You are on page 1of 6

D O S Y A

İsmail Kara

12 Eylül Darbesi
Türk-İslâm
Sentezci mi İdi?
Kenan Evren’in hoca çocuğu olması, konuşmalarında
âyetler okuması, Mevlâna’dan bahsetmesi, mecburi
Din Dersleri, aynı şekilde Özal’ın bir Nakşî tekkesinden
geçmesi, Aydınlar Ocağı ile irtibatları, -hadi doğruysa-
Türk-İslâm Sentezcisi olması ile darbelerin İslâm’ı ve
İslâmcılığı desteklemesi arasında büyük bir boşluk yok
2
mu? İstismar ne zaman destek anlamına gelmeye
Derin
Tarih başladı?
Ey lül
2 023

İsmail Türkiye’de darbelerle dinî düşünce- Peki sivil oluşumlarla, vakıf ve dernek-
Kara
lerin ve hareketlerin yükselişi, dinî lerle, demokratikleşme ile, çokpartili
Prof. D r. ,
Sab ahat t i n taleplerin ve yayınların canlanması hayatla, siyasî partilerle… dinî düşün-
Z ai m
Üni versi tesi (daha az olmak üzere sönümlenmesi), celerin ve hareketlerin -tektip ve tek
İsl âmi İl i ml er
Fakül tesi veya yer yahut istikamet değiştirme- düze olmayan- seyri, büyümesi ara-
Öğ ret i m Üyesi
si arasında kuvvetli bir ilişkinin var sında birebir bir ilişki yok mu? Elbette
olduğunun altını ısrarla çiziyoruz. Ve var, Türkiye’de “demokratikleşme tabii
umumiyetle sanıldığının aksine askerî olarak İslâm’ı öne çıkarır” diyoruz.
müdahalelerle yükselişler, serpilmeler Bunlar da bir tür sisteme katılma
arasında “müsbet” bir ilişki olduğunu; araçları ve yolları aynı zamanda. Bu
bu sebeple darbelerin öncelikli gerek- kısım şimdilik dersimiz olmadığı için
çeleri arasında komünizm ve irticanın temasla yetinelim.
başat unsurlar olarak yer almasının
Bu hatlar üzerinde rol sahibi olan as-
epeyice bir miktar yanıltıcı ve şaşırtıcı
gari üç aktör var. Bunlardan biri siyasî
fonksiyonlar icra ettiğini söylüyoruz.
merkez olarak Ankara’dır, asker-sivil
(Buradaki müsbetlik çoğu zaman de-
bürokrasidir, bölünük de olsa devlet
ğer yüklü bir müsbetlik değildir; bazen
aklıdır. İkincisi dinî gruplar, cemaat
nicelik ve maddî yükseliş, bazen de
ve tarikat yapıları ve bunların, Ankara
sisteme katılım, imkânlar-haklar elde
ile olan inişli çıkışlı münasebetlerinin
etme ve görünürlük itibariyledir).
tarihi dahil olmak üzere hafızalarıdır.
D E S T E K M I I S T I S M A R M I ?

Kim Laik Kim Dindar?


12 Eylül darbesinin başındaki kişi olarak Kenan Evren’in gazetesinin birinci sayfasında Bedri Koraman’ın üstteki
hem Atatürkçülük hem de zaman zaman “ben de bir hoca karikatürüne yer verildi. Evren taviz vermeyin diyor ama
çocuğuyum” gibi dindarlık gösterilerinde bulunması, bütün liderler şalvarlı, kuşaklı, yelekli Erbakan’ın hizmetin-
konuşmalarında âyet meâlleri okuması inandırıcı değildi. de, bütün partiler ona çalışıyorlar. Hikmet Çetin abdest ib-
Tan Oral’ın güzel karikatürü onu yansıtıyor (Cumhuriyet, 3 riği ve leğenini taşıyor, Mesut Yılmaz takunyaları düzeltiyor,
Ekim 1984). Tansu Çiller padişah yahut şeyh hırkasını giydiriyor, Demi-
Anayasa değişikliği tartışmaları sırasında Refah Partisi ve rel de kavuğu, sarığı getiriyor. Arkada Menderes’in ruhu da
Erbakan, laiklikle din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen mâna âleminden “Arapça Ezan” pankartı ile gözüküyor. 3
24. Madde’nin de değişmesini gündeme getirdiği için Ke- Bütün bu “irticaî” itibar ve debdebeye Erbakan o meşhur De rin
nan Evren’den “RP’ye taviz vermeyin” mesajları geldi. Fikret gülüşüyle “Berhudaar olunuz” çekecektir (Milliyet, 19 Tarih
Bila’nın Evren’le yaptığı röportajın yayınlandığı gün Milliyet Haziran 1995, s. 1, 14). Ey lül
2023

Üçüncüsü ise hem Türkiye’de hem gerçek ve etkili tek muhalefetin İslâm çok kıymetli, herbiri çok tehlikeli
de İslâm dünyasında dinî grupların, ve Müslümanlık üzerinden yapıla- olabilir veya öyle gösterilebilir.
dinî düşünce ve hareketlerin herbi- bileceği gerçeğidir. Bu sebeple siyasî
İşte yetersiz bir nazar veya şaşı bir
rini (darbelerin öncesi ve sonrasıyla merkezler için bütün veçheleri ve
birlikte) dikkatle ve uzun zaman bakışla (belki bazıları için hedef
tezahürleriyle dinî alanı önemsemek,
periyotları içinde takip eden ve onlar saptırma kabilinden) değerlendirme
kontrol etmek ve onu yükseltme, aşa-
üzerinden doğrudan veya dolaylı yapanların, darbelerin dinî alanı,
ğıya çekme, biçimsizleştirme, içeriye
politikalar geliştiren “dış mihrak”lar, İslâm’ı, İslâmcılığı, cemaat ve tarikat-
alma, iç çöküntüye uğratma gibi mü-
üniversiteler, oryantalistler-mis- ları desteklediği, Türk-İslâm Sentezci
dahale ve tekniklerle kendi yerinde
yonerler ve istihbarat birimleriyle olduğu yolunda söyledikleri şey
ve kendi başına bırakmamak önemli
dirsek temasında olan araştırma aslında bu birçok müdahale biçimin-
ve sürekli bir faaliyetler bütününe,
enstitüleridir. den sadece bir çizgiye; yükseltme,
(hatta karmaşık bir yumağa) işaret
sistemin içine çekme, makam mevki
Türkiye’de ve İslâm dünyasının eder. Ayrıca siyasî merkezler için bir
verme hatlarına bakmalarıyla, bu hat-
büyük coğrafyalarında din/İslâm dinî hareketin şeriatçı, radikal, pa-
ları azmanlaştırıp tek değişken haline
ve Müslümanlık, Batı Avrupa’da ve sif-kendi halinde, gelenekçi, ılımlı…
getirmeleriyle alakalı olmalıdır.
birçok başka ülkedeki dinlerden ve olup olmaması birinci sırada önemli
dindarlıklardan yer yer ciddi fark- değildir; mühim olan o anda veya Yeni bir arabaşlığa intikal etmeden bir
lılıklar arzeder. Siyaset ve sosyo- belli bir politika ve öngörü için han- hususa hiç değilse değinip geçelim:
loji açısından bu farklılıkların en gisinin daha kullanışlı olduğudur. Bu Hiç de pasif olmayan (veya teknik
önemlisi muhtemelen buralarda hâlâ zaviyeden yer ve zamana göre herbiri tabiriyle pasif-ısrarlı muhalefet bi-
D O S Y A

çimlerini benimseyen) İslâmî endişe “(…) 12 Martçılar için esas sorun, okullar 1951’den beri zaten 7 yıllık
sahiplerinin, mütedeyyin insanların toplumda sol akımlara rakip bir meslek “lise”leriydi yani hem ortaokul
bu müdahaleleri idrak biçimleri ve in- ideolojiyi desteklemektir. Geniş hem de lise kısımlarını bünyelerinde
siyakî ağırlıklı tutum takınma tarzları, yığınlar tarafından kabul görecek barındırıyorlardı.) Nitekim 12 Mart-
yer yer tedirginlik, endişe, mesafeli rakip ideolojinin ancak İslâmcılık çıların ABD’den getirip “kurtarıcı”
durma ve perhizkârlıkla birlikte de olacağına karar verildiği anlaşıl- bakan yaptıkları Atilla Karaosmanoğ-
olsa sisteme katılma istikametin- maktadır ve bu karara uygun politik lu vazifesini tamamlayıp geldiği yere
dedir. Çünkü devleti esas itibariyle uygulamalara girildiği görülmek- dönerken, gerçekleştirmek istedikleri
kendisinin/kendisinden kabul eder, tedir. Örneğin bu dönemde Millî şeylerden birinin de İmam Hatip
kendine/inancına güveni tamdır ve Eğitim Temel Kanunu’nda yapılan Okullarını sınırlandırmak (budamak)
bu topraklarda din-devlet ayrılığının değişiklik, sözü edilen uygulama- olduğunu söylemişti. Ayrıca bu okul-
olmadığının bir şekilde farkındadır. lardan biri sayılmaktadır. Toplumda lar, “dinî” bir kuruma değil (Türki-
Fakat bu farkındalıklar tarihin içine, sol akımların, Marksist eğilimlerin ye’de teknik mânasıyla “dinî” kurum
hafızalarının derinliklerine uzanmak güçlenmesini önlemek için ‘millî ve zaten yok, olanlar “laik” kurumlar)
bakımından imkânlı olsa da ente- manevi değerler ile örf ve adetleri’ Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı idiler,
lektüel kapasite ve dünyayı tanımak güçlendirmenin gerekli olduğuna ilâveten Tevhid-i Tedrisat’ı ortadan
itibariyle hayli zayıftır. karar verilmiş; millî ve manevi de- kaldırmak bir tarafa bu kanunda adıy-
ğerleri güçlendirecek, yaygınlaştıra- la sanıyla yer alan müesseselerdi.
cak en etkili önemin de İmam Hatip
İmam Hatip Okullarına karşı 12
Desteklemek mi Okullarının lise haline getirmek
Araçsallaştırmak mı? Eylül-Özal yönetimlerinin bakışı ve
olduğu vurgulanmıştır. İmam Hatip
Sol ve Kemalist çevrelerle bu çevreler- tutumu da farklı olmamıştır. Bildiğim
Okullarının lise haline getirilmesi ile,
den 12 Eylül sonrasında süratle libe- kadarıyla 1980’den 1988’e kadar yal-
biçimsel hukuk açısından olmasa da
ralliğe doğru hareket eden aydınlar, nızca bir (evet sadece bir) İmam-Ha-
uygulama alanında Tevhid-i Tedrisat
üniversite mensupları ve gazeteciler tip Lisesi açılmıştır, onun da sebebi
Kanunu’nun büyük bir darbe yediği
arasında, 12 Mart ve 12 Eylül müda- çok farklıdır. (O yıllarda Türkiye’nin
açıktır. İslâmî bilimlerin okutuldu-
4
haleleriyle gelen askerî idarelerin İs- değişik yerlerinde vatandaş tarafından
ğu okulun lise sayılması ve bu okul
Derin lâmcı akımlara sempati ile baktıkları- yapılmış ve bitirilmiş 60 civarında
öğrencilerine üniversiteye girme
Tarih
nı, pratik-pragmatik gerekçelerle dinî İmam Hatip Lisesi açılış izni bekle-
Ey lül hakkının tanınması, bir bakıma
2 023
hareketleri yer yer desteklediklerini, mesine ve 100 civarında okul talebi
eğitim-öğretim alanında [Tevhid-i
bu desteğin de İslâm’ın yükselmesine, olmasına rağmen…). Meşhur Rabıta
Tedrisat’a/eğitim birleştirilmesine ay-
İslâmcı akımların yayılmasına ve et- olayının patlak vermesinden sonra
kırı olarak] tekrar ikili yapıya dönme
kinlik kazanmasına sebebiyet verdiği- cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan
anlamını taşımaktadır (…).”1
ni söyleyen ve yazanlar çok olmuştur. Kenan Evren’in İstanbul Gazeteciler
Maddî hatalar da çok var bu tür Cemiyeti’nde yaptığı basın toplantı-
(Ne hikmetse 27 Mayıs darbesi bu
metinlerde (Hele yazarın ifadesiyle sında (27 Mart 1987) bu okulları nasıl
yorumların dışında tutulmaktadır.
“12 Martçıların sola karşı İslâmcılı- değerlendirdiği de hafızalarda olmasa
Niçin acaba? O herhalde “aydınlan-
ğı rakip ideoloji olarak gördükleri” bile kayıtlardadır.2
macı” darbelerdendir!)
iddiası!). Meselâ İmam Hatip Okul-
Meselâ 12 Mart ve 12 Eylül için ben- Hiç değilse akademisyenlerin maddî
larıyla ilgili bu paragrafta verilen
zerleri çok olan şu türden değerlen- hata yapmamak için bu ayrıntılara
ve birçok yazarın paylaştığı bilgi ve
dirmelere sık tesadüf edersiniz: dikkat etmeleri, biraz daha derslerine
yapılan değerlendirmeler de büyük
çalışmaları gerekmez mi?
ölçüde yanlıştır. 12 Mart muhtırasının
yaptığı icraatlardan biri İmam Hatip Aslında geçilmemesi gereken bu
Okulları’na olan talebi azaltmak için maddî hataları şimdilik geçersek
4 yıllık orta kısımlarını kapatmak ol- bu açıklama ve hükümlerdeki esas
Devlet aygıtı ve iktidarlar, muştur. Belli ki yazar bundan ve buna problemli alanın, biçimsizleştirerek
dünyanın hemen her yerinde, karşı oluşan tepkilerden haberdar araçsallaştırmakla, erken doğumlara
kendi mantığı ve pratik-prag- değildir. Yanlış anlayıp yorumladığı zorlamakla yahut şişirerek büyütmek-
matik ihtiyaçları çerçeve- İmam Hatip Lisesi adlandırması da le desteklemek arasında bir ayırım
sinde kullanabileceği bütün önünü açmanın değil kapatmanın bir yapmamasında olduğu söylenebilir.
unsurları kullanır, kullana- neticesidir ve esas itibariyle araya orta Devlet aygıtı ve iktidarlar dünyanın
madıklarını da kullanışlı hale okul fasılası koyarak bu okullara olan hemen her yerinde, kendi mantığı ve
meyli azaltmayı amaçlamaktadır. (Bu pratik-pragmatik ihtiyaçları çerçeve-
D E S T E K M I I S T I S M A R M I ?

sinde kullanabileceği bütün unsurları yorumunu benimsemeye yöneldi. Türk Tarih Tezi için hazırlatılan ze-
kullanır, kullanamadıklarını da kulla- Bu istikamette akan geniş ve epeyice min inşa etme ve muhtevayı belirleme
nışlı hale getirmek için elinden geleni işlenmiş, yer yer Protestanlaşmaya metinleri arasında doğrudan İslâm’la
yapar. Bu zaviyeden Türkiye’de darbe- çalan bir literatür zaten arkasında var- ilgili olanlar ciddiye alınması gere-
lerin ve iktidarların solcuları, milli- dı, bu birikimi biraz daha seyrelterek, ken bir yekuna ulaşmaktadır. Yakın
yetçileri (ve diğerlerini) kullanmak/ Türkçe İbadet, Türkçe Kur’an projele- zamanlara kadar bu mesele üzerinde
kullanışlı hale getirmek için yaptıkları rinde olduğu gibi bazen biçimsizleşti- çalışanlar tarafından da pek dikka-
ve onlara tanıdıkları imkânlarla müte- rerek kullandı.3 te alınmayan bu metinler-raporlar
deyyinlere tanıdıkları arasında esasta hem müellifleri hem de muhtevaları
Aynı yılların ürünü olan Türk Tarih
bir farklılık olmamalıdır. Herhalde ve metin siyasetleri itibariyle birçok
Tezi’nde de İslâmî unsurlar, İslâm
12 Eylül’ün müstakar bir devamı olan bakımdan önemlidir.
tarihi, İslâmî ilimlerin gelişmesi,
ANAP’ın-Özal iktidarının “dört eğili-
“İslâm akılcılığı”, Türklerin Müslü- Dahası müelliflerin bir kısmının
mi birleştirme” sembolü kadar bunu
man oluşu ve tabii İslâmiyet’le Türk medreseli ve Darülfünun İlahiyat
güzel anlatan örnek azdır. Ve nasıl
ruhu arasındaki yakınlıklar, bunlar Fakültesi hocaları olduklarını (İzmirli
oldu ise herkesi memnun etmişti bu
üzerinden diğer Müslüman kavim- İsmail Hakkı, Şerefettin Yaltkaya,
birleştirme işareti. Hakikaten Kema-
lerle farklılıklar bu istikamette ve bu Şemsettin Günaltay, Yusuf Ziya
listler, paşalar dahil hepsi orada idi.
seviyede devreye sokuldu. O kadar ki Yörükan…) ve bazılarının CHP’de ve
Nasıl oluyordu bu?
Bu durumda 12 Eylül-Özal iktidarını
sadece dindarları-muhafazakârları
desteklemek, canlandırmak üzerin-
den açıklamak ne kadar gerçekçi ve
doğruya yakın bir değerlendirme
olurdu? Özal’ın etrafındaki kırmı-
zı, yeşil, gri ve mavi renkli “eski”
solcu-devrimci, şeriatçı-İslâmcı, 5
milliyetçi, Türkçü-Turancı zevatı, De rin
danışmanları, şöhretli gazetecileri Tarih
Ey lül
hatırlamak lazım. 2023

Muhafazakâr cenahın yaptığı gibi 12


Eylül darbesi ile ANAP-Özal iktidarı-
nı “hileli” yollarla ayrıştırarak, darbe-
cilerin onu istemediği gibi açıklama-
lar yaparak bu problem anlaşılabilir
ve çözülebilir mi dersiniz?
Türk-İslâm Sentezi Edebiyatı
Türk-İslâm Sentezi Tekrar Darbelerin din merkezli ve uzun vadeli, ayrıca etkili politikalarına eğilmeden
Nereden Canlandı? onları Türk-İslâm Sentezci olarak adlandırmak ve bu istikamette yorum-
larda bulunmak ne derece doğru ve yerinde? Birikim dergisi çevresinin
Türk-İslâm Sentezi fikri önce Türk yayınladığı Yeni Gündem dergisinin 22-28 Şubat 1987 tarihli sayısının ka-
milliyetçilik yorumlarından birinin, pağında 12 Eylül-Özal döneminde etkili olan (etkili oldukları rivayet edilen?)
ama daha ziyade Türk Tarih Tezi’nin milliyetçi-muhafazakâr Aydınlar Ocağı’nın hem Türk-İslâmcı hem de Mason
olarak tavsif edilmeleri en azından bazı hususlara dikkat çekmesi bakımın-
ve Kemalist ideolojinin kuvvetli bir dan anlamlı gözüküyor. Rivayetlere bakılırsa aynı Ocak, Milliyetçi Cephe
parçası olarak ortaya çıktı. (Sınırları hükûmetlerinde de çok etkili imiş ve nasıl olmuşsa onları tasfiye eden dar-
iyi çizilerek bir ayrıştırma yapılabilirse beciler nezdinde de itibarlı olmuşlar. Rivayet zinciri devam ediyor: Demirel
1991 seçimleri sonrası tekrar başbakan olunca aynı Aydınlar Ocağı rüesası
tarihî-kültürel bir realite olarak Türk tekrar ziyaretine gidip arz-ı hürmette bulunmak istemişler, kaçın kurası
Müslümanlığı Türk-İslâm Sente- Demirel de onları epeyice kapıda beklettikten sonra kabul etmiş…
zi’nden ayrı ve daha müsbet bir yere Fakat bu pasif ve uyarılmış etkiye başkalarının da ciddi ciddi inanması en-
teresan. Sanatkâr Ali Ulvi’nin karikatürü, Demirel’le olduğu gibi darbecilerle
konabilir.) Cumhuriyet ideolojisi Batı de kolaylıkla iş tutup ittifak kuran Özal’ı kurumuş Türk-İslâm Sentezi ağacı-
tipi bir din-devlet ayrılığını tercih et- na oturtarak gürbüz Batı Hıristiyan Sentezi ağacının dolgun meyvelerinden
mediği için kendisine mahsus ve Yeni araklatıp yedirtiyor (Cumhuriyet, 13 Kasım 1987, s. 1).
Selefîliğe, kaynaklara dönüş hareke-
tine kısmen yakın modern bir İslâm
D O S Y A

Tarih Kurumu’nda vazife yaptıklarını da umumiyetle gözden kaçan büyük bir devamı olarak, iyi bulunup seçil-
(milletvekili, TTK başkanı, başbakan problemler ve müsamaha ile karşılan- miş Özal iktidarının, “İslâmizasyon”
Şemsettin Günaltay), 1949 yılında maması gereken mübalağalar var. politikaları takip etmesi ve bunların
Ankara’da açılan İlahiyat Fakültesi’nde * milliyetçi-muhafazakâr-mütedeyyin
hoca olarak görev aldıklarını (Yusuf İsterseniz burada biraz duralım: kesimlerde güçlü bir karşılık bulması
Ziya Yörükan ve Hilmi Ziya Ülken), 1970’lı yılların son seneleri ile 80’li siyaseten anlaşılabilecek bir şeydir.5
Şerefettin Yaltkaya’nın da 1942 yılında yılların ilk seneleri İslâm dünyası 1987 yılında Türkiye’yi ziyaret eden
ikinci Diyanet İşleri başkanı olarak ve Türkiye için büyük değişimlerin Fransa eski Dışişleri Bakanı “yumu-
atandığını söylersek sanırım bir fikir olduğu ve uluslararası müdahalelerin şak bir İslâmî idarenin Türkiye ve
vermiş oluruz.4 yoğunlaştığı bir döneme işaret eder: İslâm ülkeleri için katı laiklikten daha
Pakistan’da Ziyaulhakk’ın darbesi elverişli olabileceğini” açıkça söyle-
Bunlar oldu, yer yer hâlâ oluyor
(1977) ve ardından Mevdudi dahil
ve muhtemelen ileride de olacak. mişti ve bu sözler basında güzel güzel
İslâmcılarla ittifak yapması (1979),
(Baksanıza Avrupaî mânada zaten yer almıştı, ta o zaman... Bir Pakistan-
İran İslâm Devrimi (1979), Rusların
muhafazakâr/devletçi olan CHP bile lı akademisyen 1985 yılında benim
Afganistan’ı işgali (1979), Kâbe baskı-
Türkiye’deki mânasıyla da muhafa- de bulunduğum açık bir toplantıda,
nı (1979), Türkiye’de 12 Eylül darbesi
zakârlaşmak için can atıyor!) Problem “önümüzdeki yıllarda görüntü olarak
(1980), Mısır’da Enver Sedat’ın öldü-
burada değil. Problem hiçbir kade- Özal’dan daha Müslüman birine Tür-
rülmesi ve iktidar değişikliği (1981)…
melendirme ve ayrıştırma yapmadan kiye ihtiyaç duyabilir” demişti.
bu unsurları ve gelişmeleri kolaylıkla Bu büyük hadiselerin hiç değilse
askerî idarelerin İslâm’ı, İslâmcılığı, uluslararası boyutlarının birbiriyle Bunlar da Türk-İslâm Sentezi’ne ve
dinî hareketleri desteklediği şeklinde irtibatlı olduğunu düşünmek her- paralel olarak İslâm’ın, İslâmcıların
genelleştirmekte ve tartışmaya açık halde yanlış olmaz. Soğuk Savaş’ın desteklenmesine dahil edilecek mi?
hükümleri, yorumları eski tabirle ka- İslâm dünyasında erken bitişi veya Hatta Menderes’in, Demirel’in gelişi.
ziye-i muhkeme gibi mutlaklaştırarak Soğuk Savaş sonrasına hazırlanış Hatta İsmet İnönü riyasetindeki Halk
kendi muhtevası dışındaki alanlara gibi gelişmelerdi bunlar… Böyle bir Partisi’nin son iktidarlarının 1946-
6 kolay(cı)lıkla taşımaktadır. Evet bura- vasatta 12 Eylül paşalarının ve onun 1950 yılları arasında yaptıkları…
Derin
Tarih
Ey lül
2 023
ABD’nin Yeşil Kuşak
Politikalarıyla İslâmcılığı
İlişkilendirmek…
Gencay Şaylan’ın “İslâmcı Akımlar Ne
İstiyor?” dizi yazısındaki başlıklardan biri
de “İslâmcı Akımlar 12 Eylül Döneminde
İlerledi” (Cumhuriyet, 12 Ocak 1987, s. 6).
Ve Rabıta hadisesi… 12 Eylül döneminde
darbeci paşaların-Özal’ın yönetimindeki
Türkiye, Diyanet’in Avrupa’da istihdam ettiği
din görevlilerinin finansmanı için 1982-1984
yılları arasında Suudi Arabistan merkezli
Rabıta’dan para-yardım alıyor. Üç dört yıl
sonra Cumhuriyet gazetesi manşetten
“Sorumlu Kim?” diye soruyor (17 Mart 1987,
s. 1). Herkes sorumlu fakat bilerek yapıldı-
ğı için sorumlu yok. Kenan Paşa haberim
yoktu diye ipe un sermeye çalışınca devrin
Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç haklı
olarak hem Konsey’in haberi olduğunu
hem de Bakanlar Kurulu kararı bulunduğu-
nu açıklıyor. Gazeteci Uğur Mumcu da bu
mesele ile uzun boylu ilgilenmiş, daha sonra
yazılarından müstakil bir kitap da yapmıştı.
D E S T E K M I I S T I S M A R M I ?

Bunlar ve Kenan Evren’in hoca


çocuğu olması, konuşmalarında
âyetler okuması, Mevlâna’dan bah-
setmesi, mecburi Din Dersleri, aynı
şekilde Özal’ın bir Nakşî tekkesinden
geçmesi, Aydınlar Ocağı ile irtibatları,
-hadi doğruysa- Türk-İslâm Sen-
tezcisi olması ile darbelerin İslâm’ı
ve İslâmcılığı desteklemesi arasında
büyük bir boşluk yok mu? İstismar
ne zaman destek anlamına gelmeye
başladı acaba?
Bir Türk-İslâm sentezi hikâyesi daha…
İlk alıntı yaptığımız kaynağın yazarı
Şaylan Türk-İslâm Sentezinin İslâmcı Turgut Özal’ın başbakanlığı ve Mehmet Vehbi Dinçerler’in Millî Eğitim
bakanlığı döneminde ders programları ve ders kitaplarındaki, hiçbir
akımlar tarafından olumlu bir düşün- derinliği olmamakla beraber Darwin teorisi gibi nazik konulara temas eden
ce ve hareket olarak görülmediğini, çalışmalar basında münakaşalara sebebiyet vermişti. Bir Türk-İslâm sente-
Aydınlar Ocağı bildiri ve kitapla- zi hikâyesi daha… Ali Ulvi’nin karikatüründe eğitim sistemi bu müdahaleler-
le eskiye, eski harflere dönüyor (Cumhuriyet, 10 Temmuz 1984, s. 1).
rında dar bir milliyetçiliğin önplana Turhan Selçuk’un çizgilerinde de YÖK Başkanı Doğramacı türban özgür-
çıktığını söylemesine rağmen onları lüğünden bahsettiği için hemen diz çöküp rahle başına oturuyor, elleri
unuturcasına “laiklik ilkesini kabul dizlerinde, sırtında siyah cüppe, başında sarık… (Milliyet, 4 Ekim 1984, s. 2).
Her şeyi bilinen Doğramacı’nın bu unsurlarla ne alakası var?! O da Türk-İs-
etmiş olmakla beraber Türk-İslâm lâm sentezini savunuyor olmalı!!!
Sentezinin düşünsel bir akım olarak
İslâmlığa doğru evrileceğine hiç kuş-
ku yoktur” (s. 69), “Kuramsal açıdan
Türklük ve İslâmlık ögeleri arasında
bir sentez girişiminin, sonunda İslâm Kemalist iddiaları, Türk-İslâm Sen- Sahi darbeciler tarafından İslâm’ın, 7
köktenciliğine gitmesi doğaldır” (s. tezi yararına benimsemişlerdir. Bu İslâmcılığın desteklenmesi ne olmuş, De rin
135) gibi beylik hükümler vermesi iddialar, daha fanatik olduğu var kimlerin işine yaramıştı? Tarih
Ey lül
tam da anlatmaya çalıştığımız pnob- sayılan Arap İslâm’ına karşı Türk 2023
lemle örtüşmektedir. rengini taşıyan bir İslâm’ı nitelen- Dipnotlar:
1. Gencay Şaylan, İslâmiyet ve Siyaset, Ankara, V Yay.,
Daha güzel akademik açıklamalar da dirmek için kullanılmıştır. Demek 1987, s. 62.
2. Aynı basın toplantısında cumhurbaşkanı Süley-
var: ki birçok açıdan ve en azından mancılar cemaatı için şunları söylemişti: “Antalya’da
tarihsel söylemde bir ‘Kemalist-İs- Süleymancıların yurdunu gördükten sonra dava
“1985-1986’dan beri (…) [tarih açılmasını ben istedim. Benim zorlamamla mahkûm
lâmik Sentez’ sözkonusudur. (…) oldular, mallarına da el konuldu. Fakat temyiz ettiler.
ders kitaplarında hakim olan] Yargıtay mahkûmiyet kararını bozdu. Kenan Paşa ne
Türk-İslâm Sentezi de, Kemalizm Özetle, okul tarih söyleminin artık yapsın!” Belli ki Paşa ve darbeciler İslâmî oluşumları
gibi, Türk kültürünün gözden laik olmadığı söylenebilir. Ama bu tersten destekliyor! Bu da bir yol.
3. Etienne Copeaux’nun üst başlığı “Tarih Ders
düşürülmesi girişimlerine tepki dinsel bir söylem de değildir. Türk Kitaplarında (1931-1993)” olan Türk Tarih Tezinden
olarak çıkan bir tarih yazımı okulu Türk-İslâm Sentezine çalışması (çev. A. Berktay,
ulusunun tarihinin anlatımında İstanbul, Tarih Vakfı Yay., 1998) bu süreci tarihsel bir
da yaratmış ve Kemalizmin önemli İslâm’ın dogması değil tarihi kulla- çerçevede ele almakla beraber 12 Eylül sonrası döne-
unsurlarını devralmıştır. Türk-İs- nılmıştır. İslâm’a aidiyet Türklüğe
me geldiğinde, çoğu meslektaşı gibi soğukkanlılığını
ve makuliyetini yer yer (belki bilerek!) kaybediyor.
lâm Sentezi ve Kemalizm aynı anlamını vermekte ama [Türklük- Daha genç oryantalistlerden Sam Kaplan’ın 12 Eylül
ırmağın, Türk milliyetçiliğinin iki ten yana] bir kimlik yitimine de
sonrası Din Dersi kitaplarını Türk-İslâm Sentezi ile
ilişkilendirme biçimi de benzer zaaflarla maluldür.
farklı koludur. Ama ‘sentez’ ayrıca, yol açmamaktadır. Bu temel fikir 4. Bu konuda danışmanlığımda hazırlanan kıymetli bir
Atatürk’ün ölümünden sonra okul ve kısmen de camiler aracılı-
tezin gözden geçirilmiş hali yayınlanmıştır: Aynur
Singin, Bugünü Geçmişe Yansıtmak-Türk Tarih
tarihsel söylemin Batılılaştırılması ğıyla hem Türkiye’de hem de göç Tezi’nde Yeni Bir İslâm Yorumu Arayışı (1932-1937),
girişimi şeklinde kendini gösteren nedeniyle daha da anlam kazandığı
İstanbul, İLEM Yay., 2023.
5. Fazilet Partisi’nin piyasa ekonomisi söylemlerini
‘Hümanizm’e de tepkidir. (…) paylaşmaya başlaması üzerine Nuray Mert’in yazdığı
Avrupa’da yayılmaktadır.”6 yazıya bakılabilir: “Türk-İslâm-Piyasa Sentezi”, Ra-
(…) Aynı şekilde Türklerin ebedi dikal, 24 Nisan 2001, s. 6. Millî Görüş çizgisi 1983’te
Görüldüğü üzere sentez sınır tanıma- kurulan Refah Partisi-Adil Düzen’le birlikte zaten
hoşgörüsü, adalet duyguları, Türk serbest piyasa ekonomisi ve laiklik merkezli bir siyasî
dan genişliyor, sentezleme de her yere
toplumlarında var olduğu öne sü- programa intikal etmişti.
rülen kadın-erkek eşitliği üzerine uzanıyor. “Tarih yazımı okulu” bile 6. E. Copeaux, age, s. 307-09.
oluşmuş, kimsenin haberi olmadan.

You might also like