You are on page 1of 341

Zengin Baha Yoksul Baha kitabının yazarları

Robert T. Kiyosaki ve Sharon L. Leelıter’dan yeni bir kitap!

Zengin Baha’nın Mali


Özgürlük Rehberi
A L FA
i
Ö lç ü m Ç e g re ğ i
M ali Özgürlüğe Giden Yolda Zengin Babanın Kılavuzu

c / V n k it c A k ı ş t

Ç jlç ü m Ç e y te ğ i
Robert T. Kiyosaki
ve
Sharon L. Lechter
Alfa Yayınlan 1759
Finansal Gelişim 7

Nakit Akışı Ölçüm Çeyreği


Tlıe Caslıflow Çuudrant

Robert T. Kiyosaki • Sharon L. Lechter


İngilizce Aslınchm Çeviren Dilek Şenelil

1. Basım: Aralık 2006


ISBN: 975-297-790-1

Yayıncı ve Cien el Yayın Yönetmeni M. Faruk Bayrak


Yayın Koordinatörü ve Editör Rana Gürtuna
Pazarlama ve Satış Müdürü Vedat Bayrak
Kapak Tasarımı Insync Graphic Studio, Inc./ABD

© 2004 Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.


© 1998 by Robert T. Kiyosaki and Sharon L Lechter

Kitabın Türkçe yayın hakları Onk Ajans aracılığıyla Alfa Basım Yayım Dağıtım
Ltd. Şti ne aittir. Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen ya da tamamen
alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.


Ticarethane Sokak No: 53 Cağaloğlu 34410 İstanbul, Tuıkey
Tel: (212) 511 53 03 - 513 87 57 - 512 30 46 Faks: (212) 519 33 00
www.alfakitap.com
info@alfakitap.com

Baskı ve Cilt
Melisa Matbaacılık
Çiftelıavuzlar Yolu Acar Sanayi Sitesi No: 8 Bayrampaşa- İstanbul
Tel: (212) 674 97 23 Faks: (212) 674 97 29
“insanoğlu özgür doğar;
ama her yerde zincirlerle bağlıdır.
Kişi kendini başkalarımn efendisi diye görür,
ne var ki aslında onlardan daha büyük köledir.”

Jean Jacques Rousseau

Zengin babam, “Mali özgürlüğe kavuşmadan as­


la özgür olunm az,” derdi. Devamını da şöyle getirir­
di: “Ö zgürlük bedava olabilir, ama bir bedeli
vardır.” Bu kitap bu bedeli ödemeye istekli olanlar
için yazılmıştır.
Zengin Baba Yoksul Baba kitabının göklere çıkan başarısı
bizlcrc dünya çapında binlerce yem dost kazandırdı. Onların
sözleri ve sıcak dostlukları bizi Zengin Baba Yoksul Baba kita­
bının bir devamı niteliğinde olan N A K İT A K IŞ I Ölçüm Çey­
reği kitabını yazmaya özendirdi.

Burada eski ve yeni dostlarım ıza bizim çılgın düşlerimizi


coşkuyla destekledikleri için teşekkür etm eyi borç biliriz.
İçindekiler

Giriş Hangi Ölçüm Çeyregindesiniz ?


Bu Sizin için Doğru Olan mı?.......... 1

Bölüm I N A K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreği........7

BİRİNCİ KONU “Neden Kendine Bir İş


Bulmuyorsun?” ................................... 9

İK İN Cİ KONU “Farklı Dilimler... Farklı Kişiler” .... 25

Ü ÇÜ N C Ü KONU Güvenceyi Neden Özgürlüğe Yeğ


Tutarlar?..............................................69

D Ö R D Ü N C Ü KONU Üç Çeşit Şirket Sistemi...................... 99

BEŞİNCİ KONU Yatırımcıların Yedi Düzeyi................115

ALTINCI KONU Parayı Gözünüzle Göremezsiniz.... 139

Bölüm I I İçinizdeki En İyiyi Ortaya Çıkarmak.

YEDİN Cİ KONU Olduğunuz Kişi Olmak.. .................. 177

SEKİZİNCİ KONU Nasıl Zengin O lunur?....................... 197

D O K U ZU N CU KONU Bankacı Değü... Banka O lu n ............ 225


Bölüm i n Başardı Bir <Cİ” ve <’T * > Olmanın

O N U NCU KONU Önce Emekleyin............................ .265

ON BİRİNCİ KONU 1. Adım: Artık Kendi İşinize Bakmanın


Zam anı................... •............. ....... .285

O N İKİNCİ KONU 2. Adım: Nakit Akışınızı Denetim


Altına A lm ............ ......................... .291

ON ÜÇÜNCÜ KONU 3. Adım: Risk ile Riskli Arasındaki


Farkı Bilin....................................... .301

ON D Ö RD Ü N CÜ 4. Adnıı: Ne Tür Bir Yatırımcı Olmak


KONU İstediğinize Karar V erin............... .307

O N BEŞİNCİ KONU 5. Adını: Akıl Hocaları Arayın.... .319

ON ALTINCI KONU 6. Adını: Hayal Kırklığınızı Güce


Çevirin................................ ........... .331

O N YEDİNCİ KONU 7. Adını: İnanmalım G ücü........... .339

O N SEKİZİNCİ KONU Özetle........... .................................. .347


g ir iş

H&n$İ Ölçüm
Çeyreğİ'n&esİnİz?
Bu Sizin İçin Doğru Olan m ı?
M ali açıdan özgür müsünüz? Yolda giderken yaşam ınızda
mali bir çatala gelmişseniz, N A K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreği si­
zin için yazılmış demektir. Mali yazgınızı değiştirm ek için b u ­
günkü uğraşınızın denetim iniz altında olmasını istiyorsanız,
b u kitap gittiğiniz yolun haritasım çıkarmada size yardım cı
olacaktır. İşte N A K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreği:

Ç çalışan
S serbest meslek sahibi
İ iş/şirket sahibi
Y yatırımcı

1
H er birimiz N A K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreği"nin dört dili­
m inden en azından birinde yer alırız. N erede olduğumuzu
gelir kaynağımızın neresi olduğu belirler. Ç oğum uz düzenli
maaş alırız, bu da bizi çalışan sınıfına sokar. Kimileri de ser­
best meslek sahibidirler. Çalışanlarla serbest meslek sahipleri
N A K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreği"nin sol yarısında yer alırlar. N A ­
K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreği"nin sağ yarısındakiler ise gelirlerini
sahibi oldukları şirkederden ya da yaptıkları yatırımlardan el­
de eden kimselerdir.
N A K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreği, iş dünyasını meydana ge­
tiren dö rt çeşit inşam, kim olduklarını ve her bir dilimde yer
alan bireyleri ötekilerden ayıran özellikleri tammlar. Size bu­
lunduğunuz dilimi saptamamza, mali özgürlüğe kavuşmak
üzere gelecekte seçeceğiniz yolda rotamzı belirlemenize yar­
dım edecektir. Mali özgürlüğe hangi dilimde yer alırsak alalım
kavuşabiliriz. Öte yandan “İ” ve C£Y” dilimlerinde gereken be­
ceriler bizi bu hedefe daha çabuk ulaştıracaktır. Başarılı bir
“Ç” başarılı bir “İ” de olabilir pekâlâ.

BÜTÜTÜNCE NE OLMAK İSTERSİN?

Bu kitap pek çok yönüyle Zengin Baba Yoksul Baba kitabı­


m ın devamı niteliğindedir. Kitabı okumamış olanlarınız için
belirtmekte yarar var, kitapta babamla zengin babanın para ve
yaşama seçenekleri hakkında verdikleri farklı dersler konu edi­
liyordu. Babam yüksek öğrenim görmüş biriyken, en yakın ar­
kadaşımın babası olan zengin baba ise liseden ayrılmıştı.
Bana ne zaman, “Büyüyünce ne olmak istersin?” diye so­
rulsa, iyi eğitim görmüş fakir babam, “Okula git, iyi notlar al,
sonra kendine sağlam güvenli bir iş bul,” derdi. Babamın ba­
na salık verdiği yaşam yolu aşağıdaki gibiydi:

2
Faldı* Babanın Tavsiyesi

Fakir babam ya dolgun maaşlı bir CCÇ” çalışan ya da yük­


sek ücret alan tıp doktoru, avukat, muhasebeci gibi bir CCS”
serbest meslek sahibi olmamı salık verirdi. Kişinin düzenli
maaş almasına, yan gelirleri ve iş güvencesi olmasına büyük
önem verirdi. Hawaii Eyaleti Eğitim Bakam olarak kendisinin
de dolgun ücretli devlet memuru olmasının nedeni buydu.
Öğrenimini yarım bırakmış zengin babaysa bambaşka bir
öneride bulunurdu: “Okula git, mezun ol, şirkeder kur, başa­
rılı bir yatırımcı ol.”
O nun önerdiği yaşam yolu aşağıdaki gibi bir tablo sergi­
liyordu:
Zengin Babanın Tavsiyesi
Bu kitap zengin babanın öğüdünü izlerken g e ç ird iğ i •
hinsel, duygusal ve eğitsel süreci anlatır.

B U KİTAP KİMLERE YÖNELİK

Bu kitap bulundukları ölçüm çeyreğini değiştirmeye ha­


zır olanlara yönelik. Bu kitap özellikle halen “Ç” ve “S” kate
gorilerinde bulunan ancak “İ” ya da “Y” dilimlerine geçmeyi
düşünenler için. İş güvencesi kavramını aşıp mali güvenceyi
yakalamaya hazır olanlar için. Gidilecek yol kolay sayılmaz
fakat yolculuğun sonunda ulaşacağınız ödül her şeye değer
Ç ünkü bu, mali özgürlüğe giden yoldur.

Zengin baba on iki yaşındayken bana basit bir hikâye an­


latm ıştı, b u hikâye büyük servete ve mali özgürlüğe giden
yolda bana kılavuzluk etti. Kendi üslubunca anlattığı ise NA­
K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreğinin sol tarafındaki “Ç” ve “S” di­
limleriyle, sağ tarafındaki “İ” ve “Y” dilimleri arasındaki fark­
tı. Şöyle demişti:
“Bir zamanlar küçük eski bir köy varmış. Yaşanası bir yer­
miş, ama bir sorunu varmış. Köyde su sıkıntısı çekilirmiş. Bu
so ru n u kökten çözmek için köyün yaşlıları köye günlük ola­
rak su getirm e işini ihaleye çıkarmaya karar vermişler. İki kişi
adaylığım koym uş, köyün yaşlıları her ikisiyle de anlaşma im­
zalamışlar. Biraz rekabet fıyadarı düşük tutar, bizi de susuz
kalm aktan kurtarır diye düşünmüşler.
İhaleyi alanlardan ilki, E d hem en koşup paslanmaz çelik­
ten iki kova alır, bir buçuk kilom etre ötedeki göle gider, sabah­
tan akşama dek köye su taşımaya koyulur. Tanyerinden günba-
tım ına dek elinde iki kova hiç durm adan su taşıdığı için hemen
para kazanmaya başlar. G etirdiği suyu köylülerin inşa ettıg1
sarmca doldurur. H e r sabah köy halkı yataklarındayken y°^a

4
ra düşüp uyandıklarında yeterli su bulmalarını sağlamak zo­
rundadır. Yorucu bir iştir, ama para kazandığı için mutludur,
ihaleye girip işi alan İlci kişiden biri olduğuna sevinmektedir.
İkinci kişi, Bili bir süre ortalıklarda görülmez. Bu durum
aylar sürünce rakipsiz iş gören Ed sevinir. Bütün parayı o ka­
zanmaktadır.
Bili ise Ed ile rekabet eunek üzere iki kova satın almak ye­
rine Bili iş planı yapmayı yeğlemiştir: Bir şirket kurar, N
d ört ya-
ürımcı bulur ve şirketin başına bir yönetici getirir; altı ay son­
ra da inşaat ekibiyle çıkagelir. Bir yıl içerisinde gölden köye
geniş çaplı paslanmaz çelikten su borusu hatu döşer.
Açılış töreninde Bili kendi taşıdığı suyun Ed’in getirdiği
sudan daha temiz olduğuna değinir. O suyla ilgili şikâyeder
kulağına gelmişdr. Aym zamanda köye haftamn yedi günü 24
saat boyunca su sağlayabileceğine işaret eder. Ed yalmzca iş
günlerinde su taşımaktadır... Hafta sonlarında çalışmaz. Bili,
ayrıca daha sağlıklı ve güvenilir olan bu su karşılığında Ed’in
aldığı ücredn yüzde 75’ini alacağım ilan eder. Bunu alkışlarla
karşılayan köy halkı hemen yollara düşer, BilTin boru hattının
ucundaki çeşmeye koşar.
O nunla rekabet edebilmek için Ed hemen fıyadarım % 75
oranında indirir, iki kova daha saün alır, kovalarına kapak ta­
kar ve her seferinde dört kova taşımaya başlar. Daha iyi hiz­
m et verebilsin diye gece vardiyaları ve hafta sonlarında iki oğ­
lunu da çalıştırır. Çocuklar üniversite çağına gelince, onları
karşısına alır ve şöyle der, ‘Elinizi çabuk tutun, gün gelecek bu
iş sizin olacak.’
Nedense üniversite bitince Ed’in oğulları geri dönmez.
Ed’in yanında çalışanları vardır, sendikayla da sorunları. Sen­
dika ücret zammı, daha iyi çalışma koşulları diye bastırmakta,
işçilerin her defasında yalmzca bir kova taşıması gerektiğinde
diretmektedir.
Bili ise, m adem bu köyde suya ihtiyaç var, demek ki öte­
ki köylerde de olabilir diye düşünmüştür. Yeni bir iş plam ge-

5
liştirerek düşük maliyetli, süratli, tem iz ve tazyikli su d ağ ıtıp
sistem ini dünya çapında pazarlar. Taşınan suyun her bir kova­
sından bir kuruş alır, ama her gün m ilyarlarca dolar nakit akı­
şı sağlar. Dolayısıyla, Bili b o ru hattı projesini kendi cebine pa­
ra, köylere de su akıtm ak üzere geliştirm iş olur.
Sonunda Bili m u d u ve rahat bir yaşam sürerken E d öm ­
rü boyunca çalışmış, buna rağm en mali sorunlardan bir türlü
kurtulam am ıştır. Son.”
Z engin babanın b u öyküsü yıllar boyunca bana yol gös­
terdi. H ayatım ı değiştirecek kararlar verm e aşam asında ışık
tu ttu . K endim e hep sorardım :
“B u kurduğum , b o ru hattı işi m i, yoksa kovayla su taşı­
m a işi mi?”
“Ç ok m u çalışıyorum yoksa akıllıca m ı çalışıyorum ?”
işte b u sorulara verdiğim yanıtlar beni m ali özgürlüğe ka­
vuşturacaktı.
B u kitabın konusu bu. “İ ” ve “Y” olm anın gereklerini ele
alan b u kitap kovayla su taşım aktan bıkm ış ve ceplerinden çı­
kacak değil, ceplerine girecek nakit akışım sağlam ak üzere bo­
ru h attı kurm aya hazır kimseler için.

K itap Üç Bölüm

B ir in c i B ö lü m : D ö rt dilim de yer alan İtimseler arasında­


ki farklı özdeğerleri anlatır. Belli kim selerin neden belli dilim­
lere yöneldiğini ve farkına bile varm aksızın orada takılıp kal­
m alarım açıklar. B u bölüm sizin de b u g ü n hangi ölçüm çey­
reğinde yer aldığınızı ve beş yıl som a nerede olm ak istediği­
nizi belirlem enize yardım cı olacaktır.
İk in c i B ö lü m : K itabın ikinci b ö lü m ü kişisel değişimle il­
gili. N e yapm am z gerektiğinden çok, “İtim” olm anız g erek ti­
ğine ışık tutar.

6
Üçüncü Bölünı: Kitabın üçüncü bölümü Ölçüm Çeyreği5
ııın sağına doğru yapacağınız yolculuk boyunca atmanız gere­
ken yedi adımı sıralar. CCİ” ve “Y” dilimlerinde başarılı olmak
için gereken yeteneklerle ilgili zengin babamn bana verdiği
sırları sizlerle paylaşacağım.
N A K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreği boyunca mali zekânın öne­
mini vurguluyorum. Eğer ölçüm çeyreğinin sağ yamnda yü­
rüyen CCİ” ya da CCY” olmak istiyorsanız, unutmayın “Ç” ya da
CCS” dilimlerinin yer aldığı sol tarafa göre daha akıllı davran­
manız gerekiyor.
“I” veya “Y” olmak için nakit akışınızın yönünü denetim
altmda tutmanız gerekir. Bu kitap yaşamlarmda değişiklikler
yapmaya hazır olanlar için yazılmışür. İş güvencesinin ötesin­
de mali özgürlüğe kavuşmak üzere kendi boru hatlarını kur­
maya başlayanlara yöneliktir.
Bilgi Çağı’nın eşiğindeyiz, bu çağ bizlere mali açıdan es­
kisinden çok daha fazla fırsat sunmakta. İşte bu fırsatları tanı­
yıp yakalayacak olanlar “İ” ve “Y” diliminde yer alan bireyle­
rin niteliklerine sahip kimseler olacaklar. Bilgi Çağı’nda başa­
rıya erişmek için ölçüm çeyreğinin her dört dilimi hakkında
da bilgimiz olması gerekir. Ne yazık ki okullar hâlâ Sanayi Ça-
ğı’nı yaşamakta ısrarlı, bundan dolayı da öğrencilerini Ölçüm
Çeyreği’nin sol tarafına hazırlamakta direniyorlar.
Bilgi Çağı’nda nasıl ilerleyebileceğinizi bilmek istiyorsanız,
bu kitap sizin için yapılmış demektir. Yolculuğunuz boyunca si­
ze yardım etmek üzere yazılmış bu kitapta aradığınız bütün ya­
nıtları bulamayabilirsiniz... fakat N A K İT AK IŞI ÖLÇÜM Çey­
reğinin “Ç” ve “S” tarafından yola çıkıp “İ” ve “Y” tarafına gi­
derken yol boyunca kazandığım kişisel deneyimlerimi ve kıla­
vuzluk edici gözlemlerimi sizlerle paylaştığımı göreceksiniz.

Yola çıkmaya hazırsamz ya da mali özgürlüğe giden yola


çoktan çıktıysanız, bu kitap tam da size göredir.
birinci konu

“*Neî>en Kendine
Bir İş Bulmuyorsun?"
1985 yılında karım Kim’le birlikte evsiz kaldık. İşsizdik,
tasarruf hesaplarımızda çok az paramız kalmıştı, kredi kartla-
rımızın da limiti tükenmişti; yatar koltuklarım yatak yerine
kullandığımız kahverengi, hurda bir Toyota’da yaşıyorduk.
Bir haftamn bitiminde kim olduğumuz, ne yaptığımız ve ne­
reye gittiğimiz gerçeği tokat gibi suratımıza çarptı.
Evsizliğimiz iki hafta daha sürdü. U m utsuz durum um u­
zu gören bir arkadaşımız evinin bodrum katındaki bir odayı
bize verdi. Orada dokuz ay yaşadık.
Sıkmalarımıza sessizce katlanıyorduk. İkimiz de dışarı­
dan bakıldığında çok normal görünüyorduk. Perişanlığımızı
duyan dostlarımızın ilk sorusu, “Neden kendinize bir iş bul­
muyorsunuz?” oluyordu.
Önceleri açıklamaya çalıştık, ama çoğu kez gerekçelerimi­
zi açıklamakta yetersiz kaldık. Bir işte çalışmaya değer veren
birine neden iş bulmak istemediğini anlatmak zordu.
Arada sırada ufak tefek işler yapıp birkaç dolar kazandığı­
mız da oldu elbet. Ama yalnızca karmmızı doyurup arabaya

9
benzin alacak kadar. O birkaç dolar bizi tek amacımıza götü­
recek yakıt için gerekliydi. Kuşkularımın yoğunlaştığı anlarda
sağlam, güvenceli bir işten alınacak maaşın sıcaklığını özledi­
ğim olmuyor değildi hani. N e var ki biz ış güvencesi aramı­
yorduk, direndik, mali çukurun eşiğinde ve günlük yaşadık.
O yıl, yani 1985 yılı hayatımızın en kötü ve en uzun yı-
lıydı. Biri, para önemli değil derse, belli İd uzun süre parasız
kalmamıştır. Kinfle kavga eder, saaderce tartışırdık. Korku,
belirsizlik ve açlık insanın sigortalarını çabuk attırır, o zaman
da bizi en çok seven kişiyle kavga ederiz. Neyse İd sevgi bizi
birbirimize kenededi, yaşadığımız zorluklar nedeniyle aramız­
daki bağ giderek güçlendi. Nereye gittiğimizi biliyorduk, tek
bilmediğimiz oraya varıp varamayacağımızdı.
H er zaman kendimize sağlam, güvenceli, dolgun maaşlı
bir iş bulacağımızı biliyorduk, ikim iz de iyi yeteneklere ve
sağlam iş ahlakına sahip, üniversite diplomalı bireylerdik. Bu­
na rağmen hedefimiz iş güvencesi değildi. Biz mali özgürlü­
ğüm üze doğru yelken açmışnk.
1989 yılına geldiğimizde milyonerdik. Karnilerinin gö­
zünde mali açıdan başarılıydık, ama bizim daha gerçekleştire­
cek düşlerimiz vardı. Gerçek mali özgürlüğe henüz kavuşmuş
değildik. 1994 yılını beklemek zorundaydık. O gün geldiğin­
de öm rüm üzün sonuna dek bir daha çalışmamız gerekmiyor­
du. Ö ngörülm edik ne tür bir mali felaket yaşamrsa yaşansın,
Kim de ben de artık mali açıdan özgürdük. Ben kırk yedi ya­
şındaydım , Kim ise otuz yedi.

PARA KAZANM AK İÇİN PARA GEREKMEZ

Bu kitaba evsiz kalmak, parasız olmak kavramlarıyla baş­


lam am ın nedeni, pek çok kimsenin, “Para kazanmak için para
gerekir,” dediğini duymamdandır.

10
Katılmıyorum. 198 55te evsizken dört yıl sonra zengin ol­
mak ve ondan beş yıl sonra da mali özgürlüğümüze kavuşmak
için bize para gerekmedi. Başlarken hiç paramız yoktu, borç
içindeydik.
Üstelik iyi bir yüksekokuldan mezun olmak da gerekmi­
yor. Üniversite mezunuyum, ama mali özgürlüğe kavuşmak
için üniversitede öğrendiklerimden hiç yararlanmadığımı size
gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Yıllarca okuduğum yüksek
matematik, uzay geometrisi, kimya, fizik, Fransızca ve İngiliz
edebiyatı derslerini bir kez olsun hatırlamak zorunda kalma­
dım.
Nice başarılı kimse, üniversite diploması almadan okulu
terk emıiştir. Bu isimler arasında General Electric’in kurucu­
su Thomas Edison, Ford M otor Co. kurucusu H enry Ford,
M ıcrosoffun kurucusu Bili Gates, C N N ’in kurucusu Ted Tur-
ner, Dell bilgisayarlarının kurucusu Michael Dell, Apple Bil­
gisayar Şirketinin kurucusu Steve Jobs, Polo’nun kurucusu
Ralph Lauren sayılabilir. Geleneksel mesleklerde yüksek öğre­
nim önemlidir, ancak büyüle servete erişmede bu kişiler için
önem taşımamıştır. Onlar başarılı kendi işlerini kurmuşlardı,
Kim’le ben de aym hedefe ulaşmaya can atıyorduk.

PEKİNE GEREKİR?

“M adem para kazanmak için para gerebiliyor, okullar da


mali özgürlüğe kavuşmanın yolunu öğretmiyor, p e b o zaman
ne gerebyor?” diye soranlar çok olur.
Buna yamt olarak şöyle derim: Düşlemek gerebyor, ka­
rarlılık, hızla öğrenme isteği, Tanrfmn verdiği nimetleri kul­
lanma yeteneği ve gelirini N A K İT A K IŞI Ölçüm Çeyreğinin
hangi diliminden sağlamak gerektiğini bilmek gerebyor.
NAKİT AKIŞI ÖLÇÜM ÇETREĞİ NEDİR?

Ç çalışan
S serbest meslek sahibi
İ iş/şirket sahibi
Y yatırımcı

GELİRİNİZİ HANGİ DİLİMDEN


SAĞLIYORSUNUZ?

N A K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreği, gelir ya da paranın geldiği


farklı yöntemleri temsil eder. Örneğin, çalışan biri işe girerek,
başkasının yanında veya bir şirkette çalışarak para kazanır.
Serbest meslek sahibi olan kişi kendisi için çalışarak para ka­
zanır. İş sahibi ise gelir kaynağı üreten bir işe sahiptir, yatırım­
cıysa yapağı çeşitli yaarımlardan, kısaca paradan para kazamr.
Gelir elde etm enin farklı yöntemleri vardır; farklı kafa ya­
pısı, farklı teknik beceri, farklı öğrenm e yolu ve farklı kişiler
gerektirir. Farklı kişiler kendilerini farklı ölçüm çeyreklerine
daha yakın bulurlar.
Para her yerde aym olsa da kazanılma biçimi çok farklı
olabilir. H e r dilimde yer alanların farklı niteliklerine bakın ve
gelirinizin çoğunu hangi düim den elde ettiğinizi kendinize
sorun.
H e r bir ölçüm çeyreği farklıdır. Farklı dilimlerden gelir

12
sağlamak farklı beceriler ve farklı bir kişilik takınmayı gerek­
tirir, hem de her dilimde yer alan kimse aym olsa bile. Bir di­
limden diğerine geçiş sahalıları golf oynayıp geceleri bale yap­
maya benzer.

DÖRT DİLİMDEN BİRDEN GELİR


SAĞLAYABİLİRSİNİZ

Çoğum uz her dört dilimden de gelir elde eune potansi­


yeline sahibiz. H angi dilimi seçtiğimizin okulda bize öğreti­
lenlerle ilgisi yoktur; daha çok özdeğerlerimiz, gücümüz,
zaaflarımız ve ilgi alanlarımızla ilintilidir. Bizi ölçüm çeyrekle­
rine çeken ya da iten, özdeki farklılıklarımızdır.
Öte yandan profesyonel anlamda ne yaparsak yapalım,
her dört dilimde birden faaliyet göstermemiz mümkündür.
Örneğin, bir tıp doktoru ££Ç” olarak gelir elde etmeyi seçer;
ya büyük bir hastanenin sağlık kadrosuna katılır veya kamu
sektöründe çalışır, askeri doktorluk yapar ya da sigorta şirket­
lerinden birinin kadrolu doktoru olur.
Aynı doktor bir de kendisine muayenehane açıp bir de
“S” olarak işini yürütür, yamnda eleman çalıştırır ve kendi
hastaları olur.
Bu doktor “İ” olmayı yeğleyip kendi kliniğini ya da labo-
ratuvarım da kurabilir, başka doktorlara iş verir. Kendi hasta­
nesinde çalışmak zorunda değildir, o zaman kurum unu yöne­
tecek bir m üdür atayabilir. Doktorum uz ille de sağlık alanın­
da bir iş sahibi olmak istemezse, kendisi doktorluk yaparken
bambaşka bir sektörde faaliyet gösteren bir şirket de kurabilir.
Bu dununda hem “Ç” hem de “İ” olarak gelir elde edecektir.
D oktor bir yandan başkalarımn işine yatırımlar yapabilir
veya hisse senedi, tahvil ve gayri menkul gibi diğer yatırım
araçlarına da yönelebilir.

13
GELİR KAYN AĞ I ÜRETMENİN
FARKLI YÖNTEM LERİ

H e r şeyden önce, gelirim izi hangi ölçüm çeyreğinden el­


de edeceğim iz, özdeğerlerim ize, güçlü ve güçsüz yanlarımıza
ve ilgi alanlarım ıza bağlıdır. K im i başkasının yanında çalışan
olm ayı yeğler, kim i b u n d an nefret eder. Bazıları şirket sahibi
o lm ak tan hoşlanır, aynı zam anda o şirketi yönetm eyi de se­
verler. K im ileri yatırım yapm ayı severken, kim ileri de para
kaybetm e riskini gerekçe göstererek b u n d an kaçınır. Bu özel­
liklerin ço ğ u h em en hepim izde kendini belli eder. H e r dört
ölçü m çeyreğinde başarılı olm ak genellikle özdeğerlerimizi
yö n len d irm ey i gerekürir.

H E R D Ö R T DELİMDE DE ZENGİN VEYA


F AKIR OLUNABİLİR

H e r d ö rt dilim de yer alan kim seler zengin de olabilir, fa-


lcir de. H e r dilim de b u lu n an kim seler arasında milyonlar ka­
za n an lar da vardır, beş parasız kalanlar da. Şu ya da b u dilim­
d e o lm a k m ali başarıya ulaşm anın güvencesi değildir.

D İL İM L E R BİRBİRLERİNE EŞİT DEĞİLDİR

H e r b ir ö lçü m çeyreğinin farklı özelliklerini bilm ek han­


g isin in veya h an g ilerin in bize daha u y g u n o ld u ğ u n u anlamak
b a k ım ın d a n yararlıdır.
D iy elim ki gelirim i öncelikle “İ ” ve “Y” dilim lerinden el­
d e etm ey i seçm em in ned en i vergi avantajlarından yararlan-

14
mak. Ölçüm çcyı eğinin sol yanında çalışanlar için yasal vergi
kaçamakları sınırlıdır. Öte yandan ölçüm çeyreğinin sağ ya-
nındakilerin yararlanabilecelderi yasal vergi kaçamakları bol­
dur. Gelirimi İ ve CCY” dilimlerinden elde etmeyi düşünü­
yorsam, daha kısa sürede para kazanabilir ve o paranın büyük
miktarım vergi ödeyerek kaybetmeden kendi adıma daha
uzun süre çalıştırabilirim.

PARA KAZANMANIN FARKLI YOLLARI

K im le bana neden evsiz kaldığımızı soranlara, zengin ba­


badan para hakkında öğrendiklerimi gerekçe gösteririm. Para
benim için önemlidir, ama para uğruna ömür boyunca çalışmak
istemiyordum. Bu nedenle kendime çalışacak bir iş bulmayı
yeğlemedim. Sorumlu yurttaşlar olmak istiyorsak, hayatımızı
para için çalışarak harcamak yerine paramızı çalıştırmalıydık.
N A K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreği bu nedenle önemli. Parayı
kazanma yollarım birbirinden ayırıyor. Sorumlu olmanın ve
para kazanmanın fiziksel olarak çalışmaktan başka yolları da
vardır.

FARKLI BABALAR - PARA KONUSUNDA


FARKLI GÖRÜŞLER

Yüksek öğrenimli babam, para sevgisinin kötü olduğuna


inanırdı. Aşırı kâr elde etmek açgözlülüktü. Gazetelerde kaç
para kazandığıyla ilgili haberler çıkınca utancından ne yapaca­
ğım bilememişti, çünkü yamnda çalışan öğretmenlerinkiyle
karşılaştırıldığında maaşımn çok yüksek olduğuna inanırdı.
H ayatında paraya yer olmadığını savunmak adına elinden ge­
leni yapmış iyi, dürüst ve çalışkan bir adamdı.

15
Yükseköğrenimli, ama fakır babamın dilinden düş
meyen sözler şunlardı:

“Para beni ilgilendirmiyor.”


“Asla zengin olmayacağım.”
“B unun parasım karşılayamam.”
“Yatırım yapmak risklidir.”
“Para her şey değildir.”

PARA HAYATI DESTEKLER

Zengin babanın farklı bir bakış açısı vardı. Ö m rünü pa­


ra için çalışarak geçirm enin ve paraya önem vermezmiş gi­
bi görünm enin saçma olduğuna inanırdı. Zengin baba ha­
yatın paradan daha değerli olduğuna, öte yandan paramn da
hayatı desteklemesi bakım ından önem taşıdığına inanırdı.
“Bir günde kaç saat olduğu belli, en fazla o kadar saat çalışa­
bilirsin,” der, “O zaman para için çalışmak niye?” diye sora­
rak, eklerdi: “Parayı ve başkalarını kendin için çalıştırması­
nı öğren, sen de önem li işler yapm ak üzere serbest
kalırsın.”

Zengin babanın önem verdikleriyse,

1. Çocuklarına zaman ayırmak;


2. Yardım derneklerine ve desteklediği projelere para ba­
ğışında bulunmak;
3. Toplmna iş olanakları ve mali istikrar getirmek;
4. Sağlığıyla ilgilenecek zamana ve paraya sahip olmak;
5. Ailesiyle dünyayı dolaşabilmek.

16
“Bunlara para gerek,” derdi zengin baba. “Paraya önem
verm em in nedeni bu. Para Önemlidir, fakat öm rüm ü para ka­
zanmaya harcayam am .”

ÖLÇÜM ÇEYREKLERİNİ SEÇMEK

Karımla birlikte evsiz kaldığımız dönem de “İ” ve “Y” d i­


limlerine yönelm em izin nedeni o ölçüm çeyrekleri konusun­
da daha eğitimli ve bilgili olmamdı. Zengin baba sayesinde
her birinin mali ve mesleki açıdan yararlarım öğrenm iştim .
Bana göre sağ yandaki dilimler olan “İ” ve “Y” mali başarı ve
mali özgürlük açısından en iyi fırsadarı sunuyorlardı.
Ayrıca 37 yaşmda her çeyrekte hem başarıyı hem de fiyas­
koyu yaşamıştım, bu da kendi huyumu, beğenilerimi, beğen­
mediklerimi, güçlü ve zayıf yanlarımı bir ölçüye kadar olsun
anlamama yaramıştı. H angi dilimlerde daha başarılı olduğu­
m u biliyordum.

VELİLER ÖĞRETMENDİR

Küçükken sık sık bana N A K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreğin­


den bahseden zengin babaydı. Ölçüm çeyreğinin sağ tarafın-
dakilerle sol tarafındakileri karşılaştırarak aradaki farkı açıklar­
dı. Ama henüz aklım ermediği için dediklerine pek dikkat e t­
mezdim. İşçi kafa yapısıyla işveren kafa yapısı arasındaki far­
kı anladığım söylenemezdi. Benim tek çabam sınıfta kalm a­
maktı.
Buna rağm en anlattıkları kulağıma girerdi, çok geçm eden
de o sözler benim için bir anlam ifade etmeye başlayacaktı.
Ö nüm deki iki baba figürü de dediklerine anlam kazandırm ak­
ta başarılı kimselerdi. N e var ki Ölçüm Ç eyreklerinin “Ç-S”
dilim leriyle “İ-Y” dilim leri arasındaki farla anlam aya başla­
m am b u iki erkeğin neler yaptıklarını gözlem ekle oldu. Baş­
langıçta farklılıklar belli belirsizdi, sonradan netleştiler.
Ö rn eğ in , küçükken bana çok acı gelen bir gerçekle yüz-
leşm iştim , babam ın bana çok az zam an ayırabilm esine karşı­
lık zengin babanın bana uzun saader verm esi söz konusuydu.
İkisinin de başarısı ve önem i arttıkça; birinin karısına ve ço­
cuklarına ayırdığı zam an ters orantılı olarak değişiyordu. Ba­
bam sürekli yollarda toplantıdan toplantıya koştururdu. Başa­
rısı arttıkça, aüece yediğim iz yem eklerin sayısı azalıyordu.
H a fta sonlarım ysa evdeki tıka basa do lu küçücük çalışma oda­
sında başını kâğıdara göm erek geçirirdi.
Ö te yandan zengin baba daha başarılı oldukça kendine ve
ailesine daha çok zam an ayırabiliyordu. Para, fınans, iş dün­
yası ve hayat hakkında çok şey ö ğ renm em in nedenlerinden bi­
ri de zengin babam n ailesi ve kendi çocuklarının yanında ba­
n a da zam an ayırmasıydı.
G ö z ü m ü n ö n ü n d e yaşanan bir başka gerçek de hem ba­
b am ın h em zengin babam n başarılarına paralel olarak kazan­
dıkları para artsa da babam m girdiği borç m iktarım n da art-
m asıydı. B u nedenle daha çok çalışır, am a kendini yüksek ge­
lirli o lm an ın getirdiği yüksek vergi o ra n ın d a n kurtaramazdı.
Ç alıştığı b an kanın m üdürüyle m uhasebecisi yüksek vergi öde­
m e k te n sözde k u rtu lm ak için ona daha büyük ev almaşım sa­
lık verirlerdi. B abam da onları dinler, daha bü y ü k bir ev satın
alır, d erk en ip o tek taksiderini ödeyebilm ek için daha çok ça­
lışm ak z o ru n d a o ld u ğ u n u ve ailesine ayıracağı zam andan da­
h a ço k çalm ak zo ru n d a kaldığım fark ederdi.
Z e n g in b ab a o n d a n çok farklıydı. K azandığı para zaman­
la d ah a da artar, am a ö d ed iğ i vergi giderek d ah a da azalırdı.
O n u n d a akıl d an ıştığ ı banka m ü d ü rleri, m uhasebeciler vardı,
fak at o n la rd a n aldığı ö ğ ü t yükseköğrenim li babam m aldığı
ö ğ ü d e rd e n çok başkaydı.

18
BAŞLICA NEDEN

Ölçüm çeyreğinin sol tarafında kalmama kararım alma­


mın asıl nedeni yükseköğrenimli fakir babamın mesleğinin
doruğundayken başına gelenlerdi.
1970’lerin başlarında üniversiteyi çoktan bitirmiş, Viet­
nam’a gitmeden önce Florida’nın Pensacola kenünde deniz
piyade olmak üzere pilot eğitimi görüyordum. Yüksek öğre­
nimli babam o sırada Hawaii Eyaleti Eğitim Bakam olarak
hükümet üyesiydi. Bir akşam bana telefon etti.
“Evlat, istifamı vereceğim, Cumhuriyetçi Parti’den vali
yardımcısı olarak adaylığımı koyacağım,” dedi.
Yutkundum, “Patronuna karşı adaylığım mı koyuyor­
sun?” diye sordum.
“Aynen öyle,” diye doğruladı.
“Peki, neden?” dedim. “Cumhuriyetçilerin Hawaii’de hiç
şansları yok. Demokrat Parti’ye sendikaların desteği daha
çok.”
“Biliyorum, oğlum. Ama kazanmak gibi bir iddiamız da
yok. Yargıç Samuel King vali adayı olacak, ben de onun yar­
dımcısı olarak adaylığımı koyacağım.”
“İyi de neden?” diye direttim. “Kaybedeceğini bile bile
neden böyle bir maceraya atılıyorsun?”
“Vicdanım öyle emrettiği için. Politikacıların oynadığı
oyunlar beni rahatsız ediyor.”
' “Rüşvet mi alıyorlar demek istiyorsun?”
Babamın yanıtı, “Yok, öyle demiyorum,” oldu. Dürüst,
ahlaklı bir adamdı, başkaları aleyhinde kötü söz söylediği pek
duyulmazdı. H er zaman diplomat gibi davramrdı. Ama “Ka­
palı kapıların ardında neler olup bittiğini bildiğim için vicda­
nım hiç rahat değil,” dediğinde sesinden anladığıma göre ea­
rn çok sıkkın ve öfkeliydi. “Görmemiş gibi yapsaydım yaşa-
yamazdım. Vicdanımın sesi en az işim ve maaşım kadar
önemli.”
Uzun bir sessizlikten sonra babamın kararımn kesin oldu­
ğunu anlamıştım. “İyi şanslar,” dedim usulca. “Cesaretinden
dolayı seni kutlarım, senin oğlun olduğum için gurur duyu­
yorum.”
Babam da Cumhuriyetçiler de beklendiği gibi yarışı kay­
bettiler. Seçimleri yeniden kazanan vali, babamın bir daha
Hawaii eyaletinde devlet memuru olarak çalışamayacağına
dair talimat verdi. Dolayısıyla ben Vietnam’a gitmek üzerey­
ken 54 yaşındaki babam iş aramak zorunda kalmıştı.
Babam orta yaşta iş aramaya koyuldu. Büyük unvanlı,
düşük maaşlı bir memurken, bu kez büyük unvanlı düşük ma­
aşlı bir çalışan oldu. Kâh kâr amacı gütmeyen bir kurum olan
XYZ Hizm etlerinde yöneticiydi, kâh kâr amacı gütmeyen bir
başka kuruluş olan ABC Hizmetlerinde başkan.
U zun boylu, zeki, enerjik bir adam olan babama, bildiği
tek dünyada, devlet memurları dünyasında artık yer yoktu.
Birkaç küçük iş kurmayı denedi. Bir süre danışmanlık yapu,
hatta ünlü bir markanın satış imtiyazım dahi saun aldı, fakat
hiçbiri yürümedi. Yaşlanıp eski gücünü kaybettikçe, yemden
başlama isteği azaldı; her başarısızlığın ardından isteksizliği
daha da belirginleşiyordu. Hakkında hiçbir bilgi ve deneyim
sahibi olmadığı bir düimde, “S” olarak ayakta kalmaya çaba­
layan başarılı bir “Ç” idi babam. Öğretim dünyasına bağlıydı
o, gelgeldim geriye dönüş yolunu bir türlü bulamıyordu.
Devlet m em uru olma yasağı kalkmak bilmedi. Kimi çevreler­
de bunun adına “kara liste” denir.
Sosyal Güvenlik ve Sağlık sigortası olmasaydı, babamın
son yılları sefalet içinde geçebilirdi. Öldüğünde mutsuz ve bi­
raz da kızgındı, ama vicdam çok rahattı.
Beni rahatsız edense, yükseköğrenimli babamın hiç tam

20
uıadığı ış dünyasında başarıya erişme umuduyla evde oturup
telefonun çalmasını beklemesiydi.
Gözlerimin önünden gitmeyen babamın o hali ve zengin
babanın yıllar geçtikçe daha da mutlu ve başarılı olması bana
esin kaynağı oldu. Zengin baba, 54 yaşında çökmek yerine
daha da çevikleşmişti. Daha yıllar önce zengin olmuştu, artık
zenginliğine zenginlik katmakla meşguldü. Waikiki ve Maui’-
yi satın alan adam olarak adı sürekli gazetelerde boy gösteri­
yordu. Düzenli olarak ış kurmanın ve yatırım yapmanın mey­
velerini topluyordu, Hawaii adalarının en zenginlerinden biri
olma yolunda ilerliyordu.

KÜÇÜK FARKLILIKLAR BÜYÜK FARKLAR


TARATIR

Zengin baba bana Ölçüm Çeyreğini açıkladığı için yıllar


içerisinde beliren küçük farklılıkların büyük farklar yarattığım
görebiliyordum. Ölçüm Çeyreği sayesinde ne yapmak istedi­
ğime karar vermek yerine yıllar ilerledikçe ne olmak istediğim
kararım almanın daha yararlı olduğunu öğrenmiştim. En kö­
tü günlerimde bana ışık tutan bu bilgiyle, iki güçlü baba figü­
rü örnekleri oldu.

SALT BİR ÖLÇÜM ÇEYREĞİ DEĞİL

Nakit Akıp Ölçüm Çeyreği yalnızca iki satır ve dört harf­


ten ibaret değildir.
Bu basit çizime daha yakından bakarsanız, içinde yalnız­
ca dünyaya farklı bir bakışın değil, aynı zamanda birbirinden
çok farklı dünyalar bulunduğunu da görürsünüz. Olçiim çey­
reğine hem sol hem de sağ yanından bakmış biri olarak içten­
likle söyleyebilirim ki hangi tarafta yer aldığınıza bağlı olarak
dünya gözünüze bambaşka görünür. Bu kitapta size o farklı­
lıklardan söz edeceğim.
Çeyreklerden biri ötekinden daha iyi değildir, her birinin
güçlü yanları, zayıf noktaları vardır. Bu kitap farklı ölçüm çey­
reklerine göz gezdircbılmek ve her birinde mali açıdan başa­
rılı olm ak için gereken kişisel gelişimi gözler önüne sermek
üzere kaleme alınmıştır. Dilerim size en uygun yaşam yolunu
seçmenize yarar.
Ö lçüm Çeyreği’nin sağ yanında başarılı olm anın temeli
okulda öğretilm ez. Bili Gates, Ted Turner, T honıas Edison gi­
bi başarıya ulaşmış kişilerin okulu bitirm eden terk etmesi bu
na bağlı olsa gerek. Bu kitapta “İ” ve “Y” dilimleri başarıya
ulaşm anın gerektirdiği yeteneklerin yanı sıra kişisel özellikleri
de belirlemektedir.
K itapta ille olarak d ö rt dilim hakkında genel bir bilgi ver
dikten sonra yalnızca ccİ” ve “Y” dilim lerine odaklanm ayı yeğ

22
sılır konusunda çok saı ıda kitap nar.
Kitabı okuduktan sonra kiminiz gelir elde etme biçimini­
zi değiştirmeyi düşünebilir, kiminiz de bulunduğunuz yerde
kalmaktan m em nun olduğunuza karar verebilirsiniz. Bazıları­
nız birden çok dilimde belki de dilimlerin hepsinde faaliyet
göstermeyi seçebilir. H epim iz farklı bireyleriz, unutm ayın, öl­
çüm çeyreklerinin biri ötekinden daha iyi ya da daha önemli
değildir. D ünyanın her köyünde, kasabasında, şehrinde toplu-
m um un mali istikrarını dengede tutm ak amacıyla her dilim ­
den faaliyet gösteren kişilere gerek duyulur.
O tc yandan, yaşımız ilerledikçe ve deneyimlerimiz arak ­
ça, ilgi alanlarımız değişir. Örneğin, okuldan yem mezun ol­
muş pek çok genç ış bulduğunda sevinçten havalara uçar. Ne
var ki bir, iki yıl geçince birkaçı şirket hiyerarşisi içinde \iik-
selmcklc ilgilenmediğini veya bulundukları işkoluna ilgi duy­
madığını anlar. Yaş ve deneyimle gelen bu değişiklikler kişinin
büyümek, meydan okumak, mali ödülü yakalamak ve kişisel
mutluluğa ulaşmak üzere yeni yollar aramasına neden olur.
Bu kitabın böyle amaçlara erişmede size yepyeni fikirler ve­
receğini um ut ediyorum.
Kısaca, bu kitap evsiz kalmaktan değil kendine bir ev, bir
barınak... bir ölçüm çeyreğinde ya da birkaçında sığınak bul­
maktan söz ediyor.
ikinci konu

ufarkViUtnkr...
farklı Kişiler”
Yükseköğrenimli babam, “İhtiyar bir köpeğe yeni hileler
öğretmek mümkün değildir,” derdi.
Babamı birkaç kez karşıma alıp kendine yeni bir yol çiz­
mesine yardımcı olmak amacıyla N akit A kıp Ölçüm Çeyreğini
açıklamaya çalıştım. 60 yaşına merdiven dayamış ve düşleri­
nin gcrçekkşmcdiğini anlamaya başlamışa. O nu kara listeye
alan yalnızca devlet değil, aynı zamanda kendisiydi.
“Denedim, ama olmadı,” diyordu.
Babamın kastettiği serbest bir danışman olarak “S” dili­
minde başarılı olma çabasıyla, öm rü boyunca yaptığı birikim ­
lerini ünlü bir dondurma markasının özel satış hakkım satın
alarak “I” diliminde başarılı bir işadamı olma denemesiydi.
z^ ki biri olduğundan her dört dilimin gerektirdiği farklı
teknik yeteneklerin birbirlerinden farklı olduğunu kavramıştı,
irerse bunları öğrenebileceğini de biliyordu. Gelgeldim onu
bundan alıkoyan bir şey vardı.
Bir gün zengin babayla birlikte öğle yemeği yerken, ona
babamdan söz açtım.
“Senin bahanla ben aynı hamurdan gelmiyoruz," dedi.
"İkimiz de insanız, ikimizin de korkuları, kuşkuları, inançları,
güçlü yanları ve zayıf nokraları var, ama bu ortak özellikleri­
mizi kullanma yöntemlerimiz birbirinden farklı."
"Hana aradaki farkı gösterebilir misiniz?" diye sordum.
"Yemekte olmaz," dedi. "Ama bu farklılıkları ele alma bi­
çimimiz bizi şu ya da bu ölçüm çeyreğinde tutan etmenlerdir.
Senin baban "Ç" diliminden "I" dilimine geçmeye çalışırken,
bu süreci zihinsel düzeyde çok iyi kavramıştı, gel gör ki duy­
gusal olarak listesinden gelemedi. İşler yolunda gitmeyince
para kaybetmeye başladı, sorunları gidermek için ne yapaca­
ğını bilmiyordu... dolayısıyla kendini en rahat hissettiği öl­
çüm çeyreğine geri dondu.
"Kâh lÇ' kâh ‘S’ dilimine," diye ekledim.
Zengin baba kafa salladı. "Para kaybetme ve başarısızlığa
uğrama korkusu içini kapladığında, o güvenceyi yeğliyor,
bense özgürlüğü."
"İşte bu özdeğer farkıdır. Hepimiz insan olsak da para ve
parayla ilişkili duygular söz konusu olduğunda, farklı davra­
nırız. Gelirimizi hangi ölçüm çeyreğinden elde edeceğimizi
belirleyen de bu davranış biçimlerimizdir.”
"Farklı dilimler... farklı kişiler," dedim.
Zengin baba, hesabı ödemişti, masadan kalkarken,
"Doğru," dedi. "Eğer dilimlerden birinde başarılı olmak isti­
yorsan, teknik yeteneklerden daha fazlasına gerek duyarsın.
Ayrıca kişileri farklı dilimlere yönelten özdeğerler arasındaki
farklılıkları bilmen de gerek. Bunları bilirsen, çok daha kolay
bir yaşam sürersin.”
Biz el sıkışıp vedalaşırken park görevlisi zengin babanın
otomobilini getirdi.
Zengin baba, arabasına binmeden önce, “Son bir şey
daha," diye atıldım, “Sizce babam değişebilir mi?”
“Elbette,” diye yanıtladı zengin baba, “Herkes değişebi­
lir. Ama ölçüm çeyrekleri içinde yer değiştirmek ne iş değiş­
tirmeye benzer ne de meslek değiştirmeye. Dilim değiştirmek
için kim olduğunu, nasıl düşündüğünü, dünyaya nasıl baktı­
ğını değiştirmen gerekir. Değişmek kimilerine çok kolay ge­
lirken kimileri direndiği için epey zorlanır. Zaten dilim değiş­
tirmek insanın yaşamım değiştiren bir deneyimdir. Kelebeğe
dönüşen tırtılın hikâyesine benzer. Değişen yalnızca sen değil-
sindir, arkadaşların da değişir. Eski dosdarınla hâlâ görüşsen
de artılların kelebeklerle aym şeyleri yapması zordur. Sözünü
ettiğim büyük değişiklikler, çok fazla kişinin göze almadığı
türden değişiklikler.”
Park görevlisi arabanın kapışım kapadı, zengin baba yola
ko>oıldu, arkasından onu izlerken kafam farklılıklara takılmıştı.

FARKLILIKLAR NELER?

Karşımdaki kişinin “Ç”, “S”, “İ” ya da “Y” olduğunu na­


sıl mı anlıyorum? Bunun bir yolu, sözlerine kulak vermek.
Zengin babamn en büyük yeteneklerinden biri de insan­
ları “okumak” olarak adlandırılabilir; bunun yam sıra “kapa­
ğına bakarak bir kitabın iyi olup olmadığına karar veremez­
sin,” derdi. Henry Ford gibi, zengin baba da iyi öğrenim gör­
memişti, ama ikisi de iyi öğrenim görmüş kimseleri işe alıp
çalıştırmayı iyi bilirlerdi. Zengin baba akıllı kimseleri bir ara­
ya getirmesinin ve takım olarak çalıştırmasının başlıca yete­
neklerinden biri olduğunu anlatırdı.
Dokuz yaşından itibaren zengin baba “İ” ve “Y” dilimle­
rinde başarılı olmak için gereken yetenekleri bana öğretmeye
başladı. Bunlardan biri de karşındaki kişiyi yüzeysel olarak de­
ğerlendirmek yerine özüne inmekti. “Karşımdakinin ne dedi­
ğine kulak verirsem,” derdi, “onların ruhlarım görüp hissede­
bilirim.”
Köylccc daha 9 yaşında /engin baba eleman almak üzere
başvuranlarla görüşürken, yanı başında otururdum. Ihı gü.
rüşmeler sırasında sözlere değil ö/değerlere dikkat etmesini
öğrendim. Zengin baba bu değerlerin kişilerin ruhundan gcj
d iğini söylerdi.

“Ç” DİLİMLERİNDERİLERİN SÖZLERİ

“Ç ” diliminde çalışan bir eleman, “İyi ücret veren ve yan


gelirleri eşsiz olan sağlam, güvenceli bir iş arıyorum,” diye­
cektir.

“S” DİLİMLERİNDERİLERİN SÖZLERİ

“S” dilimindeki serbest meslek sahibiyse, “Saat başı 35


dolar alırım,” der.
Ya da “Normal komisyonum toplam fiyatın yüzde altısı­
dır.”
Veya “Çalışmaya niyetli ve işi doğru yapacak kişileri ne­
dense bulamıyorum.”
Bir de “Bu projeye 20 saatten fazla zaman ayırdım.”

“i ” DİLİMLERINDEKİLERJN SÖZLERİ

“İ” diliminde bulunan işveren, “Şirketimi yönetecek yeni


bir genci müdür arıyorum,” diyecektir.
«Y» DİLİMLERİNDEIÛLERİN SÖZLERİ

“Y” dilimindeki yatırımcının ağzından duyacağınız sözler


şöyle olabilir:
“Nakit alaşım getiri oranına mı, yoksa net getiriye mi
bağlı?”

SÖZLER ARAÇTIR

Zengin baba görüştüğü kişinin bir an için olsun özüne


indiğinde onun ne aradığım, ona ne önerebileceğini, onunla
konuşurken hangi sözleri seçeceğini bilirdi. “Sözler güçlü
araçlardır,” derdi.
Zengin baba oğluyla bana, lider olmak istiyorsak, söz us­
tası olmamız gerektiğini söylerdi. Bize öncelikle karşımızdaki­
nin konuşurken hangi sözleri seçtiğine dikkat etmeyi öğret­
mişti, daha sonra da diyeceklerimizi doğru sözcüklerle, yerin­
de ve zamanında en etkili şekilde iletmeyi.
“Birinin aklına hemencecik gelen bir sözcük, bir başkası­
nın aklına hiç gelmeyebilir,” diye açıklamıştı.
Örneğin, “risk” sözcüğü “Y” dilimindeki birine heyecan
verirken, “Ç” dilimindekiler için korku kaynağı olabilirdi.
Lider olmak için ilkin karşınızdakini dinlemeyi öğren­
meliydik. Kullandığı sözcüklere dikkat etmezsek, ruhlarını da
hissedemezdik. Ruhunu okumadığınız bir insanın da kim ol­
duğunu asla bilemezsiniz.

ÖZ FARKLILIICLAR

Zengin babanın, Sözlerine kulak verin, ruhlarını hisse­


din, diye öğüt vermesinin nedeni, kişinin konuşurken seçtiği
sözlerin ardında özdcğcrlcrin yer almasıdır. Aşağıda, bir di­
limde yer alanları bir başka dilimde bulunan kişilerden ayıran
ortak özellikleri göreceksiniz.

1. “Ç ” (çalışan). “Güvence” ya da “yan gelirler” sözcük­


lerini duyduğumda karşımdaki kişinin özde kim ol­
duğu hakkında fikir yürütürüm. “Güvence” sözcüğü
daha çok korkuyu ele verir. “Ç” diliminden gelen ki­
şi korkuya kapıldığında güvence kavramını sıkça kul­
lanır. Para ve çalışılan iş söz konusu olduğunda eko­
nomik belirsizlikle birlikte gelen korkudan nefret
eden pek çok kimse vardır, bundan dolayı güvence
ararlar.
“Yan gelir” kavramı, aldığı ücretten başka tanımlan­
mış ve kesinleşmiş ek geliri ifade eder, örneğin sağlık
planı ya da bireysel emeklilik. Burada kilit nokta ken­
dilerini güvencede hissetme ve bunu yazılı olarak
görme isteğidir. Belirsizlik onları mutlu etmez; ke­
sinlik ararlar, içlerinden şöyle derler, “Sana bunu ve­
ririm... sen de karşılığında bana şunu vereceğine söz

Böylece biraz olsun korkularını gidermek isterler, is­


tihdam söz konusu olduğunda güvence ve sağlam
anlaşmalardan yanadırlar. “Para beni ilgilendirmi­
yor,” dediklerinde doğru söylııyorlardır.

Onlar açısından güvence kavramı paradan çok daha


önemlidir.
Çalışan elemanlar şirketlerin iist düzey müdürleri de
olabilir hademeleri de. Ne yaptıklarının pek önemi
yoktur, önemli olan çalıştıkları kurumla imzaladıkla
rı iş sözleşmesidir.

2. “S” (serbest meslek sahibi). Bunlar “kendi kendile­


rinin patronu" olmak ya da “kendi işlerini yapmak"
isteyenlerdir.

Bunlara “kendi işini kendi görücüler" de diyebilirsi­


niz.

Para söz konusu olduğunda sıkı bir “S" gelirinin baş­


kalarına bağlı olmasından hoşlanmaz. Serbest meslek
sahibi bir kimse sıkı çalışıyorsa, bunun karşılığını al­
mak ister. Kazandıkları parayı kendileri kadar çok ça­
lışmayan bir başkasının ya da binlerinin belirlemesin­
den hoşlanmazlar. İyi çalışırlarsa, onlara paralarını
ödeyin. Yok, işlerini iyi yapmazlarsa, hak ettikleri ka­
darını almaları gerektiğini de anlayacaklardır. Para
konusunda tamamen bağımsız bir ruha sahiptirler.

KORKU DUYGUSU

“Ç" parasız kalma korkusunu “güvence" arayarak gi­


dermeye çalışırken, “S" bambaşka bir tepki gösterir.
Güvence aramak yerine durumu kendi denetimlerine
almayı vc kendi bildiklerini yapmayı yeğlerle! Onla­
ra “kendi işini kendin görücüler” dememin nedeni de
bu. Korku ve mali risk söz konusu oldu muydu, diz­
ginler ellerinde olsun isterler.

Bu grupta yıllarını okumaya vermiş doktor, avukat


gibi iyi öğrenimli “profesyoneller” bulunur.

“S” diliminde geleneksel okullara gitmektense kendi


kendilerini eğitenlere de rastlarsınız. Emlak komis­
yoncuları gibi komisyonla çalışan satıcılar, ayrıca pe­
rakende ışı yapan dükkân sahipleri, temizlik şirketle­
ri, iç dekoratörler, danışmanlar, terapistler, sevahat
acenteleri, oto tamircileri, tesisatçılar, marangozlar,
vaizler, elektrikçiler, kuaförler ve sanatçılar.

Serbest meslek sahiplerinin çoğu mükemmeliyetçi


kimselerdir. Yaptıkları iş çok iyi olsun isterler. Onlara
göre kendilerinden başka kimse daha iyi yapamaz,
bir ışı istedikleri gibi kimsenin yapamayacağına gü­
venmezler. Pek çok yönüyle kendi dallarında sanatçı­
dırlar, bir ışı kendi bildikleri yöntemle yerme getirir­
ler.

Zaten bu nedenle onlara ış vermez miyizr Örneğin,


bir beyin cerrahını görmeye gideceksiniz, alanında
eğitimli ve deneyimli olsun istersiniz. Ama daha da
önemlisi mükemmeliyetçi olmasına dikkat edersiniz.
Aynı titizliği diş doktoru, kuaför, pazarlama danış­
manı, tesisatçı, elektrikçi, falcı, avukat ya da şirket
eğitm eni için de gösterirsiniz. H angi serbest meslek
sahibine ihtiyacınız varsa, alanında en iyisi olanı arar­
sınız.

32
Rıı g ru p tak i kim seler için para, işlerinden sonra gelir.
B ağım sız olm aları, kendi bildiklerini yapm a ö zg ü rlü ­
ğ ü , kendi alanlarında saygı görm eleri paradan çok
d ah a önem lidir. O nlara iş verirken, ne yapılm asını is­
tediğinizi söyleyip sonra onları kendi hallerine bırak­
m ak en doğ ru su d u r. Başlarında birinin d u ru p onları
g ö zetim altında tutm asını istemezler, zaten buna g e­
rek de duym azlar. B urnunuzu sokarsanız, işi bırakıp
gitm eleri, başka birini bulun dem eleri bile söz konu­
su olabilir. Ç ünkü bağım sız olm aları para kazanm ala­
rın d an daha önem lidir.

Bu g ru p tak ilerin yanlarında çalışacak elem an bulm a­


ları hiç de kolay olm az, ne de olsa kendilerinden d a­
ha iyi yapacak biri o ld uğuna inanmazlar. “İşe alacak
d o ğ ru d ü rü st birini bulam ıyorum ,” diye yakındıkları
sık duyulur.

Bu gru p tak ilerin hepsi yapakları işi öğrensinler diye


bırilcrinı yetiştirirler, çoğu zam an da yeni yetişen ele­
m an “kendi işini yapm ak” ve “kendinin p atro n u
olm ak”, bir de “kendi bildiği yoldan g iu n e k ” üzere
ustasının yanından ayrılır.

“S” tipindekjlcrin pek ço ğ u yanlarına birini alıp yetiş­


tirm ekten çekinirler, çünkü so n u n d a kendilerine ra­
kip olacaklarını bilirler. B undan dolayı giderek daha
çok çalışm ak, her şeyi kendileri yapm ak zorunda ka­
lırlar.

33
3. “ İ ” (iş sahibi). Ru gruba girenler “ S" dilimindekile-
rın yapmadığı hem en her şeyi yapabilirler. Gerçek
“İ” olanlar çevrelerine her d ö rt kategoriye giren kim­
seleri toplarlar, “Ç”, “S”, “İ” ve “Y” olanları. Başka­
larına ış dağıtm aktan hoşlanm ayan (çünkü kendile­
rinden başkasının işi iyi yapacağını düşünm eyen)
“S” tipindekilerin tersine gerçek iş sahibi kimseler iş
paylaştırmaya bayılır. “İ” olan birinin sloganı, "‘Baş­
kasına yaptırm ak varken neden kendim yapayım?”
olabilir.

H enry Ford böyle kimseler arasına girer. Bir grup en­


telektüelin on u “cahil” olmakla suçladığı anlatılır.
Ford'un dünyadan “bihaber” o lduğunu iddia ederler.
Bunun üzerine H enry Ford onları ofisine davet eder,
kendisine sorular sorm alarım ister. Böylcce bu ente­
lektüeller Amerika’nın en güçlü sanayicisine sorular
yöneltm eye başlarlar. Ford soruları dikkatle dinledik­
ten sonra masasındaki telefonlara uzanır ve en zeki
yardım cılarından birini içeriye çağırır, sorulara yanıt
yerm esini ister. Panelin sonunda konuklarına, daha
önem li işlere zam an ayırabilsin diye yanına okum uş
akıllı kimseleri işe aldığını söyler. O n u n önem li işiy­
se “düşünm ektir.”

F ord’uıı, “D üşünm ek d ü n yanın en zo r işidir. Bunu


üsdenen kişi birkaçı geçm ez,” dediği söylenir.

34
L İD E R L İK İN S A N L A R IN EN İ T İ Y A N IL IR IN I
O R TA YA Ç IK A R M A K T IR

Zengin baba, Henry Ford'a adeta tapardı. Hana da


Henrv Ford, John D. Rockefeller gibi adamların ha-
vatlarını anlatan kitaplar okutmuştu. Oğluyla benim
liderliğin temelini ve iş dünyasının gerektirdiği tek­
nik becerileri öğrenmemizi isterdi. Şimdi düşünüyo­
rum da çoğu kimse de bu yeteneklerden biri ya da
oburu var, ama ‘T diliminde başarılı olmak ikisini
birden gerektiriyor. Üstelik her ikisi de sonradan öğ­
renilebilecek yetenekler. Nasıl iş dünyasının ve lider­
liğin sanatı varsa bilimi de var. Bana sorarsanız, ömür
bovunca bitirilmeyecek bir araştırma bu.

Küçükken zengin babadan “% / Çorbası” adında


1947’dc Marcia Brown tarafından yazılmış bir kitabı
armağan olarak almıştım. İş dünyasında liderlik öğ­
renimine bu kitabı okuyarak başlayacaktım.

Zengin babaya göre, liderlik “insanların en iyi yanla­


rım ortaya çıkarma becerisi” idi. Oğluyla bana iş
dünyasında gerekli teknik becerileri öğretir, örneğin,
hesap tablolarım okumak, pazarlama, satış, muhase­
be, yöneticilik, üretim ve pazarlık etme, ayrıca başka­
larıyla birlikte çalışmayı ve onlara liderlik etmeyi öğ­
renmemizin önemini anlatırdı. “İş dünyasındaki tek­
nik beceriler kolay öğrenilir de... zor olan başkalarıy­
la çalışmayı öğrenmek,” derdi.

Bugün hâlâ Taş Çorbası adlı kitabı arada sırada oku­


yup ondan yararlandığımı belirteyim, çünkü ben as-

35
luuia işler istediğim gibi gitmediğinde lider olmak
verme despot biri olma eğilimi gösteren biriyim.

GİRİŞİMCİLİK GELİŞİMİ

“ Kendi işimi kuracağım " diyenleri çok duyarım.

Pek çok kimse mali güvenceye ve m utluluğa giden


yolun “kendi işini yapmaktan" ya da “kimsede olma­
yan bir urun geliştirmekten" geçtiğine inanır.

Bu nedenle hemen koşar, kendi işlerini kurarlar. Ço­


ğu zaman izlenen yol şudur:

TM

Bunların çoğunun kurduğu “İ” değil “S” tipi ıştır. Bir


kere daha altını çizmekte yarar var, biri ötekinden da­
ha iyi değildir. İlcisinin de güçlü ve zayıf noktaları,
riskleri ve kazançları vardır. Asıl önem li olan bu kim­
selerin “İ” tipi bir iş kurm ak isteyip de bilmeden “S”
tipi iş kurmaları, dolayısıyla Ö lçüm Çeyreği’nin sağ
yanına geçmek için çabalamak zorunda kalmalarıdır.

36
\cni girişimcilerin çoğunun istediği budun

Ama şurada takılıp kalırlar:

37
rVıhi sonra da bunun için çabalarlar:

\
N e var id, yalnızca birkaçı bunu başarır. N eden mi?
Ç ünkü her bir dilimde başarılı olm ak için gereken
hem teknik hem de inşam beceriler farklıdır. Bu be­
cerileri öğrenm eli, sonra da yer almak istediğiniz di­
lim de gerçek başarıya ulaşmak için gereken anlayışa
sahip olmalısınız.

“S” TİPİ İŞ İLE ‘T ’ TIPIIŞ


ARASINDAKİ FARK

G erçek uF le r işlerinden bir yıl ya da daha fazla su­


reyle ayrılabilir, ama şirketleri bıraktıklarından daha
k irli d u ru m d a olabilir. Gerçek bir “S” tıpı işyerinde
eğer serbest meslek sahibi bir yıldan daha fazla sürey-
se işinden uzak kalırsa, geri geldiğinde hiçbir iş bula­
m am a şansı çok yüksektir.

38
Aradaki fark nereden mi geliyor? Şöyle açıklayabili­
riz: “S” bir iş sahibidir, oysa “İ” kurduğu sistemin sa­
hibidir ve o sistemi yürütecek nitelikte kimselere iş
verir. Çoğu zaman “S” işinin başından ayrılamaz.

Bir diş doktorunu ele alalım. Diş doktoru olmak için


yıllarca okur. Siz de dişiniz ağrıdığında müşterisi ola­
rak ona gidersiniz. Diş doktoru dişinizi tedavi eder,
siz de mudu olursunuz, sonra da arkadaşlarınıza ne
kadar iyi bir diş doktoruna gittiğinizden söz edersi­
niz. Çoğu zaman diş doktoru işini kendi yapar. Ama
tatile çıkmak istediğinde geliri de tatile çıkmak zo­
rundadır.

“İ” şirket sahipleriyse, sistemler sayesinde diledikleri


zaman tatile çıkabilirler. Onlar tatile çıksalar da para
akışı sürer.

Başarılı bir “I” olmak için gerekenler şöyle özetlene­


bilir:

a. Sistem sahibi olmak ya da sistemi denetim altında


tutmak;
b. İnsanlara liderlik etmek.

“S” tipi iş sahibi olanların lT olabilmeleri için kim


liklcı ini değiştirmeleri ve bildiklerim sisteme uyarla
maları gerekir... çoğu ya bunu başaramaz ya da siste
me fazla bağlanır.
McDONALDS’tan DAHA IT I
HAMBURGER TAPABİLİR misiniz?

Bir şirket nasıl kurulur ya da yeni bir fikir veya yeni


bir urun için nasıl para bulunur diye fikir sormak
üzere kapımı çalan çok olur.

10 dakika boyunca onları dinler, bu süre içinde neye


odaklandıklarını anlarım. Ü rüne mi yoksa iş sistemi­
ne mi? O on dakika boyunca dikkatim i çeken (unut­
mayın iyi bir dinleyici olmak sizi karşınızdaki kişinin
ruhuna işlemiş öz değerlere ulaştıracaktır) sözcükler­
den birkaç örnek:

“Bu ürün XYZ firmasının ürününden çok daha


iyidir.”
“H er yere baktım, bu üründen kimsede yok.”
“Bu ürünün sırrım size veririm , karşılığında kârdan
yalnızca yüzde 25 isterim ”
“Bu (ürün, kitap, beste, icat) üstünde yıllardır çalışı­
yorum .”

İşte bunlar “Ç” veya “S” ölçüm çeyreklerinde faaliyet


gösteren kimselerden genellikle duyulabilecek sözler-
dir.

Bu noktada çok dikkatli olm ak gerek, çünkü karşı­


m ızda yıllardır... belki kaç kuşaktır insanların beyni­
ne işlemiş özdeğerler ve fikirler var. D ikkatli ya da sa­
bırlı davranm azsam , yeni gelişmeye başlayan kırıl­
gan, incinebilir bir fikri bozabilir, daha da önemlisi
bir başka dilim e geçmeye hazır birine zarar verebili-
rım.
HAMBURGER VE ŞİRKET

Sohbetin bu aşamasında dikkatli davranmam ilerek


tikinden “McDonalds hamburgerleri" örneğini kul
lanmayı seçerim. Karşımdakini dinledikten sonra,
“McDonalds'tan daha ivi hamburger yapabilir
misiniz?" divc sorarım.

Şimdiye kadar ürettikleri venı t'ıkir va da yeni lininle


ilgili görüştüğüm kimselerin hepsi bu soruma “evet"
karşılığını verdiler. McDonalds'tan daha iyi ham bur­
ger hazırlayabilir, pişirebilir w servis yapabilirlerdi.

Bir sonraki soru elbette şu, “McDonalds'tan daha iyi


bir sistem inşa edebilir misiniz?"

Kimileri aradaki farkı hemen sortir, kimileri ı*örc-


mez. Bana sorarsanız, bu farkı görmek kişinin ölçüm
çeyreğinin hangi yanında bulunduğuyla ilgili: Sol
yandakiler daha ivi hamburgere, yani ürüne odakla­
nırken; sağ yandakiler şirket sistemini goz önünde
bulundururlar.

Elimden geldiğince onlara, piyasada çokuluslu dev


şirketlerin sattıklarından çok daha iyi ürünler ya da
hizm eder olduğunu anlatmaya, örneğin M cDo-
nalds’tan çok daha iyi hamburger yapan milyarlarca
insan olduğu halde, pazarlama sistemleri McDonalds
gibi milyarlarca hamburger satmaya elverişli olm adı­
ğından ya da hiç sistem kurmadıklarından iyi ış yapa­
madıklarını göstermeye çalışırım.

41
KONUYA BİR DE OBUR TARAFINDAN
BAKIN

İşin öbür tarafını görebilenlere M cD onalds’a gidip


bir ham burger aldıktan sonra bir masaya otnarup
ham burgeri müşteriye kadar getiren sistemi gözle­
melerini öneririm . Pişmemiş köfteleri getiren kam­
yonları, danaları yetiştiren çiftçiyi, eti satın alan kişi­
yi, Ronald M cD onalds’ın boy gösterdiği televizyon
reklamlarım düşünmelerini. Karşılarına gelen her
müşteriyi, “M cD onalds’a hoş geldiniz,” diye karşıla­
yan deneyimsiz gençlerin nasıl eğitim den geçirildik­
lerini, gittiğiniz satış mağazasımn dekorunu, bölge
ofislerini, yuvarlak ekmekleri yapan fırınları ve dün­
yanın d ö rt bir yanında tadı aym olan kızarmış pata­
tesleri gözlerinin önüne getirm elerini. Sonra da bu
tabloya borsada M cD onalds’a para yatıranları ekle­
melerini. Bu alıştırma ölçüm çeyreğinin “İ ” ve “Y”
tarafına geçme şansını artıracaktır.

Gerçek şu ki milyarlarca insanın sunduğu sınırsız sa­


yıda fikir ve ürün var, ancak bu insanlardan yalnızca
birkaçı iş sistemi kurmayı bilir.

Bill Gates M icrosofPta eşsiz bir ürün geliştirmemişti.


Başkasımn ürettiğini alıp o n u pazarlam ak üzere güç­
lü bir küresel sistem kurm uştu.
4. a Y” (yatırım cı). Yatırımcılar paradan para kazanırlar.
Çalışmak zorunda değillerdir, çünkü paraları çalışır.

UY” dilimi zenginlerin oyun bahçesidir. Kişi hangi


ölçüm çeyreğinde para kazanırsa kazansın, günün bi­
rinde zengin olmayı hedefliyorsa, er ya da geç “Y”
dilimine geçmek zorundadır. Paranın servete dönüş­
türülebileceği tek yer burasıdır.

NAKİT AKIŞI ÖLÇÜM ÇEYREĞİ

Nakit Akışı Ölçüm Çeyreği gelirin hangi dilimlerden, di­


ğer bir deyişle “Ç” çalışan, “S” serbest meslek sahibi, “İ”
iş/şirket sahibi, “Y” yatırımcı dilimlerinden hangisinden elde
edildiğini belirler. Aradaki fark aşağıda özedenmiştır:

Kendi işinizin Paranızı


başındasınız çalıştırıyorsunuz
Biz r a bip

Zenginlerin buvük servet sahiplerinin sırları çoğumuzun


kulağına çalınmıştır.
1 BİZ-Başka insanların Zamanı
2 BIP-Başka insanların Parası

BİZ ve BIP ölçüm çeyreğinin sağ yanında bulunurlar. Öl­


çtün çeyreğinin sol vanındakilcr genellikle zamanı ve parası
kullanılan başka insanlar olarak tanımlanır.
Kim'le birlikte “S” değil de “İ” turu bir ış kurmak için
acele etmememizin başlıca nedeni “başka insanların zamanı­
nı ” kullanmanın uzun donemde ne kadar yararlı olacağını
görmemizdi. “S” diliminde başarılı olmanın olumsuz yanla­
rından biri de çok çalışmaktan geçiyordu. Diğer bir deyişle,
iyi bir ış çok daha uzun saatler çalışmayı gerektirecekti.
“İ” turu bir iş tasarlarken başarıya giden yol, sistemi ge­
nişletmek ve daha çok işçi çalıştırmaktan geçer. Sız daha az ça­
lışırsınız, ama daha çok para kazanır ve size kalan boş zama­
nınızın tadını çıkarırsınız.
Bu kitabın bundan sonraki bölümlerinde ölçüm çeyreği­
nin sağ vanında gereken beceri ve kafa yapısından söz edile­
cek. Denevimlerıme göre ölçüm çeyreğinin sağ yanında başa­
rılı olmak farklı bir kafa yapısı ye farklı teknik beceri gerekti­
riyor. Kişi kafa yapısını değiştirme konusunda esnekse, daha
sağlam mali güyenceye ye özgürlüğe ulaşma süreci kolay ge­
çecektir. Ama esnek olmayanlar bir dilimde takılıp kaldıkla­
rından, kafa yapılarını değiştirmemekte ısrar ettiklerinden çok
sancılı bir süreç yaşayabilirler.
Bu kitapta kimilerinin neden daha az çalışıp daha çok ka­
zandıklarım, neden daha az yergi ödediklerim, buna rağmen
neden kendilerini mali açıdan daha güvencede gördüklerini
öğreneceksiniz. Burada püf noktası hangi dilimden gelir elde
edileceği ve bunun zamanını ayarlamak.

44
ÖZGÜRLÜĞE GİDEN YOL

Nakit Akışı Ölçüm Çeyreği kurallardan oluşmaz. Yalnız­


ca ondan yararlanmak isteyenlere
• kılavuzluk eder. Mali O
srıı-
vcnceye, ona bağlı olarak da mali özgürlüğe kavuşma yolun­
da Kim le bana yol gösterdi. Ne de olsa ömrümüzü sabah ev­
den çıkıp işe gitmek zorunda kalarak geçirmek istemiyorduk.

ZENGİNLERLE ÖTEKİLER ARASINDAKİ


FARK

Birkaç yıl önce zenginlerin çoğunun gelirlerinin \iizde


yetmişini vaurımlardan, dolayısıyla ‘T " diliminden, geri kalan
yüzde otuzunu da aldıkları ücrederden, demek ki “Ç" dilimin­
den elde ettiklerini anlatan bir makale okumuştum. Ye eğer bu
kimseler “Ç” iseler, çoğu kendi şirketinde çalışan kişilerdi.
Gelirleri şöyle bir tablo çiziyordu:

( % 70)
O nun dışındaki hemen herkes, fakirler ve orta sınıl gelir­
lerinin yüzde seksenini VkÇ" va da “S” dilimlerinden, geri ka­
lan \tızde Yirmisini de MY" diliminden, diğer bir deyişle yatı­
rımlardan elde edivorlardı.

(<%20)

ZENGİN OLMAKLA SERVET SAHİBİ


OLMAK ARASINDAKİ FARK

Birinci konuda karımla birlikte 1989 yılında milyoner ol­


duğum uzdan, fakat mali açıdan özgür olmamızın 1994 yılın­
da gerçekleştiğinden söz etmiştim. Zengin olmakla servet sa­
hibi olmak arasında fark vardır. 1989 yılında kurduğum uz iş
bize çok para kazandırıyordu. Daha çok kazanıyor, ama daha
az çalışıyorduk, çünkü daha fazla fiziksel çaba harcamamıza
gerek kalmadan kurduğum uz iş sistemi genişliyordu. Pek çok­
larının mali başarı dediğini başarmıştık.
Ö te yandan işimizden gelen nakit akışım bize ek nakit
akışı sağlayacak daha som ut aktif varlıklara çevirmemiz gere­
kiyordu. işimizde başarıya ulaşmıştık, şimdi sıra bütün aktif
varlıklarımızdan gelen nakit akışının geçim harcamalarımız­
dan daha yüksek olmasını sağlamaya gelmişti.

46
Şöyle bir tablo çiziyorduk:

Şirket Gelir Tablosu

Bilanço

1994 yılında aktif varlıklarımızdan elimize geçen, pasif


gelir harcamalarımızdan daha büyüktü. Böylecc artık servet
sahibi bir çifttik.
Gelir Tablosu

Gelir

Harcamalar

Bilanço

47
Aslında işimiz de aktif varlık olarak kabul edilebilir, çü^.
kıı hem kendi başına bir gelir kaynağıdır hem de fazla fiziksel
enerji gerektirmeden faaliyet gösterir. Kendi servet anlayışı­
mıza göre gayri menkul ve hisse senedi gibi som ut aktif var­
lıklarımızın harcamalarımızdan daha yüksek pasif gelir getir­
mesi gerekiyordu, böylcce gerçekten servet sahibiyiz diyebile­
cektik. Aktif sütunumuzdaki gelir şirketimizden gelen gelir­
den daha yüksek olur olmaz, şirketi ortağımıza sattık. Artık
servet sahibiydik.

SERVETİN TANIMI

“Servet, fiziksel olarak (ne sizin ne de ev halkından başka


birinin) çalışmadan yaşam standardını koruyarak geçinebildi­
ği gun sayısıdır.”
Diyelim aylık harcamalarınız 1000 dolar, tasarruf hesabı­
nızda 3000 dolar varsa, servetiniz 3 ay ya da 90 gün demek­
tir. Servet zamanla ölçülür, parayla değil.
1994 yılında karımla ben artık (ekonomik engellemeler
ne olursa olsun) sonsuz servetin sahibiydik, çünkü yatırımla­
rımızın getirisi aylık harcamalarımızdan birkaç kat fazlaydı.
Sonuçta, ne kadar para kazandığınız değil, ne kadar para
tutabildiğiniz ve parayı kendi adınıza ne kadar süreyle çalıştı-
rabildiğiniz önemlidir. H er gün çok para kazanan pek çok
kimseyle tanışırım, fakat paralarının çoğu harcama sütununa
gider. Nakit akışları şöyle bir tablo çizmektedir:

48
Gelir Tablosu

Biraz fazla kazandıklarında alışverişe çıkarlar. Büyük ev ya


da yeni bir araba almayı tercih ederler, bu da uzun vadeli borç
ve daha çok çalışmak, dolayısıyla aktif sütununa hiçbir şey
kalmaması demektir. Para hızla tükenir, cep adeta delinmiş gi­
bidir.

KIRM IZI YANARKEN GİTMEK

O tom obil kullananlar arasında “kırmızı yanarken git­


m ek'' diye bir deyim vardır. Benzin göstergesinin dibine vur­
masına rağm en arabayı sürmek demektir. Bir diğer anlamı da
lıız ibresini en üst sınıra vurdurmaktır.
K işinin parasal durum una uyarlarsak, ister zengin olsun
ister fakir sürekli “kırmızıda giden” kimselerin sayısı çoktur.
Ne kadar kazanırlarsa kazansınlar, ellerine geçeni hızla harcar­
lar. “K ırm ızıda gitm ek” m otorun öm rünü kısaltır. Aynısı pa­
ra için de geçerlidir.

49
Tıp doktoru arkadaşlarımın birçoğuna göre, günüm üz­
deki stresin başlıca nedeninin çok çalışmak, buna karşılık ye­
terince para kazanmamak. Hele biri, sağlık bozukluklarına
neden olan en büyük etmenin “cüzdan kanseri” olduğunda ıs­
rarlı.

PARANIN PARA KAZANMASI

İnsanlar ne kadar para kazanırlarsa kazansınlar, eninde


sonunda bir miktarını “Y” dilimine koymak zorundadırlar.
“Y” dilimi paranın para kazanması fikriyle ilgilidir. Bu da pa­
ranın sizin için çalışması fikridir, böylcce siz çalışmak zorun­
da kalmazsınız. Ancak burada önemli olan, yatırım yapmanın
başka yolları olduğunu kabul etmektir.

BAŞKA YATIRIM YOLLARI

İnsanlar öğrenimlerine yatırım yapar. Geleneksel eğitim


önemlidir çünkü ne kadar iyi öğrenim görürseniz, para kazan­
ma şansınız o kadar artar. D ört yılınızı üniversiteye adayıp yıl­
da 24.000 ile 50.000 dolar arasında ya da üstünde kazanma
potansiyeline sahip olursunuz. Sıradan bir insanın 40 yılım
bilfiil çalışmaya verdiği düşünülürse, dört yıllık üniversite ya
da benzeri bir kurumda öğrenim görmek çok iyi bir yatırım
olabilir.
Sadakat ve çalışkanlık da bir başka yatırım yoludur, örne­
ğin özel bir şirkette ya da resmi bir kurumda öm ür boyu ça­
lışmak. Bunun ödülü emeklilik ikramiyesi ve öm ür boyu ay­
lık, ayrıca çeşitli hizmederden yararlanma hakkıdır. Ne var ki
Sanayi Çağı’nda geçerli olan bu yatırım türü Bilgi Çağı’nda
geçerliliğini yitirmiş bulunmaktadır.

50
K im ileriy se kalabalık b ir aileye yatırım yapar, yanlılıkla­
rında k en d ilerin e bakacak çocukları olsun ister. Böyle b ir y a­
tırım esk id en iyiydi, ne var ki g ü n ü m ü z ü n e k o n o m ik sık ın tı­
ları n ed en iy le a rtık aileler yaşlı büyüklerinin geçim ve sağlık
g id erlerin i karşılayacak d u ru m d a değillerdir.
Sosyal G ü v en lik ve M edicarc gibi p rim leri m aaş b o r d r o ­
su n d a n k esilen A m e rik a ’daki resm i em eklilik p ro g ra m la rı da
yasaların z o ru n lu kıldığı b ir tü r yatırım dır. Ö te yan d an nüfus
yap ısın d ak i k ö k lü değişiklikler ve yükselen m aliy ed er n e d e ­
niyle b u tü r y a tırım tü rü eskiden vaat ettiklerini artık v erem e­
m ektedir.
B ir d e bireysel em eklilik planı denilen b ağım sız em eklilik
y atırım ı p lan ları vardır. B u planlara katılsınlar diye federal h ü ­
k ü m e t h e m işverene h em de işçiye teşvik için vergi in d irim i
sağlar. A m e rik a ’d a böyle p lanların en gözde olanı 4 0 1 (k)
em eklilik p lam d ır, A vustralya’da benzer plana “ S ü p er E m e k ­
lilik” denir.

Y A T IR IM L A R D A N GELEN GELİR

Y uk arıd ak ilerin hep si y atırım araçları olm akla b irlik te


“Y” d ilim i, çalıştığ ın ız yıllar boyunca sürekli gelir kaynağı
olarak ü re tm e y e ö n e m verir. “ Y” olarak faaliyet g ö ste re n biri
o lab ilm ek iç in b ü tü n d ilim lerd e kullanılan k rite rle rd e n y a ra r­
lan m ak gerekir. Ş u an d a gelirinizi “Y” d ilim in d e n m ı sağ lıy o r­
sunuz? D iğ e r b ir deyişle p aran ız sizin için çalışıp size gelir
sağlıy o r m u?
K e n d in e y a tırım am acıyla b ir ev satın alan ve kiralayan b i­
rine b ak alım . E ğ e r elin e g eçen kira o evi o tu r u r h ald e kılm ak
içi y ap m ası g e re k e n h arcam alard a n d ah a fazlaysa, b u , “Y ” d i­
lim in d en g e le n n a k it d em ek tir. A ynısı b an k ad ak i p a ra sın d a n
faiz elde e d e n ya d a hisse s e n e d e rin d e n kar payı alan lar için d e

51
soz konusudur. Dolayısıyla UY" dilimine uygun olmak çalış­
mak zorunda kalmaksızın ne kadar gelir kazandığınızı sapta­
maktan geçer

EMEKLİLİK HESABIM BİR TÜR YATIRIM


SAYILIR MI?

Emeklilik hesabına düzenli olarak para aktarmak da bir tür


yatırımdır ve akıllıca bir tutumdur. Çalışma hayanınız sona
erince çoğumuz yatırımcı olmayı um ut ederiz... ancak bu kita­
bın amacı bakımından UY'5 ölçüm çeyreğini temsil eden kişiler
çalışma yıllan bonınca gelirlerini yanrımlardan elcie edenlerdir.
Gerçekte çoğu kimse emeklilik hesabına yatırım yapmamakta,
ama emekli olduklarında, koyduklarından daha çok para alma­
yı um ut ederek emeklilik hesaplarına para aktarmaktadırlar.
Emeklilik hesaplarında para biriktirenlerle yatırım yapa­
rak paralarını işleten ve bundan gelir elde edenler arasında
fark vardır.

BORSA SİMSARLARI YATIRIMCI mtdtr?

Yatırım dünyasında danışmanlık yapanların çoğu gelirle­


rini “Y” diliminden elde etmeyen kimselerdir.
Örneğin, borsa simsarları, emlak komisyoncuları, mali
danışmanlar, bankerler ve muhasebecilerin çoğu WÇ” ya da
“S” kategorisine girmektedirler. Diğer bir deyişle, gelirlerini
sahip oldukları aktif varlıklardan değil profesyonel iş hayatla­
rından kazanırlar.
Borsada alım satım yapan dostlarım var. D üşük fiyattan
hisse satın alıp yüksek fiyata satmak umuduyla beklerler. D oğ­
rusunu isterseniz, yaptıkları iş ticarettir, tıpkı perakende mallar

52
satan bir m ağaza sah ib in in to p tan alım yapıp onları farklı m ııy
teriicrinc birer birer satm asına benzer. B urada da para kazan­
m a adına h arcanan fiziksel bir çaba söz konusudur. D olayısıy­
la “Y” d ilim in d en çok, “S” dilim ine uygun düşm ektedirler.
Peki b ü tü n b u insanlar yatırım cı olabilirler mi? E lbette.
N e var ki k o m isy o n lard an para kazanm ak; saat başı d a n ış­
m anlık ücreti alm ak veya aylık maaş karşılığında danışm anlık
verm ek; d ü şü k fiyata alıp yüksek fiyattan satm aya çalışm ak ya
da iyi y atırım ları b u lm ak tan gelir elde etm ek arasındaki farkı
bilm eleri gerekir.
D a n ışm a n la rın ız ın iyi o lup olm adıklarını anlam anın tek
bir y olu vardır. G elirlerinin yüzde kaçını kom isyon ya da ü c­
ret karşılığı verdikleri danışm anlık hizm etinden, yüzde kaçını
yaptıkları y atırım lard an ya da sahip oldukları şirketlerden el­
de ettik lerin i sorm ak.
Yeminli m ali m üşavir arkadaşlarım m üşterilerin sırlarını
ele v erm em ey e ö zen göstererek profesyonel yatırım d an ış­
m an ların ın ç o ğ u n u n yatırım larından gelir elde etm ek ten çok
uzak o ld u k ların ı söylüyorlar. D em ek ki verdikleri ö ğütlere
kendileri kulak asm ıyorlar.

“Y ” D İL İM İN D E N GELİR ELDE ETM EN İN


AVANTAJI

“ Y” d ilim in d e n para kazananları ötekilerden ayıran tem el


fark p a ra d a n p ara kazanm aktır. B unda başarılı olurlarsa, p ara­
larını işletebilirler, üstelik b u n d an ailelerinin gelecek birkaç
kuşaktaki üyeleri d e yararlanır.
P arad an para kazanm ayı ve sabah yataktan kalkıp işe g it­
m ek z o ru n d a o lm a d a n yaşam ayı bilm enin gözle g ö rü n e n
avantajlarının yanı sıra para kazanm ak için çalışan kim selerin
yararlanam adığı vergi avantajları da söz konusudur.

53
Zenginlerin daha zengin olmalarının bir nedeni de mp
yoıılar kazanmalarına rağmen o paradan vergi ödememektir
Çünkü kazandıkları “aktif sütunlarında” yer alır, “pasif sütü»
nunda” değil. Ya da alınteriyle değil yatırımlarından para ka-
zanırlar.
Para için çalışanlar yalnızca yüksek vergiye tabi tutulmak-
la kalmaz, ücretlerinden peşin vergi kesilir, diğer bir deyişle -o
miktar ellerine bile geçmeden vergiye gider.

NEDEN DAHA ÇOK KİŞİ YATIRIMCI


OLMUYOR?

“Y” dilimi daha az çalışıp daha çok kazananların ve daha


az vergi ödeyenlerin yeridir. Peki neden daha çok kişi yatırım­
cı olmuyor? Kendi işini kuranların sayısının az olmasıyla aym
nedenden. Tek bir sözcükle özetlemek gerekirse, “risk” yü­
zünden diyebiliriz.
Çoğu kimse alınteriyle kazandığı parayı bir yere yatırıp
geri gelmeyecek diye korkar. Yatırımlarının onlara ne kadar
çok kazandıracağını bilseler de kaybetmekten korktukları için
yatırım yapmaktan, paralarını riske atmaktan kaçınırlar.
Hollywood ünlülerinden biri bir zamanlar şöyle demişti:
“Beni kaygılandıran yatırımın getirisi değil. Yatırımın ne geti­
receği.”
Para kaybetme korkusu yatırımcıları dört sımfa ayırır:1234

1. Riskten kaçan ve sağlamcı olanlar paralarım bankada


tutanlar;
2. Yatırım işini mali danışman ya da yatırım ortaklığı fo­
nu yöneticisi gibi uzmanlara bırakanlar;
3. Kumarbazlar;
4. Yatırımcılar.

54
K u m a rb a z la y atırım cı arasındaki farkı şöyle belirleyebili­
riz. K u m a rb a z a g ö re y atırım şans o y u n u d u r. Paralarını y atı­
rım } ap sın d i \ e b aşk asın a teslim edenler için yatırım cılık ö ğ ­
re n m e k istem ed ik le ri b ir oyundur. B u kişiler için ö n em li o lan
k e n d ilerin e m ali m ü şa v ir seçerken dikkatli olm alarıdır.
B ir s o n ra k i b ö lü m d e ele alacağım ız yedi tü r yatırım cıya
ö z g ü ö zellik ler k o n u y u biraz daha aydınlatacaktır.

R İS K T A M A N L A M IY L A O RTAD AN
K A L D IR IL A B İL İR

N ey se ki y atırım cılık ta riski azaltm ak, dahası tam am en


o rta d a n k ald ırm ak ve p arad an para kazanm ak m ü m k ü n d ü r,
y eter ki o y u n u o y n am asın ı bilin.
G erçek b ir y atırım cı, “Param ı ne kadar sürede geri alırım?
K o y d u ğ u m ana parayı geri aldıktan sonra ö m rü m ü n sonuna
d ek ne k a d a r g elir elde ed erim ?” diye sorar.
P arasım ne k ad a r sü red e geri alacağım bilm ek ister gerçek
y atırım cı. E m ek lilik h esab ı olanlarsa paralarım ne zam an geri
alacaklarım ö ğ re n m e k için yıllarca beklem ek zorundadırlar.
İşte p ro fe sy o n e l b ir yatırım cıyla em eklilik için kenarda para
b irik tire n b iri arasın d ak i başlıca fark budur.
Ç o ğ u k im se n in güv en ce peşinde olm asım n nedeni para
k ay b e tm e k o rk u su d u r. O ysa “Y” dilim i d ü şü n d ü k leri kadar
tehlikelerle d o lu b ir y er değildir. K endine g ö re beceriler ve ka­
fa yapısı gerek tirir. CCY” d ilim in d e başarılı o lm ak için gereken
b eceriler ö ğ re n m e k isten ilir ve em ek harcanırsa, pekala öğre
nilebilir.

55
TENİ BİR ÇAĞ BAŞLIYOR

1989 yılında Herlin Duvarı yıkıldı. Dünya tarihinde yaşa­


nan en önemli olaylardan biriydi bu. Yalnızca kom ünizm in yı­
kılışının değil Sanayi Ç ağfnın sona erdiğini ve Bilgi Çağfnın
başlangıcını temsil ediyordu.

EMEKLİLİK PIANLARI BAKIMINDAN


SANATI ÇAĞI İLE BİLGİ ÇAĞI
ARASINDAKİ FARK

1492’de Colum bus'un çıktığı deniz yolcuğu Sanayi Ça-


ğfııın başlangıcına denk gelir. 1989 yılında Berlin D uvarı’nın
yıkılması da o çağın bitimini gösterir. M odern tarihte yaklaşık
her 500 yılda bir büyük değişimler yaşanmıştır. Şimdi de öy­
le bir dönem den geçmekteyiz.
Milyonlarca insanın mali güvencesini sarsmış olan bu de­
ğişim den pek çok kimse haberdar bile değildir, ayrıca bu de­
ğişimi karşılayacak güçleri de yoktur. Değişimi belirleyen Sa­
nayi Çağı’ndaki emeklilik planlarıyla Bilgi Çağı’ndaki emekli­
lik planları arasındaki farktır.
Küçükken zengin baba beni paramla risk almaya ve yatı­
rım yapmayı öğrenmeye özendirdi. “Zengin olmak istiyor­
san,” derdi, “risk almayı öğrenmek gerek. Yatırımcı olmayı da
öğrenm elisin.”
Eve gidince babama, zengin babanın dediklerini aktar­
mış, yatırım yapmayı ve risk yönetmeyi öğrenm em iz gerekti­
ğini söylediğini anlatmıştım. Öğrenimli babam , “Benim yatı­
rım yapmayı öğrenm em e gerek yok,” diye karşılık vermişti.
“H em devlet hem de Ö ğretm enler Sendikası bana emeklilik
maaşı bağlayacak, Sosyal Güvenlik hizm etlerinden yararlan­
mam garanti. N eden paramı riske atayım?”

56
O kum uş babam Sanayi Ç a ğ fn ın em eklilik planlarına gü-
Devlet m em urlarına tanınan em eklilik haklarına ina-
\ ’C n i l ' - 1‘ • .
j . Am erikan D eniz Piyade G ııcıfne katılm am a çok scvın-
V ietnam 'da havatım ı kaybedersem diye korkm ak yeri-
“20 yıl askerivede kal, hem ikramiye alırsın hem de o m u r
hovu sağlık hizm etlerinden yararlanm ak g aran ti,” dem işti
Hâlâ geçerliliğini korum akla birlikte bu tu r em eklilik
planlan çok geçm eden geçersiz olacak. Ç alıştığınız şirketin si­
zin emeklilik günlerinizden sorum lu olması ve em eklik g ü n le ­
rinizdeki diğer ihtiyaçlarınızı devletin karşılaması artık çağ d ı­
şı kalmış fikirlerdir.

ARTIK YATIRIM CI O İM A ZAM ANI

Sanayi Ç ağı'nın H akları Belirli Emeklilik planlarından


Bilgi Çağı’nın Katılımı Belirli Emeklilik planlarına geçerken
herkesin kendi mali d u ru m u n d an sorum lu olm ası gerekiyor.
Oysa bunu fark edenlerin sayısı çok az.

SANATI ÇAĞI EMEKLİLİK PLANI

Sanayi Ç ağı'nda H akları Belirli Em eklilik planının anlam ı


çalışuğınız şirketin işçi olarak size ö m rü n ü z boyunca (çoğu
zaman aylık olarak ödenen) belirli bir m iktar para ödem eyi
garanti etmesidir. Bu, işçilere güven veren bir uygulam adır,
çünkü düzenli gelir demektir.

BİLGİ ÇAĞI EMEKLİLİK PLANI

Birisi gelip değneğini oynattı ve şirketler ansızın çalışm a


bayatınız sona erdikten sonra mali güvencenizi garantilem eyi
bıraktılar. Onun yerine Katılımı Belirli Emeklilik planları koy­
dular. Bunun anlamı emekli olduktan sonra sizin ve şirketini­
zin yaptığı katılımlar kadar para almanızdır. Diğer bir deyiş­
le, emeklilik planınız yaptığınız katkı kadardır. Ne siz ne dc
şirketiniz katkıda bulunmazsa, siz de hiçbir şey alamazsınız.
Ama belirtmekte yarar var, Bilgi Çağı’nda beklentiler ar­
tıyor. Unutulmaması gerekense bundan ötürü emeklilik maa­
şınızı aşan bir yaşam sürüp sıfırı tüketme olasılığınızın söz ko­
nusu olduğu.

RJSIGJ EMEKLİLİK PLANLARI

Daha da kötüsü hem sizin hem dc işvereninizin emeklilik


planına yaptığı katkı sizin parayı çekme zamanınız geldiğinde
ortada hiçbir şey kalmama riski olması. Bunun nedeni 401 (k)
ve Süper Emeklilik gibi planların piyasa koşullarından etkilen­
meleridir. Diğer bir deyişle, bir gün hesabınızda bir milyon
dolar varken ertesi gün borsanın tepetaklak olması yüzünden
hesap bakiyesi yarıya da inebilir, tamamen silinebilir de.
Ömür boyu gelir garantisi çoktan tarihe karışmıştır... Bunun
ne anlama geldiğini bilen kaç kişi olduğunu çok merak ediyo­
rum.
Bir anlamı, insanların 65 yaşında emekli olup Katılımı
Belirli Emeklilik plamna bağlı olarak yaşamaya başlamaları,
derken 75 yaşında sıfırı tüketmeleri olabilir. Sonra ne mi ya­
parlar? Özgeçmişlerini tozlu raflardan çıkarıp iş aramak üzere
yollara dökülürler.
Peki ya devletin Katılımı Belirli plamna ne demeli? Başka
yerleri bilmem, ama Amerika Birlqik Devletlerinde Sosyal
Güvenlik sisteminin 2032, Sağlık hizmetlerinin de 2005 yı­
lında, nüfus padaması kuşağının üyelerinin tam da gerek duy­
dukları zaman iflas etmesi bekleniyor. Gelir anlamında Sosyal
G ü v e n i sistem i hiçbir getiri sağlamayalı çok oldu. Bir de n ü ­
fus patlam ası kuşağının 77 milyon üyesinin ödediklerim geri
almak istediklerini, am a alacak bir şev bulam adıklarını d u şu ­
nun.
199S yılında Başkan C lin to n in “Sosyal güvenliği k o n i­
n in " çağrıları işe yaram ışa. N e var ki D em okrat Senatör E r­
nest H ollings’ın pek verinde işaret ettiği gibi, “Sosyal G üven­
liği korum anın en iyi yolu onu söm ürm em ek elbette.” O n yıl­
lar b o lu n ca federal h ü küm et harcamalarım karşılamak am a­
cıyla em eklilik paralarım “ödünç” almayı alışkanlık haline g e­
ri r m iştir.
Politikacıların çoğu Sosyal Güvenliği emin ellerde sakla­
nacak ak tif varlık olarak görm ek yerine, harcanacak para ola­
rak görm ektedir.

devlete güvenenlerin satisi çok


FAZLA . '

K itaplar yazm am ın, C A S H F L O W gibi eğitici oyunlar


üretm em in nedeni Sanayi Çağı’ndan çıkmış ve Bilgi Çağı’na
girmiş bulunm am ız.
Bern kaygılandıran bizim kuşağın ve bizden hem en so n ­
rakilerin Sanayi Ç ağ ı’yla Bilgi Çağı arasındaki farklılıklarla
baş etm eve hazır olm am ası. Bu farklılıklardan birini yaratan
da emeklilik d ö n em in e nasıl hazırlandığım ız. “Okula git, ken­
dine sağlam , güvenli bir iş bul” ö ğ ü d ü 1930’dan önce d o ğ ­
muş kim seler için geçerliydi. B ugünse herkesin okula gitm esi
ve iyi bir iş nasıl b u lu n u ru öğrenm esi gerek, ama aynı zam an­
da da y aü rım yapm ayı öğrenm eliler, gelgelelim yatırım cılık
okullarda ö ğ retilen bir ders değil.
Sanayi Ç ağ ı’n d an kalm a takm alardan biri de insanların
kendi so runlarım çözm ek için devlete bel bağlamaları. G ünü-

59
miızde karşı karşıya olduğumuz sorunlar daha büyük, çünkiı
kendi mali sorumluluklarımızı da devlete yüklemiş bıılunııyo
ruz
2020 vılına gelindiğinde 275 milyon Amerikalıdan yalda
şık 100 milyonunun devletten bir tür yardım almak zorunda
olması bekleniyor. Bunların arasında devler memurları, emek
lı subaylar, postacılar, öğretmenler, ayrıca Sosyal Güvenlik ve
Sağlık hizmeti bekleyen emekliler. Böyle bir beklentide haklı
lık payı var, çünkü verilen vaatlere dayanarak yatırım yapmak
talar. Ne vazık ki yıllardır çok fazla sözler verildi, şimdi de bıı
nun faturası ödeniyor.
O sözlerin verine getirileceğini sanmam. Eğer Amerikan
Devleti verdiği vaatleri yerine getirmek üzere vergileri yük­
seltmeye başlarsa, çoğu kimse, eğer yapabiliyorsa, vergilerin
daha düşük olduğu ülkelere kaçacaktır. Bilgi Çağı’nda “ofl
shore” terimi artık vergi cenneti anlamını yitirip “siber uzay"
anlamına gelecektir.

BÜYÜK BİR DEĞİŞİM YOLDA


John F. Kennedy’nin yıllar once yaptığı uyarıyı harırlıyo
rum da, "Büyük bir değişim yolda,” demişti
işte, o değişim kapımızda.
Bir de nüfus patlaması kuşağının kâhini Bob D ylanın
şarkısı var: The Times They Are A-chanqtwj, “ You beter start
swimming or you’ll sink like a stone - Zaman Değişiyor Ya
yüzmeye başlarsın ya da taş gibi dibe çökersin."
YATIRIMCI OLMADAN
YATIRIM YAPMAK
Hakkı Belirli plandan Karılımı Belirli plana geçiş nede­
niyle dünya çapında milyonlarca insan yetersiz yatırım bilgi­
sine sahip olmalarına rağmen yatırım yapmak zorunda kalı­
yor. Yaşamlarını mali risklerden ıızak geçirmeye çalışan pek
çok kimse şimdi geleceklerini, ihtiyarlık günlerini, çalışma ya­
şamlarından sonrasını riske atmak zorunda. Büyük çoğunlu­
ğu, emekli olma zamanı geldiğinde yatırımcı mı yoksa ku­
marbaz mı olup olmadıklarını anlayacak.
Bugün borsa bütün dünyanın gündeminde. Borsayı bes­
leyen pek çok unsur var, bunlardan biri de yatırımcı olmaya
çabalayan yatırımcı olmayanlar. Onların izledikleri mali yol
şuna benzer:

B u insanların büyük çoğunluğu “Ç ” ve “S” kategorisinde


olduklarından doğaları gereği güvenceye önem verirler. D ola­
yısıyla güvenceli bir işte çalışmak ister ya da güvence sağlayan
meslekler edinmek isterler, kendi işlerini kursalar da deneti­
min mutlaka kendilerinde olmasına önem verirler. Bugün bu
lundukları dilimden ayrılıp bir başkasına, “ Y” dilim ine geç­
mek istemelerinin nedeni çalışma hayatlarına son verdiklerin­
de “güvence” bulabilecekleri bir yere yerleşmek isterler. Bu­
nun nedeni Katılımı Belirli emeklilik planlarıdır. N e yazık ki
“Y” dilimi güvence sağlama özelliğiyle bilinmez. Tam tersine
burada risk konuşur.
Nakit Akışı Ölçüm Çeyreği’nin sol tarafının ayırt edici
özelliği güvence olduğundan borsa da onların beklentisi d o ğ ­
rultusunda tepki verir. Aşağıdaki sözleri sık duym anız da b u n ­
dan ileri gelir:

1. “Çeşidcndirme ” Sağlamcı olanlar çeşidendirm e kavra­


mını diline dolamıştır. Neden mi? Ç ünkü çeşidendir­
me stratejisi “kaybetmemek” için saptanm ış bir yatı­
rım stratejisidir, ancak kazanmak üzerine kurulm a­
mıştır. Başarılı ya da zengin yatırımcılar çeşidendir­
me yoluna gitmezler. Onlar çabalarına odaklanırlar.

Belki de dünyanın en büyük yatırımcısı olan Warren


BuiYett, bakın çeşidendirme hakkında ne söylüyor:
“Benimsediğimiz strateji standart çeşitlendirm e ku­
rallarına aykırı. Dolayısıyla uzm anların çoğu bu stra­
tejinin muhafazakar yatırımcıların izlediğinden daha
riskli olduğunu söylüyorlar. Buna katılmıyoruz. Port­
föy yoğunlaştırma politikasının hem doğabilecek ris­
ki azaltacağına hem de yatırımcının satın almadan
önce beklediği ekonomik değerlere bağlı olarak ara­
dığı rahatlığı ve iş yapma koşullarını sağlayacağına
inanırız.”

Başka sözcüklerle yenilem ek gerekirse, Warren


Buffetde gore çeşidendirmeye gitm ek yerine portföy
yoğunlaşması ya da birkaç yatırım a odaklanm ak çok
daha iyi bir strateji Çeşitlendirm eyle karşılaştırıldı
ğında yoğunlaşm a kişinin daha akıllı olm asını, d ü ­
şüncelerini ve hareketlerini daha yoğıın denetim al
tında almasını gerektirm ekte. Yazdığı m akalede vasat
bir yatırım cının iniş ve çıkışın riskli olduğunu d ü şü n ­
d ü ğ ü için oynaklıktan kaçındığını söyleyen B ulletî,
“Buna karşılık gerçek yatırımcı oynaklığa kııcak
açar," diyor.

Karımla birlikte mali sıkıntıdan kurtulup mali ö z g ü r­


lüğüm üze kavuşma sürecinde çeşitlendirm eye girm e­
dik. Burun dikkatimizi yatırımlarımıza verdik.

2 “ itibarlı hisseler." Güvence meraklısı yatırım cılar iti­


barlı şirketlerin hisselerine yönelirler. Ç ünkü güvenli
olduklarını düşünürler. Şirket sağlam olabilir, ama
borsada işler farklıdır.

3. “Yaonm O rtaklığı Fonu." Yatırımcılık hakkında çok az


bilgi sahibi olan kimseler paralarını kendilerinden d a ­
ha ıyı kullanırlar umuduyla bir fon yöneticisine tes­
lim etm eyi yeğlerler. Profesyonel yatırımcı olmayı
düşünm eyenler için akıllıca bir yoldur bu. N e var ki
yatırım fonlarının daha az riskli olduğu anlam ına gel­
mez. D o ğ rusunu isterseniz borsa tepetaklak old u ­
ğunda benim “Yatırım Ortaklığı Sonu" dediğim ,
1610 yılında yaşanan Lale furyasındaki, 1620’de Gii-
nev D enizi Balonu’ndakı ve 1990 yılında tanık o ld u ­
ğu m u z Ç öp Tahvili şokuna benzer bir facia yaşayabi­
liriz.

Buğun piyasalarda doğası gereği sağlamcı olan, ama de-


?:Şen ekonom i nedeniyle N A K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreğinin
soi varımdan, guvcnccvc pek ver vermeven sağa geçme ve zor­
lanan milyonlarca kimse var. Beni kaygılandıran bu. Çoğıı
kimse emeklilik planlarının güvende olduğuna inanıyor, oysa
hiç de öyle değil. Eğer bir kriz va da bmiik bir bunalım yaşa­
nırsa, hepsi emeklilik paralarından olacak. Çünkü onların
emeklilik planları anne ve babalannınki kadar sağlam değil.

RÜTÜK EKONOMİK KARGAŞA KAPIDA


Dekor buviik ekonomik kargaşayı sahnelemek üzere ku­
rulu Bovle kargaşalar eski çağın bitişinin yeni çağın gelişinin
habercisidir Her çağın sonunda kimi insanlar ilerlerken kimi­
leri geçmiş değerlere sarılırlar. Mali güvencelerinin sorumlu­
luğunu buvuk bir şirkete ya da devlete yükleyenlerin ileriki
Nallarda epev zorluk çekeceklerini söylemeliyim. Çünkü bun­
lar Bilgi Çağfna değil Sanayi Çağı’na ait fikirler.
Kimsenin kristal küresi vok. Yatırım yayınlarının çoğuna
aboneyim. Her biri Kırklı bir şev söylüyor. Bazısı yakın gele­
ceğin parlak göründüğünü söylerken, kimi de borsa krizinin
ve buvuk bunalımın kapıda olduğundan söz ediyor. Duruma
nesnel açıdan bakmak için her iki gorıışe de kulak veririm,
çünkü ikisinin de haklı tarafları var. Yok, falcılık filan yapmı­
yorum, geleceği ongormeve de çalışmıyorum; benim yaptı­
ğım hem “I” hem de “Y” ölçüm çeyreklerinde bilgi toplamak
ve olacaklara hazırlıklı olmak. Hazır olanlar ekonomi ne yön­
de seyrederse seyretsin refaha erişirler.
Tarihe bakarsak, 75 yaşına dek yaşayan birinin bir ekono­
mik bunalım ve iki sert durgunluk dönemi geçirdiğini söyle­
yebiliriz. Annemle babam kendi paylarına düşen bunalımı ya­
şadılar, fakat nüfus patlaması kuşağı bunu yaşamadı... henüz
değil. Yanılmıyorsam, son bunalımdan bu yana yaklaşık 60 yı­
lı geride bıraktık
Günümüzde kaygılanm am ız gereken, ış güvencesinin
ötesine e u r şev eı var. Kanımca uzun dönem li mali güvence­
m iz için de kaygı duym alı ve bunun sorum luluğunu ne bir
firkete ne de devlere b ırakm alım . Şirketler çalışanlarının
em eklilik d ö n e m in d e n artık sorum lu olm adıklarını ilan ettik-
Icrindcn b en koşullar değişti. Katılımı Belirli emeklilik planı­
na geçiş o ld u ğ u n d a n bu yana herkes kendi em ekliliğinden
kendi so ru m lu . Dolayısıyla hepim izin uyanık yatırımcılar o l­
m ası, linans piyasalarının iniş ve çıkışlarından haberdar olm a­
sı gerekli. Benim tavsiyem paranızı sizin adınıza yatırım yap­
sın diye başkasına teslim etm ek yerine vatırımcı olmayı ö ğ ­
renm eniz. E ğ er paranızı yatırım ortaklığı fonuna yatırır ya da
bir yatırım uzm anına verirseniz, sonucu görm ek için 65 yaşı­
na dek beklem ek zorunda kalabilirsiniz. Berbat bir ış çıkar­
m ışlarsa, ö m rü n ü z ü n sonuna dek çalışmaya devam etm eniz
gerekebilir. M ilyonlarca insan bu gerçekle karşı karşıya kala­
cak, çü n k ü ya yatırım yapmak için ya da yatırımcılığı öğren­
m ek için çok geç kalmış olacaklar.

RİSK y ö n e t m e y i ö ğ r e n in

D ü şü k riskli yüksek getırili yatırımlar yapılabilir. Tek yap­


m anız gereken nasıl yapacağınızı öğrenm ek. H iç de zor değil.
Bisiklete binm eyi öğrenm ekten farksız. Başlangıçta düşebilir­
siniz am a bir süre sonra düşm em eyi öğrem nce, yatırım yap­
m ak ’yolda y ü rü m ek kadar doğal bir hareket oluverir.
N A K İ T A K IŞ I ö lçü m Çeyreğı’nin sol tarafında yer alanlar
daha ço k mali riskten kaçınan kimselerdir. Riskten kaçmak ve­
rine riski yönetm eyi öğrenm enizi salık veririm.

65
r is k a l in

R isk ;ihın kimseler dünyayı değiştirirler. R isk almadan


zengin olan pek az insan görebilirsiniz. Birçokları hayatın
risklerinden ıızak durm ak adına devlete bağım lı olm ayı seçer­
ler. B ilgi Ç a ğ rım ı eşiğinde devlet baba olgusu son bulmuştur.
B u n u biliyoruz. Devler baba çok pahalıya mal oluyordu. Ne
yazık ki dıinya çapındaki milyonlarca insan “kendilerine tanı­
nan haklar" ve yaşam boyu ikramiyelere bağım lı o ldukların­
dan malı açıdan nal toplamak zorunda kalacaklar. B ilgi Ç a ğ ı’
nın gereği herkes kendine yetineli ve büyüm e başlamalıdır.
“Ç o k çalış ve kendine sağlam, güvenceli bir iş bul” fikri
Sanayi Ç a ğ ın ’dan kalma. Artık o çağda yaşam ıyoruz. Zam an
değişiyor. O ysa insanlar fikirlerini aynı hızla değiştirmemekte
diretiyor I hâlâ kendilerinin bir şeyi hak ettiklerini d ü şü n ü y o r­
lar “Y ” dilim inin kendilerini ilgilendirm ediğine inanıyorlar.
Devlet babanın, şirket ailesinin, sendikanın ya da ailelerinin
emeklilik günlerinde kendilerine bakm asını bekliyorlar. Keşke
haklı olsalar. O zaman daha fazla okum alarına gerek kalmaz.
Beni N A K İT A K IŞI Ölçüm Çeyreği kitabını yazm aya iten,
yatırımcı olmaları gerektiğini anlayanlara ışık tutmaktı. Ö l ­
çüm Ç e y re ğ in in sol tarafından sağ tarafa geçm ek isteyen,
ama nereden başlayacaklarını bilemeyenlere yardım cı olmak.
D o ğ r u beceri ve kararlılık sayesinde bu geçişi herkes yapabi­
lir.
E ğe r mali özgürlüğünüze çoktan kavuştııysam z, size tek
diyeceğim, “Tebrikler.” Lütfen başkalarının da sizin yo lu n u z­
dan gitmelerine yardımcı olun, yol gösterilm eye gerek d u y u ­
yorlarsa, b u n u onlardan esirgemeyin. K ıla v u zlu k edin, ama
bırakın kendi yollarını kendileri bulsunlar, ç ü n k ü m ali ö z g ü r­
lüğe giden pek çok yol var.
K ararınız ne olursa olsun, şunu lütfen aklınızdan çıkar­
mayın: M a li ö zgü rlü k bedava olabilir, ama ucuz değildir. Öz-
noktası şu ki mali özgürlük nc para gerektirir ne de iyi bir öğ
retim Hem ııskli olması da gerekmez. Mali özgürlüğün be­
deli hayallerle, istekle ve yol boyunca karşılaşacağınız engelle­
ri aşma yeteneğiyle ölçülür. Peki bu bedeli ödemeye hazır mı­
sınız?
Zengin baba bu bedeli ödemişti, babamsa ödemeye ya­
naşmadı. Onun ödediği bambaşka bir bedeldi.

İşyeri sahibi misiniz?

Eğer bu soruya “evet” diye yanıt veri­


yorsanız, aşağıdaki soruyu da yanıtla-

inizden en az bir yıl uzak kalabili­


yor musunuz, bunu yapabiliyorsanız,
gen geldiğinizde daha karlı, daha ıyı
yönetilen bir şirket olduğunu görebili­
yor musunuz?

[ | Evet m Hayır
UÇ UN CU KONU

Güvenceyi Keben
Özgürlüğe Yeğ Tüterler?
Hem babam hem de zengin baba, yüksek okulda okuyup
diploma almamı salık vermişti. Aralarındaki görüş ayrılığı
okul sonrasında neler yapacağımla ilgili verdikleri öğiiderdi.
Yükseköğrenimli babam, uOkula git, iyi notlar al, sonra
da sağlam, güvenceli bir iş bul,” derdi.
Babamın önerdiği Ölçüm Çeyrcği’nin sol tarafında aşağı­
daki gibi bir yoldu:
Okumamış, ama zengin babaysa Ölçüm Çeyreği’nin sağ
tarafına odaklanmamı öğüdüyordu. “Okula git, iyi notlar al,
sonra da kendi işini kur.”

barklı öğütler vermelerinin nedeni, birinin iş güvencesine


önem vermesi, ötekininse mali özgürlüğü göklere çıkarmasıy-
dı.

NEDEN İŞ GÜVENCESİ ARARLAR?


Çoğu kimsenin iş güvencesi aramasının nedeni evde ve
okulda kendilerine öğretilenin bu olmasıdır.
Milyonlarca insan kulaklarına küpe olan bu öğüdün izin­
den giderler. Çoğumuza daha küçük yaşta mali güvence değil
iş güvencesi kavramı aşılanır. Buna ek olarak hem evde hem
okulda para konusunda bize pek az şey öğretildiğinden, iş gü­
vencesi fikrine sımsıkı sarılmamızdan daha doğal ne olabilir?
N A K İT AKIŞI Ölçüm Çeyreği’ne bakarsanız, sol tarafın
iş güvencesiyle, sağ tarafınsa özgürlükle hareket ettiğini gö­
rürsünüz.
BORÇ TUZAĞINA DÜŞMEK

■ ı ^ yuf k doksammn so>tarafta çalışmasının nede­


ni okulda öğrendikleridir. Okulu bitirdikten kısa bir sure son­
ra da borca girerler. Bu öyle derin bir borçtur ki faturalarını
karşılamak adına iş ya da meslek güvencelerine daha da sıkı
sarılırlar.
Ü n n ersıtcd en diplomalarıyla birlikte öğrenim kredisi
borcuyla m ezun olan nice genç tanırım. Borç miktarlarının
50.000 ile 150.000 dolar arasında olduğunu görünce bunalı­
ma girerler. Öğrenim giderlerini ana-babaları karşılamışsa, o
zam an da onlar yıllarca borç ödemek zorunda kalırlar.
Geçenlerde okuduğum bir makalede Amerikalıların ço­
ğunun daha öğrencilik yıllarında kredi kartı sahibi oldukları
ve öm ürlerinin sonuna dek borç içinde yüzecekleri yazıyordu.
B unun nedeni Sanayi Çağı’nda ünlenen bir senaryoda yer al­
malarıdır.
SENARYO GEREĞİ OYNAMAK
Ortalama okumuş kimselerin yaşantısına bakarsak, şöyle
bir mali senaryo oynadıklarını görürüz:
Çocuk okula gider, mezun olur, bir iş bulur ve çok geç­
meden harcayacak parası olur. Genç yetişkin artık kendine bir
daire kiralayabilir, evine televizyon, yeni eşyalar, kendine yeni
giysiler ve elbette araba alabilir. Gün gelir bu yetişkin kimse
özel biriyle tamşır; birbirlerine âşık olurlar, derken evlenirler.
Çift gelirli bir hanede yaşam bir süreliğine daha kolay gider,
tek bir kira ödemektedirler, kenara birkaç dolar koyar, bütün
gençlerin hayallerini süslediği gibi kendi evlerinin sahibi ol­
mayı planlamaktadırlar. Gun gelir o evi bulurlar, tasarruf he­
saplarında biriktirdikleri parayı çekerek evin peşinatım yatırır­
lar, ipotek borcu aluna girerler. Eh, yeni eve yeni eşya gerekir,
onlar da tılsımlı sözcüklerle reklam yaparak “Hiç peşinatsız
vadeli mobilya” diyen mobilya mağazasına girerler.
Her şev harikadır, yeni evlerini, yeni arabalarım, yeni eş­
yalarını ve yem oyuncaklarını arkadaşlarına göstermek üzere
bir parti verirler. Bundan sonra ömürlerinin sonuna dek borç
içinde yaşayacaklardır. Derken ilk çocukları doğar.
I\i öğrenimli, çalışkan bu sıradan çift her sabah çocukla­
rını yuvaya bıraktıktan sonra başlarım işlerinden kaldırmama-
casına çalıştıkları şirketin yolunu tutarlar. İş güvencesi onlar
için daha da önem kazanmıştır, çünkü iflas bayrağını çekmele­
rine üç ay bile kalmamıştır. Böylelerinın, “İşten ayrılmayı kal­
dıramam. Ödeyecek faturalarım var,” dediklerini sık duyarız.

BAŞARI TUZAĞI
Zengin babamdan bu kadar çok şey öğrenebilmemin bir
nedeni de bana öğretmeye ayıracak boş zamanı olmasıydı. Ba-
v u U -U h tç c hem parası hem de boş zam.,,,, amv<)rdu
,şlt rm ıv. g itm e si ıçm daha çok çalışm asına gerek yok,,, s .r
kem . haşıııa g etird iğ i genel m ü d ü r sistem i geliştirmek J cn
y ü rütecek d ah a yok elem an bulm ak için oradaydı Yatırımlar,
haşarılı o lu rsa, kazandığını yeniden yatırım yapm ak tızere kul­
lanıl, k a/aııcıııa kazanç katardı. Hoyleee kendine daha çok za­
m an ay ırabilirdi. O ğ lu ve benim le birlikte geçirdiği saatlerde
hıze ışını ve yatırım larını anlatırdı. O kulda öğrendiğim izden
daha çok d ah a fazla şey öğretirdi bize. Ölçüm Çeyreğinin sağ
tarafında y er alan “ I" ve “ Y” dilim lerinde çok çalışmak işte
bovle hır şeydir.
Yüksek ö ğ ren im li babam da çok çalışırdı, ama o Ölçüm
Ç eyreğinin sol tarafında kıırek çekerdi. Çok çalışıp terfi er­
m ek, d ah a ço k so ru m lu lu k üstlenm ek çocuklarına zaman ayı-
ram am asın ın başlıca nedeniydi. Sabah yedide evden çıktığı ve
akşam da biz yatağa g ird ik ten sonra geldiği için onu çok sey­
rek g ö rü rd ü k . Ö lçü m Çeyreğinin sol tarafında yer alanların
alınvazısı da budıır.

PARA TUZAĞI
Ö lçü m Ç ey reğ in in sağ tarafında başarı para hakkında bil
gı gerektirir, b u n a da “mali zekâ” denir. Zengin babaya göre,
“M ali zekâ ne k ad ar para kazandığınla değil ne kadar para tu ­
tabildiğin, p aran ı nasıl işlettiğin ve paranın kaç kuşak boyun­
ca yeterli olacağıyla ilgilidir.”
Ö lçü m Ç eyreğinin sağ tarafında başarı mali zekâyı gerek­
tirir. Tem el m ali zekâdan yoksun olanlar sağ tarafta kolay ko­
lay barınam azlar.
Z en g in baba hem parayı hem de yanında çalışan elem an­
ları y ö n etm ed e ustaydı. Para bulm ak, az sayıda kişiyle şirketi­
ni y ö n etm ek , m aliyetleri düşük tutm ak, kârı yükseltm ek onun
sorumluluğuydu Nakit Akış» Olyüıtı t,'evivginin s.ıg u u lııı
da başarıya ulaşmak iyin bu vvivııvklvıv s.ılııp olmak geırkıı
l'vmr/ aktıl vaı lığını/ değil pasıl İ m i varlıktır, gerçeğim
Kuı.ı uostercn de /.cimin babaydı Ihımı bi/c kanıtlaması d.ı
kol.\v olmuştu, nc de olsa Mıkc.ı da, b.ın.ı da rakamlaı ı oku
J ı

masını öğretmişti İns.ml.uı yönetmede usta olması oğluyla


Kına /aman ayırmasını s.ığlıvoıdıı İsteki Ih\ enlenin ev lıaya
tına da taşırdı
Yükseköğrenim li babamsa çalıştığı işinde ne pat ayı ne ile
elemanları yönetmedi, kendisi öyle sanırdı, o başka hyalet
l:£ıtım Hakanı olarak emrinde birkaç m ilyonluk bütçe ve me
mut lar vardı N c v.ıt kt parayı bulan kendisi d elildi. O pata,
vergi mukelletlerinin parasıydı, on u n görevi ile hepsini hart a
maktan başka bir şev d e lild i 1 lareamaAsa, devletten ertesi yıl
alacacı maaş anılırdı Hoylccc her mali yılın sonuna d o ğ ru bu
paravı harcam anın yollarını arardı, bunun anlamıysa bir son
takı yılın bütçesini haklı çıkarm ak için yeni m em urlar işe al
maktı G ü lü n ç ol.ıtı ne kadar çok m em ur işe alırsa, sorunları
tun o kadar büyüm esivdi.
Küçükken lıeııı babamı hem de /engin babayı gözler, bu
gözlemlerim doğrultusunda ileride nasıl bir yaş.ım sürmek is
tediğimi belirlemeye çalışırdım.
Okumuş babam hastalık ölçüsünde kitap okumaya me
nakliydi, tam anlamıyla ki rap kurduydu, gelgeldim mali açı
dan kurt değildi Rakamları okumasını bilmediğinden banka­
sıyla muhasebecisine güvenmek zorundaydı, onların dediği
dc babamın evinin gelir kaynağı ve büyük bir ratırım oldu­
ğuydu.
Aldığı akıl böyle olunca da babam yalnızca çok çalışmak­
la kalmayıp daha çok borca girdi. Ne zaman terfi etse zam da
alır, her zamla birlikte vergi dilimi de büyürdü. Yüksek vergi
ödediği için muhasebecisiyle bankacısı ona daha büyük bir ev
satın alıp faizlerini vergiden düşerek bundan kurtulmasını
söylerlerdi- Daha çok para kazanırdı belki, ne \’ar ki sonunda
yüksek vergi ödemekren de girdiği borç barağından da kurru-
laınazdı. Başarı eğrisi yükseldikçe daha çok çalışmak ve sev­
diklerine daha az zaman ayırmak zorunda kalmıştı. Çok geç­
meden bütün çocukları yuvadan uçunca bile o hâlâ faruralan-
nl ödeyebilmek için çalışıyordu.
Alacağım yeni bir terfi ve zam daha bütün mali sorunla­
rımı çözer diye düşünürdü. Oysa daha çok para kazanınca av-
nı kısır döngü yeniden başlardı. Borçları da, ödediği vergiler
de artardı.
Hem evde hem de işte çözümsüz kaldığını hissettikçe iş
güvencesine daha da çok sarıldı, işine olan duygusal bağlılığı
güçlendikçe ve faturalarını ödeyecek maaşını her ay aldıkça da
biz çocuklarına, “sağlam, güvenceli bir iş bulun,” demesi sık­
laştı.
Babam kendini güvensiz hissettikçe guvenceve daha çok
önem verir olmuştu.

EN BÜYÜK n a HARCAMANIZ

Babam mali hesap özederinı okumayı bilmediğinden ba­


şarısı arttıkça kendini kapurdığı para tuzağından habersizdi.
iMilyonlarca çalışkan başarılı kimsenin düştüğü de bu ruzagın
aynısı.
Pek çok kimsenin malı sıkınü çekmesinin nedeni daha çok
kazandıkça iki harcama kalemlerinde birden artış olmasıdır.

1. Vergi
2. Borç faizi

Buna ek olarak Amerika’da devlet daha çok borç alana


girmeleri için onlara vergi indirimi sağlar.
Zengin babanın tanımladığı gibi “Mali zekânın gösterge­
si çok para kazanmanız değil, bunun ne kadarını elinizde tut­
tuğunuz, paranın sızın için ne kadar çok çalıştığı u sizden
sonraki kaç kuşağa yeteceğidir"
Çok çalışarak geçirdiği omrunun sonunda yükseköğre­
nimli babamın çocuklarına aktaracak pek bir şeyi yoktu... ka­
zandıklarını vergi olarak devlet geri almıştı.

ÖZG URL UK .U LiriŞI


Çoğu kimse özgürlük ve mutluluk peşinde koşar. Ne \ar
kı bunların birçoğu “I" ve “Y" dilimlerinde çalışmak üzere
eğitilmemişlerdir. Eğitimsizlik, ış güvencesine şartlanmak ve
borçlanılan miktarın sürekli artması nedeniyle malı ozgurlux
arayışlarını olçum çeyreğinin sol taralında yürütürler. Ne ya­
zık kı “Ç “ ve “S" dilimlerinde malı güvence ya da mali özgür­
lük pek az bulunur Gerçek güvenceyle özgürlüğün yeri ol­
çum çeyreğinin sağ yanıdır.

ÖZGÜRLÜK ARAYIŞINDA SUREKU


IŞ DEĞİŞTİRMEK
NAKİT AKIŞI Olçum Çeyreğı’nın yararlarından biri de
kişinin vaşam şeklini izleme ya da gözleme olanağı sağlaması­
dır. Pek çokları omur boşu güvence ve özgürlük araş’işını sür­
dürmelerine rağmen sonunda bir de bakarlar ki durmadan ış
değiştirmekten başka bir şey şrapmamışlar. İşte size bir örnek:
Liseden bir arkadaşımla her beş yılda bir görüşürüz. Her
zaman ş’cnı bir iş bulmanın heş'ecamnı vaşar. Düşlerinin şir­
ketini bulduğu içindir bu heyecan. Şirketi çok sever. İlginç iş­
ler vapış'ordur. Işını sever, önemli bir görevdedir, maaşı çok
iyidir, çalışma arkadaşları harikadır ek oel.vı. •
rur, ilerleme şans, çok yuksckur A r i f , 7 " ^ y° k'
zaman geçer, yemden haberleşiriz artık cin, UÇuk ^ >'ah n
Çalıştığı şirket yozlaşmış, kokuşmuştur; çalışanlarına s a l
göstermemektedir, patronundan nefret eder terf z a , m
ço ran gelmiş geçmiştir, ama henıu bu konuda herhaım T r
gehşme olmamıştır; maaşına zam da yapılmamıştır; aldığı
maaş yetmez A ta ay daha geçer, arkadaşımın avag, verfen bu
kez daha kesilir. Aradığı ışı bulmuştur çünkü, yeniden
işte onun g itti* yol kendi kuyruğunu yakalamaya çalışan
bir kopegınkınden farklı değildir. Şöyle bir tablo çizer

Birinden diğerine iş değiştirenlerin izlediği yoldur bu.


Arkadaşım bugüne dek refah içine yaşadı, ne de olsa uyanık,
çekici ve sempatik biri. Ama geçen yıllarla birlikte o da yaş­
landı, gençken kabul edildiği işlere artık kendinden gençler
alınıyor. Tasarruf hesabında birkaç bin doları var, fakat emek­
lilik için hiçbir hazırlığı yok, aylık ipotek taksıderıni ödediği
evin mülküyse hiçbir zaman onun olamayacak, üstelik daha
Ödeyecek nafakaları ve çocukları için karşılayacağı öğrenim gi­
derleri var. İlk karısıyla birlikte yaşayan küçük oğlu sekiz, bü­
yük oğluysa on dört yaşında.
“Kaygılanacak bir şey yok. Hâlâ gencim. Zamanın var55
derdi hep.
Acaba hâlâ aym sözleri dile getirebiliyor mu?
Bana sorarsanız, bir an önce “İ ” ya da “Y” dilimine geç.
m ek için ciddi bir çaba göstermesi gerek. Yepyeni bir duruş ve
yepyeni bir öğrenme sürecine girmeli. Aksi takdirde piyango­
dan para kazanmadığı ya da evlenecek zengin bir kadın bulma­
dığı sürece öm rünün sonuna dek çalışmaya mahkûm olacak.

KENDİ İŞİNE BAKMAK


“Ç”ler “S” Olur
Sık izlenen bir başka yolsa, “Ç”lerin “S” olmasıdır. Şirket­
lerin büyük oranda küçülmeye gittiği bir dönem de çoğu kim­
se mesajı alıp çalıştıkları dev şirkederden ayrılarak kendi işle­
rini kurma yolunu seçiyorlar. “Ev ofisi” işlerinde büyük bir
padama söz konusu. Kendi işini kurmaya, kendi kendilerinin
patronu olmaya karar verenlerin sayısı hiç de az değil.
Onların meslek yaşamlarının çizdiği tablo şöyle:
Sanırım bu tabloyu çizenlerin sayısı çoğunlukta. k'S" ol­
mak çok olumlu sonuçlar da doğurabilir, çok riskli de olabilir.
Kanımca S en zor dilimlerden biridir. Başarısızlık oranı
epey yüksektir. Lstelik başarılı olmak fiyaskoya uğramaktan
daha kötii bile olabilir. Çünkü “S” olarak başarılıysan, öteki
dilimlerde yer alanlara göre daha çok ve de daha uzun süre ça­
lışıyorsun demektir. Başarının sürmesi çok çalışmanın suresiy­
le doğru orantılı seyreder.
“S dilimindekilerin çok çalışmaları kendilerini “hem as­
ta hem çırak” görmelerinden ileri gelir. Büyük bir şirkette bir­
çok yöneticinin ve işçinin yerine getirdiği göreylerin hepsini
yapmaktan onlar sorumludur. “S” diliminde yer alan biri tele­
fonlara bakar, faturaları öder, satış amaçlı telefonlar eder, kü­
çük bir bütçeyle reklam yermeye çalışır, müşterilerle goruşur,
eleman alır, eleman işten çıkarır, işe gelmeyen elemanların ye­
rini doldurur, yergi memurlarıyla görüşür, maliye müfettişle­
riyle cebelleşir, ys., ys.
Kendi işimi kuracağım diyen birim her duyduğumda yü­
zümü buruştururum, onlara başarılar dilerken içim kaygıyla
dolar. Kendi işim kurmak adına bütıın birikimlerini ya da dost
ve akrabalarından ödünç aldıkları parayı kullanan nice “Ç”
görmüşümdür. Aşağı yukarı uç yıllık didinme ye sıkı çalışma­
dan sonra şirketi kapatırlar; ellerinde ödenecek borçlardan
başka bir şey kalmamıştır.
Amerika’da kurulan her 10 şirketten 9’u beş yıl içinde ka­
panmaktadır. Geriye kalanlar arasında her 10’dan dokuzunun
da bir sonraki b q yıl içinde kapandığı bilinir. Daha açık bir
genelleme yaparsak, küçük işletmelerin yüzde doksan dokuzu
on yıl içinde iflas bayrağım çekmektedir.
Bana göre ilk beş yıl içindeki iflasın nedeni deneyimsiz ol­
mak ve sermaye sahibi olmamaktır. Ayakta kalanın da ikinci
beş yıl içinde batmasının nedeniyse sermaye sahibi olmamak
yerine enerjinin kalmamasıdır. Uzun, yogim çalışma saatleri
kişiyi tüketir. “S" dilimindekilerin birçoğu bitaptırlar. Yüksek
öğrenimli profesyonellerin sık firma değiştirmelerinin ya da
yepyeni bir şey denemeye kalkmalarının veya ölmelerinin ne­
deni bundan kaynaklanır. Doktorlarla avukatlar arasında orta­
lama ömrün daha düşük olması da aynı nedene bağlı olabilir.
Sağlam kalmayı başarmış kimselerse her sabah yatakların­
dan kalkıp işe gitme ve yorgunluktan bitap düşecek hale gele­
ne dek çalışma fikrine alışmış olmalılar. Dahası sanki başka
şey bilmez gibiler.
Bir arkadaşımın annesiyle babası sayesinde hatırladım. 45
yıl boyunca bir caddenin köşesindeki içki dükkânlarını işletiyor­
lar. O bölgedeki suç oranı artınca kapı ve pencerelerine demir
parmaklıklar takmak zorunda kaldılar. Su gibi para kazanıp ka­
zandıklarını bankaya yatırıyorlar. Arada onları görmeye gide­
rim. Çok tatlı insanlar, ama kendilerini hapsettiklerini görünce
üzülürüm. Sabahın onundan ertesi gün gece yarısından sonra
ikiye dek zamanları demir parmaklıkların ardında geçiyor.
Aklını kullanan “S” dilimindekilerin çoğu kazanç eğrisi
doruğa çıktığında, henüz enerjileri tükenmeden şirketlerim
enerjisi ve parası olan birine satma yolunu seçerler. Biraz tatil
yapar sonra da yeni bir iş kurarlar. Kendi işlerini yapmaya ba­
yılır, bundan mutlu olurlar. Ama bu işten ne zaman çıkacak­
larını bilmeleri gerekir.

ÇOCUKLARINIZA VEREBİLECEĞİNİZ
EN KÖTÜ ÖĞÜT
1930 yılından önce doğmuşsanız, “Okula git, iyi notlar
al, sağlam ve güvenceli bir iş bul,” öğüdüne uymanız gerekir­
di. Fakat 1930 sonrasında doğanlar için kötü bir öğiitnır bu.
Neden mi?
Bunun yanıtı 1. Vergiler; 2. Borç’tur.
Ciclirmı “Ç” diliminde kayınınla , . , .
n, yoktur. Ciünümüzde Amerika’da e ° ^ ,rvcrg! façama-
Ü c t k 50/50 ortak o l m a k t ı ^ d X " ' T " an,am'
daha maaşı gevmeden önce kazancının yarısm?'1'’^ " 1"’
,, demektir. " yans,m P*Vw» alma-
Dal,a da borçlansınlar diye devletin emekçilere vergi in­
dirimi sağladığı da goz önünde bulundurulursa, mal, özgür-
luge giden yol Ç d,İlmindekilerin, hatta “S” dilim,nde№-
r" ’„ Ç<, r U '9a . anlamıyla kapanmıştır. Muhasebecilerin
“Ç f im ," dIC dlCr^ «diri artan müşterilerine daha
buyuk ev alırlarsa, daha büyük vergi indiriminden yararlana­
caklarını söylediklerim bilirim. NAKİT AKIŞI Ölçüm Çcyrc-
gi’nın sol tarafındakılere bu çok anlamlı gelse de sağ tarafta­
kiler böyle bir öğüde kulak asmayacaklardır.

EN ÇOK VERGİYİ KİM ÖDER?


Zenginlerin ödediği gelir vergisi çok azdır. Çünkü emek­
çi olarak para kazanmazlar. Çok zenginler vergiden yasal ola­
rak kaçınmanın en iyi yolunun “İ” ve “Y” dilimlerinde gelir
elde etmek olduğunu bilirler.
“Ç” diliminde para kazananlara sunulan tek vergi kaça­
mağı daha büyük bir ev satın alıp daha çok borca girmektir.
NAKİT AKIŞI Ölçüm Çeyreği’mn sağ tarafındaysa, bu yol
hiç de akıllıca görülmez. S ağdaki dilimlerde yer alanlar açısın­
dan bunun anlamı, “bana I dolar borç ver, sana 0,5 dolar ge­
ri vereyim” demekle eşanlamlıdır.

VERGİLER ADIL DEĞİL

Amerika’da yaygın bir deyiş vardır, “Vergi ödememek


Amerikalıya yakışmaz,” derler.
Böyle diven Amerikalılar kendi tarihlerini unutmuşa ben­
ziyorlar. Amerika yergileri protesto etmek amacıyla kurulmuş­
tu. Demek kı 1773 yılındaki Unlu Boston Çay Partisi unutul­
muş. Amerika’daki kolonilerini Ingiltere’nin ağır vergilerinden
kurtaran Iç Sayaş’a yol açan ayaklanmadan soz ediyorum.
Ayaklanmanın ardından Shay isyanı başgösterdi. . isku
İsyanı, Patates Kızartması isyanı Ve Amerika Birleşik Devlet­
leri tarihinde yaşanan pek çok savaş.
Amerikalılarla ilgisi olmayan iki ünlü ayaklanma daha
vardı, ama onlar da halkın vergilendirilmeye karşı direnişin
simgeleriydi.
William Telkin öyküsü de vergilere karşı olmakla ilgilidir.
Oğlunun başına yediği okun nedeni de budur. Vergiler yü­
zünden öfkeliydi, bundan oturu oğlunun yaşamını riske et­
mişti
Bir de Bayan Godiva vardı. Yaşadığı şehirde vergi oranla­
rının düşürülmesini talep etmişti. İktidar yetkilileri sokaklar­
da çırılçıplak dolaşması kaydıyla vergileri indireceklerini söy­
lemişlerdi Bayan Godiva onların hiç beklemedikleri bir cesa­
ret göstererek bunu yerine getirmişti.
ve rg i a vanta j ia r i
Vcrgileı m o d ern çağın gereğidirler. Vergiler kötüye kulla­
nılırsa VC koru yönetilirse, sorunlar başlar Birkaç yıl içinde nu-
(ııs patlam ası kuşağının m ilyonlarca ııyesi emekli olm aya baş­
layacak. Vergi mükellefi olm aktan çıkacak, emekli kimseler ola­
rak Sosyal G üvenlik haklarından yararlanacaklar. Bu geçişi des­
teklem ek için daha çok vergi toplam ak gerekecek. Bu da hem
A m erika nın hem de başka ülkelerin mali açıdan çöküşü d e ­
mek olacak. Parası olanlar bu yüzden cezalandırıldıkları ülkele­
rinden ayrılıp paralarına değer verilen ülkelere goç edecekler.

BUTUK b i r hata

Bir g azete m u h ab iri geçenlerde benim le yaptığı röportaj


sırasında b ir önceki yıl ne kadar para kazandığım ı sordu.
“ Yaklaşık bir m ilyon dolar,” diye karşılık verdim.
B u n u n arkasından gelen soruysa, “Peki ne kadar vergi
ö d ed in iz?” oldu.
“H iç ,” d ed im . “O para serm aye kazanım ıydı, dolayısıyla
vergisini erteleyebildim . Ü ç gayrı m enkul saram , onları da
1031 sayılı Vergi Yasası kapsam ında bir başka gayrı m enkulle
d eğ iştird im . Paraya hiç dokunm adım . Yalnızca daha büyük
bir m ülke y a tırd ım .”
D erk en birkaç g ü n sonra gazetede yayım lanan röportajda
şöyle d iy o rd u :
“ Z e n g in im iz yılda 1 m ilyon dolar para kazanıyor ve \ er­
gi ö d e m e d iğ in i itira f ediyor.”
B una b en z er bir şey söylediğim d o ğ ru , am a arada söyle­
diklerim özellikle çıkarılm ış sanki, dolayısıyla verdiğim mesaj
değişm iş. M u h a b ir b u n u bilerek m i y ap a, yoksa 1031 sayılı
takas yasasım n ne anlam a geldiğini bilm iyor m u y d u pek em in
değilim . F ak at n ed en i ne olursa olsun, farklı ölçüm çeyrekle

83
rinden gelenler arasındaki farklı bakış açılarına çok güzel bir
örnek bu. Daha önce de belirttiğim üzere bütün gelir türleri
birbirleriyle eşitlik göstermez. Bazı gelirler vardır ötekilerden
daha az vergilendirilir.

ÇOĞU KİMSE YATIRIMLAR YERİNE


GELİRE ODAKLANIR

M uhabirin geliri şu
sütunda yer
almaktadır:

Bilanço
Benimki

Bense gelirimi
aşağıdaki sütundan
kazanırım:

84
" T " r * Ç' * ki,r ' ,m ; « » « * içi,, , em ile,
okııy. ı„ veya Icri, etm ek için ç ,* çal,
m litıyarım.
Köyle diyenler hesap tablosunda gelir sütununa önem ve­
renler, diğer bir deyişle N A K İT AKIŞI Ölçüm Çeyreği’nde
“Ç” t,ilim m c B,rcnlcrdir- »« kişiler aldıklar, /.an,mm yarısın,
devlete veren, daha çok çalışanlardır.
lhr sonraki konuda Ölçüm Çeyreğin,,, sağ dilimlerinde
yer alanların akfit varlık olarak vergilerden nasıl yararlandıkla­
rını, soldakiler için de vergilerin pasif varlık, diğer bir deyişle
ceplerinden para eksilten kalemler olduklarını açıklayacağım.
Burada söz konusu olan ülkesini sevip sevmemek değil; elin­
deki olabildiğince çok para tutm a hakkını korumak, yasal ola­
rak bunun savaşımını vermektir. Vergi oranlarını protesto e t­
meyen ülkeler ve halkları çoğunlukla geri kalmışlardır.

HIZLI ZENGİN o im a k

Karımla benim evsizlikten mali özgürlüğe hızlı geçişimiz


paramızı “İ” ve “ Y” dilim inde kazanmamız sayesinde oldu.
sSağ taraftaki ölçüm çeyreklerinde bulunanlar için yasal olarak
vergi ödem ekten kaçınm ak, buna bağlı olarak da hızlı zengin
olmak m üm kündür. Biz de elimizde kalan parayı kendimiz
için çalıştırıp süratle mali özgürlüğüm üze kavuşabildik.

NASIL ÖZGÜR OLUNUR?

Vergi ve borç pek çok kişinin mali açıdan kendileri gü


vende hissetm em esinin ve mali özgürlüğe kavuşamamasının
başlıca iki nedenidir. Güvenceye veya özgürlüğe giden \ o
N A K İ T A K I Ş I Ö lçüm Ç ey reğin in sağ tarafında yer alır. Iş gu
ve n ce sın ı a şm a n ız gerekir. M a lı gü ve n ce yle m ali ö z g ü r lü k ara
sın d a k i farkı b ilm e n iz in zam an ı artık gelm iştir.

ARALARINDAKİ FARK NE?

1 IŞ G Ü V E N C E S İ
2 M A LI G Ü V E N C E
3 M ALI Ö Z G Ü R L Ü K

B ild iğ in iz ıızcre yü k se k ö ğ re n im li b ab am ke nd i k u ş a ğ ın ­
daki pek ç o k kışı g ib i ış gü ve nce sin e ö n e m verirdi. İş g ü v e n ­
cesinin m ali gü ve nce o ld u ğ u n u sanırdı, ta ki işini kaybe d ip
başka bir ış b u la m a d ığ ın ı gö rü n ce ye kadar. Z e n g in baba y.sa iş
gü ve n ce si d e vişini ağzına bile alm azdı. O m ali gü ve nce d e n
so z ederdi.
A r z u ettiğiniz türden güvenceyi ya da ö z g ü r lü ğ ü b u lm a ­
n ın y o lu n u aşağıdaki çizim i inceleyerek b u lab ilirsin iz.

1. i ş g ü vencesi m o d e l i

B u m o d e l kim seler işlerini ç o k iyi yerine getirirler. Ç o ğ u


u z u n yıllarını o k u m a y a ve işbaşı d e n e yim i k a za n m a ya a d a m ış­
tır. G e lg e ld im Uİ ” ve “ Y ” d ilim le rin d e faaliyet yü rü tm e y i b il­
mezler, o ysa e m e klilik planları da vardır. Yalnızca b ir işte ça­
lışm a k ya da m esleklerini yerine ge tirm e k üzere e ğ itild ik le rin ­
d en ke n d ile rin g ü ve n d e hissetmezler.

86
TEK BACAKLI O UMAK TERİNE
ÇİFT BACAKLI OLMAK İTİDİR

M ali aç ıd a n d a h a ço k güvenceye kavuşm ak için “Ç ” ve


“S” d ilim le rin d e çalışm ak tan başka “İ ” ve “ Y” d ilim lerin d e de
kendinizi e ğ itm e n iz ö n em lid ir. Ö lçtün Ç eyreği’n ın her iki ta ­
rafındaki d ilim le rd e becerin ize güvenirseniz, çok p aran ız o l­
m asa bile d o ğ a l o la ra k ken d in izi daha da g ü v en d e h issed ersi­
niz. B ilgi g ü ç d e m e k tir... Tek y ap m an ız gereken o bilgiyi k u l­
lanacak u y g u n fırsatı beklem ek, o n d a n so n ra p aran ız nasıl o l­
sa olur.
B izi y a ra ta n b ize b u n u n için iki bacak verm iş. Tek b ac ak ­
lı o lsay d ık h e p aksayacak, k en d im izi g ü v en d e h issetm ey ecek ­
tik. A m a Ö lç ü m Ç e y re ğ i’n ın h e r iki tarafın d a da bilgi sahibi
olm ak b ize g ü v e n k azan d ırır. Ç alıştıkları işten veya m eslek le­
rin d en b aşk a b ir şey b ilm e y e n le r tek bacaklıdır. E k o n o m in in
her k ö tü y e g id iş in d e iki b acak lılard an çok d a h a fazla a k sa m a ­
ya uğrarlar.

87
2 . MALI GÜVENCE MODELİ

“Ç ” olan birinin gözüne mali güvence şöyle görünür:

Parayı emeklilik hesabına yatırıp en yüksek kazancı elde


etmeyi beklemek yerine hem yatırımcı hem de çalışan olmak
üzere kendini yetiştirmiş kimseler bu modeli izler. Nasıl okul­
da bir iş öğrenm ek üzere okuyorsak, profesyonel yatırımcı ol­
mayı da aynı biçimde öğrenmenizi öneririm.
A ktif sütunum da bir milyon dolar kazanıp vergi ödeme­
m em e kızan m uhabirin bana sorması gereken soru şuydu:
“Bir m ilyon doları nasıl kazandınız?”
Bence asıl sorulacak buydu. Yasal yollardan vergi öde­
m ekten kaçınmak kolay. N e var ki bir m ilyon doları kazanmak
hiç de kolay olmadı.
M ali güvenceye giden bir başka yol da şudur:

88
B ir de “ S” tıp ı kişilerin gözüyle m ali güvenceye g ö z a ta ­
lım:

B u m o a e l T h o m a s S ta n le /in The M illionaire N e x t Door


adlı k ita b ın d a an latılan m odeldir. Eşsiz b ir kitap. O rta la m a
A m erik an m ily o n erleri serb est m eslek sahibidir, tu tu m lu y a­
şarlar, u z u n vadeli y atırım yaparlar. Yukarıdaki m o d e l o n la rın
izlediği m ali y o lu g ö sterm ek tedir.

89
“S ” olm a ktan Uİ ” olm aya giden aşağıdaki yolsa Hill (;al
g ib i b ü y ü k girişim cile r tarafından izlenir. K o la y olmamakla
birlikte iyisidir.

BİR ELİN NESİ VAR İKİ ELİN SESİ VAR?

D em ek ki birden fazla dilimde eğitilm ek yalnızca birinde


iyi eğitim li olm aktan daha çok üstünlük sağlıyor, hele bunlar­
dan biri sağda, biri soldaysa, ikinci konuda ortalam a zengin
birinin kazancımn yüzde yetmişini ölçüm çeyreğinin sağ ya­
nından, yüzde otuzunuysa soldan kazandığına değinmiştim.
N e kadar çok kazanırsanız kazanın, birden çok dilimde faali­
yet gösterm ek güvencenizi artıracaktır. Mali güvence NAKİT
A K IŞI Ö lçüm Çeyreği’nin her iki tarafına da el atabilmektir.

M İLYONER İTFAİYECİLER

N A K İT A K IŞI Ö lçüm Çeyreği’nin her iki tarafında da


başarıya ulaşmış kimselere örnek olarak iki arkadaşımı göste­
rebilirim . Yan gelirleri bol, güvenceli bir işleri var, aynı za­

90
m an d a da Ö lç ü m Ç eyreği nin sağ tarafında büyük bir servet
kazandıktı. İkisi de itfaiyeci, d iğer bir deyişle kam u görevlisi.
S ağlam , d ü z e n li bıı m aaş alm anın yanı sıra hem yan gelirleri
var h em de em eklilik planları. Ü stelik haftada yalnızca iki g ü n
ç a lışı\o ı 1ar. Lıeıi kalan üç gündeyse profesyonel yatırım cı ola
rak la a liy ctleıın ı y ü rü tü y o rlar. H afta sonlarını da ailelerine ve
di ıılen m eve avı ra b iliy o r la r.
b ııı eski evleri satın alıp kiralarını topluyor. Bu kitabı yaz­
d ığ ım sıralard a b o rç taksitleri, vergiler, bakım ve o n a rım , y o ­
n c a m ve sig o rta g id erleri ö d en d ik ten sonra ayda n et 10.000
d o la r g etirisi o lan 45 evin sahibiydi. 3 .5 0 0 olan itfaiyeci m a ­
aşıyla b irlik te aylık geliri 13.0 0 0 doları aşıyor, yıllık geliriyse
1 5 0 .0 0 0 d o ları geçm iş d u ru m d a. Em ekliliğine beş yıl kalan
b u ark ad aşım ın am acı 56 yaşına geldiğinde yıllık gelirini
2 0 0 .0 0 0 d o la ra çıkarm ak. D ö rt çocuklu bir kam u görevlisi
için hiç de fena sayılm az.
D iğ eriy se şirket analizleri yapıp hisse senetleri ve uzun va­
deli işlem ler piyasasında at koşturuyor. Şu anki portföyü 3 m il­
y o n d o la rın ü stü n d e. N ak d e çevirse yıllık yüzde 10 faiz alır, bu
da yılda 3 0 0 .0 0 0 d o lar gelir dem ek, üstelik her türlü piyasa
k o şu lu n d a, ik i çocuklu bir kam u görevlisi için hiç fena değil.
İk i ark ad aşım da 20 yıllık yatırım larının ard ın d an 4 0 ya­
şın d a em ek li olabilirdi. A m a o nlar çalışmayı ve kam u p erso ­
neli o la ra k em ekli o lm an ın avantajlarından yararlanm ayı uy­
g u n g ö rd ü ler. O n d a n so n ra özgürlüklerine kavuşm uş olacak­
lar, ne d e olsa Ö lç ü m Ç cyrcği’nin her iki tarafında da b aşarı­
ya u la şm a n ın ü stü n lü ğ ü n e sahipler.

SALT PARA GÜVENCE GETİRMEZ

E m ek lilik h esap ların d a m ilyonlarca doları o lan , am a kon


d ilerin i g ü v e n c e d e hissetm eyen nicelerin bilirim . Ç unkıı alm-

91
teriyle çalıştıkları işten aldıkları gelirdir bu para. Paralarını da­
ha çok cmcklik hesabına yatırırlar, gelgeldim yatırım konu­
sunda pek az bilgi sahibidirler. O para eriyip gidecek olsa ve
çalışma hayatları sona erse, ne yapacaklarını bilemezler.
Büviık ekonom ik değişikliklerin yaşandığı dönem lerde
servet mutlaka el değiştirir. Çok paranız olmasa bile eğitime
yatırım yapmak önemlidir, çünkü değişim rüzgârları esmeye
başladığında hazır olmak gerekir. O zaman ne hazırlıksız ya­
kalanırsınız ne de korkarsınız. Kimse geleceği öncen göre­
mez, ancak her koşula hazırlanmak en iyisi. B unun için siz
şimdiden bilgilenmeye bakın

3. MALİ OZGURLUICMODELİ

Zengin babanın salık verdiği malı özgürlüğe giden yola


gelince Bu yol gerçek mali güvenceye gider, çünkü “İ” dili­
minde de “ Y” diliminde de sizin için çalışan kimseler vardır,
ayrıca paranız da işler. Sız de canınız isterse çalışır, istemezse
çalışmazsınız Bu iki dilimdeki bilginiz sızı işten fiziksel ola­
rak kurtarır.
Çok zenginlerin Ölçüm Çeyreği’nde izledikleri model

92
budur. I ve Y ” dilim leri çevresindeki ok M icrosoft’tan Bili
G ates’ın, N e w s C o rp .’tan R upert M u rd co h ’un, Berkshire
H a th a w a y ’d e n W arren B uffett’ın ve Ross P erot’nun gehr ıno-
dellerını g ö sterm ek ted ir.
B ir uyarı: “İ ” dilim i “Y” dilim inden çok başkadır. Şirket­
lerini m ily o n larca dolara satm ış, yem kazandıkları servetin
b o \la rım aştığı m ce başarılı T 7 görm üşüm dür. Paralarım n
zekâ k atsay ıların ın ne kadar yüksek olduğunun göstergesi o l­
d u ğ u n u d ü şü n m e k te n hoşlanırlar, bu nedenle “Y” dilim ine
d o ğ ru ad ım atar ve h er şeylerim kaybederler. Ö lçüm Ç eyreği 7
m n h er b ir d ilim in d e farklı bir oyun sergilenir, farklı kurallar
geçerlidir. B u n d a n dolayı egonuzu yenip bilgilenm enizi şid ­
detle salık veriyorum .
T ıp k ı m ali güvence konusunda olduğu gibi İlci dilim de
b ird en faaliyet g ö sterm ek mali özgürlük dünyasında kişiye
daha ço k istik rar sağlayacaktır.

T O L SEÇİM LERİ

Seçilebilecek m ali yolların hepsini gösterm iş b u lu n u y o ­


rum . N e yazık ki ço ğ u kişi ış güvencesi yolunu yeğliyor. E k o ­
n o m i sallanm aya başlayınca iş güvencesine daha da sıkı sarılı­
yor ve ö m rü n ü n so n u n a dek o yolda kürek çekm ek zorunda
kalıyor.
B en hiç olm azsa mali güvence yolunda bilgi edinm eyi
ö n e riy o ru m , d iğ e r bir deyişle, bir yandan hem işinize hem de
ister ra h a t k o şullarda olsun ister zor koşullaıda yatırım yapa­
bilm e b ecerin ize güvenecek biri olm anızı salık veriyorum .
D o ğ ru s u n u istersen iz gerçek yatırım cılar piyasanın k ötü o l­
d u ğ u k o şu llard a d ah a çok para kazanırlar. Ç ünkü yaurım cı ol
m ayanlar p an iğ e d ü şm ü ş, satın alacak yerde bir an önce sat
m aya koşm uşlardır. K apıdaki ekonom ik değişim in beni or

93
kurm am asının nedeni de bıı... çıınkiı demişim servetin el üt
gittirm esi dem ek.

PATRONUNUZ SIZI
ZENGİNLEŞTİREMEZ

Gelecek ekonom ik değişiklikler hali hazırda başlamış b u ­


lunuyor, bir b ö lü m ü satışlardan, bir bölüm ü de şirket e\ lılik
lerinden. Geçenlerde bir dostum şirketini sattı. Satış gıımı
banka hesabına 15 m ilyon dolardan fazla para yatırdı. Yanın­
da çalışanlarsa yeni iş aram ak zorunda kaldılar.
Gözyaşları arasında geçen veda partisinde bastırılmış öf­
ke ve hınç da seziliyordu. Yıllardır çalışanlarına iyi maaş ver­
miş olsa da elem anların çoğunun işe ilk başladıkları günle son
güne dek geçen zam an süresince mali durum ları iyiye gitm e­
mişti. O nlar maaş g ü n ü n ü iple çekip faturalarını öderken pat­
ronlarını zengin ettiklerini anlamışlardı şim di.
Gerçek şu ki patronunuzun görevi sizi zengin etm ek değil­
dir. O n u n üstüne düşen maaşınızı ödem ektir. Zengin olmak si­
ze düşer, yeter ki isteyin. Göreviniz elinize maaşınızı aldığınız
anda başlar. Eğer para yönetim i konusunda ıvi değilseniz, dün­
yadaki b üttın para elinize bile geçse, size yaram az. Yok ama,
paranızı akıllıca kullanıyorsanız, o zam an “F ve “\ r” dilimle­
rinden birinde kendinizi eğitin, ondan sonra kişisel servete, da­
ha da önem lisi özgürlüğe giden yola çıkm ışsınız demektir.
Z engin baba oğluyla bana, “ Z engin biriyle fakir biri ara­
sındaki fark, boş zam anlarında ne yaptıklarından bellidir,'" de­
mişti.
Ç ok doğru. A rtık insanoğlunun eskiye göre daha meşgul
o ld u ğ u n u ve boş zam anın giderek daha da değer kazandığı­
nın farkındayım . B una rağm en önerim , m adem m eşg u lsü n ü z,
bari Ö lçüm Çeyreği’nin her iki tarafında birden m e şg u l olun.

94
O zam an d a h a ço k boş zam an elde etm e, o na bağlı olarak da
m ali o z g u rlü g e kavuşm a şansına sahip o lu rsu n u z. İşteyken
çok çalışın. Ş irk ettey k en gazete okum ayın. P atro n u n u zd a n
g ö rd ü ğ ü n ü z saygı ve d eğ erin artığım göreceksiniz. İş çıkışın­
da m aaşın ızı ve boş zam anınızı nasıl d eğ e rlen d ird iğ in iz gele­
ceğinizi belirleyecektir. Ö lçü m Ç eyreği’nin sol tarafında çok
çalışan b iriy sen iz ö m ü r b o y u o rad a öyle kalacaksınız d e m e k ­
tir. O ysa çeyreğin sağ tarafın d a çok çalışıyorsanız, ö z g ü rlü ğ ü
b u lm a şan sın ı yakalarsınız.

benim önerd iğ im yol

Ö lçü m Ç ey reğ i’n in sol yanında çalışan kişilerden sık d u y ­


d u ğ u m b ir so ru : "N e ön erird in iz?” Benim ö nerim zen g in b a ­
b an ın ban a ö n erd iğ i yoldan farklı değil. Ross P erot, Bili Ga-
tes ve d ah a başk aların ın izlediği yol. Şöyle:

Sıkça k u lağım a gelen bir de şikâyet var. A m a b en y atı­


rım cı olm ayı y eğ lerim .”

95
O nlara şunu söylerim: “Öyleyse “Y” dilim ine gid:n. Çok
paranız varsa ve boş zam anınız bolsa, hiç durm ayın “ Y” dili
m ine geçin. Fakat ne paranız ne de zam anınız bolsa, benim
önerdiğim yol daha sağlamdır.”
Parası ve zamanı bol olmayanlar hem en atılırlar: “Neden?
N eden önce “İ” dilimine girmeyi öneriyorsunuz?”
Onlarla tartışm am ız bir saat kadar sürer. Burada buna ge­
rek yok. Özetlemekle yetineyim.

1. D eneyim ve eğitim , ilkin “İ ” olarak başarı elde eder­


seniz, güçlü bir “Y” olarak gelişim kaydetm e şansınız
artar.

“Y” olanlar “İ” olanlara yatırım yaparlar.

Ö nde sağlam bir iş anlayışı geliştirirseniz, daha iyi bir ya­


tırımcı olursunuz. Sizde başka iyi “I” olanları da tanımanız
kolay olur. Gerçek yatırımcılar istikrarlı ış sistem lerine sahip
başarılı “I”lere yatırım yaparlar. Sistemle ürün arasındaki far­
kı bilmeyen veya üstün bir lider becerisinden yoksun “Ç” ya
da “S”lere yatırım yapmak risklidir.

2. Nakit Akışı. Başarı çıtası yukarıda seyreden ve sürek­


li yükselen bir şirketiniz varsa, hem boş zamanınız
hem de “Y” dilim inin iniş ve çıkışlarına dayanacak
nakit akışınız var demektir.

“Ç-S” dilim lerinden nakit paraları çok az olan bundan


dolayı da herhangi bir mali kayba göğüs gcremeyecck kimse­
lerle çok karşılaşırım. Piyasa bir dalgalansa onları siler süpü­
rür, çünkü “kırmızıda gitm ektedirler.”
Yatırımcılık sermaye ve bilgi ağırlıklı bir süreçtir. O bilgi­
yi elde etm ek de bazen sermaye ve zam an gerektirir. Başarılı

96
y a tırım c ıla rın ç o ğ u k az a n m a d a n ö n c e kim l„|„- k „- I, .
k a y b e tm e le r d ir B aşar,., in san lar b aşa r,,,,,, , ‘ Ы ^ ^
o lm a d ığ ın , b ıh r le r Ö ğ re tic i o lan yap,lan y a n l a r d ı r , ‘Y” d
h in in d e y a n lışla rın b e d e , vardır. H e m serm a y en ,z be n de b
g ın ız y o k sa y a tırım c ı o lm a y , d e n e m e k in tih a ra benze,
Ö n c e lik le ,y , Ы г “I ” o lm a n ın g crck tırd ig , b ecerilen gelış-
a n n e k ,y, b ir y a tırım c ı o lm a ad ım ın , atark en size gerekecek
n ak it a k ışın , d a sağlayacaktır, “i ” d ilim in d e k u ra cağ ın ız şırkc-
t, g e liş tirirk e n ay n , z a m a n d a iyi b ir yatırım cı o lm a k ü zere
k en d in izi d e g eliştirirsin iz . Haşarılı b ir yatırım cı o lm a k üzere
yeterli b ilg i s a h ib i o lu n c a da “Para kazanm ak ıçın p ara gerek-
m ez d e m e m in n e d e n in i anlarsınız.

İTİ HABER
N e y s e ki a rtık “İ ” d ilim in d e başarıya u laşm ak esk isin d en
d a h a k o la y P ek ç o k şeyi kolaylaştıran teknolojik ilerlem eler
“I ” d ilim in d e b aşarıy ı d a kolaylaştırıyor. A sgari ü cred e ış b u l­
m ak k a d a r k o lay o lm am ak la b irlik te m ali başarıya erişecek sis­
te m le r a rtık p e k ç o k k işin in elinin a la n d a sayılır.

97
DÖ RDÜ N CÜ KONU

Oç Çeşit Şirket Sistem i


İ d ilim in e geçerken u n u tm ayın hedefiniz bir sistem sa­
hibi o lm ak ve sizin için o sistem i işletecek elem anlarınızın o l­
ması. S istem i k en d in iz de geliştirebilirsiniz, satın alacak uy ­
g u n b ir sistem de bulabilirsiniz. Sistem N A K İT A K IŞ I Ö l­
çüm Ç c y re ğ fn in sol tarafın d an sağ tarafına, diğer bir deyişle
mali ö z g ü rlü ğ e geçişte k ö p rü görevi görecektir.
G ü n ü m ü z d e yaygın olarak kullanılan üç çeşit şirket siste­
m i vardır:

1. G eleneksel C -tipi şirketler - kendi sistem inizi kendi­


n iz g eliştirirsin iz
2. K u llan ım im tiyazı - k u ru lu bir sistem i satın alırsınız
3. P azarlam a ağı - m ü şteri olur, kuru lu sistem in bir p a r­
çası h alin e gelirsiniz

H e r b irin in k en d in e gö re güçlü ve zayıf noktaları o lm a k ­


la b irlik te ö n ü n d e s o n u n d a hepsi aynı işi görür. D o ğ ru kulla­
nılırsa b u siste m le rd e n h er biri, sahip olan İçişinin fiziksel ça­
basına g e re k k alm ak sızın d ü zen li gelir sağlar. Yeter ki sistem
bir kere k u ru ls u n ve işlem eye başlasın.

99
1985 yılında, neden evsiz kaldığım ızı soranlara KinTlc
benim yanıtım , '"Rendi iş sistem im izi ku ru y o ru z” , oluyordu.
Geleneksel C tipi şirketle kullanım hakkı karışımı bir sis
tem di. O a ha önce de altını çizdiğim gibi “ İ” dilim i her iki sis
temi ve o sistem de ver alanları tanım ayı gerektirir.

Sistemi kuran

TM

Kendi sistem im izi kurm aya karar verm em izin ardından


çok çalışm am ız gerekiyordu. Ben bu yolda daha önce ilerle­
m iştim , sonra da şirket batm ıştı. İlk yıllarda başarılıyken be­
şinci yılında yaşanmıştı bu çöküş. Başarı çıtam ız yükseldiğin­
de hazırlıksız yakalanmıştık; uygun bir sistem im iz yoktu. Ça­
lışkan elem anlarım ız olm asına rağm en derm e çatm a sistem i­
m iz yıkıldı. Sanki kocam an bir yatta giderken tekne su alma­
ya başlam ıştı, am a deliği bir türlü bulam ıyorduk. Su alan ye­
ri ararken içerideki suyu hızla boşaltıp deliği tıkam ayı başara­
m am ıştık. H o ş, deliği bulsaydık bile tıkayabileceğim iz şüphe­
liydi.

10ı
“IKİ-ÜÇ ŞİRKET BATIRABİLİRSİN”

Lise yıllarım ızda, zengin baba oğluyla bana yirm ili yaşlar­
dayken k u rd u ğ u işin battığ ın ı anlatırken, “H ay a tım ın en iyi
ve en k ö tü tccrü b esiy d i,” diye söz etm işti. “N e kadar nefret
etsem de işim i k u rtarm a çabalarım , sonra da o n u başarıya ta ­
şım am sayesinde çok şey ö ğ ren m iştim .”
K endi şirk etim i kurm ayı d ü şü n d ü ğ ü m ü bildiği için bana
d ö n erek şöyle d em işti zengin baba: “S o n u n d a ayakta kalacak
başarılı b ir iş k u ran a dek iki ya da üç şirket b atırab ilirsin .”
O ğ lu M ik e’ı im p arato rlu ğ u n u devralm ak üzere y etiştiri­
yordu. B abam devlet m e m u ru o ld u ğ u n d an , o rtad a bana m i­
ras kalacak b ir im p arato rlu k yoktu. K endi im p a ra to rlu ğ u m u
kendim k u racaktım .

BAŞARI K Ö T Ü B İR ÖĞRETM ENDİR

“Başarı k ö tü bir öğretm endir. Bize en çok yanlışlarım ız


öğretir, o n ed en le yanlış yapm aktan korkm ayın. Yanlış b aşarı­
ya ulaşm a sü recin in bir parçasıdır. T ökezlem eden başarıya
ulaşam azsınız. B aşarısız kim seler hiç tökezlem em iş o lan lar­
dır.”
Belki k en d im i k an d ırıy o ru m dur, am a 1 9 8 4 ’te çöken şir­
ketim üç n u m ara lı şirketti. M ilyonlarca d olar kazanm ış ve o
m ily o n ları k ay b etm iştim , K im ’le tanıştığım da her şeye sıfır­
d an b aşlıy o rd u m . B enim le para için evlenm ediğini adım gibi
b iliy o rd u m , ç ü n k ü p aram yoktu. N eler yapacağım ı, d ö r t n u ­
m aralı şirk etim i kuracağım ı ona söylediğim de bir an o lsu n
du rak sam ad ı.
“ B irlikte k u ra rız ,” dedi ve sö zü n ü n arkasında d u rd u . Bır
başka o rta k d a h a b u larak dünya çapında 11 b ü ro su o lan , biz
çalışsak d a, çalışm asak da gelir g etiren b ir iş sistem i k urduk.
“lia -U Ç ŞİRKET BATIRABİLİRSİN”

Lise yıllarım ızda, zengin baba oğluyla bana yirmili yaşlar­


dayken k u ıd u ğ u işin battığını anlatırken, “H ayatım ın en iyi
\e en k ö tü tecıübesiydi, diye söz etmişti. <cN e kadar nefret
etsem de işim i k u rtarm a çabalarım , sonra da onu başarıya ta­
şım am sayesinde çok şey öğrenm iştim .”
K endi şirketim i kurm ayı düşündüğüm ü bildiği için bana
dönerek şöyle dem işti zengin baba: “Sonunda ayakta kalacak
başarılı bir iş kurana dek iki ya da üç şirket batırabilirsin.”
O ğ lu M ike’ı im p arato rlu ğ u n u devralmak üzere yetiştiri­
yordu. B abam devlet m em u ru olduğundan, ortada bana m i­
ras kalacak bir im p arato rlu k yoktu. Kendi im paratorluğum u
kendim kuracaktım .

BAŞARI K Ö T Ü BİR ÖĞRETMENDİR

“Başarı k ö tü bir öğretm endir. Bize en çok yanlışlarımız


öğretir, o n edenle yanlış yapm aktan korkmayın. Yanlış başarı­
ya ulaşm a sürecinin bir parçasıdır. Tökezlem eden başarıya
ulaşam azsınız. Başarısız kim seler hiç tökezlem em iş olanlar­
dır.”
Belki k en d im i kandırıyorum dur, ama 1984’te çöken şir­
ketim üç n u m aralı şirketti. M ilyonlarca dolar kazanm ış ve o
m ilyonları kay b etm iştim , K im ’le tanıştığım da her şeye sıfır­
dan b aşlıyordum . B enim le para için evlenm ediğini adım gibi
biliyordum , çü n k ü param yoktu. N eler yapacağım ı, d ö ıt n u ­
m aralı şirk etim i kuracağım ı ona söylediğim de biı an olsun
duraksam adı.
“B irlikte k u ra rız,” dedi ve sözünün arkasında durdu. Bir
başka o rta k d ah a bu larak dünya çapında 11 bü ro su olan, biz
Çalışsak da,, çalışm asak da gelir getiren bir ış sistem i kurduk.
S ıfırdan başlayıp on bir b u ro lu bir şirket k u rm ak beş yıl tCr
d ö k m e k d em ek ti, am a oldu. B abam da, zengin baba da be­
nim le g u ru r d u y u y o rlard ı, ikisi de içtenlikle teb rik ettiler (da­
ha önceki ış k u rm a d en em elerim d e o n la r da para kaybetmiş­
lerdi).

IŞIN Z O R T A N I

Z en g in b ab an ın o ğ lu M ike h ep ş u n u tek rarlard ı: Senin­


le bab am ın yaptığını b en yapabilir m iyim b ilm iy o ru m . Bu ku­
rulu d ü zen bana teslim edildi, tek y a p m a m gerek en o n u nasıl
işleteceğim i ö ğ re n m e k .”
K endi sistem ini de geliştirebilirdi pekâlâ, n e de olsa baba­
sından çok şey ö ğ ren m işti. A m a ben o n u n n e d e m e k istediği­
ni çok iyi an lam ışu m . S ıfırdan şirket k u rm a n ın z o r yanı önü­
nüzde iki değişken olm asıdır. B in , sistem , ö te k i sistem i kuran
kişiler, ik isin d e de çatlaklar varsa fiyaskoya u ğ ra m a şansı yük­
sektir. Bazen yanlışın sistem de m ı, yoksa in sa n d a m ı olduğu­
n u anlam ak zordur.

İM T İY A Z L I İŞLETM ELERDEN Ö N C E

Z en g in baba bana CCI ” o lm ayı ö ğ re tm e y e başladığında


o rta d a tek b ir şirk et vardı. B u da b ü y ü k b ir şirk etti, kente
eg em en o lan d ev b ir ku ru lu ş. H a v v a ifd e o tu rd u ğ u m u z kent­
te ipler şeker fab rik asın ın elin d ey d i, ö te k i şirk e tle r de. Büyük
şirketlerle aile k u ru lu şları o lan US” tipi işy erleri de arada kal­
m ıştı.
Şeker fabrik aların d a çalışıp üst k ad e m e le rin e yükselmek
ne ben im için ne de zen g in b aba için u y g u n d u . Japonlar, Çin*

10
lılcr ve Havvaiili yerliler gibi azınlıklar tarlalarda çalışırdı, ama
yönetim kuruluna alınmazlardı. Zengin baba bildiği her şeyi
deneme yanılma yoluyla öğrenm işti.
Liseye başladığım sıralarda "'özel satış hakkı" deyişi o rta ­
lıkta duyulmaya başlam ışa, ama bizim kente uğram adı. H e ­
nüz ne M cD onalds ne Kentucky Fried Chieken ne de Taco
BclPı duym uştuk. Zengin babadan ders aldığım yıllarda söz­
cük dağarcığımızda onlara yer yoktu. Ama söylentiler geliyor­
du kulağımıza, ‘'yasadışı, üçkağıtçı ye sakıncalı" oldukları an­
latılıyordu. Bu sözlere pabuç bırakm ak yerme zengin baba
imtiyazlı işletmelerin ne anlama geldiğini kendi gözleriyle
görmek için California’ya gitti. Geri geldiğinde “imtiyazlı
işletmeler" geleceğin dalgası olacaklar yorum unu yapmakla
yetinip kendine iki özel satış hakkı satın aldığım belirtti, im ­
tiyazlı işletme kavramı göklere çıkarılırken o nun da serveti
dağları aşmıştı, kendi işlerine sahip olma fırsatım bulsunlar
diye satış haklarım satmaya başladı.
Birini de ben mi alsam d n e sorduğum zaman, “H ayır,"
demişti, “bugune dek kendi ış sistemim kurmayı öğrendin,
yarı yolda bırakma. İm tiyazlı işletmeler kendi sistemlerini
kurmak istemeyenler ya da bunu yapmasını bilmeyenler için­
dir. Üstelik benden özel satış hakkı satın alman için gereken
250.000 doların yok.”

“P OLMAK NASIL ÖĞRENİLİR?


Ben ış sahibi, “I ” olmayı zengin babanın yarımda çıraklık
yaparak öğrendim . Z engin babanın oğlu da, ben de hem ça­
lışan, “Ç” idik hem de stajyer ış sahibi, “İ” Ç oğu kişi bu yol­
la öğrenir. Buna “işbaşı eğitim i” denir. Sıkı takip olunda tu tu ­
lan aile im paratorlukları da genç kuşak üyelerim böyle yetişti­
rirler.
Yazık ki “İ ” o lm an ın gereklerini “p erde ark asın d a” öğren
m e şansını ya da ayrıcalığını elde ed en lerin sayısı çok fazla de
ğil. Ş irk etlerin yöneticilik eğitim i p ro g ra m la rı yalnızca yöne­
tici y etiştirm ek üzere hazırlanm ış, aralarında “ I” olm ayı öğre­
ten ler birkaçı geçm ez.
“ I” d ilim in e d o ğ ru yola çıkanların ço ğ u “ S” d ilim in d e ta­
kılıp kalırlar. B u n u n başlıca nedeni sağlam bir sistem geliştir-
m em elcridir, dolayısıyla o n lar da bir sistem in parçası olarak
kalırlar. Başarılı “H e r kendilerinin el atm asın a gerek kalm a­
yan b ir sistem geliştirirler.
“ I” tarafına çabuk ulaşm anın üç yolu b u lu n u r.

1. A kıl h o ca sı b u lm a k . Z en g in b ab a b en im akıl h o ­
cam dı. Akıl hocası sizin varm ak iste d iğ in iz yere siz­
den önce varm ış, sizin yapm ak istediklerinizi sizden
önce yapm ış kişidir, hem de başarılı b ir biçim de.
A m a kendinize d an ışm an bulm ayın. D a n ışm a n size
neyi nasıl yapacağınızı söyler, am a kendisi b u n u yap­
m am ıştır. D an ışm an lar genellikle “ S” d ilim in d e yer
alırlar. D ü n y ad a size nasıl “I ” ya da “ Y” olacağınızı
söyleyecek nice “S” vardır. Z e n g in b a b a m danışm an
değil akıl hocasıydı. B ana verdiği en ö n em li p ü f nok­
taların d an biri şuydu: “B aşkasından ald ığ ın öğütlere
d ikkat et. Z ih n in i açık tu tark en sana ö ğ ü t veren kişi­
nin hangi d ilim d en geldiğini ak lın d an çıkarm a.

Z en g in baba bana sistem leri, nasıl lider o lacağ ım ı ö ğ ret­


m işti, yöneticiliği değil. Y öneticiler, k en d ilerin in altında çalı­
şanları küçük g ö rm e eğilim i gösterirler. L id e rle r daha çok
k en d ilerin d en akıllı kim seleri yönlendirirler.
K en d in ize ait iş sistem i k u rm a n ın tem elleriyle ilgili eşsiz
bir k itap adı isterseniz, size M ichael G c rb c r’ın E -M y th (E M i­
ti) k itab ın ı salık veririm . K endi ış d ü zen lerin i geliştirm eyi öğ-

10
renn ıck istey en ler için p ah a biçilm ez bir kıt ın
S istem leri ö ğ re n m e n in geleneksel yolu'saygın bir işletm e
fakü ltesin d e yük sek lisans yapm ak, şirket basam akların, hızla
tırm an m ay a k o y u lm ak tır, işletm e yüksek lisansı ö n em lid ir
çü n k ü o ra d a m u h aseb e ciliğ in tem ellerini öğrenir, şirket sis­
tem leriyle t.n a n s rak am ları arasındaki ilişkiyi kurarsınız. A n­
cak işletm e fa k ü lte sin d e n yüksek lisans diplom ası aldınız diye
tam biı şiı ket d ü z e n i yaratacak b ü tü n sistem leri kurabilecek
işletm e b ilg in iz o lacak sanm ayın.
B in lik biı şiı ketteki b u tu n sistem leri öğrenm ek için o ra ­
da en az 1 0 \ a da 15 \ ıl çalışm anız, ışın farklı yönlerini ö ğ re n ­
m en iz gerekir. S o n ra da sıra şirketten ayrılıp kendi şirketinizi
k u rm ay a gelir. Başarılı bir kuruluşta çalışm ak, akıl hocanızdan
ü cret alm an ıza benzer.
Akıl h o cası b u lm a n ız ın yanı sıra yılların birikim ini o lu ş­
tu rm a k e m e k istey en b ir yöntem dir. K endi sistem ini yaratm ak
d e n e m c -y a m lm a ad ın a çok şey yaşam anızı, hukuki harcam ala­
rı ve k âğ ıt işlerini gerektirir. B unların yanında yanınızdaki ele­
m anları d a y etiştirm e y i unutm am alısınız.

2. İ m tiy a z la r . Sistem leri ö ğrenm enin bir başka yolu da


işle u n e im tiy azı satın almaktır. B unu yapınca “d e ­
n e n m iş ve k an ıtlan m ış” bir işletm e sistem ine sahipsi­
n iz d em ek tir. Piyasada çok iyi pek çok ışleune im ti­
yazı b u lab ilirsin iz.

K en d i sistem in izi kurm ak yerine im tiyaz satın almakla


kendi e lem an ların ız ı geliştirm eye daha çok zam an ayırabilirsi-
niz. S istem i sa tın a lm a d a “İ ” olm a yolunda önünüzdeki değiş­
ken lerd en b irin i elem iş olu rsunuz. B ankaların size kredi v er­
m eleri kolaylaşır, oysa yeni k urulm uş küçük bir işyerine para
verm ezler, ç ü n k ü b an k alar sistem lerin önem inin \ e sağlam biı
sistem le işe b a şla m a n ın riski azalttığının talk ın d ad ırlar
B ir uvarı: E ğ e r işletm e im tiyazı satın alacak olursanız
“ kendi İşını g o rm e v e m era k lı” b ir “ S” olm aya yeltenm eyin im­
letm e im tiy azı satın alırsanız, “Ç ” o lu n , sizden istenenleri ve­
rin e g etirin . M a h k e m e salo n ların d a im tiy az sahibiyle im tiyaz­
lı işletm eci arasın d a g eçen kavgalar içler acısıdır. Kavgaların
n e d e n i genellikle sistem i satın alan kim selerin i.şleri kendi bil­
d ik le n gibi y ap m ay a kalkm aları, siste m in yaratıcısına kulak
aşm am alarıd ır. Yok, eğ er kendi bildiğinizi o k u m a y a kararlıv-
san ız, h em sistem ler h em de çalışanlar k o n u su n d a ustalaşana
d ek beklevin.
Y ü k sek ö ğ ren im li b ab am ü n lü ve pahalı b ir d o n d u rm an ın
satış h akkını satın alm asına ra ğ m e n o n u n açısın d an sonuç
h ü s ra n o lm u ştu . S istem in ü stü n e y o k tu , am a iş yürüm edi.
K an ım ca , b u n u n n ed en i b a b a m ın o rta k o ld u ğ u kişilerin hep­
sin in “ Ç ” ve “ S” d ilim lerin d e n gelen kim seler olm asıydı. İşler
k ö tııv e g ıtm e v e başlayınca ne yapacaklarını bilem ediler, fakat
an a şirk e tte n d estek de istem ediler. S o n u n d a o rta k la r kendi
a raların d a k ap ıştı, şirk et de tep etak lak o ld u . G erçek “I” olm a­
n ın siste m d e n d ah a ö n e m li o ld u ğ u n u u n u tm u şla rd ı Demek
ki siste m in işlem esi, o n u n içinde yer alan kişilere de bağlıdır

B A N K A L A R SİSTE M SİZ KİM SELERE


K R E D İ VERM EZ

M a d e m b an k a sistem in i k u rm a m ış k ü çü k işletm eye kredi


v e rm iy o r siz niye veresiniz? N ered ey se h e r g u n birileri fikirle­
rin i ya d a p ro je le rin i h ay ata geçirecek p a ra b u lm a u m u d u y la
e llerin d e p lan larıy la k ap ım ı çalar.
Ç o ğ u n u g e n çe v iririm , b u n u n da başlıca bir gerekçem
vardır. Para to p la m a y a çıkan b u k im selerin , ü rü n le sistem ara­
sın d ak i farkı b ilm e m e leri. Yeni çıkaracakları m ü zik a lb ü m ü n e
p a ra y a tırm a m ı istey en d o s d a rım (m ü zik to p lu lu ğ u n u n ü )e
Ic h ), d ü n y ay ı d eğ iştirece k kar am acı g ü tm e y e n bir k u ru lu ş
o lu ştu rm a la rı için b e n d e n bağışta b u lu n m a m ı istey en ler
Projeleri, ü rü n le ri ya da kişiler h o şu m a gitse d e o n ları geri çc
viririnı, ç ü n k ü iş sistem i k u ru p g eliştirm ek için g erek en d en e
yim den y o k su n d u rla r.
Şarkı sö y le y e b ilm e n iz pazarlam a sistem in i, finm iş ve m u ­
hasebe ya d a satış siste m in i, işe elem an alm a ve işten elem an
çıkarm a sis te m in i, h u k u k sistem in i, kısaca b ir işy erin in ayak
ta d u rm ası ve başarılı kılınm ası için gereken sistem leri bilm e
niz an lam ın a g elm ez.
Bir işin ay ak ta kalm ası ve b ü yüm esi ıçııı sistem le rin h ep
sinin y ü rü m e si ve g ü v e n ilir olm ası gerekir. Ö rn e k le rse k ,
U çak siste m le r sistem id ir. U çak havalanıyor, d e rk e n , d i ­
yelim ki yakıt sistem i çö k ü y o r, so n u ç ço ğ u zam an u çağın d ü ş ­
mesidir. A ynısı şirk e tle rd e de geçerli. Size so ru n olacak k o n u ­
lar b ild iğ in iz siste m le r o lm az, çöküşe yol açan, fark ın d a o lm a ­
dığ ın ız sistem lerd ir.
İn sa n v ü c u d u d a sistem le r sistem idir. Ç o ğ u m u z u n b ir ya­
kını o lm u ş tu r, b u ö lü m v u c u t sistem le rin d en b irin in işlevini
yerine g e tirm e m e s in d e n k ay naklanm ıştır, ö rn e ğ in kan siste ­
m indeki ak sam a d o laşım yoluyla b ü tü n sistem lere yayılır.
D e n e n m iş ve k an ıtlan m ış b ir sistem i satın a lm a n ız u n u t­
tu ğ u n u z ya d a g ö z a rd ı e ttiğ in iz sistem leri ö ğ re n m e n iz e y ara­
yacaktır. İşte b u n la rd a n ö tü r ü elin d e yeni b ir ü rü n ya da fik ir­
le gelen “ Ç ” veya US” k im selerle y atırım y ap tığ ım sayılıdır.
P rofesyonel y a tırım c ıla r k an ıtlan m ış sistem leri işletecek k im ­
selerle y a tırım y a p m a eğ ilim in d ed irler.
D olay ısıy la e ğ e r b an k a la r yalnızca d e n e n m iş ve gerçek
sistem lere kredi v eriy o rla rsa, b u n u n y a n ın d a o sistem leri işle­
tecek kişide b u n ite lik le r o lu p o lm a d ığ ın a b ak ıy o rlarsa, siz de
akıllı y a tırım c ıla r g ib i d a v ra n ın , aynısını yapın.

10
S. Pazarlam a Ağı. Çok kademeli pazarlama ya da doğ­
rudan dağıtım sistemi adıyla da bilinir, lıp k lı imti-
\ azlı işletmeler gibi hukıık sistemi başlangıçta pazar­
lama ağı işletmelerini de yasadışı saymıştı, kimi ülke­
lerde pazarlama ağı kurmaya kalkanlar cezaya çarptı­
rılmış ve yasaklanmışlardı. Yeni olan her sistem ya da
tıkır "tuhaf ve şüpheli" görülm e sürecinden geçer.
Önceleri ben de pazarlama ağının bir üçkağıt oldu-
ğunu düşünenlerdendim. Sonra pazarlama ağı içinde
var olan çeşitli sistemleri araştırdım , bu yolla başarılı
“I" olan dostlarımı gözledim. D erken fikrim değişti.

Önyargılarımdan arındıktan ve pazarlama ağı ışını araş­


tırdıktan sonra canla başla çalışarak başarılı pazarlam a ağı şir­
ketleri kuran pek çok kişi olduğunu gördüm . O nlarla tanışın­
ca kurdukları ışın başkalarının yaşamlarını ve mali gelecekle­
rini nasıl değiştirdiğini gözledim. İşte o zam an pazarlam a ağı
sisteminin değerini gerçekten anladım. M akul bir giriş ücreti
odeverek (yaklaşık 200 dolar) kurulu sistem in m üşterisi olan­
lar hemen kendi işlerini kurmaya girişebiliyorlar. Bilgisayar
endüstrisindeki teknolojik ilerlemeler sayesinde bu kurumlar
tam am en otomasyonla işliyor, kağıt işlen, sipariş süreci, dağı­
tım, muhasebe ve iş takibi pazarlama ağı yazılım sistemleri ta­
rafından uırutııluyor. Yeni dağıtımcılar küçük işletme kurm a­
nın alışıldık sıkıntılarını çekmek yerine bu otom atik iş fırsa­
tında yerlerini alıp bütün çabalarım kendi işlerim kurmaya
adayabiliyorlar.
1997 yılında gayrı menkul sayesinde bir milyar doları aş­
kın para kazanan eski arkadaşlarımdan biri geçenlerde pazar­
lama ağı dağıtımcısı olarak anlaşma imzaladı ve hem en kendi
ışını kurmaya girişti. H iç paraya ihtiyacı olm adığım bildiğim ­
den pazarlama ağı işi kurm ak için canım dişine takması beni
şaşırtmıştı. N edenini sorduğum da bana şöyle açıkladı:

10
O u an yem inli mali m ücavir (alarak m ezun oldum fi
nans alan ın d a da işletm e yüksek lisansı yaptım . Nasıl bu ka­
dar zen g in o ld u ğ u m u soranlara yapm akta olduğum milyon-
laıca d o larlık gayrı m enkul alım satım işlem lerini, sahip oldu
ğum gayrı m en k u llerd en her yıl elime geçen binlerce dolarlık
pasıl g e lin an latırım . Beni dinledikten sonra m ahcup oldukla
ıını g ö rü rü m . G ayri m enkul yatırım larından m ilyonlarca d o ­
lar k azan m a şan sın ın çok az olduğunu ikimiz de biliyoruz.
H ele ne sağlam b ir bilgi birikimi ne de yatırım yapacak fazla
paraları o lan lar için bu daha da zor. Böylece altı yıl okum ak
üzere y en id en öğrenci olm alarına ya da gayrı m enkul yatırım ­
cısı o larak 12 yıl geçirm elerine gerek kalm adan onların da
gayri m en k u l y atırım ların d an gelen pasif gelirim kadar gelir
sağlam alarına yardım cı olm anın yollarını aramaya başladım
Pazarlam a ağı sayesinde bir yandan profesyonel yatırımcı ol
m ayı ö ğ re n irk en bir yandan da gereksindikleri desteği alabile­
cekleri p a sif gelir elde etm e fırsatım yakalayacaklarına inanı­
yoru m . O n lara pazarlam a ağı işine girm elerini öneriyorum .
Ç ok az paraları olsa da beş yıl boyunca öz kaynak elde etmek
için y atırım yapabilir ve yatırım yapmaya başlayacak pasif g e­
lirden d a h a fazlasını elde edebilirler. Kendi işlerini geliştirdik­
leri için ö ğ ren ecek bol bol zamanları ve benim le birlikte daha
b ü y ü k işlere y atırım yapacak sermayeleri olur.
A rk ad aşım yaptığı araştırm aların ardından dağıtım cı ola­
rak p azarlam a ağı şirketine katıldı ve ileride bir gün kcndisıy
le b irlik te y atırım yapm ak isteyen kimselerle pazarlam a ağı ışı
kurdu. Yatırım alanında o ld u ğ u gibi pazarlam a ağı alanında
da g av et başarılı, “ilk adım , ben attım , çünkü yatırım yapacak
parayı b u lsu n la r diye onlara yardım etm ek istedim , ş.m d, de
tep ed en tırn ağ a yeni bir iş sayesinde zenginliğim e zenginlik
k a tıy o ru m ,” diye anlatıyor. -
H e r avın iki cum artesi g ü n ü n d e ders veriyor, ilkinde ı;
sistem leri ve p erso n el konularım , başarıl, bir I olm anın ge-
reklerım öğretiyor. Bir sonraki dersindeyse mali okuryazarlık
ve mali zekadan söz edivor. Katılanlara uy anık \ olmaya
oösterıvor. Derslerine ka talanların sayası hızla artm akta
İD j

O nun önerdiği yol benimkiyle aynı.

kişisel imtiyaz işletmesi

B ugün herkese pazarlama ağı ışını önerm em in nedeni b u


Ü nlü imtıyuz işletmelerinin çoğu bir milyron doların üstünde.
Pazarlama ağı işi de kişisel işletme imtiyazı satın almaya ben­
ziyor, aradaki fark, yalnızca 2 0 0 dolar öduvorsunuz.
Pazarlama ağı ışının sıkı çalışmak dem ek olduğunun far­
kındayım. Peki, herhangi bir ölçüm çeyareğinde başarı elde et­
m ek de çalışmayı gerektirm iyor m u 5 Benim gelirim pazarla­
m a ağı dağıum cılığından gelmiyor. Am a pazarlam a ağı şirket­
lerinin birçoğunu araştırdım , ücret politikalarım inceledim.
A raştırm am ı yaparken birkaç şirkete katıldım , tek nedeni
ürünlerini çok beğenm em dı, onların tüketicisi olm ak ıstevi-
şim di.
B ununla birlikte Ö lçüm Çeyreği’nı sağ tarafına geçişte si­
ze yardım cı olacak iyi bir kurum bulm anıza yol gösteren bir
öneride b u lu n m a m gerekirse, işin püf* noktası ü rü n d e değil
k u ru m u n s u n d u ğ u eğ itim olanaklarındadır. Kim i pazarlam a
ağı k u ru m la n ılın sizd en tek beklediği, sistem lerini arkadaşla­
rınıza satm an ızd ıı. Bit de sizi eğitm eye ve başarm anıza yar­
dım cı olm aya ö n e m verenler vardır.
1 azaı lam a ağı alanındaki araştırm alarım sırasında, sizin
de eğ itim p ıo g ra m la ıın d a göreceğiniz gibi, “ İ” olarak başarı­
lı olm akla ilgili iki ö n em li nokta dikkatim i çekti.

1. Başarılı o lm a k için reddedilm e korkunuzu aşmayı öğ


re n m e n iz ve başkalarının size ne diyeceklerini kafaya
tak m ay ı b ırak m an ız gerekir. Alışılmışın dışında bir
şey y ap arsam d o stlarım ne der kaygısıyla kendilerini
geri çeken pek çok kimseyle karşılaştım . Bir zam an ­
lar b en de öyleydim . H erkesin herkesi tanıdığı ve
neyle m eşg u l o ld u ğ u n u bildiği küçük bir kasabada
y etişm iştim . Y aptığınız ış birinin hoşuna gitm ezse
b ü tü n kasaba h alk ın ın b u n d an haberi olur, işinize b u ­
ru n la rın ı sokarlardı.

B en im h ak k ım d a ne d ü şü n d ü ğ ü n ü z u m u ru m d a bile değil
derdim h e p k en d i k en d im e. Ö n em li olan benim kendim için
ne d ü ş ü n d ü ğ ü m .
Z e n g in b a b a n ın b en i Xerox23ta d ö rt yıl boyunca satıcı ola­
rak çalışm aya ö z e n d irm e sin in nedeni fotokopi m akinelerini
sevm esi d e ğ ild i, u tan g aç lığ ım ı ve reddedilm e k o rk u m u y en ­
m em i istiy o rd u .

2. L id e rlik etm ey i öğrenm elisiniz. İş hayatının en zor


y a n la rın d a n b iri farklı insanlarla çalışm aktır. H e rh a n
gi b ir iş alan ın d a başarılı olm uş kişiler d o ğ u şta n lideı
o la n kim selerdir. İnsanlarla iyi geçinm e ve onlara esin
k ay n ağ ı o lm a m arifeti paha biçilm ez biı yetenektiı.
Yukarıda da belirttiğim gibi, Olçıım Çeyreği nin sol tara­
fından sağına geçmek ne yaptığınızla ilgili değil, kime dönüş
tüğünüzle ilgilidir. Reddedilmeyi öğrenin, başkalarının sizin
hakkınızda ne düşündüğünü önem sem em eyi, liderlik etmeyi
öğrenin, refaha erişeceksiniz. Sizi satıcı olarak yetiştiımeye
değil de, sızı öncelikle insan olarak geliştirmeye önem veren
herhangi bir pazarlama ağı kurum unu salık veririm . Arayaca­
ğınız kurumlar,

1. Başarı çizelgeleri vüksek olan, başarı eğrisi yıllardır


düşmeyen dağıtım sistemine ve ücret politikasına sa­
hip olmalı.
2 içinde başarılı olabileceğiniz, inandığınız ve başkala­
rıyla güvenle paylaşabileceğiniz iş fırsatı sunmalı.
3 Sizi insan olarak geliştirmeye yönelik sürekli, uzun
vadeli eğitim programları olmalı.
4 Sağlam bir rehberlik hizmeti vermeli. D anışm anlar
yerine liderlerden, Ölçüm Çeyreği’nın sağ tarafına
çoktan geçmiş ve başarmanızı isteyen kimselerden
öğrenm ek gerekir.
5. Saygı duyulacak ve birlikte olm aktan zevk aldığınız
kişileri barındırmak.

Karşınıza çıkan kurum bu beş kritere uyuyorsa, ancak o


zaman urune bakm anın zamanıdır. Pek çok kişi yalnızca ürü­
ne bakar, ış sistemiyle ve kurum la ilgilenmez. Araştırdığım
bazı kurum larda satış sloganı olarak “Ü rü n kendini zaten sa­
tıyor. Satışı çok kolay, diyorlardı. Ama siz uzun süreli bir “İ”
olarak kendinizi geliştirmeye niyetliyseniz, sistem , ö m ü r bo-
yu eğitim ve birlikte çalışacağınız insanlarla daha büyük önem
taşır.
Bu endüstride bilgili arkadaşım ve m eslektaşım bana za­
m anın taşıdığı değeri, en değerli varlıklarım ızdan biri olduğu­

11
nu hanı lata. Pazarlam a ağı şirketinde gerçek başarı övküsü kı­
sa vadede ad ad ığ ın ız zam an ve sıkı çalışma sonucunda elde
edeceğiniz u zu n vadeli pasit gelirdir. Size bağlı güçlü bir k u ­
rum geliştirirseniz, çalışm ayı bırakıp kurm uş o ld u ğ u n u z k u ­
ru m u n çabaları sayesinde elde edeceğiniz gelirle yaşayabilirsi­
niz. Yine de pazarlam a ağı şirketinde başarıya giden yolun
başlıca an a h ta rı sizin işe u zu n vadeli bağlanm anız, hedefledi­
ğiniz lidere d ö n ü şm en izd en geçer.

SİSTEM K U R M A K ÖZGÜRLÜĞE
K Ö P R Ü K U R M A K T IR

Evsizlik b ir daha yaşam ak istediğim bir deneyim değildi.


B un u n y am n d a b u deneyim hem Kim hem de benim için p a­
ha biçilm ezdi. B u g ü n sahip olduklarım ız bize çok fazla ö z g ü r­
lük ve güvence sağlam ıyor, fakat bildiklerim izi güvenle yara­
tabiliriz.
O g ü n d e n b u yana bir gayri m enkul şirketi, petrol şirke­
ti, m adencilik şirketi ve iki eğitim şirketi kurduk ya da k u ru l­
m alarına d estek olduk. Başarılı bir sistem kurm ayı öğrenm e
süreci bize çok yararlı oldu. N e var ki bu süreci yaşam asını
kim seye ö n e rm e m , gerçekten istem iyorsa tabii.
B irkaç yıl öncesine kadar “İ” dilim inde başarılı olm a şan­
sı yalnızca cesur ya da zengin insanlarındı. D em ek ki K im de
ben de cesur kim selerm işiz, çünkü zengin olm adığım ız kesin­
di. Pek ço k kişinin Ö lçüm Çeyreği’nin sol tarafında takılıp
kalm asının n ed en i kendi sistem ini kurm anın büyük riskler ta ­
şıdığım dü şü n m elerid ir. O nlara göre sağlamcı olm ak ve g ü ­
venceli b ir işte çalışm ak daha akıllıcadır.
G ü n ü m ü z d e teknolojik gelişm eler sayesinde başarılı bir iş
sahibi o lm a n ın riski b ü y ü k ölçüde azalm ış... kendi iş sistem i­
ne sahip o lm a fırsatı tam anlam ıyla herkese tanınm ıştır.
im tiyaz işletmeleri ve pazarlama ağı sistemi kendi siste
mini geliştirmemi! zor yanlarım gidermiş bulunuyorlar. Ka.
nidanmış bir sistem edinin, geriye bir tek kendi insanlarınızı
geliştirmek kalıyor.
İş sistemlerini köprü olarak düşünün. N AK İT AKIŞI Öl­
çüm Çeyreğinin sol yanından sağ yanına güvenle geçmenizi
sağlayacak, sizi, mali özgürlüğe götürecek köprüler.
Bir sonraki konuda Ölçüm Çeyreğinin sağ yanındaki di­
ğer dilimi, “Y” yatırımcı dilimini ele alacağım.

11
B E Ş İN C İ K O N U

YattrntıaU rm Yet» Düzeyi


Z e n g in Oaba, an ara bahis oynayan birivie nisse senederi
satın alan biri arasın d ak i i ark nedir, dı ve so rm u ştu
-

“B ilm em ," d ed im .
"Pek tark y o k ,' diye y am d ad ı kendi sorusunu. “H isse se­
neden sa n n alan biri o lm a sakın. B ü y ü d ü ğ ü n d e sim sarların
sattığı, b aşk a la rın ın aldığı hisseleri ü re te n kısi oL”
Yıllar b o y u z e n g in b ab a n ın b u sözlerinin ne anlam a gel-
dığını d ü ş ü n d ü m . Yaa n m a l ı k dersleri verm eye başlayana dek
farklı y a tın m c ıla rm varlığını algılayam am ışam .
Bu k o n u m ele alırken Jo h n B u rley e a m c a teşekkür e t­
m eden g eç em em . G a m m en k u l yatırım cılığı d ü n y asın d a h a ­
tırı sayılı k işile rd en d ir Jo h n . Y irm ili y aşların so n u ve o tu z la rın
başında k en d i c e b in d e n beş p ara harcam aksızm 130 ev sah ib i
olm uş. 32 vasın a g eld iğ in d e m alı ö z g ü rlü ğ ü n e k avuşm uş, b ir
daha çalışm ak z o r u n d a değ ilm iş. O da b en im gibi ö ğ re tm e n -
Hği seçm iş. F a k a t o n u n bilgisi g a m m e n k u l alan ın ın sın ırla n -
nı çok aşm ış. F in an s p lan lam acısı olarak ış h ay a tın a başlay an
John, finans ve v erg i d u n v a sın ı ç o k in i tanıvor. A ynı z a m a n d a
eşsız bir a n la tm a y e te n e ğ in e sahip. KarnıaşiK veya s o \ u t b ir
kavram ı su gibi an lay acak k ad ar b a sitleştirm
* e y* i başarıyor. O ğ -

/ÎI5 \
rctm cnliği sayesinde yatırımcıları yatırımcılık konusundaki
bilgi düzeylerine ve kişisel eğilimlerindeki farklılıklara göre al­
tı kategoriye ayırmış. Ren onunkilere bir de ycdinciyi ekle­
dim.
N A K İT AKIŞI Ölçüm Çcyreği’ne uygun düşen bu ta­
nım lam a yöntem ini kullanarak yatırım cılar dünyasını başkala­
rına öğretm e olanağı buldum . Farklı düzeyleri okurken sizler
de tanıdıklarınızın hangi düzeyde yer aldığını saptayabilecek­
siniz.

İSTEĞE BAĞLI ÖĞRENME ALIŞTIRM ASI

H er düzeyin sonunda bu düzeye uygun düşen tanıdığınız


kışı ya da kişileri kendi değerlerinize göre yerleştirebileceğiniz
boşluklar bıraktım . Kendinizi gördüğünüz düzeyi bulduğu­
nuzda oraya adınızı yazabilirsiniz.
Yukarıda da belirttiğim gibi, farklı düzeyleri anlamanız
amacıyla düzenlenmiş bu alıştırmayı yapıp yapm am ak size
kalmış Amaç tanıdıklarınızı aşağılamak ya da küçümsemek
değil Para konusu siyaset, din ve seks kadar kaypaktır. Bu ne­
denle düşüncelerinizi kendinize saklamanızı öneririm . Her
düzeyin sonunda yer alan boşluk yalnızca öğrenm enize yol
gosterm evi hedeflemektedir.
Bu listeyi yatırımcılık derslerimin başında kullanırım.
Ö ğrenm eyi pekiştirdiği gibi pek çok öğrencım n b u düzeyler­
le ilgili düşüncelerini ve hangi düzeye gelecekleri kararını net­
leştirmeye yarar.
Yıllar içinde John’un da iznini alarak o n u n kategorisinin
içeriğini kendi deneyimlerimle birleştirdim . Aşağıdaki yedi
aşamayı lütfen dikkatli okuyun.
YATIRIM C ILA R IN Y E D İD Ü Z E T İ

D Ü ZE T O: YA T IR IM YAPACAK H İÇ B İR
ŞEYLERİ OLM AYANLAR

Hu kişilerin yatırım yapacak paraları yoktur. Ya k azandık­


ları her şeyi harcarlar ya da ellerinden geçenden fazlasını h a r­
carlar. B u kategoriye g iren pek çok “zengin” de vardır, k azan ­
dıkları kadar veya daha da ço ğ u n u harcarlar. Yetişkin n ü fu su n
neredeyse yarısı sıfır düzeydedir.

Sıfır düzey in d e tanıdığınız yaurım cı var mı? (isteğe bağlı)

D Ü Z E Y İ: Ö D Ü N Ç A L A N L A R

Hu kim seler m ali so ru n larını öd ü n ç aldıkları parayla çö-


zerler. H a tta b o rç parayla yatırım yaparlar. M ali planlam a b a ­
kım ından yaptıkları b ir b o rc u kapatm ak için b ir başk asın d an
borç alm aktır. M ali açıdan tıpkı devekuşları gibi başlarını k u ­
ma g ö m erek yaşar, h er şeyin yolunda gitm esi için d u a eder,
um utla beklerler. B irkaç ak tif varlıkları olsa da para ve h arca­
ma alışkanlıkları bilinçli değildir.
S ahip o ld u k ları değerli ne varsa o nunla ilgili b ir de b o rç
vardır. K redi k artların ı düşüncesizce harcarlar, so n ra o b o rc u
uzun vadeli ev kredisiyle birleştirir, böylece kredi k artı b o rç la ­
rını tem izleyerek y en id en harcam aya başlarlar. E v lerin in d e ğ e ­
ri artarsa, y en id en ev kredisi alırlar ya da daha b ü y ü k ve d ah a
pahalı b ir ev satın alırlar. G ayri m en k u l fiyatlarının d a im a ar­
tacağına in an m a eğilim indedirler.
“ Peşinatsız aylık kolay ödem elerle” gibi sloganlar hep il­
gilerim çeker. Tekne, yüzm e havuzu, tatil ve araba benzeri de­
ğ en d ü şen oyuncaklar (ıvır zıvır) alm ak fikri kafalarında hep
vardır. Sahip oldukları oyuncakları aktif varlık olarak görür,
bankaya bir kredi başvurusu daha yapm aya g ittik lerin d e de
onları gelir kavnagı olarak gösterir, so m a da başvurularının
neden reddedildiğim bir tü rlü anlam azlar.
Alışverişe çıkmayı çok severler. G erek d uym adıkları m al­
lar satın alır, kendilerim haklı çıkarm ak için de “ Boş ver ya.
Sen b u n u hak ed iy o rsu n ,” tü rü n d e n sözlerle kendilerin kandı­
rırlar. Veya “Sen b una değersin, şim di alm azsan, b u fırsatı bir
daha bulam azsın, fiyatı çok uy g u n, indirim li ya da B enim hiç
sahip olm adığım şeylere bari çocuklarım sahip o lsu n ,” derler.
Borcu uzun vadeye yaym anın akıllıca o ld u ğ u n u söyleye­
rek daha çok çalışır, borçlarım ı ö d erim diye kendilerini uyu­
turlar K azandıklarının hepsini, so n ra da aldıkları borçları tü ­
ketirler Tüketici diye bilinirler. M ağaza sahipleri, o to galeri­
leri onlara bayılır. Paraları varsa harcayacaklardır. Yoksa da
borç bulurlar.
S o ru n u n ne diye so ru ld u ğ u n d a yeterince para kazanm a-
m aktan yakınırlar. D aha çok p aran ın çö zü m olacağına inanır­
lar. Ç o k kazandıkça girdikleri b orç m ik tarı da çoğalır. B ugün
kazandıkları p aran ın daha d ü n e kadar aslında düşlerindeki
servet o ld u ğ u n u n farkına varanların sayısı birkaçı geçmez.
Ç ü n k ü düşlerindeki gelire kavuşm uş olsalar d a o n lara yeterli
gelm em ektedir.
Asıl so ru n u n gelirleriyle (ya da gelirleri olm am alarıyla) il­
gili değil parayı kullanm a alışkanlıklarıyla ilgili o ld u ğ u n u bir
tu rlu görem ezler. Analarında kim ileri d u ru m la rın ın u m u tsu z
o ld u ğ u n a in an m ak ta ve pes etm iş d u ru m d ad ırlar. B u n u n so­
n u c u n d a başlarını kum a iyice g ö m er, g ittik leri y o ld a n vazgeç­
mezler. B orç alm a, alışveriş y ap m a ve h arcam a alışkanlıkları
d e n e tim d e n çıkar. B unalım lı kişiler nasıl yedikçe yerlerse, bu

11
kimseler de bunalım a girince harcadıkça harcarlar. Para har­
car, bunalım a girer, o zaman da daha çok harcama ihtiyacı his­
sederler.
Sevdikleriyle en büyük tartışm a konuları paradır, şunu va
da b u n u satın alma gerekçelerini savunurlar hep. Mali açıdan
süıekli biı inkâr içindedirler, yakında bir gun mali sorunları­
nın ortad an kalkacağı hayaline sığınırlar ya da canları ne ister­
se alabilecek kadar paralarının olacağına inanma eğilimine gi­
rerler.
Bu düzeyde yatırım cı başkalarının gözünde zengindir.
K ocam an evlerde yaşarlar, fiyakalı arabalarda gezerler. Ama
yakından bakıldığında görülür ki bütün malları mülkleri
borçla alınm ıştır. Ç ok para kazandıkları doğrudur, gelgele Km
mali yıkım a bir adım mesafededirler.
D erslerim d en birine eski bir ış sahibi katılmıştı. “Çok
kazan, çok harca” kategorisinde un yapmıştı. Yıllarca ku­
yum cu dükkânları işletmiş bu adam ekonom ideki bir tek
sarsm ayla tepetaklak oluverm işti. Ama borçları yerli yerin­
de d u ru y o rd u . Borçları ala aydan kısa bir süre içinde onu
diri diri yiyip bitirm işti. Derslerim e yeni çözüm ler bulm ak
için g irm işti girm esine, fakat karısıyla birlikte yatırım cılar
kategorisinin birinci düzeyinde olduğunu kabullenmeye bi­
le yanaşm ıyordu.
Bu bay “İ” dilim inden geliyordu, hedefi “Y" dilimine
geçmekti. K endini bir zamanlar başarılı bir ış sahibi olarak
görüyor, aynı yöntem le yatırım yaparak mali özgürlüğe kavu
şacağına inanıyordu. D oğal olarak başarılı bir yanrımcı olaca­
ğı fikrinden vazgeçm ek bilmiyordu. Oysa ış dünyasının kural­
larıyla yaurım cılığın kuralları ille de aynı değildir.
' Bu tu r yaurım cılar değişmedikçe mali gelecekleri bula­
nıktır... so n u n d a çözüm ü onların para alışkanlıklarına goğus
gerebilecek zengin biriyle evlenmekte ara\ abilirler.
Tanıdığınız Düzey l yatırımeı var mı? (isteğe bağlı)

DÜZEY 2: TASARRUFÇULAR

Bu kimseler (genellikle) düzenli olarak kenara “küçük"


bir miktar para ayırırlar. Paralarını kaybetme riskini düşük tu­
tat; yatırım fonu hesabı, tasarruf hesabı ya da m evduat serti­
fikası gibi düşük getirili araçlara yönelirler.
Bireysel Emeklilik Hesapları varsa bu ya bir banka hesa­
bı ya da yatırım ortaklığı fonu nakit hesabı olur.
Yatırımdan çok tüketim amaçlı para biriktirirler (örne­
ğin yeni bir televizyon, araba satın almak veya tatile çıkmak
için). N akit harcam aktan vanadırlar. Kredi kartı borcuna
girm ekten çekinirler. Parayı bankada tutm anın “güvence­
sine" inanırlar.
B ugünün ekonomik koşullarında parayı tasarruf hesabın­
da tutm anın (enflasyon ve vergiler nedeniyle) para miktarını
azalttığı kendilerine anlatılsa bile çok fazla risk almaya yanaş­
mazlar. Amerikan D oları’nın 1950 yılından bu yana yüzde 90
değer kaybettiğinin farkında olm adıklarından her yıl banka­
dan aldıkları faiz gelirinden daha fazlasını kaybettiklerini gör­
mezler. Güvence bağımlılıkları olduğu için bu kimselerin lva-
vat sigortası m utlaka vardır.
Bu gruba girenler kuruş biriktirmeye çalışırken en değer­
li aktif varlıkları olan zamanlarını boşa harcamaktadırlar. Ga­
zeteden kupon kesip alışveriş merkezlerine koşar, aldıkları ma­
lın kupon u n u ararken kasa önünde kuyruklar oluşmasına ne­
den olurlar

12ı
O ysa kuruşları biriktirm eye IvımHıU-,,-, .
... ,, . “ O '- narcadıkJnrı zamanı yatırım
yapmayı öğ ren m ek le geçirebilirler. Hu kimseler 1954 yıl,ndı
John T em p leto n fonuna 10.000 dolar yatırsalardı, paralarının
değen 1 9 9 4 ’dc 2 ,4 m ilyon dolar olurdu. Yok eğer aynı mikta-
n 1969 yılında G eorge Soros’un Q uantum fonuna y a tım la r­
dı, paraları yine 1994 yılında 22,1 milyon dolara ulaşırdı. Ama
onlar koı ku kökenli güvence tutkuları nedeniyle m evduat ser­
tifikası b en zen d ü şü k getirdi yaurım lara yönelmişlerdir.
O n ların ağ zın d an sık duyacağım ız sözler, “Tasarruf edilen
her kuruş kazançtır ya da “Çocuklarım için tasarruf ediyo­
rum , dur. G erçekte onlara hükm eden, içlerinde yatan derin
güvensizlik duygusudur. Kendilerine ve tasarrufu “onlar için5’
yaptıklarını ilen sürdükleri kişilere karşı cimri davranırlar.
D üzey 1 tip i yatırım cıların tam aksı yönde hareket ederler.
Tasarruf' ernıek Tarım Ç ağ fn da iyi bir fikirdi. Ancak Sa­
nayi Ç ağ ı’na g ird iğ im iz anda tasarruf yoluna gitm ek akıllıca
bir seçim o lm ak tan çıktı. D erken Amerika Birleşik D evletleri’
nin altın stan d ard ın d a n çıkmasıyla ve hüküm etin rasgele para
basm aya başlam asıyla tosladığım ız enflasyon çağıyla birlikte
tasarru f daha da k ö tü bir filere dönüştü. Enflasyon dönem le­
rinde para biriktirenler kaybetm eye m ahkûm dur. Deflasyon
zam anlarında kazanırlar elbette, banknotlarının hâlâ geçerli
olm ası şartıyla.
B iraz ta s a rru f yapm ak iyidir. Altı aydan bir yıla kadar ya­
pacağınız harcam alarınız karşılığında nakdiniz olması önerilir.
Ama dah a fazlası için parayı bankada tutm aktan daha güven­
li yatırım araçları vardır. Başkaları paralarına yüzde 15 ya da
daha çok faiz alırken, sizin bankadaki paranızdan yüzde 5 faiz
kazanm anız hiç de akıllıca bir yatırım stratejisi sayılmaz.
E ğ er yatırım cılığı öğrenm eye niyetiniz yoksa ve mali risk
korku su n d an b ir tü rlü kurtulam ıyorsanız, o zam an yatırım cı­
lık yerine ta s a rru f etm eye yönelm eniz sizin için daha uygun
bir seçim dir. Paranız bankada d u rduğu sürece ne yapacağını-
zı d ert etm enize de gerek kalm az, hem bankanızı da hoşum
etm iş olursunuz. N ed en olm asınlar? fasarruf hesabınızdaki
her 1 dolar karşılığında banka 10 ile 2 0 dolar kredi verir, bu
na da yüzde 19 faiz bindirir, sonra size d ö n er ve hesabınızda­
ki paraya yüzde 5 'ten daha duşıik faiz oranı işletir. I iepimiz
bankacı olm alıym ışız.

2 D üzeyinde tanıdığınız yatırım cı var mı? (isteğe bağlı)

D Ü ZE Y 3: “UYANIK” YATIRIM CII^IR

Hu grupta uç değişik yatırım cı tipi yer alır. Bu düzeydeki


yatırım cı yatırım yapm anın gereğini bilir. 4 0 1 (k ), Süper
Emeklilik gibi şirket em eklilik planlarına katılır. H a tta yatırım
ortaklığı fonu, hisse sen ed en , tahviller ya da sınırlı ortaklık gi­
bi dış yatırım lara da yönelebilir.
Ç o ğ u sıkı bir öğrenim görm üş zeki kim selerdir. Ameri­
kan to p lu m u n u n “orta sın ıf” dediğim iz üçte ikisini oluşturur­
lar. G elgeldim konu yatırım cılık o ld u ğ u n d a eğitim siz ya da
yatırım sek tö rü n ü n “yatırım g ö rg ü sü ” dediği o lg u d an yoksun
oldukları ortaya çıkar. Ellerine bir şirketin yıllık bilançosunu
veya b ro şü rü n ü alıp okudukları sayılıdır. N asıl okusunlar ki?
M ali raporları okum ak üzere eğitilm em işlerdir. M ali okurya­
zarlıktan yoksundurlar. Yüksek lisans yaparlar, aralarında dok­
torlar, m uhasebeciler vardır, fakat yatırım cılık dünyasının kay-
bet/k azan d ö n g ü sü n d e eğitim görenler çok azdır.
Bu düzeydeki başlıca üç kategoriye girenler genellikle iyi
ö ğ re n im g ö rm ü ş, yüksek gelirli, yatırım yapan uyanık kimse­
lerdir. A m a aralarında farklılıklar da bulunur.

12
D ü z e y 3 -A . “ H iç ugra.5am . 1m '' g ru b u n u n geldiği düzey.
Parayı a n la m a d ık la rın a ve asla anlam ayacaklarına kendilerini
in an d ırm ışla rd ır. B u g ö rü şlerin i şıı sözlerle ifade e d e rle r-
“ R a k a m la rla aram pek ıyı d eğildir.”
Yatıı ım cılığ ın nasıl işlediğini hiç anlam ayacağını h e r­
h ald e.”
“ K afam ı k aşıyacak vaktim yok.”
“ Ç o k fazla k â ğ ıt işi g erek tiriy o r.”
“ F azla k a rışık .”
“ Y atırım y a p m a k risklidir.”
“ P ara k o n u s u n d a kararları işin uzm anlarına bırakıyo-
ru m .”
“ U ğ ra ş tırıc ı; b a n a g elm ez.”
“ B izim ev d e o işlere eşim bakar.”

B u n ları d ille rin d e n d ü şü rm ey en ler parayı öylece tu ta n ,


em eklilik p la n la rı için p ek b ir şey yapm ayan ya da paralarını
k en d ilerin e “ç e ş id e n d ir” ö n erisin d e b u lu n an m ali planlam acı­
lara teslim ed en lerd ir. M ali geleceklerini kafalarından atar,
g ü n lü k g e ç im le ri için çalışır, “H iç olm azsa em eklilik planım
var,” d iy e av u n u rlar.
Y atırım ların ın n e d u ru m d a o ld u ğ u n a em ekli o ld u k ların d a
bakacaklardır.

3 -A D ü z e y in d e ta n ıd ığ ın ız yatırım cı vaı mı? (isteğe b a ğ ­


lı)
D ü zey 3-B . İkinci kategori “kinik” yani olum suzcularm
yeridir. Bir yatırım ın neden yürüm eyeceğine daiı bııtıın ne­
denleri sıralayabilirler. O nların çevresinde bulunm ak sakınca­
lıdır. Zeki görünürler, kendilerini dinletirler, kendi seçtikleri
alanda başarılıdırlar, gelin g örün İd bilge görünüm lerinin ar­
dında ödlek bir kişilikleri vardır. İnsanoğlunun bildiği her tür­
lü yatırım tarafından neden ve nasıl ütüleceğim size anlat­
makta ustadırlar. Bir hisse senedi ya da başka bir yatırım ara­
cı hakkındaki görüşlerini soracak olursanız, alacağınız yanıt­
tan sonra oradan ayrılırken kendinizi berbat, korku ya da kuş­
ku içinde bulursunuz. “Bilmem, bir ara ben de onlara para ya­
tırmıştım. Bir daha oyunlarına asla gelm em ,” en yaygın söz­
lerinden biridir.
H ep bir kurum un veya bir kim senin adım verir, örneğin,
“Merrill Lynch’teki... D ean W itter’daki sim sarım ...” diye baş­
larlar söze. Bu isimleri beliruneleri derin güvensizliklerim ört­
bas etmektedir.
Ö te yandan bazı olum suzcularm piyasayı koyun gibi in­
celemeleri de ilginçtir, işyerinde Wall Street Journal gazetesi­
nin fınans sayfalarını ellerinden düşürm ezler. O kuduklarını da
herkese anlatırlar. Sözcük dağarcıklarında en yeni yatırım jar­
gonu ve terim lerin yer alması kim senin dikkatinden kaçmaz.
Büyük projelerden, ihalelerden söz ederler, am a hiçbirine ka­
tılmamışlardır. Gözleri hep ön sayfaları d o ld u ran hisse senet­
lerim arar, okudukları rapor hoşlarına giderse, satın aldıkları
da görülür. Am a satın almakta geç kalmışlardır, çünkü gazete
basılıp dağıtılana dek çok geç olm uştur. G erçek küçük yatı­
rımcı haber yayım lanm adan çok önce alm ıştır o hisseyi. Kinik
kimse b unu bilmez.
K ö tü haberi aldığındaysa piyasayı kınar, “Biliyordum
zaten, diye avunur. Kendini oyunun içinde sanır, oysa tri­
bünlerde seyircidir. O yuna girm ek istese de canının yanma
korkusu ona engel olur. Güvence eğlenceden daha önemlidir*
Psikiyatrlar olum suzaüuğun korku ve cehaletin hil ■ ■
"= “ " “•.'■«'l.ğ.m söylerler 1 ö * ı™
M „ beşi, piyasa hiîrcketlctne k„r,l,„.,k,s ^ “
— doğru karar oleluğeuaa da,r k.,„„ arar „ t a *
ş u , asarı vat,™,, aracına yönelmesin, beklerler Beklemeleri
onlar, şccıkunr, en yüksek livar,an sam, alır, en drçük fi,,,,
tan satmak zorunda kalırlar. Buna da “ütülmek” derler Olma­
sından korktukları her şey yaşanmaktadır, yaşanır ve defalarca
yaşanacaktır.
K ınık kişiler profesyonel borsacılara “dom uz” diye nite­
lendirilir. Ç ok bağıran, ama sonunda kendi ayaklarıyla mezba­
han a koşaıılaı onlardıı çünkü. Pek “uyanık” olduklarından
tedbiri abartırlar. Uyanıktırlar, ancak riske girmekten, yanlış
yapm aktan ödleri kopar, böylece daha çok araştırır, daha da
uyanık olurlar. Bilgileri arttıkça, daha çok risk görür, araştır­
malarım daha da derinleştirirler. Kinik yaklaşımları çok geç
kalana dek beklem elerini doğurur. Piyasaya bir tek açgözlü­
lükleri korkularını geçtiği zaman çıkarlar. Öteki domuzlarla
birlikte yem liğe koşar, mezbahayı boylarlar.
K inik kişilerin en kötü özelliği entelektüellik kılıfı altında
çeyrelerindekilere büyük korku aşılamalarıdır. Konu yatırım­
dan açıldığında, neden yürümeyeceğine dair size pek çok ge­
rekçe sıralayabilir, ama nasıl yürüyeceğiyle ilgili bir tek söz
edemezler. A kadem ik ve resmi çevrelerde, din ve basın dün-
vasında böyleleri çoktur. Mali lelakederi duymaya, işlerin yo
lıında g itm ed iğ in i haber almaya bayılır, cümle aleme duyur
mak üzere kolları sıvarlar. Yatırımcılık alanında “Pazartesi sa-
bahirim o rta saha oyuncuları” onlardır denebilir. Gelgeldim
malı başarıyla ilgili diyecek sözleri bulunmaz. Kınık kimseler
bir şevlerin yankş olduğumu kolaylıkla saptayabilir. B.lgısızhk-
leri - ya da tabansızlıkları ortaya çıkmasın diye ten eı mı
namanın bir yoludur' bu.
ilk kinikler Eski Yunan’da kurulmuş bir tarikattı, başarı ve
ödüle yönelik küstah ve kibirli tavırlarıyla ünlenmişlerdi. Lakap­
ları it adamlardı (kinik Yunanca köpek sözcüğünden gelmedir)
Parayla ilgili konularda nice it adam görülür, kimi uyanık ve iyi
öğrenimlidir. İt adamların mali düşlerinizi bozmasına izin ver­
meyin. Evet, para dünyası üçkâğıtçılarla, şarlatanlarla, dolandırı­
cılarla doludur, ama sorarım size, hangi sektör öyle değil?
Az parayla, düşük riskle hızlı zengin olm ak mümkündür.
Yeter ki üstünüze düşeni yapın. B unlardan biri zihninizi açık
tu tm ak ve dolandırıcılar kadar kiniklerden de sakınmaktır. İki­
si de tehlikelidirler.

3-B Düzeyinde tanıdığınız yatırımcı var mı? (isteğe bağlı)

Düzey 3 -C . Bu düzeyin üçüncü kategorisi “kumarbaz”


kimselerdir. Profesyonel borsacılar onlar için de “dom uz” sı­
fatını uygun görürler. Kinik kimseler aşırı önlem ciyken bun­
lar da yeterince önlem almayanlardır. Borsaya ya da herhangi
bir yatırım piyasasına bakışlarıyla Las Vegas’taki rulet masala­
rına bakışları arasında pek bir fark görem ezsiniz. H e r şey şan­
sa bağlıdır. Z arları sallayıp dua etm ek yeter.
B u g ru p tak i kişilerin alım satım işlerinde herhangi bir
kuralları ya da ilkeleri yoktur. “Koca ad am lar” gibi davran­
m ak isted ik lerin d en kazanç ibresi o n lard an yana dönene ya
da her şeylerini kaybedene dek p o z yaparlar. Yatırımcılığı11
“sırrın ı” arar dururlar. Yeni ve heyecan verici yatırım araçla­
rın ın peşindedirler. U z u n vadeli sıkı b ir araştırm a ve incele­
m e n in yerine “p ü f n o k taları” veya “kestirm e yolları” öğren­
m eye heves ederler.

12
E m tia piyasasına, halka yeni arzlara, küçük işletm elerin
hisse senetlerine, gaz ve p etrol piyasasına, büyükbaş hayvan
işine ve in san ın aklına gelebilecek her tü rlü yatırım aracına b a ­
lıklama dalarlar. “ U sta ’ yatırım tekniklerinden yararlanm ayı
pek severler. O y u n cu la rın ve kuralları koyanın kim ler o ld u ğ u ­
nu bilm eden o y u n a gırıverirler.
G elm iş geçm iş en ko tu yatırım cı g ru b u n u oluştururlar.
D aim a tu rn ay ı g ö z ü n d e n vurm ayı hedeflerler, am a hep ıska­
larlar. işler nasıl diye so ru ld u ğ u n d a, ya “pata” kalm ışlardır ya
da “az farkla” öndedirler. O ysa para kaybeunişlerdir. H e m de
çok. Bu tu r yatırım cıların kaybetm e oranı yüzde 9 0 ’dır. K a­
yıplarından hiç söz eunezler. Altı yıl önce yaptıkları “v u rg u n ”
daha d u n gibi akıllarında, dillerindedir. Akıllıca ış yaptıkları­
na inansalar da aslında şansları yaver gitmiştir. O nlara tek g e­
rekenin “tek b ir v u rg u n ” o ld u ğ u n u , on d an sonrasının çorap
söküğü gibi geleceğini düşünürler. T oplum da böylelerine “if­
lah olm az k u m arb azlar” denir. A slında yaürım yapm a k o n u ­
sunda d ü p e d ü z tem beldirler.

3-C D üzeyinde tanıdığınız yatırımcı var mı? (isteğe bağlı)

d ü zey 4: u z u n vadeli yatirimcijlar

B u yatırım cılar y atırım yapm a gereğinin çok iyi fark ın d a­


l a r . K endi y atırım kararlarını kendileri verir. M ali hedefle­
m e erişm elerine o lan ak tam yacak u zu n vadeli planlarım yap­
ı ş l a r d ı r . H e rh a n g i b ir y aü rım aracım sa ü n alm ad an önce
0nu ö ğ ren m ey e zam an ayrılırlar. Belli aralıklarla y aü rım yap-
m anın avantajından yararlandıkları gibi vergi indiriminden
yararlanmaya da dikkat ederler. Daha da önemlisi işinin ehli
mali uzm anlardan fikir alırlar.
Ancak unutulm am ası gereken nokta bu tür yatırımcının
zamanın yatırımcısı olmamasıdır. O ndan çok uzaktır. Gayri
m enkule, şirketlere, emtiaya ya da diğer yatırım araçlarına ya­
tırım yaptıkları pek görülmez. O nun yerine Fidelity Magellan
Fonu’ndan Peter Lynch veya Warren Buffett gibi yatırımcıla­
rın salık verdiği uzun vadeli muhafazakâr yatırımlara yönelir­
ler.
H enüz uzun vadeli yatırımcı olmadıysanız, bir an önce
olmak için elinizi çabuk tutun. Bu ne anlama mı geliyor? Otu­
rup bir plan yapın. Harcama alışkanlıklarınızı denetim altına
alın. Borç ve yükümlülüklerinizi azaltın. Ayağınızı yorganını­
za gore uzatın, sonra da yorganınızı büyütün. Hedefinize
ulaşmak için ayda gerçekçi bir getirisi olan ne kadar yatırım
yapm anız gerektiğini bulun. Hedefleriniz arasında kaç yaşın­
da çalışmaya son vereceğinizi; ayda ne kadar paraya gerek
duyduğunuz da bulunsun.
Eğer erken yola çıkar ve ne yaptığınızı bilirseniz, bir yan­
dan her ay (düzenli olarak) üst düzey yatırım ortaklığı fonu­
na para yatırırken tüketici borçlarınızı azaltan uzun vadeli bir
planınız olması zengin emekli olmaya d o ğ ru atılacak büyük
bir adım olacaktır.
Bu düzeyde bulunanların basit yatırım lar yapması gere­
kir. Ustalık isteyen yatırımlara yönelm em enizi öneririm . Sağ­
lam hisse senetleri ve fon yatırımlarıyla ilgilenm eniz yeterli.
Ç ok geçm eden hesabı kapalı yatırım ortaklığı fonlarını nasıl
satın alacağınızı öğrenin. Piyasayı küçüm seyip uyutacağınızı
sanm ayın. Paranızı korum ak için sigorta araçlarından yararla­
nın, ama bunları servet edinm e amaçlı kullanmayın. Vanguard
Endeksi 500 fonu gibi geçmişte bir yıl içinde bütün yatırım
ortaklığı fonlarım üçte iki oranında geride bırakan fonları öf

12
ÇÜ olarak kullanın. O n yıl içinde böyle bir fonun size getirisi
“profesyonel yatırım ortaklı fon yöneticilerinin elde ettiği
getiriyi y üzde 90 geçecektir. Am a sakın aklınızdan çıkarm a­
yın, y üzde yüz sağlam yatırım ” diye bir şey yoktur. Endeks
fonları da yapıları gereği kendilerine özgü kusurlar taşırlar.
B üyük v u rg u n u beklem ekten vazgeçin. O yuna küçük
işlerle g irin (birkaç dolarla yatırım cılığa ilk başladığım da g ir­
diğim kat m ülkiyeti gibi). Başlangıçta doğru m u yanlış m ı ya­
pıyoru m diye d ü şü n m ey in , başlayın. Biraz para yatırdıktan
sonra d ah a çok şey öğreneceksiniz. Paranın bilgiyi hızla a rtır­
ma özelliği vardır. K orku ve duraksam a insanı geriletir. D aha
büyük b ir oy u n a h er zam an girebilirsiniz, ama doğru su n u ya­
pacağım ya da büyük v u rgunu bulacağım diye beklemekle
kaybettiğiniz zam anı ve eğitim i asla geri getirem ezsiniz.
U n u tm ay ın , küçük işler büyük işlere giden yolu açar. B unun
için önce işe g irm em z gerekir.
D ah a ne d u ru y o rsu n u z, b u gün başlayın. Kredi kartlarını­
zı kesin, ıvır zıvırdan kurtulun, sorunsuz yatırım ortaklığı fo­
nu alm ak için telefona sarılın (aslında sorunsuz fon yoktur
ya). Sevdiklerinizi karşınıza alıp bir plan üstünde çalışın, ke­
nara (5 0 d o lar bile olsa) para ayırın. Bekledikçe en değerli
varlıklarınızdan birini, elle tutulm az ve paha biçilmez zam anı­
nızı boşa harcam ış oluyorsunuz.
İlg in ç b ir n o t. D ü zey 4, A m erika’daki pek çok m ilyone­
rin b u lu n d u ğ u yerdir. The JVHllioncıİYe N e x t D ooy adlı kitapta
o rtalam a m ily o n e rle r F o rd Taurus arabayla gezen, şirket sa­
hibi o lan ve ay ağ ın ı y o rg an ın a göre uzatarak yaşayan kim se­
ler o larak tan ım lan ır. Yatırım cılığı araştırır ve bilgilerim
güncellerler, p lan y ap arlar ve u zu n vadeli yatırım yaparlar.
Yatırım la ilgili fiyakalı, riskli ya da seksi tavır takınm azlar.
O nları z e n g in la la n ve u zu n yıllar öyle kalm alarını sağlayan
m u h afazak âr o lm aları ve m ali alışkanlıklarının dengeli olm a
sidir.
Riski sevm eyen, mesleklerine veya çalıştıkları işe o d ak lan ­
m ak isteyen am a refah ve mali bolluk içinde yaşamak isteyen­
lerin yatırım cılığı öğrenm eye çok zam an ayırmak yerine ken­
dileri için biçilmiş kaftan olan D üzey 45te yer almaları gerekir
Bu kim selerin mali planlamacıların danışm anlığına başvurma­
sı önem lidir. Böylelikle yatırım stratejilerini geliştirebilir,
uzu n vadeli yatırım m odeli olan doğru adımı atabilirler.
Bu tü r yatırım cı sabırlıdır, zaman avantajını iyi kullanır.
Erken yola çıkar ve düzenli yatırım yaparsa, önemli bir servet
edinebilir. E ğer geç kalmışsanız ve 45 yaşım geride bırakmış­
sanız, b u yolla bir yere varm ayabilirsiniz.

D ü zey 4 yatırım cılarından hiç tanıdığınız var mı? (isteğe


bağlı)

DÜZEY S: USTA YATIRIMCILAR


B u yatırım cılar daha hırslı ya da riskli yatırım stratejileri­
ne “katlanabilirler.” Ç ünkü sıkı para alışkanlıklarına, sağlam
para kaynağına sahiptirler ve yatırım kafaları vardır. Yem
o y u n cu değildirler. Bir alana kanalize olmuşlardır, çoğu za­
m an çeşidendirm e yoluna gitmezler. İstikrarlı olarak kazanma
tarihçeleri u zu n yıllar sürm üştür, aynı zam anda yalnızca yan-
hş yapıp onlardan ders çıkarmakla öğrenilecek olgunluğa eri­
şecek kadar kayba uğramışlardır.
Yatırımları “perakende” değil de “toptan” satın almayı
yeğleyen yatırım cılar bunlardır. Kendi yararları için kendi
projelerini oluştururlar. Ya da D üzey 6’daki dostlarının geliş-
cırdiği yatırım sermayesi gerektiren
projelere girecek kadar
“usta” yatırımcılardır.
Peki W ’ olup olmamayı belirleyen nedir? Usta yatı­
rımcıların rnes eklen, şirketleri veya emeklilik gelirleri sayesin­
de edindikleri sağlam bir mali temelleri ya da sağlam ölçülü
yatırımları vardır. Borç/alacak oranlarım denetim alanda tu­
tarlar, diğer bir deyişle gelirleri harcamalarından daha fazladır
Yatırımcılık dünyasının bilgili kişileridir ve sürekli yeni bilgi
peşinde koşarlar. Tedbirlidirler, ama olumsuzca yaklaşım ser-
gilemezler, zihinlerim hep açık tutarlar.
Spekülatif işlemlerde sermayelerinin yüzde 20’sinden da­
ha azım liske atarlar. İster hisse senedi satın alsınlar, ister şir­
ket, gayri m enkul grubu, ipotekli mallar, yatırımcılık ışını öğ­
rensinler diye çoğu zaman küçük miktarlarla başlarlar. Eğer
bu yüzde yirm iyi kaybedecek olurlarsa, zarara uğramayacak,
tam tersine b u kayıptan ders çıkaracak, fiyaskonun başarımn
bir parçası olduğunun bilinciyle daha çok öğrenmek üzere ye­
niden oyuna gireceklerdir. Kaybetmekten hiç hoşlanmamakla
birlikte b undan korkmazlar. Kayıp, onları ilerleten lokomotif
işlevi görür; duygusal yıkıma uğramazlar.
U sta kimseler en az yüzde 25’ten başlayıp sonsuza dek
ulaşabilecek getirisi olan kendi projelerini kurabilirler. Usta
diye tanım lanm am alarının nedeni fazladan paıaları olması,
çevrelerinde kendi seçtikleri profesyonel danışmanlaı ekibi
bulunması ve ustalıklarını kanıdayacak belgeleridir.
Yukarıda da belirttiğim üzere bu düzeydeki yatırımcılar
kendi projelerini kendileri yaparlar. Nasıl perakende sanş m.
ğazalarının raflarından bilgisayar saun alan alıcılar \ arsa, p
Çalarım alıp kendi “toplam a” bilgisayar sistemlerim kuran aı
da vardır. D üzey 5 yatırımcı da farklı bileşkenle» ıı araya g
iterek toplam a yatırım ların, o ittiği a ta n la r d a
E konom inin ya da piyasaların ^ d f nn bvdunduğunu
in d ile rin i başarıya götürecek en ıyı
bilen b u yatırım cı tipi başkalarının çıktığı piyasalara girerler
B u düzeydeki yatırım cı açısından çıkış stratejisi girişten çok
d ah a önem lidir.
B u kim selerin kendi yatırım cılık ilkeleri ve kendi kuralla­
rı vardır. Seçenekleri gayri m enkul, indirim li kâğıtlar, şirketler,
iflas ed en ler ya da yeni piyasaya sürülen hisse senetleri olabi­
lir. O rta la m a insandan daha çok risk alm alarına rağm en ku­
m ar o y n am ak tan kaçınırlar. Belli bir planları ve hedefleri var­
dır. G ü n lü k olarak piyasayı araştırırlar. G azete, dergi okur, ya­
tırım b ü lten lerin e abone olur, yaurım sem inerlerine katılırlar.
K endi y atırım ların ın yö n etim in d e etkin rol üstlenirler. Parayı
anlar ve parayı kendileri için nasıl çalıştıracaklarını bilirler.
H arcayacak birkaç dolar daha fazla paraları olm asına değil ak­
tif varlıklarını büyütm eye odaklanırlar. D aha büyük gelir kay­
nakları inşa etm ek için kazanm alarını yeniden yatırım a aktarır­
lar. Yüksek nakit getirilere en düşük o ran d an vergi ödem e ola­
nağı veren g üçlü bir a k ü f varlık tem eli o lu ştu rm an ın uzun va­
deli biıvük servete g iden yol o ld u ğ u n u n bilincindedirler.
İster bilgi olsun ister servet, edindiklerini çocuklarına ve
aile servetine aktarır, gelecek kuşaklara şirketler, vakıflar ve or­
taklıklar bırakırlar. Kişisel m alları çok azdır. Z enginlerde^ alıp
fakirlere verm eye inanan R o b in H o o d karakterli kimselerden
k o ru n m a ve yüksek vergiler ö d em em ek h alam ın d an kendi ad­
larına kayıtlı b ir şeyleri yoktur. A m a şirketler aracılığıyla her
şeyi d en etim altında tutarlar. K endi ak tif varlıklarının sahibi
olan tüzel kişilikleri denetlerler.
A k tif varlıklarını y ö n etm elerine yardım cı olan kişisel yö­
n etim kurulları bulunur. D an ışm anlık alır, öğrenirler. Kendi
o lu ştu rd u k ları b u ku ru ld a bankacılar, m uhasebeciler ve borsa
sim sarları yer alır. Sağlam profesyonel ö ğ ü tlere küçük bir ser­
vet h arcam alarım n ned en i yalnızca servetlerini artırm ak değil
aynı zam an d a servetlerini ailelerine, arkadaşlarına, açılabile­
cek davalara ve h ü k ü m ete karşı korum aktır. B u dünyadan gö­
çüp gitseler bile servetlerinin d en etim i hâlâ o n ların elindedir.

13
Bu kişilere “p ara m ü fettişleri” denir. Ö ld ü k ten so n ra bile ya­
rattıkları serv etin yazgısını y ö n eü neye devam ederler.

D üzey 5 y atırım cıların d an hiç tanıdığınız var mı? (isteğe


bağlı)

DÜZEY 6: KAPİTALİSTLER

D ü n y a d a b u d ü ze y e çık an y atırım cı çok değildir.


A m erika’da gerçek k ap italist olanların sayısı yüzde birin altın­
dadır. B u kişi de h em eşsiz bir “İ ” hem de CCY” olarak ortaya
çıkar, iş alam k u rabilm ekle kalm az eşzam anlı olarak yaürım
fırsatı da yaratır.
Bir kap italistin am acı başkalarının parasım , yeteneklerini
ve z a m a n la rın ı y ö n e te re k d a h a çok para kazanm aktır.
A m erika’n ın ve d iğ er b ü y ü k ülkelerin güçlü fınans devleri o l­
masını sağlayan “d a ğ deviren” kim selerdir. Kennedy, Rocke-
feller, F o rd , J. Paul G e tty ve R oss P erot aileleri. Bir ülkenin re­
fahı için gerekli olan iş alanlarım , şirkederi kuranlar, m alları
üretenler kapitalistlerdir.
D ü z e y 5 y a tırım c ıla rın ın y arattık ları y atırım lar kendi
paralarıyla k en d i p o rtfö y le ri içindir. G erçek kapitalistlerse
başkalarının y e te n e k ve fin an sım kullanarak hem kendilerine
hem d e b aşk aların a y a tırım alanları sağlarlar. G erçek k ap ita­
listler y a tırım la r ü re tir ve o n ları piyasaya sürerler. O n la rın
para k az an m ak için p aray a ih tiy açları yoktur, ç ü n k ü başkala­
rının p arasın ı ve z a m a n ım n asıl kullanacaklarını bilirler. D ü -
Zey 6 y a tırım c ıla r b a şk a la rın ın satın alacakları yatırım ları
üretirler.
Başkalarını zengin yapan, iş alanları yaratan ve işlerin ger­
çekleşmelerini sağlayanlar genellikle bu kişilerdir. Ekonomi­
nin iyiye gittiği dönem lerde gerçek kapitalisderin işleri de iyi
gidiyor demektir. Ekonom inin darboğazda olduğu günlerdey­
se gerçek kapitalistler servetlerine servet katarlar. Ekonomik
kargaşanın yem fırsatlar sunduğunu bilen gerçek kapitalistler
toplum ların gözünde revaçta olan bir projeyle, şirketle ya da
ülkeyle yıllar öncesinden ilgilenmeye başlamışlardır. Bir ülke­
nin başının dertte olduğunu ya da savaşa girdiğini veya felake­
tin eşiğine geldiğini sız gazetelerden okuduğunuzda gerçek ka­
pitalist çoktan oraya gitmiş ya da girnıek üzere olabilir. H er­
kes, “Uzak durun, o ülke ya da o şirket sallanıyor, risk çok yük­
sek,” derken gerçek kapitalistin gittiği yer orasıdır.
Yüzde 100 ile sonsuza dek değişen getiri bekler gerçek
kapitalist. Ç ünkü riski yönetmesini ve parasız para kazanma­
yı iyi bilir. Parayı yalnızca kafalarında bir fikir olarak görmesi
sayesinde üstesinden gelir bunun. Onların da herkes gibi kor­
kuları olsa da bu korkuyu heyecana dönüştürm eyi başarırlar.
Korkularım yeni bilgilere ve yeni servetlere dönüştürürler.
H ayatta oynadıkları para kazanma oyunudur. Para kazanma
oyununu golftan, bahçecilikten ya da dalga geçmekten daha
çok severler. Bu oyun onları canlandırır. Para kaybetseler de
kazansalar da hep söyledikleri, “Bu oyuna bayılıyorum,” ola­
caktır. Onları kapitalist yapan da budur.
D üzey 5 yatırımcıları gibi bu kişiler de üstün “para
m üfettişleri” olarak bilinir. Bu düzeyde yer alan pek çok kişi
hakkında araştırmalar dostlarına, aile üyelerine, din kurumla-
rına ve eğitim e yardım etm ekten kaçınmadıklarını göstermek­
tedir. Dünyaca bilinen öğretim kurum larım n kurucularına bir
bakın. Rockefeller Chicago Ü niversitesinin kurulması için
bağışta bulunm uştu; J. P. M organ H arvard’a paradan fazlası­
nı vermişti. Adım öğretim kurum larına veren başka kapitalist­
ler arasında Vanderbilt, Duke ve Stanford da vardır. Yalnızca
sanayinin değil öğretim in de kaptanlarıdır onlar.

13
G ünüm üzde Sır John Tem pleton dinsel konulara ve din
kuram larına bağışta bulunmaktadır. George Soros inandığı
davalara yuz m ilyonlarca dolar aktarır. Elbette Birleşmiş Mü-
letler’e m ilyarlarca dolar bağış yapan Ford Vakfı’nı Gettv
Vakfı’nı ve Ted T urner’ı saymadan geçemeyiz ’
Dolayısıyla entelektüel kinikler, okullarda, devlet ve din
kuram larında ve basında yer alan eleştirmenler ne derlerse de­
sinler, gerçek kapitalistler iş alanları yaratmakla ve çok para
kazanmakla pek çok açıdan endüstrinin lokomotifidirler D a­
ha iyi bir dünya için kiniklerin savunduğu gibi daha az değil
daha çok kapitaliste gerek var.
D o ğ ru su n u isterseniz kiniklerin sayısı kapitalistlerden
çok daha fazla. G ü rü ltü yapan ve özgürlük yerine güvence
aramayı yeğleyerek milyonlarca inşam korkutan da kinikler­
den başkası değil. Arkadaşım ICeith Cunningham’ın dediği gi­
bi, “B ugüne dek kinik birinin heykelinin dikildiğini ya da ki­
nik birinin ö ğ retim kurum u vakfettiğini görmedim.”

D üzey 6 yatırım cılarından hiç tanıdığınız var mı? (isteğe


bağlı)

İLERİSİNİ OKUMAYA GEÇMEDEN ÖNCE


N A K İT A K IŞ I Ö lçüm Çeyreğinin açıklama bolüm ü bura­
da sona erm iştir. O kud u ğ u n u z konuda Ölçüm Çeyreği nin
“Y” dilim ini ele aldık. D evam etm eden önce size bir soru da-
ha:
Hangi düzey yatırımcısınız?----------------------------- ,

Eğer hızla zengin olma konusunda kararlıysanız, yukarı­


da anlattığım yedi düzeyi iyice okuyun, sonra bir daha oku­
yun. Ben her okuduğum da her düzeyde kendim den daha faz­
la şey bulurum . Yalnızca güçlü yanlarımı değil, Zikzakların
deyişiyle beni geri tutan “karakter kusurlarını” da görürüm.
Büyük mali servete giden yol güçlü yanları güçlendirm ek ve
karakter bozukluklarım ele almakla başlar. D em ek ki öncelik­
le kusursuz Ombi davranmak verine kusurlarımızı bulmamız
j

gerekir.
H epim iz kendimizin en iyi yanlarını görm ek isteriz. Ö r­
neğin ben öm rüm ün çoğunda Düzey 6 kapitalist olmayı dıış-
lemişimdir. Zengin babanın hisse senedi toplayıcısıyla atlara
oynayan kişi arasındaki benzerlikleri anlattığı günden beri is­
tediğimin bu olduğunu biliyordum. Fakat bu listedeki farklı
düzeyleri inceledikten sonra önüm ü kesen karakter kusurları-
mı görmeye başladım. Bugün Düzey 6 yatırımcılar gibi faali­
yet göstermekle birlikte kendimi geliştirip düzeltm ek amacıy­
la düzey 7 yatırımcı profilini okumayı hiç bırakmam.
Baskı aluna girdiğim zaman kendini belli eden kusurla­
rım Düzey 3-C’den gelir. Kumarbaz yamm olm asının iyi ol­
duğu kadar kötü yanları da vardı. Karımın ve arkadaşlarımın
rehberliğinde ve kendimi biraz daha eğiterek kendi karakter
kusurlarımı ele almaya, onları güce dönüştürm eye koyuldum.
Düzey 6 yatırımcısı olarak başarı çıtamın hem en yükselişe
geçmesi şaşırtıcıydı.

İşte size bir başka soru:

Yakın gelecekte hangi düzey yatırımcı olm ak istersiniz?

13
Bu soruya yanıtınız ilk soruya verdiğiniz yanıüa aynıysa,
demek ki olm ak istediğiniz yerdesiniz. Orada mutluysanız'
daha fazla okuyup araştırmanıza gerek yok, bu kitabı da kapa­
tıp bir kenara kaldırın. Diyelim ki bugün Düzey 4 yatırımcı­
larından birisiniz ve ne Düzey 5 ne de Düzey 6 yatırımcısı ol­
maya niyetiniz var, o zaman daha fazla okumanıza gerek yok.
Hayatın en keyifli yanlarından biri bulunduğun yerde m utlu
olmaktır. Tebrikler!

UYARI

Düzey 5 ya da 6 yatırımcı olmayı hedefleyenler İL ­


KİN Düzey 4 yatırımcı olarak kendi yeteneklerini geliş­
tirmelidirler. Düzey 5 ya da 6 yatırımcı olma yolunda
Düzey 4 yatırımcı olmayı adamak olmaz. Düzey 5 ya
da 6 olmaya çalışan her yatırımcı eğer Düzey 4 yatırım ­
cının niteliklerinden yoksun kalmışsa aslında Düzey 3
yatırımcıdan başka bir şey değildir... Diğer bir deyişle
kumarbazdır!

Mali açıdan daha çok şey bilmek ve mali özgürlüğünüze


kavuşmak isdyor ve buna gerek duyuyorsanız, okumaya de­
vam edin. B undan sonra okuyacağmız konular öncelikle CCİ”
ve “Y” dilimlerinde yer alan kişilerin karakteristik özellikleri­
ni ele alacak. Ö lçüm Ç eyreğinin sol tarafından sağa kolayca
ve risksiz nasıl geçileceğini göreceksiniz. Soldan sağa geçiş
Ölçüm Ç eyreğinin sağ tarafında geçerli olan elle tutulur aktif
varlıklara odaklanmaktadır.
Devam etm eden önce bir sorum daha var: O n yıldan kı­
sa bir süre içinde evsiz olm aktan kurtulup milyoner olmak
lçin Kimde benim hangi düzey yatırımcı olmamız gerekir? Ya-
nıü aşağıdaki konuda bulacaksınız. Ayrıca mali özgürlüğe
d o ğ ru yaptığım kişisel yolculukta edindiğim deneyim leri siz-
lerle paylaşacağım.

13
ALTINCI KONU

Parayı Gözünüzle
Göremezsiniz
1974 yılının sonlarında ilk yatırımım olarak Waikiki sırt­
larında küçük bir kat mülkiyeti satın almıştım. Vasat bir bina­
da şirin iki yatak odası, bir banyosu olan 56.000 dolarlık bir
daireydi. Kiraya vermek için idealdi... Hemen tutulacağım bi­
liyordum.
Zengin babamın ofisine gittim, ona yaptığım anlaşmayı
göstermeye can atıyordum. Belgelere şöyle bir göz attıktan
sonra, “Ayda ne kadar para kaybedeceksin?” diye sordu.
“Yaklaşık 100 dolar,” dedim.
“Saçmalama,” oldu tepkisi. “Rakamlara bakmadım, ama
belgelerde gördüğüm kadarıyla kaybın çok daha fazla. Hem pa­
ra kaybettireceğini bildiğin bir yaürımı yapmanın amacı ne?”
“Bilmem, daire hoşuma gitti, düşeş diye düşündüm. Bo­
ya badana yapınca yepyeni görünecek,” diye geveledim.
“İyi de bu para kaybetmene neden değil,” diye burun kı­
vırdı zengin baba.
“Şey, emlak komisyoncum her ay kaybedeceğim para için
kaygiya düşmememi söyledi. Birkaç yıl içinde dairenin değe-
riııin ikiye katlanacağını, üstelik kaybettiğim para için devlet­
ten vergi indirim i alacağımı belirtti. Öyle iyi bir anlaşm aydı ki
hem en satın alm azsam başkasına kaptıracağım diye kork­
tu m .”
Z en g in baba ayağa kalktı, odasının kapışım kapattı. Böy­
le yapm ası beni haşlayacağına, aynı zam anda da önem li bir
ders vereceğine işaretti. O n d an aldığım ille dersim değildi bu.
“Söyle bakalım ayda ne kadar para kaybedeceksin?” diye
bir daha sordu.
“Yaklaşık 100 dolar,” diye tekrarladım .
Z en g in baba yanıldığım ı im a eden bir havada başım kal­
dırdı. D ers başlıyordu işte. Yirmi yedi yıllık yaşam ım da para
ve yatırım cılık konusunda öğrendiklerim den çok daha fazlası­
nı o g ü n öğrenecektim . Karar verip bir m ülke yatırım yaptı­
ğım için zengin baba sevinm işti, fakat m ali felakete yol açabi­
lecek korkunç yanlışlar yapm ıştım . Yine de bir tek yatırım sa­
yesinde öğrendiklerim yıllar içerisinde m ilyoner olm am ı sağ­
layacaktı.

PARAYI ZİHNİNİZLE GÖRÜRSÜNÜZ

Z en g in baba, “G özünle gö rd üğüne aldanm a,” diye açık­


ladı. “G ayri m enkul, gayri m enkulden başka b ir şey değildir.
B ir şirketin hisse senedi bir şirketin hisse senedidir. Bunları
g ö zü n le görebilirsin. A m a önem li olam görem ezsin. Buysa
anlaşm adır, m ali anlaşm a, piyasa, yönetim , risk faktörleri, na­
k it akışı, şirket yapılanm ası, vergi yasaları ve bir işi iyi bir ya­
tırım lalan ya da kılm ayan daha binlerce etm en .”
D a h a so nra yaptığım satın alım anlaşm asını irdelemeye
k o y u ld u zen g in baba: “N ed e n b u kadar yüksek faiz ödemeye
razı oldun? Yatırım getirisinin ne kadar olm asını bekliyordun?
B u y atırım u zu n vadeli m ali stratejine u y g u n mu? N e kadar
açık kapı bırakıyorsun? Tavan fiyatın ne? Kuruluş hakkındaki
geçmiş değerlendirmeleri okudun mu? Yönetim giderlerim
hesapladın mı? Onarmaları karşılığında yüzde kaç buldun?
Belediyenin o bölgede yolları değiştirip yeni bir trafik m ode­
li getiıeceğini duymuş muydun? Senin binanın tam önü işlek
biı cadde haline gelecek. Semt sakinleri bir yıl sürecek bu yol
inşaatından kaçmak için taşınıyorlar. Bundan haberin var mıy­
dı? Piyasadaki değerinin yükseklerde seyrettiğini biliyorum,
ama sen bunun nedenini biliyor musun? İş ekonomisi mi yok­
sa açgözlülük mü? Peki sence bu yükseliş eğilimi ne kadar sü­
rer? Ya daireyi kiraya veremezsen? Bu durumda masrafım ne
zamana kadar karşılayabileceksin? Ya kendi masrafı? Aklından
geçen neydi de para kaybedeceğin bir yer almaya karar ver­
din? Beni asıl kaygılandıran bu?”
Canım sıkkın bir halde, “Bana iyi bir iş gibi gelmişti,” de­
dim.
Zengin baba gülümsüyordu, ayağa kalkü, elimi sıktı. “A-
dımı attığına sevindim. Çoğu İtimse aklından geçirir, ama ha­
rekete geçmez. Bir işe kalkışırsan, yanlış da yapsan, yapağın o
yanlışlar sana çok şey öğretir. Unutma, önemli dersler okul sı­
ralarında öğrenilmez. Harekete geçerek, hata yaparak, soma
da onları düzelterek öğrenilir. İnsan böyle bilge olur.”
Kendimi daha iyi hissediyordum, dersimi almaya hazır­
dım arak.
Zengin baba, “Çoğu İçimse yapağı yaanm lann yüzde
95’ini gözleriyle, yalnızca yüzde 5’ini zihniyle yapar,” diye
başladı.
Sonra da gayri menkule ya da hisse senedine gözleıiylc
baktıklarını, kararlarını da gözleriyle gördükleıi veya aracıla­
rın onlara anlatukları, bazen de iş arkadaşlarının önerileri
doğrultusunda yaptıklarını anlatmaya geçti. Satın alırken akıl-
cı değil duygusal davrandıklarını belirtti.
“O n y atırım cıd an d o k u z u n u n para kazanam am asım n ne­
d en i bu. Para kaybetm ezler belki, am a kazanm azlar da. Kâh
kazanıp kâh kaybederek başa baş kalırlar. Ç ü n k ü akıllarıyla
değil gözleri ve duygularıyla yatırım yapm aktadırlar. Yatırım
yap an ların ç o ğ u n u n am acı hızlı zengin olm a düşüdür. Bunun
so n u c u n d a yatırım cı olm ak yerine hayalci, hileci, kum arbaz
ya da üçkâğıtçı o lu r çıkarlar. D ü n y a bunlarla doludur. H adi
gel o tu ru p senin satın aldığın para kaybettiren m ülke bakalım,
o n u p ara kazandıracak bir yatırım a nasıl dönüştüreceğini gös­
tereceğim sana. G özleriyle g ö rem ediğini zihninle görmeyi
ö ğ re te ceğ im .”

KÖTÜDEN İT İ YATIRIMA

E rtesi sab ah em lak k o m isyoncusunun kapışım bir daha


çalarak anlaşm ayı iptal ettim ve yeniden pazarlığa açtım. Tat­
sız b ir süreçti, am a bana çok şey öğretti.
U ç g ü n so n ra zen g in bab am n yam na bir daha gitüm . Fi­
y atta değişildik o lm am ıştı kom isyoncu da hak ettiği kom isyo­
n u n tam am ım alm ıştı. E m ek harcam ıştı b u iş için. A m a fiyat
aym kalırken y atırım şardarı büyüle çapta değişti. Faiz oram,
ö d em e koşulları ve am o rtism an süresiyle ilgili pazarlık yapın­
ca para k aybetm ek bir yana, y ö n etim harcam aları ve dairenin
boş kalm asın d an d o ğ an aidatı d edikten sonra bile ayda 80 do­
lar n e t kâr alm am m ü m k ü n olacaktı. Piyasa kötüye gider de
kira tu ta rım in d irm ek zo ru n d a kalsam bile para kazanıyor­
d u m . K oşullar düzelince de kirayı yükseltecektim .
cA yda aşağı yukarı 150 d o lar para kaybedeceğini hesapla­
m ıştım ,” diye açıkladı zen g in baba, “Belki daha da fazla.”
S o n ra da so rd u , ‘A ld ığ ın m aaş ve aylık giderlerin düşünüldü­
ğ ü n d e ayda 1 5 0 d o lar p ara kaybederek b u tü r kaç daire ala­
bilirdin?”
«Bir tane, o da zar zor,” dedim. “Çoğu aylar cebime 150
dolar bile kalmıyor. Eğer ilk anlaşmanın şardarı değişmesey-
di, her ay mali sıkına çekecektim. Vergi indirimleri bile derdi­
me çare olmayacaktı. Dahası bu yatırımı karşılamak için ek iş
bile bulmam gerekebilirdi.”
“Ya şimdi, 80 dolarlık artı nakit akışıyla bu tür mülkler­
den kaç tane edinebilirsin?” diye sordu bu kez zengin baba.
Gülümseyerek, *Ne kadar bulursam o kadar,” diye yanıt­
ladım.
Zengin baba yanıtımı beğendiğini gösterircesine kafa sal­
ladı. “Şimdi git, onları bul.”
Birkaç yıl sonra Hawaü’deki gayri menkul fiyatları fırla­
dı. Değeri artan bir değil yedi gayri menkulüm vardı, yedisi­
nin de değeri ikiye katlanmışa. İşte size mali zekâmn gücü.

“BUNU YAPAMAZSIN”
İlk gayri menkul yatırımımla ilgili önemli bir not: Verdi­
ğim teklifi iptal ettiğimi emlak komisyoncusuna bildirdiğim­
de bana söylediği, “Bunu yapamazsın,” olmuştu.
Komisyoncuyu istediğimi yapmamn bir yolunu bulma­
mızı düşünmesi için ikna etmem bana göre bir ömür sürdü.
Neresinden bakarsamz bakın, bir tek yatırımdan öğrendiğim
çok şey olmuştu, bunlardan biri de parmağım yüzünüze doğ­
rultarak, “Bunu yapamazsın,” diye birine üç parmağınızı bir­
den doğrultmanız gerektiğiydi.
“Bunu yapamazsın,” sözünün ille de “yapamazsın” anla­
mına gelmeyeceğini, daha çok “yapamazlar,” demek olduğu­
nu zengin baba öğretmişti bana.
Benzer bir durumla yıllar önce Wright Kardeşler de kar­
şılaşmıştı, “Bunu yapamazsınız,” demişlerdi onlara. Neyse ki
onlar buna kulak asmamışlardı.
KENDİNE BARINAK ARATAN
1,4 TRİLYON DOLAR

H e r gün 1,4 trilyon dolar elektronik ortam da gezegeni


dolaşır ve giderek artar. buğun dolaşımda olan para taı İhın en
yüksek rakamıdır. Gelgeldim b u para gözle görünmez. Elekt­
roniktir. Parayı gözünüzle görmeye çalışırsanız, başaramazsı­
nız. Pek çok kişi”maaş gününü zor getirir, öte yandan 1,4 tril­
yon dolar her gun dünyayı dolaşarak onu isteyen birini arar,
onu nasıl ele alacağını, nasıl besleyeceğini ve nasıl büyütece­
ğini bilen birini. Parayı nasıl ele alacağınızı biliyorsanız, kuca­
ğınıza düşecek, üstünüze adayacaktır. Herkes onu al diye yal-
varır.
Fakat paraya nasıl bakacağınızı bilmiyorsanız, sizden
uzak durur. Z engin babanın mali zeld tanımını hatırlayın:
“N e kadar para kazandığın değil ne kadar para tuttuğun, pa­
ranın senin için ne kadar çalıştığı ve parayı kaç kuşağa aktara­
bildiğindir.”

KÖRLERE TOL GÖSTEREN KÖRLER

Z engin babaya göre, ortalam a insan yatırım yaparken


yüzde 95 gözlerini, yüzde 5 zihnini kullanırdı. “Eğer T ve
CY’ dilim lerinde profesyonel olmak istiyorsan, gözlerinin etlti-
sini yüzde 5’e indirm eyi, zihninin payını da yüzde 95’e çıkar­
m ayı öğreneceksin.” Zihinlerini parayı görm ek üzere eğitmiş
kim selerin otelciler üstünde büyük bir güçleri vardır.
M ali konularda kim den ö ğ ü t alınacağı konusunda dedi­
ğim dedik davranırdı zengin baba. “Mali açıdan sürünenler
paraya kör olanların izinden gittikleri için sürünürler. Körlere

14-
V •
»“»“
№ ? " ' * h™ "» i

BEYNİNİZE PARAYI GÖRMEYİ ÖĞRETİN


Beyninizin parayı görmesini sağlamak için önce ne yap­
mak gerekir? Yamt kolay Mali okuryazar olmak gerekir. Her
şey kapitalizmin sözlerini ve rakamlarını anlama kabiliyetini
edinmekle başlar. Bu söz ve rakamları anlamıyorsanız, yaban­
cı dil konuşuyorsunuz demektir... Doğrusunu isterseniz öl­
çüm çeyreğindeki her dilim başka bir dili temsil eder.
NAKİT AKIŞI Ölçüm Çeyreği’ne bakarsanız,

her dilimin başka bir ülke gibi olduğunu görürsünüz. er 1


limde kullanılan sözcükler aynı değildir, eğer o soz en a
mazsanız rakamları da anlamayacaksınız deme tır.
Ö rn e ğ in b ir tıp d o k to ru , “Sizde sistolik 120, diastolik de
8 0 ,” d erse, iyi h ab e r m i verm iştir, k ö tü m ü? Sağlığınızla ilgi­
li d u y m a m z alm an ız gereken tek bilgi b u m udur? “H ay ır.” Bu
yalnızca başlangıç.
T ıp k ı, “H isselerim in getirisi 12, d airem in tavan fiyatı da
1 2 ,” d ey ip , “S ervetim le ilgili bilm em gereken tek gerçek bu
m u ? ” diye so rm ak gibi. Yamt bir kere daha “H ay ır,” am a bu
b ir başlangıç. H iç olm azsa aym sözlerle konuşm aya, aynı ra­
k am ları kullanm aya başladık. İşte m ali zekânın tem elini oluş­
tu ra n m ali okuryazarlık bu rad a başlar. Sözcükleri ve rakam la­
rı b ilm e k ille adım dır.
D o k to r “S” d ilim inde k onuşurken, öteki kişi “Y” dilim i­
n in sö z c ü lü ğ ü n ü yapm aktadır. İlcisi da bam başka dillerde ko­
nuşm aktadırlar.
“Para kazanm ak para gerektirir,” diyenlere katılm ıyorum .
B ana sorarsanız, parayla para kazanm a kabiliyeti sözcük
ve rakam ları anlam akla başlar. Z en g in b ab an ın hep söylediği
g ib i, “Para önce kafana girm ezse, eline de gelm eyecektir.”

GERÇEK RİSKİ GÖR

B eyninizi parayı g ö rm ek üzere eğ itm en in ikinci adım ı


g erçek riski tanım aktır. Yatırım yapm ak risklidir diyenlere d i­
yeceğim şu: “Yatırım yapm ak riskli değildir, eğitim siz kalmak
risklidir.”
Y atırım cılık uçm aya benzer. H avacılık o k u lu n a gidip b ir­
kaç yılınızı d en ey im kazanm aya adam ışsanız, uçm ak eğlence­
li ve h ey ecan verici olacaktır. A m a uçuş o k u lu n a adım ınızı İliç
atm ad ıy sam z, uçm ayı başkalarına bırakm anızı ö n e ririm .”

14
KÖTÜ ÖĞÜT RİSKLİDİR
Zengin baba herhangi bir mali öğüdün hiç öğ ü t alm a­
maktan iyi olduğunun altını çizerdi. Açık görüşlü bir adamdı.
Herkese saygı gösterir, onlara kulak verirdi. Am a sonunda ka­
rarlarını vermek için kendi mali zekâsına güvenirdi. “H içbir
şey bilmiyorsan, alacağın herhangi bir ö ğ ü t hiç ö ğ ü t alm a­
maktan iyidir,” der, “Fakat kötü öğüde iyi ö ğ ü t arasındaki far­
kı göremiyorsan, bu riskli olabilir,” diye eklendi. M ali açıdan
sürünenlerin babadan oğula geçme mali bilgilerle iş gördük­
leri için süründüklerine inamrdı. Ç oğu kim senin mali açıdan
deneyimli ailelerden gelm ediğini düşünürdü: “K ö tü mali
öğüt risklidir, kötü öğüderin çoğunun kaynağı da insanın ai­
lesidir. Söylenenlerden çok yapılanlardır bunun nedeni. Ç o­
cuklar duyduklarından çok, gördükleri örneklerle öğrenir­
ler.”

DANIŞMANLARINIZ ANCAK
SİZİN KADAR AKILLIDIRLAR
Zengin baba, “D anışm anların ancak senin kadar akıllıdır­
lar,” derdi. “Akıllı değilsen, sana pek bir şey söyleyemezler.
Mali açıdan iyi eğidm liysen, işinin ehli danışm anlar sana da­
ha bilgece öğ ü d er verecektir. Mali açıdan toysan, yasalar ge­
reği sana bir tek güvenli ve güvenceli mali stratejüer önerebi­
lirler. Acemi bir yatırımcıysan, sana önerecekleri düşük riskli,
düşük g etird i yatırım lardır. Acemilere en çok önerilen
“çeşitlendirm e” yoluna gitmektir. Sana bir şey öğretm ek için
zaman ayıracak danışm anlar çok azdır. O nların zamam para­
dır çünkü. Dolayısıyla mali açıdan kendi kendini eğitm eye za­
man ayıracak ve param iyi yönetm eyi öğreneceksen, işinin eh­
li bir dam şm an sana birkaç kişinin görebildiği yatırım ları ve

14:
stratejileri gösterebilir. Ama öncelilde üstüne düşeni yapmalı,
kendini eğitmelisin. U nutm a, danışmanın ancak senin kadar
akıllıdır.”

BANKANIZ SİZE TALAN MI SÖYLÜYOR?


Zengin babanın çalıştığı birkaç banka vardı. Finans ekibi­
nin önemli üyeleriydi hepsi de. Bankerlerle yakın arkadaş ol­
masına ve onlara saygı duymasına rağmen kendi çıkarlarını
kendi gözetmesi gerektiğine inamrdı... N e de olsa bankerler
öncelilde kendi çıkarlarım kollayacaklardı.
1974 yılındaki yaurım deneyimimin ardından, “Bankan
sana evinin aktif varlık olduğunu söylerse, sence doğru mu
söylüyordur?” diye sormuştu bana.
Mali açıdan eğitimsiz kimselerin sayısı çok olduğundan
ve para oyununu bilmediklerinden, kendilerine güven veren­
lerin görüş ve öğütlerine inanmaya yatkınlık gösterirler. Mali
okuryazar değilseniz, mali okuryazar olmasını um ut ettiğiniz
birine güvenmeniz gerekecek. Yatırım yaparken ya da parala­
rını yönetirken çoğu İtişi başkalarının önerilerine kulak verir.
Buysa risklidir.

YALAN SÖYLEMİYORLAR...
YALNIZCA DOĞRUYU
SÖYLEMİYORLAR
Bir banker size evinizin aktif varlık olduğunu söylediğin­
de aslında yalan söylemiyordur. N e var ki yalın gerçeği de di­
le getirmiyordun Eviniz aktif varlıktır, evet, ama İtim için ak­
tif varlıktır, fark buradan ileri gelir. Eğer bilanço okuyabiliyor-
sanız, evinizin sizin aktif varlığınız olmadığım hemen görür-
sünüz. Ç ü n k ü b an k an ın aktif varlığıdır. Zengin Baba Yoksul
Baba kitabında zengin babanın yaptığı aktif ve pasif varlık ta­
nımını hatırlayın:

“A ktif varlık cebinize para koyan varlıktır.


Pasif varlıksa cebinizden para alır.”

Ö lçüm Ç eyreği’n in sol tarafındaki dilim lerde yer alanla­


rın b u farkı bilm elerine pek gerek yok. Ç oğu çalıştıkları işle­
rinden m em nunlar, kendilerinin olduğunu sandıkları, g u ru r
duydukları ve iplerinin ellerinde olduğunu düşündükleri se­
vimli bir evde oturuyorlar. İp o tek borçlarım vaktinde ödedik­
leri sürece kim se o n u ellerinden almayacaktır. O nlar da ö d e­
meleri aksatmazlar.
N e var İd Ö lçüm Çeyreği’nin sağ tarafındakiler aradaki
farkı bilm ek zorundalar. M ali okuryazar olm ak ve mali zekâya
sahip olm ak p aram n büyült tablosunu anlayabilmekdr. M ali
açıdan uyanık kişiler, bilançolarında ipotekli bir evin aktif d e­
ğil pasif varlık olarak yer aldığım bilirler. İpotekli m alınız b i­
lançoda ak tif varlık olarak gösterilir. Am a o bilanço bankanın
bilançosudur... Sizin değil.
Bilançonuz
Aktif Pasif

İpotek

M uhasebe oku y an herkes bilançonun eksi ve artı hanesi­


nin eşitlenm esi gerektiğini bilir. Peki sizinki nerede eşideni-
y°r? Bu eşitlenm e bilançonuzda olm uyor. Bilançonuza bakar­
a n ız rakam lar size b u n u söyleyecektir.
Bankanın Bilançosu
Aktif Pasif

İpoteğiniz

E şitlem e şim di söz konusu. Şim di bir anlam ifade ediyor,


işte “İ ” ve “ Y” m uhasebesi bu. A m a tem el m uhasebecilikte
böyle öğretm ezler. M uhasebecilikte evinizin değerini aktif
varlık olarak gösterir, ipotekli tu tarı da pasif varlık kalemine
alırsınız. B urada gözardı edilm em esi gereken nokta, evinizin
“değeri” piyasa koşullarına göre inip çıkabilen bir rakamdır,
oysa belirli ip o tek piyasa koşullarından etkilenm eyecektir. An­
cak “I ” ve “Y” dilim inde yer alan kişiler evlerinin “değerini”
ak tif varlık olarak görm ezler, çünkü nakit akışı yaratm am akta­
dır.

DURUM DEĞİŞİR Mİ?

“İp o te ğ im i ödersem ne olur? O zam an evim aktif varlık


sayılır m ı?” diye soranlar çoktur.
O n lara y an ıtım , “Yine hayır,” olur. “H â lâ ak tif varlık sayı­
lır”
B u n u n birkaç gerekçesi var. Biri bakım onarım . Gayri
m en k u l de o to m o b ile benzer. Bedavaya alsam z bile yürütm e­
n iz size paraya m al olur. H ele b ir şey bozulm ayagörsün, arı­
zalan an parçalar b irb irin i izler. Ayrıca h em evin hem de oto­
m o b ilin b ak ım giderleri vergiden sonra elinize geçen parayla
karşılarsınız. E ğ er artı nakit akışıyla gelir sağlıyorsa, o zaman
“İ” ve “Y” dilim indeki İdinseler evlerini aktif varlık olarak g ö ­
rebilirler.
A m a ipoteksiz olsa bile evinizin pasif varlık kabul edilm e­
sinin nedeni hâlâ size ait olmamasıdır. Tapusu sizde olsa bile
devlet sizden v eıgi keser. Em lak vergilerinizi ödem eyin de g ö ­
rün bakalım evin asıl sahibi kimmiş?
Vergi karşılığı rehin sertifikaları da buradan kaynaklanır.
7-jCYi$in Baba Yoksul Baba kitabım da anlatmıştım. Vergi karşı­
lığı rehin sertifikaları paranıza en az yüzde 16 faiz alm anın h a­
rika bir yoludur. E v sahipleri emlak vergilerinizi ödemezlerse,
devlet vergi borçlarına yüzde 10 ile yüzde 50 arasında deği­
şen oranlarda faiz işletir. Tefecilik mi dediniz? Em lak vergini­
zi ödem ezseniz, benim gibi biri çıkar onları öder... Am erika5
nın pek çok eyaletinde ipoteği ödeyen kişiye vergi tutarı ve
faiz kadar borçlanırsınız. Vergi ve faiz borcunuzu belli bir za­
m anda ödem ezseniz, ödediğim para karşılığında evinize el
koyarım . Yine pek çok eyalette emlak vergisini geri ödem ek
banka ip o teğ in d en bile önceliklidir. Bugüne dek 3500 dolar­
dan bir sen t fazla ödem ediğim evleri alma şansı buldum .

GAYRİ MENKULÜN TANIMI


Parayı görebilm ek için zihninizle bakm anız gerekir, göz­
lerinizle değil. Z ihninizi buna eğitm ek için sözcüklerin gerçek
tanım larını ve rakam lar sistem ini bilmelisiniz.
Şim diye d ek ak tif ve pasif varlıklar arasındaki faikı, ayrı
ca “ip o tek 55 sö zc ü ğ ü n ü n anlam ım , “ölüm e dek süren anlaş-
m a55 o ld u ğ u n u ö ğ ren m iş olm anız gerekir, bir de fınans söz
c ü ğ ü n ü n ceza anlam ına geldiğini. Şimdi de gayri raenk
sözcüklerinin kökenini ve “türetilm iş (vadeli) işlem er e
nen gözde finans aracının kaynağını göreceksiniz. Ç oğu
se “türetilm iş işlem ler” yeni diye bilir, oysa çok eskilere daya­
nır.
Türetilm iş işlem lerin basit tan ım ının kaynağı bambaşka­
dır. Ö rn eğ in portakal suyunu ele alalım. Portakal suyu porta­
kalın bir türevidir.
Eskiden (gayri m enkulün İngilizce karşılığı olan) real es-
tate terim indeki real sözcüğünün elle tutulur, so m u t bir şey
ifade ettiğini düşünürdüm . Sonra zengin baba real sözcüğü­
nün İspanyolca o ld u ğ u n u ve İngilizce karşılığının royal
(Türkçe karşılığı “kraliyeti5) o ld u ğ u nu anlattı. Dolayısıyla real
estate devlet m ülkü anlamına geliyordu.
15005lü yıllara gelindiğinde Tarım Çağı sona erip Sanayi
Çağı başlayınca güç artık toprak ve tarım a dayanm az olmuştu.
H üküm darlar, köylülere toprak sahibi olm a hakla tanıyan top­
rak reform u karşısında değişmeleri gerektiğini anlamışlardı.
Bunun üzerine kraliyet birtakım işlemler türetti. Toprak sahip­
liği üzerinde “vergiler” ve “ipotek” sayesinde halk tabakasının
topraklarını finanse etmesine kolaylık tam m yordu. Vergiler de,
ipotek de türevdiler, çünkü topraktan türemişlerdi. N e var İd
bankanız ipoteğe türetilmiş işlem dem ez; toprakla “güvence”
altına alındığını söyler... farklı sözcükler, benzer anlamlar. Kra­
liyet paranın arük toprakta değil topraktan gelen “türevlerde”
olduğunu anlayınca hüküm darlar artan iş hacmiyle başa çık­
mak üzere bankalar kurdular. G ünüm üzde toprağa hâlâ real es­
tate adı verilir, çünkü toprak için ne kadar para öderseniz öde­
yin, hiçbir zaman size ait olmaz. Devlete aittir.

FAİZ ORANINIZ NE?.. GERÇEK ORAN?

Zengin baba ödediği faizin her senti için sonuna kadar


çekişir, pazarlık ederdi. “Bankan sana yıllık faiz oranının % 8
olduğunu söylerse, ille de onu dinlem en m i gerekir?” diye

15
so rm u ştu bana. E ğ er rakam ları o k u m a y ı öğrenirsen dinlem en
gerekmediğini anlayacaktım .
Diyelim ki 1 0 0 .0 0 0 dolara bir ev satın almaya karar ver­
diniz, peşinat olarak da 2 0 .0 0 0 dolar Ödeyecek, geri kalan
80.000 doları da 30 yıllık vadeyle % 8 faiz ödeyerek banka­
nızdan borç aldınız.
Beş yıl içinde bankaya toplam 35.220 dolar ödem eniz ge­
rek; bunun 3 1 .2 7 6 doları faize, 3.944 doları da kredi aldığı­
nız m iktardan düşülecek.
O tuz yıla yayarsak geri ödeyeceğiniz miktarla faizin to p ­
lamı 221.323 dolar, oysa siz 80.000 dolarlık kredi almıştınız.
Bu durum da ödeyeceğiniz faizin tutarı 131.323 dolar oluyor.
Bir noktayı daha aydınlatm akta yarar var, 221.323 dola­
ra emlak vergisi ve kredi sigortası dahil değil.
Gülünç değil mi? 131.323 dolar 80.000 doların yüzde 8
faizinden daha yüksek sanki. 30 yıl içinde % 160 faizden söz
ediyoruz. Bankalar böyledir işte, yalan söylemezler, ama size
bütün gerçeği söylem edikleri de kesin. Eğer rakamları oku­
masını bilm iyorsanız, b u n u asla bilemezdiniz. Evinizden
memnunsanız, um ursam azsınız bile. Ama sektörde bilinen
bir gerçek daha var: Birkaç yıl geçmeden yeni, daha büyük,
daha küçük ya da yazlık bir ev isteyebilirsiniz veya ipoteğini­
zi yeniden finanse etm eyi düşünebilirsiniz. O nlar da biliyor
bunu, güvendikleri de b u zaten.

SEKTÖR ORTALAMASI
Bankacılık sek töründe bir ipoteğin öm rüne ortalam a ye-
di yıl biçilir. B u n u n anlam ı, bankalarca ortalam a birinin her
Yedi yılda bir yeni bir ev satın alması ya da o ipoteği yeniden
finanse etm esi beklenir. Yukarıda verdiğim iz örneği kullanır-
Sak, bankalar ilk verdikleri 80.000 dolarlık krediyi 43.291 do
lar faiziyle birlikte yedi yılda bir geri almayı hesaplarlar.
İngilizce’deki mortgage kavram ı Fransızca m ortir sözcü
g ü n d en gelir, “ölü m ü n e anlaşm a” dem ektir. (Türkçe tam kar­
şılığı olm am akla birlikte “birinin ev satın alma pahasına haya­
tım bir bankaya ya da fınans kuruluşuna ipotek altına aldır­
m ası” diyebiliriz.) Ç o ğ u İçimse çok çalışıp zam hak etmeye ve
yem ip o tek alan a girerek bir başka yeni ev saün almaya de­
vam edecektir. D evlet de vergi m ükelleflerini daha pahalı ev­
ler saüıı alm aya özendirm ek için onlara vergi indirim i sağlar
ne de olsa d ah a toplayacağı em lak vergisi artacakür. Fakat
u n u tm a m a k gerek, h er k o n u t finansm an kuruluşu öncelilde
ip o te ğ in ö d en m esin i şart koşar.
T elevizyon reklam larında yakışıklı beysbol oyuncularının
ve fu tb o lcu ların çıkıp gülücükler saçarak, “B ütün kredi kartı
borçlarınızı to p lu kredi poliçesine aktarın,” dediklerini görü­
y o ru m . B u yolla h em o kredi kar darınızın borcunu kapatabi­
lir h em de dah a d ü şü k faiz oram yla yeni bir kredi alabilirsiniz.
!Sahi, reklam larda bir de b u n u n neden zekice bir yöntem ol­
d u ğ u n u anlaüyorlar: “Toplu kredi poliçesi akıllıca bir çözüm,
çü n k ü d ev let ev ip o tek taksideriniz karşılığında yaptığınız faiz
ö d em elerin e vergi indirim i uygular.”
T elevizyonda bunları seyredip duyanlar ışığı görür, he­
m e n en yakın finans kuruluşlarına giderek evlerine bir ipotek
d ah a k o y d u ru rlar, kredi k a ra borçlarım öder ve kendilerini
akıllı görürler.
B irkaç hafta geçince alışverişe çıkar, yeni bir giysi, yeni
b ir çim m akinesi g ö rü r ya da çocuklarına yeni bir bisiklet al­
m a n ın z a m a n ın ın geldiğini veya bir tatili hak ettiklerini düşü
nürler. T ertem iz bir kredi kartları vardır ne de olsa... Belki de
kredi k artı borçlarım ödedikleri için postadan yeni bir kredi
k a ra geliverm iştir. K redileri yüksektir, faturalarını ödemekte
dirler, yürekleri g ü m g ü m atar, “H a d i ne duruyoruz? Biz bu
n u h ak ettik. Aylık taksitlerle kolay öderiz,” derler.
D uygular m an tığ ın önüne geçer, derken yeni kredi kartı
ç an tad a n çıkar.
Ö nceden de belirttiğim gibi bankanız evinizin aktif varlık
olduğunu söyler, yalan değildir bu. Borca girdiğiniz için dev­
letin size vergi m uafiyeti sağlamasının amacı sizin mali gele­
ceğinizi düşünm esi değildir. Devlet kendi mali geleceğini kol­
lar. D em ek ki bankanız, m uhasebeciniz, avukatınız ve öğret­
menleriniz size evinizin aktif varlık olduğunu söylediğinde,
belirtmedikleri tek nokta o evin kimin aktif varlığı olduğudur.

TA TASARRUFLAR?
AKTİF VARLIK mıdırlar?
Tasarruflarınız gerçek aktif varlıklarınızda. Güzel, değil
mi? Ama mali tabloları okuyup bütün tabloyu görm eniz ge­
rekir. Tasarruflarınız aktif varlık olmakla birlikte bankanızın
bilançosunda pasif varlık olarak görünürler. A ktif sütununuz­
da tasarruf ve çek hesabınız şöyle görünür.

Bilançonuz
Aktif Pasif

Tasarruflar

ÇekHesap
Bakiyesi

Şimdi de tasarru f ve çek hesabı bakiyenizin bankanızın


bilançosundaki g ö rü n ü m ü n e bakalım:
Bankanın Bilançosu

Aktif Pasif

Tasarruflarınız

Çek Hesap
bakiyeniz

B ankalar tasarru f ve çek hesabı bakiyenizi neden pasif


varlık olarak görm ekte? Ç ünkü paranıza faiz ödem ek zorun­
dalar, b u n u tem in at altına alm ak onlara paraya m al olur.
Yukarıdaki birkaç çizim in ve sözcüklerin önem ini kavrar­
sanız, para o y u n u n d a gözlerin görem ediğini daha iyi anlama­
ya başlarsınız.

TASARRUFLARINIZDAKİ
PARAYA NED EN
VERG İ İN D İR İM İ A LM IYO R S UNUZ?

D ik k at ettiyseniz, ev satın alm ak, borçlanm ak için size


vergi in d irim i sağlanıyor, oysa tasarruflarınızdaki paraya ver­
gi in d irim i yok. N ed en in i m erak ettiniz mi?
K esin y anıtı ben de bilm iyorum , am a fikir yürütebilirim .
Ö n em li n ed en lerin d en biri tasarruflarınızın banka açısından
p asif olm ası. Peki m adem tasarru f hesabınızdaki para onlar
için p a sif b ir varlık, öyleyse bankalar n ed en hüküm ederden
p a ra m n bankaya yatırılm asını özendiren yasalar çıkarmalarını
istiyorlar?

15
SİZİN TASARRUFLARINIZA
İH TİYA Ç LA R I T O K

Ü stelik bankalaı sizin tasarruflarınıza ihtiyaç duymazlar.


Bankalara fazla m ev d u at gerekm ez, çünkü onlar parayı 10 kat
artırabilirler. B ankaya yalnızca 1 dolar yatırırsanız, yasa gere­
ği banka size 10 d o lar b o rç verebilir, M erkez B ankasfm n koy­
duğu rezerv lim id erin e bağlı olarak bu m iktar 20 dolar da ola­
bilir. B u d u ru m d a 1 dolarım z birdenbire 10 dolar ya da daha
fazla eder. T ılsım lı değil mi? Z engin baba b u n u bana göster­
diğinde, çok h o şu m a gitti. Bankacılık okuluna gidip banker
olarak yetişm ek d eğ ü de bir anda banka sahibi olm ak istem iş­
tim.
Ayrıca, banka sizin 1 dolarınıza % 5 faiz ödem ekle kalır.
Tüketici olarak siz kendinizi güvende hissedersiniz, çünkü
banka param za b ir m iktar para ödem ektedir. Bankalar b u n u
iyi m üşteri ilişkileri olarak kabul ederler, onların bünyesinde
tasarruf hesabı açtırdığınıza göre bir gün gelir ödünç para da
isteyebilirsiniz. Ö d ü n ç para almanızı isterler, böylece size
borç verdikleri m ik tara yüzde 9 ya da daha fazla faiz işletebi­
lirler. Siz 1 d o larınıza % 5 faiz alırken, banka o bir doları sa­
yesinde aldığınız 10 d o lar borca % 9 ya da daha yüksek faiz
işletebilir. G eçenlerde p o stad an % 8,9 faizli olduğu belirtilen
yeni bir kredi k artı geldi adresime. Fakat anlaşma koşulların­
daki h u k u k ja rg o n u n u okuyunca, gerçek faizin yüzde 23 ol­
duğu anlaşılıyordu. Söylem em e gerek yok herhalde, kredi
kartım ikiye kestik ten so n ra gerisin geri onlara gönderdim .
S S S C r a Sİ

Ş i i y ö n ü n ü görebiliyorsanız, b ir y o lu n u b u lu p tasar-
ruflarıruzı sizden aldıklarını anlarsınız. Aktif sü tu n u n u zd a ta­
sa rru f etnğiniz para, b ankanın ak tif sü tu n u n d a yer alan ipotek
ödemelerine eklenen faiz olarak p asif sü tu n u n d a n d ,şan çıkı-
yordur. N a k it akışı m odeli şöyle gelişir.

M ali Tablonuz

Gelir Tablosu

Gelir

İpotek
Bankanızın M ali Tablosu

Gelir Tablosu

İşte b a n k a la rın ta s a rru f etm en iz için devletten vergi teşvi­


ki alm an ızı sağ lam asın a n e d e n gerek d u y m ad ığ ım g ö stere n
tablo. Ç ü n k ü b an k a la r b o rc u n u z a işlettikleri faizle sizden ta ­
sarru fların ızı z a te n alıyorlar.
P o litik acılar sistem le uğraşm azlar, çü n k ü bankalar, sig o r­
ta şirk etleri, in ş a a t e n d ü strisi, aracı k u ru m lar ve d ah a başkala­
rı siyasal k a m p a n y a la ra y ü k sek m ik ta rd a parasal katkıda b u ­
lu n m a k ta d ırla r... P o litik acılar o y u n u n ad ım bilm ezler m i hiç?
O TU N U N A D I

1974 yılında zengin babanın canının sıkılmasının nedeni


o y u n u n bana karşı oynanm ası ve b u n d an benim h ab erim ol
m am asıydı. G ayri m enkul yatırım ı yaparken kaybeden tarafta
yer alm ıştım ... ne var ki kazanan tarafta olduğum u sanıyor
dum .
“O y u n a katılm ana sevindim ,” dem işti zengin baba. ccs a
na o y u n u n ne o ld u ğ u n u kimse söylem ediği için kaybeden ta­
kım a atılm ışsın.”
D ah a sonra o y u n u n tem el kurallarım anlatan zengin ba­
ba, “K ap italizm o y u n u n u n ad ının cK im kim e borçlu’
o ld u ğ u n u söyleyebiliriz,” dem işd.
O y u n u öğrenince, oyunun içinde ezilen biri olmak yeri­
ne daha iyi oyuncu olacağım ı da eklemişti.

NE KAD AR Ç O K KİŞİYE BORÇLUYSANIZ


O KAD AR FAKİRSİNİZ

Z engin baba, “N e kadar çok kişiye borcun varsa, o kadar


fakirsin,” derdi. “Buna karşılık sana borcu olan ne kadar çok
kişi varsa, o kadar zenginsindir. O yunun kuralı bu işte.”
Z ihnim i açık tutm aya çabalıyordum . Sesimi çıkarm adan
can kulağıyla zengin babayı dinleyecektim. K ötü niyetle ko­
n u şm u y o rd u , oyu n u kendine göre anlaüyordu.
“H ep im iz birilerine borçluyuzdur. Borç dengesini kay­
bettiğinde so ru n başlar. N e yazık ki dünyadaki fakir İtimseler
o y u n u n içinde fena ezilmişlerdir, daha fazla borca girecek hal
leri kalm am ıştır. Aynısı fakir ülkeler için de geçerli. Dünya da
fakir, güçsüz ve fınans bilgisinden yoksun olanlardan alır. V°(
fazla b o rcu n u z varsa, dünya varınıza yoğunuza el koyar...
inanınıza, işinize, evinize, hayatınıza, güveninize, so n ra da
izin verecek olursanız, sıra saygınlığınıza gelecektir. B u o y u n u
ben k u rm ad ım , kuralları da b en koym adım , am a nasıl o y n a n ­
dığını bilirim ve iyi de oynarım . Sana o y u n u anlatacağım .
Ö ğrenm eni istiyorum . İleride, ustalaşınca bildiklerini nasıl
kullanacağına k en d in karar verirsin.”

PARA B O R Ç T U R

Z en g in b ab a n ak it paran ın bile öz serm aye aracı değil,


borç aracı o ld u ğ u n u anlatarak devam etti söze. K ullanılan h er
dolar b a n k n o tu n u n altın ya da güm üşle desteklenm esi g ere­
kirdi, ancak şim di b an k n o tu basan h üküm etlerin vergi m ü k el­
lefleri tarafın d an ödeneceği garanti altına alınan borç sen ed i­
dir. D ü n y ad ak i diğer ülkeler A m erikan vergi m ükellefinin ça­
lışıp b o rçlu y u m anlam ına gelen parayı ödeyeceğine g ü v en d i­
ği sürece d ü n y a da dolarınıza güven gösterecektir. Aaıcak eğer
param n kilit n oktası olan “güven” ansızın o rta d a n k ay b o lu r­
sa, ek o n o m in in de kâğıt evden farkı kalmaz. Tarih pek çok kez
o kâğıt evin çöküşüne sahne olm uştur.
ik in ci D ü n y a S avaşfnın hem en öncesinde hiç değeri kal­
m ayan A lm an W eim ar h ü k ü m etinin m arklarım hatırlayalım .
H ikâyeye g ö re ihtiyar bir kadın bir so m u n ekm ek alm ak için
tekerlekli b ir araba d o lu su m arkla fırına gitm iş. A rkasını d ö n ­
d ü ğ ü b ir an d a biri gelip el arabasım çalm ış, am a giderken
m arkları sokağa dökm üş.
B u g ü n “itib ari” para diye bilinen p aram n ço ğ u n u n altın
ya da g ü m ü ş karşılığı bulunm am aktadır. T oplum h ü k ü m etin
desteğine g ü v en d iğ i sürece değer taşır. A m erika’da “fiyat”
kavram ıyla karşılanan b u sözcüğün diğer bir tam m ı da “tam
yetki sahibi b ir kişi ya d a to p lu lu k tarafından verilen em ir ve­
ya yapılan k ararn am e” olarak bilinm ektedir.
Günümüzde küresel ekonominin çoğu borç ve
dayanır. El ele verdiğimiz sürece her şey yolunda e i d ^ T ^
Ama hangi yolda? CC t*r-

“KİM SİZE BORÇLU?”

1974 yıhna geri dönersek 56.000 dolarhk o daireyi nasıl


alacağımı öğrenirken zengin babadan anlaşmaları belirlemek­
le ilgili önemli bir ders daha almıştım.
“Oyunun adı ‘Kim kime borçlu?’ Biri seni borçla vuru­
yor. O n kişiyle yemeğe gitmeye benzer. Sen tuvalete gidersin,
geri geldiğinde hesap masada duruyordur, ama on arkadaşın­
dan biri bile ortalıkta yoktur. Oyunu oynayacaksan, en iyi şe­
kilde öğrenmen, kuralları bilmen, dilini kavraman ve de bir­
likte oynadığın kişileri tanıman gerek. Yoksa, sen oyunu oy­
namazsın, sana oyun oynarlar.”

ALT TARAFI BİR OTUN


Zengin babamn dedikleri önce beni kızdırdı... Ama din­
ledim ve anlamak için elimden geleni yaptım. Sonunda anla­
yayım diye somudaşurmak için bir örnek verdi.
“Futbol oynamayı seviyorsun, değil mi?” diye sordu.
“Bayılıyorum,” dedim.
Buna karşılık, “Para da benim oyunum işte. Para oyunu­
na bayılıyorum,” dedi.
“Pek çokları parayla oyun olmayacağım söyler,” diye kar­
şı çıktım.
Zengin baba dediklerimi onayladı. “Doğru. Çoğu kimse
için hayat memat meselesidir. Onlar için para, oynamak zo­
runda bırakıldıkları bir oyundur ve bundan nefret ederler. Ne
yazık ki uygarlaşukça para hayatımıza daha çok girer.
Z engin baba daha sonra da N A K İT A K IŞ I Ö lçü m Çey-
reği’rû çizdi

“Şuradaki tenis kortuna ya da futbol sahasına bak. Para


oyununu oynayacaksan, hangi takım da yer alm ak isterdin?
CÇ5, CS5, T yoksa CY’ takım ında mı? Ya da sahanın hangi ta ra ­
fında yer alm ak isterdin diye sorayım? Sağda m ı, solda mı?
Ö lçüm Ç ey re ğ in in sağ tarafım işaret ettim .

BORÇ VE R İSK ALIYORSANIZ


BUNUN BEDELİ SİZE ÖDENMELİDİR

Z en g in baba, “G üzel,” dedikten sonra derse geçti:


“B u nedenle dışarı çıkıp oyuna kanlam az, 30 yıl boyunca
ayda 150 d o lar kaybedeceğin bir anlaşm a im zalam akla iyi bir
iş yapnğım , çü n k ü para kaybediyorsun diye devletin sana ver­
gi indirim i vereceğini, nasıl olsa gayri m enkul fıyadarının a r­
tacağım söyleyen bir em lak kom isyoncusuna kulak asam azsın.
Bu kafayla o y u n oynanm az. D edikleri d o ğ ru çıkabilir, am a
Ölçüm Ç eyreği’nin sağ tarafında o y u n böyle oynanm az.
sana borca girmeni, bütün riskleri göze alm anı ve bunun be!
delini de ödemeni söylüyor. Ö lçüm Çeyreği’nin sol tarafında
yer alanlara b u n u n iyi bir fikir o ld u ğ u n u d ü şü n ü r, am a sağda­
kiler için tam tersi geçerlidir.”
D izlerim titriyordu.
Z engin baba devam ediyordu:
“ Bir de benim g ö zü m d en bak. Ta bilm em kaçıncı kattaki
b u daireye 5 6 .0 0 0 dolar ödem eye hazırsın. B orç senedi imza­
lıyorsun. Riske giriyorsun. Kiracı o rada o tu rm a n ın bedelin­
den çok daha d ü şük kira veriyor. D olaysıyla sen o n u n konut
giderine katkıda bulunm uş oluyorsun. B u sana m antıklı geli­
yor m u?”
Başım ı iki yana salladım. “H ayır.”
“işte ben o y u n u böyle oynarım . Şu an d an itibaren her­
hangi bir borca ya da riske girersen, b u n u n bedeli sana öden­
meli. A nladın mı?”
Kafa salladım , “E vet.”
“Para kazanm ak sağduyu ister. U zay b ilim d en söz etmiyo­
ru z burada. A m a ne yazık ki para k o n u su n d a sağduyu göster­
m ek pek yaygın değil. B ankerin telci sana borca girm eni, te­
m el ek o n o m ik açıdan hiç de m antıklı olm ayan bir şey için
d ev letin sana vergi indirim i vereceğini söylüyor, sonra da em­
lak k o m isy o n cu su n u n teki fıyadar artacak gerekçesiyle senin
ö d ed iğ in in çok altında bir kira verecek kiracı bulm ak için sen­
d en belgeleri im zalam am istiyor. E ğer b ü tü n bunlar sana an­
lam lı geliyorsa, dem ek ki seninle b enim sağ d u y u anlayışımız
b irb irin e benzem iyor.”
Ö ylece kalakaldım . H e r d ediğini işitm iş tim , itiraf etmeli­
yim ki çok iyi bir alışveriş y ap tığım ı d ü şü n d ü ğ ü m için öyle
hey ecan lan m ıştım ki m an tığ ım ın sesine kulak verecek durum ­
d a d eğ ild im . G ird iğ im işin gerçek d eğ erin i görem iyordum -
“İyi” b ir anlaşm a gibi g ö rü n d ü ğ ü n d e n içim i heyecan ve hırs

16
bürümüştü, rakamlarla sözcüklerin bana anlatmaya çalıştıkla­
rını duymamıştım.
Derken zengin baba kendi uyguladığı önemli bir kuralı
söyledi bana:
“Satın alırken kâr edilir, satarken değil.”
Nasıl bir borca girerse girsin ya da nasıl bir risk alırsa al­
sın, satın aldığı neyse daha o günden anlamlı gelmesi gereki­
yordu zengin babaya. Ekonomi kötüye de gitse iyiye de gitse
anlamından bir şey kaybetmemeliydi. Vergi hilelerine veya ge­
lecekte neler olacağım tahmin eden kristal kürelere dayanarak
iş yapmazdı.
O nun gözünden para oyununu giderek kavramaya başlı­
yordum. Para oyunu başkalarımn sana borçlandığım görmek
ve kimlere borçlandığına dikkat etmekti. Dedikleri bugün hâ­
lâ kulağımda: “Riske ve borca girersen, karşılığını alacağına
emin ol.”
Zengin babanın da borcu vardı, ama borç alırken dikkat
ederdi. “Borçlanırken dikkatli ol,” derdi. “Kişisel borç alıyor­
san, miktarı az olsun. Büyük borç alıyorsan, geri ödemeyi
başkasımn yapacağına emin ol.”
Para oyununu ve borcu size, bana, kısaca herkese oyna­
nan bir oyun olarak görürdü. Şirkeder şirkedere, ülkeler ülke­
lere oynardı bu oyunu. Zengin babaya göre yalnızca bir oyun­
du para. Ama sorun çoğu kimse için paramn oyun olmaması.
Onlar için para yaşam mücadelesi... H atta hayatın ta kendisi.
Kimse onlara oyunu anlatmadığından bankacıların dedikleri­
ne önem verir, evlerinin akdf varlık olduğuna inanırlar.

GERÇEK M İ KANAAT Mİ?

Zengin babanın dersi bitmemişti henüz: Sağ tarafta yer


almak istiyorsan, para konusunda gerçeklerle kanaat arasında-
ki farkı bilm elisin. Sol taraftak iler gibi h er mali öğüdü k"
k ö rü n e k ab u l ed em ezsin . R ak am ları bilm en gerek. G erçek ^
de. Z a te n ra k am la r sana gerçekleri söyler. M ali açıdan ayakta
kalm an g erçeklere bağlıdır, n e bir arkadaşının ne de bir danış
m an ın kanaatine.
“A n lam ıy o ru m . B ir şeyin gerçek olm asıyla kanaat olması
arasında n ed e n fark olsun? Biri ö tek in d en daha mı iyi?”
“H ay ır,” y an ıtın ı aldım . “F akat bir şey gerçek mi yoksa
kanaat m i b ilm en gerekir.”
A fallam ış b ir ifadeyle zen g in babaya bakıyordum .
Kafa karışıklığım ı g id erm em e bir örnek vererek yardımcı
olm aya çalışan zen g in baba, “A ilenin evinin değeri ne?” diye
sordu.
“O n u b iliy o ru m ,” d ed im hem en. “A nnem le babam evi
satm ayı düşünüyorlar, geçenlerde bir em lak komisyoncusu
gelip eve değer biçti. 3 6 .0 0 0 do lar ederm iş. Bu da babamın
ödediği paranın 1 6 .0 0 0 d o lar arttığ ı anlam ına geliyor. Beş yıl
önce 2 0 .0 0 0 dolara satın alm ıştı.”
“Peki biçilen değerle b ab am n koyduğu param n değeri
gerçek mi kanaat m i?”
Bir süre d ü şü n d ü m , zengin bab am n neye varmaya çalış­
tığını anlam ıştım . “İkisi de kanaat, değil m i?” diye sordum.
H aklıydım . “A ferin,” aldım zengin babadan. “Çoğu kim­
se mali açıdan sürünür, çü n k ü ö m ü r b o y u m ali kararlar alır­
ken gerçeklere değil kanaate bakar. B unlar şöyle kanaatler ola­
bilir: “Eviniz ak tif varlıktır.” “G ayri m enkul fiyatları daima ar­
tar.” “Para kazanm ak için para gerekir.” “H isse senederi gayri
m enkulü hep sollar.” “P o rtfö y ü n ü zü çeşidendirmelisiniz.
“ Z en g in olm ak istiyorsan d ü rü sd ü ğ ü bırakm an gerekir. Ya
tın m yapm ak risklidir.” “A dım ım sağlam a t.”
D erin düşüncelere dalm ıştım , parayla ilgili evde duyduk­
larım ın ço ğ u n u n gerçek değil kanaatten ib aret olduğu dank
etm işti kafama.

16
Z engin baba “A lun aktif varlık mıdır?” diy
e sorarak beni
düşüncelerim den uzaklaştırdı.
E lbette, dedim bir çırpıda. “Zam ana dayanan tek ger-
çek akçe altındır.” b
“Bak g ö rd ü n mü? Verdiğin yanıtta başkalarının kanaatim
tekrarlam aktan başka bir şey yapm adın, oysa gerçeklere bak-
m alıydın.”
Z engin baba usulca sürdürdü anlatmayı. “A ltının aktif
varlık olm asının koşulu sattığın fiyatın altında bir fiyatla satın
almandır. D iyelim , 100 dolara aldın, 200 dolara sattın, o za­
m an aktif varlık niteliği kazanır. Bir onsunu 200 dolar almış,
sonra da 100 dolara satm ışsan, bu işlemde altın pasif varlıktır.
Sana gerçekleri gösteren işlemin gerçekleşmiş mali rakamları
olur. D o ğ ru su n u istersen, aktif ya da pasif olması senin elin­
de, çünkü altım gelir kanyağına çeviren de, gider kalemine
d ö n üştü ren de bir tek sensin. Finans bilgisinin önem i bura­
dan geliyor. Ç ok iyi bir işe giren.ya da değerli bir gayri
m enkul alan, am a sonra o n u mali kabusa dönüştürenleri çok
gördüm . Kişisel yaşam larm da da aynısını yaparlar. Alın teriy­
le kazandıkları parayı öm ü r boyu gider kalemi olacak pasif
varlıklara yatırırlar.
Kafam iyice karışm ıştı, biraz da incinmiştim, tartışm ak is­
tiyordum . Z en g in baba benim le dalga geçiyordu.
“İn san o ğ lu n u n sürünm esi gerçekleri bilm em esinden ileri
gelir. H e r g ü n b ü tü n parasım kaybedenlerin korkunç öyküle­
rini duyarız, çü n k ü kanaati gerçekle karıştırmışlardır. Mali bir
karar verirken kanaaderden yararlanm akta sorun yok... ama
aradaki farkı bÜdiğin sürece. MÜyonlarca insan kanaate daya­
lı aldıkları h ay an kararlarım kuşaktan kuşağa aktarırlar, sonra
da ned en m ali sık ın ü içindeyiz diye kafa yorarlar.
tcN e tür kanaaderden söz ediyorsunuz? dedim.
Zengin baba yanıtlamadan önce kıkırdadı. “Peki, kulağı­
mıza sık çalınan en yaygın örneklerden birkaç tane vereyim.
Ö rn e k le ri sıralark en sessizce g ü lü y o rd u , belli ki insanoğ­
lu o lm a n ın g ü lü n ç tarafıy d ı g ü ld ü ğ ü . O g ü n verdiği örnekler­
d e n b azılarım sizlerle paylaşayım :

1. “ O ad am la ev len m ek sin . O n d a n iyi koca olur.”


2. “G ü v en celi b ir iş b u l, ö m rü n ü n so n u n a dek bırak-
m a.
3. “D o k to rla r ço k p ara kazanırlar.”
4. “ O n la rın b ü y ü k evi var. D e m e k ki zenginler.”
5. “ Kaslı v ü c u d u var. Sağlıklı d e m e k k i.”
6. “G ü zel b ir o to m o b il, ufak tefek yaşlı bir kadından
başkası k u llan m ad ı.”
7. “H e rk e sin zen g in o lm asına yetecek k ad ar para yok.”
8. “D ü n y a tepsi g ib i d ü z d ü r.”
9. “İn sa n o ğ lu asla uçam ayacak.”
10. “ K ız k ard eşin d en d ah a akıllı o a d a m .”
11. “ Tahviller hisse se n e d e rin d e n d ah a g ü v en li.”
12. “ Yanlış y apanlar aptaldır.”
13. “O k ad ar d ü şü k fiyata asla sa tm a z .”
14. “O kız b en im le asla çıkm az.”
15. “ Y aarım yap m ak risklidir.”
16. “Asla zen g in o lam am .”
17. “ Y üksekokul o k u m ad ım , d em ek ki ilerlem em ola­
naksız.”
18. “Y atırım larınızı çeşid en d irm en iz g erek .”
19. “ Y atırım larınızı çeşid en d irm en iz g erek m ez.”

B en in san ların yaygın k a n a ad erin d en b ıkıp u sanana dek


su sm ak b ilm ed i zen g in baba.
S o n u n d a , “Peki!” d ed im . “Yeterli b u kadarı. G elm ek iste­
d iğ in iz n o k ta ne?”
“H iç su sm ayacağım san d ın değil m i?” d erk en g ü lü m sü ­
y o rd u z e n g in baba. “D iyeceğim şu, ç o ğ u k im sen in hayannı
g erçek ler d e ğ il k a n a a t t e belirler. Kişi yaşamını değiştirm ek
istiy o rsa, ö n c e k an aatlerin , değiştirm eli, arksından da gerçek
lere b ak m alıd ır. M ali tabloları okuyab.kyorsan, yalnızca bir
şirk etin m alı başarısını değil, aynı zam anda tanıdığın birim
k e n d in in veya b aşkasının kanaatine göre değerlendirm ek yeri­
ne o n u n g e rç e k te n ne d u ru m d a olduğunu görebilirsin. D edi­
ğ im g ib i b ir ö te k in d e n daha iyi değil. Ancak hayatta başarılı
o lm ak için , hele m ali başarıya ulaşmak için aralarındaki farkı
b ilm e n gerekir. B ir sö zü n gerçek olduğunu doğrulayam ıyor-
san, d e m e k ki kanaattir. Kişinin rakamları okuyamaması mali
k ö rlü k tü r, b u n d a n dolayı başkalarının kanaatlerine başvurmak
z o ru n d a kalır. M ali delilik kanaatlerin gerçeklerin yerini alma­
sın ın so n u c u d u r. Ö lçü m Ç eyreğinin sağ tarafında yer alacak­
san, gerçeklerle k an aat arasındaki farkı bilmen gerekir. Bu ö ğ ­
ren eceğ in ö n em li derslerden biri.”
Z e n g in b ab a m n dediklerini anlamak için can kulağıyla
d in liy o rd u m . B asit bir kavram dan söz ediyor olmalıydı, gel­
g e ld im o an d a kafam a giremeyecek kadar derindi.
S o n ra, ‘“D e rin incelem e5 ne anlama geliyor, biliyor m u­
sun?55 diye b ir başka so ru geldi zengin babadan.
B ilm iy o rd u m .
“D e rin incelem e kanaaderin ve gerçeklerin ortaya çıkarıl­
m adı d em ek tir. K o n u para olduğunda çoğu kimse tembel
d av ran ır ya da kestirm e yollar arar, bu nedenle yeterli ölçüde
d erin incelem e yapm azlar. Bir de yanlış yapm aktan çok kork­
tukları için sürekli d erin inceleme yapan, ama sonra harekete
geçm eyenler vardır. A şırı derin incelemenin sonucu da ‘analiz
felci5olur. Ö n e m li o lan gerçeklerle kanaatleri birbirinden ayır­
m ak ve k arara varm aktır. G ünüm üzde mali açıdan sıkıntı çe
kenlerin ço k o lm asın ın nedeni fazla kestirme yollardan gitme
feri ve m ali kararlarım genellikle ‘ Ç veya S dıtirn e yer
alanların kan aatlerin e dayanarak vermeleridir. I ya a o
caksan b u farkı çok iyi anlam an şart.
N e yalan söyleyeyim, zengin babanın o günkü dersi pek
hoşum a gitm em işti, ne var İd gerçeklerle kanaatler arasındaki
farkı anlamak, gördüğüm diğer derslerden daha çok işime ya­
rayacaktı.
Yıllar sonra 1990’larda zengin baba borsanın ibresinin ta­
kip edilemeyecek kadar yükseklere çıktığını izlerken, bir tek
yorum da bulundu.
“Yüksek maaşlı çalışanlar ya da serbest meslek sahibi
olanlar büyük miktarlarda vergi veren, büyük ölçüde borca gi­
ren ve portföylerinde yalnızca değerli kağıtlar bulunan kimse­
ler yatırım danışmanlığına kalkışırlarsa olacak budur. Milyon­
larca insam n gerçekleri bildiklerini sandıkları kişilerin kanaat­
lerini dinledikleri için cam yanacak.”
A m erika’nın en büyüle yatırımcısı Warren Buffett bir za­
m anlar şöyle demişti:

“Poker oynarken yirmi dakika sonra kimin kurban oldu­


ğ u n u hâlâ bilmiyorsanız, kurban sizsiniz demektir.”

M A L İ SIKIN TI ÇEKİLMESİNİN NEDENİ

İstatistiklere göre okulu bitirdikleri günden öldükleri gü­


ne dek çoğu kim se borç içinde yüzecek.
Gelir Tablosu
Gelir
Ortalama orta sınıf İŞ

Amerikalıların
mali portresi
şöyle çizilebilir:

İpotek
Oto Kredili Borcu
Tüketici Kredisi Borcu
redl Kartı Borcu
S arıtılın Kredisi Borcu

BAŞKA B İB İN İN BİLANÇOSU

O y u n u artık anladıysanız, yukarıda sıralanan pasif varlık


ların başka b irin in bilançosunda şöyle göriindüğünü de anla
m ışsınızdır:

171
Gelir Tablosu

Aktif Pasif
Ipotak
Oto Kradlsl Borcu
Tüketici Kradlsl Borcu
Kredi Kartı Borcu
Öğrenim Kradlsl Borcu

“D ü şü k peşinat, aylık kolay ö d em eler” ya da “M erak et­


m ey in dev let kayıplarınıza karşılık vergi indirim i sağlar,” gibi
akıl verenleri h er d u y d u ğ u n u zd a b irin in sizi oyuna getirmeye
çalıştığını anlayın. M ali açıdan ö z g ü r olm ak istiyorsanız, biraz
d a h a u y am k olm alısınız.
Ç o ğ u kişi k im sen in k endine b o rç lu olm adığım söyler.
G erçek a k tif varlıkları (ceplerine para g etiren gelir kaynaklan)
y o k tu r, aslında o n lar başkalarına borçludur. B u n d an dolayı iş
g ü v en cesin e sıkı sıkıya sarılır ve m ali sıkıntı çekerler. Bir işte
çalışıyor o lm asalard ı, beş parasız kalm aları işten bile olmazdı.
O rta la m a A m erik alın ın d ah a iyi b ir yaşam arayışında olmala­
rın a bağlı o larak o y u n u n içinde ezildiği, b u n d a n dolayı da if­
lasa yalnızca ü ç m aaş k ad ar yakın o ld u ğ u söylenir. K artlar on­
la rın aley h in e dizilm iştir. E v lerin in , arab alarım n , g o lf sopala­
rın ın , g iy silerin in , yazlık ev lerinin ve d iğ e r cicili bicili eşyala-
tının ak tif varlık o ld u ğ u n a in an ır AnıeriL-,ı ı T,
söylediği h e r şeye inanırlar. İnanm ak ™ an Ba$kalarınm
mali rakam ları ok u m asım bilm ezler r r ^ndadlrJar, çünkü
,,„*п луг, edemezler Çogu ' S ° b “ dK'b-
yjeagım öğrenir, ancak kimse onlara ~ nasl1 °>1" '
O yunun adının “Kim kime borçlu*” 0 ld - U ardatm am ı§ü r-
mıştır. B unu bilm edikleri .çm b l ı T ^ " SÖZ etm e'
onlar olur. 9 başkalarma borçlananlar hep

PARA B İR FİKİR D İR

Kenny R o g ers’ın The Gambler [Kum arbaz] şarkısım seve­


rim. Bir dizede b u konuda anlattıklarım ı özedem ektedir: “I f
you’re going t o play the gam e, boyy you’ve g o t to leam to play it
rightv [O y u n u oynayacaksan, oğlum , d o ğ ru oynam ayı öğre­
neceksin] .
D ilerim artık N A K İT A K IŞI Ö lçüm Çeyreği’nin tem el
noktalarım anlam ış, paranın gözlerden çok zihinle görülen bir
fikir o ld u ğ u n u öğrenm işsinizdir. Para oyununu ve nasıl oy­
nandığım ö ğ ren m ek m ali özgürlüğe doğru çıkılan yolculuğun
önemli bir aşamasıdır. A m a daha da önemlisi N A K İT A K IŞI
Ölçüm Çeyreği’n in sağ tarafına geçerek kim olm ak istediği-
nizdir. B u kitabın ikinci bölüm ünde “İçinizdeki E n İyiyi O r­
taya Ç ıkarm ak” hedeflenirken aşağıdaki form ülü irdeleyece­
ğiz:

OL-YAP-EDIN
BOLUM II

içinizdeki En
Ortay.\ Çıkarmak
YEDİNCİ KONU

Ol&uğunuz Kişi Olmak


“ S o ru n ev siz kalm akta d e ğ il/’ dem işti zengin baba, “O-
n cm li o la n k im o ld u ğ u n . M ücadeleyi bırakm a, adam ol. Pes
et, o z a m a n d a başkası o lursun... Am a o ikisi aynı olm az.”

G E Ç İR D İĞ İN İZ DEĞİŞİM

İş g ü v e n c e sin i b ırak ıp mali güvenceye geçmeyi düşünen


leriniz için sizi destekleyici sözlerden başka diyeceğim yo
K im ve b e n im için, ilerlem e yürekliliğini gösterm eden önce
evsiz ve u m u ts u z kalm am ız gerekm işti. Böyle bir yol çizm iş­
tik k e n d im iz e , am a ille de böyle bir yoldan gitm em iz gerek­
m iy o rd u . D a h a ö n ce de anlattığım gibi O lfum ÇeyreS , nm -
gına g id e n k ö p rü y ü geçm enize yardım cı olacak hazır kurul
sistem ler d e bulabilirsiniz. . hnnnn so-
Asıl m esele içsel o L rs k
n u c u n d a k im o ld u ğ u n u zd u r. K i m û e n ı ç ^ â k la rla
Başkaları ıçmse yolculuk çıkılmayacak kadar olanaksızbklarl
dolu d u r.
PASA urU ŞT U R U C U G İBİD İR

Zengin b al» M ike'la bana h ep şöyle d e rd i: “P ara uyuştu-


Zengin

“ Uo “ p n rn d a çalışırken t a e ü c re t ö d e m e y i re d d eü n eşi-
asıl neden, para için çalışma b a jım h b g ın . yakalam nam .z,
istememesiydi. “E ğer para bağım lısı o lu rsa n ız , o bağım lılık-
tan kurtulm anız çok zor olur. .
Yetişkin bir birey olarak para istem ek ü ze re z e n g in b ab a­
yı California’dan aradığım da d o kuz yaşında M ik e ’la b a n a kar­
şı takındığı tu tu m u sürdürm ekte hala kararlıydı. Ç ocukken
bize para verm ezdi, o gün de verm eye niy eti y o k tu . O n u n ye­
rine sert tavrım sürdürüp para için çalışm a b ağ ım lılığ ın d an
beni uzaklaştırmaya çalıştı.
Parayı uyuşturucuya benzetirdi, ç ü n k ü p araları o ld u ğ u n ­
da m utlu olan kimselerin, parasız kalınca c a n la rım n nasıl sıkıl­
dığını, nasıl karam sar olduklarım g ö rm ü ştü . T ıp k ı ero in ba­
ğım lılarının şırıngayı dam arlarına enjekte ed in ce kafayı bul­
maları, am a mal bulam ayınca aksi, sald ırg an o lm aları gibi.
“Paranın bağım lılık yapm a g ü cü n d e n sak ın ın ,” diye uya­
rırdı zengin baba oğluyla beni. “O n u alm aya b ir alıştınız mı,
hep öyle almak istersiniz.”
Başka türlü söylersek, çalışan biri olarak para alıyorsanız,
parayı öyle bulm a alışkanlığı edinirsiniz. S erbest m eslek sahibi
olarak para bulmaya alışırsanız, parayı öyle k azan m a alışkanlı­
ğını yıkm anız lıiç kolay olmaz. D ev letten sosyal yardım parası
almaya alışmışsanız, o alışkanlığı kırm ak da epey zo r olacaktır.
Ö lçüm Çeyreği nin sağ tara fın d an sola g e ç m e n in en zor
yanı para kazanm a yoluna baş kovm uş o lm a k tır Alışkanlığın

17
jylODELLER

Kim’lc benim .çın “I” diliminde para edinen kipler olm a­


ya çalışmanın en zor yanı geçmişteki koşullanmalarımızın bi­
ze engel olmasıydı. Arkadaşlarımızın, “Neden böyle yapıyor­
sunuz? N eden ış bulup sorunu çözmüyorsunuz?” demesi de
cabasıydı.
Hele bir yanımızın maaş güvencesine geri dönmek istedi­
ği anlar hiç kolay geçmezdi.
Zengin baba Mike la bana para dünyasının kocaman tek
bir sistem olduğunu anlatmıştı. Bireyler olarak bize düşen o
sistem içerisinde belli modelleri çalıştırmayı öğrenmekti. Ö r­
neğin,
“Ç” sistem için çalışır.
“S” sistemin içindedir.
“İ” sistemi kurar, sahip olur veya denetler.
“Y” sisteme para yatırır.
Zengin babanın sözünü ettiği model bizi paraya çeken,
vücudum uzdaki, zihnimizdeki, ruhumuzdaki modeldi.
“Kişi paraya ihtiyaç duyduğunda, “Ç” olan biri kendili­
ğinden iş aramaya koyulur, “S” başının çaresine kendi baka­
caktır, “İ” ya para üreten bir sistem kurar ya da satın alır, “Y”
para üreten bir gelir kaynağına yatırım yapma fırsatının peşi­
ne düşer.

MODEL DEĞİŞTİRMEK NEDEN ZORDUR

“M odel değiştirm enin zor yanı günümüzde paranın ha­


yatın tem eli olm asından ileri gelir. Tarım Çağı nda paranın
önemi yoktu, çünkü topraktan parasız yiyecek, barınak, ateş
ve su elde etm ek m üm kündü. Sanayi Çağı nda insanoğlu bü
yük kentlere taşınınca para kendini gösterdi. Bugün suyu bile
parasız alamıyoruz.”
Zengin baba daha sonra, “Ç” dilim inden, diyelim ki <Cİ”
dilimine geçmeve başladığında, “Ç” olmaya bağımlı ya da
dunvanın sonunun geldiğine inanan yanın, direnmeye kavga­
ya girişir. Boğulmak üzere olan birinin soluk alma çabasına ya
da açlıktan ölmek üzere olan birinin sağ kalmak için yiyecek
aramasına benzer.
Zengin baba telefon ettiğimde bana şunları anlatmıştı:
“Geçişi zorlaştıran, içinde sürüp giden bu savaştır. Artık olma­
dığın şenle olmak istediğin sen arasındaki çekişmedir bu. Hâlâ
güvence arayan yanın özgürlük isteyen yanınla savaş halinde.
Kimin galip geleceği tamamen sana bağlı. Ya işini kuracaksın
ya da öm ür boyu ücretli olmak üzere iş arayacaksın”

KENDİ SEVDANI BUL

Zengin baba, “Gerçekten ileri gitmek istiyor musun?” di-


ve sordu.
H iç geciktirmeden “Evet,” dedim.
“Yola koyulmana neden olan neydi, u nuttun mu? Sevdan,
bunlara kalkışmana nevin yol açtığı çıktı mı aklından?”
İrkilmiştim, “Şey,” diye geveledim. U nutm uştum . Sokak
telefonunun başında durup neden bu keşmekeşin içine düştü­
ğüm ü hatırlamak için aklımı başıma toplamaya çalıştım.
“Biliyordum,” dedi zengin babanın ahizeden gürleyen se­
si. “Düşlerini gerçekleştirmektense kişisel olarak ayakta kalmak
seni daha çok ilgilendiriyor. Korkun sevdam bastırmış. Yola
devam etm enin tek çaresi yüreğindeki ateşi söndürmemen. Se­
ni yollara düşüren neydi hiç aklından çıkarmazsan yolculuk ko­
lay geçecektir. Kendin için kaygılanmaya başlarsan, korkun se­
ni yiyip bitirir. İşler sevdayla kurulur. Korkuyla değil. Bugüne

18ı
kadar geldin. Yaklaşıyorsun, gerı dönm e S ■ ,
dem düşün, onu yüreğine kazı ve are •’ • • Ç,karan ne-
zaman bırakabilirsin... N eden simdi K ,SOndurrnc' Dilediğin
B u * , da söyledikten s o n t T l ^ 'I
diledi ve telefonu kapadı. 6 aba bana lYl Şanslar
Haklıydı. Yolculuğun amacı aklımH
Düşlerimi u n utm uş, korkunun hem h UÇUp § ltmı5ti-
dolmasma izin verm iştim . ^ hcm « i m e
-Flash D ance” adında bir film vardı. Filmin başlıca şarkı-
sın,n sözleri şeyleydi: Take your pass.on and happen
[Sevdanı al ve hayata geçir.] r
Sevdam aklım danyıkm ıştı işte. Şimdi onu hayata geçir­
menin zam anıydı, diğer bir seçenekte eve dönüp her şeyi
unutm aktı. Bir sure olduğum yerde durdum, zengin babamn
son sözleri kulaklarım da çınlıyordu hâlâ: “Dilediğin zaman
bırakabilirsin... N eden şimdi bırakasın?”
Bir şeyleri hayata geçirene kadar bırakmayı ertelemeye
karar verdim.

sistem sahibi bir öğretmen olmak

Z engin babayla telefon görüşmemiz sona erdikten sonra


bir süre daha telefon kulübesinin yamndan ayrılmadım. Kor­
kularım ve başarısızlık içimi kemiriyordu, düşlerimse kenara
itilmişti. Bam başka bir öğretim sistemi yaratmayı düşlemiş-
tim oysa. G irişim ci ve yatırımcı olmak isteyenleri eğitecek bir
program yapm ayı tasarlamıştım. Telefon kulübesindeyken
düşüncelerim lise yıllarıma yöneldi.
15 yaşındayken lisedeki rehberlik öğretmenim, Büyü
yünce ne olacaksın? Sen de baban gibi öğretmen mi o a
sın?” diye so rm u ştu .
Gözlerinin için bakarak kuşkuya yer bırakmayacak bir
tonla yanıtlamıştım sorusunu: “Ben asla öğretm en olmam
Ö ğretm en olm ak yapacağını en son şey
O kuldan hoşlanm ıyordum dersem yalan olur. Çünkü nef­
ret ediyordum . Sırada oturup hiç ilgi duym adığım bir konu­
da aylarca konuşan pek sevmediğim ya da saygı duymadığım
birini dinlem ek zorunda bırakılmaktan kesinlikle nefret edi­
yordum . Dersi asmamışsam sınıfın arkasında verimde dura­
maz, kıpırdanır, sorun çıkarırdım.
Rehberlik öğretm enim , npkı öğretm en babamın yaptığı
gibi nasıl bir kariyer planladığımı sorduğunda, aklım b aşım ­
dan gidecek sanmıştım.
O zamanlar sevdanın aşk ve nefretin bileşimi olduğunu
bilm iyordum . Ö ğ ren m en senyordum , ama okula nefretim
sonsuzdu. O lm ak istem ediğim birine program lanm ak için sı­
nıfta oturm aktan nefret ediyordum. M eğer yalnız değilmişim.

EĞİTİM ÜSTÜNE SEÇKİN ALINTILAR

W inston Churchill, ccH e r zaman öğrenmeye hazırım, fa­


kat bana öğretilm esi her zam an hoşum a gitm ez,” demişti.

John U pdike, “Kurucularımız çocukların ebeveynlerine


yük olduklarına karar vermişler. Bundan d o lan adına okul de­
nen hapishaneler kurmuşlar, içme de eğitim adı verilen işkence
yöntem leri koymuşlar,” diyerek dile getirmişti düşüncelerini.

N o rm a n D ouglas açısından, “Eğitim devlet kontrolünde


aksiseda im alatı,” idi.

H . L. M encken, “Galiba okul günleri insan yaşamında en


m utsuz dönem lerdir,” diyordu. “Boş, anlaşılmayan ödevlerle,
venı vc nAboş kurallarla, sağ d u y u n u n ' nezaketin şiddetli ıh-
ile r iy le d o lu d u r.

Galıleo nun savunduğu, Kimseye bir şev öğretemezsin'


tek y a p a b ild iğ in o n u kendi içinde bulm asına yardımcı
olmak idi.

M ark Tu ain ise, O k u lu n ö ğ renim im e m üdahale etm esi­


ne asla izin v e rm e m ," g ö rü şü n d ey d i.

A lb ert E in stein açısından, “ O rtalıkta cok fazla ö ğ retim


vardı, “H e le A m erik an o kullarında."

ÖĞRENİMLİ BALAMDAN ARMA ĞAN

B enim le yukarıdaki alıntıları paylaşan, yükseköğrenim li


babam dan başkası değildi. O da nefret ederdi ö ğ retim siste­
m inden, am a sistem in içinde başarılıydı, o başka. 300 yıllık
sistemi d eğ iştirm ek u ğ ru n a ö ğ re tm en olm uştu, ne var ki sis­
tem o n u da içm e alıp ö ğ ü m ıü ş tü işte. Sevdasının izinden g it­
miş, sistem i d eğ iştirm ey e çalışm ış, fakat duvara toslam aktan
kurtulam am ıştı. S istem in içinde para kazananların sayısı çok
fazlaydı, d eğ işim g erek tiğ i ü stü n e atıp tu tan bol olsa da kim ­
se d eğ işm esin d en yana değildi aslında.
R eh b e rlik ö ğ re tm e n im f a la m ıydı ne, çü n k ü a l l a r s o n ­
ra bir de b a k tım b a b a m ın izin d en y ü rü y o ru m . A m a b u n u
aynı sistem iç in d e y a p m a d ım . A ynı sevdaya tu tu la ra k kendi
sistem im i y a ra ttım . E v siz k alm am da b u n edenle o ldu. F ark­
la bilgüer ö ğ re te n b ir ö ğ re tim sistem i k u rm a sev d am d ı buna
neden.
Ö ğ re n im li b a b a m K im ’le b enim m ali sık ın a içinde o ld u ­
ğum uzu, k en d i e ğ itim sistem im izi k urm ak için canım ızı dişi-
mize taktığım ızı duyanca, yukarıdaki alıntıları göndermişti
bize. Sayfanın üst köşesine de şunları karalamıştı:
“Pes etm e.” Sevgiyle, Baban.
O ana dek babam ın sistem den ve gençler üzerindeki etki­
sinden nasıl nelret ettiğinden haberim yoktu. Fakat beni des­
teklem ek adına yaptığı b u jestten sonra durum biraz daha an­
lam kazanmaya başlamıştı kafamda. Peşinden koştuğum sev­
dayla babam ın yıllar önce tutu ld u ğ u sevda birbiriyle aynıydı.
Tıpkı babam a benziyordum , farkında olm adan bayrağı ondan
devralm ıştım . İçim de bir öğretm en yatıyordu... Belki de sis­
tem den b u kadar nefret etm em in nedeni buydu.
Sonradan farkına vardım ki hem babam a hem de zengin
babaya dönüşm üştüm . Z engin babam dan kapitalist olmanın
sırlarını öğrenm iştim . Kendi babam dan da öğretm e sevdasını
alm ıştım , ikisinin bileşimiyle eğitim sistemiyle ilgili bir şeyler
yapabilirdim . Var olan sistemi değiştirm e isteğim ya da yete­
neğim yoktu. Ama kendi sistem im i kurabilecek bilgiye sahip­
tim.

YILLARCA SÜREN EĞİTİM


MEYVELERİNİ VERİYOR

Yıllar boyunca zengin babam beni şirkeder ve iş sistemle­


ri kuran biri olm ak üzere yetiştirdi. 1977’de kurduğum iş
im alat şirketiydi. N aylon ve cırt cırt kullanarak parlak renkli
“sörfçü cüzdanları” üreten ilk şirketlerden biriydik. Bu ürü­
n ü n ardından “ayakkabı cebi” denen, yine naylon ve cırt cırt
karışım ı, koşu ayakkabılarının bağlarm a takılan mini cüzdan­
lar çıkardık. 1978’de yavaş koşuya çıkm ak salgındı adeta, ko­
şucular da anahtarlarını, paralarını, kimliklerini koyacak bir
yer arıyorlardı. “Ayakkabı cebi” b u gerek doğrultusunda tasar­
landı ve dünyaya pazarlandı.
parlak başatımız akıl almayacak boyutlardaydı, fakat çok
geçmeden urun ve şirket sevdası uçtu, gitti. Küçük şirketimiz
uluslararası rekabette darbe almaya başlayınca zayıf düştü
Tayvan, Kore ve H o n g Kong benimkiyle tıpatıp aynı ürünle­
ri dünya piyasalarına sürüyor, bizim geliştirdiğimiz pazarı ele
geçibyoıdu. Fi}adat öyle düşüktü ki onlarla rekabet etmemi­
ze olanak yoktu. Perakende fiyatları bile bizim maliyet fiyatı­
mızın çok altındaydı.
Küçük şıı ketimiz çözülmesi gereken bir ikilemle karşı
karşıyaydı: Ya onlaıla savaşacak ya da onlara katılacaktık. O r­
taklar olarak rekabete giremeyeceğimize karar verdik. Piyasa­
yı ucuz ürünlerle dolduran şirkeder iktidarı ele geçirmişti.
Oylamaya sunduk ve onlara katılmaya karar verdik.
Işın korkunç yanı ayakta kalabilmek için sadık ve çalışkan
elemanlarımızın çoğunu kapının önüne koymak zorunda kal-
mamızdı. Yüreğimi burkuyordu bu durum. Kore ve Tayvan’­
daki imalatımız için anlaşma yaptığımız yeni fabrikaları ince­
lemeye gittiğimde, ruhum da ıncinecekti. Oradaki genç insan­
lar acımasız ve insanlık dışı koşullarda çalışmak zorundaydılar.
Tek bir işçinin sığabileceği kadar dar bir alanda beş kişinin sı­
kış akış çalıştığını gördüm. Vicdanım beni rahatsız etmeye
başladı. Beni tasalandıran yalnızca Amerika’da işten çıkardığı­
mız kimselerin çalışma koşulları değil, denizaşırı bu ülkede bi­
zim için çalışacak işçilerin durumuydu.
Uluslararası rekabetin doğurduğu mali sorunu çözmüş ve
çok para kazanmaya başlamışük, ama arak iş ilgimi çekmiyor­
du... Böylece şirket sallanmaya başladı. Ruhunu kaybediyor­
du, çünkü benim coşkum kalmamışa. Düşük ücretli yüzlerce
işçiyi sömürmek pahasına zengin olmak bana göre değildi.
Şirket çalışanları değil şirket sahipleri olsunlar diye insanları
eğitme konusuna kafa yormaya başladım. 32 yaşında öğret­
men olma sürecine girmiştim, ancak o zaman bunun farkında
değildim. Şirket sistemsizlik nedeniyle değil yüreksizlik veya
scvdasızlık yüzünden ırıışc geçmişti Kinı'lc birlikte k-
s e m e n im iz e kovulduğum uzda cüzdan şirketi çokt.ın kap'''
m ışn.

KÜÇÜLM E TÜLDA

1983>c H aw aii Üniversitesi ndc işletme yüksek lisans


kürsüsünde bir konuşm a vapmava çağrılmıştım. Onlara ış
vcnccsiylc ilgili görüşlerim i anlattım . Söylediklerim hiç hoşla-
rina gitm edi: “ Birkaç yıldan daha az bir zamanda çoğunuz iş­
lerinizi ka\ bcdccck \a da giderek azalan ış güvencesiyle çok
daha az paralara çalışmak zorunda bırakılacaksınız.”
işim nedeniyle dünyayı gezerken teknolojinin getirdiği
ucuz işgücü ye ilerlemelerin bileşimiyle yaşanan gelişmeleri
kendi gözlerim le görm e olanağı buluyordum. Asya, Avrupa,
Rusya ya da Gııney Amerika’daki bir işçinin Amerika’daki işçi­
lerle rekabet ettiğini anlıyordum. Yüksek ücret, güvenli ve gü­
venceli iş fikrine saplanıp kalmış, çağa ayak uyduramayan işçi­
lerle orta kadem e yöneticileri tanıyordum. Büyük şirkeder çok
geçm eden kesintilere gitm ek zorunda kalacaklardı, hem çalışan
işçi sau sı hem de işçi ücrederi için geçerliydi bu kesinti, çünkü
küresel düzeyde rekabet edebilmenin başka yolu yoktu.
H aw aii Ü niversitesi beni bir daha konuk etmeyecekti.
Birkaç yıl sonra “küçülm e” sözcüğü günlük dile geçmişti. Her
bÜNTİk şirketin bir başka şirkede birleşmesi ve birtakım işçile­
rin açığa çıkm asından sonra küçülme yaşamr. İş sahiplen his­
se sahiplerini m u tlu etm ek istediklerinde küçülmeye giderler.
H e r küçülm enin ardından tepedekilerin zenginliklerine zen
ginlik kattıklarını, alttakilerinse bedel ödediklerini görürüm.
“Ç o cu ğ u m u iyi bir okula gönderiyorum , böylece gü\en
li, güvenceli bir iş bulabilir,” diyenleri her duyduğum da yüzü
m ü b u ru ştu ru ru m . Bir işe girm eye hazırlanmak kısa sade
iyi bir fikir gibi gelebilir, oysa uzun vadede ayn.sm, söyleye­
n i ^ U su k a>ama Cmın ad m lad a öğretm en oluyordum

SEVDANIN PEŞİNDE SİSTEM KUSMAK

imalat şirketim doğrulup yemden para kazanmaya başla­


mıştı başlamasına, ama benim sevdam tükenmişti. Zengin ba­
banın şu sözleri sıkıntım ı özetliyordu: «Okul günlen bitti
Şimdi yüreğinin sesine kulak vererek bir sistem kurmanın za­
manı. Sistem kurarken sevdana kulak ver. im alat şirketim bı­
rak, kurman geı ekeni kur. Benden çok şey öğrendin, ama sen
babanın oğlusun. Senin de, babanın da damarlarında öğret­
menlik kanı akıyor.”

Kim le birlikte eşyalarımızı toplayıp yeni öğretme yön­


temleri öğrenm ek üzere Califorma’ya taşındık, böylece bu
yöntemlere dayanarak bir ış kurabilecektik. İşimiz havalamşa
geçmeden parasız ve sokakta kalmıştık. Kendime kızgın oldu­
ğum bir anda karım yam başımdayken zengin babayla tele­
fonda görüşm em ve sevdamı körüklemem sayesinde içine
düştüğümüz karm aşadan kurtulacaktık.
Çok geçm eden şirket kurmaya soyunmuştuk yeniden.
Geleneksel okullarda kullanılanların neredeyse tam tersi öğ­
retme yöntem lerinden yararlanan bir eğitim şirketi kuruyor­
duk. Öğrencilere kım ıldam adan oturmalarım söylemek yerine
onları hareket etm eye özendiriyorduk. Söylev çekerek öğret­
mek yerine oyunlar oynayarak öğretiyorduk. Öğretmenleri­
mizden sıkıcı olm ak yerine eğlenceli olmalarım istedik. Ö ğ­
retmenler değil de iş dünyasından kendi şirkederini kurmuş
kimseler bizim yöntem im izle ders veriyorlardı. Öğrencilere
not verilmiyor, öğrenciler öğretmenlere not veriyorlardı. Ö ğ­
retmen kötü bir n o t aldığında, ya yoğun eğidm programına
alınıyor ya da işi bırakm ası isteniyordu.

18
Yaş, ö ğ ren im çizelgesi, cinsiyet ve dinsel inanışlar bizi il-
g ılen d ıım iy o rd u . Tek istediğim iz ö ğ re n m e ve hızlı öğrenm e
isteğiydi Tek bir g ü n ü n so n u n d a ö ğ re ttik lerim iz bir yıllık
m uhasebe bilgisine eşdeğerdi.
Kaslıca öğrencilerim iz yetişkinler olsa da iyi ö ğ retim gör­
m üş, d o lg u n maaşlı ış dünyasının 6() yaşındaki ü st düzey yö­
neticileriyle birlikte öğrenm eye gelen 16 yaşlarında gençler de
vardı. Sınavlarda çekişmeyi kışkırtm ak yerine takım çalışmala­
rını özen d iriy o rd u k . Sonra da sınava giren bir takım ı aynı sı­
navı alan öteki takım larla rekabete sokuyorduk. N o t almak
için değildi çabaları, herkes para koyuyordu. K azanan bütün
parayı alıyordu. R ekabet ve başarılı olm ak arzusu takımların
itici gücüydü. Ö ğ retm en in sınıftakileri yönlendirm esi gerek­
m iyordu. Tek yapm ası gereken, ö ğ ren m e rekabeti başlayınca
aradan çekilm ekti. Sessiz bir sınav o rtam ı yerine bağrışmalar,
çığlıklar, kahkahalar ve gözyaşları d u y u lu rd u sınıfta. Ö ğren­
m eye hevesli kim selerdi hepsi de. Ö ğ re n m e isteği onları
“ ateşliyor", daha çok öğrenm e isteği d o ğ u ru y o rd u .
İki konuyu öğretm eye odaklanm ıştık: G irişim cilik ve ya­
tırım cılık. Ö lçüm Ç cyrcği'nin Wİ" ve “ Y" dilim lerini öğreti­
yorduk. Bizim eğitim yöntem im izle b u iki konuyu öğrenm ek
isteyenler akınlar halinde geliyorlardı. H iç reklam verm em iş­
tik. K ulaktan kulağa yayılıyordu adım ız. G elenler iş arayanlar
değil iş k u rm ak isteyenlerdi.
O gece telefon kulübesinde pes etm em e kararını verdik­
ten so n ra ileriye d o ğ ru gitm eye başlam ıştık. Beş yıldan kısa
b ir sü red e dü n y a çapında 11 b ü ro su olan m ilyonlarca dolarlık
b ir ış k u rm u ştu k . Yepyeni bir ö ğ ren im sistem i yaratm ıştık, pi­
yasa da bu n a bayılm ıştı. S evdam ız sayesinde gerçekleştirm iş­
tik b u n u . N e de olsa sevda ve iyi bir sistem korktum ve prog­
ram lan m ış eski bilgileri yeniyordu.
ÖĞRETMENLER de ZENGİN OLABİLİR

Ö ğretm enlere ödenen ücretin yeterli o lm ad an , her duv


d u ftu ttd a yurcğ.m stzlar Tuhaf olan öğretmenle™ kend, S T
temlerinin ürünleri olmalarıdır. Öğretmenliğe “İ” ya da J , ! '
dilim inden değil “ Ç ” dilimindekilerin gözüyle bakmaktadır­
lar. U n u tm a y ın O lç u m Çeyreği’nin hangi diliminde olursanız
olun, hatta öğ retm en bile olsanız, dilediğiniz kişi olabilirsiniz

D İLE D İĞ İM İZ K İŞ İ OLABİLİRİZ

Ç o ğ u m u z u n h er d ö rt dilim de birden başarılı olma potan­


siyeli vardır. H e r şey ne kadar kararlı olduğumuza bağlı. Zen­
gin b ab a n ın sözleriyle, “Şırkeder, sevdalarla kurulur. Korkuy­
la değil."
D ilim d e ğ iştirm e so ru n u çoğu zaman geçmiş koşullan­
m alarım ızdan kaynaklanır. Ç oğum uz belli bir düşünce ve ha­
reket tarzım bize b en im setm ek üzere korkunun başlıca yön­
lendirici olarak kullanıldığı ailelerden geliriz.
Ö rn ek v erm e k gerekirse,
‘'Ö d ev in i y a p tın mı? Ö devini yapmazsan, okuldan atılır­
sın, arkadaşların sana gülerler.”
"K aşını g ö z ü n ü oy n atm a, öyle kalıverirsin.
“İyi n o tla r alm azsan, güvenli, güvenceli bir iş bulamaz-
sın.”
B ugün o k u ld a iyi n o d a r almış çok kişi bulursunuz, fak
saglam, güvenceli, em eklilik planları sunan işlerin sayısı gı
rck azalm akta. B u ned en le iyi nodar almış kimselerin
Illn ^ in i kollayacakları bir iş aramaktansa kendi iş e
maları” gerek.
SOL TARAFTA TER A L M A K RİSK LİD İR

H âlâ iş güvencesi peşinde koşan pek çok arkadaşım var.


İlginçtir, teknolojinin adım ları hızlanm ayı sürdürüyor. İş pa­
zarına ayak uy d u rm ak için herkesin en son teknolojik bilgile­
ri edinip bunları da sürekli güncellem esi gerekiyor. M adem
kendinizi yeniden eğiteceksiniz, öyleyse neden Ö lçüm Çeyre-
ği’nin sağ tarafında gerekli olan becerileri öğrenm eye zaman
harcayasınız? D ünyayı gezdikçe gördüklerim i siz de görm üş
olsaydınız daha çok güvence arayışından vazgeçerdiniz. G ü­
vence bir m ittir. Yeni şeyler öğrenin ve bu gözüpek dünyaya
ayak uydurun. O ndan kaçmayın.
Kanım ca serbest meslek sahipleri de risk altında. H astala­
nacak, yaralanacak ya da ölecek olsalar, b u, gelirlerine d o ğ ru ­
dan yansır. Yaşım ilerledikçe kendi yaşıtım serbest meslek sa­
hipleriyle daha sık tanışır oldum , çoğu çok çalışm aktan hem
fiziksel, hem zihinsel hem de duygusal bakım dan yıpranmış
kimseler. Kişi ne kadar tükenirse güvencesi o kadar azalır, ka­
za geçirm e riski artar.

SAĞ TARAFTA TER A L M A K


D AH A GÜVENCELİDİR

İlginç olan bir başka nokta da Ö lçüm Ç eyreği’nin sağ ta­


rafında hayatın daha güvenceli geçtiğidir. D ah a az çalışarak
daha çok para üreten güvenceli bir sistem iniz var, diyelim, ne
bir işte çalışm anız gerekir, ne işinizi kaybetm e korkusu çeker­
siniz ne de stan d ardarınızın altonda yaşam ak zo ru n d a kalırsı­
nız. D ahası standardınızı yükseltebilirsiniz. D ah a çok para ka­
zanm ak sistem inizi geliştirm enize ve daha çok kişiyi işe alma­
nıza yarayacaktır.
ü s t d ü z e y y a tırım c ıla r piyasa inecek nıi c ık lr
dert etm ezler, ç ü n k ü b ilg iler, sayesinde lv.ıng, kLll'üVT
olursa o ls u n p a ra kazanırlar. G elecek 30 yıl itind ‘ ' ''

»■»i». „ JE T £
ğ,n,n ç o ğ u ü y esi p a n iğ e kapılacak, emeklilik için kcıvıt,
d , klan p a ra la rın ın ç o ğ u n u kaybedecekler. Bu d u n u n onİ r ’
in
yaşlılıklarında y a şa m ışa , em ekli olm ak yerm e sağlıkları elve
.T-
diği sü rece ça lışm ak z o ru n d a kalacaklar.
P ara k a y b e tm e k o rk u su n a gelince, profesyonel yatırım cı­
lar kendi p a ra la rım n ço k azını riske atan, fakat en yüksek ge­
tirileri eld e e d e n kim selerdir. R isk alanlar ve en düşük getiri­
yi elde e d e n le rse y atırım cılık k o nusunda çok az bilgiye sahip
kişilerdir. B an a so ra rsa n ız , b ü tü n risk, Ö lçüm Çeyreği’nin sol
tarafındadır.

SOL TA R A F N E D E N D A H A RİSKLİ

Z e n g in b a b a y a g ö re: “ R akam ları okuyam ıyorsan, başka­


sının k a n a a tle rin e k u lak v erm ek zorundasın.” “Ev satın alır­
ken b a b a n e v in in a k tif varlık o ld u ğ u n u söyleyen bankanın sö­
züne k ö rü k ö rü n e in a n ır.”
M ik e d a , b e n d e z e n g in b ab an ın “körü körüne” deyişine
vurgu y a p tığ ım fa rk etm iştik .
“S o l ta ra fta k ile rin ç o ğ u m ali rakam ları anlam ada üstün
olm aları g e re k m e z . A m a , eğ e r Ö lçü m Ç eyreği nin sağ taı atın­
dan b aşarıy a e riş m e k istiy o rsa n , o zam an rakam laı senin gö
zün olacak. R a k a m la r say esin d e pek çok kişinin görem ediğini
g ö rü rsü n .”
M ik e b a b a s ım d in le d ik te n so n ra, “S üperm en'ın röntgen
ışını gibi tarayan gözleri gibi mi?’ diye sorm uştu.
Z o ı g i n t a b a ta k ırd a y a ra k evet anlam ında
“Aynen ö y le ,” d e d i. “ R a k a m la rı, tınans sistem lerim
tem lerini o k u m a kabiliyeti sıradan ö lü m lü lerin sahip e lmadı-
ğı bir gö rü ş sağlar sana.” Z en g in baba kendi ettiğ i sözlere da­
ha da gülerek sü rd ü rd ü : “M ali g ö rü şü n olm ası riskini azaltır.
M ali kör olm ak riski artırır. A m a b u g ö rü şe ancak Ölçüm
Ç eyreği’nin sağ tarafında faaliyet g ö sterm ek istiyorsan, gerek
duyarsın. Sol tarafta yer alanlar sözlerle d ü şü n ü rler, oysa sağ
tarafta, özellikle de “Y” dilim inde başarılı olm ak rakamlarla
d ü şü n m ey i gerektirir. D ü şü ncelerinde sözler baskın çıkıyorsa,
yatırım cı olm aya çalışm ak epey risklidir.”
“Ö lçüm Ç eyreği’nin sol tarafındakilerin m ali rakamları
bilm elerine gerek olm adığım m ı söylüyorsunuz?” diye sor­
dum .
“Ç o ğ u için gerek o lm az,” dedi. “E ğ er CÇ ’ ya da CS’ olma­
nın sınırlarında m u d u oluyorlarsa, o kulda öğrendikleri ra­
kam lar onlara yeter. Fakat sağ tarafta tu tu n m a k istiyorlarsa,
m ali rakam larla sistem leri anlam ak can dam arlarıdır. Küçült
işletm e kuracaksan, rakam lar k o n u su n d a ustalaşm an gerek­
m ez. A m a d ü n y a çapında b ü y ü k b ir şirket kurm aya karar ver-
diysen, rakam lar senin elin kolundur. Sözcüklerle yetinem ez­
sin. B üyük şirketlerin ço ğ u n u n abaküsle işletilm esi de bu yüz­
d e n .”

RİSK E G İR M E N İN BEDELİNİ K İ M ÖDER?

Z e n g in bab a, “Sol tarafın riskli o lm asın d an başka o taraf­


ta yer alanlar girdikleri riskin b edelini d e öderler,” diyordu.
“B u so n d ed iğ in iz ne an lam a geliyor?” diye sormaktan
k e n d im i alık o y am am ıştım . “R iske g iren herkes b u n u n bedeli­
n i ö d e m e z m i?”
“H a y ır,” y an ıtı geldi ze n g in b ab a d an . “Sağ taraftakiler
ö d e m e z .”

19
■ s,,' “ f ” y" * ! * - « * » ' " bedelini 1Kİay„ r, am>
» * taraftakilere r»kc R,r m d ™ i „ b , „ l , 4,ndl İ ;
Öyle mı? ’
“Tamı ramına öyle,” derken zengin baba gülümsüyordu
«Sol ve sag taraf arasındaki en büyük farktır bu. Bundan do­
layı da solda yer almak sağda yer almaktan daha risklidir.”
“Ö rnek verebilir misiniz?”
“Elbette. Bir şirketin hisselerini aldın diyelim, mali riske
giren kimdir? Sen mi, şirket mi?”
Galiba ben, derken şaşkınlığım hâlâ geçmemişti.
Ben sağlık sigortası yapan bir şirket olsam ve sana sağlık
sigortası yapsam ve sağlık riskini üstlcnscm, sana para öder
miyim?”
“Hayır,” dedim . “Onlar sağlığımı sigorta eder, riske girer,
parasını ben öderim .”
“D o ğ ru ,” diye onayladıktan sonra zengin baba anlatmayı
sürdürdü: “Bugüne kadar sana sağlık ya da kaza sigortası ya­
pacak, üstelik sen onlara böyle bir ayrıcalık tanıdın diye bu­
nun parasını ödeyecek bir sigorta şirketiyle karşılaşmadım.
Gelgeldim sol taraftakilerin yaptığı budur.”
Araya giren M ika, “Biraz kafa karıştırıcı,” diye atıldı.
“Pek bir anlam ifade etmiyor.”
Zengin baba güldü. “Sağ tarafı daha iyi anlayınca, arada­
ki farkı da daha iyi göreceksin. Çoğu kimse fark olduğunun
bile farkında değildir H er şeyin riskli olduğunu sanırlar... Bu­
nun da bedelini öderler. Derken, yıllar geçtikçe, Ölçüm Çey­
reğinin sağ tarafında edindiğin deneyim ve bilgiler sayesinde
kendini daha rahat hissettikçe, görüşün de gelişecek ve sol ta­
raftakilerin görem ediklerini görmeye başlayacaksın. O zaman
da riskten kaçınm ak için güvence aramanın neden en riskli tu ­
tum oldu ğ u n u daha iyi anlayacaksın. Kendi mali görüşünü
geliştirecek, bankacı, borsacı, muhasebeci ya da başka unvan-
lar aldılar diye başkalarının kanaaderini kabul etmek zorunda
kalmayacaksın. D urum u kendi gözlerinle görebilecek, ayrıca
gerçeklerle kanaatleri ayırt edebileceksin."
Güzel bir gündü. Doğrusunu isterseniz, hatırladığını cn
iyi derslerden biriydi. Çünkü gözlerimin göremediğim zih­
nimle algılamaya başlıyordum.

RAKAMLAR RİSKİ AZALTIR


Zengin babanın basit ye anlaşılır dersleri olmasaydı, sev-
damın izinden gidip düşlerimi süsleyen öğretim sistemini ku­
ramazdım herhalde Mali okuryazarlık ye doğruluk için dayat-
masaydı, azıcık paramla akıllıca yatırımlar yapamaz ye yüksek
getiriler elde edemezdim. Projeniz ne kadar büyükse, başarı­
ya ne kadar çabuk ulaşmak isterseniz, o kadar doğru olmanız
gerekir. Ağır adımlarla zengin olacaksanız ya da ömrünüzün
sonuna dek çalışacaksan, bırakın paranızı başkası yönetsin, si­
zin de doğru olmanıza gerek kalmaz. Hızla zengin olacaksa­
nız, rakamları doğru tahlil etmelisiniz.
Neyse ki teknolojideki ilerlemeler ve yeni ürünler sayesin­
de kendi sistemini kurmanın gerektirdiği becerileri öğrenmek
ye mali okuryazarlığı süratle geliştirmek bugün çok daha kolay

h i z u g id e b il ir is in iz ...
AM A KESTİRMELERE SAPMAYIN

“Vergilerinizi azaltmak için daha büyük alın, daha çok


borca girin, bövlece vergiden m uaf tutulursunuz.”
“Eviniz en büyük yatırımınızdır.”
“Şimdi satın alın, fiyatlar yükselecek.”
“Ağır adımlarla zengin olun.”
“Standartlarınızın alanda yaşayın.”
Ö,ÇÜm Çcyrcs ,,n i1 1 « S «rafında №rekcr .
np öğrenmeye zaman ayırırsanız brtvi ı ko,llllan "rastı-

ediyor olabilir, ama sağdakiler içın 0u 'Ç1'1. blr anlam ifade


hangi hızda isterseniz o hızda gidin H,ı ,aJ : llcdlğ"iizi yapın,
zanın, ama bedelini ödemeniz gerek H I ™ b d a r Para ka-
kestirmeden gitmek yok, salon bunu ‘ S‘dcbilirsiniz, ama
Bu kitapta yanıtlara yer vole Rn i • lmzdan ‘.'karmayın,
amaçlara farklı bir bakış açısı getirm m P ! 'Wİ1 zorluWara ve
t, d ,h , J Z g S S Z f ö r 0 ,d “
açısına sahip olmak daha akıllıca olduğ/icin ^ “ 1 Ç° k b ‘,la 5
Aşağıdaki konuları okurken fmant ■a
hayata başka bir bakış açısından’baknbilirsilİz LmyaS‘na’ ****
SEKİZİNCİ konu

ZenginOlunur?
Z cngm o lm an ın form ülünü nereden öğrendiğimi soran-
lar.ı Ç ocukken oynadığım M m opol oyunundan” derim
Kimileri dalga geçtiğimi düşünürler, kimileriyse sadede
gelmemi bekler, çünkü şaka yapağım ı sanmaktadırlar Oysa ne
şaka yapıyorum ne dalga geçiyorum . Monopol oyununda zen­
gin olma to rm u lu basittir, gerçek hayatta da işler bu tormııl.

DÜRT YEŞİL EV ..
HIR K IR M IZ I OTEL EDER

Monopol oynadıysanız hatırlarsınız, dö rt yeşil ev satın alır,


sonra da bunları kırm ızı bir otelle takas ederseniz, servetin sır­
rım b u lm u şsu n u z dem ektir, işte hepsi bu kadar, karımla bir­
likte se n et ed in m ek için kullandığım ız yatırım form ülü de ay­
nıydı.
Gayri m en k u l piyasasının kötüye gittiği dönem de, eli­
mizdeki sınırlı parayda alabildiğim iz kadar küçük ev satın al­
dık. Piyasa d ü zeld iğ in d e d ö rt eyım ızi satıp yerine bir otel al­
dık. A rtık hiç çalışm am ız gerekm iyordu, çünkü otelim izden,

19
apartm an dairelerim izden ve depolarım ızdan sağladığımız o-e
lir sürdürm ek istediğim iz yaşam biçim ini kakılıyordu.

HAMBURGERLER İÇİN DE GEÇERLİDIR

Gayrı m enkul alıp satm akla uğraşm ak hoşunuza gitmeye­


bilir, sız de ham burger yapın, ham burgerin m erkezde ver al­
dığı bir iş kurun ve sanş hakkını pazarlaşın. Birkaç \ıl içinde
artan nakit akısınız size harcayabileceğinizden cok daha tozla
para sağlayacaknr.
D o ğ ru su n u isterseniz, olağanüstü servete giden vol işte
bu kadar basit. Başka türlü söylersek, ileri teknoloji dünyasın­
da büyük servetin ilkeleri hâlâ basit ve eski teknolojiye dava­
lıdır. Yalnızca sağduyu ister. Fakat ne yazık ki para konusunda
sağduyu pek yaygın görülm ez.
Ö rn eğ in , para kaybeden ve öm ürlerini borç içinde geçi­
ren kim selere vergi indirim i sağlanm ası bana anlamsız geliyor.
Ya da cebinizden her gün para alıp g ötüren eviniz pasif varlık­
ken o n u ak tif varlık sanm anız. Yeva topladığı vergi tutarından
çok daha fazlasını harcayan hüküm et. Bir de bir ış bulur umu­
duyla ço cu ğ u n u zu okula gönderm eniz, am a ona parayı öğret­
m em eniz.

ZENGİNLERİN TAPTIKLARINI TAPM AK


H İÇ DE Z O R DEĞİL

Z en g in kişilerin yaptıklarını yapm ak kolay. Okulda başa­


rılı olm ayan bunca servet sahibi kimse olm asının bir neden'
de servet y ap m an ın “y apm ak” kısm ının basit olmasından ile­
ri gelir. Z en g in o lm ak için okulda başarılı olm anız gerekım--
Servet “ y apm ak” için uzay fiziğine gerek duymazsınız.
N ap o le m Hrli’ın yazdtg, TU# md , ,

« * * * f f Yc" 5) • * * * *»>»,.», salık t S '

öneren zengin babaydı.


Kitaba öyle bir İsım verilmesinin geçerli bir nedeni vard,,
örneğin kitaba Çok Çalış Zengin Ol” veya “İş Bul Zengin
Ol” adları konmamıştı. Çok çalışan kimselerin zengin olma-
dıkları gerçektir. Zengin olmak istiyorsanız, “düşünmek” zo­
rundasınız. Sürüye kapılmak yerine bağımsız düşünün. Bana
sorarsanız zenginlerin en değerli gelir kaynağı başkalarından
farklı düşünme yetenekleridir. Herkesin yaptığını yaparsanız,
onlardan farkınız kalmaz. Çoğu kişinin elinde yıllarca harca­
nan emek, haksız vergiler ve ömür boyu borçtan başka bir şey
yoktur.
Ölçüm Çeyreğinin sol tarafından sağ tarafına geçmek
için ne yapmam gerekir, diye soranlara, değiştirmen gereken
yaptıkların değil, düşüncelerindir, derim. Diğer bir deyişle,
önemli olan yapılması gerekeni “yapmak” için kim “olmak”
gerektiğidir.
D ört yeşil ev satın alıp onları kırmızı otele dönüştürme­
nin kolay olduğunu düşünenlerden mi olmak istiyorsunuz?
Yoksa dört yeşil ev satın alıp onları kırmızı otele dönüştürme­
nin zor olduğunu düşünenlerden mi olacaksınız?
Yıllar önce hedef belirlemekle ilgili bir seminere katılmış-
tim. 1970’li yılların ortalarıydı, nasıl hedef belirlenir diye ö ğ ­
ren m e k için o güzel hafta sonunu 150 dolar vererek kapalı bir
yerde geçirdiğim e inanam ıyordum . Oysa sörf yapmaya gi e
bilirdim. G elg eld im oracıkta oturm uş binlerinin bana hede
nasıl belirlenir diye öğretm esini bekliyordum. Kaç ere ıra
kıp çıkmayı düşünm edim değil, ama sonunda o ' ' '
öğrendiklerim bana h ay a ti, nc istediğim, elde cm ,em e yara-
yacaktı.
S e m in e ri v e re n b a y a n ta h ta y a ü ç s ö z c ü k yazdı:

O L -Y A P -E D İN

S o n ra d a a ç ık la m a y a g e ç ti: “ H e d e f le r b u üç sözcüğün
“ e d in ” k ısm ıd ır. G ü z e l b ir v ü c u t e d in , m ü k e m m e l bir ü i ^
e d in , m ily o n la rc a d o la r e d in , sağ lık lı b ir b e d e n e d in ya da ün
e d in g ib i h ed e fler. Ç o ğ u k im se n e e d in m e k iste d ik le rin i, ya.
n ı h e d e fle rin i b e lirle d ik te n s o n ra n e “ y a p m a k ” gerektiğini
sıralar. Ö n c e h e d e f b e lirle r, a rk a s ın d a n “ y a p m a y a ” koyulur­
lar.
K a d ın , ö n c e m ü k e m m e l v ü c u t ö rn e ğ in i kullandı. “M ü­
k e m m e l b ir v ü c u t iste y e n le rin ç o ğ u ö n c e rejim yaparlar, son­
ra jim n a s tik s a lo n u n a g id erler. Ö te y a n d a n h e r yıl m ilyonlar­
ca in sa n za y ıfla m a k için u y g u lay acağ ı m ü k e m m e l rejim i arar.
K im o lm a k g e re k tiğ in e d e ğ il d e n e y a p m a la rı gerektiğine
o d ak lan ırlar. D ü ş ü n c e le rin iz d e ğ işm ezse rejim y ap m ak işinize
y a ra m a z .”
S o n ra k i ö rn e k golfla ilgiliydi: “D a h a iyi o y n arlar um u­
d u y la y e n i g o lf so p a la rı alan lar v ard ır, oysa yeniliği öncelikle
tu tu m la r ın d a , kafa y a p ıla rın d a y a p m a lı, p rofesyonel golf
o y u n c u s u n u n in a n c ın a u laşm alıd ırlar. B e rb a t b ir g o lf oyuncu­
s u y e n i g o lf s o p a la rın a ra ğ m e n h âlâ b e r b a t b ir g o lf oyun­
c u s u d u r.”
D a h a s o n ra y a tırım la rı ele alan b a y a n şu n ları anlattı:
“ H is s e s e n e d i ya d a y a tırım o rta k lığ ı fo n u sa tın alm akla zen­
g in o la c a k la rın a in a n a n n ice in sa n var. İy i d e yalnızca hisse se­
n e d i, y a tırım o rta k lığ ı fo n u , g ay ri m e n k u l ve tahvil almak
k im se y i z e n g in k ılm az. P ro fe sy o n e l y a tırım c ıla rın yaptığını
ta k lit e tm e k m a li b aşa rıy ı g a ra n tile m e z . K a y b e d en lerin yapı­
sın a s a h ip o la n b iri h a n g i h isse se n e d in i, ta h v ili, gayri m enku­
lü ya d a y a tırım o rta k lığ ım s a tın alırsa alsın k ay b etm ey e m ah­
k û m d u r.
A r k a n d a n verdiği ö rn e k m ükem m el sevgiliyi bulm ak,,
“K im ilen d ü şlerin d ek i m ükem m el insan, bulm a um uduyla
barlara, işe ya a tatile gider. B unu “ yapm ak” çözüm diye g ö ­
rülür. K endileri d o ğ ru insan’ olm aya d o ğ ru çabalamak y
erine
‘doğru insanı aram aya çıkarlar
İlişkilerle ilgili b ir ö rn ek daha: “ Evlilikte çoğu *nman eş­
lerden biri ö tek im d eğ iştirm ey e çalışır, böylecc daha iyi bir ev­
lilik sü rd ü reb ileceğ in e inanır. Genellikle kavgalarla sonuçla­
nan bir çaba o lan ö tek in i değiştirm eye çalışmak yerine, değiş­
tirm eye ö n ce k en d in d en başlam ak daha iyidir. Öteki için uğ ­
raşm ayın, ö tek i kişi hakkındaki düşüncelerinizle uğraşın.”
S em in erd e ilişkiler konuşulurken, aklım yıllar önce “d ü n ­
yayı d e ğ iştirm e k u ğ ru n a yola çıkıp da sonunda hiçbir yere
varam ayan in san lara gitm işti. H erkesi değiştirm ek istiyorlar­
dı, am a k en d ilerin in değişm eye niyeti yoktu.
K o n u şm a c ın ın parayla ilgili söyledikleri de şöyleydi: “ Pa­
raya gelin ce, ç o ğ u kim se zenginlerin yaptıklarını “ yapm ak”
için d id in ir, z e n g in lerin edindikleri malları “edinm ek” üzere
çabalar. B öylecc zen g in evlerine benzeyen bir ev, zcnginlerin-
kinc b en zey en b ir o to m o b il satın alırlar, çocuklarını zengin
çocuk ların ın g ittik le ri okullara gönderirler. T ü m bunlar bu
kim selerin d a h a ço k çalışm a “yapm ak” ve daha çok borç
“ed in m ek ” z o ru n d a kalm alarına sebep olur, bunun sonucun­
da d ah a d a ço k çalışır, d ah a da çok borçlanırlar... oysa zengin­
ler hiç d e ö y le y ap m azlar.”
D in le rk e n d o ğ ru la d ığ ım ı belirtm ek üzere durm adan kafa
sallayıp d u ru y o rd u m . Z e n g in babanın ders verirken kullandı­
ğı sö zcü k ler b u n la r d eğ ild i, am a hep derdi ki, I ara için çok
çalışıp, s o n ra d a k en d ilerim zengin gösterecek şeyler satın
alanlar, z e n g in o lacak ların ı sanırlar. Ç o ğ u zam an bu yolla hiç-
bir yere v arılm az. Yalnızca dah a çok yorulurlar. O nlar a aş
atm ak ’ d e n ir b u n a , fark ın d ay san o nlar y o rgunluktan *p
d ü şm ü şlerd ir.”
O hafta sonu katıldığım seminerde zengin babanın bana
söylediklerinin çoğu daha anlamlı gelemeye başlamıştı. YılJar-
ea gösterişsiz bir yaşam sürmüştü. Batura ödem ek için çok ça­
lışmak yerine aktif varlık edinmek için çok çabalamıştı. So­
kakta görseniz başkalarından hiçbir farkı yoktu. Pahalı bir
otom obille değil pikapla dolaşırdı. Derken günün birinde
otuzlu yaşlarının sonuna yaklaşırken fınans devi olarak ortaya
çıkıverdi. Hawaii’nin en yüksek fiyatlı gayri menkullerinden
birim satın aldığında herkes onu fark edecekti. Adı gazete
manşetlerinde yer aldıktan sonra halk bu sessiz, kendi halinde
adamın başka işyerleri, yüksek fiyatlı pek çok gayri menkulü
de olduğunu, ağzını her açtığında bankerlere kendini dinletti­
ğim anladı. O turduğu mütevazı ev kimsenin gözüne çarp-
mazdı. Cebinde bol parası olduktan ve aktif varlıklarından na­
kit akışı sağladıktan sonra ailesine büyük yeni bir ev almıştı.
Kredi almadan, nakit parayla.
1 lafta sonum u geçirdiğim hedef belirleme kursundan
sonra pek çok kimsenin zenginlerin yaptığım sandıkları şeyle­
ri “yapmaya” ve zenginlerin edindikleri malları “edinmeye”
çalıştıklarını daha iyi anlamıştım. Genellikle büyük evler satın
alıp borsaya girmelerinin nedeni zenginlerin öyle yaptıklarını
düşünm eleriydi. Zengin babaysa, böyle kimselerin hâlâ fakir
ya da orta sınıf düşüncelerine, inanışlarına ve fikirlerine sarıl­
dıkları sürece, diledikleri kadar zenginlerin yaptıklarını yap­
sınlar sonunda ellerinde fakirlerin ve orta sımftan kimselerin
edindiklerinden başka bir şey kalmayacağını anlatmaya çalışı­
yordu. “Ol-Yap-Edin” yöntem i zihnim de giderek daha belir­
ginleşiyor ve anlam kazanmaya başlıyordu.
N .iKlT AKIŞI ÖLÇÜM ÇEYREĞİ
YAPMAK İLE DEĞİL
OlM AK İLE İLGİLİDİR.

Ö lçüm Ç e y re ğ u ü n sol taraûndan ö lçü m Çeyreği’™ sağ


ı.ıratuu gcsış, yapm aktan çok olmakla ilaiUdir. '

Kırk ‘T" va da “Y ” dilim inde olm anın sonucu d o lm az, o


dilinıdekilerin nasıl düşündükleridir önemli olan. Özünde
kim olduklarıdır.
İyi haber, düşünce biçim im değiştirm enin pek bir maliye­
ti yoktur. H a tta bedavadır. N e var ki parayla ilgili kuşaktan
kuşağa ak tan lag elen veya arkadaşlardan, işyerinde ya da okul­
da derinlere işlem iş bazı düşünceleri değiştirm ek her zaman
kolay olm az. A m a elbette üstesinden gelinebilir. Bu kitabın
başlıca k o n u su da bu. Yoksa mali özgürlüğe kavuşmak adına
“Yapılacaklar” ya da “N asıl Yapmalı” kitabı değü. H angi his­
se senederini satın alm anız veya hangi yatarım ortaklığı fonla-
n n ın daha güvenli olduklarını da öğretm iyor bu kitap. D ü
şııncelerınızi pek iştirm en iz (olm ak) böylece sizi mali özgürlü
ğe gö tü recek (ed in m ek ) adım ı atm ak üzere harekete geçebil­
menizi (yapm ak) sağlam ak amacıyla yazılmıştır.
GÜVENCE “Ç” DİLİMİNİN MESELESİDİR

Genelleştirme yaparsak “Ç diliminde yer almava hakan


kişiler para soz konusu olduğunda gır» cr.ce\ e bıı\ ceger ve-
rirlcr. Onlar açısından para güvence kadar önem raşıma-ak­
tadır. Yaşamlarının başka alanlarında büyük risKıere gmcbtla;
örneğin paraşütle adavabılırler. rakat para\* as.a *.ske atm a­
lar.

MÜKEMMELİTETÇILIK
“S” DLLLMLNDEKLLERE GÖREDİR

İşte bir başka gcnellqtirme... ama belirtmeden geçemem,


“S” diliminde yer alan, aynı zamanda ölçüm çeyreğinin solun­
dan sağına geçmeyi deneyen kimselerde gözlediğim bir başka
olgu da “Kendi işini kendin gör” anlayışı. “H er şey: kendileri
yapmak” isterler, çünkü işlenn “doğru” yapıldığını görmeleri
gerektiğini düşünürler, işi “doğru” yapacak binlerini aramava
pek vakit ayıramadıklarından kendi başlarına vaparlar.
“S” dilimindekılerin çoğu için asıl mesele “denetim” olur.
Denetimin kendilerinde olması gerekir. Yanlış yapmaktan nef­
ret ederler. Daha kötüsü de başka birinin vapnğı vanlışiar vü-
zünden kendilerinin beceriksiz görünmesidir. Onları mükem­
mel “S” yapan da budur, zaten bu nedenle belli işleri vapnr-
mak ıçm onlara gideriz. Diş doktorumuzun mükemmeiivetd
olmasını isteriz. Avukatımızın mükemmeiivetd olmasına
önem veririz. Beyin cerrahının mükemmelivetçi olması gere­
kir. Mimarın mükemmeliyetçi tutum takınması Önemlidir.
Onlara bu nedenle para dökeriz. Güçleri buradan gelir. Ama
zaaflarının kaynağı da aynıdır.
d u yg u sa l zekâ

İn s a n o ğ lu o lm a n ın büyük b ö l„m
İn san o lm a k d u y g u la n olm ak dem ektir w ^ ° lmakt:' n № r
lara sah ib iz. K o rk u y u , üzüntüyü öfkevi CP‘m iZ ay" ‘ d u y 8 u ‘
k ırıklığ ın ı, n eşeyi, m u tlu lu ğ u ve öteki h^ 8 ? ’ ndrCtl’ dlu>

y kc atm ak soz konusuysa, hepimiz korku duya­


r ız ...z e n g in le r bile. A radaki fark korkuyu nasıl ele aldığı u -
d an d o ğ ar. Ç o ğ u kim se korku duyunca, “Sağlam adım at, risk
alm a d ü şü n c e sin e kapılır.
K im ile ri, özellikle de Ö lçüm Çeyreği’nin sağındakiler pa­
ra k a y b e tm e korkusuyla şöyle bir düşünce geliştirirler: “Akıllı
adım at, risk y ö n etm ey i ö ğ re n .'5
A ynı d u y g u , başka düşünce... farklı olmak... farklı yap­
m ak... farklı ed in m ek .

PARA KAYBETME KORKUSU

K a n ım c a in s a n o ğ lu n u n çektiği mali sıkıntıların başlıca


se b e b i p a ra k a y b e tm e korkusu. Bu korku yüzünden ya fazla
sa ğ la m c ı d a v ra n ırla r, ya aşırı kontrollü ya da paralarını uz­
m a n o ld u k la rın ı d ü şü n d ü k le ri kimselere teslim ederek ken­
d ile rin e g e re k tiğ in d e o parayı geri alabileceklerim um ut
ederler.
K o rk u y ü z ü n d e n ö lçü m çeyreği dilim lerinden birinde ta­
kılı k a m ışsa n ız , D a n ie l G o lem an ’ın yazdığı
gence [D u y g u s a l Z ek â] adlı kitabı okum anızı öneririm , o e-
m a n k ita b ın d a ak a d em ik hayatta başarılı olan kimselerin ger-
Ç=k d ü n y a d a „ .a l, açıd an n ed e n b»5a,.lı oU m nd.U an b.taa^c_
sine ç ö z ü m arıy o r. S onuçça d , bunun nedenini dnygnsal zeka
katsayısının akademik zekâ katsayısından daha güçlü olması­
na bağlıyor. Riskler alan, hatalar yapan kişilerin riskten kork­
tukları için yanlış yapmamayı öğrenen kimselerden daha ça­
buk ilerleme gösterdiklerini söylüyor. Okuldan yüksek notlar­
la m ezun olan pek çok kişi var, ama duygusal açıdan risk al­
maya, hele mali risk almaya hazır değiller. Öğretmenlerin ço­
ğ u n u n zengin olm am asının nedeni de “yanlış yapamn ceza­
landırıldığı bir ortam da” faaliyet göstermeleri, ayrıca kendile­
rinin de yanlış yapm aktan ödlerinin kopmasıdır. Oysa mali
yönden özgür olm ak için yanlış yapmayı ve riski yönetmeyi
öğrenm eliyiz.

DUYGUSAL ZEKÂ KATSAYISI


DAHA BASKIN

G olem an’ın kitabını okuduktan sonra mali zekâ katsayı­


sında duygusal zekâ katsayısının etkisinin % 90 iken, fınans
ya da parayla ilgili teknik bilginin etkisinin % 10 ile sınırlı ol­
d u ğ u n u anladım. Golem an, kitabında mantık ile duygu ara­
sındaki bitm ek bilmeyen çekişmeyi hicivle dile getiren 16’ncı
yüzyıl hüm anisti R otterdam lı Erasmus’tan alıntı yapıyor.
Beynin duygusal gücünü mantıksal gücüyle karşılaştırırken
24:1 oram m kullanıyor. D iğer bir deyişle duygular hız kazan­
dığında m antıktan 24 kat daha güçlüler. Bu oranlamanın doğ­
ru olup olm adığını bilmem, fakat mantıklı düşünmeye karşı
duygusal düşünm enin gücünü anlamak bakımından yararı ol­
d u ğ u kesin.

24: 1
D uygusal Beyin : Mantıksal Beyin
h ep im iz insanız, hepim izin yaşamında duvsml,
» baskın çıkağı anlar olmuştur. Ç o ğ u m u z u n ^ man'
O*

ı Sonradan pişmanlıkla keşke sövlemecpv^ •


ö te y iz d ik getirdiği sözler ^ ™>
2. Bize yarar gedrmeyeceği„, bildiğimin bi,inc yıklnllk
duyduğumuz olmuştur. y

3. Sevilen birinin kaybının ardından hıçkırarak ağladı­


ğım ız ya da başkasını böyle ağlarken gördüğümüz ol-
muştur.
4 . Bizi incitti diye çok sevdiğimiz birini kasten incittiği-
m iz olm uştur.
5 . K albim izin kırıldığı ve uzun süre bunun etkisinden
kurtulam adığım ız olmuştur.

Bunlar duyguların m antıktan daha güçlü olduğunu gös­


teren örneklerden yalnızca birkaçı.
Bazen de duyguların gücü 24 : 1 oranını geçer.

1. Aşırı yem e, sigara, seks, alışveriş, uyuşturucu bağımlı-


lığı.
2. Yılan korkusu, yükseklik korkusu, dar alan korkusu,
karanlık korkusu, yabancı korkusu.

Bunlara benzer davranışlar yüzde yüz duygusal kökenlidir.


Duygusal düşünm e üzerinde mantığın pek az etkisinin kalma­
dığı durum lar bağımlılık ve fobi ölçüsünde kendim gösterir.

YILAN KORKUSU

Uçuş okulundayken yılan korkusu çok baskın olan bir ar


Adaşım var. V urulduktan sonra vahşi ormanda nasıl sag a a
bileceğimizin öğretildiği bir ders sırasında öğretmen nasıl •
yeceğimizi gösterm ek üzere zararsız bir çayır yılanı g etirn /1'
sınıfa. Yetişkin bir delikanlı olan arkadaşım yerinden firu ^
çığlıklar atarak sınıfı terk etti. Duygularını denetim altına al^
m ıyordu. Yalnızca yılan korkusu değil yılan yeme d ü ş ü n e ­
nin uyandırdığı tiksinme duyguları da dayanılamayacak kadar
t azlaydı.

PARA KORKUSU

Parayı riske atm ak söz konusu olduğunda aynı tutumu


sergileyenleri de gördüm . Yatırımlar hakkında bilgisini geliş­
tirm eye çalışmazlar da hop o tu ru p hop kalkar, çığlıklar atar
bulundukları ortam dan ayrılırlar.
Parayla ilgili kökü derinlerde yatan fobiler bulunur. Liste
sıralanm ayacak kadar uzun. Bende var, sizde var; hepimizde
var. N eden mi? İster kabul edin, ister etmeyin, para duygusal
bir konudur. B undan ö tü rü çoğu kişi para konusunda manuk-
lı düşünem ez. Paranın duygusal olm adığım düşünüyorsanız,
borsaya bir bakın. Ç oğu piyasalarda m antığa yer yoktur... Bir
tek hırs ve korku hissedilir. Yetmedi mi? O zaman yeni araba­
ya binen, deri koltukları koklayan kimseleri izleyin. Satıcının
tek yapm ası gereken alıcının kulağına tılsımlı sözcükleri fısıl­
dam ak: “D ü şü k peşinat, aylık kolay ödemeler.” Bir anda man­
tık. uçu p gider.

DUYGUSAL DÜŞÜNCELERE
M A N T IK TAKIŞTIRILIR

Ö zd e duygusal olan düşüncelerin neden olduğu sorunlar


d a n biri d e kulağa m antıklı gelmesidir. “Ç ” diliminde yer ahn
biri korkunun etkisiyle d ü ş ü n d ü ğ ü m
C1 riske an i,„a," der. “Y" dili,;,i nJ' » »na,
yi mantıklı bulmazlar. Clcı «Şikrsc bu düsünr
“S” dilim indekiler bir iş;n 1 ■ C
başkalarına güven duym a söz tenus^ ^ ’3 ^ dank
şöyle işler: K endim yaparım.” uğunda mantıkları
“S” tipi işletm elerin çoğunun aü .
temel nedeni budur. Aralarındaki Jü a * " ' İs ın ın
yüktür çünkü. O nlara göre, «Kan , ygusu daha bü-
' D em ek ki farklı diSmler. f w ^
ler... farklı h arekeden.. farklı e d i m m U ^ ' ' ^ du5unce‘
gular biz. insan yapar, duygulanmızın ^ Y'
insan yapan en önem li unsurdur. g ü mmalc bizi
N e yapacağım ızı belirleyense o duvaıhnı k; , ,
nasıl tepki gösterdiğim izdir. g reyse 0 arak

Hiç İ çimden gelmîyor


M antığınızla değil duygularınızla düşünüp düşünmediği­
nizi anlam ak için konuşm anızın içinde “hissetmek” sözcüğü­
nü ya da eşanlam lı bir sözcüğü ne kadar sık kullandığınıza ba­
kın. Ö rn eğ in , duygularıyla hareket eden kimseler, “Bugün
içimden hiç sp o r yapm ak gelmiyor,” derler. Oysa mantıksal
olarak sp o r yapm ak gerektiğini biliyorlardır.
M ali sıkıntı çekenler ne hissettiklerini kontrol edemezler
veya d u y g u ların ın düşüncelerine yöne vermesine izin verirler.
Şöyle derler:

“Y atırım cılığı öğrenm ek İliç içimden gelmiyor. Hiç


uğraşam am .”

“Yatırım cılık bana göreymiş gibi gelmiyor.


A rkad aş hırı ma işimden söz etmek içimden gelmiyor*

“ Reddedilm e duygusundan nefret ediyorum.

EBE V E YN - Ç O C U K-YETİŞKİN

B u n la r m a n tık ta n ço k , d u y g u la rın m eydana getirdiği di,


gün celerd ir. P o p ü le r p sik o lo jid e ana-babayla çocuk arasında
ç a tış m a yaşanır. E b e v e y n in an lattığ ı genellikle “ g e re k e n in 1’
iken ç o c u k “ d u y g u l a r d a n sö z eder. “ Ö d ev in i yapm an gç
te k ,” d iy e n a n n e ya d a b ab a sın a ç o c u ğ u n verdiği yanıt, uAm,ı
c a n ım hiç iste m iy o r,” olur.
P ara k o n u la rın a g elin ce, eb eveyn, “D ah a çok para birik
tir,” d e rk e n , ç o c u ğ u n v erd iğ i karşılık, “A m a canım tatile çık
m a k istiyor. K red i k artın ı k u llan ırım , o lu r b iter,” olmaktadır

N E Z A M A N Y E T İŞ K İN OLURUZ?

Ö lç ü m Ç e y re ğ i’n in sol y arısın d an sağ yarısına geçişte ye­


tiş k in o lm a m ız gerekir. H e p im iz m ali y ö n d en büyümeliyiz.
E b e v e y n ya d a ç o c u k gibi d eğ il de p ara, iş ve yatırım dünya­
sın a y e tiş k in le rin g ö zü y le bakm alıyız. Yetişkin olm ak, ne yap­
m a k g e re k tiğ in i b ilm e k , için izd en g elm ese de o n u yapmak de­
m e k tir.

İ Ç İN İZ D E G E Ç E N K O N U Ş M A L A R

B ir d ilim d e n d iğ e rin e g eçm ey i d ü şü n e n le rin bu süreçte


y a p m a la rı g e re k e n ö n e m li şey lerd en b iri, kendi içlerinden gc
le n sese, d iğ e r b ir dey işle içlerin d e geçen konuşm alara kulak

2 1
v e rm e k tir. T h in k dGm v
n
çıkarm ayın. Bu sü reçte yapılm ası g e r e k e ,t ] e r d c X r hn,M!an
geçen d ü şü n c e le ri, içinizde geçen k o n u ^ J ^ ^
dilim deyken akla yatkın gelen tutum ların bir başka düm d
tam am en an la m sız g ö rü ld ü ğ ü n ü hiç unutm ayın. Bır işten va
da malı g ü v e n c e d e n çıkıp malı özgürlüğe geçmek düşünme
tarzını d cğ ıştıı m eyi gerektirir. H angi düşüncelerin duy»uva
dayalı, h a n g ile rin in m an tık kökenli olduğunu anlamak için
çaba h arc a m a n ız g cıek cn bir süreçtir. Duygularınızı denetim
altında tu ta b ıliy o rsa n ız ve m antıklı olduğunu bildiğiniz yöne
doğru g id iy o rsan ız, y o lculuğu başarıyla tamamlama şansınız
yüksektir. B aşkaları size ne söylerse söylesin kulak vereceğiniz
en önem li sö zler içinizden gelenlerdir.
K im ’le b irlik te geçici evsizliğim iz ve mali sıkm am ız süre­
since, d u y g u la rım ız d en e tim d en çıkmıştı. Bize mantıklı gelen­
ler aslında d u y g u la rım ız ın sesiydi. D uygularım ız arkadaşları­
mızın sö y led iklerin i söylüyordu: “Sağlamcı olun. Kendinize
güvenli, g ü v enceli b ir iş b u lu p hayatın tadını çıkarın”
A m a m a n tığ ım ız ın sesini dinlediğim izde, özgürlüğün
güvenceden ço k d ah a anlam lı olduğu konusunda anlaştık.
Mali ö zg ü rlü ğ e g id erk en iş güvencesinin asla bize vermeyece­
ği bir güvence d u y g u su bulacağım ızı biliyorduk. Anlamlı olan
buydu bize g ö re. Ö n ü m ü z d e k i aşm am ız gereken engeller,
duygularım ızın beslediği düşüncelerdi. M annklı gibi gelen,
ama u zu n v ad ed e içi boş olacak düşünceler. Neyse ki }°la ko
yulduktan so n ra eski d ü şü n celerim izden sıyrılmış, hedefledi­
ğimiz yeni d ü şü n celer, “İ ” ve “Y" dilim lerine özgü düşıınce-
*cr gerçekliğim iz o lm u ştu .
b u g ü n şöyle d iy en lerin duygularını anlı)oııun.
“Ben risk alam am . Düşünmem gereken bir ailem var. Gu-
Vcnccli bir işte çalışm alıyım .
Ubara kazanm ak için para gerekir. Yatırını \apam a
nedeni b u .”
“ K endi işim i kendim g ö rü rü m ."
O n la rın d ü şü n celerin i an lıy o ru m , çü n k ü ben de avm
şüncelere sah ip tim . A m a Ö lçü m Ç eyreği n ın sağ taratm a geç­
m iş ve “İ ” ile “ Y " d ilim lerin d e m alı ö zg ü rlü ğ e ka\aışnuış biri­
n in g ö züyle size söyleyeceğim ise m ali g ü v en cen in çok daha
h u z u r d o lu ve giıvenceli b ir d ü şü n ce tarzı o ld u ğ u ...

“Ç ” VE “İ ” A R A S IN D A K İ F A R K

Ö z d e d u y g u sal d eğeler farklı bakış açılarına vol açar. Is


sahipleriyle y an ın d a çalışanlar arasındaki çekişm enin başlıca
n ed en i d u y g u sal d eğ erlerin farklılığıdır. “Ç " ve "1" diliminde
yer alanlar arasında h ep çekişm e yaşanm ıştır, çü n k ü “Ç" hep
zam ister, “İ" ise d ah a çok ış. “Fazla çalışıyorum , hak ettiği­
m in a ltın d a ü c re t alıy o ru m ," diyenleri sık du y m am ızın bir ne­
d en i d e b u d u r.
K arşı taraftak ilerd en de şıın u duyarız: “O nları daha çok
çalışm ak ve zam alm ad an işlerine bağlılık g ö sterm ek için na­
sıl ö ze n d ireb iliriz ?"

“I ” VE “T ” A R A S IN D A K İ FARK

İşletm ecilerle o işe para y atıran yatırım cıların, diğer bir


deyişle h issed arlar arasın d a da b itm e k bilm eyen bir çekişme
s ü rü p gider. Biri işletm e için d ah a çok para ister, öteki daha
y ü k sek kâr payı.
H isse d a rla r to p la n tısın d a g eçen k o n u şm alara örn ek vere­
lim . Ş irk et y ö n eticileri, “ Bize b ir jet gerek, yöneticilerim iz ış
g ezilerin e d a h a kısa sü red e g id ip gelebilir," d erk en , yam am a­
lar, “ Y ö n etici sayısını azaltalım . O z a m a n özel jete de gerek
k alm az," diye d ü şü n ü rler.
“S" VE“I" ARASINDAKİ FARK
I d ü n y a s ın d a .süregelen ı\ı ı
v. , .h n ‘r e l e r d e «e» ,...
Uk b,r,nın’ omc*ln blr avukatm bir , , <J,,,,n*ndcn par.
vo„l;,ra, dolarlık anlaşm ayı * n ‘«'I-
erince avukatın içten içe kırıldıg,,,, ,, ’. “ rkc" ijfa n sona
lar kazanırken, avukatın ala ala SJ , ' iada,nı milyon.
Icınişimdir. ' 431 ^ 5 ' Ücret aldıg,,,, go z .

Birbirileriyle ilgili şunlar, Söylcrjcr


Avukat, “B ütün i5i biz yaptık
,, sahibi, “O herifler bize kar S11’ ‘T ? ! 0 ««türdü,» derken
inişler? O nlara verdiğim iz parayla h ^ k T l " 6 " 'ra gÖndcr'
bilirdik,” der. y uıkllk burusu satın a)a-

“Ç ”VE “T" ARASINDAKİ FARK

Şuadaki o ın ek , bu yatırımcıya gayrı menkul kredisi veren


bir banka m üdürü. Yatırımcı vergiden m uaf yüz binlerce d o ­
lar kazanırken, banka m ü d ü rü n ü n aldığı yüksek vergi kesinti­
sine uğrayan maaş, işte, sonunda hafif bir duygusal tepki ser­
gilenen “Y” ile iş g ö ren “Ç ” örneği.
V şöyle diyebilir: “O herife kredi verdim, teşekkür bile
etmedi. O n u n için ne kadar çok uğraştığımı bilmiyor her­
halde:’
“Y” ise, “O f, adam lar am m a ince eleyip sık dokuyorlar.
Şu kadarcık bir kredi için bizden istedikleri saçma sapan bel­
gelere bakın hele.”
DUYGUSAL ÇÖKÜNTÜ YAŞANAN
EVLİLİK

G ö rd ü ğ ü m cn dertli evlilik, kadının ış güvencesine \ c


mali gııvenccve inanan sıkı bir V‘Ç olduğu bir çittin evliliolv.
dı Kocasıvsa, yükseklerde uçan bir adamdı. Kendini gelece­
ğin YVarren Bııflett ı olarak görse de aslında komisyonla ça11-
çan bir satıcı, vanı “S idi, dam arlarında da kumarbaz kain
akıyordu. O nu süratle zengin edebilecek bir yatırımın peşin­
deydi. Yem pıvasaya çıkan hisseler, yüksek getirili off-sborc va-
urım tuzakları ya da opsıvonlu gayrı menkul anlaşmaları. Bu
çiftin evliliği hâlâ sürüyor, ama nedenini anlamam mümkün
değil İkisi de beni deli ediyor. Biri risk diye yanıp tutuşurken
öteki riskten nefret ediyor. Farklı dilimler, farklı özdeğerler.

EVLİYSENİZ YA DA
YAKIN BİR İLİŞKİ İÇENDEYSENİZ

Evliyseniz ya da yakın bir ilişki yaşıyorsanız, gelirinizin


ço ğ u n u elde ettiğiniz dilim i daire içine alın, sonra da qinizin
gelirini elde ettiği dilimi.

2 1
Bunu istem em in nedeni, eğer eşlerden biri ötekinin nere­
den geldiğini anlamıyorsa, eşler arasındaki tartışmalar çok
zorlu geçer.

ZENGİNLER İLE ÖĞRENİMLİLER


ARASINDAKİ ÇEKİŞME

Dikkatim i çeken diğer bir çekişme alanı da zenginlerle


öğrenimlilerin bakış açıları arasındaki farktan kaynaklanan di­
le getirilmemiş çekişmedir.
Farklı dilimleri incelediğim yıllarda bankerleri, avukatları,
muhasebecileri ve onlar gibileri; Öğrenimli olan biziz, ama
‘bıiyük paraları’ götüren hep daha az okumuşlar,” derken çok
duydum. İşte benim öğrenimlilerle zenginler arasındaki çekiş­
meden kastettiğim, daha çok Ölçüm Çcyreği’nın solundaki-
lerle sağındakiler arasındaki farktan kaynaklanan, ya da “Ç ve
S” ile “İ ve Y” ile “S” arasında geçen çekişmedir. Yanlış anla­
şılmasın, “İ ” ve “Y” dilimlerinde yer alan herkes öğremm gör­
memiş değildir, hatta çoğu yükseköğrenimlidir, ama okulda
başarı gösterememiş “İ ” ve “Y” dilimindekilerın sayısı avukat­
lar gibi yüksek okuldan m ezun olmuş, muhasebeciler gibi iş­
letme yüksek lisansı yapmış olanlar kadar değildir.
Ben, okumamış biri olan zengin babadan daha çok etki­
lendikçe, yükseköğrenimli babam hayatta geldiği yeri savun­
ma gereği duyardı. O n altı yaşlarındayken babam bir gün par­
ladı:
“Saygın okullardan diploma aldım. Arkadaşının babası­
nın nesi var?”
Bir an duraksadıktan sonra cevabı yapıştırdım: c Parası ve
boş zamanı.”
ZİHİNSEL DEĞİŞİMDEN FAZLASI

Daha önce de belirttiğim üzere, “İ” ve “Y” dilimi '


başarıya kavuşmak salt akademik ya da teknik bilgiden
sini gerektirir. Duygusal düşünmede, hissetmede, inanışlar^'
ve tutumlarda değişiklik gerekir. Unutmayın:

OL-YAP-EDIN

Zenginlerin form ülü göreceli olarak basittir. Farklı olan


‘"Olmak." Fark düşüncelerinden, daha da somuta indirgersek
kendi içlerinde geçen konuşmalardan ileri gelir. Bundan dola-
vı zengin babam bana şu sözleri söylemeyi yasaklamıştı:
“Bunun parasım karşılayamam.”
“Bunun üstesinden gelemem.”
“Güvenli oyna.”
“Para kaybetme.”
“Ya batarsan ve bir daha da toparlanamazsan>”
Bu sözleri bana yasaklamasının nedem böyle sözlerin in­
sanın önündeki en etkileyici sözler olduğuna içtenlikle inan­
masıydı. Kişi ne der ve ne düşünürse, gerçekleşirdi.
D indar bir adam olmasa da sık sık Incil’den alıntı yapar­
dı. “Söz can buldu, içimize yerkşti.”
Zengin baba kendimize söylediklerimizin özde kendi ger­
çeklerimiz olduğuna inanırdı. Bundan ötürü mali sıkıntı çe­
kenlerin öm ürleri boyunca duygularının seslerine kulak ver­
diklerini düşünürüm . Kişi düşüncelerine yön veren o duygu­
ları aşmasını öğrenene kadar duygusal düşünceleri can bulur.
Böyle sözlere birkaç örnek:

“Asla zengin olmayacağım.”


“Bu fikir asla yürüm ez.”
“Benim için çok pahalı.”
D uvgu kökenli d ü şüncelerse, güçlüdürler. İyi haber, yem
rkadaşİab Venl tlkirler vc t ’lraz da zam an vardmııyla bövlc
f i l e r i değiştireb iliriz. ' ' Y
1 K avbetm e k o rk u ların ı yenem eyen kim seler asla kendi
başlarına yatırım yapm am alılar. Bu ışı profesyonel birine dev-
rcdıp hiç k arışm am aları en doğrusu.
IlstınÇ bir n o t daha \ ereyim . Başkalarının paralarıyla yatı­
lırı yaparken ko rk u n ed ir b ılm e \e n \ e çok paralar sağlayan pek
çok profesyonel aracı bilirim . G elgeldim kendi paralarıyla ya-
Dnnı vapm ak ya da kendi paralarıyla risk almak söz konusu ol­
duğunda kaybetm e korkuları öyle güçlenir ki sonunda kaybe­
derler. M an tık ların d an çok duygularıyla düşünürler çünkü.
Bir de paralarını y atırım yapm akta kullanan ve sürekli ka­
zananları b ilirim , am a biri onlardan kendisi için yatırım yap-
,n.ıvı istediğinde su k ü n ed erın ı kaybederler.
Para kazanm a ve kaybetm e duygusal bir meseledir. Zengin
baba bu duygularla başa çıkm anın p ü f noktasını gösterm işd
bana. “Yatırımcı ya da ış sahibi olarak başarılı olmak için kay­
betmeye de kazanm aya da duygusal açıdan tarafsız gözle bak­
malısın. K azanm ak da kaybetm ek de oyunun bir parçasıdır.”

g ü v e n c e li iş im d e n a t r il m a k

A rkadaşım M ik e’ın o n a ait bir sistem i vardı. Babasmın


kurduğu b ir sistem . B enim şansım o kadar açık değildi. G ün
gelecek, sıcak y u v ad a n u çu p kendi sistem im i kurm aya başla­
mam g e re k b ğ in in far kındaydım .
1978 yılında X erox5taki sağlam işim den ayrıldım ve yuva
güvencesi o lm a y a n b ir yola d o ğ ru zor yolu seçtim. D uydu
8üm k o rk u ve k u ş k u n u n g ü rü ltü sü başım ı zonklatıyordu. Is
üfa m e k tu b u m u y azıp so n m aaşım ı aldıktan som a binadan
ayrılırken k o rk u d a n neredeyse ö d ü m padayacaku. Sanki içini
J
de sonumu getirecek düşüncelerle duygulardan kurulu [\
kestra çalıyordu. Kendimi öyle yüksek sesle aşağıbyord^ ^
başka hiçbir şey duyamıyordum. İyi ki öyleydi", çtüıkt T ^
kımda konuşanlar geri döneceğimi, asla başaramavac
söylüyorlardı. ' a^lIîl1
Ama ben de kendime aynı şeyi söylüyordum. Özgüven
sizlik duygusu yıllarca peşimi bırakmadı, ta karımla birik ,
‘T ve “Y” dilimlerinde başarıya ulaşana dek. İçmıı kemiren
kuşkulara dayanırken başka sözler türetmeyi öğrenmiştim
kendimi özendiren tümceleri tekrarlıyordum hep:
“Sakin ol, aldım topla, zihnini açık tut, pes etme, senden
önce aynı yolu gitmiş birinden deneyimlerini seninle paylaş­
masını iste, güven, kendin için en iyisini isteyerek inancını
yüksek tut.”
Kendimi teşvik etmek üzere bu sözcüklerden yararlanır­
ken, diğer bir yanım hâlâ korku ve dehşet içindeydi.
Yolun başında başarı şansımın çok az olduğunu biliyor­
dum. Bununla birlikte güven, inanç, cesaret gibi insanlara öz­
gü olumlu duygular ve de iyi arkadaşların desteğiyle yolumda
ilerledim. Risk almam gerektiğini biliyordum. Riskin yanlış­
lara yol açtığım, yanlışlarınsa beni, yoksun olduğum bilgelik
ve bilgiye götüreceğinin bilincindeydim. Bana göre, çabaları­
mın fiyaskoyla sonuçlanması korkunun galip gelmesi demek­
ti, bu nedenle adımlarımı atarken nereye varacağımın garan­
tisi yoktu. Zengin baba bana “başarı sürecinin bir bölümü de
fiyaskodur,” fikrini aşılamıştı.

İÇSEL YOLCULUK

Ölçüm Çeyreği’nin bir diliminden ötekine yapılan, içsel


bir yolculuktur. Özdeki inamş ve teknik beceriler grubunu bı­
rakıp yepyeni inamş ve yepyeni teknik becerilere gidilen bir
vokiur. B isiklete b in m ey i ö ğ re n m e sürecine benzer. Başlangıç­
ta sok a ^ c rsin ız - U ta ıu iın c b sinir bozucu bir d u ru m d u r he­
le arkadaşlarınız sızı seyrediyorlarsa. A m a bir süre sonra d ü ş­
meler son b u lu r, bisiklete b in m ek sizin için doğal bir eylem
olur. A rtık d ü ş tü ğ ü n ü z zam an pek aldırm azsınız, nasıl olsa
kalkıp y en id en b isik lete çıkabileceğinizi biliyorsunuzdur. İş
güvencesine dayalı kata yap ısın d an mali özgürlüğe dayalı ka­
ta yapısına geçiş süreci de aynıdır. Karım la birlikte, geçiş sü ­
recimizde d ü şm e k o rk u m u z azalm ıştı, çünkü yeniden d o ğ ru ­
lup ayağa kalkabileceğim ize güveniyorduk.
Kendi ad ım a b en i g ü d ü ley en iki söz vardır. Biri pes etm e
ve geri d ö n m e n in eşiğine geldiğim de zengin babanın dedikle­
ridir: “ D iled iğ in z a m a n bırakabilirsin... N eden şim di bıraka­
sın:
Bövle dem esi çıtam ı yüksek tu tm am ı ve duygularım ı d e ­
netim altına alm am ı sağlam ıştı. Bana yarı yola geldiğim i
anımsatan sö zlerd i, eve o lan m esafem le Ö lçüm Çeyreği’nin
öbür vanına o lan m esafem b irb irin e eşitken geri dönm em saç­
ma olurdu. D ö n m e m , C o lu m b u s’u n Adaş O kyanusu’nu n ya­
rısına gelm işken g erisin g eri İspanya’ya gitm esine benzerdi.
Ne yana d ö n se, gidilecek m esafe eşitd.
Uyarı: Z ek â ne z a m a n b ırak m ak gerektiğini bilm ektir.
Çok inatçı d a v ra n a n p ek ço k kişi tan ırım , hiç başarı şansı o l­
mayan b ir p ro je n in p e ş in d e n inatla giderler. N e zam an b ıra ­
kılacağını ya d a n e z a m a n d ev am edileceğini bilm ek risk alan
herkesin karşı k arşıy a o ld u ğ u yüzlerce yıllık bir sorundur,
ktı sorunla başa ç ık m a n ın b ir y o lu daha ön ced en aynı geçi-
Ş1 gerçekleştirm iş akıl h o ca la rın a danışıp ö ğ ü d e rin i d in le­
mektir. Ç o k ta n ö b ü r tara fa geçm iş b u kim se size yol göste-
Ccek en iyi kişidir. G eçiş h ak k ın d ak i bilgilerini yalm zca ki-
phrdan ed in m iş ve b u k o n u d a parayla ders veren b irin in
i l e r i n d e n sak ın ın .
Beni ateşleyen diğer bir deyiş:
“Devlerin ayağı takılır, düşerler.
Ama solucanlar düşm ez.
Ç ünkü tek yapakları
Yeri kazıp sürünm ektir.”
Pek çok kişinin mali sü rüngenleri o y n a m a sın ın n ed en i iyi
bir eğitim den yoksun olm aları ya da ço k çalışm am alarıdır.
Ç ünkü kaybetm ekten korkarlar. K aybetm e k o r k astı onları
durduruyorsa, çoktan kaybetm işlerdir.

KAYBEDENLER KAZANAN
YANLARINI KESER,
KAYBEDEN YANLARIYLA YÜ RÜ RLER

Kaybetme korkusu insanların tu h a f şeyler yapm asına yol


açar. Tanesi 20 dolara hisse satın alıp kazandıklarını da kaybe­
decekleri korkusuyla hisselerin değeri tanesi 30 dolara çıkınca
satanlar bilirim, oysa hisse değeri 1 0 0 dolara çıkacak, bir şii­
re orada durduktan sonra 100 doları da aşacaktır.
Aynı kişi tanesi 20 dolara hisse aldıktan sonra hisse değe­
rinin, diyelim ki, 3 dolara düşm esini seyredecek, ama direnip
fiyatın yeniden yükselmesini bekleyecektir... Bu bekleyiş 20
yıl bile sürebilir. İşte size kaybetm ekten ya da kaybettiğini ka­
bullenmekten korkanlardan seçmeler.

KAZANANLAR KAYBEDEN
YANLARINI KESER,
KAZANAN TANLARIYLA YÜRÜRLER

Kazananlar her şeyin tam tersini “ yapar .11 Olumsuz t .1


Üşmeleri gördükleri, örneğin hisselerin değeri inişe geçmO
„ ,a nüa hem en satar, kaybı kabullenir. Ç oğu kaybı
W * a\dığınl söylem ekten çekinmez, çünkü kazanan kişi ka-
surecinin b ir parçasının da kaybetmek olduğunu bi-
lif
Kazanan bir hisse buldukları d
uzaklara götürürler. Ücretsiz yolcuL iT * ° nU olabildiğ«nce
dükleri, hisse fiyatının doruğuna u la s t” S° na Crdi8 ini g ° f-
ser ve
V t satarlar.
J d t a n a ı. 5 S12345anda,- „yolculuğu
------ İX V , ke-

Büyük bir yatırımcı olmanın püf noktas, t


kaybetmeye de tarafsız yaklaşmaktır. O » “ k anma>'a da>
düşünen korku ve hırs gibi duygularınız olmaz" ^ 3dmiZa

KAYBEDENLER HAYATTA
AYNI ŞEYLERİ TEKRARLAR

Kaybetmekten korkanlar gerçek hayatta


aynı şeyleri ya-
parlar. H epim iz tanırız böylelerini:

1 . Sevginin artık yer almadığı evliliklerinde ısrar ederler.


2. Sonu çıkmaz olan işlerinde çalışmaya ısrar ederler.
3. Eski giysilerini ve İliç kullanmayacakları öteberilerini
istiflerler.
4. Kendilerine hiçbir gelecek vaat etmeyen şehirlerde ya­
şam aktan vazgeçmezler.
5. Kendilerini gerileten kimselerle arkadaşlık etmekte ıs­
rar ederler.
DUYGUSAL ZEKÂ DENETİM
ALTINA ALINABİLİR
Mali zekâ duygusal zekâyla yakından ilişkilidir. Bana so­
rarsanız, mali sıkıntı çekenlerin çoğu düşünceleri duyguları­
nın denetimi altında olan kimselerdir. İnsanoğlu olarak hepi­
miz aymduygulara sahibiz. Hayatta ne “YAPACAĞIMIZI”
ve ne “EDİNECEĞİMİZİ” belirleyen, duygularımızın üste­
sinden nasıl geldiğimizdir.
Örneğin, korku kimimizi ödlek yapar. Aym duygu bazı­
larımızı cesaredendirir. Ne yazı ki para konusunda toplumda­
kilerinçoğumali ödlekler olmaya koşullanmıştır. Para kaybet­
me korkusubaşgösterince çoğunun kafasından geçenler aynı­
dır:
1. “ Ö zg ü rlü k ” değil “ G ü v en ce.”
2. “R iski y ö n etm ey i ö ğ re n m e k ” y e rin e “ R isk te n uzak
d ur.”
3. “Akıllı olm ak” yerine “ S ağlam cı o l.”
4. “P arasını nasıl k arşılay ab ilirim ?” y e rin e “Parasını
karşılayam am .”
5. U z u n vadede ne kadar eder?” y erin e “ Ç o k pahalı.”
6. “Bir yere odaklanm ak” yerine “ Ç eşid en d ir.”
7. B en ne d ü şü n ü y o ru m ?” yerine “A rkadaşlarını ne
der?”

R İS K D E N E TİM İ

R isk alm ak, özellikle m ali riskler alm ak b ir bilimdir. Pan


ve risk y ö n etim i konusunda o k u d u ğ u m en iyi kitaplardan bi­
ri de Dr. A lexander E lder’ın Trading fo r a L ivin g [Yaşamak
için A lım Satım ] adlı kitabıydı.
profesyonel olarak: im se senedi ve opsiyonlu lşlem ler ahp
satanlar tçm Y -ılm tş b ir k itap olm asm a rağm en risk ve k
yönetimi d e n e y im i p a ra , p ara y ö n etim i, kişisel psikoloji ve ya
A m a lık alan larım n h ep sin i kapsar. ‘T ’ dilim inde yer alan b l
nh k im selerin ç o ğ u n u n "Y ” d ilim in d e aynı başanyı göstere-
m em elenm n n e d e n i p aray la risk alm am n arkasındaki E k o l o ­
jiyi an lam am ala rın d an ile n gelm ektedir. “İ ” diU m indekiler is
sistemleri ve in san larla ilgili o ld u ğ u sürece riski anlarlar ne
var ki p a ra d a n p a ra k az an m a sistem i onların konuşm adığı bir
dil olabilir. 6

TEKNİK O L M A K T A N ÇO K, DUYGUSAL

Kısaca ö z e d e rse k , Ö lç ü m Ç eyreği’nin sol tarafından sağ


tarafa g eçm ek te k n ik d eğ il du y gusal bir eylemdir. D uygusal
düşüncelerini d en e d ey em ey en le re b u yolculuğu salık ver-
mem.
Ö lçü m Ç ey re ğ i’n in sağ tarafında yapılanların çoğ u n u n
riskli g elm esin in n e d e n i k o rk u n u n sol tarafta yer alan kişilerin
düşüncelerini etkilem esid ir. Sol dilim lerde yer alanlar için
“sağlamcı o lm a k ” m a n tık lı b ir düşüncedir. O ysa öyle değildir.
D uygusal b ir d ü ş ü n c e d ir b u . K işileri şu ya da b u dilim de h ap ­
sedense d u y g u sa l d ü şü n ced ir.
Sağ ta ra fta k i d ilim le rd e yer alan kim selerin “Y A PTIK ­
LA R I” z o r değÜ dir. D ü ş ü k fıyada satın alm an d ö rt yeşil evi
piyasadaki fiy atlar y ü k selen e d ek elde tu tu p sonra onları sata­
rak kırm ızı b ir o te l s a tın a lm an ın kolay o ld u ğ u n u söylem em
palavra d eğ ild i.
Ö lç ü m Ç e y re ğ i’n in sağ tarafındakiler için hayat Monopol
°yununa b en zer. K a z a n m a k d a v ard ır elbet, kaybetm ek de,
arna b u d a o y u n u n b ir parçasıdır. Ö lçü m Ç eyreği nin sağ ta­
rafında b aşarılı o lm a k için b u o y u n u sevm ek gerekir. T iger
VVoods’un galibiyetleri yenilgilerinden daha çok olsa a.* o hâla
oyunu sever. Donald Trump iflas ettikten sonra pes etmemiş,
başarıyı yeniden elde etm ek için savaşmıştır. Yenilgiye uğra­
ması onu yalnızca daha akıllı, daha kararlı bir adam yapmış­
tır. Servet sahibi kişilerin pek çoğu zengin olm adan önce iflas
etmiş kimselerdir. Bu da oyunun bir parçasıdır.
Bir insanın duyguları onlar adına düşünüyorsa, duygu
kökenli o düşünceler kişiyi gerçeklere karşı kör eder. H er an
pusuda bekleyen duygusal düşünceler inşam düşünm ekten
çok tepki göstermeye iter. Farklı dilim lerden gelen kimselerin
tartışmasına neden olan da o duygulardır. B u tartışm alar aynı
duygusal bakış açısına sahip olm am alarından kaynaklanır. Ki­
şiyi Ölçüm Çeyreği’nin sağ tarafında işlerin nasıl kolay ve ge­
nellikle risksiz olduğunu görmekten alıkoyar. Kişi duygusal
düşüncelerini denetim altına alamıyorsa, ki çoğu bunu başa­
ramaz, sol taraftan sağa geçmeye kalkmamalıdır.
Bu geçişi yapmak isteyen herkese önerim , kendinize sizi
uzun süreli destekleyecek olumlu yaklaşım sergileyen, haliha­
zırda o tarafta bulunan bir akıl hocası bulmanız. Karımla bir­
likte çektiğimiz onca sıkıntıya değdiğini düşünüyorum . Bizim
için Ölçüm Çeyreği’nin solundan sağına geçişin en önemli ya­
nı neler yapmak zorunda olduğum uz değil, süreci tamam­
ladığımızda kim olduğumuzdu. Paha biçilmez bir sonuç.
d o k u zu n c u konu

Bam / cac» VeğiL.


&*nk& Olun
“O L Y A P -E D İN ” fo rm ü lü n ü n “YAP” ayağını irdeleme­
min nedeni d o ğ ru anlayış ve tu tu m olmaksızın bugün karşı
karşıya b u lu n d u ğ u m u z b ü y ü k ekonom ik değişimlere hazır­
lanmanın olanaksızlığı.
1986 y ılın ın so n ların d a zengin babayla yaptığım telefon
görüşmesini h a tırlıy o ru m . A rayan o ’ydu.
“Gayri m e n k u l piyasasında m ısın, borsada mı?”
“H içb iri,” d ed im . “N ey im var neyim yoksa şirketime
yatırdım.”
“Güzel,” o ld u z e n g in b ab an ın tepkisi. “B ütün piyasalar­
dan uzak dur. Ş irk etin i k urm aya devam et. Piyasalar büyük
olaylara g eb e .” O yıl A m erik an K ongresinden 1986 Vergi
Reformu Yasası geçti. K o n g re 43 g ü n gibi kısa bir sürede ver­
gi kaçamaklarım ellerin d en alarak gelirlerini vergiden koruya­
caklarına g ü v e n e n p e k ço k kim seyi ayazda bıraktı. Emlak ge
Merinde vergi in d irim i g ib i “p asif kayıplar gösterenler bir
denbıre kayba u ğ ra d ılar, am a vergi indirim i kaldırılmıştı,
^aerik a g en e lin d e g ay ri m en k u l fıyaüarı dibe vur u.
yerlerde em lak fiy atlarım ı! d ü şü şü yüzde 70 lere var ı. m
gelirleri ansızın ipotek taksitlerine gitti. E m lak piyasasını pa_
nik aldı. Bankalar, tasarru f ve kredili m evduat hesapları sallan­
maya başladı, çoğu endi. Pek çok kim se bankalardan paraları­
nı çekemediler. D erken, 1987 E kim ayında Wall Street Borsa-
sı tepetaklak oldu. D ünya m ali bir krize sürüklendi.
Tem elde 1986 Vergi R efo rm u Yasası, Ö lçüm Ç e y re ğ in
sol tarafındaki yüksek gelirli “Ç ” ve “S” kim selerin güvendiği
vergi kaçam akları o rtad an kalkm ıştı. Ç o ğ u £CÇ ” ve/veya “S”
dilim lerinden sağladıkları düşük gelirlerini dengelemek içm
gayri m enkul ya da sınırlı ortaklıklara yatırım yapmışlardı.
Ö te yan d an Ö lçüm Çeyreği’n in sağ yanındaki “İ ” ve “Y” di­
lim leri ekonom ik d u rg u n lu k ve çö k ü n tü d en etkilenmiş olsalar
da vergiden m u a f olm a yollarının ço ğ u açık bırakılmıştı.
B u d ö n em d e “Ç” dilim indeküer yepyeni bir kavram öğ­
rendiler: K üçülm e. Ç ok geçm edi, ö n d e gelen şirkeüerden bi­
ri çok sayıda işçiyi kapım n ö n ü n e koyduğunda, o şirketin his­
se senedi fıyadarının yukarı fırladığım anladılar. N e yazık ki
ço ğ u b u n u n nedenini anlayam am ıştı. İşlerinin azalması, yük­
sek sig o rta o ra n la n , aym zam anda gayri m enkul ve hisse se­
nedi piyasalarında uğradıkları kayıplar nedeniyle ekonomik
d u rg u n lu k la başa çıkm aya çabalayan serbest meslek sahipleri­
n in (“S” ) sayısı da hiç az değildi. B ü tü n bunların sonucunda,
ban a so rarsam z 1986 Vergi R efo rm u Yasası en çok Ölçüm
Ç eyreği’n in sol tarafına ağırlık veren kim selere zarar verdi,
m ali sıkıntıyı en çok on lara yaşattı.

SERVETAKTARIMI
Ö lç ü m Ç eyreği’n in so lu n d ak i kim seler sürünürken, i
ve “Y ” d ilim in d ek ü e r h ü k ü m e tin birilerin d en alıp ötekilere
v erm esi sayesinde zenginleşiyorlardı.
V ergi yasasını d eğ iştirm ek le yatırım cılık için bütün ver
• hileleri” satın aldıkları gayri m en k u ld en para kaybeden ki­
le rd e n alınm ıştı. B u n ların ço ğ u yüksek gelirli çalışanlar ya da
doktor, avukat, m u h aseb eci ve küçük işletm e sahibi gibi ser­
best meslek sahipleriydi. Vergi yasası öncesinde vergiye tabi
övle çok gelirleri vardı ki dam şm anları onlara para kaybetsin­
ler diye gayri m en k u le yatırım yapm alarım , kalan paralarıyla
da borsaya g irm elerin i salık verirlerdi. H ü k ü m e t yeni Vergi
Reformu Yasasfyla vergi kaçam ağı olanağım o rtad an kaldırın­
ca korkunç b ir serv et aktarım ı başladı. Bana sorarsam z, serve­
tin çoğu “Ç ” ve d ilim indekilerden alındı ve yüzde bir d e ­
leriyle “İ ” ve CCY” dilim indekilere arm ağan edildi.
Yanlış krediler v eren k u ru m lar yüzünden tasarru f ve kre­
dili m evduat h esap larım n içi boşalınca m ilyarlarca dolar risk
alana girdi. P araların g eri ödenm esi gerekiyordu. Peki tasar­
ruf hesaplarında ve gayri m en k u l ipoteklerinde kaybedilen
milyarlarca doları kim ödeyecekti? Vergi mükellefleri elbette.
Her zam anki g ibi en çok zarar g ö ren kesim in ta kendisi. K ı­
saca, vergi m ah k û m ları b u vergi değişikliği sayesinde m ilyar­
larca dolarlık fatura ödeyeceklerdi.
K im iniz Resolution Trust Corporation (A ktif Tasfiyesi
Tröst Şirketi) k u ru lu şu n u hatırlarsınız, daha yaygın adıyla
RTC. Borçları ö d en m em iş gayri m enkulleri alır, onları daha
usta ellere verirdi. H e m b en im hem de arkadaşlarım için p a ­
ha biçilmez bir fırsattı bu.
H aurlarsam z, gözle değil p aram n zihinle g ö rü ld ü ğ ü n ü
b atm ıştım . O d ö n e m d e de d u y g u lar yoğ u n , g ö rü n tü bula-
mktı. H erkes neyi g ö rm e k üzere eğitilm işse o n u g ö rü y o rd u ,
plçüm Çeyreği’n in sol tarafın d a yer alan kişilerin başına ge-
en üç şey vardı:

' H erkes p an ik içindeydi. D u y g u lar y o ğ u n olunca m ali


o rta d a n kalkar. Ç o ğ u kişi işlerini k o ru m an ın ,
etnlakın d eğ e r y itirm esin in , b orsanın tepetaklak olu-
ş u n u n , iş d ü n y asın d ak i g en el y av a şla m a n ın kaygı$lr^
d ü ş tü ğ ü n d e n h e m e n ö n le rin d e k i fırsa t bolluğunu
görem ediler. D u y g u sa l d ü şü n c e le ri o n la rı k ö r etmiş­
ti. İleriye d o ğ ru ad ım atıp fırsatları ara m a k yerine
k en d i k ab u k ların a çekilip sak lan m ay ı yeğlediler.

2. Ö lç ü m Ç eyreği’n in sağ ta ra fın d a g erek li o la n teknik


b ecerilerd en yok su n d u lar. N a s ıl d o k to rla r okulda,
ark asın d an d a stajda yıllarca d e n e y im k az am p teknik
b ecerilerin i g eliştirm ek zo ru n d a y sa la r, “İ ” ve “ Y” di­
lim in d e faaliyet g ö ste re n b iri d e te k n ik a ç ıd a n yüksek
u zm an lık becerilerin e sah ip o lm alıd ır. T ek n ik beceri­
ler arasın d a m ali te rm in o lo jiy i a n la m a k d e m e k olan
m ali ok u ry azarlık , b o rc u n nasıl y e n id e n y apılandırıla­
cağı, teklifin nasıl h az ırla n acağ ı, faaliy et y ü rü ttü ğ ü n
piyasayı tan ım a, serm ay e b u lm a g ib i öğrenilebilecek
b eceriler vardır.

R T C , elinde satılık b a n k a kasaları o ld u ğ u n u , içlerin­


d e d e 2 0 m ily o n d o la r d e ğ e rin d e e m la k b u lu n d u ğ u ­
n u , am a b u g ü n b u n la rın 4 m ily o n d o la ra edinebile­
ceğ in i d u y u rd u ğ u z a m a n , Ö lç ü m Ç e y re ğ i’n in sol ta­
ra fın d a y er alan ların ç o ğ u g ö k te n ö n le rin e inen bu
fırsatı k aç ırm a m a k için 4 m ily o n d o la rı n e re d e n bu­
lacaklarını, ayrıca iyi fırsatla k ö tü fırsa tı birbirinden
a y ırt etm e y i b ilm iy o rd u .

3. P ara m ak in eleri d e y o k tu . P ek ç o k kişi b u dönem de


ay ak ta k alab ilm ek için d a h a ç o k ç a lışm a k zo ru n d ay ­
dı. “ I ” o la ra k faaliy et g ö s te rm e k le b e n şirk etim i fazla
fiziksel ça b a h a rc a m a k sız ın b ü y ü te b ilm iş tim . 1990
y ılın d a işim şa h la n m ış k o şu y o r, h ız la y o l alıyordu. Bu
d ö n e m iç e risin d e d ü n y a ç a p ın d a 1 1 u lu sa l b ü ro aç
rnışftk. Ş irk e t b ü y ü d ü k çe daha az çalışm am gereki­
y o rd u , am a d a h a çok para geliyordu. Sistem ve siste­
m i y ü rü te n elem an lar çok çalışıyorlardı. K arım la b ir­
likte fazla p a ra m ız ı ve boş zam anım ızı yeni fırsatlar
arayarak g e ç iriy o rd u k ... Ö yle çoktu ki bunlar.

« H ay atta k işin in n e le r yaşadığı değil, önem li olan o kişi­


nin yaşadıklarına k a ttığ ı an lam d ır.”
1 9 8 6 - 1 9 9 6 a ra sın d a k i o n yıl kim ileri açısından hayadarı-
mn en k ö tü d ö n e m iy d i. K ım ilerin in se en güzel günleri. 1986
yılında o g ü n z e n g in b a b a m n telefo n u n d an sonra yaşanan
ekonomik d e ğ iş im in b a n a eşsiz fırsad ar su n d u ğ u kafam a dank
etti. O sırad a ç o k fazla n a k it p a ra m olm am asına rağ m en “İ ”
ve “Y” d ilim le rin d e n g elen b ec erilerim d en yararlanarak ken­
dime gelir k ay n ak ları y a ra ta b ilird im . B u k o n u n u n ileriki say­
falarında b en i m ali ö z g ü rlü ğ e k av u ştu racak gelir kaynaklarım
nasıl y arattığ ım a d a h a ay rın tılı değineceğim .
Başarılı ve m u tlu b ir y a şa m ın an ah tarı ö n ü n e çıkan d eğ i­
şikliklere u y g u n te p k i g ö ste re c e k esnekliğe sahip olm ak, her
durum da h a re k e te g eç m e y i ve o n u kendi lehinize çevirm eyi
bilmektir. N e y az ık İd ç o ğ u kişi y aşan an ve yaşanacak o lan a n ­
lık ek o n o m ik d e ğ işik lik le rle başa çıkm aya hazırlıklı değildir,
insanoğluna b a h ş e d ilm iş lü tu fla rd a n biri de genel olarak
iyimser o lm ası ve u n u ta b ilm e s id ir. O n , o n iki yıl so n ra yaşa­
nanlar b e lle k le rin d e n silin iv erir, d e rk e n d eğ işim rü zg ârları bir
^aha esm eye başlar.
TARİH KENDİNİ YENİLER

Günümüzde hemen herkes 1986 Vergi R eform u Yasası’m


unutmuştur. “Ç”ler de, “S”ler de her zam ankinden daha çok
çalışmaktadırlar. Çünkü vergi kaçamakları ellerinden alınmış­
tır. Kayıplarını kapatmak için onlar daha çok çakşırken ekono­
mi iyileşmiş, gekrleri artmış ve vergi danışmanları kulaklarına
aym bilgece sözleri fısıldar olmuşlardır:
“Gidip daha büyük bir ev satın akn. Borç faizini vergiden
düşebikrsiniz. Üstekk unutmayın, eviniz aktif varkğımzdır, en
büyük yaürımımz.”
“Böylece “aylık düşük faizk kolay taksitler” aramaya baş­
larlar ve daha yüksek borç yükü altına girerler.
Emlak piyasası yüksekşte, herkesin eknde hazır para var
ve faiz oranları düşük. Böylece daha büyük evler satın alırlar,
coşku had safhadadır, borsaya para akıtırlar, çünkü hemen
zengin olmayı kafalarına koymuşlardır, ayrıca emeklikk gün­
leri için yatırım yapmaları gerekmektedir.
Bana sorarsanız büyüle miktarda servetin yemden el de­
ğiştireceği günler kapıda. Bu yıl olmasa da er ya da geç ola­
cak. Bundan önceki gibi yaşanmayabikr. Başka gekşmeler gö­
receğiz. Zengin babanın bana ekonomik tarih kitapları okut-
turmasımn nedeni buydu. Ekonomi bikmı değişir, fakat tarih
tekerrür eder, kendini tekrarlar. Gelgelekm aym koşullar çer­
çevesinde olmaz bu.
Para, Ölçüm Çeyreği’nin sol tarafından sağ tarafına ak­
mayı sürdürür. Bu hep böyle olagelmiştir. Pek çok kişi büyük
boıç yükü alandadır, buna rağmen dünya tarihinin en büyük
boısa patlamasına para yağdırırlar. Ölçüm Çeyreği’mn sağ111
da yeı alanlar piyasa tavan yapınca hisselerim satmaya başb
dıklaıı anda o güne dek aşırı sakıngan davranmış olan sold*
kileı korkularını yenmiş ve piyasaya girmek üzere olacakf
dıı. Derken kayda değer bir şeyler olacak, piyasa çökecek, 0
t4lık yanşağındaysa yatırımcılar piyasaya geri dönecek sattık
L a d^ Serl ^ « k l a r d m Sonra da Ölçüm Çevreei’nTn
rafından sağ tarafına doğru yem bir büyük sTrvet aktarım
sanacakar- y
Para kaybedenlerin duygusal yaralarının iyileşmesi bir 1 9
yıl daha alacak, ama önünde sonunda yaralar kapanacak tam
da o sırada piyasa doruğa doğru çıkıyor olacakur.
Aym sıralarda toplum da birileri New York Yankees bevs
bol tahm inin ünlü oyuncusu Yogi Berra’nın sözlerini hatırla
vacaktır: “H er şey sil baştan.”

YAŞANANLAR k o m p l o m u ?

Kimilerinin, özellikle de Ölçüm Çeyreği’nin sol tarafın­


ı n gelenlerin bankaları denetim altında tutan birkaç çok zen­
gin ailenin düzenlediği global komplodan söz ettiklerini sık
duyarım. Bankaların komplo teorileri hakkında yıllardır ko­
nuşulur.
Peki ortada bir komplo var mı? Bilmem. Komplo olabilir
mi? Her şey olabilir. Dev miktarlarda parayı denetimleri altın­
da tutan güçlü aileler olduğunu biliyorum. Peki ya dünyayı
denenm altında tutan bir grup var mı? Sanmam.
Ben konumları farklı açıdan görürüm. Ölçüm Çeyreği’nin
bir tarafında yer alan farklı kafa yapılarına sahip bir grupla,
Ölçüm Çeyreği’nin öteki tarafında yer alan daha başka kafa
yapılarına sahip bir grup. Hepsi paralı büyük bir oyun oynar­
lar, ama her dilimin bakış açısı ve kuralları bambaşka.
Sorunun kaynağı sol taraftakilerin sağ taraftakilerin ne
yaptığım görmemeleri, ancak sağdakilerin sol taraftakilerin
neler yapnklarım bilmeleridir.
CADI AVI
Ö lç ü m Ç e y re ğ i’n in s o lu n d a y e r a la n p e k ç o k k iş i k e n d i­
le rin in b ilm e d iğ i, a m a s a ğ ta r a f ta k ile r in b i l d iğ i n e l e r d iy e
a r a ş tır m a k y e rin e c a d ı a v ın a çık arla r. D a h a b ir k a ç y ü z y ıl ö n ­
c e sin e k a d a r v e b a s a lg ın ı s ıra s ın d a y a d a t o p l u m u n b a şın a
b e n z e r i k ö t ü b ir d u r u m g e ld iğ in d e , k a s a b a h a lk ı c a d ı av ın a
ç ık a rd ı. B a şla rın a g e le n le rin b ir s u ç lu s u o lm a lıy d ı. B ilim
d ü n y a s ı m ik r o s k o b u ic a t e d e n e ve in s a n la r k e n d i g ö z le riy le
g ö re m e d ik le r in i, y a n i m ik ro p la rı g ö r m e y e b a ş la y a n a d e k i n ­
s a n la r b ir b ir le r in i su ç la m a y ı s ü r d ü r d ü le r . S o r u n la r ın d a n
k u r tu lm a k için k u r b a n se ç tik le ri c a d ıla rı d i r i d i r i y ak tılar.
H a s ta lığ ın ç ö p ve p is su la rı to p la m a s is te m le r i o lm a y a n şe ­
h irle rd e y aşa y an in sa n la r ta ra fın d a n y a y ıld ığ ın d a n h a b e rle ri
y o k tu . S ağ lık sız k o şu lla rd a y a şa y a n in s a n la r d ı h a s ta lığ ın
k a y n a ğ ı, c a d ıla r değ il.

İn san lI k CaC^ T 1" 1 kâlâ sü rm e k te . M a li y ık ım la rı için


k r ^ g u n de suçlayacak b irilerin i a ra m a k ta . B u k im seler
i r S° T ln in ka>'n ağ 'Illn te m e l n e d e n in in finans
g in le ri suçluyorlar. o ld « g u n u g ö rm e k y e rm e zen-

IOİHJRAM ANLAR H A İN O L U R L A R

H e r b irk aç yılda b ir y en i b ir fînans m ü rş id i sa h n e y e çıkar


ve serv ete g id e n tılsım lı fo rm ü lü b ild iğ in i ileri sürer. 1 9 7 0
lerın so n la rın d a g ü m ü ş piyasasını ele g eç irm e y e çalışan H u n t
k ard eşler d e bö y le o rtay a çıkm ıştı. D ü n y a o n la rın d e h a sın a al
kış tu tu y o rd u . D e rk e n neredeyse b ir gecede tu tu k la n d ıla r, bu
k ard eşlerin ö ğ ü tle rin e kulan verenler ç o k p a ra kaybetm işlerdi-
1 9 8 0 ’lerin s o n u n d a h u rd a tahviller kralı M ıc h a e l M ilk e n orta-
ya çıktı. B ir g ü n finans dehasıyken b o rsa n ın ç ö k m e sin in he-
m en a rd ın d a n yakalanıp kodesi boyladı. Kişiler değişse de ta-
rih kendini tekrar eder.
Bugün de yem yatırım dehalarımız var. Sık sık televizyon
kanallarında boy gösterir, isimleri gazete m anşetlerinden in­
mezler, ünlüler kervanının yem üyeleridir onlar. Biri Alan
Greenspan, Am erikan M eıkez Bankası’nın yönetim kurulu
başkam. Adeta bir tanrı. Herkes Amerikan ekonomisindeki
başarının onun sayesinde olduğuna inanıyor. Warren Buffett
da tanrılaşmaya yaklaştı. O ne saun alsa herkes onun aldığına
hücum ediyor. W airen Buffett elindeki hisseleri sattığında da
o hissenin değen dibe vuruyor. Bill Gates de yakın takipte
olanlar arasında. Para onun peşinden gidiyor. Yakın gelecekte
büyük bir piyasa avaıiaması yaşanırsa, bugün kahramanları
yarının hainlen m ı olacaklar, bunu ancak zaman gösterir.
Ekonom inin her “çıkış” evresinde kahramanlar vardır,
iniş evresindeyse hainler. Tarihe bakarsak kahramanların da
hainlerin de aym kişiler olduğunu görürüz. İnsanlar kendi
mali körlüklerinin suçlusu olarak yakacak cadılar ya da kom p­
lo teorileri ararlar. Tarih kendini tekrarlar... Servet bir kez da­
ha el değiştirecektir. Bu yaşandığında servetin akış yönünde
mi olacaksınız, yoksa çıkış yönünde mi?
Kanımca, pek çok kişi dev bir global oyun içinde, yeryü-
zündeki gerçek kum arhanede yer aldığının farkında değil, üs­
telik kimse onlara önem li oyuncular olduklarını söylemiyor.
Oyunun adı “K im Kim e Borçlu?”

BANKACI DEĞİL BANKA OLMAK

Yirmili yaşların ortasındaydım , oyunun adım n banka ol­


mak gerektiğini düşünm üştüm , ama bunun anlamı bankada
Çalışmak, yani bankacı olm ak değildi. Yüksekeğitimim başla­
mak üzereydi. Z engin babam n “ipotek”, “gayri m enkul” ve
“finans” gibi kavramları araştırm am ı istem esi de aynı dönem e
rasdar. Gözlerimin görem ediğini görm ek için zihnim i eğit-
meye başlıyordum.
Beni öğrenmeye ve oyunu anlamaya teşvik ediyordu,
oyunu öğrendikten sonra öğrendiklerim le dilediğim i yapabi­
lecektim. Ben de bilgimi ilgi duyan herkesle paylaşm aya karar
verdim.
Zengin baba aym zamanda kapitalizm in büyük liderleri
üstüne yazılmış kitaplar okum am ı da isterdi. Jo h n D . Rocke-
feller, J. P. M organ, H enry Ford. O kuduğum önem li kitaplar­
dan biri de R obert H eilbroner tarafından yazılan The Wordly
Philosophers [Dünyevi Filozoflar] idi. Ö lçüm Ç eyreğinin “F
ve “Y” dilimlerinde faaliyet yürütm ek isteyenlerin okuması
gereken bir kitap, Adam Sm ith’ten başlayarak dünyanın gel­
miş geçmiş en büyük ekonomistlerini anlatıyor. Belli başlı fi­
lozofların, ekonomistlerin kafalarındakini irdelem ek harika
bir şey. Bu kişiler çok kısa bir geçmişi olan m odern kapitalizm
evrimini yorumlamışlar. Eğer siz de Ö lçüm Çeyreği’nin sa­
ğındaki dilimlerde lider olmak istiyorsanız, hem geçmişi hem
de geleceği anlamak bakım ından ekonom i tarihini öğrenm eli­
siniz.

ne Kh km bjn. okuduktan sonra Paul Za-


L a t ' ; n„ n T " t5 “
« & tv e.], James Dal,
Prechter’ın Th * Indmdml [Ü stün Birey], Robert
Henry D e n t ’i ^ g ™ am Kollamak] ve
Patlama] adlı kitaplarım [BlZ1 Bekieyen BuyÜk
kitabı ekonomi ir ^ a olaım anızı öneririm . Fleilbroner’ın
zı sağlar, öteki kitapla" nereden nereye 8 eldiğim izi anlamanı-
kitapların b . r b i r ı n ^ k a m t " ^ '“ Sictlğ imizi anlaür Bu
ğimi, gelecek denen o l g u ! ^ " / ° zler,m le g oremedl'
Böyle kitaplar, o k u m ak b am f am am da oncm İ1 r0‘ oynaf '
«yle eğilimlerini daha ivi t ‘ ekonom ırun >mş ve çıkış evrele-
‘ y kavramama yardımcı oldu. Kitaplar­
da işlenen o rta k tem a) sa yüzyılların en büyük değişim inin ka­
pıyı çalmak üzere o ld u ğ u .

BANKA R O L Ü NASIL O YN AN IR

1986 Vergi R e fo rm u Y asasından sonra d ö rt bir yanda fır­


satlar kol geziy o rd u . G ayri m enkul, hisse senetleri ve şirketler
düşük fiyattan satılıy o rd u . Ö lçüm Ç eyreği’nin sol tarafında
yer alan pek çok kim se için olm ak dehşet vericiyken, benim iş­
lerim y o lu ndaydı, çevrem i saran fırsatlardan yararlanm ak üze­
re “İ” ve “Y” dilim lerin d ek i becerilerim i geliştirm e olanağı
doğm uştu. A çg ö zlü d av ran ıp iyi g ö rü n en her işin peşinden
airmek yerine gayrı m en k u le yönelm eye karar verdim .

N ed en gayri m enkul? Beş tem el nedeni var:

1. Fiyatlandırm a. G ayri m enkul fıyadarı öyle d ü şm ü ş­


tü ki ç o ğ u em lak için ip o tek taksideri kira fıyadarının
epey a ltın d a k alm ışa. B u em laki alm ak eko n o m ik açı­
d an ço k şey ifade ed iy o rd u ... R isk çok azdı. “N e alır­
san y ü zd e 5 0 ö d e ” in d irim in e giden b ir m ağazaya
g irm ey e b en z iy o rd u .

2. Fin an sm an . B ankalar b an a gayri m en k u l kredisi ve­


rirlerd i, am a hisse sen ed eri alayım diye kredi açan o l­
m azd ı. Piyasa sıkışıkken alabildiğim kadar satın al­
m ak is te d iğ im d e n , gayri m en k u le yönelerek, elim d e­
ki n a k d i b a n a sağ lan a n ban k a kredileriyle birleştirebi-
lirdim .

D iy elim İd ta s a rru f h esa b ım d a y atırım yapm aya hazır


1 0 .0 0 0 d o la r var. H isse sen ed i alsam , 1 0 .0 0 0 dolar-
lık hicse alabilirim. Ya da ihtiyat akçesi yatırarak satın
alabilirim (o zam an toplam m aliyetin bir kısmını ya­
tırm am gerekir, geri kalan parayı aracı kurum ödünç
verebilir). Ancak piyasam n yön değiştirm esini göze
alacak kadar sağlam değilim.

Oysa 10.000 doları gayri m enkule yatırırsam , yüzde


90’ını da krediyle ödesem , 1 0 0 .0 0 0 dolarlık bir em­
lak satın almam m üm kün.

H e r iki piyasamn da yüzde 10 değer kazandığım var­


sayarsak, hisseler bana 1 0 0 0 dolar kazandırırken,
gayri m enkulden kazancım 1 0 .0 0 0 dolar olur.

3. Vergiler. Hisse senederinden 1 m ilyon dolar kâr el­


de etü m diyelim, sermaye kazanımı olarak yüzde 30
vergi ödem em gerekir. Oysa gayri m enkulden elime
geçen 1 milyon dolarlık kâr bir başka gayri menkul
alımına aktarılabilir. Bundan başka emlakin değerini
düşük gösterir, daha da yüksek vergi avantajı sağlaya­
bilirim.

Önemli not: Bana göre bir yatırım ona para yaurma-


dan önce vergi açısından ekonom ik anlam ifade et­
melidir. Vergi indirimi, yatırımı daha çekici kılar.

4. Nakit Akışı. Gayri m enkul fiyadarı düşse de kiralar


düşmemişti. Bu sayede cebime yığınla para koydum,
ipoteklerimi ödedim , daha da önem lisi piyasanın
nabzım tutm a olanağı buldum . Karalar bana gayri
m enkul fiyadarı yükselene dek beklem e olanağı sağ'
lıyordu. Fiyatlar yükselince satabilecektim . Büyük
m iktarda borcun altına girmiş olm am a rağm en aidi'
A; #

5 . B anka olm a fırsatı. G am m e n U ı ,.


olmamı sağladı, 1974 vılmdan h™ 3 r'm arı ^ar|ka
M h ' " " ^ ’SMlkoydu,!™

BANKACI DEĞİL BANKA OLUN

Zengin Baba Yoksul Baba kitabımda zengınJerin nasıl para


üretip bankacı rolü oynadıklarından soz etmiştim. .Aşağıda
herkesin ııygula\ abileceği kadar kolay bir örnek göreceksiniz.
Diyelim ki 100.000 dolar değerinde bir ev buldum, sıkı
pazarlık edip 80.000 dolara satın almaya anlaşıyorum, 10.000
doları peşin yatırıyorum, 70.000 dolar ıçm de ipotek imzalı­
yorum.
Daha sonra evi değer biçilen tutar olan 100.000 dolara
sansa çıkarmak üzere ilan verıvorum, ilanda da nlsımlı söz-
j j *
cükleri kullanıyorum: ‘İhtiyaçtan satılık ev. Banka onayı ge­
rekmez. Düşük kaparo, aylık kolay ödemeler.”
Telefon susmak bilmiyor. Ev de hangi ülkede bulunduğu­
nuza bağlı olarak “paketleme” ya da ^kira öder gibi satın
alım” anlaşmasıyla sanlıvor. Daha basit bir dille söylersek, evi
senet karşılığı 1 0 0 .0 0 0 dolara satıyorum. İşlemi tabloda şöy­
le gösterebiliriz:
Bilanço

Aktif Pasif

100.000 dolar 70.000 dolar


senet İpotek

Bilanço
Aktif Pasif

100.000 dolar
senet

Alım satım işlem i daha so nra ta p u ve icra m üdürlüğünde


^ l ^ ° da ö d em elen taWp eder. E ğ e r senederi imzala-
yan ta y 100.000 doları ödeyem ezse, satın alm a hakkını iptal
eder duşuk peşinat, aylık kolay ta k sıd e r” ile o tu rac ak ev ara-
fi r ■ - a^ aslna satan m . Böyle koşullarda em lak satın almak
fırsatı ıçm herkes sıraya dizilm iştir nasıl olsa.
.. , . ^ a ak tif sü tu n u m a 3 0 .0 0 0 d o la r koym uş oluyo-
ı ’, • , . u Pataya faiz işliyor, verdiği k red iler için faiz iş­
leten bir bankadan pek farkım kalm ıy o r
vordn r OİT aya başlıyordum s o n u n d a , çok ho şu m a gidi-
ol K is is e M ^ °.nUda “ f g 10 b ab an ın , “B o rçlan ırk en dikkatli
s a n l ! • H°rÇ y° rSan’ m ’k ta n az o)stm. B ü y ü k borç al,yer­
den söz e tm iştim .1 yaP acağm a em in o l,” dediğin-
Ölçüm Ç eyreğinin sol yarund
“sınırlamış” ya da başkasına “yüklet” dlUc>riski
dünyasında oyun böyle oynanıyordu °,U>'0rdum. Finans
Böyle işlemler dünyanın her yer;nH
nercve gidersemgideyim, birileri k a r s .J ge^ cklc-5ir- Ancak
di yapamazsınız,” der. 5 Sclir, “Bunu bura-
Küçük yatırım cıların a n la y a m a d ı i
binanın saikanda anlattığım yolla akn ^ d« ri
banka kanalıyla yapılır bazende bant • karıştırılm
anka işe ,d,8ldlr- Baz
u bazen

Hiç PARAKO YM AD AN 30.000 DOLAR


TASARRRUF ETM EKTEN FARKSIZ

Bir önceki k o n u d a n haü rlarsım z, hüküm etin tasarruf


edenlere vergi avantajı sağ lam ad ığ ım belirtm iştim . Yoksa b u ­
nu devletten isteyen b an k alar mı? N e de olsa bizim tasarruf­
larımız onların g id e r kalem i, d iğ er bir deyişle pasif varlıkları.
Amerika Birleşik D e v le ü erin d e tasarru f m evduatlarına düşük
faiz verilir, çü n k ü b an k alar h esabınızda para olm asını istem ez­
ler, o paraya ih d y aç duym azlar. D olayısıyla yukarıda an latü ­
ğım banka ro lü o y n am ay a ve çok çaba harcam adan tasarrufu­
nuzu anırm aya b ir ö rn e k . B u rad a n sağlanan 3 0 .0 0 0 dolarlık
nakit akışı bilançoya şöyle yansır:
Gelir Tablosu

B u çizim de ilginç birkaç n o k ta var:

1. 3 0 .0 0 0 d o larım ın faiz o ra n ın ı b e n belirlerim . Bu


ö eneüikle yüzde lO ’dur. B an k aların ç o ğ u tasar­
la arınıza yüzde 5 ’ten d ah a y ü k sek faiz verm ezler.
Ş at o aıak kendi 1 0 .0 0 0 d o la rım ı k u llan m ış bile
r ■\ ^ b u n d a n k açın ırım , o p aray a alacağım
2 nn n ı T r ! veıcce§ in d en d a h a y ü k sek o lu rd u .
( • 0 - 1 0 .0 0 0 peşinat = ) 2 0 .0 0 0 d o lar üretm iştim ,
1 OIjtaC^a Para yoktu. T ıp k ı bankalar gibi...
3 Bn ?n n n n 1 ^ a^ n a ^ 1 Llrctlh so n ra ü stü n e faiz kovarlar.
2 ° 0 0 0 d o lar v erg id en m u a ftı. “ Ç ” d ilim indeki
l ı k n v 111 r * 2 0 0 0 0 d o la r k o y m a k 4 0 .0 0 0 dolar-
aaŞ cm ck ti. işçilerin g e lirle rin d e n kesilen vergi
o ra n ı (A B D d e) yarı yarıyadır, işçi daha parasını eli­
ne a lm a d a n vergisi kesilir.
4 E m la k v ergileri, b akım ve yönetim giderleri bundan
b ö y le s a tın alan kişinin sırtına yüklenm işti, çünkü
m ü lk ü o n a satm ıştım .
5 D ahası da var. Ö lçüm Ç eyreğinin sağ tarafında yara­
tıcı zekânızı kullanarak sıfırdan para üretm ek üzere
pek çok şey yapm a olanağım bulursunuz.

Böyle b ir işlem i ayarlam ak b ir haftayla bir ay arası bir sü-


ahr Ç o ğ u kişi açısın d an asıl sorulacak soru, vergi ve diğer
kesintilerden s o n ra 2 0 .0 0 0 dolar n e t tasarruf ederek fazladan
40 000 d o lar k a z a n m a n ın n e kadar süreceği.

Gelir Tablosu
Gelir

140.000 dofar

Harcam alar
Bordro kesintisi
(SG, Sağlık...)

Gelir vergisi

B ila n ço

Aktif Pasif

20.000 dolar
GELİR A K IŞI KORUM A ALTIN D A

Zengin Baba Yoksul Baba k ita b ın d a z e n g in le rin anonim


sirkederden nasıl y ararlandıklarına kısaca d e ğ in m iştim :

1. Aktifleri k o ru m a altına alm a: Z e n g in se n iz , birileri


aleyhinizde dava açarak sizd en p a ra tırtık lam ay a çalı­
şırlar. B u n u n ad ına “ C ep leri d o lu o la n birini ara­
m ak” denir. Z e n g in le rin k en d i ü s d e rin e malları,
m ülkleri b ulunm az. G elir k ay n ak larım k o ru m a k için
onları vakıf ve şirket m alı gösterirler.
2. G elirin korunm ası. A k tif v arlık ların ızd a n gelen geliri
şirkeüerinizden g eçirm ek su retiy le d e v le tin sizden
norm alde alacağım k o ru m a altın a alm ış olursunuz.

Acı gerçek: İşçi statü sü n d ey sen iz, zin cir şöyle üerler:

K A Z A N -V E R G İL E N -H A R C A

Çalışan bir em ekçi olarak kazancınız v erg ü en d irilir, m aa­


şınız elinize geçm eden önce kesintiye uğrar. D iy e lim ki yıllık
geliriniz 35.000 dolar, devletin araya g irm e sin d e n so n ra elini­
ze geçen 15.000 dolardır. B u m ik tarla ip o te k b o rc u n u z u öde­
m ek zorundasınız. (N eyse ki ip o te k b o rc u n u z a işletilen faiz
tutarım vergiden düşebilirsiniz... Z a te n b a n k a d a d a h a büyük
ev satın almaya böyle k an d ırm am ış m ıy d ı sizi?)
Oysa gelir akışınızı önce b ir a n o n im şirk e tte n geçirirse­
niz, zincir şöyle olacaktır:

K A Z A N - H A R C A -V E R G İL E N

Elde ettiğiniz 3 0 .0 0 0 d o ları ilkin b ir a n o n im şirk etten ge


çırm ek suretiyle devlet el k o y m adan ö n ce kazan cın ızın çogu
nu “harcayabilirsiniz.” E ğ er şirket SIZe aitse
gun olm ası koşuluyla kuralları siz koyars, ’ Verg‘ yasasına uy-
Kuralları siz koyuyorsunuz, diyelim $ iT ' ■■
bakımırun istihdam paketinde olduğunu L ** tÜZ*^Üne çocuk
dilendirmeden önce çalışanlara avda 400 $irket v« -
L miktarı " * > '» 5!»
ödeneğim karşılam ak için yaklaşık 800 d n h r v Ç° CUk bakunı
kir. Liste uzun, yazılacak kurallar, da çalışln S T ™ ?
sahibi yazabilir. Belli seyahat giderler, b i l e v e r g i c e ' S f
yeter ki çdctığmız iş gezisi olsun (örneğm y ö n ü k i t t o m
lantısı). A m a kurallara göre hareket etmeniz eerek v m ı
planlar, bile çalışanlar için başka, şirket ortaklaîı içm başka ku
rallarla belirlenebilir. B ütün bunlardan sonra altını çizmem «
reken husus, b u harcam aları vergiden düşebilmeniz için yönet
meliklere uym anız gerektiği. Vergi yasasının sağladığı yasal ola­
nakları, yasalar çığnenm ediği sürece, kullanmaktan yanayım.
Bu h ü k ü m lerd en yararlanabilm enin p ü f noktası gelirinizi
hangi dilim den sağladığınızla doğrudan ilintilidir. Bütün ge­
liriniz sahip olm ad ığ ın ız ya da denetimizde olmayan, yalnızca
çalıştığınız şirketten geliyorsa, sizin gelirinizi veya aktif varlık-
larınızı ko ru m a olanağınız sınırlıdır.
işte bu nedenle bir başkasının yanında ya da bir şirkette
çalışan biriyseniz, işinizde kalın, ama aynı zamanda I ve) a
"Y” dilim lerinde dolaşm aya başlayın. Özgürlüğe giden hızlı
yol bu iki d ilim d en geçer. M ali açıdan kendinizi daha güvence
de hissetm enin sırrı birden çok dilimde faaliyet yürütmektir.

BEDAVA TOPRAK

Birkaç yıl ö n ce karım la kaiabahktan u ^ t ^ dönüm


duk. için d en d ere geçen, m eşe a g a ç M ^ P ^
olsa yeterdi. Ç evrem izde de kimse o
7 C 000 dolar fiyat biçilen 80 dönüm lük bir parsel bul.
75' t d e 10 indirim yapm aya hazırdı, b u farkı yüzde
duk. Sancı yu AdilCeydi. Ancak zengin babanın ba-
10 * izle ü r e t i r k e n dıkkadi ol. Kişisel borç alıyorsan,
na öğrettiği, v ahyorsan, gen ödemeyi başka-
en»» o l- borç k u r a t a ayk«, b i, d » ™

* ° K » 1 e birlik«- 75.000 dolarkk araziyi b,rakip daha a » .


okll«Ten bir «ıprak p a rÇ » »“ "“l 1 koyulduk Ban. 6«
S o dolarlık t a ç y u ta çok (» * » **“
şöyle bir tablo çizecekn:

Gelir Tablosu

Zengin babanın kuralını aklınızdan çıkarmayın:


“Borç ve risk alıyorsan, bunun bedelinin sana öde
gerek.”
IVki, bu işlemde hem risk hemH ı
bedelini ödeyen de ben olacaktım °rç söz konusuydu
Yaklaşık b ir ay so n ra ço k d ah a güzel h'
Jönüme yayılmış meşe ağaçlarınınt JüT bulduk-320
ayrıca bir de evi olan 115.000 dolarasa ^ T ^ " blrd««i,
lafiyat pazarlığı yapmadım, ancak , n Ükb,r >’erd*Sauc,y.
etmesini istedim... O da kabul etti So ^ k°ŞU İJanni1 kabul
mek için birkaç dolar harcadık ve evi "h^ru ^ tamir ettir'
dönümünü “düşük peşinat, aylık kol,, TT^ arazınin 120
215.000 dolara sattık. ‘^ oksitler” mantığıyla
İşlemin bilançomuza yansıması şöyleydü

Bilanço

Aktif Pasif

215.000 dolar 115.000 dolar

Yeni alıcı sevinçtenhavalarauçuyordu, çokgüzel bir ev-


* saQnald‘ğb hemde hiç peşinatsız. Üstelikevi şirketin üs-
^ne yapmış, çalışanlara dinlenme evi olarak göstermişti, bu
o/Cı satln a^1ğ1fiyatı da bakımgiderlerini de şirket aktifi
^ara vergiden düşebilirdi. Bunlara ekolarakbir defaizöde-
be •nni Ver^^en düşecekti. Böylece adamın faiz ödemeleri
^ 2 ödemelerini karşıladığı gibi parası bile artacaktı.
O SeÇ*nce adam şirketteki hisselerinin birazımsattı,
da k ° an^orcunu ödedi, ben de kendi borcumu. Artıkorta-
0rÇfilan kalmamıştı.
Yapağım 100.000 dolar karla hem arazinin hem de evin
emlak vergilerini ödeyebiliyordum.
N et sonuç sıfır borç, birkaç dolar kâr (vergilerden sonra
15.000 dolar) ve 230 dönüm arazi. İstediğin bir şey için pa­
ra almak buna denir işte.
Bugün o işlemin bilançoma yansımasıysa aşağıdaki gibi:

Bilanço

Aktif Pasif

230 dönüm arazi


15.000 dolar
nakit

İLK HALKA ARZ (İHA)

ilk halka arz ya da özel bir şirketin hisselerini sauşa sun­


ması da aynı ilkeler çerçevesinde gerçekleşir. Piyasa ve oyun­
cular değişse de temel ilkeler aynı kalmaktadır. K uruluşlunu­
zu halka arz etmek üzere şirket kurduğum uzda piyasada ge­
çerli değeri temel almaya çalışsak da yoktan değer var etmiş
oluruz. Sermayeden tek bir kişiye pay vermek yerine hisseleri
halka arz eder, binlerce kişiye hisse satarız.

DENETİMİN DEĞERİ

Sizlerc “Y” dilimine geçmeye çalışmadan önce “İ” dili­


minde faaliyet göstermeye başlamanızı salık verm em in bir ne­
deni de bu. Yatırımınızı ister gayri menkule yapın, ister bir
şırkeK ,hisse senetlerine ya da ö . ...
olmak “çok .yönlü bir iş anJayI51» J Ue,re «İlam bir var
anla}^ sahlPar>fakat çoğu % J * * “* &z.
' ..... sisteminin
Jeııı öğretim " 9femı^ b id e ntek
bizleri i^ «bir-Bil u a
n u n*b3?L, ne-
bU
vetiştirmesi, çok yönlü eğitmenıesidir ‘ da 112,11311 oJarak
' “İ” ya da “Y” dilimlerine geçmeye t ıı, ,
2 İ111 daha var, küçük miktarlarla başlayın 3 b‘r diyece‘
Kendinize güveniniz ve deneyim iz ^ y a ­
kışmalar yapın. Unutmaym, 80.000 dnl ı ,13 buyük 3n-
gOO.OOO dolarlık bir anlaşma arasındaki İ"Ü
yapma süreciyle milyonlarca dolarlık halb Küçük
ieştırmek arasında pek bir fark yoktur. TH Zl15 em‘ gerçek_
ha çok kişi, daha çok sıfır ve daha çok e g f o ^ o E * da'
Kışı deneyim ve saygınlık kazandıkçLk d ak K
atımlara yönelik para var etmesi çok daha az zaman T<£k
para kazanmak için genellikle hiç para gerekmez Ned ■
>
tavla para kazanmasını biliyorsanız, hem para size y a t iıem
de pek çok kışı size akın eder. Ufaktan başlayıp yava ılleym
Deneyim paradan daha önemlidir. y '

BASİT VE KOLAY
Teoride, Ölçüm Çeyreği’nin sağ tarafındaki rakamlarla iş­
lemler ister hisse senetleriyle ilgili olsun, ister tahvillerle veya
gayri
gayrı menkulle
menKuııe yaya da
ua şirketlerle--------
basittirler. Mali açıdan iyi du-
« r -t-1. j:ı;™Wîn hakrs acı-
rumda olm ak farkü düşünebilmek, farkh dilimlerm bakış açı
sına sahip olm ak ve farklı işler yapma cesaretini göstere
anlamına gelir. Bana sorarsanız, bu tür düşünce ta
buıa olan kişinin önünde aşması gereken enf U ?, ’ ola.
“Bunu yapamazsın,” diye karşı dur». S * » 1 *
çaktır.
Sınırlı düşünceyi alt etm esini bilir ve size, “E vet, bunun
nasıl yapılacağını biliyorum . Sana da ö ğ re tirim , diyen kim se­
leri bulursanız, hayatınız çok daha kolaylaşacaktır.

KANUNLAR

Bu konunun başında 1986 Vergi R e fo rm u Yasasım anlat­


m ıştım . Ö nem li bir kural değişikliği getirm ekle birlikte bu ya­
sanın getirdiği ne ilk ne de son değişiklikti. Ö lçü m Çeyreği’
nin sağındaki “İ ” ya da “Y” dilim lerinde başarılı olm ak iste­
yen kişinin piyasanın güçlerini ve piyasa güçlerini etkileyen
kanun değişikliklerini tam m ası gerekir.
G ünüm üzde A m erika’daki vergi yasası 1 0 0 .0 0 0 sayfadan
oluşm akta. Bu yalnızca U lusal G elir’le ilgili olan kısım . Ayrı­
ca 1,2 m ilyon sayfaya yayılan federal yasalar var. Am erikan
Anayasasının hepsini okum aya kalkm ak 2 3 .0 0 0 yıl aralıksız
okum ak demektir. H e r yıl yeni yasalar çıkarılır, iptal edilir ve
değiştirilir. B ütün b u gelişm eleri güncel tu tm a k için bile vakit
yetm ez.
“Bu yasalara aykırı,” diyen birini her d u y d u ğ u m d a, A m e­
rikan yasalarında yazan her bir satırı okuyup o kum adığım so­
rarım . “E vet,” yanıtı alırsam, sırtım ı kapıya d ö n erek yarımdan
usulca uzaklaşırım. H e r bir yasayı bildiğine inananlara asla
sırtını dönm eyeceksin.
Ö lçüm Çeyreği’nin sağ tarafında başarılı o lm ak yüzde 5
gözlerinizle, yüzde 95 zihninizle görm eyi gerektirir. Yasaları
ve piyasa güçlerini anlam ak m ali başarının tem elidir. Yasalar
ve piyasa değiştiğinde servet de el değiştirir. Ö yleyse yaşanan
değişikliklerin size karşı değil, am a yararınıza işlem esini isti­
yorsanız, dikkatli olm anız gerekir.
0 V L E T S İZ İN PARAN IZI İS T E R

Vcrgl ö d e m e k te n yanayım . Devletin toplum u iyi yönet


„.esi için pek ç o k ö n em li ve hayat, hizm et, yerine g e n S S i
bilivorum. A m a ne yazık k, devler iyi yönetilm iyor ustehk
çok büyük ve y erm e getirem eyeceği nice vaatlerde bulunuyor
Ancak bu b u ğ u n g ö re v d e olan politikacıların ya da kanun ko­
yucuların su çu d eğ il, çü n k ü karşı karşıya olduğum uz mali so­
runların ç o ğ u n u n to h u m la rı bu n d an 60 yıl, belki daha da ö n ­
ce atılmış b u lu n u y o r. B u g ü n k ü kanun koyucular sorunla başa
çıkmaya ve ç ö z ü m le r bulm aya çalışıyorlar. Gelgeldim görev
başında kalm ak istiyorlarsa, halka doğruyu söylemeyi ne yazık
kı göze alam azlar. Söylerlerse, koltuklarını kaybederler, çünkü
halk devletin h em m ali hem sağlık hizmederiyle ilgili sorun­
larını çözeceğine inanıyor. Oysa devletin elinden gelen bir şey
yok. D evlet küçülüyor, o küçüldükçe de sorunlar büyüyor.
İşbaşına g e lm e d e n ö n ce aksi yönde vaatlerde bulunmuş
da olsa h ü k ü m e tin d ah a çok vergi toplamaya devam etmesi
gerekiyor. Z aten 1 9 8 6 Vergi Yasası K ongre’den bu amaç için
geçirilmişti. D a h a ço k vergi toplam ak için vergi kaçamakları­
nın önü n ü kesm ek gerekiyordu. Birkaç yıl içinde Batılı devlet­
lerin h ü k ü m ed eri yıllar önce verilen sözlerin, milyonlarca iş­
çiye söz verilen em eklilik, sağlık ve sosyal güvence haklarının
yol açacağı so ru n la rı ö n lem ek üzere daha çok vergi toplamak
zorunda kalacaklar. S o ru n h en ü z kideler düzeyinde yaşanma­
yacak da o b a 2 0 1 0 yılına kadar padak verecek. B ütün dünya
ABD’nin b u s o ru n la rd a n kurtulm ak amacıyla daha fazla
ödünç para alam ay acağ ın ı anlayacak. .................
Forbes d erg isi A B D ’n in borçlarının artmasıyla ilgili ongo-
hide b u lu n u y o r: , ,
d ik k a t ed e rsen iz, 2 0 1 0 yılına dek düşük seyre e ’
en birden yükselişe geçer. 2 0 1 0 yılında Am er' an ta
en kalabalık to p lu lu ğ u o lan nüfus padam ası kuşağının У
şıııa gelm iş ilk üy elerin in em ekli o lm ay a b aşlam asıd ır bu
selişi kışkırtan. N ü fu s patlam ası k u şağ ın ın üyeleri 2010’da
belki d e d ah a da önce borsaya p ara y a tırm a k yerine borsadan
p ara çekm eye başlayacaklar. 2 0 1 0 yılına g e lin d iğ in d e nüflLS
p atlam ası ku şağ ım n 75 m ily o n üyesi en değ erli aktiflerinin
evleri o ld u ğ u n a , çocuklar da artık g ittiğ in e g ö re evlerinin ken­
dilerin e ço k b ü y ü k geldiğine karar verecek ve suç o ra n ın ın d ü ­
şü k o ld u ğ u d ah a küçük kentlere taşın m ak üzere b in lik evleri­
ni satışa çıkaracaklar.”
A m erik a’daki 4 01 (k), başka ülkelerdeki S ü p er Emeklilik
gibi y ü rü rlü k te o lan em eklilik m ekanizm aları ansızın çökecek.
B u çö k ü şü n ned en i piyasadaki iniş çıkışlara m a ru z kalacak ol­
m aları... D iğ er b ir deyişle o n lar da piyasayla birlikte iner, pi­
yasayla birlikte çıkarlar. Yatırım o rtak lığ ı fonları, emeklilikleri
için paraya gerek duyan nüfus patlam ası kuşağı üyelerinin ta­
lepleri d o ğ ru ltu su n d a hisselerini nakde çevirm eye başlayacak.
N ü fu s p ad am ası kuşağının üyeleri ansızın, yatırım ortaklığı
fo n ların d an elde ettikleri kazançlardan d o ğ a n ve para çektik
leri anda kesilecek olan yüksek vergilerle baş başa kalacaklar.
S erm aye kazancı, aşırı değer kazanm ış hisselerin yüksek fiyat
tan satılm asının so n u cu n d a fo nların üyelerine aktardığı kâr
lardan doğacak. N üfus patlam ası kuşağının üyelerinin eline
geçecek o lan , n ak it yerine ellerine bile alm adıkları serm aye ka­
zan cın ın vergi yükü olacak. U n u tm a v ın , vergi m üfettişleri pa­
ralarını h er zam an erken alırlar.
E şzam anlı olarak nüfus patlam ası kuşağı üyelerinin çoğu
n u n sağlığı kötüye gitm eye başlayacak; istatistiklere bakarsak
fakir kim selerin sağlığı refah içinde yaşayanlara g ö re daha ça­
b u k bozulur. Sağlık sistem i iflas edecek, h alk tan yükselen de\
let y ardım ı sesleri A m erika’yı b oydan boya çınlatacak.
B unlara bir de Ç in’in en yüksek gayrı safı milli hasıla)a
* ° ' ,, Ay­
sa h ip o lan ülke olarak A m erika’yı g ö lg ed e bırakmasını \ <- 1
ru p a Para B irliği’nin gelişinin ekleyelim . O zam an hem ucict
Icrin hem d e tü k etim m allarının fiyatlarının dıısr
iki büyük e k o n o m ik blokla başa ç a k a b i l m e k ^
göklere çıkacağım d ü şü n ü y o ru m rc,,mm
B utun b u g elişm eler yakın bir tarih olan 2010 y„,nda va
şanacak. S erv etin b ir sonraki geniş kapsamlı el defti»,rm« i
düzenlenen k o m p lo la r değil cehalet yüzünden olacak Bile
Çağı’na resm en g ird iğ im iz şu yıllarda büvük devletin hık et
mc anlayışının ve Sanayi Ç a ğ ın ın büvük şirketlerinin son
dem lerim y aşıy o ru z 1 9 8 9 'd a Berlin Duvarı yıkıldı Bence bu
olay Asya’ya ulaşacağ ım diye yola çıkan G ılunıbus’un Ameri­
ka kıtasına to slad ığ ı 1492 yılı kadar önemli. Kum çevreler
1492 yılını Sanayi Ç a ğ ın ın başlangıcı olarak kabul eder. So-
nu da 1 9 8 9 ’d u . K uralların değiştiği yıl.

TARİH K IL A V U Z D U R

Z en g in b ab a beni o y u n u iyi öğrenmeye teşvik etmişti.


Oyunu iyi ö ğ re n d ik te n sonra bildiklerimi dilediğim gibi kul­
lanabilirdim . B en de şim di kitap yazarken ve ders verirken da­
ha çok insana m ali açıdan kendilerine bakmaları, yaşamlarını
sürdürm ek için ne devlete ne de bir şirkete bağımlı olm am a­
ları gerektiğini ö ğ re tm e n in ve aşılamanın endişesini taşır, so-
u m lu lu ğ u n u h issed erim .
Keşke e k o n o m ik açıdan olacaklar konusunda yanılıyor ul­
am. Belki d e d ev ler halka verdiği sözleri tutar, vergileri yük
ekm eye ve d a h a ço k borca girm eye devam eder. Belki borsa
'ep saikan çıkar, hiç düşm ez. Belki emlak fiyatları da sure ı
dkselir, ev in iz e n iyi y au rım ın ız olur. Belki milyonlarca insan
ls8arı ücretle çalışarak m u d u lu ğ u yakalar \e ailelerin .
'aŞam A ğlay ab ilirler. B ü rü n bunlar
ar»nam. T arihi ö n ü m ü z e kılavuz alırsak hiç .
İHiy-or.
T arihe bakarsak, eğ er in san ın ö m r ü 75 yılsa, ilâ e k o n o ­
m ik d u rg u n lu k , b ir de b u n alım yaşıyorlar. N ü fu s p atlam ası
k u şağ ın ın üyeleri olarak bizler ilâ d u rg u n lu k g e ç ird ik , geriye
b ir tek e k o n o m ik b u n alım kaldı. B ir b u n a lım d ö n e m i g e ç ir­
m ey eb iliriz de. A m a tarih öyle dem iyor. Z e n g in b a b a n ın b a ­
na b ü y ü k kapitalistler ve ek o n o m istlerle ilgili k ita p la rı o k u t­
m asın ın n ed en i n ered en gelip nereye g ittiğ im iz le ilgili d ah a
u z u n süreli ve d ah a iyi b ir bakış açısı e d in m e m i istem esiy d i.
N asıl o k y an u sta dalgalar varsa p iy asalard a d a d e v d a lg a ­
lar vardır. O k y an u su n dalgalarına y ö n v eren rü z g â r ve g ü n eş
olm akla birlikte fınans piyasalarındaki d a lg a la n m a la ra y ö n ve­
ren in san ların duygularıdır, biri hırs, b iri k o rk u . B en b u n a lım ­
ların g eçm işte kaldığına in an m ıy o ru m , ç ü n k ü b iz le r insanız
ve h ırs, k o rk u gibi d u y g u lar içim izde h e p v ar olacak. H ırs ve
k o rk u y an yana gelince ve kişi b ü y ü k b ir kayba u ğ ra y ın c a , s o ­
n u ç, b ir so n rak i d u y g u o lan bunalım dır. B u n a lım öfke ve
ü z ü n tü n ü n son u cu d u r. K işinin kaybı y ü z ü n d e n k e n d in e öfke
d u y m ası ve üzülm esi. E k o n o m ik b u n a lım la r d u y g u sa l b u n a ­
lım lardır. in sa n la r kaybedince b u n alım a girerler.
D ö r t b ir yanda ek o n o m i yolunda gibi g ö rü n s e d e b u n a ­
lım ın farklı evrelerinden geçen m ilyonlarca in sa n var. İşleri
olabilir, am a m ali açıdan hiçbir yere v arm ıy o rlard ır. K endile­
rin e kızarlar, zam an kaybına üzülürler. Pek azı S anayi Ç ağ ı’n-
d a n kalm a “sağlam , güvenceli bir iş b ul, g eleceğe kaygıyla
b ak m azsın ” m an tığ ın ın tutsağı o ld u ğ u n u b ilm e z bile.

B Ü Y Ü K D E Ğ İŞİM ...V E F IR SA T

K o rk u n ç değişiklikler ve fırsatlar çağ ın a g irm e k üzereyiz-


K im ileri için çok güzel g ü n ler geliyor, kim ileri içinse berbat
g ü n le r kapıda.
Jo h n Kennedy, B üyük b ir değişim y o ld a,” dem işti-
K, enncdv
A
Ölçüm
v
Çevreci,’ •
. . . - reğ! ilin l(Tv>,
ir adam
bir au ..... dı,• çağın
, ^ döngülerine
^ _ s , imlerinden
- st.mlartbrın,
-'■ındardarını vükseltm^
y f c d ^ V S Z 0^T " Skimsclc^" v,-
w ,„ hala çağın döngülerine « k u T ^ ™
s „ var. kalalar, e* 2ama^,rdmJ * > l milyon^ ™
lagiügmencclı bir ış bulursun”bu rı • r cr^e^°^u-“Oku
her zamankinden daha çok ön'em ?a °8^nJnî
şaklara güvenceli bir iş aramaktan em .^ gelccck ku-
lenn ya da çalıştıkları şirketin kendilerin kt,8Ünlerınde döv­
mekten daha fazlasını öğretmelim r falarını beklc-
ğı’ndan kalma, ama biz artık o ciârio U' aUa?lmSanavi Ça-
kedeğil. Amerikaözgür bir ülke Cnİ ı bUrası adl1bir ül-
mkolanlar var, başarmdaha çok a l edenler,
Çokarzu a Şa,nlar Var’daha
daha uva-
beccrikl.-
ler \ e\ a b aşk a la rın a g ö re ıyı bir yaşamı daha çok isteyenler.
Kararlıysak b u tu tk u la rın peşinden gitm ekte özgürüz. Ama
birinin d a h a iyi d u ru m a h er gelişinde bunun adil olmadığını
söyleyecekler olacaktır. A ynı kişiler zenginlerin servetlerini fa­
kirlerle p ay laşm aları gerek tiğ ine inanırlar. İyi de kimse adil
dem edi ki. B ir şeyleri d ah a adil yapm aya çalışukça özgürlüğü­
m üzden d a h a ç o k ö d ü n veririz.
Irk ay rım cılığ ı o ld u ğ u n u söyleyen birini ne zam an duy­
sam o n a h a k v e ririm . B u n u n var olduğunun farkındayım.
Kendi ad ım a h e r tü rlü ayrım cılığa karşıyım, ayrıca Japon kö­
kenli b iri o ld u ğ u m için ayrım cılığı ilk ağızdan yaşamış bulu­
nuyorum . Ö lç ü m Ç ey reğ i5n in sol tarafında ayrımcılık yapılır,
özellikle d e şirk etlerd e . Ö lç ü m Çeyreği’nin solunda bakışlar,
o k u d u ğ u n u z o k u l, b ey az, siyah, esm er ya da sarı tenli, kadın
veya erk ek o lm a n ız ö n e çıkar. A ncak bunların hiçbiri Ölçüm
Ç e y re ğ in in sa ğ ta ra fın d a geçerli değildir. Sağ taraftakiler ne
adillikle n e d e g ü v en cey le ilgilenirler, onları ilgilendiren öz
gürlük ve o y u n sevgisidir. E ğ er o y u n u sag tarafta o \ nam.
E rseniz, o y u n c u la r size kucak açacaklardır. Oyna) ıp
sin iz nc âlâ O zam an sizi d aha d a ıvı karşılar, sırrın ız ı ö ğ re n ­
mek İsterler. O y n ay ıp k ay b ed ersen iz, b u tu n p a ra n ız ı alm ak tan
zevk duyacaklar, am a b u k o n u d a nc şik ây et e d e c e k n e d e y a p ­
tırın ız yanlışların su ç u n u başkasına atacaklardır. Ç ü n k ü Ö l­
çüm Ç eyreği nin sağ tarafın d a o y u n b ö y le o y n a n m a z . A dil o l­
m anız beklenm ez. O y u n u n adı adil o lm a k d eğ ild ir.

DEVLET “İ-Y” TARAEIN D AKILER1


NEDEN R A H A T BIRAKIR?

G erçekte devletler “İ-Y” tarafın d ak ileri ra h a t b ırak m az .


Bu taraftakilerin servetleri kaçıracak ve saklayacak d a h a çok
olanakları vardır. Z engin Baba Yoksul B aba k ita b ım d a a n o n im
şirkederin g ü cü n d en söz etm iştim . Z e n g in le rin se rv e d e rin in
daha ç o ğ u n u ellerinde m a n a s ın ın n ed e n i g erçek d e ğ il tü zel
kişiler olarak faaliyet g ö sterm eleri. G erçek kişiler b ir ü lk e d e n
diğerine pasap o rd a giderler. T ü zel kişiler b u n a g e re k d u y m a z ­
lar. G erçek kişilerin devlete kayıt y a p tırm a k z o ru n d a d ır,
A m erika’dan söz ediyorsak, çalışm ak için “ yeşil k a rt” ç ık a rm a ­
ları gerekir. T üzel kişiler için b u n a g erek y o k tu r.
D evleder tüzel kişilerden d ah a çok p ara a lm a k iste rle rk e n ,
ağır vergi yasaları çıkarırlarsa, tüzel k işilerin h e m p a ra la rın ı
hem de iş olanaklarını başka ülkelere ihraç e d e c e ğ in i bilirler.
Sanavı Ç a ğ ın d a herkes “off-shore” ü lk elerd e n sö z e d iy o rd u .
Zenginler paralarına ö n em verilen vergi c e n n e tle ri ararlard ı.
B ugün artık off-shore bir ülke değil, sib er u zaydır. B ir fikir
C g ö rü n m ez olan para da a ra k g ö rü n m e z , e n a z ın d a n insan
g ü n d en uzak yerlere saklanabilir. H e n ü z d eğ ilse d e y ak ın d a
ar ankacılık işlem lerini yasalardan u zak u za y o rta m ın -

v a r a v a ^ h İ T ? ^ ^ yaSalan e n g i n l e r i n d a h a ç o k işine
>arayan bir ülkede faaliyet gösterecekler.
y » ,,,, İtabaYoksul İtabkitabımda
mı hem en b a ş la n a n d a , Columbus’un ze «
s , n.ıyl C,,lg l
k r dıyai'i yen, dünyayı keşfetmesinden sonra gündeme geldik
lenni yazm ıştım . i n g i n l e r aç,k denizlere ne zaman tekne
gönderseler riske girm iş oluyorlardı, tekne gen gelmezse ölen
gemicilerin ailclcı ine borçlu olmak istemiyorlardı. Böylece
yasal açıdan koı tınmak ve yatırılan parayı kaybetme riskini sı­
nırlamak iızeıc şırketleı kuruldu. Sonuçta zenginler yalnızca
paralanın ıiskc atmış oldular, gemicilerin hayatlarıysa kendi
riskti. O günden bugüne değişen pek fazla şey olmadı.
Ne zam an dünya gezisine çıksam, görüştüğüm kimseler
bu mantıkla hareket ederler: Kendi şirketlerinin çalışanlarıdır­
lar. Teoride, hiç malları, mülkleri yoktur, özel yurttaşlar değil­
dirler. Z engin şirketlerinin yöneticileridirler, o kadar. Bundan
başka her dünya gezisine çıktığımda, herkesin bana söylediği
bir söz var: “Bu ülkede bunu yapamazsın. Yasalara aykırı.”
Batılı ülkelerin çoğunda yasaların birbirlerine benzediği­
ni bilen pek azdır. Aynı şeyleri farklı sözcüklerle dile getiriyor
olabilirler, yine de ilkeler aşağı yukarı aynıdır.
Eğer olanağınız varsa, kendi şirketinizin çalışanı olmayı
düşünün. Özelli 1de yüksek gelirli “S” ve “İ için bu önerim
daha da geçerli, imtiyaz hakkı sahibiyseniz ya da gelirinizi pa
zarlama ağından elde ediyorsanız, önerim hâlâ geçerli. İşini
bilen finans danışm anları bulun. Sizin durumunuza uygun
olanı bulacaklardır.

İKİ TÜR TASA VARDIR

Yüzeysel olarak bakıldığında sanki zenginle V ^


başkaları için ayrı yasalar varmış gibi gelir, ysa ge

lar»M kullanmaları, fakirlerle orta sınıftakiler


rem em eleri. T em el fa rk b u . Y asalar a y m ... H e r k e s için yazıl
m ış yasalar. B e n im size ö n e r im akıllı d a n ış m a n la rla çalışm anız
ve yasalara u y m a n ız . Yasaları ç iğ n e y ip h a p s e g ire re k para ka
za n m a k y erin e yasal o la ra k p a ra k a z a n m a k d a h a k o lay Üste
lik yasal d a n ış m a n la r y ap ılaca k yasal d e ğ iş ik lik le r konusunda
sizi e rk e n d e n h a b e rd a r e tm e g ö re v i d e g ö rü rle r, u nutm ayın
yasalar d e ğ işin ce se rv e t d e el d e ğ iştire c e k tir.

İKİ SEÇENEK
Ö z g ü r b ir to p lu m d a y a ş a m a m n b ir a v a n ta jı d a seçim yap­
m a ö z g ü rlü ğ ü d ü r. B an a s o ra rsa m z , ö n ü m ü z d e iki seçenek
var. G ü v en ce seçen eğ i, b ir d e ö z g ü rlü k se ç e n e ğ i. G üvenceyi
seçerseniz, b u n u n b e d e lin i aşırı v erg i ve faiz ö d e y e re k , yani
cezalan d ırılarak ö d ey eb ilirsin iz. Ö z g ü r lü ğ ü seç ersen iz, o za­
m a n b ü tü n o y u n u ö ğ re n m e li, o y u n u s o n ra o y n a m a m z gere­
kir. O y u n u h a n g i d ilim d e n o y n a y a c a ğ ın ız siz in seçim iniz.
B u k ita b ın b irin ci b ö lü m ü n d e N A K İ T A K IŞ I Ö lçüm
Ç eyreği tan ım la n ırk en , ik in ci b ö lü m Ö lç ü m Ç e y re ğ i’n in sağ
tarafım seçen lerin kafa y ap ısın ı ve d a v ra n ış la rın ı geliştirm eye
y ö n e ‘ktir. A rtık h a n g i d ilim d e b u lu n d u ğ u n u z u an lam ış olm a-
, ayrıca h a n g i d ilim d e y er alm ak iste d iğ in iz i b e lirle m iş olm a-
nız. Ö lç ü m Ç eyreği n in sa ğ ta ra fın d a fa a liy e t g ö ste rm e n in
gere u r ğ i zih in sel sü reç ve kafa y a p ısın ı d a h a iyi kavram ış
o lm an ız gerekir.

« Ur k a d a r Ö lç ü m Ç e y e ğ i ’n in so l ta ra fın d a n sağm a
r ın tıv l a n m SIZC g ö s te rd ik te n s o n ra ş im d i d c b ira z d a h a ay-
Cevre«>eeÇmT n Zamanı ICİtabln son bölümünde Ölçüm
açıdan h T ta ra b n a 8 e9 5 ln v a z g e ç ilm e z aşa m a sı o la n m ali
açıdan h ızü y o lu b u h n a m n y cd i ln J c y c c c ğ l,
YAZARIN N O T U

1943 te ABD, çalışan herkesten bordro kesintisi


yöntemiyle vergi kesmeye başlar. Bunun anlam, hüküme­
tin V dilimındekılerden peşin vergi kesmesi demektir.
Yalnızca “Ç ” olan kimsenin kaçacak yen yoktur. 16ncı
Anayasa Değişikliğimle birlikte gelen umudar boş çık­
mış, bir tek zenginlerden ^ergı toplanmasının yerine Öl­
çüm Çc\Tcği nın sol tarafında bulunan kim varsa, ister
zengin olsun, ister fakır, vergi kesintisine uğruyordu. Da­
ha önce de belirttiğim üzere, buğun Amerika'da en dü­
şük ücret alan kesimin \’crgı oranı zengin ve orta sınıftan
kesilen verginin toplam gelire oranından daha yüksektir.
1986 yılında çıkarılan Vergi Reformu Yasasfnın
amacı “S" dilimindeki yüksek gelir kazanan profesyo­
nelleri hedefliyordu. Bu yasayla birlikte doktorlar, avu­
katlar, mimarlar, diş doktorları, mühendisler ve benzeri
serbest meslek sahipleri zor durumda kalmış, “I” ve
“Y” dilim lerinde bulunan zenginlerin yaptığı gibi gelir­
lerini saklama olanakları ellerinden alınmıştı.
S erb est m eslek sahipleri işlerini C tıpı O rtaklık ye­
rine S tıpı G enel O rtaklıklarla yürütm ek zorunda bıra­
kıldılar, kısaca vergi ö d em e sorum lulukları artırıldı.
Z enginler b u cezaya tabi tutulm azlar. Yüksek ücreder
alan u z m a n la rın geliri S d p i ortaklıktan geçirilir ve en
\ük sek kişisel vergi o ra n ın a tabi tutulur. G elirlerini C ti­
pi ortaklıklara ta n ın a n haklardan yararlanarak korum a
altına alam azlar. Ö te yan d an yasada yapılan bir başka
değişiklik S tip i o rtak lık lara takvim yılı so n u belirlem e
zo ru n lu lu ğ u g e tirm işti. B u da b ü tü n gelirin yüksek
oranda v erg ilen d irilm esi dem ekti.
l986 Vergi Reformu Yasasfnmardmdan zenginler
daha az çalışıp daha çok kazanmaya, daha azvergi öde-
yiPzengm bab'7 1]!°f yi1Önce bana öğrettiği, “Şirket
kur, gayrı menkul al formülüyle aktif varlıklarının da-
ha ç o ğ u n u k o ru m a altın a alm anın keyfim sürm eye d e­
vam e tm e k te d irle r. C tıp ı ortaklıklar kurarak çok para
kazanın, g e lirin iz i g ay ri m en k u l yatırım larına gizleyerek
k o ru m a a ltın a alın. A/lılyonlarca Am erikalı alınteri d ö ­
küp sü rek li a r ta n v erg iler ö d erken; her ay yatırım o rtak ­
lığı fo n la rın a m ily arlarca d o lar akıtırken, zenginler usul­
ca C d p i o rta k lık şirk ed e rin in hisselerini satarak servet­
lerine se rv e t k atıy o r, m ilyarlarca dolarlık gayri m enkul
yatırım y ap ıy o rlar. C d p i o rtaklık şirketi alıcıya şirket
sahibi o lm a risk in e o rta k olm a olanağı tanır. H isse se­
nediyse p ay s a h ib in e böyle b ir hak tam m aktan uzaktır.
Z e n g in b a b a m n b an a C tipi ortaklık şirketleri k u r­
m am ı, s o n ra d a g ay ri m en k u l yatırım ına yönelm em i sa­
lık v e rm e sin in n e d e n i vergi yasalarının böyle faaliyet
gö steren k işileri kayırm asıydı... ancak b u nokta b u kita­
bın k a p sa m a a la n ım n dışında. M cD onalds’ın kurucusu
R oy K ro c g ib i se rv e tin in b o y utları bilinm eyecek kadar
büyük k im se le rin sö zlerin i u n u tm ay ın yeter.
“B e n im işim h a m b u rg e rc ilik değil. B en gayri
m enkul işi y a p ıy o ru m .”
Z e n g in b a b a , “ İş kur, gayri m enkul saun al,” diye
adeta b e y n im i y ık am ıştı.
Başka sözlerle dile getirirsek, servet arayışımı Ol
Çüm Çeyreğfnin sağında faaliyet yürütereksürdürmem
gerekiyordu, böylelikle vergi yasalarının avantajların­
danyararlanabilecektim.
1990 yılında Başkan H eorge B ush, ul>cdıkJcrirmJ—
m im koyun. Yeni vergiler y o k ,” sö z ü n ü v erd ik ten h e­
m en sonra vergi o ran ları yükselm işti. 1 9 9 2 ’de Başkan
C lin to n yakın tarih in en yüksek vergi artış o ra n ı olan
yasayı im zaladı. Bu artışlar yine “Ç ” ve “S” d ilim lerin ­
de kürek çekenleri etkilerken, “İ ” ve “ Y” dilim indekiler
etkilenm iş sayılm azlardı.
Sanayi Ç ağ ı'n d a n d ah a da uzaklaşıp Bilgi Ç ağ ı’nın
d ah a d erin lerin e girdikçe, hepim izin farklı d ilim lerden
bilgi toplam ası gerek. Bilgi Ç ağ ı’nda en ö n em li aktif
varlığım ız nitelikli bilgidir. E rik H o ffc r’ın b ir zam anlar
dediği gibi,
“D eğ işim d ö n e m le rin d e ...
Ö ğ ren en lere yery ü zü m iras kalır,
Bilgili olanlar
A rtık varolm ayan
Bir dünyayla başa çıkacak
Ü s tü n d o n an ım ları o ld u ğ u n u g ö rü rle r.”

U N U TM A Y IN

H iç kim senin mali d u ru m u b irb irin e benzem ez. Bu ne-


Jenle,

1. H e m profesyonellik hem de fınans anlayışı açısın­


d an en iyi bakış açısına ulaşm aya çalışın. Ö rn e ğ in ,
C tipi bir ortaklık* şirketi b azen çok yararlı olabi-

* K-'>'luk » .iurıüum-sh.vKv'turkish'M Cani hr^ K c tipi ortaklık halka açık anonim ortak­
lıktır. Amerikan Gelir Vergisi Kanunu kapsamında iki tür anonim ortaklık vardır. Ticari faaliyet gösteren
ortakhklardır bunlar. Yergi ödeyen kurulular olup çifte vergiye tabidirler. S tipi ortaklıklarsa borçların
dan »türü pay sahiplerine sınırlı sorumluluk altında koruma sağlar. Pay sahiplerinin elde ettiği kazançlar
bireysel gelir vergisi beyannamesinde gösterilir. Ancak ortaklık bağlamında vergiye tabi değillerdir.
•HTEen, bazı d u r u m l a W 7 ş F y â F S n m ^ ^
Ç ey reğ ı’n ın sağ taraftndayken bile s „■ ' Ö1Ç5HT
ü pı ortaklı-
iın “ • <*h ° 1 1 ^ 2 '

- - y— 4U 1 ı v u V lc l”

m şm an lar o ld u ğ u n u aklınızdan çıkarmayın. Ayrı­


ca akıl d a n ış tığ ın ız kişinin sızın gitm ek istediğiniz
yere ç o k ta n v arm ış b iri olm asına dikkat edin.

3. V erg id en d ü şm e k am acıyla iş ya da yatırım yapm a­


ya k alk m ay ın . Vergi indirim i, işleri hüküm etin is­
ted iğ i d o ğ ru ltu d a yerine getirm enin sonucunda
k azan ılan b ir ik ram iy e olarak kalmalıdır, asla amaç
o lm am alıd ır.

4. A B D y u rtta ş ı o lm ay an o k urlar için de aym ö n eri­


ler geçerli. Y asalarım ız farklı olabilir, ancak yetkin­
leşm iş k işilerin g ö rü şlerin i aram a ilkesinin önem i
d eğ işm ez. Ö lç ü m Ç eyreği’n in sağ dilim lerinde
b u lu n a n k im seler d ü n y a genelinde benzer kural­
larla faaliy et y ü rü tm ek ted irler.
BOLUM III

Başanh Bir
“ İ ” v e “V"
Olmanın Yollan
ONUNCU konu

Once Emekleyin
“Yolculuğa
Ç o ğ u n u z d u y m u ş s u n u z d u r, ç.km ak ilk adm u
atm ak d e m e k tir. B e n b u n u b iraz değiştirdim : “Yolculuğaçık­
m ak e m e k le m e k le b aşlar.” & s
B u n u n a ltım ç iz m e m in n edeni ise em eklem ek yerine “B ü­
yük S ıç ra m a ” g erçek leştirm ey e kalkışan nice kişi görm em .
H e p im iz in ç e v re s in d e aşırı kilolu olup birdenbire 10 kilo ver­
m eye ve b e d e n in i fo rm a sokm aya karar veren kimseler vardır.
“Ö lü m ” o r u c u n a g irerler, g ü n d e iki saat jim nastik salonunda
ter d ö k e rle r, h e r g ü n 15 k ilo m etre hafif koşu yaparlar. Bu d u ­
ru m b ir h a fta sü rer. B irk aç kilo verirler, derken çektikleri acı,
açlık ve b ık k ın lık ira d e le rin i ve kararlılıklarım azalur. Ü çüncü
haftaya g ird ik le rin d e aşırı yem e, hareketsizlik ve televizyon
seyretm e a lışk a n lık la rı b a sk ın çıkar.
“B ü y ü k S ıç ra m a ” y erin e b en im kesinlikle önerdiğim
em ek ley erek ile rle m e k . U z u n süreli m ali başarı, adım ınızın
u z u n lu ğ u y la ö lç ü lm e z . U z u n süreli m ali başarı anlan adım la­
rın sayısı, h a n g i y ö n d e ilerled iğ in iz ve geçen yılların sayısıyla
ilgilidir. D o ğ r u s u n u iste rse n iz , h erh an g i bir çabanın başarısı
ya d a b a ş a rıs ız lığ ı b u fo rm ü le bağlıdır. Para söz konusu o u
g u n d a, k e n d im d a h il, n ic e le rin in ço k az parayla çok a Ş
yapm aya kalkıştıklarını, arkasından da d ü ş ü p yandıklarını
gördüm . İnsanın kendi kendine kazdığı iın an s k u y u su n d an
çıkması için m erdiven gerekirken em eklem esi hiç de kolay o l­
maz.

BİR FİL NASIL YENİR?

K itabın b u b ö lü m ü n d e Ö lçü m Ç evreği’ne g id e n yolda si­


ze kılavuzluk edecek 7 adım ele alınm akta. Z e n g in babam n
öğrettiklerinin ışığında d o k u z yaşından itib a ren b u yedi adım
üzerinde çalışmış ve uygulam aya geçm iş b u lu n u y o ru m . Yaşa­
dığım sürece de b u n d an vazgeçm eyeceğim . Yedi adım ı o k u ­
m adan önce sizi uyarm ak isterim . Ç ü n k ü kim ileri b u çabayı
çok yo ru cu görebilir, eğer hepsini b ir hafta içinde yapm aya
kalkarsanız öyle de olacaktır. Bu nedenle em ekleyerek başla­
m anızı öneririm .
“ R o m a bir gü n d e k u ru lm am ıştı,” deyişini bilirsiniz. Bir
filin nasıl yeneceğini daha ne kadar ö ğ re n m e m gerektiğinin
beni b u n alttığı zam anlarda kendi kendim e b u n u söylerim . So­
ru n u n yanıtı şöyle: “H e r defasında bir lokm a yenir.” “Ç ” ve
“ S” dilim lerinden “İ” ve “Y” dilim lerine yapacağınız yolculuk
sırasında ne kadar çok şev ö ğ ren m en iz g erek tiğ in d en bunalır­
sanız size de aynı yolu izlem enizi salık veririm . L ütfen kendi­
nize anlayışlı davranın, geçişin salt zihinsel öğrenm eyle sınırlı
olm adığını, duygusal ö ğ ren m en in de gerektiğini aklınızdan
çıkarm ayın. Alu aydan bir yıla kadar bebek gibi em eklerseniz,
bir sonraki aşamaya hazırsınız dem ektir: “ K oşm adan önce yü­
rüm esini bilm ek gerek.” Başka tü rlü açıklarsak, em eklem ek­
ten yürüm e, sonra da koşm a aşam asına geçin. H o şu n u za git'
m ezse, siz de süratle ve kolay yoldan zengin olm ak isteyenler
kervanına katılın, b u da piyango bileti alm aya benzer. Kim bı
lir? Talih kuşu belki size de gülebilir.
fU R E K E T TEMBELLİĞİ A LT EDER

K anım ca, Ç \ c S dilim indekilerin “İ” vc UY” dilimle


rine geçm ekte karşılaştıkları zorluğun nedeni yanlış yapm ak­
tan çok korkm alarıdır. “ Ya düşersem diye korkuyorum ,” d er­
ler, “D ah a fazla bilgi ed in m em lazım, başka ne kitap oku­
sam?" K o rk u ya da özgüvensizlikleri onları bulundukları dili­
me hapseden başlıca nedendir. L ütfen yedi adımı okumaya
zaman ayırın ve h er bir ad ım ın sonunda harekete geçici adım ­
ları aun. İ ve Y tarafına d o ğ ru giderken emeklemek çoğu
laşı için ye terlidir. H arek ete geçişte o yedi adımı atm ak ö n ü ­
nüze yepyeni o lanaklar ve değişim fırsatları çıkaracaktır. Son­
ra da bebek adım larıyla, yani emekleyerek ilerleyin.
N ike s p o r m ark asın ın “Sen yap yeter,” sloganı benim de­
diğimi kısaca özetliyor. N e yazık ki okullarda hâlâ, “Yanlış
yapm ayın,” ö ğ ü tle ri veriliyor. H arekete geçmek isteyen m il­
yonlarca Y ükseköğrenim li yanlış yapm ak korkusunun etkisiy­
le inm e in m işçesin e oldukları yerde kalakalırlar. Ö ğretm en
olarak ald ığ ım e n ö n em li derslerden biri gerçek öğrenm enin
zihinsel, d u y g u sal ve fiziksel öğrenm e gerektirdiğidir. H are­
ketin tem b elliğ i alt etm esin in nedeni bu. H arekete geçer ve
yanlış y ap arsan ız, e n azından bir ders almış olursunuz, belki
zihinsel, belki d u y g u sal, belki de fiziksel ya da üçünü de kap­
sayan b ir ders. S ürekli “d o ğ ru ” yanıtı arayan kişi analizde
paralize” d e n e n , çö z ü m felci de diyebileceğim iz, pek çok ıyı
öğrenim li k im sey i etk iler g ö rü n e n bir hastalığın pençesinde
dir. S o n u çta, h e p im iz yanlış yaparak öğreniriz. Yürüm eyi, bi
sıklete b in m ey i yanlış y aparak öğrendik. H arekete geçm
ten korkanlar, yanlış y ap m ak tan ödleri kopanlar zihi Ç
dan açıkgöz o lab ilirler, am a duygusal ve fiziksel a m an
özürlüdürler.
Birkaç yıl önce dünya çapındaki zengin ve fakirler arasın­
da bir araştırma yapılmıştı. Yoksulluk içinde doğup servet sa­
hibi olanların bunu nasıl başardıkları araş Unlıyordu. Bulgular,
hangi ülkede olursa olsun, bu kimselerin üç ortak özellikleri
olduğunu gösterdi.

1. Uzun vadeli görüş ve planlama yaparlar.


2. Hazzın geciktirilmesine inamrlar.
3. Bileştirmenin gücünü kendi çıkarlarına kullanırlar.

Araştırmaya göre bu kimseler uzun vadeli düşünür ve öy­


le plan yaparlardı; bir hayale ya da görüşe bağlı kalmanın
eninde sonunda mali başarı getireceğini biliyorlardı. Uzun sü­
reli başarı uğruna hazlarım geciktirme anlamında kısa dönem­
li fedakârlıklarda bulunmaya hazırdılar. Albert Einsteın para­
nın bileşik faizle nasıl çoğaldığına hayret etmişti. Einstein’a
göre insanoğlunun en şaşirücı icadarından biri bileştirmeydi.
Yapılan bu araşürma bileştirmeye paranın ötesinde bir anlam
kauyordu. Araşürma emekleme fikrini pekiştirmişti, çünkü
öğrenme yolunda emeklenen her yol yıllar içerisinde bileşik
faiz gibi kadanarak arüyordu. Hiç emeklememiş olan kimse­
lerin bileşdrmekten gelen kadanmış bilgi ve deneyim birikim­
leri bulunmaz.
Aynı araşürma kimilerinin bolluktan yoksulluğa düşmesi­
nin nedenini de ortaya koydu. Üç kuşak içinde serveunın bü­
yük bölümü eriyip giden pek çok zengin aile var. Araşürma
sonuçlarına göre böyle kişilerin ortak özellikleri hiç de şaşırtı­
cı değildir:

1. Kısa görüşlüdürler.
2. Anlık haz merakları vardır.
3. Bileştirmenin gücünü kötüye kullanırlar.
B ugün kendilerine daha çok
gösterm ediğim için bana dış h i l e y e ^ yolunu

d ü şü n m e k te n h o şla n m a y a n İ d r n s e l ^ b ^ ^ U zun
tasa v ad eli ç ö z ü m le r peşın d e k ^ Ç oğu umutsuzca
gereken m alı s o ru n la r yaşam aktadırlar h , rha' b e l e r i
m am ı d e n e tim d e n çıkm ış anlık haz ’ Unlaruı neredevsc ta-
rüketıci b o rc u ve y a tırım y o k s u n l u A T ^ SebeP 0İdugu
lardır. “ Ye, ıç, o y n a , gen çk en yasa ı d ° ğan mali s°run-
bu ldşiler b ile ş tirm e n in g ü c ü n ü s ö m ü r ü l T ” tUtkunu olan
deli serv ete u la ş m a k y erine u zu n vadeli ^ va‘
Ç a b u k ç ö z ü m le r isterler ^ nden ^ kaP ^ a t
m sö y le m e m i beklerler. B üyük servem }'apmaları gerektiği-
rnak” z o r u n d a o ld u k la rım gerçekleştirm ek ‘Çm *yap'
gerek tiğ in i d u y m a k ta n s a , S vadeT
çözüm ler b eklerler. K ısaca, hızlı zengin < * £ £ £ £ £

bd ~ ^ ** ^

PÜF NOKTASI
H e d e fle rin i k â ğ ıd a yazanların yazmayanlara göre daha
başarılı o ld u k la rın ı d u y m u şsu nuzdur. K anada’nm O ntario
şehrinde sa tış, a m a ç belirlem e, gelirini ikiye kadam a, pazarla­
m a ağı işin d e d a h a b aşard ı o lm a konulu sem inerler veren
R ay m o n d A a r o n ad lı b ir ö ğ re tm e n var. Aym konuda ders ve­
ren b irç o k k işi o lm a k la b irlik te b e n o n u n çabalarım destekli­
y o ru m , ç ü n k ü b u ö n e m li k o n u ları kavrayışına hayranım . Iş \ e
yatırım d ü n y a s ın d a isted iğ in iz yere gelm enize yardım cı olabi­
lir.
Amaç belirleme konusunda o da büyüksıçramalar \erme
emekleyerek ilerlemeyi öneriyor. Uzunvadeli düşler \e dilek
ler binilmesinden yana. Amaçlara ulaşılmasında acele etm
yerine ağ ırd an alınm asını salık veriyor. D iy e lim İd h a rik a bir
v ü cu d u n u z o lsu n istiy o rsu n u z, b u n u h e m e n y a p m a k ta n s a is­
ted iğ in izd en d ah a azını y ap m am zı ö n e riy o r. J im n a s tik salo ­
n u n d a b ir saat geçirm eyi d eğ il d e 2 0 d a k ik a g e ç irm e n iz i sö y ­
lüyor. B u n u n anlam ı k en d in ize b ir h e d e f b e lirle rk e n u y ab ile­
ceğiniz kurallar koym am z. K en d in izi y o rm a k y e rin e ra h a t o l­
m anız. R a h a t o ld u ğ u m için jim n a s tik s a lo n u n a g id ece ğ im
saati veya y aşam ım d a y ap m am g e re k e n ya d a y a p m a k iste d i­
ğim şeyi iple çek tiğ im i fark e ttim . İlg in ç o la n k e n d im i y ıp ra ­
tıp çok şey yapm aya çalışm ak tansa d a h a az ım y a p a ra k b u g ü n ­
kü hedefim e d ah a kolay u laşab ild iğ im i a n la m a m d ı. B aşka sö z ­
lerle ifade edersek , b ü y ü k d ü şler k u ru n , s o n ra h e r b irin i eli­
n izd en g elen in d ah a azı çabayla b ire r b ire r g e rç e k le ştirin . K ı­
sacası, tepeyi aşarken b ü y ü k ad ım larla sıç ra m a k y e rin e em ek ­
leyin. H e r g ü n için ulaşab ileceğiniz am a ç la r k o y u n , erişince,
b u size b ü y ü k hedefe g id en yolda kalm a k ararlılığ ı sağlayacak­
tır.
E lim d en g elen in d ah a azını y a p m a m a ö rn e k o lara k h afta­
da ilti kaset dinleyeceğim i h e d e f o la ra k b ir k ağ ıd a yazm am ı
verebilirim . E ğ er h o şu m a g id erse, aynı kaseti iki kere, belki
dah a da fazla d in ley eb ilirim , am a h a fta d a iki kaseti g eçm em ek
şartıyla. K arım da ben de “İ ” ve “ Y” d ilim le ri h a k k ın d a yılda
iki sem in ere katılm ayı yazılı o larak b elirled ik . B u dilim lerde
u zm an olan kim selerle tatile g ideriz. O v u n o y n a rk e n , d in le­
nirken, h atta yem eğe çık tığ ım ızd a bile ço k şey ö ğ re n iriz , işte
size elinizden g elen in d ah a azını b aşa rm ay a, b u n a ra ğ m e n bu
yük ve g ö zü pek düşleri g erçek leştirm ey e ö rn ek ler. Ç o k daha
az çaba harcayarak d ah a çok şey b a şa rm a m a y ard ım cı olan
eğitim kaseti için R ay m o n d A a ro n ’a te şe k k ü r e d e rim .
LISİNİZ
« K u rallar d e ğ iş ti,” dediğim söylem h
duyanlar k afa sallayıp, “E vet, kurallar d e& ri ®Öy'C dediğ™<
eskisi g ib i d e ğ il,” diy erek beni d o ğ r u l a r i a V t ^ ^ Şey
şeyleri y a p m a y a d ev am ederler. ’ c gclcJım aym

SA N A TI Ç A Ğ IN A N M A L İ GÖSTERGELERİ

D e rsle rim d e “M ali Yaşamı Düzene Sokma” konusunu iş­


lerken, ö n c e ö ğ ren cilerd en kendi maü tablolarını doldurmaları­
nı isterim . G enellikle yaşam değiştiren bir deneyim olur onlar
için. B ilançolar rö n tg e n ışınlarına benzer. İkisi de çıplak gözle
görem ediklerinizi görm enizi sağlar. Öğrenciler formları dol-
du rd u k tan s o n ra k im in m ali kanser olduğunu, kimin mali açı­
dan sağlıklı yaşad ığ ım görm ek kolaydır. Çoğu zaman mali kan­
ser olanlar Sanayi Ç ağı’ndan kalma fikirlere bağlı kalanlardır.
N e d e n m i? Ç ü n k ü Sanayi Çağı’nda kimsenin yarını dü­
şünm esi g e re k m iy o rd u . Kural “Çok çalış, patronun ya da dev­
let ileride san a b akacak” olarak belirlenmişti. Arkadaşlarımın
ve aile ü y e le rim in ç o ğ u n u n bana devlet memuru olmayı öğüt­
lem elerinin n e d e n i de buydu. Yan gelirlerinin üstüne yoktu
Çünkü. B ir b aşka ö ğ ü tse , “Çalıştığın şirketin üstün bir emek­
lilik p lanı o lm a sın a d ik k at et.” Ya da “Çalıştığın .şirketin güç
!ü bir se n d ik ası o lm a k .” B unlar hep Sanayi Çağı’mn kuralla­
rından çık arılm ış ö ğ ü tlerd ir, ben bunlara hak ediş m ğ
diyorum . K u ra lla r değişm iş olsa da pek çok kişi ken ‘
iarını, özellikle d e m ali kurallarını değiştirmemiştir
nnı d ü şü n m e y e g erek yokm uşçasına harcar a r var ml
sel b ilan ço su n a b ak ark en b u n a dikkat ederim, yarmla
V°k m u an larım .
SİZİN YARININIZ VAR MI?
Basitleştirirsek, kişisel bilançoda aradığım hususlar bun-
lardır:
Gelir Tablosu
Gelir

Harcamalar
(Bugün)

Bilanço
Aktif Pasif

(Yarın) (Dün)

Aktil varlıkları olm ayan, nakit akışlarını boşa savuran


kimselerim varını olmaz. H iç akrit varlığı olm ayan kişilerle
karşılaştığım da çoğunun giderlerini karşılam ak üzere sıkı ça­
lıştıklarını görürüm . Pek çok kişinin “G ider sü tu n u n a ” bakar-
sanız, aylık en büyük iki harcam a kalem inin vergiler ve uzun
vadeli kredi borçlan olduğunu bulursunuz. G ider tabloları
şoyledir:
Gelir Tablosu
Gelir

Harcamalar
Vergiler (Yakl. %50)
Borçlar (Yakl. %50)
Geçim giderleri

Bilanço

D iğer b ir deyişle, devlet ve bankalar paralarını herkesten


önce alırlar. N a k it akışlarını d en etim altına alamayanlar genel­
likle mali g elecekten y o k su n olan ve birkaç yıl içinde ciddi so­
runlar içinde yüzecek kim selerdir.
Bir tek “Ç ” d ilim in d e yer alan birinin vergilere ve borca
karşı pek az k o ru m ası vardır. “S” dilim indeki birinin elinde bi­
le mali kanseri yenecek araçları bulunur.
Eğer b ü tü n b u n la r size anlam lı gelm iyorsa, Zengin Baba
Yoksul Baba k ita b ım b ir d ah a okum anızı öneririm , hem b u ko­
n u lu hem d e ilerideki birkaç konuyu daha kolay anlamanıza
yardımcı olacaktır.
ÜÇ NAKİT AKIŞI MODELİ
Zengin BabaYoksul Baba’da be
kit akış modeli vardır: Bin zenginler için, biri fakirler, öteki de
orta sınıftakiler. Fakirlerin modeli şuna benzer:

Gelir Tablosu

İŞ

Bilanço
O rta sın ıfın n a k it akış m odeli r
se aşağıdaki «bid ir.
Gß/ir Tablosu

ıı 1 “nrırm al” ve “zekice” diye karşılanır.


Bu m o d el to p lu m d a n o rm a‘ .j maaşh işleri,
Eh, ne d e olsa b u m o d ele uyan Ş ^ Zengin baba,
güzel evlen, arab aları ve kred, kardan vardır. Z* g
‘işçi sınıfı rüyası” d e rd i buna. j c u f l O W (N akit Akışı)
Yetişkinlerle eğ itici oyunmlm
o uşıraldur.
oynarken ç o ğ u n u n b ey n im zorladıklarına ^ kavram -
Çünkü m ali okury azarlık la tanışm ışlar saat surcr,
larını ve rakam ları anlam ayı gere • oyuncuların
ama b u n u n n e d e n i o y u n u n u zu n o Tıpkı yabancı dil
tümüyle yepyeni b ir konuyu ö ğrenm e e, azarbk tü rü kolay
üğrenmeye benzer. N ey se ki b u yeru ° oyuncuların daha
üğrenilir, d erk en o y u n hızlam r. H ız a • ^a bilinçlenir,
bilinçli o lm aların ın so n u cu d u r, oyna
b z kazanır, b u arad a d a eğlenirler.
Ayın zam an d a başka b ir şey yaşanır. A rtık m ali okuryazar
o ld u k ların a g o re, to p lu m o n la rı m alı o la ra k n o rm a l d u ru m d a
görse de o n lar k en d ilerin in m ali s o ru n la rla karşı karşıya o l­
d u k ların ı da anlarlar. G ö rd ü ğ ü n ü z g ib i o r ta s ın ıf n a k it akış
m odeli Sanayi Ç a ğ ı’n d a o la ğ a n d ı, o y sa B ilgi Ç a ğ ı’n d a felaket
anlam ına gelebilir.
O y u n u iyice ö ğ re n ip an layan p e k ç o k k im se yeni çözüm
arayışlarına girer. K endi m ali sağlıklarıyla ilgili çalar saat g ö ­
revi g ö rm ü ş tü r o v u n . H a fif b ir kalp k riz in in k işin in genel sağ­
lık d u ru m u n d a tehlike çanları ça ld ığ ın ı h a b e r v erm e sin e ben­
zer.
A nlam a an ım yaşayanlar o rta sın ıfta n ç o k çalışan biri gi­
bi değil de ze n g in biri gibi d ü şü n m e y e başlar. C A S H F L O W
o y u n u n u birkaç kez o y n a d ık ta n so n ra b azısı d ü ş ü n m e m o d el­
lerini d eğ iştirip ze n g in lerin k in i ö rn e k alır, u la şm a k istedikleri
n ak it akışı m o d eli şu d u r:

Gelir Tablosu

Ze n g in le r

27
Z en g in b a b a n ın oğluyla b en im daha k ü çükken e d in m e ­
mizi istediği zihinsel d ü şü n m e m odeli de b u y d u , b u n a bağlı
olarak ü cretlerim izi kesm iş, bize zam verm eyi re d d e tm işti.
D oldun m aaşlı işe g irm e hayaline kapılm am ızı istem iy o rd u .
D üşünm e m o d elim iz in yalnızca aktifler, serm aye kazanım ı
çelin, kar payları, kira geliri, şirketlerden gelen kesintisiz g e ­
lir ve te lif/p a te n t ü cretleri b ağ lam ında olm asını istiy o rd u .
Bilgi Ç ağ ı’n d a başarılı olm ak isteyenler m ali zeka ve d u y ­
gusal zeka d ü zey lerin i b ir an önce geliştirm ek suretiyle b u d ü ­
şünce m o d elin d e d ü şü n m ey i ne kadar çabuk öğrenirlerse m ali
güvenceye ve m ali ö zg ü rlü ğ e o kadar çabuk kavuşurlar. Iş g ü ­
vencesinin g id erek azaldığı b ir dünyada b u nakit akışı m o d e ­
li bana d ah a anlam lı geliyor. Bu m odeli başarm ak için kişinin
yapması gereken: D ü n y ay a “İ" ve “Y" dilim lerinde yer alan ­
ların gözüyle bak m ak , “ Ç " ve “S" dilim indekilere özgıı bakış
açısını bırakm aktır.
Bu m o d ele Bilgi Ç ağı bilançosu da derim , çü n k ü gelir
kaynağı artık ço k çalışarak kesinlikle bilgi sayesinde yaratıl­
maktadır. Bilgi Ç a ğ ın d a çok çalışma anlayışı Tarım ve Sanayi
çağlarındaki a n lam ın d an farklı b u g ü n . Bilgi Ç a ğ fn d a en çok
kol em eği harcayarak çalışanlar en düşük ücretleri alırlar. Bu
bugün de böyledir, geçm işte de böyleydi.
G ü n ü m ü z d e , “ Ç o k çalışm a, akıllı çalış," diyenler “ Ç " ya
da “S" d ilim lerin d e çalışm ayı değil, “İ” ve “Y" dilim lerinde
çalışmayı salık veriyorlardır. Bu, m ali zekayla d u y g u sal
zekânın b ü y ü k ö n e m taşıdığı Bilgi Çağı anlayışıdır, gelecekte
de ö n em in i koruyacaktır.

Ç Ö Z Ü M NE?

Ç ö z ü m , fakir ya d a o rta sınıftakiler gibi düşü n m ey i bıra-


k-'P kendinizi ze n g in ler gibi d ü şü n m ey e eğitm ektir, fü ğ e ı bir
devişle, dünyaya “İ” veya “Y” dilimlerinde düşünüp oradan
bakmak. Ne var ki bu yemden okuyup birkaç ders almaya
benzemez. Cİ ” ve Y” dilimlerinde başarılı olmak malı zeka,
sistem bilgisi ve duygusal zekâ gerektirir.
Bunlar kolay öğrenilmez, çünkü yetişkinler yaşam biçimi
olarak “çok çalış, çok harca” ilkesini ilke edinmişlerdir. Mali
kaygılar içinde olduklarından işlerine koşturur ve canlarım
dişlerine takarak çalışırlar. Evlerine döner, hisse senetleri piya­
sasının dalgalandığını duyarlar. Kaygüarı büyür, hem en koşup
venı bir ev ya da otomobil alırlar veya kaygılarından kurtul­
mak için gidip golf oynarlar.
Gelgeldim pazartesi sabahı yeninde kaygıyla uyanacak­
lardır.

z e n g in b i r i g ib i d ü ş ü n m e y e
NASIL BAŞLANIR?

Zengin biri gibi düşünmeye nasıl başlarız sorusuyla da


sık karşılaşırım. Küçük başlamalarını, pivasaya çıkıp yatırım
ortaklığı fonu \e \a kiralık emlak satın almak yerine önce ken­
dilerini cğıtme\e bakmalarını öneririm. Zenginler gibi d ü ­
şünmeyi öğrenmeye ve kendilerini eğitmeye tekliyseniz, bir
de CASHbLO W oyunu oynamayı ihmal etmeyin.
Oyunu icat ederken toplumda mali zekâ düzeyim arur-
may! amaçlamıştım. Bu oyun, oynayanları zihinsel, fiziksel ve
duygusal açıdan eğiterek fakirler ya da orta sınıftakiler gibi
düşünme alışkanlığın, giderek bırakıp zengin kimseler gıb,
düşünmeye başlamalarına yardımcı olur. Onlara önem li olanı
görmeyi öğretir, ama bu ne yüksek maaş ne de büyük bır ev-
dır.
lOiTGILARI GİDEREN PARA DEĞİL
n A IO T A K IŞID IR

M ali sıkıntı vc yoksulluk mali kaygı kökenli sorunlardır,


pişileri fare yarışına m ahkûm eden zihinsel ve duygusal açık­
lardır. Bu açıkla i kapatılm adıkça m odel yıkılamaz.
Birkaç ay önce çektiği mali sıkıntıların kaynağı olan m o­
delini yıkm ada bir bankacıya destek oldum . Yok, terapi uzm a­
nı filan d eğilim , takat ailem in bana aşıladığı kendi mali alış­
kanlıklarımı kırdığım için deneyimliyim.
B ankacım ız yılda 120.000 dolardan hızla kazanıyor, ama
başı bir tu rlu m ali sık m ad an kurtulamıyor. H arika bir ailesi,
uç o to m o b ili, b üyük bir evi ve yazlık evi var. D ışarıdan bakıl­
d ığ ın d a retah içinde yaşayan bir bankacı tablosu çiziyor.
G elgeldim m ali tablosuna bakıldığında alışkanlıklarını değiş­
tirmezse birkaç yıl içinde öldürecek türden mali kanser g ö rü l­
mekteydi .
Karısıyla birlikte ilk kez C A S H F L O W oynadıklarında
epey terlcm işti, yerinde duram ıyordu. Aklı başka yerlerdeydi,
oyunu kavrayam am ıştı. D ö rt saat sonra bile hiçbir ilerleme
kaydetm edi. H erk es o y u n u tam am lam ışa, am a o hâlâ “Fare
Yarışı'nda” tu tsak u .
S o n u n d a o y u n u kaldırırken ne oluyor, diye sordum . Ç ok
zor bir o y u n , çok yavaş ilerliyor hem de çok sıkıcı, dedi. O y u ­
na başlam adan ö n ce dediklerim i h aurlatum : B ü tü n oyunlar
oyuncuları yansiür. O y u n insam n kendine bakm asm a olanak
veren ayna işlevi görür.
H id d e tle karşıladı sözlerim i, ben de konuyu değiştirip
mali yaşam ım d ü ze n e sokm aya hâlâ kararlı olup olm adığım
sordum . K ararlıydı, o zam an hem oyuna bayılan karışım hem
de o n u h ak em lik y a p a ğ ım yaürım cılardan k u ru lu bir takım la
oynam aya d av e t ettim .
Bir hafta sonra isteksiz çıkageldi. Ama bu kez kafasında
ampul yanmıştı. İşin muhasebe tarafı onun için kolaydı, oyu­
na anlam katacak rakamlarla arası iyiydi. Şimdi de iş ve yatı­
rım dünyasını kavramaya başlıyordu. Sonunda yaşamında
öne çıkan modelleri ve mali sıkıntılarının sebebini zihniyle
“görmeyi” başardı. D ö rt saat sonra oyunu yine bitirememiş-
ti, ama öğreniyordu. Bu kez vedalaşırken bir daha gelip oyna­
maya istekliydi, kendini davet ettirdi.
Ü çüncü buluşmamızda yepyeni bir adam vardı karşımda.
O yunu bilinçli oynuyordu şimdi, ayrıca hesaplarıyla yatırım­
larını da denetim altına almıştı. Kendine güvem gelmişti, oyu­
nun sonunda ayrılırken “Fare Yarışından” çıkmış “Hızlı Yola”
geçmişti. Giderken oyunu satan aldı, çocuklarına da öğrete-
cekd.
D ördüncü görüşmemizde kişisel harcamalarının epey
azaldığım, harcama alışkanlıklarını değiştirdiğini, kredi kartla­
rından birkaçım kesip attığım anlattı, yatırım yapmayı öğren­
meye ve aktif sütununu kurmaya karar verdiğinden söz etn.
Düşünce biçimi onu Bilgi Çağı’na uyarlamak üzere değişmiş­
ti.
Beşinci oyunumuzda C A SH F L O W 101 oyununda usta-
laşmış olanlara yönelik C A S H F L O W 202 oyununu beta de­
neyine tabi tuttu (ürün piyasaya sunulmadan önce denedi).
Artık gerçek “I” ve “Y”lerın oynadığı süratli ve riskli oyuna
geçmeye hazır ve istekliydi. Daha da önemlisi mali geleceği­
ni denetim altına almıştı. Benden C A SH F L O W oyununu
daha basitleştirmemi isteyen adam gitmiş yerine bambaşka
biri gelmişti. O gün ona daha basit bir oyun istiyorsa, Mo­
nopol oynamasını önermiştim, o oyun da öğreticivdi. Yalnız­
ca birkaç hafta geçmiş olmasına rağmen bankacı dostumuz
işin kolayına kaçmaktan vazgeçmiş, daha büvük zorluklara
meydan okumaya bakıyordu, mali geleceğine yaklaşımı da
iyimserdi.
K endini yalnızca zihinsel a a d
^ tekrarlaınalı ö ğ re n m e «yunun
da kendim y em d en eğ .tm ıştı. B S ^ y l e duygUsal ofa8

cuııun b ır y a n d a n eğlenirken öte yanda n ‘


akn f olarak k an lm asm ı gerektirdiği lc™ ° grenm e sürecine
bir
dır- H erh an g i kişini
o y u n oynam ak ° gretJCI araçlar-
fiziksel katılım ıyla m ü m k ü n d ü r. n d in s e l, duygusal ve
M ail Aianba КспЫ
HızhYolunuzu
Bulm anın 7A bım ı
ON BİRİNCİ KONU

Attım : A rtık Kentti


B akm anın Zam anı
Yıllardır çok çalışıp kendinizden başka herkesi zengin mi
ettiniz? Ç o ğ u kişi erken yaşta başkalarının işine bakmaya, baş­
kalarını zengin etmeye programlanır. Masumca gibi gelen şu
öğütlerle başlar bu programlama:

1. “O kula git, iyi notlar al ki iyi maaş veren, yan gelir­


leri bol olan güvenli, güvenceli bir iş bulasın.”

2. Ç o k çalış da hayallerini süsleyen evi al. Nasıl oLsa


evin a k tif varlığın, aynı zamanda en önemli
yatırımındır.”

3. “Büyük ipotek altına girmek iyidir, devlet borç faizi­


ni vergiden düşmene olanak tanır.”

4 “Şim d i al, sonra öde” ya da “D üşük pcşinatlı aylık


kolay eklemeler” veya “Bize gelin, tasarruf eder­
siniz.”
Bu sözleri k ö rü körüne dinleyen kim seler so n unda,

1. Çalışanlar kervanına katılır, patro n ların ı ve işverenle­


rini zengin ederler.

2. Borçlu olur, bankalarla tefecileri zengin ederler.

3. Vergi mükellefi olur, devleti zengin ederler.

4. Tüketici olur, pek çok işyerini, şirketi zengin ederler.

Mali olarak kendi hızlı yollarını bulm ak yerine hızlı yolu


bulsunlar diye herkese yardım etm ektedirler. Kendi işlerine
bakm ak yerine öm ür boyu başkalarının işine bakarlar.

Gelir tablosu ve bilançoya bakarak erken yaşta başkaları­


nın işine bakmaya, kendi işimize bakmamaya nasıl program ­
landığımızı görebiliriz.
Gelir Tablosu

Gelir
1 Patronunuzun
işine bakarsınız.

Harcamalar
2. Vergi ödeyerek devletin
isme bakarsınız.
Yaptırınız her harcamayla
başka birinin işine
bakarsınız.

Bilanço

Aktif Pasif

4. Bu kendi İşiniz. 3. Bankanızın


işine bakarsınız.

HAREKETE GEÇİN
D erslerim e k atılan lara m ali tablolarını doldurm alarım is­
terim. Ç o ğ u m ali ta b lo s u n u n güzel görünm ediğini düşünür,
çünkü kendi işlerin e b a k m a k yerine başkalarının işine bakm a­
ları k o n u su n d a y an lış b ir y ö n len d irm en in olum suz sonuçları-
nj yaşam aktadırlar.

LK A JJ1 M :
K işisel m ali ta b lo n u z u d o ld u ru n . C A S H F L O W oyu­
n u n d a g e lir ta b lo s u ve bilanço ö rneğini bulacaksınız.
Gitmek istediğiniz yere varmak için nerede olduğu­
nuzu bilmeniz gerekir. Hayatınızı denetim altına al­
mak ve kendi işinize bakmaya zaman ayırmak ataca­
ğınız ilk adımdır.

2) MALİ H E D E F İN İZ İ BELİRLEYİN:
Beş yıl sonra nerede olmak istediğinizle ilgili uzun
vadeli mali hedef saptayın, bir de 12 ay sonra nerede
olmak isteğiniz yer için daha küçük kapsamlı, kısa va­
deli bir hedefle belirleyin. (Küçük mali hedef 5 yıllık
hedefinize giden yolda adama taşıdır.) Hedefleriniz
gerçekçi ve erişilebilir olsun.

A) 12 ay içinde:
1. Borç miktarımı__________ $’a-indireceğim.
2. Aktif varlıklarımdan nakit akışını ya da pasif geliri­
mi ayda--------------- $5a artıracağım (pasif gelir alın-
teriyle çalışmadan kazandığınız gelirdir.

B) 5 yıllık mali hedeflerim:


L A ktif varlıklarımdan nakit akışını ayda
--------------- $’a artırmak.
2. Aktif sütunuma şu yatırım araçlarını koymak (örn.
Gayri menkul, hisse senedi, şirket hisseleri, vb.)

C) Şu andan itibaren belirleyeceğiniz 5 yıllık hedefleriniz­


den gelir tablonuzu ve bilançonuzu geliştirmek üze­
re yararlanın.
ON İKİNCİ KONU

2. Atmn: Nakit Akışınızı


Denetim Altına Alın
Çoğu kiîğ paı a kazanırlarsa para sorunlarını çözeceğine
inanır, oysa tanı tersine, çok daha büyük para sorunlarıyla
karşı karşıya kalabilirler.
Çoğu kişinin para sorunları yaşamasının nedeni nakit akı­
şı yönetimi biliminin okulda onlara öğretilmemiş olmasıdır.
Okuma yazmayı, araba kullanmayı ve yüzmeyi öğrenmişler­
dir, ama nakit akışını yönetmekten habersizdirler. Oysa bu
eğitimi almazlarsa, para sorunları çekmeye mahkûm olur, da­
ha çok paranın sorunlarını çözeceğine inanarak kendilerini
çok çalışmaya verirler.
Zengin baba, “Eğer sorunun kaynağı nakit akışının kötü
yönetilmesiyse, daha çok para, sorunu çözmeyecektir,” derdi.

ÖNEMLİ BECERİ

Kendi işinize bakmaya karar verdikten sonra atılacak ikin-


a a^lrn yaşamınızda kendi işinizin üst düzey yöneticisi olmak,
diğer bir deyişle kendi nakit akışınızın denetimini ele almak­
tır. Bunu yapmazsanız, daha çok para kazanmak sizi zengin­
leştirmez. Daha çok para kazanan pek çok kimsenin daha yok­
sullaştığı bilinir, çünkü her zam aldıklarında gider, daha çok
borca girerler.

KİM DAHA AÇIKGÖZ?


SİZ mi BANKACINIZ mı?

Çoğu kimse kişisel mali tablolarını hazırlamaz. En fazla,


her ay sonunda çek defterlerinin gelir ve gider hanesini top­
larlar. Artık kendi mali tablonuzu hazırlayıp kendinize hedef
belirleyerek onların bir adım ilerisine geçtiğinize göre, kendi­
nizi kudayın.
Kendi hayatınızın üst düzey yöneticisi olarak çoğu kişi­
den, hatta bankacınızdan bile daha açıkgöz olmayı öğrenebi­
lirsiniz.
Size iki defter tutmak” yasal değil, diyenler olacaktır.
Çoğu kez doğrudur dedikleri. Ne var ki eğer fınans dünyası-
nı gerçekten kavramışsanız, iki defter tutmanın gerekliliğim
de anlamışsınız demektir. Öyle yapmamz sizi açıkgöz kılacak­
tır,^belki bankacınızdan bile daha açıkgöz olursunuz. Aşağıda
ki iki defter tutmanın” yasal örneğidir, biri sizin, öteki ban
kaçınızın tuttuğu defterler.
Hayatınızın üst düzey yöneticisi olarak zengin babanın
sözlerini ve çizdiği şemaları aklınızdan hiç çıkarmamalısınız-
“Sahip olduğunuz her pasif varlıkla, başka birinin att»
varlığı olursunuz, ’ demiş, arkasından da şu şemayı çizmiş0-
bankanın Bilançosu
Aktif Basrf

İpotek

Bankanın Bilançosu
Aktif Pasif

Sizin ipotek
borcunuz

H a y a tın ız ın ü st d ü zey yöneticisi olarak her bir pasif var­


lığınız, d a h a açıkça söylersek b o rcu n u z başka birinin aktif var­
lığıdır. Lşte size “ b an k a m uhasebesinde iki tür defter” örneği.
İpotek b o rc u , araç k red isi, ö ğrenim kredisi ve kredi kartı gibi
her bir p a s if v arlık sizi, size borç verenlerin işçisi yapar. Çok
çalışm anız b aşk a sın ı ze n g in etm eye yarıyordun

İTİ BORÇ İLE KÖTÜ BORÇ


Z engin baba “iyi borç ile kötü borç” konusunda beni hep
uyarırdı. “ Birine borç yaptığında, onların parasının tutsağı
olursun. 30 yıllık kredi alırsan, 30 yıl boyunca onun adına ça­
kacaksın dem ektir, üstelik borç bittiğinde kimse koluna altın
saat takm az.”
Z en g in baba da ekİ linç para a lırd ı, tak ar b o rc u geri oc|
yecek kişinin kendisi o lm a m a sın a d ik k at e d e rd i. İyi borcun s‘
/an adınıza başkasının geri ö d e d iğ i b o rç o ld u ğ u n u , kotu b0r.
eun da kendi alınreriııizle ö d e d iğ in iz b o rç o ld u ğ u n u anlatırdı
oğluyla bana. K iralık em lağı b u n e d e n le y eğ lerd i. Hana da ki*
raya verilecek ım ilk ed in m em i salık v e rird i, ç ü n k ü “ banka sa­
na kredi verir, kredi b o rc u n u da kiracı ö d e r," diye açıklardı.

GELİR ve g i d e r

İki d efter yalnızca a k tif ve p a s if v arlıklara uygulanmaz,


gelir ve gidere d e uygulanabilir. Z e n g in b a b a d a n aldığım da­
ha so m u t sözlü ders de şuydu: “ H e m e n h e r a k tif varlığın pa­
sif bir karşılığı vardır, fakat b u n la r aynı m ali tab lo d a görül­
mezler. H e r h arcam anın da b ir geliri o lu r, ancak o da aynı
mali tabloda yer alm az."
Aşağıdaki b asit şem a bu d ersin d ah a iyi anlaşılm asına ya­
rayacaktır.

Alacaklı Borçlu
Gelir Gelir

Harcamalar
0 _____ _
w 1----------------------
Harcamalar
Ç(>£ u kımsc "'-'li ''s'ıd.uı ileri e,d .
nccck faturaları o lu r Telefon fanırnl ÇUnkÜ hcr a>’ ödc-
jfalga/. faturası, kredi kart, faturalar,' y , ı fatl,raları»dö­
ller ay önce başkalarım,, parasım öder h n İMrcamalar' vb.
«kırlar, geriye bir şey kalırsa tabii Bu cndllcruı'c n so n a b,-
fmansmanın altın kuralın, am ıivor t’ ' ' ?‘Ulnda kişisel
öde." S £.01)01 demektir: “önce kendine
Z engin b ab an ın nakit-
okuryazarlığın önem ini v u rn u la n ,^ 1" " " ” " VC terncl mali
"Kendi nakit akışların, denerim ı ı l t m a '^ m ^ " ! buyda
mı başaranlar için çahşıyorlardır." ' yan klmsc,er bıı-

MAU AÇIDAN H IZU YOL VE FARE YARIŞI

Size m ali açıdan '"‘H ızlı Yol'" ile “Pare Yarışı” kavramlarını
anlatmak için “ iki d efter tu tm a” kavramını kullanacağım. Bir­
çok hızlı yol vardır. Aşağıdaki şema bunlardan en yaygın ola­
nı. Alacaklı ile b o rçlu arasındaki yoldur bu.
Burada ço k basite indirgenm işse de iyice incelerseniz,
zihniniz g ö zü n ü zle görem ediğinizi görmeye başlar. Üstünde
çalışınca zenginlerle fakirler arasındaki, sahip olanlarla olma­
yanlar, ö d ü n ç alanlarla ö d ünç verenler ve istihdam yaratanlar­
la iş arayanlar arasındaki ilişkileri göreceksiniz.
İŞTE ŞUANDA BULUNDUĞUNUZ
MALI AÇIDAN HIZLI YOL
B orçlunun H esap Özeti Alacaklının H esap Özeti

Gelir Tablosu Gelir Tablosu

İŞ

Fare Yarışı Hızlı Yol

Bu noktada alacaklı şöyle der: “K rediniz yüksek olduğun­


dan, size borç birleştirme olanağı vereceğiz,” veya “İleride si­
ze para gerekirse diye kredi lim itinizi artırm am ızı ister
mısınız ?”

ARADAKİ FARKI BİLTTOR musunuz ?

Ikı defter tü rü arasındaki para akışı yönüne zengin baba


“Mali H ızlı Yol” derdi. Bu aym zam anda “M ali Fare Yarışı-’
Kiri çıkış y;MMnca><)leki c,c yapmalı. Dolayısıyla cn az iki he­
sap özeti olm alı. Kurada önem li olan hangisinin sizinkini yan­
sıttığı ve hangisine sahip olm ak istediğinizdir.
Z engin bahanın hana hep, “ Eğer nakit akışı yönetim inde
sorun yaşıyorsan, daha çok para kazanm ak sorunlarınızı
çözm ez,' ve “mali rakam ların gücünü anlayanlar anlam ayan­
lara göre daha güçlüdürler,” dem esinin nedeni de aynıydı.
“ Kendi nakit akışınızı denetim altına alarak” kendi mali
hızlı yolunuzu bulacağınız 2 nolu adım ın önem i buradan ge­
liyor.
O tu ru p harcam a alışkanlıklarınızı denetim altına alacak
bir plan yapm alısınız. B orcunuzu ve pasiflerinizi azaltın. Kay­
naklarınızı artırm aya çalışmadan önce sınırlarınız çerçevesin­
de yaşamaya başlayın. Yardıma gerek duyarsanız, bir finans
planlama uzm anına başvurun. Böylecc nakit akışınızı düzelte­
cek ve önce kendinize ödem enizi sağlayacak bir plan çizmeyi
öğrenirsiniz.

HAREKETE GEÇİN

1) Bir önceki konudan m ali hesap özederinizi yeıaiden


gözd en geçirin.

2) B ugün gelirinizi hangi N A K İT A K IŞI Ö lçüm Çeyrc-


ği’n d en elde ettiğinizi belirleyin.

3) Beş yıl içinde gelirinizin çoğunu hangi dilim den elde


etm ek istediğinize karar verin.

4) N ak it Akışı Y önetim planınızı hazırlam aya başlayın:


A) Önce kendinize ödeyin. Her ayaldığınızmaaşı ve­
ya diğer gelir kaynaklarınızdan elinize geçen pa­
ranın belü bir yüzdesini kenara koyun. Bu parayı
yatırımtasarruf hesabına aktarın. Hesabımza pa­
rayı koyduğunuzanda o paraya ASLAdokunma­
yın, ta ki yatırımyapmaya hazır olana dek.
Kutlarım! Nakit akışı yönetimine başlamış bulu­
nuyorsunuz.
B) K işisel b o rc u n u z u azaltm aya ö n e m verin.

A şağ ıd a kişisel b o rc u n u z u azaltm an ın b a sit ve u y g u lam a­


ya h azır p ü f n o k talarım bulacaksınız:

P ü f N o k ta s ı 1: Sürekli b o rç bakiyesi g ö ste re n k red i kart­


ların ız varsa,
a. B iri ya da ikisi dışın da b ü tü n k red i kartlarınızı
kesip atın.
b. K alan kredi k ard arın ızd an yapacağım z h er aylık
harcam ayı so n ö d em e ta rih in d e ödeyin. Asgari
tu ta rı ödeyip u z u n vadeli, ü stelik faiz eklenen
borca girm eyin.

P ü f N o k ta sı 2: H e r ay 1 5 0 -2 0 0 d o lar b irik tirin . A rtık


m ali okuryazar olm a yoluna g irdiğinize göre b u n u
y ap m am z hiç de zor olm az. Ayda e n az 1 5 0 -2 0 0 d o ­
lar kenara koyam ıyorsanız, m ali ö zg ü rlü ğ e ulaşm a
şansınız hayalden öteye gidem ez.

Püf Noktası 3: Ayırdığınız 150-200 doları YALNIZCA


BİR kredi kartınızın aylık ödemesine kullanın. Boy-
lece o kartınıza aylık asgari ödemesi ARTI 150-200
dolar ödemiş olursunuz.
£>iğer b ü t ü n k ıc d i k a rtla rın ız a asg ari ö d e m e y ap ın .
B ü tü n k a rtla rın a b iıa z d a h a tazla p a ra ö d e m e y e çalı­
şa n la r ç o k tu r, ta k a t o k a rtla rın b o rc u b ir tü rlü b it­
m ez.

p ü f N o k ta s ı 4 : İ lk k re d i k a rtın ız ın b o rc u b itin c e , o k arta


h e r ay y a p tığ ın ız ö d e m e tu ta rın ı b ir başka k red i k a r­
tın ız ın b o r c u n a y a tırın . B u d u ru m d a ikinci k a rtın as­
g a ri ö d e m e s i A R T I ilk k a rtın ız için y a tırd ığ ın ız t o p ­
lam ay lık p a ra y ı ö d e m iş o lu y o rsu n u z .

B ü tü n k re d i k a rd a rın ız ın ve m ağaza k artları b en z eri


d iğ e r tü k e tic i k re d i k a rd a rın ız ın b o rc u b ite n e d e k ay­
nı işle m i te k ra rla y ın . K a p a ttığ ın ız h e r b o rc u n to p la m
tu ta r ın ı b ir b a ş k a b o rc u n u z a ak tarın . B o rçların ız b it­
tik çe k a la n b o rç la ra y a tıra c a ğ ın ız p ara m ik ta rı d a a r­
taca k tır.

P ü f N o k ta s ı 5: B ü tü n k a rd a rın ız ın b o rc u k ap a n ın c a, b u
iş le m i a r a b a v e e v k re d isi g eri ö d e m e le rin e uyarlayın.

A y n ı iş le m le n e k a d a r kısa z a m a n d a b o rç ta n k u rtu la ­
c a ğ ın ız a s iz d e in a n a m a y a c a k sın ız . B u yolla p e k ço k
kişi 5 - 7 y ıl a ra s ın d a b o rç ta n k u rtu la b ilm e k te d ir.

P ü f N o k ta s ı 6 : A r tık b o r ç ta n k u rtu ld u ğ u n u z a g ö re e n
s o n b o r c u n u z u k a p a tm a k ü z e re y a p a ğ ın ız aylık ö d e ­
m e m ik ta r ın ı y a tırım y a p m a k ta k u llan ın . A k tif s ü tü
n u n u z u k u r m a y a g irişin .

İşte b u k a d a r kolay.
ON ÜÇÜNCÜ KONU

A bım : Risk ile Riskli


Arasmb&ki f&rkı Bilin
“Y atırım cılık risklidir,” diyenleri sık duyarım .
K atılm ıy o ru m . Bana göre, “Eğitim siz olm ak risklidir.”

DÜZGÜN NAKİT AKIŞI YÖNETİMİ


NASIL OLUR?
D ü z g ü n n a k it akışı yönetim i aktif ve pasif varlık arasın­
daki farkı bilm ekle başlar. Bankacınızın size verdiği tam m la il­
gisi yoktur.
A şağıdaki şem a n ak it akışını d o ğ ru d ü rü st yönetm iş 45
yaşındaki b irin in m ali d u ru m u n u resm ediyor:
Gelir Tablosu

Ö rnekte 45 yaşı kullanm am ın nedeni ço ğ u n lu ğ u n çalış­


ma hayatına atıldığı 25 yaşla, pek çok kim senin em ekli olma­
yı planladığı 65 yaş arasındaki yarı yol olm asıdır. Kişi 45 ya­
şına gelene dek nakit akışım d o ğ ru d ü z g ü n yönetebilm işse,
aktif sütununun pasif sü tu n u n d an daha u z u n olm ası gerekir.
Riskler alan, ama riskli hareket etm ey en kişilerin sergile­
diği mali tablodur bu.
T oplum un üst katm anındaki % 10 arasında yer alırlar.
Geri kalan % 90 gibi nakit akışlarını k ö tü yönetirlerse ve ak­
tifle pasif varlık arasındaki farkı görem ezlerse, 45 yaşına gel­
diklerinde çizecekleri tablo şöyle olur:

0;
Gelir Tablosu

Gelir

t
B u n la r “ Y atırım y a p m a k risk lid ir” g ö rü şü n ü savunan
kim selerdir. K e n d ile rin e g ö re haklıdırlar, am a b u n u n nedeni
yatırım y a p m a n ın riskli o lm ası değildir. Riskli olan mali eği­
tim d en ve b ilg id e n y o k s u n kalm aktır.

MALİ OKUIOCAZARLLK

Z e n g in B a b a Köksul Baba k itabında zengin b ab an ın mali


o k u ry azar o lm a m d a n asıl ısrarlı davrandığından söz etm iştim .
M a li o k u ry a z a rlık için rakam lara bakm ak yctcrlidir, am a
aym z a m a n d a e ğ itilm iş z ih n in izin nakit akışının hangi yöne
g ittiğ in i size sö y lem esid ir. Z e n g in babaya göre, N ak it akışı-
nın y ö n ü ç o k şey ifad e ed er.”
D em ek ki nakit akışının yö n üne bağlı o larak b ir ev, sızın
aktif varlığınızda da olabilir p asif varlığınızda. C ebinize nakit
akm yorsa, eviniz aktif varlığınız olur, fakat cebinizden para
çıkmasına yol açıyorsa, pasif bir varlıktır.

MALİ ZEKÂ
Z engin babanın pek çok “ mali zekâ” ta n ım ı vardı, örne-
ğin, “nakdi ya da em eği nakit akışı sağlayacak a k tif varlıklara
dönüştürebilm e becerisi.”
Ama mali zekâyı en çok “K im daha açıkgöz? Sen m i, pa­
ran mı?” diye sorarak anlatm ayı severdi.
Z engin babaya göre, ö m rü n ü para için çalışarak geçir­
m ek, sonra da kazandığını geldiği gibi harcam ak yüksek zeka
belirtisi değildi. O nuncu konudaki m odellere bir daha döne­
rek fakir kimselerin, orta sınıftan gelenlerin ya da zenginlerin
nakit akış m odellerini inceleyin, b u n u yaparken de zengin
kimselerin çabalarım çok çalışmaya değil a k tif varlıklar elde
etmeye topladıklarını aklınızdan çıkarm ayın.
Mali zekâdan yoksun oldukları için çok sayıda öğrenim li
kişi kendilerini yüksek mali risk kıskacında bulurlar. Zengin
baba bunun adına, “kırm ızıda gitm ek” derdi. Bu, aylık gelir
ve giderlerin birbirlerine denk gelmesi anlam ına gelir. Böyle
kimseler, iş güvencesine sıkı sıkıya tu tu n an , ekonom i değişti­
ğinde değişemeyen, çektikleri gerginlik ve kaygılar yüzünden
sağlıklarını bozan ve “İş dünyası ve yatırım cılık risklidir,” de­
yişim kendilerine slogan edinen kişilerle aynıdır.
Bana sorarsanız, iş dünyası ve yatırım cılık hiç de riskli de­
ğildir. Riskli olan yeterince eğitimli olm am aktır. G üncel bilgi-
ler edinm em ek, sağlam güvenceli bir işe” bağım lı olm ak ki­
şinin alabileceği en yüksek risklerden biridir. A k tif varlık edin­
m ek riskli değildir. Oysa aktif varlıklar oldukları söylenen pa-
ğilkcn, başkalarının işine bakm ak
ödem ek risklidir.

HAREKETE G EÇİN

1) R iski kendi sözcüklerinizle tanım layın.

a. M aaşa bağlı olm ak sizce riskli mi?


b. H e r ay ö d em en iz gereken bir borcunuz olm ası
size riskli m i geliyor?
c. C ebinize her ay nakit akışı getiren aktif bir varlık
sahibi olm ak sizce riskli mi?
d. M ali eğitim inize zam an ayırm ak sizce riskli mi?
e. Farklı yatırım türlerini öğrenm eye zam an ayır­
m ak size riskli m i geliyor?

2) H e r hafta beş saatinizi aşağıdakilerden en az birini


yerine g etirm eye adayın:

a. G azeten izin iş dünyası sayfalarım ve bir fınans


gazetesini okuyun.
b. Televizyonda ya da radyoda flnans haberlerini iz­
leyin.
c. Y atırım cılık ve m ali eğitim le ilgili eğitici kaseder
dinleyin.
d. F inans d erg ilerini ve bültenlerini okuyun.
e. C A S H F L O W oynayın.
ON D Ö RD Ü N CÜ KO NU

4* Adım: J4e Tür ffîr


Yatırımcı Olmak
İstediğinize Karar Verin
Kimi yatırımcıların ötekilere göre daha az riskle neden
daha çok para kazandıklarını hiç merak ettiniz mi>
Pek çok kişinin mali açıdan sürünmesi mali sorunlardan
kaçmalarıdır. Z engin babanın bana verdiği en büyük sırlardan
biri de şuydu: “H ızla büyük servet yaparsan, büyük mali so­
runlar sırdanmış olursun.”
Bu kitabın birinci bölüm ünde yatırımcıların 7 aşamasım
ele aldım. Şimdi de üç tür yatırımcıyı tanımlayan bir noktayı
da vurgulamak istiyorum :
A Tipi: Sorun arayan yatırımcılar
B Tipi: Ç özüm arayan yatırımcılar
C Tıp: Çavuş Schultz gibi “Ben bilmem ” diyen yaurım-
cılar
C TİPİ YATIRIMCILAR

Çavuş Schultz Hogan’s Herocs [H o g an ’ın Kahramanları]


adlı televizyon dizisindeki sevimli karakterin adıdır. Dizide
Çavuş Schultz Alm an esir kam pında gardiyandır, esirlerin
kaçmaya çalıştıklarını ya da Almanları sabote etm eye çalıştık­
larımı! farkındadır.
Bir şeylerin yolunda gitm ediğini görünce, Schultz’un ağ­
zından bir tek, “Ben bilm em ,” sözü çıkar. Yatırımcılık konu­
sunda pek çok kişi aynı tu tu m u takınmaktadır.
Çavuş Schultz tipi yatırımcılar buna rağm en büyük serve­
te kavuşabilirler mi? Evet. D evlet m em uru olarak, zengin bi­
riyle evlenerek ya da piyangodan büyük ikramiyeyi kazanarak
pekâlâ zengin olabilirler.

B TİPİ YATIRIMCILAR

Bu tü r yatırım cıların sık sordukları sorular şunlardır:


“N eye yatırım yapm am ı önerirsiniz?”
“Sizce gayri m enkul m ü satın alsam?”
“H an g i yatırım ortaklığı fonları bana daha uygundur?”
“Borsa sim sarım la görüştüm , bana çeşitlendirm em i öner­
di.”
“A nnem le babam bana birkaç hisse senedi verdi. Onları
satsam mı?”

B Tipi yatırım cılar birkaç mali planlam a uzm anıyla gö­


rüşm eye can atar, birinde karar kılıp onların görüşlerine baş­
vurm aya başlarlar. M ali planlam a uzm an lan , iyi olm aları ko­
şuluyla paha biçilm ez teknik bilgiler verebilir, planlayacakları
mali oyunla hayatınız boyunca oyunda kalm anızı sağlayabilir­
ler.
K itaplarım da m ali danışm anlara başvurm anızı ö n e rm e ­
memin n ed en i, herkesin mali k o n u m u n u n farklı olm asıdır.
Mali planlam a u zm an ı, m ali açıdan b u g ü n nerede b u lu n d u ğ u ­
nuzu en iyi d eğ erlen d iren d ir D üzey 4 yatırım cıları arasına na­
sıl çıkacağınız k o n u su n d a size en iyi fikri verebilirler.
İlginç b ir n o t vereyim , “Ç ” ve “S” dilim indeki yüksek g e­
lirli pek çok kim se B T ipi yatırım cı kategorisine d en k d ü şe r­
ler, çü n k ü yatırım fırsatları arayacak çok zam anları yoktur.
H ep m eşgul old u k ların d an Ö lçüm Ç ey re ğ in in sağ tarafı h ak ­
kında bilgi edinm eye zam an ayıramazlar. O n ların aradıkları
bilgiden çok çözüm dür. Dolayısıyla b u gruptakiler A T ipi ya­
tırım cılarının “ perakende yatırım ” adını verdiği, geniş kitlele­
re satışa sunulm ak üzere am balajlanm ış yatırım lar alır.
*

A TİPİ YATIRIMCILAR

A T ipi yatırım cılar so ru n ararlar. Özellikle de başı m ali


derde girenlerin sebep o ld u ğ u sorunların peşine düşerler. S o ­
run çözm ede usta olan yatırım cılar paralarına yüzde 25 ile
sonsuz arasında getiri beklerler. G üçlü mali tem ellere sahip
Düzey 5 ve D üzey 6 yatırım cılardır. İş sahipleri ve yatırım cı
olarak başarıya ulaşabilecek becerileri vardır, b u becerilerin­
den yararlanarak aynı becerilerden yoksun olanların sebep o l­
duğu sorunları çözerler.
Ö rn eğ in , yatırım cılığa ilk başladığım da tek ilgilendiğim
haciz altındaki dairelerle evlerdi. N ak it akışlarım iyi y ö n ete­
meyen ve parasız kalan yatırım cıların yarattığı 1 8 .0 0 0 d o lar­
lık sorunları çözm ekle işe başladım .
Birkaç yıl sonra yine çözecek so ru n arıyordum , am a b u
kez rakam lar daha büyüktü. Ü ç yıl önce Peru’da 30 m ilyon
dolarlık bir m ad en şirketinin peşine düşm üştüm . S o ru n da,
rakam da b ü y ü k tü , am a işlem aynıydı.
H IZ L I T O L A D A H A H IZ L I N ASIL GEÇİLİR?

K ü ç ü k te n b a şla y ıp s o ru n la r ı ç ö z m e y i ö ğ re n m e k gerek
b ö y le lik le s o r u n la r ı ç ö z m e k te u s ta la şın c a ö n ü n d e sonunda
b ü y ü k s e rv e te u la şırsın ız .
A k tif v a rlık la r e d in m e y i h ızlı y a p m a k iste y e n le r için altı­
n ı b ir k ez d a h a ç iz m e m y a ra rlı o lu r, ö n c e lik le Ö lç ü m Ç eyreği5
n in “ İ ” v e “ Y ” d ilim le rin d e k u lla n a c a k la rı b e c e rile ri ed in m ele­
ri g e re k . İlk o la ra k ş irk e t n asıl k u ru lu r, o n u ö ğ re n in , çünkü
ş irk e t sa y e sin d e d e n e y im in iz ve b ilg in iz a rta c a k , kişisel bece­
rile rin iz g elişece k , p iy a sa n ın iniş ve çık ışla rın ı yu m u şatacak
n a k it ak ışı o lu ş a c a k ve size b o ş z a m a n kalacaktır. Ç özecek
m a li s o r u n la r a ra m a y a b a ş la m a m ş irk e tim in b a n a sağladığı
b o ş z a m a n sa y e sin d e o lm u ş tu .

Ü Ç Y A T IR IM C I TİPİ BİR D E N
OLU N ABİLİR M İ?

D o ğ r u s u n u iste rse n iz , b e n ü ç y a tırım c ı tip in e d e uy u y o ­


ru m . B ir y a n ım Ç av u ş S c h u ltz , d iğ e r b ir d ey işle C d p i yatı­
rım c ı, h e le y a tırım o rta k lığ ı fo n u ya d a hisse se n e d i seçm em
s ö z k o n u s u o lu n c a . “H a n g i y a tırım o rta k lığ ı fo n la rın ı ö n e rir­
sin iz ? ” vey a “ H a n g i hisse s e n e d e rin i a lıy o rs u n u z ? ” d iy e so ra n ­
la rın k a rşısın d a h e m e n b ir Ç av u ş S c h u ltz o lu r u m , “ Ben
b ilm e m ,” d e y iv e ririm .
Y atırım o rta k lığ ı fo n la rın d a n b irk a ç ta n e a ld ım , am a o n ­
la rı a ra ş tırm a y a z a m a n a y ırm a m a g e re k y o k . A p a r tm a n daire­
le rim b e n im d a h a ç o k işim e y arıy o r. B tip i y a tırım c ı olarak
m ali s o r u n la r ım a p ro fe sy o n e l ç ö z ü m le r a ra rım . M a li planla­
m a u z m a n la r ın d a n , b o rsa s im s a rla rın d a n , b a n k a c ıla rd a n vc
ernlak k o m isy o n cu ların d an fikir alırım . İlerisini görebilen
joxtıselerse5 profesyonel adam lar bana ilgilenm eye zam an
bulam adığım bilgi ya da parayı kazandırırlar. H e m piyasaya
daha yakındırlar h em de yasalardaki ve piyasalardaki değişik­
liklerle ilgili bilgileri ben im k ilerd en daha günceldir.
M ali p lan lam a u zm an ım d an aldığım görüşlere paha biçe-
mem, b u b ay an h em vakıfları, hem vasiyetnam eleri hem de si­
gortayı b e n im hiç öğrenem eyeceğim kadar çok iyi bilir. H e r ­
kesin bir p lan ı o lm alı, m ali planlam a uzm anlığının ö n em i de
buradan gelm ektedir. Yatırımcılık salt alıp satm aktan daha
fazlasını gerektirir.
Param ı b e n im adım a yatırım yapsınlar diye başka yatı­
rımcılara v erd iğ im d e olur. Başka tü rlü ifade etm ek gerekirse,
D üzey 5 ve D ü z e y 6 aşam asına gelmiş yatırım larında kendi­
lerine o rta k aray an başka yatırım cılar da tam rım . Yakından ta ­
nıdığım ve g ü v en d iğ im kimselerdir. H akkında hiçbir bilgim
olmayan, ö rn e ğ in d ü şü k gelirlilere k o n u t ya da büyük ticari
binalar g ib i, b ir alanda yatırım yapm ayı seçerlerse, onlara p a­
ramı v erebilirim , ç ü n k ü yaptıkları işte iyidirler ve bilgilerine
güvendiğim kim selerdir.

NEDEN H EM EN İŞE KOYULMALISINIZ?

Herkese bir an önce kendi mali hızlı yollarım bulmaları­


nı ve zengin olmayı ciddiye almalarım salık vermemin başlıca
nedenlerinden biri de Amerika’da ve dünyanın pek çok ülke­
sinde geçerli iki tür kural olmasıdır: Biri zenginler için, diğe­
ri de geride kalanlar için. Yasaların çoğu mali fare yarışına tut­
sak olmuş insanlara karşı yapılır. En iyi tanıdığım dünya olan
İŞ ve yatırımcılık dünyasında orta sımftakilerin ödedikleri ver­
gilerin nereye gittikleriyle ilgili çok az bilgi sahibi olduklarım
görmek şaşırtıcıdır. Orta sınıfın cebinden çıkan vergiler iyi
am açlara h iz m e t etseler de v ergi in d irim le rin in , teşviklerin ve
ö d e m e le rin ç o ğ u zen g in lerin cebine girer.
Ö rn e ğ in , A m erik a’da d ü şü k gelirlilere k o n u t s o ru n u çok
b ü y ü k tü r ve siyasal alanda el yakar. B u s o ru n u n çözülm esine
y ard ım cı o lm ak üzere şehir m eclisi, eyalet ve federal hükü-
m e d e r d ü şü k gelirlilere k o n u t in şaatın ı fin an se edenlere
ö n e m li m ik tard a vergi kredileri, vergi in d irim le ri ve kira yar­
d ım ı sağladılar. Yasaları bilm eleri sayesinde serm ayedarlarla
inşaatçılar d ü şü k gelirlilere k o n u t y atırım la rın ı v ergi m ükellef­
lerine ö d eterek serv ed erin e servet kattılar.

NEDEN AD IL DEĞİL?

D e m e k ki N A K İT A K IŞ I Ö lçü m Ç ey reğ i’n in sol tarafın­


d a y er alanların ç o ğ u yalnızca d ah a ço k gelir vergisi ö d em ek ­
le kalm ıyor, aym zam an d a vergi avantajlı y atırım la ra katılm a
o la n a ğ ın d a n uzak tu tu lu y o rlar. “ Z e n g in le r d a h a d a zengin­
leşiyor,” d eyişinin b ir kaynağı da bu.
A dil o lm ad ığ ım b iliy o ru m , ö te y a n d a n h e r iki tarafı da
an lıy o ru m . G azetelere p ro te s to m e k tu p la rı yazan kim seler
var. K im i de seçim lere k atılarak sistem i d e ğ iştirm e y e çalışıyor.
B ana so rarsam z en kısa y o ld an yapılm ası g erek en kendi işini­
ze b ak m an ız, n ak it akışınızı d e n e d m altın a alm an ız ve mali
aç ıd a n k en d i hızlı y o lu n u z u b u lu p z e n g in o lm an ız. Ç ünkü
k en d in izi d eğ iştirm ek sistem i d e ğ iştirm e k te n ço k d ah a kolay.

SORUNLARA FIRSATLAR DO ĞU RU R

Y ıllar ö n ce ze n g in b ab a b en i iş sah ib i ve y atırım cı yete­


n e k le rim i g eliştirm ey e teşvik etti. “S o n ra d a s o ru n çözm e alış­
tırm a la rı y ap a rsın ,” dem işti.
Yıllard" Eaşka 5cy yapm am . İş ve yatırım sorunları
çizerim- B un-' n lcyd a n o k u m a diyenler de olur, bense so ru n
jcnu'Yİ y eğ liyorum , çü n k ü öyleler.
"S orun değil de m eydan o k u m a” diyenlerin gerekçesi
birinin kulağa diğet inden daha olum lu gelm esi herhalde. O y ­
sa ben so ııın sö z c ü ğ ü n ü n de olum lu bir anlam taşıdığım
düşüm ıyoıum , ç ü n k ü her so ru n u n içinde bir “fırsat” yattığım
biliyorum, ne de olsa gerçek yatırım cılar fırsatlar ararlar. Ele
aldığını her m ali ya da iş so ru n u , o n u çözeyim ya da çözm e-
veyim bana b ir şeyler öğretir. Finans, pazarlam a, insan ilişki­
leri ya da hukukla ilgili yem bilgiler eklenir dağarcığım a. Baş­
ka projelerin paha biçilm ez ak tif varlıkları olan yeni kişiler sık
çıkar karşım a. Ç o ğ u y la ö m ü r boyu dostluklar kurarım ki b u ­
nun değeri h içb ir şeye değişilm ez.

KENDİ H IZLI YOLUNUZU BULUN

Öyleyse mali açıdan hızlı yolunu bulmak isteyenlerin ilk


yapmaları gerekenleri sıralayalım:

1. Kendi işine bakmak


2. Nakit akışını denetim altına almak
S. Risk ile riskli arasındaki farkı bilmek
4. A, B ve C Tipi yatırımcılar arasındaki farkı bilmek ve
üçü birden olmayı seçmek.

Hızlı yola geçmek için belli türde bir sorunu çözmede us


talaşın. B tipi yatırımcıların çoğunun kendilerine verilen öğüde
uyup yaptıklarının tersine “çeşidendirme” yoluna gitmeyin. Bir
Çeşit sorunu çözmede usta olun, balon parası olanları yaarım
yapmak için nasıl size gelecekler. Eğer iyi ve güve ’ seıuz >
1* Vola daha kısa sürede ulaşırsınız. İşte size bir aç o
Bill G ates yazılım pazarlam a sorunları çözm ede ustadır.
Öyle ustalaşırı ıştır ki federal h ü k ü m et peşindedir. D onald
T rum p gayri m enkul sorunlarını çözm ekte ustadır. Warren
Buffett iş dünyası ve borsadaki sorunları çözm edeki ustalığıy­
la yüksek değerli hisse senederinc ulaşır ve ü stü n bir portföy
yönetir. G eorge Soros ise piyasadaki oynaklıktan kaynaklanan
sorunları çözm ede ustalaşm ıştır. Riskli yatırım ları yönetm ede
kim se eline su dökem ez. R u p ert M u rd o ck ’ın ustalığı da glo­
bal televizyon şebekelerinin ış so runlarına çözüm bulmaktır.

K arım la bana gelince, biz de sağlayacağı p asif gelirle m as­


rafını çıkaracak ap artm an dairelerinin so ru n larım çözmekte
epey başarılıyız. Başlıca yatırım yaptığım ız alan olan küçük ve
o rta ölçekli ap artm an k o n u d a n piyasası dünyası dışında bilgi­
m iz çok az ve çeşidendirm eye g itm iyoruz. E ğ er b u alanlardan
başka alanlara yatırım yapm ayı seçersem , b u da beni B dp i ya­
tırım cı yapar, o zam an da param ı kendi uzm anlık alanlarında
başarılarım kam dam ış kim selere veririm .
B ir tek am aca odaklanm ış b u lu n u y o ru m , b u da “kendi
işim e bak m ak .” K arım la yardım dern ek lerin d e çalışıyoruz,
o n ların çabalarına destek veriyoruz, am a kendi işim ize bak­
m ayı ve kendi a k tif sü tu n u m u z u geliştirm eyi asla ihm al etm i­
yoruz.
Böylece hızla zen g in olm ak için iş sahibi ve yatırım cı ol­
m an ın gerektirdiği becerileri ö ğ ren in , ayrıca d ah a büyük so­
runları çözm eye bakın, çü n k ü o so ru n la rın arasında çok daha
büyük m ali fırsadar yatar. Ö n ce CCİ ” o n u n ark asın d an “Y” ol­
m a y o lunda çaba g ö sterm en izi ö n e rm e m in sebebi de bu. I§
sorunlarım çözm ede ustalaşırsanız, n a k it akışınızdan para ar­
tırabilir, aym zam anda d ah a açıkgöz y atırım cı o lm anızı sağla-
yacak iş bilginizi geliştirirsiniz. D a h a ö n ce defalarca altını çiz­
dim , am a bir kez daha v u rg u lam ak ta y arar var. CCY” dilimine
gelenlerin ço ğ u kendi m ali so ru n larım çö zm e u m u d u n a kapı
Iırlar. F ak at ç o ğ u kez hayal ktrık lıeın ı ,, - ,
is sahipleri olmayanlar için y atırım ' g ‘ arla r Ç »nkü sağlam
/o ru n la r d o ğ u ru r. Ç }atU un >'aP » « k d ah a zo rlu m ali

Mali sorunlann az, çoğu olmaz Yrln, z „


bekleyen m alı sorunlar vardır * 1 sızın Çözmenizi

HAREKETE G E Ç İN

Y A T IR IM C IL IK A L A N IN D A K E N D İN İZ İ E Ğ İT İN

Sizlcre 5 ya da 6 ’ncı düzeylere çıkm adan ö n ce etkili bir


Düzey 4 y atırım cısı o lm an ızı salık veririm . K ü çü k işlerle b aş­
layın, e ğ itim in iz i aksatm ayın.

A şağ ıd ak ilerd cn en az ikisini h er hafta d üzenli olarak y e­


rine g etirin .

1. F in an s sem in erlerin e ve derslerine katılın. (B u g ü n k ü


b a şa rım ın ç o ğ u n u gençken 385 d o lar öd ey erek k atıl­
d ığ ım em lakçilik k u rsu n a borçluyum . H a re k e te g eçe­
rek yıllar b o y u n ca b an a m ilyonlarca d o lar k a z a n d ır­
d ı.)

2. O tu r d u ğ u n u z se m tte “sanlık” gayri m en k u lleri a ra ­


yın. H a fta d a ü ç ya d a d ö r t em lak g ezin , em lak k o ­
m is y o n c u s u n d a n size bilgi verm esini isteyin. Y aurım
am açlı b ir em lak o lu p o lm a d ığ ım so ru n . E ğ e r ö y ley ­
se, s o ru la ra d ev a m edin:

K ira la n d ı m ı? Ş im d ik i kirası ne kadar? B oş kalm a


o lasılığ ı ne? B ö lg ed ek i o rta la m a k iralar n e kadar? B a­
k ım ve o n a rım g id erleri n e kadar? B akım ve o n a rım
giderlerini ötelem e olanağı var mı? E v sahibi bu gi­
derlere katılıyor mu? F inansm an koşulları ne?

İncelediğiniz her m ülkün aylık nak it akışım hesapla­


ma alıştırmaları yapın, sonra bunları em lak komis­
yoncusuyla birlikte gözden geçirerek u n u tm u ş oldu­
ğ u n u z bir ayrıntı kalıp kalm adığım anlayın. H e r em ­
lak kendi başına bir iş sistem i o lu ştu ru r ve kendi ko­
şulları çerçevesinde değerlendirilm elidir.

3. Birkaç borsa simsarıyla g ö rü şü n ve hangi hisseleri sa­


tın almanızı önerdiklerine kulak verin. S onra b u şir­
ketler hakkında bilgi toplayın, o n lard an yıllık bilan­
çolarını isteyin.

4. Yatırım bültenlerine abone o lu n ve yazılanları dikkat­


le okuyun.

5. Televizyonda fınans kanallarım izleyin, finansla ilgili


kaset ve radyo program larım dinlem eyi aksatmayın
ve C A S H F L O W o yunu oynayın.

İŞ A L A N IN D A K E N D İN İZ İ E Ğ İT İN

1. B ölgenizde hangi şirketlerin satılık o ld u ğ u n u öğren­


m ek için b u konudaki aracı kurum larla görüşün. So­
ru so ru p yanıtlarına kulak verm ekle ne kadar çok te­
rim öğrendiğinize şaşıracaksınız.

2. Sistem lerini öğrenm ek için pazarlam a ağı seminerine


katılın. (E n az üç pazarlam a ağı şirketini incelemeni­
zi ö neririm .)
I5 fırsa tla rıy la k arşılaşabileceğiniz iş dünyasının
k o n g re le rin e k atılarak bölgenizde ne tür im tiyaz hak­
la rın ın ya d a ış sistem lerinin bulunduğunu öğrenin.

İş d ü n y a s ı g azete \ e dergilerine abone olun.


ON BEŞİNCİ KONU

S* Abım :
A rayın
Ö n c e d e n hiç g itm e m iş o ld u ğ u n u z yerlere sizi kim y ö n ­
lendirir?
Akıl h o ca sı size ö n em li olanla önem li olm ayanı işaret
eden kim sedir.

AKIL H O C A L A R I BİZE ÖNEMLİ OLANI


SÖYLERLER

A şağ ıd a e ğ itic i C A S H F L O W o y u n u n u n sonuç çizelgesi­


ni g örecek sin iz. B u o y u n akıl hocası olsun diye üretilm iştir,
Çünkü in sa n ı z e n g in b a b a n ın b ana ö ğrettiği gibi düşünm eye
yöneltir ve z e n g in b ab a y a g ö re m ali açıdan önem li olam işa­
ret eder.
Meslek Oyuncu
Maaş: Hedef: Toplam giderlerinizden daha büyük Edilgin Gelir elde ederek
Fare Yarışı'ncan en kısa siirede çıkıp Hızlı Yol a g rmek
Zengin baba malî tablo Gelir Tablosu __________
nıın bu bölümünün Kontrolör
önemli olduğunu
düşünürdü Safifcgıniitdakt ki«l:

Ki» H dtH tfi:


Edilgin Gonr=
Fzi»
uz ** lılir Kümleri »
Nafcıt C *yn> n«nl(U İ * Ityzri N.ılriı A k if ı:
G»rrtm«w*rul

flikri ^Hı»r
Pasif Gelir Toplam
G e lir;___
Zengin baba zengin Gider Tablosu
olmak için bu alanlara
önem vermek gerektiğini
Öğretti bana ocuk
i;a y ısı.
(Oyuna C çocukla r-*v«yı<lı
k~*1 Çocuk başına
İî£i_ yapılan harcama—

fi«gftl«gütcHB*iB;
Bznkz Kfw*»ı 64— »Mİ:
Top'aın
G ider__

Aylık
Nakit Akış^_

Bilanço
Yüksek öğrenimli, ama yoksııl babam bana yüksek maaş
lı bir işte çalışmanın, ayrıca düşlerini süsleyen evi satın alma­
nın önemli olduğunu öğretmişti.
Zengin babaysa pasif gelire önem vermemi ve zamanımı
pasif ya da uzun süreli kalıcı gelir sağlayıcı aktif varlıklar edin­
meye adamamı öğretti. Standartlarının altında yaşamayı des­
teklemezdi zengin baba. Oğluna da, bana da “yaşam standart­
larınızı düşürmeyin, standartlarınızı yükseltmenin yolunu
arayın," derdi.
Bunu başarmak için aktif sütununu geliştirmeye önem
vermemizi ve sermaye kazanmalarından, kâr paylarından ge­
lenpasit geliri, işyerlerindengelenkalıcı geliri, gayri menkul­
dengelenkira gelirini vetelifilepatent haklarındangelenge­
lirimizi artırmamızı salıkverirdi.
Her iki babanın da akıl hocası olaraküstünyanları vardı.
Zengin babanın önerdiği yoldan gitmiş olmam öğrenimli,
amayoksul babamınbenimüzerimdeki etkisini aslaazaltmaz.
İkisininde güçlüetkisi olmasaydı bugünkübenolamazdım.

OLUMSUZ ÖRNEKLER

Kişinin örnek alabileceği eşsiz akıl hocaları olabileceği gi­


bi aksi m odeller de bulunabilir. Çoğum uzun önünde her iki
tür örnek vardır.
Ö rneğin ö m rü boyunca 800 milyon doları aşkın servet
edinmiş bir arkadaşım var. Benim bu satırları yazdığım sıra­
larda iflas etti. Bir de neden hâlâ onunla birlikte zam an geçir­
diğimi m erak edip soran dosdarım var. N edeni basit, çünkü
bu arkadaşım benim önüm de hem olum lu hem olum suz ö r­
nek. H er iki özelliğiyle ondan pek çok şey öğrenebilirim.

MANEVİ ÖRNEKLER

Babam da, zengin baba da manevi adamlardı, ancak hem


parayla ilgili hem de manevi konularda bambaşka bakış açıla-
rı vardı. Örneğin, “para sevgisi inşam kötülüklere götüren yo-
lun başıdır,” deyişini farklı yorumlarlardı.
Yükseköğrenimli yoksul babam paraya sahip olm a veya
iş in in mali d u ru m u n u düzeltme arzusunun yanlış olduğu
görüşündeydi.
Zengin babaysa, yukarıdaki deyişi çok başka yorumlardı.
Ona göre kötülüğe teşvik etm e, hııs ve mali bilisizlik yanlış
derdi.
Başka türlü söylersek, zengin baba paranın kötülüğüne
inanmazdı. O na göre insanın öm rü boyunca para uğruna köle
gibi çalışması ve kişisel borcunun mali kölesi olm ak günahtı.
Zengin baba dinsel öğretilerden mali dersler çıkarırdı,
şimdi bu dersleri sizlerle paylaşmak istiyorum .
Kendi adıma ben insanın dinsel özgürlüğünü içtenlikle
desteklerim.
Ö te yandan çoğu dinsel öğretilerden eşsiz dersler almak
m üm kündür..

GÜNAHA TEŞVİKİN GÜCÜ

Zengin baba çok çalışan, kronik olarak borç içinde yüzen


ve ayağını yorganına göre uzatm ayan kim selerin, çocuklara
kötü örnek olduğuna inanırdı. Böylelerinin yalnızca kötü ör­
nek olmakla da kalmadıklarım, aym zam anda günaha ve hırsa
boyun eğdiklerini düşünürdü.
Aşağıdakine benzer bir şema çizer ve “Bizi günaha teşvik
eder,” derdi.

Aktif Pasif

2;
Z en g in babaya g ö re m ali sorunların kaynağı değersiz ö te ­
beri sahibi o lm a arzu su y d u . K redi kartları ilk çıktığında m il­
yonlarca k im sen in borçlan acağ ım ve ö n ü n d e sonunda o b o r­
cun insanları y ö n eteceğ in i ö n g ö rm ü ştü . Ev, m obilya, giyecek,
tatil ve o to m o b il satın alm ak üzere korkunç borç altına giren
pek çok kim se var, ç ü n k ü insana özgü bir duygu olan “g ü n a­
ha teşvik d u y g u s u n u d en etim altına alm aktan uzaklar. G ü n ü ­
müzde d a h a d a ço k çalışan, aktif varlık olduğu düşüncesiyle
mal m ülk alan nice kim seler g ö rüyoruz, ancak bunların harca­
ma alışkanlıkları o n la rın gerçek aktif varlıklar edinm esine e n ­
gel olm akta.
S onra d a aşağıdaki şem ayı çizen zengin baba bu kez de
şöyle derdi:
“Bizi g ü n a h ta n k u rtarır.”

B u sö zler z e n g in b ab a n ın g ü naha teşvik, m ali eğitim yok­


sunluğu ve m ali açıd an o lu m su z örneklerin etkisinden kay­
naklanan in san ru h u n u n küçü lm esinden ku rtu lm ak üzeıc ö n ­
celikle y apılm ası g erek en leri yapm ak, duygusal zeka göstcı ge­
trin d e n biri o la n h azzı g ecik tirm e, kendi işine bakm a ve ak­
tif sü tu n u n u g eliştirm ey e y ö n elm en in ö n em in i vurgulam a yo­
luydu.
M ali açıd an k en d i hızlı y o lu n u z u arıyorsanız, size uyarım
her gü n çev ren izd e b u lu n a n kim selere dikkat etm eniz. K en ı-
nize şu n u s o ru n : Size iyi ö rn e k oluyorlar mı? O lm uyorlarsa,
sizinle aynı yönde giden kişilerle daha çok zam an geçirmeni­
zi salık veririm.
Çalışma saatlerinde böyle kimseleri bulamazsanız, yatı­
rım kulüplerinde, pazarlama ağı gruplarında ve başka iş kuru­
luşlarında bulabilirsiniz.

A YN I YOLDAN GEÇMİŞ BİRİNİ BULUN

Akıl hocalarınızı akıllıca seçin. K im den akıl alacağınıza


dikkat edin. Bir yere varmak istiyorsanız, aynı yoldan geçmiş
birini bulm anız en iyisi.
Diyelim ki gelecek yıl Everest D ağı’na tırm anm aya karar
verdiniz. O dağa daha önce orm anm ış birine danışm anız do­
ğaldır. N e var ki sıra mali dağlara tırm anm aya gelince, çoğu
kimse gidip mali bataklığa göm ülm üş kimselerden akıl sorar.
Gerçek “İ” ve “Y” olan akıl hocaları bulm anın en zor ya­
nı bu dilimler ve para hakkında akıl verenlerin çoğunun aslın­
da “Ç” ve “S” dilim lerinden geliyor olmasıdır.
Zengin baba kendim e bir akıl hocası ya da “antrenör”
edinm em i isterdi hep. “Profesyonel oyuncuların antrenörü
olur. A m atörlerin antrenörü olm az,” derdi.
Diyelim ki golf oynuyorum ve ders alıyorum , fakat sürek­
li bir antrenörüm yok. Buna bağlı olarak oynam ak için para
almak yerine golf oynam ak istediğim zam an para öderim.
Ö te yandan iş dünyası ve yatırımcılık alanında oyun oynarken
birçok antrenörüm var. N eden mi? Ç ünkü o oyunları oyna­
m anın karşılığında param ı alıyorum.
D em ek ki akıl hocalarını akıllıca seçmeliyiz. Elimizden
gelen en önem li davramş b u olmalı.
fliRE KE TE GEÇİN

Akıl H o caları A rayın - H em iş hem de yatırım cılık


d ü n y asın d a size akıl hocalığı yapabilecek kişileri ara-
yın.

a. K endinize ö rn ek kim seler seçin. O n lard an bir


şeyler öğren m ey e bakın.
b. O lu m s u z örnekler bulun. O nlardan da ö ğ re n m e ­
ye çalışın.

2) K İM İN L E Z A M A N G E Ç İR D İĞ İN İZ G E L E C E ­
Ğ İN İZ İN g ö s t e r g e s i d i r

a. B irlikte en çok zam an geçirdiğiniz altı kişinin


adını yazın. Kaç çocuğunuz olursa olsun, onları
b ir kişi olarak kabul edin. U n u tm ay ın , burada
ö n em li olan kim inle zam an geçirdiğinizdir. O n ­
larla aranızdaki ilişki değil. (ALTI K İŞ İN İN
A D IN I Y A ZM A D A N A ŞA Ğ ID A Y A ZA N LA ­
R I O K U M A Y A DEV A M E T M E Y İN .)

O n beş yıl kadar önce bir sem inere katılm ıştım , sem i­
neri veren kişi bizden aynısını istem işti. Ben de altı
kişinin ad ım yazm ıştım .

Ö ğ re tm e n d ah a sonra yazdığım ız o altı ism e b ak m a­


m ızı söyledi ve “İşte geleceğinize bakıyorsunuz. E n
ço k zam an geçirdiğiniz altı kişi sizin geleceğinizdir,”
diye ekledi.

E n ço k zam an geçirdiğiniz altı kişinin yakın arkada­


şın ız o lm ası gerekm ez. İş arkadaşlarınız, eşiniz, ço-
cılklarınız ya da üye o ld u ğ u n u z derneğin diğer üye­
leri de olabilir bunlar. Benim listem e yazdıklarım iş
arkadaşlarım , şirketteki tanışlarım ve futbol oyuncu­
larıydı. D erinlem esine baktığım da listem in çok şey
anlattığı kafama dank etm işti. H em kendim le ilgili
hoşlandığım ve hoşlanm adığım yanlarım ı görüyor­
dum .

Ö ğretm en sem inere katılanlarla listelerimizi karşılı-


laştırıp tartışm am ızı istem işti. Bir süre sonra liste
yapm anın önem i daha da belirginleşti. Ötekilerle
y ap ağ ım liste üzerine konuştukça ve onları dinledik­
çe bazı değişiklikler yapm am gerektiğini iyice anla­
m ıştım . Yok, birlikte zam an geçirdiğim kimselerle il-
güi değildi bu. Benim nereye gittiğim le ve hayatımı
nasıl değerlendirdiğim le ilgiliydi.

O n beş yıl sonra birlikte zam an geçirdiğim insanların


biri hariç hepsi değişm işti. Listem e yazdığım diğer
beş kişi hâlâ can dostum , am a eskisi kadar sık görüş­
m ediğim kimseler. H epsi de eşsiz insanlar ve yaşam
biçim lerinden m em nunlar. Benim sözünü ettiğim
değişiklik kendim le ilgiliydi. Geleceğüni değiştirmek
istiyordum . Geleceğimi başarıyla değiştirebilm em
için düşüncelerim in değişm esi gerekiyordu, bunun
için birlikte zam an geçirdiğim kimseleri değiştirmem
kaçınılmazdı.

b. Altı kişinin adını yazdığınıza göre, şim di sıra bir


sonraki adım ı atm akta:

H e r bir ism in yanına Ö lçüm Ç ey reğ in in hangi dili­


m inde yer aldıklarını yazın.
Bu kimseler UÇ , S, I ya da Y” mi> Bir hatırlatm a: B u­
lu n d u ğ u dilim kişinin gelirinin çoğunu hangisinden
elde ettiğini gösterir, işsiz ya da emekliyseler, gelirle­
rini hangi dilim den almış olduklarını n o t edin. Liste­
nizde gençler ve öğrenciler varsa, onların yanını boş
bırakın.

N ot: Kişi birden çok dilim de yer alabilir. Ö rneğin


karım K im ’in adının yanına hem “İ” hem de “Y” ya­
zılabilir, çünkü gelirinin yarısını birinden, diğer yarı­
sını öteki dilim den sağlamaktadır.

Benim listem in en başında Kim vardı, çünkü en çok


onunla zam an geçiririm.

AD D İL İM
1. Kim Kiyosaki İ-Y
2.
3.
4.
5.
6.

c. Şimdi de sıra listede yer alan kişilerin yatırım cı ola­


rak hangi düzeye geldiklerini belirlemeye geldi. B u­
nu yaparken Beşinci K onu’ya ve Yedi Yatırımcı D ü ze­
y in in anlatıldığı sayfalara dönün. Kim altıncı düzey
yatırımcıdır.

Adını yazdığınız kişinin yatırım cı düzeyini bilm iyor­


sanız, akıllı bir tahm inde bulunun.
Böylece benim kini ö rn e k alarak aşağıdaki gibi bir li
te hazırlayın.

AD D İL İM Y A T IR IM C I D Ü Z E Y İ
1. K im K iyosaki İ-Y 6
2.
3.
4.
5.

K İM İL E R İ Ö F K E L E N İR

B u alıştırm ayı yapanlardan karışık tepkiler gördüm . Kimi


çok öfkelenir. “Ç evrem dekileri sınıflandırm am ı benden nasıl
istersiniz?” diy en ler olur. E ğ er sizin de kafanız karıştıysa, be­
ni bağışlayın. O ysa b u alıştırm adan am aç kim senin canım sık­
m ak değil. K işinin yaşam ına biraz ışık tutm ak. K im ine yarı­
yor, k im in e yaram ıyor.
O n beş yılı geçti ben b u alıştırm ayı yapalı. O zam an sağ­
lam cıydım , saklanıyordum . B u lu n d u ğ u m yerden h o şn u t de­
ğ ild im , h ay atım d a ilerlem e kaydedem em em in su çu n u da bir­
likte çalıştığım insanlara atıy o rdum . Sürekli dalaştığım iki ki­
şi vardı, o n ları şirketim ize ayak bağı olm akla suçluyordum . iş ­
teki h er g ü n ü m ü o n ların k ab ahatini aram akla, kabahaderini
yüzlerine vurm akla geçirir, k u ru m olarak yaşadığım ız so ru n ­
ların s u ç u n u o n lara atm akla geçirirdim .
B u alıştırm ayı tam am lad ık tan so n ra bana ters gelen bu iki
kişinin b u lu n d u k ları y erden hiç de şikâyetçi olm adıklarını
g ö rd ü m . D eğ işm ek isteyen b en d im . A ncak değişm ek yerine
onları değişm eye zo rlu y o rd u m . A n lad ım ki kendi beklentile­
rim i o n lara yansıtıy o ru m . B enim yap m ak istem ed iğ im i onla­
rın yapm asım istiy o rd u m . O n la rın istekleriyle beklentilerinin
henimkilerie aynı olması gerektiğini düşünüyordum Sadıklı
L ilişki değildi anlayacağınız. Bütün bunları anladıktan son-
ra k en d im i değiştirm ek üzere gerekli adımlar, atabildim.

a. N A K İT A K IŞ I Ö lçüm Çeyreği’nc bir goz atın


ve b irlik te zam an geçirdiğiniz kimselerin baş
h arflerin i ait oldukları dilime yazın.

S onra d a şu anda bulun duğunuz dilime kendi baş


h arflerin izi yazın. A rkasından gelecekte faaliyet gös­
term ek isted iğ in iz dilim e baş harflerinizi koyun.
H e p si aynı dilim deyse, m utlu biri olma olasılığınız
epey yüksek dem ektir. Çevrenizde de sizinle benzer
kafa y ap ısın d a kim seler var. Yok, eğer öyle değillerse,
h ay atın ızd a bazı değişiklikler yapmanın zamanı gel­
m iştir.
O N A L T IN C I K O N U

6* A fr ıtn : H & ij a J

Cüce Çevirin
İşler isted iğ in iz g ib i g itm ezse, kim olursunuz?
D eniz P iy ad e G ü c ü ’n d e n ayrıldığım da zengin baba satış
yapmayı ö ğ re n e b ile c e ğ im bir işe girm em de ısrar etm işti.
Utangaç o ld u ğ u m u b iliy o rd u . Satış yapm ayı öğrenm ek dün-
yada en so n istey ece ğ im şeydi.
İki yıl b o y u n c a şirk etin en k ö tü satış elem anıydım . B o­
ğulmak üzere o la n b ir ad a m a can yeleği bile satam ayacak ka­
dar k ö tü y d ü m . U ta n g a ç lığ ım yalnızca kendim için değil satış
yapmaya ça lıştığ ım m ü şte rile r için de d ert oluyordu. O iki yıl
sürekli d e n e m e a ltın d a ve işten çıkarılm anın eşiğinde geçti.
B aşarısızlığım için h e p e k o n o m ik koşulları, satm aya çalış­
tığım ü rü n ü , b a z e n d e m ü şterileri bahane ederdim . Z engin
babanın b ü tü n b u n la ra b am b aşk a b ir açıdan bakardı. “İnsan
kusurlu o lu n c a , k u s u ru h e p başkasında ararlar,” derdi.
H ayal k ırıld ığ ın ın y a ra ttığ ı duygusal acı öyle güçlüydü ki
acı Çeken kişi k a b a h a ti b aşk asın a atarak açışım dindirm eye ça-
itŞirdı. Satış y a p m a y ı ö ğ re n m e k için hayal kırıklığının acısına
tatlanm ayı ö ğ re n m e liy d im . Satış yapm ayı ö ğ ren m e surecin-
de, eşsiz bir ders aldım: Hayal kırıklığım pasif değil de aktif
varlıklara dönüştürm ek.
Yeni bir şey “denem ekten” korkan kimselerle karşılaştı
ğım da, bu korkunun asıl kaynağının hayal kırıklığına uğrama
korkusu olduğunu görürüm . Yanlış yapm aktan ya da redde­
dilm ekten korkmaktadırlar. Mali açıdan kendi hızlı yolunuzu
bulacak yolculuğa çıkmaya hazırsanız, size de zengin babanın
ben yeni bir şey öğrenirken bana verdiği öğüdere kulak ver­
m enizi öneririm :

“H ayal kırıklığına uğram aya hazır olun.”

Z en g in baba b u n u olum lu anlamda söylerdi. Eğer hayal


kırıldığına uğram aya hazır olursan, bu hayal kırıklığından
kendine pay çıkarmasını da bilirsin m antığım yürütüyordu.
Oysa ço ğ u kişi hayal kırıklığından zarar eder hem de uzun sü­
reli. “B unu bir daha asla yapm am ,” ya da “Başaramayacağımı
bilm eliydim ,” diyen birini duyarsamz, gördüğü zararın uzun
süreli o ld u ğ u n u bilirsiniz.
H e r sorunla birlikte doğan bir de fırsat vardır... H er fır­
satın altında paha biçilmez bir nebze de bilgelik yatar.
N e zam an “B unu bir daha asla yapm am ,” diyen birim
duysam , öğrenm eyi duraklatm ış birini dinlediğim i düşünü­
rüm . H ayal kırıklığının kendisini durdurm asına izin vermiştir.
H ayal kırıklığı ayaklarının altında daha da yükselmesine yara­
yacak bir tem el olm ak yerine çevresinde duvar örmüştür.
Z engin baba ağır hayal kırıklıklarıyla baş etmesini de öğ­
retm işti bana. “Kendi başına zengin olmayı başaranların sayı­
larının az olm asının nedeni çok az insanın hayal kırıklığıyla
başa çıkabilmesidir,” derdi. “H ayal kırıklığıyla yüzleşmez on­
lar, öm ürleri boyunca ondan kaçarlar.”
Sonra da şöyle devam ederdi: “Oysa hayal kırıklığından
kaçmak yerine ona hazırlıklı olm ak gerekir. Hayal kırıklığı»
öğrenmenin ö n em li b ir koludur. N asıl y apağım ız yanlışlardan
ders alıyorsak, hayal kırıklıkları da karakterim izi sağlam ­
laştım ” A şağıda zen g in b abanın yıllar boyu bana verdiği
Öğütlerden b azılarım bulacaksınız:

1. Hayal kırıklığına uğramayı bekleyin. “Yalnızca ap ­


tallar işlerin diledikleri gibi gitm esini beklerler. H ayal
kırıklığına uğram ay ı beklem ek ne edilgin olm aktır ne
de yenilgiyi kabullenm ek. H ayal kırıklığına u ğ ram a­
yı bek lem ek zihinsel ve duygusal olarak hoşunuza
gitm eyecek sürprizlere karşı hazırlıklı olmaktır. D u y ­
gusal açıdan hazır olursam z, işler yolunda gitm edi­
ğ inde sakin ve ağırbaşlı davranabilirsiniz. Sakin o lu n ­
ca dah a iyi düşünebilirsiniz.

D âhice fikirleri olan nice kimseler çıkar karşıma. H e ­


yecanları en fazla b ir ay sürer, arkasm dan hayal kırık­
lığı baş gösterir. H eyecandan eser kalm am ışur, “İyi
bir fikirdi, am a işe yaram adı,” diye hayıflanırlar.

İşe y aram ayan fikir değildir, hayal kırıklığı baskın


gelm iştir. Sabırsızlıkları hayal kırıklığına dönüşm üş,
so n ra d a o hayal kırıklığının onları yenilgiye sürükle­
m esine izin verm işlerdir. Sabırsızlıklarının nedeni ço­
ğ u kez bekledikleri m ali ödülü hem en alam am anın
so n u cu d u r. İş sahipleri ve yatırım cılar bir işten veya
y atırım ın getirisini görm ek için bazen yıllarca bekle­
yebilirler, am a başarım n zam an istediğini bilerek kal­
k ışm ışlardır o işe. Ayrıca başarıya ulaşınca mali ö d ü ­
lü n d e beklem eye değer olacağını bilirler.

2. Her an ulaşabileceğiniz bir akıl hocanız olsun. Te­


lefon d e fte rin in ilk sayfasında hastane, itfaiye ve em
niyet güçlerinin telefon num araları yer alır. Benim
bir de mali acil durum larda arayacağım numaralarım
vardır, akıl hocalarımın num araları.

Bir işe girm eden ya da yatırım yapm adan önce çoğu


zaman arkadaşlarımdan boyum dan büyük işlere kal­
kacak olursam , her an onlara ulaşabilm em için hazır
olmalarını isterim, ki bu sık olur.

Geçenlerde büyük bir gayri m enkul yatırım ına gir­


meye kalktım. Satıcı zorlu biriydi, anlaşmayı imzala­
m adan önce şartları değiştiriverdi. O rayı istediğimi
biliyordu, bu nedenle de benden alabileceğinin en
fazlasını almak için elinden geleni yapıyordu. Sabrım
taşmıştı, duygularıma söz geçirem iyordum . Benden
beklenecek bir davranış olan bağırıp çağırmak ve
böylecc işi bozmak yerine ortaklarım dan birine tele­
fon etmek için izin istedim.

Benden haber bekleyen arkadaşlarım dan üçüyle ko­


nuşup nasıl davranmam gerektiği konusunda onların
fikrini aldıktan sonra, yatıştım, daha önceden bilme­
diğim üç pazarlık yöntem i öğrendim . O gü n anlaşma
yapamamıştım , ama bugün hâlâ işime yaran üç yeni
yöntem öğrenmiştim. Eğer o gayri m enkulü almaya
kalkmasaydım, bu tekniklerden yoksun kalacakum.
H em de paha biçilmez teknikler olm alarına rağmen.

Diyeceğim, her şeyi önceden bilemeyiz, bazı şeyleri


yalnızca öğrenm em iz gerektiğinde öğreniriz. îşte
bundan dolayı size yeni şeyler denem enizi ve hayal
kırıklığına uğramayı beklemenizi söylüyorum , ama
akıl hocanız da deneyim kazanm anızda size yol gös-
ternıek üzere hazır olsun. Ç oğu kişinin herhangi bir
projeye başlam am asının nedeni b ü tü n çözüm lerin el­
lerinde olm am asıdır. H içb ir zam an b ü tü n çözüm
vollarım bilem ezsiniz, am a sız bir yerinden başlayın.
D o stu m K eith C u n n in g h am ’ın hep dediği gibi, “Pek
çok kişi b ü tü n ışıklar yeşil yanm adan yola bakmaz.
Bu y ü zd en de hiçbir yere gidem ezler.”

3. Kendinize iyi davranın. Yanlış yapm anın ve hayal kı­


rıklığına veya başarısızlığa uğram am n en acı veren
yanlarından biri başkalarım n bizim hakkım ızda ne
düşüneceği değil, bizim kendi hakkım ızda ne d ü şü ­
neceğim izde. Yanlış yapanların çoğu kendilerini baş­
kalarının vereceği cezadan çok daha ağırına m ahkûm
ederler. K endilerine kötülük ettikleri için kendilerini
polise ih b ar etseler yeridir.

Zihinsel ve duygusal açıdan kendilerine acımasız


davranan kim selerin risk alma, yeni fikirler benim se­
m ede ya da yepyeni bir işe kalkıştıklarında fazla sa­
kıngan olduklarım gözlemişimdir. Eğer kendinizi ce­
zalandırır ya da uğradığınız hayal kırıklığı için bir
başkasım suçlarsanız, bir şey öğrenm eniz zordur.

4. D oğruyu söyleyin. Çocukken kazara kız kardeşim in


ön dişlerinden birini kırdığım zam an görd ü ğ ü m en
ağır cezalardan birini alm ıştım . Eve koşup beni baba­
ma söylem işti, ben de kaçıp saklanm ıştım . Babam
beni b u ld u ğ u n d a öfkeden deliye dönm üştü.

Beni azarladı: “Seni kız kardeşinin dişini kırdığın için


değil kaçtığın için cezalandıracağım.”
Mali açıdan yapüğım yanlışlardan kaçmak istediğim
anlar oldu. Kaçmak kolaydır, ana babam ın dedikleri
hayatım boyunca bana yol gösterdi.

Kısaca, hepim iz yanlış yaparız. İşler istediğim iz gibi


gitm ediğinde hepim izin canı sıkılır, hayal kırıklığına
uğrarız. Aramızdaki fark, hayal kırıklığını nasıl içimi­
ze sindirdiğim izden gelir. Zengin baba bunu şöyle
özedem işti: “Başarı arzunun gücüyle, düşlerinin bo­
yutuyla ve başarıya giden yolda uğradığın hayal kı­
rıklığıyla ne kadar iyi başa çıktığınla ölçülür.”

Ö nüm üzdeki birkaç yıl içinde cesaretimizi sınayacak


mali değişimler yaşayacağız. D uygularım en iyi kont­
rol edebilen, duygularının esiri olm ayan ve yeni mali
yetenekler öğrenm e olgunluğunu gösteren kimseler
bu yılların üstesinden gelecek olanlardır.

Bob Dylan’ın şarkısında dediği gibi, zam an değişi­


yor.

Ve gelecek, zamanla birlikte değişebilen ve uğradık­


ları hayal kırıklıklarını gelecek için yatırım a dönüştü­
rebilen kişilerin olacak.

HAREKETE GEÇİN

1) Yanlışlar yapm. Emeklemeyi önermemin nedeni de bu.


Unutmayın ki kaybetmek de kazanmanın bir parçası.
“Ç” ve “S” dilimindekiler yanlış yapmanın kabul edil­
mez olduğuna şartlandırılarak yetiştiler. “İ” ve “Y” di-
limindekilerse yanlışlardan ders çıkartarak öğrenirler.
2) K enara biraz para ayırın. K üçük m iktarla başlayın. Ya­
tırım yapm ak istediğiniz bir şey bulursanız, o n a para
yatırın. Bir işe para yatırınca o işi nasıl çabucak ö ğ ­
rendiğinizi g ö rü n ce şaşıracaksınız. Evinizi, ip o te k
taksitinizi ya da ço cu ğ u n u zu n eğitim parasım kullan­
m anıza gerek yok, küçük bir m iktar yeterli... S onra
da dikkatinizi toplayıp öğrenm eye başlayın.

3) Bu adım ı atm an ın p ü f noktası H A R E K E T E G E Ç ­


M EK.

O k u m ak , seyretm ek ve dinlem ek eğ itim in izin vazge­


çilm ez tem el taşları. A m a YAPMAYA başlanm anız
gerek. P o zitif nakit akışı doğuracak küçük gayri
m enkullere fiyat teklifi verm ekle, pazarlam a ağı şirke -
n n c katılıp içeriden biri olarak işi öğrenm ekle, şirk et
hakkında bilgi topladıktan sonra hisse sen ed erin i sa­
tın alm akia başlayabilirsiniz. G erekirse, akıl h o cam za
veya m ali danışm anınıza danışın. A m a N ik e’ın slo g a­
nına kulak verin: “Siz yapın yeter.”
O N Y E D İN C İ K O N U

7* Abıru: hi&nm&nm Gücü

En büyük korkunuz ne?


Lise son sınıfta zengin babanın oğlu Mike’la birlikte sınıf
başkanlarından oluşan bir gruba katılmıştık. Rehberlik öğret­
menimiz, “ikinizden hiçbir şey olmaz,” derdi.
Öğretmenimiz konuşmasını sürdürürken gruptaki öğren­
cilerden bazıları içten içe gülerek dinliyorlardı. “Bundan böy­
le size zaman ayırmayacağım. Yalnızca sınıf başkanları olan
öğrencilerle ilgileneceğim. Siz kötü nodar alan sımf palyaço­
larısınız. Sizden adam olmaz. Hadi şimdi burayı terk edin.”

EN BÜYÜK İTİLİR

Rehber öğretmen Mike’a da, bana da büyük bir iyilik


yapmıştı. Dedikleri pek çok yönüyle doğru olmakla birlikte
bizi derinden yaralamış, ama aynı zamanda canımızı dişimize
takarak daha çok çaba göstermeye teşvik etmişti. Yüksekokul
yıllarımız boyunca ve kendi şirketlerimizi kurduğumuz gün­
lerde onun sözlerini hiç aklımızdan çıkarmadık.
MEZUNLAR GUNU
Birkaç yıl önce M ike’la birlikte okulum uzun mezunlar
gününe gittik, ilginç bir deneyimdi. Lisede, üç yıl birlikte
okuduğum uz, ama doğru dürüst tanım adığım ız kimselerle
birlikte okul ortam ında bulunm ak ilginçti. Bir de lise yılların­
da sım f başkanı olanların çoğunun okulu bitirdikten sonra hiç
de başarılı olmadıklarım görm ek ilgimizi çekmişti.
B unu anlatm am ın nedeni Mike’ın da, benim de parlak
öğrenciler olmamamız. N e m atem atik dehasıydık ne de okul
takım ının yıldızı. Ç oğu zaman yavaş öğrenen öğrencilerdik.
H iç sım f başkam olmadık. H erhalde babalarım ız gibi doğuş­
tan yetenekli değildik. Rehber öğretm enim izin iğneleyen söz­
leri eşliğinde okul arkadaşlarımızın küçüm seyen bakışları bizi
yürüyüşe geçmeye, yanlışlarımızdan ders çıkarmaya ve hem
iyi hem de kötü günlerde ilerlemeye kışkırtacaktı.
O kulda düşük nodar aldınız, gözde bir öğrenci olm adı­
nız, m atem atikte deha değildiniz ya da zengin bir aileden gel­
m ediniz diye ileride çuvallamanız gerekmez, bunların hiçbiri­
nin uzun vadede önem i yoktur. O nlar ancak siz önem verirse­
niz sizi engelleyecek kadar önem kazamrlar.
M ali açıdan kendi hızlı yoluna çıkmak isteyenleriniz yete­
neklerinden kuşku duyuyor olabilirler. Sizlere tek söyleyebile­
ceğim , mali açıdan başarılı olabileceğiniz her şeye şu anda sa­
hip olduğunuza güvenin. D oğuştan gelen yeteneklerinizi or­
taya çıkarmak, arzunuza, kararlılığınıza ve dehanızla yetenek­
lerinize inanm anıza bağlı.

AYNAYA BAKIN VE İÇ SESİNİZE


KULAK VERİN

Ayna görsel yansımadan fazlasını verir. A klım ızdan geçen


d ü şü n c e le ri yansıtır. A ynaya b ak ıp da k en d in e şöyle d iy e n le ri
ç o k g ö rü rü z :
«O f, b e rb a t g ö rü n ü y o ru m .”
“Aman, ben b u kadar kilo m u aldım?”
“ Y aşlanıyorum .”
Veya
“Vav be! Ç o k yakışıklıyım . K adınlar b e n im g ib isin i b u la ­
mazlar.

DÜŞÜNCELER VE YANSIMALAR

D e d iğ im gibi aynalar g ö zlerin g ö rd ü ğ ü n d e n fazlasını g ö ­


rürler. A ynalar aynı zam an d a d ü şü n ce le rim izi, d a h a ç o k d a
kendim izle ilgili kam larım ızı yansıtır. B u d ü şü n c e le r ya d a k a ­
nılar dış g ö rü n ü ş ü m ü z d e n ço k daha önem lidir.
D ış a n d a n bakılınca güzel g ö rü n e n , am a içleri ç irk in o la n ­
ları biliriz. B ir d e herkesin çok sevdiği, am a k e n d ile rin i se v ­
m eyenler vardır. D e rin d ek i d ü şü n celerim iz r u h u m u z u n y a n sı­
masıdır. D ü şü n c e le r kendim ize o lan sev g im izi, e g o m u z u ,
kendim izde b eğ en m ed ik lerim izi, kendim ize karşı d a v ra n ışla ­
rım ızı ve k en d im izle ilgili genel kanım ızı yansıtırlar.

KENDİNE g ü v e n m e y e n
KİŞİLERİN ELİNDE PARA KALM AZ

K işin in kendisiyle ügili gerçekler, d u y g u la rın d o r u ğ u n a


çık ağ ı an lard a söze dökülür.
D e rsle rim d e N A K İT A K IŞ I Ö lç ü m Ç ey re ğ i’n i a n la ttık ­
tan so n ra b u n d a n so n ra atacakları ad ım la ilgili k a ra r v e rsin le r
diye kısa b ir ara v eririm . Ö n ce h a n g i d ilim d e y er a ld ık la rın a
karar verirler, b u kolaydır, ne d e olsa e n ço k p aray ı h a n g i di-
Iın u lc y ılışa ra k d ile e llikle rim bilm ektedirler. S o n ra da sınıfa
d ilim de^ı^ıirm eleri gerekirse, hangi d ilim e ge çm e k isterdiniz
diye sorarım .

Rıınıı Ölçiim Çcyrcği’ne bakarak belirlerler.


Kimileri, “Ben bulunduğum yerden m em nunum ,” diye
kestirip atar.
Razısı, “B ulunduğum yerden hoşlanm ıyorum , ama şim­
dilik değişm eye de değiştirm eye de niyetim yok,” der.
Kuşkusuz bulunduğu yerden hoşnut olm ayan ve bir an
önce bir şeyler yapmaları gerektiğinin farkında olanlar da var­
dır. Böyleleri kendileriyle ilgili en d o ğ ru konuşanlar olur ge­
nellikle. Kendileri hakkında ne düşündüklerini dile getirerek
iç dünyalarım yansıtırlar. Kişinin kendiyle ilgili gerçekler duy­
guların doruğuna çıktığı anlarda söze dökülür çünkü,
işte o anlarda sıkça duyduklarım dan örnekler:
“Ben bunu yapamam. ‘S’ dilim inden T dilim ine geçe­
mem. Siz çıldırdınız mı> D oyurm am gereken bir karım , üç
çocuğum var.”
c Bunu yapamam. Bir sonraki maaşımı alana kadar beş yıl
bekleyemem .”
“Yatırım mı? B ütün paramı kaybetmemi istiyorsunuz
herhalde?”
“Yatırım yapacak İliç param yok.”
“Bir şey yapm adan önce bilgi edinmem gerek.”
“Daha önce denedim. Bir şey çıkmadı, çıkmaz da.”
“Mali tabloları okumama gerek yok. Ben önüm ü görüyo-
___ 55
rum.
“Benim acelem yok. Daha gencim.”
“Yeterince açıkgöz değilim.”
“Benimle birlikte o işe girecek doğru kimseleri bulsam,
yapardım.”
“Kocam böyle bir şeye asla girmez.”
“Böyle bir şey karımın kafasına asla yatmaz.”
“Dostlarım ne der?”
“Genç olsaydım yapardım.”
“Benim için çok geç.”
“Buna değm ez.”
“Ben buna değm em .”

SÖZLER KİŞİNİN AYNASIDIR


Kişinin kendiyle ilgili gerçekler, duyguların doruğuna
çıktığı anlarda söze dökülür. Bir başkası hakkında konuşuyor
olsalar bile söyledikleri sözler insanların kendileriyle ilgili d ü ­
şüncelerini ele verir, çünkü sözler kişinin aynasıdır.

SİZE VERECEĞİM EN İTİ ÖĞÜT

Ölçüm Çeyreğindeki bir dilimden bir başkasına geçmeye


hazırsanız, size vereceğim en önemli öğüt, sözlerinize dikkat
edin olacaktır. Özellikle yüreğinizden, ruhunuzdan geçen söz­
lere karşı uyanık olun. Değişiklik yapacaksanız, duygularını­
zın ürettiği düşüncelerden ve sözlerden sakının. Duygularını­
zın m antığınızın önüne geçtiğini anlayamazsanız, yolculuğu
asla tamamlayamazsınız. Sürekli geride kalırsınız. Başka biri
hakkında konuşsanız bile, örneğin, “Böyle bir şeyi eşim asla
anlamayacaktır,” deseniz bile aslında kendinizle ilgili bir ger­
çeği ele veriyorsunuzdur. Kendi tembelliğinizin suçunu eşini­
ze yüklüyor olabilirsiniz pekâlâ. Oysa gerçekte şöyle diyorsu-
nuzdur: “Yeni fikirleri eşime anlatacak cesaretten de beceriden
de yoksunum .” Ağzımzdan çıkan her söz iç dünyanıza bakma
fırsatı doğurur.
Ya da şunları diyebilirsiniz:
“İşten ayrılıp kendi işimi kuramam. Ö dem em gereken bir
ipotekle bakm am gereken bir ailem var.”
Veya,
“Yorgunum. Başka bir şey daha yapm ak istem iyorum ,”
ya da
“D aha fazla şey öğrenmeye hiç niyetim yok.”
İşte bunların hepsi kişisel doğrulardır.

KİŞİSEL DOĞRULAR AYNI ZAMANDA


KİŞİSEL TALANLARDIR

Bunlar doğrular, ama aym zam anda da yalanlardır. Ken­


dinize yalan söylüyorsamz, yolculuğunuzu hiç bitiremeyece­
ğinizi belirteyim. Size öğüdüm , duyduğunuz kuşkulara, kor­
kulara ve sınırlayıcı düşüncelere iyice kulak verin, sonra da de­
rinde yatan doğruyu ortaya çıkarmak için daha da derine inin.
Ö rneğin, “yorgunum , yeni bir şey öğrenm eye hiç niye­
tim yok,” derken d o ğ ru söylüyor olabilirsiniz, ama bu yalan­
dır da. Asıl d o ğ ru şu olabilir: “Yeni bir şey öğrenirsem , daha
da yorulacağım.” H atta, “D oğrusunu isterseniz, yem şeyler
öğrenmeye bayılırım. Yeni şeyler insanın hayatına heyecan ka­
tar. Belki önüm e yepyeni kapılar açılır,” da diyor olabilirsiniz.
Derinde yatan gerçeğe ulaşınca değişmenize yardım edecek
güçlü yanınıza da kavuşabilirsiniz.

BİZİM YOLCULUĞUMUZ

Kim ’lc benim ileriye gitmemiz için öncelikle kendimize


yönelik eleştirilerimiz ve görüşlerimizle birlikte yaşamasını
öğrenmeye istek duymamız gerekiyordu. Bizi küçülten kişisel
düşüncelerimizle yaşamaya istekli olmalı, ama onların bizi yo­
lumuzdan alıkoymasına izin vermemeliydik. Arada sırada bar­
dağı taşıran son damlalar ve özeleştirilerimiz artardı, özgüve­
nimin azalmasından dolayı ben Kim’i suçlardım, o da kendi
özgüvensizliği için beni. Yine de yolculuğa başlamadan önce
ikimiz de karşımıza çıkacak tek engelin kendi kişisel düşünce­
lerimiz, özeleştirilerimiz ve yetersizliklerimiz olduğunun bi-
lincindeydik. Karı-koca, iş ortağı ve ruh eşleri olarak bu yol­
culukta bize asıl düşen bireysel kuşkularımız, küçüldüğüm üz
ve yetersizliklerimizden çok daha güçlü olduğum uzu birbiri­
mize sürekli hatırlatmaktı. Yolculuk boyunca kendimize daha
çok güvenmeyi öğrendik. Önümüzdeki nihai hedef salt zen­
gin olm ak değil özgüvenimizi parayla daha da güçlendirm ek-
ti.
U nutm ayın inanmayı seçtiğiniz düşünceleri belirleyen tek
lcışı sîzsiniz. Böylece yolculuğun sonunda kazanacağınız tek
ödül param n satın aldığı özgürlük değil özgüveninizi kazanma-
mzdır... aslında bu ikisi birbirinden ayrılmaz. Size verebilece­
ğim en iyi öğüt her gün kendinizi aşmamz olacak. Bana sorar­
sanız, çoğu kişiyi durduran ve düşlerine ulaşmaktan alıkoyan
hepimizin içinde yatan küçüğün daha büyüle olanı dövmesidir.
H e r alanda iyi olm asanız bile öğrenm eniz gerekenleri ge­
liştirm eye zam an ayırın, b alan dünyanız nasıl değişiyor. Öğ­
renm eniz gerektiğini bildiğiıiiz şeylerden asla kaçmayın. Kor­
kularınızla, kuşkularınızla yüzleşin, o zam an önünüze yepye­
ni kapılar açılacaktır.

HAREKETE GEÇİN

K endinize inanın ve b u g ü n d en yola koyulun!


ON s e k iz in c i k o n u

Özetle
Karımla benim evsizlikten mali özgürlüğe birkaç yıl için­
de kavuştuğumuz yolculukta attığımız vedi adımı sizlere an­
lattım. Buğun hâlâ yararlandığımız o yedi adım savesınde mali
açıdan kendi hızlı yolumuzu bulduk. Kendi mali özgürlüğü­
nüze giden yolda size de yol göstereceklerinden kuşkum yok.
Bunu yapmak için kendinize karşı dürüst olmanızı öneri­
rim. H enüz uzun vadeli yaurımcı olmadıvsanız, bir an önce
oraya varın. Bu ne demek mi oluyor? O turun ve harcama alış­
kanlıklarınızı deneüm alana almak üzere bir plan yapın. B or­
cunuzu ve harcamalarınızı en aza indirin. Ayağınızı yorganı­
nıza göre uzaan, sonra da yorganınızı büyütürsünüz. Amaç­
larınıza ulaşmak için ayda ne kadar yaürım yaparsanız, kaç ay­
da makul oranda getiri sağlayacağınızı hesaplayın. Ö rneğin,
belli bir yaşta emekli olmayı ya da dilediğiniz yaşam standar­
dını sürdürm ek için ayda belli bir m iktar paranız olmasını he­
defliyor olabilirsiniz.
Tüketici borcunuzu düşürecek ve sizi düzenli olarak ke­
nara para koymaya özendirecek uzun vadeli bir plan, erken
yola çıkar ve ne yapağınıza dikkat ederseniz size iyi bir baş­
langıç sağlar.

4
ilk planınız basit olsun. Fazla abartm ayın.

N A K İT A K IŞI Ö lçüm Ç eyreğinden size söz etmemin


nedenine gelince, 75nci düzeye çıkmış yatırımcılar ve bemm
sınıflandırdığım üç yatırımcı tipi kim olduğunuz, çıkarlarını­
zın ne olduğunu ve kim olm ak istediğinizle ilgili saptamaları­
nızda sizlere ışık tutacaklardır. Ö lçüm Ç eyreğinin hangi dili­
m inde bulunursa bulunsun, ben herkesin mali açıdan kendi
hızlı yoluna çıkabileceğine inanırım . Kendi yolunuzu yine siz
çizersiniz.
Bir önceki konuda dediklerimi hatırlayın: ccİşveremn işi,
size iş vermektir. Zengin olmaksa sizin işiniz.”
Parayı kovayla taşımayı bırakıp, sızı, ailemzi ve yaşam tar­
zınızı besleyecek nakit akışı boru hattını döşemeye hazır mı­
sınız!’
Kendi işine bakmak çetin, bazen de karmaşık olabilir, he­
le başlangıçta. N e kadar çok şey bilirseniz bilin, öğrenecek şe\
çoktur. Ö m ür boyu bitmeyen bir süreçtir bu. Neyse ki bütün
sıkıntı başlangıçta çekilir. Bir kere kararınızı verdiniz mi, ha
yat giderek daha da kolaylaşacaktır. Kendi işine bakmak hiç
zor değil. Sağduyunuzu kullanın yeter.
NAKİT akişi ÖlçümÇeııtejji,.
Zengin Baba nın Mali özgürlük Rehberi
N A K İT A K IŞ I Ölçüm Çeyreği kimilerinin neden d;ıha az
„ çalışıp daha çok kazandıklarına, daha az vergi ödedik-
lerine ama haşkalanna göre kendilerini mail açıdan neden
Robot r Kti'osttki <*a^la V°k güvende hissettiklerine ışık tutuyor. İşin sırrı
t$sahibi. Y ıiiın m a . Ö lçüm Çeyreğinin hangi diliminde çalışacağınızı ve
Yazar. öğretm en zamanını bilmekte.
H iç m e ra k ettiniz m i?
• Çalışan biri olmakla iş sahibi olmak arasındaki farkı...
• Bazı yatırımcılar daha az risk alarak daha çok para kazanırken, ötekilerin neden
kâr bile edemediklerini...
• Çalışanların çoğu bir işyerinden diğerine sürekli yer değiştirirken, bazılarının
kendi iş imparatorluklarım kurmak üzere neden işlerinden ayrıldıklarını.,.
• Sanayi Çağında çoğu ebeveyn çocuklarının doktor, muhasebeci ya da avukat
olmasını isterken. Bilgi Çağında bu mesleklerin neden mail topa tutulduğunu...
Üniversitelerden mezun olan parlak öğrencilerinin birçoğunun öğrenimini yarıda
bırakmış kimselerin, örneğin Microsoft'ta Bili Gates’ln, Virgin Industries’de Richard
Branson'ın. Dell Computers'da Miehael Dell'in. CNN'de Ted Turner'ın yanında
çalışmak istedikleri dikkatinizi çekti mi hiç? Okulu terk eden bu insanlar bugünün
“ultra" zenginleri."
Bu kitap bunlar gibi pek çok soruya yanıt verirken aynı zamanda hızlı bir mali
dönüşümden geçen bir dünyada kendi yolunuzu bulmanıza yardımcı oluyor.

B u k itap ...
İş güvencesinin ötesine geçm eye ve kendi mali özgürlük dünyasını aramaya,
yaşamlarında köklü profesyonel ve mali değişiklikler yapmaya, Sanayi Çağından
Bilgi Çağına geçm eye hazır olanlar için yazılmıştır. Bu kitap yeni seçenekler, yeni
yönler ve yepyeni bir mali gelecek belirlemenin püf noktalarını anlatır.
Robert T. Ktyosakl / Yazar
“Hiç kimseye hiçbir şey öğretemezsin; yalnızca bildiklerini
bulmasına yardım edebilirsin."
Gallleo
“Pek çok kişi bütün ışıklar yeşil yanmadan yola bakmaz.
Bu yüzden de hiçbir yere gidemezler."
Keitlı Cannlngham
Prime Cable Televizyona Karaca Ortaklarından
... NAKİT AKIŞI Ölçüm Çeyreği malî başarıya giden yol haritasıdır. ”
_______ Slıaron L. Lechter, YMM, Yardıma Yazar
S h a r o n L. Lechter
Y em inli M at i M üşavir.
Y ardım cı yazar. İş sa hib i
.... ISBN rl ? S с? П7 7*
A L F A B a s ım Y a y ım D a ğ ıtım
T ic a r e t h a n e S o k a k N o : S3
34410 C a ğ a lo ğ lu - İs ta n b u l
T e l: +90 (2 1 2 ) 511 S3 03
♦90 (2 1 2 ) 513 87 51
F a x : +90 (2 1 2 ) 519 33 00

ALFA w w w .a lfa k it a p .c o m
in fo @ a lfa k ita p .c o m
9 / 89/52 97/907

You might also like