You are on page 1of 2

ANA TEZ……Rejim olarak baskıcı ve oteriter bir idolojiyi benimseyen devlet yapısı insanları

küçüklükten itibaren mankurtlaştırıp kendi isteklerini çeşitli şekillerde sloganlaştırarak tarihte


onlara hiçbir şekilde karşı çıkmayıp kendileri için kullanılacak nesnelere dönüştürerek kendi
kültürlerni ve varoldukları toprakları unuturlar.

YAPI………….
Eskiden insanlar tanrılara inanırlardı. Eski Yunanistan’daki inanca göre güya bu tanrılar
Olimpos dağında yaşarmış. Ne biçim tanrı imiş onlar? Saçmalık işte! Ne gelirdi ellerinden?
Durmadan birbirleriyle kavga etmek. Asıl özellikleri birbirleriyle didişmek, hiç anlaşamamaktı.
İnsan hayatını değiştirmek, insanın mutluluğuna en ufak bir katkıda bulunmak gelmezdi
ellerinden. Zaten böyle bir şey düşündükleri de yoktu. Aslında tanrılar da yoktu. Bir efsane,
masal, uydurma idi bütün bunlar. Ama bizim tanrılarımız bambaşkadır ve hemen şuracıkta,
Sarı-Özbek Uzay Üssü’nde yaşıyorlar. Ve biz bu tanrılarımızla bütün dünyaya övünüyoruz,
gururlanıyoruz. Aramızdan hiç kimse tanımıyor, göremiyor onları. Yasalar buna izin vermez.
Onları görüp tanımak da gerekmez zaten. Öyle her önüne gelen, bir Mınkırbay bir Şınkırbay
(Ali, Veli) “Merhaba, nasılsın?” diye el uzatamaz onlara. Asıl gerçek tanrılardır bunlar.

Pasajı incelediğimizde karşımıza Sovyet okullarında yetişmiş olan sabitcan ın insanların


mitolojik tanrılara inandığını ama bu tanrıların kendilerine hiçbir fayda getirmediğini
anlatmıştır ama Sabitcan ın yetiştirildiği Sovyet Rusya idolojisine baktığımız zaman aslında
tanrı olarak bize Sarı-Özek uzay üssünde bulunan yüksek rütbeli kişilerin ve bilim
adamlarının aşılandığını görmekteyiz.Aynı zamanda kimselerin onları tanımaması ve onları
görmeyişi devletin sıradan insanlarla bu insanlar arasındaki farkı ne kadar çok açtığını
gösterir aslında devlet burda bu kişileri insanların gözünde ilahlaştırmaktadır.

Bak Yedike, az önce sen uzay gemilerinin telsizle yönetildiğini öğrenince şaşıp kaldın öyle
değil mi? Oysa o iş bir çocuk oyuncağı, hem modası da çoktan geçti. Gün gelecek, insanlar
da telsizle yönetilecekler, tıpkı şimdiki otomatlar gibi. Anlıyor musun, büyük, küçük herkes
radyo dalgalarıyla yönlendirilecek. Bu konuda deneylere başlandı bile. . İnsanlığın yüksek
çıkarları için çalışan bilim çok önemli sonuçlar, çok önemli veriler elde etmiş bulunuyor…
Uzun Adilbay onun sözünü kesti:
- Dur hele! Şu ağzından düşürmediğin “insanlığın yüksek çıkarları” sözünü pek anlayamadım
ben. Yani senin dediğine göre, herkes yanında transistörlü radyoya benzeyen bir aygıt
taşıyacak ve bu aygıttan aldığı emirlere göre mi hareket edecek? Her yerde var mı bu
aygıtlardan?

Sabitcan ın devam eden bu konuşmasına baktığımızda aslında Sovyet okullarında yetişmiş


bir birey olarak insanların gelecekte telsizlerle yönetileceklerini övünerek ve hayranlıkla
anlatması insanların modern köle olarak kendi inisiyatiflerini kullanamayacak duruma
getirilerek devletin istekleri doğrultusunda yönetilmelerinden hoşnut olduğunu göstermektedir
ayrıca bu durumun devletin yüksek çıkarları için olduğunu sürekli vurgulaması baskıcı ve
otoriter devletlerin insanların hak ve özgürlüklerini umursamadığını ve bunun insanlara yarar
getireceğine inandırmak için çeşitli yöntemlerle modern mankurt ordusu kurmaktadır. Küçük
yaşta bu düşünceler aşılanan çocuklar da Sabitcan ın yaptığı gibi çevresindeki insanlara bu
düşünceleri yayarak özellik insanların eğitimli olarak nitelendirdikleri aslında devletin bir
kuklası olan bu bireyler çevresindeki insanlara eğitim sürecinde öğrendikleri bu bilgileri
sloganlaştırarak yaymaktadırlar.

KARAKTER KURGUSU……
Pasajda karakter kurgusunu incelediğimizde Sabitcan ın Sovyet okularına gitmiş, eğitimli bir
kişi olarak verilmiştir. Bu okullara küçüklüğünde yatılı olarak gitmiş olan Sabitcan ın Sovyet
Rusya nın idoloji olarak istediği ve savunduğu şeylerin anlatıcısı konumunda olduğunu
görüyoruz.Aynı zamanda Sabitcan ın konuşma ortamlarında bu okulda öğrendiği aslında bir
nevi modern köleliği destekleyen düşüncelerin Sabitcan tarafından desteklenerek ve
övünerek cahil diye nitelendirdiği köy halkına anlattığını görürüz. Sabitcan ın tersine pasajda
Adilbay ı okula gitmemiş bir birey olarak Sabitcan ın söylediklerine şaşkın ve tepkili olduğu
görülür ve aslında modern kölelik olan Sabitcan ın kibirli bir şekilde özellikle toplumun
yüksek çıkarları için ifadesini sürekli kullanarak aslında insanın hak ve özgürlüklerini
kısıtlayan söylemlerini aslında Sabitcan ın içkili bir şekilde söylediğinden dolayı pek dikkate
almamiş ama sonradan Sabitcan ın bunu tek başına düşünmediğini ve doğruluk payı
olduğunu düşünerek şüpheye düşmüştür. Pasajda bulunan“Ya söylediklerinde gerçek payı
varsa? Ya bazı bilim adamları Tanrı olmak hırsına kapılmışlarsa? Kendilerini Tanrı yerine
koyarak bizi yönetmeye kalkarlarsa?” diye düşündü.
Örneklemelerinden anlaşılacağı gibi Adilbay Sabitcan ın tanrı diye nitelendirdiği Sarı-Özek
Uzay Üssünde bulunan bilim insanları ve üst rütbeli kişilerin tanrı gibi nitelendirilmesinden
rahatsız olmuştur.
ANLATIM TEKNİKLERİ………
Pasajda özellikle Sabitcan ın aslında modern kölelik sonucu olan uygulamaları
örneklendirme tekniğine başvurarak Adilbay a anlattığını görürüz Aslında metinde özellikle
fazla yararlanma ve bu yararlanmaların hepsinin modern kölelik sonucu yapılan eylemlerin
sonucu olması büyük devletlerin çıkarları için insanları uyutarak çok fazla alanda
kullanabileceklerini gösterir bu da ö dönemde bulunan Sovyet Rusya ve Amerika Birleşik
Devletleri arasındaki soğuk savaş dönemi için büyük avantaj sağladığından ötürü insanların
hak ve özgürlüklerini alarak modern kölelik kullanılmak istenmektedir. Kullanılan örnekleme
anlatım tekniği yapıya bu yönden katkısı olmuştur.
ZAMAN VE MEKAN………..
Pasajda zamana baktığımızda özellikle modern köleliğin özellikle kullanılıp politika haline
getirildiği soğuk savaş dönemi ele alınmıştır. 2. Dünya Savaş ından sonra ortaya çıkan
Sovyet Rusya ve Amerika arasında çıkan bu dönemde Sovyet Rusya nın özellikle Sovyet
okullarında yetiştirilen Sabitcan gibi halk arasında eğitimli olarak bilinen insanların bilinç
altına bu düşünceler küçük yaşta işlenmiştir. Sabitcan ın konuşmalarında sürekli devletin
yüksek çıkarları sözünü kullanması ve bunu özellikle savaş örneğini vermesi. Mesela,
savaşta olduğumuzu kabul edelim. Orada da her şey merkezden verilen sinyallere göre
olacak. Hemen ilk safta ateşe mi atılmak gerekiyor, atılacaksın. Paraşütle mi atlanacak, göz
kırpmadan atlayacaksın. Tankın altına sokup mayın mı patlatacaksın? Hemen yapacaksın o
işi.bunun zaman bağlamında yapıya katkı yaptığını söyleyebiliriz.

You might also like