You are on page 1of 2

MÖ 3.

BİNDE ANADOLU’DA YAZI VE DİL


1. Yazılı Belgeler Açısından MÖ 3. Binin İkinci Yarısında Anadolu (MÖ 2500-2000):
Bu dönemde Anadolu’da çok az yazılı belge vardır. Bunların bir kısmı dışarıdan gelmiş
yazıtlardır. Ancak belli ki Anadolu toplumları yazı ile tanışmaya başlamışlardır (Protohistorik
Dönem-Öntarih).
Bununla birlikte Anadolu’da tarihi devirlerin asıl başlangıcını MÖ 2. binin başı saymak
gereklidir. Çünkü yaygın olarak yazının kullanımı o dönemdedir.
MÖ 3. Binde (İlk/Erken Tunç Çağı) çevre toplumlar yazıyı kullanıyorlardı.
Bu dönem (İlk/Erken Tunç Çağı) Anadolusu hakkında bilgi veren asıl yazılı belgeler MÖ
2. bine ve MÖ 1. Bine tarihlenirler; bunlar Akad krallarının Anadolu seferlerini anlatan tarihi-
efsanevi nitelikli belgelerdir (Bkz aşağıda 3. madde).
2. M.Ö. 3. Bine Tarihli Anadolu’da Bulunan Nadir Yazılı Belgeler:
• Naramsin Steli = Diyarbakır-Pir Hüseyin (Çivi yazısı ile Akadca)
• Dorak Altın Levhası = Bursa-Mustafakemalpaşa-Dorak Köyü (Hiyeroglif ile Eski Mısır
Dili)
• Urfa’dan Akad kralı Šu-Durul’un adının yazılı olduğu ticari bir ağırlık (ördek biçimli
taş ağırlık) (Çivi yazısı ile Akadca)
• Kültepe Mühürleri = Kayseri-Kültepe (MÖ 3. bine tarihli yeni buluntular) (Çivi Yazısı
ile Akadca)
• Acemhöyük’ten Kristal Ağırlık = Aksaray-Acemhöyük (MÖ 3. bine tarihli yeni
buluntu) (Çivi Yazısı ile Akadca)
3. Belgelere Göre MÖ 3. Binin İkinci Yarısında Anadolu’nun Politik Durumu:
Yaklaşık bin yıldan beri etrafı çepçevre yazı bilen toplumlarla dolu olmasına karşın,
Anadolu’nun yazısız kalışı hayret vericidir. Yazının ekonomik faaliyetlere bağlı gereksinimlere
çözüm olarak icat edildiği söylenmelidir. Anadolu maddî belgelere göre, gerek tarım ve
hayvancılık üretimi, gerek madencilik açısından geri kalmış olmamasına rağmen ne sebeple
yazı kullanma gereği duymadığı sorusunu akla getirmektedir. Bu eksikliğini yazı medyası
(yazının üzerine yazıldığı madde) olarak, zamanın yıpratması ile kaybolabilen bir malzeme,
örneğin tahta, deri, bitki lifleri, üzerine belki de bir tür hiyeroglifle tutulan ekonomik kayıtlar
ile açıklamak mümkündür. Bu yönde hiç bir kanıt ya da ipucu olmamakla birlikte, kültür
etkileşimlerine bu kadar açık bir coğrafyada yazıya geçilmemiş olmasını açıklayacak başka bir
çözüm, şimdilik bilinmemektedir.
Bununla beraber MÖ 3. Binin ikinci yarısından itibaren Anadolu’ya, çevre toplumların
etkisiyle kimi yazılı belgelerin girdiği bilinmektedir. Bunlardan biri Akad kralı Naramsin’in
Diyarbakır’da bulunan çivi yazılı stelidir (Naramsin Steli=Yukarıda 2. Madde). Öte yandan bu
dönem Anadolusu hakkında bilgiler Anadolu toplumları tarihi devirlere geçtikten sonra
yazılmıştır. Bunlar Asur Ticaret kolonileri Çağı ve Hitit Devleti dönemine ait tarihi efsanevi,
yani geçmişten söz eden metinlerdir.

1
Bu metinlerden biri Akadlı Sargon’un (M.Ö. 2340- 2284) yaptığı askerî seferleri anlatan
sar tamhari = savaş kralı adı verilen belgelerdir. Burada Sargon’un Orta Mezopotamya’dan
hareket ederek, Anadolu’da Aksaray yakınındaki Puruşhanda kentinde bulunan Akadlı
tüccarları, baş gösteren bir tehlike –olasılıkla yerli yönetimin veya halkın düşmanca tutumu-
karşısında korumak üzere gelişi hikâye edilmektedir. Uzun yıllar, bilim adamlarınca tam
anlamıyla tarihsel gerçeği yansıtmadığı varsayılan, mitolojik nitelik taşıdığına inanılan bu
metinden anlaşıldığına göre, Akad ülkesiyle Anadolu arasında ticaret ilişkileri bulunmaktaydı.
1996 yılında okunan ve Kayseri yakınındaki Kültepe’de ele geçirilmiş bir tablet, efsanevî
olduğu düşünülen “savaşın kralı” metninin doğruluğunu ortaya koydu. Burada Sargon’un
Anadolu seferi, esirleri nasıl öldürdüğüne ilişkin ayrıntılara kadar, gayet etraflı biçimde
anlatılmaktadır. Anadolu’nun protohistorik çağına (İlk/Erken Tunç’un ikinci yarısı) ait ikinci
belge, yine Akad krallarından Naramsin’le (M.Ö. 2260-2223) ile ilgilidir. Bunda da kralın
Anadolu’ya yaptığı bir askerî seferde, on yedi Anadolulu kraldan kurulu bir koalisyona karşı
yapılan savaştan söz edilmektedir. Bu krallardan birisi de Anadolulu bir isme sahip olan Hatti
Kralı Pamba’dır.
Bir diğer protohistorik belge 1960’lı yıllarda sadece çizim olarak yayınlanan, fakat daha
sonra ortadan kaybolan Dorak Hazinesi (Manyas Gölü yakınında) buluntuları arasında yer alır
(Bkz yukarıda 2. Madde). Bugün böyle bir hazinenin var olup olmadığı tartışması halen devam
etse de yayınlanan çizimlerin arasında altın bir levha üzerinde okunan, Mısır V. sülale
firavunlarından Sahure’nin (yak. M.Ö. 2475) Mısır hiyeroglifleri ile yazılmış adı, bu dönemde
Anadolu’nun Mısır ile de ilişki içinde olduğu biçiminde yorumlanabilir.
Bütün bu belgeler, Anadolu’nun en az 500 yıllık bir Protohistorik Dönem (Öntarih)
yaşadığını göstermektedir (MÖ 2500-2000). Çünkü Anadolu M.Ö. 19 yy’da yazıyla tanışmış
ve tarih çağlarına geçmiştir.

You might also like