Professional Documents
Culture Documents
James Lull - İletişim Çağında Kültür
James Lull - İletişim Çağında Kültür
JAMES LULL
KÜLTÜR
JAMES LULL
İletişim Çağında yaşamak ne anlama gelmektedir? Günümüzde
kültürün doğası nedir? Kültürel kimlikler küreselleşme içerisinde nasıl
değişmiştir?
İletişim Çağında Kültür bir dizi akademik disiplinden dünyanın
önde gelen düşünürlerinden bazılarını modern çağda ‘kültür’ün ne
anlama geldiğini tartışmak üzere bir araya getirmektedir. Yazarlar,
KÜLTÜR
• Yıldız Kültürü
• Bilgisayarlar, İnternet ve Sanal Kültürler
James Lull
İngilizceden Çeviren
Ece Simin Civelek
H E C E YAY I N L A R I
Hece Yayınları: 475
İnceleme
Orijinal adı
Culture in the Communication Age
©Hece Yayınları
Çeviren
Ece Simin Civelek
Editör
Hayriye Ünal
Birinci Basım
Şubat 2018
Kapak Tasarımı
www.sarakusta.com.tr
Teknik Hazırlık
www.hece.com.tr
ISBN: 978-605-9556-72-9
Baskı
www.dumat.com.tr
BIRINCI KISIM
KÜLTÜRÜN TEMELLERİ / 17
1 ZİHNİN KÜLTÜRÜ: Anlamın ve Duygunun Kökenleri
Üzerine/Edward C. Stewart / 19
2 KÜLTÜRÜN TEMELLERİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK/Eduardo Neiva / 55
3 KÜLTÜRÜ KÜRESEL BİR EKÜMENDE DÜŞÜNMEK/Ulf Hannerz / 95
İKINCI KISIM
KÜLTÜRÜ ANLAMLANDIRMAK / 125
4 YAŞAM BİÇİMLERİNDEN YAŞAM TARZINA: Kültürü ideoloji ve
duyarlılık olarak yeniden düşünmek/David C. Chaney / 127
5 KÜLTÜREL TOPLUMSAL CİNSİYET SORUSU/Mirja Liikkanen / 151
6 KÜLTÜREL CEPHELER: ÇAĞDAŞ KÜLTÜRLERİN DİYALOJİK BİR
ANLAYIŞINA DOĞRU/Jorge A. González / 181
7 İLETİŞİM ÇAĞI İÇİN ÜST KÜLTÜR/James Lull / 223
ÜÇÜNCÜ KISIM
ÇAĞDAŞ KÜLTÜREL BİÇİMLER / 277
8 POPÜLER KÜLTÜRDE VE MEDYA GÖSTERİLERİNDE
KÜLTÜREL TEORİ/Michael Real 279
9 GÖRSEL KÜLTÜR/Paul Messaris / 299
10 YILDIZ KÜLTÜRÜ/Stephen Hinerman / 323
11 BİLGİSAYARLAR, İNTERNET VE SANAL
KÜLTÜRLER/Steve Jones ve Stephanie Kucker / 357
DİZİN / 381
Katkı Sağlayanlar Üzerine Notlar
David C. Chaney İngiltere Durham Üniversitesinde Sosyoloji Profesörü’dür.
Akademik uzmanlığı çağdaş kültürel tarihin sosyolojisidir. Kültürün söylemlerine
ilişkin daha kuramsal kaygılar ile alışveriş merkezi ve kamusal festivaller gibi kurum-
lar üzerine kapsamlı bir şekilde, birleştirici çalışmalar yayımlamıştır. Son kitapları
arasında The Cultural Turn ve Lifestyles yer almaktadır. Şu an Macmillan için kültürel
değişim ve gündelik hayat üzerine bir kitaba yönelik çalışmaktadır.
7
ve gündelik hayattaki rolü üzerine Pew Hayır Vakfına danışmanlık yapmıştır. Şu
an Chicago’da bir yüksek-teknoloji sanayi şirketi olan VRCO, A.Ş. için pazarlama
ve iletişim koordinatörü ve Illinois-Chicago Üniversitesinde İletişim bölümünde
Yardımcı Öğretim Görevlisi olarak çalışmaktadır.
8
GİRİŞ
James Lull
9
James Lull
10
Neden İletişim Çağı?
11
James Lull
12
Neden İletişim Çağı?
Dijital bölünme
İletişim Çağı’nda hayat ile ilgili sıklıkla ifade edilen,
umut verici iyimserliğin diğer tarafı, günümüz teknolojisinin
ve bağlantılılığın sağladığı somut faydaların, küresel bağlamda
kendi başına uluslar içerisinde ve uluslar arasında sosyal kate-
goriler boyunca eşit olmayan bir gerçekleşme gösterdiğinin
reddedilemez bir olgu olmasıdır. İletişim Çağı nasıl küresel
bir fenomen ise, dijital bölünme de öyledir. Kuzey Ameri-
ka’nın içteki şehirleri, Afrika gecekondu kasabaları, Brezil-
ya’daki varoş bölgeler, Çin’in veya Hindistan’ın mahrum kalmış
kırsal alanları dâhil olmak üzere dünyanın geniş alanları, bilgi
teknolojisine ve küresel ‘ağ toplumu’na neredeyse tamamen
‘kapalı’ vaziyettedir (Castells 1996: 33-4).
Şimdiye kadar, göreceli olarak gelişmiş dünyanın bir-
çok bölümünde, internet bağlantısı olan ev bilgisayarları bir
lüksten daha çok bir ihtiyaca dönüşmüştür. Yine de, Birleşik
Devletler’de -2000 yılına kadar evlerin yarısından çoğunun
internet bağlantısına sahip olduğu- ekonomik ve ırksal
gruplar arasında uç noktadaki farklılıklar toplumu bilgisa-
yarı/İnterneti ‘olanlar’ ve ‘olmayanlar’ olarak bölmeye devam
etmektedir. Avrupa’da 2000’lerde internet bağlantıları bütü-
nünde tüm ABD’dekinden çok daha az -toplam evlerin yüzde
12’si civarında- nüfuza sahip olmuştur. Avrupalı uluslardaki
içsel sosyal ve teknolojik farklılıklar, İskandinav ülkelerinde
ve kıtanın kuzey bölümünün geriye kalanında en az şiddete
sahiptir. Karşılaştırmalı olarak, güneydeki Avrupalı uluslar
genelinde çok daha az bağlantılıdır ve en geniş içsel boşluğu
ortaya çıkarmaktadır. Japonya’da sosyal ve teknolojik boşluklar
birçok diğer ulusta olduğu kadar uç noktada olmasa da, Japon
toplumunun kolektif doğası tüketimciliğin ve bireyciliğin
küresel trendlerine doğru yanaştıkça iç dijital bölünme orada
da artmaktadır.
13
James Lull
Bölümler
Bu kitap, birçok farklı akademik disiplini temsil eden
-iletişim çalışmaları, sosyoloji, kültürel çalışmalar, antropo-
loji, psikoloji, gösterge bilimi ve medya çalışmaları- iletişim
ve kültür konusunda dünyanın en iyi düşünürlerinin birkaçı
tarafından yazılmış zemin oluşturan makalelere yer vermek-
tedir. Kitap üç ayrı alt kısma bölünmüştür.
“Kültürün temelleri’ olan ilk kısımda, İletişim Çağı’nda
kültüre teorik yaklaşımların, bireysel kişilerin algılarının ana-
lizinden, küresel kültürel akışın ve etkileşimlerin en yaygın
ve çoklu ortamlı süreçlerine kadar uzanan canlı bir yelpazesi
ile karşılaşmaktayız. Psikolog Edward C. Stewart’ın “Zihnin
kültürü” üzerine kışkırtıcı makalesi ve Brezilyalı-Amerikalı
gösterge bilimci Eduardo Neiva’nın eşit seviyede harekete
geçiren ‘Kültürün temellerini yeniden düşünmek’ makalesi ile
başlayarak, kültürel organizasyonun kökenlerinin; duyguya,
korkuya ve özellikle ‘avcılık paradigması’ ve insanın hayat-
ta kalma mücadelelerinde dışa vurulduğu şekli ile doğa ve
kültür arasındaki yakın ilişkiye açıklama getirmesi gerekti-
ğini fark etmekteyiz. Bu çağdaş Darwin-etkisinde makaleler,
moleküler biyolojideki ve genetikteki güncel teorik trendlere
uyum gösterdiği ve özellikle kültürel analize uygulandığı için,
önemli olan ‘biyoloji ve gösterge bilimi arasındaki bağlantılara
yakın zamandaki dev ilgi dalgası’nı (Laubichler 1997: 248)
yansıtmaktadır. İlk iki makaleye kökünden karşı çıkan, çok
daha az belirlenimci bir iddia ile İsveçli sosyal antropolog Ulf
Hannerz, kültürün dinamik, çok-kültürlü ‘küresel ekümen’in
analitik çerçevesi üzerinden inşa edilen kozmopolit bir anla-
yışını ileri sürmektedir.
Kısım II, ‘Kültürü anlamlandırmak’ için çeşitli elzem
yöntemleri keşfetmektedir. Britanyalı sosyolog David Cha-
ney ilk makaledeki ‘yaşam tarzı’ üzerine çalışmasını, güncel
14
Neden İletişim Çağı?
15
James Lull
Referanslar
Bauman, Z. (1998). Globalization: The Human Consequences. Camb-
ridge: Polity Press;
New York: Columbia University Press.
Castells, M. (1996). The Rise of the Network Society. Oxford:
Blackwell.
Laubichler, M. (1997). ‘Introduction’. S: European Journal for Semi-
otic Studies, 9: 248-
50.
Lull, J. (2000). Media, Communication, Culture: A Global Approach
(revised ed.).
Cambridge: Polity Press; New York: Columbia University Press.
Thompson, J. B. (1995). The Media and Modernity. Cambridge:
Polity Press.
Tomlinson, J. (1999). Globalization and Culture. Cambridge: Polity
Press.
16
BIRINCI KISIM
KÜLTÜRÜN TEMELLERİ
1
ZİHNİN KÜLTÜRÜ:
Edward C. Stewart
19
Edward C. Stewart
21
Edward C. Stewart
Avcı-av paradigması
Avcı-av paradigması insan kurbanların, savaşların ve
çekişmelerin bir yaşam biçimi olarak kökenini oluşturmakta-
dır. Bu paradigma aynı zamanda, avcı ve av arasındaki, avcılar
arasındaki ve avlar arasındaki sosyal ilişkilerin belirli biçim-
lerini de kurmaktadır. İnsan-avcı ilişkileri Buzul Çağı’nda
ilk kez evrimleştiğinde, insanlar güçlü fillerden, aslanlardan
ve leoparlardan çok daha güçsüz durumda olmuştur. Ancak
insanlar kuvvette, hızda, pençelerde ve dişlerde yoksun olduk-
ları şeyi, zekâ, el becerileri ve dil ile telafi etmişlerdir. Uzman-
lıkları, silahların ve el aletlerinin teknolojilerini geliştirmeleri-
ne ve beraberlik sağlamaya ve sonrasında yaratıkla karşılaşma
anında avantaj elde etmelerine yönelik olan grubun üyeleri
arasında sosyal ilişkiler yaratmalarına imkân tanımıştır.1
M.Ö. 10.000 yılları civarında insan toplulukları tarıma
yönelmiştir. Hayvanları avlamak bir yaşam biçimi olarak
savaşa yol açtığı için, diğer kabilelerden insanlar av olarak
hayvanların yerini değiştirmiş ve insanoğulları kurbanlarda
hayvanların yerini almıştır. Bazı kültürlerde, örneğin, Aztek’te,
savaş ve insan kurban etme, uygarlık sona erene kadar gele-
neksel olarak uygulanmıştır. Avrupa’nın ve Ön Asya’nın bazı
kültürlerinde insanlar vahşi hayvanları avlamaktan, evcilleşti-
rilmiş sürüleri avlamaya dönmüştür. Avlanma, krallar ve diğer
22
Zihnin Kültürü
23
Edward C. Stewart
24
Zihnin Kültürü
25
Edward C. Stewart
26
Zihnin Kültürü
Korku ve öfke
Duygusal ifade bir çocuğun hayatında görüşte, seste, tatta
ve dokunuşta erkenden ortaya çıkmaktadır. Bir bebek birkaç
günlükken bile, annenin gülüşünü görmekte ve iki yaş dört
aylık civarında olduğunda aynı şekilde karşılık vermektedir.
Anne ve çocuk arasındaki gülüş değiş tokuşu, duyguların
insan ilişkilerinde kontrol mekanizmaları olarak evrimsel
kökenlerini yansıtmaktadır ( Johnson-Laird 1988: 91). Duygu
kişiler arası etkileşimi doyurmakta ve yönlendirmektedir.
Diğerleri ile başarılı şekilde iletişim kurmak için bir bireyin
diğerlerinin nasıl hissettiğine ilişkin incelikli bir algıya sahip
olması gerekmektedir.
Peki yeni-doğanda, bebeğin dünya görüşünü gelişme
süreci boyunca inşa edecek çekirdek duygunun potansiyelinin
doğası nedir? Cevap baskın bir şekilde korkudur. Gelişim
psikologları tarafından toplanan kanıtlar yeni-doğan bebeğin
yüksek bir sese, bir ürkme refleksi ardından korku ile tepki
gösterdiğini öne sürmektedir. Ani yüksek ses muhtemelen
ürkme refleksi ve ses-acı-korku arasında bir bağlantı oluştura-
rak acının bir tepkisini tetiklemektedir. Dürtünün diğer kay-
nakları, örneğin, bebeğin bedenindeki zor zamanlar, dökün-
tüler ve sindirim sistemi ile ilgili rahatsızlıklar, muhakkak
acı-korku-öfke arasındaki bağlantıları Pavlov koşullanması
yoluyla kuvvetlendirmekte ve korku tepkisinin önceliğini
tesis etmektedir. Sonrasında bebek, yaşamının ilk senesinin
sonlarına doğru kendi kendine hareket etmeye başladığında,
yabancılara karşı korku geliştirmekte ve karşılık olarak ve aynı
zamanda, annesine veya bakımını üstlenen başlıca diğer kişiye
güçlü bir bağlılığa sahip olmaktadır (Brown 1991: 135, 179).
Korku çok büyük olduğunda ve dehşete giren kişi donup
kaldığında, beden kendisini kuşatmaktadır. Cildin rengi değiş-
mekte, kollar-bacaklar ve gövde nemli ve soğuk hale gelmek-
27
Edward C. Stewart
Her insanın bir tarafı vardır ki, vahşi bir hayvandır. Mede-
ni insanlar bu taraflarını gizli tutmakla yükümlüdür, yani,
hayvanı içlerinde tutmaları gerekmektedir. Metaforda,
kontrol kaybı hayvanı salıvermeye eşdeğerdir. Ve kontro-
lünü kaybetmiş bir insanın davranışı çeşitli ihtiraslardır –
arzu, öfke vb. Öfke durumunda, yaratık diğer insanlar için
bir tehlike arz etmektedir. (Lakoff 1987: 492)
28
Zihnin Kültürü
Savaşın İblisi
Asırlar boyunca erkekler ve kadınlar savaşın nedenleri-
ni tartışmışlardır. Erken bir açıklama insanların korkudan,
çıkardan ve onurdan savaşa girdiğine inanan Thucydides
tarafından verilmiştir (Kagan 1995: 8). Savaş, insan grupları
arasındaki farklılıkları çözmek üzere bir araç geliştirerek insan
ilişkilerinde imtiyazlı bir pozisyona ulaşmıştır. Savaş, kültürel
unsurlarda, türetilmiş politik açılardan çok daha temel nitelik-
te köklere sahip olmaktadır (Keegan 1993: 12-24). Örneğin,
Ehrenreich savaş analizinde, savaşın nedenlerinin kökenleri ile
aynı olmasının şart olmadığını belirtmektedir. Savaşın başlıca
bir sebebinin daha öncesindeki bir savaş olduğu yönündeki
tedirgin edici fikri ileri sürmektedir. Savaş hali, bir savaşın
doğal olarak bir sonraki savaşa öncülük etmesi ile işlevsel özerk-
lik sergilemektedir. Dolayısıyla, savaşın özerkliği karşı karşıya
gelinmesi gereken önemli bir mesele olarak belirmektedir.
Gelgelelim savaş; siyasi liderlik, ekonomi, sosyal düzen, kişiler
arası davranışın kalıpları ve diğerleri gibi geniş ve karmaşık
bir ekolojiye bağlı olduğu için savaşın doğası, açıklama olarak
29
Edward C. Stewart
30
Zihnin Kültürü
31
Edward C. Stewart
32
Zihnin Kültürü
33
Edward C. Stewart
34
Zihnin Kültürü
35
Edward C. Stewart
36
Zihnin Kültürü
37
Edward C. Stewart
Aracılı eylem
Dil, içsellikleri konuşmaya dönüştüren özgül araç oldu-
ğunda süreç ‘dil-aracılı eylem’ olarak etiketlenebilmektedir.
Başkalarına yönelik bu gibi eylemler, Vygotsky’yi tüm iletişim
araçlarının nihai olarak kişiler arası değiş tokuşun varsayım-
larına ve prosedürlerine dayalı ve büyük ölçüde bağlam içinde
kullanıldığına inanmaya yönlendiren tepkilere neden olmak-
tadır. Bireyin sosyal olarak harekete geçirilmiş, araç-aracılı
eylemlerinin repertuvarı onun kültürünü oluşturmaktadır.
Dil aracı aracılığıyla sağlanan eylem Hannerz’in ‘içsellik-
lerin kamusal hale getirildiğinde aldığı dış biçimler’ alıntısında
ima edilmektedir (Hannerz 1992: 3). Vygotsky’nin görüşünde
dil kültürel aracılığın bütünleyici bir parçasıdır. Bir yapıt
olarak dil davranışa eylemin iki süreci içinde aracılık etmek-
tedir: doğrudan ve araçlı. Uygulamanın ikiliğinin davranışın
temel yapısı açısından sonucu ‘belirli bir görevin çözümü için
doğrudan doğal işlevini uygulamak yerine’, bireyin görevi icra
etmesine imkân sunanın aracılığıyla işlev ve görev arasına bir
araç vasıtasının girmesidir (Cole 1996: 108).
Psikolojideki kültürel dönüşten bahsetmekteyiz. Jerome
Bruner yeni psikolojiyi ‘kültüralizm’ olarak adlandırmaktadır
(Bruner 1996: 3). Bruner’in kültüralizmi, dil-aracılı eylem-
lere vurgu yapmaktadır. Gelişimi, ‘gerçek’in, kendi sembolik
ifadelerine göre teknik-sosyal bir yaşam biçimi düzenleyen
ve yorumlayan kültürel bir topluluğun üyeleri tarafından pay-
laşılan sembolizmin biçiminde -temel olarak dil- var olduğu
bir yaşam biçimine bağlantılı olmaktadır:
38
Zihnin Kültürü
39
Edward C. Stewart
40
Zihnin Kültürü
41
Edward C. Stewart
42
Zihnin Kültürü
43
Edward C. Stewart
44
Zihnin Kültürü
45
Edward C. Stewart
(Üçlü II).
Üçüncü olarak, birey ve kültürel topluluk arasındaki
birleşme dile, alana (bölgeye), geleneklere (göreneklere), dine,
etnik yapıya ve ırka yönelik ilkel duyarlılıklar olarak adlandırı-
lanın duygusal yükü üzerinde oluşmaktadır. Altı ilkel duyarlı-
lık, kültürün sosyal organizasyonunu yaratmaya yardımcı olan
kişiler arası yaşam içindeki duygulara atıfta bulunmaktadır.
Bir ilkel duyarlılığın sosyal tarafı, duyarlılıkların toplumdaki
işlevlerini işaret etmektedir. İlkel duyarlılıklar içinde bütün-
leşmiş ilkeler ve konular aidiyetin, etiğin ve toplumsal grubu
çevreleyen sadakatin duygularını güçlendirmektedir. İlkel
duyarlılıklar ile ilişkilendirilmiş duygular böylelikle kültürün
sosyal organizasyonu için hayati olan duygusal bağları sağla-
maktadır (Üçlü III).
Üçlemenin üç boyutu kültürün, içinde medeniyetin içeri-
ğinin, hümanizmin ideallerinin ve değerlerinin ve insan doğa-
sının normlarının, tersi şekilde ve diğer herhangi bir nedensel
düzenlemeden değil, kültürden kaynaklanmak üzere kuram-
laştırıldığı geniş ve güçlü bir tanımını sunmaktadır. Kültürün
bir paradigması psikolojiye, sosyolojiye, politikaya, ekonomiye
ve insanoğullarının tarihine açıklama getiren parametreler
içermek zorundadır. Üçleme sadece bir temel oluşturmakta-
dır. Anlam olarak kültür üzerindeki kısıtlamalara yönelik bir
dayanak kurmak için insan doğası hakkındaki halk fikirleri-
nin yerine geçmek üzere tasarlanmaktadır. Kültürel üçleme
3
beynin nörofizyolojik bir şablonu üzerine kurulu olmaktadır.
46
Zihnin Kültürü
47
Edward C. Stewart
48
Zihnin Kültürü
49
Edward C. Stewart
SONUÇ
Yirminci yüzyılın sonlarında psikolojideki ve diğer sosyal
bilimlerdeki nesnelci paradigmadan hoşnutsuzluk, beynin
nörofizyolojisini anlamadaki, Darwin’in doğal seçilim teori-
sinin yeniden üretimindeki ve kültüre yönelik Vvgotsky’nin
dil aracılıkları gibi iletişim-odaklı kuramsal yaklaşımlardaki
gelişmeler ile karşılanmıştır. Zihnin yeni bir görüşünde, insan
doğası beyindeki doğuştan devrenin bilişsel bir yorumuna
dönüşmektedir. Beyin ruhsal modüllerin bir sistemidir ve
modülerliği pratik sonuçlar elde etmek üzere kullanılmış
yapıtların bir birleşmesi olarak daha somut bir şekilde analiz
edilebilmektedir. Bu perspektiften kültür, sembolik kaynaklar
ile iş birliği yapan araç-aracılı eylemlerden oluşmaktadır.
Evrimci psikologların görüşünde, beynin mevcut mima-
risi 100.000 yıl kadar önce türün tarih öncesinde kurulmuştur.
O zamandan beri insan doğasındaki değişimler kültürel evrim
yoluyla oluşmuştur. Zihin, atalarımızın buzul dönemin düş-
manca ortamında avlanırken ve yiyecek ararken karşı karşıya
kaldığı tehditleri önlemek ve fırsatlardan istifade etmek için
adapte olmuş bir organ olarak ortaya çıkmaktadır. Hayatta
50
Zihnin Kültürü
51
Edward C. Stewart
NOTLAR
1 Bu bölüm boyunca ve özellikle bu kısımda Barbara Ehrenreich’in
Blood Rights’ına (1997) avcı-av paradigması için başlıca kaynak olarak ve
Steven Mithen’in The Prehistory of the Mind’ına (1996) insan kültürünün
evrimi için itimat etmekteyim.
2 George Lakoff ’un Women, Fire, and Dangerous Things’i (1987)
Amerikalı ve diğer Batılı toplumlarda öfkenin analizi için asli kaynaktır.
3 Kültürel üçlemenin ilk ilanı, paradigmanın İran Körfez krizine
kültürler arası bir uygulaması olmuştur (Stewart 1991). İkinci bir eleştirel
52
Zihnin Kültürü
REFERANSLAR
Blake, W. (1982). The Complete Prose and Poetry of William Blake. New York:
Anchor Books: ‘The Tiger’.
Brown, D. E. (1991). Human Universals. New York: McGraw-Hill.
Bruner, J. (1996). The Culture of Education. Cambridge, MA: Harvard
University Press. Cole, M. (1996). Cultural Psychology. Cambridge, MA:
Belknap/Harvard University Press.
Darwin, C. (1872/1998). The Expression of Emotion in Man and Animals.
Oxford: Oxford University Press.
Ehrenreich, B. (1997). Blood Rites. New York: Henry Holt.
Ekman, P., Friesen, W., ve Ellsworth, P. (1972). Emotion in the Human Face.
New York: Pergamon Press.
Emminghaus, P., Kimmel, R., ve Stewart, E. C. (1998). ‘Primal violence:
Illuminating culture’s dark side’. E. Weiner (ed.), The Handbook of Inte-
rethnic Coexistence. New York: Continuum.
Geertz, C. (1973). The Interpretation of Cultures. London: Hutchinson.
New York: Basic Books.
Hannerz, U. (1992). Cultural Complexity: Studies in the Social Organization
of Meaning. New York: Columbia University Press.
Hughes, T. (1997). ‘On Ovid’s metamorphosis.’ New York Review of Books,
17 July: 52-6.
James, W. (1952). The Principles of Psychology. Chicago: University of Chi-
53
Edward C. Stewart
54
2
Eduardo Neiva
55
Eduardo Neiva
56
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
57
Eduardo Neiva
58
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
59
Eduardo Neiva
60
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
61
Eduardo Neiva
62
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
Doğa, kültür
Doğa ve kültürü ayıran antropolojik dogmanın kökleri
Jean-Jacques Rousseau’nun (1712-78) entelektüel mirasında
bulunabilmektedir. Hatta metodolojik kaygıları olan antro-
pologlar Rousseau’nun antropoloji üzerindeki etkisini çoktan
kabul etmiştir. Marshall Sahlins (1977: 9) Rousseau’nun
antropolojinin gerçek atası olduğunu söylediğinde, sadece
Lévi-Strauss’un (1976: 33-43) daha önceden belirttiklerini
pekiştiriyor olmuştur. Lévi-Strauss için Rousseau, olmasaydı
antropolojinin düşünülemez olacağı bir tavrın fikir babası
olmuştur.
Lévi-Strauss, Rousseau’nun doğa ve kültürü hariç tutan
bir ikili yapıyı benimsemekten çok daha fazlasını yaptığını
ileri sürmüştür. Bu kendi içinde hiçbir zaman asıl bir katkı
olamayacaktır çünkü zihnin ve maddenin, aklın ve duygunun,
ruhun ve bedenin ayrımı Batılı felsefi gelenek içinde eski ve
yinelenen bir tema olmuştur.
Rousseau’nun tüm vurgusu, insan düzeni ve doğal dünya
arasındaki uçurumu aşmış bir sentezi doğrulamak olmuştur.
63
Eduardo Neiva
64
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
65
Eduardo Neiva
66
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
67
Eduardo Neiva
68
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
69
Eduardo Neiva
70
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
71
Eduardo Neiva
72
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
73
Eduardo Neiva
74
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
75
Eduardo Neiva
76
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
77
Eduardo Neiva
mak daha iyi değil midir? Gerçek şudur ki, yılanlar zehirli
dişlerini kullanmaksızın savaşmakta; geyikler boynuzlarını
kenetlemekte ama birbirlerini incitmemekte; balıklar birbi-
rinin çenesini kavramakta ve savaş bu durumda bir itme ve
çekme dizisi olmakta; antilopların çatışması dizlerinin üstüne
çökmüş şekilde kısıtlayıcı bir duruşta canlanmaktadır; peki
ya fiziksel temasın meydana gelmediği tehdit gösterilerine ne
denmelidir? Kısıtlama kimin için faydalı olmaktadır?
Grup doğrudan faydalanan olmakta gözükecektir. Ama
bu açıklama, doğal seçilim içindeki gruplara inanan tüm
diğerleri gibi, bozulmuş olmaktadır. Darwinci yorum, seçi-
limin, yalnızca her bir birey yeni ve emsalsiz bir evrimsel
başlangıç noktası olduğu için değil, ama aynı zamanda doğal
seçilim açısından düşman bir çevre ile baş edemeyen belirli
organizmaları ayıklamak çok daha ekonomik olduğu için
bireyin ve genlerinin seviyesinde gerçekleşmeye eğilimli
olduğunu ileri sürmektedir. Bir tek seçici ölüm, zararlı mutas-
yondan kurtulmak için yeterli olmalıdır. Ve eğer mutasyon
bireysel olarak faydalı ama grup için zararlıysa, bu kendisini
nüfus boyunca tamamen yok olmasını talep ederek yayacaktır
(Maynard Smith 1972: 11). Bireysel seçilim çoğunlukla grup
seçiliminden güçlü olmaktadır.
Maynard Smith (1972, 1982; ayrıca bk. Maynard Smith
ve Price 1973), bir ‘sınırlı savaş’ stratejisinin kavga eden olan
bireyler için faydalı olduğunu kanıtlamak ve ölçülü temasın
doğal dünyada tercih edilen evrimsel bir strateji haline geldi-
ğini göstermek için zihninde bu düşünce ile yola koyulmuştur.
Bir çekişmede geliştirilmiş olabilecek üç olası strateji
halinde ne meydana gelmekte olur, göz önüne alın. Strate-
jiler geleneksel taktikler, tehdit gösterileri ve kavgayı kızıştırma
olabilecektir. Gelenekselleştirilmiş çekişme ve tehdit gös-
terileri, fiziksel temasın kısıtlanması yoluyla incinmekten
78
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
79
Eduardo Neiva
80
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
81
Eduardo Neiva
82
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
83
Eduardo Neiva
Bireysel organizasyon
Diğer olası morfoloji, hiyerarşik itaate yönelik fikri kaçı-
nılmaz bir şekilde tersine çevirecektir. Kalabalığın hareketleri-
nin, sürü içinde etkileşim kuran bireysel organizmaların görüş
noktasından yönlendiği bir doğada, emsal sivrisinek sürüsü
olmaktadır (Thom 1975: 319). Kalabalık içindeki diğer birey-
lerin anlık bakışı kalıbın izlenmesini ve onun ayrışmaya yöne-
lik daimî olasılığını düzeltmektedir. Hiçbir bütünlük kalıbı
kontrol etmemektedir, kalıp cereyan etmektedir. Her bir birey,
bir diğer bireysel organizmaya bağlı olmakta ve hepsi karşı-
84
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
85
Eduardo Neiva
SONUÇ
Kültürün antropolojik anlayışına razı olan kim olursa
olsun, bir grubun kültürel kurallarını tanımlamaktan daha
öteye gidememektedir. Kalanların, görüş ayrılığının ve sosyal
müzakerenin bile, herhangi bir diğer varsayım veya prob-
lem olmaksızın gelmesi gerekmektedir. Kültürün geleneksel
anlayışı, kültürel fenomenleri yorumlamak üzere bireyden
gruba hareket eden alternatifi bertaraf ederek, gruptan bireye
hareket eden bir rota çizmektedir. Kültürel antropolojide,
grup her şeyin önüne geçmekte; birey bir epifenomen haline
gelmektedir.
Ancak yaşamın Darwinci anlayışından, manzara farklı
olmaktadır. Kültürü tanımlayan kolektif temsillerin dizisi,
sadece bireylerin bakış açısından genelleştirilmiş bir model
olmaktadır. Bu yüzden kültür onları bütünüyle bağlayama-
maktadır. En iyi ihtimalle, kültür bireysel olasılıklar açmak-
tadır. Sonuç, bireysel organizmanın yalnızca kendi bencil
86
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
87
Eduardo Neiva
NOTLAR
1. Malinowski’nin alan çalışanının çalışılan kültürün içinde saygılı bir
gözetleme yapması gerektiği iddiası, antropolojinin kurucu babasını
yerlilere karşı aşırı rahatsızlık ve aşağılama ifade etmekten alıkoyma-
mıştır. Ölümünden sonra yayımlanan günlüğünde, Malinowski (1967:
282) onlardan zenciler olarak bahsedecektir: ‘Sabah Teyvava’da iki saat
çalışıp; çok fakir ve çok sinirli hissedip, yine de bir dakika durmadım
ve sakince çalıştım, zencileri dikkate almayarak.’ Tam anlamıyla adil
olmak için Stocking’in (1983) Malinowski’nin günlüğündeki asıl
sözcük, nigramiyi kötü şöhretli zenciye mekanik olarak çevirmedeki
zorluğa ilişkin argümanından bahsetmemiz gerekmektedir. İngilizce
ırksal lakap nigr., artı Lehçeden ami ile oluşmuş bir sözcük olarak nig-
rami, muğlak ve kafa karıştırıcı olabilecektir. Yine de Stocking (1983:
88
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
89
Eduardo Neiva
90
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
REFERANSLAR
Benveniste, E. (1971). Problems in General Linguistics. Coral Gables: Uni-
versity of Miami Press.
Brown, D. E. (1991). Human Universals. New York: McGraw-Hill.
Darwin, C. (1979). The Origin of Species. New York: Gramercy.
—— (1987). Charles Darwin’s Notebooks, 1836–1844: Geology, Transmuta-
tion of Species, Metaphysical Enquiries. (Ed.) P. H. Barret, P. J. Gautrey, S.
Herbert, D. Kohn, ve S. Smith. Ithaca ve New York: British Museum
(Natural History) ve Cornell University Press.
—— (1998). The Expression of the Emotions in Man and Animals. New York:
Oxford University Press.
Dawkins, R. (1996). Climbing Mount Improbable. New York: Norton.
Dumont, L. (1967). ‘Caste: A phenomenon of social structure or an aspect
of Indian culture.’ A. de Rueck ve J. Knights (ed.), Caste and Race: Com-
parative Approaches. Boston: Little, Brown.
—— (1970). Homo Hierarchicus: An Essay on the Caste System. Chicago: The
University of Chicago Press.
Gass, W. H. (1989). Habitations of the Word. New York: Simon & Schuster.
Haig, D. (1993). Genetic conflicts in human pregnancy. The Quarterly
Review of Biology, 68: 495-532.
Hamilton, W. D. (1996). Narrow Roads of Gene Land: The Collected Papers
of W. D. Hamilton, vol. 1, Evolution of Social Behavior. Oxford: W. H.
Freeman/Spektrum.
Khare, R. S. (1971). ‘“Encompassing and encompassed”: A deductive theory
of caste system’. The Journal of Asian Studies, 30: 859-68.
91
Eduardo Neiva
92
Kültürün Temellerini Yeniden Düşünmek
Press.
—— (1982). Evolution and the Theory of Games. Cambridge: Cambridge
University Press.
—— (1995). The Theory of Evolution. Cambridge: Cambridge University
Press.
Maynard Smith, J. ve Price, G. R. (1973). ‘The logic of animal conflict’.
Nature, 246: 15-18.
Mayr, E. (1990). One Long Argument: Charles Darwin and the Genesis of
Modern Evolutionary Thought. Cambridge, MA: Harvard University
Press.
Nietzsche, F. (1990). Twilight of Idols and The Anti-Christ. Harmon-
dsworth: Penguin Books.
Owen, D. (1982). Camouflage and Mimicry. Chicago: The University of
Chicago Press.
Piddington, R. (1957). ‘Malinowski’s theory of needs’. R. Frith (ed.), Man
and Culture: An Evaluation of the Work of Bronislaw Malinowski. Lon-
don: Routledge ve Kegan Paul.
Polanyi, K. (1968). Primitive, Archaic, and Modern Economies. Garden City,
NY: Anchor Books/Doubleday.
—— (1975). The Great Transformation. New York: Norton.
Radcliffe-Brown, A. R. (1958). Method in Social Anthropology. Chicago: The
University of Chicago Press.
Rousseau, J. (1987). The Social Contract. New York: Penguin.
Sahlins, M. (1976). Culture and Practical Reason. Chicago: The University
of Chicago Press.
—— (1977). The Use and Abuse of Biology: An Anthropological Critique of
Sociobiology. Ann Arbor: Michigan Univerisity Press.
Stocking, G. W. Jr (1983). ‘An ethnographer’s magic: Fieldwork in British
Anthropology from Tylor to Malinowski’. History of Anthropology, 1:
70–120. Madison, WI: University of Wisconsin Press.
Thom, R. (1975). Structural Stabiltity and Morphogenesis: An Outline of a
General Theory of Models. Reading, MA: W. A. Benjamin.
93
Eduardo Neiva
94
3
Ulf Hannerz
95
Ulf Hannerz
96
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
97
Ulf Hannerz
98
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
99
Ulf Hannerz
100
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
Küresel ekümende
Kültürün antropolojideki bir şekilde eskimiş bu kavra-
mı üzerinde kısa ders kitabı tanımının ötesinde biraz daha
durmak ve onu irdelemeye başlamak üzere birtakım farklı
vurguların farkına varabiliriz. Bunlardan biri kültürün öğre-
nilmekte, sosyal hayat içerisinde edinildiğidir; bilgisayar dilin-
de biyolojik olarak verilmiş donanımı programlayabilmek için
gerekli yazılım. Biz kültürlü hayvanlarız. İkincisi kültürün bir
şekilde bir ‘bütün’, yani birleşmiş, düzgünce şekilde birbirine
geçtiğidir. Üçüncüsü, kültürün değişen paketler içerisinde
gelen, her biri kendisinin bir bütünlüğü içinde ve çoğunlukla
101
Ulf Hannerz
102
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
Kültürel kavşaklar
Washington ve Kafanchan’daki alan çalışmalarımda ortak
olan bir şey, kültürlerin açıkça çizili yere-bağlı oluşumlar ola-
103
Ulf Hannerz
104
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
105
Ulf Hannerz
106
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
Aktörler ve ilişkiler
Şimdiye kadar, burada, daha hususi olarak siyahi Ameri-
ka’yı ve Nijeryalı kasaba hayatını anlama girişimlerime bağlı
olan çağdaş kültüre yönelik anlayışlar üzerine oyalandım. Daha
genel hatlarıyla, kültürün küresel ekümen içinde, kendi göreceli
açıklığı içerisinde düzenlenmesine şimdi nasıl yaklaşırım?
Bakış açım sosyal antropolojik gelenekten gelir; kültü-
rün tanım bakımından sosyal bir fenomen olduğu olgusuna
tekrar geri dönerim. Anlamlar ve anlamlı biçimler öncelikli
olarak insan ilişkilerine ve ancak türetilmiş olarak ve daha
ziyade belirsizce bölgelere aittir. Bu eski bir varsayımdır ama
sosyal hayat fiziksel hareketliliğin çeşitli kalıplarının yanı sıra
medya teknolojilerinden yararlanarak yerel ve uzun mesafeli
ilişkilerin bir karışımını gitgide daha çok kişi için içerdiğinde
çok daha önemli hale gelmektedir. Alan çalışmama Washin-
gton’da başladığımda, antropolojideki vurgunun hâlâ yalnızca
yüz yüze ilişkiler üzerine olduğu, öyle ki yeni tanıdıklarım
eşliğinde boş boş televizyon izleyerek çok fazla zaman har-
cadığım konusunda biraz endişeli olduğum doğrudur. Son-
rasında adım adım, onların ekranda gördüklerine yaptıkları
yorumların, kültürlerinin iç yüzünü anlamaya yönelik bir kay-
nak olduğunu fark ettim. Sonraki yıllar süresince, şüphesiz,
107
Ulf Hannerz
108
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
109
Ulf Hannerz
110
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
111
Ulf Hannerz
112
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
113
Ulf Hannerz
114
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
115
Ulf Hannerz
116
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
117
Ulf Hannerz
118
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
119
Ulf Hannerz
120
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
121
Ulf Hannerz
NOTLAR
1. ‘Yoksulluk kültürü’ tartışması üzerine, bk. ör. Valentine (1968), Leacock
(1971) ve benim kendi yorumum için Hannerz (1969 ve 1975).
2. Washington’daki çalışmam sırasında, siyahi Amerikan lehçelerini
melez bir bakış açısı ile çalışan dilbilimciler ile ilişki kurmuştum ve bu
daha sonra bana Kafanchan’daki çalışmama uygunluğunun ilk hissini
verdi.
3. Bu türden bazı ürünlerin detaylı bir irdelemesi için, bk. Barberand ve
Waterman (1995).
4. Tartışmaya bk. Hannerz (1996: 30 vd.).
5. Bu projenin bir tartışması için bk. Hannerz (1998a, 1998b).
6. Washington’daki ve Kafanchan’daki çalışmalarım arasında, aslında
Karayipler’de Cayman Adaları’nda politika üzerine daha küçük bir
proje daha gerçekleştirmiştim – ve, buradaki alan çalışmam sırasında
bir kriz keza Britanyalı bir gambotu kısa bir süreliğine kıyıdan uzakta
bir demirleme noktasına çekti (Hannerz 1974).
7. Bunun üzerine daha fazla yorum için, bk. Hannez (1996: 30 vd.).
122
Kültürü Küresel Bir Ekümende Düşünmek
REFERANSLAR
Barber, K., ve Waterman, C. (1995). ‘Traversing the global and the local:
fújì music and praise poetry in the production of contemporary Yorùbá
popular culture’. D. Miller (ed.), Worlds Apart. London: Routledge.
Du Bois, W. E. B. (1903). The Souls of Black Folk. Chicago: McClurg.
Hannerz, U. (1969). Soulside. New York: Columbia University Press.
—— (1974). Caymanian Politics. Stockholm Studies in Social Anthropo-
logy, 1. Stockholm: Department of Social Anthropology, Stockholm
University.
—— (1975). ‘Research in the black ghetto: A review of the sixties’. R. D.
Abrahams ve J. F. Szwed (ed.), Discovering Afro-America. Leiden: Brill.
—— (1987). ‘The world in creolisation’. Africa 57: 546-59.
—— (1992a). ‘The global ecumene as a network of networks’. Adam Kuper
(ed.), Conceptualizing Society. London: Routledge.
—— (1992b). Cultural Complexity: Studies in the Social Organization of
Meaning. New York: Columbia University Press.
—— (1996). Transnational Connections. London: Routledge.
—— (1998a). ‘Of correspondents and collages’. Anthropological Journal on
European Cultures, 7: 91-109.
—— (1998b). ‘Reporting from Jerusalem’. Cultural Anthropology, 13: 548-
74.
Kroeber, A. L. (1945). ‘The ancient Oikoumenê as an historic culture aggre-
gate’. Journal of the Royal Anthropological Institute, 75: 9-20.
—— (1952). The Nature of Culture. Chicago: University of Chicago Press.
Leacock, E. B. (ed.). (1971). The Culture of Poverty. New York: Simon
ve Schuster. McLuhan, M. (1964). Understanding Media. New York:
McGraw-Hill.
Rushdie, S. (1991). Imaginary Homelands. London: Granta.
Stolcke, V. (1995). ‘Talking culture: new boundaries, new rhetorics of exc-
lusion in Europe’. Current Anthropology, 36: 1-24.
Valentine, C. A. (1968). Culture and Poverty. Chicago: University of Chi-
cago Press.
123
İKINCI KISIM
KÜLTÜRÜ ANLAMLANDIRMAK
4
David C. Chaney
127
David C. Chaney
128
Yaşam Biçimlerinden Yaşam Tarzına
129
David C. Chaney
130
Yaşam Biçimlerinden Yaşam Tarzına
131
David C. Chaney
132
Yaşam Biçimlerinden Yaşam Tarzına
133
David C. Chaney
134
Yaşam Biçimlerinden Yaşam Tarzına
135
David C. Chaney
136
Yaşam Biçimlerinden Yaşam Tarzına
137
David C. Chaney
Yaşam tarzı
Gündelik hayattaki aktörlerin kültür ile ilgili kavramları
kullanmalarındaki biçimlerin bizleri kültürün sosyal teorideki
geleneksel kavramlarının artık sürdürülebilir olmadığı çıka-
138
Yaşam Biçimlerinden Yaşam Tarzına
139
David C. Chaney
140
Yaşam Biçimlerinden Yaşam Tarzına
141
David C. Chaney
142
Yaşam Biçimlerinden Yaşam Tarzına
Özgünlük, duyarlılık
Sosyal yapı şeklinde yaşam tarzının karakteristik bir
süreci olarak modanın önemi çift yönlüdür. Bir bakıma,
yaşam tarzlarının ustalıkla idare etmenin stratejilerine nasıl
daldığını ortaya çıkarmaktadır. İnsanlar yaşam tarzlarına
kişisel bir önemle yatırım yapmakta olmalarına rağmen, en
azından o yaşam tarzının kullanıldığı koşullar üzerinde tam
bir kontrolleri olmadığının farkında olmalıdır. Modanın
ikinci önemli yönü, kültürel nesnelerin ve eylemlerin özgün-
lüğü ile ilgili olmasında ilki ile yakından alakalıdır. Moda,
143
David C. Chaney
144
Yaşam Biçimlerinden Yaşam Tarzına
145
David C. Chaney
146
Yaşam Biçimlerinden Yaşam Tarzına
147
David C. Chaney
NOTLAR
Bu bölümden parçalar Oslo Üniversitesinde iletişim alanında bir lisan-
süstü seminerine ve 1996’da Berlin’deki Teori, Kültür ve Toplum konferansına
sunulmuştur. Bu sunumları yaptırmış fırsatlara ve izleyici topluluklarının
üyeleri tarafından yapılan yorumlara teşekkür borçluyum. Ayrıca James
Lull’a bu bölümün hazırlığındaki yardımı ve desteği için minnettarım.
1. Sosyal teoride kültürün bir kavramına yönelik ihtiyaç hakkında zekice
bir sorgulama için, bk. Carrithers (1992).
2. Kültür ile ilgilini çalışmanın daha genel sosyal bilinçlilik içerisinde
nasıl yayıldığını daha detaylı olarak Chaney’de tartışmıştım (1994:
bölüm 2).
3. Buradan itibaren kitlesel bir toplum olarak kitle iletişiminin ve eğlen-
cenin çağında sosyal dünyaya daha öte detaylandırma olmaksızın
atıfta bulunacağım.
148
Yaşam Biçimlerinden Yaşam Tarzına
REFERANSLAR
Bensman, J. ve Vidich, A. J. (1995). ‘Changes in the life-styles of American
classes’. A. J. Vidich (ed.), The New Middle Classes: Life-styles, Status
Claims and Political Orientations. London: Macmillan.
Blaxter, M. (1990). Health and Lifestyles. London: Tavistock Press.
Bourdieu, P. (1984). Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste.
London: Routledge.
Carrithers, M. (1992). Why Humans Have Cultures: Explaining Anthropology
and Social Diversity. Oxford: Oxford University Press.
Chaney, D. (1994). The Cultural Turn: Scene-setting Essays on Contemporary
Cultural History. London: Routledge.
—— (1996). Lifestyles. London: Routledge.
—— (1997). ‘Authenticity and suburbia’. S. Westwood and J. Williams
(ed.), Imagining Cities. London: Routledge.
—— (1998). ‘The new materialism? The challenge of consumption’. Work,
Employment and Society, 12(3), 533–44.
Cross, G. (1993). Time and Money: The Making of Consumer Culture. Lon-
don: Routledge. Davis, F. (1992). Fashion, Culture and Identity. London:
149
David C. Chaney
150
5
Mirja Liikkanen
151
Mirja Liikkanen
152
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
153
Mirja Liikkanen
154
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
155
Mirja Liikkanen
156
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
157
Mirja Liikkanen
158
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
159
Mirja Liikkanen
160
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
161
Mirja Liikkanen
162
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
163
Mirja Liikkanen
164
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
165
Mirja Liikkanen
166
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
167
Mirja Liikkanen
168
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
169
Mirja Liikkanen
170
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
171
Mirja Liikkanen
172
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
173
Mirja Liikkanen
174
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
175
Mirja Liikkanen
176
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
NOT
Bu bölümün önceki taslakları üzerinde çok faydalı olan yorumları
için Lotta Kratz’a, Liisa Rantalaiho’ya ve Anna-Maija Lehto’ya ve itinalı
derlemesi ve proje boyunca desteği için James Lull’a teşekkürler.
1. Ancak, şaşırtıcı bir olgu Nordik ülkelerinden çıkmaktadır. Her ne
kadar Finlandiya, Norveç, İsveç ve Danimarka birçoğunun toplumsal
cinsiyet eşitliğinin dünyadaki en yüksek standartları olarak değer-
lendirdiğine ulaşmış olsa da, mesleki ayrım Nordik ülkelerinde aşırı
derecede yüksektir ve bugün kuvvetle devamlılık göstermektedir
(Lehto 1999: 8). Bir toplumsal cinsiyet hiyerarşisi çalışma hayatında
tekrar tekrar yeniden üretilmeye eğilim göstermektedir (Heiskanen
ve Rantalaiho 1997). Çelişkili bir biçimde, toplumsal cinsiyet eşitli-
ğinin ulusal ideolojisi toplumsal cinsiyet hiyerarşisini daha görünmez
kılmaya meyillidir. Olmanın ve bir şeyleri yapmanın bu yapıları ve
üslupları kökleşmiş haldedir ve değişmek için son derece yavaştır.
Tüm bu toplumsal cinsiyet çalışmasının sosyokültürel alanı, elbette
ki olmanın toplumsal cinsiyetli üsluplarının, iletişim uygulamalarının
en sıradan olanı aracılığıyla yeniden üretilmekte ve yıkıldığı gündelik
hayat olmaktadır (Liikkanen 1996b, Rantalaiho 1997).
REFERANSLAR
Aaltonen, S. ve Härkönen, R. (ed.) (1999). ‘Naisasiaa vai ei’. Helsingin Sano-
mat, Kuukausiliite, May.
Abercrombie, N. ve Longhurst, B. (1998). Audiences: A Sociological Theory
of Imagination. London, Thousand Oaks and New Delhi: Sage Publi-
cations.
Anttonen, A. (1997). Feminismi ja sosiaalipolitiikka: Miten sukupuolesta
177
Mirja Liikkanen
178
Kültürel Toplumsal Cinsiyet Sorusu
179
6
KÜLTÜREL CEPHELER:
ÇAĞDAŞ KÜLTÜRLERİN DİYALOJİK BİR
ANLAYIŞINA DOĞRU
Jorge A. González
181
Jorge A. González
182
Kültürel Cepheler
183
Jorge A. González
Kültürel cepheler:
Söz konusu temelde insan oluşumları
Hegemonyanın teoride ve araştırmada bu başarısız uygu-
laması yüzünden, birtakım temelde insan unsurlarının veya
sınıf-ötesi kültürel oluşumların esas rolü ihmal edilmiştir.
Eksik olan, İtalyan antropolog Alberto Cirese’nin ustalıklı bir
şekilde işaret ettiği gibi (1984), farklı ve geniş toplulukların
akla yatkın yaratılışı ile ilgili bir tartışmadır. Benzer şekilde,
‘ayrım’a (Bourdieu 1984) yönelik arayışta pozisyon-almanın
mekânı kesin olarak sembolik sınıf-ötesi oluşumlar üzerinde
faaliyet gösteren yarışan rakiplerin eylemlerinden kurulmak-
tadır. Bu temelde insan unsurları hiçbir zaman içkin özler gibi
veya ‘doğal’ olarak ele alınmamalıdır. Hepsi biyolojik bir tür
olarak hayatta kalmak için başlıca gereksinimlere ilişkili olarak
tarihsel açıdan üretilmiştir -besleme, barındırma, önemseme,
sevme, inanma, yeme, cinsiyetleme, yaşlanma, güvenme, itibar
etme ve benzerleri- ve hepsi tarihin uzun dönemi boyunca
üretilmiş ve kalıplanmıştır. Toplumsal cinsiyet tanımı, ekoloji,
ekonomik gelişme ve etnik yapı gibi çok önemli çağdaş mese-
leler sosyal ayrımlar boyunca paylaşılan söylemsel oluşumlar
şekline sokulmuştur: kadınlar her sosyal katmanda amansızca
hüküm altına alınmıştır; ekolojik hareketler herhangi belir-
li bir ulusun özel mülkiyeti olarak genişletilememektedir;
göçmenlik üzerine ekonomik politikalar post-ulusal gerçek-
likleri etkilemektedir ve benzerleri. Sınıf-ötesi unsurlar inşa
edilmektedir, verilmiş değildir ve asıl şekillerini ve sembolik
184
Kültürel Cepheler
185
Jorge A. González
186
Kültürel Cepheler
187
Jorge A. González
188
Kültürel Cepheler
189
Jorge A. González
190
Kültürel Cepheler
191
Jorge A. González
192
Kültürel Cepheler
193
Jorge A. González
194
Kültürel Cepheler
195
Jorge A. González
196
Kültürel Cepheler
197
Jorge A. González
Kültürel cepheler:
Alt-süreçler, süreçler ve meta-süreçler
Analizin farklı seviyelerinde gerilim, kararsızlık ve istik-
rarsız düzen bulmaktayız. Piaget ve Garcia’nın (1989) öne-
rilerini takip ederek, herhangi bir kültürel cephe üç seviyede
kurulabilmekte ve çalışabilmektedir. İlk olarak, alt-süreçler
seviyesinde, cephenin kendi unsurlarının her biri arasındaki
nesne-içi ilişkileri tarif etmemiz gerekmektedir. Normalde, bu
aşama her bir bileşenin özgüllüğüne karşı yoğun betimleme
ve fenomenolojik yaklaşım ima etmektedir. Örneğin, bölge-
sel bir fuar süresince etkileşimin temel mekânlarının kesin
bir tarifi bu aşamayı tatmin edebilmektedir. Ya da, Meksika
televizyonu pembe dizilerinin üretimi ile ilgili çalışmamızda
(González 1998: 90-1) nesne-içi seviye, üretim ekiplerinin
ilişkilerinde ve eylemlerinde yoğunlaşmıştır.
İkinci seviyede, süreçlerde, bileşenleri veya unsurları
bağlayan nesne-arası ilişkileri tanımlamaktayız. Bu seviyeye
ancak, örneğin, bölgesel bir fuarın bileşenlerinin (pazar yeri,
sergilemeler, balo salonu, horoz dövüşü arenası ve benzerleri)
arasındaki ayrı ilişkilerin dizilerini kurduğumuz zaman gir-
mekteyiz. Pembe dizi çalışmasında süreçlerin seviyesine, yayın
kuruluşu Televisa’nın tüm üretim ekiplerinin ve organizasyo-
nel yapısının arasındaki ilişkileri kurduğumuzda ulaşılmıştır.
Son olarak, karmaşıklığın en yüksek seviyesi analitik
bileşenlerimiz arasında nesne-ötesi ilişkiler kurmak zorunda
olduğumuz meta-süreçleri çalıştığımızda ortaya çıkmaktadır.
Meta-süreçler üçüncü-dereceden ilişkiler, yani, fenomenlerin
meta-ilişkilerine ilişkin ilişkiler olarak yorumlanabilmektedir.
Aslında ikinci-seviye süreçler için kontur koşullar veya dışsal
huzursuzluklar gibi faaliyet göstermektelerdir ve öyle dik-
kate alınmaları gerekmektedir. Piaget ve Garcia’nın (1989)
‘nesne-ötesi ilişkiler’ ifadesini kullanmasının sebebi budur.
198
Kültürel Cepheler
199
Jorge A. González
Yapı
Belirli bir toplumun kültürel dinamiklerini kültürel
cepheler olarak çalışmak için herhangi bir girişim, nesnel
sosyal ilişkilerin geniş bir yelpazesi içerisine yerleştirilmelidir.
‘Nesnel’, bu anlamda, bireysel insan iradesinden ve bilgisinden
bağımsız olan geniş bir yelpaze içinde farklı sosyal ilişkilerin
mevcudiyetini ifade etmektedir: sosyal aracının ötesindeki
yapı. Bunlar hiçbir suretle yalnızca ekonomik ilişkiler değildir.
Fransız etnograf Marcel Mauss’un (1974) bir ‘toplam sosyal
olgu’ olarak adlandırdığına benzer aynı zamanda politik ve
sembolik ilişkilerdir. Bu ilişkiler, içinde farklı mevkiler -pozis-
yonlar, bölgeler, veya yerler- bulduğumuz herhangi bir sosyal
mekânın düzenlenmesi için felsefi ilkeler ve uygulanabilir
esaslardır. Bu mevkiler hem aralarındaki göreceli uzaklıklar ile
hem de aralarındaki mücadeleler yoluyla tanımlanmaktadır.
Her bir tavır, eylem, uygulama veya etkileşim, prensip olarak,
aktörlerin veya kurumun sosyal pozisyonuna bağlı olmaktadır.
Bir sosyal aracının herhangi bir özelliğinin veya karakteristi-
ğinin gözlemi ve tanımı bu yüzden, bu sosyal ilişkilere meka-
niğe ait olmayan bir biçimde bağlantılı olmalıdır.
Burada bir çift örnek öne sürelim. Meksikalı ranchero grubu
Los Tigres del Norte’nin şarkıların belirli türlerini söylemekte,
belli geleneksel âdetleri kullanmakta ve televizyon röportajla-
rında kolay, basit bir düşünme türü ifade etmesi, popüler müzik
eğlencesinin alt sahasındaki pozisyonları yüzündendir.
Kültürel bir oluşum, kültürel sahada kilit bir pozisyon
işgal eder etmez, yaratılan sosyal kuvvetler bireysel eylemleri
200
Kültürel Cepheler
201
Jorge A. González
Tarih
Sosyal mekânın yapısal tanımlamaları yoluyla üretilen
imgeler, daha geniş bir yörüngenin bir noktası (ya da anlık bir
hal) olarak anlaşılmalıdır. Bu yörüngenin izi, çeşitli belgeler-
den ve diğer kaynaklardan özenle hazırlanan detaylı bir tarih-
yazımı üzerinden sürülmelidir. Fırsat oldukça, sözel ifadeler
içermelidir (Bertaux ve Thompson 1993).
Kültürel unsurların, aracıların, yerlerin ve gözlemledi-
ğimiz ilişkilerin uzun-vadeli pozisyona ilişkin değişimlerini
bu kaynaklardan izleyebilmekte ve detaylandırabilmekteyiz.
Bu inşa edilmiş tarihin, doğrusal olarak anlaşılmakta olma-
ması gerekmektedir. Sosyal ortamların tarihsel yaratımı ve
yeniden yaratımı, ancak sosyal ve kültürel deneyimlerin çoklu
parçacıklarının analiz edilmesi ile iyi tasvir edilebilmektedir.
Kültürel cephelerin uzun-vadeli oluşumunu takip etmek ve
yeniden inşa etmek bize, sosyal yönden farklılaşmış grupların
‘normal’ veya müşterek biçimde paylaşılan anlayışları haline
yakınsayan ve birleşen sembolik mücadelelerin ve stratejile-
rin birbirine dolanmış ayak izlerini, kalıntılarını ve yollarını
anlamak için gereksinim duyulan perspektifi vermektedir.
202
Kültürel Cepheler
203
Jorge A. González
Şekil 6.1 Ricky Martin (Max Becherer: San José Mercury News ©1999)
204
Kültürel Cepheler
205
Jorge A. González
206
Kültürel Cepheler
207
Jorge A. González
Durum
Kültürel bir cephe olarak analiz etmek istediğimiz süreç-
leri yapılandıran yapısal temsilleri ve tarihsel yörüngeleri
çalıştık mı, belirli bir durumun, bağlamın ve gerçek sosyal
aktörlerin iletişim kurduğu ve aksi takdirde birbirini etkiledi-
ği etkileşimin sıradan koşulları ve müzakereleri ile uğraşma-
mız gerekmektedir. Burası sosyal aktörlerin ve aktivitelerin
özgül, ‘doğal’, gündelik ortamlarda birleştiği yer olmaktadır.
Daha önce gördüğümüz gibi, tüm bu ortamlar, tarihsel deği-
şimin yörüngeleri vasıtasıyla hakiki biçimlerini alan ilişkiler
ile ilgili bir yapının bileşenleri olarak anlaşılmalıdır. Bununla
birlikte, farklı sosyal aktörlerin farklı sosyal aktiviteler ürettiği
bağlamlar, hiçbir suretle sosyal mekânın yapısal organizasyo-
nundan öylece sonuç olarak çıkarılamamaktadır. Kültürel bir
cepheyi detaylıca çalışmak için, özgül sosyal aktiviteleri sosyal
koordinatların (mekân, zaman, kişiler, eylemler, amaçlar) bir
ağı içine yerleştirmemiz gerekmektedir. Bu tür çalışma en iyi
etnografik olarak başarılabilmektedir (bk. örneğin, Goffman
1967: 47-95; Mauss 1974; Spradley 1980; Babbie 1997: 202-
30; Galindo 1998: 347-83; González 1998: 233-53; Werscht
1998; Jensen ve Jankowski 1991; Lindlof 1995).
Kültürel bağlamların tanımları çoğunlukla, aracılığıyla
sınıflandırmanın gözlenebilir yerel olarak konumlu sistem-
lerini ‘içerdekilerin’ veya ‘yerlilerin’ bakış açısından yapabil-
diğimiz taksonomilere katılabilen birtakım gözlemler üret-
mektedir. Bu aşamada önemli hale gelen, tam da kendisinin
gözlemini gözleyen ‘gözlemci’nin ikinci-dereceden düşünüm-
selliğidir (Maturana ve Varela 1992). Kültürel cepheler yak-
laşımı bu sebepten, araştırmacının sadece ‘safi’ gözlemler
yapan, araya girmeyen öznel bir mevcudiyet olarak değil,
aktif ve hünerli bir sosyal aracı olarak dâhil olduğu karışık
toplumlardaki istikrarsız fikir birliğinin yaratımını anlama
208
Kültürel Cepheler
209
Jorge A. González
210
Kültürel Cepheler
Sembolizm
Kültürel cephelerin çalışması her zaman tarihsel ve sosyal
kararlılık ile ilişkili olmalı, fakat aynı zamanda indirgemeci-
liğin her türüne karşı koymalıdır. Anlamlı aktörler, eylemler,
ilişkiler ve süreçler düşünüp taşınmaktayız, bu yüzden anlam-
ların gerçek sosyal ortamlarda ve kamusal ritüellerde nasıl
şekillendiğinin dinamiklerini bazı detaylarıyla açıklayabilme-
miz gerekmektedir. Şüphesiz, anlamlar ile ilgili herhangi bir
saptamayı yapısal ve tarihsel koşullardan doğrudan bir şekilde
ve mekanik olarak çıkarımda bulunamamaktayız. Deneyimin
sabit ve karışık söylemsel detaylandırmasının altında yatmak-
ta ve içine işleyen sembolik özgüllük ile detaylıca çalışmamız
gerekmektedir. Aslına bakılırsa, bu özgüllük kültürel gös-
terge bilimcilerin zaman zaman söylediği gibi bir tür ikinci
211
Jorge A. González
212
Kültürel Cepheler
213
Jorge A. González
214
Kültürel Cepheler
215
Jorge A. González
Merkezcil vektörler:
kültürel sahalar
Kültürel cephe
Merkezkaç kuvvetler:
sosyal ağlar
216
Kültürel Cepheler
217
Jorge A. González
218
Kültürel Cepheler
NOTLAR
Daimî teşviği ve Colima ve Kaliforniya’daki kapsamlı editoryal çalış-
ması ve Ricky Martin ve Los Tigres del Norte’nin fotoğraflarını tedariki için
James Lull’a teşekkürler. Mekân, zaman ve bu çalışmayı destekleyen kay-
naklar bağışlamasından dolayı ayrıca Henry Trueba’ya teşekkürler.
1. Bu gibi karışık ve hareketli sembolik ilişkileri adlandırmak amacıyla
‘hal’ (durum) yerine ‘devinirlik’ (hareket eden bir nesnenin hareketinin
niceliği) ifadesini kullanmaktayım.
2. Los Tigres del Norte, temel olarak müziklerinin ve şarkı sözlerinin
geleneksel tadı yüzünden ve müziğin ABD’deki Meksikalı işçiler
tarafından benimsenmesi sebebiyle, hem Meksika’da hem de Birleşik
Devletler’de muhtemelen en önemli ranchero grubudur. Müzikleri
vasıtasıyla, Meksikalı göçmenlerin milyonlarcasının yaşanmış dene-
yimi muazzam çekiciliğe ve anlama sahip olan müzikal bir anlatım
biçimine incelikle işlenmiştir.
3. ‘İkinci-dereceden detaylandırma’ ifadesini hepsi doğal veya kanaat
(Bourdieu 1993) sayılan, dünya ile ilgili birinci-dereceden yorumlar
üzerine söylemsel çalışmanın daha karışık bir seviyesini tarif etmek
için kullanmaktayım.
4. Bu film Austin, Teksas’ta tam bir sene süresince gösterilmiştir.
5. Ricky Martin dünya çapında görünürlüğü, ilk olarak Temmuz 1998’de
219
Jorge A. González
REFERANSLAR
Anderson, B. (1983). Imagined Communities: Reflections on the Origin and
Spread of Nationalism. London: Verso.
Babbie, E. (1997). The Practice of Social Research. Belmont: Wadsworth.
Bahtin, M. (1996). The Dialogical Imagination. Austin: University of Texas Press.
Bertaux, D. (1977). Destines Personnels et Structure de Classes. Pour une Cri-
tique de L’Anthroponomie Politique. Paris: PUF.
Bertaux, D. ve Thompson, P. (ed.) (1993). Between Generations: Family
Models, Myths and Memories. New York: Oxford University Press.
Bourdieu, P. (1984). Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste.
Cambridge, MA: Harvard University Press.
—— (1993). The Field of Cultural Production. Cambridge: Polity Press.
Bourdieu, P. ve Wacquant, L. (1992). An Invitation to Reflexive Sociology.
Cambridge: Polity Press.
Cirese, A. M. (1977). Oggetti, segni, musei. Torino: Einaudi.
220
Kültürel Cepheler
221
Jorge A. González
222
7
James Lull
223
James Lull
224
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
225
James Lull
226
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
227
James Lull
228
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
Küresel bölünme
Dirençli bir üst kültür inşa etmek, kültürel kaynaklar
olarak tahsis edilebilen ve düzenlenebilen sembolik yapıların
229
James Lull
230
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
Bağlantılılık ve topluluk
İnsanlar tüm bunları sadece eğlence için yapmamaktadır.
‘Kültürel sörf yapmak’ olan bitene yönelik kötü bir benzetme
olmamakla beraber, burada ‘internette sörf yapmak’tan, örnek
verecek olursak, sadece bir hobi veya basit meşgale olarak
bahsetmemekteyim. Üst kültürel inşa, insanoğullarının kişisel
istikrarın ve aidiyetin yeni üsluplarını yaratırken bilinmeyeni
keşfetmek ve sınırların üstesinden gelmek amacıyla zamanın
ve mekânın hususi yerelinde doğum ve fiziksel mevcudiyet
yoluyla miras aldıkları sıradan kültürel dünyaları dönüştür-
mek için yeteneğinin altını çizmektedir. Doğrusunu söylemek
gerekirse, bir üst kültürün inşası kültürel unsurları, insanla-
rın manalandırmalarına, hayatlarını yönetmelerine ve daha
güvende hissetmelerine yardım eden kalıplar biçimine düzen-
lemek için çağdaş bir yol olmaktadır. Kültürel ‘gerçeklik’in
değişken seviyeleri arasındaki karşılıklı etkileşim kültürel
aktivitenin özü haline gelmektedir. Teknolojik olarak aracılı
‘uzak’ kültürel dürtüler, temel insan ihtiyaçlarını, bilhassa
duygusal ve dışa vurumsal gereksinimleri gidermek amacıyla,
üst kültürel inşa üzerinden fiziksel olarak daha ‘yakın’ kültürel
sahnelere ve durumlara entegre edilmektedir.
Üçüncü bin yıllık dönemin başlangıcında uluslararası
orta sınıfın birçok üyesi yönünden hayat, kısa-vadeli işler,
değişen partnerler ve aileler, anonim komşuluklar, kullan-at
materyal ürünler ve daimî dikkat dağılmaları ve duyumlar,
keyif vaatleri ve anında kişisel haz için fırsatlar içeren top-
lumlar ile karakterize edilmektedir. Üst kültürel inşa bu gibi
geçiciliğe ve hedonizme birtakım yollarla açıkça katkıda
bulunmakla beraber, bundan daha fazlasını yapmaktadır.
‘Dünya ölçeğinde kültürel uygulamaların ve deneyimlerin ağ
oluşturması’ (Tomlinson 1999: 71) McLuhanvari küresel bir
köy yaratamayabilmekte, fakat hayalî kültürel bütünlüklere
231
James Lull
232
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
daha iyi uyum sağlamak için kültür ile ilgili müşterek anlayış-
ları basit bir şekilde yeniden çerçevelemektedir. Dahası, özel
olarak uyarlanmış üst kültürler geleneksel kültürlerin zengin,
ayırt edici söylemsel özelliklerinden yararlandığı için, sıklıkla
bu mitsel yaşam biçimlerini yeni melezlerin bilinen, görünür
boyutları olarak muhafaza etmeye yardımcı olmaktadır.
Elektronik iletişimde teknolojik trendlerin on dokuzuncu
yüzyılın sonundan itibaren gelişmesi gibi, yaratıcı kültürel sen-
tezin temeli benzer şekilde güncel dönemden daha uzun süre
önce gelmektedir. Kültürel inşa daima materyal ve sembolik
birleşim ve aracılık içermiştir. Üst kültürün temel bir önerme-
si, bugün bu bireşimsel kültürel inşanın temel doğasının hiç
olmadığı kadar büyük sembolik çeşitlilik ve kat kat fazla hız ile
faaliyet göstermesidir. Bildiğimiz gibi, kitlesel ve mikro medya
iletişim teknolojileri ve küreselleşmiş ekonomilerin dağıtımsal
kapasitesi ve erişimi, kültürel karmaşıklığın ve hareketin bu
çarpıcı yükselişinin kalbinde bulunmaktadır. Bugün insanlar
için zorluk, bireylerin değişen ihtiyaçlarını ve tercihlerini tat-
min eden kombinasyonlar icat etmek amacıyla, kültürel böl-
gelerin ve kaynakların teknolojik aracılıklar ve çeşitli türlerde
insan göçleri vasıtasıyla benliğe ithal edilen göreceli olarak
alışılmadık araziden, din, ulus ve aile tarafından sunulanlar
gibi çok daha tanıdık ve sabit olan bölgeye uzanan eşi benzeri
görülmemiş bir çeşitliliğini gezmek ve birleştirmektir. Çünkü
kültür büyük ölçüde semboliktir ve bu yüzden sınırsız olası
yorumlara ve kullanımlara açıktır ve kültür ve kültürel kimlik
insanın hayal gücüne bu denli derinlemesine bağlı olduğun-
dan, kültürel bilginin gerçek fiziksel kökenleri daha az belirgin
ama aynı zamanda daha az önemli hale gelmiştir.
Bu dönüşümün neticeleri şiddetlidir. Kilise ve devlet gibi
geleneksel güç aracıları kültürel ve politik otoritelerine karşı
eşi benzeri olmayan bir zorluktan muzdariptir çünkü modern
233
James Lull
Kültürel sahalar
Üst kültürler, evrensel değerleri ve ithal edilen uluslara-
rası materyalleri, medeniyetsel ve ulusal kültürleri ve gündelik
hayatın en sıradan özelliklerini oluşturan coğrafi açıdan daha
yakın bölgesel etkileri ve yerel koşulları da kapsayarak kültürel
kaynakların bütün çeşitliliğinden yararlanmaktadır (bk. Şekil
7.1). Takip eden tartışmada, üst kültürel inşaya yönelik daha
‘uzak’ kaynakların -evrensel değerlerin, uluslararası medyanın,
medeniyetlerin ve ulusların- söylemsel belirginliği üzerine
odaklanacağım.
234
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
Evrensel değerler
235
James Lull
236
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
237
James Lull
238
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
239
James Lull
Bilhassa küresel orta sınıf için, üst kültürel inşa artan bir
şekilde uluslararası medyayı ve bilgi teknolojisini işgal eden
dolu sembolik kaynağa ve söyleme maruz kalmayı yansıt-
maktadır. Evrensel insan haklarının, estetik standartların ve
tercihlerin, temel psikolojik ihtiyaçların ve duyguların küre-
sel bilgisi, az önce kısaca tartıştığımız gibi geniş bir şekilde
yankılanmaktadır. Görünürlükleri iletişim teknolojisindeki
gelişmeler ve bu teknolojinin dünyanın her yerinde kişiler
tarafından kullanımı ile kolaylaştırılmıştır. Bunlar yalnızca
küresel kültürel fenomenler değillerdir. Bazı medya türleri
ve anlatı şekilleri -örneğin, aksiyon, romantik, bilim kurgu,
spor ve müzik- farklı açılardan olmakla beraber, yaygın bir
şekilde toplumsal cinsiyete göre hoşa gitmektedir. Meksikalı
kültürel antropolog Néstor García Canclini’nin işaret ettiği
gibi, Steven Spielberg’in ve George Lucas’ın filmleri gibi
belli ‘çarpıcı anlatılar’, ‘kültürlerinden, eğitim seviyelerinden,
ulusal tarihlerinden, ekonomik gelişmelerinden veya siyasi
sistemlerinden bağımsız olarak herkes için anlaşılabilir’ mitler
üzerine dayalıdır (García Canclini 1995: 111). Mesela Disney
yaratıları ve daha fazla veya daha az bir seviyeye kadar kadar
Birleşik Devletler’den, Britanya’dan ve belli bir ölçüde Japon-
ya’dan ve Çin’den de yayılan çoğu popüler kültürün küresel
cazibesi hakkında da aynı şeyi söyleyebilmekteyiz. Örnek
verecek olursak, Japonya’ya özgü karaoke ve anime, kung-fu ve
diğer Asya’ya özgü dövüş sanatlarının da yaptığı gibi evrensel
bir ilgi çekmiştir.
Küresel ekonomik ve kültürel pazar, materyal ve sembo-
240
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
241
James Lull
242
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
nat veya sade ilgi’ (García Canclini 1995: 13) ticari kitlesel
medyaya bel bağlamaktalardır. Meksikalı halkın küreselleşme
içinde ve İletişim Çağı’nda ‘vatandaşlık’a karşı tavrını tarif
etmektedir: ‘Nereye aidim, hangi haklara sahibim, bir şeyleri
nasıl öğrenebilirim ve benim çıkarlarımı kim temsil eder... bu
türden sorular demokrasinin soyut kuralları içinde veya kamu-
sal mekânlardaki toplu katılımda olmaktansa daha çok ürün-
lerin özel tüketiminde ve kitlesel medya üzerinde cevaplana-
bilmektedir’ (García Canclini 1995: 13). García Canclini’nin
görüşünde, bu gelişme ‘tüketim üzerinden sürdüren, besleyen
ve belli bir noktaya kadar vatandaşlar olmanın yeni bir yolunu
inşa eden bir şey yapmıyor isek, kendimize sormamız gerek’
(García Canclini 1995: 27) fikrini önermektedir.
Néstor García Canclini’nin argümanı eleştirisiz bir şekil-
de devam etmemekte ve Meksika’nın Kuzey’e doğru, zengin
ve güçlü komşusunun sembolik gücüne basitçe razı olma-
maktadır (García Canclini 1995; 1999). Aksine, yüksek kül-
tür bakış açılarının önemini azaltmak ve İngiltere’de (Willis
1990) ve diğer ülkelerde de yapılan bir politika tavsiyesi,
ulusal popüler kültürün geliştirilmesi üzerinden ‘müşterek
kültür’ ile daha fazla bağlantı kurmak için, Meksika’ya özgü
(ve Latin Amerika’ya özgü) kamusal kültürel politika ile
ilgili kökten bir yeniden gözden geçirme önermiştir. Birçok
bakımdan, Meksika’daki ve başka bir yerdeki kamusal medya
özelleştirmesi aslında García Canclini’nin kamu kurumlarını
yapmaları için teşvik ettiğini başarmıştır. Benzer eğilimleri
İnternet dünyasında görmekteyiz. Pek çok hükümetin vatan-
daşlarına yüksek teknoloji ve internet erişimi tedarik etmeye
gücü yetmemiş, böylece iş dünyası bu fırsatı devralmış ve
onu ticari bir girişim haline dönüştürmüştür. Örnek verecek
olursak, Brezilya’nın bankaları, şirketleri ve İnternet hizmeti
sağlayıcıları şimdi İnternet’e ücretsiz (ama ciddi ölçüde tica-
243
James Lull
244
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
Medeniyetler
245
James Lull
246
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
247
James Lull
248
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
249
James Lull Edward C. Stewart
Medeniyetsel uyuşmazlık
Kültürler-arası etkileşim küreselleşmiş dünyada olağan-
dır. Temas iş birliğini teşvik edebilmekte, fakat aynı zamanda
en sıradan kültürel bağlamlarda ve sosyal uygulamalarda dahi
çekişmeye yol açabilmektedir. Örneğin, Nordik ülkelerindeki
çok-kültürlü toplum bahçesi arazilerinin tarımsal ve sosyal
kalıplarında hem medeniyetsel uyum hem de uyuşmazlık
bulunabilmektedir. Örneğin, Barbro Klein (1990) İsveç’te bu
paylaşılan kamusal mekânlarda, İsveçliler, Finler, Orta Doğu-
lular ve Çinliler tarafından yapılmış bireysel bahçe arazileri-
nin botanik içerik ve organizasyon ile farklılık gösterdiğini
ve ‘etnik komşuluk kümeleri’nin ve ‘açık ayrım’ın çok-etnik
yapılı temeller üzerinde var olduğunu gözlemlemektedir. Pay-
laşmanın veya ‘bahçıvanlar’ olarak müşterek gayenin herhangi
bir görünen işareti ‘ancak etnik grupların içinde... veya Kuzey
Avrupalı olan gibi etnik koalisyonlarda’ (Klein 1990: 20)
bulunabilmektedir. Etnik gruplar sadece farklı şeyleri farklı
biçimlerde yetiştirmemekte, bahçedeki alanlarını, benzerle-
ri aynı medeniyetin birbirine komşu bahçıvanları arasında
bulunmayan sınır çitleri koyarak ayırmaktadır.
Ancak, kültürel yönelimleri ve davranışı katı bir biçimde
medeniyetsel farklılıklara göre analiz etmek, çeşitli mede-
250
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
251
James Lull
252
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
Yersiz-yurtsuzlaşma
Medeniyetsel kültürler üyeleri yersiz-yurtsuzlaşmış
olduklarında -coğrafi ve kültürel köken yerlerinin dışında
yaşadıklarında- da dayanıklılık göstermektedir. Bu tür kültü-
rel devamlılık, diasporalar ve ana yurt arasındaki bağlantıların
253
James Lull
254
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
Ulus
255
James Lull
256
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
257
James Lull
258
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
259
James Lull
260
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
261
James Lull
262
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
263
James Lull
264
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
265
James Lull
Melezin gücü
Üst kültür, melezin -kültürel ‘arada olan’ın (Bhabha 1996)
insani, materyal ve söylemsel özelliklerinin- çağdaş kültürel
aktivitenin esası olduğuna yönelik önermeye dayanmaktadır.
Kültürel melezler, var olan kültürel materyalleri ve gösterge-
leri daha detaylı materyal ve söylemsel temalara ve temsillere
dönüştüren, sonrasında bu yapıları diğer yapılar ile birleşti-
ren rutin iletişim değiş tokuşu üzerinden inşa edilmektedir.
Melezler, basitçe gündelik etkileşimlerin kültürel ürünleri
değildir; aracılığıyla bu tür fenomenolojik etkileşimlerin ger-
çekleştiği kaynaklar ve iletişim araçlarıdır. Melezler kültürel
sahaların belirsiz söylemsel ekolojilerinden kaynaklanmakta,
sonra, onlar eş zamanlı olarak yeni kültürel çerçeveler ve
deneyimler yaratırken, önceki anlayışları kuvvetlendirerek,
yadsıyarak, genişleterek ve boşvererek mevcut kültürel sahalar
ile birleşmekte ve aralarında ve içlerinde aracılık yapmaktadır.
Popüler kültür endüstrilerinin (mesela country-western,
rock en español, jazz fusion veya rock-rap gibi pop müzik biçim-
lerini düşünün) ayırt edici özelliği olan bağdaştırıcı yaratıcılık,
artık gündelik kültürel programcılar tarafından, son iletişim
teknolojilerinin geniş çapta erişilebilirliği ve küreselleşmiş kül-
türel ekonomi aracılığıyla teşvik edilen sembolik yapıların bol-
luğu vasıtasıyla mümkün kılınan bir trend ile rutin bir şekilde
uygulanmaktadır. Kültür daima bu tür hareketler ve birleşmeler
üzerinden oluşturulmuştur, ancak bugün tüm bu aktivite çok
daha hızlı ve çok daha geniş bir ölçekte gerçekleşmektedir. Bu
durumda çağdaş kültürel melezlere, yeni fiziksel konumlarda
yaratılan yersiz-yurtsuzlaşmış kültürel tarzların üretimi vası-
tasıyla ve yeni kültürel sentezlerin ‘asıl” konumlarına yeniden
tanıtımı -örneğin, Tayvan kültürünün Çin Halk Cumhuriye-
ti’ne girmesi veya Meksikalı-Amerikan kültürün Meksika’ya
yeniden dönüşü- ile daha ileri aracılık sağlanmış olmaktadır.
266
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
267
James Lull
268
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
269
James Lull
270
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
271
James Lull
272
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
273
James Lull
NOT
1. Başlıca medya ve kültür endüstrilerinin birçoğunun birkaç şirket
sahibinin ellerinde yoğunlaşması, gücün bireysel kullanıcılara/yorum-
layıcılara kayması ile bazı açılardan çelişen bir mesele olarak kalmakta,
fakat gücün belirli türlerinin kurumlardan bireylere genel geçişinin
önemini baltalamamaktadır.
REFERANSLAR
Anderson, B. (1983). Imagined Communities. Reflections on the Origin and
Spread of National-ism. London: Verso.
Annan, K. (1998). What can I do to make things better? Parade Magazine,
20 December.
Augé, M. (1995). Non-places: Introduction to the Anthropology of Supermoder-
nity. London: Verso.
Bhabha, H. (1996). ‘Culture’s in-between’. S. Hall ve P. du Gay (ed.), Cul-
tural Identity. London: Sage Publications.
Bourdieu, P. (1984). Distinction. Cambridge, MA: Harvard University
Press.
—— (1998). Acts of Resistance. New York: The New Press.
Castells, M. (1996). The Rise of the Network Society. Oxford: Blackwell.
274
İletişim Çağı İçin Üst Kültür
275
James Lull
276
ÜÇÜNCÜ KISIM
Michael Real
279
Michael Real
280
Popüler Kültürde ve Medya Gösterilerinde Kültürel Teori
281
Michael Real
282
Popüler Kültürde ve Medya Gösterilerinde Kültürel Teori
283
Michael Real
Tarihsel yakınsama:
Sömürgeci antropoloji ve medya teknolojisi
On dokuzuncu yüzyıl gözler önüne serildikçe, birbiri ile
tamamen alakasız, ama kültürel teoriye ve popüler kültüre
yönelik önemli sonuçlar beraberinde karşılaşmaya mahkûm
olmuş iki hareket gelişmiştir. Yirminci yüzyıl süresince, bu
ayrı hareketler başta acemice ve çekişme içinde ama daha
yakın zamanda uyumlu karşılıklı faydalar ile bir araya gel-
284
Popüler Kültürde ve Medya Gösterilerinde Kültürel Teori
285
Michael Real
286
Popüler Kültürde ve Medya Gösterilerinde Kültürel Teori
287
Michael Real
288
Popüler Kültürde ve Medya Gösterilerinde Kültürel Teori
289
Michael Real
290
Popüler Kültürde ve Medya Gösterilerinde Kültürel Teori
291
Michael Real
292
Popüler Kültürde ve Medya Gösterilerinde Kültürel Teori
293
Michael Real
294
Popüler Kültürde ve Medya Gösterilerinde Kültürel Teori
295
Michael Real
NOTLAR
1. Ernst Cassirer ‘sembolik’ güçlerini savunmak için mitin ve ritüelin
antropolojik teorilerinin erken gelişmelerini eleştirmiştir. Dil, bilim,
din, sanat ve tarihin yanı sıra mit altı temel sembolik sisteminden
biridir; bir sembol sistemi olarak mit yönünden böylesi teorik güç,
popüler kültürün ve onun kuramsal inşalarının önemini vurgulamak
296
Popüler Kültürde ve Medya Gösterilerinde Kültürel Teori
REFERANSLAR
Arpad, J. (1975). ‘Between folklore and literature: Popular culture as ano-
maly’. Journal of Popular Culture, 9: 404.
Berelson, B. (1949). ‘What “missing the newspaper” means’. P. Lazarsfeld ve
F. Stanton (ed.), Communication Research 1948-1949. New York: Harper
and Bros.
Cassirer, E. (1944). Essay on Man. New Haven: Yale University Press.
—— (1946). The Myth of the State. New Haven: Yale University Press.
—— (1965). The Philosophy of Symbolic Forms. New Haven: Yale University
Press. Clifford, J. (1988). The Predicament of Culture: Twentieth-century Eth-
nography, Literature, and Art. Cambridge, MA: Harvard University Press.
Dayan, D. ve Katz, E. (1992). Media Events: The Live Broadcasting of His-
tory. Cambridge, MA: Harvard University Press.
Drucker, S. J. ve Cathcart, R. S. (1994). American Heroes in a Media Age.
Cresskill, NJ: Hampton Press.
Dyer, R. (1979). Stars. London: BFI.
Dyer, R. (1986). Heavenly Bodies: Stars and Society. London: BFI.
297
Michael Real
Gans, H. (1974). Popular Culture and High Culture: An Analysis and Evalu-
ation of Taste. New York: Basic Books.
Handlin, O. (1961). ‘Mass and popular culture’. N. Jacob (ed.), Culture for
the Millions. New York: Van Nostrand.
Geertz, C. (1973). The Interpretation of Cultures. New York: Basic Books.
James, C. (1997). ‘A medium at its best, when not at its worst’. New York
Times, 7 September: 10.
McRobbie, A. (1978). Jackie: An Ideology of Adolescent Femininity. Sten-
cilled
Occasional Paper. Birmingham, England: The Centre for Contemporary
Cultural Studies.
Marcel, G. (1984). The Mystery of Being. New York: University Press of
America.
Martin, R. ve Miller, T. (ed.) (1999). SportCult. Minneapolis: University of
Minnesota
Nye, R. (1970). The Unembarrassed Muse: The Popular Arts in America. New
York: Dial Press.
Rowe, D. (1999). Sport, Culture and the Media: The Unruly Trinity. Buckin-
gham: Open University Press.
Shales, T. (1997). ‘TV once again unites the world in grief ’. The Washington
Post, 7 September. Reprinted in Ray Eldon Hiebert (ed.), Impact of Mass
Media: Current Issues, 4th edition (1999). New York: Longman.
Sharkey, J. (1997). ‘The Diana aftermath’. American Journalism Review,
November: 18-25.
Wenner, L. A. (1998). MediaSport. London: Routledge.
Whitson, D. (1998). Circuits of promotion: Media, marketing, and the glo-
balization of sport’. L. A. Wenner (ed.), MediaSport. London: Routledge.
Wilensky, H. (1974). ‘Mass society and mass culture: Interdependence or
independence?’ G. Tuchman (ed.), The TV Establishment: Programming
for Power and Profit. Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall.
Williams, R. (1974). ‘On high and popular culture’. The New Republic, 23
November: 15.
298
9
GÖRSEL KÜLTÜR
Paul Messaris
299
Paul Messaris
300
Görsel Kültür
301
Paul Messaris
302
Görsel Kültür
303
Paul Messaris
304
Görsel Kültür
305
Paul Messaris
306
Görsel Kültür
307
Paul Messaris
308
Görsel Kültür
309
Paul Messaris
310
Görsel Kültür
311
Paul Messaris
312
Görsel Kültür
313
Paul Messaris
314
Görsel Kültür
315
Paul Messaris
316
Görsel Kültür
317
Paul Messaris
Sonuç
Yukarıda tartışılan görsel kültürün dört yönü hakkında
birinin yapabilir olduğu güvenilir bir tahmin, en azından üç
tanesinin ileriki yıllarda başlıca dönüşümlere maruz kalmaya
mahkûm olmasıdır. İnsanların medya ile ilgili bilgisel kulla-
nımları sözelden görsel kaynaklara kaymaya devam ettikçe
-diğer bir deyişle, bilginin diyarı kurgusal eğlenceninkinde
gerçekleşen aynı değişimlerden geçtikçe- görsel kültürün biliş-
sel etkilerinin ivme kazanması muhtemeldir. Bu süreç yüksek
kalitede imajları yüksek hızda göndermede henüz çok iyi
olmayan İnternet’in mevcut hali ile bir şekilde geciktirilebil-
mektedir, fakat bu yol kapaması şüphesiz çok daha uzun süre
318
Görsel Kültür
REFERANSLAR
Dalai Lama ve Rowell, G. (1990). My Tibet. Berkeley: University of Cali-
fornia Press. Dumas, A. A. (1988). Cross-cultural Analysis of People’s
Interpretation of Advertising
Visual Clichés. M.A. thesis, Annenberg School for Communication, Uni-
versity of Pennsylvania.
Edgerton, S. Y., Jr (1991). The Heritage of Giotto’s Geometry: Art and Science
on the Eve of the Scientific Revolution. Ithaca, NY: Cornell University
Press.
Fincher, J. (1995). ‘By convention, the enemy never did without’. Smithso-
nian, 26: 26-143.
319
Paul Messaris
320
Görsel Kültür
Prince, S. (1993). ‘The discourse of pictures: Iconicity and film study’. Film
Quarterly, 47: 16-28.
Ray, R. B. (1985). A Certain Tendency of the Hollywood Cinema, 1930-1980.
Princeton, NJ: Princeton University Press.
Ritchin, F. (1990). In Our Own Image: The Coming Revolution in Photography.
New York: Aperture.
Salomon, G. (1979). Interaction of Media, Cognition, and Learning: An
Exploration of How Symbolic Forms Cultivate Mental Skills and Affect
Knowledge Acquisition. San Francisco: Jossey-Bass.
Sifry, M. L. ve Cerf, C. (ed.) (1991). The Gulf War Reader: History, Docu-
ments, Opinions. New York: Times Books.
Slattery, K. ve Tiedge, J. T. (1992). ‘The effects of labeling staged video on
the credibility of TV news stories’. Journal of Broadcasting and Electronic
Media, 36: 279-86.
Tidhar, C. E. (1984). ‘Children communicating in cinematic codes: Effects
on cognitive skills’. Journal of Educational Psychology, 76: 957-65.
Tufte, E. R. (1983). The Visual Display of Quantitative Information. Ches-
hire, CT: Graphics Press.
—— (1990). Envisioning Information. Cheshire, CT: Graphics Press.
—— (1997). Visual Explanations: Images and Quantities, Evidence and
Narratives. Cheshire, CT: Graphics Press.
Walker, P. (1992). ‘The myth of surgical bombing in the Gulf War’. R.
Clarke (ed.), War Crimes. Washington, DC: Maisonneuve Press: 83-9.
Washburn, K. ve Thornton, J. (ed.) (1996). Dumbing Down: Essays on the
Strip-mining of American Culture. New York: Norton.
Zillman, D. ve Bryant, J. (ed.) (1989). Pornography: Research Advances and
Policy Considerations. Mahwah, NJ Lawrence Erlbaum Associates.
321
10
YILDIZ KÜLTÜRÜ
Stephen Hinerman
323
Stephen Hinerman
324
Yıldız Kültürü
325
Stephen Hinerman
326
Yıldız Kültürü
327
Stephen Hinerman
328
Yıldız Kültürü
329
Stephen Hinerman
330
Yıldız Kültürü
331
Stephen Hinerman
332
Yıldız Kültürü
edici bir şekilde yıldız olmanın hiç de bir yakın zaman feno-
meni olmadığını öne sürmektedir.
Braudy’e göre şöhret, ‘herhangi bir özgül eylemden daha
uzun sürmek’ için bireyler tarafından bir teşebbüsü temsil
etmektedir (1986: 15). İnsanlar fiiliyatlarını sadece yeniden
üretmeyen ama onların ötesine geçen miraslar bırakmaya
daima ilgi duymuş olduklarından, bu dürtünün insan doğası
için esas olduğuna inanmaktadır. Braudy’nin gözlemlediği
gibi ‘Şöhretin tarihi büyük ölçüde, bireylerin kendilerini
diğerlerinin dikkatine taşıma arayışında bulundukları ve böy-
lece onlar üzerinde tesadüfi olmayan bir biçimde güç kazan-
dıkları değişen yöntemlerin tarihidir’ (1986: 3).
Braudy meşhur kişilerin (‘namı olanlar’) çoğunlukla evvel-
den meşhur bireyleri kendilerine örnek aldıklarına inanmaktadır.
Medya teknolojileri şöhretin yayılma şeklini değiştirdiği halde
ve iletişim teknolojisinin gelişimi geniş çapta tanınan ve hayran-
lık duyulan insanların sayısını arttırmasına rağmen, meşhur kişi
Büyük İskender de olsa Greta Garbo da olsa şöhretin oluşumu
tam anlamıyla tek biçimlidir (Braudy 1986: 4). Görünen o ki,
nam arayışında olanları bir ‘güç istenci’ yönlendirmektedir. Şöh-
ret bir kere bahşedildiğinde meşhur olanlar siyasi, materyal ya da
kültürel etki ile ödüllendirileceklerini bilmektedir.
Bu ‘güç istenci’ tarih boyunca daimî olabilmekle beraber,
şöhretin aracılığıyla yayıldığı araçlar ve izleyici toplulukları
tarafından kabul edildiği koşullar şiddetli bir şekilde değiş-
miştir. Bu süreçler şöhrete yönelik arayışın doğasını değiş-
tirmiştir. Braudy şöhrete yönelik güdülenmede ve namın
bağışlandığı zaman süreci içerisinde asli değişimler meydana
geldiğini ileri sürmektedir:
333
Stephen Hinerman
334
Yıldız Kültürü
335
Stephen Hinerman
336
Yıldız Kültürü
Modernlikte ve postmodernlikte
zaman, mekân ve şöhret
Diğerlerinin arasında Anthony Giddens, David Harvey
ve John B. Thompson şöhretin değişen doğasına yönelik
sonuçları olan zaman ve mekân ile ilgili güncel anlayışlara çok
fazla katkı sağlamıştır. Hepsi, küreselleşmenin ve postmoder-
337
Stephen Hinerman
338
Yıldız Kültürü
339
Stephen Hinerman
Yıldızlar ve güven
Modern kimlik oluşumunun bu denli problemli oluşu ile
normalde istikrarlı kimlikler sağlayan ve onlara bel bağlayan
kurumlar da tehdit altında kalmaktadır. Giddens’ın gözlem-
lediği gibi, modern-öncesi akrabalığın, yerel topluluğun ve
dinin yerinin, soyut sistemler ve gelecek-odaklı düşünce tara-
fından alındığı zamanın ve mekânın değişen doğası, güven
gibi temel sosyal kavramlara yönelik sonuçlara sahiptir (1990:
102). Herhangi bir tür istikrarlı kimliği ararken, insanlar
giderek artan bir şekilde uzaktan yakınlık aramakta ve kim-
liklerini iletişimin aracılı yapılarına istinaden tasarlamaktadır.
Giddens yıldız olmaya değinmemektedir ve aslında genel
340
Yıldız Kültürü
341
Stephen Hinerman
342
Yıldız Kültürü
Yıldız sistemi
Yıldız sistemi filmlerin gelişimi ile başlamış olabilmek-
tedir, fakat burada durmamıştır. Endüstrinin geniş izleyici
topluluklarına ulaşma isteği ile eş zamanlı olarak birleştiril-
miş çok uluslu iş uygulamalarının gelişimi, modern iletişim
teknolojilerinin işlevi için merkezi olmuştur. Yıldız olma ve
yıldız sistemi bu süreçler için çok önemli olmuştur.
Donald’a göre, yıldız olma hem endüstriyel hem de ruh-
sal süreçler içermektedir. Kazanç merkezi olarak yıldız (deği-
şim değeri) ve keyif bahşeden olarak yıldız (kullanım değeri)
343
Stephen Hinerman
344
Yıldız Kültürü
345
Stephen Hinerman
346
Yıldız Kültürü
347
Stephen Hinerman
348
Yıldız Kültürü
349
Stephen Hinerman
Hayran kimliği
Yıldız gözlemekten aldığımız zevklere neden ihtiyaç
duymaktayız? Biz bir yıldızdan bir sonrakine geçtikçe, bu
zevkler bize sırf geçici bir heyecan mı vermektedir? Hayranlar
üzerine araştırma (Lewis 1992) aksini öne sürmekte; yıldızları
tüketme yoluyla deneyimlenen zevklerin modern insanların
kimlikleri için esas olan istikrarlı anlamlar kazandığını gös-
350
Yıldız Kültürü
351
Stephen Hinerman
352
Yıldız Kültürü
Ünlünün geleceği
Yıldız olma kültüründen kaçış yoktur. Meşhur imajlar
bizi otobüslerde, dergilerde ve İnternet sayfalarında karşı-
lamaktadır. Sesleri, CD’lerden, radyolardan, televizyon set-
lerinden ve kişisel bilgisayarlardan çınlamaktadır. Onlardan
uzak diyarlara seyahat ederek veya evlerimizde saklanarak
kaçamamaktayız.
Dünya çapında yıldız imajlarının giderek artan tek
biçimliliğine ve ünlülerin küresel şirketler için ürün satma
vasıtasıyla icra ettikleri para-odaklı hizmetlere rağmen, yıl-
dızları, onları teşvik eden kültür endüstrilerini ve onları seven
hayranların izdihamını basitçe kınamak akılsızcadır. Kesin
suretle farklılıktan yoksun bir dünya yaratmıyoruz, ne de
izleyici toplulukları önceden hazmedilmiş bir medya menü-
sünün pasif tüketicileri haline dönüşüyor. Aslında bakılırsa,
insanların favori ünlülerinin performanslarını ve hayatlarını
değerlendirdikleri yaratıcı ve eleştirel yolların yanı sıra bugü-
nün yıldızlarının seslerinin, tiplerinin ve etnik yapılarının
çeşitliliği, yıldız kültürünün nüfuz edici olabildiğini, ama
hiçbir suretle yumuşak başlı ya da bayağı olmadığını açıklığa
kavuşturmaktadır.
Modern ve postmodern ortamların gelmesiyle zamanın
ve mekânın doğasında gelişen değişimler bugün kimlik oluşu-
munu bilhassa problemli ve karmaşık hale getirmiştir. Küresel
bağlamda, yıldızlar izleyici topluluklarının kimliklerini ve
istikrarlı benliklerini inşa etmelerine yardımcı olan kültürel
kaynaklar gibi davranmaktadır. Bu izleyici topluluklarının bu
353
Stephen Hinerman
REFERANSLAR
Alberoni, F. (1972). ‘The powerless “elite”: theory and sociological research
on the phenomenon of stars’. D. McQuail (ed.), Sociology of Mass Com-
munications. Harmondsworth: Penguin Books.
Aristotle (1962). The Rhetoric of Aristotle, trs. L. Cooper. New York: Apple-
ton Century-Crofts, Inc.
Baudrillard, J. (1988). Jean Baudrillard: Selected Works, ed. M. Poster. Camb-
ridge: Polity Press.
Boorstin, D. (1961). The Image: A Guide to Pseudo-events in America. New
York: Harper and Row.
Braudy, L. (1986). The Frenzy of Renown: Fame and Its History. New York:
Oxford University Press.
DeCordova, R. (1990). Picture Personalities: The Emergence of the Star System
in America. Urbana: University of Illinois Press.
—— (1991). ‘The emergence of the star system in America’. C. Gledhill
(ed.), Stardom: Industry of Desire. London: Routledge.
Donald, J. (1985). ‘Stars’. P. Cook (ed.), The Cinema Book. London: British
Film Institute.
Dyer, R. (1979). Stars. London: BFI.
—— (1986). Heavenly Bodies: Film Stars and Society. New York: St Martin’s
Press.
Ellis, J. (1982). Visible Fictions: Cinema, Television, Video. London: Routledge
& Kegan Paul.
354
Yıldız Kültürü
355
Stephen Hinerman
356
11
BİLGİSAYARLAR, İNTERNET VE
SANAL KÜLTÜRLER
357
Steve Jones ve Stephanie Kucker
359
Steve Jones ve Stephanie Kucker
360
Bilgisayarlar, İnternet ve Sanal Kültürler
361
Steve Jones ve Stephanie Kucker
362
Bilgisayarlar, İnternet ve Sanal Kültürler
363
Steve Jones ve Stephanie Kucker
364
Bilgisayarlar, İnternet ve Sanal Kültürler
365
Steve Jones ve Stephanie Kucker
366
Bilgisayarlar, İnternet ve Sanal Kültürler
367
Steve Jones ve Stephanie Kucker
368
Bilgisayarlar, İnternet ve Sanal Kültürler
369
Steve Jones ve Stephanie Kucker
370
Bilgisayarlar, İnternet ve Sanal Kültürler
371
Steve Jones ve Stephanie Kucker
kidir. Önemli bir anlamda, eğer siber uzay bir ‘bilgi otobanı’
ise, uzay (siber veya başka türlü olsun) içine ve boyunca inşa
edilmiş değildir. İnşasından önce trafikten haberi olmayan bir
kültürel manzara içine ve boyunca kurulmuş bir yoldur.
Trafik aslına bakılırsa topluluk için aykırıdır. Alexander,
Ishikawa ve Silverstein’ın işaret ettiği gibi ‘bir alanda trafik ne
kadar yoğunsa, o kadar az insan onu ev bölgesi olarak düşün-
mektedir. Sakinler, yoğun trafiğe sahip sokakları sadece daha
az kişisel olarak görmemekte, ama sokak boyunca evler hak-
kında da aynısını hissetmektedir’ (1977: 82-3). Trafiği taşıma
amaçlı bir otoyolun ve yerleşimi teşvik etme amaçlı bir yolun
ya da patikanın anlayışı arasındaki önemli bir ayrımı Milan
Kundera’nın romanı Immortality’den öğrenebilmekteyiz:
372
Bilgisayarlar, İnternet ve Sanal Kültürler
373
Steve Jones ve Stephanie Kucker
374
Bilgisayarlar, İnternet ve Sanal Kültürler
Sonuç
Eğer siber uzayda kültürü anlamaya başlamak üzerey-
sek, haliyle analizlerimizi Grossberg’in önerdiği gibi ‘kültü-
rün ve gücün artikülasyonlarını yeniden düşün[me]’ (1997:
354) yoluyla adapte etmemiz gerekmektedir. Deleuze ve
Guattari tarafından öne sürülen bir strateji dizisini benim-
seyerek, Grossberg ‘kültürel çalışmaların farklı makinelerin
-veya, Foucault’nun terimlerinde aygıtların- özgül mekânları,
düzenlemeleri ve gücün dolaşımlarını ürettiği somut yolları
keşfettiğini’ tembih etmektedir (1997: 355-6). Yapılması gere-
ken bir artikülasyon, gerçek ve sanal arasındadır. Robins’in
işaret ettiği gibi:
375
Steve Jones ve Stephanie Kucker
376
Bilgisayarlar, İnternet ve Sanal Kültürler
REFERANSLAR
Alexander, C., Ishikawa, S. ve Silverstein, M. (1977). A Pattern Language.
New York: Oxford University Press.
Berman, M. (1982). All that Is Solid Melts into Air. New York: Simon and
Schuster.
Blanchard, A. ve Horan, T. (1998) ‘Virtual communities and social capital’.
Social Science Computer Review 16: 293-307.
Bordia, P. (1997). ‘Face-to-face versus computer-mediated communication.
A synthesis of the experimental literature’. The Journal of Business Com-
munication, 34: 99-120.
Brook, J. ve Boal, I. A. (1995). Resisting the Virtual Life. San Francisco: City
Lights.
Carey, J. (1989). Communication as Culture. Boston, MA: Unwin Hyman.
—— (1997). ‘Reflections on the project of (American) cultural studies’. M.
Ferguson
ve P. Golding (ed.), Cultural Studies in Question. London: Sage Publications.
Culnan, M. J. ve Markus, M. L. (1987). ‘Information technologies’. F. M.
Jablin, L. L.
Putnam, K. H. Roberts, ve L. W. Poole (ed.), Handbook of Organizational
Communication: An Interdisciplinary Perspective. Newbury Park, CA:
Sage.
377
Steve Jones ve Stephanie Kucker
378
Bilgisayarlar, İnternet ve Sanal Kültürler
Press.
Nye, D. (1997). Narratives and Spaces. Exeter: University of Exeter Press.
Rheingold, H. (1993). The Virtual Community: Homesteading on the Electro-
nic Frontier. New York: Harper.
Rice, R. E. ve Love, G. (1987). ‘Electronic emotion: Socioemotional content
in a computer-mediated network’. Communication Research, 14: 85-108.
Rice, R. E., Grant, A. E., Schmitz, J., ve Torobin, J. (1990). ‘Individual and
network influences on the adoption and perceived outcomes of electro-
nic messaging’. Social Networks, 12: 27-55.
Robins, K. (1995). ‘Cyberspace and the world we live in’. M. Featherstone
(ed.), Cyberspace/Cyberbodies/Cyberpunk. London: Sage Publications.
Salus, P. (1995). Casting the Net. Reading, MA: Addison-Wesley Publishing
Co.
Schmitz, J. ve Fulk, J. (1991). ‘Organizational colleagues, media richness,
and electronic mail’. Communication Research 18: 487-523.
Smith, M. ve Kollock, P. (1999). Communities in Cyberspace. London:
Routledge.
Sproull, L. ve Faraj, S. (1997). ‘Atheism, sex, and databases: The Net as a
social technology’. S. Kielser (ed.), Cultures of the Internet. Mahwah, NJ:
Lawrence Erlbaum.
Sproull, L. ve Kiesler, S. (1986). ‘Reducing social context cues: Electronic
mail in organizational communication’. Management Science, 32: 1492-
512.
Steinfeld, C. W. (1985). ‘Computer-mediated communication in an organi-
zational setting: Explaining task-related and socioemotional uses’. M. L.
McLaughlin (ed.), Communication Yearbook 9. Newbury Park, CA: Sage.
Sterne, J. (1999). ‘Thinking the Internet: Cultural studies vs. the Millen-
nium’. S. Jones (ed.), Doing Internet Research. Newbury Park, CA: Sage
Publications.
Strate, L., Jacobson, R., ve Gibson, S. B. (1996). ‘Meaning: Cybercommu-
nication and cyberculture’. L. Strate, R. Jacobson, ve S. B. Gibson (ed.),
Communication and Cyberspace. Cresskill, NJ: Hampton Press.
379
Steve Jones ve Stephanie Kucker
380
Dizin
A Brook 369, 377
Aaltonen 157, 177 Brown 27, 53, 89, 91, 93, 226
Abercrombie 171, 177 Bruner 38, 39, 53
Adorno 281, 324, 325, 326, 352, 355 Brunsdon 164, 165, 167, 168, 169,
Alexander 370, 372, 377 175, 178
Almanya 53, 247, 261 Bryant 311, 312, 321, 348
Anderson 188, 220, 259, 274 Burgoon 364, 380
Annan 235, 274 Buzul Çağı 19, 20, 21, 22, 23
Anttonen 163, 177
Apo 176, 178 C
Aristotle 336, 354 Carey 297, 359, 361, 374, 375, 377
ARPANET 362, 363 Castells 11, 12, 13, 16, 226, 230, 241,
Augé 225, 274 263, 264, 268, 274
Avustralya 7, 20, 247, 258, 292, 293 Cerf 306, 321
Chaney 5, 7, 14, 127, 128, 130, 132,
B 134, 136, 137, 138, 140, 142, 144,
Babbie 208, 220 145, 146, 147, 148, 149, 150, 171,
Bakhtin 214, 215, 220 172, 178, 225, 258, 259, 267, 273,
Baudrillard 327, 328, 354 275
Bensman 141, 149 Çin 13, 91, 102, 172, 238, 240, 249,
Berelson 283, 297 250, 254, 256, 257, 263, 266, 300,
Berman 373, 374, 377 317, 318
Bertaux 184, 202, 220 Cirese 184, 186, 203, 210, 220
Bhabha 266, 274 Clifford 285, 292, 297, 370
Birleşmiş Milletler 235, 236, 237 Cole 37, 38, 39, 40, 53, 221
Blake 26, 53 Connell 163, 178
Blaxter 142, 149 Crystal 257, 275
Boal 369, 377 Csikszentmihalyi 172, 178
Boorstin 290, 327, 354 Culnan 361, 377
Bourdieu 135, 136, 149, 184, 189, 193,
202, 207, 210, 212, 213, 219, 220, D
244, 269, 274 Daft 363, 378
Braudy 332, 333, 334, 354 Dalai Lama 308, 319
Brezilya 8, 13, 172, 243, 248, 261, 265 Darwin 14, 24, 46, 47, 50, 53, 65, 66,
381
67, 68, 69, 80, 91, 93, 94 Gramsci 183, 186, 187, 195, 221
Dawkins 69, 91 Gronow 135, 150
DeCordova 342, 345, 346, 349, 350, Grossberg 375, 378
354 Gulia 359, 380
Denning 193, 221 Guthrie 370, 378
Dertouzos 273, 275
Donald 343, 344, 354 H
DuBois 104, 106, 123 Habermas 260, 275
Dumas 317, 318, 319 Haig 70, 91
Dumont 83, 84, 91 Hall 183, 221, 274, 283, 298, 355
Dyer 297, 331, 332, 346, 351, 354 Hamilton 75, 76, 91
Hannerz 5, 7, 14, 35, 36, 38, 40, 42, 53,
E 95, 96, 98, 100, 102, 104, 106, 108,
Ehrenreich 21, 22, 24, 25, 26, 29, 52, 53 109, 110, 112, 114, 116, 118, 120,
Ekman 48, 49, 53 122, 123, 239, 270, 271, 275, 280,
Ellis 94, 347, 354 336, 355
Ellsworth 48, 53 Harvey 337, 338, 355
Eskola 175, 178 Hauben 363, 378
Hebdige 144, 150, 171, 178
F Heiskanen 176, 177, 178, 179
Fincher 309, 319 Hiltz 362, 378
Finlandiya 1, 8, 15, 151, 153, 154, 155, Hindistan 13, 84, 90, 102
156, 159, 160, 162, 172, 174, 177, Hinerman 5, 7, 15, 263, 276, 323, 324,
258 326, 328, 330, 332, 334, 336, 338,
FOCYP 218 340, 342, 344, 346, 348, 349, 350,
Forbes 315, 320 352, 354, 355, 356
Fossaert 183, 185, 191, 221 Hofstede 229, 275
Foucault 371, 375, 378 Hollywood 283, 301, 310, 311, 317,
Frankfurt Okulu 281, 324, 326, 328 319, 321, 344, 355
Friesen 48, 53 Horkheimer 281, 324, 325, 326, 352,
Frith 92, 93, 348, 352, 355 355
Hughes 24, 53
G
Hunter 195, 196, 202, 221
Gackenbach 370, 378
Huntington 237, 245, 246, 247, 249,
Galindo 208, 221
252, 253, 257, 267, 268, 275
Gamson 327, 344, 355
Gardner 302, 303, 320 I
Garton 362, 367, 378, 380 Ishikawa 370, 372, 377
Gass 57, 91 İsveç 7, 95, 172, 177, 250, 251, 258,
Geertz 43, 44, 53, 134, 150, 292, 298, 265, 270
370, 377, 378 Iwabuchi 251, 275
Gergen 267, 268, 275
Giddens 213, 221, 275, 337, 338, 340, J
352, 355 James 1, 5, 7, 9, 10, 12, 14, 16, 47, 53,
Goffman 208, 209, 221 148, 177, 183, 195, 202, 219, 223,
Goldfarb 312, 313, 320 285, 288, 289, 297, 298, 327, 359
González 5, 7, 15, 181, 182, 183, 184, Jankowski 208, 221
186, 188, 190, 192, 193, 194, 196, Jansson 172, 178
198, 200, 202, 203, 204, 206, 208, Japonya 8, 13, 157, 240, 247, 249, 251
209, 210, 212, 214, 216, 218, 219, Jenks 128, 150
220, 221, 222 Jensen 208, 221
382
Johnson 27, 54, 227, 232, 275, 362, 378 Malthus 68, 92
Johnson-Laird 27, 54 Mandler 47, 54
Jones 5, 7, 15, 357, 358, 359, 360, 362, Markus 54, 361, 377
364, 366, 367, 368, 370, 372, 373, Marshall 63, 102, 315, 326, 328, 355,
374, 376, 378, 379, 380 373
Martin 116, 150, 188, 201, 203, 204,
K 205, 206, 209, 219, 220, 249, 254,
Kagan 29, 54 292, 298, 324, 354
Kanada 91, 247, 248, 258 Mattelart 193, 222
Karpen 370, 378 Maturana 187, 208, 222
Keegan 29, 54 Mauss 200, 208, 222
Kephart 140, 150 Maynard Smith 69, 78, 80, 92, 93
Kern 342, 355 Mayr 67, 93
Khare 83, 91 McGrew 330, 331, 355
Kiesler 361, 367, 378, 379, 380 McGuire 361, 378
King 116, 255, 344, 345, 346, 347, 355 McLuhan 102, 123, 315
Klein 250, 275 McRobbie 165, 166, 167, 171, 173,
Kollock 369, 379 179, 283, 284, 298
Kottak 261, 276 Meksika 7, 197, 198, 199, 205, 207,
Kroeber 102, 112, 123 209, 218, 219, 238, 242, 243, 245,
Kültürel Üçleme 20, 41, 42, 44, 51 262, 265, 266
Kundera 372, 378 Messaris 5, 8, 15, 299, 300, 302, 304,
306, 307, 308, 310, 312, 313, 314,
L
316, 318, 320
Lakoff 28, 29, 52, 54
Miller 123, 292, 298
Lang 283, 305, 320
Monaco 327, 356
Lash 136, 150, 272, 276
Moog 313, 320
Leach 57, 60, 89, 92
Lee 306, 320 N
Lengel 363, 378 Nardi 369, 378
Lévi-Strauss 61, 62, 63, 64, 85, 92 Naremore 348, 356
Lewis 350, 355 Nelson 193, 222
Liikkanen 5, 8, 15, 151, 152, 154, 155, Neuman 301, 302, 320
156, 158, 160, 162, 164, 166, 168, Nijerya 98, 99, 105, 114, 129, 132
170, 172, 174, 175, 176, 177, 178, Nye 297, 298, 368, 369, 371, 379
179
Lindlof 208, 221, 320 O
Linton 193, 221 O’Day 369, 378
Lloyd 170, 179 Osgood 48, 49, 54
Longhurst 171, 177 Owen 73, 93
Lonner 315, 320
Love 364, 379 P
Lull 1, 5, 7, 9, 10, 12, 14, 16, 142, 148, Peirce 305, 320
150, 171, 172, 177, 179, 183, 219, Piaget 198, 222
222, 223, 227, 229, 234, 249, 257, Polanyi 86, 93
263, 265, 276, 319, 320, 349, 355 Price 78, 93, 256, 260, 276
Prigogine 216, 222
M Prince 307, 321
Maffesoli 268, 276 Pulkkinen 163, 179
Malinowski 59, 60, 61, 62, 63, 88, 89,
92, 93 Q
Quebec 258
383
Edward C. Stewart
384
İLETİŞİM ÇAĞINDA
JAMES LULL
KÜLTÜR
JAMES LULL
İletişim Çağında yaşamak ne anlama gelmektedir? Günümüzde
kültürün doğası nedir? Kültürel kimlikler küreselleşme içerisinde nasıl
değişmiştir?
İletişim Çağında Kültür bir dizi akademik disiplinden dünyanın
önde gelen düşünürlerinden bazılarını modern çağda ‘kültür’ün ne
anlama geldiğini tartışmak üzere bir araya getirmektedir. Yazarlar,
KÜLTÜR
• Yıldız Kültürü
• Bilgisayarlar, İnternet ve Sanal Kültürler