Professional Documents
Culture Documents
Gari̇p Bi̇r Çi̇ft
Gari̇p Bi̇r Çi̇ft
BİR ÇİFT
Hareketli bir müzik sesi başlar, şehir merkezinde loş bir yaz akşamıdır, müzik
sesi ile birlikte, şehir gürültüleri duyulur.
Felix seyircilerin arasından sahnenin ön sağ tarafına konulmuş otel lobisi deskine
gelir. Deskte otel görevlisi ve onunla sohbet eden bir adam vardır. Otel görevlisi
bir yandan atıştırmaktadır. Felix yorgun ve bitik görünmektedir.
Lobinin ışığı söner , müzik ve şehir sesleri devam eder. Felix odasının kapısına
geldiğinde spot onu yakalar. Bir temizlik görevlisi sigarasını yakmak üzeredir.
Müşteriyi fark edince vazgeçer ve oradan ayrılır.
Felix: Elveda.
Işıklar yanar, sahne Oscar’ın evidir, sahnenin solundaki lobi ev tipi bara
dönüşmüştür, ortalık oldukça dağınık ve pistir. Yaşları 40-50 arası dört arkadaş
Roy: On buçuk.
Speed: Tanrım..
Roy: Hey bana bir iyilik yapar mısın? Şu dumanı New Jersey e doğru ü le olur
mu?
Roy: Evet canım, hepimizin elinde dört kağıt var, birer tane daha verirsen
hepimizin elinde beş kağıt olacak. İki daha ver altı olur. Anlayabildin mi?
Oscar: Ney?
Vinnie: Karıma en geç birde evde olacağımı söyledim. Yarın sekizdeki uçakla
Florida’ya gidiyoruz.
Vinnie: Ölü sezon, kalabalık yok. En iyi odalar normal iyatın onda biri. Kağıt
istemem.
Murray: Dağıtan dört alıyor. Belki de Felix hasta falan olmuştur? Yani hiç bu
kadar gecikmezdi.
Vinnie: Straight.
Speed: Hem kazanıp hem karşımda işleriyle oynayan birisine tahammülüm yok.
Speed: Hala buzdolabını tamir ettirmedin mi? İki hafta oldu. Kokuya şaşmamalı.
Oscar: Hep sinir hep sinir, dır dır isteseydim karıma dönerdim. Ben yokum. Kim
yemek ister?
Murray: Ne var?
Murray: Açım
Vinnie: Kim iyi sandviç yapar biliyor musunuz? Felix. Kırmızı biberli krem
peynirli sandviçini tatmış mıydın?
Murray: Tamam bak artık karar ver poker mi? Yemek tari i mi?
Roy: Hey
Oscar ikinciyi açarken tekrar fışkırtır. Geri kaçarlar.Hep bir ağızdan konuşulur
(homurtular)
Oscar: Ne oluyor?
Speed: Hadi, adam gibi poker oynayalım ha! Kim oynuyor bakalım? Hey Vinnie,
Oscar’a ne zaman gideceğini söyle.
Speed: Bir sonraki anonsa kadar 10 dakikamız var. Evet 5 kart açık poker
başlıyor.
Murray: Sana az önce 20 dolar borç verdim. Başkasına sor, zaten zarardayım.
Oscar: Pekala nazik olmaktan sıkıldım, bana açık büfe için 6 şar dolar borcunuz
var.
Speed: Liseye gittiğin zamandan kalma sıcak bira ve sandviç için mi?
Oscar: Başka arzun var mıydı? Domates sosu falan... Pekala bana hemen 20 dolar
veriyorsun yoksa karını arar ‘central park’ ta geceleri etekle geziyor derim.
Telefon çalar.
Vinnie: Üç ikili
Speed: Saatine bir daha bakarsan suratına fıstıkları yiyeceksin. Evet, kağıtlar.
Oscar: Biraz bağırır mısın? Kim? Boby? Boby kim? Burada Boby diye birisi yok.
Ha baba dedin! Hay Allah oğlummuş! Brucey nasılsın ufaklık? Hayır duyamadım.
Burası kalabalık oyun oynuyoruz. Beyler, bir dakika izin verin de konuşayım. Beş
yaşındaki oğlum Californiya’dan arıyor. Telefon parası yazıyor. Ne haber evlat?
Evet, mektubunu aldım. 3 hafta sonra geldi. Bir dahakine annene söyle APS ile
yollasın. Hey duydunuz mu?
Oscar: Haa, annen benimle konuşmak mı istiyor? Tamam o zaman oğluşum. Seni
seviyorum asker. Hoşçakal.
Oscar: Merhaba Blanche, nasılsın? Aramanın sebebini tahmin ediyorum çek bir
hafta geciktiği için değil mi?...Dört hafta mı? Mümkün değil...Mümkün değil
Blanche her çekin kaydını dosyamda tutuyorum ( masasının üzerindeki kağıt çöp
yığınını karıştırır) Sadece üç hafta geciktiğimi biliyorum. Bak beni hapisle tehdit
etme Blanche, çünkü bu tehdit değil. Giderlerimi ve nafakayı düşünürsen
tutuklular bile benden çok para alıyor. Çocukların önünde gerçekten çok güzel
konuşuyorsun. ( telefon yüzüne kapanmıştır) Nafakada 800 dolar içerdeyim, hadi
bahisleri biraz arttıralım ha?
Oscar: Neyi?
Oscar: Yok canım, arada bir arayıp beni sinirlendirmezse mutlu olamıyor.
Roy: Sana başının derde gireceğini söylemiştim, neden? çünkü hiç bir şeyi idare
etmeyi başaramıyorsun... biliyorum çünkü senin muhasebecinim.
Oscar: O zaman evime gelme ve patates cipsimi yeme tamam mı? (sinirle patates
cipsini alır ve ortalığa saçar) Gördün mü? Bilge adam! Patates cipsleri işte!
Murray: Ne diye bağırıp duruyorsun, burada dostça bir oyun oynuyoruz sonuçta.
Murray: Tamam tamam tamam sakin olun. Polisim sizi tutuklayabilirim ve bütün
bu berbat oyunu bitirebilirim.
Oscar: Arkadaşım polis Murray haklı, hadi sadece poker oynayalım. Lütfen
kartları biraz yukarıda tut. Kartlara koyduğum işaretleri göremiyorum.
Telefon çalar.
Roy: Karısına, devlete, arkadaşlarına borcu var hala durumu ciddiye almıyor.
Oscar: Hayat boşanmış, meteliksiz ve pasaklı olanlar için bile devam ediyor.
(Telefon çalar)…Alo boşanmış, meteliksiz ve pasaklı konuşuyor buyrun. Merhaba
tatlım.
Evet sevgilim. Bak sevgilim beni oyun sırasında arama demiştim. Şu anda seninle
konuşamam. Öyle mi? Hahaha...Biliyorsun ki öyle, evet hahaha... Bir dakika.
Murray. Karın arıyor.
Murray: Keşke onunla gizli bir aşk yaşıyor olsaydın. O zaman beni zırt pırt
rahatsız etmezdi. Merhaba Mimi, ne oldu?
Oscar: Ne zaman eve geliyorsun? Bilmem on iki ,on iki buçuk gibi
Murray: Hayır, sadece şişman hahaha, bunu nasıl duyabilirsin ki? Telefonu
göğsüme dayamıştım. Kim? Felix mi? Yoo gelmedi. Ne oldu ki? Dalga geçiyorsun.
Nereden bilebilirim ki? Tamam ,tamam Mimi ben ilgilenirim, bay bay. Size ne
demiştim? Felix kayıp.
Murray: Bugün işe gitmemiş, akşam eve gitmemiş. Kimse nerede olduğunu
bilmiyor. Mimi az önce karısıyla konuşmuş.
Oscar: Bir dakika kimse bir gün ortalarda görülmedi diye kayıp sayılmaz
Oscar: Duyulurdu.
Oscar: Cüzdanında 92 tane kredi kartı var. Ona bişey olduğu anda Amerika
tutuşur. Karısını arayacağım.
Vinnie: Bir kaç haftadır diken üstünde gibiydi. Sence de öyle değil mi?
Murray: Tabi
Oscar: Dinle, nerede olabileceği hakkında bir ikrin var mı? Ne? Şaka yapıyorsun.
Hayır. Bilmiyordum. Hayır. Bana hiç söylemedi. Tamam. Sen rahat ol, haber
aldığım an seni arayacağım.
Oscar: Ayrılmışlar.
Murray: Kim?
Speed: Susacak mısın Murray? İki dakika polisliği bırak. Nereye gider Oscar?
Oscar: Frances öyle söyledi. Kendini öldürmeye gitmiş. Çocuklar uyuyor diye evde
yapmak istememiş.
Vinnie: Neden?
Oscar: Deli Felix. Böyle bir haber aldığını hayal edebiliyor musun. Karısı getiren
çocuğa bahşiş de vermiştir.
Murray: Belki sadece blöf yapıyordur. Böyle vakaları her gün görüyoruz. Tek
istedikleri biraz ilgi. Bizi her Cumartesi George Washington köprüsünden arayan
bir adam var.
Roy: Bilmiyorum. Bir adamın kafayı kırınca ne yapacağı asla belli olmaz.
Oscar: Felix için olmaz, onu tanırım. Kendini öldüremeyecek kadar gergindir.
Arabalı sinemada bile emniyet kemeri takar o.
Kapı çalar.
Oscar: Tabi ki. Kendini öldüreceksen bunu yapacak en güvenli yer neresidir ha?
Arkadaşlarının yanıdır. Vinnie kapıyı aç.
Murray: Bir dakika. Ya delirmişse? Üzerine gitmeyelim. Sakin ve rahat olalım. Biz
sakin olursak o da sakin olur.
Oscar: Tartışmanız bitti mi? Çünkü koridorda çoktan kendini asmış olabilir.
Vinnie kapıyı aç.
Oscar: Merhaba
Felix: İyi ...Geç kaldım kusura bakmayın... Zence illi gazoz kaldı mı?
Felix: Hayır, zence illi gazoz istedi canım. Kök birası istemiyorum bu gece.
Murray: Ne var?
Murray: Oynuyorum.
Oscar: Seni arayan mı? Hayır. Hatırladığım kadarıyla yok. Niye telefon mu
gelecekti? Felix i arayan oldu mu?
Oscar: Murray!
Felix: Burdan manzara çok güzel görünüyor. Kaç kat? On iki mi?
Oscar: On iki diyor ama aslında sadece 11 kat var. İçerisi soğudu. Soğumadı mı?
Vinnie: Tabi ki. Acelemiz yok. Sabah üçe, dörde kadar buradayız.
Felix: Tuvalete
Roy: Atlayabilir.
Oscar: Aynı zamanda kendi üstüne sifonu çekebilir. Bir şey denemeyecek
Murray: Korkunç değil mi? Bir şey yap, bir şey söyle!
Felix: Konuşacak bir şey yok. Söyleyecek bir şey yok. Her şey bitti. Bırakın
gideyim.
Felix önde kaçar diğerleri onu kovalamaya başlar. Felix bir odaya girer diğerleri
kapıyı zorlar girdiklerinde Felix i göremezler.
Vinnie: Aramayacağım.
Felix: On iki yıl. On iki yıldır evliyim. On iki yıldır evli olduğumu biliyor muydun?
Felix: Hayır bitti. Yarın bir avukatla görüşecek. Avukat benim kuzenim. Ben kimi
bulacağım.
Murray: Tamam Felix.Tamam tamam ona dik dik bakmayalım olur mu? Dağılalım
hadi.
Vinnie: Sağol.
Oscar: Evet, çok yorgun. Çok dolu bir gece geçirdi. İyi geceler dostlar.
Vinnie: Tamam.
Murray: Oscar
Oscar: Evet.
Oscar: Evet
Murray: İyi geceler Felix. İyi uyu. Sana garanti veriyorum yarın sabah her şey çok
daha iyi görünecek. Kemerini ve ayakkabı bağını yanında bırakma.
Oscar: Bunu sonra konuşuruz. Hadi, bir şeyler ye. Biraz Ovaltine ister misin?
Felix: Çok fazla şeyimiz vardı. Güzel bir evimiz. İki güzel çocuğumuz. Kimin daha
güzel çocukları ve daha güzel bir evi var ki?
Oscar: Ne oldu?
Oscar: Şaşmam.
Felix: Çok bir şey gerekmiyor. Sadece bir şeyler ters gitmeye başlasın yeter.
Durma. Ellerin iyi geliyor.
Felix: Eğil. İşte böyle. Öyle dur. Acırsa söyle çünkü ne halt ettiğimi bilmiyorum.
Oscar: Bir dakika. On birinci katta cam ilan açmıyoruz. Temiz hava istiyorsan
yürüyüşe çıkalım.
Felix garip sesler eşliğinde sahneden çıkar. Oscar ona eşlik eder. Sahne kararır.
Sahnede bir kaç masa ve sandalye görünür restoran kalabalıktır. Felix ve Oscar
dışarıdan restorana yürürler.
Felix: Senin gibi olmak isterdim Oscar. Ben zayıfım, biliyorum ben zayıfım.
Oscar: Sen hiç falan değilsin. Sen bir şeysin. İnsansın. Etten, kemikten. Balık
değilsin, öküz değilsin. Sen sensin! Yürüyen, konuşan, ağlayan, şikayet eden,
yemek yiyen ve intihar telgra ları çeken birisin. Sen biriciksin.
Felix ve Oscar bir masa seçer ve otururlar. Bir süre sonra garson gelir.
Oscar: Hey küçük kediciğim gelmiş. Gel buraya tatlım. Bahşiş yerine sana
dairemin anahtarını vereceğim.
Oscar: Boşver. O kadar bekleyemem. Tezgahın arkasında hızlı bir beş dakkalığa
ne dersin? Rrrrrrr!
Oscar: Diamond Jim Brady’ye bir çay. Bir şey yemeyecek misin?Peki, ben az önce
dondurma yedim. Ban patatesli kıymalı sandviç. Yüksek kalorili bir gazoz. (Oscar
garsona elle sarkıntılık etmeye çalışır, garson uzaklaşır) Denemezsen nasıl
anlayabilirsin ki?
Felix: Kesinlikle. Senin benim için kolay. Biz erkeğiz. Bu alemdeyiz, yeni insanlarla
tanışabiliriz. Ya Frances?
Felix: Boşanma kadınlar için daha zordur. Çocuklarla evde yalnızdır. Tıkılıp kalır.
Benim gibi dışarı çıkamaz. O yaşta kiminle tanışacak? Hem de iki çocukla, üstelik
nerede?
Felix: Ne yapmamı istiyorsun? Onu unutayım mı? On iki yıllık evliliğimizi bir anda
öylece nasıl unutayım?
Felix: Uffff
Oscar: Ne oldu?
Felix: Klimaya dikkat etmek gerekir. Frances’la benim yatak odamızda da var.
Yazın açmasına asla izin vermem.
Oscar: O ov.
Felix: Hadi.
Felix: Biliyordum!
Felix kulaklarını açmak, tıkanıklığı gidermek için garip bir ses çıkarmaya başlar
ve ses giderek yükselir.
Felix: Kışın da olur. Tüm sene olur. Bazı yemeklere alerjim var. Yastıklara,
perdelere ve parfümlere de. Düşünebiliyor musun? Parfümlere alerjim Frances’i
deli ederdi. Bir süre traş losyonumdan başka bir şey sürememişti. Benimle
yaşaması çok zordu. Hımmıaaaah! Hımah! Hımah! Shahhh hah hah! Hımaah,
Smah smah smahhhah!
Oscar: Berbat bir evlilik sahibi olmak için iki kişi gerekir.
Felix: Evde nasıl olduğumu bilmiyorsun. Temizlik takıntım var. Francis yaptıktan
sonra sürekli temizlik yapıyorum. O yemek pişirdikten sonra da daha iyi bir aşçı
olduğum için gidip yemek yapıyorum. Yemek yaptığım için evliliğim bitti. Aptal
adam!
Oscar: Yardım mı? Kendime yardım edemezken sana nasıl edeyim? Kendini
birlikte yaşanması imkansız biri mi sanıyorsun? Blanche, ne zaman yemek yemek
istersin diye sorardı. Ben de ‘ Bilmem, aç değilim’ derdim. Sonra sabahın üçünde
onu uyandırıp, ‘Şimdi’ derdim. Son 14 yıldır doğu tarafında en çok kazanan spor
yazarlarından biriydim. Biriken paramız 8,5 dolardı. Hem de peni halinde. Hiçbir
zaman evde olmazdım. Kumar oynardım. Eşyaları yakar, çok içer, ne zaman fırsat
yakalasam ona yalan söylerdim. Sonra da onuncu yıl dönümümüz için onu hokey
maçına götürdü.. Kafasına pak vurdu. Hala beni neden terk ettiğini anlamıyorum.
İşte bu kadar birlikte yaşaması imkansız biriyim. Hadi gidelim.
Oscar: Sokak köşelerinde ağlarsın. Sana bozuk para verirler… Çalışırsın Felix,
çalışırsın! Bu gece benimle uyu. Yarın kıyafetlerini ve elektrikli diş fırçanı alır
yanıma taşınırsın.
Felix: Hayır, orası senin dairen. Ben sana ayak bağı olurum.
Oscar: Bir yığın oda var. Bir kaç yıl birbirimizi görmeden yaşayabiliriz. Anlıyor
musun? Yanıma taşınmanı istiyorum.
Oscar: Baş belası olduğunu biliyorum. Sürekli tekrar etmene gerek yok.
Felix: Bunu içten söylüyorsan. Senin evinde yapabileceğim çok şey var. Karımın
saç kurutma makinesini tamir ettiğimi biliyor muydun?
Oscar: O zaman havluların üstüne işlenmiş karımın baş har lerini sökebilirsin.
Oscar: Yemek yapmana gerek yok. Bir yıl yetecek patates cipsi stoğumuz var.
Felix: Günde iki öğün evde yersek bir servet biriktirebiliriz. Nafaka ödememiz
gerek.
Oscar. Frances’i unutur musun? Kendi tenceremizi alırız. Taşınmadan beni deli
etme.
Felix: Evliliğim gerçekten bitti. Artık çok kötü gelmiyor. Bununla yaşayabilirim.
Felix: Eve gidince biraz yalnız kalmak istiyorum, sen gidip yat ben ortalığı falan
toplarım.
Felix: Ama öyle bir dağınıklıkta uyuyamam. Sen yat. Sabah sana kahvaltı
hazırlarım.
Oscar: Felix. Beni dinle, büyük işlere kalkışmayacaksın değil m? Halıları falan
kaldırmayacaksın?
Felix: Hey Oscar, ben iyi olacağım. Bir iki gün alabilir ama iyi olacağım.
Oscar bir stadyumda spor yazarları bölümünde önemli bir beyzbol maçını takip
etmektedir. Arkadan anons şeklinde sesler duyulur. Kalabalığın sesleri araya
karışır.
Spor yazarı: Daha bitmedi. Köşeler dolu. Mazerovsky koşuyor. Dokuz numaralı
vurucu oluyor. Met’s den bunu bekliyor musun? Bunu başarmaları mümkün mü?
Oscar: Ne var?
Felix: Oscar. Maçta bir şey yiyip tıkanma diyecektim. Akşam yemeğine fasulye
yapmaya karar verdim.
Oscar: Ne oldu?
Spor yazarı: Üçlü oyun! Mets başardı! Hayatımda gördüğüm en iyi saha oyunuydu
ve sen kaçırdın.
Oscar: Sen deli misin? Sen kafayı mı yedin? Al onları sen..( Telefonu kapar, ışık
söner)
Sahne Oscar’ın evidir. Ev bir önceki görünümünden oldukça farklı temiz tertipli
hatta değişmiş görünmektedir. Kapı çalar. Oscar kapıyı açar.
Murray: Neden?
Roy: Neyim?
Felix: Hep bardak altlığı kullanmaya dikkat edin lütfen. Viski ve biraz da su.
Felix: Karın ağrısı olmak istemem ama ıslak bardakların masaya ne yaptığını
biliyorsun.
Vinnie: İyiymiş.
Felix: Ah! Duble cin tonikti değil mi? Bir dakika kim buhar makinesini kapattı?
Murray: Neyi?
Felix: Buhar makinesi, havayı temizlemek için, burada havayı biraz temizlemeye
çalışıyorum.
Oscar: Bana ufak sorunlarla gelme. Siz buna haftanın bir gecesi katlanıyorsunuz.
Ben 24 saat Mary Poppins’leyim. Felix. Buraya gel.
Felix: Geliyorum.
Speed: Ne?
Speed: Unut bunu. Eve gidiyorum. Onun evliliği bittiği gün aslında biten poker
gecesiydi.
Speed: Kendinden başka suçlayacak kimse yok. Senin hatan. Onun kendini
öldürmesini engelleyen sensin.
Speed çıkar.
Felix: Ne var?
Felix: Bu bana kalmış bir şey değil mi? Yere kim turşu attı? Bence bu hiç komik
değil.
Roy çıkar.
Vinnie: Hayır. Sanırım kimsenin oynayacak hali yok. Erken kalkmam lazım.
Bebe’yle Ashbury parkına gidiyoruz.
Felix: Sadece ikiniz mi? Ne hoş. Hep böyle şeyler yapıyorsunuz, değil mi?
Murray: Evet. Niye olmasın? Durmam lazım. Mimi’ye sandviç ve bir ekler
alacağım. Evlilik. Şu ‘playboy’ ların ki ki nasıl bir hayat Vinnie.
Felix: Komik değil mi? Oscar? Bizim mutlu olduğumuzu sanıyorlar. Halimizden
memnun olduğumuzu sanıyorlar. Yalnız yaşamanın nasıl bir şey olduğunu
bilmiyorlar değil mi?
Felix: Bir kaç şey yapacağım ama Çapkın mı? Biz mi? Hah! Çok komik gerçekten.
Bizi kıskanıyorlar, bir bilseler.
Oscar: Sorun bu, sorun sistemle ilgili. Aynı evde yaşayan iki bekar adamın evleri
anneminkinden daha temiz olmamalı.
Felix: Ben sadece evin yaşanabilecek bir yer olmasını sağlamaya çalışıyorum. Seni
bu kadar rahatsız ettiğini bilmiyordum.
Oscar: Hayır, sen benim seni rahatsız ettiğimi söyledin. Ben söylemedim.
Felix: Ne dedin?
Oscar: O zaman surat asma. Kavga istiyorsan kavga ederiz. Kavgada ben
kazanırım surat asmada sen.
Oscar: Bu kadar çabuk pes etme olur mu? Ben hep haklı değilim. Bazen de sen
haklı oluyorsun.
Felix: Biliyorum, biliyorum. Neden hiç bir şeyi doğru düzgün yapamıyorum.
Felix: Çünkü incanı kırsaydım da sinirli olmaya devam edecektim. Üstelik birde
incan kırmış olacaktım.
Oscar: Nasıl hissedeceğini nerden biliyorsun. Neden aklına gelen her bir basit
hareketi kontrol etmek zorunda hissediyorsun. Neden hayatında bir kez kendini
koyup gitmiyorsun. Bir kez ne yapmak istiyorsan yap. Yapman gerekeni değil.
Kendini kontrol etmeyi bırak. Rahatla. Sarhoş ol. Kız. Kır şu bardağı.
Felix: Kes şunu. Çabuk incinirim. Ben böyleyim, yapabileceğim bir şey yok.
Felix: Sana bir şey söyleyeyim Oscar. Beraber yaşanması en kolay insan
olmayabilirim ama emin ol çok daha kötüsü olabilirdi.
Oscar: Nasıl?
Felix: Bu eve çekidüzen verdim. Aylardır ilk defa para biriktirebiliyorsun. Temiz
çarşa larda uyuyorsun. Sıcak yemek yiyorsun ve bunları ben yaptım.
Oscar: Evet, doğru. Geceleri her zaman ki bifteği ve tarator sosunu yedikten
sonra bütün geceyi arta kalanları naylon torbalara koymanı seyrederek
f
f
f
Oscar: Of, şikayet ettiğim yok. Söyleyecek çok şeyin var. Beni endişelendiren şey
dinlemeye başlamam.
Felix: Tamam, hadi gidelim! Sadece senin için yapıyorum ben lahana salatası
sevmem. Evden çıkmak istiyorduysan neden söylemedin? Mutfakta hizmetçilik
yapmayı sevdiğimi mi sanıyorsun?
Işık Söner
Oscar: Ah evet dart çok güzel ama benim kafamdaki bu değildi. Bu gece başka
şeyler yaparız diye düşünmüştüm.
Felix: Ne gibi?
Oscar: İki hafta içinde yumuşak bir şeylere dokunmazsam fena olacak.
Oscar: Neresi komik anlamadım. Bu geceyi sesi bizden tiz biriyle konuşarak
geçirelim.
Felix: Yapamam.
Oscar: Neden?
Felix: Daha hazır değilim. Bunu konuşmak istemiyorum. Tamam mı? Hadi dart
oynayalım. Ben de dışarı çıkmak istiyorum, herkes gibi ben de kendimi yalnız
hissediyorum ama daha bir iki haftadır ayrıyız. Bana zaman ver.
Felix: Kendi başına gidemez misin? Neden beni de yanında götürmek zorundasın.
Oscar: Eve dönmek isteyebilirim. Ama döndüğümde seni cam silerken görürsem
neşem kaçar.
Oscar. Neden hap? Bir kız almak varken neden hap alıyorsun?
Felix: Çünkü kendimi suçlu hissederim. Özür dilerim ama nedeni bu. Senin için
bir anlamı yok ama ben böyle hissediyorum. Üzgünüm vur beni ama böyle.Hem
kimi arayabilirim ki? Bekar kimseyi tanımıyorum.
Oscar: Onu bana bırak. Bizim bina da oturan kız kardeşler var. Biri boşanmış,
diğeri dul. Hem de çok eğlenceliler.
Oscar: Geçi hafta onlarla asansörde kaldık. Lütfen Felix, evet de. Onları hemen
arayabilirim.
Felix: Neden?
Felix: Hayır. Dulu istemiyorum. Boşanmış olanı da istemiyorum. Bunu senin için
yapıyorum.
Oscar: Kimi istersen al, içeri girdiklerinde seçtiğin kardeşi göster yeter, ben
sadece biraz eğlenmek istiyorum o kadar.
Felix: Kaç yaşındalar? Yaşlılar mı? Otuz mu? Otuz beş mi?
Felix: Onlarla ilk nerde tanıştın demiştin? Benimle tanışmak istiyorlar mı?
Felix: Ya çocuklarım beni görürse? İki yabancı kızla kulüplere gidiyorum ama
bakmam gereken iki çocuğum var. Nerede yemek yiyeceğiz.
Felix: Hayır olmam. Patatesleri fırına attıktan sonra bol vaktim olur.
Felix: Frances’i. Etli böreğin tari ini alacağım. Kızlar o yemeğe delirecek.
Işık Söner.
Oscar: Merhaba, çok güzel, çok güzel! Eve geldim canım! Mutfaktan harika
kokular geliyor. Hayır hayır ben dünyanın en şanslı adamıyım. Felix, şarabı aldım.
Batard Montrachet. Altı dolar yirmibeş sent. Dert etmezsin, değil mi? Bu hafta işe
yürüyerek gidebilirsin. Şaka yapıyorum. Harika bir iş çıkarmışsın. Ufak bir
önerim var. Işıkları biraz kısalım ve müziği de açalım. Sence etli böreğin yanında
Mozart iyi gider mi?Ha? Ne oldu Felix? Bir sorun var, sohbetinden anlaşılıyor. Ne
oldu? Ne?
Oscar: Tamam yedide evde olurum dedim ama saat sekiz oldu, sorun nedir?
f
f
Oscar: Bir dakika. Bunu kaydetmek istiyorum, kimse bana inanmaz. Artık yemeğe
geç kalacaksam arayıp haber vermem mi gerekiyor?
Felix: Herhangi bir yemek için değil. Karının nafakasını ödeyelim diye para
biriktirmek için evde yapmamız gereken saat beşten beri uğruna çabaladığım
yemek için.
Oscar: Felix, aile kavgasının zamanı değil. Kızlar her an burada olabilirler.
Oscar: Ne dediğimi hatırlamıyorum. Ne fark eder ki? Yedi buçuk, sekiz ne farkı
var.
Felix: Çok fark eder! Bana yedi buçuk dedin! Yedi gibi gelecek ve bana ordövrleri
hazırlamamda yardım edecektin, yedide onlar gelecekti, bir şeyler içecektik.
Sekiz gibi yemeği yiyecektik. Saat şimdi sekiz. Yemek pişti. Etli börek hazır. Onbeş
saniye içinde yemezsek bütün yemek kuruyacak.
Felix. Neyim ben? Sihirbaz aşçı mı? Sekizde piştiği için şanslıyım. Ben ne
yapacağım?
Felix: Ne sosu?
Felix: Sosu da olur heralde mi? Ne konuştuğunu bilmiyorsun. Sos ayrıca yapılır.
Kendi başına oluşmaz.
Felix: Öğüt mü? Ben gelip gösterene kadar mutfağın yerini bile bilmiyordun.
Oscar: Beni dinle! Benimle konuşmak istiyorsan o kaşığı önce bir indir.
Felix: Kaşık mı? Seni cahil! Bu bir kepçe. Daha kepçenin ne olduğunu bile
bilmiyorsun.
Felix: Çok mu kolay sanıyorsun? Hadi buyur! Mutfak senindir. Hadi buyur, yarım
saat geç kalan insanlara etli börek yap, devam et, hadi.
Kapı çalar.
Oscar: Tamam sekizde gelmemle ilgili resimli hikaye kitabı bile yazabilirsin.
Şimdi şu salak önlüğü çıkart çünkü kapıyı açıyorum.
Felix: Bir şey konusunda anlaşalım. Senin için son yemek yapışım. Çünkü senin
gibi insanlar iyi yemekten anlamıyorlar. Bu yüzden T.V. karşısında tıkınırlar.
Gwendolyn: Selam.
Cecily: Selam
Cecily: Ne güzel.
Gwendolyn: Hayır.
Oscar: Bayıldım.
Cecily: Teşekkürler.
Cecily: Nasılsınız?
Gwendolyn: Nasılsınız?
Felix: Parfüm.
Oscar: Tabi ki, tabi ki, nereye istersen. Ordövrlerin üzerine oturma yeter.
Gwendolyn: Evet, öyle, evet. Bizim dairemizden çok daha derli toplu. Yardımcınız
mı var?
Oscar: Ne kadar hoş değil mi? Ben de dün Felix’e nasıl tanıştığımızı anlattım.
Oscar: O
Oscar: Ne oldu?
Cecily: Gwen!
Gwendolyn: Hayır, hayır gerçekten iyi bir gece uykusu çekmek gerçekten
imkansız. Ne yapacağız bilmiyoruz.
Oscar: Hayır değil. Eminim kızlar birer kokteyl içmek ister. İstemez misiniz
kızlar?
Oscar: İçmek için ne var diye soruyor. Her şeyimiz var. Olmayanları da ilaç
dolabından bulup buluştururum. Ne istersin?
Cecily: Kardeşim beni anaç tavuk gibi kolluyor. Ufak bir duble olsun.
Gwendolyn: Soğuk bireyler alabilirim. Bilmiyorum. Belki kırılmış buzlu bir viski.
Tabi ki kırılmış buz varsa.
Felix: İngilizsiniz.
Felix: Bu arada bir kardeşim var. Doktor. Buffalo’da yaşıyor. New York’un dışı
oluyor.
Gwendolyn: Teşekkürler.
Cecily: Evet.
Cecily: Ne etkileyici.
Felix: Televizyondan.
Cecily: Göz alıcı şeyler yapacağız. Ama bunun TV’ye çıkmasını istemeyiz değil mi
Gwen?
Felix: Bekar mı? Biz bekar değiliz. Boşandık. Oscar boşandı. Bense boşanıyorum.
Felix: Çok üzüldüm. Boşanmak çok berbat bir şey değil mi?
Cecily: Doğru. Aylarca devam ettiği olur. Şanslıydım. Temiz bitirdik. Özgür kaldım.
Gwendolyn: Ama artık, köprünün altından çok sular geçti değil mi? Çok özür
dilerim, galiba adını unuttum.
Felix: Felix.
Cecily: Gwen!
Felix: Hayır onlar oğlumla kızım. Oğlum yedi, kızım beş yaşında.
Cecily: Oh ne tatlı.
Felix: Her gece. Eve gelirken onlara uğruyorum. Hafta sonları ve bayramlarda
alıyorum. Temmuz ve Ağustosta.
Felix: Evet. Onları yetiştirmekte harika iş çıkardı. Hep çok kibar ve iyi davranırlar.
Güzel konuşurlar. Hiç ‘ha’ demezler, hep ‘evet’ derler.
Felix: Çok iyi çocuklardır. Hepsini de o yaptı. Harika bir kadındır. O öyle bir
kadındır ki. Ne anlatıyorum? Bunlarla ilgilenmiyorsunuz.
Cecily: Saçmalık, gurur duymaya hakkın var. İki güzel çocuğun ve harika bir eski
karın var.
Felix: Güzeldir.
Felix: Biliyorum oturma odamızın fotoğrafı. Çok güzel bir evimiz vardı.
Felix: Evet her şeyi ona verdim. Çocuklarımı, lambaları. Özür dilerim. Afedersiniz.
Duygusallaşmak istemedim. Patates cipsi ister misiniz?
Cecily: Hayır, doğru söylüyorsun. George ve ben hiç bir zaman mutlu olmadık. Bir
günlüğüne bile
Gwendolyn: Neden böyle oldu bilmiyorum. Bir iki dakika önce gayet iyiydim.
Oscar: Ne demek hiç bir şey? Üç dakikalığına içeri gittim. Ortalık cenaze evine
dönmüş. Ne söyledin onlara?
Felix: Onlara hiç bir şey söylemedim. Bir de sen başlama, olur mu?
Oscar: Seni bir dakika bile yalnız bırakamıyorum. Gerçekten ağlamak istiyorsan
mutfağa git böreğine bak.
Oscar: Kızlar çok üzgünüm. Gerçekten. Sizi Felix konusunda uyarmayı unuttum. O
ayaklı bir pembe dizidir.
Cecily: Çok duyarlı, çok kırılgan. Onu kollarımın arasına alıp bakmak istiyorum.
Felix: Bakalım mı? Neye bakalım? Dört dolar seksen sent değerinde kül. Atık
yakma merkezine yollardım ama iki defa yanamaz.
Oscar: Beş dakika mı? Dört olmaz mı? Çok açım, ölüyorum.
Gwendolyn: Ve Felix’i de
Oscar: Hayır, Felix’i unutmam. Felix bebeğim seni seviyorum. Bize acayip bir
gecenin kapılarını açtın. Hadi çabuk, buz kovasını al ben şarabı aldım.
Oscar: Ne?
Oscar: Delirdin mi? Bizi orada ne bekliyor biliyor musun? Az önce güvercin
kardeşlerin iki odalık hamam gibi evine davet edildik. Ne demek ben
gelmiyorum.
Felix: Onlara söyleyecek bir şeyim yok. Çoktan Buffalo’daki kardeşimi anlattım.
Tüm anlatabileceklerimi anlattım.
Oscar: Felix senin için deli oldular. Bana söylediler. Birisi sana sarılmak istiyor.
Benden iyi durumdasın. Hadi buz kovasını al.
f
f
Felix: Gelmiyorum.
Oscar: İki kızla ne yapacağım. Bu fırsatı kaçırırsam seni asla affetmem. Değişmek
için hiç çaba sarfetmiyorsun. Ölene kadar böyle bir adam mı olacaksın?
Felix evi temizlemektedir, Oscar işten gelmiştir. Elinde gazetesiyle odadan çıkar.
Süpürgenin işini çeker. Derli toplu halde olan evi özenle dağıtır. Koltuğa oturu
gazetesini okumaya başlar. Felix Süpürgeyi içeri götürür ve kabloyu yavaş yavaş
çekerek toparlar. Oscar ayağa kalkar ve kabloya basar. Kablonun gelmediğini fark
eden Felix içeriye bakar Oscarı görür. Elini kabloya dolar içeriye doğru ansızın
kabloyu çeker Oscar aynı anda ayağını kaldırır, Felix in gürültüyle düştüğü
duyulur. Felix içeriye döner. Oscar eline bir oda spreyi alır sağa sola sıktıktan
sonra kalanını yemek masasındaki spagettiye sıkar.
Felix: Hayatının geri kalanında benimle konuşacak mısın diye merak ediyorum.
Eğer konuşmayacaksan radyo alacağım.
Oscar: Dün gece konuşma şansın vardı. Benimle yukarı gelmen için yalvardım. Al.
Arka kapının anahtarı. Koridorda ve odanda takıl canın acımaz.
Felix: Bu ne demek?
Oscar: Burada yaşamak istiyorsan, ben seni görmek, seni duymak ve pişirdiğin
yemeklerin kokusunu duymak istemiyorum. Şimdi spagettini nazikçe masamdan
almanı rica ediyorum. Komik olan nedir?
Oscar: Ben deliyim ha? Senin gibi bir zırdeliden bunu duymak gerçekten komik.
Oscar: Bırak
Felix: Temizliyorum.
Oscar: Bırak. O liguininin tek bir parçasını al, sinüslerine yumruğu yersin. Sakın!
Oscar: seni uyarıyorum Felix. Bu geceyi sağ salim geçirmek istiyorsan kapını
kilitle, pencerelerini de kilitle.
Felix odasına kaçar, Oscar salonda kanepeye uzanır. Felix bir süre sonra döner.
Felix: Bir şeyler dibe vurmanı sağladı. Ne oldu? Söylediğim bir şeyden mi?
Yaptığım bir şeyden mi?
Felix: Oscar ne oldu? Yemek yüzünden mi? Temizlik mi? Ağlamam mı?
Felix: Anlıyorum.
Oscar: Daha anlatmadım. Beni deli eden huylarından üstünkörü bahsettim. Ama
dün gece bardağı taşıran son damlaydı. Hem de tüm zamanların en devasa
damlasıydı. İngiliz Betty Boop ve kardeşiyle her şeyi ayarlamıştım ama sonra tüm
gece çay içmek ve senin hayat hikayeni anlatmak zorunda kaldım.
Felix: Bunun için beni suçlama. Seni bu buluşmayı yapmayalım diye uyarmıştım.
Felix: Söylemek istemediğim bir şeyi duymak için kaşınıyorsun. Ama duyman
lazım.
Felix: Tamam. Sen istedin. Harika birisin. Benim için çok şey yaptın. Sen
olmasaydın bana ne olurdu bilmiyorum. Beni evine aldın. Yaşayacak bir şeyler
verdin. Bunu asla unutmayacağım. Bence harikasın.
Oscar: Anlıyorum.
Oscar: İyi. Çünkü ben de konuşacağım. Altı ay boyunca burada yalnız yaşadım.
Sekiz koca odada tek başıma. Kederli umutsuz ve nefret edilesi bir haldeydim.
sonra sen yanıma taşındın. En yakın arkadaşım. Üç haftalık yakın temastan sonra
sinir buhranı geçirmeme ramak kaldı. Felix bana bir iyilik yap. Mutfağa taşın.
Çanak çömleğinle, kepçelerinle ve et ısısı ölçen termometrelerinle yaşa. Dışarı
çıkmak istediğinde zili çal. Yatak odasına kaçayım. Senden güzel güzel rica
ediyorum. Yolumdan çekil.
Felix: Kağıt havluların üzerinden yürü yerleri yeni yıkadım. Benden uzak dur
Oscar! Oscar uzak dur!
Felix: Oscar!
Felix: Oscar!
Oscar: Bitti Felix. Evliliğimiz bitti. Evliliğimizi iptal ettiriyoruz. Anlıyor musun?
Artık seninle yaşamak istemiyorum. Eşyalarını toplamanı, buzdolabı poşetlerini
de alıp evimden defolmanı istiyorum.
Felix: Şu an mı?
Oscar: Onun sana verdiği kadar zamanın var. Her zaman ki rutinini izlemeni
istiyorum.
Felix: Tamam, ben neyin ne olduğunu anlamak için sordum. Vicdanın seni rahat
bırakmayacak.
Oscar: Ne?
Oscar: Evet. Onun bunun üstesinden gelmenden sıkıntı bastı. O yüzden gitmen
gerekiyor.
Felix: İyi ama unutma bana olanlar senin mesuliyetin. Beni düşün.
Oscar: Seni mi düşüneyim? Bekle. Kahretsin. Neden düzgün bir insan gibi
adabınla evden kovulamıyorsun? Seni mi düşüneyim
Oscar: Tamam Felix, sen kazandın. Düzeltmeye çalışacağız. Geri gel Felix. Beni
böyle bırakma.
Oscar: Evet kovdum. Benim kararımdı. Kabul ediyorum tamam mı? Düşünmeme
izin verin.
Vinnie: Neyi?
Oscar: Evet, gelecek haftaki poker partisi için ne düşünüyordu biliyor musun? Hiç
bir ikrin var mı?
Roy: Nedir?
Oscar: Havai tarzı bir yemek. Kızarmış domuz. Çin usulü pirinç mücveri. Böyle
pokeri Honolulu’da oynamıyorlardır.
Oscar: Büyük şehirmiş. Elinde bavulu ağlayarak gezen bir adam arıyoruz. Hadi
Çıkarlar, Işıklar söner. Işıklar yanar sahneye dönerler, yorgun ve ter içinde
kalmışlardır.
Oscar: Zavallı adam demeyi keser misin? Adam kafama lanet okudu. Onu
tanıyorum sadece bana uyuzluk olsun diye kendini öldürür. Sonra da bana
musallat olur. Evi temizleyip durur.
f
Oscar:Nesin sen bilge adam mı? Oyun bitti Kartları ver, kartları ver bana,
oynamak istemiyorum.
Oscar: Spagetti değil, Linguini. Felix’e ne olacağını hiç düşünüyorsun bile değil
mi?
Vinnie: Merhaba
Gwendolyn: Nasılsın?
Gwendolyn: Evet Felix Ungar. Şu anda dairemde kalbini sevgili kardeşime döken
sevimli adam.
Felix: Lütfen kızlar. Bu utanç verici bir durum. Bir otele giderim. Nasılsın Vinnie?
Gwendolyn: Yeterince konuşmadın mı? Lütfen bir kaç gün kal. Düzenini oturtana
kadar.
Gwendolyn: Harika
Cecily: İyi geceler beyler, Briç oyununuzu böldüğümüz için özür dileriz.
Felix: Ne için?
Oscar: Senin için yaptığım iki harika şey için. Seni evime almak ve seni evimden
kovmak.
Felix: Oscar haklısın. İki kez evden kovulmak herkese yeter. Sana olan vicdan
borcum yüzünden üzerindeki laneti kaldırıyorum.
Telefon çalar
Felix: Bana bir iyilik yap Murray onunla şimdi konuşamayacağımı ilet. Bir kaç gün
içinde arayacağımı ve konuşacak çok şeyimiz olduğunu da söyle. Tavrım ona
farklı geliyorsa, şunu da söyle. Ben üç hafta önce evden attığı adam değilim.
Murray evet böyle söyle ona.
Oscar: Merhaba Blanche, niçin aradığını biliyorum. Çeklerimi aldın değil mi?
Artık ödeştik. Hayır at yarışı kazanmadım. Yemeklerimi evde yiyordum. Teşekkür
etmene gerek yok. Doğru olanı yapıyorum. Sen de.
Felix: İyi geceler Bay Madison. Temizlikçi lazım olursa saati bir buçuk dolar.
Oscar: Bir dakika. Evet tamam. Yarın gece konuşuruz. Çocukları öp. İyi geceler
Blanche. Felix gelcek cuma geliyorsun değil mi? Pokerden vazgeçmeyeceksin
heralde.
Felix: Ben mi? Asla. Evlilikler gelir geçer ama oyun hep devam eder. Görüşürüz
Frances.
Oscar: Görüşürüz Blanche. Peki ne yapıyoruz. Öyle oturacak mıyız yoksa poker
mi oynayacağız?
Oscar: Beyler beyler, izmaritlere dikkat edin burası benim evim. Dingonun ahırı
değil.
SON