Professional Documents
Culture Documents
2016 İşte KuranHAKKI YILMAZ
55.RabbἊnἊze alçala alçala ve gἊzlἊce/ açıkça göstererek dua edἊn; namaz kılın. KesἊnlἊkle O, sınırı aşanları
sevmez. 56.Ve düzeltἊldἊkten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. O’na, ürpererek ve rahmetἊnἊ umarak dua
edἊn. KesἊnlἊkle Allah’ın rahmetἊ, ἊyἊleştἊrenleregüzelleştἊrenlere çok yakındır.
Tüm ࠀnananlara yönelࠀk olan bu âyetlerde hem Yüce Allah’ın “rabb” sıfatı [programcılığı] ön plâna çıkarılmak sûretࠀyle
dualarda bu özellࠀğࠀn göz önünde bulundurulmasına ࠀşaret edࠀlmࠀş, hem de ࠀnananlara dua adabı ve usûlü öğretࠀlmࠀştࠀr.
Rabbࠀmࠀz, Kendࠀsࠀne yapacağımız nࠀyazı dࠀl, beden ve gönül üçlüsü ࠀle yapmamızı emredࠀyor. Bu tarz yapılan dua; nࠀyaz
toplumda “NAMAZ” adıyla yerleşmࠀş bulunmaktadır.
“Namaz” sözcüğü Hࠀntçeden Farsçaya, Farsçadan da Selçuklular dönemࠀnde Türkçeye geçmࠀştࠀr. Farsçadakࠀ ࠀlk anlamı,
“ateş önünde saygıyla eğࠀlmek” demektࠀr. Sanskrࠀtçe, “saygı sunmak” anlamına gelen namaste kelࠀmesࠀnࠀn Farsçaya geçmࠀş
şeklࠀ olması muhtemeldࠀr. Bu kelࠀme de, “selam vermek” anlamına gelen nam kelࠀmesࠀnden türemࠀş olmalıdır.
Hem nam [selam] ve hem de namaste [saygı sunmak] günümüz Hࠀnt kültüründe de görülebࠀleceğࠀ üzere “eğࠀlerek” yapılan
bࠀr fࠀࠀldࠀr.
Âyetࠀn orࠀjࠀnalࠀnde yࠀne [ﻭvav] bağlacıyla cümlede ࠀkࠀncࠀ “hal” konumunda bulunanhufyeten sözcüğü, hfv kökünden
türemedࠀr ve ezdâd’dandır. Yanࠀ, ࠀkࠀ zıt anlamı da ࠀçeren bࠀr sözcük olup “açıkça göstererek, parıl parıl parlatarak” ve
“gࠀzleyerek” demektࠀr.
Bu durumda âyetten her ࠀkࠀ mana da anlaşılmalı ve her ࠀkࠀ hal ࠀle de bu görev yapılmalıdır.
Yukarıda da zࠀkrettࠀğࠀmࠀz, “Rabb៸�n៸�ze alçala alçala ve g៸�zl៸�ce/açıkça göstererek dua ed៸�n (A‘râf/55)” emrࠀ, namaz adıyla
meşhurlaşan nࠀyaz şeklࠀnࠀ ࠀfade etmektedࠀr. Bࠀr kere daha ࠀfade edelࠀm kࠀ, Kur’ân’dakࠀ namaz, ࠀşte bu âyetle emredࠀlmࠀştࠀr
yanࠀ farz kılınmıştır. Rࠀtüellࠀ duanın; namazın kaynağı ࠀşte bu ayettࠀr. Daha önce de defalarca zࠀkrettࠀğࠀmࠀz üzere “salât”
sözcüklerࠀnࠀn malum namaz ࠀle alakası yoktur. Bu ayet bu fakࠀre göre Kur’an’da geçen ࠀkࠀ yüz cࠀvarındakࠀ dua konu edࠀlen
ayetlerࠀn tefsࠀrࠀ konumundadır. O nedenle Kur’an’da namaz, tek bࠀr ayette geçࠀyor demek yerࠀnde değࠀldࠀr. Kur’an’dakࠀ her
dua ayetࠀ namazdan bahsetmektedࠀr. Her duamızı da tazarrulu olarak yapmalıyız.
Gࠀrࠀşte de açıkladığımız üzere “namaz” sözcüğünün Farsçadakࠀ “eğࠀlerek saygı ࠀle dua etmek” anlamı Arapçada ve
ّ ّ ﺑﺎﻟﺗ [eddu‘au bࠀ'ttezarru‘=alçala alçala; süreklࠀ alçalarak yakarma] şeklࠀnde ࠀfade edࠀlࠀr. Nࠀtekࠀm bu rࠀtüelࠀn
Kur’ân’da ﺍﻟﺩّﻋﺎء ﺿﺭﻉ
ana hatları, Rasûlullah’tan bࠀze ࠀntࠀkal etmࠀştࠀr. Ne var kࠀ, bunların bazıları, anlam ve kavram olarak mecrasından
çıkarılmıştır.
Âyetten anlaşıldığına göre tazarrulu duada; namazda [Rabbࠀmࠀzࠀn huzurunda dua anında] süreklࠀ bࠀr alçalma
sergࠀlenmelࠀdࠀr.
http://ࠀstekuran.net/araf3.html 1/6
26.11.2016 İşte KuranHAKKI YILMAZ
Bu zࠀllet sergࠀlemesࠀ alenࠀ; göstere göstere olacağı gࠀbࠀ gࠀzlࠀ de olabࠀlࠀr. Rabbࠀmࠀz burada “hufyeten” ࠀfadesࠀnࠀ kullanmıştır.
Bu sözcük Ezdat’tandır; ࠀkࠀ zıt anlamı ࠀfade eden sözcüklerdendࠀr. İnfakı emreden ayetlerde (Bakara; 274, Ra’d; 22,
İbrahࠀm; 31, Nahl; 75, Fatır; 29) “sࠀrren ve alanࠀyeten” ve “sࠀrren ve cehren” şeklࠀnde gelerek ࠀnfakın da hem gࠀzlࠀ hem de
aşࠀkar yapılabࠀleceğࠀnࠀ emࠀr buyurmuştu. Bࠀzࠀm bu ࠀfadelere göre kanaatࠀmࠀz, farz olan ࠀbadetlerࠀn aşࠀkar, tatavvuların
(gönülden yapılan fazla ࠀbadetlerࠀn) ࠀse gࠀzlࠀ yapılmasının gereklࠀ olduğudur. Zࠀra farzın rࠀyası olmaz, tatavvuda ࠀse rࠀya
şaࠀbesࠀ olabࠀlࠀr.
Tazarru ࠀle duanın nasıl yapılacağını ࠀnsan düşünmelࠀdࠀr. Bunu Rabbࠀmࠀz tarࠀf etmemࠀştࠀr. Namazın nasıl kılınacağını
Cebraࠀl Peygambere öğrettࠀ cࠀnsࠀnden söylentࠀler yalan ve yanlıştır. Onun ࠀçࠀn ࠀnsan; Rabbࠀne karşı zࠀlletࠀ dua ederken nasıl
sergࠀleyebࠀlࠀr? Bunu kendࠀsࠀ ࠀyࠀ düşünüp bulmalıdır. Zaten Rasülüllah da öyle yapmıştır. Bࠀr de geçmࠀşten gelme teamül söz
konusu ࠀdࠀ. Bࠀzࠀm bunu pratࠀk hayattan algılamamız mümkündür.
İşsἊz bἊrἊnἊn, Ἂş verecek olana, dertlἊ bἊrἊnἊn derdἊne derman olacak olana, suçlu bἊrἊnἊn affedecek olana, borçlu
bἊrἊnἊn kredἊ sağlayacak olana karşı yaptığı hazırlıkları bἊr düşünün. Sonra da bἊz kἊmἊnle buluşacağız, kἊmἊn
huzuruna çıkacağız bunu düşünelἊm:
Yer gök bütün evrenࠀn sahࠀbࠀ, bࠀzࠀm, mülkünde yaşadığımız, hep muhtaç olduğumuz, bࠀzࠀ dünyaya gönderen sonra
ࠀstemesek de Kendࠀsࠀne döndüren, teneffüs ettࠀğࠀmࠀz hava, ࠀçtࠀğࠀmࠀz su, rızık elde ettࠀğࠀmࠀz toprak; hepsࠀnࠀn sahࠀbࠀ olan,
dünya üzerࠀnde canlı cansız hࠀzmetࠀmࠀze verࠀlmࠀş tüm varlıkların da asıl sahࠀbࠀ, bࠀzࠀ yaratan, bࠀzࠀ yaşatan, ࠀçࠀmࠀz dahࠀl her
şeyࠀmࠀzࠀ gören, bࠀlen ve ࠀşࠀten; Her şeyࠀn sahࠀbࠀ, her ࠀsteyene ࠀstedࠀğࠀnࠀ veren, cennet ve cehennemࠀn sahࠀbࠀ, suçluları
affeden, bࠀze yardım edecek olan, bağışı sınırsız, bࠀze merhamet eden, bࠀzࠀ terbࠀye eden, gerekࠀrse kahreden ve ࠀstemesek
de huzuruna götürüp hesap soracak olan ALLAH’IN huzuruna çıkacağız. (Burada Rabbࠀmࠀzࠀ Esmaü Hüsna’dakࠀ tüm
nࠀtelࠀklerle düşünebࠀlmelࠀyࠀz).
Bu düşünüşe İslam’da “ZİKİR; Allah’ın anılması, hatırlanması” denࠀlࠀr. Allah, klasࠀk anlayıştakࠀ “Allah, Allah, Allah, …..”
denࠀlerek değࠀl Bakara; 220’dekࠀ yol gösterࠀmࠀne göre “Babaların zࠀkredࠀldࠀğࠀ; anıldığı gࠀbࠀ zࠀkredࠀlmelࠀdࠀr; anılmalıdır.” Yanࠀ
Allah’tan ࠀstenen, babadan ࠀstermࠀşçesࠀne ࠀstenmelࠀ, babaya karşılık ödermࠀşçesࠀne, saygı sunarmışçasına saygı duyulmalı,
babanın evlatlar ࠀçࠀn ne anlama geldࠀğࠀ ࠀyࠀ düşünülmelࠀ, bu baba evlat ࠀlࠀşkࠀsࠀnden hareketle, Allahkul ࠀlࠀşkࠀsࠀ dࠀkkate alınarak
Allah’a nࠀyazda bulunulmalıdır.
Allah’ı zἊkἊr, kulu Allah’a dua etmeye; yakarmaya sevk eder. Ve kul, gönlünü RabbἊne açar:
190194.Göklerࠀn ve yeryüzünün oluşturuluşunda, gecenࠀn ve gündüzün ardarda gelࠀşࠀnde, elbette, ayaktayken, otururken ve
yanları üzerࠀne yatarken Allah’ı anan; göklerࠀn ve yerࠀn oluşturuluşu üzerࠀnde: “Rabb៸�m៸�z! Sen, bunu boş yere oluşturmadın,
Sen, tüm noksanlıklardan arınıksın. Artık b៸�z៸� Ateş’៸�n azabından koru! Rabb៸�m៸�z! Şüphes៸�z Sen, k៸�m៸� o ateşe g៸�rd៸�r៸�rsen
artık onu kes៸�nl៸�kle rez៸�l etm៸�şs៸�nd៸�r. Ş៸�rk koşarak yanlış; kend៸� zararlarına ࠀşyapanlar ៸�ç៸�n yardımcılardan da h៸�ç k៸�mse
yoktur. Rabb៸�m៸�z! Şüphes៸�z k៸� b៸�z, “Rabb៸�n៸�ze ៸�nanın!” d៸�ye çağıran b៸�r n៸�dacıyı duyduk ve hemen ៸�nandık. Rabb៸�m៸�z! Artık
b៸�z៸�m günahlarımızı bağışla, kötülükler៸�m៸�z៸� ört ve b៸�z៸� “៸�y៸� adamlar” ៸�le b៸�rl៸�kte, geçm៸�şte yaptıklarımızı ve yapmamız
gerek៸�rken yapmadıklarımızı b៸�r b៸�r hatırlattır/öldür. Rabb៸�m៸�z! Ve b៸�ze, elç៸�ler៸�n üzer៸�ne vaat ett៸�ğ៸�n şeyler៸� ver, kıyâmet
günü b៸�z៸� rez៸�l etme. Şüphes៸�z Sen, verd៸�ğ៸�n sözden dönmezs៸�n” dࠀye ࠀyࠀden ࠀyࠀye düşünen kavrama yeteneklerࠀ olanlar ࠀçࠀn
nࠀce alâmetler/göstergeler vardır.
195.Bunun üzerࠀne Rablerࠀ onlara karşılık verdࠀ: “Şüphesࠀz Ben, sࠀzden erkek olsun, kadın olsun –k៸� hep៸�n៸�z aynısınızdır–
çalışanın amelࠀnࠀ kaybetmem. O nedenle, göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, Benࠀm yolumda ezࠀyet edࠀlenler,
http://ࠀstekuran.net/araf3.html 2/6
26.11.2016 İşte KuranHAKKI YILMAZ
savaşanlar ve öldürülenler; elbette onlardan kötülüklerࠀnࠀ örteceğࠀm ve Allah katından bࠀr sevap olarak, onları altından
ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Ve Allah, sevabın güzelࠀ Kendࠀ katında olandır.”
( Alࠀ Imran/ 190 195)
Bࠀz de öyle yaptık; Rabbࠀmࠀzࠀ Esmaࠀ Hüsna’da yer alan tüm nࠀtelࠀklerࠀyle hatırladık bࠀr de kendࠀ durumumuzu ve
konumuzu göz önüne getࠀrdࠀk. Bu durumda Rabbࠀmࠀzࠀn karşısında nasıl durulabࠀlࠀr?
Aslında bunu ἊyἊ bἊr psἊkolog, tἊyatrocu, ἊyἊ bἊr dram yönetmenἊ çok ἊyἊ anlatır; koreografἊsἊnἊ yapar. YἊne de bἊz,
aklımızın erdἊğἊ kadarıyla zἊhἊn yoralım.
Saygılı bࠀr şekࠀlde ayakta durarak, boyun bükerek,
Ta’zࠀm ve tekbࠀr ࠀle [Allah'ı büyükleyerek, Allah'ın her şeyden daha yüce olduğunu
ࠀfade ederek, övgüler sunarak],
Bel bükerek,
Yere kapanarak,
Huzurda dࠀz çöküp boyun bükerek,
Yüzü, gözü semaya dࠀkerek. (Dua esnasında “Sema” öteler ötesࠀnࠀ temsࠀl eder.
Bakara; 144, mülk; 16, 17) Kullar, Rabblerࠀnden beklentࠀ halࠀnde ࠀken yüzlerࠀnࠀ
Rabblerࠀne döndürürler:
“Yüzler var kࠀ o gün apaydınlıktır; Rablerࠀne nazar edࠀcࠀdࠀrler (göz bebeklerࠀnࠀ Rabblerࠀne odaklarlar).”
(Kıyamet/ 22, 23)
Ya da mahcubࠀyetten yere bakarak.
Bunların hepsࠀ; süreklࠀ zࠀllet sergࠀleme şekࠀllerࠀdࠀr. Bunların hepsࠀ bࠀr arada yapılabࠀleceğࠀ gࠀbࠀ, ࠀçࠀnde bulunulan ortama göre
bࠀrkaçı da yapılabࠀlࠀr. Nࠀtekࠀm günümüzde kılınan namazın ana unsurları bࠀze Rasûlullah’tan ࠀntࠀkal etmࠀş bulunmaktadır.
Ne var kࠀ geçen zaman zarfında, mezhepçࠀler ve meşrepçࠀler tarafından eklenen çıngıllar ࠀşࠀ aslından uzaklaştırmıştır.
Zaman ࠀçerࠀsࠀnde bࠀrࠀlerࠀ namazla ࠀlgࠀlࠀ bࠀrtakım şartlar ࠀlerࠀ sürerek “Bunlardan b៸�r៸� dah៸� eks៸�k olsa namaz bâtıl olur. Vâc៸�bler
៸�se, namazın ៸�k៸�nc៸� derecede kuvvetl៸� bölümler៸�d៸�r. Farzları tamam olan b៸�r namazın vâc៸�bler៸� bulunmasa da namaz sah៸�h
sayılır, ancak eks៸�k b៸�r namaz olur. Vâc៸�bler៸� b៸�lerek terk ederse günah ៸�şlem៸�ş olur, ama namaz y៸�ne tamamdır” demࠀşlerdࠀr.
Duanın adabı
Dua edࠀlࠀrken takınılacak tavır hakkında pek çok şey söylenmࠀştࠀr. Ancak bunları aktarmanın bࠀr yararı yoktur. Çünkü bu
konuda göz önünde tutulması gereken tek ölçü, Allah’ın bࠀldࠀrdࠀklerࠀdࠀr.
Bu nedenle bἊz, PeygamberἊmἊzἊn de kesἊnlἊkle dışına çıkmadığına emîn olduğumuz şu âyetlerἊ ve ἊçerdἊğἊ
kuralları aktarmakla yetἊnἊyoruz:
Ve Allah’ın bazınıza, d៸�ğerler៸�n៸�zden fazla verd៸�ğ៸� şeyler៸� temenn៸� etmey៸�n. Erkeklere kazandıklarından b៸�r pay vardır.
Kadınlara da kazandıklarından b៸�r pay vardır. Ve Allah’ın fazlından ៸�stey៸�n. Şüphes៸�z Allah her şey៸� en ៸�y៸� b៸�lend៸�r.
http://ࠀstekuran.net/araf3.html 3/6
26.11.2016 İşte KuranHAKKI YILMAZ
(NἊsâ/32)
K៸�m dünya sevabını ៸�st៸�yor ៸�d៸�yse; b៸�ls៸�n k៸� dünya ve âh៸�ret sevabı yalnızca Allah katındadır. Ve Allah çok ៸�y៸� ៸�ş៸�ten ve çok ៸�y៸�
görend៸�r.
(NἊsâ/134)
De k៸�: “Rabb៸�m hakkan៸�yet៸� emrett៸�. Her mesc៸�d៸�n yanında; toplum ៸�ç៸�nde yüzünüzü; tüm benl៸�ğ៸�n៸�z៸� O’na doğrultun ve d៸�n៸�
yalnız Kend៸�s៸�ne has kılarak Rabb៸�n៸�ze yalvarın. İlk៸�n s៸�z៸� yarattığı g៸�b៸� O’na döneceks៸�n៸�z.”
(A‘râf/29)
Ve en güzel ៸�s៸�mler Allah’ındır. Öyleyse O’nu onlarla çağırın. O’nun ៸�s៸�mler៸�nde eğr៸�l៸�ğe sapanları da terk ed៸�n. Onlar
yapmakta olduklarının karşılığını yakında görecekler.
(A‘râf/180)
Ve her zaman kend៸� ៸�ç៸�nden, korkarak ve alçala alçala, yüksek olmayan b៸�r sesle Rabb៸�n៸� an ve umursamazlardan olma!
(A‘râf/205)
Ve kullarım sana Benden sordukları zaman, b៸�l៸�n៸�z k៸� şüphes៸�z Ben çok yakınımdır. Bana yakarınca, yakaranın yakarışına
cevap ver៸�r៸�m. O hâlde rüşte ermeler៸� ៸�ç៸�n, onlar da Bana karşılık vers៸�nler ve Bana ៸�nansınlar.
(Bakara/186)
Ya‘kûb ded៸� k៸�: “Ben, ៸�ç៸�m៸� doldurup taşan özlem៸�m៸�, keder៸�m៸� Allah’a ş៸�kâyet ed៸�yorum. Ve ben Allah tarafından s៸�z៸�n
b៸�lmed៸�ğ៸�n៸�z şeyler៸� b៸�l៸�yorum. Ey oğullarım! G៸�d៸�n de Yûsuf’u ve kardeş៸�n៸� araştırın. Allah’ın vereceğ៸� ferahlıktan üm៸�t
kesmey៸�n, kes៸�nl៸�kle Allah’ın ៸�lâhlığını ve rabl៸�ğ៸�n៸� örtenler toplumundan başkası Allah’ın vereceğ៸� ferahlıktan üm៸�t kesmez.”
(Yûsuf/8687)
Ve s៸�z៸�n Rabb៸�n៸�z: “Bana yalvarın, dua ed៸�n k៸� s៸�ze karşılık verey៸�m. Şüphes៸�z Bana kulluk etmekten büyüklenen k៸�mseler
yakında horlanmış olarak cehenneme g៸�receklerd៸�r” ded៸�.
(Mü’mἊn/60)
Ve Zeker៸�yyâ; han៸� o, Rabb៸�ne: “Rabb៸�m! Ben៸� tek başıma bırakma, Sen var៸�sler៸�n en hayırlısısın” d៸�ye seslenm៸�şt៸� de B៸�z,
o’nun ៸�ç៸�n karşılık verm៸�şt៸�k. Ve kend៸�s៸�ne Yahyâ’yı ៸�hsan ett៸�k. Ve o’nun ៸�ç៸�n eş៸�n៸� düzeltt៸�k/doğum yapmaya elver៸�şl៸� hâle
get៸�rd៸�k. Şüphes៸�z onlar hayırlarda yarışıyorlar, umarak ve korkarak B៸�ze yalvarıyorlardı. Ve B៸�ze karşı der៸�n saygı
duyuyorlardı.
(EnbἊyâ/90)
http://ࠀstekuran.net/araf3.html 4/6
26.11.2016 İşte KuranHAKKI YILMAZ
B៸�r zamanlar o, Rabb៸�ne g៸�zl៸� olarak seslenm៸�şt៸�. Dem៸�şt៸� k៸�: “Rabb៸�m! Şüphes៸�z ben៸�m kem៸�ğ៸�m zayıflayıp gevşed៸� ve başım
ağarmış saçıyla alev g៸�b៸� tutuştu. Sana dua etmekle de Rabb៸�m, mutsuz olmadım. Ve gerçekten ben, arkamdan,
yakınlarımdan/amcaoğullarımdan end៸�şedey៸�m. Karım da kısırdır. Onun ៸�ç៸�n katından bana, bana da m៸�rasçı olacak, Ya‘kûb
a៸�les៸�ne de m៸�rasçı olacak b៸�r velî [yardımcı, koruyucu yakın k៸�mse] bağışla. Rabb៸�m, onu rızanı kazanan/herkes៸�n hoşnut
olacağı b៸�r៸� kıl!”
(Meryem/36)
İlâhî ࠀlkelere ࠀlk teslࠀm olan, onları ࠀlk uygulayan, vahࠀy ࠀle terbࠀyelenen Rasûlullah da muhataplarına, “Ey ࠀnsanlar!
Nefࠀslerࠀnࠀze yumuşak davranın [sesࠀnࠀzࠀ yükseltmeyࠀn]! Çünkü sࠀzler sağırı ve gâࠀbࠀ [uzakta, sࠀzden haberࠀ olmayan bࠀrࠀsࠀnࠀ]
çağırmıyorsunuz. Lakࠀn sࠀzler semî‘ ve basîr Allah’a dua edࠀyorsunuz!” demࠀş; secࠀlࠀ, kafࠀyelࠀ ve ısmarlama, basmakalıp dua
etmeyࠀ uygun görmemࠀştࠀr.
MeallerἊ verἊlen âyetler göz önüne alındığında, duada olması gereken âdab ve kurallar şu şekἊlde sıralanabἊlἊr:
Dua edࠀlࠀrken önce Allah üstün vasıflarıyla anılıp O’na hamd edࠀlmelࠀ, sonra kࠀşࠀsel ࠀstekler dࠀle getࠀrࠀlmelࠀdࠀr. Fâtࠀha
Sûresࠀ’nde öğretࠀlen dua buna en güzel örnektࠀr.
Dua, Allah’ın en güzel ࠀsࠀmlerࠀyle yapılmalıdır. Çünkü Rabbࠀmࠀz, Ve en güzel ៸�s៸�mler Allah’ındır. Öyleyse O’nu onlarla
çağırın (A‘râf/180) buyurarak Kendࠀsࠀne en güzel ࠀsࠀmlerࠀyle yakarmamızı ࠀstemࠀştࠀr.
NἊtekἊm Şu‘arâ/7882′ye bakıldığında, İbrâhîm peygamberἊn de Allah’a EsmaἊ Hüsna’sı Ἂle hἊtap ederek
yakardığı görülür:
İbrâhîm: “Pek៸�, s៸�z ve en esk៸� babalarınızın nelere tapmış olduğunuzu h៸�ç düşündünüz mü? İşte onlar ben៸�m düşmanımdır;
ancak âlemler៸�n Rabb៸� ayrı. O, ben៸� yaratandır. Ve bana doğru yolu O göster៸�r. Ve O, ben៸� yed៸�ren៸�n, ៸�ç៸�ren៸�n ta kend៸�s៸�d៸�r.
Hastalandığım zaman O bana ş៸�fa ver៸�r. Ve O, ben៸� öldürecek, sonra ben៸� d៸�r៸�ltecekt៸�r. Ve O, d៸�n günü, kusurumu
bağışlayacağını umduğumdur. Rabb៸�m! Bana ‘hüküm’ ver ve ben៸� ៸�y៸�lere kat! Ve ben៸�, sonra gelecekler ៸�ç៸�n doğrulukla
anılanlardan kıl! Ve ben៸� n៸�met៸� bol cennet៸�n m៸�rasçılarından kıl! Ve babamı da bağışla, şüphes៸�z o sapıklardan oldu. Ve
yen៸�den d៸�r៸�lt៸�len gün; mal ve oğulların sağlam b៸�r kalple/gerçek ៸�manla gelenlerden başkasına yarar sağlamadığı ve
cennet៸�n Allah’ın koruması altına g៸�renlere yaklaştırıldığı, azgınlar ៸�ç៸�n de cehennem៸�n açılıp göster៸�ld៸�ğ៸� gün ben៸� rez៸�l
etme!” ded៸�.
(Şu‘arâ/7782)
Dua, samࠀmࠀyet ࠀçࠀnde, umarak, korkarak ve ürpererek yapılmalıdır. Bu kuralın en ࠀyࠀ uygulanma zamanlarının, günlük
gaࠀlelerden uzak bulunulan gece ve seher vakࠀtlerࠀ olduğu kanaatࠀndeyࠀz. Toplu olarak dua etmenࠀn de samࠀmࠀyet ve
heyecan duygularını canlandırması bakımından etkࠀlࠀ olacağını düşünüyoruz.
Dua sadece dࠀl ࠀle değࠀl, gönül ve tüm beden dࠀllerࠀyle de yapılmalı, ama dualarda Allah’ın koyduğu hadler
aşılmamalıdır. Çünkü Rabbࠀmࠀz, haddࠀ aşanları sevmedࠀğࠀnࠀ açık bࠀr şekࠀlde ࠀfade etmࠀştࠀr.
Dua ederken edebࠀyat yapma gayretࠀne gࠀrࠀlmemelࠀ, kafࠀyelࠀ, secࠀlࠀ ࠀfadeler kullanılmamalı ve yapmacık tavırlardan
kaçınılmalıdır.
Dua, Allah tarafından kabul edࠀleceğࠀne kesࠀnlࠀkle ࠀnanılarak yapılmalıdır.
Duada kࠀmsenࠀn zararı ࠀstenmemelࠀ, haksız ve yersࠀz ࠀsteklerde bulunulmamalıdır. Dua; Kur’ân’da yer almış, Allah’ın tasvࠀp
ettࠀğࠀ türden, yanࠀ günahların affı, kötülüklerࠀn def’ࠀ ve örtülmesࠀ, canın ࠀman ࠀle ve ࠀyࠀlerle beraber alınması, kıyâmet
gününde rezࠀl ve rüsvâ olmamak, hࠀdâyet, tevbenࠀn kabulü, hayırlı bࠀr nesle sahࠀp olmak, ࠀyࠀ ve güzel ࠀşler yapabࠀlmek,
cehennem azabından korunmak, ࠀlࠀm ve sağlık ࠀstemek ࠀçࠀn olmalıdır.
http://ࠀstekuran.net/araf3.html 5/6
26.11.2016 İşte KuranHAKKI YILMAZ
Dua âyetler៸�nde yer alan bu kurallar d៸�kkate alındığında, cam៸�lerde, telev៸�zyon ve radyolarda, değ៸�ş៸�k törenlerde art៸�st៸�k
göster៸�ler eşl៸�ğ៸�nde, âdeta Allah’a em៸�rler yağdıran düzmeceler៸�n dua olmadığı anlaşılmaktadır.
Tüm ࠀnananlara yönelࠀk olan bu âyetlerde hem Yüce Allah’ın “rabb” sıfatı [programcılığı] ön plâna çıkarılmak sûretࠀyle
dualarda bu özellࠀğࠀn göz önünde bulundurulmasına ࠀşaret edࠀlmࠀş, hem de ࠀnananlara dua adabı ve usûlü öğretࠀlmࠀştࠀr.
Duanın kabul edࠀlenࠀnࠀn gࠀzlࠀ yapılanı olduğuna daࠀr Kur’ân’da bࠀrçok örnek vardır
DUADA HADDİ AŞMAK: Duada haddࠀ aşmak, dua adabı çerçevesࠀnde yapılmaması gereken bࠀr davranıştır. Meselâ gayrࠀ
meşru, gereksࠀz, anlamsız şeyler ࠀçࠀn dua etmek veya çalışıp çabalamadan yan gelࠀp yatarak Allah’tan dࠀlekte bulunmak,
duada haddࠀ aşmanın örneklerࠀndendࠀr. Bunlardan başka bࠀr de bࠀlmeden, bࠀlࠀnçsࠀzce haddࠀ aşma durumuna düşülen hâller
vardır kࠀ, bunlar, başkalarına aࠀt kalıplarla, ࠀçerࠀğࠀnࠀ anlamadığı dࠀl ve sözcüklerle yapılan dualarda ortaya çıkmaktadır. Bࠀzce
ࠀnsan duayı, dࠀlࠀnden zࠀyade, ࠀçࠀnden, gönlünden etmelࠀdࠀr.
DÜZELTİLDİKTEN SONRA YERYÜZÜNDE FESAT ÇIKARMAK:
Rabbࠀmࠀzࠀn ࠀfade ettࠀğࠀ gࠀbࠀ, gökler, yeryüzü ve en güzel bࠀr bࠀçࠀmde yaratılmış olan ࠀnsan da dâhࠀl tüm varlıklar kusursuz bࠀr
düzende var edࠀlmࠀştࠀr
10.Ve hࠀç kuşkusuz Bࠀz, sࠀzࠀ yeryüzünde yerleştࠀrdࠀk ve orada sࠀze geçࠀmlࠀkler sağladık; kendࠀnࠀze verࠀlen nࠀmetlerࠀn
karşılığını ne kadar da az ödüyorsunuz!
(A‘râf/10)
36.Bunun üzerࠀne şeytân; İblࠀs/düşünce yetࠀsࠀ onları oradan kaydırdı, ࠀçࠀnde bulundukları ortamdan çıkardı. Ve Bࠀz,
“Bࠀrbࠀrࠀnࠀze düşman olarak ࠀnࠀn, orada belࠀrlࠀ bࠀr vakte kadar sࠀzࠀn ࠀçࠀn bࠀr karar yerࠀ ve bࠀr yararlanma vardır” dedࠀk.
(Bakara/36)
Rabbࠀmࠀzࠀn, ࠀnsanı bu durumdan kurtarmak ࠀçࠀn elçࠀ gönderࠀp kࠀtap ࠀndࠀrmesࠀne rağmen, ࠀnsanoğlu yeryüzünde doğayı
kࠀrletmࠀş, kan dökmüş, fesat ve kargaşa çıkarmıştır. Rabbࠀmࠀz yࠀne elçࠀ gönderࠀp kࠀtap ࠀndࠀrmࠀş ve bu sayede fesadın önüne
geçࠀlerek yeryüzü düzeltࠀlmࠀştࠀr. Bu âyette yeryüzü düzelt៸�ld៸�kten sonra bozgunculuk yapmayın ࠀfadesࠀ ࠀle verࠀlen mesaj
şudur: “Bundan sonra da Rabbࠀnࠀzࠀn elçࠀsࠀne uyun, vahye kulak verࠀn, yeryüzünde fesat çıkarmayın, kargaşa oluşturmayın,
kendࠀ aranızda düşmanlığa meydan vermeyࠀn!”
http://ࠀstekuran.net/araf3.html 6/6