You are on page 1of 104

CEP - İNANÇ - 8

ÖLÜM
YOKLUK MUDUR?
Timaş Yayınlan: 1271
Cep - İnanç: 8

Baskı ve cilt
Entegre Matbaacılık

Temmuz 2005

ISBN: 975-263-182-7

© Eserin her hakkı Timaş Yayınları'na aittir.

TİMAŞ YAYINLARI
Alayköşkü Cad. No: 11 Cağaloğlu / İstanbul
Tel: (0212) 513 8415 Faks: (0212) 512 40 00
www.timas.com.tr - timas@timas.com.tr
İÇİNDEKİLER

1. Bölüm
HAYAT NEDiR? 7
Ölümün kendisi bir varlıktır 4
Taşlar diriliyor 16
Hücrede haya 18
Bir kazanda kırk türlü yemek 4
Dünyanın en büyük şirketi 5
Çatısız fabrikalar 7
Toprak denilen bir şeyden
her şey yaratılıyor
Gübreler dirilirke
iki ölü birleşip bir diri oluyor
Ebediyet müzesi
Yokluk, yoktur .................
Her deniz, bir kışladır ...
Her şey Allah'ın askeridir 42
il. Bölüm
Bir başka alem var _ _ _ _ _ _ _ __,7
Hizmetçilik eden aslanlar ve yılanlar.......................61
Saray ve Teşrifatçısı _ _ _ _ _ _ _ _,63
En büyük ordu __________ 67
Neden bazı zamanlar kafirler galip gelir?..............69
Acaba Allah (cc)'ın hangi emrini yapmayıp,
bu hale düştük? _ _ _ _ _ _ _ _ _72
TEKNOLOJi VE BIZ _ _ _ _ _ _ _ _76
DEPREM _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _81

111.Bölüm
Niçin dindar olmaya mevburuz? _____,86
lslamiyet çok kolay bir dindir 92
Bir müslüman'ın en büyük düşmanı
şahsi günahlarıdır _________ 94

Vatan 97
1. BÖLÜM
HAYAT NEDİR?

Hayat harekettir ve dört şekilde ken-


dini belli eder:
1. Taşlarda, topraklarda, madenlerde
ve gökcisimlerinde enerji ismini alır.
2. Bitkiler, canlı varlıkların en basitidir..
3. Hayvanlarda daha gelişmiş hayat
ve canlılık vardır.
4. insanlar hem canlıdır hem de ruha
sahiptir. Ruh vasıtasıyla akıl, şuur gibi
üstün meziyetlere sahip olan insan 'üs-
tün yaratık' sıfatını kazanmıştır.
Kainatta her şey muntazam bir hare-
ket içindedir. Her şeyi yaratan Allah (cc),
Hayy1 sıfatı ile tecelli edip, her şeye hayat

1 Hayy: Allah (cc)'ın sıfatlarındandır, canlı ve diri


manasına gelmektedir. Allah (cc) hayat sahibi·
dir, her şeye hayat veren de O'dur.

7
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

i vererek her şeyinbirbiri ile irtibatını sağ­


lamış, her şey varlık durumuna gelmiştir.
Canlı ve cansız bütün varlıkların te-
mel maddesi atomdur. Mikroskopla dahi
görülemeyecek kadar küçük olan atom,
hayat ile en büyük varlıklarla alakadar
olurlar. Küçücük bir sineğin atmosferle,
güneşle, suyla ve toprakla çok yakından
alakası vardır. Sinek; 'Bunların hepsi be-
nimdir.' diyerek, hepsinden istediği gibi
istifade etmektedir.
Küçücük bir çekirdek, hayat ile koca-
man bir ağaç olur. Evet, hayat ile en kü-
çük bir şey en büyük hükmüne geçerken;
en büyük bir şey de en küçük şeye hiz-
metkar olur. Güneşin bir çiçeğe hizmet
etmesi, çiçeğin de neşv ü nema 2 bulma-
sı ve kendi renklerinde adeta güneşin
renklerini gösterebilmesi gibi. ..
Hayatsız cisim yoktur, ama cansız ci-
sim vardır. Cansız dediğimiz taş ve de-
mir de atomdan yapıldığına göre, onlar-
da hayat enerji olarak görünür.
Atom; 3 çekirdek ve çekirdeğin etra-
fında dolanan elektronlardan meydana

2 Neşv ü nema: Büyümek ve gelişmek ...


3 Atom: Maddenin en küçük yapı taşına verilen
isimdir.

8
HEKIMOCLU lSMAlL

gelmiştir. Çekirdekte nötron ve proton }


bulunur. Protonlar artı yüklü, nötronlar
yüksüz kabul edilmektedir. Elektronlar
ise eksi yüklüdür. Böylece çekirdek,
elektronları kendine doğru çekerken,
elektronlar da çekirdeğin etrafında dön-
mektedir. işte bu çekme ve dönme işi
enerjidir. Ayrıca nükleer enerji veya
atom enerjisi denilen radyoaktif reaksi-
yonlarda meydana gelen çok küçük küt-
le kayıpları da vardır. Kütle enerjiye,
enerji de kütleye dönüşebilir. Buna kütle
ile enerjinin birlikte korunma prensibi
denir. Fizik kitaplarında formülü vardır.
Pek çok problem bununla çözülmekte-
dir.
Mademki her şey atomlardan yapıl­
mıştır ve atomlarda da hayatın enerji de-
nilen şekli vardır; öyleyse cansız zannet-
tiğimiz varlıklar da bir çeşit hayata sa-
hiptir. Hayata sahip olan taş ve demir gi-
bi maddelerin de dirilip bitki, hayvan ve
insan olduklarını 'Taşlar da diriliyor.'
bahsinde göreceğiz.
Mikroskopla dahi görülmeyecek ka-
dar küçük ve maddenin en küçük yapı ta-
şı olarak bilinen atom, güneş sistemi gi-
bi çalışmaktadır. Demek güneş sistemini

9
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ yaratan, tanzim ve tertip eden, ona ha-


reket veren ve bu hareketi devam etti-
ren kim ise atomu yaratan da O'dur. Bir
başka değişle atomu yaratamayan, gü-
neş sistemini de yaratamaz.
Atomun yapısına tekrar göz atacak
olursak, çekirdeğin etrafındaki birinci
yörünge denilen birinci sırada iki elekt-
ron, ikinci yörüngede ise sekiz elektron
yer alabilir. Bu şekli bozmak mümkün
değildir. Atomu yaratan Allah (cc), niza-
mına sahip çıkıyor, müdahale ettirmi·
yor.
Mesela demir elementini ele alalım;
demir atomları oksijen ile birleşerek de-
mir oksit oluşur ve buna halk arasında
'pas' deriz. Fakat altın ve gümüşe baktı­
ğımız zaman, oksijenle birleşmediği gö-
rülür. Yani herhangi bir bozulma söz ko-
nusu değildir. Bu kaideyi değiştirmeye,
bu kanunu koyan Allah (cc)'tan başkası­
nın gücü yetmez. Öyle ise Kimya kitapla-
rındaki kanunları yaratan Allah (cc)'tır
ve ancak bu kanunları bulup ortaya ko-
yanlar ilim adamlarıdır. Allah (cc)'a ina-
nan müminlerin, Allah (cc)'ın yarattığı
kanunlardan daha fazla istifade etmeleri
gerekirken, bugün aksi olmaktadır.

10
HEKIMOCLU ISMAIL

Hayat ile dünyamızın


uydusu olan ay }.
dahi dört hareketi bir anda yapar:
1- Kendi etrafında döner,
2- Dünyanın etrafında döner,
3. Dünya ile beraber güneşin etrafın­
da döner,
4. Güneş sistemiyle beraber helezo-
nik bir yay çizerek Vega Burcuna doğru
giderler.
Ufacık bir portakala, boşlukta iki ha-
reketi birden ve sürekli olarak yaptıra­
mayan insan, kocaman Ay'a dört hare-
keti birden yaptıran Allah (cc)'a iman
edip O'na secde etmek zorundadır.
Güneş sistemi, hareketiyle hayattar·
olduğunu gösterdiği gibi galaksiler4 ve
feza boşluğu da hareketlidir dolayısı ile
hayattardır.
Madem Allah (cc)'ın 'hayat' gibi pek
çok sıfatları her yerde tecelli ediyor öyle
ise mümin, her yerde Allah(cc)'a itaat ve
ibadet etmelidir.
Atomlardaki enerji, atomlardan mey-
dana gelen bitkilerde de kendisini hayat
(canlılık) olarak göstermektedir. Bitkile-

4 Galaksi: içinde birçok güneş sistemleri bulunan,


büyük yıldız kümeleridir. Mesela, Samanyolu bir
galaksidir.

11
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ rin yapısında vazife alan organik atom-


lar, bitkilerin kuruması ve yanması ile
yapılarından bir şey kaybetmeden tek-
rar toprakta veya başka bir canlının vü-
cudunda vazife alırlar. Böylece atomları
yoktan var eden Allah(cc), analiz ve sen-
tez kanunlarıyla atomlardan moleküller,
moleküllerden hücreler ve organlar ya-
ratmaktadır.
Atom gibi aklı, ilmi ve şuuru olmayan
bir varlık, ancak ve ancak Allah (cc)'ın as-
keri olarak çok büyük varlıkların yapısın­
da yer alır ve onların yapı taşı olabilir. Bü-
tün binaları yapan mühendisler ve usta-
lar olsun da; atomdan hücreye ve galak-
silere kadar muhteşem sarayları yapan
Sani-i Hakim 5 olmasın, hiç mümkün mü?
Hayat, hayvanlarda daha gelişmiş bir
şekilde görünürken, insanlarda en ileri
noktasına varmaktadır. insan, canlı olma-
nın yanında akıl, şuur ve hayal gibi terak-
ki ve tekamülün esaslarına da sahiptir.
insanın aklı olmasaydı; gemiler, uçak-

5 Sani-i Hakim: Allah (cc)'ın sıfatlarından olup hik-


met sahibi yaratıcı demektir. Varlıkların bütünü,
Allah (cc)'ın sanat eserleridir, Bunlar öyle sanat
eserleri ki, hiç bir sanatkar bu seviyede bir sa-
nata ulaşamaz.

12
HEKIMOCLU ISMAIL

lar, otomobiller yapması kısacası yirmi }


birinci asır medeniyetini kurması müm-
kün değildi. Öyle ise yirmi birinci asır
medeniyeti Allah (cc)'ın verdiği akıl sa-
yesinde olmuştur. Akıl sahibi olan insan,
aklı veren Allah (cc)'a iman edip, O'na
itaat etmelidir.
Hayat ile bir nefeslik hava, akciğerleri­
mize girer, hava keseciklerinden geçer,
vücudumuzda bulunan milyonlarca hüc-
relere dağılır ve hücrelerdeki karbondiok-
siti alıp dışarı çıkar. Böylece hem sıhhat
buluruz, hem de vücut ısımız 37 derecede
sabit kalır. Bizleri 37 derece ateş içinde
tutan Allah (cc), dışarıya verdiğimiz nefe-
si (karbondioksiti) bitkilere gıda olarak
sunar. Bitkiler de karbondioksiti alarak in-
san ve hayvanlar için oksijen üretirler. in-
sanlar oksijen alır, karbondio!<sit verir;
bitkiler karbondioksit alır, oksijen verir.
Görülüyor ki ormanların teneffüsü ile in-
sanın nefes alıp vermesi arasında dahi bir
irtibat vardır. Bu irtibat hayatı yaratan ve
her şeye hayat veren Allah (cc)'ın külli ni-
zamından bir parçadır.
Otomobil gibi otomatik olarak hareket
edebilen cisimler, Allah (cc)'ın yarattığı
enerjiden faydalanarak yapılmıştır. Oto-

13
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ mobili yapan canlı şey yapmıyor,


bir Allah
(cc)'ın verdiği enerjiyi tatbik edip hareket
elde ediyor. Mesela elektrik; ısı, ışık ve ses
olarak kendini belli eder. Elektriği Allah
(cc) yaratmasaydı teyp ve radyo yapmak
mümkün müydü? Benzin ve mıknatıs ol-
masaydı yirmi birinci asır olur muydu?

Ölümün kendisi bir varlıktır


Varlıklar maddi ve manevi olmak üze-
re iki kısımdır. Mesela; acıkmak, kork-
mak, hayal etmek, acı duymak manevi
varlıklardır ki bunlar gözle görülmez, el-
le tutulmaz, fakat yaptıkları işlerle ken-
dilerini belli ederler. Rüya görmeyen in-
sana, rüyayı anlatmak mümkün olmadığı
gibi, diş ağrısı çekmeyene de bu ağrıyı
anlatmak mümkün değildir. Bunun için
demişler ki; "Psikolojik olaylar yaşan­
makla bilinir". işte ölüm de manevi bir
varlıktır. Kendisini görmesek de, yaptığı
işleri görmekteyiz.
Ölümün kendisi de bir varlıktır ve bu
nedenle ölenler yokluğa gitmez. Ölüm
hal değiştirmektir. Mesela biz daha evvel
iki defa ölüp dirildik: Ruhlar aleminde öl-
dük, annemizin vücudunda dirildik; an-
nemizin vücudunda öldük dünyada diril-

14
HEKıMOCLU ısMAıL

dik ve dünyada öleceğiz, kabir kapısın-}


dan geçerek ahirette dirileceğiz.
Ölüm hal değiştirmek olduğuna göre,
ağaç ölür çekirdek meydana gelir. Çekir-
deği tekrar toprağa gömsek, ona ısı, ışık,
su versek; toprak altında parçalanır, da-
ğılır ve yeniden yeşerir, yani genç ve gü-
zel bir şekilde dirilir.
Çekirdeği hiç bir şekilde yok etmek
mümkün değildir. Çekirdeği yersek gıda
olur, yakarsak ısı olur, külleri bile gübre
olarak dirilir, parçalayıp atsak toprağa
karışır, toprak da bitkilerin vücudunda
dirilir.
Kocaman kayısı ağacını küçültüp çe-
kirdek isimli tabuta sokan Allah (cc), çe-
kirdekte ölüm haliyle dirillik halini aynı
anda bulundurmaktadır. Mesela, masa-
nın üzerine koyduğumuz çekirdek ölü-
dür, ama bu çekirdek aynı zamanda diri-
dir; çünkü toprağa gömüldüğünde yeşe­
recektir. Aynı şekilde tabutta mezarlığa
giden insan, dünya cihetiyle ölmüştür,
ama ahiret cihetiyle diridir. Çünkü insan
bir tohum, bir çekirdek gibi toprağa gire-
cek, kabir kapısından geçip ahiret haya-
tına devam edecektir.
Ölüm, hayatın zıddıdır. Nasıl ki zıtlar

15
. ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ birbirini tamamlar, hayat da ölümle ta-


mamlanır. Midemizde ölen gıdalar, bize
hayat olur. Zaman şeridi üzerinde akan
eşyanın halden hale girmesini, alternatif
elektriğin faz ve nötr periyotlarına ben-
zetebiliriz. ineğin yediği otlar ölüyor,
ölen otlar ineğin vücudunda diriliyor. Et
oluyor, süt oluyor, dana oluyor. ineğin
gübresi, tekrar otların kökünde dirilip
bitki oluyor. Gübrelerin dirildiği şu alem-
de insanın dirilmeyeceğini, yokluğa gide-
ceğini düşünmek akla ve ilme aykırıdır.

Taşlar diriliyor
Cansız görülen taşlar dirilirken, taş­
laşmış insanların dirilmemesi hiç müm-
kün mü?
Kayalar parçalanır çakıl olur, çakıllar
parçalanır kum olur ve kumlar da iyice
küçülür toprak olur. Kayalar toprağı tak-
viye eder.
Jeoloji 6 kitaplarının yardımıyla dün-
yanın ilk yaratıldığı yıllara ilmen gider-
sek görürüz ki: Dünya ister güneşten
kopmuş olsun, isterse gaz kütlelerinin sı­
kışmasından teşekkül etmiş olsun; her

6 Jeoloji: Dünyanın yapısını anlatan bilim dalı.

16
HEKIMOCLU ISMAIL

ikişıkta da, dünya başlangıçta havasız, }


susuz ve topraksız, bir bakıma maden
kütlesi, bir bakıma da taş gibi büyük bir
cisimdi. Bu kocaman taş veya maden
kütlesinden denizleri, atmosferi ve bin-
lerce çeşit canlıları yaratan Allah (cc),
dünyayı moleküller veya atomlar haline
döndürse, sonra canlıları yeniden yara-
tamaz mı? insanlar için bir şeyi ikinci de-
fa yapmak daha kolaydır. Fakat Allah
(cc), Kadir-i Mutlak'tır, ilk veya ikinci de-
fa onun kudretine ağır gelmez.
Öyle ise kıyamet kopsa, her şey kül gi-
bi savrulsa, Allah (cc) bütün canlıları ye-
niden yaratır. Bilhassa iradesini kullana-
rak bir sürü iyi ve kötü işler yapabilen in-
sanlar için Mahkeme-i Kübra kuracak. İyi­
lere mükafat, kötülere ceza verecektir.
Demir, pas tutup çürüyor. Çürüyen
demirler toprak oluyor, toprak bitkilerin
bünyesinde diriliyor. Demirlerin dirildiği
şu alemde insanların bir daha dirilme-
mesi düşünülebilir mi?
isterseniz bir uygulama yapabiliriz:
Büyükçe bir taş alınız, bunu kırıp iyice
ufalayın, mümkün ise un durumuna geti-
riniz. Sonra bu taş kumunu bir saksıya
doldurup içine bir çekirdek veya tohum

17
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ dikip sulayınız,bitki büyüyecektir. Am-


ma yeteri kadar büyüyemeyecek, çünkü
bu taş kumu organik maddelerin bazıla­
rından yana çok fakirdir, eğer biraz da
hayvan gübresi karıştırırsanız o zaman
bitkinin güzelce geliştiğini göreceksiniz.
Sonra elimizi şakağımıza koyup düşün­
memiz gerekiyor: Taşın kumu ve gübre
böylesine dirilirken, ölen insan nasıl olur
da dirilmez? Taşın kumuna ve gübreye di-
rilme özelliğini veren Allah (cc)'ın, en mü-
kemmel yaratık olan insanı öldürüp bir
daha diriltmemesi hiç mümkün mü?
Evet, taşlar dirilir fakat merhametten
nasibini alamayıp taşlaşmış kalpler diril-
meyebilir.
Gübreler dirilir, fakat ahlaksızlığın
gübreli hayatını medeniyet zanneden in-
sanlar İslamiyet'in maddi ve manevi
alemlerinde dirilmeyebilir. Bununla be-
raber tövbe kapısı daima ve ardına ka-
dar açıktır. Çünkü dirilmemiz kadar diri-
lip cennete gitmemiz de önemlidir.

Hücrede hayat
insanın en küçük parçası hücre değil,
atomdur. Atomlar kendi dünyalarında
enerji dolu bir varlık olup canlı ve cansız

18
HEKıMoCLU ısMAIL

her şeyin temel maddesidir. Sonra bir }


atom, pek çok varlığın vücudunda vazife
alıyor, vazifesini en mükemmel şekilde
yapıyor, benliğinden bir şey kaybetmi·
yor. Pek çok işçi ve memurlar bütün dik·
katlerine rağmen zaman zaman vazife-
lerini aksattığı halde; aklı, ilmi ve tecrü·
besi olmayan atomların en güzel şekilde,
şaşırmayarak vazifelerini yerine getir·
meleri gösteriyor ki akılsız atomlar, külli
bir aklın emrinde çalışıyorlar.
Atomlar, insan denilen sarayın da ya-
pı taşlarıdır. Nasıl ki bir sarayın malze-
mesi kendi kendine temel, duvar, direk
olamıyorsa; atomlar ve atomlardan
meydana getirilen moleküller de kendi
kendine insan sarayını yapamazlar.
Atomlarda her şeyi yapan ve yaratan,
Nazım-, Mutlak Allah (cc)'tır.
Sık sık görüyoruz ki bazı binaları yıkıp
yeniden yapıyorlar. Acaba insan binasını
yapan Allah (cc), bunu yıkıp yeniden ya-
pamaz mı?
Atomlardan molekülleri, moleküller-
den hücreleri yaratan Allah (cc), çok kü·
çük hücrelere çoğalma; irkilme, beslen-
me ve ölme gibi insana ait halleri ver-
miştir. Sanki bir hücre bir insan gibi ya-

19
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ şıyor .. Buna göre, insanınvücudunda mil-


yonlarca hücre denilen küçücük insan-
cıklar yaşıyor diyebiliriz.
Bir insanın vücudunda milyonlarca
hücreyi insan gibi yaşatan Allah (cc), balı­
ğın karnında Yunus (as)'ı yaşatamaz mı?
Atomlardan moleküller, moleküller-
den hücreler, hücrelerden de insan yara-
tılmış. Şimdi kainata bakalım:
Atomlardan moleküller, moleküller-
den gökcisimleri, gökcisimlerinden gü-
neş sistemleri, güneş sistemlerinden de
galaksiler yapılmış. Böylece insan küçül-
tülmüş bir kainattır.
Öyle ise kainatı yaratan kim ise insanı
yaratan da O'dur. insanı yaratamayan
kainatı yaratamaz. Bunun için deriz ki:
Tabiat yaratan değil, yaratıktır. Hiç bir
şey kendi kendini yaratamaz. Yaratan,
sadece ve sadece Allah (cc)'tır.
Tabiat bir sanat eseridir, sanatkar
olamaz. Tabiat, bir kitaptır, katip ola-
maz. Tabiat bir nakıştır, nakkaş olamaz.
Sitoloji denilen hücre biliminin ileri
gelen isimlerinden olan Dr. Alexis Carrel,
hücre üzerinde yaptığı inceleme ve ça-
lışmalarından sonra, "İnsanlar Uyanın"
ve "İnsan Denen Meçhul" isimli iki eser

20
HEKIMOGLU ISMAIL

yazıp, adeta feryat etmiştir. Ta ki insan- }


lar uyansın, tabiat putundan vazgeçip
Allah (cc)' a iman etsinler.
Sitoloji ilmi üzerinde çalışmalar yapan
bir ilim adamımızla sohbet ederken, "Si-
zin çalışmalarınız çok önemli!" dedim. O
da "Neden?" diye cevap verince, açıkla­
maya başladım:
"Her canlının hücre yapısı birbirinden
farklıdır. Mesela maymun hücresindeki
kromozom iplikçiklerinin sayısıyla, insan
hücresindeki kromozom iplikçiklerinin
sayısı aynı değil. Ayrıca kromozomların
üzerinde bulunan ve ancak elektron mik-
roskobuyla görülebilen genlere 'soya çe-
kim' hali yerleştirilmiş. Yeni doğan bir
çocuğun akrabalarından birine benze-
mesi, bu genler sayesinde olmaktadır. İl­
min açıklaması budur. O zaman düşünü­
yoruz: Küçücük bir gene; insanın göz,
kulak, burun yapısı nasıl yerleştirilmiş?
Nasıl oluyor da her canlının ilk başlangı­
cı tek hücre olduğu halde, her hücreden
bir başka vücut teşekkül ediyor; kimisi
maymun, kimisi insan, kimisi inek, kimisi
kedi oluyor? Hücreden değişik vücutlar
yaratmak, bir cinse çeşitli şekiller ver-
mek tesadüf olamaz. El kadar insan yü-

21
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

'- zünde, insan sayısı kadar çehre farkı


vardır. Hiç kimse bir değerine aynısıyla
benzemiyor. Kaldı ki resimlere bakınca
insanlık tarihi boyunca gelip geçmiş in-
sanların simalarının da birbirinden farklı
olduğu görülür. Öyle ise ilk insanı yara-
tan Zat, bütün insanları da yaratmış ki
herkesin yüzünü birbirinden farklı kıl­
mış. Yine insanların yüzlerini farklı ya-
ratmış ki, insanlık nizamı olan İslami­
yet'in şartları tatbik edilebilsin. Eğer in-
sanların yüzleri birbirine benzeseydi o
zaman herkes birbirinin evine girer, ni-
kahın gereklerini tatbik etmek mümkün
olmazdı. işte zerreden kainata kadar her
şeye hakim olan Allah (cc) nikah ile geni
irtibatlandırmış. Genlerle insanları tanı­
nır hale getirmiş, nikahla da eşlerin ve
yuvaların teşekkülünü emretmiş. Bu ka-
dar büyük ve mükemmel bir nizam, geçi-
ci olabilir mi? Bu nizamı yaratan ve de-
vam ettiren Zat'ın, ahiret nizamını ya-
ratmaması düşünülebilir mi?"
İlim adamı anlattığım şeylerin ilmi
gerçeklere uygun olduğunu söyledikten
sonra dedi ki: "Sadece fizikötesi manası­
na gelen metafizikten bahsedilir. Aslında
her ilim sınırlıdır. Her ilmin sınırlarından

22
HEKIMOCLU ISMAIL

öteler görünür. işte bahsettiğiniz genle·


}.
ri mikroskoplarla görmemiz mümkün,
fakat bu genin içyapısı, sitolojinin veya
anatominin ötelerine çıkmaktadır. Bıra­
kınız geni, mikropların iç organları var-
dır. Hatta lam 7 üzerinde yaptığımız ince-
lemelerde küçücük mikropların haber-
leştiklerini anlayabiliyoruz. Küçücük
mikropların insana ait bütün hareketleri
yapması ve bunların iç organlarının ol·
ması, sonra evet sonra, bütün mücadele-
lere rağmen mikroplar gibi çok küçük
yaratıklarla başa çıkamamak gösteriyor
ki mikroplara ve her şeye sahip çıkan bir
yaratan vardır. İlim okyanusunda boğul­
mayan her insan iman sahiline çıkabilir."
Bu gerçeklere, şunları da ilave edebiliriz:

7 lam: Mikroskoplarda kullanılan ve üzerine incele-


necek olan maddenin konulduğu cam parçasıdır.
Nasıl bilgisayarlar programlanıyorsa, insan beyni
de Allah (cc)'ın yarattığı bir bilgisayardır. Bu se-
beple beyinlerimizi de Allah (cc) programlamıştır.
Bunun için insanlar az çok birbirinden farklı düşü­
nürler. Beynimizi yaratan Allah (cc) beynimizi
programlarken vermek istediklerini kuluna ileti-
yor. Bunun için denilmiş ki; "Eğer vermek isteme·
seydi, istetir miydi?" Neyi, nasıl isteyeceğimiz, ih-
mihal kitaplarında yazılıdır. Mesela ahireti yara-
tan Allah (cc), mü'min kullarına cenneti yani ebe·
di hayatı da istetiyor, öyle ise verecektir.

23
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

Canlı dokuların en küçük parçası hüc-


redir: Hücreler her canlıda ayrı ayrı vazi-
feler yapıyor. Kedinin beyni de, insanın
beyni de hücrelerden yapılmıştır. Amma
insanın beyni bilgisayar denilen elektro-
nik beyinler yaparken, kedinin beyni an-
cak şahsi hayatını sürdürmeye yarıyor.
Eğer Allah (cc), insanın kafasına kedi
beyni koysaydı artık medeniyetten ve
ilerlemekten söz edilemezdi. Öyle ise me-
deniyetin nimetlerinden istifade eden in-
sanlar kendilerine insan beyni veren Al-
lah (cc)'a iman edip O'na itaat etmelidir.
Canlılar, hücre taşlarından yapılmış
bir saraydır. Burnumuzdaki hücreler ko-
ku alıyor, dilimizdeki hücreler tat alıyor,
kulağımız işitiyor, gözümüzdeki görüyor.
Hücre gibi bir şeyi değişik işlerde çalıştı­
ran Allah (cc), aynı hücreleri ahiret ale-
minde yaşatamaz mı? İbda ve inşa sıfat­
larına sahip olan Allah (cc), dünyayı ve
ahireti yaratmış, yaratıklara hayat ve ni-
zam vermiştir.

Bir kazanda kırk türlü yemek


İlkbahar yaklaşırken çiftçi tarlasını
sürer ve bostanını ekmeye başlar. Çeşit­
li tohumları, farklı yerlere eker. Her biri

24
HEKIMOCLU ISMAIL

birer cenaze gibi toprağa giren tohumlar }


zahiren kaybolmuş sayılırlar.
Yavaş yavaş havalar ısınmaya başlar.
Sanki tarla bir kazan olur, güneş bunun
ocağıdır. Kökler aleminde kazan kayna-
maya başlar. Kazan kaynadıkça yemek-
ler pişer: Karpuzlar, kavunlar, kabaklar,
mısırlar, soğanlar, patatesler birer ye-
mektir. Bostan denilen bir kazanda kırk
çeşit yemek birden pişer; bu yemeklerin
tadı, kokusu ve rengi birbirine karışmaz.
Toprağa cenaze gibi giren tohumlar-
dan tatlı, kokulu, renkli ve lezzetli gıdala­
rı yaratan Allah (cc), ölen insanları diril-
tip, kendisine itaat edenler için de cen-
neti yaratarak onları mükafatlandıra­
maz mı?
Cennet gibi yurt köşelerini yaratan,
cenneti yaratamaz mı?
Toprak denilen bir şeyden her şeyi
yaratan, toprak olan insanları tekrar di-
riltip ahiret hayatlarına devam ettire-
mez mi?

Dünyanın en büyük şirketi


Canlılar dört şeyden biri olmazsa ya-
şayamazlar. Bunlar su, atmosfer, toprak
ve güneştir. Birbirini en güzel şekilde ta-

25
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

i mamlayan bu dört yaratıktan, Allah (cc)


büyük bir şirket kurmuş, bu şirket de
canlıların yaratılmasına sebep olmuştur.
Ateş parçası olan güneş, dünyamız
için hayat sebeplerinden biridir. Ateşten
hayat yaratan Allah (cc), dünyamızı öyle
bir yörüngeye yerleştirmiş ki; ne yanıyo­
ruz, ne de donuyoruz.
Sonra dünyamızın eksenine öyle bir
eğiklik vermiş ki mevsimden mevsime gi-
riyoruz. Her mevsim bir çeşit erzak de-
posu olarak dünyamıza açılıyor. Mideleri
yaratan Allah (cc), yarattığı midelere rı­
zık gönderiyor. Bir karıncanın midesinin
ihtiyaçlarını gönderen Allah (cc), hiç
mümkün müdür ki ebediyet isteyen kul-
larının isteğine cevap vermesin. Verme-
yecek olsaydı istetir miydi?
Eğer dünyamızın ekseni 23 derece 27
dakika eğik değil de düz olsaydı, 45'nci en-
lem dairesinde daima ilkbahar mevsimini
yaşayacaktık. Hiç bir meyve ve bir kısım
sebzeler de olmayacaktı. Böylece Ankara
ve New York hattından geçen ve en çok
insanların yaşadığı toprak parçaları olan
bu yerlerde, yeteri kadar gıdaların bulun-
maması sebebi ile yaşam kısıtlanacaktı.
Karaları, iklimleri, canlıları yaratan ve

26
HEKIMOCLU ISMAIL

kutup yıldızını
da kuzey yarım
küresine }
diken, böylece kullarına yol gösteren Al-
lah (cc), hiç mümkün müdür ki şu dünya-
nın karışık hayatı içinde yolunu şaşıran­
lara ebedi saadetin izlerini göstermesin
ve onları ebedi felakete atsın, asla!
Güneş, atmosfer, sular ve topraklarla
kullarını besleyen Allah (cc), kulları ölse,
her bir parçaları bir yere dağılsa, onları
ilk defa yarattığı gibi, ikinci defa tekrar
diriltir, kabirden kaldırır ve ahiret haya-
tını başlatır.

Çatısız fabrikalar
Dünyanın bütün ilim ve fen adamları
toplansa ve en büyük bütçe de bunların
emrine verilse bir tek elmayı yapamaz-
lar. Farz-ı muhal 8 yapsalar bile o elmayı
almaya kimin gücü yetebilir?
Bahçede elma ağacına bakıyoruz:
Topraktan yükselen bir metre gövde ve
dalların ucundan sarkan elmalar ... Hey
Ya Rabbi, bir metre boyunda, on santim
çapındaki odun parçası bir fabrika gibi
çalışıyor, topraktan elma yapılıyor. Ze-

8 Farz·ı muhal: 'Olması mümkün değil, ama olsa


bile.' manasına gelir.

27
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ mindeki toprak bir metre sonra elmaya


dönüşüyor. Hem de nasıl elma? Fevkala-
de bir renk, koku ve tat... Kara toprağı bu
derece dirilten Allah (cc), kara toprağa
giren kullarını diriltemez mi?
Tarlalar, bahçeler her biri birer fabri-
ka gibi çalışırken küçücük arının eliyle
bizlere bal yediren, tavukları yumurta
fabrikası gibi çalıştıran, tuzlu denizlerde
tuzsuz balıkları yaratıp bize rızık yetişti­
ren Allah (cc), ebedi hayatta ebedi ziya-
fet veremez mi?
Hayvanlara en güzel kürkleri giydi-
ren, en cılız hayvanın neslini asırlar boyu
devam ettiren, şiddetli kışlardan sonra
bahar mevsimini getiren Allah (cc), ebe-
di hayatı yarattığını Kur'an-ı Kerim'de
· bildirmiştir. Kötülerin ceza, iyilerin mü-
kafat görmesi için cennet ve cehennemi
yaratmıştır. Her fabrikanın bir nizamna-
mesi9 varken, çatısız fabrikalarla dolu
olan bu dünyanın nizamnamesi, Allah
(cc)'ın dini olan islamiyet'tir. Her nizam-
name, kendisine tabi olanlara mükafat,
olmayanlara cezalar tayin eder. Dünya-

9 Nizamname: Kanun, talimat, yönetmelik, yazılı


emirler.

28
HEKIMOCLU ISMAIL

da iken gereken cezayı


görmeyen ve ye· }.
teri kadar mükafat alamayanlara Cennet
ve Cehennem gereklidir.

Toprak denilen bir şeyden her


şey yaratılıyor
Toprağa ekilen bir tek ot tohumundan
yüzlercesi yetişiyor. Bunun biri tohuma
ait olsa, doksan dokuzu toprağındır.
Böylece toprak, ota dönüşüyor.
Topraktan yaratılan otu, inek yiyor.
ineğin yediği otlar ölürken ölü otlar ine·
ğin vücudunda dirilip süt oluyor, et olu·
yor, dana oluyor. Topraktan ot ve ottan
dana ... Böylece danalar da topraktan ya·
ratılmaktadır.
Toprak denilen bir şeyden, her şeyi ya·
ratan Allah (cc) her şeyi döndürüp tekrar
toprak ediyor. ineğin gübresi çayıra düşü·
yor, gübreli toprakta bitkiler daha iyi bü·
yüyor, demek ki gübreler de diriliyor.
Gübrelerin dirildiği şu alemde insanın di·
rilmemesi mümkün mü? insan gübreden
daha kıymetsiz mi ki, gübreler dirilsin, in·
san dirilmemek üzere kabirde yatsın?
Kanla fışkı arasından bizler için süt gi·
bi en güzel gıdayı hazırlayan Allah (cc),
cennet denilen ebedi saadet yerini ve

29
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

i cehennem denilen ceza mahallini de ha-


zırlamıştır, hazırlayabilir, her varlık bu-
nun ispatı içindir.
Yeni evlenen karı kocaya da iki ay
müddetle sadece ekmek yedirip ve su ik-
ram etsek ... Ekmek gibi defalarca öldü-
rülmüş bir gıdanın karı kocanın vücu-
dunda dirilip bedenlerine can, dizlerine
fer olduğunu göreceğiz. Yedikleri ekmek
ve içtikleri su ile tırnakları ve saçları uza-
yacak, gözleri görmeye devam edecek,
kulakları işitecek ve bütün maddi ve ma-
nevi organları yerli yerinde çalışacak. Bir
de bunların çocukları olacak ...
Görüldüğü gibi ekmek ve su, genç karı
kocanın vücudunda dirilmiş, çocuk şekli­
ne dönüşmüştür. Hiç bir fabrika dönüp
kendisini yapamazken, insan denilen fab-
rika, kendisi gibi sanat harikası bir çocuk
yapmaktadır? Amma çocuğun yapısını
babasına ve annesine vermek mümkün
değildir. Zira ana ve babanın böbrekleri
nerede ise çocuğun böbrekleri de orada
olacaktır. Kalpleri ve kan dolaşımları da
aynı. .. Demek ki ana ve babayı yaratan
kim ise çocuğu yaratan da O'dur.
Ekmek buğdaydan, buğday da top-
raktan yaratıldığına göre ekmek yerken

30
HEKIMOCLU ISMAIL

bir çocuğa kavuşan ana, babanın


çocu- }
ğu da topraktan yaratılmıştır.Adem
(as)'ın balçıktan yaratıldığına hayret
eden ve inanamayan insanlar, kendileri·
nin topraktan yaratıldığını unutuyorlar.
Topraktan yaratılan sebzeleri ve mey-
veleri yiyen insan, her yerde ve her za-
man insandır, ama islamiyet'i yaşama·
yanlar, insaniyetlerini kaybetmiş sayılır.
insaniyetini kaybedenden her türlü kö·
tülük gelir.

Gübreler dirilirken ...


Suni gübrenin faydası ve bereketi
vardır. Fakat şimdi insanların değerlen·
diremediği en büyük hazinelerden biri
de insan gübresidir. Çocukluk yıllarımda
her sonbahar, helayı teneke teneke çe-
ker, ağaçların diplerine dökerdik. Kışın
yağmurunu ve yağışıyla da iyice besle·
nen toprak bahar geldiğinde fışkım, in·
san boyunda otlar büyür, ağaçların yap-
rakları da koyu yeşil olurdu. Meyve za-
manı bazen rüzgar estiğinde bahçenin
yüzüne öyle kayısı ve dut dökülür ki,
"Bunları kim toplayacak?" diye annem
kara kara düşünürdü. Şimdi kanalizas-
yonlara verilen helalardan kimse fayda·

31
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ !anmadığı gibi bunlar çevre kirliliğine de


sebep olmaktadır.
Helayı ağaçların dibine veya bostana
döktüğümüzde bitkiler daha iyi gelişirdi,
böylece insan gübresinin bitki köklerin-
den dirildiğini anlardım. insan gübresi
bitki köklerinde dirilsin, ölen insan diril-
mesin, olur mu?
Dikkat edilirse gübreli topraklardan
bol hasat almak mümkündür. Eğer tarla-
yı gübrelemezsek ektiğimiz buğdayın
belki iki mislini alabiliriz. Amma gübrele-
diğimiz takdirde kırk hatta altmış kat faz-
la buğday almak mümkün olur. Böylece
gübreler buğdaya dönüşmüş, nimet ol-
muştur. Gübrelerden nimet yapan Allah
(cc), nimetlerini hafife alanları Cehenne-
min acı meyvesi ile terbiye edecek vece-
zalandıracaktır. Bunun için ahiret vardır.
Evet, gübreler zahiren pis, gerçekte
ise hazinedir. Bunun için diyebiliriz ki, Al-
lah (cc)'ın yarattığı şeylerin hiç birinde
pislik, çirkinlik ve kötülük yoktur. Her
türlü kötülük, insanın elinin değdiği şey­
lerde aranmalıdır. Mesela gübre üstümü-
ze, başımıza sürülse pis oluruz. Amma
bahçedeki, tarladaki gübre nimettir.
Allah (cc) hiçbir şeyi faydasız yarat-

32
HEKIMOCLU ISMAIL

mamış, hiç birşeyi hiçliğe atmamıştır. in- }


san, meyve ve sebzeleri yiyor, bunların
bir kısmı gübre olarak dışarı atılıyor. .. Bu
gübreler bitkilerin kökünde tekrar dirili·
yor, işe yarıyor ve tekrar nimet olarak
insan midesine iniyor. Yediğimiz güzel
bir elmaya, portakala, şeftaliye bakınız ...
Bir de gübreyi hatırlayınız. Allah (CC),
gübre gibi pis bir şeyden şeftali gibi gü-
zellikler yaratırken insan, ebedi saadetin
sebebi olan islamiyet'in kadrini bilmeyip,
İslami bir hayat yaşamayıp şu dünyayı
başına zindan ederse böyle bir anlayışa
elbette cehennem gereklidir.

iki ölü birleşip bir diri oluyor


Cansız veya ölü dediğimiz her şey di-
rilmektedir. Dirilmeyen hiç bir şey göste-
rilemez. Mesela; yarım ekmek alınız, bu-
nun içine bir tek buğday tanesi gömünüz
ve sulamaya başlayınız, buğday filizlene-
cek yani, dirilecektir.
Şimdi bu iki ölüden biri olan ekmeği ele
alalım, bunun nasıl yapıldığına bakalım:
Ekini biçerek öldürdüler. Bu yetmiyor-
muş gibi, başaktan buğdayı ayırdılar.
Sonra değirmene götürüp, buğdayı da
iyice öldürdüler, un haline getirdiler. Un-

33
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ dan hamur yaptılar,


hamuru fırında
pi-
şirdiler, tabir caizse, defalarca öldürül-
müş olan ekmeği elde ettiler.
İkinci ölü de buğdaydır. Yeşil ekin sap-
sarı kesildi. kurudu. Tırpanla ekini biçti-
ler, artık buğdayı da ölü kabul edebiliriz
değil mi?
Neticede ölü ekmeğin içine ölü buğ­
dayı koyduk. Bunlara sadece su verdik
bir de baktık ki yemyeşil bir ekin meyda-
na çıktı ...
Sulamaya devam edelim. Ekinin ba-
şak salacağını göreceğiz. Başaktaki buğ­
dayları sayalım: Yirmi mi? Şimdi düşüne­
lim: Biz ekmeğin içine bir tek buğday dik-
tik, yirmi buğday elde ettik ... Fazlalık
olan on dokuz buğday nereden geldi?
işte, defalarca öldürülmüş ekmek di-
rildi, eski haline döndürüldü, kök oldu,
gövde oldu, yaprak oldu ve ekin oldu. Ni-
hayet buğday haline geldi. ..
Asrımızın tekniği bir taksiyi pres ettik-
ten sonra onu tekrar taksi haline getire-
mezken, un haline gelen buğdaylar diri-
lip tekrar buğday olabiliyor. 10

10 Bir avuç un alıp,


onun içine buğdayı gömüp su-
lasanız, aynı neticeyi elde ederseniz; buğday fi-
liz salar, yani dirilir.

34
HEKIMOCLU ISMAIL

insan da ölse, kabirde çürüyüp dağıl· }.


sa, ekmeğin dirilmesi gibi dirilecektir. in-
san cenazesi de bir tohum gibi toprağa
girmektedir. Ölü toprakla ve ölü insansı-
kı sıkıya birbirine sarılmakta ve tohumla-
rın dirilmesi gibi, insan da dirilip ahiret
hayatında hayatın hesabını vermektedir.

Ebediyet müzesi
Türkiye'nin en büyük müzesi istan-
bul'da Topkapı Sarayı'dır, ama yeryüzü
de bir müze değil mi? Yeryüzü müzesin-
de Allah (cc)'ın sanat eserleri teşhir edil-
miyor mu?
Sanat eserini sanatkarlar takdir eder.
Uçaklara hayran olanlar, sineğin ve dün-
yamızın da bir uçak olduğunu unu_tma-
malıdır. Medeniyet ne kadar ileri giderse
gitsin, sinek kadar küçük, dünya kadar
büyük bir uçak yapamazlar.
Sineğin küçücük başına radarlar, ci-
hazlar yerleştirilmiş. Bakıma, hava alanı­
na ihtiyacı yok. İkmal istemediği gibi bu
erişilmez sanat eserini parçalasak, kim-
se bize ceza vermiyor. Demek ki en mü-
kemmel sanat eserleri, Allah (cc)'ın ilmi
ve kudreti önünde gayet basit kalmakta-
dır. En mükemmel sanat eserlerini gayet

35
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ kolaylıkla hazırlayan, yaratan ve bunla-


rın hayatiyetlerini devam ettiren Allah
(cc), ahiret alemini neden yaratmasın ve
hazırlamasın?
Dünyamız da büyük bir uçak. Dağları,
okyanusları, insanları üzerine doldur-
muş gidiyor. Dünyamızın yörüngesini
tanzim eden kim? Enerjisini kim veriyor,
kim bu büyük cismi idare ediyor?
Bütün büyük yıldızlar ve gezegenler
hatta kainat Allah (cc)'ın büyüklüğü ya-
nında küçük kalır. 11
Şu kainatı bir fuar, bir müze gibi göz-
lerimiz önüne seren Allah (cc), bizim gö-
remediğimiz alemleri de yaratmıştır.
Teleskopların, mikroskopların, hayalin
ve ilmin görebildiği alemlerin yanında,
göremediklerimiz de vardır. Görülmeyen
alemlerin pek çoğunu ilim inkar edemez-
ken görülmediği için ahireti inkar etmek,
göremediğimiz her şeyi inkara sebep
olur ki bu akla da ilme de aykırıdır.

11 Allah·u Ekber: Allah (cc) büyüktür, manasına


gelir. Allah (cc), öyle büyüktür ki bütün büyükle·
ri O yaratmıştır. Zaten Allah (cc) yaratan, varlık·
ıar da yaratık olduğundan bunlar birbiri ile hiç
bir bakımdan mukayese edilmezler. Bu sebeple
Allah (cc)'ın büyüklüğünü büyük şeylerle muka·
yese ederek anlamak, O'nu anlamak demektir.

36
HEKıMOGLU ısMAıL

Topkapı müzesinde kıymetli şeyler }


asırlardırmuhafaza edilirken, müzelerde
saklanan her şeyden daha kıymetli olan
gözlerimiz, böbreklerimiz, beynimiz sa-
dece insan ömrü olan altmış sene veya
doksan sene için yaratılmamıştır. Organ-
larımızın kıymeti gösteriyor ki, bunlar
ebediyet müzesi için yaratılmıştır ve
ebediyen yaşayacaklardır. Öyle ise ölen
insan yokluğa, hiçliğe gitmiyor, ebediyet
müzesine kaldırılıyor.
Evindeki bardağın kırılmasını isteme-
yen, yüz liralık bardağın yüz sene dayan-
masını isteyen insan, nasıl olur da o bar-
dakla mukayese edilemeyecek kadar
kıymetli olan kendi öz varlığının, seksen
sene için yaratıldığını, ondan sonra yok
olacağını kabul eder?

Yokluk, yoktur
Ekmek yok, su yok, adam yok, diyebi-
liriz. Bu yokluklar mutlak yokluk manası­
na gelmez. Mesela bir çelik kürenin ha-
vasını tamamen boşaltsanız, "Çelik küre-
nin içinde hiç bir şey yoktur." diyemezsi-
niz, çünkü boş çelik kürenin hacmi var-
dır. içi mutlak boşluçju temsil etmiyor.
Fezanın derinliklerinde de boşluk yoktur.

37
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ Buralar da esir tabakasıyla


veya başka
isimler verilebilecek iyonlarla doludur.
Fizikte ses dalgaları, hamal dalgalar
üzerine yüklenip sevk edilirken, hamal
dalgaların neye dayanarak yayıldıkları
açıklanmamıştır. Açıklanamaması, ha-
mal dalgaların mutlaka boşlukta ilerledi-
ği manasına gelmez.
Matematikte sıfır rakamı yokluğu gös-
terirken, sıfırın yokluk olduğu kadar var-
lık olduğu da matematikçilerce bilinmek-
tedir. Nitekim sıfır rakamını, bir rakamın
sağına veya soluna koysak, o sayının de-
ğeri değişir.
Yokluk, yok olunca ölen insan yokluğa
gitmez ki. ..
Yokluk, varlığın zıddıdır. Dünyamız
izafi bir alemdir. Yani her şey bir başka
şeye göre var veya yoktur. Her şey zıddı
ile bilinir. Devamlı karanlıkta kalsaydık
ışığın ne olduğunu bilemezdik. Devamlı
acı şeyler yeseydik tatlıyı bilemezdik. ışı­
ğın olmadığı yere karanlık, tatlı olmaya-
na ya tatsız veya acı diyoruz. Yani her
şey bir diğeri ile mukayese edilerek de-
ğer kazanıyor. Buna izafi alem, zıtlar ale-
mi denir.
Ebediyet sıfatına sahip olan Allah

38
HEKIMOCLU ISMAIL

(cc),yarattığı bazı şeylere ebediyet ve- }.


rebilir. Ahiret alemi izafilikten çıkıp, ebe-
diyet vasfını kazanmıştır. Dünyamızda
ebediyetin izlerini taşıyan pek çok şey
varken, yokluğun izini taşıyan bir şey
yoktur. Yokluk hayal bile edilemez. Ka-
inatın varlığı Allah (cc)'ın her şeye haki-
miyetini ve hakimiyetinin devam etmesi
ahireti anlatmaktadır. Bu kitapta ahire-
tin varlığına dair getirdiğimiz misalleri
tekrar etmemek için, ahiretin varlığını
bu kitabın bütününe havale ederek,
"Yokluğa dair tek delil göstermek müm-
kün değildir." diyoruz.

Her deniz, bir kışladır


Büyük okyanustaki küçük balıklar, te-
sadüfe teslim edilmemiştir. Büyük dalga-
lar, küçük balıklar için canavar değil, be-
şik hükmündedir.
Deniz ordugahında asker olan hay-
vanların elbiseleri dikilip, giydiriliyor ...
Yemekleri hazırlanıyor ve silahları verili-
yor, eğitimleri yapılıyor, sonra terhis
ediliyor.
Evet denizler büyük bir terzi dükkanı
gibidir: Balinanın, hamsinin, denizanası­
nın elbiseleri burada dikilir, boyanır ve

39
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ giydirilir. Her birinin elbisesi kendisine


göredir. Öyle bir elbise ki sürekli kendi
kendini yenilemekte ve hiçbir zaman es-
kimemektedir. Şayet ufak tefek yırtıklar
meydana gelirse kendi kendini tamir et-
mektedir. Elbette bu kadar işleri eli ve
ayağı olmayan balıklar yapamaz. Deniz-
leri yaratan, midyeyi yaratmıştır. Midye-
nin midesini tanzim edemeyen, okyanus-
lara nizam veremez. Okyanuslara nizam
veren kainata nizam vermiştir. Kainata
nizam veren Zat, nizamını devam ettire-
cek ve dünya nizamını ahiretle birleşti­
recektir.
Denizler, kocaman bir kazandır. Bu ka-
zanda yunus balığının da, palamutun da
yemekleri pişirilir ve yedirilir. Hiç bir ba-
lık aç kalmadığı gibi her balık da gayet iyi
beslenir. Demek ki, balıkların midesini ya-
ratan, onların rızkını hazır etmek için ok-
yanusları bir kazan hükmüne getirmiştir.
Midelerin rızkını veren Allah (cc), be-
yin midesi için en temiz rızık olan İslamı
ilimleri, kalp midesi için iman gıdasını ya-
ratmış ve ihsan etmiştir. Beynimizdeki
İslamı ilimler, kalbimizdeki iman ve bü-
tün organlarımızı içine alan ibadetler ha-
yat ağacının ahirete uzanan dallarıdır.

40
HEKIMOCLU ISMAIL

Buradaki hizmetlerin meyveleri, ahirette }


yenecektir.
Okyanusları birer ordugah durumuna
getiren Allah (cc). celp ettiği deniz hay-
vanlarının her birine ayrı ayrı silahlar
vermiştir. Kimi seri hareketlerle kendini
savunur, kimi gizlenir, kimi fazla yumurta
bırakarak hayatiyetini devam ettirir. Kılıç
balığının silahı başka, köpek balığının ki
daha başka ve mürekkep balığının silahı
bambaşkadır. En küçük bir aleti yapama-
yan balıklara bu üstün silahları veren,
bunları en güzel şekilde kullanmayı öğre­
ten Allah (cc)'tan başka kim olabilir?
Mademki denizler bir ordugahtır, öyle
ise buradaki bölüklerin ve taburların eği­
tim yerleri de farklı olmalıdır. Balinaların
eğitim yeri başka, midyelerin başka ve
kalkan balıklarınınki daha başkadır.
Deniz hayvanlarını birer asker gibi de-
niz ordugahına çıkaran Allah (cc), asker-
lerini yedirip, giydirip, silahlandırıp ta-
limlerini yaptırdıktan sonra terhis et-
mektedir. Öyle bir terhis ki hiç biri yoklu-
ğa ve hiçliğe gitmiyor. Ölen canlılar hal
değiştirip, hayatiyetlerine devam edi-
yorlar. (Ölümün kendisi bir varlıktır, bah-
sine bakınız).

41
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

Kumandan-ı Azam olan Allah (cc), ha-


kimiyetini sürdürüyor, çok kuvvetli olan
balinaların nesli tükenirken, çok cılız
olan ve fazla avlanan hamsilerin nesli
devam ediyor. Çünkü balina kuvvetiyle
değil, kainata nizam veren Allah (cc)'ın
izni ve ruhsatı ile hayatiyetini ve neslini
devam ettirir. Büyük balıklar, küçük ba-
lıkları yese de, küçük balıkların nesli de-
vam ediyor. İlahi denge bozulmuyor (Şa­
yet insanlar büyük anlayışsızlıklara dü-
şer, kendilerine verilen salahiyetleri kö-
tüye kullanıp ilahi dengeyi bozarlarsa en
büyük zararı yine insanların göreceği
şüphesizdir.)

Her şey Allah'ın askeridir


Eğitim alayını yalnızca
istirahat halin-
de gören ve askerlikten anlamayan bir
insan "Dağılmış bu kadar askeri topla-
mak çok zor." diye düşünebilir. Fakat iç-
tima borusu çalar çalmaz hemen asker-
lerin toplanıp takımlar, bölükler halini al-
dığını ve muntazam hareket ettiklerini
görerek hayret eder.
Allah (cc)'ın bitkiler ordusu ilkbahar
gelince, sanki içtima borusu çalmış gibi
kısa bir zamanda çiçeklerini takar, kör-

42
HEKIMOCLU ISMAIL

pecik yapraklarını allı, yeşilli, sarılı


salar; }
ve süslü elbiselerini giyip merasime işti­
rak ederler. Sonra;
Sebzeler, meyveler ve hayvanı gıda­
lar dünyanın dört bucağından gelip vü-
cudumuzda içtima eder. Altı kiloluk ço-
cuk bu gıdaların toplanması ile altmış ki-
lo olur.
Yine bu gıdalar sayesinde insan çeşit
çeşit işler yapar, bir hayat boyu yaşar,
sonra ölür. Nasıl ki birinci defasında dün-
yanın dört bucağından toplanan gıdalar
gelip insanın vücudunda toplandı ve vü-
cudumuz teşekkül etti ise, ölen insanın
bütün hücreleri de dünyanın dört buca-
ğına dağılsa, ikinci defa onlara "toplan"
emrini veren Allah (cc) insanları tekrar
ayağa kaldırır, onlardan hayatının hesa-
bını sorar.
Kış aylarında Türkiye'nin etrafındaki
denizler buharlaşmaz, fakat gökyüzünde
devamlı bulutlar vardır. Bu bulutlar ne-
reden geliyor?
Ekvator bölgesi her zaman yaz mevsi-
mi yaşadığı için, buralardaki denizler da-
ima buharlaşır. Yükselen buharlar at-
mosferi aşıp gidemezler. Yaklaşık dört
bin metreye çıkınca dururlar.

43
ÖLÜM YOKLUK MUDUR'

Rüzgar çıkmasa bu bulutlar yine ek-


vator bölgesine yağmur olarak inecekti,
bizim bölgelerimize hiç yağmur veya kar
yağmayacaktı. Yağışların olmaması ne
büyük felaket...
Allah (cc), rüzgarı yaratıyor, rüzgarla-
ra belirli hız ve yön veriyor. Böylece rüz-
gar atına binen bulutlar Türkiye'nin üze-
rine geliyor, damla damla rahmet yağı­
yor, rızık yağıyor.
Ekvatordaki bulutları, yine aynı bölge-
deki rüzgarları bize rızk olarak gönderip
yeryüzünü bir ziyafet sofrası yapan Al-
lah (cc), şükredenle, nankörlük edeni
müsavi bırakmamak için ahireti yarat-
mıştır.
Yağmurun yağmaması felakettir, ya-
ğan yağmurların durmaması ikinci bir fe-
lakettir. Yağmurların damla damla değil
de oluktan boşanırcasına yağması da
üçüncü felakettir. Rahim ve Kerim olan
Allah (cc) bizleri bu üç felaketten koru-
yup yağmuru rahmet olarak gönderiyor.
Böylesine Rahim ve Kerim olan Allah
(cc)12 zalimleri cezasız bırakır mı? Ahire-

12 (cc): Tazim makamında söylenir, büyük ve aza·


metli manasına da gelir.

44
HEKIMoCLU ISMAIL

tin olması, zalimlerin ceza görmesi, mü- }.


minlere rahmettir ve adalettir.
Rüzgarda da üç felaket gizlidir: Saat-
te bin kilometre hızla esen fırtınalar çık­
saydı, her şeyi kağıt parçası gibi fırlatır,
atardı. Esen rüzgarlar durmasaydı, mey-
veler olgunlaşmaz, sebzelerin çoğu da
yenemezdi. Tam aksine hiç rüzgar esme-
seydi, denizler buharlaşır, yağışlar yine
denizlere yağardı. Hava kirlenmesinden
şehirlerde yaşamak mümkün olmazdı.
Bitkiler tohumlaşamazdı.
Yağışların ve rüzgarların dizginini
elinde tutan Allah (cc), her şeye nizam
verip nizamını devam ettirmektedir.
Dünya nizamının devamı da ahirettir.
(Dünyayı ve kainatı büyük bir karışıklık
içinde 13 fevkalade bir nizamla devam et-

13 Bulutlar, yağmurlar, şimşekler, yıldırımlar, gök


gürültüleri, doğanlar, ölenler ... Mevsimden mev-
sime geçiş, hastalıklar, yokluklar ... Savaşlar, ba-
rışlar ... Her biri başka bir alem olan denizler, ka-
ralar, yıldızlar, dağlar, dereler, seller ... Artık ha-
yalinizi ne kadar genişletirseniz genişletiniz
dünyanın gerçekten çok büyük karışıklıklar için-
de olduğunu göreceksiniz. Bu karışıklıklara ba-
kınca her şeyin mahvolduğunu zannederiz. Fa-
kat her kıştan sonra-bir bahar, her geceden son-
ra sabah oluyor. Allah (cc) nizamını yürütüyor.

45
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

' tiren Allah (cc)


rışıklıklarında
kıyametin
ebedi
en korkunç ka-
hayatı
halk edip
adaletini ve şefkatini devam ettirecektir.
Çünkü her şey O'nun askeridir, dağıtır ve
toplar ... )
Uçsuz bucaksız gibi gözüken okya-
nusları yaratan ve onları belli bir nizam
içinde tutan Allah (cc), okyanuslarda su
akıntıları meydana getirmiştir. Sanki At-
las Okyanusu'na çapı bir veya iki kilo-
metre kalınlığında borular döşenmiş. Ek-
vatordan başlayan Gulf Stream (Golfisti-
rim) sıcak su akıntısı, Kuzey Amerika'nın
doğu sahillerini yalayarak Avrupa'nın
kuzeyine kadar geliyor. İngiltere'yi ve
Baltık Denizi civarındaki Danimarka,
Norveç, İsveç ve Finlandiya'yı ısıtıyor,
buraları yaşanacak yerler haline getiri-
yor. Ayrıca bu sıcak su akıntısıyla bera-
ber balık akını da başlıyor. insanların ya-
şayacağı yerlere gıda da gönderiliyor.
Çok soğuk olması gereken altmışıncı
enlem dairesine binlerce kilometre
uzaktan sıcak su gönderip, buraları ya-
şanacak hale getiren Allah (cc), mezar
kapısından ahirete yol açıp bir başka
alemde de yaşamamızı temin edebilir.
Limana yanaşan gemiden sahili sey-

46
HEKlMOĞLU ISMAIL

rediyordum. Asırlarca yapıldığı


evvel an- }
!aşılan ufak bir kanaldan denize kanali-
zasyon akıntısı geliyordu. Çok küçük dal-
galar bu kanalcığın ağzına vuruyor, son-
ra çekiliyor ve sular yine akıyordu. O za-
man tekrar anladım ki asırlar boyunca
denizlerin suyu on santim yükselmemiş.
Akan nehirleri, yağışları ve denizlere dö-
külen şeyleri düşünürsek, mantıken de-
nizlerin seviyesi yükselmeliydi. Amma
külli nizam denizlerin seviyesini asırlar­
dır aynı tutuyor.
Sadece med ve cezir olayları ile de-
nizlerin seviyesi yükselip alçalmaktadır.
Eğer ay, dünyamıza biraz yakın olsaydı
denizler 17 metre değil, 170 metre yükse-
lirdi O zaman da insanların sefa sürdüğü
sahiller felaket yuvası haline dönüşürdü.
Ayrıca sahillerdeki pek çok verimli arazi-
ler de sular altında kalırdı.
İklim olayları ile denizleri dengede tu-
tan, rüzgar ve med cezirle denizleri te-
mizleyen Allah (cc), dünyanın uydusu
olan ·ay'ı öyle bir yörüngeye yerleştir­
miş ki her bakımdan yaşayışımız daha da
kolaylaşmış. 'Ay'ı küçücük insanlara hiz-
metkar eden Allah (cc) aynı insanlar için
ahiret hayatını da açmıştır.

47
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

Her şey ölçülü iken bazı insanların öl-


çüsüz hareket etmesi cezayı gerektirir.
Cezaların yerini bulması ve adaletin te-
cellisi için ahiret gereklidir.
Kana karışan besinler alyuvarlar vası­
tası ile hücrelere gönderilir. Dünyanın en
büyük ikmal ordusu budur. Hiç bir çar-
pışma, tıkanma olmaksızın her şey yerli
yerine gitmektedir. Eğer kemiklere git-
mesi gereken kalsiyum beyine gitse,
beynimiz taş kesilir. Amma bu gibi yan-
lışlıklara hiç rastlanılmamaktadır. Mey-
dana gelen hastalıklar ise, yine insanı
yaratan Allah (cc)'ın iradesi iledir, hasta-
lıkların pek çok faydalı yönleri vardır.
Şöyle ki:
Hasta iken Allah (cc)'a isyan eden in-
san, sağlıklı iken şükrediyor muydu?
Sağlığına şükretmeyenin, hastalığı da şi­
kayete hakkı yoktur. Hastalık, kendine
sahip olduğunu zanneden insanlara,
kendilerinin asıl sahibinin Allah (cc) ol-
duğunu gösteren bir ikazdır.
Sağlığına şükreden müminlerin, has-
talıklarında şikayet etmeleri şuurlu hal-
lerine aykırı düşer. Onlar hastalığı vere-
ni bilir ve hastalığa da şükrederler.

48
HEKIMOCLU ISMAIL

Hoştur bana Senden gelen,


Ya gonca gül yahut diken,
Ya hayattır ya da kefen
Narın da hoş nurun da hoş.

Alyuvarlar öyle bir ordudur ki, akılları


ve ilimleri olmayan bu askerler; gidecek-
leri yeri çok iyi bilirler ve akıl almaz işler
yaparlar. Mesela kaşınızdaki kıl boylarını
ölçünüz ve sonra kaşınızı traş ediniz.
Kaştaki kıl hücreleri hemen bağırsaklara
telefon ederler: "Bu adam şaşırdı, kaşını
traş etti. Ona gıda gönderin."
Timürler de aldıkları gıdaları, bir kısım
alyuvarların sırtına yükler, "Bunları do-
ğu sağ kaşa götürün." diye emir verirler.
Sol kaşımız büyümediği halde tıraş edi-
len sağ kaş büyümeye başlar. Büyür, bü-
yür eski uzunluğuna gelince durur.
Bağırsaklardan kaşa gelen gıdaları
düşününüz ... Toplu iğnenin başı kadar
küçük kıl hücrelerinde, kıl gibi harika sa-
nat eserinin yapıldığını düşünün ... Sonra
da kaş kıllarının eski uzunluğuna gelince
durup, büyümediğini düşünün ... Bunların
bütünü alyuvarlara, tabiata veya tesa-
düfe verilebilir mi? Ölçünün ve simetrik-
liğin olduğu yerde tesadüf olamaz. Kaşı-

49
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ mıza Hakim olan Allah (cc) vücudumu-


zun hakiki sahibidir. Vücudumuzun sahi-
bi olan Allah (cc), Baki sıfatından bize de
ebediyet verir ve ebediyen yaşarız.
Akyuvarlara gelince onlar daha başka
ve daha güçtü bir ordu. Nasıl ki Türk or-
dusunda düşmanı tanımak ve savaş em-
rini vermek generallere düşen bir vazife
ise akyuvarlar da mikrop denilen düşma­
nı tanıyıp taarruz emrini veriyorlar ve
savaşıyorlar. Diyelim ki tırnağınızı biraz
derin kestiniz mikrop kaptı. Tırnak kena-
rında vücuda girmek isteyen mikropları,
akyuvarlar tanıyıp hemen savaşırlar. Fa-
kat kuvvetli düşman, akyuvarları öldü-
rür, bu ölülerden cerahat olur. Vücudu-
muzun gerçek sahibi olan Allah (cc) vü-
cudumuzun her yerine alarm sistemleri
yerleştirmiş: Cerahat toplayan yer yan-
maya ve ağrımaya başlar. Böylece anlı­
yoruz ki "Savaş var." O zaman biz de sa-
vaşa katılıp faydalı bir ilaç kullanarak
mikropları öldürüyoruz. Akyuvarların
savaşı da bitmiş oluyor.
Sıhhatimizin en büyük düşmanı olan
zararlı mikroplara karşı akyuvarlar isim-
li, toplu iğnenin başından daha küçük
canlılardan bir ordu meydana getiren,

50
HEKlt,ıı•'.)CLU ISMAIL

bunlarla bizim sıhhatimizi devam ettiren }


Allah (cc), ahiret hayatında da hayatımı-
zı devam ettiremez mi?
Bir arkadaşımın böbreği iltihaplan-
mıştı, sancı, ateş, halsizlik devam ediyor-
du. Bu ne demektir?
Böbreğimizi yaratan ona sahip çıkı­
yor. Alarm sistemlerini çalıştırarak bizi
hastalıktan haberdar ediyor. Hemen ta-
bibe koşup derdimize derman arıyoruz.
Gel gelelim ki tabip teşhisi yanlış koy-
muş, karaciğer tedavisi deyip akciğer te-
davisine başlamış. Durmadan alarm zille-
ri yine çalıyor; yani ateş, sancı, halsizlik
devam ediyor. Tabip ister istemez teşhi­
sini değiştiriyor. Böbreği tedavi etmeye
başlayınca hasta iyileşip ayağa kalkıyor.
Fakat bu esnada epeyce akyuvar ölmüş
oluyor. Bu sebeple hasta nekahet devre-
sindedir. Yani vücut zayıf düşmüştür. Öy-
le ise dinlenmeli ve beslenmelidir.
Dikkat buyurun beslenmelidir, dedik.
Yani hasta beslenecek, yediği ölü gıdalar
vücudunda dirilip akyuvar olacak, bu ak-
yuvarlar da bir general maharetiyle düş­
manı görecek, tanıyacak ve taarruz edip
sıhhatli kalmamız için yüklendiği vazife-
yi başaracak ...

51
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

Bütün bu işlerin kendi vücudunda ol-


duğunu bilen insan yine öldükten sonra
dirileceğine inanmayacak mı?
Bilgisiz insan, Allah (cc)'ın verdiği aklı
yanlış yerlerde kullanmış, islamiyet'i ye-
teri kadar öğrenememiş, anlayamamış
ve yaşayamamıştır. Bu sebeplerle hem
dünyası hem de ahireti cehennem ol-
muştur.
İslamiyet'i gönderen Allah (cc), akıl
vermiş ki dinini anlayalım. Din ve akıl Al-
lah (cc)'ın lütfu olduğundan bunların iki-
si de birbirine uygundur. insan aklı, isla-
miyet'i anlayacak seviyededir. Anlama-
yanlar varsa çalışmamışlar demektir.
Nasıl ki geometriye çalışmayan üçgenle-
re ait ispatları bilmezse, dini ilimlere ça-
lışmayanlar da İslamiyet'i bilemez ve an-
layamaz. Bugün tahsilli insanlar içinde
fiziğe çalıştığı kadar dini ilimlere çalışan­
lar çok azdır. Ama ne garip ki çalışılma­
dan bilineceği zannedilen tek ilim de is-
lamiyet'tir, bu da mümkün değil. Mümin
sadece Allah (cc)'ın sıfatlarını öğrense,
onlarla ahirete de inanabilir. Mesela Al-
lah (cc)'ın Kudret sıfatına inanan bir in-
san, Kudret sıfatı ile direksiz duran gök-
cisimlerine baksa, bunlardaki bitmeyen

52
HEKlt.:fOGLU ISMAIL

enerjiyi görse ve birbiri ile olan alakala- }


rını anlasa; "Şu gökcisimlerini yaratan,
bunlara bitmez tükenmez enerjiler ve-
ren ve bunları birbiri ile manen irtibatını
sağlayan Allah (cc), elbette ahireti de
yaratmıştır." der, tahkiki imanı elde
eder.

53
il. BÖLÜM
Bir başka alem var
Bir başka alem var ki, kuluçka maki-
nesine konan yumurtalardan 21 gün son-
ra ördek ve tavuk civcivi çıkınca, ördek
civcivi hemen su birikintisine girip yüze-
biliyor. Kocaman tavuk yüzmezken ör-
dek civcivinin yüzmesi gösteriyor ki, bir
başka alem var ve o alemde ördek yüz-
me öğrenmiş. Yumurtadan çıkar çıkmaz
yüzmeye başlıyor. Bir başka alem var ki,
yumurtanın özel aletlerle resmi çekildi-
ğinde, haritaya benzer bir şekil görülü-
yor. Eğer yumurtayı sallayarak bu şekli
bozarsak civciv çıkmıyor, bozulmazsa
civciv çıkıyor. Yumurtanın içine bir tavu-
ğu gagasıyla, kanatlarıyla, ayaklarıyla ve
iç organlarıyla yerleştiren Allah (cc). şu
alemin göremediğimiz bir yanına da ahi-
reti yerleştirmiştir. Ölen insanın göz fre-

57
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

( kansları değiştiğinden dolayı ahiret ale-


mini görebilir. Bizim ise görüş sahamız
dışında kalan pek çok şey vardır ki, bun-
ların en mühimleri de ahirettir, melekler-
dir ve levhi mahfuzdur.
Bir başka alem var ki, petekten çıkan
arı, uçarak yüzlerce metre gidiyor. Çiçe-
ği eliyle koymuş gibi buluyor ve alınması
gereken kısımları alıp getiriyor ve bal ya-
pıyor. Onun yaptığı balı asrımızın alimle-
ri ve fen adamları yapamadıkları gibi ge-
ometri bilmeyen bu arı, peteklerini altı­
genler şeklinde ve peteklerin derinliğini
de eşit yapıyor. Bugün geometri okumuş
akıllı insanlar eşit altıgenleri aletsiz çize-
miyorlar. Demek ki arı, bir başka alemde
tahsil görmüş, ilham almış gelip burada
bildiklerini tatbik ediyor.
Her kuşun yuvası başkadır: Bülbül ço-
rap biçiminde yuva yaparken, ağaçkakan
ağaç gövdelerine yuva yapmaktadır. in-
şaat mühendisleri, yuva yapan hayvanla-
rın da sanatkar olduklarını kabul edecek,
başka alemin varlığına inanacaklardır.
Çünkü hayvanlar tekamül etmek için
dünyaya gelmemişler. Onlar belli bilgiler-
le dünya gelip, bildiklerini yapar, bir baş­
ka alemin varlığını ispat eder, giderler.

58
HEKIMOGLU ISMAIL

Kozasınıören ipekböceği, yumurtala- }


rını, başka denizlere bırakan balıklar, yi-
yeceğini temin için ağlar ören örümcek
ve on binlerce yumurta ile neslini devam
ettiren kurbağalar, kainatı yaratan Allah
(cc)'ın külli nizamı içinde yer aldıklarını,
halleriyle ve hayatlarıyla haykırmakta­
dırlar.
Bir başka alem var ki rüyalarda ayak-
sız gezip, elsiz işler yapıyoruz. Gözleri-
mizi açmadan görüyoruz ve çok kısa bir
zamanda uzun bir hayat yaşıyoruz. Ağzı­
mızı açmadan konuşuyoruz, yemeden
lezzet alıyoruz. Rüyalar da korkuyoruz
veya seviniyoruz. Bir kısım rüyalarımız
da, belli bir zaman sonra gerçekleşiyor.
Demek ki bir başka alem var ki vücudu-
muz yatakta iken ruhumuzla dolaşıyo­
ruz, ahirete benzer bir hayat içinde yaşı­
yoruz. Bir başka alem var ki orada hadi-
seler tertip ediliyor, rüyada bize t,ildirili-
yor ve aynı olaylar bir zaman sonra su
yüzüne çıkıyor. Çekirdekte ağacı gizle-
yen Allah (cc), bu dünyada olacak hadi-
seleri bir başka alemde gizliyor ve zama-
nı gelince su yüzüne çıkarıyor.
Bir başka alem var ki yağan kar tane-
lerinde dantel gibi şekiller görülüyor.

59
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ Anne karnında nur topu gibi bir çocuk


hazırlanıyor ve dünyaya gönderiliyor.
Kanla fışkı arasından süt gibi temiz gıda­
lar geliyor.
Evdeki hesap çarşıya uymaz derler.
Bir kısım hadiselerin bizim irademiz dışı­
na çıkardığı ve irade dışı hadiselerde da-
hi külli nizam görüldüğüne göre, tesadüf
denilen hallerin bir başka alemden dün-
yamıza yansıyan planlar olduğu kolayca
anlaşılmaktadır.
Bize irade veren irade-i küllT, irademiz
dışında birçok organlarımızı çalıştırıyor,
irademiz dışında hayatımıza yeni yeni
şekiller veriyor. Bunun için "Yarınlar
meçhuldür." diyor. Bize meçhul olan şey
Allah (cc)'a malum ki, bir kısım rüyalar
gerçekleşiyor.
insanın bilmediği çok şey var. Her şe­
yi yaratan, her şeyi bilir. İlim, Allah
(cc)'ın sıfatıdır. Beynimizi yaratan Allah
(cc), ilminden bir parça da bize vermiş­
tir. İnsanın görmemesi ve bilmemesi bir
şeyin yokluğuna delil olamaz.
Ahiretin varlığına inanmayan, ruhu in-
kar eden ancak cehaletini ilan etmiş
olur.

60
HEKIMoCLU ISMAIL

Hizmetçilik eden aslanlar ve


yılanlar ...
Yavruların iç organlarını dahi tertip
ve tanzim eden Allah (cc), onlara sahip
çıkarak anaları yavrulara hizmetkar et-
miştir. Hiç bir yılan, yavrusunu zehirle-
memiştir. Hiç bir kurt, yavrusunu yeme-
miştir. Aç bir aslan, kızgın gözlerle av
arar, yanında duran körpe yavrusunu
hem yemez hem de gerektiğinde kendi
hayatını tehlikeye atarak kimseye de ye-
dirmez. Allah (cc) her türlü anaya öyle
şefkat vermiştir ki analar, yavrusuna
hizmet etmekten zevk alır. Sabah na-
mazlarına kalkamayan anne, bir gecede
yavrusu için iki üç kere kalkar da 'of' bi-
le demez.
Bütün anaların şefkati toplansa, Allah
(cc)'ın şefkati yanında okyanusta bir
damla su gibi kalır. Zaten analara şefka­
ti veren, yavruları yaratan Allah (cc)'tır.
Susuz kalıp yapraklarını ters döndü-
ren bitkilere bulutları rızık olarak gönde-
ren Allah (cc) ... Yavruları, anaların şef­
katli sinesinde büyüten ve onların bütün
rızıklarını hazinelerinden gönderen Al-
lah (cc) ... Topraklardan ve sulardan rızık
yaratan Allah (cc), hiç mümkün müdür ki

61
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ ahireti yaratmasın? Hiç mümkün müdür


ki analara şefkat veren Allah (cc) bizi
sevdiklerimizden ebediyyen ayrı bırak­
sın ve hiçliğe atsın?
Analara şefkat veren şefkatli Rabbi-
miz mümin kullarına daha güzel bir alem
vermek için onları ölüm bileti ile ahiret
sarayına davet ediyor.
Yeryüzünü bir ziyafet sofrası gibi ya-
ratan Rezzak-i Kerim, bu nimetlerin ha-
kikisini vermek için şükredenleri cennet
bahçelerine davet ediyor.
Yine yeryüzünü bir eczane gibi yara-
tan Şafi-i Kerim, bu nimetlerin hakikisini
vermek için şükredenleri cennet bahçe-
lerine davet ediyor.
Yine yeryüzünü bir eczane gibi yaratan
Şafi-i Kerim, hastalık bulunmayan ahirete
hastalık çeken müminleri davet ediyor.
İçindeki sevme duygusunu, Allah
(cc)'ı ve Allah (cc)'ın sevdiklerini sev-
mekle tatmin eden müminleri, başta
peygamberimiz (asm) olmak üzere bü-
tün peygamberlerin, sahabelerin, imam-
ların, evliyaların, asfiyaların ve üstatla-
rın toplandığı meclislere, ölümü bir bilet
olarak gönderip "Sevdiklerinizle bulu-
şun." buyuruyor.

62
HEKlMOCLU ısMAıL

Allah(cc)'ın ebedi nizamı olan helal }


dairesinde organlarını çalıştıranlara cen-
neti mükafat olarak veriyor.
Diş fırçalarının kıllarını yapmak için
kocaman fabrikalar kuruluyor. Allah
(cc)'ın kudretine bakınız ki, başımız üze-
rinde toplu iğnenin başı kadar küçük kıl
hücrelerinde, kıllarımızı (saçlarımızı) ya-
ratıyor. Saçlarımızı yaratan Allah (cc),
ahireti de yaratıp dünyada işi bitenleri
oraya celb ediyor.
En kıymetli aletleri ve cihazları yapan
beynimizi yaratan Allah (cc), ahireti de
yaratıp beynimizi hayra mı, şerre mi kul-
landık, bunun muhakemesi için insanları
ahirete davet ediyor.
Çekirdekte kaysı ağacının her halini
ve her şeklini, çiçeğini, rengini, tadını ve
kokusunu yerleştiren Allah (cc), amel
defterimize de her halimizi, her tavrımı­
zı, her sözümüzü yerleştirip hayatın he-
sabını sormak için kullarını ölüm ferma-
nıyla ahirete alıyor.

Saray ve Teşrifatçısı
Şualemi bir saray gibi yaratan, ayak-
larımızın altınaçiçekleri halı gibi seren,
gök kubbeyi tavan, güneşi avize, yıldız-

63
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ ları kandil gibi asan, en güzel ziyafet


sofralarını hazırlayan ve her şeyi insa-
na hizmetkar eden Allah (cc), Peygam-
ber göndererek cennet gibi dünyayı ba-
şımıza cehennem etmememizi isteme-
miştir.
Evet, cennet gibi şu dünyayı başımıza
cehennem etmemişsek; içki, kumar ve
zina gibi felaketlerden uzak kalmışsak,
bunun tek sebebi: islamiyet'in tebliğcisi
peygamberimizdir. Günahların sel gibi
aktığı yirmi birinci asırda yirmi yaşında
bir gencin içki içmemesi İslamiyet'in mu-
cizesidir.
Zahiren güzel görünen şu dünyamızın
en güzel yerlerinde en büyük günahlar
işleniyor. insanlar ellerindeki geniş im-
kanlarla, bol günah işleyip cehenneme
gitmesin diye, iki cihan serveri Peygam-
ber Efendimiz (asm) gönderilip hem
dünya ve hem de ahiret saadetinin esas-
ları anlatılmış. Elbette alemlere rahmet
olan Peygamberimize itaat edenlerle is-
yan edenlerin müsavi olmaması için ve
gerçek adaletin tahakkuku için ahiret
yaratılmıştır.
insanlar iyi ve kötü olmak üzere iki
nehir halinde akmaktadır. Bu iki nehre

64
HEKIMOCLU ISMAIL

iki deniz lazımdır.Bunlardan biri cennet }


ve diğeri de cehennemdir. Demek ki iyi
ve kötü insanların mevcudiyeti, ahirette
birbirine zıt cennet ve cehennemin varlı­
ğına delildir.
Yeryüzünde mahkemeler var. Mahke-
melere akın akın haklılarla haksızlar gidi-
yor, adalet gerçekleşsin diye ...
Mezarlıklara da haklılarla haksızlar
doluyor. Demek kabir kapısından geçip
ahiret sarayına çıkacaklar ve orada mu-
hakeme edilecekler, mutlak adalet ger-
çekleşsin diye ...
611 yılında tek başına La ilahe illallah
diyen Resulullah14, vahyin 15 ilk gününde
tek başına bir Müslüman'dı. Dünya dolu-
su kafire ve müşriklere karşı bu tek Müs-
lüman'ı muhafaza eden, tek Müslüman
sebebiyle milyonlarca Müslüman'ın mey-
dana gelmesini sağlayan ve bunların ma-
nevi omuzlarında imparatorluklar kur-
duran Allah (cc), bunca hizmetleri heba
etmemek için ahireti kurmuştur.

14 Resulullah; Allah (cc)'ın elçisi, yani Allah (cc)'ın


kitabı olan Kur'an-ı Kerim'i insanlara öğreten,
anlatan manasına gelir.
15 Vahiy: Allah (cc)'ın, Peygamberimiz Hazreti Mu-
hammed (asm)'e bildirdiği ayet ve hadislerdir.

65
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

14 asırdır başta Peygamberimiz


(asm), sahabeler, imamlar, evliyalar, as-
fiyalar, alimler ve üstatların tasdik ettiği,
haber verdiği ahiret vardır. Yumurtadan
civcivin çıkması gibi. .. Rahm-i maderden
dünyaya gelmemiz gibi... Ve uykudan
uyanır gibi dünya hayatından ahiret ha-
yatına geçeceğiz.
Ölüm çirkin olsaydı, Peygamberimiz
(asm) ölür müydü? Sevdiklerimize ka-
vuşmak için ölüm, yolculukların en güze-
lidir. Ama intihar etmek haramdır. 16

16 İntihar etmek haramdır, çünkü intihar eden ema·


nete ihanet etmiş olur. Nasıl elimiz, gözümüz gi·
bi maddi organlarımızı ve aklımızı, hayalimiz gibi
manevi organlarımızı, Allah (cc) bize emanet
olarak vermiş ki emirleri dahilinde çalıştıralım.
Aynı şekilde canımızı da Allah (cc) vermiştir ki,
İslamiyet'le gerçek ve ebedi hayatı bulalım. Mad·
di ve manevi organlarının haram işlerde çalıştı·
rıp kirletenlere cehennem gibi bir ateş lazım ki
temizlesin. Allah (cc)'ın verdiği canı paçavra gibi
yere atıp intihar edenlere de cehennem gerekir.
Amma müçtehitlerden bir kısmı "İnsan çıldırma­
dan canına kıyıp, intihar edemez, delinin de dini
olmaz, bu sebeple intihar edenin cenaze namazı
kılınır." demişler. Bir kısmı da "kılınmaz" diye fet-
va vermişler. Demek ki çıldırmayan bir insan in-
tihar edemez. Felaketler ne kadar büyük olursa
olsun, her şeyin geçici olduğunu düşünüp, Allah
(cc)'ın rahmetinden ümit kesmemelidir.

66
HEKIMOCLU ISMAIL

Bu bilgiler "iman-ıtahkiki" isimli Gü- }


listan'dan alınıp sizlere gül suyu olarak
takdim edilmiştir.
"Gül değil, gülistan değil bu,
Çoban armağanı gül suyu.
Azıcık da olsa bulunur.
Gül suyunda gülün kokusu."

En büyük ordu
Her şehrin su şebekesi vardır: Borula-
rı birbirine eklemişler, barajlardan veya
göllerden suyu alıp evlere kadar getir-
mişler ...
Vücudumuzda da etten damarlar ya-
pılmış, kalpten alınan kan bütün vücutta
dolaştırıldıktan sonra tekrar kalbe getiri-
lir... Nasıl ki şehirlerin su şebekesi kendi
kendine olmadıysa, kan damarlarımız ve
kalbimiz de kendi kendine olmamıştır ve-
ya bunları tabiat yapmamıştır. Çünkü in-
sandaki sanat, tabiattaki sanattan geri
kalmadığı gibi belki de üstündür.
Dünya üzerinde pek çok hastane, la-
boratuar ve tabip vardır. Fakat bunların
hiçbirinde kan yapılamamaktadır. ina-
nan veya inanmayan herkesin kanını Al-
lah (cc) yapmış, damarlarına doldurmuş

67
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ ve kalp ile pompalamaktadır. Kalbimizi


yapan Allah (cc), ona hareket vermiştir.
Bunu_n için duran kalpleri çalıştırmak
mümkün değildir. Allah (cc) en fakir in-
sana bile kalp gibi çok değerli bir cihazı
hiç bir ücret almadan takarken tıbbi mü-
dahalelerle yapılan ameliyatlar veya ta-
kılan organlar ne kadar pahalıya mal ol-
maktadır. Aklı, ilmi ve irfanı olanlar ken-
di organlarının kıymetini bilmeli, bu or-
ganları bedava olarak vücudumuza ta-
kan Allah (cc)'a iman edip O'na itaat et-
melidir. Mademki Allah (cc), "Ahiret var-
dır." buyurmuş, öyle ise organlarımızın
varlığına inandığımız kadar ahiretin var-
lığına da inanmalıyız. Çünkü her organa
başka bir iş yaptıran Zat. başka bir alemi
de kurabilir.
Yeryüzünde nehirler nasıl hayat se-
bebi ise, kanımız da vücudumuzda hayat
nehri gibi akmakta, hücrelerimizi ve or-
ganlarımız onun sayesinde hayatiyetini
devam ettirmektedir.
Ne kadar yemek yerseniz yiyiniz ... Ye-
mek çeşitleriniz nasıl olursa olsun ... Ye-
diğimiz bütün yemekler midede hazm
olur, ince bağırsaklardan timürler vası­
tası ile kana geçer. Siz yarım kilo da yüz

68
HEKIMOCLU ISMAIL

gram da pirzola yeseniz yine vücut ihti- }


yacı kadarını alır,
gerisini atar. En küçük
cisimlere en büyük ölçü yerleştirilmiş ...

Neden bazı zamanlar


kafirler galip gelir?
Neden kafir, Müslüman'a ve kuvvet
hakka bazen galip geliyor?
Çünkü Müslüman'ın her hali İslam'a
uygun olmadığı gibi, Gayri Müslim'in her
hali de İslam dışı değildir. Mesela ilim
tahsil etmek, çalışkan olmak, sanatta
ilerlemek Müslüman sıfatları iken, Müs-
lüman bu ve benzeri hususlarda geri ka-
labilir, gayri Müslimler de ilerleyebilir. O
zaman Gayri Müslimler galip, Müslüman-
lar mağlup olur. Dikkat edilirse burada
galip olan Gayri Müslim'in kendisi değil
galibiyete sebep olan ilim, çalışkanlık ve
sanattır. Bunlar ise haktır. Öyle ise biz-
zat batıl değil, batılın sahip olduğu "hak
sebepler" galip geliyor. Bu da geçici
olur. Ne zaman ki Müslümanlar İslami­
yet'i öğrenip, anlayıp, yaşarsa o zaman
hak sebeplerle hak ehli birleşir ve galibi-
yeti elde ederler.
İlim, sanat ve çalışkanlık gibi sebepler
kuvveti temin eder. Fakat hak sebeplerin

69
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ hepsi bu kadar değil, dolayısıylagalibiyet-


te kuvvetin bir payı varsa, Haktan yana
olanın payı daha büyüktür. işte mağlubi·
yetler gaflete dalan Müslümanlara kamçı­
dır. Bu kamçı ile kendine gelen, İslamiyet'i
yaşamaya başlayan Müslümanlar, yine
zafer sancağını ellerine alacaktır.
Allah (cc)'ın rahmeti her yere müsavi
yağan yağmur gibidir. Bir elma ağacının
meyvesi yoksa yağmurdan yeteri kadar
istifa edememiş demektir. Elmadan da-
ha kıymetsiz olan iğde ise yağmur saye-
sinde meyvelerini besler, güzel bir hal
alabilir. Şayet bir Müslüman ibadet mey-
veleriyle süslenmemiş de bir Gayri Müs-
lim tatlı dil, güler yüz, yardımlaşma ve
temizlik gibi meyveleri hayatının dalları­
na takmışsa Gayri Müslim başarılı, Müs-
lüman başarısız olur. Çünkü Allah (cc)'ın
emir ve yasakları birer hikmettir. Hik-
metler zaman, yer ve şahsa göre değiş­
mez. Kim Allah (cc)'ın emirlerini tutar,
yasaklarından kaçarsa o kazanır. Kim bu
sırra tabi olmazsa o kaybeder. Derler ki:
"Allah (cc)'ın lütfu umumidir. Kafirler
dahi bu lütuftan faydalanabilir". Mesela,
namaz kılmak nasıl Allah (cc)'ın emri ise,
havanın sıkışması, suyun kaldırması,

70
HEKIMOĞLU ISMAIL

elektrik enerjisi de Allah(cc)'ın kanunu- }


dur. Birincisine; "teşrii evamir", ikincisi-
ne, "Şer'i tekvin" denir. Yani namaz,
oruç gibi ibadetler teşrii evamir, yani ka-
nun hükmündeki emirler. .. Şer'i tekvin
ise, yaratılmışa ait kanunlardır. Şer'i tek-
vinin bir kısmına "tabiat kanunları" da
deniyor. Fransa'da zuhur eden Natüra-
lizm cereyanı, inkara saptığı için yanlış­
tır. Aslında tabiat kanunlarının bütününü
Allah (cc) yaratmıştır.
Şimdi Müslümanlar namaz ve oruç gi-
bi emirlere tabi olup atomla, elektrikle
su ile ve o toprakla ilgili kanunları ihmal
eder veya yanlış anlarsa, Allah (cc)'ın bir
kısım emirlerine uymuş, bir kısmına uy-
mamış sayılırlar. Namaz kılan Müslüman,
bu hususiyeti ile Gayri Müslim'den üs-
tündür. Fizik, kimya ve benzeri ilim dalla-
rındaki kanunlara uyan Gayri Müslim de
bu hususta Müslüman'dan daha başarılı
olur. Asıl olan namaz kılıp, oruç tuttuğu­
muz gibi, fizik ve kimya kitaplarında ya-
zılı kanunları da anlamak ve bunları tat-
bik etmektir. Lise kitaplarında Dalton,
Kepler, Mariot ve Ohm diye adlandırılan
kanunları Allah (cc) koymuş, ilim adam-
ları bulmuştur. Allah (cc)'ın kanunları şu

71
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

ı veya bu ilim adamının adıyla isimlendiril-


miştir. İlim adamlarını takdir edeceğiz.
Fakat "Fen kitaplarındaki bütün kanun-
ları koyan Allah (cc)'tır." sırrını da unut-
mayacağız. Öyle ise lise fen kitapları bi-
ze Rabbimizin sıfatlarını anlattığı gibi,
namazını kılan bir Müslüman'ın fen ki-
taplarını okuması dahi ibadettir.

Acaba Allah (cc)'ın hangi emrini


yapmayıp, bu hale düştük?
Müslümanların diğergam olması gere-
kirken ekseriyetin egoist olması, temeli
sarsmıştır. Ekseriyet kendini, evini, akra-
balarını düşünüyor. Dinini ve milletini
düşünen çok az.
İnsanın kendisini ve ailesini düşünme­
si ve sevmesi egoistliktir, bencilliktir. İs­
lamiyet'te egozim değil, diğergamlık
(başkasını düşünmek) esastır. Ben seni,
sen de beni görüp ve gözeteceksin ki,
olacak İslamiyet. Ben beni, sen de seni
düşünür, şahsi çıkarlarımızın peşinde ko-
şarsak gayr-i İslami bir hayat yaşamış
oluruz.
Ekseri Müslümanların ibadetleri ego-
izm temeli üzerine oturtulduğu için, İs­
lam sarayı yükselemiyor. Bu çürük temel

72
HEKIMOCLU ISMAIL

üzerinde islam sarayını yükseltmeye ça- }


lışmak da tehlikelidir. Adi ortaklıkların
kötü sonuç vermesinin sebebi budur.
Egoizme bağı kimseler müşterek iş başa­
ramazlar.
Denecek ki; dindar olmayanlarda,
Müslüman olmayanlarda hem egoizm
var hem de müşterek çalışmayı başarı­
yorlar. Buna ne dersiniz?
Fertteki egoizmin kötü sonuçlar vere-
ceği iktisat tarihince sabittir. Asırlar bo-
yunca bunun çilesini çeken Gayri Müs-
limler, devleti diğergam hale getirmişler,
devlet yardımı ve desteği ile şirketler ku-
rulmuş, müşterek çalışmalar egoizmi
tatmin etmiş. Yani egozim müşterek ça-
lışmaya fırsat vermez. Fakat şirketler
ferdin egoizmini tatmin eder.
Sermaye sahipleri, kar getirecek bir iş
üzerinde şirket kurar. Gelen kar hem
sermaye, hem de emek sahibinin egoiz-
mini doyurur. Böylece egoizm faydalı bir
hale dönüşür.
Bu durumda sermaye sahibi dindarlar,
karlı işler üzerinde şirket kurmalı. Şirket­
lerde cemaat ruhu esmeli. Her türlü ha-
reket ibadete dönüştürülmeli. Bu şuurlu
ekip çalıştırdığı zaman, insanlara gere-

73
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ ken ücreti zaten verecek. Böylece şirket


denilen kuruluş şahsi menfaatleri belirli
ölçüler içinde doyuracak, egoizmin za~
rarlarını büyük ölçüde önleyecektir.
Pek çok dindar, hayattan zevk almadığı­
nı söylüyor. Bunların hepsi egoizmin esiri
kimselerdir. Esirler hayattan zevk almaz.
Egoizmin üzerine oturtulan ibadetler
zevk vermez.
Allah (cc)'ın Samet sıfatı vardır. Sa-
met: Allah (cc), hiç bir şeye muhtaç de-
ğildir, her şey O'na muhtaçtır, demektir.
Mü'min, imkanı nispetinde diğergam
olursa bu sıfatı, cüz'i planda yaşıyor, de-
mektir.
Esmaü'I-Hüsna'yı talim etmeyenler
Allah (cc)'a asker olamaz.
Allah (cc) kötü bir şey yaratmamıştır,
ama yarattığı şeyler iyiye de kötüye de
kullanılabilir. Üzümden şurup da, şarap
da yapıldığı gibi. ..
Egoizm, aslında üzüm kadar masum ve
faydalıdır. Egoizm sebebiyle terakki
mümkün oluyor. Egoizmi zararlı veya fay-
dalı yönde kullanmak insanın elindedir.
Müşterek çalışmalar içinde şahsi menfa-
atimizi temin edebiliyorsak egoizm iyidir.
Ferdi çalışmalar içinde egoizm zararlıdır.

74
HEKIMOGLU ISMAIL

Ayrıca haram dairedeki egoizm zehir- }.


lidir. Helal çizgileri içindeki egoizm, müş­
terek bir çalışmayı da esas alırsa, dünya
ve ahiretin saadetine sebeptir.

75
TEKNOLOJİ VE BİZ

Türkiye'nin Amerika'ya çivi satması


ilk nazarda sevindirici bir olay, fakat
Amerika gibi gelişmiş ülkeler teknoloji-
nin kaba kısmını geri kalmış ülkelere bı­
rakıp, kendileri ileri teknoloji ile meşgul
oluyor.
Milyonlarca liraya alınan bilgisayarla-
rın ham maddesi bunun yüzde bir fiyatı­
nadır.
işte bir avuç hammaddeyi cihaz hali-
ne getirip, milyonlarca liraya satmak
teknolojik hamledir.
Demek ki süper devlet olmak veya ge-
lişmiş olmak, bir bakıma teknolojiyi pa-
raya çevirmektir.
Japon arazisi Türkiye'den az ve nüfu-
su Türkiye'den fazla olduğu halde fert

76
HEKIMOCLU ISMAIL

başına düşen gayri safi gelirin, bizden }.


fazla olmasının sırrı:Teknolojiyi paraya
dönüştürmesinde aranmalıdır.
Eğer biz Japonya'ya bazı şeyler ihraç
edersek, fazla sevinmemeliyiz. Bu de-
mektir ki hamal işleri bizlere bırakmış
kendisi teknoloji sayesinde az emekle,
az masrafla çok büyük kazançlar sağlı­
yor.
Bir gemi fındığa, bir kaç cihaz ve ara-
ba alıyorsak, kalkınmamız mümkün değil.
Afrika ülkelerinde ormanların bitme-
sinin sebebi emperyalist devletlerin ka-
ğıt sanayidir. Düşününüz bir ülke, bir ge-
mi kereste ihraç edip bir kamyon kağıt
alıyor. ..
Türkiye'yi bu açıdan incelersek henüz
kaba teknoloji devresinde olduğumuz ko-
layca anlaşılacaktır. Arabanın şasesini ya-
pıp, karbüratörünü dışardan almak gibi.
ithal ettiğimiz malların listesiyle ihraç
ettiğimiz malların listesini karşılaştırdı­
ğımızda içler acısı bir durum ortaya çıkı·
yor. Biz mal ihraç edip teknolojik ürünler
alıyoruz. Mal ihraç eden geri kalmış tek-
noloji ürünleri satan ise ilerlemiş ülkedir.
Özellikle kahveler, meyhaneler ve
barlar teknolojide ilerlememizi büyük öl-

77
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ çüde engellemiştir. Halkımız Müslüman


olduğundan günahtan daima rahatsız ol-
muş, bu rahatsızlık bir kısım bunalımlara
yol açmıştır. Bunalımlı bir milletin tekno-
lojide ilerlemesi söz konusu değildir. Ar-
tık bir zamanların Avrupa'sı çok geriler-
de kalmış, onların da teknolojisi bunalım­
lı gençlik yüzünden sarsılmaktadır.
Türkiye, İslam ülkelerinden ileri, Av-
rupa ülkelerinden geri olduğundan İslam
ortak pazarı ile geniş bir pazar bulabilir.
Bu pazar da teknolojinin ilerlemesinde
önemli bir faktör olacaktır. Çünkü yük-
sek karlar, pahalı adamların çalışmasını
temin eder, pahalı adamlar da teknolojik
hamlelere sebep olur.
Türkiye'nin teknolojik gelişmemesin­
de bankaların da rolü büyüktür. Bankacı­
lar her zaman memur zihniyetiyle çalış­
tığı için gereken yatırımları yapmamıştır.
Müslüman halkımız faiz sisteminin dı­
şında büyük sermaye biriktirme ve top-
lama imkanını bulabilirse teknoloji ham-
lesinde önemli bir problemi çözecektir.
İslamiyet'te asıl olan istihsal (üre-
tim)dir. özellikle Milli Eğitim, üretici de-
ğil tüketici yetiştirdiğinden üretim düş­
müştür. üretimsiz tüketimin getireceği

78
HEKIMOGLU ISMAIL

felaketler kolayca anlaşılır ve Türkiye'de }.


olduğu gibi yaşanır.
üretimin her dalında teknolojiyi yer-
leştirmek gerekir. Teknolojiden payını
almayan üretim, dünya standartlarıyla
boy ölçüşemez.
Yine düşünelim; Türkiye'de inşaat
sektörü lokomotiftir. İnşaat, bilgisayar,
uçak, gemi, araba sektörlerini mukayese
ettiğimiz de görürüz ki, inşaat çok kaba
bir teknoloji olup zaman kaybından baş­
ka bir şey değildir. Entegre devreler ya-
pan bir devleti düşününüz. Bir bavul do-
lusu entegre ile dünyanın dövizini kaza-
nırken biz kocaman binaları dikip, işçi­
den döviz beklemekteyiz.
Eğer inşaat sektörü değil de motor
sektörü lokomotif olsaydı o zaman Türki-
ye kalkınmış ülkelerin yanında yer alırdı.
Bu açıdan baktığımızda Türkiye'deki
şirketlerin ekseriyeti kaba, bir başka de-
yişle geri kalmış teknoloji ile hayatiyetle-
rini devam ettirmektir.
Binalar yapıp da alime, talebeye, kita-
ba, basın ve yayına önem vermeyen va-
kıflar, şirketler ve kuruluşlar aynı zihni-
yetin mahkQmudur. İlerleyememek haya-
tın her dalında kendini gösterir. Dünya

79
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

t çapında bir mühendis yetiştiremezsek,


dünya çapında bir sporcu da yetiştireme­
yiz. Alimlerimizin İslam dünyasındaki se-
si de bu sebeple kısıktır. Çünkü bizde İs­
lam alimi belli bir seviyeye kadar yetişir,
ondan sonra sahipsiz ve kimsesiz kalır.
Almanya, İkinci Dünya Savaşı'nda yer-
le bir oldu, tekrar kalkındı, tekrar bizi geç-
ti. Onların sanayi zihniyeti bizden farklı ol-
duğu için bunu başarabildiler. Çünkü işin
neresinden tutacağını biliyorlardı. Bizde
ise bir güçlü şirket kurulsa, varlığını sabit
değerlere yatırıp işletme sermayesi bula-
maz, fabrikayı satılığa çıkarır.
Almanlar ise işletme sermayesine
önem verir.
Teknoloji, Allah (cc)'ın Sani sıfatına is-
tinat ettiğinden, teknolojide ilerlemek
sünnetullaha ittiba demektir. Teknoloji-
de ilerlemeyen, Allah (cc)'ın diğer sıfat­
larını da beşer planında talim edemez.
Sünnet-i seniyyeye de gereği gibi ittiba
edemeyip hem İslam'da ve hem de tek-
nolojide geri kalmış olur.
Maddeyle manayı bir bütün olarak ele
alacak, Asr-ı Saadeti anlayarak taklit
edecek zihniyetlere ihtiyacımız var. Yok-
sa geri kalmakla hiçbir yere gidilmez.

80
DEPREM

Akıllı insanlar ayağını sağlam yere


basmaya çalışır. Ne var ki yer de sallanı­
yor.
Akıl, aklı yaratanın emrine girmezse,
toprak Allah (cc)'ın emrinde olduğunu
bildirmek için sallanır.
29 Mayıs'ta lstanbul'un 537'nci fetih
yıldönümünü kutladık. Turistlerle halkın
çoğunu ayırmak mümkün değildi. Fatih
Sultan Mehmet mezarından kalksa, ls-
tanbul'un Bizanslılar tarafından fethedil-
diğini zannederdi.
O gün belediye işçileri grevde oldu-
ğundan İstanbul gayet pisti. öte yanda
insanların davranışına, haline, hareketi-
ne baktım. Çeşitli ülkelerin ahlak anlayı­
şı istanbul'da toplanmıştı. Elbette ki is-

81
ÖLÜM YOKLUK MUDUR>

{ lam ahlakının olmadığı yerde "ahlakın


çöplüğü" vardı. Yani 29 Mayıs'ta İstan­
bul maddeten de manen de pisti.
30 Mayıs'ta deprem oldu.
Deprem merkezi Avrupa ülkelerinden
birindeymiş ... Türkiye Avrupa ülkesi ol-
duğundan beraber sallanmış. Neden 7
şiddetinde sallandı da 70 şiddetinde sal-
lanmadı?
70 şiddetinde sallansaydı, her şey
yerle bir olurdu.
Kainata nizam veren Allah (cc), o ni-
zamı asırlardır devam ettiren Allah (cc),
kullarını ikaz ediyor:
Her şey nizam içindeyken insan başı­
boş kalabilir mi?
Her şey Allah (cc)'ın nizamına tabi
iken insanlar hangi nizama tabi?
İşte deprem nizamsızlara bir ikazdır.
Amirine, patronuna, ustasına itaat
edenleri, Allah (cc)'a itaat etmeye davet
ediyor.
Neden her yerde deprem olmuyor?
Deprem olmayan yerler, dertsiz değil.
İslamiyet'ten ayrı olmak, dertlerden biri-
ni veya birkaçını beğenmek demektir.
Ferdi bunalımlar, aile geçimsizliği,
serseri gençlik, anarşi, terör, kötü alış-

82
HEKIMOCLU ISMAIL

kanlıklar, birer depremdir. Hürmetsiz, }.


saygısız, şefkatsiz bir toplum, sallanıyor
demektir.
Deprem fay tabakalarının kaymasın­
dan, yeraltı patlamalarından meydana
geliyor. ..
Fay tabakasını yaratan kim? Onu öl-
çülü olarak harekete geçiren kim? Ölçü-
nün olduğu yerde tesadüf olur mu?
Yeraltı patlamalarından söz eden
kimse; ateşi, gazı, suyu yaratana inan-
malıdır. Ateşle suyu yaratan, muhtelif
zamanlarda bunları birbiriyle buluşturup
patlamalara sebebiyet verebilir. Sebebi
bilip sebebi yaratanı bilmemek, en azın­
dan beyin tembelliğidir. Tüfeği bilip, te-
tik çekeni bilmemek ne kadar garipse,
depremin sebeplerini bilip, o sebebi ya-
ratanı, onları harekete geçireni, ölçülü
hareket ettireni bilmemek o kadar garip
değil mi?
Zaten deprem gibi olaylar gaflet per-
desini kaldırmak içindir. insanlara ahire-
ti hatırlatır.
- Misafirseniz ev sahibine saygılı olun.
Allah (cc)'ın ihsan ettiği zeka ile isya-
na gidenler.
Allah (cc)'ın verdiği güzellikle "çirkin-

83
ÖLÜM YOKLUK MUDUR'

{ lik yarışması"na katılanlar.


Allah (cc)'ın verdiği sıhhatle, servetle
günah işleyenler... Depremle toprağın
kaydığını, ayaklarını sağlam yere basma-
dıklarını bir daha anlarlar.
Ve anlarlar ki, toprak gibi bir şeyden
her şeyi yaratan, onları insanlara "rızık"
olarak veren, toprak olan insanları tek-
rar diriltip onlara hayatlarının hesabını
soracaktır.
Gözü yaratanın her şeyi gördüğüne
inanılsa, insanlar bu kadar rahatlıkla gü-
nah işleyemez.
Moda ve adet adına toplu işlenen gü-
nahlara, deprem, kıtlık, düşman gibi top-
lumu hedef alan felaketler gelir.
Ey büyük adamlar, ey büyük devlet-
ler, depreme mani olsanız ya.
Demek, bütün büyükler, "Allahu Ek-
ber" ibaresinin yanında küçük kalır.
Öyle ise büyüklük isyana değil itaate
sebep olmalıdır.
Sesli ve yazılı basın-yayın, günaha ko-
lektif bir çehre verdi. Bunun için felaket-
ler de kolektif olarak gelmeye başladı:
Hapishaneler, hastaneler tıklım tıklım
dolu. Gazeteler felaket tellalı. .. insanlar
için de yaşamak felaket!

84
HEKIMOGLU ISMAIL

işte depremler uyanmamız için bizi }


sallıyor. Günah dünyasından sevaba, kö-
tülüklerden iyiliklere geçmemiz için bizi
ikaz ediyor.
Ak saçlar ahiretten gelen davetiyedir.
Her türlü gidiş ahirete yöneliktir. Dünya-
yı yaratan Zat, ahireti yaratmıştır. En-
vanteri, defteri, muhasebeyi bilenler; ha-
yatın hesabını vermeye hazırlanmalıdır.
Depremler yerin depreştiğini gösteri-
yor. Asırlardır yer depreşmiş, büyük pat-
lamalar, çökmeler ve değişmeler olmuş.
Büyük karışıklıklar içinde, sarsılmayan
nizamı görmeli.
Nizamı koyan, nazım-ı mutlak olan Al-
lah (cc)'tır. işte o Allah (cc), İslam niza-
mını göndermiştir ve bizler de Müslü-
man'ız. Şimdi bütün iş Müslüman'la İsla­
miyet arasındaki uçurumu kapatıp sos-
yal depremin açtığı yarayı sarmaktır.
Yoksa depremlerin bini bir para ...

85
NiÇİN DiNDAR OLMAYA
MECBURUZ?

196O'1ı yıllarda Avrupa'ya işçi gönder-


meye başladık. Almanlar ilk kafileyi kar-
naval şenliği içinde karşıladı. Çünkü bu
gelenler, Türk olmakla beraber, Osmanlı
imparatorluğunun torunlarıydı. Yeniden
tarih ayağa kalkmış, yeniden Osmanlılar­
la Germenler buluşmuştu.
Çok geçmedi bir de baktılar ki, bunlar-
da Osmanlılardan iz yok. O zaman sor-
dular:
- Siz dinsiz misiniz?
işçilerimiz en hassas yerlerinden vu-
rulmuş gibi fırladı:
- Hayır, biz Müslüman'ız!
Almanlar hayretlerini muhafaza ede-
rek:

86
HEKIMOCLU ISMAIL

- Ne camiye gidiyorsunuz ne kilise- }.


ye ... Bu bakımdan sizi dinsiz zannettik ...
Dinsizlik ithamından kurtulmak iste-
yen işçilerimiz dindar olmanın gayretine
girdiler. Böylece Avrupa'ya dinsizmiş gi-
bi gönderdiğimiz bir kısım işçilerimiz
Türkiye'ye dindar döndüler.
Bu acı hakikatin yanına bir diğerini
ilave ettiler:
- Biz, Avrupa'da dini hayatımızı Türki-
ye'den daha rahat yaşadık ...
Ve Avrupa'da başı örtülü olarak tahsi-
line devam eden kız, Türkiye'de aynı
şansı elde edemedi.
Bununla beraber dinsiz kalamazdı.
Her milletin kendine göre bir ahlak
anlayışı vardır. Bizim ahlakımız İslam ah-
lakı olması gerekirken bir kısım Müslü-
manların Avrupalılar gibi yaşaması,
anarşinin, bunalımın ve huzursuzluğun
kaynağı olmaktadır.
Hayır, Osmanlı İmparatorluğu'nu Rus-
lar, Fransızlar ve İngilizler yıkmadı. Nasıl
ki her insanda verem mikrobu vardır, vü-
cut zayıf düşmedikçe bu mikroplar zarar
vermezse ... Aynı şekilde yabancı devlet-
ler mikrop hükmündeydi. Osmanlılar za-
yıf düşünce, mikroplar tabiatıyla faaliye-

87
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ te geçti. .. Demek kiOsmanlı imparator-


luğu'nu yıkan sebep Osmanlıların zayıf
düşmesidir. Onların zayıf düşmesinin se-
bebi de İslamiyet'i yaşamamalarıdır.
Unutulmamalı ki Osman Gazi zamanın­
daki Müslümanlar, islamiyet'i yaşayıp
devlet kurarken; Abdülhamid Han zama-
nındaki Müslümanlar, islamiyet'in bir kı­
sım vecibelerini yerine getirmeyerek
devlet yıkıyorlardı.
Felakete maruz kalan her millet hay-
kırmalıdır: 'Acaba islam'ın hangi emrini
yapmadık ki bu hale düştük?'
Ne halde, ne durumda olursa olalım,
biz yine Müslüman'ız. Müslüman'ın isla-
miyet'i yaşamasından daha tabii bir şey
olamaz. Herkes kendi inançlarının gere-
ğini yerine getirirken, bir Müslüman aynı
şeyi neden yapmasın?
Öyle ise, her Müslüman maddi ve ma-
nevi organlarını tek tek Müslüman et-
mek zorundadır. Melek gibi konuşup şey­
tan gibi hareket eden bir Müslüman,
Deccal'dan daha tehlikelidir. Böylesine
zararlı olmamak için aklımızı, hayalimizi,
kinimizi, inadımızı ... öte yanda elimizi,
ayağımızı, ağzımızı ve gözümüzü is-
lam'ın emirlerine uydurmalıyız. Bir Müs-

ss
HEKIMOCLU ISMAIL

lüman için dünya ve ahiret saadeti, } İsla·


miyet'i yaşamakla olur. İslamiyet'i yaşa­
mayanların başına (Allah (cc) korusun)
pek çok felaket gelebilir, bunlardan biri
de düşmandır. Dinine düşmanca davra-
nan Müslümanların karşısına ekseriya
düşman çıkmıştır.
İslam alimi olmak yeterli değildir.
Çünkü müsteşriklerin, İslamı bilgileri çok
fazladır, fakat onların Allah (cc) indinde
kıymeti yoktur. iman etmek, ilmiyle amil
olmak şarttır.
Fizik, kimya gibi şeriat-ı kevniyyeye
ait ilimleri öğrenmek farz-ı kifaye; lsla·
miyet'i öğrenmek ve yaşamak ise farz-ı
ayndır. 17
Teyp bantlarına İslamı kitapların hep-
sini kaydetmek mümkündür. Böylece
teyp, İslamı ilimlerin hepsini bize anlata-
bilir. Fakat teyp, bu ilmiyle cennete gide-

17 Fizik, kimya gibi fen derslerindeki kanunları Al-


lah (cc), kainatı yarattığında yaratmıştır. Bunla-
ra şeriat-ı kevniyye, yani yaradılışa ait kanunlar
denir. Bunları bilmemek devlete zararlı olaca-
ğından, bir kısım Müslümanların fen öğrenmesi­
ne farz-ı kifaye denir. Ama lslamı bilgiler ve
ameller, ferdin dünya ve ahireti için faydalı ola-
cağından, herkesin öğrenmesi gereklidir. Buna
da farz-ı ayn denir.

89
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ mez. Çünkü iman nedir bilmez, bildiğiyle


de amel etmez.
inek çok faydalı bir hayvandır. insan-
lar onun etinden, sütünden, gübresin-
den, derisinden istifade eder. Fakat inek
cennete gidemez. Çünkü islam'ın dostu-
na da düşmanına da aynı şeyi yapar.
Müslüman zaman denizinde ömür yo-
lunda ilerleyen vücut gemisinin kaptanı
hükmündedir. Bid'at ve dalalet kayalıkla­
rına çarpmadan, sünnet-i seniyye pusula-
sını kullanarak cennete varmak zorunda-
dır. Müslüman'ın en büyük düşmanı, şahsi
günahlarıdır. Takva zırhıyla kendini koru-
yup mağlup olmamalıdır. Zira günah işle­
yen Müslümanların ibadeti devam etmez.
Müslümanlar, sünnet-i seniyyeyi neti-
ce veren bir fabrikanın çarkları hükmün-
dedir. Tenkit ve tahakküm ile bir dişli ara-
dan çıkarsa, fabrikanın imalatı durur.
Tövbe ile tamir edilmezse hurdalığa atı­
lır, ateşte eritilir. Nasıl ki demir parçaları­
na ateş verilir, böylece eriyen demirler
birbirine yapışır... Aynı şekilde ihtilafa dü-
şen Müslümanların bahtına ateş düşer.
Guruplaşmak başka, ihtilaf başka. Gu-
ruplar, birbirlerinin aleyhinde konuşmu­
yorsa ihtilaf yok demektir.

90
HEKIMOCLU ISMAIL

Müslüman'ız!
Müslüman'dan başka bir şey olama-
yacağımız için Müslüman kalacağız. Bu-
nun için İslamiyet'i yaşayacağız.
Biz islamiyet'i yaşamazsak İslamiyet.
yaşanmayan bir din olur. İslamiyet'i ya-
şayan bir mü'min kalmazsa, dünya var
oluş gayesini yitirir ve kıyamet kopar.
Kıyamet kopmadığına göre, İslami­
yet'i yaşayanlar var. İslamiyet'i yaşayan­
lar olduğu müddetçe islamiyet'i seven-
ler, İslam sarayına girenler olacaktır ve
oluyor. Zamanın çarkı islam'ın lehine dö-
nüyor. Ümit var olunuz. istikbalde en gür
sada lsıam'ın sedası olacaktır.

91
ISLAMiYET ÇOK KOLAY BiR
DiNDiR

Temel kitabımız Kur'an-ı Kerim ...


Hadis-i şerifler Kur'an'ın tefsiri...
Peygamberimiz, Kur'an'ı nasıl anlayıp
nasıl yaşayacağımızı göstermiş.
İçtihatlar, bir kısım ayet ve hadisler-
den çıkarılmış hükümlerdir.
Bunların bütününe birden İslamiyet
denir.
Beyinlerimizi bilgisayar gibi yaratan
Allah (cc), herkesin beyninin farklı prog-
ramlamış, bu sebeple çeşitli anlayışlar
doğmuş. Pek çok kimse kendi anlayışına
göre ayet ve hadisleri te'vil etmiş. Böyle-
ce mezhepler, meşrepler, cemaatler bir-
birini takip etmiş. Kütüphaneler dolusu ki-
taplar yazılmış. Müftüler, imamlar, 'Müs-

92
HEK!MoGLU ISMAIL

lüman'ım' diyen herkes konuşmuş, tefer- }


ruata geniş yer verilmiş. Herhangi bir
Müslüman veya insan, kitaplara, konuşan­
lara bakınca: 'Bu işin içinden çıkılmaz.' di-
yerek geri çekilmek zorunda kalmış.
Halbuki İslamiyet gayet kolaydır. Bu-
günkü Müslümanlar birkaç haramı terk
etse birkaç farzı yerine getirse hem dün-
yaları hem de ahiretleri cennet olur.
Günümüzde yaygın olan haramlar: iç-
ki, kumar ve zinadır. Bunlara tembelliği,
cehaleti ve haram kazancı da ilave eder-
sek hepsi 6 haram eder.
Şimdi Müslümanlar bu 6 haramı terk
etse, namaz, oruç, zekat gibi birkaç farzı
da yerine getirseler her bakımdan iyi du-
ruma gelmezler mi?
Evet, hepsi bu kadar! Bunlar, İslam
ağacının gövdesi, hele buna sarılalım,
dalı, yaprağı, çiçeği sonra gelecek.
Türkiye'yi, İslam alemini düşünün; şu
6 haramı terk etseler, çok güzel bir du-
ruma gelmezler mi? Fert. aile, işyeri,
devlet, millet olarak hepsi de kurtulmaz-
lar mı?
İlim okyanusunda boğulmadan ibadet
sahiline çıkmak lazım. Yine kitap okuyu-
nuz, vaaz-ı nasihat dinleyiniz. Fakat ya-

93
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ pılacak iş çok basittir, o da birkaç hara-


mı terk, birkaç farzı yapmaktan ibarettir.
Bilgimiz çok olsa sünnetlere de dikkat
etmeye çalışsak fakat şu haramlardan
birini işlesek, gemi su almaya başlar. Su
alan gemi, başkasını kurtaramaz. Çünkü
kendisi batıyor. Su alan gemilerden do-
nanma olmaz! Çektiğimiz çilelerin sebe-
bi de budur.

Bir Müslüman'ın en büyük


düşmanı, şahsi günahlarıdır
Günahlar ibadete manidir.
Af edersiniz, heladaki veya hamam-
daki halimiz, Allah (cc) indinde edepsiz-
lik değildir. Çünkü bu haller fıtratın gere-
ğidir.
Allah (cc) indinde edepsizlik, haramla-
ra kaymaktır.
Elbette organlarımızı yaratan ve ça-
lıştıran Allah (cc). hangi organlarımızla
hangi günahı veya sevabı işlediğimizi bi·
lir. Öyle ise organlarımızın yönünü, he-
lalden harama çevirelim.
Her ins-an, içinden gelen itmelerle dış­
tan gelen cazibelerin tesirindedir.
insan, içinden gelen itmelere tabi ola-
bilir.

94
HEKıMOCLU ısMAıL

Dıştan gelen cazibelere de kapılabilir. }.


işte veliler, bunlarla mücadele etmiş­
tir. Haramlarla mücadelenin yaşı ve za-
manı yoktur. Her veli haramdan helale
dönmenin çabası içindedir. Bir yandan
haramlardan kaçarken bir yandan da he-
lallere sarılmaktadır ki ateşe düşmesin.
İlim bunlardan sonra gelir. Bantlara
İslami bilgilerin hepsini doldurabilirsiniz,
teypten daha füimi olamaz. Teyp de cen-
nete gidemez çünkü ilmiyle amil değil.
inek çok faydalı bir mahluk olduğu
halde cennete gidemez, çünkü iyi ile kö-
tüyü ayırmaz, ikisine de faydalıdır.
Robot programlanırsa huşuyla namaz
kılar, fakat cennete gidemez. Çünkü ne
yaptığının şuurunda değil.
Cennet gibi dünyayı başımıza cehen-
nem etmemek için birkaç haramdan ka-
çıp birkaç farzı ısrarla yerine getirmeli-
yiz. Zaten harama girenlerin hayatı
mahvoldu. İbret alırsak İslamiyet'in fıtri
bir din olduğunu da anlarız. Yani insanı
yaratan Allah (cc), İslamiyet'i gönder-
miştir. insanla İslamiyet bi,r bütündür.
Bunların birbirinden ayrılması felakettir.
Nasıl ki her cihazın bir tarifnamesi varsa
ve cihaz tarifnameye uygun çalıştırılma-

95
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ yınca arızalanırsa; insan denilen harika


cihazın tarifnamesi de lslamiyet'tir. İsla­
mi prensiplere uyanların
üstün duruma
geldiği, uymayanların da zor duruma
düştüğü her zaman ve her yerde görül-
müştür.
Her asırda şuurlu bir şekilde lslam'a
uyan mü'minlerin veli, alim, üstat olması
da gösteriyor ki kainatı yaratan Allah (cc),
lslamiyet'i göndermiştir. Kainat devam
ettikçe İslamiyet de devam edecektir.
Kainat nizamı ne kadar mükemmelse
lslam nizamı da o kadar mükemmeldir.
lslam'a uyan da mükemmel olur.

96
VATAN

Milletimle sarmaş dolaş olan toprak-


lar vatanımdır. Gökte uçan, toprakta ya-
tan, vatanın nerelere kadar uzandığını
göstermektedir. Vatan, dünya üzerinde
apayrı bir dünyadır, onunla dünya var-
dır, onsuz bir dünya bir alem düşünemi­
yorum.
Yeryüzünün en mukaddes yeri Ka-
be'dir. Hac farizasından sonra, hacıların
telaşlandıklarını, birbirine çatmaya baş­
ladıklarını, yurda dönmek için acele et-
tiklerini defalarca görmüşümdür. Kutup-
taki mıknatisiyet pusulanın ibresini nasıl
çekerse, vatan da en mukaddes yerdeki
insanı kendine çekiyor.
Vatan! Rus'un kızılına Çin'in sarısına,
Amerika'nın beyazına bürünse de, yeşile

97
ÖLÜM YOKLUK MUDUR?

{ düşman olan insanlar, onun üzerinde ci-


rit oynasa da, yine vatan, yine vatandır!
Gurbete düşen insan, vatanın mezarı­
nı bile aramaktadır: 'Beni vatanıma gö-
mün!' diye.
Dindar oldu, Müslüman'ları kahveler-
den çekip camilere sevk etti diye ... iman
zafiyetine uğrayanlara Risale-i Nur reçe-
tesini verdi diye Said Nurs1'yi hapishane-
lere atmışlardı. O, buraları da vatanın bir
parçası diye sevmişti.
Cephedeki asker biliyor ki vatan gi-
dince geriye hiçbir şey kalmaz. Öyle bir
kasadır ki dinimiz, imanımız, canımız, na-
musumuz ve malımız onun içindedir. O
_gidince hepsi gidecektir.
Vatanın üzerinde pek çok felaketler
boy gösterebilir. Fakat hiçbir felaket,
düşman kadar korkunç değildir.
İlmin, aklın, imanın varamayacağı bir
felaket de vatan üzerinde yaşayan in-
sanların düşman kamplara ayrılmasıdır.
Bu, vatan sathında bir yangın, bir volka-
nik olay, beli bir jeolojik devirdir ki devi-
remeyeceği şey kalmaz. İşte devrimci-
lerden devrimcilikten bakınca böylesine
bir acı hakikatin ucunu görüyorum. Nuh
tufanına denk ...

98
HEKıMOCLU ısMAIL

Maddede vatan cesedim gibi mana da ).


ruh'tur. insan onunla böylesine bütünle-
şirken aynı şans vatandaşlar için kolay
kolay gerçekleşmemektedir.
'Vatansız insan' olacağına inanmıyo­
rum. Ama vatan işgal edilirse vatansızla­
rın sayısı artmış demektir.
Sadece düşman işgali değil İslam ül-
kesindeki İslamiyet'i yaşamayan Müslü· ·
man, bir bakıma işgal altındadır. Zihni·
yetıerin, anlayışların, ideolojilerin de iş·
gali vardır. Elindeki kadeh alınmasın di-
ye, seccadeni çiğneyen insan, işgal ku·
mandanından farksızdır.
Şu cennet gibi vatanı başımıza cehen-
nem edenlere cehennem gerekir. Ama
adaletin tecellisini mahkeme-i kübraya
bırakmak, vatanı başımıza zindan eder.
Çünkü adalet vatının bekçisidir, adalet
milleti ayakta tutar. Adalet öyle sihirli
bir şeydir ki vatandaşlık onunla anlaşılır,
millet onunla bütünleşir, vatan onunla
güzelleşir. Çevre kirliliğinden bahseden-
ler, adaletsizliğin de bir kir olduğunu bil-
melidir.

99
Hekimoğlu İsmail' den
İman Esasları Dizisi
1. 'Affafi'aiman
2. 'Mefef(ere iman
3. 'Kitay(ara iman
4 . Peyaam6erfere ima
s. 'Afiiret aü nüne ima
6. 'Kadere iman
7. ö(üm yof(uf nıudu
8. %ye nası( inan r
9.1yifit9in faynagı
10. 'Madai fiastaCıkG
manevi reçetefe

<O
(/)

•o -iz
- <O
- ~~
N- ~ N
"' - - l>"'
w w

oo=
>-,ı _ l.,,~

w

~

You might also like