscar: Ne?

Felix: Burada kalıp farklılıklarımızı tartışmak istiyorum, bunların üstesinden


gelmek istiyorum. Ama sen istemiyorsun.

Oscar: Evet. Onun bunun üstesinden gelmenden sıkıntı bastı. O yüzden gitmen
gerekiyor.

Felix: İyi ama unutma bana olanlar senin mesuliyetin. Beni düşün.

Oscar: Seni mi düşüneyim? Bekle. Kahretsin. Neden düzgün bir insan gibi
adabınla evden kovulamıyorsun? Seni mi düşüneyim

Işıklar kapanır. Felix bavuluyla salona gelir.

Felix: Senin isteğin üzerine buradan ayrılıyorum. Ya ben gelip kıyafetlerimin


kalanını alırım ya da başkası gelip alır.

Oscar: O söylediğini geri alana kadar hiçbir yere gidemezsin.

Felix: Neyi geri alana kadar?

Oscar: Beni düşün. Nedir bu? Lanet mi?

Felix: Kapının önünden çekilmezsen gidemem.

Oscar: Frances’i de böyle mi terk ettin? Odanı boyatmasına şaşmamalı, ben


buradakini bronz kaplatacağım.

Felix: Yolumdan çekilir misin?

Oscar: Nereye gideceksin?

Felix: Hadi Oscar. Gerçekten ilgilenmiyorsun, değil mi?

Oscar: Tamam Felix, sen kazandın. Düzeltmeye çalışacağız. Geri gel Felix. Beni
böyle bırakma.

Sahne kararır.Vinnie, Murray ve Oscar salonda oturmuş konuşmaktadırlar.

Murray: Söylüyorum. Endişeliyim. Felix’i tanırım. Delice bir şey yapacaktır.

Vinnie: Onu öylece kovdun mu yani?

Oscar: Evet kovdum. Benim kararımdı. Kabul ediyorum tamam mı? Düşünmeme
izin verin.

Vinnie: Neyi?

Oscar: Ne bileyim. Bunu başımıza Felix çıkardı, ona sor.

Speed: Dışarıda bir yerlerde.

Oscar: Kül tablaları, peçeteleri, domuz pastırmalı salatalı sandviçleriyle hepimizi


deli ediyordu. Diğer dediklerin de dahil tabi ki.

Roy: Onu kov demedik Oscar.

Oscar: Bunu kimin için yaptım? Bizim için

Roy: Bizim için mi?

Oscar: Evet, gelecek haftaki poker partisi için ne düşünüyordu biliyor musun? Hiç
bir ikrin var mı?

Roy: Nedir?

Oscar: Havai tarzı bir yemek. Kızarmış domuz. Çin usulü pirinç mücveri. Böyle
pokeri Honolulu’da oynamıyorlardır.

Speed: Dışarıda yapayalnız.

Murray: Gerçekten endişelendim.

Oscar: Neden endişelenmeyi bırakıp onu aramıyoruz?

Roy: Onu nereden bulacağız? Burası büyük bir şehir.

Oscar: Büyük şehirmiş. Elinde bavulu ağlayarak gezen bir adam arıyoruz. Hadi

Çıkarlar, Işıklar söner. Işıklar yanar sahneye dönerler, yorgun ve ter içinde
kalmışlardır.

Murray: Zavallı adam.

Oscar: Zavallı adam demeyi keser misin? Adam kafama lanet okudu. Onu
tanıyorum sadece bana uyuzluk olsun diye kendini öldürür. Sonra da bana
musallat olur. Evi temizleyip durur.
f

Masaya otururlar Murray kağıtları eline alır, Rastgele dağıtmaya başlar.

Speed: Hadi Oscar. Gel bir kaç el oyna. Kafan dağılır

Oscar: O zaman onun ismini zikretmeyin. Ne düşündüğünüzü biliyorum ama


hepiniz haksızsınız. Bu onun hatası benim değil. Blanche’ın yanında ait olduğu
yerde kalmalıydı.

Roy: Neden ki?

Oscar: Çünkü Blanche onun karısı.

Vinnie: Hayır Blanche senin karın. Onun karısı Frances.

Oscar:Nesin sen bilge adam mı? Oyun bitti Kartları ver, kartları ver bana,
oynamak istemiyorum.

Speed: Kim oynuyor ki, daha başlamadık bile

Oscar: Onun için endişelenmeyeceğim. Ne diye endişeleneyim ki. O benim için


endişeleniyor mu? Dışarıda bir yerde surat asarak, ağlayarak çok iyi vakit
geçiriyor.

Murray: Burnuma spagetti kokusu geldi.

Oscar: Spagetti değil, Linguini. Felix’e ne olacağını hiç düşünüyorsun bile değil
mi?

Speed: Ben desen düşünmüyorsun sanıyordum.

Oscar: Hayır düşünmüyorum. (kapı çalar) Bu o. Yemin ederim bu o. Herkes kart


oynasın. Herkes bir şey yokmuş gibi yapsın. Sen dağıt kartları. Tamam kapıyı aç.

Vinnie: Merhaba

Gwendolyn: Nasılsın?

Oscar: Merhaba Cecily

Gwendolyn: Gwendolyn lütfen. Ayağa kalkmayın. Sizinle bir dakika görüşebilir


miyiz?

Oscar: Tabi ki. Gwendolyn ne oldu?

Gwendolyn: Bildiğini sanıyorum. Felix’in eşyalarını almaya geldim.

Oscar: Benim Felix’in mi?

Gwendolyn: Evet Felix Ungar. Şu anda dairemde kalbini sevgili kardeşime döken
sevimli adam.

Cecily: Gwen Felix kalmak istemiyor. Lütfen ona kalmasını söyle.

Felix: Lütfen kızlar. Bu utanç verici bir durum. Bir otele giderim. Nasılsın Vinnie?

Gwendolyn: Saçmalık, kanepede yatarsın.

Felix: Ama size yuk olurum. Olmaz mıyım?

Gwendolyn: Nasıl yük olabilirsin ki?

Oscar: Bir listem var, görmek ister misin?

Gwendolyn: Yeterince konuşmadın mı? Lütfen bir kaç gün kal. Düzenini oturtana
kadar.

Cecily: Lütfen evet de.

Gwendolyn: Lütfen evet de çok mutlu oluruz.

Felix: Belki sadece bir keç günlüğüne.

Gwendolyn: Harika

Cecily: Çok iyi

Gwendolyn: O zaman git de eşyalarının geri kalanını al.

Cecily: Ve yemek yapalım. Evde erkek olması ne güzel.

Gwendolyn: Hadi Cecy.

Cecily: İyi geceler beyler, Briç oyununuzu böldüğümüz için özür dileriz.

Gwendolyn: Çav çav

Cecily: Çav çav

Felix: Çav çav

Speed: Sana ne demiştim. Yere bakan yürek yakan.

Vinnie: Ne hoş kızlar.

Roy: Hey Felix, gerçekten onlarla mı yaşayacaksın?

Felix: Bir kaç günlüğüne kendime bir yer ayarlayana kadar.

Oscar: Teşekkür edecek misin?

Felix: Ne için?

Oscar: Senin için yaptığım iki harika şey için. Seni evime almak ve seni evimden
kovmak.

Felix: Oscar haklısın. İki kez evden kovulmak herkese yeter. Sana olan vicdan
borcum yüzünden üzerindeki laneti kaldırıyorum.

Oscar: Sağ ol. Kuzeyin kötü cadısı

Telefon çalar

Felix: Kızlardır. Kokteyle geç kalmamdan nefret ediyorlar.

Murray: Karın arıyor.

Felix: Bana bir iyilik yap Murray onunla şimdi konuşamayacağımı ilet. Bir kaç gün
içinde arayacağımı ve konuşacak çok şeyimiz olduğunu da söyle. Tavrım ona
farklı geliyorsa, şunu da söyle. Ben üç hafta önce evden attığı adam değilim.
Murray evet böyle söyle ona.

Murray: Gördüğümde söylerim. Arayan Oscar’ın karısı.

Oscar: Merhaba Blanche, niçin aradığını biliyorum. Çeklerimi aldın değil mi?
Artık ödeştik. Hayır at yarışı kazanmadım. Yemeklerimi evde yiyordum. Teşekkür
etmene gerek yok. Doğru olanı yapıyorum. Sen de.

Felix: İyi geceler Bay Madison. Temizlikçi lazım olursa saati bir buçuk dolar.

Oscar: Bir dakika. Evet tamam. Yarın gece konuşuruz. Çocukları öp. İyi geceler
Blanche. Felix gelcek cuma geliyorsun değil mi? Pokerden vazgeçmeyeceksin
heralde.

Felix: Ben mi? Asla. Evlilikler gelir geçer ama oyun hep devam eder. Görüşürüz
Frances.

Oscar: Görüşürüz Blanche. Peki ne yapıyoruz. Öyle oturacak mıyız yoksa poker
mi oynayacağız?

Hepsi: Hadi poker oynayalım.

Oscar: Beyler beyler, izmaritlere dikkat edin burası benim evim. Dingonun ahırı
değil.

SON

You might also like