You are on page 1of 176

T.C.

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ÜNİVERSİTESİ
TARİH ANABİLİM DALI

II. ABDÜLHAMİD İLE İTTİHAT VE TERAKKİ İDARESİ’NİN


EKONOMİ POLİTİKALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan
Ömer Faruk TEMİZGÜL

Danışman
Dr. Öğretim Üyesi Fatma ÜNYAY AÇIKGÖZ

HAZİRAN-2022
KIRIKKALE
T.C.
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ÜNİVERSİTESİ
TARİH ANABİLİM DALI

II. ABDÜLHAMİD İLE İTTİHAT VE TERAKKİ İDARESİ’NİN


EKONOMİ POLİTİKALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan
Ömer Faruk TEMİZGÜL

Danışman
Dr. Öğretim Üyesi Fatma ÜNYAY AÇIKGÖZ

HAZİRAN-2022
KIRIKKALE
KABUL-ONAY

Dr. Öğretim Üyesi Fatma ÜNYAY AÇIKGÖZ danışmanlığında Ömer Faruk


TEMİZGÜL tarafından hazırlanan II. ABDÜLHAMİD İLE İTTİHAT VE
TERAKKİ İDARESİ’NİN EKONOMİ POLİTİKALARININ
DEĞERLENDİRİLMESİ adlı bu çalışma jürimiz tarafından Kırıkkale Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul
edilmiştir.

…/…/2022

Danışman Dr. Öğretim Üyesi: Fatma ÜNYAY AÇIKGÖZ


Tarih, Kırıkkale Üniversitesi
Bu tezin, kapsam ve kalite olarak Yüksek Lisans Tezi olduğunu onaylıyorum. imza

Üye Doç. Dr. Sıddık ÇALIK

Tarih, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

Bu tezin, kapsam ve kalite olarak Yüksek Lisans Tezi olduğunu onaylıyorum. imza

Başkan. Prof Dr. Mustafa MÜJDECİ


Tarih, Kırıkkale Üniversitesi
Bu tezin, kapsam ve kalite olarak Yüksek Lisans Tezi olduğunu onaylıyorum. imza

Tez Savunma Tarihi: 17/06/2022


Jüri tarafından kabul edilen bu tezin Yüksek Lisans Tezi olması
için gerekli şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Doç.Dr. Abdussamed YEŞİLDAĞ


Enstitü Müdürü
KİŞİSEL KABUL SAYFASI

Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Yazım Kurallarına uygun


olarak hazırladığım bu tez çalışmasında;
Tez içinde sunduğum verileri, bilgileri ve dökümanları akademik ve etik kurallar
çerçevesinde elde ettiğimi,
Tüm bilgi, belge, değerlendirme ve sonuçları bilimsel etik ve ahlak kurallarına uygun
olarak sunduğumu,
Tez çalışmasında yararlandığım eserlerin tümüne uygun atıfta bulunarak kaynak
gösterdiğime,
Kullanılan verilerde harhangi bir değişiklik yapmadığıma,
Bu tezde sunduğum çalışmanın özgün olduğunu bildirir,
Aksi bir durumda aleyhime doğabilecek tüm hak kayıplarını kabullendiğimi beyan
ederim.

Ömer Faruk TEMİZGÜL


ÖN SÖZ

Sultan II. Abdülhamid, Osmanlı Devleti’nin son döneminde Osmanlı tahtına


çıkan ve uzun yıllar devleti yöneten Osmanlı padişahıdır. İktisadi ve siyasi açıdan
buhranların yoğun olduğu bir dönemde Osmanlı Devleti’ni yönetmiş olan Sultan II.
Abdülhamid tüm yönetimi kendi idaresi altında toplamaya çalışmıştır. Sultan II.
Abdülhamid’in saltanat döneminin en büyük sorununu devletin dış borçları olmuştur.
Sultan II. Abdülhamid tüm saltanat dönemi boyunca devletin borçlarını ödemeye
çalışmıştır. Sultan II. Abdülhamid döneminde devlet gelirleri üzerinde büyük bir
tekel oluşturan Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi’nin kurulması ve onun kuruluşu ile
Osmanlı pazarında büyük bir etkinlik oluşturmaya başlayan Avrupa ekonomisi
Osmanlı Devleti’nin ekonomik sorunlarını artırmıştır.

Sultan II. Abdülhamid’in izlediği ekonomi politikası ve devlet borçlarını


ödeyebilmek için uygulamış olduğu kemer sıkma politikası Sultan II. Abdülhamid
iktidarına karşı oluşmaya başlayacak olan Jön Türk muhalefetinin oluşumunda büyük
bir yere sahip olmuştur.

Bu çalışmam sırasında başta yol göstericim olan, böyle bir çalışma yapmamı
sağlayan, her aşamasında engin bilgileri ile yanımda bulunan değerli hocam ve tez
danışmanım Dr. Fatma Ünyay Açıkgöz başta olmak üzere Kırıkkale Üniversitesi
Tarih Bölümü Öğretim Üyelerine teşekkür ederim. Eğitim hayatımın her aşamasında
yanımda olan ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen aileme sonsuz teşekkür ederim.

Ömer Faruk TEMİZGÜL


ÖZET

SULTAN II. ABDÜLHAMİD İLE İTTİHAT VE TERAKKİ İDARESİ’NİN


EKONOMİ POLİTİKALARI’NIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Kırıkkale Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Tarih Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi
Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Fatma Ünyay AÇIKGÖZ
Haziran 2022, 179 sayfa

Sultan II. Abdülhamid, Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemleri ve Sultan


V. Murat’ın kısa süreli saltanatından sonra ekonomik açıdan zor durumda olan bir
devletin başına geçmiştir. Devletin içinde bulunduğu iktisadi durum Sultan II.
Abdülhamid’in tüm saltanat dönemi boyunca uygulayacağı politikaların ana odak
noktasını oluşturmuştur. Sultan, devletin tüm imkânlarını geçmiş dönemlerden
kendisine miras kalan borçları ödemek için kullanmıştır. Düyûn-ı Umûmiyye
İdaresi’nin Osmanlı gelirleri üzerinde kurduğu tekel ve bununla beraber Osmanlı
pazarına hâkim olan Avrupa ekonomisi Sultan II. Abdülhamid’e karşı olan
muhalefetin şekillenmesinde ana dayanaklardan birini oluşturmuştur. Çalışmanın
giriş bölümünde Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemi devletin içerisinde
bulunduğu ekonomik durum ele alınmıştır. Bu durumun Sultan II. Abdülhamid
dönemine kalan borçların oluşmasındaki etkisinden bahsedilmiştir. Çalışmanın
birinci bölümünde Sultan II. Abdülhamid dönemi devletin içinde bulunduğu
ekonomik durumdan ve geliştirilen iktisadi politikalardan bahsedilmiştir ve Sultan II.
Abdülhamid yönetimine karşı oluşan Jön Türk muhalefetinin tepki gösterdiği
ekonomik durumlara yer verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise Jön Türk
muhalefetinin oluşması iktidara gelmesi ve İttihat ve Terakki dönemi ekonomi
politikasından bahsedilmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise Sultan II. Abdülhamid
dönemi ve İttihat ve Terakki politikasının değerlendirmesi yapılmıştır. Çalışmada
kaynak olarak döneminde kaleme alınmış eserler başta olmak üzere döneminde
yazılmış devlet arşivlerinden alınmış belgeler yabancı kaynaklar ve tenkit eserler
kullanılmıştır. Çalışmanın amacı Sultan II. Abdülhamid dönemi ekonomik durumun,
ekonomi politikalarının sultana karşı muhalefetin oluşmasındaki etkisini anlatmak
olmuştur. Sultana karşı muhalefetin oluşmasında ve gelişmesinde sultanın uyguladığı
ekonomik politikalar ve sultanın saltanat döneminde olan ekonomik gelişmeler
büyük bir öneme sahip olmuştur. Ülkedeki kötü ekonomik durumun ve ülke
pazarında büyük bir paydaya sahip olan Avrupa sermayesinin tek sorumlusu olarak
muhalefet sultanı görmüş ve eleştirilerini sultanın şahsında birleştirmiştir.
Anahtar Kelimeler: İktisat, Osmanlı Devleti, II. Abdülhamid

i
ABSTRACT

RESEARCH OF ECONOMİC POLİCİES İN THE MANAGEMENT OF


ABDULHAMİD II AND İTTİHAT VE TERAKKİ

Kırıkkale University
Graduate School of Social Sciences
Department of History, Master’s Thesis
Supervisor: Asst. Prof. Fatma ÜNYAY AÇIKGÖZ
June 2022, 179 pages

Sultan II. Abdulhamid, Sultan Abdulmecid and Sultan Abdulaziz periods and Sultan
V. After Murat's short reign, he became head of an economically difficult state. The
economic situation in which the state is located has become the main focus of the
policies that Sultan Abdulhamid will apply throughout his entire reign. The Sultan
used all the facilities of the state to pay the debts inherited from the past periods. The
monopoly established by the Duyun-ı Public Administration on Ottoman revenues
and the European economy, which dominates the Ottoman market, were one of the
main pillars in shaping the opposition to Sultan Abdulhamid. In the introduction
section of the study, the economic situation in the state during the period of Sultan
Abdulmecid and Sultan Abdul Aziz is discussed. It was mentioned that this situation
was the formation of debts left over from the period of Sultan Abdulhamid. In the
first part of the study, the economic situation in the state during the reign of Sultan
Abdulhamid and the developed economic policies were mentioned and the economic
situations in which the young Turkish opposition to the rule of Sultan Abdulhamid
reacted were given. In the second part of the study, the formation of the young
Turkish opposition to power and the economic policy of the Ittihat and Terakki
period were mentioned. In the last part of the study, the period of Sultan Abdulhamid
and the policy of Union and progress were evaluated.In the study, foreign sources
and critical works were used as sources, especially works written during the period,
as well as documents taken from state archives written during the period. The aim of
the study was to explain the economic situation and economic policies of Sultan
Abdulhamid period and the formation of opposition to the Sultan. In the formation
and development of opposition to the Sultan, the economic developments
implemented by the Sultan or during the Sultan's reign were of great importance. The
opposition saw the Sultan as the sole responsible for the poor economic situation in
the country and the European Capital, which has a large denominator in the country's
market, and they combined their criticism in the person of the Sultan.
Key Words: economy, Ottoman Empire, II. Abdulhamid

ii
İÇİNDEKİLER

ÖZET ....................................................................................................................................................İ
ABSTRACT ........................................................................................................................................... İİ
1. GİRİŞ .................................................................................................................. 1
ÇALIŞMANIN AMACI ................................................................................................................................ 1
ÇALIŞMANIN İÇERİĞİ ............................................................................................................................... 1
KAYNAKLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ ............................................................................................................ 3
1.SULTAN ABDÜLMECİD DÖNEMİ EKONOMİK YAPI ....................................................................................... 3
1.1. Sultan Abdülmecid Dönemi Sanayileşme Projeleri ................................................................. 6
1.2. Sultan Abdülmecid Dönemi Osmanlı Para Politikası ve Saray Harcamaları ........................... 9
1.3. Sultan Abdülmecid Dönemi Kırım Savaşı’nın İktisadi Etkileri ............................................... 15
2.SULTAN ABDÜLAZİZ DÖNEMİ EKONOMİK YAPI ........................................................................................ 21
2.1. Sultan Abdülaziz Dönemi Osmanlı Borçlarının Durumu ....................................................... 21
2.2. Sultan Abdülaziz Dönemi Osmanlı Ordusu ve Donanması ................................................... 22
2.3. Sultan Abdülaziz Dönemi Alınan Tedbirler ve İktisadi Gelişmeler ........................................ 23
2.4. Sultan Abdülaziz Dönemi İktisadi Sorunların Oluşumu ........................................................ 27

I. BÖLÜM ................................................................................................................. 31
SULTAN II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ EKONOMİ POLİTİKASI ................. 31
1. II. ABDÜLHAMİD’İN ŞEHZADELİĞİ DÖNEMİNDE OSMANLI EKONOMİSİNE BAKIŞI ............................................ 31
2. II. ABDÜLHAMİD’İN SALTANATININ İLK YILLARINDAKİ İKTİSADİ DURUM VE SONRASINDAKİ GELİŞMELER.............. 34
2.1. 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı ............................................................................................ 35
2.2. Berlin Antlaşması’nın Siyasi ve Ekonomik Etkileri ................................................................ 36
2.3.Rüsûm-ı Sitte Antlaşması ve Rüsûm-ı Sitteİdaresi ................................................................. 36
2.4. Muharrem Kararnamesi ve Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi’nin Kurulması ................................ 39
2.5.Düyûn-ı Umûmiyye ile Beraber Osmanlı Devletinde Kurulan Yabancı Şirketler .................... 42
3. SULTAN II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ İKTİSADİ REFORMLAR .......................................................................... 43
3.1.Muharrem Kararnamesi ile Birlikte Kurulan Maliye Komisyonları ........................................ 45
3.2.Teftiş Heyetleri ...................................................................................................................... 49
4. SULTAN II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİNDE UYGULANAN YARDIM POLİTİKALARI’NIN OSMANLI EKONOMİSİNDEKİ YERİ50
5. SULTAN II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ OSMANLI TÜRK-MÜSLÜMAN HALKININ İKTİSADİ DURUMU ........................ 52
6.SULTAN II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ ORDU’YA AYRILAN BÜTÇE .................................................................... 61
6.1.Muhasebat-ı Umumiye Dairesi ............................................................................................. 62

II. BÖLÜM ............................................................................................................... 65


JÖNTÜRKLER - İTTİHAT VE TERAKKİNİN EKONOMİ POLİTİKASI .... 65
1. JÖN TÜRK MUHALEFETİNİN ORTAYA ÇIKIŞI ............................................................................................ 65
2. SULTAN II. ABDÜLHAAMİD DÖNEMİ JÖN TÜRK MUHALEFETİ ..................................................................... 72
3. JÖN TÜRKLERİN TEPKİ GÖSTERDİĞİ İKTİSADİ POLİTİKALAR VE EKONOMİK DURUM .......................................... 84
4. İTTİHAT VE TERAKKİ İKTİDARI DÖNEMİ İKTİSADİ POLİTİKALARI .................................................................... 94
4.1. Liberal İktisat Politikası ........................................................................................................ 94
4.2. 1913 sonrası Milli İktisat Politikası..................................................................................... 110

iii
III. BÖLÜM ............................................................................................................ 125
II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ İLE İTTİHAT VE TERAKKİ İDARESİ’NİN
EKONOMİ POLİTİKALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ .......................... 125
1.II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ İLE İTTİHAT VE TERAKKİ İDARESİ’NİN WEKONOMİ POLİTİKALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
....................................................................................................................................................... 126
1.1.Sultan II. Abdülhamid ile İttihat ve Terakki Döneminde Osmanlı Halkı’nın İktisadi
Durumunun Karşılaştırılması .................................................................................................... 126
1.2.Sultan II. Abdülhamid ile İttihat ve Terakki Dönemi Osmanlı Borçları’nın Karşılaştırılması 129
1.3. Sultan II. Abdülhamid ile İttihat ve Terakki Dönemi Devlet Bütçesi’nin Karşılaştırılması ... 131
1.4.Sultan II. Abdülhamid Dönemi ile İttihat ve Terakki Dönemi Sanayi Politikalarının
Karşılaştırılması......................................................................................................................... 135

SONUÇ .................................................................................................................... 139


KAYNAKÇA .......................................................................................................... 142
ARŞİV KAYNAKLARI ............................................................................................................................. 142
TELİF VE TETKİK ESERLER ...................................................................................................................... 143
TEZLER ............................................................................................................................................. 148
MAKALELER....................................................................................................................................... 148
DERGİLER.......................................................................................................................................... 149
E-KAYNAKLAR .................................................................................................................................... 149
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................ 150
EKLER .................................................................................................................... 151
EK-1................................................................................................................................................ 151
EK-2 ............................................................................................................................................... 152
EK-3 ............................................................................................................................................... 153
EK-4 ............................................................................................................................................... 154
EK-5 ............................................................................................................................................... 155
EK-6 ............................................................................................................................................... 156
EK-7 ............................................................................................................................................... 157
EK-8 ............................................................................................................................................... 158
EK-9 ............................................................................................................................................... 159
EK-10 ............................................................................................................................................. 160
EK-11 ............................................................................................................................................. 161
EK-12 ............................................................................................................................................. 162
EK-13 ............................................................................................................................................. 163
EK-14 ............................................................................................................................................. 164
EK-15 ............................................................................................................................................. 165
EK-16 ............................................................................................................................................. 166

iv
1. GİRİŞ

Çalışmanın Amacı
Bu tez çalışmasında, öncelikle Sultan II. Abdülhamid dönemi ekonomik
durumun Osmanlı toplumu’nun ekonomik gücünün, devletin uyguladaığı ekonomi
politikalarının Sultan karşı oluşan Jön Türk Muhalefeti’nin oluşmasında ve
gelişimindeki yerini anlatmayı amaçladık. II. Abdülhamid dönemi ekonomik
gelişmeler ve II. Abdülhamid Hükümetinin uyguladığı ekonomi politikaları ile İttihat
ve terakki Hükümeti döneminde uygulanan ekonomi politikalarındasn bahsederek,
her iki dönemdeki ekonomi politikaları’nın değerlendirmesi yapılmaya çalışılmıştır.

Çalışmanın İçeriği

Bu tez çalışmasında, ilk olarak II. Abdülhamid dönemi öncesinde Sultan


Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemi ekonomik gelişmelere değinilmiştir. Sultan
Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz döneminde uygulanan ekonomi politikaları, Sultan
II. Abdülhamid hükümetine büyük bir borç miktarı bırakmıştır. Bu borcun
oluşmasında, Sultan Abdülmecid döneminde meydana gelen pahalı sanayi
kuruluşlarının kurulması, Kırım savaşı, büyük miktar harcamalardan oluşan saray
masrafları, Avrupai tarzda yapılan imar faaliyetleri ve Avrupa’dan alınan ve
ödenmeyen borçlar Sultan Abdülaziz dönemine miras olarak kalmıştır. Sultan
Abdülaziz döneminde yapılan askeri harcamalar ve saray masrafları ile bu borç yükü
artarak devam etmiştir.

1
Sultan II. Abdülhamid döneminde ise Düyûn-ı Umûmiyye İdaresinin kurulması
ile devlet borç ödemelerine başlamıştır. Sultan II. Abdülhamid’in tüm saltanat
dönemi boyunca Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi aracılığı ile devlet borçlarının
ödenmesine devam edilmiştir. Sultan II. Abdülhamid dönemi devletin ekonomide
uyguladığı en önemli politika tasarruf politikası olmuştur. II. Abdülhamid dönemi
toplanan Bütçe Komisyonları ile devlet bütçesi denkleştirilmeye çalışılmış ve
tasarruf yapılacak devlet gelirleri belirlenmiştir. Sultan II. Abdülhamid yapmış
olduğu tasarruflar ve kesintiler ile borç ödemelerini yapsada gelinen noktada
kendisine karşı muhalefetin oluşmasını ve gelişmesini sağlamıştır. II. Abdülhamid’in
uyguladığı ekonomi politikalarına tepki gösteren Jön Türk gurubu zaman içinde
muhalefetini güçlendirmişler ve devlet yönetimini kendi ellerine almışlardır. Sultan
II. Abdülhamid dönemi Dünya ekonomisindeki gelişmeler ve sanayileşmiş güçlü
üretim kapasitesine sahip olan devletlerin birbiri ile rekabeti sonucu ortaya çıkan
fiyat ucuzluğu neticesinde Osmanlı toplumu elindeki para ile sıkıntı çekmeden
geçinebilmiştir. Sultan II. Abdülhamid döneminde ekonomi politikalarında en büyük
atılımlar Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi aracılığı ile gerçekleştirilmiştir. Düyûn-ı
Umûmiyye İdaresi çalışmaları ile Osmanlı devletinde yabancılar ilk defa vergiye tabi
tutulmuştur, yeni vergi kalemleri ile devletin topladığı vergiler artırılmıştır. Düyûn-ı
Umûmiyye İdaresi Avrupalı yatırımcıların Osmanlı Devletinde yatırım yapmalarını
sağlamıştır. İdare aracılığı ile Osmanlı çiftçisi modern tarım teknikleri öğrenmişlerdir
ve pazara yönelik üretim yapılmaya başlanmıştır. Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi ile
Osmanlı yöneticileri modern anlamda bütçe hazırlamayı öğrenmişlerdir, gelinen
noktada Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi Sultan II. Abdülhamid dönemi ekonomi
politikalarının gelişmesinde büyük bir yere sahip olmuştur.

2
Sultan II. Abdülhamid yönetiminden sonra iktidara gelmiş olan İttihat ve Terakki
İdaresi döneminde uygulanan ekonomi politikalarını iki döneme ayırabiliriz. İlk
dönem meşruti yönetim ile beraber gelen liberal iktisat politikalarını uygulandığı
dönemdir. Liberal İktisat Politikası Balkan savaşlarına kadar uygulanmaya
çalışılmıştır. Balkan savaşlarının kaybedilmesi ve İttihat ve Terakki İdaresi’nin siyasi
alandaki politikalarındaki değişim beraberinde iktisat politikalarındaki değişimide
getirmiştir. 1913 tarihinden itibaren 1918 Cihan harbinin sonuna kadar İttihat ve
Terakki İdaresi Milli İktisat politikasını uygulamıştır. Uygulanmış olan liberal iktisat
ve milli iktisat politikalarının ortak noktası Türk Müslüman halkı ticari hayatın içine
sokmaya çalışmak olmuştur.

Son bölümde ise Sultan II. Abdülhamid ve İttihat ve Terakki İdaresi


yönetimi’nin ekonomi politikalarının karşılaştırmalı tarihçilik açısından
değerlendirmesini yapmaya çalıştık.

Kaynakların Değerlendirilmesi

Tez çalışmasında Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinden alınmış Arşiv vesikaları


başta olmak üzere döneminde yazılmış eserler ve hatıratlardan çalışma boyunca
yararlanmaya çalışılmıştır. Ahmet Lütfi Efendi, “Vak’anüvis Ahmet Lütfi Efendi
Tarihi 6-7-8”, Kazım Karabekir, “İttihat ve Terakki”, Süleyman Sudi tarafından
kaleme alınmış ve dönem olaylarına ışık tutan “Usul-i Meskûkât-ı Osmaniyye ve
Ecnebiyye” gibi dönem kaynaklarına tez çalışmasında yer verilmeye çalışılmıştır.

1.Sultan Abdülmecid Dönemi Ekonomik Yapı

Bir devletin veya imparatorluğun güçlü olabilmesi için öncelikli olarak dikkat
etmesi gereken hususlardan biri sağlam bir ekonomi politikasına sahip olmasıdır.
Ekonominin halka eşit bir ölçüyle dağıldığı, mümkün olduğu ölçüde çok zor
durumda kalmadıkça dış borçlanmaya gitmeyen veya dış borçlanmaya gidilmesine
rağmen alınan borçların doğru bir şekilde kullanıldığı ekonomiler başarılı olma
yolunda ilerlemişlerdir. Aynı zamanda devletlerin ekonomik yapıları üzerinde
değerlendirme yapılırken yönetim biçimiyle ilişkili siyasi durum, toplumsal yapı ve
sosyo-kültürel dinamikler de göz önüne alınmalıdır.

3
Tanzimat sonrası sürece baktığımızda Osmanlı Devleti içerisinde yer alan
Türk Müslüman ve gayrimüslim arasındaki iktisadi fark kendini göstermektedir.
Türk Müslüman sınıfın maddiyatçı olmayan yapısı, iktisadi konulardaki pasif tutumu
ve ticari faaliyetlere katılım oranındaki düşüklükleri gayrimüslim tebaanın bu
alanlara yönelimini hızlandırdığı gibi ekonomik olarak da onların daha iyi bir
seviyeye ulaşmasını sağlamıştır. Devletin idaresi, askeri güç ve toprak üzerine
yapılan işler genelde Türk Müslüman kesimin faaliyet alanlarını
oluşturmuştur.1Tanzimat beraberinde Osmanlı Türk Müslüman halkının eşyaya
bakışında ve dünya görüşünde değişmelere neden olmuştur.2Osmanlı gayrimüslim
tebaasının ekonomik olarak güçlenmesi ve Osmanlı devlet maliyesinin kendine
yetememeye başlaması, Osmanlı ekonomisinin kapitalist dünya ekonomisi ile
eklemlenme sürecinde onun etkisi ve güdümüne girmesinin bir sonucu olarak ortaya
çıkmıştır. Bu eklemlenme sürecinde Osmanlı toplumsal gurupları arasındaki
ekonomik fark büyümüş ve ayrışmaya neden olmuştur.3Avrupa ile Osmanlı
gayrimüslim tebaası arasındaki ticari bütünleşme beraberinde Osmanlı Devleti’ne
karşı isyanları getirmiştir. Avrupalı devletler kendileri için Osmanlı’dan aldıkları
siyasi ve ticari imtiyazları Osmanlı Devleti’nin gayrimüslim tebaası içinde almaya
başlamaları en büyük gelir kaynağı vergiler olan Osmanlı Devleti’nin vergilerinin
azalmasına neden olmuştur. Devamlıçıkan gayrimüslim isyanları ise devletin askeri
harcamalarında artışa neden olmuştur.4

Bu çalışmamızda Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçiş


sürecinde uyguladığı ekonomi politikasınının izlenmesi amaçlanmıştır. Özellikle
üzerinde duracağımız ana husus Sultan II. Abdülhamid döneminde uygulanan
ekonomi politikasını ve Jön Türkler’in ekonomiye bakışlarını değerlendirmektir. Bu
değerlendirmeyi yaparken aynı zamanda benzerlikler ve farklılıklar ekseninde
karşılaştırmalı bir analiz yapmayı hedefliyoruz. Bununla beraber Jön Türk
muhalefetinin oluşmasında Sultan II. Abdülhamid dönemi iktisadi durumun ve
uygulanan iktisat politikalarının etkisini anlatmayı amaçlıyoruz. Ancak Jön Türkler

1
Ahmed Güner Sayar, Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması, Ötüken Yayınları, İstanbul,2000,
s.283,284.
2
Sayar, s.327.
3
Diren Çakmak, Osmanlı İktisat Düşüncesinin Evrimi, Libra Kitap Yayınları, İstanbul, 2012, s.266.
4
Feroze A.K Yasamee, Abdülhamid’in Dış Politikası Düvel-i Muazzama karşısında Osmanlı 1878-
1888, çev. Yusuf Selman İnanç, Kronik Yayınları, İstanbul,2020, s.17.

4
ve II. Abdülhamid döneminin analizini yapmadan önce bu dönemin ekonomik
altyapısını daha iyi anlayabilmek için geride kalan yakın dönemi incelemeyi uygun
görüyoruz. Sultan Abdülmecid dönemi ve Sultan Abdülaziz döneminde ekonominin
durumunu gözden geçirerek değerlendirmek istiyoruz. Bu dönemlerde uygulanan
iktisadi politikalar Sultan II. Abdülhamid’in saltanatı boyunca meydana gelen
iktisadi sorunların ve ekonomik sıkıntıların nedenlerini teşkil etmektedir. Sultan
Abdülmecid ve Abdülaziz döneminde uygulanan iktisadi politikaların ve alınan
borçların oluşturduğu sorunlar, Sultan II. Abdülhamid dönemine intikal etmiştir.

Sultan Abdülmecid; cömertliği ile bilinen, harcamalarında tutumlu olmayan,


çocuklarına ve kadınlarına düşkün, Avrupa yönü büyük ıslahatçı bir padişahtır.5 Bu
dönemin ekonomisinin en büyük problemi saray harcamalarının ve israfın önüne
geçilememesidir. Saray kadınları bu dönemde gelirlerine göre harcama yapmak
yerine piyasaya borçlanarak büyük bir yükün altına girmeye başladılar ve bu sebeple
masrafların ve israfın artması, Hazine-i Hassa’nın açık vermeye başlamasına neden
olmuştur.6Sultan Abdülmecid döneminde israftan dolayı sarayın aylık giderleri
20.000 keseye (100.000 lira) çıkmıştır.7

1838-1839 Ticaret Antlaşması’yla Osmanlı Devleti Avrupa’nın açık pazarı


haline gelmeye başlamıştır.8 1838 Antlaşması kaçak yapılan ticaretin
belgelendirilmesi ve kontrol altına alınmasını sağlamıştır.91840 yılından itibaren
yapılan ticaret antlaşmaları ile yabancılar artık dış ticarette olduğu gibi iç ticarete de
katılmaya başlamışlardır.10 Bu pazarlaşma sürecinde Abdülmecid dönemine
gelindiğinde ekonomik olarak Osmanlı Devletinde kendine yetememe durumu ortaya
çıkmıştır. Bu ticari bütünleşmenin peşi sıra gelen kültürel bütünleşme de Osmanlı
Devleti’nin yaşam standartlarını değiştirmeye giderleri artırmaya başlamıştır. Bu
değişim ile beraber Osmanlı toplumunun ihtiyaçları ve beklentileri artmaya

5
Yılmaz Öztuna, Osmanlı Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998 s. 527.
6
Ali Akyıldız, Mümin ve Müsrif Bir Padişahın Kızı Refia Sultan, Kapı Yayınları, İstanbul, 2015, s.26.
7
Akyıldız, s. 27.
8
Şevket Pamuk (2), Osmanlı Türkiye İktisadi Tarihi 1500-1914, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1990,
164. Şevket Pamuk, Türkiye’nin 200 yıllık İktisadi Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
İstanbul, 2014, s.96.
9
İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, Hil Yayınları, İstanbul, 1987, s.84.
10
Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara, 2013, s335.

5
başlamıştır. Buna verilebilecek en güzel örnek Sultan Abdülmecid dönemi saray
halkının artan harcamalarıdır.11

Sultan II. Mahmud dönemi Osmanlı parası üzerinde yapılan tağşişler


neticesinde Sultan Abdülmecid başa geçtiğinde Osmanlı parasının alım gücü çok
düşmüştür. Osmanlı parası üzerinde en fazla tağşişin yapıldığı dönem Sultan II.
Mahmud dönemi olmuştur.12 II. Mahmut’un saltanatı döneminde Osmanlı altın
parası 35 kez Osmanlı gümüş parası ise 37 kez değiştirilmiştir.13Değer kaybeden
Osmanlı parası Osmanlı halkının zarar etmesine neden olmuştur. Dışarıya para
göndermek veya parasını yabancı paraya dönüştürmek isteyen halktan veya
tüccardan kimseler paranın değerini istediği gibi değiştiren sarraf ve bankerler
tarafından zarara uğratılmışlardır.14 Sultan II. Mahmud dönemi basılan Osmanlı
paralarının ağırlıkları ve ayarları çeşitli olduğundan para değeri ile oynama işleri çok
rahat yapılabilmiştir. Bu durum Osmanlı parası üzerinden dönen dolandırıcılık
işlerinin artmasına neden olmuştur.15

1.1. Sultan Abdülmecid Dönemi Sanayileşme Projeleri

1815’ten sonra Avrupa’da süren Napoleon Savaşları’nın bitmesiyle beraber


Avrupa devletleri sanayileşme çabalarına hız vermiştir. Himayeci gümrük politikaları
ile yerli sanayiyi korumaya ve canlandırmaya çalışmışlardır. Avrupa devletleri kendi
sanayilerini korurken, Osmanlı Devleti kapitülasyonlarla verdiği hakları muhafaza
etmiştir. Avrupa’daki ekonomik gelişmelerin dışında kalmıştır.16Osmanlı Devleti’nin
Avrupa’daki ekonomik gelişmeler dışında kalması onun Avrupa’nın pazarı olması
sürecini ve Osmanlı pazarını Avrupa mallarının istila etmesi sürecini hızlandırmıştır.

11
Gülten Kazgan, Tanzimattan XXI. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, Altın Kitaplar Yayınevi,
İstanbul,1999, s.34.
12
Şevket Pamuk (3), Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul,
2007, s.123.
13
Bernard Lewıs, Modern Türkiye’nin Doğuşu, çev. Metin Kıratlı, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
Ankara, 1993, s.111.
14
Ali Akyıldız (2), Para Pul oldu Osmanlı’da Kâğıt Para Maliye ve Toplum, İletişim Yayınları,
İstanbul, 2018, s.39,40. Niyazi Berkes, Türkiye İktisat Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2020,
s.376. ; Pamuk, s.112.
15
Süleyman Sudi, Usul-i Meskûkât-ı Osmaniyye ve Ecnebiyye, çev. İbrahim Artuk, Cevriye Artuk,
Ünal Matbaası, İstanbul, 1982, s.30.
16
Halil İinalcık, Mehmet Seyitdanlıoğlu, Tanzimat Değişim Sürecinde Osmanlı İmparatorluğu,
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2020, s.713.

6
Bu istila karşısında Osmanlı sanayicisi ve esnafı Avrupa sanayisi karşısında zarar
ederek gerilemiştir.

Osmanlı Devleti’nde sanayi, el zanaatları ve gedik sistemi üstüne dayalıdır. İş


hayatını düzenleyen loncaların varlığı asırlardır değişmeksizin devam etmiştir. Her
zanaat dalının kendine ait loncası vardır.17Loncaların kurallarına göre bir kişinin
çıraklık ve kalfalık yaptıktan sonra Usta olabilmesi için Lonca içerisindeki
Ustalardan birinin ölüm veya başka bir nedenden dolayı görevinden ayrılması
beklenirdi. Bu kadro boşalması olmadığı takdirde şartları ne kadar elverişli olursa
olsun Usta olamazdı. Lonca sistemi yapısı itibariyle rekabeti, gelişmeyi ve
endüstrileşmeyi engellemiş sermaye birikimine imkân tanımamıştır. Rekabetin ve
üretim hızının olmadığı yükselmenin ve yeni iş yerleri açma imkânının olmadığı ve
bunları engelleyen bir sistem dâhilinde Osmanlı ekonomisinin durağanlığı ve
gerileyişi normal bir süreç olarak kabul edilmelidir. Devletin içinde sanayi tipi
üretim gösteren kurumların devlet tarafından gelişmesinin yolu kesilmiştir, bu da
Osmanlı sistemindekimuhafazakâryapının iktisadi alanda devam etmesinden
kaynaklanmaktadır.18

Osmanlı sanayisi üzerinde etkili olmuş diğer bir sistemde “Gedik Usulü” dür.
Bir tür esnaf tekeli olan gedik usulüne göre, sanayi ve ticaret alanında faaliyet
gösteren iş yerlerinin sayısı ve kaç kişinin çalışabileceği belirli kurallara
bağlanmıştır. Çıraklıktan kalfalığa geçen ve usta olmak isteyen bir kişi bir usta
ölmedikçe veya bir imalathane boşalmadıkça usta olamıyordu. Bazen çok uzun yıllar
usta olmak ve kendi iş yerlerini kurabilmek için beklemeleri gerekebiliyordu. Girişim
ruhları törpülenen zengin olma umudu tükenen bu insanlar belki çok ileri yaşlarda bu
gedikleri alabiliyorlardı. Bireyin azmini kıran ve körelmesine neden olan bu durum
Osmanlı Devleti’nde rekabetçi sanayinin doğmasını engelleyen temel unsurlardan
birini oluşturmaktadır. Bu durum Osmanlı Devleti’nde Avrupa tarzı sanayi
kuruluşlarının çok geç zamanda oluşmaya başlamasında en temel noktayı
oluşturuyordur. Osmanlı devlet adamları bu durumun farkına XIX. yüzyılın ikinci
yarısından sonra varmışlardır ve 1855 yılından sonra Sultan Abdülmecid saltanatı
döneminde yavaş yavaş kaldırılmaya başlanmıştır, Sultan Abdülaziz saltanatı

17
Ergin Taner, Osmanlı Esnafı Ticari ve Sosyal Hayatı, Halk Bank ve Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar
Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği, Ankara, 2009, s.19.
18
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.714.

7
döneminde 1864-1873 yılları arasında “Islah-ı Sanayi Komisyonunun” kurulması ile
lonca ve gedik usulünden ayrı yeni bir sistem kurulmaya çalışılmıştır. Esnaf ve
sanayi tipi üretim yerleri şirketler halinde birleştirilerek yeni bir sektörün ortaya
çıkması için çalışılmıştır.19

Abdülmecid dönemi büyük saray israflarının olduğu bir dönem olması


itibariyle beraber, aynı zamanda büyük ölçekli sanayi kuruluşlarınında kurulmaya
başlandığı bir dönem olmuştur. Sanayileşme faaliyetlerinin en önemlisi İstanbul’un
batı yakasında Marmara Denizi kıyısı boyunca kurulmuştur.20 1842 yılında
Zeytinburnu tesislerinin yapımına başlanmıştır.211843 yılında Ohannes ve
BogosDadian kardeşler tarafından Hereke fabrikası kurulmuştur. Bu fabrika 1845
yılında devlete geçmiştir ve 1875 yılına kadar devlet için üretim yapmıştır. Sultan
Abdülmecid döneminde OhannesDadian ve ailesi Osmanlı Devleti’nde 1840 ve
1842’li yıllardan itibaren sanayi kuruluşlarının kurulması ve işletilmesi görevlerini
bizzat padişahtan aldıkları emir ile üstlenmişlerdir.1840 yılında İstanbul’da cam
ürünler üreten Çubuklu Billur Fabrikası, Silivri’de Dabakhane, 1844’te Beşiktaş’ta
demir dökümhanesi işletilmeye başlanmıştır. 1842’de İslimiye ve Balıkesir’de Çuha
Fabrikaları açılmıştır. 1843’te İzmit’te yine bir Çuha Fabrikası kurulmuştur. 1852’de
Muradiye Hümayun İpek Fabrikası kurulmuştur. 1842 - 1847 yılları arasında Bağdat
demir dökümhanesi işletilmeye başlanmıştır.22

1848’e doğru bütün bu yatırımlar emekle kurulan fabrikalar iyi


işletilememiştir. Fabrikalar makine, yedek parça, uzman eleman ve mühendis
bakımından dışarıya bağımlı kalmıştır.23Yurt dışından getirilen işçiler geri
gönderilmiş Osmanlı sanayi hamlesinin başına getirilen Dadian’lar Sultan
Abdülmecid tarafından bizzat görevden alınarak mal varlıklarına el konulduktan
sonra ülkeden sürülmüştür. Sanayi programının kesintiye uğramasında birçok olay
etkili olmuştur. Bunlara örnekler verecek olursak 1848’de Küçük Çekmece Barut
atölyeleri infilak etmiştir. 1855’te Bursa’daki İpek Makara fabrikası bir depremde

19
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.715. ; Halil İnalcık, Donald Quataert, Osmanlı İmparatorluğu’nun
Ekonomik ve Sosyal Tarihi cilt 2, s.309,310. ; Berkes, s.314,315.
20
Pamuk (2), s.161.
21
Tevfik Güran, 19. Yüzyıl da Osmanlı Ekonomisi Üzerine Araştırmalar, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul, 2014, s.368.
22
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.724. ; İnalcık, Quataert, s.1011.
23
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.725.

8
yıkılmıştır. 1840’larda İstanbul’da kurulan pamuk üretimi yapan modern çiftlikler
çırçırsızlık yüzünden helak olmuş, fidanlar susuzluktan kurumuştur. Yününden
yararlanmak için yapılan Merinos koyun projesi ise kötü beslenme, hastalıklar ve
bakımsızlıktan yok olup gitmiştir.24 Osmanlı devletinde ziraati geliştirmek için her
bir eyalete kazaya ve kaymakamlıklara Ziraat Müdürleri tayin olunması yönünde
karar alınmıştır.25 Madencilik alanında 1842 yılında Ma’adin-i Hümayun Meclisi
kurulmuştur. Meclisin kuruluş amacı madenlerin en iyi şekilde işletilmesini
sağlayacak teknik ve hukuki esasların padişaha sunulması olmuştur. Bu meclisin
çalışmaları yeterli olmamıştır.26Madencilik teçhizatının yokluğu yüzünden kömür ve
demir cevheri madenlerin işletilmesi geciktiği için demir çelik sanayi üzerine kurulan
kuruluşlar ham madde konusunda dışarıya bağımlı oldukları için sanayi
kuruluşlarının işletilmesi zorlaşmış ve zarar ederek kapanmasına yol açmıştır.27

Yerli üretimin Avrupa kalitesine ulaşamaması ve ithal ürünlerin ülkeye


girişlerindeki ucuzluk ve gümrük vergilerinin az olması Osmanlı sanayisinin gücünü
ve direncini azaltmıştır. Osmanlı pazarlarını birbirine bağlayacak ülkenin bir
yanından başka yanına hammaddeyi veya işlenmiş ürünü taşıyacak yolların
olmaması, haberleşme ağlarının eksikliği sanayinin gelişmesini sağlayacak ekonomik
alt yapının ve teknik elemanın yokluğu Osmanlı sanayi girişiminin başarısız
olmasında etkili olmuştur.28 Osmanlı sanayi girişimlerindeki başarısızlığın önemli
etkenleri arasında sanayi kuruluşlarının borç para ile kurulması ve bu kuruluşlara
ham madde sağlayacak kaynak ve yol güzergâhlarının olmaması gibi etkilerden söz
edilebilir.

1.2. Sultan Abdülmecid Dönemi Osmanlı Para Politikası ve Saray Harcamaları

Sultan Abdülmecid döneminde 1840’larda para basma işi ekonomik sorunları


çözme konusunda yetersiz kalmış sonraki devam eden on yıl içerisinde ise Osmanlı
parası uluslararası pazarda değer kaybetmeye devam etmiştir. Kaimenin kaldırılması

24
Güran, s.373.
25
Ahmed Lütfi Efendi, Vak’anüvis Ahmed Lütfi Efendi Tarihi 6-7-8, Haz. Münir Aktepe, Yapı Kredi
Yayınları, İstanbul, 1999, s.1174.
26
Ertan Gökmen, Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid II. Abdülhamid Dönemi Osmanlı Maden
İmtiyazları (1878-1899), cilt 2, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 2011, s.39.
27
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.768,769.
28
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.727,728.

9
için ilk ciddi girişim halkın yardımına başvurulması olmuştur. 1848’den itibaren
maliyenin durumuna çare bulmak için yapılan görüşmelerde evrak-ı nakdiyyenin
kaldırılması ve hazinenin borçlarının kapatılması için İane-i Umumi’ye başvurulması
kararı benimsenmiştir.29İanenin toplanmasına ilk olarak İstanbul’daki memurlardan
başlanacaktır. Daha sonra sırasıyla taşranın ianesi toplanacaktır. Aralık 1851
maaşlarından iane kesilmeye başlanacaktır.301856’da Osmanlı Bankası’nın kısa
süreli bir istikrar dönemi yaşanmışsa da bu durum daha sonra tekrar düşmüştür.
Değeri düşen para uzun dönemli kamu harcamalarına zarar verirken Osmanlı ihracını
daha ucuz hale getirmiştir.31 Sultan Abdülmecid döneminde bütçe konusunda 1855
tarihinde bir nizamname hazırlanmıştır. Bu nizamnameye göre devletin gelirleri ve
giderleri tespit edilerek padişahın onayına sunulacaktır.32 Hazırlanmış olan 1855
Bütçe Nizamnamesi hemen uygulanamamıştır.33

Sultan Abdülmecid dönemi en büyük ekonomik sorunlardan birisinin


hanedan üyelerinin yapmış olduğu borçlanmaların olduğunu çalışmanın ilk
kısımlarında vurgulamıştır. Bu hususta Sultan Abdülmecid’in meftun olduğu ikbali
Serfiraz Hanım’ın bir sene içerisinde piyasaya yapmış olduğu borçların toplamının
125.000 keseye (625.000) liraya ulaşmasının üzerine Cevdet Paşa’nın deyimiyle:
“Sefine-i saltanat bir karının hevasıyla batmak amareleri gösterir.”34 Öte yandan
borçların ödenebilmesi için maliye hazinesinden Hazine-i Hassa’ya para aktarılması
yüzünden memur maaşlarının ödenmesi aksar ve sarayın bu borçları yüzünden
alacaklı esnaf da paralarının ödenmesi için Babıâli’ye baskı yapmaya başlarlar.35
Büyük bir bürokrasi krizinin ayak sesleri duyuluyordu Padişah ailesinin lüks
tüketimleri Saray-Babıâli ilişkilerinin giderek gerginleşmeye başlamasına neden
oluyor ve padişahın devlet işleriyle gereği gibi ilgilenmesini neredeyse imkânsız hale
getiriyordu.36 Hükûmet saray halkının yaptığı harcamalar neticesinde oluşan
ekonomik sıkıntılar ile boğuşmaktan diğer sorunlarla ilgilenme fırsatı bulamayacak
duruma gelmiştir.

29
Akyıldız (2), s.83.
30
Akyıldız(2), s.88.
31
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.739.
32
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.747.
33
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.748.
34
Akyıldız, s. 134.
35
Akyıldız, s. 134.
36
Necdet Sakaoğlu-Nuri Akbayır, Avrupalılaşmanın Yol Haritası ve Sultan Abdülmecid, Denizbank
Yayınları, İstanbul, 2001, s. 65.

10
Hazine-i Hassa’nın masraflarının ve dolayısıyla borçlarının bu kadar yüksek
olmasının bir nedeni de, bu dönemde gerçekleştirilen sultan düğünlerinin masalları
andıran bir ihtişamla kutlanması ve bunun yanında çeyizler için pek çok gereksiz
lüks harcama yapılmasıdır.37 Sultan Abdülmecid Babıâli’ye gönderdiği hattı
hümayunda, saray düğünleri dışında bazı hanedan mensuplarının padişahın rızasına
aykırı olarak müsrifçe alışverişler yaptığını, hanedan mensuplarının bundan sonra
sadece kendi tahsisatlarıyla idare edeceklerini ve bunun dışında masrafların
reddedileceğini belirtmiştir.38Serasker Rıza Paşa’yı bu emrin hükümlerine aykırı
davrananları gerekirse hapis de dâhil olmak üzere cezalandırmakla
görevlendirmiştir.39 Ayrıca borçların sağlıklı bir çetelesinin ortaya çıkarılması için
Rıza Paşa, maliye nazırı ve Hazine-i Hassa Nazırından oluşan bir komisyonun
oluşturulmasına karar verilmiştir.40 Kurulan bu komisyonun amacı borçların belli bir
nizama bağlanarak ödenmesi ve yeni borçlanmalara gidilmemesidir.41 Ancak
Serasker Rıza Paşa’nın başkanlığını yaptığı bu komisyon israfın önüne geçmek için
saraya yönelik bir tasarruf politikası uygulayacağı yerde, halka yönelik bir tasarruf
politikası uygulamayı seçmiştir. Devlet memurlarının gereksiz masraflardan
kaçınmaları, rütbe ve mali güçlerini aşan harcamalar yapmamaları, ziyaretlerine
gelenlere kahve, tütün ve şerbet ikramında kısıtlama yapmaları gibi bir dizi tedbirler
almıştır.42 Memur hanımlarına da tasarruf tedbirlerine uymaları ve kendilerine ait
harem arabalarını aşırı süs ve gösterişten arındırmaları tavsiye edilmişti.43 Esnafla iş
birliği edip padişahın alışverişten bihaber kızları adına Hazineyi Hassayı altından
kalkılamaz borç yüküne sokan kethüdalar azledilerek yerlerine en güvenilir devlet
adamları atanmıştır.44 İsrafın önlenmesi için saray kadınlarının arabalara binmeleri
önlenmişti ve hatta Rıza Paşa, saray arabalarının tekerleklerini zincirle birbiri ile
bağlatmıştır.45

Özellikle Tanzimat’ın ilanıyla birlikte padişahın ve hanedanın şahsi mülk


gelirleri maliye hazinesine bağlanmış ve maliye hazinesi tarafından padişah ve

37
Akyıldız, s. 29.
38
Akyıldız, s. 126.
39
Akyıldız, s. 126.
40
Akyıldız, s. 127.
41
Sakaoğlu-Akbayır, s. 142.
42
Akyıldız, s. 132.
43
Akyıldız, s. 132.
44
Sakaoğlu-Akbayır, s. 125.
45
Sakaoğlu-Akbayır, s. 125.

11
hanedan üyelerine maaşlar bağlanmıştır.46 Bu mesele aslında Tanzimat ile ortaya
çıkan bir mesele değildir, XVIII. yy sonlarından itibaren süregelen gelişmelerin
doğal bir ürünüdür.47Bu düzenleme ile padişah ve saray artık ancak kendi cebinden
ve maaşıyla harcama yapacaktır. Uygulanan bu politikalar ekonomi için kalıcı bir
çözüm oluşturamamıştır. 1840 yılında “Kaime-i mutebere” denilen ilk kâğıt para ya
da devlet tahvili çıkartılarak 160 bin Osmanlı altını karşılığında 8 yıl vadeli, yüzde 8
faizli ilk iç borçlanma yapılmıştır.481840-1844 arasında İstanbul piyasaları kaimeye
biraz olsun alışmışlardır ve bu kâğıt paralar sikkelerle aynı değerden işlem
görmüştür. 1844’te yeni kaimeler piyasaya sürülmüştür.49Tanzimat Fermanında
olduğu gibi, mali açıdan devleti giderek büyüyecek borçlanma sürecine sokan bu
kaimelerin üzerinde de yine Sultan Abdülmecid’in çiçekli tuğrası vardır.50 Piyasaya
kaime sürmek, giderlerini karşılamada güçlük çeken Babıâli için bulunmaz bir
nimettir.51 Osmanlı başı sıkıştıkça Emisyon’a başvurmuştur. Ancak başlangıçta
sınırlı miktarda olan kaimeler ilerleyen süreçte giderek değer yitirmeye başlamıştır
ve yurt dışından getirilen taklitlerinin piyasaya sürülmesi de değer kaybının uç
noktalara ulaşmasında etkili olmuştur.52 Osmanlı toplumu 1844 tarihinde “tashih-i
ayar” ve “tashih-i sikke” olarak bilinen düzenlemelerle üniter para düzenine doğru
ilk önemli adımını atmıştır.53 Abdülmecid döneminde çok fazla gümüş para çeşidi
vardı ve bu para birimlerinin hepsi üzerinde belirtilen değerlere bakılmayarak, bir
tarifeye bağlanmıştır.54 Ancak bu tarifeler dikkate alınmıyor, piyasa kendi kurallarını
uyguluyordu. 1844 düzenlemeleri de buna yönelik olmuştur. Ancak yine de 1844
para reformuyla gündeme gelen parasal düzenlemeler, kaimenin düşüşü karşısında
anlamını yitirmiştir ve Babıâli çözümü kaimeleri bir an önce tedavülden çekmekte
bulmuştur.55 1844 yılındaki Tashih-i Ayar (Tashih-i Sikke) olarak adlandırılan işlem
ile lira ve kuruştan oluşan çift metalli bir düzene geçilmiştir. Bir gram saf gümüş
içeren kuruş ile yüz gümüş kuruş değerindeki altın lira temel para birimleri ile kabul

46
Yavuz Cezar, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi, Alan Yayıncılık, İstanbul, 1986, s.
289
47
Cezar, s.289.
48
Sakaoğlu-Akbayır, s. 37. ; Pamuk, s.118.
49
Pamuk (3), s.140.
50
Sakaoğlu-Akbayır, s. 37.
51
Zafer Toprak, Türkiye’de Milli İktisat 1908-1918, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul,
2018, s. 358.
52
Toprak, s. 358.
53
Toprak, s. 322. ; Pamuk, s.114. ; İnalcık, Quataert, s.1083. ; Pamuk (3), , s.130.
54
Toprak, s. 322.
55
Toprak, s. 358.

12
edilmiştir.56 Bu düzenlemeden sonra devlet ek mali gelir sağlamak için yaptığı
tağşişlere son vermiştir. 57

Buradan anlaşılacağı üzere devlet yapmış olduğu para düzenlemesi ile


beraber Osmanlı parası üzerindeyaptığı tağşişleri yapmak zorunda olmaktan
kurtulmuştur. Bu durum Osmanlı para biriminin diğer paralar karşısında değer
kaybetmesini önlemiştir ve paranın alım gücünü sabit tutmayı başarmıştır. Osmanlı
parası yapılan her tağşişten sonra alım gücünde değer kaybettiği için halkın alım
gücünün düşmesi beraberinde ekonomik hoşnutsuzlukları ve tepkileri getirmiştir.

1844’ te Tashih-i Sikke ile başlayan çift metalli para kullanımı 1850’lerde
Kaliforniya’da bulunan büyük orandaki altın rezervi ile çift metalli düzen üzerindeki
baskılar artmaya başlamıştır. Dışarıda oluşan bu gelişme Osmanlı Devleti’nde ileride
bir para birimi değişikliğine neden olacaktır. Altın ve gümüş arasındaki bu rekabetin
siyasi yanı ise altını tercih eden kentli kesimin sanayicinin gümüşü temsil eden tarım
kesimi karşısında dünya üzerinde aldığı galibiyetin bir neticesi olarak ortaya
çıkacaktır.58

Yapılan düzenlemelerle ekonomik krizin önüne geçilememiştir. 1849 yılında


yabancı tüccarlar tarafından Dersaadet Bankası (Bank of Constantinople)
kurulmuştur.59Bu bankanın amacı Osmanlı parasının Avrupa paralarına, özellikle
desterline karşı istikrarını sağlamaktır.60 Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin
içerisindeki Rum, Ermeni, Yahudi ve Avrupalı olan bankerlerin Paris, Londra ve
başka yerlerdeki yabancı bankalarla doğrudan bağlantıları vardır.61Babıâli’nin
ekonomik sıkıntılarından haberdar olan Britanya Büyükelçisi Stanford Caning 22
Ağustos 1850’de sultana ıslahat hakkında şahsen uzun bir muhtıra
sunmuştur.62Yüzde 4 faizle 25 yılda ödenmesi kaydıyla beş ile altı milyon sterlinlik
bir borç alınmasını önermiştir.63Ancak bu öneri kabul edilmemiştir. Böylece

56
Pamuk (2), s.132. ; Sudi, s.31.
57
Şevket Pamuk, Türkiye’nin 200 yıllık İktisadi Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul,
2014, s.114. ; İnalcık, Quataert, , s.1084.
58
Pamuk, s.120.
59
Sudi, s.37.
60
Candan Badem, Kırım Savaşı ve Osmanlılar, çev. Eşref Bengi Özbilen, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul, 2017, s. 280. ; Pamuk, s.117. ;
61
Badem, s. 278. ; Pamuk (3); , s.143.
62
Badem, s. 278.
63
Badem, s. 279.

13
1850’lerin başında Babıâli’ninilk dış borç girişimi Sultan Abdülmecid tarafından son
anda durdurulmuştur.64Bir bunalım esnasında Avrupalı devletlerin verdiği borçlar
büyük faizler ve beraberinde ticari ve iktisadi alanda yapılmış bir antlaşma ile
kendilerine fazlaca kazanç olarak geri dönüyordu.65Öte yandan bazı Batı çevreleri de
Osmanlı’yı ekonomik açıdan güvenli bir ortam olarak görmüyorlardır.661850’lerle
birlikte Mısır’dan İstanbul’a gelen servet akışı da istikrazlarla desteklenmeye
başlanmıştır, fakat hepsi şu veya bu yollarla verimsiz tüketim harcamalarına
gitmiştir.67 Bu durum Osmanlı yöneticilerinin parayı kullanmayı bilmediklerini ve
iktisadi politikalarda çağdaşlaşmanın gerisinde olduklarını göstermektedir.

Sultan Abdülmecid yurt dışından borç almaktansa masrafları kısmanın daha


iyi bir çözüm olduğuna inanıyordu. Ancak çelişkili bir şekilde kendi lüks
harcamalarına da devam etmiştir. Osmanlı hazinesi 1851 yılında iflas etmiştir.68 Son
iki yılda hasat çok kötü bir noktaya gelmiştir ve Bosna’daki ayaklanma askeri
harcamaları arttırmıştır.69 Bu dönemdeki en büyük problem Osmanlı bürokrasisinin
devlet mekanizmasını finanse edebilmek için herhangi bir ekonomik teorisi ve fikri
olmamasıdır.70Bu duruma en güzel örnek olarak Britanya Büyükelçisi Stanford
Canning’in 1851 yılının Ekim ayında LordPalmerston’a Reşit Paşa ve maliye
hakkındaki bir konuşmasını rapor ederek “Sadrazam’ın konu hakkında hiçbir bilgisi
olmadığını söylüyor”diye yazmasını gösterebiliriz.

1857-1858 yıllarında İzmir’de bulunan ünlü iktisatçı N.W. Senior, İzmir’de


nüfusun ve refah seviyesinin gerileme nedeni olarak Türklerin üretici olmamasını
gösterir. N. W. Senior bu konuda şöyle söylemektedir:“Eline para geçiren onu
göstermelik olarak harcamakta ticari hayata katılmamaktadır demektedir. Türklerin
sahip olduğu bir imalathane, ticarethane, Türklerden bir banker veya tüccar çıktığı
işitilmemiştir. Ticaretteki bu açık gayrimüslim tebaa ya da yabancı yatırımcılar

64
Toprak, s. 357.
65
Pamuk (2), s. 157,158.
66
Toprak, s. 357.
67
Sayar, s.282.
68
Badem, s. 279.
69
Badem, s. 279.
70
Badem, s. 275.

14
tarafından dolduruluyordur. Devlete verilen borçlarda yabancılar ve ticaretle
uğraşan gayrimüslimler için büyük gelir kaynağı sağlamaktadır.”71

1.3. Sultan Abdülmecid Dönemi Kırım Savaşı’nın İktisadi Etkileri

Sultan Abdülmecid dönemi meydana gelen Kırım Savaşı Osmanlı Devleti


için ekonomik anlamda bir dönüşümü beraberinde getirmiştir.72 Ciddi bir savaş
kapıdadır ve Osmanlı ekonomik açıdan bu savaşın yükünü kaldırabilecek durumda
değildir.73 24 Ağustos 1854 tarihinde Londra’dan 31.000.000 İngiliz sterlini
alınmıştır.74Fransız ve İngiliz hükûmetleri ödemelerin güvencesini üstlendiklerinden
dolayı alınacak paraların nerelerde kullanılacağını denetlemekle yükümlü olmak
üzere bir karma kurul oluşturulmuştur. Aynı zamanda Kırım Savaşının giderlerini
karşılamak üzere 1854’te 10 ve 20 kuruşluk “ordu kaimesi” basılmıştır.75 Kaime
tedavülü eskiden sadece İstanbul’a hasredilmişken, savaşla birlikte taşrada da
piyasaya kaime sürülmüştür ve kaime tedavülünün İstanbul’un dışına taşması sonucu
kâğıt para %30 oranında değer yitirmiştir.76Ancak ilerleyen süreçte bu piyasaya
sürülen kaimeler tekrar toplatılmıştır.77 Savaş masraflarını karşılamanın
yöntemlerinden biri de İane-i Harbiye’dir.78 Bunlar gerçekte gönüllü bağışlar
değildir, daha ziyade mecburi bir vergidir ve halktan toplanan bu vergiye ileri gelen
devlet adamları da destek olmuşlardır.79Kırım Savaşı beraberinde Osmanlı ordusu
içinde askeri kıyafetler ve yaşayış tarzı bakımından değişimleri getirmiştir. Müttefik
kuvvetlerin subaylarını örnek alan Osmanlı subay ve devlet görevlileri yabancı
mallara itibar etmeye başlamış; bu durum beraberinde Osmanlı esnafının zarar
etmesine ve ithalatın artmasına neden olmuştur. Ayrıca çalışan erkek nüfusun Kırım
Savaşı’nda askere alınması tarımda ve sanayide üretimin düşmesine neden olmuştur.
Kırım Savaşı’na kadar dışarıdan hububat ithal etmeyen Osmanlı devleti, savaş

7171
Sayar, s.238.
72
Pamuk (2), s.188. ; Abdüllatif Şener, Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Sistemi, İşaret Yayınları,
İstanbul, 1990, s.203.
73
Akyıldız (2), s.55.
74
M. Belin, Osmanlı İmparatorluğunun İktisadi Tarihi, çev. Oğuz Ceylan, Gündoğan Yayınları,
Ankara, 1999, s. 475. Naim Ürkmez, II. Abdülhamid’in Modernleşme Anlayışı, Atatürk Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Orta Öğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Ana Bilim Dalı, Erzurum, 2006, s.86.
Erdoğan Yeğen, Sultan Abdülhamid, Sentez Yayınları, Ankara, 2014, s.41. ; Pamuk (3), s.145.
75
Toprak, s. 358. ; Sudi, s.36.
76
Toprak, s. 359.
77
Sudi, s.35.
78
Badem, s. 304.
79
Badem, s. 304.

15
esnasında ve sonrasında dışarıdan hububat satın almaya başlamıştır. Osmanlı
Devleti’nin sanayisinin az gelişmiş olduğunu ve en büyük gelir kaynağının tarım
olduğu düşünülürse ülkedeki üretimin düşüklüğü ve sonrasındaki sorunlar durumun
vahametini göstermeye yeterlidir.80Bu bağışlar 19 Nisan 1854 yılında resmi gazete
Takvim-i Vekayi içerisinde yayınlanmaya başlanmıştır.81 Kırım savaşı sonrası
Osmanlı halkının tepkisi önce devlet adamları üzerinde oluşmaya başlamış daha
sonra bu eleştiriler ve tepkiler Sultan Abdülmecid’e yöneltilmiştir.82

Ancak Kırım Savaşı’na giden bu zor süreçte bile israf ve büyük alafranga
saray yapmaya devam edilmiştir. İlk büyük alafranga saray olan Dolmabahçe Sarayı,
1853 yılında Sultan Abdülmecid tarafından yapılmıştır.83Sarayın yapılışında olduğu
gibi bu aşırı harcamaların kaynağının da dış borç olması; daha da kötü olan ise büyük
çaplı imar harcamalarını Kırım savaşına denk gelmesi devletin ekonomisine yeni
yükler getirmiştir.84Sultanın kız kardeşlerinin ve haremdeki gözdeleri olan
hanımların 1855 yılında 288 bin keselik (yaklaşık 1.15 milyon sterlinlik) bir borç
yapmış oldukları söylenmektedir.85Babıâli, 28 Haziran 1855 yılında Londra’da
imzalanan beş maddelik bir anlaşma ile İngiltere ve Fransa’dan, yüzde 4 faiz ile 5
milyon İngiliz altını borç almıştır.86 Borç karşılığı olarak devletin tüm gelirleri Mısır
haracı denen Mısır valisinin ödediği toptan vergi, ayrıca İstanbul ve Suriye gümrük
vergileri gösterilmiştir.87 İngiltere ve Fransa Hükümeti 1855 yılında İstanbul’a resmi
borç kontrol komisyonunun üyelerini atamışlardır.88 İngilizler bu komisyonun
üyeliğine SirEdmundGrimaniHornby’i Fransızlar ise Mr. A.
Cadrossi’yigöndermişlerdir.89 Fransa ve Britanya elçilikleri tarafından hazırlanmış
olan kontrol komisyonunun çalışma talimatnamesi, Devlet-i Aliyye’nin haysiyetine
ters düşen maddeler içerdiklerini söyleyen Osmanlı Hükümeti tarafından kabul

80
Hidayet Kara, Sultan II. Abdülhamid Dönemi Osmanlı Kara Ordusu (1876-1908), Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara, 2020, s.115.
81
Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İmge Kitapevi Yayınları, İstanbul, 2001, s. 14.
82
Florian Riedler, Osmanlı İmparatorluğunda Muhalefet ve Meşrutiyet Siyasi Kültür ve Komplolar,
çev: Azize F. Çakır, Picus Yayıncılık, İstanbul, 2012, s. 31.
83
Sina Akşin, , s. 14.
84
Sakaoğlu-Akbayır, s. 118
85
Badem, s. 285.
86
Sakaoğlu-Akbayır, s. 101. ; Taner, s.51.
87
Sakaoğlu-Akbayır, s. 102.
88
Badem, s. 309.
89
Badem, s. 309.

16
edilmemiştir.90 12 Ocak 1856 tarihinde artık savaş sona ermek üzereyken iki taraf
arasında ancak bir uzlaşı sağlanabilmiştir.91

Kırım Savaşı’nın son dönemlerinde Osmanlı Devleti ekonomik anlamda ciddi


bir biçimde Avrupalı Devletlerin etkisi altına girmiştir.92 İngiltere ve Fransa’nın
kefaletine sığınarak Yahudi Rothschild şirketinden bile 1855 yılında 5.000.000
sterlin borç almıştır.93 Bu borca karşılık İzmir ve Suriye gelirleri gösterilmiştir.94
1856 tarihindeki Paris Antlaşması’nın ardından Avrupa’yla ticari ve mali
münasebetler artmıştır, memleketin kalkınması için borçlanmaya devam edilmiştir.
Fakat Avrupa’dan borç alınan milyonlarca altın sinai ve iktisadi işlere, milli serveti
arttıracak sahalara yatırılacağı yerde şatafata ve lükse harcanmaya devam
edilmiştir.95 1856 Paris Antlaşması’ndan sonra Avrupalı Devletlere verilen ticari
imtiyazlar iktisadi gerilemeye neden olmuştur ve Avrupa’dan gelen sanayi
ürünlerinin yayılışı Osmanlı Devleti’ndeki yerli sanayi kuruluşlarının gerilemesine
neden olmuştur.96 Kırım savaşı sonundaki antlaşma ile Avrupa ülkelerinde üretilen
her türlü eşyanın ucuza ve serbest bir şekilde Osmanlı topraklarına getirilmesine izin
verilmiştir.97 Avrupa ürünlerinin bu şekilde Osmanlı topraklarına girmesi
kolaylaşınca Osmanlı topraklarında eski usulde üretim yapan zanaat ve sanayi dalları
gerilemeye başlamıştır. Avrupa ile olan bu ticaret serbestliğinden Osmanlı gayri
müslim tebaası verilen imtiyazlar ile yararlanabilmiştir.98Bu durum Osmanlı tebaası
arasında iktisadi uçurumun büyüme nedenlerinden olmuştur.

Kırım Savaşı sonrasında hazinenin acil ihtiyaçlarını karşılamak için


Avrupa’dan alınan borç yetmeyince acil para ihtiyaçlarını karşılamak için İstanbul
Emtia Gümrüğü malından Esham-ı Mumtaze çıkarılması kararlaştırılmıştır. Esham
beratsız olarak verilebilecek, borsa da alınıp satılabilecektir. Dört çeşit olarak
çıkarılacak olan esham 60.000 kese olacak ve ülkenin her tarafından tedavül

90
Badem, s. 309.
91
Badem, s. 309.
92
Stefania Ecchia, The Economic policy of the Ottoman Empire (1876-1922), University Salerno,
Italy, 2010, s.2.
93
Ahmet Eyicil, Siyasi Tarih 1789-1939, Altınorda Yayınları, Ankara, 2020, s. 156.
94
Eyicil, s. 157.
95
Reşad Ekrem Koçu, Osmanlı Padişahları, Doğan Egmond Yayıncılık, İstanbul, 2015, s. 421.
96
Rabia Bel’at, Yumeyna Gancur, El Islahat el Osmaniyye ve vasarüha ale Biladüş Şam (1808-1861),
Edrar Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, Elcezair, 2005, s.62.
97
Böcüzade Süleyman Sami, Üç Devirde gördüklerim Hakayikü’l Beyan fi Eşkali’l Ezman yahut “ne
derekeye inmiştik ne dereceye çıktık”, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2011, s.11.
98
Böcüzade Süleyman Sami, s.12.

17
edilecektir. Bunlarla ilgili bürokratik işlerin idare ettirilmesi için malikâne odasında
esham muhasebesi adı ile bir birim oluşturulacaktır. Eshamın çıkarılması ile beraber
Avrupa’dan alınan borç yükünün azaltılması amaçlanmıştır. Diğer bir bağlamda iç
borçlanma ile dış borcun miktarı azaltılmaya çalışılmıştır.99

Kırım Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’nin müttefiki olan batılı devletler


Osmanlı Devleti’ne sadece parasal veya askeri destek olmanın yanında cepheye
giden askerlerinin başta teçhizatı olmak üzere birçok ihtiyaçlarını kendileri
karşılayarak Osmanlı’nın savaştaki yükünü azaltmaya çalışmışlardır.100 Kırım Savaşı
boyunca İngiltere, Suriye gibi Osmanlı Devleti’nin toprağı olan devletler ile de
yaptığı ticari işlemlere ara vermiştir.101 Buradan da anlaşılacağı üzere Kırım Savaşı
boyunca Osmanlı Devleti’nin müttefikleri Osmanlı Devleti’ni kaynak olarak da
desteklemişlerdir. Kırım Savaşı aynı zamanda birçok yeniliğin Osmanlı topraklarına
girdiği bir savaş olmuştur. İlk defa Osmanlı Devleti’ne telgraf hatları Kırım Savaşı
sırasında döşenmiştir.102 Sultan Abdülmecid döneminde 1858 tarihinde yapılan
görüşmeler neticesinde merkezi Londra’da olan Dent, Palmer ve ortakları şirketiyle
İstanbul gümrük ve duhuliye vergileri karşılık gösterilerek %6 faizli beş milyon
sterlinlik bir antlaşma imzalanmıştır. Bu gelirler çıkarılacak tahviller doğrultusunda
dört kişiden oluşan bir komisyon tarafından toplanacaktır. Osmanlı hazinesine bu
antlaşmadan 3.888.271 sterlin girmiştir. Yapılan sözleşmeye göre bu paranın nereye
kullanacağı belirlenmiştir. Alınan bu borç kaimenin kaldırılması için kullanılacaktır,
başka bir yerde kullanılmasına izin verilmemiştir. Gelirlerin ise karma bir komisyon
tarafından kullanılmasına karar verilmiştir. Bu durum bizi Avrupa kontrolünün
Osmanlı maliyesi üzerindeki etkisini göstermektedir. Bu komisyon ve borçlanma
aynı zamanda Düyûn-ı Umûmiyye idaresinin bir habercisi niteliğindedir.103
Avrupa’dan alınan borçların yüksek faizler karşılığında verilmesi ve verilen paraların
nerelerde kullanılacağının borç verenler tarafından belirlenmesi de iktisattan
anlamayan devlet yöneticilerinin bu parayı doğru alanlarda kullanamama durumunu

99
Akyıldız(2), s.73.
100
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. HR. SFR. 4, Belge Tarihi. M-31-08-1584, Yer Bilgisi. 12-
4, Belge Özeti. “Osmanlı Borçları borç anlaşması, Londra ile yazışmalar Kırım savaşının Yankıları.”
101
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. HR. SFR. 4, Belge Tarihi. M-31-08-1584, Yer Bilgisi. 12-
4, Belge Özeti. “Osmanlı Borçları borç anlaşması, Londra ile yazışmalar Kırım savaşının Yankıları.”
102
Akyıldız(2), s.73.
103
Akyıldız(2), s.79.

18
artırmıştır.104 Öyle bir duruma gelinmiştir ki Avrupalılar devleti borçlandırmak için
rüşvet ve tehdit yollarına bile başvurmaya kalkışmışlardır. Bu durum bir süre sonra
Osmanlı padişahı için Avrupa’dan borç bulabilen devlet adamının daha makul
olduğu kanısının ortaya çıkmasını sağlamıştır.105

Sultan Abdülmecid, artık saraydaki gereksiz israfa katlanamaz hale gelmiştir


kadınlarını ve kızlarını işaret ederek: “Akıllarını başlarına almazlarsa hepsini
dövdüreceğim” dediği bilinmektedir.106Sultan Abdülmecid 28 Temmuz 1858 günü
atla Babıâli’ye gelmiştir ve kız kardeşi Adile Sultanın kocası, Refi’a Sultan’ın
kayınpederi olan Kaptan-ı Derya Mehmet Ali Paşa’ya borçlardan dolayı sert
çıkmıştır.107 Sultan Abdülmecid’in kızı Refia Sultan müsrif tutumu ve harcamaları ile
bilinmiştir. 1884 yılında vefatından sonra bile alacaklılarının borçlarının ödenmesi
için komisyon kurulmuş ve alacaklılara mücevherleri ve serveti satılarak ödeme
yapılmıştır.108 Ödemeler için RefiaSultan‘dan kalan servetin yetmediği yerde ise
ödemeler Hazine-i Hassa’dan yapılmıştır.109 1859 yılının yaz ve sonbahar aylarında
başka sıkıntılar da yaşanmaya başlanmıştır. Yıllarca saray ve kasır yapımında çalışan
yüzlerce amelenin ücretleri Hazine-i Hassa boş olduğu için
ödenememiştir.110Böylece ilk toplu protestolar ve eylemler başlamıştır, işçilerin
taşrada ve İstanbul’da uğradıkları haksızlıklar ve yöneticilerin yolsuzluklarını sayıp
dökmeleri adet haline gelmiştir.111 Bu kargaşa içerisinde bir de 1860 kışında,
Anadolu’ya ve İstanbul’a Kafkasya’dan gelen aç ve çıplak göçmenler
ulaşmıştır.112Bunlar 20 yıl Dağıstan’da Rusya’ya karşı savaştıktan sonra tutsak düşen
Şeyh Şamil’in hemşerileri Çerkezler, Nogaylar ve Çeçenlerdir.113 Doğal olarak
bunların iskânları, beslenme ve diğer ihtiyaçlarının giderilmesi de maliye hazinesine
ek bir yük getirmiştir.114

104
Yeğen, s.41.
105
Yeğen, s.42.
106
Sakaoğlu-Akbayır, , s. 124.
107
Sakaoğlu-Akbayır, s. 124.
108
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. Y.MTV, Belge Tarihi. H-29-01-1300, Yer Bilgisi. 10-14,
Belge Özeti. “Refia Sultan’ın Borçlarına dair.”
109
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. Y.MTV, Belge Tarihi. H-29-01-1300, Yer Bilgisi. 10-14,
Belge Özeti. “Refia Sultan’ın Borçlarına dair.”
110
Sakaoğlu-Akbayır, s. 139.
111
Sakaoğlu-Akbayır, s. 139.
112
Sakaoğlu-Akbayır, s. 144.
113
Sakaoğlu-Akbayır, s. 144.
114
Sakaoğlu-Akbayır, s. 144.

19
Diğer bir husus ise 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi’nde kapitülasyonların
toprak mülkiyetinde nasıl uygulanacağı açığa kavuşturulmuştur.115Avrupalılara uzun
zamandır istediği bir imtiyaz olan Osmanlı ülkesinden mülkiyet hakkı Arazi
Kanunnamesi ile verilmiştir.116 Böylece Osmanlı ekonomisinin dünya ekonomisi ile
bütünleşmesi ile serbest ticaretin kentlerde ve kentsel kurumlarda yaptığı yıkım ve
değişim batı sermayesinin Osmanlı ülkesine hızla girişiyle köylerde de gerçekleşir
hale gelmiştir.117

Kısacası Sultan Abdülmecid döneminin ekonomik bilançosu çok ağır


olmuştur. Bunu etkileyen en önemli faktör bu dönemde saraydaki israfın önüne
geçilememesi ve önüne geçilemediği gibi alafranga saraylar yapılmaya devam
edilmesidir. Özellikle Kırım Savaşı Osmanlı ekonomisini ciddi bir biçimde
etkileyerek dış borçlanmanın önünü açmıştır. Osmanlı hazinesi artık işçilerin
ücretlerini ödemede bile sıkıntılar çekmektedir. Kaime basmak gibi geçici ekonomik
çözümler Osmanlı ekonomisini girdiği ekonomik sıkıntıdan çıkartamıyordur. Büyük
çapta yapılan başarısız sanayi yatırımları ve yapılan israflarla beraber devletin girmiş
olduğu Kırım Savaşı devleti birçok borcun altına sokmuştur. Sultan Abdülaziz
dönemine sıkıntılı bir ekonomik miras bırakılmıştır.

Sultan Abdülmecid dönemi iktisat politikaları Avrupa’daki gelişmelerden


etkilenen Osmanlı yüksek bürokrasisinin bu konu üzerinde çalışmalar yapmak
istemesi üzerine şekillenmiştir. 1840-1860’lı yıllar tüm sanayi kuruluşları ve iktisadi
atılımlar devlet eliyle yapıldığı için bu dönem devletçi iktisat politikalarının
görüldüğü bir dönem olmuştur. Burada özel girişim erbabının bulunmaması ve
Osmanlı kamuoyunun bu konular üzerine düşüncelerinin daha oluşmadığı bir
döneme rastlaması da sayılabilir. 1850’lerden sonra imparatorluğa girmeye başlayan
yabancı sermaye ise devlet borçları ve demir yolu gibi dış ticareti geliştirecek
dışarıdan gelen işlenmiş ürünlerin iç pazarda dağılmasına yarayacak yatırımlarda
kullanılmıştır. Yabancı sermayenin Osmanlı toplumsal kuruluşunda var olan üretim
tarzları üzerindeki etkisi doğrudan olmamıştır.118

115
Kazgan, s.36.
116
Pamuk, s.108.
117
Kazgan, s.37. ; İnalcık -Quataert, s.974-978.
118
Pamuk (2), s.195.

20
1870 ve 1876 Sultan Abdülaziz dönemi ise özel sektöre dayalı sanayi
kuruluşlarının kurulmaya çalışıldığı liberal iktisat politikalarının daha ön planda
olduğu bir dönemi temsil etmektedir.119

2.Sultan Abdülaziz Dönemi Ekonomik Yapı

2.1. Sultan Abdülaziz Dönemi Osmanlı Borçlarının Durumu

Sultan Abdülaziz 1861 yılında Osmanlı tahtına çıktığında devlet, Sultan


Abdülmecid’in saltanatının son dönemlerine tekâmül eden mali krizin ve mali
kargaşanın yansımalarını yaşamaktaydı.120Sultan Abdülaziz Osmanlı tahtındaki ilk
yılında devletin Kırım Harbi’nden itibaren artarak devam etmiş olan borçlarını
ödeyebilmek için 1861 yılında İngiltere’den borç almak zorunda kalmıştır.121
İngiltere’den alınan bu borç sayesinde İstanbul’da oluşan ekmek kıtlığı yüzünden
Sultan Abdülaziz’e karşı oluşmak üzere olan halk eylemlerinin önüne
geçilebilmiştir.122İngiltere’den 8 milyon sterlin borç alınmıştır.123İngiltere bu borca
karşılık borç olarak verilen paranın nerelerde harcandığını kontrol edebilmek için
Osmanlı Devleti’ne bir mali temsilci göndermiştir. Daha sonra tüm Avrupalı
devletler Osmanlı Devleti’ne verecekleri her borçtan dolayı mali temsilci
göndermeye başlamışlardır.124Avrupalı temsilcilerin tavsiyeleri neticesinde Osmanlı
Devleti’nde mali durumları düzeltebilmek için Divan-ı Muhasebe ve Devlet Bankası
kurulmuştur.125Bu iki kurumun çalışmaları da devletin giderek artan borçlarına engel
olamamıştır.126Sultan Abdülaziz 1861 yılında tahta çıktığında Harem-i Hümayunda
büyük değişiklikler yapıp saray masraflarını azaltmıştır.127Bu sayede devlet

119
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.719.
120
Nura Burabe, Hacer Bukinne, Es Sultan el Osmanî Abdülaziz Beyne el Islahat vel mü’rada (1861-
1876), Yahya Faris Üniversitesi Yüksek lisans Tezi, Cezayir, 2006, s.21.
121
Burabe,Bukinne, s.20.
122
Riedler, s.54.
123
Burabe,Bukinne, s.20.
124
Suheyil Takkuş, Tarih-ül Osmani min kiyamit devle ile el İnkilap ale’l Hilafe ,Darü’l Nefaes,
Beyrut, 2013, s.407. ; Burabe,Bukinne, s.20.
125
Burabe,Bukinne, s.21.
126
Burabe,Bukinne, s.21.
127
Sudi, s.37.

21
giderlerinden tasarruf yapmaya çalışmıştır.128Sultan Abdülaziz her gün sadrazamı
çağırarak protokolü bir yana bırakarak yapılacak işlerin müzakeresini yapmaya
başlamıştır.129Devlet hazinesinin o derecedeydi ki ne daha önceki dönemde alınan
borç faizleri karşılanabiliyor ne de memur aylıkları ödenebiliyordur.130

2.2. Sultan Abdülaziz Dönemi Osmanlı Ordusu ve Donanması

Devlet borçlarının olduğu ve devlet gelirlerinin ödemelere bile yetmediği bir


dönemde Sultan Abdülaziz muhakkak surette kuvvetli ordu ve donanmanın vücuda
getirilmesinin temel öncelik olduğuna inanıyordu.131 Özellikle donanma konusunda
çok önemli bir atılım yapmayı planlıyordu. Bunun için Sadrazam Kıbrıslı Mehmet
Paşa’dan tersane tahsisatının 50-60 bin kese arttırılmasını istemiştir.132Sultan
Abdülaziz; ağabeyi devrinde kalan donanmayı tamamen değiştirecek, yenileştirecek,
zırhlı bir hale getirecek, birkaç misli kuvvetlendirecektir ve dünyanın üçüncü
donanması olmasını sağlayacaktır.133 Sultan Abdülaziz’in ordunun gelişmesine ve
donanmanın güçlendirilmesine önem vermesindeki en önemli etkenlerde dış
devletlerin desteklemeleri ve tahrikleri sonucu Hersek ve Bosna’da yeni kargaşaların
çıkması Girit İsyanının çıkması önemli bir sebep teşkil etmiştir.1341867 yılında
Sırbistan’da Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu mali bunalımı fırsata çevirerek
tam bağımsızlık almıştır.135 Sırbistan’a asker gönderememesinde Sultan Abdülaziz
dönemi iktisadi durumun büyük yeri olmuştur.136Sultan Abdülaziz dönemi çıkan bu
isyanların en önemli sonuçlarından biride Osmanlı vergi sisteminin düzenli
çalışmasını etkilemiştir ve vergilerin toplanmasında sorunlar oluşturduğu için devlet
gelir kaybına uğramıştır.137

128
Burabe, Bukinne, s.20.
129
Ziya Nur Aksun, Darbe Kurbanı Abdülaziz Han, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2009, s. 18.
130
Fazıl, s. 32.
131
Aksun, s. 19.
132
Aksun, s. 20.
133
Yılmaz Öztuna, Bir Darbenin Anatomisi, Babıâli Kültür Yayıncılığı, İstanbul, 2010, s. 40.
134
Tepedelenlioğlu, s.17.
135
Burabe,Bukinne, s.22.
136
Takkuş, s.408.
137
Şener, s.205.

22
Buradan da anlaşılacağı üzere Sultan Abdülaziz donanmaya büyük önem
vermiştir.138Sultan Abdülaziz tüm iktisadi sorunlara rağmen güçlü bir donanma
meydan getirmek için devlet bütçesinden büyük paralar ayırmıştır. Böyle bir duruma
gerek duymasındaki en büyük etkenler arasında güçlü devlet olmanın yolunun güçlü
bir donanmaya sahip olmaktan geçmesi görüşüdür. Sultan Abdülaziz şehzadelik
yıllarına denk gelen Kırım Harbi’nde İngiliz savaş gemilerinin Karadeniz’de Rus
donanmasına olan üstünlüğüne de şahit olmuştur. Bu durum Sultan Abdülaziz’i
güçlü bir donanma oluşturmaya iten nedenlerdir. Sultan Abdülaziz, donanmayı
beslemek ve Akdeniz, Karadeniz ve Ege Denizi boyunca yayılmış; bitmek tükenmek
bilmez sahillere sahip devletin, eyaletleriyle ulaşımını sağlamak için büyük bir ticaret
filosunun oluşturulmasını, diğer limanların ise demiryolu ve telgraf hatlarıyla
merkeze bağlanmasını gerçekleştirmeye çalışmıştır.139Bunun için sağlam bir
ekonomik yapıya sahip olunması gerektiğinin farkında olmuştur. İlk iktisadi şuranın
onun devrinde toplandığı, iktisadi toparlanma ve hamle için hızlı bir gayretin
gösterildiği dikkate alınırsa, padişahın ufkunun genişliği tartışılmazdır.140Parasızlığa,
mali endişelere rağmen türlü fedakârlıklarla ve istikrazlarla orduyu en yeni silahlarla
donatmaya, donanmayı zırhlı gemilerlekuvvetlendirmeye girişmiştir.141 Ancak güçlü
bir ordu ve donanma oluşturabilmek için kötüye giden ekonomi konusunda bazı
hamlelerin yapılması gerekilmiştir.

2.3. Sultan Abdülaziz Dönemi Alınan Tedbirler ve İktisadi Gelişmeler

Sultan Abdülaziz kendisine güçlü bir ordu ve donanma oluşturabilmek için iktisadi
konularda müdahaleler ve kısıltmalar yapmıştır. İlk yaptığı ekonomik hamlelerden
birisi nezaretlerdeki memur kadrolarını azaltıp, Hazine-i Hassa varidatının üçte birini
Hazine-i Devlete terk ettiğini ilan etmek olmuştur.142Sultan Abdülaziz’in başvurduğu
mali tedbirler arasında düzenli bütçe tanzimi ve Sultan II. Mahmud döneminden beri
tedavülde olan sikkeleri kaldırmak için girişimlerde bulunmak olmuştur.143Sultan
Abdülaziz, Osmanlı sanayisini Avrupa karşısında koruyabilmek için de bazı

138
Bekir Sıtkı Baykal, İbretnüma Mabeynci Fahri Bey’in Hatıraları ve İlgili bazı belgeler, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara, 1989, s.126.
139
Aksun, s. 23
140
Aksun, s. 24
141
Aksun, s. 24
142
Ramazan Balcı, Beyaz Atlının Ölümü Sultan Abdülaziz, Nesil Yayınları, İstanbul, 2007, s. 98.
143
Akyıldız(2), s.160.

23
önlemlere başvurmuştur. 1838 Antlaşması’yla beraber kabul edilmiş olan ithalattan
%5 ihracattan %12 olarak uygulanan gümrük vergisi 1861 yılından itibaren kademeli
olarak %8 den başlamak suretiyle her yıl bir puan düşürülerek %1 e kadar
düşürülmüştür.144 İthal gümrük vergisi ise %5 ten %8 e çıkarılmıştır.145 Diğer bir
önlem ise ülkede üretilen ürünlerin tanıtımı ve kalitesinin gösterilmesi için
uluslararası sergilere katılmışlardır. Bu amaçla 1863 yılında İstanbul’da bir sergi
açılmıştır.146 Sultan Abdülaziz döneminde İngiliz Abbot ailesinin 1861 yılında
İzmir’de yaptığı bir müslin boyama ve basma fabrikası yerli esnaf loncalarının
muhalefeti üzerine kapatılmıştır.147 Bu suretle sanayiyi geliştirmek için alınan başka
bir önlem ise sanayinin ihtiyaç duyduğu donanımlı elemanı yetiştirmek için 1868’de
İstanbul’da bir sanayi mektebi kurulması olmuştur. 1860 sonrası sanayileşme
çabaları içerisinde yapılan diğer bir faaliyet ise “Islah-ı Sanayi Komisyonu’nun”
kurulması olmuştur. Komisyonun amacı yerli sanayiyi Avrupa karşısında
korumaktır.1481873’e kadar çalışan komisyon özel teşebbüsü geliştirmek için esnafı
şirketler halinde birleştirmeye çalışmıştır.149

Sultan Abdülaziz dönemi devlet, sanayiyi geliştirmek için başlıca dört yola
başvurmuştur. Bunlar gümrük resimlerinin artırılması, sergiler düzenleme yolu ile
sanayicilerin teşviki, İstanbul ve çeşitli şehirlerde sanayi mekteplerinin açılması ile
çeşitli şirketlerin kurulması şeklinde olmuştur.150

Ancak Sultan Abdülaziz ilerleyen süreçte ekonomik anlamdaki en büyük


hatayı, dış borç yükünü aşırı derecede arttırmakla yapmıştır ve Sultan Abdülmecid’in
vefatında 90 milyona yaklaşan devlet borçları Abdülaziz devrinin sonlarına doğru
196 milyona yükselmiştir.151 Sultan Abdülaziz devrinde dış borç yükü her sene
giderek artmıştır. 1863 yılında 300.000.000 milyon frank olan dış borç, 1873 yılında
694.800.000 seviyesine ulaşmıştır.152Sultan Abdülaziz dönemi Osmanlı borçları

144
İnalcık, Quataert, s.945.
145
İnalcık, Quataert, s.945.
146
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.720.
147
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.726.
148
İnalcık, Quataert, s.1010.
149
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.721.
150
Şener, s.206.
151
Balcı, s. 14.
152
Balcı, s. 104.

24
1875 yılına gelindiğinde 5 milyon altın lirayı geçiyordur.153 Sultan Abdülaziz
saltanatının son dönemlerinde ise Osmanlı borçları 5.297.676.500 frankaltın
tutuyordur.154

Sultan Abdülaziz saltanatı boyunca yapmış olduğu askeri harcamaların amacı


güçlü bir ordu meydana getirmek olmuştur. Modernleşen ve güçlenen ordunun
Osmanlı Devleti’nin gücünün artacağını düşünmüştür. Sultan Abdülaziz’in devleti
güçlendirmek için yaptığı askeri harcamalar zaten iyi gitmeyen devlet ekonomisini
daha da kötüleştirmiştir.

Dış borç arttıkça Avrupalı alacaklıların emniyeti azalıp teminatsız para


vermemeye başlamışlardır ve gitgide verilecek teminat kalmayınca borçlanma
kapıları da kapanmaya başlamıştır.155Sultan Abdülaziz alınacak olan paralarla
Osmanlı topraklarında şimendiferler yapılarak geleceğe yönelik yatırım yapılacağını
vaat etmiştir.156 Anadolu'da ilk demiryolu olan İzmir-Aydın demiryolu imtiyazı
1857’de İngilizlere satılmıştır. Bu demiryolu yapılırken inşa eden İngilizler de
Osmanlı Devleti‘nin ekonomik kaygılarını dikkate almıştır. Sultan Abdülaziz
demiryollarının inşasına o kadar önem vermiştir ki, İstanbul’da yapılacak olan demir
yolunun sarayın bahçesinden geçmesi yönünde izin istendiğinde şu sözü söylemiştir:
“Yapılsın da, isterse sırtımdan geçsin” demiştir.157Ancak alınan paralarla birkaç yüz
bin martini tüfeği ile Haydarpaşa’dan İzmit’e kadar 90 kilometrekarelik şimendifer
hattı ancak yapılabilmiştir.158 Yabancılardan alınan borçların vadesi, duruma göre bir
ile altı ay arasında değişmektedir, ancak defterlerdeki kayıtlarda borçlanma vadesi
genellikle üç ay olmuştur.159Ancak dış borçların geri ödenmesini bir kenara
bırakırsak; Sultan Abdülaziz döneminde maliyenin memur maaşlarını bile ödeyemez
hale gelmesi, hanedan mensupları arasında ve sarayda da şiddetle hissedilmeye
başlanmıştır.160Memurlar gibi maaşları maliye hazinesinden ödenen sultanlar,
şehzadeler ve kadın efendiler de aylarca maaş alamadıkları için olağan giderlerini

153
Muhammed Harb, Es Sultan Abdülhamid es sani Ahir Essalatin El Osmaniyyin El Kibar, Darül
Kalem Yayınları, Şam, 1990, s.108.
154
Harb, s.109.
155
Balcı, s. 105.
156
Balcı, s. 105.
157
Naim Ürkmez, II. Abdülhamid’in Modernleşme Anlayışı, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Orta Öğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Ana Bilim Dalı, Erzurum,2006, s.93,94.
158
Balcı, s. 105.
159
Akyıldız, s. 139.
160
Akyıldız, s. 136.

25
karşılayabilmek amacıyla zorunlu olarak dışarıdan borç para bulma yoluna
gitmişlerdir.161

Sultan Abdülaziz ekonominin gidişatını daha iyi öngörebilmek için bir


bilanço çıkarmaya karar vermiştir. 1862 yılında sultan eliyle sadrazama gönderilen
bir buyrukta; devlet paralarının nasıl kullanılıp nerelerde tüketildiğini, vergi
yükümlülüklerini gözler önüne sermek amacıyla, bir gelir-gider çizelgesi
yayınlanması öngörülmüştür.162 Kısa bir süre sonra dalgalı borçların düzenli borçlara
dönüştürülmesi ve kaimenin dolanımdan kaldırılabilmesi için Londra’dan 8.000.000
İngiliz lirasından oluşan bir borçlanma daha gerçekleştirilmiştir.163 Gerek yabancı,
gerekse yerli girişimcilerden gelen başvuru üzerine hükümet, dördüncü kez
“Aziziye” adı verilen hazine bonosu çıkartmıştır.164 Sultan Abdülaziz parasal işlerin
düzeltimi doğrultusunda bütçenin gelir-gider eşitliğini sağlamak için 22 Şubat 1863
tarihinde bir buyruk yayınlayarak hükümete, devlet parasının tüketilmesinde ölçülü
olunmasını ve bu konuda çok titiz davranılmasını öngören uyarılarda
bulunmuştur.165Uygulamaya örnek olmak üzere de, özel hazinesinden ek ödeneğini
çıkarmış ve hazineye bırakmıştır.166

Sultan Abdülaziz döneminde yabancılara arazi satın alma izni çıkarılmış


olmasına ve yabancı sermaye tarafından işletilen birkaç büyük tarım şirketinin
mevcudiyetine rağmen, Anadolu’da toprak mülkiyeti baskın bir şekilde
Müslümanların elinde kalmıştır.167 Gene 1862 yılında Fransızlar Osmanlı Devleti’ne
verdikleri notada ‘bireyin’ mülkiyet haklarını özgürce kullanabilecekleri bir düzen ile
bunun önündeki engellerin kaldırılmasını istemektedir.168 Bu Müslüman toprak
sahipleri arasında yerel esnaf ve küçük çiftçiler yer alıyorlardır.169 1860’lı ve 1870’li
yılların ardından ticaretle uğraşan Müslümanların sayısı artmıştır ve ciddi sayıda bir
esnaf kitlesi ticaretle uğraşmaya başlamıştır.170 Anadolu’dan ve Suriye’den şehirlere

161
Akyıldız, s. 136.
162
Belin, s. 483.
163
Belin, s. 484.
164
Belin, s. 484.
165
Belin, s. 496.
166
Belin, s. 496.
167
Kemal H. Karpat, Osmanlı Modernleşmesi Toplum, Kurumsal Değişim ve Nüfus, çev. Ceren Elitez,
Timaş Yayınları, İstanbul, 2019, s. 112.
168
Sayar, s.346.
169
Karpat, s. 112.
170
Karpat, s. 115.

26
gelen Müslümanlar, büyük ticarethaneler kurup işletmeye başlamışlardır.171 Bu
durum hem kırsal kesimde biriktirilen cüzi miktardaki sermayenin hem de muhacir
ileri gelenlerin yanlarında getirdiği sermayenin şehirlerdeki büyük işletmelere
yatırılmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.172

2.4. Sultan Abdülaziz Dönemi İktisadi Sorunların Oluşumu

Sultan Abdülaziz döneminde devleti iktisadi açıdan zor duruma sokacak olan
iktisadi gelişmeler ve olaylar meydana gelmiştir. Sultan Abdülaziz dönemi devlet
bütçesinde yük oluşturacak olan gelişmelerin başında Sultan Abdülmecid
dönemindeki saray yaptırma geleneginin devam etmesi olmuştur.

Sultan Abdülaziz döneminde alafranga saray kültürü devam etmiştir. Bu


dönemde Çırağan, Beylerbeyi, Yıldız gibi önemli saraylar yapılmıştır.173Lüks
saraylar yapılmasıyla israf kültürü bu dönemde devam ettiği gibi bürokrasideki
çürümede devam etmiştir. Örneğin Fuat Paşa’dan beklenen icraatların yüzde 1’i bile
gerçekleşememiştir.174Hizmet namına yapılan şeyler Tuna Valisi Mithat Paşa’nın
“Tuna Vilayet Islahatı” ve bu ıslahatın diğer vilayetlerdeki tamimi, 1871 tarihinde
İstanbul’da Sultanahmet meydanında açılan sergi ve Rumeli kaza ve köylerinde
sermaye sandıklarıdır. İstanbul’da ilk defa olarak 30 sene imtiyaz ve üç milyon
İngiliz lirası ile Osmanlı Bankası’nı kurmak gibi şeyler olmuştur. Padişahın arzu ve
hevesi uğrunda yapılmış olan harcamalar ile birlikte Fuat Paşa da kendisine bugün
Maliye Nezareti Dairesi olarak kullanılan yere bir konak yaptırmıştır.175Bu kadar
israfa para yetiştirmek müşkül olduğu için ortada yolsuzluk ve rüşvet meydan
almıştır.176

Mahmut Nedim Paşa, Sultan Abdülaziz dönemi bürokrasisinin bir diğer ünlü
simasıdır. Mahmut Paşa’nın devlet yönetiminde etkin bir yere gelmesi ise Âli
Paşa’nın ölümü üzerine olmuştur.177Sadareti döneminde “Tenkihat ve Tasarruf

171
Karpat, s. 115.
172
Karpat, s. 115.
173
Akşin, s. 14.
174
Balcı, s. 99.
175
Balcı, s. 100.
176
Balcı, s. 100.
177
Tepedelenlioğlu, s.19,20.

27
Komisyonu” diye bir komisyon kurulmuştur.178 Senede 25 kuruş tasarruf edebilmek
için memur maaşları azaltılmaya başlanmıştır179ve buradan arttırılan para padişahın
ısrarla üzerinde durduğu silahlanma meselesine harcanmak istenmiştir.180Osmanlı
maliyesinin kendisini rahatlatmak için kullandığı memur maaşlarından kesinti yapma
yöntemi Sultan II. Abdülhamid döneminde devam etmiştir.

Sultan Abdülaziz dönemi devlet adamlarından olan Mahmut Nedim Paşa


menfaatperest, milli duygulardan mahrum, ikbal ve saadetini padişahın kendisine
gösterdiği yakınlıktan bekleyen bir kişiliktir.181Sadarette ıslahat adıyla devlet
kadrolarından umumi bir azalma yapmıştır ve haklı-haksız pek çok memuru idareden
uzaklaştırmıştır.182Bu dönemde tasarruf yapılmışsa da, ortada yapılan büyük
haksızlıklar kalmıştır. Mahmut Nedim Paşa’nın fenalıklarından biri de Rumeli
şimendifer imtiyazını devlete gayet ağır ve zararlı birtakım şartlarda Nemçeli Baron
Hirsch’e vermesi olmuştur.183 Özellikle saray eşrafı ve sadrazam bu kumpanyadan
birçok rüşvet almıştır.184 Bununla beraber Mahmut Nedim Paşa ekonomik açıdan
Tanzimat’ın esaslarını alt üst etmiştir.185 Bu dönemde dış borçlar zor ödenmektedir.
Mahmut Nedim Paşa dış borç faizlerini tek taraflı olarak yarı yarıya indirdiğini ilan
etmiştir.186 Bu durum Osmanlı ekonomisinin iflasını açıklamak anlamına
gelmiştir.187

Rusya’nın İstanbul Büyükelçisi ve Panslavist akımın Rusya’da ki en önemli


lideri olan Orgeneral Kont İgnatiev, dostu olan sadrazam Mahmut Nedim Paşa’ya, bu
faiz indirimi yolunu telkin ve tavsiye etmiştir.188Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya borcu
olmadığı için faiz indirimi Rusya’yı ilgilendirmemektedir.189İgnatiev’in tavsiyesi
üzerine tüm tahvillerin değeri 1875 Ekiminde yarı yarıya düşürülmüştür.190İgnatiev

178
Aksun, s. 182.
179
Sudi, s.37.
180
Aksun, s. 182.
181
Balcı, s. 102.
182
Balcı, s. 102.
183
Balcı, s. 102.
184
Balcı, s. 102.
185
Öztuna, s. 34.
186
Öztuna, s. 34.
187
Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1789-1914, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2020, s.
497.
188
Öztuna, s. 34.
189
Öztuna, s. 34.
190
Armaoğlu, s. 497.

28
elindeki bütün tahvilleri sattı ve ertesi gün bu tahvillerin değerinin yarı yarıya
düşmesi ile büyük bir kazanç elde etmiştir. Sultan Abdülaziz böyle bir şeye tenezzül
etmeyi aklından geçirmediği için 3 milyon altın zarara uğramıştır.191 Bu durum
İngiltere ve Fransa’da büyük protestolara sebep olmuştur ve Osmanlı Devletinde
elinde tahvil bulunan ve geçimini buna bağlayan vatandaşlar büyük zarar
görmüştür.192

Sultan Abdülaziz döneminin bir diğer en önemli hadisesi Bosna-Hersek


karışıklıkları olmuştur. Hersek’te bir sancağa bağlı Nevesin dâhilinde daire ve
kariyeleri halkından 120 veya 160 kadar köylü Karabağ’a firar etmiş ve bu mülteciler
Karabağ prensi Nicolas’tan ağnam resmi (koyun vergisi) ile askerlik bedelinin
ağırlığında, vergi memurlarından gördükleri eza ve cefa gibi konularda şikâyette
bulunmuşlardır.193 Prenste bu talepleri Rus sefiri İgnatiev vasıtasıyla Babıâli’ye
bildirmiştir; onların kendisini besleyemeyeceğini, bu sebeple affedilerek
194
memleketlerine dönmelerine izin verilmesini rica etmiştir. Elbette bu meselenin
görünen yüzü olmuştur, asıl amaç bölgede çıkarılacak olan büyük bir isyan
hareketini haklı sebeple dayandırmak ve göz boyamaktır. Bosna Hersek İsyanı için
hükümetin; mali krizi ve siyasi durumları ileri sürerek askeri sevkiyatta
bulunamaması, buna mukabil asilerin Avusturya’nın kısa görüşlü politikasıyla
Dalmaçya ve Hırvatistan Slavlarından devamlı yardım alması, Sırbistan ve
Karadağ’da üstlenen çetelerin hareketleri, ayaklanmaların uzamasına sebep
olmuştur.195Babıâli işi kendi kontrolünde tutmak, yabancı müdahalesine meydan
vermemek için “Adalet Fermanı” denilen bir ferman çıkarmış ve Bosna-Hersek
ahalisinden birçok müsadere ve imtiyazlar bahşetmişse de bundan bir netice
alınamamıştır.196Bosna Hersek İsyanı Sultan Abdülaziz döneminin sonlarında
Osmanlı ekonomisini ciddi anlamda kötü etkilemiştir.

Sultan Abdülaziz devri 1872-1875 arasında Anadolu’da yaşanan ve 1872-


1873 yılları arasında Rumeli’de yaşanan kuraklıklar kötü olan devletin iktisadi

191
Öztuna, s. 34.
192
Öztuna, s. 34.
193
Aksun, s. 223. ; İnalcık, Quataert, s.995.
194
Aksun, s. 223.
195
Aksun, s. 242.
196
Aksun, s. 242.

29
durumunu daha da kötüleştirmiştir.197 Büyük ölçüde gelir kaynakları tarım ürünlerine
dayanan devletin sıkıntılarını artırmıştır.

Sultan Abdülaziz’in yapmış olduğu Avrupa seyahatinden sonra, seleflerini


aşan israflara kendisini sürüklemekten kendisini alıkoyamamıştır.198 Çırağan ve
Beylerbeyi gibi masraflı saraylar yaptırmasının yanında Kâğıthane, Çekmece ve
İzmit kasırlarını da yaptırmıştır.199 Yapılan kasır ve sarayları süslemek ve
canlandırmak için türlü cinsten eşyalara ve güzel kadınlara ihtiyaç vardır. Sultan
Abdülaziz döneminde kadınların, haremağalarının ve halayıkların toplamı 2500
sayısını bulmuştur.200 Avrupa’dan alınan borçların yeni saraylar, donanma ve çeşitli
harcamalar için kullanılması yeni borçlanmaların kapısını açmıştır.201Sultan
Abdülaziz’in ordu ve donanmayı geliştirmek için harcadığı çabanın sağlam bir
ekonomik plan çerçevesinde tasarlanamaması, bu dönemde Osmanlı bürokrasisi
içerisinde yer alan bazı bürokratların sergilediği tutumlar Osmanlı Devleti'ne iktisadi
açıdan büyük zararlar vermiştir. Kırım Savaşı’na giden süreçte, Osmanlı Devleti’nin
dış borç batağına düşmeye başlaması, Bosna-Hersek isyanı ve onun ekonomiye
yansımaları, her şeye rağmen gösterişli saray ve kasırların yapımı, israfının önüne
geçilememesi çok ciddi bir ekonomik iflası tetikleyecektir. Sultan Abdülmecid
döneminden kalan kötü ekonomik miras, Sultan Abdülaziz döneminde daha da
kötüye gitmiştir.

Sultan Abdülaziz’in tahtan indirilme nedenleri arasında mali durumun kötü


olması önemli bir etken olmuştur.202Sultan Abdülaziz hal fetvasında devlet malını
israf etmek suçu ile suçlanmıştır.203 Sultan Abdülaziz dönemi saraya ayrılan bütçenin
yetmemesi durumunda saray masraflarını karşılıya bilmek için alınan borçların
ödemelerinin Hazine-i Hassa tarafından karşılandığı bilinmektedir.204Sultan
Abdülaziz’in tahtan indirilmesi hususunda Galata bankerlerinin de parmağının
olduğu görülmektedir. Banker Zarifi, Hristiko ve Küceoğlu gibi bankerler Sultan

197
Akyıldız(2), s.161.
198
Balcı, s. 14.
199
Balcı, s. 15.
200
Balcı, s. 15.
201
Pamuk (2), s.188.
202
Takkuş, s.419.
203
Baykal, s.127.
204
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. Y.PRK.H.H, Yer Bilgisi. 3-5, Belge Özeti.“Sultan
Abdülaziz Han hanedanın masarifatındaki açığın Hazine-i Hassa’dan karşılanmasına dair .”

30
Abdülaziz’in indirilmesine destek vermişlerdir. Bu husus konusunda Sultan II.
Abdülhamid amcasının para meselelerindeki davranışlarından dolayı Bankerlerin
onun tahtan indirilmesinde rol oynadıklarını belirtmiştir.205

I. BÖLÜM

SULTAN II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ EKONOMİ POLİTİKASI

1. II. Abdülhamid’in Şehzadeliği Döneminde Osmanlı Ekonomisine Bakışı

Sultan II. Abdülhamid kişisel özellikleri itibariyle nazik, cömert, ahlaki


değerleri yüksek ve insan kalbini kazanmasını bilen bir yapıya sahip olmuştur. Çok
vehimli bir yapısı olsa da çoğu zaman âlicenap olmayı tercih etmiştir.206 Şehzade
Abdülhamid, sağlığına dikkat etmiştir. Spor yapmış, ata binmiş, silah kullanmıştır.
Bir müddet içmiş sonra bırakmıştır. İbadetini hiç ihmal etmemiştir. Para işlerine
bilgisi olmuştur.207 II. Abdülhamid’i çocukluk çağlarında haremde para işlerinde
bakan harem ağaları, küçük şehzadeyi birçok kez hesap defterine bakarken
içindekileri okurken görmüşlerdir. Sultan Abdülhamid; Sultan Abdülmecid
döneminde hızlanan değişim sürecinde doğmuş, büyümüş ve kendisi de bu sürecin
içerisinde olmuştur.208Kırım Savaşı’na, Islahat Fermanına, Avrupa’dan ilk kez borç
alınmasına, Dolmabahçe Sarayı gibi büyük imar faaliyetlerine, Osmanlı maliyesini
yıkan olaylara şahit olmuştur.209 II. Abdülhamid’in şehzadelik döneminde şahit
olduğu bu durumlar onun yaşamında ve saltanatında uygulayacağı iktisadi politikayı
belirlemesini sağlamıştır.

Sultan II. Abdülhamid şehzadeliği döneminde kendi hayatında geçim ve idare


tarzı bakımından diğer şehzadelerden farklı olmuştur. Diğer şehzadeler günlerini
israf ve safahat içinde geçirirken şehzade Abdülhamid kendi belirlediği bütçesinin

205
Haydar Kazgan, Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid Abdülhamid Dönemi Galata Bankerleri, cilt
2, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 2011, s.328.
206
Cemal Kutay, Prens Sabahattin Bey Sultan II. Abdülhamid İttihat Terakki, Tarih Yayınları,
İstanbul,1964, s.4.
207
Yılmaz Öztuna, II. Abdülhamid Zamanı ve Şahsiyeti, Altın Kitablar Yayınevi, İstanbul, 2019, s.22.
208
Naim Ürkmez, II. Abdülhamid’in Modernleşme Anlayışı, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Orta Öğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Ana Bilim Dalı, Erzurum,2006, s.21.
209
Naim Ürkmez,s.22.

31
dâhilinde ve tutumlu bir şekilde günlerini geçirmiştir.210Dairesinin en ufak
masraflarına varıncaya kadar her işlemi kendi kontrolü altında bulundurarak israftan
sakınmıştır. Bu yüzden ekonomik olarak diğer şehzadelerden daha iyi bir durumda
olmuştur. Kendi dairelerinin içinde dünya ile alakalarını kesmiş bir şekilde yaşayan
diğer şehzadelerin gelirleri kendi giderlerini bile karşılamaya yetmezken, para
konusunda sıkıntıları eksik olmazken şehzade Abdülhamid; bir taraftan tasarruf
politikaları uygularken diğer taraftan gelirlerini artırmaya çalışmıştır. Bu sayede
ekonomik olarak rahat bir hayat yaşarken hem de para biriktirerek diğer kardeşlerine
ekonomik olarak yardımda bulunmuştur.211Şehzade Abdülhamid servetini bilinçsizce
harcamak yerine mülkleri ile meşgul olmuştur. Topraklarının işletilmesini
denetlemiş, inekleri ve koyunlarını yetiştirmiş, çiftliklerinde ürettiği ürünlerin
satışıyla ilgilenmiştir. Yer altından kurşun karbonat çıkartmış ve bir üstübeç işleterek
kumaş boyacılığında kullanılan üstübeç beyazını üretmiştir. II. Abdülhamid en güzel
parayı koyun ticaretinden sağlamıştır. Her yıl aldığı merinos koyunlarının kuzularını,
yünlerini satmıştır. O dönem şartları düşünüldüğünde diğer şehzadeler ve
Abdülhamid arasındaki fark kendini göstermiştir.

Diğer şehzadelerin aksine şehzade Abdülhamid ticaretle ilgilenmiştir.


Kendisine ait işletmelerin yönetimini başkalarına devrederek onlardan gelen gelir ile
yetinmek yerine bizatihi kendisi başında durmuştur. Şehzade Abdülhamid, Rum
sarrafı sayesinde Galata Borsası ile ilgilenmiştir.212Şehzade Abdülhamid maliye
hazinesinden kendisine ayrılan bin lira maaşı sarraf Mösyö Zarifi’ye iskonto
ettirmiştir. Sarraf Mösyö Zarifi, şehzade Abdülhamid'in iskonto ettiği maaşlarını
kendi hesabına kaydederek bunlara belirli bir faiz yürüterek gerek bunun kazancını
gerek çiftliğinden ve diğer gelir kaynaklarından olan kazançlarını Mösyö Zarifi
aracılığıyla kârlı işlerde kullanmıştır. Abdülhamid, Mösyö Zarifi ile sık sık görüşerek
para işleri konusunda servetini idare tarzını kontrol etmiştir.213 İstanbul

210
François Georgeon, Sultan Abdülhamid, çev: Ali Berktay, İletişim Yayınları, İstanbul,2012, s.38. ;
Emre Taş, Sultan Abdülhamid’in Sırdaşı Tahsin Paşa’nın Yıldız Sarayı Hatıraları, Yakın Plan
Yayınları, İstanbul,2017, s.15. Necip Fazıl, Ulu Hakan İkinci Abdülhamid,Büyük Doğu Yayınları,
İstanbul,2019, s.46,47. Metin Hülagü, Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid Bir İnsan olarak Sultan
II. Abdülhamid, 3. Cilt, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 2011, s.230.
211
Emre Taş, Sultan Abdülhamid’inSırdaşıTahsinPaşa’nınYıldızSarayıHatıraları, Yakın Plan
Yayınları, İstanbul,2017, s.15,16.
212
François Georgeon, Sultan Abdülhamid, çev. Ali Berktay, İletişim Yayınları, İstanbul,2012,
s.38,39.
213
Taş, s.16.

32
Borsası1850’de Rumların başlatmış olduğu Rum Ortodoks Kilisesi’nin sahip olduğu
özerklikten yararlanılarak kurulmuştur. Borsa daha sonra diğer azınlıklarında
katılmasıyla gelişmiştir. 1873’te Osmanlı Devleti ve Müslüman halkın borsa
oyunlarında ciddi biçimde zarar görmesi ve devlet kâğıtları üzerinde oynanan
oyunlarda devletin ekonomik zarar görmesinden dolayı devlet konuya el atarak
Avrupa finans sistemi ile birleşerek İstanbul Borsası’nın kurulmasını sağlamıştır.214

Sultan II. Abdülhamid şehzadeliği döneminde hususi ve ailevi hayatında


daima israftan uzak durmuş tutumlu bir hayat yaşamıştır. Her fırsatta iktisadın ve
tasarrufun öneminden bahsetmiştir.215 Sultan II. Abdülhamid’in israfı haram gören
düşüncesi sayesinde Abdülmecid ve Abdülaziz devrinde aşırı borçlanmış olan devlet
onun döneminde borçlarının çoğunu ödemiştir. Sultan Abdülhamid’in tutumlu
politikası İttihatçılar arasında ‘Pinti Hamid’ lakabının ortaya çıkmasına sebep
olmuştur. Sultan Abdülhamid kendilerine bundan dolayı kızmadığını belirtmiştir.
Devletin bu kötü duruma gelmesinde israfın büyük bir yerinin olduğunu
düşünmüştür.216Bir devletin ayakta kalabilmesinin yolu ekonomik olarak güçlü
olmaktan geçmektedir. Sultan Abdülhamid de bunun farkında olarak hareket etmiştir.

Sultan II. Abdülhamid tahta çıktığında şehzadelik yıllarındaki iktisadi


tutumunu devam ettirmiştir. Sultan II. Abdülhamid 60 bin altın tutan cülus bahşişini
kendi cebinden ödemiştir.217Bu da Sultan II. Abdülhamid’inşehzadelik yıllarındaki
iktisadi politikalarının bir sonucudur. II. Abdülhamid’le şehzadelik zamanından
itibaren yakınlık kuran Mehmed Memduh Paşa (1839-1925), 1876’da Maliye
Nezareti Mektupçuluğuna getirilse de bu görevde yalnız on dört ay kalabilmiştir.
Maliyede yapılan düzenlemeler sırasında görevine son verilen memurlar
arasınagirmekten kurtulamamıştır. Bu durum Sultan II. Abdülhamid’in mali
konularda işleri ne kadar sıkı tutacağını göstermesi bakımından önemli bir örnek
teşkil etmektedir.218

214
Gülten Kazgan, Tanzimattan XXI. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, Altın Kitaplar Yayınları,
İstanbul,1999, s.37.
215
Ziyanur Aksun, II. Abdülhamid Han, Ötüken Neşriyat Yayınları, İstanbul,2010, s.22.
216
Uğur Çelik, II.Abdülhamid Dönemi ve İttihat ve Terakki Mukayesesi, Kocaeli Üniversitesi İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, Kocaeli, s.9.
217
Vahdettin Engin, Bir Devrin son Sultanı II. Abdülhamid, Yeditepe Yayınevi, İstanbul,2017, s.26.
218
Zekeriya Kurşun, Mehmed Memduh Paşa, https://islamansiklopedisi.org.tr.

33
2. II. Abdülhamid’in Saltanatının İlk Yıllarındaki İktisadi Durum ve
Sonrasındaki Gelişmeler

II. Abdülhamid’in saltanatının ilk yılları buhranların olduğu yıllardır. Sultan


Abdülaziz’in katledilmesi ve V. Murad’ın kısa süreli saltanatından sonra Osmanlı
tahtına oturmuştur.219Bir padişahın katledilmesi diğerinin de kısa süreli saltanatından
sonra tahta çıkan Sultan II. Abdülhamid’in karşısında Sultan Abdülmecid ve
Abdülaziz dönemlerinden kalma ekonomik borçların yükü altında iktisadi sıkıntı
içerisindeyken devlet; Sırp, Bulgar ve Bosna Hersek İsyanları bu ortamı dahada
gerginleştirmiştir. Sultan Abdülaziz döneminden Sultan II. Abdülhamid dönemine
intikal eden borçların ödenmesi maliye nezaretine devredilmiştir.220Sultan II.
Abdülhamid’in hükümdarlığının ilk yıllarında Sultan Abdülaziz döneminden kalma
6.532.158 guruşun Hazine-i Celile’den ödenmesine karar verilmiştir.221 Sultan II.
Abdülhamid saltanatı döneminde kurulan komisyonlarca Sultan Abdülaziz
döneminden kalma borçların ödenmesinde tasarrufa gidilmemiştir.222II.
Abdülhamid’in saltanatının ilk yılları iktisadi ve içtimai sorunların çok olduğu yıllar
olmuştur.223

1873 Viyana Borsasının çökmesi Osmanlı maliyesini giderek ağırlaştırmıştır.


Avrupa’daki büyük buhran İstanbul’da peşi sıra iflasları meydana getirmiştir.224
Sultan Abdülaziz’in hesapsız harcamaları da durumu daha kötü hale getirmiştir.
Abdülaziz devrinde yapılan saraylar, alınan savaş gemileri ve toplar da maliyeye ayrı
bir yük olmuştur.225 1873-1874 yılları arasında Anadolu’yu vuran büyük kıtlık
dalgası vergi gelirlerini azalttığı gibi devlet zor durumdaki afet bölgelerine yardım

219
Çelik, s.8.
220
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. Y.PRK.A , Belge Tarihi. H-03-04-1295, Yer Bilgisi. 1-98,
Belge Özeti. “Sultan Abdülaziz Han zamanında hazine-i hassa borçlarına dair.”
221
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. Y.PRK.A , Belge Tarihi. H-03-04-1295, Yer Bilgisi. 1-98,
Belge Özeti. “Sultan Abdülaziz Han zamanında hazine-i hassa borçlarına dair.”
222
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. Y.PRK.A , Belge Tarihi. H-03-04-1295, Yer Bilgisi. 1-98,
Belge Özeti. “Sultan Abdülaziz Han zamanında hazine-i hassa borçlarına dair.”
223
Vahdettin Engin(2), II. Abdülhamid ve Dış Politika, Yeditepe Yayınevi, İstanbul,2017, s.19.
224
Ecchia, s.2.
225
Ürkmez, s.28.

34
etmek için yeni harcamalar yapmak zorunda kalmıştır.226 1875 yılında devlet
hazinesi iflasını açıklamak zorunda kalmıştır.227

Sultan II. Abdülhamid’in iktisada bakışı devletin başına geçtiğinde de kendini


göstermiştir. Sultan II. Abdülhamid’in ilk emirlerinden birisi “Saray masrafları
incelensin ve kısılsın!” olmuştur.228Saray mutfağından karnını doyuran veya saray
mutfağından hanelerine yemek giden devlet çalışanları bu durumdan hiç hoşnut
olmamışlardır. Abdülaziz devrinde 2 bin altını aşan saray mutfağının masrafları
böylece üçte bir oranında azalmıştır.229

2.1. 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı

Sultan II. Abdülhamid’in saltanatının ilk günlerinde Mithat Paşa’nın başını


çektiği grup, Rusya ile savaş taraftarlığı yapmıştır. Devletin para sıkıntısı çektiği bir
dönemde hazinenin sürekli para kestiği dönemde, tağşiş edilmiş paralar ile silah
almanın çok zor olduğu zamanlarda Rusya ile böyle bir savaşa girmek, zor durumda
olan Osmanlı ekonomisini yıkılışa götüreceği gibi ordunun da savaşta büyük
hezimetler ve yenilgilere uğramasına neden olacaktır. Mithat Paşa’nın başını çektiği
grup halkın duygularını ve fikirlerini galeyana getirerek savaşa neden olmuştur.230

1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nın neden olduğu masraflar ve savaş


tazminatı devletin iyi olmayan ekonomisini iyice kötüleştirmiştir. Osmanlı Rus
Savaşı sırasında Osmanlı Bankası ve Avrupa piyasalarından borç bulamayan devlet,
savaş masraflarını karşılamak için birçoğu Osmanlı vatandaşı sayılan Galata
bankerlerinden borç almıştır.231Sultan II. Abdülhamid’in saltanatının ilk yıllarına
denk gelen bu olay sultanın sorunlarını artırmıştır.232

226
Georgeon, s.57,58.
227
Kays Cevad El Azzavi, Ed devletül Osmaniye Kira’a Cedide li Avamil el İnhitat, Eddar El Arabiel
Ulum Yayınevi, Beyrut, 2003, s.73.
228
Harb, s.110.
229
Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, İlan-ı Hürriyet ve Sultan II. Abdülhamid Han, Yeni Çağrı
Kitabevi, İstanbul,1960, s.22,23.
230
Aksun, s.75.
231
Pamuk (3), s.144.
232
Necmettin Alkan, Selanik’in Yükselişi Jön Türkler Abdülhamid’e karşı 1908 İhtilali, Timaş
Yayınları, İstanbul,2012, s.174,175. Ürkmez, s.86. Yılmaz Öztuna, II. Abdülhamid Zamanı ve
Şahsiyeti, Altın Kitablar Yayınevi, İstanbul, 2019, s.65. Ürkmez, s.33.

35
2.2. Berlin Antlaşması’nın Siyasi ve Ekonomik Etkileri

Savaş sonrası Berlin Antlaşması ile Osmanlı Devleti’ne yükletilen savaş


tazminatı devletin kötü olan ekonomisini daha kötü bir duruma getirmiştir.Berlin
Kongresi’nde Osmanlı Devleti’nin 1875’teki iflasından beri hiç dokunulmayan dış
borçları konusunda kendisi uyarılmıştır.233Berlin Kongresi’nin almış olduğu karar ile
Osmanlı borçlarının bir kısmının Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan’a yükletilmesi
kararlaştırılmıştır. Kalan kısmının ise Osmanlı Devleti tarafından ödenmesi
istenmiştir.234Büyük güçlerin kararıyla Osmanlı hükümetine mali noktada yol
gösterecek bir komisyon oluşturulmasını teklif etmişlerdir.235Berlin Kongresi’nden
sonra Kıbrıs’a yerleşen236 ve 1882’de Mısır’ı işgal eden İngilizlerin de Osmanlı
Devleti’ne karşı politikaları tamamen değişmiştir.2371880 ile 1914 arasında
İngilizlerin Osmanlı topraklarındaki yatırımları %56’dan %15’e
düşmüştür.238Osmanlı maliyesi bunun sonucunda borçların tazminatını bile
ödeyemeyeceğini açıklamak zorunda kalmıştır. Bundan sonra Osmanlı tahvilleri
Avrupa’da değer kaybetmeye başlamıştır. Osmanlı Devleti’nden alacaklı olan
Avrupalı Devletlerin halkları, paralarını alamayacakları yaygarası ile hükümetlerine
bu konu hususunda baskı yapmaya başlamışlardır. Osmanlı Devleti bu süreç boyunca
biraz da olsun nefes alabilmek için Galata bankerlerinden borç almak zorunda
kalmıştır.

2.3.Rüsûm-ı Sitte Antlaşması ve Rüsûm-ı Sitteİdaresi

Osmanlı Devleti 93 Harbi’nin getirdiği ekonomik yükü biraz olsun


hafifledebilmek ve devletin kasasına para bulabilmek için Galata Bankerleri ile bir
antlaşma imzalama yolunu tutmuştur. 1879 Kasımında Galata bankerleri ve Babıâli
arasında Rüsûm-ı Sitte mukavelesi başarılı sonuç vermiş ve Rüsûm-ı Sitte idaresi

233
Yılmaz Öztuna (2), Bir Darbenin Anatomisi, Babıâli Kültür Yayınları, İstanbul, 2010, s.295.
234
Ramazan Kılıç, Özer Özçelik, Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid Sultan II. Abdülhamid’in İktisat
ve Para Siyaseti, cilt 4, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 2011, s.338.
235
Feroze A.K Yasamee, Abdülhamid’in Dış Politikası Düvel-i Muazzama karşısında Osmanlı 1878-
1888, çev. Yusuf Selman İnanç, Kronik Yayınları, İstanbul,2020, s.91.
236
Haz: Übeydullah Kısacık, Abdurrahman Şeref Tarih Musahabeleri, Kapı Yayınları, İstanbul, 2012,
s.250.
237
Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar IV Ayanlar, Tazminat,
Meşrutiyet, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2020, s.18. ; Pamuk, s.120.
238
Halil İnalcık, Donald quataert, Osmanlı İmparatorluğunun Ekonomik ve Sosyal Tarihi 1600-1914,
cilt 2, Eren Yayınları, İstanbul, 2004, s.898.

36
kurulmuştur.239 Rüsûm-ı Sitte İdaresine gümrük resimleri hariç tutulmak kaydıyla
pul ve işporta vergisi, İstanbul civarındaki balık evi resminin; gümrük resimleri hariç
İstanbul, Edirne, Bursa ve Samsun’a ait ipek öşürlerinin gelirleri kiralanmıştır.
Bunlara ilaveten tuz ve tütün tekellerinin idaresi de on yıllığına bu gruba
devredilmiştir. Antlaşmanın maiyetini oluşturan gelir sayısı 6 olduğu için grubun
kuracağı idareye Rüsûm-ı Sitte İdaresi denilmiştir.240Daha sonraki yıllarda devlet
tütün konusunda yeni vergilendirmeler yapmıştır.241Hükümet mali açıdan sorunları
çözmek için 1894 yılında ticarette tütünü yol resmine tabi tutmuştur. Bu
vergilendirmeden yıllık ortalama %15 kazanç sağlanmış ve 2 milyon lira gibi bir
kaynak oluşturulmuştur.242 Tütün üretiminde yapılan bir diğer değişiklik ise 1913
yılında Düyûn-ı Umûmiyye İdaresinden alınan avanslara karşılık olarak tütün
aşarının Düyûn-ı Umûmiyye İdaresine verilmesi olmuştur.243

Osmanlı Devleti Rusya’ya 802.500.000 altın frank savaş tazminatı ödemeye


mecbur edilmiştir. Bu borç 350.000 altın frank taksitler ile ödenecektir. Bu savaş
tazminatının ödenmesi Sultan Abdülhamid’in uzun saltanat dönemi boyunca devam
edecektir.244Berlin Antlaşması’nda belirlenen savaş tazminatı Ayestefonos
Antlaşması’nda 245 milyon Osmanlı altını olarak belirtilmiştir.245 Savaş sonrası
masraflarda savaş zamanı gibi devletin zayıf olan iktisadi durumunu hırpalamıştır.
Devlet memleketlerine gönderilmeyi bekleyen askerlerin masrafları ile baş etmekte
zorlanmıştır. Bütün imkânlarını ordu için sevk eden hazine askeri harcamalar ile artık
baş edemez duruma gelmiştir.246Osmanlı Rus savaşı sonrası ortaya çıkan ekonomik
sıkıntıların beraberinde siyasi baskı olarak geri döneceğini bilen sultan selefleri gibi

239
Ürkmez, s.86. Kılıç, Özçelik, s.340.
240
Ürkmez, s.87.
241
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. Y. PRK. Ş. D, Belge Tarihi. H-29-12-1310, Belge
Özeti.“Hükümetin mali krizi atlatmak için kısa vadeli kaynak bulunması tütünün pul resmine tabi
tutulması.”
242
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. Y. PRK. Ş. D, Belge Tarihi. H-29-12-1310, Belge
Özeti.“Hükümetin mali krizi atlatmak için kısa vadeli kaynak bulunması tütünün pul resmine tabi
tutulması.”
243
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. DH.İ.UM.EK, Belge Tarihi. H-21-03-1332, Yer Bilgisi. 2-
90, Belge Özeti. “Duyun-ı Umumiye’den alınan avanslara karşılık ittihaz olunan hububat hani ve
tütün aşarı hisse-i ianeleri hakkında olunacak muameleye dair umum tebligat.”
244
Öztuna, s.65.
245
Yılmaz Öztuna(2), Bir Darbenin Anatomisi, Babıâli Kültür Yayıncılık, İstanbul,2010, s.295.
246
Ömerül Faruk Bölükbaşı, Sultan II. Abdülhamid Dönemlerinde Maliye Komisyonları ve
Faaliyetleri (1876-1909), Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul,2003,
s.1,2.

37
Avrupa’dan borç alma yolunu tutmayacaktır.247 Savaş sonrası halkın durumu iyi
değildir. İstanbul, Balkanlardan gelen mülteciler ile dolmuştur. Balkanlardan gelen
mülteciler çeşitli devlet dairelerine, camilere ve mekteplere yerleştirilmiştir.248
Hazine boşalmıştır, memur maaşları bile zor ödenmektedir. Hükümetin savaş sonrası
masrafları karşılayabilmek için kaime diye bilinen kâğıt para basması sonrası
fırlayan enflasyon ve hayat pahalılığından halk şikâyetçidir.249Halkın temel tüketim
maddelerinin en önemlisi olan ekmeğin fiyatı sürekli artmaktadır. Bu fiyat artışındaki
en büyük neden piyasaya sürülen kaimenin oranındaki fazlalıktır. 16 milyon liralık
piyasaya sürülen bu kaimenin madeni para karşısında değeri hızla düşerken
birçoktemel gıda maddesinin fiyatı halkın satın alma gücünü aşarak
250
yükselmiştir. Savaşın bitmesinden sonra ise devlet kâğıt paraları geri piyasadan
çekebilmek için saray başta olmak üzere resmi dairelerdeki gümüş takımları bile
paraya çevirmiştir.251

1879 yılına gelindiğinde Sultan II. Abdülhamid kontrolü sağlamış


mültecilerin iskânı devam ediyorken kaime tedavülden kaldırılmıştır. Asker
sayısında azalmalar, Türk Müslüman erkeğinin işinin başında olmasını sağlamıştır.
Vergi artırımları ve giderlerdeki iyileşme ile bütçe iyileşmeye başlamıştır. 1879
Kasımında ise Babıâli alacaklılarla anlaşmalar yapmış ve yeni bir dış borca gerek
kalmadığını belirtmiştir.252

1881’e kadar Osmanlı Devleti’nin borçlarının %41’i Fransa’ya, %29’u


Britanya’ya, % 7’si Belçika’ya, %4,5’u Almanya’ya aittir.253 Buradan da anlaşılacağı
üzere Osmanlı Devleti’nin dışarıya olan borçlarının çoğunu Fransa ve İngiltere’ye
olan borçları oluşturmaktadır.

93 Harbi sonrası İstanbul’a gelen muhacirler devlet tarafından kendilerine


verilen topraklara yerleştirilmiştir. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan tarımsal üretim

247
Yasamee, s.45.
248
Süleyman Kani İrtem, Birinci Meşrutiyet ve Sultan Abdülhamid, Haz: Osman Sleim Kocahanoğlu,
Temel Yayınları, İstanbul, 2004, s.125.
249
Yasamee, s.96.
250
Bölükbaşı, s.3.
251
İlhan Yerlikaya, II. Abdülhamid Döneminde Basın Yarı Resmi Vakit Gazetesi (1875-1884),
Kırıkkale Üniversitesi Yayınları, Kırıkkale, 1996, s.83.
252
Yasamee, s.103.
253
Azzavi, s.74.

38
ve öşür gelirlerinde yükselme, savaş sonrası Osmanlı maliyesinin toplanmasına
büyük fayda sağlamıştır.254

2.4. Muharrem Kararnamesi ve Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi’nin Kurulması

Sultan II. Abdülhamid,20 Aralık 1881’de yayımlanan Muharrem Kararnamesi


ile borçların ödene bilmesi için yeni bir yol bulmuştur.255Düyûn-ı Umûmiyye
İdaresinin başlangıcı olan bu kararname ile tuz, ipek, balık, sigara tekelleri ve bazı
imtiyazlı eyaletlerin maktu vergileri; İngiltere, Fransa başta olmak üzere alacaklı
devletlere bırakılmıştır. Bu alacakların düzenli bir şekilde tahsil edilip alacaklılar
arasında pay edilmesi ise Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi sayesinde olmuştur.256Düyûn-ı
Umûmiyye böylece maliye nezareti gibi vergi toplayan, fakat topladığı vergileri
doğrudan alacaklılara dağıtan bir örgüt olmuştur.257 Düyûn-ı Umûmiyye’nin hem
Osmanlı Devleti‘nde hem de Osmanlı Devleti’nden alacaklı devletlerde temsilcileri
vardır.258Ünlü müzeci ve ressam Osman Hamdi Bey, yirmi yıl süreyle ‘Dayinler
Vekili’ sıfatıyla Osmanlı Devleti’ni Düyûn-ı Umûmiyye idaresinde temsil etmiştir.
Binlerce memura sahip olan Düyûn-ı Umûmiyye çalışanları Osmanlı Devleti
tarafından ne tayin ne de azil hakkına sahip olmuştur. Bu kurum çalışanları Osmanlı
Devleti’nden emekli maaşı almaya hak kazanabilmişlerdir.259Düyûn-ı Umûmiyye
idaresi çalışanları arasında çoğunluğunu Osmanlı devletinin Hıristiyan tebaası
oluşturmuştur.260Düyûn-ı Umûmiyye’de çalışan yabancı vatandaşlarda yapılan

254
Kemal H. Karpat, Osmanlı Modernleşmesi Toplum, Kurumsal Değişim ve Nüfus, çev. Ceren Elitez,
Timaş Yayınları, İstanbul, 2019, s.130. ; İnalcık, Quataert, s.961.
255
Pamuk (2), s.189. ; Vahdettin Engin, II. Abdülhamid ve Dış Politika, Yeditepe Yayınevi, İstanbul,
2017, s.23. ; Bölükbaşı, s.63.
256
Öztuna, a,g,e, s.75. ; Feroze A.K Yasamee, Abdülhamid’in Dış Politikası Düvel-i Muazzama
karşısında Osmanlı 1878-1888, çev. Yusuf Selman İnanç, Kronik Kitap, İstanbul, 2020, s.146. ;
Mccarthy, s.58. ; Kılıç, Özçelik, s.348.
257
Sina Akşin, Kısa Türkiye Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2018, s.46. Sina
Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İmge Kitabevi, İstanbul, 2001, s.22. Çelik, s.22.
258
Harb, s.109.
259
Gülten Kazgan, Tanzimat’tan XXI. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, Altın Kitablar yayınları, İstanbul,
1999, s.41.
260
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. DH. TMIK. S, Belge Tarihi. H-17-06-1314, Belge Özeti.
“Duyun-ı Umumiye idarelerindeki Hıristiyan memurların ıslahat gereğince nüfus nisbetine göre
idareye alınacak gayri Müslim tebaaya mansup edilmesi.”

39
ıslahatlar ile Osmanlı devletinin gayri müslim tebaası arasında sayılmıştır.261İdare,
Osmanlı Devleti’nin gelirlerinden %20-32 arasında ortalama %25’lik262bir kısmına
el koyması sayesinde Osmanlı borçlarında vade uzatılması sağlanmıştır. Ayrıca
kurum toplayacağı vergi gelirini artırmak için girişimlerde bulunmuştur, kaçak
ticaret ve vergi kaçakçılığını azaltacak önlemleri yürürlüğe koymuştur.263 İdarenin
işleri sıkı tutması sayesinde 1880‘li yıllarda bütçe açıkları yerini bütçe fazlalıklarına
bırakmaya başlamıştır.264 Düyûn-ı Umûmiyye’nin devlet üzerinde yapmış olduğu
ısrarlar neticesinde Osmanlı topraklarında yaşayan yabancılarda vergilendirmeye tabi
tutulmuştur. Bu durum Osmanlı Devleti’nin vergi gelirlerindeki artışın nedenlerinden
biri olarak görülebilir.265Yabancı alacaklıların alacaklarını alması için yabancı
devletler tarafından kurulmuş olan bir kuruluş olan Düyûn-ı Umûmiyye, gene
yabancı devletlerin yıllarca kapitülasyonlarla sağlamış olduğu ayrıcalıklardan biri
olan vergi muafiyetini çiğnemek için Osmanlı Devleti’ne baskı yapmıştır. Düyûn-ı
Umûmiyye İdaresi, Avrupalı devletlerini düşünen bir kuruluştur. İşletme, Osmanlı
gelirleri üzerinden kurduğu denetimle Osmanlı dış borçlarının tahsilâtını sağlamıştır.
Diğer yandan yabancı devletlere borç vermiş ve verdiği borçlardan kar etmiştir.266
Bu kazançlar Osmanlı Devleti’ne değil sermaye sahiplerine ait olmuştur.267 Devletin
mali idaresi hakkındaki kuruluşların Düyûn-ı Umûmiyye İdaresine geçmesi ile
beraber, Düyûn-ı Umûmiyye bu mali denetimi siyasi kararlara müdahale etmek için
kullanmak istemiştir.268

Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi, Osmanlı iktisadi modernleşmesini tetikleyen


unsurlar arasında sayılabilir. Bu idarenin Osmanlı gelir kaynakları üzerinde kurduğu
hâkimiyet ve onu verimli bir şekilde kullanmaları, Osmanlı devlet adamlarına örnek

261
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. DH. TMIK. S, Belge Tarihi. H-17-06-1314, Belge Özeti.
“Duyun-ı Umumiye idarelerindeki Hıristiyan memurların ıslahat gereğince nüfus nisbetine göre
idareye alınacak gayri Müslim tebaaya mansup edilmesi.”
262
Vahdettin Engin, Bir Devrin Son Sultanı II. Abdülhamid, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2017, s.67.
263
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. A. MTZ. SM, Belge Tarihi. H-20-1317, Belge Özeti.
“Sisam’da tuz kaçakçılığının menine ve emaret ile Duyun-ı Umumiye İdaresi arasından yapılan
mukaveleye dair.”
264
Gülten Kazgan, Tanzimat’tan XXI. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, Altın Kitablar yayınları, İstanbul,
1999, s.41. Pamuk, s.123. Kılıç, Özçelik, s.346.
265
Emine Kıray, Osmanlı’da Ekonomik Yapı ve Dış Borçlar, İletişim Yayınları, İstanbul, 1995, s.174.
266
Pamuk (2), s.190.
267
Diren Çakmak, Osmanlı İktisat Düşüncesinin Evrimi, Libra Kitap Yayınları, İstanbul, 2012,
s.255,256.
268
Azzavi, s.72.

40
teşkil etmiştir. Bu idare sayesinde devlet, Sultan II. Abdülhamid saltanatı boyunca
tüm enerjisini ve kaynaklarını borcu ödemek için kullanmıştır.

Osmanlı borçlarının Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi aracılığıyla ödemeye


başlaması ile beraber kişi başına düşen vergilendirme oranı ve bu vergilerin toplanma
oranı artmıştır. Bu vergilendirmedeki artış İttihat Terakki iktidarı döneminde de
devam etmiştir.269 1840-42 arasında milli gelir ve vergilendirme arasındaki oran 4,3
iken 1880-82 arasında bu oran 10,0 ve 1913-14 arasında 11,7 ye kadar çıkmıştır.270
Buradan da anlaşılacağı üzere Osmanlı Devleti’ndeki vergi oranlarının artışında
Düyûn-ı Umûmiyye İdaresinin baskıları etkili olmuştur.

Düyûn-ı Umûmiyye İdaresinin kurulmasından sonra Banka Direktörü Sir


Hamilton Osmanlı maliyesinin tasarrufları için tekliflerde bulunmuştur.271 1895
yılında Sir Hamilton Osmanlı Maliyesinin tasarrufu hakkında Osmanlı maliyesinin
durumu hakkında Maliye Nazırına verdiği bilgiler neticesinde borç ödemelerinde
meydana gelen tadilat neticesiyle ödemelerin süresi 56 seneden 46 seneye
düşmüştür.272 Sir Hamilton ile yapılan görüşmeler neticesinde, Sir Hamilton Hazine-i
Seniye’nin geçici faizlerin %50’sini ödeyebileceklerini belirtmiştir.273 Osmanlı
Devlet tahvilleri 90 tedavüle çıkarıldığı halde geçici faizlerin %75 kabulü ile 320.000
lira istifa olunması sağlanmış olundu.274

Osmanlı Devleti 1881 yılındaDüyûn-ı Umûmiyye İdaresinin baskıları


neticesinde 1844 yılında Sultan Abdülmecid dönemi ile başlayan çift metalli para
sistemini bırakmak zorunda kalmıştır.275 Osmanlı para sistemi artık altın üzerinden
tanımlanmaya başlanmıştır. Devletin gümüşü tedavülden kaldıracak kadar rezerv ve

269
Ecchia, s.3.
270
Ecchia, s.4.
271
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri. Kurum. Y. PRK. OMZ. Belge Tarihi. H-29-12-1311, Yer Bilgisi.
1-64, Belge Özeti. “Banka Direktörü Sir Hamilton’un Hazine-i Celile’nin tasarrufu için tekliflerinin
bildirilmesi.”
272
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri. Kurum. Y. PRK. OMZ. Belge Tarihi. H-29-12-1311, Yer Bilgisi.
1-64, Belge Özeti. “Banka Direktörü Sir Hamilton’un Hazine-i Celile’nin tasarrufu için tekliflerinin
bildirilmesi.”
273
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri. Kurum. Y. PRK. OMZ. Belge Tarihi. H-29-12-1311, Yer Bilgisi.
1-64, Belge Özeti. “Banka Direktörü Sir Hamilton’un Hazine-i Celile’nin tasarrufu için tekliflerinin
bildirilmesi.”
274
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri. Kurum. Y. PRK. OMZ. Belge Tarihi. H-29-12-1311, Yer Bilgisi.
1-64, Belge Özeti. “Banka Direktörü Sir Hamilton’un Hazine-i Celile’nin tasarrufu için tekliflerinin
bildirilmesi.”
275
İnalcık, Quataert, s.1083.

41
maddi güce sahip olmadığı için günlük işlemlerde gümüş kullanılmaya devam
etmiştir. Böylece esas desteğini altından alan ancak uygulamada gümüşe dayanan bir
topal standart ya da dönemin deyimiyle topal mikyas belirlenmiştir.276

2.5.Düyûn-ı Umûmiyye ile Beraber Osmanlı Devletinde Kurulan Yabancı


Şirketler

Maliyenin iflası ve Düyûn-ı Umûmiyye’nin kuruluşuyla beraber gelişen


süreçte ülkenin doğal zenginliklerinin tekelci imtiyazlar halinde yabancılara verilme
süreci hızlanmıştır. 1883’te tütün tekel halinde ‘Regie de Tabac’dePempireOttoman’
unvanını taşıyan bir Fransız kuruluşuna verilmiştir. Buşirket yıllık kârlarının bir
bölümünü dış borç ödemelerinde kullanmak üzere Düyûn-ı Umûmiyye vermiştir.277
1886 Ereğli Kömürleri bir başka Fransız Şirketine, 1887’de Boraks madenleri
İngilizlere, 1892’de Balya Karaaydın linyitleri gene başka yabancı şirkete, 1893’de
de Kassandro Şirketine Manganez imtiyazı verilmiştir.278Düyûn-ı Umûmiyye
Osmanlı Devleti’ndeki bazı limanların ve madenlerin işletilmesine el
koymuştur.279Mithat Paşa’nın gerçek kurucusu olduğu fakat bir banka olarak daha
sonra faaliyet göstermeye başlayan Ziraat Bankası dışında başka bir banka
yokturdaha sonra Osmanlı Devleti, birçok bankanın istilasına uğrayacaktır. Devletçi
bir banka olarak kurulan BanqueImperialOttoman; İngiliz Fransız sermayeli,
Osmanlı topraklarında kurulmuş bir bankadır. Bu banka daha sonra Düyûn-ı
Umûmiyye ile beraber maliye ve ekonomi üzerinde yabancı sermayenin baskısını
temsil etmiştir.280 Daha sonra 1888’de Avusturya Fransız sermayeli Selanik Bankası,
1906’da Deutsche Orient Bank faaliyete geçmiştir. Ayrıca İtalyan, Hollanda,
Avusturya bankaları da Osmanlı topraklarında faaliyete geçmiştir.2811880’li yıllara
kadar Osmanlı topraklarında kurulan bankaların çoğunluğunun en önemli faaliyet
alanı devlete borç vermek olmuştur.282 Buradan anlaşılacağı üzere devlete borç
vermek yabancı yatırımcılar tarafından kurulan bankaların en büyük gelir

276
Pamuk, , s.121.
277
Pamuk (2), s.189.
278
Pamuk (2), s.191.
279
Azzavi, s.72.
280
Pamuk (2), s.191.
281
İlber Ortaylı, II. Abdülhamid Döneminde Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu, Ankara
Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1981, s.22,23.
282
Pamuk, s.117.

42
kaynaklarından birini oluşturmuştur. Bu bankalar devleti kısa vadelerle sürekli olarak
faiz oranları yüksek borç almaya teşvik etmiştir.

3. Sultan II. Abdülhamid Dönemi İktisadi Reformlar

Sultan II. Abdülhamid bundan sonra kaybedilen gelirlerin yeniden sağlanması


yeniden borçlanmaya gerek kalmadan ayakta kalabilmeleri için mali reform
programını uygulamak istemiştir. Bu maksatla 1879’da hazırlanan reform
programında ilk hedef maliye nezaretinin çalışmaları için bir tüzüğün hazırlanması
olmuştur. Daha önce başka daireler tarafından yapılan tüm mali işler maliye
nezaretine devredilmiştir. Padişah bunların çalışma alanlarını birleştirmek için
maliye nezaretinde bir Tahsilât-ı Umumiye Nezareti kurulmasını, bütün vilayetlerde
bir tahsilât müdürü ve her sancakta bir tahsilât müdür yardımcısı atanmasını
öngörmüştür. Artık vergi, subaylar tarafından değil vergi tahsildarları tarafından
toplanması kararlaştırılmıştır. Padişahın bu isteklerin yerine getirilmesi ise 11 Kasım
1879’da Tahsilât-ı Emval Nizamnamesi ile yerine getirilmiştir. Sultan
Abdülhamid’in başlattığı vergi reformu ile vergilendirilen temel genişlemiştir.
Bunların sonucunda devlet gelirlerinde büyük artışlar yaşanmaya başlamıştır.283
1880-1881 yılında 1.615 milyon kuruş olan devlet gelirleri 1898-1899 da 1.722.5
milyon kuruşa ve 1906-1907 yıllarında ise 2.209.5 milyon kuruşa yükselmiştir.
Sultan her şeye rağmen borç almadan bütçeyi dengelemeyi başarmıştır. Düyûn-ı
Umûmiyye yardımıyla pek çok Avrupalı yatırımcının ülkeye ilgi duyması
sağlanmıştır. Bu durumun hem olumlu hem de olumsuz etkileri olmuştur. Bu
yatırımlar sayesinde ülke ekonomisinde bir büyüme oluşurken bu büyümeyle beraber
sömürgeci Avrupa ekonomisi de Osmanlı ekonomisine hâkim olmuştur.284 Osmanlı
topraklarındaki sanayi kuruluşlarının geliştirilmesinde ve ıslahında Avrupa ile
birlikte olmaya önem verilmiştir.285 Avrupa ekonomisinin Osmanlı pazarına bu hızlı
girişi Sultan II. Adülhamid dönemi olan hayat ucuzluğunu açıklayan nedenlerden
birisidir. Avrupalı devletlerin Osmanlı pazarında girdikleri rekabet, satılan ürünlere
ucuzluk olarak yansımıştır.

283
Ürkmez, s.88.
284
Ürkmez, s.88,89.
285
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum. Y.PRK. ML, Belge Tarihi. H-17-1-1296, Belge
Özeti.“.Hazinenin içinde bulunduğu sıkıntıları giderecek, borçların tesviyesini kolaylaştıracak ve
maliyenin itibarını sağlayacak tedbirlerin alınması.”

43
Sultan II. Abdülhamid döneminde kapitülasyonların etkisini azaltabilmek ve
Osmanlı Devleti’nde kurulan yabancı şirketleri kontrol altında tutabilmek için 1886
tarihinde ticaret müsteşarlığı tarafından bir nizamname hazırlanmıştır. Bu
nizamnameye göre Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren yabancı şirketlerin kendi
ülke konsoloslarından bir güven mektubu getirmeleri ve Osmanlı makamlarından
ruhsat almaları şart koşulmuştur. Nizamnameye göre şirketin tüzüğü ve faaliyet alanı
izinsiz olarak ne değiştirilebilir ne de genişletebilecektir. Nizamnameden bir yıl
sonra 1887’de Sultan II. Abdülhamid bir nizamname daha yayımlamıştır.
Nizamnameye göre şirketler, Osmanlı topraklarında hükümetin onayı olmadan ne bir
şube ne de bir acente kuramayacaklardır. Şirketin yapacağı işlemler için Osmanlı
ülkesinde bir ikametgâh göstermeleri şart koşulmuştur, Devletin belirlediği kurallara
uymayan şirketlerin kapatılacağı belirtilmiştir. Bu nizamname İstanbul’da bulunan
yabancı elçilerin itirazı nedeniyle kabul edilmemiştir. İtiraz gerekçeleri ise
nizamnamenin içindeki maddelerin kapitülasyonlarla temin edilen “Serbest ticaret”
esasına aykırı olduğudur. II. Abdülhamid 25 Mart 1906 tarihinde bir nizamname
daha çıkarmıştır. Bu nizamnamenin çıkarılması için hükümete başvuran kurum ise
yabancı şirketler tarafından zarar verilen ve hakkı yenen Osmanlı halkının
başvurduğu mahkemelerin bağlı olduğu ‘Adliye Nezareti’ olmuştur. Nizamnameye
göre Osmanlı Devleti’nde faaliyet gösteren şirketlerin temsilcisi, acentesi veya
şubesi olan şirketin aldıkları bir vekâletnameyi Osmanlı mercilerine iletmeleri
gerekli kabul edilmiştir. Ayrıca şirketler kuruluş amacını, nerede ve nasıl bir sermaye
ile kurulduklarını bir dilekçe ile ticaret nazırlığına vereceklerdir. Nizamnamede en
önemli maddelerden biri de şirketlerin yaşayacağı hukuki sorunlarda yetkili merci
olarak Osmanlı mahkemeleri gösterilecektir. Ülkede büyük bir sorun haline gelen
sigorta şirketleri hakkında olan bu nizamname kapitülasyonlara aykırı olduğu için
elçilikler tarafından kabul edilmemiştir. Kapitülasyonları ve yabancı şirketleri
devletin kontrol altına alma çabası, II. Meşrutiyet döneminde de devam etmiştir. I.
Dünya savaşından önce İttihat Terakki tarafından kaldırılmıştır. Fakat savaşın
çıkmasından dolayı tam anlamıyla uygulanamamıştır. Kapitülasyonların tam
anlamıyla kaldırılması Milli Mücadele’den sonra Lozan Antlaşması ile olmuştur. 286

286
Ürkmez, s. 90, 91.

44
II. Abdülhamid dönemi kapitülasyonların güvencesinde Osmanlı
topraklarında faaliyet gösteren yabancı şirketler devlet için çok büyük sorun
oluşturmuştur. Devlet bunları yayınladığı nizamnameler ile denetlemeye ve Osmanlı
halkına verdiği zararın önüne geçmeye çalışmışsa da bunda pek başarılı olamamıştır.

3.1.Muharrem Kararnamesi ile Birlikte Kurulan Maliye Komisyonları

Muharrem Kararnamesi ile Osmanlı mali sisteminde yeni bir dönem


başlamıştır. Osmanlı hazinesi bazı gelirlerini Osmanlı borçlarının ödenmesine
ayırmıştır. Bu sayede piyasanın ve yatırımcıların güvenini kazanmayı başarmıştır.
Büyük bir sorun olan mali denetim bu sayede kısmi olarak savuşturulmuştur. Bu
süreçten büyük dersler çıkaran Osmanlı Devleti’nin iktisatçı hükümdarı Sultan II.
Abdülhamid 1886 yılına kadar, her türlü sıkıntıya rağmen uluslararası piyasalardan
büyük bir istikraza gitmemiştir. Hazine bir süre avanslar ile idare etmek durumunda
kalmıştır. Bu mücadeleyi yönetmek için bütçe komisyonları kurulmuştur. Bu
komisyonlar 1890’ların başlarına kadar faaliyetlerine devam etmişlerdir. Bu
komisyonların temel görevi bütçe açıklarını denetleyerek bütçe açıklarını ortadan
kaldırmak ve hazinenin borç almasını engellemeye çalışmak olmuştur. Devletin mali
gücünün vergi kaynaklarının daha yararlı kullanımı, vergi artırma yolları ve kısıtlı
gelirlerin kontrollü bir şekilde harcanması gibi konular üzerinde çalışmalarda
bulunmuştur.287 Bütçe komisyonları döneminin önemli maliyecileri; Agop Paşa,
Zühdü Paşa ve MahmudCelaleddin Paşa gibi isimlerin öncülüğünde kurulmuştur,
bütçe açıklarını ortadan kaldırmak için gayret göstermişlerdir. Özellikle Sultan II.
Abdülhamid bütçenin açık verdiği durumlarında bütçe açığını kapatmak için
komisyonlar kurmuştur ve bütçe açığı konusunda açıkları kapatma işini bu
komisyonlara devretmiştir.288 Bu dönemde ortaya çıkan iki komisyon farklı özellik
göstermiştir. Bu komisyonlar bütçe hazırlamamış, farklı mali çalışmalar
yapmışlardır. 1885 yılında yapılan Islahat-ı Maliye Komisyonu ve 1888 tarihinde
kurulan Maliye Kontrol Komisyonu’dur. Bu Komisyonlar II. Abdülhamid’in
maliyeye verdiği önemin bir göstergesidir ve sultanın maliyeyi denetim altında tutma
arzusunun bir göstergesidir.289 Unutulmamalıdır ki Sultan II. Abdülhamid’in

287
Bölükbaşı, s.35.
288
Bölükbaşı, s.83.
289
Bölükbaşı, s.64,65.

45
Osmanlı tahtına çıkmasından sonra yönetim Babıâli’den Sultan’ın oturduğu Yıldız
Sarayı’na kaymıştır; ulema, ordu ve bürokrasi üzerinde ki denetim artırılmıştır.290

Mali istikrarın sağlanmasında ve dışarıda yabancı finans çevrelerinde bir


nebze olsun güven verilmesinde Islahat-ı Maliye Komisyonunun büyük faydası
olmuştur.291 Sultan II. Abdülhamid’in istemesi üzerine Sadrazam Said Paşa 11
Kasım 1882 yılında 98 mali yılı bütçesinin hazırlanması için Şurayı Devlet Başkanı
Akif Paşa Başkanlığında, Maliye Nazırı Münir Paşa, Şurayı Maliye Reisi Hafız Said,
Maliye Müsteşarı Watendroff, Rusumat Emini Edib ve Rüsumat Müsteşarı Bertram
Efendi’den bir komisyon oluşturulmuştur. Babıâli oluşan komisyonun en geç bir
yâda bir buçuk ay içinde çalışmalarını sonlandırmasını istemiştir. Fakat sultanın
isteği üzerine komisyon on beş gün gibi kısa bir süre içinde çalışmalarını
tamamlamak zorunda kalmıştır. Komisyonun hazırladığı bütçede tahmini gelir
1.505.904.000, gider ise 2.019.787.663 kuruş olmuştur. Üyeler bütçe açığının,
gelirlerin artırılması ve israfın engellenerek masrafların azaltılmasıyla
kapatılabileceğini ileri sürmüşlerdir. Giderlerin kısılmasının tek başına bir anlamı
olmayacağını düşündükleri için gelir artırıcı yöntemlere belirlenmeye çalışılmıştır.
Gümrük idaresi başta olmak üzere tüm mali dairelerde sıkı bir denetim ağı kurularak
devlet kurumlarının gelirlerini artıracak faaliyetlerin yapılması istenmiştir. Komisyon
askeri daireler başta olmak üzere tüm devlet dairelerinin havale usulünün terk
etmesini tavsiye etmiştir.292 Komisyon 4 Aralık 1886 tarihinde padişahın Islahat-ı
Maliye Komisyonunun çalışmalarından memnun olmadığını bildiren bir irade
yayınlaması ile beraber kapatılmıştır.293

Diğer bir komisyon ise Agop Paşa’nın 1303 (1887) yılı mali bütçesinin açık
vereceğini padişaha söylemesi üzerine kurulmuştur. Askeri masrafların fazlalığı
bütçede açıkların oluşmasına neden olmuştur. Alman firması Mauser’den alınan
silahların taksitinin ödenmemesi de sultanın canını sıkmaktadır ödemelerin
zamanında yapılması için çözüm üretilmesini istemiştir. Ordunun gerekli olan askeri
ihtiyaçlarının karşılanması bir yana, askerin iaşesi için gerekli olan 30.000 lira
haftalığın ödenmesi bile üç dört aydır aksamaktadır. Padişaha bahriye askerlerinin et

290
Nevzat Köseoğlu, Şehit Enver Paşa, Ötüken Yayınları, İstanbul,2020, s.66.
291
Bölükbaşı, s.63.
292
Bölükbaşı, s.65,66.
293
Bölükbaşı, s.82.

46
tayinatının verilmediğini yemeklerde sadece pilav çıktığını, haftalık olan maaşlarının
da ödenmediği bildirilmiştir. Padişah bunun üzerine Agop Paşa’yı, maliye nazırlığı
görevinden alarak yerine Zühdü Paşa’yı getirmiştir. Padişah yeni maliye nazırı olan
Zühdü Paşa, Agop Paşa ve Rüsümat Emini Edip Efendi’den oluşan bir komisyon
kurularak hazinenin acil ödemelerinin yapılması, gelir gider dengesinin sağlanması
için bir komisyon kurulmuştur.294 Komisyon hazinenin silah ve askeri malzeme
alımlarından oluşan borçların nasıl ödeneceği konusunda bir mazbata hazırlayarak
padişaha sunmuştur.2951890 yılında patlak veren Osmanlı Yunanistan Savaşı da
komisyonun çalışma alanının askeri giderler üzerinde yoğunlaşmasına sebebiyet
vermiştir. Savaş süresince ve savaş sonrası dönemde komisyon askeri harcamalar
için kaynak ortaya çıkarmaya çalışmıştır.296Sultan II. Abdülhamid dönemi iktisat
politikası açısından olumsuz olan gelişme ise sultanın emirleri dâhilinde bütçenin
devamlı değiştirilmesi olmuştur. Bütçenin devamlı değiştirilmesi Osmanlı
Devleti‘nde bir bütçenin varlığından söz edilmesini zorlaştırmıştır. II. Abdülhamid’in
devamlı müdahaleleri ise maliyede karışıklıklara neden olmuştur.297

Bir başka komisyonda Osmanlı Devleti’nde vergilerin toplanması hususunda


toplanmıştır. Hükümet hazinenin temel gelir kaynağı olan aşarın toplanması,
saklanması ve satılması ile ilgili sorunlardan oluşan bir tasarıyı Sultan II.
Abdülhamid’e sunmuşlardır. Aşar toplama yöntemi devlete ekstra bir yük
oluşturuyordur, toplandığı yerlerde saklanması ve güvenliğinin sağlanması ise
yetersiz olmaya başlamıştır. Bizzat toplanan ürünün satılarak nakde çevrilmesi ise
daha büyük bir sorun oluşturmuştur. Bu nokta da hükümetin müdahale edemeyeceği
sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Aşar ve ağnam gelirlerinden devletin
ambarlarına giren buğday artarken dünya piyasalarında buğday fiyatlarının düşüşleri
ile devletin gelirleri azalmaya başlamaktadır. Bunlara ek olarak bu vergilerin
toplanmasından sorumlu idarenin getirmiş olduğu 500.000 liralık maliyet ise
sorunlara bir ek sorun olarak yansımaktadır.298 1885 yılında bu konunun çözümü
üzerinde çalışmak için Dâhiliye Nazırı Münir Paşa başkanlığında yeni bir komisyon

294
Haz. Cavid Baysun, Cevdet Paşa Tezakir 40 Tetimme, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,
1991, s.244.
295
Bölükbaşı, s.84.
296
Bölükbaşı, s.104.
297
Yeğen, s.253,254.
298
Bölükbaşı, s.68,69.

47
kurulmuştur. Maliye Nazırı Zihni Paşa, Nafıa Nazırı Zühdü Paşa, Rüsumat Emini
Edip Efendi, Hazine-i Hassa Nazırı Agop Paşa ve Meclis-i Maliye Başkanı İbrahim
Paşa bu göreve atanmıştır. Komisyon maaşların düzenli ödenememesinden, gümrük
gelirlerinin artırılmasına kadar pek çok konuda layihalar sunulmuştur. Komisyon
öncelikle aşar meselesi üzerinde durmuştur. Aşar ve ağnam emaneti memurlarının
yolsuzluklarına dikkat çekmiştir. Komisyon, asıl konunun ayni olarak tedarik edilen
ürünün nakde çevrilmesinden çıktığını belirtmiştir. Bu durumun ortaya çıkmasında
dış etkenler büyük bir öneme sahiptir. Öte yandan vilayetlerden gelen raporlarda
vergilerin hazineye bağlı görevliler tarafından toplanmaktansa iltizam usulüne
dönülmesinin daha yararlı olacağı belirtiliyordur. Komisyonda 5 yıl önceki sistem
olan iltizama dönülmesi yönünde 21 Eylül 1885’te Babıâli’ye bir mazbata
sunulmuştur. Agop Paşa bu konuda bazı itirazlarda bulunsa da konunun tekrar
incelenmesinden sonra aşarın iltizam ile toplanmasını sağlayacak karar ortaya
çıkmıştır.299 Komisyonun gümrükler üzerinde yaptığı çalışma da, gümrükler de
yapılan usulsüzlerin temelinde gümrük memurlarının maaşlarındaki yetersizliğin ve
disiplin cezalarının azlığı söylenmiştir. Gümrük memurlarının maaşlarındaki
iyileştirme ve yolsuzluğa karışan görevlere verilecek olan caydırıcı cezaların bu
sorunları çözeceğini belirtmiştir.300 II. Abdülhamid dönemi devlet memurları ve ordu
içerisinde memnuniyetsizliğin oluşmasında ve muhalefete dönüşmesinde devlet
tarafından verilen maaşların yetersizliği ve kimi zaman verilmemesi belki de en
temel noktayı oluşturmaktadır.

Bu dönemde faaliyet gösteren komisyonlar alının borçlar ile gelen paranın


nereye harcanacağı ve hazinenin aldığı askeri mühimmata dair taksitlerin düzenli
ödenmesi komisyon tarafından teftiş edilmiştir. (1888) Kontrol Komisyonu hazineye
giren paraya dair günlük ve aylık cetveller tutarak hükümete sunma görevini de
yerine getiriyordur.301Bu durum mali komisyonların çalışma alanlarının genişliğini
göstermek yönünden önemli bir örnektir. Mali komisyonların çalışma tarzı hakkında
söyleyebileceğimiz diğer bir nokta ise, komisyonların devletin gelir noktalarından ve
harcama noktalarından kesintiler yaparak kaynak oluşturmaya çalıştıklarıdır. Mevcut
gelire ek olarak devlete gelir kaynağı oluşturma da yaptıkları icraat mevcut vergilere

299
Bölükbaşı, s.70.
300
Bölükbaşı, s.75.
301
Bölükbaşı, s.96.

48
zam yapmak olarak kendini göstermiştir. Komisyonlar devlete yeni bir gelir kaynağı
ortaya çıkarmak için çözüm yolları bulmamışlardır. Sadece mevcut kaynakların
kullanımı konusunda müdahaleleri olmuştur. Komisyonların memur ve asker
maaşları üzerinde yaptıkları kesintiler ilerleyen süreçte bireysel olarak başlayan
hoşnutsuzlukların toplu bir muhalefete dönüşmesinde büyük bir paya sahip
olmuştur.302Sultan II. Abdülhamid dönemi çalışmalarını yürüten maliye
komisyonlarının birçoğunun yapmış olduğu çalışmaların değerlendirilmeye
alınmamasında ve komisyonların kapatılmasında Sultan’a gönderilen bir jurnal
neden olmuştur.303

3.2.Teftiş Heyetleri

Maliye nezaretinde memurların ve yapılan işlemlerin denetlenmesi için


kurulmuş olan Heyet-i Teftişiyye adıyla bir daire bulunmaktadır. Bu daire 1879
yılında İstanbul ve vilayetlerdeki dairelerin mali defterlerinin incelenmesi için maliye
nezareti bünyesinde kurulmuştur. Vilayetler teftiş dairelerine ayrılarak her daire için
istihdam edilmek üzere müfettişler belirlenmiştir. Bu müfettişler gittikleri yerlerdeki
devlet dairelerinde mali işleri ve personeli denetleyeceklerdir. Defterdarlar,
muhasebeciler, mal müdürleri, rüsumat, defter-i hakani, orman ve maden, posta ve
telgraf memurları ve İstanbul’daki tüm dairelerin defterlerinin denetlenmesi;
sandıklardaki nakit para, tahviller ve senetlerin incelenmesine dair her türlü mali
işlem hakkında bilgi verilecektir. Teftiş uygulaması da beklenilen sonucu
vermemiştir Müfettişlerin yerleştirilmesi ve heyetin masrafları hazineye ağır
gelmiştir. 1881 yılında müfettiş sayısında azalmaya gidilerek bir tasarruf sağlanması
düşünülmüşse de daha sonra bundan vazgeçilerek Heyet-i Teftişiye’nin adı ve işlevi
tamamen değiştirilmiştir.304

Sultan II. Abdülhamid tüm ülkedeki kurum ve kuruluşların iktisadi


harcamalarını merkeze bağlamıştır. Kimse merkezin onayını almadan kuruluşların
kasalarından harcama yapamıyordur.305 Böyle harcamaların önüne geçmek ve

302
Bölükbaşı, s.96.
303
Haz. Bayram Kodaman, Mehmet Ali Ünal, Son Vak’anüvis Abdurrahman Şeref Efendi Tarihi II.
Meşrutiyet olayları 1908-1909, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2000, s.8.
304
Bölükbaşı, s.76.
305
Yeğen,, s.254.

49
devlete bağlı kuruluşların harcamalarını kontrol altında tutabilmek için ’Teftiş
Heyetleri’ kurulmuştur.

4. Sultan II. Abdülhamid Döneminde Uygulanan Yardım Politikaları’nın


Osmanlı Ekonomisindeki Yeri

1876 iflasının ve Osmanlı Rus Savaşı’nı takip eden yıllarda Osmanlı maliyesi
kötü bir duruma düşmüştür. Sultan II. Abdülhamid bu süreçte sosyal yardım
politikaları uygulayarak ve destek vererek devletin üzerindeki ekonomik yükü
azaltmaya çalışmıştır. Tüm bunlarla beraber 19. yüzyıl, sosyal devlet anlayışının
ortaya çıkmaya başladığı bir dönemdir. Değişen siyasi, iktisadi ve sosyal durumlar
devletin üzerine düşen sorumlulukları artırmıştır. Değişen iktisadi durum içerisinde
Sultan II. Abdülhamid sosyal refah politikaları ile halkına olan değeri gösterdiği gibi
halkın devlet eliyle zor günleri atlatarak kalkınmasını da sağlamaya çalışmıştır.306
Vergi verebilecek kadar ekonomik güce sahip olan her birey Osmanlı hazinesinde
vergi artışı anlamına geliyordur. Sultan II. Abdülhamid, devlet eliyle gerçekleştirilen
sosyal refah programlarının ve bu konu üzerinde kurumsallaşmanın öncüsü
olmuştur.307 Sultan II. Abdülhamid yardım kurumlarına parasal destek sağlayarak
toplumun tüm kesimlerini içeren bir sosyal yardım sistemi ve modern sosyal
kurumlar oluşturmuştur.

1894 İstanbul depremi sonrası oluşturulan yardım kampanyası bunun en güzel


örneğini teşkil etmektedir. Bu yardım kampanyası sayesinde devletin maddi yükü
azaldığı gibi daha fazla yardım edilecek insana ulaşmakta mümkün olmuştur. Bu
durum aynı zamanda Osmanlı maliyesinin olağanüstü durumlarda yetersiz olduğunu
göstermektedir.308 II. Abdülhamid’in uyguladığı sosyal yardım politikaları
merkezileşen devlet yönetiminde gündeme sosyal refah politikalarını da dâhil
etmiştir. II. Abdülhamid bu politikalar ile otokritik sisteme dayalı yönetimini meşru
kılmayı amaçlamıştır.309

306
Esra Demirci Akyol, Sultan II. Abdülhamid Döneminde Sosyal Politika Uygulamaları, Sosyal
Politika Çalışmaları Yıl:13, Sayı:31, Temmuz Aralık 2013, dergipark. org.tr, s.4, saat:22.09.
307
Demirci Akyol, s.5.
308
İzi Karakaş Özbayrak, II. Abdülhamid Dönemi Uygulanan Sosyal Yardım Politikaları(1876-1909),
-Libra Kitapçılık Yayıncılık, İstanbul,2011, s.98,99.
309
Karakaş Özbayrak, s.15.

50
Sultan II. Abdülhamid devletin mali sorunlarının çözümünde de yardım
politikalarına başvurmuştur. Bu yardım politikaları sayesinde hem kendi otoritesini
güçlendirirken hem de devletin üstündeki mali yükü tüm halka yayarak devletin mali
sıkıntılarına gönüllü destek toplamayı başarmıştır. Sultan II. Abdülhamid kaimenin
ortadan kalkması içinde bir yardım politikası başlatmıştır, Ilga-yıKavaim
Komisyonuna kendisi de 50 bin liralık kaime bağışlayarak destek olmuştur. II.
Abdülhamid’in desteği sonrası devlet memurları da bu yardım kampanyasına destek
vermişlerdir, halktan da gelen destek ile beraber piyasadan 27 milyonluk kaime
çekilmiştir. Bu 27 milyon liralık kaimenin yaklaşık 6 milyonunu halkın verdiği
kaimeler oluşturmaktadır.310Kaime uygulaması devletin mali açıdan zor durumda
olduğu sıralarda başvurduğu bir yöntemdir. Kaime bir mali tedbir olarak
düşünülmüştür, fonksiyonel olarak paranın yerini tutmakla birlikte daha çok devletin
içine düştüğü para ve nakit bunalımına çözüm olmak için ortaya çıkarılmıştır.311Bu
hususta verebileceğimiz diğer bir örnek ise Sağır Dilsiz ve Amalar Mektebi kurma
işlemi için Sultan II. Abdülhamid kesesinden bin kuruş vermesidir. Devlet
memurlarının maaşlarından da %5’lik kesinti yapılmıştır. Toplanan para okulu
açmaya yetmeyince 23 Ekim 1910 tarihinde okul için o zamana kadar toplanan para,
Mekteb-i Tıbbiye teçhizatının karşılanması için kullanılmıştır.312 II. Abdülhamid
döneminde yapılan diğer bir sosyal yardım politikası ise iş kazası mağdurları ve
engelliler için ayrılan emeklilik fonları artırılmıştır. Padişah tarafından ihtiyaç
sahiplerinin yararlanması için Darülaceze313ve Darülhayr gibi kurumlar kurulmuştur.
314

19. yüzyılla beraber genişleyen devlet sorumlulukları devletin maliyesine


fazladan yük olarak yansımıştır. Sultan II. Abdülhamid her konuda tasarruf
sağlamaya çalışsa da bu yardım politikaları konusunda her türlü yardımda
bulunmaya çalışmıştır, fermanları ile de bunu göstermiştir. Sultanın kendi kesesinden
bağışlarda bulunarak kurduğu kuruluşlar Avrupalıların gözünde geri kalmış Osmanlı
Devleti imajını yıkmaya çalışmanın ve Avrupa devletleri içerisinde bir yer bulmaya

310
Ali Akyıldız, Osmanlı’da Kâğıt Para Maliye ve Toplum, İletişim Yayınları, İstanbul,2018,
s.217,218.
311
Akyıldız, , s.159.
312
Karakaş Özbayrak, s.38.
313
Vejdi Bilgin, Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid II. Abdülhamid Dönemi Osmanlı Sosyal Yapısı,
cilt 5, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 2011, s.263.
314
Demirci Akyol, s.7.

51
çalışmanın bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sultan II. Abdülhamid
bunları yaparken gelenek ve göreneklere bağlı kalarak eskinin içinde yeniye bir yer
inşa ederek bunu yapmaya çalışmıştır.315 29 Eylül 1891 yılında İstanbul
sokaklarındaki fakir ve dilencilere yardım etmek amacı ile kurulan ve daha sonra
yaşlı ve çocuklara da hizmet veren bir kuruma dönüşen Darülaceze kurulmuştur.
Padişah Darülaceze’nin kuruluşunda masrafları karşılamak üzere 7.000 altın lira
değerindeki eşyasını hediye ederken 10.000 lira da bağışlamıştır. Bu kurumum
kuruluşu için başlatılan yardım toplama politikası sayesinde hem ülke içinde hem de
dışında yardım toplanmıştır.316 Bu sayede devlet kendi bütçesinden yaptırmakla
yükümlü olduğu bir kuruluşu tüm halka mal etmiş oluyordu, neticede devletin
yapmış olduğu masraf azaldığı gibi yeni bir kurum devlet örgütüne halka hizmet
etmek için kazandırılmıştır. 1899 yılından itibaren Hamidiye Etfal Hastanesi yoksul
kadın ve çocuklara hizmet vermeye başlamıştır. 1902’de gene halka hizmet vermesi
için Daru’lHayr-ı Âli açılmıştır.317

5. Sultan II. Abdülhamid Dönemi Osmanlı Türk-Müslüman Halkının İktisadi


Durumu

Sultan II. Abdülhamid’in Osmanlı halkının durumu hakkında ifadesi ise


“toplumun her tabakasında kökleşen ve insanlardan tabiatlarıyla özdeşleşen avarelik
onların yakasını bırakmıyordu. Osmanlı insanı devlet çöküş sürecine girene kadar
büyük tüccar büyük sanatkâr olma düşüncesine sahip olmamıştır.” demiştir.318
Osmanlı Müslüman tebaası geçmişte atalarının yaşayışlarını devam ettirmiştir.
Çağın gereklerine göre kendini geliştirerek farklı alanlarda çalışmalar yapmaya
yeltenmemiştir.

1875 yılında Osmanlı maliyesinin borçların faizlerinin beş sene boyunca


yarısını nakit diğer yarısını da %5 faizli senetlerle ödeme kararı alarak iflasını ilan
etmesinden sonra, Batılı yatırımcıları ürkütmüşlerdir.319Sultan Abdülmecid ve Sultan
Abdülaziz devirlerinde iflasa giden devletin maliyesi Sultan II. Abdülhamid

315
Demirci Akyol, s.8.
316
Demirci Akyol, s.9.
317
Bilgin, s.263.
318
Bilgin, s.266.
319
Ürkmez, s.99.

52
döneminde borçlarının büyük bir kısmını ödeyerek istikrara ve itibara kavuşmuştur.
Birçok gelirini Düyûn-ı Umûmiyye bırakan devlet sıkıntılar çekse de, bu
sıkıntılardan dolayı asker ve memur maaşları iki ayda bir ödenir durumda olsa da
hayatın ucuz olması sayesinde II. Abdülhamid dönemi sıkıntı çeken subay ve memur
zümresi olmamıştır. İki ayda bir aldıkları maaş geçinmelerine yetmiştir.320 Senede
altı yedi maaş alan subayların tayınları ve bedelleri muntazam verilmiştir, asker
aileleri sıkıntıdan uzak tutulmuşlardır. Bazı asker aileleri kendilerine fazla gelen
tayinatı sattırarak nakde çevirmişlerdir. Bu sayede subayların harçlığı sağlanmaya
çalışılmıştır.321Askerin durumu hakkında 1892’de seraskerlik makamına getirilen
Rıza Paşa, Nizamiye hazinesinde orduya ayrılan paranın iki yüz altmış kuruş
kaldığını söylemektedir. Buğday ambarlarında buğday kalmadığı belirtmiştir. Satın
almak için başvurulan yöntemler ise aracılar ve tefecilerin işine yaradığını
belirtmiştir. Askerlerin düzenli maaş almadığı söylemiştir, bu durumdan dolayı
birçok subayın borç içinde yaşadığını belirtmiştir.322Sultan II. Abdülhamid dönemi
Osmanlı askerinin sıkıntı çektiği noktalardan biri askeri kışlalara erzak dağıtmakla
sorumlu olan erzak müteahhitlerinin ödemelerini düzenli almamaları sonucunda
askeri kışlalara verdikleri erzakları vermeme gibi durumlar ile karşılaşılması
olmuştur.323Sultan II. Abdülhamid dönemi boyunca devlet bütçesinde en önemli
yükü her daim askeri harcamalar oluşturmuştur.

Sultan II. Abdülhamid devletin iktisadi olarak toparlanabilmesi ve halkın


biraz da olsun nefes alabilmesi için saltanatı boyunca bütçeyi denkleştirmeye
çalışmıştır. Kendinden önceki hükümetler gibi kapitülasyonların korumacılığını
üstlenerek liberal ekonomiler kurmak yerine her şeyi kendi tekelinde toplamaya
çalışmıştır.324 Sultan II. Abdülhamid ne saltanatı boyunca babası Abdülmecid gibi
ülkede alt yapısı olmayan büyük sanayi kuruluşları kurmaya çalışmıştır ne de amcası
Abdülaziz gibi tamamen liberal iktisadi politikalar uygulamıştır.

Sultan Abdülhamid’in saltanatının ilerleyen yıllarında hayat pahalılığının


olmadığı insanların geçimlerini rahatça yaşayacakları devirler yaşanacaktır. Sultan

320
Öztuna, s.75,76.
321
Aksun, s.19.
322
Musa Çadırcı, Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid II. Abdülhamid Döneminde Osmanlı Ordusu,
cilt 3, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri,2011, s.339.
323
Bölükbaşı, s.156.
324
Ürkmez, s.38.

53
Abdülhamid’e muhalefet olanların birçoğu da hayatın ucuzluğu konusunu kabul
etmektedirler.3251882 senesinde Sultan II. Abdülhamid halkın daha ucuz kömür ve
odun ihtiyaçlarını sağlayabilmek için devlet bütçesinden 56.252 liralık bir bütçe
ayırmıştır.326Yapılan iktisadi yatırımlar ülkenin gelirini artıracaktır. Özellikle demir
yolu yatırımları ve ziraat alanında yapılan yatırımlar önem kazanmıştır.327Osmanlı
Devleti’nde yabancı yatırım alanında %41 ile demir yolları ilk sırayı alırken %23,5
ile bankacılık ve %10 ile sanayi gelmektedir. Avrupalı devletler Osmanlı Devleti’ne
kendi sanayilerinde ürettikleri ürünü satacakları ve sanayilerine ham madde
alacakları bir devlet gözüyle bakmaları bunda etkili olmuştur.3281876-1896 yılları tek
Osmanlı Devleti‘nde değil dünya genelinde görülmüş fiyat düşüşleri ve ucuzluk
dönemi olmuştur. Bu fiyat düşüşleri dünya iktisadında büyümeyi yavaşlatmıştır.329
Sultan II. Abdülhamid dönemi fiyat ucuzluğunun nedenini dünya genelindeki iktisadi
gelişmelerde aramak gerekmektedir.

Demir yolları ile ülke içi ticaret geliştiği gibi ülkeler arasındaki ticari
faaliyetlerde artmıştır.330Osmanlı Devleti’ne demir yolu ile bağlanan ülkeler Osmanlı
topraklarını zengin bir pazar ve ham madde kaynağı haline getirmişlerdir.331 Demir
yolu yapımı çalışmaları Düyûn-ı Umûmiyye’nin verdiği garanti332ile beraber artık
sermaye sahipleri tarafından teklif edilmeye başlanmıştır.333Ziraat Bankasının
çiftçiye ucuz kredi vermesinin yanında tarımda modern usullerin kullanılmasını,
üretimin bollaşması beraberinde refah seviyesini yükseltmiştir.334Bu dönemde
yapılan demir yolu inşaatları önceki dönemlerde Anadolu’da geleneksel yöntemlerle
yapılan nakliyat iç kesimlerdeki ihtiyaç fazlası ürünün hızlı bir şekilde merkezlere
ulaşımını zorlaştırmaktadır, bu da ticaret ve tarımı olumsuz etkilemiştir. Demir
yollarının inşasından sonra artık pazar için fazla ekim yapılmaya başlanmıştır. Bu da

325
Pamuk (2), s.193.
326
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri. Kurum. Y. PRK. ML, Belge Tarihi. H-29-12-1298, Belge Özeti.
“Tebaanın istirahatlarını temin ve devlete kazanç getirmek amacıyla hazine hesabına halka ucuz
odun kömür getirilmesi.”
327
Pamuk (2), s.193.
328
Ortaylı, s. 38,39
329
İnalcık, Quataert, s.896.
330
Haz. Mahir Aydın, Sabuncuzade Luis Alberi Sultan II. Abdülhamid’in Hal Tercümesi, Kitabevi
Yayınları, İstanbul, 1997, s.116.
331
Ortaylı, s.30.
332
İnalcık, Quataert, s.927.
333
Ortaylı, s.76,77.
334
Engin, s.69.

54
hem tarımsal üretimin artmasına neden olmuş hem de tarımdan alınan vergi
miktarında artışa neden olmuştur.335Anadolu demir yolu inşaatından on yıl sonra
yıllık tarımsal üretimin 400.000 ton artmasına sebep olmuştur.3361887-1912 ye kadar
olan yıllar arasında devlete en fazla gelirin tarımsal ürünlerden geldiği
gözlenmiştir.337 Tüccarın Anadolu’yu rahat bir şekilde dolaşması hem de üreticinin
yol masraflarından kurtulması çiftçinin de devletinde kazancını artırmıştır.338 Demir
yollarının Osmanlı sanayisine çok az yararı bulunmuştur. Demir yolları ile beraber
ortaya yeni çıkan iş sahaları sayesinde Osmanlı halkına yeni iş imkânları
oluşturulmuştur.339 Sultan II. Abdülhamid’e ait olan Bayındır Konya Demir yolu
hattının yapım maliyeti 1.200.000 lira tutmuştur. Ahmet Şakir Paşa’nın yapmış
olduğu hesaplara göre bu demir yolunun 1890 yılında yolun değeri 2.000.000 lira
olmakla birlikte yıllık geliri ise 120.000 lirayı bulmaktadır.340Buradan da anlaşılacağı
üzere demir yolu hem devlet için hemde Osmanlı devleti için gelir getiren bir kaynak
olmuştur. Tarımdaki gelişmeler dolayısıyla artan gelir ve vergilerin büyük kısmı
Osmanlı hazinesinin yararına kullanılmaktan çok askeri harcamalar ve Düyûn-ı
Umûmiyye ayrılmıştır.341Bununla beraber Osmanlı çiftçisinin üretim gücü artmış ve
bu güç beraberinde Avrupa tarzı giyim ve yiyeceği de Osmanlı toplumuna getirerek
Avrupa’ya olan bağlılığı artırmıştır. Örneğin; Fransa’dan, ABD’den gemilerle gelen
un Osmanlı limanlarından demir yolu ağı ile Anadolu’ya taşınıyor ve yerli undan
daha ucuz fiyatlara satılıyordur. Bu durumda Osmanlı halkı daha ucuza ekmek
yiyebildiği gibi bir yandan da dışa bağımlılığı artmıştır.3421862 yılında Sultan
Abdülaziz’in saltanatı döneminde ABD ye verilen ticaret muahedesi, ABD’nin
Osmanlı ile olan ticaretini artırmıştır.343 ABD’deki tarım üretiminin Osmanlı
Devleti’nin tarım ihracatı üzerinde olumsuz etkileri olmuştur. İşçi gücüne bağlı

335
Kılıç, Özçelik, s.348. ; İnalcık, Quataert, s.932.
336
İnalcık, Quataert, s.935. ; İnalcık Quataert, s.934. ; Güran, s.81.
337
Ecchia, s.4.
338
Ürkmez, s.95,96.
339
İnalcık, Quataert, s.933.
340
Ali Karaca, Anadolu Islahatı ve Ahmet Şakir Paşa (1838-1899), Eren Yayınları, İstanbul, 1993,
s.33.
341
Ortaylı, s.99,100.
342
Ürkmez, s.102.
343
Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), Türk Tarih Kurumu, Ankara,2018,
s.467.

55
olarak üretim yapan Osmanlı çiftçisinin dünya piyasasında rekabete dayalı üretim
yapmasında zorluk yaşanmıştır.344

Sultan II. Abdülhamid saltanatı boyunca ticarette serbest bir tutum


sergilemiştir. Osmanlı pazarlarının batıya açılmasıyla beraber toplam tarımsal
üretimin dörtte biri ihraç edilmiştir. Osmanlı pazarlarında ticaret yapmak için ise
Avrupalı yatırımcılar alt yapı yatırımlarını desteklemişlerdir.345Buradan da
anlaşılacağı üzere Osmanlı Devleti’nin gelir akışı dış ticarette tarımsal ürünlere
dayanmaktadır.

1898 İspanya Amerika Savaşı nedeni ile Amerika buğdayının dünya


piyasalarına akışının aksaması yüzünden buğday fiyatlarında bir artış meydana
gelmiştir. Dünya piyasalarındaki bu artışın olumsuz etkileri Osmanlı Devleti’nde de
kendini göstermiştir. Buğdayın değerinin yükselmesi un ve ekmek fiyatlarında da bir
artışa neden olmuştur. Ekmek fiyatlarındaki artışla birlikte fırıncılar unun kalitesi ile
de oynamaya başlamışlardır. Sultan II. Abdülhamid bu durumun önüne geçebilmek
için azda olsa halkı rahat ettirebilmek için saray mutfağından ve saraya bağlı
fırınlardan ekmek yapılarak halka dağıtılmasını sağlamıştır.346Bu durum padişahın
halka verdiği önemin bir göstergesi olmakla beraber dış piyasalarda olacak bir
dalgalanmanın Osmanlı halkını nasıl olumsuz etkilendiğini göstermektedir.

Osmanlı halkının ihtiyaçları XIX. asrın son çeyreğinde XX. Ve XXI. asırdaki
kadar çeşitli değildir, sınırlı kalmıştır. Halk kanaatkârdır ve lüksün ancak belirli
ailelerin hakkı olduğu düşüncesine sahip olmuştur. Serveti olmayan bir ailenin
varlıklı kimselere özenmesi günah sayılmıştır. Halkın dine bağlılığı da durumlarına
şükretmelerini ve ellerindeki imkânlar dâhilinde hayatlarını idame ettirmeye
çalışmalarını beraberinde getirmiştir. Anadolu’da yaşayan tarım ile uğraşan
Müslüman halk dış dünya ilişkilerinden uzakta kendi içine kapalı, atalarından ne
gördüyse onların aynısını devam ettirerek yaşamaktadır.347 Şehir nüfusunun fazla
olmaması, yerleşim birimlerinin ucuz olması, hemen hemençoğu ailenin kendince
müstakil bir eve sahip olmaları durumlarına şükretmelerini sağlamıştır. 1 kâğıt
Osmanlı banknotunu dünyanın her yerinde bir altına çevirmek mümkün olmuştur.

344
İnalcık, Quataert, s.968.
345
Ecchia, s.5.
346
Bölükbaşı, s.110.
347
Yeğen, s.256,257.

56
Sultan II. Abdülhamid yönetimine karşı olan zümre seçkin yüksek okullarda
okuyan gençler ve genç subaylar olmuşlardır.348 Kısa zaman içinde bu okullar da iyi
eğitilmiş memurlar ve subaylar yetiştirerek devleti güçlendirmeye çalışmıştır.
Memurlardan, serbest meslek erbaplarından ve az sayı da olsa da iş adamlarından bir
Müslüman orta sınıfın bu dönemde ortaya çıktığı görülür.349

Sultan II. Abdülhamid döneminde devlet hazinesinden ve Hazine-i


Hümayun’dan da milyarlar harcayarak büyük eserler meydana getirilmiştir. Bu
eserler meydana getirilirken Avrupa devletlerinden büyük borçlar alınmadan sistemli
olarak yavaş bir şekilde eldeki imkânlar dâhilinde yapılmıştır.350 Sultan II.
Abdülhamid dönemi mali politikalar sayesinde gerek Osmanlı köylüsü gerekse
şehirlisi onun döneminde sonraki döneme göre daha rahat bir hayat yaşamıştır. Türk
köylüsünün perişan olması sonraki yıllardadır.351

Sultan II. Abdülhamid devleti kurtarmanın en iyi yolunun toplumu maddi


açıdan güçlendirmekten geçtiğini savunmuştur. Demir yolu yapımı, bürokrasinin
profesyonelleşmesi, üst düzey meslek okullarının açılması, bankacılık sisteminin
geliştirilmesi, tarımsal hizmetlerin genişletilmesi hususunda projeler başlatmıştır.352
Bu projelerin işleyebilmesi için Avrupa’dan bazen borç alınmak durumunda kalınsa
da alınan paranın en iyi şekilde kullanılması sağlanmaya çalışılmıştır.353II.
Abdülhamid dönemi, iktisat bir ders olarak Osmanlı eğitim sisteminde yerini almaya
başlamıştır. 1870’de kurulmuş olan kız sanayi mekteplerine ‘Homo Economics’ bir
ders olarak konmuş, ortaokullara, rüştiyelere ve rüştiyelerin devamı olan idadilere
ekonomi ile ilgili dersler konarak ekonomi kültürü vatandaşlara aşılanmaya
çalışılmıştır.354 Yüksek mekteplerde ise iktisat dersi ilk 1874’te kurulan hukuk
fakültesinde okutulmaya başlanmıştır daha sonra ise diğer yüksek okullarda iktisat
dersi okutulmaya başlanmıştır.355Münif Paşa gibi Sultan II. Abdülhamid dönemi
devlet adamları da halka iktisat eğitimi için derslerin verilmesi gerektiğini
savunmuştur, halka iktisat ilmini yazdığı yazılar ile anlatmaya çalışmıştır. Mecmua-i

348
Öztuna, s.93.
349
Yasamee, s.47,48.
350
Öztuna, s.179.
351
Öztuna, s.180.
352
Karpat, s.102,103.
353
Engin, s.266.
354
Şener, s.207.
355
Şerif Mardin, Siyasal ve Sosyal Bilimler Makaleler 2, İletişim Yayınları, İstanbul,2016, s.92.

57
Funun’da yazıları yer almıştır. 1886 yılında “İlm-i Servet” adında eseri
yayınlanmıştır.356Sultan II. Abdülhamid savaştan sonra hem savaşın etkisi hemde
kaime den dolayı halkın bozulan iktisadi durumu ile yakından ilgilenmiştir.
Hükümeti sikke ve kaime arasındaki farkın azaltılması için sık sık uyarmıştır, ticaret
serbestliğinden dolayı her şeye müdahale edemese de halkın zorunlu ihtiyaçları için
bazı tedbirlerin alınmasını istemiştir. Para ve borsa değerlerini veren pusulanın her
gün alınarak mabeyne getirilmesini istemiştir. Kaimede değerinden fazla düşüşler
meydana geldiğinde ise hükümeti uyararak önlemler alınmasını istemiştir. Sultan II.
Abdülhamid’in bu hususta en büyük korkusu zor durumda olan halkın sosyal bir
patlamaya ve kitle hareketine neden olmasıdır.357Sultan II. Abdülhamid saltanatı
boyunca devleti mali açıdan zor duruma sokacak savaşlardan uzak durmaya
çalışmıştır, dış siyasette savaş yerine diplomasiyi tercih etmiştir.358Sultan II.
Abdülhamid döneminde yapılacak olan yatırımlar için kaynaklar oluşturulmaya
çalışılmıştır, oluşturulan bu kaynaklar devlet eliyle yatırımlarda kullanılmıştır. Buna
bir örnek verecek olursak: 1883’te Ziraat Bankasına sermaye sağlamak için aşar
vergisine konan onda birlik iane vergisinin %39’a çıkarılması ile ortaya çıkan mali
kaynağın üçte ikisi tarımsal gelişmeye ayrılan bu paranın üçte biri ise Maarif Hisse-i
İanesine adıyla yeni devlet okullarının yapımında kullanılmıştır.3591879-1904 yılları
arasında ise tarımdan alınan vergi oranı %79 artmıştır.360 Çocukları ticaret ve
sanayiye teşvik edip bu yolla geçimlerini sağlama hevesi uyandırmak için ticaret ve
sanayi mekteplerini çoğaltmak için yatırımlar yapılmıştır.361

Sultan II. Abdülhamid’i önce mutlak iktidarından daha sonra da tahtından


eden II. Meşrutiyet’in ilanından bir süre önce bazı vilayetlerde mali sebeplerden
dolayı isyanlar görülmüştür. Mali sorunların başında vergilerden ve vergileri
toplayan memurların davranışlarından dolayı ortaya çıkan şikâyetler sebep olmuştur.
Vilayetlerdeki isyanların ve ayaklanmaların sebepleri başında düzenli maaş
alamayan askerlerin karıştığı olaylar ve faaliyetleri mali işlerin sekteye uğramasına
ve esnafın zarar görmesine neden olmuştur. Sultan II. Abdülhamid dönemi kurulan

356
Sayar,, s.315.
357
Akyıldız, s.261.
358
Çelik, , s.22,23.
359
Ürkmez, s.60,61.
360
Güran, s.64.
361
Ürkmez, s.66.

58
komisyonların faaliyet alanlarından biride askeri birliklerin talep ve eylemleri ile
uğraşmak ve askeri baskılardan bıkarak istifa eden defterdar, muhasebeci ve mal
müdürü gibi devlet görevlilerinin taleplerini padişaha ulaştırmak gibi faaliyetler
oluşturuyordur.362

1906-1907 yıllarında Erzurum’da vergi yüzünden çıkan isyan bir buçuk


yıldan fazla sürmüştür. Erzurum ve Pasinler ahalisinin Vali Nazım Paşa’ya
Hayvanat-ı Ehliye ve Vergi-i Şahsi’nin kaldırılması yönünde verdikleri dilekçeye bir
sonuç verilmemesinden dolayı patlak vermiş bir isyandır.363

Osmanlı Devleti’nde önceden beri devam eden mali sorunların II.


Abdülhamid dönemine olan intikalleri sonucunda sivil ve askeri zümre başta olmak
üzere halkın günlük hayatını da olumsuz olarak etkilemiştir. Bu durum Abdülhamid
yönetimi karşıtlarını daha da hırslandırmıştır.364 Osmanlı yönetimindeki ekonomik
bozulma hızla gelişerek kendisini II. Abdülhamid karşıtı bir komite olan İttihat ve
Terakki’nin 1889’da kurulması olarak ifade etmiştir. İttihat Terakki Sultan II.
Abdülhamid’in açtığı okullardan okuyarak yetişen kesim içinden çıkmıştır.365Jön
Türkler daha çok devletin ekonomik ve askeri açıdan gelişmesi üzerinde
durmuşlardır. Onlara göre II. Abdülhamid iktisadi alanda çok yavaş hareket etmiş ve
ülkenin iktisadi açıdan geri kalmasına neden olmuştur. Ordunun ihtiyaçlarının
karşılanmamasının ülkeyi tehlikeye soktuğu düşüncesini benimsemişlerdir.366

II. Meşrutiyet döneminin Osmanlı ekonomisi açısından önemi ise Osmanlı


ekonomisinin dış yardım almadan çevrilemeyeceğinin benimsenmesi olmuştur. Bu
dönem de Osmanlı ekonomisinin kalkınması için yabancı sermaye ve liberalizme
ihtiyaç olduğu kabul edilmiştir.367Unutulmamalıdır ki II. Meşrutiyete giden yolda
1907 yılında ki tarımsal üretimin düşük olması ve Avrupalı bankerlere ödenmesi
gereken borçların bulunması, memur ve subay maaşlarının ödenmemesi, askeri
ihtiyaçların ve teçhizatın karşılanmaması II. Meşrutiyete giden yolu

362
Bölükbaşı, s.157.
363
Alkan, s.184,185.
364
Alkan, s.179.
365
Ürkmez, s.132,133.
366
Justın Mccarthy, Osmanlıya veda İmparatorluk Çökerken Osmanlı Halkları, çev. Mehmet Tuncel,
Etkileşim Yayınları, İstanbul, 2006, s.61.
367
Çakmak, s. 258.

59
açmıştır.368Sultan II. Abdülhamid saltanatı boyunca iki büyük savaş, birçok
ayaklanma ve üç yüz milyon liraya yaklaşan dış borç ile uğraşarak ülkeyi ayakta
tutmaya çalışmıştır. Hükümdarlığı boyunca bu borcu 30 milyon liraya kadar
indirmiştir.369

Sultan II. Abdülhamid döneminde devlet istikraz işini bitirmiştir,


olabildiğince dışarıdan borç almamaya çalışmıştır. Bu durum Osmanlı Devleti’ne
yüksek faizler ile borç veren Avrupalıları zor duruma sokmuştur. Bunlar Osmanlı
Devleti’ne verdikleri bu borçlar ile kolay kazanç elde edebiliyorlardır, şimdi bu
kaynaktan yoksun kalmışlardır. Sultan II. Abdülhamid, İkinci Meşrutiyetin ilanından
sonra gazetecileri davet ederek yaptığı basın toplantısında, “Kapitülasyonların
kalkmasını ve geniş iktisadi ıslahatlar talep ediyorsunuz? Size tavsiyem şudur; zerre
kadar istikraza yönelmeyiniz, borçların büyük kısmı ödendi kalan kısmını da kendi
yağımızla kavrularak ödeyelim, işte o zaman hakiki hürriyete kavuşmuş oluruz.”
demiştir.370 Sultan II. Abdülhamid ülkenin kalkınmasının ve varlığını devam
ettirmesinin yolunun iktisadi özgürlükten geçtiğini biliyordur ve saltanatı boyunca
iktisadi bağımlılıktan ülkeyi kurtarmaya çalışmıştır.

Sultan II. Abdülhamid saltanatı süresince sadrazam ve şeyhülislamdan


itibaren birçok nazıra, devlet yöneticilerine, ordunun başında bulunan askeri
kumandanlara, bazı üst düzey memurlara hatta yabancı elçilik çalışanlarına bile
kendi kesesinden maaşlar dağıtmıştır. Sultan II. Abdülhamid’in verdiği bu hususi
maaşlar devlet maaşı olarak kanunlaşmıştır. Sultan II. Abdülhamid bu şekilde devlet
adamlarının sadakatini sağlayabileceğini düşünmüştür.371Maaşlar dahi kişiden kişiye
değişiyordur, gözde nazırlara ve sultanın önem verdiği kişilere hazineden ek maaşlar
bağlanmıştır.372Sultan II. Abdülhamid toplum gözünde önemli olan şeyh, derviş ve
aşiret lideri gibi kimseleri desteklemiş, bu kimselerin toplum üzerindeki etkilerinden
devlet adına yararlanmaya çalışmıştır. Bunlara devlet kesesinden maaşlar dağıtmıştır.
373
Sultan iktisadı ve parayı toplum üzerinde etkili olan kesimlerin kendisine olan

368
Mccarthy, s.62.
369
İsmet Bozdağ, Sultan II. Abdülhamid’in Hatıra Defteri, Truva Yayınları, İstanbul, 2017, s.16,17.
370
Tepedelenlioğlu,, s.45,46.
371
Taş, s.54.
372
Yasamee, , s.55.
373
Bölükbaşı, s.155.

60
bağlılığını sağlamak için kullanmıştır. Bu sayede olabilecek toplumsal hareketlerin
önüne geçmeye çalışmıştır.

Sultan II. Abdülhamid sergilediği tavır ve davranışlar ile kendisinden önce


Osmanlı tahtında bulunmuş olan Osmanlı padişahlarından farklı olduğunu
göstermiştir. İsrafa karşı oluşu onu babası Sultan Abdülmecid ve amcası Sultan
Abdülaziz’den ayırmıştır. Kuşkulu ve içe dönük yapısı ise onu kardeşi Sultan V.
Murattan ayırmıştır.374

Sultan II. Abdülhamid saltanatı boyunca liberal iktisat politikalarından uzak


durmuştur. Liberal ekonomi politikaları Sultan II. Abdülhamid’in gözünde devlet
idaresini saltanatını tahrip ve tehdit edecek bir olgudur. Sultan II. Abdülhamid tahta
çıktığı andan itibaren devletçi ekonomi politikalarını uygulamıştır ve devletin
yönetiminde her alanda dizginleri kendi elinde toplamaya çalışmıştır. 1838 Balta
Limanı Ticaret Antlaşması, kapitülasyonlar ve devletin dışarıya olan borçları; sultanı,
saltanatı boyunca çok büyük sorunlarla uğraştırmıştır.375

6.Sultan II. Abdülhamid Dönemi Ordu’ya Ayrılan Bütçe

Sultan II Abdülhamid saltanatı boyunca tüm iktisadi problemlere rağmen


askeri harcamaları en üst noktada tutmaya çalışmıştır. Askerin yemeklerinin iyi
olması için devamlı uyarılarda bulunmuştur. O zaman yürürlükte olan usule göre tüm
kışlalar da pişen yemeklerden saraya örnekler gönderilmektedir. Sultan II.
Abdülhamid bizzat kendisi başlarında olarak bu yemekleri doktorlara muayene
ettirmiştir.376 Sultan II. Abdülhamid döneminde hem kara hem deniz gücünün çağın
gereklerine göre geliştirilememesindeki en büyük etken devletin içinde bulunduğu
ekonomik sıkıntılar olmuştur.377

Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra 1877-1878 ordunun modernleşmesine ve


ihtiyacına bütçeden büyük bir pay ayırmıştır. Ordu için yeni askere alma kanunu
çıkarılmış askeri yeni silahlarla donatabilmek için silahlar almıştır. 1881’de 19
milyon Osmanlı lirası tutan bütçenin yarıdan fazlası orduya ve bahriyeye ayırmıştır.

374
Sayar, s.373.
375
Sayar, s.374.
376
Aksun, s.24.
377
Mehmet Akif Fidan, Eyüp Sabri Paşa ve Tarihçiliği, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2011, s.35.

61
6.100.000 lira orduya, 1.250.000 lirası zaptiyeye, 6.000.000 lira tophane ve 600.000
lirası bahriyeye ayrılmıştır. 1897 Yunan Savaşı sonrası 1902 yılından itibaren
İngiltere ve diğer yabancı devletlere kruvazör, muhrip ve torbidobot tipinde yirmiye
yakın gemi sipariş verilmiştir. Bu gemiler 1906-1907 yıllarında donanmaya
katılmıştır.378 Ayrıca Almanya’dan iki tane muharebe gemisi ve 4 muhrip
alınmıştır.379 Bu büyük harcamalardan dolayı askeri bütçe devamlı açık vermiştir.
Devletin harcamaları sıkabileceği tek kalem olarak maaşlar kalmıştır elinde. Bu
durum devletin maaşlarda devamlı kesinti yapmasını kısmen de olsa açıklamaktadır.
Sultan II. Abdülhamid yapılan askeri harcamaların ödemelerini sağlayabilmek için
memur ve asker maaşlarından devamlı kesinti yapmıştır.380 Bu ödenmeyen maaşlar
1888-1889’da çeşitli bölgelerde ayaklanmalarınçıkmasına neden olmuştur. Bu
ayaklanmalar 1908 devrimine kadar ağırlaşarak devam etmiştir.381 Sultan II.
Abdülhamid askerin hareket alanını artırabilmek için iletişim alanlarında da büyük
yatırımlar yapmıştır. Bu sayede askeri birlikler arasında iletişimi sağlayabilmiştir.382

6.1.Muhasebat-ı Umumiye Dairesi

Muhasebat-ı Umumiye Dairesi, müşir rütbesinde bir nazırın başkanlığında;


reis ve ikinci reis ile bir başkâtip idaresi altında toplanan bir kurumdur.383Muhasebat
Dairesi, Maliye Nezareti, Divan-ı Ali Muhasebatı ve Şura-yı Devlet ile muhasebe
işlerine dair haberleşmeyi sağlamakla görevlidir. Daire, Osmanlı ordusunda meydana
gelen masrafları incelemiştir ve bütçe açıklarını düzenleyerek idare etme görevini
yerine getirmiştir. Şube; mükâfat olarak verilen paraların, zamlı maaşların
incelemesinin, vakıf olarak verilen paraların kanunlara uygun şekilde verilip
verilmediğinin ve yardım amaçlı verilen paraların muhasebesinin kontrolü gibi işlerle
ilgilenmiştir. Bütçedeki paranın ordular dikkate alınarak düzenlenmesi dairenin
başlıca görevidir. Verilen tahsisata dair defterlerin kontrolü, genel hesaplara ait
defterlerin düzenlenmesi bu dairenin görevi olmuştur. Farklı yerlerdenaskeri hesaba
geçen paranın kullanımıyla ilgili işlerin düzenlenmesi, tutulan defterlerin üç ayda bir

378
Çadırcı, s.338.
379
Çadırcı, s.339.
380
Yasamee, s.226.
381
Ürkmez, s.110,111.
382
Yasamee, s.75.
383
Kara, s.76.

62
Divan-ı Muhasebata sunulması bu dairenin vazifeleri arasında olmuştur. Daire,
ayrıca askeri mekteplerin, jandarma dâhil bütün askeri sınıfların askeriyede görev
alan bütün memurların maaş harcırah ve tazminatlarıyla ilgili işlerin yürütüldüğü
birimdir. 384

Sultan II. Abdülhamid dönemi maliye komisyonları bütçe açıklarının


kapatılabilmesi için askeri harcamaların kısılması yönünde tekliflerde bulunulmuştur.
Ancak, Balkanların durumu ve Rus tehlikesinin devamlılığı Osmanlı ordusunun
devamlı güçlü olmasını ve modernizasyonunu zorunlu kılmıştır. Bu yüzden dolayıdır
ki askeri harcamalar her daim devlet bütçesinde önemli bir yer tutmuştur. 1897
Yunan Savaşı’nın patlak vermesi kötü olan maliyeyi daha kötü bir duruma
sokmuştur. Bu dönemde seraskerlik makamı ordu için ayrılan tahsisatın düzenli
ödenmemesinden ve askeri harcamalardaki sıkıntıların varlığından şikâyetçidir.
Maaşların düzenli ödenememesi, askerin yılda ancak beş altı maaş alabilmesi de
şikâyetlerin artmasına sebebiyet vermiştir. Devletin mali durumunun kötülüğünden
dolayı askerin kışlık giyecekleri için talep edilen 860.000 kuruş bile hazineyi
sıkıntıya sokuyordur. Devletin ekonomik olarak zor durumda olması ve enflasyonun
artması zor geçinen devlet memurlarının büyük sıkıntılar çekmesine sebep olmuştur.
385

Sultan II. Abdülhamid tüm sıkıntılara rağmen askerin maaş ve tayinatlarının


düzenli verilmesi konusunda emirlerde bulunuyordur. Bu emirler neticesinde
özellikle bayramlardan önce askerlere maaş verilmesine dikkat edilmiştir. Redif
askerlerine maaş verildiği gibi redif sınıfından olup askere çağrılan fakir askerlerin
ailelerine de maaşlar verilmiştir.386

93 Harbi sonrası Sultan II. Abdülhamid Nisan 1880 tarihinde emekli askerlere
ödenen maaşlar ve asker maaşları üzerinde çalışma yapan bir komisyon dâhilinde
maaşlar üzerinde düzenlemeler ve iyileştirmeler yapılmıştır.387 Sultan II.
Abdülhamid amcası Sultan Abdülaziz gibi ordu tarafından askeri bir darbeyle
karşılaşmamak için devletin içinde bulunduğu tüm sıkıntılara rağmen askeri
harcamalar ve asker maaşlarında ödemelerin yapılmasını sağlamaya çalışmıştır.

384
Kara, s.77.
385
Kara, s.115.
386
Kara, s.116.
387
Kara, s.119.

63
Maaşların düzenli ödenebilmesi için tedbirler alınmasına rağmen; devletin içindeki
durum, borçlar, gelir gider dengesizliği ve enflasyon, subayların hem maaşlarının
erimesine hem de düzenli ödenememesine neden olmuştur.388

Sultan II. Abdülhamid döneminde yapılan askeri ıslahatlarla beraber Osmanlı


ordusu içinde bulunan askeri personelin özlük haklarının iyileştirilmesi de
amaçlanmıştır. Emekli askerlerin maaşlarının ödenmesi ile ilgilenen Askeri
Tekaüd389sandığının ekonomik yapısı güçlendirilmeye çalışılmıştır. Sandık aynı
zamanda görev sırasında şehit düşen askerlerin ailelerin sıkıntılarının giderilmesi için
çalışmalarda bulunmuştur.390 1881 tarihli Asakir-i Berriye TekaüdKanunnamesi’ne
göre, askeri emeklilik maaşının ömür boyu olarak Askeri Tekaüd Sandığı tarafından
verilmesi kararlaştırılmıştır. Emekli olan subaylara ve şehit edilen subayların
ailelerine verilen maaşların hiçbir sebepten azaltılmaması, vergi kesintisi
yapılmaması gerektiği karara bağlanmıştır.391 Daha sonraki süreçte tekaüd sandıkları
için birçok çalışma yapılmış tüm sandıklar Umumi Askeri Tekaüd sandığı adı altında
birleştirilmiştir. Yapılan tüm çalışmalara rağmen tekaüd sandığının bütçesi her daim
açık vermiştir. II. Meşrutiyetin ilanından sonra sandık için yeni bir nizamname
kaleme alınmış ve 10 Haziran 1909 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sultan II.
Abdülhamid tahtan indirildikten sonra da tekaüd sandığının bütçe sıkıntıları devam
etmiştir.392

388
Kara, s.119.
389
Tanzimat sonra oluşturulan bu kurum askeri ve mülki alanlarda görev yapmış ve görevi bittikten
sonra kanunun verdiği süre boyunca verdiği hizmetler karşılığında kendisine aylık olarak verilmek
üzere maaş bağlandığı kurum’dur. Tekaüd memuriyetten ve işten ayrılıp oturmak yerine kullanılan bir
tabirdir.
390
Kara, s.124.
391
Kara, s.125.
392
Kara, s.137.

64
II. BÖLÜM

JÖNTÜRKLER - İTTİHAT VE TERAKKİNİN EKONOMİ POLİTİKASI

1. Jön Türk Muhalefetinin Ortaya Çıkışı

Osmanlı yönetimi Tanzimat dönemiyle birlikte artan giderlerini karşılamak


için kâğıt para çıkarmak zorunda kalmıştır ve bu durum Osmanlı lirasının yabancı
paralar karşısında daha da fazla erimesine, değer kaybetmesine sebep olmuştur.
Babıâli 1844 yılında “Tashih-i ayar” adı verilen bir para reformu gerçekleştirmiştir.
Ardından kambiyo işlemlerini yürütme görevini Allean ve Baltazzi adındaki iki
Galata bankerine devretmiştir.393 Ertesi yıl sözleşme yenileneceği zaman bu
bankerler girişimlerine “Bank-ı Dersaadet” adını verecek ve böylece Osmanlı
topraklarında resmen banka adını taşıyan ilk kuruluş kurulmuş olacaktır.394 Ancak bu
Bank-ı Dersaadet Avrupa’yı kasıp kavuran 1848 Devriminin etkisinden
kurtulamayacaktır. 1848 Devrimleri İstanbul piyasasını da etkileyecektir,
Avrupa’daki kargaşa ticari ve mali ilişkileri çıkmaza sokacak ve bu banka 1852
yılında tasfiye edilecektir.395 Osmanlı Devleti’nde bu dönemde yavaş yavaş ticaret
hukuku da gelişmeye başlayacaktır. 1848 yılında bir karma ticaret mahkemesi
kurulmuştur ve 1856 yılından sonra Osmanlı uyruklu yabancılar arasındaki
anlaşmazlıkların hepsine konsolosluk mahkemesi bakmaya başlamıştır.396

Tanzimat Fermanı’nın mimarı olarak nitelendirebileceğimiz Mustafa Reşit


Paşa’nın ölümünün ardından iktidar mevkiine gelen Ali ve Fuat Paşalar, Sultan
Abdülmecid üzerinde onun kadar etkili olamadıklarından, sarayın gereksiz
harcamalarını önleyememişler ve Kırım Savaşı döneminde ancak 5-6 milyon olan dış
borç, birkaç sene içerisinde önemli bir boyuta ulaşmıştır.397 Devam eden bu sefahat,
halkı ümitsizliğe düşürmüştür; Sultan Abdülmecid’in hareketlerine göz yumuyorlar
düşüncesiyle Ali ve Fuat Paşalara karşı beslenen güvende yavaş yavaş kırılmaya
başlamıştır.

393
Zafer Toprak, Türkiye’de Milli İktisat 1908-1918, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul,
2018, s. 203. ; Pamuk(3), s.130.
394
Toprak, s. 203.
395
Toprak, s. 203.
396
Toprak, s. 95
397
Ahmet Bedevi Kuran, İnkılâp Tarihimiz ve Jöntürkler, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2000, s. 16

65
Böylece gereksiz israflardan dolayı halkın belirli bir kesiminin Sultan
Abdülmecid’e ve yönetici kadroya karşı olan tepkisi büyümeye başlamıştır. 1859
yılında gerçekleşen “Kuleli Vakası” dönem iktidarına karşı yapılan ilk ciddi tepki
olmuştur ve gereksiz harcamaları önlemek amacıyla baş gösteren bir harekettir.398
“Kuleli Vakası” ismi verilen bu ihtilal oluşumu, bir bakımdan “Jöntürk” hareketinin
başlangıcı sayılabilir.399

1860 yılında Sultan Abdülaziz’in tahta çıkışını halk bu sebeple çok iyi bir
şekilde karşılamıştır. Ancak Sultan Abdülaziz ilk başlarda ordunun ve donanmanın
güçlendirilmesi için çalışırken, ilerleyen süreçte yavaş yavaş o da kendi hava ve
hevesine dalınca kendisinden beklenen ümitlerin boşa çıkacağı anlaşılmıştır. Bu
dönemde kültürel anlamda halkın kültür seviyesi oldukça artmıştır, halkın görünüş ve
düşünüş tarzında daha sağlam bir yön ortaya çıkmış bulunduğundan Sultan
Abdülaziz’in memleket idaresinde gösterdiği kayıtsızlık ve özellikle dış borcun
gerçek anlamda artarak dikkat çekici bir hal almış bulunması göze çarpmaya
başlamıştır.400 Osmanlı aydınlarında yavaş yavaş meşrutiyetçi bir tavır oluşmaya
başlamıştır. Ancak bu dönemde meşrutiyet rejimine geçmek yerine mutlakıyetin
daha da pekişeceğini ve sertleşeceğini öngörüyorlardır.401 Bu nedenle aydınlar
giderek tepki göstermeye ve rahatsızlıklarını çeşitli yollarla dile getirmeye
başlamışlardır.402

Bu sırada özellikle gazete kültürü imparatorlukta gelişmeye başlamıştır.


Gazeteler özellikle Girit ve Sırbistan sorunlarında yaşanan olumsuzluklara dikkat
çekiyorlardır, buna paralel olarak da bu dönemde dış borçlardaki artış devletin mali
sistemini ve yapısını sarsıyordur. Bu dönemde Namık Kemal’in başını çektiği
birtakım aydınlar gazetelerdeki vatanperver yazılarıyla halkın zihnini kurcalıyor ve
hissedilen hoşnutsuzluğun günden güne artmasına neden oluyordur. Bu aydınlar
arasında özellikle Ali Suavi’nin Muhbir gazetesinde kaleme aldığı yazılar özellikle
önemli olup ayrıcalıklı bir yer tutuyordur ve son derece etkili oluyordur.403 Bu
dönemde halkı kışkırtan bir diğer hususta devlet ricalinin yaptığı yolsuzluklar

398
Kuran, s. 17.
399
Kuran, s. 16.
400
Kuran, s. 20.
401
Murat Çulcu, İttihat ve Terakki: I. Meşrutiyetten II. Meşrutiyete, E Yayınları, İstanbul, 2011, s. 13.
402
Çulcu, s. 13.
403
Çulcu, s. 14.

66
olmuştur. Dönemin muhalif aydınları veliaht Murat Efendinin köşkünde
toplanıyorlardır ve burayı adeta bir meşrutiyet üssü olarak kullanıyorlardır. Bu
aydınlar ilk dönemlerde Avrupa’da faaliyet gösteren Müslüman tutucu çevrelerde
tepki ile karşılanmamak için “Jön Türk” adını kullanmaktan kaçınıyorlar ve bunun
yerine “Yeni Osmanlılar” ifadesini kullanmayın uygun görüyorlardır. “Yeni
Osmanlılar” cemiyeti çok kısa bir süre içerisinde yayılmaya ve gelişmeye
başlamıştır. Sağır Ahmet Bey’in yalısında yapılan bir toplantıda örgüt son şeklini
almıştır ve gizli olarak muhalefet faaliyetlerine girişiyordur.404

Yeni Osmanlıların en önemli yayın organlarından birisi “Tasvir-i Efkâr”


gazetesi olmuştur. Tasvir-i Efkârda Şinasi ile birlikte “ulus”, “vatan”, “özgürlük”
sözcüklerini kullanarak kamuoyuna mal ettirmeye çalışan bir diğer ilerici, Namık
Kemal’de yazmaktadır.405 Bu dönemin önemli gazetelerinden bir diğeri olan
“Muhbir” 1866’da çıkmıştır. Girit sorununu bahane ederek hükümete karşı bir
muhalefet çizgisi oluşturmaya çalışmışlardır. Girit sorunu bu dönemde önemli bir
tartışma konusu olmuştur. Çünkü muhalefet bu dönemde bu sorunun çözümünün
ancak bir Milli Meclisi kurmakla mümkün olabileceğini söylüyor ve meclis
düşüncesi ilk kez ciddi bir şekilde ortaya atılıyordur.406 Namık Kemal, Şinasi ve Ali
Suavi gibi ilerici aydınlar 1860’lı yılların ilk yarısında basın yoluyla düşüncelerini
ifade etmeye ve muhalefet etmeye çalıştılar. Fakat bir örgüt olmadan bu düşüncelerin
hayata geçirmenin pek mümkün olmadığını anladılar.

Örgüt ilk kez 7 Haziran 1865 tarihinde Belgrat ormanında düzenlenmiş bir
piknik görüntüsü altında kurulmuştur.407 1865 yılında İstanbul’daki
Belgratormanında piknik yapan altı genç, “İttifak-ı Hamiyet” adında gizli bir dernek
kurdular.408 Ortak tutumları Ali ve Fuat Paşaların siyasetine muhalefet etmektir. Bu
paşaların Osmanlı bütünlük ve egemenliğini gerektiği gibi koruyamadıklarını ve
devletin bu sebeple dağılmaya doğru gittiğine inanıyorlardır. Bu gençler meşrutiyeti
isteyerek hem devleti kurtarmakta olduklarını, hem de demokratik bir siyasal düzen
uğrunda mücadele ettiklerine inanıyorlardır.409 Bu paşaların yabancı devletlere

404
Çulcu, s. 15.
405
Tevfik Çavdar, İttihat ve Terakki Cemiyeti, İletişim Yayınları, İstanbul, 1991, s. 12.
406
Çavdar, s. 12.
407
Çavdar, s. 12
408
Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İmge Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2001, s. 25
409
Akşin, s. 25.

67
verdiği çeşitli imtiyazlar bu gençlerin onlara karşı olan tepkisini arttırıyordur.
Örneğin bu dönemde yabancılara verilen imtiyazlar sayesinde İzmir-Aydın
demiryolu çeşitli güçlüklerle karşılaştıktan sonra, on sene gibi uzun sayılabilecek bir
süre içerisinde 1 Temmuz 1866 tarihinde tamamlanmıştır.410 Yeni Osmanlılar
Cemiyeti’nin takip ettiği amacı, memlekette meşrutiyeti kurmak ve genel ıslahat
yapılmasını sağlamak şeklinde özetlenebilir.411

Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin gerçek anlamda ses getirmesinde aktif olarak


rol oynayan, Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşa’nın Paris’ten Sultan Abdülaziz’e
gönderdiği Fransızca bir yazıyla başlayacaktır.412 Sultan Abdülaziz 1868 tarihinde
bir sergiyi ziyaret etmek için Marsilya yoluyla Paris’e gidecektir. Marsilya’da daha
önce padişaha mektup yazan Prens Mustafa Fazıl Paşa padişahtan af talebinde
bulunacaktır. İltica etmesinden sonra daima eleştirdiği Ali ve Fuat Paşalarla da
barışan prens nezaret sandalyesine konmak için hemen İstanbul’a dönmüştür.413 Bu
olayın ardından Paris’teki Jön Türkler Prens Mustafa Fazıl Paşa’nın İstanbul’a
dönüşünü bir başarı sayıyorlardır; yakında kendisinin “Meşrutiyet Sadrazamı”
olacağı ümidini besliyorlardır. Yani kaleyi içten fethettiklerini düşünüyorlardır.
Ancak tahmin ettikleri gibi olmamıştır. Paris’teki “Jön Türkler” Prens Mustafa Fazıl
Paşa’nın Osmanlı payitahtına dönüşünden sonra görüş ve düşünüşlerindeki aykırılık
ve mizaç ayrılıkları yüzünden dağılmak zorunda kalmışlardır.414 Sultan Abdülaziz’in
burada akıllıca bir hamle yaptığı söylenebilir. Mustafa Fazıl Paşa’ya bakanlık
teklifinde bulunulması ve İstanbul’a dönmesini sağlayarak aslında Jöntürk’leri
Avrupa’da yüzüstü bırakmıştır. Mustafa Fazıl Paşa’yı, Zaptiye Nazırı Hüsnü Paşa ile
anlaşan Namık Kemal 1871 yılında İstanbul’a dönmüştür, Agâh Bey’de aynı yıl
içerisinde geri gelmiştir. Böylece dışarıdaki Jön Türk muhalefeti adeta çözülüyor;
ihtilalcilerden Reşat ve Nuri Beyler 1872’de, Mehmet Bey 1874’te ülkelerine
dönüyorlardır.415 Bu dönemde Osmanlı sınırları içerisinde Jön Türkler hareketinin en
önemli temsilcisi Mithat Paşa olmuştur. Mithat Paşa yurtiçindeki Jön Türklerin doğal
lideri olarak kabul edilmiş ve benimsenmiştir. Mithat Paşa’nın Tuna Valiliği

410
Ali Akyıldız, Anka’nın Sonbaharı; Osmanlı’da İktisadi Modernleşme ve Uluslararası Sermaye,
İletişim Yayınları, İstanbul, 2018, s. 35.
411
Kuran, s. 21.
412
Kuran, s. 21.
413
Kuran, s. 23.
414
Kuran, s. 24.
415
Çulcu, s. 17.

68
dönemindeki icraatları onun halk tarafından desteklenmesine ve takdir edilmesine
sebep olmuştur.416 Ancak Sultan Abdülaziz’in son dönemlerine doğru özellikle
sadrazam Mahmut Nedim Paşa’nın Rusya yanlısı politikalar benimsemesi Osmanlı
ekonomisini gerçek anlamda bir bataklığa sokacaktır. Böylece idare hem Osmanlı
halkının bir bölümünün, hem de Londra ve Paris gibi Avrupalı yönetimlerin tepkisini
çekecektir. Kısaca Abdülaziz içerdeki ve dışarıdaki tüm destekçilerini yavaş yavaş
yitirmiştir, her bakımdan ve tam anlamıyla yalnızlığa itilmiştir.417

30 Mayıs 1876 tarihinde yeni iktidara gelmiş olan mütercim Rüştü Paşa
Hükümeti, Abdülaziz’i tahtan indirmiştir. Padişah kötü yönetimden özellikle de mali
iflastan sorumlu tutuluyordur. Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesinin ardından
yeni hükümet oluşturulacağı zaman iki yol ortaya çıkmıştır. Mithat Paşa’ya göre
Meşrutiyete gidilmeliydi, zira seçilecek meclis sarayın masraflarını ve israfını önleye
bilecektir. Öte yandan yine nazır olan Hüseyin Avni Paşa’ya göre, çare padişahı
kuklalaştırmak ve bütün yetkileri hükümete vermektir.418 V. Murat’ın çok kısa bir
süre sürecek olan saltanatının ardından Osmanlı tahtına Sultan II. Abdülhamid’in
geçmesi sürecinde Mithat Paşa’nın önerisi göz önünde bulundurulacaktır. I.
Meşrutiyet ilan edilecektir.419 Böylece I. Meşrutiyetin kapısını açan önemli bir
etkenin mali bunalım olduğunu söyleyebiliriz.420 Ancak I. Meşrutiyetin ilanı da
imparatorluğun rahat bir nefes almasına sebep olmayacaktır. Özellikle 1877-1878
Osmanlı-Rus Savaşından sonra para krizi had safhaya ulaştığı için sürekli sarraflara
borçlanan Refia Sultan, bazen sarrafların kapalı oldukları pazar günleri bile
kethüdasını bankerlerin evlerine göndererek para bulmaya çalışmıştır.421 Bu durum
sultanın bilinen müsrif yapısından ziyade devletin bu dönemde içinde bulunduğu
mali bunalımdan kaynaklanmıştır. Osmanlı-Rus Savaşı‘nın Osmanlı maliyesine
getirdiği ağır yükün yanında, Rusya’ya ödemesi gereken yüklü miktardaki savaş
tazminatı da maliyeyi iyice sıkıntıya sokmuştur.422Kâğıt paranın piyasalarda yaratmış
olduğu enflasyon da iktisadi ve mali yapıyı ve dolayısıyla halkı olumsuz yönde

416
Çulcu, s. 19.
417
Çulcu, s. 20.
418
Akşin, s. 41.
419
Selda Kaya Kılıç, Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid Osmanlı Devletinde Anayasal Sisteme
Geçiş, cilt 5, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 2011, s.7.
420
Akşin, s. 40.
421
Ali Akyıldız, Mümin ve Müsrif Bir Padişahın kızı Refia Sultan, Kapı Yayınları, İstanbul, 2015, s.
144
422
Akyıldız, s. 144

69
etkilemiştir. Maaşlar ödenemediği için hazine ve memurlar zor durumda kalmıştır,
kriz doğal olarak saray erkânını bile etkilemiştir.423

1878 tarihinde “Çırağan Vakası” ismi verilen önemli bir hadise


gerçekleşmiştir. Ancak “Çırağan Vakasını” ortak bir Jön Türk ihtilali olmaktan çok
vaktiyle Jön Türklerle iş birliğiyapmış bulunan Ali Suavi Efendi’nin şahsi bir
girişimi olarak değerlendirmek daha doğru olabilir.424 Kısacası II. Abdülhamid’in
tahta geçtiği ilk yıllarda Osmanlı Devleti; siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan gerçek
anlamda kriz içerisindedir.425 II. Abdülhamid bu dönemde ekonomi politikasını
düzenlemek adına Osmanlı altınını belirli bir standarda endekslemeyi hedeflemiştir.
1879 yılında çıkarılan “Meskûkât Kararnamesi” altını para birimi olarak kabul
etmiştir. Gerek devlet, gerekse özel kişiler hesabına gümüş sikke kesimini
durdurmuştur.426Meskûkât Kararnamesinin hedefi belirli bir altın standardı
oluşturmaktır. Ancak kararnamede gümüşe kabul haddi konulması unutulmuş ve
böylece büyük ödemelerde gümüş sikke kullanılması olanak sağlamıştır.427 Ancak bu
dönemde Osmanlı ekonomisinin sorunu belirli bir altın ya da gümüş standardı
oluşturmakla çözülebilecek bir sorun değildir. Dış borçların gün geçtikçe giderek
artması Osmanlı Devleti‘ni mali bakımdan gittikçe yabancı devletlerin kontrolü
altına sokacaktır. Osmanlı Devleti bu borçları ödemekte güçlük çekmesi üzerine, 20
Aralık 1881 tarihli “Muharrem Kararnamesi” ile Düyûn-ı Umûmiyye (Kamu
Borçları) idaresi kurulacak ve Osmanlı Devleti’nin gelirlerine el konulacaktır.428 Bu
dönemde Osmanlı borçlarının miktarı 106 milyon sterlindi ve bu borçlar giderek
artacak, ilerleyen süreçte cumhuriyetin sorunları arasında olacaktır.429Düyûn-ı
Umûmiyye İdaresi, Osmanlı İmparatorluğunun yarı sömürge statüsünün en bariz

423
Akyıldız, s. 144.
424
Kuran, s. 32.
425
İnalcık, Quataert, s.1085.
426
Zafer Toprak, Türkiye’de Milli İktisat 1908-1918, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul,
2018, s. 153.
427
Toprak, s. 153.
428
Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2020,
s. 266. Pamuk (3), s.145.
429
Armaoğlu, s. 266. Metin Hülagü, Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid Sultan II. Abdülhamid
Dönemi Demiryolu Politikası (1876-1909), cilt 3, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 2011,
s.133.

70
işaretidir ve devletin bu noktaya varmasının tohumları Kırım Savaşı döneminde
alınan, önüne geçiremeyen borçlarla atılmaya başlamıştır.430

Ekonomik durumun bu şekilde sıkıntılı bir sürece girmesi doğal olarak yeni
padişah Sultan II. Abdülhamid’e karşı olan muhalefeti de tetiklemiştir. Sultan II.
Abdülhamid’e muhalefet olarak doğan ilk Jön Türk teşkilatının adı İttihad-ı Osmanî
Cemiyeti olmuştur.431 Bu girişim tam bir teşkilat özelliği taşımamasına rağmen Jön
Türklerin teşkilatlanması için bir başlangıç olarak sayılabilir.432 İttihadı Osmanî
Askeri Tıbbiye merkezli bir oluşumdur. Askeri Tıbbiye ’deki kuruluşundan sonra, bu
ve başka yüksekokullarda yayılmaya devam etmiştir. II. Abdülhamid düzeninde
böyle bir muhalefet örgütü ancak gizli olarak kurulabilecektir ve İttihad-ı Osmanî
Cemiyeti de gizli bir biçimde (İtalyan İhtilalci Carbonari örgütünden esinlenerek)
hücreler halinde örgütlenmiştir. Örgüt uzun süre iç eğitim sayılabilecek toplantılar
yapmakla yetinecektir. Eyleme, hatta propagandaya geçmek konusunda acele
etmediği göze çarpacaktır.433 İbrahim Temo anılarında, 1895 yılına değin derneğin
yeni üyeler kazanmak için toplantılar yapmak, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi Jön
Türklerin yapıtlarını okumakla vakit geçirdiğini bunun dışında bir eylemi olmadığını
görüyoruz.434 Petrosyan’ın da kabul ettiği gibi, bu dönemde gerek Yeni Osmanlıların,
gerekse Jön Türklerin ideolojisi burjuva ideolojisi diye nitelendirilebilir.435Yeni
Çağ‘da meşrutiyet ve demokrasinin burjuvazinin istekleri arasında başköşeyi işgal
etmesiyle birlikte, Avrupa’da gördükleri meşrutiyeti isteyen genç aydın Türk
yöneticileri kendileri kapitalist olmamakla birlikte zihniyet açısından bu yönde bir
dönüşüme uğramışlardır.436

7 Aralık 1887 tarihinde Osmanlı Devleti içerisinde yaşayan yabancı


azınlıklara sağlanan imtiyazlar konusunda II. Abdülhamid’in önemli bir hamlesi
olmuştur. Yayınlanan bir nizamname ile hükümetin izni olmaksızın yabancı
şirketlerin Osmanlı ülkesinde şube veya acente açamayacağı, şirketlerin resmi

430
Candan Badem, Kırım Savaşı ve Osmanlılar, çev. Bengi Özbilen, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul, 2017, s. 312.
431
Süleyman Kocabaş, Jön Türkler Nerede Yanıldı? : Hayaller, Komplolar, Kayıplar 1890-1918,
Vatan Yayınları, İstanbul, 2005, s. 9.
432
Kocabaş, s. 9.
433
Akşin, s. 29.
434
Akşin, s. 30.
435
Akşin, s. 117.
436
Akşin, s. 118.

71
muameleler için Osmanlı ülkesinde bir ikametgâh göstermeleri gerektiği, aleyhinde
kesinleşmiş bir kararı uygulamaktan kaçınan şirketlerin kapanacağı gibi maddeler
sıralanmıştır.437 Ancak bu nizamnamenin belgeleri İstanbul’daki yabancı ülke
sefirlerinin itirazıyla karşılaşır ve reddedilir.438

Bu arada Sultan II. Abdülhamid’e karşı olan muhalefet hız kesmeden devam
etmiştir. Askeri tıbbiye öğrencisi bir grup tarafından İttihat ve Terakki Cemiyeti 2
Haziran 1889 tarihinde kurulmuştur.439 Bu cemiyeti kuranlar: Konyalı Hikmet Emin,
Arapkirli Abdullah Cevdet, Diyarbekirli İshak Sukuti, Ohrili İbrahim Etem,
Kafkasyalı Mehmet Reşit adlı beş tıbbiye talebesidir.440 Cemiyetin ana amacı vatanı
içinde bulunduğu kötü durumdan kurtarmak, milleti içinde bulunduğu zulüm ve
esaretten çıkarıp insanlığa layık bir biçimde yaşatmaktır.441 Cemiyete bağlı genç
tıbbiyelilerin cami duvarlarına yapıştırdıkları ilk beyannameler “ya
eyyüellezineamenüetteku” başlıklı ve halkı birliğe davet eder nitelikte olmuştur.442
Başka beyannamelerdeyse “millet gidiyor, himmet ümmete kalıyor” başlığı atılarak
mali durumun içler acısı hali rakamlara dayandırılarak anlatılmıştır.443

2. Sultan II. Abdülhaamid Dönemi Jön Türk Muhalefeti

Jön Türk hareketinin Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde gerçek anlamda


verdiği ilk meyve 20 Haziran 1890 tarihli Erzurum İsyanı’dır.444 Erzurum İsyanı’nın
II. Abdülhamid devri Türkiye’si ile yakın bir bağlantısı vardır, o da taşranın bu
devirde yeni bir uyanıklığa kavuşmasıdır. Jön Türk hareketinin önemli haberleşme
ağının İstanbul’dan taşraya yayılmasıyla, taşra taşralığını kaybetmeye başlamıştır.445
Erzurum İsyanı’na katılıp isyan eden Jön Türklerin yakalanma süreci hükümeti uzun
bir süre meşgul etmiştir. Örneğin Hüseyin Tosun Bey, Trablusgarp Askeri
Rüştiyesinde Fransızca öğretmeniyken Avrupa’ya kaçmış, oradan Kafkasya’ya

437
Akyıldız, s. 189.
438
Akyıldız, s. 190.
439
Kazım Karabekir, İttihat ve Terakki Cemiyeti, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2011, s. 281.
440
Karabekir, s. 281.
441
Akşin, s. 92.
442
Kuran, s. 46.
443
Kuran, s. 46.
444
Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895-1908, İletişim Yayınları, İstanbul, 2005, s. 66.
445
Mardin, s. 66.

72
geçerek Kafkasya üzerinden Erzurum’a geçmiştir.446Burada ağnam vergisi
bahanesiyle çıkarmayı başardığı isyan üzerine bazı arkadaşları ile birlikte
tutuklanmıştır.447Erzurum İsyanı’nın temelinde iktisadi durum yatmaktadır.

Aslında Jön Türk hareketi bu dönemde çok farklı bir yapıya dönüşmektedir.
Jön Türkler arasında artık çeşitli gruplaşmalar söz konusu olmaya başlamıştır. 1895
yılından sonra Jön Türk hareketi çeşitli gruplara ayrıldı ve bu gruplar şöyleydi:
Ahmet Rıza ve Meşveret Gazetesi, Murat Bey ve Mizan Gazetesi, Abdullah Cevdet
ve İçtihad Gazetesi, Osmanlı Gazetesi çevresi, Prens Sabahattin’de somutlaşan akım
ve Şurayı Ümmet Grubu olmuştur.448Burada belirtilmesi gereken diğer bir husus ise
Jön Türklerin çıkarmış oldukları gazetelerde iktisadi meseleler konu
edinilmiştir.4491895 sonrası başkentin dışından gelen etkilerle birlikte Jön Türklerin
bir ideolojik tabularasayla işe başlamadıklarını, İttihat ve Terakkinin oluşum
yıllarında Paris’ten gelen hürriyetçi yayınlara ek olarak Bulgaristan’dan gelen bazı
yankılardan da yararlandıkları söylenebilir.450 Bu nedenle kurulan İttihat ve
Terakkinin en önemli problemi fikirsel anlamda çok bölünmüş olmanın sebebiyle
sistematik bir fikir birliğinin ve ortak bir görüşün gerçekleştirilememiş
olmasıdır.451Hepsi de istibdat rejiminin sona erdirilmesi gerekliliğinde ve “meşruti”
bir yönetimin kurulması zorunluluğu ekseninde birleşmişlerdir. Fakat oluşturulacak
olan meşrutiyet içerisinde imparatorluğa verilecek siyasal yapı aralarında görüş
ayrılığı doğurmuştur. Bunun yanı sıra Osmanlı Devleti‘nin içeride ve dışarıda
karşılaştığı sorunları ve bunları devletin dış münasebetlerine yapmış olduğu etkiler,
özetle dış politikaya bakıştaki farklılıkları da fikir ve görüş ayrılıklarını
şiddetlendirmiştir.452

Jön Türklerin bu fikirsel mozaiği hareketin sadece imparatorluk sınırları


içerisinde kalmayarak bütün dünyaya da hızla yayılmasını sağlamıştır. Tunalı Hilmi
Bey 1896’da Cenevre’de Osmanlı İhtilal Fırkasını kurmuştur. Bu tarihten itibaren
yazdığı on bir kadar hutbesinde iki ana tema görülmektedir. Bunlardan biri basit

446
Kuran, s. 273.
447
Kuran, s. 273.
448
Çavdar, s. 18.
449
Çakmak, s.112.
450
Mardin, s. 49.
451
Armaoğlu, s. 584.
452
Armaoğlu, s. 585.

73
halka, köylüye seslenme çabasıdır. İkincisi de seslendiği kitleleri ayaklandırmaya
yönelmiş olmasıdır.453 Hilmi Bey’in ihtilalci yönü ağır basan bir Jön Türk olduğu
söylenebilir.

Bu dönemde Jön Türklerin içerisinde çok farklı yapıdaki Jön Türkler de


bulunmaktadır. Örneğin Murat Bey Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünün
nedenlerini İslam Devletlerinin dağılmalarında aramıştır. Ona göre Doğunun
hastalığının en önemli sebebi merkeziyetçiliğinin sonucudur. Her şeyin resmi bir
kılığa bürünmesi; bilim, edebiyat sanat, hatta hürriyet aşkı ve entelektüel serbestlik
bile bir resmi damgaya tabi tutulmuştur. Ona göre Doğu’nun zaafı da bu entelektüel
kuvvetin daha kaba bir kuvvetle birleşmesinden doğmuştur.454 Ancak Murat Bey’in
görüşlerinden çok ilerleyen süreçte uyguladığı politikalar tartışma konusu
oluşturmuştur. İlk başta Sultan II. Abdülhamid, Murad Bey’le diğer firarileri
İstanbul’a davet etmek için Ebüzziya Tevfik Bey’i ve bir de Yusuf Ziya Paşa’yı
Paris’e göndermiştir.455 Ancak bu iki delege bir iş beceremeden geri dönmüşlerdir.456
Bu durum bize gösteriyor ki saray artık Jön Türk muhalefetini kabul ederek onlarla
anlaşmanın yollarını arıyordur. İlerleyen süreçte Murad Bey’in saray eşrafından
Ahmet Celaleddin Paşa ile uyuşarak zindanlardaki siyasi tutukluların affedileceği ve
sürgün edilenlerin yurtlarına döneceklerini planlamıştır.457Ancak Murat Bey’in
göstermiş olduğu bu zaaf Jön Türk camiasını kökünden sarsmış ve aralarından pek
çoğu Sultan II. Abdülhamid’e sığınmak zorunda kalmıştır. Bu uyuşmanın ardından
Cenevre’de çıkan Mizan Gazetesi kapatılmıştır ve bunun yerine İshak Sukuti ve
Abdullah Cevdet Bey tarafından Osmanlı Gazetesi çıkarılmıştır.458 Aslında Murad
Bey’in bu dönemde II. Abdülhamid’le antlaşmasını kayıtsız şartsız bir teslimiyet
olarak değerlendirmek yanlış gözükmektedir. Murad Bey’in hatıratında Jön Türklerin
yayınlarını satmak için birbirleriyle yarışırcasına pazarlığa dâhil olmaya gayret
ettiklerinden söz eden kısımlar tamamen doğru değilse de daha sonraki süreçte buna
benzer gelişmeleri anlatılanlarda bir gerçeklik payı olduğunu göstermektedir. Aslında

453
Mardin, s. 145.
454
Mardin, s. 133.
455
Kuran, s. 56.
456
Kuran, s. 56.
457
Kuran, s. 76.
458
Kuran, s. 76.

74
eser satma taktiğinin Jön Türklerden önce Yeni Osmanlılar arasında başlamış olduğu
söylenebilir.459

Ahmet Celaleddin Paşa bu şekilde Jön Türk avına devam ederken avın daha
başarılı bir sonuç vermesini sağlamak için Sefir Salih Münir Bey’de genel af adı
verilen bir ağ kurmuştur. Bunda Jön Türklerden memlekete döneceklere memuriyet,
öğrenimine devam edeceklere maaş vaat edildiği gibi muhalefette inat ve ısrar
gösterenlere de Osmanlı tabiyetinde ihraç tehdidi savruluyordur.460Buradan
anlaşılacağı üzere Sultan II. Abdülhamid Jön Türk cephesini parçalamak ve dağıtmak
için, onları kendi yanına çekebilmek için birçok yol denemiştir. AhmedCelaleddin
Paşa’ysa kendisini yavaş yavaş Jön Türklerin hamisi olarak görmeye başlamıştır.
Sultan II. Abdülhamid dönemi muhalefetinin reisi olarak tanınmak istiyor ya da
bazıları kendisine bu gözle bakıyorlardır. Paşa, zenginliğine güvenerek her türlü
hareketi yürütmeyi mümkün sanıyordur ve Sultan Abdülhamid’i tahtan indirme
girişiminde bulunacağını herkesin duymasından çekinmiyordur. Ahmet Celaleddin
Paşa zamanla maddi varlığına güvenerek Avrupa’daki Jön Türklerin kendi
direktifleri doğrultusunda hareket edecekleri düşüncesine kapılmıştır.461Jön Türklerin
bir kısmı Ahmet Celaleddin Paşa’yla yapılan görüşmeleri ve paşadan aldıkları
paraları daha şiddetli bir muhalefet yaratmaya yarayacak bir basamak
saymışlardır.462Maruz kaldığı muamele sonucunda Jön Türk camiasında reis
olamayacağını anlayan Ahmet Celaleddin Paşa, muhalefet âleminde manevi bir
mevki sağlayabilmek için maddi fedakârlıklara başvurmayı doğal bulmuştur ve bu
uğurda servetinden yararlanmayı ihmal etmemiştir. Birçok Jön Türk’ün eğitim
masraflarını karşıladığı gibi onlara para da vermeye devam etmiştir.463

Osmanlı Dergisi 1899 sonbaharında bir hayli sert eleştiriler yayımlamayı


sürdürmüştür. Ancak bu dönemde ellerindeki para tükendiği için Osmanlı
Dergisi’nin üç ana yazarı İshak Sukuti, Dr. Abdullah Cevdet ve Tunalı Hilmi birer
devlet memuriyetini kabul etmeye karar vermişlerdir. Osmanlı Dergisi Jön Türklerin
arasında arka planda kalan bir yardımcıya Ethem Ruhi’ye bırakılmıştır ve Osmanlı

459
Mardin, s. 142.
460
Kuran, s. 71.
461
Kuran, s. 231.
462
Mardin, s. 112.
463
Kuran, s. 235.

75
Dergisi’nin başyazarlarının üçü de maaşlarından ayırdıkları paralarla derginin
çıkmaya devam etmesini sağlamışlardır.464 Yani Jön Türklerin basın yoluyla
muhalefete devam edebilmesi için kesinlikle ekonomik bir desteğe ihtiyaçları vardır.
Bu sebeple 1899 yılının sonuna değin Jön Türk hareketi sürekli bir çözülme
göstermiştir. Birtakım yayınlar çıkıyordu, ama bunların hep II. Abdülhamid
yönetimine satıldıklarını görüyoruz.465 Gerçi satanlar, mücadeleyi sürdürecek parayı
elde etmek için bu işi yaptıklarını ileri sürüyorlardı. Ama bu tarz hareketler Jön Türk
hareketinin saygınlığını yitirmesine bu durumsa çözülmenin hızlanmasına yol
açmıştır.466

Sultan II. Abdülhamid devrinin hürriyetçi aydınları çok zor durumdaydılar.


Eleştirilerini doğrudan padişaha yöneltmek zorundaydılar. Büyük kitlelerin padişaha
kolay zedelenmeyen bir saygıyla bağlandığı bir imparatorlukta bu gibi bir davranışın
çabuk sonuç vermesi beklenemezdi. Zamanla Jön Türkler bu durumu kavradılar ve
halka hitap edeceklerine subaylara propagandalarını yöneltmeye başladılar.467 Zaten
Sultan II. Abdülhamid döneminde Osmanlı subayları arasında mektepli ve alaylı
subay tartışması vardır. Sultan II. Abdülhamid mektepli subayları İstanbul’dan
uzaklaştırmak için genellikle Rumeli ve Makedonya bölgesine göndermiştir. Böylece
Rumeli’de bir mektepli subaylar yoğunluğu ortaya çıkmıştır.468 Bu bölge bilindiği
üzere Jön Türk muhalefeti açısından da çok önemli olmuştur. Böylece bölgedeki Jön
Türkler ve mektepli subaylar arasında bir kaynaşma gerçekleştiği söylenebilir.

Bu dönemde Osmanlı özgürlükçülerinin bakış açısını belirleyen asıl olay,


Batı emperyalizminin baskısı karşısında Osmanlı Devleti’nin var olup olmama
sorunudur. Yani “Bu devlet nasıl kurtulabilir? “ sorusuna cevap arayışında
olmuşlardır. Doğu Rumeli, Mısır, Girit, Ermeni, Makedonya ve Tunus olayları
Abdülhamid’in bu işin üstesinden gelemeyeceği kanaatinin oluşmasına neden
olmuştur.469 Daha çağdaş bir yönetim kurmak, Sultan II. Abdülhamid mutlakıyetine
son vermek, yönetimde çağdaş okul mezunlarının ağırlıkta olmasını sağlamak,
Müslüman olmayanlara (ve bu arada Müslümanlara) siyasi haklar vermek, hem

464
Mardin, s. 172.
465
Akşin, s. 53.
466
Akşin, s. 53.
467
Mardin, s. 306.
468
Akşin, s. 52.
469
Akşin, s. 44.

76
uluslararası düzeyde devletin devamını sağlamak, hem de ülkeyi kalkındırmak için
bir çare gibi görünmüştür.470Jön Türkler bu ideallerinin gerçekleşmesi için hareketin
daha organize ve kurumsal bir yapı kazanması gerektiğini ve halka nüfus etmeleri
gerektiği düşüncesi hâkim olmuştur. Halka yaklaşım çabası içerisinde Anadolu’ya
karşı gösterilen yeni ilgi, 1900 yılları Jön Türk yayınlarının karakteristik bir unsuru
haline getirilmiştir. Örneğin 1902 yılında Mısır’da çıkmaya başlayan “Anadolu”
dergisi bu durumun güzel bir örneğidir.471

1902 tarihinde çok önemli bir gelişme gerçekleşecektir. Bu gelişme I. Jön


Türk kongresidir. Bu kongre gerçekten önemlidir. Çünkü ciddi anlamdaki ilk fikir
ayrılıklarının bu kongrede oluşmaya başladığını söyleyebiliriz. Özellikle bir grup
Hürriyet-i Meşruta ve Islahat-ı Umumiye taraftarları olarak ekalliyet grubunu
oluştururken, bir diğer grup “Osmanlı Hürriyet-i Perveran Cemiyeti” unvanını
kullanmışlardır. İttihat ve Terakki isminin 1902-1906 yılları arasında ortadan kalktığı
genellikle üzerinde durulmayan bir noktadır ama cemiyetin aldığı yeni yönü anlamak
için önemli bir kırılmadır.472 I. Jön Türk kongresinde gerçek anlamda oluşan fikir
ayrılıkları arasında bir tek hakikatin çevresinde birleşildiği görülmektedir: Ordunun
şahsi salâbet ve faziletine güvenilen şahsiyetlerden birinin veya birkaçının liderliği
altında fiili hazırlığa girişmek ve icap ederse ihtilalle meşrutiyete iade etmektir.473
Ancak o ortak amaçların arka planında çok değişik fikirler ortaya çıkmaya
başlamıştır. Örneğin Prens Sabahattin Bey bunlardan sadece bir tanesidir. Sabahattin
Bey devlet yönetiminde âdem-i merkeziyeti kurmak, kişilerde de şahsi teşebbüsü
geliştirecek tedbirler almak gerekli olduğunu savunmuştur.474

Prens Sabahattin Bey’in kongrede ana hatlarıyla savunduğu iki şey vardır:
Birincisi yalnız propaganda ve yayınla inkılâp yapılamaz ve dolayısıyla askeri
kuvvetlerinde ihtilal hareketine katılmalarını sağlamaya çalışmak gerekir, ikincisi
yabancı hükümetlerin müdahalesine davet yoluyla memlekette ıslahat icrasına
girişilmelidir.475 Prens Sabahattin Bey çoğu kişide önemli bir ümit oluşturmuştur

470
Akşin, s. 45.
471
Mardin, s. 274.
472
Mardin, s. 258.
473
Cemal Kutay, Prens Sabahattin Bey, Sultan II. Abdülhamid, İttihat ve Terakki, Tarih Yayınları,
İstanbul, 1964, s. 156.
474
Akşin, s. 67.
475
Kuran, s. 189.

77
para bulması gerekiyordur ve bunu konuda bir süre muvaffak olamamıştır. Bir
kaynak bulunması gerekiyordur. Londra Sefareti BaşkatibiReşid Sadi Bey kendisini
bütünihtilal işine verebilmek için memuriyetten istifa etmiştir ve bu istikraz işini
başarma gayretine düşmüştür. DanesKasel Türkiye Milli Bankasının mümessilinden
10.000 İngiliz lirası istikraz akdine muvaffak olmuştur.476 Bu parayı Prens Sabahattin
Beyle Reşit Sadi Bey şahsen borçlanmış oluyorlardır.477

Bu dönemde Prens Sabahattin Bey’e, İttihat ve Terakki gazeteleri tarafından


yapılan sözlü saldırı ve alaylar, ilmi bir inceleme ürünü olan “Âdemi Merkeziyet”
programının reislerince layık olduğu önemle incelenmesinden ileri geliyordur ve
oradaki ilmi seviye farkı da rekabeti büyütüyordur.478Âdemi merkeziyetçi gruba
karşı gösterilen tepki ve Doktor Hicri Bey’in Diyarbakır’da tutuklanması gibi
hadiseler İttihat ve Terakki Cemiyeti reislerinin kendi mensuplarından olmayan
hiçbir ferde hayat hakkı verilmesine ve kendi kanaatleri dışında bir fikir ve görüş
ileri sürülmesine tahammülleri olmadığını göstermiştir.479

Bu dönemde Jön Türkler içerisindeki fikirsel tartışmalar devam ederken,


Sultan II. Abdülhamid idaresi de Avrupa’da bulunan firari Jön Türklerin peşini
bırakmıyordur. Firari Jön Türklere ait mal ve mülkün zapt edilmesi hakkındaki
Defteri Hakanî (Tapu İdaresi) tarafından yapılan genelge bir çeşit zulüm olarak kabul
edilmiştir Jön Türkler tarafından.480 Bu dönem Avrupa’da bulunan Jön Türkler de
fikirsel anlamda bir ortak noktada buluşamamışlar, henüz bir konu etrafında
toplanamamışlardır.481 Fikirleri tamamen birbirinden ayrı olmuştur ve büyük farklar
vardır. Bunların ekseriyeti, ikmali tahsil için Paris ve Cenevre’ye gelenler, geri
kalanını da İstanbul’dan firar edenler teşkil etmiştir. Hatta bunların birçoğu vatan
kaygısından uzak yaşayan ve ancak türlü vasıtalara müracaat ederek külah kapmaya
çalışan kimselerdir.482Yani Jön Türk hareketi Osmanlı sınırları içerisinde de,
Avrupa’da da nerede olduğu fark etmeden fikirsel anlamda bir gelişim
gösterememiştir.

476
Kutay, s. 162.
477
Kutay, s. 163.
478
Kuran, s. 327.
479
Kuran, s. 328.
480
Kuran, s. 187.
481
Ziya Şakir, İttihat ve Terakki Nasıl Doğdu?, Akıl Fikir Yayınları, İstanbul, 2018, s. 47.
482
Şakir, s. 47.

78
Osmanlı aydınları özellikle de Jön Türkler devrinin aydınları, ekonomik ve
kültürel bakımdan halk kitlelerinden uzak kalmışlardır. Osmanlı İmparatorluğunun
çözülüp dağılması ile siyasi ve ekonomik açıdan bir kargaşa içerisinde yetişmişler ve
aynı karmaşa kısmen onların zihinlerinde yaşanmaya devam etmiştir.483 Bu sebeple
Jön Türklerin hiçbiri derin bir teori, özgün bir siyasi formül veya zihinleri devamlı
uğraştıracak olan bir ideoloji ortaya koyamamışlardır. Önemli bir kısmı Avrupa’da
olduğu için kendi devirlerinde Avrupa’da tartışılmakta olan fikirlerin popülarize
edilmiş şekillerinin etkisi altında kalmışlardır ve büyük teorisyenler ile halk arasında
aracı rolünü oynayan ikinci derecede düşünürlerin görüşlerini kendi fikirlerine intikal
ettirmişlerdir.484 Bazı sosyal yapı unsurları Jön Türkleri belirli bazı eğilimleri ifade
etmeye itmiştir, fakat bu eğilimler Batı düşüncesi içerisine sıkıştığı vakit Batı
fırçasının izini taşıyan birer sakat yaratığa dönüşüyordur.485Jön Türkler Batıdan
aldıkları tabi hukuk gibi kavramları şeriatla uygunluk halinde ortaya koyarak bir
temel çerçeveye oturtmuşlardır.486

Avrupa’nın aydınlanma çağının fikirlerinin etkisi Türkiye’ye bu çağın büyük


düşünürleri yoluyla değil fakat Batıdan alınan yeni müesseselerin zorunlu olarak
getirdiği yeni yaşam değerleri yoluyla olmuştur.487Jön Türklerde görülmeye başlayan
yeni milliyetçilik öncesi düşüncelerin kökenini de burada aramak gerekir.488 Bu
arada Jön Türklerin içerisinde farklı görüşlerin sesi duyulmaya devam etmiştir. Jön
Türkler hürriyet aşkını milli bir ilerlemeyi sağlamaya yönelttikleri derecede Ahmet
Mithat Efendi‘nin padişahın tarafını tutmaya başladılar. Bu taraf tutmanın derin
nedeni Ahmet Mithat Efendi’nin yalnız padişahın birleştirici simgesinin Osmanlı
İmparatorluğunu tehlikeli anlarda ayakta tutabileceğine inanmasından
kaynaklanmaktadır. Kendi eseri olan Ürs-i İnkılâpta savunmasını yaptığı Osmanlılık
ilkesini de bu dünya görüşüne bağlıyordur.489Ahmet Mithat’ın modernleşme algısı da
diğer Jön Türklerden farklı olmuştur. Ahmet Mithat’a göre; iktisadi hayat, çalışma ve
emekle değer yaratma modernleşmenin ana amacı olmalıdır. Bu nedenle Türkiye’nin

483
Kocabaş, s. 20.
484
Mardin, s. 24.
485
Mardin, s. 15.
486
Mardin, s. 13.
487
Mardin, s. 19.
488
Mardin, s. 20.
489
Mardin, s. 57.

79
ilerlemesinin ancak çalışkan ve verimli bir Osmanlı “Homo oeconomicus” yaratmak
suretiyle sağlanabileceğini inanıyordur.490

1906 yılına gelindiğinde hala Türkiye’de gerçek anlamda faaliyette olan bir
Jön Türk teşkilatı yoktur. Öteden beri iki cemiyet var olup onlarda teşkilat
merkezlerini Paris’e taşımışlardır. Bunlar İttihat ve Terakki ve Âdem-i Merkeziyet
ve Teşebbüsü Şahsi Cemiyetleridir ve ilkinin lideri Ahmet Rıza, diğerinin lideri
Prens Sabahattin’dir. Yurtdışındaki Jön Türkler bunların çıkardıkları yayınları
gizliden gizliye alıp meşrutiyet propagandası yapmaya devam etmişlerdir.491 1906 ve
1907 yıllarından sonra Jön Türklerin Rumeli’deki örgütlenmeleri hızlanmıştır. Bu
örgütlenmede Rumeli’deki subaylar ve bir kısım bürokratlar öncü rolünü
oynuyorlardır ve Bulgar ve Sırp bağımsızlık hareketini oluşturan komiteler ve
örgütlerde bu genç Türk subaylarına örnek olmuşlardır. Doğuda da benzer çeşitli
örgütlenmeler vardır. Örneğin Suriye’de de “Vatan” isimli bir başka örgüt 1906
sonlarına doğru faaliyetlerine başladılar. Sonraları bu örgütün temelleri üzerine
içerisinde Mustafa Kemal’in de bulunduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyeti
oluşturulmuştur. Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Rumeli’deki örgütleri kendi çatısı
altında birleştiren İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşmiştir. Zaten öncesindeki
süreçte Dr. Bahaeddin Şakir Bey’in girişimiyle Paris’te bulunan İttihat ve Terakki
Cemiyeti, Selanik’teki bir örgütle birleşmiştir.492Böylece daha önceki süreçte bir
cemiyet olarak var olan İttihat ve Terakki daha siyasi bir kimlik kazanmaya
başlamıştır.

Siyasal bir görev kazanmaya başladıktan sonra İttihat ve Terakki’yi normal


çok partili rejim içinde çalışan bir siyasal parti olarak görmek Tarık Zafer Tunaya’ya
göre pek gerçeğe uygun düşmez bir durumdur.493İttihat ve Terakkinin kendisinden
önce demokratik siyasal hayatın bulunmadığı, fakat kendisiyle başladığı bir tarih
dönemi içinde kurulmuştur.494İttihat ve Terakki siyasi bir kimlik kazanmaya
başladığı süreçte ana hatlarıyla 5 özelliği bünyesinde barındırıyordur: Öncelikle
Türkçülük ideolojisini benimseyen bir partiydi ve parti içerisinde Türk olmayanlar da

490
Mardin, s. 56.
491
Kocabaş, s. 56.
492
Çavdar, s. 22.
493
Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler; İttihat ve Terakki Bir Kuşağın, Bir Partinin Tarihi,
C:3, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1989, s. 608.
494
Tunaya, s. 608.

80
kendilerini Türk sayan ve Türkçü eğilimler besleyen kişilerdir.495 Genç bir partidir,
ihtilalci bir örgüt olduğu için gençlerin egemen olduğu bir parti olmuştur.496Parti
mensuplarının çoğunluğu yöneten sınıfına mensuptur ve önemli bir kısmı memur ve
subaylardan oluşmaktadır. Mektepli olmak ehemmiyet arz ediyordur ve İttihat ve
Terakkinin içindekilerin çoğunluğu ya yüksekokul öğrencileri ya da mezunlarıdır.
Parti içerisindekilerin çoğunun burjuva zihniyetinde olduğu söylenebilirdir. Böyle
olmasının sebebi henüz cemiyet döneminde beri yüzlerinin büyük ölçüde Batıya
dönük olması ve bu sebeple Batının kapitalist (burjuva)toplumu yapısından
etkilenerek Türkleri de kapitalist bir topluma dönüştürmeyi hedeflemeleridir.497

İttihatçılar sadece çağdaş, meşruti ve merkezi bir devlet kurmak istemekle


kalmıyorlardır; devlet tekeli sistemini savunuyorlardır.498Örneğin Cavit Bey ve
takımı, özellikle tütünün devletçe işletilmesi konusu üzerinde ısrarla durmuşlardır.
Gene İttihat Terakki iktidarı döneminde maliye nazırlığı yapmış olan Cavit Bey’in
politikaları (1908-1914) yılları arasında liberal ekonomiye yönelik atılımlarda
bulunulmuştur.499 Öte yandan elli yılı aşkın bir süreden beri imparatorluk içinde
Fransızlarca işletilen kuruluşların bulunması, Fransa’ya bağlı bir Osmanlı takımının
oluşmasına da yol açmıştır.500Sultan II. Abdülhamid’in istibdat döneminde ekonomik
anlamda sadece Fransızlara ekonomik imtiyazlar sağlanmamıştır. Sultan II.
Abdülhamid istibdat döneminde esas itibariyle Almanya eğilimli bir siyaset
gütmüştür ve bu onun için zorunlu bir durum olmuştur. Çünkü İngiltere; Mithat
Paşa‘yı, Ali Suavi’yi, V. Murat’ı, Ermenileri ve Jön Türkleri desteklemektedir. II.
Meşrutiyete kadar Almanya’nın Sultan II. Abdülhamid siyasetine sağladığı destek,
iktisadi imtiyazlarla da mükâfatını almaktadır.501Almanlar Osmanlı ordusu içerisinde
de yavaş yavaş önemli rol almaya başlamışlardır. Kazım Karabekir Paşa

495
Sina Akşin, Kısa Türkiye Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2018, s. 55.
496
Akşin, s. 55.
497
Akşin, s. 56.
498
Feroz Ahmad, İttihat ve Terakki 1908-1914, çev: Nuran Yavuz, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1999,
s. 117.
499
Ürkmez; , s.17.
500
Ahmed, s. 117.
501
Akşin, s. 200.

81
Almanlardan askeri derslere girdiğini ve yeni silahlar öğrendiklerini
belirtmektedir.502

Sultan II. Abdülhamid saltanatının son dönemlerine yaklaşılırken askeriye ve


mülkiye erkânının bir kısmı, özellikle de burjuvaziye dâhil olanlar egemen
konumdaki iktidardan nemalanmaktaydılar. Diğer bir kısım özellikle burjuvazinin
dışında kalanlar, aylığıyla geçinen ufak taşra memurları, yine aylığıyla geçinen
küçük rütbeliler, Makedonya’da eşkıya takibindeki memur zabitleri hizmet ve
emeklerinin karşılığının ödenmediği kanısındaydılar. Bürokrasinin çarkları gerçek
anlamda dönmemeye başladığında bu durum önemli bir krizi tetikleyebilirdi. İttihat
ve Terakki özellikle bu iktisadi durumdan memnun olmayan memurların ve
askerlerin temsilcisi oluyor ve var olan yönetime muhalif bir fırka konumu
oluşturuyorlardı.503 Ancak büyük bir problem vardır. Sadece müstebit idareyi yıkıp
devirmeyi hedefleyen fırka, o idareyi yıktıktan sonra önüne çıkacak olan sorunları
hesap etmemiştir.504 Bir başka büyük problem Jön Türklerin içerisinde toplumsal bir
değişiklik istemeyen tutucu ve mevcut sistemin devamını savunan bir kitle
mevcuttur.505

1908 yılında ilan edilen II. Meşrutiyet’in arka planında otuz iki yıl önce kabul
ettirilmiş olan bir anayasayı geri getirmek ve bu yoldan devleti kurmak vardır.
FerozAhmed’e göre sanıldığının aksine hareketin ilk başlarda devrimci bir yönü
yoktur.506 Hareketin devrimci yönü daha sonraları uygulanan siyasetin başarısızlığı
sonucu girişilen ıslahat ve ıslahatın yol açtığı toplumsal değişiklikler ile ortaya
çıkacaktır.507Ama ekonomik açıdan pek de devrimsel bir boyut yoktur. II.
Meşrutiyetten sonra hızla borçlanmaya başlayan Osmanlı Devleti önce İngiliz ve
Fransızlardan borç isteyecek, ancak Alman bankerler bu borçlanmaya engel olarak
Osmanlı’nın ihtiyacı olan parayı kendileri karşılayacaklardır.508Böylece Almanlar bir
taşla iki kuş birden vurmuş olacaklardır. Hem Osmanlı’nın Almanya’ya olan

502
Kazım Karabekir, İttihat ve Terakki Cemiyeti, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2011, s. 34. Mehmet
Beşirli, Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid II. Abdülhamid Dönemi Osmanlı Ordusunda kullanılan
Alman silahları, cilt 3, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 2011, s.90.
503
Toprak, s. 70.
504
Şakir, s. 436.
505
Ahmed, s. 33.
506
Ahmed, s. 33.
507
Ahmed, s. 34.
508
Hacı Ömer Budak, Hangi Enver Paşa, Öztepe Matbaacılık, Kırıkkale, 2015, s. 27.

82
bağlılığını arttırmış oluyorlardır, hem de Bağdat’a gidecek olan demiryolu
anlaşmasına son noktayı koyarak 2700 kilometrelik demiryolu yapımını da kazanmış
oluyorlardır. Böylece Çukurova ve Trablusşam bölgesine de yerleşmiş
oluyorlardır.509

Sultan II. Abdülhamid’i tahtan indirecek olan Jön Türk ihtilalinin arka
planında Alman subayların olduğuna yönelik görüşler vardır. Jön Türk ihtilali haberi
Alman İmparatoru II. Wilhelm’e ulaştığında, nasıl tavır aldığı hakkında bir Alman
kaynağında şunlar yer alır: Prusya geleneklerine göre yetişmiş olan Alman
generallerinin yetiştirdikleri genç Türk subaylarının Kayzer’in dostu Osmanlı
padişahına karşı yaptıkları ihtilal tarihin garip bir cilvesiydi. 510 II. Wilhelm’e göre
ihtilal Paris ve Londra’da yaşayan genç Türklerin işi değil, Alman zabitleri
tarafından yetiştirilen Türk subayların işidir.511Buradan anlaşılacağı üzere olayın arka
planında Alman subaylarının oynadığı rol yok sayılamaz.

Sultan II. Abdülhamid 1906 yılında Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren


yabancı anonim şirketlerini ve sigorta şirketleri hakkında bir nizamname
hazırlamıştır. Bu nizamname ile yabancı şirketlerin kapitülasyonlar sayesinde sahip
olduğu aşırı serbestliğe bir son vermeyi amaçlamıştır. Osmanlı şirketlerinin bu
sayede rekabet gücünü artırmayı amaçlamıştır.512Buradan da anlaşılacağı üzere II.
Meşrutiyet ile beraber İttihat ve Terakkinin liberal ekonomi politikasını benimsemesi
Osmanlı şirketlerini zor duruma sokmuştur. İttihat Terakkinin liberal iktisat
politikasını izlediği süre boyunca Osmanlı Müslüman tebaası giderek fakirleşmiştir.

Sultan II. Abdülhamid’i tahtan indiren hal fetvasında “II. Abdülhamid’in


yasalara uymadığı devlet hazinesinden gereksiz harcamaların yaptığı, yasal
dayanaklar olmaksızın kişileri sürgüne gönderdiği ve öldürttüğü, bunları yapmaya
yemin ettiği halde yeminini bozduğu, Müslümanlar arasında kargaşa yarattığı ve iç
savaşa neden olduğu” söylenmektedir. Padişahın tahtan indirilmesinin İslam
hukukuna uygun olduğu belirtilmektedir.513 Görüldüğü üzere Sultan Abdülhamid’in

509
Budak, s. 27.
510
Kocabaş, s. 66.
511
Kocabaş, s. 66. Necmettin Alkan, Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid II. Abdülhamid Yönetimi ve
Jön Türkler, cilt 4, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 2011, s.131.
512
Zafer Toprak (2), Türkiye de Ekonomi ve Toplum, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1995,
s.56,57.
513
Budak, s. 39.

83
tahtan indirilmesi sonucu yapılan suçlamalardan birisi de devlet hazinesinde gereksiz
harcamalar yapmasıdır. Yani 1908 yılında gelindiğinde Osmanlı ekonomisinin pek
çok problemi hala çözümsüz beklemektedir ve bu durum büyük bir kargaşa
sebebidir. Peki, İttihat ve Terakki devlet üzerinde egemenlik kurduktan sonra nasıl
bir politika izleyecektir? Sorulması gereken sorulardan biride budur.

İhtilalin ardından İstanbul’daki Almanların elindeki “Deutsche Bank” ve


Anadolu demiryolu idaresinin kasaları İttihat ve Terakki Cemiyetine açılmıştır.514
1908 İhtilalinin Büyük Britanya’yı da etkilemiştir. İngilizler tehlikeli Alman
hasımlarını İstanbul’dan sürme konusunda umutlarını Jön Türk mültecilere
bağlamıştır. İngilizlerin planları kısmen doğru çıkmıştır. İhtilal sonrası Osmanlı
donanmasının maliyesinin ve belediyelerin yeniden düzenlemesi için yüksek rütbeli
İngiliz subay ve memurları görevlendirilmiştir. Jön Türklerin değişiminden sonraki
ilk sadrazam olan Kamil Paşa İngiliz dostu olarak bilinmektedir. İngilizlerle olan
ilişkilerin arka planında rol oynamış olabileceği söylenebilir. Milli Türk Bankasının
kurulması için İngiliz finans kapitalisti Cassel görevlendirilmiştir ve Marmara,
Suriye Kıyıları, Kızıl Deniz, İran Körfezi, Makedonya ve Arnavutluk kıyılarındaki
deniz ulaşımı konusunda iki İngiliz şirketine imtiyaz verilmiştir. Bu dönemde
İngilizler özellikle Mezopotamya’da kendi siyasal ve ekonomik üstünlüklerini
sağlamak için Alman hasımlarının gücünü yitirmesinden yararlanmaya
çalışıyorlardır. Ancak Osmanlı siyaset hayatında İngiliz ve Fransızlara göre yeni olan
Almanya, demiryolu yapımıyla silah ticareti alanında Fransa ve İngiltere’ye göre
üstünlük sağlamıştır. Fakat İngilizler ve Fransızlar ticarette, gemi işletmeciliğinde ve
mali işlerde hala üstünlüğe sahiptirler.515 Buradan da anlaşılacağı üzere Sultan II.
Abdülhamid tahtan indirildiğinde Batılı devletlerin Osmanlı ekonomisi üzerindeki
dağılımı ve etkisi bu şekildedir.

3. Jön Türklerin Tepki Gösterdiği İktisadi Politikalar ve Ekonomik Durum

Sultan II. Abdülhamid döneminde muhalefeti oluşturan ve sultanı tahtından


eden 1908 devriminin gerçekleşmesini sağlayan Jön Türk kitlesi Sultan II.
Abdülhamid dönemi okullardan mezun olan askeri ve sivil devlet memurlarından

514
Budak, s. 75.
515
Budak, s. 24.

84
oluşmaktadır. Sultan II. Abdülhamid dönemi açılan okullar alt sınıfın yükselişine
sebep oldu diyebiliriz. Ekonomik olarak alt seviyede olan bu sınıfın eğitim ile
beraber yükselişi toplumsal olayların temelini oluşturmuştur.516 Bu sınıf ülke
içindeki etnik gruplar arasındaki iktisadi farklılığı sorgulamışlardır. Avrupalı
devletlerin Osmanlı Devleti üzerindeki iktisadi tekelini sorgulamışlardır ve bunda
hatalı olarak Sultan II. Abdülhamid yönetimini bulmuşlardır.517 İktidara
geldiklerinde ise bu tutumlarına devam etmişlerdir ve II. Abdülhamid yönetimini
eleştirmişlerdir. Buradan da anlaşılacağı üzere Sultan II. Abdülhamid uyguladığı
tekelci iktisat politikasının yanında uyguladığı modern eğitim politikası ile kendisine
muhalefet olacak olan kitleyi yetiştirmiştir. Osmanlı halkının orta kesimi veya daha
alt kesimlerden gelerek devlet okullarında okuyup yetişen bu kitle ilk olarak Osmanlı
devlet yönetiminde görev alan kimseler ile kendi yaşantıları arasındaki iktisadi farkı
görme imkânı bulmuşlardır. İkinci olarak devlet okullarında eğitim alan bu kitle
Osmanlı Müslüman tebaası ve Osmanlı gayrimüslim tebaası arasındaki iktisadi farkı
görmüşlerdir.518 Bu iktisadi farkı görmeleri devlet okullarında okuyan bu aydın
kesimin Sultan II. Abdülhamid’e karşı olacak muhalefetlerinde iktisadi farklılığı
odak noktaya almasında etkili olmuştur.

Sultan II. Abdülhamid döneminde subay yetiştiren askeri okulların içerisinde


bulunduğu ikilikte en başta ordu içinde olacak ayrışmayı tetiklemiştir.519 Fakir
Anadolu ailelerinin çocukları da bu okullarda eğitim alırken onlarla beraber devletin
ileri gelen yöneticilerinin çocukları da buralarda eğitim almaktaydılar fakat bunlar
ayrı bir statüye tabi tutulmuşlardır. Normal kanaldan okula alınan öğrenciler sıkı bir
eğitime tabi tutulurken devlet adamlarının çocukları ise sadece şekli bir imtihana tabi
tutulmuşlardır.520 Buradan da anlaşılacağı üzere bu durum ordu içinde ikircikli bir
yapının oluşmasına neden olmuştur. Bu ikircikli yapının olumsuz etkisi Sultan II.
Abdülhamid’e olan muhalefeti geliştirmiştir. Devletin tüm nimetlerinden yararlanan
ve devlet kademelerinde görev alan ailelerin çocukları ile fakir ailelerin çocukları
aynı eğitim çatısı altında birleşmelerine rağmen köklü ailelerden gelen öğrencilere
karşı yapılan ayrımlar sultana karşı olan kırgınlığı artırmıştır.

516
Mccarthy, s.63.
517
Ürkmez, s.77,78.
518
Engin, s.8.
519
Mardin, s.139.
520
Mardin, s.139.

85
Ordu içinde taburu, alayı, fırkası yokken birçok kişiye Sultan II. Abdülhamid
döneminde binbaşılık, miralaylık, livalık rütbeleri verilmiştir. Bu terfiler orduda
düzeni bozmuştur.521 Bu rütbe artırımları ordu içinde ki düzenle beraber devletin
bütçesine de zarar vermiştir.522 Gayri resmi rütbe artırımlarıyla beraber rütbe alan
askeri kademedeki yetkilinin aldığı ücrette artmıştır.523 Bu durum Osmanlı ordusu
içerisinde yer alan alaylı ve mektepli çatışmasını artırmıştır. Saraya yakın olanların
aldıkları rütbe ve maaşlar524mektepli subay sınıfının Sultan II. Abdülhamid’e olan
düşmanlığını körüklemiştir. Bundan dolayıdır ki meşrutiyetin ilanından sonra
yapılan ilk borçlanmada hazine memurların ve subayların maaşlarına ve terfilerine
harcanmıştır.525Sultan II. Abdülhamid döneminde orduda önemli bir yere sahip olan
alaylı subay kadroları tasfiye edilmiştir.526Buradan da anlaşılacağı üzere sultanın
şahsında birleşen iktidar sultanın istediği veya sultana bildirilen kişilere birçok
makamın yükselmenin ve düzenli maaş almanın yolunu açarken ordu içerisindeki bir
kesimin bundan mahrum bırakılması Sultan II. Abdülhamid’e karşı muhalefetin
iktisadi ayağını oluşturmuştur. Sultan II. Abdülhamid dönemi rütbe artırımlarının
peşi sıra gelen maaş artırımları ise devlet bütçesine zarar vermiştir. Bu durum
devletin iyi olmayan ekonomisini daha da kötü bir duruma düşürmüştür.

Jön Türk kuşağının yetiştiği dönemde eğitim kurumlarının çeşitliliği devlet


okullarının, azınlık okullarının ve yabancı devletlere ait okulların bulunduğu ülkede
farklı eğitim sistemleri uygulanmıştır. Bu durum eğitim gören kitlenin birbiri ile
etkileşimini hızlandırmıştır.527Sultan II. Abdülhamid döneminde Avrupa’ya eğitime
giden zümre ise ülkenin kurtuluşunu meşruti yönetimde görmüştür ve imparatorluk
içinde yaşayan tüm kitlelerin meşruti bir yönetim altında birleştirilirse ancak o zaman
ekonomik dengenin sağlanabileceğine inanmışlardır.528Sultan II. Abdülhamid’in
uyguladığı baskıcı yönetime müteakip vermiş olduğu modern eğitimde ona karşı
oluşumları beraberinde getirmiştir.529 Sultan II. Abdülhamid kurduğu mekteplerde

521
Taş, s.149.
522
Çadırcı, s.340.
523
Taş, s.149. Çadırcı, s.340.
524
Öztuna, s.95.
525
Köseoğlu, s.68.
526
Ahmet Turan Alkan, İkinci Meşrutiyet Devrinde Ordu ve Siyaset, Cedit Yayınları, Ankara,1992,
s.50.
527
Ürkmez, s.79.
528
Yeğen, s.231.
529
Ürkmez, s.16.

86
yetiştirdiği sivil ve askeri kesimi, karşısında kendi iktidarına göz dikecek ve onu
tahtından edecek bir duruma gelmeden önce bu grubu iktidarına ortak ederek onlara
istedikleri meşrutiyeti kendi eli ile vererek İmparatorluğu parçalanmaktan
kurtarabileceği görüşü kafalarda soru işaretleri bırakan konulardan bir olarak
kalmıştır.530

Buradan da anlaşılacağı üzere Sultan II. Abdülhamid döneminde modern


eğitim kurumlarından yetişmiş olan öğrencilere devlet kademelerinde aldıkları eğitim
ve yeteneklerine göre görevler verilmesi sağlanmış olsaydı bu eğitimli kadro bilgisini
ve becerisini iktidara gelmek, her şeyin tek suçlusu olarak gördükleri sultanı tahtan
indirmek yerine ülkenin kalkınması için kullanacakları görüşü savunulabilirdi. Sultan
II. Abdülhamid dönemi reform programının başarısız olmasındaki en büyük
etkenlerden birisi olarak devlet içindeki eğitimli kadronun aldıkları eğitimi ülkenin
kalkınması için kullanmak yerine iktidara gelmek için kullanmalarıdır.531

Sultan II. Abdülhamiddönemi devleti kalkındırmak için uygulanan eğitim


sisteminin başarısız olmasında ve sultana karşı bir muhalefet kitlesinin
oluşmasındaki en büyük etken, alt tabakadan gelerek eğitim alan Osmanlı gençlerinin
aldıkları bu eğitimi iktidara gelmek veya devlet kademesinde memur olmak için
kullanmak istemelerinden kaynaklanmaktadır. Ancak bu sayede eğitimlerine uygun
bir ekonomik güce ulaşacaklarını düşünmüşlerdir. Bunların faaliyetleri ve dönem de
meydan gelen değişim ve dönüşümler Osmanlı toplumunun yapısında dönüşüme
sebep olmuştur.532 Bu dönüşüm ile beraber dönemde meydana gelen iktisadi ve
siyasi rahatsızlıklar yönetim karşıtı kadroların yetişmesine neden olmuştur. Buradan
da anlaşılacağı üzere Osmanlı Devleti’nde eğitim alan ve devlet kademelerinde
görevler alan memur ve subaylar halkın içerisinde iktisadi duruma karşı muhalefetin
oluşmasında etkin rol oynamışlardır.533

Sultan II. Abdülhamid Avrupa’ya kaçmış ve çıkardıkları dergi ve gazetelerle


kendisine muhalefet eden Jön Türk kesimini muhalefetlerinden vazgeçirerek ülkeye
dönmeleri yönünde 1897 yılında bulunduğu bazı vaatler ile onları geri ülkeye

530
Tepedelenlioğlu, s.64.
531
Tepedelenlioğlu, s.64.
532
Alkan, s. 75.
533
Alkan, s. 75.

87
döndürmeye çalışmıştır.534 Bunlara ülkeye dönmeleri dâhilinde yeteneklerine göre
memuriyetler vereceğini söylemiştir geri dönmeyerek Avrupa’da eğitim almak
isteyenlerin tüm eğitim masraflarını karşılayacağını belirtmiştir. Sultanın teklifini
kabul eden Mizancı Murad, İshak Sukuti, Abdullah Cevdet, Tunalı Hilmi, Ali Kemal
gibi isimlerdenkimileri bulundukları yerlerde eğitimine devam etmiştir, kimileri de
ülkeye dönerek kendilerine verilen memuriyetlerde göreve başlamıştır.535Buradan da
anlaşılacağı üzere ilk dönemlerde Sultan II. Abdülhamid’e karşı olan Jön Türk
muhalefeti içerisinde devletten istediklerini aldıklarında vazgeçenler olmuştur. Bu
durum Jön Türk muhalefeti içerisinde dağılmaları getirmiştir ve uzun bir süre Jön
Türklerin bir siyasi ideoloji etrafında toplanmalarına engel olmuştur. Bu durum aynı
zamanda modern bir eğitim alarak devlet okullarında yetişmiş olan kişilerin Sultan
II. Abdülhamid’e karşı Jön Türk saflarında muhalefet ederek istedikleri
memuriyetlere ulaşmak için bir araç özelliğine de dönüşmüştür.

Seyyah BresnitzVonSydacoff hatıratında, yaşadığı zaman diliminde


Avrupa’ya kaçan ve basın yoluyla Jön Türk fikirlerini yaymaya çalışan bazı
şahısların “sadece kendi hedeflerine ulaşmak için bu muhalefeti kullandıklarını,
hedeflerine ulaştıktan sonra ise muhalefetlerinden vazgeçtiklerini” yazmaktadır. Yurt
dışına çıkarak Sultan II. Abdülhamid aleyhinde yayın yapanların bir kısmının amacı
sadece kısa yoldan para kazanmak veya devlet kadrolarında bir memuriyet elde
etmek olmuştur.536Alman Gazeteci Bernard Stern’de eserinde bu tespitleri
onaylamıştır, altın ve makam için gazete çıkartan ve Jön Türk denilen kesimden
bahsetmiştir.537 Meşhur Şarkiyatçı Vambery’de Jön Türk ismini kullanarak yaptığı
muhalefet ile Sultan II. Abdülhamid’den para sızdıran bir kesimin olduğundan söz
etmiştir.538Avrupa’da eğitim gören bu kesim klasik Osmanlı yönetici kesiminden
oldukça farklıdır. Bu grup Avrupa tarzı bir eğitime ve giyim kuşama sahip olmakla
kalmıyordur aynı zamanda düşünce ve yaşam tarzı bakımından da Avrupalı bir
kimliğe sahip olmuştur.539Buradan anlaşılacağı üzere kendi şahsi menfaatlerini

534
Alkan, s.91.
535
Alkan, s.53,54.
536
Aydın, s.18.
537
Alkan, s.72.
538
Alkan, s.72.
539
Ürkmez, s.14.

88
gerçekleştirmek için ortak payda etrafında birleşen bu insanlar, kendi çıkarlarını elde
edinceye kadar hükümeti eleştiren muhalefetlerine devam etmişlerdir.

Sultan II. Abdülhamid’e karşı muhalefetin askeri kanat içinde oluşmasında ve


gelişmesinde iktisadi problemler büyük bir yer tutmaktadır.540Askerlerin II.
Abdülhamid’e karşı olan muhalefetlerinin gelişmesinde Osmanlı subayları ile
beraber görev yapan yabancı subayların iktisadi olarak daha iyi durumda olmaları
giyim kuşamdan tutun da aldığı eğitim başta olmak üzere kullandıkları teçhizata
kadar Osmanlı askerlerinden iyi olmaları Osmanlı subaylarının iktisadi durumu
eleştirmelerinde büyük bir yeri olmuştur.541Yabancı subaylar her ay düzenli olarak
maaşlarını alırken Osmanlı subaylarının maaşları aylarca verilmiyordur.542Alman
Elçisi Baron Marshall, padişahın huzurunda iken maaş ödemelerinin düzene
sokulması yönünde tavsiyede bulunmuştur.543Osmanlı ordusunda Sultan II.
Abdülhamid döneminde görev alan yabancı subaylar çoğunlukla Almanlardan
oluşmaktaydı. Osmanlı ordusunun eğitimi üzerinde işe yarar çalışmalar
yapamayacaklarını anlayan Alman subaylar bir süre sonra maaş ve rütbe derdine
düşmüşlerdir. Yâda Von der Goltz’un yaptığı gibi, Osmanlı askeri sırlarından elde
ettiklerini, ordunun durumunu ve politik hayatı her gün Alman harbiye ve hariciye
nazırlarına rapor etmekle yetinmişlerdir. Eğitim için gelen Alman subayları
maaşlarını artırabilmek için hizmeti bırakma gibi tehditlere başvuruyorlardır. Bu
durumlar karşısında Sultan II. Abdülhamid Alman İmparatoru’yla olan dostluğunu
devam ettirmek için elinden geldiğince bu subayları elinde tutmaya çalışmıştır.544
Askeri eğitimlerde uygulanan Alman eğitimi, subaylar içinde kapalı bir sistem
oluşmasını sağlamıştır. Bu sisteme göre bu subaylar her şeyi bildiklerini
düşündükleri için devlet yönetiminde kendilerinin daha başarılı olacaklarını
düşünmüşlerdir.545 Bu Yabancı subaylara sağlanan parasal olanaklar ve rütbe alarak
çabuk yükselmeleri Osmanlı subaylarının tepkilerine neden olmuştur. Ordu içinde
memnuniyetsizliğin temelini askeri okullarda okuyan ya da mezun olan subaylar

540
Aksun, s.400.
541
Alkan, s.162.
542
Alkan, s.320.
543
Taş, s.136.
544
Ortaylı, s.62,63.
545
Köseoğlu, s.67,68.

89
oluşturmaktadır.546 Yüksek rütbeli askeri kademeler arasından muhalif olan çok az
kişi vardır. Bunun nedeni maddidir. Üst rütbeli kademenin maaşlarını düzenli alması
ve ayrıca padişahtan da maaş almaları onları rejim muhalifi olmaktan
alıkoymuştur.547Sultan II. Abdülhamid’e karşı muhalefetin oluşmasında ve
gelişmesinde alt kademe devlet görevlileri ile üst kademe devlet görevlileri
arasındaki maaş farkının büyük bir yeri vardır. Diğer taraftan aldıkları az maaşla o
dönem memurların ve subayların geçinmesi hayatın ucuzluğundan dolayı kolaydır
ama memur ve subaylar devlete karşı kendilerini alacaklı hissetmişlerdir. 548Mizancı
Murad Bey, hükümete olan tepkiyi şöyle açıklamaktadır: “Büyük kısmı taşrada
memur olan ittihatçılar muhasebe memurlarına başvurarak haklarını talep edince,
‘Paramız kalmadı, İstanbul’dan gelen bir emir ile elimizdeki parayı oraya gönderdik’
gibi cevaplar ile karşılaşıyorlardır.” İstanbul onların gözünde milletin parasının aktığı
tüm kaynakların orada harcanıp tükendiği bir yer olmuştur. Bu yüzden Jön Türkler
bizzat hükümeti bu imtiyazdan mahrum etmek, onun yerine geçerek bu servet
kaynaklarının kendileri için akmasını sağlamayı amaçlamışlardır.549 O dönem
şartlarında borca batmış halde bulunan merkezi yönetimin, borçlarını ödeyebilmek
için gelir üzerinde tekel oluşturması gerekmektedir. Tüm kaynakların tek bir elde
toplanması sayesinde hükümet bütçede dengeyi sağlayabilmiştir.550

Osmanlı subayları içlerinde bulundukları kötü şartları karşılaştırma imkânı


bulmuşlardır. Bu şartların oluşmasında suçlu gördükleri hükümeti eleştirme ve ona
karşı mücadele etme arzusu beraberinde gelmiştir.551 Bu bağlamda en önemli tespiti
Osmanlı subayları ile bizzat görüşen NeueFreie Presse muhabiri yapmıştır.552
Muhabirin tespitine göre, zor şartlarda görevler yapan; yırtılmış, perişan üniformaları
giymek zorunda kalan parçalanmış ayakkabıları giymek zorunda kalan ve zamanında
maaşları ödenmeyen Osmanlı subayları kendilerine göre çok iyi imkânlara sahip olan
yabancı subaylar ile karşılaşmışlardır.553 Bu karşılaşmalar ve beraber görevlerde
bulunmaları da Osmanlı subayları ve yabancı subaylar arasında fikir alışverişini

546
Ortaylı, s.61.
547
Öztuna, s.94.
548
Öztuna, s.95.
549
Aksun, s.515.
550
Karpat, s.29.
551
Alkan, s.162.
552
Alkan, s.163.
553
Alkan, s.163.

90
sağlamıştır.554Bu fikir alışverişleri Osmanlı muhalefet gurubunu oluşturan kesimin
meşruti yönetimi bir kurtuluş olarak görmelerini açıklamaktadır. Özellikle
Makedonya’da görev alan ve yabancı subaylarla beraber faaliyet gösteren 3. ordu
subayları bu kötü durumun müsebbibi olarak Osmanlı yöneticilerini ve Sultan II.
Abdülhamid’i görmüşler ve eleştirilerini bu yönde geliştirmişlerdir.555Subayların
Sultan II. Abdülhamid karşıtı olmalarında maaşların düzenli ödenmemesinin yanı
sıra terfi edememelerinin de büyük bir yeri vardır.556 İttihat ve Terakki Cemiyeti
maaşların geç ödenmesinden doğan huzursuzluğu ve tepkileri yaygın ve sürekli bir
propaganda aracı olarak kullanmıştır.557Subaylar için maaşların azlığı düzenli
ödenmemesi ve geciken maaşların kırdırılarak hayli eksik olarak verilmesi
muhalefetin artmasına neden olmuştur.558

Tahsin Paşa Yıldız Sarayı hatıralarında: Yaradılış olarak tutumlu olan Sultan
Hamid’in borç ödeme alışkanlığı tesiri ile borçların dörtte üçünü ödemeye muvaffak
olduğunu, bu yüzden memur ve asker maaşlarında ödemelerin aksadığını veya
yapılmadığını belirtmiştir.559Bu durumun sultanı tahtan indiren hadiselerin
oluşmasında etken olduğunu yazmıştır.560 Sultan II. Abdülhamid’in bayramlarda
maaş zammı rütbe ve nişan terfileri dağıtması resmi dairelerden gelenler dâhil olmak
üzere İstanbul’da görev yapan subayların terfileri ve zamları yapılırken memleketin
uzak köşelerinde görev yapan subayların terfi ve zamlarının gelip geçtiği halde bu
haktan mahrum bırakılıyorlardır.561 İstanbul’da görev yapan 1. orduya bağlı alaylı
subaylar yapılan terfi ve ödüllendirmelerle daha sadık kılınmaya çalışılmıştır.562
İstanbul’da bulunan ordunun bu durumu Balkanlar da ve diğer bölgeler de görev
yapan diğer subayların padişaha küsmesine neden olmuştur.563 Mektepli bu subaylar
yabancı subaylar ve İstanbul’da görev yapan alaylı subaylarla kendi aralarındaki
farkı görmüşlerdir. Burada belirtilmesi gereken diğer bir husus ise İttihat Terakki’nin

554
Alkan, s.134.
555
Alkan, s.163.
556
Alkan, s.178.
557
Alkan, s.179.
558
Ahmet Turan Alkan, İkinci Meşrutiyet Devrinde Ordu ve Siyaset, Cedit Yayınları, Ankara, 1992,
s.42.
559
Aksun, s.224.
560
Aksun, s.224.
561
Taş, s.175.
562
Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İmge Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2001, s.17,18.
563
Aksun, s.401.

91
başa gelmesi ile ittihatçı subayların kayrıldığı görülmüştür.564 Bu durum bize İttihat
ve Terakki Cemiyetinin, Sultan II. Abdülhamid’in iktidarı döneminde izlediği alaylı
subayları kayırma politikasının benzerini yaptıklarını göstermektedir. Sultan II.
Abdülhamid saltanatı döneminde Osmanlı ordusu içerisinde iyi durumda olan alaylı
subayların ve komutanların İttihat ve Terakki Hükümeti döneminde bu konumlarını
koruyamadıkları görülmüştür.

Sultan II. Abdülhamid devrinin üç zengin şahsiyeti Selim Melhame Paşa,


Necip Melhame Paşa bunlar yabancılara imtiyazlar temin ederek devlet kasasından
milyonlar kazanmışlardır, bunlar arasındaki üçüncü kişi ise uzun yıllar ordu başında
bulunmuş olan Serasker Rıza Paşa olmuştur.565 Ordu içinde asker maaşlarının
düzenli olarak yatmamasına rağmen Serasker Rıza Paşa’nın servet içinde yüzmesi ve
buna benzer devlet vurgunculuğu yolu ile zengin olan devlet adamlarının bulunması
Sultan II. Abdülhamid’e karşı olan muhalefetin elini güçlendirmiştir. Sultan II.
Abdülhamid’in tahtan indirildiği 1909 senesi bütçe kayıtlarında bile birçok üst
rütbeli kimselere yüksek maaşlar ve rütbe artırımları olurken Mektepli Subayların
bundan istifade edemediği görülmüştür.566 Sultan II. Abdülhamid saltanatı
döneminde en büyük hoşnutsuzluk nedeni olan olaylardan biri ise saray damatlarının
ve askerlik mesleği içinde yetişmemiş olan zabitlik ve askeri paşalık rütbelerine
sahip kişilerin yüksek maaşlar almaları olmuştur.567 Sultan II. Abdülhamid’in kendi
saray erkânına veya kendi saray erkânına yakın kimselere uygulamış olduğu bu
ayrıcalıklı sistem Osmanlı devlet geleneğinde öteden beri olan bir sistemdir. Bu
duruma karşı büyük bir hoşnutsuz kitlenin oluşmasındaki en büyük neden ise
Osmanlı muhalefet kültüründeki değişim olmuştur.

1908 İhtilali’nin başarıya ulaşmasında Osmanlı devlet sınırları içerisinde


görev yapan Avrupalı devletlere ait kuruluşların Jön Türkler’e verdikleri desteklerin
büyük katkısının olduğundan söz edilmektedir.568 Sultan II. Abdülhamid’in iktisat
politikalarını eleştiren, kapitülasyonlar ve Düyûn-ı Umûmiyye ile ülke kaynaklarının
dışarı aktığını savunan İttihat Terakki yöneticileri hükümet darbesi ile Sultan II.

564
Turan, s.16.
565
Tepedelenlioğlu, s.14.
566
Böcüzade Süleyman Sami, s.50.
567
Böcüzade Süleyman Sami, s.51.
568
Alkan, s.131.

92
Abdülhamid’i tahtan indirerek ülkenin başına geçmişlerdi. Sir Charles Elist’in eski
bir teşhisi unutulmamalıdır. “Osmanlı Devleti’nde ordu, hükümetin korkularından ve
emellerinden doğmuş bir teşkilat değildir. Osmanlı milletinin normal devletidir”
demiştir.569 Bu durum bizi İttihat Terakki’nin askeri kanadının yaptığı darbe ile
hükümetin başına geçmesini açıklamaktadır. Ordu kendisini her daim devletin
varoluş amacı olarak görmüştür, devletin yönetiminde ve kaynaklarının kullanımında
en büyük paya kendisinin hak sahibi olduğunu düşünmüştür. Bu düşünce yapısı aynı
zamanda Osmanlı gelenekçiliğine güzel bir örnek olarak gösterilebilir.

İlginç olan şudur ki İttihat Terakki yönetiminde de Osmanlı toplumunun


iktisadi durumunda bir düzelme olmadığı gibi, Düyûn-ı Umûmiyye idaresi varlığını
ve çalışmalarını 1.Dünya Savaşı çıktığında da devam ettirmeleridir. Tek fark
işletmenin İngiliz ve Fransız üyeleri ayrılmış yerlerine Alman üyeler geçmiştir.
Alman üyeler ise İngiliz ve Fransız sermaye sahiplerinin hisselerini savaş sonunda
teslim etmek için Deutsche Bank’ta emanet altında tutmuşlardır.570 Sultan II.
Abdülhamid’de bu husus da İttihat Terakki’nin kendisinin azaltarak bıraktığı borcu
dört yüz milyona çıkardıklarını söylemiştir.571 Buradan anlaşılacağı üzere Sultan II.
Abdülhamid’e karşı olan eleştirilerin odağında devletin ekonomik olarak Avrupalı
devletlerin sömürgesi haline geldiği görüşü vardır. Osmanlı topraklarında faaliyet
gösteren Düyûn-ı Umûmiyye idaresi bunun en güzel örneğidir. Düyûn-ı Umûmiyye
İdaresi faaliyetlerine başladığı andan itibaren Osmanlı devletinin pek çok gelirine el
koymuştur ve Osmanlı devletinden alacaklı olan devletler adına bu vergileri
toplamıştır. Sultan II. Abdülhamid’e karşı iktisadi açıdan eleştirilerin oluşmasında
büyük bir yere sahip olan bu kurumun İttihat ve Terakki iktidarı döneminde de
faaliyetlerine devam etmesi devletin iktisadi açıdan içine düştüğü tüm sorunların
nedeninde Sultan II. Abdülhamid’in bulunmadığını göstermektedir. Bu durum aynı
zaman da Sultan II. Abdülhamid ve İttihat Terakki dönemi iktisat politikalarının
ortak noktalarından biri olarak görülmektedir.

1908 Darbesi ile Sultan II. Abdülhamid, İttihat ve Terakki Cemiyeti


tarafından Osmanlı tahtından indirilmiştir. Bu tahtan indirilme olaylarının yaşandığı
dönemde sultanın yaşadığı Yıldız Sarayı yağmalanmıştır, hanedanın serveti bu

569
Tepedelenlioğlu, s.60.
570
Çakmak, s.257.
571
Bozdağ, s.16,17.

93
yağma da çok büyük zarar görmüştür. Sarayda bulunan mücevherat paylaşılmıştır
kalan bir kısmı da Paris’e satılmak için gönderilmiştir. Bu satış için Sultan II.
Abdülhamid’den Kurmay Binbaşı Ali Fethi Bey aracılığı ile izin istenmiştir. Sultan
II. Abdülhamid bu paraların Osmanlı donanmasının güçlendirilmesi için
kullanılmasını söylemiştir.572 Sultan II. Abdülhamid Selanik’e getirildikten sonra
İttihat ve Terakki’nin baskısı üzerine mal varlığını orduya bağışlamak zorunda
bırakılmıştır.573

Sultan II. Abdülhamid dönemi Osmanlı Devleti’nde yerleşmeye başlayan


Alman etkisi İttihat Terakki’nin iktidara gelmesi ile beraber artarak devam
etmiştir.574 Buradan anlaşılacağı üzere II. Abdülhamid dönemi uygulanan dış politika
İttihat Terakki döneminde de devam etmiştir. İttihat ve Terakki Hükümeti Sultan II.
Abdülhamid dönemindeki Alman politikasını devam ettirmişlerdir.

4. İttihat ve Terakki İktidarı Dönemi İktisadi Politikaları

4.1. Liberal İktisat Politikası

31 Mart Ayaklanmasının ardından Sultan II. Abdülhamid’in servetine


İttihatçılar tarafından el konulmuştur. Saray harcamaları büyük oranda kısılmıştır,
yüksek görevlilerin maaşları azaltılmıştır ve memurlar arasında büyük bir tasfiye
yürütülmüştür.575II. Abdülhamid’in zamanı saltanatından devredilen para ve
mücevherattan başka İttihatçılar tarafından yapılan istikrazlar ile 38.000.000 Osmanlı
altınına varan para kısa zamanda ordunun ıslahına yeniden silahlandırılmasına,
memur maaşları ile isyanlara vs. ihtiyaçlara sarf edilerek çabucak bitirilmiştir.576
İttihat ve Terakkinin iktidarın ipini ellerine almasıyla birlikte Osmanlı ekonomisinin
ciddi anlamda liberalleşmeye başladığı söylenebilir. 1908 Devrimiyle beraber gelen
hürriyet anlayışı ekonomide serbesti kavramını da getirmiştir. Liberal ekonomi ile
amaç bireyin kişisel çıkarlarının gözetilerek toplumun en yüksek refah seviyesine
ulaştırılması amaçlanmıştır. Osmanlı Devleti’nin liberal iktisat politikası süreci 1908-
1913 yılları arasını kapsamaktadır. Uzun süre maliye nazırlığı yapmış olan Mehmet

572
Öztuna, s.170,171.
573
Engin, s.327.
574
Ortaylı, s.4.
575
Akşin, s. 63.
576
Budak, s. 106.

94
Cavit Bey kurucularından olduğu Ulum-ı İktisadiye ve İçtimaiye mecmuasında
yazdığı 27 makale ile liberal ekonomi politikasını savunmuştur.577Mehmet Cavit Bey
meclisteki konuşmalarında çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için servet
birikiminin önemini vurgulamıştır. Mehmet Cavit Bey’e göre iktisat politikasında
servet gözetilmeli ve servet birikimine önem verilmesi gerektiğini belirtmiştir.578 Öte
yandan ekonominin liberalleşmesi, parasallaşan Osmanlı ekonomisini birçok açıdan
ellerinde bulunduran gayrimüslimlerin ve yabancıları arttırmıştır.579Geleneksel
yöntemlerle üretimde bulunan Müslüman zanaatkâr, serbest rekabet koşulları altında
yoksullaşmış ve sanatından olmuştur.580 II. Meşrutiyetle birlikte loncaların kaldırılışı
serbest ticarete ve girişim özgürlüğüne ortam hazırlarken ancak örgütsel
dayanışmayla varlığını sürdürebilen küçük üretici Müslüman esnafa gerçek anlamda
darbe indirilmiştir. Bu durum çok farklı bir etki oluşturacaktır. 1908 Devriminin
liberal fikir ortamından kaynaklanan Türk milliyetçiliği diğer bir yönüyle liberalizme
özellikle de iktisadi liberalizme karşı bir tepkinin sonucu olarak ortaya çıkacaktır.581
1908 ile beraber izlenen liberal iktisat politikasının oluşmasında Selanik doğumlu
olan İttihat ve Terakki’nin Selanik’in liberal ortamından etkilenmesinin büyük bir
yeri vardır. Bu liberal yapı İttihat Terakki ile beraber İstanbul’a gelecektir.582 II.
Meşrutiyetle birlikte İttihatçılar artık mali devlet yerine iktisadi devlet görüşünü
benimsemişlerdir. Liberal iktisat politikası ile devlet artık hazineye gelir sağlama
gerekçesiyle iktisadi yaşama karışmama kararı almıştır. Devlet kendine vazife olarak
iktisadi yaşamı güçlendirerek bireye girişim imkânı sunmayı amaçlamıştır. Bu
sayede halkın vergi ödeme gücünü artırarak devlete dolaylı yönden gelir sağlamaya
çalışmıştır.583

Liberal iktisat politikaları Osmanlı düşünce adamları tarafından da destek


bulmuştur. Namık Kemal’de serbest ticaret politikasını benimseyen düşünce
adamlarındandır. Bazı düşünce adamları ülkenin ekonomik açıdan gelişmesi
durumunda Avrupa ülkelerinin Osmanlı Devleti üzerinde baskılarını artıracaklarını

577
Özlem Yıldız, Osmanlı Devletinde Deniz Ticareti 1908-1914, Tarihçi Kitabevi, İstanbul,2014,
s.36.
578
Yıldız, s.36.
579
Yıldız, s.37.
580
Toprak, s. 48.
581
Toprak, s. 48.
582
Toprak (2), s.5.
583
Toprak (2), s.2.

95
bu durumunda devletin Avrupalı devletler tarafından taksimine yol açacağını
düşünmüşlerdir. Namık Kemal ise serbest ticaret ilkesinin benimsenerek ve
uygulanarak bu taksimin önüne geçilebileceğini belirtmiştir. Devletin kalkınması için
yapılan ıslahatlar ile ihracatın artması ile beraber uluslararası ticaretinde artmasına
sebep olacaktır bu durumdan Avrupalı devletlerinde yararlanacağını belirterek
serbest ticaretin faydalarından bahsetmeye çalışmıştır.584 Namık Kemal döneme
damgasını vuran sermaye birikimi hususunda sermaye birikimini sağlayacak olan
kuruluşların olmamasından değil de bu kuruluşların yetersiz olmasından
kaynaklandığını savunmuştur. Osmanlı Devleti’nde sermaye kuruluşlarının ortaya
çıkması için bu kuruluşların desteklenmesi gerektiğini savunmuştur.585 Serbest ticaret
hususunda ise Ohannes Paşa devletin çeşitli ticarethaneler açarak veya sanayi
kuruluşları kurarak ticari işlere karışmasının uygun olmadığını belirtmiştir, Ohannes
Paşa’nın görüşüne göre devletin görevi sanayi işlerine doğrudan karışmak
değildir.586Osmanlı Devleti’nin “Yedd-i Vahit” ve fiyatlara narh koyma işlemlerinin
serbest ticareti engelleyen davranışlar olarak görmüştür.587Ohannes Paşa devletin
ticarete olan müdahalelerinin dönemin iktisat ilmine ters düştüğünü
588
belirtmektedir. Ohannes Paşa gibi liberal ekonomiyi savunan Portakal Mikail
Paşa’da serbest ticaretin ilerleyebilmesi için devletin gümrük tarifelerini kaldırması
gerektiğini savunmuştur.589Liberal iktisat düşüncesinin en önemli savunucuları
arasında Mehmet Cavit Bey de vardır.590 İlmi İktisat adında yazdığı eserinde Mehmet
Cavit Bey liberal iktisat ekonomisinin öneminden bahsetmiştir.591 Buradan da
anlaşılacağı üzere II. Meşrutiyet’in ilanından sonra liberal iktisat politikasının birçok
destekçisi olduğu görülmektedir. Osmanlı Devleti’ndeki iktisadi dönüşümün
temeline baktığımız zaman liberal ekonominin belirlenmesinde bile devleti yıkılıştan
kurtarmanın Osmanlı gayrimüslim tebaasını devlete bağlayarak Avrupalı devletlerin
Osmanlı Devleti üzerindeki baskılarının azaltmaya çalışıldığı görülmektedir. Bu
liberal ekonomiye geçiş sürecinin artıları yok mudur? Elbette vardır. II. Meşrutiyet

584
Tevfik Çavdar (2), Türkiye’de Liberalizm 1860-1990, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 1992,
s.44,45.
585
Çavdar (2), s.45.
586
Çavdar (2), s.56,57.
587
Çavdar (2), s.65.
588
Çavdar (2), s.58.
589
Toprak (2), s.28.
590
Çavdar (2), s.83.
591
Çavdar (2), s.85.

96
öncesinde Osmanlı toplumunda sermaye birikiminin yetersizliğinin ötesinde iktisadi
yaşamın gelişimini özendirecek, ortalıklara yol açacak, anonim şirketlerin
kurulmasını kolaylaştıracak ortam ve mevzuat yetersizdir. Bu durumun faturası
genellikle Sultan II. Abdülhamid dönemine kesilmiştir. Otuz küsur yıl süren
saltanatdönemini değerlendiren İttihat ve Terakki çevresi, bu yıllarda Sultan II.
Abdülhamid iktidarının halkta girişimcilik diye bir şey bırakmadığını bireylerin can
ve mal güvenliği sağlayamadığını ve yöneticilerin sermayeyi gözeteceklerine
kişilerin mal varlığına göz diktiklerini ileri sürüyordur.592 II. Meşrutiyet devrimiyle
birlikte liberal ekonomiye yakın politikaların uygulanmaya başlanmasıyla birlikte
Osmanlı ekonomisi daha esnek bir yapıda olmaya başlamıştır. Ancak kısa bir süre
sonra bu durumunda bazı dezavantajları ortaya çıkacaktır.

II. Meşrutiyet ile başlayan yıllarda halkı sanayiye teşvik amacıyla Ticaret ve
Nafia Nezareti tarafından iki kanun tasarısı hazırlanmıştır. Hazırlanan kanun 1909
yılında Babıâli’ye sunulmuştur. 1910 yılında bu kanun Ticaret ve Nafıa Nezareti
tarafından tekrar incelenerek yeni bir tasarı oluşturulmuştur. 1913 yılında ise Teşvik-
i Sanayi ve Muvakkat-ı adı altında yeni bir kanun çıkarılmıştır.593

İttihat ve Terakki Partisi artık daha başka yapıda bir partiye dönüşmüştür. Bu
parti artık iktidardan şikâyetçi bir memurlar fırkası değildir; bizzat kendi yetiştirdiği,
geliştirdiği, sermayedarlaştırdığı büyük memurların fırkasıdır. Ermeni ve Bulgar
fırkaların temel amaçlarını nihayet görerek onlarla arasına mesafe koymuştur.
Rumeli’de emlak ve akar sahibi ile Selanikli tüccarların çıkarlarını gözettiği için bu
iki tüccar sınıfı partinin belkemiğini oluşturuyordur. Eski İttihatçı askeri ve mülki
erkânın, ticarete atılıp sermaye sahibi olmasıyla fırkanın demokratik yapısı hemen
hemen yok olmuştur.594 Bu sebeple 1908’den sonra İttihatçılara yönelik daha farklı
bir muhalefette yükselmeye başlamıştır. Eski Jön Türklerin yurda dönmeleri,
cemiyetin bunların önemli bir bölümüne yakın bakmaması muhalefetin ilk nüvesini
oluşturmaya başlamıştır.595 Mesele o boyuta varmıştır ki, İttihat ve Terakkiyi ilk
kuranlardan Abdullah Cevdet ve İshak Sukuti İttihat ve Terakki iktidara gelince

592
Toprak, s. 100.
593
A. Gündüz Ökçün, İktisat Tarihi Yazıları, Sermaye Piyasası Kurulu, Ankara, 1997, s.88.
594
Toprak, s. 71.
595
Çavdar, s. 39.

97
tasfiye edilecektir.596 Böylece anlaşılıyordu ki İttihatçıların meşrutiyetçiliği kayıtsız
şartsız değildir, onlar ancak kendi buyrukları altındaki bir meşrutiyete razıydılar.597
Güçlü bir iktidar oluşturabilmek için tek bir toplumsal katmana yaslanmak yeterli
değildi. İttihatçıların diğer toplumsal güçleri de arkasına alması gerekiyordu. Çünkü
memur sınıfı metin, sabit ve emin bir sınıf sayılmamaktaydı.598 İttihatçılar ne yazık
ki toplumun bütün katmanlarına karşı kucaklayıcı bir yapı oluşturamıyorlardır.

Meşrutiyetin ilanıyla birlikte bütün ülkede esmeye başlayan özgürlük


havasının İttihat ve Terakki dönemindeki ilk somut sonuçları grev dalgası ve kadın
hareketlerinin başlamasıyla olmuştur.599 İttihatçı çevre meşrutiyet yönetimiyle
birlikte sermayeye güvence sağlamasının zorunluluğuna inanıyorlardır. 1908
Devriminin ardından gelen süreçte patlak veren grevler sermayeyi ürküten önemli bir
engeldir. Bu sebeple bu grevlerin önüne geçilmeli ve bu hususta çalışılması gerektiği
hususuna varmışlardır. İttihat ve Terakki grevler karşısında kesin tavrını koymuştur
ve Tatil-i Eşgal Kanunu Muvakkat’ını çıkararak sermayeyi güvence altına
almıştır.600Kanun-ı Muvakkat II. Meşrutiyet ile birlikte çıkarılan ilk Kanun-ı
Muvakkat’tır. Çıkarılma amacı ise grevlerin önünü kesmektir.601İttihat ve Terakki bu
süreçte önemli bir dönüşümün içine girmiştir ve meydana gelen bu grevler bu
dönüşümün aslında toplumsal bir yansımasıdır. İlk başlarda İttihat ve Terakki
Cemiyetini birçok çıkarcı, sarayın diktası sona erdiğinde yüksek mevkilere
gelebilmek umuduyla desteklemiştir. İttihat ve Terakki iktidara geldiğinde yeni bir
düzen kurduğu için pek çok memur işsiz kalmıştır ve bunlarda bir araya gelerek
cemiyet karşıtı güçlü bir grup meydana getirmiştir. Bu dönemde Jön Türklerin de
izlediği laik siyasete yakın politikalar da bu grubun giderek siyasetten
uzaklaşmasında önemli rol oynayacaktır.602

19. yüzyılda dünyada hissedilen küreselleşmenin Osmanlı İmparatorluğunu


da bağımlılığın kuşatması, Osmanlı’yı sömürge konumuna sokmasa bile Düvel-i
Muazzama’nın yörüngesinde bağımlı bir ülke konumuna getirmiştir. Osmanlı bu

596
Kutay, s. 225.
597
Akşin, s. 253.
598
Toprak, s. 71.
599
Çavdar, s. 39.
600
Toprak, s. 102.
601
Zafer Toprak (3), Türkiye’de İşçi Sınıfı 1908-1946, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2016,
s.158.
602
Ahmed, s. 63.

98
süreçte siyasi yönden bağımlı bir ülke olarak görülmektedir. Dış ticaretteyse “eşitsiz
mübadele” yöntemleri ve bir süre sonra dış borçlar ülkeyi şekli olmayan bağımlılık
diye bilinen bir konuma sokmuştur. Ancak Osmanlı ekonomisinin temel sorunu
Batıda gündeme gelen mali reformları gerçekleştirememesinde yatıyordur. Bu
durum etkin bir vergi yapısı, borç döndürebilme yeteneği ve her şeyden önce bir
yasama meclisince denetlenen bir bütçenin varlığı ile orantılı olmuştur.603

Osmanlı ekonomisindeki bu problemler II. Meşrutiyet’in ardından gelen


süreçte de devam edecektir. Selanik mebusu Cavit Bey 1909 Haziran’ında maliye
nazırı olacak ve daha sonraki yıllarda hükümette önemli bir rol oynayacaktır.604
Cavit Bey maliyenin başına geçtiğinde kötü bir ekonomik mirasla uğraşmak zorunda
kalacaktır. Örneğin Cavit Bey’in selefi Rıfat Bey’in kabineden ayrılmasının nedeni
Sultan II. Abdülhamid’in sarayında bulunup da ordu kasalarına konulmuş olan 550
bin küsur lirayı Mahmut Şevket’in maliyeye vermeyi reddetmesidir. Bunun da
ötesinde Mahmut Şevket Paşa 16 Haziran 1910 tarihinde meclise geldiğinde
savunmanın partiler üstü ve hayati bir sorun olduğunu belirterek 9,5 milyon liralık
askeri bütçenin dışında, 5 milyon liralık olağanüstü bir ödenek istemiştir.6051908 ve
1909 yıllarında Osmanlı Bankası ile toplam 11. 711. 128 liralık bir borçlanmaya
gidilmiştir. Ülke daha fazla borçlanmaya gidemiyordur, bu hususta Düyûn-ı
Umûmiyye’nin tepkisini çekiyorlardır. Bu dönemde İttihat ve Terakki ve maliyenin
başına geçirdiği Cavit Bey Düyûn-ı Umûmiyye’nin teminatı olmadan da borç
alabilmenin mümkün olması gerektiğini savunuyordur.606 Osmanlı Devleti daha
önceki süreçte alınan borçları ödeyemediğinden borçlanmaya karşılık gösterilen
devlet gelirinin denetimi artık Düyûn-ı Umûmiyye idaresine geçmiştir.607Başka bir
deyişle artık borcu ödemek için ayrılmış gelirleri toplama işini Düyûn-ı
Umûmiyyeidaresi yapıyordur. 1910 yılında Cavit Bey özellikle ordunun askeri
ihtiyaçlarına para bulabilmek için Fransa’ya gitmiştir. Bu dönemde Cavit Bey
Düyûn-ı Umûmiyyeteminatını ve nezaretini Osmanlı Bankası’na tabi kılmayı
reddedince Osmanlı Bankası borç vermeye yanaşmamıştır. Bu duruma karşılık
olarak da Cavit Bey diğer dört Fransız bankasıyla ve istediği şartlarla 11 milyon

603
Toprak, s. 336.
604
Ahmed, s. 75.
605
Akşin, s. 262.
606
Akşin, s. 264.
607
Akşin, s. 265.

99
liralık bir borçlanma anlaşması yapmıştır. Bu dönem Fransa’nın Dış İşleri Bakanı
Pichon, tahvillerin Paris borsasında kabul edilmeyeceğini bildirmiştir.608 Bu süreç
Osmanlı-Fransa ilişkilerinin gerilmesine neden olmuştur.

Cavit Bey bu dönemde önemli bir ekonomi politikası güdüyordur. Ekonomik


anlamda Osmanlı liberalizminin başının İttihatçıların Maliye Nazırı Cavit Bey
olduğu söylenebilir.609Cavit Bey 1908 İhtilali’nin ardından gelen süreçte Osmanlı
topraklarındaki sermaye birikiminin sınırlı ve dağınık olduğunu belirtiyordur.610 Bu
dönemde özellikle Osmanlı ticaret kesimi de Cavit Bey’e arka çıkmıştır. Cavit Bey
liberal ekonomi görüşünü savunuyordur, ancak yabancı sermayenin ülkede başıboş
bir şekilde bırakılmamasını ve yerli sermaye ile ortaklığının sağlanması gerektiğini
düşünüyordur. Yani onun savunduğu liberalizm aslında planlı bir liberalizmdir.
Osmanlı sermayenin ve emeğinin kendi gücü oranında işlerde yabancı sermayeye
ortak olması gerektiğini savunuyordur.611Mehmet Cavit Bey’in savunduğu iktisadi
politika “serbest ticaret”, tarımsal ticarete dayalı ihtisaslaşma, yabancı sermayeye
karşı serbest bir politika devletin ticaret üzerinde müdahalesi olmadığı bir sisteme
dayanıyordur.612Dönem şartları içinde izlenilmek istenen bu politika ulusal
kapitalizmin ve sanayi burjuvazisinin değil, dışa bağımlı bir piyasa ekonomisinin ve
bir ticaret burjuvazisinin gelişmesine neden olmuştur.613

Meşrutiyet yıllarında iktisatla siyaset geçişlilik kazanmıştır ve ilk kez


siyasetle iktisat bu denli örtüşecektir.614 Bu süreçte bazı İttihatçılarla ordunun
arasında Yıldız hazinesi yüzünden zaten bir çatışma vardır ve bazı İttihatçılar ısrarla
hazineyle ilgili bir soruşturma açılmasını istemektedirler. 1909 Nisan’ında sarayı
işgal eden sıkıyönetim yetkililerinin bazı hazine mallarını zimmetlerine
geçirdiklerinin iddiasıyla yakından etkili olmuştur. Maliye nezaretinin bazı askeri
hesapları gözden geçirmeyi istemesi bu konunun yeniden önem kazanmasına yol
açmıştır. Özellikle Mahmut Şevket Paşa’nın maliye nezaretinden, bütçesinde
gösterilmeyen bazı savaş malzemeleri için ödenek istemesi üzerine anlaşmazlık

608
Akşin, s. 266.
609
Toprak, s. 101. ; Toprak (3), s.159.
610
Toprak, s. 101.
611
Toprak, s. 168.
612
Boratav, s.25.
613
Boratav, s.26.
614
Toprak, s. 2.

100
doruğa ulaşmıştır. Maliye nezareti, bu gibi harcamaların olağanüstü askeri bütçeden
karşılanması gerektiğini ileri sürmüştür.615 Sorun Cavit Bey‘e gelince o da teftiş
şubesinin tarafını tutmuştur.

Bu durum kısa bir süre içerisinde bir kabine bunalımına dönüşmüştür ve


çözüm için Mahmut Şevket Paşa’ya ödün vermek gerekmiştir. 24 Aralık’ta harbiye
nazırı, meclisten nezareti adına ayrılmış olan 9 milyon altının 3 milyonunu dilediği
gibi kullanma yetkisi istemiştir. Meclis ilk önce bu isteğe karşı çıkmıştır fakat sonra
yine Mahmut Şevket Paşa’nın dediği olmuştur. Harbiye nezaretiyle maliye nezareti
arasındaki bu çatışma 1911 Ağustos‘una kadar sürmüştür.616 Bu süre içerisinde Cavit
Bey istifa edecek ve yerine İttihatçı olmamakla birlikte Mahmut Şevket Paşa’nın
dilediği gibi para harcamasına içerlemeyen Nail Bey göreve getirilecektir.617 1911’li
yıllarda Alexander Helphand (Parvus) Türkiye’ye gelmiştir. 1911’den itibaren
Parvus Alman sosyalist basının Balkan mübessilliğini almayı başarmıştır, Balkan
Savaşı’nı takip etmiştir. Parvus aynı zamanda iyi bir iş adamı olduğu için bilinmeyen
kontaklar silsilesi sonunda İttihatçılar tarafından mali ve iktisadi uzman olarak
görevlendirilmiştir.618 Buradan da anlaşılacağı üzere İttihat ve Terakki Hükümeti
iktisadi hususlarda uzmanların fikirlerinden yararlanmaya çalışarak iktisat
politikaları belirlemeye çalışmışlardır.

Cavit Bey’in maliye nazırlığı döneminde ekonominin liberalleşmesi açısından


önemli adımlar atılmıştır. Ancak meşrutiyet yıllarındaki asıl sorun sermaye
yetersizliği olmuştur. Sanayileşmek için kuruluş ve işletme sermayesi sorununa
çözüm bulmak kolay değildir ve girişimcilik için kredi olanakları son derece sınırlı
olmuştur. Osmanlı Devleti‘nin o günkü olanaklarıyla, sanayiye kredi sağlayacak bir
banka kurulması düşünülemez bir durum olarak görülmüştür. Kapitülasyonlar
nedeniyle Osmanlı’nın dili yanmıştır ve dışarıdan yardım beklenemezdir.619II.
Meşrutiyet döneminde Osmanlı İmparatorluğunda sanayi toplumu olma özlemi
ortaya çıkmıştır ve bu yıllar sanayileşme bilincinin oluştuğu yıllar olarak tarihe

615
Ahmed, s. 98.
616
Ahmed, s. 100.
617
Ahmed, s. 100.
618
Mardin, s.102.
619
Toprak, s. 255.

101
geçmiştir. Osmanlı Devleti artık geri kalmışlığın iktisadi nedenlerine daha fazla
eğilme gereği duymuştur.620

Devletin iktisadi politikaların daha düzenli bir biçimde hayata geçirilebilmesi


için bankalara ihtiyaç olduğu fikri artık kabul ediliyordur. II. Meşrutiyet yıllarında
özellikle Ege yöresinde, Müslüman Türk üreticiye ve tüccara kredi kolaylığı
sağlayan bankalar ya da banka işleri gören anonim şirketlerinin yanında kredi
kooperatifleri de kurulmuştur.621 Osmanlı Devleti, Batıyla iktisadi ilişkileri geliştikçe
parasına daha fazla önem vermeye başlamıştır. Liberal ekonomik politikaların
sebebiyle gelişen ticaret, ekonomiyi giderek parasallaştırmıştır.622 Ekonomideki bu
değişim gerek iç, gerekse dış ticaret nedeniyle karmaşık kambiyo ilişkilerine neden
olmuştur.623Bu durumun neticesinde ekonomimizde belirli bir nizamın
sağlanabilmesi için bankacılık gelişmesi gereksinimi ortaya çıkmıştır.

Aslında banka kavramı imparatorluk için yeni bir söylem değildir. Kırım
Savaşı’nın ardından ilan edilecek olan Islahat Hatt-ı Hümayunu tashih-i usul-i sikke
ile umur-ı maliyesine itibar verecek banka müsillu şeyler açılmasını buyuruyor ve
bunun için Maarif-i Ulum ve Sermayeyi Avrupa’dan istifade edilmesini öneriyordur.
1856 yılında Bab-ı Ali yeni para düzeni ve mali yapının güçlendirilmesi için bir
banka ihtiyacı duymuştur.624Oysa yabancı tüccarlar bu ihtiyacı çok daha önceleri
gündeme getirmiştir. Osmanlı İmparatorluğuna baskı kurarak çağdaş bankacılık
anlayışının bir an önce Osmanlı topraklarında benimsenmesini belirtmiştir. İlerleyen
süreçte kurulan Osmanlı Bankası kurulduğu günden itibaren Osmanlı mali ve iktisadi
yaşamına etkin bir biçimde katılmıştır. Bu banka dayandığı sendikaların mali gücü
sayesinde Osmanlı topraklarındaki mali iktisadi girişimlerde ön planda yer almıştır.
Düyûn-ı Umûmiyye-i Osmaniye’nin ilk şekli olan “Varidat-ı Sitte İdaresi” (1879-
1880) Osmanlı Bankası’nın önderliğinde kurulmuştur. Düyûn-ı Umûmiyye kendi
varlığını kısmen Osmanlı Bankası’na borçludur.625 Osmanlı Bankası Düyûn-ı
Umûmiyye ile birlikte devlet içerisinde devlet görünümünde faaliyet yürütmüştür.
Osmanlı maliyesi, Osmanlı Bankası ve Düyûn-ı Umûmiyyedanışmadan iş göremiyor

620
Toprak, s. 295.
621
Toprak, s. 233. ;Yıldız, s.38.
622
Toprak, s. 233.
623
Toprak, s. 233.
624
Toprak, s. 204.
625
Toprak, s. 206.

102
ve bu kuruluşlarsa Londra ve Paris’teki idare meclislerinin sözünden çıkmıyordur.626
Osmanlı Bankası için önemli konulardan biriside Osmanlı parasının durumu
olmuştur. Osmanlı parasının değer oranını koruyabilmek için Osmanlı Bankası,
Birinci Dünya Savaşı‘na kadar çok az para basmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın zorlu
günlerinde ekonominin canlılığa en fazla ihtiyaç duyduğu dönemlerde Osmanlı
Bankası daha fazla para basarak ekonomide bir canlanmaya neden olabilirdi görüşü
oluşmuştur. Osmanlı Bankası’nın savaş yıllarında izlediği sıkı para politikalarının
daha detaylı bir şekilde incelenmesi gerekiyordur.627 Buradan da anlaşılacağı üzere
dışarı bağımlı bir banka olan Osmanlı Bankası’nın savaş yıllarında izlemiş olduğu
para politikası İttihat ve Terakki yönetimini zor duruma sokmuştur.

Osmanlı Devleti için Osmanlı Bankası pek çok konuda önemli rol
oynayacaktır. Örneğin Osmanlı topraklarında demiryolu yapımı için uygulanan
kilometre teminatı ya da garanti güvence usulünü 1888’de Osmanlı Bankası
bulmuştur. 1883 yılında faaliyete geçen tütün rejisinin kurucularından biri Osmanlı
Bankası’dır. Osmanlı Bankası ayrıca Tönbeki Şirketi ve Ereğli Kömür Madeni
Şirketleri‘nin işletilmesine de katılmıştır.628Meşrutiyet döneminde devlet bankası
olarak düşünülen Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası ve faaliyet alanı genişletilen Ziraat
Bankası’nın yanı sıra, gerek İstanbul’da, gerekse taşrada milli nitelikte bir dizi kredi
kurumu doğmuştur.629

Meşrutiyetin ilanının ardından iktidara gelen İttihat ve Terakki para


politikalarıyla kredi politikalarının ne denli iç içe olduğunu görmekte gecikmemiştir.
Ülke ekonomisinin finansal derinlik kazanmadıkça bağımlı yapısından
630
kurtulamayacağının farkına varmıştır. 19. yüz yılda kurulan Osmanlı Bankası ve
Ziraat Bankası gibi ilk girişimleri bir kenara koyacak olursak gerçek anlamda
bankacılık anlayışının geliştiği ve kredi politikalarının oluştuğu evre İttihat ve
Terakki dönemine rastlamaktadır. Ülkede “Milli Bankalar” bu dönemde yeşermiştir,
sermaye birikimi bu evrede anlam kazanmıştır. Milli Bankalar dönemiyle birlikte
milli iktisat kavramı Osmanlı Devleti içerisinde daha çok konuşulmaya başlanmıştır.

626
Toprak, s. 210.
627
Şevket Pamuk, 100 soruda Osmanlı Türkiye İktisat Tarihi 1900-1914, Gerçek Yayınevi,
İstanbul,1990, s.192.
628
Toprak, s. 206.
629
Toprak, s. 222.
630
Toprak, s. 222.

103
İttihat ve Terakki üyeleri bu anlamdaki girişimleri takdirle karşılamış ve gerektiğinde
her türlü kolaylığı göstermiştir.631

Osmanlı ekonomisi yapısal ve niteliksel anlamda ekonomik bir dönüşümün


içerisine girdiği bu süreçte Osmanlı Devleti’nde boykot kültürü de gerçek anlamda
gelişmeye başlamıştır. 1908 yılındaki Osmanlı boykotunun ardından kısa bir süre
sonra bu boykotun içerisindeki yapılar kendi örgütlerini oluşturmuşlardır.632 Bunlar
Harb-i İktisadi Cemiyeti ve Boykotaj Sendikası’dır.633İlki daha çok boykot hareketini
imparatorluğun farklı köşelerine ve toplumun çeşitli kesimlerine yaymaya çalışan bir
sivil toplum örgütüyken, ikincisi daha çok Avusturya ve Bulgar mallarını satın
almayı, ithal etmeyi ve satmayı reddeden tüccarların örgütlenmesine dayanmıştır.634

İmparatorluğun yeni bir ticari dönüşüm içerisine girmesi sosyokültürel


anlamda toplumsal hareketleri beraberinde getirmiştir ve farklı konular tartışılmaya
başlanmıştır. II. Meşrutiyet döneminde Müslüman kesim ticarete özendirilirken
İslam dininden de yararlanılmış dini çevrelerde ticaretin önemi tartışılmaya
başlanmıştır.635 Bu dönemde dinen iktisadi uğraşlara cevaz verilmiştir, ticaret ve
sanatın dine ters düşmediği vurgulanmıştır. Özellikle Müslüman Türk unsur
şirketçilik girişimlerine özendirilmeye başlamıştır. Müslüman Türk unsurun
şirketçilik girişimlerinde ittihatçıların payı büyüktür. İttihat ve Terakki “milli”
şirketlerin kuruluşuna fiilen ön ayak olmuştur. Üreticiyi, esnafı, tüccarı şirketlerde
örgütleyerek “milli ticaretin” doğuşuna ortam hazırlamıştır.636Ticari işlemlerde
Türkçenin kullanılması herkes için zorunlu kılınmıştır. Meslek okulları ve gece
dersleri açılarak o zamana kadar yabancıların ve gayrimüslimlerin elinde olan iş
kollarında Müslümanların da istihdamı sağlanmaya çalışılmıştır.637 “Milli ticaret”
anlayışı kimi kez serbest rekabetçi liberal iktisat öğretisiyle bağdaşmayacak
yöntemleri gerekli kılmış, bu arada “gayrı meşru” kazançlara yol açmıştır. İttihat ve
Terakki “milli iktisat” döneminde bu tür gayrı meşru işlemlerin kaçınılmazlığına

631
Toprak, s. 222.
632
Y. Doğan Çetinkaya, 1908 Osmanlı Boykotu; Bir Toplumsal Hareketin Analizi, İletişim Yayınları,
İstanbul, 2014, s. 44. ; İnalcık, Quataert, s.958,959.
633
Çetinkaya, s. 44.
634
Çetinkaya, s. 44.
635
Toprak, s. 120.
636
Toprak, s. 144.
637
Toprak (2), s.77.

104
inanıyordur ve elde edilen sonucun yöntemi meşrulaştıracağını savunmuştur.638
Sakızlı Ohannes Paşa serbest ticaret adı altında yapılan hileli ticaretin, serbest ticaret
ile bir ilgisinin olmadığını belirtmiştir. Bunun nedeninin ahlak ve benzeri konulardan
kaynaklandığını belirtmiştir.639

Öte yandan dış borçlar sorunu çığ gibi büyümeye devam etmiştir. 1910 tarihli
Usul-i Muhasebe Kanunuyla bu sorunun üstüne gidilerek bütçe birliği sağlanması
hedeflenmiştir. Tüm gelirler hangi daire kanalıyla gelirse gelsin hazineye aktarılmış
ve bütün devlet gelirleri hazineye hâkim olmaya başlamıştır.640Tüm vergi gelirlerinin
tek bir kanalda toplanması Tanzimat sürecinde başlamıştır ve Sultan II. Abdülhamid
döneminde de devam etmiştir. İttihat Terakki iktidarı döneminde ise bu durum
zirveye ulaşmıştır.641Bu durum aslında II. Meşrutiyetin ardında gelen süreçte liberal
ekonomi politikalarıyla birazcık çelişen bir durumdur. Osmanlı ekonomisi devlet
hazinesine bağlı olarak devletçi ekonomiye biraz göz kırpmaya başlandığı
söylenebilir. Öte yandan bu evrede maliyenin denetim süreci etkinleştirilmiş,
dairelerde maliyeye bağlı muhasebat müdüriyetleri kurulmuştur. Divan-ı
Muhasebat’ın ıslahıyla harcamalardan önce giderlerin vizesi usulü başlatılmıştır ve
maliye teftiş heyetinin ilk esasları da bu dönemde gündeme gelmiştir. 1910 yılında
yapılan bu hamleyle birlikte maliye nezareti bir “vezne müdüriyeti” olmaktan
çıkmıştır, düzenli ve saygın bir bakanlığa dönüşmüştür.642Hükümet 1910 yılında
yapmış olduğu bu hamleyle dış borçlara ihtiyaç kalmayacağını düşünüyordur.
Memurlar konusu hala yönetim için büyük bir sorun oluşturmaktadır. İttihatçılar
verimi düşüren yozlaşmış memurların bırakılmasının eninde sonunda ülke ekonomisi
için daha pahalıya mal olacağını hesaplamamışlardır. Üstelik aynı zamanda ordunun
yenilenmesi masraflarını karşılamak gerekmektedir. Bu da yıldan yıla artan bir gider
kalemi olarak karşılarına çıkıyordur.643 Doğal olarak ittihatçılar mecburen bu
dönemde iki yakalarını bir araya getirebilmek için dışarıdan borç almayı
sürdürmüştür.

638
Toprak, s. 144.
639
Çavdar (2), s.56.
640
Toprak, s. 341.
641
Güran, s.315.
642
Toprak, s. 341.
643
Ahmed, s. 102.

105
Bu dönemde maliye nezaretinin önemi hayli artmıştır. 1911 yılının
temmuzunda kurulacak olan Mali Islahat Komisyonu’nun yetkileri mart ayında
genişletilmiştir. Bu komisyonun çoğu yabancı uzmanlardan oluşmaktadır ve
çalışmalarını dönemin maliye nazırı başkanlığında sürdürmüşlerdir. Bu komisyonun
bir diğer görevi mali idarede yapılacak ıslahatın programını hazırlamaktır. Devletin
imzaladığı ihale ve imtiyaz mukavelelerindeki mali koşulları ve ortaya çıkabilecek
anlaşmazlıklarla itirazları incelemektedir.644Bunun yanı sıra 1911 yılının siyasi
programı yine çok tartışılacaktır ve ortalığı savaş meydanına dönüştürecektir.645 Bu
dönemde anayasal meselelerin yanında İttihat ve Terakki’nin siyasal programında ilk
kez görülen meseleler de ortaya çıkmıştır. Bu plandaki ilk sorun kapitülasyonların
kaldırılmasıdır. Tüm vergilerde reform yapılması öngörülmüştür ve temettü
vergisinin yabancılara da uygulanacağı açıklanmıştır. Topraksız köylü sorunu
yeniden ele alınmıştır, gayrimenkul mülkiyet hakkının köylüye zarar vermeyecek
şekilde ayarlanması benimsenmiştir. Zirai kredilerin arttırılması tartışılan bir diğer
mesele olmuştur. Böylece İttihat ve Terakki kapitülasyonlara karşı cephe alma
yoluna bu kongre ile girmiştir ve artık partinin sosyal ve ekonomik politikası
yuvarlak tekerlemelerden kurtularak açık seçik prensiplere bağlanmıştır. Feodal bir
ziraat ekonomisi içerisinde bocalayan köylüyü amaç edinmiştir. Kalkınmayı
yabancılara kadar yayılacak olan bir vergi reformuna ve kapitülasyonların ilgasına
bağlaması doğru bir yolun açıldığına işarettir.646

1911 yılında gayrimüslimlerle ilgili yapılan bir başka düzenlemenin iç


yolculuklarda kullanılan “Mürur Tezkerelerinin” kaldırılması olduğunu görüyoruz.
1911 yılında çıkan bir başka yasa; İstanbul’daki gayrimenkullerin kaydı, sokakların
adlandırılması ve evlerin numaralandırılması esasını getiriyordur.6471911 yılında
sanayi teşvikiyle ilgili iki kanun çıkarılmıştır. 22 Mayıs 1911 tarihli iki kanun
fabrikaların tesisat-ı iptadiye ve tavsiyesine ait olarak memalik-i
ecnebiyedencelbolunacak alet ve edavatın gümrük resminden muaf tutulması
hakkındadır.648 1911 yılında Ege’de İncir Himaye-i Zürra (Çiftçi) şirketinin 1912’de

644
Ahmed, s. 181.
645
Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler: İttihat ve Terakki, Bir Kuşağın, Bir Partinin
Tarihi, Cilt:3, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1989, s. 231.
646
Tunaya, s. 231.
647
Akşin, s. 364.
648
Akşin, s. 365.

106
yerli malının kullanılmasını özendirmek için İstihlak-ı Milli Cemiyetinin
kurulduğunu görüyoruz. 1909-1913 yılları arasında toplam sermaye 79,2 milyon
kuruş ( yılda ortalama 15,9 milyon kuruş olan) 27 milli sermayeli sanayi şirketi
kurulmuştur. Şirket sayısı bakımından 5 kat, sermaye bakımından 9 kat bir artış söz
konusudur.649Aynı dönemlerde yabancı sermayeli sanayi şirketlerinde sayı ve
sermaye bakımından yalnızca 2 kat bir artış söz konusudur. Yani sanayi açısında bu
dönemde yerli sanayide bir büyümenin söz konusu olduğu söylenebilir. Tarımda da
İttihat ve Terakki’nin denetleme iktidarı döneminde üretim artış hızıyla çarpılınca bir
yükselme görülecektir.650

Bu dönemde eğitim alanında da önemli hamleler yapıldığı söylenebilir.1904-


1908 yılları arasında maarif bütçesi 200 bin lira civarındayken, 1909 yılında 600 bin,
1910 yılında 940 bin, 1914 yılında 1. 230. 000 liraya çıkmıştır. Bu sayıları
karşılaştırırken bu arada imparatorluğun küçüldüğünü de hesaplamak gerekir. II.
Meşrutiyetin ilanında 79 idadi ve sultani (lise) varken, 1914 yılına kadar bu sayı 95’e
çıkacaktır. Öğrenci ve öğretmen sayılarında da öncesine göre önemli artışlar
olmuştur.651

Öte yandan yapılan bu hamleler maliye sorununu gerçek anlamda çözmek


için yeterli değildir. Maliye sorunu, Babıâli’nin en büyük derdi olmaya devam
etmiştir. Dış politikada da doğru hamleler yapıldığı söylenemezdir. İktidara fiilen
gelen ittihatçılar, 26 Şubat 1909 günü Avusturya ile bir anlaşma imzaladılar. Bu
anlaşmaya göre fiilen Avusturya’nın egemenliğinde bulunan Bosna-Hersek
Avusturya-Macaristan’a katılmıştır ve Avusturya buradaki payitaht arazileri için 2. 5
milyon altın lira ödemeyi kabul etmiştir.652 İttihat ve Terakki’nin iktidara ortak
olduğu dönemde Bulgaristan elden çıkmıştır, Bosna-Hersek işgal edilmiştir, Girit
elden çıkmıştır, ancak iktidarı ele geçirdikten sonra bir antlaşmayla Bosna-Hersek,
Avusturya-Macaristan’a bırakılmıştır.653

Cihan harbi öncesi altın çağını yaşayan Düvel-i Muazzama’ya karşı


ittihatçıların direnecek gücü sınırlı olmuştur. Tek çözüm çaresi ülkeleri birbirine

649
Akşin, s. 81. ; Emine Kıray, s.175. ; Toprak (2), s.113.
650
Akşin, s. 81.
651
Akşin, s. 81.
652
Budak, s. 83.
653
Budak, s. 83. ; Toprak (2), s.3.

107
karşı kullanmak ve bunlardan bir tarafa dayanmak olmuştur.654 Bu arada Almanlar,
ittihatçılara başkalarından sağlayamadıkları durumda para bulmaya söz vermişlerdir
ve Alman bankalarının temsilcileri, 1 Kasım’da İstanbul’a gelmişlerdir. 7 Kasımda
11 milyon altınlık borç için anlaşma yapılmıştır. Bu paranın 7 milyonu 1910 yılı
içinde, geri kalan 4 milyonunu ise 1911 tarihinde vereceklerdir ve faiz yüzde 4
olacaktır.655

İngiltere 28 Aralık 1912 tarihinde Kamil Paşa hükümeti zamanında Irak


petrollerinin imtiyazlarını istemiştir.656 Hükümet bu dönemde Almanları
gücendirmemek üzere onların da bu sermayeye yarıya yakın katılması şartıyla bunu
kabul etmiştir.657 İngiltere’nin göstereceği bir şirkete yaklaşık olarak 60 yıl boyunca
tekel olarak gemicilik imtiyazı verilecektir ve şirketin sermayesi Osmanlılar ve
İngilizler arasında yaklaşık olarak eşit bir şekilde bölüşülecektir. Böylece İngiltere
stratejik düşünerek, Almanlar daha demiryollarını Bağdat’a getirmeden,
demiryolunun Basra Körfezi ve Hint Okyanusu’na açılacağı bölgeye ağırlığını
koymuşlardır.658

1912 yılındaki Osmanlı ekonomisini etkileyecek olan önemli gelişmeler


Trablusgarp Savaşı ve Balkan Savaşlarıdır. Özellikle Trablusgarp Savaşı çok farklı
bir yapıdadır. Tevfik Çavdar bu dönemde Osmanlı Devleti’nin durumunu incelemek
için İtalya’nın bu savaşa Düyûn-ı Umûmiyye’den aldığı borçlarla girdiğini
belirtmenin yeterli olacağını söylüyordur.659Düyûn-ı Umûmiyye’den aldığı borçla,
İtalya’nın savaşı finanse ettiğini bilmek herhalde onlar için şaşırtıcı olmuştur ve
Düyûn-ı Umûmiyye, İtalya’yı Osmanlı parasıyla desteklemiştir.6601912 yılında
maliye nezaretinin çıkardığı hazine bonoları, yine yabancı bir sermaye grubunun
kurmuş olduğu Türkiye Milli Bankası‘nda kabul görürken, devlet bankası ayrıcalığı
taşıyan Osmanlı Bankası tarafından geri çevrilmiştir.661Yani milli sermayenin
oluşturulmasına katkı sağlamak amacıyla oluşturulan banka sisteminin çarkları yavaş
yavaş dönmemeye başlamıştır.

654
Toprak, s. 339.
655
Budak, s. 103.
656
Akşin, s. 347.
657
Akşin, s. 347.
658
Akşin, s. 348.
659
Çavdar, s. 105.
660
Tunaya, s. 445.
661
Toprak, s. 200.

108
Balkan coğrafyasında da karışık bir atmosfer söz konusudur. Çoğunluğu
Müslüman olmayan vatandaşlardan meydana gelen Balkanlar, imparatorluk içinde
kaldığı sürece Osmanlı ideolojisinde İslamcılık unsurunun fazla ağır basmaması
gerekiyordur. Böylesine değişik unsurlardan meydana gelen bir coğrafyayı bir arada
tutmanın tek yolu; eğitimi, orduyu ve ekonomiyi merkezi bir sisteme bağlamak
olmuştur.662 Balkan coğrafyası da bu dönemde kaynamaya başlamıştır.

Gerek Trablusgarp Savaşı gerekse Balkan Savaşları’nda Osmanlı Devleti’nin


çok ciddi kayıplar vermesindeki en önemli sebeplerden birisi bu dönemde devletin
donanma gücünün gerçek anlamda çok kötü bir durumda olmasıdır. Gerek yeni
borçlardan kaçınma gerekse donanmanın kara ordusuna göre denizlerin ufku
nedeniyle daha güç denetlenebileceği endişesi II. Abdülhamid’i endişeye gark
etmiştir. Aynı şekilde II. Meşrutiyet yıllarında da 10.000 tonluk büyük gemi
yaptırılması sürekli engellerle karşılaşmıştır. Mali gerçekler ileri sürülerek
Osmanlı’nın en azından Ege’de deniz üstünlüğünü yitirmesine göz yumulmuştur.
Sonuç olarak Trablusgarp’a yeteri miktarda Osmanlı yardımı götürülememiştir ve
Balkan Harbi sırasında Osmanlı donanması, Balkan devletlerinin donanma gücü
karşısında varlık gösterememiştir.663

Osmanlı’nın yaşamış olduğu Trablusgarp Savaşı ve akabinde Balkan Savaşı


Osmanlı’nın elinde az miktarda olan parasını da harcatmıştır ve Osmanlı hazinesi
boşalmıştır. Almanların Osmanlı hazinesine koyduğu paralar karşılığında İttihat ve
Terakki yönetimi harbe girmeyi vaat etmişlerdir. Devlet kasasının boş olduğu
Almanya’ya bildirilmiştir ve beş milyon liralık bir Alman borcu sağlanmıştır.
Almanlar bu dönemde bu para yardımını reddetmelerinin İstanbul’da bir yönetim
değişikliğine neden olacağını ve bu durumun Almanya’ya zarar vereceğini
biliyorlardır.664Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nda Almanya’nın Türkiye’ye
gönderdiği silah ve donatım 616 milyon mark tutuyordur ve harpten sonra yapılan
hesaplara göre bu miktar 850 milyonu aşıyordur.665

662
Ahmed, s. 165.
663
Toprak, s. 128.
664
Budak, s. 17.
665
Budak, s. 17.

109
4.2. 1913 sonrası Milli İktisat Politikası

1913 yılına gelindiğinde Balkan Savaşı’nın getirmiş olduğu sonuçları gören


İttihat ve Terakki karşısındaki asıl düşmanın iktisadi kimliğini ilk olarak keşfetmiştir.
Uygulanmış olan Liberal İktisat politikası ayrılıkçı gayri Müslim ulusların iktisadi
açıdan güçlenmesine yaramıştır. Balkan savaşlarından sonra İttihat ve Terakki
İdaresi Türk ve Müslüman halkın iktisadi açıdan güçlenmesi için ekonomi
politikaları uygulamaya başlayacaktır. 1913 yılından itibaren İttihat ve Terakki
İdaresi’nin içinde kimliksel bir dönüşümde olmaya başlamıştır. Artık İttihat ve
Terakki’nin İslamcı kimliğinin ön planda olmasından çok Türkçü kimliği ön plana
çıkmaya başlamıştır.666

Trablusgarp Savaşı ve Balkan Savaşları’nın sonunda İtalyanlar Libya’yı ve


Balkan devletleriyse Türkiye’nin Edirne ve İstanbul arasındaki kara parçası dışında
kalan Avrupa’daki topraklarının tümünü işgal etmişlerdir.667 Yalnızca alan ve nüfus
olarak hesaba vurulduğunda, Türklerin 3 milyon kilometrekarelik bir alanın 1. 100
bin kilometrekaresini ve 24 milyon nüfusun 5 milyonunu yitirdikleri görülecektir.
Kayıplar özellikle Rumeli bölgesini de kapsadığı için önemlidir. Rumeli, yıllardan
beri imparatorluğun zenginliklerine büyük katkı sağlayan verimli arazilere ev
sahipliği yaptığı gibi aynı zamanda orduya asker, bürokrasiye eleman yetiştiren
başlıca kaynaktır. Rumeli toprakları imparatorluğa çok uluslu kimliği kazandıran
topraklardır ve bu toprakların kaybedilmesinin Jön Türkler’in ideolojilerine olan
etkisi ağırlık merkezlerinin Anadolu’ya kayması olmuştur.668 İttihat ve Terakki
Partisi’nin bu dönemde geçirdiği kimliksel dönüşümün arka planında bu durumda
çok etkili olmuştur.

1913 yılında meydana gelen bir diğer önemli olay Mahmut Şevket Paşa’nın
katledilmesidir. Özellikle bu olayın ardından gelen süreçte İttihat ve Terakki
yöneticilerinin uyguladığı politikalar çok düşündürücü olmuştur. Mahmut Şevket
Paşa olayı üzerine İttihat ve Terakki Hükümeti, İstanbul’da kendi siyasetine zararlı
gördüğü ne kadar adam varsa, haklı haksız demeyerek hepsini Sinop’a sürmüştür.
Sultan II. Abdülhamid döneminde de Trablusgarp, Fizan ve Yemen gibi bazı yerler

666
Akşin, s. 254.
667
Ahmed, s. 185.
668
Ahmed, s. 186.

110
siyasi zanlılar için sürgün yeri tayin edilmiştir ve padişahın gazabına uğrayanların
buralara gönderilmesi bir gelenek halini almıştır.669 O dönemlerde padişahın bu
tutumu istibdatçılıkla suçlanmıştır. Fakat görüldüğü üzere İttihat ve Terakki de
iktidarın ipini ellerine aldığı zaman aynı tutumları sergileyecektir.

1911-1913 arası dönemde Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nın getirdiği


yenilgi toprak kaybı yanında Anadolu ve Trakya topraklarına gelen göçmenlerle
beraber ortaya çıkan ekonomik bunalım beraberinde ekonomik sorunları da
getirmiştir. Bu savaşlar beraberinde liberal ekonomiden vazgeçişi getirmiştir,
ulusçuluk ile beraber milli iktisadın da ortaya çıkmaya başladığını göreceğiz.6701913-
1914 boykotu Trablusgarp Savaşı ve Balkan Savaşları’ndan sonra Osmanlı
Devleti’nde milli iktisadın oluşmasında büyük bir yere sahip olmuştur. Oluşmaya
başlayan ulus bilinci beraberinde milli iktisadın oluşmasını da sağlamıştır.671 Milli
iktisat politikası ile Türk Müslüman halk gayrimüslim ve yabancı devletlere göre
kayrılmaya çalışılmıştır. Müslüman halk artık ekmek kapısı olarak devleti değil de
ticareti örnek alması yönünde yol gösterilmiştir.672Bu noktada İttihat ve Terakki’nin
uygulamış olduğu serbest ticaret politikası ve milli iktisat politikası kesişmektedir.
Her ikisinin de ortak amacı Osmanlı Devleti’nin Türk Müslüman tebaasının ticari
hayatta yer almasını amaçlamak olmuştur. Liberal iktisat politikasının ve milli iktisat
politikasının ortak amacı Türk Müslüman tebaayı ticarete sokmak olmuştur.

İttihat ve Terakki’nin iktidarı döneminde verdiği tavizlerin karşılığında ciddi


olarak iktisadi bağımsızlık yönünde Avrupalı devletlerle pazarlığa oturduğunu da
görüyoruz. Örneğin Hakkı Paşa, 1 ve 24 Mayıs 1913 tarihinde verdiği iki muhtırayla,
Osmanlı gümrüklerinin %13’e çıkmasını, İngiliz uyruklarının da Osmanlılar gibi
temettü vergisi ödemesini, İngiliz postanelerinin kaldırılmasını ve kapitülasyonlara
son verilmesini görüşmek üzere; İngiltere’nin sırf hukukçularından kurulu bir
komisyona katılmasını istemiştir.673İngiltere’nin 29 Temmuz 1913 tarihinde
imzaladığı bir bildirgeyle bu istekler karşısında olumlu bir tavır takınacaktır. İttihat
ve Terakki’nin isteklerinin gerçekleşmesi öbür devletlerinde kabulü şartına bağlı

669
Kuran, s. 407.
670
Yıldız, s.37,38.
671
Toprak (2), s.111.
672
Toprak (2), s.7.
673
Akşin, s. 348.

111
olduğu için fiilen bir şey elde edilmemiştir ve ne kadar bir süreden sonra hedefine
ulaşacağı belli değildir.674

Osmanlı artık kapitülasyonlardan gerçek anlamda bunalmış bir durumdadır.


Yabancı şirketler kapitülasyonları bahane ederek hiçbir mali sorumluluk altına
girmeden ve devlete vergi ödemeden Osmanlı ticaret hayatına katılıyorlardır.675 Bu
durum yerli üreticilerin ve zanaatkârların vaziyetini daha da kötüleştirmiştir; zira
zaten sermaye, bilgi ve ticari geniş görüşlülük ve yetişmiş eleman açılarından
Avrupalı şirketlerle rekabet edecek gücü olmayan yerli zanaatkâr ve tüccarların
faaliyet gösterebilmek için ayrıca devlete vergi vermeleri ve devletin koyduğu bazı
kurallara uymaları gerekiyordur.676Kapitülasyonlar, devlet olmanın en önemli
göstergelerinden birisi olan kendine mahsus bir iktisadi siyaset belirlenmesinin
önündeki en büyük engel olduğu gibi reform süreci boyunca yabancı devletler
tarafından ülkenin içişlerine karışmak amacıyla bir müdahale aracı olarak da
kullanılmıştır.677 Fransızlarla 11 Eylül 1913 ve 9 Nisan 1914 tarihlerinde imzalanan
antlaşmalarla, İngiltere’nin kabul ettiği ve Türkiye’yi iktisadi bağımsızlık yoluna
sokacağı umulan bazı tavizler (kapitülasyonların genel bir kabulle kalkması gibi)
karşılığında Fransa’ya birçok demiryolu imtiyazları ve hatta Hicaz demiryolunun
müdahale imkânları tanınacaktır.678

1913 yılındaki önemli gelişmelerden bir diğeri de toplanan kongre olmuştur.


Bu kongrenin en büyük özelliği, İttihat ve Terakki’yi fiili tek parti rejimine
dönüştürecek olan olayların içinde toplanmış olmasıdır. Hükümeti devirmeye
endeksli olan Babıâli vakası atlatılmıştır, fakat Mahmut Şevket Paşa muhaliflerin
suikastına kurban gitmiştir.679Trablusgarp ve Balkan Savaşları‘nda şekillenen
milliyetçi akımın etkisi 1913 programına da yansımıştır ve antiemperyalizm siyasal
olduğu kadar ekonomik bir karakterde kazanmıştır. Daha önceki programlara
nazaran 1913 kongresinde iktisadi ve milli terimlerin kullanılmış olması ilginçtir.
Altı bölümden oluşan siyasal programın en geniş bölümü ekonomiye ayrılmıştır.
“Kısm-ı iktisadi” başlıklı bu bölümde, geri kalmış bir sosyal yapının ana dertlerine

674
Akşin, s. 349.
675
Akyıldız, s. 186.
676
Akyıldız, s. 187.
677
Akyıldız, s. 187. ; Toprak (2), s.6.
678
Akşin, s. 395.
679
Tunaya, s. 234.

112
değinildiği açıktır.680 Ziraat geliştirilecek, ziraatçilere düşük faizli uzun taksitli borç
verecek toprak kredisi bankası kurulacaktır. Ziraat alanındaki feodal bağlar da bir
ıslahatın içindedir. Sanayi alanında “Teşvik-i Sanayi Kanunu” uygulamaya
hazırlanacaktır.681 Aynı zamanda 1913 yılındaki bu kongrede daha öncede değinilen
fırka içinde örgütlenme sorunlarına açıklık getirilmiştir.682 Kısacası gerek ülkenin
gerekse İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin idaresinde yapılacak ıslahat ve
imparatorluğun yeni ideolojik temeli gibi sorunlar, 1913 İttihat ve Terakki
Kongresi’nde görülmüştür.683

1912-1913 yılları arasında sanayi üretimindeki düşüklük ihracata ve tüketime


yansımıştır. Aynı yıllarda ithalattan sanayi için gerekli kalemlerden çok manifaktür
ürünleri %56-60 gıda maddeleri %32-28’te başta gelmiştir. Zanaat dallarının
gereksinimini sağlayacak hammadde ve sanayi gereçleri ise toplam ithalatın %6’ sı
civarında kalmıştır. Ülkedeki ticaret sermayesi yeni yatırımlara girecek kadar güçlü
değildir ve sadece aracı bir konumda kalmıştır.684 Buradan anlaşılacağı üzere
Trablusgarp ve Balkan Savaşları ülkenin ticari durumunu büyük oranda etkilemiştir.

Ancak Osmanlı Devleti için Trablusgarp ve Balkan Harbi’nin anıları bellekte


tazeyken bütün dünyada cihan harbi patlak vermiştir.685 Savaşın doğurduğu karmaşa,
taşımacılıktan doğan aksaklık, işgücü açığı, piyasa mekanizmasının işlerliğini
yitirmesi tarımsal üretimin kısa sürede düşmesine yol açacaktır.686Büyük kentlerin
beslenmesi savaş boyunca ithalat ile yapılmıştır.687 Balkan Savaşı‘ndaki olağanüstü
borçlanmalar dolayısıyla olacak, dış borçlar 1911 bütçesinin %23,7’sini
oluştururken, 1914 bütçesinin %35,1’ini oluşturmuştur.688 1913 ve 1914 yılları
arasında yürekler acısı olan iktisadi ve içtimai buhranlarımıza bir hal
çaresibulunduğuna inanmak çok zor bir durumdur. Bu dönemde Almanlar “Cihan
Harbinde bizimle birleşirseniz size paraca istediğiniz kadar yardım ederiz. Ordunuzu
iaşe ve teçhiz eder ve sair masraflarınızı da karşılarız.” teklifinde bulunmaları,

680
Tunaya, s. 235.
681
Tunaya, s. 236.
682
Çavdar, s. 90.
683
Ahmed, s. 173.
684
Ortaylı, s.24,25.
685
Toprak, s. 383.
686
Toprak, s. 383.
687
Boratav, s.32,33.
688
Akşin, s. 367.

113
Almanya ile birleşmemizin en büyük sebebi olmuştur.689 Almanya bize “kendileriyle
birleşirsek, hele kendileriyle beraber harbe girersek hemen her ay 500.000 lira
vermeyi vaat etmişlerdir, harbin sonuna kadar yardımın yapılacağını” ilave
etmişlerdir. Alman hükümetiyle 31 Aralık 1913 tarihinde akdedilen bir anlaşmayla,
Almanya yüzde 6 faizle 5 milyon lira avans vermeyi (parayı harpten sonra taksitlerle
ödememizi) kabul etmiştir. Ancak bu paranın antlaşmanın imzalanmasından sonra
250. 000 lirasının verileceği noktasında İtilaf Devletleri’yle fiilen harbe girdikten
sonra verilebileceğini şart koşmuşlardır. Bu durumda bu paranın fiilen savaşa
girinceye kadar ödenmeyeceği ancak savaşa fiilen iştirakle olacağı
anlaşılmaktadır.690

Almanlar bu dönemde Osmanlı Devleti’ni kendi yanlarında harbe sokmak


için savaşın başındaki Marne yenilgisini gizlemeye çalışmışlardır. Bu sırada
belirttiğimiz gibi Osmanlı Devleti’nin hazinesi boştur ve şiddetli para sıkıntıları
çekiliyordur. 27 Eylül 1914 tarihinde yapılan kabine toplantısında Almanya’dan borç
para isteme imkânları üzerinde durulmuştur. Almanlar, Osmanlı Devleti’nin Rusya
ve İngiltere’ye karşı harbe girmesi karşılığı borcun taahhüt edileceği yer almıştır.691
Almanya’dan borç almaya yönelik hesapların yapıldığı bir dönemde Nisan 1914’te
Fransa ile yapılan ve Paris borsasında işlem gören borçlanma İttihat ve Terakki’nin
ileri gelenleri arasında büyük bir sevinç uyandırmıştır.692 İlerleyen süreçte
Almanya’dan da istenilen borç alınacak ve bunun karşılığı olarak Enver ve Talat
Beyler Osmanlı Devleti’ni harbe sokmaya karar verecektir.693 Savaşın başlamasıyla
beraber artan askeri harcamalar hükümeti müttefiki Almanya’dan borç istemeye
itmiştir. Almanya, Osmanlı Devleti‘nin kabaran borçlarını gördükçe borç verme
hususunda artık isteksiz davranmaya başlamıştır. 1914-1915 yıllarında Almanya’dan
175 milyon mark borç alındığı gibi, Alman şirketlerine de silah ve mühimmat olarak
150 milyon lira borçlanılmıştır. Almanya bu süre boyunca Osmanlı Devleti’ne altın
olarak borç vermekten kaçınmıştır.694 Osmanlı Devleti savaş süreci boyunca

689
Budak, s. 106.
690
Budak, s. 107.
691
Kocabaş, s. 201.
692
Çavdar, s. 81.
693
Kocabaş, s. 201.
694
Ali Akyıldız, Osmanlıda Kâğıt Para Maliye ve Toplum, İletişim Yayınları, İstanbul,2018, s.320.

114
müttefiki Almanya’daki altınları teminat göstererek Düyûn-ı Umûmiyye vasıtası ile
borçlanmayı devam ettirebilmiştir.695

Birinci Dünya Savaşı’nda milli iktisat politikasını benimseyen Osmanlı


Hükümeti, iktisadi alanda müttefiki Almanya’yı örnek almaya başlanmıştır. Smith,
Ricardo ve Bastiat gibi iktisatçılardan yüz çevrilerek Friedrich, List, John Rae, Paul
Cauwes gibi milli iktisatçıların görüşleri benimsenmeye başlanmıştır. Savaş
yıllarında milli iktisadı benimseyen ve sermaye sorunu vurgulayan yazar Ahmed
Muhiddin Bey’dir. İttihat ve Terakki’nin güdümündeki İslam Mecmuasında İktisat
üzerine yazılar yazmıştır. Ahmed Muhiddin Bey F. List’in görüşlerini benimsemiştir
ve Osmanlı topraklarında milli sermayenin en kısa sürede oluşturulmasını önermiştir.
Ahmed Muhiddin Bey ülkenin kalkınmasında dış sermayenin etken olduğunu
söylemiştir, ülkenin kalkınması için milli sermayenin oluşturulması gerektiğini
yazılarında vurgulamıştır.696 Ziya Gökalp ise milli iktisadı iki devrede ele almıştır.
İlk devre olarak “Milli istihsal milli istihlaka tamamıyla tekâmül ederek” milleti
iktisaden kendi kendine yetebilecek hale getirebileceğini savunmuştur. Diğer bir
deyişle ilk devre birikim sürecini ifade etmiştir. Tüm olanaklar üretimin artırılmasına
seferber edilmelidir, gelirin dağılımına bakılmaması gerektiği görüşünü savunmuştur
Ziya Gökalp.697 Ziya Gökalp ikinci aşamada ise gelirin eşit bir şekilde pay edilmesi
gerektiğinden söz etmiştir. Ziya Gökalp’a göre Türkler ve gayrimüslim unsurlar
arasında ortak bir değer yoktur. Bunlar arsındaki ortak değerlerin olmaması milli
iktisadın oluşmasını engellemektedir demektedir.698 Ziya Gökalp milli iktisat ile
iktisadi yurtseverlik arasında bağ kurmuştur. Serbest ticaret taraftarlarını yurtsever
olmamakla suçlamıştır.699 Tekin Alp de milli iktisat hususunda bireylerin elinde
toplanan nakdi servetin bireylere eşit dağıtılması gerektiği görüşünü
benimsemiştir.700 Tekin Alp; sosyal güvenlik, daha adil bir vergi düzeni ve toplumsal
iyileşmeyi hedefleyen bir iktisadi politika bilimini savunmuştur.701 Tekin Alp milli
iktisat adı altında harp zengini olmuş kişilere de yazılarında eleştirilerini

695
Akyıldız, s.321.
696
Toprak (2), s.67.
697
Toprak (2), s.18.
698
Toprak (2), s.19.
699
Çavdar (2), s.166.
700
Çavdar (2), s.167.
701
Çavdar (2); , s. 169.

115
yöneltmiştir. Tekin Alp’e yazılarında harp zenginlerinin kumarbazdan bir farkı
olmadığını ortaya koymaya çalışmıştır.702

İttihatçılar Birinci Dünya Savaşı’nın puslu atmosferi içerisinde


kapitülasyonların kaldırılmasını ciddi olarak ele alır ve bununla ilgili kararın
esaslarını belirlemek üzere 1914 Eylül ayı başlarında Adliye Nazırı Pirizade İbrahim
Bey’in başkanlığında bir komisyon kurulmuştur.703Yapılan bu çalışmalar neticesinde,
8 Eylül 1914 tarihinde Prens Sait Halim Paşa başkanlığında toplanan hükümet,
komisyonun kapitülasyonların lağvedilmesi yönündeki kararını kabul etmiştir ve
aynı gün bu kararı ilan etmiştir. Bu karara istinaden Osmanlı ülkesinde oturan
yabancılar hakkında devletlerarası hukuk kurallarının uygulanacağı ve tatbik edilen
kapitülasyon ismi verilen mali, iktisadi, adli ve idari bütün imtiyazların, onlardan
doğan bütün ayrıcalık ve hakların lağvedildiği kamuoyuna duyurulmuştur.704Bu
duruma yabancı elçilikler tarafından birtakım tepkiler gösterirse de pek etkili
olmamıştır.705

Balkan Harbi’ni bir yıl arayla Cihan Harbi izlemiştir. Osmanlı dört yıl
sürecek olan bu savaşta bir tür başkalaşma yaşamıştır. İttihat ve Terakki barış
yıllarında gerçekleştiremediği bir dizi köklü dönüşümü savaş ortamında denemiştir.
Savaşla birlikte tortulaşmış kimi dengeler sorgulanır olmuştur. Enformel bir
bağımlılığı simgeleyen kapitülasyonlar bu açıdan örnek olarak alabiliriz. Savaş
sırasında kapitülasyonların kaldırılması kararıyla Düyûn-ı Umûmiyye’nin faaliyetleri
de askıya alınmıştır. O güne değin geniş ayrıcalıklarla donatılmış olan yabancı
şirketler sıkı denetim altına alınmıştır.706

Osmanlı Devleti’nin Cihan Harbi’ne girişi bugün tarihçiler tarafından kötü bir
hadise olarak görülmektedir. Ancak meseleye farklı bir açıdan bakacak olursak: 1914
ortalarında patlak veren Cihan Harbi, İttihat ve Terakki’ye özlemini duyduğu
Müslüman-Türk iş adamının oluşması için gerekli ortamı sağlamıştır. Bu yıllarda
serbest piyasa ekonomisi savaş nedeniyle altüst olmuştur, devlet doğrudan iktisadi
yaşama müdahale etme gereği duymuştur. Öte yandan milli iktisat ve iktisadi uyanış

702
Çavdar (2), s.176.
703
Akyıldız, s. 190.
704
Akyıldız, s. 190.
705
Akyıldız, s. 191.
706
Toprak, s. 13.

116
adı altında Müslüman-Türk unsur girişimciliğe özendirilmiştir, sermaye birikimini
hızlandıran spekülatif kazançlara göz yumulmuştur. Ancak bu meselenin farklı bir
boyutu da vardır. Savaşla birlikte ekonominin dışa kapanışı, temel ihtiyaç
maddelerinin ithal edilmemesi yerli üretici ve tüccarın fiyatları gönlünce
yükseltmesine olanak sağlamıştır. Karaborsacılık, istifçilik “harp zengini” diye
adlandırılan bir kesimin doğmasına neden olmuştur.707Bu durum savaş döneminde
Osmanlı ekonomisini olumsuz etkileyecektir.

1913-1914 döneminin gelir istatistikleri, kaybedilen toprakların beklenildiği


kadar büyük bir mali zarara yol açmadığını göstermektedir.708Hatta savaş yıllarında
vergi artışı görüldüğü söylenebilir. 1912-1913 dönemiyle karşılaştırıldığında 945 bin
altınlık bir artış görülmekteydi ki bu; vergi toplama mekanizmasının daha iyi
çalışması, vergilerin arttırılması ve gerek Anadolu gerekse İstanbul’daki vergilerin
daha verimli olmasıyla açıklanmalıdır709 Artık ıslahatçılık ülkece benimsenmiş ve
altı yıllık fırtınalı pratikten sonra ittihatçılar sorunlara gerçekçi bir gözle bakmayı
öğrenmişlerdir.710

30 Mayıs 1914 tarihinde yeniden maliye nazırı olan Cavit Bey 1914 bütçesini
meclise sunmuştur. Enver Paşa’nın orduyu geliştirmek hususundaki kararı harbiye
ödeneğini arttırmak biçiminde tecelli etmemiştir. Tersine harbiyenin bütçedeki yeri
%24,8 iken 1914 yılında %17,6 olmuştur. 1913-1914 yılları arasındaki gelirlerde
Balkanlarda kaybedilen bunca araziye rağmen bir önceki yıla göre 495.000 liralık bir
artış vardır.711Harbiye nezaretinin Osmanlı bütçesindeki yeri İttihat ve Terakki
iktidarının başından beri hep sorun oluşturmuştur. Özellikle harbiye nezaretinin
bütçesinin öteki bütçeler gibi “mülki” bir denetim dışında kalması her zaman için bir
eleştiri konusu olmuştur ve bu nezarete karşı beslenen kırgınlığın baş nedeni
olmuştur.712 Buradan da anlaşıldığı üzere bütün dünyayı kasıp kavuran I. Cihan
Harbi’nde harbiye nezaretine bu kadar az bütçe ayrılması Osmanlı Devleti’nin
cephelerdeki konumunu etkileyecektir.

707
Toprak, s. 135.
708
Ahmed, s. 183.
709
Ahmed, s. 183.
710
Ahmed, s. 184.
711
Akşin, s. 392.
712
Tunaya, s. 267.

117
Malum olduğu üzere Osmanlı Devleti’nin, Birinci Dünya Savaşı’na
girmesiyle beraber hem iç hem de dış ticarette sekteye uğramıştır. Savaşın kısa
sürede geniş alanlara yayılmasıyla iç ve dış ticaret vasıtasıyla temin edilen bazı
ihtiyaçların karşılanmasında zorluklar baş göstermiştir. Bu sorunların en
önemlilerinden birisi iaşe sorunudur. Devletin savaşa girmesinin hemen akabinde
ulaşım vasıtalarının askeri amaçlara tahsisi yüzünden İstanbul’da zahire sıkıntısı
hissedilmeye başlamıştır. Anadolu’dan zahire getiremeyince, fırsatı ganimet bilen
tüccarlar ellerindeki malları depolayıp el altından piyasaya sürerek gayrimeşru
kazanç yollarına başvuracaklar ve bu durum savaşı fırsata çeviren savaş
zenginliğinin önüne geçilememesine neden olacaktır. İstanbul şehremanetiyse, henüz
modern anlamda bir belediye olarak teşkilatlanamadığı için bu işin üstesinden
gelememiştir.713 Ancak ittihatçılar bu sorunu şehremanetiyle birlikte çözmeyi
hedeflemiştir ve bu amaçla cemiyetin İstanbul merkez heyeti üyesi ve Ekmekçiler
Cemiyeti kâtibi olan İzzet Bey’in başkanlığında Heyet-i Mahsusa-i Ticariye isimli
bir kuruluş oluşturulmuştur.714

Osmanlı yönetimi halka borçlanma girişiminin fiyaskoyla sonuçlanmasından


çekiniyordur. Savaş döneminde mali bir yenilginin iç ve dış kamuoyunda doğuracağı
kaygı ve güvensizlik ittihatçıları uzun süre iç borçlanma girişiminden alıkoymuştur.
Savaş yıllarında Osmanlı bireyinin özveri duygularına sürekli başvurulmuştur.
Düşmana karşı savaşta maddi, manevi her türlü olanağın seferber edilmesi
kaçınılmaz addedilmiştir ve geniş kampanyalar yapılmaya başlanmıştır. Şarkılar
bestelenmiştir, marşlar yazılmıştır, tütün ve sigara kâğıdı paketlerine etiketler
konmuştur, filmler çevrilerek sinemalarda gösterilmiştir. Tüm bu girişimler
sonucunda iç borçlanma başarıyla sonuçlanmıştır.715 İttihatçılar, ekonomik
egemenliğe sahip olmadıkça milli egemenliğin anlamı olmadığını anlamışlardır.
Kapitülasyonlara karşı çıkarak kaldırılması için çabalamak önemli bir hamle
olmuştur. Ancak ekonomik egemenlik için yabancı boyunduruğundan kurtulmak
yeterli değildir, devletin desteğiyle kurulan ve geliştirilen bir milli ekonomi gerekli
olacaktır.716 Böylece devletçilik anlayışı ve devletçi politikalar ön plana çıkmaya

713
Akyıldız, s. 149.
714
Akyıldız, s. 149.
715
Toprak, s. 31.
716
Ahmed, s. 191.

118
başlamıştır. Devletçilik konusu üzerinde durulmasındaki amaç, Osmanlı
İmparatorluğu’nda ve genellikle bütün İslam toplumunda devletin geleneksel olarak
önemli bir rol oynamasından kaynaklanmaktadır. Artık Osmanlı Devleti’ni modası
geçmiş ve yozlaştırıcı olarak niteledikleri liberalizm mikrobundan arındırmayı
hedeflemektedir.717 Bu düşünceler ekseninde Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa
girişiyle birlikte Cavit Bey yeniden maliye nazırlığından istifa etmiştir. Dâhiliye
Nazırı Talat Paşa bu dönemde maliyeyi de üstlenmek zorunda kalmıştır.

Ancak Talat Paşa’nın da yakın arkadaşı olan Cavit Bey‘in Osmanlı maliyesi
üzerindeki etkisi savaş boyunca devam edecektir.718

Bu arada Osmanlı Devleti’nin kapitülasyonları kaldırmasına karşı


yurtdışındaki tepkiler giderek artmıştır. Asırlardan beri Osmanlı Devleti’nin
kalkınmasını önleyen ayak bağı olarak değerlendirilen kapitülasyonların kaldırılması
girişimine Almanların tepki göstermesi en önemli konulardandır. Türklerin söz
konusu olan karara teşebbüsü savaşta düşman sayılan İtilaf Devletleri tarafından
hafif protestolarla geçiştirilirken bizimle müttefik olan Almanlar tarafından
kıyametler koparılmıştır.719 Aslında kapitülasyonların bu dönemde kaldırılması
meselesi de çelişkili bir durumdur. Gerçekten Enver Paşa kapitülasyonların
kaldırılmasından, yabancıların oturmalarını özel vergilere bağlamaktan söz etmiştir.
Ama Baron Wangenheim’in buna karşı çıktığını işitince bu teşebbüsten
vazgeçmiştir.720

Aslında I. Dünya Savaşı döneminde Osmanlı ekonomisinin durumunun bir


geçiş döneminde olduğu söylenebilir. Yani ne gerçek anlamda devletçidir ne de tam
olarak liberaldir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidardaki yerinin giderek
sağlamlaşması ile birlikte artarak ortaya çıkmaya başlayacak olan devletçi,
korporatist anlayışların aksine devlete sınırlı misyonlar biçilmiştir. Yani bu
dönemdeki devletçiliğin sınırlı bir devletçilik olduğu söylenebilir. Öte yandan
sanayinin gelişmesindeki başlıca engelin sermaye yetersizliğinden ziyade
imparatorlukta uygun siyasal ve toplumsal ortamın, sermayedarlarda girişim
ruhunun, toplumda ise ilim ve marifetin bulunmaması olduğu düşünülmüştür.

717
Ahmed, s. 192.
718
Toprak, s. 361.
719
Budak, s. 138.
720
Budak, s. 139.

119
Memlekette erbab-ı sermayenin olduğu ancak bunların yatırım yapmaktan
kaçındıkları şikâyet konularını oluşturulmuştur.721 1. Dünya Savaşında önemli bir
sebep olduğu ekonomik bunalım gün geçtikçe artmıştır ve Osmanlı Devleti her ne
kadar sistematik bir ekonomi politikası uygulamaya çalışsa da başarılı olamamıştır.
Hal böyle olunca Osmanlı’nın mali durumunun çok kötü olması Almanlar için bir
fırsat yaratmıştır. Alman hükümetinin şöyle bir teklifi olmuştur. Almanya 1915
yılından başlayarak her sene 31 Ekim’de ödenmek üzere %6 faizle 5.000.000 altın
avans verecektir. Bu paranın 250.000 lirası, mukavelenin imzasından 10 gün sonra
750.000 lirası, Rusya yahut İngiltere ile harbe gireceğimizden 10 gün sonra, gerisi de
harbin ilanından 30 gün sonradan itibaren her ay 400.000 lira muharebe bitince
ödeme de bitecektir.722 Kapitülasyonların tek taraflı olarak kaldırılmasıyla hükümetin
savaş ekonomisi açısından büyük zaafları ortaya çıkmıştır. Dört yıl boyunca
Almanya’dan alınan borçlarla askeri kampanya yürütülebilmiştir ve savaşın sonunda
geride ordusu yenilmiştir, insanları daha da yoksullaşmıştır, yönetimi iyice zaafa
uğramıştır ve ülkesinin büyük bir bölümünü yitirmiş bir vatan kalacaktır.723

Cihan Harbi, Osmanlı toplum yapısına son darbeyi vuracaktır. Aslında savaş
yalnızca Osmanlı’yı değil bütün Avrupa’yı çökertebilirdi. Zafer Toprak’ın verdiği
bilgilere göre; o gün elde bulunan mali olanaklar ışığında uzun bir zamana yayılmış
olan Cihan Harbi üç şekilde finanse edilebilirdir: Halktan olağanüstü savaş vergileri
talep edilebilirdir, savaş yıllarında barışta ödenmek üzere halktan gönüllü bir biçimde
borç alınabilirdir. Eğer bu iki durumda sonuç vermezse son çare hazineye
başvurularak, para basılarak devlet giderleri karşılanabilirdir.724 Bu hususta söylene
bilir ki bu politikalar uygulansaydı “savaş zenginleri” meselesi gibi Osmanlı
ekonomisi için kriz oluşturan pek çok durumun önüne geçilebilir ve Osmanlı
ekonomisi bir nebze rahatlatıla bilirdir.

1916 yılında zorlu savaş koşullarının devam ettiği bir süreçte bir kongre
toplanmıştır. 1916 Kongresinde alınan kararlara göre: Almanya dosttur ve askeri
heyetiyle ordunun uzmanlarıyla ekonomik hayatın düzenlenmesinde aktif rol
oynamaktadır. Aynı zamanda bu kongrede önce başkent İstanbul’un iaşesi için

721
Çetinkaya, s. 143.
722
Budak, s. 141.
723
Çavdar, s. 109.
724
Toprak, s. 343.

120
alınmış tedbirler açıklanmış ve bu alanda kurulmuş olan üç şirket daha sonrada iaşe
komisyonuyla ilgili bilgiler verilmiştir.725 Savaş yıllarında giderek güçleşen dış
iktisadi ilişkiler ve ülkenin ihtiyaç duyduğu bazı tahıl ve stratejik maddelerin ihracını
yasaklama gereği ittihatçılara, Tanzimat öncesi uygulanan tezkere usulünü
anımsatacak bazı önlemler almaya sevk edecektir. Savaşan diğer ülkelerde de benzer
sınırlamalar getirilmiş, ihracata devlete müdahale etmiş, kimi malların ihracı
yasaklanmıştır.726 Osmanlı Devleti 14 Eylül 1916 tarihinde “Kanun-ı Muvakkatla”
ve onu izleyen nizamnameyle bir ihracat heyeti kurmuştur. Bu mevzuata göre ihracı
serbest ve kısıtlı ya da yasak olan mallar iki başlık altında toplanmıştır. Derlenen
istatistiklere göre 1916 yılında yerli sermaye ile 4 milyon liralık bir “İtibar-ı Milli
Bankası” kurulmuştur. Bu arada toplamı 7-8 milyon lirayı bulan kırkı aşkın anonim
şirket hayata geçirilmiştir. Savaş öncesi Osmanlı ekonomisi bu tür bir birikimi 50
yılda anca hayata geçirebilecek durumdadır ve en ufak bir girişimde yabancı
sermayeye ihtiyaç duyulmuştur. Oysa artık yerli sermayenin önü her anlamda
açılmıştır. Bundan böyle yabancı sermaye, yerli sermayenin desteği olmaksızın
herhangi bir girişimde bulunamayacaktır.727

Ekonomik sorunların başında ulusal banka sorunu gelmektedir. Savaş


sırasında Osmanlı Bankası’nın sürekli güçlükler çıkarması İttihat ve Terakki’ye bir
ulusal bankanın kurulması gerektiğini duyurmuştur. “Osmanlı İtibar-ı Milli
Bankasının” 400 bin pay senedinin satışı için kayıtlar 1917 başında açılmıştır. Bu
banka 11 Mart 1917’de kuruluşunu tamamlayan ilk kez tüm işlemlerin Türkçe
yapıldığı ulusal nitelikli finans kurumu özelliğinde çalışmalara başlamıştır.728Gene
de bu dönemde kooperatifçilik konusunda çeşitli atılımlar yapılmıştır ve memur
kooperatifleri yaygınlaşmıştır. Ahmet Cevat ve Kara Kemal Bey’in çeşitli
gayretleriyle İstanbul’un çeşitli semtlerinde kooperatifler kurulmuştur.7291917 yılının
sonlarına doğru İttihatçı yönetim devletin giderek iktisadi bir işlev üstlenmesini
sağlayacak ve bir bakanlık tasarısı üzerinde çalışmaya başlayacaktır. Fikir “Men-i
İhtikâr Kararnamesi” üzerinde çalışan encümenden doğmuştur. Bu kararnameyle
ilgili mazbata hazırlanırken kanunun ismi değiştirilerek “Umur-ı İktisadiyye

725
Tunaya, s. 237.
726
Toprak, s. 190.
727
Toprak, s. 72.
728
Çavdar, s. 85. ; Mardin, s.107.
729
Çavdar, s. 85.

121
Kanunu” olarak adlandırılmıştır. Encümen iaşe ve temel ihtiyaç maddelerinin o
günkü deyişle “havayic-i zaruriyenin” hükümetin değişik birimlerince üstlenilmesini
yanlış buluyor ve tüm bu çalışmaların ortak bir çatı altında toplanmasını
önermiştir.730

Gene bu dönemde gerçekleşen ulusal borçlanma ya da o günkü adıyla “milli


istikraz” Osmanlı İmparatorluğu’nda devletin doğrudan halka giderek yaptığı ilk
borçlanmadır. Borçlanma ile ilgili yasa 3 Nisan 1918 tarihinde çıkmıştır. Borçlanma
ile ilgili yasa 3 Nisan 1918 tarihinde çıkmıştır ve o dönem yayınlanan bütün
gazeteler borçlanma ile ilgili haber, yorum ve ilanlar yayınlayarak girişimi
desteklemişlerdir.731 Diğer yandan bu tarihte İstanbul’un temel gıda maddeleri,
özellikle buğday açısından beslenmesi konusu Kara Kemal Bey’in denetim ve
yönetiminde oluşturulan bir ticari heyete verilmiştir. İttihat ve Terakki “Heyet-i
Mahsusa-i Ticariye” adı verilen bu örgüt çevresinde birtakım şirketler kurarak ve
kurulmasına ön ayak olarak inşa olayını çözümlemeye çalışmıştır.732

Savaş devletçiliği ve enflasyonist ortam, İttihatçılara kısa sürede güçler


dengesini değiştirme fırsatı vermiştir. Savaş yıllarında durumun Müslüman-Türk
unsurun rehine döndüğü söylenebilir ve ticaret artık diğer milletlerden Müslüman-
Türk unsura geçmiştir.733 Ülkenin giderek bağımlı bir nitelik kazanan iktisadi
yapısını dizginleme ve 1908 devriminin gündeme getirdiği sermaye birikimini
gerçekleştirecek bir düzeni kurma özlemi içerisinde olan İttihat ve Terakki, savaş
yıllarında orta sınıf dediği Müslüman-Türk eşrafı oluştururken sorunun etnik
boyutunu sürekli gündemde tuttu ve Müslüman tüccarı yabancı tüccara karşı
kayırmıştır. Savaş yıllarında uygulanan “Milli İktisat” politikası Müslüman-Türk
unsura bir ortam hazırlamıştır ve “Devlet İktisadiyatı” olarak bilinen yapıyla yabancı
tüccar piyasadan tasfiye edilirken “Milli Anonim Şirket” anlayışı giderek ekonomiye
hâkim olmuştur.734

730
Toprak, s. 439.
731
Çavdar, s. 85.
732
Çavdar, s. 85.
733
Toprak, s. 16.
734
Toprak, s. 17.

122
1908-1918 yılları arasında Jön Türkler döneminde görülen iktisadi politikalar,
temelde gerçek anlamda milli bir ekonomi yaratmayı hedeflemiştir.735 Jön Türkler
artık çoğunlukla Müslümanlardan meydana gelen bir Osmanlı burjuva sınıfına
gereksinim duyulduğunu açıkça savunuyorlardır.736 1908-1918 yılları arasında
kooperatif ilkesi nihayet Osmanlı toplumunda benimsenmiştir. Ancak I. Dünya
Savaşı’nın koşulları acımasız olmuştur ve mal kıtlığı fiyatların dizginlenmesini
önlemiştir. Enflasyon gerçek anlamda bir canavara dönüşmüştür, yoksullaşma ve
mülksüzleşmenin önüne geçmek çok zor olmuştur.737

1914-1918 yılları arasında Osmanlı ekonomisi ilk kez topyekûn bir savaş
olgusuyla karşı karşıya gelmiştir, dış ekonomik bağlantıları kesilmiştir ve ülke kendi
olanaklarıyla yetinmek zorunda kalmıştır. Seferlik ilanıyla birlikte ordu yoğun bir
talep doğurmuştur ve iktisadi yaşam giderek devletin denetimine bırakılmıştır.
Savaşla birlikte Osmanlı ekonomik yapısının durağanlığı bozulacaktır. Bu durumun
en önemli sebebi olağanüstü savaş giderlerinin madeni parayla karşılanamamasıdır
ve bu sebeple dolaşıma sınırsız emisyon olanağı sağlayan kağıt para sürülmüştür.
Savaş psikolojisinin nedeniyle mal ve hizmet arzının giderek daralacağı ve fiyat
artışlarının sürekli olacağı beklentisi ülkeyi hızlanan bir enflasyon sürecine
sokmuştur. Tüm olumsuz gelişmelere karşı ittihatçı yönetim enflasyonu dizginleme
uğraşını sürdürmüştür ve savaş boyunca ulusal kimlik kullanılarak piyasaya
çekidüzen vermek hedeflenmiştir.738

Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomisi artan oranda dünya ekonomisinin


içerisine girmiştir ve bu süreç imparatorluk içinde yapısal dönüşümlere yol
açmıştır.739 Cihan Harbi aynı zamanda bir savaş ekonomisi dönemi olmuştur. Tüm
savaşan ülkelerde olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu‘nda da devlet, iktisadi
faaliyetlere müdahale etme gereği duymuştur.740 Savaş yıllarında piyasanın
millileştirilmesi amaçlanmıştır ve sermaye birikiminin serbest piyasa koşullarında
oluşamayacağını gören İttihat ve Terakki küçük üreticileri bir araya getirerek anonim

735
Kemal H. Karpat, Osmanlı Modernleşmesi: Toplum, Kurumsal Değişim ve Nüfus, çev: Ceren
Elitez, Timaş Yayınları, İstanbul, 2019, s. 116.
736
Karpat, s. 116.
737
Toprak, s. 313.
738
Toprak, s. 30.
739
Çetinkaya, s. 17.
740
Toprak, s. 14.

123
şirketler kurmuştur. Kooperatifler aracılığıyla ticaret yabancı ve gayrimüslim
ellerden alınarak Müslüman-Türk unsura devredilmiştir. İttihat ve Terakki artık
liberalizmin büyüsünden büyük ölçüde kurtulmuştur ve piyasanın dokunulmazlığı
kavramı savaşla birlikte modası geçmiş bir anlayışa dönüşmüştür. Piyasa devlet
tarafından oluşturulabilir, yönlendirilebilir ve inşa edilebilirdir.741

Bu döneme damgasını vuran en önemli husus milli iktisadın yükselişidir.742


Artık dış borçlar ve yabancı imtiyazlar arasında ulusal bir kalkınma politikasının
izlenebilmesi mümkün değildir. Sanayileşme ittihatçıların en önemli özlemi olmaya
başlamıştır ve sanayileşmeyi özendirmek amacıyla Teşviki Sanayi Yasası
çıkardıkları gibi 1913 yılında bir de sanayi sayımı yapmışlardır.743 Yine bu dönemde
“Milli İktisat” politikasının bir izdüşümü olarak ulusal banka sorununa çözüm
aranmaya başlamıştır.744 Milli iktisat politikasının uygulanmaya çalışıldığı dönem
boyunca ortaya çıkan boykotlar bu düşünceleri toplumun çeşitli katmanlarına
yayarken bir yandan da kitlelerin bu politikaya aktif olarak katılımının sağlanması
hedeflenmektedir.745 Fakat ne yazık ki İttihat ve Terakki fiili savaşla birlikte
yürüttüğü bu iktisadi savaştan yenik çıkacaktır, Avrupa sermayedarlarına dokuz kez
borçlanacak ve daha önce yapılmış ticari ve iktisadi anlaşmalardan kendisini
kurtaramayacaktır.746

Babıâli 1914-1918 yılları arasında 398,5 milyon altın lirayı bulan savaş
giderlerini büyük ölçüde emisyonla karşılamıştır. Bu giderin 42,9 milyonu normal,
203,7 milyonu olağanüstü bütçeden ödenmiştir. Vergi gelirleri giderlerin yalnızca
%10’unu karşılamıştır ve iç borçlanma girişiminden ise 18 milyon lira elde
edilmiştir. Savaşın finansmanı için Babıâli yedi tertipte 161 milyon Osmanlı lirası
tutarında “evrak-ı nakdiyye” ya da kâğıt para basmıştır. Temmuz 1915’te piyasaya
sürülen kâğıt paralar 1916 yılının başlarına kadar değerini az çok korumuştur. Ancak
giderek değer kaybetmeye başlamıştır ve 1917 yılında 1 altın lira 6 kâğıt lira
getirmiştir. En sonunda altın ihracı yasaklanmak zorunda kalmıştır ve savaşın son
yıllarında kambiyo denetimi uygulanarak servetlerin yurtdışına transferi önlenmiştir.

741
Toprak, s. 15.
742
Çetinkaya, s. 47.
743
Çavdar, s. 112.
744
Çavdar, s. 113.
745
Çetinkaya, s. 48.
746
Çavdar, s. 113.

124
Ticaret odası ve bankaların istemi üzerine moratoryum (borç erteleme) ilan edilerek
iç ve dış borçların ödenmesi ertelenmiştir.747

Cihan Harbi’ni Osmanlı Devleti için bitirecek olan ve ağır şartlara sahip
Mondros Antlaşması’nın 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanmasının ardından İttihat ve
Terakki’nin son kongresi 1 Kasım 1918 tarihinde Merkez-i Umumi Binasında
toplanmıştır. Program komisyonun acele hazırladığı taslağı hemen kabul ederek
“Teceddüt” adıyla yeni bir fırka kurulmuştur ve İttihat ve Terakki’nin mal varlığı bu
fırkaya devredilmiştir.748Ahmet İzzet Paşa’dan sonra sadarete atanan Tevfik Paşa
hükümeti tarafından kaçan paşaların emlak ve paralarının haczedilmesine yönelik
karar alınmıştır.74930 Aralık 1918 tarihinde Milli Mahsulâtı Milli İthalat, Milli
Mensucat Şirketleriyle, Milli Kalkınma Bankası’nın tüm varlıklarına el konulmuş ve
iaşe nezareti lağvedilmiştir.750

III. BÖLÜM

II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ İLE İTTİHAT VE TERAKKİ İDARESİ’NİN


EKONOMİ POLİTİKALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Bu bölümde Sultan II. Abdülhamid dönemi iktisadi durumun ve uygulanan


politikalar ile Jön Türklerin ekonomi politikaları’nın karşılaştırmasını yapmaya
çalışacağız.

Jön Türkler’in ortaya çıkmasında ve gelişip iktidara gelme süreçlerinde


Sultan II. Abdülhamid’in uygulamış olduğu iktisadi politikalar ve ülkenin içinde
bulunduğu ekonomik durum odak noktayı oluşturmuştur.751Bu bölümde Jön
Türklerin muhalefetlerinde II. Abdülhamid dönemi hangi ekonomik durumlara karşı
tepki gösterdiklerinden söz edeceğiz. İttihat ve Terakki Cemiyeti sivil ve askeri
gurup olmak üzere iki ana guruptan oluşmuştur.752Bu iki kesimin ortak odak noktası
ise Sultan II. Abdülhamid’e olan muhalefetleri olmuştur. Bu muhalefetin

747
Toprak, s. 375.
748
Çavdar, s. 86.
749
Çavdar, s. 114.
750
Çavdar, s. 114.
751
Çelik, s.13.
752
Çelik, s.13.

125
oluşmasında ve gelişmesinde ise II. Abdülhamid dönemi ekonomikdurumun önemli
bir yeri vardır.

1.II. Abdülhamid Dönemi ile İttihat ve Terakki İdaresi’nin WEkonomi


Politikalarının Değerlendirilmesi

1.1.Sultan II. Abdülhamid ile İttihat ve Terakki Döneminde Osmanlı Halkı’nın


İktisadi Durumunun Karşılaştırılması

Sultan II. Abdülhamid dönemi Osmanlı halkı’nın iktisadi açıdan zor zamanlar
geçirdiği olmuştur. Sultan II. Abdülhamid dönemi bütçe gelirlerinin artırılması için
uygulanan vergi politikası Anadolu çiftçisini sultanın saltanatının ilerleyen yıllarında
zor duruma düşürmüştür. Türk çiftçisinden alınan vergi sultanın saltanat dönemi
boyunca artmıştır.753 Vergi toplama zamanında, vergi toplamakla yükümlü
Mültezimlerin istediği vergilerin toplanmasındaki sıkıntılar neticesinde vergisini
ödeyemeyen kimselerin hapishanelere atılması gibi uygulamalar
görülmüştür.754Buradan anlaşılacağı üzere Vergi Memurlarının halka olan kötü
tutumları ve vergi yükünün fazlalığı Oosmanlı Türk Müslüman halkının zor
zamanlar geçirmesine neden olmuştur. Toplanan vergilerin asker ve memur
maaşlarının ödenmesi için kullanılmaması da Sultan II. Abdülhamid’e karşı olan
hoşnutsuzluğun artmasına neden olmuştur.755Osmanlı halkının asker olarak uzun
yıllar ordu içerisinde görev yapması da halkın önündeki ekonomik kalkınmayı önler
nitelikte olmuştur.756 Osmanlı Devletinde ordu’da uzun yıllar askerlik görevini yapan
Türk Müslüman halk sosyal hayatını devam ettirecek görevlerini icra edemediği için
iktisadi alanda zenginleşememiştir. Bu durum Türk Müslüman halkın giderek
fakirleşmesine neden olmuştur. Osmanlı Devleti’nin çeşitli bölgelerinde çıkarılan
gazetelerde toplanan vergilere karşılık tepkiler belirtilmiştir. Bu dönem Kahire’de
“Mürşit” adındaki bir risale de “fukara milletten zorla, dayakla alınan paraların

753
Yuriy Asatoviç Petrosyan, Sovyet Gözüyle Jön Türkler, çev. Mazlum Beyhan, Bilgi Yayınevi,
Ankara, 1974, s.146.
754
Böcüzade Süleyman Sami, s.30.
755
Böcüzade Süleyman Sami, s.31.
756
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri (1876-1909), cilt 8, Türk
Tarih Kurumu, Ankara, 2000, s.415.

126
haksız olarak alındığını” belirtmektedir.757Buradan da anlaşılacağı üzere Sultan II.
Abdülhamid’in devlet bütçesindeki açığı kapatmak için uyguladığı yöntemlerden
biride vergileri artırmak olmuştur. Vergilerdeki bu devamlı artış Sultan II.
Abdülhamid’e olan muhalif kesimin artmasında büyük rol oynamıştır.758II.
Abdülhamid döneminde Erzurum’da halk hayvancılık üzerinden alınan vergi
yüzünden isyan etmiştir.759 II. Meşrutiyet’in ilanı sonrası Anadolu’nun pek çok
yerinde çiftçiler meşrutiyeti ağır vergi yükünden bir kurtuluş olarak algılamışlardır,
köylüler vergilerini ödememeye başlamışlardır bunu üzerine Jön Türk Komiteleri
jandarma kuvvetleri ile vergileri toplamaya girişmiştir.760 Buradan da anlaşılacağı
üzere Sultan II. Abdülhamid dönemi ağır vergilerden bıkan halk meşrutiyeti bir vergi
kurtuluşu olarak algılamıştır.761İttihat ve Terakki iktidarı döneminde de Osmanlı
çiftçisinden alınan vergilerde artırım devam etmiştir. Köylüden alınan vergi devletin
borçlarının ödenmesinde ve devletin ihtiyaç duyduğu para kaynağını
sağlamaktaydı.762 1908 devrimi Anadolu çiftçisinde bir umut ortaya çıkarmıştı.
Devrim sonrası Anadolu çiftçisi kendi hayatında hiçbir şeyin değişmediğinde ise bu
umut yerini öfke ve hayal kırıklığına bırakmıştır. Anadolu köylüsü meşrutiyetle
beraber gelecek olan adaletli bir vergi sistemi ile yasa ve düzenin sağlanacağını
düşünmüşlerdir kendilerine yüklenilen askeri vazife yükünün azaltılacağı, devletin
keyfi uygulamalara son verileceği düşünülmüştür. Ancak Anadolu köylüsü üstünde
hâkimiyet kuran ağaların ve toprak beylerinin hâkimiyetleri hükümetin etkinliği ile
birlikte arttığı için İttihat ve Terakki Hükümeti döneminde Anadolu köylüsü daha
763
fazla ezilmiştir. İttihat ve Terakki Hükümeti döneminde yaşanan sorunlar onları
Anadolu’daki toprak ağaları ve zengin eşrafla iyi ilişkiler kurmaya itmiştir ve mevcut
durumun devamı sağlamıştır. İttihat ve Terakki Hükümeti döneminde artan
ekonomik sorunlar onların Anadolu köylüsü üzerindeki ekonomik baskıyı ve vergiyi

757
Karal, s. 524.
758
Halil İnalcık, Nejat Göyünç, Heat W. Lowry, The Journal of Ottoman Studıes III, M. Şükrü
Hanioğlu, Genesis of the Young Turk Revulution of 1908, Osmanlı Araştırmaları, İstanbul, 1982,
s.297.
759
Halil İnalcık, Nejat Göyünç, Heat W. Lowry, The Journal of Ottoman Studıes III, M. Şükrü
Hanioğlu, Genesis of the Young Turk Revulution of 1908, Osmanlı Araştırmaları, İstanbul, 1982,
s.297.
760
Petrosyan, s.326.
761
Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Kaynak Yayınları, İstanbul,2019, s.57.
762
Ahmad, s.57.
763
Ahmad, s.95.

127
artırmasına neden olmuştur.764Buradan anlaşılacağı üzere Sultan II. Abdülhamid
döneminden itibaren Türk Müslüman halktan alınan vergi oranı İttihat ve Terakki
iktidarı döneminde artarak devam etmiştir.

İttihat ve Terakki İktidarı dönemde tarımsal alanda faaliyetler hız


kazanmıştır. İttihat ve Terakki Hükümeti döneminde tarımdan gelen geliri artırmak
için uygulanan modern çiftlik projeleri ile çiftçilere modern çiftlikler vasıtası ile
bilimsel çiftliklerinin yararlılığını kanıtlamaya çalışmışlardır. Emek ucuzluğunun
bolluğu ve Anadolu çiftçisinin eğitim ve ekonomik yönden geriliği bu çalışmaların
başarısız olmasına neden olmuştur.765 Anadolu köylüsünü eşraf ve toprak ağaları
ekonomik ve emek açısından sömürmesine rağmen zor zamanlarda köylüye
yardımlarda bulunmuşlardır. Buna rağmen devletin çiftçi ile olan en büyük bağlantısı
vergi zamanı vergi memurlarının gelerek vergi toplamasından ibaret kalmıştır. Ziraat
bankası aracılığı ile yapılan kredi yardımlarında bile krediler toprak ağalarının ve
zengin eşrafın elinde toplanmaktaydı. Köylü bu kredilerden yararlanamamaktaydı.766
Buradan da anlaşılacağı üzere İttihat ve Terakki Hükümeti döneminde uygulanan
ekonomik politikalar Osmanlı çiftçisinin durumunu daha kötü bir hale getirmiştir.
Sultan II. Abdülhamid dönemi Osmanlı köylüsünün ekonomik durumunun İttihat ve
Terakki Hükümeti’ne göre daha iyi olduğu görülmektedir.

Sultan II. Abdülhamid dönemi iktisadi açıdan muhalefetin gelişmesindeki en


büyük etkenlerden biride Osmanlı devletinde faaliyet gösteren yabancı şirketlerin
Osmanlı ekonomik kaynakları üzerinde kurduğu hâkimiyetten dolayı
kaynaklanmıştır. 1883’te kurulan Türk tütününün üretim ve ihraç ayrıcalığını elde
eden özel bir şirket olan Regie de Tabac de I’empıreOttoman (Osmanlı tütün
yönetimi) şirketinin Osmanlı’da tütün üretilen bölgelerde kurduğu hâkimiyet,
Osmanlı Devleti’nin ekonomik boyunduruk altına girmesinde ve Türk köylüsünün
sömürülmesinde etkin bir rol almıştır.767 Buradan da anlaşılacağı üzere Sultan II.
Abdülhamid dönemi Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren yabancı şirketler
Osmanlı çiftçisinin gelişmesindeki en büyük engeli temsil etmiştir. İttihat ve Terakki
Hükümeti döneminde kapitülasyonların kaldırılması ile beraber Yabancı şirketlerin

764
Ahmad, s.91.
765
Ahmad, s. 94.
766
Ahmad, s.95.
767
Petrosyan, s.147.

128
Osmanlı çiftçisi ve üreticisi üzerindeki baskısı azalmıştır. Buradan anlaşılacağı üzere
İttihat ve Terakki döneminde milli iktisat politikasının uygulanmaya çalışılması ve
1.Dünya Savaşı’nın sağlamış olduğu ortam ile İttihat ve Terakki Hükümeti Yabancı
Şirketlerin Osmanlı Devleti üzerindeki etkisini azaltmaya çalışmıştır.

1.2.Sultan II. Abdülhamid ile İttihat ve Terakki Dönemi Osmanlı Borçları’nın


Karşılaştırılması

Sultan II. Abdülhamid dönemi Osmanlı borçlarının Düyûn-ı Umûmiyye


vasıtası ile ödenmeye başlandığı ve Sultan II. Abdülhamid’in tüm saltanatı dönemi
boyunca da bu borç ödemelerinin devam ettiği bir devir olmuştur. Sultan II.
Abdülhamid dönemi yapılan istikrazlar ve alınan borçlar, Osmanlı Devleti üzerindeki
ekonomik baskıyı artırmıştır. Yapılan istikrazlar emperyalist devletlerin en büyük
baskı araçlarından biri olmuştur.768 Buradan da anlaşılacağı üzere Sultan II.
Abdülhamid döneminde Avrupalı devletlerden alınan borçlar Osmanlı devleti
üzerindeki ekonomik ve siyasi baskıyı artırmıştır. Borç alma durumunun İttihat ve
Terakki Hükümeti döneminde devam etmesi ise devlet üzerindeki baskıların artarak
devam etmesine neden olmuştur.

Sultan II. Abdülhamid saltanatı dönemi Düyûn-ı Umûmiyye idaresinin


kurulmasından sonra Osmanlı topraklarında yayılan yabancılar tarafından kurulan
bankalar ağı da Osmanlı Devleti’nin mali açıdan kontrol altına alınmasında etkin bir
rol oynamıştır.769 Buradan da anlaşılacağı üzere Sultan II. Abdülhamid dönemi
kurulan Düyûn-ı Umûmiyye ile Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren yabancı
şirketler ve bankaların faaliyetleri Osmanlı Devleti’nin mali ekonomik boyunduruk
altına girme sürecini hızlandırmıştır. Osmanlı Devleti’nin bu dönemde mali
ekonomik açıdan boyunduruk altına girmesi olgusu Jön Türk muhalefetinin
muhalefet temellerinden birini oluşturmuştur. Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi’nin
faaliyetleri İttihat ve Terakki İktidarı döneminde de devam etmiştir. Buradanda
anlaşılacağı üzere Sultan II. Abdülhamid dönemi devletin içinde bulunduğu
borçlanma durumundan kaynaklı sıkıntılar İttihat ve Terakki İktidarı döneminde de
devam etmiştir.

768
Petrosyan, s.154,155.
769
Petrosyan, s.156.

129
Jön Türk Muhalefeti’nin üzerinde durduğu diğer bir hususda Sultan II.
Abdülhamid dönemi sağlam ve kararlı bir ekonomi politikasının oluşturulamaması
olmuştur. Jön Türkler Sultan II. Abdülhamid’in ekonomi politikasına karşı eleştirme
yapmalarına rğmen gelinen noktada kendileride tutarlı bir iktisadi politika
geliştirememişlerdir. Bu hususda Enver Ziya Karal’ın görüşü dikkat çekmektedir.
Enver Ziya Karal Jön Türk ismine karamsar olarak yaklaşmıştır. Jön Türk olarak
adlandırılan kitle birçok dinden pek çok milletten kimseleri içerdiğini
söylemektedir.770 Bu kadar farklı etnik grupları içinde toplayan Jön Türk
muhalefetinin isminin neden Jön Türk olduğu sorusunu getirmiştir.771 Buradan yola
çıkarak Jön Türkler’in tek bir kaynaktan gelen veya belirli bir bütünlük oluşturan bir
iktisat politikası oluşturamamalarını birçok farklı etnik, dini ve mesleki gurupları
içerisinde barındırmasından kaynaklanmış olduğu muhtemeldir. Çünkü bir
Müslümanın veya bir gayrimüslimin ticarete, iktisada bakış açıları büyük oranda
farklılık göstermektedir. Bir askerin veya bir tüccarın iktisada bakış açıları farklı
olduğu gibi iktisadi meselelerde getirecekleri görüşlerinde farklı olması muhtemel
olmuştur. Bu durum Jön Türkler’in farklı iktisadi görüşler ileri sürmelerindeki
nedenler arasında olabilir.

Halil GanemMeşrevet’te yayımladığı yazılarında Osmanlı Devleti’nin batılı


devletlere karşı olan ekonomik bağımlılığından kurtulması gerektiğinden bahsediyor
ve bu ekonomik bağımlılıktan dolayı Sultan II. Abdülhamid’i suçlu bularak ona
yüklenmiştir. Sultanı tebaasının izzeti nefsini yabancıların eline bırakmakla
suçlamıştır.772 Buradan da anlaşılacağı üzere Jön Türk muhalefetinin en etkin
muhalefet araçları arasında gazeteler vardır. Jön Türkler basın yolu ile ekonomiye
dair görüşlerini dile getirmişlerdir ve Sultan II. Abdülhamid’i ekonominin kötü
durumundan dolayı suçlamışlardır. Jön Türkler sultanı ülkenin iktisadi alandaki
varlığını yabancıların eline bırakmakla suçlamışlardır. Sultanı ülkedeki ekonomiyi
yabancıların eline bırakmakla suçlayan İttihat ve Terakki muhalefeti iktidara geldiği
zaman uyguladığı liberal iktisat politikası ile yabancıların ülke ekonomisindeki
paylarını ve ekonomik baskılarını artırmıştır. Buradan anlaşılacağı üzere İttihat ve

770
Karal, s.511.
771
Karal, s.511.
772
Petrosyan, s.289.

130
Terakki Hükümeti döneminde de yabancıların baskıları ve etkileri iktisadi
meselelerde artarak devam etmiştir.

1.3. Sultan II. Abdülhamid ile İttihat ve Terakki Dönemi Devlet Bütçesi’nin
Karşılaştırılması

Sultan II. Abdülhamid dönemi düzenli bir devlet bütçesinin oluşturulamaması


tepkilere neden olmuştur. Sultan II. Abdülhamid dönemi iktisadi açıdan eleştirilere
konu olan diğer bir husus da Sultan II. Abdülhamid dönemi yapılan rütbe ve maaş
dağıtımında yapılan orantısız dağıtım düzenli bir bütçenin oluşmasına engel
olmuştur.773 Sultan II. Abdülhamid dönemi maliye hazinesine bağlı olan bazı
vergilerin Hazine-i Hassa tarafından toplanması ise eleştiri konusu olmuştur.774
Sultan II. Abdülhamid dönemi bütçe açıklarının kapatılması için memur
maaşlarından yapılan kesintiler büyük tepkiler oluşturmuştur.775 Buradan da
anlaşılacağı üzere yapılan bu kesintiler ve devlet gelirleri üzerindeki oynamalar
Sultan II. Abdülhamid yönetimine olan muhalefetin gelişmesinde etkin rol
oynamıştır. Sultanın kendi şahsına devlet bütçesinden yaptığı harcamalar ve devlet
hazinesine gidecek olan bazı vergilerin Hazine-i Hassa’da toplanması yönünde
uyguladığı politikalar Sultan II. Abdülhamid dönemi düzenli bir bütçe
oluşturulmasına engel olmuştur.776Sultan II. Abdülhamid dönemi hazırlanan bütçenin
ciddi hesaplara dayanmayan tahminlere göre hazırlandığı görüşü ileri sürülmüştür.777
Sultan II. Abdülhamid dönemi geleceğe yönelik mali politikalar benimsenerek adım
atılması yerine günü kurtarmak yönünde politikalar benimsenerek adımlar atılması
mevcut sağlam bir devlet bütçesinin oluşmasının önündeki en büyük
engellerdendir.778 İttihat ve Terakki Hükümeti döneminde uygulanan liberal iktisat
ve milli iktisat politikaları ile de istenilen düzenli bir bütçe oluşturulamamıştır. Bu
durum Sultan II. Abdülhamid döneminde görülen bütçe düzensizliğinin İttihat ve
Terakki Hükümeti döneminde de devam ettiğini göstermektedir.

773
Fatma Reza Hürmen, Bir Devlet Adamının Mehmet Tevfik Beyin II. Abdülhamid, Meşrutiyet ve
Mütareke Devri Hatıraları, Akma Yayınları, İstanbul,1993, s.28.
774
Hürmen, s.27.
775
Hürmen, s.30.
776
Karal, s.449.
777
Karal, s.433.
778
Karal, s.415.

131
Sultan II. Abdülhamid dönemi devletin maddi gücü sultanın şahsi hazinesinde
toplanırken, İttihat ve Terakki yönetiminde 1910 yılında çıkarılan Muhasebe-i
Umumi ile bütçede genellik ilkesi belirlenmiştir. Buna göre tüm devlet gelirleri ve
giderleri hazinede toplanacak ve devlet giderleri hazineden yapılacaktır. II.
Meşrutiyet döneminde meclisin toplanmasıyla çıkarılan 1909-1910 bütçesi “devletin
modern manada ilk bütçesi” saymak halk temsilcilerinin veya milletvekillerinin
ulaştığı yetkinin önemini vurgulaması bakımından önemlidir.779Unutulmamalıdır ki
Sultan II. Abdülhamid’in iktisadi politikalara devamlı müdahalesinden dolayı onun
döneminde bir bütçenin varlığından söz edilmemekteydi. Burada belirtmemiz
gereken diğer bir husus ise II. Abdülhamid dönemi görülen devletçi politikanın
İttihat Terakki döneminde artarak devam ettiğidir.780İttihat ve Terakki tüm gelirlerin
devlet hazinesinde toplanmasını sağlayarak hem düzenli bir bütçe kurulmasını
sağlamaya çalışmıştır hem de daha etkili bir vergi toplama sistemi oluşturmayı
amaçlamıştır. Vergi gelirlerinin tek bir kanalda toplanması geleneği Tanzimat ile
ortaya çıkmış bir görüştür.781Bu görüş Sultan II. Abdülhamid döneminde de devam
etmiştir. İttihat ve Terakki döneminde ise bu durum zirveye ulaşmıştır.782

Sultan II. Abdülhamid dönemi eleştirilere konu olan mali uygulamalardan


birisi ise orduya erzak taşımakla görevli devlet ile ticari ilişkileri olan müteahhit ve
esnafların memurlar ve askerler gibi devletten zamanında bir ödeme almadıkları için
mal vermek istememelerinden kaynaklanmış sorunlardır.783 Devlet ile ticari iş yapan
esnaflar mal vermek durumunda kaldıklarında ise devlete o malı ederinden çok
yukarı bir fiyatta devlete satmışlardır.784 Buradan anlaşılacağı üzere devlet yapmış
olduğu ticari işlemleri denetleyemediği için veya önceden yeterli araştırma
yapılmadığı için ederinden daha fazla borca girmek zorunda kalmıştır, bu da devletin
üzerindeki borç yükünü artırmıştır. İttihat ve Terakki İktidarı döneminde Hükümetin
ticari meselelerde İttihat ve Terakki Partisine yakın isimlere öncelik tanıması ile
beraber devletin kasasındaki yük artmıştır.

779
İnalcık, Seyitdanlıoğlu, s.752,753.
780
İnalcık, quataert, s.888.
781
Güran, s.315.
782
Güran, s.315.
783
Karal, s.433.
784
Karal, s.433.

132
Sultan II. Abdülhamid döneminde eleştirilere konu olan diğer bir husus ise
ticaret ve nafia nezareti içerisinde ticaret odasında yeterli personelin
bulunmamasından dolayı, devletin ticari problemlerinin nasıl çözüleceği hususunda
yeterli çalışmaların yapılamaması olmuştur.785 Ticaret nazırlığındaki kadro
yetersizliği Sultan II. Abdülhamid dönemi boyunca bir devlet iktisadının
oluşmamasında en önemli nedenlerden birini teşkil ettiği söylenebilir.

Jön Türkler’in muhalefetinin odak noktasını oluşturan olguların başında


emperyalist devletlerin Osmanlı kaynakları üzerindeki yayılmaları oluşturmaktadır.
Osmanlı Devleti’nin yarı sömürge durumuna gelmesini gazetelerde ve dergilerde
yazdıkları yazılarda ileri sürmüşlerdir. Ülkenin iktisadi açıdan bu kötü durumunun
sorumlusu olarak ise Sultan II. Abdülhamid’i görmüşlerdir.786 İttihat ve Terakki
Hükümeti döneminde Yabancı devletlerin Osmanlı kaynakları üzerindeki etkisi
devam etmiştir.

II. Meşrutiyet’in ilanından sonraki süreçte Sultan II. Abdülhamid’in baskıcı


yönetimine müteakip yaygın bir şekilde başlayan grev ve işçi hareketlerine tepki
olarak çıkarılan ve sendikalaşmayı yasaklayıp grev hakkını kısıtlayan Tatil-i Eşgal
Kanunu çıkarılmıştır.787 Tatil-i Eşgal Kanunu sermaye ve emek işçiliğini yok sayan
Sultan II. Abdülhamid yönetimi aksine bu kanun, sorunu sermaye lehine
kısıtlamalarla çözmeye çalışan modern kapitalist bir düşünce olduğu
söylenebilir.788İşçi hareketlerinin devam etmesi iktisadi faaliyetlerde aksamalara
neden olunca Jön Türkler işçi sınıfının gösteri hareketlerine karşı çıkarak, gösterici
grupları bastırma yolunu tutmuştur. İstanbul’da kömür hammallarının İzmit ve
Eskişehir’de demir yolu işçilerinin İzmir’de liman işçilerinin grev işlemleri ordunun
yardımı ile bastırılmıştır.789 Buradan da anlaşılacağı üzere Sultan II. Abdülhamid
dönemine tekâmül eden işçi hareketlerinin iktisadi faaliyetlere engel olmasından ve
aksatmasından dolayı Jön Türkler ülkenin çeşitli bölgelerindeki gösterici grupların
gösterilerine son vermek için harekete geçmişlerdir. Bu durum Jön Türkler’in iktisadi

785
Karal, s.477.
786
Petroşyan, s.290.
787
Boratav, s.30.
788
Boratav, s.31.
789
Petroşyan, s.327.

133
meselelere engel olabilecek herhangi bir duruma karşı verebilecekleri tepkiler
yönünden önemli bir noktadır.

II. Meşrutiyet sonrası ittihatçı isimlerden Ahmet Rıza 3 Eylül 1908 yılında
İstanbul’da yaptığı konferansta görüşlerini açıklarken ülkenin ekonomik
boyunduruktan kurtulabilmesi için yasaların yeterli olmadığı ülkedeki her bireyin
üretim gücünü artırmak için çalışmalar yapması gerektiğini ülkedeki üretimin
artırılması gerektiğini savunmuştur. Prens Sabahattin ise tarımdaki üretimin ve
ticaretin artırılması için eğitimin düzenlenmesi ve geliştirilmesini savunmuştur.790
Buradan da anlaşılacağı üzere İttihat ve Terakki ülkedeki ekonomik kalkınmanın
önemini kavramıştır. Ülkede ekonomik kalkınma sağlanmadan ülkenin kendi
kaynakları ile üretimi artırılmadan Batıya olan bağımlılığın devam edeceği
belirtilmiştir. İttihat ve Terakki üyesi isimlerin tarımsal üretimi artırma hususunda
görüşleri Sultan II. Abdülhamid’in tarımsal ticaret hususundaki görüşleri ile
uyuşmaktadır. Her ikisinde de tarımsal üretimin devamlılığı ve artması önemli bir
yere sahip olmuştur.

İttihat Terakki Hükümeti iktidar döneminin ilk yıllarında 1908-1913 arası


dönemde belirledikleri liberal iktisat politikası, Osmanlı Devleti’ndeki iktisadi
dengenin gayrimüslimler lehine kaymasına neden olmuştur.791Liberal iktisat
politikası ile Müslüman Türkler giderek fakirleşirken gayrimüslimlerin ekonomi
üzerindeki ağırlıkları giderek artmıştır.792 Buradan da anlaşılacağı üzere II.
Abdülhamid’in aksine İttihat ve Terakki Hükümeti’nin liberal politikalar
belirlemeleri ülkedeki ekonomik düzelmeyi sağlamamıştır. Ülkedeki Müslüman
Türkler liberal iktisat politikaları neticesinde zor duruma düşmüşlerdir. Serbest
ticaret politikası ulusal kapitalizmin ve sanayi burjuvazisinin değil, dışa bağımlı bir
piyasa ekonomisinin ve bir ticaret burjuvazisinin gelişmesine neden olmuştur.
Buradan da anlaşılacağı üzere İttihat ve Terakki Hükümeti‘nin uygulamış olduğu
liberal iktisat politikası ülkedeki sanayi kuruluşlarının artmasını sağlamamıştır.
Liberal iktisat politikası ile ülkede bir ticaret burjuvazisi oluşmuştur. Bu ticaret
burjuvazisi varlığını ilerleyen zamanda da devam ettirmiştir. Liberal iktisat

790
Petroşyan, s.275.
791
Haydar Akyazı, Yüzüncü Yılında İkinci Meşrutiyet “İktisadi Bir Yaklaşımla II. Meşrutiyet Dönemi
İktisat Politikaları”, Pınar Yayınları, İstanbul, 2008, s.393.
792
Akyazı, s.393.

134
politikasının bir neticesi olarak ortaya çıkan ticaret burjuvazisi ülkedeki üretimin
dışarıya satışı ile ilgilenmiştir. Üretilen ürün çeşitliliğinin ve miktarının artırılması
hususunda çalışmaları bulunmamıştır.793

1.4.Sultan II. Abdülhamid Dönemi ile İttihat ve Terakki Dönemi Sanayi


Politikalarının Karşılaştırılması
İttihat ve Terakki yönetimi ile Sultan II. Abdülhamid dönemi uygulanan
iktisadi politikaların farkları arasında İttihatçı yönetimin devletin iktisadi işlemlerini
yabancı şirketler yoluyla yapmak yerine yerli şirketleri desteklemeleri gösterilebilir.
Yerli sermaye ve yabancı yatırımlara bir dizi ayrıcalık tanıyan Teşvik-i Sanayi
Kanunu ve özellikle savaş yıllarında yerli sermayeye sahip olanşirketlerin etkili bir
biçimde desteklenmesi örnek olarak gösterilebilir.794İttihat ve Terakki Hükümeti’nin
iktisat politikalarında ikinci aşamayı temsil eden milli iktisat politikası ile hem
yabancı devletler hem de gayrimüslimler lehine olan bazı uygulamalara son
verilmeye başlanmıştır. İttihat ve Terakki Hükümeti’nin çıkardığı Kanun-ı
Muvakkat’labirçok yabancı şirket Osmanlı hukuki mevzuatına dâhil edilmiştir ve
yabancı şirketlere verilen ayrıcalıklara son verilmiştir.795 Çıkarılan bir kanun ile de
Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren tüm yabancı şirketler gelir vergisine tabi
tutulmuştur. Çıkarılmış kanunlar ile Osmanlı Devleti‘nde faaliyet gösteren
yabancılara daha önceden tanınmış olan birtakım haklar ortadan kaldırılacak şekilde
yeniden hazırlanmıştır.796Sultan II. Abdülhamid döneminde yatırımlar yabancı
şirketler tarafından yapılmaktadır. Bu dönem gelir kaynaklarının merkezde
toplanması yönünden ve tüm iktisadi harcamaların sultanın bilgisi dâhilinde
yapılmasından dolayı devletçi iktisat politikası görüşü savunulmuştur. Milli iktisat
politikası ile beraber İttihat ve Terakki Hükümeti milli şirketler kurarak ülke
içerisinde gayrimüslimlerin ve yabancıların etkinliğini azaltmaya çalışmıştır.
Kurulan milli şirketlerin devlet tarafından desteklenmesi ise devletçi iktisat politikası
olarak görülebilir. İttihat ve Terakki iktidarı döneminde kurulan milli bankalar ise
uygulanmak istenen milli iktisat politikasında Türk Müslüman kesim için kaynak
oluşturmuştur.797 İttihat ve Terakki’nin milli iktisat politikasının II. Abdülhamid

793
Boratav, s.26.
794
Boratav, s.31.
795
Akyazı, s.395.
796
Akyazı, s.396.
797
Toprak, s.222.

135
dönemi uygulanan iktisat politikasından daha devletçi olduğunu söyleyebiliriz. İttihat
ve Terakki’nin iktisat politikası çerçevesinde Türk ve Müslümanların çeşitli iş
kollarında uzmanlaşmalarını sağlamak ve ticaret hayatında yerlerini almalarını
sağlamak için meslek okulları ve gece dersleri açılmıştır.798 Buradan da anlaşılacağı
üzere İttihat ve Terakki’nin belirlediği iktisat politikası Türk ve Müslüman tebaaya iş
imkânı sağlamayı amaçlamıştır. Bu durum aynı zamanda Sultan II. Abdülhamid
dönemi okullarda iktisat dersleri okutulmasının devamı niteliğindedir.

Savaş yıllarında uygulanan bu politika Türk köylüsünün daha fazla


fakirleşmesine neden olmuştur.799 Savaş yılları erkek nüfusun askere alınması
tarımsal üretimin azalmasına neden olmuştur.800 V. Eldem’in hesaplamalarına göre
1914-1918 yılları arasında buğday üretimi %47, tütün %51, koyun sayısı %45, keçi
sayısı %33 azalmıştır.801 Tarımsal üretimde el konulan çift hayvanlarının ordu
tarafından el konulması da tarımsal üretimdeki düşüşlerin nedenini
802
açıklamaktadır. Tekâlif-i Harbiye adı ile bedeli ileride tamamen veya kısmen geri
ödenme ile el konulması gibi önlemler alınmıştır.803Buradan anlaşılacağı üzere
Sultan II. Abdülhamid döneminden sonra İttihat ve Terakki iktidarı döneminde
uygulanan milli iktisat politikaları İttihat ve Terakki yönetimine yakın isimler
tarafından suiistimale uğratılmıştır. İttihat ve Terakki yönetimine yakın isimler savaş
zamanında milli iktisat çerçevesinde büyük paralar kazanmışlardır. Bu dönemde harp
zenginleri tarafından uygulanan iktisat politikaları neticesinde halk zor duruma
düşmüştür. Halktan doğan sıkıntılar ile beraber İttihat ve Terakki yönetimi tedbirler
almışsa da bu tedbirler çok yüzeysel olarak kalmıştır. Burada üzerinde durulması
gereken diğer bir husus ise İttihat ve Terakki’nin Sultan II. Abdülhamid’e karşı
oluşturdukları muhalefetin nedenleri arasında sultana yakın kimselerin devletin
kaynaklarından yararlandığı düşüncesiydi ama gelinen noktada İttihat ve Terakki
iktidarı döneminde devletin kaynaklarından veya devletin ayrıcalıklarından İttihat ve
Terakki’ye yakın olanlar yararlanmıştır.

798
Toprak (2), s.77.
799
Çakmak, s.259.
800
Boratav, s.34.
801
Boratav, s.34.
802
Pamuk, s. 167.
803
Akyıldız, s.310,311.

136
Savaş yıllarının etkisiyle ortaya çıkan ve ağırlaşan yokluk ortamının getirmiş
olduğu şartlar beraberinde karaborsacılığı getirmiştir. Karaborsacılığın önüne
geçmek ve savaş zamanında çok zor duruma düşen Osmanlı halkını koruyabilmek
için çıkarılan İhtikâr-ı Men Kanunu ile bunun önlenmesine çalışılmış ise de İttihat ve
Terakki Hükümeti’nin kendine yakın olan kişilerin bundan yararlanmasına göz
yumduğu ve karaborsacılığa izin verdiği bilinmektedir.804 İttihat ve Terakki dönemi
iktisat politikalarının oluşmasında ve gelişmesinde savaş döneminin büyük etkisi
olmuştur. İttihat ve Terakki dönemi iktisat politikalarının savaş zamanında oluşması
Sultan II. Abdülhamid dönemi iktisat politikası ile arasındaki farkın oluşmasında
önemli bir etken olmuştur.

İttihat Terakki Cemiyeti Birinci Dünya Savaşı şartlarında giderek büyüyen


iktisadi açıklarını birazda olsun azaltabilmek için memur ve asker maaşlarından
kesintiler yapmıştır.805 Burada aklımıza gelecek ilk hususlardan birisi de, Sultan II.
Abdülhamid saltanatı döneminde yapılan maaş kesintilerine karşı İttihat Terakki
muhalefetinin gösterdiği tepkilere karşılık iktidarları döneminde Sultan II.
Abdülhamid’in uygulamış olduğu iktisadi politikanın aynısını icra etmeleri olmuştur.
İttihat ve Terakki yönetimi de devlete kaynak oluşturmak için devlet çalışanlarının
maaşlarında kesinti yapma yolunu tutmuştur. Bu durum Sultan II. Abdülhamid
dönemi ve İttihat ve Terakki hükümeti devletin iktisadi sorunlar karşısında verdiği
tepkilerin bir gelenek haline geldiğinin gösterilmesi bakımından önemlidir.

Sultan II. Abdülhamid saltanatının ilk yılları az da olsa refahın fiyat


ucuzluğunun olduğu yıllardır. Bu dönem halkın daha ucuz bir hayat yaşadığı
bilinmektedir. II. Meşrutiyet sonrası yıllarda savaşlarında getirdiği büyük yıkım ile
beraber fiyatlardaki artışlara neden olmuştur. Bu fiyat artışları ekonomik dar boğazın
giderek artmasına halkın zor duruma düşmesine neden olmuştur. Sultan II.
Abdülhamid’in vefat etmesinden sonra cenazesine iştirak eden halk pahalılıktan
yakınmıştır.806 Buradan da anlaşılacağı üzere Sultan II. Abdülhamid dönemi Osmanlı
halkının sonraki döneme göre daha ucuz bir hayat yaşadığı söylenmektedir. Osmanlı
halkının iktisadi açıdan daha büyük bir darboğaza düşmesi sonraki yıllarda olmuştur.
Sultan II. Abdülhamid dönemi iktisadi durumun daha iyi bir seviyede olmasındaki en

804
Akyazı, s.396.
805
Pamuk (2), s.171.
806
Alkan, s.33,34.

137
büyük nedenler arasında Sultan II. Abdülhamid’in saltanat döneminde diplomasinin
daha etkin olarak kullanılması ve savaşlardan uzak durulmaya çalışılması etkili
olmuştur. Sultan II. Abdülhamid dönemi fiyat ucuzluğunun nedeni ise Osmanlı
topraklarında rekabet içinde bulunan yabancı devletlerin kendi aralarındaki
rekabetinden kaynaklanması söylenebilir. İttihat ve Terakki Hükümeti dönemine
denk gelen büyük savaşlar ise devletin iyi olmayan ekonomisinin daha kötü bir hale
gelmesine neden olmuştur.

İttihat ve Terakki Hükümeti’nin 1. Dünya Savaşı sırasında çeşitli yöntemler


kullanarak kendi halkına karşı uygulamış olduğu iç borçlanma politikası vardır.807
Devletin çeşitli yöntemler kullanarak uygulamış olduğu iç borçlanma uygulaması
Sultan II. Abdülhamid döneminde olağan üstü durumlar karşısında uygulanmış
yardım politikalara benzemektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere devletin çeşitli
yöntemler kullanarak kendi halkına borçlanması Sultan II. Abdülhamid dönemi ve
İttihat ve Terakki Hükümeti döneminde uygulanmış benzer
politikalardandır.808İttihat ve Terakki iktidarı döneminde halktan alınan bu paraların
birçoğunun zorla ve tehdit ile alındığından İttihat ve Terakki Hükümetine muhalefeti
ile bilinen Şerif Paşa söz etmektedir.809

Şerif Paşa’nın üzerinde durduğu diğer bir husus ise İttihat ve Terakki iktidarı
sürecinde İttihat ve Terakki’nin kendi içerisinde görülen görüş ayrılıkları
olmuştur.810 İttihat ve Terakki’nin kendi görüşü dışında görüşlere karşı baskıcı tavrı
ise Sultan II. Abdülhamid döneminde söz edilen istibtad görüşünün çok ilerisinde
olmuştur.811 Şerif Paşa’nın İttihat ve Terakki içerisinde en fazla eleştirdiği
noktalardan biri ise yönetimi ele geçirir geçirmez ülke sorunları ile uğraşmak yerine
İttihat ve Terakki içerisinde kimselerin kendi keselerini doldurmakla uğraşmaları
olmuştur.

807
Toprak, s.31.
808
A. Özalp, Şerif Paşa bir muhalifin Hatıraları İttihat ve Terakkiye muhalefet, Nehir Yayınları,
İstanbul, 1990, s.21.
809
Özalp, s.9.
810
Özalp, s.9.
811
Özalp, s.66.

138
SONUÇ

Sultan Abdülmecid dönemi Osmanlı ekonomisindeki en büyük kırılma


noktalarından birini Kırım Harbi ile devletin dışarıdan aldığı borçlar
oluşturmaktaydı. Sultan Abdülmecid döneminde girişilen başarısız sanayi kuruluşları
kurma denemeleri, saray ve devlet harcamalarındaki artışlar dış borç yükünü
artırmıştır. Sultan Abdülmecid dönemi artan bu borç yükünü kendinden sonra
Osmanlı tahtına çıkan Sultan Abdülaziz’e miras olarak kalmıştır. Sultan Abdülaziz
saltanatının ilk yıllarında saray ve devlet harcamalarında tasarruflar ve kısıtlamalar
yapma yolunu tutmuş ise de ilerleyen süreçte sarayda yapılan harcamalar ve devlet
harcamaları artarak devam etmiştir. Sultan Abdülaziz dönemi yapılan askeri
harcamalar ve güçlü bir deniz gücü oluşturabilmek için yapılan harcamalar Sultan
Abdülmecid döneminden kalan borç yükünü artırmıştır.

Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemlerinden sonra Osmanlı


tahtına çıktığında Sultan II. Abdülhamid dış borçlar nedeniyle ekonomik açıdan zor
durumda olan bir devletin başına geçmiştir. Sultan II. Abdülhamid saltanatının ilk
yıllarına denk gelen Osmanlı Rus Harbi devletin üzerindeki ekonomik sıkıntıların
artmasına neden olmuştur. Düyûn-ı Umûmiyye İdaresinin kurulması ile beraber
Osmanlı gelir kaynaklarını kapsayan vergilerden bazılarının yabancıların kontrolüne
bırakılması devletin gelirlerinde büyük düşüşlere neden olduğu gibi Sultan II.
Abdülhamid hükümdarlığı dönemi boyunca ödenecek bir borç yükünün ödenmesine
başlanmıştır.

Sultan II. Abdülhamid’in devlet borçlarını ödeyebilmek için verdiği uğraşın


neticesinde Düyûn-ı Umûmiyye aracılığı ile Avrupa sermayesinin Osmanlı iç
pazarını istila etme süreci hızlanmıştır. Bu durum beraberinde hem olumlu sonuçları
hem de olumsuz sonuçları beraberinde getirmiştir. Sultan II. Abdülhamid dönemi
yapılan demiryolları ile Osmanlı üreticisi ticarete yönelik üretim yapmaya
başlamıştır. Bu durum beraberinde iktisadi faaliyetleri ve üretim artışını beraberinde
getirmiştir. Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi ile beraber Osmanlı topraklarında faaliyet
göstermeye başlayan şirketler ülke içine yerli üründen yerli sanayiciden daha ucuza
ürün girmesini sağlamıştır. Bu durum Osmanlı devletinin kendi ufak sanayisinin
gelişmesindeki en büyük engeli oluşturmuştur.

139
Sultan II. Abdülhamid döneminde devlet ekonomisini kontrol altında
tutabilmek ve devlet bütçesini dengeleyebilmek için maliye komisyonları
kurulmuştur. Sultan II. Abdülhamid dönemi uygulanan tasarruf politikalarından biri
de devlet bünyesinde görev yapan memur ve asker maaşlarından yapılan kesintiler
olmuştur. Bu kesintiler, Sultan II. Abdülhamid’in açtığı okullarda okuyarak yetişen
ve devlet bünyesinde görev alan memur veya askerler için ekonomik muhalefetin
temelini oluşturmuştur. Sultan II. Abdülhamid döneminde bu okullarda okuyarak
yetişen alt kademeden kişilerin devlet kademelerinde görev bulamayanları, görev
bulsa da düzenli maaş alamayan ve görevinde yükselemeyen kesimin Sultan II.
Abdülhamid’e olan muhalefetin ekonomik açıdan temelini oluşturmuştur.

Sultan II. Abdülhamid dönemi Düyûn-ı Umûmiyye ile beraber Avrupa


sermayesinin Osmanlı pazarındaki baskısı ve devletin gelirlerinin birçoğununDüyûn-
ı Umûmiyye tarafından toplanması devletin kendi içinde yapması gerektiği ekonomik
faaliyetleri yapamamasındaki en büyük etkeni oluşturmuştur. Bu geri kalmışlık ile
karşılaşan Osmanlı Devleti’nin okumuş kesimi her şeyin sorumlusu olarak sultanı
görmüşler ve muhalefetlerini sultanın şahsına yönlendirmişlerdir.

Sultan II. Abdülhamid’in devletin borçlarını ödeyebilmek için yapmış olduğu


tasarruf politikaları sultana karşı muhalefetin oluşmasına ve gelişmesine neden
olmuştur. Sultan II. Abdülhamid’in uzun saltanat döneminde savaş yerine diplomasi
yolunu tutması ve demiryolları ile Osmanlı köylüsünün ticaret için üretim yapmaya
başlaması Avrupa sermayesinin Osmanlı pazarına girmesi Osmanlı köylüsünün
kendinden sonraki döneme göre daha iyi bir durumda olmasını sağlamıştır. Sultan II.
Abdülhamid’in kontrolü altında kendi şahsında toplamaya çalıştığı Osmanlı
ekonomisi nedeniyle devlet Sultan II. Abdülhamid döneminde düzenli bir bütçeye ve
sağlam bir mali politikaya sahip olamamıştır. Tüm olumsuzluklara rağmen Sultan II.
Abdülhamid Düyûn-ı Umûmiyye borçlarının büyük bir kısmını ödemeyi başarmıştır.

II. Meşrutiyetin ilanından kısa bir süre sonra Osmanlı tahtından indirilen
Sultan II. Abdülhamid’den sonra devlet yönetiminde etkin bir rol oynayan ve devleti
Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar yöneten İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin
iktisadi politikalarını iki kısımda ele alabiliriz. İttihat ve Terakki’nin ilk dönem
1913’e kadar olan iktisadi politikalarında ekonomide serbestlik ilkesi uygulanmıştır.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Maliye Bakanı Cavit Bey liberal iktisat politikasının

140
en büyük savunucularından olmuştur. Balkan Savaşları, Trablusgarp Harbi ve
bunların peşi sıra gelen 1. Dünya Savaşı İttihat ve Terakki’nin liberal iktisat
politikasını tamamen değiştirmesine neden olmuştur. 1913’ten 1918’e kadar İttihat
ve Terakki’nin iktisat politikasını devletçi milliyetçi olarak nitelendirebileceğimiz bir
iktisat politikası oluşturmuştur. İttihat ve Terakki’nin milli bir iktisat politikası
benimsemesindeki en büyük etken yapılan savaşlar neticesinde kaybedilen topraklar
ülkenin etnik yapısını çoğunlukla Türk ve Müslüman bir yapıya dönüştürmüştür. Bu
dönüşüm beraberinde iktisadi ve siyasi politikalardaki değişimi de beraberinde
getirmiştir.

İttihat ve Terakki Hükümeti’nin uyguladığı liberal ve milliyetçi iktisat


politikalarındaki amacı Türk Müslüman halkın ticaretteki etkinliğini artırarak onları
ticarete teşvik etmek olmuştur. Öyle ki Osmanlı sarayı ile bağlantısı olmayan Türk
Müslüman burjuvazinin İttihat ve Terakki döneminde oluştuğu görülmektedir. İttihat
ve Terakki döneminde devlet borçlanmaları devamlı süren savaşlar neticesinde
artmıştır.

II. Abdülhamid dönemi ileİttihat ve Terakki Cemiyeti iktisat politikaları


hakkında genel bir değerlendirme yapacak olur isek devlet her alanda kendi
hâkimiyetini artırmaya çalışmıştır. Hem Sultan II. Abdülhamid döneminde hemde
İttihat ve Terakki İdaresi döneminde iktisadi meseleler devlet için önemli bir yere
sahip olmuştur. İttihat ve Terakki dönemine denk gelen savaşlar devletin ekonomik
yükünü artırmıştır. Bu durum Sultan II. Abdülhamid dönemine göre iktisadi açıdan
daha zor günlerin yaşanmasına neden olmuştur. İttihat ve Terakki döneminin Sultan
II. Abdülhamid döneminden ayrılan en bariz nokta ise Sultan II. Abdülhamid
döneminde devletin burjuva sınıfını oluşturan gayrimüslim tebaa ve yabancı devlet
vatandaşlarının yerini Türk Müslüman burjuvazisinin alması olmuştur. Bu durumun
ortaya çıkmasında savaşlar ile devletin sınırlarının daralmasıyla beraber Türk
Müslüman nüfusun daha yoğun olduğu bir devlet yapısının oluşması da etken
olmuştur.

141
KAYNAKÇA

Arşiv Kaynakları
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: HR. SFR.4. Belge Tarihi: M-31-08-
1854. Yer Bilgisi: 12-4. Belge Özeti. Osmanlı Borçları Borç Anlaşması Londra
ile Yazışmalar Kırım Savaşının Yankıları.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y.MTV. Belge Tarihi: H-29-01-1300.
Yer Bilgisi: 10-14. Belge Özeti. Refia Sultan’ın borçlarının ödenmesi için
mücevheratının satılarak alacaklılara dağıtılması hususunun gerçekleşmesi için
Komisyonun tekrar toplanması.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y. PRK. H.H. Yer Bilgisi: 3-5. Belge
Özeti. Sultan Abdülaziz Han Hanedanın masarifatındaki açığın Hazine-i
Hassa’dan karşılanmasına dair.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y.PRK.A. Belge Tarihi: H-03-04-1295.
Yer Bilgisi: 1-98. Görüntü Sayısı: 3. Belge Özeti. Sultan Abdülaziz zamanında
Hazine-i Hassa Borçlarına dair.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y.PRK.OMZ. Belge Tarihi: H-29-12-
1311. Yer Bilgisi: 1-64. Belge Özeti. Banka Direktörü Sir Hamilton’un Hazine-
i Celile’nin tasarrufu için tekliflerinin bildirilmesi.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: DH.İ.UM.EK. Belge Tarihi: H-21-03-
1332. Yer Bilgisi: 2-90. Belge Özeti. Duyun-ı Umumiye’den alınan avanslara
karşılık ittihaz olunan hububat, hani ve tütün aşarı hisse-i ianeleri hakkında
olunacak muameleye dair umum tebligat.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y.PRK.Ş.D. Belge Tarihi: H-29-12-
1310. Yer Bilgisi. 1-59. Belge Özeti. Hükümetin mali krizi atlatmak için kısa
vadeli kaynak bulunması tütünün pul resmine tabi tutulması.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y. PRK. ML. Belge Tarihi: H-17-1-
1296. Yer Bilgisi. 1-61. Belge Özeti. Hazine’nin içinde bulunduğu sıkıntıları
giderecek, borçların tesviyesini kolaylaştıracak ve maliyenin itibarını
sağlayacak tedbirlerin alınması.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: DH. TMIK. S. Belge Tarihi: H-17-06-
1314. Yer Bilgisi. 3-11. Belge Özeti. Duyun-ı Umumi ye idarelerindeki
Hıristiyan memurların ıslahat gereğince nüfus nisbetine göre idareye alınacak
gayri Müslim tebaaya mansub edilmesi.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y.PRK.ML. Belge Tarihi: H-29-12-
1298. Yer Bilgisi. 2-66. Belge Özeti. Tebanın istihrahatlarını temin ve devlete
kazanç getirmek amacıyla hazine hesabına halka ucuz odun kömür getirilmesi.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: A. MTZ.SM. Yer Bilgisi. 1-49. Belge
Tarihi: H-20-1317. Belge Özeti. Sisam’da tuz kaçakçılığının menine ve amaret
ile Düyun-ı umumiye idaresi arasında yapılan mukaveleye dair.

142
Telif ve Tetkik Eserler
Sabuncuzade Luis Alberi. (1997). Sultan II. Abdülhamid’in Hal Tercümesi. (Haz:
Mahir Aydın). Kitabevi Yayınları. İstanbul.
Ahmet Lütfi Efendi. (1999). Vak’anüvis Ahmet Lütfi Efendi Tarihi 6-7-8. (Haz:
Münir Aktepe).Yapı Kredi Yayınları. İstanbul.
Abdurrahman Şeref. (2012). Abdurrahman Şeref Tarih Muhasebeleri. Kapı
Yayınları. İstanbul.
Bekir Sıtkı Baykal.(1989). İbretnüma Mabeynci Fahri Bey’in Hatıraları ve ilgili
bazı belgeler. Türk Tarih Kurumu Yayınları. Ankara.
Cavid Baysun. (1991). Cevdet Paşa Tezakir 40 Tetimme. Türk Tarih Kurumu
Basımevi. Ankara.
Böcüzade Süleyman Sami. (2011). Üç Devirde gördüklerim Hakayikü’l Beyan
Fi Eşkali’l Ezman yahut “ne derekeye inmiştik ne dereceye çıktık. (Haz: Hasan
Babacan, Servet Avşar). Türk Tarih Kurumu Yayınları. Ankara.
Mehmet Akif Fidan.(2011). Eyüp Sabri Paşa ve Tarihçiliği. Türk Tarih Kurumu.
Ankara.
Fatma Reza Hürmen. (1993). Bir Devlet Adamının Mehmet Tevfik Bey’in II.
Abdülhamid Meşrutiyet ve Mütareke Devri Hatıraları. Akma Yayınları. İstanbul.
Süleyman Kani İrtem. (2004). Birinci Meşrutiyet ve Sultan Abdülhamid. Temel
Yayınları. İstanbul.
Ali Karaca. (1993). Anadolu Islahatı ve Ahmed Şakir Paşa (1838-1899). Eren
Yayınları. İstanbul.
Kazım Karabekir. (2011). İttihat ve Terakki Cemiyeti. Yapı Kredi Yayınları.
İstanbul.
Bayram Kodaman. Mehmet Ali Ünal. (2000). Son Vak’anüvis Abdurrahman
Şeref Efendi Tarihi II. Meşrutiyet Olayları 1908-1909. Türk Tarih Kurumu.
Ankara.
A. Özalp. (1990). Şerif Paşa Bir Muhalifin Hatıraları İttihat ve Terakkiye
Muhalefet. Nehir Yayınları. İstanbul.
Süleyman Sudi. (1982). Usul-i Meskûkât-ı Osmaniyye ve Ecnebiyye. (İbrahim
Artuk. Cevriye Artuk.). Ünal Matbaası. İstanbul.
Haz. Emre Taş. (2017). Sultan Abdülhamid’in Sırdaşı Tahsin Paşa’nın Yıldız
Sarayı Hatıraları. Yakın Plan Yayınları. İstanbul.
Hilmi Uran. (2017). Meşrutiyet, tek parti, çok parti hatıralarım (1908-1950).
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. İstanbul.
AKSUN, Z. (2010). II. Abdülhamid Han.İstanbul: Ötüken Neşriyat Yayınları.

143
ALKAN N.(2012).Selanik’in Yükselişi Jön Türkler Abdülhamid’e Karşı 1908
İhtilali.İstanbul: Timaş Yayınları.
AKSUN, Z. (2009). Darbe Kurbanı Abdülaziz Han. İstanbul: Ötüken Yayınları.
ALKAN, A. T. (1992).İkinci Meşrutiyet Devrinde Ordu ve Siyaset.İstabul: Cedit
Yayınları.
AKYILDIZ, A. (2018). Para Pul Oldu Osmanlı’da Kâğıt Para Maliye ve
Toplum. İstanbul: İletişim Yayınları.
AKYILDIZ, A. (2018). Anka’nın Son Baharı Osmanlı’da İktisadi Modernleşme
ve Uluslararası Sermaye.İstanbul: İletişim Yayınları.
AKYILDIZ, A. (2015). Mümin ve Müsrif Bir Padişahın Kızı Refia Sultan,
İstanbul: Kapı Yayınları.
AKYAZI, H. (2008).Yüzüncü Yılında İkinci Meşrutiyet İktisadi Bir Yaklaşımla
II. Meşrutiyet Dönemi İktisat Politikaları. İstanbul: Pınar Yayınları.
AKŞİN, S. (2001). Jön Türkler ve İttihat ve Terakki. İstanbul: İmge Kitabevi
Yayınları.
AKŞİN, S. (2018). Kısa Türkiye Tarihi.İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları.
AHMAD, F.(2019). Modern Türkiye’nin Oluşumu. İstanbul: Kaynak Yayınları.
AHMAD, F. (1999). İttihat ve Terakki 1908-1914. İstanbul: Kaynak Yayınları.
ARMAOĞLU, F. (2020). 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1789-1914. İstanbul: İş
Bankası Kültür Yayınları.
AZZAVİ, K. C. E. (2003). Ed Devlet’ül Osmaniye Kira’a Cedide-li Avamil el
İnhitat. Beyrut: Arabî el Ulum Yayınevi
BERKES, N. (2020). Türkiye İktisat Tarihi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
BADEM, C. (2017). Kırım Savaşı ve Osmanlılar.İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları.
BALCI, R. (2007). Beyaz Atlının Ölümü Sultan Abdülaziz. İstanbul: Nesil
Yayınları.
BELİN, M. (1999). Osmanlı İmparatorluğunun İktisadi Tarihi. Ankara:
Gündoğan Yayınları.
BUDAK, H. Ö.(2015). Hangi Enver Paşa?.Kırıkkale: Öztepe Matbaacılık.
BOZDAĞ, İ. (2017). Sultan II. Abdülhamid’in Hatıra Defteri.İstanbul: Truva
Yayınları.
BORATAV, K. (2010).Türkiye İktisat Tarihi 1908-2007. Ankara: İmge Kitabevi
Yayınları.

144
CEZAR, Y. (1986). Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi. İstanbul:
Alan Yayıncılık.
ÇADIRCI, M. (2013). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve
Ekonomik Yapısı. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
ÇAKMAK, D. (2012). Osmanlı İktisat Düşüncesinin Evrimi. İstanbul: Libra
Kitap Yayınları.
ÇAVDAR, T. (1992). Türkiye’de Liberalizm 1860-1990. Ankara: İmge Kitabevi
Yayınları.
ÇAVDAR, T. (1991). İttihat ve Terakki Cemiyeti. İstanbul: İletişim Yayınları.
ÇETİNKAYA, Y. D. (2014). 1908 Osmanlı Boykotu Bir Toplumsal Hareketin
Analizi. İstanbul: İletişim Yayınları.
ÇULCU, M. (2011). İttihat ve Terakki I. Meşrutiyetten II. Meşrutiyete. İstanbul:
E Yayınları.
ENGİN, V. (2017). Bir Devrin Son Sultanı II. Abdülhamid. İstanbul: Yeditepe
Yayınevi.
ENGİN, V. (2017). II. Abdülhamid ve Dış Politika. İstanbul: Yeditepe Yayınevi.
EYİCİL, A. (2020). Siyasi Tarih 1789-1939. Ankara: Altınordu Yayınları.
GEORGEON, F. (2012). Sultan Abdülhamid (Çev: A.Berktay). İstanbul: İletişim
Yayınları.
GÜRAN, T. (2014). 19. Yüzyıl Osmanlı Ekonomisi Üzerine Araştırmalar.
İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
HARB, M. (1990). Es Sultan Abdülhamid es Sani Ahir Essalatin el Osmaniyyin
el Kibar. Şam: Darül Kalem Yayınları.
İNALCIK, H. (2020). Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine
Araştırmalar IV Ayanlar, Tazminat, Meşrutiyet. İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları.
İNALCIK, H. ve SEYİTDANLIOĞLU, M. (2020). Tanzimat Değişim Sürecinde
Osmanlı İmparatorluğu. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
İNALCIK, H. ve QUATAERT, D. (2004). Osmanlı İmparatorluğunun
Ekonomik ve Sosyal Tarihi 1600-1914 cilt 2. İstanbul: Eren Yayınları.
İNALCIK, H. ve GÖYÜNÇ, N. ve LOWRY, H. W. (1982).The Journal of
Ottoman Studies III, HANİOĞLU, M. Ş. Genesis of the Young Turk Revulution
of 1908. İstanbul: Osmanlı Araştırmaları.
KARA, H. (2020). Sultan II. Abdülhamid Dönemi Osmanlı Kara Ordusu (1876-
1908). Ankara:Türk Tarih Kurumu Yayınları.
KARAL, E. Z. (2000). Osmanlı Tarihi VIII. Cilt Birinci Meşrutiyet ve İstibdat
Devirleri (1876-1909).Ankara: Türk Tarih Kurumu.

145
KARPAT, K. H. (2019). Osmanlı Modernleşmesi, Toplum, Kurumsal Değişim
ve Nüfus. İstanbul: Timaş Yayınları.
KAZGAN, G. (1999). Tanzimat’tan XXI. Yüzyıla Türkiye ekonomisi. İstanbul:
Altın Kitaplar Yayınevi.
KUTAY, C. (1964). Prens Sabahattin Bey Sultan II. Abdülhamid İttihat Terakki.
İstanbul: Tarih Yayınları.
KURAN, A. B. (2000). İnkilap Tarihimiz ve Jön Türkler. İstanbul: Kaynak
Yayınları.
KOÇU, R E. (2015). Osmanlı Padişahları. İstanbul: Doğan Egmond Yayınları.
KIRAY, E. (1995). Osmanlı’da Ekonomik Yapı ve Dış Borçlar. İstanbul: İletişim
Yayınları.
KOCABAŞ, S. (2005). Jön Türkler Nerede Yanıldı? Hayaller, Komplolar,
Kayıplar 1890-1918. İstanbul: Vatan Yayınları.
KÖSEOĞLU, N. (2020): Şehit Enver Paşa. İstanbul: Ötüken Yayınları.
KÜTÜKOĞLU, M. S. (2018). Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik)Ankara:
Türk Tarih Kurumu Yayınları.
MARDİN, Ş. (2016). Siyasal ve Sosyal Bilimler Makaleler 2. İstanbul: İletişim
Yayınları.
MARDİN, Ş. (2005). Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895-1908. İstanbul:İletişim
Yayınları.
MCCARTHY, J. (2006). (TUNCEL, Mehmet), Osmanlıya Veda İmparatorluk
Çökerken Osmanlı Halkları (M. Tuncel). İstanbul: Etkileşim Yayınları.
ORTAYLI, İ. (1987). İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil Yayınları.
ORTAYLI, İ. (1981). II. Abdülhamid Döneminde Osmanlı İmparatorluğunda
Alman Nüfuzu. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
ÖKÇÜN, A. G. (1997). İktisat Tarihi Yazıları. Ankara: Sermaye Piyasası
Kurulu.
ÖZTUNA, Y. (2010). Bir Darbenin Anatomisi. İstanbul: Babıâli Kültür
Yayınları.
ÖZTUNA, Y. (2019). II. Abdülhamid Zamanı ve Şahsiyeti. İstanbul: Altın
Kitaplar Yayınevi.
ÖZTUNA, Y. (1998). Osmanlı Devleti Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu
Basımevi.
ÖZBAYRAK, İzi K. (2011). II. Abdülhamid Dönemi Uygulanan Sosyal Yardım
Politikaları (1876-1909). İstanbul: Libra Kitapçılık Yayıncılık.

146
LEWIS, B. (1993). Modern Türkiye’nin Doğuşu, çev. Metin Kıratlı. Ankara:
Türk Tarih Kurumu Basımevi.
PAMUK, Ş. (1990). 100 Soruda Osmanlı Türkiye İktisat Tarihi 1900- 1914,
İstanbul: Gerçek Yayınevi.
PAMUK, Ş. (1990). Osmanlı Türkiye İktisadi Tarihi 1500-1914. İstanbul:
Gerçek Yayınevi.
PAMUK, Ş. (2014). Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi.İstanbul: Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları.
PAMUK, Ş. (2007). Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları. İstanbul: Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları.
PETROSYAN, Y. A. (1974). Sovyet Gözüyle Jön Türkler. Ankara: Bilgi
Yayınevi.
RİEDLER, F. (2012). Osmanlı İmparatorluğunda Muhalefet ve Meşrutiyet
Siyasi Kültür ve Komplolar(çev: A. F. Çakır). İstanbul: Picus Yayıncılık.
SAYAR, A. G. (2000). Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması. İstanbul:
Ötüken Yayınları.
SAKAOĞLU, N. ve AKBAYIR, N. (2001). Avrupalılaşmanın Yol Haritası ve
Sultan Abdülmecid. İstanbul: Denizbank Yayınları.
ŞAKİR, Z. (2018). İttihat ve Terakki Nasıl Doğdu?.İstanbul: Akıl Fikir
Yayınları.
ŞENER, A. (1990). Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Sistemi. İstanbul: İşaret
Yayınları.
TOPRAK, Z. (2018). Türkiye’de Milli İktisat 1908-1918. İstanbul: Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları.
TOPRAK, Z. (1995). Türkiye’de Ekonomi ve Toplum.İstanbul: Tarih Vakfı Yurt
Yayınları.
TOPRAK, Z. (2016). Türkiye’de İşçi Sınıfı 1908-1946. İstanbul: Tarih Vakfı
Yurt Yayınları.
TANER, E. (2009). Osmanlı Esnafı Ticari ve Sosyal Hayatı. Ankara: Halk Bank
ve Türkiye Esnaf Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez
Birliği.
TUNAYA, T. Z. (1989). Türkiye’de Siyasal Partiler İttihat ve Terakki Bir
Kuşağın bir Parti’nin Tarihi cilt 3. İstanbul: Hürriyet Vakfı Yayınları.
TURAN, M. (2008). II. Abdülhamid Han Ulu Hakan mı? Kızıl Sultan
mı?.İstanbul:Elit Kültür Yayınları.
TEPEDELENLİOĞLU, N. N. (1960). İlan-ı Hürriyet ve Sultan II. Abdülhamid
Han. İstanbul: Yeni Çağrı Kitabevi.

147
TAKKUŞ, S. (2013). Tarih-ül Osmanî Min Kiyamet Devle ile İnkilap Alel Hilafe.
Beyrut: Darü’l Nefaes.
YASAMEE, F. A. K. (2020). Abdülhamid’in Dış Politikası Düvel-i Muazzama
Karşısında Osmanlı 1877-1888. İstanbul: Kronik Yayınları.
YERLİKAYA, İ. (1996). II. Abdülhamid Döneminde Basın Yarı Resmi Vakit
Gazetesi (1875-1884).Kırıkkale: Kırıkkale Üniversitesi Yayınları.
YEĞEN, E. (2014): Sultan Abdülhamid. Ankara: Sentez Yayınları.
YILDIZ, Ö. (2014). Osmanlı Devletinde Deniz Ticareti 1908-1914. İstanbul:
Tarihçi Kitabevi.

Tezler
BÖLÜKBAŞI, Ö. F. (2003). Sultan II. Abdülhamid Dönemlerinde Maliye
Komisyonları ve Faaliyetleri (1876-1909). İstanbul: Marmara Üniversitesi
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü.
BURABE, N. Ve BUKİNNE, H. (2006). Es Sultan el Osmanî Abdülaziz Beyne el
Islahat vel Mü’rada (1861-1876).Cezayir: Yahya Faris Üniversitesi Yüksek
lisans Tezi.
BEL’AT, R. Ve GANCUR, Y. (2005). El Islahat el Osmaniyye ve Vasarüha ale
Biladüş Şam (1808-1861). Elcezair:Edrar Üniversitesi Yüksek lisans Tezi.
ÇELİK, U. II. Abdülhamid Dönemi ve İttihat ve Terakki Mukayesesi. Kocaeli:
Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslar ilişkiler
Bölümü.
ECCHİA, S. (2010). The Economic Policy of the Ottoman Empire 1876-1922.
İtaly: University Salemo.
ÜRKMEZ, N. (2006). II. Abdülhamid’in Modernleşme Anlayışı. Erzurum:
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Orta Öğretim Sosyal Alanlar
Eğitimi Ana Bilim Dalı.

Makaleler
ALKAN, N. (2011).Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid cilt 4. II. Abdülhamid
Yönetimi ve Jön Türkler.Erciyes Üniversitesi Yayınları.
BEŞİRLİ, M. (2011).Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid cilt 3. II. Abdülhamid
Dönemi Osmanlı Ordusunda Kullanılan Alman Silahları.Erciyes Üniversitesi
Yayınları.
BİLGİN, V.(2011). Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid cilt 5.II. Abdülhamid
Dönemi Sosyal Yapısı.Erciyes Üniversitesi Yayınları.
ÇADIRCI, M. (2011). Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid cilt 5.II. Abdülhamid
Döneminde Osmanlı Ordusu.Erciyes Üniversitesi Yayınları.

148
GÖKMEN, E. (2011). Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid cilt 2. II.
Abdülhamid Dönemi Osmanlı Maden İmtiyazları 1878-1899.Erciyes Üniversitesi
Yayınları.
HÜLAGÜ, M. (2011). Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid 3.cilt. Bir İnsan
olarak Sultan II. Abdülhamid. ErciyesÜniversitesi Yayınları.
HÜLAGÜ, M. (2011). Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid 3.cilt. Sultan II.
Abdülhamid Dönemi Demir Yolu Politikası 1876-1909.Erciyes Üniversitesi
Yayınları.
KAZGAN, H. (2011). Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid cilt 2. II.
Abdülhamid Dönemi Galata Bankerleri. Erciyes Üniversitesi Yayınları.
KILIÇ, S. K. (2011). Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid cilt 5.Osmanlı
Devletinde Anayasal Sisteme Geçiş. Erciyes Üniversitesi Yayınları.
KILIÇ, R. ve ÖZÇELİK, Ö. (2011). Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid cilt 4.
Sultan II. Abdülhamid’in İktisat ve Para Siyaseti.Erciyes Üniversitesi Yayınları.

Dergiler
AKYOL, E. D. (2013). Sultan II. Abdülhamid Döneminde Sosyal Politika
Uygulamaları. Sosyal Politika Çalışmaları, Yıl 13, sayı 31, Temmuz
Aralık.dergipark.org.tr.

E-Kaynaklar
KURŞUN, Z. (2019). Mehmed Menduh Paşa.https://islamansiklopedisi.org.tr
12.29.2019.

149
ÖZGEÇMİŞ

Adı Soyadı :

Doğum Tarihi :

Yabancı Dil :

Eğitim Durumu :

Lisans :

Yüksek Lisans :

Çalıştığı Kurum/Kurumlar ve Yıl/Yıllar :

Yayınları (SCI) :

Yayınları (Diğer) :

Araştırma Alanları :

150
EKLER

EK-1

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: HR. SFR.4. Belge Tarihi: M-31-08-


1854. Yer Bilgisi: 12-4. Belge Özeti. Osmanlı Borçları Borç Anlaşması Londra
ile Yazışmalar Kırım Savaşının Yankıları.

151
EK-2

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y.PRK.A. Belge Tarihi: H-03-04-1295.


Yer Bilgisi: 1-98. Görüntü Sayısı: 3. Belge Özeti. Sultan Abdülaziz zamanında
Hazine-i Hassa Borçlarına dair.

152
EK-3

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y.MTV. Belge Tarihi: H-29-01-1300.


Yer Bilgisi: 10-14. Belge Özeti. Refia Sultan’ın borçlarının ödenmesi için
mücevheratının satılarak alacaklılara dağıtılması hususunun gerçekleşmesi için
Komisyonun tekrar toplanması.

153
EK-4

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y.MTV. Belge Tarihi: H-29-01-1300.


Yer Bilgisi: 10-14. Belge Özeti. Refia Sultan’ın borçlarının ödenmesi için
mücevheratının satılarak alacaklılara dağıtılması hususunun gerçekleşmesi için
Komisyonun tekrar toplanması.

154
EK-5

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: DH.İ.UM.EK. Belge Tarihi: H-21-03-


1332. Yer Bilgisi: 2-90. Belge Özeti. Duyun-ı Umumiye’den alınan avanslara
karşılık ittihaz olunan hububat, hani ve tütün aşarı hisse-i ianeleri hakkında
olunacak muameleye dair umum tebligat.

155
EK-6

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y.PRK.Ş.D. Belge Tarihi: H-29-12-


1310. Yer Bilgisi. 1-59. Belge Özeti. Hükümetin mali krizi atlatmak için kısa
vadeli kaynak bulunması tütünün pul resmine tabi tutulması.

156
EK-7

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y.PRK.OMZ. Belge Tarihi: H-29-12-


1311. Yer Bilgisi: 1-64. Belge Özeti. Banka Direktörü Sir Hamilton’un Hazine-
i Celile’nin tasarrufu için tekliflerinin bildirilmesi.

157
EK-8

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: A. MTZ.SM. Yer Bilgisi. 1-49. Belge


Tarihi: H-20-1317. Belge Özeti. Sisam’da tuz kaçakçılığının menine ve amaret
ile Düyun-ı umumiye idaresi arasında yapılan mukaveleye dair.

158
EK-9

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y.PRK.ML. Belge Tarihi: H-29-12-


1298. Yer Bilgisi. 2-66. Belge Özeti. Tebanın istihrahatlarını temin ve devlete
kazanç getirmek amacıyla hazine hesabına halka ucuz odun kömür getirilmesi.

159
EK-10

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: DH. TMIK. S. Belge Tarihi: H-17-06-


1314. Yer Bilgisi. 3-11. Belge Özeti. Duyun-ı Umumi ye idarelerindeki
Hıristiyan memurların ıslahat gereğince nüfus nisbetine göre idareye alınacak
gayri Müslim tebaaya mansub edilmesi.

160
EK-11

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y. PRK. ML. Belge Tarihi: H-17-1-


1296. Yer Bilgisi. 1-61. Belge Özeti. Hazine’nin içinde bulunduğu sıkıntıları
giderecek, borçların tesviyesini kolaylaştıracak ve maliyenin itibarını
sağlayacak tedbirlerin alınması.

161
EK-12

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y. PRK. ML. Belge Tarihi: H-17-1-


1296. Yer Bilgisi. 1-61. Belge Özeti. Hazine’nin içinde bulunduğu sıkıntıları
giderecek, borçların tesviyesini kolaylaştıracak ve maliyenin itibarını
sağlayacak tedbirlerin alınması.

162
EK-13

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y. PRK. ML. Belge Tarihi: H-17-1-


1296. Yer Bilgisi. 1-61. Belge Özeti. Hazine’nin içinde bulunduğu sıkıntıları
giderecek, borçların tesviyesini kolaylaştıracak ve maliyenin itibarını
sağlayacak tedbirlerin alınması.

163
EK-14

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y. PRK. H.H. Yer Bilgisi: 3-5. Belge
Özeti. Sultan Abdülaziz Han Hanedanın masarifatındaki açığın Hazine-i
Hassa’dan karşılanmasına dair.

164
EK-15

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y. PRK. H.H. Yer Bilgisi: 3-5. Belge
Özeti. Sultan Abdülaziz Han Hanedanın masarifatındaki açığın Hazine-i
Hassa’dan karşılanmasına dair.

165
EK-16

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Kurum: Y. PRK. H.H. Yer Bilgisi: 3-5. Belge
Özeti. Sultan Abdülaziz Han Hanedanın masarifatındaki açığın Hazine-i
Hassa’dan karşılanmasına dair.

166

You might also like