You are on page 1of 6

© PaleoBerkay Arkeoloji Sitesi - www.paleoberkay.cjb.

net

B u r s a ' n ı n Ta r i h ö n c e s i ve Bursa Arkeolojik Berkay Dinçer, Murat


Ye r l e ş m e l e r i P r o j e s i Başlar
Dünya haritasının Anadolu’yu içeren kısmına bakan herhangi biri, bu bölgenin insanların ve hayvanların kıtalararası
hareketlerinde çok önemli bir rol oynadığının hemen farkına varacaktır. Daha özele inersek, Marmara Bölgesi’nin bu
bölgede bir darboğaz oluşturduğunu, tarihöncesi dönemlerin en başından itibaren tüm kültür tarihi boyunca, insanların,
hammaddelerin, ürünlerin Asya’dan Avrupa’ya, ya da tam tersi yönde hareketinde bir ilişki alanı olduğunu söyleyebiliriz.
Konuyla ilgili tüm haritalarda, ilk kez Afrika’da ortaya çıkan insanların Avrupa’ya yayılmasında kullandıkları doğal
yollardan birisi olarak gösterilen bu bölgenin, kültür tarihinin daha sonraki aşamalarında, Yakındoğu’nun tarım,
hayvancılık, madencilik ve devlet gibi önemli buluşlarının Avrupa’ya aktarılmasında şüphesiz ki çok önemli bir rolü
oldu. Bu bölge, Anadolu’yla Balkanlar’ın, Akdeniz’le Karadeniz’in farklı kültürlerinin zaman zaman birbirleriyle
kaynaştığı, zaman zaman birbirlerinden ayrıldığı, kültür tarihi açısından oldukça önemli bir bölgedir. Ancak bu bölgenin,
büyük kültür bölgeleri arasındaki konumu yüzünden, yalnızca bu kültürlerin ilişki alanı, ya da bu kültürlerin sınırı olarak
değerlendirilmesi, bu bölgenin küçümsenmesi demek olacaktır. Bu bölge, tarihöncesi boyunca kendine has kültürlerin de
geliştiği, kendine has kimliği olan bir bölge olarak da görülmelidir.

Bursa’da arkeolojik araştırmalar 1940’lı yılların sonunda başlamıştır. Kılıç Kökten, Kurt Bittel, James Mellaart, David
French ve Mehmet Özdoğan bölgede gerçekleştirdikleri yüzey araştırmalarıyla, Bursa’nın tarihöncesine yönelik bilgiler
içeren pek çok yerleşme yeri keşfettiler. Özellikle, D. French’in bölgedeki özenli çalışmalarıyla elde ettiği sonuçlar,
aradan yaklaşık 40 yıl geçmesine karşın hâlâ büyük öneme sahiptir. D. French’in yaptığı ayrıntılı çanak çömlek türü
tanımları bu yazının da temelini oluşturmaktadır. Jacop Roodenberg tarafından yürütülen Ilıpınar, Hacılartepe, Menteşe
ve geçtiğimiz yıl başlanan Yenişehir II (Barçın) kazıları, yüzey araştırmalarından edinilen bilgilere daha ayrıntılı ve kesin
bilgiler ekledi. Son yıllarda Necmi Karul’un yürüttüğü Aktopraklık kazıları da, Ilıpınar tabakalarında eksik olan oldukça
önemli bir dönemle ilgili bilgiler vermeye başladı. Bursa’da bugüne dek yürütülen arkeolojik araştırmalar, asıl oarak
Neolitik ve sonrasındaki dönemlere yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle, Bursa’da bilimsel olarak araştırılmış
alanlar genellikle ovalardır (Thissen 2000). Ovalardaki alüvyon seviyesinin, pek çok düz yerleşmeyi toprak altında
bırakacak kadar fazla olduğu da bir gerçektir.

Bursa Arkeolojik Yerleşmeleri (BAY) Projesi

Bursa Arkeolojik Yerleşmeleri (BAY) Projesi, 2004 yılında Bursa’nın yok olup gitmeye yüz tutmuş, onbinlerce yıllık
kültürü içinde barındıran arkeolojik kalıntı ve yerleşmelerini yerel bir envanter altında toplamak amacı ile başlatılmıştır.
Tamamı gönüllülerden oluşan BAY ekibi, bugüne dek yaptığı çalışmalarda Bursa ili ve çevresinde bulunan tarihöncesi
dönemlere ait yerleşmeleri envanterlemiş, yaptığı arazi çalışmaları ile Bursa’nın en eski kültürleriyle ilgili görsel belgeler
toplamış; gerek doğa, gerekse insan eliyle süregelen tahribatı izlemiştir.

BAY, bir yandan Bursa ili sınırları içerisindeki arkeolojik yerleşmeleri envanterleyip, bu yerleşmeler yönelik saldırıları
izleyip kamuoyuna duyururken, diğer yandan da TAY (Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri) Projesi'nin merkezi veri
tabanına, arazi çalışmasından gelen güncel bilgilerle katkıda bulunmaktadır (Başlar-Dinçer 2005). TAY Projesi 1993
yılından beri yürütülen bir projedir. Bu projeyle, Anadolu ve Trakya’da bilimsel araştırmalarla tespit edilmiş tüm
tarihöncesi arkeolojik yerleşmelerin bir envanteri çıkarılmıştır. Bursa’da böyle bir projenin hayata geçirilmesi de, TAY
Projesi’nden bağımsız olarak ve/fakat TAY projesinden ilham alınarak gerçekleştirilmiştir. TAY Projesi’nin, tamamıyla
yerel olarak ortaya çıkan projemize vermiş olduğu destek, gerçekten de, sadece yerel gücüyle ayakta duran bir proje için
çok önemlidir. BAY Projesi’ne destek veren Nilüfer Yerel Gündem’e de teşekkür borçluyuz.

BAY’ın 2004 yılı yazında başlattığı arazi çalışmaları ile altı ilçede bulunan arkeolojik yerleşme ve kalıntıların durumu
tespit etmiş, 2005 yılında da arazi çalışmaları devam ettirilerek, buluntu yerlerinin durumundaki değişiklikler izlemiştir.
Burada özellikle vurgulanması gereken, BAY Projesi çerçevesinde yürütülen arazi çalışmalarını, bir yüzey araştırması ya
da bugüne dek yürütülmüş bilimsel çalışmalarla edinilmiş sonuçların sınandığı bir araştırma olarak algılamamak
gerektiğidir. Yürütülen arazi çalışmalarının temel amacı, Bursa’nın arkeolojik varlıklarının düzenli olarak kontrol
edilmesi ve bu yolla tahribatlarının engellenmesidir.

2004 ve 2005 yıllarında gerçekleştirilen BAY Projesi arazi çalışmaları sırasında Bursa’da bugüne dek bilimsel

1
araştırmalarla bulunmuş tarihöncesi buluntu yerlerinin büyük çoğunluğu ziyaret edilmiştir. Bunların dışında, diğer
dönemlere ait bazı buluntu yerleri de ziyaret edilmiştir. 2004 yılındaki arazi çalışmasının temel amacı Bursa’daki
tarihöncesi buluntu yerlerinin bir envanterini çıkarmaktı ve bu çalışma sırasında 21 tarihöncesi buluntu yeri ziyaret edildi.
2005 yılındaki araştırmalar ise, geçen bir yıl içinde buluntu yerlerinin durumlarında ne gibi değişikliklerin olduğunun
anlaşılmasına yönelikti. 2005 yılında, imkanlarımızın sınırlılığından dolayı İznik havzası ve Bursa’nın batısında yer alan
sadece dokuz yerleşmeyi tekrar ziyaret edebildik.

Tarihöncesi Dönemlerde Bursa’da Doğal Çevre

Marmara denizinin güneydoğu kıyısında bulunan Bursa, kuzeybatı Anadolu platosu ile Marmara havzasının birbiriyle
temas ettiği alandır (Thissen 2000: 102). Kuzey Anadolu Fayı, Miosen’den beri bölgenin şekillenmesinde önemli role
sahiptir (Kayan 1995: 20). Dağlar genellikle doğu-batı doğrultusunda uzanırlar (Mellaart 1955: 55). Bu dağ sıraları,
Konya ovasından gelen doğal yolların devamı niteliğindedir (Thissen 2000: 302). Ancak bu dağ sıralarının bölgedeki
İznik, Yenişehir ve İnegöl gibi değişik ovaların iletişimini sınırlamadığını da düşünmek gerekir. İç Anadolu’dan gelen
doğal yollar, Marmara kıyılarına ulaşmak için Yenişehir, İznik ya da Sakarya ovalarından geçmek durumundadır
(Özdoğan 1985: 411). Bursa-Mustafakemalpaşa hattının kuzeyindeki dağlar genellikle 150 metrenin altındadır. Bölgedeki
dağlar batıda yaklaşık 900, doğuda ise yaklaşık 1300 metrelik yüksekliklere ulaşırlar. Yenişehir ovası ise güneyde,
kuzeybatı Anadolu’nun dağlık kesiminin sınırını oluşturan, 2543 m yüksekliğindeki Uludağ ile sınırlanır (Mellaart 1955:
55, Bottema et al. 2001: 328-329).

Bursa’nın doğa tarihi ile ilgili araştırmalar, J. J. Roodenberg’in yürüttüğü Ilıpınar kazıları ile birlikte başlamıştır.
Bölgenin şu anki vejetasyon durumunda insanın etkisi çok büyüktür. Günümüzde, bölgenin büyük kısmı alçak
olduğundan ve buralarda yoğun bir şekilde tarım etkinliği yürütüldüğü için, bölgenin geçmişte ne tür bir vejetasyona
sahip olduğu hakkında kesin bir yargıya varmak oldukça zordur (Bottema-Woldring 1995: 10). Doğal vejetasyon sadece
yüksek kesimlerde kalmıştır (Roodenberg 1995: 2). Burada, metal kullanımının yaygınlaştığı MÖ 2000 öncesinde,
insanın doğal vejetasyona pek fazla etkide bulunmadığını da vurgulamamız gerekir (Bottema-Woldring 1995: 16). Bursa,
dört çevre alanı arasındadır. Bunlar, Karadeniz kıyısı, Ege, güney Balkanlar ve Anadolu platosudur (French 1967: 50).
Bölgede günümüzde Akdeniz iklimi hakimdir. Bu, sıcak kuru yazların, yumuşak sayılabilecek kışların olduğu bir
iklimdir. Akdeniz ikliminin güneydeki biçimlerine göre, yazlar daha serin ve kışlar da biraz daha sert ve uzundur
(Roodenberg 1995: 2). Bursa’nın çeşitli yerlerinde iklim unsurları da değişiklik göstermektedir. Örneğin Ocak ayı
ortasında İznik Gölü çevresinde sıcaklık 8 derece dolaylarındayken, Uludağ’da 0 derecedir; Yenişehir ovasında yıllık
yağış miktarı 400-500 mm iken, Marmara kıyılarında 500’den fazla, 800 mm dolaylarındadır (Bottema et al. 2001: 329).

Pleistosen’de bölgenin daha nemli ve soğuk olduğu; buharlaşmanın azlığından dolayı ovalardaki su seviyesinin daha
yüksek olduğu düşünülmektedir. Bu da göl seviyelerinin daha yüksek olması sonucunu doğurmuştur (Kayan 1995: 21).
Örneğin, bu dönemde Ulubat Gölü ile Manyas (Kuş) Gölü birleşikti (Karul 2006: 129). Pleistosen’deki buzul
dönemlerinde deniz seviyesinin günümüzdekinden 100 metreden daha fazla alçak olduğunu da vurgulamamız gerekir
(Bottema et al. 2001: 325). Marmara denizinin günümüz seviyesine ulaşması yaklaşık 5-7 bin yıl öncelerinde
gerçekleşmiştir. Bu dönemde ve erken Holosen’de İznik Gölü’nün su seviyesi günümüzdekinden 10-15 m daha yüksekti
ve Yenişehir ovasının batısında bugün artık kurumuş olan bir göl bulunmaktaydı (Kayan 1995: 22). Yenişehir’de bulunan
tarihöncesi buluntu yerleri, Ortaçağ’a kadar varlığını sürdürmüş olduğu anlaşılan bu gölün etrafında yer almaktaydılar
(Özdoğan 1985: 412). Bölgenin arkeolojik geçmişini anlamak için, bölgedeki göllerdeki ve Marmara Denizi’ndeki su
seviyesi değişimlerini anlamak büyük öneme sahiptir.

Bursa’nın En Eski Kültürleri

Bursa’da insanlık tarihinin ilk dönemi olan Paleolitik Çağ’a ait hiçbir bulgunun olmamasının temel nedeni, yapılan
araştırmaların bu döneme yönelmemiş olmasıdır. Bu bölgenin Paleolitik Çağ’da boş kalmış olamayacağını ve hatta
Türkiye’nin pek çok yeri gibi oldukça zengin olabileceğini ileri sürmek, sanıyoruz ki, yeni bir fikir olmayacaktır.
Anadolu’dan gelen doğal yolların keşistiği böylesine önemli bir bölgede, her döneme ait önemli arkeolojik buluntu
yerlerinin olması gerekir. Umuyoruz ki, gelecekte yapılacak araştırmalar Bursa’da şimdiye dek izleri hiç açığa
çıkarılamamış olan bu döneme ait yeni ve önemli buluntular açığa çıkaracaktır.

Bursa’da Neolitik Çağ’la ilgili yürütülen Ilıpınar ve Menteşe Höyük kazıları, iyi tarihlenmiş tabakaları sayesinde sadece
Bursa’nın değil, Balkanlar ve Avrupa’nın da neolitikleşmesiyle ilgili birçok önemli soruya yanıt verdi. Buradaki
çalışmalar, kökeni Orta Anadolu ve Kuzey Mezopotamya olan Neolitik Çağ kültürlerinin Avrupa’ya ilk yayıldığı döneme

2
ait bulguları gün ışığına çıkardı. Bursa’daki en eski buluntuların, Trakya’da şimdilik bilinen en eski buluntulardan 400 yıl
kadar eski olması da (Thissen 2000: 303), bu yayılımın ne hızda gerçekleştiğini göstermesi bakımından ilginçtir.
Marmaracık, Menteşe, Yenişehir II ve Ilıpınar’da izleri bulunan (French 1967: 56) Bursa’nın şimdilik bilinen en eski
kültürüne, ilk kez tanımlandığı İstanbul yakınlarındaki Fikirtepe adlı buluntu yerinden dolayı, “Fikirtepe Kültürü”
denmektedir. Bu kültürde, taş aletler, yerel Epi-Paleolitik geleneğin özelliklerini yansıtırken, çanak çömlek birdenbire ve
gelişkin bir biçimde ortaya çıkar (Özdoğan 1985: 414). Bu kültürün çanak çömleğinin Konya ovası ile yakın benzerlikler
göstermesi bu kültürün Orta Anadolu kökenli olabileceğini akla getirmektedir (Thissen 2000: 302). Fikirtepe kültüründe
genel olarak aynı araç gereç kullanılmış olsa da, kıyı ve iç bölgeler arasında, mimari ve beslenmede belirgin farklılıklar
bulunur. Ilıpınar ve Menteşe, dikdörtgen planlı mimarileriyle, Fikirtepe kültürünün iç bölgedeki durumuna örnektir
(Özdoğan 2002: 102).

Bölgede İlk Tunç Çağı’na ait olan pek çok yerleşme de bulunmaktadır. Bu dönemde, daha batıdaki Troas bölgesi ile olan
ilişkilerin Orta Anadolu ile olan ilişkilere oranla daha zayıf olduğu düşünülmektedir. Fakat yine de Troya kültürünün
belirgin öğelerine az sayıda da olsa rastlanmaktadır (Özdoğan 1985: 415 ve French 1967: 58-59). İlk Tunç Çağı sonu ve
Orta Tunç Çağı başlarında, Çardak, Çakırca, Karadin, Bostin Boş Tepe gibi büyük “kent”ler ortaya çıkar (Özdoğan 1985:
415).

Bursa'daki Arkeolojik Buluntu Yerleri

1- Aktopraklık: Bursa'nın 25 km kadar batısında, Akçalar beldesi Organize Sanayi Bölgesi içindeki Karsan Fabrikası'nın
batısında bulunan Aktopraklık, Ulubat Gölü'nün doğusunda, göle yaklaşık iki km uzaklıkta, yoğun olarak tarım
etkinliklerinin yürütüldüğü birkaç hektarlık bir teras üzerindedir. Yerleşmenin güneyinde kış aylarında göle doğru akan
bir sel yatağı bulunmaktadır. Bu terasın batısı, üzeri yoğun bir şekilde çalılarla kaplanmış taşlık bir tepeyle sınırlanmakta
ve bu tepenin varlığı yerleşmenin erozyondan fazla etkilenmediğini göstermektedir. 100x150 m boyutlarındaki
yerleşmenin yüksekliği yaklaşık iki metredir (Karul baskıda). 2004 yılında Necmi Karul başkanlığındaki bir ekip burada
kazı çalışmalarına başlamıştır. Burada açığa çıkarılan buluntular Ilıpınar’ın Son Neolitik ve Kalkolitik tabakaları ile
benzerlik göstermektedir (Karul 2006: 127). Yerleşmenin üzerinde gerçekleştirilen yoğun tarım etkinlikleri en büyük
tahribat nedenidir. Bunun yanında, yerleşmenin çevresinde her geçen gün yeni fabrikalar inşa edilmektedir. Bu bölgeden
geçmesi planlanan Bursa-İzmir otoyolu da yerleşmenin tahribatına neden olabilir (BAY 03.07.2005).

2- Bostin Boş Tepe (Yenişehir I): Höyük, Yenişehir ilçesinin kuzeybatı kısmındadır (Mellaart 1955: 56). Çeşitli
yayınlarda “Postin Poş Baba Tepe”, “Sultan Baba Tepe” (Bittel 1955: 54), “Postinbaş Tepe” (Özdoğan 1985: 412), ve
“Bostin Boş Tepe” (Harmankaya-Erdoğu 2002) olarak da adı geçen höyüğün tepesinde, üzerinde “Postumpost Cami”
yazılı bir tabela bulunan ve günümüzde kullanılmayan bir türbe/cami bulunmaktadır. 150x6 m boyutlarındaki höyükte,
İlk Tunç Çağı’na ait Yenişehir çanak çömleği, kırmızı açkılı, kırmızı astarlı, İnegöl gri türlerinde ve 2. Bin’e ait çanak
çömlek parçaları bulunmuştur (French 1967: 54, 60-64). Höyük 1989’da tescillenmiştir. “Babasultan Parkı” olarak
düzenlenen höyüğün çevresine duvarlar örülmüş, üzerine çay bahçesi yapılmış ve üzeri önemli ölçüde teraslanmıştır.
Höyüğün üzerine bir de havuz yapılmıştır. Bu açıdan, höyüğün Bursa’da en çok tahrip edilmiş höyüklerden biri olduğunu
söyleyebiliriz (BAY 07.08.2004).

3- Cumatepe (İnegöl I): Höyük günümüzde İnegöl ilçesinin ortasında, belediye binasının arkasında bulunmaktadır.
1950’li yıllarda Bursa’nın tarihöncesiyle ilgili tek statigrafik kanıt, 12 m yüksekliğindeki Cumatepe höyüğünde,
Demircihöyük türü çanak çömleğin, Troya I türü çanak çömlekten sonra ortaya çıktığıydı (Mellaart 1955: 56, 58). İlk
Tunç Çağı’na ait Yenişehir, kırmızı astarlı, İnegöl gri türlerinde ve 2. Bin’e ait çanak çömlek parçalarının bulunduğu
höyük (French 1967: 59-64), günümüzde büyük oranda tahrip olmuş durumdadır. 1993 yılında tescillenmiştir. Höyüğün
önemli bir kısmı, oldukça büyük bir kesit ortaya çıkaracak şekilde kesilerek tahrip edilmiş, bu alana Telekom müdürlüğü,
karakol ve belediye binası gibi kamu yapıları inşa edilmiştir. Höyüğün kesilmemiş kısmının üzerinde ise konutlar
bulunmaktadır (BAY 08.08.2004).

4- Çakırca (“Üyücek”): İznik’in yaklaşık 5 km kuzeybatısında ve Çakırca köyünün yaklaşık 2 km uzağında bulunan
höyük, İznik Gölü’nün kuzeyinden geçen İznik-Orhangazi yolunun hemen güneyindedir. Yaklaşık 200x8 m
boyularındadır ve göl kıyısından yaklaşık 2 km uzaklıktadır (French 1967: 50). Höyüğün yakınlarında Karasu deresi
bulunmaktadır (Bittel 1955: 54). Höyükte İlk Tunç Çağı’na ait Yenişehir, kırmızı astarlı, İnegöl gri türünde ve 2. Bin’e ait
çanak çömlek parçaları bulunmuştur (French 1967: 61-64). Höyük 1995 yılında tescillenmiştir. Höyüğün doğusu
teraslanmıştır, kuzey kenarına su kanalı ve yol yapılmıştır. Höyüğün batısındaysa inşaatı başladıktan sonra fark edilerek
durdurulmuş iki katlı bir ev inşaatı bulunmaktadır (BAY 24.07.2005).

3
5- Çardak (“Üvecik”): Höyük, Yenişehir’e bağlı Çardak köyünün yaklaşık 1 km kuzeyinde, günümüz Yenişehir-Bursa
yolunun yaklaşık 750 m güneyindedir (French 1967: 50). Yaklaşık 250 m çapında ve 12-15 m yüksekliğindeki höyük
(Bittel 1955: 54), Bursa’nın en büyük höyüklerinden biridir. Yapılan yüzey araştırmalarında İlk Tunç Çağı’na tarihlenen
kırmızı açkılı, kırmızı astarlı ve İnegöl gri türlerinde ve 2. Bin’e ait çanak çömlek parçaları toplanmıştır (French 1967:
61-65). Höyüğün üzerinde tarım yapılması dışında, tahribata ait hiçbir ize rastlanmamıştır (BAY 07.08.2004).

6- Çayırköy: Merkez ilçeye bağlı Çayırköy’ün 1 km güneybatısında yer alan höyük, 90x5 m boyutlarındadır. Höyükte
İlk Tunç Çağı’na tarihlenen Troya I İznik türü, Yenişehir türü, kırmızı açkılı, kırmızı astarlı ve İnegöl gri türlerinde çanak
çömlekler bulunmuştur (French 1967: 50, 58, 61). Höyüğün üzerinde şeftali ağaçları, çevresindeyse tarlalar
bulunmaktadır. Höyüğün kuzeyi kısmen kesilmiştir. (BAY 03.07.2005).

7- Demirtaş: Bursa il merkezinin yaklaşık 7 km kuzeyinde bulunan höyüğün boyutları yaklaşık 90x5 metredir. Höyükte
İlk Tunç Çağı’na tarihlenen Yenişehir türü çanak çömlek parçaları bulunmuştur (French 1967: 52, 59). 1990 yılında
tescillenen höyügün doğusunda eski Bursa-Yalova karayolu ve sulama kanalı bulunmaktadır. Höyüğün batısında bulunan
toprak yol yaklaşık bir m yüksekliğinde bir kesit oluşturmaktadır. Höyüğün üzerinde çok sayıda gecekondu bulunmakta
ve höyük bu yapılar yüzünden önemli ölçüde tahrip olmaktadır. Bu gece konduların sayısı her geçen gün artmaktadır
(BAY 24.07.2005).

8- Hacılartepe: Hacılartepe, Orhangazi ilçesinin yaklaşık 2 km güneyinde, İznik Gölü alüvyon ovasının batısında yer
almaktadır ve yaklaşık 120 m çapındadır. J. J. Roodenberg yönetimindeki bir ekiple 1992, 1994 ve 1995 yıllarında
kazılan höyüğün merkezinde açılan 7x9 m boyutlarındaki açmada 4.2 m derinliğinde ana toprağa ulaşılmıştır
(Eimermann 2004: 15). MÖ 2800/2750-2650/2600 yılları arasında küçük bir köy ya da büyükçe bir çiftliğin bulunduğu
anlaşılmaktadır (Bottema et al. 2001: 346). Höyüğün üzerinde tarım yapılmaktadır (BAY 24.07.2005). (Ayrıntılı bilgi için
bakınız: Eimermann 2004)

9- Ilıpınar: Bütün kuzeybatı Anadolu’da en ayrıntılı bir şekilde araştırılmış buluntu yerlerinin başında şüphesiz Ilıpınar
gelmektedir. Ilıpınar, Orhangazi ilçesinin yaklaşık 2 km güneyinde bulunmaktadır. Yapılan analizler, kullanılan taş
aletlerin yerel geleneğin bir devamı olduğunu göstermiştir. Ancak bu taş aletlerin bir kısmının bölgede bulunmayan
obsidienden yapılmış olması ve çanak çömlek biçimleri Orta Anadolu ile olan ilişkileri ortaya koymaktadır (Thissen
2000: 113). Buluntu yerinin ortasından geçirilen yol, büyük bir tahribata neden olmuştur. Höyüğün üzerinde yoğun olarak
tarım etkinlikleri sürdürülmektedir (BAY 24.07.2005). (Ayrıntılı bilgi için bakınız: Roodenberg 1995, Roodenberg-
Thissen 2001)

10- İnegöl II: İnegöl ilçesinin yaklaşık 3 km doğusunda bulunan höyük, yaklaşık 400x3 m boyutlarındadır ve Bursa-
Eskişehir karayolunun yaklaşık 750 m güneyindedir. Höyükte İlk Tunç Çağı’na ait Yenişehir, kırmızı açkılı, kırmızı
astarlı ve İnegöl gri türlerinde ve 2. Bin’e ait çanak çömlek parçaları bulunmuştur (French 1967: 52, 59-64). Yayvan
biçimli höyüğün doğu eteği tarım etkinlikleri yüzünden kesilmiştir (BAY 08.08.2004).

11- Karadin: İznik ilçesine bağlı Karadin (Karatekin) köyünün yaklaşık 1 km güneybatısında bulunan höyük, köye giden
yolun hemen doğusundadır. Höyüğün boyutları yaklaşık 150x8 metredir. Höyükte İlk Tunç Çağı’na tarihlenen Yenişehir,
kırmızı açkılı, kırmızı astarlı ve İnegöl gri türlerinde çanak çömlek parçaları bulunmuştur (French 1967: 52, 57-61). 1995
yılında tescillenen höyüğün üzeri günümüzde yoğun bitki örtüsüyle kaplıdır. Tarım etkinlikleri sırasında eteklerinin her
geçen gün biraz daha fazla kesilmesi ve tespit ettiğimiz defineci çukurları höyüğün tahrip olmasına neden olmaktadır
(BAY 24.07.2005).

12- Karasil I (“Kocakavakaltı”): Yenişehir ilçesine bağlı Karasil köyünün yaklaşık 1.5 km doğusunda yer alan höyüğün
boyutları 75x2 metredir. Höyükte yapılan araştırmalarda İlk Tunç Çağı’na tarihlenen Yenişehir, kırmızı açkılı, kırmızı
astarlı ve İnegöl gri türlerinde çanak çömlek parçaları bulunmuştur (French 1967: 53, 59-62). Günümüzde höyüğün
üzerinde, höyüğün yaklaşık %30-40’ını tahrip etmiş olan bir çiftlik bulunmaktadır. Höyükte yürütülen yoğun tarım
etkinlikleri yüzünden höyük, her geçen gün biraz daha düzleşmektedir (BAY 08.08.2004).

13- Karasil II: Yenişehir ilçesinin Karasil köyünün yaklaşık 2 km güneybatısında yer alan höyük, yaklaşık 90x2 m
boyutlarındadır. Höyükte, İlk Tunç Çağı’na ait Yenişehir, kırmızı açkılı ve İnegöl gri türlerinde ve 2. Bin’e tarihlenen
çanak çömlek parçaları bulunmuştur (French 1967: 53, 59-64). Höyük günümüzde neredeyse bulunduğu ova ile aynı
seviyededir ve bu nedenle höyüğün uzaktan fark edilmesi oldukça güçtür (BAY 08.08.2004).

4
14- Köprühisar: Yenişehir’e bağlı Köprühisar köyünün güneyinde, Kocasu’yun doğu terası üzerinde ve Yenişehir-
Bilecik karayolunun kuzeyinde bulunan höyük, 200x100x12 m boyutlarındadır. Höyükte yapılan araştırmalarda İlk Tunç
Çağı’na ait Yenişehir, kırmızı açkılı, kırmızı astarlı ve İnegöl gri türlerinde ve 2. Bin’e tarihlenen çanak çömlek parçaları
bulunmuştur (French 1967: 53, 59-64). 1991 yılında tescillenen höyüğün ilk kez fark edildiği 1961 yılından bugüne dek
önemli ölçüde tahrip olduğu görülmektedir. Höyüğün batı ve güneybatı kesimlerinden büyük miktarda toprak alınmış ve
bunlarla Kocasu’yun kıyısına set oluşturulmuştur (BAY 07.08.2004).

15- Kurşunlu: İnegöl ilçesine bağlı Kurşunlu köyünün yaklaşık 3 km batısında, Küçük Yenice’nin yaklaşık 1 km
güneybatısında, Bursa-Eskişehir karayolunun yaklaşık 400 m kuzeyinde bulunan höyük, 150x2 m boyutlarındadır.
Höyükte yapılan araştırmalarda İlk Tunç Çağı’na tarihlenen Yenişehir, kırmızı açkılı, kırmızı astarlı ve İnegöl gri türünde
ve 2. Bin’e ait çanak çömlek parçaları bulunmuştur (French 1967: 53, 59-64). Höyüğün doğu eteği bahçecilik için kısmen
kesilmiştir (BAY 08.08.2004).

16- Marmaracık (“Tumba”): Bursa-Yenişehir karayolunun hemen güneyinde yer alan höyük, Marmaracık köyünün
yaklaşık 3 km güneyindedir. Höyük yaklaşık olarak 100x5 m boyutlarındadır (French 1967: 53). Höyükte bulunan
Neolitik Çağ’a ait Fikirtepe türü çanak çömlekler (Özdoğan 1985: 414) höyükteki en eski yerleşimin yaklaşık olarak MÖ
6000 yıllarında başladığını göstermektedir (Thissen 2000: 302). Fikirtepe türü çanak çömlek parçalarının dışında
höyükte, İlk Tunç Çağı’na tarihlenen Yenişehir ve İnegöl gri türlerinde ve 2. Bin’e tarihlenen çanak çömlek parçaları da
bulunmuştur (French 1967: 59-64). Höyük üzerinde yoğun olarak tarım yapılmaktadır ve bu amaçla açılmış bir tarla yolu
arkeolojik tabakaları kısmi olarak tahrip etmiştir (BAY 07.08.2004).

17- Menteşe: Bursa il merkezinin doğusunda, Yenişehir ilçesine bağlı Menteşe köyünün yaklaşık 500 m güneybatısında
bulunmaktadır. Yenişehir-Sölöz yolu tarafından ikiye bölünmüş (Bittel 1955: 55), olan höyük Ilıpınar yerleşmesine 25 km
mesafededir. Höyük yaklaşık olarak 100x4 m boyutlarındadır (French 1967: 53). Menteşe Höyük’te yürütülen arkeolojik
kazıların temel hedefi Ilıpınar kazısında edinilen sonuçların sınanmasıydı. Menteşe Höyük’teki ilk yerleşim yaklaşık
8500 yıl öncesine tarihlenmektedir ve bu kuzeybatı Anadolu için, şimdilik bilinen en eski Neolitik buluntu topluluğudur
(Roodenberg-Alpaslan Roodenberg 2002: 125). Bu önemli höyüğün üzerine büyükçe bir yüksek gerilim hattı direği
dikilmiştir. Bunun dışında, 2005 yılı çalışmalarımız sırasında höyüğün yolun güneyinde kalan kısmının düzlenmiş olduğu
tespit edilmiştir (BAY 27.04.2005). (Kazı sonuçlarıyla ilgili ayrıntılı raporlar için bakınız: Roodenberg 1999, Roodenberg
et al. 2003)

18- Söylemiş: Yenişehir’e bağlı Söylemiş köyünün yaklaşık 3 km kuzeyinde bulunan höyük Kocasu’yun terasındadır.
Boyutları 100x5 m olan höyükte yapılan araştırmalarda İlk Tunç Çağı’na ait Yenişehir, kırmızı astarlı ve İnegöl gri
türlerinde çanak çömlek parçaları bulunmuştur (French 1967: 54, 60-62). Batı tarafındaki bir traktör yoluyla kısmen
tahrip olmuş höyükte bir de defineci çukuru bulunmaktadır. Höyüğün üzerindeki ölçüm direğinin hemen yanında bulunan
bu çukurun derinliği yaklaşık 6 metredir. Köylülerden öğrendiğimiz kadarıyla, köylülerden bazıları höyüğün eski bir
hamam kalıntısı olduğunun düşünmektedir ve definecilik etkinlikleri de bu hayali hamamın buluntularına ulaşma
amacıyla yürütülmüştür. Boş söylentilerin kültür varlıklarının tahrip olmasına neden oluşu, toplumumuzun geçmiş
konusunda ne kadar bilgisiz olduğunu göstermesi açısından ilginçtir (BAY 08.08.2004).

19- Üyücek: İznik’in yaklaşık 4 km doğusunda, Çiçekli köyünün yaklaşık 2 km kuzeybatısında, İznik-Mekeci
karayolunun hemen güneyinde bulunan höyük (Bittel 1955: 54), yaklaşık 150x5 m boyutlarındadır (French 1967: 54).
Höyüğün adı çeşitli yayınlarda Gülüstan (Burney 1956: 189), Köristan, Körüstan, Hüyücek olarak da geçmektedir.
Höyükte Troya I İznik türü, Yenişehir, kırmızı açkılı, kırmızı astarlı ve İnegöl gri türlerinde İlk Tunç Çağı (French 1967:
58-62) ve 2. Bin’in ortalarına tarihlenen çanak çömlek parçaları bulunmuştur (Mellaart 1955: 67). Höyüğün doğu ve batı
taraflarında, toprak alınması yüzünden oluşmuş büyük kesitler bulunmaktadır. Höyüğün doğu tarafındaki kesitte, höyükte
ateşle ilgili bazı etkinliklerin yürütülmüş olduğunu gösteren bol miktarda cüruf ve yanmış toprak bulunmaktadır. 2002
yılında tescillenmiş olan höyüğün kuzeyinde, höyüğün neredeyse yarısını tahrip etmiş olan bir villa bulunmaktadır.
Höyük, hızlı bir tahribat sürecini yaşamaktadır ve bu süreç yakın zamanda durdurulamazsa oldukça önemli miktarda bilgi
barındıran bu höyük yok olacaktır. Höyüğe son ziyaretimizde, iki adet defineci çukuruyla karşılaşmamız, bu talihsiz
kültür varlığının bir de defineci tehdidiyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir (BAY 24.07.2005).

20- Yeniköy (Tepetarla): Höyük, Orhangazi ilçesinin kuzeybatısında, Yeniköy’ün yaklaşık 3 km güneyinde
bulunmaktadır (Harmankaya-Erdoğu 2002). İznik Gölü’nün kuzeyinden geçen Orhangazi-İznik karayolunun yaklaşık
500 m kuzeyinde, gölden yaklaşık 750 m uzaklıkta yer alan höyük, yaklaşık 200x7 m boyutlarındadır. Höyükte yapılan
araştırmalarda Kalkolitik Çağ’a tarihlenen siyah açkılı, İlk Tunç Çağı’na tarihlenen Troya I İznik türü, Yenişehir, kırmızı
açkılı, kırmızı astarlı ve İnegöl gri türlerinde ve 2. Bin’e tarihlenen çanak çömlek parçaları bulunmuştur (French 1967:

5
54-64). 1995 yılında tescillenmiş olan höyügün kuzeydoğu ve güneybatı kesimlerinde yaklaşık 1-1.5 m yüksekliğinde
kesitler oluşturacak şekilde düzleme yapılmıştır (BAY 27.07.2005).

21- Yenişehir II (Barçın): Yenişehir ilçesinin yaklaşık 4 km batısında, Yenişehir-Bursa karayolunun güneyinde bulunan
höyük, 100x4 m boyutlarındadır (French 1967: 55). 1984 yılında yapılan araştırmalarda, höyükte ilk araştırmaların
yapıldığı 1960 yılından sonraki yıllarda üst konisinin tahrip edilmiş olduğu tespit edilmiştir (Özdoğan 1985: 413).
Höyükte Neolitik Çağ’a ait Fikirtepe çanak çömleklerinin bulunması (French 1967: 56), höyükteki en eski yerleşimin
yaklaşık olarak MÖ 6000 yıllarında başladığını göstermektedir (Thissen 2000: 302). Höyükte İlk Tunç Çağı’na tarihlenen
Troya I iznik, Yenişenir, kırmızı açkılı, İnegöl gri türlerinde ve 2. Bin’e tarihlenen çanak çömlek parçaları bulunmuştur
(French 1967: 58-64). 2005 yılında bu yerleşmede de J. J. Roodenberg tarafından kazılara başlanmıştır. Günümüzde
höyükte tarım etkinlikleri yürütülmektedir ve bu amaçla höyüğün üzerine bir tarla yolu açılmış ve sulama amaçlı bir
artezyen sondajı yapılmıştır (BAY 07.08.2004).

Bursa’da Arkeolojik Tahribat ve Koruma Önerileri

Son zamanlarda Bursa’da ve ülkemizde yapılaşmanın giderek yoğunluk kazanması, tarımın makineleşmesi ve aynı
zamanda kanunsuz yapılan kazıların da artması arkeolojik buluntu yerlerindeki tahribatı korkunç boyutlara ulaştırmıştır.
Bursa çevresinde bulunan yerleşmelerdeki tahribat oranına baktığımız zaman birinci sırada tarım gelmektedir. Tarımdan
sonra, yapılaşma ve kaçak kazılar diğer tahribat nedenlerini oluşturmaktadır. Ziyaret ettiğimiz yerleşmelerin bir çoğunda
bu tahribat nedenlerinden en azından biriyle karşılaştık. Bazı yerleşmelerin de birden fazla nedenden dolayı tahrip
olduğunu gördük.

Özellikle Yenişehir havzasında sulu tarım yapılması nedeniyle arkeolojik yerleşmeler sürekli tahribata uğramakta,
tarımsal faaliyetler ve tarım arazisi açmak amacı ile ova seviyesine düzlenme ile karşı karşıya kalmakta ve bu yoğun
tahribat gün geçtikçe artmaktadır. Bir höyüğün düzenli olarak sürülmesi ve ekilmesi bile zaman içinde höyüğün
düzlenmesine neden olmaktadır. Diğer önemli bir tahribat unsuru olan yapılaşmanın arkeolojik yerleşmelerdeki olumsuz
etkisi de büyüktür. Yol ve konut yapılması için sürekli olarak arkeolojik yerleşmeler kesilmekte ve yok edilmektedir. Bu
yoğun tahribat özellikle İznik bölgesi ve çevresinde bulunmaktadır.

Bostin Boş Tepe, Cumatepe, Demirtaş ve Üyücek höyüklerinde tahribat oldukça büyük boyuttadır. Bu höyüklerin
hepsinde tahribatın yüksek boyutta olmasının yanında, bir ortak özellikleri de hepsinin tescilli olmasıdır. Bursa’da
tahribatın izlenebildiği daha pek çok tescilli arkeolojik buluntu yeri bulunmaktadır. 2005 yılında gerçekleştirdiğimiz arazi
çalışmalarında ziyaret ettiğimiz dokuz yerleşmenin üçünde (Karadin, Menteşe ve Üyücek) bir yıl içinde tahribatın önemli
oranda artmış olduğunu tespit ettik. Arkeolojik buluntu yerlerinin korunmasında, bunların bilim dünyası ya da devlet
kurumları tarafından tanınıyor, biliniyor olmasının fazlaca bir etkisi olmadığı görülmektedir. Bunun temel nedeni,
tescillenen arkeolojik yerleşmelerin tescil işlemlerinden sonra başıboş bırakılması, bir kez daha ziyaret edilmemesidir.
Konuyla ilgilenen devlet kurumlarının bu tür bir arazi çalışmasını düzenli bir şekilde gerçekleştirmeye yönelik
örgütlenmesi, teknik altyapısı ve maddi olanakları bulunmamaktadır. Arkeolojik buluntu yerlerinin düzenli olarak ziyaret
edilmesi, bunların çevresinde yaşayan, çalışan insanların bunlarla ilgili bilgilendirilmesi ve gerekli durumlarda buralara
acil müdahalelerde bulunulabilinmesi gereklidir.

Kültür varlıklarının tanıtılmasının, bunların korunması için taşıdığı önem de büyüktür. Çünkü bu kültür varlıklarını
koruyacak olan bekçilerden, tel örgülerden çok bizzat halktır. Bu nedenle BAY Projesi, elde ettiği bilgileri herkesin
kullanımına açık bir şekilde web sitesinde (www.bayprojesi.org) yayınlamaktadır ve BAY Projesi’nin arşivleri bu konuda
çalışmak isteyen herkese açıktır. Türkiye’de ilk kez, yerel inisiyatifin kültür varlıklarının korunması konusunda
kendiliğinden hareketiyle oluşan BAY Projesi’nin web sitesi, ülkemizde bir şehrin tarihöncesine ait tüm arkeolojik
envanterinin bulunduğu ilk ve şimdilik tek web sitesi olma özelliğine de sahiptir. Umudumuz, Türkiye’de bu tür
örneklerin çoğalması ve kültür varlıklarının bu yolla, bekçisiz, tel örgüsüz bir şekilde korunabilmesidir. Kültür
varlıklarının korunması, yalnızca Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası anlaşmaların gereği değil, ülkede yaşayan
herkesin insanlığın geleceğine karşı sorumluluğudur.
The Archaeological Settlements of Bursa - BAY Project

©Berkay DİNÇER, PaleoBerkay Arkeoloji Sitesi


Tüm hakları saklıdır, izinsiz kopyalamayınız. Bilgi

You might also like