Tüm yayın hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz ve kullanılamaz.
İstanbul, 2023
Baskı: Step Dijital Vadi Grafik Ltd. Şti.
Sertifika Numarası: 47479
ERDEM YAYINLARI TİC. AŞ
Başak Mah. Mevlana Celaleddin Rumi Cad. No: 26 Bodrum Kat 34480 Başakşehir/İstanbul T: 0212 486 34 00 F: 0212 486 34 01 bilgi@erdemyayinlari.com.tr www.erdemyayinlari.com.tr Sertifika Numarası: 40018 İSMAİL KARA seven ve hakkını ziyadesiyle veren hocalardandı. Fıkra anlatmakta da üze- rine yoktu. Talebelerden molla tipli olanlara takılır, imalı sözlerle onlara ve Bir Kitabın Hikâyesi herkese şehir adabı öğretir, hayat dersleri verirdi. “Bu yaşta biraz berduşluk, zamparalık yapın yoksa ileri yaşlarda beceremez, elinize yüzünüze bulaştırırsınız.” Birçok yazarı, sanatkârı ve hocayı önce ağabeyim Mustafa Kara üzerinden ifadelerini veya “Siz karşıdan gelen kız göz kırptığınızı iyice görsün diye başınızı tanıdım. İsmen yahut gıyaben... Bazı kitapları ve dergileri de... Rahmetli Emin da eğiyorsunuz, bu iş kaş-göz arası olup bitecek bir şeydir.” türünden sözlerini Işık Hoca da onlardan biridir. Ağabeyim için o, İstanbul İmam Hatip Okulunda ilk duyan talebelerin yüzlerinin kızardığını görür, bu ifadeleri hocaya yakış- etkisinde kaldığı hocalarından biri, dahası Hareket dergisi ve Nurettin Topçu tıramadıklarını onlardan duyardık. çevresiyle tanışmasında yol göstericisi idi. Benim doğrudan hocam olmadı Emin Işık Hoca’yı 70’li yılların daha başında bir yazar ve fikir adamı Emin Bey. Çünkü İstanbul İmam Hatip Okuluna geldiğim zaman (Şubat 1969) olarak Türk entelektüel hayatına dâhil eden iki kitabı, Hareket dergisinde bir yıl önce İstanbul Yüksek İslam Enstitüsüne asistan olarak geçmişti. Bizim yayınlanan yazılarından (çoğu, hutbelerinin gözden geçirilmiş hâllerinden) talebeliğimiz oraya intikal ettiğinde de hoca talebe münasebeti kısmetimiz oluşan ve Hareket Yayınları tarafından neşredilen Devleti Kuran İrade (1971) ile olmadı, Kur’an-ı Kerim derslerimize başka hocalar geldi. Kur’an’ın Getirdiği (1974) adlarını taşır. Hocası Nurettin Topçu bu iki kitabı için Fakat ne gam! Onu Hareket dergisi çevresinde ilk olarak Divanyolu, Ersoy de takriz yazmıştır. Rahmetli Ali Murat Daryal Hoca, Yüksek İslam Enstitüsü Han Pasajı’nda geldiğim yıl tanımış, sohbetlerinde bulunmuş, yazı ve kitap- talebelerine, önemseyerek tavsiye ettiği bu kitapların mevcudunun tükenmiş larıyla önceden başlayan aşinalığımızı geliştirmiştik. Vicahi karşılaşmamızda ve yeni baskılarının yapılmamış olmasından hayli müşteki ve muzdaripti. ilk dikkatimi çeken şey fevkalade itinalı (bize göre biraz lüks sayılabilecek) Zaman zaman bana da söylenir, Emin Bey’le üçümüz bir araya geldiğimizde kıyafeti, giyimi kuşamı idi. Sonra bir kısmı hutbelerinin gelişmiş hâli olan de bu meseleyi gündeme getirirdi. Aralarında teklifsiz konuştukları için bana yazıları, latifeli konuşmaları, fikirlerini serdetmekteki rahatlığı, fıkraları, dönerek “Habersiz basalım kardeşim, hazret ne yapacak görelim, ne söyleyecekse hissiyatı, yüksek ifadelere sıra geldiğinde gözlerini kısarak bir noktaya bakıp bana söylesin, ne yapacaksa bana yapsın...” derdi. Emin Hoca tebessüm ederek konuşması (gözü yaşlı biriydi aynı zamanda) sonra Kur’an-ı Kerim kıraatı, sessiz kalmayı veya “Bakarız, bir daha gözden geçirmek lazım.” gibi sözlerle Mevlid-i Şerif okuması ve kaside-gazel icrası...95 bahsi başka vadilere taşırdı. Bazı şeyler sezmekle beraber, kitapların yeni Yüksek İslam Enstitüsünde yatılı talebe olarak okurken hocalar sırayla, baskıları için niçin bu kadar isteksiz olduğunu tam anlayamamıştım. (Gerçi birer akşam yurtta nöbetçi kalırlardı. Her hoca talebe ile sohbeti, yakın mü- Devleti Kuran İrade başka bir yayınevinden bir defa daha basılmıştı ama o baskı nasebeti sevmez, bazıları istese de başaramazdı. Onlar nöbetçi hoca odasına da sanki araya gitmişti.) çekilir, kendi işleri ve okumalarıyla meşgul olurlardı. Emin Bey, sohbeti Kitapların da Bir Kaderi Var! yaşlarda iki şeyi anlamakta zorlanıyor ve Hareket çevresinden de kimseye soramı- 95 O yordum: Biri Nurettin Topçu’nun yazılarında, mevlithanlar (umumi olarak din adam- Bu kitapların gözden geçirilmiş yeni baskılarını yapmaya muvaffak ola- ları) hakkında o kadar ağır ifadeler yer alırken en yakınındakilerden biri bu faaliye- ti nasıl sürdürüyordu? İkincisi de Emin Işık Hoca gibi kültürlü ve hassas biri bir kısmı madık ama Emin Bey, on beş yıl kadar önce daktilo edilmiş yetmiş sayfalık bir kaba ve cahil mevlithanlar “esnafı” arasında nasıl bu kadar rahat bulunabiliyordu? Bu konuda bazı işaretler için bk. Emin Işık, “Nurettin Hoca ve Din Adamları”, Hareket (N. metinle Dergâh Yayınlarına gelmiş ve “Hoca hakkında yazmak istediğim kitabın Topçu Özel), S 112, Ocak-Mart 1976, s. 84-89. Bu yazı Nurettin Topçu’ya Armağan kitabına da bir kısmı bu, bir bakın bakalım, Ezel [Erverdi] de baksın, okusun sonra konuşuruz.” alınmıştır, İstanbul, Dergâh Yayınları, 1992, s. 173-76.
296 Emin Işık Emin Işık 297
demişti. Emin Işık’ın, değerli düşünce insanı, bilim ve fikir adamı hocası bir insandı. Ondan sonraki çokça karşılaşmamızda bana doğrudan hiçbir şey Nurettin Topçu hakkında bir eser yazmak istediğini, bunun için çalıştığını söylemediği gibi herhangi bir imada da bulunmadı. Ama kitabı konuşamaz, biliyor ve bunu önemseyerek bekliyorduk. Uzun yıllar hoca ile birlikte olmuş, soramaz olduk. Hâlbuki hemen her karşılaşmamızda ben Nurettin Bey’le hususi sohbetlerinde bulunmuş, hafızası kuvvetli yakın bir talebesinin yazacağı ilgili kendilerine birçok şey soruyor ve notlar alıyordum. metin elbette kıymetli olacak, birçok boşluğu dolduracaktı. Bu minval üzere 2018 Ağustos ayının ikinci yarısına kadar geldik. Emin Nurettin Hoca’nın vefatından sonra onun liseler için yazdığı Ahlak ders Bey Dergâh’ın yöneticisi Asım Erverdi’yi aramış ve bir çıktı Ezel ağabeye, bir kitaplarının yayınlanması sırasında ortaya çıkan nahoşluklar 96 arada bazı tane de bana verilmek üzere kitabın dijital kopyasını teslim etmiş. Emanet- hassasiyetler oluştursa da gelen daktilo metnini heyecanla karşıladık. Roman leri teslim aldıktan sonra Ezel ağabeyle telefonla konuştuk ve kitabı Dergâh tarzı bir anlatım ve üslup benimsenmiş, hatıratın gerektirdiği birebir ve doğ- Yayınları arasında yayınlamaya karar verdik. Kitabın okunması, tashih ve rudan anlatımdan ziyade bir kurgu etrafında metin kurulmuştu. Ben baştan redaksiyonu, yeni tekliflerin müellifle görüşülmesi ve yayınını ben takip sona okudum ve notlar çıkardım, Ezel ağabey de baştan sona baktı. Benim, edecektim: Masada okunacak metinler arasında yerini aldı. Biraz da merak “hocam” diye hitap ettiğim bir zatın metnini tenkit etmem ve yeniden yazma saikiyle okumaya başlamıştım. İlk sayfalarda bir önceki daktilo metnini tah- tekliflerini rahatlıkla ısrarla söylemem kolay ve doğru olmayacağı için Ezel kiye usulüyle karşılaşınca o kısımları ne kadar değiştirip değiştirmediğine de ağabeyle müzakere ettik, notlarımı ona verdim. Onların arasındaki hukuk yoğunlaşarak devam ettim. teklifsiz ve rahat konuşmayı mümkün kılacak kadar eski ve derindi. Ayrıca 29 Ağustos akşamı Emin Hoca telefonla aradı, konuştuk ve süreç hakkında Emin Hoca’nın Hareket Yayınları arasında neşredilen iki kitabını da Ezel mutabakata vardık. Bir an önce yayınlanmasını istiyor ve bekliyordu. (Konuşurken Bey yayına hazırlamış, bazı tasarruflarda bulunmuştu. Ezel ağabeyle muta- de “Başkaları, haberdar olanlar ikide bir ne zaman çıkacak diye soruyorlar, bekliyorlar bık kaldığımız en önemli husus, metnin romansı anlatım tarzından mutlaka bu kitabı.” diyordu. Televizyon programlarında ve sohbetlerinde bahsettiği için çıkarılması gerektiğiydi. Diğerleri kolaylıkla yapılabilecek şeylerdi. kitaptan haberdar olanlar çoktu). Yıllar sonra eserin telifinin süratlendirmesi Onların görüşmesinde ben bulunmadım. Fakat Ezel ağabey bana o ve neticelendirilmesine sebep olan bir rüyadan da bahsetti o akşam: (Topçu) mülakattan birkaç bilgi ve hissiyat aktardı. Biri, tekliflerimize evet demekle Hocayı yara bere içinde görmüş rüyasında, alt kattan üst kata, bunların yanına beraber bunun kuvvetli bir evet olmadığı istikametinde idi. İkincisi de benimle çıkmış... Bunu ‘hoca’ bizden ilgi ve yardım bekliyor diye tabir etmiş. alakalı oluşmuş bir hassasiyetti. Ahlak kitabındaki ‘Sunuş’un, Dergâh Yayınları Bu konuşmadan bir gün sonra köye doğru yola çıkacaktık. Orada okuyup adına yayınlanmakla beraber, benim tarafımdan yazıldığını kuvvetle tahmin bitirmek için yanıma aldığım dosyalardan biri de doksan sayfasını okuyup ediyordu. Ezel ağabeyin dediğine göre aralarındaki konuşmalarda benim adım tashih ettiğim, notlandırdığım bu metin oldu. (Metnin çatısının tamamı 176 ve tekliflerim geçtiği zaman Emin Hoca “radıyallâhu anh” diyormuş. Bu çok A4 sayfası idi.) Orada okumayı, tashihi tamamladım; notların, tekliflerin sert bir şikâyet ve memnuniyetsizlik işareti ve kırgınlık ifadesi idi. Ben de toplu müsveddesini de çıkardım. Dönüşte telefonlaşarak bu nüshayı 25 Eylül beklenebilecek dersimi ve hissemi almıştım. Fakat Emin Hoca dikkatli ve nazik tarihinde Dergâh Yayınlarından hocanın ev adresine gönderdik. Pakette 18 Eylül 2018’de yazıp çıktısını aldığım aşağıdaki mektupla birlikte Emin Bey’in u konuda bk. Nurettin Topçu, Ahlak, İstanbul, Dergâh Yay. 2005, “Sunuş”, s. 5-8; Ezel 96 B henüz görmediği Bir İsyan Ahlakçısı-Nurettin Topçu Albümü ve Pol Molla’nın Erverdi, Nurettin Topçu-Dünden Kalanlar ve Geleceğe Umutlar, İstanbul, Dergâh Yay. 2018, s. 471-89. ayrıca bk. 426. Hikâyesi-Giritli Müslümanın Fransa’da Papaz Oluşu kitapları da vardı.
298 Emin Işık Emin Işık 299
Muhterem Hocam, kaynağı açısından bendenizce çok önemli. Telefon konuşmamızda da söylemiştim; Rahmetli Nurettin Topçu Hoca’mız için yazdığınız, bizim de uzun zamandır doktorasını savunması sonrasındaki bayrak ve İstiklal Marşı meselesi yahut Bedi- beklediğimiz metni zevkle ve heyecanla, aynı zamanda bir vazife hissiyatı içinde uzzaman’la -bendenizce çok şüpheli- olan görüşmelerinin tahkiyesi konuları gibi. okudum. Metin bize gelir gelmez, daha okumadan Ezel Erverdi ağabeyle konuşup Metin üzerinde buna benzer başka notlar da var. Bu hususlarda bizzat kendi Dergâh Yayınları arasında basılmasına karar verdiğimiz için okurken teknik tashih- duyduklarınızla başkalarından duyduklarınız veya üçüncü şahıslardan, yazılı metin- ler de yaptım. (Bu tashihlerden uygun görmediklerinizin üzerini çizebilirsiniz. Soru lerden aktardıklarınızın tefrik edilmesi mutlaka lazım diye düşünüyorum. Okuyucu işaretli tashihlerde de ya tashihi yahut soru işaretini çizmeniz yeterlidir.) kitabınızdaki kaynak kişiyi, metni bilmeli. Hocadan duyduklarınızı tasrih ederek Okuduğum nüsha üzerinde affınıza mağruren merak ettiklerimden, bugüne değilse kaynak göstererek veya metinde bir iki kelime ilavesiyle açıklama yapılarak kadar hakkında bilgi bulamadığım hususlardan ayrı olarak bir yayıncı gözüyle, dı- yahut ravi/yazar zikredilerek bu problem aşılabilir... şarıdan bakan teknik bir ilgili gibi bazı soru, teklif, tashih ve tadil notları da yazdım. – Bana göre sizin yazmanız, temas yahut işaret etmeniz gereken ama metninizde Bir başka şekilde söylersem okumanın hakkını vermeye çalıştım! (Notları yazarken olmayan, bir kısmı doğrudan sizinle, mesleğiniz ve çevrenizle alakalı bazı konular işleri yokuşa süren, size yeni işler çıkaran biri durumuna düşmek korkusu taşıdığımı ve başlıklar da var. Hocanın bir dönem arkadaşlarıyla, çevresiyle, üniversite mu- da müsaadenizle belirteyim. Sığındığım yer hocamızın hayatıyla ilgili yeni-farklı bir hitiyle (Hilmi Ziya Ülken, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Mümtaz Turhan... gibi) ve bilgiye ve işarete sahip olma arayışıdır.) Bunları nazar-ı itibara alıp almamak elbette görüştüğü veya bazı konuları müzakere ettiği zevat hakkında da kitapta notlarınız tamamen sizin tercihlerinize kalmıştır. Ama müsaadenizle bunların gerekçeleri ve ve kanaatleriniz olmalı diye düşünüyorum. Bunlara hiç temas etmemişsiniz. Sizin ana düşüncesi hakkında bir iki cümle yazmak isterim. çok yakın olduğunuz Mehmet Genç’le Erol Güngör Beylerin Nurettin Topçu ile Hocam, malumları olduğu üzere Nurettin Hoca’yı tanıyan ve onunla uzun münasebete geçmemelerinin muhtemel sebepleri mesela? ‘Hocanın İskenderpaşa’ya yıllar birlikte ve yakın olmuş zevat arasında sizin yaşlarınızda çok az insan kaldı. mesafeli durması yahut 1964’te ‘Hocaya karşı vuku bulan Milliyetçiler Derneği Ferruh Bozbeyli Bey yaşıyor ama herhâlde yeni bir şeyler yazma ve söyleme ihtimali operasyonu... Bunları da ilgili kısımlarda not ettim. bu saatten sonra çok zayıf. Bendenize göre daha fazla şey yazması gereken (Cesa- Bunların bazıları hakkında yazılı bilgi yok (belki rivayet var), bazıları ise rivayet retimi toplayarak bunu kendilerine de birkaç defa söylemiştim.) rahmetli Orhan kabilinden ama sarahate kavuşmamış olarak duruyor. Siz de yazmamışsınız. Bu Okay Hoca da artık aramızda yok. Bu sebeple sizin bildiğiniz ve duyduğunuz hatta konularda sizden bir miktar daha “cömertlik” talep etmeye devam edeceğiz. hissettiğiniz hususları, en küçük olaylar, imalar, cümleler ve notlar dâhil olmak üzere – Aziz hocam, küçük ilave ve tashihlerinizi bu nüsha üzerinde yapabilirsiniz. olabildiğince eksiksiz ve teferruatlı bir şekilde yazmanız, ‘Hocanın biyografisindeki Uzunlarını ön sayfaya işaret koyarak sayfaların boş olan arkalarına yazabilirsiniz. birçok boşluğu doldurmak için ve düşüncelerinin, metinlerinin uzak yakın irtibatları İsterseniz, sayfa ve yer belirtmek suretiyle ilave edeceklerinizi ayrı kâğıtlara el ya- ve kronolojisi açısından ikamesi mümkün olmayacak derecede çok önem kazandı. zınızla yazın; bunların hepsini ben yerlerine yerleştiririm. Nasıl olsa sayfa düzeni Bu sebeple; yapıldıktan sonra tamamını -arzu ederseniz- bir daha okuyabilirsiniz, okuyacaksınız. – Metninizde sarahat gerektiren en önemli meselelerden biri, doğrudan hocadan Müsaadenizle bir iki küçük husus daha var; duyduklarınızla başkalarından duyduklarınızı veya okuduklarınızdan aktardıklarınızı – Metin üzerinde de not ettim ama herhâlde bir Sunuş veya Ön söz de yaza- birbirinden ayırmanızın, bunu belirtmenizin zarureti olmalı. Yer yer tahkiye tarzın- caksınız. Buna ihtiyaç var. da yazdığınız için anlatımda bu zaruret önemini yitiriyor gibi ama bilgi ve bilginin – ‘Hocanın yayınladığımız fakat sanırım sizin görmediğiniz üç mektubunu
300 Emin Işık Emin Işık 301
da bu dosya ile birlikte gönderiyorum. Özellikle askerde iken Fikret Arık’a yazdığı Mektuplu paketi postaladık ve beklemeye başladık. Kestiremediğim şey uzun mektup sizin metniniz için de önemli görünüyor. Ayrıca yeni basılan Nurettin Emin Hoca’nın kitabın bazı kısımlarını yeniden ele almaya, yeni metinler Topçu Albümü ve Pol Molla kitabını da... Bilmiyorum bunlardan ilave etmek veya yazmaya ne kadar temayül göstereceği idi. Doğrusu çok ümitli değildim ama bunlar üzerinden hatırlayıp yazmak istedikleriniz olur mu? yine de ‘Büyük Hoca’ya dair bir metin olduğu için olabildiğince iyileştirilmesi – Kitapta az sayıda da olsa metinle irtibatlı bazı görseller kullanabiliriz. Bir bir kazanç olacaktı ve buna biraz ümit bağlamıştım. 30 Eylül akşamı geç vakit hatırat olduğu için uygun düşebilir. Telefon görüşmemizde bunu istemediğinizi ifade telefon çaldı, açtım ki Emin Işık Hoca. Hâl hatır sorduktan ve “Cep telefonu etmiştiniz. Bunu tekrar düşünmek ister misiniz bilmiyorum. Nihai tercih elbette kullanmıyormuşsun, ne akıllı adamsın!” esprisinden sonra “İsmail Hoca, sana sizindir. ‘Hoca’ ile birlikte bizim bilmediğimiz güzel bir fotoğrafınız var mı? Kapakta çok teşekkür ederim, dikkatli bir şekilde okumuşsun, tashihler de yapmışsın.” diye hangi fotoğrafın kullanılmasını ve arka kapakta ne yazılmasını arzu edersiniz? başladı söze. Sonra devam etti: “Taleplerinde, tekliflerinde haklısın fakat onları – Kütüphanenizde ‘hoca’ ile alakalı olan mektup, not, imzalı kitap, kartvizit, yaparsak kitabın yapısını değiştirmek lazım, o da uzun iş... Ayrıca bazı büyük hocalar bayram tebriği, fotoğraf vb. türden neler varsa bunları da emaneten alıp taradıktan hakkındaki kanaatler; siyaset, Erbakan, tarikat gibi meselelere bakışı dedikoduya dair sonra size iade etmek isteriz. Bunun için kitaplığınıza, notlarınıza, arşiv ve albümlerinize konular... Ben iyi şeyleri yazdım, kötü veya tartışmalı olanların, kişilerin, olayların bu gözle bir daha bakabilir misiniz? Bunu istirham etme hakkımız var mı? Malumları hepsini biliyorum ama onları yazmak istemem... Bizzat hocadan duyduklarımla olduğu üzere bazen bir imza tarihi, bir bayram tebriği yazısı, bir mektup, bazı şeyleri başkalarından işittiklerimi ayırmak da lüzumlu bir şey değil...” aydınlatabiliyor yahut netliğe kavuşturuyor. (‘Hocanın biyografisini çalışırken bazı Özellikle kolayca geçtiği son maddenin üzerinde o kadar ısrarlı durmuşken hususları bu küçük notlar ve işaretler sayesinde kesinleştirebilmiştik). Ayrıca Dergâh artık bir şey demedim, diyemedim. “Hocam kitabın zayıf bir şekilde çıkmasına Arşivi’nde ‘hoca’ üzerinde çalışacakların da istifade ettiği/edeceği böyle bir arşiv de razı olmayalım.” demek geçti aklımdan ama adaba mugayir olacaktı; kadere, oluşturduk, oluşturuyoruz, oraya da sizden geldiklerini belirterek koyarız. kitapların kaderine rıza verip susmayı tercih ettim. “Ne zaman buluşalım, hem Bu vesile ile selam ve hürmetlerimi arzeder, emirlerinizi beklerim. gözden geçirdiğim dosyayı sana teslim edeyim hem de biraz konuşalım.” demesi Notlar: üzerine “Siz bilirsiniz hocam, emrettiğiniz yere gelirim” dedim. Çarşamba günü 1. Teknik tashihler ve notlar da üzerinde olduğu için bu nüshayı bize iade etmeniz 18.00’de Üsküdar Balaban Tekkesi’nde Mesnevi dersi varmış. “16.00’da işimizi hayli kolaylaştıracaktır, size zahmet olacak. buluşup konuşalım, ben sonra derse geçerim.” dedi. Böylece mutabık kaldık. 2. Bende el yazınızla bir mektubunuz, bir hatıranız yok. Belki bu kitap97 sa- yesinde, onun bereketi olarak böyle bir “servet”e de sahip olurum. Belki bu sayede Bende Kalan Emanet Bilgiler ve İntibalar kitapta bahsettiğiniz Erenköy’deki İslam’ın Nuru dergisi toplantısında (s. 109 [kitap, 3 Ekim çarşamba günü 16.30’da Üsküdar Balaban Tekkesi’nde buluşup s. 142]) ve İlim Yayma Cemiyeti’ndeki görüşmede (s. 110 [kitap, s. 185]) aktardığınız 18.00’e, dersinin başladığı saate kadar çalıştık, konuştuk. Emin Hoca benim sözleri sarfeden kişilerin isimlerini de öğreniriz. en son gördüğüm zamana göre (Herhâlde en son Aralık 2015’teki Nurettin Bulgurlu, 18 Eylül 2018 Topçu Sempozyumu’nda, Cağaloğlu’ndaki Yazarlar Birliği’nde görmüştüm.) İsmail Kara hayli ihtiyarlamış, yavaş geziyor, merdivenleri tutarak çıkıyor, zayıflamış da. Hafızası iyi ama. Her zamanki gibi giyim kuşamı gayet kaliteli, renk uyumları d.N.: Buradan sonraki bölümlerde parantez içinde kaynak olarak gösterilen “kitap” Nurettin 97 E Topçu: Çağdaş Bir Dervişin Dünyası’na referans vermektedir. güzel, kravatlı ve kravat mendilli...
302 Emin Işık Emin Işık 303
Benim okuduğum nüshayı getirmişti. Onu güzel bir kâğıda sarmış, itina herhangi bir şey yok) ve bir sözünü aktarmış: Kürtleri kastederek “Kavmim ile paketlemişti. Yine itina ile çantadan çıkarıp açarken “Hocanın kitabı olduğu cesur ve mütehammil bir kavimdir fakat ben onların kavmiyetçilik [milliyetçilik] için böyle sardım.” dedi. Tek tek sayfalara ve yazdığım notlara baktık. Fakat yapmalarına taraftar değilim.” Bekir Berk’le münasebetlerine dair soru notuma sayfalar üzerinde yazdığım notlarla ilgili ekleme ve tashihleri yok gibiydi. İlave da herhangi bir şey yazmadı ve söylemedi. bir şey, yeni bir kısım da yazmamıştı. Yazacak niyeti ve yapacak hâli ve gücü – Kitabın Aziz Efendi kısmında şu konuşma geçiyor: Aziz Efendi’nin de yoktu. Bunu o gün fark ettim ve mektupta ve konuşmalarımızdaki ısrarla- “Ne diye felsefe okudunuz?” sorusunu Nurettin Bey “Çok merak ediyordum ve rımdan da biraz rahatsız oldum, notlarını aldığım yeni sorular faslını da artık hevesliydim.” diye cevaplamış. Bunun üzerine Aziz Efendi “Boşuna vakit har- açmadım. Bir iki gün sonra hocanın ciddi rahatsızlıkları olduğunu fakat pek camışsınız...” demiş. Bu ifadenin yanına “Aziz Efendi bunu böyle söyler mi?” diye kimseye söylemediğini öğrendiğimde ondan yeni metinler ve ekler istemek- yazmıştım. Bu konuşmayı hocadan değil de Sırrı Bey’den aktardığını sayfa ten mütevellit rahatsızlığım mahcubiyete dönüştü. Yine de notlara bakarken kenarına yazdı ama metni o şekilde tashih etmedi (kitap, s. 110). şifahi olarak birkaç şey söyledi, “Bunları yazmadım / yazamadım ama sende Bu kısmın sonunda hocanın İskenderpaşa’ya niçin yakın durmadığı dursun, sen bil.” der gibi. Onları, o emanet notları herhâlde kaydetmek lazım. hususunda bildiklerini ve duyduklarını yazmasını da not etmiştim. O konuda – Nurettin Hoca, Sorbon’da doktorasını başarılı bir şekilde (galiba bi- bir şey yazmadığı gibi anlatmak da istemedi. Sadece tekke için hocanın “orası rincilikle) savunduktan sonra geleneklere uygun olarak jürinin kendisine ne şantiye olmuş” mealinde bir söz söylediğini aktardı.98 istediğini sorması üzerine verdiği cevap ve ardından yapılanlara dair rivayet- – Hocanın Avrupa’da tahsil imtihanlarına girmesini teşvik edenlerden lerden, sadece göndere bayrak çekilmesini kendisinden duyduğunu söyledi birinin erkek lisesindeki muallimlerinden Hasan Âli Yücel olduğunu bizzat (kitap, s. 70). Türk bayrağı Sorbon’un gönderine çekilmiş. Nurettin Bey’den duyduğunu söyledi (kitap, s. 121). – Osman Pazarlı’nın İstanbul Erkek Lisesinde hocası olduğu bilgisini – Celal Hoca ile münasebetleri ve sohbetlerinin anlatıldığı kısmın (kitap, ‘hoca’dan duymuş (kitap, s. 89-90). Aynı sayfalarda Pazarlı’nın eserleri, ders s. 123-24) sonuna şu notu yazmıştım: “Celal Hoca’nın Hz. Ali-Hz. Muaviye kitapları hakkında hocanın bir değerlendirmesinin olup olmadığı ile rüyaları meselesini uzun boylu anlattığı hususi ve birkaç kişinin katıldığı derslerine dair önemsemek ve rüya tabir etmek konusunda Celal Hoca’nın yahut Abdülaziz Nurettin Hoca’dan (veya başkalarından) duyduklarınızı da yazsanız çok kıymetli Efendi’nin etkisinin olup olmadığını da soru olarak yazmıştım, onlara dair olur. Çünkü Nurettin Hoca’nın bu konulardaki tespit ve yorumlarında Celal Ho- bir şey söylemedi. ca’nın etkisi bariz gibi gözüküyor. Eserlerinde ve yazılarında da bu fikir ve tesirlerin – Kitapta Nurettin Hoca’nın Denizli’de iken Said-i Nursi ile görüşmesi, dolaylı işaretleri var. Siz Celal Hoca’nın bu hususi derslerine hiç katıldınız mı? Hiç Risâle-i Nur talebelerinin mübalağalı anlatımları üzerinden fakat kaynak gös- yazılmayan mühim bir husus bu. Celal Hoca’nın Cerrahi Âsitânesi’nden de bu dersler terilmeden aktarılıyordu (kitap, s. 92-96). Bu hayli problemli bir meseleydi, sebebiyle koptuğu rivayetleri de var. Mahkemelik olmaya kadar varan Şemsettin hocadan duyduklarıyla ikincil kaynaklardaki bilgilerin ayrıştırılmasını ve Yeşil hadisesi de muhtemelen bu mesele ile alakalı gözüküyor.” aktarmalar için de kaynak gösterilmesini ısrarla talep ettim. Metninde hiçbir 98 B u aktarım Hoca’nın 1971 tarihli “İslam’ı sömüren siyaset” yazısındaki şu ifadelerle de örtüşüyor: değişiklik yapmadı fakat görüştüklerini hocadan duyduğunu söylemekle yetin- “(...) Herbiri bir siyaset hareketine bağlanan ruhları çürümüş insanların dolaştığı bu göklerin altında İslam’ın nuru içten ve dıştan gitgide karartılıyor. Eşsiz sahtekârlık hünerleriyle ticaret ve di, bunu sayfaya da yazdı. Nurettin Hoca, Bediuzzaman’ın hareket adamlığı, siyaseti pek mükemmel birleştiren, dergâhı kâh fabrika bacası, kâh ikbal ve siyaset kapısı hâline koyan bu hezeyan alayı İslam dinine bugün en büyük tehlikeyi getirme durumundadır” (Bu yazı zühdü hakkında da müspet şeyler söylemiş (fikirlerine ve dinî yorumlarına dair İslam ve İnsan kitabında yer almaktadır).
304 Emin Işık Emin Işık 305
Bu konuda da bir şey yazmadı, mufassal bilgi vermedi ama her seferinde bir şey eklemedi. Sadece Nurettin Bey’in ara sıra dinlemeye gittiği Gönenli çok az kişinin bulunduğu ve saatler süren o hususi derslere katılmadığını, Mehmet Efendi’nin sohbet tarzı için “Sekiz yaşındaki bir çocuk safiyetinde ve Kanlıca’da yapılan bir dersi Mahir İz Hoca’dan duyduğunu, Celal Hoca’nın müjdeleyici bir eda ile konuşuyor.” dediğini aktardı. Bir de Akbıyık Camisi’nin fikirlerinde İbn Teymiye etkisinin olabileceğini söyledi ve ilave etti: “Bu tür imamı Süleyman Yalçın’ın babası imiş, oraya da önceleri gidermiş. münakaşalı konularda, belki de tarikatların etkisiyle biz mutedil Şiî sayılırız.” – Aziz Efendi’nin bir sohbet sırasında hocaya söylediği sözlerden biri şu: – Hocanın Robert Koleji’ndeki muallimliğinden bahsettiği kısımda, “Masonlar aleyhine bir şey yazma. Zira sevenleri çoktur. Hizmet sahanı daraltmış oradaki talebelerinden Talat Sait Halman’ın Hece dergisi Nurettin Topçu özel olursun.” (kitap, s. 127). O gün bana söylediğine göre hocadan duyduğu bu sayısındaki bütünüyle müspet ifadelerini aktardığı kısma (kitap, 131-32) şöyle ifadelerin tamamı şöyle imiş: “Atatürk ve masonlar aleyhine bir şey yazma, zira bir not düşmüştüm: “T. S. Halman hatıralarında (Aklın Yolu Birdir, İş Bankası onların sevenleri çoktur. Tesir sahanı daraltırsın. Ayrıca onlardan da kurtarılacaklar Yayınları) farklı ve büyük ölçüde menfi bir portre çiziyor. Burada başka, orada başka. vardır.” “Atatürk’ü yazmadım, gerek yok.” dedi ve ekledi: “Aziz Efendi onun İki tarafa farklı anlatıyor. Ona da bakılabilir.” Burada da bir değişiklik yapmadı. için ‘Askerliğine diyecek yok ama devletimizi yıktı.’ dermiş.” Herhâlde bu son – Emin Hoca bir görüşmemizde şunu anlatmıştı: Kemal Edip Kürkçüoğlu cümleyi de hocadan duymuş olmalıydı. Aziz Efendi isim zikrederek insanlar Din Eğitimi Genel Müdürü (veya İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü müdür aleyhinde konuşmaz, açıktan tenkitler yapmazmış. Onun lisanında “Fedakârlığı vekili) olduğu dönemde Nurettin Topçu’nun; Felsefe, Ahlak ve Din Psiko- yoktur veya fedakâr değildir!” en mühim ve sert tenkit ifadesi idi. lojisi dersleri için enstitüye atamasının yapılması gündeme gelmiş. İstanbul Hocanın 27 Mayıs darbesine ve darbecilere bakışı ile siyasetle mesafeli İmam Hatip Okulundan talebeleri olan asistan ve hocalar da öyle istiyor, ilişkilerinin anlatıldığı kısmın (kitap, s. 191-205) sonuna şu notları yazmıştım: bunun zeminini hazırlıyorlarmış. Emin Bey’in de bulunduğu bir mecliste bu – Ferruh Bozbeyli Meclis başkanı olduktan sonraki bir ziyaretinde ‘İnönü Nurettin Hoca’ya, biraz da yüksek bir ihtimal gibi aktarılınca tereddütsüz bir büyük devlet adamı imiş, onu yanlış/eksik tanımışız,’ mealinde sözler söylemesi şekilde “Kemal Edip Bey beni tercih etmez.” demiş. Emin Bey dâhil bunu hocanın üzerine hocanın onun yüzüne karşı veya arkasından, siyaseti kastederek “Bu şüpheciliğine vermişler. Fakat kısa bir zaman sonra o kadroya Osman Pazarlı cerahat çeşmesinden daha ne kadar su içeceksiniz?’ dediği rivayeti doğru mudur: atanmış. Hâlbuki Topçu’nun ve Kürkçüoğlu’nun anneleri Eğinli ve akrabalar; Bu sözü genel olarak siyasete atılmış talebeleri için mi söylüyor yoksa? Bu dersler için de iki hocanın donanımı ve konumu herhâlde mukayese edilemez. kısma MNP-MSP-Erbakan hareketine karşı mesafesini, değerlendirmelerini, Yazdığım notta kendisinden dinlediğim bu anekdotun kaydedilmesi gerekti- MHP ve Türkeş’e dair olanlarla birlikte ekleseniz çok kıymetli olur. Çünkü ğini hatırlattıktan sonra hocanın; imam hatip okulları, Yüksek İslam Enstitüleri, rivayetler hariç bu konularda birinci elden pek bir şey yazılmadı. Hocanın 1971 Remzi Oğuz Arık üzerinden hocalık için davet aldığı Ankara İlahiyat Fakül- tarihli “İslam’ı sömüren siyaset” yazısını da sebepleri ve etkileri ile yazmanız tesi, hususen bu müesseselerin müfredatları, Türkiye’de din eğitimi, Diyanet uygun olmaz mı? Bu yazı hakkında hoca ile konuştunuz mu? Çevrenizdekiler İşleri Başkanlığı hatta laiklik politikaları hakkında özel sohbetlerinde yaptığı bu yazıya dair neler söyledi, neler konuştu? değerlendirmeleri yazmasını da istirham etmiştim. Ayrıca vaazını, hutbesini, Bu sorulara ve konulara tekrar baktık fakat bir şey söylemedi. Kur’an okuyuşunu beğendiği imamların, hocaların kimler olduğunu, kendisinin – Milliyetçiler Derneğinin 1964 kurultayında hocaya karşı yürütülen ve Bekir Topaloğlu’nun hutbelerine dair değerlendirmelerini de sormuştum. ve muhtemelen arkasında siyasi merkezin, 27 Mayıs yâranının da olduğu Bu sayfaya “Bunu görüşelim.” notunu düşmüştü. Görüştük de... Fakat metne karışık operasyonu anlatırken (kitap, s. 206-08) Emin Bey şunları yazıyor-
306 Emin Işık Emin Işık 307
du: “Hocaya karşı sürdürülen nefret kampanyasının başını, ne hikmetse M. Emin – Hocanın cenazesi; kimler katıldı, namazı kim kıldırdı, mezarlıkta Alpkan ile Nevzat Yalçıntaş çekiyordu. Biri hocayı iman zaafı ile suçlarken diğeri Kur’an okuyan hafızlar... de çağdışılıkla itham ediyordu. İktisat doktoru olarak Londra’dan yeni dönmüş olan Bunlara da baktık ve geçtik. Sadece o günkü konuşmalar sırasında Nu- Yalçıntaş, biraz da yeni elde ettiği Dr. unvanına sığınarak şöyle ahkâm kesiyordu: rettin Hoca’nın Hilmi Ziya Ülken için “Felsefeyi bilir fakat hiç filozof değil.” Hoca iktisattan anlamaz, hocanın Paris’te öğrenim gördüğü o yıllarda iktisat henüz dediğini ve bir vesile ile bir defa Halide Edip’in Soğanağa’daki evine bayram birtakım nazariyeler yumağından ibaretti. Ama İkinci Dünya Savaşı’ndan, özellikle vesilesi ile uğradığını söyledi. 1950’li yıllardan sonra artık iktisat pozitif bir ilim hâline gelmiş bulunmaktadır,’ – Erenköy cemaatinin çıkardığı İslam’ın Nuru dergisinin toplantısında diyor ve Nurettin Topçu karşıtlarına destek veriyordu.” (kitap, s. 142 vd.), Ali Fuat Başgil’i doğrudan, toplantıya katılan hocaları dolaylı Aslında meselenin esası DP iktidarıyla birlikte, hususen 60 darbesinden olarak istihfaf eden ve kararları kendilerinin vereceğini ima eden iş adamı sonra sağ-muhafazakâr-mütedeyyin kesimin (sonradan önemli bir kısmı, Konyalı Lokantası’nın sahibi Mustafa Doğanbey imiş. Bu konuşma üzerine Aydınlar Ocağı çevresinde kümelenecek kişilerin), komünizm tehlikesi üze- Nurettin Hoca toplantıyı hemen sessizce terk etmiş. Emin Bey’in hem 1 no.lu rinden ABD ve kapitalist çizgiye doğru sürüklenmesi ve Nurettin Hoca’nın tek dipnotta künyesini verdiğimiz yazısında hem de bu kitapta adını vermeden başına ve sert bir üslupla buna karşı çıkması idi. Yalçıntaş ve Alpkan adlarının bahsettiği (kitap, s. 185) kişi de İstanbul Hukuk Fakültesi profesörlerinden geçtiği satırların karşısına “Ergun Göze de yok mu?” diye yazmıştım. Çünkü Selçuk Özçelik imiş. Selçuk Bey, hocanın vefatından sonra onun Taşralı’daki hemen bütün anlatımlarda ve rivayetlerde operasyonu yürütenlerin üçüncüsü hikâyelerinde din adamlarıyla ilgili tenkitlerini, din düşmanlığı olarak anlayıp olarak onun adı geçiyordu. Emin Bey evet yahut hayır demedi, “Onu Ahmet yorumluyor ve bunun üzerinden sert tenkitler yapıyormuş. Bana küçük bir Nuri Yüksel’e sormak lazım, o da onlarla beraberdi.” demekle yetindi. bloknot kâğıdına, kırmızı tükenmez kalemle birkaç not da yazmıştı. Sonu Okuduğum nüshanın son sayfalarına kitabın yapısı ve muhtevası itibarıyla tarihsiz ve imzasızdı, imzalattım tabii ki. O gün o emaneti de aldım: eksik kalan ama yazılabilecek, bence Emin Hoca yazarsa kıymetli olabilecek, “Sevgili İsmail, başka notlar da yazmıştım: – Nokta, virgül ve imla hataları üzerindeki tashihler için çok teşekkür ederim. – Hocanın evindeki sohbetler ve ziyaretler konusunda müstakil bir kısım – Resim koymayı hiç istemedim. yazılabilir mi? Eski ve yeni evin tasviri, ziyarete gelenler, sohbet konuları ve – Sayfa düzeni, şekil ve formatı size bırakıyorum. sohbet tarzı... Aziz Efendi, Celal Hoca ve Hüseyin Avni Bey gibi bilinenler – Hocanın sevdiği, beğendiği ve iğrendiği birçok kişiyi ismen biliyorum. Fakat dışında, hocanın kendisini ziyarete gittiği zevat var mı? Sizlerin, talebelerinin dedikoduya fazla dalmak istemedim. evlerine gelir mi idi, hangi vesilelerle gelirdi? – Kendi hakkımdaki teveccüh ve iltifatlarından söz etmeyi de hiç uygun görmedim. – Üniversite için de bir kısım yazılabilir mi? Beğendiği ve takdir ettiği – Sadece hocayı anlattım, o kadar. akademisyenler, Fransa’da tanışıp da üniversitede veya siyaset sahnesinde – Büyük boy kitapları kimse okumuyor. Özellikle orta boy 200-300 sayfayı olanlarla münasebetleri, onlarla ilgili değerlendirmeleri; Edebiyat Fakültesi, geçmesin ve haddi aşmasın istedim. Yani hocanın eserleriyle aynı boyutlarda olsun Felsefe ve Sosyoloji bölümüne dair intiba ve görüşleri, oradaki hocalarla, demek istiyorum. müfredatla ilgili kanaatleri... Sevgi, saygı ve başarı dileklerimle. – Aydınlar Ocağı ve çevresi... 30.09.2018, imza.”
308 Emin Işık Emin Işık 309
Aynı gün Balaban Tekkesi’nin giriş katında otururken bir fotoğraf da çektirmiştik. Ama orada çalışan çocukların telefonla çektiği bu fotoğraf iyi çıkmadı maalesef. Sadece bir hatıra değeri var.
Son Mülakatın Notu
4 Aralık 2018. Bugün Dergâh günümüzdü. Emin Işık Hoca ile de ran- devumuz vardı. Mutabık kaldığımız saatte, 16.00 sularında geldi, Nurettin Topçu kitabının sayfa düzeni yapılmış son hâlini kendilerine göndermiştik, onu getirdi. Bir de sözleşmeyi. Fotoğraf, mektup, imzalı kitap, kartvizit gibi hocaya dair istediklerimizden yine bir eser yoktu. “Bulamadım, çok da bakamadım.” dedi. Aradan çok zaman geçmemesine rağmen Emin Hoca’yı biraz daha yaşlanmış, benzi soluk ve düşmüş gördüm. (Hastalığını sonradan öğrendiğimiz için bunu da yaşlılığa vermiştim.) Gür ve ağarmış kaşları mutad olduğu üzere itina ile yukarı doğru taranmıştı. Giyim kuşamı de yine yerinde idi. Çıkacağı sıra pardösüsünü tutmuştum, kumaşı ve iç astarı çok kaliteli idi. Benim hissiyatım oralarda dolaşırken o Mevlevî usulü ile omuzu sırasında pardösüyü tutan sağ elimi ani bir hareketle öpmüştü bile. Biz bir daha görüşemedik, yayınevi adına kitabın Sunuş’unu ve müelli- fin biyografisini ben yazdım, nihayet kitap çıktı (Nurettin Topçu-Çağdaş Bir Dervişin Dünyası, İstanbul, Dergâh Yay. Ocak 2019) ve Nurettin Hoca’nın hayatı ve menakıbına olan alaka, Emin Hoca’nın üslubu, onun hazır ve hevesli okuyucuları, hatıralarına bağlı talebeleri sayesinde iyi bir ilgi gördü. Bizim bu dünyadaki son mülakatımız cenaze namazında; yıllarca cuma hutbeleri okuduğu Şişli Camii’nde ve annesinin kucağına tevdi edildiği defni sırasında Zincirlikuyu Mezarlığı’nda kısmetmiş. Rahmet olsun. Yüce Allah onu hafızların, Süleyman Çelebi’nin, Mev- lânâ’nın meclislerinde, cennet bahçelerinde ağırlasın.