You are on page 1of 104

(

\
CEP - İNANÇ - 7

MADDi
HASTALIKLARA
MANEVi
REÇETELER
Timaş Yayınları: 1270
Cep - İnanç: 7

Baskı ve cilt
Entegre Matbaacılık

Temmuz 2005

ISBN: 975-263-183-5

© Eserin her hakkı Timaş Yayınları' na aittir.

TİMAŞ YAYINLARI
Alayköşkü Cad. No: 11 Cağaloğlu / İstanbul
Tel: (0212) 513 84 15 Faks: (0212) 512 40 00
www.timas.com.tr - timas@timas.com.tr
İÇİNDEKİLER

1. Bölüm
HASTALIGIN MAHIYETl _ _ _ _ _ _ _ _g
Hastalık, lhsan·ı lıahi'dir 9
Sıhhat marazsız olmaz 9
Hayat musibetlerle saflaşır 11
Hasta insan ömrünün kıymetini anlar 3
HAST ALiCiN VERiLME HiKMETLERi 5
Hastalıkların manevi hayatımıza olan faydaları...15
Hastalığın insanlara verilmesinin hikmetleri.........17
Allah isimlerinin nakışlarını göstermek için
insana musibet veriyor _ _ _ _ _ _~,

il.Bölüm
HASTALIK VE SABIR _ _ _ _ _ _ _ _...._5
HastalıQın
sabra bakan yönü 5
Sabır KahramanıHz. Eyyub (as) _____ n
HASTALIK VE ŞÜKÜR _ _ _ _ _ _ ___,
Hastalığın şükre bakan yönü-----~
Hastalığın nefis terbiyesi boyutu _ _ ___,3
Bir saat hastalık 10 saat ibadet hükmüne geçer .35
il. Böıüm
HASTALIK VE İBADET _ _ _ _ _ _ _ _ 9
Hastalık ve musibetlere karşı yardımcımız
Allah'lır _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _9
Hastalıkla geçen vakitler
ibadet hükmüne geçer _ _ _ _ _ _ _40
Hasta kendinden daha aşağılara bakmalıdır -······.41
ZevaH lezzet elemdir, zevaH elem lezzettir .........41
Hastalık gafleti yırtar ________ 44

HASTALIK VE DUA _ _ _ _ _ _ _ _ _ _,46


Dua, ibadettir _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 46
Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var? .................47
Hastalık duaya vesiledir _ _ _ _ _ _ _ 49
Hastalık, insanın halen ve
kalen dua etmesine sebeptir o
Hastalık duanın kabulüne sebeptir 3
HASTALIK VE ŞEKV 5
Hastalıktan şikayete hakkımız var mı? 5
Hastalıktan şekva etmek, verilen nimetin
şükrünü yerine getirmemektir 6
Merak hastalığı ağırlaştırır 7
iV. Bölüm
HASTALIKLA GELEN MÜKAFATLAR 61
Hastalık rahmete vesiledir 61
Hastalıkta yapılan ibadetlerin sevabı
çok fazladır 62
Hastalıkla gelen ağrı ve sancılar rahmettir ..........65
Allah'ı tanıyanın dünyası nurla ve
manevi sürurla doludur _ _ _ _ _ __,,6
Bazı hastalıklar hastayı şehitlik
mertebesine ulaştırır _ _ _ _ _ _ _ _,68
Hastalıktaki manevi lezzet _ _ _ _ _ _ 69
imanın inkişafı her hastalığa devadır _ _ _ 70
Hastalık sabun gibi günahların kirlerini yıkar ......70
Musibet ve Hastalıklar Allah'ın Rahman ve
Rahim isimlerine muhalif mi? _ _ _ _ _73
ÖLÜMÜN RAHMET BUUDU _ _ _ _ _ _ _75
Ölümün rahmettir _________75
Ölüm vaktinin gizli olmasının hikmeti _ _ _76
Allah hastalıkları Azrail'e, Azrail'i de kendine
perde etmiştir _ _ _ _ _ _ _ _ _ _77

V. Bölüm
HASTA ZiYARETiNiN ÖNEMl _ _ _ _ _ _ _8t
Hasta ziyaretinin önemi _ _ _ _ _ _ _81
HASTA BAKMANIN ECRl _ _ _ _ _ _,83
Hastalara hizmet eden sevap kazanır ....................85
Hastalarınkalbini hoşnut etmek sadaka
hükmüne geçer _ _ _ _ _ _ _ _ _..v5

vı. Böıüm
IHTIYARLIK _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _89
Rahmet ihtiyarları kuşatır _ _ _ _ _ _92
ibadet _ _ _ _ _ _ _ _ 93
ihtiyarlıkta

ihtiyarlığın insana hatırlattıkları _ _ _ _94


İhtiyarların sosyal hayattaki yeri _ _ _ _94
ihtiyarların islam'daki yeri _ _ _ _ _ _ 95
ihtiyarlıkta hastalık _ _ _ _ _ _ _ _ %

ihtiyarlığın ahiretimiz adına kazandırdıkları ......... 97


Zikir _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _98
1. BÖLÜM
HASTALIĞIN MAHİYETİ

Hastalık, ihsan-ı İtahl'dlr


Bir devlet büyüğü bize küçük bir hediye
yollasa seviniriz. O hediyeden çok, devlet
büyüğünün iltifatı bizi memnun eder. Al-
lah'ın verdiği hastalıklar da birer iltifattır.
'Allah beni adam yerine koymuş ve hasta-
lık göndermiş, daha evvel de sağlık gön-
dermişti.' diye düşünülürse hastalığın bir
ihsan-ı ilahi olduğu daha iyi anlaşılır. Çün-
kü görünüşte hastalıklar insana eziyet ve-
riyor, onu sıkıntıya sokuyor, ama gerçek
manada hastalıkların maddi ve manevi ha-
yatımız üzerinde birçok faydası vardır.

Sıhhat marazsız olmaz


Teknolojide bir anlayış vardır: Bir ci-
haz ne kadar teferruatlı ise arızaları da o

9
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ kadar çok olur. insanın yapısı çok karma-


şıktır. Bu sebepten onun da hastalıkları
çoktur. insanın yapısı çok hassastır. Ve
bu hassaslık insan vücudunda mükem-
mel işleyen mekanizmanın zaman za-
man aksamasına neden olur. Bazen or-
ganda anatomik (fiziki) hiçbir anormallik
olmadığı halde insan hasta olabilir. Bu
da gayet normaldir. Çünkü hastalık ola-
cak ki sağlığın kıymeti bilinsin; açlık ola-
cak ki nimetin kıymeti anlaşılsın; acizlik
olacak ki Allah'ın Kudreti anlaşılsın. Bu
sebeplerden dertsiz insan olamaz ve ol-
mamalı. Bunun yanında derdi büyük olan
yoktur, derdini büyütenler vardır.
Cisimlerin üzerindeki tahribatlar ge-
çen zamanı gösterir. Plastik maddeler
zamanla insanlara göre çok daha az de-
forme olmaktadır. insan organik olduğu
için zamanla yarışamaz, zaman geçtikçe
hastalıklarla vücut bu alemde baki olma-
dığının işaretlerini verir. Hastalık ve mu-
sibetlere maruz kalan insan acizliğini
fark ederek Kadir-i Mutlak olan Allah'ın
varlığını yeniden anlamış olur.

"Zamanla nasıl değişiyor insan,


Hangi resmime baksam ben değilim,

10
HEKıMOCLU ısMAıL

Nerde o eski günler, o şevk, o heyecan, }.


O güler yüzlü adam ben değilim.
Yalandır kaygısız olduğum yalan."

Dünyamızda hem terakki (yükselme)


hem de tedenni (alçalma) vardır. Her şey
halden hale geçer. Topraktaki bitkinin,
hayvani hayat mertebesine, oradan da
insani hayat mertebesine yükselmesi
halden hale geçmeye bir örnektir. insan-
ların hasta olmaları da bir hal değişikliği­
dir. Nasıl ki modellik yapan bir adamın,
terzinin kendi üzerinde denediği elbise-
de yaptığı değişikliklerde söz söylemeye
hakkı yoksa öyle de her şeyin sahibi olan
Allah üzerimize bazen sağlık kıyafetini
bazen de hastalık kıyafetini giydirir; bize
bir şey söylemek düşmez. Çünkü mülkün
sahibi Allah'tır ve mülkünde istediği gibi
tasarruf eder.

Hayat musibetlerle saflaşır


Durgun sular akıntı olmadığında bula-
nır, rüzgar esmediğinde hava kirlenir.
Hayat bir bütündür. Sağlık hastalıkla, iyi-
likler musibetlerle çalkalanır. Böylece
saflaşır, temizlenir, kıymeti daha iyi an-
laşılır.
Bahar gelince asmaları budarlar. Yap-

ıı
MADDi HASTALIKLARA MANEVl REÇETELER

'- rak açacağı zaman ilaçlarlar. Budarlar ki


meyve versin, ilaçlarlar ki böcekler ağa­
cı ve meyveyi kemirmesin. Allah'ın koy-
duğu kanunlar umumidir. Nasıl ki asma-
nın budanması, ilaç sıkılması asmanın le-
hine ise, hastalıklar da insanın lehinedir.
Hastalıklarla insan olgunlaşır. Allah'ın
hakimiyetini daha iyi anlar. Şöyle düşü­
nelim tavlada at, evde insan hastalan-
mış. At hastalığının sırrını anlamaz; ama
insan anlar, anlamazsa anlatılır. Böylece
o insan kemale erer, olgunlaşır. Şair di-
yor ki:

"Bin bir derde uğradım ben bile bile,


Neler çektim neler bu kafa ile."

Hastalıklarla, musibetlerle insanlar


hatalarını daha iyi anlar. Çevremizde
görmüşüzdür rahat, rehavet içinde ya-
şayan bir ailenin çocuğu ile hastalık ve
sıkıntılar içinde büyüyen aynı yaştaki ço-
cuklar arasında ne kadar büyük farklar
vardır. Biri ekmek elden su gölden yaşa­
mış, hiçbir sıkıntıya maruz kalmamış; di-
ğerinin ise hayatı sıkıntılar içinde geç-
miş, gün gelmiş kuru ekmek bulmakta
zorlanmış, hastalıklarını tedavi ettireme-

12
HEKIMoCLU ISMAIL

mişler. İnsanın başına gelen musibetle- }


rin, her ne kadar kötü gibi görünse de,
insana kazandırdığı çok şey vardır. Has-
talık çeken gençler sağlıklı gençlere gö-
re Allah'a daha yakın olurlar, çünkü has-
talıkları onlara her an Yaratıcılarını ha-
tırlatmaktadır.

Hasta insan ömrünün kıymetini


anlar
insan bazen dünya hayatına o kadar
dalıyor ki adeta ölüm aklına bile gelmi-
yor. Çevresindeki insanlar ölüyor, onlara
ölümü yakıştırıyor, fakat ölümün bir gün
kendi kapısını çalacağını düşünmüyor.
Bunun sebeplerinden biri hiç şüphesiz
gaflet içerisindeki yaşayışlardır. Gaflet,
insana bu dünyada ebedi' bir hayat yaşa­
yacakmış hissi veriyor. insan dünya lez-
zetlerine dalıyor. işte hastalık burada
devreye giriyor ve: "Ey insan, ölüm var,
aklını başına al!" diyor. Ölümün varlığını
hatırlayan insan hayatına çeki düzen ve-
riyor. Bakıyor geçen zaman geri gelmi-
yor, ömrünün sınırlı olduğu gerçeğini an-
lıyor. Ve ahirete olan inancı onu Allah'a
yaklaştırıyor. Şimdi ben hastayım, ölü-
mü hatırlıyorum. Dönüp maziye bakıya-

13
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ rum, 70 senelik ömrüm kuş olup uçmuş,


gitmiş.
Hastalıklar insanlara ölümü hatırlata­
rak günahlarına tövbe ettiriyor. Sünnet-
i Seniyye'ye ittiba ettiriyor. Allah'a daha
iyi bir kul olma çabasında oluyor insan.
Çünkü biliyor ki ölüm vardır, hayatın gaf-
let perdesi üzerinden kalkıyor. Hastalık­
lar adeta insanın bu dünyada başıboş bı­
rakmadığını gösteren işaret taşlarıdır.

14
HASTALIĞIN VERiLME
HİKMETLERi

Hastalıkların manevi
hayatımıza olan faydaları
Hasta olan her insan günahlardan
uzak, ibadetlere yakındır. O insanın mad-
ôı ve manevi hayatında müspet değişik­
likler olur. Dünya lezzetlerine olan meyli
azalır, kendini Allah'a daha yakın hisse-
der. İbadetlerine ve Allah'ı zikrine daha
sıkı sarılır ve Allah'ın verdiği nimetlere
daha çok şükretmeye başlar. Onun için
yaşlılıkta, hastalıkta insan hep daha iyi-
ye gidebilir. insanlar bunları iradeli ola-
rak yapmasalar da kader hastalıklarla,
musibetlerle bizi terbiye eder. Tanıdığım
genç bir bayan vardı, dini hayatını yaşa­
maya dikkat ederdi. Aniden rahatsızlan­
dı ve omurilikten menenjit geçirdiği an-

15
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

'- !aşıldı. Aslında şekilde


bu menenjit geçi·
ren insanlarda bu hastalık genellikle be-
yinde bir hasar meydana getirirmiş. Al·
lah'a çok şükür o hanımın beyninde her-
hangi bir arızaya sebep olmadı. Ben bu-
nu dini hayatındaki hassasiyetine bağlı·
yorum. Buna binaen Allah ona rahmet
etmiş ve bu hastalık beyninde herhangi
bir arızaya sebep olmamıştı. Allah'ın
sevdiği kuluymuş ki Allah onun omuzla·
rına böyle ağır yük yükleyerek onu ve ai-
lesini cennete ehil hale getirmek iste-
mişti. Bunun yanında menenjit ayakları­
na vurmuş ve artık yürüyemez olmuştu.
Fakat bu hastalık onun manevi hayatı
üzerinde o kadar büyük etki etmişti ki
hayatını Kur'an tefsirleri okumaya, İs­
lam'ı yaşamaya, ibadetlerine adamıştı.
Bu hastalık yalnız onu değil ailesini de
sabır kahramanları haline getirmiş ve Al-
lah'a yakınlaştırmıştı. Benim de şahit ol·
duğum ve onu tanıyanların da sürekli
olarak söyledikleri şey şu: "Bu hanım kız
bu kadar hastalıklar çekiyor olmasına
rağmen biz onu bir defa bile halinden şi­
kayet ederken görmedik, daima haline
şükreder ve şifa vermesi için Allah'a ·dua
eder." Hastalık insanlara bu şekilde dav-

16
HEKIMOCLU ISMAIL

ranmaları "Kahrın hoş,


ve da lütfun da }.
hoş" demeleri ve sırf Allah'tan geldiği
için sabır içinde şükretmeleri için veril·
miştir. Hastalıklar bizim 80 senelik dün·
ya hayatımızı tehdit ediyor olabilir, ama
sabır ve şükürle karşılanırsa bize ebedi
hayatı kazandıracak karlı bir kazanç ka·
pısı da olabilir. Bu şekilde düşünüldüğün·
de hastalıkların verdiği elem ve acılar da
ortadan kalacaktır inşallah.

Hastalığın insanlara
verilmesinin hikmetleri
Hastalık insana acizliğini ve Allah'a
muhtaç olduğunu hatırlatır. Mikroskobik
bir virüsün kendi bedeni üzerinde mey-
dana getirdiği zayıflığa engel olamayan
insan, böyle anlarda acizliğini ve Allah'a
ne kadar muhtaç olduğunu çok daha iyi
kavrar.
Allah'ın insanlara hastalıklar vermesi·
nin çok çeşitli hikmetleri vardır. Bunları
şöyle sıralayabiliriz:
1. Hastalık olmazsa Allah'ın 'Şafi' ismi
tecelli etmez. Nasıl Rezzak isminin tecel·
lisi ile bütün canlılar rızıklandırılır, onun
gibi bütün hastalıklar da Allah'ın Şafi is·
miyle şifa bulur.

17
MADDİ HASTALIKLARA MANEVİ REÇETELER

2. Hastalıklabirlikte sağlıklı olmanın


Allah'ın bir lütfu ve nimeti olduğu daha
iyi anlaşılır. Uzun süre hasta olmayan,
dolayısıyla bir rahatsızlık, ağrı ya da acı
hissetmeyen insan bu duruma alışır.
Fakat ani bir hastalıkla karşılaştığında
aslında sağlıklı olmanın Allah'ın bir lütfu
olduğunun farkına varır.
3. Hastalık vakti dua vaktidir. Hasta-
lıklı insan aczini anlar, Allah'a sığınır. in-
sanın Allah'a olan duası ve yakınlığı ar-
tar. Ciddi bir hastalığın vücut üzerindeki
belirtileri arttıkça birçok insanın düşün­
mekten kaçtığı ölümü düşünmeye baş­
lar. Bu durumda kişi tüm samimiyetiyle
Allah'a dua ederek şifa ister.
4. Hastalıklar ölümü hatırlatır. insan
kendini ölüme hazırlar, ciddi bir hastalık­
ta dünyanın geçiciliğini, ölümü ve ahireti
daha çok düşünür. Bazı insanlar bir has-
talığa yakalandıklarında ya da bir uzuvla-
rını kaybettiklerinde bunu kendileri için
kötü bir olay olarak değerlendirirler. Oy-
sa belki de bu kişinin hastalığı dert değil,
ahirette kurtuluş bulması ve yalnızca Al-
lah'a yönelmesi için verilmiş tir.
5. Şükre sebep olur. Hastaya sıhhatte
şükrü öğretir. Hasta olmayanlar hastala-
HEKIMOGLU ISMAIL

rın haline bakar, kendi hallerine şükre-


).
derler.
6. Hasta bir insan anlar ki; mal, mevki,
şöhret hepsi boş. Sağlık olmayınca hiçbir
şeyin kıymeti olmaz. Nasıl ki ilkbaharda
yağmur, çamur hasat mevsimini müjde-
lerse; hastalık da sabır içinde şükretmek
şartıyla maddi ve manevi nimetlerin ge-
leceğine işarettir. Baki olan Allah oldu-
ğundan her şey gelip geçicidir. Hastalık
Allah'ın memurudur. Bir insana gelir, va-
zifesini yapar ve gider.
"Herkese gelmez bela erbab-ı istihkak
arar."
7. Hastalık iyi insanların sevabını arttı­
rır. Günahkar insanların günahını döker.
Hasta olan anlar ki yolculuk başladı. Ha-
zırlıklarını yapar. Bir tarafta peygamber-
ler, evliyalar, asfiyalar hastalanmış, onla-
rın manevi makamı artar; öbür tarafta
imanlı fakat günahkar insanlar hastalan-
mış onların da günahlarına kefarettir.
8. Her mümin cennete girmek ister.
Bu yönde dua eder. Fakat ibadetleri ve
hali cennete girmeye uygun değildir. Al-
lah o mümine hastalıklar verir ki cenne-
te ehil hale gelsin. Bir insana küçük bir

19
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

l hediye gelse memnun olur. Küçük bir


hediyeye sevinen mümin bilir ki hastalık
da sağlık da Allah'ın vermesiyledir. Allah
dilemese kainatta bir yaprak bile kıpır·
dayamaz. Allah'tan gelen her şey güzel·
dir diyerek hastalığını da gülerek karşı·
lar.
9. Meyve nasıl ki güneş altında bekle·
yerek olgunlaşırsa, insanın kemale er·
mesi de zahiren musibet zannedilen has·
talıklarladır.
10. Hasta için saat geçmez, gün geç·
mez. Sabrederse hastalıkla geçen her
anına binlerce sevap verildiğini bilse, o
zaman sabreder. Hastalık da gelip ge·
çer. Hastalıkla geçen her bir dakika Al·
lah nazarında ibadet hükmüne geçer.
Zahiren musibet görünen hastalıklar as·
lında Allah'ın rahmetindendir. Dikkat
edilirse hastalık insanı Allah'a yaklaştı·
rır, onları dünyevT meşguliyetlerden
uzaklaştırır. Öyleyse hastalara acımak
değil, onlara sabrederek kazanacakları
saadet·i ebediyeden dolayı gıpta etmek _
ve onları sabırlarından ötürü tebrik et·
mek lazımdır.

20
HEKIMOCLU !SMAIL

Allah isimlerinin nakışlarını


göstermek için insana musibet
veriyor
Nasıl ki sanatkarlar kendi sanat eser-
lerini göstermek için sergi açarlar, en
büyük sanatkar olan Allah da kendi isim-
lerinin nakışlarını bizlere göstermek için
bir sergi sarayı olan bu kainatı yaratmış­
tır. Çünkü her sanatkar kendi sanat ese-
rini görmek ve göstermek ister. O'nun
Rezzak ismini tanıyabilmemiz için açlık
gönderdiği gibi, Şafi isminin görünebil-
mesi için Allah bize hastalık gönderir.
Arkeolojiye göre yerküre yaratıldı­
ğında tamamen ateşmiş. Bu kürede at-
mosfer yaratılmış. Niçin? Ciğerleri olan
yaratıklar gelecek, nefes alıp verecek.
Su, toprak yaratılmış. Niçin? insanlar ge-
lecek onlardan faydalanacak. Kısacası
dünya bir saray olarak yaratılmış, insan
bu saraya davet edilmiştir. Allah yarattı­
ğı her şeyi bir gaye ile yaratmıştır. Aynı
şekilde Allah vitaminleri, ilaçları kısacası
kimyayı bir gaye için yaratmış. Niçin?
Hastalar olacak. Bir insan evine ilaç alı­
yorsa, amacı hastalandığında kullan-
maktır. Pek çok evde aspirin, ağrı kesici
gibi ilaçlar vardır. Neden? insan başı ağ-

21
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

l, rıdığı zaman aspirin içecek. Demek ki Al-


lah'ın hastalıkları isteyen ve hastalıklara
şifa veren Şafi
ismi vardır. Şafi olan Al-
lah hastalıkları bize kendini tanıyalım, bi-
lelim, sevelim, anlayalım ve O'na ibadet
edelim diye gönderiyor.

22
il. BÖLÜM
HASTALIK VE SABIR

Hastalığın sabra bakan yönü


Hastalanan insan için iki tercih vardır;
ya sabredecek ve hastalıkla geçirdiği her
bir dakikası ibadet hükmüne geçecek ve
ahireti kurtulacak. Yahut sabır göster-
meyecek ve derdi artacak, hem bu dün-
yada acılar ve ızdıraplar çekecek hem de
ahirette.
Felakete karşı gösterilen sabır ilk anda
olursa sabırdır. İki çocuk ölmüştü. Birinin
annesi kendini yerden yere atıp saçını
başını yoluyor, ağıtlar yakıyordu. Diğeri­
nin annesi: "Ne yapayım? Allah verdi, Al-
lah aldı, hepimiz birer emanetçi değil mi-
yiz? Evladımla inşallah ahirette, cennette
ebediyen birlikte olacağız." diyerek sab-
rediyordu. Sabretmeyen annenin derdi

25
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ arttı,çocuk ölmüş bir dert, kendi perişan


oldu bir dert. O anne sabretmeyerek
dertlerini arttırdı. Sesli olarak ağlıyordu.
Ölüye ağlanır, fakat bağırıp çağırmak,
taşkınlıklar yapmak İslamiyet'e göre uy-
gun değildir.
Allah'a iman edenler Allah'ın verdiği­
ne razı olurlar. İslam kültürü imanla bü-
tünleşince şikayetler azalır. Zaten Allah'ı
insanlara şikayet etmek akıl karı değil­
dir. Bir adamcağız doktora gidiyor, dok-
tor soruyor:
"Şikayetiniz nedir?"
Adam:
"Estağfirullah, bir şikayetim yok."
"O halde neden geldin?"
"Hastayım onun için geldim. Hastalığım
var, fakat Allah'tan bir şikayetim yok."
Doktor bu ince noktayı anlıyor ve te-
bessüm ediyor. Hastalıklardan şikayet
ediyorsak, Allah'ı kullarına şikayet edi-
yoruz, demektir. Bugünkü şarkı ve tür-
küler bir nevi şikayet ve isyandır. "Der-
dim çok, dermanım yok" diyorlar. Aslın­
da derdi çok olan yoktur, derdini çoğal­
tanlar vardır. Allah devasız dert yarat-
mamıştır. Her derdin dermanı vardır.
Hiçbir dert ebedT değildir. Her dert

26
HEKIMOCLU ISMAIL

mutlaka bitecektir. Bizi korkutan hastalı- ı


ğımız değil, kendi evhamlarımızdır.
Güzel gören güzel düşünür, güzel dü-
şünen hayatından lezzet alır.

"Derman arardım derdime,


Derdim bana derman imiş."

Sabır Kahramanı Hz. Eyyub (as)


Bizi yaratan, yaşatan Allah'tır (cc).
Vücudumuzu, hayatımızı tanzim ve ter-
tip eden yine Allah'tır. Yani Allah verdiği
her şey üzerinde tasarruf yapıyor. Biz
Allah'a ne verdik ki, Allah'tan ne isteye-
lim? Bana el, kol veren Allah kolumu felç
etmişse bu organlarımı daha hayırlı iş­
lerde kullanmam için bir ikazdır.
Nasıl ki çoban sürüden ayrılan koyuna
bir taş atar. O koyun da anlar ki: "Eğer
sürüden ayrılırsam kurda yem olaca-
ğım." Hemen sürüye geri döner. Aynen
öyle de başımıza gelen musibetlerin bir
kısmı bizi gafletten uyandırmak ve doğ­
ru yola döndürmek için bir ikazdır.
Eyyub (as) bir peygamberdir. Vücu-
dunda çıbanlar çıkmış, yaraya dönüş­
müş. Bu yaralar tedavi edilmeyince kurt-
lanmış. Yaralar o kadar artmış ki ağzı ve

27
MADDi HASTALIKL\RA MANEVi REÇETELER

{ dili de yara olmuş. O halde iken şöyle


dua etmiş: "Rabbi inni messeni-
ye'ddurru ve ente erhamurrahimin"
Yani; "Ya Rabbi, hastalık ibadetlerime
mani olmaya başladı. Yaralarımdan
dolayı seni zlkredemiyor, sana ibadet
edemiyorum. Sen ise merhametlilerin
en merhametlisisin." Dikkat edilirse Ey-
yub (as) gezip tozayım, yiyip içeyim diye
dua etmiyor. İbadetime devam edeyim,
seni zikredeyim, diye dua ediyor. Her şe­
yi bilen Allah (cc) bu duada Hz. Eyyub'un
(as) halis niyetini de biliyor ve ona şifa
veriyor. Hz. Eyyub'u yaratan, onun or-
ganlarını tanzim ve tertip eden Allah
(cc), bütün organlarını birden yeniliyor.
Hz. Eyyub (as) hastalıklarının azim mü-
kafatını düşünerek sabrediyor ve sabrı­
nın neticesinde de Allah (cc) ona şifa ve-
riyor.
Hz. Eyyub'un yaraları ve hastalıkları
onun kısacık dünyevi hayatını tehdit edi-
yordu. Fakat bizim zahiren görünmeyen
içteki yaralarımız ise bizim ahiret hayatı­
mızı tehdit ediyor. Allah'a kulluğumuz­
daki noksanlıklarımız, ibadetlerimizdeki
eksikliklerimiz, başımıza gelen en ufak
bir musibete karşı gösteremediğimiz sa-

28
HEKIMOCLU ISMAIL

bır bizim hep uhrevf hayatımızı tehdit }


eden içteki yaralarımızdır. Çünkü işledi­
ğimiz her bir günah, kafamıza giren her
bir şüphe eğer tövbe ile temizlemezsek
kalbimizde ve ruhumuzda derin yaralar
açıyor. Bu yaraların temizlenmesi için
Hz. Eyyub'un duasına ondan çok daha
fazla ihtiyacımız var.
Böyle bir durumu Yunus (as)'da da gö-
rüyoruz. Yunus (as) kavmini terk eder.
Bindiği gemide ona iftira edilir ve onu de-
nize atarlar. Bir balık gelir, Yunus (as)'ı
yutar. O balık o peygambere bir denizaltı
olur. Yunus (as) şöyle dua eder: "La ila·
he illa ente subhaneke inni küntü ml-
nezzalimin." Şimdi bu duaya dikkate
edelim: "La ilahe illa ente: Senden baş­
ka ilah yoktur. Sübhaneke: Seni noksan
sıfatlardan tenzih ederim. İnnl küntü ·mı­
nezzallmin: Ben nefsime zulmedenler-
den oldum."
Kötülükler bendendir, yani iyiliklerin
bütünü Allah'tan, kötülükler nefsimiz-
dendir. Bu duada evvela Allah'tan başka
ilah olmadığı belirtiliyor, bu imandır.
Sonra Sübhan olduğunu söyleyerek Al-
lah'ı sıfatlarıyla bildiğini bildiriyor. Her
türlü kötülüğün kendisinden olduğunu

29
MADDi HASTALIKLARA MANEV! REÇETELER

{ ve Allah'ın kötülük yapmadığını, yapma-


yacağını belirtiyor. Böylece iman ve id-
rak yerli yerine oturuyor. Allah da onu
kurtarıyor. Çocuğu anne karnında 9 ay
yaşatan Allah, Yunus (as)'ı da balığın
karnında yaşatmış. Denizlerde canlıları
besleyen, koruyan Allah (cc), Yunus
(as)'ı da sahil-i selamete çıkarmış.
Buradaki derste Müslüman:
1) Kendisi ne haldedir?
2) Kimden ne istiyor?
Bunları bilerek dua etmelidir. Yine
dikkat edilirse Yunus (as)'ın duasında
"Allah'ım beni buradan kurtar" diye bir
ibare geçmiyor. Her şeyi bilen Allah, Yu-
nus (as)'ın kurtulması gerektiğini biliyor
ve kurtarıyor. Peygamberlerin hayatları,
"İnsanlar nasıl yaşamalıdır?" sorusuna
verilen cevaptır. Zaman durmadan de-
vam ediyor. Bu devamlılık içinde hasta-
lıklar da sıkıntılar da gelir, geçer. Her ge-
ceden sonra sabah, her kıştan sonra ba-
har olur.
"Göz yumma güneşten ne kadar nuru
kararsa,
Sönmez, ebedi her gecenin gündüzü
vardır."

30
HASTALIK VE ŞÜKÜR

Hastalığın şükre bakan yönü


insanlar arasında ticaret yaygındır.
Her malın bir bedeli vardır. Organlarımı­
zın bütününü, havayı, toprağı, suyu Al-
lah bedava vermiştir. Aslında en pahalı
şey, bedava alınandır. Bir dostumuz bize
bir sepet meyve getirse: "Acaba biz bu-
nun karşılığında ne vermeliyiz?" diye dü-
şünürüz. Halbuki o dostumuz meyvenin
bedelini söyleseydi biz tasadan kurtul-
muş olurduk. Düşünüyoruz Allah'ın in-
sanlara verdiği nimetler sonsuzdur. Biz
bu sonsuz nimetlere karşı ne verebiliyo-
ruz? Allah sadece insanlara değil, yarat-
tığı küçük büyük her mahluka çeşitli ni-
metler vermiştir. insandan gayrı her
mahluk Allah'a mutlak manada itaat

31
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ eder. Varlıklar içinde "isyan" kelimesi


yalnızca bazı insanlar için kullanılabilir.
Bir koyun, bir kuş veya bir taş yaratıldığı
gibi devam eder. İşte onların bu hali ya-
ni yaratılışlarını korumaları ibadettir.
Eğer insan yaratılış kanunlarının dışına
çıkmazsa, vücut sarayına içki, kumar
sokmazsa, temiz ellerini kirletmezse, kir-
li yollarda yürümezse, gözüne gönlüne
hayatın ziftlerini sürmezse o insan hal li-
sanıyla devamlı şükrediyor demektir. Al-
lah'ın nimetlerine karşılık bizim yapaca-
ğımız şey itaat etmektir.
Bazıları diyor ki insan hastalığına şük­
rederse Allah onun hastalığını arttırır.
Bu tabir yanlıştır. Hastalığın artacağını
veya eksileceğini Allah bilir. Şükür, "Al-
lah'ım Sen'den şikayetim yoktur, verdi-
ğine ve vereceğine razıyım" demektir.
Bir büyük hastanede yatan hasta için
bir grup ziyaretçi gelmişti, hasta olan
genç şöyle bağırıyordu: "Dünya yalan,
anam yalan, babam yalan, hayat yalan,
ev yalan, bark yalan, yalan, yalan her
şey yalan." Onun yakını olan ziyaretçiler
de hüngür hüngür ağlıyorlardı. Doktor
geldi, sakinleştirici verdi, hasta sakinleş­
ti ve uyudu. Onun yanındaki yatakta ya-

32
HEKIMOCLU ISMAIL

tan diğer hasta şöyle


diyordu: "Allah'a ).
çok şükür, hastalığımıza da şükür! Bu
hastalık kıyamete kadar devam etmeye-
cek ya! İyileşecek, kalkacak ve hayatıma
yenid~n başlayacağım." Bu şekilde ziya-
retçilere öğüt veriyordu.
Nihayetinde hastalığa sabır gösteren
de göstermeyen de aynı sonuca ulaşa­
cak, fakat biri sabretmenin rahatlığını ve
sevabını kazanacak, diğeri hem günaha
girecek hem de çile çekecek. Sabır en iyi
dermandır. Sabredenler ve hakkı tavsiye
edenler felaha ulaşmıştır. Bunun zıddını
yapanlar da helak olmuşlardır.

Hastalığın nefis terbiyesi boyutu


Hastalıkların insanın nefsini terbiye
etmesinde büyük rolü vardır. Mesela içki
ve sigara müptelası olan bir adam, has-
talığa yakalanır ve doktoru içki ve siga-
rayı bırakması gerektiğini söyler, yoksa
durumunun gün geçtikçe daha da kötü-
leşeceğini ve sonunda öleceğini söyler.
Hasta olan adam içki ve sigarayı bırak­
mazsa daha çok ızdırap çekeceğini anlar
ve bu kötü alışkanlıklardan kurtulmak
için elinden geleni yapar. Bu alışkanlık­
lardan kurtulur ve iyileşir. Bir daha bu

33
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ alışkanlıklarına geri dönmez. Böylece


hastalık o insan için içki ve sigaradan
kurtulmasına sebep olabilir.
İslamiyet koruyucu tıptır. insanlar Al-
lah'ın koyduğu nizam ve intizama uygun
hareket etseler başlarına gelen hastalık­
lardan Allah'ın izniyle kolaylıkla kurtula-
bilirler.
Askeri hastanedeydik ve sabah dok-
tor viziteye çıkmış bütün hastaları teker
teker dolaşıyorlardı. Bana geldi:
'İçki içiyor musun?' diye sordu.
'Hayır!' dedim.
'Sigara içiyor musun?' dedi.
'Hayır!' dedim.
'Gece hayatın var mı?' diye sordu.
'Hayırl' dedim.
'Sen merak etme, iyileşirsin.' dedi.
Sonra yanımdaki hastaya dönerek;
'İçkiyi bırakman lazım.' dedi.
Hasta:
'Bırakamıyorum.' dedi.
'Sigarayı, gece hayatını bırakman la-
zım.' dedi.
'Bırakamıyorum.'dedi.
Bunun üzerine doktor o hastaya:
'O zaman senin için yapabileceğimiz
pek bir şey yok.' dedi.

34
HEKIMOCLU ISMAIL

Beni sonra eve gönderdiler.


'Burada daha fazla mikrop kaparsın,
sen evde dinlen, iyileşirsin.' dediler. Çok
şükür iyileştim.
İslamiyet'in koyduğu kurallara ittiba
ettiğimden hayatım kurtuldu. Daha son-
ra duydum ki benim yanımdaki yatakta
yatan adam kötü alışkanlıklarını bıraka­
madığından, o hastalıktan ölmüş.
İslamiyet koruyucu tıptır, Allah bunu
bize bu şekilde gösteriyor.

Bir saat hastalık 10 saat ibadet


hükmüne geçer
Anatomiye göre vücudun en küçük
parçası hücredir. Allah hücrelerden or-
ganları, organlardan vücudumuzu yarat-
mıştır. Bunun manası şudur: Tek bir hüc-
re veya organ hasta olsa vücudun bütü-
nünü etkiler.
insan sağlıklı, servetli olduğu zaman
yaptığı ibadet çok makbuldür.
Hasta iken insan ibadet etmekte çok
zorluk çeker. Bu zorluğa rağmen ibade-
tine devam ederse sevabı çok büyük
olur.
Camide iki ayağı sağlam olanla tek
ayaklı adam yan yana namaz kılıyor. El-

35
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ bette ki tek ayaklının ibadetindeki sevap


büyüktür. Allah kullarına zulmetmez. Bir
kuluna hastalık vermişse onun mükafatı­
nı da verir. Hastalıklar müminin ya mane-
vi makamını yükseltir ya da günahlarına
kefaret olur. Nasıl ki zor şartlar altında
çalışan memurlara devlet yıpranma zam-
mı veriyorsa, Allah da zor şartlar altında
ibadet edene mükafatını dünyada veri-
yor ve ahirette de verecektir inşallah.
111. BÖLÜM
HASTALIK VE iBADET

Hastalık ve musibetlere karşı


yardımcımız Allah'tır
Başımıza gelen hastalık ve musibet-
lerde istinat noktası, yani dayanılacak,
müracaat edilecek zat Allah olmalı. Allah
olmazsa kim olacak? Zira biliyoruz ki
derdimize derman olacak olan ancak o
derdi bize veren olabilir. Doktorlar, has-
taneler, eczaneler dertlerimize derman
olsalardı, nice zengin ve varlıklı insanlar
hasta olmazlardı. Şair diyor ki:

"Türlü derde deva buldum ben elimle


çok zaman,
Kimse bilmez bir tabibe ben de
muhtacım şimdi."

39
MADDi HASTALIKI.ARA MANEVi REÇETELER

Ayrıca bir başka husus, yalnızca ilacın


ismini öğrenmek tedavide faydalı olma-
dığı gibi yalnızca Allah'ı bilmek, imanın
alameti olduğu halde, yeterli değildir.
Müslüman, kölenin efendisine itaat et-
tiği kadar Allah'a itaat etmelidir. İşte o
zaman kurtulur. Amerika'daki Müslüman
işçilere dedim ki: Fabrika müdürü Hans'ın
emriyle saat 6'da işbaşında olacaksınız.
Fakat ezan okunduğunda yerinizden
kalkmazsanız ortaya şöyle bir tablo çı­
kar: Hans'a itaat eden Müslüman Allah'a
itaat etmemiş olur.

Hastalıkla geçen vakitler ibadet


hükmüne geçer
Sanatta ve ticarette ağır iş yapan işçi­
lere zamlı maaş verilir. Aynen öyle de
hastalık ağır bir ibadettir. Bu sebepten
sevabı çoktur. Ayağı olmayan insana ba-
kanlar "Allah'a çok şükür ayağım var"
diyerek şükrederler. Allah bir kulunun
ayağını alarak diğer kuluna şükrettiri­
yor. Ayağı olmayan da hak ister. Allah
da ona ebedi saadeti va'd ediyor. Al-
lah'ın rahmeti kainatı kuşattığı gibi ada-
leti de kainatı kuşatmıştır.

40
HEKIMoCLU ISMAIL

Hasta kendinden daha aşağılara }


bakmalıdır
Hasta insan, kendinden daha kötü du-
rumda olan hastaların haline bakarak ken·
di haline şükretmelidir. Mesela benim vü-
cudumun sol tarafı felçli, fakat Allah sağ
tarafımı hasta etmemiş ve ben birçok ihti·
yacımı sağ elimi kullanarak giderebiliyo-
rum. Yemeğimi kendim yiyebiliyorum, ki·
tap okuyabiliyorum, bastonla da olsa yü-
rüyebiliyorum çok şükür. Fakat sağ tara·
fım da tutmasaydı o zaman en küçük bir
ihtiyacım için bile yardıma muhtaç olacak·
tım. Nitekim böyle insanlar da var. O za-
man böyle düşünüp kendi halime sürekli
şükrediyorum, Allah bana rahmetiyle mu-
amele etmiş diyorum. Böylelikle hastalı·
ğım bana azab olmaktan çıkıyor, benim
nazarımda rahmete dönüşüyor. Hastalık
insanlara sabır içerisinde şükretmeleri
için verilmiştir. Bu da ancak kendinden da·
ha kötü durumda olanlara bakıp ibret ala·
rak ve kendi haline şükrederek olur.

Zeval-l lezzet elemdir, zeval-1


elem lezzettir
Askeriyede öğrenciydik. Eğitim ve ta-
lim çok ağırdı. Bir ağabeyimiz karşımıza

41
MADDi HASTAUKLARA MANEVi REÇETELER

{ dikildi ve; "Arkadaşlar, sizin eğitiminizi


aynen biz de yaptık. Çamura yattık, yo-
rulduk, terledik, üşüdük. Fakat onların
hepsi geçti, gitti. Bakın şimdi ne kadar
rahat ve iyi bir hayat yaşıyoruz. Siz bu-
günkü hale bakıp üzülmeyin. Ve ümitsiz-
liğe düşmeyin. Rütbelerinizi taktığınız
zaman iyi ki o sıkıntıları çekmişim, dersi-
niz." demişti.
Başımıza gelen her olay arkasından
ya "ah" ya "oh" dedirtir. Felaketler ge-
çip gittikten sonra geçmişe bakıp da
"Çok sıkıntı çektik ama çok şükür geldi,
geçti." diyerek "oh" çekeriz ve şükrede­
riz, içimizi bir huzur kaplar. önemli olan
musibet ve hastalıklar başımıza geldiği
anda sabır göstermek. Çünkü hastalıklar
geçip gittiği zaman geride mutluluk ve
huzur bırakır. Çünkü bitmiştir. Buna en
güzel örnek üniversitede yıl sonunda gi-
rilen final sınavlarıdır. Sınavlar öğrenci­
lere o kadar sıkıntı verir ki, sınavlar bitti-
ği anda öğrencilerin "oh" çektiklerini siz-
ler de duymuşsunuzdur.
Bunun yanında geçmişte yaşanan gü-
Zt:1 günler de bitmiş olduklarından dolayı
acı ·ıe ızdırap verebilir. Mesela varlıklı bir
ailenin daha sonra geçim sıkıntısına düş-

42
HEKIMoGLU ISMAIL

tüğünü düşünün. Sürekligeçmiş günleri }


yad ederek hayıflanırlar. Çünkü rahat ve
varlıklı günler bitmiş, artık sıkıntılı gün-
ler yaşanmaktadırlar. Bunu yaz mevsi-
minin bitip de kışın soğuklarının başladı-
ğı anlarda da yaşarız. Çünkü sıcak gün-
ler gitmiş ve soğuk günler başlamakta­
dır. Hayat daima bir deveran içindedir.
Geceler gündüzleri, kışlar yazları takip
eder. Burada dikkate dilecek en mühim
nokta başımıza gelen hastalık ve musi-
betlerin de bitip geride lezzetinin kalaca-
ğıdır. Çünkü hiçbir sıkıntı ebedi değildir.
İslami esaslara göre yaşanmış bir ha-
yat sıkıntı içerisinde de olsa ölüm onun
için sıkıntıların bitmesi, ebedi ve daimi
bir hayatın başlangıcı demektir. Bu şekil­
deki düşünce ve inanış Müslüman'ın kal-
bine ferahlık verir ve hastalıklara olan
sabrını artırır.
Her zahmetin içinde bir rahmet, her
zorluğun içinde de bir kolaylık vardır.
Şimdi felç oldum yatıyorum, ayaklarım
tutsa da koşsam, çalışsam, terlesem, yo-
rulsam diyorum, yorulmaya hasret kal-
dım. Yorulduğum günlerde yediğim ye-
meğin lezzetini alıyordum, şimdi kilo ala-
cağım, bana zararı olacak diye çekiniyo-

43
MADDi HASTAUKLARA MANEVi REÇETELER

{ rum. Zahmetteki rahmeti göremeyen


çok şeyi göremez. Bakınız bir ağaç dalıy­
la, yaprağıyla, kökleriyle meyve vermek
için seferber oluyor. Bazı ağaçlar öyle
çok meyve verir ki dalları kırılır. Kırılan
dalların dibinden yeniden filiz çıkar.
Meyve vermek için büyür, adeta koşar.
Meyve vermenin saadeti hiçbir şeye
benzemez. O saadete ulaşmanın yolu
terlemek, yorulmaktır. Yorulmak ne ka-
dar güzel şeymiş. Benim hastalığım bir
gün bitecek. O gün bayram yapacağım.
Hayata yeniden başlayacağım. Program-
lı, istikrarlı çalışacağım. Çünkü hastalık
bana çok şeyler öğretti.

Hastalık gafleti yırtar


Evvela gaflet nedir? Gaflet olayları
buzlu cam arkasından görmek demektir.
Nasıl ki buzlu cam net görüntü vermez-
se, gaflet de insanın olaylara bakışını bu-
landırır. Mesela şuurlu bir Müslüman'ın
Allah'ın sıfatlarını bilerek" Allah" demesi
başka, gafletteki insanın "Allah" demesi
başkadır. Hastalık adeta insanın üzerin-
deki gaflet perdesini yırtar ve onun hadi-
selere daha duyarlı yaklaşmasını sağlar.
Diğer bir yönden ele alınacak olursa

44
HEKIMoCLU ISMAIL

Müslüman'ın hayallere dalması da gaf- }.


!ettir.
Gafletten kurtulmanın yollarından biri
kendini Huzur-u İlahi'de bilmektir.
Peki Huzur-u ilahi nedir?
insanın her an Allah'ın kendisini gör-
düğü şuuruyla hareket etmesidir. Mese-
la bir bardak su içerken besmele çekme-
yi hatırlamak, ölçü ve tartıda hassas
davranmak, hak ve hukuka riayet etmek,
her işe Allah'ın adıyla başlamak. Huzur-u
ilahi'de olduğunun bilincinde olmak, ta-
vır ve davranışlarına Allah'ın razı olaca-
ğı şekilde çeki düzen vermektir. insan
her an Huzur-u ilahi'de olduğunun bilin-
ciyle yaşasa işlenen suç oranları düşer,
hayat daha yaşanılır bir hal alır ve insan-
larda emniyet duygusu hakim olur.

45
HASTALIK VE DUA

Dua ibadettir
Dua bir kulluktur, neticesi öbür aleme
bakar, yani uhrevTdir. Dünyaya ait mak-
satlarsa o ibadetin vaktidir. Mesela yağ­
mur yağmadığı zaman yağmur duasına
çıkıyoruz. Yağmur duasına çıkmakla
"yağmur istiyoruz" demiyoruz. Yağmu­
run yağmaması Allah'a dua etme vakti
olduğundan, o vazifeyi yani ibadeti yeri-
ne getirmek için dua ediyoruz. Allah (cc),
o vakitte kullarını ibadete davet ediyor.
Müslümanlar da o davete icabet ediyor-
lar. Dua ederek kul kendi acizliğine karşı
onu yaratan Allah'ın kudretini anlar ve
başına gelen her türlü hastalık ve musi-
betlere karşı yardım isteyecek tek Zatın
Allah olduğunu ilan eder.

46
HEKIMOGLU ISMAIL

insan çeşitli şekillerdedua edebilir, }


fakat bir dua şekli benim çok hoşuma gi-
diyor: "Ya Rabbi! Benim için neyin hayır-
lı olduğunu ben bilemiyorum. Sen beni
rızana muvafık noktada bulundur."

Duanız olmazsa ne
ehemmiyetiniz var?
Duanın manası istemektir. Dua eden
insan bilir ki duasını işiten ve gereğini ye-
rine getiren var. işte bu imanın alameti-
dir. O mümin inanıyor ki; Allah duasını işi­
tir, duasına cevap verir. Bizi bizden daha
iyi bilen Allah kulunun neye ihtiyacı oldu-
ğunu biliyor, istediği şeyin onun hakkın­
da hayırlı olup olmadığını da biliyor ve
kuluna ona göre muamele ediyor. Ya is-
tediğini veriyor, ya istediğinden daha gü-
zelini veriyor ya da istediği şey onun için
zararlı ise hiç vermiyor. Hayvanlar lisan-ı
halleriyle dua etseler de bunun şuurunda
olmadıkları için bu sırları bilmezler. De-
mek ki dua eden insan biyolojik yaratık
olmayı aşmış, insanlık şerefine ulaşmış,
insanlar içinde de Müslüman olmanın
hazzını yaşamıştır. Dua etmeyen insan;
acizliğini kabul etmiyor, kainatın bütün
yükünü sırtına alarak bu ağırlık altında

47
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ eziliyor ve biyolojik yaratık seviyesinde


kalıyor demektir.
insan dua eder, ibadet eder, sadaka
verir. Kabul olup olmadığına karışamaz.
Dünyadaki işlere aklımız ererken, ahiret-
teki işlere karışmak akıl karı değildir.
Dünya hizmet yeridir, mükafat yeri de-
ğildir. Şunu da söyleyebiliriz ki Müslü·
man'ın başına gelen her hal onun iyiliği·
nedir. insanın başına iyilikler de gelebilir,
kötülükler de. İyilikler zaten iyidir, kötü-
lükler de bizim manevı terakkimiz adına
iyidir, şer zannettiğimiz şeylerde çok ha-
yırlar olabilir, biz bunu bilemeyiz.
Ağaçların yaprakları insanın ellerine
ne kadar da çok benziyor. Susuz kalınca
ağaçlar Allah'a yaprak yaprak dua eder-
ler. Allah da yağmur gönderir, ağaçların
yüzü güler. Her canlı ihtiyacını bilir ve
bildirir. Herhangi bir hayvan aç ve susuz
kaldığında ihtiyaçlarını aramaya başlar.
Biz bir manda besledik, büyüttük. O ko·
caman hayvan aç veya susuz kaldığında
sokak kapısına gelir, boynuz vurarak ka·
pıyı açar ve bağırırdı. Evden birimiz "ge-
liyorum" diye bağırdığında başını önüne
eğer, beklerdi. Anlardık ki ya susamış ya
da acıkmıştır. Hemen gider ona su verir-

48
HEKIMOCLU ISMAIL

dik yahut acıkmışsa onunyiyeceği ne }.


varsa götürür kovasına dökerdik. Koca-
man mandayla insan gibi konuşurduk.
İhtiyaçları her canlıyı harekete geçi-
rir, insanın da ihtiyaçları ve istekleri kar-
şısında takınacağı tavır dua olmalıdır.
Bir hastalığınız için doktora gittiğinizi
düşünün. Vücudunuzdaki rahatsızlıkları
doktora anlattıktan sonra beklersiniz,
doktor size ne tedavi uygularsa ona tabi
olursunuz. Çünkü bilirsiniz ki o işin uz-
manı o doktordur ve sizin ağrılarınızı gi-
dermek için size en uygun tedaviyi uygu-
layacaktır. En az doktora olan teslimiyet
ve itaat kadar Allah'a itaat edilmelidir.
Çünkü Allah bizi bizden daha iyi bilir, her
ihtiyacımızı görür. İnsana düşen vazife
dua ile halini Allah'a arz etmek ve hük-
müne razı olmaktır.

Hastalık duaya vesiledir


Hastalık, bir geminin fırtınaya tutul-
masına benzer. Fırtınaya tutulan gemi
sığınacak bir liman arar. işte hastanın
duaya sarılması, hayatın fırtınaları için-
de onun bir liman bulması demektir.
Çünkü ellerini kaldırıp her şeyi yaratan
Allah'a dua ettiği zaman biliyor ki ona bu

49
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ hastalığıveren de şifasını
verecek olan
da Allah'tır
(cc).
Hastanın ellerini açıp dua etmesi
onun için psikolojik bir tedavi hükmüne
de geçer. Çünkü hastanın moralinin yük·
sek olmasının tedaviyi müspet yönde et-
kilediği görülmüştür. Duanın hastalığın
tedavisindeki etkisi üzerinde yapılan bi-
limsel araştırmalar da bu sonucu doğru­
lamıştır. Eğer hasta böyle bir limana ya-
naşmazsa bedeni hastalık, psikolojik
hastalığa inkılap eder. Böylesi çok daha
kötü bir durumdur.
Bir başka açıdan hastalık insanın yere
düşmesidir. Düşen kalkamıyor. Toprakta
da yatamıyor. İster istemez yoldan ge-
çenlere elini uzatacak, "Lütfen beni kal-
dırın" diyecek. Hasta insan bir tas suya,
bir çanak çorbaya muhtaç olurken Al-
lah'a muhtaç olmaması mümkün mü?
Dua etmeye muhtaç olmaması nasıl
mümkün olacak?

Hastalık, insanın halen ve kalen


dua etmesine sebeptir
Doktor ameliyatı yaptı. Ameliyattan
sonra kendisini ziyarete gittik, "Doktor
bey Allah'ın izniyle ameliyat ettiniz, Al·

so
HEKIMOCLU ISMAIL

lah şifa da veriyor. Size de çok teşekkür }


ederiz." dedik. Doktor dedi ki: "Her şeyi
Allah'a verdiniz, bize bir şey kalmadı ki!"
Dedim ki: "Doktor bey, ilacın hammadde-
sini ve formülünü yaratan Allah'tır. Ec-
zacı o formülü bulursa elementlerden
ilaç yapabilir. Sonra operatör neşter atıp
yarayı temizledi ve dikti. Bundan sonra-
sı doktorla ilgili değil. O yaranın içinde
damarları, sinirlerin uçlarını birbiriyle ir-
tibatlandırıp yarayı iyileştirecek olan Al-
lah'tır. Eğer o yara iyileşmezse tabiple-
rin yapacağı bir şey yoktur." dedim ve
doktor da bana hak verdi.
İlmhi çalışmalar ve araştırmalar bazı
insanları dinden uzaklaştırıyor. Kısacası
ilim de tıp da her şey demek değildir. Av-
rupalılar bu gerçeği metafizikle açıkla­
maya çalışmışlar. Her hastalığa derman
bulunamadığı gibi her felakete de mani
olunamıyor. Nasıl ki her şeyin bir zama-
nı vardır; duanın, Allah'a sığınmanın za-
manı da hastalıkla kesinleşir. Hastalıktan
gelen ızdıraplar Müslüman'ın Allah'a sı­
ğınmasına sebep olur. Modern makine
ve aletlerle donatılmış bir gemiyi dev gi-
bi dalgalar karpuz kabuğu gibi sallıyor.
Gemi kaptanı en yakın limana sığınmak

51
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ ister. Yeryüzündeki olaylarınher biri de-


niz dalgalarından daha şiddetlidir. Vücut
gemisinin kaptanı olan akıl bir liman
arar, o liman dindir. Bu sebepten hasta-
lık, insanın Allah'a sığınma duygusunu
arttırır. Zaten hastalıklar bir nevi me-
murdur. Gelir, vazifesini yapar, gider.
Dua istemektir. Öyle birisinden, öyle
şeyler isteyeceğiz ki o bizim isteklerimi-
zi ve ihtiyaçlarımızı karşılasın. Dünyada
hastalanan, şifa bulan çoktur. Demek ki
hastalığı veren Allah, şifa da veriyor. Öy-
leyse dua edip şifa istemeliyiz. Zaten
doktora gitmek de fiili duadır. Doktora
giden lisan-ı hal ile diyor ki: "Ya Şafi·i
Kerim bana şifa ver." Çantamız ilaç dolu
olsa yine inanıyoruz ki şifayı verecek
olan yalnız Allah'tır. Eğer hastaneler,
doktorlar her derde derman bulsaydı
kendileri hastalanmaz ve ölmezlerdi. Bir
büyük hastanenin baştabibi kendi derdi·
ne derman bulamamıştı ve vefat etmişti.
Bakıyorsunuz en ünlü kalp cerrahları
kalp hastalığından ölüyor, kendi derdine
derman olamıyor. Demek ki ŞafTH Hakiki
Allah'tır. İlim ve teknoloji her şey değil­
dir. Bu tür olaylar bu gerçeği açıkça an-
latır.

52
HEKIMOCLU ISMAIL

Hastalık duanın kabulüne sebeptir }


Sakat bir insan düşse hemen elinden
tutar, kaldırırız. İşte onun sakatlığı "Beni
kaldırın!" ricasını kabul ettirir.
Hasta insan da düşmüştür. Ellerini Al-
lah'a açıp dua eder. Duanın manası ken-
di güçsüzlüğünü yani aczini ve fakirliğini
anlayarak, kudreti sonsuz olan Allah'ın
huzurunda halini arz etmektir. Hastanın
duasının makbuliyetindeki sır ise, hasta-
ların kendi acizliklerini çok iyi anlamala-
rı içten, samimane, riyasızca dua etme-
leri ve şifa istemeleridir.
Kimin duasının kabul olacağını Allah
bilir. Bizler şartlarına uygun olarak dua
etmek zorundayız. O şartlardan biri de
dua edenin mağdur olmasıdır. Nasıl ki
adil bir devlet mağdur olan vatandaşına
yardım eder. Kainatın hakimi olan Allah
da mağdur kullarına yardım eder. Bu se-
bepten hastanın duası kabule şayandır.
Yüz binlerce insanın hastalanıp sonra
iyileşmesi dualarının kabul olduğuna en
parlak delildir.
Yaz aylarında ağaçlar yaprak yaprak
el açarak yağmur isterler. Allah da ağaç­
lık bölgelere yağmur gönderir. Ağacın
susuz kalması, canlıların hastalanması

53
MADDi HASTAUKI.ARA MANEVi REÇETELER

{ fiili duadır.Hepsi şifaister. Derdi veren,


dermanı da verecektir ve verir.
HASTALIK VE ŞEKVA

Hastalıktan şikayete hakkımız


var mı?
Evvela kimi, kime şikayet edeceğiz?
Allah'ı insanlara şikayet etmenin ne
mantığı ne de faydası vardır. Hastalığı­
mız varsa derman ararız, dua ederiz. Na-
sıl ki bir terzi kumaşı keser, biçer, vücu-
dumuza uygun hale getirir. Hastalıklarla
manevi dünyamız böylesine kesilir, biçi-
lir, cennete layık bir hal alırız. Terziden
şikayet etmeyen insan, hastalık sebebiy-
le de hastalığı verenden şikayet etmez,
şifa ister.
Hastalığın gerçek manasını anlama-
yan insanlar hastalıklarından sürekli şi·
kayet ederler. Hastalığın manevi derece-
sini yükselttiğini ya da günahlarına kefa-

55
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

i olduğunu düşünenler hastalıkları­


ret
nı şikayet
ise
etmez ve sabrederler.

Hastalıktan şekva etmek,


verilen nimetin şükrünü yerine
getirmemektir
Cenab-ı Hakk bu kainatta çok çeşitli
hayat mertebelerinde mahluklar yarat-
mıştır. Bitkiler, hayvanlar, insanlar, me-
lekler bunlardan bazılarıdır. Yaratılmış
mahlukat içerisinde Allah'a (cc) şuurlu
olarak ibadet edebilen yalnızca insandır.
Bitkiler lisan-ı haliyle ibadet ederler. Me-
sela bir kiraz ağacının meyve vermesi
onun ibadetidir. Allah'ı tesbihi ve zikri-
dir. Fakat bu ibadet şuurlu değildir. in-
sanlar kendilerine verilen iradeyle iba-
detlerini, tavır ve davranışlarını şuurlu
bir şekilde yaparlar. iradeli olarak yap-
tıkları iyi davranışlarla mükafatlandırılır
veya kötü davranışlarından ötürü ceza-
landırılırlar. Dolayısıyla insana hayat ve-
rilmiş olmasının, hayat sahibi canlılar
içinde bitki veya hayvan değil de insan
olarak yaratılmış olmasının, şuurlu ola·
rak ibadet yapamayan diğer canlılarla kı­
yaslandığında ne kadar büyük bir nimet
olduğu anlaşılacaktır. insan olarak ya-

56
HEKıMOCLU lSMAıL

ratmakla da kalmamış dünyada bu kadar }


Allah'a inanmayan ve sapık yollara düş­
müş insanın yanında Müslüman olarak
yaratmış ve Müslümanlar içerisinde de
cahil bırakmamış, kendisini bilme yolun-
da gayret sarf eden şuurlu Müslümanlar
sınıfına dahil etmiş. Bu da çok büyük bir
nimettir. Ayrıca her an her türlü ihtiyacı­
mızı temin ediyor, yazın ayrı kışın ayrı
meyve ve sebze veriyor. Atmosferi insa-
nın ciğerlerine göre ayarlıyor, meyve ve
sebzeleri insanın midesine göre tanzim
ediyor, düşünebilmemiz için mükemmel
işleyen beyin veriyor, her organımızı
yerli yerinde muntazam işletiyor. Bunca
nimetler içerisinde olan insana manevi
makamını yükseltmek veya günahlarına
kefaret olması ve böylece cennete layık
bir hal alması için yolladığı hastalıklar­
dan insanın şikayet etmeye hakkımız var
mı?

Merak hastalığı ağırlaştırır


Acıkma duygusunu içimize yerleşti­
ren Allah merak duygusunu da içimize
yerleştirmiştir. Allah bu duyguyu içimize
yerleştirmiş ki, Allah'ın mağrifetini anla-
ma konusunda merak bize kamçı olsun.

57
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

i İlim talep ister. İlme talip olan insan


soru sorar ve aldığı cevaplar onu soru
sormaya teşvik eder. Merak duygusu in-
sanlara bu yönde kullanılması için veril-
miştir. Fakat insan merak duygusunu bu
yönde değil de, 'Acaba hasta olacak mı­
yım?' 'Hastalığım çok mu kötü?' 'Kanser
mi olacağım?' 'Bu hastalık beni öldürür
mü?' 'Gelecekte mutlu olacak mıyım?'
gibi düşüncelere sarf ederse o merak
duygusu insanı yer, bitirir.
öte yandan merak manevi bir organ-
dır. Nasıl ki maddi organımız olan elimizi
iyi veya kötü işlerde kullanabilirsek, ma-
nevi organımız olan merakı da iyi veya
kötü işlerde kullanabiliriz.
Bir şahsın midesi rahatsızdır. Diyebilir
ki; 'Hastalığı veren Allah şifasını da vere-
cek. Pek çok kişi iyileşmiş ben de iyileşe­
bilirim.' Ya da; 'Acaba mide kanseri mi
oldum?' diyerek bu şekilde hastalığı
ağırlaşır. O şahıs adeta yıkılır. Merakı
yanlış yolda kullandığımız zaman dertle-
rimiz artar.

58
iV. BÖLÜM
HASTALIKLA GELEN
MÜKAFATLAR

Hastalık rahmete vesiledir


Nasıl ki dünyada her meşakkatin bir
mükafatı varsa, İlahi nizamda da her ce-
fanın bir sefası vardır. Belki yüz binlerce
derdi olanlar şu anda sefa sürüyorlar.
Ahirette de yine mükafat alacaklar.
Bir adamın iki gözü kör olmuştu. Dedi
ki: Herhalde bu gözlerimi Allah'ın istedi·
ği şekilde kullanmadım. Şimdi anlıyorum
ki gözlerim görüyorken bol bol hadis, si-
yer, fıkıh okumalıymışım, alimlerin mec-
lisine gitmeliymişim. Evet. onları yapma-
mıştım, gözlerim gidince aklım başıma
geldi, ama gözlerim gitti. Yine de çok şü­
kür ki kulaklarım sağlam. Şimdi alimlerin
sohbetine gidiyorum. Hem dinliyorum,
hem konuşmaları teybe alıyorum. Gözle-

61
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ rimle yapamadığımı kulaklarımla yapıyo­


rum. Görmüyorum ama elimdeki çubuk-
la dolaşıyorum. Çok şükür dünyada gör-
müyorum, cennette göreceğime inanı­
yorum. Bu teselli de bana yetiyor. Allah
gözlerimi aldı, gönlümü açtı. Ahiretten
ümidim çok fazladır. Ahiret alemini özlü-
yorum. Evet, hastalık gibi bazı musibet-
ler rahmete sebeptir.
"Güzel gönül ağlama,
Gündür geçer ağlama,
Bu kapıyı kapatan,
Bir gün açar ağlama."

Hastalıkta yapılan ibadetlerin


sevabı çok fazladır
insan aciz bir varlıktır ve hasta olan
insan acizliğinin daha çok farkına varır.
Sığınacak, kendisine yardımcı olacak bir
dayanak noktası arar ve ona sımsıkı ya-
pışır. En sağlam dayanak noktası ise Al-
lah'tır. Hasta insan kendi acizlik ve fakir-
liğini bilerek dua ederse dualarının mak-
bul olması kaçınılmazdır, inşallah. Çünkü
Allah'ın kudretini, kendi acizliğini ve ona
yalnızca Allah'ın yardım edebileceğini
bilir ve O'na sığınır. Allah da kendisine

62
HEKIMOCLU ISMAIL

böyle dua edilmesini ister. imanın ala- }


meti, 'Ben kimim? Allah kim?' Sorularına
en doğru cevapları bulmaktır. Veysel Ka-
rani Hazretlerinin münacatı bu konuda
ne güzel rehberdir.

Ya ltahena!
Rabblmlz Sensin! Çünkü biz abdiz.
Nefsimizin terbiyesinden aciziz. Demek
ki bizi terbiye eden Sensin!
Hem Sensin Halık! Çünkü biz mahlG-
kGz, yaratılıyoruz!
Hem Rezzak Sensin! Çünkü biz rızka
muhtacız; elimiz yetişmiyor. Demek bizi
yapan ve rızkımızı veren Sensin!
Hem Sensin Malik! Çünkü biz mem-
lGkuz. Bizden başkası bizde tasarruf edi-
yor, demek Malikimiz Sensin ...
Hem Sen Aziz'sln! izzet ve azamet
sahibisin! Biz zilletimize bakıyoruz; üstü-
müzde bir izzet cilveleri var. Demek se-
nin izzetinin ayinesiyiz ...
Hem Sensin Ganiyy-i Mutlak! Çünkü
biz fakiriz. Fakrımızın eline yetişmediği
bir gına veriliyor. Demek Gani Sensin,
veren Sensin ...
Hem Sen Hayy-ı Baki'sin! Çünkü biz
ölüyoruz! Ölmemizde ve dirilmemizde

63
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ bir daimi hayat cilvesini görüyoruz ...


Hem Sen Baki'sin! Çünkü biz, fena ve
zevalimizde, Senin devam ve bekanı gö-
rüyoruz!
Hem cevap veren, atiyye veren
Sensin! Çünkü biz umum mevcudat. ka-
li ve hali dillerimizle daimi bağırıp istiyo-
ruz; niyaz edip yalvarıyoruz. Arzularımız
yerlerine geliyor; maksutlarımız verili-
yor. Demek bize cevap veren Sensin ... "
Sen günahlarımı bağışla, her türlü
hastalığıma şifa ver! Ya Allah, Ya Kafi,
Ya Vafi (sözünde duran), Ya Rahim,
Ya Şafi, Ya Kerim, Ya Muafi (afiyet
veren)!
Ey Merhamet edenlerin en Merha-
metlisi bize merhamet et! Hamd
Alemlerin Rabbi olan Allah'a olsun.

Nasıl ki savaşta nöbet tutmanın hem


dünya hem ahiret yönünden sevabı çok-
sa hasta bir insanın ibadeti de o kadar
çok sevaplıdır. Üniversitede okuyan bir
genç hastalanmıştı, vücudunun her tara-
fında çıbanlar çıkmıştı. Ziyaretine gitti-
ğimde oturmuş namaz kılıyordu. Namazı
uzadıkça uzadı. Ben beklemekten yorul-
dum, o hala selam vermedi. Sonra kendi·

64
HEKIMOCLU ISMAIL

siylekonuştuğumda: "Elhamdülillah, na- }.


mazla, zikirle vaktin nasıl geçtiğini anla·
mıyorum." dedi. Halbuki hastalıkta insa-
na bir saat, bir gün kadar uzun gelir. Zi·
kir o uzamayı ortadan kaldırıyor, hasta
saatlerin nasıl geçtiğini hissetmiyor bile.
Elbette ki bedenin ruha, ruhun da bede·
ne tesiri vardır. Ruh; zikirle, ibadetle bü·
tünleşince şevk ve heyecanla yoluna de·
vam eder.

Hastalıkla gelen ağrı ve sancılar


rahmettir
Vücudumuzda herhangi bir arıza
meydana geldiği zaman vücut hemen
sinyal vermeye başlar, çeşitli ağrı ve
sancılar hissederiz. O ağrı ve sancılar bi·
ze eziyetmiş gibi gelir.
Düşünelim o ağrı ve sancılar olmasay-
dı hayat daha güzel olur muydu? Mesela
böbreklerimizde taş olduğu halde her-
hangi bir ağrı hissetmeseydik biz böb·
reklerimizde problem olduğunu ancak
böbreğimiz çürüyüp işlemez hale geldiği
zaman anlayacaktık ve artık tedavi için
geç kalınmış olacaktı. Başka bir örnek
olarak dişlerimizi düşünelim: Dişlerimiz
çürüseydi, fakat biz diş ağrısı çekmesey-

65
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ dik, dişlerimizin problemli olduğunu


an-
cak dişlerimiz döküldüğü zaman anlar-
dık. Bu da bir işe yaramazdı, çünkü dişler
dökülmüş olurdu. Bu şekildeki misalleri
vücudumuzdaki her organ için düşünebi­
liriz.
Bir başka yönden ele alırsak hastalık­
la gelen ağrı ve sızılar olmasaydı dertle-
rimize derman arayamazdık, çünkü der-
dimiz olduğunun farkında olmazdık. Der-
dimize şifa bulamazdık.
Hastalıklarla beraber gelen ağrı ve
sancılar çok büyük rahmettir.

Allah'ı tanıyanın dünyası nurla


ve manevi sürurla doludur
Allah'ı tanımayanın başındaki belalar
şunlardır: Evhamlar onu perişan eder.
Kanser olursam, trafik kazasında sakat-
lanırsam, hanım bırakır giderse, çocu-
ğum ölürse, işimden atılırsam, fakir olur-
sam, hapse düşersem gibi ihtimaller Al-
lah'ı tanımayanın hafızasına hücum
eder. O insanın aklı başına bela olur. Dü-
şünmemek için ya içki içer yahut kumar
oynar.
Diğer insan imanlıdır. Yukarıdaki ev-
hamların bütününü siler, atar. "Allah ne

66
HEKIMOCLU ISMAIL

nasip etmişse
o olur. Allah'ın vereceğini
}
önleyemem, bana düşen vazife dövül-
meden ağlamamak ve başıma gelen ha-
diselere sabretmektir." diyerek rahat ve
huzur içinde yaşar.
insanların hayal gücü geniştir, bazen
kendi hayalleri içinde kendileri kaybolur-
lar. Mesela roman yazdığım zamanlarda
romanın kahramanı ile ağlar, onunla gü-
lerdim. Bu halimi gizlemek için bir odaya
çekilir, yalnızken yazardım benim bu ha-
limi görenler çıldırdığımı zannetmesin
diye.
Beynimiz, kalbimiz bizim irademizle
çalışmaz. Onlar öyle çalışır ki dikkatli
kullanılmazsa hayatı zehir edebilirler.
Şu anda içki içen insanların bütünü akıl­
lı insanlardır. Geri zekalılardan pek içki
içen, kumar oynayan yoktur. Akıl suya
benzer, konduğu kabın şeklini ve rengini
alır. Akılla iman bütünleşirse hayat gü-
zelleşir.
imansız insanlarda akıl felakettir.
Soyguncuların, gangsterlerin bütünü
akıllıdır. Adam o kadar akıllı ki devleti
dolandırıyor.
Akıl tek başına kurtarıcı değildir. Akıl­
lı insan başkasının aklından faydalanan·

67
MADDİ HASTALIKLARA MANEV! REÇETELER

l dır.islamiyet külli
akıl,
akıldır.
Elbette ki cüz'ı
küll1 akıldan faydalanırsa gücü ar-
tar. Bir damla su nehre düşerse gider
bozkırları yemyeşil eder.

Bazı hastalıklar hastayı şehitlik


mertebesine ulaştırır
Hastalıklar bazı insanların manevi
makamlarının yükselmesine sebeptir.
Cennete iman ile girilir. Bir hasta 'Allah'
diyerek zikrediyorsa o imanlıdır. O iman
onu Allah'ın izniyle cennete götürür.
Hastalık Müslüman'a tanınmış son şans­
tır. Bu şansını zikirde ve ilimde kullanan-
lar şehit olur. Eğer hasta zikredemeye-
cek kadar ağırsa onun niyeti de ibadet-
tir. Allah cennete giden yolu kolaylaştır­
mış, cehenneme giden yolu da zorlaştır­
mıştır.
Bir kısım hastalık ve musibetler de
var ki ölümle neticelenirse o hasta Al-
lah'ın izniyle şehadet mertebesine yük-
selir. Doğum esnasında veya lohusalık
döneminde ölen kadın, karın ağrısından,
yanarak veya boğularak ölen insan Al-
lah'ın izniyle şehit olur.

68
HEKIMOCLU ISMAIL

Hastalıktaki manevi lezzet


Yaşlı bir şahıs hastalanmıştı. Onu ziya-
rete gittik. Bizi görür görmez büyük bir
sevinçle ellerini açtı: Çok şükür, çok şü~
kür Allah benimle meşgul oluyor, dedi ve
anlatmaya başladı: "Allah bana hastalık
vermiş, sevinmez miyim? Seviniyorum.
Şimdi sadece sabır istiyorum ve sabredi-
yorum. Bir kısım ağrılarım, acılarım olsa
da hasta halim beni memnun ediyor. Ba-
na bu derdi veren Allah, kim bilir nasıl
mükafatlar da verecek. Başım yastıkta
Allah'ın verdiği derdi, vereceği şifayı dü-
şünüyor, "Allah" diyorum." dedi.
Evet hastalık bir elemdir, kederdir.
Fakat manevi duyguları harekete geçi-
ren, kalbi yumuşatan, nefsi sindiren, dini
ibadetleri unutturan her halden bizi ge-
riye çeken hastalıktır. Onu da veren Al-
lah'tır. Aslında "Allah" kelimesinin ma-
nasını anlamak bunun için Esmaü'I-Hüs-
na'yı dikkatlice okumak ve zikretmek ge-
rekir. Böylece zikir ve ibadetler hastalık­
taki her türlü elemi alır, götürür. Hasta
yerinden kalkamayabilir, fakat gönlü
mabed mabed dolaşır.

69
MADDi HASTALIKLARA MANEvl REÇETELER

İmanın inkişafı her hastalığa


devadır
imanın inkişafı demek, Allah'ı bilmek
ve Allah'ın hakkımızdaki hükmüne razı
olmak demektir. imanını bu dereceye
yükselten insanın hastalığı, ona elem ve
keder vermez. Çünkü o hastalığın azim
mükafatlarını düşünür ve yalnız Şafi-i
Hakiki (hakiki şifa veren) olan Allah'tan
şifa ister.
Ayrıca hastalık, kazalar, afetler insanı
öldürmez. Hayatı veren Allah'tır, hayatı
alacak olan da O'dur. Bu inançtaki hasta
ölüm korkusundan uzaklaşır. "Ben iyile-
şeceğim" der ve buna kalben inanırsa
vücuduna bir zindelik gelir. Bu zindelik
doktorun da işini kolaylaştırır.

Hastalık sabun gibi günahların


kirlerini yıkar
Hastalığın
insana bakan iki yönü var-
dır:
Biri günahlara kefaret olması, diğeri
manevi makamın yükselmesine sebep
olması.
Allah sevdiği kullarına hastalık ve mu-
sibet gönderir ki o kulum beni daha çok
ansın, bana tövbe etsin, dua etsin. Bu şe­
kilde düşünüldüğünde Resul-i Ekrem

70
HEKIMOCLU ISMAIL

(sav)'inçektiğiçileli veızdıraplt
bir ömür }
daha kolay anlaşılabilir. Çünkü Allah
(cc), Habibim dediği peygamberi Hz. Mu-
hammed (sav)'in yüzü suyu hürmetine
bu alemleri yaratmıştır ve en sevdiği ku-
lunun makamı yükselsin diye en zor ko-
şullarda ona musibetler ve hastalıklar
göndermiştir.
En çok çile ve ıstırap çeken insanlar
peygamberler, evliyalar, asfiyalardır. Ya-
ni Allah bize hastalık gönderdiği zaman
bir nevi sevinmemiz lazım, "Allah benim-
le meşgul oluyor, beni seviyor ki bana
hastalık gönderiyor, karşısına günahlarla
gitmemi istemiyor, beni cennete dahil et-
mek istiyor" diye düşündüğümüz taktir-
de hastalık azab olmaktan çıkacak, rah-
met olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Ben hastayım. Beni ziyarete gelenler
diyorlar ki: Nasıl ki olgunlaşan meyveler
dökülür, hastalık da insanın günahlarını
döker. Yani demek istiyorlar ki sen çok
günahkar bir adamdın, bu hastalıkla gü-
nahların dökülüyor. insanlar arasında
böyle bir ifadeyi kullanmak nezaket ku-
rallarına aykırıdır. Hastanın yüzüne baka
baka; "Sen günahkarsın" demek gibi bir
şey. Ama her hasta bilmeli ki hastalık gü-

71
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

i nahlara kefarettir. Şikayetyerine şükre­


der, hasta ziyaretine gidenler şöyle de-
melidir: Her insanın başına hastalık gele-
bilir. Yarın ne olacağını hiç kimse bilmi-
yor. Hastalık bazı insanların manevhi
makamını yüceltir, bazılarının da günah-
larına kefaret olur. Çünkü evliyalar, asfi-
yalar hepsi hastalanmışlardır. Peygam-
berin hasta olması (haşa) onların günah-
kar olduğundan dolayı değil, manevi ma-
kamlarının yükselmesi içindir.Hadis-işe­
rifte mealen buyruluyor ki:
"Bir müminin ayağına diken batsa
onun günahlarına kefaret olur."
Her Müslüman Gafuru'r-Rahim olan
Allah'tan affedileceğini ümid etmelidir.
Zaten şu dünyada bu şekilde "yaşıyor"
olmamız affedildiğimize alamettir. Eğer
affetmeseydi helak olurduk.
Bir anne çocuğunu çağırdı, çocuk bi-
raz gecikince: "Neden çağırdığım zaman
gelmedin?" diyerek onu azarladı. Ona
şöyle dedim: "Senin küçük bir emrine
itaat etmediği için çocuğuna kızdın. Hal-
buki Allah bizi ne kadar çok affediyor ki
bunca günahımıza rağmen bizi hemen
cezalandırmıyor. Allah bizi affettiği gibi,
biz de affedici olmalıyız."

72
HEKIMoGLU ISMAIL

Musibet ve Hastalıklar Allah'ın


).
Rahman ve Rahim isimlerine
zıt mı?
Başımıza gelen her hadisenin bir gör-
düğümüz, bir de bizim için meçhul olan
yani görünmeyen yönü vardır. Hastalık­
lar da böyledir. Allah Rahman ve Rahim
olduğu halde insanlara bela ve musibet-
ler gönderiyor, onları sıkıntıya sokuyor.
Böyle bir bakış açısı insanın aklına; "Al-
lah Rahman ve Rahim olduğu halde ne-
den zulmediyor?" gibi sorular getiriyor.
Halbuki dikkatle incelendiği zaman Al-
lah'ın hikmetle iş gördüğü anlaşılır.
Eğer insan elindeki çekirdeği toprağa
itse bu küçücük gayretine karşılık Allah
ona kocaman bir ağaç verecektir.
Çiftçi fasulye tanesini eline aldı, top-
rağa gömdü. Tohum lisan-ı haliyle dedi
ki: "Ne zalim adamsın, ben çuvalda rahat
rahat yatarken sen beni aldın, çamurun
içine, karanlıklara gömdün. Şimdi çürü-
yorum, parçalanıyorum lütfen beni bu-
radan çıkar." Bu hallerden sonra fasulye
kök saldı, filiz verdi, yaprak açtı, çiçek
açtı. Bu sefer çiftçiye teşekkür etmeye
başladı. "Allah senden razı olsun, eğer
çuvalda kalsaydım güneş ışığına çıkama-

73
MADDi HASTAUKU.RA MANEVi REÇETELER

{ yacaktım. Bir iken yüzlerce olamayacak-


tım."
İşte tohumların, çekirdeklerin topra-
ğa gömülmesi musibet gibidir. Neşv ü
nema bulmaları ise rahmettir. O fasulye-
nin insanlar tarafından yendiğini düşü­
nürken fasulye bitki (nebatat) mertebe-
sinden insaniyet mertebesine çıkmış ol-
du. Böylece toprağın derinliklerindeki
musibet insanlık makamında en yüksek
makama ulaştı.

74
ÖLÜMÜN RAHMET BUUDU

Ölüm rahmettir
Günümüz insanı birçok hastalığa çare
bulabildi. insanlar şimdi de ölüme çare
bulmaya, ölümü öldürmeye çalışıyorlar.
Düşünelim ölüm olmasaydı herkes ebedf
hayat yaşasaydı ne olurdu? Dünya daha
güzel, yaşamak daha keyifli olur muydu?
Ölüm olmasaydı; insanlar doğsa, fakat
ölmeseydi. Anneannelerimiz, onların an-
neleri, babaları, dedeleri vs. yaşasaydı.
Hep bir arada yaşayabilir miydik?
Huzur evinde yaşlı bir hanıma gele-
cekten ne beklediğini sordum. Bana
"Yalnızca ölümü bekliyorum!" diye ce-
vap verdi.
Hayat güzeldir, fakat yaşlılık vakti
uzun ve zordur. Yaşlılık döneminde in-

75
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

l sanlar başkalarınamuhtaç olurlar. Baş­


kalarına muhtaç olarak yaşayan insanın
hayatı daha da zorlaşır. Hele bir de has-
ta ve yaşlı olan insanın bakacak kimsesi
yoksa! Bu şekilde yaşanacak bir hayat-
tansa ölüm rahmettir.

Ölüm vaktinin gizil olmasının


hikmeti
Allah ölüm vaktini gizlemiş ki her
Müslüman ibadet ederken, zikrederken
ölsün. Eğer ölüm vakti bilinseydi adam
derdi ki: "Daha ölmeme çok var, ben şim­
di canımın istediği gibi yaşayayım, ölüm
vakti yaklaşınca tevbe istiğfar ederim."
Böyle bir durumda dinin ve imtihan sırrı­
nın önemi kalmaz, elmas ve kömür birbi-
rinden ayrılmazdı.
Din hayata nizam veremezdi. insan-
larla hayvanların bir farkı kalmazdı.
Ayrıca ölüm vaktini bilmek, idam seh-
pasında ipin boynuna takılacağı anı bekle-
mek gibi olurdu ve çok ızdırap verirdi, in-
sanlar buna dayanamazlardı. Halbuki şim­
di insanlar ne zaman öleceğini bilmiyor.
Aniden ölümler olduğu gibi en ağır hasta
iyileşirken sağlıklı olan ölebiliyor. Ölümün
kime, ne zaman geleceği belli değil. Bu

76
HEKIMOCLU ISMAIL

nedenle insan devamlıtemkinli ve gaflete }


dalmadan Allah'a karşı olan ibadetlerini
yerine getirerek yaşamak zorunda oldu-
ğunu bir daha anlıyor. Fakat günümüzde
bazı insanlar bunları düşünmeyerek gaf-
let ve dalalet içinde yaşamlarını devam
ettiriyor ve ölüm korkusunu iliklerine ka-
dar yaşıyorlar. Şuurlu Müslümanlar ise
ölecekleri anı değil, ölümden sonraki ha-
yatı düşünerek hazırlanmalılar. Bu şekilde
hem insanın sırtındaki yük hafifliyor hem
de hayatımız güzelleşiyor. Ölüm vaktinin
gizli olması aslında Allah'ın ne kadar bü-
yük bir rahmeti olduğu bu şekilde bir dü-
·şünceyle bir kere daha anlaşılıyor.

Allah hastalıkları Azrall'e,


Azrail'! de kendine .perde etmiştir
insanlarınolaylara bakış açısı olayları
farklı görmelerine sebep olabilir. Mesela
çok maharetli bir sanatkarın sanatının
kıymeti yanında, kullandığı basit malze-
melerin değeri yoktur. Sanattan anlayan
bir insan onun sanat değeriyle ilgilenir-
ken sıradan biri madenine göre ona kıy­
met biçebilir.
Olaylara bakış açımız bizim için o ola-
yı veya o eşyayı değerli veya değersiz

77
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

' yapar. Azrail'in ve diğersebeplerin yara-


tılmış olmasının sebebi, her insan baktığı
her bir şeyde güzellikleri göremez.
Hayvan gübresine bakıldığında zahi-
ren çirkinmiş gibi görünüyor. Fakat o
hayvan gübresini toprağa koyduğunuz­
da topraktaki ekinleriniz, meyve ve seb-
zelerinizin büyümeleri, gelişmeleri ve
meyve vermeleri için ne kadar faydalı ol-
duğu görülür. Bu misalde olduğu gibi Al-
lah'ın yarattığı bazı şeyler de görünüşte
çirkindir, halbuki o çirkinliğin altında ne
güzellikler vardır. insan baktığı her şey­
de güzelliği göremediğinden bunlardaki
zahiri eksiklikleri Allah'ın zatına verme-
mesi için Allah sebepleri yaratmıştır.
Ölüm de zahiren çirkindir, inanmayan
insanlara göre yokluktur, sonsuz bir gidiş,
yok oluştur. Ölümü böyle düşünen insan,
Azrail (as) ve hastalık perdeleri olmasa
Allah'ın rahmetinin olmadığı yönünde
suçlamalarda bulunabilir, haksız şikayet­
lerde bulunabilirdi. Adaletine dil uzatırdı.
Allah (cc) yarattığı kullarını çok iyi bilir.
Böyle bir şeye yol açılmaması için Azrail'i
ve hastalıkları ölüme sebep olarak yara-
tarak kendi Zatına perde etmiştir.

78
V. BÖLÜM
HASTA ZiYARETiNiN ÖNEMi

Hasta ziyaretinin önemi


Hasta ziyaretinde bulunmak peygam-
berimizin sünnettir. Hasta bir insanı zi-
yaret eden kişi hem hastanın gönlünü
hoşnut etmiş hastaya moral vermiş,
hem de sünnet sevabı kazanmış olur.
Hasta ziyareti insani duygulardan biri-
dir, çünkü bu şekilde hasta kendini yal-
nız hissetmez, ölüm karşısında kendisini
çaresiz görmez ve ümitsizliğe düşmez.
Bir hastayı ziyarete gitmiştim. Dedi ki:
"Sabahtan beri 'Ya Rabbi, bir hayırlı kulun
beni ziyaret etsin.' diye yalvardım. Siz
geldiniz, çok memnun oldum." İyi insanla-
rın ziyaretleri hastanın yükünü azaltır.
Amerika'da rahip ve rahibeler hasta-
ne hastane dolaşır, gittikleri hastalara

81
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ güzel şeyler anlatırlar, ilahiler söyler,


dua ederler. Bir sakız veya bir ciklet gibi
de olsa bazı hediyeler götürürler, onla-
rın bu ziyaretleri hastaları memnun
ederdi. Mesela papaza peder, rahibeye
'anne' diye hitap ederlerdi. Gerçekten de
anne, babasını görmüş gibi sevinirlerdi.
O rahip ve rahibeler hiç çekinmeden
hastayı öperlerdi. Bazıları da gazete, ki-
tap getirir, hediye ederlerdi. Pazar ayin-
lerinde papaz 'Kilise için verecekleriniz
varsa lütfen kapının önündeki masaya
bırakın.' derdi. Cemaat ceplerinde ne
varsa bırakırlardı. Bozuk para, kağıt, ka-
lem, plastik oyuncaklar, daha kıymetli
şeyler bırakanlar da olurdu. Cemaat kili-
seden çıkınca papaz ve yardımcısı gelir,
masanın üzerindeki hediyeleri torbaya
doldurur, götürürlerdi. Herkes bilirdi ki
onlar hastalara dağıtılacak. Zaten pa-
pazların geliri de yüksek olduğundan ba-
sit şeylere tenezzül etmezlerdi.

82
HASTA BAKMANIN ECRi

Hastalara hizmet eden sevap


kazanır
insanların hayırlısı insanlara faydalı
olandır. Canlılara merhamet edene, Al-
lah da merhamet eder. Düşenin elinden
tutulursa yardımlar yaygınlaşır. Bazen
bize göre çok küçük bir hareket, muhtaç
olan insan tarafından çok büyük yardım
olarak kabul edilebilir. Yerinden hareket
edemeyen bir hastaya su vermek, onun
basit de olsa bir takım ihtiyaçlarını karşı­
lamak Allah katında yardım eden kişiye
büyük sevap kazandırır. Bunun yanında
hasta olan insan kendisine yardım ede-
cek olan birilerinin olduğunu bilir ve
gönlü rahat içerisinde yatar.
Bütün canlılara yardım etmek sevap

83
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ kazandırır. insan yükü tuz yükünden


ağırdır. insana bakmak zordur. Hasta in-
sanın sinir sistemi bozuk olabilir. Çabuk
alınıp, darılabilir. Hatalı sözler de söyle-
yebilir, çok konuşabilir. Bütün bunlara
rağmen hastaya bakabilmek hakiki kah-
ramanlıktır.
Hastanın iradesi elinden gitmiştir. Me-
sela hastaya bakan kimse yemek getirir,
çorba sıcak diye hasta onu dökebilir.
Hastaya bakmak hasta olmaktan daha
zordur. Mademki zordur öyleyse müka-
fatı büyüktür. Hastaya Allah rızası için
bakan elbette ki kazançlı olacaktır.
Risale-i Nur talebelerinden yaşlı bir
zata hizmete nasıl başladığını sordum.
Dedi ki: Eğirdir'de caminin önünde otu-
ruyorduk. Çok yaşlı bir şahıs geldi, yer-
ler de çamurdu. Ayağındaki lastiği ça-
mura saplandı, kaldı. O tek ayakla zıpla­
yarak kenara çıktı. Ama lastiğini alamı­
yor, çamura da basmak istemiyordu.
Hemen fırladım, lastiği aldım, birikmiş
suda birazcık yıkadım, götürüp lastiği
önüne koydum. Hiçbir şey söylemedi.
, Lastiği giydi, gitti. Fakat bende namaza,
kitaba karşı ilgi arttı. işte o andan itiba-
ren hem namaz kıldım hem de Risale-i

84
HEKIMOCLU ISMAIL

nurlarıokuyup yazdım. işte yaşlı


bir in- }.
sana hizmete etmenin manevi mükafat-
ları.
Gözü yaratan Allah her şeyi görür. in-
sanlara şefkat ve merhamet veren Allah
şefkatli ve merhametlidir. insanlara yar-
dım edene Allah da yardım eder. Geçen
sene bir genç bana babasını şikayet edi-
yordu. "Babam bizde kalınca eve bere-
ket ve huzur geliyor. O ise bizde kalmak
istemiyor. Yalvarıyorum, ne olur babacı­
ğım bizde kal" Benden de rica etti: 'Siz
de söyleyin de babam bizde kalsın, git-
mesin.' Bu gibi misaller çoktur. Çocuk
dünyaya gelir, ailenin kısmeti açılır. Yaş­
lı insan evin bereketini arttırır. Hasta in-
san oradakilere adeta huzur dağıtır.

Hastaların kalbini hoşnut etmek


sadaka hükmüne geçer
Sadaka en geniş anlamıyla mal ve pa-
rayı tasadduk etme yanında nafile ola-
rak yapılan hayır ve hasenatı, insan ve
hayvanlara yapılan iyilik ve lütuf hatta
insanların gönlünü hoşnut eden iyilik ve
davranışları kapsamına alır. Hastaların
kalbini hoşnut etmek de Allah katında
sadaka hükmüne geçer.

85
MADDi HASTALIKLARA MANEvl REÇETELER

Hastalıkbir iken evham ondur. Mese-


la ilmi ve ibadeti olan, çevresinin saygısı­
nı kazanmış bir insanın hastalığına bazı
kimseler tehlikeli bir isim koymuşlar. Fa-
kat şuurlu bir Müslüman hastayı ziyaret
edince diyor ki: "Sen iyileşeceksin, be-
nim kat'i kanaatim budur ve ben sana
dua ediyorum." Hastalığın bunaltıcı at-
mosferinden onu kurtarır, hastanın gön-
lü rahatlar, teselli bulur. "Falan arkada-
şım iyileşeceğimi söyledi, ben de inanı­
yorum ki iyileşeceğim" der, rahatlar.
Hüsn-ü zannın yolu açıktır, herkes hak-
kında hüsn-ü zanda bulunabiliriz. Fakat
su-i zannın kimseye faydası yoktur.

86
VI. BÖLÜM
IHTİYARLIK

İhtiyarlık sonbahara benzer. Yaz


mevsimindeki meyveler yavaş yavaş dö-
külür, çekirdeklerden yeni filizler çıkma­
ya hazırlanır. Ağaç ilkbaharı bekler. Yaş­
lanan insan ömrünü bitirdiğinin farkın­
dadır. O da ahiret hayatına hazırlanır. İh­
tiyarlıkta en kötü şey, ümitlerin yitiril-
mesidir. Yani insan çok yaşlı olabilir, fa-
kat ümitleri gençtir. Her yaşlı insan bilir
ki bizi dünyaya getiren Allah yaşlanmak­
la, bizi ahirete götürmektedir. Ahiret
inancını kuvvetlendirmek, ahireti iyi an-
lamak, iman ile ahirete gitmeye çalış­
mak, yaşlıların en büyük ümididir. Yaş­
lanmamak mümkün değil. Ağaçlar da
yaşlanıyor, filizleriyle, çekirdekleriyle
gençliği yeniden yaşıyor. Her şey ölüp

89
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ dirilirken yaşlı insan için de ölmek ve di-


rilmek gündeme gelir. Yaşlılığın zor ta-
rafları olmakla beraber çok güzel taraf-
ları da vardır. İbadet yaşlıların dünyasını
cennet eder. Ben isterim ki daha çok
yaşlandığımda ya da şimdi her gün ab-
dest alayım, kıbleye döneyim, zikrime
devam edeyim. Öğleye kadar zikir, öğle
vakti biraz dinlenme, ikindiye kadar zi-
kir, ikindi vakti biraz dinlenme, böylece
namazdan namaza Kur'an'la ibadetle
meşgul olmak namaz vakitlerinde de na-
mazı kılmak camilere gitmek, vaaz dinle-
mek hayatı güzelleştirir. Demek ki yaşlı­
lık ibadetlerin geliştiği, kemale erdiği za-
mandır. Öyleyse yaşlılık da güzeldir.
Bedenen ihtiyarlık kaçınılmazdır.
Eğer o ihtiyarın kendini Allah'a beğen­
dirme sevdası varsa ihtiyarlık onun için
büyük bir fırsattır.
Dünya bir mescid, Kabe mihrab, Re-
sul-i Ekrem sünnetiyle imam, kendisi
dahil bütün Müslümanlar cemaat. Yaşlı
insan yeryüzü camiinde umum Müslü-
manlarla ibadet ediyor. Bu hal çok gü-
zeldir. Bitmez tükenmez lezzet verir.
Demek ki bedenen yaşlanan ruhen yaş­
lanmaz.

90
HEKIMOCLU ISMAIL

ihtiyarlamamak mümkün değil, genç }


kalmanın yolu yok. Ölümsüzlük dünya-
da değil ahirete gerçekleşir. Bazı insan-
lar dünyada çok uzun müddet yaşamak
isteyebilir. Allah bunların duasını kabul
eder. Bir de bakar ki ağrılar vücudunu
sarmış, sosyal hayata ayak uyduramı­
yor. Bunalıma girmiş, o zaman ölümü
mumla aramaya başlar. Eğer dedeleri-
miz bugün yaşasaydı onların perişan
hallerini görecektik. Öyle perişan ol-
maktansa ölmek daha iyidir.
Bu devride hürmet, merhamet azal-
mış, çocuklara merhamet edilmezse,
büyüklere hürmet edilmezse hayatın
tadı kalır mı? Yahya kemal diyor ki:

"Ölmek kaderde var, yaşayıp


köhnemek hazin,
Buna bir çare yok mudur ya rabbel
alemin?"
insan ihtiyarlar yaşlılıktır; gün ihti-
yarlar ikindi vaktidir; sene ihtiyarlar
sonbahardır. insanın ihtiyarlaması mad-
di, enerjisinin zayıflamasıdır. Maddi
enerji zayıflarken manevi enerji şahlan­
mıyorsa hayat zordur
Sararan yapraklara baktım, onlara

91
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ acıdım. O yapraklar lisan-ı halle bana


dedi ki: "Ben sarardım, toprağa düşe­
ceğim, Allah bizi topraktan yarattı.
Böylece anama babama kavuşacağım.
Toprakta çürüyeceğim bir başka bitki-
nin köklerinde dirileceğim. Ebediyetin
sırrını meyveden insanlara geçerek bu-
lacağım. Benim sararmam senin için
üzüntü olsa da bana düğün bayram-
dır." insanın tarifnamesi Kur'an'dır.
Kur'an gerçeklerin bütününü anlatıyor,
o bize yeter.

Rahmet ihtiyarları kuşatır


Allahın Rahman ve Rahim sıfatları
vardır. insanı yaşlandıran Allah'tır. Yaş­
lılığı veren Allah onlara mükafat da ve-
riyor. Yani rahmetiyle yaşlı insanları ku-
şatıyor. Dünyada onların ibadetleri artı­
yor, ahirette de cennetle müjdeleniyor.
Manevi yönüyle bu söz gerçekmiş.
Maddi yöne gelince o yaşlının sözüne,
hareketine dikkat eden ev halkı en gü-
zel hayatı yaşarlar. Böylece evin huzu-
ru. bereketi artar.
Yaşlıların bereket vesilesidir. Nasıl ki
ormanlık bölgelere bol yağmur yağarsa
her şeye rızkını veren Allah, yaşlıların

92
HEKIMOCLU ISMAIL

da rızkını arttırıyor ki onlara bakanlar }


mükafat alsın.
Manen rızık artarken, maddeten de
rızık artar. Bir evde yaşlılara itaat edilir-
se o eve ilim ve tecrübe girmiş olur. Bu
da rızkı arttırır. Ben damadımın bahçe-
sine meyve ağaçları diktim, herkes: 'Se-
nin elin bereketliymiş.' dedi. Elim bere-
ketli olabilir, fakat ben köylü çocuğu ol-
duğum için ağaçları usulüne göre dik-
tim, diktiğim ağaçlar hem tuttu hem de
çabuk büyüdü.

ihtiyarlıkta ibadet
İhtiyarın tek işi vardır: O da ibadet et-
mek. Yani her sözü, her hareketi islam'a
uymalıdır. Bir şarkının mısrasında: "us-
lan ey dil, uslan artık, ihtiyar olmakta-
sın" diyor. Yaşlanan her insan haramla-
ra tövbe etmelidir. Eğer o insan haram-
ları terk edemiyorsa haramlar onu terk
eder. Bir yakınım kalp ameliyatı oldu,
doktor onu içkiden, sigaradan men et-
miş. Fakat o yakınım içkiyi, sigarayı bıra­
kamamış, şimdi içki sigara onu bırakmış.

"Neylesin, ölüm herkesin başında


Uyudun, uyanamadın olacak

93
MADDi HASTALIKLARA MANEvl REÇETELER

Kim bilir nerede, kaç yaşında


Bir namazlık saltanatın olacak
Taht misali o musalla taşında"

İhtiyarlığın insana hatırlattıkları


ihtiyarlık yolun yokuş kısmı bitti, şim­
di inişe geçtik, hızla gidiyoruz, dünya da
yörüngesinde durmadan dönüyor. Her
yolun bir sonu olduğu gibi dünyanın bu
yolculuğu da mahşer meydanında bite-
cektir. Dünya üstündeki her şeyi mah-
şer meydanına dökecektir. Her şeyin bir
ömrü vardır. Allah'tan gayrı her şey fa-
nidir; yaşar ve ölür. Ölüm yokluk değil,
hiçlik değildir. Ölen insan dünya haya-
tından ahiret hayatına geçer, hayatı de-
vam eder.

İhtiyarların sosyal hay.attaki


yeri
Gençlerden bir millet olsaydı, karışık­
lık çok büyük olurdu. Deli kanlı demiş­
ler. Yani gençte delilik varmış. O delilik-
ler de suç olarak görülüyor. işte yaşlı
kimselerle gençler içtimai hayatı den-
geye getiriyor.
Gençlerle yaşlılar sosyal hayatı den-

94
HEKIMOCLU ISMAIL

geye getirir. Ağaçlarda yapraklar }.


özümleme yaparken dallar meyve verir.
Bir ağacın yapraklarını yolsak ağaç ku·
rur. Meyve vermeyen ağaçları da odun
yaparlar. Her yaştaki insan dünyayı ya·
şanabilir hale getiriyor. Allah'ın koydu·
ğu denge budur.

ihtiyarların İslam'daki yeri


Bir zamanlar İslami öğretim ve eği·
tim yasaklanmıştı. Gençler camilere uğ·
ramıyordu, fakat yaşlılar namaza de·
vam ediyordu. Hatta bir ara camiler iş
yeri yapılsın, depo yapılsın diye bir tek·
lif sunulduğunda namaz kılan yaşlıların
durumu hesaba katılarak camiler oldu·
ğu haliyle kaldı.
İslamiyet'te yaşlılara hürmet esastır.
Yaşlı insanlar daima çevrelerinden hür·
met görürler, onların sözleri dinlenir,
tecrübelerine kulak verilir; önemli bir
karar alınacağı zaman, mesela yeni bir
aile kurulacağı zaman mutlaka onlara
danışılır. Bu şekilde aile müessesi temin
edilmiş ve yaşatılmıştır. Fakat günü·
müzde ne yazık ki aile müessessinde
çatırdamalar meydana gelmiştir. Yaşlı·
lara hürmet azalmış, değer verilmeme·

95
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ ye başlanmış,
huzur evlerine yatırılmış
veya kendi hallerine bırakılmaktadırlar.
Yavaş yavaş İslamiyet'ten uzaklaşıldık­
ça büyüklerimize verilen değer azal-
makta, aile içerisinde onlara sembolik
bir yer verilmekte, bu nedenle evlerde
bereket azalmakta ve aile müessesesi
çok basit nedenlerle kolaylıkla çatırda­
makta ve boşanmalar artmaktadır.
İslamiyet hayatımıza hayat olsa, aile
müessesesi daha sağlam olur ve daha
iyi nesiller yetiştirilir. Eğitim ve öğretim
öncelikle ailede başlar. Ailede iyi bir
eğitim alamayan çocuğa okulda aldığı
eğitim pek bir şey kazandıramaz. Çocu-
ğun aile büyüklerinden aldığı İslamı ter-
biye onun yetişmesi adına, dünya ve
ahiret hayatı adına çok daha iyi yerler-
de olmasını temin eder.

İhtiyarlıkta hastalık
İhtiyarlığın kendisi hastalıktır. Organ-
lar yaşlandığı için daha başka hastalık­
lar da gelir mesela yaşlılarda kulak, göz
rahatsızlığı fazladır. Her yaşlı bilir ki bu
hastalıkları veren Allah'tır ve Allah'ın
verdiğine de razı olur.
İbadetler iki türlüdür. Namaz, oruç

96
HEKIMOGLU ISMAIL

gibi ibadetler müspet ibadetken, hasta- ).


!ıklar da menfı ibadetlerdir. Sabretmek
şartıyla hastalıktan kazanılan sevap di-
ğerlerinden kazanılandan fazla olabilir.

ihtiyarlığın ahiretimiz adına


kazandırdıkları
Gençlik hevesiyle günah işleyenler,
yaşlandıklarında günahtan uzak kalır­
lar. Nasıl ki ağaçlar evvela çiçek açar,
sonra meyve verir; gençlik çiçektir, yaş­
lılık meyvedir.
Kuran-ı Kerim'de Allah buyuruyor ki:
Organlarınızı bana satın; yani, benim
hesabıma çalıştırın, ona karşılık size
cenneti vereyim. Mesela genç bir Müs-
lüman içki içiyorsa, kendisi Müslüman
kadeh tutan eli Fransız eli gibidir. Nasıl
ki kediler evlenirken nikah düşünmezler
nikahsız evlenenler kedi gibidir. Haramı
helali ayırmadan yiyip içenlerin ağzı ke-
di ağzı gibidir. Bu sebepten Müslü·
man'ım, diyen organlarını tek tek Müs-
lüman etmelidir.
İhtiyarlıkta çeşitli hastalıkların insa-
na yeis. verir. Yeis ümitsizliktir. Allah
her derdin dermanını yaratmıştır. in-
sanlar o dermanı arayıp bulmalıdır.

97
MADDi HASTALIKLARA MANEVi REÇETELER

{ Hasta olmadan da ölenler vardır.


Hasta-
lık insanı öldürmez. Hayatı veren Allah
olduğu gibi hayatı alan da Allah'tır.
Hayat bizim malımız değildir, hayatı
veren Allah hayatı alır. Hastalıklar ba-
hanedir. Onun için Müslüman sevk-i ila-
hiye dikkat eder. Kader ilahi kararların
tecellisidir. Şuurlu Müslüman ilahi kara-
rı uygulanmasını ilmen ve aklen seyre-
der. Bizim vazifemiz ise İslamiyet'i öğ­
renmek, anlamak ve yaşamaktır.

Zikir
Zikir iki türlü yapılır. Biri hal ile diğe­
ri de dil ile. Hal ile yapılan zikir; yaratık­
lar yaratılış sebebiyle Allah'ın emrine
uygun yaşarlar. Allah'ın emrine uygun
yaşayan bitkiler, hayvanlar, taşlar, top-
raklar hal diliyle zikrederler. Mesela so-
ba yanıyor, deriz. Sobadan gelen ısı so-
banın yandığını gösterir. Nasıl ki her sa-
nat eserinin sanatkarı varsa, her yara- ,
tık da hal diliyle "Beni yaratan Allah'tır,
bir şeyden her şeyi yaratan Allah, kayı­
sı ağacını da yaratmıştır. Kayısı ağacın­
da meyveler, meyvenin içinde çekirdek,
çekirdeğin içinde kayısı ağacı. Bir insan
cebine bir çekirdek koyup gezse "Ce-

98
HEKIMOCLU ISMAIL

bimde kayısı ağacı var." diyebilir. Allah }.


kocaman kayısı ağacını küçücük çekir-
değin içine yerleştirirken bugünkü tek-
noloji arabayı bavul kadar küçültemi-
yor. İnsanların yapamadığını yapan Al-
lah'tan başkası olamaz.
Bir Müslüman İslamiyet'i yaşarsa hal
diliyle sükrediyor demektir.
Hasta bir kimse acısı ve sancısı olan-
lar zikirden zevk alırsa dertlerini unu-
tur. Acıların artmasında en önemli se-
beplerden biri zikir edememektir. Sağ­
lıklı zamanlarda kendisini zikre alıştı­
ranlar, hasta olduklarında zikir alemle-
rine dalar, giderler. Allah Allah diyerek
ölmek, dünya kapısından ahirete geç-
mek, ahirete de Allah diye diye girmek
insanlar için büyük bir şanstır.
Acıların, gözyaşlarının, ızdırapların
dermanı zikirdir. Zikrin tadını almayan-
lar çareyi eğlencelerde, içkide, kumarda
arayarak dertlerine dert katarlar. Nasıl
ki her kıymetli şey bir bedel ister. Cen-
net hayatı da ilim ve ibadet ister.

99
.r
:ı.,
Hekimoğl uİsmail' d
İman Esasları Dizisi
1. 'Jl{{afi'a
iman
2. 'Me{ef.{ere iman
3. 'Kitay{ara iman
4. Peygam6erfere i
5. 'Ahiret gününe i
6. 'Kaaere iman
7. ö{üm yof.(uf. mudi
8. 'Neye nası{ inan
9.1yifiğin kayn ı
10. 'Maddi fiastafı
manevi reçete~

1D
vi

,.,---ız

v,- ı-+~
- - V,
~~N
m--=ı,.m
w-- w
~ Vıı ~
oo=
w-- 't'aı
V,

You might also like