You are on page 1of 104

CEP - İNANÇ -10

İYİLİĞİN
KAYNAĞI
Tımaş Yayınlan: 1273
Cep - İnanç: 1O

Baskı ve cilt
Entegre Matbaaalık

Temmuz 2005

ISBN: 975-263-1894

© Eserin her hakkı Tımaş Yayınları' na aittir.

TİMAŞ YAYINLARI
Alayköşkü Cad. No: 11 Cağaloğlu / İstanbul
Tel: (0212) 513 84 15 Faks: (0212) 512 40 00
www.timas.com.tr - timas@timas.com.tr
İÇİNDEKİLER

1. Bölüm
TAHLiLLER 9
insan 9
Seçme ve Mukayese o
iki Hal 10
Kabiliyetler 11
Kainat ve Din 11
lslam' da Süreklilik 12
Müceddidler 13
Dünya ve Ahiret işi 13
iman 14
Di 15
Müslüman 16
ibadetler
Akıl
Allah (cc)
Vicdan
Kalb
Dua
Vesveseler 6
Felsefe 7
Tarikatlar
Organlarımız
Nefis

il. Böıüm
MADDİ ORGANLARIMIZ 41
Gö 41
Kulak 43
Ağız 45
Ellerimiz 49
Ayaklarımız

ili. Bölüm
MANEVi ORGANLARIMIZ 5
inat 5
Hafıza 7
Kin 60
Şehvet 3
Merak 66
Ahlak 67
Belagat 76
Halvet 79
Muhabbet 80
Menfaat 84
Miras 87
Zevkler 87
iV. Bölüm
HAYATIN IÇINDEN _ _ _ _ _ _ _ _ 93
Ahirzaman 93
Mal-Mülk 97
1. BÖLÜM
TAHLİLLER

İnsan
insan iradesi dışında dünyaya gelir.
Biyolojik bir yaratıktır.
Biyoloji, bitkileri, hayvanları ve insan-
ları, yani canlıları inceleyen bilim dalıdır.
Memeli hayvanlar sınıfında insan ve in-
sanın organları anlatılır.
Avrupalılar da insanla hayvanı "Ho-
mo" kelimesi içinde ele alır.
Çocuk, annesinin, babasının, bir de çev-
resinin tesirinde kalarak; bilgisini artıra­
rak, okuma yazma öğrenerek, öğrendikle­
rini anlatarak, hayvanlar sınıfından ayrılır.
insanı hayvanlardan ayıran: İlim, sa-
nat, teknik ve ahlaktır.
Müslümanın İslam ahlakıyla ahlaklan-
ması en tabii hal ve inancının gereğidir.

9
IYILIGIN KAYNACI

Seçme ve Mukayese
Bir yaşındaki çocuk bile, bazı şeyleri
yer, bazılarını yemez. içeceğini ve oyun-
caklarını da seçmeye başlar.
Seçme işi devam eder: Büyüdükçe el-
bisesini, ayakkabısını, arkadaşını seçer.
Ateşin yaktığını, bıçağın kestiğini anlar.
Artık ona göre de iyi, kötü şeyler vardır.
Bu sebeple 15 veya 16 yaşına gelen
genç, dinini de seçmek zorundadır. Çün-
kü Allah (cc), seçme konusunda onu
epeyce eğitti. Mukayese gücü de gelişti.
Şimdi bu genç çevresine bakıp, iyilerle
kötülerin farkını anlamalı, iyi olmaya
gayret etmeli ki, dünyasını cennet etsin.

iki hal
Yaratıklar içinde sadece insan, istedi-
ği kadar kötü, istediği kadar da iyi olabi-
lir.
insan, helalle haramın yol kavşağına
bırakılmıştır; helali de, haramı da seçebi-
lir, bunları karıştırabilir de ...
İnsan Cennet'le Cehennem'in yol kav-
şağına bırakılmıştır: isterse dünya ve
Ahiret'ini Cennet, isterse Cehennem
edebilir.
Her insana bu kabiliyet verilmiştir.

10
HEKIMOCI.U ISMAIL

Kabiliyetli olmamız kadar, kabiliyeti- ).


mizi nelere kullandığımız da önemlidir.

Kabiliyetler (Nef s istekler)


Allah (cc) Reçete göndermişki tedavi
oluyor. Bugünkü ilim ve teknoloji de gös-
teriyor ki Allah (cc), insana sınırsız kabi-
liyet vermiştir.
Eğer din gönderilmeseydi, insan, bu
sınırsız kabiliyetiyle sayısız kötülükler iş­
lerdi.
insanı yaratan Allah (cc), din gönder-
miş ki insan, sayısız kötülüklerden vaz
geçip, sayısız iyilikler yapsın ...

Kainat ve Din
Kainatı yaratan Allah (cc), islamiyet'i
göndermiştir.
Kainatla İslamiyet, ruhla ceset gibidir,
biri giderse, diğeri kalmaz.
Bütün dünya islam'a düşman olsa, ka-
inat nizamını devam ettiren Allah (cc),
İslamiyeti de devam ettirecektir. Bunu
yapmak için hiçbir şeye muhtaç değildir.
Çünkü Allah (cc) Samed'dir, her şey O'na
muhtaçtır, O ise hiçbir şeye muhtaç ola-
maz. Ebabil (sürü sürü) kuşlarıyla veya
en aciz görünen sinek gibi diğer asker-

11
IYILIGIN KA YNAGI

{ ıerle dinini destekler Hendek savaşı.Ça­


nakkale savaşı, Kıbrıs, Afganistan, Bos-
na-Hersek buna delildir.
iyiliklerin bütünü İslamiyet'te toplan-
dığı için, insanlar İslam'a muhtaçtır.
Kainatı yaratan Allah (cc), İslamiyet'i
gönderdiğinden, kainat ne kadar mü-
kemmelse, İslamiyet de o kadar mükem-
meldir, İslam'a uyan insan da mükemmel
olur.
Dünyanın neresinde üstün insan, me-
sut aile, büyük şirket. büyük devlet var-
sa, bunların hepsi İslam prensipleriyle
bu hale gelmiştir.

lsıam'da sürekllllk
Milyonlarca sene evvel yaratılan su,
hava, toprak ve güneş (Anasır-, Erbaa);
her asrın ihtiyacına nasıl cevap vermiş­
se, İslamiyet de her asrın ihtiyacına ce-
vap vermiş, verecektir de ... Çünkü hepsi-
ni yaratan, maddi ve manevi nizamları
kuran Allah (cc)'tan başkası olamaz!
Toprağın basitliğine bakınız, bir de
topraktan yaratılan bitkilere, hayvanla-
ra, insanlara bakınız ...
Her ayet, her hadis, toprak kadar mü-
kemmeldir, ilmi olana ...

12
HEKIMoGLU ISMAIL

Nasıl ki fizik ve kimyadaki formüllerle, ).


denklemlerle, teoremlerle binlerce prob-
lem çözülürse; her ayet ve hadis de bir
formül, bir denklemdir, bunlarla da ha-
yatın binlerce formülü çözülür, düşüne-
ne bilene .. .iman ve ibadet, ahlak için. Ai-
le, toplum ve kişi için, binlerce formül.

Müceddldler
İslamiyet'in en büyük özelliklerinden
biri de her asırda büyük, üstün ve değer­
li insanlar yetiştirmesidir. Bazı yerlerde
bu büyük insanlar çadırın orta direği gibi
yükselir, etrafındakiler çadırın yüzeyi gi·
bi mertebeler alır.
Yaz aylarında nasıl ki meyvalar olgun-
laşırsa, insan da islamiyet'le kemale
erer.

Dünya ve Ahiret işi


İslamiyet, dünyayı cennet etmek için
gönderilmiş bir dindir. Hiç değilse onu
cehenneme çevirmemeliyiz.
Dünyanın 3 yüzü vardır:
1- Burada Allah (cc)'ın sıfatları ögreni-
lir; insanlar ilimde, sanatta, teknikte iler-
ler, İslam ahlakı ile ahlaklanır ki bunlar
adetullahtır, sünnetullahtır, ibadettir.

13
IYILICIN KAYNACI

{ Kainatta cereyan eden kanunların hepsi


adetullahdır. Güneşin doğması, su, ate-
şin yakması v.s.
2- İslamiyet dünyada yaşanır, ahirette
mükafatı alınır.
Müslüman için dünya işi ayrı, ahiret işi
ayrı olamaz. Çünkü namaz kılan her
Müslüman'ın yaptığı helal işlerin bütünü
ibadettir. Böylece dünya ve ahiret bir
bütün olarak ele alınır, her ikisi de ma-
mur edilir.
3- Müslüman, dünyadaki haram işle­
rin, haram sözlerin bütününden kaçın­
malıdır.
Müslüman'ın her sözü, her hareketi
islam'a uygun olmalı. Hata ederse tevbe
edip, haramdan helale dönmeli.

İman
inanmamak mümkün değil. Herkes bir
şeylere inanır. insanlar inançları yönün-
de hareket eder.
Müslüman evvela inanılmaması gere-
kenlere inanmayacak, sonra haramlar-
dan uzaklaşarak, İslamı daire içinde, Al-
lah (cc)'a, Kur'an'a ve Peygamber'e ina-
nacak. Bu inanç onun her sözünü, her
hareketini İslam'a uyduracak.

14
HEKIMoCLU ISMAIL

Ameller imanın cüzü olmasa da, ha- ).


ramlardan kaçan mü'min kamil imana sa-
hiptir. Kamil iman sahibi de ateşe düşmek­
ten kor~arcasına haramlardan korkar.
ineğe tapan Hintli, Allah (cc)'a inanan
Müslüman'dan üstün olmamalıdır.

Din
Dinler tarihi, bir tekamülün sonucu is-
lamiyet'in doğduğunu anlatır; yanlıştır.
Dinlerin, islamiyet'e tesiri yoktur, O'nu
Allah (CC) göndermiştir.
Allah (cc) indinde din, islamiyet'tir. Di-
ğerlerine "din" denmesi, yerleşmiş yan-
lışlardan biridir.
Adem (as)'den Ahirzaman Nebisi'ne
kadar ki peygamberlerin bütünü Müslü-
mandır.
Peygamberler'e gelen suhufların ve
kitapların bütünü Kur'an'a uygundur fa-
kat değiştirilmiş, asılları kalmamış; sade-
ce Kur'an, ilk indiği gibi günümüze ulaş­
mış, herhangi bir değişikliğe uğramamış­
tır.
Kur'an'ın ilk tefsiri hadis-i şeriflerdir.
içtihatlar da bir kısım ayet ve hadisler-
den çıkarılmış hükümlerdir.
Kur'an'ı ve Peygamber'i gönderen Al-

ıs
IYlLICIN KAYNACI

{ lah (cc), insana öyle bir beyinvermiş ki,


bu ikisini anlasın diye.
Sadece- insan, din sahibi olur, başka
yaratıklar olamaz. (Cinler konumuzun
dışında.)
Kur'an, hadisler, insan beyni, bunların
üçü bütünleşince lslamiyet ortaya çıkar.
Müslüman beynini islam'dan çekip,
başka şeylere verirse din, nazariye de
kalır, felaketler birbirini takip eder.
İslamiyet'e göre yeryüzü bir mektep,
Kur'an temel kitap, Peygamber'imiz baş­
muallim, İslam alimleri öğretim üyesi,
kainat laboratuvar, Müslüman da beşik­
ten mezara kadar talebe!..
İyiliklerin, güzelliklerin, ölçünün,
ahengin bütünü islamiyet'te toplandığın­
dan, İslamiyet her zaman ve her yerde
üstün insan yetiştirmiştir.

Müslüman
insana sınırsız kabiliyetler veren Al-
lah (cc). din göndermeseydi, insanlar sa-
yısız kötülükler işlerdi.
Müslüman ise sayısız kötülükleri terk
edip, sayısız iyilikleri işleyen insandır.
Müslüman olmadığı halde iyi insan
olanlar, ya İslam kültürüyle veya dene-

16
HEKIMoGLU ISMAIL

me usulüyle o hale gelmişledir.


Müslüman evvela hiç kimseye zarar
vermeyecek, sonra gücü yettiği kadar
faydalı olacak.
Elbette bu vasfa sahip olan Müslü-
manlar üstündür.

İbadetler
Aslında Müslüman'ın her sözü, her
hareketi İslam'a uygun olursa, bu hal
küllı ibadettir.
Amma "İbadet" deyince akla İslam'ın
beş. şartı gelir: Kelime-i Şehadet, Namaz,
Oruç, Zekat ve Hac. Sahabenin kıldığı
namazla, bizimki aynıdır. Fakat onlar na-
mazda okudukları ayet ve hadisleri anla-
yıp, bunları ilahi emir kabul ederek, ha-
yatlarını lslam'a uydurup, yine küllı iba-
dete geçiyorlardı.
Bugünkü Müslümanlar'ın çoğu, na-
mazd·a okuduklarını anlamadıklarından
caminin içi İslam'a uygun; çarşı, pazar
başka alem! Böylece namaz, cüz'i ibadet
planında kalıyor.
Ya Arapça öğrensek veya tefsir oku-
sak, yahut sayısı çok az olan haramları
terk etsek, namazımız yine külliyet kaza-
nıp, hayatı kuşatır.

17
IYILICIN KAYNACI

Oruç tutan, fakirin açlık ıstırabını an-


lar, zekatla, fitreyle, borçla, bağışla veya
iş yeri açarak, ücret vererek, onun derdi-
ne derman bulursa ...
Maddi, manevi organlarına oruç tut-
turursa ...
Oruçluyken içmediği sigarayı, içkiyi,
ömür boyu içmezse, orucu da, külli iba-
det içine girer.
Hacca giden, ihramı kefen bilip, ahi-
rette hesap vermeyi düşünürse ...
Çeşitli ülkelerden, gelen Müslüman-
lar'la ittihad-ı islam'ı anlarsa ...
Haccı, Müslümanlar'ın yıllık kongresi
bilip, birbirlerinin derdine derman bulup,
sevinçlerini paylaşırlarsa ...
Ecnebilerin malını almayıp, Müslü-
manlar arasındaki ekonomik beraberliğe
önem verirlerse ...
Kul hakkı varsa onları öder, haram-
dan da ömür boyu kaçarsa Hac ibadeti
de külliyet kazanır, insanı temizler.
Madem ki zekat farzdır, öyleyse Müs-
lümanlar ya sanat öğrenerek veya üni-
versiteyi bitirerek para kazanmak zo-
rundalar. Zira kendine hayrı olmayanın
dinine hayrı olabilir mi?

18
HEKIMOCLU ISMAIL

Helal kazançla Müslümanlar ancak, }


millet, ümmet olabilir.
Haram kazanç ise itimadı sarsar, kar-
deşlik kalkar, felaketler umuma gelir.
Her zengin zekatını verse fakir kal-
maz, sınıf mücadelesi de olmaz. Verme-
yen de komünizmden bile mesuldür.
Zekat veren Müslüman kapitalist· ve
sosyalist sıfatından kurtulur.
Kelime-i Şehadetin geniş manaların­
dan biri de: "Allah (cc)'tan başka ilah yok-
tur, Muhammed (sav) O'nun resulüdür."
Bunu dil ile söyleyip, kalbiyle tasdik
eden Sahabe, her türlü haramı terk edip,
her türlü sevabı işlemeye çalışarak, keli-
me-i şehadeti külli planda uygulayarak
üstün oldular.
Son üç yüz senedir Müslümanlar'ın
ekserisi hem kelime-i şehadet getirip,
hem de helalle haramı birbirine karıştı­
rınca, perişanlık devam ediyor.
Allah (cc)'tan başka ilah olmadığına
inanan mü'min, canının istediğini değil,
Allah (cc)'ın istediğini yapmalı. Arkada-
şa, komşuya, basına, yayına uymamalı,
Sünnet-i Seniyyeye uymalı. O zaman ke-
lime-i şehadetle de dünyasını cennet
edebilir.

19
IYILICIN KAYNACI

Her ibadet, bizi haramlardan geri çek-


meli, helallere sevk etmeli; her ibadet
ferdi, aileyi, milleti ve devleti üstün du-
ruma getirmelidir.
Getirmiyorsa ibadetler anlaşılmamıştır.

Akıl
Canlılar deyince akla bitkiler, hayvan-
lar ve insanlar gelir. Bunların içinde sa-
dece insan ilim ve sanat öğrenebilir, bil-
gisayar ve uçak gibi şeyler yapabilir.
insan beyniyle bazı hayvanların beyni
yapı ve şekil bakımından birbirine benze-
se de, 20. Asır medeniyeti tamamen in-
san beyninin mahsülüdür. Beynimiz de
etten yapılmıştır.
Ayet ve hadisler akla hitap ettiği için
insan beyninin en mühim vazifesi İslami­
yeti öğrenmek, anlamak, yaşamaktır.
- Fizik, kimya gibi okul ders kitapları
ne olacak?
İlim, Allah (cc)'ın sıfatı oluduğundan
dinli, dinsiz kısımlara ayrılamaz. Okul
ders kitapları, bir kısım ayet ve hadisle-
rin şerh ve izahıdır.
Akıl su gibidir, konduğu kabın rengini
ve şeklini alır. Bu sebeple kumarbaz da,
Kur'an okuyan da akıllıdır.

20
HEKIMOCLU ISMAIL

Akıllıolmak önemH değildir, aklın


ner- )
ede kullanıldığı
önemlidir.
Aklını yöneten kendini de yönetir. in-
sanın kendi kendini idare etmesi çok
önemli, zira kitleleri idare edenler kendi-
lerini idare edemedikleri için çok kötü
duruma düşmüştür.
Akıl, İslamiyetle buluştuğu, bütünleş­
tiği ölçüde faydalıdır. Bunlar birbirinden
ayrılırsa akıl dalalete gider, İslamiyet de
anlaşılmaz.
Avrupa filozoflarından bazıları kiliseye
şiddetle karşı çıkarken, Hıristiyanlık açı­
sından münkir olurken; şahsi fikirleriyle
islam'a yaklaştıklarını görüyoruz. Çünkü
İslamiyet'i gönderen Allah (cc), insanı ya-
rattığı için, okuyan, düşünen, anlayan in-
san, er-geç İslam'la bütünleşir. Bu da is-
lamiyet'in fıtrT bir din olduğunu gösterir.
insanı yaratan Allah (cc). İslamiyet'i
göndermiştir.

Allah (cc)
İnkar ve iman sadece insana ait bir
haldir.
Amma dünyaya gelmemizdeki gaye,
Allah (cc)' a iman etmektir.
Allah (cc) (cc)'a inanmak ilmin ve ak-

21
IYILICIN KAYNACI

{ lın gereğidir. Çünkü insanlar canlı


orga-
nizma yapamaz. Öyle ise canlıları yara-
tan Allah (cc)'tan başkası olamaz.
Atom harfleriyle, molekül heceleriyle,
yaratıklar kadar cümlelerle kainat kitabı·
nı yazan Allah (cc), insana da okuma ka·
biliyeti vermiştir.
Biyoloji, fizyoloji, fizik, kimya, astro-
nomi ve coğrafya gibi okul ders kitapla·
rı, sadece ve sadece Allah (cc)'ın yarat-
tıklarını anlatmaktadır.
Yaratıkları anlayıp, yaratanı anlama-
mak olmaz!
Allah (cc)' a inanmak ilmin ve aklın gere-
ğidir.
inandığımız Allah (cc)'ı sadece sıfatla­
rıyla öğreniriz. Ayet ve hadisler Allah
(cc)'ın İlim, Sani, Rezzak, Kudret gibi sıfat­
larını sayarken, kainat kitabı da bunlara
açıklık getirir.
Sıfatlarıyla öğrendiğimiz Allah (cc)'ı
severiz. Sevmenin alameti haramlardan
kaçmak, helalleri da yapmaya çalışmak·
tır.
Organlarımızı yaratan ve çalıştıran
Allah (cc)'tan. hangi organımızla işleye­
ceğimiz günahı gizleyebiliriz?
Küçük, büyük her şeyi birbiriyle irti·

22
HEKIMoGLU ISMAIL

batlayan, her şeye nizam veren Allah ).


(cc), insan için İslam nizamını gönder-
miştir.
Her şey nizam içindeyken, insan de İs­
lam nizamıyla, hayatını düzene koymalı­
dır. inancın gereği budur.

Vicdan
Nasıl ki küçücük barometre, kocaman
atmosferi ölçerse; vicdan da bir göster-
gedir, kötü hareketlerimizden müteessir
olur, iyilikle de rahatlar.
Arızalı barometreye de yine "baro-
metre" deriz.
Vicdan da arızalanır, kötü insanlarda
olduğu gibi.
Bazı insanlar kalb ve vicdan temizli-
ğinden söz eder. Bankalar ve meyhane-
ler de temizdir. Fakat islam'a uygun de-
ğil. Öyle ise vicdan İslami ölçülerle hare-
ket ederse faydalı olur, aksi halde kediye
acıyan, insana acımayabilir.
Nefsin kademelerini okursak, vicdan
meselesi daha iyi anlaşılır.
Vicdan ilmin ışığında, imanın rotasın­
da olursa işe yarar.

23
IY!LIGIN KAYNACI

Kalb
Kalbimizi tanzim ve tertip eden, ona
hareket veren, bu hareketi devam etti-
ren Allah (cc)'tan başkası olamaz.
Bir de imanın yuvası olan kalb vardır:
"Kalben inandım ... "
İslamiyet'de bilgiler beyine dolar,
Kur'an'ın nuruyla münevver olan insan,
hakla batılı ayırır, sair organlar gibi kalb
de bundan payını alır. Demek ki iman,
ilimle bütünleşir, ibadete dönüşürse, işe
. yarayan bir Müslüman tip ortaya çıkar.
Kalbimizi, bankalar ve meyhaneler gi-
bi değil, camiler gibi temiz tutmalıyız.
Kalbi çalıştıran Allah (CC), kalpten ge-
çeni bilmez mi?
Kalb vücuda, iman ibadetlere hareket
verir.

Dua
Mutlaka dua etmeliyiz. Çünkü dua
eden, Allah (cc)'ın varlığına inanıyor ki
dua ediyor.
Dua eden kendi aczini, Allah (cc)'ın
kudretini kabul etmiştir, artık firavunla-
şamaz.

Kainat ne kadar büyük, insan ne ka-


dar küçük!

24
HEKIMOCLU !SMAIL

Büyüklüklerin bütünü Allah (cc)u Ek- ı


ber ibaresinin yanında küçük kalır.
Yediğimiz ölü gıdalardan canlı organla-
rı yaratan ve yaşatan Allah (cc), elbette ki
aklımızdan ve kalbimizden geçenleri de
bilir.
Bunu bilirsek, kötü düşünceleri azalt-
maya çalışırız.
İyi düşüncelerle dua ederiz.
Dualarımız evvela bizi dindar eder. Son-
ra kabul olunur. Bazen aynen, bazen fark-
lı neticeler verir. Hasta, doktordan bir şey­
ler isteyebilir. Hastanın isteğiyle doktorun
isteği birbirine uygunsa, hastanın isteği
aynen yerine getirilir. Değilse doktorun is-
tediği olur. Hasta diyemez ki: "Doktor rica-
mı kabul etmedi." Halbuki en güzel şekilde
kabul edildi ki, hasta şifa buldu.
Sırat-ı müstakim'de (ölçülü, ahenkli)
Müslümanca bir hayat yaşamamız, du-
alarımızın kabul edildiğine delildir.
Kur'an okumak, namaz kılmak da du-
adır.
Amma dualarının kabul olmadığını
söyleyen de çoktur.
Dualarımızın kabul olması için:
1- Dil ile dua ederken fiili duayı buna
eklemeliyiz. "Ey Rab'bim rızkımı artır"

25
!YILICIN KAYNACl

{ diyen, tarlasınıiyi sürmelidir. Bir işi çok


iyi öğrenen, doğru ve çalışkan olan fiilen
dua ediyor ki, zengin olabilir.
2· Bir insanın yediği, içtiği, giydiği he·
lal olmalı ki duası kabul olsun. Kirli eller
duaya açılsa da, Allah (cc) ne kadar rah·
meder?
3- Felaketler ya günahlarımız sebe·
biyle gelmiştir veya manevi makamımızı
yükseltmek için ...
4· İbadetler, sadaka, insanlara yar·
dım, bunlar da, duadır, felaketlere şem·
siye olabilir.
5- İslam'ın derdiyle dertlenenlerin sa·
ir dertleri azalabilir.
Dua eden, Allah (cc)'la irtibat kuruyor
demektir.

Vesveseler
Elimiz, ayağımız irademizle çalışır.
Kalbimiz, böbreğimiz, beynimiz, ira·
demiz dışında çalışmaktadır. Bu sebeple
vesveseler irademiz dışında gelmekte·
dir. Namazda kötü şeylerin aklımıza gel·
mesi gibi.
Pis bir mazgaldan yıldızlara baksak
gözümüz de, yıldızlar da kirlenmez. Kötü
düşüncelerle kılınan namaz da imana za-

26
HEKIMOCLU ISMAIL

rar vermez. Çünkü vesvese bizim irade- ).


mizle gelmemiştir. Önem verilirse büyür,
verilmezse küçülür.
Nasıl ki necaset ve benzeri şeyler vü-
cuttan çıkmadıkça namaz bozulmazsa
kötü düşünceler de uygulanmadıkça ha-
ram olmaz.
Aynadaki yılan, insanı ısırmaz, biz ay-
naya yakın olabiliriz, yılana yaklaşmaya­
lım.
Vesvese, şeytanla, insanın yapısıyla
yakınen ilgilidir.
Kötü düşüncelerle hayalet göreceği­
mizi sanmak; onu, bunu düşman bilmek;
küçük şeyleri büyütmek; insanın yapısıy­
la, bulunduğu ortamla ilgilidir.
Böyle hallerde ilmiyle amil olan insan-
lara yaklaşmak, onları dinlemek, sormak,
onlara itaat etmek dermandır.

Felsefe
Felsefe insan beyninin mahsulüdür,
insana has bir olaydır.
Yeryüzünde sadece İslamiyet hak ve
hakikatı bildirdiğinden, insanların üçte
ikisinin bu hakikatten habersiz kalmala-
rından, Müslümanların da her zaman bu
hakikate ayna olamamalarından, bir kı-

27
IYILICIN KAYNACI

{ sım insanlar, düşünerek, araştırarak ha-


kikatıbulmaya çalışmışlar ki, bunlara fi-
lozof denir.
Filozofların düşünceleri ve hayatları
birbirinden çok farklıdır. Hiç şüphe yok
ki insanlık tarihi boyunca filozoflar ol-
muş ve bundan sonra da olacaktır. Fakat
Milattan evvelki en büyük dahi', bugün
bir lise talebesinden geride kalabilir. Her
filozof yaşadığı devrin alimi, belki de ari-
fidir. Onu yaşadığı şartlar içinde ele alır­
sak bir kıymet ihtiva eder. Fakat ilmin,
tekniğin bu kadar geliştiği günümüzde
ele alırsak elbette ki yanlışları ve nok-
sanları olacaktır.
Felsefe mesleği hala devam etmekte-
dir. Hıristiyan dünyasında bu iş daha
yaygındır. Gerek İncillerden, gerekse kili-
seden memnun olmayanlar hakikatı ara-
mak zorunda kalmıştır, kalacaktır da.
Felsefe tarihinin de şehadetiyle anlıyo­
ruz ki, filozoflar gerçeği hala bulamamış­
lar. Çünkü her filozof kendinden evvelki-
ni tenkit eder, sonra mesleğini yerleşti­
rir. Bu da gösteriyor ki filozoflara göre
felsefe halen devam ediyor.
Felsefeyi sadece filozoflara mal et-
mek de yanlıştır. Bize göre İslam dışı yü-

28
HEKIMOCLU ISMAIL

rütülen her fikir felsefedir. Mesela bir }


tüccara "Sağlam mal üretmek, faizden
kaçınmak, alacağına vereceğine doğru
olmak, İslam'ın gereğidir" desek, o da:
"Zaman değişmiş, rekabet dünyasında­
yız, ayakta kalmak için bir şeyler yap-
mak gerek" derse, bu şahıs buz gibi filo-
zofdur. O da kendine göre gerçeği arı­
yor, o da düşünüyor, o da İslam dışı fikir
üretiyor...
Felsefe beynin mahsulüdür, dedik.
Müslüman, beynini İslamiyetle bütünleş­
tirirse felsefeye yer kalmaz; düşünmeye,
araştırmaya devam eder, amma elinde
bir ölçü vardır. Filozofların ise elinde öl-
çü yok, onu da aramak zorundadır.
Ekseri Müslümanlar İslamiyete ayna
olamadıklarından gerçeği arayan ecne-
bilerin İslamiyeti bulması zorlaşıyor.
Hatta bazı yabancılar Müslüman'a bakıp,
İslamiyet'ten uzaklaşıyor. Bu da büyük
vebaldir.

Bir şahıs et'i çok iyi öğrenmiş,


onda mikn gibi bir hal de oldu-
ğundan ba un etrafında toplanı­
yor. O da b i, İslamiyet'i bilmeyen

29
IYILICIN KAYNACI

{ bu şahıslara nasıl faydalı olabilirim?


Yakınına gelenlere: "Tövbe istiğfar
ediniz, salavat getiriniz, şu kadar da 'Al-
lah (cc)' deyiniz, nasihatında bulunuyor.
Bunlara zikir denir.
Alime "Şeyh", ona tabi olanlara da
"Mürid" dersek, tarikat böylece kurul-
muş oluyor.
Mürid, şeyhini sevmese ona tabi ol-
maz. Sevdiğine göre onun gibi yemeğe,
onun gibi giyinmeye, onun gibi konuş­
maya çalışır, yani kamil şeyhini taklit
eder, böylece İslami bilgileri öğrenme­
den kemale erer.
Nasıl ki tornacı hem sanat okulunda,
hem de ustanın yanında yetişirse ... Tarik·
atda şeyh ustadır, müridler çırak ... Böyle-
ce dindar kimselerin de sayısı artabilir.
Sadece tövbe istiğfarı, salavatları ve
Allah (cc) demeyi zikir kabul etmeyip,
Kur'an okumak, tefsir okumak, Arapça
öğrenmek, İslamı yaşamak da zikirdir.
,-.
(cc)'ın kitabını öğrenm. rundadır.
Allah (CC) diyerek zi . şlayan mü-
rid, artık İslami bilim! .. ,~ ·İslamı yaşa­
mada ilerledikçe ilerler ol açıktır.

30
HEKIMOCLU ISMAIL

Hiç bir kelime "Allah (cc)" kadar söy-


lenmemiş, ve bu kelime kadar tesirli ol-
l
mamıştır.
20. Asır Rusya'sında olduğu gibi, her
türlü dini öğretim ve eğitimin yasak edil-
diği zamanlarda şuurlu Müslümanlar gü-
vendikleri kimselere "Dilini oynatmadan
Allah (cc) de" tenbihinde bulunarak, on-
ların islamiyet'le olan irtibatlarını devam
ettirmişlerdir.
Bu açıdan bakınca tarikatlar her za-
man gereklidir ve çok faydalıdır. Yeter ki
İlmihal ölçü olsun!
Rabıta meselesinde dikkatli olmalıdır.
Şeyh Efendi İslamiyet'i anlatan, yaşa­
yan bir kimsedir. Kur'an'a ve Peygambe-
r'e gölge ve vekil olmamalı, ayna olmalı.
Onun resimlerini almak, cüzdanda ta-
şımak, duvarlara asmak, resme hürmet
etmek tehlikelidir, dikkat etmeli.
Eğer İslam'a aykırı bir söz söyler, bir
hareket yaparsa, münasip bir surette,
hürmette kusur etmeksizin gereken tas-
hihi yapmaya çalışmalı, mü'min her za-
man islam'dan yana olmalı.
Her sene, Aralık ayında yapılan Mevlevi
gösterileri gibi islam'dan uzaklaşan tari-
katıer de olabilir. Mevlana Celaleddin Ru-

31
!YILICIN KAYNACI

l mi'nin ibadetleri, ilmi ve eserleri bir yana


bırakılmış, sadece neyle, kudümle, sema
ile bir şeyler yapılıyor. Böyle hallerde ge-
rekirse hepsini aşıp, Resullullah'a, O'nun
sünnetine bakmak gerekir. O ne yapmışsa,
ne söylemişse doğrudur, isabetlidir.
Her Müslüman, haramlardan kaçmak,
helalleri yapmak zorundadır, İslamiyet
bu kadar kolaydır.

Organlarımız
Asr-ı Saadette bir müşrik kelime-i şe­
hadeti getirir getirmez, her türlü haramı
terk edip, her türlü helali yapmaya çalı­
şıyordu. O zaman Müslüman olmak, bir
hayat şeklinden diğerine geçmek de-
mekti.
Medine-i Münevverede Müslümanla-
rın bütünü bir aradaydı. Haram işlemek
zordu, ibadet kolaydı.
Başlarında Peygamberimiz sallAllah
(cc)u aleyhi vesellem Efendimiz vardı. Her
türlü müşküllerini O'na sorup, İslamiyeti
anlamaları ve yaşamaları kolaylaşıyordu.
Günümüze doğru geldikçe görüyoruz
ki, pek çok Müslüman hem kelime-i şeha­
det getiriyor, hem haram işliyor, hem he-
lal. Helalle haramı birbirine karıştırıyor.

32
HEKIMOCLU ISMAIL

Dindar olanlarla olmayanlar birbirine j


karıştığından, haram işleyenle işleme­
yen bir arada yaşamak zorunda kalmış.
Haramlar reklam ediliyor. Hatta ha-
ram işleyenler ilerici, çağdaş sayılıp, on-
lara mevki, makam veriliyor.
Bu ve buna benzer şartlar, bazıların­
da Müslümanlığı dilde veya birkaç hare-
kette bırakmış. Bu sebeple Müslümanlar
organlarını tek tek Müslüman etmeli.
Organ deyince aklımıza el, göz, kulak,
ayak gibi uzuvlarımız gelir. Bunlara "mad-
di organ dersek; inat, kin, şehvet gibileri-
ne de manevi organlarımız demeliyiz.
Bugünkü Müslümanlar, maddi ve ma-
nevi organlarını islam'a uydurdukları öl-
çüde şuurlu Müslüman olabilirler. Aksi
halde fertten, aileden, işyerlerinden dev-
lete kadar felaketler birbirini takip ede-
bilir.
insan vücudunu bir şehre benzetirsek
onun valisi beyindir. Kalb ise müftü du-
rumundadır. Müslüman evvela İslamiyeti
kendi vücudunda ilan edip, o şehrin sa-
kinlerini İslam'a uydurmalıdır.
insan vücudunu bir saraya benzetir-
sek hemen arkasından sormak gerek, Bi-
zans Sarayı mı, Osmanlı Sarayı mı?

33
IYILICIN KAYNACI

insan zaman okyanusunda cennet sa-


hiline gitmeye çalışan bir gemi duru-
munda olmalıdır. Bid'at ve dalalet kaya-
lıklarına çarpmamaya dikkat etmelidir.
Şurası hiç bir zaman unutulmamalı ki,
canının istediğini yapan, er-geç gönlüne
nedamet ağacı dikecektir.
Haramda hayır yaratılmadığı, haram
işleyen kimselerin, kötü alışkanlıklara
sahip olanların perişan olduğu görül-
mektedir.
Vücudumuza giren her haram, kaleye
girmiş casus gibidir. Tövbe ile o haram
dışarı atılmazsa, bir gün kapıları düşma­
na açabilir.
Eğer vücudumuzda hücreler adedin-
ce asker varsa, bunların kumandanı or-
ganlarımız, padişahı beyin, şeyhülislamı
kalptir.
Şeriatı evvela vücudumuzda ilan et-
meliyiz.
Evvela vücut şehrindeki putlar (eğer
varsa) devrilmeli.
İslami yönetim evvela vücudumuzda
kurulmalı.
Mükemmel Müslümanların ailesi de,
işyeride, milleti de, devleti de mükem-
mel olur ve onlar kurtulur.

34
HEKIMoCLU ISMAIL

Nefis
Nefis: Çok beğenilen, pek güzel, pek
iyi manalarına gelir. Bizim anlatmak iste-
diğimiz ise NEFS'dir.
Nefs ise: Kişinin kendisi, öz varlığı.
Biz, buna nefis diyerek yazımıza devam
edeceğiz, telaffuzu kolay olduğu için.
Dinden, kanunlardan, beşeri kontrol-
lerden uzak kalan insan, iyilik, güzellik
adına bir şey yapamaz, canının istediğini
yapar, onlar da kendi menfaatine ve baş­
kalarının zararınadır.
Elbette ki nefsinden şikayet eden çok-
tur. Eğer menfaatimizi ve zevklerimizi
İslam'a uydurursak, nefsimizi de islam
etmiş oluruz.
Bu devirde menfaatlerin bütünü gelip,
parada, malda ve makamda toplanmış.
Bir insan imanın altı esasına inansa,
İslamın beş şartını yerine getirse, eğer
parada, malda ve makamda Müslüman-
ca davranmazsa, hem kendisi helak olur,
hem de çevresindekileri perişan eder.
Halbuki bir Müslüman evvela zararı
olmamalı, sonra imkanları nisbetinde
faydalı olabilir.
Para, mal ve makam meselelerinde
Müslümanca hareket etmeyen Müslüman,

35
IYILICIN KAYNACI

{ "Mü'minler kardeştir",ayet mealine zıt


hareket ederken, millet, ümmet ve İtti­
had-ı İslam mefhumlarını gündemden ka-
ldırır. Böyle Müslümanların islamiyet'e ve
Müslümanlara vereceği kötülüğü gayri
müslimler veremez. Çünkü pirincin içinde-
ki siyah taş kolayca görülüp ayıklanırken,
beyaz taş pirinç zannedilir, diş kırar. işte
bu sebepten münafıklar, kafirden daha
kötüdür, cezaları da daha ağırdır. Çünkü
onlar, Müslümana dost görünürken, onu
arkadan hançerler.
Zevkler de para ister, zaman ister. ..
Bir de haram zevkler Müslümanın mane-
vi hayatını eritip, bitirebilir.
"Helal daire keyfe kafidir, harama gir-
meye hiç gerek yok."
Her insan, dünyaya nefs-i emmare ile
gelir, hakla batılı birbirine karıştırır, he-
lali, haramı pek bilmez veya uygulamaz.
Ne zaman ki haramlardan, günahlar-
dan müteessir olur, üzülür: "Neden bu işi
yaptım, neden böyle bir söz söyledim?"
diye kendisini kınamaya başlayınca nefs-
i levvameye geçmiştir. Müslüman en
azından nefsin bu kademesinde bulun-
malıdır. O zaman vicdan işe yarar.
Günahlara sebebiyet veren huylarını

36
HEKIMoCLU ISMAIL

terk edip, güzel bir ahlakedinmişse, islami- l


yeti yaşamayı gaye bilmişse, ilmini, çalış­
malarını ve gayretlerini bu yolda kanalize
ediyorsa nefs-i mütmainneye geçmiştir.
Velayet ancak bu makamda başlayabilir.
Velayetin en mühim şartlarından biri
de istekleri azaltmaktır. insanlardan is-
teklerini azalttıkları gibi, Allah (cc)'tan
da isteklerini azaltır, O'nun rızasına talip
olur, O'nun razı olacağı işleri yapar, böy-
lece nefs-i Raziye makamına yükselir.
Bu insanlar üstün insanlardır. Bunların
faziletini herkes kabul edebilir. Bunların
etrafında toplananlar çadırın yüzeyi gibi,
herkes kendi durumuna göre bir seviye
kazanır, orta direk bu faziletli insandır.
islamiyet'in en büyük mucizelerinden
biri de: Her asırda, her yerde üstün in-
sanlar yetiştirmesidir. Her zaman böyle
insanlar olmuştur, olacaktır. ilmiyle amil
olmak da buna denir.
insan isıam'a uyarsa, dünya ve ahiret-
te en yüksek makama erişir. .. Uymazsa
en kötü durumlara düşebilir.
Bilindiği gibi biyoloji insanları memeli
hayvanlar içinde inceler. Avrupalılar bu-
na "Homo" der.
Evet. insanın yapısı hayvanın yapısına

37
lY!LIC!N KAYNACI

{ çok benzer. Canının istediğini


yapmaya
devam ederse buna da nefs-i hayvani
denir. Çünkü hayvanların bir dine tabi ol-
maları mümkün değildir, iç güdüyle canı­
nın isteği doğrultusunda hareket eder ki,
buna da nefs-i hayvani demişler.
1997 itibariyle dünya nüfusu altı mil-
yara yaklaşmaktadır. Bunların beş mil-
yarı işe yaramamaktadır. Çeşitli sebep-
lerle tahsil yapamamışlar, sanat öğrene­
memişler ... Veya bunlara sahip olmuşlar,
yüce bir ahlaktan mahrum kalmışlar ...
Cehalet, tembellik, beceriksizlik, kabalık,
saldırganlık insanları maddeten ve ma-
nen ne kadar yeyip bitirmiş.
insana düşman olan insanları ne ka-
dar insan sayacağız?
Sadece Birinci ve İkinci Dünya Savaş­
larında öldürülenleri düşünürsek, hiç bir
canavar ailesi, insanlık tarihi boyunca bu
kadar cinayet işlememiştir.
Mahkemelerde yığılan dosyaları düşü­
nürsek, bozulmanın boyutlarını daha iyi
anlarız. Bazı insanların dostu sadece kö-
pekse, medeniyet bunun neresinde?
Öyle ise nefsimizi islahta zevklerimize
ve menfaatimize dikkat etmek, bunları
İslam'a uydurmak zorundayız.

38
il. BÖLÜM
MADDİ ORGANLARIMIZ

Göz
Vücut sarayının dışarıya bakan pen-
ceresi. ..
Hafıza kamerasının merceği ...
Beynin gözetleme kulesi: göz.
Hayvanın da, insanın da gözü var.
Amma hiç bir hayvan kitap okuyamaz.
Kuşlar dünyayı dolaşır, yiyecek için ...
insan da yer, içer amma kainat kitabı-
nı da okumalıdır. Atom harfleriyle, mole-
kül heceleriyle; yaprak, çiçek, kök, gövde
kelimeleriyle yazılan ağacın her meyvesi
bir nokta, her noktada kitap tekrar yazıl­
mış, zira her çekirdekte bir ağaç vardır.
Bunu sadece insan bilir.
Her yaratık, Allah (cc)'ın insanlara
yazdığı bir mektup, bir kitap veya şaha­
ne bir laboratuvar!

41
IYILIGIN KAYNAGl

Kur'an'la kainat kitabı bütünleşir,


bunlar birbirini şerh ve izah eder.
Göz bu iki kitap için yaratılmış.
Gözü yaratan, gözün nereye baktığını
görmez mi?
Çıplak resime bakan göz, ha Amerika-
lı'nın, ha Müslüman'ın fark etmez.
insanı gözünden avladılar. Gazeteler-
de, dergilerde, ekranlarda, perdelerde
çıplak kadın resimleri...
Bir taraftan güzel yaratılan kadın, gü-
zelliğiyle Allah (cc)' a isyan ediyor... öte
yanda göz, İslam sarayına kadın taşıyan
insana benzer.
Bir solist düşünün, giyimiyle de so-
yunmuş ... Hem oynuyor, hem şarkı söy-
lüyor... Öyle bir hal ki, insanlar sanki kilo-
tun içinde kaybolmuş ... Zevkler dünyayı
kuşatmış, din sürgün .. .
O dünyanın en büyük suçlusu göz! O,
güzelliklerin aşıkı.
Lakin mecazi aşkla kurulmuş bir dün-
yada göz de mahkum. Avrupa, başka
milletlerin, başka dinlerin, başka insanla-
rın dünyası ... Neye baksa İslam dışı. .. İs­
lam, köşede, bucakta kalmış ...
En büyük haramı en güzel şekilde süs-
leyip verirken ... En büyük hakikat, ner-

42
HEKIMOCLU ISMAIL

deyse en kötü şekilde takdim edeceğiz, }


göz ne yapsın!
Piknik!
Şu çiçekler, şu otlar, ağaçlar, sular,
kuşlar bu kadar güzelse, cennet ne kadar
güzel, bunları yaratan ne kadar güzel!
Göz güzele aşıksa, gülde gülü yarata-
nı görmeli. Böylece mecazi aşktan hakiki
aşka geçer, kurtuluruz.
Gözü haramlardan, helale çevirdiği­
miz kadar Müslüman edebiliriz. Zira o
kadar göz var ki, sahibi Müslüman, ken-
disi Fransız!
Göz yaratıktan yaratanı görecek ki,
basiret de görsün.
Gözü aldattılar: Meyhaneleri, barları,
bankaları süslediler, temizlediler ...
insan, gözünün gördüğü yere gider.
Fransızlar gibi bakan insan, ne kadar
Müslüman gibi yaşıyacak?
Günahı süslediler, gözü aldattılar.

Kulak
Bir kulaktan girip, öbür kulaktan çıkan
sözler vardır, fakat iki kulaktan hafızaya
dolan kelimeler ve cümleler, sadece bey-
ni fethetmekle kalmaz, organların bütü-
nünü da tesiri altına alır.

43
IYILICIN KAYNACI

Bizi kulağımızdan tuttular: Şarkılar,


türküler, dedi kodular, manasız, hatta
kötü, çirkin kelimeler, dünyamızı doldur-
du.
Kültür, sınır, ülke tanımıyor... Anten-
ler dünyayı topluyor. .. Hoperlörler kula-
ğımıza üfürüyor ... Böylece bizi sel alıyor,
yel götürüyor. "Ben, ben değilim!" di-
yenlerin sesi yükselirken, bu viranede
herkes kimliğini arıyor.
Yüzlerce beste ve güfte ezberleyen-
lerin, hafıza bantı da dolmuş .... Kulağını
bu dünyaya açanlar, belki başka dünya-
ya, dünyalara kapatmıştır.
Böylece bir dünyada kulağı İslam'ın
emrine vermek zor.
Evde, sokakta, işyerinde, hatta her
yerde, kulak her sese açık. Nasıl ki bur-
numuzu pis kokulardan koruyamazsak,
kulağı da kötü sözlerden koruyamayız.
Yalnız içimizde bir gösterge olmalı,
kulaktan giren her şeyi tahlil etmeli: İyi,
kötü ... Faydalı, zararlı ... Helal, haram! iş­
te bu insan şuurludur.
Organlarımızı tek tek Müslüman et-
mek lazım, zira pek çok insan, Müslüman
olduğu halde perişandır.

44
HEKIMOCLU ISMAIL

Ağız
Koyun ekin tarlasına girer, durmadan
yer. Düşünmez ki: "Bu, helal mı, haram
mı?"
İnsan da, helal, haram demeden yer,
içerse, ha koyunun ağzı, ha insan ağzı
farketmez.
Ağzımızı, koyun ağzı olmaktan kurtar·
malıyız.
Diş tabibine duvardaki çene resmini
gösterdim:
"Bakınız alt çenede iki delik var, hem
birbirine eşit. hem de simetrik. Eşitlik ve
simetrilikte tesadüf olamaz." dedim.
Durdu, düşündü ve tebessüm ederek:
"Sizi anlıyorum ... Dahası var, şakak·
lardan gelen sinirler, bu deliklerden ge·
çip, dişlere taksim olur ... "
Ben dişimin ağrısını, o da vazifesini
unutup, devam etti;
"Çocuğumun dişlerini seyrederek, Al·
lah (cc)' a inancım arttı: Ben öyle diş ya·
pamam, hem de bedava .. Bu çocuğu ba·
na bedava veren kim? Onun gözlerini,
ellerini yapan kim? Bu sorular beni dedi·
ne bağladı ... "
Genç doktordan bunları yazmasını ri·
ca ettim, birkaç makalesini okudum.

45
IYILICIN KAYNACI

Ağzımızıtanzim ve tertip eden, ne ye-


yip, ne içtiğimizi, ne söylediğimizi bilmez
mi?
"Ağza süzgeç koymalı" tabirini çok
beğenirim. Her düşündüğümüzü, aklımı·
za gelen her şeyi söylemesek, huzuru·
muz biraz daha artar. Bir de haram ye-
yip, içmesek birbirimize daha çok güve·
neceğiz.
Hafızda olsak, ağızımızı kontrol et·
mezsek, Kur'an'ı ne kadar temsil edebili·
riz.
Kelimeler, kelimeler ... insanı berbat
eden de bunlar, aziz eden de ...
Dudaklarımıza, dilimize az sayıda, bel·
li hareketleri verebilirken, ağzımızdan
sonsuz sayıda kelime çıkıyor bunlar da
birbirinden çok farklı ve çok değişik ma·
nalar taşıyorlar..
Ses telleri, dil, dudak hayvanlarda da
insanlarda da var.
istediğimiz kelime ağzımızdan çıkıyor.
Kelime seçme irademizde olduğu için,
konuşmalarımızdan manen de mesulüz.
Madenlerden yapılan teybin, radyo·
nun, televizyonun konuşması... Hala
elektriğin, mıknatısın mahiyeti bilinmi·
yor ....

46
HEKIMOCLU ISMAIL

Etten yapılan ses telleri, dil ve dudak- }


lar konuşuyor ...
insan, ölü gıdalar yeyip, diri diri gezi-
yor. ..
Allah (cc), insanla çok yakından meş­
gul oluyor, ondan neyi gizleyebiliriz?
Bir Müslüman içki içse, ha Amerika-
lı'nın ağzı, ha onun ki...
Adam Müslüman amma ağzı Ameri-
kan ... Zevkler, insanı halden hale soku-
yor. ..
Ağzını Müslüman eden, islamiyet'te
büyük mesafe almış demektir.

Ağzımızı
Müslüman etsek, aile hayatı­
mız, işimiz ve sosyal ya-şayımız en iyi, en
güzel şekle girer.
Ağzı olmayan insan olmaz amma ağ­
zımız iyiye de, kötüye de kullanmak eli-
mizdedir. Zaten İslamiyet'ten kasıt da,
maddi ve manevi organlarımızın yönünü
şerden hayra çevirmektir.
Derler ki, insan elbisesine göre karşı­
lanır, .konuşmasına göre uğurlanır. İç
dünyamızın tercümanı ağzımızdır. Hiç
tanımadığımız bir insanı bir tek cümle-
siyle tanımak mümkündür.
Bununla beraber en büyük sahtekar-

47
IYIL!CIN KAYNACI

l !arın, en büyük dolandırıcılarında çok


güzel konuştuğu unutulmamalı. Riyakar-
lık, dalkavukluk, münafıklık, sözle, lafla
sıkı sıkıya ilgilidir.
Kafirlerin, münafıkların organlarını
yaratan, çalıştıran Allah (cc) iken; onlar
sadece sözleri ile inkara giderler.
Maddi ve manevi organlarımızı tek
tek islam'a uydurursak, mükemmel bir
Müslüman oluruz. Bunların içinde en
önemlileri ellerimiz, ağzımız ve tenasül
uzuvlarımızdır. Bu üçünü İslam'a uydu-
ran dünya ve ahiretini cennet edebilir.
Yabancı ülkeleri gezmiş birisi halkımı­
zın çok az özür dilediğini, hatta özür dile-
meyen bir millet olduğumuzu söyleyebilir.
Özür dilemesini bilen tövbe etmesini
de bilebilir. Birisinden özür dilemek için
evvela suçumuzu bilmeliyiz. Maddeten
zarar verdikçe tazmin etmeliyiz, sonra
"Özür dilerim, Afedersiniz" demeliyiz.
Bunu bilirsek, tövbe istiğfar ederken,
hangi haramı, hangi günahı işledik? is-
lam'ın hangi emrini yapmadık? İslami
ilimlerden noksanlarımız nelerdir? Bun-
ları da bilerek tövbe etsek, şuurlu Müslü-
man oluruz, hem dille, hem de halle töv-
be etme saadetine ereriz.

48
HEKIMOCLU ISMAIL

Sesi güzel solistlere bakıyorumda, Al- }.


lah (cc)'ın verdiği güzel sesle, Allah
(cc)' a isyan etmelerine şaşıyorum. Çok
şükür onların da istisnaları çoğalmaya
başladı.
Belagat ahirzamanda rağbet göre-
cektir. Güzel konuşmak, güzel yazmak,
inandığı gibi yaşamak belağatın nevileri-
dir.
Herkes kendi davasını, kendi ideolojisi-
ni belagatın her çeşidini kullanarak anla-
tır. En tesirlisi, inandığı gibi yaşamaktır.

Ellerimiz
Perdenin arkasından bir el kadehe
uzansa ve sorulsa:
"Bu el kimin eli?"
Yanlış karar verebiliriz.
Ellerimiz kadehten, kumardan, haram
paradan, maldan çekip; onları kitaba,
tezgaha, laboratuvara uzatmak, karan-
lıktan ışığa çıkmak kadar önemlidir.
Sabunlarla, deterjanlarla ellerimizi yı­
kasak bile temizlenmeyen eller olabilir.
"Ellerim kirli Allah (cc)'ıml"
Kirli eller duaya açılsa bile, o ellere
rahmet ne kadar yağar?
Operatör doktor:

49
IYIL!CIN KAYNACI

"Şu an sağ başparmağım kırılsa veya


felç olsa, bu kadar tahsilim, tecrübem,
hepsi havaya gider ve ben hiç bir şey ya-
pamam." demişti.
Başparmak olmasaydı, belki 20. Asır
medeniyeti de olmıyacaktı: Keser, teste-
reyi, tornavidayı nasıl tutacaktık? ..
Tırnaklarımız ileri değil, geri uzansa,
ne büyük felaket! Tırnaklarımız gibi par-
maklarımız da uzasa ...
Ellerimiz felç olsa, yaşamak ne kadar
güçleşir?
Kıymetli organlarımızı yanlış yerlerde
kullanırsak, emanete hıyanet etmiş ol-
maz mıyız?
"İki el bir baş içindir" demişler. Ka-
zancımızı sağlayan en mühim organları­
mızdan biri de ellerimizdir.
Helalinden kazanmak, helale harca-
mak ... işte kurtuluşun reçetesi!
Yumruk olan elleri duaya açmak ... Dü-
şenin elinden tutmak ... Kanayan yarayı
sarmak, gözyaşı silmek, ağlatmamak,
öpülesi-ellerin yapacağı işlerdir.
Asr-ı Saadetteki Sahabe'nin elleri, in-
sanları yüceltirken; materyalistlerin ma-
neviyata vurdukları kilit, insanı köpekle
arkadaş etmiştir.

50
HEKIMOGLU ISMAIL

"Arkadaşını söyle, senin kim olduğu-


}.
nu söyliyeyim ... "
Ellerimiz haramdan çekip, helale
uzatmak, bize yepyeni bir dünya bağışlı­
yacaktır, hem de cennet gibi...

Ayaklarımız
Nasreddin Hoca yorgun, argın gece-
nin geç vaktinde hana girer:
"Aman bana bir yatak!" der.
Gösterilen yatağa uzanır amma ayak-
larını yastığa kor, başını aşağı uzatır.
Hancı:
"Hoca ters yattın, başını yastığa ko-
yacaksın." der.
Hoca:
"Yoo, ne çektimse başımdan çektim,
ayaklarımın hiç kabahati yok." diye ce-
vap verir.
"Binbir derde uğradım ben bile bile
Neler çektim neler bu kafa ile ... "

Diyen şair de, müşterek bir derdi dile


getirmiyor mu?
insan da, devlet de, millet de ne çe-
kerse başından çeker. Çünkü ayaklar ba-
şın emrindedir.
insanın önünde iki yol var: Biri Cenne-

51
IYILICIN KAYNACI

{ te, öbürü Cehenneme gider. Biri hayra,


öbürü şerre gider. Kararı baş verecek
ayaklar yürüyecek.
Camiyle, meyhane aynı yol üstünde-
dir, isteyen istediğine gider. Herkes gitti·
ği yerle mütenasiptir.
Harama giden yolları bilsek, dönüp
helale gitsek, dünya ve ahiretimiz cen-
net olmaz mı?
Zaten baş da ayaklar üstünde yükse-
lir. Amma asansörle, uçakla yücelmek
mümkün olsaydı, işimiz kolaydı. Ayaklar
altına düşen baş çoktur.
Kısacası: Ayaklar helal yolda yürüme-
li ki, Müslümanla diğerlerinin arasında
fark olsun.

52
111. BÖLÜM
MANEVİ ORGANLARIMIZ

Dışdünyayla vücudumuzu irtibatlan-


dıran maddi organlarımızı anlattıktan
sonra manevi organlarımıza geçebiliriz.
Bunlar: inat, kin, şehvet, merak, muhab-
bet, menfaat, zevklerimiz ve diğerleri...

İnat
inat hali, en çok çocuklarda görülür.
inat eder elindeki bıçağı vermez. inat
edip, oturup ağlar ...
"Yediden yetmişe çocuk" tabiri var ya,
belki bu yüzden herkeste inat hali az çok
vardır. Nasıl ki kolumuzu kesip atamaz-
sak, inadımızı da atıp, inatsız kalamayız.
Nasıl ki elimizi haramdan çekip, hela-
le uzatırsak, inadımızın da yönünü değiş­
tirebiliriz.

55
lYtL!CtN KAYNACI

inat edip, evde, işyerinde, şurda, bur-


da yakınlarımızın huzurunu bozacağımı­
za; haramlardan kaçmada, helalleri yap-
mada inat ederiz, böylece inadın zararlı
halinden kurtulup, ondan faydalanırız.
Sigara içmemede inat etmek, sigara
parasını kitaba vermek ...
Sabah namazını kaçırmamak için ted-
bir almak ...
İyilerle sürekli beraber olmak .. .
Güzel konuşmak, kibar olmak .. .
işte kötü halleri terk etmede, iyi halle-
ri benimsemede inat eden insan, inadın
sırtına biner cennete gider.
Dedik ya: En çok inat eden çocuklardır.
Allah (cc), İslamiyeti göndermiş ki,
maddi ve manevi organlarımızın yüzünü
şerden hayıra çevirelim ... Bunu yapmı­
yan insan, Müslüman da olsa, islamiyet'i
temsil edemez, temsil edemeyen tebliğ
de edemez hatta zararlı olur.
"Efendim, sen daha dün ayyaşın biriy-
din, bugün başımıza hoca mı kesildin?"
Bin sene evvelki koyun ne idiyse, bu-
gün yine odur. Koyunlarda, atlarda, kuş­
larda terakki ve tedenni olmaz.
insan ise her an yücelebilir de, alçala-
bilir de ...

56
HEKIMOCLU ISMAIL

Tatlı dil. güzel söz, mütebessim bir ).


çehre pek çok felaketi önlerken; bazan
bir kelime de büyük felaketlere sebep
olabilir.
Tövbe kapısı açıktır, haramdan helale
geçilebilir.
Cehaletten ilme, kabalıktan kibarlığa,
pislikten temizliğe, kötülükten iyiliğe
doğru inat etmek, insanı her zaman ve
her yerde yüceltir.
Adam inat eder Kur'an okumasını öğ­
renir, Arapça'ya da başlar.
inat. Allah (cc)'ın insanlara lutfettiği
bir duygudur, yeter ki onun yönünü şer­
den hayra çevirelim ...
inadını Müslüman etmeyen şahsın da
başına bir sürü felaket gelebilir.
Evet, Müslüman olmak maddi ve ma-
nevi kurtuluşumuz için yeterli değil;
maddi ve manevi organlarımızı tek tek
Müslüman ederken inadımızı da Müslü-
man etmek, bize yüce bir ahlak kazandı­
racak, her bakımdan kazancımız büyük
olacaktır.

Hafıza
Etten yapılmış beynin ufacık bir kısmı,
hem fotoğraf makinası gibi resim çeki-

57
IYILICIN KAYNACI

{ yor, hem de teyb gibi ses kaydı yapıp,


bilgi topluyor. Hiçbir kamera, hafıza ka-
dar mükemmel değil.
Fotoğraf makinaları, teybler ve kame-
ralar gayet pahalı iken, hiçbir insan, bey-
nine, hafızasına beş kuruş para ödeme-
miştir.
Elbette ki hayatımızı hafızamıza dol-
duran Allah (cc), hayatımızı amel defte-
rimize de doldurabilir.
Teypleri yapanları yaratan Allah (cc),
hepimizin sesini kaydedip, ahirette bize
dinletebilir. Kötü sözlerimizi dinleyip, yü-
zümüzün kızarmasını istemiyorsak, ya
hakkı söylemeliyiz yahut susmalıyız. Böy-
lece dilimizin belasından kurtulmalıyız.
Kameraları yapanları yaratan Allah
(cc), hepimizin hayatını tesbit edip, bi-
zim hayatımızı ahirette bize gösterebi-
lir. Eğer hayatımızda seyretmek isteme-
diğimiz, başkalarının görmesini isteme-
diğimiz yerler varsa, o.nları tövbe ile sil-
meliyiz. Aksi halde kendi hayatımızı sey-
rederken öyle mahcup ve pişman oluruz
ki, belki cehennem azabı onun yanında
hafif kalır.
"Cehennem dediğin dal odun yoktur,
Herkes ateşini burdan götürür."

58
HEKIMOCLU ISMAIL

Çocuk dünyaya gelir gelmez kelimele- }


ri, şekilleri hafızasına kaydetmeye baş­
lar. Göz görüp, kulak işittikce hafıza kay-
dına devam eder. Böylece hafıza bilginin
çöplüğü haline gelir. İyi, kötü ne varsa
hepsi oraya doldurulmuştur.
Kur'an'ın bir ismi de Kitabu'n-Nur.
islamiyet'i öğrenen, anlayan ve yaşa­
maya çalışan insan münevver olur, yani
islam'ın nuruyla beyni aydınlanır, hakla
batılı ayırmaya başlar. Hafızasındaki bil-
gileri tasnif eder, sınıflara ayırır: "Şu za-
rarlı, şu faydalı ... "
Hafızaya doldurulan şarkılara, türkü-
lere bakınız ...
Spor severlerin, özellikle İstanbul gibi
büyük şehirlerde, yağmur, soğuk deme-
den sabahın erken saatlerinde stadyum-
ların önünde toplanmalarına, saatlerce
tribünde oturmalarına, gece yarılarına
kadar takımlarının galibiyetini kutlama-
larına bakınız!
Hangi Cumada, hangi bayramda
mü'minler sabahtan, gece yarısına kadar
camiyle, dinle, imanla bu kadar meşgul
olur?
İslamın nuruna mazhar olmayan hak-
la batılı ayıramaz.

59
IYILIGIN KAYNACI

"Sapıtmasın bir insan, bir sapıtırsa eğer


Onu ıslah edemez ne kanun,
ne peygamber.
Çünkü peygamberleri şeytan diyerek
taşlar,
Şeytanları da peygamber diye alkışlar."

Bilginin sarayı hafızadır. Oraya ne kadar


düşman girerse, o kadar bizim değildir.
Hafızamız kamera olsa, kameraman
biziz, objektifi nereye çevirmişiz?
Türkiye, Avrupa ülkelerinden biriy-
miş. Öyleyse hafızamıza iyi, kötü şeyle­
rin hepsi girecektir.
Amma biz Müslümanız iyiye "iyi" kö-
tüye de "kötü" diyerek hakla batılı, helal-
le haramı ayırarak, hafızamızı da İslam'a
uydurmuş oluruz.

Kin
Bir insanın en büyük düşmanı şahsi
günahlarıdır. Bunlar bazan büyür inkar
noktasına kadar uzanıp, hayatı da kuşa­
tabilir.
Okuldan kaçan, ders çalışmayan bir
gencin geleceğini düşünün. Sanat da öğ­
renmezse zor günler onu bekleyecektir.
"Fakirlik küfre yakındır."
Pek çok insan içkiye tek kadehle baş-

60
HEKIMOGLU ISMAIL

lamıştır. Sonra ayyaş olan; çamura dü- ).


şen, yuvası yıkılan, belki karakol kayıtla­
rına geçen yine odur.
Ekseri insanların hayatı hatalarla, ha-
ramlarla doludur. Bunun için altı milyar
insanın beş milyarı işe yaramaz. Onlar
zaman nehrine dökülmüş bir sepet çöp
gibidir. Zamana uyarlar, zamanı kendine
uydurmaya çalışmazlar.
Halkın peşine düşüp kahveye, plaja,
stadyuma giden insan kalabalıktan biri-
sidir.
Halkı peşine takıp ilme, irfana, fazile-
te götüren ise, kendine dost, günahları­
na düşman olmuştur.
Kendine dost olmayana başkaları
dost olsa da sonucu değiştirmez. Nice
kimseler vardır ki dostunun hatırı için
meyhaneye, kahveye gider. Kendine
düşman olana başkası neden dost ol-
sun?
Hayat, insaniyeti yutan kumsala dö-
nünce, pek çok kimse birbirine sarılarak
batar, dostça ...
Öyle ise insan, evvela kendine dost,
günahlarına düşman olmalı, bu seviyeyi
tutturanlarla da dost olursa, dünya ve
ahiret saadetine erer.

61
iYiLiĞiN KAYNAĞI

Haramlara düşman, mü'minlere dost


olan kinini Müslüman etmiştir.
Mü'minlere düşman olan, Alman ya-
hut Amerikan da olsaydı farketmez ...
Müslümanlar ittihad-ı İslamı (İslam
birliğini) yakalayamazsa gayr-ı müslim-
ler onları ezer.
İhtilafların sebebi ise para, mevki ve
kadındır.
Mafya, kinin, intikamın teşkilatlanmış
şeklidir.
Her zaman öldürenin suçlu olmayaca-
ğı da tecrübelerle sabittir.
Menfaat duygusu egoizmi, bencilliği,
hırsı kamçılar. Hırs sahibi başkasına za-
rar verir, zarar ise kin ateşini körükler.
Silah alınır, kan böyle akar, kanın da ner-
de duracağı bilinmez.
"Tedbir aklın alametidir."
Zengin malını, ilim de alimi korur.
Haram dairenin dışında kalan kimse,
felaketlerin pek çoğundan kendini koru-
muştur. Bir de helal daireye girerse,
dünyasını da cennet edebilir.
Korursa Allah (cc) korur. Allah (cc)'ın
korumadığını hiç kimse koruyamaz. Öyle
ise Sünnet-i Seniyye kalesine girip, kur-
tulmalı.

62
HEKIMoGLU ISMAıL

Müslüman dinini korumalı ki, din de }


onu korusun ...
Kin ateştir. Nasıl ki ateşte yemeğimizi
de pişiririz, yangın da çıkarırız ...
Şahsi günahlarımıza düşman olursak
kin duygusu dostumuzdur. Mü'mine düş­
man olursak yanarız ve yakarız.

Şehvet
Aile hayatınınve neslin devamında
şehvetin rolü büyüktür.
Kediler evleneceği zaman nikah falan
düşünmez.
Nikahsız evlenenler de kedi gibi bir
şeydir.
Kuşlar ve benzerleri şurda, burda se-
vişebilir. Onlar ayıp, utanma, edep gibi
şeyleri bilmez.
Sokakta, parkta sevişenlerde kuşlara
benzer.
Kuş olacağımıza insan olsak daha iyi
değil mi?
insaniyet kayboldukça, insanlar birbi-
rine zararlı olmaya başladı.
Kur'an-, Kerim'de nikahı ve mirası
emreden Allah (cc). herkesin yüzünü
farklı yaratmış ki emirleri gerçekleşsin.
Zira herkesin yüzü birbirine benzeseydi,

63
IYILIGIN KAYNACI

t kadın kocasını, koca da karısını tanımaz,


hayvanlar gibi herkes birbirinin evine gi-
rerdi.
Herkesin yüzü birbirine benzeseydi;
nikah olmayacağı gibi, miras da olmazdı.
Baba oğulu, oğul da babayı tanımazdı.
Medeni Kanun bir kadınla nikahlanma-
yı; genelevlerde, barlarda ve benzeri yer-
lerde çok kadınla yaşamayı getirmiştir.
İslamiyet'te zina haramdır.
Dört kadına kadar evlenme izni, bo-
şanmayı önlemek içindir: Kadın hasta
olabilir veya çocuğu olmaz yahut huy-
suzdur. Bu hallerde boşanmaktansa, er-
keğin hanımıyla anlaşıp, ikinci hanımı al-
ması daha uygun değil mi?
Birden fazla hanımla evlenen, her ha-
nımına ayrı bir ev açması, adaletle mu-
amele etmesi sünnete daha uygun olur.
Peygamberimiz 55 yaşına kadar. tek
hanımla yaşamış, Hazreti Hatice vefat et-
tikten sonra aldığı hanımlar İslam Üniver-
sitesi'nin kadınlar kürsüsü profesörleridir.
Peygamberimiz dul, boşanmış, kız,
hasta, çocuklu, çocuksuz, sinirli, sakin
hanımlar alarak ümmetine örnek olmuş.
Mesela hanımı sinirli bir erkek, peygam-
berimizin sinirli hanımına nasıl davrandı-

64
HEKIMoCLU ISMAIL

ğına bakıp öyle hareket edebilir. Evvela ).


peygamberimiz, hiç bir hanımını hiç bir
zaman dövmemiştir.
Hanımları da onu mal, mülk mesele-
sinde sıkıştırmamıştır.
Aile hayatında cinsiyetin önemini be-
lirtmiştik. ·
Erkekte cinsi hayat zorlayıcıdır. Ha-
nımlar ise ya isteksiz aşırı istekli veya
alıngandır.
Mesut olmak isteyen bir hanım koca-
sınıncinsi hayatına dikkat eder, bir tak-
vim yapar, ona yardımcı olur. Aksi halde
kocası hırçınlaşabilir.
Bir genç hanım telefon açtı, kocasının
kendisini terk ettiğini, bir başka kadınla
yaşadığını anlatıp, çare aradı.
Dedim ki:
"Sen de kadınsın, o da kadın. Niçin se-
ni terk edip onunla yaşıyor. Acaba sende
ne noksanlık, onda ne gibi fazlalık buldu?
Bunu keşfeder, giderirsen; kocanla
tekrar barışabilirsin ... "
Fedakarlığı her zaman kadın yapacak
diye bir kaide yok. Her erkek bir kadına
muhtaçtır, her erkek bir çocuktur. Kadın,
çocuğuna baktığı kadar kocasına da bak-
sa, dikkat etse, onu kendine köle eder.

65
IYILICIN KAYNACI

Cinsi hayat, yemek ve huzur, erkeği


evine daha çok bağlar.
Mesut olmak bir ilim ve sanattır. Aile
yuvası cennet bahçelerinden biri olmalıdır.
Erkek de kötü alışkanlıklardan uzak
kalmalı, evini geçindirecek kadar kazanç
sağlamalıdır.
Maddi ve manevi organlarımızı tek
tek İslam'a uydurmak zorundayız. En
önemlisi: Ağzımız, elimiz ve cinsi hayatı­
mızdır. Bunları İslama uydurmayanın İs­
lami hayatı olamaz!

Merak
Çok önemli olmasına rağmen, farkına
varmadığımız manevi bir organımızdır
merak.
Merak etmeyen kimse yoktur. Bunu
anlayan bir kısım gazete patronları mu-
habirlerden merak uyandıracak bir ha-
ber ister.
"Yok."
"Uydurun!"
Hemen haber merkezi oturur hayali
haberler yazar. Bunlardan biri beğenilir,
gazetenin birinci sahifesinde yayınlanır:
Üç günlük gelin kaçtı!
Bunu gören merak edip: "Acaba niye

66
HEKIMoGLU ISMAIL

kaçtı?" diye gazeteyi alır, böylece pat- }


ron da para kazanır.
Halbuki merak duygusu verilmiş ki,
Kur'an neden bahseder? Hadis ne demek-
tir? Dinin sosyal hayattaki rolü nedir?
Bunlar araştırılsın, öğrenilsin diye.
insan her şeyle ilgilenir: Fransa-İtalya
maçı ne oldu? Rus başkanı iyileşti mi?
Amerika'nın bilmem neyi ...
Hemen hemen herkes haberleri din-
ler. işsizi, fakiri, cahili, alimi haberlerle
yakınen ilgilenir. Evini idare edemeyen,
işini düzüne sokamayan dünya haberle-
rini bile kaçırmaz.
Merakımızı çok yanlış yerlerde kulla-
nıyoruz.

Romanlar, senaryolar merak uyandı­


racak şekilde yazılır.
insanların merakından faydalanan
çok, insan da kendi merakından faydala-
nıp, dünya ve ahiret saadetini temin
edecek şeyleri merak etse, merakımızı
da Müslüman etmiş oluruz.

Ahlak
Ahlak, insanlara ait bir davranış biçi-
midir. Hiçbir hayvandan ahlaki davranış
beklenilemez. Hayvanlar iç güdüleriyle,

67
lYtLICtN KAYNACI

{ yani canının istediği gibi hareket eder.


insanlar da canının istediğini yapar.
Bazan kanunlar, bazan insanlar bu dav-
ranışlara karşı çıkınca, insan da sözleri-
ne ve hareketlerine çeki düzen verir,
böylece ahlaki davranışlar başlar.
Batılı bilimadamları: "Gerek ahlak, ge-
rekse ruhbilim henüz deney aşamasın­
dadır ... Felsefecinin görevi, üstünde şüp­
heye düşülen inançların doğruluğunu or-
taya koymak veya geçmezliğini isbat et-
mektir" diyor. 1 Ahlak konusunda onlar
hala araştırma safhasındalar. Bizimkile-
re gelince, lise 3. sınıf sosyolojisinde 2 din
anlatılırken Avrupa filozoflarının isimleri
sıralanıyor, animizmden, naturizme fel-
sefi görüşler anlatılıyor, dinin fonksiyon-
larında bile ahlaktan hiç söz edilmiyor,
sonra laikliğe geçiliyor. Aynı konu içinde
Atatürk ve Atatürkçülük şöyle anlatılı­
yor, başlıklarıyla:
Atatürkçü düşüncede insanın yeri, in-
sanlık kavramı, sevgi ve evrensellik ... in-
san hak ve hürriyetleri...

1 Eğitim Psikolojisi, Tercüme Sabri Akdeniz, 1991,


sh. 247 Adolph W. Aleck.
2 Sosyoloji 3. M.E.8. Prof. Dr. Nihat Nirun. Alev
Öner, Nurten Baykurt. 1986, sh. 100.

68
HEKIMOCLU ISMAIL

Atatürkçü düşünce sistemi. Atatürk- }.


çülüğün tanımı ve önemi. Atatürkçülü-
ğün nitelikleri. Atatürkçülük bir bütün-
dür. Atütürkçülük yabancı siyasi akım­
larla ve ideolojilerle açıklanamaz.
Atatürkçü düşünce sisteminin diğer
düşünce sistemleriyle mukayesesi, ama-
cı, hareket noktaları ...

***
islamiyet'te ahlaka gelince:
Ahlak, hulk kökündendir, huylar de-
mektir. Seciye, mizaç, karekter, prensip
sahibi olmak, ölçülü, ahenkli hareket et-
mek manalarında kullanılmaktadır.
Terbiye, mürebbi Rab kökünden tü-
reltilmiş kelimelerdir. "Ya Rab!" diyen
kimse, İslam ahlakıyla ahlaklanmalı ki Al-
lah (cc)'ın bu sıfatını anlasın.
Hiçbir Firavun yahut Nemrut "Ben si-
zin tanrınızım veya Allah (cc)'ınızım" de-
memiştir. Belki onlar bir tanrıya da ina-
nıyordu. "Ben, sizin rabbinizim?" demiş­
lerdir. Yani "Benim, istediğim gibi terbi-
ye olacaksınız, benim istediğim gibi yaşı­
yacaksınız" emrini vermiştir.
Dünya üzerinde 6 milyara yakın in-

69
IYILICIN KAYNACI

{ san, 200'e yakın


devlet. bir sürü dini
inanç, ideoloji, sistem ve rejim vardır.
Bunların hepsinde ahlakı anlayış farklı·
dır. Hatta denebilir ki kanunlar ahlakı yön-
lendiriyor. Kanun adamlarının da ahlak
anlayışı farklı olunca, köpekten başka can
yoldaşı bulamayan insa~ların sayısı her
geçen gün artıyor. Batıda olduğu gibi.
Bazıları şahsi prensipleriyle üstün du-
ruma gelebilir. O prensiplerin de İslam'a
uygunluğu hemen dikkatimizi çekiyor.
Dünyanın neresinde üstün insan, me-
sut aile, büyük şirket ve büyük devlet
varsa, bunların hepsi İslami prensiplerle
bu noktalara gelmiştir.
Yabancılar ya İslam kültürüyle veya
deneylerle İslam prensiplerini bulup, ba-
şarıya ulaşmıştır ki, bu da islamiyet'in
fıtri din olduğunu gösterir.
Dinsiz (ateist) denen filozoflar bile ki-
liseden uzaklaştıkları ölçüde şahsi fikir-
leriyle İslam' a yaklaşmışlardır.
1705-1790 yılları arasında yaşamış
olan Amerikalı bilim ve devlet adamı
Benjamin Franklin hayat prensiplerini
şöyle sıralıyor:
imsak: Ağırlaşıncaya kadar yeme, ha-
valanıncaya kadar içme. Bununla bera-

70
HEKIMoGLU ISMAIL

ber işçilerine bira içmelerinideğil, porta- }.


kal suyu içmelerini tavsiye etmektedir.
Sükut: Ancak başkalarına ve kendine
faydalı olacak şeylerden bahset, boşuna
çene çalma.
intizam: Her şeyin yerli yerinde ol-
sun, her işi vaktinde yap.
Azim ve sebat: Yapılması gereken iş
için karar ver, karar verdiğin işi yap.
Tasarruf: Ancak başkalarına veya
kendine iyilik için tasarruf et, hiç bir şeyi
israf etme.
Çalışkanlık: Vakit kaybetme, daima
faydalı işlerle meşgul ol, lüzumsuz işle­
rin bütününü terk et.
Samimiyet: Başkalarına zarar vere-
cek bir hile yapma. Masumane ve adila-
ne düşün, düşündüğün gibi konuş.
Adalet: Haksızlık yaparak veya vazi-
fen olan iyiliklerde kusur ederek, kimse-
yi zarara sokma.
İtidal: İfrattan kaçın. Haksızlara layık
oldukları kadar da kızmaktan kaçın.
Temizlik: Vücutta, elbisede, mesken-
de pisliğe izin verme.
Sükunet: Ehemmiyetsiz şeylerden
veya müşterek, çaresiz kazalardan dola-
yı üzülme.

71
IYIUCIN KAYNACI

İffet: Aile hayatına önem ver.


Tevazu: Gururlanma, başkalarına te-
peden bakma. 3

Bu şahıs bir Amerikalı'dır, Hıristiyan­


dır, matbaacılık yapmış, şimşek ve yıldı­
rımın elektrik olduğunu keşfetmiş ve
Amerika'nın posta teşkilatını kurmuştur.
Tahsili ise ilkokul mezunudur. Yıllarca
milletvekili olarak da Amerikan Meclisin-
de bulunmuştur.
Böyle bir insan kilise dışındaki arayış­
larını sürdürürken, ortaya koyduğu dü·
şünceleri gerçekten islamiyet'e çok ya-
kındır. Çünkü insanı yaratan Allah (cc),
İslamiyet'i gönderdiği için, İslamiyetle
bütünleşen insan üstün olur ve insanlar,
hangi dinden hangi ideolojiden olursa ol·
sun, ancak ve ancak İslami prensiplerle
üstün olabilirler.
Ahlak, islamiyet'te çok önemli bir yer
tutar: Bunu daha iyi anlatabilmek için
şöyle bir misal verelim: Müşrikler haram,
helal tanımayıp, canlarının istediğini
yaptıkları, bir başka deşiyle istedikleri

3 Benjamin Franklin, Otobiyografi, İstanbul 1994,


Tercüme İrfan Konur, Sh. 158.

72
HEK1M0CLU lSMAIL

kadar kötülükler işleyebildikleri bir ha- }.


yat tarzından, Müslüman olur olmaz her
türlü kötülüğü terk edip, her türlü iyiliği
yapmaya başlamışlar.
Denecek ki: "İyiliği, kötülüğü tayin ve
tarif eden İslamiyet?"
Bugün Müslüman olmayanlar da, ha-
rama, helale inanmayanlar da haramlar-
dan kaçıyor: İçki, kumar, yalan, cehalet,
tembellik gibi. insanı yaratan Allah (cc),
İslamiyet'i gönderdiği için, İslamiyet'in
dışında kurtuluş bulamaz.
Asr-ı Saadette, ilk zamanlarda zaten
Kur'an tamamlanmamıştı. Tecrübe edil-
miş bir din de ortada yoktu. Amma, müş­
rikler, bir Peygamberimizin hayatına, bir
kendi hayatlarına baktılar. .. Onun haya-
tını beğendiler. Ayetlerin hakkı, hakikat,
söylediğini akıllarıyla da anladılar. Böy-
lece berbat bir hayattan güzel bir haya-
ta geçtiler.
Haramları terketmek, helal dairede
yaşamak, en yüce bir ahlaktır. Bu sebep-
le İslamiyet'in her asırda yetiştirdiği yü-
ce insanlar, herkes tarafından beğenil­
miş onların etrafında toplananlar da kö-
tü hallerden vazgeçip, iyi hallere girmiş­
ler, dünyanın dengesi böylece kurulmuş.

73
IYILIGIN KAYNACI

iyi insanlara her zaman insanların ih·


tiyacı var. Başkaları için yaşayan insan-
lar, dünyayı yaşanacak hale getirir. Av-
rupa ve Amerika egoizmi (bencilliği)
yaygın hale getirince oralarda yaşamak
zorlaştı.
Bu arada "sosyal devlet" den bahset-
mek gerekir. Danimarka·da bir gence
sordum:
"Niçin okula devam etmiyorsun, çalış­
mıyorsun?"
"Ne gereği var, devlet bana yetecek
kadar para veriyor, ben hayatımı yaşa­
rım." dedi.
Bu genç tahsil yapmıyor, sanat öğren­
miyor, bir işde çalışmıyor... Sağlığı yerin-
de, parası da var, amma boş kalıyor, ca-
nı sıkılıyor, zaman geçmek bilmiyor, bir
gayesi de yok ki onun peşinde koşsun ...
Bu sefer ya içki içip sızıyor veya uyuştu­
rucu kullanıp, hayaller alemine dalıyor.
Hiç bir işe yaramayan bir insan modeli
ortaya çıkıyor. Danimarka devleti halkı­
na iyilik edeyim derken, bazılarına en bü-
yük kötülüğü yapıyor.
işte Allah (cc), Peygamberine hitaben
buyuruyor: "Sen en yüce bir ahlak üze-
resin" (69/4).

74
HEKIMOCLU ISMAIL

Peygamberimiz de buyuruyor: "Ben


en yüce bir ahlakı tamamlamak için gön-
l
derildim" (İbn Hanbel, Müsned 2/381).
Günümüzde bir taraftan haramları
süsleyip, onları reklam ediyorlar. .. Öte
yandan bir kısım kimseler nefsinin avu-
katı kesilip, işledikleri haramlarda haklı­
lık yönlerini göstermeye çalışıyorlar. El-
bette ki mantık çarpıklığı, cehalet insan-
ları acaip durumlara sokuyor. Bir adam
çok hastalanmış. "Sadaka belayı def
eder" sırrınca, alim bir zat nasihat etmiş:
"Helal malından sadaka ver, belki sağ­
lığına kavuşursun ... "
O da:
"Kıratı çalarken çok zahmet çektim,
onu sadaka edeyim." demiş.
Ahlakı düzgün olmayan Müslümanla-
rın sayısı arttıkça insanların birbirine iti-
madı kalmaz. Onlardan bir millet, bir üm-
met olmaz. Bu durumdaki insanların ba-
şına şu felaketlerden biri veya bir kaçı
gelir: Savaş, kıtlık, sari hastalık, kötü in·
sanların başa geçmesi, deprem, sel tela·
keti. .. Masumların malı sadaka olur, cani-
ler de cezasını çeker.
İhtilafların sebebi üçtür: Para, makam
ve kadın.

75
IYILIGIN KAYNAGI

Ahlakı bozuk Müslümanların lslami·


yet'e yapacağı kötülüğü düşman yapa·
maz.
Allah (cc), kimseye zulmetmez, başı·
mıza gelen felaketlerin sebebi günahla·
rımızdır.
Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu il. Se·
lim'den beri, yaklaşık 350 senedir, dün·
yanın her yerinde dövülen, öldürülen, aç
kalan, sürünen Müslümanlardır. Her
Müslüman tek tek düşünmelidir: Acaba
İslam'ın hangi emrini yapmadık ki bu hal·
lere düştük?
Son olarak şunu belirtelim ki İslam
ahlakıyla ahlaklanmamış bir Müslüman,
ibadet adına bir şeyler yapsa da onun
zararı faydasından fazladır. Müslüman·
lara zarar verene Allah (cc) ne kadar
rahmeder, onları ne kadar af eder?

Belagat
Güzel konuşmak, güzel yazmak ve
inandığı gibi yaşamak belagatınüç çeşi·
didir.
insanlar kendi ideolojilerini, rejimleri·
ni yahut sistemlerini telkin etmede bela·
ğatın her çeşidini kullanacak.
Özellikle haberleşmenin yaygın oldu·

76
HEKIMoGLU ISMAIL

ğu bu devirde yazarlar, hatipler, spiker- }.


ler belağata çok dikkat edecekleri gibi,
dava adamları da inandıkları gibi yaşa­
yarak samimiyetlerini gösterecekler.
insanların ilimde ve teknikte ilerlediği
bu zamanda, her bilim dalında ve her
meslekte belagat vazgeçilmez bir telkin
aracıdır.
Edebi sanatların her çeşidi: roman, hi-
kaye, masal, şiir, kıssa, fıkra, makale ve
hitabet... Bunlar belagatın vazgeçilmez
unsurları.
"Sanat, sanat içindir" diyenler, İslamı
yazıların dışında birşeyler yazıp, çizen-
lerdir. özellikle sosyalistler bu yolu seç-
mişti. "Sanat, sanat içindir" derken, ken-
di fikirlerini anlattılar. Sonra felsefi gö-
rüşlerini, ideolojilerini, rejimlerini ve sis-
temlerini "Sanat, sanat içindir" sloganı
altında telkin ettiler.
Mesaj vermeyen hiçbir yazı ve resim
gösterilemez! Mesela çıplak bir kadın res-
mi, İslamiyet'e atılmış en güçlü bomba-
dır. Çünkü haramla helali bir arada tut-
mak imkansız. Günah sellerinin ibadetle-
rin götürdüğü her zaman görülmüştür.
Yazılarında meyhaneye, bara, kumar-
haneye yer veren, batılı anlatan, haram-

77
lYILIGIN KAYNACI

{ ıarıöven insan, hangi rejimden, sistem-


den yana olursa olsun, dinimize, imanı­
mıza kurşun sıkandan daha tehlikelidir.
Zaten ahirzamanın harpleri harflerle
olacaktır.
Hiçbir fikir vermeden sanat yaptığını
zanneden de İslamı fikrin yerine fikirsiz-
liği koymuyor mu? Santranç oynamak
gibi. Bu oyunda kumar olmasa da zama-
nı öldürmek yönünden zararlıdır.
Şimdi basın-yayına bir göz atarsak,
dergiler, gazeteler, radyolar, televizyon-
lar, videolar, tiyatrolar, sinemalar ve ki-
taplar, bunların bütünü, insanlara bir
şeyler anlatmak, insanlara yön vermek
içindir. Zevk kemendiyle insanları avla-
yanlar seks filimleriyle, dergi ve kitapla-
rıyla, hem para kazanıyorlar, hem de ba-
tıl davalarına hizmet ediyorlar.
Bu acı gerçekler karşısında deriz ki,
kültüre yönelen sermaye mübarektir.
Müslümanlar basın-yayının her çeşidine
el atıp, davalarını edebi sanatlarla telkin
etmek zorundalar.
Belagatın üç çeşidini de kullanamaz-
sak, belagat sahiplerinin davasını kabul-
lenmek zorunda kalırız. Kurban Bayramı
namazından çıktığımızda hangi gazete-

78
HEKıMOCLU ısMAlL

terin daha çok satıldığına


dikkat edelim. ).
Tekbir getiren insanlar. ne çeşit yazılar
okuyup, ne biçim resimlere bakıyor ...
Hangi televizyonların hangi program·
ları daha çok seyrediliyor?
Çizgi filmler çocuklara nasıl tesir edi·
yor?
Dergilerin çoğu İslam'dan yana mı?
Kötüyü arayacağımıza iyiyi ortaya ko·
yalım. Gazetemiz, kitabımız, dergimiz,
televizyonumuz, radyomuz, şarkımız,
türkümüz olsun. İslami ölçülerle her şey
yapabiliriz, yapmalıyız, zira güneş yoksa
karanlık vardır.
Son 300 senedir Müslümanların ih-
mal ettiklerinden biri de belagattır. Bela-
gatın ibadet hayatımızdaki yeri çok mü·
himdir. Haramların ibadetleri alıp götür-
mesini istemiyorsak, helları yaşanır hale
getirelim.

Halvet
iki kişinin kapalı kapılar ardında yan-
yana kalması cinsi yönden tehlikelidir,
buna "halvet" denir.
Akraba da olsa bundan kaçınmalı.
insanın eli, ağzı, cinsi hayatı çok önem-
lidir. Bunları haramdan korursa dünya ve

79
IYILlGIN KAYNACI

{ ahiretini cennet edebilir. Harama sebebi-


yet verecek hallerden kaçınmalı ..
Harama giden yollara girmemeli. Giri-
lirse çıkmak imkansız gibidir.
Harama gidenin helalden, dolayısıyla
İslam'dan uzaklaştığı unutulmamalıdır.

Muhabbet
Küçük büyük her şey birbiriyle irtibat-
landırılmış. Hayat mücadele değil, mu-
habbettir. Hayvanların birbirini yemesi,
hayvanlıklarındandır. Eğer savaşları, ci-
nayetleri, terör hareketlerini, anarşiyi,
intikamı ve trafik kazalarını düşünürsek,
insanların insanları yemesi hayvanlar-
dan fazladır. Buna bir isim vermek müm-
kün değil.
Her insanın içine sevme duygusu yer-
leştirilmiştir. Her insan, bir şeyler sever.
Sevmeyen olmaz. İyi amma, bu sevme
duygusunu içimize yerleştiren kim? Ni-
çin böyle bir bir duygu verilmiş?
Dünyaya gelen çocuğun ilk sevdiği
şey annesi ve onun sütü olacaktır. Çocuk
büyüdükçe oyuncaklarını, oyunu, bazı yi-
yecekleri sevecek ... Çocukluk bitmezse
bu hal, böyle devam eder.
Çocukluk biterse "ben neyim?" diye

80
HEK!MoGLU ISMAIL

sormaya başlar. Sorularpeşpeşe sıralanır. }


Okur, dinler, gözetler ve düşünür. Anlar ki
kendisi erişilmez bir sanat eseridir. Değil
ki organları, kıl hücresi ve kıllar bile hepsi
sanat harikası, hepsi bir nizam içinde...
Görülüyor ki insan, gökteki bulutla, yerde·
ki toprakla, denizdeki balıkla irtibatlandı·
rılmış. Sanki kainat ona hizmetkar edilmiş.
Bu kadar küçük bir insana, bu kadar
büyük bir kainatın hizmetkar edilmesinin
sebebi nedir?
Sağlığımızı koruyan kim? Niçin hasta·
tanıyoruz? Nasıl şifa buluyoruz? Neden
sakat olmadım? Dermansız dertler,
ölümler. ..
Etten yapılan beynin bu kadar soru
sorması, bunlara cevap araması, düşün·
mesi, kainatı kuşatması ...
işte o zaman insan muhabbet duygu·
suna parmak basarsa: Neyi sevmeliyim,
sorusunu kendine sorabilir, isabetli ce·
vap da bulabilir?
Sevmek duygusu içimize yerleştirildi·
ğinden, şarkılar ve türkülerin bütünü
sevmeye, ona bal}lı olarak aşka ait.
Düşünen insan anlar ki, aşk için şarkı­
lar söyleyenin aşık olduğu birisi yok. Bel·
ki de başının belası vardır.

81
IYILICIN KAYNACl

Cel, diye bağıranın beklediği yok.


Amma içinde sevmek duygusu var.
Bu duygu insana verilmiş ki Allah
(cc)'ı, Allah (cc)'ı sevenleri ve Allah
(cc)'ın sevdiklerini sevsin.
insanların çoğu sevilmemesi gerekeni
sevmiş. Mevla diyecek yerde Leyla de·
miş. Parkta bulduğunu sokakta kaybet-
miş ...
Çağdaşlık, yalnızlığı da beraberinde
getirdi. insanlar meyvelerini döken ağa­
ca döndü. Çok, amma çok erken gelen
bir sonbahar ve ümitlerin bitişi, insanları
da bitiriyor.
Bir yanda yalnızlıktan şikayet eden·
ler, öbür yanda uzlete çekilip, aylarca
yıllarca yalnız kalanlar. Acaba bunlar
gerçekten yalnız mı? Yalnız iseler saat-
ler, haftalar, aylar nasıl geçiyor?
On sene uzlete (riyazata) çekilen Ga·
zali'yi, Emir Sultan'ı düşünün. iki sene
hücre hapsinde tek başına yalnız kalan
Said Nursi... Yine Said Nursi'nin Barla'da
Çam Dağına çıkıp, orada gece, gündüz
kalışı ... Yatak yok, yemek yok, ışık yok ve
yalnız. Biz gündüz tek başımıza orada
bir saat kalamazken, onun gece gündüz
haftalarca orda tek başına kalışı ...

82
HEKIMoCLU ISMAIL

Hayat, insana göre değer alıyor. }


Zevkler insana hükmediyor. insan neden
zevk alıyorsa onu seviyor. Çok zaman
helale, harama dikkat etmiyor. Ne yazık
ki haramlar da zehirli bal gibi, evvela tat
veriyor, sonra yavaş yavaş zehirliyor.
Müslüman muhabbet meselesine çok
dikkat etmelidir. Zira insan annesini, ba-
basını, gençlicjini, parasını, mevkisini,
makamını, böreği, baklavayı seviyor.
Bunlar elinden çıktıkça her birinden de-
rin azap çekiyor. Bu dertler bazan onu
yeyip bitiriyor. Eğer sevgisine ölçü geti·
rebilseydi böylesine büyük azaplar çek·
meyecekti.
Üzüntünün de, sevincin de büyüğü,
insanı med cezir haline sokar. Bir yaprak
misali esen rüzgara göre sallanır, hayat
çekilmez hal alır.
insanlar kabukta kaldı, öze inemedi.
Her türlü hoperlörden "Kadın, kadın! di-
ye feryatlar yükseliyor. Sanki yeryüzü
tekke, kadın ilahe ve insanlar "Kadın, ka-
dın! diye zikrediyor, gündüz gece.
Hayat bu mu?
Yaşadığımız hayatta para büyük
önem kazandı. Parasızlığın ne büyük fe·

83
IYILIClN KAYNACI

i laketlere sebep olduğu ortada. Hatta


materyalistler parayı putlaştırdı bile.
Mevlana: "insan zaman okyanusunda
yüzen bir gemi gibidir. Parayı içine alma
batarsın" diyor.
O iki yüzlü para ne ocaklar batırdı.
Allah (cc)'ı sevdiğini söyleyen çoktur.
O'nu sevmenin alameti, O'na itaat et·
mektir. insan, pek çok kimseye itaat edi·
yor ... Allah (cc)' a itaat etmezse bir ters·
lik olmaz mı?
Kısacası haramlardan kaçmaya çalı·
şan, Allah (cc)'ı seviyor demektir ki, ebe·
diyet yolculuğu böyle başlar, inşallah
{cc) ebedi saadete de ulaşır.

Menfaat
Oyuncağını vermeyen çocuk "Benim"
dediği her şeyesahip çıkar. Çocuktur,
her şeye aklı ermez.
Oyuna, oyuncağa dalanlara, hak hu·
kuk gözetmeden "Benim" diyen delikan·
lılara, amcalara, dayılara teyzelere nedi·
yeceğiz?
Menfaat duygusu içimize yerleştiril·
miş ki, ihtiyaçlarımızı temin edelim. Eğer
bu duygu içimizderı alınsa, birdenbire
uçaklar, gemiler, arabalar, insanlar hep·

84
HEKıMOĞLU !SMAIL

si birden durur. Mecbur kalmadan kimse ).


yerinden kımıldamaz.
Dikkat edilirse ihtiyaçlarımızı değil, ih·
tiyaçlarımızdan fazlasını kazanmak için
çalışıyoruz.
Öyle insanlar var ki servetini sülalesi
bile bitiremez, o yine koşturur. Onu koş·
turan menfaat duygusudur.
Elbette ki bu duygu para, mal biriktir·
mek için verilmemiştir. Yine dikkat edi·
lirse batıl ideolojilerine malıyla, canıyla,
ilmiyle, sanatıyla ve makamıyla hizmet
edenler var.
Müslümanlar da İslamiyete malıyla,
canıyla, sanatıyla, makamıyla hizmet et·
mezse, o zaman kötüler iyileri ezer.
Yani gayrimüslimler yan gelip yatsay·
dı, bizde rahatımıza, keyfimize bakardık.
Amma onlar çalışıyor, birşeyler yapıyor;
İlimde teknikte hamle yapıyorlar. Müslü·
manların geri kalması da felaketleri ol·
muş, yine olur. Öyle ise Müslüman para
kazanmalı zengin olmamalı. Bir yandan
para kazanmanın zevkini alırken, bir yan·
dan da İslamiyete maddeten yardım et·
menin zevkini almalı. Bu meşru zevk
onun hayatını renklendirecek, güzel bir
hayat yaşamasına sebep olacaktır.

85
IYILIGIN l<AYNAGI

Her şey Allah (cc)'ın sıfatlarının tecel·


!isiyle yaratılmıştır. Bunu görmek, yara·
tıklardan yaratanı daha iyi anlamak, ka·
inat kitabıyla bir kısım ayet ve hadisleri
şerh ve izah etmek, tefekkürdür, ibadet·
tir.
Dünya ahiretin tarlasıdır. Burada se·
vap kazanılır, ahirette mükafatı alınır.
Haramlardan kaçınmak da sevaptır, he·
ıaııeri yapmak da sevap. Maddenin gir·
mediği hiçbir ibadet yoktur. Bu sebeple
helalinden kazanmak, helale harcamak...
Yediğimiz, giydiğimiz, içtiğimiz şeylerin
helal olmasına dikkat etmek, hem dün·
yamızı, hem de ahiretimizi cennet eder.
Zaten İslamiyet'te dünya işiyle ahiret işi·
ni ayırmak olmaz. İslamiyet bu dünyada
yaşanırsa, ahiret de kazanılmış olur. Şu
hususu hiç unutmamak lazım ki: İslami·
yet maddiyatı ve maneviyatı bütünüyle
kuşatır. Maddi meselelerde Müslümanca
hareket etmeyen kimse, manastırda
ruhban hayatı yaşayanlara benzer, Müs·
lüman olsa da ... Elbette dünyada haram
işler de çok. İşte Müslüman bunlardan
kaçınacak.
Helal kazancın yolu açıktır: Kazanıp,
İslamiyete hizmet etmek şartıyla.

86
HEKIMOGLU ISMAIL

Miras
Mirasta erkek iki, kız bir hisse alır.
Adaletsizlik var diye itiraz eden var.
Halbuki erkek evlenirken mehir verir,
karısına bakmak zorundadır, askere gi-
der, boşanmada nafaka öder.
Evlenmeden evvel kıza babası, erkek
kardeşi bakmak zorunda. Kadınlar mehir
vermez, askere gitmez, kocasına bak·
mak zorunda değildir.
Dul kadının geçimini oğlu temin ede-
cektir.
Görülüyor ki kadın, erkeğe emanettir.
O, her türlü zor ve pis işlerden koruna-
cak ve her türlü geçimi temin edilecek·
tir. Bu durumda kadının mirastan aldığı
yarım hisse, erkeğin tam hissesinden
fazladır, az del)il.

Zevkler
Müslümanları lslamiyet'ten uzaklaştı­
ran zevkler, buna bağlı olarak menfaat...
Zevklerle menfaat sıkı sıkıya bir biri-
ne bağlıdır. Çünkü zevk-O sefa için para
lazım.
Para, menfaatin meyvesi.
Menfaat, haram süt emiyorsa, "Düş­
man Kardeşler" filmi gösteriye girer.

87
IYILICIN KAYNACI

Bugünkü hayat, menfaat ve zevk üze-


rine oturtulmuş.
Yememiz, içmemiz, görmemiz, gez-
memiz, duymamız ve şehvetimiz zevk!
Reklam edilen zevkler bizi çok çekiyor,
iç dünyamız olanca gücüyle bizi ona itiyor,
lslamiyet haykırıyor: "Harama gitme ya-
narsın!" Acı hakikatler de sürünen, perişan
olan insanları gösteriyor: "Ahıretten evvel
dünyasını cehennem edenleri görün," diye.
Savaşlardan, felaketlerden, yoksullu-
ğa kadar perişan olan insanlar, kim bilir,
insanlık adına hangi insani vazifeyi ihmal
etti de bu hale düştü.
Sigarasını tüttüren çocuklar. ..
Aylak aylak dolaşanlar ...
Kendine hayrı olmayanlar...
Yan gelip yatanlar. ..
Okuldan kaçanlar...
Serseriliğe özenenler. ..
Hepiniz zevkinizin esirisiniz. Öyleyse
efendinizin zulmünü bekleyiniz.
Rabb'im beni haram zevklerden hela-
line döndür. Kötülüklerin kapısını bana
kapat, iyiliklerin kapısını aç!
Sanki bir ses ikaz ediyor:
"lslamiyet yetmiyor mu? Yeni bir din
mi bekliyorsunuz?"

88
HEKIMOCLU ISMAIL

Eğer irademle o yöne gidemiyorsam }


ey din, sen mıknatıs ol, ben de demir to-
zu, sana yapışıp, ayrılmıyayım.
Ey beni kainatla bütünleştiren Rabb'im!
Ey organlarımı yaratıp, çalıştırarak, beni
sıfatlarıyla bütünleştiren Rabb'im! Bü-
tünlüğümü devam ettir, harama atarak,
harama girmeme müsaade ederek beni
ayrılık ateşine atma Rabb'im!
Her haram ilahi huzurda edepsizliktir.
Hele bu haram bir başkasına zarar ve-
riyorsa ...
Zevkleri Müslüman etmek, dünyayı da
cennet eder, zira haramdan hayır yok-
. tur.

89
iV. BÖLÜM
HAYATIN iÇiNDEN

Ahirzaman
Materyalistler maddenin ezeliyetine
inanmakla beraber astronomi alimleri
Güneş Sistemi'nin helezonik bir yay çi-
zerek Vega burcuna doğru gittiğini ast·
ronomi kitaplarında izah etmektedir.
Güneş Sisteminin son gezegeni Plüton,
güneşten ayrılıp Vega burcunun etrafın­
da dönmeye başlayınca, Güneş Sistemi
bozulacak, dolayısıyla kıyamet kopup, her
şey tekrar atomlara dönüşecektir.
Kimya bilginleri de "zincirleme" reak·
siyonla kainat bir bomba gibi patlaya·
caktır, diyorlar. Enerjinin tükenmesi, gü-
neşin soğuması gibi bir çok nazariyeler
var. Bunların bütünü kainatın ebedi ol·
madığını göstermektedir.

93
ıYtLICIN KAYNACI

Fakat bozulan insanlar, dünyayı ya·


şanmaz hale getirdiğinde, inkar da yay·
gın hal aldığında artık kainat yaratılış ga·
yesini kaybedip, kıyamet kafirlerin ba·
şında patlayacaktır.
Bu alemi yaratan elbette buna son da
verebilir.
Bu alemi yaratan elbette bir başka
alem de yaratabilir.
Bizi bu aleme getiren, bizi bir başka
aleme de götürebilir.
Öyle ise bu alem son bulacak, insan
da bir hayat şeklinden diğerine geçecek
ve hayatının hesabını verecektir. Allah
(cc)'ın Kudret sıfatı her şeyi yapmaya
yeterlidir. .. Allah (cc)'ın Adalet sıfatı da
zalimi cezalandırmayı, mazlumu müka·
tatlandırmayı gerektirir.
Kıyametin ne zaman kopacağını bil·
meyiz amma, ihtiyar dünyamız herhalde
yaşadığı kadar yaşamayacak. Bu sebep·
le ahirzamandan söz ediliyor.
Peygamberlerin evveli Hazreti Adem
(a.s), ahiri Hazreti Muhammed (s.a.v.).
Peygamberimiz ahirzaman Nebisi'dir,
ta o zamandan başladı ahırzaman, kıya·
mete kadar da devam edecektir.

94
HEKIMOCLU ISMAIL

Hadis·i şerifleregöre kıyamet


alamet· )
leri:
Emanet zayi edildi mi kıyameti bekle;
İş, ehli olmayana verilince emanet za·
yedilmiştir,
İslamiyet mü'mine emanettir.
Organlarımız bize emanet.
Çocuklarımız emanet...
Ve, Müslümanların malı, canı, namusu
emanet.
Yalınayak, çıplak ve fakir olan koyun
çobanlarının birbiriyle bina yapmakta
yarışması da kıyamet alametlerindendir.
Büyükler küçüklere merhamet etmez·
se, küçükler de büyüklere hürmet etmez·
se, aile küçülür. Aileler küçüldükçe, oğla·
na ev, kıza ev... Binalar yetmez olur, en fa·
kirler bile bina yapmakta birbiriyle yarışır.
Cariye sahibini doğurduğu zaman ya-
ni baldırı çıplaklar, seviyeleri düşük ca-
hiller yeryüzünün hükümdarı oldukları
vakit ahirzamandır.
Soysuz ahmak kimselerin malı bol,
geçimi güzel, mevki ve makamı yüksek
olduğu zaman kıyameti bekle.
Şiddetli ve sıcak yağmur yağmadıkça,
çocuklar haşin ve öfkeli olmadıkça kıya·
met kopmayacaktır.

95
!YIL!C!N l<AYNAGI

Ahirzamanda yalancıların sözlerine ina·


nılacak, doğruların sözlerine inanılmaya·
cak. Hain olanlara güvenilecek, emin olan·
lara hain gözüyle bakılacak. Aşağılık, hakir
ve haysiyetsiz kimseler söz sahibi olacak.
Fuhuş artmadıkça, cimrilik olmadıkça,
güvenilir kimselere hain işlemi, hainlere
de güvenilmedikçe, şerefli insanlar yok
olup, rezilleri ortaya çıkmadıkça kıyamet
kopmaz. 4
Resulullah buyurmuş ki: "Ümmetim 15
kötü huyu işlediği zaman artık onlara be·
laların inmesi vacip olur:
1· Ganimet malını (milli gelir) zengin·
lere, mevki, makam sahiplerine tahsis
edip, halk mahrum bırakıldığında,
2- Emanete ihanet edildiği zaman.
(Bunu yukarıda açıklamıştık)
3· Zekat verilmediği zaman,
4· lslam'a aykırı olarak erkek, karısına
itaat ettiği zaman,
5- Anaya eziyet edildiği zaman,
6· Arkadaşına iyilik ederken, yakınla­
rına kötülük ederse,
7- Babasına eziyet ederse,

4 imam Şarani, Ahırzaman Alametleri, Bedir


Yayınları, Sh. 465.

96
HEKIMüGLU ISMAIL

8- Mescidlerin içinde islama aykırı}.


sesler yükselirse,
9- Milletin en kötüleri başa geçtiğinde,
10- Kötülüğü dokunmasın diye kötüye
hürmet edilirse,
11- içki içmek yaygın hal alırsa,
12- Erkekler halis ipekten yapılmış el-
biseler giyerse,
13- Şarkıcı kızlar çoğaldığı zaman,
14- Çalgı aletleri çoğaldığı zaman
15- Müslümanlar Sahabe ve Tabiin'in
yollarını terkettiklerinde, ya kırmızı rüz·
gar eser, yahut zelzeleler büyük tahribat
yapar veya suretler, kalbler değişir, in-
sanlar insanlıktan çıkar:· 5

Mal-Mülk
Bu açıdan insanlara bakınca değişik
durumlar gözüküyor.
1- Ev eşyaları: _Mefruşat, mobilya, kris-
taller, avizeler, gardrop, büfe... Kazancın
büyük bir kısmı bunlara gidiyor. Bazıları
çok kazanmak için çok çalışıyor ilme ve
ibadete zaman kalmıyor. Bazıları da bor-
cunu ödemeyip, Müslümanlar arasındaki

5 imam Şarani, Ahırzaman Alametleri, Bedir


Yayınları. Sh. 466.

97
!YILlCIN KAYNAC!

' itimadı sarsıyor.


insanlar eşyadan şeref ve şan almaya
başlayınca; ilmiyle. ibadetiyle, faziletiyle eş·
yaya şeref veren insanların sayısı azalıyor.
Eşyaya bu kadar önem verirken, her
evde bir kütüphane var mı? Her ay eve
belli miktarda kitap, hep hafta birkaç
dergi, hergün gazete giriyor mu?
Alınan gazeteler okunan cinsten mi,
seyredilen cinsten mi?
Televizyonda hangi kanalı daha çok
seyrediyoruz, niçin?
2- Buzdolabı, çamaşır ve bulaşık ma-
kinası, fırın, elektrik süpürgesi... Bunlar
hanımların işini kolaylaştırırken, hanım·
lar işsiz
ve hareketsiz kalıyor, bu da bir
kısım hastalıklara yol açıyor. Yani eşya·
ya verilen para yetmiyor, bir de doktora,
ilaca para ...
3· Yazlık evler, kışlık evler, arabalar.
derken imalata yatırım yapılmıyor.
Mark, dolar, altın, borsa senetleri de
yatırımı önlüyor.
Böyle kimselerin çocukları yatırım ya·
panlara işçi oluyor.
imalata yatırım yapmayan milletler
evvela diğer devletlere pazar, sonra da
köle olur.

98
HEKlMoGLU lSMAIL

4· Malsız, mülksüz, parasız kalmak }.


zor! Varlıklı olanlar da "Ben Müslüma·
nım, dinime, imanıma nasıl hizmet edebi·
lirim?" diyebilmeli...
Servetle kültür bir arada olursa ne ala!
Servet kültürün emrinde olursa kur·
tarıcıdır. Kültürsüz servet ise felaketlere
sebebiyet verir.
Hem yoksul, hem de cahil olan insan·
lar ise, ibret almak için gereklidir.
Paraya, mala mülke ve makama Müs·
lümanca yön vermek kurtuluşumuz için
şarttır.

99
Hekimoğlu İsmail' den
İman Esasları Dizisi
1.'Affah'a iman
2. 'Me(ek(ere iman
3. 'Kita_p(ara imaıı
4. Peygam6er{ere iman
5. 'Alıiret gününe mıan
6. 'Kadere iman
7. öfüm yokh~f mu ur?
8. 'Neye nası( inamn ?
9. 'iyi(itJin faynaqı
10. 'Maali fıastafık
manevi reçeteG

il)

You might also like