Professional Documents
Culture Documents
KADER DEGİLDİR
ATASOY MÜFTÜOGLU
HECE YAYINLARI
Hece Yayınları: 276
Düşünce
ISBN: 978-605-5108-05-2
SUNUŞ
Ayrıntılara, Biçimlere, Yüzeylere Kapanmak / 7
Varoluşsal Sorumluluklar/ 1 07
AYRINTILARA, BİÇİMLERE,
YÜZEYLERE KAPANMAK
8
Teslimiyetçilik Kader Değildir
9
Atasoy Müftüoğlu
yapısal önyargılara karşı, tevhidi bir dile dayalı kuşatıcı bir bilinç
mücadelesi yürütmek gerekiyor. Sömürgeci kültür maalesef bilin
cimizi de yenilgiye uğrattı. Bilincimiz bozguna uğratıldı. Bilinci
mizle direnebilmeyi başarabilseydik eğer, bugün toplumlarımızda
mezhep savaşları yaşanmayacaktı.
10
Teslimiyetçilik Kader Değildir
li saymak nasıl bir patoloji ise; kendini inşa etmeyi başaramadığı için
ahmakça başkası olmaya çalışmak da bir başka patolojidir.
İslfun'a katılmak, İslami hassasiyetler içerisinde bulunmak, ulus
üstü kriterlere sahip olarak, etnik kökensizleşmeyi seçerek, dünya
çapında bir cemaate katılmak, dünya çapında ilgiler içerisinde bu
lunmak demektir.
Günümüz dünyasına ekonomik akılcılık temelinde kurumsallaşan
bir diktatörlük egemendir. Maddi gelişmelerin, maddi uygarlığın ve
11
Atasoy Müftüoğlu
12
Teslimiyetçilik Kader Değildir
13
Atasoy Müftüoğlu
14
Teslimiyetçilik Kader Değildir
15
Atasoy Müftüoğlu
16
Teslimiyetçilik Kader Değildir
yanışması içerisinde özgür bir şekilde, onurlu bir şekilde temsil et
seydik; keyfilikler, bencillikler, karşıtlıklar, bağnazlıklar, önyargı
lar, düşüncesizlikler, teslimiyetçilikler ve konformizm bizleri beyin
17
Atasoy Müftüoğlu
18
KONFORMİZM BİLİNCİMİZİ TAHRİP EDİYOR
19
Atasoy Müftüoğlu
ya, alan, iklim, bağlam oluşturmak gibi bir kaygımız yok. Bizlere
dayatılan sektiler paradigma içerisinde düşünüyor, bu paradigma
doğrultusunda konuşuyor ve yazıyoruz.
Bilincimizi tahrip eden konformizm bugün büyük bir ahlaksız
lığa dönüşmüştür.
İdeolojik, ayrımcı, ırkçı sektiler düşüncenin İslama karşı savaşı
yüzyıllardır, aralıksız sürüyor. İçerisinde yaşadığımız dünyayı eleş
tirel olarak değerlendiremeyen edilgen İslami cemaatler, partiler, sa
hici tavırlar, değerler oluşturmayı başaramıyor. Etnik çatışmalar,
mezhep çatışmaları, Müslümanları birbirlerine yabancılaştırıyor. Bu
durum Ümmet bünyesinde telafi edilmesi güç yeni yıkımlara yol
20
Teslimiyetçilik Kader Değildir
sızlık mücadelesi için, henüz şartlar yeteri kadar elverişli değil, de
mek, mazeret üretmekten başka bir anlam taşımaz. Tercihlerimizi
çoğu kez, bilincimiz ve bilgimiz değil, duygularımız şekillendiri
yor. Hiçbir ahlaka, hiçbir ilkeye, hiçbir değer sistemine bağlı olma
ma hali olan nihilizm, Müslümanları da bir biçimde etkileyebiliyor.
Derin bir trajedi ile kuşatıldığımız hil.lde, bu kuşatmayı maale
sef fark etmiyoruz.
Umutlarımız ihanete uğruyor.
Ortadoğu 'da gerçekleştirilen bütün ayaklanmalar, bütün isyan
lar, bugün, ne yazık ki geleneksel yapılara dil.hil oldular. Farklı yo
rumlar, eğilimler, yöntemler, içtihadlar, fikirler Müslümanlar için
hiçbir şekilde çatışma, rekabet, karşıtlık ve nefret konusu, ayrılık
gerekçesi olamaz. İşbirlikçilik kayıtsız kalınabilecek, mazur görü
lebilecek, sorgulanmadan geçiştirilebilecek bir konu olamaz. İşbir
likçiliğin, fikir, yorum, içtihad, yöntem farklılığıyla hiçbir biçimde
ilişkisi yoktur. Müslümanlar olarak hiç kimseyi, kendi görüşlerimi
zi, yorumlarımızı kabule zorlayamayız. Farklı yorum ve yöntem sa
hiplerine üstün gelmek gibi ahlil.ki olmayan bir yol seçemeyiz. An
cak işbirlikçilikle, işbirlikçilerle ilgili olarak ciddi bir hesaplaşma
içerisinde olmamız gerekir. Hiç kimse bizlerden işbirlikçi akımla
rı, cemaatleri, partileri anlayışla karşılamamızı bekleyemez. Küre
sel-emperyalist sistemle bütünleşen, uzlaşan, onların önerileri doğ
rultusunda gündem belirleyen cemaatlere müsamaha edemeyiz. Çi
tin içerisinde kalan bağımlı bir zihnin yazdıkları, söyledikleri ve
yaptıkları İslami bağlamda bir değer taşımaz.
Müslümanlar olarak şimdiye kadar düşünmediklerimizi düşün
meye, tartışmaya, konuşmaya başlamalı, sekülerizmin, demokrasi
nin, neoliberalizmin evrensellik iddialarını reddetmeliyiz. Kendi
mizi İslami inançlarımızın dili, kavramları ve mantığıyla temsil et
meye başlamalıyız. Her durumda yeni bir inşa çabası ve sorumlu
21
Atasoy Müftüoğlu
miz, gündelik hayatın sıradan bir parçası haline geliyoruz. Hiç kim
senin farklı ve özgün talepleri yok. Hizip, cemaat, parti, mezhep
rek bu defa, Afrika'yı bir kez daha istila ediyor. Fransızlar, İngiliz
ler, Avrupalılar bir kez daha uygarlaştırma misyonu'nu harekete
geçirerek, Afrikalılar üzerinde hakimiyet haklan olduğunu iddia
ederek yeni bir vesayet rejimi oluşturuyor.
Hiçbir muhalefet, direniş, mücahede bilincine sahip olmayan
ılımlı, hoşgörülü İsiami unsurlar küresel siyasal proje adına araç
sallaştırılıyor. Toplumlarımızda mezhepçilik tuzağına düşen Müs
22
Teslimiyetçilik Kader Değildir
23
Atasoy Müftüoğlu
dernite ile gelenek arasında, ütopya ile gerçeklik arasında gidip ge
24
Teslimiyetçilik Kader Değildir
25
Atasoy Müftüoğlu
26
Teslimiyetçilik Kader Değildir
hangi bir alanda bir öneri oluşturamayan, farklı bir yol, yöntem
rafından edilgenleştiriliyoruz.
Eleştirel bir duruş, tarz, tavır sahibi olamadığımız için çok cid
her tür dış etki ve denetimden bağımsız bir zeminde, yeni bir dü
şünsel ufuk açması, düşünsel sorunlarımızı analitik akla başvurarak
tartışmaya açması ve düşünsel süreçlere müdahale etmesi gerekir.
Analitik akıl, hem ideolojik çarpıtmalar, körleştirici bağnazlık
lar, çarpıtılmış manipülasyonlar karşısında, hem de toplumun içeri
sinde bulunduğu romantik ütopyacılıklar karşısında, bizlere gerçe
ğe ulaşmak üzere yeni bir kavrayış kazandıracaktır.
Sömürgeci iktidar aygıtlarının ürettiği modem-sektiler bilgi, ken
dimizi İslami anlamda gerçekleştirmemize izin vermiyor. İçerisine
kapatıldığımız bütün kavramsallaştırmalar sözünü ettiğimiz sektiler
bilgiye dayalı kavramsallaştırmalardır. Sektiler, materyalist iktidar
biçiminin zihinlerimiz üzerinde oluşturduğu denetim ve sınırlamalar,
hayatın her alanında, özellikle de entelektüel hayatta hepimizi hep
edilgen kılıyor. Bu nedenledir ki; entelektüel edilgenlik İslam top
28
Teslimiyetçilik Kader Değildir
çıkarlara hizmet etmek üzere icat edilen, dünya çapında etkili bir bi
çimde pazarlanan ılımlı, hoşgörülü İslam yaklaşımıyla da kesinlikle
muhalif, eleştirel bir bilinç oluşturulamıyor. Emperyal, küresel dün
yanın, İslam dünyasındaki çıkarlarına meydan okuyan her oluşum,
her hareket bir şekilde etkisiz ha.Ie getirilebiliyor. Muhalif her yakla
şım şüpheli muamelesi görüyor. Küresel sisteme entegre olmayan
her unsur, histerik tahakküm politikalarının kurbanı olabiliyor.
29
BİLİNÇ YOKSA EGER, GELECEK DE YOKTUR
31
Atasoy Müftüoğlu
32
Teslimiyetçilik Kader Değildir
33
Atasoy Müftüoğlu
mizi kendi elimize almak istiyorsak, her tür vesayet baskısını red
detme iradesi gösterebilmeliyiz.
İçerisinde yaşadığımız zamanlarda, karşı karşıya bulunduğumuz
gelişmeleri, olayları ve tarihi etkileyebilecek, düşünceler, görüşler,
etkinlikler oluşturarak ilkeli bir tavır ortaya koyabiliriz. Edilgenlik
bir tercih, bir kader olamaz. Emperyal, neoliberal sisteme eklemlen
mek, bu sistemle işbirliği yapmak, bu sistemin bir parçası haline gel
mek, İslami varoluş alanından ve İslami sorumluluklardan çekilmek
demektir. Düşünce, kültür, edebiyat hayatımız, İslam'ın toplumsal,
siyasal misyonunu kamuoyu gündemine kazandırabilmek için eleşti-
34
Teslimiyetçilik Kader Değildir
yeni bir insan, yeni bir toplum ve yeni bir inşadan söz edemiyoruz.
Özellikle genç kuşaklar dijital prangalar sebebiyle düşünme yetenek
lerini yitiriyor. Dijital ürünlerle bütünleşen günümüz insanı, teknolo
ji tarafından kullanılıyor. Iphone kuşağı anlam dünyasından uzakla
35
Atasoy Müftüoğlu
zi anlayabilmeliyiz.
36
Teslimiyetçilik Kader Değildir
37
Atasoy Müftüoğlu
38
Teslimiyetçilik Kader Değildir
39
Atasoy Müftüoğlu
lar çok ciddi bir biçimde değer değişimi yaşıyor. Modem, sektiler,
neoliberal ideolojilerin büyüleyici ikna gücüne karşı genç kuşakla
rın tutunabilecekleri güçlü referans kaynakları yok. İslam'ın birey
sel bir dindarlık biçimine ve geleneğe dönüştürülmesi karşısında,
genç kuşaklar küresel dinamikler doğrultusunda tercihler yapıyor.
Küresel kültürel güç karşısında bütün toplumlar, daha esnek tercih
ler yaparak yerel kültürel değerlerden ve ilkelerden vazgeçiyor. Or
tadoğu'da yaşanan ayaklanmalarla birlikte Ortadoğu ülkeleri küre
sel sermayenin çıkarlarına açık hale getiriliyor. Mısır, neoliberal
ekonomik, politik sisteme entegre olmaya çalışıyor. Ortadoğu böl
gesinde yaşanabilecek gerçek bir İslami değişimi kontrol edebil
mek için küresel sistem Türkiye modelini gündemde tutuyor.
Evrensel sorumluluk ve bilinç, etnik ve mezhepçi bencillikleri,
saplantıları, bağnazlıkları aşmakla başlar. Bütün insani alanları ve
ilgileri kapsamayan İslami bir perspektif ve ufuk düşünülemez.
Bencilliklerin tayin edici olduğu bir yerde hiçbir dayanışma ger
çekleştirilemez.
40
DÜŞÜNCESİZLEŞTİRİLEN TOPLUMLARIN BAGIMSIZ
BİR GELECEK İNŞA ETMELERİ BEKLENEMEZ
41
Atasoy Müftüoğlu
42
Teslimiyetçilik Kader Değildir
43
Atasoy Müftüoğlu
44
Teslimiyetçilik Kader Değildir
45
Atasoy Müftüoğlu
46
Teslimiyetçilik Kader Değildir
yerde yalnızca kölece itaat vardır. Yeni bir toplum ve sistem vizyo
nu oluşturmak için önce bağımsız ilkesel bir duruş ve yürüyüş zorun
lük, sınırsız hiçlik demektir. Her şeyi mubah saymak, bütün değer
yoruz. Kur ' an-ı Kerim ' in, toplumsal hayatı nasıl dönüştüreceğine
47
Atasoy Müftüoğlu
İslam toplumları olumsuz yönde bir dönüşüm yaşıyor. B atı ' dan
48
Teslimiyetçilik Kader Değildir
değer ölçütü olarak ele alınmaması gerektiğini, İslil.m ' ın bütün in
sanlık için olduğunu hatırlamıyoruz. Irkçılık, mezhepçilik bir put
49
Atasoy Müftüoğlu
50
Teslimiyetçilik Kader Değildir
tü, daha aşağılık bir konum olamaz. İslam ' ın, imanın dışa, toplum
sal hayata dönük tezahürlerini gerçek kılmak gibi onurlu bir sorum
luluğumuz olmalı.
Emperyal, modem, sektiler dünya kendi değer sistemini mutlak
laştırarak farklı değer sistemlerine hayat hakkı tanımıyor. Bu ne
denledir ki B atı dünyası, İslam toplumlarını, halklarını, kültürlerini
olumsuz birkaç klişeye indirgiyor. İnsani toplumsallıklar, ahlaki
toplumsallıklar birer birer kayboluyor. Piyasa, hayatın bütün bo
52
ZİHİNLERİMİZE VURULMUŞ SÖMÜRGECİ
PRANGALARI PARAMPARÇA ETMEDİKÇE
HİÇBİR ŞEY İYİ OLMAYACAK
53
Atasoy Müftüoğlu
54
Teslimiyetçilik Kader Değildir
rüş ü inşa etmek üzere kuşatıcı bir irade oluşturmak zorundayız. Bu
nun için her tür korkuyu aşmak, bilincimizi bilemek durumundayız.
İnandırıcı umutlara bağlanmalıyız.
İnançlarımız, düşüncelerimiz ve pratiklerimiz arasındaki çeliş
55
Atasoy Müftüoğlu
56
Teslimiyetçilik Kıı der Değildir
57
Atasoy Müftüoğlu
58
Teslimiyetçilik Kader Değildir
59
Atasoy Müftüoğlu
60
Teslimiyetçilik Kader Değildir
mız, dini hayatımız hiçbir biçimde kültürel bir direniş için, ahlaki
bir direniş için harekete geçmiyor, geçirilemiyor. Cemaat, hizmet
faaliyetleri, etkinlikleri, bütünüyle propaganda konuşmalarından,
propaganda söyleminden ibaret kalıyor. Her geçen gün nefessiz ka
lan bir kültür iklimi içerisindeyiz. Taklit ve itaate koşullandırılan
bireylerin hiçbir şekilde anlama yetisine sahip olmadığını kaydet
mek gerekir. Taklit ve itaate koşullandırılan bireyler nitelikli olan
la niteliksiz olanı ; sahici olanla sahte olanı ayırt edemezler. Taklit
ve itaate koşullandırılan bireyler ve cemaatler etkin bir duruş sahi
bi olamazlar, hep edilgen bir konumdadırlar.
İslam dünyası modem zamanlar boyunca gerçeği yansıtmayan,
gerçeğin ifadesi olmayan yanıltıcı tercihler yaptı. Pan Arabizm, Pan
Türkizm gibi milliyetçilikler, İslami bilinci, Ümmet bilincini, ufkunu,
yaklaşımını korkunç bir biçimde tahrip etti. İslam toplumlarında te
mel sapma laik milliyetçiliklerle başladı. Ulus-devletlerin neden oldu
ğu patolojiler bir türlü aşılamadı. Ulusun türdeşleştirilmesi gibi dayat
malar derin parçalanmalara, çatışmalara, karşıtlıklara, nefretlere yol
açtı. İslfun ' ın ulus-devlet sınırlan içerisine çekilmesiyle birlikte, İs-
61
Atasoy Müftüoğlu
62
İKİLİ HAY ATLAR YAŞAMAYA DEVAM EDEMEYİZ
lik sahibi olmayı gerektirir. Nerede olursa olsun, büyük bir sürünün
parçası olmak kolaydır. Sürünün bir parçası olmak, hiçbir şey ol
mak, demektir.
63
Atasoy Müftüoğlu
64
Teslimiyetçilik Kader Değildir
65
Atasoy Müftüoğlu
mizi engellememelidir.
66
Teslimiyetçilik Kader Değildir
y atmış olurlar.
Hayatın her alanında ahlaki tutarlılık ve ahlaki bilinç sahibi ola
67
Atasoy Müftüoğlu
le sınırlı bir hayat tarzı oluşuyor. Hayatın her alanım kuşatan mate
matiksel yaklaşımlar sebebiyle imanın yerini hesapçı akıl alıyor. Te
fekkür ve düşünce, düşünce olmaktan çıkıp bir tekniğe dönüşüyor.
Hayatın bütün boyutlarını kuşatması gereken bilgi, tek boyuta, eko
nomik boyuta indirgeniyor, bilgi çıkarcı bilgiye dönüşüyor. Neoliberal
68
Teslimiyetçilik Kader Değildir
69
Atasoy Müftüoğlu
70
Teslimiyetçilik Kader Değildir
71
Atasoy Müftüoğlu
72
Teslimiyetçilik Kader Değildir
73
ESKİ İÇ SORUNLARLA, YENİ DIŞ SORUNLAR
ARASINDA SIKIŞIP KALMAK
75
Atasoy Müftüoğlu
76
Teslimiyetçilik Kader Değildir
78
Teslimiyetçilik Kııder Değildir
79
Atasoy Müftüoğlu
80
Teslimiyetçilik Kader Değildir
mak, tekrar etmek gibi kolaycı bir bağlama geçildi. Biçimsel bağla
ma indirgenen bir fıkıh algısı oluşturuldu. Entelektüel durgunlukla
birlikte İslam milleti, medeniyeti bütünü içerisinde ortaya çıkan si
yasal rekabetler, karşıtlıklar, kültürel bütünlüğün parçalanması, İsla
mi bünyeyi dış etkiler karşısında dirençsiz hale getirdi. 1 5 . yüzyıl
sonlarına doğru, Yeni Dünya'nın keşfiyle birlikte dünya yeniden bi
çimlenmeye başladı. Yeni Dünya'nın keşfiyle birlikte başlayan ye
ni süreçler, daha çok kaynağa, daha çok zenginliğe sahip olmak an
lamına geliyordu. Bu zenginlikle birlikte B atı ' da bilimsel araştırma
lar yoğunlaştırıldı. Zenginlikler siyasal güce dönüştürüldü. Bu tarih
ten itibaren İslam toplumları refah üretmek yerine, refah tüketmeye,
bilim üretmek yerine, daha önce üretilen bilimleri tüketmeye başla
dılar. 1 6. yüzyılda Avrupa her alanda sömürgeci bir güç olarak tari
he müdahale etmeye başladı. 1 7 . yüzyıl başlarında Avrupa ' da her
krallık, her prenslik bilim, sanat, kültür, edebiyat, fikir adamlarını
korumak, finanse etmek, çabalarına destek olmak amacıyla pek çok
vakıf, kurum, enstitü, akademi oluşturdu. Daha çok bilgi, bilim, fi
kir, kültür ve zenginlik üreten ülkeler, kuşkusuz hiçbir şey üretme
yen, yalnızca ithal eden ülkeleri bir biçimde etki altına alacak ve sö
mürge durumuna getirecekti. İslam toplumları sözünü ettiğimiz dö
nemler boyunca ve halen logaritmik hızla büyüyen bilimsel, kültü
rel gelişmeler karşısında; tarihsel tanıklıklar yapmayı, tarihsel so
rumluluklar almayı başaramadı. İslami ilgi, dikkat, eğitim, düşünce,
kültür İslam ' ın ilk dönemleriyle sınırlı uygulamalara indirgendi.
Tarihsel gerçekleri, altüst oluşları, tarihsel değişim dönüşüm
hareketlerini, bunların tarihsel etkilerini dikkate almayan; siyasal
etkinliklerden ve sorumluluklardan uzaklaşarak kendi içine kapa
nan İslami entelektüel hayat, etrafında oluşan yeni dünya karşısın
da alternatif üretme yeteneğini kaybetmiştir. Ekonomik güdümle
düşünme, yaşama, ilişki kurma biçiminin egemen olduğu bir gü
vensizlik çağında, Müslümanlar genel geçer görüşlerin sınırlarını
aşarak, dış etkilerden bağımsız bir İslami girişim başlatamıyor. Öz
gün bir geçmiş tanımı yapamadığımız için zamanın dışında yaşa-
81
Atasoy Müftüoğlu
80
Teslimiyetçilik Kader Değildir
mak, tekrar etmek gibi kolaycı bir bağlama geçildi. Biçimsel bağla
ma indirgenen bir fıkıh algısı oluşturuldu. Entelektüel durgunlukla
birlikte İslam milleti, medeniyeti bütünü içerisinde ortaya çıkan si
yasal rekabetler, karşıtlıklar, kültürel bütünlüğün parçalanması, İsla
mi bünyeyi dış etkiler karşısında dirençsiz hale getirdi. 1 5 . yüzyıl
sonlarına doğru, Yeni Dünya'nın keşfiyle birlikte dünya yeniden bi
çimlenmeye başladı. Yeni Dünya'nın keşfiyle birlikte başlayan ye
ni süreçler, daha çok kaynağa, daha çok zenginliğe sahip olmak an
lamına geliyordu. Bu zenginlikle birlikte B atı ' da bilimsel araştırma
lar yoğunlaştırıldı. Zenginlikler siyasal güce dönüştürüldü. Bu tarih
ten itibaren İslam toplumları refah üretmek yerine, refah tüketmeye,
bilim üretmek yerine, daha önce üretilen bilimleri tüketmeye başla
dılar. 1 6 . yüzyılda Avrupa her alanda sömürgeci bir güç olarak tari
he müdahale etmeye başladı. 1 7 . yüzyıl başlarında Avrupa' da her
krallık, her prenslik bilim, sanat, kültür, edebiyat, fikir adamlarını
korumak, finanse etmek, çabalarına destek olmak amacıyla pek çok
vakıf, kurum, enstitü, akademi oluşturdu. Daha çok bilgi, bilim, fi
kir, kültür ve zenginlik üreten ülkeler, kuşkusuz hiçbir şey üretme
yen, yalnızca ithal eden ülkeleri bir biçimde etki altına alacak ve sö
mürge durumuna getirecekti. İslam toplumları sözünü ettiğimiz dö
nemler boyunca ve hfilen logaritmik hızla büyüyen bilimsel, kültü
rel gelişmeler karşısında; tarihsel tanıklıklar yapmayı, tarihsel so
rumluluklar almayı başaramadı. İslami ilgi, dikkat, eğitim, düşünce,
kültür İslam ' ın ilk dönemleriyle sınırlı uygulamalara indirgendi.
Tarihsel gerçekleri, altüst oluşları, tarihsel değişim dönüşüm
hareketlerini, bunların tarihsel etkilerini dikkate almayan; siyasal
etkinliklerden ve sorumluluklardan uzaklaşarak kendi içine kapa
nan İslami entelektüel hayat, etrafında oluşan yeni dünya karşısın
da alternatif üretme yeteneğini kaybetmiştir. Ekonomik güdümle
düşünme, yaşama, ilişki kurma biçiminin egemen olduğu bir gü
vensizlik çağında, Müslümanlar genel geçer görüşlerin sınırlarını
aşarak, dış etkilerden bağımsız bir İslami girişim başlatamıyor. Öz
gün bir geçmiş tanımı yapamadığımız için zamanın dışında yaşa-
81
Atasoy Müftüoğlu
82
Teslimiyetçilik Kader Değildir
83
Atasoy Müftüoğlu
84
EZELİ VE EBEDİ BİR UFUKTAN BAKMAK
Müslüman olmak demek; Kur ' an-ı Kerim ' in içerdiği ebedi
amaçları, anlamları, bilgelikleri, değerleri sonsuza kadar temsil et
mek, sonsuza kadar Kur ' an ufkunun anlamlarına içtenlikle bağlı
kalmak demektir. İlahi iradeyi, ilahi emaneti, ilahi sorumlulukları,
ilahi modeli yeryüzünde temsil etmek ve gerçek kılmak üzere, mü
cadele alanına çıktığımızda, İslami alana girmiş oluruz. İslami ala
na girmekle kendimizi, toplumlarımızı, çevremizi ve hayatımızı
değiştirme sorumluluğunu yüklenmiş oluruz. Hayatımız boyunca
varoluşumuzun hiç değişmeyen merkezi boyutu, Allah ' a (c.c.) ait
olmakla şekillenir, Allah ' a ibadetle, hizmetle anlam kazanır.
Kendimizi, toplumumuzu Kur'an ilkeleri ve ahlakı doğrultu
sunda değiştirmediğimiz, değiştirmeyi düşünmediğimiz taktirde İs
lami bir gelecekten söz edemeyiz.
Hayatın, tarihin içerisinde Kur'an ' ı temsil etmek, zamana, me
kana müdahale edebilecek bir sorumluluk bilincine, iradesine sahip
olmakla mümkün olabilir. Sözünü ettiğimiz sorumluluk bilinci ve
iradesi, düşünsel yoğunluklar ve nitelikler yönünde gerçekleştire
ceğimiz çabalarla sağlanabilir, sayısal planda çoğalarak değil.
Kur'an ' ın öngördüğü İslami sistem, insani etkinlik alanlarının
tümünü kuşatan tutarlı, bütünlüklü bir sistemdir. Bu sistem, yalnız
ca manevi kurallardan ibaret değil, aynı zamanda dünyevi, maddi,
siyasal, ekonomik kurallar da içeriyor. Kur' an-ı Kerim ' in ezeli,
ebedi içeriğine, buyruklarına inanmak, bu doğrultuda eylemde bu-
85
Atasoy Müftüoğlu
86
Teslimiyetçilik Kader Değildir
87
Atasoy Müftüoğlu
88
Teslimiyetçilik Kıı der Değildir
89
Atasoy Müftüoğlu
90
Teslimiyetçilik Kader Değildir
91
Atasoy Müftüoğlu
92
Teslimiyetçilik Kader Değildir
93
Atasoy Müftüoğlu
94
Teslimiyetçilik Kader Değildir
95
MANİPÜLASYON NESNESİ HA.LİNE
GETİRİLEN TOPLUMLARIMIZ
Doğu ile Batı, modemite ile gelenek arasında sıkışıp kalan İs
lam Dünyası toplumları ve kültürleri, meşruiyet kurmakta zorlanı
yor, hangi meşruiyet kaynağına yöneleceğine bir türlü karar vere
miyor. Bu ülkelerin kültürel ve siyasal kimlikleri, büyük ölçüde be
lirsizlik ve kararsızlık içerisinde bulunuyor. Özellikle Ortadoğu ül
keleri yalnızca petrolle ilgili politik ekonomi yoluyla küresel gün
deme dahil olabiliyor. Aynı ülkeler petrol ve İsrail ' in güvenliği se
bebiyle her durumda her türlü müdahaleye açıktır. Ortadoğu, birin
ci Dünya Savaşı sonrası dönemde, Jeopolitik bağlamda İngiliz ve
Fransız sömürgeciliğinin keyfi kararları doğrultusunda yapılandı
rıldı. Bölgenin siyasal ve kültürel gerçeklerine hiçbir şekilde, hiç
bir zaman saygı duyulmadı, bu gerçekler dikkate alınmadı.
Modem zamanlar boyunca İslam toplumları hep dışarıdan emper
yalist güçlerce tanımlandı. Bugün, bu durum -İran dışında- değişmiş
değildir. Sanayi kapitalizmi ve ulusdevletler sistemiyle başlayan ye
ni dönemde, Osmanlı İmparatorluğu ekonomik ve Jeopolitik rekabe
te cevap verme konusunda başarılı olamamıştı. 1 7 . yüzyılda yaşanan
bilimsel, teknolojik devrimlere kadar, İslam medeniyeti insanlık tari
hinin en büyük, en etkili, en ileri medeniyetiydi. Temel İslami ilke
lere, ölçülere, yasalara sadakat yerine cemaat, tarikat, hizip liderine
sadakat, her duruma sorgulama yapmaksızın itaat, zihinlerin bir bi
çimde baskı altına alınması, metne bağlılığın yerine cemaate, cema-
97
Atasoy Müftüoğlu
98
Teslimiyetçilik Kader Değildir
99
Atasoy Müftüoğlu
1 00
Teslimiyetçilik Kader Değildir
luluk alarak, bir irade oluşturarak özgür olur. Neoliberal kültürde ol
duğu gibi içgüdülerin başıboş bırakılması özgürlük değildir. Dayatı
lan her çerçeveyi kabul eden, nesne statüsünü aşma yeteneğine sahip
olmayanlar popüler ilgiler ve beklentiler içerisine girerler.
Kendi bağımlılıklarına kapananlar için var olana uyum sağla
maktan başka çare yoktur. Hiçbir şeyi dönüştürme yeteneğine, ce
saretine sahip olmayanlar, her tür statükoyla uyum içerisinde bu
lunmayı seçerler.
Bugün, Müslümanlara hitap eden düşünce dünyası, edebiyat ve
102
Teslimiyetçilik Kader Değildir
da, bağlamda temsil edilir oldu. Yalnızca İran ' da, İslil.m Devrimiy
le birlikte din ve siyaset birleştirildi. Bu nedenle İran, İslil.m Devri
mi ' nin gerçekleştirildiği günden bu yana modem, sektiler, emper
yal, liberal dünyanın tehdidi altında varoluşunu sürdürüyor.
Toplumlarımızın Avrupamerkezci siyasal düşünceler tarafından iş
gal edilmesiyle birlikte, laik yaklaşımlar, düşünceler ve hayat tarzı güç
kazandı. Milllyetçilikler her alanda sosyal, toplumsal tahribata yol aç
tı. Laiklik ve milliyetçilik uygulamalarıyla birlikte, İslam önceliğini,
önemini, hayatiyetini kaybetti. İslam'ın ulusdevlet yaklaşımı içerisine
çekilmesi, ulusdevlet sınırlarını aşma iradesini gösterememesi, bu sis
temle rekabet etme gücünü yitirmesi, İslam'ın sembolik, folklorik bir
alana kapatılmasıyla sonuçlandı. İslam toplumlarına yönelik sömürge
ci proje laiklik temelinde hayata geçirildi. Ulusdevletlerde, sömürgeci
liğin ürünü devletlerde modernite demek, laiklik demekti.
Modernleşmenin ve küreselleşmenin olumsuz etkilerine karşı
hazırlıklı olmayan İslil.m dünyası toplumlarında, bu süreçler, şehir
lerimizin de yapısal bir dönüşüme uğramasına yol açtı, şehirlerimi
zin özgün dokusu tahrip edildi. Şehirlerimiz ve kültürümüz kimli
ğini kaybetti. Şehirlerimizin mirası, hafızası barbarca yağmalandı.
Modem saldırılardan önce şehirlerimiz ve çevresi İslam düşüncesi
nin, hayat tarzının ve felsefesinin ruhuna uygun bir biçimde düzen
leniyordu. Bütün yapıların manevi bir boyutu, tarzı vardı. Şehirle
rimizin ve şehir planlarının İslam mimari tarzıyla, mimari kültürüy
le uzaktan yakından bir ilgisi bulunmuyor. Şehirlerimizin tanınma
yacak ölçüde kimliklerini ve kültürlerini yitirmelerinde kırsal ke
simden gelen yoğun göçlerin, toplumsal çatışmaların, emperyalist
işgallerin, savaşların, Haçlı saldırılarının da büyük etkisi var.
Laik kurumların, kavramların, algıların etkisi, vesayeti, himaye
si altında İslil.mi bir varoluştan söz edilemeyeceğini halen gereği gi
bi kavrayabilmiş değiliz. İslil.m ' ı modem, sektiler zamanlara göre
yorumlamak, algılamak, İslam ' ı yalnızca manevi bir güç olarak ya
şatmak anlamına gelir.
İslam'ın dini bir güç, hareket olduğu kadar, dünyevi bir güç, hare
ket olarak tarihe girdiğini gereği gibi konuşamadık. İslam, siyaset,
103
Atasoy Müftüoğlu
devlet ilişkisi, İslam ' ın siyaseti belirlemesi gibi temel konular 20.
yüzyıl başlarından itibaren modemite tarafından gündem dışına çıka
rıldı. Laik ve ulusalcı ideolojilerle entelektüel bağlamda hesaplaşama
dık. İslam 'ın, Müslümanların siyasal hayatlanna katkıda bulunama
yacağı, siyasal hayatl arım yönetemeyeceği iddialarının halen kibirli
bir biçimde sürdürülm esi, İslami düşünce, bilim, entelektüel hayatının
yetersizliği, cesaretsizliğiyle y akından ilgilidir. İslami siyaset, İslfunl
1 04
Teslimiyetçilik Kader Değildir
105
Atasoy Müftüoğlu
106
VAROLUŞSAL SORUMLULUKLAR
107
Atasoy Müftüoğlu
ğın, her tür aşırılığın, her tür holiganlığın, dar ufukluluğun, tek bo
yutluluğun bütün umutları yok edebileceğini unutuyoruz. Zihinsel
özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı, onurumuzu kazanamadığımız
için hiçbir statükoya meydan okuyamıyoruz. Tek umudumuzun zi
hinsel özgürlüğümüz olduğunu fark etmiyoruz.
Korkulara tutsaklık ufkumuzu kapatıyor, sınırlarımızı daraltı
yor, bir türlü nerede ve nasıl duracağımıza karar veremiyoruz.
Müslümanlar İsliimi, tevhidi bütünlükten sorumlu. İsliimcılık bir
bütünlük mücadelesinin adıdır. İsliimi varoluşumuzu, bütünlük bi
lincini şiar edinerek, bütünlük ahlakını temsil ederek gerçek kılabi
liriz. İsliimcılık, İsliim 'ın kaybettiğimiz, unuttuğumuz, savsakladığı
mız, ertelediğimiz, sahip çıkmaktan korktuğumuz, uğruna mücade
le etmekten imtina ettiğimiz boyutlarını yeniden hayata, topluma,
tarihe kazandırmak; iliihi iradeyi gerçek kılmak çabası ve mücade
lesidir. Gereği gibi iman ettiğimizde ve bu doğrultuda içtenlikli bir
biçimde yaşadığımız, İsliimi bütünlüğü eksiksiz bir biçimde hayata
yansıtmak üzere eylemde bulunduğumuz taktirde umut etmeye baş
layabiliriz. Eylemsiz bir dindarlık, eylemsiz bir manevi, tasavvufi
hayat ve ilgi, kişisel tapınma ile sınırlıdır. İsliimi ufuk, resmi devlet
retoriğinin sınırları içerisine alınamaz, hiçbir biçimde ikna edici ol
mayan, ulus-devlet retoriğinin soğuk klişelerine teslim olamayız.
Statükoların, resmi ulusdevlet söyleminin sınırları içerisinde
kalan bir düşünce, kültür ve edebiyat hayatı kendisini ölüme mah
kum etmektir. Düşünce, kültür, edebiyat hayatının tarihin tanığı,
sesi, ufku olması; tarihsel sorumluluklar üstlenmesi, kültürel, top
lumsal değişim üzerinde etkili olması gerekir. Emperyal stratejile
rin, bugün, bir kez daha toplumlarımızda uygulama alanı bulabil
dikleri bir dönemde, düşünce, entelektüel ve edebiyat hayatımızın
her tür kişisel polemikleri bir yana bırakarak; tarih sahnesine yeni
bir bilinçle, yeni bir ahlakla çıkarak, güçlü, çarpıcı, etkili eleştiriler
yapması, entelektüel sessizliği yazması, bu sessizlikle yüzleşmesi,
bu sessizliği aşması gerekir. Emperyal bir dünya kültürünün baskı
sı, etkisi, yönlendirmesi altında bulunduğumuz bir dönemde yeni
108
Teslimiyetçilik Kader Değildir
bir seçenek, yeni bir dil, ufuk ve vizyon ortaya koymak zorundayız.
Yerleşik kalıplar, yaklaşımlar, alışkanlık ve yorumlarla ilgili radi
kal sorgulamalar yapaıp toplumsal bağlamda eleştirel sorumluluk
lar alabilmeliyiz.
Romantizm ve nostalji mağdurları olarak hayatımızı sürdüre
meyiz.
1 1 Eylül sonrası dönemde emperyalist gündemin Ilımlı İslam
temelinde şekillendiğini biliyoruz. İslfun ' ın ve Müslümanların sı
nırlarının, sorumluluklarının emperyalist irade tarafından belirlen
mesi, içerisinde yaşadığımız zihinsel zilletin, felaketin derecesini
gösterir. Toplumlarımızda bugün, Türkiye örneğinde açıkça görü
lebileceği üzere Ilımlı İslam yönünde, yani emperyalizmin beklen
tileri doğrultusunda bir dönüşüm yaşanmaktadır. Ilımlı, hoşgörülü,
sağcı, muhafazakar, milllyetçi bir din algısı meşruiyet kaynağı ha
line gelmektedir. İslam toplumları her gün yeni bir 1 1 Eylül yaşa
dıkları halde, bu gerçeklikten yola çıkılarak muhalif, sorgulayıcı
yeni bir dil, düşünce, edebiyat, siyaset oluşturamadı. Gerçek böy
leyken, bir diğer yanda İslamcılık düşüncesini, hareketini, yönelişi
ni aşağılayan, tahfif ve tezyif eden, bu düşünceyi dışlayan, marji
nalleştirmeye çalışan ve kendisini İslfun ' a nisbet etmeye devam
edebilen statükocu bir akım ortaya çıkmıştır.
İslam toplumlarında bugün biçimsel siyasal yapılar olduğu gibi
kalıyor ancak çok daha tehlikeli bir gelişme yaşanıyor; halklar etnik
köken ve mezhep temelinde bölünüyor. Etnik ve mezhep kantonla
rına bölünüyoruz. Çok zalim ve anlaşılması çok güç bir durumla
karşı karşıyayız. Milllyetçi, yerel, mezhepçi, taşralı bir gündeme ka
panmak kadar büyük bir talihsizlik olamaz. Bu durum insanlığın bü
tününe, insanlık sorunlarına kayıtsız ve yabancı kalmak anlamı ta
şır. Kendi yorumlarına, yerelliklerine, yerel bilgiye, mezhepçilikle
rine kapananlar siyasal bilince ve farkındalığa ihtiyaç duymazlar.
Kanda asalet aramak gibi büyük bir sapkınlık olamaz.
Aziz İslam ' ı değil de şu ya da bu mezhebi mutlaklaştırmak, ebe
dileştirmek kadar büyük bir saçmalık olamaz.
1 09
Atasoy Müftüoğlu
110
Teslimiyetçilik Kader Değildir
111
Atasoy Müftüoğlu
112
Teslimiyetçilik Kader Değildir
1 13
Atasoy Müftüoğlu
1 14
Teslimiyetçilik Kader Değildir
netim altına alabilmek için yoğun çabalar harcıyor. Ortadoğu 'da ya
şanan ayaklanmaların bu bağlamda yeniden gözden geçirilmesi haya
ti önemi olan bir konudur. Demokratik sürece dahil olmak, her tür da
yatmayı kabul edecek ölçüde ılımlı olmayı kabul etmektir. Gerek Mı
sır' da ve gerekse Tunus 'ta İslami partiler ayaklananların İslam 'la, İs
lami taleplerle ilgisi olmadığını; Mısır'la, Tunus 'la ilgili olduğunu
özellikle belirtmişler, ölünceye kadar demokrasiye sadık kalacakları
na dair yemin etmişlerdir. Hıristiyan-Avrupa kökenli ithal kurumlar,
rejimler aracılığıyla yeni bir inşanın mümkün olmayacağını bir kez
daha hatırlayabilmeliyiz. Adaletten yoksun demokrasileri, tahakküm,
sömürü, savaş, iç savaş, yalancılık, ikiyüzlülük üreten demokrasileri
yüceltmenin İslami bilince yakışmadığını kaydetmek gerekir.
Emperyal stratejiler kimi ülkelerde rejimleri değiştirmek yerine,
kontrol etmeyi daha uygun buluyor. İnsani müdahale kavramını,
rejim değişikliği yapmak üzere, siyasal müdahale olarak anlamak
icap eder. Yeniden bir kez daha sömürgeleştirilen Libya ' da, İtal
ya 'nın Libya'yı işgalinin 1 00. yılının Trablus 'ta büyük törenlerle
kutlandığını, yeni Libya rejimi yöneticilerinin bu törenlere heyecan
ve coşkuyla katılarak kolonyalistlere teşekkür ettiklerini hatırlamak
önemlidir. Bu olay kuşkusuz dehşet vericidir ve mazur görülebile
cek hiçbir yanı yoktur. Bugün Libya petrolleri, Nato üyesi ülkelere
bedelsiz olarak gönderilmektedir.
İslil.mi bilincimiz sömürgeleştirildiği, iptal edildiği için İslil.mi
bağlamda tarih üretemiyoruz.
Bugünün tarihi içerisinde nasıl bir konum almamız, nerede ve
nasıl durmamız gerektiğine, kime muvafakat, kime muhalefet ede
ceğimize yeni kolonyalistler karar veriyor. Müslümanlar modem
tarihin, modem sektiler sistemin kendilerini nasıl şeyleştirdiğinin
maalesef farkında değildir. Şeyleştirilen zihinler hiçbir zaman bü
yük hakikatleri, büyük sorunları göremez, büyük fikirlere, düşün
celere, ufuklara sahip olamazlar. Şeyleştirilen zihinler yalnızca ta
limat almaya elverişlidir. Şeyleştirilen zihinler, klişeler, sloganlar,
kalıplar ve nefretle yalnızca yüzeyler üzerinde konuşabilir.
115
Atasoy Müftüoğlu
116
Teslimiyetçilik Kader Değildir
117
ZİHİNSEL PERİŞANLIKLAR VE
MEZHEP HOLİGANLIKLARI
119
Atasoy Müftüoğlu
1 20
Teslimiyetçilik Kader Değildir
sil ediyor olursa olsun her tür darkafalılık, dilini ve söylemini kon
trol edemez. Bu nedenle de bu tür darkafalılıklar, küstahlığı ve ka
balığı seçer. Bu tür bir darkafalılık, hizipçilik, kalabalıkları heyeca
na sevk etmek, ne pahasına olursa olsun taraftar toplamak, taraftar
lara ucuz umutlar telkin etmek için çaba harcar.
Müslümanlar gücünün, imkanlarının farkında olsaydı, harekete
geçebilecekti. Korkularımız sebebiyle hep ikili, çelişkili hayatlar
sürdürüyoruz. Korkularımız her zaman zalimlere cesaret veriyor.
Hangi nedenle olursa olsun, korkuya mahkum olanların, hiçbir bi
çimde özgür olamayacaklarını unutuyoruz. Bütün koşullara boyun
eğen, hiçbir duruma itiraz etmeyen, sorgulamayan, hayır demeyen
kişiliklerden özne olmaları beklenemez. Hayatımız üzerinde ahlaki
bir denetim yok artık, yalnızca finansal bir denetim var. Bugünün
dünyasında enformasyon ve iletişim yoğunlukları yaşanırken, her
tür düşünme faaliyeti yüzeyselleşiyor. Enformasyon ve iletişim yo
ğunlaştıkça bütün nitelikler birer birer kayboluyor; dostluklar, sahi
ci ilişkiler kayboluyor, bütün bu ilişkilerin yerini on/ine ilişkiler
alıyor. Küresel, kapitalist sistem bütün toplumları bir fabrika gibi
düşünüyor, bir fabrikayı yönetir gibi yönetiyor. Sermaye hayatımı
zın bütün boyutlarını bir şekilde sömürüyor. Güvenlik rejimleri ne
rede olursak olalım, hepimizi gözetim altında tutabiliyor. Siyaset,
adaletle yönetmek gibi temel bir ilkeden uzaklaşıyor, teknik bir so
run gibi algılanıyor. Modern sektiler bilim sermayenin ve kapitaliz
min hizmetinde olduğu gibi demokrasiler de kapitalist piyasaların
hizmetinde bulunuyor. Piyasa hayatın tüm boyutlarını istila ediyor.
Sermaye her şeyi araçsallaştırıyor.
Bütün derinliklerin, anlamların, bilgeliklerin, niteliklerin, yo
ğunlukların buharlaştığı bir zamanda, dünyada, toplumda tek kay
gı, günü yaşama kaygısıdır. Hayatı, günü yaşamakla sınırlı hale ge
tiren sistem, zihnimizi de bir biçimde yönlendiriyor. Zihinlerimiz
genel geçer algılama biçimleri doğrultusunda şekilleniyor. Genel
geçer algılama biçimleri etkisiz, yersiz, boş varoluşlar oluşturuyor.
Gerçekleri olduğu gibi görmeyi başaramıyoruz. Gerçeklerin çok
121
Atasoy Müftüoğlu
122
Teslimiyetçilik Kader Değildir
123
Atasoy Müftüoğlu
124
Teslimiyetçilik Kader Değildir
125
Atasoy Müftüoğlu
126
Teslimiyetçilik Kader Değildir
tartışma hangi mezhep adına olursa olsun, mezhep merkezli bir yakla
tim vb. gibi yollarla desteklendiğirıi, Suriye 'nirı geleceğirıi Suriye hal
tır. Muhalifler arasında bir ittifak ve uzlaşma olmadığı gibi ortak bir
127
Atasoy Müftüoğlu
1 28
Teslimiyetçilik Kader Değildir
129
İSLAM'I İSTEMEKTE ÖZGÜR DEGİLİZ
131
Atasoy Müftüoğlu
132
Teslimiyetçilik Kader Değildir
133
Atasoy Müftüoğlu
134
Teslimiyetçilik Kader Değildir
135
Atasoy Müftüoğlu
136
Teslimiyetçilik Kader Değildir
137
Atasoy Müftüoğlu
i38
Teslimiyetçilik Kader Değildir
139
Atasoy Müftüoğlu
gerekir. Hayatın her alanında ve her durumda, İlfilıi Vahyin akıl ve fıt
ratla bütünlüğünü sağlayan bir tutarlılığa ve bilince ihtiyacımız vardır.
İslil.m dünyası toplumlarında, düşünsel, kültürel, entelektüel, si
yasal özgürlük, İslil.mi dünya görüşü, İslam ve devlet, İslil.m ve si
yaset, akıl-vahiy ilişkisi hakkında Avrupa kategorilerine başvurma
ihtiyacı duymaksızın içerik ürettiğimizde ve bunları uygulama ala
nına kazandırdığımızda mümkün olacak.
Zihinlerimizi, düşüncelerimizi, siyasal tercihlerimizi B atı ' nın
bizden istediği doğrultuda değiştirdiğimiz taktirde , kendi isteğimiz
le köleliği seçmiş olacağız.
B ilmek gerekir ki kölelerin kendi düşünceleri, kendi hayatları,
kendi dünya görüşleri , devletleri, siyasetleri, kavram ve kurumlan,
bağımsız tercihleri olamaz.
140
İSLAMİ ZİHİN KONTROL ALTINDA TUTULUYOR
lık, maddi boyuta indirgendi, insan, duygusuz bir nesne gibi tanım
landı. İnsanın maddi boyuta indirgendiği bir dünyada güç belirleyi
ci bir ölçüt haline geldi. Bu dünyada hayat, üretim, tüketim, kar,
haz gibi unsurlardan ibaret bir hayata dönüştü. Bu dünyada ahlak,
fazilet, merhamet, adalet, haya, edep, iffet, bilim dışı sayılarak in
kar edildi. Günümüzde de büyük ölçüde hayat, dünya matematiksel
paradigmalar, rakamlar ve miktarlarla değerlendiriliyor.
Modern Batılı modelin güç, sömürgecilik aracılığıyla mutlaklaş
tırılmasıyla birlikte Batılı olmayan dünya görüşü, hayat tarzı, tarih
algısı tarihin dışına sürüldü. Batılı olmayan düşünce, kültür, tarih,
insan değersizleştirildi. Batı dışı dünya, tarihin son birkaç yüzyılını
her alanda açık ve somut bir tahakküme maruz kalarak geçirdi. Sö
141
Atasoy Müftüoğlu
tek bir kültür, uygarlık algısının dayatıldığı bir dünyada, bütün çer
çevelere boyun eğdik. Geleneğimiz muhalefet ve eleştiriye açık ol
madığı için bütün statükolara bağımlı hale geldik. Yeni bakışlar ge
liştiremedik. Modem, sektiler Batı 'nın evrensellik olarak sunduğu
ideolojik çerçevenin emperyalist bir çerçeve olduğunu çok geç fark
ettik. Sektiler kültürle İslami kültür arasındaki derin çatışmayı sor
gulamaya cesaret edemedik. Toplumlarımız bugün de büyük bir kı
sırdöngü içerisindedir. Karşı karşıya bulunduğumuz çıkmazdan bir
çıkış yolu arayanlar, bir başka çıkmaza sürükleniyor.
İslam ' a ve Müslümanlara yönelik ideolojik ve ırkçı dil, bugün
akademik dil halinde etkisini sürdürüyor. İslami zihnin, Müslüman
zihnin soykırıma maruz kaldığı günden bugüne; dini hayat, düşün
ce, kültür; gerçek hayat, tarih ve toplumla ilgilenmiyor. Dini hayat,
soyut felsefi, hikemi spekülasyonlar, skolastik, mistik, metafizik ko
nularla ilgileniyor. Bu nedenle bugün İslami dünya ve ahiret görü
şünden söz edemiyor, daha çok İslami maneviyat, hikmet, tasavvuf,
ahlak biçiminden söz edebiliyoruz. İslami cemaatler maddi güç ve
etki sahibi olmaya çalışıyor, sayılan çoğaltma mücadelesi veriyor.
İslami cemaatlerin, partilerin Hakikati temsil etmek gibi bir gün
demleri yok. Büyük bir propaganda ve halkla ilişkiler ürünü cema
at, hizmet akımları büyük bir bencillik, kayıtsızlık ve büyük bir kor
kaklık içerisindeler. Bu cemaatler kendi çıkarlarına gölge düşürece
ğinden korkarak insanlığın karşı karşıya bulunduğu zulümler, fa
şizmler, katliamlar, işgaller, istilalar hakkında hiç konuşmaz ve fikir
belirtmezler. Bu cemaatler, hizmetler kendi çıkarlarını, gündemleri
ni, yöntemlerini sürdürebilmek için küresel haydutların, tiranların,
142
Teslimiyetçilik Kader Değildir
143
Atasoy Müftüoğlu
144
Teslimiyetçilik Kader Değildir
145
Atasoy Müftüoğlu
146
Teslimiyetçilik Kader Değildir
147
Atasoy Müftüoğlu
148
Teslimiyetçilik Kader Değildir
149
Atasoy Müftüoğlu
150
TESLİMİYETÇİLİK, BİR GELENEGE
DÖNÜŞTÜRÜLEMEZ
152
Teslimiyetçilik Kader Değildir
153
Atasoy Müftüoğlu
154
Teslimiyetçilik Kader Değildir
ri anlayamamak gibi çok ciddi bir sorunu var. Sözünü ettiğimiz ta
rihin gelişen seyri karşısında yeni bir bilinç oluşturmamız gereki
yor. İçerisinde yaşadığımız zamanın tayin edici unsurları karşısın
da İslami bir çözümleme iradesi oluşturabilmeliyiz.
Sorumluluklarımızı geleceğe erteleyemeyiz.
Karşı karşıya bulunduğumuz çok acı tecrübelerden kalıcı ders
ler alarak bir şeyler öğrenerek çıkabilmeliyiz. Kronik edilgenlik
durumu mazur görülemez.
Küresel tiranlık, ardı arkası kesilmeyen müdahalelerle toplum
larımızı güçsüzleştirip istikrarsızlaştırıyor. Kültür endüstrisi, bütün
toplumları, modem, neoliberal , sektiler hayat tarzını içselleştirmesi
konusunda yönlendiriyor, kültürleri standartlaştırıyor, kitleleri oya
155
Atasoy Müftüoğlu
sında egemen kültür, düşünce, bilim, sanat, siyaset, dinle ilgili her
kategori bütünüyle Avrupamerkezci bir yaklaşım temeıınde kavram
sallaştırılmıştır. Bu nedenledir ki biz Müslümanlar bugün, kendi re
ferans kaynaklarımıza, sistemimize göre bir kavramsal çerçeve inşa
edemiyoruz. Bizleri, İslami referans kaynaklarımızdan koparan,
156
Teslimiyetçilik Kader Değildir
Modem, seküler uygarlık, çok büyük, çok derin bir ahlaki soru
nun, çürümenin adıdır. İnsan Hakları , demokrasi ve özgürlük gibi
kavramlar bir mitolojiye dönüştürülmüş abartılı kurgulardır. B atı
uygarlığının barbar değerleri, ırkçılık, sömürü, şiddettir.
Teslimiyetçiliğin bir gelenek hfiline getirilmesi asla kabul edilemez.
Romantik aptallıklara ihtiyaç duymamalıyız.
Modem, seküler şiddeti, ırkçılığı sorgularken, kötülüklere baş
kaldırırken; aynı zamanda iyi, doğru, güzel olanın da örneklerini ço
ğaltmak üzere, sıra dışı bir cesaretle, sıra dışı bir bilinçle, tarihin yal
nızca barbarlıktan, militarizmden ibaret olmadığını gösterebiliriz.
Hiç kimse, hiçbir gerekçeyle hakikatin kendi tekelinde olduğunu
iddia etmeye kalkışmamalıdır. Ancak, hep birlikte hareket ettiğimizde
İslami onurumuza sahip çıkabiliriz. Günümüzde etnik karşıtlıklar,
mezhep karşıtlıkları hayasızca istismar ediliyor. Bir etnik topluluğun,
bir başka etnik topluluktan daha üstün olduğuna inanan mitik tasavvur
lara karşı, mitolojik Türk imgesine karşı, hangi ulus olursa olsun, ulu
sun idealleştirilmesine ve kültürel türdeşleştirme politikalarına karşı,
tektipleştirici resmi kimlik dayatmalarına karşı, ortak insani y anımızı,
ortak vicdani y anımızı, ortak değerlerimizi harekete geçirebilmeliyiz.
Evrensel ahlaki, insani zeminlerden ayrılmamalıyız.
B atı ' nın sömürgeci saldırılarına karşı güçsüzleştirilen halklar ma
alesef milliyetçiliklere, kavmiyetçiliklere sarıldılar. Milliyetçiliklerle
birlikte sekülerleşme de bu halkların gündemine girdi. Ulusal kimlik
gerilimleri, spekülasyonları, B atı nasyonalizminin eseri olarak haya
ta geçti. Tarih boyunca İslam imparatorlukları, dini farklılıkları, et
nik farklılıkları bir sorun olarak görmedi. Bir arada olma kültürünü
İslam temsil etti. İslam İmparatorlukları çok inançlı, çok etnili impa
ratorluklardı. İslam Devletlerinin türdeş bir kitle oluşturmak, farklı
kültürel unsurları asimile etmek gibi bir uygulamaları olmadı.
Dışlayıcı milliyetçilikler, dışlayıcı mezhepçilikler biz Müslü
manlara yakışmıyor.
B iz Müslümanları bir araya getiren temel tevhidi ilkeler, ölçüt
ler, değerler bizleri birbirimize yabancılaştıran saplantılardan, ben
cilliklerden Çok daha güçlü, çok daha anlamlı, çok daha değerlidir.
157
Atasoy Müftüoğlu
158