You are on page 1of 482

ALİBEKTA,N

21. YÜZYJL
METAFiZiK SA.,VAŞLARI
~
ALİ BEKTAN

I• s tanbui-Üsküdar doğumlu, Burhan Felek Lisesi Mezu-


nu 1979 yıl ı nda Lise'de iken Metafizik-Uzay-Parapsiko-
loji ve G ize m Konula nnda araşhrm al ara başl adı_ Kitap ve
Belge toplaya rak büyük bir a rşiv oluşturdu _
Askerden sonra 1984 yılı ocak ay ında Te rcüman Gazete-
s i' nde gazeteciliğe başladıkta n sonra, ı 985 y ılınd a Gü ne:;.-
Hürgü n ve Yeni Asır Gazetelerinde çalışh . Aralık 1985'te
Günayd ın Gazetesi'ne geçti. 12 yıl boyunca çalıştı.

1997 y ılında Akşam Dergi G nıbuna geçti. Daha ~onra ib-


ra him Tatlıses'in Dergi Grubunda Haber Müdürlügi.i ve
EY-TV d e Tele Magazin Programının yapınıcılığı nı gerçek-
leşti rdi. 2002 yılından itibaren de Maga;.yn adlı dergide Yil.7J
işleri Müdürlüğü ya phktan sonra, 2006'da Gazete 34'..: geç-
ti. Spor Yazarlığı yapmaya başladı. H alen ayn ı g rubun is-
tikhıl C.azPte>si' ndP ya?.arlık h ayatını ı:ürdürnıektedir. Ta-
rih, Uzay ve Gizemli konular üzerine kitaplar yazmaya de-
va m etmekted ir.
Gazetecilik geçınişinıdl·, Gece Mag<ızin l labcrciliğini ba~­
latan ilk isimlerde n bir tanesidir. 1985 yılmdan bu ya na Ma-
gazin ilc beraber her konud:ı gazetecil ik yapt ığı gibi, spor
yazarlığını 2005 yılınd an bu yana s ürdürmektedir.

Gazeteci-Ya;.a r Al i Bektan 35 yıllı k çalışına l a rını şimdi de


Telev izyon Ekrarıl a nnda he r haft,l yap hgı 2L Yüzyı l Şif­
releri Programında konııklarıyla birlikte açıklıyor. TV-EM
Kanalında yayınlanan program büy ük bir hayran ki tlesi
tarafından izlenjyor.

YAZARLIK HAYATI
1- 1999 - Atatürk'ün Kehanetleri
2-2002- Atatürk ve Paraps ikoloji
3- Türkler ve U zaylı Ataları

4- Uzaydak i ls l a ıniyet
5- Amerika'nı n Uzay S ı rlan

6- İslamiyet ve Uzaylılar
7- Kanuni Devri Gizli Tarihi
ALİBEKTAN

..
21. YUZYIL
• •
METAFIZIK
SAVAŞLAR!

DOGU@TABEVİ
21. YÜZHL
METAFIZJK St\VAŞLARI

Ali Bektan

Doğu Kitabevi - 62
ı. Baskı, Ocak 2014

T.C
Kültür ve TuriLm B<~kaıılığı
SertiCika No: 16997

Bu kitabıntiim yayın hakJan Doğı.ı Kitabe,ri'nt! aittir.


Tanılım için yapılacak alıntılar dışında tüm alıntılar,
Kü ltür Bakanlığı TelifHııkl~rı Sözle:;.nıe'i geregi
yayınevinin irnini gerektiri r.

Kitap içerigiyle ilgili hukuksal ~urunltırd<~n yıı7.ır ~urumludur.

Cencl Yayın Yiiııl'lıııeııi . lbr.ıhiın lluıu1


Di7gi KunSPpt: Aliliii Ct'yl;ın
Kapak ta<>arııııı : Atil la Ceylan

Son okuma: Mürrtı vet Çak ırerı...

Bnokı-Ci/1
Kayhan Matbaacılık San. Vl' Ti c. Ltd .Şti.
Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 244
Topkapı / iSTANBUL
Tel: 0212 576 Ol 36

ISBN: 978-605-52%-48-3

Doğu Kitabevi
Cağaloğlu Yokuşu, Narlıbahçe Sokak, No: 6 Cağaloğlu i~t.ınbul
Te l: 0212 527 29 26 Faks: 0212 527 29 26

www.doguk.itabevi.com
İÇİNDEKİLER

Metafizik G iri ş ................................................................7


Büyücüler ve Büyücülük ............................................ 23
Parapsikolojinin Tarihi ve Kullamffil ...................... ..41
Zihin Kontrolü Nedir? Zihin Kontrolü Nasıl Yapılır? ..51
Zi hin Kontrol Yöntemleri ............................................71
Beynin Gizli Güçleri 1Amargi Hillier ........................ 80
CIA ve Parapsikoloji Savaş la n ................................. .115
ABD'nin İnsan lık Dı şı Deneyleri .............................. 134
CIA'nin ABD Dışındaki Deneyleri .......................... 150
ABD-CIA Koba y l arı .................................................... 152
Aaron Russo ....................................................... ....... .. 158
Jngo Swann ............... ................................................... 161
Kabala ve Sufizm ........................................................ 166
Delphi 'deki Kahinler .................................................. 171
Ezoterizm Farkındalık ve Kendini Bilmek .............. 177
Almanlar ve Gizemleri 1 Hitler ve Thule Örgütü 185
Düşünce Gücü ve Silahlar ........................................207
Beyin İnte rnet Gibi Çalı şıyor .................................... 212
CinJerle Temas ve Birlikte Çalışmak ........................ 214
Rusya' da Parapsikoloji .............................................. 228
Ruslar Ruh Kopyalayacaklar .................................... 244

5
Ruslar'da Beyin İ1ac1 ................................................ ..249
Sernbolizm ve Semboller .......................................... 251
Sembolterin Kullanmu .............................................. 259
Zihin Harbinde Amerikan Müdahales i .................. 269
Zihin Kontrolü ............................................................ 274
Çin'deki Yi-King Metodu .......................................... 288
İn sanlara Chip Takıl ınası .......................................... 291
Metafizik Çalışmalar 1 Genom Projesi .................... 295
Kur'an'd a Quan tum Sırrı .......................................... 302
Ps iş ik is tihbarat ve Türkiye ......................................306
Türkiye Tedbir Alıyor mu? ........................................310
A BD Ru sya'nın SO Ytl Gerisinde ..............................313
Kehanet ve Dua ..........................................................318
Türkiye'd e Çalı şmalar Var mı? ................................325
Milli DNA Bankas ı Kuruluyor .................................. 330
Zihin Nası l Ko ntro l Ed ilir ..........................................333
Ezoterizm'den Paraps ikoloji'ye ................................338
Ülkeler Tedbir Alıyor, Türkiye Ne Yapıyor? ..........344
Haarp Teknolojisine G i riş ..........................................348
Haarp Teknolojisi ........................................................354
Haarp ve Rusya ..........................................................384
Medyum Memiş ve istihbarat ..................................388
Rockyfeller ve Rotchild Gizli Dünya Devleti ........398
Dünyayı Yöneten Gizli Örgütler ............................. .414
Dünya Efendileri ve Taşları ......................................436
İliuminatİ ve Hedefleri .............................................. 456

6
METAFİZİK' E GİRİŞ

elsefenin öze, mahiyete, asla ait en temel konularını in-


F celeyen bilgi dalı. Meta "öte" ve fizik "madde" kelime-
lerinden meydana gelmekte olup, "madde ötesi" demek-
tir. Felsefe, önceleri, matematik, geometri, astronomi, man-
tık, tı:ıhii iliıni Pri vP krıinat (Pvren), Kainatın ya ratıcısı, in-
san, siyaset, ahlak, fert ve cemiyet ha yatıyla ilgili problem-
ler ve bunların çözümünden bahsediyordu. Bütün ilimler
felsefenin içerisinde yer alıyordu. Daha sonra ihti s aslaşma
mey dana gelince, ilimler felsefeden ayrıl dı. Artık fel sefe-
nin konusu mücerret ve zihin dünyasını ilgilendiren konu-
lardan ibaret kaldı. Bunlar arasında varlıkların aslınm ne
olduğu, bir yaratıcının varlığı ve O'nun sıfatları, nereder1
geldik nereye gidiyoruz, insa n, insa n-ötesi, insan iradesi,
yaptığı işlerinden sorumlu olup olmadığı gibi hus uslar me-
tafiziğin konusunu teşki l etti.
Metafizikle ilk uğraşanlar eski Yunan düşünürleridir. Bun-
lar insan zihninin varlığını kabul ettiği, fakat gözle görüle-
meyen mefhwnlarm niteliği hususunda fikirler iJeri sürmüş­
ler ve tartışmış lardır. Bunlardan Aristo, tabiatı, varlıkları ve
madde ötesi konulan inceleyerek yazdı. Daha sonra onun bu

7
ALİ BEKTAN

yazılaruu düzenleyen Rodoslu Aneironikos eserine, Ta Meta


ta Phsika "Fizikten Sonra Gelenler" adını verd i. Böylece ilk
olarak "metafizik" terimi ortaya çıktı ve yerleş ti.
EskiYunan filo zoflarının ilk ele aldıkları, mü cerret ko-
nulardır. Maddi (fizik) alemin ya nında bir de insan zihni-
ni ilgil endiren bir dü şünce dünya sı üzeri nde durmuşlar­
dır. Bu iki dünya arasındaki irtibah kavrama maksadıyla,
Kainat (evren), onun yara tıcı sı, s ıfat ları, za man gibi şeyle­
ri incelemişlerdir.
Felsefe tarihinde me tafizikle ilk u ğraşan filozoflar, Par-
men.ides ile Platon' dur. Görünen dünya ile gerçek dünya şek­
linde bir taksimi ilk önce bunl ar yap mış tır. Bu husus daha
sonra m eta fi zi ğin en önemli ko nul a rından o lmu ştur. Platon
(EfHHun) değişen maddt dünyarım yan ınd a, duyuların an-
l aş ıl a mayan ve d eği ş m eye n bir idealar alenünin va rlı ğ ınd an
bahsetti. Aristo Platon'un bu gör'üşünü yorumlayıp, maddi'
dünyanın d eği ş ikJikl erl e sürüp giden bir devamlılıktan
ibaret olduğunu söyledi.
l-{uistiyanbğm doğup geli şm es i y l e, Kainahn yara tı cısı ,
O'nun varlığını ispat, yara blı ş, öldükten sonraki hayat gibi
şey ler metafiziğe konu oldu. Hıristiyan metafiziğinin en ta-
runnu ş temsilcileıiAugustimus, Aguinolu Aziz Tommaso gibi
filozo flardır.
Yeniçağla birlikte Hıris tiyanlıktaki teslis (üç ilah inana) ten-
kit edildi. Bu tenkit metafiz ik bir çerçeve içerisinde oldu. Ten-
kit edenlerin ba şında gelen Rene Descartes (Dekart), va rlı ğı,
madde ve zihin diye iki sahaya ayu-dı. Kainatın yarahası hak-
kında kendi akJına göre yanlış ve boz uk şeyler söyledi.
Descartes' den sonra Yeniçağda ilmin ilerlemesi ile meta-
fizik sahasındaki tartışmalar da gelişti. Kainatın yapısı ü ze-

8
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

rinde değişik görüşler ortaya atıldı. İnsanın durumu, ahla-


ki bakımından yapması gereken şeyler ele alındı. Tanınmış
filozoflardan Benedict de Spinoza insanın ahlaki davraıuş­
l arı hususunda Oescartes'i takip etti. G.W. Leibniz matema-
tik gelişmeler ışı ğı a l tında Kainat ve ka inatın yaratıcısı ve in-
sanla ilgili yorumlarda bulundu.
Fransız Bacon' dan başlayarak, Angiasakson filozoflar, me-
ta fiziği ilmi bilgüıin ötesine geçmek şeklinde olumsuz ma-
nada kullandılar. Deneycilerin temsilcileri durumunda olan
John Lockeve Davit Hume metafiziğe karşı bir yol takip et-
tiler. Bilhassa Davit Hume, metafiziğe karşı olan felseff gö-
rü şle re kaynak oldu. Duyularla bilinmeyen deney ve göz-
lem sahasma girmeyen şeyleri kabul etmedi. Bunların boş,
asılsız olduğunu savundu. Gözlem sahasına girmeyen fakat
akılla bilinen, kalp le inanılan pek çok gerçeği inkar e tıııe du-
rumuna tlü:;;tü.
Leibniz çizgisinde yürüyen İmınanuel Kant, Oavit Hu-
m e'den de faydalanarak metafiziği yeniden ele aldı. Kritik
der Reinen Vernunft "Saf Aklın Tenkidi" (1781) isimli ese-
rinde, Eski Yunan filozoflarından bu yana en geniş metafi-
zik araştırmasını ya ph. Metafiziğin felsefenin diğer bilgi dal-
ları arasında yerini tayin etti. Kant, metafizik çalışmaların­
dan yararlanarak, bilhassa insanın davranışları konusunda
bir takım tesbitlerde bulınımaya çalıştı. Kant, bu eserinde Al-
lahü tealayı inkar eden bir sonuca da vardığı için, şiddetli
tepki, hatta ağır tenkitlerle karşılaştı . Başka bir eserinde" Al-
lah'ın varbğına iman"a yer vermek suretiyle bu reaksiyon-
ları önlemeye çalışmıştı.
Kant'tan sonra Johann Gottlieb Fichte ve emsali filozof-
ların çalışmaları ile metafizik, tarihi gelişmesinin en yüksek

9
ALi BEKTAN

seviyesine ulaşh. 20. yüzyılda Ludwig Wittgenstein klasik


metafizik anl ayışına karşı çıktı. Fakat kendisi de karmaşık
bir sistem kurdu. Görülüyor ki, metafizik fizik ötesi konu-
Jan sırf akılla çözmeye çalışan bir bilgi dalı olarak gelişmi ş,
akh, hakikati bulduran yanılmaz bir rehber olarak kabul et-
miştir. Halbu ki akıl bir kararda kalmaz. Herkesin aklı bir-
birine u ymad ığı gibi, bir kimse bazen doğruyu bulur bazen
yamhr, yanılması daha çok olur. En akıllı denilen kimse, d e-
ğil metafizik konularda, mütehass ı s olduğu i şlerde bile çok
hata eder. Bu itibarla, nereden geldik nereye gidiyoruz, ölüm,
ölüm ötesi gibi aklın erişemeyeceği konularda aklı yanılmaz
rehber kabul etmek yanlıştu·. Bunun içindir ki, fil ozofl ar bu
konularda sabit ve müşterek bir şey söy ley ememiş, hatta son-
ra gelenler önce gelenlerden başka söy l emiş l e r, birinin söy-
l ediğini di ğe ri y ıkmaya ça lı ş mı ştır. Bütün bunlar ak lın her
alanda rehber ulamayacağ ını göslerir. Akıl, his (duy u) ku v-
veti ile anlaşı l abilen veya hissedilenlere benzeyen ve on la-
ra bağlılıkJan bulunan şeyl eri birbirleri yle ölçerek, iyilerini
kötüleri nden, doğrularını yanlış l anndan ay ıran bir ölçü ale-
tidir. Doğru olan, aklı kendi erişebi ldi ği, ulaşa bildi ği alan-
da yürütınektir. Erişemediği konularda akla danışmaksızın
inanmaktan başka çare yoktur. Bu da akim i cabıd ır. Yoksa akti
şaş mp kalır.
İs l amiyet'temetafizik konular, dini ilimierin kelam ilmi-
nin konusuna girmektedir. Ke lam ilmi, metafizik konular-
da vahyi (peygamberlerin Allahü tealadan bildirdiklerini,
yani nakli) esas alır; aklı ise nakli anlamak, anlatmak ve is-
patta kullanır. Akıl nakle tabi, ona hizmetçi durumw-tdadı.r.
Onun için Ade m AJeyhisselam' dan son peygamber Muham-
med Aleyhisselam'a kadar bütün peygamberler ayn ı imanı

lO
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

söylemişlerdir. Eksik bir rehber ve ölçü aleti olan akıl, pey-


gamberlerin bildirdiklerine inanınakla bu eksikliğini gide-
rebi l mi ş, tam bir delil olabilmiştir. Nereden geldik nereye gi-
diyoruz, yara hlış, ölüm ve ölüm ötesi gibi aklın ermediği ko-
nularda İslamiyet'in bildirdiklerine inaroldığı için, batı ce-
miyetinde filozofların sadece kendilerini tatmin ettikleri dü-
ş ünce ve hayallerd en başka bir şey olmayan meta fi zik gö-
rüşler, bizim kültürümüL.de, cemiyetimizde görülm emiştir.
Müslümanlar inanarak huzura ererken, bah insanı birbiriy-
le ve kendi kendisiyle çahşan çeş it çeşit düşünce ve şüph e­
ler arasında bunalmıştır.
Metafizik konularda fikir yoran ilim ve fen adamları, bu
konularda islam dininin bildirdiklerinin doğruluğunu iti-
raf etmiş l erdir. N itekim 1956 senesinde memleketim.ize ge-
lip, atomdasaklı munzzam kudret (enerji) h akk ınd a birçok
konferanslar veren alorn a limi W.Heisen.berg, sözlerini şöy­
le bitirdi:
"Bütün nutuklarımda, konuşmalarımda atomdaki ener-
jiden nas ıl istifade edil eb ileceğ ini a nlattım. Ş imdi a k l ımı za
h aklı olarak ş u sual gelmektedir: Bu muazza m kudreti kü-
çücük yere kim ve nasıl koydu? Buna ancak metafizik (İia­
hi yat) cevap verecektir."
Kendisini gezdiren bir profesörümüz bu s uale hangi di-
nin cevap vereceği ni sorduğu zaman:
"Buna ancak İslam Dini cevap vermektedir. Ben ve arka-
da ş ım atom alimi john bu fikirdeyi z." demiştir.
Dinlerin bildirmiş olduğu aklın ve tecrübenin sınırlan üs-
tünde kaları bazı hususlan da izah etmeye çalışan metafizik,
bütün varlı kların tek bir kuvvet tarafından yaratıldığını, bu
yüzden bütün varlıkJann belh bir h.iyerarşik düzen içinde ol-

11
ALİ BEKTAN

duğunu bildirir. Bu hiyerarşik düzen yaraha kuvvet tarafın­


dan belirlenmiştir, asla bozulmaz. Metafizik bilgilerden bir
kısmJ İslamiyet' e uyarsa da, bozuk olanJan da vardır. İsla­
rniyet'e uyan metafizik bilgiler, Peygamberlerin vahiy yoluy-
la bildirdikleri hususlar veya bu hususlarm sırurı içinde ka-
lan bilgilerdir. İslamiyet'e uymayan metafizik bilgilerse
felsefenin kendi prensipleri içinde ortaya koyduğu ve vah-
yin çizdiği sımrlar dışına çıkan bilgilerdir. Bunlara, ilahi kay-
naklı olmakla birlikte, sonradan yine akJJ çerçevesinde ka-
rışan hurafe veya uydurma bilgileri de ilave etmek gerekir.
Dini bilgilerde metafizik bilgiler olduğu gibi, bugünkü
müsbet bilimlerde bile aklın ve tecrübenin ulaşamadJğı hu-
suslar vardır. Hatta müspet bilimlerin en kesini ve en ras-
yoneli (akılc ı sı) olarak bilinen matematikte bile, aklın ula-
şamadığı metafizik problemler vardır. Fiziği n konusuna gi-
ren atomuıı yapı sındaki ince hesaplar ve bu ince hesapla-
n düzenleyen kuvveti anlamaya çalışmak metafi z iğin ko-
nusu içindedir. Biyolojide de durum bundan farkJı değildir.
Canlı hayatııu izah etmek de metafiziğin sahasına girer. Mi.is-
bet bilimlerdeki bu durum manevi ve sosyal bilimlerde de
mevcuttur. Durum böyle olunca A. Com te' un her şeyi akıl
ve tecrübeye dayandırdığı pozitivist felsefe iflas etmekte-
dir. İnsanların dini ve metafizik safhayı geride bıraktığı ve
dolayısıy l a dinin fertten ve toplum hayahndan atılması ge-
rektiği düşüncesi çok basit ve ilkel kalmaktadır. ilim ile di-
nin birbirini reddetmediği, bilakis d inin ilme yol gösterdi-
ği, ilmin de dini konuların anlaşılmasında yardımcı oldu-
ğu ortaya çıkmaktadır.
Umumi manada ilim adına dine yapılan tenkit ve hücum-
lar, batı menşeli olduğu gibi, muhatap olan din de ortaçağ-

12
21 . YÜZYIL METAFlZiK SAVAŞLARI

da her hirlü ilmi düşüneeye karşı çıkan aslı bozulmuş Hı­


ristiyanhkbr. Böyle bir tenkit ve hücu.mun İslamiyet' e yönel-
tilmesi ise, ya tarihi bilmernekten yahut da koyu bir İslam
düşman.ığından kaynaklanmaktadır.
" Batı uygarlığı, İslam medeniyetinin çocuğudur."
İlimler tarihi konusunda dünyanın sayılı isimlerinden Pmf.
Dr. Fuat Sezgi n Almanya'da görev yapıyor.
Modern dünyanın temelini İ slam alimlerinin at tı ğın ı
söyleyenSezgin, geçtiğimiz günlerde Türkiye'deydi. Alman-
ya'daki Türk Profesör Fuat Sezgin dünyanın en ünlü ilim -
ler taril·r uzmanlarından. Hatta onun kitaplarını okuyan
ABD'ni rı Colombia Ün iversitesi'ndeki bir Arabist profesöı~
ülkesinde alanının bir numaralı ismi kabul ediliyor. Sezgin,
Halen Goethe Üniversitesi Arap-İslam Bilimleri Enstitüsü Di-
rektörüdür. Dünyada bu alandaki en önemli kaynak eser olan
ve 12 cHde ulaşan İslam iliınıeri Tarihi adlı kitabı, Türkçe'ye
çevrilmediği için ülkemizde bilinmiyor. Prof. Sezgin ile İs­
tanbul' da, Ayasofya ile Sultanahmet arasında bir çay bahçe-
sinde soh bet ettik.
İki şaheser arasında Sezgin, Türkiye'nin hiç alışık olma-
dığı sözleri, "bilimsel sonuçlar" diye anlattı. Sezgin, "Ben 60
yılımı verdim. Ama milJetler için zaman bir insanın ömrün-
den ibaret değil" dediği araştırmalannın neticesini, "Bugün-
kü Avrupa medeniyeti, İslam medeniyetinin muayyen şart­
lar içerisinde, muayyen bir devirden sonra, başka iktisadi ve
jeopolitik şartlar altında ortaya çıkan devamından ibarettir.
Ben AVTupa medeniyetini, bazı adetleri bir tarafa buakılır­
sa yabancı bulmuyorum. Avrupa medeniyen jslam medeni-
yetinin bir çocuğudur. Bu çocuğu düşman bulmamak, onu
sevmek, o çocuğun geliştirdiği bazı şeyleri görmek, müspet-

13
ALi BEKTAN

se almak ve onlara dayanarak yeni hamleler yapmak l azım"


şekl inde açıkhyor.
Prof. Fuat Sezgin, 1942 senesinde İstanbul Üruversites{nde
Arap filolojisi eğüimi almaya başladığında dünyanın gelmiş
geçmiş en büyük oryantalisti kabul edilen Alman Hellmut
Ritter'inöğrencisi olmuş. Hacasından Müslümanlarda da bü-
yük matematikçiler olduğunu ve Avru pa'nın en büyük
alimleri seviyesinde bilim adamJ oldu klarını işitip, isim le-
rini de duyunca çok şaşırmış: "Dehşete düştüm. Çünkü ilk-
okulda, lisede öğrendiğimiz şeyler tamamıyla buna aykırıy­
dı. Modern dünyanın gelişimine İ s lam dünyas ının katkısı­
nı s ıfu diye biliyordu k. Ritter'in sözleri İ slam ilimleri tari-
hini öğrenmeın için kırbaç rolü oynadı. Bütün dünya y ı terk
ederek gece gündüz bunun için ça lıştım . " 1942' de Alman-
lar Bulgaristan' ı i şgal edince Türkiye'yi de istila edecekler
korkusuyla Nisan ayında okullaı~ üniversiteler lalile g il'ıni :;..
Ritter'den "Arapça öğren" uya rı sını alan Sezgin bu durumu
fırsa t bilip 6 ay eve kapanmış ve günde 17 saa t çalışarak ba-
basından kalan 30 ciltlik Taberi Tefsiri'ni okumuş. Ba ş langı ç­
ta anlamayıp Kuran tercümeleriyle karş ılaştırsa da, 6. ayın
sonunda Arapça'yı Türkçe gibi okur ve anlar hale gelir. Ça-
lışmaya sadece yakındaki camide ezan okununca mola
vermekteymiş. Kendisi de 33 dil bilen Ritter'den diğer pro-
fesörlerin önünde, "Hayatımda bir dili bu kadar hı z lı iler-
leten kişi görmedim" övgüsünü almış. Bugün Süryanice,
Arapça, Farsça, Latince ve İbranice gibi araştırdığı bilim cia-
lındaki eserlerin orijinallerini okuyabilen Sezgin, övünmek
olur diye bu komıdan söz etmese de yakınJarı onun 27 diJj
çok iyi bildiğini söylüyor. Sezgin'in anlattıklarına göre
dünya bilimler tarihi yeniden yazı! malı. Çünkü yanlış yazı!-

14
21. YÜZYIL METAFİZ1K SAVAŞLARI

ımş. Avrupalılar; Sicilya ve Endillüs'te tercüme edilen İslam


bilginlerinin eserlerini kaynak göstermeden intihal etmişl er.
Bu yüzd en bugün Batı uygarlık ve biliminin te meli, arada-
ki İslam bilimi atianarak ondan önceki yüksek medeniyet olan
YunanJılara izafe ediliyor. Halbuki Yunanlılar ile Avrupa bi-
limi arasmdaki dönemde, bilirnde diğer medeniyetl erle kı­
yaslandı ğında en hız lı şekilde bilimsel ilerleme dönemi mev-
cut ve bu İs lam dünyasına a it.
Müslümanlar dünya sahnesine çıktıkları ilk on yı ld an iti-
baren, diğer medeniyetlerde görülmedik bir hızla bilimsel ge-
lişme lere katkıda bulundu. Bugün bilinenin aksine çoğu mo-
dern bilimin kuruluşu bundan yü z, iki yüzyı l öncesine de-
ğil, 9 ile 16. yüzyıll arda yaşanuş İslam bilginlerine da yaıuyor.
Portekiziilere mal edilen modern deni zcilik bilimi için Sez-
gin, ''Yüzde y üz İslam bilgi nlerine ait. Bundan hiç şüp heniz
o lma.':i ın. Modern denizcilik İ slam dünya s ının bir malıdır. İ s­
lam dünyas ının bir başa rı s ı " d iyor ve şun l arı an la tı yor:
"Pusulay ı iptidai bir cisim olarak Çiniiierden öğ renip al-
dıla r. Denizcili k biliminin iki temel prensibi vard ır: Biri en-
gin denizde büyük mesafeleri ölçebilmek.
İ kincisi bulunduğunuz noktayı tes pit edebilmek. Bu iki-
si Avrupa'da ancak 20. y üzyı lın ilk ya rısında mümkün ola-
bildi. Müslümanlar lS. yüzyılda denizcilik ilminin bu iki te-
melini kurmuşlardı. Afrika ile Sumatra arasındaki mesafe-
yi 20 ila 30 kilometre bir hata ile ölçebilmişlerdi . Bunun da
ötesinde çok mühim olan bu ölçüler sayesinde, Müslüman-
lar enlem boylam d erecelerini gösteren ve bunJara dayanan
dünyanın ilk haritalarını çizdiler.
Bugün küçük tashihler dışında bu ölçüm ve haritalarm
doğru olduğunu görüyoruz. Onlar kuzey ve doğu ölçümle-

15
ALİ BEKTAN

rini, kuzey ve güney ölçümlerini ve en zoru da ekvatora pa-


ralel ölçüleri yapabiliyorlardı. Avrupalılar Müslümanlardan
ilk iki ölçümü öğrendi . Ancak trigonometri bilgileri yeterli
olmad ığı için ekvatora paralel ölçümterin nasıl yapıJdığmı
bir türlü anlayamadıJar. Portekiz! iler esasmda hiçbir şeyi keş­
fetmediler. islam haritaları 15. asrın başlarmda onlara ulaş­
mıştı. Bunu kendi tarih kitaplarından çıkanyoruz. Hint Ok-
yanusu kıyıJannda çok miktarda altm, halı ve baharat oldu-
ğun u biliyorlardı. Baharat etierin kokmamasmı sağ l ad ığın­
dan, Avrupa için mühimdi. HintOkyanusu'na denizden ulaş­
maya çalışıyo rlardı. Ama Portekiziiierden evvel bu yol
Müslümanlar tarafından kullanılıyordu. Portekiziiierin mo-
dern denizcilik biliminin kurucusu olduğu bilgisinin yanlış­
lığın ı ispat ettim. Onu islam İliınieri Tarihi'nin 1l.cildinde
bulabilirsiniz. Müslümanlar Afrika' mn güneyindeki yolu kul-
lanarak 9. yüzyı lda Çin ile ticaret yap ı yor l ardı. Hint Okya-
nuı;u 15. asırda Müslümanların e linde bir islam gölü gibiy-
di. Hindistan ve Java, Müslümanların elindeydi. Ummanlı
denizciler İbn-i Macit ve Süleyman e l Mehri 15. asrın mate-
matikten astronomiye her ilmi bilen filozof iki denizcisiydi.
147'lerden biri olarak üniversiteden atıldı Fuat Sezgin, is-
tanbul Üniversitesi Arap Edebiyatı bölümünde öğretim
üyesi olmasına karşın, İslam ilimlerinin tarihini yazmayı ka-
fasına koymuştu. Kitabıyla ilgili malzemeleri topluyordu. An-
cak 1960'ta 27 Mayıs askeri darbesinde 147'likler listesine gi-
rerek üniversiteden atıldı. Sezgin o günü şöyle anlatıyor:
"Evimden çıktım. Baktım bir çocuk diyor ki; 'Yazıyor yazı­
yor, 147 profesörün üniversiteden ÇJkarıld ığını yazıyor'. Ga-
zeteyi a l dım elime. Baktım benim de ismim var. Enstitü ye-
rine Süleymaniye Kütüphanesi'ne gittim. O gün artık Tür-

16
21. YÜZYIL METAFtziK SAVAŞLARJ

ki ye' de yaşayamayacağıma inan dım. Birkaç Amerikan ve Al-


man üniversitesine yazdım. İki ay sonra bana iki Amerikan
üniversitesinden ve Frankfurt'tan davet geldi. Daha kitabın
malzemelerini tamamlayamamışhm. Türkiye'den uzaklaş­
mayayım, sık sık Türkiye'ye gelmek zorunda kalının diye
Frankfurt'u tercih ettim."
Frankfurt'a gittiğinde, Avrupalıların beynelnıilel bir ko-
mite tarafından İslam ilimleri tarihiyle ilgiJi bir kitap yazma
çabasıyla karşılaşmış. Buna karar veren komite 1967 sene-
s inde Sezgin' in ilk kitabı çıkınca kendini lağvetmiş. Sezgin
ilk ci ldin hikayesi için şunları söylüyor: ''Komitede bir
Müslüman veya bir Türk bu kitabı yazamaz. Kitabı gülünç
olur " diye konuşmuşlar.
1967 yılında kitabımm ilk cildi çıktı. Ondan sonra bir top-
lantı daha yapm ı şl ar. Ve artık, "Bizim devam etmemi ze lü-
L:.um yok" diyerek kunıisyonu lağvetliler. Bana UNESCO yar-
dımını da vermed iler. Alman Araştırma Kurumu ilk ci lt çık­
tı k tan sonra gezilerimi finanse etti ve bana asistanl ar verd i.
O sırada Tiirkiye'de bulunan hocam Hellmut Ritter, "Böy-
le bir kitap ne daha önce yaz ıldı ne de bundan sonra bu mü-
kemmellikte yazılabilir" diye bana yazdı. Ben de mesut ve
hür olarak yoluma devam ettim. Bugün 12 cilde ula şa n ki-
tabımırı çıkı şı y l a hayatımda ş u saadeti hissettim: İ slam
ilimleri araştırmalarının sınırı, dairesi çok genişledi. Orada
birçok yeni problemi veriyorum ve kendime dair yeni şey­
ler var. Ayıuzamanda kitapta mevcut oryantalistlerin bilgi-
lerini de mürıakaşa ed iyorum."
Prof. Dr. Fuat Sezg irı, bugünkü Avrupa medeniyet ve bi-
liminirı bilinenin aksine, Yunan medeniyeti olmayıp İslam
medeniyeti olduğunu söylüyor: "16.yüzyılın sonlarında İs-

17
ALİ BEKTAN

lam bilim ve meden.iyeti duraklama içine girmeseydi, insan-


lık 20. asırda yakaladığı bilimsel seviyeye 2 yüzyıl önce ula-
şırdı. İnsanlık nükleer enerjiyle de 200 yıl önce taruşırdı. Ama
atomundaha erken icadı insanlık için iyi mi olurdu kötü mü
olurdu bilemem." Frankfurt'taki enstitüsünde İslam bilgin-
lerinin eserlerinden okuyarak, yeniden yap hrdı ğı 800 icadı
teşhir eden Sezgin' e göre, bunlar kitaplarda yer alan icatla-
rm yü zde biri bile deği l.
Arap ülkeleri memleketlerini tamtan bir açıb ş ta, bu 800
eseri sergilemek için Sezgin ile temasa geçti. Yine islam ül-
keleri dışişleri bakanlan toplandığında Türk Dışişleri'nin da-
vetlisi olarak İsl am ilimleri tariliini anJa h:n ası için davet aldı.
Bu ayın başında Almanya'da açılan bir Haçlı seferleri sergi-
sind e, Sezgin' in müzesindeki, h aç lı seferleri s ırasında B a tı­
lıların Mü slümaJı l ardan öğrendikl e ri buluşlarla ilgi li 60
eser serg ilendi. Serg iye katılan l ar, a taları nın savaş için g it-
tikleri Müslümanlardan buluşlarını alarak döndüklerini
öğrenince çok şaşırmış. Sezgin d e, sergiye kablan y üksek dü-
zeyd eki din adamlarını m üzesine d avet etm iş . Fuat Sezgin,
Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi üye li ğe kabul etme ihtimali-
ni zayıf buluyor. En son yazdığı S ciltlik İ slam ilimleriyle il-
gili kronolojik bulu ş indekslerinin de yer aldığıkitabı Alman
cumhurbaşkanı, başbakan ve dışişleri bakanına göndermiş .
Üçü de kitaplarm içeriğiyle ilgili övücü sözler etmiş. Başba­
kan Schröder, "Bu iki kültür dünyasını birbirinden ayıran
züınrelerin karşısında mücadele edebilmemiz için bize en bü-
yük desteği verdiniz" diye cevap yazm1ş. Sezgin, "Avrupa-
lılar medeniyetlerini ve bilimlerini İ sl am bilginlerine borç-
lu olduklarının farkında değil. Evvela İslam dünyasını bil-
miyorlar. Biz tarutamadık. Üstelik de terör hareketleriyle ve

18
21. YÜZY fL METAFi ZiK SAVAŞLA RJ

din adam larının zay ıf davranışlarıyla yanlış tanıttık diye ko-


nuşuyor. Sezgin, İslam bilginlerinin biJjmsel buluşlarına dair
şu örnekleri veriyor:
Sinüs: Arapça'daki cib terimi, Latinceye cep ınan as ma ge-
len sinüs ola rak tercüme edildi.
Kimya: Cabir Bin H ayyan, kantitatif ve kalitatif prensip-
Iere dayanan bir biJim olarak kimyayı kurdu. Ba tı, Hayyan'ın
kurduğu seviyeye 900 il a bin sene sonra ul aştı. Cabir aynı
zamanda bütün insani duyguların matematiksel olarak öl-
çü l eb il eceğ iJ1e i.nanıyoı~ bunu da ilmü' l mizan olarak adlan-
dırıyordu.
İlk rasathane: Bugünkü anlam ıyla ilk uzay gözlemevi H a-
li fe Me'mun zamanında(M il a dj 9. asırda) Bağdat ve Şam'da
birer adet olm ak üzere kuru ldu.
Ekvatortın uzunluğu: Yine Halife Memun zamanmda ek-
va torun u z unlu ğu ilk defd bugün de bi lui ğirnj z şek l iyle 40
bin kilometre a lcırak ölçüldü.
İl k dünya haritası: Halife Memun döneminde 70 bilgin-
den olu şan bir heyet Batlamyos'unkin den farkı olmayan en-
lem ve boylamları, karalan ve denizleri doğru bir dünya ha-
ritası çizdi.
Matematik: 950 yıl ında Ebu Cafer el Hazin adlı matema-
tikçi ve as tronom-parabol Konstrüksiyonu kullanmak su-
retiyle üçüncü d ereceden bir d enkl emi çözdü. ll.as rın ilk
yarısında İbnü'l Heyseın bir optik problemini dördüncü de-
receden bir d enklemle çözdü. Küçük bir yanlışlıkla Latin-
ceyede çevrilen problem Avrupalıl an "Problema AU1aze-
ni" adı a ltında 13. asırd an 19. asra kadar uğra ş tırdı. Avru-
palılar İbnü'l Heyseın'in çözümünü ancak 19. yüzyılda kav-
rayabildi. ll. asrın sonlannda Ömer Hayyam'ın üçüncü de-

19
ALiBEKTAN

receden denklemleri sisteme bağlayan kitabının benzeri, Av-


rupa' da 17. asırda Rene Descartes, Frans Van Schooten ve
Edmund Halley tarafından yazılabildi. Avrupalı matema-
tik tarihçisi Johannes Tropfke, Descartes'lerin yeni bulduk-
Iarım zannettikleri konu ları Hayyanı'ın çok önceden yaz-
dığı nı, aradan geçen zamanda Avrupalı l ar'ın boşuna çaba
gösterdiğini yazdı.
Astronomi: 9. asırda Güneş' l e Dünya'nın yıllık en uzak
mesafesinin sabit olmayıp değişken olduğunu fark eden Müs-
lüman lar, yörüngedeki ilerlemenin 12.09 saniye olduğunu
saptadı. Günümüzde bu değer 11.46 saniye olarak biliniyor.
Avrupa'da Johan Kepler, 17. yüzyılda henüz Müslümanla-
rın kitaplannda gördüğü bu sonuca nasıl ulaşhklarını anla-
yabilmek için, çağdaşı bilim adamlarıyla yazışıyordu. Tah-
ran'daki rasathanede 10. asırda tespit edilen Dünya'nın ek-
seninin sürekli azald ı ğı bilgisine Avl'upalılar ancak 19.asır­
da gök mekaniği biJimiyle ulaşabildi. İslam astronomi bil-
ginlerinin kitaplannın tercümesinin Kopemik'e ulaştığmı bu-
günkü nesiller bundan henüz yarım asır önce öğrenebildi.
Trigonometri: 15. asu·da yaşayan Alman Johannes Regio-
montanus'un adım taşıyan trigonom.etri ilminin kurucusu-
nun, 13. asırda yaşayan Nasirüddin et Tusi olduğunu
yine Alman matematik tarihçisi Anton von Bratmmühl or-
taya çıkardı.
Coğrafya: El Biruni ll. asırda dünyanın enlem ve boy-
lam derecelerini 6 ile 40 dakika arasında değişen küçük yan-
lışlıklar la hesapladı. Bu küçük yanlışlıklar ancak 20. asır­
da düzeltilebildi. Engin denizlerde koordinat hesaplama
yöntemini Müslümanlar 15. asırda yapabilirken Batı bunu
20. asırda öğrenebildi .

20
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Tıp: 11. asırda Tunuslu bir tacir o larak İtalya'ya giden,


sonrad an Constantinus Africanus aduu alan kişi, Monte Cas-
sina manastırına kapandı. Bu zat Tunus'a gidip 3 yı l son-
ra İslam bilginlerine ait 25 tıp kitabıyla Salerne'ya dönm-
üştü. Monte Cassina ManastJtına kapandıktan sonra kitap-
ları Latinceye tercüme ettirdi. O kitaplar ya kendi veya eski
Yunan otoriteleriıun ad ı y l a yayınlandı. İtalya, İslam mede-
niyeti ve biliminin Avrupa'ya a ktarılm asın d a bir istasyon
görevi gördü.
Leona rda'nun resimleri : Meşhur Leona rd a da Vinci'nin
resimietini çizdiği aletler ve matematik hesaplan, İslam Alim-
lerinin bulu ş uydu. Da Vinci, bu bilgileri kullanarak devri-
ne göre inarulmaz kabul edilen resimlerini çizebildi. Halbu
ki Leona rda'nun İslam bilginlerinin buluş ve bilgilerini kul-
J andığı kabul ed ilse resimlerinin çözülemeyen s ı rlan aydın­
lcınrrıı~ u l <:ı<.:ök.
Bugün tarafsız Avrupalı bil im adam larından o lu şa n bir
grup Granada' d aki Endü lüs Uygar lı ğ ının Bah medeniyeti-
ne büyük katkılar ya pb ğını kabul ediyorlar. Televizyonda iz-
led i ğ imiz bir belgeselde itiraf eden bilim insanları, Crana-
da Uygarlığını yeteri kadar değerlendirmiş o l say dık, Avru-
pa olarak bugünkü durumumuza bir 150-200 y ıl önce geli-
riz demeleri dikkat çekiciydi.
Ha çlı Seferleri, fakir Bab'nın zengin Doğu' y u yağmaya
gitmesidir. Din Savaşı bahanedir. Dö nemin papa s ı bu zen-
ginlikleri ele geçirmek için Avnıpa'yı dolaşarak y üz binle-
ri yola dökmüştür. Kudüs' te bir dönem d evle t kuran Haç-
lıl ar, Müslüman ülkelerinde yağmalanacak bir şeyler bula-
madıklan zaman kitaplar yağmalam ı ş lar ve Avrupa'ya ge-
lenler bu kitap l arı zenginle re sa tarak büyük paralar kazan-

21
ALi BEKTAN

mı şlardır. İşte bilginin gücüne en güzel örnek budur. Sonuç-


ta o deneyleri yapan İslam aJimleri nin deneylerini kendi-
leri de yapıp sonrasında kendi buluşlan gibi hala bilim dün-
yasmda ca ka satıyorlar. Bilgi hırsız lığı g ünümüzden 800 y ıl
önce başlamı ş tır.
Haçlıların götürdükleri kitaplar arasında Metafizik üze-
rine kitaplarda bulunuyordu. O yıllarda bu tür kitapları bu-
lundurmak ve okumak büyük cesaret is teyen bir iştir. Sonuç-
ta şey tana taptığını z ı ileri s üren kilise tarafmdan bir odun
y ığmı ü zerine ba ğ la nıp ca yu· cayır yakıJırdmı z . Bilimsel ke-
ş ifl e rl e uğraşanlar bile tehlike altında bulunuyordu. Röne-
san s başl ay ın ca bu direnç kırıldı. Bilim kendini i spatl ad ı ve
günümüzde a rtık kilise baskısı diye bir şey kalmadı.
Kilise' nin yasa kladı ğı Metafizik ve Pa rapsikolojik çalış­
malar Dünya' daki milyonlarca insarun da ilgisini çekiyor. Ya-
y ın l ar ve TV progra rn l a rı il giy le iL.leniyur. Kila plaı· sa tılıyor.
Sonuç Metafizik 21. Yüzyılda tavan ya pmı ş durumda, baka-
lım daha nelerle karşı l aşacağız. Şurası d a bir gerçek kj, dev-
letler d e bu konulara artık ilgisiz kalmı yo rlar. Gizli ça lı şma­
larını sürdürüyorlar.

22
BÜYÜCÜLER VE BÜYÜCÜLÜK


nsanoğl u'nun iJk metafizik konulan ile ilgilenmesi ilkel çağ-
I larda Büyücüler sayesinde olm u ştur. Her kabilede büyü,
sih ir gibi i şl erle uğraşanlar bulunuyordu. Bu kiş iler yerleşik
toplumlarda da vardı. Büyü ve sihiri n ilk çıkışı eski Babil-
Ortadoğu ve Mı sı r'dır. Buradan diinya toplum l arına geçiş
yapın ı )itır.

Büyücülüğün kökü çok eskilere dayanmaktadır. Öyle ki,


Hazreti ibra him'in peygamber olarak gönderil diği Babil hal-
kmın önceleri ruhlara ve meleklere ibadet eden, daha son-
ra da y ıldı z lara, aya, güneşe ve bunlar adına yapılmış put-
lara tapan kimseler o ldu ğu rivayet edilmekted ir. Günümü-
ze kadar gelip ula şan ve özellikle in a n cı zay ıf kimsele r ara-
sınd a yaygınl aşa n yıldız falına inanma ve y ıldızların g ücü -
ne sığınma da onlardan kalmış hr. Kendisiyle alakah ayet-i
ker;melerde açıkça görüleceği ü zere, Haz reti İbrahim, mu-
hatap larıru ikna etmeye çalışırken sık sık ay, güneş ve yıldız­
lara a tıfta bulwımu ş; böylece o dönemde öne çıkan ve dev-
rio i n sa nlarınca değer verilen meseleleri d e nazara vermi ş­
tir. Cinleri yardım için çağırma gücüne sahip oldukl arına ve
bazı gizli güçleri diledikleri gibi kullanabileceklerine inanan

23
ALi BEKTAN

BabiJ'liler, bu yönleriyle Mısır medeniyeti ü zerinde de çok


büyük izler bırakmışlardır.
Babil'den kalan falc1lığı ve sihi rba zlığı daha da ileri gö-
türen Mıs ır'lı l ar çoğu meseleleri büyüyle halletmeye ça lış ı­
yor, gözbağcılık yapıyor ve hemen her hususta illüzyona baş­
vuruyorlardJ. Eski Mısır, dünyalarııu yalan üzerine bina eden
gözbağa sihirbaz larla, onları bu işe sevkeden mütekebbir Fi-
ravunlann hakimi yetindeydi.
Bazı Yahudiler arasında da sihre itikat pek revaçta idi. Cin
ve peri çağırmak, kötü ruhları esir almak, gizli güçleri kul-
lanarak harikalar meydana getirmek, büyü ve efsun yapmak
gibi şeyl e r Yahudiler arasında da mevcuttu. Fakat, bunların
kaynağı İsra iloğullan ve Tevrat değildi. OnJarm batLl inanç-
l arı da, tıJsımlarla güç kazanmaya ve büyüden kuvvet alma-
ya bağlı bir akım olan Kabalizm'in menşei gibi, Eski Mısır ' ın
putperesl anlayışın a ve F iı·avunlarııı s ihi rbcız. la r ına daycıııı ­
yor, hatta Babil' e kadar uzanaJı bir çizgi takip ediyordu.

Druidler

Ç inliler de büyüyle yakından ilgileniyorlardı. Haddiza-


tında, eskiden iyi-kötü bütün ilirnler, hep uzak doğudan ge-
liyordu. Bundan dolayıdır ki, Peygamber Efendimiz'in (sal-
lallahu aleyhi ve sellem) " him Çin'de bile olsa g idip alın!"
sözünü sadece ilim işti yakına ve araşbrma aşkına bağlamak
doğru değildir. AJlah RasCılü daha uzak bir yeri de işaret ede-
bilirdi; fakat, Çin'i nazara vermişti. Demek ki, belli bir dö-
nemde eski dünya itibarıy la Çin'de ilim çok gelişmişti. [Imin
gelişmesinin yarusıra efsanevf şeylere olan ilgi de artmış; si-
bir de yaygmlaşmıştı.

24
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR!

Dinler tarihine göre, tenasüh eski Mısır halkının


" Hermes" ine dayanmaktadır ve Pisagor (Pythagoras) vas ı­
tası yl a kadtrn Yunan'a götürü lmüştür. Pisagor, ruha dair bazı
düşünceleri Mısır'dan İyon ya'ya taşırken, görünmez kuv-
vetiere hükmetme düşüncesini de taşımış, zamanla Yunan-
Roma medeniyetinde de, Şark'ta olduğu gibi, büyücülük ve
falcılık rağbet bulmuştu.

Harut ve Marut

RasCı l-ü Ekrem Efendimiz' in muasırı olan Yahudiler ara-


s ın da da büyü çok yaygındı. Onlar Hazreti Sü l eyman'ın
-h aşa- büyük bir sihj rbaz o ldu ğunu, hükümdarlığı sihir ile
elde e ttiğini, ins ü cinne de yine büyü ile hükm ettiğ ini söy-
lüyor; aynı yoll a hem çok gü çlü hale gelebileceklerini hem
de ba şka kaviıııl e riıı içine korku sa l acaklan ıu dü ş ünüyorlar­
dı. Kuran- ı Kerim, Hazreti Sü leyma n ' ın bir peyga mber ol-
du ğunu bildirince, onlar -başa- "Muhammed Süleyman' ı
peyga mber sa nıyoı~ halbu ki o bir bi.iyücüdür" demişlerdi.
Cenab- ı Hak, Bakara s uresinde 102. ayet-i kerimesiyle o nla-
rın bu iddial arın a cevap vermiş ve şöy l e buyurmu ş tu:
"Tuttular Süley man' ın hükümranuğı hakkında şey tanla ­
rın uydurduklan sözlere tabi oldular. Halbuki Süleyman kili-
re ginnemi şti . Fakat asıl o şey tanlar küfre girdiler. Halka sih-
ri ve Babilde Harut ve Marut adlı iki meleğe indirilen şey­
leri öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz sırf imtihan için gönde-
rildik, sakın kafü olmayasımz!" demedikçe hiç kimseye (si-
hir yapmaya vesile olabilecek) bir şey öğretmezlerdi. İşte bun-
lardan koca ile karıs ının arasını açacak şeyler öğreniyorlar­
dı. A ll ah'ın izni olmadıkça onlar bununla hiç kimseye zarar

25
ALl BEKTAN

veremezlerdi. Fakat onlar kendilerine zarar getirip fayda ver-


meyen şey ler öğreniyorlardı. Doğrus u, büyüye müşteri
olan kirn seıun ahiretten nasibi o lmadı ğıru da pekiyi biliyor-
lard ı. Karş ılığında kendi varlıklarını sathklan şey ne kötü!
Keşke bunu anlasalardı ! " (Bakara, 2 / 102).
Bu ayet, Harut ve Marut kıssa sının özünü ve içyüzünü
de açıklamaktadır. Ba z ı müfessirler, onlann birer melek de-
ğil sembol ve medizi ifade olduğunu söyleseler de, genel ka-
naate göre, Harut ve Marut, Sü leyman Aleyhisselam döne-
minde Babil'de insan şekl inde ortaya çıkan, kötülük için kul-
l arımama la rı şarby l a insanJara sihir ilmini öğreten ve insan-
lar için imtihan vesilesi olan iki melektir. Bu ilmi kötülük ve
küfür yolunda kullanan fa s ıklann aksine, Harut ve Marut,
"Biz imtihan vesilesiyiz; bi z hem kaybettiririz, hem de ka-
za ndınrı z; bu öğre teceğimi z şey l e r fitn eye müsa ittir ve kö-
lüye kullanılınası da küfürdür; akJmız ı baş mıza alın ve bu
imtih anı kaybetmeyin." d emedikçe hiç kimseye hiçbir şey
öğretmi yo r ve m uhataplarını s uistim ale karş ı uyanyorlar-
dı. Haddiza hnda, Merhum Harndi Yaz ır ' ın da dedi ği g ibi,
bu iki m el eğin öğrettiği bilgiler biza tihi sihir değildi, ancak
o bilgiler sihi r yapmaya ve sui stima l netkesinde kü fre d üş­
meye de açıkh. Nitekim söz konus u ayette "o iki mel eğe in-
dirilen şey" h akkında açıkça sihir tabiri kullamlmamJ ş, o
"şey" sihre atfedilmiştir.
Binlerce yıl önce, Babil, Mısır ve As ur'daki erkek ya da
kadın tüm büyücüler, ge l eceği görmelerine yardım eden in-
sanüstü güçlere sahip olduklannı öne sürerlerdi. Gökyüzün-
deki yıldızlan, kuşların uçuşlarını inceleyerek, el fa lma ba-
kJp avuçtaki, yüzdeki, vücuttaki çeşitli benlerden anlam çı­
karmaya ça lı şarak ge l eceği saptamaya çalış ıriard ı. Ayak iz-

26
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RI

!erinden, kişilerin kullandıklan eşya lard an kalem ya da boya


ile çizilmiş resimlerden, tütsü lerden, kokulu otlardan yarar-
landıklarını söylerlerdi. Ayrıca çeşitli ilaçlar, zehirler, mut-
luluk, mutsuzluk ve aşk iksirleri satarlard.ı. Krallar, hüküm-
darlar bile zamanın büyücülerine önem verirler, on l a rın dü-
şüncesini alınadan hiçbir i şe girişınek isteınezlerdi. Hatta sa-
vaşa girmeden önce, özel kahin-büyücülerine danışıp aldık­
ları yorumlara göre hareket ederlerdi.
Bu tür Kahjn, büyücüler, s ihirbazlık ve falcılık da yapar-
Iard ı. Uzak yerlerdeki herhangi bir k.işinjn ne yaptığını, ne-
rede olduğunu ve hatta ne yapmak istediğim bile söyleye-
bileceklerini öne sürerlerdi.
Eski İbraniler de büyücülüğe inamrlardı. Tevrat'taki, "Bü-
yücü leri aranızda yaşatmayın ! '' sözleri, Avrupa ve Ameri-
ka'da korkunç bir büyücü avının başlamasına neden olarak
birılt:n.:e ki;?inin öldüri.ümesine yol aynı:;;tı.
Eski Yunan büyi.icüleri, ay ve ölüm tanrı çası olarak tanı­
dıkları HECATE 'nin kendilerine kuvvet verdiğini sa nırlar­
dı. Bu büyücüler, güya büyük bir s ihi.rba z lık hüneriyle hort-
lakları ayaklarına çağırırlar; insanlan deli ederler; çeşitli at-
lardan tehlikeli zehirler yapar ve ölü eti yerlerdi. Bu gibi, teh-
likeli büyücüler, Yunanistan'ın en çok Tesalya bölgesinde bu-
lunurdu.
Yunanlıların kötü büyücüleri olduğu gibi iyi büyücü-
leri de vardı. Bunlar tarl alard aki ürünlere bereket getirir-
ler, savaşlarda düşmanı yenik düşürürlerdi. Bazıları, ge-
micilere "Rüzgar Torbaları" sata rtardıl Deruzlerde ansızın
rüzgar kesildiği zaman yelkenli gemilerin hareket etme-
lerine olanak olmadığından, en iyi çare, büyüdilerin kuv-
vetine inanmaktı.

27
ALi BEKTAN

Rüzgar satan büyücüler, insan üstü bir güçle topladıkla­


rını söyledikleri rüzgarları, kumaş torbalar içine üçer gemi-
ci düğümüyle bağlayarak gemicilere sata rlardı. Düğümle­
ri çözer çözmez rüzgarlar dışarı fırlar, gemilerin yelkenleri-
ni şişirirdi! Düğümleri çözünce, rüzgar dışarı fırlamazsa ne
olurdu? O zaman, ya o rüzgar torbası kötü duaya u ğramış­
tı ya da sahte bir büyücü onları aldatmış demekti.
Eski Romaltlar da iyi olsun, kötü olsun, tüm büyücüler-
den korkarlardı. Bazı Romalı hükümdarlar ülkedeki tüm
büyücüleri sınır dışı etmişlerdi. Zaman zaman, büyücülük
yaptığı sarulan kuşkulu kimseler, uçurumlardan aşağı atı­
larak öldürülüyorlardı. Avrupa'nın ilk büyücü avı, M.S. dör-
düncü yüzyılda Roma kentinde başlamıştl. İmparator Ya-
lens, büyücülükle uğraşan herkesi en ağır şeki ld e cezalan-
dırmaktan çekinmiyordu. Hatta, hastalan iyi etmek için çe-
şit li ollar kaynalarak ilaç yapmaya çalışanlan bile ortadan
kaldınyordu. Midesindeki ağrıyı durdurmak için, kendi
kendine sihi rli kelimeler mırılclanan bir çocuk ö lüml e ce-
zalandırıldı.
Zamanın din adamları, büyücülere, şeytan tarafından yö-
netilen kötü nıhlar gözüyle bakıyorlardı. "Bü yücü" kelime-
si yeni bir anlam kazanmışh artık. Bu anlama göre büyücü-
ler, doğrudan doğruya şeytanın kendisinden ya da putpe-
restJerin tanrdanndan insanüstü kuvvetler alan kimselerdi.
İlk önceleri, büyücülükle s uçlanan kimseler çoğunlukla
ağır cezalara çarptırtlmak yerine, bu işlerden el çekmeye ya
da günah işledikleri için oruç tutmaya çağırıldılar. Bazen de,
para cezalarına çarptınlırlar ya da bir süre tutuklanırlardı.
Geniş anlamda ilk büyücü avı, on üçüncü yüzyılda
Roma Katelik Kilisesi tarafından bir soruşturma(Engizisyon)

28
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

ile başlahldı. Bu soruşturmanın amacı, "dinsizleri" araşhnp


bularak cezalandırmaktı. Bu dinsizler, kilisenin öğretilerine
inanmayan kişilerdi. Büyücülere şey tanın u şa klan dendiği
için, onlar herzaman Tamı'nın da düşmaruydılar. Bu yüzden
dinsiz sayılıyorlardı. Soruşturma yönetimi bu kimselere iş­
kenceler yaphrıyor, gerekirse bunları ya karak ortadan kal-
dırıyordu.
On dördüncü y ü zy ıld a "Kara Ölüm" denilen bir hasta-
lık salgını,
Avrupa'da yaşayan in sanların üçte birini yok etti.
Bü yücüler, bu sa l g ın s ıras ında içme s uyu kuyularını zehir-
Iemek ve şey t a nl a birlik olarak has talı ğı çevreye yaymakla
su çlandılar.
On dördüncü ve on beşinci yüzy ıll arda, kötü büyücüie-
rin say ı s ı g ittikçe yükseldi. H atta o kadar yükseldi ki, tüm
Avrupa ülkeleri sa nki onlar tarafından yönetiliyord u.
Kristuf Kul unıb, Amerika'yı bulduğu s ıra l a rd a, büyücü-
ler arasında kitlesel tutuklanmalar ve cezalandırmal ar sık sık
görülür bir duruma geldi. Bu arada yüzlerce yıl boyunca, bin-
lerce s uçsuz insan asılarak ya d a yakılarak öldürüldü.

Harut İle Marut'un Olayı

Çölle ilgili her hikaye gibi bu hikaye de kuyuyla başlıyor­


du. Su, çölün k1ymetlisiydi ve kuyu suyu bağrında taşıyor­
du. Su arayana Yusuf veriyordu bazen yahut ölümün eşiğin­
deki ne hayat. ..
İhtiyar adam kuyuya yaklaşırken Yusuf bulmayı bekle-
miyordu elbet ama onu çölün en bilinmez köşesine atan kum
fırtınasından sonra kuyu da hiç olmazsa bir damla umut bu-
labilirdi ... Ama bunun yerine bir hikaye buldu. Yeryüzün-

29
ALİ BEKTAN

de yaşamın başlamasıyla başlayan, bitmesiyle bitecek olan


bir hikaye.
Titreyen e!Jeriyle kuyunun ağzını kapayan büyükçe taş ı
kaldırmaya ça lı şırken taşın üzerindeki kadim zamanlara ait
yazıyı gördü. Birden ürktü, kalbinin sık.Jştığıru hissetti.
"Bir kuyunun ağzı neden kitabeyle kapatılır ki'' diye dü şün ­
dü. Sonra haline gülüp söy lenmeye başladı:
"Uçsu z bucaksız çöl ün, günJerce s üren kum fubnalarınm
ve susuzluğun durduramadığı ihtiyar kalbimi bir kör kuyu
durduracaktı az daha."
Üç gün önce kervanı basan harantilerden kaçıp çöl ün de-
rinliklerine doğru atıyla doludizgin giderken ilk kez kalbi-
nin teklediğini hi ssetmişti . İki gün süren kum fırhnasınm ar-
dından ölüme bu kadar yaklaşmı şken bu kuyu bir umut gibi
karşısında duruyordu.
İhtiyar; Lilreyen dudaklarıyla Allah' ı n adu1ı andıktan su ıı ­
ra tüm gücüyle kapağı açmak için yüklendi. Son gücünü
son umudu içinharcadığının farkındaydı. Ve kuyunun ağ­
zını kapayan taş yavaş yavaş hareket etmeye başladığın­
da ihtiyarın gözlerinin içi gü lüyordu. Daha bir kuvvetle zor-
ladığı kapağı ya rıya kadar açtığında ise bir gariplik hisset-
ti. Kuyunun karanlığı içinde bir kıpırdanma vardı. Daha iyi
görebilmek için biraz eği ldi. Gözleri karanJığa alışmaya baş­
ladığında kuyunun dibine doğru uzanan iki halat gördü.
Halatların ucunda ayaklarından baş aşağ1 asılmış iki kişi
duruyordu. Gözlerine inanamadı ... Kuyuda as ılı duranla-
rın hareket ettiklerini gördüğünde artık ayakları onu taşı­
maz oldu. Korkuyla yere y ığıluken kalp atışlan iyice zayıf­
lamıştı. Kumların üzerine boylu boyunca uzamrken bu
kumların mezarı olacağını anlamıştı. Son bir gayretle ke-

30
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

lime-i şahadet getirirken, kuyudakiler "Muhammedün


Resulalla h" kelamııu duyduklarında irkildiler. .. Ayakların­
dan asılı duranlardan biri, diğerine:
"Duydun mu?" dedi heyecanla, "son peygamberin ismi-
ni söyledi."
"Evet" dedi diğeri, gözlerinin içi gülüyordu:
"Demek ki kıyamet yakın ve cezanuzm bitmesine az kald1"
Rivayet odur ki Harut ve Marut adlı iki melek bir gece ka-
yan y ıldı zlar gibi eski Babil şehrine indiler. Ne insanlar bu
gecenin diğer gecelerden farklı olduğunu aniayabildi ne de
melekler hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağmın farkına va-
rabi 1di ler.
Babil' in serin gecelerinden biriydi. Her zamanki sessiz-
liğin içine inen iki melek, insan bedenine alışmaya çalışan
tedirgin ve rahatsız ha1leriyle kenar mahallelerden şehre doğ­
ru ilerlec.liler. Gün ağarmaya başlamıştı. Uykudan yeni
uyanan Babil halkı, evlerinden dışarı çıkarken iki melek so-
kaklardan hızla geçip büyük meydana doğru iler}jyordu. Ha-
rut ile Marut her ne kadar insan gibi görünseler de farklı du-
ruyorlardı. İki meleği görenler yabancı olduklarını aniayıp
garip garip bakıyorlar; kimi konuşmaya çalışı yor, kimi de hız­
la onlardan uzaklaşıyordu. Ama bu uzun boylu, heybetli ve
iyi giyimli yabancılar herkesi ürkütmüştü. Evlerin önünden
hızla geçerken, dalgalanan saçları, savrulan cübbeleri, görül-
memiş güzellikteki urbalarıyla dikkat çekiyorl ardı. Pence-
re ve kapılarda insanlar oruarı görmek için sıralanmışh.
Sonunda iki melek Babil'in geniş ve kalabalık meydanı­
na geldiler. Güneş ağır ağır yükseliyordu. Etrafta büyük bir
telaş ve koşuşturma vardı. Mallarını pazara getirenler, er-
kenden alışverişe başlayanlar ve köle getiren kervancılar,

31
ALİ BEKTAN

çeşit çeşit hayvanı ve eşyayı satmak için hazırlıyorlardı. Te-


laş ve uğultu meydanın tek hakimiydi. Sanki biraz önce, in-
san suretindeki bu iki meleği görmek için sokaklara çıkan
halk bu değildi.
Harut'la Marut, meydanın ortasında bulunan ve kölele-
rin satı lırken gösterildiği büyük ve yüksek taşın üzerine çı­
kıp bir süre dimdik durdular. Rüzgar bile hızını kesip sakin-
leş tiği halde insanlar orıJara dönüp bakınadılar bile. Uğui­
tu aksine daha da artıyordu ki, Harut havaya kaldırdı ğı iki
elini yaniara doğru açarak bağırdı: "Ey insa nlar !"
Harut' un sesi öyle gür çıkmıştı ki meydandaki herkes ir-
kildi. Sesi ilahi bir ikaz gibi uzun süre ya nkılandı. Meyda-
nı dolduran kalabalık adeta buz kesmi ş ti. Daha önce duy-
madıkJarı ve hiçbir sese benzemeyen bu sesin, meydan ın or-
tasında duran iki ya bancıd a n birine ait o lduğ unu uzun süre
kavraya madılar.
Günbatunı gelip akşam yavaş yavaş inerken, iki yaban-
cı ortadan kaybolmu ş tu. Kimse nereye g ittiklerini bilmiyor-
du. Şehirde neredeyse her evde onlar konu ş ulu yord u. Her-
kes duydukları ya da gördükJeri küçük ayrmtıları an latıyor,
kendi yorumlarını da olaya ekliyorlardı. Kimi, o nların gece
gökyüzünden rüzgarcia salmarak düşen yapraklar gibi in-
dikleriı'li söylüyor; kimisi tannmn elçisi olduklarım, uğur ve
bereket getirecekJetini iddia ediyordu. içlerinden en genç o la-
nı daha fazla day anamayarak söze karı ştı:
"Peki, ya bize öğreteceklerini söyledikleri şey ha kkında
ne düşünüyorsunuz?"
İhtiyarlardan biri gence doğru döndü, kaşlarını çahnıştı:
"Ben bu yaşı ma kadar böyle bir şey işitmedim, babam-
dan da dedemden de. Hakkında bir şey bilmiyorum ve bil-

32
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

m ediğim şeyler beni rahatsız eder. Ve siz gençleı~ hakkında


bir şey bilmediğiniz yeni şeylere tamahkih yaklaşırsuuz. işte
bu beni korkutuyor."Yaşlılardan bir diğeri usulca ve kendi
kendine konuşur gibi önüne bakarak söze karıştı:
"Sende bir zamanlar gençtin Balar. Unutma ki sende ta-
mahkardın. Hem bu yabancılar Tanrı tarafından gönderil-
diklerini söylüyorlar, senin Tanrın tarafından. Bu durumda
neden endişeleniyorsun?"
Dostu Sima'yla atışmak istemeyen Balar öfkeyle odayı terk
etti. Meclistekiler onun öfkeli haline alışık olduğundan gi-
dişini uınursamadılar. Onun çıkmasının ardından Sima
sözlerine devam etti :
-Bu yabancılar hakkında endişeleruııeye gerek yok. Eğer
söyledikleri g ibi bize olağanüstü bir şey öğretcceklerse
eminim bu \'t:'Y herkesin hoşuna gidecektir. Yok, eğer ya lan-
cı çıkari arsa o zam.:ı n ba ş larına gelecekleri onlar düşünsün.
Biraz önce konuşa n genç aynı heyecanla yine söze karı ştı:
-Ya gerçekten tanrı tarafından gönderilmişlerse?
Sima alaycı bir şekilde gülümsedi:
- Bunu Balar'a sorun, tannyla arası iyi olan o.
Balar mecli sten ayrıldıktan sonra şehrin çıkışındaki te-
peye doğru t ı rmandı. Şehir ışıklarını geride bu·akaı·ak, te-
pen in ardındaki çölün dalgalı kumlarını kaygılı gözlerle
seyretmeye başladı. Sonra kendi kendiyle konu şur gibi kı­
sık bir ses le:
"Yakında büyük şeyler olacak, görrnediklerimizi görece-
ğiz; bilmediklerirnizi öğreneceğiz. Önce bolluk sonra darlık
bizi saracak. Tüm işaretler ortada."
Sonra yere doğru diz çöktü. Başıru gökyüzüne doğru kal-
dırdı:

33
ALİ BEKTAN

"Ey atalarımın anlattığı, dedelerimden işittiğim, yerin gö-


ğün ve arasında olanların yarabcısı! Beni duy! Çıkacak olan
fitnenin şerrinden beni koru"
Derken çölüniçinden şehrin karanbğına doğru ilerleyen
birini fark etti. Kumlar üzeride yalın ayak yürüyen ve karan-
Lıkta bile güzelliği alenen ortada olan bu kadın, gayet sakin
bir şekilde Ba l ar'ın bulundu ğu tepenin alt kısmından geçe-
rek şehre doğru ilerledi. Balar olduğu yerden yavaşça kalk-
h. Bir gün için yeterince gariplik gördüğünü düşünerek evin
yolunu tuttu ...
Güni.in ilk ışıklanyla biüikte iki melek yine sokaklarda gö-
ründü. Meydandaki bir ağacın a ltına oturdular. Çevreleri-
ni sa ran halk, onlara bir şey l e r sormakiçin sabırsızianıyor­
du fakat kimse bir şey söylemeye cesaret edemedi. Melek-
lerden biri ayağa kalkarak, "Ey insanlar" diye söze başl adı.
Gözleri elrafı nda lopl anan insanların üzerinde dolaşlı. Ka-
l abalıktaki herkes, meleğin sadece kendisine gözlerini dike-
rek baktığını düşündü. Zannettiler ki bu bakış kalplerinde
sakladıkl a rı tüm sırları görebilecek kadar derin. Melek
daha gür bir sesle devam etti:
- Eğer size öğreteceğimiz şeyleri kaıı-kocarurı arasını boz-
mak için, cana kıymak, fesatçıkarmak ve bozgunculuk yap-
mak için kullamrsanız gizli ve saklı her şey i bilen Rabbiniz
sizi şidd etli bir azap la cezalandırır. Ey insanoğlu! Sakın ola
ki bunları fenalık için kullanmaym!
O gün insanlar duymadıklarını duydular, görmedikleri-
ni gördüler. Gece olduğunda toprak damlı evierden saray-
Iara uzanan hayalletle uykuya daldılar.
Gece, çölü siyah bir örtü gibi kaplarken, iki melek şehrin
kapısından çıkh. Çölün karanlığına doğru ilerlerken tepenin

34
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

başında Balar'ı gördüler. Tepeden aşağı onlara doğru koşu­


yordu. Harut'la Marut ellerinj kaldırarak ona durmasını işa­
ret ettiler. Balar olduğu yerde çakılıp kaldı. Derken içinden
bir sesin kendisine hitap ettiğini fark etti:
- Allah'ın elçisini bul!
İki melek yo ll arına devam edip gözden kayboldular. Ye-
rinde öylece bakakalan Salar, bir sü re sonra uzaklarda
göğe doğru yükselen iki ı şık gördü ...
Sabah olduğunda insanlar sihir öğrenmenin heyecanı ile
meydana doğru telaşlı adımlarla ilerlerken, Yaşlı Balar Al-
l ah'ın elçisinj aramak üzere şehirden ayrıldı.
Melekler her sabah günün ilk ışıklarıyla şehre gelip, ak-
şam karanlık bastırdığında şehirden çı kıp ortadan kaybo-
luyorlardı. İnsanlar öğrend i klerini uygulama telaşma
düşmüşti.'ı. Her gün yeni bir garipliğe şarut oluyorlardı. Gün-
lerce u z ay ı p g id en işler bir çırpıda biliyordu. Tarlalar
daha çabuk sulanıyor, duvarlar kolaylıkla örülüyordu. Bü-
tün bunları yapabilmelerini sağlayan bu garip halin sebe-
bini çözemiyorlardı. Her nasılsa o luyord u ve bu bilinmez-
li k uınurl arı nd a değildi. Sebebini ve nasıl meydana geld i-
ğini bilmedikleri bu o laylara ''sihir" dediler. Sihir, yani 'se-
bebi gizli olan ince şey.
Melekler endişe içindeydi. İnsanlara sık sık bunun bir sı­
nav olduğunu; öğ rend iklerini iyiye kullanırlarsa iyilik, kö-
ti.iye kullanırlarsa kötülük yapacaklarım, nimetenankörlük
etmemelerilli hatırlatıyorlardı.
Günler bu şekilde geçerken bir gün Harut'la Marut'un ya-
nına çok güzel bir kadın geldi. Adım çöl çjçeği Zühre' den alan
bu kadın, Salar'ın gece çölde gördüğü kadındı. İki melek ka-
dının güzelliğine hayran kaldılar. İnsanlar, gözlerini bürü-

35
ALl BEKTAN

yen hırsın ve sihrin sarhoşluğuyla Zühre'yi fark etmediler


bile. Melekler ise daha önce gördükleri hiçbir şey le kıyasla­
ya madıl ar onun güzelliği ni. Bakış l an iki meleğe hiç hisset-
medikleri duyguları yaşattı. Bir şey in etkisi al tma girmişl er­
di. Öyle bir sihirdi ki bu, kalbi tutsak ediyord u. Ve iki me-
lek kadına meylettiler ...
Kadın onlara:
"Beni istiyorsanız, şu yanımdaki çocuğu öldürün" dedi .
Oysa iki meleğe haksız yere cana kıymak yasak kılınmıştı.
Harut' la Marut, biz Allahtan korkarız, dediler.
Zühre bir za man sonra yine geldi. iki melekten İsm-i Azam
duasını öğretmeteri ni istedi. Bu dua Meleklerin her akşam
göğe yükselmelerini sağl ayan ilal'li bir kelaındı ... Züh-
re'ııjn bu isteğini de reddettiler. Ama her geçen gün Harut'la
Marut'un bu kadına olan tutkusu artıyordu.
Zühre üçüncü kez geld i ği nde adeta g ü ze lliğin zirvesine
ulaşmıştı. Onun zarafetinden baş l arı dönen iki melek, daha
fazla direnerneyip kadının üçüncü is teğin i kabu l ettiler. Züh-
re bu kez de iki melekten şarap içmelerini i s temiş, onlar da
diğer isteklere göre bunu daha makul görmüşlerdi. Hem on-
lar za ten Zühre' nin güze lli ğind en sarhoş olmuşlardı bile.
Oysa Allah onlara şarap içıneyi d e yasak kılmmıştı. Ve iki me-
lek Allaha verd ilderi sözü tutamadılar. ..
Günahın kuytusunda şarabın ilk yudumla rıru istemeye-
rek d e olsa içen melekler, içtikçe daha fazla içmek istediler.
Bir süre sonra kendilerini kaybettiler. Uyandıklarında ise deh-
şe te kapıl dı l ar. Ayıkken yapmayı reddettikleri her şey i yap-
mışlardı ... Zühre'nin yamndaki çocuğu öldürüp onunla bir-
likte olmuşlar, İsm-i Azam duasu11 d a farkında olmadan söy-
l e mi ş l erdi.

36
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RI

Zühı·e ortadan kaybolmuştu ve iki melek pişmanlıklarıy­


la baş başa kaldılar. ..
Balar yaptığı uzun yolculukta bulamadığı Allah'ın e lçi-
sine şehre dönerken çölde rastladı. Bir kuyunun başında du-
ruyordu. Balar ona başuıdan geçenleri anlatırken bir yandan
şehre doğru yola koyuldu lar. Allah'ın elçisi Balar'ı dinledik-
ten sonra bu yolculuk sayesinde insanların çıkardığı fitne-
den uzak kalabildiğjni anladı. Olayiann aslını en başından
anlatmaya başladı:
"Adem Babarruzın çocukl arından Kabil, Habil'i öldürdük-
ten sonra uzun yıllar boyunca sefil bir hayat yaşadı. Bir gün
torununun torunu, oğluyla birlikte şehrin dışına doğru yü-
rürken yolda ona rastlad1lar. Çocuk babasına "Bu kim?" diye
sordu. Babası, "Bu senin büyük büyük dedelerinden Ka-
bil'dir" dedi. Çocuk öfkelenip, "Benim dedelerimden Habil' i
öldüreıı Kabil mi?" dedi. Babcıs ı evet, deyin<.:e yerden aldığı
taşı hışınıla Kabil' e fırlattı. Ve Kabil bu taşla olduğu yere yı­
ğılıp kaldı.
Bu manzarayı göklerden sey reden melekler, insanoğlu­
nu kınadılar. Allah Celle Celalihu, onlara "Eğer size de ne-
fis ve şehvet verseydim, sizde onlar gibi olurdunuz" djye nida
etti. Melekler hayu~ dediJer "Biz onlar gibi sapkınlık yapmaz-
dık." A Ilah Celle Celalihu, "Öyleyse aranızdan en güvendi-
ğ ini z ikj meleği seçip bana gönderiJı. Onlara nefis ve şehvet
verip yeryüzüne göndereyim." dedi. Melekler takvalanna
güvendikleri Harut'la Marut'u seçtiler. Bu iki melek sihri öğ­
retmek üzere dünyaya gönderilecekti. Rab'lerilım insanla-
rı sına mak için gönderdiği bu melekler, "Biz sadece imtihan
ediyoruz, sakın inkar etme!" diye u yardıktan sonra siliri öğ­
reteceklerd i. Fakat önemli bir s mav da onları bekliyordu.

37
ALi BEKTAN

Allah Celle Celal ihu onlara nefis ve şehvet vererek dün-


yaya gönderdi. Şarap içmeyi, haksız yere d\na kıymayı ve
zina etmeyi yasakl adı. Ancak onlar bu yasaklara riayet ede-
meyip şarabın sarhoşluğu y la yasaklan çiğnediler. Rab'leri
onlara ceza olarak dünyada mı ahjrette mi azap istersiniz dj ye
sorunca onlaı~ "Biz ahiret azabına tahammü l edemeyiz, bize
dünyada azap ver." dediler. Ve Rab'leri onl arı kıyamete ka-
dar s ürecek bir azapla ceza landırdı. "
Sözün bu kısmında Balar All a h ' ın elçisine dönüp "Yok-
sa kuyu mu?" diye sordu. Ardından uzun bir sükCı t gecenin
derinliğine doğru uzayıp g itti ...
Şehre ulaştıklarında söylentiler her yere yayılmıştı. İnsan­
lar Harut'la Marut'un bir kuyuya baş aşağı ası lm ak suretiy-
le cezaland ırıldıkJannı, kıyametekadar suya bir karış me-
safede suya muhtaç olarak kalacaklarını söylüyorlardı.
Zühre hakkmda da söylenti ler vardı. Tanrı onu bir çöl çiçe-
ğind en kadın suretüıe getirmi ş sonra da melekleri onun gü-
zelliği ile sına m ıştı. Peki, sonra ona ne olmuştu? Biri dedi ki
ZWıre, İsm-i Azam duasmı öğrendikten sonra duay1 okuyup
arşa yükseldi ve Tanrı da onu gökyüzünde bir yıld ız haline
getird i ...
İki melek ayaklanndan asılı durdukları karanlık kuyuda
susuzluktan çok pişmaı-ılıkla kavrulurken çölle ilgili her hi-
kaye gibi bu hikaye de ku yuyla başlıyordu ...
Bakara Suresi 102. Ayet:
"Süleyman' m hükümranlığı h akkırıda şeytanların (ve şey­
tan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düş­
tüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat
şeytanla r, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil'deki HarCıt
ve Man1t adlı iki meleğe ilham ed ilen sihri öğretmek sure-

38
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR I

tiyle küfre girdiler. Halbuki o iki melek, "Biz ancak imtihan


için gönderilmiş birer me l eğiz. (Sihri ca iz görüp de) sakın küf-
re girrre" d emed ikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böy-
lece (iruanlar) onlardan kiş i ile karıs ım birbirinden ayıracak­
ları si}Ti öğrerüyorlardı. Halbuki onlar, All a h'ın izni olma-
dıkça< sihirle hi ç kim seye zarar veremezlerdi. (Onlar böy-
le yapa·ak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şey­
leri öğ·eniyorlardı. A ndols un, onu sa tın alanm ahiret'te bir
nasibi llmadığmı biliyorlardı. Kendilerini ka rşılı ğ ınd a sat-
hkl arı ;ey ne kötüdür! Keşke bilselerdi!"
201: senes iJıd e kattldığlm bir televizyon programmda Av-
rupa' dm ge lmi ş bir yazar Süleyman Peygamberin sihir ki-
tabı olw ğunu ileri sürdü. Örnekler verıneye başladı. Ben ise
KLtran':la yer alan Harut ile Marut surelerini açı kl ad ım. Ş unu
ekled in. Allah Celle Celalünün dünya üzerindeki insanla-
n yolagelirmesi için gönderd igi bir peygamberin bü yü ve
sihir kiabı yazacağ ım iddia etmek saçma sapan bir teori ol-
duğu pbi yüce yaratı c ı ya ithaf ed ilmesi de ayrı bir kö tülük-
tür. Bu konu ile ilgili olarakAmerikan Sineması bir fi lm çek-
ti. Filrr de Hazreti Sül eyman' ın sihir kitabı gösteriliyer ve
şeyta nd a bu kitab ın peşinde göste rili yordu . Nicolas Cage
g ibi ürlü bir ismin ro l a ldı ğı filmde Haçlı Seferleri sırasın­
da ele ~eçirilen kitap Avrupa 'ya getiriliyor. Şövalye olan Cage
ve ark<daşı bu kitabın bul wıduğu kente, başka bir kentte ya-
kalanaı cadı'yı götürme i şini alıyorlardı. Kendilerine genç
bir şövılye çocukta eşlik ediyordu. Cadı'yı götürdükleri m a-
nastırcaki savaş soruas ında iki şövalye ölürken, kitap genç
şövaly~'ye kalıyordu.
Korus unun tamamen bu hikayed en alındığı filmde o ki-
tap ko·uma alhna altnmış olurken, şey tanm kendisine kö-

39
ALi BEKTAN

tü!ük yapumasına neden olan kitaba sahip o l amaması da vur-


gulanmışh . Yı ll ardır yaptığım çalışmalar sonucunda Ame-
rikan Sineması'nın senelerd i ı~ Metafizik, Para psikoloji,
büyü, sihir, cadı, varnpir gibi gizli olayları film yaparak dün-
ya insan l artnı etkilerneye çalışbğını gördüm. O yüzden bu
tür filmleri izledikten sonra bu konulara meraklıysaıuz ki-
taplar alıp okumamzı tavsiye ederim.
21. Yüzyılda Metafizik Savaş l arın bir ayağını da sinema
ve diziler oluşturuyor. Araştırma ilginiz varsa hem internet-
ten araştırı n , hem de bu konularda yapı l an ciddi araşbrma
kitapları size doğru bilgileri verecektir.

40
PARAPSİKOLOJİ'NİN TARİHİ
VE
KULLANIMI

A
merikalıların yüzde sekseni Parapsikolojik olgu ile
yüzleşmiş olduklarırn ileri sürerler. 1932 yılında Profe-
sör Doktor joseph Rhine'uı Duke Üniversitesi'nde başlattı­
ğı çalışmaların ilk sonuçlarını 1943 yılmda açıklayınca bilim
dünyası ayağa kalktı ve şiddetle karşı çıktı. Savaşın bitimin-
den sonra başlayan soğuk savaş döneminde ise bu bilgiyi ca-
s us!u k alanında kullanmanın yolları arandı. Özellikle Tan-
rı'yı ret eden Ruslar bu konuda büyük çalışmalar ya ph.
Bilim olarak üruversitelere girmesi ve kabul edilmesi 1960
yıl ı nı buldu. Aslında ps i ş ik yeteneklere sahip olan birçok
Amerikalı 2'ci Dünya Savaşı s ırasında Beyaz Saray'ı mek-
tup ve telgraf trafiğine boğdular. Bu savaşa katılmaya l ım
oğullanmız ölecek dediler. Bu uyarıları dinlemeyen Başkan
Roosvelt sonunda Japonların sa ldırısın ı bekleyerek, sava-
şa girdi. Bu gibi örnekleri kişi sel olar ak ta verebiliriz.
Parapsikoloji Enstitüsü'nün Araştırma Direktörü Dr.
Richard Broughton' un ve meslektaşlarının yaptıklan yüzler-
ce deney sonucunda elde edilen bilgilere göre bu bilim da-
lırun önemi ortaya çıkmı ştır. O kadar ki 1950'1i yıllarda CIA
bu konuya ilgi d uyarak deneyleri başlatmış ve büyük para-

41
ALi BEKTA

lar harcamış tır. Dr. Brou ghton ay rı ca Rusya ve Çin' de ya pı­


lan çalışmalar hakkında da bilg iler verirken Anıerikan Hü-
küme ti'nin Parapsikol oji programlarında u ygul ana n ça lı ş­
maları d a açıklamıştır.
Rüya yoluyla bize bildiri len "Gelecekteki Olaylar" d a ülke
is tihbarat örgütlerirün i lgi a \ anına g irmi şti r. Amıdolu d a do-
l aşan bazı ajanlar halkın arasında dolaşa rak ilginç rüyaları on-
la rdan sa tın alarak, bunları dönüner uzmanlar eş li ğinde ana-
liz e tlirerek gelecekte o ül kede veya dünya'yı etkileyecek olay-
lar hakkınd a bilgi sahibi o im ay ı hedefl e mektedirler. 21.
Yüzyıl d a Metafi zik Savaşlan gittikçe kızışmaktadır. Bir ül-
kenin diğer i.iJke üzerine psikoloj ik baskısı askeri ve e kono-
mik güç olarak görünür. ABD ise buna s in e ma s ını da ekle-
miştir. Amerika Dünya Sinema End üsh·isi'nin y üzde 70'lik
bölümüne hakimdir. Hollywood üzerinde de Pentagon'un bir
ağırlığı vardır. Dünya da kitleleri elkileyebilmek ve Ameri-
kan gücünü göstermek için sinemay ı kullanır. Her akşam mil-
yarlarca in sanın evi ne Televizyon üzerinden girer. Aksiyon
Filmlerinde şöyle bir konu i şlenir. Amerika istese Dünya daki
bir ülkeyi 48 saat içersinde i şgal edebilir. Böyle bir başarı söz
konusu bile değildir. Sava şlarda olay bir i.Ukeyi ne kadar bom-
balarsanız, bombalayın sonuçta askerle işga l edersiniz. Bu ko-
nudaki zayıf lı ğmı ise psikolojik filml e r ile kapatıyor. YıJlar
önce Avatar Filmi Oscar da bütçesi dü şük bir savaş filmi ile
yanştı. 400 Milyon Dolar bütçe ile çekilen ve şirketine 1,5 Mil-
yar Dolar kazandıran film en iyi film dalında ka za namadı.
Onun yerine konusu Irak' ta geçen ve bir bomba imha ekibi-
nin çalışmalarını anlatan film kazandı.
Amerika da bilirnin ilerlemesi için kurulan Amerikan Bir-
liği'nin 1969 y1lındaki genel toplannıasında, Parapsikoloji Bir-

42
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

liğ i 'ni n
üyelik başvurusu yapıld ı ğında sert tartışmalar ya-
şandı. Sonuç'ta 1'e karşı S oy ile üyelik kabul edildi. 10 y ıl
sonra FizikçiJohn Wheeler "Sahtecileri BiJimin ÇatısıAltın­
dan Kovalım '' diyerek Parapsikoloj i Birliği'ni hedef almış­
tı. Konuşmasında Lousia IThine'ın çalışma l arının uyduruk
şeyler olduğunu söyledi. Bu dı şlama kampanyası diğer bi-
lim insanlan tarafından pek kabul görmedi. Bir süre sonra
kendisi de hatalı olduğunu belirterek Parapsikoloji Birli-
ği' nden özür dilemek zorunda kaldı.
Princeton Üniversitesi yüksek mühendislik oku lu deka-
nı Robert Jahn Uzay Bilimciliği ça lı şmalarından dolayı
1

NASA ile ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri katında söz


sahibiydi. Bu bilim adamı belirli ba z ı parapsikolojik olay-
Iann kendi çal ı ş ma alanında araştınımaya değer olduğu gö-
rüşünü ortaya at tı. Onun bu görüşünü açıklaması birçok
meslektaşını ayaklandırdı. Mesleklaşlan Jahn'm Üniversi-
teye ve BiJim'e gölge düşürdüğünü ileri sürdüler. Jalu1, 1983
Parapsikoloji Birliği Genel Toplantısında "Princeton Mü-
hendisl ik Kural Dışılan Araştırma Prograrnında ş unları söy-
ledi:" Program konularımızdan 6 tanesi Nobel Ödülü de-
ğerlendirilmesine katıldı. Bunlardan ikisi içerikleri bakımın­
dan reddedilirken, diğer ikisi araştırmaların geliştirilme­
si yönünde destekleme gördü. İkisi ise baştan savma, ya da
kaçanıaklı tutumlarla karştlandı. Bu oluşum, yü ksek bilim-
sel düzeyde aşı rı bir uyuşmazlıktır."
Bu ça lışmalar bize Parapsikoloji'nin ne kadar önemli ol-
duğunu ve bilim de kullamlmaya başlandığmı gösteriyor.
Amerika genelinde psişik yeteneklere sahip insanlar bu güç-
lerini ülkenin resmi kurumları için kullanabiliyorlar.
CIA'dan FBI ve Polis' e kadar gerektiğinde bu insanlar kul-

43
ALi BEKTAN

lamlıyor. Bugün psişik yetenekleri olan, gelecekten haber ve-


rebilen kişiler ülkede ofis açıp müşteri kabul edebiliyorlar.
Başarılı olanları para kaza nırken başarısızları ise si linip gi-
diyorlar. Türkiye' deki versiyon ise Hocalar şeklinde çıkıyor.
Onlarda psişik yetenek konusuna pek fazla ilgi göstermi-
yorlar, Cinleri kullanarak insanları kandırıp paralarını al-
maktan öteye gitmiyor. Bunun dışında küçük bir azınlık var.
İşte onlar da Allah Dostudurlar ve ailedeki dedelerden el a l-
mışlardır. Böylece o el nesilden nesi le geçer. Seçilen kişi ise
manevi s ıkıntıları olan in sa nları ya Cinlerden kurtarır
veya büyülerini çözerek yardımcı olur. Bu güce sahip olan
kişiler bu güçlerini kötü ye kullanamazlar ve para pazarlı­
ğı yapamazlar. Bu duruma devam edenlerin güçleri ellerin-
den alınır. Bu tip kişilerden bazılanru gazetecilik yaparken
tanıdım. Hayatımdan gelip geçtiler.
Rüya konusunda araş tırma laboratuarlan kuranABD ve
Avrupalılar bunun önemini ancak 2. Dünya Savaşı bittikten
sonra anladılar. Çünkü savaş sırasında o lan bazı olaylaı~ özel-
likle askerlerin başlanndan geçenler gazetelerde yayınlanın ­
ca yetkililerin ve bilimin ilgisini çekti. Burada büyük bir ör-
nekten bahsedeyiın. Bir rüya tarihin akış ını değiştirdi.
1. Dünya Savaş ı'nda Fransa daki Majino Hattmda cephe
savaşları oluyordu. Alınaniann karşısında Fransızlar-ingiliz­
ler ve Amerikalılar vardı. Savaşa onbaşı rl.itbesiyle katılan
Adolf Hitler o sıra da bir siper de savaşıyordu. Bir gece rüya-
sında bir top mermisirün sipere düştüğünü gördü. Siperde-
ki herkes ölüyordu. Hitler bir süre sonra u yandı. Çevresine
baktı ortalık sessizdi. Daha sonra ayağa kalkıp biraz ilerde-
ki sipere geçti. Bir s üre sonra onun ayrıldığı sipere düşen bir
top mermisi siperdeki AlmanAskerlerinin hepsini öldürm-

44
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

üştü. Hitler bu rüyaya önem vermeyip si perde kalmaya de-


vam etseydi. Muhtemelen ölmüş olacaktı. Böylece I. Dünya
Savaşı'nda n daha kanlı ikinci bir savaş çıkmayacaktı. Birin-
ci savaşta 17 Milyon insan ölürken, 2. Savaş'ta 55 Milyondan
fazla insan ölecek, Avrupa da baştanbaşa y ıkıl acaktı.
Dünya Tarihinin kaderi bir rüya sayesinde değişirken Hit-
ler'in Metafizik' ten, Okültizme kadar hatta büyü ye bile hem
inancı hem de ınerakı vard ı. Savaş sırasında zamarı zamarı al-
dığı garip kararlannın altında bu metafizik düşünceler var-
dı. Rusya'ya saldırdığı zamarı kısa sürede başanya ulaşmış­
b. Alman Ordusu Moskova'ya 400 k.ilometı·e mesafeye gelmiş­
ti. Kent boşalıyordu ve Rus Ordusu kesin olarak yenilgiye uğ­
ramak üzereydi. Hitler anlaşılmaz bir kararla Alman Ordu-
sunu durdurdu. Alman Generaller büyük bir şaşkınlık içer-
sindeydi. Moskova'ya girseydi, savaşın kaderi değişecekti. Rus-
lar Ural Dağl an'na duğru çek.ilecekti. Bu clurdurrna Alnıan Or-
dusunu kışa hazırlıksız yakalattı. Yazl ı k kıyafetlerle yola çı­
kan Alman Askerieti dondurucu soğuk ile karşı.Iaşlılar. YenjJ-
giye davetiye çıkarıldL Ruslar da Amerikan YarcLmı ile topar-
landı. Almanlara karşı d ireniş gittikçe güçlendi. Sonuçta
Berlin' e kadar savaşarak geldiler. Zafer Rusların oldu.
Peki hızla Herleyen Alman Ordusunu Hitler neden dur-
durdu. Bu sorunun yaıutı savaş sonrasında yapılan araştır­
malar sonucunda bulundu. Hitler Doğaüstü o la yların ola-
cağım ve Rusya da ikl.imin değişeceğine inaniDJştı. Soğuk ka-
rasal iklim yerini ılıınan iklime bırakacakh. Onu buna kim
in andı rdıysa Hitler'inde felaketini hazırladığını söyleyel im.
Bu noktada Hitler'in Berlin deki sığınağında intihar ettiği res-
mi tarih görüşüne inanmadığımızı da belirtelim.
Hitler intihar etmedi. Çünkü:

45
ALİ BEKTAN

1- Hitler'in Dünya Dışı Varlıklardan bir uzaylı ırktan bil-


giyi aldığını ve UFO'Iarın benzerlerini yaphrdığını biliyoru z.
Bwcların sürati dönemin uçaklarının çok çok üzerinde idi .
Bundan birkaç yıl önce Amerikalılar Hitler'in jetini bas ına
tamttılar. Bugün Amerika' nın hayalet uçaklannın benzeri olan
bu uçağm sürati saatte 2400 kilometre olarak açıklandı. Bir
saat içinde ABD'ye ulaşan bu u ça klar eğer savaş öncesi ge-
liştirilmiş olsaydı A lmanya' dan kalkan bu uçaklar ABD'ye
boınb a l ayabilirdi. Savaşın yönü d eğişirdi.
2- Hitler güçlü bir donanma kuramamı ştı ama müthiş güç-
lü bir d eniza ltı filosu kurdu. U-BOAT adı verilen bu deniz-
alblaı· dönemin denizalnlarından çok daha üstü ndü. HH!er'in
elinde bu iki olanak varken, para ve altın d a bulunurken ne-
den intihar etsin?
3- Hitler U-BOAT Denizaltıiardan 3 tanesini Kiel Deniz in-
d e bekle liyord u. Eva Braun ile birlikte bunlardan bil'ine bi-
nerek Güney Amerika'ya kaç tı. Arjantin' e giden bu üç de-
niza lhJUn kaptanlanndan iki tanesini batırdı. 3 gemiyi ise Ar-
jantinli yetki lilere teslim etti. Amerikalılarda böylece U-BOAT
Teknolojisini öğrendiler. Askeri raporl ar da bu bilgi ler yer
almaktadır.
4- Hitler' in ve Sevgi lis i' nin cesetlerini ele geçiren Stalin,
Rusya daki toplantıya gelen Roosvelt ve Churcill' in onların
cesetlerini görmek istemesi üzerine şu ya ıub verir: "Size neyi
göstereyim. Bulduğumu z ceset Hitler'in boyundan 10 san-
tim uzundur." Bu da ele geçirilen cesedin Hitl er olmadığı­
m gösteriyor. Peki sonra ne oluyor? I-litler yaşıyor denilsey-
di. Hangi ülkelerin kariyerleri çizitirdi Amerika-İngiltere ve
Rusya' nın. O zaman herkesi Hitler öldü diye kandırmak ko-
lay değil mi? Hitler' inde işine geldi.

46
21. YÜZY IL METAFiZiK SAVAŞLARI

Bir J1aliz daha yaparsak savaş suçlularınm peşine dü şen


İsrail I-ükümeti böylece Hitler'in silah arkadaşlarını ortadan
kaldu·naya çalışb. Hitler 10 yıl sonra ortaya çıkıpAlmanya'y1
ele geçrip yeniden silahlanmaya kalkışırsa bu sefer onu dur-
durma:ta zorluk çekecekJerdi. Herşey silbaştan yeniden baş­
la yaca:t ı.
Hith' de kurtuluşunu bir noktada metafizik olaylara borç-
ludur üyebiliriz.

Amrika' d aki Ps işi k Yetenekliler

Starford ÜniversitesiABD'nin önde gelen üniversitelerin-


den biıtanesidir. Burada bir Araşhrma Enstitüsü kuruldu. Bu
tip üni·ersitelerdc başlahlan çalışmalann bilgileri OA'ye gi-
der. 13cı.arılı kişiler bulunduğunda o kişiler is tihbarat çalışrna­
l ar ınd c.kullanı l dı. Vietnam Sava~a sürerken, Parapsikolojinin
askeri Lygulama l arı yapıldı. Ayrıca güncel olarak casusluk
servislırinde de uygulandı. Jacgues Bergier 1978 yılında bu
yazılar yazarken Amerika da kurulan "Bilimsel İ l erl eme İçin
Aınerilan Cemiyeti"n.in son top l anbsında "Uçakların düşün­
ce ile kentrol ecülmesi" meselesinin görüşilidüğünü yazdı. Söz
konusLçalışma, "Uçak Pilotunun beyni vasıtasıyla yayıla n sin-
ya lin" ıir bilgisayar taxafmdan güçlendiri lınesiy di.
Amıç bir savaş sırasında yabancı düşman uçaklarını kul-
lanan ıil otl an etkisiz hale getirerek, onları yok etm ek oldu-
ğuna g>re, bi zim bilim adamlarımı z olan kj ş il e rin dalga geç-
tiği ve~üldükleri konula rda ne kad ar ciddi ça lı ş malar ya-
pıldığıu da görüyoruz.
Am!rikan Cemiyeti bütün bu araştJI"maların insanlığın ya-
ran na ~öre u ygu l anm ası, yöneltilmesi ve insa nlığa yardım -

47
ALl BEKTAN

o olması gerektiği n i belirtiyor. Amaçlan bu ama 1978 d en


bu yana elde edilen çalışmalard a ne gibi başarı l arın sa ğl a n­
dığ ını hala biJmjyoruz.
21. Yüzy ıl' da ise bu tip çalı şmal ann p atlam a yaphğmı Av-
rupa ülkeleri, Rusya ve Am erika'd a sürdü ğünü söyleyebi -
lirim.
Okült (gizli) güçleri kullananlar gizli savaş l a n kazan acak-
lardır. Aklın veya ruhunmadde üzerine olan etkisinden bah-
sedelim. Psi şik yeteneklere sahip insanlar, d evletlerin ve on-
l a rı n gizli serv is lerinin bir numa ra lı yakmdan ilgilendi kle-
ri ki ş il erdir. Am aç telep ati ve durugörü'yü askeri amaçlar-
d a kull a nm a ktır. Bu ça lı şm a l ar 1970'1i y ıll a rda soğ uk sava-
ş m hüküm s ürdüğü yıll ard a iy ice gü ç kazanm ış tı. İngi lte re
de Matematikçi Adrian Dobbs tarafı nd a n olayı aç ı klaya n bir
bil imsel teori h azır l and ı. Bu Ca mb ridge' li m atem ati kçi Pa-
rap siko lojik ol g ul a rın cısker i uygul a ın a l arım İn g ili z S il ahlı
Ku vvetleri için ya pı yo rdu.
Profesör Adrian 1970 yılınd a gMip şartla r içinde öldü. Pek
de kazaya benzem eyen bir laboratuar kazas ından söz edil-
di. Matem atikçi' run teorisine göre Psitronlar va rdı. Bu sis-
temle iki buutlu bir zamandan h areket ediliı~ fikrin kendi-
s i az orjinaldir. Yeni uns ur za m anın ikinci bütününün
lin eer(doğ ru s al) değil muhtem el olm asıdır. Eksenlerden
biri doğru ve öteki dalga l a rı olan bir koordin at sis temi dü-
şünelim, baş ka a raş tırma c ıların sürdürüp geli ş tirdikl e ri bu
teori bütün paraps ikolojik ol ay l arı ve geleceğin bilinm es i ıli
tamamen bilimsel olarak tahmin etmektedir. Teori, dü ş ün­
ce ve ihtimal alanında dalgalar için fotonl arın oynadığı role
benzer bir rol oynayan yeni tanecikleri PSİTRON' ları içerir.
Bu teorinin matematiği kuantum teo risinin mate matiği ka-

48
21. YÜZYI L METAFiZiK SAVAŞLARI

d ar karış ıktJr. jngiltere. ABD, Rusya, Çekoslovakya ve Hin-


distan' d a birçok bilim in sanı Psitronları kullanabilmektedir.

Psitronlar

Parapsikolojik olay lar u za klık kavramından tanı a men


bağımsızdır. Yetenekli Medyum İngo Swann'ın Jüpiter Ge-
zegeni' ni incelemesi h ayret verici değil dir. Yaydığı Psitron-
lar mesafe problenıi olmada n yüksek frekanslar içinde yol-
culuk ediyordu. ihtimalleri d e bulmaya yarayabiliyor. Psit-
ron ı ş ıktan hı z lı g itti ğ i için onunla yap ıl an gözlem hiçbir
za man gecikmez. Pstironların alınış ve ver ili ş ind e kulla-
nılan enerji öyle zay ıftır ki, in san ın sinir s istemi bunu mey-
dana getirmeye yeterl idir. Bu araştırma l ar pek pahalı ol-
madığından büyük paraların h a rcan masın a da gerek du y-
nıc::ı zl ar. Çekoslovakya gibi bir ülke bile bLJ a landa büyük
incelemele r yapabildi. Psitron sayesind e elde edile n g üç-
ler iki ava n ta ja sahiptirler. Büyük nıesa fel erde parazit et-
kileri azaltıyor, hile ve sahtecilikten koruyor. Toplumun bü-
yük bir kısmmda ps i ş ik yetenekli insanl arın aranmas ını ko-
lay l aştı rıyor.
Adrian D obbs'wı temel ça lışmaları 1965 yılınd a yaymlan-
dı. Birçok di le çevrildi. Psişik olınayan deneyler psitronla-
rı bulma ve meyd ana çıkartına imkanı verir gibidir. Askeri
bir ara ştırma küçük boyda ve m akul fiyatta "psitron bulu-
cusu" yapımm1 içerecektir. Oysa Güney Afrika'daki bwıa ben-
zer ça lışma yapan Nötrino Makinesinin değeri 1 Milya r
Frank' tır.
Bu tür ciha zıa rın 1970'lerden bu yana geliştirilmiş olabi-
l eceğini düş ünebiliri z . İnsanların en gizli faaliyetlerini "bu-

49
ALl BEKTAN

lucu" bir cihazla gece -gündüz izlemek mümkün olduğu­


na göre o kişinin ruh halinin ne olacağuu düşünrnek bile güç-
tür. Psitron BulucuJan konusunun gelişmiş hali, "Zihin Kont-
rol" olarak hayatımıza girdi. Bu çalışmalarm 50 y ıld an faz-
la bir süredir yapticlığını öğreniyoruz. Peki zihin kontrolü
kimlere yapılır, en başta kontrol edilmek istenen ü lkenin yö-
neticilerine yapılır. Amaç o ülkenin kendi menfaatleriniz doğ­
nıltusunda yönetilmesidir.
Parapsikoloji veya Metafizik çalışma lann temelinde bir
ülkenin diğer ülke üzerine yaptığı kendi menfaatine uygun
savaşla r vard ır. Bunun bir resmiyeti olmadığı gibi, konula-
rı bilmeyen karşı taraf da hiçbir şey ispat edemez. Bu meta-
fizik savaşlar bizce 21. Yüzyılın en önemli savaşlarıdır. Baş­
lıca hedefler ise her ne kadar Rusya gibi gözükse de başta
İran olmak üzere tüm Ortadoğu ülkeleridir. İslam ülkeleri
bu konuda uyanık olmak zorunda; ama bu konulan düşü­
nen de bir avuç insandır. Onlann gücü de bir yere kadardır.
Bizde insanJan bu konuda uyarmak içjn elimizden geleni yap-
maya çalışıyoru z. Bilgileri alırlar, almazlar ilgilenirler, ilgi-
lenmezler kendi bilecekleri konudur ...

so
ZİHİN KONTROLÜ NEDİR?
ZİHİN KONTROLÜ NASIL YAPILIR?

ünya istihbarat örgütlerinin karşı tarafı yönlendirmek


D için psikolojik operasyon yapabilmeleri en önemli he-
defleridir. istihbarat örgütleri özellikle CIA ve MOSSAD bu
konuya büyük önem vermektedirler.
Bir Çin atasözü vardır, "Yüz savaş kazanmak hüner d e-
ğil, hüner sava~madan güvenl i ği sağlamaktır."
istihbarat örgütleri bu konuya bilimsel olarak eği lmek­
tedirler. Sürekl i çalışmalarla yeni yoll ar araştırmaktadırlar.
Bugün MOSSAD'ın CIA'dan daha ba şarılı operasyonlar
yapmasuım iJ<i nedenj vardtr. Birincisi, Tevrat'ta Musa Pey-
gamber' e Kenan ilinde casusluk yapmasının emredilınesiy­
di. İkincisi de, ideallerinin yüksek fakat güçlerin in az olma-
sı ve dünya bilim çevresinde önemli etkinliklerinin olmasıdu·.

Tarihte buna örnekler var ını?

Bilinen ilk ve en önemli psikolojik operasyon örneği Ha-


san Sabbah'tır. Haşhaşi tarikah da denilen bu örgütlenme-
de kişiler Ha şhaşın etkin maddesi Eroinle keyif duygusuna
ve cennet inancına şartlandınlıyor. Hasan Sabbah' a itaat eder-

51
ALİ BEKTAN

lerse hep böyle yaşayacaklarına inandmlıyorlardı. Böylece


intihar saldırılarıru zevkle yapıyorlardı. 1937' de Stalin'in Halk
mahkemelerinde davalılarm itiraflarında bazı kimyasallar
kullandığı bilinmektedir. Hatta Macaristan Kru·dinali'nin de
bulunduğu bir davada davalılar devlete karşı bir tutum al-
dıklarını birden itiraf etmişlerdi.

Peki dur um ahlaki midir?

Kesinlikle değildir. Mamafih, Dünya Af Örgütü 1992 yı­


lında bir rapor neşretti. Bu raporda, "İnsanın zihni yetileri-
ni bozma yı, yok etmeyi, değiştirmeyi hedefleyen sorgulama
prosedürü ahlaki suçtur" denildi. "Fiziksel işkence sınıflan­
dırması kadar insanlık dışıdır." düşüncesi benimsendi.

Hang i yönteml er uygulanıyor?

Klasik yöntem; psikolojik faaliyet, propaganda ve beyin


yıkama yöntemidir. En sık kuJlaıu lan yöntem; kimyasal mad-
deler kullarularak kişinin düşüncesini etkilemekhr.
Son yıllarda üzerinde çalışan ve d urulan yöntem ise elek-
tronik implantlar yerleştiriJerek kişinin beynini uzaktan ku-
manda ile yönetme çaba larıdır.

Elektronik yöntemlere geçmeden önce kısaca kimyasal


yöntemlerden söz eder misiniz?

Zihin kontrolü deneylerinde ilk kullanılan madde LSD idi.


LSD psikokimyasal bir maddedir. Alan kişide olağanüstü psi-
kolojik değişimler olur. Halüsinasyonlar görüı~ can lı, neşe­
li, güçlü duygu, düşünme ve davranışlar içerisine girer. Bu

52
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

madde beynin ön bölgesinde DOPAMİN is imli zevk mad-


desini aş ırı sa l g ıl amaktad ır. Bu maddeyi a lan bir ki ş i inan-
dığı konuda olağanüstü eylemler gerçekl eşt irebi lmektedir.
İkinci Dünya Savaşında hem Hitler hem Amerikan ordu-
su, "Amphetamin" isirnJi uyarıcı kirnyasah kullanarak asker-
lerin savaş gücü nü arttırmayı hedeflemişlerdir. Hatta Hitle-
rin milyonlarca psikoaktif madde kullanarak ordusunun ha-
reket kabiliyetini çok hı z lı hale getirdiği bilinmektedir.
içkisine LSD veya uyuşturucu katan kişilerin kolay intihar
ettikleri ve kolay insan öldürdükleri bilinen gerçeklerdir.
Bu konu da ABD' de gönüllü ler, siyahlar ve eşcinseller üze-
rinde ilginç deneyler yapılnuştır. Deney yaptlan kişiJerde akıl
hastalıklan, yaşayan l arda erken bunama, erken yaş i anma
gözlemlenmiştir. Bu konuda Dr. Armen Victorian'm kitabm-
da ilginç kaynak ve bilgiler bu lunu yor. Kitabın ismi, "İnsan
Davranışının Manipülasyonu, Beyin Kontroludllr." Bu ki tap
Timaş yayınları arasında tercüme ed ile rek yayınlanmı şt ır.

Psikiyatride tedavi amacıyla ku ll anı lı yor mu?

Psikiyatrik uygulamada tanı ve tedavi yöntemi olarak kul-


l anılmaktadır. Narkoanaliz olarak tamroJanan bu yöntem-
de kişiye damardan kı sa süre etkili barbitüra tl a r veri lir. Kişi
uyku uyanıklık arası bir boyuttadır. Bilinçaltının üs tünde-
ki bask ı lar araJanır. Kişiyle güven ilişkisi içinde psikotera-
pödik ili ş ki kurulabilirse bil inçaltı duygular, eğilimler, ha-
hralar, şartlanmalar ortaya çıkarıl ı r.
İlaçlı hipnoz da denilebilen bu yön tem, kişinin bilinçal-
tı ça tışmalarını analiz edip onun tedavisini gerçekleştirmek
için kullarulır.

53
ALi BEKTAN

Hipnozla beyin yıkamak mümkün m üdür?

Hipnoz bilimsel bir yöntemciir. Kişi hipnotik uykuya geç-


tiğinde vücut ve beyin uyur, fakat terapistle, kişi arasında se-
çki bir algılama alışverişi kanalı açılır. Böylece kiş i yönlen-
dirilir, düşünceleri, duygu l arı değiştirilebilir. Psikiyatride has-
talıklı düşünceleri yok etmek, sağiıkil düşünceler kazandır­
mak, ego gücünü arttırmak için bu yöntemi kullaruyoruz.
Her bilimsel yöntem gibi hipnoz da gösteri malzemesi
veya siyasi amaçla kullam labilir.
Hipnozda ilk şart iki tarafın birbirine gü ven mesidir.
Daha sonra konsantrasyon gücü artırılır, uygun telkinde
bulunulan kişi geçmişine götürülebilir, beyni y ıkanabil ir,
yanlış şey lere inandu:ılabilir. Ancak kişiye hipnozda iste-
m e diği şey i yap tırama zs ını z . Bazı kişiler telkine çok yat-
kındır, kolayl ı kla girerler. Fakat obsesif ve paranoid deni-
len güvensiz özelliği fazla olan kişileri hipnotik transa ge-
çirmek çok güçtür.

Elek troman yetik etkileme mümk ün müdür?

Evren "Radiant Eneıji" denilen yayılan bir ene ~iden olu-


şur, gözümüzle gördüğümüz spektrum bir dalga boyudur.
Morötesi ve kızılötesi dalga boyları gözümüzle görülmez. An-
cak röntgen filmlerinden, termal kameralara, ye ra 1tı su
havza haritaianna kadar büçok alanda kullanılır.
Her elektrik kaynağı bir radyasyorı neşreder. Bazı radyas-
yonlar iyonlama yaparak hücre ölümlerine yol açar. H id ro-
jen atom u frekansına uygun mikrodalga ile MR gibi beyin
tomografileri çekilir. Mikrodalga fırınlarda ışınların caınJ ge-
çerek tabak içindeki suyu buharlaştırdığıru biliyoruz.

54
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR I

Mikrodalga ile beyin kontrolü na sıl olur?

Mikrodalga ile gürültü hissi oluşturmak mümkündür.


E lektroınanyetik ritmlk vuruş lar kj şinin başını elektrikli mat-
kapla oy uldu ğu hissi uya ndırabilir. Çok düşük frekans da
(VLFt iyonlamanın o lmad ı ğı bir radyoaktivite ile baş ağrı­
sı, çmlama, sinirlilik, depresyon, hafıza kaybı hatta panik duy-
gusu oluşturu labilir. Radyasyonun diş dökülmesi, kan kan-
seri, sa kat doğuın i ara neden o ldu ğu bilinmektedir.
İyonlanmanm olduğu radyasyonlar X ışın l arı Radyum
gibi kan ser tedavisinde kanserli hücreleri ö ldürmek için
kullanılır. Bu ı ş ınları uzaktan yönetmek mümkün olma-
makta, fakat mikrodalga kaynağını 1-2 km. Uzaktan bir
hedefe yöneltmek mümkün olabilmektedir. Kötü niyet-
li kişilerin elinde korkunç bir silah haline dönebilen bir
tek n oloj i im;arılık Jı~ ı cııncıçlcırla kullanılırsa iıı ::;a ıılı ğ ııı
sonu başla r.

Elektronik parça yerleştirmek mümkün mü?

insa n davranışuıı kontrol etmek isteyenler hayvan deney-


lerinde bunu gerçekl eş tirmi şl erdi L
FM radyo kanalı ile sinyaller alabilen ve nakledebilen min-
yatür elektrotlar hayvan kafasma yerleş tirili yor. Maymun-
da cinsel saldırganl ık, b ağada aniden durma komutu verme
deneyleri başarılı oldu. Yunus balıkJan yönetilebildi.
ABD' de beynin elektronik uyarı lması zihinsel özürlüler-
de ve eşci nsellerde araşb rılmışhr. James Olds isimli araşt ır­
m acı beynin hipota lanıu s bölgesine elektronik implant yer-
l eştirerek eşcinselleri kontrol etmeyi başardı. Hastalarda kor-

55
ALi BEKTAN

ku, heyecan, halüsinasyon oluşturarak davranışlaruu ödül-


lend irdi veya cezalandırdı.
Zihin özürlülere de benzer deneyler yaptldı. Bu çalışma­
lar çok tarhşıldı. Bilinlin iyiliği değil hastanın iyiliği ön plan-
da tutulması etik kuralına göre çalışmal ar durduruldu.
FM radyo kanalında sinyaller alabilen ve nakledebilen bu
uzaktan beyin elektronik uyanlması ateş l i tartışmalara
konu oldu. Hatta Fransa'da her doğan çocuğa kimliğini be-
lirtir elektronik parça yerleştirerek ömür boyu nerede olup
olmadığ ını izleyebiliriz tezi bile ortaya atı ldı.
i nsanın robot gibi tuşlada kontrol edilmesi çok tehlikeli
bir gelişmeyd i .
Elektroılik implanb (Stimoreceiver) bulan Dr. Delgado bey-
nin amigdal ve hipokampus gibi a l anlarını can.landırarak
neşe, tuhaf duygu, renkli görüntü gözlemlediğini kayıt ede-
rek kitabında aç ıkladı.
Radyoh.ipnoti.k beyinlerarası kontrol projesi elektronik h.ip-
noz yapmay ı amaçlamaktadu. Bu projede kiş i ye istemedi -
ği şeyler yaphrmak mümkün hale ge lecektir. Tuşlada kont-
rol edilen insana ne yaptırılmaz ki!

Elektromanyetik enerjinin biyolojik bilimlerd e kulla-


nılması yeni bir geli şme midir?

Bugü n psikiyatJide beynin ürettiği sinyalleri kaydede-


rek beyin fonksiyonel görüntülenıesi yapılabilmektedir. Kla-
sik EEG'njn bilgisayar devriminden sonra analog sinyal-
Ierin sayısallaştın l ması iJe beyin haritasJ ç ıkarılıyor. Bey-
nin hastalıklı çalışan alaniarım görüntüleyebiliyoruz. Tam
ve tedaviyi güçlendirmek için işe yarayan bir yöntemdir.
Hatta ilaç tedavisinin biyoyararlılığııu hastayı izlerken gör-

56
2'1. YÜZYI L METAFiZiK SAVAŞLA RJ

se ll eş tirmi ş
oluyoruz. Elekh·omanyetik enerjinin tedavide
kullanımı yeni gel i ş m e l erdendir. TMS denilen bir yöntem
ile ilgili araştırmal ar halen sürmektedir. Beynin ön bölge-
sine elektromanyetik uyarı vererek d epresyonu tedavi
etme projesi e lektroşo k tedavisine alternatif olarak i şe ya-
rayacak g ibi görünmektedir.

Zihin sel Kontrol Operasyonları: Yeni Hedef Beyin mi?

Son elli y ıldır, zihin kontrol çalı ş maları, psikolojik savaş


yöntemleri dün ya nın iki süper d ev letinin gündemine otur-
mu ş durumda .. .
Zihinsel dalgaların, elekh·omanyeti k dalgalarm insan bey-
rıini e tkiledi ği bir gerçek ...
Bakın Prof. Dr. H aluk Nurbaki bu konuda ne demiş:
"Düşünelim ki, hali vakti yerinde, zengin, her is tediğinj ala-
bilen mutlu bir insan var. Ama bu insaru akşamieyin evine gel-
di ği zaman bir huzursuzluk kaplıyor. Bunun sebebi, bu kişi­
nin saltip olduğu imkanlara komşulannın sahip olmaması üze-
rine komşularından gelen zihinsel dalgalardır. D aha önemli
bir şey söy leyeyim, sevgisini kaybetmiş toplumlar içerisinde
yaşayan insan, orada bulunduğu müddetçe zihru frekansla-
rı, sevgi yayıniamu kendiliğinden iptal eder. Toplumdan ge-
len kavga, huzlll'suzluk yayınlan o kişinin de beynirı.i işgal eder,
onu da rahatsız eder. Dol ayısıyla gerek bir alet vasıtasıyla, ge-
rek şeytan-manev i etki- vasıtasıyla ve gerekse insan vasıtası y­
la dalga hareketlerinden etk.ilenmek mümkündür.Her harf ayrı
bir frekans yayar. Harfler düşünce haline geldikten sonra, ya-
yın başlar. Yani ben mesela," akrep" dedikten, beş harfi bir ara-
ya getirdikten sonra yayın haline geçer. Ondan önce yayın yok-
tur.Mesela "A" harfi bir hiçtir. Herhangi bir şeyi sesli olarak

57
ALİ BEKTAN

düşünmeden yani sessiz olarak düşündüğünüzde de bir ya-


yın söz konusudur. Bu kanalla düşüncenin tespiti mümkün
ama imkansız denecek kadar çok zor bir hadise ... "
"Elektronik haberleşme aJanında gerçekleşen akıl almaz iler-
leme, bireyin özel hayatı için büyük bir tehlike yaratmakta-
dır" diyor, ABD Federal Mahkeme Başyargıcı Earl Warren ...
CIA da, senelerdir, "Uyuyan Güzel" kod adlı bir araştır­
ma operasyonu y ürütülüyor.
Amaç: "İnsan beyninin uzaktan kumandası, yönetilme-
si ve yönlendiri lmesi! .. "
CIA bu yöndeki çalışmalann sürdürüldüğünü ve son de-
rece o lumlu sonuçlar a lındı ğını resmen açıklıyor.
Servis hedefini anlatmak için örnekler veriyor: "Toplu bir
ayaklanma halinde, karşı gösteri halindeki in sanları kontrol
a ltın a almak, sa kinl eş tirm ek, teslim olmalarını SL!ğ l a m ak .. .
Oir teröristin u za klan kumanday la etkisiz h ale ge tirilmesi-
ni sağ lamak ... "

Peki nasıl olacak bu iş?

Elektromanyetik ışınJ arla beyinin baz ı hücrelerini yok ede-


rek veya bir süre için u yuşturup etkisiz hale getirerek ...
Hedef beyin! insan beynini uzaktan kontrol altına alma
ça lı şmalan Kaliforniya'daki laboratuarlarda, Moskova üni-
versitelerinin deney odalannda s ürdürülüyor.
Fareler, kediler, köpekler üzerinde başarılı olan yeni si-
lahlaı~ insanoğlunu yönlendirmeye hazırlanıyor.
EJektromanyetik ışınJar; metal, beton, s u gibi engelleri ra-
hatça aşabiliyor, yüzlerce metre uzağa iletilebiJiyor. İnsan bey-
ni hedef alındığı zaman, beyinin en en iyi koruma altında-

58
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

ki bölümlerine dahi ulaşab iliyor, etki yapabiliyorlar! İ şte ya-


nnların istihbarat s i lallı bu.
Pentagon'un iddialarına göre, Ruslar bu alanda daha ile-
ri gitmeyi, Amer ikalıları geride b ı rakmayı başarmışlar.
1985'ten beri, bir kilometre mesafeden etkili olan, portatif ışın
tabancasını istihbaratçılara ve askerlere teslim etmiş l er.

Dijital Terörizme Doğru

Beynin uzaktan kontrolü ve yönlendirilmesi olarak tanım­


lanan d igital terörizm, in sanlığa yöneli k yeni bir tehdit mi
oluşturuyor?
Kapsa mlı ve ciddi bir şeki ld e, ilk ola rak jo hn St. Cia ir Ak-
wei adındaki bir Amerikan va tandaşımn, 1996'da Amerikan
Ulusal Güvenlik ajansı (NSA) aleyhine açtığı bir davayla gün-
d eı-ne gelen, uzaktan düşünceler i okuma ve yönJendirrne L ek-
nolojisinin, gizl iden gizliye kull a nıldı ğını kanıtiayacak pek
çok delil ar tık mevcut. ...
Akwei, NSA'nm kendisini sürekli takip edip davranışla­
rını kontrol e tti ğ ini iddi a etmişti , mahkemeye yüz lerce say-
falık delil s unmu ştu.
Kısmen kanıtlanan iddialara göre NSA, bunu "sinya l is-
tihbarat!" adı verilen bir sistemle yapı yor. Bu sistem, dün-
yada elektrik taşıyan her şey in çevresinde manyetik alan ol-
duğu ve a l anların elektromanyetik dalgalar yaydığı teorisi-
ne d aya nı yo r. NSA' nın geliştirdiği sistemle, uydular aracı­
lığıyla, dünyanın neresinde olursa olsun, bir caniıyı kontrol
altma almak ve izlemek mümkün ...
NSA'nın sinyal istihbaratının ilk aşaması, kontrol a ltına
alınacak kişinin elektromanyetik dalga boyunun tespit ediJ-

59
ALl BEKTAN

mesi. Herkese göre değişen ve 3-50 Hertz arasındaki elek-


tremanyetik dalga boyutunun tespitinden sonra, bu dalga
boyu bilgisayara g.i riliyor ve artık 24 saat o kişi uydular ve
çeşi tli araçlar aracılığıyla şüpheli kişideki e lektriksel hare-
ketleri analiz eden NSA, kişinin beyin haritasını çıkararak
düşüncelerini de okuyabiliyor. Konuşma merkezindeki
elektrik ak.ımııun analizi sayesinde, hedef kişinin sözleri dahi
tespit edilebiliyor, görme merkezi analiziyle kişinin gördük-
lerine ulaştlabiliyor.
Sinyal İstihbaratı sistemi tersten de kullanılıyor. Bu tek-
nolojinin ürperten boyutu da, aslında burada yatıyor. Yani
bir kişinin elektromanyetik dalgaianna kilitlenip uydu ara-
cılığıy l a yapılan takjp, onu yönlendirmede de kullanılabili ­
yor. Hedefin beynindeki çeşitl i merkeziere gönderilen elek-
tremanyetik sinyallerle kişinin görme, işitme, koklama, ha-
reket etme gibi her türlü duyu ve davranışı deği ş ti re biliyor.
Gönderilen sinyaller sayesinde hedef k i şi, başkalarının
du ymad ı ğ ı sesleri duyabiliyor ya da görüntü leri görebiliyor.
Burada, yukarıda değindiğimi z bir noktanın alhnı tekrc:ır
çizmekteyarar var: Beyindeki elektromanyetik dalga frekan-
sı her insanda farklı o l duğu için, belirli bir kişiye gönderi-
len görüntü, ses ve benzeri sinyalleri diğer insanların hisset-
mesi mümkün olmuyor. Bu nedenle etektremanyetik tacize
maruz kalan ki şileri n itirafları, yeterl i delil o lm ad ığı için ta-
mamıyla kanıtlanamıyor.

Pandora Projesi Başlangıç Oldu

Uzaktan beyin okuma ve yönlendirme teknolojisinin do-


ğuşu Batı'daolsa da, bu teknolojinin temellerini atan Sov-

60
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR!

yet Rusya oldu.1960-65 arası Moskova'daki büyükelçilik bi-


nasında görevli Amerikalı personelin (Amerikan elçisinin
daha sonra ölmesinj de içeren) çeşitli fiziksel ve zirunsel has-
talığa neden olan elektromanyetik sinyallerle kuşabldığınm
farkına vanlmasıyla, bu teknolojiden haberdar oldu.
Geçmişte ABD Savunma Bakanlığı'nda Bilim Damşma­
nı olarak görev yapan Dr. Stephan Possony, ABD nin bu alan-
dakj ilk kapsamlı projesi olan PANDORA projesinin nasıl baş­
l atıldığı m soma dan ş u sözlerle açıklayacaktı.
"Mo::;kova' daki elç1nin ve diğer çalışanlardan bir çiftin,
lösemi nedeniyle ölmesinden sonra orada ne olduğunu çok
dikkatli araş tırmamı z için anj bir emir geldi. Dev bir proje
yürü rlüğe g irdi.Bu tümüyle Pandora projesi olarak bili11en
hale geldi ve bu CIA' yi, İleri Araştırma Proje Ajansı (ARPA)
nı , devlet departmanım, donanmayı ve orduyu da içeren
TUMS, MLrrS ve f3AZAR Projeleri gibi çok say ıda paralel pro-
jeyi kapsıyordu.
Sonradan Moskova Sinyalleri olarak adlandJnlan elektro-
manyetik sinyallerin, Amerikan elçiliğjni hergün hedefledi-
ğini söy leyen Dr. Possony, ARPA nın 20 Aralık 1966 tarihli
"çok gizli" notuyla bu projenin önemini gösteriyor. Dr. Pos-
sony, "Tehdidin ne o l duğunu belirlemek için Beyaz Saray,
ABD haberalma heyeti vasıtasıyla, Devlet deparbnanı, CIA
ve savunma bakanlığı içinde bir araş tırm a ça lışmasuun yü-
rütülmesi" için direktif verdi.
Ulusa l programın koordinasyonu "TUMS" kod adıyla
Devlet departmanı tarafından yapıldı. ARPA, insan üzerin-
de düşük seviyeli elektromanyetik radyasyon etkjleri bulu-
nan ve potansiyel tehditl erden birisiyle ilgilenen tüm prog-
ramın seç ilmiş bir kısmında temsil edilmekte ve bunun üze-

61
ALİ BEKTAN

rinde araştırma yürütmekted ir. Bu not "pandora" diye ad-


landırılan "bu programdan elde edilen ilk sonuçlan özetle-
mektedir." diyor.
ABD bu yeni teknolojiyi tanLmaya ve geliştirmeye çalışır­
ken, 1974 yı l mda, V.P. Kaznacheyev adındaki bir bilim adamı,
ölüml.in uzak bir mesafeden ultraviyole ışınlarnun nakledil-
mesiyle gerçekleşhr il ebileceğini kaıutladı. Ayru y ıld a bir Çek
mühendis, Robert Pavlüa ise böcekleri uzak bir mesafeden "psi-
kotronik" cihazlar kullanaı-ak öldürebUdiğini gösterdi. CIA'nın
Pavlita'mn çalışmalarıyl a ilgili raporlarına göre, bu biJjm
ada mı insa nda güçlü psikolojik rahatsızlıklara ve ölüme ne-
den olacak kapasiteye sahip olan, biri 320 knı., diğeri daha uzun
mesafed en etkjli olan iki "psikotronj k" silah geli ştirdi.

Nöro-EJektro Manyetik Silahların Etkileri

Nöro-elektromanyetik s ilahl arın insan üzerinde kullanıl­


masıyla ortaya ç ık an etkiler, s il ahların geli ş tirim es ind e ha-
bersizce denek olarak kullanıl a nl arın psikolojik ya rdım a ih-
tiyaç duy malanyla ortaya çıktı.
Bu etkilerin ba zıl a rı şöy le:
* Haf1za kaybı ve davranış bozukJukla n
* Duyulan sesin yönü, şiddeti ve içeri ğinin d eği şmesi.
* Göz kapaklarını denetleyerek konu şmanın bozulma sı.
* Şiddetli kalp çarpıntı sı.
* Zahmetli işler sırasınd a omuzlan ve kollan zorlanarak ka-
zalara neden olma.
* Bir şey yaparken dirsekierin dürtüklenmesi ve işe engel olma.
* Sacaklarda ağrı ve gereksiz hareketlenme, sağ ve sola sa l-
lanma ve aşırı sertleşme.

62
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

* Ayağm zor ula şılan yerlerindekaşınma ve kızarmalar.


* Sırttakibüyük kaslarda kasılmalar.
* El hareketlerinin kontrol edilmesi
* Düşüncelerin okunınası ve ya dışandan düşünce iletilmesi.
* Rüyaların denetlenmesi.
* Hareket ed en hayali gö rüntüler görülmesi.
* Göz kapaklannın s ürekli açık tutturulınası.
* Sürekli kulak çınlaması.
* Çene ve dişierin neden yokken titreınesi.

Zihin Kontrolü Fenomeni

Geçmişte birçok zihin kontrolü ve psikolojik savaş tekni-


ği çeşitli
amaçlar için kullanılmış ve günümüzde hala kul-
lanılmakta. Zaten son 30 y ıldır pek çok istihbarat örgütünün
ana hedefi insan beyninin kontrol altına a l ınması olmu:;;tur.
Bu amaç için milyonlarca dolar gizli laboratuar çalışmalan­
na ayrılm ı ştır. Kitaplar tarihte zihin kontrolü ve beyin yıka­
ma ope rasyo nl arın a maruz kalmış ve bu konuda ünlü olmuş
çeş itli isimler ve olaylarla doludur. Basında son zamanlar-
da iddia edi ldi ği üzere TüJkiye' deki bazı teröristleri n yara-
himasında acaba zihin kontrolü teknikleri mi yatmaktadır?
"Zihin kontrolü" psikolojik teknikleri çok iyi kullanan kült-
Jerin, tarikatların veya istihbarat örgütlerinü1 uyguladığı bir
yöntemdir. Temelinde zihin kontrolü bir kişin i n veya insan
grubu nun davra mş ını kontrol etmek veya değiştirmek için
i steğ i ve bilgisi dışında uygulanan tüm yöntemlere verilen
ad du. Diğer bir tarumla, "beyin yıkama" (zihin kontrolü), bi-
reyin farkında olmadan davraruşlarının kontrol edilmesi ve
deği ştiril mesi ne girişimde bulunmak ve bu amaçla herhan-

63
ALi BEKTAN

gi bir yöntemi uygulamakhr. "Psikolojik savaş" ise çeşitli zi-


h.in kontrolü tekniklerini de içine alan daha geniş bir kavram-
dır. Psikolojik savaş, insanların beyninde ve toplumsal psi-
koloji üzerinde sürdürülen savaştır, hedefi "reel olmayan"
birtakım yanlış bilgileri propaganda, zihin kontrolü, med-
yanın kontrolü, toplu telkin ve beyin y ıka ımı ile" gerçekmiş
gibi" göstermektir. Böylece düşmanın veya karşıt güçlerin
beyninde ve psikolojik tabanmda da savaş ın kazanılınası he-
deflenmektedir.

Psi kolojik Savaş Tekn ikleri

* Çeşitll propaganda faaliyetleri.


* Kendini farklı gösterme, demoralizasyon yaratma ve psi-
kolojik kamuflaj teknikleri.
* Toplumsa l :t.ihin kontrolü.
* Bireysel zihin kontrolü.
* heti tekniklerle Mançurya Kobaylan (Manchurian Can-
didate) oluşturma.
* Toplumlarda veya bireylerde ideoloji değiştirme, toplum
mühendisliği veya toplumu tamamen kendi yönünde dev-
şirme yöntemleri.
* Medyanın ve beyinleri etkileyen tüm araçların kayıtsız
şartsı z kontrolü.
* Disinformasyon yayma ve bilgi kirlenmesine yol açma.

Yukanda ifade edilen teknikler içerisind e en çok uygu-


lanan psikolojik faaliyet şunlardır: Propaganda, bireysel ve
toplumsal zihiıı kontrolü, kimyasa l maddeleryardımıyla ki-
şinin düşüncelerinın etki altına alınması. Toplumsal zihin

64
21. YÜZYJL METAFiZIK SAVAŞLARJ

kontrolü toplumu istenilen doğrultuya yöneltmek, o toplu-


mun kültürünü distorsiyona uğratarak çökertmek veya
toplumu istenilen an1açlar doğmltusuna çekebilmek ama-
cıyla tüm topluma yap ılmaktadır. Toplumsa l z ihin kontro-
lüne en güzel örnek ise Hitler' dir. Hitler'in hitabet sanatını
ve d i ğer teknikleri çok iyi bir şekilde kullanarak kitleleri ar-
kasına takması toplumsal zihin kontrolü olarak tanımlana­
bilir. Toplumsal zihin kontrolü anıacıyla televizyondan ba-
sına, reklamlardan filmiere kadar her şey kullarulabilmek-
tcdir. Bireysel zihin kontrolünden aniatılmak istenen, bir in-
sanın belirli bir ortamda beyin elektrofizyolojisini ve kim-
yasını etkileyerek, kişiliği ve davranış biçimleri istenen
amaç doğrultusunda yeıüden şekillendirmektir. isti hbarat
örgütleri ve isti hbarat örgütleri için çalışan bilim adamları
y ıllarca insan zihni kontrol etmek am<ıcıyla çeşitl i madde le-
ri kullann1ışlardır. l3u maddelerin çoğu, nörotransmitterle-
ri çok s istematik bir şekilde değiştiren halüsinojenl er, aınfe­
taminler ve türevleridir (Nörotransmitter: Beyinde nörcın adı
verilen sinir hücreleri arasındaki biyoelektriksel iletimi
sağ l ayabilen mekanizma; bu mekanizma sayesinde beyin-
de f<ırklı yerlerde farklı özelliklere sahip nöronlar birbirle-
riyle nörotransmitterlcr aracılığıyla iletişim kurarak, duygu,
dü şü nce, bilinç, his, sa ldırganlık, zeka, uyanıklık, yarahcı­
lık gibi fonksiyonları belirlerler). Örneğin esrar (THC), sod-
yum pentotal gibi birçok madde bireysel zihin kontrolü ama-
ayla kullarulrruşhr. THC'nin etkisinde bilinç dışına ait çeşit­
li bastırıl mış motifler, imajlar ortaya çıkar. Güçlü halüsino-
jenler olan LSD, MDA, STP, Meskalin, PCP, İbogain algılan­
makta olan her şeyin distorsiyona uğramasına, renklerin, ses-
lerin veya bilinç dışından gelen her türlü düşüncenin değiş-

65
Alf BEKTAN

mesine yol açarlar. Bu ilaçlarla b ir kült içinde insanl arı tran-


sa sokmak ve istenilen amaçlar doğrultus unda kullanmak
mümkündür. Sodyum pentotal kemo-hipnoz yapmaktadır
ve bunu insanlan konuşturmak için kullanrruşlardır. Gerçek-
ten kimyasa l ajanlar kullamlarak ya pay anksiyete, hipnoz,
rüya görme hali, ağrı ya duyarblığın arhnlması ve azaltılma­
s ı, hafıza kaybı veya hatırlatma, sersemlik, psikoz, ya ra tı cı
düşünce, aşırı duyarlılık oluşt:urulabilir.
Beyin y ıkama ve ideoloji kontrolünde genellikle şu tek-
nikler kullaıulm aktadır:
1) Telkin ve telkine yatkın lık. Gerek hipnoz, gerekse tek-
rarlayan ritüeller uygulaıur. Hemen henıen tüm tarikatl ar ve
kültler bu teknikleri kullanır.
2) Mevcut tüm psikolojik akardengeyi y ıkm a . Var olan
inanç ve bilinç yapı s ı sarsılır ve ki şi kendi o lu ş turdu ğu psi-
kolojik savunma mekani zmalanndan nı a hru nı ka larak,
yeni bir travmaya ve telkine açık hale gelir.
3) Egoyu zayıflatma.
4) Cinsellik. Pek çok tarikat ve kült cinselliğ i, libidoyu had
sa fhad a kullanarak insandaki haz-ödüllendirme mekaniz-
malarını harekete geçirir. Bu suad a baz ı ilaçların (Ekstazi,
MDA vb.) etkilerinden de yararl arulır.
S) GizemciJjk ve üstün güçlere ulaşma. Gizemcilik, parap-
sikoloji ve mistisizm hemen hemen her tarikahn ve kültün
temel parametre olarak kullandığı uns urdur. Bu yetenekle-
re ulaşma konusunda bazen ilaçlar veya başka psikolojik tek-
nikler de kullanılır (vecd, meditasyon vb.).
6) Eşikaltı alguun ve kollektif bilinç dışının, arketipal öğe­
lerin çok sistemlj kullarulması. Burada ses, müzik, görüntü,
du yma veya görme eşiğinin dışındaki stimülan etkileı~ fikir-

66
21. YÜZYIL METAFiZlK SAVAŞLARJ

ler, film görüntüleri, klişeleşmiş yapılar ve moda gibi unsur-


lar kullanı lmaktadır.
7) Kimyasal maddelerle beynin normal akardengesinin
(hemostasis) yıkJiması ve yepyeni bir yapı kurulması.
Mançu rya Kobayı (Manchurian Canditate) ise kendi ira-
desi dışında, birtaklm beyin y ıkam a seansları, ilaçlar veya
hipnozun etkisiyle başkasının istediği eylemleri yapan lara
veri len genel isimdir. Mançurya Kobayı teriminden hedef-
lenen robotlaş tınlmış ve her istenileni yapabilen bireyler elde
edebi lmektir. Temel konusu LSD, halüsinojenler ve kimya-
sal ajanlarla beyin kontmlü olan MK-ULTRA projesini baş­
latanAilen Dulles' ın 1953 yılında yaptığı konuşma bu bağ­
lamda oldukça ilgi çekicidir. Ailen D uUes yaptığı konuşma­
da, hedeflerinin ne olduğunu şu cümlelerle açıklanuştır: "He-
def, insan zihnindeki savaş ı kazanmakhr. Bu savaşın ilk cep-
hesi propaganda, depoliLizasyon ve sansor ile killesel sindir-
meyi sağlamaktır. İkinci cephe ise bireyin beyninde kazaru-
lacakhr. Hedef, beyin yıkamak, ideoloji değiştirmek ve ge-
rektiğinde birçok Mançurya Kobayı yaratabi lm ektir."

MARiLYN MONROE'NUN ÖLÜMÜNDEKi SİS PER-


DESİ KALDIRILAMADl. iDDiALAR ONUN ABD DE-
RiN DEVLETi PROJESİ YA DA BİLDiGİ SIRLAR NEDE-
NİYLE ZİHİN KONTROLÜ PROJESİ SONUCU ÖLDÜ-
RÜLDÜGÜ YÖNÜNDE ...

Zihin Kontrolü Vaka l arı

Tarihte zihin kontrolü operasyonlarına maruz kalmış ola-


bileceğiiddia edilen kişilerin bazLiarı şunlardır: John F. Ken-

67
ALi BEKTAN

nedy cinayetinin faili olan Lee Harvey Oswald'ın bir zihin


kontrolü operasyonuna maruz kaldığı düşünülmektedir. Lee
Oswald'ın MK-ULTRA isimli zihin kontrol projesinde Man-
çurya Kobayı haline getirildiği iddia edilmektedir. Bilindi-
ği gibi John F. Kennedy cinayeti hiç çözü l em emiş, cinayetin
tüm delilleri ise Amerikan Derin Devleti tarafından yok edil-
mişti. Bir zamantann efsanevi sarışını, film yı l dızı Marilyn
Monroe'nun öli.imündeki su perdesi yıllarca kaldırılamadı.
Bazı kişiler o nun intihar ettiğini bazı kişiler / kitaplar ise bir
ABD Derin Devlet Projesi ya da bildiği sırl ar nedeniyle bir
zihin kontrolü projesi sonucu öldürüldü ğünü iddia etti. Ay-
rıca Marilyn Monroe'nun Cathy O'Brien g ibi MONARCH
projesinde kullanıldığı yapılan iddialar arasındaydı.Ünlü
Manken Candy Jones'un CIA tarafından hipnozla çoğul ki-
şilik oluşturu l arak yıllaJ·ca çift kişilikle yaşab i dığı iddia edi 1-
mektedir. "The Control Of Candy Jones" isimli kitapta be-
lirtildiği üzere Candy Jones isimli manken CIA'de (Morse Al-
Ien' ın projesi) hipnoz seans l arıy l a Mançurya Kabayı deney-
lerine tabii tutuldu ve çoğu l kişilikle yaşahldı.

John F.Kennedy ve Robert F. Kennedy

Kennedy kardeşler 'den biri olan Robert F. Kennedy' nin ka-


tili Sirhan Bishara Sirhan'ın da bir ziJıjn kontrolü operasyonun-
dan geçirild i ği iddia edilmişti. Sirhan konuşamadan ve iz bıra­
kılınadan öldüıüldü. Jim Jones'un kurduğu Halkın Tapınağı
Kült'ünün 910 üyesi 1978'de topluca intihar etti. Jonestown Ola-
yı'nuı OA'in toplumsal bir beyin yıkama olayı olduğu iddia edil-
di. 910 kişinin bir araya gelerek, siyan ür içip intil1ar etmelerinin
hiçbir mantıksal açıklaması olamazdı.

68
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RJ

1981 YILINDAÖLDÜRÜLEN JOHN LENNON'UN BİR


MK-ULTRA PROJESİ KURSANI OLDUCU jDDİA EDiLi-
YOR. ONU ÖLDÜREN DAVID CH APMAN İSE KENDİSİ­
N İ LENNON SAN IYORDU ...

Hare Krishna ve diğer okkült dinsel ya pıla r bu kültlerin


daha az ekstrem o lanl a rına verilebilecek ba şka bir örnek-
tir.1981'de öldürülen John Leıınon'un katili Mark D avid
Chapman'ın bir ruh hastası olmasının yaıu sıra bir MK-ULT-
RA projesi kurba nı o ldu ğu iddia edilmi ş tir. David Chapman
kendisini John Lennon samyordu ve onu öldürürken söyle-
diği sözler ş unlardı:
"Kanımda hiçbir duygu yoktu. Hiçbir öfke yoktu. Hiçbir
şey yoktu. Beynimde ölü bir sessizlik hakimdi. Ölüm, soğuk
sessizlik, kahp yürüyenekadar devam etti. O bana bakb ... Beni
geçerek ilerledi ve sonra kafamda onu duydum. O bana tek-
rar ve tekrar 'onu yap, onu yap, onu yap' diye emiı- verdi" Mark
Philips ve Cathy O'Brien tarafından yazılan "Baykuş İmpara­
torluğu ("fra nce Forrnation in Amerira): Bir CIA Zihin Kont-
rolü Kölesirun Gerçek Yaşam Öyküsü" adlı kitapta Cathy O'Bri-
en kendi ağz ından yaşadıkJanru anlahnaktadır:
" ... MK- ULTRA projesi psikolojik travmayı ve çeşitli tek-
nikleri kullanan bir zihin kontrolü projesiydi. Zihin kontro-
lü a ltın da, kendi özgür irademi, düş üncelerimi denetleme
ye teneğimi kaybettim. Ne soru sormayı, ne çıkarsama yap-
may ı, ne de bilinçli olarak ka vramayı becerebiliyordum; sa-
dece bana söylenilenJeri yapıyordum.
" ...Ka tılmak zorunda kaldığım pomografi, daha fazla şid­
detlenerek, s ado-nıazoş izmin i şke nce l er ine (S&M) dö-
nü ş mü ş tü. Fiziksel ve/veya psikoloj ik travmalar; uyku, ye-
mek ve su mahrumiyeti; yü ksek voltajlı elektrik şoku; ve

69
ALi BEKTAN

belirli hafıza bölümlerinin/ kişiliklerinin hipnotik ve /veya


diğer yöntem lerle programlanması bu projede uygulandı.
Projede pek çok halüsinojen ve uyarıcı madde üzerimde de-
nendi.
" ... Seks taeirim bütün programlama sürecimi izliyor,
larbacı ve çalasıyla sürekli bana işkence yapıyordu. 'Eğer bi-
risine g idip, olanJan anlatsan bile, hiç kimse senin gibi bi-
risiyle işim olacağını düşünmez, bu yüzden kaçacak hiçbir
yerin yok' diyordu. Beni sık sık 'ablabilir' olmamla tehdit edi-
yordu, çünkü ne de olsa, ' ilk başkan modeli olan Marilyn
Monroe bütün in s anların gözü önünde ö ldürülmü ş ve hiç
kimse ne o ldu ğunu anlamamışh.'
" ... Birçok ünJü poliHkacıya, ajana ve daha birçok ki ş i ye
falü şelik yapmaya zorlandım. Onlara daha iyi hi zmet vere-
biJmek için birçok seks filmi çekildi. Ayrıca u y uşturucu kur-
yeliğind e beni kullandılar. Ke ndimde u yuşh.ıru cu kull<ınmak
zorunda ka l dım. Satanist ritüellere kablmakzorunda kaldım.
Bohem Kulübü'nde üçgen şeklinde bir ca m fanusa, içlerin-
de yılanlarm da olduğu eğitilmi ş hayvanlarla birlikte defa-
larca kapa h lınıştı m."*

• Prof. Dr. Nevzat Tarhan 'ın röportajından, farklı intemel sitelerinden alı ntı.

70
ZİHİN KONTROL YÖNTEMLERİ

erör örgütlerinin etinde korkunç bir silaha dönüşebilen bu


T teknoloji ... Mossad ve CIA gibi istihbarat örgütleri başta
olmak ü zere illega l terör odaklan da Zihjn Kontrol Yöntem-
leri' ni kullamyor. Mikrodalga ile kontrol ve beyine çip taka-
rak etkjleme ençok kull anılan yöntemler arasında yer alıyor.
Dünyadaki istihbarat örgütleri, çeş itli zihin kontrol yön-
temleri ge liş tirm e kted ir. Kuşkusuz bundaki en önemli
amaç, iradesi güçlü bireylerin psikolojik ve fizyolojik etki alan-
larını güçlendirmek ve yönlendiriJen olguya bağımlılık dü-
zeylerini artırmak. Dünyada MOSSAD ve CİA ba ş ta olmak
üzere ülkelerin istihbarat örgütleri tarafından en faz la kul-
lanılan zihi.n kontrol metodları illegal örgüt ve bazı terör odak-
ları tarafından da kullanılıyor.

Mikro Dalga İle Kontrol

Mikro dalga ile uzaktan gürültü duygusu oluş turmak


mümkün. Elektromanyetik ritmik v uru ş laı~ kişinin bey-
ninin elektrikli matkapla oyulduğu hissi uyandırabilir.
Çok düşük frekansta (VLF), iyonlamanın olmadığı bir rad-
yoaktiv ite ile baş ağrısı, kulak çınlaması, aşırı sinirlilik,

71
ALi BEKTAN

depresyon ve amnezi (bellek yitimi) ve panikatak oluş­


turabilir. Yöntemin en tehlikeli yönü, iyonlamanın oldu-
ğu radyasyon l arın X ışınlar, radyum gibi kanser tedavi-
sinde kanserli hücreleri öldürmek için kullanılmasıdır. Te-
rör örgütlerinin elinde korkunç bir silaha dönüşebilen bu
teknoloji, beyin kontrolü metot l arının en riskli yöntem-
Jerindendir.

Manyetik Etkileme

Elektrik kaynağınm içinde yer alan radyasyon, iyonlama


sonucunda bireyin belirli hücrelerinin ölümüne yol açabilir.
Bireyin psikolojik sağlığı açısından son derece rizikolu bir
yöntemdir. İkinci Dünya Savaşı'nın sonundan 1970'lere
kadar ABD Eneıji Komisyonu, Savunma Ba.kan.hğı, askeri ku-
ruluşlaı~ CIA ve diğer örgütler, radyasyon, LSD, sinir ga~ı,
elektroşok ve uzun süreli "duyusal algılama mahrumiyeti"
gibi etkileri incelemek için mahkum, uyuşturucu bağıınlıs ı,
akıl has tası, öğrenci ve askerleri kuJlandı. Belgelerce kanıt­
lanan deneylerde, denekierin bir bölümü ne yapbklannın bi-
lincindeydi. Soğuk savaş ın ateşinin azaldığı dönemde, ABD
Enerji BakanJ Hazel O'Leary radyasyon deneyleri konusun-
da milyonlarca sayfalık belgelerin gizliliğinin kaldırtlması­
na karar verdi. Clara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Profesö-
ıii ve Soğuk Savaş Zihin Kontrolü Araşbrmal an UzmanJ Alan
Scheflin, birkaç zaman önce bir CIA sözcüsü kuruluşun, rad-
yasyon deneyleri konusundaki dosyaları araşhracağm1 söy-
ledi. 1980'li yı ll arda hukuksal bir dava için CIA görevlilerin-
den alman hizmet içi bildirimler ve yeminli ifadeler, kod adı
MKULTRA olan CIA Zihin Kontrolü Progranu'nda kullanı-

72
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

lan yüzlerce denekten yalnızca 14'ü.nün bildirildiğini ve bun-


lardan sadece l' ine 15 bin dolar tazminat ö d endiğini açığa
ÇJka rmaktadır.

Çip yerleştirme

Hayvan deneylerinde kanıt l anmı ş olan bir yöntem.


Metotta, FM radyo kanalıyla birtakım a l arınlar alabi len ve
nakledilebilen minyatür elektrotlar, hayvanın beynine
yer l eştiri li yor. Şu a na kadar maymunda cinsel sald ırgan ­
lık, boğadaaniden durma komutu verme deneyleri başa­
rılı oldu. Yunus balıkları da bu elektrotlar sayesinde yöne-
ti lebildi. ABD'de yön tem zi hinse l özürl ülül er ve eşcinse l­
ler ü zerinde denendi. Denekierde korku, heyecan, halüsi-
nasyon oluşturarak davranışl arında değişiklik meydana ge-
tiı'di. Tartışmalı o lan bu yön tem, Fransa'da her dogan ço-
cuğa kim li ği ni belirt ir elektronik parça yerleştiriterek
ömürboyu nerede o l duğunu izleme tezini ortaya çıkardı.
Yine geçen y ıl gündemi işga l eden bir haber, zirun kontro-
lünün Türk medyası ve dolayısıyla kamuoyu tarafından ta-
nınmasına neden oldu. Bu kez zihin kontrolüne uğrayan bir
Türk: İbrahim A riç. Uzun y ıllar Almanya'da yaşayan, ço-
cukluk ve gençlik y ıllarını bu ülkede geçiren Ariç, Alınan­
ya'd a kaldığı s üre içinde kamu mem urlan tarafınd a n tür-
lü i şken cel ere ve tıbbi deneyiere tabi tutulmu ş. Haksız yere
cezaevine atılmı ş, cezaevinde de kendisine yoğun deney-
ler u ygu lanmı ş . Ariç, "Sürekli o larak bilm e diğim gerekçe-
lerle çeşitli ilaç ve d eney uygulamaları işga l i altındaydım.
H astanelerd e zoraki ilaç d enemelerine tabi tutulduğum a
ilişkin belgeler, bu lg ular, tarafıından arşivtenmiş dw·um-

73
ALi BEKTAN

dadır." İbrahim Ariç'i zihin kontrol deneği olarak kullanan


Almanlar, daha sonra onun işe yaramayacak hale ge ldi ğ i­
ni düşünerek 30.09.2004 tarihinde Türkiye'ye iade ederler.
Türkiye'ye gelen Ariç, kendisine yapı lanlan belgelemek için
riskli bir mücadeleye girer. Hastanelerde yatar, araştnma­
lar yapar ve şok edici belge Şişli Etfal Hastanesi'nden ge-
lir. Bu hastanede çektirdiği MR son uçl arı nda beyninde bir
sinyal odağı olduğu tespit edilir. Şişli Etfal' deki "539955 dos-
ya nolu, 753937 protokol no' lu 18.112004 netice tarihli ra-
poı·da, "Yapılan incelemede, beynjn sol frontal bölgede, sub-
kortikal ak maddede T2 ve Flair sekanslarda hiperinteks ka-
rakterde patolojik sinyal odağı mevcuttur. Kortikal Sulkus
genişlikleri normal izlenmiştir" denilmektedir.

Kimyasal Kontrol

ZihLn kontrol yöntemlerinde ilk kullamlan madde olan


LSD, psikokjmyasal bir madd edir. Çeşitlerinden biri yaygın
olarak kullanılan Ectasy olan madde, a lan kişide o l ağanüs­
tü değişimler meydana getirmekte. Ki şi halüsinasyonlar gö-
rür, can lı, neşeli, g üçlü duygu, düşünme ve davranış içine
girer. Bu madde beynin ön bölgesinde 'Dopamin' adlı zevk
maddesinin aşm sa lgılanmasına neden olmaktadır. Bu
maddeyi kullanan kişi, inandığı konuda olağanüstü eylem-
ler gerçekleştirebilir. İkinciDünya Savaşı'nda hem Hitler, hem
de Amerikan ordusu," Amphetamin" adlı u yarıcı kimyasa-
lı kullanarak askerlerin savaş gücünü arhrmayı hedeflemiş­
lerdir. Hatta Hitler'in milyonlarca psikoaktif madde kulla-
narak ordus unun hareket yeteneğini çok hızlı duruma ge-
tirdiği söylenmektedir. İçeceğine LSD ya da uyuşturucu ka-

74
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR!

tan bireylerin kolay ihtihar ettikleri ve çok kolay cinayet iş­


ledikJeri de bilinen bir gerçektir.

Örgütlerin Yöntemleri

Çağunızda terörün en önemli unsurlarından olan canlı


bombaların ortaya çıkması da zihin kontrolü temeline dayan-
maktadır.
Zih.in kontrolü yönteminde kişinin gerçek benliği, dav-
ranışları, düşünceleri,lüsleri baskı altına a lmır ve yeni bir ki-
şilik oluşturulur. Zihin kontrolü yöntemlerini bilmeyen bir
kişinin bunlardan kurtulabilme olasılığJ pek yoktur. İllegal
bir örgütün ortasmdayken bile örgüt üyesi o ldu ğunun far-
kında olmayan çok insan vardır.

Bilgi Kontrolü

Örgüt lideri bilgi akışını ve kişinin bilgiyi işleyişini kont-


rol ederek, kişinin grup aktiviteleri hakkmda olumsuz yo-
rum yapmasıru engeller. Birey örgütte bu kontroJJe karşı l aş­
hğı andan itibaren yanlış bilgi verilip ikna başlar. Tebliğci­
ler, bilgiyi insanl arda n gizleme konusunda çok başarı !ıdır­
lar. İlk karşılaştıkları insana kendileri hakkında bilgi vermek-
ten kaçırurlar. Örgüt dışındaki bilgi kaynaklarına erişimi en
aza indirgeme ya da caydırma, grubun kitapları dışındaki
eserler, makaleler, gazete, dergi, radyo ve TV yasakJarur veya
s ınırlı duruma getirilir. Eleştirel yoruma izin verilmez.
Üyeler düşünemeyecek kadar meşgul edilirler. Diğer üye-
ler ile ilgili casusluk yapmak teşvik edilir. Örgütten ayrılan
üyelerle görüşmek kesinlikle yasakhr. Örgüt tarafından

75
ALi BEKTAN

üretilen bilgi ve propaganda aşırı derecede üyelerce kulla-


nılır. Biz ve onlar görüşü egemendiı~ içeriye ve dışanya ait
bilgiler vardu. Daha yaşlı l ar ve kıdeınliler, yeni gelenleri azar-
larlar. Yeni üyeler hem lider hem de alt liderler tarafından
sömürüJür. O noktaya eriştiğinde ise kendisi yeni üyelere ay-
nısıru yapar. Üyelere kendi fikirlerine ve yargıianna asla gü-
venmemeleri öğü tl eni r.
"Com bating Cult Mind Control" adındaki zihin kontrol
kitabınınABD'li yazarı Steven Hessan'ın şu sözü önemlidir:
"Zihin kontrolü, tamamen bağınılı bir kişilik oluşturmayı he-
deflediği için, tehlikeli örgüt doktrinleri her zaman için ki-
ş inin kendi kişiliğini yıkmayı hedefler. "

Düşün ce Kontrolü

Zihin kontmlünün uygulandığı örgüllerde grubun dakt-


rini 'mutlak' doğru ve insanların ihtiyaçlarına yanıtol arak gö-
rüliir. Siyah ve beyaz düşünürler. Arada gri yoktur. Özel şif­
re sözcükler kullaıurlar. Sadece örgüt tarafından kabul edilen
düşünceler teşvik edilir. Diğer düşünce ve inanç sistemleri meş­
ru, manhklı, iyi veya yararlı olarak ele alınmaz. Özellikle 'nef-
ret kusma" seaslan suasında kişinin üye olmadan önceki yap-
tıkları( suç teşkil etmese de) büyük bir suçmuş gibi lanse edi-
lir. Yeni gelen birisi asla tek başına bırakılmaz ve devamlı de-
netlenir. Örgüt üyeleri, yaphklan her şeyden suçluluk du ya-
bilirler: Cinsel istekJeri azalır, çabuk yorulurlar, 16 saatlik bir
işte çalışuken hata yapma olasılıklan çok yüksektiL Örgüt, et-
rafta yaşamayan, belki de hiç olmayan insan modelini üye-
lere örnek olarak gösterir. Bu standartcia yaşayan kimse olııı az.
Üye bu nedenle kendini suçlu hisseder.

76
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Duygu Kontrolü

Yıkıcı zihin kontrol metotlarının insana etkilerinden olaJı


duygu kontrolü altındaki örgüt üyeleri, kendi evlerinde ya-
şayab i l irler, sabah 9' dan akşam 17.00'ye kadar bir iş te çalı­
şab ilirler, evli ve çocuklu olabilirler an.cak bağı msız olarak dü-
şün e ın ez ve hareket edemezler. Bir güç onları odak etrafm-
da yönlendirir. Lider, ü yenin duygularının s ınırl a nm yöne-
tir ve daralhr. Liderden ötürü bile olsa bir sorun çıkarsa ken-
di hatas ınd a n kaynaklandı ğılll hissetmesini sağ l ar, suçluluk
duygusu ise örgüt içinde aşın biçimde üyelerce kullanılır. Ör-
gütün görüşüne göre; ayrı l anlar, zay ıf, disiplinsiz, münafı k,
ailesi ve eski arkadaşl arı tarafından beyni y ıkanrruş olarak ta-
mmlanırlar. Fobi telkini yoğun olarak kullamlır. Örgütti terk
etmeye ya da lid eri n otoritesini sorgul amaya duyulan ger-
çekdı ? ı korkular prog ram l a nır. Zihni kontrol albnda olan bir
kişi örgüt dışındaki özel yaşa mınd a pozitif ve planlı bir ge-
leceğ i göz önüne almaz. Örgüt dışında mutluluk ve tatmin
yoktur. Kişi ayrılırsa, kötü yola dü şer, şeytartın esiri olur, iyi-
leşm eyen ha stalıkl arla karşı l aşır, intihar, akli dengesini y itir-
mesi gibi kötü düşüncel e r beyne yerleş tirilir. Korku, zihin
kontrolde h er zaman kul l anılır. Karşı l aşıl an sorunlar:

* Örgütte geçen zamanJ anlatamarnak,


* Psikolojik ve duygusal sorunlar,
* Suçluluk ve utanç,
* Depresyon,
* Panik atak
* Reaktif anksiyete bozukluğu posttravmatik stres bozuk-
luğu,

77
ALİ BEKTAN

* Cezayı hak ettiği korkusu,


* Kendinden korkma,
* Dı ş dünyada olup biteni anlamama
* Zihinsel yetersizliklerd ir.
* E l eştirel olmayan pasiflik
* Arkada bıraktıklanndan dolayı hissedilen çe lişkiler
* Uyku problemleri, kabus görme
* Cinsel problernler

CI A' nın De stekl edi ği Bilimsel Ça lı şm a

CIA tara fından yapılan denemelerden biri, Dr. D. Ewen


Cameron adındaki Kanadalı bir psiko loğun ça ltşma sıdır. Ca-
meron, 1950'li y ıllarda psik.ozlu hataları tedav i etmek için
"a.lı ş ka nlık çözme" ve " ps i ş ik g üdüm" ola ra k nitelendirdi -
ği bir yön le ın ge l iş lirıniş li. 1957' de d avra nı ş konlrol araşlır­
masınJ desteklemek için CIA bağlanbl ı ve destekl i insan Eko-
lojisi Araştırma Derneği' ne sunduğu bir başvuru ya göre yön-
tem şöy le i z lenınekteydi:
"Belirli ve güçlü bir elektroşok yükleyerek bir hastanın
davranı ş abşkanlıklarını y ıkma ve ba zı vakalarda sürekli sü-
rekli LSD yükleme. Bu sürecin ardından deneğe sürekli gün-
de 16 saa t bir teyp kaydı mesajı dinJetiliyor ve bu arada duy-
gusal algılamadan kısmen mahrum bırakılı yordu . Came-
ran' u n uygulaması, has tayı hareketsiz hale getirerek felç ila-
cı gibi çeşitli yeni il açların denenmesini hedefliyordu. Canıe­
ron'a maddi destek sağlayan CIA'ya göre bu yöntemin be-
yin yıkama ile benzerliği çok açık h. Depresyon, alkol teda-
visi için Cameren'un müdür olduğu McGill Üniversitesi'nde-
ki Allan Memorial Enstitüsü' ne başvuran 9 hasta, 1979'da

78
2l. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

CIA'ya karşı dava açh. Hastalardan biri 30 elektroşok otu-


rumu ve ardından ilaçla s ağlanan tam 56 günlük bir u ykuy-
la a lı şkanlık çözümüne maruz kaldığım belirtti. Diğer has-
talarda da kalıcı beyin hasarlan oluşmuştu . Sonuçta ABD hü-
kümeti, 750 bin d olar tutarında tazıninat ödedi. Yine 1957 yı­
lınd a Maryland'deki Askeri Kimyasal Savaş Laboratuarla-
rı'nda bir deneye gönüllü olarak kahlmayı kabul eden
Hava Kuvvetleri Subayı Lloyd Camble'nin başına geldi. Ken-
disine gaz maskeleri ve koruyucu kıyafetlerin test edilece-
ği bildirilmişti. Oysa sayılan lOOO'i bulan askerle birHkte LSD
verildiğini , tam 18 y ıl sonra (1975 y ılınd a) öğrenmişti.
Caınble açıklamasında şöyle demişti: "Deneyin ardından, he-
nüz LSD'nin etki si a lt ındayken otomobil kullanmam1 iste-
diler. Nerede ol du ğum u bile bilmeden sürdü m. Çok geçme-
den bilinç kaybı, ağır depresyon, s ıkıntı nevraziarı ve saldır­
gan davranışlarm etkisi a ltın a girdj m. 1960 yılmda ise bilinç-
siz halde intihar gir i şiminde bulundum." ABD Suba y ı ' nın
anlattı klarıy l a günümüz ca nlı b o mba l a rının durumları ara-
sınd a doğrudan ili ş ki kurmak mümkün.*

* Beynin G izli Güçleri, Kaynak: holyharmony.wordpress.coııı

79
BEYNİN GİZLİ GÜÇLERİ
AMARGİ HİLLİER

Ygece
azarından Uyarı: J-iiçbir güç hafife alınma m a lıdır. Ye bil-
kullanılm alıdır. Ka rına yasa~;uu unutmayın. Ne eker-
seniz, onu biçersiniz.

Zihin Gücii

Ne dü ş ünüyo rsa nı z, zihniniz o olur. Güç dayanıklılığın


bir formudur. Bu kitaptan sonra düşünme yetini z gü çl enmi ş
olacakbr. Dü şünm e yetirtiz i gü çlendirmeniz demek temel bir
beceriyi başarıy la ta maml a mış o lmanız demektir; yani bilin-
çli olmayı. Gerçek ben l iğiniz in, gerçek durumunuzun ve ger-
çek yaşa mını z ın tamamen bilincinde o lmalı s ını z.
Etrafınızda zannettiğini zd en çok daha fazla şey vardır ve
bunun hep farkında olmanız iyi olm. Örnek: Televizyon sey-
red ebilirsiniz ama televizyon antenin.izden gelen frekans dal-
galarıru göremezsirüz. Hoparlörden gelen müziği duya bilir-
siniz ama ses titreşimlerini gözlerinizle göremezsiniz. Fizik-
sel gözlerinizle bu gibi şeyleri göremezsinizama bir parça-
nız bu görünmez şeylerin bilincindedir. "Bir yanınJZ bu gibi
şeylerin farkındadır" derken göremediğiniz şey lerin var ol-

80
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR!

duğuna inanmak realitenizde vardır. Realiteniz bir şey in de-


tayları nı kurca lamadan da inanabitir ya d a anlayabilir, o şey­
le ri göre mesenjz bile onların var olmaya devam e ttiklerini
bilirsiniz. Bu gibi görünmeyen şey l e rin işleyişini anlayama-
sanız da size garip bir kavram gibi gelmez. İnanç sistem injz-
de bunu kabul etm ek va rdtr ve bu içinde yaşadığu1J z gerçek-
li ğin bir parça sı haline gelir. Bir kere realiteniz oldu mu, ge-
nellikle üzerinde bilinçli olarak düşünmezsiniz. Peki, neden
b irçok insan z ih ninizin görünmeyen titreşim ve frekan sla-
rı yayd ı ğım kabul etmekte zorlanır? Elektrik kaynaklarından
tüm görünmez elektrik frekans l arına inaruyoruz da neden
görünmez insan "sesinin" içimi zd en geçeceğ ini a nl amak ta
zo rlanıy onı z ya da bunu gözden kaçınyoru z? Zihninizin et-
rafınızdaki dünya'yı ve olayları etkileyebilecek yeteneğe sa-
hip oldu ğu bilgisi halen birçok in sa n;:ı garip görünüyor. Ama
gariptir kl cep te lefonlannın frekarıs yay ıp çevreyi etkileye-
ceğ ine inan ırlar.
Bu bilgiler görü nmez şeyler i kendi gözünüıle na sıl gö-
rebi leceğinizi öğretm eyecek . Ama görü nmez dünya'yı na-
s ıl ele geçi receğinizi ve nasıl kendi komutanıza alacağınJZı
gösterecektir. Bunu yapmaya başladığ ı nı ıda yeni farkmda-
lı ğın ı z realite niz ve genel deneyiminiz olacaktır. Artık "bey-
nin izden gelen frekansların başkalarının beynine ulaş tı ğı "
düşüncesi s ize hiç de uzak gelmeyecek.

Teori
1. D üşüncel eri niz Güçtür

Zihin, dünyamızı şek illendiren milyonlarca düşünce


ve fikri yaratır, anlar. Bu nedenle z iJıin, gücün bir formudur.

81
ALi BEKTAN

Dü şünce gücünüzü ge li ştirmek tek temel beceriye ba ğlıdır;


BİLİNÇLİ OLMAK. Bu bölüm boy unca, konsantrasyon ve
imgeleme güçlerinizi geliştireceksiniz. Bu beceriler zihin
gücü kontrolünün temelidir. Yaşamııuzdaki olaylar ve etra-
fmızdaki deneyimler yaşa mını za so km ay ı seçtiği ni z şey l e­
rin sonucudur. Çoğ u insan buna inanmak istemiyo r çünkü
bu, ba şlarına gelen olumsuz şeyi kendilerinin istemesi an-
lamına geliyor. Birçok insanın " istediğini zi alırsını z" düşün­
cesini kabullenmemelerinin sebebi vard ır: Farkında olma-
dan hayatlarınd a ki olayların düş ün cel erden kaynaklandı­
ğını keşfetmek çok zo rdur. Örnek: Buzdolabında o lmayan
1 el m ay ı düşünmeyi seçip sonra kalkıp buzdolabına baktı­
ğınızd a bir elma elde ed emezsini z. Yine de kesinlikle z ih-
niniz isted_iğiniz şey i size getirecektir. Ama bunu daha çok
o laylar ve çevreni zdeki enerjiler vasıtas ı y la ya pacaktır. Bir
arkadaşınızın e linde bir e lma ile çıkıp geleb iJi r. Ya da bi r ar-
kadaşınıza z iyarete gittiğinizde fazladan bir elma l a rının ol-
duğunu görebilirsiniz. Hedefleriniz GERÇEKLEŞECEKTİR
Ama neyi is tedi ğinizi bilmeli ve sabırlı olmalısuuz. Dilemek,
umrnak, ar zu etmek ve zihninn in a ma çla rın1 gerçek l eştir­
mesi arasmda bir fark vard ır: Zihniruz korkunç derecede ita-
a tkardır. Ondan n e isterseniz yerine geti recektir doğru bir
şe kilde is tediğiniz takdirde tabii ... !
Zihninizin yüksek boyut seviyelerinde daha etkili o lrna-
sınm sebebi beyin dalgalanruzın ya da düşünce dalgalannı­
zın o seviyeyle çok daha eşit ya da uyumlu boy utta olma-
sındandır. Düşünceler ve yüksek boyutlar el ele giderler. Bu
düşünce çok önemli ve bilinmelidir. Etrafıru zdaki dünyada
uygulanabilir teknikler bulabilirsiniz ama daha yüksek bo-
yutları ya da farkındalığın daha yüksek seviyelerini içeren

82
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

tekniklerin 3. boyut tekniklerinden daha hızlı ve daha güç-


lü etkisi vardır.
Hayatmızı ve yaşamınızdaki olayları lehinize çevirmek için
düşüncelerinizi kullamnamn anahtarlarından biri İÇE BAKI-
ŞINIZ I KULLANARAKİÇİNiZDE ARAMAKTIR Bu imge-
leın e kavramına girer. Hedefinizin gerçekten ol duğunu zih-
ninizde canlandırdığınızda bilinçalhmzı ya da farkında olma-
yan zihn.i niz i kandırarak etk.ilem.iş ol msunuz. Zihninizin gözü
kalıp tahtasına benzer. Her şey orada başlar. Zihninizin gö-
züyle görmeye devam edin. Aklınızda bir imge tutmak istek
ve arzularmızı gerçekleştirmek için gerekli bir adımdJI.
Etrafını zda ki her şey önce birinin düşüncesinde başlamış­
tır. Bir eve bakın, tüm gerçekçiliği ile önünüzde ona doku-
nabilir koklayabiliJ· hatta ön kapntın tadına bile bakabilirsi-
niz. Evi 3 boyutlu ge rçek fi z iksel bir nesne olarak algılarsı­
niz. Orada gerçekleşrni ş lir. O evin yap ıldıgı anın en başına
gidersen iz, neticede ev in var oluşunun birinin düşüncesine
dayarıdığını görürsünüz. BUNU KAVRAMANIZ ÇOK
ÖNEMLİ. Mutlaka birileri evin planının nasıl olması gerek-
tiğini önce zihninde tasarlaıru ş tır. Düşünceler kağıda dökü-
lerek 3 boyutlu dünyanın temel taşları gerçekl eştirilmiştir.
Bundan sonraki aşama üretim ve inşaat aşamasıdır. Her aşa­
ma birinin düşüncesiyle oluşur. Etrafınızdak.i her şey böy-
le oluşmuştur. Sadece hayatııuzda yarattığııuz şeylere bakın.
Düşüncenin somuttaşmasının mistik bir kavramo l duğunu
düşünüyorsanız o zaman dünya tümüy le mistik bir yerdir.
Evren her şeyi kopyalar, detaylandını~ üretir ve sonuç ola-
rak hayaliniz gerçekleşir.
insanda telepatik yetenekierin ortaya çıktığı 3 mod var-
dır: Bir tanesine içgüd üsel telepati den ir. Birinin eterik be-

83
ALi BEKTAN

deninin çarpışması sonucunda ortaya ortaya çıkan telepa-


ti türüdür. Telepatik "mesaj" bu eterik özle taşınır ve ki-
şiye en iyi şekilde bedenin güneş sinir ağı (salar pleks us)
alanından ula şır. Bu nokta, bir başka görünmez bedene gi-
den doğrudan bir bağlantıdır. Genelde astral beden olarak
adlandınlır. Tanımı ise duygusal ya da hi sseden bedendir.
Prana, yaşam gücü veren ve her yerde olan enerjidir. Bir-
çok ismi vardır: Orgone enerjisi, Ki, Yaşam Gücü, Light Spi-
ral ve daha bir s ürü.
Oalağınız gü neş sinir ağı merkezinin yakınındadır. Pra-
na normalde buraya girer ve buradan yayılır. Sonrastnda ki-
ş inin bilincine ulaşmaktadır. Telepatik düşünceler diyafram
vasıtasıyla ortaya konulur. Günümüzde bu büyük ölçüde yok
olmuştur.
Telepatinin bir sonraki modu zihinsel telepatidir. Zihin-
sel lelepali genellikle boğaz bölge::;inden ve biraz ki!lplen, çok
az da polar pleksustan doğar. Zihinsel güç ça lışınalarında
daha yetenekli hale ge ldi ğinizde doğrudan kişiyi boğazdan
vuracaktır. Teknikleri kullanırken düşüncelerin nereden
vuracağım bilmek pek işe yaramasa da bu küçük bilgiyi kul -
lanmak isterseniz harika olur. Ama yine de çok gerekli de-
ğildir çünkü otomatikınan gerçekleşir. Zihin gücü teknikle-
rinin nasıl işlediğini anJadığınızda kendinize daha çok gü-
venecek, realiteniz artacak en önemlisi bir temel oluşturacak
ve böylelikle bu kitabı aşabilme ihtimaliniz artacak.
Çok ileri seviyeye ul aşhğınızda telepatik modunuz sez-
gisel telepatiye dönüşecektiı: Bu da alıcı olmanız ve daha yük-
sektekilerle ve daha yüksek amaçlar için iletişim kurabile-
ceğiniz anlamına gelir. Bu tür zihin i şlevi kaşlarınızın ara-
s ından fiziksel olmayan il etişiml eri alıp boğaz bölgenizden

84
21. YÜZYIL METAFiZIK SAVAŞLARI

geri vermenize neden olur. Telepatik yeteneklerinizi engel-


lemenin en güçlü iki yolu aşırı derecede başarılı olma iste-
ği ve başarısızlık korkusud ur. ileri derecede zihin gücünü-
zü kullanırken UMURUMDA OEGİL tavrını takınmalı ve
sap i antılı olnıama lısınız. Kendinizden % 100 emin ve güven-
li tavrınızia teknikleri uygulayın ve soma dikkatinizi başka
bir şeye çevirin. BIRAKIN UÇUP GİTSiN çünkü teknikleri-
nizin ve becerilerinizin DAiMA işe yaradı ğın ı bilirsiniz ve
er ya da geç istediğinizi elde edersiniz. Bilgiye sahipseniz ba-
şarılı OLACAKSlNlZ.

Saklı Frekanslar

Etrafınızda fark ettiğinizden çok daha faz l asmın olduğu­


nu anlamanız önemlidi r. Örnek: Televizyonun önüne geçti-
ginizde an teninize gelen radyo dalgalarn-u göreınezsirıiz. Ho-
parlörlerden gelen müzik sesini duyabilir ama ses titreşim­
lerini göremczsiniz. Ama bilinciniz bu gibi şeylerin farkın­
dadır. Bu e trafınızı saran görünmez dünya zihin gücü tek-
niklerini çalışırken sizin gerçekli ğiniz o l acaktır. Disiplinle,
kullanılmayan güçlerin üzerinde egemenlik kurabilir ve so-
nuçlarına odaklanabilirsiniz.
Bu kitabm amacı tek kelime söylemeden ya da tek bir ha-
rekette bu 1wunadan başkalarını nasıl etkileyebileceğinizi keş­
fetmenizi sağlamaktır. Başkalarıyla telepati kurarak il etiş im
kurma gücüne her zaman sahip olduğunuzu bilin. Unutul-
mamalıdır ki tüm bunlar ÇALIŞMANIZA bağlıdır. Bir süre,
zihinsel ayarhna teknjkJerini keşfediyor olacaksıruz. Başka­
larının kendi dü şünceleriymiş gibi size çekilmelerini sağla­
yacak güçlü düşünceleri on larm zihnine nasıl sokacağmızı

85
ALİ BEKTAN

öğreneceksiniz. Etkili mi? ... Güçlü mü? Kesinlikle. Elinizde


güçlü bir silah var, güçlerinizi bilgece kullanın.

Her Yanım ızı Çevreleyen Enerji

Ya şa m enerjisi düşünce l erimizle şe kill e nir ve gerçekli-


ğimizi bununla şekillendirir. Yaşamınızdaki olaylar kendi
seçimlerinizin sonucudur. Dü şüncelerini z le yaşa mını z ı
bi linçli bir şekilde öğrendiğinizde, bunun na s ıl olduğunu
göreceksiniz . Garajınıza kırmı zı bir ferarinin park edildi -
ğin i hayaJ edip dı şaD bakarsa nız arab ay ı göremezsiniz. Zih-
niniz daima s ize i s tediğ i ni z şey i verecektir ama olaylar ve
etrafını zdaki gizli eneıjiler vasıtas ıyla. Hedefl eriniz gerçek-
leş ir ama sabır l ı ve neyi i s tediğinizi bilmek zo runda s ını z.
Enerji bir sonuç için şekill e ndirilir. Dü ş ün ce l erimi z le rea-
liteler yaratınz çünkü dü şünceleriıni z sakJı ene rjiler arasın­
da dolaşır ve dü ş üncel e r somut forrolara dönü ş ür. Oluın­
lu dü şünme olumlu enerjileri ve çoğu zaman olumlu sonuç-
ları kontrol altına alır. Bu, enerj inin en kolay kullanı mıdır.
Ama çaba gerektirir, olumlu dü ş ünme gerçek ps i ş i k ya da
zihinsel kontrol kada r etkili ve yoğun deği l dir. Dayantlmaz
güce sahip olan için saklı eneıji dalgalarının kontrolünü ele
almanın üsti.in bir tekniği vardır.

İ ıngel eme

D üşüncelerinizin yaşamınız ı ve çevrenizi u stalıkla idare


etmesi için iç görün üzü kullana rak b u nu n içinizde olduğu­
nu görınelisiniz. Bu kavrama i ıngelem denir. Ve zihin gücü-
nüzü gel iştirme çalışınanızın temelidir. Zihin gözüyle gör-

86
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

meyi öğrenmek zorundasınız. Daha ileride ne imgelerseniz


onu hissedebil meli, dokunabilmeli ve koklayabilmelisiniz.
Zihninizde bir hedefinizin gerçekten oluyormuş gibi gördü-
ğünüzde, etkili bir şekilde zihninizi kandırırsııuz. Zihin gö-
zünüz zincirleme etki oluşturur. her şeyin başladığı nokta bu-
rasıdır. İmgelemeniz işi başlatır ve sonra zihniniz in bir par-
ças ı olaylan etkiler.

2. Beyin Frekan sl arı ve Beyin Başla tı cı lan

Beyniniz bir radyo gibidir ... elektrik dalgalarını alır ve ya-


yar. Frekanslar, elektrik faaliyetlerinin ölçü ldüğü ve grafiği­
nin çıkarıldığı aral ıkl ardır. Her şey bir ölçüde frekans yay-
dığı için frekanslar etrafınız ı sarar ve bedeninize bile nüfuz
eder. Yeryüzünün ise kendine özgü f re kans ları vardır.
Bedenini ~ hareket ett i ğinde, bu hareketler elrafınıza ile-
tilir. İyonosfer katmanı (buna iyonosferik kovuk da denir)
yakiaşık 9.5 cps'lik(saniyedeki devi der, 7.5 civarındaydı ama
şimdi çok hızlı şek ild e artıyor) frekansa sahiptir. Bedeniniz
6.8 ve 9.5 Hz arasında titreşi yor. İskeletiniz ve iç orgarıları­
nızın birbiriyle uyumlu hareketleri yaklaşık 8 ile 9 cps hızm­
da dır. Bu da şu anlama gelir: bedeniniz ve iyonosferik ko-
vuk toplamda eş za manlı hareket ede r.
Gezegenle birlikte yankıJaru rsıruz ve birbirinizle enerji alış­
verişinde bulunursunuz. Ne kadar uzakhktan enerjinizi yer-
yüzünün elektromanyetik kovuğuyla paylaşabilir ve ener-
jinizi yayabi]jrsi niz? Yaklaşık 40.000 km. ya d a gezegenin yak-
l aşık tüm çevre u zun l uğu kadar. Başka bir deyişl e, zihniniz-
den ve bedeninizden gelen sinyaller bu iyonosfer kovuğu va-
sıtasıy la tüm gezegene yaklaşık saniyenin yetmi şte biri ka-

87
ALi BEKTAN

dar hızda yayılır. İnsan bedenleri ve çevre arasındaki frekans


bağı nedeniyle güneş/ ay 1fubna/ gökgürültüsü ve insan dav-
raıuşlarındak.i değişiklikler (mesela: dolunay deliliği) arasın­
da bir ili şki vardır. Hatta benzer ilişki güneş ışınları ile his-
se senedi fiyatları arasında da buna benzer bir ilişki vardır.
Sadece biz çevremizi etkilemiyoruz, çevremiz de bi z i etki-
liyor. Çünkü her ikimiz de ayn ı frekansta (7-9.5 cps) titreşi­
yoruz. Ya da daha iyi bir ifadeyle biz ve gezegen aynı şekil ­
de frekans deği ştiriyoruz .
Zihin gücü tekniklerini uygulamaya başladığmızda dü-
şünce l eriniz "bulamk geçici arzular" peşinde olmadığında
isteğiniz somut ve gerçek olur. Zihrıin frekanslarını anladı­
ğınızda başkalarının düşünce dalgalarının da kolaylıkla si-
zinkiyle uyumJu olduğunu göreceksiniz. Gezegensel frekan s
arthkça sizin kişise l frekansını z da artacak. Bu nedenle, ger-
çekleştirme gücünüzü daha kolay ve daha hızlı kullanabi-
leceksiniz. Bu noktadaki şunu bilmelisiniz ki içinde bulun-
duğumuz gezegenin modenı zamanı zihin gücünüzü ge li ş­
tirmek için en iyi za mandır. İnsan beyninin yaphğı zihinsel
aktiviteye göre belli frekansları vardır.
BETA: 14-30 cps - zihin fiziksel bir aktivite ile ıTıeşgu l se
ya da tetikteyse
ALFA: 7-13 cps- hayal kurduğunuzda yada düşüncele-
re daldığmızda
TETA: 3.5-7 cps - uyuya kaldığınız an
DELTA: 0.5-3.5 cps- en derin uykuya da ldığınız an
Frekanslan Teta'dan Alfa'ya be Beta'ya değişmesine dik-
kat edin. Nasıl arttığını fark ettiniz mi? Gezegenin frekan-
sı artıyor. .. bu gezegeninde uyandığı anlarnma gelir
mi? ... içinde bulunduğumuz zamanlara bakarsak ilginç bir

88
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

düşünce! Tüm bu farklı durumlara 24 saatlik zaman dj)i-


minde girebilirsiniz (uykusuzluk hastalığıruz yoksa). Yük-
sek ölçüde gelişmiş bir zihniniz varsa, bu frekanslara iste-
diğiniz an bilinçli olarak girebilirsiniz. Bu kitabı uygulama-
ya sok tuğunuz an sizin de bunu başarabileceğini umuyo-
rum. Böylelikle her türlü beyin durumuna göre yükselti-
lebilir ya da alçalabilirsiniz. Beyin dalgalanıuz 7 cps ise, bu
düşük alfa ya da çok yüksek teta olarak düşünülebilir. Bey-
niniz bu farklı durumlara girdiğinde olaylan farklı bir şe­
kilde deneyimlersiniz. Düşüncelerinizin sizi n ve çevreniz
üzerinde farklı etkileri olur.
AlfaveTeta durumu özell ikle en yararlı olanlarıdır ve bu
iki beyin durumuna daha çok başvuru lur. Beyin durumu ne
kadar düşerse kafanız o kadar rahattır.
Bu beyin durumlarına ulaşmak;
1. Beyiıı dalgalanmz iyonosferin doğal frekansrna daha
yakın olacaktır ... yaniçevrenizi lehinize kullanmak ve etki-
Iemek daha kolay o lacaktı r. Çevre derken bulutlardan, yer-
den, ağaçlardan bahsetmiyoruz. yaşadığınız alanı kapsayan
mekanı,enerjiyi,zamanı kastediyoruz.
2. Zihninizi kullanmak için farkındalığınız ve yeteneği­
niz daha kolay ve daha güçlü hale gelecektir. Bu tüm zihin
gücü çalışınanızı etki leyecektir. Farkındalığın çeşitli halleri-
ne ve bilincin çeşitli aşarnalanna ulaşabileceksiniz .
3. Kalp ahşınız yavaşlayacak ve bedensel fonksiyonlan-
n ı z rahat konuma gelecektir. Unutmayın giriş bölümünde
içsel bedensel fonksiyonlarımzla bilinçalhmz nas ıl ilgileni-
yordu? Zihninizin uğraşacağı bir sürü işi var, hücre bölün-
mesinden tutun, kan pompalamaya, srir uyaranlarını ana-
liz etmekten aıu depolamaya kadar bir sürü şey. Zihniniz ke-

89
ALi BEKTAN

sinlikle meşgu l dür ve tüm bunlar olurken sizde başka şey­


lerle uğraşıyorsunuzdur. Bunları d üşünmenize bile gerek yok-
tur. Temel olarak, beyin dalgalaruuz yavaşladıkça ve zihni-
niz daha da rahatladıkça bedeninizde rahatlar. O zaman zih-
niniz bedeninizle daha az uğraşır. Farkında olmayan zihni-
niz teknikleriniz üzerinde daha çok vakte sahjp ol ur. Beden
rahatladığında beyninize daha fazla kan pompalarur ve be-
yin daha fazla beslenir. Bunun tam tersi beden rahatlama-
yıncaya kadar bu teknikleri uygulayamayacağınız anlamı­
na gelmez. Enerji seviyeniz açısından bazı şeyleri kolaylaş­
brmak içiJı teknikleri boş mideyle deneyin (aç değil, boş) far-
kı hissedeceksiniz.
4. Beyin dalgalarıruz yavaşladıkça daha iyi odaklarursımz.
5. Siz beyniniz in farklı bölümlerine ve fonksiyonianna
ulaşırken bu konuda eğitimsiz olanlara fark atarsımz. Ba-
zılarınız bu beyin durumlarınil u l ilşnıanın oldukça zor ol-
duğunu dü şünebilir. "Beyin dalga s ı senkronizasyon sağ­
layıcılar" ses bantlarıdıı~ hipnozdan, bilin ça ltı çalışmaları­
na ve yeni çağ müziğinekadar çeşit l enirler. Hiçbiri gerek-
li değildir ama kendinizi rahat hi ssediyorsanız kullanabi-
lirsiniz. Meditasyon yapmarun binlerce yolu olduğu gibi
"aşağıya irımenin'' de binlerce yolu vardır, sır şudur: Ken-
di yolunuzu bu l maktır, kendi yolunuz doğru yol olacaktır.
Zihin güzünüzü kullanma biçiminiz parmak izlerin iz ka-
dar eşsiz olacaktır! Bu kitap size harika teknikler verecek-
tir ama siz kendi varyasyonunuzu bulacaksımz. Ben kesin-
likle size bunu tavsiye ediyorum, kendi tarzınız ı bulamaz-
sanız yaratıcılığıniZI kiSitlıyorsunuz demektir.
Yalnızken beyin dalgalarıru yavaşlatma sanatını geliştir­
mek için daha fazla vaktiniz olur. Kalabalıkta iken, kolayl ık-

90
21. YÜZYıLMETAFiZiK SAVAŞLARl

la derin dwumlaı-a geçemezsiniz çünkü çok faz la uyaran var-


dır. Bu engeli aşmak için beynlııizi önceden programlayabi-
l eceğiniz bir teknik vardır. Bu teknikle kalabalıkta bile de-
rinlere inebilirsiniz. Buna "çapalama" veya "anahtar" denir.
Böyle bir şey i yıllardır duymadığmız bir şarkıy ı duyduğu­
nuzda yaşamı şs ını zd ır. Bu şarkı geçmişteki bir anı tamamen
hissetmenizeya da hatırlamanJZ. sebep olur. Müzik o zama-
na sizi çapalamışhr. Zihin gücü teknikleıirıi uygularken bel-
l.i bir beyin hali için bir çapa kullanabilirsiniz. Böylelikle o
beyin haline şarkı örneğindeki gibi çabucak ve kolayca gi-
rebilirs iniz.
Zi hin gücü tekniklerini kullanacağınız en önemli beyin
hali aHa mesafesiveteta mesafesirur. Becerin.izi önce alfa me-
safesinde ge li ştireceks in iz. Beyniniz bu mesafeye geldiğin­
de rahatlamış olacaksınız, hayal kuruyormuş gibi. Bu ilk
analıtcırdır. Bu halele iken dü!?ünceleriniz. z.arncın ve ınek;m
engelini aşar. Düşüncelerinizi evrene göndereb ilirsiniz . Dü-
şünce l erin iz vardığı yerde engelleri rahatlıkla aşab ilir. Yani
düşünceleriniz bir başkasının düşüncelerine rahatlıkla ka-
rışabilecek yeteneğe sahipti r. Bu halde kişiyi progranılaya­
bilirsiniz. Beyninizi alfa durumuna geti rmek zihninizi lehi-
nize kullanmanın ve etkilemen.in ilk anahtarıdJr.

3. Daha Yüks ek Boyut Seviyeleri

Boyutlar kavramını anlamanız bu tip çalışmaları yürüt-


meniz açısuıdan çok önemlidir. "Boyutlar ned.ir?" sorusuna
cevap vermek zordur. Bilim adamlannın kendilerine göre fi-
kirleri vardu ve sadece teoriden ibarettiı·. Boyut kavramı yüz-
lerce sayfalık derin bir kavramdu. Anlamanız gereken ilk şey

91
ALi BEKTAN

tüm yüksek boyut seviyeleri birbirine kaynaşmışhr. Biri bir


başka boyuta yükselrnekten bahsettiğinde (bu konuda ko-
r1Uşacak çok fazla insan yoktur) bu dikey olarak y ukarı çık­
ımı anlamına gelmez. Fa rkındalığı deği ş tirece k yüksekliğe
çıkmak an l amına da gelmez. Yüksek boy utlar yukarıda, aşa­
ğıda, dvarda, içinde, yani sizin içinizde ve etrafıruzdadır. Hep-
si bir kekteki maJ zemeler gibi birbirine kan ş ık haldedir. Ta-
bii ki bu, siz kendiaiz etrabnızdak.i 3.boyut dünyasından baş­
ka yüksek boyutlardasınız a nlamına da gelir. Şu an 3. boyut-
ta olduğunuz kadar lO.boyuttasıruz da. "Boyut" kelimesi rea-
lite sev iyeleriyle ilgili kavrama veri len isimden başka bir şey
değildir. "3" ise etrafıruzdaki dünya'yı tasvir etmek için kul-
lanılır. Siz 3. boy ut dünyasına ayari ısınız . Eğer yüksek diğer
boyutlarda da bulunuyorsak neden o nları gö remiyoruz ya
da deneyim leyemiyoruz?
Güremez ya da deneyiınleyenıez.siniz. Ç ünkü bunlara
ayarlı değilsiniz. Tıpkı televizyona benzer bu durum eğe r ka-
nal4'e ayarlanmışsakana l ll'i göremez ya da deneyimleye-
mezsiniz. Daha basit kelimelerle ifade edersek, boyut dün-
yalarının arasındaki fark dalga u zunluklandır. 3. boyutun
belli bir dalga uzunluğu vardır ve siz buna ayarlısını z. Baş­
ka bir boyutun d alga u z unluğuna ayarlı olsayd ını z ş u
anda içinde bulunduğunu z yerden ba şka bir dünyayı göre-
cek ve deneyimleyecektiniz. Dalga boy u anahtardır ve na-
dir bilinen bir bilgidir. Tıpkı televizyon kanal l arım ayarla-
mak gibi farklı boyutlara ayarlayabWrsiniz kendin izi, tabii
n as ıl yapacağınızı bilirseniz.
EtrafmJZdaki 3. boyut dünyasında bulunan tüm nesne-
leri ölçerseniz ortalama dalga boyu 7.23 cm. olacaktır.
Kuantum fiziğinde, her nesne partiküllerden ya da dalgalar-

92
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR I

darı (ses)(dalga boyu) olu şur. Ölçülebilir kendi sinüs dalga-


sı "imzası"na sahiptir. Bu ortalamasıdır ve ayarlı olduğumuz
3. boyut evreninjn dalga boyudur (7.23 cm.). Tibet veya Hin-
du öğretilerinde bu OM sesidir. Bilincinizi başka bir dalga
boyuna getiri nce, etrafınızda gördüğünüz şeyl er yeni dün-
yanın dalga uzunluğuna göre değişecektir. Nerede o ldu ğu­
nuza ve hangi dalga boyu uzunluğuna ayarlı olduğunuza
göre hayat bu farklı boyutlarda değişik olacaktır. 3. boyut-
ta insa nların olması gibi, daha yüksek dalga uzunlukların­
da da yaşam ve bilgi bolluğu vardır. Bilim adamlan gezegen-
lerde hayat tespit edemem işlerdir. Anlamanız gereken şudur
ki bunlar üzerinde çalışan bilim adamları bu gezegeniere 3.
boyut da lga u zunluğu yla bakıyor 3. boyut dünyasında ya-
ş ıyor ve teleskop, bilgisayar, radar, lazer gibi bir s ürü 3. bo-
yut araçlarla çalışıyorlar. Yine de başka dalga boyuna ayar-
lanamazlar ve gezegenler üzerinde farklı dalga boyu üzerin-
de çalışırl ar. O dalga boyuna ulaşabil se lerdi soğuk ve kıraç
gezegen tanımlamalarından ba şka daha farklı bir şeyler bu-
lurlardı. Taş devri 3. boyut dünyasma ayarhyken aşınm ış kaya
parçalarının güzelce hizalandığını götürdünüz. Ama farkın­
dalığınızı başka bir dalga boyuna ayarladığınızda çok dal-a
farklı bir şey göreceksiniz.
Mı s ır'daki piramitler 3. boyut dalga boyundan bir mimCl[-
lık harikası olarak görü lür. Ama farkındalığııuzı bir dalga b(>-
yuna ayarladığmızda, piramitler karmakarışık görünmez,
tamamen farkh bir şey olarak görülür. Dünyamız oldukça
yeni bir şeye dönüşüyor. Doğal kaynaklar, ozon tabakası, yağ­
mur orman l arı, kimyasal lar, hasta hklar, nüfus artışıhep k&-
tüye gidiyor. Aslında o lan şey şu; dünya daha yü ksek da-
ga boyutuna geçiyor. 7.23 cm'lik dalga boyu yavaş yavaş SG-

93
ALİ BEKTAN

luyor ve yeni bir dalga boyuna gidiyoruz. 4. boyutun 10. ve


12. arasmdaki seviyelerine geçmek üzereyiz. Bu seviye "isa
bilinci" (koşulsuz sevgi, şefkat, şükran) olarak da bilinir. Bun-
dan dolayı "tüm gözler üzerimizde" yüksek boyut seviye-
lerindeki varltklar izllyoı~ bekjjyor ve gözlemliyorlar (mü-
dahale etmeden).
Beyin dalgalarınızı değiştirdiğİnizde "dalga boyu farkın­
da!Jğuuzı" da değiştirmeye başlarsınız. Farklı dalga boyla-
rına ayarlanmaya başlarsımz. Beyin dalgalarınızı değiştir­
mek demek bir başka boyuta tamamen geçmenin yolu de-
ği ldir. Ama beyin dalganızı değiştircüğinizde farkındalığı­
nı zı da hafiften değiştirirsiJıiz ve 4. boyut parladığıncia 3. bo-
yutun sisi biraz kalkar. Düşünceler hemen belirir. 4. boy ut
dalga boyuna ayarlandığımzda ve orada sab it kalabildiği­
nizde bir şey düşünmek zorundasın ı z ve düştinceleriniz anın­
da kendirti yaralacaktır. Ama şu anda önernli olan şey far-
kmdabğımzı biraz değiştirdiğİnizde düşüncelerinizin dün-
yanızda küçük hızlı bir etki bıraktığıdır.

4. Neyi Görüyorsanız Onu Alırsıruz- I

İmgeleme i şin sırrıdır. İmgeleme fikrinin sizi u çurması­


ru izin vermeyin. İmgelem yapmak gereklldi r çünkü zihln
gücünüzü bu şekild e kullarursımz. Zihninizde bir şey i doğ­
ru bir şekilde görmeyi bilirseniz dünyanı zda bunu gerçek-
leştirebilirsiniz. Daha önce bahsedildiği gibi daha y üksek bir
boyuttaysanız zihninizde yaratbğınız düşünceleriniz ya
da imgeler hemen çevrenizde gerçekleşecektir. İmgeleme fik-
ri insa nları şaş ırhr oysa bu kavram insan haya tmda sürek-
li kullanımdadrr.

94
21. YÜZYIL METAFtZiK SAVAŞLARI

Mesela; teknik bir ressam bir evi tasarlarken neye benze-


mesi ni istiyorsa onu hayal etmek zorundadır. O zaman bu
tip bir imgeleme "ezoterik" görülmez.
Zihniniz düşüncelerinize itaat eder ve arzunuzu gerçek-
leştirir. Zihninizin aynı parçası tüm fiziksel fonksiyonlannı­
zın sorum lulu ğ unu alarak kozmosla ve etrafınızdaki ener-
ji alanlarıyla nasıl iletişim kuracağım bilir. Zihin gözünüz-
le bir şey gördüğünüzde (imgelemenizle) yüksek benliğinjz
i şe koyulacak ve bunu sizin için gerçekleştirecektir. Zihni-
niz zihin gözünüzde neyi tuttuğunuzadayanarak düşünce­
lerini oluşturur. Yani acil durumlar, aksilikler ve sorunlar ola-
bilir. Hepsi imgelemeyle çözülebilir ama becerini zi yaşamı­
nızın tek bir aşamasında kullanmak i s teyeceğiniz i anlaya-
caksınız. Ben çok önemli şey l er için kullanmm diğer şeyle­
ri "akışa" hırakıruTı. Araba kullamrken tüm yeşilışıklarm yan-
dıgını iıYıgelemekl e vaki t kaybel!Yıem. bun lar önemli degil.
Sizinde ya pmanız gereken bu; neyin önemli olduğLınu bu-
lun ve bilginizi bundan yana kullanın.
Tekııikl er üzerinde iyileşenekadar tek bir kişi üzerinde
odaklanmak en iyisi olacakbr. Biraz pratikle, başka bir
sürü insan üzerinde de kolayca etki sahibi olabilirsin iz. Ki-
taptaki teknikler pratik yapar ve kullanırsanız işe yarar. Ça-
lı şmaya başladığınızcia pratik yapana kadar imgeleme ye-
teneğinizin sınırlı olduğunu fark edeceksiniz. Sesleri imge-
lernede zorlanabilirs iJıi z . Etkili imgeleme için sessiz bir yer-
de olmalısınız. Çevreniz sessiz olmalı. imgelerneyi öğrenme­
ye başlamanın en iyisi ış ı kların olmamasıdır.
İlk başta yapmanız gereken tek şey gözlerinizi kapatmak-
tır. Neticede, gözlerinizi açık tutabilirsiniz (kalabalık yerler-
de) ve irngeleme beceriniz gün ışığında da ge lişecektir.

l 95
ALİ BEKTAN

Çevrenizde dağmıklık o lmamalı , rüzgar esmeınel i , yük-


sek ses ve diğer bölücü şey l e r olmamalı.
Unutmayın imgeleme üzerine olan bu bölüm önemlidir
önce bundan başlayın ve bunu uygula yın.
Her gün en az üç kez ve her seferinde 15 dakika olmak
üzere imgeleme üzerinde çalışmalısuuz. Oturarak imgeleme
yapmak daha iyidir. Uzamrken fazla rahatlayarak uyuyabi-
hrsiniz. Ayrıca dik olacağıruz için iıngeleme yaparken iç rea-
litenizde dikey konumda olmak imgelenıenjz açısından daha
iyi sonuç verecektir. Özel bir pozisyona gerek yok. Sadece
oturun.
istenen kişi veya olay üzerine inıgeleme yaparken zihni -
njzde gerçekten oluyormuş imgesini yaJ·abn. ilk başta zor ge-
lecektir. Ama etkilerini yaşayacaksınız. İnıgelerne üzerinde-
ki becerim o kadar gelişti ki gözlerim açıkken bile zihnim -
de 3. boyut dünyasmdcıki şeyler kcıdcır ısen;ekçiyııuş gil.ı i :;;ey-
leri görebi lirim. Başkalarının göremediği sadece kendimin
görebildiği bu dünyada kendi imgelerimi yaratarak eğlenir­
dim. Bunu hayahım şekillendirmek için kullanabileceğimi
bilmiyordum. Etkjlerini gördüğümele ise çok şey değişti.
Zihninizde durumları gerçekten oluyormuş gibi imgele-
rnek aşağıdaki noktaları hesaba katarak pratik gerektirir. İm­
gelemeye başladığımzda kendiniz olaym bizzat içinde olun.
Kendini bir filmde izliyormuş gibi uzaktan izlemeyin. İnı­
gelerken bir aynaya bakmadığımzın sürece yüzünüzü gör-
meyin. Tıpkı günlük yaşamın içindeymişçesine hayal etme-
lisiniz. Sokakta kendinizi yürürken imgeHyorsanız yüzünü-
zü, ba ş ım z ı ve sırtınız ı göremezsiniz ... aşağıya bakarak ba-
caklanruzı, kollanruzı ve tıpkı "gerçek'' yaşamda olduğu gibi
göğsünüzü görebilirsirüz.

96
21. YÜZYILMETAFiZiK SAVAŞLARJ

Küçük bir pratikle başla yın. Gözlerinizi kapahn ve geç-


mişteki bir aruruzı zihn.inizde canlandınn. Detaylar konusun-
da endişelenm eyin . Pratikle netleşir. Şu anda gitm eyi iste-
diğiniz yerleri imgelerneye çalışın. Bir yerde çalışıyorsanız
iş yerinizde olduğunuzu imgeleyin.
Başlangıçta fiziksel gözlerinizle imgeyi gerçekten göremez-
siniz. Zihninizde, hayal gücünüzde var olur. Fiziksel gözle-
riniz, göz kapaklannızın içindeki "siyahlığı" görür. imgele-
me yeteneğiniz pratikle daha iyi ye gider bu yüzden acele et-
meyin. Gerçekten oluyormuş hissini yaşanıanız gerektiğini
unutmayın. İlk başta iyi olamayabilirsiniz ama zihninizi buna
inanması için kandırab ilirsiniz. Şöy le ki; yüzünüzdeki hafif
bir s ınhşla zihninizi kandırın ve bu becerinin çok kolay ol-
duğunu düşüncenizde belütin. O kadar kolay ki gerçek dün-
yaynı ı ş gibi hayal edebilirsiniz. Geliştikçe yüzünüzdeki s ı­
rıtış ctogaı bir biçimde olacak lı r çünkü bu harika yetenege
sahip olmaktan büyük mutluluk duyacaks ınız, aynı zaman-
da koku, dokunma, tatma ve hissetme gibi duyularuuzı kul-
lanarak da zihninizi kandırabilirsiruz. Güzel bir yerde oldu-
ğunuzu hayal ed i yorsanız sadece görmekle yetinmeyin
koklaym, dokunun, duyun, duygusal açıdan hissedin. % 100
gerçek olmayacakbr. Ama zihniniz yeterince çaba sarf ede-
cektir. İş yerini hayal ediyorsamz hissedin duvannı masa-
ları kapıları havayı koklayın fotokopi kokusunu koklayın iş
yerinde olduğunuzu hissedin. Zihin gözünüzle bir şey
yapbğıruzı ya da bir yerde olduğunuzu yaratbğıruzda bilinç-
altı zihniniz i şe girişir. Ve yaşamınızdaki realiteyi şeki llen­
dirmeye başlar. Zihninizde patronunuzun sizi kovduğımu
görürseniz, ertesi gün kovulrnazsınız. Ama buna devam eder-
seniz er ya da geç başınızı derde sokarsınız.

97
ALi BEKTAN

Deli gibi iıngeleme yapın, ilk 2 hafta sıkı tutun hedef be-
llrleyip çalışuı2 haftahk pratikten sonra daha ileride olacak-
sınız 2 aydan sonra şu anda bul unduğunuzdan çok daha ile-
ride olacaksınız. Kendinizi motive edemiyorsanız o zaman
şansınız yok, bu sahrları okumayı başkalanna bırakın.
Günde 3 kez 15' er dakika imgeleme öneriyorum. Daha faz-
la yaparsanız l11zh bir gelişme kaydedersiniz. Sizden yapma-
ıuzı istediğin ilk şey (tabi ki istediğinizi yapmakta özgürsü-
nüz) imgele medeki ilk 5 dakikanızı zihin gücüyle ayartma k
için kullanm. Ya da bir nesne üzerine odaklanıp tüm duyu-
larınızı kullanarak onu hatulama üzerine olsun. Belki bir ya-
nınızda bir köpeği.n oturduğunu imgelenebilü·siniz. Ona uza-
nıp evcil hayvamnızını ş gibi onu okşayabilirsiniz. Postunwı
kokusunu alabilirsiniz hatta köpek!e yürüyüşe çıkhğıruzı bile
hayal edebilirsiniz. Karşmızdaki masada bir portakal imge-
leyebilirsiniz. Onu al ır kabuklarııu soyarsınız. Suyu yüzü-
nüze s ı çrayabi]jr ve sonra onu midenize indirebilirsiniz ta-
bii çekirdeklerinin çıktığını hayal etmeyi unuhnayın. Son-
ra da bir kedinin portakal kabuklarını kokladığmı ve yüzü-
nü ekşiterek koşturduğunu hayal edebiürsiniz. Bu kitabı ha-
yalinizde canlandırabi !ir bir masanın üzerine koyup sayfa-
larınızı çevirdiğinizi hayal edebilirsiniz. Bu ilk 5 dakikalık
süreçte neyi imgeleyeceğinizi size bağlı. Pratik insanların en
çok yapmak istediği ama yapmaktan en çok kaçındığı şey­
dir. Bu nedenle, dışarıda sadece bir usta ve bir yığın vasat
insan harika zihinsel yeteneklerden yoksundur.
İnıgel erne pratiğinde daha iyi hissettikçe pasif imgelemek-
ten ziyade aktif imgelerneye geçin. Portakal imgesini kullan-
n11ŞSanız o zaman portakal kabu klarını sınıfıruzdaki tahta-
ya fırlahn ya da portakalı bir arabanın tekerleğirıin alhna ko-

98
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

yun ve suyunun fışkırdığım imgeleyin! Zilıin gözünüz her


seferinde daha yara hcı olacakhr. En iyisi yaratıcılıktır ve bu
konuda gerçekten iyi olmak için en önemli yoldur.
Neyi imgelediğinizin ve pratik seansl aruı.ın nastl olduğu­
nw1 kaydını mutlaka tutmalısınız. Ne üzerinde çal ışabil ece­
ğinizin listesini yapın. Uzaktan kumandayla televizyonu aç-
mak gibi alelade bir şey bile pratik seansında yaratıcı bir im-
geleme olabilir. Hayalinizde kumandayı elinize alm, onu gö-
rün ve hissedin. Bir düğmesinin üzerinde ne yazdığım gö-
rün. Sonra aktif olun ve imgeyi değiştirin. Düğmenin üze-
rindeki kelimelerin farklı görünmesini sağlatın ses+ düğme­
si yerine kırmızı duvarlar yazdığım görün basın düğmeye
etrafıntZdaki duvarlar kı rmızı olsun. Kanal düğmesi tu ş u­
nun üzerinde kelepçe yazısını görün. Düğnı.eye ba s ın elle-
rinizin kelepçelendiğini hayal edin. Başka düğmeye basıp ke-
lepı;eleri cıı;ın, kelepı;e l er i el l erirıi:ı:Je hisseJin, televizyona
fırlatın, ekran çatlamasını duyun. imgelem üzerinde çılgın­
ca şeyler düşünün çünkü imgelernede ne kadar yaratıcı olur-
sa nız, zihLn gücü becerilerinde o kadax hızlı ve kolay ilerle-
me kaydedersiniz.
İlk imgeleme seansında yapmamz gerekenler bunlardır.

S. Neyi Görüyorsanız Onu Alırsınız- II

Beyin dalgaları ile bölümde bu tekniklerin etkili olması


için özel bir algı haline geçmenin önemli olduğundan bah-
sedilmişti. Olağan uyanık beyin halinde de başarılı olabilir-
siniz ama daha düşük beyin haline geçtiğinizde etrafuuzda-
ki rea)jteyi lehinize çevireceğinizi vurgulamıştık. Unuttuy-
saruz hatırlatahm: Uyanık durum BETA durumudur. Beyni-

99
ALt BEKTAN

niz 14-30 Hz (hertz) aralığında frekans yayar. Gözleriniz ka-


palı ve imgeteyerek dinlenme durumunda ALFA durumun-
da (7-13 cps) olursunuz. Bu Alfa durumu etkilemek istedi-
ğiniz kişi ü zerinde ayartma tekniklerini kullanmak için çok
elverişlidir. Düşünceleriniz daha fazla güçle daha net bir şe­
kilde o kişiye ulaşacaktır. Teta durumunda olmak da aynı
güce sahiptir. Hatta daha güçlüdür ama başarması sıradan
bir insan için çok zordur. Bazı insanların Teta durumunda
bilinçli olmayı öğrenmesi y ıltarım alıyor ve bazılan bunu hiç
başaramıyor.
Uykudan az önce beynini z Teta durumundadır. Uykuya
geçme halini genellikle hatırlayabilirisiniz; sadece bir daki-
ka geçmesine rağmen odanızdaki mü z i ğ in uzun s üre çaldı­
ğını hatırlayabilirsini z.Çok derin Alfadaysanız Tetaya yak-
la ş ıyorsun uz demektir. Ama tam Teta anı Amnezi Noktası­
dır. Gezegendeki birçok iııscın ı n n ı1d iren hatırladığı bir an-
dır. Genellikle uyandıklarında bilinçlerinin bilinçsiz uyku-
ya geçişini asla hatırlayamazlar. Beden dışı seyahat de
daha çok Teta durumuna güiş ve çıkışla Del ta esnasında olur.
Uykuya geçtiğiniz her gece bedeninizi bırakırsan ı z. Astral
bedeniniz "kalkar" ve kendini fiziksel bedeninden "ayırır".
Genellik fiziksel bedeninizin 5-6 cm. y ukarısında asılı kalır.
Bunu asla hatırlayamazsınJZ. Çünkü fiziksel bedeninizden
"çıkarsınız" ve beyniniz Teta haline geçtiği nde fiziksel be-
deninize "geri dönersiniz" Amnezi Noktası kontrol etmesi
zor bir noktadır ama size bunun tekniğini daha sonra vere-
ceğim; çünkü zihni bu aşamada kontrol etme konusunda us-
talaşmalıyı z. Amnezi Noktası fiziksel bedeninize doğduğu­
nuz esnada gerçekleşir. Bu hayatta bu bedene girmeden ön-
ceki hayahıuzı hahrlamamanızın nedeni budur. Teta d uru-

100
21. YÜZYI L METAFiZiK SAVAŞLA RI

ınunu kontrol eh11eye ba ş ladığınızda önceki ya şaml aruLı za


ait şeyl eri hatLrlayabileceksinjz. Ama Tetad aki düşüncel e ri­
nizi ulaşırsaruz bunlar hemen gerçekleşir ve bu nedenle kont-
rols üz o lm anız bu dur umda sabit kalama dı ğını z taktirde so-
runlara yol açabilir. Bu noktada Teta durumu ile Alfa duru-
ın u a ras ındaki zihin gücüyle hissetmenin farkını açıkl aya­
lım .. . Alfa durumunda parmakl arını zl a birine bir biçimde
dokundu ğun u zu imgelerken, ka rşınızd aki ki ş i d ü şün ce l e ­
rinde bu sı ca k ve hafif d o kunu ş u hissed ecektir. Sa nki fi zik-
sel elinizle ona dokunu yormuşsunu z gibi d ok und uğunu zu
hissedecektir, çok gerçekçi o l aca k tır !
İşte dü şünce d a lgal annı zın bir b aşkasının zihnine böyle
girer. Kafa tasl a nıun dışınd an gelen bu dü şünce d algaları, ka-
fa tas ı kemiklerinin 5 yerinde rezonans ya d a tit reş im yapar.
Bu modele titreşim seviyesine inen (Alfa ya da Teta) Takyon-
lar "be:;; cı ltın tl cı l ga" rnotlel i d enü. Bu tak yoııl cır ki ~ i ııiıı bey-
nind eki sı v ı krista l ya p ıy l a iletim kurar. Takyonlar Delton-
la r sağ l a r çünkü enerji topl ari ar. Aynı zamanda ka rş ıt mad -
de ve mad de yara br. Bu ikili aksiyon olu1·ken, elektronlar olu-
şur ve elektrikli v u ru ş beynjn bir bölümüne ul aşara k düş ün­
ced e elektrikli etkiye dönü ş ür. Bu ned enle, kiş i e tkil endi ği ­
ni algıl ar. Bu kristalimsi ya pı kafa kemiğinde ki kalsiyum ke-
m i ğ i nde bulunur (kafatasııun içindeki katman etrafında).
Bunların tümü o rganı geren kas alanlarına girer, mikro ay-
nk alanlara, elektron kabuklarına, faz boş luklarına ve Fou-
rier dönüşümlerine gider. Bu bilgileri ilk d efa burada oku-
mu ş olabilirsiniz; biz şimdilik kısaca bir özetierne yapalım:
Bu noktadan sonra teori biter, uygulama baş lar. Tekruk-
ledn nasıl işe yarad ı ğını bilmeniz gerekmiyor, sadece işe ya-
radığını bilmenjz yeter. Bu bölümde bahsettiğim şeyler han-

lOJ
ALl BEKTAN

gi gizemler üzerinde duracağınızla ilgili ön bilgilerdi. Bu ça-


ltşmamn merkezine geçmeden önce çok önemli olan kavram-
Iara tekrar göz atalım :
Düşünce realiteyi yaratır. Hiçbir şey bunu çürütemez. Köp-
rüler, binalar hatta matematiksel incelemeler bile önce mu-
citlerinin düşünceler i nde var olmuştur.
Düşünce başka l arının z ihinlerini ve di.inyevi olayları im-
gelemeyle etkileyebilir. İmgeleme ne kadar netse ve imge-
leme esnasında duyular ne kadar net kullanılırsa o kadar güç-
lü olur. Düşüncelerinizden gerçeklik yaratacak kadar güce
sahip olacaksınız. Tam beklediğiniz gibi şekilde olmayabi-
lir ama içer i ği aynı olacaktır. Zihin gücünüzü bir ev yarat-
mak için kullanmanız yoktan bir ev varedeceğiniz anlamı­
na gelmez. Ama bir eve sahip olmanJZ için olaylara yol açar-
s ınız. Mesela, size büyüleyici küçük bir dağ evini düşük fi-
yata satacak bir enılak komisyoncu s uyla tanışabilirs ini z.

6. Gücü Arttrrmak

Bu teknikleri an i ayıp hayahnıza geçirmeye başl adığlm z­


da basit yöntemlerinin ötesine geçebilir ve daha fazla güç ver-
mesini sağlayabilirsiniz. Aslında "okült" kabul edilen şey­
ler üzerinde ne kadar çok şey okursaniz o kadar şey bula-
bilirsiniz. Önce zihin gücünü kullanmak için Teta seviyesi
beyin dalgası aktivitesine nasıl yaklaşılacağını anlatalım. Tam
bilinçli Teta man ipülasyonu çok ileri bir konu ol duğu için ve
çok az insan tarafından başarıldığından çokta fazla üzerin-
de durmayacağız . Ayrıca, Teta durumundayken bilinçli
kala bi lirseniz, zihin gücünüz konusLında zamanınızı ziyan
etmek istemeyeceksiniz. Beyin dalgaları uyu madan az önce

102
21. YÜZYIL METAFiziK SAVAŞLARI

Teta frekansı yayar. Bu Teta beyin durumu ile zihin temelli


teknikleri çalışmak pratik açısından çok kolaydır. Bu asla se-
çim tekniklerinizden bir o lmamalıdır, çünkü sadece Alfa ça-
lışmanı z ı güçlendiricidir (iyi bir güçlendirici). Prosedür
her zamanki Alfa imgelemenize devam etmektir ama bunu
gün içinde ya da akşam sea ns ında yapmak yerine yatakta
uy umaya h azırken yapuı. Uyumaya hazu olduğunuza,
kalk.mayacağınıza, alarmı kurduğunuza vs. emin olun. Çok
basit .. . u ykuya çekilirken elinizden geldiğince imgelemeru-
ze devam edin. Daha öncede söy l ediğimiz gibi u ykuya geç-
meden önceki tan1 am h a tırlaya mayaca ks ımz . Ama dü şün­
celerini zde kalan son kalamn imgelemeniz o lmasını sağ l a­
yın. Tabii ki, bunu zorlayarnaz ve bilinçh olarak birşeye dik-
kat etmeyi bekleyemezsin iz. Sad ece im gelemenizi yap ın ve
kısa sürede uyuyacaksımz. Uykuya geçtiğiniz anTeta beyin
d a l ga l cırını z bu dü ş i.iıı ce l e re ya d a irn ge l eıne l ere nufuz
edecek tir ve onl a rı harika ene rjisiyle yükl eyecektir. Birçok
durumda genellikle birkaç dakika içinde uyuyakalırsıruz. Be-
den pozisyonunuzu değiştirir ve yap tığ ını z şeyi (düşünme,
müzik ... vs) bırakırsanız genellikJe bunun nasıl olduğunu ha-
tırlamazsını z. Bu yüzd en bunu durdurm ası zordur. Pratik-
le ve kendinizi programlayarak, Teta haline ulaşın caya ka-
dar imgelernede kalın. Bundan sonra imgeleıneyi bıraka cak­
s ınız (çünkü uyuyakalacaksmız) ancak tüm ihtiyacuuz olan
hız la Teta aruru yakalamakbr. Unutmayın; Teta durumunda
üzerinde ça lı ştığmız kişiye dokunursanız zihinsel dokwıuş­
Jarınızı gerçekm i ş gibi hissedecektir.
Bu, imgelemeniz bu noktada sabit kalmayı başarırsa ger-
çekJeşir. Çabuk ve hemen olacaktır. Yavaşça uykuya çekilir-
ken (derin Alfa) Alfa çalışınanızı yaptığınızdan etkisi hari-

103
ALİ BEKTAN

ka olacaktır. Bu Teta noktasmda imgelerneoize elektrik akı­


mı vermek gibidü. Zihin gücü becerinizi kullamrken kendi-
nizi geliştirmek için zaman ayırınanız çok önemlidir. Bu şe­
kilde kendinize eşit zamanlarda eşit oranlarda zaman ayı­
np çabşırsamz zihinsel ikna yeteneğiniz l e beraber kişiliği­
niz de gelişecektir. Yaşamınızı geliştirecek imgelerneye za-
man ayırın (iş, para, arkadaş l ar, bilgi, hafıza.vs) imgeleme
yaparken Alfa durumunda olacağıruz için, kendi zihnini zi
de etkilemek için harika bir konumda ola ca ksım z ve bu ne-
denle önemli şey lerin di ğer yönleriyle kendi realitenizi de
etkileyebileceksiniz. Sadece olmak istediğinjz şeye ha z ır ol-
duğunuzu (yeni bir araba, i şitm e gücü, in sa nların size say-
gılı o lması, sağ lık ... vs) imgeleyin.
Zihin gücü çalışınanız başka boyutlara gitmek, beden dışı
seya hatler ya da her ne üzerine o lursa olsun öncelikle Her-
ıne lik Felsefesinden biraz anlanı.:ılısnıız. Bu felsefe aşcığtd.:ı ­
ki prensipiere sa hiptir;
1. Her insan belli bir dalga boyunda var olup yaşaya n iti-
ci gücü hem alır hem de yayar.
2. Bu itid güçler eğitimli biT zihin tarahndan algı lanabilir.
3. İnsarun bilinçaltı zihn.i ''evrensel" bilinçaltı ile bağlantılı-
dJr. Her bireyin içinde tüm evrenin holografik kopyası vardır.
4. Bu seviyede aldığınız şeye sezgi denir.
5. " Bilme hissi" bu dalga boyuyla bir radyo gibi yayılır.
İlk bakışta bu 5 prensip size çok anlaşılır gelmemiş ve çok
derin içerikli gelmiş olabilir. A slında bunlar zihinsel gücü-
nüz için kullanabi l eceğiniz etkili temel bilgilerdir. Evrensel
Matrikse girmek için (Tanr ı, tüm bi linç kaynağı) normalde
yaptığınız şeyin "tam z1dclı" görünecek şeyleri yapmanız ge-
rekir. Bir şeyler umuyorsanız, henüz gelmemiş olan gelecek-

104
21. YÜZYIL METAFLZİK SAVAŞLARı

teki bir arzuyu ve belirsizliği ima edersiniz. Birşeylerin ha-


yalini kuruyorsanız, geleceği sezinliyorsunuzdur ve bu be-
lirsiz değildir. Bir şeyi ummakla hayal etmek (yaratmak) ara-
smdaki ince çizgi budur. 3. boyut dünyasında somut bir şey
istiyorsanız ve mantıken erişebi l eceğin.iz bir şeyse, tüm yap-
manız gereken bu isteğinizi bilinça ltma iletmektir. Bilinçal-
tı zihniniz dileklerinizi yaratacaktır, dilek bilincinizden
düzgün bir şekilde yayılmışsa. işte burada da ince bir çizgi
var; arzunuzun başarılı bir şekilde bilinçaltı zihninize (ev-
renle bağlantılı) iletmek için bilinçLi zihniniz bu arzu üzerin-
de egzersiz yapmay ı bırakınalıdır. Sürekli devam eden
arzu, dileğin oluşumuna engel olur. Sık sık vurgu l adığlmız
şey ş udur; psi şik istekler veya dokumalarıruzı yaparken onu
%100 hissebnelisirıiz, gerçekten şu anda oluyormuş gibi his-
setmelisini z. Küçük bir tüyo verelim; Rol ya da numara ya-
pabilirseniz b i linçaltmızı kandırabilirsiniz. "Şu anda oldu-
ğunu" hissetmekte zorlanıyorsaruz, gerçekten hisse tıneye baş­
layana kadar hissediyormuş gibi yapabilirsiniz. Rol yapsa-
mz bile ş u anda oluşuyormuş gibi hissedebilirseniz şimdi­
ki an farkındalığınızı gerçekten hissedeceksiniz ve imgele-
meniz daha kolay olacaktır. imgelemeniz gerçekleşene ka-
dar hissi devam ettirin. İşiniz b i ttiğinde kendinizi kucakla-
yın ya da dokunun, içiniz gülsün, çalışmamza ve eğitimize
coşkunuzu katın.
Hermetik bilgiler çoğu yeni başlayanların uygulamakta
zorlandıkları prensiplerdir. Arzunuzun fiziksel dünyada ger-
çekleşmeden önce va r olduğuna inanınanızı gerektirir.
Arzu edilen bir durum DİLİYORSANIZ ya da olacağını
UMUYORSANIZ, otomatikman GELECEK zamanı düşünü­
yorsunuz demektir. Bir şeyi istediğiniz sürece onu hep iste-

105
ALİ BEKTAN

yeceksiniz (3. boyutta), istekleriniz gelecekte merkezlenir ve


bilinçalhnın sonsuz şimdis ine iletilemez. Bu nedenle "diler-
seniz, alamazsınız". İsteğinizi ummayın, gerçekten oluyor-
muş gibi yaşay ın ve deneyimleyin. Bunu imgelemenizle ya-
pın ve gün boyunca düşünce l erin iz l e bu nu hissedin. Bilinç-
albnız bilmek ve kesinlik vasıtasıy l a aktivasyon ve yaru t bek-
leyen bir güçtür; "sınırsız güven". Zihniniz düşüncenin duy-
g usal kopyasııu gerçekleşti rdiğiniz sürece herşeyi gerçe kleş­
tirebilir. İşin sırn hissetmektir. lstcdiğinize zaten sahip oldu-
ğunu zu hissederek arzunuzu elde edebilirsiniz.
Şimdi dirençle ilg ili birkaç teknikten bahsedelim. Direnç
meselesinin sizi rahatsız etmesine izin ve rmeyin. Kişi veya
durumlard a, isteklerinizde direnç görüyorsamz direncin işa­
retlerinin farkında ol manı z gerekir ve tüm fark edilebilir tep-
kileri not alm anı z gereken şeylerdi r. Tepkiler veya direnci n
farkına varaı-ak iyi ya d a kötü h angi zihin gücü teknikleri ile
yaklaşacağınızı bilirsiniz. Aslında iyi veya kötü ifadesi kul-
lamlmamalıdır çünkü kötü olan birşey bile iyi bir işaret, bir
farkındalık olabilir. Direnç görmeniz çabalaruuzın sonuçsuz
kaldığını göstermez. Eninde sonunda siz çalı şmamza devam
ederseniz bilinçaltı zihinleri pes edecektir. Her insan ve du-
rum farklıdır. Bu nedenle farkl ılı ğın tadını çıkarm; çünkü bu
sizin zihinsel yetenekleriniz i yi l eştirecek tir yeni deneyimle-
re yelken açınanızı sağlayacaktır.

7. Radyonikler, Psionikler, Kutsal Geometri

Sı radan insanlardan sa klı tu tulan birçok teknoloji vardır.


Bunun sebebi, bu teknolojilerleelde edilebileceklerin potan-
siyelinin sımrs ız olmasıdır. Kesinlikle s ını rsızdır! "Teknolo-

106
21. YÜZYIL METAFiZIK SAVAŞLARI

jiler" kelimesiyle d evasa elektronikleri, donanımları, bilgi-


saya rları ya d a mityar dolarlık makinelerı kastetmi yorum.
Zihin temelli, eterik bağlantılı sunumlar ve bağlantılardır kas-
tettiğim. Şu anda bunlar mantıklı gelmeyebilir ama mantık ­
lı o ldu ğ unu göreceksiniz. Bu teknolojileri anlamanız için te-
ınci bilgileri paylaşalım:
Etrafınızda gö rdüğünü zden çok daha fazlası va rdır. Uzun
z.a mandır in sa nlı ğa empoze edilen s ınırlar yüzünden fizik-
sel gözünüzle ::,adece fiziksel olanları görebilirsiniz. Eğer
s ınırl arı kaldırırsanız, fizikse l çevrenizden çok daha fazla-
s ı old uğ unu görebilirsiniz . Birçok .insan "başka görecek ne
var ki?" diye soracakhr. Cevap ş udur; "çok şey !" çevren iz-
de gö rdü ğünüz şey l e r sadece fiziksel değildir. Fi ziksel ni-
teliklerinin ya nı sıra başka nitelikleri de vardır. Bunlar se-
viyelere ayrılır. Varoluşun bir seviyesi bu fiziksel olan se-
vi yededir ya tlcı fi L.iksel dilin s ınırlanyla daha düzgün ta-
nımlanmış olw·. Bu üçüncü seviyenin üzerinde daha çok se-
viye vardır. Say ılama yacak kadar çok aslında . Bu seviye-
lerkek yapmak için malzemeleri karıştırdığıruz gibi birbi-
rine bağlıdır ve karışmıştır.
Radyonik ve diğer taraftaki teknolojiler de ayru şeydir. İl­
gilendiğimiz diğer seviyeye genellikle "eterik" seviye denir.
As lında adı bu değildir. Ama ingiliz dünyası bu kelimeyle
bu tamını yapmıştır ve öylece kalmıştır. Daha önce duymuş
ol abHeceğiniz bir başka seviye ise "astral" seviyedir. Seviye-
ler arasmda da boyutlar ya da oktavlar vardır. Daha önce be-
lirtti ğimi z gibi fiziksel dünya üçüncü boyuttadır. AstraJ se-
viye ise dördüncü boyutun ilk ve ikinci oktavında bulunur.
"Eterik boyut" astral seviyeye yakın ama biraz aş ağısında
ve üçüncü boyutla bağlantı!Jdır.

107
AU BEKTAN

Etrafınuzda gördüğünüz her şey bu fizikse l boyuttan daha


y üksek seviyeleri kaplar. Bu noktaya gelmek için tüm fi zik-
sel nesnelerin ve yapıların (insanJar d ahil) eterik yapısı var-
dır. Hareket etme fonksiyonlan olan sadece fiziksel bedeni-
niz değildir. Eterik bedeniniz de vardır; yü ksek seviyelere
çıkbğuuzda ya da fi ziksel gözlerinizle bu seviye leri görmek
için kendinizi eğittiğinizde görünmez bedeniniz görülebi lir.
Tüm nesnelerin fizikse l bedenleri kadar ete rik bedenleri de
vard tr. Arabalar, ağaçl ar, kitapl ar, yiyecekler ve gözleriniz-
le gö remedi ğini z müzik titreş im leri, kokular ve dü şünce le­
rin bile eterik bedenJeri vard ır!
Düş ünce l er "eterik" ya da ''astral " g ibi yü ksek sev iye-
lerde var olur ve bu seviye lere g i rdiğinizde gerçekten gö-
rülebilirle r. Beceri, pratik ve bilgiyle düşünceler de fizik-
sel dünyada görülebil ir. Bu nedenle, nasıl olduğu nu bilir-
seni z insanların gözü önünde birşeyin imgesini bile gös-
terebilirsiniz.
Unutmayın! Etrafınız da gö rdü ğünü z insa n ya pımı her
şey önce düşüncede başladı. Bir tişö rtü ele a l a lım mesela. Ti-
şörtün di zaynı kişinin dü şüncesinde başlar. Tişörtiliı kum aş
ya pı sı ya da kim yasa ll arı biri tarafından ya ratıldıkta n son-
ra b aşlar. Tişörtü yapan makinelerde d aha önce biri tarafın­
dan (muhtemelen bir mühendis) dü şünülüp dü şünceler ka-
ğıda aktanlmış, sonra da yeni bir dizaynla makineye dönüş m­
üş tür. Düşüncelerini ze bu açıd an baktı ğınızda bu çok ttia-
ş ılmaz görünmeyecektir. Zihnjyetinizdeki sınırları kırmak
için ilk adım budur.
Peki bu noktadan sonra Kutsal Geometri nedir? Zihniniz
yeni seviyelere çıktığ ında düşünceleriniz ve düşüncelerini­
zi kullanış biçiminiz daha güç kazann. Kutsal Geometri ise

108
21. YÜZYIL METAFiZIK SAVAŞLARI

her şeyin dilidir. Okul yıllarındaki geometri "kutsal geomet-


ri" den biraz daha farklıdı r. Bu tip bir geometrinin şekiller­
le ve matematikle alakası vardır ama daha çok "kozmik" se-
viyede. Kutsal Geometrinin dikkat çeken tarafı her şey (HER
ŞEY) geometri ye bağlıdır. Geometri matematiksel olarak ta-
nımlanabilir bu nedenle her şeyde matematik va rdır. Pira-
mitlerden gözünüze kadar. Geometri evrendeki her şeyde bu-
lunabilir ve kutsal geometriyi anlamak size tüm evren in bil-
gisini verebilir. Kesinlikle bunun sadece tanımını yapmak bir
sürü kitab ı doldurur. O yüzden burada sadece birazcık ta-
dına bakmiŞ oluyorsunuz.
Her şeydeki geometriyi anladığınızda, hayahn nasıl iş­
lediğini ve hepimizin nasıl kosmosa uyduğumuzu anlama-
ya başlarsınız. Her şey belirli geometrik bir şekilde yara -
hlmışhr ve geometrik özelliklere sahiptir. DNA'dan tutun,
fiziksel hücrelere, ağcıç l cırcı, boyutlara, di llere, virüslere, ıııü ­
ziğe, bilgisayarlara, kimyasalla ra, atomlara kadar. Bunlar
evrendeki birçok şeyin öğeler idir, gezegenin etrafındaki
enerji alanlarına kadar. Hücresel yapınızı ve DNA'mzı bile
tanınılayabilirler, doğru bir şekilde bir araya getirebilirse-
niz. Hatta evrenin nasıl yarahldığmı bile gösterebi lirler an-
lamasını bilirseniz.
Geometrinin en kutsal imgesi Yaşam Çiçeğidlr. Çünkü
içind e tüm yaradılışı barındırır. Herşey bu kutsal modelin
kullanılma sı y l a yaratılmıştır; müzikten dile, doğaya kadar
herşey. Kutsal geometriyi hiç görmemişsenlz ya da bilmi-
yo rsanı z size görünmez. Unutmayın; kutsal geometri ka-
ğıt üzerindeki boş imgeler değildir. Çoklu boyutlardaki ha-
reketler ve oluşumlardır. Mesela Yaşam Çiçeği iç içe geç-
miş yuvarlakların toplamıdır. Belli bir şekle hareket e ttik-

109
ALi BEKTAN

lerinde formlarını değiştireb ilir. En ilginç bulduğum şey­


lerden biri tüm dillerin alfabelerinin bu iıTıajda bulunabil-
m esidir (Dan Winter'ın çalışmasına bakın). Bu nasıl bak-
tı ğııu z ve ne gö rdüğünü zle il gilidir. Bu şeklin belli bir bö-
lümünü seçtiğini zde ve döndürdüğünüzde açıkça ing iliz
alfabesini ya da ibranice alfabesini görebilirsini z. İncil'i o r-
jinal dili olan ihranice'den bu imgeye çev irdiğ inizde, İncil'in
kutsal geometri şeklini alabildiğini görürsünüz. Bu şeki l ay-
rı ca bu gezegenin manyetik parça l arın ın yerçekimi gücü-
nü de gösterir. Tüm kadi.m alanlar bile bu spiral hatların üze-
rindedir (Fibonacci s pirali o larak ad !and ın lımştır ). Bu or-
garıik büyürneyi resmeden say ıl arın belirli ili ş kis ind en do-
ğan matematiksel bir spira ldir. Tüm kadim tapın ak ve ya-
pıların plan ve sıral a nışı üzerinde olduğunu ve Mıs ır ' d a-
ki tek belli bir noktadan k ayn akla ndı ğın ı görürsünüz . Fi-
bonacci ı;piralini tüm doğada da görürsünüz (Koçlann boy-
nuzunda, deniz böceklerinin kabuklarında, ayçiçeğinde çift
s piral) ve üzerinde inceleme yaparsanJZ etrafınızdaki dün-
ya ve müzik arasındaki bağdır. Bunun sizden neden sak-
landığuu anlayamazsmn çünkü bu bilgiye tümüyle sahip
olmak sizi çok güçlü ve a ydınl aş ını ş bir insan yapa r.
Dünya; şebekeler olarak adlandırılan ene ~i alanlarıyla çev-
riJidir. Gezegende farklı türde bir sürü şebeke vardır ve hep-
sinin geometrik şekli de farklıdır. Kadim insanlar tüm bu şe­
bekeleri ya da di ğer ismiyle Ley Hatlarını bi !irdi. Şebekele­
re girebilirseniz bunlar doğal ka rşılıksız güç kaynakland ır.
Nicola Tesla (radyonun mucidi ) bunl arı biliyordu ve şaşı r­
ho birkaç şey tasariadı (birçoğu bilmediğimiz duymadığı­
nuz şeylerdir). Halktan saklanan en büyük başarılarından biri
gezegenin herhangi bir yerine elektrik yayabilmekti. Geze-

110
21 . YÜZYIL METAFiZlK SAVAŞLARI

genin belli noktal a rına yerl eş tiril en 8 özel "je neratörle"


(tesla bobinleri) ... bu e nerji şebekel er ine girebiidi ve sonu ç-
ta tüm dünyaya yetecek tam bir elektdk gü cü elde etti.
ilginçtir ki, bu "kuleler" kutsal geometri enerji noktaJ a-
nyla çakışan belirli şebeke noktalarına yerl eş tirilmiştir. Bü-
yük birşey biliyordu am a bu icadı kü çük görüldü (henüz!).
Yine de Nicola dünyada büyük bir etki yara tmı ştır. Duvar-
daki 60 Hz prize her fişi soktuğumuzcia onun i cadını kulla-
nıyorsunuz (AC akı mı ) . Küçük b ir Tesla her yerde ... h er evde
ve her işte. Nicola imgeleme konusunda bir dahlydi, kağıt
üze rine dökmeden bile zihni harika dereced e h er i ca dı gö-
rebiliyordu. İşte bu y üzden ilk prototipi bile başarılı oluyor-
d u . Bunu da icatlanyla herkesin iyiliği için kullandı. Yine de
en iyi çalışması insanlardan sa klanıyor.
Peki bu bilgi ne kadar önemli? Kutsa l geometri size ola-
ğanüstü yetenekler ka zandırabilir ve onun sunacağı araçlar-
la başka boyutlara bile geçebilirs iniz!
Bedeninizin etrafı iki iç içe geçmiş tetrahedronJardan olu-
şan bir enerji alanıdır. Bu düz ölçü Dav ut'un Yıldızı olarak
d a bilinir (yine de bu imgenin bilgisi haJa oldukça gizli tu -
tulur). Üç boy utlu bir ölçüde, bu imge Merkaba ya da Mer-
kabah olarak bilinen iç içe geçmiş tetrahedronların şeklin­
de bir enerji al anıdır. Etrafınızda bu aJan vardır yine de ak-
tive olmayabilir (gezegendeki yaklaşık sadece 3000 insarun
tam aktif Merkaba aJanları vardJr). Çok giz)j teknikJerle bnnu
aktive edebilirsiniz. Bu enerji alanı kendinizi daha yüksek
boyutlara taşımanızı sağlayacak "aracınızdır". Sırrıı11 hiç ver-
meden, yapacağınız şey belli bir oranda (Fibonacci oranın­
da) etrafııuzda dönmektir. Belli bir orana ulaştığında (0.9 ışık
luzı), bir disk gibi dışarı çıkar ve bu nedenJe boyutlar arası

111
ALİ BEKTAN

yolculuk için zihniniz güdü lenmiş olur! Yukarıda tarumla-


dığım "dahili Merkaba" dır ve elektronik kullan ımı gerek-
tirmez. Daha çok belli nefes teknikleri, belli imgeleme tek-
nikleri ve her yerdeki yaşama duyulan Sevgi gerekir.
Dönerek bu alana geldiğinizde, 50 metre fular. Bu Mer-
kaba alanı sizin eneı:ji \çakra noktalarını zla bağlantılıdır. Her-
hangi bir yogayla ilgili ya da Uzakdoğu'ya ait çakra tablo-
suna bakarsanız, "Kalp" çakrasına yerleştirilmiş çift tetrahed-
ron geometrisini görürsünüz.

Kozmik Güç

Kozmik gücün kötü niyetler için kullaıulamayacak bir tek-


nik o lduğunu bilin. Hedeflerinizin saf olmasu-u ve bu dile-
ğini hak ediyor olmanızı tavsiye ederim.
Aşağıdakj ifadeyi ezberleyin.
Kozmik Güce (AJJah'a) sesleniyorum ve ondan bana güç
vermesini, beni koruma sını ve bana rehberlik etmesini istiyo-
rum. Bu sihirli cümle kozmik gücün frekansına ve enerjileri-
ne girmek için kullanmanız gereken cümJedir. Bu ifadeyi bil-
mek kendinizi evrensel zekayla aynı frekansa sokınaktadır.

Ayrıntılar

Dik durun, ayaklarınız omuzlarınızın genişliğinde olsun


ve elleriniz cennete dönük şekilde dua eder pozisyonunda
olsun. Gözlerinizi kapatın. On kez yavaş derin nefesler alıp
verin . Onuncu nefesiniz de yüksek sesle "kozmik güce ses-
leniyorum" sonra durun ve nefesinizi verirken şöy le deyin:
"ondan bana güç vermesini, beni koruma sını ve bana reh-

112
21 . YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

berlik etmesini istiyorum." Bu cümleyi söylerken her keli-


menjn son derece farkmda olun. Güç, koruma ve rehberlik
kelimelerirun anlamını kavramalısınız. Sadece söy lemelde
sistem işlemez. Cümleyi 2 kere daha tekrarla yın. Üçüncü kere
söylerken olağan dışı bir şey deneyimleyeceksiniz. Omur-
ganızda bir elektriklenme hissedebilirsiniz. Yer titreyebilir.
Bedeninizde s ıcaklık ya da soğukluk sıçrayabilir bunun bir
sebebi vardlr. Ayakta durarak, nefes alarak, beyin dalganı­
zı düşürerek ve bu cümleyi kurarak kendinizi otomatikman
tanrı enerjilerine bağlayacak ve senkronize olacaksınız.
Daha yüksek enerjilerle kendinizi aym hizaya getirince ih-
tiyaçlarınızı kozmik güce iletmeniz daha kolaylaşır.
Önemli not: Sihir cümlenin kendisi değildir. Kozmik güç-
le bağlantı kuran sihirli cümlenin arkasındaki anlam ve dü-
şüncedir. Bu nedenle anlam yüklenmesi çok önemlidir.
Yüksek sesle cürnleyi söylerken hissedin ve serbesl bırak.tn.
Kozmik güçten ne dilediğinizi ne zaman is tedi ğiniz i bunu
hak ettiğinizi tam olarak belirtin. Bu unsur çok önemlidir. Ko-
nuşurken eski bir arkadaşla konuşur gibi alçakgönüllü bir
ses tonuyla konuşun. Süslü ke)jmelerden uzak durun. Dile-
ğinizi söylerken zaten dileğinizin kabul edildiğini hissedin.
Dileklerinizi kabul ettiği için kozmik güce teşekkür ederek
çalışmayı son verin. Kollarııuzı annenize sarıJ.tr gibi göğsü ­
nüzde kavuşturun. Bu kapatılnuş enerjiyi serbest bırakır. Göz-
lerinizi açın, tekniği mektuba yazarak uygularsamz arzunuz
kabul edilecektir.
Bu anlatılan ifadeler Seeret gibi bazı ileri sürülen teoriler-
de yer almaktadır. Bize göre Allah Celle Celalü Kınan-ı Ke-
rim d e diyor ki: Bir şey isteyecekseniz benden isteyeceksi-
niz diye buyuruyor. Bu düşünce de Allah'tan isternek yeri-

113
ALi BEKTAN

ne Evren den isternekten bahsediliyor ama Evren' i yaratan


yüce yarahcıd an, yani Allahü Teala dan bahsedilmiyor.
Sonuçta insanoğlu Dünya üzerinde yaşamaya başladığın­
dan bu yana gizemli konulara merak duymuştur. İlk insan-
lardan gü nümüz modern insaniarı n a kadar herkes gelecek-
ten haber almak i stemiştir. BinJerce yıJd ı r değişen bir şey yok.
Devletler ise kitleleri kontrol etmek için çahşıyorlar. Birey ile
aradaki fark budur.*

* holyharmony.wordpress.com

114
CIA VE PARAPSiKOLOJi SAVAŞLARl

••
lüm Işınlarını ve nükleer bombalan unutun. Psişi k güç-
O ler, geleceğin si lahı olacaktır. İnsan daki beş duyu öte-
sindeki güçlerin veya a l gılann genel adı olan psişik olma hal i
ya da doğuştan olan psişik güçlere sahip insanlar uzun za-
mandan beri ABD' de, eski SSCB'de ve şimdi Rusya'da özel
güçlerini askeri alanda kullanıyorlar.

"H ükümet ile Ça lışa n Med yumlar"

"Madam Zodiac, psişik g üçler ge l eceğin fa lı ve burçl arı n


okunması". Madam Zodiac'ın Washington'daki dükkam saat
11:00'de aç ılı yor ve düzenli mü şteri l er, öğle tatillerinde ge-
liyorlar. Vizite 10 dolar. 1979-1980 arasmda her ayın üçün-
cü Salı 'sında Madam'ın dükkanı özel bir müşteri için saat
09:00'dan biraz sonra özel olarak erken açıJırdı. Müşteri bir
donanma komutaruydı, genelde sivil giyinirdi ve bir çanta
taşıı·dı. Madam, kristal küresini, tarot kartl arıru ve fotoğraf­
ları bir kenara ittikten sonra ona çay yapardı. Komutan si-
garadan kurtulamıyordu, Haziran' dan sonra günde yarım
pakete düşürmüşili ama tamamen bırakarruyordu. Ama Ma-
dam Zodiac, onun yıl sonuna kadar sigaradan vazgeçeceği-

115
ALİ BEKTAN

ni söyledi. (Bu kehanet kanıtlandı. Komutan ş imdi her gün


6 mil koşuyar ve deniz piyadeleri maratonuna kahlmayı he-
defliyor.) Faka t komutan, her ziyaretinde içinde 400 dolar olan
zarfı, sigaradan kurtulmak için Madam'a vermiyordu. Para,
Deniz Kuvvetleri'nden geliyordu. Masaya konan resimler,
Sovyet denizaltılarııun Doğu Amerika su ların a yakın bölge-
deki rotalarını gösteriyorl ard ı.
Madam Zodiac'ın iş i ; psiş i k güçlerini kullanarak Deniz
Kuvvetleri'ne ait gemi ve uçakların yapamadığını yaparak
Sovyet füze ve denizaltıla rının rota l arın ı bilmekti. Kısaca­
sı Madam Zodiac, Pentagon'un "Med yum Teknolojik Risk
Projesi" o larak işlemlendirdiği kişiydi. Ara lık, 1980'de
Ordu Teftiş Gazetesi, "Yeni Ruhsal Savaş Meydanı: Beam
Me Up Spock" başlığıyla bir makale yayın l adt. Makalenin
yazarı, üsteğmen John B. Alexander idi." Avrupa'ya 2. ya-
yıl m a dönemi" ve "Savaşa hazırlanmak: Lojistik deslek
programı" gibi makaleleri de yazan A lexander'ın bu yazı­
s ı söyle başlıyordu:
Beyin gücünü etkileyen bazı silah sistemleri vardır ve öl-
dürme kapasiteleri çok önceden i_ncelenmiştir.
*Çok uzak mesafelerden bile hasta etme ve öldürme gibi
yetileri vardır. Hiçbir fiziksel neden olmadan ölüme veya has-
talığa yol açabilirler. Bu tip sil ah sisteml eri, böcek ve kurba-
ğa larda dene nmiştir fakat insanlara olan ölümcül etkisi tar-
tı şılmaktadır.
* Telepatik hipnozun kuJJarumı ise, ordu içinde yüksek bir
potansiyele sahiptir. Bu yetenek bazı ajanların çaba sarfet-
meden, önemli bilgileri ele geçirmes ini sağlayabilir.
*Açıkça p sikotron.ik s ilahlar vardır a ma kapasiteleri bi-
linnıem ektedir.

116
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVA~ LARI

Milyarlarca dolarlık bütçe

Alexander ciddi miydi? Pentagon, gerçekten bazı falcıi a­


nn denizalbları durdurabileceğine inanıyor muydu? Alexan-
der' ın yazd ı ğı bu makaleden haberdar olan birçok ki şinin
bunu saçma buJduklaruu söylüyor. Neden ise şu: "Bu durum,
kendi gerçekçilik kapasitelerini aşıyor. Dün ya nın tepsi gibi
o lduğuna inananlar bile varken ..." Çok yüksek rütbeli ba z ı
askerlerin, bu psişik savaş ı çok ciddiye J ldı klaıını dü şünür­
se k ve mali yetinin neden 6 milyar dolar tuttuğunu anlarız.
Birçok araştırma gizli proje olarak sa klanıyo r, hem de tanım ­
lanamaya n programlar gizli tutulmak isteniyor. Örneğin;
1978' de CIA'nın Sovyet Duy u Dışı A l gılam a ça lı şmaları ile
ilgili i sti hbaratına şöy l e bir başl ık konulmu şt u: "Biyolojik
Transfer Sistemleri' nin Öyküsü."
Tabii ki 6 mi lyar dolar Pentagon için sad ece bir cep harç-
lı ğı. Çünkü tek b ir modern uçak 250 milyon dolar tutabilir
veya tek bir gemi 1.5 milyon dolar edebiliyor. Hatta MX gibi
büyük silah programları 600 milyon dolarlık maliyetleri aşa­
biliyor. Eleşt irmenler, parapsikolojinin, dünyevi problemler
için kullanılması projesine karşı çıktılar. Örneğin, ps işik güç-
lerin bir denizaltıyı yok etmesi gibi. Onlara göre, bilimi, teo-
rik bulgular yine aym bilim taı·afindan kabul edilmedikçe kul-
lanama y ız. Peki ama ya Madam Zodiac gerçekten Sovyet de-
ni zaltılarının yerini keş fedebili yo rsa?
Michigan Üniversitesi Sosyal Bilimler profesörü olan Mar-
celle Truzi, psiş ik güçlerin askeri ve politik olarak çok
önemli olabileceklerinj ve önemli ulusal güvenlik progra m-
ıarına girebi lecekleri için tehlikeli oldukları konusunda
u yanda bultınuyor. Bu tür güçlerin var olma ihtin1ali çok yük-

117
ALi BEKTAN

sek değil ama olasılık küçük de olsa, yadsınamayacak kadar


önemli. 70'li yı llarda donanma Uluslararası SRI 'nm beyin
takımJyla 50.703 dolarlık bir anlaşma imzaladı. Görevleri, psi-
şik güçlerin elektromanyetik kaynaklan yok etmelerini ön-
lemekti. Eğer psişikler bir başka odadaki parlayan ışığı his-
sedebiüyorlarsa, belki de denizalbların çok zayıf elektroman-
yetik dalgalarını da farked ebilirlerdi.

Medy umlann Pazar Değeri Artıyor

Yine de Donanma Halkla ili şkile r Bölümü kurumun psi-


şik güçlerin deniza l bları
bulmak için kullanıldığını inkar eden
resmi bir belge yayınladı. Belgede psişik anti denizaltı proje-
s i şöyle tanmılaruyordu: "Bazı insaniann farkedi lemeyecek ka-
dar büyük elektromanyetik dalgalcırı hissedebilme yetisini araş­
brmak." Aslında bazı insanlar derken, medyum lan; dü şük se­
viyedeki elektromanyetik dalgalar derken de, d eni za ltıl arın
elektromanyetik titreşim lerini; hisscdebilmek derken de ps i-
ş ik güçleri kastediyorlardı. Uzun proje raporlarında" ps işik"
kelimesi hiç kullanı l mamı ştı. Oysa SRI 'nın en önemli araş­
tırmaeLiarı olan Harold Puthoff ve Russel Targ, dünyanın en
bilinen medyumları olarak tanınıyorlar.
YapıJan kentrat sonucunda SRI, son raporunu 1978'de yaz-
dı. Raporda birçok psişikl e önem li başarılar elde ed ildiğ i id-
dia ediliyordu. Ama donanma yetin.medi hatta donanma söz-
cüsü 1982'de yaptığı açıklamada, bu ça lı şmayı psişik olarak
tanımJarnayı reddetti. Bu inkarlarm tersine, donanma en azın­
dan psişik güçleri olan 34 kişiyi deniza ltıları saptaması için
alrmştt ve Madam Zodiac da btmlardan biriydi kod adı "Pseu-
donim" idi. Kontratında gizlilik ve s usma koşulu bulunu-
yordu. Ama bir diğer medyum olan Shown Robbin.s, Natio-

118
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

nal Enquirer dergisinde, isminin "Donanmarun medyumu"


olarak geçmesine ses çıkarmadı.
1973'te New York'ta Mainmondies Tıp Merkezi'nde Rob-
bins, psişik araştırma projesinde kullanı l dı. Tipik bir deney-
de, duygusal tahrik ölçü ldü. Hatta başkalarına erotik filmler
izleti.lip, Robbins' in algı yeteneği ölçüldü. Filmlerden sonra
denekleı~ uykuya yahnld ı ve rüyaları ya da seri göz hareket-
leri (REM) nıonitörlere yansıtıldı. Daha sonra denekler uyan-
dırılarak rüyalarını anl atma l arı istendi. Robbins'in rüyaları,
filmin içeriğiyle paralel oluyordu ve filmi seyreden diğerle­
rinin rüyalarına uyuyordu. Araştırma ekibine göre; Robbins'
in olağan clışı psişik güçleri vardı. Testler bittikten hemen son-
ra, çahşmalara para sağlayan fonun yöneticilerinden bu·isi Rob-
bins' i çağırarak kendisinin araştırmacı deniz subayı olduğu­
nu söyledi. Adamın söy led i ğine göre donanma, düşman he-
deflerine karsı Robbins'in psişik güçleriyle ilgileniyordu. Ve
Robbins, anlaşmayı kabul etti. Madam Zodiac gibi ona da Sov-
yet gemi resimlerini ve çizelgeleri vererek, gemilerin yerini ve
durumunu belirlemesini istediler. Robbins üzerinde daha çok
test yapmak istiyorlardı ama o bunu reddetti. Çünkü ondan
Yunanistan'da gizli bir hazineyi bu l ması istenmişti. Yedi yıl
sonra, aynı. donanma komutanı, ondan Madam Zodiac pro-
jesine katı l masım ve testlere girmesini istedi. Fakat bu gerçek-
leşemedi, Robbins işini iyi yapıyordu ama Reagan'ın bütçe ke-
sintisi kararıyla programdan ç ı ka rı ldı.

"Atom bombasını durdurabiliriz ... "

II. Dünya Savaş ı sırasında başl ah l an ve geleceğin en


önemli parapsikolojik araştırmal arı olarak tanımlanan proje-

119
ALi BEKTAN

!erin bütçes i donanma tarafından karşılanJyordu. O dönem-


de, hayvanlarm psi şik güçleri ü zerinde ya pılan bazı deney-
lerde marblar kullanıldı. Martılar psişik güçleri sayesinde Al-
man denizaltılarının periskoplanm tahrip edecekle.rdi. Bütün
bunlardan daha ciddi bir çalışma ise Duke Üniversitesi öğre­
tim görevlilerindenJ. Gaither Pratt'in başkanlığında gerçek-
leşti. Projenin amao güvercinlerde psişik bir mekanizma bul-
maktı. Bu tür bir buluş denizaltılarm su yüzüne çıkmadan daha
kolay ve uzun sefer yapabilmelerini sağlayacak, ay nca gece-
leyin bombardıman yapılacakb. Donanma bu tür çaLı şmala­
ra 60'1ara kadar devam etti. Fakat en önemli psişik proje, do-
nanma yerine hükümet tarafından gerçekleştirildi. Donanrna,
1977'de Virginia'da bir psişik mesajcı olan Dr. Charles Whi-
tehouse'u "Hayali Görüntü Analizİstasyonu"na aldı. White-
house arbk, içinde psişik enerjileri çağaltan elektronik aletler
ürett::n USPA cıdlı bir urgcıııi:ccısyuııu Ja i~,:t::reıı Birleşik Dt:v-
letler Psikotronik Top lulu ğunun bir üyesiydi.
Whitehouse, Donanma Araştırma ve Geliştinne Deparnna-
nı Başkaru olan Robert SkiJ !en'e, eğer maki neye Sovyet deniz-
al hi ann bir resmi konursa yerlerini hemen tespit edebilece-
ğini söylem i şti. Ski Ilen; "Bu yolla denizalbların yeri buluna-
bilir" diyerek onay verd i. Whitehouse, CIA ve donanmadan
birçok kişiye makineyi kullanmayı öğretti ve donamna bu kü-
çük siyah kutuya 5.111 dolar ödedi, Skillen, Whitehouse'un
yapbğı çalışmanın övgü yedeğer olduğunu sürekli y ineliyor-
du. Whitehouse, aldığı parayı yeni bir hayali görüntü analiz
makinesi için harcadı. Daha sonra bu makineyi kanser has-
talığmm tedavisi için kullandı. Kliniğinde auralarında boşluk­
lar ya da dengesizlikler olan has talara değişik renk kombinas-
yonları yöneiterek onJan tedavi ediyordu. Ayrıca başka has-

120
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR!

talık.Jarda auraya çeşitli renklerde ışık kombinasyonları


doğrultarak tedavi ediliyordu. Whitehouse, ayrıca bu maki-
nenin teknik kılavuzunda bazı bombaları etkisiz hale getire-
ceğini de iddia ediyordu (hidrojen ve atom bombaları). Diğer
hükümet ajanları, sivil yetkililer ve Hava Kuvvetleri, maki-
nenin atom bombasını imha edilebilmesiyle ilgilenmediler.
Ama tıp dünyası ilgilendi ve doktoru, hastalan dolandırmak­
la itham etti ler. Sonunda Whitehouse, Tayland'a yerleşti, ha-
ya tının daha sakin ol acağım düşünüyordu.

Hiperuzay Nükleer Havan Topu

Donanmarun 1972'de yaptığı bu araştırma "çok gizli" bil-


giler arasma girdi ve ancak 1978'de gün ış ı ğına çıktı. Şöyle
deniyordu:
' 'Psişik araştırınalar yapan Sovyet güçlerinin er ya da geç
aşağ ıd aki leri ge rçekleşti rmes ini bu yolla enge lleyeceğiz.
A) Amerika'nın çok gizli dosya içeriklerini, gemilerimi-
zin rotasını ve yeri ni, ordunun yerleşme düzenini bulmala-
rın ı,

B) Kilit noktalardaki Amerika liderlerinin ve sivil örgüt-


lerinin düşüncelerini okumalarını,
C) Amerikalı subay ve yetkililerin ani ölümlerini sağla­
malarını,
D) Amerikan uçaklarını ve uzay araçlarını uzaktan tes-
pit etmelerini, önl eyeceğiz."
Bu vahiysel tahminler, göründükleri gibi inanılmazdır. Ay-
nca entelektüel gruplar tarafından da telaffuz ediliyorJardı.
1978'deki bir diğer donanma raporunda Sovyet psikotronik
silahlannın yani ruhsal yetilerin savunma ve saldın fonksi-

121
ALl BEKTAN

yonlarmı durdurmak için kullarulıyordu. Ayrıca raporda te-


lepatik hipnozun Amerikan nükleer silahlarını etkjsiz hale
getirebi l eceğini belirten bir uyan da vardı. Böylece 1981'de
Hava Kuvvetleri'nin ordu adına savunma amaçlı psişik kal-
kanlar alması gündeme geldi. Bu kalkanlar, USPA tarafindan
üxetiliyorlardı, çalJşması için biraz kan veya karşı taraftan ge-
rekli kişinin saçı yeterliydi. inanılmazdı ama sanki ABD or-
dusu bi.iyüci.ilüğe başlamıştı, Alexander'in makalesinde te-
lepatik hipnozun büyük bir potansiyele sahip olduğu yazı­
yordu. Bu yetenek, karşı tarafın ajanlarını programlar h ak-
kında bilgi almaktan ahkoyabilirdi. Üstelik Amerikan ajan-
ları da bu metotla her şey i bilebilirlerdi. Söylendiği gibi "Man-
çuryalılar, yaşamiarım bir tek telefon konuşmasına gerek duy-
madan sürdürürler". Emekli teğmen Thomas Beardan, or-
dunun iletişim analizeisi olarak çalışm ı şh ve Sovyetler' in, bü-
tün bun lardan daha öte sil ahları olduğunu söy lüyordu;
"Hiperuzay nükleer ha van topu'' gibi ... Bu psişik silah-
l aı~ stratejik noktaları tek bir ahşla çöl haline getirebilirdi. Me-
tot şuydu;
Tek bir nükleer patlama sımrsız şekilde evrenin her ye-
rine naklediliyordu. 7 dönemdir senatör olan Charlie Rose
bu saçma görünen iddiayı ciddi buluyor. Ona göre; Ruslar
bu işin üstüne çok düşüyorlar ve Amerika bunun gerisinde
kalmamal ı.

Ruhsal Hidroj en Bombalan

Rose, hukukçu ve tütün lobis inin liderlerinde n, üstelik


kendisi bilgisayarlar konusunda u zman ve Geleceğin Tek-
nolojisi Komisyonu'nun da kurucusu. Bu aslında resmj ol-

122
21. YÜZYTL METAFiZiK SAVAŞLARl

mayan özel finanse edilen bir kurumdur. Rose ileri tekno-


loji ile ilgi li birini;füturist ve "Gelecek Şoku" a dlı kitabın ya-
zarı olm Alvin Toffi er'd en sonra g ündeme getirdi ve Kon-
gre'nir bu konuyla ciddi bir şeklid e ilgilenmesi ge rekti ğini
ortaya ü t1, gazetelerde birçok makale yay ınl andı. Uzay ko-
lon.iJeri:ıden, gen düzenlemelerinden, yumu şak ene ~iden ve
diğer l\ew Age konuJanndan söz edildi. Rose, Amerikan hü-
kümetin in psi şi k silahlar için çok fazla para ha rca mas ı ge-
rekti ğin i dü ş ünmüyor. Çünkü ona göre ilk önce bu silahla-
rın nasıl bir tekno loji ile ya pılm as ı ge re kti ğ ini öğre nm e k ge-
rekiyor A mn eğe r teknolojik yapı yı anlayabilirsek, i ş te o za-
man '' Psiş i k Manhattan Projesine ihti yacı nız olaca k. (Ma n-
hattan Projesi, 1945'te atom bom bası deneylerine veri len isim-
dir. ) Senatör, bu teknolojik bil ginin ufu kta oldugun u söylü-
yor. Ru!--e, daha öncelerde uzak yerleri görmeyi sağl ayan uzak
görü ş yete n eğ i ile ilg ili ularak ClA d osyalarına girmj:;;ti. BLmu
şöy le anla tı yor :
"Uzak görüş yeteneğiy l e ilgi li ineı nılm az örnekler gördüm.
Bana ka lırsa bu alandaki geli şm elere yakı nlık göstermeliyiz,
özellikle d e Ru s l a rın ya ptıkların a . Eğe r gizli bul gula ra eri-
şebilecek psiş i k sila hJ a rlcı d on a blrnış insanlar yarabrlarsa, hiç-
bir sırrıl11l z kalmayacaktır." Rose, CIA ve Pentagon' daki ş üp­
hecilerin Amerika'run uzak gö rüşl e ilgili araştırma l a rını en-
gelledikleri dü ş ün ces iııde, şüphecil erin, araştumal a rı engel-
Jediklerini, çü n kü uydu fo toğra fları kad a r kesin o lm adı ğı­
nı düşündüklerini belirtiyor ve şöy le d evam ediyor: ''Bana
kalırsa bu ucu z bir rad ar sisteminden başka bir şey d eğil. Ay-
nca Ruslar böyle önemli bir projeye sahiplerse, gerçekten ba-
şumz belada. Bu ülke garip psişik gereçlere, lazerler a rkasın­
dan bakmaya korkmuyorlarsa bizim de korkmamamJZ ge-

123
ALi BEKTAN

rekir. Daha da kötüs ü, yarın Ruslar bu tekni ğ i ve bilgileri-


ni Ortadoğu terörünün eline d e verebilirler."

Bu tür insanlar çok tehlikeli olabilirler...

Califomia Üniversitesi psikologlanndan Charles T. Tart'ın


incelemesine göre; ciddi hükümet dışı araştırmacılar o l ası bir
psikolojik askeri uygu l amayı önem li buluyorlar. Ameri-
ka' daki en ünlü 14 parapsikoloji l aboratuarının on üçü
Tart'ın anketine cevap verdi. Hiçbirisi bu tür psişik güçlerin
casusluk alanında kuJJarulabileceğini reddetmedi. Üstelik bu
konuda çok para lı a rca ndı ğıru ve bi timsel insan gücü kulla-
nıldığını söylediler. Dördü casusluk için "olabilir", beşi "bel-
ki", ged kalan dördü ise "kesin" nüeleınesini kullandı. Aynı
oranda incelemeci ise; psişik güçlerin, fiziksel zararcı, hasta-
lığa ve hatta ölüme yol açab ileceğini ya d a bilgisayar lürü ge-
reçleri bozabileceğinj söy lüyorlar. Tart' ın araştırmasına kah-
lan 5 laboratuar, Amerikan hükümetinin kencWerine resmi yol-
lardan parapsikolojik bilgi almak için ya kla şh klarım belirtti.
Ordunun psi şi k güç olarak istediği, telepatik hipnoz veya ka-
şık bükmek değildi. Böy le o lsaydı, bu_nlann bir gösteri tiyat-
rosu için hazırlandığını düşünürdük. Ciddi a raştırmaa lar, ken-
dinj ps i şik diye tamtan Uri Geller gibi kjşiJerin s üslü göste-
rilerinden sonra, düşük enerjiyi ölçen psikokinetik testlerden
çok, göz yanılmaianna takıldılar. Psişikterin birçoğu dü şi.lk bir
enerjiyle bile etkilenecek basit mekanik veya elektrikli araç-
larla (mjkroçipler ve teımometı·eler) uğraşm aya başladılar.
Princeton'un psişik araştırm aası Robert John ve diğerle­
ri bu tür kolay testterin devamlı pozitif sonuçlar verdiğini
söylüyorlar. Yani öylesine bir ps işik güç sıradan araç ve ge-

124
21. YÜZYLL METAFi ZiK SAVAŞLA RI

reci kolayca etkiliyor. Aslinda tüm modern silahlar (radar-


lar, bombalar, uçu ş sa ldırı sistemleri, tanklar vs.), bilgisayar-
ların düzgün çalı ş ına s ına bağlıdır. Psiş ikl er, bilgisayarlan
kontrol edebiliyorlarsa, bu tam bir nükleer kaçgöç oyunu-
na dönüşür ve Pentagon' un gözünden kaçmamalıdır. Viet-
nam Savaş ı sı rastnda donanma, Tonkin Çölü'nde çalışan ta-
şıyıcılardak.i gizemli bombalann patlamasında psişik bir güç-
ten şüphelend il er. Saldırı bilgisayarları b ozulup, za rar ver-
mek isterken tersini yapmış olabilirler mi?

CIA nelerle uğraşıyor?

Nükleer savaş gereçleri di zaynıdı ğ ı yapa n Laurence Li-


venmar Laboratuvarları çalışan l anndan Ron Robertson'a
gö re; baz ı hüküme t yetkilile ri, psişik güçleri, nükleer silah-
l arı korumak için inceliyorlar. Eğer Uri Gelle r ps iko gücü-
nü, kaş ıkl a rı ve ana h tarl a rı bi.ikm ek için kullanıyorsa, "La-
boratuvar Uri Geller'in bunu yapabild i ği ni onay lanuştJ" btmu
nükleer bombalar için de kullanabilir. Bunu yapa bilmek için
küçük bir noktayı birkaç santim oynatmak yeterlidir. Robert-
son, Pentagon'un30-40 psişik araşbrm ayı destekl ediğini söy-
lüyord u. Bir zamanlar hükümet tarafindan desteklenen
araştırınalar hakkınd a neye inanmamı z gerekbğini bilmek
zordu ve bu konuda dokümanJara ulaşıJamazdı. Üstelik hü-
kümetler, özel olarak desteklenen p s i şik araşhrınalarda
bile eğlencelik bir iş yapıyor gibi davranırlar. Örneğin, Joel
S. Lawson'u ele alalım. Lawson, Donanma Elektronik Sistem
Departm anı ' nın b asın bölümündeydi ve söyle demi şti:
" Ben her zaman du y udışı a lgıl am arun deni zaltılarla sa-
vaşmak için tek yol olduğuna inandım. "

]25
ALi BEKTAN

Lawson, d onanmanın içinde psişik silahlan açıkça tartı ş­


maya istekli çok az ki ş iden biriydi. Stanford Arastırma Ens-
titüs ü ile yapılan iki kontratta, hükümet sözcüsüydü. iki pro-
je de bu fikirlerin fizibijjtesinin test edilmesine yönelikti. Law-
son, artık ko nuşmuyor ve röportaj ve rmiyor. CIA'in 1952 yılı
kayıtlarından alınan ve 1978'de o rtaya çıka n bil gil eı~ psişik
araşhrmalara hı z verilmesi ni ve p ratik uygulamala r yapd-
masmm ge rekliliğ ini, deneyler s ıras ında kesin bir dikkat ve
hiçbir bil gi s ı zdırılmama s ının i ste ndi ğ ini gösterm i ş tir. Psi-
şik araş tırın ac ıl ar Stanley Krippner ve Shawn Robbins, ya-
pılan araşhrma lar için gereken paranın ya rı s ının CIA tara-
fından karş ılandığını, yed i y ıl kadar sonra öğren diler. Bunu
bir magazin makalesinden öğ ren.miş l erdi, saklama ve sessiz-
lik politika s ı, 70'lerin sonuna kada r bu fonu gerçekleştiren
gö revlilerin so rumluluğunda sürdürüldü. Sorumlu ki şi ,
hükümelin ulanmak is tem ed iğ ini ve ilg ilenme leri gereken
baska şey l e rin de old u ğunu söyledi.

Şu anda neler oluyor?

Psişiklerden, paranın nereden geldi ğini saklamak özel so-


runlara yol açabilirdi. Eğer psi ş ikl er gerçekten yetenekl iler-
se, gerçeği telepatik olarak ya da dokümanlardaki psişik par-
makizlerinden öğrenebilirl erdi. Diğe r yandan ps işikl er, ipuç-
larını yakalayamazlarsa, bu da onların gerçekten yetenekli
olmad ı klarını gösterirdi. Böylece bunca paranın boşa gitti-
ği ortaya çıkardı. CIA, bu k armaşayı çözmek için iki araa kul-
land ı. Bu kişiler, CIA ile olan bağiantıyı ve araştırmanın ar-
kasındakiler i biliyorlardı. Bu çift taraflı körlük sistemi ön-
lemleri pek de normal say ılm az. Aslında böyle bir anlaşma

126
21. YÜZYIL METAFiZIK SAVAŞLARI

sistemi birçok tehlike yaratabiJirdi Hükümet hala psişik araş­


tırmaları finanse ediyor mu?
Reagan dönemi Beyaz Saray sözcüsü Barbara Honegger,
Ulusal Güvenlik Departmaru'nın uzakgörüş olayını bir takım
kodları bulmak için kullandığın_ı söylüyor. Ulusal Güvenlik
Departmanı'nın bilgisayarlan trilyonlarca kod kombinasyo-
nu içerse de dahcı güvenli kod kırıcı la ra daima ihtiyaçlan var.
1977'de donanmanın Araştırma ve Gelistim1e Bölümü'nde asis-
tan sekreter olan Samuel Koslov, donanmanın, Stanford
Araştırma Enstitüsü'yle ELF ve beyinkontrolü çalışmalarıy­
la ilgili bir kontratı olduğunu öğrendi (ELF, çok düşük frekans-
ta radyo dalgalandır). Çünkü insan beyni çok düşük frekans-
ta elektrik dalgalan yayar. Bilim adam l arı bu dalgalan psişik
bir metotla güçlü sinyallere çevirirlerse, yakınlardaki insan-
Iann beynini etkileyerek hipertansiyona yol açıJabileceğin.i ve
ı:ıni ölümle sonuçlanacağını düşünüyorlar. Amu beyin kont-
rolü etiketi Koslov'u üzmüştü, bu yüzden donarımanın finan-
se ettiği tüm psişik çalışmaların durmasını emretti. SRI ile olan
konb·at iptal edildi ve diğer projeler beklerneye alındı. Buna
karşın beyindeki düşük frekanslı radyo dalgalaruun insan bey-
rune olan etkilerini aı·aşttrma projesi çok ge liştiriidi ve fin an-
se edildi. Psi şiklerin, bilgisaya rları sabote edip, tüm gizli bil-
gileri ele geçirebileceği endişesi, Kongre' de açikça gündeme
geldi. Ama şüpheciler "hayır" diyorlar.
Onlara göre bu olaylar, fazla pahalı bir za man öldürme
i şinden ileri gidemezdi. Koslov, psişik silahlar lafı geçtiğin­
de bile rahatsız oluyor. Ona göre bu tür tartışmalar, insan-
lan sonuçsuz bir sürek <wına iter. Bunu söyle dile getiriyor;
"Eğer Sovyetler bu aptalca şeylere bu kadar çok para dökü-
yorlarsa, bunun nedeni kendi gazetelerinde bizim psişik araş-

127
ALİ BEKTAN

tırmalar yaphğınuzı duymuş olmalarıdır. Size bu konuda çok


fazla gazete kupürü gösterebilirim." Basın, Parapsikoloji hak-
kında Rusya'da bile haber çıkarıyor. Fakat tüm bunlar san-
sasyonel ve magazin boyutunda. Yine de Para psikoloji, hem
Amerika' da hem de Rusya' da gündemdeki bir konu. Res-
mi Rus ansiklopedilerinde Parapsikoloji, şu sekilde tarif edi-
liyor: "Bilimsel olmayan idealist akım". Bu tür bir tanım sa-
dece Stalin devrinde vardı.
Oysa günümüzde çok ciddi bazı bilim adamları Parap-
sikoloji'nin önemli buluşlar yapacağını düşünüyorlar ve bu
tür düşünceler sonsuza kadar yadsınamaz. Kısacası gelecek,
insan yeteneklerinin ötesinin keşfed i leceğini ve kullanılaca­
ğının haberini yollamaktadır. Askeri ve politik alanın dışın­
da kalan. alanlarda, olumlu olarak psişik güçlerin tam ola-
rak tanınmış, denenmiş ve yönlendiri lmi ş kLLIIarumı yeni bir
dünyayı bize getirf'bi lir.
İkinci Dünya Savaşı sırasmda verilen büyük kayıplar,
Amerikan ordusunu değişi k arayışl ara yöneltti. Ordu parap-
sikolojinin yardımı ile savunma ve sa ldırı sil ah ları üretecek
projeleri geliştirmek için sınırsız bütçeler ayırdı.

CIA'nin Medyumları*

ÜnJü CIA (Central Investigation Agency) haber alma ör-


gütünün ciddi, ciddi medyum yetiştirdiğine insanm inana-
sı gelmiyor.
Star Gate gizli kodu altında yüksek duyarlıldı uzman ye-
tiştirme, dünyanın her nokta s ında ajanları bulu nan, bu et-

* 26.01.2009- Hürriyet

128
21. YÜZYIL META.F1ZiK SAVAŞLARI

kin örgütün resmi faaliyetleri arasında yer almışhr. Soğuk


savaş yıllarında örgüt, Sun Streak, Grill Frame, Center Line
kod adları ile medyumluk çalışmalarını finanse etmiştir. Aynı
Dönemde Sovyetler birliğinin kendi medyum larını yetiştir­
mek için 60 milyon ruble tahsis ettiği bilinmektedir. CIA, Sov-
yetlerin ABD denizaltılanru medyumların bilgilerine daya-
narak yerlerini saptayacağından dahi şüphe etmiştir.
Medyumlardan istenilen uzak bir coğrafyada ne olduğu­
nu tahmin etmeleridir. Örneğin CIA medyumlanndan:
1986 yılında Libya bombardımanından önce KaddafinLn
nerede olduğunu
1994 yılında Kuzey Kore de Plütonyum depolannın yerini,
1981 yılında İtalyan kızıl tugaylar tarafından kaçınlan re-
hinenin nerede saklandığıru,
Afrika da düşen Sovyet Tu-95 bombardırnan uçağının yerini,
Tahmin t::tmderini isterni:;;tir. Siziıı aklıruz., bu ünlü örgütün
medyumlardan yardunaJacağuu alıyor mu?Ülkemizde TV ek-
ranJanna çıkan falcılara, CIA da yeni iş olanakJan doğdu.
CIA telepati yöntemleri ile istihbarat bilgileri elde etmeye
1972 yılında başlamıştır. Bu çalışmal ar (SRI= Stanford Rese-
ardı institute) Stanford araştırma enstitüsü elemanlanndan Rus-
sell Targ ve Harold Puthoff'urı yönetiminde sürdüri.Umüştür.
20 sene boyunca CIA medyumluk çalışmalarına 20 milyon do-
lar tahsis etmiştir. Adeta Sovyetler ve ABD arasmda bilinme-
yen, topluma yansıtılmayan bir medyumlar savaşı yaşanmış­
tır. Yukandaki örneklerden anlaşılacağı gibi uzman medyum-
lardan oturdukları yerden, Kaddafinin veya Kuzey Kore plü-
tonyum deposunun veya rehinenirı nerede old uğunu tahmin
etmeleri istenmiştir. 1995' de CIA' ya medyumluk ödeneği ola-
rak 500000$ tahsis edilmiştir. Aynı yıl CIA, (AIR= American

129
ALi BEKTAN

institute of Research) Amerika araşhrma enstitüsünden med-


yum programuu değerlendirmesini talep etmiştir. Yapılan de-
ğerlendirmede medyumların hiçbir tahminde başarılı o lma-
dıkları rapor edilmiştir. Medyumlara dayanarak istihbarat yap-
ma AlR'nin verdiği rapor ile sona ermiş tir.
Kimileri medyumlu ğu veya djğer bir deyi şle telepatiyi, in-
sanların bilinmeyen soyut bir güce sahip olmalarma bağlar­
lar. Bunlar işin magazin taı-afı, ancak böyle dü şünenierin var-
lığı da bir gerçek. İnsaniann ne düşündüğünü tespit edebil-
mek bilim ve teknoloji açıs ından mümkünümdür? Aşırı du-
yarlı bir insan uzaklarda bir yerde ne olduğunu bilebilir mi?
Bu makalede sözünü ettiğimiz sorulara yaru t aranacakttr.
Kuantum fizi ği veya genel anlamda bilim, acaba medyum-
luk gücünü, bu her neyse, açıkl ayabilirimi?
Son 20 sene içinde beyinin içi nde olup bitenleri kuanttım
fiziği ne dayanarak görüntüleyen aleller g ünlük yaşa ntımı ­
za girmiştir. Beyinde düşüncelerin n asıJ oluştuğunu, bu nlet-
lerin gör üntüleyeceği sa ndmaktadır. Bir lise öğrencisi dahi
beynin, nö ron adı verilen, milyarlarca sinir hücrelerinden
meydana geldi ğ im biJjr. BiJim beyine çok sayıda elektrik sin-
yalinden olu şan bir sistem gibi bakar. Düşüncelerimizi, bu
sistemin yayınladığı, şiddeti milli-watt mertebesindeki,
elektromanyetik dalgalar oluşturur. Önemli olan bu sinyal-
ler ile düşünceler arasında ki somut bağı ortaya koyabilmek-
tir. Sinyallerin ölçülmesi ancak çok duyarlı aletler ile yapı­
labilir, ortamın gürü ltüsünden soyutlayarak tek başına bir
sinyalı bellileyebilmek ayn bir zorluktur. Süper iletken kuan-
tum girişim cihazı (SQUİD= Superconducting Quantum İnetr­
ference Device) beyin ve kalp elektrik akım şiddetindeki en
küçük değişimleri tespit ederek bu kritik organlarm fonksi-

130
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RI

yonlan hakkında güvenilir bilgiler aktarabilen hassas bir alet-


tir. Önemli olan bu aletin ekranına yansıyan görüntü iJe dü-
şünce arasında ilişkileri belirleyebilmektir.
Bilimin bu konuda yararlandığı diğer bir hassas cihaz çok
yaygın olarak bilinen NMR görüntüleme sistemidir. (NMR
= Nuclear Magnetic Resonance). Hastarun başı, içinde ş id­
detli manyeti-k alan bulunan yanın silindir şeklindeki ciha-
zın içine sokulur. Manyetik alan beyin hücrelerini olu şturan
atomları alan ile aynı yöne sokar. Alan ne kadar şiddet l i, ise
alan ile aynJ yönde sıralanan atom say ıs ı, dolay1 sıyla görün-
tünün kalitesi artar. Aynı anda hastaya bir radyo frekans böl-
gesinde bir sinyal gönderilir. Aynı yönelimde bulunan
atomlar bu etki ile alan yönünden ayrıl ı r, etki kesilince tek-
rar aynı yönelime dönerler ve ı şıma yapa rlar, ekranda gö-
rünen bu ışımalard ır. Beyin hücrelerinin oksijen yoğunluğu
beyııin bir iş l ev i yerine getirdiğinin göstergesidir, birbaşka
değişle düşünüp düşünmediği bu yoğunluğa bağlıdır.
NMR böylesine kritik bir deği şkeni görüntüleyebilir.
PET beyin faaliyetlerini görüntüleyebilen diğer bir hassas
cilıazdır (PET=Pozitron emissinon temoghrapy). Şınnga ile
kana verilen radyoaktif şekerin yayınladığı ışuuınları görün-
illleyen sistemidir. Vücut herhangi bir biyolojik işlevini yeri-
ne getirmek için enerjiye gereksinim duyar. Düşünmede be-
yinde meydana gelen biyolojik bir işlevdir. Bu nedenle, beyin
hücreleri düşünme işlevini yerine getirirken enerjiye ihtiyaç
duyarlar. Kana şırınga ile vetilen radyoaktif şeke r, insan dü-
şünmeye başladığında beyin hücrelerinde yoğunJaşır. PET ci-
ha z ı ise beynin hangi bölgesinden radyoaktif şekerin ışın ya-
yınladığı görüntü ler. Dol ayısı ile düşünmenin beynin hangi
bölgesinden kaynaklandığı tespit edilmiş olur.

131
ALi BEKTAN

Medyum luk veya bir başkasının ne düşündüğünü sap-


tayabilme, beynin düşünürken yaym l adığı elektrik sinyal-
lerini, yani etektremanyetik dalgaları diğer bir beynin, yani
medyumun algılanıası demektir. Bu ancak, Kaddafinin şu
anda nerede olduğunu düşünen bir beynin yayınladığı sin-
yali, medyumun beynindeki a lı cı antenine ulaşması ile
mümkün olur. Görüldüğü gibi fiz ik açısından medyumluk
bir fantezidir. Ancak yalan makineleri, PET veya NMR veya
SQUİD gibi beyinin elektrikselfaaliyetlerini görüntüleyebi-
len cihaziarı kullanarak, kısmen de olsa yalanlan doğrular­
dan ayırab ilir.
CIA ve Pentagon Amerikan Sinemasına hakimdirlee On-
lara bazı filmierin konulan gönderilir. Onlarda senaryo yazar
ve dünyaya mesaj vermeye çalışırlar. Tıpkı Ortadoğu'daki ha-
yali bi_r İslam ülkesi ne Amerikan Komandoları girer ve sava-
şırlaı~ kazanırlar en önemli örneklerden biridir. Buna Cyborg
tipi asker yapma çalışmalan da vardır. Evrenin Askerleri se-
risi gibi, tüm bu filmieric verilen mesajlar sonucunda biz is-
tediğimizi yaparız. Biz dünyanın en güçlü ve yenilmez ordu-
suyuz denilmek isteniyor. Afganistan ve Irak'taki çuvallama-
lar gündeme gelmiyor. Mesela Irak Savaşı'ndaki gerçek ka-
yıpları ve sakat bırakılnuş asker sayılarını öğrensek nasıl olur.
Bunlar açıklannuyor aına Amerika da tedavileri hala süren on
binlerce savaş dışı asker bulunuyor.
1991 deki ilk frak Savaşı' nda ilginç bir olay yaşandı. Ku-
veyt ile Irak arasındaki sınır bölgesinde Saddam'ın 300 Bin
den fazla askeri vardı. Bu askerlerin çok büyük bölümü si-
lah ahnadan Amerikan Ordusuna teslim oldular. Normal ola-
rakAmerika sa ldırmı ş olsayd ı, büyük kayıplar vererek sa-
vaşacakh. Peki bu nasıl olm uştu?

132
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Kuveyt'e çıkan Amerikan Kuvvetleri savaş öncesinde giz-


li bir silah kullandı. Bu silah ile Irak Askerlerinin beyinleri-
ne sinya l gönderilerek, gelenlerin dost o l duğu onlarla sava-
şı l nıaması gerektiği gönderi ldi. Bu s inyallerden sonra asker-
lerin büyük bölümü teslim oldu. Irak'a girme yolu açılmış­
tı ama Amerika ve Baba Bush durmuştu. Ne oldu ise. Sade-
ce küçük bazı asker grupları Amerikalti ar ile çatıştı onlar da
etkisiz kaldılar.
Sa va ş tan sonra i.i 1kesine dönen Amerikan Askerleri arasın­
da gizli bir hastalık baş gösterdi. Bu hastalık bir tür beyin ra-
hatsızlığı idi ve beyinleri kilitleniyordu. Araba kullarurken bey-
ni kilitlenen bu askerler karşıdan gelen araçlarla çarpışıyor­
du. Yolda yüıiirken ise beyni kilitlerıince araçlarm alhnda ka-
lıp ölüyorl ardı. Bir nevi robot o lu yorlardı. Bu askerlerin tek
bir ortak yanı vardı. Hepsinin de Irak'taki savaşta görevli ol-
dukları ~~k lind eydi. Ou tür kazn ve ölüm rakamlannın sayı­
sının 8 ile 10 Bin kişi arasında olduğu biliniyordu. Tüm Ame-
rika genelind e yaşanan vakaların top l amıydı.
Irak Askerlerine gönderilen sinyaller aynı zamanda
Amerikan Askerlerinin de etkilenmelerine neden oldu. O yüz-
den kullanılması tehlikeli silahlar kategorisine giriyordu .
I rak'lı askerlerin ne durumda olduğu ise biliruniyor.
Metafizik Savaşların içersinde insa nların hatta askerlerin
beyinlerini kontrol etmek çok önemli bir nokta teşkil ediyor.
Bunun nasıl aşılacağı da bilim adamlarırun çalışmalanna ka-
lı yor diyebiliriz.

133
ABD'NİN İNSANLIK DIŞI DENEYLERİ

Gizli Deneyler Kronolojisi

rta doğu' yu kimyasal silah ÜJ~etmekle suçlayan ABD, ann-


O yasasına göre yur ttaşlar üzerinde gizli askeri deney ya-
pılması yasal olduğundan bakm ne insanJ ık dışı deneyler ger-
çekl eş tirdi. ' Kitle imha sil ahl an ge li şt irme kle' su çl ad ı ğı
lrak' ı işga l eden, ardmda n da benzer nedenlerle Suriye, İran
ve Kuzey Kore'yi hedef göstermeye başlayan ABD, yı ll a rdır
kimyasal ve biyolojik silah ge liş tirmek u ğru na yapt ı ğ ı sayı­
sı z deneyde kendi yurttaşlarını kullandı. ÜstelikAmerikan
anayasasma göre yurttaşlar üzerinde g izli askeri deneyler ya-
pılması yasald ı. 1977 yılından itibaren yirmi yıl sü reyle yü-
rürlükte kalan bu madde, Körfez Savaş ı ' nd an sonra ba zı si-
vil örgütlerin girişimiyle böyle bir yasadan haberdar olan hal-
kın tepkisi üzerine 1997 yılında geri çekildi. Amerikan istih-
barah ile Savunma Bakanlığı 'nm çoğu zaman ortaklaşa ger-
çekleştirdiği bu deneyleri n başlangıç tarihi, 1930'1ara kadar
uzanıyor. II. Dünya Savaşı'nın ardından A lmanJa rın ve Ja-
ponların bu konudaki deneyiminden de yararlanan ABD, So-
ğuk Savaş sırasında dünyanın en korkunç biyolojik silah de-
posu haline geldi.

134
21. YÜZYIL METAFiZ iK SAVAŞLAHI

Nazi Savaş Suçluları Çalıştınldı

ABD'nin 34. başkaıu General Dwight D. Eisenhower 'ın


N azi savaş s uçluianna ça lışmalarım Amerika'da devam et-
meleri karşıJJğında dokunulmazlık verdiği biliniyor. AJman-
lann say ısız insan hayatı ve hayal bile edilemeyecek işken­
celer karşılığında elde ettikleri bilgileri edinmek isteyen Ei-
senhower, Nazi toplama kamplannda gerçekleştirilen araş­
turnalardan "yararlanılması'' emrini vermişti. Daça topla-
ma kampında Yahudiler üzerinde gerçekleştirdiği korkunç
deneylerle tamnan Dr Hubertus Strughold ve onun gibi 34
Nazi "bilim adarm" uzay tıbbı çalışmalarına Amerikan
topraklannda devam edebilmeleri için Teksas, San Anto-
nio'daki Randolph Hava Kuvvetleri Üssü'ne getirildi. Ataç
Projesi kapsamında toplam 3 bin kadar Nazi savaş suçlusu-
na ABD ve Kaı ı cıua topraklarıııua ça lış ına iz.ni verilctigi tah-
min edil iyor. Tarihçiler ve bilim adamları, ClA tarafından
Anıerikan ve Kanada (başta MKULTRA projesi olmak üze-
re ABD'de yapılan bazı deneyierin bir ayağı da Kanada'da
sürdür ülmü ştür) vatandaşlan üzerinde gerçekleştirilen de-
neylerin çoğun un Nazi ölüm kamplarmda yapılan insanlık
dışı deneyierin bir devamı olduğunu ortaya koymuşlardır.

Zihin Kontrol Deneyleri

Soğuk Savaş'la birlikte Rusların zihnin kontrolü alanın­


da kaydettikleri ilerlernelere karşılık CIA da zihin kontrol tek-
niklerine olan ilgisini ve bu konudaki araştırmal arını yoğun­
laştırdı. Dehşet veren araştırmaJarda, psikotropik ilaçlar kul-
larularak beyin yıkama ve insan zihnini kontrol etme deney-

135
ALi BEKTAN

leri yapıldı. Vietnam Savaşı sırasında sorgulanan insanla rı


itirafa zorlamak için aym yöntem ler kullanıldı. Belki de tüm
bunlar arasında en rahatsız edici olanı, belgelerin büyük bö-
lümü sonradan CIA tarafından yok edi ldi ği için ve ilgili ki-
şilere ulaşılamadığı için insan kabaylar üzerinde yapılan de-
neylerin gerçek boyutlannın bilinmiyar olması. Zihin kont-
rolü deneyleri arasında en acımasız ve en geniş kapsamlı ola-
nıSO'li yıl l arda başlayıp 70'lere kadar süren ünlü MKULT-
RA projesiydi. Üniversitelerde, hapishanelerde, akıl hasta-
nelerinde, yetimhanelerde ve uyuşturucu bağımlıları reha-
bijjtasyon merkezlerinde yürütülen deneyleıin yanı sua kent-
lerin olası bir saldırıya karşı ne kadar dirençli olduğunu ölç-
mek için kalabalık yerleşim birimleri de kjmyasal ve biyo-
lojik maddelere maruz bırakıldı.

Gizli Deneyler Kronolojisi

1931
Dr. Cornelius Rhoads, Roc.l<efeller Tıbbi Araştırmalar Ens-
titüsü'nün gözetiminde insan deneklere kanser hücreleri aşı­
ladı. Daha soma Maryland, Utah ve Panama'da ABD Ordu-
su Biyolojik Silah tesislerini kuı·du ve ABD Atom Enerjisi Ko-
misyon.u'na tayin edildi. Buradaki görevi s ırasında Ameri -
kan askerlerine ve hastanelerde yatan sivil hastalara radyo-
aktif madde verilmesini içeren bir dizi deneye başladı.

1932
Tuskegee Frengi Araştırmaları başladı. Frengi teşhisi
konulmuş ancak hastalıkları kendilerine bildirilmemiş 200
siyah erkek tedavi edilmek yerine ha stalığın seyrini ve be-

136
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Iirtilerini izlemek amaoyla kobay olarak kullanıldı. Sonuç-


ta hepsi frengiden ölen bu insanların ailelerine onlann as-
lında tedavi edilebilecekleri asla söylenmedi.

1935
Pelagra Olayı: Milyonlarca insan 20 yıl içinde Pelagra'dan
(vitaminsiziikten kaynaklanan bir hastalık) öldükten sonra
ABD Kamu Sağlı ğı HizmetleriAjansı nihayet hastalığın kö-
kenine inmek için harekete geçti. Ajansuı müdürü en az 20
yı ldır Pelagra'nm niasin eksikliğinden kaynaklandığını bil-
diklerini, ancak ölüın ierin büyük kısmı yoksul siyah halk ara-
sında gerçekleştiğinden harekete geçmediklerini itiraf etti.

1940
Chicago'daki 400 tutukluyayeni ve deneysel ilaçların et-
kilerinirı <:~ra~tırılması cı macıyla sıtmö mikrubu enjekte edil-
di. Daha sonra Nüm1berg' de yargılanan N azi doktorlar, Soy-
kırım sırasında kendi yaptıklarını savunmak için bu Ame-
rikan araştı rm asını örnek gösterdiler.

1943
Japonya'nm tan1 kapsamlı biyolojik silah programma kar-
şılık ABD de Fort Detrick askeri üssünde biyolojik silahlar-
la ilgili araşhrmalar başlath.

1944
1944 Amerikan Donanması gaz maskelerini ve koruyu-
cu k.ıyafetleri denemek için insan kobaylar kullandı. Gaz oda-
sına kapahlan bu denekler hardalgazı ve levisit'e maruz bı­
rakıldı.

137
ALi BEKTt\N

1945
Ataç Projesi başlatıldı. Nazj biJi m adamlarıru işe alan ABD
Dışişleri Bakanlığı, Ordu istihbarat ve CJA, onlara ABD'de
çok gizli hükümet projelerinde çalışmaları karşılığında do-
kunulmazlık ve yeni kimlikler verdi. "Program F", ABD
Atom Enerjisi Komisyonu tarafından başlatıldı. Bu prograrn,
atom bombası üretimindeki en önem li kimyasal maddeler-
den biri olaıı'florid' in insan sağ lığı üzerindeki etki lerini araş­
tuan en geniş kapsamlı çalışmaydı. Araştırma s ıra s ında flo-
ridin insanoğlunun bildiği en zehirii kimyasallardan biri oi-
duğu ve merkezi sinir sistemj üzerinde büyük hasara yol aç-
tığı anlaşıldı; ancak elde edilen bilgilerin büyük bölümü atom
bombalannın yapımının engelleneceği korkusuyla ulusal gü-
venlik adına gizli tutuldu.

1946
Savaş gazilerine hizmet veren hastanelerdeki hastalar, tıbbi
deneylerde kobay olarak kullanıldı. Kuşkulan ortadan kaldır­
mak için ne zaman böyle bir hastanede gerçekleştirilen bir ça-
lışmayla ilgilj rapor hazırlansa, "deney" sözcüğü yerine" araş­
tırma" ya da "inceleme" sözcüklerinüı hıllanılması emredildi.

1947
1947 ABD Atom Enerjisi Komisyonu, insan deneklere da-
mardan radyoaktif maddelerin verileceği deneyiere başla­
yacağm ı bildiren gizli bir belge yayım tadı. CIA, Amerikan
istihbaratı tarafından silah (zihin kontrol, beyin yıkama ara-
cı) olarak kullarulabilmesi için LSD araştırmalanna başladı.
Hem sivil hem asker denekler haber verilerek ya da verilme-
yere k bu deneylerde kullamldı.

138
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR I

1950
Savunma B akanlığı, nükleer silahların çöllerde denenme-
si ve bombanın etki alanı içinde kalan msanJarm sağlık prob-
lemlerinin ve ölüm oranlarının gözlenmesi için planlar
yapmaya başladı. Amerikan kentlerinin bir biyolojik sa ldı­
rı d u nıınund a ne ölçüde zarar göreceğini belirlemek için ABD
donanmasın a bağh gemiler San Francisco kentine bakteri-
d en oluşa n bir bulut püskürttiL Çok say ıd a insan zatürree
benzeri belirtiler göstererek hasta l andı.

1951
Savunma Bakanlığı hastalığa neden olan bakteri ve virüs-
lerin kuJiaruldJğı açık hava deneyleri başlatb. 1969 y ılına ka-
dar s üren bu deneylerde geniş kitlelerin bu bakterilere ma-
ruz kaldığından ku şkul anılıyor.

Sentetik Virüsle Hasta lık Ürettiler

1953
ABD ordusu, kimyasal maddeleri dağıtmak konusunda
ne kadar etkin olduklarını belirlemek amacı y la Fort Wayne,
Minrıeapolis, Winnipeg, St Louis ve Leesburg, Virginia' da çin-
ko kadmiyum sülfür gazıyla yüklü bulutlar saldı.
Ordu, Donanma ve CIA' nın ortaklaşa gerçekleştirdiği de-
neylerde New York ve SanFrancisco'da yaşayan on binlerce
kişi solunum yoluyla bulaşan mikroplara maruz bırakıldı.
CIA, MKULTRA projesini başlath. Resmi olarak ll yıl sü-
ren bu araşhrma programı, zihın kontrolünde kuUaıulabile­
cek ila çların ve biyolojik silahların üretimj ve denemnesi için
ta sa rlanmı ş h.

139
ALi BEKTAN

1955
Geniş kitlelere biyolojik maddeleri bulaştırabilme yete-
neğini ölçmek isteyen CIA, ordunun biyolojik si lah cepha-
neliğinden a lınmış bir b akteriyi Florida'daki Taınpa Körfe-
zi'ne saldı.

1956
Amerikan ordusu, sıtma mikrobu taşıyan sivrisinekleri
Georgia' nın Savannah ve Florida'nın Avon Park bölgeleri-
ne bıraktı. Her deneyin ard ınd an kendilerini kamu sağlığı
görevlileri olarak tanıtan ord u aj anla rı mikrobun kurbanlar
üzerindeki etkilerini inceledi.

1960
Savunma Bakanlığı, Avrupa ve Uzakdoğu'daki halklar
üzerinde LSD'yle ilgili saha denemeleri yupı l ması için onay
verdi. MKULTRA kapsammda Avrupa'da yap ıl an deneyin
kod adı Üçüncü Şa ns Projesi, Asya' dakine de Derbi Şapka­
sı Projesi denildi.

1964
CIA ve Savu nma Bakanl ı ğı, o rtakla şa, z ihin kontrol tek-
niklerinin a raştırıldığı MKSEARCH Projesi'ni baş lattı. Aynı
y ıl resmen sona erdirilmiş gözüken MKULTRA Projesi as-
lında MKSEARCH Projesi'y le birleş tirilınişti. MKSEARCH
Projesi, davraru ş ve algı boz ukluklarına yol açan kimyasal-
lar (uyuşturucular) yoluyla insan davranışlarını yönlendir-
me çalı şmalanna verilen ad.

140
21 YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

1965
Philadelphia'daki Holmesburg EyaJet Cezaevi'ndeki hı­
tukJulara, ABD'nin Vietnam Savaşı'nda bitki örtüsünü ve or-
manları yok etmekte kullandığı yüksek oranda zelıire sahip
Portakal Gazı'nın kimyasal bileşeni olan dioksin verildi. Tu-
tukluların daha sonra kanser taramasından geçirilmeleıi, Por-
taka l Cazı'nın başından beri kanserojen bir madde olduğun­
dan kuşkulamld ı ğınt gösterdi.

1966
CIA, yine MKULTRA'run devanu olan Proje MKOFTEN ' ı
başlattı. Bu, belli kimya sa lların insanlar ve hayvanlar ü ze-
rindC'ki zchirleyici etkilerini araştıran bir projeydi.
ABD ordusu tarafından New York kenti metrosuna Ba-
cillus subtilis mikrobu verildi. Ordu bilim ada mlarının
bakteriyle Julu ampulleri lı ava lanJırrıı cı ı :c.garcı l cırı ııa cıtırıcı­
l arı sonucu bir milyonun üzerinde insan bu zehirli havayı
soludu.

1967
ClA ve Savunma Bakanlığı, yine biyolojik ve kimyasal si-
lahları denemeyi amaçlayan MKNAOMI Projesi'ni hayata
geçirdi.

1969
Savunma Bakanlığı'ndan Dr. Robert MacMaharı, 5-10
yıl içedsirıde, "insarun bağışıklık sistemine saldı rarı ve hiç-
bir ilaçla tedavi edilemeyen sentetik bir virüs geliştirmek
için" Amerikan Kongresi'ndenlü milyon dolar ödenek ta-
lep etti.

141
ALi BEKTAN

1970
Ödeneğin sağlanmasının ardından CIA gözlemi alhnda
yürütülen proje, ordunun çok gizli biyolojik silah tesisi ola-
rak bilinen Fort Detrick'tek.i Gizli Operasyonlar Bölümü'nde
baş lah ldı. Bw-ada, AIDS benzeri virüsleri ayrıştınnak için mo-
leküler biyoloji teknikJeri kullanıldığı yolunda spekülasyon-
lar giderek arth.
ABD, DN A' l arın daki genetik değişiklikler ve varyas-
yonlar n edeniy le hassas o lan belli etnik grupları h edef al-
mak ve yok e tmek amacı y l a tasarlanmış "e tnik s ilahl a-
rı " geli ş ti r me çal ı şma l a rım yoğ unla şt ırdı (Milüary Revi-
ew, Kasım 1970).

1975
Fort Detrick'deki Biyolojik Silah Merkez i'nin virüs bö-
lümüne Fredrick Kanser Araştırma Tes is ler i adı verilerek
U lusa l Kanser Enstitüsü'nü n (NCI) denetimine verilir. ABD
Donanma s ı ' nın burada kansere neden olan virüsleri ge-
li ştirmek amacıyla özel bir virüs kanser prog r amı başlat­
tığ ı ta hmin ed ili yo r. Bilim ada ıni a rı burada, ayn ı za man-
da, hiçbir b ağışıklı ğ ın bulunmadığı bir v irü s ayrıştı rdılar.
Bu v irüse sonradan HTLV ( İn san T- hücresi Lösemi Virü-
s ü ) a dı verildi.

1977
Senato'da yapılan oturumlarda 239 yerleşi m bölgesinin
1949-1969 yıll arı arasında biyolojik maddelerle zehirlendi-
ği doğrulandı. San Francisco, başkent Washington, Key West,
Panama Kenti, Minneapolis ve St. Louis bu bölgelerden sa-
d ece birkaçıdır.

142
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARJ

1978
Salgın Önleme Merkezi (CDC) tarafından gerçekleştiri­
len deneysel Hepatit B aşılama çalışmalan New York, Los An-
geles ve San Francisco kentlerinde başlad ı. Araş hrma denek-
leri bulmak için verilen ilarıJarda özellikle çok eşli eşcin se l
erkekler arand ı ğı vurgulandı.

1981
lık AIDS vakalannın New York, Los Angeles ve San F ran-
cisee'daki eşcinsel erkekler arasından çı ktığı doğ rulandı. Bu
vakalarm ortaya çıkması AIDS'in Hepatit B aş ı s ı yoluyla bu-
l aşbğı yönünde spekülasyonlarm da yayılmasına neden oldu .

1985
Öldürücü bir koyun virüsü olan VTSN A HTLV'ye (fnsan T-
lıü c res i Löt:;eıni Virüsü) çok be m:ediği ortaya çı ktı. Bu benzer-
li k, iki virüsün ortak evrimsel iliş kis ine i şa ret etmekteydi.

1986
Ulusal Bilimler Akademisi Tutanakl arı'na (83: 4007-4011)
göre HIV ve V1SNA vir üsleri, HTLV ile neredeyse aynıyd ı
(ufak bir kısım hariç yüksek oranda benzerlik taşıyordu). Bu
bilgi, HTLV ve VISNA virüslerinin, doğada hiçbir bağışık­
lı ğı bulunmayan yenj bir virüs ayrış tırm ak amacıyla birleş­
tirilmiş ol ab ileceği speküla syonl arını doğurdu.
Kongre'ye s unulan bir rapor, ABD hükümetirün ürettiğ i
bu yeni virüslerin, aralarında dünyada bilinen hiçbir teda-
visinin bu lunm ayacağı şe kjld e genetik mühendisUk yolu y-
la üzerlerinde aynanmış virüsterin ve kjmyasal maddel erin
bulunduğu gerçeğiıli ortaya koydu.

143
ALi BEKTAN

1987
Savunma Bakanlığı, biyolojik silah geliştirilmesinj yasak-
layan uluslararası bir sözleşme bulunmasına karşın, ülke ça-
pında 127 tesiste ve üniversitede araştırma çalışmalarını sür-
dürdüğünü kabul etti.

1994
Houston' daki MD Anderson Kanser Merkezi' nden Dr.
Garth Nicholson, "gen izleme" adı verilen bir teknjkle, Çöl
Fırtınası Operasyonu'ndan dönen askerlerin birçoğunda, bi-
yolojik silah yapımında kullanılan bir mikrop olan mycop-
lasma incognitus'un değiştirilmiş bir cinsini keşfetti. Mole-
küler yapısın ın yüzde 40'ına HIV protein tabakas ı kaolmış
olması mikrobun insan yapımı olduğunu göstermektedir.
Senatör John D. Rockefeller, Savunma Bakanbğı'nın en az
50 yıldu· yüz binlerce askeri personeli deneylerde kobay ola-
rak kullandığım ve bilinçü olarak tehJikeli maddelere ma-
ruz bıraktığını açıklayan bir rapor yayımladı. Bu maddele-
rin arasında, hardalgazı, sinir gazı, radyasyon ve Körfez Şa­
vaşı sırasında kullamlan kimyasallar bulunuyor.

1995
ABD Hükümeti, insarıJar üzerinde tıbbi deneyler gerçek-
l eştirmiş Japon savaş suçlularına ve bilim adamlarına biyo-
lojik silah araştırmaJanyla iJgili bilgi karşılığında maaş ve do-
kunulmazlık teklif ettiğinj kabul etti.
Dr. Garth Nicolson, Körfez Şavaşı'nda kullanılan biyo-
lojik silahların Houston, Teksas ve Boca Ra ton Florida' da üre-
tildiğirll ve Teksas Cezaevi'ndeki tuhıklular üzerinde denen-
diğini gösteren kanıtlan ortaya serdi .

144
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

1996
Savuruna Bakanlığı, Çöl Fırtınası'na katılan askerlerin kim-
yasal maddelere maruz kaldığını kabul etti.

1997
Seksen sekiz Kongre üyesi, biyolojik silah kullanımı ve
Körfez Savaşı Sendromu ile ilgili soruşturma açılmasını ta-
lep eden bir mektup imzaladı.

Manh attan Projesi Nagasaki'yi Yerle Bir Etti

Almanya' da Adolf Hitler'in iktidara gelmesiyle Yahueti kö-


kenlilere yapılan baskılar sonucu, aralarında dünyaca ünlü No-
bel ödüllü fizikçi Albert Einstein'ın da olduğu çok sayıda de-
ğerli bilim adamı çareyi ABD'ye sığınmakta buldu. İkinci Dün-
ya Savaşı yaklaşırken, Başkan Franklin Roosevelt'e mektup
yazan ünlü fizikçi, N azi rejiminin yakında atom bombası ya-
pabileceği uyarısında bulnndu. Roosevelt, Einstein'ın uyarı­
sını dikkate alarak, atom bombası geliştirilmesini öngören
'Manhattan Projesi'ni devreye soktu. Ne var ki Einstein, atom
bombasının yapımında rol aJmadığı gibi, buna açık bir dille
de karşı çıkmıştı. Ancak Almanya' nın 7 Mayıs 1945' te teslim
olmasının ardından atom bombası yapma işinde korkuldu-
ğu kadar ciddiyetle uğraşmadıkJarı ortaya çıktı. Bu proje ça-
lışmaları sonunda ABD, yaptığı atom bombalarıru, Japonya'yı
teslim olmaya zorlamak için, Hiroşima ve Nagazaki'ye attı.

Kendi Canavarlarından Korkuyorlar

ABD, 10 bin kişinin katılımıyla tarihinin en büyük terör tat-


bikatlarından birisini düzerıliyor. Beş gün sürmesi planlanan
tatbikatta, biyolojik ve kimyasal silahlarla düzerılenen saldırı-

145
ALi BEKTAN

larda neler yapılacağı gözden geçiriliyor. Tatbikahn ilk günün-


de New Jersey'e biyolojik saldırı, Corınecticut kıyısmdak.i bir
limana da kimyasal sa l dın düzenlendi. 16 milyon dolara mal
olması beklenen ve ABD İç Güvenlik Bakanlığı'nca düzenlenen
tatbikata İngiltere ve Kanada' dan da yetkiJj]er katılı yor.

ABD, Denek O larak K ull a ndığı İ nsanl ara LSD Dahil


Birçok Kimyasal Verdi Amaç Beyin Kontrol ü

Sovyetler'in ge li ş tirdi ği düşünü l en biyolojik s ilah l arı ve


beyin yıkama yöntemlerini örnek alan ABD, 1947 yılında CIA'
ıun kurulmasıyla bir dizi zihin kontrol projesinin ilkini baş­
lath. ABD'ye getirilen Nazi doktorlar da bu projelerde yer
al acak tı. Manhattan Projesi adı altınd a atom bombasım ge-
li ş tiren hükümet gizl i projeler konusunda büyük tecrübe ka-
zan mış tı. Zihin kontrol d e ıı ~yl~r irıu e iııs<ınların kullanıldı­
ğı bu programların kod a dl arı, "CHATIER, BLUEBIRD, AR-
TICHOKE, MKULTRA, MKSEARCH ve MKDELTA" idi.
Neredeyse tüm ülkeyi sarmı~ olmasına karşın yı ll arca bü-
yük gizl iükle sürdürüle n bu deneylerde olan bitenden ha-
bersiz insanların, küçük çocukl arın, akıl hastalarının, tuh..ı k­
luların ku ll amldığı belirlendi. Deneyler s ırasında ölümlerin
meydana geldiği; birçok deneği n dengesini kaybettiği ve ba-
zılarının intihara kalkıştıklan bugün arh k kesin o larak bili-
niyor. CHATTER (gevezelik) Projesi, Sovyetler'in casusları,
esirleri itiraf ettirmek içi n kuJi a ndıkl arı il aç ların 'başarısına'
karşılık olarak geliştirilmişti. Araşhrma, cas usların sorgula-
rı sırasında kullanılabilecek ilaçlarm belidenmesi ve denen-
ınesi üzeri ne odaklanmıştı. CHATTER Projesi, 1953 yılında
resmen sonl andınldı. Çalışmalarını insan davranışl arını

146
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RI

kontrol yonünde geniş letmek is teyen CIA, teşk.ilahn başı Al-


Ien Dulleı 'ın onay ı y la 1950 yılında BLUEBIRD (bir tür mu-
h abbet kLşu) Projesi' ne başladı. Bu programınhedefleri şöy­
le s ıral anyordu: 1) Personelden izinsiz bilgi sı zdırılma sını
önleyecel bir yöntem geliştirme k, 2) Özel sorgulama teknik-
leri yoluya bireyin kontrol edilmesinin mümkün olup olma-
dığının anştm lması, 3) Hafıza geliştirme yöntemlerinin araş­
tırılması,~) CIA p ersonelinin dü şm an kontrolü ne geçmesi-
ni önleTTl!k için savunma teknikleri ge li ş tirmek. BLUE-
BIRD Proesi'nin kod adı, 1951 Ağustos'unda ARTICHOKE
(enginar) )rojesi olarak değiştirildi. Bu projenin hedefi de hip-
noz ve çeş tli k.imyasall arı n kullarunu yoluyla sorgulama tek-
nikJe rininaraşhnJması yd ı. Bu program da 1956'd a noktaları­
dı. Ancak.ı\RTICHOKE Projesi'nin durdurulm asından 3 y ıl
ön ce, ya n 13 Nisan 1953'te CIA B aşkan Yard ımcısı Rich ard
Heln1s ' inöne rile ri d oğ rultus unda MKULTRA Projesi ba ş­
la tıldı. M< h arfl erinin Mind Kontre lle (zih in kontrolü,
kontralle ~elim es i lngilizce 'control' ün Almanca karş ılı ğı )
kelimelernin kısaltınası o lduğu tahmin ediliyor.
MKUL"RA Projesi kapsa mında insan davranı ş laruıı kont-
rol etmek .macıyl a kulJarulan yöntemler arasında radyasyon,
elektroşol< hipnoz, ba şta LSD olmak üzere çeşitli k.imyasallar,
askeri ara ı gereçler, iş kence aletleri, p sikoloji, psikiyatri, sos-
yoloji, antopoloji gibi sosyaJ bilimler vardı. MKULTRA' nın
y urtdışı üin geliştirilenine d e MKDELTA adı verilmi ş ti.
MKULTR.A şemsiyesi altında tanımJan an 150 kadar projeden
en ünlüsü tlan MONARCH Projesi, resmi olarak 1960'lann baş­
lannda Anerikan ordusu tarafından başlahldı. (Gayri resmi
olarakçekiaha önceden başl adığı biliniyor.)MONARCH Pro-
jesi halen tlusal güvenJik nedenlerinden ötürü' çok gizli' ola-

147
ALi BEKTAN

rak sınıflandmln11ş durumda. Bu korkunç deneyieri n gerçek-


leştirildiği yerler arasmda 44 üniversite, 15 bilim vakfı, 12 has-
tane, 3 hapishane ve ilaç şirke tle ri bulwıuyordu.
Araşbrmalarda dünyaca ünlü psikiyatrlar, psikologlar ve
beyin cerrahiarı yer alıyordu. Zilıin kontrol ça lışmalannda CIA
ile işbirliği yapanlar arasında Amerikan Psikoloji Derneği, Arne-
rikan Psikiyatri Deneği'nin eski başkanları, Biyolojik Psikiyat-
ri Topluluğu ve ödüllü psikiyatrlar vard ı. ABD'de zihin kont-
rol deneyl eıi sadece CIA tarafından değil ABD Ordu Haber
Alma Dairesi ve Ordu Kimyasal Silahlar Ofisi tarafı nd an da
yürüti.Udü. Askerlere birer kağıt imzalatarak kobay olmalan
sağlandı. MKULTRA belgelerilLi n büy ük bölümü y ine prog-
ran1ı başlatan kişi olan ClA Ba ş kanı Richard Helnıs' in emriy-
le 1972'de yok edildiği içiJl insanlar üzerinde zihin kontrol de-
ney lerinin gerçek boyutu belki de as la bilinemeyccek.

Tüyler Ürperten ifadeler

Biyolojik saldırı korkus uyla yaşaya n ABD'de has talıkl a­


ra karşı her türlü önlem alınıyor. ABD'nin i şga l ettiği ülke-
lerde ise çocuklardahil birçok kişi kullanılan s ilahlardan do-
layı çaresiz durunıda kalıyor.
MKULTRA Projesi'nin ilk olarak 1975 ytlında başkanlığa
bağlı Rockefeller Komisyonu tarafmdan gün ış ığına çı kar bl ­
nıasımn ardından Senato'nun sağlıktan sorumlu alt komite-
si, CIA'nın insanlar üzerinde ya pbğı deneylede ilgiJi tüyler ür-
perten ifadeler dinledi. Günümüze kalan belgeler ve ta rihçi-
ler, bilim adamlan ve gazeteciler tarafından ya p ı lan araşbrma­
lar, CIA'nm MKULTRA kapsamında özellikle radyasyon ve
LSD'nin kullamldığı deneyiere ağu·lık verdiğini gös teriyor. Bu

ı ..ıs
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

deney leı~ OA personeline, askerlere, casuslara, fahişelere, akıl


hastaianna ve sıradan insanlara tepk.ileriııj ölçmek içiıı, çoğu
durumda deneğin haberi olmadan LSD verilmesini içeriyor-
du. Bu tür deneylerde eroin, meskalin, skopolamin, mnrihua-
na, alkol ve sodyu m pentatol gibi maddeler de kullanıldı.
MKULTRAProjesi'nde görevli biyolojik silah uzmaru Dr. Frank
Olson, 28 Kasım 1953 tarihinde, kendisinden habersiz içkisi-
ne karışbnlan LSD'nin etkisi aJhndayken Manhattan' da bir ote-
lin 13. katuıdan atlad ı. Ailesi Dr. Olsun'un gerçekölüm nede-
nini 22 yıl sonra MKULTRAile ilgili bilgiler ilk ortaya çıkma­
ya başladığında öğrendi. Harold Blauer adında bir profesyo-
nel tenis oyuncusunun da gizli bir meskalin deneyi strasında
öldüğü sonradan ortaya çıktı. ABD Donanması'ndan emekli
Wayne Ritchie, 1957'de kahldığı bir Noel partisinde kendisi-
ne gizlice LSD vermekle suçladığı CLA aleyhine geçen yLI 12
milyon dolariLk bir tazminat davası açtı.

Biyolojik Silah Çalışmaları Sürüyor

Başkan George W. Bush, kitle imha silahlan üreterek ulus-


larara sı sözleş m eler iihlal etmekle s uçladı ğ ı Jrak'a harekat
emri verdiği s ıralarda ABD'nin, İngiliz ordusunun da yar-
dımıy l a yeni nes il biyolojik ve kjmyasal si lahlar geliştirme
çalışmalannı sürdürdüğü iddia ediliyor. Bundan üç yıl
önce İngiliz The Guardian gazetesine demeç veren ABD' li
mikrobiyoloji profesörü Mark Wheel is ile İngiliz uluslarara-
s ı savunma profesörü Makolm Dando, ABD'nin biyolojik
misket bombaları, antraks ve kalabalık insan gruplannın söz
konusu olduğu duntmlarda ku Uanıla cak öldürücü olmayan
silahlar üzerinde çalışhğı nı iddia e hııişlerd i.

149
CIA'NiN ABD DIŞINDAKi DENEYLERİ

Yurtdışmda 'üçüncü şans'

IA projele.ı.·i arasında y urtdı şında da ge rçek l eş tiril e n ­


C ler vardı. üzeilikle y urtdı şı için tasarlanan MKDELTA
programı Avrupa ve Asya ayağ ı ola rak ayrı lmış ve bunla-
ra Üçüncü Şans ve Derbi Şapkası projeleri adı veri lmişti. An-
cak bu konuda belgeye ul aş ıl amamışhr. Senato'da yapdan
o turumlarda da bu proje ler hakkında bilgi sahibi o lan ta -
nığa rastlanmadı. Ancak Kanada'da MKULTRA kapsaının­
da çok çeşitli deneyler yürütüldü ğünü kanıt l ayan belgeler
bulunuyor. Bunlardan en iyi bilineni Dr. Ewen Cameron ta-
rafından 1950-1965 y ı1ları a rasında Montreal'deki Alien Me-
morial Enstitüsü'ndeki hastalara elektroşok ve deneysel ilaç-
lar veri lmesini kapsaya n deney lerdir. J 992 y ılınd a bu de-
neyler ortaya çıktığında Dr. Caıneron da hastalarının çoğu
da ölmüştü.

ABD'li Psikiyatrist Ross'un Araştırması


'Mançuryalı Aday' Gerçekti

Kişilik bölünmesi konusunda uzman olan ABD'li psiki-


yatr Colin A. Ross , günümüze kalan belgeler üzerinde yap-
tığı uzun süreli araşbrmalardan sonra kaleme aldığı"Biue-

ıso
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR I

bird: Psikiyatrlar Ta rafından Kasıtlı Olarak Yara h lan Bölün-


mü ş Kiş ili k" ad lı kitabınd a şöy l e yazıyor: '' BLUEBIRD
Projesi'nde CIA kasıtlı olarak kişilik bölünmesi yaxatbğı de-
neklerini gizli operasyonlarda ku ll anmaya ça lı şmış tır. Bel-
gelerin ineelemnesi sonucu bu inanılmaz deneylerde, 11 ya-
şındaki çocukl a rın beyinlerine ele ktrodl a r ye rl eş tirildi ği , 7-
11 yaşlan arasındaki çocuklara haftalarca, her gün, günde 150
mg LSD ve rildi ği ve elektroşok yoluyla denekierin hafıza­
larının s ilindi ği , h ayva niann beyinlerine e lektrod ye rl eşti­
rerek kimyasal ya da biyoloj ik saldmiarda kullanma çalış­
malan yap ıldığı biliniyor. 'Mançuryah Aday' (orijinali 1962
yılın da çekilen ve beyin yıkama yöntemlerini konu alan bir
film ) kurgu değil gerçektir ve CIA tarafından 1950'lerde
BLUEBIRD ve ARTICHOKE zihin kontrol program l arında
ya ra tı lmı ş tı r."
Bu konuda daha fa zla bilgi ~lmak isteyen okurlarımıza
You Tube girerek, CLA' nın Parapsikolojik Deneyleri diye yaz-
dıkJannda epeyce v id eo gelecektir. Orada Senato Komisyo-
nuna verilen bilgile ri izleyebilirler.

151
ABD-CIA KOBAYLARI*

lA' den Korkunç Deney: 50 yıl önce bir Fransız köyün-


C de yaşa nan korkunç olayların arkasından CIA Çlktı!..
Amerikalı araştırm acı gazeteci H. P. Albarelli Jr.' ın iddia-
s ına göre, 59 yıl önce Fransa' mn güneyindeki bir köyde ya-
şa nan korkunç olayların ardında CIA var.
Albarelli Jr., Köy sa kinlerinin Çl ldırmalanna, toplu histe-
ri ve h alüs inasyonlar yaşa nmasına sebep olan şey in CJA'in
köylülerin ekmeklerine kattı ğı LSD o l duğunu söy lüyor.
16 Ağustos 1951'de yaşanan olayda en az beş kişi yaşa mını
y itirmi ş, onlarca ki şi akı l hastanele rine kaldırılmış ve yüz-
lerce kişi durumdan e tkilenmi şti.
Pont-Saint-Esprit'te yaşaya niann hala etkisinden çıka ma­
dığı bu korkunç olay "Le Pain Maudit" (Lanetli Ekmek) ola-
rak anılıyor.
AlbareiJi Jr., yaptığı araştım1anın sonuçlannda elde ettiği bel-
gelere dayanarak CIA'in LSD'nin etkilerini test etınek için bu yön-
temi kullanclığıru açıkladı. Gazeteci, 1975 tarihli bir Beyaz Sa-
ray raporunda da bu olaya atıfta bulunulduğunu söylüyor.

* h aber7.com ta rafından Cumhuri ye t gazetesinin mu htelif sayıla rından


derlenmiştir.

152
21. YÜZYrL METAFiziK SAVAŞLARI

CIA'in "zihin kontrolü" deneyleri kapsamında gerçek-


leştirilenkorkunç deneme için köyün ekmeklerine LSD kat-
mış ve yaşa nanlan izlemişti. Albarelli Jr., deneyin Ameri-
kan ordusunun Özel Operasyonlar Birimi'nce yapıldığıru
iddia ed iyor.
1951 yılmda köyde yaşananlar tam bir kabus gibiydi. Bir
çocuk bıçakla büyükannesine saldmrken, bir kişi uçak oldu-
ğu samısıy la kendisini ikinci kattan aşağı atmışh. Köyün so-
kakları çıldırmış insanlarla doluydu.
Olayın yaşayan mağdurlarından 71 yaşındaki Charles
Granjoh, "Ölümden döndüm ve bunun sebebini bilmek is-
tiyorum" diyor.

ABD'nin kobayları yıllar sonra konuştu


'HAYVAN MUAMELESi YAPTILAR'

ABD'nin 1940'lı yı ll ardabilerek 1,500 kadın, erkek ve


çocuğa ha s t a lık bulaştırarak yaptığı deneyin kurbanı
olan Guatema lalılar, başlarından geçenleri anlattı.

Marta Orellana, revire çağın ldı ğı anonsu duyduğun­


da yetiınhanede arkadaşlarıyla beraber oynadığını anla-
tlyor. Orellana, revire gittiğinde, yanlannda şırınga ve kü-
çük şişe l er bulunan, önceden hiç gö rm ed iği doktorlarla
karşılaştı.
OrenaUa'ya uzanrnasıru ve bacaklarını aralaması söylen-
di. O zamanlar küçük bir kız olan ürenalla korkuyla dire-
nince tokat yedi ve kendisinden istenileni yapmaya zorlan-
dı. Bugün 74 yaşmda olan Orenalla, henüz dokuz yaşınday­
ken Guatemala City' deki yetimhanede 60 yıl gizli kalacak

153
ALi BEKTAN

bir deney için seçilmişti . Onun dışında, mahkumlar, rütbe-


siz askerler ve fahişelerden oluşan yüzlerce insan deneye
tabi tutuldu.

Obama Özür Diledi

O yı ll arda, savaş alanlarından hastalıklarla dönen asker-


leri nedeniyle end işe li olan ABD, frengi, bel soğukluğu ve
kankroid hastalığı olan 1,500 Guaternalalı kobay üzerinde
yen i bir antibi yotik denedi. Yani penisilin.
ABD hükümeti, yüzlerce insanı penisilin testinde kobay
olarak kullanJldığı gerçeğ ini Ekim ayında kabul etti. Dışiş­
leri Bakanı Hillary Clin ton ve Sağl ık Bakanı KathleenSebe-
lius, ortak bir açıkl amada bulunarak, toplum sağ l ı ğı adı n a
ge rçekleştirilen bu "ayıplanacak araştırma" için özür dile-
di. Dahası, Başkan BMack Oba ııı a Guateınalal ı nı.evkidaş ı ­
nı telefonla arayarak özrünü iletti.

"Hayvan Muamelesi Yaptılar"

Orenalla, "Bana ne yaphklarını söylemediler, hiçbir za-


man da sormama fırsat vermediler. Yıllarca hi çbir şeyi bil-
meden yaşa dım. Tanrı onları affetsin" dedi.
Guardian'ın konuştuğu kabaylardan biri olan Federico
Ramos'un oğlu, "Babam okuma yazması olmayan bir insan-
dı. Ona hayvan muamelesi yaptılar ... Bu şey tanın d eneyin-
den başka bir şey deği l " dedi.
Fenisilin kobayları, Wellesley College akademisyeni Su-
san Reverby'nin "Tuskegee frengi çalışması" üzerinde yap-
hğı araşhrmada ortaya çıkh. Söz konusu olayda, binlerce Af-

154
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RJ

rika kökenli ABD' li, 1930'lu y ıllardan 1970'lere kadar teda-


viden mahrum bırakılmıştı.*

Bu tür deneyler Amerika' da yapılamaz çünkü yasala-


rı na göre suçtur. O yüzd en 3.dünya ülkelerind e bu tür de-
neyler gizlice yürütüldü. Peki Türkiye 'dede yapıldı mı?
Bu konuyla ilgili bazı haberler medya da yer almıştı ve bir
s üre sonra ise unutuldu, gitti.
Olayın bir de ş u tarafını düşünmek gerekir. Amerika-
lıl ar bu ko bay kullanma i şini kimden öğrendil er dersiniz?
2'ci Dünya Savaşı' nda toplama kamplannda Yahudiler üze-
rinde binl erce deney yapan Almanlardan demek doğrudur.
Hitler zaten zafer için her yolu arayan ve deneyen bir ya-
pıya sahipti. Alman ırkının Dünya'ya hakim olabilmesi için
Metafizik'ten tutun da, dünya dışı u ygarlıklara kadar her-
kes in p eşin de koş tu. Hitler ve çevresindeki N aziler bu bil-
g ileri savaş ta kullandılar, savaşı kazanan Amerika ise b u
bilgilerin ışığında kendi kull andı. Rusya ve Doğu Bloku
ile b aşlayan soğuk savaş döneminde d e yararl a ndı. Özel-
likle Parapsikoloji Deneyleri'nde d e kobay olarak insan-
ları kullandığım söyleyebiliriz. Amerika'nın zaferi her şey­
den önemliydi, dost ülkelerde de istediklerini yaptılar. So-
nuç'ta ortaya çıkan belgeler ve bil giler bu çalışmal arı gös-
termektedir." Bugünde devam ediyorlar mı?" Derseniz, Ya-
nıtım ''evet" olacaktır.
Nikolai Tesla'nın ve Ei nstein'ın başlattığı çal ışmalar, teo-
ri ler ve d eneyler bugün tüm hızıyla s ürüp gitmektedir.

* Guard ian Gazetesi

155
ALi BEKTAN

CIA' nın Beyin Ytkama Kobayları Tazminat Peşin de!

Janine Huard adlı Kanada'lı kadın, CİA'nın soğuk savaş


döneminde finanse e ttiği beyin yıkama deneylerinde kobay
olarak kullamldığı için hem kendisi, hem de diğer kurban-
lar için tazminat davası açmaya ça lı şıyor.
Montrealli Huard, federal mahkemeye başvurarak Kana-
da hükümeti aleyhinde toplu dava açmak için izin istedi.
Avukattmn AFP muhabirine ve rdi ği bilgiye göre, Huard,
1950 ile 1965 yılları arasında Monh·eal'deki Mc C il! üniver-
sitesi AU an Meınorial enstitüsünde Doktor Ewen Cameron' un
yürüttüğü deneyiere mali destek sağladığı için Kanada hü-
ki.imetini dava etmek istiyor.
Avukatın anlattığına göre, Bayan Huard doğun1 yaptık­
tan sonra depresyona girince enstitüye baş vurdu. Huard'a
hiçbir şey söylemeden Dr Camci'On'un "psikolojik yıkım"
programı kapsammda deneysel uyuşturucular ve elektrik
şokla n verildi. Huard, aynca bazı seanslarda karanlık bir oda-
ya b kıldı ve günde 6-7 saat o lmak üzere günle rce hep aynı
şey l eri tekrarlayan ses kayıtlarını dinlemek zorunda bıı·akıl­
dı. Dinlediği seslerden biri de, onun kötü anne olduğunu söy-
lüyordu.
İskoçya'da eğitim gören doktor Cameron, bu yöntem le
hastarun hahralanru yok edip kişiliğini yeniden şekillendir­
diğini iddia ediyordu. Amerikan istihbarat servisi CİA da,
bu yönteme ilgi göstermiş ve doktoru 50' li y ıllarda beynin
kontrol albna alınınası deneyleıini yaptırmak için maaşa bağ­
l amıştı.
Bu deneyler kapsamında, her şeyden habersiz denekle-
re LSD denen uyu şturucu da veriliyordu.

156
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Kanada makamlan, 90' lann başında Dr. Cameren'un 70


kurbarıına 100 bin dolar tazminat ödemeyi kararlaştırmış,
250'den fazla kurbana ise, durtımları vahim olmadığı gerek-
çesiy le ta.lminat ödememişti. CiA'nın tazminat öded iği
MantreaHi kadın, Kanada hükümetinin tazminat ödemeye
ya n aş madığı kurbanlar arasında bulunuyor.
CIA Bu d eney ler sonu cun da elde e ttiği bilgileri Dünya-
nın birçok ülkesindeki insan l arın üzerlerinde kullandı.
Amaç Amerikan ç ıkarları nt koruroaktı ve bunda da başa ­
rılı oldular. Para konu s unda bir s ıkınt1 sı olmayan istihba-
rat Örgütünün görünen bütçesi 50 Mil yar Dolar, görü nme-
yen c bütçesinin ise ne kadar olduğu bilinmiyor. Kurban-
ların çoğ unun bugün hasta lıklı hayatlar sürdü ğ ü de görü-
lü yor. Metafizik Savaşl arı n ne kadar önemli olduğunu an-
layabiliyorsunuz.

157
AARON RUSSO

e bana şöyle ?e.di: Asıl amaç dünyadaki herkese cip tak-


V mak RFID ÇIPJ yerleştirmek.
Aaron Russo bir film yapımc ıs ı ve eski bir siyasetci.
En iyi arkadaşı Nicholas Rockefeller ünlü Rockefeller Ban-
kacılık ve iş hanedanlığmın bir ferdi, Aaron çok yakın
dos llu gunurı anluıdan bir süre sonra gür ü ~meyi kesti çün-
kü Rockefeller ailesi ve o nların tutkulan hakkında öğre ndi­
ği şey l er yüzünden dehşete düştü.
Aaron ş unl a rı söylüyor:
Tanıdığım bir avukat bir gün beni arad ı ve şöyle dedi:
Rockfeller ailesinden biriyle tanışmak ister misin? "Ben-
de, olur çok sevinirim" dedim sonra dost olduk bana birçok
şey anlatmaya baş l adı ve bir gece bana şöy le dedi.
"(Nicholas Rockteller) bir olay olacak Aaron ve o olaydan
sonra Afganistan'a gireceğiz bu sayede Hazar denizine boru
hath döşeyebileceğiz.lrak'a girip petrolü alacağız ve Orta-
doğuda bir üs inşa edeceğiz. Oradan da Venezuella'ya gidip
Chavez'den kurtulacağız."
İlk ikisini bitirdiler, Chavez'i daha bitireınediler.
Ve şöyle dedi:

158
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

"Asla bulan1ayacakları biri içjn ma ğa ral arı araş ttran bir


s ürü adam göreceksin."
Teröre karşı verdiğimiz savaşın asimda gerçek bir dü şman
olma ma sı konusunda konu şup gülüyordu. Bu savaşın na-
s ı l asla ka za nılmayacak bir savaş haline getirildiğini anlah-
yordu. Bunun sonu olmayan savaş olduğunu, bu şe kild e in-
sanların özgürlükl erirün ellerind en a lındı ğını söylüyordu.
Ben de şöyl e dedim " in san la rı bu savaşın gerçek olduğuna
na sıl in and ı racakstn ?"
O da: "medyayla, medya h erkesi bunun gerçek olduğu ­
na inandırabilir,bir şey l er hakkında konuşmaya d evam
ed ersen ve ay nı şey l e ri tekra r tekrar söylersen insanlar buna
inanacaktır." dedi.
Bi li yorsunuz, 1913 yılında federal rezervi yaJanlar ile kur-
dula r, sonra 11 Ey lül sayesinde teröre karşı savaş başladı ve
birden lrctk'a girdik btıda başka bir yalandJ ve şimdi ayru şey i
İran'a yapacakla r. Oradan oraya, oradan oraya geçip duru-
yorlar.
Bende sordum:"Bunu neden yapıyorsunuz? Amaç ne-
dir?Dünya' daki bütün paraya sahipsiniz hemde istemeye-
ceğini z kadar bütün güce sahipsiniz, insanların cam nı yakı­
yorsunuz, bu kötü bir şey."
Ve bana şöy l e dedi:
"İn sanları neden umursuyorsunkj? Kendini ve aHeru dü-
şün yeter."ve sonra şöyle dedim: "Ta mam da asıl amaç ne?"
Şöyle dedi! ...
' A sıl amaç dünyadaki herkeseçip takmak RFID ÇİPİ yer-
l eştiı·mek. Herkesin parası ve sahip olduklan herşey o çip-
Ierde olacak ve eğer birileri bizi protes to ederse ya d a yap-
tıklarımızı eleştirir ise çipierini kapatacağız."

159
ALi BEKTAN

Peki bugün CİP'Jj yaşama geçtik mi? Kısmen geçtik. Kre-


di kartlanrruz, Vatandaşlık numaralarımız ile her şeyimjz bi-
liniyor. Vergiden, faturalara kadar her şey kontrol albnda, son
nokta bu CiP'Ierin ta kı lması, ondan sonra ise birer yaşayan
köleye döneceğiz. Bu duruma hükümetler ne diyor? Bizi yö-
netenleri seçerken ona göre dü şünüp hareket etmemiz ge-
rekiyor. 21. Yüzyılın en önemti Metafizik savaşı bence budur?
Diğerleri de önemlidir ama bunda ki ş i se l o larak hedef olan
insanhkhr. Bilinçli olmak zorundayı z.
Google veya You Tube Sitesine şu cümleyi yazın ve çı­
kan videoyu izleyin: "Yahudi Yönetmen Aaron Russo- Roc-
kefe ller"

160
INGOSWANN

933'de doğdu. Çocukluğundan beri psişik deneyimler ge-


1 çirmiş olduğundan, 1960'lann, sonlarında Amerikan
Psişik Araştırma Derne ğ i'nin (ASPR) ' duru görü' 'telepati'
ve 'ölüm-ö tesi deneyimi' araştuma progra miarına süje ola-
rak katıldı. ASPR'de ve daha sonra StanfordAraş brm a Ens-
titüsü' nde (SRI) yap ıJan deneylerde, 'Duru -görü' ye teneğiy­
le deneyin yapı l dığı yere çeş itli u za klıklarda bulunan böl-
gelerin durum ve koşullan hakkında bilgi vermekle kalma-
dı, Jüpiter ve Satürn gibi gezegenlerin coğrafi özellikleri hak-
kında da bilgi vermeyi başardı.
Uzaktan görü yeteneği en güçlü olan kişilerden biridir.
ABD' de askeri proje olan STARGATE projesinde dene k ola-
rak kullarulınıştır. Kendisini "psişik" olarak değil de "bilinç
arayıcı" olarak tarif eder. İki fizikçi tarafından (Russell
Targ ve Harold Puthotf) uzaktan görü yeteneği yıllarca katı
deneylede test edilmiş ve testleri başarı ile geçmiştir. CIA ta-
rafından desteklenen projelerde denek olarak kullanılmış­
tır. Özellikle coğrafi koordinatlan (meridyen ve paralelleri)
tespit etmede en büyük yeteneklerdendir. Belli hedefleri uzak-
tan görme konusunda %85-95 hedef tutturabilmektedir.
Swann bu yeteneğiyle, soğuk savaş döneminde, Antarkti-

161
ALi BEKTAN

ka' da buzlar alhnda bir Rus denizalhsuun gizli o ldu ğunu bi-
lebilmiş ve Ruslar, Amerikalılar'ın bunu nasıl keşfedebiidi k-
lerini anlayamarmşlardır.
Swann üzerinde yapılan çalışmalar konum olarak astrono-
miye kadar uzanrmşbr. 1973 yilinda, etrafında halkası olan tek
gezegen Satürn olarak kabul ediliyordu. Swann, 1973 yılında, Vo-
yager uzay araa Jüpiter'e gitmeden önce "etrafında halkalan var"
ve bu halkalar ince taneciklerden oluşuyor diye söylemiştir.
1979'da Voyager, halkalan doğruladı.1972-1979 yılları arasında
yirmi beş cinayet üzeıinde çalışb ve bınuardan ancak üçü başa­
rılı sonuç verili. 2001 yılında Midıael Persinge~ Sw ann' ın du ru-
görü sırasmda beyin çalışmasmı inceledi. Normalin dışmda yo-
ğun bir uyumluluk hali ortaya çıkbğuu tespit etti.

İngo Swann'ın Hayatı

İsveç asıllı bir ailenin üyesi olan Swann Salt Lake City'de,
Mormanlar arasında sanat ve biyoloji üzerine eğitim aldı.
Daha sorıra ressam olmaya karar verdi. Olaf Stapledon'm
"Yıldız Yaratıcısı" adiJ kjtabmı okudu ve paranormal olay-
ları denemeyi tasarladı. Bu konulara karşı dayanılmaz arzu
duyuyordu. Stapledon bu kitabında, evrenin uzak sınırlan­
na kadar durugörü yoluyla yolculuktan söz ediyordu.
"Sevgi için en yüksek yerin Haç ya da Taht üzerinde olup
olmadığım bilmiyoruz". Bu metinden çok etkilenen S w ann
Amerikan Psişik Araştırma Derneği ile 6 ay çalıştı. Deney-
ler sırasında parmaklarının ucundan moralh bir ışık çıkıyor­
du. Bu buluş onu cesaretlendirdi. Çalışmalanna New York
Üniversitesi'nde devam etti. Orada 7 metre ötede termos şi­
şesi içine konan bir cismin sıcaklığuu iradesiyle değiştirebil-

162
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

diği kabul edildi. Swann'ın en büyük başarısı Merkür ve Jü-


piter gezegenleri hakkında verdiği inanılmaz bilgilerdir.
Bu gezegeniere düşünce yolu y la yolculuk yaptı. 1972 de
Merkür gezegeninde atmosfer olmadığına inanılıyordu.
Oysa Swann Merküx'de "Manyetik bir aJandan aynşrnış at-
mosfer tespit etti". Mariner 10 sondası bunu doğruladı.
Bugün Merkür'ün uzaydakaybolduğu oranda yenilenen
ve Güneş'ten gelen bir abnosfere sahip olduğu ortaya çıktı.
Ay nca Merkür'ün manyetik-çekim gücü ve Swann'm bil-
dirdiği kutup ışığına benzer ışıklı olaylar araştırıldı. Mer-
kür'de kayalara yapışık yaşayan likenierin varlığı onaylan-
madı.(Liken bir tür yosundur) Yosun varsa o zaman Mer-
kür'de s u ve denizierin olma ihtimali de bulunuyor. Bilim
ise güneşe yakın olan bu gezegenin atmosferinin olmad ı ğı­
n ı ve yüksek sıcakl ı klarasahip bulunduğunu düşünüyordu.
Bilim çuva llaınış oldu.
Jüpiter ol ay ın a gelince Swann Stanford Enstitüsü'nde yap-
tığı araştırmalar, on ay sonra Öncü-lO sondasının gözlemleriy-
le karşılaşhnlınca astrofizikçiler hayretler içinde kaldılar.
1973 y ılınd a Stanford Üniversitesi'nde onun gücü araş­
tırıldı. Hassas dedektörler, Swann'ın deneyler sırasmda, man-
yetik bir alan doğurabilen ısıyı deği şti rip küçük cisimleri ha-
reket ettirebilen bir kuvvet yayd ığını ortaya koydu. Bu du-
rumda şimdiki fiziğin bilmediği bir alan ya da ışınım kar-
şı sınd a bulunulduğu açıklandı.

Antartika'daki Üs ve Kayıp Denizaltıyı Bulması

Kendisine sadece enlem ve boylam bilgileri verilen yer-


leri uzaktan inceliyor ve verdiği bilgiler doğru çıkıyordu. An-

163
ALi BEKTAN

tartika'da bulunan bir araşhrma üssünü tasvir ederken, ora-


da san renkli bir çadırın kurulmakta olduğunu ifade etti. Söy-
ledikleri radyo haberleşmesiyle öğrenildi: Doğruydu. Bilim
heyeti yeni bir çadır dikınişti.
Esrarlı bir kişiliği olan Swann'm en büyük başansı ise At-
lantik'te batarı Sovyet Dananınası'na ait bir denizaltmm bu-
lunduğu yeri doğru olarak bildirmesiydi. 1977 yılında ha-
tan gemilerini yanlış bölgede arayan Ruslardan önce Anıe­
rikalıJar batık gemiye ulaştılar. Sovyet Deniz Kuvvetlerinin
şifrelerini, atom denizalhsmın yeni dedektörlerini buldular.
Başarı öyle büyi.iktü ki, CIA tarafından harcanan milyonlar-
ca dolar büyük ölçüde amorti edildi. Böyle başarılar önce
CIA'nın başına, soma bütün Amerikan Gizli Servislerinin ba-
şına atanmaya götürür insanı: Bir denizci olan Amiral
Stansfield Turner'a da böyle oldu.
İ ngo Swaıın bu başanya nasıl ulaştı? CIA tarahndan ki-
ralanan Glomar Chal lenger adlı gemi garip kişiliği olan mil-
yarder Hughes'e aitti. Esrarengiz bir şekilde ölen bu milyar-
der, bilimin sııurlarında kendini gösteren meseleleri çözüm-
lernek amacıyla bütün memurlan Mormonlar'dan oluşan bir
dernek kurmuş tu. Sw ann' da Mormanlar arasında büyümüş
ve eğitim almıştı.
Bu görünmeyen imparator Hughes, CIA'ya ve bilhassa
Okült(Gizli) olayları inceleyen bir gruba sık1 sıkıya bağlıy­
dı. Sadece Başkan Carter'a ait raporlarda kod ismi Midnight
Climax olarak geçiyordu.
Gizleme girişimlerine rağmen, basında yayınlanan Chal-
lenger'ın hikayesi hakkında herkes Hughes ve CIA'nın han-
gi organizasyon vasıtası yla bank Sovyet denizalbsınm ye-
rini tespit ettiğini kendi kendine sormaktadır.

164
21. YÜZYJL METAFiZiK SAVAŞLARI

Gemi mevcut dedektörlerin hiçbirinin ulaşamayacağı bir


derinlikte, kıta platosu üzerinde bulunuyordu. Nautilius
denizaltısında yap ılan telepati deneylerinde olduğu gibi,
şüphesiz yalanlanması istenen hakikat şöyleydi. İngo
Swann Sovyet Denizaltısının battığı yeri buldu ve araştır­
macılara bildirdi. Onlarda Denizaltıya girdiler. Peki Hug-
hes-Swann ve CIA ilişki si nasıl olmuştu. Ruslar'ın 1970'ler-
de Parapsikoloji konusundaki başarıLarı arhnca Amerika'da
bu olaylara daha fazla ilgi duymaya başladı. Bunun sonu-
cunda da en büyük başarı geldi. Bu arada Mornıonla r 'dan
oluşan bir grup kuran Hughes ile Swann' ın tanışması ko-
la y oldu. Amiral Stansfield Turner ' ın başlıca işbirlikçisi Ro-
bert D Williams, Swann'ın deneylerinin yap ıldı ğ ı Stanford
Enstitüsü'nden ç ı kmıştı.
1980'1ı yı ll ardan itibaren 30 yıllık süreçte uyduların geliş­
ınesiyle, bu lür ça lı şmalara her ne kadar az bir ilgi varsa blle,
bir dönem Usame Bin Ladin'i bulmak için psişik yetenekLi
insanları kullanmak üzere çalışmalar yaptılar. BaşarıLı olup
olmad ıkla rı bilinmiyor.
Dönüp dolaşıp Nostradamus'un sözüne geliyoruz. Büyük
Yüzyıl'da benim d eğerim daha iyi anlaşılacak ve bu konu-
Lar önem kazanacak diyordu . Büyük Yüzyıl, 21. yüzyıldır ve
1000 y ıl sürecektir ...

165
KABALA VE SUFİZM

me rika lı M usev i a raş tlrmac ı Thomas Black' un şok


A tezi: "Kabalistler 12. ve 13. y ü zy ıl da s üfflerin dü şünce­
lerini a ldıl a r ve bunl a rı kendi mistisizmlerine ye rleş tirdil e r.
Dah a sonraki as ırl a rm Musevfleriyse bunlan kendi gelenek-
sel düş ün ce l e ri olarak benimsediler. "
Thomas Black'un Amerika ve Türkiye' de ay nı and i.1 ya-
y ımla n a n kita bı beraberinde büy ük ta rtı şm a l arıd a getirecek
g ibi görünüyor. "Şa l o m-Sel a m: Gizemli Bir Ka rd eşliğ in
Öy küs ü" kita bının kend isi d e Mu sevl olan yaza rı Tho nı as
BJock' a göre, Musevl Kabala mistisizmi Müslüman süfflerin
öğ retileri ü zerine kuruldu. 10 y ıl önce giri ş ti ği a raş tlrm a nın
sonunda Thomas Black ka rşı l aş tığı tarihi realiteyi kita bın­
d a şu sözlerle anlahyor: " Orta çağ' d aki bir iki münferit etki-
leşiminden ziyade çok az bilinen ak ademik yayınlarda İsla m
muta savvıflarmı ve düş ünürl e rini inceleyip onlaruı fikirle-
rini benim semiş Musevi' gizem cileri ve düş ünüd eri içeren
tozlanmaya y üz hıtmuş birçok makaleyle ka rş ıl aş tım. Sol-
maya yü z tutmuş sayfalarda y a z ılı son okum a ları da bitirip
notlarıma bakhğıında, İslam'ın başlangıcından bugünkü Mus-
evi ayinleri ve tefekkür uygulamalarma kad arki süreçte İs­
lam tasavvufunun Musevi dü şüncesi ve uygulamalaru'tln ge-

166
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

lişimine hiç aralıksız etki ettiğini buldum." Black'un deyi-


şiyle, "Kabalistler 12. ve 13. yüzyılda sCıfilerin düşünceleri­
ni aldılar ve bunlan kendi mistisizmlerine yerleştirdiler. Daha
sonraki asırlamı Musevfleriyse bunlan kendi geleneksel dü-
şünceleri olarak benimsedi ler". Black'un şu satırları biı- an-
lamda araşhrmasııu da özetliyor: "Kabala'nın temel nazari-
yatı bile İslam tasavvufunun ilk dönemlerinden ilham a\ınış­
hr." Thomas Block' u İstanbul' da yaka lad ı k ve olay yara ta-
cak kitabını konuştuk.

* Kitabınızın
temel tezi nedir? Sizi böyle bir konuyu araş­
tırmaya sürükleyen ne oldu?

"Henüz ll yı l öncesine kadar sfı fızm hakkında hjçbir şey


bilmiyordum. O dönemde İdris Şah'ın "SOnler" kitabını oku-
du ın. Bu kitapta is lam tasavvufunun yanı s ıra Orta Çag'da-
ki Musevl mistisizminden de bahsediyordu. Biı· Musevl ola-
rak bu kitap oldukça ilgiınİ çekti. Bu kitapta diğer alanlar-
la beraber Musevf ve Müslümanların rmstik alarılarda da bir-
likte çalışma l anna örnekler veriliyordu . Neticede bu benim
için inanılmaz bir şeydi; zira berum bildiğim kadanyla bu iki
topluluk arasındaki iJişkiler 1300 yıldır oldukça kötü biı- du-
rum arz ediyordu. Bu konuda daha çok okumaya, daha faz-
la bilgi bulmaya karar verdim. Başlangıçta bu konuda bilgi
toplamak oldukça zor oldu. Amerikan Kongre Kütüphane-
si gibi yayuılanan bütün ciddi kitapların bulunduğu muaz-
zam bir kaynaktaki eski çalışmaları taradım. Böylelikle
Musevllerin 1000 yıl boyunca suııj düşüncel eriyle çalışıp, di-
nimizi ve mistik düşüncemizi yerulediklerini gördüm. Orta
Doğu'da uzun zamandır yaşanan çatışmayı gördüğüm za-

167
ALi BEKTAN

man bu durum bana inanılmaz çarpıc ı ve önemli göründü.


Böylece 10 yıl önce bu kitabı yazmaya başl adım ve ancak bi-
tirdim."

*Kişisel inancınızı öğrenebilir miyim?

''Ben Museviyim ve maneviyatçı yollara inancım olduk-


ça güçlü. Kw·umsallaşmış inançlardan pek lıoşlanmı yorum
ama insan kalbini öne çıkaran, mistik yollan tercih ediyorum."

* Kitabınızda Musevi sufilerden bahsediyorsunuz.


Müslümanlada Museviler arasındaki bu dini ve mistik et-
ki leş imin tarihi içerisinde size en çarpıcı gelen ne oldu?

' 'Bü yük Musevl düşünürü Abraham Meymun.ides' in,


mükemmel bir "Musevl sunisi" ulduğuııu söyleyebilirirn. Pek
çok görü şünü İsl am su fll erinden almı ştı ve sinagoglarda sCı­
ftler gibi ibad et ederdi. Üstelik Meymunides, Arap dünyasm-
daki en büyük Musevlydi. Onun gibi Musevllerin yüzde 90'ı
yüzlerce yıl Müslüman hakimi yetinde yaşa dılar. Bu coğraf­
yada adeta, "Musevlliğin büyük mü ftüsü" idi. Benim tabi-
rimle Musevl bir sCtffydi. Üstelik bu gö rüşlerini yazdJğı mek-
tuplarla bütün dünyaya d a yaydı. Abraham kendi çağda ş
Musevi geleneğini hayata geçirmek için yüzünü sufi mode-
line döndü. Onun bu durunıu maalesef tarihlerde gözden ka-
çınlnuş çok önemli bir noktadır. Bugün Ortaçağ' daki M us-
evi mislisizmini okuyan bir insan, kitaplarda Müslümanlar-
dan bahseden tek kelimeye rastlamaz. Bence bu resmen bir
suçtm. Çürtkü dmumun öyle olmadığı tarihte çok açıktır. Bir
başka Kabalisti daha örnek verebiHrim. 13. yy Kabalaası Ab-

168
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

raham Abulafia da sfıfi'lerden çok derin ve rafine düşünce­


ler aldı. Bunlar Musevf mistisizminde günümüzde de geçer-
li olan düşüncelerdir ancak Museviler bunları Müslümanlar-
dan aldıkJanıu kabul etmez, kendilerine mal ederler. Oysa tan-
rı ve ibad etlere yaklaş ıml a ilgili bu fikirler, 13. yüzyılda be-
nimsendikleri zaman Museviler için tamamen yeni şeyierdi
Şimdi insanlar tarihe başka gözlüklerle, günümüzün gözüy-
le ve politik baktıkları için bunl a rı görmek istem iyorlar."

*Kabala o yüzyıllarda İslam'dan çok şey aldı diyorsu-


nuz? Kabala mistisizmi daha önce var mıydı?

" Kab ah:ı ge l eneği 12. yüzy ıld an beri mevcut. İs lam' dan
önce Ta lm ud ge l eneğinin o ldu ğ~u daha önceki dönem lerde
de bazı fi kirler vardı ancak bunlar zamanla kaybolmuştu. An-
cak 7. ve 8. yüzyı ll .:n·da da Müsliiınan safller eski peygam-
berlerden, İbrani gelenekten de bes l enmişlerdi . Yani karşı­
l ı klı bir etkileşim oldu . Ama Kabala as ı! 12. ve 13. y üzy ıll ar­
da o lu ş m aya başladı."

* Mutasavvı fların fikirlerinden beslenen baş ka Musevi


din adamlarından da bahsedebilir m isiniz?

"Örneğin Musevllik mistisizminin son büyük ü stadı


Baa] Şem Tov'un 1700'lerd e Doğu Avrupa'da Hasidi ibade-
ti geliş tird iği sıralarda İslam bu yeni Musevi gizemci hare-
ketin oluşumunda oldukça etkili oldu. Ama o cazibesine ka-
pı ldığı kendinden önceki asır Kabalistlerinin düş üncelerinin
İslam'dan alındJğını bilmiyordu. Bir diğer örnekse Sabetay
Sevi ... Sabetay Sevi'nin dü şünceleri Avrupa' da pek çok ha-

169
ALi BEKTAN

ham üzerinde etkili oldu. Baal Shem Tov üzerinde doğrudan


etkisi olan Sabetay Sevi, din değiştirmiş Sebatay Sevi'dir. Sevi,
tamamen Musevi bir sCıffdir. Bir elinde Kur' an, diğerinde Tev-
rat olduğu ifade edi br. 12. yüzyılın tanınmış Sefarad şair ve
düşünürlerindenJudah Halevi de rehberlik için yüzünü sCı­
fllere dönenlerden. Endülüslü Moses İbn Ezra da Arap di-
linden ve islami dü şünceden etk.ilenenlerden."

Kaynak: www.derki.com

170
DELPHI'D EKi KAHİNLER

ski Yunanlılar, Tanrılarm ölümlülerle konuştuklanna ve


E gelecek konusunda rehberlik edebileceklerine inanırlar­
dt. Tanrılarla il etişim kurmak günlük hayatın bir parçasıy­
dı. Kahinler kent kent dolaşıp kehanet sata rlar, fal bakar-
lardı. Bir kuşun uçuşu, bir kurbağanın kalıntıları, bir rüya-
daki görüntüler, hatta bir hapşırmanın zaman lamas ı bile,
eğer do ğru yor uml a ndığı takdirde, tanrıl a rm iradesini
bildirirdi.
Yunan l ılar'ın en önemli bulduklan ilahi mesaj lar Keha-
net Tapınakları'nda iletilenlerdi. Bunlar genelde sabit me-
kanlardı ve tannlara ve kahranıanlara burada doğrudan
doğruya danışıtabii irdi. En ünlüsü Delphi'deki Apolion Ta-
pınağı'ydı ancak eski literatürde daha pek çok tapınaktan
da söz edilmektedir.
Kehanet Tapınaklan'nın popülerliği yüzyıllar boyunca
yükselip azalmış, yenileri ortaya çıkarken bir kısmı kullaml-
maz ol muştur. Yine de 1000 yılı aşkın bir süre, kişiler ve site
devletler önemli kararlarda rehberlik etmeleri için buralan
ziyaret etmişler ve karşılığında tapınaklara armağanlar ve
çoğunlukla da çok değerli hazineler bağışlarnışlardır.

171
ALi BEKTAN

Ancak KehanetTapınaklan'na başvuranların nas ıl bir yar-


dım aldıkları bir muamnıadır. Eski Yunan edebiyatmın pek
çok tanınmış hikayesinde bunların mesajları (özellikle de
Delplu'nink.iler) hileli ve yanıltıcı ve kehanette bulunulan kjşi
için felaket getirici olarak tasvir edilm.işti.r. YunanJılar'ın önem-
li kararlarda neden kahiniere güvenmek istedikleri anlaş ıl­
mış değildir. Bu yerlerde kullanıl an kehanet yöntemleri ko-
nusunda kesin bir bilgimiz yoktur. Kehanet Tapınaklan mu-
amması, bilimadamlarını günümüzde bile kandırmaya -ve
şaşırtrnaya - devam ehnektedir.
Dodona'daki tapınakta, insanların kahine sordukları
soruların bulunduğu binlerce kurşun levha ortaya çıka­
rılmıştır. Levhada, Herrnon, karısı Kretaia'nın çocuk do-
ğurması için hangi tannya dua etmesi gerekt i ğini soruyor.
(Sağda) İ.Ö. 5. yüzyıl sonlarından kalma bir kasede, Ati-
na kralı Aigeus Pythia'nın dsanevi :;elefi tanrıça Thenıis'c
danışıyor. Aigeus kahine, çocuk sahibi olmamas ı konusu-
nu danışmış, daha sonra da kahraman T hese us'u n baba-
sı o lmu ştur.

Hezeyan İçinde Kadınl ar ve Komplocu Rahipler

Delphi' deki Apolion Kehanet Tapmağı, hem eski litera-


tür de hem de çağdaş bilimadamlan arasında en çok dikka-
ti çekendü. Burada "Pythia" adı verilen bir kahirı kaduun ila-
hi vahiy aldığına inanılırdı ve bu varuy, eskiler arasında en
prestij li kehanet yöntemiydi. Bunun nasıl uygulandığı tar-
tışmalıdır. Söylentilere göre kadın Apolion'un üçayaklı ta-
buresi üzerinde otururken, ohırduğu yerin altından gelen sar-
hoş edici buharları koklayarak ve defne yaprakları çiğneye-

172
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

re k ilahi bir veed durumuna geçerdi. Sonra prophetru deni-


len tapınak rahipleri, onun anlaşılmaz h ezeya nlarmı şiül e­
re çeviri rlerdi.
Bi l imadamları ilk başlarda bunu bir mantık çerçevesi-
ne oturtmaya çalışarak kabul ettiler. Bazıları Prophe-
tai'nin ya lnı zca bir ziyaretçiden aldıkları bil giy i başkası­
na il ettiği ni ileri sürdü ler. Diğerleri, rahiplerin insanların
sırl arını öğrenen ve onlara istedikleri şeyi söyleyen kurnaz
psikologlar, hatta durumlarından benimsedikleri davala-
rı desteklemek için yararlanan politik komplocular olduk-
l arı n a in and ıl ar.
Erken Klas ik Dönem'den kalan gerçek boydaki özgün
heykellerin en eskisi o lan Delphi Arabacısı. i.ö. 470 y ı ­
lınd a Sici lya'da Gela tiranı Polyzelus tarafından Delphi
Apolion'una adanm ı ş daha büyük bir grubun (bir araba,
atla r ve belki de bir seyis) bir parçası. Bu a l tın ve fildi~i
karışımı başın , Delphi'nin koruyucu tanrı sı Apolion'un
doğal büyüklükteki bir heykeline a it olduğu san ılm akta­
dır. İ.Ö. 6. y ü zyıld a ya nmı ş ve sonra Delphi 'de Kutsal Yol
a ltın da gömülmüş bir t apı n ağın kalınhları aras ınd a bu-
l unmuştur.

Kahin mi, Para Pe ş ind e mi?

Ancak bu tür hilekarlığın başanh olması ku şku ludw·. Yu-


nanlı l ar
bu alandaki sahtekarbklann farkuıdaydtlar: Aristop-
hanes' in popüler komedilerinde karakterler sık sık sahtekar
ve açgözlü kahinleri eleştirir. Ziyaretçilerden bir tür ücret aluı­
dığını bilmemize rağmen Kehanet Tapınakları'na böyle
s uçlama lar yöneltilm emi ştir.

173
ALi BEKTAN

Delphi Kahini'ne rüşvet verilme g iri ş imini anlatan bazı


hikayeler varsa da, bunların sayısı gayet azdır ve kahinin ah-
laksızlığından çok, rüşveti vermeye ça lışanın tiksindirici ka-
rakterinin çizildiği bellidir.
Yunanlılar, KehanetTapınakları'nm sahipliğinin hiçbir ki-
şiye, gruba ya da devlete ait olamayacağını garanti altına al-
dıkları için bu ralardan ve hazinelerinden herhangi bir kim-
senjn bir kar elde edebi leceği ni düşünmek güçtür. Zengin-
lik ya lmzca tamınmdı ve tapınaklarda onu yüceltmek için
sergilenirdi. Yalnızca çok nadir anlarda ve çok s ıkış ık durum-
larda bir kimse bunları ödünç almaya cesaret edebilirdi ve
bunun da cezası çok ağırdı.
Anlayabildiğimiz kadarıyla De lphi ve diğer KehanetTa-
pınaklan, gerçek kehanet aracıları olarak görülüyordu . Ka-
binleri gözden düşürme telaşında olan ilk Hıristiyan yazar-
lar bile onlar1 rüşvel almakla s u çlamamış l ar, ya lnızca keha-
netlerini şey tan i şi olarak nitelemekle yetinmiş l e rdir.
Ancak kahini erin Yunan toplunwnda nasıl bir i ş l ev gör-
düklerini hala tam olarak bilemiyoruz. Son zamanlarda iki
araştırmaalam bu konuya ilginç ama tartışmalı gö rüş ler ge-
thmiştir. Çağdaş kültürlerdeki kahiniere yönelik antrapolo-
jik araştırmalann getirdiği kıyaslamalı malzeme, an lay ı şımı ­
zı genişletmekteyse de, günümüze kalan eski kehanetlerin
yakından incelenmesi, geleneksel anJatımın yeniden gözden
geçirilmesini gerektirmiştir.
Haz inenin kuzey freskjnd e taım lar ile devler arasındaki
savaş.

174
21. YÜZYIL METAFiziK SAVAŞLA RI

Sorular ve Cevaplar

Kahinleri kullanan pek çok kültürün insanlan gibi Yunan-


lıların da bunlara gelecek konusundaki merakları için baş­
vu rmadıkları anlaşılmaktadır. Yunanblar kahiniere hangi ha-
reket yolunu benimseyecekleri konusunda danışnuşlar ve ge-
nelde zaten verilmiş kararlarnun doğru lanmas ını beklemiş­
lerdir. Sorular genelde bir "evet" ya da "hay ır" cevabı ala-
cak biçimde sorulmuşhır.
Dodona'da Zeus Tapınağı'ndaki kahin, bize kişilerin so-
ndan hakkında en çok malzemeyi sağlamıştır. Delphi'de
de aynı soru ların soru ldu ğu nu biliyoruz. Sorular evlilik,
çocuklar, iş ve seyaha t dahil olmak üzere günlük hayatın
çeş itli alanlarını kapsamaktadır. Devletin soru l arı arasın­
da siyasal konular ve yerleşim yerlerinin kurulması bulun-
ıncıktcıtlır.
Kahinierin dini konularda da aracıl ar olarak görev üst-
lendikleri görü lmü ştü r ki bu, dini u z manı olmayan bir top-
lumda gayet önemliydi. Kişiler sık stk bir projenin başarısı­
m sağl amak için hangi tannya başvurmalan gerektiğini so-
rarlarken, devlet başvurularında çoğu nlukl a dini uygulama-
da yapılacak düzenlemeler ve yenilikler yer a lmışhr.
Tarihi cevaplarm analizi, Kehanet Tapınağı'na baş-vuran­
l arın geleneksel hikayelerin o karmaşık bilmeceleriyle pek
ka rşılaşmad ı klarını göstermekted ir. Bazıları Delphi'deki
Pythia'nın cevaplarını ziyaretçilere doğrudan doğruya ken-
d isinin verdiğine inarunaktadular. Kadının vecd durumu da
tartışm a !ı dır.
Başka kültürlerde benzer kurumlarla kıyaslama]ar, bunun
"direnç" biçiminde işlemiş ol acağım göstermektedir. Yani ko-

175
AL! BEKTAN

nuşan da ta rafsızlık görünümünü güçlendiren bir mekaniz-


m ad ı r. Buharlar çıkan yarık ve defne yaprağı çiğneme, ke-
sinlikle daha sonraki yazarların hayal güçlerinden doğmuş
olsa gerektir.

Sıradan Doğrul ama

Bu analizler, YtınanJılann Kehanet TapınakJan'na neden


başvurduklarını anlamam ı zı kolaylaştınrsa da, geleneksel
hikayeterin o karışık mesajları konusunda da düşünmeye zor-
larnaktadır. Kahinler gerçekten böyle kehanetlerdebulunmuş­
lar mıdır?
Eski Yunanlılar buna inaruyor ve bunları sonradan orta-
dan kalkmış olan eski bir uygulamaya bağltyorlardı. Bu hala
geçerliliğini koruyan açıklamadır. Diğer araştırmacılar bu hi-
kayelerin yalnızca atasözleri, söylentiler ve o zaman çok yay-
gın olan genel kehanetlerin bir karışımı olduklarınJ ileri sür-
mektedirler.
Hangi açıklamayı kabul edersek edelim, bu hikayeler Yu-
nanlıların ölürnlü ile ilahi bllgi arasındaki farkı nasıl gördük-
lerini açıklamaktadır ve bu da bize onların gelecek konusun-
da rehberlik olarak gördükleri şey için kahiniere neden baş­
vurdukJanru anlarnarmza yardırncı olur.

176
EZOTERİZM, FARKINDALIK
VE
KENDiNi BiLMEK

zoterizm'in önce kelime anlamı ile edebi bir tarifinin


E yapı lması gerekir. Sözlük anlamı olarak Ezoterizm yal-
nızca belli s ayıda müride açıklanan, halkın düzeyine in-
meyen ya da İnınemes i gereken doktrine denir. Görünüm-
de olan, kütlesi bulunan canlı cansız tüm varlıklar kendi
derinliklerindeki içsel yap ıl annda öyle olmuş olmalarının
ya da varol u şlarının ontolojik nedenlerini ve niçinlerini iç-
lerinde sa klarlar.
Oünyevi yaşam modelinin tek düzeliği, yani yüzeyselli-
ği, a ld abcılığı, bir hayalden ibaret olduğu sonunda anlaşı­
lan sanal gerçekliği asırlar boyu, az sayıda da olsa, bazı in-
sanların ilgisini çekmiştir. Bu dünyada kısa bir süre için de
olsa, var olduklannı bir fırsat bilen, uyanma ve farkına var-
ma bilinci, dolayısıy la da gereksinimi içinde olan bu insan-
lar, içsel sırlara ermeyi kendileri için vazgeçilmez bir amaç
olarak seçmişlerdir. İşte bu sırlara Ezoterizm denir. Yapılan
tüm çabalar sonucunda ortaya çıkan yorum veya daha doğ­
nı bir dey işle idraklere, Ezoterik bilgiler, bu yoldaki çalışma­
lara Ezoterik eğitim-öğretim, bunu yapan, uygulayan kişi­
lere de inisiye denir. Başka bir deyişle Ezoterizm sembolik

177
ALi BEKTA1

olarak saklı bir gerçeği, gizli manayı meydana çıkarmakhr;


yani kutsal olana derin bir bakıştlr.
lnisiyasyonun dilim.izdeki karşılığı ikrar ' dır. İkrar, dışarı­
daki yabancı, bigane kişinin mahrem kişiye dönüşmesi, içe-
ri alınması olup bireyde, varlığın bir alt kademesinden bir üst
kademesine geçişi, ruhsal olarak gerçekleştiı-ıneye yönelen sü-
reçtir. Burada söz konusu olan, bir takım sembolik fiiller, edi-
nimler, manevi ve fizik deneyimler aracıbğıyla, yeni bir ha-
yata doğmak üzere öldüğü hissini aşı.lamaktır. ikrar'uı Bab dil-
lerindeki karşılığı olan ' initiation', Latince'deki 'initium'
sözcüğünden gelir. ' initium' başlangıç, g iriş demektir. Mah-
rem, ikrarlı karşılığı olan 'initie' (inisiye) de 'yola koyt.ılmu ş
adam' anlamına gelir. İkrarlı kişi mutasavv ıf'tan (mistik' ten)
burada ayrılır. Mutasavvıf, çoğu zaman bir münzevidir, bir 'in-
tizamsızdır.' Ancak muta savvıf şa ns lı bir hakikat yolcusud ur.
O ııota bilıneJen en gih:el bes leleri yapabilen bil' doğaçl cın1a­
cı gibidir. Oysa, ezoterik öğretilerde kiş i ancak ikı"ara daya nan
(initiatik) bir örgüt tarafından mahrem kılınabilir.
R. Guenon'a göre, "Öğrenilip aştiabilecek tek şey bu hal-
lerin kazanılmas ına hazırlayıcı nıetotlardır". Aristoteles,
Eleusis Gizemleri'nden söz ederken, "öğrenmek yerine duy-
mak" diyordu. Demek ki, ikrar yolu ile kişi kendi kendini ke-
sin şekilde 'gerçekleştirmekte', sakJ ı olanakJannı kuvveden
fiile çıkarmaktadır. Gene müritlere göre ikrar hali, bir defa ka-
zanıJınca artık kaybedilmeyen daimi bir haldir. Burada unu-
tulmaması gereken, bu "hal" in bir amaç değil bir yalnızca öyle
oluş olduğudur. Ezoterik bilgilerin inisiyeye verilmesinde ge-
nellikJe bir mürşide gereksinim vardır. Ancak, mürşit inisiye-
ye bu bilgileri o gerçekten aradığı zaman ve gerektiği miktar-
da vermelidir. Yani ezoterik öğretide yeni aşamalar sağlaya-

178
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

cak bilgi susuzluğu ancak giderilecek kadar karşılanmalı böy-


lece adayın arayış istenci hep canlı tutulmaJıdtr.
Bilim ve bilinç bir birikimdir ve yavaş yavaş oluşur. O ne-
denle ezoterik öğreti insanlan aşama aşama hakikate ulaşın­
ma yı öngörür. Bu aşamaların esası sulard ır. Bu strlar gizlidir
ve verilmez ancak yaşaıur, ya da oluşttırulur. Nedeni ise bu
sırlann derin ezoterik anlamlan arayış içinde incelenirken, in-
celeyenin de kendi bilinmeyen derinliklerine inmesinin gere-
ğidir. Her objenin ayıuzamanda bir sirnge potansiyeli ile yük-
lü ol duğu ezoterik ça lı şma yönteminde aşama aşama hassas-
laşan bir merhaleler zinciri izlenir. Yava ş yavaş oluşan bu bi-
rikimlerin somut ve görece doğalarından en soyut ve hassas-
laşan temellerine indikçe sır ancak yaşamr ya da ol uşturulur.
Aksi takdirde, sır verildiği anda dogma doğar. Çünkü o ve-
renin sırrıdır ve böylece içten se ll eştirınedi ğ inden dolayı ala-
nın da dogrnası olur. Zaten bu nedenle ezoterizrn bu ıçse l S ir-
ları onları idrake uygun olmayanlardan saklamak için görü-
nüm değişimini veya başka bir deyişle imgelerdeki anlam yel-
pazesini kendisine temel unsur seç miştir.
Sembolizm böylece ezoterik öğretiye girmjştir. Jung'a göre,
semboller psişik yapının kollektif imgeler deposu işlevini üs-
lenirler ve bilinçdışı enerjiyi aktarınakta kullaıulırl ar. Sim-
geler, iletişim araçlarıd ır; temsil ettikleri imgenin doğrudan
özü olarak algılanmamalıdırlar. Bunların yanında menk.ıbe,
alegori ve lejantlardan da stkça yararlaruhr. Böylece, kişi sem-
bollerle düşünmeyi ve gizem çözmeyi öğrendikçe, genişle­
yen ve güçlenen zihnininartan bilinç kapasitesi ona zaman
içinde aynı sembol ya da lejant' dan daha derin sonuçlar ve
idraklar çıkarabilmesini sağlayacaktır. Görüldüğü gibi ezo-
terizm bu sayede sakladığı sır ve gizemleri, sözcüklerin sı-

179
ALİ BEKTAN

nnlı anlamları ile gerektiği şekilde nakledilememe tehlike-


sini de önlemektedir.
Burada öğrenilmesi gereken ilk şey her türlü senıbolle
rahat çalışabilmektir. Kullanılacak sembollerin ezoterik ve
okült (gizli) ilintileri vardır. Bunların haricinde kişinin ak-
lına h erhangi bir şey gelmemesi gerekir. Bunları kullandı­
ğı herhangi bir aletle farksız görmelidir. Ayru, ameliyat ya-
pan bir cerrahm her türlü aleti ayrım yapmadan kullandı­
ğı gibidir. Cerrah, eğe r eline aldığı her aleti kafasında oluş­
turduğu çağrışıml a rla bağdaşhrmaya kalkışsa hasta açı sın­
dan vahim bir durum ortaya çıkar. Aynı objektiflik ve ta-
rafsızlık T-Iermetik öğrenci için de geçerlidir. Herhangi bir
sembolü kullanırken, o sembol e yüklenmiş duygusal içeri-
ği değil, sembo lün okült i çeriğine e ri şilm e lidir. Duygusal-
lık, hakiki olana doğru yapılan arayışlarda ayak bağı o la -
cak ve taraf olmaya nı eylc d en sapmala ra yol açacak en.ge-
beler ve engeller olarak düşünülmelidir. Duygusal yükle-
mele r bazı se nıboll e rin bize çekici ve ba z ılarının itici gel-
mesine yol açm ı ş tır. Duygusal y üklerneye tabii semboller
arasından gama lı haç, haç, altı köşeli y ıldız, beş köşeli y ıl­
dız, hilal vs. va rdır. Ama aslında bütün bunlar ve nice ba ş­
ka sembol, okülttür. Her biri belirli ezoterik yasaları betiın­
ler ve ki şi tarafından gereğinde kullamlır. Ezoterizm bab-
ni ve kadimdir, kökleri tarih öncesine, ırkların, ulu sların ve
dinlerin daha henüz ayrışmadığı bir devire iner. Ezoterik
çalışmaların içeriği sosyo-politik, ekonomik veya hukuki
değerlere ancak dola y lı yolla değinir, ferdi ve grup açısın­
dan ise gelişmeye yönelik olup okült bilimiere dayanır. Din-
lerin harici, zahiri yönleri değil, sadece evrensel gerçekle-
re dayanan ezoterik, bahni yönleri ilgi alanına g irer.

180
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Görece düzenin tüm şekil, obje ve hatta fenomenleri esas


olarak en temel fiziki va rlık ve enerji alaıu olan kuantum ala-
nının birer görünümü olarak ortaya çıkmış olduklanndan her
biri birer sembol değerinde düşünülmelidirler. Taşıdıklan an-
lam yelpazesi henüz ifade dahi bulmamış, oluşmamış bir ener-
ji kaynağı durumundan, tarif bu lm uş, en kaba biçimi ile or-
taya çıkmış veya başka bir deyişl e ifade bulmuş oluşumlar,
varlıkl ar, objeler ve fenomenler olarak görünü m kazanırlar.
Biz bu iki düzenden, saf enerji a l anı halinde olan ve hiç kay-
bolmayan, hep var olan, vasıf ve sıiat dışı olan birincisine MUT-
LAK, sürekli değişen, doğan ve yok olan, sıiat ve vas ıf taşı­
yan şeki l, varlık ve fenomen alemine ise GÖRECELİ düzen
demekteyiz. Bunların ikisi arasında gerçekte hiç bir fark ol-
mamakla beraber, birbirlerinden bütünüyle ayrı boyutlarda
oldukl arımı dikkat ed ilmelidir. Birincisi durgunluk ve saflı­
gı benjınsemjş, zaman ve mekan üstü o lduğundan sonsuzluk
boyutunu seçmiş ve ancak Evrensel Yasanın çok karmaşık Kar-
mik yap ısı ile hareketlilik ve işlev kcızanan düzendir.
İkinci si ise, zaman-mekan sarkacından ayrılması olası ol-
mayan ve bu nedenle neden-sonuç ilişkis i temelli bir oluşum
yapı sı, bir Karmik düzen taşıyan, doğum-öl üm döngüsünün
şaşm az kurallan içinde, fenom ensel ve s ürekli değişken bir
görece!i dünyevi akış. Bu iki düzen sürekli olarak boşlukta
birbirlerine dönüşürler. işte bu nedenle temel kimUğimiz, do-
ğum ve ölüm, zihin veya vücut değildir. Fakat daha temel
olan evrensel ve sonsuz olan kozmik hilinçliliktir. Kendini
bilme veya bilinçlenme fiziksel beyinde merkeztenmiş zih-
nin bilinçlenmesinin bir fonksiyonu değildir. Tam tersine, son-
suz biJjnç, bizim gerçek benliğimizi, zihru ve Kozmos'u ayru
şeki ld e yaratmışh r. Kozmik bilinç zaman ötesidir ve ölüm-

181
ALİ BEKTAN

den etkilenmez. M.Ö. 540-480 yıllan arasınd a yaşa ınJş He-


rakleitos sanki, "ÖiümJüler ölümsüzdür, ölüms üzler ölüm-
lü. Birbirlerinin ölümlerini yaşarlar, yaşami arım ölüxler" der-
ken bunu kastetmektedir. Yunus Emre de aynı şey i aşağıda­
ki dizeleriyle anlatmaktadır:

Ten Jan idir, can ölmez ..


Gidenler geri gelmez.
Ölür ise ten ölür,
Canlar ölesi değil .

Ezoterik eği timin temeli öncelikle kendimizi bilmeyi öğren­


me yoluna girip, daha sonra buna bağlı olarak hakikati arama
yolunda kı smetimiz kadar ilerleyebiJmektir. İşte, bunmı için
öncelikle inisiyasyon gerekir. Ezoterik örgütlerde inisiyasyon;
iııscı nırı kt:rıdi ö;c.gün lü ğünüıı bilincine vı-ırııı t-ı s ı s ü recidir. 13u
da, temel kü ltür kavramlannın yartım ve kı ya~ yoluyla, eni-
ne boyuna irdelenınesini gerektirir. Bu nedenle, kiUtür kavram-
larmır-ı özümsenmesi d oğ rud an biJinçlenıne, inisiyasyon s ü-
recinin kendisini o lu şturur. Simgeler ise, kavramlaı-m billur-
l aşmış hali, somutlanmasıdır. Somut olarak yaşananlcmn so-
yutlanma sı ka vramJar ı, soyut kavram ların yeniden somutlan-
ması da simgeleri oluş turur. Fakat, inisiyasyon çabas ı içinde-
ki her birey için, somut simgeler o bireyin kendi soyut yoru-
mımu yaratacak, soyut yorum da, bireyin yaşamında somut-
laşacaktır. Doğaldu· ki bw1u yapabilmek için binJerce yıllık geç-
mi şin hesabını da yapabilmek gerekir. İnsanı anlayan evreni
kavrar çünkü gerçek bilgi içimizde mevcuttur, bu nedenle ken-
dini bilmek bütün bilimJerin temelidir ve doğnı bilgi doğru ey-
lemi gerçekleştirir. Yunus Enue'nin dediği gibi;

182
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RJ

ilim ilim bilmektir,


İ1im kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır.

Kendini bilmek kolay olmayıp çok zahmetli bir sın avdır.


Fakat bir sınavın üstesinden gelmenin tek yolu, ne kadar zor
o lursa olsun onunla yüz yüze gelebilmektü. Bu kaçmJlmaz-
dır. Aslında insanların ta en d erinlerindeki öz ned eniyle ha-
ki kati bilmelerine karş ın bu, ç ıkar, maddecilik, güvensizlik
ve kmku denen kalın ve baharatlı bir kabuğun a l tında gö-
mülü kalrruşhr. Çü"lkü va rolu şlarının tüm dakika l arını yü-
zeysel, yapay, geçici, h oş lezzetli, h oş görünüş lü tasanlar yap-
makla geçirip, yaşa ml a rının pek az za m a nım sonsuz var lık­
larını ge li ştirecek eylemiere aymrlar.
İ şte bir ülkenin insa nlarını etkil eme k için başka bir ülke-
nin istihbarat örgütleri in sa nl a rın zay ıf taraflarını tespit ede-
rek, o yönde çalış malar yapa rlar. Amaç o ülke ha lkı arasın­
da muts u zl uğu ve korkuyu arttıı·maktu. Böylece o ülke hal-
kının işinde, aile ha yarnıda ve sosyal yaşa nıınd a başarıs ız ol-
ma sını sağ l a rsını z . Halk bu noktad a ülkeyi yönetenler baş­
ta olmak üzere herkese ku şku y l a bakar ve toplumdaki her
kesim e tkilenir. BugünTürki ye'dede ne yaz ık ki bir kaos ha-
kimdir. Maddi çıkar ve lüks yaşam m erakı öyle arhmştır ki,
toplumun birçok güzel manevi değe rleri, ahlaki yap ıları sal-
lanmaktadır. Dini değerle rl e de oynandığından bir karışık­
lık sürüp gidiyor.
Din a damlarına göre bu kıyame t alametlerinden bir ta-
nesi olurken, sosyologlar ise pek fazla seslerini çıkartamıyor­
lar. Psikolog ve psikiyatrlara gidenlerin sayıları hızl a çoğa-

183
ALi BEKTAN

lıyor. Asimda tüm bunlarm alhnda ülkeye karşı yapılan bazı


metafizik savaşların olduğunu da söylemek mümkündür. Ül-
keyi yönetenlerinde bu konularda bilgi sahibi olduklarıru bi-
liyoruz. On larda ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Bu noktada en büyük görev ülkenin aydınlarına düşüyor
ama bizim aydınlarımız halktan kopuk olduklarından on-
lardan bir yarar gelmez. Yine de akıllı ve genç bir nesil ge-
liyor. Onlann içinde Türkiye'yi uyandırmaya çal ı şan çocuk-
lar bulunuyor. İnternet'in ve Facebook'un yaygı n laşmasıy­
la büyük kitlelere bilgi ve videolar gönderen bu binlerce gen-
ci de b urada takdir ediyorum. Çalışmalarına devam etme-
lerini diliyorum. Bu ülkenin geleceği bu yeni nesiller ve on-
lar da bu ülke üzerinde oynanan oyunlara karşı şimdiden
hazırlık yapıyorlar. 21. Yüzyıl onların yüzyılı olacak.
Ezoterizm'derı Metafizik' e kadar bu konulara meraklı olan
insanlar bilgi lerini lop l unılcı paylcı~cırcık bil~i cıktarırnlcırırıı
sürdürüyorlar. Bizim çalışmalarımı zda haliyle bu yönde sü-
rüp gitmektedir.

184
ALMANLAR VE GiZEMLERİ
HiTLER VE THULE ÖRGÜTÜ

itler OKÜLT Bilimler'le de ilgileniyordu. Al~an ırkı ­


H run geçmjşteki büyük bir uygarlığın (ATLANTIS'in) de-
vamı olan üstün bir ırk olduğunu düşünüyordu. Adolf Hit-
ler spiritüel (ruhsal) bilgilerle ve bu kanaldan yapılan dün-
ya dışıbağlantılarlada il gilenmekteydi. Her ne kadar da bi-
linen a lı şıld ık tarih kayıtları içinde yer a lnı asa da Hitler'in
ufolar ile ilgili bir takım ça lı şmal ar yaptığı ve hatta UFO'la-
rı kullandtğı doğrudur. İnanmas ı hayli güç bir spekülasyo-
na göre o zamanlar Adolf Hitler'in sağ kolu General Hi mm-
ler' e bu görev verilmişti. O' da son derecenegatif bir varlık
olduğu için düşünce formu şeklinde negatif Orion'lu uzay-
lılardan yardım alarak çok gelişmemiş UFO araçlan yapa-
rak kullandıkları söylenebilir ama gelişmiş UFO'Iarı kullan-
malarına "Dünya Dışı Konfederasyon" tarafından izin ve-
rilmemiştir... Eğer dünyaya koruyucular ve Satürn Konse-
yi tarafından karantina uygulanmamış ve özgür irade yasa-
sı olmasaydı, Hitler gelişmiş Ufo'ları devreye alacak ve tüm
dünyayı 1 hafta içinde denetim altına alabilecekti ...
Almanya'da ortaya çıkan yeni tarihj kaynaklar ilitler'in
s avaşın son döneminde UFO'lara benzeyen uçaklar geliştir-

185
ALi BEKTAN

diğini ortaya koydu. Alman belgeseline göre 1943 yılında Na-


ziler Avrupa'da üstünlüğünü korumaya devam ediyordu.
Ancak diğer bölgelerde orduları gerilemeye başlamıştı. Bu-
nun üzerine Hitler çareyi Pseudonym 7 adı verdiği kanat-
s ı z uçaklar üretmekte buldu. Andreas Epp adlı bir mühen-
disten ça lınan planlarla ha z ırlanan prototip uçaklar, radar-
Iara yakalanmıyor ve kendi çevrelerinde dönerek hareket edi-
yordu. Ha z ırlanan 15 protatip uçağın görünüşü UFO'Jara
benziyordu.

Mussolini'ye taruttı

Hitler test uçu şları başan y l a sonuçlanınca bunları dostu


İtalya lideri Mussolini'ye d e tanıth. Musso lini'nin silah da-
nışmanlarından Luigi Romersa (84) Almanlar'ın UFO'sunu
'' Yuvarlaklı, ortasında çevresi lamamen camlakaplı bir kok-
piti, kenannda jet motorlan vardı" diyerek tarif ediyor. Fab-
rika hataları nedeniyle uçaklar üreti lemedi. Savaşın son ay-
larında da Prag'da Skoda fabrika s ı ile beraber çizimieri ve
protatipleri de yok edildi.

ADOLF HiTLER, EMELLERiNE ULAŞABiLMEK İÇİN


BİLİMİN EN UÇ SINIRLARINA GiTMEYi DE iHMAL ET-
MEDi. KUSURSUZ IRK İÇiN GENLERLE OYNADl, DÜN-
YAYI FETHETMEK İÇİN UFO İMAL ETIİRDİ.

Haziran 1937' de, Hitler ve Goering' inde aralannda bu-


lunduğu Nazi ordusunun başta gelenleri, birliklerinden özel
olarak seçilmiş kuvvetleri ülke dış ına yolladılar. Bu birlik-
leriıl görevi, uzay ve uzaylılarla ilgili bilgi toplamaktı.

186
21. YÜZYILMETAFiZiK SAVAŞLARI

A raş tırmalar sırasında Türkiye suurları içinde Nuh" un Ge-


misinin bulunduğu farz edilen Ağrı Da ğı " nda ba zı hikaye-
ler dinlediler.
Bu hikayelere göre 200 nesil önce, gök yüzünden büy ük
ve d e çok gürültülü bir ev yeryüzünüze indi. Ev olarak ad -
landırılan uçan nesnenin çıkard ığı gürültü, köyde bulunan
herkes ta rafından duyulmuştu. Daha sonra l arı köy halkın­
dan birii bu nesneyle karş ıl aşmı ş. İç inden çıka n insana ben-
zeyen varlıkJar ada mı se l a ml a mış . Adama gemiye gelmesi-
ni söy leın i ş. Adam köylülere geminin dışının dekunulma-
yacak kadar sıcak ve parlak o lduğunu, ayrıca içeri girdikten
sonrada geminin havalamp bir kuş gibi uçtuğunu, adam la-
rın içeri gi rdikten sonra taştan yap ılmı ş şapkalarını çı karıp
onun la konuştuğunu an l atm ı ş.
Anlatılan hikaye Almanya'ya bildirildi. Bir ay sonra aynı
bö lgeye ik.i birlik da ha gönderi ldi. Birinci grupta, Hitlerin
ünlü ki myasal ölüm s il a hl arınJ üreten büim adam l arı vard ı.
Bu grup, balısedilen evi bulmak üzere gö rev l e ndirilmi şti . Bi-
lim adam l arı, o günün bütün teknolojisini kullanarak bah-
sed ilen evi aramaya başladılar. Sonund a da bu amaçlarına
ulaştılar. Bir dağın tepesindeki ma ğaranın içinde bu gemi-
yi buldular. UFO, 25 metre geni şliğinde ve 8 metre yüksek-
liğindeydi. Dünyada bulunmayan katı bir maddeden yapıl­
mıştı. Bi lim adam ları gemiyi ça lı ş tırına y ı denediyse d e ba-
şarılı olamadı.
Aralık 1938 y ıJında, bulunan UFO, büyük bir gizlilik için-
de Alnıanya'ya getirildi. UFO araş tırm ası için Almanya'da
ki en ünlü bilim adamlan Münih'in ku zeyinde kurulan böl-
geleye getirildiler. Araş tırma laboratuarı, başka kuvvetler ta-
rafından fark edilmemesi için eski tuz madenierinin bulun-

187
ALİ BEKTAN

d uğu bir bölgeye konuşlandırıldı. Fakat bu bölgenin Ame-


rika Birleşik Devletleri ajanlan tarafmdan fark edilmesi uzun
sürmedi. Nazi bilim adamlan ise, UFO ve b ileşenleri hakkın ­
da birçok bilgiye sahip olmuşla rdı.
Temmuz 1941'de, Amerika Birleşik Devletleri, üz kod adı­
m verdikleri bir ajanıru bu laboratuara sokınayı başardı. Oz,
buramn resimlerini çekmiş, burası hakkında birçok belge al-
mışb . Fakat bunların Amerika'ya gönderilmesi sırasında, Al-
manya' daki Nazi hazinesini toplayan Rus birlikleri tarafın­
dan bu belgeJere ve resimlere el konulmuştu. Büyü k bir Rus
birliği bu topraklara gö nde rilmi ş, ondan sonraki zamanla r-
da da ne bu kurulan UFO üssünden ve ne de belgelerden hiç-
biri bu l unamamış.
Nazilerle UFO' Iarın yakınlığı hakkında birçok belge ve
söylenti mevcuttur. ll. Dünya Savaşı'nda Nazi'lerin bu
UFO'ları ku ll and ı ğ ı söylen lisi var'. Gel'çeklen bu Leknolo-
ji savaş ta kullanılabilmişmiydi? Ya da buna fırsat oldu mu?
Bunu kimse bi lmiyor ama bir gerçek varki oda orta lığın
bunca dumana boğulduğu bir yerde mutlaka bir gerçek
pay ı o lm alı .. !

THULE örgütü-Nazi ideolojisi ve Gizli zaman yolcu-


l uğudeneyleri

Aşağıda bahsi geçen Thule örgütüne dair resmi tarih ka-


yıtları içinde yer almayan ve sadece bir takım söylentiler-
d en ibaret o lan ilgi nç bazı bilgileri siz o kurl a rıının dikka-
tine s unmam gere kti ğini düşündüm. Ç ünkü en az birçok
gizemli olay kadar Thlu örgütü ve N azi teknolojisi ve Na-
zilerin ilginç araşhrrnacı yanları ve N azi bilim adamlarırun

188
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARr

ilgi alanları hep bir sis perdesi altında kalmış ve bu nok-


tada birçok spekülasyon üretilmiştir. Bu spekülasyonlar Na-
zi'lerin Atom bombası yapn1a girişimlerinden, yerçekimi-
ne karşı gelen uçan disk teknolojilerine ve za man yolculu-
ğ u araştırmalanna kadar birçok konuyu kapsamaktadır.
Bunlar ne kadar gerçek ya da ne kadarı doğru bunu bilmek
ya da bu konuda net bir fikjr beyan etmek oldukça güç ve
hemen hemen imkansızdır. Resmi ve bilimsel anlamda ta-
rihe baktığımızda tüm bunlar bir d eli saçmas ıdır. Ama ben
modern bili11Un gelişen serüveni içinde bu NAZfLER ve za-
man yolculu ğ u hika yesilıi en tutarlı konsept içinde kalma-
ya çalışarak ve en uçlarda gezerek toplamaya çalıştım. So-
nuç o larak sizler için biraz fantastik/ bilimkurgusal gele-
bil ecek aşağıdakj kısa makaleyi oluşturdum.
Bizim söz konusu edeceğ imi z Thul e ise, bir Ezoterik öğ­
reti ve örgüt...
Şurası hi ç de ilginç değildir ki, Thule örgütünün se m-
bolü, çift boynuzlu Vi king miğferidir. Söylemsel kökleri, ka-
y ıp kıta Mu'ya dayanan bu öğretinin temel konusu, insan
psikolojisinin derinlikleri ve zamandır. Kimileri bu çift boy-
nuzlu migferin bir worrnhole tünelini s imgelediğini düşün­
mektedir.
Thule örgütü'nün amaçlarına gelince; Bunlar özetle:
• Zamanda gidip gelen üstün yaratıklarla ilişkiye geçmek,
• Üstün bir Ari ırk oluşturmak : (Bw1un için de saf bir Cer-
men ırkı oluşturup Pan-Cermenik bir Alman İmparatorlu­
ğu'nu kurmak ve bu imparatorluğu Ari ırkın oluşturulma­
sında kullanmak) ve bu arada,
• Hıristiyanlık öncesi antik Alman kültürünü yeniden
uyandırmak,

189
ALi BEKTAN

• Böylece dünyanın yazgısını değiştirmek ve


• Mu uygarlığına ulaşmaktı.
Gizlici örgüt ve öğreti olarak Thule'un felsefes ine gelince;
Bunu Eckart, şöyle açı.khyordu: "Thule'un tüm sırları, eski bir
kayıp uygarlığa dayarur. İnsanoğlu ile dış zekalar arasında bazı
varlıklar, bu sırla ra erenlere büyük bir güç kaynağı o luştur­
maktadı.r. İşte bu güçtür ki, Almanya'yı dünyaya egemen kı­
lacaktır". Bu sözler, Nazizm'in de temelini oluşturuyordu.
Dikkat edilirse bu s ıral amada adı geçen öğreti ve örgüt-
lerin, aslında yeterince heterojen bir kök ve geçmişe sahip
olmadıkları görülür. Üyelerin çoğ unluğunun Hıristiyan
görünmelerine karşın, Thul e için bu bile gerek ve yeter bir
koşul deği ldi r. Açı.kçası, Thule'un üye ve öğreti olarak içeri-
ğini netleştirmek oldukça zordw·. Bu içerik içinde Pagan, Cer-
men, Gnostik, Kabalacı yani yahudi mistizmi, Ari ırk ve bol-
ca Katulik unsurlar vardı. Y<ıni, Tlıule'urı olu~uınu lek Lip ve
homojen değildi . Bir kök Tötonlara giderken öbürü Cermen-
lere, bir başka s ı Mu'ya, bir başkası Hint ve Tibet Aryenleri-
ne, bir başkası Tapmakçı l ara, bir başkası ise, doğrudan Ma-
sonlara gidiyordu. Sayd ı ğım ve sny rn adığ ım birçok öğe ve
etken, kolayca Thule'da bir araya gel ebiliyorlardı; çünkü or-
tak ve temel bir konu vardı: Zaman gezmenliği!
19. yüzy ılın başında, Almanya'da aşm sağ eği limleri ve
birbirleriyle de yakın ilişkileri olan Tapınakçılığa bağlı üç ör-
güt kurulmuştu : Armanenschafft, Ordo Templi Orientis ve
Ordo Novi Templi. Her üçü de Tapınakçıydı.Bu üç örgütün
en önemli işlerinden biri, Germenarden (Alman Tarikah) adlı
örgütün kurulmasına katkıda bulunmalarıydı. Bu Alman Ta-
rikatı 1912'de kuruldu ve Ari ırkın varlığına ve üstünlüğü­
ne inanıyordu .

190
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

1. Dünya Savaşı sırasında ateşli Alman milliyetçilerinj or-


ganize etm i şti. Onu önemli kılan asıl şey ise, Tuhule örgü-
tünün oluşmasına önayak olmasıydı. Thule Derneği ya da
Almanca adıyla "Thule Gesselschaft".
Thule Derneği'nin kurucusu "Baron Rudolf von Sebotten-
dorff"tur. Diğer adı, Rudolf Glauer.Yüksek öğrenimini ya-
rını bıraklp, gemilerde üç yıl elektrikçi olarak çaltşh. Böyle-
ce birçok yer gezmiş oldu. Uzak Doğuya, Ezoterik öğreti ve
gruplara da ilgisi bu sayede oluştu. Bu gezileri sırasında sim-
ya, astroloji ve Kabala üzerinde çalışmış, Gül-Haç felsefesi
üzerinde de uzun araştırmalar yapmıştı.
Türkiye'de onu "Gizli Müslüman Baron" olarak biliyor-
lardı. Sufizmi ayrınhlJ biçimde biliyordu. Birçok tarikatla iliş­
kisi vardı. Güçlü bir M ason kariyerine sahip olarak özellik-
le, Bekta ş ilikle ilgilenmişti .
Bu Lopluluga ilk katılanlardan biri kirrıui ders iıti;G? Ru-
dolf Hess; Hitler'in kötü yoldaşı! Antisemitik dü ş ünceleriy­
le ünlü, "Oyuk Dünya Kuramı"run babası, Aryan ırklnın var-
lığma ve üstünlüğüne inanan, Ezoterik ve irusiyatik tarikat-
lada bağlantılı bir bilim adamıdJr.
Barış görüşmeleri için İngiltere'ye gönderildi ama orada
tutuklandı. Spandau cezaevinde ömür boyu hapse mahkum
ed ildi.
Haushoffer: Thule'un en önemJj ve etkili üyelerinden biri.
1869 doğumlu. Bir bil im adamı, Münih ünjversitesinde Pro-
fesör ve generaldi. ffitlerle onu taruşhran RudolfHess'ti. Kav-
gaın'ı Hess ve Haushoffer yazdırınıştı Hitler' e. Nazi Parti-
si için Camalı Haçı seçen de oydu. Deitrich Eckart'tan son-
ra Hitleri en çok etkjleyen ikffici insand1. 1934' de genç bir ge-
neral ve çok güvenilir bir kahindi Düşmarun saJdıracağı yeri,

191
ALİ BEKTAN

saati ve merrnilerin düşeceği yerleri söylüyordu. Hitlere de


Paris' e ne zaman gireceğini, nerede ne kadar dirençle kar-
şılaşabileceğini söy lemişti. Rooswelt'in ölüm tarihini de doğ­
ru olarak vermişti.
Uzak doğuda uzun y ıllar resmi görevde bulundu. Japon-
ca biliyordu. Ona göre Alman ırkının kökleri Orta Asya' da
idi. Aslında o da bir Gurdjief öğrencisiydi İkisi de Tibet Lo-
cası'na üyeydiler ve bu Tibet Loca' sı.run dünyaruı1 altmda ya-
şayan ve insandan daha üstün bir tür ile ilişkisinin olduğu­
na inaruyorlardı. Hitler, Himmler, Goring, fizikçi Morell de
aynı Joeanın üyeleri idiler.
Thule derneğinin özünü şöyle aç ıkhyordu: Thule'un
tüm sırlan eski kayıp bir uygarlığa dayanmaktadır. İnsanoğ­
lu ile dış zekaları n arasında bulw1an bazı aracı varlıklar bu
sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadırlar.
Bu güç Almanya'yı bütün dünyaya ı::gernt:n kılacaktır. Yi ııt:
bu güç ve bu gücün kaynağı, geleceğin üstün insa runın or-
taya çıkması için imkan sağlarken, insan türünün de deği­
şimine yol açacaktır. İşte bulfadeler özet olarak Thule'un da
Nazizm'in de temelini oluşturmaktadır.
Yaşlı bir okü ltist kadının kendisine yıllar önce anlath-
ğı "Almanya'yı kurtaracak Mesih" prototipini Hitler' d e
görmüştü. Bu nedenle bu genç adamın eJinden tuttu, onu
Thule'nin zengin ve etkili üyeleri ile tanışbrdı. 1923 yılın­
da kurulan Milliyetçi Sosyalist Parti'nin yedi kurucu
üyesinden biriydi.
Aynı yıl öldüğünde, elindeki tüm bilgi birikimini Karl Ha-
ushofer'e bırakmışb. Vasiyetinde ise, şöyl e diyordu: Hitler' i
izleyiniz. Dans edecektir; ancak müziği ben yazdım . Onlar-
la temasa geçmesi için gerekli araçl arı kendisine verdik. Bana

192
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

da sakın acımayın. Tarihi herhangi bir Alman' dan daha faz-


la etkilemiş olacağım.
Eckart ve Rosenberg 1920'de Hitler'le taruşhlar ve onu üç
yıl sıkı bir eğitimden geçirdiler. Hitler'e doğu ezoterizmini, giz-
li dilini ve bu dille konuşmayı öğreten Eckart'tı. Öğretisini iki
bölümde Hitlere aktarmıştı: Gizli öğreti ve propaganda.
Bu da gösteriyor ki, Hitler üzerinde birinci derecede et-
kili olan bir isi md ir. 1923' de N azi partisi kurulduğunda Ku-
rucu yedi üyeden biriydi.
Hiç kuşkusuz, Hitler'in ve Nazi Partisinin Thule'un bir
ürünü olduğu söylenebilir. Onun da Thule'a derin ilgi
duyduğu, onayladığı, çalışma l arını yakuıdan izlediği, zaman
zaman derneği ziyaret ettiği doğTudur. Hiç kuşkusuz, onun
akıl hocaları ve yaratıcıları oradaydı. Hitler ' i tetikleyen, eği­
ten, ideolojisini, düşünce yapı sını veren, hedeflerini belirle-
yen on !ardı.
Eckart başta olmak üzere Alfred Rosenberg ve Karl Ha-
ushofer Hitlere çok zaman ayırmışlar, ilgi göstermişler ve orıu
eğiterek hazırlamışlardı. Özelikle Eckart, Hitler' e mistik do-
ğunun gizemlerini öğretmiş ve Thule'un temel değer ve öğ­
retisini benimsetmişti.
Thule'de Güneş, Aryanların kutsal sembolü olarak bili-
nirdi. Bir Tibet söylencesine göre, üç-dört bin yıl önce, Orta
Asya'da, Gobi'de çok büyük bir uygarlık vardı. Bu uygar-
lık yıkıldı ve Gobi de bir çöle dönüştü. Buradan caıunı kur-
tarabilenler, Kuzey Avrupa'ya ve Kafkasya'ya göç ettiler.
Thule Örgütü'nün ermişleri, bu Gobi göçmenlerinin, in-
sanJığm temel ırkını (Ari soyunu) oluşturduğuna inanıyor­
lardı. Bu yüzden General Haushofer, kaynaklara dönmeyi
istiyor, bunun için de Doğu Avrupa' yı, Türkistan'ı, Pamir'i,

193
AU BEKTAN

Gobi'yi ve Tibet'i ele geçirmeyi planlıyordu. Ona göre, bu böl-


geleri ele geçiren, Dünya'ya egemen olacaktı.
Hiç kuşku suz, Hitler'i s iyasete sokan, yükselten ve ona
mali destek bulan da, Camalı haçı Nazi bayrağı yapan da
Thule idi.
Thule, temelinde, o bir tür Zaman Gezmenleri Derneği idi!
HitJer'i seçmesinin temel nedeni, Hitler'in birçok özellikleri-
nin yarusıra onun zaman gezmenJiğine duy duğu ilgi idi.
Bu durum Hitler'de Thule'a karş ı dire nilemez bir çekim
oluşturuyordu. Ayrıca Hitler sıkı bir Ezoterikçi idi. Öne çık­
mağa, kahraman olmağa m eraklı ydı ve tipik bir medyum-
du! Onun bu özellikleri d e Thule'un ona çeki lmesini sağlı­
yordu.
Şimdi Hitler'in biraz d a medy um sa l-para psiş ik yönün-
den söz ed elim: Zaten tamamı kırkiara karışmış bir kasaba-
da doğ muş lu. O kasabada whlardan, medyumlaı-dan geçi l-
miyordu! Kendi sinin de medyum ik ye teneğ i vardJ. Birçok
vizyonlar gördüğü, birçok bilgi ler ifade ettiği bilinmektedir.
Hitler'in çevresinde.k ilerin gör m ed i ğ i fakat kendisinin gör-
düğü, birçok va rlıktan söz e tti ği kayıtlara geçirilmiştir.
Hatta bu yüzden şizofren olduğundan bile ku şkulanılmı ş­
hr. Onun hitabeti ve kjtleleri etkilernesi de birçok kiş ilerce
parapsişik bir yetenek olarak aJgılarur. Keza yakm çevresi Hit-
ler 'in geceleri "Büyük Ruh" isimini verdiği bir bedensiz var-
lıktan geleceğe dair bilgi a l dığı söylenir.
Bu bilgilerden sonra büyü, rnitler, Büyük Ruh, Mu, Tuhu-
le, zaman gezmenliği, Şamballa derken, Hitler 'in nasıl bir zi-
hinsel karmaşaya sürüklendiğini açıkça görüyoruz. Hess,
Oyuk Evren kuramı yanında bir de buzul kozmozdan ve bir
Buz Çağı'ndan söz ediyordu. Hitler kendi döneminde bu buz

194
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

çağının ateş çağına dönüşeceğine inannuşh. Üstelik bu çağı


başlatmak için de kendisi seçilmişti! Rusya buzuluna ordu -
yu yazlık elbiseyle göndermesinin nedeni buydu!
Hep bunlaı~ kara büyünün, Şamballa'nın, Büy ük Ruh'un
(aslında Einstein' lada bağlantılı ol duğu düşü_nülen bir zaman
yolculu ğu grubuyla gelen, zaman Volf Messing'in telepati
gücünün) marifetiydi.
Böylece süreç tapınakçılardan başlıyor, Masonlara bula-
şıyor Germonerden'i (Alman Tarikatını) doğuruyor ve o d a
Thule'un doğuşunu h az ırlı yo rdu. Sonra Thule örgütii ken-
di etkisi altmda zaman gezmenliği uğruna Hitler ' i ve N azi
Partisini yaratıyor. Ari lrk'Ja dünyanın kurtuluşu ve zama n
gezmenliği u ğruna Naziler, Doğu gizli ci li ğine bulaşıyor ve
sonunda rı. Dünya Savaşı ortaya çıkıyordu.
Birçok başka amaç ve ideallerle kuşatıl masına ya da zen-
ginleştidhnesine karşın Thule'nin ınerkezt konusu yine de
Zaman'dı ve bu durum H itler'in onlarla daima ilişkide ol-
ması için yeterliydi.
Hitler'in eski uygarlıkl ara, mitolojilere olan ilgisi de Thu-
le ile örtüşüyordu. Doğa yasalarının üstline çıkmak isteme-
si ve bu yüzden büyü ile ilg ilenm esi de öyle. Bir farkla ki,
Thule ileri gelen lerinin hiç biri kendim böyl e ortaya ahna-
masına karşın Hitler, güç ve imperium u ğr una kırki ara ka-
nştığma ve seçilmiş olduğuna inanıyor ve dünya egemen-
liği fikrine lapinler gibi atlıyer ve öne çıkıyordu.

Hitler ve Metafizik

Peki din ve dindarlık b akı mından Hitler'in durumu


neydi? O, sağın neresine düş mekteydi? Düz tarih bile, Hit-

195
ALi BEKTAN

ler ve Naziler konusunda, din söz konusu olduğunda, bir ga-


rip liğin olduğunun farkındadır. Ortaya konan fotoğraflar­
da bir tuhaflık vardır gerçekten d e... Marksizm'le s ilahlı mü-
cad ele, yoğun bir Yahudi katliamı ve kiliseye çok soğuk bir
y üz. Sağın da solun da neresine dü ştüğü belirsiz bir kimlik
bu. Bence güce soyunmuş bir Ezoterizm'in tipik ö rneği. Ta-
pınakçıla nn da soğu k ve din dışı bulunmalannın nedeni sa-
nın m buradadır.
Ne ki, sonuçta Hitler d e tüm güce soyunan Ezoteri k öğ­
reti yanda ş l arı gibi, sekül e rli ğini korumaktadır. Güç i s teğ i­
nin girdiği yü rekte Tanrı ya da evrensel sevgi barınamamak­
tadır. Açık oları budur. Ta nrının (evrensel birliğin) çıkhğı gün-
ler de genellikle güç isteği egemen olmakta ve bu da eski Mı­
sır' ın Tanrı-Kral misyonuna giden yolun kap ısmı aralan1ak-
tadır. Bu ne tapınakçti ann ne başka misyonsal eği liml e rin ne
deNazilerin sorunudur...
Sekü l erleş m en in gerçek kaynağı, ırkçılık değil, güç iste-
ğ idir ve bu güç i s teğ i, zama nımı zdaki bazı g izlici örg üt ve
öğreti ya nd aşlarını bugün, dünya imp a ratorl uğun a soyun-
ma noktasına ge tirmi şt i r. Oysaki demokratik, katılımcı,
daha hoşgö rülü ve sevgi dolu bir dünya gerçeğ i için daha
uzun ömürlü bir insan uygarlığı için çoğulcu bir yönetim söz
konu su olmalıdır.
Bu anlamda devletlerin kendi aralannda sava ş kararı ala-
madık.lanm, savaş kararını almada kapitalist dünyada sömü-
rü üzerine dayanan kar ve çıkar h esaplarının tehlikeye g ir-
diği bu güç efendilerinin yani ulu sl arara sı büyük finans ş ir­
ketlerinin bunda e tkj ]i o lduğunu belirtmek gerekir. Demek
ki, sana y ileşmenin gündeme ge l di ğ i bu dünya arenasında
savaş çıkaranlaı~ terörizmi bir şekilde destekleyenler işte bu

196
21. YÜZYIL METAfiZiK SAVAŞLAR!

güç efendileridir. Rasyonel değil de güdüsel güç isteğinin so-


nuçları daima savaşhr. Bunun arhk görülmesi gerekir. Birey
bu noktada kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarını n önüne
a lmaktadır.
Gamalı Haç'ın NSDAP'a Thule Örgütü tarafından yerleş­
tirildiği doğrudur. Ama aslında o, arşetipik bir şeydir.
Onda paganik kökler de bulmak olanakJıdn~ ama paganlı­
ğa mal etmek de yanhşhr. O, yalnızca Kabalacılığın tekelin-
de de değildir. Onun umulmadık kadar gerilere giden bir ta-
rihi olduğu doğrudur. Söylentiye göre, Thule bu sembolü Mu
uygarhğından alıp Nazi Partisi'ne amblem yapmış. Mu tab-
Ietlerinde gerçekten de bu sembol vardı ve Mu' ya özgü giz-
li bilgiler içeren çok önemli bir semboldü. Bu sır, çok sıkı eği­
timden geçmiş, eski M ı sır ve Tibet rahiplerince de biliniyor-
du ve on lar tarafmdan korunuyordu.
13u sembol bir de iki yera ltı u ygarlıgı olan Şambai l a ve
Agartha'da kullamlıyordu. Nazilerin önde gelenleri de
(yedi kurucu üye) bu sım öğrenmişlerd i ve bu bilgi de do-
ğal olarak Tıbet'le olan iüşkileri sayesinde ele geçirilmişti. On-
ların gamalı haç hakkında edindikleri bilgi Şambaila'dan ge-
liyordu ve Şambaila pek de hırlı bir uygarlık ve güç olarak
bilinmiyordu. Temeli şer ve karanlıktı. Bu da bize Hitler' in
haklı o larak, nereye ya ka landığı ve nereye hizmet ettiği hak-
kında bir fikir vermektedir.
Gamalı Haç'ın, Thule'nin Tapınakçı kökenine uyglll1 ol-
duğu da doğrudur ama bu sembol Tapınakçılann da teke-
linde değildir. Ona eski Hint mandalalarmda da Cengiz
Han'ın yüzüğünde de rasthyoruz! Öbür taraftan, Kabalistik
ve Masonik kaynaklarda, Sion yıldızı ile iç içe kullanıldığı
da doğrudur.

197
ALi BEKTAı

Haushoffer'ın Hindistandaki çalışmaları sırasında bu sem-


bolü görüp etkilenerek aJdığı ve N azi bayrağı yaphğı da söy-
leniyor. Aslında Camalı Haç şekil olarak başka bir şeymjş de
o şekil ters çevrilerek Gamab Haç yapılmış. Halı! İşte bura-
sı ilginçtir. Ters çevirdiği orijinal örnek acaba neydi dersiniz?

Uzak Doğu Bağl an tıJan

Thule ve onun bir uzantı s ı olan N azi Partisi, aktüel ve s i-


yasi alanda dünyayı ateşe vermişti ama bunlar başında da
sonunda da ezoterik içerikli ve nitelikliydiler.
Hess Oyuk Dünya kuramı geliştirmişti. 1930'larda tü-
müyle AtJantis gibi kayıp kıta ve toplumlan araşhrmaya adan-
n1JŞ dergi ler çıkıyordu. Otto Rahn 1938'de Güney Fransa'da
"Kutsal Kase"yi aramaya girişmişti. Bu kase son yemekte kul-
leınılan şcı rcıp kabıydı aıııa olağaııüslü bir sırrı da beraberinde
taş ıyordu. Ahit Sandığı gibi bir g üç yayd ığına inanılıyordu.
Thule'un Tıbetli rahiplerle de ilişkileri vardı ve Dalai Lama
ile iyi ilişkileri olmuştu.
Bu uzak doğu ilişkilerinin temelindeki nedenler;
• Ari ırk
• Ezoterizın ve Zaman gezmenliği idi.
Thu le deNazi ileri gelenleri de tarih öncesi Ariyan ırkı­
nın Hindistan ve Tibet'te hala var olduğuna inanıyorlardı.
Önce Cermen ırkını saflaştmp, bu ırkı Ari ırkın ortaya çık­
ması için hizmete koşacaklardı. Yani doğu Ezoterizmini ta-
rumak, oraya bağlanmak ve oı·ayla i]jşkide olmak zorunday-
dı lar. İşte o nedenle,Thule Örgüh.i 1943 yılına kadar Tibet'le
yakın ilişkisini sürdüımüş, birbirlerine karşılıklı heyetler gön-
dermiş lerdir.

198
21. YÜZYJLMETAFİZİK SAVAŞLARJ

Bu ilişki çok derin, anlamlı ve yoğundu; çü nkü temelin-


de Ari ırk, uçandaireler ve zaman gezmenJiği vardJ! Bu Thu-
le'yi de Bitleri de çok yakından ilgilendiriyordu. Bu ilişki ko-
nusunda ümHlenip heyecanlanmamaları olanaklı değildi.
Çünkü uzak doğu yalnızca Ezoterizm yönünden değil,
uçandaireler ve zaman gezmenl i ğ i bakJmından da gör-
mezd en gelinemez bir kaynaktı.
Hint-Tıbet mitlerinde, zaman yolculuğu yapan Dhurakha-
palama, Vaidor; UFO benzeri uçan diskiere deVimana denil-
mekteydi. Hint mitlerinde, Vaidor'lann, Turan Dağı'nda ol-
duğu; Vimana'ların ise, Tor Dağı'ında bul undu ğu, daha
doğrusu inip, ka lktıkl an yazılıydı. Hatta, Çinliler'in, Fransız­
lar'ın (Kont 5edir) ve Ruslru·'ın (Çar Nikola) büyük paralar har-
cayara k kurdukları ekiplerle Dhurakhapalam'ı aratbrd ı kla­
n söylenir. General Haushofer da Tibet'te bu konuda araştır­
malar yapmı9tı. Onu Gurdjid bulrnu ~ tu ve Kan ı e ıısky diye
birini iki yıl ileri yani zamanda iki yıl geleceğe göndermişti.
Şu da var, Thule ve Nazi partisinin bu uzakdoğu ili ş ki s i
pek tekin bir şey değildi ve Hitler' e de Almanlara da paha-
lıya patladı. Çünkü birçok araşhrmaa, Nazi lerin, aslında çok
daha karanlık bir örgütün görünen yüzü o lduğuna inanrruş­
tır. Bunun için nedenler yok da değildir. Çünkü birçok top-
lanhda, Nazi Partisi'nin ileri gelenlerinin yanında doğulu,
şeytani, ucube tipler görülmüştür. Bunların Nazilerin iple-
rini ellerinde tutan Tıbetli rahipler oldu ğun a in anı lı yo rdu.
1840'larda Almanya'da "Agarta" dan söz edi liyordu. Bu
söyleııceye göre, yer altında bir krallık vardı. Buranm kra-
lı, dünyadaki birçok kralı denetiminde tutuyordu. O, dün-
yanm efendisiydi ve çok yakJnda da Dünya krallığını ger-
çekl eştirecekti.

199
ALİ BEKTAN

Yaygm kanıya göre, büyük bir o l asılıkla Hitler onun bir


numaralı adamıyclı. Doğrusu Hitler de buna lüç hayır diye-
cek gibi görünmüyordu; çünkü elinde Amerika'nın bile iş­
gali ile ilgili planlar vardı. İtalyanlar Afrika' yı, Japonlar As-
ya' yı yöneteceklerdi.
1926'da Berlin ve Münih' e küçük bir Hintli kolonjsi yer-
leştirilmişti.
Ruslar Berlin' e girdiklerinde ölüler arasında bin kadar al-
man üniformalı ama kjmlikleri olmayan Tibetli li ile karşılaş­
mışlardı.
Nazilerin "Odessa" adlı bilim örgütünde, üst rütbeli Ti-
betliler de bulunuyordu.
Thule'nin, Tibet kökenli "Yeşi l Ejjder" örgütü ile de bağ­
lantıları bilinmektedir.
ll. Dünya Savaşı'nın sonunda yıkılan Nazi Karargahın­
da 12 Tibetli rahibiıı ııe işi varuı? Öııceleri buna bir anhırrı
verilmemişti. Çünkü eylem zamanı ydı; kimsenin soru sora-
cak yorum yapacak durumu yokhı.
THULE örgütünün temel amacı zamanı sa ptu·ıp gelecek-
teki dünyada NAZi egemenliğini sağlamakh.Thul e Örgü-
tü'nün Hitler tarafından Nazi'leştirilmesinden sonra, Nazi'le-
rin, zaman yolculuğu teknolojisini siyasi amaçlarla kullan-
mak ist€'mişlerdir.
Örneğin sahr aralarında, zaman gezmenliğin.in fazla uzak
olmayan bir zamanda baş l ayacağı... Bunun için ışık quant-
lannın bulunması daha doğrusu anlaşılması gerektiği, bu ko-
nuda her şeyin Thule'un yapacağı deneyiere bağh olduğu
fiJan ... gibi ilginç bilgilerin varlığından da bahsedilmektedir.
Bu ne demek? Thule'un var ve devam ettiği demek. Zaman
üzerine deneyler yaphğı demek!.Thule örgütüne dahil olan

200
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARJ

bilim adamlan magnetizmal alanlar içinde cisimleri geçmi-


şe ve geleceğe doğru yürütebileceklerini düşünüyor ve iç içe
dünyalar ve boyutlar gerçeğinden söz ediyorlardı.
Kitap kurdu olan çok yönlü araştırmacılar NAZİ bilim
adam l arının bu konudaki çalışmalaruunAmerika'daki Phi-
ladelphia deneyine, Montauk projesine ve oradan da Sl.inci
UFO araştırma üssüne doğru uzanan ilginç bir bağlan h ağı­
nı i çe rdiği ni sezecektirler. Belki bu bağlantı doğrudan plan-
b bir bağlantı değil ama sonuçta bir şeki ld e bu bilgiler bir yer-
lerde kes i şiyor.
İkinci Dünya Savaşı'nda Metafizik-Parapsikoloji ve Okült
(Gizli İlimler)'e ilgi duyan Hitler eğer savaş süresince yete-
nekli durugörü medyumlarına sahip ol saydı, savaşta büyük
zaferler elde ederdi. Mesela Manş Deniz i altından geçen su-
altı petrol hattı'nı bombalatır dı, İngi lte re'ye yakıt ikmali ya-
pılcııne:ızdı. Manlıcıttan Prjosi yanj Atom Bombasi yapıncı pro-
jesini öğrenmiş o lsaydı, sabotajcılar gönd ererek bunu engel-
leyebilirdi. Bu noktada baktığımızda savaşın e n azından bir
10 y ıl süreceğ ini öngörebiliriz.
Rus Ordusu Hitler'in Berlin'd eki karargahına girdi ğind e
intihar eden Sudist-Hintli Rahiplerden o lu şan yüzlerce ce-
set gördüle r ve ne anJ ama geldiğini anlayamad ılar. Savaşın
bilinmeyenler dosyasına kaldırıldı. Asimda Hitler o rahip-
lerin güçlerinden faydalaımıak istiyordu ama savaş ta ona yar-
dım konusunda geç kalmışlardı. Örnek vermek gerekirse Al-
man Ordusu Haziran ayında Rusya'ya saldırdı. Kısa süre-
de büyük başarı elde etti. Moskova'nın 400 kilometre kadar
yakınlarma geldi. İlerleyişini durdurdu. Hitler'den emir gel-
miyordu. Bu arada Ruslar ise topariandı ve Moskova'yı güç-
lendirdi. Kış başlayınca da avantaj Alman OrdusundanRus

201
ALi BEKTAN

Orduswıa geçti. Sonuçta Hitler savaşı kaybetti. Peki neyi bek-


liyordu. İşte bunun nedeni hiçbir zaman bulunamadı.
Alman Ordusu yürüyüşüne devam etseydi, o günlerde
Moskova'yı ele geçirecekti. Rusya kışını daha rahat geçire-
cekti. Ruslarda şehiri boşaltacağından Almanlar zaferin ta-
dını çıkarabilecekle rdi . Zaferin kıyısından dönmek buna de-
nil ir herhalde. Sta lin ise toplanıp Ura l Dağla rına doğru çe-
kilecekti.Buna gerek kalmamı ş oldu.
Duru görü ve Telepati yeteneklerine sahip kişilerin ne ka-
dar önemJj olduğu bu harekatta görülmüş oldu. 2. Dünya Sa-
vaşı'nın en önemli medyum u Wolf Mcssing'tir. 1920'lj yıl­
larmda başlarında İstanbul'da bulunup si hirbazlık gösteri-
leriru Beyoğlu'ndaki çay bahçelerinde toplanan kalabalıkla­
ra yaptı. Naziler iktidara gelince Almanya'ya döndü. Hitler'in
jktidara gelmesinden sonra yıldızı parladı. Bü· gün Hitler'in-
Rusya'ya saldırması sonucunda yenileceğini söyleyince, Na-
ziler peşine düştü. Önce Polonya'ya, oradan da Rusya'ya kaç-
tı. Stalin'in damşmanı oldu. Sovyet Ordusunda askerlere gös-
teriler ya ptı. Savaşı bilen yaşayan medyumlardan biriydi.

Wolf Messing'in Kehanetleri ve Yorumlan

Ünlü Telepat Woli Messing arada sırada sallanmakta olan


ideolojik bir dala tırmanır ve gelecekle ilgili kehanetlerde bu-
lunurdu. Bazı kimseler kehanet olgusunun mistik bir h ava
ta şıdığını benimserlerse de bugün Sovyetlerdeki birçok bi-
lim adamı kehanetin mu azzam ölçüde pratik kullanımının
olabileceğinj anlamaktc:ıdırlar. Sovyet biyologlarından Prof.
I. Gellerstein bir keresinde uzayda büyük bir luzla yol aldık­
l arı için nelerin olabileceğini önceden bilmeleri gerekecek olan

202
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR I

kazmanotların kehanet yeteneği bakınundan da eğitilmel e­


ri ni n zorunlu olacağın ı belirtmişti.
Wolf'w1 telepati deneylerinin yaııı s ıra geleceği önceden
görmek olgusuyla ilgili olarak bazı ça lışma l ar yaptığım çok
az kişi bilir. Kendi sinin kehanetleri ile ilgili şu iki örneği in-
ce lediğimjzde bu konuda da en az telepati konusundaki ka-
dar yetenekli ve güçlü olduğunu görüyoruz:
1940 y ılmda Sovyet-Alman ilişkileri gayet iyiydi. Fakat
bu y ıl içerisinde kapalı bir Moskova kulübünde konuşan Mes-
sing "Sovyet tanklan Berlin' e girecektir" demişti.
Messing'in kehaneti sansasyon yarath. Alman elçiliği üye-
leri olayı protesto ettiler. Sovyet diplamatları yaıut olarak Mes-
!'>ing kehanetlerinden sorumlu olmayacaklann.ı belirttiler. Ni-
tekim sonunda Sovyet tankları Berlin' e gird i.
1943 yıl ınd a yurtseverlerin sav aşı doruğa ulaşmıştı. Bal-
tık Kıyılan Beyaz Rusya, Ukrayna ve Kırım dü~manm eli-
ne geçmişti. Savaşın sonu gelemeyecekmiş g ibiydi. Ancak
aym içinde Novosibirsk Opera Tiyatrosundaki bir gösteri sı ­
rasında Messing savaşın ne zaman sona ereceğini bildirdi.
Söyled i ğine göre savaş 1945 y ılı Mayıs aymm 1'i ile 3'ü ara-
sında son bulacakt1. Kehaneti sadece bir haftalık bir süre ka-
dar şaşmışb.
Böylesine sıhhat li biı· kehanet olgusu nasıl açıklanabilir?
" Kendiliğinden idrak" adlı bir makalesinde messing şunla ­
rı yazmaktadır:
"Olaya dışandan bakınca anityorum ki yeteneğim sanki

ı
materyalist dünya an l ay1şma ters düşmektedir. Fakat bilin-
m eyeıun ya da doğaüstünün berum yeteneklerimle !Uçbir il-
gisi yoktur. İki tür id rak mevcuttur. Akli zihni bilme tarzı ve
ayrıca direkt bilgi kehanet! Açıklanamaz mı dersiruz? Evet

203
ALi BEKTAN

bizlerin zamanın mahiyeti ve uzayla irtibat l arı hakkındaki


ve geçmiş ş imdiki za man ve gelecek arası komünikasyon-
lar hakkındaki bulanık fikirlerimizle bugün için açıklanamaz
olmaktadır ...
"Bir kere serbest iradeyi kabul edersek kanaat getirerek
belirtmeliyiz ki, gelecek geçmişe ve şimdiki za mana göre şe­
killenir. Bunlar arasındaki irtibatl a rı yöne ten yasa lar ania-
şılmaktan çok uzaktır. Böylece bu irtibatla n anla nı ak içi n ya-
pılacak atı lım mevcudiyetini açıkça bildiğim bir mekanizma
olan sezgisel kehanet olgu sunun meka ni zmas ı ü zerine eği ­
len bir a raştırınay l a baş l ayabilir. "
Bu sezgisel bilgi mekanizması ne olabilir? Messing'in ya-
rutı aJışılmışın dışındadır: "Süreci n kendisi akli değildir. Nihai
sonuç birden irad i bir çabadan kaynaklanarak şimşek gibi ça-
kar. Birden d uru görü yeteneği olan kişiye bir iki ya d a olay-
la ilgili belidi bir kesin hus us açıkl anmış olur. Bu direkt bilgi
dar açıJı aklineden sonuç zincirini a tl ay ıp doğrudan bu zin-
ciri nihai sonuca bağlayıo baklasına ulaşhnr.'' Bugü n Dünya
Devletleri' nin istihbaratservisleri bu konulara 2. Dünya Sava-
şı'ndan sonra ağırlık verdile r ve bugünde s ürüp gitmektedir.
Tarih onu şey tan olarak kabul ediyor 2. Dünya Savaşını
başlatması ve 1 .Dünya Savaşı' nda 17 mil yon insan ölürken,
bunda 55 milyondan fa zla insanm ölmesi buna en güzel ör-
nektir. Bizce Hitler bu savaşta metafizik güçlere çok fazla ina-
ruyordu. Ba şarılı olamamasının a ltında yanlış bilgileri alma-
sı ve bunlara inanması vardır. Moskova yakınJarma gelen Al-
man Ordusu, şehri ele geçirmek üzere iken, orduyu durdu-
rup bir şeyleri beklernesi üzerinde araştırılına yapı lması ge-
reken en önemli konudur. Yazlık elbiselerle Rusya'ya giren
Almanlar, bu bekleyiş ile sava ş ı kaybettiler. Kış bas tırdı ve

204
21. YÜZYILMETAFiZiK SAVAŞLAR!

ordu zor durumda kaldı. Moskova'yı alsaydı, Ruslar kenti


boşa l tacaklardı. Böylece kışı orada geçirirken, durumunu da
sağ l am laştıracakh.
Stalin I<remlin Sarayı'nm oda lannda Tanrı varsa bize yar-
dım etsin diye bağırırken, binlerce kilometreyi geçen Alman
Ordusu'nun durmasının tüm kararı Hitler' e aitti. Ural Dağ­
larına çekilen Rus Ordusu, İran üzerinden gelen Amerikan
ve İngiliz yardımı ile güçlenıneye başladı. Ondan sonra Al-
man ları Berlin' e kadar geri letti.
Hitler'le ilk defa ön plana çıkan metafizik olaylar, daha
sonra Amerikalılarm ve Ruslann ilgisini çekti. Çalışmalar böy-
lece başladı. Hitler' i kızdıran en önemli Psişik Yeteneğe sa-
hip kişi Wolf Messing idi. Polonya'lı bir Yahudi olan Mes-
sing Hitler'i kızdıracak kehanetini şöyle açı klamışh: ''Hitler
Rusya'ya s aldırırs a yenilecek. Swa s tikaların yerlerde sürü-
neceğini görüyorum" demi~ti. Bu kehaneti duyan 1 litler onun
yakalanmasuueınretti. Almanya dan kaçak Wolf Messing ma-
ceralı bir kaçışla Polonya üzerinden Rusya'ya kaçtı. O ara-
da kaçarken Almanlar tarafından bir ara tutuklandı ama "Be-
yin Gücünü" kullanarak hapishane kapısını açtmp kayıpla­
ra karıştı. Stalin'in yanında soluğu ald ı. Ona yeteneklerini
swıdu . Savaş ı kazanacağını bildirdi. Bu nokta da Yahudile-
rin bu tür sırlar üzerine binlerce yıldır çalıştıkl anrun en iyi
örneğini sunduğunu gösterebilirim.
Hitler bu kadar Metafizik' e inaruyordu da neden kaybet-
ti derseniz? Yanlış insanlar ve hatalı kararlarla diyebilLriz. Hit-
ler peki resmi tarih yalanları içersinde dünyaya sunulan ka-
rargahmda intihar etti mi? Benim yıllardır yaptığım araştır­
malara göre intihar etmedi. Çünkü onu kaçıracak özel bir uça-
ğı ve U-Boat Denizaltısı onu bekliyordu. Güney Amerika'ya

205
ALi BEKTAN

kaçtı. Antartika ve Güney Amerika da bulunan gizli Alman


üslerinde saklandı.
Hitler'in karargahına g iren Ruslar onlara gösterilen Hit-
ler ve Eşi Eva Braun cesetlerini a lıp Rusya'ya götürdüler. Sa-
vaş sonrasında Staün'le görüşmeye ge len Churcill ve Roos-
velt Hi tler' in cesedini görmek isteyince, Stalin' in şu sözü ile
şaşkınlı ğa u ğradılar: " Buldu ğumu z ceset Hitler' den 10 san-
tim uzundur" dedi. Böylece onun bir benzerinin oldu ğu nu
kendisi itiraf etm i ş ol du.
Peki neden Hitler yaş ı yor diye dünyay ı ayağa kaldırma­
dılar derseniz, benim yarutım şudur: "Siz dünyayı kanlı bi r
savaşa sokan Hitler' i kaçırdık dediğini zde Amerika-Rusya
ve İng iltere'nin karizmasının yerlerde olacağını düşünebi­
l irsi nj z".
"Hitler Almanya'sı G iz li Tarihi" kitabında sevgili yazar
ağabeyiın Turgu t Günsan şunu yazıyor: "Hitler ve Naziler
Dünya Dışı VarlıkJar ile temasa geçtiler. Onlardan bilgiyi al-
dıl ar. UFO' lar yaptı lar ve savaş samasında ise kendilerini ara-
yan Amerikahlarla Antartikada savaş tılar. Amerikan Ordu-
s unun bazı savaş gem ilerini ve uçakların ı batırdıl ar. Sonra
da bir bildiri yayuıJaya ra k ABD'yi tehdit ettiler. Bundan son-
ra başta Hitler olm ak üzere Alman subay l arını a ra m ayı bı­
rakblar. Sadece toplama kamplarında insanların ölümüne ne-
den olan bazı isimleri İsrail desteğinde ki Yahudi örgütleri yap-
tı. Bu gizli anlaşmaya Amerika uydu " diyor.
Dünyanın S ı rlan ve Gizemleri bitmiyor. 2. Dünya Sava-
şı' nda da yaşananların bir kısmı yayınl anmış durumda, bi-
linmeyen birçok olayın daha zamarn geldikçe açığa çıkaca­
ğını düş ünü yo rum. Yazılmadık çok olay ülkelerin g izli ar-
ş ivlerinde duruyor.

206
DÜŞÜNCE GÜCÜ VE SiLAHLAR

oyal Society'den yapılan açıkl amada, bu araştırmalar sa-


R yesinde çok da uzak olmayan bir zamanda, insansız ha-
reket edebilen uçak ve diğer silah sistemlerinjn düşünce gü-
cüyle yönetilebileceğine dikkati çekHdi.
Bilim adam l annı, özellikle askeri teknoloji açısından ba-
kıldığmda, elde edilen so nuçların kullanımında dikkatli
olunması konusunda uyaran Royal Society, hem hükümet
hem uluslararası toplumun, ancak bilim adamlannın da
bu araştırmalarm asimda yararlı sonuçlanrun zarara ve teh-
likeye dönüşmemesini sağ lam ak durumunda olduğunu
bildirdi.
Nöroloji bilimini n, insanlığa büyük fayda sağlama potan-
siyeli olduğunu belirten, Royal Society'de konuyla ilgili ça-
lışma gnıbunun başkaru Prof. Rod Flower, bu alandaki araş­
tırmalar sayesinde tıbbın her geçen gün Parkinson, epilep-
si veya bağımlılık gibi hastalıklann tedavisinde bir adım daha
ileri gittiğin i ifade etti.
Flower, ancak insan beyninin her geçen gü n biraz daha
iyi anlaşılmasının, çok sayıda riski de beraber getirdiğini söy-
ledi. Beyni etkileyerek felçli hastaların sad ece düşünme gü-
cü yle el veya ayak protezlerini ya da bir bilgisayarı kullan-

207
ALİ BEKTAN

malarının başarıldığını hahrlatan Flower, aynı tekıüğin as-


keri operasyonlarda da kullamlabileceğini belirtti.
Kimyasal si l ahların insanJan öldürmeye değil, beyinle-
rini bir süre felç etmeye programlanabileceğini kaydeden Flo-
wer, ancak bunw< daha sonra yol açacağı etkilerinin bilin-
mediğini söyledi. Flower, bu tarz kimyasaliann kitlesel olay-
larda ya da suçluların takibinde kullanılmasıyla ilgili deney-
ler yapıldığını bildirdi. Bu gelişme l erin, say ısız etik tarhşma ­
yı da beraberinde getirdiğini ifade ed en Flower, birçok nok-
tada bu konu ile ilgili uluslararası hukuk kurallannın bulun-
madığına dikkati çekti.
Hükümetlerin araştırmalarını şeffaf yapma sı gerekti ğini
söyleyen Flower, bilim adamlarının da her zaman, araş hr­
malarının insanlığın yararına olabileceği gibi zararına da kul-
lanılabil eceğinin bilincinde olma s ı ge re kti ğini belirtti.

"İnsan Beyninin Doğrud an Askeri


Teknolojiye B ağlanmas ı ."

Raporda yer alan çalışmalardan kuşkusuz en ilginç olaru


askerlerin beyinlerinin insansız hava araçları ve diğer silah sis-
temleri de dahil olmak üzere doğnıdan doğruya askeri tekno-
loji ürünlerine bağlanması h akkındaki çalışmalar oluşturd u.
Raporda, kafadan doğrudan beyne transkrarual doğru
akım uyarımı kullanan elektrik sinyalleri gönderilmesinin
bazı işlerd e performansı artırıcı etkisi olduğunu gösterdiği­
ne ilişkin say ı ları giderek artan araşhrmalara değinildi.
Bilim dünyasında kısaca TDCS adıyla bilinen ve anksi-
yete bozukluk veya depresyon gibi çeşitli psikolojik bozuk-
lukların tedavisinde kullanılan transkranial doğru akım uya-

208
21. YÜZYILMETAFiZiK SAVAŞLAR!

rımı, küçük elektrodlar yardımıyla doğrudan beyne gönde-


rilen sürekli ve düşük elektrik akımlarıyla beyindeki sinir-
lerin uyarılması olarak tanımlanıyor.
Konu hakkındaki New Mexico Üniversitesinden Vince
Clark başkanlığmda yapılan TDCS ile ilgili bir araştırmaya
yer verilen raporda, TDCS'nin kullanıldığı sanal gerçeklik
askeri eğitim programlarını tamamlayan Ortadoğu'da gö-
rev alacak Amerikan askerlerindeki, yol kenarma yerleşti­
rilen bombalar ve keskin nişancı]ar da dahil olmak üzere giz-
li tehditleri belirleme yeteneklerinde belirgin artış gözlem-
lendiğine işaret edildi.
Guardian gazetesinin internet sitesinde konuya ilişkin açık­
lamalarına yer verilen Clark, başkanlığırtı y ürüttüğü çalış­
mada söz konusu araştırmaya katılan askerlerin gizli hedef-
leri belirlemedeki hassasiyetinin diğerlerine göre iki kat art-
tığıru belirlediklerini belirtti. Clark, bu etkinirı bu katlar yük-
sek olmasının kendisi için şoke edici olduğunu söy ledi.
Demans, psikiyatrik bozukluklar ve öğrenme güçlükle-
rini tedavisinde TDCS'ten faydalarulması hakkmda daha ge-
niş çaplı bir araştırınayı yöneten Clark, Nörobilimin askeri
sahada kullanımmm kendisinde rahatsızhk yarattığııu söy-
ledi. Clark buna karşın çalışmalaı-mı durdurması durumwl-
da da TDCS'ten yarar görecek insanlarm bu imkandan mah-
rum kalacaklarına dikkati çekti. "Yeryüzündeki hemen her
teknolojinin askeri alanda bir uygulaması" vardır diye ko-
nuşan Clark, ne kadar rahatsız edici olursa olsun bilim adam-
lanmn bundan kaçınmasının mümkün olmadığını ifade etti.
Raporda, TDCS sahasındaki araştırmanın henüz ernek-
Ierne safhasında olmasına karşın yapılan bilimsel araştırma­
ların bu yöntemin dikkati ve hafızayı güçlendirdiği ve be-

209
A Lİ BEKTAN

yin görünti.ileme s is temleriyle birlikte kul lanılması halinde


"as keri bağlamda öğrenm eyi gü çlendirmede uz un zaman-
dır özlenen bir araç olabileceği " belirtildi.

İnsan Beyni Hedefleri Mevcut Sistemlerden


Daha Hızlı Algılıyor

Raporda yer alan e n çarpı cı araş hrm a ise insan beyrünin,


beyin-makine aray üzle ri (BMA' la r) a dı verilen cihazlar yar-
dımıyla doğrudan, insans ı z h ava a raçlan ve di ğer s ilah sis-
ternleri gibi aske ri te knolojiye bağ lanm asım öngören a raş­
tırma oldu.
İnsanların kontro l İmleçleri ve suni u zuvlarını beyin sin-
yallerini kulla na n BMA'Ia ya rdımı y l a kull a n abildi ği.ne ili ş­
kin bir ara ş tırma ya yer veril e n rap o rd a bu nun askeri u ygu-
l a m a l arının ara ş lırılnıa sının ü ne nıi i.izt:' rinde duruldu.
Ra porda, " İn sa n beyninin, hed e fl e r gibi görüntüleri, bi -
linçli olarak algıla na n nesnelerde n da ha hız lı i ş l e md en ge-
çirebiliyor olması nedeniyle sinirsel bağl a n h lı arayüz le ri yar-
dımıyla kull amlan silalı s is te mle ri, hı z ve h assasiyet açıla­
nndan, diğer sis te m kontrol yönte mleri ka rşı sında önemli
avantajlar sa ğlaya bilir" ifadesine yer verildi.
Raporda kısaca EEG adı verilen elektroensefelogramm da
askeri sahada kullanımı ola bilecek bir diğer araç olduğu be-
lirtildi.
Başa yerleştiri len saç filesi biçimindeki ele ktrotlar yardı­
mıyla beyin dalgalarını kayd ehne de kullana n EEG'nin, si-
nirsel geri bildirim tedavi si ile birlikte kullanımınm insan-
ların beyin dalgalarını kontrol ed e bildikle rini ve becerileri-
ni iyileştirebildiklerine işaret edilen raporda, bu yöntemle golf

210
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞ LARJ

ve okçuluk sporu yapan kişilerin becerilerini artırdıklarınm


gözlemlendiği kaydedildi.
ABD askeri araştırma kuruluşu Darpa' n.ı.n, uydu görüntü-
lerinde, insan bilinçli algısınm gözden kaçudığı hedef nokta-
lanru belirlemede EEC'den yararlandığı bildirilen raporda,
EEG grafiklerinin beyııin bazen hedefleri fark etmiş olmasJ-
na karşın bunu bilinçli düşüneeye çevirmede başarı sız kaJdı­
ğını gösterdiğine dikkat çekildi. Raporda, araşhrmanın bir grup
görüntü üzerinde daha dikkatli araştırma yapmak amacıyla
EEG grafiklerinden faydalanan personelin hedef belirleme has-
sasiyetlerirli eskisine göre 3 kat artırdıklan vurgulandı. Böy-
lece savaş alanlannda daha güçlü askerler bulunacak ve yor-
gunluk nedir bilmeden günlerce savaşab il ecekJer.
21. Yüzyıl' da bilgi artık en büyük güç olma özelliğini gös-
teriyor. Bilgiye sahip olruı hem ekonomik, hem de askeri alan-
da gü~lü olabi liyor. Bu dun.ı.mda dünyanın e,rüçlü ülkeleri ara-
sına gireb ili yor.

211
BEYİN İNTERNET GİBİ ÇALIŞIYOR


nsan beyrünü1, dev bir şirketteki gibi hiyerarşik karar me-
I kanizmasıyla değil, internet ağındaki gibi 'yatay' etkile-
şimle i şlediği ortaya çıka rıldı. ABD'deki bir ara~tı rmam n so-
nuçl arı n a göre insan beyni, aynı internet gibi 'bölgeler'ara-
sı yatay bilgi a lışverişinin gerçe!Jeştiği dev internet ağJ gibi
çal ışıyor. Bugüne kadar nöroloji bilmi, beynin dev bir şirket
gibi 'd ikey'yanj bölgeler aras ı nda hiyerarşirun olduğu ve sin-
yallerin bir merkezden yönetildiği fikrini savunuyordu.
İlk kez uygulanan bir teknikle beynin çeşitli bölümleri ara-
s ındaki sinya l a lı şveriş i iz lend i ve stres, depresyon ya da i ş­
tah gibi farklı duyguları kontrol eden bölümler arasında yo-
ğun bir trafiğe rastlandı. Bu sonucun, 19' uncu yiizYlld an beri
geçerlüiğiru koruyan ve beynin tepeden aşağı!Liyerarşik bir
yapıda çalıştığuu savunan görüşün değişınesine neden ola-
bi leceği düşünülüyor. Los Angeles'taki Güney Kaliforniya
Üniversitesi'nden Larry Swanson ve Richard Thompson, i şe
deney farelerinin beynüıde h az ve ödül ile ilişkilend irHen bö-
lümü inceleyerek başladı. Bu bölüme s inyal akışını izleye-
cek cihazlar bağlandı.
Cihazlardan biri sinyalin bu bölgeden hangi bölgeye git-
tiğini, diğeri ise hangi bölgelerden bu bölgeye sinyal geldi -

212
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

ğini kaydetti. Sonuçta farenin beynindeki haz ve ödü l ile il-


gili bölümün en az dört başkabö lümle iletişim halinde ol-
duğu görüldü. Oysa şimdiye kadar beyinde her bir bölümün,
yukanda, bir şirketin patrenuna benzetilebilecek tek bir mer-
kez ile iletişim halinde olduğu sam lı yord u. Aslında ortada
böyle bir varsayım vard ı, ancak bi limsel olarak karutlanama-
rmşh.Bilinı adam l arı bölümler arası bu yoğun i l etişimi inter-
netİn ça lı şma mantığına benzetiyor. Bu araşhr m anın derin-
l eştirilmesiyle de insan beyninin kapsamlı bir haritasının çı­
karılabileceğiı"ti belirtiyorlar. Ancak böylesi bir h aritanın son
derece karmaşık o l acağı ve bilinç, idrak gibi deriJı soruları
çözmekte yetersiz kalabileceği ifade ediliyor.*

• Ntvmsnbc (11 Ağustos 2010 Çarşamba)

213
CiNLERLE TEMAS
VE
BİRLİKTE ÇALIŞMAK

azı insanl arı n ruhlan cinlerle ternasa müsaittir; çabuk h·<ms


B haline geçebilir, çabu k bizim buudlarını ı zm dışına çıka­
bilir ve onl arın ale mi, onlan n buudları, onlcırın dilleri ve h a-
ber leşmel eriyle mayalanabilirler. Bu bir fıtrat meselesidir an-
Gık, bundan bir insan! üstünlük manası da çıkarı lnı a nı a lıdır.
Evet, görü lmeyen bu kuvvetlerin tabi olduklan bel li prensip-
ler va rdır. Dolayıs ı yl a insan, her arzu ettiğ i yerde bunlara i ş
ya ptıra maz .. . Zira onlar, A ll a h ' ın (eelle celaluhu ) tayin e tti-
ği buudLm dışında iş yapamazla r. Kişi, mazhar olduğu bir kı­
sım esm a ve kelimeleri s ırlı kilitleri açar gib i kulla nı p cinler-
le temasa geçebilir a m a, cinler kendilerine verilmeyen imka-
nı kullanamazlar. Bu itibarla her insan, cinlerden istifade ede-
mez, eden de, onları her arzusunda kullanamaz. Bununla bir-
likte, bazı kelimeleri cinlere ait birer kod, birer telefon num-
aras ı gibi çevirip, beJirli şe killerde ve beli rli say ıd a tekrarla-
yarak, onlarla irtibat kuran insanlar da az değildir.
Birtakım yo ll arı ve us ulleö olmakla beraber cinl erle irti-
bat kurma, mürşid ve rehber ister ve o i şin ehli o lmayı ge-
re ktirir. Usul, prensip ve rehbe r olmazsa, hata ve yanlışlık­
lar yapıp paçayı kaptırma ihtimali de vardır. Bu tür şeyler-

214
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

le meşgul olanJan n gözlerimana alemine açık değil ve ken-


dileri ayakJanru basacaklan yeri bilemiyorlarsa, o zaman ha-
bis ruhJarm salcimsına uğrar. Onların hakimiyeti altma gi-
rer ve onların oyuncakları olurlar: Neticede cinler, böylele-
rini bazen gurur ve kibre sevk eder, okşayıp şımarhr; yeri,
zamaru geünce de korkutup tehdit ederek tesirleri altına alu
ve kendi hesaplarına konuşturup, iş yaphnrlar. Nitekim, 20.
asırda Hindistan' da Gulam Ahmed Kadı yani', böylesi ha bi s
ruhların kurbanı olmuştur. Hind yogizmine karşı fakirizm
yolunda isianı adına mücadele ehnek istemiş, fakat habis ruh-
ların saldırılarına uğrayı.p, oyuncaklan haline gelmiş habis
ruhla ı~ önce kendisine ınüceddit (Alim) olduğunu kabul et-
tirmişler; sonra da mehdiliğine, ardından da İsa-Mesih ol-
duğuna inandınnışlardır. En sonunda da, -haşa- "Allah bana,
bende göründü" demeye kadar gitmiştir. Habis ruhlaı~ ha-
bis olanlarla çabuk kontak kurar ve onla n cinnele kadar gö-
tü re bil ir ler.
Cinler, ehl-i imana daha çok cünüplük ve hayız-nifa s hal-
lerinde, abdestsiz-namazsız hayat s ürenlere de yine bu hal-
lerde musa Uat olup, oruarı değişik şekilde ve değişik seviye-
de baştan çıkarabi l irler. İşlenen her bir günah, şeytan ve ha-
bis cinlere açılan bir kapı ve pencere durumundadır. Bilhas-
sa hassas tipler, bozuk ruhlular, duadan ve dualıların ahnos-
ferinden uzak laubali hayat yaşayanlar, çabuk cinlerin tesiri-
ne girerler. Tabii ki, cinlerin hayat sımrlanru ve hukuklarını
ihlaJ ve besınele çekmeden evlerini ve yUJ"tlanıu işgal de, cin-
lerden zarar göm1ede ınühim faktörlerdir. Bu yüzden Efen-
dimiz (sallaJiahu aleyhi ve sellem), bize pis yerlere girerken
dua etmemizi öğretiyor ve onJarın bulundukJan mezbelelik,
çöplük, hamam, otluk, hela ve hatta kabirlerde namaz kılına-

215
ALi BEKTAN

mızı yasaklıyor.* Bu yerler, şeytanın ve kötü ruhların uğrak


yerleridir. Evet Efendimiz, helaya girerken," Allahünune innl
eCızü bike mine'l-hubsi ve'l-habais" dememizi ta Um buyuru-
yor ve ileride geleceği üzere, hayabmızın her safhasında dua-
lı olmanuzı, bu kabll zararlı oklara hedef olmaktan korunma-
nuzı ten-ıin edecek bir kale ve kalkan saydabilecek temiz rnu-
hitlerde bulumnamızı, temiz insanlarla düşüp kalkrnarruzı,
dualarla bir atmosfer oluşturmamızı ve ibadetle korunmamJ-
zı emrediyor. Öyleyse, cinJerin her türlü kötülüğünden emin
olmak isteyen, her şeyden önce günahlardan şiddetle kaçma-
rak, onJann girecekleri delikleri kapamahdır.*
Cinlerden bir kısmına ifrit deniliyar Ragıb el-İsfehanl, if-
ritin, pis, çetin anlamına geldiğini söylemiştir Yazır, bundan
hareketle, Şeytan gibi insan hakkında da kullanıldığını, if-
rit ve nifrit şeklinde ifade edildiğini kaydeder İbn-i Kutey-
hr;> ise, "İfrit, yrır;;:ıtılışı kuvvetli, demektir (1) Şibli ise, Ebu Amr
Abdülberr'den naklen; "Lisanı iyi bilen kelam alimleri cin-
leri dereceler halinde zikredcrler Yalın olarak cin dediklerin-
de "Cinni" derler insanlarla birlikte oturanını kastettiklerin-
de "amir", çağul und a tuttuğunu devirir, kuvvetli, becerik-
li, ele avuca girmez biri demektir insana da denildiği için ayet-
te "cinden" diye açıklanmışhr(3)
Bu konuda Kuran-ı Kerim' de; "Cinlerden bir ifrit, 'Sen ma-
karnından kalkmadan ben onu sana getiririm Gerçekten bu
işe gücüm ve güvenim var' dedi kitaptan ilmi olan kimse ise,
'Gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getirebilirim'dedi
(Süleyman) onu (Melikenin tahtını) yanı başına yerieşiver­
miş görünce, 'Bu, dedi, şükür mü edeceğ im~, yoksa nankör-

*Tirmizi, mevakft 141; İbn Mace, mesacid 4.

216
21. YÜZYILMETAFiZiK SAVAŞLARJ

lük mü edeceğim diye, beni sınamak ü zere Rabbimin (gös-


terdiği) lütfundandır.Şükreden ancak kendisi için şükretrnlş
olur; nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbin mü stağ­
nidir (şükre ihtiyacı olmayan), çok kerem sahibidir"(27:39-
40) buyrulmaktadu·.
Burada ifritlerin neler yapabi l eceğine işaret edilmekle be-
raber, ce lp ilmini bilen bir alimin de onlardan daha seri ola-
rak bazı işleri yapabileceği arılahlma ktad ır Nitekim tefsir-
ci ler bu işi yapan kişinin Hz Süleyman' m adamlanndan biri
olduğuna kanidirler Ancak bu kişinin kim olduğu hakkın­
da deği şik şey l er söylenıni ş tir İbn Mes'ud (ra) bunun Hızır
(as) olduğunu söy lemi ş tir(4) İbru Abbas'ın meşhur görüşü­
ne göre ise, bu ki ş i, Hz Süleyman'ın vezirlerinden Asa f bin
Berhı ya'd ır ki 1 sa dık ve do ğ ru bir kiş ili ğe sahiptir(S) Tefsir-
cile rin çağ tmlu ğ u bu isim üzerinde birl eş mektedir Arada-
ki mesafenin ise, iki aylık bir m esa fe olduğu kaydedilmek-
tedir(6) Bu za t, dua e dildiği zaman Allah'ın mutlaka kabul
ed eceği "İsm-i A'zam" duasını biliyordu. Hz Süleyman'ın bir
muci zesi olarak veziri böyle bir keramet göstermiştir
Bu konuda, Bediüzzaman "Sözler" adlı eserinde şöyle diyor:
"Hazret-i Sü leyman (as)'a Belkı s' ın tah h nı yanına getirt-
mek için vezirlerinden celp (eşyayı bir yerd en bir yere nak-
letme) ilmini bilen bir alim dedi ki: "Gözünüzü açıp kapa-
yıncaya kadar sizin yaıuruzda o tah h hazır ederim" olan ha-
rika hadiseye d elalet eden şu ayet: işaret ediyor ki: Uzak me-
safelerden eşya yı ayı1en veya şeklen getirip hazır etmek müm-
kündür Hem vakidir ki; Peygamberliğiyle beraber saltanat-
la müşerref olan Hazret-i Süleyman (as), hem masumiyeti-
ne, hem de adaletinemedar olmak için pek geniş olan ak-
tar-ı memleketine bizzat zahmetsiz muttali olmak ve raiye-

217
ALi BEKTA ı

tinin ahvalini görmek ve dertlerini işitmek; bir mucize s u-


retinde Cenab-ı Hak ihsan etmiştir demek, Cenab-ı Hakk'a
itimat edip Sü leyman (as)'ın lisan-1 ismetiy le istediği gibi, o
da !isan-ı istidadıyla Cenab-ı Hak'tan istese ve adet kanun-
Ianna ve inayetine uygun olarak hareket etse; ona dünya, bir
şe hir hükmüne geçebilir demek taht- ı Belkıs Yemen'de
iken, Şam'da ayruyla veyahut s ure tiy le hazır o lmu ş tur, gö-
rülmü ştür elbette taht etrafındaki adam l arın su retleri ile be-
raber sesleri de işitilmiştir işte uzak mesafede, eelb-i surete
ve sese ha şm etli bir s urette işaret ediyor. .. (7)
Buradaki olay ışınlanına'dıT. 1943 yılında Amer ikalılar sü-
ren 2'ci Dünya Savaş ı'nı çabuk ve kesin bir şekilde kazarmıak
için ışın l a n.ına deneyini gerçekleştirdiler. Virginia ile Norfolk
Limanlan arasında bir Destreyer modeli savaş gem isini per-
soneli ile birlikte ı şın layar<ık 1000 kilometre ötede ortaya ç ı ­
kardılar. Deney sıras ında gem i pcrsondindcn bir kısmı, daha
sonra ki saatle r de ve günlerde diğer personelde ö lünce bu
projeden vazgeçildi. Böylece kutsal kitapl;:ırda anl atılan
Saba Melikesi Belkı s'ın tahhnm, bilgi sahibi bir ki şi tarafın­
dan omm ülkesinden, Kudüs'e Sü leyma n Peygamberin sa-
rayına ı şınlanma sı olay ının benzeri gerçekleş miş tir. Ameri-
kan Hükümeti bu projen.irt tehlikelerini görerek, projeden vaz-
geçti . Yerini Manhattan Projesi a l dı. Oda atom bombası yap-
makb. Bunda da başarılı oldular. Hiroşima ve Nagazaki kent-
leri yok edildi. Dünya yeni bir silah ile tanışnuş oldu.

(1) Yazır, Hak Dini, VI, 142


{2) Şibli, Cinle ri n Esrarı, s 65
(3) Yazı r, Hak Dini, YI, 143
(4) Alusl, Ruhu'I-Meani, X, 203
(S) Süyuti, ed-Dürrü'l-Mensur, VI, 360

218
21. YÜZYJLMETAfiZiK SAVAŞLA Rı

(6) Yazır, Hak Dini, Vl; 144


(7) Sözleı~ 20 Söz, (256-257)

Cinler'in Özellikleri

"CiNLER" in çok önemli birkaç özelliği vaı·dır ki, bu hu-


suslar konuyu dikkatle tetkik edenlerin asla gözünden kaçmaz.
1. CiNLER'de mantıksal bütünlük yoktur.
2. CiNLER' de büyüklük duygusu aşırı geli şmiş tir.
3. CiNLER'de kendini kontro l m eka ni zm ası çokzayıfhr.
4. Ci NLER'de sürekli tekrarlar mevcuttur.
Hangi isim a ltında, dünyanın neresinde olursa olsun ver-
dikleri tebliğlerde daima y ukarıda saydı ğımı z bu dö rt esa-
sı derhal mü şa h ede edebili riz.
Şimdi bu dört hususu açıklamaya ça lı şa lım:
1- CiNLERDE mantıksal bütünlük yoktur
Eğe r CiNLERDEN ya da kendi tanıtımianna göre UZAY-
LTLARDAN alman tebli.ğ l er dikkatle tetkik ed ilecek olunur-
sa, verilen konularda baştan sona mantıksal bir bütünlülük
asla görülemez. Sürekl i çelişkili beyanlar verilir. Bir yerde ve-
rilen beyan, bir başka yerde, ötekine ters düşer. Bwıu kamui-
le etmek için de hemen bir ya fta, bir kı lıf sererler; biz sizi
11

düşündürm ek, imtihan etmek, dikkatinizi ölçmek için bu çe-


li ş kileri koy uyoruz."
Oysa, sürekli çelişki içindedirler. Bunun sebebi de"zeka"ca
güçlü olmalarına karşılık "akıl" yönünden bi_r hayli ölçülü ya-
pıya sahip olmalandır. Pratik"zeka" ile o an için o konuya bir
çözüm getirebilirler, ancak "akıl" son derece sınırlı olduğu için,
o anda bulduklan çözüm rnutlaka bir süre evvel verdikleri teb-
liğlere; ya da, bir s üre soma verecekleri tebliğl ere, son d ere-
ce ters dü şerek, büyük bir çelişki oluşturacaktır.

219
ALİ BEKTAN

2- CiNLERDE büyüklük duygusu aşırı gelişıniştir.


Burada bahsi geçen büyüklük, sadece duygusal büyük-
lük, gurur kibir anlammda olmayıp; birimsel ve boyutsal an-
lamdadır aynı zamanda.
Bir yandan kendilerini yeıyüzünün yöneticileri olarak gös-
terip insanlan buna inandırmaya çahşırlarken; diğer yandan
da birimsel ve boyutsal büyükJüklerle düşünceleri allak- bul-
lak edip, çaresiz hale getirme çabaları içindedirler.
CiNLER, kendilerinin insanlardan ne kadar üstün, büyük
ve yüce olduklarına inandırmak için de insanlarla aralarına
ınertebe koyarlar.
CiNLERiN, kendilerini UZAYLilAR diye tanıtarak ver-
dikleri tebliğiere inanan insanların çok çokbüyük bir kısmı­
mn, temelde İslam düşünce sistemi, Tasavvuf düşünce sis-
temi üzerine alt yapıları mevcut deği ldir. Bahsedilen konu-
lar üzerinde, Kuran'ın görüşü nedir~ o konudcı A ll ah Resu-
lüne demiştir, hiç haberleri yoktur. Normal şartl arda konu-
şulage lenin çok değişiği olarak, bu bilgilere rastlanı nca, ha-
liyle inanmaktadırlar ... Üstelik ...
CiNlER, bu kişilerin çoğunda halüsinasyon tiirü, rüyalar
veya uyaruklık haHnde görülen imajlar da göstermektedirler
ki, artık onlar için inanmaktan başkaca bir yol kalınama ktadır.
CİNlERİN insanları kandu·mada önemli bir taktiği de, ay-
rıca şu olmaktadır:
Her medyum topluluğu, hangi inançlada bezenmiş ise,
onlara kendi inançlan doğrulh.ısw1da tebliğ verilmekte, san-
ki onlardanmış gibi kendilerini kabul ettirmektedirler.
Mesela dini ciddiye almayanlara, aynı şekilde; dinle ilgi-
lenene ayru şekilde; tasavvufa meyli o lana bir tasavvuf ön-
derirıin ismini kullanarak gibi.

220
21 . YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

3- CiNLER'DE kendilerini kontrol mekanizma sı çok za-


y ıftır.
Bu sebepten ayarlan çok kolaylıkla kayar ve konuş mala­
nnda haddi aşarlar. Buna şayet tabiri caiz ise "reostalan bo-
z uktur" da denilebilir. Bazen yüce güçler olurlar; bazen ev-
renle rden büyük, yüce va rlıklar olurlar; bazen de Rabbin ita-
atkar kulları olarak, in sanları dinden ve Allah Resulü' nden
u zaklaştırıp kurtarmak için el lerinden geleni esirgemezler.
4- CiNLE R'DE sü rekli tekrarlar mevcuttur.
İnsanlara sürekb tebliğ l er vererek, onlara kendilerinin üs-
tünlüğünü kabul ettirmeye çalışan CiNLER'de mevcu t bu-
lunan bir özellik de belirli kelimeleri sürekb tekrar eden cüm-
leler kurmalarıdır. Böylece:
1- İJetişim kurulan medyumun, bu tekrarlarla sanki tes-
bih çeker gibi beynind e bir açık lı k oluşturu l arak, kendileri-
nE> daha fazla bağ l anılmasını temin ederler.
2- Zaman zaman düşülen fikir tıkan ıklıkl a rında, cüml e
tekra rları ile za man kazanırlar.*
Yeryüzünde gördüğümü z varlıkl ar, farkJJhk.larma göre uk-
lara, cinslere, türlere göre ay rılır. Bunun gibi, ırklara, türle-
re, ayrıldığı g ibi, cinler d e kendi bünye ve ya pıl arına göre,
tür, cins ve ırkiara ayrılır. Bu i za hı zor meselenin anlaşı l ma­
s ı için ehl-i h akikat tarafından ya pılan istiare ve teşbihler ba-
zen yanl ı ş id rak edilip, hatalara düşülmektedir.
İnsanlar derilerinin renklerine, gözlerinin şeklirı e göre fark-
lılık arz ed er. Beyaz ve s iyah ırk vs. gibi ı rkiara ayrılır. Yer-
yüzünün insandan önceki yaşayan canlılarından olan cinler
de böyle ukl ara ayrılır. Manyetik enerjilerine, akJmlann fre-

*R uh, lnsan, Cin" -Ahmet Hulusi Tenı 22, 20121 1Bilinmeyenler //Korkma

221
ALi BEKTAN

kanslarına göre, ışın ve dalga boylarına göre çeşitl i cinslere


ayrılır l ar. Sürat ve hızlan, ırkiarına göre farkJıdu·. Cinlerin
hepsi görüntü veremez. Metafizik alemden bizim alemimi-
ze hepsi geçemez, ancak bazı cins ve ırklar geçebilir. Kimi
eşyayı bir yerden bir yere nakledebilir, kimis i maddeyi ge-
çici bir süre kaybedebilir, kimisi yanına geld i ği insa nı çeşi t­
li şekillerde hastal andınr, kimisi rahatlattr. Kimi cinsler kor-
ku ve ürperti verir, kjmi ı rklar ise insanın şe hve tini, vehiıni
arzu larını ar ttırır.
CinJerin yaşadıkJarı yerler de ı rklarıyla, cinsleriyle ilgi-
lidir. Kimisi karanlıklarda, kimisi tuva letlerde, kimisi ateş­
te, kimisi suda yaşar. Elbette ki bu fizik alemdekj bölgelerin,
kendi alemlerindeki yansı malarında bulunurlar. Çünkü, mad-
di alemdeki cismani her şey in, gayb aleminde manyetik bir
dublesi, bir yansıması vardır.
Bcı:t. ı lıikaye ve ru asalle:ırın temel unsurlarım.la kullaıul an
cadı, peri, hortlak, ifrit, gulyabani, dev vs. gibi isimler aslın­
da birer cin ırkJdır. Hepsinin kabiliyeıleri fark lıdır. Irk o la-
rak en güçlü leri, ifrit dertilen cin grubudur. Her bir tür muh-
tel if görüntüler verir. İnsana korku ve ürperti veren cin gru-
bu cadıl ard ır.
Şeytan da ırki yönden cinler gibi dumansız ateş d enilen
bir ışın türünden yarablmışhr. Fakat, cinler şeytanı göremez
ve onun iğfal em ellerine alet olabilirler. İnsan ve hayvanlar
topraktan ya rablrruş olmal a rına rağmen şu an toprak değil,
et ve kemikten müteşekkil mahluklardır. İnsan, et ve kemik-
ten oluşan yapısına rağmen, birçok duygu ve hissiyat ile do-
natılmı ş tlr. Bunun gibi cinler de bir enerji kütlesi olmalan-
na rağmen, onlara da Allah (c.c. ) tarafından yap tiarına uy-
g un kabiliyet ve duygul ar ver ilmiştir.

222
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR I

Kuran-ı kerim'deki meşhur kı ssada Hz. Süleyman (a.s.),


"Saba Mel ikesi Belkı s' ın tahtını kim getirecek" diye sual
e ttiğind e, cinler ve ifritler (ifrit; cinlerin bir nevi, ırkıdır.)
hemen getirebileceklerini söylediler. Halbuki Araf ismin-
d eki veziri, göz açıp kapayuKaya kad ar kısa bir anda tah-
tı bütün mahi ye ti ile beraber getiri yor. Ay rıc a Hz . Sül ey-
man (a.s.) asas ın a dayanmı ş vaziyette ve fat etmesine ra ğ ­
men cinler o'nun vaziyetini bilemedi le r. Bugün yeryüz ün-
d eki med eni yet, teknik keş ifl e r,ge liş m e ve y ü kse li ş le r,
elektronik bey in ve bilgisayarl ar, ı şınJ a m a cihaz i a rı vs. Bü-
tün ilerlem eler insa nl arı n üs tünlük tarafıdır. Peygamber-
lerin mucizeleri, insa nl a ra üstünlük ve ge li ş m e için yo l
gös teri cidir.
Gerek ömürlerinin uz unluğ u, gerekse seri hareket etme-
leri, cinleri insanlard an farklı kılm a kta dır. Bu yüzden insa n-
l arı n görüp bil e ınectig i pek çok şey i onl arın görüp bildikle-
ri a nl aşılm a ktadır. Bu sebeple kayıp eşyal an bilmeleri ve bul-
ın alan mümkündür. Anca k onlar va r olan ve bizim göreme-
di ğimi z, yerini unuttu ğu mu z veya bilm edi ğimi z şeyl e rdir.
Za tında Allah' tan b aşka kimsenin ha kkınd a bilgi sahibi ol-
m a dığı "Gayb" konusu ile ilgili değildir. Çünkü Ku r'an- ı Ke-
rim' de, gayba ait b azı konul a rın özellikle Allah' tan baş ka­
sı tarafından bilin emeyeceği belirtilmektedir: Mesela:
"Gaybın anahtarl a rı All ah'ın yanınd adır; onları O'ndan
başkası bilmez. O, karada ve deni zd e ne varsa bilir; O'nun
ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıklan için-
deki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apa-
çık bir kitaptadır."(6:59) Ayetinde belirtilen insanların ve kaj-
natın gel eceği ile alakalı hususlarla, kı y amet, ölüm, kader,
ecel, nzık ve doğacak çocuğun iyi mi, kö tü mü olacağım , ka-

223
ALİ BEKTAN

rakterini, cennetlik mi, cehennemlik mi o l duğu konularını


da kimsenin bilemeyeceği belirtilmektedir: "Kıyamet vak-
ti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın kabndadır. Yağınuru O yağ­
dırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yann ne kazanaca-
ğını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Şüp­
hesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır." (31:34)
Yine Kur'an-ı Kerim' de, Allah'ın görünmeyen ve bilinme-
yenleri bildiği ifade edilirken, Allah (c.c) Peygamberlerden
dilediği kimselere de gaybı bildireceğini de haber vermek-
tedir: "O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlaruıa kimseyi mut-
tali kılmaz; Ancak, (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun
dışındad ır. Çünkü O, bunun önünden ve ardından gözcü-
ler salar ... "* buyrulmaktadır.
Konu Cin suresinde geçmesine rağmen, cinlerin de gay-
bı bilebilecekJeri veya onlara da bildirileceği ifade edilme-
mektedir. Aynca, açıkça cinleringaybı bilemeyeceğini bil-
diren ayetler de vardır: "Sü l eyman'ın ölümüne hükmetti-
ğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir
ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki
cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kal-
mazlardı."(34: 14)
Bu sebeple kısaca diyebiliriz ki, cinler gaybı bilmez. An-
cak gayb h ükmünde olmayan, bizim kaybettiğimiz veya var
olduğu halde bilmediğimiz şahadet alemine, yani şu bizim
yaşadığımız görünen aleme ait şeyleri bilebilirler ve yitik eş­
yalan bulabilirler. Bunda hız l arınm, boyutlarının ve ömür-
lerinin uzun olrnasırun etkisi büyüktür.

*Cin, 72/ 26-28; Al-i İrruan,3 /44, 179; Araf, 7/ 62; Hfıd, 11 / 29; Yusuf, 12/ 15,
37, 86, 96, 101; Kasas, 28 / 86.

224
21. yüzylL METAFiZiK SAVAŞLARI

Mümin, münafık ve kafideri bulunan cinlerin, kafideri-


ne şeyta n denilmektedir. Cinler de bu dünyada imtihan olu-
yorlar ve ahirette hesaba çekilip, cennete ya da cehenneme
gideceklerdir. İnsanlarda olduğu gibi, iman edip salih amel
yapan, hayırh işler işleyenler cennete; inkar edip kafir olan-
lar, iman ve tevbe etmeden ölenler de cehenneme gidecek-
ler ve ceza göreceklerdir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle
buyrulmaktadır:
"Andolsun ki, Cehennem için de birçok ciJ1 ve insan ya-
rattı k. Onl<-ırın kalpleri vardır ama an lamazlar, gözleri var-
du· gömıezler, kulaklan vardır ama işitmezler. işte bunlar hay-
van lar gibi, hatta yol bakımından daha sapıktırlar. İşte
bunlar gafillerin ta kendileridir."(7:179; 72:5)
Cinleri inkar etmenin hükmü:
Cinlerin varlığı Kur'an ve Sünnetle sabit olduğunda n var-
lıklarını inkar etmek küfür say ı lmı~tır.
Eskiden tespit edilemeyen pek çok şey bugün bilimsel yol-
larla ispat edilmektedir. İnsanJann onları görememesi yok
olduklarına delil olmaz. Çünkü insan, sadece cinleri değil,
daha pek çok şeyi de görememektedir. İnsarun görmesi, d uy-
ması, anlaması sırurlıdır. Özellikle varlıkların milyonda
beşini ancak görebildiğimi z ve ağn, s ızı, sevgi, nefret, kor-
ku, akıl, elektrik, rüzgar vs. gibi, görmediğimiz şeylerin pek
çağuna inandığımız da düşünülürse, cinJerin görünmeme-
si on l arın o lm ad ığı anlamına gelmez.
Cenabı Hak Kur'an-ı Kerim'den önce inzal buyurduğu
(kitaplar) ve suhı..ıfun (bazı peygamberlere gönderdiği sahi-
feler) muhafazasını da içindekilerle memur olan insanlara
vermişti. Kuran-ı Kerim ise bizlere hidayet kaynağı ve reh-
ber olarak göndermiş ama muhafazasını sadece bize bırak-

225
ALi BEKTAN

mamıştır. Kur'an-ı Kerim'de "Kur' an-ı bizindirdik ve onu


koruyacak olanda biziz" buyurmuştur. Ayette geçen biz laf-
zı kuranı melekler vasıtasıyla indirdiğine ve yine onları ko-
ruma iş i ne vazifelendirdiğine i şarettir.
inen her sure hatta her ayetle beraber onun muhafızı ve
hadimi (hizmetiisi) olan bir melek inmiştir. Her meleğin emri
altında 1 den 70 bine kadar yardımcı melek bulunur. Cinler-
den iman etmiş olandan bazı gruplar (kavim- süJale) de top-
luca bu meleklerden birinin sevk ve idaresi albnda ya da ba-
ğımsız olarak hadim olmaya gönüllü olurlar. Ayrıca her mü-
min Kuran-ı Kerim'in topluca hadimi ve bütün hükümleriy-
le mükellefidir.
Bu üç sırufın (özellikle insanlar ve cinlerin) ilk görevi için-
deki emir ve yasaklara uymakhr.
İkinci olarak Kuran-ı Kerim' e yönelik yap ılacak her tür-
lü sa ldırıya, tahribat ve Lahrifal g i rişimine karşı canlan pa-
has ına onu korumak, sa ldıranlara mukavemet etmek ve ge-
rekirse onlara karş ılık vermektir.
Bunlarm dışında cinlerin içinde Şey tan i, Kafir, Hıris tiyan
ve Yahudi olanları da vard ı r. Bu varl ıkl arı en fazla kullanan
ve onlarla temasa geçen gizli örgütler ve taıikatlar vardır. Giz-
li istihbarat Örgütleri de bu varlıklarla temas halinde olan
uzman kişileri, Müslüman coğrafya daki hocaları kullanır­
la r. Soğuk Savaş döneminde bu işe en fazla para harcayan
Rus Gizli Servisi KGB olmuştur. Girilmesi zor askeri üs ve
binalara girebilen bu varlıklar gönderilerek, gizli bilgiler elde
edilmeye çalışmıştır. Sovyetler Birliği dağılınca bu bilgiler-
de ortaya ç ı ktı.
Cinci hocalar Osm anlı'da yıllarca etkili olmuşlardır. Mü -
neccimbcışı olarak adlandırıJan bu kişiler aynı zamanda uğur-

226
21 . YÜZYIL METAFiZtK SAVAŞLARI

lu ve uğursuz günleri tespit edip, ordunun o zaman sava-


şa gitmesini uygun görLLrlerdi. Topkapı Sarayı'nda yaşayan­
lar içinde padişahlardan, aıuıe l erine, zevcelerine,ca riyeleri-
ne kadar hepsi bu Cinci hocalardan medet ummuşlar, düş­
manlan için çeşitli büyü ve sihirler yaptınnış lardır. Olayın
temeline baktığınızda metafizik savaşların yüzlerce ylldır uy-
gulandığ.ını da görebiliyorsunuz. Devlet görevlil eri arasm-
da da birbirlerinin mevki ve makamlarını ele geçirmek için
bu savaşiann Osmanlı Saray ı' nda yapıldığı bilgileri, Osman-
lı tarihinde yer almaktadır. Bugünde değişen pek bir şey yok
diyebiliriz. Hala da bu çalışmalar sürüyor. istihbarat örgüt-
leri için bilgi her şeydir. Buna ulaşabilmek için çeşitli yolla-
rı deneyebilirleı:. Türkiye' dede metafizik konularda bilgi sa-
hibi olan bazı kişiler in arasında kadınlar da var, ülke men-
faatİ için yardımcı olacak çalışmalarda bulunduklarını söy-
leyebil i riz. 21. Yüzyıl ' da bu iŞlt:!rin patlatna yapdcağ ını ifa-
de eden 16. YüzyıJ'da yaşamış Michel Nostradamus haklı çık­
maya devam ediyor.

227
RUSYA'DA PARAPSiKOLOJi

usya komünist rejimle idare edilirken, halka şu anlatı­


R lırdı: Din afyondur. Tanrı Yoktur. KJsacası Ateizm pro-
pagandas ı yapılırdı. 1989 yılında rejim yıkıldtktan sonra or-
taya ç ıkan en güçlü kurum kilise oldu. BugüJl Sovyetler Bir-
ligi'nde 85 milyondan fazla Ortodoks yaşıyor.
Peki Rus lar Allah'a inanmazken, neden Parapsikoloji ve
Metafizik konularında ileri gittiler. Çünkü Soğuk Savaş vnr-
dı. Karşılarında ise Bir l eşmiş bir Avrupa ve Amerika bulu-
nuyordu. Her şeyden faydalanmak gerekiyordu. Rusya'da-
ki ilk deneyler, ça lışma lar önceleri devlet yönetiminden pek
ilgi görmezken, başarılı denekler ortaya çıkınca parapsiko-
loji konusuna eği ldi ler. 1960 ve 1970'li y ıllarda çok ileri git-
tiler. Amerika ise ancak 1970' li y ıll arda bir atom denizaltı­
sım Atlas Okyanusu'nda batırdı lar. Ondan sonra paraps iko-
lojiye eği ldiler. Başta CIA olmak üzere Amerikan Devleti yo-
ğun deneyiere başl adı.
Ru sya ya gel ince Moskova'da Parapsikoloji ile ilgilenen
iki kişi ll Haziran 1970 g ünü buluştular. Los Ange les Ti-
mes'm muhabiri, Robert Toth, Sovyet Bilgini Valery G. Pe-
tukov ile buluş tu . Petukov parapsikoloji uygulamalarını
ilgilendiren metni muhabire vermek üzere iken, bir Fiat oto-

228
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

mobil hı z la gelip yan lannda durdu. Be ş gizli KGB ajanı dı­


şa rı fırladı. Adamlar kısa s ürede Petukov ile Toth'u hare-
ketsiz hale getirip, içinde çizimler bulunan yi rmi sayfa lık
tom arı aldıla r. Bu yaz ıl ar neden bu kadar önemliydi? Toth
sorguya çekilirken, Petukov dan bir daha haber ahnama-
dı. Bü yük ihtim alle ya Sibirya'ya s ürgüne gönderildi
veya idam edildi. Sovyet Devletine ait askeri ve siyasi s ır­
l arı çalmakta suçlanmak istendi. O' da karşı koydu. ABD
El çi li ğ i de he men protesto etti. 43 yaş ınd a evli ve üç çocuk
babası Toth, CIA'ya mensup old u ğun u kesinlikle ya landı.
Parapsikolojinin askeri veya politik bir ilgisinin o ldu ğu­
nu bilmediğini ifade et ti. Çok sert geçen sorgu günlerin-
den sonra Moskova'dan ayrı ldı.
Petukov randevuyu sağ l amak için Toth'a psi tanecikleri
üzerinde yapılan keş ifl er hakkında bilgisi olduğunu söyle-
di. Halbuki yetkililer, bu belgelerin ulusal savunma sırl an
o lduğunu ileri sürmüş l erdi. Konu eğer Dobbs'un "Taşına­
bil en Psitron Bulucusu" ise gerçekten bu pek çok askeri öne-
mi olan bir alettir. Sorgu ya çekenlerde olay açıklığa kavuş­
madan önce kendilerinin psitron ya da karşı casusluk uzma-
nı o ldu ğunu il an etsin.

KGS'nin Parapsikoloji Bölümü

Toth, ABD Konsolosu Larry Naper'm güçlü girişimleri sa-


yesinde serbest b ırakıldığını sandı. 13 saat süren sorgudan
sonra, alhnı imzaladı ğı rusça raporlarm bir kopyasına sahip
olmak hayli ilginç olurdu. O sıralarda Moskova' da KGB' nin
ocak ayından bu yana bir Parapsikoloji bölü mü açtığı , ora-
da Moskova' da yapılan suikastlar hakkında uzman.larca so-

229
ALi 13EKTAN

ruşturma yapıldığı söylentileri dolaşıyordu. Ocak 1977 de


Rossia Oteli'nde yangın çıkmışh.
Görünürde, ilke olarak hiçbir şey durugörü medyumu-
nun hazırlanan bir suikasti anlamasına hiçbir şey engel ola-
maz. Hatta su ikastayardım bile edebi lir. Hitler za manında
gizli bilim üstadı Hannusen, böylece Naziler'in Reich s ta g'ı
ateşe verdiğini görmemiş miydi? Öte yandan, eğer KGB bir
psitron bulucusuna sahipse en azından askeri amaçla kul-
l anılıp ku ll anılmadığını bilmek gerekir. Bu durumda, Toth
ola y ını hafi fe almak doğru olmaz.
KCB kontrol alhna alınmayan bütün PSİ faaliyetlerini imha
etmek görevini üstlenmiştir. Rusya'yı o zamanlar yöneten-
ler telepati ve durugörü olayını resmen kabul ettiler.
PSİ olaylarının tamamen kontrol alhna a lınamaması ne-
deniyle KGB önceleri bunlar hakkında kuşku, güvensizJik
haberlerinj orta lı ğa yayd ı. Çalışmalar ABD-Fransa-İngilte­
re'ye kadar uzanan bir değersizleştirme kampanyasına
dönüştü. 1974 yılına kadar Anti-Psi faaliyetleri basında ya-
l anla nnı akla sınırlandırılmı şt ı. Böyle o lm asına rağmen Gu-
lag'dan kurtulanlara, eski tutukluların dediklerine bakılır­
sa 1923 yıJmda antropolog, teolog ve okültisler arasında pek
büyük tutuklamalar olmuştın Soljenistin "Gulag Takımada­
la rı" kitabında bunu doğrular.
Sovyetlerin büyük parapsikologlarından biri olan E. Nau-
mov 1976'da şartları çok ağır bir hapishaneye atıldl ve bir kon-
feransın sonwıda şeref ücretini almak için bile dışarı çıkarılma­
dı. O yıl l arda ülkedeki parapsikologlarm açıkça çal1şmal arına
izin verilmezken, KGB kendi bünyesinde bir bölüm açıyor.
Rusya' da bu konu o kadar yasaklı ki, siz bir kitapçıya gi-
derek Madam Blavatsky'n.ın "Gizli Doktrilı"i isimli kitabı is-

230
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR I

tediğinizde kitapçı durumu polise bildirir. Bu ki şi önce ha-


pishaneye sonra da Sibirya'ya 10 yıllığın a sürgüne giderdi.
Paraps ikologların gizli toplantılan polis ve KGB tarafından
bas ılırdı.
18 Haz iran 1977 tarihli "New York Times" ilginç açıkla­
malarda bulunan bir kaçağı, Dr. August Stern' e sorular yö-
neltiyordu. 1970'lerde Adrian Dobbs'un ölümünden az za-
man sonra, Sibiryadaki gizli bir laboratuarda 3 sene çalı ştı­
ğını söyledi. Bu tarih, Sovyetlerin bir Psitron bulucusunu ha-
z ırladıkları tarihtir. Dr. Stern de, Brejnev'in tavsiyesiyle 13
Haz iran 1975 de "yeni dehşe tli silahlar" üzerinde yapılan
araştırmaların kesilmesini i s tedi ğini açıkladı. Gerçekte pa-
rapsikolojik silahlar kast ediliyordu.
KCB'nin PSİ Bölümlerinde 60'ın üzerinde araştırmacı ça-
lış ı yord u. Dah a sonra Leningrad' ta kurulan yeni laboratu-
ar' a nakledildiler. Profesör Gennady Sergeyev' in yönetimin-
deydi. Bu bil g inler 27 Haziran- 12 Temmuz 1977 tarihleri
aras ında Tokyo'da ya ptiarı '' Parapsikolojik Ara ş tumalar
Kong resine" katılma izni alamadılar.

KGB'nin İnsan Avı

Amerikalıl ar 1975 yılına kadar bu konularda pek fazla il-


gilenmediler. GAzamanında baz ı deneyler yapnuşb.. BiHnen
30 milyon dolardan faz la bir paranın harcandığı şekJ ind eyd i .
Bilinmeyen rakamuı ne olduğu belli değil . Bu deneylerden son-
ra senato komisyonunda hesap verince çalışmalar açığa çık­
b. 1950 ve 1960'larda durum böyleydi. Sonra 1975 yılında tek-
rar ilgi alanına girdi. Çünkü Amerikalı lar bir PSİ Süjesi bul-
dular. Böyle biri dünyanın birçok yerinde bulunamazdı.

231
ALi BEKTAN

Rusya da mistik hareketler başlayınca KGB bir tutuk-


lama kampanyası başlattı. Öze lbkle öğrenciler ve bilim
adamları tutuklanıyordu. Oysa şehirden şehre yolculuk
edenler yakalanamıyordu. "Arseni Gezgini" adlı kitap el-
den ele geziyordu. Çoğaltllıyordu. Orta Asya Cumhuriyet-
leri'ndeki kentler bilgi bakımından çok zengindi. Mürit-
ler çoğa lırk en Profesör B.L Smirnov ş imdi ölmüş olması­
na rağmen Kabala'yı incelerdi. Yahudi değildi. Sürgün ha-
yatının şartları sertti ama o İbrani ve Sanskrit dillerini öğ­
renmişti. Çevirdiği kitaplada bu konulara ilgi duyan lara
destek vermişti.
Soğuk Savaş döneminde Rusya'da mistik gruplar faali-
yetlerin yera ltında ve gizlice yürüttüler.1989 da Berlin Du-
van'nm yıkılma sı y la Ru sya' nın özgür kalmasından sonra ra-
hat bir nefes aldılar. Ça lı şmalarını şimdi rahat bir şeki l de ya-
pabiliyorlar.

Sovyet Rusya' da Telepati Araştırmaları

Bizim boyutumuz dışında başka birçok boyutlar vardır


ki, bunlann topolojik (: topologisch ) nedenlerden dolayı bi-
zim dünyamızlahiçbir bağlan b ları yoktur. bunun cLışında
giderek birçok psikologlarca benimsenmekte olan telepatik
fenomen ler yolu ile bağlantı söz konusu olamamaktadır.
Fransız rasyonalistleri Sovyet Rusya' daki ruhsal yaşamı
yalnızca kendilerinin 10. yüzyıldaki basmakalıp fikirleri ile
takdim etmektedirler. Onların kanılarınca Marxizmin gölge-
sinde yetişmiş bilim adamları ister istemez pozitivisttirler ve
tradisyonun dar idrak yolunda ağır ağır yürümektedirler. Ha-
len Fransa tarafından da ne denli önemli olduğu kavranıla-

232
21. YÜZYIL METAFiZİK SAVAŞLARI

mamış olan bu görüş son zamanlarda birçok defalar köklü


bir biçimde sarsılmJştır. Son şok, yakın zamanlarda büyük
Fransız günJük gazetelerinin birinden bir haber biçiminde
geldi; haberde Sovyetler Birliği' nde, günümüzde hipnoz ve
telepatinjn bilimsel bir realite olarak ele alındJğı bildirilmek-
teydi. Haberin geri kalan kısmı ise hali hazırdaki araşhrma­
lann, Diyalektik Materyalizm'in esasianna dayandığı şek­
lindeydi.
Birçok telepati deneylerini yöneten Sovyet profesörlerin-
den Vassilyev, deney esnasında bir hipnotizörün beyninin
bir radyo vericisi, süjeninkinin (: Medien) ise bir alıcı olarak
vazife gö rdüğü kanısındadır. Onun birçok deneyleriyle is-
patlanmışhr ki, hipnotizörün emri, süjeye, süje ister başka
bir odada, ister başka bir evde ya da başka bir şehirde bu-
lunsun muhakkak ulaşmaktadır.
Telepali bir profesör için kolayca açıklanabilir: Eğer be-
yin diğerine kuvvetli sinyaller yollarsa, diğeri bu sinyalle-
ri kolayca almak durumundadır. Fransız rasyonalistlerinin
şaşkınlıkla n, onların Sovyetler Birliği'nde bilimsel düşünce­
nin ulaşmış olduğu araştırma ve ilerleme kapasitesinden ha-
bersiz olmalanndan ileri gelmektedir. Çarlık Rusya'sı zama-
mnda pek az müsaade edilen parapsikolojik araştırmalara
1917 yılmdan itibaren büyük bir hız verilmiştir. Parapsiko-
loji bu zaman süresince birçok üniversitelerede girmiştir. Bu
geli şmenin hikayesini bir Sovyet yazan anlatmaktadır.

Bir Araştırınayı Başla t a n Gümü ş K aş ı k Olayı

Bemard Bernardowitsch Kaschinski elektro-teknikçidir.


Kırk yıJdan beri Sovyetler Birliği'nde yapılan tüm
telepati araş-

233
ALi BEKTAN

tmlarına katılmaktadır. Esas i şi olan Biyolojik radyo bağlan­


hları konusu, geçmiş yıllarda Ukrayna Akademisi, Kiev' d e
d ekiare edilmiştir. Kaschinski' nin parapiskoloji fenomenle-
rine ilgi d u yması onun başından geçm iş olart alışı l manuş bir
olaya dayanmaktadH. 1919 yılında Tiflis'te yaşarken, en iyi
arkadaşı ölüm tehlikesi ya ratabilecek bir has talı ğa yakalan-
mıştı. Doktorların teşhisi tifo'ydu. Sıcak bir Ağus tos gecesi
Kaschinski birden, sanki gümüş bir ka ş ı ğın biı· bardağa vur-
masından hasıl olan sese benzeyen bir gürültüyle uyan1r. Oda-
sınd a gürülttinün geldi ği kaynağı boşuna arar durur. Ve er-
tesi gün öğleden sonra arkadaşın ın öl müş o ldu ğunu öğ renir.
Son d efa görmek amacıyla ölmü ş o lan arkadaşının evi-
ne gider. Bu sırada yatağı n yan ınd a duran gece masasının
üzerinde bir cam bardak ve bir gü müş kaşığın durmakta ol-
duğunu görü r. Arkadaşı nın annesi, Kaschinski'n_in o eşya­
lannın bulunduğu yöne doğru bakmakta olduğunu görür
ve gözyaşl arı içinde şun l arı söyler. Ben ilacı vermek üzerey-
dim; tam kaşı ğı ağzına sokacaktım ki o s ırada gözleri kapan-
dı. Böyle öldü, il ac ını a l amaması sanki önceden kararlaştı­
rılmıştı. Kaschinski arkadaşının annesinden binlerce kez özür
dileyerek hadisenin nas ıl cereyan e ttiğini bütünüyle kendi-
sine birkez daha göstermesini rica etti. Anne kaşığı barda-
ğın içine sok tuğunda Kaschinski' njn gece ya rıs ı bir kilomet-
re ya kın mesafeden duymu ş olduğu sesin aynısı has ıl oldu.
Acaba hangi esrarengiz yol ona bu sesi bu mesa feden,
hemde derin u ykuda iken ile tmi ş du y urmuştu? Kaschins-
ki batıl itikat sah ibi olmadığı gibi, koyu bir metaıyalis ttir de.
Her gün kendi kendine, bu işin ardındaki s ırrı çözeceğine,
günün birinde arkadaşmm annesinin beyni ile kendi beyni
arasında gecen hadiseyi açıklayacağına söz verdi. Tanınmış

234
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

bilim adamlanndan Alexander Wassilyewitsch Leontiwitsch


ile birlikte insan sinir sistemi üzerinde araşbrmalara giriş­
ti. Konuya i l işkin birçok faktörleri bir araya topl adı. Sonuç
olarak şu kanaate ulaşhki, insan sinir sistemi henüz biljnrrıe­
yen birçok etki lere tepki gösterme yeteneğ ine sahiptir.
Kaschinski 1923 yılında bu konuya ilişkin o larakDüşünce
Naklj : (Gedan.kenübertragung) adı altında bir kitap yaym-
l adı. Bu çalı şma sayısız bilim adamının ilgisini çekti, fakat
özeJ!ikle iki kişinin, ki bunlar bilim adamı degildiler.

Gözlerden Çıkan Işınlar ve Üçüncü Göz

Bwılardan bir tanesi Sovyet Jules Verne'i tabir edilen, Rus


kurgu bi limeisi Alexandr Belayev'di Kasdunski'nin çalışma­
larından esinlenerek yazmış olduğu "Dünyanın Efendi leri"
(Die Herren der Welt) adlı romanı Sovyetler Birliği'nde bü-
y ük bir okuyucu kitlesi bulmuştur. Özellikle çok genç oku-
yucu bu konuda araştınlara girişmiş VE' çoğUJllukJa telepati
ile ilgilenmişlerdir. "Denizler Alhnda 20 Bin Fersah" (Zwan-
zigtausend Meilen Un ter Dem Meer) denizalhlar için ne ifa-
de ediyorsa, "Dünyanm Efendileri" nin de telepati için aynı
şeyi ifade ettiğini söylemek hiç de mübalağa olmaz.
Kaschinsk.i'nin çalışmalan ile yakından ilgilenen ikinci kişi
de devrinin taıururuş h ayvan terbiyecilerinden Wladimir Leo-
rudowitsch Durov' dur. Durov çalışmaları sonucunda hay-
vanlar arasında düşünce naklinin mümkün olabileceği ka-
nısına vard ı. 1923 ve 1924 yıJlan arasında bu konuya iUşkin
olarak yapmış olduğu 10 000 den faz la deneyi uzmanlarca
kontrol al h nda tutuldu. Durov düşünsel yolla hayvanlara çe-
şitli emirler verıneyi başardı. Bunlar bir objeyi almak ve ge-

235
ALf BEKTAN

tirrnek şeklinde oluyordu. Daha sonra deneyler istatistiki ola-


rak değerlendirildi.
Bunun sonucu olaı·ak tesadüfi başaı-ı ihtimalinin 10.000.000
da 16 olduğu ortaya çıka. Böylece en septik (şüpheci) hayvan
psikoloğu bile ikna oldu. Bu esnada Sovyetler Birliğinde bu
türlü konuların tarbşılması için uygun anlayış ortamı oluşma­
rruşb. Araştırma sonuçlan yayımlanmalarına karşın çok az ilgi
topladı. Ancak, son zamanlarda bu konularla yeniden ilgüen-
meye başlandı. Bugün Sovyetler Birliği'nde çalışmalar insa-
nın araşb.rılınası üzerinedir ki onun bir yeteneği olan 'hayvan-
lara düşünsel yolla etki edebilme' Durov tarafından ortaya kon-
muştur. Terbiye çalışmaları esnasında Durov'un beyninin 1,8
mm, uzunluğunda yüksek frekanslı dalgalar yaydığı saptan-
mışhr. Şüphesiz o zamanki aletler bu türlü dalgaların algıla ­
nabilmesi için, duyarlık bakımından oldukça ilkeldiler ve bun-
dan dolayı bu yayınm gerçekliğini bilimsel olarak kanıtlanı.ak
ol anaksız oluyordu. Durov bir bilim adamJ değildir, fakat ger-
çekten çok ciddi ve sam imi bir araşbrıcıdır. O, bunlaıın dışın­
da, insaı1 ya da hayvanların gözlerinden ışınlar Çlkhğı inan-
cındadır. Ayrıca, o en vahşi hayvanın bile insan bakışlanyla
ehlileştirildiğini müşahede etmiştir.
Bunun dışında eskiden beri bilinen fakat açıklanmayan
bir olayı, bir insanm ensesine bakınakla ortaya çıkan tesiri
araştırdı. Hiç bir şeyde n haberi olmayan insanların ensele-
rine gözlerini dikerek bir süre baktıktan sonra bu kişiler mu-
hakkak dönüp arkalarma bakıyorlardı. Durov, bilim adam-
Iarından, eğer bu konuya ilişkin bir hata varsa bulmalarım
istedi. Bu tabiki bulunamadJ. Bu arada çalışmalar sürdü. Rus
bilim adam l arının büyük bir bölümü, gözlerden cıkan ışın­
lara etkinin varlığına Kozalaksı Bez'in (Zirbeldrüse) sebeb

236
21. YÜZYIL METAFiZIK SAVAŞLARI

olduğu kanısındadırlar. İnsan bunu duyunca elinde olma-


dan üçüncü göz rivayetini habrlamaktadır.Bunu Ruslar'da
bilmektedirler.
Kaschiııski çalışmasında, 1907 y ılında Rusya'da yayım ­
lanmış olan Inders Ramachasaka'run kitabında Kozalaksı
Bez'in telepatik alıcı olarak bildirildiğinj ifade ebnektedir. 1959
yılında Buenos Aires' de yapılan psikologlar kongresinde, Ko-
zalaks ı Bez' e uygulanan elektriksel bir im pulsun süjede ha-
yal i ışık tesiri uyandırdığı bildirilmiştir. Ayru zamanda ağ ta-
bakası fenomenleride meydana gelmekted ir. Durov insan ba-
kışlanyla ortaya ç ıkan felç vaka larının belirli yılanlarda ve
balıklarda da oluşturulabileceği konusunu çok iyi bir biçim-
de araştırmişhr. Bu hipotezden yola çıkarılan gözlerin elek-
tromanyetik ışınlar yolladığı konusu bu gün Sovyetler Bir-
li ği'nde yeniden yoğun bir biçimde araştınlmaktadır.
Yayınırı dalga boyu yaklaşık yüzde 8 ırun.dir. Yani Rad-
yo dalgaları ile Infraruj dalgaları arasındadır.Bu gözün
adeta kısa dalgaları belirli bir yöne gönderen istasyon ter-
tibatı gibi çalışan bir bölümü tarafından kuvvetli olarak al-
gı lanabilir. Bu türlü dalgalar doğru boyunca (gradlinig) ya-
yıldıklanndan ve ışık geçirgen cisimlerce tutulacağından, do-
ğal olarak u zak mesafeler arasındaki telepatik kominikasyon
fenomenlerini açıklayamamaktadırlar. Fakat ille de bh göz-
den yayınlanan ve kozalaksı bez tarafından alınan bir ışının
veya yayının var olduğu ispatlamlmak isteniyorsa, psikolo-
ji şimdiki araştırma merhalesindeki alışılmış birçok anlayış
biçimlerinden çoktan vazgeçmeye mecburdur. Kaschinski'nin
haklı olarak söylediği gibi, ancak bundan sonra psikologlar
ve beyin uzmanları, uzaktan etkiler konusu ile ilgilen:meye
mecbur kala caklardır.

237
ALi BEKTAN

Kuvvet Al an ları ve Düşünce Nakli

Yü zyılımı z ın başında Sovyet bilimi bu türlü fenomenJe-


rin karş ısınd a idi. Ancak son yı ll arda, özellikle düşünce n ak-
li ve insanJ ardan çıkan ışuıJar konularına ilişkin olarak ya-
pılan ça lış malara ait notlar yayım la nmı ştı r. Profesör S.J Tur-
lugin'in fev kalade önemli bir ça lı ş m ası 1942 y ılında Lenin-
grad 'ta neş red ildi. Turlugin bir defasında şu malumatı ver-
mişti: 'Eğe r a lıcı (ikinci insanın ensesi) vericinin (jnsan
gözü)gö rü ş aş ı s ı dahilinde bulunuyorsa, ince delikli bir tel
örgü arkasında o turmakta olan b irin i bile ayağa kaldırabi­
lir. Daha sonra bu ışınların çok ince optik ağl a r (Diffraktions-
netze) içinden geçeb ildi ğin i saptad ı ki bunlar metal aynalar-
ca reflekte edi lemezle r. Buradan insan gözünden yollamlan
ı şınların çok kısa d a l galı elektromanyetik dalga lar ola rake-
le cı lınabil~ceğ i sonucuna ul cış tı , ya ııi yüksek frekanslı mili-
m etrik d alga lar. Turlugin'in ça lı şma sonuçl a rı kendi za ma-
nında, akedemi ü yesi P:P Lazareff tarafından araştırıldı. Ay-
nca büyük psikolog Pavlov'da benzer fenomenleri tespit et-
mişti r. Bugün bu çalışmalar ge li şt i r i lmiş ve yeni yönler ka-
za ndırılmış tır. Araştırınalardan biri de gözlerd en çıkan
ışınların meskalin veya di ğer hallüsina tif e tkenlerce uyan-
hp uya rılamayacağı sorusunu aydınJa t1nak içindi.
Pavlov enstitüs ü bu konulara karşı fazla ilgi duyulmadı ­
ğı zamanlarda telepati ve organiz m arun çeşitli dalga boy la-
rına reaksionJan ü zerine araştırmalar yapmaktaydı. 1959 y ı ­
lında Pavlov, yüksek frekanslı manyetik alanlarm s inir sis-
teınine etki ettirildiğinde, refleksle ri değiştirdiğini ve ağrı duy-
gusuna sebep olduğunu keşfetti. Bugün bu türlü araştırma­
lar tamamen açık olarak yap ılm aktadır. Pavlov Enstitü-

238
21. YÜZYIL METAFIZiK SAVAŞLARI

sü'nden D.W.A. Kosak şu görüşü sav unmaktadır. Düşünce


nakli olaylan ve uzak mesafelerde etkinliğini gösteren kuv-
vet alanlan elektromanyetik cinsinden değildirler.

Parapsikolojik Kuvvetlerin Araştırılmasında


Bir Prograrn

Araştınların bu türü hiç bir zaman Sovyetler'in tekelin-


de değildir. Bilakis bu kuvvetlerin üstüne tüm dünyada yü-
rüti.Uen araştırmaların bir kısmı, yaşayan maddeye yöneltil-
miştir. Bu kuvvetler atom l arın ve moleküllerin yaşaya n bir
organizma içinde ve dışında belirli bir yörüngede kalmala-
rım sağ larlar. Bu fenomen bizlerin alışılagelmiş rastlan h an-
layışımıza ters düşmektedir. Bu güne değin, bu organize eru-
ci kuvvetinva rlı ğının sa ptanabileceği hiç bir alet geliştiri l e­
ınerni ;; lir, fakat sayiSizdeneyler ş u sonucu ortaya koyınak­
tadır ki bu türlü bir kuvvet vardır. New York Üniversite-
si'nden Profesör Weiss toz haline getirilmiş ince tüylerin bes-
leyici bir çözelti içersine konulduklarında kendi kendileri-
ni yeniden kurduklarını deneysel olarak karutlamıştır.
Tüyleri bir arada tutan moleküller kuvvet alanı sayesin-
de gayet sarih bir biçimde şema üzerinde gösterilmiştir.Bu
kuvvet alanının ikincil etkisi de elektriksel tabiat o lay lanclır.
Acaba bu kuvvet alanı dü şünce naklinde etkin olan kuvvet
alarurrudır? Bu tamamiyle mümkün olabilir. Organizmarun
uyaranlara karşı alışılagelmiş yollarımn dışmda tepkide bu-
lunabilmesi de olanak dahilindedir. Bu konuya ili şkin ola-
rak Pavlov Enstitüsü oldukça şaşırtıcı deneyler yapmıştır.
Akım geçen bir iletkenin yakıruna oturttılan süje iletkene eli
ile dokunur ve doğal olarak da bir elektrik şoku ile karşıla-

239
ALi BEKTAN

şı r.
Deney birçok defalar tekrarlanır. Akımın iJetkene her yol-
laruşında bir ultra ses sin yali de yoll anılmaktad ır ki, bu yük-
sek frekanslı olmasından dolayı insan kulağı tarafından al-
gılanamaz. Bw1dan sonra akım kesilerek sadece Ultra ses sin-
ya li verilmektedir, ta ki süje iletkene dokununcaya dek bu
sırada iletken akım taşımamaktadır, bunun karşın süje eli-
ni büyük bir süratle geri çekmektedir. Burada açıkça şarta
bağlı bir refleks söz konusu olmaktadır.
Fakat insan kulağı duyum sınırları dışında kalan Ultra ses
sinyalleri nasıl olupta sinir sistemini harekete geçirmektedir?
Ve olay sadece bir bilinçal h o lgusu olarak ele alınırsa, neden
tekrarlanan bir elektrik şokunu süjede bir sinyal algısı ya-
rattığı açıklanamamaktadır. Sovyet bilim adamları için
problemi n en önemJi noktası budur. Eğer bi lim adamları bi-
linçaltının, sadece doğada bulunan (Uitra sesler kristaJierin
yardınu ile anlaşılırl ar) ve bilinçallında cereyan ehııeyen sin-
yalleri nas ıl alabildiğini bilselerdi, bunun ve telepatik feno -
menler mekanizmasının anlaşLiması Rus'ların kendi anlayış­
Iarına göre, insan idrak olanaklannın bilinmeyen içinde yol
a lması ve genişlemesianlamına gelecekti. Öyle görü lmekte-
dirki telepati ölümsüz rul1tm bir tezahürü değil maddesel
bir özelliktir ve bundan dolayı matematiksel bilimlerce araş­
tınJmaktadır. Halihazırda Sovyetler Birliği'nde yüklü bir araş­
tın programı gerçekleşti ri tmek durumundadır. Telepati en
çok araştırılan fenomenler arasındadır. Btına insan vücudu-
nun elektromanyetik dalgalara ve Ultra sese reaksiyonJan
da dahildir. Üçüncü bir araştmalamda hipnoz durumun-
da mümkün olan geçmişe geri dönüştür. (Ekminezi)
Bu araştırma progranu çerçevesinde Dr. L.B Kompaneyez
73 yaşındaki bir kadını 8 yaşındaki yaşam zamanma geri gö-

240
21. YÜZYIL M ETAF İZlK SAVAŞLARI

türmeyi ba şarrruşhr. Bu kadın sadece yarım asırdan daha faz-


la zaman önceki bir günü en ince ayrıntılarına kadar hatır­
lamakla kalmay1p, devrimden sonra kaldırılrmş olan imJa ku-
ralları ile yazı yaşrnış ve tüm deney süresince gözlüksüz ola-
rak geyet net bir biçimde görebilmiştir. ApaÇtktır ki hipnoz
aracılığı ile beyindeki ve vücudW1 diğer bölümlerindeki "alı­
Cl organlar"faaliyete geçmektedir. Ve o hald e bulundukJa-
n yere inhisar ertirmek mecburiyetindedirler. Sovyet araş­
tırıcıları en azından bu nokta üzerinde kaya gibi sağlam bir
görüş birliği içindedirler.

Beyinler Arasında Telsizsiz Radyofonik İrtib a t

Telepatiden söz ed ildi ğind e kişinin gayri ihtiyari olarak


akl ın a ekektromenyetik dalgalar ve özelikle radyo dalgaia-
nna ba~lı o lan bir irtibat gelmektedir. Amerikalı parapsiko-
loglann çoğ u ş u gö rü şted ir : Telepa ti ölümsüz ruhun bir te-
zahüratıdır ve onlar bwıu ispat etmeye çalışmaktadır lar. Ko-
nuy u bu türlü ele almak bilimsellik değ il ancak filozofluk-
tur. Kişi bilinmeyeneancak rea litelerden yola çıka rak yak-
l aşab ilir. Uzak mesafeler aras ında yap ılan telepati deneyle-
rinde dalgalarm taşırumını engelleyici bir perdelerne siste-
mi (Abschirimvüorrichtung) kull a rulmam aktadır.
Perdelerne sistemi kullamlarak d a bir dizi deneyler yapıl­
mıştır. Fakat bu sistemin yüksek frekanslı k1sa dalgalan en-
gelleyip engelleyemeyeceği de soru konus udur. Aksi halde
daha önceden kabul edildiği ve bugün bilindiği üzere elek-
tremanyetik dalgalar 1mın. ile 1 m. bandı arasında ve bazen
ufuktan yansıyarak yayılırlar. Fakat bu nadiren ortaya çıkan
bir hadisedir, fakat telepati fenomenleri de nadirdir.

241
ALi BEKTAN

Bu durum bazı Sovyet araştırmacıları nın, telepatinin in-


sandan çıkan ışınlar veya dalgalara bağlı o ldu ğu hipotezi-
ni öne sürmelerine neden o lm aktadır. Diğer Sovyet bilim
adamJan ise bu görüşüıı karşı sm dadır; beynin ne kadar ener-
ji yaymlayabi leceğini hesap l amış olan Profesör Arkadyev gibi.
Arkadyev'in hesa plarına göre bu enerji o kadar zayıftır ki,
bir kaç metrenin dış ına kesinlikle çıkama z. Arkad yev Mart
1960'da Amerikalı W.K. Volkers ve W. Candip tarafından keş­
fedilmiş olan, sinir ve adeJelerin çekilip toplanmaları s ıra­
sındaelektromanyetik sinyaller yoll aması o l ayını teyit ebnek-
tedir. Fakat sinyaler son d erece zayıfhr. Bunlar anca k birkaç
santimetre u zaklıktan çok duyarlı cihazlarla saptanabilmek-
tedir. Eğer insan beyni (veya ci lt veya tüm sinir sistemi) en
duya rlı ölçü aletinden d aha duyarlı ise- ki bu henü z kanıt­
lanmamı ş tır -b u halde iki beyin Masında bir metreden bi-
raz fa z la bir mesa fe d e e l ek lro nı anyel ik iletiş im çok zor ola-
rak mümkündür.
Bu sebepten d ol ayı birçok Sovyet <mıştırı c ı s ı elektroman-
yetik dalgalardan kaynaklanan hipotezlere itibar etmekte-
dirler. Büyük bir olasılıkla da haklıdırl ar. Eğer insan o rga-
ni zması elektromanyetik dalgalara karş ı du ya rlı ise, bu hal-
de mühendislerde ve teknikerlerd e-ki bunlar genellikle
yüksek frekans lı güçlü yay111 kaynak l arınm ya kınında çalı­
şırlar, bazı psikolojik veya belirli psikolojik durumlarm or-
taya çıkması gerekmektedir. Ama bugüne değin böyle bir şeye
rastlanmamJŞbr. Bazı vak'a lar ki bun lar güçlü radar verici-
leri yakın l arında gözlemlenm i ş tir, kola ylıkla açıkJanabili r.
Bunlar genellikle ateş etkileridir, ki elektromanyetik dalga-
ların absorbasyonu ile meydana çıkan ı sıyükselmeleri şek­
linde açıklanır. Diğer durumlar ise yine bilinen kimyasal re-

242
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAH I

aksiyonlardır ki bunlar yalıuz yüksek yoğunluklardaki ya-


y ın alanlarında ortaya çıkarlar. Önce her halukarda telepa-
ti için bir elektromanyetik açıklama oldu ğunu kabul etme-
miz gerekir. Fakat telepati bilinen bilimin smırlanıu çoktan
aşrnışbr. Eğer telepati gerçekten mesafe ile sımrlı değilse, eğer
bizim Uzay-Zaman sisten·ümize dahil değilse, bu halde Psi-
koloji, Fizik ve Kimya bilimJeri bütünüyle yenilenmelidir.
Eğer bizim fizik uzay-zaman s ürekliliğimi z i aşan bir psi-
kolojik uzay (mekan) varsa, eğer mesafeler bu u zay ın için-
de kayıp oluyorsa ve iki beyin bütünüyle birbirlerine akord
olabiliyorlarsa, bu halde biz yepyeni bir kozmogoni kurma-
ya mecburuz. Öyle görülmektedir ki, telepati fenoıneni an-
cak böyle bir süper-süreklilik (Super-Kontinum) ile açıklığa
kavuşabilir. Gelecek yıllar Sovyet bilimcilerinjn hangi sonuç-
lara ulaştıklannı gösterecektir.*

'Telepati / Uzağı Duyum Bilimsel ineelenimi- BilimAraşhnna Merkezi.

243
RUSLAR RUH KOPYALAYACAKLAR

Bilim Adamlan Bu Kez de Ruh Kop ya laya ca kları

1 R ussia-2045' projesindeki bilim adamlan bir enerji ol-


du ğuna in andıkları ruhu sağlıklı bir bedene trans-
fer ederek ölüm süzlüğü sağlaya caklarını iddia ediyorlar.
Yaklaşık iki y1l önce Rusya' da, kendilerini "Ölüınsüzlük
şirketi" olarak tamtan bir grup Rus bilim adamı'Russia-2045'
projesiyle ortaya çı kb. Bu çaiJşma grubu en geç 2045 yılına ka-
dar insan nıhunun yerini ta ın olarak tespit edeceklerini ve bu
ruhu kopyalayarak yapay bedene taşıyacaklan iddia ediyor.
Geçen günlerde "Russia-2045" üyeleriyle Rus Ortodoks
Ki lisesi arasında ciddi bir fikir düellosu yaşandı. "Russia-
2045" projesini yöneten şirketin başkanı Dimitri ftskov
Hürriyet gazetesinden Nerdun Hacıoğlu'na konuştu.
İtskov, 20. yüzyıl boyunca ölümsüzlüğün veya en azın­
dan insan ömrünün uzahlmasırun tıpta arand1ğını söyleyip
ölümsüz insan projesinin bugüne kadar yapılmış benzeri ça-
lı şmalardan farklı olacağıru anlattı;
"Rus Profesör Vladimir Skulachev'in insan bedenindeki
hücrelerin oksitlenmesini durdurma yöntemi beklenen so-
nucu vermedi. 1990'da keşfedilen 'telomeraz'feımenti insan
hücrelerini hızlı ve yaşianmadan çoğa lb yord u. Fakat bu yön-
temle kanser hü creleri de hızla çoğalmaya başl adı.

244
21. YÜZYIL METAFiZlK SAVAŞLARI

Geçen yüzyılın ortalannda dondurularak muhafaza


edilmiş hasta bedenlerde onarımı imkansız hasarlar tes-
pit ed ildi. Kök hücre sayesinde gençleşme yöntemi de so-
nuç vermedi. Tüm bu çalışmalar sonucunda 200 yıl önce
ortalama 40 yı l olan insan ömrü günümüzde 80 yıla yük-
selti lebildi.
Tıbbi ça lı şma lara bakarak insan ömrünün gelecekte 10-
20 y ıl daha uzatılabileceğini söyleyebi liriz. Ancak ölümsüz-
lükten bahsetmek kesinlikle mümkün değil."
İtskov' a göre, Russia-2045 projesi tıptan çok farklı bir yol-
dan ilerleyecek. Hatta bu projede neşter ve kan söz konusu
olmayacak. Ölümsüz ruha sibemetik teknoloji ve cyborg ile
ulaşılacak. Ruhun hasta bedenden aynlışını gönüllü ve ca-
zip bir prosedür haline getirecekler. Ruhu dal-ıa sağ l ıklı bir
ort.ıma geçmeye davet edecekler.

Projede 25 Bilim Adamı Var

Aşırı iddialı ölümsüz insa n projesine hangi cesaretle baş­


ladığı sorulunca, "İnsanın ölü msüz hale getirilebileceğine
inandığım için bu işe giriştin<" yanıtı veriyor itskov. "Rus-
sia-2045" projesine baş l amadan önce Rusya'da ve dünyada
bir dizi uzmanla görüşmüş, 25 Rus bilim adammı projeye da-
vet etmiş;
"Geçenlerde Rusya'mn Çelyabinsk şehrinde yaşayan
profesör Vyaçeslav Ryabinin'i projemize davet ettim. Rya-
binin, en karmaş ık organlardan karaciğerin yerini alan
dünyanın en mükemmel makinesini icat eden kişi."
"Russia-2045" projesinde İtskov'un çalışma arkadaşların­
dan bi ri de Or. Aleksander Bolonkin. Rus bilim adamı Bo-

245
ALi BEKTAN

lonkin, elektronik ölümsüz insan fikrini ilk kez 20 yıl önce


ortaya atmı ş .
1990'da Rusya Bilimler Akademisi'ne e-insan dü şünce­
sini s unmu ş, destek bulamayınca ABD'ye göç etmiş . Elek-
tronik insan yaratma düşüncesi ABD hükümetinden de d es-
tek a lmı ş.

Beynin ŞifreleriıU Çözeceğiz

İtskov, sibernetik teknolojiyi seçme sebepl erini d e anla-


hyor; "CaniJ cansız yapı bir arada hayabrruza girecek. İlk önce
çok d aha kaliteli i şitm e ciha z l a rı, a rdından yapay retina ...
Sonra beyinden komuta alan mekanik ayak, kol ve e lle r es-
ki leri n yerini alacak. Beyne monte edilecek minyatür i ş l em­
cile r yakı n bir gelecekte Parkinson h as t a lı ğ ını yenmeye ya-
rayacak.
Biyomekanik Cyborg' lar sadece hastalara hizmet e tme-
yecek. Örneğin insanın bedenen bulunması mümkün olma-
yan ortamiara beyniyle kontrol etti ğ i cyborglar gönderilecek.
Japonya'daki radyasyon saçan nükleer santra l gibi, uzay ın
keşfi gibi alanlarda yakında bu akıllı robotlar kullanılmaya
başi anacak."
Ama Russia-2045 grubunun asıl hedefi beyin. Beynin ş if­
relerini çözerek ruhun gizliği oldu ğu yeri bulmak en büy ük
amaçları; "Bizim grup, insan ruhumın iddia edj ldiği g ibi 21
gram o ldu ğuna inanmıyor. Biz ruhun bir madde olduğuna
değil, bilgi taşıma özelliğine sahip bix tür enerji olduğuna ina-
myoruz. Bunu karutlaclığımızda insan beynini kopyalayarak
ilk e-insaru yaratmış ola cağız . "

246
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Steven Seagal da Destekliyor

"Russia-2045" projesi geçenJerde Rus Ortodoks Kilisesi'nin


tepkisini çekmiş. İnsaıu ölümden kurtaracak çalışmalar
ilerledikçe düne kadar geçerli bir dizi dogma belki de y ı kı­
lacak düşüncesi mevcut. Bu dunım kilisenin pek hoşLma git-
miyor.
Hele Rus Ortodoks Kilisesi'nden saygıdeğer rahip Feo-
fan Kryukov işbixliği yapmayı kabul edince proje yıldırım­
ları iyice üzerimize çektik. Projedeki tüm çalışmaları n top-
luma açık yapılacağını ilan edildi. Dünyadan destek de al-
maya başlandı.
Örneğin iki gün önce ünlü aktör Steven Seagal projeye des-
teğini açıkladı. Yakında "Russia-2045" ölümsüz insan pro-
jesi uluslararası boyut kazanacak.

Avatar'da n E- İn sana Aşama l ar

Dnıitriy Üskov'un başmda bulunduğu ölümsüz insan çıl­


gın projesinin aşamaları:
2015: Hollywood filminden ödünç almnHş adıy la Avatar
ortaya çıkacak. İnsan beyninin gönderdiği sinyallerle komu-
ta edilebilecek bu cyborg filmdeki örnekten farklı olarak bi-
yolojik değil, tamamen biyonik olacak.
2020: Yapay bedene ölümcül bir hastanın beyninin gönül-
lü olarak aktarım d eneyi gerçekleşecek.
2030: Beynin kopya l anması mümkün olacak. Ruhu için-
de gizled iği samlan beyin tamamen sayısal data bilgiye dön-
üştürülecek
2045: İlk e-insan yarahlacak.

247
AL İ BEKTAN

Projenin Muhalifleri de Var

Ölümsüz insan projesinin hiçbir zaman gerçeğe dönüş­


meyeceğini iddia edenler de var. Bunlardan biri Rusya Tek-
nik Bilimler Doktoru Pavel Voronin. Voronin'e göre bırakın
ruhun bilgisayara aktarılmasıru, yapay şuur yaratmak bile
yakın ve uzak gelecekte prensip olarak mümkün değil.
Voronin, "İnsan beynjnde yaklaşık 200 milyar nöron yani
sinü hücresi bulunuyor. Bu hücrelerin içindeki bilgi birikim
modeli ve yapısı kabioyla dışa aktarılabilecek türden değil.
Hücreye dakunulduğu an hem hücrenin kendisi hem için-
deki bilgi yok olmaya mahkum" diyor.
İnsan beyninde bir santimetrekarelik sinir hücresi alanın­
daki bilgi akışının yapay modele dönüştürülmesi için Voro-
nin'e göre Avrupa'daki tüm bilgisayarların bir ay boyunca
bil'bi rine bağlı Ç<1lışrııası ~e reki yor.

Kaynak: Posta Gazetesi

248
RUSLAR'DA BEYiN İLA CI

D usya'nm Novosibirsk şehrindeki Rus bilim adamları, bey-


.l'\...nin fonksiyonlarını uyaran ve bu sayede insan vücudu-
nun zarar gören organlarının iyileşmesine yardımcı olan bir
i!aç üretti.
Konuyla ilgili olarak İnterfaks ajansmaaçıklama yapan
ilaç şi rketinin Yönetim Kunılu Ba şka nı Andrey Artamonov,
ila c ın dünyada başka bir emsalinin bulunmadığını söyledi.
İ1acın, yetişkin irısanlann beynine gönderdiği sinyallerle vü-
cudun yeni kök hücre üretmesi için zorladığını ve bu saye-
de vücudun zarar görmüş organlarını bularak iyileştirdiği­
ni ifade eden Artamanov, "Çocukların beyıli aktif olarak kök
hücre üretiyor. Çünkü çocuk büyüyor. Yetişkin insan beyni
de bunu (kök hücreyi) yeniden üretm ek için müsait, ancak
yapması gereken şey i yapmak istemiyor. Bizim ilacımız ise
bu durumu teşvik ediyor." şeklinde konuştu.
Bu yıl klinik deneyiere başlayacaklarını belirten Artama-
nov, "Ş u anki kök hücreyle ilgili operasyonlar insanların iç
organları için yapılıyor. Riskli bir aşamadayı z . Çünkü suni
yollarla yapı lan kök hücreler, insan vücudunda umulmadık
bölgelerde, kontrol edilemez bir etkileşime geçebilir." uya-
rısını yap tı. Rus uzman, ilaçla ilgili çalışmaların bir buçuk

249
ALi BEKTAN

y ıl daha devam ed eceği bilgis ini verdi. Dünyada kök hü c-


reyle ilgi li çalı şma lar b üyük ilgi görüyor. Geçtiğimiz yıl açık­
la nan Nobel Tıp Ödülü, kök hücresiyle ilgili çalışma larından
dolayı Joh n B. Gordon ve Japonya Kyoto Üruversitesi' nde n
Prof. ShinyaYama naka'ya v e ri l mi ş ti.
İnsa n vücudunu yöne ten ay rı ca hayatı ile ilg ili kararla-
rı veren organ beyindir. Ona hükme tme k, tüm vücudu kont-
rol alhna a lmak dem e ktir. YaşamımJ z ı yönlend iren bu organ
için ya pıl a n d eneyie rin ve ça lı şm a l arm bitm eyeceğ i görülü-
yor. 21. Yü zyıld a beyinlerimizin kapasitesinin yüzde lO' !u k
s ınırı geçeceğini göreceği z . Düş ünün beynimi zin ta mamını
ku lla nabilseyd ik, he rha lde madded e n-ene rji ye, ene rjide n-
nladdeye d önebiliriz. Dünyamn her ya nın a ışınl an a rak g i-
de biliriz. insanla rl a ile tişimimiz te lepati yoluyla olabil ir. in-
sanla r neden yaş l amr? Beyindeki hücrele ri öl d üğü için, çün-
kü ö le n bu hücrele r he m kaduı d a, he m d e erke kte bi r daha
ye rine gelmez. Sigar a ve Alkol bu d urumu te tikl er. Yaşa mı ­
ruz ın k ı sa lmas ına ne de n olur.
Dünyad a beyin ile ilgili yeni çalışm al arı ve h a be rleri du-
yacağız . Buna ü1 a nıyo rum . . .

250
SEMBOLİZM VE SEMBOLLER

embolün Türkçe karşılığı simgedir. Sembol sözcüğünün


S kökeni, eski Mı s ır dilindeki ''symbolon" sözcüğünün
Grekçe'ye geçmiş hali olan symballein fiilidir; "birlikte tarbş­
mak, birlikte birleştimıek, bir arada topariayıp bağlamak" an-
lamlarına gelir. Latince' de symbolum biçimine dönü ş müştür.
Sembol, kimi sözlüklerde "daha soyut bir şeyi anlahnaya ya-
rayan daha somut şey" ya da "evrensel yasa, ilke ve pren-
sipleri açıklayan işaretler" olarak tanımlanır.
Sembolizm kısaca, evrensel ilke ve prensipierin sade ve in-
sani öğelere indirgenerek ifade edilmesi olarak da tammlana-
bilir. Bir sembol, anlahn.ak i s tediği şeyi en kesin, en belirli, en
sade, en doğal şeki lde ifade eden i ş arettir. Sembol izm evren-
sel ve insanlar için birlikte kullanılan bir tür ortak aları bilgi-
sidir ve semboller faı-klı dil-yazı sistemlerine saltip tüm insan-
lara ayru dilden hitap etmenin orta yolunu mutlaka bulurlar.
Bir sembolü n evrensel olması demek, içinde evrensel bir
ilkeyi, yasayı ya da prensibi barındJrması demektir. Bir şek­
lin göründüğünden farklı anlam taşıması, ezoterik bakım­
dan, bir sembol olarak nitelendirilmesi için yeterli değildir.
Herhangi bir şeyi ifade etmek üzere kullamlan her simgeye,
her temsile, her işarete, her tasvire sembol demek doğru de-

251
ALİ BEKTAN

ğildir. Örneğin Ezoterik sembolizm evrense l sembolterin de-


rin anlamlarıy l a ilgilenir. Rüyal sembolizmi rüya yorum ala-
nını ilgi lendirir. Sayı sembolizmi say ı dilinin gizemini anlcı­
tır. Renk, biçirn, canlı ve cansız nesne sembolizmi olduğu gibi
olaylara da sembolik açıdan bakmak mümkündür. Olayia-
nn sembolik dilini çözmeye çalışmak tamamen inisiyatik bir
çalışmadır ve kişinin evrensel enerjilerle, kaynakla bağlan­
bsını güçlendirir.

Sözcükler Sembolleri Açı klamaya Yeterli midir?

Sözcükler bir sembolün anlamın ı ya da anlamlarını ifa-


de etmek için geı·ekJi olmakla birlikte, sembolün anlamını ger-
çek değeriyle ifade edemezler ve yapı lcın sözlü açıklamalar,
yorumlar sembolün tümüyle çözüldüğü an lamına gelmez.
Ezoterik ya da evrensel diye bileceğ im i :~:. gerçek senıboller ge-
nellikle tek anlam içermezler. Evrensel scmbollerin çok an-
larnl ı lığı bir sözcüğün birçok anlama ge lm~si gibi deği l dir;
bunu birbirine eş düzeydeki fcırklı farklı anlamlar tarzında
düşünmemek gerekir.
Sembol bir defada asla açı klanamaz, daima yeni çözüm-
ler getirir. Daima kendini yeniler, her zaman yeni şeki l ler­
de ifade ed ilebilir. Her yorumun her açılırnın o zaman-me-
kanla ve kullaruJan enerjilerle bir bağlanh s ı vardır. Bu zaman-
mekan kesişmesinde ortaya çıkan sembol açılımı farkl ı dır,
beş yıl öncesi, bin yıl hatta beş bin yıl öncesi daha farkJıdır.

Sembollerin Fonksiyonları

Sem bollerin fonksiyonlarını kısaca s ıralayacak o lursak:

252
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARı

1- Araşhna, inceleyici bir ruh gerektirir. Uzay- zaman içi-


ne fırlatılmış i nsanın ruhsal macerasının ifade etmeye çalı­
şu ve derinlemesine araştmr. Bilinmeyene uzanan bir araş­
tırmacı gibidir.
2- Sembol ün bilinemezliği ve apaçık hale getirilemeyişi­
nin nedeni bilgimizdeki boşluklardan Heri gelir. Semboller
bilgi ve akıl yoluyla değil daha ziyadesezgi yoluyla yorum-
lan malıdır. Akılsal şeki lde yorumlamaya kalktığımızda bel-
li bir seviyenin üstüne çıkamay ı z. Sembol sansü r nedeniy-
le kendisine nüfuz edilmeyen içerikleri kamufle şeki lde daha
sonra açılmak üzere şuur içerisine aktarmaya yarayan ika-
ıne edici bir ifadedir. Esas olarak şuur ötesinde temsili he-
yeca nsa l ve psişik haline göre kendini ifade eder ve sürek-
li yayın halindedir.
3- Sembol fiilen aracı lık fonksiyonu yapar, köprüler kurar,
ayrı un surları birle~tirir. Yer ile göğü, madde ile ıuhu, doğa
ile kadim kültürü, gerçek ile rüyayı, şuur ile ş uura ltını bağ­
lar, birleştirir. İçgüdüsel bir hayah merkezkaç kuvvet olarak
ele alırsak, sembol merkezgel kuvvet gibi bir rol oynar. Yanı
z ıt eği limlerin dengeye kavuşmasına aracılık eder. Bu bakım­
dan sembol bir denge faktörüdür. Bütün toplumlarda ve geç-
miş uygarlıklarda en büyük fonksiyonJanndan biri bilgiler ve
öğretiler arasında denge kurma fonksiyonudur.
4- Sembol statik değildir, devamlı yankılarur, titreşim ha-
lindedir. İnsan zihni ona ula şabildiği sürece, o onu besler.
Sembol, bu yüzden gerçek bir yenileştiricidir. Rezonanslar
yapmakla yetinmez, o kişinin üzerinde derinlerde bir şekil
değişimi yapar.
5- İşaretle sembol ayn şeylerdir. Bir işaret insanı d evam-
lı ve emin yolda tutar sembol ise hep aynı yolda tutmaz ge-

253
ALi BEKTA

çişi önceden kabul eder. Sembol kendileri ispatlanamayan


önermeler aksiyarnlar gibidir. Devamlı olarak yeni bir dü-
zene çeşitli boyutlar ilave edilir. İnsa n zihninde yen..i bir dü-
zenleme yaparken devamlı olarak oraya başka türlü bilgi-
leri, başka türlü şuursal boyutları da ilave eder. Canlı bir hali
vardır ve sembol işaret değildir.
6- Görünen le görünmeyen arasındaki en an l amlı köprü
semboldür.

Arşet ipl e r ve Semboller

Aksiyomatik(eylem yapan) imajların en iyi örneklerini


Cari Gustave Jung vererek onlara arşetip ler adım verdi. Bi z-
lerin milyonlarca yıl öncesinden gelen genetik toplumsal bazı
imajlarımı z var. Binlerce soydan gelen arşetipler sembolik
topluluğun ilk örnekleri olarak gayr i şu ura çok derin bir şe­
kilde kayded i lmiştir. Jung buna a rşe tip der.
Jung'a göre gerçek yapıyı bunlar meydana getirir. İnsan
ruhunda önceden şekillenmiş, düzenlenmiş ve düzenleyen
durumda olan modeller olarak, yani şekil verici bir dina-
mizmden ileri gelen yapı l anmış tasavvur ve heyecan toplu-
luğu olarak mevcutturlar.
Arşetipler her türl ü kolektif şuur gibi yan evrensel, do-
ğuştan miras yoluyla ge l miş psişik yapılar olarak ortaya çı­
karlar. Kendilerini büyük güçler yüklenmiş özel semboller
içerisLnde ifade ederler ve kişi l iğin tekamülünde, bi rl eştiri­
ci ve hareket verici önemli bir rol oynarlar.
Sembol ikiye ayrıJnuş bir nesne gibidir. Ya da aynı anda
tüm bilgiyi dalga veya parçacık halinde kendinde barındı­
ran atom taneciği gibidir. Örneğin birbirinden uzakta olan

254
21. YÜZYILMETAFiZiK SAVAŞLARI

iki kişiden
her biri o sembol ün diğer yansını muhafaza eder.
İki kısım birbirine yaklaşınca aralarındaki dosthığu, eşliği
anlarlar. Sen1boller bu nedenle ortak bir alanı tanıma işare­
tidirler. Sembol hem aymr hem toplar, ay ırma ve birleştir­
me fikrini aynı anda içerdiği için, o ya da bu mantığını ba-
rındırmaz, senıbolde o veya bu ikisi aynı anda vardır.
]ung'a göre sembol şüphesiz bir işaret değil daha ziyade ru-
hw1 görünmeyendeki yönünü belirtmeye ait bir imajdır. Senı­
bol hiçbir şeyi sa rıp sarmalamaz, sanıldığı gibi de açıklamaz
sadece bir anlamı kendinden öteye taşır. Hiçbir kelimenin ifa-
de ede m ed i ği kavranılmazlığın içerisine götürür. Sembolü
hisseder ve algılarsısınız, gözleriniz görür ama gerçek anla-
mı gözlerin görd ü ğü nün çok ötesindedir.

Semboller Bilimi ve D oğaü stü

Semboller bilimi doğal ve doğaüstü çeş itli realite düzen-


leri arasında mevcut o lan bir d enge üzerine kuruludur. Do-
ğa l olanda doğaüstü olanı göstermek için doğa üs tü realite
sembolleşti rilmiştir. Doğal olaıu gözlemlediğimiz zaman onda
doğaüstü olanı da görmek gerekir. Bunu başanrsak, ezote-
rik olarak çahşıyoruz demektir. Bir bitkiyi, hayvanı, insanı,
olayı gözlemlerken onda doğaüstü bir şey ler olduğunu sez-
diğimi z anda biz zaten ezotedğiz, ilham yoluyla bazı gizli
bilgiler alıy oruz demektir. Karş 11nızdaki objeler ya da olay-
lar o görünümleriyle bizde doğaüstünün bir sembolü şek­
line bürünür.
Evren bizza t evrenüstü bir ilkenin sembolüdür. Sembol
aracılı ğıyla evrenin kendisine ait bilgileri deşmeye başladı­
ğımız zaman evrenüstü olan ilkeleıi yakalamaya başlanz. Par-

255
ALİ BEKTAN

ça bütünü sembolize ederken, mikrokozmos, makrokozmo-


su temsil eder.
Mikro ve makrokozmosdan söz ederken kısaca klasik fi-
zikle kuantum fiziğine de semboller açısından bir göz gezdir-
mekte yarar vardır. Klasik fizik, madde ve ene~iyi hep ayrı
tutar. B il indiği üzere, 1930'larda kuanhım araştırmalan Max
Planck'ın ışığı incelemesiyle başladı. Planck; 'foton kütlesiz
bir ene~idir ve her kütlesiz enerji kütleli enerjinin formunu
değiştirir' diyerek, fizik kuramiarını meta-öte anlamlara taşı­
dı ve bir şekil de fiziksel bir sembol araştırmacısı rolünü üst-
lenmiş oldu. Yani sembolik olarak Planck daha derinde diyor-
du ki: "Düşüncelerimiz kütlesiz bir foton ve eneıiidir. Bu ener-
ji, kütleli olan kendi bedenlerimiz dahil olmak üzere yaşan­
tırmzı değiştirebilecek güce sahiptir. Madde diye bir şey yok-
tut~ madde denilen her şey yoğunlaşmış eneıiidir. ''
Klasik fizik ise insan zihninin evrensel enerjilerin şekil ­
lenmesinde hiçbir rolü olmadığını ifade eder. Saat gibi me-
kanik işleyen evren modelini savundu ama arhk tüm bu kla-
sik modellerneler yerini yerı.iye terk etmek üzere çünkü kuan-
tum fiziği, fizikteki yasalardan hareket ederek; evrenin şe­
killenmesinde ve yaşamın yön]enmesinde atoma l tı parçacık
düzeyindeki enerjilerin düşünce ene~isi ile bütünleşerek bü-
yük bir etkisi olduğunu savunur.
İnsan kendisi de başl ı başına evrensel bir sembolli n açı­
lımı dır ve her insan hem düşünce dünyasında hem de atom
altı düzeyde dalga-parçacık ikilemi gibi davranır ve kendi-
ni hergün yeniden inşa etme şansına sahiptir. Seçme özgür-
lüğünü kullanarak birçok o lasılıktan bir tanesini seçer, onu
yaşar, bu da olası lıklar dünyasınm sembol di li yani sürekli
yayın yapan ve değişen ritmidir.

256
21. YÜZY IL METAFiZiK SAVAŞLARI

Sembol Araş tırm acılarının Araş tırmaları Sırasında


Dikkat Etmeleri Gereken Bazı Önemli Noktalar:

Sembol ün kişi üzerinde uyaııdırdığı etki ve tesir bireysel


anlamda çok önemlidir O sembolün içermiş olduğu anlarru
yaşamınıza geçirebilirseniz ilgilendiğiniz sembolün etkisini
hissetmjş ve tesirini özümserniş, ruhunuza mal etmiş olursu-
nuz. O sembolü rüyanızda, vizyonunuzda görmüş olmanJZ
ya da sezgisel olarak araştırma ihtiyacı duymaruz sembol ün
anlatınak istediği şeyi yaşamınıza uygulamak istediğinizi ya
da bu tip bir uygulamaıun zamarunın geldiğim gösterir.
Sembolün entelektüel düzeyde verdiği kitabi bilgilerden
çok, araştırma sonucunda elde edilen bu bilgilerin ve oku-
nanların içsel olarak bizde ne gibi hissiyatlar uyandırdığı ve
uygulamaya yönelik neler algılattırdığına konsantre olmak
daha y<ırarl ıdır. Araştırdığıınız se rııbolle ilgili olarak. elde et-
tiğimiz bilgileri ne kadar çok uygulayıp, ne kadannı yaşa­
mımıza geçirdiğimiz konusu, güncel anlamda bir sembol
araştırmacısı için yaşamsal önem taşır.
Sembol ün bizim için ifade etmiş olduğu ınana nedir? Daha
derindeki manaya dikkat edip, özünü anlamaya çalışmak için
bir şeyler yapılmakta mıdır?. O görülen şeyi bir sembol veya
bir şekil olmaktan çıkanp, daha içselleşt i rmek, daha derin-
leştirrnek konusuna önem verilmekte midir?
Sembollerde asıl dikkat edilmesi gerek şey, onların içer-
miş olduğu şekil ve biçimler değil manaya dikkat etınek, ma-
nada ki derin bilgiyi alabilmek, o tesiri bünyemize alıp onu
içselleştirmek, kendi yaşamımıza indirmek; yaşamımızda na-
sıl tanımladığımızı ve nasıl uygulama yaptığınuzı, yaşama
nasıl geçirdiğimizi gözlemleyebilmektir. Bu tip çalışmalann

257
ALİ BEKTAN

özünde yatan ana fikir, ana neden; uygulama yapmakhr.


Sembollerin biçjmlerinden çok manalarma nüfuz edebilmek,
o anlamı görebilmek araştırınacıyı farklı bir noktaya taşır ve
yeı~ bir görüş penceresi açar, daha önce düşünın ediği ya da
hissehnediği, algılamadığı farklı gerçeklerle karşıla şmasına
neden olu r.*

• HYPERLINK "h ttp: 11 www.astroset.com 1 bireysel_gelisim 1 sembol


1 sl.htm"hı tp: 11www.astroset.com

258
SEMBOLLERİN KULLANIMI

vrensel semboller, enerjilerin akışını sağlayan anahtar-


E Iard ır. Eğer doğru şe kilde kullanılırsa her sembol, bir
enerj i a k1mının kapı s ını açar.

Hepimi z bir şekilde sembollere aşinayızdır. Bilhassa


ruhsal konularla ilgilen iyorsak muhakkak gizli sembolterin
sırl arın ı veya elle ya da zihnen çizilerek enerji aklşı sağ l adl­
ğ ı söy lenen sembolleri duymuşuzdur. Şu anda uyumlama
yapı lan birçok eneıiide semboller mevcuttur. Mesela Reiki' de
dört adet kutsal sembolden bahsederiz. Bunlar evrensel ener-
jiyi yönlendirmeye yarayan kutsal işaretlerdir. Haliyle bu sern-
boilere büyük saygı duyulur ve durduk yere kağıda ya da
görünür bir yere çizilmez. Hatta eskiden öğretimi sadece söz-
lü gelenekle yapılır, sembol ün bilgisi kesinlikle yazıya geçi-
rilmezdi. Sadece Reiki'de değit diğer evrensel enerjilerde de
semboller görüyoruz. Aym zamanda eski yolların bilgel ik-
lerinde öğretilen kutsal-evrensel semboller mevcuttur.
Peki, bu evrensel boyutta enerji akışı sağlayan sembolle-
ri n sı rrı ne? B unların kaynağl neresi? Bu basit şekiller nasıl
işliyor? Neden bazı semboller bir dilin alfabesine göre ya-
pılmı ş ? İşte bu soru işaretleri birçoğumuzun kafasında

259
ALi BEKTAN

oluşmuştur. Özellikle derin Spiritüel çalışmalar yapanlar ev-


rensel senıboll erin işleyişiyle yakındanilgilenmektedirler.
Kısaca tanımlamak gereki rse, evrensel semboller, ener-
jilerin akışını sağ l ayan anahtarlardır. Eğer doğru şe kilde
kullanılırsa her sembol, bir enerji akımının kapısım açar.
Bu kapıyı açma işlemi esas ınd a "evrensel ortak enerjiyi"
yönlendirerek ve d eğ iştirerek ya pmaktadır. Yani evrensel
enerjiyi kull a nmanın en pratik yoludur. Reiki' nin ikinci
sembolü mental-duygusal sembol olarak an ılır. Rei ki, ev-
rensel h ayırda işl eyen Yaratıcı 'dan kaynaklanan sons uz bir
enerjidir. İkinci sembolü çi zd iğini zde, ni yetirrize ve kulla-
nım şekli nize göre, bu evrensel enerji d eğiş ir dönü ş ür ve
spesifik bir enerji ak ı ş ı haline ge lir. Reiki' yi kuvars o larak
alırsak, ikinci duygusal sembol Reiki 'yi pembe kuvarsa
d ö nü ş türür. Ya d a yine kullanırnın d eğiş imin e göre ame-
Lis le . En nihayelinde h e ps i kuvars kökenlidi r. Sernbol sa-
dece enerjinin i şl ev ini genelden daha spesifik bir hale dön-
üştürmüştür.
İş te buradan yola çıkarak basit bir tabirle evrenin, bi lgi-
sayar kodlan sembollerdir. Bu gizli-sırlı semboller evrenin
ya ratılı şının sırrının te melini ta şır. Ay nı bilgisayardaki ya-
zılım kodları g ibi, sembollerde evrenin temelinj ve boyutsa l
sisteminin yazılınudır. HaUyle evrensel semboller d irek
enerjisel deği şimle r yaratacak kadar güçlüdür. Nası l bilgi-
sayarda bir tuşa ba s tığımı zda, i stedi ğ imi z eylem gerçekle-
şiyorsa, evrensel senıboilere de güçlü bir zihinsel konsant-
rasyonla odaklanmak (üzerine meditasyon yapmak, düzen-
h olarak kullanmak, ya da bir yere çiz ip üzerine enerji yük-
leyerek) o sernbolün evrendeki yerine göre (kodlama sına
göre) enerji akışını s ağlar.

260
21. YÜZYIL M ETAFi ZİK SAVAŞ LA RJ

Sembollerin fonetik (ses enerjisi) karşılıklan ol duğundan


da bahsedebiliriz. Bu sesle ilişik olan enerji formu, sesin ener-
jis iyle bütünleşerek daha güçlü bir tes ir yapmaktadır. Buna
sembollerin bedenleri denmektedir.

Evrenin Temeli

Evrenin temeli basit sembollerden olu şmu ştur. Bas it


sembolleri anlarsak evrenin işleyi şini ve dinamiğini çözebi-
li riz . Bu bas it sembol ler, tem el geometrik şe killer şeklinde­
dir. Literatürde bu geometr ik şe killer "kutsal geometri" ola-
ra k geçer. Bunl arın sırlanna erip, onlara anlam yüklersek, ev-
re nin i şley i ş indeki sembol bilimini de çözebi liriz. Mesela te-
mel sembollerd eri b az ıları ş u şekild edir:
Bunlara b ir di ğe r örnek ola rak yıldız poli gonla rı (an ag-
w rnlar) verebiliri ~. l-ler bir po li ~umun evrem;el Llüz.ende bir
i ş l ey işi va rdtr, bu iş l ey iş ten faydalanabilmek için doğru şe­
kilde kullanmak önemlidir. Beş köşeli yıldız olan p entagram,
evrenin dört temel enerjisini bütünleştirir ve ruhun bütün-
lüğünü tamamlamada yardıma olur. Önemli bir nokta; pen-
tagraın dediğimiz sembolde sivri ucu yukarı bakmaktadır.
Sivri uç ruhu temsil eder, dolayısıyla ikilikten birliğe gidişi
(enerjinin toparlanışını) sağlar. Aynı zamanda düz pentag-
ram insanın bütünlüğünü sembolize eder. (Baş, iki el ve iki
ayak) Ama ters pentagram birlikten ikiliğe dağılışını ve mad-
di arzularla, nefsi isteğinenerjisini anlatır. Çünkü bW"ada ruh,
yani tüm enerjileri topariayarı temel unsur, aşağı noktaya bak-
maktadır. Toprak ve ateş yani dünyevi enerjiler yukarıyı işa­
ret eder. İlki bütünün haynna işleyen kutsal bir sembolken,
ters çevrilmiş hali birliği bozan ve nefsanJ' enerjileri temsil

261
ALİ BEKTAN

eden bir hale bürünür. İş te bu yü zden sembollin doğ ru çi-


zimi ve doğru şekli çok önemlidir.
Bunun ya nı Stra heksagram; alt ve üs t a lenıleri birl eştiren
bir kapı konumunda, septagra m; yara h m enerjisinin yönlen-
dirilmesinde ve zihinsel gezilerde, octagram; tamamlama ve
o luş tu rmad a, nanogram; y ükse liş ve bütünleşme çalışmala­
nnda kullanılabi l ın ektedir. Bu y1 ldız poligon lar çok çeş itli
şeki ll erd e ve farklı evrensel enerjileri teti klemed e geçmi şten
günümü ze kullanılın ı şhr. Bunlardaki renk kullanımlan bile
sembol ün tetikleyeceği enerj i silsilesine katkı sağlamaktadır.

Evrendeki Boyut Sembolleri ve Spiral Bilgisi

Evrenin temelini olu şturan seınbo ll erin kullanımı yan ı sıra


bir de evrendeki boyut sisteminden bahsedebiliıiz. Boyut de-
di ğ imi z. kavraııı ev reııiıı ~üptil a:;;a rıı a l ar ıııı kapsayaıı yed i-
li bir enerji s istemidir. En üst boy ut saf enerjinin ve mutl ak
bilincin o ldu ğu katmandır. SıfırınCI boyut ise bizim evreni -
mizin bulunduğu fiziksel düzeydir. Bu temel semboller bo-
y utlarda farklı kombinasyonlar ve çok çeşitli şekille rl e kar-
ş ımı za çıkab ilm ektedir. Hali yle üst boyutta o lan senıb o lle­
rin etkisi çok daha doğrud a n ve güçlü o lmaktır. Mesela en
üst boyuttı oluşturan sembol kodları kullanılabilmesi duru-
munda, manevi enerjinin maddi bir nesneye dönüşebilece­
ği iddia edj lmektedir. Ama bu üs t boyuttaki senıbollerin kul-
lanımlarına izin verilmediği söylenilmektedir. H er boyutun
sembolizm sistem i farklıdır.
Bizim fiziksel dün yamı za en ya kın olan birinci boyutta
spiral semboller vardLr. Haliyle bütün spiral senıbollerin ener-
jilerinin odaklama görevi olduğunu söyleyebiliriz. H atta bu

262
21. YÜZYTL METAFiZiK SAVAŞLARI

ruhsal-evrensel enerjiy i odaklama bazen o denli yoğun ol-


maktadır ki, enerji dönüşümü fiziksel etkiler göstermekte-
dir. Spiraller, hemen hemen her kültürde yer almışlardır. An-
tik Mısır, Yunan, KeltArap, Türk, Sümer ... Hangi kültüre ba-
karsak bakalım muhakkak spirallerden ol uşmuş evrensel
sembollerle haşır neşir o lduklarını görürüz. Bunların bah-
settiğimjz Ezoterik sembolizm dışında, ruhsal olarak o dö-
nemin rahipleri ve maguslan (bilge büyücüleri) tarafından
ku llanıldığı bilinmektedir.
Spiral sembollerin farklı işleyişlerine örnek olarak çifth
spiral sembolü verebiliriz. Bundan yıllar önce, derin medi-
tatifbir konumda ikjlj spiralin kullammıyla ilgili bir bilgi edin-
dim. Çiftli spiral, eneıjileri birbirlerine bağlamada ve ener-
ji akışı sağlamada yardmıo olmaktaydı. Üzerine meditasyon-
lar yaparak senıboll e uyumlu olmaya özen gösterdim. Bun-
dan sonra ternkiJıli ve dengeli bir ~ekilde üzeriııt! çaJı~ma yap-
tım. Özellikle çakra dengeleme s ırasında Rciki ile uyumlu
kullanıldığında güçlü bir enerji akışı ve dengelenme süreci
sağ ladığınt gözlemledim. Reiki'de uyguladığ ı mız klasik
çakra dengelemeye ek olarak bu sembolü çiziyor ve çakra-
lar arasındaki enerji akışıru hızlandırabiliyordum. Yani
sembol çak.ralar ve bedensel enerjiler arasında bağlan h yı sağ­
lıyor ve bağlı enerji alanları arasında çift yönlü güçlü bir ener-
ji akı şı sağlıyordu. Ayru akan bir nerur gibi duru bir akışa ola-
nak veriyordu.
O zamana kadar bu çift spiralli sembolün kullanımına
denk gelmemiştim. Sonra bir araşbrma sırasında, sembolün
kelt geleneğirıde kullaıuldığına drur bir bilgiye rastladım. Kelt
bilgeliklerinde çift spiral, bedensel enerjileri, hatta gerekli ol-
duğunda maddi dünya ile manevi dünya arasındaki ener-

263
AL! BEKTAN

jileri birbirine bağlamada kullanıldığı bilgisine ulaştım. Bu


sayede rahipler, iki dünyay ı birbirine bağlıyor ve ınanevi ta-
raftan ene~iyi fiziksel dünyaya çekebiliyorlarclı. Bazen de bu
sembol, öte tarafa ulaşınada kullanılıyordu. Aynı zamanda
bu dengenin ve dengelenmenin de sembolü olarak kabul edi-
liyordu. İşte yine burada da sembolün çeşitli kullanımları­
nı görmemiz mümkün. Sembol, iki ilişik enerji kanalında­
ki akışı sağladığı gibi, i_ki farklı enerji kanaJı arasında bir kapı
açmada da kullanılabilmektedir.
Bir diğer örnek olarak Reiki'de ki güç sembolünü vere-
biliriz. Güç sembolüReiki enerjisinüı o anlık alırumını art-
tırır ve hızla belli bir noktaya adaklar. Odaklama, ya mühür
gibi kapatarak ya da hızlı bir aktan m ile enerjiyi açarak ger-
çek l eşir. En nihayetinde de, enerjiyi yoğunlaşbrır ve kulla-
rumına göre etkisi değişir.

Her Sembol Kullanılabilir mi?

Burada temel bir uyarı yapmakta yarar var. Eğer bir ev-
rensel sembolün, (Herhangi bir kaynakta ya da enerji kul-
l anıınıyla ilgili bir workshopta görmüş veya derin medita-
tif konumda vakıf o lmu ş olabilirsiniz.) ne anlama geldiği­
ni bilmiyorsanız, kullanmamaya özen gösterin. Çünkü ba-
zı l annın yıkıcı tesirleri veya yanlış kullanınuna bağlı olarak
zararları söz konusu olabilir. Semboller, bilinmez bir dünya-
nın kapılandır ve bilmediğiniz kapılardan geçmemenizi öne-
riri m. ÖzellikJe Reiki'de öğretilen kutsal semboller dışında
tam olarak kaynağı bilinmeyen sembollerle ça lı şılması ke-
sinlikle önerilmez. Bahsettiğimiz gibi her sembol illa hayra
çalışacak diye bir kaide yoktur. Kimi evrensel sembol karan-

264
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARJ

lık yanm enerjisini taşır. Bu da )'lkım, gazap veya tehlikeli


enerjilerle bağlanhlı olabilir.
Sembol iyi dahi olsa, yanlış kullanım1 da sorunlara yol aça-
bilir. Haliyle bir sembolü kullanmadan önce o sembolle il-
gili net bir bilgiye ve kullanım şekline ulaşmamız lazımdır.
Deneme-yanılma yöntemi bu konuda sakıncalı olabilmek-
tedir. Mesela koruma amaçlı bir sembolü evinizin her yam-
na çizdiniz. Ba z ı semboller sadece negatif tesirleri değil, "ki"
enerjisinin de içeriye alınmasıru engeller, bu haliyle sembol,
tam bir bariyer gibi davranır. Bu s üreçte her yere çizdiğiniz
sembol, evinize giren "ki" enerjisinin akışını engelleyecek bu
da ev içinde sorunlara yol açabi lecektir. Yani sembollin tam
m a na sın ı ve kullanımını bilmiyorsanız, sembollin tesiri
amacı ndan sapabilir. Haliyle çok temkinli kullanılması ge-
rekmektedir.
Bunların yaru sıra herkes her sembolü ku llanma konusun-
da izinli değildir. Bu açıdan semboll erin kullanımını iki sı ­
nıfa ayırabi li riz:
1- İzin gerektirmeyen; Bunlar herkesin kullanımına izin
verilen se ınbolle rdir. Ayrıca kişinin kendi kendini uyumla-
yabildiği (yani sembolün enerjisiyle kendi ene~isini, aynı fre-
kansa getirebildiği) sembollerdir. (poligromlar, temel sem-
boller vs .. )
2- İzin gerektiren; Bu semboller ise herkesin kolayca kul-
l anamayacağı ve enerji sistemlerine bağlı bulunan sadece izin
verilerek kullanı l abi lecek sembollerdir. MeselaReiki sembol-
lerini bir Reiki öğre tm eni tarafından izin verilip, uyumlan-
madan kullanamazs ınız. Ancak evrenin, öğretmen vasıtasıy­
la size izi n vermesi gerekü.

265
ALi BEKTAN

Alfabeter ve Evrensel Sistem

Bazen alfabe olarak kullanılan bazı sembollerin de, evren-


sel semboller arasında yer aldığını görürüz. japonca, Sans-
kritçe, runeler, eski Türk alfa besi, aramice, hiyeroglifler vb ...
gibi alfabelerin, evrensel eneıiileri tetiklemede kullamlma-
ları bir soru işareb oluşturabilLr. Aslında bunda garipsene-
cek bir durum yoktur. Daha önce ezoterik se mboller in alfa-
belerde de var olduğunu anlatmıştık. Aslında bu sembolizm-
ler ayru zamanda evrensel sistemle uyumludw-lar. Antik al-
fabeler, vakti zamamnda, dönemin bilge insanları tarafından
evrensel bilinçten alınan ene~isel sembollerdir. Eskiler bu sır­
lara vakıflardı ve sanılanın aksine dilleri uydurarak ya da sa-
dece eşyalara benzeterek değil, evrensel sistemle uyumlu ola-
rak oluşturmuşlardır. Mesela San!-ikritçe mantralar, çakrala-
rll1 titr~~imiyl~ uldukı;a uyumluJur. Bu yüzden bu lür
mantralar direk çakralarda titreşimler yaratır.
Aynı za manda Om vb. gibi seslerin şekille ri evrensel ener-
jilerle kişisel eneıiiler arasında bir uyum yakalamamJZa ola-
nak sağlar. "Reiki ve Şifa veren Buda" isimli kitapta "Om"
sembolü ileReiki' nin akışı a ras ındaki benzerlik in ce lenmi ş,
"Om" sembolünün nasıl bir tesi ri o lduğu çok güzel açıklan­
mıştır:

Om sembolLindeki ilk yanın daire uyanık ol mayı temsil


eder ve uyku an l amına gelen ikinci yarım daireyle bağlan­
tılıdır. Küçük bir boşluktan sonra rüya görmeyi temsil
eden yarım daire yer alır. Boşluk, tam uykuya dalclığıruz aru,
hiçl i ğe adımattığınız ı hi ssetti ğ ini z ve ayağınızın silkinme-
siyle korkuyla uyandığınız anı simgeler. Ve belki de eski ço-
cuk öykülerinde rüyalar ~\!emine gitmenin, neden uzak bir

266
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

yıldıza doğru uzayda yelken açmak olarak anlahldığıru açık­


lar. Kendi benliğimi zi keşfetmede rüyalar önemJidir. Uya-
nık olduğumuz sürelerde topladığınuz ve ayakta kalmak adı­
na s ildi ğim i z ya da güçlendirdiğimiz bilgileri işlemden ge-
çirir ve bütünleştirir. Budizm'de rüya görmenin, aydınlan­
maya ulaşmanın aktif bir yolu olduğu ve aydınlarunaya ulaş­
mak a m acıy l a uyanıkken ge rçekl eştirilen çalışmayı tama m-
ladığı söy lenir. Rüyaların ışıyan ış ık içinde bulunan tam in-
sandan kaynaklandığı söylenir. Bir Reiki u ygulaması sıras ın­
da hafif bir rüya haline girn1ek, enerj iy i daha etkin bütün-
leştim1emize yard ımcı olur ve ene ıiinin tam özümüze ya da
tam ben li ğimize ulaşmasına izin verir.
Om sembolünün tepesinde yer alan yarım daire, her üç
halin yani uyanık olma, uykuda olma ve rüya görmenin, tek
bir hale dönüştüğünü gösterir; b ir Reiki uygulaması sırasın­
da ulabileçeği ~ibi ki~i bunların tümünü aynı anda gerçek-
l cştiriyordur. Hem Hindular, hem de Budistlcr, bilincin bu
haline gird i ğiniz zaman, evreni n gücüyle bağ l antı kurabile-
ceğin i.ze inamrlar. OM sesinjn, evrenin sesini temsil ettiği söy-
lenir. Seın bolde yer alan küçük nokta, genelde Tamı adını ver-
diğimiz, evrenjn açıklanamaz gücüyle kurulan ba ğla nh
an ını temsil eder. (Maureen J. Kelly, Reiki ve Şifa veren Buda)

Sembol Bilgisi

Sembollerin i şleyiş i ve evrenin düzenindeki tam yeri ile il-


g ili maalesef detaylı bir kitap ya da kaynak buJabilmemjz
mümkün değil. Ancak eski geleneklerden, oklilt bilgilerden,
eneıjisel çalışmalardan elde edilen deneyimlerden ve farklı kay-
naklardaki notlardan bazı bilgilere ulaşabiUyoruz. Sembol biJ-

267
ALi BEKTAN

gisinin, eskinin kozmik biliıni olduğu aşikar ama maalesef gü-


nümüzde unutulmu ş dtuumdadır. Şurası bir gerçek ki; evren-
de varolan hiçbir s ır-bilgi kaybolmaz sadece tekrar hatıria­
nana kadar unutulur.
Bu yüzden sembol bilgisinin de hatırlanınaya başladığı
bir s üreçte o l duğumuzu görebiliri z. Ezoterik semboller ile
ilgili kaynaklar bolca varken, evrensel semboll er ve enerji-
sel tjtreşiml eri ile ilgili kaynakJara ve bilgilere u l aşmak ol-
dukça zor. Yine de hatulama sürecinde evren öğrenmemiz
gereken bilgeliği bize bir şeki lde öğretiyor. Bu sü reçte sem-
bol bilgisinin doğruluğu ve derinliği kişinin tekamül sev i-
yesine göre değişiyor. inanıyorum ki, yeni keşiflerle birlik-
te sembol bilgisi tekrar gündeme gelecek ve evrenin enerji-
sini kuJianmanm bu pratik yo ll arı yeniden hatırlanacaktır.

268
ZİHİN HARBiNDE
AMERİKAN MÜDAHALESi

rmenilerden özür dilerne kampanyasını başlatan karan-


E lık "aydınlar", Türkiye'yi saran zihin harbinde, zihin iş­
galci lerinin çanak yalayanları olduklarını gösterdiler..
Oyunun kademelerini bir hahrlayalım: Önce "Ermeni soy-
kırımı"ya l anı Türkiye'ye kabul ettiri lmek isteniyor. Bu ger-
çekleştirildikten soııra Türkiye'nin ta.t.nıinata mahkum et-
tirilmesi hedefleniyoı~ Bunun ardından da toprak talebiyle
ülkemizin parçalaııması amaçlanıyor. İşte bu oyunwı. ilk ka-
demesinde sömürgeci, "özür"eyleminde bulunanlar gibi, Tür-
kiye'den sahn aldıkiarım öncü olarak cepheye sürüyor.
Aslında bu olay, ülkemizde Türk milletinin iradesini ve di-
rencini yok etmek üzere baş l atılan büyük bir zihin savaşı­
nın parçası oluyor.
Türkiye' de nasıl bir zihin har bi vardır, kısaca arzetmeğe
çalışaJ1m ve "özür" eylerncilerinin marifetlerinin ne anlama
geldiğini görelim:
1978 yı l ında WaJter Boward adlı yazar, Operation Mind
Control (Beyin Kontrol Harekatı) adında yayınl adığı kita-
bında şwı.Jarı anlatmış: "CIA psikolojik silah stoklarıru, psi-
şik silahların değişik tip lerini ge l iştirmeyi başararak artır-

269
ALi BEKTAN

mıştır. Şimdi bu kabiliyetleriyle yeni tip bir harbe girişme­


s i mümkündür. Bu harp görünmez, n1Uharebe sa hası ise in-
san zihnidir."
CIA Eski direktöıü Alien Dulles Princeton Üniversitesi'nde
1953'te şöyle bir konuşma yapmış : "Hedef, insan zihninde-
ki savaşı kazanmaktır. Bu sava ş ın ilk cephesi propaganda,
depolitizasyon ve sansür ile kitlesel sindirmeyi sağlamak­
tıJ·. İkind cephe ise bireyin beyninde kazarulacaktır; hedef be-
y in yıkama, zihin kontrolü, ideolojiyi değiştirme ve ge rek-
tiğinde bixçok Mançurya Kabayı (Manchurian Candidate)
ya ra tabilmekti r!"

Pentagon'da Zihin Harbi Projeleri

Pentagon'un lii ga tına "ziJ1.in harbi" kavramını sokan Aqui-


no'ya göre, ~ ihin hal'bi, dosl ve düşman bütün halklaı·a kar-
şı verilen stratejik, ps ikolo jik harbin sü rekli bir h alidir.
Aquino, özellikle elektronik medyaya dikkat çekiyor ve di-
yor ki: "Ya bancı kültürleri kendi ahl ak yapımız ia yön lendi-
remezsek, o ahlak sahipleri ile daha acımas ız bir ş idde tle sa-
vaşmak zorunda kalırız. Bu durumla karşılaşmamak için zi-
hin harbiyle milletleri şekillendirmeliyiz".
Davit Jckei'nin, "Brilliant Book'' adlı kitabında, 1986 yılın­
da bulunan ve "Sessiz bir savaş için sessiz silahlar" isimü 1969
yıJına ait bir versiyonuABD DonaJıma sı'nda yer a l aJı bir bel-
geden söz ediliyor. Ickei, "Bu belge, beyin yıkama teknikleri-
ni açıklamaktadu·. Benim elimde bulunan versiyon, kitlesel zi-
11.in kontrolünün politikasım anlatınaktadır " diyor. Belge uzak-
tan beyin 1zihin kontrolü teknolojisiyle egemen güçlerin na-
sıl bir dünya tasarladığıru ortaya koyuyor:

270
21. YÜ ZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

"Bu belge 'Sessiz Savaş ... '1954 yılında uluslar arası seç-
kinlerin bir toplanhsmda açıklandı" demektedjr. Bilderberg
Grubu ilk defa 1954'te toplandı. İşte muhtevadan bir çeşni:
"Tecrübeyle ispat edilmiştir ki, bir sessiz sLlahı korumanın
ve halk kontrolünü ele geçirmerun en basit yolu, onları bir
taraftan şaşkın, organizasyonlan bozulmuş, ilgilerini gerçek-
ten önemi olmayan başka sorunlara çekilmiş bir durumda
tutarken, d iğer taraftan disiplinsiz ve temel sistem prensip-
lerinden habersiz hıtmakhr."

Sessiz Savaş Nasıl işliyo r?

Belgede bunun ekonomi, eğitim ve sosyal hayatta uygu-


lanacak metotlarla nasıl başarılacağı antabldıktan sonra
"Uzaktan Zihin Kontrolü"nün tarifine ve n asıl kullanılaca­
ğına geı;il iyur:
"Bu, bir generalin yerine, bir bilgisayar programcısının
çalışhnldığı, bir silahın yerine, bir bilgisayardan; barut
tozu yerine veri işlenmes iyle sevk edilen; merrnilerin yeri-
ne, durumları ateşleyen bir sistemdir. Bu aşikar gürültüler
çtkartmaz, aşikar fiziksel yaralanmala ra neden olmaz ve her-
hangi bir kişinin günlük sosyal hayatma alenen müdahale
etmez. Anlaşılmaz fiziksel ve zihinsel bozukluklara neden
olan ve anlaşılmaz bir şekilde günlük hayata müdahale eden,
yani ne aradığını bilen eğitim l i bir gözlemci için anlaşılmaz
olan sesler üretse bile halk bu silahı anlayamaz, bu neden-
le de silahlJ saldırıya uğradığına ve baskı altına alındığına
inanamaz. Halk içgüdüsüyle bir şeylerirı yanlış olduğunu his-
sedebilir, fakat sessiz silahın teknik özellikleri nedeniyle, duy-
gulannJ makul bir şekilde izah edemez veya kendi zekası 'yla

271
ALl BEKTAN

problemi çözemez. Bu nedenle, na s ıl yardun isteyeceğini ve


buna karşı kendilerini savunmak için d iğerleriyle nası l bir-
leşeceğini bilmez. Sessiz bir silah, tedricen uygulandığında,
baskı (psikolojik baskıdan ekonomik baskıya kadar) çok ar-
tarak devam ederneyecek hale gelene kadar, halk bunun var-
lığına uyum sağlar. Bu nedenle sessiz silah biyolojik müca-
delenin bir cinsidir."
New York Times gazetesinin 16 Temmuz 1977 günkü sa-
yısında şöyl e bir haber yayınlandı: "ABD insan lığın esir edi-
lebileceği görünmez silahlar geliştiriyor."

Savaş ABD Müttefiki Olan ve Olmayan Bütün Ülkelerde

2005 yılı so nlarında, USA Today gazetesinin yayınladığı


bir habere göre Pentagon, ' psikolojik savaşlar' için 400 mil-
yon dolar ayırdı. Pentagon ' un psikolojik savaş bütçesinde,
' çeşitli
ülkelerde basm-yayın organlarında Amerikan yanlı­
sı mesajlar çıkmasını sağ lamak ' da bulunuyor. Söz konus u
psikolojik savaş tan sorumlu bir askeri yetkiliye dayanı larak
verilen habere göre, yabancı okuyucu ve izleyicilerin 'ABD
politikalarını des teklemeleri' hedeflenecek. Amerikan Özel
Operasyonlar Komutanlığı'na bağlı psikolojik savaş uzman-
lannca hazulanan program, ABD'nin müttefiki olan veya ol-
mayan bütün ü lkelerde uygulanacak. Pentagon, söz konu-
su kampanyayı üç firma üzerinden yürütecek. USA Today 'e
bilgi veren Psikolojik Operasyonlar Destek Birimi Başkan Yar-
dıması Mike Furlong, "Ürün üzerinde elbette 'Made in USA'
ibaresi yer almayacak" diyor.
Bü tün bu belgeler ABD'nin dünya LUkelerinde nasıl bir
zihin harbi başlathğını açıkça gösteriyor.

272
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Türkiye'nin, Pentagon'un bu zihin savaşı alanının için-


de olmadı ğı söylenebilir mi?
Ermenilerden "özür dileme" eyleminin, "Made in USA"
program larından olmadığını kim iddia edebilir?
As lınd a ya rım asn geçen bir za man süresince evet dedi-
ğim i z ve benimsediğimiz programların ve dü şüncelerin bü-
yük bir çoğu nlu ğu "Mad e in USA" değil midir? Karşılığın­
da nice değerlerimizi, ni ce zenginliklerimizi ve güzellikle-
rimizi feda etmedik mi? Etmiyor muyuz?
Zihinlerimi zi ve y üreklerimizi bir kontrol edelim ve
gözden geçirelim. Bize ait olanl ara ne kadar sahip çıkabil­
dik1 çıkabili yoru z, dü şün e lim.
Her şeye rağmen, yine de Türkiye'de hiçbir şe kilde va-
kit geç ve geç mi ş değildir.
Yakla şı k 80 y ıl önce Osmanlı "ayd ınları " ve yöneticileri
içerisinde de, işgalcilerin yanlarında olanlar vardı . Ama Ti.i.rk
milleti onlara rağmen savaş verdi ve kazandı.
Bugün d e savaşabilir ve kazanabilir, Allah' ın yardımıy­
la. Yeter ki, Milli Mücadele'de olduğu gibi, inancını ve ken-
dine güvenini kaybetmesin, akı llı ve basire tli stratejiler
oluş turulabi l sin. Yazar Hasan Erden' e bizd e katılıyoruz. Bu
savaşı kazanmanın tek yolu diru inançlanmızm yanı sıra va-
tan ve millet sevgisini de bırakmam ız gerekiyor. O zaman
kişisel olarak kimse sizi y ıkamaz.

Yazar: Hasan Erden- herden1950@hotmail.com


Kaynak: http: / / www.gunisigigazetesi.net / kategori.php?id=1675

273
ZİHİN KONTROLÜ

ünya istihbarat örgütlerinin karşı tarafı yönlendirmek


D için psikolojik operasyon yapabilmeleri en önemli he-
defleridir. istihbarat örgütleri özell ikle CIA ve MOSSAD bu
konuya büyük önem vermektedirler. Bir Çin atasözü vard ır:
"Yüz savaş kazanmak hüner değit hüner savaşmadan gü-
venliği sağlamakbr."
istihbarat örgütleri bu konuya bil imsel olarak eğilnıek­
tedirler. Sürekli çalışmalarla yeni yollar araştırmaktadular.
Bugün MOSSAD'ın CIA'dan daha başarılı operasyonlaryap-
masmJn iki nedeni vard ır. Birincisi, Tevrat'ta Musa Peygam-
ber'e Kenan ilinde casusluk yapmasmm emredilmesidir. İkin­
cisi de, ideallerinin yüksek fakat güçlerinin az olması ve dün-
ya bilim çevresinde önemli etkinliklerinin olmasıdır.

Tarihte Buna Örnekler Var mı?

Bilinen ilk ve en önemli psikolojik operasyon örneği H a-


san Sabbah'tır. Haşhaşi tarikab da denilen bu örgütlenme-
de kişiler haşhaşın etkin maddesi eroinle keyif duygusuna
ve cennet inancına şartlandırılıyor. Hasan Sabbah' a itaat eder-
lerse hep böyle yaşayaca klarına inandırılıyorlardı. Böylece

274
21. YÜZYlL M ETAFLZİK SAVAŞLARI

intihar sa ldırılarını zevkle yapıyorlardı.1937'de Stalin'in


Halk mahke melerinde davailiarın \'tiraflarında bazı kimya-
sallar kullandığı bilinmektedir. Hatta Macaristan Kardina-
linin de bulunduğu bir davada dava lılar devlete karşı bir tu-
tum aldıkların ı birden itiraf etmi şlerd i .

Peki durum ahlaki midir?

Kesinlikle d eğildir. Maınafih, Dünya Af Örgütü 1992 yı­


lın da bir rapor neş re tti. Bu durum, ''İn sa nın zihni yetileri-
ni bozma yı, yok etm eyi, değiştirmeyi hedefl eyen sorgulama
prosedürü ahlaki suçtur. Fiziksel işkence sımflandırmas ı ka-
dar in sanlık dışıdır." düşün cesi berümsendi.

Hang i yönteml er uygu l anıyor?

Klas ik yöntem; psikolojik faaliyet, propaganda ve beyin


y ı kamayöntemidir. En sık kullamlan yöntem; kimyasal mad-
deler kullamlarak kişini n dü şünces ini etkilemektir. Son yıl ­
larda üzeriı1de ça lı şa n ve durulan yöntem ise elektronik im-
plantlar ye rl eşti rit erek kişinin beynini uzaktan kumanda ile
yönetme ça b ala rıdır.

Elektronik yöntemlere geçmeden önce kısaca kimyasal


yöntemlerden söz eder misiniz?

Zihin kontrolü d eneylerinde ilk kullanılan madde LSD idi.


LSD psikokimyasaJ bir maddedir. Alan kişide olağanüstü psi-
kolojik değişimler olur. Halüsinasyonlar görür, ca nlı, neşe­
li, güçlü duygu, düşünme ve davranışlar içerisine girer. Bu

275
ALi BEKTAN

madde bey nin ön bölgesinde OOPAMiN isim li zev( mad-


desini aşın sa l gı lam aktadır. Bu maddeyi alan bir ki;i inan-
dığı konuda olağa nü stü eylemler gerçekl eş tireb ilm ~ktedir.
İkinci Dünya Savaşında hem Hitler hemAmerikaı ordu-
su Amphetamüıisimli u yarıcı kimyasalı kullanarak ı.ske rle­
rin sava ş g ücünü arttırınay ı hede fl emi şl erd ir. Hatta '.:f itlerin
milyonlarca psikoaktif madde kullanarak ordusu mn hare-
ket kabiliyetini çok hız lı ha legetirdiği bilinmektedi:.İçkisi­
ne LSD veya uyuşturucu katan kişilerin kolay intih ır ettik-
leri ve kolay insan öldürdükJeri bilinen gerçeklerdir. ıu konu
d a ABD'de gönüllüler, siyahlar ve eşcinse ll er üzerince ilginç
deneyler yapılm ı şt ır. Deney yap ıl an kişilerde ak.ı llasta lık­
l arı, yaşaya nl arda erken bunama, erken yaşianma !;Özl e ın ­
lenmjştir. Bu konuda Dr. Armen Victorian' ın kitabmca ilginç
kaynak ve bilgilermevcuttur. Kitabın ismi, "İnsan Cavranı­
şının Manipülasyonu, Beyin Konlrolüdür." l3u kitaJ Tinıaş
yay ınl an arasında tercüme edi lerek yayın l anmıştır

" Psikiyatride ted avi a m acıyl a kull anılıyor mu'?

Psikiyatrik u ygulamada tanı ve tedavi yöntemi olaak kul-


lanılmaktadı r. Narkoanaliz olarak tanımlanan bu )Öntem-
de kişiye damardan kısa süre etki li barbibüratlar veri lir. Kişi
uyku uyaıuklık arası bir boyuttadır. Bilinça l tının ilirunde-
ki baskılar a ralanır. Kişiyle güven ilişkisi içi nde pskotera-
pödik ili ş ki kurulabilirse bilinçal tı duygular, eğ ilir:ıler, h a-
hralar, şartlanm a l a r ortaya ç ıkarı lır. ilaçlı hipnoz de d enile-
bilen bu yöntem kj şinin bilinçaltı çatışmalarıru amliz edip
onun tedavisini gerçekl eş tirm ek için kullanılır.

276
21. YÜZYIL METAFiZ iK SAVAŞLA RI

"Hipnozla beyin yıkamak mümkün müdür?"

Hipnoz bilimsel bir yönteındir. Kiş i hipnotik uykuya geç-


tiğind e vücut ve beyin u yur, fakat terapistle, kişi arasında se-
çid bir a lgı la m a alı şve ri ş i kana lı açılu. Böylece ki şi yönlen-
dirilir, dü şünce leri, duygula rı değiştiıil ebilir. Psikiyatride has-
talıklı dü ş ün cel e ri yok ehnek, sağlıklı düşün cel er kazandır­
mak, ego gücünü arttırm ak için bu yöntemi kullanıyoru z .
Her bilimsel yöntem gibi h.ipnozd a gösteıi malzemesi veya
siyasi amaçla kull anılabilir. Hi p n ozd a ilk şa rt iki ta rafın bir-
birine güvenmesidir. Daha sonra konsantrasyon gücü a rtı­
rılır, u ygun telkinde bulun ulan kiş i geçmi ş ine götürülebilir,
beyni y ıka n ab ilir, ya n lış şeylere inandm labilir. Ancak ki şi­
ye hipnozd a iste m edi ği şey i ya phra m azsını z. Bazı ki şil e r tel-
kine çok ya t k ındır, kolaylıkl a g irerler. Fakat obsesif ve pa-
rcı nu iu c.l e ııil en g ü ve ıı S i L. öL.e lli ğ i faL. I cı o lan ki ş il e ri hi p no tik
tra nsa geçirm ek çok güçtür.

"Elektromanyetik etkiJeme mümkün müdür?"

Evren "Radiant Enerji'' denilen yayılan bir enerjiden olu-


şur, gözümüzle gördüğümü z s pektrum bir dalga boyudur.
Morötesi ve kızılötesi dalga boylan gözümüzle görülmez. An-
cak röntgen filmlerind en, termal kaıneralara, yeraltı s u
ha vza harita]anna kadar birçok alanda kullanılır. Her elek-
trik kaynağı bir radyasyon neşreder. Baz ı radyasyonlar iyon-
lama yaparak hücre ölüroJerine yol açar. Hidrojen atomu fre-
kansına uygun mikrodalga ile MR gibi beyin Tomografile-
ri çekilir. Mikrodalga fırınlarda ı şınların carru geçerek tabak
içindeki suyubuharlaştud1ğını biliyoruz.

277
ALi BEKTAN

"E lektroınanyetik enerjinin


biyolojik bilimlerde kulla-
nılması yeni bir gelişme midir"?

Bugün ps iki ya tride beynin üretti ği sinya lleri kayded e-


rek beyin fonksiy onel görüntü lernesi ya pıJabilmektedir. Kla-
sik EEC'nin bilgisayar devriminden sonra analog sinyal-
Ierin sayısalla ş tırılma sı ile bey in h a ritası çı kanlı yor. Bey-
nin h asta lıklı ça lı şa n a l anlarını görüntül eyebili yoruz. Tanı
ve tedaviy i güçlendirmek için işe yarayan bir yöntemdir.
Hatta il aç tedavisinin biyoyararlı lığını h asta izle rken gör-
se ll eş tirmi ş o lu yoru z. Elektroma nyetik enerji nin tedavide
kull a nımı yeni ge li şme l erd e ndir. TMS denilen bir yöntem
ile il gili araş tı r m a l ar h alen s ürmektedir. Beynin ö n bölge-
s ine elektromanyetik uyan vererek Depresyonu tedavi etme
projesi El ektroşok tedavisine a lternatif o larak i şe yaraya-
cak g ibi gü ri.inmektedi r.

Bir Doktor, Bir Kitap ve Zihin Kontrolü

Na noteknoloji, Zihin Kon trolünde Gelinen Son Aşama


Doktor; Aidin Salih hanımefendi.Kitap; Gerçek Tıp-Yitik Ş i­
fanm İzinde-Zihin Kontrolü; kitabm son kısmınd a yayınlan­
mı ş bölüm. Bu kitabı tanıtmak için belki birçok sebeb var. Biz
sadece, '' Yitik Şifanın izind e" ve "Zihin Kontrol" terkipie-
rine nisbetle okuy ucumuzun kitabı tanıma sını istedik ... Ta-
ıutımını yaptığımız bu kitaptan özellikle son bölümü nak-
letmek istiyoruz; buyurun:
"İnsan vücudu bir elektrokimyasa l sis temdir ve artık bu
sistemi etkileyecek mekanizma tire tilmiş tir. Bu mekanizma
insanların beynindeki e1ektromanyetik dalgaların normal sey-

278
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

riru sekteye uğratabilir ve bu yolla insanların davranı ş ları­


m değiştirebilir. Belli bir zaman dahilin de insan biyo-robot
düzeyine indirilebilir." Mikroway News Dergisi'nin Editö-
rü Luis Slizen.
Bir bilgisayar, herhangi bir insanın beyin faaliyetini çö-
zümleyerek ekrana yansıtab ilir, aynı zamanda beyin faali-
yeti ni etkileyecek ve kontrol edecek dalgalar gönderebi lir.
Geçmişte, bu amaçla insaniann kafalarma elektrotlar yerleş­
tiriterek deneyler yapılmıştır. 1960'1arda hayvanlar üzerin-
de ya pılan "radyo sinyalleri ile yönlendirme deney leri" son-
radan psikologlar tarahndan Vieh1am askerlerine uygulan-
mıştır. Esir askerleriı1 kafatasına elektrotlar yerleştirilmiş, son-
ra ellerine bıçakl ar ve rilmi ş ve birbirini öldürmeye yönlen-
dirilmişlerdir.
Yıllar önce başlayan zihin kontrolüyle ilgili bu tür araş­
tırma l ar ve deneyler ara vermeden bugüne kadar ulaşmış­
tır. Ancak bu kaba metodlar, yerini artık daha ince metod-
Iara bırakmışbr; günümüzde her şey kablosuz olarak gerçek-
l eş tird ebi 1mektedir.

Beyin, Çok Yönlü Bir Kontrol Merkezidir

Beyin bütün vücut sistemlerini yönetir ve aralarında i ş­


birl i ği sağl ar. Tüm zihinsel faaliyetler, düşünceler, duygular,
fiziksel duyular ve hareketler kendilerine özgü frekanslara
sahiptir. Beş duyu organımızia al gıl adığımız her şey belirli
bir beyin faaliyeti meydana getirir. Bütün hastalıklar, dav-
ranışlar, düşünceler, duygular ve algılamalar da kendine özgü
dalga boyuna ve frekansa sahiptir. Söylediğimiz her kelime
ve aklımızdan geçirdi ğimiz her düşünce beynimizde kendi

279
ALİ BEKTAN

frekans dalgasını şeki ll endir ir. Çevremizde konuşulan her


kelimenin dalgaJan beynimize kendi frekansıyla gelir ve ter-
cihimize göre reddeditir veya yerleşebi lir. Hipnoz, aneste-
zi, bayılma, ağn veya korku anında ise beyin, o sırada çev-
rede söylenen kelimelerin da lgaianna kontrols üz o larak
açık durumdadır. Bu sebeple insan beynini yönlendirmenin
en basit şekli ameliyat esnasında beyne yerleştiri l en prog-
ramlardH. Anestezi de bir nevi hipnozdur, hatta hipnozdan
daha büyük etkiye sahiptir. Çünkü ameliyata alınan insan
bayılma, ağrı ve korkuyu ayıu anda yaşar. Ameliyat sırasın­
da söylenen her kelime beyne yerleşerek bilgisayar virüsü
gibi çalışır. Bu virüslerin sayısı ve niteliği tamamen ameliyat-
harıede bulunanların ahlakına, konuşmalanna ve konuştuk­
ları konuya bağlıdır. Onun için gelişmiş ülkelerde ameliyat
sırasında konuşmak yasaklanmışhr.

25. Kare

Sinema, televizyon veya reklam filmleri ya da her tür-


lü televizyon programı 24 kare resnıin bir saniye içinde ard
arda gelmesiyle hareketli hale gelir. insan gözü ard arda
gelen bu 24 kareyi algılarken, bunların arkasına yerleşti­
rilen 25. kareyi algılayamaz. İnsan, algıladığı kareler hak-
kında yorum yapabi lir, ondan etkilenip etki lenmemey i se-
çebilir. İn san gözünün algılayamadığı 25. kare ise kont-
rolsüz olarak beyne gider ve insan bilincine yerleşir. 25.
kare genellikle yazı şek lindedir ve bu efekt "a l gı lama dışı
uyarı cı" olarak da isi mlendirilir. 25. kare program yapım­
cıları tarafından insanlan yönlendirmede kullamlabilir. 25.
kare ile in sanları, h erhangi bir f ikre veya eyl eme, belli

280
21. YÜZYil METAFIZIK SAVAŞLARI

bir adaya oy vermeye, bir ürüne bağımlılığa ya da ba ş­


ka bir amaç doğrultusunda yönlendirerek beyinleri yö-
netmek mümkündür. Ayrıca dil öğrenme programların­
da da yaygın olarak kullanılır.
25. kare prensibi ses dalgalan vasıtasıyla teyp, CD çalar,
radyo gibi sesli cihaziarda da kullanılır. 20. yüzyılda insan
davranışlarını kontrol etmede en cazip yöntem haline ge-
len bu yöntemin temelinde insanın şuuralhna tesir etmek
va rdır.
Özel kodla şifrelenen ses kasetleıi, radyo ve televizyon ara-
Cllığıylainsanlara herhangi bir emir verilebilir ve onların bu
emir çerçevesi nde hareket etmesi sağlanabilir. Kişi, kasetten
veya CD' den, ilahiler ve Kuran-ı Kerim dahil herhangi bir-
şey dinlerken veya televizyon seyrederken, seslerde ve gö-
rüntülerde tehlikeli bir buyruk gizlenmişse, bunun şuural­
tına ineligini fark edemez.

Zihin Kontrolünde Renk, Ses ve Şekillerin


Birlikte Kullanılmas ı

Renklerin insan psikolojisinde ne kadar etkili olduğu yıl­


l ardır bilinmektedir. Örneğin kırmızı, turuncu ve sannın u ya-
ncı, mavi ve morun sakinl eştirici , yeşi l in ise uyum sağlayı­
c ı etkileri vardır. Renklerin, seslerin ve şekillerin tek tek
veya birlikte, belli bir düzende, belli bir sırayla ve hızla
hareket ettirilmesiyle insanların, özellikle çocukların
beynini kontrol alhna almak mümkündür. Bu prensiple ren-
kli lekeler, sesler ve geometrik şekiller 25. kareye yerleştiri­
lerek "V-666" virüsü üretilmiştir. 666, Hıristiyanlıkta "antich-
rist" yani "deccal" i sembolize eder.

281
ALi BEKTAN

Bu viıiis bilgisayar kullanıasma çok büyük bir kuvvet-


le etki edebilir. İlk önce belli bir amaçla düzenlenmiş renk
lekeleri ki burtlar şekiller içine yerleştirildiği zaman daha da
etkili olabilir, sesler ve görüntüler kullanıcıyı hipnotize
eder. Sonra şekillerin ve renkJerin programlanan düzene göre
değişt irilmesi kalp ritmini ve tansiyonu kontrol altına alır,
hastalığa hatta ölüme götürebilir. 1999 y ılında sadece Rus-
ya' da, bilgisayar kullanıcıları a rasında bu şekilde gerçekle-
şen, 46 ölüm vakası tesbit edilmiştir. Japonya'da 1 Aralık
1997'de "Pokemon" çizgi filmini izleyen 700 çocukepilep-
si nöbetleri ile hasta ne ye getir ilmi ştir. Bu "televizyon epi-
demisi" ne, kırmızı ışığın saniyede 10 ila 3030 defa kesinti-
ler halinde veri lm esi yol açmıştır.
Kesintiler halinde hı zla geçen kırmızı ışık ilk önce beyin
damarlannda spazm, sonra da bayılına, kasılına ve boğul­
ma hissine sebep olrnu:;; tur.
Bu tür efektler vasıtasıyla ''psikotron" silahlar Liretilınek­
te, televizyon ekranı ve bilgisayar monitörü aracılığıyla kul-
lanı lmaktadır.

Psikolojik Savaşta Müzik-Koku İkilisinin Kullanımı

İnsanın si nir sistemi elektro-kimyasal sinyallerle çalışır.


Bu sebepten beynin düşüncesini yöneten ve etkileyen elek-
tro-kimyasal sinyaJlerin üı-etiminde, besinler, su ve solunum
yoluyla vücuda alınan ve beyne ulaşan maddeler çok
önemlidir. İnsa n bedenüü, aklını ve ruhunu etkilemek iç.in
bir takım ritüeller, yiyecekler, içecekler ve kokular ezelden
bugüne kadar kullanılmıştır ve bugünden ebede kadar da
kuUamlacaktı r.

282
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Dikkat ettiysenjz bugünkü uçaklarda m üşteri l er kokulu


müziklerle karşılanıyor. Bu garip müzjk ve koku dağıtımı si-
nemalarda, asansörlerde, otobüslerde ve büyük mağazalar­
da da kullamlmaya başl anuştır. Bu, gl obalJeşen dünyanm bir
nimeti ve konforun bir parçası şeklinde sunulmaktadır. Fa-
kat müzik-koku ikilisinin psikolojik s ava ş s ilahl a rınd a n
biri olduğun u çok az kişi bilmektedir. Bu fenomen e "psi-
kotropik etki" denmektedir. Psikotropik etki, tıbbi ilaç ve
katkı maddeleri vasıtasıyla insan psikolojisini etkileyerek,
on a ya pmak istemedi ği eylemi yaptırm a ktır.
Kimyasal maddelerin yiyecek endüshisinde yoğun bir şe­
kilde kulJanım ı 1940'larda başlamJştır. O zamanlar çoğu do-
ğal kaynaklı olan kimyasal maddelerin kullanım miktan kısa
sürede dünya çapında yılda 7 milyon tona kadar ulaşmı ş­
tır. O za man bir kaç bin çeş it kjınyasal madde kul l anılmak­
taydı. Bugün ise milyonlarca ton ve yaklaşık 100 000 çeşit kim-
yasal madd e, ilaç, gıda katkı maddesi, kozmetik, vücut ba-
kım ürünleri, temizlik malzemeleri, tarım ilacı endüstrisin-
de kullanılmakta ve bu sayı her geçen yı l artmaktadır. Kat-
kı maddelerirun yoğun kullanımmdan insanların aklı ve be-
den-ruh sağlığı negatif yönde etkilenınektedir.
Bu grup etki maddeleri arasında kokuların özel bir rolü
vardır. Kokular, insan ruhunu ve psikolojisim güçlü şekilde
etkileyen faktörlerdir. Amerikalı psikiatrist A. Hirsh belli bir
kokunun insanı belli bi.r tavu ve eyleme yönlendireb i ldiği ­
nj ispatlamı ştır: Bazı mağazalarda belli bir koku yayıld ığın­
da mal satışnun yüksek seviyelere ulaştığı ve bazı kokular
koklandığında h1zla kilo verilebildiği görülmüştür. Bu ara-
da yapılan k]jnik araştırın a l ar sonucunda lavanta, papatya,
limon ve sandal ağacı kokularının en güçlü antidepre-

283
ALi BEKTA

sanlardan daha etkili olabildiği; yasemin, gül, nane ve ka-


ranfil kokularınm ise insan beyninj en sert kahveden bile faz-
la etkilediği ortaya çıkmıştır.
Günümüzde mhi gerginlikleri arhran veya nıhsal sıkın­
tıları çözen, cinsel istek veya isteksizlikleri arttıran, duygu-
sallığı güçlendiren, dişiliği kuvvetlendiren, insann1 manevi
dengesini bozan, insanda korku halleri doğuran, agresifli-
ği arhran veya azaltan çeşidi aramalar yani kokular üretil-
ıneye başlarnışhr.
Bu aramalar insan davranışlarını kontrol alhnda tuhnak
için kullanılmaktadır.
İnsan beyninde kokulara ait bilgi ledn saklandığı bir ha-
fıza merkezi vard ı r ancak onların beyin tarafından denetl-
mi mümkün değildir. Bu yüzden kokular insan psikolojisi-
nin en zayıf noktasıdır ve psikolojik savaşta kullanıma elve-
rişlidir.

Psikotronik ve Psikotropik Teknoloji

İnsan ruhunun çağımızdaki diğer bir düşmanı ise "psi-


kotronik etki" dir. Psikotronik etki, parapsikolojik ve ekstra-
sensör etkilerin diğer bir adıdır. Psikotronik etkinin en ba-
sit kullanımı hipnozcu ve ekstraserısierin müşterilerine uy-
guladığı "seans] ar" dır.
Sovyetler Birliği yıkılınadan önce Taşkent'te çeşitli kahin,
şaman, hipnozcu, medyum ve ekstrasenslerin faaJjyetlerinj
incelemek için bilimsel merkezler kurulmuştu. Bu merkez-
lerin ilgisini çeken esas şey bu insanların beyinleri tarafın­
dan üretilip yayılan elektromanyetik dalgaların (Biyolokas-
yon) müşterilerinin beyinleriru nastl yönlendireb ildiği olmuş-

284
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARJ

tur. Araştırmalar sonucunda şamanın, kullandığı davul se-


sinin dalgaları ile tedavi ettiği kiş inin beyin dalgalan ara-
s ında bir uyum oluşturduğu ve bu sırada dua okuyarak
onun beynine istediği emirleri yerleş tirdiği gözlenmiştir.
Çağımızda bu olaya "nerolinguistik programlama" denil-
mektedir.
Nerolinguistik programlama metotları kullanımının en
yaygın örneklerini, distribütör yetiştirme merkezlerinde, rap
müziğinde, reklamlarda, pek çok filmde ve televizyon
programında görmek mümkündür.
Diğer yandan Ruslar ve Amerikalılar uzaydan yere doğ­
ru holografik tasvir transferi gjbi ilginç bir proje gelişti rm iş­
lerdir. Bu holografik resimler 100-150 kilometre çapında bel-
li bir alan üzerinde görüntülenmekte ve belli amaçlara hiz-
met etmektedir. Nitekim, 1 Şubat 1993'te Somali'de, Anıeri­
kan piyadeleri üzerine Hz. İsa (a.s.)' ın 150 rnetrekare büyük-
lüğündeki çok canlı ve gerçekçi bir görüntüsü yansıt ılmı ş­
tır. Askerler bundan güçlü bir şeki ld e etkilenmiş ve diz çö-
kerek ağlamaya başlamışlardu.
Rusyalı eksperlerin fikrine göre bu tür Psikotron silahJar,
Amerikan ordusunun "barış misyonu!" ile bulunduğu ülke-
lerde kullamlabilir. Örneğin, [rak veya başka bir işgal altın­
daki ülkede, direnişçilere savaşmaktan vazgeçmeleıiıu telkin
eden şehitterin holografik görüntüleri gökyüzünü sarabilir.
Bilim adamlarına göre, psikotronjk ve psikotropik tekno-
loji, atom bombasından daha tehlikelidir. Onlara göre bu tek-
noloji, insanlardan her emri yerine getiren "zombiler üret-
me teknolojisi" dir. Bu, sadece bir kişiye ya da küçük bir gru-
ba değil, bir etnik gruba veya bir topluma karşı kullanılabile­
cek çapta bir teknolojidir.

285
ALİ BEKTAN

Bu dehşetli araştırmaları yapan bilim adamlarının or-


tak kanaatine göre Psikotropik ve Psikotronik silahların
etkisinden korunabilenler yalnız inanç sahipleridir.
inanan insaru ne hjpnoz, ne de elektromanyetik da lga ile
kontrol altmaalmak mümkün değildir. Bu çarpıcı fenomen,
bütün araştırmalarda ve denemelerde ya lın bir şekild e or-
taya çıkmaktadır. Örneğin bu denemelerden bi1·inde hipnoz
altındaki bi r adama birisini öld ürme emri veri lmi ş, ancak
adam tam bıçağı saplayacakken koliuna kramp girmiştir. De-
mek ki, katil olmayan, etki a ltınd a da öldü rmez, hara mdan
kend ini koruya n harama ya kl aşa m az, ya l a n c ı o lmayan ya-
lan söyleyemez, hain olmayan ihanet edemez, imanlı insan
küfredemez.
"Gerçek şu ki; şeyta nm, inanan ve yalnız Rablerine te-
vekkill eden kimseler üzerinde bir hakimiyeti yoktur. Ş ey­
tanın hakimiyeti, sadece onu dost edint:nler ve Allah'a or-
tak koşanlar üzerindedir." (Na hl Suresi, 99-100)
" İnsan Genom Projesi"nde ça lı şan ünlü Amerikalı a raş­
tırınacı Dr. Colüns: "Mükemmel genetik yapın1zda 'Tamı ge-
ni' adı veril en bi r gen olduğu ortaya çıktı. Bu geni aktif o l-
mayanlann inançsız o lduğunu tesbit ettik. Fakat şimdi ye ka-
d ar yaptığ ımız a raş tumalarda . 'Tam ı gen.i'nin aktif hale gel-
mesinj sağla ya n dı ş bir etken bu l a madık. Ne çevrede olan
değiş iklikler ne de kalıtsa l ned enler 'Ta nrı Geni'nin üzerin-
d e etkili olmuyor. Tanrı Geninin mucizevi bir şe kilde aktif
hale gelerek insanlarda inanç olgusunu meydana getirdiği­
ni dü şünüyoruz" şeklinde bir açıklama yaptı.
Yani ancak Allah'ın is teğiy l e inanç geni aktif olabilir. Ayru
şe kilde sadece Allah (c.c.) aktif inanç genini inaktif hale ge-
çirebilir.

286
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR!

"Allah dilediğini saptırır, dilediğine de hidayet verir.


O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir." (İb­
rahim Suresi, 4)
Bu su re bize AJlah' ın mutlak gücünün karşısında hiçbir zi-
h.in kontrolü gücününetkili olamayacağı görülüyor. İnançla­
nn1Zl kaybetmeyiniz . Yıllardır yapbğım araşbrmaJar bunu bana
göstermektedü. inancı zayıf olanlar ne yazık ki bu savaşı kay-
betmektedi r. İslam Dünyası bilime sırt çevirmeseydi, bu tür
müdahalelere karşı daha rahat karşı koyabilirlerdi. Ne yazık
ki insanlarm maddi hırsi arı yüzünden bu güçler zayıflayıp yok
ediyor. Sonuç İslam ülkelerinin bugünki peri şanlığı en iyi ör-
nektir. Yönetimi eline geçirenleri ise iktidarda kalabilmek için
yapmadıklan zulümde Arap Bahan yaşayan ülkelerde görül-
dü. Acaba bu iktidardan indiri1en eski !iderler, zihin kontro-
lü hü cumlarma maruz kalmış olabilirler mi? Büyük ihtimal-
le o lmuş l ardır. MetafizikSavaşiann ne kadar önemli oldugu-
nu bir de şu yönden düşünün; önemli bir Arap ülkesinin li-
deri iktidarda ve zih.in kontrolü saidmsı yapan ülkenin men-
faatleri için elinden gelen her şey i yapıyor. O ülkenin siyasi
veya ekonomik baskıya ihtiyac kalır nu? Kalmaz. İşte olay bu-
dur. Sessiz ve derinden gidilerek gerçekleşen bir çalışma, üs-
telik başa rıs ı da kesin oluyor.

Kaynak: Furkan Dergisi, Nisan 2008

287
ÇİN'DEKi Yİ-KİNG METODU

inliler Dünya üzerinde Türkler ile beraber yaşayan en eski


uygarlıklarasahip iki milletten bir tanesidir. Çin'in giz-
1 ilgilere sahip bir geçmişi var ama bu bilgiler ortaya çıka­
nbp kullarulmıyor. BugüJ1 Dünyamn en büyük ekonomjJerin-
den biri olan Çin de bu sırlar çözülüp bilgi elde edildiğinde
Dünyanın bir numaralı uygarlığı olacağını düşünüyorum. Bun-
da Mu Kıtası'ndan kalma bilgilerin kaldığım söyleyebilirim.
Türklerin MÖ 7000-8000 Bin yıl önce Orta Asya da bugün
Çin topraklannda kalan bölgelerde inşa ettikleri Beyaz Pi-
ramitler hala sırrıru korurken, Çin Devleti bu Piramitleri araş­
hrmak isteyen arkeologlara ve bi lim adamlarına izin verme-
mektedir. Mı sır daki Piramitlerden 3 ile 4 bin yıl önce yapıl­
dığı bilinen piramitler sadece küçük bir örnektir.
Çin'in Gizli Sırları arasında yer alan Yi-King Metodu ayrı
bir gizemdir. İlk defa ortaya çıkması ve gündeme gelme-
si 1976 yılında oldu. Çin o yıl dev göktaşları ile bombalan-
dı. Büyük bir deprem o ldu yüz binlerce kişi öldü ve Mao
Tse Tung öldü. Bu olaylar Yi-King aracılığıyla Çin'de daha
önceden söylenm i şti.
Yi-King cevap veren birisine soru sormak için bir yöntem-
dir. Çin Halkı bunu çok eski devirlerden beri kullanmışhr.

288
21. YÜZYfL METAFiZiK SAVAŞLARı

"Değ i ş imler Kitabı" her durumda bir belgedir ve Konfiçyüs


bile bununla ilgilenmiştir. Yi-King belli sayıda sembollerden
ibarettir. Her sembol bir tavsiyeye karşılıktır. Ararolan tav-
siye çok karmaşık bir merasimle kura çekerek elde ediUx.
1980'lerde 50 Milyondan fazla Çinli bu sistemi kullanırken,
bu rakamın daha da artmış olabileceğini söyleyebiliriz.
Yi-King, kimsenin gerçekten yaşayıp yaşamadiğını bileme-
di ği efsanevi Pao Hsi tarafından bulundu. Diğer bir Yi-King
yarabcı sı Wen MÖ 2 yüzyılda yaşadığı için biraz daha bilini-
yor. Her biri bir tavsiyeye karşılık gelen 64 sembolü geliştir­
di. Wang Pi, ise bu buluşu MS 3 Yüzyılda sisternleştirdi. 10 Cilt-
lik bir çalışma Yi-King'e has tüm başarılı dummları numara-
lamaya yetmemişti . Japon Amiralleri Pearl Harbor'a ani hü-
cuma geçmeden önce Yi-King' e başvurmuşlardı.
1970-1975 senelerinde milyonlarca Çinli'rıin sorduğu soru
:"jyi bir Çirı vatandaşı nasıl o labilirim?" İdi. Cevap şöyle
gözüktü:"Yöneticileri bertaraf ediniz. Onlar Kötü efendi-
leridir ve Konfiçyus'un önceden gördüğü gibi, tabiat on-
lara karşıdır. Gökten taşlar düşecek. Yer sayısız kurbanlar
vererek sallanacak Mao Tse Tung ölecek ve hakimiyeti son
bulacak" Yi-King' e sorumluluk yüklerneye cesaret edeme-
yen devrin yöneticileri Konfiçyus'a karşı çok tehlikeli bir
bücuma geçtiler. Batı bu saldırıya şaştı kaldı. Ama bu sal-
d ı rılar kehanetlerin gerçekleşmesine engel olamad ı. Çin' e
önce büyük bir göktaşı düştü, ardından 27 Temmuz 1976
da deprem oldu. Ölü sayısı Milyon'u aştı. 9 Eylül1976 ta-
rihinde ise Mao öldü. Böylece kehanetler gerçekleşti. 1
Ekim' de Mao'nun karısı Chiang Chirıg iktidan tam eline ge-
çirecekken, 6 Ekim de Çu-En-Lai'nin eski rnuhanz alaym-
dan o luşturulmu ş birçok siyasi dostlarıyla birlikte tutuk-

289
ALİ BEKTAN

landı. Pekin Mao sütalesine karşı olanların eline geçti. Teng


Hsiano-Ping iktidan ele geçirdi.
Çin'deki devrim o zaman Okült'e(Gizli Biliınlere) daya-
lı dehşet verici bir psikolojik savaşhr. Kehanet ne diyordu,
başıruzdaki kötü yöneticileri değiştirin demişti. O zamandan
bu güne kadar Çin'in ekonomik alandaki başarısı, toplumu
zenginleştirmeye başlaınıştu. Dünya Ticaretinjn baş aktör-
leri arasına giren Çin deki bu değişim yıJl ar önce Yi-King ara-
cılığıyla ortaya çıkıyorsa bu sistemi ve gizli bilgilerini araş­
hrmakta fayda vard ır.
ÇinJjler bu gibi gizli bilgileri çözüp ekonomiye veya sos-
yal hayata koyduklarında dünyada bilinen çok şey in deği­
şeceğini ifade edebiliriz.

290
İNSANLARA CHIP TAKILMASI

BD'nin Florida eya letindekibir firma, d eri altın a takı­


A lacak cip için hükümete onay ba şv uru s und a bu lundu.
Applied Dig ital Solutio ns şirke tinin baş teknoloji yönetici-
si Keith Bolton, parmaklan arasmd a VeriChip adı verilen çipi
tutuyor.
Florida'd a bulunan bir teknoloji firm as ı , ABD hükümeti-
ne başvura rak, insanJann derilerinin altına yerleştiriJ erek, kim-
lik belirlem esinde kullanJlacak bir bilgisayar çipinin pazarla-
ması için onay is tedi. Havaalanl arı, nükleer santraller ve di-
ğer güvenlik öncelikli mekanl arda fayd a l a rı hızlı bir şe kild e
hissedilecek çipler, aşı l m as ı neredeyse imkan sı z bir güvenJik
sistemj sağlayacak. Ancak sivil toplum örgütleri çi pin, sivil öz-
g ürlükleri ciddi olarak s ımrlayacağı uyarısında bulunuyor.
Deri a ltına ye rleş tirilecek cipler, bilimkurgu fikirlerinden
birinjn d ah a gerçeğe görüştüğünü gösteriyor.L1san vücudu-
na cip yerleş tiri l m esim savunan lar, kola y lıkla taklit edilebi-
len kimli k kaTtJarınm ve onlarca güve nlik görevlisiyle koru-
nan mekanların, bu teknolojinin kullanımıyla birlikte tarih
olacağıru savunuyorlar. Bir pirinç tanesi büyüklüğündeki bil-
gisayar çipi ko l ay lıkla d eri altına m onte edilecek, ancak çı­
karı l m ası ve taklit edilmesi zor olacak.

291
ALi BEKTAN

Bu teknolojinin diğer kullarunı alanları da ufukta yavaş


yavaş görünüyor. Ufak bir cihaz eklenmesiyle, her hangi
bir kişinin uydular sayesinde dünya üzerindeki her hare-
ketini izlemek mümkün olabilecek, bu izleme sıras ında ki-
şinin medikal bilgHerine kadar yüzlerce detay bir veri ta-
banına aktarılabilecek. Kaçırm a olaylan ve sağ lık sorunu
olan kişilerin tıbbi destek alması g ibi konularda bu tekno-
loji çığır açacak.
Veri Chip adı verilen yeni cipin, 11 Eylül'den sonra, bi-
lim dünyas ının güvenlik sorun ları konusunda daha yoğun
çalışmasının sonuçlarınd an bir olduğuna dikkat çeken sivil
toplum örgütleri bwıunla biı·likte sivi l özgürlüklerin bu fur-
yada unutulmaması gereğine dikkat çekiyorlar.
Electronic Frontier Foundation isimli sivil toplum örgü-
tü avukatlanndan Lee Tien, "Problem, her za man bu a racın
yarın hangi amaçlar için kullamlacağını d üşünmek zorun-
da olmaktan geçiyor. Biz buna fonksion kayması diyoruz. Ön-
celeri bir araç hepimizi n iyi olduğunu kabul ettiğimiz
amaçlar için üretiliyor ve kullanılıyor, ama bir süre geçince
yavaş yavaş amacın1 aşan işlerde de kullanılmaya başlıyor"
diyerek bu teknolojinin kullanımı konus unda ge lecek için
duyduğu korkuyu dile getiriyor.

Bakanlık Onayı Bekliyor

Applied Digital firması, yakında ABD Gıda ve İlaç İda­


resi'ne yaptıkları başvurunun sonucunu yakında alnıayı um-
duklanru, onayın gelmesi durumunda ürünü, sadece gönül-
lü kişilerde kullaıulacağmı garanti eden kurumlara pazar-
layacaklarını belirtiyor.

292
21. YüZY1LMETAFİZİK SAVAŞLARl

Firmanın baş tekonoloji yetkilisi Keith Bolton, kum üze-


rine çizdikleri çizgide VeriChip'in her zaman gönüllü kul-
J anımı kuralını getirdiklerini belirterek "VeriChip'i hiç bir za-
man insanları bu ürünü kullanmaya zorlayan bir kmı.ıma ver-
meyeceğiz" diyor.
Yaklaşık on yıl önce AppJied şirketi, aynı konudaçalışan
Destran Pearing isimli bir kuruluşu satın almıştı. Bu kuru-
luş hayvaniara benzer uygulamaları uzun sürelerle gerçek-
leştirmişti. Daha çok kaybolduklarmda bulunabilmeleri
için çiftlik hayvaniarına takılan çipierin işleyiş mekanizma-
ları, bugün insanalara ta kılması düşünülenden hiç de fark-
lt değildi.
Deri altı çipierinin hayvanlarda uzun süre kullanılması­
na ve bir sorun yaşanmamasına karşın, Applied Digital'ın
aynı teknolojiyi insanlarda kullanma ka ran alması teknik de-
ğil etik nedenlere dayanıyor. Pirmartın ~on und a kararını ve-
rerek, ABD Gıda ve İlaç İdaresi'ne başvurmasının a rdında
yatan etkenlerden biri de ll Eylül sa ldınla rınd an sonra gü-
venlik konulannın zaman zaman etik sorunların önüne ge-
çerek, bu tip bir ürünün lisans alması için uygun bir zaman
o luşturması.

Nasıl Çalışıyor?

İnsan vücuduna çip takılınası işlemi kısaca şöyle çalışı­


yor: Bir şahı s ya da şirket Applied Digital şirketine başvu­
rarak 200 dolar karşılığı sa tm alı yor, ve istediği bilgileri çi pe
yükletiyor. Naklin yapılacağı kişi, pirinç tanesi büyüklüğün­
deki çipi büyük bir iğneyle deri altına yerleştirecek dokto-
runa götürüyor. Doktor yerleştirdiği çi pin oynamadığını ve

293
ALi BEKTAN

enfeksiyona yol açmadığını görmek için bir kaç hafta kont-


rol ediyor.
Çi pin, herhangi bir enerji kaynağına ihtiyacı yok, bunun
yerine deri üzerinde bir tarama aracı ça lıştırıldığında aktif
hale gelen 1 milimetre uzunluğunda manyetik bobin kulla-
nılmış. Çipin üzerindeki minyatür bir transistör de sürekli
olarak verileri iletiyor.
Tarayıcı olmadan, çip okuııamıyor. Applied Digital, çip
okuyuculan hasta nelere ve ambulans se rvislerine ücretsiz
olarak dağıtara k, bu hizmetin standart araçlar arasında yeri
olmasınJ sağ lamaya çalışıyor.

Hayır mı, Şer mi?

Henüz piyasaya çıkmamış olmasma rağmen çip ABD'de


farkiJ dini gruplardan yoğun tepki a lı yor. Teolog Terry Cuuk
kimlik belirleyici çipin "şeytanın işare ti '' olacağını savu-
narak, İncil'de dünyanın sonuna doğru insa nların belirle-
yici bir işaret takmak zorunda kalacaklarının belirtildiği­
ni hatırlatıyor.
Benzer tepkilerden çekinen Applied Digital din adamla-
rına danışarak, VeriChip'in bu tanıma uymadığını , deri al-
tında bulunan çipin, incilde tasvir ed ildiği gibi deri üstün-
de bir iz bırakrnadığınt belirten demeçler almış.

Kaynak: NTVMSNBC

294
METAFİZİK ÇALIŞMALAR
GENOM PROJESİ

end ilerini seçilmj ş insanlar ola rak gören A m erika lıl a ı~


K dünya ege m e nli ğini ellerine geçirmek için Türkle r gibi
diğer ulu sları da toptan yok e tmey i pl anlıyor. Bu am açla baş­
lahlan GENOM projesine göre önce top luml arın milli değer­
leri ortadan kaldınlıp bölünmeleri sağl anacak, sonra ta rihin
sayfalarına gömülecektir. Geçm iş y ıll a rda bütün Toton ı rk­
l a rı içinde Amerikan h a lkı, "son unda dün ya nın din ç l eş tiril ­
mes ine öncülük e tmek üzere" seçilmi ş ulus ola rak görülür-
d li. A m erika' nın y üce görevi buydu. Ta nrı Amerikan h a l kı­
nı, "d ün ya nın geli ş m es ini emane t e tti ği h alk, hakça bir ba-
rışın koruyucuları olarak atamıştl. 19lO'Iarın ABD'sinde Be-
veridge bu gö rü şleri di le ge tirmi ş ti. Bugünün ABD Ba şka­
nı Bush, "B irliğin Durumu" adb konuşma sında "Kendisinjn
y ıldız i a nn ötesinde n aldığı ilhamla dünyayı deınokratikleş­
tirme ve özgürl eştirme" görevi olduğunu söylemi ş tir.

GEN OM Projesi Neyi Amaçlar?

Genoın, ABD'nin dünyadili en büyük güç olma savaşının


en büyük silahıdır. Yakın geçmişte SSCB'nin evrensel iddiala-
rınd an ve kapitalizmin lide ri ABD'yle rekabetten çekilmesiy-

295
ALi BEKTAN

le dünya tek kutupluluğa mahkum hale gelmiştir. Neredeyse


bütün ülkelerinin günümüzde egemenlikleri, meşru.iyetleri, et-
kinlikleri ve varlıklan tek küresel güç olan ABD'ye bağıınlıdu·.
ABD' de tarihin kendisine sunduğu bu eşsiz tek güç olma
fırsatını sürekli k.ılabilmek için elinden geleni yapmaktadır.
Bu bağlamda tek küresel güç olmanm sağladı ğı stratejik, as-
keri ve politik üstünlüğünü dünyanın herhangi bir köşesin­
de tehdit edecek bir bloklaşmanın ya da bütünleşmenin or-
taya çıkmas ıru engellerneyi birinci stratejikhedef o larak al-
mıştır. Bu bakımdan bölgesel güç olabilecek ülkeleri etıuk,
SO)" dil, mezhep, ideoloji vb. yönlerden aynşhrarak güçsüz-
leştirmektir. İşte "Genom" bu amacı gerçekleştirecek çok güç-
lü ve bir o kadar da tehlikeli stratejik bir saldırı projesidir.
Bir başka deyişle Milli Devletlere yönelik ırkçı saldırıl arın baş­
langlÇ aşamasıdır. Türkiye kendi genlerini AB/ ABD / Yu-
nan/Errrıeııiperest olrrıay<ııı, kentl isin i "Düııy<ı Vcıtdnd<ışı''
değil Türk vatandaşı olarak gören fikir namusuna sahip bi-
lim adamianna emanet etmelidir. Gen araştnma l arını Tür-
kiye'ye karşı silah olarak kullanmak isteyenlere karşı ken-
di argümanlaru11 bizzat kendi bilim adamlarına hazırlatma­
lJdu·. Artık birileri bu konuda da "Değmesin mabedimirı göğ­
süne namahrem eli" demek cüretini göstermelidir.

Kaynak: Yeniçağ Gazetesi

'' İnsan Genomu Projesi"

Organizmayı oluşturmak için gerekli bilgilerin toplamı ­


na genom diyoruz. Bir diğer tarifle, bir hücredeki genetik ma-
teryalin tamamı o organizmanm genarnunu oluşturur.

296
21. YÜZYILMETAFiZIK SAVAŞLARI

Resmi olarak Ekim 1990'da başlamış olan insan genarn pro-


jesi (İGP), uluslararası niteliğe sahip olup insan kromozom-
larının fiziksel haritasının çıkarılmasını, sayısı yaklaşık
100.000 adet olarak tahmjn edilen insan genlerinin keşfedil­
mesinj ve bu sayede bu genlerin daha ileri biyolojik çalışma ­
lar için ulaşılır kılmmasını amaçlamaktadır. Günümüzde, te-
davisi henüz olanaksız 3000' den fazla genetik hastalık milyon-
larca insanın yaşamını etkilemektedir. Bu tip hastalıklardan
sorumlu genlerin yapısmın aydınlahlması ile "iş lev i bozuk"
genJer için "düzeltmelerin" yapılabileceği, hastalıklarm ön-
ceden teşhisi ve tedavisinjn mümkün hale geleceği tarhşma­
la n, bu projenin başlablmasmdaki en önemli etken olmuştur.
Genetik bilimj, 1860'larda, Gregor Mendel'in kendi yetiş­
tirdiği bezelyeler üzerine yaphğı çalışma larl a başladı. Men-
del bezelyelerin çeşitli karakterlerinin (renk, büyüklük, vb. to-
hum ve çiçek özellikleri) J aha sorıra lan "~en" olarak isimJen-
dirilecek ünitelerle belirlendiğini, bu ünitelerin kalıtım faktör-
leri olduğunu gösterdi. Bunu, genetik bilgilerin kromozom adı
verilen yapdar üzerinde taşındığının bulunması izledi.
Watson ve Crick isimli iki araştırıcının deoksiribonükle-
ik asitin (DNA' nın) yapısmı keşfetmesi, insan genarn proje-
sirlin geçtiğimi z günlerde popiller hale gelmesinden sade-
ce yarım yüzy ıl önce gerçekleşti ve bu dev buluş bugünkü
gen teknolojilerine olanak veren bir dönüm noktası oluştur­
du. 1970'lerde DNA üzerindeki belirli genlerin izole edile-
bildiği, bu genterin kesilip biçildiği ve yeniden yapılandırıl ­
dığı "genetik mühendisliği" uygulamaları başl adı.
Yine diğer bir tanımla genom, bir organizrnanın DNA'sı­
mn tamamı olup o organizmanın yaşamı boyunca tüm yapı
ve aktivitelerini belirleyecektir. Tüm bu tanJmlar, genomun

297
ALi BEKTAN

DNA materyalinden ibaret olduğunu, her iki terimin de ge-


netik materyali ifade ettiğini göstermektedir. Bu materyal, s ı kı
bir yumak halinde biçimlenerek kroınozom adm1 verdiğimiz
silindirik yapıları ol uşturur. Prokaryot adı verilen tek h ücre-
li basit canl ıl arda (bakteriler) tek bir kromozom oluşturan bu
materyal hücre içerisinde serbest iken, ökaryot aduu verdiğ i ­
miz daha ileri canlılarda (algler, mantarlar, bitkiler. hayvan-
lar, insanlar) her hüo·ede birden fazla kromozom şeklinde bu-
lunm ve bu kromozomlar özel bir kampartman olan hücre çe-
kirdeği içinde yer a l ırlar. Serbestçe açılması halinde 2 metre-
ye yaklaşan DNA molekülü, sıkı bir yumak oluşturması sa-
yesinde mikroskobik büyüklükteki hücreye sığmaktadır.
İnsan genom projesinin temel hedefi, insan genomunun
detayl ı bir fiziksel haritasım elde etrnektir. Baz çifti sayısı te-
melinde genleri n dizilimi ve aralarmdaki mesafeyi göstere-
{."ek bu haritanın elde edilmesi, ancak. DNA üzerindeki nük-
leotidlerin dizilim analizi (sekanslıına) ile mümkündüı-.
Elde edilen insan genomu referans dizisi, yeryüzünde yaşa­
yan her bireyin genom dizisine birebir uymayacakhr Örnek-
ler çok sayıda gönüllüden özel bir protokolle alınmış olup bu
örneklerden çok azı projede kullaıulmaktadı r. Örnekleri ve-
ren kjşilerin ismj saklıd ı r; dolayısı ile hem örneklerin sahip-
leri, hem de bilim adamları bu projede kullamlan DNA'ların
kimlere ait olduğunu bilmemektedirler. Kadm.lardan kan ör-
nekleri, erkeklerden ise sperm örnekleri aJmmışbr, kadınlar­
daY kromozoınu bu l unmadığından sperm örnekleri özelük-
le öneml idir. tik referans genom dizisillin o luşturulmasının
10-20 birey bazında ol acağı tahmin edilmektedir.
Fiziksel haritanın elde edilmesi için öncelikle seçilen kro-
mozoınıın çok küçük parçacı kJara aynlması, bu parçacıkla-

298
21 . YÜZYIL METAFiZ iK SAVAŞLAR I

rın ayrı dizi anali zlerinin yapılması ve elde edilen verilerin


birleştiri l mesigerekir. Bu amaçla, restriksiyon enzimleri adı
verilen ve DNA' mn belirli dizilerini tanıyıp molekülü o di-
zilerden kesen enzimler kullarul ı r. Daha sonra, elde edilen
parçacıkların daha ileriki ça hşmalarda kul larulabilmesi için
klonlanması (çok say ıd a kopyasının elde edilmesi) i ş lemi­
ne geçi lir. Farklı DNA pa rçacıklarında birbiri ile örtüşen di-
ziler belirlenrnek suretiyle kromozom boyunca uzun bir seg-
menti, hatta tüm kromozomu temsil ed en sıralı bir klonlar
koleksiyonu (konti g) elde edilir. Bu yolla elde edilen harita
"kontig harita" olarak isimlendirilir.
Gü nümü zde nükleotid dizilimi analizi için DNA çipieri-
nin kull amldığı yeni yöntemler de mevcuttur, ancak en yay-
gm olarak kullanılan yöntemde temel adımlar şunlardır: Ön-
celikle her bir kromozoın (50-250 milyon baz çifti) enzimler-
le çok d aha küçük parçacıklara (ya k.Ja? ık 500 baz çifti; Ce-
tera Genonücs'te geli ş tiril en yeni ve hı zlı yöntemde 2000-
10.000 baz çiftlik parçala rt a başlandığ ı bildirilmektedir)
bölünür. Makinelerl e yap ıl aca k olan di zi analizi için her bir
parçacığm milyarlarca kopyası gerekir. Bu nedenle parçaok-
lar bakteri hücrelerinde klonJamrlar ve çok hız !J çoğala n bak-
teril er kopya makineleri gibi bu parçacıklan çoğaltn l ar. Bu
şeki lde çoğaltılan DNA materyali, özel boyalarta muamele
ed ilerek her bir baz çeş itinin (A, T, G, ya da C) lazer ışık al-
bnda farkl1 bir renk vereceği biçimde boyamr, daha sonra par-
çacıkl a rın elektroforezleri yapılarak büyüklüklerine göre ay-
rılırlar ve bu süreçte lazer ışıru ve kamera ba zların boyan-
ma rengini kaydederek 4 renkli kromatogram oluşturulur.
Tüm bu i şlemle r insan e]jyle değil, otomatik dizi analiz ci-
ha zı kull anı larak yapılmaktadı r. Bazlar "okunduktan" son-

299
ALl BEKTAN

ra bilgisayarlar aracılığıyla dizilim analiz edilir. Katrilyon-


larca hesaplama sonucu parçacıkların dizilim bakımından
birbirleri ile örtüşen uçları yan yana getirilmek suretiyle di-
zilim yeniden düzenlenir. Analiz hataları, gen bölgeleri (in-
san genomunda bilinen fonksiyonel proteinleı; kodlayan gen-
ler, toplam genomu n sadece yaklaşık %5'i.ni oluşturmakta­
dır, geriye kalan kısım ise gen aktivitesini kontrol eden ya
da henüz fonksiyonu bilinmeyen bölgelerdir ), daha önce bi-
linen genlere ne oranda benzerlik gösterdiği, vb. belirlenir.
Her bir DNA parçası 5 kez dizilim analizinden geçmişse, elde
edilen bulgular "taslak" diziUmi oluştunır. Analiz 10 kez ya-
ptldığmda ise "fina!" dizilim (hata oraru 1 / 10.000) elde edi-
lir. Bugünkü analiz sonuç ları %90-95 doğru lu k ta bir müspet-
te analiz sonuçlandır.
Hatalar ve bazı boşluklar halen mevcuttur, yüksek kali-
teli referans dizilinlinin 2003 yılında elde ed ileceği bildiril-
mektedir. Ancak, fina! dizilimin elde edilmesi projenin ni-
hai amacı değildir; bultman genterin fonksiyonlannın ve bir-
birleriyle etkileşimini n aniaşı lması çalışmala rı sürecek,
buna paralel olarak çeşitli hastalıkların tedavisi için geni ya
da kodladığı proteini hedef alan yeni ve etkin ilaçların tasa-
rım ve denenmesine devam edilecektir (sorumlu gen in ay-
dınlatıln:uş olduğu birçok hastalık için halen bu yönde ça-
lı ş malar sürmektedir).
Proje bünyesinde robotikierin ve bilişim teknolojisinin öne-
mi özellikle not edilmelidir. Sadece insan gücü kullanılarak
projenin gerçekleşti.rilebilmesi neredeyse olanaksızdu. Ro-
bot kollan olan yüzlerce makine, aynı anda, DNA parçacık­
larınJ dizilim analizi için ince cam tüplere pompalamakta-
dır. Bunun yanı sıra, veritabanı ve yazılım geliştirme alan-

300
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARJ

larındaki ilerlemeler de bu projeye luz kazandırmıştır. Tek-


noloji ilerledikçe ve dizilim bulguları çok büyük bir hacim
tutacak şekilde biriktikçe, eldeki bilgilere sahip çıkmak, or-
ganize etmek ve bunları yorumlayabilmek için daha yanıl­
tıcı bilgi işlem kaynaklarına gereksinim olacaktır. Proje ile il-
gili tüm araştırıcıların dünyamn her yerinden dizilim bul-
gularına ulaşıp onları kullanabilmeleri, projenin başarısının
doğrudan ölçütüdi.ir. Perkin Eller, Celera Genornics için 1 mil-
yar dolar harca mı ş, en hızlı analitik cihaziarı (300 adet) ve
yüksek performansl ı s üper bilgisayar teknolojisini temin et-
miştir. Özel bir yazılım ile 80 terabay ttan fazla veri işlene­
bilmiştir. Bu nedenlerle, Celera Genornics'in gen dizilimi ana-
lizi yapan di ğe r tüm laboratuariara göre en az 3 kat daha hız­
lı ça lı şab ildiği ifade edilmektedir. Bunun vurgulanması
için, Celera l abo ratuarlarının ay lık elektrik faturasınm
60.000 dolar olduğu bel irtilmektedir. Şirket yöneticile ri, 9 ay
gibi kısa bir süre içinde etnik kökenieri farklı toplam 5 birey
için (3 kaduı, 2 erkek) 15 milyara yakın baz çiftinin diziJimi-
nin tamamlandığ ım aç ıkl amaktad ır.

Kaynak: http: 11www.geocities.com 1seon e_tartismalar 1tartismaJar1tar-


tisma_ha runyahya .hhııl

301
KUR'AN'DA QUANTUM SIRRI

Y
üzyıllar önce Kuran-ı Kerim'in geldiği çağda Quantum
fiziği ve atomaltı pa rçacıkl ar bilinmiyord u. Fakat Kura-
nı Kerim evre ninıi z i oluşturan bu temel parçacıkların isim -
Jerine ve ağırlıkianna işa ret ederek inanılmaz biı- mucize daha
se rgil e nıi ş tir. (Nötron ve Proton kelimeleri Türkçe, İngili z­
ce, Arapça ve farklı dillerde hemen hemen ay nı şekilde ya-
zılıp okunmaktadır)
Nötron kelimesini olu şturan harfler tüm Kuran-ı Kerim'de
baştan sona sad ece iki ayette geçiyor. Bunlardan birisi 18: 39
nolu ayettir (Nötron Kütlesi=1839 me) Gördüğünüz gibi hem
Nötron ismine hem de ayet num aras ıyla nötronun ağırlığına
açıkça işaret edilmektedir. Diğer binlerce ayette bu harfler yan-
yana gelmiyor fakat tam 18: 39 ayetinde Nötron kelimesi or-
taya çıkıyor o nedenle rastlantı olduğunu söyleyemeyiz.
Aynı durum Proton için de geçerlidir. Proton kelimesini
oluşturan harfler Kuran'ı Kerimde daha fazla say ıda geçi-
yor (Nötrona oran la). 18: 37 nolu ayette Proton kelimesini
oluşturan harfler soldan sağa ters biçimde yanyana geliyor.
Proton kütlesi ise ]836-1837 me arasmdadır yani 1837 me di-
yebiliJiz. Dolay ı sıy la ayetin numarası 18: 37 proton un ağır-

302
21 YÜZYLL METAFiZ1K SAVAŞLARI

Lı ğı olan 1837'ye işaret ediyor. Yani nötronda olduğu gibi pro-


tonda da ayet numaı-asıyla ağulık ayrudır.(1837 me: 1837 adet
elektron ağırlığında demektir)
Atom lan, zerreleri oluşturan bu parçaakların yazılı oldu-
ğuna zaten aşağıdaki ayet de işaret etmektedir:
" ... Rabbinden ne yerde, ne gökte zerre kadar; ondan ne
küçük, ne büyük hiçbir şey kaçmaz. BunJann hepsi apaç1k
bir kitaptadır."(Yunus 6l.ayet)

Kuantum Nedir?

Kuantum sözlük anlamı olarak "Bir dalgarun olası değer­


lerinin alt değer kümelerinden biri" anJamım taşır. İngiliz­
ce' de "Quantuın", Latince'de "Quantus" olarak kullanılan
kuantum, atom düzeyindeki, hatta atomdan daha küçük par-
çac ıkJan n fi:.c.ik. kurallarını tanıınlarnakta kullandır

Kuantum Teorisi Nedir?

Kuantum tt>orisi, bilim ve insa nlık tarihinin üzerinde en


çok kafa patlahlan ve birçok tartışmalara konu olan teorile-
rinin en başında gelmekteclir. Kuantum nedir diye soraca k
olursanız "Kuantum teorisi, atomik olaylardaki eneıjiyi aÇJk-
lamaya yarayan bir fizik teorisidir." anlamıyla karşılaşabi­
lirsiniz.

Kuantum Düşünce Nedir?

İlk defa duyanlar ve öğrenmek isteyenler için Kuantum


düşünce'nin ne olduğu hakkında bilgi verelim. Kuantum dü-

303
ALfBEKTAN

şünce; üst nitelikli bir düşünme biçimidir. Sıradan düşünce


biçimleri kendisini tekrar eden, etkisiz ve sınırlı enerjilerdir.
Değiştirme ve oluşturma güçleri yoktur. Daha çok vel-um, ku-
runtu, başıboş hayaller biçiminde akar. Oysa Kuantum
Düşünce derin düzeyde, atom a ltı alanda etki li olabilecek
tarzda bir yaratıcı düşünme biçimidir.
Özel bjr bilinç düzeyine girerek, özel olarak kurgulanmış
sözel ve imgesel oluşumları içerir.
Kuantum Dü şünce, sağ lıklı ve güçlü bir beden için de uy-
gun bir zemin ha zırlar. Bizim düşünce ve kab ull e ni şlerimi z
direkt olarak bedene etki yapa r. Bedenimiz as lınd a bir
enerji okyanusundan başka bir şey değildir. Korku, ka ygı,
öfke, suçluluk duyguları bütün hücrelerimizin beslendiği
enerjide azalmalar yo l açar.
Sözlükte Kuantum ne anlama gelmektedir?
Bir drılgarun olası rl eğE'rl erinin alt değer kümeleri nd ı:'n biri.
Kelime anlamı 'miktar' dır. *
Sonuçta, dekoherans teorisi fizikte yeni bir dönüm nok-
tası olarak kabul ediliyor. Fakat çözüm çok yakın değil. Me-
sela fizikçiler, bir ça kıl ta ş ının neden sert o ldu ğunu, s uyun
neden normal şartlarda 100 °C' de kaynadığını anlamak için
ka trilyonlarca tanecik üzerinde hesap yapmak gerektiğini söy-
lüyorlar.
Atom-alb dünyasını tarif etmek için makroskopik dünya-
da kullandığımiz bilimsel manbk ve sağd uyu yu aynıyla uyar-
lamanın doğru olmadığını, maddenin kütlesi, boy utu, dola-
yısıyla hızının ve hareket tarzuun değişmesi yl e, makroskopik
fizik kanunlarının da köklü değişikliğe u ğ radığını, daha

* http:// kuantum.nedir.com

304
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARl

doğrusu mikro-alemi anlamak için bunların kullarulamaya-


cağıru görüyoruz. Demek ki, mikro-aleme inildikçe burada-
ki san' at, mimari ve işleyiş de hassas hale gelmekte, incelmek-
te, ilahi kudret bu alemde bir başka şekilde tecelli etmektedir.
Bugünün bilim adamları laboratuarda öğrenmektedirler
ki, kamatta tek bir atom, tek bir atom içinde tek bir atom-altı
parçacık bile hesapsız ve başıboş değildir. Maddenin künhün-
deki kudret cilvesinin ihtişamını gördüğümüzde, Allah' ın her
an herşeyi kendi takdiriyle var kılıp idare ettiğine, kamatta
O'nun ilim, kudret ve hakimiyetinin tecelli alanı dışmda kü-
çük bir yerin ve anın bile kalmadığına olan inanarruz teyit olu-
nuyor. Geçmişte ve bugün Bab'nın düşünce dünyasında bel-
li bir ağırlığı olan ''Tanrı her şeyi yarattı sonra kendi haline bı­
rakh, O detaylara karışmaz ve tabiata müdahale etmez" şek­
lindeki çarp ık anlayış, yine Bah üniversitelerinde gerçekleş­
tirilen çalışmalar l a yerini, tam ve külll tevhit hakikatinin gö-
rü 1m esine, yüksek tevhit inancının gelişmesine müsait bir ze-
mine bırakıyor. Son söz: bilimler geli ştikçe tevhit hakikati ken-
dini daha parlak bir şekilde gösteriyor ve gösterecek.

Kaynaklar

-H. Guillemot, "Comment la Matiere Devient Reelle", Science & Vi e,


Fevrier, n" 977, Paris 1999.
-O. Lindley, "Quantum World", New Scientist's Gujde, Reed Business
Information. London 1998.
- P. Yam, "Bringing Schrörunger's Cat to Life", Scientific American, June,
v. 276, n" 6, New York 1997.

305
PSİŞİK iSTiHBARAT VE TÜRKİYE

Ps işik is tihba rat' ın gizemli dünyası ve cinler] e terörist


kovalama operasyonları yapıldı mı?

GB ve MOSSAD' m ilk kez önemini keşfedip büyük büt-


K çeler ayırdığı,ClA'nın da 1950'1erden itibaren büyük
önem verdigi hipnotizmaoperasyonları Türkiye'de hangi gü-
verdik birimtarafından na s ıl uy gulandı?
İş te; bir güvenlik bürokrahnın d ud ak ıs ırtacak "cinlerle
terörist aviama operasyonu".
İşte tüm ayrıntılar:
Fizik ötesi olaylarla ilgilenen, bunu yaparken 'ruh'u, ' in-
san psikolojisi'nin ötesindeki olaylarıinceleyen bilim dalıdır.
Bir başka ifadeyle para psikoloji; Bizdeki mahalle aralannda
buJLman 'muskaave 'cinci'lerin yapmaya çalıştıklan işin, a.ka-
demik-tekruk düzeye uyarlanmış ve bilim adamları tarafm-
dan incelenmesidir. ABD ve Avrupa'daki üniversitelerde pa-
rapsikolojinin bilimselkürs üleri bile var. Örneğin; Alman-
ya'daki Humbold Üniversitesi'ndekibölüm, İngiltere'deki
British School of Hypnossis, yani Hipnoz Okulu. Buralarda
yetenekli insanlar incelenir ve bilgHeri ölçülür. Sonrasında

306
21. YÜZYIL METAFLZ İ K SAVAŞLA RI

da bu kişilerin nerelerde kullanılacağına karar verilir. Med-


y umlar da bu çalışma l arda yer a lır.
Türkiye'deki YÖK zihniyeti, 'kıl'la 'tüy'le 'örtü'ile 'bez'le-
uğraşadursun elin oğlu, bu işin önemini yüzyıLlar önce kav-
ramı ş vebir hayli de yol almış. Evet; parapsikoloji, öyle 'de-
dikoducumahalle kanları'nın meraklarını gideren ve 'cin
çarpmışlarıdüzeltecek formülleriri arandığı bir uğraşı değil,
başlıba şına 'istihbarat ve terörle mücadele' aracı olarak kul-
J anılanbir 'bilim dalı'bugün ...
Evet; konumuz Psişik istihbarat...

Dünyanın İlk Hipnoz Okulu'nu Lenin Açmış

Dünyada ilk hipnoz okulunu 1920'lerd e Viladimir İliç


Uliyanov Leninaçmış KCB için ... Büyük Bolşevik ihtilali'nin
liderlerinden olan Lenin, bu okulu rejim mubcıliflerine kar-
ş ı 'istihbarat', 'güvenlik ve 'psikolojik işkence'amaçh ku l-
lanmı ştır. O y ıllarda zaten Avrupa' da ve Amerika' da bir
Medyumluk modası başlamıştı. Öbür dünyadaki ruhlar-
la konuşup onlardan bilgi almak büy ük bir merak konu-
suydu . Bu arada medyumların sah teleri de türemi şti. in-
sa nların bu zaa fından yara riamyord u. Bu olay l arın ardın­
dan Parapsikoloji ortaya çıkh. 1930 'da Profesör Doktor }o-
se ph Rhine Duke ÜniversHesi'ne gelip çalışmalara başla­
dı. Binlerce öğrenci nin aras ından 3 tane yetenekli genç bul-
du ve geleceği bilme deneylerini yaptı. Daha sonra kendi-
sine Zenner Kartlarını bulan Doktor Zenner ka tıldı. 1943
yılına geldiğinde sonuçlan açıkladığında Ruh'un gücü ol-
duğunu ve maddeye etki e d ebildi ğini ileri s ürdü. Rapor
bi lim dünyas ınd a sert t artışma l ara neden o ldu. O s ıra lar-

307
ALi BEKTAN

da 2. Dünya Savaşı vardı. Önemli olan Amerika ve Avru-


pa'nı n Almanya ile Japonya'yı yenip savaş ı kazanmalarıy­
dı. Savaş bittikten sonra Amerikan Devleti bu konuya önem
verdi. QA gizli deneylere başladı. Binlerce kobay insan kul-
lamldı. Sonuçta Parapsikoloji bilim dünyasında 1960 yılın­
da kabul edildi. Üniversitelerde kürsüleri kuruldu. Bugün-
lere geld i ve hala da devam ediliyor.

Rusya'daki çalışma l ar

Sovyetler Birliği'nin Nobel ödüllü büyük bilim adamı


veyazarlarından Aleksandır Soljenitsin, sürgün yeri Gu-
lag TakımAdaları'nda, hipnoz yöntemlerini kullanan
KGB ajanlarıncasorgulanmış. 'Rejim muhalifi'muamele-
sine tabi tutulan Soljenitsin, 'Gulag Takım Adaları'adlı ese-
rinde hipnoz okulunu ve KGB ajanlal'ln ın lekniklerini ay-
rıntılarıyla aJllatmış . Soljenitsin'e göre KGB ajanları, insan-
ları hipnoz yöntemiyle sorgu l amışlar vetatınin edici so-
nuçlar da a lmı ş lar.
ABD de Rusya'dan tam SO y ıJ kadar soma parapsikolo-
jiyi "istihbarat" çalışmalarda kullanmayı akı l edeb ilmi ştir.
Ruslar 1900'lerin başlarından bu yana, Yahudiler ise bir dev-
let sahibi old uktan, yani 1940'h yılların sonlarında n itibaren
psişik İstihbarata büyük önem vermişlerd ir. Peki ya Türki-
ye'de? Bizim üniversitelerimiz, insanların kafalarının içiy-
le, bilimsel aktivitesiyle ilgilenmek yerine kafasının dı ş ı y la,
ideolojik saplanhlar ve ön yargılarla, yasakçılıkla zaman kay-
bettiklerinden olacak bugüne değin PARAPSiKOLOJi KÜR-
SÜSÜ kurmayıakıl edememiş durumdalar.

308
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARı

Rus İç istihbarat Örgütü'nün 12 milyon rublelik bütçe-


si zihin kontrol op erasy onları için ayrıldı .

"Mançtırya Kobayı" olarak popülerlik kazanan "zihin


kontroloperasyonları" da "hipnoz" ve "parapsikoloji"n.in ile-
ri adımlan olarak CIA, MOSSAD ve diğer büyük istihbarat
örgütlerinin büyük bütçeler ayırdıkiarı konu lann başında ge-
liyor bugün. Birkaç güncel rakam vereJjm international He-
ra Id Tribune'e göre; Rusya İç istihbarat Örgütü FSB, Para-
pisokolojik yöntemlerle istihbarat elde edebilmek için 12 mil-
yonrub le bütçe ayırmış. Ruslar soğuk savaş döneminde bu
işe çok önem vermişler ve Orta Asya'daki Türk Cumhuri-
yetlerini gezerek Cinci Hocaları toplamışlardu. Bu kişileri
Moskova'ya götürerek, gizli bilgileri veya Rusya daki Ame-
rikan Ajanlarınm tespiti i ş inde kullandılar. Başarılı olup ol-
ı ncıdıklan onların arşivleri_nde clurtncıktad ı r.
Rusların rakibi CJA'de boş durmamış ve medyumlara
önemli bilgiler vermeleri karşılığında 5,5 milyon dolar öde-
me yapmaktadu. The Washington Post'a göre CIA, her yıl
medyumlara bu parayı öderken acaba paranın karşılığlru ala-
biliyor mu? Almıyor mu?

309
TÜRKİYE TEDBİR ALIYOR MU?

eki bizim istihbarat ve g ü venli k birimlerimiz n e ya pı ­


P yor? Bu işin öneminjn farkındalar ıru? Gü venlik birim-
lerimiz in bu konuya 1970'li yıllardan itibaren ilg i duym a-
ya başladıklarını ve ça lı ş m a ların bireysel çaba larla g ünd e-
me ge ldi ğin i belirtelim .. Ancak bireysel çaba l a rın ku-
ruınsa l l aş ıp kurumsaliaşmadığını b ilemi yoruz ş imdilik.
Çok say ıd a 'cin'i kontrol etme yetis ine sa hip N. adlı bir d ev-
le t görevlis i, 12 M art ve 12 Ey lül dön eml e rind e 'is tihba-
ra t've ' terörl e mücad ele' areıcı olarak bu yete n eğ ind e n çok
fay d a l anmış. Yönl e ndirdi ğ i' cin' leri vas ıtas ı y la birçok 'eli
ka nlı katil'in, ' teröris t' in ve ' rejim düşmanı'n ın yerlerini
tespit edip imha edilmelerini sağlamı ş . Bi zza t anla tanla-
rın ya lancıs ıyım; Gü venlik güçlerinin bir türlü e le geçire-
mediği birçoka zılı terörist,' cin' le rden y ardım alan bu üs-
tün yetenekli " devlet görevlisi"nin ça baları yla ele geçiri-
l eb ilmi ş . Bu üs tün meziyetlere sa hip dev let görev lisi, bi-
reysel çabalarla yetinmeyip kendisi gibi' cin'lerle irtibat ku-
rabilecek ruh yapısına sahip 'güvenlik görevlis i' birkaç mes-
l ektaşını daha bulup buluş turup bir m asa etrafınd a topla-
mı ş . 'Voltran'ı oluşturalım' d erees ine o arkadaşl arıyla

310
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RI

'güç birliği' ya pıp, 'eli kanlı bebek katillerinin' peşine 'is-


tihbaratçı cinlerin i' salıvermiş ve başarılı sonuçlar almı ş .
Bu bireysel çabalar, çalışmalar sonradan kurum sa llaşmış
mı, orası bilinmiyor. Gün gelir devletin gizli arşivleri açık­
l anırsa, parapsikolojik yöntemlerin kurumsal bazda da kul-
lanılıp kullanılmadığı ortaya çıkacaktır.

Genelkurmay, gelişm eleri yakından izliyor

Umarız, y ukarıda sözünü ettiğimiz 'devlet görevlisi'nin


çaba lan bireysel bazd a ka lmamışt ır. Çünkü; ile ri gö rü ş tü
güvenlik bürokratlarımız bu konuya ciddi biçimde parmak
bas mı ş l ar vakti za manınd a . E m e kli Kurına y Albay Baha
Ka dı oğlu, Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde yayımlanan bir ma-
ka lesinde bu si la hl a rl a il g ili bakınız n e l ersöy l em i ş:"Tür­
k.iye 1977' 1i yı ll ar içinde beyin kon tml yön t eın l erinin
harpşeklinde uygulandığı ve bunun korkunç kabu s unun
yaşandığı bir ülkeolmuştıır. Bu görünmez harbin gelecek
y ıll arda da devam ed ecektir. Ya l nı zca fi z iki tedbirlerle ö n-
lenmesi mümkün görü lme mektedir. Alınacak tedbirleri öğ­
renmek için en kısa zamanda parapsikolojik ça l ışına lara
girm ek m ecb uri yetindeyiz ."
Ü nive rs itele rimizin birkaç akademisyen dışında bu ko-
nuya duyarsı zo lduklarını ifade e tmiştik. Yüksek öğretim ku-
rumlanmızın açığını sivil toplum örgütler i kapabyor. 14-15
Mayıs 2005 tarihleri arasında Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi
Sa rayı'nda 1. Uluslar ara s ı Parapsikoloji Konferansı düzen-
ledi. Mesela: Duyu Dış ı Algılamalar, Ölüm ve Ötesi ve Ener-
ji Çalışn1a l arı ana konu başlıklarıy dı bu konferansın ... Doğa
üstü olaylara bilim ı şığında cevaplar arayan organizasyonun

311
ALi BEKTAN

ev sahibi, BiLYAY Vakfı'nın başkanı Tarık Işıkdal'ın sözleri


kayda değerdi: "Parapsikoloji konusunda şu anda Türki-
ye' deki akademilerde geçmişte yapılmış birkaç çalışmanın
dışında pek kayda değer bir çalışma yok. Çahşmalar genel-
likle vakıf-demek bünyesinde sürdürülmüş. Umuyoruzki bu
konferanstan sonra daha geniş çapta, daha olgun bir vazi-
yetteyurdumuza yayıl:r".

312
ABD RUSYA'NIN 50 YIL GERİSİNDE

e gariptir ki materyalist ilkelere sıkı sıkıya bağlı görü-


N nen Sovyetler Birliği, Bablı istihbarat örgütlerine çok saç-
ma gelen psişik ve parapsikolojiyle ilgili konulara büyük
önem veriyordu. Ve son olarak;
ikinci Dünya Savaşı boyunca İngiltere Kraliyet Donanma-
s ı 'na bağlı olan Donanma Gizli Servisi Direktörlüğü yapan
daha sonra gazeteciliktekarar kılan Richard Deacan'un ka-
leme aldığı "İsra il Gizli Servisi" adlı eserde psişik istihbara-
hn tarihi gel i şimine ilişkin oldukça Kriminal bilgiler yer al-
makta. 1993'te Anahtar Kitaplar Yayınevi'nce Türkçe'ye ka-
zandırıl an kitaptan çarpıcı ay rınhlar:
"Parapsikoloji ile ilgilenen bilim adamları, sihirbazlar hat-
ta amatörler bile Bulgar, Romen, Çek veya Rus olmalarına
bakılmaksızm örgüt içine alınıyorlardı. Öte yandan diğer ül-
kelerin de bu konuya ilgilenip ilgilenmedikleri, ilgileniyor-
sa ilgi derecelerinin ne olduğunu öğrenmek ve gelişmeleri
takip etmek KGB'nin temel görevleriarasında yer alıyordu.
Ancak B ahlı ülkeler böyle bir girişimi kuşkuy l a karşılıyor,
hatta inanmayarak ret bile ediyorlardı . Gerçeği söylemek ge-
rekirse bu tür konuların istihbarat alanında kullarulmasın­
da ABD, Sovyetlerin en az SO yıl gerisindedir. Ancak İsrail

313
ALi BEKTAN

ve Çin konunun önemini kavrarruş ve u lusa l güvenlikleri-


n in korunmas ın da kullanmaya baş l am ı şlardır. Rusya' nın
KGS'si ile İsrail'in MOSSAD' ı uzun y ı lla r bu alanda b irbir-
lerine karşı büyük bir savaş verdiler."
Ve öneınli bir hadise:
1976 yılının 21 Aralık günü Sovyet yetkili ler Moskova'da
üç gündüı· devam eden Yahudi Kültürü hakkındaki Sempoz-
yumunu basaTak dağıthlar. 45 Yahudi 'elebaşı' kabul edili p tu-
tuklandı. KGB tarafından ba~latılan araşhrmada Sempozyu-
mu organjze eden on üçüyerlin tamamı suçlu bulundu. Ay-
rıca belli başlı büyük Rus kentlerinde çok sayıda Yahudi tu-
tuklanarak hapse atıldı. Bu olaylar anında dünya basuunda
yer aldı. Ancak bir konu gözden kaçmıştı. Sempozyumda Ya-
hudi.ler tarafından hazırlanm ış konulardan bjri depara psiko-
lojinin telepati, duyu ötesi algılama ve kirli anfotoğrafçılığı ile
ilgili gelişnıelcriydi. !3u top l antıya katLiara bildiri ı:ıunnıak is-
teyen yabancıl ardan İsrailli olanlara ülkeyegelişlerinde vize-
ler konularak engeller çıkartıldı. Ayrıca başka şehirlerden ge-
len Yahudiler de Moskova'ya sokulmadılar. Sonuçta Mosko-
va dışından toplantıya sadece üç kişi katılabilmişti.

Konuyu ilk gündeme getiren bilim a damı

Rid1ard Deacan'ın anlatımJanna göre; Yahudiler psişik ko-


nularda büyük iddia sahjbiydiler. Bu sahada tamnan en eski
ve en yetenekli kişilerden birisi parapisokolji ve psişik ko-
nularda büyük araştırmalar ve deneyler yapan Stefan Osso-
wiecki idi. Ossowiecki 1877'de Rusya'da doğmuşhı. Bir süre
sonra ps i şik konularda büyük yeteneği o l duğu ortaya çıka ­
rak bir haham tarafından yetiştirildi. 192l'de Polanya'ya git-

314
21. YÜZY1L METAFiZtKSAVAŞLARI

ti. Burada psişik yeteneği ni daha da geliştirme fırsatı bula-


rak çok say ıda telepati deneyleri gerçekl eş ti rdi.

U lus lararas ı bir örgüt

Ul u s lararası Psişik Araştumalar Birliği' nin merkezi


Prag'da kurulmuş olup b aş kanı Çekoslovak Dr. Zdenek Rej-
dak idi. Birliğin di ğer ileri gelen ülkeleri Bulgaristan, İngil­
tere, Fransa, Yugoslavya, ABD ve SSCB ülkelerinden gelmiş­
lerdi. İsra il'e göre Sovyetler Birliği'nin bu birliğe katılınası­
nuı amacı, diğer ülkelerin bu konuda gelmiş olduklan da dü-
zeyi girmek ve gelişmeleıi kontrol altına almaktı. Ancak Sov-
yetler Birl iği, birlikten bu şekild e faydalanırken kend i sahip
oldukl a rını vermek konusunda pek istekli davranmıyordu.

'Ben bir ajan deği l bilim ada mı yı m'

Dr. Milan Ryzl d a bu konudaki ön emli bil im a damların­


dan biriydi. 1967 y ılına kadar Prag' d a yaşayan Ryzl, Ame-
rika'ya g id erek parapsikoloji alaı1Uıdaki çalışmalarını ora-
da s ürdürın eye başladı. Prag'da bir laboratuvar kurmuştu.
Ülkeden ayrıl madan birkaç g ün önce Çek Gizli Polisi labo-
ratuvara gelerek, ziyaret ehniş olduğu ülkelerde parapsiko-
loji konus unda neler yapıldığını kendileri ne rapor etmesi -
ni istedi. Buna karşı ilk olarak doktor şunla rı söy l emişti :
''Ben bir bilim adamıyım, casus d eğil."
Ryzl'in verdiği bilgilere göre bu konuda demir perde ü l-
keleri çok aşamalar kaydetmiş durumdaydı. Rusların Mos-
kova, Leningrad, Omsk,lrkutsk, V1adivostok, Khabarovsk ve
Sartov kentlerinde Parapsikolojik deneyierin yapı ld ı ve sü-

315
ALi BEKTAN

rekli askeri kontrol alhndatuhılu olan laboratuvarlar bulun-


makta. Sibirya'da bu konuda gizli üsler bulunuyor. Durov
Enstitüsü'nde de çok sayıda uzman, telepati ve duyu ötesi
a l gılama konulannda yoğun deneyler yapmakta lar.

Çek ordusuna el kitabı

Richard Deacon'ın verdiği bilgiye göre; İkinci Dünya Sa-


vaşı' ndanönce 1942 yılında duyu ötesi algılama alanında Çek
ordusuna yönelikbir e l kitabı hazırlanmıştı. Bu küabın ha-
zırlanmasında Yahudi araşhrmacı ve istihbaratçılann büyük
rolü olmuştu. Kitabın adı 'Geleceği Görme, Hipnotizma ve
Manyetizma' idi. Bu kitabın ha zırlanma s ında büyük emeği
geçen Yahudi 1946 yılında Çekoslovakya'dan kaçarak Viya-
na'ya geldi ve 1971 y ılında ölenekadar hayahnı İsra il dava-
sına adayarak., duyu ötesi algılı:ınıi:l ve geleceği görme konu-
sunda büyük çalışmalar da bu lundu. Özellikle kayıp insa n-
lar ve düşman ajanlarnun faaliyetleri hakkında vermiş oldu-
ğu bilgilerin kendi davasına çok büyük faydaları olmuştu .
Merhum Cumhurbaşkaru Turgut Özal'da Psişik Yetenek-
lere sahip kişilere ilgi duyan bir kişilikti. Anavatan Partisi'ni
kurmadan önce 1983 yllırun Mart ayında partiyi kurmak için
çalışmalar yaparken, yakın dostlarırun tavsiyesiyle bir med-
yum kadın ile görüştü. Şişli' deki bir aparhnanda akşam sa-
atlerinde o medyum kadın iJe görüşen Turgut Özal parti kur-
duğunda seçimlere girip giremeyeceğini ve seçimi kazamp,
kazarımayacağıru merak ediyordu. Medyum olan bu harum-
efendi Turgut Özal'abüyük kalabalıkların kendisini bir ma-
kama getireceğini söyleyerek onun seçimi kazarup başbakan
olacağını bildiriyordu. Medyum Kadın daha da ileri gide-

316
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARJ

rek o kalabalıkların onu bu makamdan da üstün bir başka


makama da getireceğini eklemişti.
Bu kehanetlerin açıklaması ise şudur; Türkiye 12 Eylül
1980' de ihtilal yapan dönemin GenelKurmay Başkanı Kenan
Evren ve Milli Güvenlik Konseyi'nin yönetimindeydi . Ülke-
yi yöneten bürokratlardan kurulu bir hükümet va rdı. Başba­
kanı Bülent Ulusu idi. 1983 Sonbaharında seçimlerin yapıla­
cağı açıklanmıştı ama Mmi Güvenlik Konseyi seçime katıla­
cak partileri ve adayları kendileri seçecekti. Turgut Özal da
bu hük ümetin ekonomiden sorumlu bakanı iken ayrılrruşh.
Mera kı ş uyd u, parti kurduğunda seçimi kazanabilecek miy-
di? İşte bu sorunun yanıtını aldı. Anavatan Partisi bir med-
yum ha nımm söyl ed i ği kehanet üzerine kurulmuş oldu.
Turgut Özal'm seçimi kazanması, başbakan olması ve Ke-
nan Evren'in aynimasınd an sonra onun yerine Cumhurbaş­
ka nı o lm nsını o tn ri h lerde kimse bilemezdi. Ancı:ık yetenek-
li ve Allah'tan gelen ihme sahip birHeri aracılığıy la bilebilir-
di. Bu gerçekl eşti. Bu medyum hanım Turgut Özal'ın vefa-
tım da bildi. Onun ölümüne kadar yakın destekçisiydi.
Medyum ha nı nun bir başka o layı da ş u olmuştu. Türki-
ye'yi ziya ret eden dönemin Amerikan Başkanı Baba Geor-
ge Bush İstanbul' a geldi. Yaklaşan Amerikan başkanlık se-
çimlerinde seçimi kazarup kazanmayacağını merak ediyor-
du. Baba Bush'un i s teğini dönemin Cumhurbaşkanı Turgut
Özal yerine getirdi. Medyumw1u davet etti. Başkan Bush' la
görüşmesinde ona seçimi kazanamayacağını söyledi. Ger-
çekten de seçim leri Bill Clinton kazandı. 2 dönem Başkan­
lık yaptı. Sonra seçimi kıl payı ile oğul Bush kazandı. İnsa­
noğlu'nun geleceği merak edip bilgi sahibi olmasının makam
ile ilgisi olmuyor. Bu duygu her insanda da vardır.

317
KEHANET VE DUA

.. .
lü Deniz ParşömenJeri'ndeki I sa i ah'ın kehanetlerinin
O yeni değerl endirme l erine gö re, Apoka lipse size ve
bana bağlı. Son iki bin y ıld aki dini liderlerin ve ge lenekle-
rin gözden kaçırdığ ı bir şey mi var? Evet, öze llikle Batı ge-
leneklerinin; 325 y ılı nda önem li miktarda bilginin açık lite-
ratürden kaldırılıp sadece gizem oku ll a rının ve seçkin pa-
pazlann elinde ka l ması ilc başl ayan mantığın duyguyu ele
geç irmiş olmasının hala acısını çekmekted ir.
Batı gelenekleri, Isaiah Parşömenlerirıde yer alan öneın­
li ilkeleri unutmaya başlad ı, bunlar bazı Doğu ve Yerli Ame-
rikc:m gelenekJerinde muhafaza edi lmi şti. 1700 y ıl önce ay-
rıldığımız anJayış noktasına geri dönmerniz için kuantum bi-
limin in akli araçlan kullanılı yo r.
Paralel evrenl er kavramı daha 1957 y ılında kabui edildi,
ve maddenin paralel hallerinin varlığımn bilimsel kanıtı ,
Beryllium, sadece 1998 yılında yayınl a ndı. Bu, bilim adamı,
öğretmen ve rehber, Gregg Braden için bu l macanın son par-
çası o lmu ş ve kehanetin fiz ik ve metafiziği arasınd aki kav-
ramsal köprüyükurmasını sağla mı ştı. Gregg Braden heye-
canlı bir kişil ik, bu iç görülerini paylaşma a teşi ile yamyor-
du. İlk kitabı Sıfır Noktasına Uyamş : Toplu İnisiyasyon, ge-

318
21 YÜZYfL METAFiZiK SAVAŞLARI

zegenin her seviyesinde -virüs mutasyonlanndan, jeolojik


afetiere ve insan bilincindeki sıçrayı şa kadar- meydana
gelmekte olan inanılmaz değişimleri açıklamaktadır. Bu da
akılJara "bu tür değişikliklerin ortasında kişisel seviyede biz
ne yapıyoruz" sorusunu getiriyor.
Gregg' in cevabı ikinci kitabında geliyor, Dünyalar Ara-
sında Yürümek - Şefkatİn Bilimi. Esenllerin öğretilerini
kullanarak, şefkatin herkes tarafından kabul edilebilir bir bi-
lim olduğunu gösteriyor. Şefka t ile kişisel ve kolektif olarak
yüzleşmekte olduğumuz sorunları aşabiliriz. Bu kitap, Ölü
Deniz Parşömenlerinden yakın zamanda tercüme edilen ya-
zılara dayanmaktadır. 2000 yı llık Ölü Deniz Parşömenleri,
1946 yılında keşfedilmişti. 8 kişibk küçük bir araştırma g ru-
bu tarafından (erişebilirli ği) kontrol edilen parşömenlerü1 sa-
dece küçük bir kısmı tercüme edi lmi ş ve yayın lanmıştır. Pa-
pi rüs, mct<ıl ve deri üzerine yazLlmış 22,000 nd ct pnrça ve par-
şömen var ancak sadece biri bütün halinde / tam olarak bu-
lunmuştur: isaiah Parşömeni.
Gregg'in 28 Martta (2000) yayınlanacak o lan üçü ncü ki-
tabı, İsiah Etkisi: Kayıp Bilim Dua ve Kehanetin Şifresini
Çözmek olarak adlanclırılmıştır. Kitap, isaiah Parşömenin
yeni bilimsel bilgilere göre değerlendirmesini içermektedir.
İkinci kitabın formatında olup doğal, savaş veya hastalık
kaynaklı gezegensel değişimlerden kaynaklanan kişisel veya
kitlesel acılara bir cevap sunmaktadır. Kolektif olarak na-
sıl biraraya gelebileceğimizi ve Isaiah Parşömeninin içer-
diği bilim ile bu mücadelelerle na sıl başa çıkabileceğimi­
zi açıklamakta.

319
ALİ BEKTAN

İsaiab parşömeni

Parşömenin bu kitabın dayandığı kısmı, kehanette bulw"l-


ma ile, özellikle bizim zan1anımız için, ikinci binytldan üçün-
cüsüne geçiş ile ilgili. Kehanet kelimes i bazıJarını rahatsız edi-
yorsa, akademisyenJer ve askeriye tarafından kullanılan şek­
li ile adlandırın: uzak görüş. Kitap, araştırmacıların parşö­
meni geleneksel değerlendirme şe killerinden radikal olarak
farklı. İsaiah, geleceğim i z ile ilgili iç görüler stınmaktadır ve
bunlar diğer Maya, Navajo, Hopi, ve Mısırlılar gibi toplum-
ların ve Nostradamus ve Edgar Cayce gibi kahinierin keha-
netleri ile paralellik taşrmaktadır. Hepsinin kehanetleri de iy i
ve kötü zaman döngüs ünü içermektedir, ancak hangisinin
ne zaman geleceğine dair bir u y uşma yok tur.
"İsaiah Parşömenini kullanmayı tercil-ı ettim çünkü bütün bu
kehruıetleri11 biz.e söylernek istediği şey lerin bir tems ilcisi oldu-
ğuna inanıyorum, ve O, ilklerden biri. Bulgulanmız, kehane t-
lerden çok, birçok afetten -salgın hastalık, kötü hava şartları ve
sav aşlardan- kaynaklanan ölürolerin görülmesidir ve sonra bun-
ların ardından huzurlu ve yumuşak hava şartlannın; uluslar ve
hükümetler arasında işbirligınin olduğu zamanlar gelmektedir.''
İsaiah Etkisinin geleneksel değerlendirmelerden ayrıldı­
ğı yer ise, araştırmaalar bu olaylarılineer olaylar olarak görm-
üştür; yani iyi zam anlardan önce kötü zamanlardan geçti-
ğim i zi görmüşlerdir.

İsai ab etkisi

1957 yılında Princeton' dan bir fizikçi, Hugh Everett m, ha-


yatlarımızda her an, eşzan1anlı olarak birçok an, ihtimal ve so-

320
21. YÜZY IL METAFiZiK SAVAŞLARI

n uç olduğunu ve bunların hayatlanmızdaki her seçim için ol-


duklaıuu ileri sürmü ştür. Hepsi aynı anda olmaktadır, biz on-
ların farkında olmasak bile. Everett bunlara paralel ihtimal-
ler adım vermiştir. Bilimkurgu bu fikre hemen alışmışhr, ve
diğerleri gibi, bilimsel gerçek olarak karutlanamamışhr.
Braden' ın İsaiah Parşömeni değerlendirmesine göre, bir-
çokihtimaLiniçinden sadece birine odaklandığunızda, bu bi-
zim re <ılite miz haline gelmektedir. Bu şu demektir: kehanet-
lerin gel eceğimizde gördükleri her bir felaket anı, şu anda
hayatlanmızda yapmakta olduğumuz seçimlerin muhtemel
so nuçları olabileceği gibi mümkün olan başka sonuçlar da
vardır. isaiah, uluslar arasında eşi görü lmemiş bir işbirliği
zan1anına girebileceğ irojzin ve savaş kelimesinin kelime ha-
.dnemizde bile o lma yab ileceğ inin mümkün o l duğunu söy-
lerken çok açıkhr. Araştırmacılar arasındaki gizem ise; na-
s ıl ulur d a binlerce y ıl önce bu kehcıııetler, tMihteki ayrıı an
için farklı ihtimall eri görebilirler.
" inanı yorum ki eski kahinler bu paralel realiteler arasm-
da geçi ş yapma konusunda usta ydılar. 2500 yıl önce sarup
oldukl arı kelimeler il e gördükleri ihtimalleri bizlere içgörü
olarak veriyorlardı. Bir ad ım ötesine gidip hayatlarımızda
hangi ihtimalierin rol oynadığını be]jrleme biliminj verdi1er.
Yeni ihtimaliere ilerlememize neden o lan seçimleri yaphğı­
mızda isaiab etkisini deneyimleriz ."

Kendi realitemizi yaratıyor muyuz, seçiyor muyuz?

"Bu nokta, ruhsal gelenekler, dinler, kuantum fiziği ve fel-


sefe arasındaki sırurlann belirsizleştiği yer. 'Yeni dü şünce'nin
yanda şları tarafından bize söylenen kendi realitemizi yarat-

321
ALi BEKTAN

bğımızdır. Kuantum bilimi ve inanıyorum ki eskiler, bu doğ­


ruya yakınd ı lar ama bu tam olarak doğru değildir. Onun ye-
rine, hayatımızdaki her an için birçok sayıda eşzamanlı ih-
timali yaşıyoruz. Onlar aslında hareketsiz ve uykudalar ta
ki biz yaptığınuz seçimler ile onları uyandırana kadar. Bü-
tün kişise l seçimleri miz, tarihte verilmiş bir zamana kolek-
tif yarutırrnz haline geliyor."
Böy lece, en korkutucu kehanetler.in habercilerine /öncü-
lerine şahitlik ediyor olsak da başka sonuçlar mevcuttur. Bir
ihtimalden diğerine nasıl geçeriz? ipuçları İ sa iab Parşömen­
lerinde.

Ölü Deniz'den Tibet'e

Anlayışımız için bel bağladığımız kutsal yazı lar, 4. Yüzyıl ­


da yok edildiğinden beri, insan ile düşüncenin, duygunun, his-
setmenin ve kozmostın arasındaki ilişkiyi kaybettik. Sonuç ola-
rak, mantı ğa da ya l ı bir toplum haline gel dik, ancak yerli ge-
lenekler bu anlayışı sakladıJar. Eseniler, zulümden kaçmak için
Kumran'ı terk ettiklerinde, bütün kütüphaneleri yanlarmda
taş ıdılar. Bazıları Bolivya ve Peru'ya gitti, ve güney Peru'da
hala aktif olan manashrlar vardır. Hopi ve Navajo gelenekle-
ri de bu yazıları onaylama ktadır. Diğerleri ise Tibet toprakla-
nndaki ınanasbrlara gitmişlerdiı~ bu yazılan sonraki jeneras-
yonlar için güvende olma s ı için oraya götürmüşlerdir.
1998 yılında Braden, bu Tibet manas brlanndan 12'sine ve
iki rabibe manashnna ziyarette bulundu ve kendisine bu kü-
tüphanelerden biri gösterildi. Tibet'li lerin Hıristiyan ve Hı­
ristiyanlık öncesi gelenekleri içeren bu kütüphanelere sade-
ce ev sahipliği yapmadıklarını, bugün bu gelenekleri devam

322
21. YÜZYI L METAFIZiK SAVAŞLA RI

ettirdiklerini de anlamaya ba şladı. Bu içsel teknolojileri, gü n-


lük hayatları ile birl eştirmiş l erd i .
"Bab ta rafınd an kaybedilen ve Tibetliler tarafından bizim
için saklanan bilgelik parçalan batının geleneksel dualann -
dan çok farklı şekildedir. Bu dua şekli, İsa i ah'm parşömerun­
de göste rdiğin e inandığını dual ardır. Bu dua şekli, bizi kuan-
tum ilkelerine bağl am aktadır, ve taıihteki anınuzm sonucu -
nun seçimine dahil olmamıza izin vermektedir.

D ua hissetmektir

Bu kitlesel dua a lışhğmuz duadan ne gibi fa rkhhklar içer-


mektedir? " Ba hsetti ği mi z dua, dini, bilimi ve mistisizmi aş­
ma k ta dır. Dünya ile ili ş kimi z in iJı sanhissi ya tı iJe tekrar bir-
l eş m esin e d aya nmaktad ı r. Ş imdi, çaresiz gözlemcile r o larak
h isse l rnek yerine, n1eyd ana gele n olay lara katı lm a fı rsa tına
sahibiz."Eseniler, bu dünyad a h aya tı nası l de n eyimi ediğimi­
z i açıkl am a k için dü şünce, hissetme, ve duygu niteliklerini
kull a nmı ş l a rdır. Duygu, bizi her gün ileriye götüren güç sis-
temidir, ve bu güç sistemi, dü şüncel e rim iz ta rafından yön-
Jendirilmedikçe bir yöne sahip d eğildirl er.
Düşünce ve duygunun birleşimi histir. Tıbetliler, kendilerini dua
için doğru hisse ulaştırmak adına kullandıklan dualar ile ilaJıiler
ve mantralar ile mudralar arasındaki ayrımı iyi yaparlar. Ve der-
ler ki dualann bir dış formu yoktur çünkü dua hissetmektir.
Bu çok ilginçtir çünkü kuantum bilimi insan hiss iy a tınm
bir kuantum sonucundan diğerine ile riediği miz yol olduğu­
nu önermektedir. Bir şekilde insan hjssiyab kişisel ve kolek-
tif olarak deney imiediğimiz sonuçlar ile ilgilidir. Şu anda eli-
mizd e olan "dua teknolojisi" dir; bize bir şeyi yaparak nas ı l

323
AL İ BEKTAN

durmadan aynı sonucu alabileceğimiz anlayı şını anlatmak-


tadır. Bu tam olarak bedenlerimizde spesifik duygu ve dü-
şünce niteliklerini yarattığımızda bulduğumuz şeydir. Bu bize
tekrar tekrar ve önceden tahmin edilebilir şekilde Isa i ah'ın
söy lediği bir duyguyu verir: bu zamanda, iyi ya da kötü, han-
gi sonucu d eneyimlemeyi na s ıl seç ti ğimiz duygus unu.

Kayıp dua şek l i

Bu his B a tı' d a kulla ndı ğımız di ğer dua şekillerind en


na-
sıl farklıdır? İlk olarak, bilinen duada bir şey istenirken, b u yeni
yöntem bizi bedenimi2de du aıruz sanki ge rçekleş miş gibi bi r
his yaratmaya davet ediyor. İmge leme le r, biz onlara hayat ver-
mediğimiz sürece güçsüzdürler ve bu hayat verme ise bu im-
gelemler zaten gerçekleşmi ş hi s ve d uygusunun gücü ile olur.
Bu d ua şe kli in andı ğımı z g ibi i şe yara rsa, fe la ke t kehane tle-
rini d eneyimieme rniz için hiç bir neden kalmaz çünkü arhk
realiteyi d eğ iş tirme kolektif gücüne sahibiz. Ancak bunu ya-
pabilmek için kitlesel d ua ile bir araya gelmeliyiz, insan duy-
gusunun gücünün a teşi ediği hissi kullanarak. Bu o kadar güç-
lü bir araç ki bazı seminerlerimizde insanlar, derin, şifa veri-
ci bir etki d eneyimleililer çünkü bu insanlar kalplerinde açı k
olan yeni ihtimalleri hissetiler ve kendilerine d eğişme izni ver-
diler. Biı· his oluşturduğumuzda, o realiteyi etkileriz ve dış dün-
ya, iç dünyarru2ın yarattıklarıru yansıtm aktadır. Hayati arımız­
da ne haline dönüştüysek, onunla deneyimlediklerimizi be-
lirleri z. Kişise l h aya tl a rınuzda ister huzuru ister korkuyu se-
çelim, dünya bize onu geri yansıhr, çünkü dünya yara h mj]-
kesini onurlandırmaktadır. Esenilerin d ediği gibi, "Huzur ol,
çünkü dünyaya ba rı şı çeken odur."

324
TÜRKİYE'DE ÇALIŞMALAR VAR MI?

ürkiye'de de ça lışan çok şükür ki bir bilgemiz var. Öm-


T rünü bu ülkede yasayan insaniann mutluluğuna ada mı ş
bir va tansever yaza rım ız, emekli olduktan sonra bilgilerini,
birikimlerini va tand aşlarıy l a payiaşabilmek için gece gün-
düz çalışan bir kmmay al bayım ı z var. Tanıyorsunuz onu: Dr.
Tahir Ta mer Kum kale.
Dr. Kum kale, Beynimizi KimJer Nas ıl Yönetiyor? adli ki-
tabında, güçlü ülkelerin ele geçi nneyi hed efled ikleri ülke-
lere ka rşı uyguladıkları psikolojik savaş yöntemlerini ve Tür-
kiye'de bu sa ldırıl a n boşa çtkarma amacıyla ya pıl an çab ş­
maları ayrınhları ile anlahyor.
Dr. Kum kale, zamanın Genelkurmay Başkanı Org.
Nurettin Ersin'in yönlendirmesi ile, Türkiye'de psikolojik
harekat çalışmalarını yönetip yönlendirecek olan Toplunı­
la İlişkiler Başkanlığı 'ıun (TIB) kurulusunda, Binbaşı Oğuz
Kalelioğl u ile birlikte ça lı şmışhr. ll Kasım 1983'te, Anaya-
sa'nın 118'inci maddesine göre 294 sayılı yasa ile kurulan
ve daha sonralan Toplumla İlişkiler Başkanlığı adını ala-
cak olan Psikolojik Harekat Teşkilatı'nın ilk başkaru, Tuğ­
general Doğan Beyazıt' h.

325
ALi BEKTAN

21 Yılhizmet görmüş ve uyguladığı Psikolojik Harekat


Planları ile ülkemize yönelik saldırıları göğüs lerniş olan teş­
kilat, AB uyum sürecind e 2003 yı lınd a kapatılmıştır.
DR. Kum Kale, Psikolojik Harekat'ın bir ülke için ne ka-
dar önemli olduğunu taze bir örnekle, "Kurtlar Vadisi
Irak" filmi örneği ile anlatıyor. Hepimizi heyecanlandı ran,
biraz da y üreğimi zi soğuttu ğu nu sandığımız bu film, aslın­
da, Türk Silahlı Kuvvetlerini güçsüz, beceriksiz gösterme-
yi hedefleyen küresel psikolojik harek~Hçılann- kendi açıla­
rından- başarılı bir uygıılamasıdır. Tü rk ordusunun 11 seç-
kin askerinin yapa madığıru Polat Alemdar ve üç arkadaşı ko-
layca becerebilmektedir! Süleymaniye'de ll seçkin askeri-
nin basma çuval geçirilmekle, ordu-millet karakterindeki in-
san ların gururu kırılmaktadır. Milletin bilinça l tındaki o
abidenin, o şahane imajın, senaryos-u ustaca kurgulanmış bir
filınle tlinamitlenrrıesi gibi, I [re:ınt Di nk' in katiJiııiıı iki ~ üv eıı­
lik mensubu arasında çekilen bayrak! ı görüntülerinin TGTR
ekranlannda tekrar gösteri lmesi, diğer televizyon kanalla-
nna bedelsiz verilmesi de aynı psiko lojik savaşın bir başka
uygulamasıdır.
İşte PSİKOLO)tK HAREKAT budur. iyi planlamp, uzman
kişilerce uygulandığında başarısı katlanarak büyümektedir.
"Derin devlet kavramıyla aslında hedef alınan, derin devlet
suçlamas ıyla milletin gözünden düşürülmek istenen birim,
Türk Silahlı Kuvvetler bünyesinde görev yapan Özel Kuv-
vetler Komutanlığı' dJl'." Genelkunnay Başkanlığı' na bağlı ola-
rak görev yapan Özel Kuvvetleı~ yapacakları çok özel görev-
ler nedeniyle, çok özel şekilde yetiştirilen seçkjn askerlerden
oluşur. "Özel Kuvvetler; ülkemizin herhangi bir düşman böl-
gesi düşman işgali altına girdiği takdirde, bu topraklarda ka-

326
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

lan Türkler tarafindan düşman kuvvetlerine karşı örgütlü ve


plan lı olarak karşı konulması ve cephe gerisinde uygulaya-
cağı gerill a eylemleri ile düşmana azami zarar verdirilmesi
için barış zamanında yapılacak hazırlıkları yürüten askeri bir
birliktir. Çok seçkin subay-astsubay ve uzman personelden
o lu şan birlik, yukarda belirttiğim ana görevi dışında, yurti-
çinde herhangi bir askeri birliğin kabiliyetini aşan özel görev-
leri de yerine getirir. Uçak kaçırmal ar, sabotajlar, anarşi ve te-
rör örgütlerine karsı düzenlenecek nokta operasyonl arında
başa n ile görev alan Özel Kuvvetler, halk arasinda 'bordo be-
reliler' olarak isim ya pnuş lardır. Bu bir]jklerde görev alma ay-
rıcalığına erişmi ş rütbeli personelin, kamuoyu nezdinde, ken-
di lerine ve ailelerine gurur verecek hakh, üstün bir yeri var-
d ır. " Özel Kuvvetler, 1200 y ıllık tarihimizin her aşa masmd a,
Cumhuriyet öncesinde de, Cumhuriyet so nrasında da, deği­
:;.ik ad ve ya pılanınalar l a, T ürk' ün y urt ed lndi g ı geniş cog-
rafyaların her parselinde etkin görevler ü s tl e nmi ş l e rdir.
Daha sonra l a rı tümen seviyesinde ö rgütlenen Özel Kuvvet-
ler, özel durumlarda savaş ma konus und a, düny anın en iyi
yetiştirilmiş askeri gücü oldugunu defalarca kamtlam ıştır. Kü-
resel gücün BOP kapsamındaki coğrafyada yapmay ı düşün­
düğü u ygulamalar önündeki en büyük engel, Türk SilahJJ
Kuvvetleri ve özellikle TSK bünyesinde görev yapan Özel
Kuvvetlerdir. Kuru lu ş amacı ve görevleri yasalarla belirlenen
Özel Ku vvetlerin, her türlü yasa dışı olaylan planlayan bir
suç örgütü olarak gösterilmesi, küresel çapta planlarmuş bir
Psikolojik Harekat' tu. Or. Kum kale, Beynimizi Kimler Na-
sı l Yönetiyorlar? adl ı kitabında, "düşmanlanınJzın bizi biz-
den iyi tanıdıklarını, bu yüzden ünü dünyaya yayılmı ş
g üçlü Türk ordusu ile çabşma riskine girmeden", kaleyi iç-

327
ALi BEKTAN

ten fethetme usullerini kullandıklarını vurgulayarak, "Bunun


da adı psikolojik savaştır" diyor.
"Aslında bu etkili ve endixekt olarak hedefe gjderek başa­
nh sonuçlar alınınası kaçınılmaz olan bu savaş şekli yeni ve
bilinmeyen bir şey değildi. Dünyanın en eski savaş metotla-
rmdan bu·i olan psikolojik savaş (psikolojik harekat) insanlık
tarihinin bilinen en eski d evirlerinden beri kullanılıyordu ve
hedefi doğrudan insan beyinleriydi." (... )"Türkiye Cumhuri-
yeti Devleti'nin kuruluş dönemlerinden başlamak üzere,
Türk halkl üzerinde acımasLZ ve sinsi psikolojik savaş taktik-
leri u ygu lanmaktadır. Toplumun bütün kesimleri bu aama-
sı z ve sinsi fakat çok tesirli savaşın etkisi alanındadır."
(... )"insanları mızın beyinleri, bilinçli şe kilde s ürdürülen
planlı ve programlı y ıkı cı propagandarun bütün sa ldınları­
na karşı koruması z buakılmışhr. Sonunda, dünyanm kendi
kendine ye tei.Jil e ıı birkaç ülkesinden biri olan, 600 yıl dün-
yaya hükmetmi ş bir dünya dev leti ol u ştura n Türk m illeti,
kendi kendini yönetemez duruma ge lmiş tir."
(... )"Dünyayı yeniden yapılandırmak için birçok proje üre-
tip bunları birbiri peşi s ıra yürürlüğe sokan küresel güçler,
bulunduğumuz coğrafyada biz im gibi potansiyele sahip güç-
lü bir ülke istememektedir."
Bu hedefin önünde en büyük engel olarak Türk Si l ahlı
Kuvvetleri görülmektedir. O nedenle, toplumu sarsan her
olumsuz gelişme, "derin devlet" suçlaması ile ordu ile iliş­
kilendirilmeye çalışı lmaktadır.
Dr. Kum kale, ordumuzu yıpratrnaya yönelik Psikolojik
Harekat'ın argümanl annı söyle özetliyor:
*Asker mafyalaşmıştır. Faili meçhul cinayetlerde parma-
ğı vardır.

328
21. YÜZYIL METAFİZİK SAVAŞLARı:

*Ordu içinde çeteler vardır ve bwılar kendi başlarına buy-


ruk illegal işler yapmaktadır.
*Bazı ordu mensuplan, kara para aklama, uyuşturucu ve
silah ticaretine bulaşmışbr. Bu işleri, ordu içindeki görevi ge-
reği olan gizli çalışan birimler, gizlilik ve dokunulmazlık ör-
tüsü a l tında yapmaktadır."
Jeo-politik konumu ve tarihsel mirası nedeniyle yasadı­
ğımız topraklar ve de bizler her zaman küresel güç olma id-
diasında olanların boy hedefi olmuşuzdur. Sbin devletçik-
ten oluşan yeni bir dünya haritası oluşturma peşinde olan-
lar, Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak için her fırsah de-
ğerlendirmek isteyeceklerdir.Neler yapılmak istendiğini, bi-
zim neler yapmamız gerektiğini bilebilmek için, Tahir Tamer
Kum kale'nin Pegasus Yayınları'nda çıkan Beynimizi Kim-
ler Nasıl Yönetiyorlar? kitabını mutlaka okuyalım.

329
MİLLİ DNA BANKASI KURULUYOR*

dalet Bakanlı ğı' nın h az ırladığı


"Türkiye Milli DN A Veri
A Bankas ı " kurulmasını ö ngören tasar ı ile, bir zam anl ar
Oktar Babuna için başlahl a n ve Türki ye'den binlerce kan ör-
neği toplanmas ını sağl aya n kampanyalar yasa klanı yor.
ABDmodeli tasanya göre, yasaya ay kırı DNAanalizi için
kan ve ben7.eri biyo lojik örnek almak, DNA ana lizi yap ın a­
ya yetkili o l madığı halde DNA analizi yapmak, "özel bir suç
tipi" haline getirildi ve yarı ya kadar ar tmlmı ş ceza öngörül-
dü. Ge li şen teknol ojiye b ağ lı olarak " k a nıt toplamak", "su ç
ve s u çlul arın takibini" daha da kola y l aş tırm ak için h azırl a ­
nan ta sa rı özetle ş unl a rı içeriyor:
DNA analizi bir s uçun o rtaya çıkarılması için mahkem e
kararı veya cumhuriyet savcı sının talima tı ile ya pıla bil ecek.
Gönüllü kişiler de isterlerseDNA anali zlerini yapbrabilecek-
le r. Toplanan analiz örnekleri yasa ile kurulacak DNA Veri
Bankası'nda saklanacak. Örneklerin kime ait o l duğu, yetki-
liler dışında bilinmeyecek ve kod numarası ile arşi vlenecek,
mahkeme kararı ile incelenebilecek.

Oycı ARMUTÇU l ANKARA/ HÜRRiYET

330
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

DNA analizini, Adli Tıp Kunımu, Jandarma Genel Kri-


mina l Dairesi ve Emniyet Genel Müdürlü ğü Kriminal Dai-
resi yapabilecek DNA Veri Bankası'nda görev yapan p erso-
nel, sır saklam akla y ükümlü olacak. Yasada öngörülen giz-
lilik kuralına uymayanlar hapisle cezalandırılacaklar.

Kaynak: http: 11 www.aksiyon.com . ır


Knn dokuları nesilden nesile geçiyor

Kandaki HLA B27, HLA DR3, HLA BS, HLA 851 gibi doku
g rupl arı soyda n soya intikal ed iyor ve biı- ırkm gen tespiti-
ni ortaya koyma açısından son d erece önemli olabi liyor. Uz-
tTta nl ara göre kan dokuları y üzde 99 o ranınd a nesilden ne-
s ile geçiyor. Türki ye'de ilk uygun kemik iliğ ini tespit edip
nakli ni gerçekleştire n ekibin içinde yer alan Meınorial Has-
tanesi immünoloji Bölümü soruml usu Prof. Or. Mahmut Ça-
rin, a rt niyetli g rupl ar ın bunu s iyasi bir malzerneye dönüş­
türcbi l eceğ ini söylüyor. Dünyanın genarn h a ritasının Ame-
rika lı lar tarafından ç ıka rıldığını belirten Ça rin, "Kan doku
grupl arı üzerinden ırki tespit yapılıyor. Türkiye ehıik köken
bakımından zengin bir üJkedir. Karadeniz'deki in.sanJarla do-
ğudakil erin doku grupl arı faı-klıdır. Burad a art niyetli olan-
lar lokal anlamda verileri etnik malzeme yapabiJi_r. Amaç or-
talığı bulandırmaktJr." diyor.
Sad ece genetik tespit değil, aynı zamanda kan dokusun-
dan hareketle, özel ilaçlar çıkarılıp hastalıklar üretilebilir. HLA
doku grupları üzerinde durulma s ı gerektiğini söyleyen
Mahmut Çarin, özel ha s talıklard an yola çıkılarak ırki anlam-
da tespite yardımcı olacak sonuçlara ulaşmamn mümkün ola-
bileceğini v urguluyo r. Örneğin, aiJevi Akdeniz ateşi Arap-
lar, Ermen iler, Yahudiler ve Türklerde ağırlıklı olarak görü-

331
ALi BEKTAN

lüyor. I-ILA BS Behçet hastalığı, BS diyabet hastalığı taşıyan


doku gruplarından.
Kanla ırk tespiti ilk olarak Hitler tarafından gerçek leş­
tirilmeye çalışıldı. Saf Alman ırkının ü s tünlüğünü ispatla-
maya çalışan Hitler, Almanlara ait kanın üstün olduğu gö-
rüşündeydi. "A" kan grubu Alınan ırkının değişmez kanı
olarak kabul ediliyordu. "B'' kan grubu Asya' da, "O" gru-
bu Afrika' da, "A" grubu Avrupa'da belirgin olarak görü-
lüyor. Türkiye'de ise "A" ve "B" kan grubu açık ara fark-
la diğer kan grupl annın önünde bulunuyor. Türkiye bu du-
rumda hem Asya hem de Avrupa kanı taşıyor. Ancak uz-
manlara göre günümüzde büyük bir karışıının varlığından
söz etmek gerekiyor.

Kaynak: http: 11www.milliyet.com.tr / 07/ 03/ 1999 haber / habOO.html

332
ZİHİN NASIL KONTROL EDİLİR


nsanlan kontrol etmenin ve rdi ği haris tamahın iç gı cık-
I la y ı c ı b askısı, eh bir de konunun 'esra reng iz' yapı sı 'zi-
hin kontro lünü' müthi ş çekici ya pmakta.Neler yo k ki bu
dosyada . Tek ke limey le tetik çekenler, h ayva nl arı silaha
dö nü ş türe nl e r, Ezoterik bilgiler, gizli servisler ve daha ne-
le r neler!
Günümüzdeki alt kolla rı birer ahtapot gibi yerküreyi sa-
ran 'psi kolojik' operasyonlar için, çok ama çok eski dipnot-
l a rı va r. Hasan Sabbah' ın Haşh aş i Tarikatı'nda, müritlerin,
h aşhaş etkisiyle intihar ve suikastlan kolayca yapmaları gibi.
Size ne ifade eder bil eıney iz, ama 'cennete' ina ndırılan Haş­
haşinler, mutlulukJa ölüme 1öldürmeye koş uyorlardı. Bu ta-
rihsel o l ay ın etkileri öyle derin oldu ki, günümüzde suikast
anl amına gelen İngilizce 'assassination' kelimesi bile 'haş­
h aşin' d en türetil di.
Amerika'nın boynuzlan ' us ta sıru' geçse de, gerçekte kö-
tülüğün kaynağı bir zamanların 'Şeytan imparatorluğu'na
gidiyor... Soğuk sava şın 'Demir perde' arkasında kalan la-
boratuarlarında, 'pis savaşlar' ın akla ziyan' zihin savaşlan'na
giden yolu açan etikette yazılı dört harf var. SSCB ... Yani, Sov-
yet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği!

333
ALi BEKTAN

Gü nümüzde bazı çok basit soruJar sorulabilir. 'İnsan zih-


ninasıl kontrol edilebi lir?' g ibi, ' Peki ama n e için?' gibi. Bi-
linen o ki, mas um bilimsel ınerakJar, kı sa sürede tehlikeli fan-
tezilere yol açabüiyor. 'Askeri, politik ve istihbarat a l anların­
da 'z ihin kontrolü' yap ılın as ı örnekleneb ili r. Niyet mas um-
du başlangıçta. Zihin kontrolü il e ha s talıkl a r tedavi edilcbi-
lirdi. A ncak 'soğuk savaş' ve deva mındaki yıllarda masumi-
yet yitirildi. Sonuç dramatik .
Konu zihin olunca, ps ikoloji ve psikiyatri ivme verm i ş.
Hemen ardından parapsikoloj.i, dinsel motifli uygulamalar,
med y umluk, duru görü, 6. his, 7. hi s, 8. his (17'ye kadar gi-
diyor), uy u ş turu cular, vücuda elektronik implantlar takılma­
s ı, enerjinin tahrip a nıacı yl a hedefl ere yöneltilmesi, radyas-
yon, duy u azaltılması, hipnoz, propaganda teknikleri, beyin
y ıka ma vb. kavrarnlar virüs g ibi yayılmış gizli merkezlerde.
Alt ba~ lıkl ar büyle u lu n ca, ı..leriııliği ve ı,:apı biliı ıı ııeye ıı bir
alana milyonlarca dolar, yüzlerce proje ayrılmasının sonuç-
lan pek iyi o lmamı ş . Bu gün hang i tehlikeyle karşı karşıya
insa nlık?' derseniz eğer...

Beatiful Mind!.. Güzel Fikir

İlk bilgilerin izi 20. y ü zy ılın ilk çeyreğine, SSCB' de, Prof.
Vassi liyev'in l930'1arda yaptığı araştır malara kadar sürüle-
bili yor. Onun ula ştığı bilgiler, 'Zihin Telkini Tecrübeleri' adı
altında 1962 yılında yayınlandı. Vassiliyev, ça lışmalarını, te-
lepati yoluyla düşüncelerin beyinler aras ınd aki nakline
yöneltmişti. Vassiliyev, ruhen has ta olan İvanovna ve Fedo-
rova isminde iki denek üzerind e ça lışmaya başlar. Denek-
lere bey in dalga lan, cilt direnci ve diğer biyolojik fonksiyon-

334
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARL

larını ölçecek aletler bağlayıp, telkinle hipnoza sokar. Önce-


leri ayrı ayrı odal.arda, sonra da uzak mesafelerde transa gi-
ren denekierin düşünce yoluyla birbirlerine gönderdikleri
mesajlar kaydedilir.
İki kadının kurşun levhalardan bile geçen telepatik zihin
dalgalarını izleyen Vassilyev, ruhi olayları mekanik gö rü şe
bağlayamayınca endişelenir. Çünkü tamıyı reddeden rejim
açısından geçerli bir açıkl ama yapma olanağı yoktur. Önce-
leri denekierin trans halini şartlı refleks o larak değerlendi­
ren Vassiliyev, değişik insanlarla deneyi tekrarlar. Sonuç ay-
nıdır. Tüm deneklerde önce şuur kaybı olur, sonra traıısa gi-
rerler. Denekler arasındaki uzaklığı 1.500 kilometreye kadar
çıkaran Vassiliyev, neticenin değişmediğini görür. Telepatik
iletişim s ürmekted ir.
Vas::;ilyev uyuşturucu ilaçlarla da d eney yapa r. Meskalin
verdig i bir kızdan, sekiz ku tunun içine yer leş lircli gi pamuk-
Iara sa rılı cisi mleri tanımlam asını ister. Denek, üzerinde Mos-
kova Merkez Postanesi'nin bulunduğu resimli pulu; 'Bu koca
taştan binay ı kutu içine nas ıl soktunuz?' olarak tanımlar.
Sovyetler işe koyuluyor SSCB'de, 1970 ba şlannda 20' den
fazla laboratuvar kurulur. Sovyet Bilimler Akademisi say ı­
sı z d eney gerçe kleştirir. Parapsikolog Nauınov'un o tarih-
lerdeki açıklamaları, masum bir bilim adammın görüş l eri­
ni yansıtıyor gibidir; 'Biz, insanda şuur dış ı gerçekleşen bir
haberleşme sistemini bulmak üzereyiz. Bir insan, normal şuu­
ru dış ında başka bir insanı etkileyebilir mi? Bu telesomatik
akımiann yayılmasına neden olan şartl ar neler? Bıı teleso-
nıatik akımlar belirsiz bir boyutun bilülmezliği içindedir. İşte
bu bilinmeyen eneıji üzerinde yapılacak çalışmalar beşeri mü-
nasebetleri mükemmel bir ahenk içine sokabilir.'

335
ALİ BEKTAN

Bu iyi niyetli açıklamalar, gün gelecek dünyanın en güç-


lü ülkeleri arasında keskin rekabet yaratacak; milyonlarca
dolarlık bütçeleri tüketecek, gizli belgelerin sayısı milyon-
lan, gizli operasyonların say ısı da yüzleri aşacaktır. Asıl tra-
jik ve korkutucu olan ise bu 'bilim dalında ' ortaya çıkacak
buluş lar ve dehşetengi z uygul amalar olacaktır bundan
böyle. Bir zamanlar 'çiçeği burnunda' bir bilim dalı olarak
kabul gören parapsikoloji artık askeri ve istihbarat alanın­
d a kullanılmaya ba ş layacakhr. Ziluün okllnması ve kontro-
lü çağı baş lamı ş hr artık ...

Hij yenik fikirler: Beyin yı kama...

H aber alma örgütleri tarafından uygulanan beyin y ıka­


ma yönteml eri, bir çeş it 'zorunlu hipnotik trans. CIA tara-
fından yay ınl anan gizli bir raporda, soğuk savaş dönenıin­
de KGS'nin beyin yıka m a ve insan eğ itm e yöntemleri ince-
l enmi ş . Yani insanlardaki savunm a sistemi na s ıl y ıkılıı~
yeni mod el insan nasıl ya rah lır.
Beyin yıkama yöntemleri, SSCB'de rejim muhaJiflerine uy-
gulandı ğ ı gibi, rejim le tam bir uyum içerisind e, birer robot
gibi çalışabilmeleri için gönüllülere de uygulanmı ş . Böyle-
ce, rejimin i stedi ği insan tipini yaratmak; insanları , gerekti-
ğinde bir terörist, bir sa botajcı gibi eğitmek arnaçlanmış.
CfA eski baş kanJanndan Richard Helms; Waterga te so-
ru ş turmasında Warren Komjsyonu' na şu açıklamayı ya pı­
yordu; 'Yapıl a n araşhrma göstermiştir ki, SSCB kendi siste-
mjnin isteklerine uygun polibk görüşe bağb olacak, halkı­
nın davranışlarını düzenieyebilecek bir kontrol teknolojisi
ge liştirm eye ça lı şmaktadır. Bundan böyle ayru teknoloji, bil-

336
21. YÜZYIL METAFiZlK SAVAŞLARI

giler kodlanarak insan hedeflerine yöneltilebilecektir. Ve bu,


insan zihinleri harbi olacakhr.'
CIA raporlarında, ABD'deki yeni tip bir casusluk şebeke­
sinden de söz edilir. Buna göre; hipnoz, telapati, düşünce oku-
ma ve düşünce nakfj gjbi özel yeteneklere sahip ajanlar, Ame-
rikan halkının şuura lhru etkileyerek, düşüncelerini KGB'nin
programı çerçevesinde değiştirmeye çalışıyor. Ajanlar, çeşit­
li diru ve mistik topluluklara nüfuz ederek, bunları, konsant-
rasyon ve imajinasyon ça lışmalan ile etkilemek istiyorlar.
Aynı raporlarda; Sibirya' da, beton sığınaklar içinde oluş­
turulan nükleer infilak etkisinin, bir grup yetenekli Psiko-
süje tarafından, istenHen hedeflere zihinsel olarak nakledil-
diğinden söz ediliyor. Raporda, Sovyetler'in laboratuvarda
ürettikleri bakteri türlerini kullanarak, psişik süje yardım ı ile
ve zihin yoluyla çok uzaklarda hastalık çıkarabildikl eri an-
latılıyor. İnanı l maz gibi, ama bu işlen-ıler için askeri hedefin
fotoğrafmı kullanmak yeterli olmakta. Öyle ki, 1963 yılında
kaybolan ABD Nükleer Denizalhsı Teh.resher'in, bu yolla ba-
tırıldığı dahi söyleniyor.
Demirperde ülkelerinden Bugaristan, daha 1960'da Prof.
Dr. Lozanov başkanlığında oluşturduğu 'Telkinbil im ve Pa-
rapsikoloji' kurumunda; zihin kontrolü, zihinsel şifa, retina
ötesi görme, süratli öğrenme (saggestoloji) çalışmal arı baş­
latu. Çekoslavakya'da ise, psikotronik adı alhnda yapılan bi-
limsel ça lı şmalar; telepati, telegnosis ve psikoknesis üzerin-
de yoğunlaşır. Çekler işi o kadar ciddi tutarlar ki, Çek Bilirrı­
ler Akademisi çalışmalan destekleı~ Charles Üniversitesi Nö-
rofizyoloji Bölümü deneyiere yardımcı olur. Günümüzde bu
tür kunınuarm en ünlüsü, ABD' de, direkt Beyaz Saray' a hiz-
met veren 'Zihin Araştırmal arı Merkezi' dir.

337
EZOTERiZM'DEN PARAPSiKOLOJi'YE

ibe t Budi zmi, Zen Budizmi, Sufi zm ve Yoga g ibi öğ re ti ­


T lerin içerikleri, Batı da tam anla mı y l a bilinmiyor. Bu gün,
zihnimi zin normal çaü şm as ımn dışınd a, sezgiye d ayanan bi-
lince sal·tip oldu ğumuz kabul edi]jyor ve insa run a kıl ile sez-
giye d ayanan kabiliyetleri a rasında ki fark inceleniyor. Dini
ve mi s tik B a tıni s is teml erde ki meditasyon ve vecd ise ba tı ­
da yeterince b ilinm iyor.
Bu gün mod ern bilimin o rtaya koy du ğ u madde ve ene r-
ji ka nunl a rı , med eniye timi zi o lu ş turu yo r. Anca k bu kanun-
lar yalnı zca madd eye i l i ş kin ve ca nlı l a rın duy umlar dı ~ ı ye-
teneklerine ceva p bul a mı yor. Bu ned enle, bir grup bilim in-
sa nı metafi zik ve mistik öğretil e rd e n yola çık ara k, dünya ya-
şa nb sının bir hayalden ibaret, bir rüya hali olduğund a n yola
çıkarak sezgileri inceli yor.
Yeni bir bilim dalı olarak kabul edilen ve giderek ge li şen
Parapsikoloji, eskinin bahni öğretil eri ve bilgilerini, mod ern-
teknolojik cihaz ve vasıtalarla inceliyor. Londra Üni versite-
s i King' s College Matematik Profesörü John G. Tay lor, The
Shape o f Minds to Come (Zihnin Gelecekteki Şekli) adlı ki-
tabınd a şöyle diyor; 'Zihin ihtilalinin yan yolunda bulundu-
ğumu z anlaşılı yor. Daha parlak gelişme ler olacak. Zihnin yeni

338
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

anlayışı; insanm hislerini, hareket tarzlarını yahut zekasını


kontrolde güçlü metotlar meydana getirdi. Biz şimdi birçok
zihin halini, hemen hemen bütünüyle, fiziki vasıtalarla
kontrol edebiliyoruz.'
Parapsikoloji terimi ilk kez 1880 yı llarında Dessouir ta-
rafından kullanılmış. Normal yaşantım ı zcia karşılaşbğı­
ınız, ancak mevcut müspet biJgilerimizle açı klanaınayan nıhi
o l ay l arı tanııniayan bir teri ın. Parapsikoloji bugün; beş du-
yuınuzun dışında, bazı olaylan sezebilmek, etkileyebil-
mek ve geleceğe, geçmişe ait bazı şey l eri anlamaya yardı m­
cı olan bir bil im dalı haline gelmiş bulunuyor.Parapsikolo-
ji'nin, ABD ve dünyada yayılmasındaki en etkin isimlerden
birisi olan Dr. J.B.; bir insarım duyumlarını kullanmadan, dış
dünyadan ve diğer insaniann z ihinlerinden bilgiler alabi\e-
ccğ in e inanıyordu. Yani 'Duyumlar Dışı Al gı l ama'.

CIA devreye giri yor

New York Times Gazetesi'nin 16 Temmuz 1977 tarihli sayı­


s ında şöyle bir haber yayınlandı;' ABD, insanlığı esir edebile-
cek görünmez silahlar geliştiriyor.' Bir y ıl sonra, Arizonalı ga-
zeteci WaJter Boward, 'Operation Mind Control' (Zihin Kont-
rol Hareka h) adıyla yayınladığı kitabında ciddi suçlamalarda
bulunuyordu; CIA tarafından uyuşturucu ilaçlarla yapılan de-
neyleı~ ABD hükümetinin u ygu ladığı çok gizli zihin kontrol
projesinin yalnızca bir kısmıdır. Bu deneyler binlerce kişi üze-
rinde 35 yıl devarn etmiştir. Bu araşhrrnalar; hipnoz tekniği,
narkotik-hipnoz, elektronik olarak beyinin uyan lm ası, u1tra-
sonik mikrodalgalar ve alçakses frekanslanyla davranışların
etkilenmesi, davranış değişiklikleri terapisi dir.

339
Ali BEKTAN

CIA, psikolojik silah stok larını, psişik si lah l arın deği­


şi k tiplerini ge li ştirmeyi başarmıştır. Bu yöntemlerle,
yeni tip bir harbe giri ş ıne si mümkündür. Bu savaş ın gö-
rünmez muharebe sahası insan zihnidir. Parapsikoloji si-
lahları devletler vatandaşlarını kendi id eolojik ve politik
sistemleri içind e tutmak için veya diğer ülke insanları nı n
zihinlerini etkileyerek değiştirmek ve kendi gayelerine u y-
gun yönlendirmek amac ı yla kullanacaklardır. En hayret
edilecek konunun, milli güvenlik etiketi altında zihin kont-
rolünün araştm l ma s ı olduğunu vurgulayan Boward, ki-
tabında zihin kontrolü için u ygul ana n 'MKUTRA Proje-
si' ne d e d eğ iniyor;
Senato istihbarat komitesine; Aınira l Turneı~ 'CIA u y uş­
turucu ilaç deneylerini durdurdu' derniştiı·. Sorulmadı ve ken-
disi de z ihin kontrol projelerinden bahsetmed i. Amiral Tur-
neı~ z ihin kontrol hareka tının durduruldu ğ unu söylemedi,
yalmzca deneyler du rduruldu' dedi.
Günümüzd e in sanların zihnine çeş itli araçlarla (gazete,
kitap, radyo, internet ve televizyon) ulaşma iınkaıu s ınırsı z
ve kontrolsüz bir halde. İnsan d enilen biyolojik varlık, çok
kolay prograınlanabilmekte . Okült (batıni, gizli) bir bilgi olan
tekno-maji' nin (teknik büyü) s ırlan da son 300 yıl içinde in-
sanlar tarafından çözülmüş durumda. Bu bilgi yığı.ru korkunç
silahlan da beraberinde getirdi.
Teknokrat, bilim adamı ve askerlerden oluşan bir grup,
bu güçlerin kontrolünü şimdi elinde bulundurmaktadır. Son
25 yıl, parapsikoloji ve psiko tronik gibi adlar a ltınd a psiko-
maji' nin (ruhsal büyü) uygulama al anına konulduğu yıll ar
oldu. Hedef insan zihinlerini kontrold ü r. Gel eceğin in sanı­
nın-h atta günümüzün-kaderini; psikologlar, Psikiyatristler,

340
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Nörologlar, Nörobiyologlar, biyokimyacılar, kuantum fizik-


çileri çiziyor.'

ABD herkesi dinliyor

Yazar Hasa n Erden Zihin Kontrolü konusunda epeyce


yaz ıl ar
yazan ve bu konuda Türkiye' de nelerin ya pıldığı
konusunda merak eden ender isimlerden birisidir. Ya z ıla­
rından bir tanesin de yetkililere ses lenerek bu ülkede z i-
hin kontrolü konusunda ne gibi tedbirlerin alındığını so-
ruyor ama ben yı ll ardır medyanın içinde olan birisi olarak
gazetelerde veya internet sitelerin de bu konuda ya pılmı ş
bir haber falan görmedim. O y üzden bu konuya dikkat çe-
ken yazarlarabiz im bir teşekkür borcumuzun old u ğu da
bir gerçektir.
Başbakan Recep Tayip Erdogan'ın ABD Başkaru Bush ile
Beyaz Saray'da ya ptığ ı görüşmede varılan anl aşmaya göre,
Amer ika ' nın Türkiye'ye PKK konusunda istihbarat des teği
vereceği açıklandı. ABD'nin bölücü terör örgütüne yönelik
istihbarat bilgilerini elde edeceği sistemin a dı Echelon sis-
temi oluyor. Bunun için Washington'un Ankara'ya yapaca-
ğı desteğin adına Echelon des teği deniyor.

Echelon sistemi nedir?

Beyaz Saray' a bağlı, CIA gibi gizli bir kuruluş olan Ulu-
sa l Güvenlik Ajan s ı NSA'nı n, başta telefon konu şmalan ol-
mak üzere, dünyadaki bütün özel, ya da resmi telefon, tel-
siz, faks, teleks ve e-mail haberleşmesini saniye saniye din-
Ieyebildiği sistemin adı oluyor, Echelon.

341
ALi BEKTAN

Uydudan yapdan her telefon konu ş ma s ı Echelon'un


kapsa mı alanına giriyor. Sistem, önce izlenecek veya dinle-
necek ki ş il erin, ya da örgütlerin kullanabileceği anahtar söz-
cükleri belirliyor. Anah tar sözcük kullanıldığı andan itiba-
ren konuşma banda a lınmaya başlanıyor. Veya önce izlene-
cek kişinin ses özelUkleri kayda geçiriliyor. O kişinin sesi Ec-
helon' un kulaklarına ulaştığı andan itibaren kayda alımyor.
Echelon sistemi kapsamında özel bir sözlük kullarulıyor. Te-
rörden uyuşturucuyakadar anahtar sözcükl er sözlükte ka-
y ıtlı bulunuyor. Her dinleme birimi bu sözc ü ğ ün kendi işi­
ne yarayan bölümünü kullanıyor. Özel bilgisayarlar anah-
tar sözcükl erden birini ya kala y ın ca izlenen mesaj özel uz-
manlara akta rılıyor.

ABD'n in dinledi ği ünlü kişiler

NSA'nın Echelon sistemi g ünd e 3 milyar gör ü şm ey i


dinleyebiliyor. ABD'nin gizli servisi NSA'nın dinleme faa-
liyetlerini anlatan eski ajan Wayne Madsen'e göre, Türkiye'de
halen iki dinleme istasyonu bulunuyor. Gizli kuruluşun sa-
dece Maryland Eyaletindeki merkezinde 22 bin personel ça-
lı şı yo r ve to plam ça lı şanJ arın say ısı 50 bini buluyor. Madsen,
NSA'nın Türkçe dahil66 yabancı dili ve hatta ayru dilin fark-
lt şive ler ini bile rahatlıkla dinl e diğ ini söylüyor. (Hürriyet, 4
Haz iran 2001)
Madsen NSA'nın dinlediği ünlü kişilerle ilgili olarak da
şu bilgileri naklecUyor: "Apo çok geveze ve aptald ı. Cepten
konuşmadan edemezdi. Rusya' da, Korfu' da her yerde din-
ledi k. Dudayev'i, Refah Partisi'nin verdiği uydu telefondan
dinledik. Koordinatlan Ruslara verdik. Onlar da öldürdü.

342
21. YÜZYIL METAFi Z iK SAVAŞLARI

Ca rlos, Sudan'da sa rhoşken Şam'daki arkadaş l arıyla konu-


şuyo rdu. Yerini Fransızlara bildirip yakalattık. Diana, kara
maym lanna karşı mücadele ettiği için; Rah.ibe Teresa da kür-
taj karşıtı olduğu için dinlertiyordu." (Ömer Özkaya, CIA Bel-
geleriyle Zihin Kontrol Opera syonları, s: 267)
1960'da uzaya fu·Jatı l an ilk casus uydunun çektiği 800 bin
fotoğraf, Sovyetler'in ya nı sıra batılı ülkelerin de göztendi-
ğini gösteriyor. (Türkiye, 15.12.1998)

343
ÜLKELER TEDBİR ALIYOR,
TÜRKİYE NE YAPIYOR?

SA' nın Echelon sisternirı e bağh dinJeyici kulak istasyon-


N lar vasıtasıyla dünya ülkeleri, ABD'nin sürekli gözeti nu
alhnda bulunuyor. Önleyici tedbir alınmadığı takdirde, bu
kontrol altmda hiçbir şey Amerika'ya sır ve mahrem kalmı­
yor. Bu yüzden Dünya ülkeleriABD'ıun bu davetsiz kulak rni-
Sdfiri sistemine kdr~ı kendi bilgi güvenlikJe rini sdğlaınak ü ze-
re tedbirler alıyo rlaı~ sistemler ge liş tiriyo rlar. Mesela Avrupa
Birliği Enfopol sistemini geliştirmiş bulunuyor. Peki Türki -
ye'nin bilgi güvenliğini sağlayabilecek, sırlarını ve mahrem
bilgilerini koruyabilecek bir çaJı şması olmuyor mu?
6 Mart 2000 tarihinde yapdan TBMM Bilgi ve Bilgi Tek-
nolojileri Grubu'nun toplantısmdan bir ara böyle bir girişim ­
de bulunulduğunu öğreniyoruz. Başkanlığmı DSP'li Millet-
vekili Ziya Aktaş' ın yaptığı grupta, Genelkurmay Temsilci-
si Koramiral Taner Uzunay, Türkiye'nin gizli bilgilerini
ABD'nin, dinlediğinden yakınmışh. Bilgi toplumuna geç iş
için, Türkiye'nin atması gereken kurumsal adımları belirle-
meye çalışan Kurul'un top l antısma Genelkurmay Başkan­
lığı, TÜBİTAK, Başbakanlık ve sivil toplum örgütlerinden
temsilciler katılmıştı.

344
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Toplantı soruasında Genelkmmay Başkanlığı temsilcisi


Koramiral Uzunay, "Türkiye Bilgi Güvenliği Kurumu'' Yasa Ta-
sarısını TüBİTAK'ın eleştirmesine tepki göstermiş, şöyle kar-
şılık vermişti: "Siz geciktiriyorsunuz, ama bilgi güvenliği
Türkiye'nin en önemli sorW1udur. Türkiye' deki en önemli bil-
gller Amerika'ya sızıyor, dinleniyor. Bu çok önemli bir konu
ve gereken önlemler mutlaka bir an önce alınmalı." Uzunay,
TSK'nın bu konuya büyük bir hassasiyet gösterdiğini belirtmiş,
diğer kamu kuruluşları ile özel sektörün aynı duyarlılığı gös-
tennemesinden yakmnuştı. Uzwıay, bu projenin öneminin mil-
letvekilierine anlatılması gerektiğini belirterek "Bu toplantıda
mületvekiJJeıi.ne verilmesi gereken mesaj budw-. TüBİTAK'ın
önerdiği gibi Bilgi Güvenliği Bakanlığı kurmaktansa öncelik-
le Bilgi Güvenliği Kurumu oluşturulınabdır" demişti.
TBMM Bilgi ve BiJgi TeknolojiJeri Grubu'nun Başkanı Ziya
Akta? da, AI3D'nin "Türkiye'nin gizli bilgilerini din ledigi"
şeklindeki yakınmalar konusunda da şöyle demişti: "Sade-
ce Amerika değil, herkes bizi dinliyor. Sadece askerlerin din-
lenmesi değil sorW1, Askerlerin yanında Dış İşl erinden fuıans,
ına l iye ve bankacılığa kadar bütün kesimin gizWiği çok önem-
li. NATO içindeki bütün ü lkelerin böyle bir gü venl i.k siste-
mi var. Hatta NATO'ya girme dmuınunda olan Polanya ve
Macaristan'ın bile var ama Türkiye'nin yok." (Hürriyet Ga-
zetesi, 07.03.2000)

Sonuç

Son ABD Zirvesinde, ABD'n in terör örgütü PKK konu-


sunda söz verdiği Echelon desteği olayıru.n asla göz ardı edjJ-
memesi gereken bir boyutunu ortaya koym uş olduk.

345
ALl BEKTAN

Bu durumda ş u soru akJa geliyor: ABD' nin, PKK'lılar ko-


nusund a bize yapacağı Echelon istihbarat yardımı ters ine de
iş l eye m ez mi? Yani Amerika söz konus u hassas gözetleyi-
ci leri ve dinleyicileri il e Türk s ilahlı kuvvetlerinin hareket-
leri konus und aki bilgil eri PKK'Iılara da aktaramaz mı? Ya
da Türkiye'ye verdiği bilgilerle birlikte bölücü teröristleri de
önceden u yaramaz mı? Bombalanacak bölgelerin önceden
boşaltılmasını sağl ayamaz mı? Nitekim TürkSilahlı Kuvvet-
leri PKK ile mücadele ettiği çeyrek asırlık süreçte böyle oyun-
larla hiç karşıtaşınadı mı ?
Ek l eyeceğimi z bir sonıd a ş u ki, ABD, Guam adalannda
ve diğer özel eğ itim kamplarında yetiştirdi ğ i PKK teröris t-
lerini bir kalemde silip a ta cağ ı düşünülebilir mi? N ihai ola-
rak parçalamayı h edefl ediği Türkiye ile, Büyük Kürdi sta n'ın
o lu şturulıTı as ı s ıras ınd a di~e diş savaşmak zorunda ka laca-
g ı bir aşamada yeniden kullanmak üzere o bölücü militan-

ları bir yerlerde m ahfu z tutup bekletmeyi düşünüyor olamaz


mı? Öyleyse Türkiye'ye cidd i istihbarat yard ımınd a buluna-
rak, o militanların yok ed ilmesine neden yard ım c ı olsun?
Ge lelim Echelon' a karş ı Türkiye'nin bilgi lerini ve sırla­
rını ko ruyabilmek için güvenlik s isteminin kuru l m as ı ola-
y ına ... Herha ld e Türkiye'nin e n önem li ve en hayati sorun-
larının baş ında gelen, en çok önem ve öncelik arz eden böy-
le bir konuda ş imdi ye kadar bir şeyler ya pılmamışsa ve ya-
pılmıyo rsa vay halimize .. .

Kay nak: http: / 1www.gunisigigazetesi .net 1kategori.php?id=258

Baş ta ABD ve Rusya olmak ü zere, gelişmiş ülkelerin il-


gili kurumlarının çoğwıda ' psişik savaş masaları ' mevcuttur.

346
21. YÜZYlL METAFiZiK SAVAŞLARI

Okuduğum kitabın adı; The Seventh Sense, yazarı; ABD As-


keri istihbarat Servisi 'nde üst düzey yetkil iler arasında yer
cı l an ve uzun y ıll ar ps i ş ik casusluk merkezini yönetmiş olan
General Lyn Buchanan. Kitapta, Amerikan askerlerinin
(yetenekleri olanların elbette) kullandığı psiş ik teknikiere
(duyu dışı a lg ıla ma He gizli kasalardaki isim ve özel şifre­
leri dahi kırılabi li yor) dair özel bilgiler yer a lıyor.
Ş imdi, ana yoldan tali yola sa palım, ps iş ik casusluk ko-
nusunun alt b aşlı ğında değerlendirilmesi gereken bir di ğe r
konuya göz atalım ve malum ba z ı ülkelerin g izli servisleri
tarahndan yap ıl an 'zihin kontro lü alanındaki çalı şmaları'ir­
deleyelim. Mesela; ABD'nin ilgi li servisleri tarafından uzun
y ıllard ı r insan beyinlerinin kontrolüne yönelik deneyler ya-
p ıldı ğı bi lini yor.

347
HAARP TEKNOLOJiSiNE GİRİŞ

B u harfler, ABD'nin en gizli askeri projelerinden biri olan


"High Frequency Active Auroral Research Program" is-
minin baş harfleri ... Adından görüldü ğü gibi yüksek frekan-
sla ilgili bir program bu ...
Bu konuyu gündeme getirmemizin nedeni, son zaman-
larda bazı kişilerin internet aracılığı ile H AA RP projes ini, Yıl­
dız Savaşl arı filmleri senaryosu türünden senaryolada Kör-
fez depremine bağlayıp, birbirlerine iletıneye başlamaları.
Hayal gücü oldukça yüksek bir milletiz. Kendimiz uydurup,
sonra da kendimiz inanıyoruz. "Fı s ılh gazetesi" akı l almaz
bir hızla yalan yanlış herşeyi yay ı yor. Bu nedenle ko nuy la
ilgili doğruları biJmekte yarar var. Bu proje 6 yıldan beri, Alas-
ka'da Gakona askeri üssü yakınlarında, ABD Hava ve De-
niz Kuvvetleri'nce gerçek1eştiriliyor. Resmi amacı, İyonos­
fer ' de araştırma yapmak. Bu projenüı gerçekleşmesinde üç
Amerikan şirketi ARCO, Raytheon ve E-Sistemleri, önemli
rol oynadı ve hala oynuyor..
Arnerikab askeri yetkililere göre, HAARP şunları gerçek-
l eştirecek:
1-Atmosferdeki termenükleer araçl arın elektromanyetik
vuruşlarını değiştirmek,

348
21 . YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR!

2- Denizaltı l ada haberleşmeyi kolaylaştırmak,


3- Radar sistemlerini son derece geliştirmek,
4- Çok büyük bir bölgede, ABD ordusu dışında tüm ha-
berleşmeyi durdurmak,
5- EMass ve Cray bilgisayarlan ile ortaklaşa, toprağın al-
tını çok derinlere kadar incelemek,
6- Büyük alanlarda petrol, doğalgaz ve mineralleri tes-
pit etmek,
7- Cruise füzeleri gibi her türlü saldırı silah ı ve uçağı ha-
vada imha etmek.
Gelelim, bu projeye karşıt olan Amerikalı bilim adamla-
rı da var. Bunun son derece tehlikeli olduğunu savunuyor-
lar. Çünkü, onlara göre, HAARP öylesine bir güç haline ge-
lebilir ki, ejjnde tutan dünyanın tartı şmas ı z hakimi olur..
Projenin karş ı tlanndan biri olan, ülkenin en ünlü jeofi-
:ôkçilerlı1den Prof.Gordon J.F.MacDonald' e göre, elektroman-
yetik teknoloji bakın daha neler yapabilir:
1- İklimleri deği ş tirebilir,
2- Kutupları eritebilir veya yerinden oynatabilir,
3- Ozon tabakas ı ile oynayabilir,
4- Deprem yaratabilir,
5- Okyanus da l ga l arını kontrol edebilir,
6- Dünyanın enerji alanları ile oynayarak, insan beyni-
\ ni kontrol altına alabilir,

ı
7- Radyasyon yaymayan termenükleer patlama oluştu­
rabilir...

ı
Bunlar yapabildiklerinin sadece bir kısmı.. Dehşet değil
ın i?
Ancak, An1erika Hava Kuvvetleri, iklimierin kontrolünü
amaçlayan "Spacecast 2020" projesi ile ilgili olarak "Çevreyi

349
ALi BEKTAN

değiştinne teknjkJeri ile bir başka ülkeyi yok etmek veya za-
rara uğratnıak yasa ktır" açıklama sını da yapn:uş durumda ...
Bu proje çok küçük s inyallerle çok büyük enerjileri kont-
rol etme mantığı üzerine kurulduğuna göre, Zbigruev Bre-
z inski'nin 1970'lerde sözünü e tti ği "ilerki yıl l a rda teknolo-
jiye ba ğlı da ha kontrollü bir toplum o l acağı ve eli tlerin bu
im kan ı kullanacağı" cümlesi sanki gerçek oluyor...
ABD eski B aşkanı George Bu sh, "Yeni Dünya Düzeni"
cümlesini kullam rken, acaba sadece, s iyasi anlamda mJ bunu
söyledi?
Size HAARP ile ilgili bir ba ş ka ilginç şey i an l atalım ... Bu
konuda Web' de açıl an sayfalaıi buradaki konuşmalar, gelen
b ilg il e ı~ tartış ıl an konular s ık sık esra ren giz eller ta rafından
s ilinip yok ed ili yor. HAARP, bu konuyu inceleyenlere göre,
1994 y ılından bu yana, en çok sansüre u ğ ra ya n konu duru -
rııuııdcı . Bir J e bu ku ııu da yaz ılın ı ~ o lan ve ad ını \"Ok il ıs iıı c,:
bu ldu ğumu z bir kitaptan söz edeli m:
"Angels D'on t w ith HAA J~P.."
HAARP tartışmasıABD' d e daha çok uz un süreceğe ben-
ziyor...
Bu noktada Brezinski'n in teknoloji ve kontrollü toplum
projesinin 2000 d en itibaren gerçe kl eş m eye baş ladığmm al-
tını çizelim. Bana göre 20. Yü zyılın en bü yük keşfi elektrik-
tir. Elektrik olmadan ne iş ha yatı olur, ne de sosyal hayat. 21.
Yüzy ıl' m en büyük keşfi de bıternettir. Elektrik g ibi internet
olmaymca da bizim ne i ş ne de sosyal hayatımı z b lıyor. Bu-
gün hayatın içine giren internet sayesinde dünyadab ve ül-
kedeki o la yları arunda öğrenebili yoru z . Bilgi almak içinde
google'a başvuru yoruz. Eğl enm ek için v ideolar, filmler iz-
liyoruz. Müzik dinliyoruz.

350
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RJ

1968 y ılında Amerikalı Gazeteci şöyle bir kitap yazd ı.


"Amerika Dünya'ya Meydan Okuyor". Bu kitabı Üskü-
dar'daki bir saha fta tesad üfen 2013 yazında buldum. Yaza-
nn kitabında ilginç bilgiler var. Mesela 1960-1967 y ıll arı ara-
s ında Amerikan Başkanları'nın d anışma nlarından bir tane-
sinin görev i "B ili şi m Damşmanı". O yı ll arda bilgisayarlar bir
sa lona doldurulan buzdolapları büyüklüğünde . Yaptıkları
işlem ise bugün akıllı cep telefonlarının yaptıklan işlemle­
rin yüzde 1-2 sini bile yapa mı yor lardı. Buna rağmen
1980'1erde bilgisayarlarm gelişeceğin i yazıyord u . Yazara göre
Teknoloji 1980'lerde gelişecek Büyük Kentler kurulacak ve
milyonlarca insan yaşayacak. Teknoloji sosya l hayatın içine
girecek ve insan ları etkileyecek.
Amerikalı yazara göı·e bu geJj ş imi Amerika yapacak ama
Avrupa yaparnayacak. Geri kalacak. Bu öngörü doğru çık­
Lı. Bu g ünAvrup.:ı' ya bakuğınuzda Elektronik Ürünlerin üre-
timindeAmer i ka'yı bırakın, Uzakdoğu da bazı şirketler ka-
dar çok satan markalar üretemiyorlar. Yazar Avrupa da tek-
noloji komısw1da başarılı olabilecek İsveç' ten bahsediyor ama
Finlandiya ortaya çıkıyor. Cep telefonunun fi kir babası
olurken dünyaya Nokia markasım koyuyorlar.
Yazar Uzakdoğu ' nun teknoloji alanın d a böyle ge li şece­
ğiru öngöremiyor. Kitabında bahsettikleri ise 1980'lerde
değil d e 2000 senesi gelince gerçek olmaya başlıyor. Sonuç-
ta bilimin gel i şmesi nin sa nki p l a nl a nm ış ve programlanmış
bir şeki ld e devreye so kuldu ğun u anlıyoruz.
1968 Dünya'yı değiştiren siyasal ol aylarınd a patlama yap-
tığı bir yıL ABD 'de Afrika kökenli s i yahların vatandaşlık hak-
lan için d evlet ile ara l arındaki anlaşmazlıkların yoğuJl oldu-
ğu yıldıx. Paris'te 68 öğrenci ol ayl arı nın başlaması ve bunun

351
ALl BEKTAN

d ünya nın birçok ülkesine sıçramas ı. A m erika'nın Vietnam


Savaşı'nda iyice taraf o l mas ı ve savaşın gittikçe daha kanJı
olması sürerken, Doğu Bloku ile soğuk savaşta tüm hızıyla
sürüyor. Dünyanın değişimi bence 1968'te başladı.
Bu olaylar olu rken, bu kitabın yazarı da ilkokula baş l a­
mıştı. Amerika'da Bilişim Danışmanı var ve bu söz dijitaJ dün-
yanın sözü olması için 45 yıJ bekJenecekti. Peki bu teknolo-
jik ge l işmelerin kaynağı nedenAmerika? Bilimsel Keşiflere
çok para harcaması ile mi oluyor?
Uzay çalışma l arı sayesinde birçok yenilik günlük haya-
tunıza giriyor. Peki bu keşiflerin kaynağı için de acaba Dün-
ya Dışı Yaşam'dan destek almış olmasınlar? Bu benim yıJ­
lardır yaptığım araştırmalardan sonra ileri sürdüğüm teo-
rilerden bir tanesidir. Bir başka teorim de Nostradamus'un
Kehanetlerini yazarken eski İslam Alimlerinden Muhiddin
Arcıbi'niıı k..itaplaruıı oııun vefcıtu ıdcııı 300 yıl :;uııra çözüp yaz-
masıdır. lSSS'te Yüzyıl l ar Kitabını yazan Nostradamus'un
orijinal ki tap ve belgelerini 1946 yılında Paris' te bulunan Ame-
rikan Ordusuna mensup üst düzey komutanlar toplayıp
ABD'ye götürdüler. Çalışmaların ı orada sürdürüyorlar. Za-
man zaman onun kehanetlerinden bazı bölümleri dünya
medyasına sunuyorlar ama bunlar gerçekkehanetler üzerin-
de yapılan oynamalaJdır. Bu söylenen ve doğruJuğu belli dahi
olmayan kehanetler için ileri sürülen tarihler gerçekleşme­
diğinde unututup gihnektedir.
Bu kitapta benim vermeye çalıştığım mesaj şudur; Nos-
tradamus 21. Yüzyı l 'dan bahsediyor. Büyük Yüzyıl diyor.
Çünkü 1000 yı l sürecek. Bu yüzyı l a etki edecek ve damga vu-
racak insanlar ise Müslüman Dünyası olacak. İslam'ın geh-
şeceğini kehanetlerinde açıklayan Nostradamus'un bu sır-

352
21. YÜZYIL METAFIZiK SAVAŞLARI

nıu çözen Avrupa ve Amerika'daki bazı gruplar, çalışmala­


rını İslam' ın gelişmesine karşı yapmak üzere ellerinden ge-
leni yapıyorlar. Bizce ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınl ar, Al-
lah' ın gücü karşısında başansız olacak lar. Müslüman dün-
yası birleşirse ancak bu savaş karşısında başanlı olabilir. Bu
Müslüman ülkelerinin bu devirde bir şeyler yapabileceğine
inanmak çok zor. Belki Arap Bahan'nm yeni bix versiyonu
da gelebi lir. Bekleyip göreceğiz. Karşımızdakiler başka bo-
yuttaki üç harfli varlıklardan tutun da, Metafizik ve Parap-
sikoloji'ye kadar olanher alandaki güçleri kullanmaktan çe-
kinmiyorlar. Bugün Dünyada Metafizik Savaş l ar gizli bir şe­
kilde sürüyor. Türk halkı da kendine dikkat etmek zorun-
da, Tilrkiye deki herkes bu tehljkenin farkında olmak zorun-
dadlr. Tedbiri ise zeka seviyesini yükseltmek ve inancını güç-
lendirmekten geçmektedir.

353
HAARP TEKNOLOJİSİ

AARP' in gerçek amaçları şöyle özetlenebi lir: Atmosfe-


H ri manipüle etmek ve modifikasyon sağlamak, geniş kit-
lelerin düsüncelerini ve ruhsal durumlarini kontrol edebil-
mek, istenilen ülkelerin iletişim sistemlerini çökertmek.
Temel prensipleri, Tesla'nın 100 yıl önce geliştirdiği fikirle-
re dayanıyor, ikinci Dünya Savaşı'n dan sonra, bugünlere ka-
dar gelen süre içerisinde, çeşitli çevre lerde en çok tartışılan
konulardan biri "kara bilim" oldu. "Kara bilim" başta ABD
olmak üzere büyük devletlerin, dünyayı kendi hegemonya-
ları altında tutabilmek için yaphk ları bilimsel-teknik araş­
hrmalara ve üzerinde ça lı ştık l arı çeşitl i projelerin toplamı­
na verilen ad. Bu projeler büyük ölçekli ve büyük bütçeler-
le yürütülen, gizli veya yan gizli projelerdir. Sa ldırı 1savu n-
ma si lahları üretimi, gözetim sistemleri ve düşünce kontro-
lü üzerine yapılan çalışmalar, doğayı manipüle etme amaç-
lı araştırmalar, bu projelerin içeri ğini oluşturur.
Söz konusu projeler gizli olduğu için, ortalı kta pek çok
rivayet delaşmaktadır ve elimizde bu projeler hakkında çok
da faz la bilgi yoktur. Buna karşın, bu projeler içinde çalışan
bazı insanların çalışmalarını deşifre etmesi, insanlık dışı bir
bilimi kabul etmeyen araştırmacıların ve bilim insanlarının

354
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

çaba ları,d evletler arasındaki çelişıneler ve nihayet bu pro-


jelerin bazılarnun g izli kalaın ay ıp ister istemez su y üzüne
çıkması sonucu, söz konusu projeler hakkında az d a olsa bil-
gi sahibiyiz. Bu projelerin ilki, 2. Dünya Savaşı sı rasında ger-
çekiestirilen Manhattan Projesi'ydi. 1941 y ılında ça lı şın a l a­
rına başla nan Manhattan Projesi'nin konusu a tom bomba-
sının üretimiydi. Bu projenin ge rçekli ği Hiroşima ve Naga-
zaki' de acı bir biçimde kanı tl andı.
Gerçek o ldu ğu en son k a nıtl a n a n g iri ş im ise ECHELON
Projesi oldu. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ABD önderligin-
de, ingiltere, Yeni Ze landa, Avustralya ve Kanada arasmda
yapdan Ukusa Antl aşması' nm u ygu lamal annın1980' l ere yan-
sımas ı olan ECHELON sistemiyle; tüm e-posta la ı~ "chat" ti-
pinde ileti şim biçim leri, faks, teleks, telefon h aberl eşmeler i
gözlenebiliyor. ABD ve diğerleri yıllardı r bunun bir komplo
teorisi oldugunu, ECHELON Projesi d iye bir proje olmad ı ­
ğını iddia ediyo rlardı. Geçtiğim i z Şubat ayında yaşanan ge-
lişmeler ise ECHELON' un gerçekli ğin i ortaya koyd u. Bas ın ­
da ve internette çıka n haberlere göre, ABD'ni n yukarıda adı
sayılı diğer devletler ile birlikte casusluk yapması ortalığı ka-
rışhrdı. Fransa, ABD ve İngiltere'ye karşı hukuki işleml e re
başvurmaya haz ırlaıuyor. Alınall ve İta lyan parlamentola-
n ise konu hakkında araşhrm a başl ath. Avrupa Parlamen-
tosu, Bilimsel ve Teknolojik Seçenek Değerle ndirme Daire-
si (STAO), konu ile ilgili özel bir rapor hazırladı. Avrupa Par-
lamentosu'nun konuyla ilgili raporu 22 Şubat'ta Özgürlük-
ler Komitesi'nde ele alınacaktı. Şimdiye kad ar varlığı kabul
edilmeyen ECHELON' un adı, Amerikan Savunma Bakan-
!Jğırun (Pentagon) Şubat aymda internete verdiği, gizlilik de-
recesi olmayan belge lerden ba z ılarında da geçiyor.

355
ALl BEKTAN

İşte HAARP (High-Fre-querıcy Active Auroral Re-search


Program) Projesi'nin de bu tip bir kara proje olduguna dair
ciddi iddialar ve çalismalar var.

N ikola Tesla

Nikola Tesla 9 Temmuz 1856'da, Subistan'da doğdu.


1884'de ABD'ye göç etti. Tesla, tarih kitaplarından adı silin-
miş önemli bir araştırmacı ve mucittir. Tesla 1800'leriıı son-
larinda, bugün tüm dünyada kullanılan "alternatif ak1m"
(AC) sistemini buldu ve patentini aldı. Tesla'nin buluşl arı ara-
sında "rotatif manyetik alan", dinamo, AC endüksiyon
motoru, vs. vardır. Tesla ABD'ye gidişinden bir yıl sonra,
1885'de alternatif akım dinamo, transformör ve motor sis-
teminin patent hakları, adı bugün Tesla'ninkinden çok
daha popüler olan George Westinghouse'a satt ı. Tesla
1ö91 'de ünlü buluşu olan "Tesla Bobini"ni (Tesla Coil) icat
etti. Bu buluş, radyo teknolojisinde geniş olarak kullanıla­
bilecek bir endüksiyon bobiniydi.
1900'ün başl annda Tesla, en büyük buluşu olarakgördü-
ğü "karasal sabit dalgalar" ı (terrestrial stationery waves) keş­
fetti . Bu buluşu ile yeryüzünün belirli frekanslardaki elek-
h·ik titreşiml erine duyarlı ol duğunu ve bir iletken/iletici (con-
ductor) olarak kullanılabileceğini kanıtladl. Tesla'run bir di-
ğer önemli projesi ise kablosuz elektrik transferiydi. 200 am-
pulü arada kablo olmadan, 25 mi l uzaklıkta n yakabildiği ri-
vayet edilir. Tesla'n in en büyük amaçlarından biri ionosfer-
den bedava elektrik üretmekti. Kablosuz ve bedava elektrik
projeleri gibi çalışmalan olan Tes l a'nın, finansörü J. P. Mor-
gan'a Long Isiand'da yapınuna baş l anan ancak tamamlana-

356
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

mayan, deneyler için kull a nılaca k laboratuvar kulenin i şl­


evinin, mesaj gibi elektrik iletmek olduğunu itiraf etm esi,
onun ini şinin de ba şla ngıcı oldu. Tekeller oylarını ona kar-
şı kullandılar. Tesla, sistemi n gö rmek istediklerinden daha
fazlasını yap mı ş tı.
Konvansiyonel olmaya n enerji teknol oj ile ri a lanmda
Tesla çok önemli bir isim olmasına karşın, tarih kitapların­
da ona, sanki önemsiz tarihsel bir fi gürmüş gibi davranıldı.
Tesla-Ed ison karş ıl aşhrına sı bu açıdan ilginçtir. OC (doğru­
sal akım-direct current) sisteminin mucidi Edison'u herkes
tarur. Ancak onun OC sisteminden çok daha ku 11anı şlı o lan
ve bugün kullanılan AC sisteminin mucidi Tesla küçük bir
çevre d ı şında tanınm az. Edison' un OC sistemi, merkezden
bir mil u zakl1ktaki ampulü yakamıyordu. Tcsla'nin AC sis-
temi nde ise elektrik, y üksek voltajlarda yü.L.lercc mil yolcu-
luk yapabilir.
20. yüzy ıl a girmeden hemen önce Tesla yeni tip elektrik
dalgasını keşfetın i ş ve kullanmıştı. Görü nü şe göre keşfi o ka-
dar esas lıydı ki, Tesla'nı n arkasınd aki finansal desteğin geri
çeki lmesinden, kasıtlı olarak izole edilm.esinden ve adının
kitaplardan silinmesinden sorumluydu.
Tesla 1. Dünya Savaş ı ' nd an itibaren izole bir yaşam sür-
dü. Ara sıra yeni, bed ava enerji kay nağı keşfini, bütün düş­
man orduları ve yüzlerce mjl öteden bütün uçakJan yok ede-
bilecek "ateş topu" s ilahları teorisinj, akıl almaz bir savun-
ma hazırlayabilecek bir silah düşüncesini ve kablosuz, ka-
yıpsız enerji transferinin mükemmelliğirıi açıklamak için yü-
zeye çıkt1. Tesla 7 Ocak 1943'de yokluk içinde ölürken arka-
sında pek çok radikal icat ve fikir bırakmış tt. Öyle ki, ken-
rusine "Elektriğin Tanrısı " dendi: Pek çok araştırınacıya göre

357
ALi BEKTAN

HAARP -1 Projesi, ilk kez Nikola Tes la tarafindan ileri s ü-


rülen konseptleri kendine temel aldı. Pentagon, HAARP Pro-
jesi ile "Tesla teknolojisini'' yeniden yaratıp, bu teknolojiyi
tehlikeli amaçlar için kullanmayı hedefliyor.

HAARP: Sadece bir akademik araştırma mı?

High-frequency Active Auroral Re-search Progra nı (HA-


ARP) dünyanın en büyük ve en güçlü radyo transmiterierin-
den (iletici) birini ima l etme projesidir. Proje, Amerikan
Hava ve Deni z Kuvvetleri tarafindan ortakl aşa finanse edi-
liyor. 30 milyon dolarlık programın yürütme görevi ise Alas-
ka Üniversitesi'nü1. Proje, Alaska / Gakona'nın 11 mil doğu­
sunda hala in şa ha lindedir. 1993 y ılında uygulamaya konan
programın 2002 veya 2003 y ılında tamamlanması bek leniyor.
HAARP uev ı:u ıte ıık ruen siıı ycı lkr günderecek y üksek fre-
kans transmiterierinden ve bunun d ı ş ında 19 cnstrümandan
ibaret. Geçen yıll arda 48 anten i inşa ed il miş obn ve 5
are' lik bir alana yay ıl an HAARP, program tamam l and ığın­
da her biri 2 tane 10 kilowatt radyo transmiterli 180 a nte ne
sahip olacak ve 33 acr ' lik bir a lana yay ıl acak. Enerji için di-
zel jeneratörler kullaruJacak ve 3.6 megawatt radyo sinya-
lini ionosfere gönderme kapasitesine sahip olacak. Kısaca HA-
ARP, inanılma z güç düzeyle rind e ELF (extreme ly low fre-
qu-ency-son d erece dü şük frekans) ve VHF (very high fre-
quency-çok yüksek frekans) transferine yetenekli, dünyanın
en büyük radyo frekansı (RF) transmüteri olacak.
HAARP'm s ıradan bir radyo istasyonundan fa rkı d a ha
güçlü olması ve antenierinin yönlendirilebilir ve belirli bir
noktaya odaklanabilir olması. Bunun anlamı 3.6 m ega-

358
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR I

wattlik radyo sinyali sadece gelişigüzel bir sekilde dışarı ya-


yı lmayacak, bunun ötesinde, bu radyo s inyalleri bir ışınm
içinde yükseleb ilecek. Bu ışınınparlaklığı radyo mühendis-
lerüıin "effective radiated power" (ERP-etkili ışınsaJlaştırıl­
mış enerji) olarak adlandırdıkJarı şey. HAARP'in tamamlan-
mış h ali 4.7 gigawa tt civarında ERP'ye sahip olacak.
Desinatörleri H AARP'in enerji üre tmeyeceğ ini , sadece
kendine yüklenen en erjiyi istenen belirli noktalara transfer
edeceğini belirtiyorlar.
Konuyu daha iy i kavrayabilmek için Dai ly News gaze-
tesinden Doug O'Hara'nın verd i ğ i bir önıeğ i aktaral ım. iki
e lekh·ik ampulü düşünün. Bu ampullerin b ir tanesi 100 watt
digeri 1000 watt. Onları bir alanın ortasına yerleştirin. 1000
wat tlı k ampu ll OO watt lık a mpulde n 10 kez daha parlaktır.
10 kat fazla enerji yayar. Şimdi, 100 wattlık nmpulü ışığın ışı­
llllll 10 ke:t. parlcıkla:s;tıraıı l.ıir rdlt:ktür (yam; ı t ı c ı ) ile birlik-
te bir elektrik feneri nin içine yerl eştirin. Elektrik fener i 1000
wattlık bir ERP'ye sahip olaca ktir. Eger bu s ize çevrilirse, 100
wattlı k elektrik feneri 1000 wattl ı k ampul gibi parlak görü-
necektir. Hala sadece] 00 watt gönderiyor fakat sınırlı bir yer-
den 1000 wattlı k ampul kadar parlak görünüyor o l acaktır.
Mühendisler HAARP'm antenierinin radyo enerjisinin üze-
ri nde elektrik feneri reflektörü gibi h areket edeceği ni söylü -
yorlar. Tonosferin bir bölümü üzerinde, 4.7 giga-watt ERP'ye
sahip bir işin içinde, 3.6 megawatt o dakla yacaktır.
Eğer HAARP'ın bütün antenleri en yüksek frekansına, 10
Mhz civarına, getirilirseve ionosferin en alçak bölümüne, 50-
55 mil civa rın a, h ed eflenirse, rad yoış ını tarafınd a n vuru lan
alan 30 mil kare ci varınd a olacak. HAARP mühendislerine
göre bu, HAARP'ın ça lışabii eceği en dar ve en çok odaklan-

359
ALi BEKTAN

mJ Ş alan. Diğer yerleşünlerd e ve irtifalarda ışın, eneıjisinj daha


geniş bir alan üzerinde yayabilecek
Aslında HAARP gizli bir proje değil. Amerikan Savun-
ma Bakanlığl da HAARP'ın varlığmı diğer projelerde oldu-
ğu gibi inkar etmiyor. Internette HAARP'ın kendi web site-
si bile var. Giz ve ihtilaf, amaçlar ve sonuçlar söz konusu ol-
dugunda başlıyor.
Bu ihtilaflı projenin yöneticisi olanJolm Heckscher'e göre
HAARP'm amacı gayet masumane: HAARP, iyonosferi
dev bir arıten olarak kullanabilmek amaayla, bir ionosfer ya-
m ası m ısıtmak için araşbrmacılann kullanabileceği bir alet.
HAARP tamamlanıp harekete geçirildiği zaman, dev anten-
leı~ aynı zamanda yüksek frekans! ı radyo dalgalarını dar bir
ışının içinden iletecekler. Bu radyo da l gaları ionosfere gön-
derilecek.
Bu yük::;ı.:k frckcıııs rauyctsyurı ı:;;ırıı ile arcı:;;tırmcıcılcır
elektrojetin (aurorasal perde boyunca bir milyon anıperlik
dogal akımlar) küçük bir parçasını değiştirebilecekler. Elek-
trojetin gücünün değiştirilmesiyle, ionosferin çok düşük fre-
kansı (extremely law ferquency-ELF) radyo dalgaları üret-
mek için kullanılması mümkün hale gelecek.
Geophysica l Institute Ueofizik Enstitüsü) yöneticisi Syun
Akasofu'ya göre HAARP gibi bir araç olm adan, bu frekans
genişliğinde yaym yapabilmek için yüzlerce mil uzunlugun-
da bir antene ihtiyaç vardır. HAARP etkili bir şekilde auro-
rayı bir çeşit antene dönüştürüyor. Çünkü ELF radyo dalga-
ları okyanuslara nüfuz edebiliyor. Böylece denizaltılar suyun
yüzeyine çıkmak zonında kalmadan radyo sinyallerini ala-
bilecek. ELF dalgalan ayrıca uzun mesafeli komünikasyon-
lan kolaylaştırabilecek. ELF dalgaları, aynen okyanusa ol-

360
2ı. YÜ ZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

d uğu gibi, yeryüzüne de derinden nüfuz edebilecek. Mani-


töre bağlı bir alıcı kullanarak, objelerden dünyanın yüzeyi-
ne sıçrayan dalgalar sayesinde tüneller veya gizli yera l tı ba-
rınaklarınuı varlığı ortaya çıkacak. Bu jeologların yeraltı mi-
nerallerini ve petrol depolarını bulmak için yıllardır kullan-
dıklarıyla ayru teknik.
Heckscher'e göre HAARP'm yayacağı sinyaller hüküme-
tin herhangi bir elektrik s inyali için uygun bulduğu güven-
lik düzeyinden birmilyon kez daha az tehlikeli. HAARP'm
transmiteri hali hazu·da 1 13 megawatt güce sah ip. Gelecek
y ı l l arda bu rakam 3 ınegavvatt'a ulasacak. H eckscher HA-
ARP' ın ionosfer üzerindeki etkisinin az olacağımbasit bir ör-
nekle açıklamaya ça lı şıyor: Küçük bir elektrik bobin bir fin-
can kahveye veya büyük bir nehire daldırmak Heckscher'e
göre HAARP ile yapılacak olan ikincisi.
Akasofu da bu gibi durumlarda hep ifade ed ildiği gibi, IIA-
ARP Projesi'nin doğaya ve insanlara ciddi zararları olacağı id-
diasının bir bilim kurgu old u ğunu söylüyor. Ona göre proje-
nin, transmiter faa Uyet haliııdeyken o yörede uçan uçaklarda-
ki elektronik ekipman için potansiyel bir tehlikesi var. Fakat
buna karşı gü venlik tedbirleri mevcut. HAARP operatörleri Fe-
deral Aviation Administration'a HAARP'in iletim takvimini
verecekler ve mühendisler yörede uçan uçaklann güvenliği ­
ni temin etıııek içiJı HAARP' a uçak belirleme radarlan yerles-
tirecekler. Aym prosedür raketler için d e takip edilecek.

HAARP' ı d eşifre etme girişimleri

HAARP'a karşı muhalefet önce internet kanalında baş­


l adı.
Pek çok insan Alaska' daki şüpheli askeri faaliyetlere dik-

361
ALi BEKTAN

kat çekmek için interneti kullandı. Protestonun ba sılı kıs mı,


daha sonra Alaska'da yaşamaya baslayan bir antinükleer ak-
tivist Dennis Specht, Nexus adlı dergiye HAARP konulu bir
haber gönderdiğ ind e baş ladı. Daha sonra, Alaskah bir po-
litik aktivist ve Anchorage' da bilimsel araştnTmacı olan Nick
Begich, kendilerini teknokesisler olarak tanımlaya n, Arizo-
na /Sed ona' da yaşayan Patrick ve Gael Crysta 1 ile net üze-
rinden iletişim kurdu ve onlardan bir Avustralya dergisi olan
Nexus' u kontrol etmelerini istedi. Begich kendi memleketiy-
le ilgili bir konuyu Nexus'ta görmekten çok şaşırdı ve ma-
kalede z ikred ilen d ökümanl arı bulup çıkarm ak için aci len
ça lı şmaya başladı.
Muhalif araştır m acıl ara ve bili m in sanlnrına göre HA-
ARP bir çeşit gelişmiş "io nosfcrik ısıtıcı" (ionosferic hea-
ter). Bu ionosferik ı s ıtı cı üst atmosferi, odak l anmış ve yön-
l end irilmi ş e lektromanyetik ı şını ile zap layacak. U ltragü ç-
lü dalgaları, a tmosferimi zdeki C:'lektrikle y üklü bölgenin
titremesine (vibrate) ve dramatik b ir şekild e yamnasma ne-
den o labilir.
İonosfer atmosferin tabakalarind an biridir. tonosfer, dün-
yanın üst atmosferini saran elektrik yüklü bir a l and ır. Dün-
ya rım yü zeyinin üstü nden, aşağt yukarı 35-50 milden basla-
yip 500-600 mil yüksekliğekadar uzanır (48 km ila 50000 km).
ton osferi.on ve elektron olarak ad landmlan p oziti f ve nega-
tif yüklü atomik parçacıklar içerir. Uzaydan gelen zararlı ışın­
lara karşı doğal bir kalkan i şl evi görür. Amerikan ordusu HA-
ARPiçjn, "ionosfer üzerine yapılan bilimsel bir araştırma" gibi
zararsız bir gerekçe ileri s ürmektedir. İonosfer tabakası aske-
riye için önemlidir. Çünkü ordu tarafından kulJanılan iletişim,
gözetim ve denizcilik s istemlerinin heps i ionosferin içinden

362
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR!

geçer veya ionosfer tarafından yansıhlır. İonosferin bir bütün


olarak anlaşılınası ve kontrol edilmesi Pentagon'a bu sistem-
ler üzerinde daha iyi kontrol imkanı verecek.
HAARP üzerine en kapsamlı arashrmayı yapıp, ça lışma­
larını Angels Don't Play This HAARP-Advencis in Tesla Tech-
nology adli kitapta d erleyen Dr. Nick Begich ve Jeane Man-
ning'e göre, HAARP bir çeş it radyo teleskobunun d eğ i şti­
riimiş h ali. Anten ler sinyalleri almak yerine, gönderiyorlar.
Yazarlar HAARP'i ionosfer alanlarını, bir ı şın ı odaklayara k,
ış ının odcıklandığı bu bölgeleri ısıtıp yükselten süper güç-
lü radyo dalgası, ışınlaına teknolojisi için bir test ola rak de-
ğerlendiriyorlar. E l ektronıanyetik dalgalar daha sonra dün-
yaya geri s ı çrayacak ve her şeye nüfuz edecek.
Begich ve Manning "HAARP projesinin komünikasyon
sistemini geliştirmek için İonosfcri değiştirme amaçlı, iyi ni-
yetli akadem ik bir proje olduğu izlenimi verdiklerini aç ık­
ladı. Bu programın Arerico, Porto Riko, Tromsk, Norveç ve
eski Sovyetler Birliği'ndeki diğer tamamen g üven li ionosfe-
rik ısıtıcJ operasyo nlarınd an bir farkı o l madığını iddia ettik-
lerini, bunun la birlikte askeri dökümanların meseleyi açık­
ça ortaya koyduğun u ifade ed iyorl ar. 1--IAARP'ın gerçek
mnaçlanndan biri, Pentagon'un hedefleri için ionosferin na-
s ıl sö mü rüleceği ni öğrenmek. RF gücü ionosferi doğal olma-
yan aktivitelere götürecek. Bu proje ancak bir nükleer s ila-
hını yapabile ceği boyutlarda tehlike ler içeriyor. Ayrıca bizi,
ionize evrenin ve hiç durmadan bizi bombalayan yıldızla­
ra ait radyasyonun zarar lı etkilerinden koruyan gezegenin
ka l ka nının doğas ını değiştirmey e çabalıyor.
Uygulayıcılan tarafından ionosferik bir araşt ı rma olarak
nitelenen HAARP ile gündeme gelen ilk soru: "Gökte delik-

363
ALi BEKTAN

ler mi açıyorlar?" sorusu. Tesla'nın ça lı şma larını baz ala n bu


ihtilafli transmitter veya ısıhernın dünyanın üst atmosferin-
de 30 millik delikler açınayı da içeren pek çok potansiyel teh-
like içerdiği bilim insanlarİ tarafmdan ciddi bir şekilde i le-
ri sürülüyor. Çoğu bilim insanı, HAARP'in eğer havanın kont-
rolü için kullanı lmazsa, hava ınodifikasyonu için kullamla-
bileceği konusunda görüş birliği içindeler.
Bunun yamnda, "HAARP'm sahjpleri" onu kullanarak üst
atmosferde bir reflektör yaratma imkanına sa hip olacaklar.
Bunu HAARP'tan transfer edilen enerjiyi, gökyüzünün bir
bölümüne odaklayara k ve elektrik ak ımını açarak yapacak-
lar. Hava tamamen dramatik olarakısmacak ve ordunun, rad-
yo dalgaları ve radar ışınl arı için kullanabileceği bir donuk
nokta (opaque spot) yaratacak. Bu sekilde onlar, ı ş ınlarına
dünyanın etrafını ''eğmek" için imkan wrccck sanal yansı­
ma is tasyonu (virtual reflectmg station) yaratmaya yetenek-
li olacaklar.
HAARP ayrıca, verili bölgenin üstündeki ionosfer bölü-
münü kışkırtarak (uyandırarak), dün yanın herhangi bir ye-
rind eki iletişimi engelleyebilecek. Etki, yerel bir fırtın a gibi
olacak: bölgenin içine veya dı şına herhangi bir yay ın total
bir engelle karşılaşacak.
Begich ve Manning, Bemard Eastlund isimli Teksasl ı fi-
zikçinin çalışınala rı üzerine inşa ed ilen başka patentlere ba-
kınca, ordunun HAARP transmiterini nasıl,ne şeki ld e ku l-
lanmaya niyet ettiğinin, daha açık hale geleceğini söylüyor-
lar. Bu ayrıca, hükümetin proje konusundaki yalanlamala-
rmı daha az inanılır. hale getiriyor. Yazariara göre Pentagon
bu teknolojiyi hangi niyetlerle ve ne şekj Jd e kullanacağıru bi-
liyor ve dökümanlarında bu konuda "temizlik" yapıyor. Ordu

364
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

kasti olarak, Sofistike kelime oyunları, hile ve açık dezenfor-


masyon aracılığı ile halkı aldatıyor. Pentagon, HAARP sis-
teminin:
-Orduya atmosferik termonükleer cihaziarının elektro-
manyetik titreşim etkisini tekrar yerine koyacak (yerine baş­
kasını geçirmek) bir alet verebileceğ ini;
-Çok büyük ELF denizaltı iletişim sistemini, ELF dalga-
ları üreterek yer1_i ve daha sıkı bir teknolojiyle yeniden ya-
pılandırıcağını.
- Askeıiyen.iıı kendi iletişim sistemlerinin çalışmasım ko-
rwken, son derece geniş alanlardaki iletişimleri silip süpür-
mesine yol hazırlayabileceğini;
-Eğer EMASS'in kompüterize yetenekleriyle ve Cray bil-
gisayarlarla birleşirse dünyanın tomografisini çekme imka-
nı sayesinde, barışın korunmasına katkıları olacağını.
- Büyük bir alan üslünde pelrol, gaz ve mineral tortular
bulmak amacıyla jeofiziksel yoklama için bir araç sağladı­
ğını.
-Yaklaşan uçaklar ve kruvazör füzelerini meydana çıkar­
mak için kullamJacağıru ve d_iğer teknolojileri kullanılmaz
bale getireceğini söylüyor.

HAARP'ın arka planı

Kuşkusuz, HAARP izole olmus bir proje değil. ABD'nin


uzun yıllardn üzerinde çalıştığı pek çok projeden oluşan de-
metin bir parçası. Aslında HAARP "Yıldız Savaşları'' (Star
Wars) prograrnının önemli bir bölümünü oluşturu yor.
ABD uzay la, 2. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında cid-
di bir biçimde ilgileıııneye başladı. Bu derin ilginin neden-

365
AL İ BEKTAN

leri roket teknolojisinin baslangıcının nükleer teknolojinin


desteğiyl e bu dönemde ortaya çıkmasıdır. ilk çalışınalar so-
nucunda gürültü bombaları ve rehberli füzeler ortaya
çıkh. Roket ve nükleer silah teknolojisi ayni zamanda, 1945-
1963 yıllan arasında gelişti. Bu süre zarfın d a yeryüzünün
üs tünde ve altında ş idd e tli nükleer testler tecrübe edildi.
lonosfer ve s h·atosfer üzerine yapilan ça lismalar sonucu at-
mosferin bir parçası olan ve evrenden salar ve ga laktik rüz-
ga rlada gelen protonlar, electronla r ve a lfa parçacıklan gibi
yüklü parçacıkları tutarak dünyayı koruyan "Van Alien
Belts" (Van A llen Keme rle ri) bulundu. Bu kemerler Ame-
rika' nın ilk uydu operasyonu -Exp lorer I-sırasında 1958'de
keşfedildi.
Ağustos-Ey lüll 958 arasında ABD, "Argus Projesi" adı al-
tında 3 nükleer bomba ve 2 de hidrojen bombası deneyi yap-
lı. Bu projenin a mac ının, y üksek irli(adaki nükleer pallama-
la rın elektromanyetik titreş im (EMP) nedeniyle radyo iletim-
lerine ve radar operasyonlarına etk is ine değer biçmek, jeo-
manyetik alanlar ve onun içind eki yüklü parçacıklan daha
iyi anlamak olduğu söyleni yor.
13-20 Ağustos 1961'de Amerikan ordusu ionosferde bir
"telekomünikasyon kalkanı " ya ratınay ı planladı. Bu kalkan
3000 km yükseklikte kurula ca ktı. Kalkanın ionosferde ku-
rulma sebebi telekomünikasyonlara manyetik fırtınalar ve
güneş ışınlan tarafından zarar verilebilir olmasıdır.
9 Temmuz 1962' de Pentagon "Project Starfish" adı altın­
da ionosferle ilgili bir d izi yeni deney yapmaya girişti. Bu de-
neyler alt Van Allen kemerine zarar verdi. 1968' de "Salar Po-
wer Satelli te Project (SPS) ile güneş enerjisiyle çalışan her biri
bir ada büyüklüğünde olan uydular ü ze rine ça lı şıldı.

366
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RI

1975'de fırl a tıl a n "Satürn V Rocket" atmosferde ya ndı. Bu


yanma ionosferde büyük bir delik aç tı.
1978'd e SPS Projesi üzerine yeniden çalışılma y a b aşlan­
dı. Bu d önemde antibalistik füzeler için u ydwşın silahlan üze-
rine ça lış ıldı. Yüksek enerjili lazer ı ş ınlarının bir " termal si-
lah " olarak düşma n füzelerini yok etmek için en uygun araç
o lduğu il eri sü rüldü. SPS aynı zamanda psikolojik ve anti-
personel bir s il ahı da ifade etmekteydi. Lazer ı ş ınJ a n güç ba-
taryalan bir SPS uyd us undan di ğer uydulara veya platform-
!ara yayı labil ecektir. Bir psikolojik silah olarak insanlar
üzerinde genel bir panik yaratm a etkisi v ardı r. SPS'in dün-
yanuı herhangi bir yerindeki askeri operasyonda ihtiyaç olu-
nan enerji yi il etme kapasitesinden bahsedilmektedir. Bun-
l a rın dı şmda, gözetim ve erken uyan sistemlerinde ge lişme­
ler, düşm a n o rdul a rın yayı mm bozma ve ionosferd e fiz ik-
se l d eği ş i kli kler ya ra tma ye ten eğine sahiptir.
SPS projesine Baskan Ca rter' ın onay vermesine k a rşılı k,
p rojenin çok pah a lı o lm ası (Enerji B a ka nlığ ı ' nın tüm bütçe-
sinden daha fazla bir bütçeye ihtiyaç duyuluyordu) nedeniy-
le program rafa k a ld ı rıldı. Ta ki Ronald Reagan b aşka n ola-
na dek. Proje Reagen, dönenünde yeniden su yüz üne çıktı.
Reagan projeyi, Pentagon'un bütçesinden daha büy ük bir büt-
çe a yıra rak "S tar Wars" (Yıldı z Savasla n) ad ı altmda hare-
kete geçirdi.
1970'lerin sonlannda Pentagon, düşmana ait nükleer çev-
red e ileti ş imin radyo ve televizyon teknolojisinde kullamlan
geleneksel yöntemlerle gerçekleştirilemediğin.i farketti. 1982'de
bir komuta kontrol elektronik alt sistemi geliştirildi. "Ground
Wave Emergency Net-work (GWEN)" denilen bu sistemle ro-
ketler monitörden izlenip kontrol edilebiliyordu.

367
ALİ BEKTAN

1981 yılında "Orbit Maneuvering System" (OMS) ile uzay


rnekikieri için SPS uzay platformları inşası planlandı. NA-
SA'njn ürettiği uzay mekiğinin ionosfere enjekte ettiği gaz-
larİn ionosfere etkisi üzerine çalışıldı. Deneyler sonucunda
ABD ionosferik delikler açabildiğini gördü. 1985 yılında yeni
mekik deneyleri yapılmaya başlandı. 1980'lerde ABD yılda
500-600 civarında roket fırlahyordu. Bu sayı 1989'da zirve-
ye (1500 adet) ulaştı. Bütün bu deneyierin atmosfere ciddi
etkileri oldu.
1986'da, Çemobi l faciasından hemen önce, ABD Mighty
Oaks olarak bilinen Nevada'daki test bölgesinde hidrojen bom-
ba s ı deneyleri yapıyordu. Bu deneyler X ışınları ve parçacık
ışını silahlarının getiştirilmesi progratmnın bir parçasıydı. ABD
1991'de Körfez Savaşı sırasında elektromanyetik titreşim si-
lahları (EMP) olarak adlandırılan silahları test etti.1993 yılın­
da başlatılan HAARP projesi işle tüm bu deneylerin devamı
ve Star Wars programının bir parçası durumunda.

HAARP'ın tarihi

Dünyadaki en büyük petrol şirketlerinden biri olan AR-


CO'nun şubesi ARCO Power 1echnologies lncorporated (AP-
Tl), HAARP projesirti inşa edecek Müteahhit şirketti. ARCO
bu şubeyi, patentleri ve ikinci safha inşa kontratıyla Hazi-
ran 1994' de E-System s' e sattı. E-System s istihbarat servisle-
rine i ş yapan, dünyadaki en büyük Müteahhit şirketl e rden
biridir. CIA, savunma istihbarat örgütleri ve diğerleri için iş
yapar. Yıllık satışlarmın 1.8 trilyon dolan, kara projeler (o ka-
dar gizli projeler ki ABD Kongresi paranın nasıl harcandı­
ğını konuşmuyor) içirıolan 800 milyon dolarla birlikte, bu

368
21 _YÜZYIL METAFiZIK SAVAŞLARI

E-Systems'in hisseleri, dünyadaki en geniş savunma müte-


ahhitlerinden biri olan Raytheon tarafından sahn alındı.
1994' de Raytheon Fortune, ilk SOO'ler listesinde 42 numa-
raday dı. Raytheon, bazıları HAARP projes inde değerli ola-
cak binlerce patente sahip. Asağıdaki 12 patent, HAARP pro-
jesinin ommgası ve simili Raytheon ismi alhnda tutulan bin-
lerce diğerleri aras ında saklanıyor. Bemard J. Eastlund'un
4686605 nolu patenti, ''Method and Apparatus forAl-tering
a Region in the Earth's Atmosphere, lonosphere, andor Mag-
netosphere (Dünyanin Atmosferinde, ionosferinde ve/veya
Magnetosferinde Bir Bölgeyi Değişti rmek için Yöntem ve Ci-
hazlar) bir yıldır hükümet gizli emri alhnda mühüriii Bu p a-
tente göre, Nikola Tesla'nin 1900'lerin başındaki çal1şması
araş brmanın te m elle rini şe killendirdi.
Olayın bir de ticari boyutu olabilir tabii. Bu teknolojinin,
patentJel'in sahibi ARCO için ne kıy meti olacak? Elektrik g ü-
cünü gaz alanlan içinde bir güç merkezinden tüketiciye kab-
losuz olarak ışınlayarak muazzam kazançl ar elde edebilirler.
Bir süre için, HAARP araş tırm aca ları bunun HAARP için
amaçlanrmş kullarumlardan biri olduğı.mu karutlayanıadılar.
Bununla birlikte, Nisan 199S'de Beg ich diğer patentleri bul-
du. Bu yeni APTI patentlerinin bazılan gerçekten de elektrik
gücünü göndermek için kablosuz bir sistemdi. Aynı, Tesla'run
projesi gibi. Eastlund' un patenti, bu teknolojinin uçaklarm ve
füzelerin Sofistike rehber sistemlerini bozabileceğini veya ta-
mame n çatlatabileceğini söylüyordu. Dahası, dünyarun ge-
niş alanianna başkalaşan frekan sların elektromanyetik dal-
galan ile bu püskürtme yeteneği ve bu dalgalardaki değişim ­
le ri kontrol, karada ve denizde, havada olduğu gibi iletişimi
nakavt e tmeyi mümkün hale getirecekti.

369
ALi BEKTAN

Begich bunun dışmda ll tane başkaAPTı patenti buldu.


Nükleer çaplı radyasyonsuz patlamalann, güç ışmlama
sistemlerinin, radarlarım, nükleer başlık taşıyan füzeler
için dedektör sistemlerinin, şimdiye kadar termenükleer si-
lahlar tarafından üretilen elektı·omanyetik titreşimierin ve di-
ğer Yıldız Savaşları oyunların ın nasıl yapılacağını açıklaya n
çalışmalardı bunlar. Bu patent demeti HAARP silah sistemi-
njn temelinde yatıyor.
İki yazara göre, sanki havadaki ve zihinsel tahripler-
deki EM titreşimler yetmez mi ş gibi, Eastlund süper güç-
lü ionosferik ısıtıcımn havay ı kontrol edebileceğiyle övü-
nüyor. Begich ve Manning'ın aydınl attığı hükümet dökü-
manları gösteriyor ki, Pentagon hava kontrol teknolojisi-
ne sa hip. HAARP tam güç düzeyine eriştiğinde, tüm ya-
rımküreler üzerinde hava etkileri yaratabilecek. Eğer bir
hükümet dünyanın h ava modelleri ile deney yapıyorsa,
yapı l an iş gezegendeki herkesin en önemli ortak sorun-
larından biridir.
Begich ve Maıu1ing'in kitabı, Prof. Elizabeth Ra useher gibi
bağlmsız bilim insanlarıyla görüşmeleri içeriyor. Yüksek ener-
ji fiziğinde uzun ve etkileyici bir kariyere sahip olan ve pres-
tijli bilim dergilerinde yazılan, kitaplan bastlan Rausd1er, HA-
ARP'ı yorum luyor: "Korkunç enerjiyi, son derece nazik, io-
nosfer olarak çağırdığımız bu birden fazla tabakaları kapsa-
yan moleküler konfigürasyonun içine pompalıyorsunuz."
lonosfer, katalitik reaksiyonlara eğilimli, Rauscher açıklı yor:
"Eğer küçük bir parça değiştirilirse, ionosferde büyük bir de-
ğiş im olabilir" .
İonosferi nazik bir balans sistemi olarak tarumlarken, Dr.
Rauscher, onun, zihnindeki resmini paylaşıyor: bir çorba ka-

370
21. YÜZYIL METAFiZlK SAVAŞLARI

barcık. "Eğer kabarcıkta yeterince


büyük bir delik aÇJlırsa",
Rauscher kehanette bulunuyor, "patlayabilir".

Bilinç kontrolü mü?

Begich ve Manning tarafindan yapılan araştırmalaı~ ga-


rip projelerin örtüsünü kaldırdı. Örneğin, ABD Hava Kuv-
vetleri dökümanlan insanm zihinsel eylem lerini manipüle
etmek ve değiştirmek [geniş coğrafikalanlar üzerinde titre-
şen radyo frekans radyasyonu (HAARP'm maddesi) aracı­
lığı ilej için bix sistem geliştixiidiğini meydana çıkardı. Bu tek-
noloji hakkında en çok anlatıl an ıTıateryal, ünlü Zbigniew
Brzezinski'nin (Carter'i n eski ulusa l güvenlik daıuşmaıu) ve
]. F. MacDonald'rn Qohnson'un bilim danışmanı ve UCLA'da
jcofizik profesörü) jeofizikal ve çevresel savaş için güç ı şın ­
larna transrnileri hakkında yazdıkları yazı larınd an gelir. 13u
dökümanlar, bu etkilerin nası l insan sağlığı ve düşüncesi üze-
rinde olumsuz etki lere neden olabileceğini gösterir.
Brezinski 25 yıl önce Kolombiya Üniversitesi'nde bir pro-
fesörken yazmış olduğu bir kitapta şöy l e djyor:
"Politika s tratejistleri beyin ve insan davranışları üzeri-
ne yap ılan araştırmalan sömürmeyi özendiriyorlar. Jeofizik-
çi C. J. F. MacDonald (savaş problemlerinde uzman) doğru
olarak zamanlanmış, suni olarak uyandırılaJı elektroruk dar-
belerin dünyanın belirli bölgeleri ü zerinde göreceli yüksek
güç düzeyleri üretecek sarsınalar kalıbma önderlik edebile-
ceğini söylüyor. Bu yolda birisi, ciddi olarak, seçilmiş böl-
gelerde çok geruş nüfusun beyin performansını bozacak bir
sistem geliştirebilir. Ulusal çıkarlar için davranışları mani-
püle ehnede çevreyi kullanma düşüncesirurt ne kadar derin-

371
ALİ BEKTAı'\1

den rahatsız edici olduğu kimileri için sorun değil; böyle kul-
laruma teknolojinin izin vermesi, galiba gelecek birkaç on yıl
içinde gelişecek."
1966'da MacDonald, Başkan'ın "Bilim Damşma Komite-
si" nin ve daha sonra Başkan'ın "Çevre Niteliği Konseyi" nin
bir üyesiydi. Askeri amaçlar için çevresel kontrol teknoloji-
lerinin kullanımı üzerine yazılar yazd1. Bir jeofizikçi olarak
yaptığı en derin yorum, jeofiziksel savaşın anahtarının, çev-
resel istikrarsız lıkların (yani küçük bir miktar enerji nin ila-
vesinin çok daha büyük miktarlarda enerjiyi salı vermesi) ta-
nımlanma s ı olduğu önermesidir
Jeofizikçil er çevresel karmaşaya enerji eklemenin geniş
etkileri olabileceğini fark ettiler. Bununla birlikte insanlık hali
ha z ırd a çevremize, kritik kütle tesis ettiğiru anlamadan, cid-
di miktarlarda elektromanyctik enerji ekliyor. Begich ve Man-
n ing'in kitabı bu konuda çeşitli sorular yükseltiyor: "Bu ek-
ler etkisiz mi yoksa ötesinde onarılamaz bir zarar verecekkü-
mü latif bir miktar var mı? HAARP geri dönemeyeceğimiz
bir yolculuğun son basan1ağı mı? Başka bir seri şeytani Pan-
dora'mn Kutusu'ndan salıverecek başka bir eneLji deneyi üze-
rine parayatırmak üzere miyi z?"
1970 başlarında Z. Brzezins" ki, yavaş yavaş ortaya çı­
kacak, "teknoloji bağ ı mit" daha kontrol edilebilir ve daha
yönetilebilir bir toplum"u Öngördü. Bu topluma, oy kul-
Jananları iddialı süper bilimsel"know-h ow" ile etki altın­
da bLrakacak bir elit grup tarafından hükmedilecekti. Bu
elit, halkın davranışlarını etkilemek ve toplumu yakın gö-
zetim ve kontrol altın da tutmak için son modern teknik-
leri kullanarak politik amaçlarına ulaşınada tereddüt et-
meyecekti.

372
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Begich'e göre Brzezinski'nin taluninleri doğru çıktı. Bu-


gün, söz konusu elit için birkaç yeni araç ortaya çıkıyor. Araç-
ları kullanma izni i çiı1 politikalar zaten hazır." ABD nasıl ya-
vaş yavaş kontrol edilebil ir teknotoplu ma dönüşecek?" so-
rusu sonıluyor. Kademe taşları arasında Brzezinski, halkı­
mngüvenini kazanmak için, devam eden sosyal krizleri ve
kitle medyasının kull anımını umut ediyor.
ABD Kongresine ait kayıtlar, ionosfere gönderilen sinyal-
lerle dünyaya nüfuz etmek için, HAARP'ın kullammıyla meş­
gul oluyor. Bu sinyaller gezegenin içinden kilometrelerce de-
rine bakarak, düzenli yeralh askeri gereçlerinin, mineralle-
rin ve ti.inellerin yerini bulmak için ku ll anılacak. Senato
1996'da sadece bu yeteneği gelistirmek için lS milyon dolar
ödenek ayırdı. Problem şu: dünyaya nüfuz eden radyasyon-
lar için gerekli olan frekans, insanın zihinsel fonksiyonlan-
nın tah ri bi için en çok zikredilen frekans dizbini n içinde. Ay-
rıca balıkların ve vahş i hayvanların (ki kendi rotalarını bul-
mak için rahatsız edi lm em i ş enerji alanı üzerinde ilerlerler)
göç modelleri üzerinde pek derin etkilere sahip olacak.
Begich ve Manning yen i teknoloji lerin .insa nın beyin potan-
siyeli ni ge liştiı-rnek için inanılmaz imkanlara sahip olduğu­
nu söylüyorlar. Bu teknolojiler öğrenme, hafızayı geliştirme
ve insan davranışı modifikasyonu için kullanilabilir. Beyin
teknoloji leri a l anında önemli bir is im olan Michael Hutchi-
son, bu alamsıradan insanlara açtı.
Hutcruson' un açıkladığı gibi beyin, oranlı dar üstün fre-
kanslar bağı içiı1de çalışır. Üstün beyin dalga frekanslan be-
yinde yer alan aktivite çeş itlerine aracı o lur. 4 temel beyin
dalga frekansı grubu vard ı r ki bunlar çoğu zihinsel aktivi-
teyle birleşirler. Birincisi, beta daJgalari (13-15 Hertz veya t:it-

373
ALi BEKTAN

resim saniyede), bir kişinin dikkati normal aktivitelere doğ­


ru dışa yöneldiği za man, nonnal aktivite ile birleşir. Bu ala-
nın y üksek sonu, stres ve kışkmnış(heyecanlı) durtımlar ki
düşünmeyi ve algısal becerileri bozar ile birleşir. ikinci grup,
alfa dalgalan (8-12 Hertz), gevşetmeye aracı olabilir. Alfa fre-
kanslaı·ı öğrenme ve odaklanmış zihinsel fonksiyonlar (iş gör-
me) için ideald ir. Üçüncüsüteta dalgaları (4-7 Hertz); z ihin-
sel irngelemeye, hafızaya ve iç zihinsel odağa girişe aracı olm.
Bu durum genel likle genç çocuk l arh:ı, davranıç,sal iodifikas-
yon ve uyku durumlarıyla ilgilidir. Son o larak, ultra yavaş
delta dalgaları (5-3 Hertz), bir kjmse derin u ykuday ken bu-
lunur. Genel kural odu r ki, beynin üstün dalga frekansı, sa-
niyede titreşim süresinde rahatlanı ldığından dü~üktür ve in-
san en uyamk ve heyecanlıyken en yüksektir.
Beynin, elektromcınyetik cıraçlar ile dıştan c<ınlandınlm.-ı­
sı (tahrik edilmt·si) bir dı~ cihı:ız (jenenıtör) ile yetıi bir saf-
haya geçinimesine veya kilitlenmcsine neden olnhilir. Üstün
beyin dalgaları dış tahrik tarafından ycrri frekans kalıp l arı­
na s ürülebilir veya itilebilir. Başka bir deyişle, dış sinyal sü-
rücüsü veya itici cihaz beyni bir yolculuğa çıkarır, normal fre-
kanslan beyin dalgalarında değişikliğe neden olmaya bütü-
nüyle götü rür ki bu daha sonra beyin kimyasında değişme­
ye neden olur; ve bu da daha sonra beyin çıktLiarında, dü-
şünce şekmerinde, duygu veya fiziksel durum şekillerinde
değişmeye neden o lur. Beyin manipülasyonu ikj yoldan bi-
rine çıkar: Faydalı veya zararl ı.
Spesifik dalga formları kombinasyonu ile birlikte çeşitli
frekanslar beynir1deki belirli kimyasal karşılıkları tetikler. Bu
nömkimyasalların salıveril m es i beyinde endişe duyguları,
hırs, depresyon, aşk vb. sonuçları olan spesifik reaksiyonla-

374
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR!

ra neden olur. Bütün bunlar ve duygusal entellektüel karşı­


Iıkiann tüm bu gidiş gelişi (değişimler), spesifik elektriksel
uyarılar sonucu ortaya çıkan bu beyin kimyasaliann (kim-
yasal ajanların) özel kombina syo nları sonucunda ortaya çı­
kar. Bey in sıvılarındaki bu b elirli karışımlar olağan ü stü özel
zihinsel durumları ortaya ÇLkarabilirler. Örneğin, bilinçli dav-
ranış kaybı, karanlık korkusu vb. Bu alandaki çalışınal ar dü-
zenli olarak ya pılan yenj buluşla da çok hızlı bir yüzdede iler-
l e ınektedir. Bu spesifik frekansl arın bilgisinin çözümü, in-
san sağ lı ğ mı anlamada anlamlı bir gelişme sağlayabilir. ELF
için ta ş ı yıcı o larak hareket ed en radyo frekans radyasyonu
kablosuz olarak beyin d a lga l arıru değ i ş tirmede kul l anılabi­
lecek. Bu HAARP'in bilinç kontrolü konusunda, uygulama-
larında neler yapabil eceğinin göstergesidir. Bunun la bera-
be r, HAARP'ın kayıt l a rınd a, bunun insandaki yan etkileri
henüz ortaya ç ıka rılma mıştı r; fakLıt 13egich ve M<mning'iıı ki-
taplarında ki hükümet d ökü manl arında görünmektedir.
Beyin aktivitesi nin kontrolü için gereken gü ç düzeyi 5-20
m i kroanıper g ibi çok küçük bir değerdir ki bu d a 60 Wntt-
lık bir ampulü yakmak için gereken enerjid en binlerce kat
daha küçüktür. Yazarlar ça lı şm a l a rınd a gerekli olan çok kü-
çük enerji üzerine konuşmaktalar. Beyin aktivitesini etkile-
rnek için gereken hız, eneıji seviyesi ve dalgalar formu kom-
binasyonundan olu ş ur. Son y irmi y ıld a ve özellik le son bir-
kaç yıldaki ge li ş mel er çok büyük ilerlemeler s unm aktadır.
Araştırma lar, ulusl arara sı olarak, dış elektrom arıye tik alan-
lar tarafuıdan beynin kolayca yönlendirilebileceğini veya du-
rumları deği ştiTmek için etki l enebi l eceğini buldu. Bu buJu ş­
lar hem bilını insanlan hem de s ıradan insanlar için yeni araç-
lar tedarik e tti. Yeni araçlar elektrikli "cranial" kafay a ili ş-

375
ALi BEKTAN

kin uya rı aletlerini, ses sistemlerini, ış ıklı uyarı sistemleri-


ni ve d iğer birçok beyin yönlendirme ve geri tepki (destek
yan kı) cihazlarını içermektedir. Teknolojik ilerlemeler ayrı­
ca, insanların kendi beyin aktivitelerinin yararlı sonuçlar için
nasıl kontrol ve manipüle edi leceğini öğrenme l erine izin ve-
ren özel kontrol ve gözetim araçl arına eklendi. Raporlar di-
ğerle rinjn yanmda gevşemey i, ağrı kontrolü1ıü, öğrenme hı­
zını ve h afızanuı geliştiritmesini içermektedir.
Hutchison' un en son çalışma sı henüz birleş tiril en dü ş ün­
ce teknolojile rinin son tanımlanrtı sağ lı yor. Onun son kjta-
bı ''büyük beyin gücü", oku y u cul a rını çok hı z lı değişen (o
kadar ki bilimin u ygulamalardan d aha hı zlı geliştiğinin far-
kedildiği) alana ulaştırıyor. Sinir sistemi bozukluklannın dü-
zeltilmesi, dikkat dağmıklığı ve çocukla rdakj hiperaktif
bozuklukların düzeltilmesi, di ğer şey l er arasında ilaç ve a l-
k.ole bağ lı bu~uk.lu k.ların dü~eltilmesi kunusuııdaki t;Un
durum tartış ılı yo r. Bu tip elektrotip, bu t ı bbi araştırma l arın
en ilginç a l a nlarını oluşturur. Son yı ll a rd a araşhrmalar tıb­
bi ve psikolojik uygulamaların şaşırtı cı olumlu son u çlarına
doğ ru genişlemiştir. Bu sonu çl a rın bazıları Amerikan Ha va
Kuvvetleri tarafınd an fark edildi. Ne yazık kj askeri ça lış ma­
Jar bu teknolojiyi insanlık ya rarın a kullanmaktan çok silah
sistemlerinde kullanma yönünde devam etmektedir.

Flanagan'm nörofonu

Amerikanın en yetenekli mucitlerinden Or. Patdek Fla-


nagan, 1962' de hbbm değişeceğini öngörmüştü. ''Bir gün bb-
bi pratiğin tüm konsepti elekb·onik tarafından değiştirilecek.
İnsanlar ilaçtan ziyade elektronik olarak tedavi edüecek." di-

376
21. YÜZYIL METAFiZIK SAVAŞLAR I

yen Dr. Flanagan, o zamanlarda muhtemelen hala en geliş­


miş beyin yönlendirme aracı olarak kabul edilen "Neurop-
hone" u (elektronik telepati makinesi) keşfetrnişti.
Flanagan son söyleşisinde, HAARP'ın sadece dünyanın
en büyük ionosferik ısıhcı sı d eği l, aynı zamanda tasavvur
edilmiş en büyük beyin yönlendirme cihazı olduğunu not
etmektedir. HAARP kayıtlarına göre, cihaza son şekli veril-
diğinde (ci haz tüm bölgesel toplulukları etkilerneye yetecek
düzeyde enerjiye sahip birçok dalga formu kullamr), VLF ve
ELP dalgalarını gönderebilecek.
Dr. R. O. Becker 60'1arın başında ELF taşımak için OC akı­
ımnın üstüne sinyal ekleyerek ELP deneyleri yaptı. Becker
bu konsepti bir ELF kullanarak test etti, 1-10 Hertz (pulses
per second) sinyal insanlar üzerinde, test subjeleri arasında
yükselen bilinç kaybı sonucunu verdi. Sonuçlar ELF'nin yani
insanın beyin fonksiyonlarını en çok etkileyen frekansların,
dışardan çok derin son uçlarla manipüle edilebilir olduğu­
nu gösterdi .
1958'de Dr. Patrick Flanagan, 14 yaşındayken nörofonu
icat etti. Bu ona zama mmızın en parlak mucitlerinden biri
unvanını kazandırdı. Nörofon cihazı, sesi (kelimeler ve mü-
zik gibi) elektrik uyanışına (impulse), hem de bunu vücut
üzerindeki herhangi bir noktadan direk olarak kulak ve bü-
tün duyma mekanizmasını büsbütün by-pas edip beyne
transfer ederek, dönüştüre bilir. Araşhrmacılar teknolojiyi tar-
tışırken, altı yıldan fazla bir süredir ''Birleş ik Devletler Pa-
tent Ofisi" cihaz için patent vermeyi reddetmektedir. Sonuç-
ta hükümet nörofonurı asla çalışmayacağını açıkladı ve pa-
tenti reddetti. Bundan sonra Flanagan ve avukah, çalışan ci-
hazı inceleyicisine göstermek amacıyla alet modeliyle Was-

377
ALl BEKTAN

hington DC'ye gittiler. inceleyeci ikiliye sağır olan iş;ilerin­


den biri üzerinde kullamlıp olumlu sonu ç alındığı t<kd irde
cihaz için patenti tekrar açacağu1J ifade etti. Alet dene1di, sa-
ğır i şçi gönderilen sesi duydu ve patent onaylandı.
Dr. Flanagan daha sonra Tafts Üniversitesi'ne çatışırak üze-
re gitti. Burada nörofonun bir sonraki araştırma kadımesini
geçme amacıyla ça lı şb. Deniz Kuvvetleri için insan ilt yunus
konuşması üzerine çalışmaya başJad1. Bu araştırma : boyut-
lu (3-D) holografik ses sis tenlinin ge lişınesine olanak ;ağladı.
Bu sistemin özü bir sesin uzayda herhangi bir yere ye·leştiril­
nıesi ve bir dinleyicinin bu scsi fark edebi 1mesi ne da ranH.
İlave çalışma lar dijital n örofonun ge lişmesine büyük
olanak sağlad ı. Ci hazın önemini keşfeden ABD Savmma ]s-
tihbarat Ajans ı (DIA) acil olarak onu ulusal güven lk mad-
desi olnrak gizlilik altına a l dı. Dr. r.ldnagan yeni çalşma l ar
yapmaklan ve teknolojit;i lı cıkkıııd a kuııu::,; ııı aktcırı • y ıl bo-
y unca men edi ldi. Gü ven lik gerekçesi sonu nd<l ka lmıld ı k­
tan ve ilk nörofonun icadından 20 yıl sonra Dr. Flanıga n s ı ­
nırlı olarak Mark Xl ve Thinkm an Model SO ürctebime aşa­
masına geJdj ve bunlar öğrenme aletJeri olarak ku ll anıdı, çün-
kü ilkel örneklerdi.
Oy ıllardan i tibaren Flanagan periyodik olarak ymi kon-
sept üzerind e ça lı ş tı ve nörofonik teknoloji için ge işmeler
dizayn etti. Bu cihazın gelişmiş şeki ll e ri, bilgisayar heyin et-
kileşimi cihazlan olarak kuJlamJahilir. Büyük miktarla·da düz-
gün olarak formatianmı ş en formasyo n un uzun döıeın ha-
fızaya transfer edilmesi fikri eği timd e devrim niteli~inde bir
gel i şmedir.
Nörofon ş imdiye kadar geliş tirilmi ş en güçlü be; in yön-
lendirme aletlerinden biı-idir. Flanagan son yıl lard a, r!iğer ile-

378
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARJ

tim modelleri üzerine vurgu ile bu teknolojiler ü zerine ça-


lışmaya devam etti. CIA'nın nörofona ilgisi vardı. Onu ge-
liştirmek için çahşmaya devam ettiler. Patrick ve Crystel Fla-
nagan HAARP projes ini n, bu radyo transmiterin in veya io-
nosferik ısıhcırun, kablosuz bir nörofon olarak kullanılab il­
mesinin mümkün olduğunu söyl üyorlar. Bu kullarumm han-
gi imkanlara sah ip olduğu ise çok açık.
"Real Time Brain Biofeedback'' (Ay nı Anda Beyin Des tek
Yankısı) beyin araştırm a l ar ında başka bir alan. Bu alan, dü-
şünce kontrolünün elde edilnıesinde yeni yaklaşımlar s unu-
yor. interaktif beyin teknolojileri il e ş imdi beyin dalga l arı­
nı "gerçek zama n temel inde gö rm ek mümkün, böylece bu
aletleri k ullanan bireyler bir kimse düşünürken beyin da l-
ga larının grafiksel olarak neye ben zediğini bilgisaya r ekra-
nında görcbilirl er. Hükümetler bu teknolojilerlc tehlike
o la rak gördü kle ri kalabalıkları kontı-ol alımda tutmak için
ilgileniyorlar.
HAARP' ın kontrat dokümanlarında ve planlama kayıtla­
nnda açıklanan olanaklann, yazarlar tarafından toplanan Hava
Kuvvetleri materyallerinin teşh i riy l e birlikte dikkatlice yeni-
den gözden geçirilmesinden sonra, elektromanyetik dalgaia-
nn düşünce kontrolü için sunduğu imkanlar apaçık ortaya çık­
b. HAARP iletim (transmüing) sistemi, dikkatsizce veya kas-
ten zihinsel fonksiyonlan d eği ş tirm e k için kullarulabilir.
Dr. Delgado 1952'den beri insan beynini araşhnyor ve so-
nuçla rıru yayımlı yor. Ça lışmalan düşünce kontrolü üzerinde
odaklı dır. Onun ilk çalışma ları bizim insan beynini anlama-
ım za öncü lük etti. Ça lışmalarını 1969 yılında yazdı ğı Physi-
caJ Control of the Mina: Toward a PsychociviUzed Society (Dü-
şüncenin Fiziksel Kontrolü: Psikomedeni BiT Toplum)' da özet-

379
ALİ BEKTAN

ledi. Bu erken çalışma temelde hayvanların araştırılmasıydı


ve hayvanların beynine elektrod sokmayı içeriyordu.
Subjesinin beyninde elektrik akımı imal ederek davranı­
şı manipiile edebileceğini buldu. Delgado, uykudan yüksek
heyecanlı bilinç durumlarına kadar bir dizi etki yaratabile-
ceğini keşfetti. Daha sonraki çalışmalan kablosuz olarak ya-
pıldı. Düşünce manipülasyonu etkisini belirli bir uzaklıktan,
herhangi biı· fiziksel kontak veya manipüle edilen canlı üze-
rinde araç olmadan aktivite etti. Delgado, frekans ı veya ko-
bay üzerindeki dalga formunu değiştirerek, onların düşün­
melerini ve duygusal durumlarını tamamen değiştirebilece­
ğim buldu. Ayru zamanda hükümet tarafından kötüye kul-
lanma olanaklan açılırken, Delgado'nun çalışmaları diğer pek
çok araştırmac:ı için temel oldu.
Delgado'nun araştırınasıl969'da ClA / OR için-çalışan Dr.
Gotllieb larafmdan, bu teknolojinin mümkün kullan ıml arı­

nı ararken, yerliden değerlendiri ldi. O zamanlarda ça lı şma­


nın hala ham olmasıyla birlikte, CIA Delgado'nun görü~i.i­
nü psikomedeni bir topluma izin verecek teknikler açısın­
dan paylaşıyordu.
Bu süre içinde Tulana Üniversitesi'nden bir nöroloji
operatörü olan Dr. Heath bu ihtimali, beyinde elektriksel tah-
rik (ESB) çalışmasıyla gerçeğe yakın hale getirdi. ESB insan-
da zevkli ve korkuhıcu halüsünasyonlar yaratabiliyordu.
CIA'nın düşünce kontrolüyle ilgilenmesi Kore Savaşı ile
başlamıştı. ClA bu alanda çeşitli fiyaskolarla sonuçlanan araş­
tırmalara başladı. Bunların bazıları üstü örtülmüş skandal-
lardır: Kanadalı vatandasların izinleri olmadan zihinsel
olarak martipiile edilmeye çalışılmaları, binlerce üniversite
öğrencisi ve askeri personel üzerinde LSD denemeleri gibi.

380
21. YÜZYIL METAFiZIK SAVAŞLARI

Delgado'nun kablosuz etkileri, CIA'nın ağzıru sulandıran


bir düşünce oldu. Delgado hayvanıann belirli bir elektroman-
yetik alanm içine konup sonra herhangi bir fiziksel kontak
olmadan manjpille edilebileceğini keşfetti. Bu teknolojiler baş­
ka araştırmacı l ar tarafından fark edildi ve çok hızlı bir ge-
lişme yaşandı.
HAARP program menajeri J. Heckscher, HAARP içinde
kullarulan frekanslarını ve enerjilerin kontrol edilebilir oldu-
ğunu ve bazı uygulaınalarda 1-20 Hertz dizisinde titreştiri­
leceğini söylüyor. Bu da HAARP'ın düşünce kontrolü ama-
cıyla kul l anılabi l eceğiıli gösteriyor.
HAARP sistemi çok büyük kontrol edilebilir bir elektroman-
yetik alan yaratıyor ki bu, Delgado'nun EMF'si ile karşılaş­
hnlabilir. Bir nokta dışında: HAARP sadece bir odayı doldur-
ınuyor, potansiyel olarak büyük biJ· bölgeyi hatta bir yarım­
küreyi do l durması mümkün. Temelde HAARP transıniteıi bu
uygulamada dünyaninkiyle (ki Dr Dolego'ınm kablosuz de-
neylerinde ihtiyaç olunandan 50 kat daha fazladJr) ayru dü-
zeyde enerjiyi dışanya yayıyor. Bunun anlamı eğer HAARP
doğru frekansa getirilirse, sadece doğru dalga formlarını kul-
lanarak, zihinsel ay ı rma, bir bölgenın tamammda kasten veya
radyo frekans iletiminın yan etkisi olarak oluşturulabilir.

Sonuç

Başta Dr. Nick Begich ve Jeane Manning'in araştırm ala­


rıolmak üzere tüm araştırmacıların çalışmaları, HAARP'ın
pek de masum bir girişim olmadığının işaretlerini veriyor-
lar. Bu görüşlere göre HAARP tamamJandığı zaman ABD'nü1
elindeki olanaklar şuniar:

381
ALİ BEKTAN

- Atmosferi manipül e etmek ve ınodifikasyon sağla ­


mak,
-Askeri ve güçlü bir silaha sahip olmak,
-Geniş kitlelerin dü şün celerinin ve ruhsal duruml a rının
kontrol edilmesini sağl amak,
-Kendi komünikasyon sis te mini ge li ştirip, istenilen ül -
kelerin sis tem lerini çökertmek.
ABD' nin kirli s icili; bilimi, teknolojiy i ve bi lim in sa nl a rı­
nı nasıl kullana geldiği düşünülürse ve ortaya kona n delil-
ler göz önünde tutulursa yap ılm ak i s te nenl eriJı bunlar olma-
dığını söy lem ek çok zor.
Amerika neden bu tür sil alı l ar üzerinde ça lışıyor? Bu nok-
tada ideoloji devı·eye girer. Kapitalizm ve Emperyalizm. Amaç
dünyayı sömürmek ve tüm zengin kaynakları kendi men-
fnati doğrultusunda ku ll a nmaktır. iki Dünya Savaşı ' n a ka-
tılıp baş la Avrupa o lmak ü:.c.ere dünyanın her yerine d e mok-
rasi gö türdü ğünü söy leyen Amerika, artık bu tür meta fi zik
veya doğaüstü silahları yaparak, ülkeleri daha kolay bir şe­
kilde ele geçi rmeye ça lışı yor.
Bu nokta Ru sy a'nında bu tür s ilahl ar ü zerinde ça lı ştığı ­
nı bizzat y ıll ar önce Devlet Başkaru Putin tarafından açıklan­
dı. Bizimde gizli silahımı z var etiyen Putin'in bu sözünün ar-
dında o nlarınd a HAARPTeknolojis i ü zerine ça lı ş tı ğını ima
e hıuştir. Sovyetler soğu k savaş döneminde de sırla ru1J iyi sak-
l a mı şla rdı.
Bu kitabı yazarken gazetelerde ilginç bir haber çıkh . Çin-
li Hackerlar yani bilgisayar korsa nları Ame rikan Silah Şir­
ketlerinin bilgisayarlarına sızdılar ve Amerika'nın gelecek-
te üretmeyi planladığı silahların planlarını ele geçirdiler.
Amerikal ılar bunu itiraf e ttiler ve dedil er ki: Ç in 25 y ıllık

382
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR I

silah programlanım za sahip oldular. Sonu çta onlarda


üretmeye ba ş ladık l arında, dünyada silah rekabetinin ar-
tacağı görülüyor.Tesla bana göre Bilim Dünyas ının 20'nci
y ü zy ıldaki en büy ük isimlerinden bir tanesidir. Bu günkü
devird e yaşamış olsaydı, projelerini ha ya ta geçirir ve in-
san lı k ondan çok güzel faydalanırdı. Bu da bizim hoş bir
düşüncemiz olarak kalır.

383
HAARP VE RUSYA

Tektonik İklim Silahı "Haarp"

usya'da resmi ve gayri resmi pek çok kişi aşırı ncaklar


R ve yangınlardan ABD'yi ve batılı güçleri sorumlı tutu-
yor.Meşhur HAARP komplosu da bu noktada öne çüan teo-
rilerden birisi.Bunu çeşitli kült ve tarikatiara mensıp kişi­
lerin iddia etmesi yı llardan beri bilinen ve fazla üzeriıde du-
rulmayan bir konudur.Ama ya bu iddiayı dile getien Rus
resmi yetkiliyse ...!
Rusya Silahlı Kuvvetleri'nde iklim uzmanı olarakçalışan
Nikolay Karavayev, Rusya'ya bu yaz iklim silahıylzsa ldırı
düzenlendiğinden emin olduğunu söyledi (Komsonolska-
ya Pravda Gazetesi 130 Temmuz ).
Karavayev' in iddialan şöy le:
"ABD Hava Kuvvetleri raporwıda net bir dille ':025 yı­
lına kadar iklimi müttefikimiz yapmalıyız ifadesi' ye· alıyor.
H atta Pentagon, günümüzde sadece sivil kurulu şlam araş­
tırma yapmaya yetkili old u ğu uluslararası iklim anlamasın­
dan çıkınayı da düşünüyor. Bana göre ABD, iklim siahı ko-
nusunda öylesine ileri gitti ki, yakında bunu gizlemedm dün-
yaya sergilerneye başlayacak."
Rus uzman Karavayev'e göre, Moskova'nın 40 ~recey­
le kavrulduğu sırad a Avrupa ülkelerinde yaz nspeten

384
21. YÜZYIL METAFIZIK SAVAŞLARI

daha serin geçiyor. Berlin 18, Varşova 25, Viyana 20, Paris 20
derece. Batıda Ukrayna sınırında etkisini kaybeden yüksek
basınç cephesi, Karadeniz kıyılarından kuzeyde Murmansk
kutup bölgesine kadar u zanıyor. Ülke sınırl arını takip eden
yüksek bas ınç cephesi onu besieyecek ortam bulunmama-
sına rağmen dağılmıyor.
Ne ilginçtir ki aynı tarihlerde Ankara'da da sıcaklık de-
ğerleri 40 dereceyi buldu. Oysa ay nı tarihlerde Antalya veya
İzm ir g ibi en sıcak kentlerde bile sıcak lıklar 30'lu dereceler-
deydi.
Rus fizikçiler de Karavayev'e kabldı ve'' ABD, bize giz-
li iklim silalu HAARP ile savaş açmış olabiür" görüşiliıü öne
sürmeye başladı.
Moskova Devlet Üniversitesi MGU Fizik Fakültesi Pro-
fesörü Georgiy Vasilyev, ABD'nin Alaska'daki HAARP istas-
yununu, jeufizik ve tektunik bir silah ularak tanımladı.
Vasiliyev, şunları söyledi:
"Alaska' daki HAARP istasyonu, tam güçle çalışhrıldığın­
da, sadece bir saatte 3.5 megawatt elektrik enerjisi tüketiyor.
14 hektar a lanı kaplayan 22 metrelik 180 dev anten üzerin-
de göklere yükselen enerji plazma kümesi oluşturuyor. HA-
ARP çalışhrıldığı günden bu yana, dünyanın d eğişik bölge-
lerinde iklim anomalileri gözlemneye başlandı. Kar yağma­
s ı gereken yerleri güneş kavururken, Afrika' da kar yağışla­
n gözlenmekte. Bu tuhaf olgular genelde kürese lıs ınmaya
fatura ediliyor. Ama bize gö reanomalilerinas ıl sorumlusu
Pentagon'un HAARP sistemidir."
Ancak bu söylemin Rusya'nın resmi ağız larından doğru­
l anmadığım ve yangınlada birlikte arka plana atıldığını da
belirtmek gerek.

385
ALi BEKTAN

Sanki Moskova'da görünmez bir el bu "Haarp'' iddiala-


rını susturuvermişti .
Çünkü bu tür komplo teori leri, bizzat özneleri tarafından
psikolojik savaş taktiği olarak da kullanılıyor.
Mesela soğuk savaş dönemindeki Nötron Bombası veya
karıncanın kıçındaki mikro toz taneciğini gören uyduların,
teoride doğruluk payı olsa da abarhlarak kullanılan psiko-
lojik savaş teknikleri olduklan semadan ortaya çıktı.

Yangın l arda sabotaj kuş kuları

Rusya Başbakaru Vladimir Putin, 3 ve 4 Ağustos tarihle-


rinde ülkedeki tüm bölgesel valileri Moskova'ya çağırarak
bir acil durum toplantısı yaptı. Yangınlarda Çeçen veya di-
ğer terörist parmağı araşhrılırken, CJA ve Ml6 rolü de gün-
deme geldi. Rus gizli servisi FSB şimdiye değin 50 kişiyi kun-
daklama şüphesiyle göz altına aldı. Yakalananlardan çoğu ­
nun Batılı NGO (Sivil Toplum Örgütleri) ile bağlantıları ol-
duğu ileri sürüldü.
ABD ve Rusya' daki "eski uzman" komplo teorisyenle-
ri ise Rusya'daki sıcak dalgası ve yangmların, Meksika Kör-
fezi'nde BP' yi sabote eden Rus komandoianna karşı in-
tikam amaçlı yapıldığı inanonda.Radyo elektronik verici-
si kı sa adıyla "HAARP" araştırma i s ta syoı1u, 1997 yılında
devreye girdi. S ırp ası llı Amerikalı bilim adamı Nikola Tes-
la'nın manyetik teorilerinin hayata geçirildiği is tasyon 3.5
megavat gücünde ve 10 MgHz boyundaki dalgalan iyo-
nosfere gönderiyor.

386
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RJ

"Putin bizimde gizli silahımız var"

Haarp, belirli bir alan üzerinde güneşten bin misli daha


kuvvetli enerji gönderebilme özelliği taşıyor. Uzmanlara göre,
bu yapay ışınların yeryüzünden 600 km. yüksekte yansıb­
larak dünyarım herhangi bir bölgesine yönlendirilmes i du -
rumunda HAARP, bölgede mikrodalga fırın etkisi yarahyor.
Rusya bu gün soğ uk savaş dönemi gücünü yeniden ele
geçirmeye başladı. Doğa l gaz ve petrol den gelir ile büyüyen
bir ekonomiye sahipler. Şang hay B eşiisi'ni kuran ve Devle-
ti yöneten Putin birkaç y ıl önce çok önemli bir açıldama yap-
h. Amerikalı l arm İklim Si lahına benzer g izli bir si lah l a rınm
bulunduğunu açıkJadı. 2005 yılı Ağu stos ayının 23' cü günün-
de Meksika Körfezi üzerinde başlayan kasırga güney eya-
Ietlerini v urdu. H er tarafı sel bastı. Resmi rakamlara göre 2
bin c ivcırında ki ~ i üklü. 29 Ağustos'cı kcıucır büyük tahribcıt
yaptı. Bu kasırgadan sonra Puti.n'in ya ptığı açıkl amayı
okuyunca, Rus ların sahip oldukları iklim s i l ahmı d enemi ş
olmaJan ihtimal dahilin d e olabilir mi? O zaman ben s ize Kat-
rina is minin Ru sça'daki karşılı ğ mm Katerina olduğunu
söyleyeyim. Rusya'yı büyük devlet yapan Deli Petro' dan son-
ra gelen en önemli Çariçe' dil'. Dikkatinizi çekti mi? O zaman
Amerikalılannda Rusya'ya Haarp Teknolojisi ilc saldırma­
s ı normal değil mi?

387
MEDYUM MEMİŞ VE iSTiHBARAT*

ksiyon dergisine röportaj veren Medyum Meniş ilk defa


A 2002 yılında istihbarat Servislerinin Cinleri l ullanma-
sı konusunda bilgi verirken, bu çalışmamn ilk de:a Sovyet-
ler BirUği döneminde Rusya Gizli Servisi KGB ta ramdan ya-
pıldtğını belirteJim. Türk Cumhuriyetleri'ni taraya·ak bu ko-
nuda u7.man olan kişilı=>ri bünyı:>lerinı:> l'orladılar. Cal ışmalar
yaptılar. Batı Dünyası ve Amerika ile giriştikleri soğuk sa-
vaş dönemüıde bu projeyi kullandılar. Ne kadar başarılı ol-
duklan ise pek fazla bilinmiyor.
Medyum Memiş: Birçok devlet cinlerden fay1alanıyor.
Cinlerden ajan lan, i stihbaratl arı var. 10 yıl sonra stihbarat-
ta insana gerek kalmayacak. Devletlerarası deği ' nerdeyse
cinler arası savaş yaşanacak
Medywn Memiş Türkiye'nin en şöhretlilerindeı biri. Şöh­
retini cinlerinin yanı sıra, kendi deyimiyle 'acemihldönemin-
de' bir tv programmda Keto'yu dövmesiyle zirve;e taşımış­
b. Siyasetten iş dünyasına, bürokrasiden sanat ve scsyete dün-
yasına kadar Türkiye'nin hemen bütün kesimleri Medyum Me-

* 13 Mayıs 2002 / AHMET DINÇ

388
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARl

miş'in 'taıudıkları '. Geçtiğimiz haftalarda bizzat başbakanın


davetiisi olarak Nepal' e gitti. Bütürı bakanJaı~ miJletveki lle-
ri, i şa damları, sanatçılar, din adam l arı Onu h avaalanında kar-
şıladı. Başbakan'ıneşi onun için özel yemek yaptı. Haziran ayın­
daNepal Başbakanı, konuğu olarak gelecek. Geçen yıl 7 ülke-
de Medyum Memiş'le ilgili belgesel çekildi. Bu kadar şöh re­
ti ve ilgiyi yaka lamasırun 'sahne aı·kasıru' konuştuk.
18 yı llık 'yeni' hayatında Medyum Memiş, ilk kez cinler
alemi, onlarla ilişkisi ve cinlerin insan dünyasıyla ilişbsi ko-
nusunda bu kadar aç ık ve detay lı konuştu.
Nepal' i şeytani cinler istila etmiş
- Nepal' d eki size ilginin sebebi ne?
Dua etmek için beni davet etti ler. Her ne kadar Türkiye' de
ınagazin malzemesi yapılsak da dünya beni daha çok cid-
diye alıyor ve daha çok tanıyor.
-Cinlere rastladınız nu orada?
Evet. Şeytani cin ler oraları istila etmiş.
-Neden Türkiye'de sizi daha çok magazin boyutuyla ele
alı yorl ar da dışanda oldukça ciddi boyutlarda ilgi görüyor-
s unuz?
Çünkü Türkiye'de maalesef ilme k ı yınet verilmi yor.
Benden sonra taklitçile r, sahteka rlar çı kh. Toplum maalesef
onlarla beni ayn ı kefede değerlendirdi.
- Türkiye' deki olumsuz imajımza biraz da siz katkıda
bulunmadınız mı? Bu anlamda kendinizi sorguladınız ıru?
Tabii sorgu l adım. Açıkças ı buna çanak tuttum . Sanırım
o dönem çayla klığırruza denk geldi. Karşımdaki adama gü-
venip prog ramına katılıyorum. Kavga olaylan vardı. Rey-
ting için yapıldJ.
-Dünyada sizin konumunuzda kaç insan var?

389
ALi BEKTAN

Benim gibi bu ilme sahip olan, Müslüman cinlerle irtibat


halinde olan ve onları yönJendiren, onlara hükmeden, iste-
ği geri çevrilmeyen üç kişiyiz dünyada. Biri ben, biri Pakis-
tan' da, diğeri Litvanya' da. Pakistan' daki çok yaşlı. Litvan-
ya'daki Hıristiyan ama Müslüman cinlerle irtibat halinde.
- Bunlarla görüşüyor musunuz?
Evet, onlarla cinler vasıtasıyla görüşüyorum. Fakat her za-
man değil. Cinler birbiriyle her zaman irtibat halindedir. O
yapmJŞ oldukl arı konuşmalardan bize de bilgi veriyorlar. O
şekilde haberdanz.
-Cinlerle ilişkiniz nasıl başladı?
15 yaşlarında Mevlana' yı ziyaretim sırasında bazı gözük-
meler başladı. İrtibatt önce onlar istedi. İlk bir yıl çok te d ir-
gin oldum. Çünkü hep yanımdalar1 gece uykusu yok. Me-
sela karşuna bir kişi çıktığında, hemen onunla ilgili bilgile-
ri veriyorlar bana. Cebindek.i para s ına kadar söylüyorlar.
Cinlerin devleti var
- Cinler aleminde neler var?
Yeı~içerler, meslek gruplan vardır, sosyal bir hayat içinde ya-
şarlar, onlann da devletleri1 ciddi bir ınahkemeleri, aile ve tah-
sil hayatlruı, hekim!eri, askerleri, komutanları, sevgi h.isleıi, mu-
habbet leri var. Başkanlan var, ekseriyetle kabile halinde yaşar­
lar. Teknolojiye ihtiyaçlan yok, teknolojinin sağladığı herşey on-
larda var. 900-1000 yıJ yaşarlar. Bir insana da aşık olabil iyorlar.
Aşık olduklan kişi evliyse eşine zarar verebilirler. Müslüman
cinlerden kimse zarar görmemiştir, görmez de. Şeytani cinler
haki ka ten çok büyük zarar verebilir, bunlar ekseriyetle kırmı­
zı ve siyah kıyafetle gezer. insanlarla içiçe yaşarlar. İnsaıun gö-
zünde perde olduğundan dolayı cinleri göremez.
istihbarat servisleri dnleri kullanıyor.

390
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RI

- Cinlerden kişi s ellikten öte, devletler boyutunda fa y-


dalanma olu yor mu?
Tüm ge li şmiş ülke ler cinlerden faydalaruy or. Cin lerden
ajanJan, i stihbara tl a rı var. Hayran olduğumu z Avrupa bu i şe
müracaat ediyor. Biz d e kı y metini bilelim, d eğe rl endire lim.
Fazla değ il, en geç 10 y ı l sonra herkes bu il me muhtaç ola-
ca k. Çünkü cinler herkesi tam am en kontrol a ltına alacak.
- Neden? Ne yaptık ki onlara?
Çünkü ş u anda cinlerin bütün me ka nl arını insa nlar i şga l
e tmi ş durumda.
İstihb ara tta insana gerek ka lm ayacak.
- Devlet-cin iliş kisi h angi alanlarda oluyor veya olacak?
Öyle bir is tihbara t ağı olacak ki dev letlerin, d ev letler ara-
sı değil nerdeyse cinler a ras ı savaş yaşan acak. is tihba rat serv-
isleri gerekli bilgi leri cinleri kull anarak top layacak. insana
lıe rrı e ıı h e:: ın e ıı >:;erek ka l rrıay cı ca k. Zate ı ı b uul cır ~ imdi d e ye:ı ­
p ıl ı yorama 10 yı l sonra geri d önülrn ez bir noktaya gelecek.
- A ma bu bilgi ler ne kad ar s a ğlıkl1 olacak? Kur'an'd a
cinlerin haber a lınal annın en gell endiği buyrulu yor?
Tabii ki. Bu bil gil erin sağltk ölçüsü , onlarl a irtibat kuran
ki ş inin ş u u nın a, il m ine, ehliyetine, cinler üzerindeki haki-
miyetine bağlı. Müslüman ci.nJer doğru bilgi getirix. Bana ver-
dikler i bilgi sağ lamdır.
- D evlet adamlan size devlet işleriy le ilgili olarak mı ge-
liyor?
Ekseriyetle kendi nefis leri için.
-Ordu, MiT gibi kurumlardan işbirliği v eya birlikte ça-
lışma talebi geldi mi?
Unu t gitsin . Sorm a ını ş ol. Ben fa y dalı o l du ğu m a i n anı yo­
rum.

391
ALİ BEKTAN

-Halihazırda cinlerin devlet işlerinde kullanılması ola-


yı hangi oranda?
Aynen var. Şimdi de var. 10 sene sonra daha da artacak.

İsrail ve Amerika çok kullanıyor.

- Cinler öneellikle haber alma ve beyin kontrolünde kul-


lanılıyor galiba?
Cinlerle bir insanın beynine hükmetmek kol aydır. Ben is-
tesem bir iJ1sam, anne ismi ve kendi ismi olduktan sonra is-
ted iği m gibi yönlendirebilirim. Ama bunlar caiz değ il. İsra­
il ve Amerika' da yaygındır.
- Onlardan geri kalmamamız için cinlerden faydalan-
mamız gerekmiyor mu?
Bilemem. Gerekiyor. İtikat meselesi. -Şu anda Bakanlar Ku-
r ulu to plandı , Cilanca bakan :;;unu söy lüyor, ölek.i bunu söy-
lüyor, ş u kararlar yaz ıl dı d erler mi?
Bu bilg iyi verebilirler. Ama hassas konular var ki, bun-
lara hiç girmernek gerekiyor. Cinler bazı konularda bilgi dahi
verse biz du y mamazl ı ğa geliriz.
-Cinlerle istişareniz, bilgi almaruz tam olarak nasıl i şliyor?
Diyelim ki bir yerde bir toplan h yapı lı yor. Ben de cinJer-
le i s ti şare yapıyorum. İstişaremde oradaki ismj geçen ki m-
seleri, isim veya isimleri, oradaki bütün konu şm a l a rı , yapı ­
lan şey leri bana söylüyorlar. Şimdi ş unu yapıyorlar diyor-
lar. Ben bütün bu bilgileri aldı ğım için o konudaki gelişme­
lerin ne olacağına dair tahmin yapıyorum .
Birçok devlet ba şkanıyla tema s tayım
- Bir sözünüzle hayatını yönlendiren insanlar var.
Hangi kesimlerden bunlar?

392
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Siyasetten tutun iş dünyasına kadar. Binlerce var. Yurt dı­


şında çok ağırlıklı. Birçok devlet başkamyla temas halinde-
y im. Mahı·em konuJan için gelirler. Veya yatınm yapacak-
sa bana sorar. Benden el almak isteyen binlerce insan var. Hiç-
birine selam dahi vermiyorum.
-Neden selamı esirgiyorsunuz?
Çünkü bu iliıTı suiistimale çok açık. Doğru yapıldığında
kıymetli bir ilimdir. Bu ilmi kendi menfaatine, şehevi hisle-
rine kullanu·sa bu tehlikedir. Çok yuvaların kurtul masına ve-
sile oldum, çok insanlar cin lerin şerrinden, iflaslardan, in-
tiharlardan kurtu ldu. Ben bu ilmi başka amaçlar için kulla-
nanıam. Çünkü Allah o duyguyu bana vermemiş.
Büyü yapanın cenazesini kılmam-Siz büyü yapar mısuuz?
Allah muhafaza! Ama büyü bozanm. Büyü bozmak iba-
dettir. Büyü haram. Büyü yapanların, benim nezdimde ce-
nazes i kılınmaz, benim gözümde katildir.
- Türkiye'nin bir büyü top lO'unu çıkarts ak, hangileri
dereceye girer?
En çok kan-koca işl eri. Kan-kocayı bozmak için yapılıyor.
iş kısmetini bağlamak için yapılıyor. Bir de kadın veya er-
keği kendisine bağlamak için yapbrıyor. Adam, benim sö-
zümden çıkmasm diye patı·omına büyü yaptınyor. Aıme, yeni
evlenmiş oğlunun, odasında geliniyle fazla kalmaması için
büyü yaptırıyor. Şunu açıkça söylüyorum, insanlar çift
yüzle dolaşıyor.
- Siyaseti dü şünüyor musunuz?
Çok teklif geldi. Hala d a geliyor. Bütün parti başkanla­
rıyla dostluğum var, çoğu bakanlada sa mirniyeti m va r. Mil-
letvekilleriyle de aynı şekild e. O dostluğumzaten yetiyor
onl ara.

393
ALi BEKTAN

Cinlerim çok güzel


- Cinler size hangi şekilde görünüyor?
insan s uretinde. Bir tanesi di ş i ve çok g üzel, Yedi tanesi
erkek, onlar da çok güzel. Bir aile. Biri anne, biri baba, diğer­
leri çocukları, Boy lan ve suretleri tamamen insan gibi. Fa-
kat değişik su retlerde insana gözükebilirler. Kedi, köpek gibi.
Hatta herhangi bir insa n s uretinde insa nlar aras ında dola-
şab ilirl er de.
-Kendilerinin orijinal suretleri nasıl?

Ben hep insan suretinde görüyorum

-Hangi sıklıkla görüşüyorsunuz?


Her gece. Gece ya rısından sabah ezanına kadar hep on-
larla içiçeyim . İ sti şarel erimi bu saatlerde yapı yorum. Çün-
kü daha d ayak çek ilmiş o luyor.
-Uyku yok o za man?
Uyku uy umuyorum ben zaten. 18-19 senedir fil an gece
u ykum yok. Çok yorulu yoru n--ı . Çok zahmetli, çileli bir iştir.
-Gece onlarla ne yap ı yorsunuz?On l arla istişare halinde-
y im. İsti şa re le rd en sonra, sabah eza nt, namaz kılını yor.
Namazdan sonra, Kur'an-ı Kerim, i ş te kuş lu k nama z ı filan.
Bir d e yapm ı ş olduğumuz işleml e rin birtakım tatbikleri var,
onlann da belirli zaman aralığında yap ılması ge rekiyor.
-Belli sözcüleri var mı?
Yo hayır. Çağırıyorum. Davet. İlaçlar yakarım mesela. Öyle
gelişigüzel çağınlmaz. O tütsüleri yakmadan iıtibat kurmak
zo rlaşıyor. O kokuları çok seviyorlar. Kimi za man pirinç ko-
yu yorum.
-Size medyum denmesinden rahatsız oluyor musunuz?

394
21. YÜZYIL METAFiZIK SAVAŞLA RI

Medy w11un g e rçek anlamı, birtakım varlıkl arla irtib at h a-


lind e o lan, g ü çle ri ola n ania mma gelir. Bundan rahatsı zlık
d u y nı u yorum. S a p nı a m anı için de h erkes ba na d u a e ts in.
Çünkü bu ilmin içinde, is tediğin herşey i s uiistimal e tme im -
kanı va r. A llah b an a bu fırsa tı vermesin. Şerlerin k a rşıs ında
fren e b as ış ı nı ın n ed e ni imarum ve ame limdir.
Emane ti d evred ecek b irini bulamadım.
- S izd en sonra " emaneti" d ev redeceğiniz biri var mı?
Ahlakın a g ü vendi ği m ki şi o lursa ye ti ş tiririm . Ş uan a ka-
da r ç ıkma dı b öyle biri . Am a in sa nl a ra h ay rı o lan bu ilmin
devam etmesini is tiyorum . Çok talep var. İsti şare yapıyo rum
talep ed e n insanla r ha kkın da . Ad a m geliyor yanım a, y ü z ü-
me gülü yor. H a lbu ki o nun içi öyle d eği l. Bu i şe ad ay kiş i­
nin ne fs ine çok h akim o lm ası l az ım . 10 seneye ka d ar yoru-
labiliri m. Birin i bu l m<ım lazım (gülü yor).

isteseydim Bill Ga tes çayc ım olurdu

- Cinleri k ulla narak çok zengin olma ş ansın a sahipsi-


niz. Neden sade bir h ayahnı z var?
Benim iki evim, bir a ra ba m va r. Bu ilk ev im ban a çok d e-
ğer ve rdi ğ im birinde n h ediyedir. Eğe r is teseyd im bu ilinı l e
Bi ll Gates bana çay serv isi yapa rdı. A h ire t ö n em lidir. Hiç su-
iis tima l e tme dim.
- Cinler size, ş öyl e yaparsan zengin olurs un veya ş ura­
d a d efine var diyor mu?
Bu il m i ke ndim e ve ke n di ka nımd an o lan kiş i le re tatbik
e tme, cinle ri kullanma ruhsatım yok. Birçok kimse b an a ge-
liy or, şurda d efine var diy or. Eğe r v arsa oradan bir avuç top-
rak ge tir diyorum. Sonra diyoıum ki gidin devletten iz in abn.

395
ALi BEKTAN

Ama çoğu zaman insanlar ellerinde düzmece haritalada do-


l aşıyor.

Devlet istesin, bütün defineleri ç ıkartayım

-Türkiye' de çok define var mı ?


Çok define, çok hazine var. Bun l arın birçoğu na da tama-
men cinJer hükmediyor. Baktn devlete seslenjyorum. Ön pro-
tokol yapalım, bana güvence versin ler, payımı da versinler,
ben bütün gömüleri çıkaracağını. Hodri meydan diyorum.
Türkiye'yi borçlarından kurtarıp zengin edeceğim. Ama Ba-
kanlar Kurulu kararı istiyorum.

Defineleri cinler koruyor

- Arayanların ço ğ u nede n d efint!y i bul a mı y o r?


Çünkü cinler sah i p l e n miştir ve defincyi koruyor. Adam
hazineye tam ulaştı, alacak, cinler o hazineyi başka yere gö-
türebilir. Veya ulaştı ğında adamı cinJer öldi.irebiEr. Benim ora-
da bulu n ma gerekçem, yeri tesbit etmek, cinlerin götürme-
sini önlemek ve kazı yapanların onlardan zarar görmesini
önlemek olacak.
- Hiç birilerine define bulmas ında yardımc ı oldunuz mu
veya yardım talepleri geldi mi?
Öncek.ine no comment, öbürüne de, çok kişi istedi tabi i ki.

Karşıma çıkariarsa döverim.

-Ben en iyi medy umum d iyenden geçilmiyor. Diğe rl er i ­


ne n as ıl b akıyorsun u z?

396
21. YÜZYIL METAfiZiK SAVAŞLARI

Son zamanlarda birtakım kimseler ben cinliyim, görüşü­


yorum diyor. Bunların hiçbilinde böyle bir meziyet yok. Ta-
mamen su iistimal olayıdır.
Medyum Memiş 1990'1ı yı lların başlarında başlayan
Özel Kanalların popüler isimlerinden birisidir. RTÜK olma-
dığı için kanallarda isteyen istediği programı yapardı. O yıl ­
larda Gazeteci olarak çalıştığı.m dan dolayı Medyum Memiş'i
de yakinen tanıyan birisi olarak bazı konularda bilgili oldu-
ğunu söyleyebilirim. Bana göre en önemli başarısı Rusya da
Gorbaçov' dan sonra başkan olan Yeltsin döneminde bir dar-
be oldu . Yeltsin Parlamento binas ının önünde tankların üs-
tüne çıkarak halkı yanma aldJ ve bu darbe başarısız olmuş­
tu. İşte o darbenin olduğu günlerdeMemiş'in bir açıklama­
sı oldu. O açıklamada bu darbenin başarı s ız olacağını, Rus-
ya' nın eskiye dönm eyeceğini, yani Komünist döneme dön-
meyeceğini süylemesidir. Birkaç gün sonra da ge li şen olay-
lar onu haklı çıka rdı. Yeltsin'in etrafında birleşen Ruslar dar-
bey i etkisiz laldı.
işte o gü nlerde bu darbenin başarıh ol up ol ma yacağın ı
dünya devletleri beklerken, özellikle Batı Dünya s ı ve Ame-
rika nefesini tutmuştu. Çünkü 70 yıl boywKa süren soğuk
sa vaş dönemi, herkesi sıkıntıya sokmu ştu. Yeltsin'in başa­
rılı olup o lm ayacağını acaba kimler biliyordu? Bu noktada
Metafizik Savaşın önemi de ortaya çıkıyor. Tarih boyunca her
hükümdarın, kralın, İmparator'un geleceklerini bilme me-
ra kı patladığı için Metafizik Savaş binlerce yı ldır dünya üze-
rinde vardır diyebiliriz.
2002 senesinde bu konuya değinen Memiş'in açıklama­
ları hala güncelliğini koruyor diyebiliriz.

397
ROCKYFELLER VE ROTCHILD
GİZLİ DÜNYA DEVLETİ

itJer, dünya tarihindeki gelmiş geçmi ş en faşist ve p~ i­


H kopat lider olarak bilinir. Çoğu kişi Hitler' i şizofrenjn
eşiğinde olan, fanatik Alman milliyetçisi psikopat bir lider
olarak tanır, ancak gerçekte hiç kimse Hitler h akkı nda bil-
diklerinin kendilerine anlatılan resmi tarih sena ryosundan
başka bir şey olmadığını bilmez. Hitler, hcıkkında e ıı çok
komplo teoris i uydurulan tarihi lid erlerden (kuklalardan)
birisidir.
ABD'de sivri çıkışlan ve dürüst kişiliği He tanman Texas
Ünjversitesi tarih profesörlerinden Texe Marrs'ın 2007 Ma-
yıs' ında çıkan kitabııun adı Bilinen Tarihin Bilinmeyen
Yanları Kitapta;

1- Dünyayı yöneten Yahudi ailesi: Rotschi ld


2- Osmanlı d evletinin planlı olarak nas ıl dağıtıldığı
3- Arap birliğinin nasıl parça lara ayrı ldı ğı
4- I .Dünya Savaşı
5- Kukla Oiktatör Hitler
6- 2.Dünya Savaşı
7- İsrail d evletinin kuru l uşu

398
21 . YÜZYIL METAFIZIK SAVAŞLA RI

8- Kennedy Suikash
9- MOSSAD s uikas tları
10-11 Eylül saldu·ıları
olm ak üzere 10 bölüm yer alıyor.
Bu bölümlerde yazann savwıduğu iddialaı~ kanıtlarla net
bir biçimde ortaya koyuluyor. ÖncelikJe son y ıllarda Türki-
ye'd e ortaya çıkan Hitler hay ranlı ğına ve "Türk Nasyonal
Sosya li zmi " gibi kavrarnlara bir cevap ola rak Hitler' in tari-
hi kimliğinin ardınd a ya tan karanlık bağlantıl an ana hatla-
rı y l a sizlere aktarmaya çalışacağım.

Dünyayı Yöneten Aile: Rotschild Ailesi

Çoğu kişi Rotschild ailesinin a dmı bile bilmez. Bu ailenin


ad ı , ne Forbes de rgisinin düzen l ediği "Y ılın Zenginl eri" bö-
lümünde yer a lır, ne de dünya jet-sosyetesinin portilerinde
geçer. Ancak birçok ülkenin diplomah bu a il enin ad ını duy-
dukları zaman beş dakika durmak zor und adı r.
Çünkü bu aile dünya tarihi sahnesi nd e 1590 y ılınd an
beri vardır ve dünya, bu Yahudi ailesinin çok gizli fa ali-
yetleri neticesinde bugünkü şeklini a lmış tır. Çoğu kişi dün-
yada hi çbir ailenin böyles ine bir gücü e lind e tutab iieceğ i ­
ne inanamaz. Çünkü bir ailenin böylesine siyasi ve ekono-
mik bir gücü nasıl elde ettiğ ini bilmiyordur. Öncelikle şunu
b elirtıneliyi ın ki aile derken üç-beş kiş ilik çekirdek bir ai-
leden bahsetmiyorum. Rotschild ailesinin bugün 1000-1500
ci varında ferdi oldu ğu bilinmektedir. Bu aile fertlerinin her
biri, dünyanın ge lişmiş, ya da geli şecek olan ülkelerinde,
çok derin faaliy etler sürdürmek üzere dağılmışlardır.
Dünyada olan her siyasi ve ekonomik gelişmeyi, İsrail dev-

399
ALl BEKTAN

Jetinin çıkarlarına uyg un dü şecek şekilde dü zenlenek en


kutsal görevleridir.
Ailenin geçmişi 16.yüzyıla dayaıuyor. Aile İngiliz Kraiyet Sa-
raylarında kralın yaverliğini yapan bir aile olarak ortaya çıkıyor
önceleri. Kraltn izlemesi gereken siyaseti ve dış politik< strate-
jilerini bu aile belirliyor. Sadece bwıunla da yetinmeyip aaliyet
saraylanndaki tüm ihaleleri kazanarak bu ihaleleri başa ıyla so-
nuçlandınp, ha tın sayı.hr bir servetinde sahibi oluyorlcr.
İngiliz saraylanndaki kariyerleri sayesinde kolaycCJkazan-
dıklan astronomik paralarla tarihin ilk bankacılık facliyetini
gerçekleştirip, İngili z çiftçilerine de astrononıik faizlere tarun
kredisi vermeye başlıyorlar ve 50 sene geçmeden ne·edeyse
ingiltere devletinde n daha zengin bir hale geliyorlar. ' aaliyet
alanuu iyice geliştirip derinl eştiren Rotschild ailesi Avrıpa'da­
k.i tüm impara torl ukl arın sa raylannda söz s;:ıhibi old1. Sade-
ce İngiltere' de değil, Avrupcı'nııı Jürt bir ya nıı ıd cı tcırmla uğ­
raşan insanlara yüksek faizle kredi vererek, altın ve günüş ko-
misyon cu luğu yaparak servetlerini iy ice büyütüyod:ı r.
Ekonomik gücü, akim ve manhğın sınırlarını z >rlama-
ya başlayan Rotsduld ailesi, dalıad a karan lık ve kar ı bir işe
girişiyor.İşiıı adı "Savaşa giren devletlere faiz le borç \ermek"
Bwıun ilk icraatulJ İngilte re-Fransa savaşında ge:çe kleş­
tiriyorlar. İngiltere'ye savaşa g irmesi için fai zli bor: olarak
35 ton altın veriyorlar. İngiltere, Fransa karş ı s ında ymiliyor
ve Rotschild ailesine olan borcunu ödeyemiyor. Borcm olu ş­
turduğu mükellefiyetten dolayı, İngili z Merkez Baması ya ni
Bank of England Rotschild ai lesine devrediliyor.
İşte YILANIN BAŞI burada bence ... Burada ingil tere or-
dusu bu yılan aileyi ezebilse idi bugün dünya belki mk fark-
lı ol acaktı.

400
21. YÜZYIL METAFiZlK SAVAŞLARI

Rotschild ailesi İngiliz devletinin bu devretme işlemini


bir şartla kabul ediyor: İngiliz sterliıuru kendilerirun basma-
sı şartı. İngiliz hükümeti bu şartı o dönemde kabul etmek zo-
runda kalıyor ve İngiliz sterlinini basma yetkisi bu Yahudi
ailesine veriliyor. Görünüşte ekonomi hakkında pek bilgisi
olmayan arkadaşlar için bu durum pek bir şey ifade etme-
yebi lir. Para basma yetkisini başka bir kuruluşa ya da şirke­
te vermek demek aynı zamanda ülkenin bağımsızlığını da
bu kuruluşa satmak demektir. Çünkü bir ülkenin bankası o
ülkenin parasını basarken bastığı para karşılığında o ülke-
nin hazinesine değerli maden koymak zorundadır.
Örneğin Türkjye Merkez Bankası, devlet matbaasında 20
YTL basıyorsa eğer, devlet hazinesine de 20 YTL değerinde­
ki a ltını, elması ya da petrolü koymak zorundadı r. Aksi hal-
de basılan para, kağıt parçasmdan başka bir şey olmaz. işte
Rotschitd ailesinin de yaptığı ~ey budur. ingiliz stt!rlinini ba-
sarak İngi l iz hükümetine faizle borç olarak verm i ş ve kar-
şılığında a ltın ve elmas almıştır. Bu şekj lde bir yılda 12 ton
a ltın kar ettiği ekonomi tarihçileri tarafından söylenir.
İ şte y ıll ar boyunca merak e tti ğim Federa l Reserve
Bank'ın özel sektör elinde na s ıl olabileceğinin mantıklı bir
açıklaması. ..
Rotschild ailesinin en büyük girişinu ise İngiltere ile Ame-
rika'daki kolonilerin savaşı olmuştur. Savaş sırasmda Rotsc-
hild ailesi çok gizli bir biçimde Amerikan koloruleriru des-
teklemiştir. Amerika'nın İngiltere'ye karşı direnişini yöne-
ten kişilere yüklü miktarda silah yardımı yapılmış, İngilte­
re'nin bu savaşta yerulmesirun sağlanacağı garanti edi l mi ş
ve karşılığında, kurulacak olan Amerika devletinin resrru para
birimiru basma yetkisi i s tenmiş tir. İngiltere ile savaş konu-

401
ALi BEKTA

sunda çok umutsuz olan başkan Washington ve ekibi bu tek-


lifi hiç düşünmeden kabuJ e tmi ştir. Aile böylece günümüz-
de tüm dünyada çok popüler olan Amerikan dolarını bas-
ma yetkisini elde etmiştir.
Savaşı Amerikan kolonileri kazanıruş ve tngiltere Ameri-
ka' dan elini ayağını çekmek zorunda kalmıştır. Savaştan ye-
nik çıkan ingiltere bu sefer Amerika'ya yard ım ettiği için Fran-
sa'ya sa ldırmışbr. ingiltere, Rotschild ailesinin kendilerine fi-
nansal destekte buJunacağına güvenerek bu savaşa girdiyse
de Rotschi_ld ailesinden umdukları desteği bulamamışlardtr.
Rotschild ailesi el albndan Fransa'yı destekleyerekAmerikan
kolonilerinin bağımsızlığını garantilernek istemiştir. Bir taraf-
tan da İngiliz borsası üzerinde spekülasyona girişmiştir. ingil-
tere-Fransa savaşı su·asında borsada müthiş bir hareketlenme
olmuş ve borscıda oynayan halk, savaşı kLızanacaklarını düşü­
nerek girişiın ierini arllırınışlardır. Bunu fırsat bilen Rolschild
ailesi " İngilizlerin savaşı kazandığı" iddiasını ortaya atarak in-
giliz halkuun her şeyirti borsaya koymasuu sağ laımşhr. A11cak,
generaller ve ordudan geriye kalanlar yurda döndüğünde, in-
giltere' ninsavaşta kaybettiği ortaya çtkmışbr. Borsa anormal
derecede yükselmiş ve böylece kağıtları elinde tutan RotschiJd
ailesi bu ticaretten en karlı Çlkan isim ol mu şhır.
İngiliz tarilıçiJerin "Kara Eylül" diye nitelendirdiği bu olay
ile Rotschild ailesi adeta İngiltere devletinin mülkiyetini ele
geçirmiş tir.
tyice gelişen Rotschild ailesi, Kenan diyarında Tanrı'nm
kendilerine vaad ettiği kutsal İsrail devletini kurmak için ha-
zırlığa ba şlarruşttr.
Osmanlı Devleti'nin parçalanması içiıı gerekli olan her şeyi
yapmışlardır. Osmanlı devletine komş u olanülkeleri finan-

402
11. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

se ederek Osmanlı'ya karşı savaşmaları için kışkırtıruşlardır.


Böylelikle sudan bahanelerle Osmanlıya sa ldıran Rusya,
Avusturya ve diğer komşu devletler, Osmanlıyı askeri ve eko-
nomik güç olarak iyice yıpra tarak azınlık unsurların ayak-
tanmasını sağlamış la rdır.
Osmanlı devleti nereye koşacağını şaşırmış
ve neticede
isyan eden azınlıkl arın ayrı devletler kurma sına engel ola-
mamıştır. Osmanlının en çok dış borcu RotschıJd ailesinin sa-
hibi olduğu "Bank Of England'' bankasmadır. Osmanlı Dev-
leti, Rotschild ai lesine olan borcunu ödeyecek durumda ol-
madığından Rotschild ailesi bunu fırsat bil miş, Osmanlıya
iğren çbir teklifte bu lu nmuştur.
Sultan 2. Abdülhamit ile görüşen Lord Baron Rotschild
"Kudüs şehrinin, Filistin' in, Suriye'nin ve Güneydoğu Ana-
dolu bölgesinin, ye ni kurulacak olan Yahudi devletine ve-
rilınesi karşıl ı gmda, Osı-nanli devieLirLin lüm dış borcunu sil-
me ve Balkanlar'd<:ı, Afrika'da kaybettikleri toprakları geri
verme" teklifinde bulunmuş, ancak Abdülhamit teklifi şid­
detle reddetmiştir. Abdülhamit, dinen böyle bir tutum se r-
gileyerek büyük bir sevaba g irrni şse de Osmanlı devletinin
yıkılına ürecini hız land ı rmıştır.
Daha sonralan Enver Paşa, Abdü lhamü'in bu tutumu-
nu tarihi bir hata olarak değerlendi rm iştir. Enver Paşa'ya göre
Kudüs şehri ve Kenan di yan Yahudilere geçici olarak veril-
meli ve Osmanlı tekrar eski gücüne kavuştuktan sonra bu
topraklar geri alınmalıydı.
Atatürk' e göre ise Osmanlı devleti böyle bir şey yapsayd ı
bile yık.ı.lmaktarı kwtuJarnazdJ çünkü Osmanlı üzerine korkunç
oyunlar oynaruyordu. Özetleyerek anlattığım bu süreçten son-
ra Rotschild ailesi bütün gücüyle J. Dünya savaşuun çıkma-

403
ALI13EKTAN

sını tezgahlamıştır.Rotschild ailesinin hesaplarına göre 1. Dün-


ya savaşı ve Arabistanlı Lawrence'in faaliyetleri, Araplarm bir-
çok parçaya bölümnesi ve İ srail devletinin kurulması için ye-
terliydi. Savaş gerçekleşmiş, Almanların önderliğindeki İttifak
devletleri grubu savaşı kaybe tmişlerdi. Rotschild ai lesinin he-
saplan tutmuş ve İsrail devletinin resmi kuruluşunw1 ilan edil-
mesine ramak kalmJştı. Ancak tarihi rüyaya çeyrek kala
Rotschild ailesi ayrıntı l arda küçük bir hata yaptığmı fark etti.
İsrail devleti kurulmaya hazırdı ama, dağ ve ovalaı·dan ibaret
olan İsrail topraklannda kim yaşayacaktı? Avrupa'ıun geliş­
miş kentlerindeki rahatlığa alış m ış olan Yahu dj ler, İsraiJ' de ya-
şa maya na sıl ikna edilecekti? Esas sorun buydu. Bu sorunun
giderilmesi için Rotschild ailesi radikal kararlar aJdı ve yeni bir
savaş için gerekli olan ortam hazırlanmaya başl andı.

Kukla Dikta tör Hitler'in Ortaya Çık ış ı


ve 2. Dünya Savaşı

Almanya, Birinci Dünya savaşından adeta bir enkaz ha-


linde ve oldukça demoralize bir biçimde çıkmıştı. Devlet tüm
ekonomik ve askeri gücünü kaybetmişti. Ve çok ağır yaph-
nınlar içeren savaş tazminah anlaşmalarına imza atmışlar­
dı. Ancak Almanya'nm borçlu olduğu ülkelerin merkez ban-
kalarının 1c·85'i Rotschild ailesine ait olduğundan A lmanya
nerdeyse sadece Yahudi Rotschild ailesine borçluydu. Rotsc-
hild ailesi, Almanya'nm, bu yüklü borcun onda birini dahi
ödeyemeyeceğini biliyordu.
Rotschild ailesi, Alman Merkez Bankasırun kendilerine
devredilmesi karşılığında dış borçlarırun si linmesini teklif
etti ve Almanlar teklifi kabul etmek zorunda kaldı. Aslında

404
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR I

bu durum sonun başlangıcıydı. Bırakın savaşaca k parayı ve


si lahı , savaşta
askere alacak erkek vatandaşı bile kalmayan
Almanya tekrar tüm dünyaya kafa tutacak gücü nereden ve
nasıl bulabiiirdi? Bunun için ancak Tanrının yardımı gere-
kirdi. Ancak daha on lar intikam planını. yapmadan önce,
Rotschild ailesi onlar için çok gizli bir plan yapmıştı bile.
Bu plana göre sahte ama çok inandıncı bir faşizm rüzga-
rı Avrupa'da esecek ve Yahudilere en ince ayrınhsına kadar
planlanmış bir şekilde şiddet ve baskı uygulanarak İsra il'e
göç etmeye mecbur bırakılacaklardı. Bu plamn ilk bölümü
Almanya'nın ekonomisinin ayağa kaldırılması ve hızla si-
lahlanmasırun sağ lanm ası ydı. Muazzam bir ekonomik ve as-
keri güce kavuşan Alınanya'nın başına 1. Dünya savaşında
er olarak savaşan fanatik milliyetçi ilitler getirildi. İtalya ise
Alman Faşizmi'nin etkisi altında kalmış ve iktidara Musso-
lini gelmiştir. Mussolini'nin iktidara gelmesi RoLschild aile-
sinin bi r planı değil kendiliğinden ge li şmiş bir olaydı ama
bu durum Rotschild ailesinin ekmeğine yağ sü rnıü ştü.
Hitler, hitabet yeteneği ve ürkütücü ka rizması ile Alman
halkını yediden yetmişe peşinden koşturınuştur. Hitler'in
konuşmalannda ve toplanblannda ise şaşırtıcı bir biçimde
ana hedefYahudilerdir.Hitler'in iktidara gelmesinden önce
karde ş gibi bir arada yaşayan Alman ve Yahudi halklan bir-
birlerine hiçbir zararlarının dokunmamasına rağmen oluş­
turulan yapay kaos ortamı yüzünden birbirleri ile kanlı bı­
ça klı hale gelmişlerdir. Savaştan önce Yahudi işadamlarına
Nazi gençlerinin düzenlediği saldırılar, ev kundaklamalar
ve cinayetler ortamı iyice germiştir. Zengin olan Yahudiler
bir yolunu bulup Almanya' y ı terk etseler de, fakü olan za-
rarsız Yahudiler bir yere gidecek paraları olmadığından ol-

405
ALi BEKTA ı

duklan yerde kala kalmışlardı. O dönemler savaş dönemle-


ri olduğundan Almanya' mn dışına çıkmak için büyük pa-
ra lar ve bazı önemli bağlanhlar şarttı.
Hitler savaş ı başlatmış ve Alnıanya'nın sahte intikam ha-
rekab başlamıştt. Almanya savaşın ilk yı ll arında başarı
göstermiş ve Fransa, Yugoslavya, Çekoslovakya, Avusturya
ve Belçika gibi ülkelerin tamamını çok kısa sürede ele geçir-
mişti. Özellikle Paris' e 2 saatte giren Nazi ordulan İngilte­
re ve İspanya' mn iyice ürkmesine neden olmuştur. ingilte-
re'yi hava saldırıları ile darmadağın eden Nazi ordu l arı bir
taraftan da sözde Yahudi soykırımı yapmaya başlamıştır.
Yahudiler bir bir katiedilmiş ve imha fırınlannda yakıl ­
mışhr. Ortada öyle korkunç bir ortanı vardır ki, savaştan son-
ra bölgeyi teftişe gelen Amerikalı generaller bile uçakların­
dan iner inmez havad.:ıki pis kokudan dolayı hava a l anın­
da kusmuşlardır. Havadaki pis kokunun nedeni ise sürek-
li olarak y<ıkılan insan cesetleri ve çürümüş ccsetlcrdir. Sa-
vaştan sonra t;:ım bir korku ülkesine dönen Almanya'da or-
taya ahlan iddialara göre neredeyse hiç Yahudi bırakılma­
mıştır.Ancak Sovyet araştırmacılar durumun hiç de öyle ol-
madığmı savaşta katledilenJerin sadece %15'in Yahudi oldu-
ğunu net ve çarpı cı belgelerle kanıtlamışlardır.
Bu belgelere göre savaşta öldürülenlerin çoğu
enneni,çingene ve Polonyalılardı. Geriye kalan zengin Ya-
hudiler Rotschild ailesinin kurduğu paravan ş irketler
arac ılı ğı ile ve Amerikan askerlerinin denetiminde, g izli-
ce (Amerika'ya değil) İ srail'e kaçırılınışlardır. İ srail'e ge-
tirildikleri dönemden İsrail devleti kuruluncayakadar olan
süreçte tabiri caizse Allah'ın dağındaprefabrik usulü ya-
pılmış evlerde kalmışlar ve büyük zorluk çekmişlerdi. Kaç-

406
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RI

mak için girişiml erde bulw1anlar ise Te vrat' ın emre ttiği bir
biçimde idam edilmişlerdir. Neticede yaratılan sahte mil-
liyetçi bir hava ile sözde Yahudi so ykınını yapılmış, tüm
dünyada Yahudilere yönelik şidd e t eyle mlerine giriş iimiş
ve Yahudiler İ s rail' e göç etmek zorunda buakılmışlardır.
Yani Rotschild ailes i 1. Dünya sav a şında y arım bıra ktığı
i ş i 2. Dünya sa va ş ında tamamla y abilmi ş tir.
Aşırı dindar bir aile olan Rotschild ailesi, kendilerine göre,
Tann'ya ola n sözü yerine ge tirıni ş tir.

Başkan Kennedy' nin Ortadan Ka ldırılması

2. Dünya sava~ ınd an sonra kurul an lsrail devletinde her


şey 1960 yılında j ohn Fitzgerald Kennedy'ninAmerikan baş­
ka nı o lm cıs ınd a n sonra d eğ iş mi ş tir. Kenned y Amerikan ta-
rihinin en genç B aşka n' ıdır ve aynı za mand a ilk katolik B aş­
kandır. KenJı ed y' d en önce Amerika'd a kate lik bir Başkan hjç-
bir Z3man o l ma mış hr. John F Kennedy'nin ba bas ı o lan Jo-
seph Kenned y d e po li tikacı olup aynı zam anda İngiltere bü-
y üke l çili ği ya pmı ş h. Ne b ab as ı, ne de B aşka n Kenned y Ya-
hudilerle iyi geçin emi yo rla rdı
Bnb as ı bü yükelçilik ya phğı d önemd e Londra' d a Yahudi-
lerin boy hed efi haline gelmiş ve çeş itli saldınlara maruz kal-
mış tı. Sig mund Rotschild, Kenned y' ye " B aşka n seçildi ğ in­
d e Ortadoğu' d a İs ra il tarafını hı tan bir politika izlemesi kar-
şılı ğmda, milyonlarca doları bulan seçim kampanyası mas-
raflarını karş ılama y ı " teklif e tmi ş tir. Ancak Kenned y böyle
bir teklifin bir daha yapılm am asını rica etmi ş ve kendisini
hakarete uğramJş hisse ttiğini b elirttirmi ş tir. Kenned y, İsra­
illobisinin Amerikan devleti üzerindekj faali yetlerinden son

407
ALi BEKTAN

derece rahatsızdı. Kennedy'ye göre lobilerin faaliyetleri, Ame-


rikan bağım s ı z lığına vurulmuş bir darbeydi.

Kennedy İle İsrail Başkanı Ben Gurion'un


N ükleer Ka vgası

İ sraiJ kurulduğu günden beri Ortadoğu' da süper güç olrna


hayali ile hareket etmiştir. Bu yüzden İs rail Devleti hızlı bir
"nükleer silahianma programı" izlemeye ba ş lamış tır. İsra­
il'i.n Dimona çölü' nde kurduğu nükleer santralinde peynir-
ekmek gjbi atom bombası ve nükleer başlıklı füzeler üretme-
si Başkan Kennedy'yi çok rahats ı z etmi ştir. İsrail'in nükle-
er füzelerinin Ankara, İstanbul, Şam, Tahran, Bağdat ve Ri-
yad gibi şehirleri vuracak kapasitede ve menzilde olm ası Ken-
nedy yönetimini önlem almaya mecbur bırakmıştır.
Keıııı ı:::ı..l y, Beıı Gurion'ö ya:c.dı ğı :;ert b ir u yan ın ı:::ktu buııua:
" İsra il ' in nükleer programını durdurmama s ı durumun-
d a Amerikan yönetiminin yaptırım uygulamaktan kaçınma­
yacağını belirtmiştir '' . Ben G uriorı da cevap olarak gönder-
diği mektupta Kennedy'ye "Genç Adam" diye hitap etıniş
ve bazı ağır itharnlarda bulunmuştur. Bu m e ktuplaşmalar iyi-
ce çığırından çıknuş ve h akaretleşm eye dönüşmü ştür. Bu du-
rum üzerine tepki olarak Ben Gurion istifa etmiştir. Ünlü Ya-
hudi politikacı Henry Kissinger " İsrail'in nükleer programı­
na son vermesi İsrail'e büyük zarar verir" diyerek Kennedy'yi
ikna e tmeye çalışrruş ancak başarılı olamamıştır.
Kennedy bunurıla da yetin.memiş ve 4 Haziran 1963'te Ame-
rikan Temsilciler Meclisi'ne daroşarak çıkarttığı 11110 sayılı ka-
nunla Amerikan Dolar'nu basma yetkisini Rotschild ailesine
ait olan Federal Reserve Barık' ın elinden alarak Amerikan Mer-

408
21. YÜZYIL METAFiZIK SAVAŞLARI

kez Bankası'na vermiş ve ''bir ülkenin parasının deneti.rnjn şa­


hı sların elinde olmasının büyük bir sorun olduğunu'' belir-
terek kendi sonw-m hazırlamışbr. Federal Reserve Bank, İsra­
il'in en büyük gelir kaynağıdır, tabiri caizse şah damarıdır. Ken-
nedy, dolar basma yetkisini Federal Reserve Bank'ın elinden
alarak adeta İs rail' in şah damannı kesmiştir.
Neticede İ s rail için Kennedy'nin etkisiz hale getirilme-
si farz olmuştur. Kennedy'nin seçimleri kaybetmesini bek-
lemek boş bir umuttu, çünkü Kennedy halktan büyük des-
tek görüyordu. Kennedy' ye seçimler kaybettirilse bile
sonradan kazanması yüksek ihtimaldi. Üstelik Kennedy'nin
kardeşi d e gelecek vaad eden bir politikacıydı. Tek bir çare
gözüküyordu. O da s uikast idi.
Kennedy bir şekilde öldürülürse Amerikan ya s aları ge-
reği yerine yard ım c ı s ı getiril ecekti. Kennedy'nin ya rdım­
c ı sı Lyndoıı jo hnson ' dı. Johnso n tam bir İsrail ta raftarıydı.
Üstel ik Kennedy ile hiç iyi geçinemiyordu, söylentilere göre
Kennedy kendisini kovmaya çalışı y ordu. İsrcıil, s uikast ka-
rarı a lır ve bunu, Amerikan derin devleti içindeki bağlan­
tllarını kull anarak gizlice uygulamaya koyar. Kennedy'yi
öldürmek için en uygun ortam seçim kampanyaları için ge-
l eceğ i Da Ila s' tır.
Dali as' ta her zamanki gibi üstü açık araba ile halkı selam-
layacak olan Kennedy'yi korumakla görevli CIA ajanları özel
olarak ayarlanacak ve başkanın güvenliği sabote edilecek-
ti. Böylece s uikast çetesi Kennedy'yi rahatlıkla öldürebile-
cekti. Suikast çetesi için değişik rivayetler vardır.
Kimileri Kennedy'yi Fransız suikast çetesinin öldürdüğü­
nü, kimileri ise Kübalı sürgünlerin öldürdüğünü iddia eder
ancak kesin olan bir şey var ki, Keıuıedy'yi öldürenler çok

409
Ali BEKTAN

profesyonel ve acımasız keskin nişancılardan (sniper) olu-


şan bir sui_kast timidir.
Kennedy'nin ziyaretinden önce, yani 21 Kasım 1963 akşa­
mı Dallas'ta bardaktan boşalı rcasına yağmur yağmıştır. An-
cak. şehir halkı buna rağmenbaşkamen iyi şekilde karşılamak
için elinden geleni yapmıştır. 22 Kasını 1963 sabahı Washing-
ton D.C.'den Air Force One uçağı ile gelen Başkan Kennedy
ve eşi, sabah 09'da şehir merkezinde Dallas valisi Connaly ile
birlikte kalıvaltı ettikten sonra üstü açık bir limuzine binerek
halkı selam lamaya başl amışlardu·. Tam 6 aracm olduğu kor-
tejde en son arabada Başkan Kennedy ve Vali Conna ly var-
dır. Önde motosikletli SS konımalar veyanda CIA ajanlarının
bulunduğu arabatarla Kennedy' nin arabası Kortejle birlikte
El m caddesinden Houston'a doğru beklenmedik bir dönüş ya-
par. O sırada s ilah sesleri yükselmeye başlar. Poli:;lcr telsizle
anons etmeye başlar: "Korleje ateş ediyol'lar yere ya tın" diye.
Tam 6 el silah sesi duyulur. Birinci mermi arabayı ıska l ar ve
alt geçitte bekleyen Ed m und Har ri s ad ında ki taksi şoförüni.in
kulağını parçalar. İkinci memıi Kennedy'yi tam arnzundan vu-
rur. Üçüncü ınermi Kennedy'yi ıskalayıp ön koltuktaki vali
Connaly'i anızundan vunu·. Dördüncü meııni Kennedy'yi boy-
nundan vurur, ayııı mermi başkanın vücudundan çıkıp Vali
Coruıaly'i sırtındarı vurur. Beşinci mermi arabayı ıskalayıp di-
kiz aynasırıı kınp dışarı çıkar. Ve Al tmo mermi ... AJtıncı mer-
mi başkanKemıedy'yi tamkafasmdan vurur. Başkanın kafa-
s ım parçalayan mermi bulunamaz.
Suikasttan sonra yapılan araştırmalarda Kennedy'yi söz-
de komünjstlerden vatan hainj Lee Haxvey Oswald'ın vur-
duğu iddia edilir. Ortada altı mermi olmasına rağmen Os-
wald' ın tek katil olduğu görüşüne vanlır.

410
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

iddialara göre Oswald, Texas Okul kitapları bürosunun


a ltına kabndaki pencere dibinden İta ly a n yapınu "Mannlic-
her Caracano" marka sniper tüfeği ile al b kez ateş ederek Baş­
kam öldürmeyi başanmşhr.
Lee Harvey Oswa ld apar topar haps i boylamıştır. Delil-
ler birden çok say ıda keskin ni şanonın olduğunu gösterme-
sine ra ğme n, İsra il denetimindeki Amerikan derin devleti,
suçu Lee H arvey Oswald'ın üzerine atarak diğe r d elilleri bir
bir yok etmi şti r.
S uikas tı gö ren 57 ki şi ölü bulunmuş, ö lümler kaza. veya
intihar ile açıkl a nmı ş hr. Lee Ha rvey Oswald ise suikasttan
iki gün sonra, m ah keme çık ı ş ınd a yüzlerce FBI aja nı ve po-
lisin aras ında Yahudi bir bar i ş l e tm ecisi olan Jack Ruby ta-
rafından öldürülmü ş tür.
Bu A merikan ınilliyetçisi Yahud i, Lee Harvey Oswald' ı
ö ldürmesinin nede nini ıse "kom ünistl erdenAmerika'nın al-
dığı intikam" olarak yoruml am ı ştır.
Birden çok sayıda keskin nişancı tarafından vurulan Ken-
nedy' nin otopsisin i Anıerikan ordusundaki üst düzey arni-
ral ve generaller y ürütmü ş ve oto ps ideki suikast delillerini
bir bir sabote e tmi şl e rdi.
Ailesi, Ke nne d y'ı"Lin kafasırun kesilerek incelenmesini ve
böylelikle gerçek s uikas tç tiarın bulunm as ını i s ted i ğinde
ise, Amerikan birimleri konuyu şiddetle reddetm.işlerdir. Ken-
nedy apar topar gömülerek konu örtbas ed ilmi ş tir.
Başkan Kennedy'nin s uikast sonucu öldürülmesinden
sonra ba şkan aday ı olan kardeşi senatör Robert Kerınedy de
bir basın toplanbsı sırasında İs rail işbirlikçisi Filistinli bir genç
tarafından kurşuı"Llanarak öldürülmü şhir.

411
ALi BEKTAN

Kenndy S uikastının Sonuçları

İsrail, Kennedy'nin kapattığı Dimona çölündek.i nükleer sant-


ralini tekrar açmış ve nükleer silah üretimine eskisi gibi devam
etııUştir.Başkan Kennedy'nin çıkarttığı, Federal Reserve Bank'ın
etinden Amerikan dolarını basma yetkisini alan ll110 sayılı ka-
nun iptal ectilm.iş ve Ameıikan dolarını basma yetkisi tekrar
Rotschild ajJesine aü olan Federal Reserve Bank'a verilmiştir.
II. Dünya savaşından sonra ılımlı ve sakin bir politika iz-
leyen Amerika devleti özellikle Kem1edy suikastından son-
ra soğuk savaş sürecinj de başlatmJştır. Amerika ile Sovyet
Rusya arasındaki soğuk savaştan tüm dünya devletleri çok
olumsuz yönde etki lenmi ştir. Amerika ile Sovyet Rusya ara-
smdaki silahianma rekabeti adeta bir sidik yarışına dönmüş­
tiir. Amerika tüm dünya genelinde emperyalist faaliyetleri-
ne hız verrniş ve Viebıam'a sa ldırnıı ştır. Vietnam'da binler-
ce kişinm ölmesine ve birçok ülkenin bu savaştan dolayi ı ola-
rak zarar görmesine neden o lmu ştu r.
Amerika' da İsrai llobi si ise iyice pervasızlaşmış ve yöne-
tirnde söz sahibi olmu ştur. Amerika İsrail Devletinin yaptı­
ğı katliamlarasesini çıkaramaz hale gelmiş ve İsra il ile suç
ortaklığı yapmaya başlamıştır.
En basitinden örnek vermek gereküse İsrail devletinin çok
gizlice yürüttüğü "San1ueJ Vanunu'yu kaçırma operasyonu"mı
istemeden şahit olan bir Amerikan FırkateyıUndeki 23 deniz
piyadesi İsrail hücum botlan tarafından açılan ateşle öldü-
rülmüştür. Denize düşüp kaçmaya çalışan askerler bile İsra­
illiler tarafından öldürülmüştür. Olayın basma sızmasına izin
verilmemiş ve yahudilerin kontrolündeki Amerikan basıru ko-
nuyu haber bile yapmanuşhr.

412
21 . YÜZYIL METAFIZiK SAVAŞLARI

CIA tüm dünyada "komünizmle mücadele" doğrultusun­


da adına GLADIO deni len ve Beyrut'taki gerilla kampların­
da eğitilen katillerden ve paralı askerlerden o l uşan gizli bir
ordu haz ırlarruş ve bu paralı katilleri maaşa bağlayarak dün-
yanın her yerinde komünistleri ve sol düşüncelileri öldürmek-
le görevlendirmjştir. Bu bağlamda Türkiye'deki sağ-sol ça-
hşmalan, s iyasi amaçlar için işlenen cinayetler, katliamlar, te-
rörist eylemler, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edil-
mesi ve 12 Eylül darbesi arkasında g izli örgütler var nu? Bu
konuları araştırm ak başka bir kitap konusudur.

Kennedy Öldürüldü, BOP Başl ad ı

Ne tesadüfse Kennedy su ikastindan hemen sonra Ame-


rika'nHı "Büyük Ortadoğu Projesi" baş.lamı ş tır. Büyük Or-
tadoğu Projesinin diger ad ı ise 13üyük İsrai l Devleti projesi-
dir. Kennedy suikastmdan sonra Bü yük İsrail Devleti Pro-
jes ine hız verilmiştir. Büyük İsrail Devleti Tevrat'ta Tanrı Ye-
hova'nın Yahudilere vaad ettiği topraklardan oluşmaktadır.
ll Eylül sa ldırıları, MiiıliJı'teki eylemler ve daha birçok te-
rörist eylem aslında Büyük İ s rail Devleti projesinin bir par-
çasmdan başka bir şey değildir.
Bazı ar kadaşlaı- Büyük Ortadoğu Projesim sanki yem bir
şeymiş gibi algıl.ıyorlar. Bu arkadaşlar kitap faları pek okuma-
dıkl arı için ne duysalar ona inanıyorlar. Büyük Ortadoğu pro-
jesi yem bir şey değil ki. Yüzyıllardır var olan bir proje ... Os-
manlıların yıkılması, Arapların parçalanarak bir sürü ülkeye
bölünmesi, Türkiye'deki terör eylemleri ve istikrarsızlık ve Irak,
İran gibi ülkelerin periyodik olarak neredeyse her on yılda bir
sorun çıkarması rastlanh olmasa gerek diyebiliriz.

413
DÜNYAYI YÖNETEN GİZLİ ÖRGÜTLER

CIA, Ford, Rockefeller ve Tavistock

lA '11111 ynkln~ık 50 yıldır uyguladığı en etkili toplulllsal kont-


C rol yöntemlerindeli biri kamuuyınııt değişik yapay uyarıcı­
larla ve şişme gündemler/e uyutnınk ve kaı1woyunda beyin yı­
kama teknikleriyle is tediği algıyı ynratnıaklır. II. Dünya Sava-
şı soııras uırfa unşlnyıp bilgiine kadar devn/ll eden VII "algı mü11e/l-
rlisliği ", ABD ve ABD çıkarlartillll göniillii Jıiznıdkarı dllrumull-
ılaki yerli işbirlikçilerili işini kolaylaşflrnll e ı1 önemli silallt1r.
CIA'11111 beyin yıkama ve algı miihendisliği gibi psiko-sosyo-
kültiircl savaş araçları "uyutma projesi" içi11de yer n/ır. CIA, bu
uyutma projesi için "insan hakları " ve "yardıll! kumluşlamıa" öriz-
li fonlar aktarmı ş tır. "Eski Bir CIA yetkilisi, etkin ve prestij-
li vakıfların CIA'ya fon aktararak gençlik grupları, işçi sen-
diklaları, üniversiteler, yayınevleri vb kuruluşlara sayısız
gizli operasyonlar düzenlettiği ni, bunlara 1950'lerden itiba-
ren 'İnsan Hakları Gruplarmın ilave edildiğini açıklamış­
tır. "(Erol Bilbilik, İşgal Örgütleri, CIA, NATO, AB, 2.bs, Asya
Şafak Yay, ist, 2008, s.9)
CIA, kontrol etmek istediği ülkelerde operasyon yapabilmek
için Soğuk Savaş döneminin en Öll.emli emperyalist kültürel pro-
jelerinden Ford Vakfı 'm veTavistock İnsan İlişkileri Ensti-
tüsii'nü kurmuştur.

414
21. YÜZYl L METAFiZiK SAVAŞLAR]

Şeytan Üçgeni: CIA, Tavistock ve Rockefeller Vakfı

Ford Vakfı, ABD ve ClA'mn Avrupa'daki bütün gizli operas-


yon farında görev almıştır. Vakfın temel amacı antiemperyalis t
v e ulusal sol hareketleri etkisiz kılmakt ır. Guatemala'da De-
mokrat Arbeuz ve İran'da Musaddık hükümetini devire11,
Küba, Dominik Cumlıw'iye ti ve Nikaragua'da açı k insan hak-
la rı ihlalleri gerçekleştiren C IA'n ı n Ford Va~fı'riır.
CIA, toplum mühendisliğine soyunarak dünyayı ABD istekleri
do,i[nıltuswıda biçimlendirmek amacıyla ise Tavıs tock İnsan İliş­
kileri En s titü sii'rıü ku mı uştur. Enstitü. 1921 'de Londra'da kurul-
/1/IIŞfur. I ve ll. Dünya Savaşı yıllarında Psikolojik Sava ş Örgü-
tü olarak çalışan Tavıslock Grubu, Rocefeller Vakft'mn yaptığı bii-
yük ba,itışlarla 1946 yıl111da görev alaıılll ı genişleterek yeniden yapı­
lmıdırılmışltr. Rocefeller, Tıruistock'a dalıa geııiş çaplı psikolojik sa-
vaş araştmıuılrırı yrrpmrı ve uygulnma gürevleri vamiştir. (Age, s.17).
Tav istock Enstitüsil'nün ithanı kaynağı ii11lü psikanalist Sig-
trı01ıd Freud'un " İNSAN DAVRANIŞ LARI NIN KONTRO-
LU" kon usundaki araştımwları olmuştur. Enstitü, insan davm-
tıış la rı m kontrol ederek, t-oplum ları ABD çıkarları doğrul tus un­
da biçim/endirrnek amacıy la kuru /m uşi ıı r.

Sigmond Freud

Tavistock Ensitüsü'nün ABD çıkarlan doğrultusunda be-


yin yıkama tekniklerini John Colaman, "The Tavistock Instı.­
tıte of Human Relations" adlı kitabı ndaolanca aç ıklığıyla göz-
ler önüne sermişt ir.
John Colaman'ın,"The Tavistock Instıtıte of Human
Relations" adlı kitabı

415
ALi BEKTAN

Dr John Coleman 'ın CIA,Tavistockfaaliyet şeması: İşte


Dünyayı Jcintler yönetiyor? samsunun yanı tı
Tavistock, KİTLESEL BEYİN Y1KAMA TEKNİKLERİNİ ilk
defa 1950'de Kore Savaşı'nda denemiş tir.
"Geliştirilen, kalaba lıkların kontml metotlangizli ve hal-
km tepkisini çekmeyecek şekilde ABD halkı üzerinde denen-
miş ve onların psikolojik ta vırları tespit edilm iştir. (Age,
11

s.18). Örneğin, 1933'de Tavistock Oirektörliiğii 'ne getirilen Al-


man Mülteci Kurt Lew hı, ajanlarını düşlllanlar arasına sızdı­
ramkHarward Ün versitesi'nde geliştirilen propaganda ve beyin
yıkama kampanyalan ile Amerikaıı halkını ABD'nin, Almanyrı'ya
karşı savaşa girmesi içiıı lıa zırla111aya çaltşmıştır. (Age, s.18).

Alman Mülteci Kurt Lewin

1950'lerden sonra tüm CIA Programları TA VİSTO CK'ım


re/ıberliğiude o lu ştımıl nı u şt ur.
Roosevelt ve Churclı i ll'iıılıava saldınlaruwı tümü Ta v is-
taek laburatuvarlarırıda kitlesel terörden elde erlileıı deneyim-
lere göre gerçekleştirilmiştir. (Age, s.18).
TAVİSTOCK'un öncelikli hedefi "Jıalkm psikolojikgiiciiııii kır­
maktır. Bu amaçla Dünya Oiizeni Diktatör/erine muhalefeti en-
ll

gellemek, aile bağmı zayıflatarak, ni/e, diıı, on w~ milliyetçilik ve sek-


siiel davramşları çökertmek içi11 tekııikler geliştirmek Tavistock bi-
lim adamlarınca yıllarca üzerinde çalışılan konu/ardır. (Age, s.18).
Tavistock Program/m-ı, kontrol edilecek toplumdaki, " kiş ilerin
kimlik v e ırksal mensubiyetlerinin çökertilmesine göre di-
zayn edilmiştir. " (Age, s.19 ).
Tavistock stratejilerinden biri de "uyuştu cu Jıapla r" kullanıl­
mas ı ve "seksüel dav ram ş larm çarpı tılmasıdır ". Bu an ınçla

416
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

1960'/arın LSD aykırı kültürü ve öğrenci devrimi için CIA 25 mil-


yon dolar para lınrcamzştır. (Age, s.19).
Bugiin Tavistock, ABD'deki vakıflar ağı m 6 milyar dolarlık
bir bütçe ile faaliyette bulundurmaktadır. ABD'nin dünya dü-
zeni üzerindeki kontrolünü artırmaya yönelik programlar ii reten
10 büyük vakıf ve b11 fnkıfinm bağlı olan 400 kuruluş, 3000 araş­
tırma ve düşünce kıtmluşu, Tnvistock' uıı doğrudan kontrol ii nl-
tındadır.(Age, s.20)
Tavistock Eııstitisii ile kol kola çalışan Rockefeller Vakfı, nk-
lnnza /wynlinize gelmeyecek projelerle ılanyayı kontrol etmenin
hesapiamu yapmaktadır. Örneğin, Vakıf, diinya tarımını
koputrol etmek için projeler geliştirmiş ve uygu/nmıştır. Vnk-
fnz Direktörü Kemıet1ı Werııimout bu projeleri Meksika ve Gü-
ney Anıerika'da uygulnnuştır. Programlll hedefinde bağı msız
çiftçiler vardır. Çiftçilerin yok edilmesi, /Jağıml1 hale getirilme-
si, ii retimin bitiri/nıesi nıılamnın gdmı:kledir. Bu şekilde ılü11yn
ABD'ye muhtaç hale getirilmek islcnmektedir.(Age,s.21 ).Bu tn-
mn projelerinin uygulandığı ülkelerden biri de 1950-1970 yıl­
lan arasında Türkiye 'dir.(Bkz. Sinan Meydm1, Akl- ı Kemal,
"A tatiirk'iin Akıllı Projeleri", C.2, İrıkılap Yayınları, istan-
bul, 20 12, s. 123-133).
Tavistock'ım e11 önemli progralil/arından biri BE YİN YIKA-
MA TEKNİKLERİ'dir.Tavistock Enstitiüsii, sürekli ve kitlesel Be-
yin Yıkama yapmaktadır. İnsaııların gerilim, korku ve eııdişe seli
karşısırıda bırakılarak beyinlerinin sinirsel durumlaru1111 değişti­
ri tmesi amaç/ an maktadı r. N i teki nı Tavistock' u n çalışma larıyla,
Küba Füze Kr-izi, birbiri peşi s ıra dünyanın değişik yerlerinde si-
yasi liderlerin öldiiriilmesi, ve TV'lerde lıergüıı defalarca yaym-
Innan kanlı ve vahşi Vietnam Savaşıgörüntüleri ile sarsılan ve
bunalan 1960'lar Amerikan ve di.i11ya gmçliği zihinlerini siirek-

417
ALi BEKTAN

li m eşgul eden milliyetçilik, sosyal sorumlu luk, kamu yara-


rı,
etik değe rler diinyasından uzaklaş tmlarak, bireyselliği öne
Rock müzik, uyııştımıcular, holiganizın ve çarpı k seks
çıkaımı
dünyasında teselli bıılur hale getirilmiş tir.

Yıkanan Beyin

Özetle, CIA; Tavistock Eııstitiisü, Ford Vakfı, Rakefeller


Vakfıgibi kumluşlarla hedef toplumlan MIŞ IL MIŞ LL UYUT-
M UŞTUR, uyu lmaktadır.

Nası l uyutuluyoruz?

Uyutulacak toplum, öncelikle CIA uımanlamıcn siyasi, sos-


yal, kiiltiirel ve psikolojik incelemelere tabi tutulur, dnlw son-
ra elde eriilen veriler doğrıtltusımda u topl1111W uyg ıuı bir "uyttt-
ma paketi" hazırlanır ve bu uyut11ıa paketi söz konusu toplumu
istenilen yönde biçimlendirmck içi11 yavaş yavaş uygulmıınya ko-
nulur....
Uyutma paketi uygulamaya konulurken de çok dikkatli /ınre­
kct edilir, söz ko11usu toplumdaki e11 güzide kiş iler ve kuntm-
lar seçilerek devreye sokulur... Zaman za111a11 lnı kişi ve kımlllı ­
lar bile "neye ve kime" lıiz 111et ettiklerinden habersiz ABD ve
CIA'nm gönüliii neferleri olarak toplumwı uyutu/nıası projesin-
de yer alırlar. Uyutma Paketi dnlın çok medya iletişim araçla-
rıyla uygulanmaktadır.
Dr. Emen;, Tnvistock Enstitüsü'nün projeleri doğrıtltusımdn
toplumsal UYUTMANIN iiç saftıada gerçek leştiğiııi belirt-
m iştir:
1. Safha: Moraldeğerlerini yitirme (Demoralisafion )

418
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RJ

2. Safha: li/mi Bölünme (Segmentation) Bu sahfada bireı;, zih-


ninde yerleş ik olan ulus devlet görüşü11den, birey olma içgiidü-
siinden kopup cemaat ~öriişünc geçer.
3. Safha: Zilmi Ayrışma (Oisassocatioıı) Bu safiında birey,fan-
t ezilerle, gerçekleri birbirine ka rı ştmp bir anlamda "robo t-
/a şmı ş bir biretj" haline gelir. (Or. Emen;, "Gelecek 30 Yıl Koıı­
sept, Metot ve A 11tipati", Tavistock Magazine (Hıtmmı Relnti-
ons), ABD, 1967.)

Tav is tock' un Türkiye' d eki aktörleri

CIA'wn, Tavistock Enstitiisii aracılığıyla " uyutıııa paketi''


uygularlı,~ı ülkelerden l1iri de 1946'dan beri AB0'11in stratejik
ortağı olan Türkiye Cumhuriyeti'dir... Tiirkiye Paketi, 1946'dn
/ıaz ırlanmtş , Bu s ırnda çok snytda ABD'li u::.anıan Tiirkiye'ye
:5clip T iirk toplııııwrııı , !;iyasi, sosyal, k iiltiircl, ekonomik bakıl/l­
Inrdan derin incelemelere tabi tutmuştur. Bu incelemeler SOJıun ­
da ABD'li uzmnnlnrca raporlar hazırlmwııştır. Bu raporlardmı
en öne nı/is i Atatürk'ün ekollOII'li modelini tasviye etmeyi amaç-
Inyan Trımborg Raporu' dur. (Bkz. Si11a11 Meydan, AKL-IKE-
MA L,''Atatürk'ün Akıllı Projeleri", C.3, İnkilap Ynytn cvi,
İs taıı bul, 2012, s. 277 vd.) Türkiye'de bu raporlar doğrultus wt­
da uyu tma paketin i n 1950 'lerden sonra ilk uygulnmaları yapıl­
ıntş, 1980'1erden itibaren ise tam anlamıyla uygulanmaya ba ş­
lanmıştır. Turgut Öz al dönemi uyutına paketinin en iyi uygu-
landığı dönemlerden biridir. (Serbest Piyasa Ekonomisi adı al-
tmda devletin ekonomik varltklamun satılmaya başla 11 mast, dışa
açılma adı al tında yozlaşmanın başlamas ı, tüketim toplumu ya-
ratılnuısı, kısa yoldan köşe dönnıecilik, riişve tin yaygınlaş ma­
s ı vb. değerlerin aşındmlması, demokrasi ve STK adı altında ce-

419
ALi BEKTAN

ınantçiliğin yükselişivb.) Nitekim o dönemde kurulan ilk özel


TV'nin ad m ın Magic Box star 1 (S ilıir/büyii kutusu) olma-
sı tesadüf değildir!
Bugün Türkiye'deki "uyutma paketinin" belli başlı ak-
törlerinin kimler ve lıangi kurumlar olduğunu da siz diişii.­
ııiin, siz araş tırın artık! Yanıtı bulmamz pek zaman alma-
yacaktır!
"Yok böyle bir şey?" mi dedin iz?
O zammı innnın bana siz de CIA' ve TAVİSTOCK'un uyut-
tuklnnndnnsınız? Uyanıli artık!
Sinan MEYDAN- 2010

CIA ve Tavistock insan ili ş kileri enstitüsü


(Tavistock Institute of Human Relations)

Takdim
Bug ii n d ii 11yayı yöne fen "m ason ik-siyon i st -sn 1n11 ist-şallın­
nist-pngnııist" seçkin/erin ÇATI ÖRGOTU, diinya lılikiıniye­
tinin "üst tasnm11"ımn ve tatbik metotlarılllllllliiellifi, TELEG-
RAM ' nımll c idi, ''z ilıin kontrolii-psikolojik s nvnş-davm11ış bi-
limleri'' teorisyeni TAVlSTOCK teşkilt7tını, nrnştımwcı-yazar
Erol Bilbilik'i11 2008 tarifıli eseri " İşgal Örgütleri CIA -
NATO-AB"den ıwklediyoruz. Arnştım ıacı-ynznr Aytunç Altıll­
dal'ınlıalell üzerille kitap kalenıc alııwkta olduğu ııe "dünya hfi-
kimi teşkilnffır! " dediği TAVISTOCKhakkındn, maalesefTürk-
çe kaynak sıkıntı sı yaşanıyor. Bii!Jilik'ill eseri de, bu lıakımdnn,
mevcut a;:; sayıda kayııaktanlıiri. Erol Bi/bi/ik, 1956 yılmda De-
niz Harp Okıı/u ' Jidan nıezu11 oldu. ABD'de "StW II/lllla Yöne-
timi" ve "Lojistik" konulamıda eğitim gördii. 9 Mar/1971 ha-
reketinde yer n/ması nedeniyle, 1971 Mnyıs'mda, Oc11i: Bi11ba-

420
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR I

şı'sı rütbesindeyken Tiirk Silalı/ı Kuvvetleri ile ilişkis i kesildi.


Aralıklı olm-nk Cumhuriyet gazetesinde, sonralarz Aydınlık, Teo-
ri, Yeni Hayat, Tiirkeli ve jeopolitik dergilerinde yazıları yayım­
fandt. Bilbilik 'iıı, " Taııistock" bölümünü ke11disinden nakletti-
ğimiz "İşgal Örgiitleri CJA-NATO -AB"den başka, "Küresel
Dünya Politikaları ve Ulu sal Seçenek/er", '' Dünyayı Yöneten
Gdi Örgiitler", "Amerikan Kuşatması", "NATO ve Geniş Or-
tadoğıı Stratejisi", "CFR", ve "Türk Bilderbergleri" adlı altı ki-
laln daha bulunuyor..
Enstitü, Bedford Dükü Ta vistaek'un Londra ' daki bina-
l arından birinde 1. Dünya Savaşı ' ndan kurtulan İngiliz as-
kerlerinin savaş \iOkl arını araştı rmak amacıyla 1921 'de Lon-
dra'da kurulmuştur. Enstitünün ba şkanlığını İngili z Ordu-
s u Psikolojik Savaş Bürosu Ba ş kanı Sir John Raw lings-Ree-
se ü stlenmi ştir. Enstitü ve gerçek çalışmaları; ABD'nin en iyi
korunan sı rrı olmaya devarn e tm ektedir.
I. ve IJ. Dünya Savaşı y ıllarında Psikolojik Savaş Örgüti.i
alcırak çal ı şa n Tavi stock Grubu, Rockefeller Vakfı ' nın yap-
tı ğ ı büyük bağışlada 1946 yılında görev a l anı geniş leti l erek
yeniden yapılandmlnuş tır. Rockefeller, Tavistock'a daha ge-
niş çap lı p s ikoloj ik sa va ş araştırmaları yapma ve uygulama
görevleri vermiştir.
Enstitü çalışmalarının ilham ka ynağı o dönemde
Londra 'ya gelerek Prenses Banapart'ın verdiği bir ma]jka-
neye yerleşen Sigmund Freud'un davranış bilimi doğrultu­
SW1da İNSAN DAVRANIŞLARININ KONTROLÜ konusun-
daki çalışmalan olmuştur. Enstiti.i bu ideolojinin dünyada-
ki merkezi olması amacJyla kuruJmuştm.Enstitü bugün, Sus-
sex Üniversitesi'nden, Stanford Araşhrma Enstitüsü, Esalen,
Massachusetts Institute of Technology (MIT), Hudson Ens-

421
ALi BEKTA

titüsü, Herigate Vakfı, Georgetown Stratejik ve Uluslarara-


sı İlişkil er Araştırma Merkezi (CSIS), ABD Dı şi ş leri kadro-
larırun eğitildiği Hava Kuvvetleri İs tihbaratı, Rand ve Mit-
re Corporation Şirketler kadrolarının d oktrinasyonu, The
Mont Pelerin Society, Trila teral Komisyon, Ditchley Vakfı,
Roma Kulübü gibi g izli gruplara kadar uzanan bir ilişkiler
ağ ı gelişti rmiştir.
Tavis tock, Kore Savaşı 'nda ilk defa denenen kitlesel BE-
YİN YIKAMA TEKNİKLERİ N İ GELiŞTİRMİŞTİ R
Geli ştirilen "ka l abalıkl a rın kontrol metotları", gizli ve hal-
kın tepkisini çekmeyecek şeki ld e Am erikan halkı üzerinde
denenmiş ve onların psiko lojik tavırları tespit
ed ilıniş tir.1933 'te Tavistock Direktörlüğüne getirilen Al-
nıan mülted Kurt Lewin, mülteci ajanlarını düşmanlar ara-
sımı sızd ırarak Harvard Üniversitesi' nde geliştirilen propa-
gandcı kanıpaııya l ar ı ilt' Amerikan ha l kını ABD' nin A l-
manya 'ya karşı savaşa girmes i içi n hazırlamaya Ç<J .Iı şrnıştır.
1938'de Roosevelt, ABD egemen liğini İngiltere 'ye devre-
den bir gizli anlaşma karşıhğı, Özel Operasyon Yetkilileri 'nin
ABD politikalarını uygulamalarını sağladı. Bu anlaşmanın
uygulanması için ABD General William Donavan 'ı SOE-SIS
(SOE: Special Operation Executives; Özel Operasyon Örgü-
tü, SIS: Strategie Intelligence Services; Stratejik is tihbarat Bü-
rosu, OSS: Office of Strategie Services; Stratejik Hizmetler Bü-
rosu) örgütlerini OSS'ye (şimdiki CIA 'ya) dönüştürmes i için
Londra 'ya gönderdi.Tüm OSS ve CIA programlan Tavis-
taek'un re hberl i ğinde o lu şturu ldu.
Roosevelt ve Churehill'in hava saldınl arının tümü, Tavis-
taek laborahıar şartlarında kitlesel terörden eld e edilen d e-
neyimlere göre gerçekleşt i rildi.Tavistoek ve ABD vakıfları -

422
21. YüzyıL METAFiZiK SAVAŞLARL

nın tüm teknikleri bir tek hedefe kilitlendirildi. Halkın psi-


kolojik gücünü kırmak ve Dünya Düzeni d iktatörlerine ça-
res iz kalarak muhalefet ehnemesi, aile bağın ı zayıflatan, aile,
din, onur, milliyetçilik, seksüel davraruşlan çökerten tüm tek-
nikler Tavistock bilim adamJannca kalabalıkların kontrolü
için kullamlan silahlar oldu.
Freud'un psikoterapi metotları uygulanan l arın karakter-
leri istikrarsızlaşh nldı ve daimi akıl hastal1ğına dönüştürül­
dü. Bu duruma getirilen lerden, yeni bir ibadet, seks biçimi
ve ailevl ilişkiler benimsemesi öneri idi. Halbuki bunlar gör-
dükleri psikotcrapi nedeniyle bu yeteneklerinden koparıl­
mışlardı. Artık onlar geriye dönü~ yapamazlardı.Tavistock
ve bağlanhlılarında davraruş bilim leri konusundaki program-
lar Tavistock'u ABD 'de en etkili kuruluş yapm1ştır.Cücü me-
teorik olarak parlayan genç Alman mülteci Henry Kissinger,
Sir john Raw lin gs-Rec::;c 'ın SHAEF'de ögrenci si olınuşLur.
Jimmy Ca rter, Tavistock psikolojisti Dr. Petr Bourn 'un yo-
ğun beyin-yıkama programını Annapolis' te Amüa l Hyman
Rickover'ın uygulamas ı sonucu ABD Başkanı seçilmiştir.
ABD 'd eki zorunlu ırksal entegrasyon programı, OSS,
Amerikan Yahudi Kongres i ve Toplumlararasıllişkiler Ko-
mitesi Çocuk Eğitimi Direktörü arasında Rona ld Lipperfın
organizasyonunda gerçekleştirilmiştir.Program, kişilerin
kimlik ve ırksal mensubiyetinin çökertilmesine göre dizayn
edilmi ştir.Tavistock, Stanford Araştırma Enstitüsü aracılığıy­
la Ulusal Eğitim Örgütü 'nü kontrol etmektedir.
Tavistock NASA 'nın Uzay Programı 'ru çok gizli hale ge-
tirerek çöpe atbğu1J Dr. Ana to! Rapport 'a yazdırarak ve bu ma-
kalenin Sovyet yöneticilerince benimsenmesini sağlatarak Sov-
yet Uzay Programı 'nın 9 yıl gecikmesinj sağlamıştır.

423
ALi BEKTAN

Tavistock' un ünlü o perasyonlarından biri de Fensilvan-


ya Üniversitesi Wharton Finans ve Ticaret Okulu üzerinden
yapılanıdır.
Tavistock stratejicilerinden birinin uyuştunıcu haplar kul-
l anılması ol duğu
ve CIA 'nın MI< lzihin kontrolü] Ultra Prog-
ramı kapsamında şüphe l enilen CIA ajanlarının deşifre edil-
mesi için LSD verildiği, kobay olarak kul l anılan ajania nn re-
aksiyonlarının incelendiği yazılm ı ştır.
ABD hükümetinin mağdur ajanların mağdur ailelerine
milyonlnrca dolar ödediği ve bunların ceza landınlmadıkl a­
rı yayılmıştı. Halbuki bunun amacı uyu şt urucu hap kulla-
rumını tetiklemekti. Bunun sonucu olarak 1960' 1arm LSD" Ay-
kın Kültürü " ve "Öğrenci Devrimi" idi. Bunun için CIA 25
milyon dolar para harcamJ şt ı.Programın oluşturucusu, lizer-
jik asid dietilamidi (LSD) geliştiı·en, Roosevelt'e danışman­
lık ycıparı, ABD Merk<.:~ Bankcısı Karıunu ' nu kcılenıe alan Paul
Warburg'un oğlu James Paul Warburg'tu. Jrımes P.
Warburg' un yeğeni Max Warburg da Hitler'i finanse e tmiş
ve Politik AraşbrmalaJ· Enstitüsü 'nü uy uşturucu hapların kul-
lanılmasını teşvik projesine yönlendirıni şt i.
MK Ultra ' nın (MK-Ultra - Manchurian Guinea Pig- İ N­
SANLARTN ZİHİNLERİN İ ETKİLEME ARAŞTIRMALARI­
NA YÖNELİK CIA PROGRAMI) bir parçası olan insani Eko-
loji Fonu'na Harvard Üniversüesi'nden ZİHİN KONTRO-
LÜ konuswıda ileri çalışmalar yürüten Dr. Herbert Kelman 'a,
CIA ödeme ya pmı şbr. CIA, 1950' 1erde Kanada 'daki LSD araş­
tı rmalarını finanse etmiştir.
Kanada Psikoloji Derneği ve Montreal'deki Kraliyet Vik-
toryan Hastanesi Başkaru Dr. D. Eweret Cameren 'a ödem e
yap ıl mJşbr. Cameron, 53 hastaya 15 gün süreyle yüksek d oz-

424
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

da LSD h a pı vererek uyutmuş ve ardından şok tedavisi uy-


gulayarak reaksi y onlarııu kayda alm ı ş tır.
CIA ve Warburg 'lann temel örgütü olan Politik Araştırma­
lar Enstitüsü, James Paul Warburg tarafından finanse edi lmj ş­
tir. Enstitünün kuruetı üyelerinden Marcus Raskin, Ford Vak-
fı Başkanl.ığı 'n.ı Mc George Bund y 'den devralın.ışhr. Bundy,Ras-
kin ' in daha so ma, Ulusal Güvenlik Konseyi' nin Başkan
Kennedy 'nin de şa h sı temsilciliğine atanmasın.ı sağl amış, 1963
yılında CIA ' nın uyu şturucu kullannıa kültür programını yü-
rüten Demokratik Toplum için Öğ renciler Derneğj'ıu finan-
se ehııi ş tir.Günümüzde Tavistock, ABD'd eki vakıflar ağm.ı 6
milyar dolarlık bir bütçe ile faa liyette bulundurmaktadır [bu,
kitabın kaleme alı ndı ğı dönemdeki rakamdır; ş imdi kat kat
Mbrılmıştır]. Vakıflan n tümü de Amerikan mükelleflerirun öde-
di ği paralarla ça lı ş m aktadır.
ABD' nin Dünya Düzeni üzerindeki kontrolünü artuma-
ya yönelik programl ar üreten 10 büyük vak.ıf ve bu va kıfl a­
ra bağlı olan 400 kuruluş, 3000 a raş tırm a grubu ve dü şün­
ce kuruluşu Tavistock'un doğnıdan kontrolü altındadır.Stan­
ford Araştırma Ens titüsü, H oover Enstitüs ü ile bir)jkte
3300 çalışanın a y tlda 150 mil yon dolar ödemektedir. Seeh -
tel ve Kaiser dev ş irket le ri ba şta olmak üzere, 400 bü yük şir­
ket için gözetim raporları ve CIA için geniş çaplı operasyon-
lar bu enstitülerce hazırlanmaktadır.
Tav istock'tan gizli direktifler alan en kilit vakıf d a
1957'de kurulmu ş olan Ditdıley Vakfı ' dır. Vakfın ABD bö-
lümünün başında ABD eskj Dışi şleri Bakanı, Rockefeller Vak-
fı Başkanı Cyrus Vance ve Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Wins-
ton Lord bulunmaktadır. Rockefeller Vakfı, çok önemli fa-
kat çok az bi)jnen bir operasyonu aracılığıyla dünya tarımı-

425
ALİ BEKTA,

ıu kontrol etmektedir. VakfınDirektörü Keımeth Wernimont


bu progranı_ı Meksika ve Latin Amerika' da uygulamaktadır.
Programın hedefinde bağımsız çiftçiler vardır. Kendileri adı­
na üretim yapan, üretimlerini paraya çeviren ve bu neden-
le bağımsızlaşan çiftçiler Dünya Düzeni için en büyük teh-
didi oluşturmaktadır.
Sovyet Rusya ' da Bolşevikler halk üzerinde tam kontrol
kurmak için bağımsız çiftçilik yapmakta direnen Kulaklan
en büyük engel olarak görmüş l erdi. Bu engeli ortadan kal-
dırmak için Stalin, Kulak l arın tüm mahsul ve hayvanianna
el konu lması emrini vermiş ve onları açlığa mahkum ettir-
mişti. 25 Eylül 1935 tarihli Tlıe Clı icngo Aınericnn 'da bu ha-
ber, "6 milyon Sovyet çiftçisi açlığa malıklım edi ldi" şeklin­
de yer almıştı.
Yalnız Sovyetler Birl i ği Komünist Parti programlarında,
bağımsız çiflçilik yapan köylü lerin inıhası ve i şçilerinin kö-
leleştirilmcsi yer almaz, bülün kapitalist ve totaliter rejim-
ler de bu grupları hedef alır. Bunu, he m kendi bağımsız çift-
çisine, hem de dünya bağımsız çiftçiliğine en büyük tehdit
olarak gören ülke, Dünya Düzeni ' ne sahiplik yapan
ABD'dir.ABD'deki vakıflar, bu nedenle Amerikan ve dün-
ya çiftçilerinin yok edilmesi için bir savaş başlatmışlardır. The
Brookings Enstitüsü başta olmak üzere diğer vakıfla ı~ Ame-
rikan Merkez Bankası ve IMF mall programları aracılığıyla
bağm1sız çiftçileri dev tröstlerin köle işçileri haline getirilme-
si işine soyunmuşlardı.
ABD halkı, vakıfların gerçek rolünden haberdar olduğun­
da, yüksek faiz, yüksek vergi, aile yap ı sınm dejeneresi, ki-
lisenin etkisinin azalblınası, CIA ' mn ünivers iteleri uyu ştu­
rucu bataklığına çevirmesi ve hükümet salonlaruıın uluslar-

426
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAI{ I

arası casus ve entrikacıl arca işgalin.innedenlerini anJayacak-


tır. Amerikan halkı, Alfa, Beta, Gama Kulüpleri FBI, tRS, CIA,
BATF ve tüm hükümet yetkililerinin, vakıfların ha z ırladığı
programları haya ta geçirmek için kendisine savaş açmak zo-
runda kaldıklarını an l ayacaktır.
Kendilerini ha yır kuruluşlan olarak tanırnlayan, hiçbir yer-
den bağış ve ya rdını almadıklarını ve politik a maç taşıma ­
dıklarını sav un a n va kı fların tüm faaliyetleri kendi kurulu ş
belgelerine göre d e do ğ rud a n yasalara aykırıdır. He ritage
Vakfı ve Amerikan G iri ş im Enstitüsü ağı içinde en az 2 KGB
köstebeğinin yer a ldı ğının kanıtlanmış olmas ı mı karşın bu-
nun ha la reddedi lm e mi ş o lm as ı bu ihl allerden biridir.
Vak ıfl a rın hazırlayacakları Dünya Düzeni'ne yönel ik
plan l a rı için Rusya'dan temi ni gerekli gördükleri politik, eko-
nomik ve sosyal verilerin elde ed ilmesi için 1917 y ılın da bir
h ayı r kuruluşu olarak Kız ılhaç kadrol arı içinde Rusya'ya ajan-
lar s ı zd ırıldı ğ ını , bunun da vakıfl arca planlandığını bi lmc-
le rine rağmen bu iddi ala rı s ürdürm ektedirl er.Vak ıfl arın
faaliyetleri ve aJ·alanndaki birleşmele rinde ABD An ayasası~ na
göre de suç o ldu ğu kanıtlanmışhr.Tavistock, stratejik misyo-
nu ' nu, "e ndüstri yel ulus-d evletle rde n post-endüs triyel kü-
resel Dünya Devleti'ne dönüş ve yöne timin az sayıd a o li-
ga rk'a devredilmesi" olarak be lirl e miştir.
Tavis tock Enstitüsü psikiyatrlarının tanımlamasıyla s ü-
rekli ve kitlesel " BEYİN YIKAMA", insanların gerilim, kor-
ku ve endişe seli karşı s ında bırakı l arak b ey nin sinirsel du-
rumunun değiştirilmesi olarak tanımlanmaktadır. BEYiN YI-
KAMA operasyon l arına tabi tutulmuş insa nlar da is tenen
amaca yönelik olarak programlanabilmektedir. Nitekim
Tavistock, Küba füze krizi, birbiri peşi s ıra dünyanın birçok

427
ALi BEKTAN

yerinde politik liderlerin öldürülmeleri ve televizyonlarda


her gün defalarca yi nelenen kanlı ve vahşi Vietnam Savaşı
görüntü leri ile sarsılan ve bunalan 1960'lar Amerikan ve dün-
ya gençliğini, z ihinlerini sürekli meşgul eden milliyetçilik,
kamu yararı ve etik değerler dünyasından alıp, "kendi be-
deni" "kend i duygularını" öne çıkaran rock müzik, çeşitli
uyuşturucular ve seksin hedonizm dünyasında teselli bulur
hale getirmeyi ABD'ye önermiştir.
1960'lar öncesinde, Melbourne Üniversitesi'nden Dr.
Fred Emery ve Tav istock Enstitüsü Yönetim Konseyi Başka­
nJ Or. Eric Trist, elit bir dinleyici grubuna TOPLUMLARlN
BEYiNLERiNİN YIKANMASI konusunda Tavistock'un ge-
liştirdiği metotları açıklarken şunları vurguluyorlardı.
- YüzyılımJzda, dünyadaki çarpıcı olayların kitle iletişim
araçları ile ve şok etkisi doğuracak tarzda yayın l anmas ı, bir
menni şoku gibi killcsd nevraziara sebep olmaktadır. Eğer
şoklar y ıllarca sürdürülecek olursa son derece çocuksu fikir-
leri n ge li şmes in e neden olmaktadır.( ... ) Dünyanın herhan-
gi bir yerindeki terörist sa ldırı, dünyamn her yerinde şok et-
kisi yaratır. Bu bir küresel olgudur."
Dr. Emery, bu gelişmenin üç safhada o luştuğunu , safha-
lar itibarıyla şöy le ortaya koymaktadır:
1. Sa fha: "Moral değerlerin i yi ti rm e" (Demoralisation)
2. Safha: "Zihni bölünme" (Segmentation)
Bu sa fhada kişi zihinde yerleşik ulus-devlet gö rüşünden
kopar ve cemaat, ailesel biçim yaşa ma bi çimine geçer.
3. Safha: "Zihni ayrışma" (Disassociation)
Bu safhada kişi fantezilerle realiteyi (gerçekleri) bjrbiri-
ne karıştırır ve birey "toplumsal ünite" haline, bir anlamda
robotlaşm1ş birey haline gelir.

428
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Dr. Bmery bu konsepti, 196Tde Tavistock Magazine (Hu-


man Relations) adlı dergide, '"Gelecek 30 Yıl' Konsept, Me-
tot ve Antipati" ve 1975'te "Gelecekte Biz" adlı makalelerin-
de açıklamıştır.

Tavistock'un ABD içindeki faaliyetleri

• Flow Laboratuarlan, National Institute of Health ' ten


(Ulusal Sağlık Ens titüleri) ihaleler almaktadır.
• Merle Thomas Şirketi, uydu verileri analizleriyle il gi-
li olarak ABD Deniz Kuvvetlerinden ihaleler almaktadır.
• Walden Research (Walden Ara ş tırma) Şirketi, kirlilik
alanında çalışmalar yapmaktadır.
• Brookings Enstitüsü, "U lu slararası
Sorunlar" konus un-
da çalışma l ara yoğunlaşnııştır. Başkan Houver'in 14. Nok-
la programını, Başkan Roosevelfin "New Dea!" ını (Yeni Eko-
nomi Programı), Başkan Kennedy Yönetim i' nin "New Fron-
tiers"ını (Yeni Hedefler) ve Başkan Johnson 'un "Great Soci-
ety" (Büyük Toplum) programiarım yazmıştır, Enstitü, 70 yıl­
dır ABD hükümetlerinin olaylara nasıl bakacağı ve yürüte-
ceği konusunda görüş l erini bildirmeye devam etmektedir.
• Hudson Enstitüsü, politik ve sosyal olaylara karşı re-
aksiyon verme, düşünce ortaya koyma ve oy vermeye yö-
nelik a raştırmalar yapıp kamuoyunu şekillend i rme, özellik-
le savwıma politikası araştırma ları ve Sovyetler Birliği ile iliş­
kiler konusunda uzmanlaşm ı ştır. Askeri' çalışmalarının
çoğu, "gizlilik" derecesi taşımaktadır. Enstitü, 300'e yakın
BEY[ YIKAMA araştırınası yapan organa sahiptir. En bü-
yük müşterisi ABD Savunma Bakanlığıdır. Bu bakanlığa, s i-
vil savunma, ulusal güvenlik, askeripolitikalar ve silahlan-

ol29
ALi BEKTAN

ma ve kontrolü konularında çalışınalar yapmaktadır.


• National Training Laboratories (NTL- Ulusal Eğitim
Laboratuarlan), Tavistock'un en kilit enstitülerinden biridir.
Behtel ve Maine'deki laboratuarlarda hüküm et, eğitim ens-
titüleri ve şirket üst düzey yöneticilerine Tavistock metotla-
rına göre, BEYiN YIKAMA eğitimleri verilmektedir.
• Pensilvanya Üniversitesi bünyesindeki Wharton Fi-
nans ve Ticaret Okulu, insan davranışları konusunda araş­
tırmalar yapan önemli bir Tavistock kuruluşudur.
Tavistock'un beyın takıınmdan Eric Trist tarafından kurul-
muştur. Wharton 'un müşterileri arasında, başta ABD Çalış­
ma Bakanlığı, IMF, BM, Dünya Bankası, olmak üzere 300 şir­
ket bulunmaktadır. Sosyal araşt ırm alar konusunda Whar-
ton ' un müşterileri arası nda Ford Vakfı, ABD Savunma Ba-
kanlığı , ABD Pos ta Servisi ve Adalet Bak;;ınlığı başı çckmek-
ted ir.
• Institute For The Future (Gelecek İçin Araştırmalar
Enstitüsü), Ford Vakfı tarafından 50 yıllık gelecekte neyin,
nasıl ve neden değişeceğini ve değişmeyeceğ i ni araştırmak
üzere kurulmuştur. Enstitü, diğer dünya enstüü le rine bu yö-
nüyle rehberlik edecektir. Araştırma konulan arasmda daha
şinı diden ele a lınmış ve çözülmüş olanJar bul u nsa bile, daha
da çözüm aranacak ve araştırılacak sayısız soru n vard ır. Bu
sorunJar şunlardır:
-Sorun çıkaran sivi l gruplar
-Vergi indirimi
-Silah yasaklan anlaşmalarının kaJdmlınasını isteyen mil-
liyetçi gruplar
- Kürtajm serbest bırakılması
-Uyuşturucu kullanımııun serbestleştir ilmes i

..ı30
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARl

- Devlet okullannda doğum kontrolü yapılması


-Şehir içinde belirlenecek alanlarda park ücreti ödenmesi
- Honıoseksüelliğin serbest l eştirilmes i
- Öğrencilerin akademik başanlarınm parasal olarak
ödüllendirilmesi
- Ai le planlamasını uygulayan aileler için parasal ödül-
lendirme
- Kamboçya 'daki Pal-Pot modeline uygun olarak kırsal
alanlarda yeni topluluklar kuru lm ası.
Enstitü, ''Delphi Panelleri" kapsammda, "neyin narmat
neyin normal olmadığı" konusunda geliştir ilecek önerileri,
hükümet ve grup liderlerine rehberlik yapmak üzere ilehnek-
tedir.
• Politik Araştırma lar Enstitüsü (IPS), James P. Warburg
ve ABD'deki Rothschild Şirketleri'nin katkılarıyla kurulmuş­
tur. ABD' nin "5 13üyü~ü"nden biridir. ABD ' nin 5 Büyük
Think-Tank 'i (Big FivE'), Tavistock Institute, fnstitute of
Public Studies (lPS), Rand Corporation, Hudson Institute ve
S tan ford Research Institute' tur (SRI).
Enstitü ABD iç ve dış politikalarının şekillendirilmesi
amaety la kurulmuştur. Enstitünün temel hedefleri arasın­
da Endüst ri yel Demokrasi'nin inşası yer almaktadır. BM
eski Büyükelçisi jeane Kirkpatrick, ADL 'den (Antidefama-
tion League: ABD'dek i israil lobisinin en önemli kurulu-
şu) silah kontrol müzakerecisi Euge-A lbert Sha nker, pro-
jeyi yü rütmektedir.
IPS, 1963 y ılınd a Tavistock mezunlarından Marcus Ras-
kin ve Richard Barnett'i kadrosuna almıştır. Bunun nedeni
Tavistock 'un lPS'de "New Left" (Yeru Sol) adlı bir poUtik ça-
lışmanın gerçekleştirilınesidir.

431
ALi BEKTAN

• Stanford Araştırma Enstitüsü (SRI). SRI'nin ilk Başka­


nı Jesse Hobson 1952'de yaptığı bir konuşmada Enstitü ' n ün
takip edeceğ i po l itikay ı şöy l e aÇJklamıştır:
- «Stanford, Tavistock "tac"ının, "elmas''lanndan biridir
ve ABD onun kurallarma göre yönetilecektir.»
IL Dünya Savaşı bitiminden hemen sonra 1946'da Char-
les A. Anderson'un başkanlığında kurulduğunda, amacın,
"ZİHİN KONTROLÜ" ve "Gelecek Bilimleri" olduğunu açık­
l anmıştır.
Charles F. Ketterina Vakfı, Stanford şemsiyesi a l tına a lı­
nınca " İ NSANLARJN HAYAL GÜCÜNDE DECİŞMELER"
konusunda yoğunlaşınıştır.
Stanford'un en büyük müşterisi, ABD Savunma Bakan-
lığı idi. Stanford büyüdükçe hizmet verdiği kuruluşlar da çe-
ş itlenerek artmıştır.
Oun lar:
-Davranış bilimlerinin, Bilim ve Teknoloji Araştırma yö-
netici lerine uygun o lması programı.
-SRI Ticarı is tihbarat programı.
-ABD Savunma BakanlığıAraştırma ve Mühendislik Di-
rektörlüğü.
-ABD Savunma Bakanlığı Havacılık Araştırma Ofisi.
S tanford en az 200 küçükdüşünce kuru 1u şu ile Amerikan
yaşa mnun tüm yönlerini araştırmaktadır.
CIA, Beli Teleph one Laboratories, ABD Ordu İstihbara­
tı, Deniz istihbarat Bürosu, Rand, MIT, Harvard ve UCLA
gibi birbirleriyle bağlantılı çalışan araştırma kuruluşlarıyla
bu araştırmaları gerçek l eştirmektedir.
Stanford; Savunma Bakanlığı 'nın, ''Komu ta ve Kontrol",
sorunlarm çözümleri konusunda ça lı şmaktad ı r.

432
21. YÜZYIL METAFiZ iK SAVAŞ LARI

• Massachussets Institute of Technology (MIT) Alfred


P. Sloan İş İdaresi Okulu. Alfred P. Sloan, iki grup olarak
çalışma l a rı nı sürdürmektedir:
-Teknoloji ve Endüs tri İli şkile ri, NASA-ERC Bilgisayar
araştırması

- Deniz Araştırma Grup Laborahıarları, Psikolojik Sistem


Dinamikl eri araştırmas1
MiT'in bazı müşterileri şunlardır:
Amerikan iş İd a resi Derneği, Ekonomik Gelişme Komi-
tesi, Savunma Analiz Enstitüsü (İDA)_ NASA, Ulusal Bilim-
ler Akademisi, Kiliseler Ulusal Konseyi, Sylvanja, ABD Kara
Kuvvetleri, ABD Dışişleri Bakanhğı, ABD Deniz Kuvvetle-
ri, ABD Hazine BakanJığı, Volkswagen Şirketi.
• Ra nd A raştırma ve Geli ştirme Ş irketi . Rand, Tavistock
ve Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstirusüne gerçekten çok şey
bor<~! u olan bir şirkel tir. Rand, ABD politikalaruu her seviye-
de kontrol etıııe ve yönlendirme imkanma sahiptir. Bu, aşa­
ğıda s ıralanan bazı programlardan rahatlıkla anlaşılabiJir:
lCBM (Kıtalararası Balistik Füzeler) Prograrm, ABD Dış Po-
Litika Yapıcıları için haz1rlanan mükemmel analizler, müthiş
Uzay Programları, Şi rket Ana !izleri, Askeriye için yüzlerce pro-
je, Peyete (Peyote; Meksika'da yeti şen ve uyuşturucu etkile-
ri bulunan bir mantar türü) ve LSD gibi hap l arın kullaruJma-
sıyla gerçekleştirilen ''ZİHİN DECiŞİMLERİ"nm incelenme-
si ve bu metotların "BEYiN YIKAMA" faaliyetler.i nde kulla-
minıasma yönelik olarak CIAiçin hazırlanan ve 20 yıl sürey-
le uygulanan MK-Ultra kod adlı gizli operasyon planı vb.
Rand binlerce çok önemli şüket ve hükümete bağlı ens-
titü ve organizasyonlara hizmet vermektedir: ATAT (Ame-
rikan Telefon ve Telgraf Şirketi), Chase Manhattan Bank, ffiM,

433
ALi BEKTAN

Ulusal İli m Vakfı, Cumhuriyetçi Parti, ABD Hava Kuvvet-


leri, ABD Sağlık BakanJığı, ABD Enerji Bakanlığı.Rand Cor-
poration 'u-ı kurucusu Herman Kahn aynı zamanda Hudson
En stitü sü 'nün de (1961) kurucusudur.
B. K. Eakman, 7 ciltük Yeni Diinya Düzeni Eğitimi kitabın­
da, Rand "ABD hükümetlerini değiştirmiştir, ge liştirmiştir"
diye yazm ıştır. Kitapta, Rand'in l973-1974 arası "DONMUŞ
VE DONMAMJŞ DEGERLER", "DEGİŞİM VE GERÇEKLEŞ­
TİRİLMESİ", "POTANSİYEL DÜŞMANLARIN UYSAL-
LAŞTIRILMALARI" vb. çok öneml i programları gerçekl eş­
tirdiği yazılıdır.
Tavistock insani Dişkiler Enstitüsü'nün Kurulmasında
Kritik Rol Oynayan Tek Dü nya' cı CIA'cılar Şun lardır:
BAŞKAN ROOSEVELT VE CHURCHILL: ROOSEVELT,
CHURCHJLL İLE TAVlSTOCK'UN ÖZELOPERASYONLAR
YAPMASI KARŞILIGI GİZLİ ANLAŞMA İMZALAMIŞTIR
DAVID ROCKEFELLER: TAVJSTOCK'UN YEN İD EN
KURUCUSU.
SI RJOHN RAWLINGS-REESE: TAVlSTOCK'UN KURU-
CUSU. iNCİLİZ ORDUSU PSiKOLOJiK SAVAŞ BÜROSU
BAŞKAN!.
Kurt Lewin: 1933'te Tavistock Başkanlığına getiri ldi. Al-
ın an mültecisi. Harvard Üniversi tesi ile birlikte Almanya'ya
Savaş Propaganda kampanyalarııun mimarı.
William Donovan: Başkan Roosevelt'in Danışmanı. Roo-
sevelt'i n emriyle SOE, SIS, OSS ve sonradan CIA ve Tavis-
taek'la (Kurt Lewin) Almanya'ya savaş için birlikte çalıştı.
HENRY KISSINGER: PSiKOLOJiK SAVAŞ KONUSUN-
DA TAVISTOCK'TA SIR JOHN RAWLJNGS-REESE'NİN
ÖGRENCİSİ.

434
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Dr. Herbert Kelman: Harvard Üniversitesi ZİHİN KONT-


ROL UZMANI, CIA mensubu
James PauJ Warburg: CJA ' nm temel örgütlerinden biri olan
Politik Araşbrınalar Enstitüsü ' n ün (PRI), Ford Vakfı ' run ve
CIA ' ıun u yuşturucu kullann1a Killtüx Programıru yürüten De-
mokratik Toplum İçin Öğren ci Derneği 'nin baş finansörü.
Cyrus Vance: Tavistock'a bağlı Ditchley Vakfı 'nın ABD Bö-
lürn Başkanı ve Rockefe ller Vakfı Direktörü.
Kcnneth Wernimont: Rockefeller Vakfı Direktörü, Mek-
s ika ve Latin Amerika'd<l tnrımın çökertilmesi operasyonla-
rının yöneticis i.
Tüm bu ça l ı ş ınalar ve bun l arı yapa nlar ile planl ayan ia-
nn bir hedef i de İs lam Coğra fyas ı 'dır. Bu coğrafya' nm en
önem li ülkesi de Türkiye' dir. Peki bi zim yöne ti ciler ne ya-
pıyor? Bir avuç kişinin dışında bir şey yn pı l d ı ğ ını düşü nrnü ­
yorum . Önemli olnn bundtın sonr<ı ha lkın bilgi sa hibi ol m<ı­
s ı ve olayiarLI bu kitabı okudukta n sonra öyle bakıp a na liz
e tıncsi dir. Bizden u ya rma s ı.

Eserde Re lirtil en Kay naklar:


http:// wvvw.unsaccodicanapa.com 1
http: // watch.pair.com / jbs-cnp.html
http: // watdı.pa i r. com / FreedomHouse.html
http: 11watch.pair.com 1Hudson.html
http: / 1watch.pair.com 1dolphin.htın l
"TheShaping of Psychiatry by War,'' (New York: W W Norton, 1945)
William W. Sargant
"Tavistock's lmperial Brain Washing Project," 24 Mayıs 1996
The Media Cartel That Controls W hat You Thin k", ] 7 Ş ubat 1997, 29

Kaynak: Erol Bilbil ik, İşgal Ö rgütleri, CIA, NATO, AB, 2 Basını, Asya
Şafak Yayınları, istanbul 2008, s. 17-29.

435
DÜNYA EFENDiLERİ VE TAŞLAR!

eni Dünya Dü zeni 'nin "E fendileri " 1980 yılında Ame-
Y rika Birleşik devletlerinüı Georgia eyaletinde gerçekten
ağırlıkl ı bir anıt dikmişlerdir. Bu anıtın is mi: Cu ide Stones;
yani Rehber Taşları. Bu taş bloklarına, yeni- d ünya düzeni-
nin tü züğü yazı lmı ş tır. Bu yeni - dünyô düzeninin politika-
sı ve direktifidir.
Ontezin ilk ikj nokta sı son derece rahatsız cdicidir. On-
lar ş imdiki insa n ırkının (nüfusunun) 'fo 90'ının azaltılması
ve sadece SOO milyon kişiye indirilmesi çağ rı s ını yapmakta-
dırlar. Yani insan nüfusunu mevcut envanterin onda birine
çekmeyi planlamaktadırlar.
"Soylu" yeni Dünya dü zeni yarabcılan, dünyrı nüfusu-
nu SOO milyon kiş i ye kadar indirdikten sonra, doğum kont-
rolü ile bu rakamı korumayı planlıyor. Bunun dı şında gü-
zel olan insanlar şanslı, onlara iltimas geçilecek ve onlar gü-
zelliklerind en do l ayı ödüllend irilecekler.
Nasıl mı? Onlar öldürülmeyecekler!
Üzeri nd e, Svahili dili dahil 8 dilde say ısız ilginç yazıl ar
mevcut. Tarihten, genetiğe, sosyal bilimden fiziğe kad ar pek
çok bilgi var. Her biri 20 ton ağırlığında, 5 metre yüksekli-

436
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

ğinde beş ayağı, bir de 12 tonluk bir tepe taşı olan devasa aru-
tın her türlü doğalfelakete meydan okuyacak nitelikte ya-
pılması i stenmiş. 1980'de dikilen anıtın hikayesi ise Temmuz
1979'un bir cuma akşamında başlamış.
Kendisini Robert C. Chı-istian olarak tanı tan, ş ık giyim-
li, orta yaşlı, gür saçlt, ince ve uzun boylu bir kişi, A BD'nin
ve hatta dün yanın en iyi granit taşınm iş l endi ği Georgia eya-
leti ndeki Elbert kentindeki Elberton Granite Finishing adlı
şirkete gitti. "Ben küçük bir grup Amerika lının adına bura-
da, hem saa t, hem takvim, hem rehber olacak bir granit anıt
si parişi vermek istiyorum" dedi.
Elberton Granite Finishing'in dönemin Başkan ı Joe Fen-
dley, o günü ~öyle anlatıyor:
"Etkileyici görünen o adamın anlattıklarıyla önce pek iJ-
gilenmed im ama m' is tediğini tarif ettikçe şaşırdım. Sadece
dev grcıni tt aşl<ırı işleıru.:mi~i değil, un i M ı devasa bir ast ro-
lojik enstrüma n şeklini andıracak bir şekilde yerleştirmem i­
zi istiyordu. Bu çok zor bir işti ve kurtulmak için üç kat faz-
la bir fiyat söyledim. Ama o rakarru hiç itiraz etmeden ka-
bu l etti. Şem a l any l a geldi ve o şemalara göre ça lı ş ok Her şey
bitti ğinde ortaya çıkan bu dev anıta şaşırdı k. Ama sipari şi­
ni veren Robe rt C. Christian o gün bugün ortada yok. Ayrı­
ca buradan ayrılırken bana açı kça R.C. Christian'ın takma
bir isim olduğunu söyled i" dedi.
Arutın Elbert kentinin bir tepesine dikilmesine izin veren
belediyede deR. C. Christian adına izin belgesi mevcut. Ama
hiç kimse o nu tammıyor. Ne var ki belediyeye çok yüklü bir
bağış da ya ptığı kayıtlarda.
Rehber taşının ayakları, güneşi yıl boyunca Doğu-Batı yö-
nünde işaret edecek şekilde yerl eştirilmiş. Tepe taşma aç1-

437
ALi BEKTA

lan bir delikten gelen güneş ı şını, bir ayağın üzerindeki tak-
vimde, günü gösteriyor.
Bu boyu alb metreyi aşan devasa taşların üzerinde oyul-
mu ş yaz ılarda "Yeni Dünya Düzeni için 10 Emir" seki z ya-
şaya n ve dört ö lü dil olmak üzere on iki farklı dilde yer alı ­
yor. Klasik Yunanca, Mısır hiyeroglifi, Babil dili, Sanskrit di li
gibi ölü dört dilin yanı s ıra, Ç ince, İngili zce, Rusça, İbrani­
ce, Arapça, ispa nyolca, Hintçe ve Swah ili dilinde yazılan me-
sajlar büyük bir felaket sonrası dünyada geride kalan insan-
lara rehber olma amacını taşıyor.
Bu anıt dikiütcışlar dünyayı yöneten giz li ve son derece güç-
lü okült bir örgütle bağlantı içinde. Bu anıt, bugün de oki.ilt tö-
ren le r ve mistik kutlamalar için kullanılıyor. Ayn ı bölge yüz
y ıllardem beri Kızılderililerin ruha ni ay irıl erini yaptıkl a rı alan.
Dünya çapında bir felakctte hatta atom bombası atıldı ğm­
da bill: aya kta kah-ıcak ~eki ld e tasarlan ımş dl·vasa taş a nıt sa-
dece gelecek için rehber mesajlar vermeyi a ma çla mı yo r. Taş­
l arın konum l anı~ şekill er i aynı zamanda pusula, astronom ik
takvi m ve saat işlevini de görüyor. Örneğin belli bir d elikte n
bakıldığında daima Kutup Yıldızını görüyors unuz. Bel li
yerlere konuml andınlmı ş yarıklar sayesinde y ılın spesifik Gü-
n eş ve Ay konurnların ı tam isabetle takip e d ebiliyorsu nu z.
Anıtın bulundu ğ u a lanın altmdaki toprağa d a "Za man
Kapsülü" gö mülmü ş. Ne za man açılacağı belirtilmiyor.
" Bu anıt kendisini yok etmek üzere olan insan lık ailesin-
de n geride kalanlara daha iyi bir m edeniyet in şa etmele ri için
rehberlik yapacak."
Bu Mesajlar Sağdu y u Çağının Rehberi Olsun ba ş l ığıyla
dört devasa taşa kaz ınmış mesajlar dört temel alanla il gili.
1- Dünya devletinin ktırulma sJ ve yönetilmesi.

438
~ 1. YÜZYi l }.IETAPiZiK SAVAŞLAI~I

2- N ü fus ve doğum kontrolü.


3- Çevre ve insanın doğayla ili ş ki si.
4- Spiritüellik.

Georgia rehber anıtının üzerindeki mesajlar

İnsan nüfusuJ'lU doğay l a sürdürülebilir denge için beş yüz


milyon ki ş inin a l tında tııtun.
Üremeyi bilinçli bir şekilde yapın. Beden sağ lığına ve çe-
ş itlüiğe önem verin.
in sa nlı ğı yaşayan yeni bir dil le birleştirin.
Tutku-inanç-gelenek ve tüm her şey i sağd u yu ilc yönetin.
jnsanları ve ülkeleri adil yasalarla ve mahk.emelerle ko-
ruyun.
Tüm ülkelerin içi~lerinin yönelimi kendile rinde olsun.
Ulus l a rcıra:; ı ça tı şına lcı rda ortaya c;ıkan aııla~ıncıF.Iıklar dün-
ya m ahkemes inin kararlarına tabi olsun.
Ön ems iz yasa lardan ve ya rars ı z resm i unvan kalaba l ı­
ğ ınd an kurtulun.
Bireysel haklan sosyal sorumlulukla dengeleyin.
Ge rçeği -gü ze lli ği-sevg i y i-s ını rsız bilinçle u y um arayı ş ı­
nı ödül lcndirin .
Dünyanın kanseri olmayın. Doğa için alan bırakm.
Bu on maddeden ilki olan dünya nüfu su nwı beş yüz mil-
yonu n altına indiriln-ı es i hedefi, çok yakın gelecekte d ünyada
her on ü ç kişiden on ikisinin yok olması anlamına geliyor.
Diğer maddeler, çevre bi lincini teşv ik etmeyi, dünya dev-
leti kurmayı ve dinl erin yerini spritüe lliğin almasını amaç-
lıyor. Yeni Dünya Düzeninin, yeni ekonomik sistem ve yeni-
dünya spiritü e lli ğ i üzerine inşa ed ileceğinj savunuyor.

439
ALİ BEKTAN

Peki, bu kadar çok sayıda insan nüfusu nasıl azalhlacak?


İnsanlığın bugünkü durumuna sağduyuy la bakhğımız­
da çok ince buz üzerinde yürüdüğü müzü görmemek için kör
olmak gerekiyor. Doğal kaynakları büyük bir açgözlülük-
le tüketiyoruz. Böyle tüketmeye devam ederek, bu hızda nü-
fus arbşına devarn edersek, önümüzdeki birkaç yıl içjnde tüm
doğal kaynaklar tüketildiğinde büyük çoğ unluk beslenme
ye tersizli ğinde n ve h astal ıklardan ölecek. Geride ağır yara-
lı bir gezegen bırakacak.
Her dun.Lmda şu anda derin bir problemle karşı karşıyayız.
Oysa şu anda olan bitenler görü ndü ğü kadar masum de-
ğil. Yanj nüfus aza lması eğer insanlık luzla uyanıp bilinç yük-
selmesi yaşamazsa, yukarıda bahsettiğim doğal yoll arla ol-
mayacak. Öncelikle nüfus azaltılmas ı planını yapan dünya
yönetiminde son derece etkili, el it ve son derece zengin olan
"belli bir grup iıısan" bu arnal'ı sağlığ ı korumaya yönelik aşı
kampanyaları ve sağlık ocaklarında sunulan doğum kont-
rolü yöntemleri gibi, salgın çıkhğında bu hastaları karanti-
naya alarak tedavi etmeye çalışacaklar. Toplum tarafLndan
son derece kabul ed ilebi lir yol larla gerçekleştirilecek.
Örneğin; Brezilya'da ücretsiz doğum kontrolü klinikle-
rinden "yardım alan" zenci nüfusun y üzde daksanı kendi
bilgisi ve rı zası olmadan kısırlaşhrılmış durumda. 14 ila 55
yaş larında beyaz kadınların ise yüzde kırk dördü kı s ır.
Dünya Sağlık Örgütü öneris iyle dünya çapında yapıl an
özellikle çocuklara, gençlere ve doğurma yaşındaki kadın­
lara aşı kampanyaları, aslmda insanlan kı s ırl aştLrm a ve be-
lirtileri daha sonra çıkacak laboratuar ürünü v irüs bulaşh­
rarak sa lgın ha sta lıkları başlatma amacmı taşıyor.
Örneğin; laboratuar ürünü AİDS virüsü, siyah, Latin, Kı-

440
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

zıtderili ırkını ve eşcinselleri ortadan kaldumak için dizayn


edildi. Dünya Sağlık Organjzasyonu Afrika'da 1976- 1980yıJ­
ları arasında kampanya başlatarak Afrika ha l kına zonınlu
çiçek aşısı uyguladı. İşte HİV virüsü bu aşıların içinde giz-
liydi. (Emerging Viruses: AIDS & Ebola- Or. Lee Horowitz
- Healthy World Oistributin; Limited edition-1996)
Kısırlığın nasıl hızla artbğını göımemek imkansız hale gel-
di. (Yazarın Notu: Türkiye'dede kısırlık artık 18-20 yaş genç
kuşağına kadar indi). GDO'lu gıdalar erkeklerde sperm sa-
yısını azaltıyor, kadınlarda hormonal problemlere yol açıyor.
Kadınlar doğuramaz hale geliyor.
Bu aşıla r öncelikle gelişmekte olan ülkelerin halkına el-
bette bedava s unulacak ya da çok küçük bir maliyetle. Kor-
ku faktörü kullanılacak. Medya aracılığı ile "sa lgın" propa-
ga nda sı yap ıla ca k. Elbette o ülkelerin Sağlık Bakanlıklarının
d esteğ i y l e.
Domuz g ribini n Dünya Sağlık Örgütü tarafından pande-
mik (uluslararası sa lgın) ilan edilmesi, medyanın kopardı­
ğı patırtı, aşı baskısı hala hafızalarda çok taze. Neyse ki zo-
runlu aşı sınıfın a girmeden foya sı ortaya çıktı. Ama yeni çı­
kacak sa lgın has talıklar nedeniyle devlet eliyle zorunlu aşı­
lar çok yakında.
Kendi lerini ve vakıflarıru "iyi insan" diye tanımlayan bu
el it grup, Bill Gates Vakfı başta olmak üzere, gelişmekte olan
yani geri kalmış ülke vatandaşlarını aşılatmaya niye böyle-
sine hevesli dersiniz? Amaçları yard ı m mı?
Onların amacı iyi (!)Gelecekteki beş yüz milyonluk nüfus
içinde yer alan insanlar onların ya pb klarını şükranla anacak.
Dünya nüfusunun azaltılması için ilk hedef gelişmekte
olan ülkelerin fakir, "hiçbir işe yaramayan" halkı. Gelişkin

441
ALi BEKTAN

ülkelerde ise o ülkenin alt ekonomik s ınıfa mensup devlet-


lere yü k olan fakir halkı.
Peki bu taşlan dikenJerin gücü nedir? Kimdir BunJar? Dün-
yay ı Yöneten Gizli Güçlerdir. Paranm ve ekonominin konh·o-
lü bunlardadır. Peki bu ta ş l arın İngiltere' deki Stonehege de-
kilere benzediğini söy lerseka bartmış olmayız. O taşların da
nereden kimler tarafından getirildiği bi linmiyor. Sadece Kelt-
lerin yaptıkla rı söy leniyor. Çünkü onlar orad a ayin yapJyor-
lardı. Keltler Okült İl im konusunda ileri gitmiş bir milletti ve
An adolu'dan Avrupa'ya oradan da ingiltere'ye gittiler.

Kıyametin Rehber Taşl arı

İnsan varolu şundan Lıu yana hep bir ya ra tıcı a ra mı ş tır.


Çünkü bu kadar güzel bir evre nin sahibi o lm a lıdır. İnsnn l a­
rın kendilerinden daha Lislün ve h er şeyin yara lıc ı olan bi r
va rlı ğa in a nm a l a rı insanlık tarihi kadar eski bir durumdur.
Semavi dinler ortaya ç ıkm adan önce pek çok büyük inanç
sistem inin yüzy ıllarca yaşa dı ğı bilinmekle beraber bu inanç-
l arın hepsin in gizemi hala aydınl a tab ilmiş değ il. Bu aydın­
l ahlaJTı ayan dinlerden geriye artık sadece nasıl bir insan gücü
ya da inanış il e yapıldı ğı bilinmeyen devasa heyke ll er iba-
dethaneler hatta şe hirler ka ldı. Pramitlerin sırrı hala çözül-
mü ş değildir. Aşağıda 1980 yı lında günümüze çok ya kın bir
zamanda dikilmiş taşlarm tarihini anlatacağız.
Gerçi bizim d inimize göre kıyamet koptuğunda kimse kal-
mayacaktu·. Ama bazı insanlar bunu tam kavrayamamış ola-
cakki d eğiş ik yollara başvurmuşlar.
Dünya şimdiye kadar birçok görkemli ve gizemli ya pı gör-
dü ancak böylesi bir ya pıdan eminim çoğumuzun haberi dahi

442
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA RI

olmadı. Göğe doğru yü kselen bu devasa taş tabietler ne an-


tik bir a nıt
ne de dini bir değeri var. Georgia Guides tones
adıy l a bilinen bu yapı kıyamet sonrasına iletitmek üzere me-
sajlaJla doldurulmuş bir arut. Amerika' mn Georgia Eyaleti'ne
bağlı Elbert Cou nty'd e bir tepeyedikilen her biri 6 nıeh·e bo-
yunda ve toplam ağlrlıkl arı 120 ton olan bu 6 granit blok ü ze-
rinde kı ya met sonrası hayatta kalan insanlara yol göstere-
cek bilgi lerle dolu.
Dikil me nedeninin bilinmemes i hakkında birço k spekü-
lasyonu da beraberinde getirmiş. Kimileri sadece turis t çek-
mek için yapıldı ğını kimileri ise Amerika' da son y ıllarda Sci-
en tology gibi türeyen öğretilerin bir ürünü o ldu ğu nu dü ş ü ­
ni.i yor. Bu yüzden bu anıtlar birkaç kez sa l dırıya ma ruz kal-
mış ve üzerlerine sprey boyatarla yaz ıl ar yazıinı ı ş.
Rehber Taş ları bugünde o rada bulunuyor ve meraklı in-
~a nl ar tarafından inceleniyor. Bazı geceler orada ayin ya pan-
lar o ldu ğu söy lense de taşlar s ırla rını koruyor diyebiliriz. Ta-
bii kıyam e t koptuğunda dünya ha Ilaç parnuğu gibi atıldı ğın­
da, o taşların da yok o la cağını söyleyebiliri z. Bu metafizik
savaşların nerelere kadar dayandığını gösteren en güzel ör-
neklerden bir tanesidir.
Rehber Taşl arı eğe r kı yamet 300-500 veya 1000 y ıl sonra
koparsa, o za mana kadar ayakta kal ır ve onlarda y ıkılır gi-
der. Tıpkı eski uyga rlıkların ta ş iara aktardıkları kültürleri-
nin binl erce y ıldır ayakta kalma s ı g ibidir.

Hitler Şey ta n m ı?

Karanlık güçler yani şeytanın emrindeki Şambala l ar ba-


zen dünyadaki i ş lerini yürütebiirnek i çhı katalizör seçer-

443
ALi BEKTAN

ler. İşte Hitler de seçtikleri en büyük ka talizorlardan biri-


dir. Hitler 20 Nisan 1889 da Bavyera yakınlarında bir köy-
de doğdu. Çok ilginçtir ki bu ... köy medyum ve falcılany­
la ünlü bir yerdir. Çok ünlü iki medyum olan Schnedeider
kardeşlerde bu köyde doğmuşlardı. Ayrıca Hitlerin ciadı­
sı ve kuzenide medyumdur. Hitler daha genç yaşında okül-
tizme kaptırdı kendini ve dönemin gizmeli dergisi "osta-
ra" elinden düşürmediği bir bilgi kaynağıydı. Hitler işte
böyle bir ortamda şambala kaynaklı ökült düşüncelerle ye-
tişti. Hitlerin kavgam kitabında şu cümleyle karşılaşırsı­
nız "Ben insanların bilmediği doğaüstü güçleri kullanarak
Alman ırkını lider yapacağım!!!" İşte Hitlerin doğa üstü
güçleri, Masonların da Baphonıet adıyla taptıklan ve
emir a ldıkJ an Baphomet, yani şeytanın ta kendisidir. "O
zaman zaman kendinden geçer ve başkalarının göremedi-
ği ancak kendisine eziyet eden, dehşet verici vi:Hiık.lcırdaıı
söz ederdi. Bu kriz anlarında Adolf'u yahştırmak kolay ol-
muyordu. l.Dünya Savaşı sırasında kafasının içinde yan-
kılanan ve kendisiyle sık sık konuşan sesin varlığından söz
ediyordu. Bir defasında sİperl erde asker arkadaşlarıyla ye-
mek yerken bu ses ona; "Yerinden kalk ve karşıya bak .. "
dedi. Ses o kadar n et ve ısrarcıyd ı ki, Hitler sa nki askeri
bir emir almış gibi otomatik bir hareketli itaat etti. Yerin-
den kalktı siper boyunca 20 metre kadar yürüdü. Sonra ye-
meğine devam etmek için yeniden oturdu ve bu sefer ken-
dini daha rahat hi ssed iyordu. Ancak birkaç sa niye sonra
kulakları sağ ır eden bir gürültü ve korkunç bir ış ıkla et-
raf sarsıldı. Arkadaşlarının arasında unutuJmuş bir el bom-
bası patladı ve zavallı askerlerden biri bile sağ kurtulma-
dı, tabii Adolf hitler hariç." Hitler'in "Satanist" Locası: Thu-

444
21. YÜZYlL METAF1ZiK SAVAŞLARI

le Hitler'in bir diğer ilginç yönü de, "Thu le" adındaki kara
büyü konusunda yoğunlaşmış olanmason l ocasına girip
burada büyü ve büyücülük konu l arı ile ilgilenmiş olma-
sıydı: "Hitler, yalnızca yüksek dereceli masonların alındı­
ğı Kabala ile ilgilenen 'Thule' Mason Locasına kayıtlıdır."
(Modern Magick, Donald Michael Kraig, sf.33) "Sebotten-
dorf, yazdığı kitapta 'Hitler' den önce ben vardım' diyor-
du. Hitler'in ilk kez kendilerine- 'Thule' ye geld i ği ni ve bu-
rada eğitildiğini açıkladıktan sonra, Hitler'in, Thule'nin
aristokrat olmayan Almanlara açık olan yan örgütü Alman
işçi Partisi'ne, so nra da Thu le'n in üyesi ve görevlisi Karl
Harrer tarafmdan kurulmuş olan Münih'teki Alman Sos-
ya li st Partisi'ne üye yapıldığını açıkladı." (Hitler'den
Önce Hitler'den Sonra, Aytunç Altında!, Cumhuriyet, 1
Aralık 1992) Hitler bu büyü örgütünde aldığı bilgiler doğ­
i-ultusurıdct "ncı::;yu mıl sosya li:Lm " uü ş ürı ces iııi oluştur­
muş ve Nasyona l Sosyalist Parti de bu örgütün ön ayak ol-
ma s ıyla kurulmuştu: "Hitler'in ünlü Nasyonal Sosyalist
Alman işçi Partisi (NSDAP), 1920'de, Thule tarafından baş­
latılan çabalarla kuruldu." (Hitler' den Önce Hitler'den Son-
ra, Aytunç A ltınd a!, Cumhuriyet, 1 Ara lı k 1992) Nitekim,
"Thule"niJı amblemi olan "Gamalı Haç"partinin de amble-
mi olarak ku llanılmı ştır: "Thule'nin amblemi, yukarıda da
belirtildiği gibi, Gamalı Haç'tı." (Hitler' den Önce Hitler'den
Sonra, Aytunç Altında i, Cumhuriyet, 1 Aralık 1992) Hitler
siyasi hayatmın ilk yı ll arında uluslararası Siyonist finan-
sörler dış mda "Thule" loca s ırun da de s teğinj görmüştü:
"Adolf Hitler, 1919' da Alman İ şçi Partisi' ne katıldı, çün-
kü etkin bir Alman topluluğunun, aristokratların ve finans-
çıların olu şturduğu 'Thule Locası' tarafından destekJennuş-

445
ALi BEKTAN

ti. j.l-I. Stein Bankasının sahibi ve Polonya bankacılarının


ortağ ı olan Baron Kurt Von Schroder, H errenklub'ün ü ye-
si ve aynı zamanda Almanya'nın en etkin grubu 'Thule' Lo-
cas ı ' nın lideriydi. 'Thule', 191 9'da Hitler 'in i ş ini baş latmı ş­
tı. Schroder, tüm ITT ierin ve Alman ya n kurulu ş l a rırun y ö-
neticis iydi, SS Kıd emli Grup Lideri, Deutsche Reichsbank
ve di ğer yüksek seviyede yöneticilikleri vardı. Şamba l a ken-
di ç ıkarl a rı için Adolf hitleri y u karıdaki gibi birçok kez kur-
tarmı ş tır. YAKINLARININ ŞAHİTLİCİNDE ŞEYTANI
DiNL EYEN KİTLER "Yak ınl a rının a nlattıkla rın a gö re
Adolf Hitl er gecele ri ç ı ğ lıklar atarak u ya nı yo rdu ; titreye-
rek anl aş ılma z sözcükler söylüyor, soluk solu ğa ya t ağın­
dan fır lı yor, o danın ortasına dikil iyo r, görmeyen gözler-
le bakarak ' i şte o, buraya d a ge lmi ş, i şte o' diye inli yor son-
ra y ine a nlam s ı z ga rip sözcükl er ınırıld a nm aya bJşlıyor­
du . Zoda teskin ed ilip yatağ ı na ya lıtılı yor anıa y ine [ıda­
ya ra k ' i şte yine o rad a, köşede' diye ha yk ıracak te piniyor
ve ç ığ lıklar a tıyo rdu. " "Hitler Bana Dedi ki" adlı kitabın­
da Herman Rausching, Hitler ' le ilg ili bu akJI a lmaz iddia-
la rd a bulunuyordu. Dün y ayı titreten Nazi lid erini korku-
tan ne olabilirdi? Hitler ' in bu şaş ırtıcı gücü nered en ka y-
n a klanıyo rdu ? Çok yaz11Jp çizile n siyasi ve askeri ki şiliğin
ötesinde Adolf Hitler kimdi? On iki y ıl Hitler' in bas ın söz-
cü lüğünü yapm ı ş olan Otto Dietrich "Ç ıl gınca milli yetçi
düşünceleri olan şeytani bir adam" diyordu Hitler için. Hit-
ler'in bu gizemli konumuyla ilgHi en önemli kaynaklardan
biri Herman Rausching. Rahusching "Hitler Bana Ded i ki"
ad lı kitabında Hitler'le ilg ili ba şka tanıklıklarda daha bu-
lunuyor. "Hitler, sürekli olarak za manın çok az kaldığı en-
dişesindeydi ve sürekli korkuyordu . Sık söylediği şey ler

446
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLA Rf

arasında, 'Evrenin Kesin Döneıneci'sözü vardı ama eğiti l­


memiş olan bizler, gezegende olacak bir kı yanıeti tanı an-
lamıyla kavrayaınazdık. Kitle için 'Ruhun yanlış yolu'de-
yimini kullanıyordu. 'Büyüs el Görüşe' sa hip olmak, insa n
tekaınülünün aınacıydı. Kendisi, o andaki ve gelecekteki
başaniann kaynağı olan g izemli bilginin eşiğindeydi. İl­
kel dünyaya ait efsaneleri inceliyor, ilk topluml ar ve kit-
leleri etkileyen mitleri araştınyordu. Doğa yasa larının d e-
ği ş tirilme si için kullanı l an büyüse l antik yöntemler h ak-
kında bir kitap bile yazdı. Kendi gücünün, g izli güçle rden
kaynaklandığına emindi. İnsa nlığa yeni İncil ' i bir an önce
bildirrnek hevesi içindeydi." Rausching'in sözleriy le Hit-
ler'in bü yü y le olan ili ş ki s i açıkça görülü yo rdu. Nitekim
ünlü F ra ns ı z bilim a d am ı Jacqu es Bergie r "Büyü ve Poli-
tika" adlı ça lı ş m as ınd a, büyünün 20. y ü zyılda birçok bi-
çimde p o litika yı g iz li o larak yön e ttiği düşüncesindeydi.
Be rg ie r, büyünün soy ut o lm ad ı ğın ı ve her şek ild e ortaya
ç ıktığ ını söy lerke n, çok g iz li po liti k büyü g ruplarının
g izli bir sava:;; içerisinde o l dukl annı, bu savaş ta hata nın ka-
bul edilmediğini ve acımasızlığ ın ana ilke olduğunu belir-
tiyor. Artık bu akıl ötesi politik-büyü örgütleri, ulu s l arın
ötesinde, kendi çıkarlar, aldatılarak s ilinmekte ya da kur-
ban edi lmektedi r." " Bilinmeyen Hitler" adlı kitabında Wulf
Schwartzwaller iddialan doğru l uy ordu : "Hitler Landsberg
hapi shanes indeyken en düzenli z iyaretçil eri Münih Üni-
ve rsitesi ]eopolitik Enstitüsü Profesörü General Karl Ha-
us hoffer ile Rudolf Hess' ti. Hitler "Kavgam'' adlı kitabı­
nı bu iki önemlin ismin ya rdımıyl a yaz mıştı. Haushoffer,
Hitler ve Hess çok u zun söy leyi şle re, müzakerelere dalı­
yorlardı. Haushoffer esateric bilimlerin yanı s1ra Zen Bu-

447
ALi BEKTAN

dizmi'ne de ilgi duyuyordu. Tibetli Lama Rahiplerinden


ders almıştı. Dietrich Eckart'tan sonra Hitler'i etkil eyen
ikinci kişiydi. Berlin'de Berlin Luminous Leeası'nı o kur-
muştu. Haushoffer ünlü Rus büyücü ve metafizikçisi
G regor İvanovidı Gurdyev'in öğrencisiydi. Gurdyev ve Ha-
ushoffer, dünyanın altında yaşayan ve insandan daha üs-
tün dünya dışı biJ· tür ile i li şki içerisinde olduk larına emin
oldukları Tibet Leeası'na üyeydiler. Hitler, Alfred Rosan-
berg, Himmleı~ Goring ve Hitler'in hemen hemen yanın­
dan hiç ay ırm adığı fizikçisi Dr. Moreli de aynı zamanda Lo-
ca' ya üyeydiler." (The Unknown Hitler, Wulf Schwartzel-
ler, Berkeley ,,s, 1990) 1925 yılındaNazi Parti si hızla bü-
yümeye başladı. Almanya'nın ünlü şairi Everst büyük bir
hevesle partiye yazıldı, çünkü Nazi Partisi'ni kara güçle-
rin en açık ifadesi olarak görüyordu. Partinin yedi kuru-
cusu da kara ~ü<.=ler tarafınuan yönetildiklerine ruben ve
bedenen emindiler. Onl arı birleştiren yemin, e nerji ve şa ns
kaynağı bir Tibet efsanesine dayanıyordu. Araştırmacı-ya­
zarErgun Candan, "Gizli Sır l ar Öğretisi" adlı kitabında bu
konuyla ilgili son derece çarpıcı bulgulara yer veriyor: "ll.
Dünya Savaşı so nl arına doğru y ıkıl an Nazi karargahına gi-
rildiğinde, hiç akıll ara gelmeyen bir şey l e karşıl aşılmJştı.
Yıkıntılar aras ınd a oniki Tibetli rahibin cesetleri bulunu-
yordu . Bu duruma o yıllarda hiçbir anlam verilememiş ti .
Aslında savaş atmosferi içinde bunu hiç kimsenin düşü­
necek hali de yoktu. Savaş bitip de de her şey normale dön-
meye başladıktan sonra bu durum birçok kimsenin dikka-
tini çekmeye başladı: iddialara göre Hitler'in başka bir tür-
le bağlanbsı bulunuyordu. Nazi karargahında oniki Tibet-
li rahibin işi neydi? Bu soru uzun bir süre z ihinleri meş-

448
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

gu l etti. Naziler ile Tibetli rah ipler ne gibi bir birlikteliği


olabilirdi? İşte bu konu inceden ineeye araşhrılmaya baş­
landı. Ortaya çıkan sonuçlar bir hayli düşündü r ücüydü:
Naziler bir yer altı uygarlığı olduğuna inanılan Şambala
ile irtibatlıydılar! Nazi Partisi'nin yedi kurucusundan
biri olan Diettrich Eckardt, Satanist Thule tarikatının temel
felsefesini şöyle açıklıyordu: "Thule'un tüm suları, eski ka-
yıp bir uygarlığa dayamr. İnsanoğlu ile 'dış zekalar'ara-
sında bulunan bazı aracı varlıklar, bu sıralara erenlere bü-
yük bir güç kaynağı oluşturmaktadır. Bu güç kaynağı AL-
manya' yı dünyaya egemen kılacaktır. Yine bu güç kayna-
ğı geleceğin üstlin insanının ortaya çıkmasını ve insan tü-
rünün değişimini sağlayacaktır." insanoğlu ile dış zekalar
sözleri insa nla şey tanı anlatıyordu. U. Dünya Savaşı'nın
okült sebeplerine ili şkin bir kitap: Unsolved of Mysteries
Wurlu War II Hitler, kendi liuerliğindeki döneınde aLeş ça-
ğının yaşanacağına, buz ve soğuğun yenileceğine inanıyor­
du. iddialara göre, Rusya'daki buz çöllerine askerlerini yaz-
lık elbiselerle göndermesi bu yüzdendi. Kafkasya'ya gir-
dikten sonra yüksek rütbeli üç SS s ubayı , yüksek bir da-
ğın zirvesine gamalı haç kara tarikat bayrağını dikti. Sta-
lingracl yenilgisinden sonra N azi söylevcisi Gobels haykı­
rıyordu. "Anlamıyor musunuz? Evrensel anlayış yenildi,
ruhsal güçler yeniliyor. Hüküm saati geliyor, tüm insan-
lar acı çekecekler ve çekmeliler.. " Hitler ekliyordu: "Yete-
rince kayıp verilmedi!" Hitler ve yandaşları korkuyorlar-
d ı. Karşıt güçler, yani AGARTAharekete geçmişti ve ceza-
landınlacaklardı. Son anda bile, Berlin düştüğünde, met-
roya sığınmış 300 bin Alman için Hitler çılgınca emir ver-
di: "Metroyu sular altında bırakın, herkes ö]sün, bu bir ay.in-

449
ALi BEKTAN

dir ve kurban gerektirir, böylece yerdeki güçler yardımı­


mıza koşacaktır." Gerçekten çıldırmış mıydı yoksa öğre­
tisini mi uyguluyordu? Nazi Sosyalist Partisi'nin yedi ku-
rucusundan biri olan Eckardt ölüm döşeğinde yatıyor ve
son sözlerini söylüyordu: "Hitler' i muhakkak izleyin, o be-
nim müziğiınle dans edecektir. Ona onlarla ilişki kurma yet-
kisini verdik." Kimlerle? Bu ne demekti? Alman Genelkur-
may toplantıları yoksa özel bir ıneditasyonla mı baş l ıyor­
du? Gerçekten de karanlıklardan gelen, Şeytani gizem ve
inanç, N azi yönetiminin her yerinde yaşıyor ve yaşatıyor­
d u. Nazizm: 20. Yüzyıl Putperestliği Naziler, gerek örgüt-
lenıne aşama l annda, gerekse 1933'te başlayan iktidarları
boyunca, paganizmi (putperestliği) savunmuşlar ve Alman
toplumunu Hıristiyanlıktan kopararak, pagan inançlara geri
döndürnıeye çalışmışlardır. Nazilerin en önemli ideoloğu
olan AHred Rosenberg, henüz 20'1i yıllarda, Hıristiyanlı­
ğın Hitler önderliğinde kurulacak yeni Alımın Krallığı (lll.
Reich) için gerekli olan ruhsal enerjiyi sağlayamadığı nı, bu
nedenle Alman Lrkının antik pagan dinine geri dönmesi ge-
rektiğini açık açık savunnıuştur. Rosenberg'e göre, Nazi-
ler iktidara geldiklerinde kiliselerdeki dini semboller ye-
rine gamalı haçlar, Hitler'in Kavgam adlı kitabı ve Alman
yenilmezliğini temsil eden kılıçlar yerleştirilme l iydi. Hit-
ler Rosenberg'in bu görüşlerini benimsemiş, ancak toplum-
dan büyük tepki alacağını düşünerek, söz konusu yeni Al-
man dini teorisini tam olarak uygulamaya geçirnıenıiştir.
(Michael Howard, The Occult Conspiracy: The Seeret
History of Mystics, Templars, Masons and Occult Societi-
es, l.b., London: Rider, 1989, s. 130) Ancak Nazi rejimi sı­
rasında yine de önemJi neo-Paganizm uygu l amaları yaşan-

450
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR I

mış tır. Hitler'in iktidan ele geçirmesinden bir süre sonra,


Hıri s tiyanlıktaki kutsal günler ve bayramlar yok olmuş ve
yerlerine Pagan dininin kutsal günleri konmuştur. J 935 yı­
lında okullarda öğrencilere Hıri s tiyan duaları yaptırı l ma­
s ı yasaklanmış, ardından Hıri s tiyanlık\a ilgili ders lerin ta-
mamı kaldırılmıştır. Nazilerin pagan ideolojilerini (ve
sa pkın eşcinsel eğilimlerini) konu alan The Pin k Swastika
(Pembe Camalı Ha ç) adlı kitapta belirtildiği gibi, "Hele-
nistik (Yunan) paganizminin yeniden doğuşu, Nazi kim-
li ğ inin çok te mel bir özel(jğidir." (Scott Lively, Kevin Ab-
rams, The Pin k Swastika, Founders Publishing Corp., Ore-
gon, 1997, s. 19) Nazizm'in çıkış noktası olan faşizmin özel-
likleri ele alındığında, otoriter devlet yönetimi, lider des-
potizmi, sa ldırga n bir dış politika g ibi kavramlar s ıralan ır.
Ancak tüm bunların ya nınd a, faşizmin belki de en temel
özell i ğ i ırkçılıktır. Ö zellikl e Nazi id eo lojisin e bilkı l dıgın­
da, faşizm i faşizm yapan etkımin asıl olarak ırkçılık oldu-
ğ u görülür. Naziler, üstün ırk say dıkları Alman ı rkını tüm
dünyaya hakim kılma rüyasıyla yo la çıkmışlar ve tüm po-
litik ve sosya l girişimlerini buna dayandırmı şlardır. Wil-
helm Reicl1'ın ifadesiyle "1 rk teorisi, Alman faşizminin teo-
rik eksenini oluşturmaktadır." (Wilhelm Reich, The Mass
Psychology of Fascism, Farrar, Straus and Giroux, New
York, 2000, s . 75) Eckardt ve dostları Thule'un dünyada-
ki tems ilcileriydi. Amaçları düııyanın kaderini değiştirip
üstün bir ırk meydana getirerek "üst zekalı l ara" diyaloğa
geçmekti. Thule'nin tems ilcileri Karl Hau shoffer ve Diet-
rich Eckardt, medyum özelliğine sahip Adolf Hitler ve Ru-
dolf Hess'i kendi am aç ları için kullanmışlardı. 1926 yılın­
da Berlin ve Mü n ih' e küçük bir Tibet kolonisi yerl eşti. Rus-

451
ALi BEKTAN

lar Berlin'e g iri şler sırasında cesetler arasında rütbesi ol-


mayan 1000 kadar Tibet ölüm gönü lilisüne rastladı. Nazi
hareketi başanya ulaşır ulaşmaz Tibet'e heyetler gönder-
miş ve bunu 1943'e kadar kesintisiz devam etmişti. Thu-
le grubu üyeleri uzlaşmayı bozacak bir hata işieyecek olur-
larsa intihar etmeye yemin etmiş l erdi ve 14 Mart 1946'da
Karl Haushoffeı~ karısı Martha'yı öldürüp, Japon usulü ha-
rakiri yapb. Mezarına hiçbir anıt ya da haç dikilmedi. Oğlu,
Hitler' e karşı düzenlenen su ikaste karışanlardan biri ola-
rak idam edildi. Ceketin in cebinde şiir şeklinde yazılmı ş
olan şu yazı bulundu: "Babam kötülüğün sesini duyma-
dı. O, Şeytan'ı dünyaya saldı."

Hitler Hakkında Yazılan ve Karakterini


Ortaya Koyan Önemli Kaynaklar

"Açıkça görü ldü ğü gibi, Hitler kendisinin, Alman-


ya'ya kurtarıcı olarak, insanüstü bir varl ık gibi, özel bir gö-
revle yükümJü olduğuna inanmaktadır." (Hitler Melek mi,
Şeytan mı?, Watter C. Langer, sf.16) Hitler yaptığı toplan-
tılarda da bu özelliğini ön plana çık arıyor ve insanlar üze-
rinde bu şekilde hakimiyet kurmaya çalışıyordu: "Bütün
bu toplanhlar, doğaüstü ve dinsel bir hava yaralmayı amaç-
lı yordu, Hitler'in toplantı yerine girişi sözde bir ilah eda-
sı taşıyordu." (Hitler Melek mi, Şeytan mı?, sf.41) Bu yö-
nüyle insanları etkilemekte o kadar başarılı olmuştu ki, halk
artık onu insan üstü bir varlık gibi görmeye başlamış ve
tüm iradenin Hitler'e ait olduğu sapk ınlı ğına inanmıştı.
Hitler'in Hava Kuvvetleri Komutanı olan Goering'in şu ifa-
desi bu durumu en çarp ıcı şekilde ortaya koymaktadır:

452
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

"Vicdansızım ben. Benim vicdanım Adolf Hitler'dir."


(H itler Melek mi, Şeytan mı?, sf.52) Din yok edilmesi ge-
reken bir duygudur. Devlet mutlak yönetici olarak kalma-
lıdır. Gençken, dini dinamitle yok etmenin gerekli olduğu­
na inanıyordum. Ancak şu anda daha kurnazca yöntem-
ler kullanılması gerektiğini düşünüyorum ... En sonund a
d ine inanan birkaç yaşlı insan kalacak ... Genç ve sağ lıklı­
lar bizim tarahmızda .. . insanlarımtz din olmadan yaşama­
yı başarmışlardı. Altı SS bölümünden hiçbirinin dinle bir
bağı yok. (A. Hitler, Hitler' s Seeret Conversations 1941-1944,
With an introductory essay on The Mind of Adolf Hitler
by H.R Trevor-Roper, Farı·ar, Straus and Young, New York,
p. 117, 1953; cited by Jerry Bergınan, Darwinism and the
Nazi Race Holocaust) Alman Führer'i bir evrimciydi. Al-
nıan ya' nın tecrübesini, evrim teoris ine uyg un hale getir-
mek iç in bilinçli olarak çalıştı. (Sir Anhur Keilh, Evel uti-
on and Ethics, New York: G .P. Putnam's Sons, 1947, p. 1)
Darwin: Before and After kitabının yazarı Robert Clarck
ise, Hitler için:"Muhtemelen çocukluk döneminden itiba-
ren evrim öğretisiyle büyülenmişti ... Üstün bir ırk.ın her za-
man aşağı ırkı fethedeceğini söylerdi." demiştir. (Robert
Clark, Darwin: Before and After, Grand Rapids Internatio-
nal Press, Grand Ra pids, Ml, 1958. p.115)Nazi Almanya-
s ı'nın siyasi fe lsefesi de, Hitler'in bu inançlan doğrultu­
sunda şekillenınişti. Hitler'in içinde bulunduğu bu "üstün
insan" olma sapk ınlığı onda ş iddete dayalı bir ruhun yan-
sımasma da yol açtı: "Barbarlık, onur dolu bir s ıfattır. Bu
nedenle, tam anlamıy la barbar olmak istiyoruz." (Cumhu-
riyet, 26 Kasım 1992, sf.12, Hitler' den Önce Hitler' den Son-
ra, Aytunç Alhndal) Hitler'in özel hayah da birçok sapkuı-

453
ALi BEKTAN

lıkl a do luy du. Ü st düzey N az ilerin çoğunda bu lunan


özell ikle rd en biri olan hoın ose ks üellik Hitl er'in d e "a lı ş­
k a nlık'' l a rınd a ndı. Hitle r gençli ğ inden itibaren bu tür bir
kjınliğe sahip olmu ş ve gençlik y ıll arınd a ho ınoseksü e l l e r­
le be rabe r ya şa mışt ı. Bu d önemde geçiminj eşc in se l ili ş ki­
ler için kendis ini kiralayarak sağl a d ı ğ ın a d a ir po lis kay ıt­
l arında çeşitli bilg ile r yer a lm ak taydı : " İşte bu g ünl erde,
üs telik eşci n se l iJi ş kjJ er için kendilerini kiralayan insanl a-
rın ka ldı ğı bir otelde ka lı yo r ve be lki d e bu ned e nle polis
kay ıtl a rın a, bir 'cinsel sa pık' olarak geçiyordu." (Hitler Me-
lek m i, Şey ta n mı ?, Walter C. Langer, sf.172) Genel olarak
bütün ya kın kor um a l arını homoseksüel olan ki şil erde n seç-
m iş ve ay nı za mand a kendis ine homoseksüel eşl er de edi n-
m işti . H itler, bu sapık il işki l eri nin, hoınoseksüe lli ğ in in bi-
li n mes i nden hiç ra h ats ı z lı k d uy mu yor ve eşcinse l oluş u ­
n u g-iz lemey ip e:;; cin ~e lle rin kendi a r a l ar ınd a kull a n d ı kl a­
rı bir ismi kull a nı yo rd u : " Hi tler' in normal k i şil e rde n çok,
eşc in se ll e rin ya nınd a rahat e tti ğ i doğ rudu r. S trasser' ın be-
li r tti ğ ine gö re, ki ş i se l k or um a l a rının hepsi eşc in se ldir. Ra-
uschning, Hitler' in eşcinse l eş i oldu k l a rını söyleyen iki oğ­
lana ra s tl a dı ğı rn be li rtmi ştir. Hi tle r' in, eşc in se ll e rin, a rka-
daşl a rı için kull aJldı kl a rı "Bubi" adını kull a ndı ğ ı büyük bir
o l as ılı kl a doğ rudur." (Hitler Melek mi, Şey ta n mı ?) Bunun
yorumunu tarihe b ı rakma lı y ı z .. .
Hitle r ile ba ş la yan Metafizik' i kullanarak g üç eld e etme
çalı ş m a ları günümü zd e d e devam ediyor. Him alaya Oa ğ­
lan 'run altında bulunan Agarta ve Şambala a dlı yer a ltı kent-
ler indeki özel insanlar Dünyayı yönlendiriyorlar diyebili-
riz . Bu efsanelere göre Şambal a ile temasa geçen Hitler on -
lardan bü yük gü ç alarak sa vaşa girdi ama sonund a kaybe-

454
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

den kendi oldu. Onun başlattığı Metafizik Olayları İstih­


baratta kullanmak düşüncesi savaş ı kazanan ülkelere iyi bir
fikir o ldu ve bugüne kadar geld i. Halen de devam ediyor.
Biter mi? Sizce bitmez.
Son bölüme neden Hitler'i koydum şeklinde düşünen
okuyuculan m şunu n için yazd ım. H itler'in başlattığı bu me-
tafizik savaşl an ve metafizik gücü kullanarak egemenlik kur-
mak, savaşı kazanan Amerika Birleşik Devletleri'nin gizli bir
gücü ve çalışması olmuştur. Savaş biter bitmez başlattığı bu
savaşlarta dünyayı kendi ınenfaatleri doğrultusurıda kullan-
ına y ı planlıyor. Başarılı olup olmad ı ğ ını zaman gösterecek
yaptıklarına karşılık tedbir alan ve karşılık veren ülkelerin
bulunduğunu da belirteyim.

455
İLLUMİNATİ VE HEDEFLERi


lluminati'nin kurucusu Adam Weislıaupt anlatlyor: ''Ger-
I çeği n baskılarına boyun eğip, kendini sınırlarına hapset-
mektense, onsekizinci yüzyıl insam hayaletıere sığu1mayı yeğ­
ledi. Özleınlerini, sahtekarlar ve büyüdilerin sunduğu mu-
cizelerle tatmin etmeye kalkıştı. Maddeden kaçarak, kendi
varo lu şunu inkar etti. Tüm bir kültür yerle bir oldu."
A. Viatte, Les Sources Occultes du Romantisme: llluminis-
me - Theosophie "Adam Weishaupt, Jean Jacques Rousse-
au gibi radikal Fransız filozoflarının düşünceleri ile Hıris­
tiyan karşı tı Maniciler'i n öğretilerini birleştirdi. Wcisthaupt,
tüm Avrupa'yı dolaşıp kendine müritler arayan Kolmer adın­
da kökeni belirsiz bir tüccar tarafından 1771 y ılınd a Mısır
okültizıni alanmda eği tildi. ''

William T. Stili, New World Order

"Parlak zeka sahibi ve Cizvitlerce iktidan ele geçirmek için


gerekli komplo yöntemJeri konuswıda iyi eğitilmiş olan genç
Weishaupt, dünyayı Roma'nın baskısından kurtaracak bir ör-
güt kurmaya karar verdi. Bu örgüt, insanlığı Hermes' ci şe­
hitleıin saf Hıristiyan inıaıu;1a geri götürecekti. Weishaupt'un,

456
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞ LARI

y ıllarca Mısır' da yaşamış ve Marnciliğin gizli sırlaruu öğren ­


mi ş olan Kolıner adında bir almaıı tüccar tarafından ayd ın ­
latıldığı bili nınektedir. l771 Yılında, Weishaupt adına "İIIu­
minati (AydınJ a nanlar)" dediği kendi "Perfectibilis (Yetkin-
ler)" örgütünü beş ki ş i ile oluş turdu. Kendilerini reformcu
özgürlükçüler ve mutlak eşitliğin sava şçıları olarak nitelen-
diri yorl ardı. "

Peter Tompkins, The Magic of the Obelisks

''In golstadt Universitesi profesörü Ad am Weishaupt,


karş ılıklı ya rd ıml aş m a, öğütler ve felsefi ta rtı şıTı a l a r saye-
sin de erd emleri ve a h U\kı y ükseltecek, dün yanın düzelme-
si için gereken te me li atacak ve kö tülü ğün ege m enli ğ ine
engl.!l o lacak bir ö rg üt tasa rl a dı. Bu amaçlar ö rgütün
ad ı ndan arıkı şı lı yo rdu: " Perfeclibilis (YeLkinler)" . Daha son-
ra bu ad ın ye rin e, ta m k a rş ılı ğ ı "entele ktüe l olarak esin-
l e nmiş k i şil e r'' olan " İI I umina ti '' a dı kull anılm aya b aş l a n­
dı. Pek az ae rodinamik bil g isine sahip o lma s ına ka rş ın uç-
maya ka lkı şa n ilk ki ş ilerd e n biri olan Weishaupt' un karak-
terinde a l ça kgö nüllülüğe hiç yer yok hı. Di ğe r birçok giri-
ş im c il er g ibi, We ish aupt d a hareke tine ilk itici gücü vere-
bilmek için MasonJu ğun y ard ı mına gerek duydu ve genç-
lik y ıll a rınd a Cizvitlere bağlı olm asına rağmen, 1777 yılın­
d a bir M ason locas ına girmeyi b aş ardı. .. Ancak, lllumina-
tİ hareketine pek yarar s ağlama y an bu a tılım, Ma sonlu ğu
o ldukça kötü e tkil edi ... "
"Weishaupt' un Baron Von Knigge ile nasıl i l işki kurabiJ-
diği konusunda bilgimiz yok. Ku zey Almanya' da yaşa y an
bir soylu olan Von Knigge, 1773 yıhnda aydınJandıktan son-

457
ALi BEKTAN

ra Masonluğa pek ilgi göstermemişti. Weishaupt, 1780 yılın­


daMarkide Costanzo'yu İlluminati örgütünü yaymak için
kuzeye gönderdi. Belki de, Von Krugge örgüt ile ilk ilişkisi­
ni bu şekilde kurmuştur."
" İlluminati projelerini öğrendikçe Von Knigge'nin heve-
si artı yordu . Nihayet 1781'de Bavyera'ya gidip tüm bilgi-
leri doğrudan öğrenmek için Weishaupt'un çağrıs ını kabul
etti ... Von Knigge, ya lnı zca tüm ayd ınlanm a derecelerini ta-
mamlamakla yetinmedi, aynı zamanda örgüte tutku ile bağ­
lanarak yaygınl aşmasuıa çabaladı. Önde gelen masonlar-
dan J. C. Bode'yi kendi yardımcıs ı olarak örgüte soktu. İl ­
luminati'ler kısa zamanda pek popüler oldu ve Almanya'nın
en iyi, ama bazen da en kötü kişilerini bünyesinde top la-
nıaya başladı. Üye sayısı iki bine ulaş tığında, örgüt Fran-
sa, Belçika, Danimarka, Polonya, Macaristan ve İtalya'ya
ycıyı lıııı şt ı."

Henry Wilson Coil, Coil's Masonic Encyclopedia

"İ IIuminati, 1779 yılmd a, çoğu genç soylulardan ve din


adam larından o lu şan
54 kişilik bir örgüttü ve dört Bavyera
kentinde kollan vard ı. Ancak, Katolik Bavyera'da ütopik
amaçlarına doğrudan ulaşma olanağını bulamayacağ ı nı
anlayan Weishaupt, önceden kurulmuş bir örgütü, Masan-
Iuğu perde olarak kullanmaya karar verdi ... Bundan sonra,
johann Bode adında bir masonun da yard ımı ile örgüt hız­
la gelişti ve Güney Almanya ve Avusturya'dan sonra Fran-
sa ve Kuzey İtalya'ya yayıldı. Goethe, Mozart, Schiller ve Her-
d er gibi entelJektüelleri saflarına çekti."

458
21. YÜZY IL METAFiZiK SAVAŞLARI

Peter Tompkins, The Magic of Obelisks

"İiluminati, giz liliğe aşırı önem veren bir örgüttiL Üye-


leri ve toplantı
yerlerini kJasik adlardan o luşan kodlarla be-
lirlemi şlerdi; örneğin,Weisthaupt'un kod adı Spartakus, Von
Knigge'ninki Philo idj, Eleusis şiliesi merkez olanlngolstadt\
Mısır ise Avu shırya' yı belirtmekteydi. Tarihler d e bir tür şif­
releme ile be lirleni yordu ."

Henry Wilson Coil, Coil's Masonic Encyclopedia

''Tho mas Jeffe rson, İlluminati ' l eri gayretle savunuyo r ve


Weishau p t' u heves li bir hay ı rseve r olarak t a rutıyordu. "

William T. StiJJ, New World Order

"We ishupt, d ev let ve kili se b as kı s ı a l tınd a yaşa dı ğ ı için,


hem saf ahi a kın ilkelerini, hem d e ilcti şimd e gi zlili ğin gere-
ğini iyi biliyordu. Tüm bunlar onun düş ün cele rine gizemli
bir ha va vermekteydi ... Eğer Weishaupt burad a o l saydı ve
insa nları daha akıllı ve e rdemli kılma çaba l annın egemen ol-
du ğu bu ortamda yazsa ydı, amaçlarına ulaşmak için herhan-
gi bir gizli düzene gerek duy may acaktı."

Thomas Jefferson

"Sonunda İlluminati' ler iç ve dış huzursuzluklar ile ku-


şatıldılar. Weishaput, Von Knigge'nin hazırladığı ritüeller-
de yanlı şlıkJar buldu ve düzeltilmesini buyurdu. Bumın üze-
rine, ca ıu sıkılan Von Knigge 1784 yılında örgütten istifa etti.

459
ALİ BEKTAN

Cizvitler başından beri örgütle mücadele ediyorlardı, nere-


deyse tüm din adamları İlluminati'lerin düşmamydı ve öy-
lesine yoğun bir çaba gösterdiler ki, Bavyera Elektörü 22 Ha-
ziran 1784 tarihli bü ferman ile örgütü kapattı. Üyelerin bü-
yük kı smı tutuklandı ve Weishaupt dahil diğer bir kısmı da
ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. .. Ayıu ferman 1785 Ağus­
tos'unda da yinelencü ... Yalnızca İllum.inati örgütü değil, Ma-
son luk da Bavyera'da böylelikle silindi ve bir daha asla eski
durumlarına kavuşa madılar. 18. Yüzyılın sonunda, İllumi­
nati'ler tümüyle yok olmuşlardı."

Henry Wilson Coil, Coil's Masonic Encyclopedia

"1785 Yılında Bavyera'da illuminati örgütünün kapatı l ­


ması, etkileri New England' a kadar ulaşan, öylesine büyük
uir velv~lc ycırcıtt ı ki, G~org~ Wa:-;lıiı ıgto rı kuşku içiııde k<ı­
lan Amerikalı masonlara teselli verme ge reğ ini hissetti. "
"Gerçekten de İllumjnati' l eı~ istemeden de olsa, çağdaş kom-
plo kuramlarırun doğması için bir fırsat yaratmJş oldular. Top-
lum için oluşturduk l arı ileri sürülen tehJike aşırı abartıldı ve
tlluminati'lere karşı bir yayın salgını baş ladı. Gizliliğe ver-
dikleri önem, önemJi kamu görevlilerini üye yapmak için gös-
terdikleri ısrarlı çabalar, bir kaç yüksek dereceli üyenin dı­
şında gerçek toplumsa l amaçlarını saklama l arı İliuminatile­
ri yalnızca AJman muhafazakarları için değil, tüm Avrupa
kamuoyu gözünde umacı durumuna getirdi. Dört yı l son-
ra Frarısız Devrimi başladığında, Bavyera'lı İlJumjnati'ler hak-
kındaki mitler, m erkezinde Tampliyeler 'i n bulunduğu daha
kapsamlı ve geniş bir komplo kuramma dönüştü."

460
21 . YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Peter Partner, The Murdered Magicians


"Günümüzde "komplo kuı-amı" adı verilen yaklaşım, iı­
luminatiler' i suçlayan ve pek uzun bir komplocular listesi
ile bağlanhda olduklarını iddia eden makaleler, broşürler ve
kitaplar dalgasınm bir ürünüdür. İlluminati]ere yöneltilen
suçlamalann boyutu, aleyhlerinde yazılmış bir kitabın adın­
dan kolaylıkla anlaşılabilir:" Avrupa'nın Tüm Hükümetle-
rine ve Dinlerine Karşı Komplonun Kan ı tları: Masonların,
İllunıinatiler'in ve Okuma Derneklerinin Toplanhları" .. . İlk
olarak 1800'lerde çı kan bu kitap, 1967 yılında John Birch Ya-
ymevi tarafından bir kez daha yayınlandı ve inuminatiler bu-
g ün için de açı k ve güncel bir tehlike olarak nitelendiler."

İ lluminati' nin G ü cü

i i i uminali'nin güç şebe kes i, dünyanin en güçlU ki ş ilerin­


den, yahnmcılarından, şirket başkanlarından ve siyasilerden
ol uş uyor. "İç çember" denilen en tepedeki 10 kişiye bağlı 300
kişi ise onların alt kadrosunda yer alıyor ve talimatlarını ye-
rine getiriyorlar. 10 kişilik "bilge adamlar" grubunda Fran-
sa'dan üç, ABD'den iki, Kanada, Avusturya, İngiltere, İspan­
ya ve Güney Afrika'dan birer üye bulunuyor. Yazar, bura-
da Fransa'nın üç üyelikle ilk sırada yer alması nın yanıltıcı
ol duğunu, Kanada'nın bir üyesinin de ABD' nin üçüncü ada-
mını tamamladığını belirtiyor.

Hedef, tek dünya devleti kurmak.

"İç çember'' üyelerinin ortak özelliği Dış İlişkiler Konse-


yi, Bilderberg, Trilateral Komisyon, Mahson Tarikatı, Kafa-

461
ALİ BEKTAN

tası ve Kemir Tarikatı, Aspen Enstitüsü, Malta Şövalyeleri,


Opus D ei, Roma Kulübü, Bohemian Grove, Dünya Ekono-
mik Forum u, Dünya Federalleri üyesi o lma ları . İlluminati
Komplosu'nun hedefi, başkenti Kudüs o lan bir dünya d ev-
le ti kurmak.

İllum inati n asıl çalışı yor?

Yılda bir kez bir araya gelen İlluminati üyeleri, hedefledik-


leri dünya devletini kurmak için planlar yapıyorlar. Bu plan-
larm içinde çeşit li ülkelerde ekonomik kri zler çıkararak, ül-
keleri sömürmek, savaş lar çıkarmak, "Daha Fazla Savaş" il-
keleri gereği savaşların sü rekliliğini sağlamak, çeş itli hasta-
lıkl ar icat e tmek, (AIDS ve HlV'in ABD'deki askeri araştırma
l aboratuvarlarından dünyaya yay ıldı ğı iddia ediliyor.) nüfus
cı:t.eıltıcı çal ışn ıcıl a r yapıııak, etı ı i k tt:nıi :t.l iğ i des tekleıı ı ek. ve 11
Eylül örneği nd e o ldu ğ u g ibi terör yaratarak, "n nti-terör ya-
salan" çıkarmak.. tUuminatı'nm ilkelerinden en önemlisi
"Kaostan kaynaklanan düzen". İlluminati, kendi düzenini çı­
karmak ıçm süre kli kaos yaratm ak zorunda.
Baştru, ası rlardır küresel tefecilikle geçinen ve bu yolla trilyon
dolar mertebesinde bir servete erişe n Rothschild ailesi ıı_in çek-
ti ği (ki bu öyle böyle bir aile değildir, herkesin ABD Merkez
Bankası sa ndığı Federal Reserve Bank dahi bu aileye a ittir.
r. ve II. Dünya Savaşlarında ülke lere borç vermi şlerdir.)
bir grup ultra zengin insanın; dünyada tek bir yönetim ya-
pılanmasını, tek bir para birimini, tek bir kanunu, tek bir dini
öngören ve bu uğurda ça lışan örgütü başa getirmektir..Çok
çetrefilli bir yapılanma sı vardır ve toplum mühendisliği ko-
nusunda gerçekten 'aşm1ş' bir örgüttür.

462
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARI

Amerikan dolan üzerindeki piramit ve gözden oluşan tas-


vir aynı zamanda bu örgütti temsil eder. Zaten Amerikan do-
larını da Rothschild ailesinin sahibi olduğu Federal Reser-
ve Bank basmakta ve faiz karşılığı (evet yanlış okumadınız)
Amerikan hükümeti hazinesine vermekted ir. Ne garip bir te-
sadüftür ki, gerçek bir Merkez Bankası kurmayı önererek bu
bankayı by-pass etıı1eye kalkan John F. Kennedy suikaste kur-
ban gitıTdŞ ve 5 ay sonra du nı m eskiye döndürülmüştür. Dün-
yan ın o lay adamı, ünlü Spekülatör George Soros'un aslın­
da perdenin arkasındaki bu amcaların maymunu olduğu ri-
vayetleri vardır. (inceleyiniz: JP Morgan Bank)
Yine çok ilginç bir iddaadır ki: Milletimizin belini büken
2001 krizi bu örgünin İstanbul Borsasındaki milyarlarca do-
larını yurtdışına çekmesiyle patlak vermiştir.
Yeni araştımıacıların, İllunıinati şebekesinin ilk bölünı­
ll:ri ııueı ı bi ri o l <ı nı k ke~fetti~i kı sın ı Ja, Yu va ri ak Md scı
isirnli ingiliz-asıllı gizli örgüte bağiamın organizasyonlm gru-
budur. Bu grup, Bilderberg Grubu, Kraliyet Uluslnrarası İliş­
kiler KLU'uluşu, Dış flişkiler Konseyi, Üçlü Komisyon ve Roma
Kulübü isimli organizasyonlardan o lu şmaktadır. Bu şebeke,
llluminati ' yi en güçlü şekilde ifade edebilecek olan şebeke
deği ldir. Jlluminati ağ ı içerisinde birçok seçkin grup vardır,
fakat bu "Yuvarlak Masa" organizasyonları, Tiluminatİ Pla-
nJ'nın gündelik politik, ekonom ik, iş dünyası, ordu (özell ik-
le NATO), eğitim ve diğer tüm alanlardaki beyin yıkama­
larında anahtar rolü oynamaktadır.
Yuvarlak Masa, 19. yüzyılın son zamanlarında Lon-
dra'da (Jiluminati'nin faa l merkezi) yarab lmıştı. İlk resmi li-
deri, Güney Amerika'yı acımasızca idare etmiş olan ve bu
toprakları siyah insaniann elinden alan, Cecil Rhodes idi. Teo-

463
ALİ BEKTAN

riye göre, şu anda siyah insanlar Afrika'daki politik kontro-


lü ellerinde bulundurmalarına rağmen, esas kararlar, hala
daha, siyah başkan ve lider kuklaları aracılığı ile Avrupalı
ve Amerikalı seçkin ler tarafından verilmektedir. "Bağımsız­
lık" bir hayald ir. Rhodes, bir kabileyi diğer kabileye karşı oy-
natmışh; ta ki tümü birbirlerini savaştayokedeneve böyle-
ce Rhodes ve İngiliz'in yönetimi devralmasınt sağlayana dek.
Bu, hala daha, günümüzde Afrika'da s ürrnekte olan çatış­
malarda aynen olmaktadır. ..
Rhodes, Yuvarlak Masa'nın amacının İngiltere tarafından
(İngiltere merkezli Iliuminatİ tarafından) kontrol edilen bir
Dünya Hükümeti kurmak olduğunu söy lemiş ti. 1902' de öl-
düğünde, parasını, kendi vasiyeti üzerine, "Rhodes Bursla-
n" parasa l kaynağını oluşturmaya bırakmışh. "Rhodes
Burs ları ", dı ş ülkelerdengelen öğrencilerinOxford Üniver-
sites i' nde -llluminali' niıı "eğitiınsel" ueyiıı-yıkaımı merke-
zinde- eğitim görebilmeleri için onların ma sra flarını karşı­
layan bir programdır. Ülkelerine dönüp de politika, ekono-
mi ve medya gücünü elinde tutarı konum lara yerleşen
"Rhodes Mezunları" ile, diğer genel öğrenci nüfus u arasın­
da dağlar kadar fark vardır. OnJar, nluminati temsilcileri ola-
rak görev yaparlar. Bugün, dünyadaki en meşhur Rhodes Me-
zu nu, eski Amerika Başkanı Bill Clinton' dur. Fakat, Rhodes
Yuvarlak Masa'ıun resmi öncüsü olmasına rağmen, esas ser-
mayeyi sağlayan ve kontrol edenler, birçok Global komplo-
nun merkezinde yer alnuş olan bankaalık hanedam Rothsc-
hild Ailesi idi. Bu Ya hudi-karşıtı bir işaret değ i ldir; çünkü
Rothschildler Yahudi olduklarını iddia etmektedirler. Yahu-
di insanları herkesten fazla sömüren ve onların beynini yı­
kayan da Rothschildler'den başkası değildir!

464
21. YÜZYIL METAFLZİK SAVAŞLARI

Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasmda, Yuvarlak Ma-


sa' nın ABD ve ingiJtere'deki gizli seçkinJeri, kendi hükümet-
lerinin savaş konseyierindeki başrole sahip kişilerdi .. Belge-
lerle de ispatlanabileceği gibi, bu kişiler globaJ çabşmaya yol
açacak olayları yaratmak için beraber çalışmışlardı. Proble-
mi-yarat-sonra-çözümü-sun teknikleri sayesinde, Global
statükoyu bu savaşla yoketmek ve böylece dün yayı, savaş
bittikten sonra, kendi PlanJannın öngördüğü imaja göre ye-
niden çizme şans ını yakala mak i s ti yorla rdı. Ve bunu da ay-
nen yaptıl ar. Savaştan sonra, dünyadaki g üç, savaş tan ön-
cesine göre, daha da az birkaç kişinin eline verilmi ş ve in-
dirgenmişti ve bunu yine kendilerinin yara ttığı İkinci Dün-
ya Savaşı ile de daha öteye götürüp ge li ş tirdiler. Bu durum,
bugüne dek sürdü ve aslında, her geçen dakika d aha da luz
kazanmaktadır.
1919 yıl ınd a, Paris yakınlarında, Versailles Ban~ Konfe-
ransı'nda biraraya gelenAmerika ve İngil tere'de n Yuvarlak
Masa'nın seçkinleri, Alfred l\1ilner, Edward Mandel House,
ve Bemard Baruch gibi şahıslar, kendi ülkelerini temsilen top-
lantılara atandılar ve aslında kendilerinin yarattığı savaşın
sonucu olarak, dünyanm nasıl d eğ i şeceğini karar vermeye
başladılar. Almanya'yı ödeni lmesi imkansız tazminatlara tabi
tuttular ve böylece savaş-ö ncesi Weimar Cumhuriyeti' nin,
inarulmaz bir ekonomik çöküntü arasında, kalıp yıkılması­
ru garanti altına aldıJar. Tüm bunların getirdiği sonuç ise "ga-
yet ras tlantı sal" olarak Hitler'in gücü eline geçirmesi oldu.
Ayrıca, Ulurninati'nin Yuvarlak Masa üyeleri, Paris' te Hotel
Majestic'teyken, Bilderberg(Bil) -Dış İlişkiler Konseyi(DİK)
-Kraliyet Uluslararası Dişkiler Kuruluşu(KUİK) -Üçlü Kornis-
yon(ÜK) şebekesini oluşturma işlemlerine başladılar. Buna

465
ALi BEKTAN

ek olarak, Versailles'da karar verdiler ki Filistin'de bir Yahu-


di anavatanın ın yaratılm asını destekleyecekJerdi.Bu üyele-
rin her biri ya Rothschild soyund an gelmekteydi ya da on-
lar tarafmdan kontrol edi lmekteydi.
Versailles Barış Konferansı' ndaki, Amerikan Başkanı Wo-
odrow Wilson, Rothschild kl onları ve ABD Ytıvarlak Masa
öncüleri Colonel House ve Bemard Baruch tarafından "öne-
rilınişti"; İngiltere Başbakanı Lloyd George, Rothschild ça-
lışanı ve Yuvarlak Masa lideri Alfred Mi Iner ve Rothschild
hanedemının kurucusu Mayer Amschel Rothschild'ın toru-
nu Sir Phi llip Sassoon tarafından "önerilınişti"; Frans ı z li-
der Georges Clemenceau, gerçek ismi Jeroboam Rothschild
olan kendi lçişJeri Bakanı Georges Mandel tarafından
"öner ilıni şti".
Hotel M<ıjestic'teki giL.li toplantı lannın ::.onucu olarak, Kra-
liyet Uluslararası İlişkiler Kurulu:;;u Londra'da l920 yı lınd a,
Dış llişkilcr Konseyi "1921 yılında, ve bunları takip eden Bi l-
derberg Grubu (1954), Roma Klubü (196~) ve Üçlü Komis-
yon (1973) kuruldu. Tüm bu organizasyonlar, Rothsc-
hild'lar, Rockefeller'ler ve Jllumin a ti'nin daha yüksek güç-
lerine çalışan Henry Kissinger gibi önde gelen beyin-yıka­
y ı cıl ar tarafından idare edildi ve edi lmekted ir.
Bu organ i zasyon l arın, üyeleri arasında global politika, iş
dünyası, banka cılık, medya, "eğitim" ve diğer alanlardaki en
yüksek mevkili insanlar bulunmaktadır. BunJaı~ görünüşte bağ­
lanhsız ülkeleı~ poJjtik partiler ve kw·uluş l ar aracılığı ile, ha lk-
larm l ,... lgisi dışında, ayni globa l siyasetleri, planlı bir şekilde
düzenleyen kanalla rdLr. Malta Şövalyeleri, Masonlar gibi di-
ğer gizli örgütlerin yüksek konumlan da, bu Yuvarlak Masa
ağına bağlanır. [şte illumjnati hanedanhğı üyeleri;

466
21. YÜZYIL METAFiZIK SAVAŞLA RI

1. Whitney Ailesi (yerleşim 1635, Watertown, Massachu-


sets),
2. Perkins Ailesi (yerleşim 1631, Bostan Mass.),
3. Stimson Ailesi (yerleşim 1635, Watertown, Mass.),
4. Taft A ilesi (y. 1679, Braintree, Mass),
5. Wasdworth Ai lesi (y. 1632, Newtown, Mass.),
6. Cilman Ailesi (y. 1638, Hingham, Mass.)
7. Payne A ilesi (Standard Petrolün sahibi),
8. DavisonAilesi (J. P. Morgan ve sirketinin sarubi, her iki
dünya savaşında da etkili olmuslar ve büyük paralar kazan-
m ışlard ır),
9. Pillsburr Ailesi (Un ticareti),
10. Sloane Ailesi (Ticaret ve parekende sahşmm dev is mi),
11. Weyerhauser A ilesi (Kereste ve orman ürünleri trös-
tü),
12. Haniınan Ailesi (Demiryolu Kra lları ),
13. Rockefeller Ai lesi (Standard petrol, Chase Manhatten
Bnnl< ve bin lerce s irkelin sahibi CFR, Trila tera l Komisyon ve
Bi lderbergin başındaki aile),
14. Lord Ai lesi (y. 1635, Cambridge, Mass .),
15. Bundy Ailesi (y. 1635, Boston, Mass.),
16. Phelps Ailesi (y. 1630 Dorchester, Mass.),
Bush aileleri (Baba Bush CIA ve ABD başkanı oğul Bush
bu örgütlerin bir entrik.as1ylaABD başkanlığına getirildi. Her
ikisi de SBS üyesi).
SBS toplumdaki hemen her yapıya girmiştir. Bunların için-
de Beyaz Saray, Yüce Divan, Medya, İş ve Endüstri, Federal
Banka sistemi, Kamm yapıo kuruUar, Mahkemeler vb vardır.
SBS'nin temel ideolojisi Anglo Sakson ve Protestan beyazla-
rm dünyadaki hakimiyetin.i sağlamaktn~ ideolojisi oldukça fa-

467
ALl BEKTAN

şisttir ve her iki dünya savaşında da bu cemiyet çok önemli


roller oynanuşbr. Bohemian Grove ve CFR ile birlikte SkulJs
and Bones Society Yeni Dünya Düzeni'nin yarahcısıd ır.
NOT: Bu hanedanlığın üyelerinin sayıları 10 veya 13 veı;a 15'tir;
ama kesin bir sayı söylenenıenıektedir.
1. Hükümetleri ve diğer resmi görevlerdeki insanları kont-
rol altına almak için para ve zaten büyük bir eğilim arzeden
seks ticareti kullanılacak.
2. İlluminati bu amaca yönelik Dünya'nın her yerinde ba-
şarılı ve üstlin yetenekJi öğrenciler yetişti rınek için kolej ve
üniversite ler açacak.
3. Teşkilat içinde başarılı isimler hükümetlere, dini ve mali
kurumlar içine yerleştiri l ecek ve ajan olarak kullanılacak.
4. Son derece etkili medya kurumları kuracak ve sorun-
l arın çözüm leri için tüm Dünya'da tek bir devletin gerekli-
li ğ in e ikna euecek.
5. Bu noktada son aşamaya gelinecek, her türlü s il ah ve
asker kullanılarak, him ulusal devletlere meydan okunacak
ve halklar sadece Iliuminatİ tarafından kontrol edilen bir ik-
tidarın denetimine girene dek savaşılacak. (Masonla rın teş­
kilatma ihtiyaç vardı. En etki li isimleriyle temasa geçilecek
ve Joealarında yer açılacak.)
6. Katalik mezhep içine sızılacak ve yok edi lecek.
(Çünkü Papa'nın etki alanında en az 1 milyar kişi var, Dün-
ya' da onun kadar etkili kimse yok.)
(Vatikan'a KGB ajanlarıyla sız ıldı ve bazı kardinallere
önce yardımcılarını şantaj yoluyla kafesleyip ulaşıldı ve
Papa suikastlarının üstünü örttürecek kadar kullanı ldılar.
Kiminiyse Venedik'ten şaibeli yolla a lın an Vatikan Banka-
sı yoluy la. )

468
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLARl

(Bu arada SSCB'yi ve KGB'yi başından beri kukla gibi kul-


lanan y ine Illuminati'ydi. Yani "Soğuk Savaş" tam bir tav-
şana kaç, tazıya tut tiyatrosuydu.)
(KGB siyasi, kültürel, mali, dini konularda istihbarat sağ­
larken, onun alt birimiGRUbu amaçlar için Askeri İs tihba­
ratta uzmanJaşmışb. GRU'da herkes kitle imha silahları ko-
nusunda uzmandı ve günü gel d i ğinde herkes elinde bir çan-
tay la bir nükleer bomba olacakt ı. Onun da alt birimi Sp et-
nas nokta o perasyonları i şine bakıyordu.)
(Aynı tarih lerde AB D Başkanı olan Franklin Roosevelt
L932'de Dol arın üzerine İlluminati'nin sem bolü meşhur ta-
m amlanma mı ş piranıidi koydurtttı.)

Yuvarlak Masa Teorisi

İll uıninati şebekesinin temel arnao bütün dünyayı tek mer-


kezden yönetebilmek için eli her tarafa uzanabilen bir ağ oluş­
turmaktı. Fakat bunun gerçekleşmes i için birbirleriyle irti-
batlı birtak ım. alt m eka ni zm ala rın o lu ş turulm asına ihti yaç
vardı . Jşte bundan dolayı bir Yuvarlak Masa (The Round Tab-
le) teorisi geliştirildi. Bu teoriye göre şekiltendiril ecek organ-
lar, üstlendikleri görevlere göre kend i ara l a rında bir irtibat
ağ ı kuracak, bilgi alış ve ri ş inde bulunacak ve dünya ülke-
lerini yönlendirecek politikalar geli ş tirece kl erdi. Yuvarlak
Masa organlanrun elemanları kendi ülkelerinde etki li kişi­
ler olacaklardı.
Yuvarlak Masa teorisi ilk o larak 1877'de John D. Roc-
kefeller, Cecil Rhodes, John P. Morgan, Andrew Carnegie
ve Mayer A. Rothschild'dan oluşan beş li tarafından orta-
ya atılmıştır. Bunların hepsi d e Illuminah şebekesinin üye-

469
ALİ BEKTAN

leriydi ve üçü yani Rocke felleı~ Morgan ve Roths hild ya-


hudi kökenliydi.

Yuvarlak Masa ve Birinci Dünya Savaşı

Yuvarlak Masa'nın seçkin üyeleri, Birinci Dünya Savaş ı


ö ncesinde ülkelerindeki savaş komitelerind e önemli görev-
ler ü s tlenmi ş lerd i. Bu ki şiler s iyaset sa hnesinde, birbirleri-
ne z ıt ülke leri tems il ed iyor ama Yuvarlak Masa'da bir ara-
ya gelebiliyo rl a rdı. Bu kiş ilerin savaşın şa rtlarını ve sebep-
lerini kendi elleriy le h azı rl adıkl arı, Birinci Dünya Savaşı'n ın
arkasuıd a duran gerçeklerin a l hnı kurca lama zahmetine kat-
lanan araşt ırm acıl ar ın dikkatinden kaçm a mı ş tır. Bu k i ş il e r
savaş esn as uıd a da ülkelerinin savaş komitelerindeki üs t gö-
revlerin i sü rdürmü ş l e rdir.
Scıvcı~ sun ra s ınu aorttlya ı,:ı karı ~a rtl a r İllumin cıti ~ebeke­
s inin hesap ve p l a ni arına d aha d a uygundu. Savaşın ateşi ­
ni yaka n ve d ört y ıl boyu nca üzerine gaz döken Yuvarlak
Masa ü yeleri, 1919'da F ransa'n ın başke nti Paris yakınl a nn­
d a Versailles Barış Kon feran sı' nda bir araya gel miş ve savaş
somas ı şa rtlard a dünyaya nas ı l şe kil verebilecekJerini tartı ­
şıyorl ardı. Bu toplanhda bir araya gelen Alfred Milner, Ed-
ward Mandel ve Bema rd Baruch, Yuvarlak Masa'nın seçkin
ü yeleriyd i ve zaten kendilerinin çı kardı ğ ı sava şın ortaya çı­
kardJğı şartları değerlendirme konus unda gö rü ş a lı ş verişi n­
d e bulunu yorlardı. Bunlardan Alfred Milner, Yuvarlak Ma-
sa' nın lideriydi. Konferansa kahJanların birçoğu, daha önce
sözünü ettiğimiz ün lü banka hane danı Rothschild ailesinin
fertleri tarafuıdan önerilmişti. Bu ailenin Yahudi azınlığa men-
sup olduğunu daha önce belirtmi ş tik.

470
21. YÜ7YlL METAFiZiK SAVAŞLARI

Filistin topraklarında bir Yahudi d evletinin kurulma sıy­


la ilgili politikaların geli ş tirilmes ind e karanlık gizli örgütle-
rin önemli rolü o lmu ş tur. Versc=lilles Ban.ş Konferansı' nda alt-
nan karariann aras ınd a da Filistin' de bir Yahudi devleti ku-
rulması va rdı. ...

Gelmiş geçmiş en büyük yeraltı örgütü

fllumin ati .. . Kimilerine göre kompl o teorisi ... Kimileri-


ne göre ise dünyayı yönete n güç ... Ve "Liderinin adını ve-
rirsem sizi de beni de yaşatm azla r" diyen yazarla r, dünya-
run en eski ve en tehlikeli yeralh örgütii. Yüzyıllar boyu dün-
ya nın pek çok ülkesinde değişik isimlerle ortaya çıkmış l ar.
Avrupa' nın birçok ülkesinde, AıTıerika'da, hatta Türkiye'de
bile ... Zama n za m an seri cinayetler i şleye n, ancak düşlinsel
an la ında da önem li fikirler ortaya koyan bu örgütü daha iyi
anl am ak için, gelin üzerine biraz büyüteç tu ta lı m ...
illuminati, "aydın lan n1ı ş" demek. Bu ke lime ilk kez
1492'de, İs pa nya'da n Yahudilerin ve Müslümanların çı­
kartılması s ıras ınd a duyu lmuş. Bu kişilere "aydınlanmış ki-
şile ı.l' dennıiş. Örgütün resmi kuruluş tarihi ise 1776. Adam
Weishaupt ad ında 28 yaş ınd a bir hukuk profesörü ta rafın­
d an, Bavyera'da bir AJman teşkilah olarak ortaya çı kmış. İl ­
luminati' nin idealleri arasmda, insanl a rın inançları ve yaşa m
biçimleri üzerine ipotek koyan bir d ine ve onun yaygın ör-
gütlenmesi olan Kilise'ye hiçbir biçimde ye r yok. Hatta ül-
keler ve s ınırların varlığı da dış lanmakta, tek bir "uluslar-
aras ı insan kardeşliğinin alh çizilmekte. Başkenti Kudüs olan
bir Dünya Devleti kwmakhr. Bu bilinen gerçek amacıdır ama
ne kadarı da doğrudur,bilinmi yor.

471
ALi BEKTA

İliuminatİ için, Da Vinci Şifresi'nde de s ık sık adı geçen


Gül ve Haç Tarikatı'nm bir alt kolu diyebiliriz. Bu tarikatın
bir operatif tarafı var, bir de Spekülatif tarafı . .. Operalif kolu
icraata dayal ı ... Suikastlar yapan, adam öldüren bu kol.

Dolar'daki İliuminali

ABD dolannm arka yüzünde gördüğünü z "Pira mitin için-


deki göz"ün, İliuminatİ örgütünün amblemi olduğunu bi-
Liyor muydunuz? "Her yerde sizi gözlüyoruz" d er ... Pirarni-
tin üsti.inde Roma rakaml arıyla yazan J776 İlluminati'nin ku-
ruluş yı !ıdır. "Nov us Ordo Sedoru m" ise, "Yeni Dünya Dü-
zeni" demektir. Amerika'nm kuruluşu 4 Temmuz 1776.

Ku ruluş amaçl arı neydi?

Tarikatın Sp ekülatif kısınına bakarsak ... Özellikle Vati-


kan'a karşıydılar. Pagan geleneğe bağlıydılar, İllumina ti, ta-
rin boyunca iki büyük teşkil a tın ortasında yer a ldı: Bir yan-
dan Gül ve Haç, di ğe r yandanMason Teşkilab.
iık yıllarında; bir "entelektüeller kulübü" olmaktan öte-
ye gidemeyen İlluminati, y ıll ar ilerledikçe Baron Adolf
Vön Knigge ile işbirliği yaparak (1778) saflarınaMa son lo-
calannı da katmaya başlar. Birçok akademisyen, tüccar, en-
telektüel teşki l ata katılır. Kimis i dinsel, kimi si ticari, kimi si
ise düşünce ö zgürlüğü fikrine tav olur. Kuru cuları arasın­
da Geethe gibi "krema tabaka sından" insanlarm olduğu gi-
zemli örgüt artık çok güçlü ve etkin bir hale gelmiştir.
1782' de Masonların spekülatif kı s mı b ir kongre top l ayı p
bu örgütün çok tehlikeli olduğ unu, amaçlan a rasında kil i-

472
21. YÜZYI L METAFiZiK SAVAŞLA RI

seyi, papayı, krallan yok etmek olduğ unu tarhşır. Gerçek-


ten de İlluminati'nin amacı Cumhuriyet ilan etmektir. He-
defe ulaşmak için ordu komutanını, gerekirse kralı bile öl-
dürmeyi seçmiş, Cumhuriyet sevdalılarıdu bunlar, ilk ulus
- d ev let girişimleri de diyebiliriz. ''Biz ne kral, ne de Papa
istiyoruz. Biz meclis ve anayasa is tiyoruz" demektedirler.
Knigge, örgütü tehlikeli bulup ayrılır. Ve Frans ı z ihtila-
li ' nde büy ük rol oynar. İlluminati'nin ü yeleri ise teker teker
tutuklanm aya başlar. Kurucusu Weishaupt üniversiteden ah-
Iır. Kısa süred e İllumin a ti ad ı yok o lur. 1790 y ılınd an itiba-
ren ye ra 1tı na iner ...

Birinci Dünya Savaşı'nı da bu örgüt başlatmış

Yıll ar sonra İlluminati ile yeniden tanışır insan oğlu. Bu


sefer Fransa' d a, Bl anqui a dınd a birin in liderli ğ ind e ... Blan-
guis t' ler 140 suikast yapar, dehşet sa çar. 1890' da liderlerinin
yak<ıla nıp id am ed ilmesiy le teşki l at yok olur g ibi gözükür.
Ama çok geçmeden "Four Seasons'' (Dört Mevsim) a dı yla
yenid en kurulur. Doğru tahmin ettiniz, bildiğini z Four
Seasons Oteller zinciri ... Bunlar ise 1930'larda Hitler ' e des-
tek olurlar. Hatta Münih'teki Dört Mevsim Oteli'ni Hitler'in
karargahı yapa rlar.
Avrupa'nınbir yanında İlluminati d eğişik adlarla devam
ederken, diğer yanında da örgütün diğer kolları, bambaşka
isimlerle kurulur. .. Mesela Yugoslavya'da "Black Hand"
(Kara El) adıyla ... Birinci Dünya Savaşı'nı bu örgüt ba şla tu.
Ferdinand ' ı1914'te birsuikastle öldürürler. Kara El' in deva-
mı niteliğinde bir diğer İliuminatİ teşkilatı ise Roman-
ya' daki Kırık Ok olur. Faşis t bir teşk.ilathr ve günümüzde de

473
ALi BEKTAN

özellikle liderleri Miloseviç ile oldukça etkili olur. Teşkila­


hn Rusya'daki ad ı ise Skoptsky .. . Kadın üyele ri de olan bu
örgüte gi rmek isteyen kadmlar, sol meme uçlannı kes rnek
zorundadır. Böylelikle kadınlıktan çıkarlar.

Tarikat üyesi ABD B aş kanl a n

ABD'ye gelirsek... 1930'lann Amerika'sında Başkan Roo-


sevelt, İHuminati'nin bir kolu olan" Ancient Arabic Order of
Nobles and Mystics" adlı tarikata üyeydi ve "Pythias Şöval­
yesi" unvanım ta şıyord u . Bu tarikahn, Hazreti Muham-
med'in sahabesine mensup kişiler tarafından kurulduğu ve
bünyesinde sadece Müslümaniann değil, H ı ris tiyan ve Yahu-
dilerin de yer a l dığı biliniyor. Amblemi ise Bengal kaplannun
pençesiyle koruduğu bir hilal ve bunun içine yerleştirilmiş bir
ters piramit ... Ve onların yanına konmu~ bir Pentagrcım ... Peki
ABD'nin şu anki başkanı George W. Bush'un da illuminati'nin
bir kolu o l arı Skulls and Bones'un (Kw-ukafa ve Kemikler) bir
üyesi olduğu n u duymuş muydunuz?
lGmi lerine göre bütün bu an l attı ğımız hikayeler, seri hal-
de uydurulmuş komplo teorileri ... Kimilerine göre ise dün-
yayı yöneten güç İll u minat i ... Örgüt is imleri sürekJi değiş­
se de değişmeyen şey i ll um inati'ye asla sıradan insanların
kahlamayacağ ı. . . Bir de n ihai amaçlan hiç değişmi yo r:
Dünyaya hükmetmek!

Dan Brown, "Melekler ve Şeytani ar' da konu ettiği giz-


li örgütü anlatıyor":

Gelm i ş geçmiş en büyük yeralh örgütü.

474
21. YÜZYIL METAFIZ1K SAVAŞLA RI

D ün ya nın en büyük gizli örgütünü kitabımza konu et-


mek n ereden aklınıza geldi?

Bir grup bilim adamıyla İtalya'da bir geziye katılmıştım.


Otobüsle bir tünelden geçerken rehberimiz bu tünel i, zama-
nında Papa'nın saldmiardan kaçmak amacıyla kullanmak üze-
re kazdırdığını anlath. Dönemin dehşet saçan gizli örgütti İl­
lurninati'den korunmak için Pa pa bunun gibi birçok tünel kaz-
dırınış. Daha sonra bu örgütle ilgili araştırmalar yaptım.

Neler öğrend i n iz?

Din karşıtı olduklarını ve bilim adamlan tarafından ku-


rulduğunu ... Ve yü zy ıllar boyu yeni bir dünya düzeni
kurmak için ça lışhklarını. .. illuminati, Avrupa'nm heryerin-
dl' <.:inayl'tler i :;; lerrıi:;;.

Elinize örgüt ile ilgili somut bilgiler geçti mi peki?

Hala var olduğuna inananlar var. Küresel politikada bü-


yük bir güç olduğuna da ... Kimi zaman Masonlarla bağlan­
tı halindel eı~ ki nı i zaman Satanik örgütlerle, kimi zaman ise
Nazilerle ... Sanki her yerde elleri var. Nihai amaçlan Vati-
kan'ı yok etmek. O kadar çok ve değişik bilgi var ki, hangi-
si doğru, hangis i değil , ayırt etmek mümkün değil. Bir ta-
kım tarihçilere göre bu, bilinçli olarak bizzat İ11uminati'nin
kafa karıştırma metodu ...
Dan Brown' da bahsediyor ama gerçek olan şu ki, dünya-
mn ekonomik gücü bu örgüt üyelerinin elinde olurken1 is-
tedikleri zaman kriz çıkartıp dünya ekonomisi ile oynaya-

475
ALi BEKTAN

biliyorlar. Böylece milyarlarca insarun fakir kalmasına neden


de olabiliyorlar.
21. Yüzyıl da artık metafizik savaşlar var. Herkesin bu bi-
lince sahip olup ona göre düşünmesini tavsiye ederim. Di-
ninizi, ülken.izi, inançlanruzı, gelenek ve görenekJerinizi, mil-
li değerlerinizi korumazsanız sizin geleceğiniz karanlık
demektir.

Metafizik savaşlar için yararlanılan kaynak listesi

1- Metcı Ansikloped isi: Cem Çobcın-A ipas lan Salt Ruh ve Madde Ya-
yı nları
2- Bilinçte Devrim. Derleyen- Teoman Alper. Hürriyet Yay ınla rı . Mart
1978
3- Apokalips' in Atlıları. (Gi.lli Örgütle r ve Yeni Dünya Düzeni ) M.
William Cooper
4- Altın c ı Boyl!t- (İnsanın Bilinmeye1ı Gücü.) Roderich Fcldcs
5- Altıncı Boyut-2 (ins<ının Bilinmeyen G ü cü) Rodrrich Feldcs
6- istihbarat Servisleri' nde Beyin Yıkama Oper<~syonları. Kum Sa ,ı ­
ti Yayınları 2012
7- Dünyayı Yöneten Gizli Örgüt- illuminati Lindsay Fortt>r. eden
Kitap Ekin'l-2006
8- Metafi z ik is tihbarat Hakan Yılmaz Çebi. Onikinci Kitap Yayın­
evi.
9- Din Günü- Hasan Serdar Hasgüler.Metafizik-Kozmik Astrolojik
Bilgiler. Astral Yolculuk Ya y ınl arı .
10- insanm Kozmik Kökeni . Hasan Sirder Hasgüler. Astral Yolculuk
Yayınları.
ll- Evanjelizm- Heather Hendershot. (İsa Aşk.ına Dünyayı Sarsmak)
Salyangoz Yayınları- 2006
12- Gizli Bilimler Ansiklopedis i- Annette Von Heinz- Frieder Kur.
Omega Yaymları. İstanbul -2004
13- Evanjelizm- Dünya imparatorlugu ve Türkiye. Ramazan Kağan
Kurt. Sinemis Yayınları. Mart-2012

476
21. YÜZYIL METAFiZiK SAVAŞLAR!

14- Amerikan Kehanetleri- Michael D. Evans İ l kbiz Yayınevi-2005


15- Dünyanın Efendileri- Juan. C. Castillon.
16- 20.Yüzyıl Dünya Tarihinin Perde Arkası. Turgut Gürsan. Bilge Ka-
rınca Yayınevi-2005
17- Tcıpınak Şöva lyelerinin Gizl i Tarihi. Lynn Picknett- Clive Prince
18- Zihin Kontrolü. Ömer Özkcıya Paradoks Yayınları.
19- X Files Giz\j Parapsikolojik Araşhrmalar. Truva Yay ı nları.
20- Tartışılan Bi lim:Parapsbikoloji. Richard S. Broughton. Say Yayın­
ları.
21- Dünyanın Sonu: 2009 Mesih ve Armageddon Kehanetleri. Tru-
va Yaymları-2004
22- Nostradamus. Gelecekten Kehanetlcr. 2001- Gün Yaymcılık
23- Ruhlar-Sırlar ve Uzaylılar. Ahmet Akgül. Bilge Karınca Yayınları.
24- Arınageddon Aydoğan Vatandaş. Timaş Yayın l arı.
25- Haarp Kıyamet Teknolojisi Aydoğan Vatandaş. Timaş Ya)'lnlan-
2000
26- Kıyamet Silahı- Haarp - jcrry Sm ith Koridor Yayıncılık.
27- Hayalet Savaşları Steve Coll - Truva Yayınları.
28- Gi.di Düny<ı imparatorluğu - Düny,1yı Yönetin Gizli Güçler. Tnı­
va Yayınları. Jim Mars
29- CIA Belgeleriyle Zihin Kontrolü Operasyonları. Ömer Özkaya-
Pegasus Yayınları.
30- Beynimdeki Yabancı. Ali Selınan Deınirbağ- Hakan Yılmaz Çebi.
Anatolia Yayıncı l ık.
31- Bir CiA Tarihi- Küllerin Mixası. Tim Weiner. Koridor Yayıncılık-
2009
32- Psikolojik Savaş- Profesör Doktor Nevzat Ta rhan. Timaş Yayın­
ları.
33- Rusya da Tanrı ya Dönüş. Sheila Ostrander- Lynn Schroeder. Al-
tın Yayınları.
34- Gizli Parapsikoloji Savaşı- Jacgues Bergier
35- İsl am da Bilimin Yüksel işi ve Çöküşü- Cengiz Özakıncı Otopsi
Yayınları.
36- Zihin Kontrolü: Mançurya Kobayı Operasyonu Başarıldı mı? Doç.
Or. Ümit-Saynı Makalesi.

477
ALi BEKTA

37- John Marks (The Search for Manchurian Candidate),


38- CoiLn Ross (Satartic Ri tual Abuse, the ClA Doctors, Dissociative
identity Disorder),
39- Steven Hassan (Combatting Cu lt Mi nd Control),
40- Kathleen Taylor (Brain Washing: The Scie nce of Thought Control),
41- William Sargant (Battle for the Mind: A Physiology of Canversi-
on and Brain Washing).
42- Denise WinJı (The M<ınjpulated Mind)

İnternet Siteleri:

www.s piriliua l izın .com


www.gizlimabet.com
www.~ izinti.com
www.nevzattarhan.com
www.istihbarata lani.com
www.furkandergisi.com
www.parapsikoloj i-tr.org
www.ınsxlabs.org
www.fonııngercek.com
www.evrenveinsan.facebook.com
www.gizlidosya la r.com
w ww.sakl isi te. word press. com
www.bi l inmeyen. coın
www.frmtr.coın
www.you tu be.com

478
C[MALLEOO i N A FG AN i
· Vf

tÜM<
DÜNYASI
OOCU{iJTABEYI

yeni bin yil m savaş•


MÜTAREKE
\ VE SÜRGÜN / EROL SARIAL
HATIRALARI /

1 /

1
/ -
'
""'
'\
!1 , ....'
" ~,
c
1 1 i

\
\ '
.., -- '' '
lj /1
\
' -. /

-....... _,
Firma Yaı.ar Fiyatı

OOGU KfTABEVi-SOSYOLOGCA KJtapları


19. Yllzyıllstanbulullngiliz Seyyahın OözQyle Doğu Kitabevi ElifSOreyya Genç 15,00TL
Dosıoyevski'de Balı Sorunu Dogu Kilabevi GUneşAy:ıs 15,00TL
Osmanlı lmparaıorlugunda Yenileşme ve Buhar Makineleri Do~ Kilalıevi Kolckıif 15,00TL
Müıareke ve SOrgün Hallraları Dogu Kilalıevi Ahmeı Awıoglu lS,OOTL
Osmanlı Mimarlık Örgüılenmesindc Degişim ve Dönüşilm Dogu Kilalıevi Oyaşenyurt 24,00TL
lsıanbul'un lşgaii 1918-1923 Dogu Kitabevi Devrim Vardar 16,00TL
Kriz Sosyolojisi Do&u Ki tabevi Alı ÖZıUrk 15,00TL
Osmanlı Yönetim Sanatı Dogu Kiıalıevi Kenan Ziya Taş 24,00TL
Demokrat Parti DOnemi Toplumsal Tnnışmaları Dogu Kilalıevi H. Bayram Kaçınazotlu 16,00TL
Macar Kardeşler Doj\u Kilalıevi Kolektif 15.00TL
Hnyalı Modemlik Dogu Kiıalıevi Ergün Yıldı.nm 15,00TL
Türk Sosyolojisınde Temalar 1: TUrkçUIOk -lslamcılık ·M uhafazı Dogu Kitabevi H. Bayram Kaçınazotlu 14,00 TL
TOrk Sosyolojisinde Temalnr 2: Kurarn • Uygulama · Sosyalizm Dogu Kiıalıevi H. Bayram Kaçmazoğlu 14,00TL
Türk Sosyolojisinde Temalru- 3: DoAu. Batı Çaıı~ması Dogu Kitabevi H. Bayram Kaçınazaalu 14,00Tl
Etnograf)a'nın TOrkiye'ye Girişi ve ilm-ı Ahval-i Ak\ am Do~ Kiıabevi YelizOkay 15,00TL
Türk Sosyolojı Tarihi. ı Dogu Kilalıevi H. Bayram K ııçmazoj!lu 14,00TL
Türk Sosyoloji Tarihi- 2 Dogu Kiıabevi H. Bayram Kaçma>:oglu 20,00TL
Türk Sosyolojı Tarihi - 3 Do~ Kilalıevi
TUrk Sosyoloji Tarihi Üzerine Araştırmalar Dogu Kitalıevi H. Bayram Kııçm&Zoglu 20.00Tl
27 Mayıs'tan 12 Man'a TOrkiye'de Siyasal Fikir Harekeıl•ri Dogu Kilalıevi H. Bayram J<Jıçmıtzoglu 17.00TL
Moınıaı. Turhan ve Saulılaşma Tartışmaları Dogu Kilalıevi Mehmet AygOn 14,00Tl
Edirne Için Dogu Kitalıevi Yel iz Okay IOO,OOTL
Sınema ve Televizyonda Öul Efekt Dogu Kitabevi Yusuf YurdigOI IS,IlOTL
Baykan Seze(de Do~u • Baıı Sorunu Dogu Ki tabevi Gökhan V. KDktOrk 12,00TL
TOrk Sosyolojisinde Meıodolojik De~işmelcr 1980 • 200J Dogu Kitabevi Gökhan V. Kökıürk 18.00TL
DOn · Bugün Ilişkisi Btıglanıında Sadık Rıfaı Paşa Dogu Kilalıevi Yıldız Akpolaı 14,00TL
Güç Ilişkileri Bakımından DELiKANLlLlK Dogu Kilalıevi Ebru YOeel 18.00TL
Dilde, Fikirdeve Işi< Birlik Dogu Kilalıevi KaanTurhan 14,00TL
Sosyolojinin Türkiye'ye Girişi Ulum-i lktisadiyye Ulum-i lkıisad Dogu Kiıalıevi ÜmiıAkca 15.00TL
Lıderl erin D ı ş Polilikn Felufesi ve Uygulnmalan DoAtJ Ki1abcvi ı l•ydar Çakm•k IS.OOTL
TOrkiye KOlıür Turizmi Do~u Kiıalıevi Suna Doganer 26.00TL
TOrkiye'de Modemleşmc/Sosyoloji Yıllığa 22 Dogu Kiıabevi Kolektif 40,00TL
laşede Kırkbeş GOniNÜZHET SABIT Do~u Kilalıevi CilneydOkay lO.OOTL
Halkevi Şiirleri Do~ Kitabevi ConcydOkay 15.00TL
DOCU KİTADEVİ-TARİH VE UYGARLIK
Oç Medeniyet Dogu Kilalıevi AhmeıA~Alu 12,00TL
lsıanbul Rum Cemaatinin Osmanlı Mimarisindeki Temsiliyeıi Doı,"u Kilalıevi OyaŞenyurt 20,00TL
Kınm-Tatar Atasözleri Do~u Kiıabevi Selçuk Kırbaç 15,00Tl
TOrk· Rus Ilişkileri Üzerine Makaleler Do~u Kiıalıevi YelizOkay 20.00TL
Türkiye· Makedonya Ilişkileri Do~u Kitabevi Kolektif 14,00Tl
TOrkiye - Sırhistan Ilişkileri Dogu Kiıabcvi Kolektif 14,00TL
TOrk Dünyasından Halil Açıkgöz'e Arına~ DoAu Kiıalıevi HsyriAtaş JO,OOTL
TOrk· Bulgar I lişkileri O:ıcnne Makaleler Doğu Kiıabevi Yeli~Okay IS.OOTL
00CU KITABEV1-0ERGILER
Sosyologca Dergisi Sayı: 1 Dogu Kiıalıevi Kolektif 20,00TL
Sosyologca Dergısi Sayı: 2 Do~ Kiıalıevi Kolekıif 20,00TL
Sosyologca Dergisi Sayı: 3 Oogu Kitabevi Kolekı if 25,00TL
SosyologcaDergisi Sayı : 4 Dogu K italıevi Ko l ekı if 25,00TL
Sosyologca Dergısi Sayı: S Doj!u Kilalıevi Kolektif 25,00TL
Sosyologca Dergisi Sayı: 6 Doğu K itabevi Kolekı if 25,00TL
Tarih ve Uygarlık • Istanbul Dergisi Sayı: 1·2 Dogu Kitabevi Kolelerif 20.00TL
Tarih ve Uygarlık -lsıanbul Dergisi Sayı: 3 Dogu Kitabevi Kolektif 20.00TL
DQ(;U KlTADEVI-EDEBlYAT
Musikı Edebıyaıı Doğu Kilalıevi R. Selçuk Uysal 20,00TL
Şaka. MUhendis Mektebi Clgrencilerinin ÇıknrdıAı Mızah Dergis Dogu Kiıalıevi COneydOkoy IO,OOTL
DOnden BugüııeAnadolu'nun Dekorlan ~u Kitabevi TOiay Herı:OniO 14.00TL
Belagat ve Edebi Sanatlar LOgari Doğu Kitalıevi R. Selçuk Uysal 15,00TL
Haııra. Roman Ilişkisi ve MOnevver Ayaşlı Romanları Doğu Kitalıevi Bahriye Çeri 8,00TL
Karabanlı TOtkçesınin Sözlüğü Doğu Kitalıevi Emek Oşcnmez 16,00TL
DOGU KITABEVI-SlYASET
Yeni Bin Yılın Savaşı Do~ Kitabevi Erol Sanal 22,00TL
Sosyal bı Tuıan ve Doğıı Bırli&i Doğu Kilalıevi Sultan Galiyev 20,00TL
z
~ 21.YÜZVIL
~ METAFiZiK
SAVAŞLARI
2. Dünya Savaşı bittikten sonra istihbarat örgütlerini kuran Amerika ve
Rusya başta olmak üzere istihbarat örgütleri. bilgi toplamak için her
yolu denediler. Bu çalışmalar için binlerce insanı kobay gibi kullanırken.
milyonlarca dolar paraları da harcadılar.
Michel Nostradamus. "Yüzyıllar" adını verdi!7)i ve kehanetlerinin yer
aldı!7)ı kitabında Büyük Yüzyıl olarak 21. yüzyıldan bahseder. IDOO yıl
sürecek olan bu yüzyılda. Islamiyat'in yükselece!7)ini belirtmiş ve bunun
önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını vasiyet etmiştir. Bu yüzden
Metafizik Savaşlar. Amerika ve Rusya arasında başlarken. bugün Islam
ülkelerini de içine almıştır.
Nikola T esla ise. Haarp Teknolojisini bulan kişidir. 1843 yılında
Amerika'da gizemli bir şekilde kaldı!7Jı otel odasanele ola bulunurken.
çalışmaları Amerikan devleti tarafından bugOn de devam ettirilmekte-
dir. Tesis'nan belge ve bilgilerini ele geçiren Rusya da. savaş ertesinde
başlatbQI çalaşmalarda ABD'ye kafa tutmaktadır.

Bu kitapta tom bunlaran tarihsel gelişimlerinin yanı sıra. Dünyayı


YOneten Gizli Orgütler hakkında da bilgi bulacaksınız. Metafizik Savaşlar.
artık önemli ölçüde silahlarla yapılan savaşların yerini almıştar.

Ah Baktan 1 Gazeteci-Yazar

l llllll 1
9 786055 296483

You might also like