You are on page 1of 252

$7$7h5..h/7h5'Ý/9(7$5Ý+<h.6(..

85808
$7$7h5.$5$Þ7,50$0(5.(=Ý

62Ü8. 6$9$Þ·7$1 *h1h0h=(


TÜRK-R86 Ý/ÞKÝ/(RÝ

,, d$/,Þ7$< %Ý/'Ý5Ý/(5Ý


St. Petersburg, 28-29 Eylül 2010

dHY YH <D\ +D]ÑUOD\DQODU


'Ro. 'r. ÝlyDs .E0$/2Ü/8
'r. ÝrLQD S9ÝS78129$

ANKARA-2015
VD\ÕOÕNDQXQDJ|UHEXHVHULQEWQ\D\ÕQWHUFPHYHLNWLEDVKDNODUÕAtatürk
$UDúWÕUPD0HUNH]L'ne aittir.

$WDWUN WHQ6R÷XN6DYDú'|QHPLQH7UN-Rus øOLúNLOHUL 


Ankara)
$WDWUN WHQVR÷XNVDYDúG|QHPLQH7UN-5XVøOLúNLOHULoDOÕúWD\
bildirileri; Ankara, 14- 0D\ÕV oHY YH \D\ KD] øO\DV
.DPDORY øULQD 6YLVWXQRYD –$QNDUD $.'7<. $WDWUN $UDúWÕr-
ma Merkezi, 2011.
IX, 347 s. + IX, 240 s.: res.; 24 cm. – (Atatürk Kültür, Dil ve
7DULK<NVHN.XUXPX$WDWUN$UDúWÕUPD0HUNH]L<D\ÕQÕ
(VHU7UNoHYH5XVoDRODUDNKD]ÕUODQPÕúWÕU
Dizin (s. 339-347)
ISBN: 978-975-16-2362-1
 8/86/$5$5$6, ø/øù.ø/(5 – 7$5ø+d( – 20. YÜZ-
YIL
7h5.ø<(– 8/86/$5$5$6,ø/øù.ø/(5– RUSYA
3. RUSYA – 8/86/$5$5$6,ø/øù.ø/(5– 7h5.ø<(
, (D ,, .DPDORY øO\DV oHY YH \D\ KD] ,,, 6YLVWXQRYD
øULQDoHYYH\D\KD],96HUL
956.1024

ø1&(/(<(1/(5 : 3URI'U0XVWDID6ÕWNÕ%ø/*ø1
Prof. Dr. Ömer Osman UMAR

.ø7$36$7,ù,
$7$7h5.$5$ù7,50$0(5.(=ø
0D÷D]D : %D\ÕQGÕU6RN1X.Õ]ÕOD\$1.$5$
Kurum : Ziyabey Cad. Nu: 19 Balgat - Çankaya / ANKARA
Tel: 009 (0312) 285 55 12
Belgegeçer: 009 (0312) 285 65 73
e-posta : bilgi@atam.gov.tr
web : http://www.atam.gov.tr
e-PD÷D]D : e-magaza.atam.gov.tr

ISBN : 978-975-16-2362-1
ø/(6$0 : 11.06.Y.0150-341
BASKI SAYISI : 500 adet

BASKIYA HAZIRLIK: (5'$/%$6,1<$<,1'$ö,7,0- Tel: (0312) 398 05 60


BASKI: 'ø<$1(79$.),0$7%$$6,- Tel: (0312) 354 91 61
ÝdÝN'(KÝ/(R
68N8Þ
dA/,ÞTA< %Ý/'ÝRÝ/(RÝ

I. OTURUM

2turuP %DàNDQÑ 'Ro. 'r. $leNsDQGr S271ÝdE1.2

1. ÝNLQFL 'üQyD SDYDàÑ SÑrDsÑQGD %D]Ñ 7ürN SLyDsL Ye $sNerv


Çevrelerin Faaliyetleri/PrRI. 'r. $leNsanGr .2/ES1Ý.29 ___ 1

2. 19 <ÑlÑnGan SRnra 'eßiàen 'ünya ÞartlarÑ, 5usya FeGerasyRnu


ve 7ürNiye $rasÑnGa %Rßa]lar 0eselesi/Prof. Dr. Selma YEL __ 5

3. Süleyman Demirel Döneminde Türk-Rus Münasebetlerinin


*eliàimindeki Temel Eßilimler/Sergey .2RÝTS.ÝY ________ 57

II. OTURUM

2turum %aàkanÑ Dr. Ýrina S9ÝST8129$

1. Türk-Rus Ýliàkilerinin *eliàiminin $naKtarÑ Ýyi .omàuluk/


Doo. Dr. FÑrat P8RT$Þ _______________________________ 71

2. .omàuluktan StrateMik Ýàbirlißine Türk-Rus Ýliàkileri/


Doç. Dr. Ýlyas .EM$L2ÜL8 __________________________ 75

3. Türkiye-Rusya Ýliàkilerinin *eleFeßinde TariKsel Kodlar ve


Soßuk Savaà Faktörü/Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL _____ 87
IV ÝÇÝ1DEKÝLER

III. OTURUM

Oturum %aàkanÑ Doç. Dr. Ýlyas KEM$LOÜL8

1. Türk-Rus Münasebetlerinde $vrasyaFÑlÑk


(XX. Yü]yÑlÑn 90·lÑ YÑllarÑ /Dr. Ýrina SVÝST81OV$ _______ 95

2. Günümüz Türk-Rus Ýliàkilerinde Kafkasya/


Hasan KANBOLAT _________________________________ 101

3. Rus-Türk Münasebetlerinde Orta Asya Konusu:


´ÝmSaratorluklarÑn Mirasѵndan XXI. YüzyÑlÑn
Gerçeklerine/Doç. Dr. Aleksandr PILÖV ________________ 107

IV. OTURUM

Oturum BaàkanÑ: Prof. Dr. Aleksandr KOLESNÝKOV

1. Sosyal Alanda Rus-Türk Münasebetleri (1920-1950·li YÑllar /


Dr. Aleksandr VÝTOL _______________________________ 115

2. St. Petersburg/Leningrad hniversitesi·nde OsmanlÑFa


Eßitimi (1920·li YÑllardan Günümüze Kadar /
Doç. Dr. Aleksey PILÖV _____________________________ 121

3. Rusya·da Türk EdebiyatÑ: Kültürleri KaràÑlÑklÑ Kavrama


Metodu Olarak Edebî Eserlerin Tercümesi/
Doç. Dr. Apollinariya AVR8TÝNA _____________________ 125
6UNUÞ

Son dönemde Avrasya coßrafyasÑnda yaàanan en önemli geliàmelerden


biri de Türk-Rus yakÑnlaàmasÑdÑr. SS&B·nin yÑkÑlÑàÑndan sonra yeniden can-
lanan Türk-Rus münasebetleri, çok kÑsa süre içerisinde büyük mesafe kat etti,
1921 Moskova AntlaàmasÑ·nÑn imzalanmasÑnÑn 90. yÑldönümünde zirveye
ulaàtÑ. 1990·lÑ yÑllarda bavul ticareti ile geliàmeye baàlayan bu münasebetler,
günümüzde adeta “stratejik ortaklÑkµ olarak adlandÑrÑlmaktadÑr. Türkiye ile
Rusya arasÑndaki ticaret hacminin 0 milyar dolarÑ aàmasÑ, taraflarÑn karàÑlÑk-
lÑ olarak vize uygulamasÑnÑ kaldÑrmasÑ, enerji alanÑnda iàbirlißinin geliàtiril-
mesi, Türkiye·de RuslarÑn nükleer santral inàa etmesi, uluslararasÑ arenada
taraflarÑn birbirine destek vermesi, son dönem Türk-Rus münasebetlerinde
ön plana çÑkan konulardÑr. Siyasi, ticarî, ekonomik ve dißer alanlarÑn yanÑ
sÑra kültürel ve ilmî alanlardaki iàbirlißi de tüm hÑzÑyla geliàmeye devam et-
mektedir. Bu alandaki iàbirlißinin güzel bir örneßini, Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu Atatürk AraàtÑrma Merkezi·nin Rusya Federasyo-
nu·ndaki çeàitli kuruluàlarla ortaklaàa olarak gerçekleàtirdißi çalÑàtaylar teàkil
etmektedir.
“Atatürk·ten Soßuk Savaà Dönemine Türk-Rus Ýliàkileriµ adlÑ ilk
çalÑàtay, 1-15 MayÑs 2010·da Ankara·da gerçekleàtirildi. 28-29 Eylül
2010·da St. Petersburg·da ise “Soßuk Savaà·tan Günümüze Türk-Rus Ýliàki-
leriµ II. ÇalÑàtayÑ yapÑldÑ. Bu iki çalÑàtaydan sonra Ankara ve Rusya·nÑn
Pyatigorsk àehrinde iki toplantÑ daha düzenlendi. Ankara·daki toplantÑda (28
Nisan 2011 iki ülkenin bilim adamlarÑ toplumlarÑn birbirine bakÑàÑ konusunu
ele alÑrken, Pyatigorsk·daki toplantÑda (28-29 KasÑm 2011 Türk-Rus müna-
sebetlerinde Kafkasya faktörü tartÑàÑldÑ.
Birinci çalÑàtayÑn bildirileri daha 2011 yÑlÑnda yayÑmlandÑ. Elinizdeki bu
çalÑàma ise ikinci çalÑàtayda sunulan teblißlerden oluàmaktadÑr. Soßuk Savaà
dönemi Türk-Rus münasebetleri, iki ülke için de önem arz eden Boßazlar
meselesi, SS&B·nin yÑkÑlÑàÑndan sonra taraflar arasÑnda gittikçe geliàen iàbirli-
ßi alanlarÑ, münasebetlere etki eden faktörler, Türk-Rus münasebetlerinde
Orta Asya ve Kafkasya·nÑn yeri, iki komàu devlet arasÑndaki kültürel müna-
VI S8N8Þ

sebetler ve çok yönlü iàbirlißinin geleceßi, toplantÑda sunulan teblißlerin ko-


nusunu teàkil etmektedir.
Son dönemde her iki ülkede de Türk-Rus münasebetlerinin farklÑ boyut-
larÑna dair yapÑlan çalÑàmalarÑn sayÑsÑ artsa da bu konularÑn iki ülkenin bilim
adamlarÑnca ortaklaàa ele alÑnmasÑ, büyük önem arz etmektedir. Böylece
tarihteki tartÑàmalÑ meseleler daha saßlÑklÑ bir àekilde ele alÑnmakta, bilim
adamlarÑ konuyla ilgili her iki ülkede yapÑlan araàtÑrmalardan ve ortaya çÑ-
kartÑlan yeni vesikalardan haberdar olmaktadÑrlar. Bundan dolayÑ Atatürk
AraàtÑrma Merkezi, teblißlerin Türkçe ve Rusça olmak üzere iki dilde yayÑm-
lanmasÑna önem vermektedir. Nitekim ikinci çalÑàtayda Türkçe sunulan bil-
diriler Rusçaya, Rusça sunulan bildiriler Türkçeye tercüme edilerek bu
çalÑàtay kitabÑ da aynen birincisi gibi iki dilde yayÑmlanmaktadÑr. Kitaptaki
teblißlerin bundan sonra konuyla ilgili yapÑlacak çalÑàmalar için ÑàÑk tutacaßÑ-
nÑ, gittikçe artan Türk-Rus iàbirlißine de katkÑ saßlayacaßÑnÑ ümit ediyoruz.
I. OTURUM

OWXUXP %DàNDQÑ 'Ro. 'U. AOHNVDQGU 6OTNÝd(NKO

3URI. 'U. AOHNVDQGU KO/(6NÝKOV


Ýkinci Dünya SavaàÑ SÑrasÑnda BazÑ Türk Siyasi ve Askerî Çevrelerin
Faaliyetleri

Prof. Dr. Selma YEL


193 YÑlÑndan Sonra Deßiàen Dünya ÞartlarÑ, Rusya Federasyonu ve
Türkiye ArasÑnda Boßazlar Meselesi

SerJe\ KORÝTSKÝY
Süleyman Demirel Döneminde Türk-Rus Münasebetlerinin
Geliàimindeki Temel Eßilimler
ÝKÝN&Ý DÜNYA SAVAÞI SIRASINDA %A=I TÜRK SÝYASÝ VE
ASKERÇ dEVRELERÝN )AALÝYETLERÝ

Prof. Dr. AleNVaQGr KOLESNÝKOV

Rus-Türk münasebetlerindeki en zor dönemlerden biri de hiç àüphesiz


II. Dünya SavaàÑ yÑllarÑdÑr. SS&B·nin yÑkÑlmasÑyla birlikte bu konunun araàtÑ-
rÑlmasÑ daha da karmaàÑk bir hkle gelmiàtir. Bir taraftan aràivler açÑlmÑà ve
araàtÑrmacÑlar ilginç belgelere ulaàmÑàlardÑr. Dißer taraftan ise siyasi eßilim-
ler, askerî eßilimlerden üstün gelmiàtir. Son 20 yÑlda da maalesef tarihî ger-
çeklerin tahrif edilmesine àahit oluyoruz. Tarihî olaylar farklÑ taraflar/ülkeler
tarafÑndan zÑt bir àekilde yorumlanmaktadÑr. Bu konuda Azerbaycan ve Er-
menistanlÑ tarihçilerin yaklaàÑmlarÑnÑ örnek verebiliriz. AynÑ àeyi Rus ve Türk
tarihçilerinin çalÑàmalarÑnda da görmek mümkündür. Ortak bir konu ve aynÑ
kaynaklar olmasÑna raßmen, tarihî olaylar farklÑ àekillerde yorumlanmakta-
dÑr. Maalesef araàtÑrmacÑlarÑn bir kÑsmÑ, ancak kendi tezine uygun kaynaklarÑ
kullanmaktadÑrlar. Bu tür yaklaàÑmlar bizlere bir kez daha Rus-Türk müna-
sebetlerindeki önemli olaylarÑn da kolektif bir àekilde ele alÑnmasÑ gerektißini
göstermektedir. Yine bu baßlamda aràiv belgelerine öncelik tanÑnmalÑdÑr ki
bunlar da iki ülkenin tarihçilerinden oluàan ortak bir komisyon tarafÑndan
yayÑmlanmalÑdÑr.
BazÑ Türk siyasi ve askerî çevrelerin II. Dünya SavaàÑ dönemi SS&B -
Türkiye münasebetleri gibi zor ve karmaàÑk bir konuya yaklaàÑmlarÑnÑ ele
alalÑm. Bilindißi gibi Mustafa Kemal Atatürk öldükten sonra iki ülke arasÑn-
daki münasebetler bozulmaya baàlamÑàtÑr. Þubat 1938·de taraflar arasÑnda
konsolosluk aßlarÑnÑn azaltÑlmasÑ ile ilgili bir anlaàma imzalanmÑàtÑr. Bu an-
laàma gereßince Türkiye Odessa, Bakü, Leninakan ve Erivan·daki konsolos-
luklarÑnÑ kapatÑrken, SS&B de Ýzmir ve Kars·taki konsolosluklarÑn faaliyetine
son vermiàtir. Nisan 1939·da Almanya, Rusya karàÑtÑ nefretini gizlemeyen
kadrolu istihbaratçÑ Frans von Papen·i Ankara·ya büyükelçi olarak atamÑàtÑr.
18 Haziran 1941 tarihinde Türkiye ile Almanya arasÑnda Dostluk ve SaldÑr-
mazlÑk AnlaàmasÑ imzalanmÑàtÑr. Bu anlaàma 17 AralÑk 1925 tarihinde SS&B
ile Türkiye arasÑnda imzalanan Dostluk ve TarafsÑzlÑk AnlaàmasÑna aykÑrÑydÑ.
2 PROF. DR. ALEKSANDR KOLESNÝKOV

Bütün anlaàmalarÑ ihlal ederek Türkiye, Temmuz ve Aßustos 1941·de Alman


ve Ýtalyan askerî gemilerinin Boßazlardan geçmesine müsaade etmiàtir. Al-
manya DÑàiàleri BakanlÑßÑ ile Ankara·daki Almanya Büyükelçilißi arasÑndaki
yazÑàmalardan anlaàÑldÑßÑ üzere Türk-Alman ittifakÑnÑn kuruluàu, Türkiye·nin
jeostratejik konumundan istifadesi için imkknlar yaratmÑàtÑr. Örneßin bu
ittifak ile Alman silah ve askerî teçhizatÑn Türkiye üzerinden taàÑnmasÑnÑn
yolu açÑlmÑà oluyordu.
Almanya·nÑn SS&B·ye saldÑrmasÑnÑn ilk gününden itibaren bazÑ önde ge-
len Türk devlet adamlarÑ (Þ. Saraçoßlu, N. Menemecioßlu, Ý. Sabis vs. ile
askerî yetkililer (E. Erliket, H. Erkimed, M. Baku , SS&B karàÑtÑ olan radikal
milliyetçi ve yarÑ faàizan kuruluàlarÑ desteklemiàlerdir. Türkiye topraklarÑnda
Türk Kültür Ligi, Bozkurt, Musavat, Kuzey Kafkasya Millî Komitesi’nin
dkhil oldußu ondan fazla örgüt faaliyet gösteriyordu. Almanya DÑàiàleri Ba-
kanlÑßÑ, bu kuruluàlarÑn Türk kökenli esirler arasÑnda Pantürkist fikirleri yay-
malarÑnÑ desteklemià ve Almanya, bu esirlerden ayrÑ askerî birlikler kurmayÑ
hedeflemiàtir. Türk askerî yetkililer, birçok kez Doßu cephesini gezmiàtir.
Örneßin 1941 yÑlÑnÑn ortalarÑnda General Ali Fuad Erden baàkanlÑßÑndaki
Türk heyeti, Ýstanbul-Odessa-Nikolayev hattÑ boyunca Doßu cephesini ziya-
ret etmiàtir. Heyet, Türk esirleriyle görüàme amacÑyla Nikolayev yakÑnlarÑn-
daki esir kampÑnÑ da ziyaret etmiàtir. General Erliket, hatÑralarÑnda bu ziya-
ret sÑrasÑnda Türk birliklerinin kuruluàunun propagandasÑnÑn yapÑldÑßÑnÑ
yazmÑàtÑr. Dönüà yolunda heyet, Berlin’de Hitler tarafÑndan kabul edilmiàtir.
Ýlginçtir ki çok geçmeden Sovyet esirlerin arasÑndaki Tatar ve Baàkurtlardan
Ýdil-8ral askerî birlißi oluàturulmuàtur.
Alman aràiv belgeleri, Almanya ve Türkiye istihbaratlarÑ arasÑnda sÑkÑ ià-
birlißinden bahsetmektedirler. Alman istihbaratÑnÑn yöneticileri olan Amiral
Kanaris ve V. Þelenberg, birçok kez Ankara’yÑ ziyaret etmiàlerdir. Frans von
Papen’in raporlarÑndan birinde Genelkurmay BaàkanÑ F. Çakmak’Ñn Alman
istihbaratÑnÑn hizmetine Türk ordusundaki Kafkasya kökenli subaylarÑn veri-
leceßine dair vaatte bulundußu yazÑlmaktadÑr. Bu subaylarÑn, SS&B karàÑtÑ
istihbaratta bulunmalarÑ planlanmÑàtÑ. Almanya Büyükelçilißi’nin verilerine
göre ise Kars’ta bu subaylarÑn birinin baàkanlÑßÑnda sabotaj faaliyetlerinde
bulunmak üzere bir üs kurulmuàtur. Ýki ülkenin istihbaratÑ arasÑndaki iàbirli-
ßi, önemli neticeler vermiàtir: YalnÑzca 1942 yÑlÑnda Türk-Rus sÑnÑrÑnda 58
keàif uçuàu tespit edilmià, 47 Alman ve Türk ajanÑ yakalanmÑàtÑr. Yine
1943’te 30 Türk ajanÑ yakalanmÑà, 8 sÑnÑr anlaàmazlÑßÑ yaàanmÑàtÑr. Alman
istihbaratÑnÑn baàkanÑ V. Þelenberg, iki ülkenin istihbaratlarÑ arasÑnda geliàen
iàbirlißi sayesinde Türkiye’den Rusya’nÑn güney bölgelerine ve 8ral Ötesi’ne
çok sayÑda Türk kökenli ajanÑn gönderilmesinin mümkün oldußunu belirt-
miàtir. Þelenberg hatÑralarÑnda àöyle yazmaktadÑr: “Türkiye’nin belli çevrele-
ÝKÝN&Ý DhNYA SAVAÞI SIRASINDA BA=I ThRK SÝYASÝ VE 3
ASKERÝ ÇEVRELERÝN FAALÝYETLERÝ

ri, Türklerle kan ve din açÑsÑndan kardeà olan halklarla birleàmeyi talep et-
mektedirler. hst düzey Türk yetkilileriyle yaptÑßÑm görüàmelerden de anladÑ-
ßÑm kadarÑyla Türkiye’de artÑk söz konusu Rus topraklarÑnÑn Alman koloni-
sine dönüàtürülmemesi konusunda Alman yönetimini etkileme düàüncesi
mevcuttu.”
Türk yönetimi (en azÑndan Almanya yanlÑsÑ olan kÑsmÑ ülkeyi sarsan
Pantürkist ve Panturanist fikirlerin etkisiyle “Büyük Turan”Ñ canlandÑrma
planlarÑ yapÑyordu. Hitler’in belli àartlarda Kafkasya’nÑn Türkiye’ye verilebi-
leceßine iàaret eden aràiv belgeleri mevcuttur. Bununla birlikte Hitler’in top-
raklarÑnÑ geniàletmeyi amaçlayan Pantürkistlerin programÑndan rahatsÑz ol-
dußu da bilinmektedir. Almanya DÑàiàleri BakanlÑßÑ’nÑn yayÑmlanan belgele-
rine göre Hitler, Eylül 1941’de Ribbentrop ile yaptÑßÑ sohbette SS&B’nin
yenilmesinden sonra bu ülkenin topraklarÑnÑn tamamÑnÑn Almanya’nÑn etki-
sinde olmasÑ gerektißini ve Kafkasya’da özerk oluàumlarÑn ortaya çÑkÑàÑnÑn
(bunlar Türkiye ile müttefik hkline gelseler bile Almanya’nÑn çÑkarÑna olma-
dÑßÑnÑ belirtmiàtir. Bütün bu anlattÑklarÑmÑz aslÑnda Hitler’in Türkiye ile ilgili
bir tek stratejisinin olmadÑßÑnÑ göstermektedir.
Türk-Sovyet sÑnÑrÑnda birliklerin yÑßÑlmasÑ konusunda da çeliàkili görüà-
ler mevcuttur. Bilindißi gibi Türkiye 1942 yazÑnda sÑnÑr bölgesine 2 tümen
yerleàtirmiàtir. Buna cevaben SS&B burada 4 askerî birlik bulundurmak
zorunda kalmÑàtÑr. Almanya DÑàiàleri BakanlÑßÑ belgelerinden anlaàÑlacaßÑ
üzere Almanlar, Türk yetkililerinden Kafkasya’da gerçekleàtirilmesi planla-
nan operasyonlara dolaylÑ destek vermelerini istemiàlerdir. AlmanlarÑn
Stalingrad’Ñ kuàatmalarÑ sÑrasÑnda àüphesiz Türkler böyle bir destekte bulun-
muàlardÑr. Bu süreçte Türkler, Sovyet ordusunun dikkatlerini Türkiye yönü-
ne çekmeyi baàarmÑàlardÑr.
Bir baàka mesele de II. Dünya SavaàÑ sÑrasÑnda Ýngiltere’nin SS&B-
Türkiye münasebetlerine etkisidir. Bu konuyla ilgili bir takÑm ilginç düàünce-
ler mevcuttur. Savaà yÑllarÑnda Ankara’daki Büyükelçilikte görev yapan Sov-
yet haber alma servisinin àefinin oßlu Yuriy Baturin’in 'RV\H5D]YHGoLND ÝVWLh-
EDUDWoÑQÑQ 'RV\DVÑ adlÑ kitabÑnda ileri sürdüßü görüà dikkat çekicidir. Yazar
kitabÑnda aràiv belgelerine dayanarak Frans von Papen’e yapÑlan suikastÑ ele
almaktadÑr (bu suikast sonrasÑnda Sovyet diplomatlarÑ tutuklanmÑàtÑr ve söz
konusu Alman-Türk provokasyon olayÑnda Ýngiliz istihbaratÑnÑn katkÑsÑnÑ
ortaya koymaktadÑr.
Bu olaylarÑn ve dönemin Türkiyesi’ndeki iç durum ile ideolojik faaliyet-
ler gibi konularÑn analizi, iki ülke araàtÑrmacÑlarÑnÑn ortak çabasÑnÑ gerektir-
mektedir. Bu makalenin çerçevesi, ancak sorunun ortaya koyulmasÑna müsa-
ade etmektedir. Sorunun kendisi ise titiz ve ayrÑntÑlÑ bir àekilde ele alÑnmalÑ-
4 PROF. DR. ALEKSANDR KOLESNÝKOV

dÑr. Gerek Rus gerekse de Türk tarihçiler, II. Dünya SavaàÑ dönemi Türk-
Sovyet münasebetlerini ele alÑrken artÑk Soßuk Savaà dönemi yaklaàÑmlarÑn-
dan vazgeçmeli ve birbirleri ile ilgili “düàman” algÑlamasÑnÑ geride bÑrakma-
lÑdÑrlar.
1 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI RUSYA
)EDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA %OÜA=LAR
MESELESÝ

Prof. Dr. Selma YEL*

*ÝRÝÞ
Tarih boyunca Karadeniz ve Çanakkale BoßazlarÑ dÑàarÑdan gelen güç-
lerin saldÑrÑlarÑna maruz kalmÑà, gerek Anadolu, gerekse de Karadeniz’de
üstünlük kurmak isteyen devlet ve milletlerin ilgi alanÑ içinde olmuàtur. Bu
ele geçirme arzusu bazen de Ortadoßu ve Anadolu üzerinden Avrupa’ya
açÑlmak ve ulaàmak amacÑna yönelik olarak farklÑ istikamette geliàmiàtir. Fa-
kat amaç baàlangÑç itibarÑ ile hep aynÑ kalmÑàtÑr ki, bu amaç da Boßazlar
üstünde hkkimiyet kurmaktÑr.
Boßazlar sebebiyle ÇarlÑk RusyasÑ ve OsmanlÑ Devleti sürekli birbirleriy-
le mücadele etmek durumunda kalmÑàlardÑr. Bu durum 1917 Bolàevik Dev-
rimi’ne kadar devam etmiàtir. Ýstiklal SavaàÑ sürecinde iki ülke arasÑnda baà-
layan yakÑnlaàma, Montreu[ AnlaàmasÑ’na kadar devam etmiàtir. Gerek
Monreu[ AnlaàmasÑ’nÑn sunmuà oldußu imkknlar, gerekse de her iki coßraf-
yada oluàan yeni siyasi rejim ve anlayÑàlar sebebiyle 193 yÑlÑndan itibaren
Boßazlar konusunun Rusya ve Türkiye arasÑnda geçmiàte ÇarlÑk RusyasÑ ve
OsmanlÑ Devleti’nde oldußu gibi düàmanlÑk sebebi oldußunu söylemek zor-
dur. Ancak zaman zaman yine de aynÑ konudan kaynaklanan problemlerin
yaàanmÑà oldußu bir gerçektir.
Bu problemlerin yaàanmasÑnda dünya siyasi àartlarÑnÑn hÑzla deßiàmesi,
yeni bir savaà süreci ve meydana gelen bloklaàmalar tesirli olmuàtur. Sovyet
Rusya ve Hitler AlmanyasÑ arasÑnda yapÑlan Boßazlar pazarlÑßÑ ve de savaà
içinde Adana, Tahran ve Kahire(II konferanslarÑnda Sovyet Rusya tarafÑn-
dan Türkiye aleyhinde Boßazlarla ilgili gündeme getirilen talepler bunlarÑn

* Gazi hniversitesi Eßitim Fakültesi Ößretim hyesi


6 PROF. DR. SELMA YEL

baàÑnda gelmektedir. Moskova Büyükelçisi Selim Sarper’e doßrudan iletilmià


olan Boßazlarla ilgili talepler, Sovyet Rusya’nÑn Türkiye Büyükelçisi
Vinogradov aracÑlÑßÑyla 12 Haziran 1945’te tekrarlanarak resmileàtirilmiàtir.
Vinogradov’un ilettißi talepler, Selim Sarper’e verilen nota ile aynÑ mahiyette
olup àunlardÑr:
1. Kars, Ardahan ve Artvin Sovyet Rusya’ya bÑrakÑlmalÑ,
2. Boßazlarda, Rusya’ya askerî üs verilmeli,
3. Montreux hükümleri tadil edilmeli,
4. Türkiye’nin Trakya sÑnÑrÑnda Bulgaristan ve Yunanistan lehine sÑnÑr
deßiàiklikleri yapÑlmalÑ.
Türkiye’nin bu istekleri kabulüne imkkn olmadÑßÑ için bunlar derhal
reddedilmiàtir1. Ancak yine de 18 Haziran’daki Molotov-Sarper görüàmesin-
de, bu taleplerin kabulünde yine de Ñsrar edilmià ve bir anlaàma zemini ol-
madan toplantÑ sona ermiàtir2. Bu geliàme sonrasÑnda Türkiye ile Sovyet
Rusya arasÑnda 1925 Dostluk AnlaàmasÑ’nÑn uzatÑlmasÑna imkkn kalmadÑßÑ
anlaàÑlÑrken, Sovyet Rusya ile Türkiye arasÑnda iliàkiler gergin bir sürece
girmiàtir3.
Sovyet Rusya bu taleplerinin reddedilmesi üzerine Türkiye’ye karàÑ aßÑr
bir siyasî baskÑ uygulayarak, radyo ve gazeteleri bazÑ Türk illerinin ve özellik-
le Kars ve Ardahan’Ñn Sovyetler Birlißi’ne bÑrakÑlmasÑ yolunda yayÑnlar yap-
maya baàlamÑàtÑr4. Bu yayÑnlarda, Türk Hükümeti’nin demokrasiden uzak
“faàist ilkelerle” yönetildißi vurgulanarak, bu rejimin deßiàmesi mecburiyeti
dile getirilmià ve böylece ABD ve Ýngiliz kamuoyu Türkiye’nin aleyhine çev-
rilmeye çalÑàÑlmÑàtÑr5. 1945 yÑlÑ ile birlikte bütün dünyaya savaà sonrasÑ barÑàÑn

1 Kemal BaltalÑ, 1936-1956 YÑllarÑ AraVÑQGa %oßa]lar MeVeleVL, Ankara, 1959, s.

115; Feridun Cemal Erkin, Türk-SoY\eW ÝlLàkLlerL Ye %oßa]lar MeVeleVL Ankara, 1968,
s. 502.
2 Çaßatay Benhür, “Stalin Dönemi Türk-Sovyet Ýliàkileri”, TürkL\aW AraàWÑrmalarÑ

Dergisi, No. 15, s. 332.


3 Türk DÑà PoliWikasÑ KXrWXlXà SaYaàÑ·QGaQ %XgüQe Olgular-Belgeler-
Yorumlar, Cilt I, haz. BaskÑn Oran, Ýstanbul, 2002, s. 502.
4 Mehmet Gönlübol vd., “Ýkinci Dünya SavaàÑndan Sonra Türk DÑà PolitikasÑ (1945–

1965)”, Ola\larla Türk DÑà PoliWikasÑ 1919-1973), Cilt I, Ankara, 1982, s. 201.
5Necdet Ekinci, “Ýnönü Dönemi ve Ýkinci Dünya SavaàÑ YÑllarÑ”, Türkler, Cilt XVI,
Yeni Türkiye YayÑnlarÑ, Ankara, 2002, s. 722.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DhNYA ÞARTLARI, R8SYA 7
FEDERASYON8 VE ThRKÝYE ARASINDA BOÜA=LAR MESELESÝ

getirdißi güven ve mutluluk hkkim olurken, bu baskÑlar sebebiyle Türkiye


aksine sonucu belirsiz bir sürece girmeye baàlamÑàtÑr.
II. Dünya SavaàÑ, dünyanÑn siyasî, sosyal ve ekonomik yapÑsÑnÑ derinden
sarsmÑà olup savaà sonu düzeni 1990’lÑ yÑllara kadar devam etmiàtir. Ýàte bu
paylaàÑm ve dünyanÑn yeni haritasÑnÑn tespit edildißi önemli konferanslardan
biri de Potsdam’dÑr6. 17 Temmuz 1945’te Potsdam’da ABD, Ýngiltere ve
Sovyet Rusya liderleri yeniden bir araya gelmiàlerdir. Tahran Konferan-
sÑ’nda Türkiye’nin mutlaka Almanya’ya karàÑ savaà ilan etmesi ve de Boßaz-
larÑ Müttefik Devletlerin savaà filolarÑna açarak, serbest bir àekilde Karade-
niz’e çÑkÑàÑn temini planlanmÑà, Stalin de bu konunun yakÑn takipçisi olmuà-
tur7. Ancak, bu konferans sonrasÑnda da Türkiye savaàa girmeme hususun-
daki kararlÑlÑßÑnÑ muhafaza etmiàtir. Yalta KonferansÑ’nda ise, Stalin’in gün-
deme getirmesi ile Türkiye yeniden tartÑàma konusu olmuàsa da Boßazlar
hususunda istedißi kesin neticeyi alamamÑàtÑr.
Yalta, Adana ve Kahire KonferanslarÑ’nda Sovyet Rusya’nÑn bu konuda
taraflarÑ memnun edici öneriler getirememesi ve deßiàiklik için inandÑrÑcÑ
sebepler sunamamasÑndan dolayÑ, konunun daha sonra toplanacak konfe-
ranslarda yeniden ele alÑnmasÑ kararlaàtÑrÑlmÑàtÑr. Türkiye de bu geliàmeler-
den haberdar edilecektir8.
Sovyet Rusya’nÑn, Stalin ile özdeàleàen II. Dünya SavaàÑ boyunca yürüt-
tüßü Türkiye politikasÑna bakÑlacak olursa, 1941’de kendisinin savaàa dkhil
olmasÑna kadar olan süreçte, Türkiye’nin de tarafsÑz kalmasÑnÑ istemià oldußu
görülecektir. SavaàÑn, Sovyet topraklarÑna doßru yayÑlmasÑnÑ müteakiben bu
durum deßiàmià, Türkiye’nin Almanya ve müttefiklerine karàÑ fiili olarak
savaàa girmesini istemeye baàlamÑàtÑr. Bu durum Sovyetlerin Alman ordula-
rÑnÑ maßlup etmeye baàlamasÑ ile yeniden tersine dönmüà ve yeniden Türki-
ye’nin tarafsÑz kalmasÑ yönünde bir politika takip etmeye baàlamÑàtÑr9. Bu
politikayÑ takibindeki amaç belli olup, Türkiye’nin savaàa girmesi hklinde

6 Bu hususta genià bilgi için bkz. TaKraQ, YalWa Ye PoWsGam KoQferaQslarÑ *i]li

Belgeler, çev. Fahri YazÑcÑ, Ankara, 1972.


7 Tahran, Yalta ve Potsdam KonferanslarÑ *i]li Belgeler, s.15-16; Ömer Osman

Umar, “Ýkinci Dünya SavaàÑ SÑrasÑnda Türk-Sovyet Ýliàkileri”, Atatürk AraàtÑrma Merke]i
Dergisi, No. 59, Temmuz 2004.
8 Aslan Bulut, “ABD’nin Gürcistan’a YardÑm Bahanesiyle Savaà Gemilerini Karadeniz’e

ÇÑkarmak Ýstemesi, Ýster Ýstemez, Irak Ýàgalinden Önceki Günleri HatÑrlatÑyor...”, Yeni Çag,
20 Aßustos 2008; Necdet Ekinci, “Ýnönü Dönemi ve Ýkinci Dünya SavaàÑ YÑllarÑ”, s. 720-721.
9Çaßatay Benhür, “Stalin Dönemi Türk-Sovyet Ýliàkileri”, Türki\at AraàtÑrmalarÑ
Dergisi, No. 15, s. 332.
8 PROF. DR. SELMA YEL

müttefikler BoßazlarÑ kullanarak Sovyetlere yardÑm gönderebilecekleri gibi,


aynÑ zamanda da savaà sonunda Türkiye yorgun ve imkknlarÑnÑ tüketmià
olarak Sovyet Rusya karàÑsÑnda çaresiz kalmÑà olacaktÑ. Böylece Stalin de
büyük rüyasÑnÑ elde etme hususunda zorlanmayacak ve Boßazlarda üs isteßi
ile Kars, Ardahan üzerindeki hkkimiyet emellerini gerçekleàtirmià olacaktÑ.
Türkiye’nin tarafsÑzlÑk politikasÑ sebebiyle Stalin’in bu planÑ gerçekleàemeyin-
ce, Moskova, Türkiye’nin Almanya’ya savaà ilan ederek, savaà sonu paylaàÑ-
mÑndan pay almasÑna karàÑ çÑkmaya baàlamÑàtÑr. Stalin’in, Türkiye’nin son
anda savaàa iàtirak etmesine karàÑ oluàunun bir dißer sebebi de, ABD ve Ýn-
giltere’nin, Boßazlar hususunda Türkiye’ye gerekli desteßi vermelerine mani
olmaktÑ. Stalin, bu sebeple Potsdam’a büyük umutlarla gelmiàtir.
Potsdam KonferansÑ’nÑn hem savaà sonunda yapÑlmÑà olmasÑ hem de,
savaà sonu nihai kararlarÑnÑn tespit edileceßi yer olmasÑ sebebiyle ayrÑ bir
öneme haizdir. Görüàmelerde Polonya, Almanya ve Japonya’nÑn kaderi ile
savaàÑn gidiàatÑ ve savaà tazminatÑ gibi konular müzakere edilirken, resmî
olarak katÑlmadÑßÑ halde Türkiye topraklarÑ için de ciddî tartÑàmalar yapÑlmÑà-
tÑr. Konferansta ABD’yi Truman, Ýngiltere’yi Churchill, Rusya’yÑ Stalin tem-
sil etmiàtir10. Stalin, 18 Temmuz’daki yemekte Churchill’e Türkiye’yi àikkyet
ederek, tekliflerinin reddedildißini bildirmià ve o àartlarda Türk-Sovyet Dost-
luk AnlaàmasÑ’nÑn uzatÑlmasÑna imkkn olmadÑßÑnÑ belirtmiàtir11.
Stalin, 23 Temmuz’daki altÑncÑ oturumda Türkiye konusunu yeniden
gündeme getirerek Boßazlar konusunu açmÑà ve Montreux’in Sovyet Rus-
ya’ya zarar verdißini iddia ederek, àu hükümlerin deßiàtirilmesini istemiàtir:
1. Sovyet savaà ve ticaret gemileri, gerek savaà, gerekse de barÑà zama-
nÑnda Boßazlardan serbestçe geçme hakkÑna sahip olmalÑdÑr.
2. Türkiye, Sovyet Rusya’ya Boßazlarda kara ve deniz üsleri vermelidir.
3. Boßazlar konusunda Sovyet Rusya ile Türkiye arasÑnda ayrÑ bir Bo-
ßazlar Sözleàmesi yapÑlmalÑdÑr12.

10 Fahir Armaoßlu, 20. Yü]\Ñl Si\asv Tarihi, 1914-1980, Ankara, 1984, s. 404. ABD

BaàkanÑ Roosevelt öldüßü için yerine Truman gelmiàtir. Churchill ise konferansa ancak
Temmuz sonuna kadar iàtirak edebilmià, daha sonra Ýngiltere’yi Clement Attlee temsil etmià-
tir.
11 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ·ndan Bugüne Olgular-Belgeler-

Yorumlar, Cilt I, s. 502-503.


12Kemal BaltalÑ, 1936-1956 YÑllarÑ ArasÑnda Boßa]lar Meselesi, Ankara, 1959, s.
129; Oral Sander, Siyasi Tarih, Ankara 1987, s. 461.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DhNYA ÞARTLARI, RUSYA 9
FEDERASYONU VE ThRKÝYE ARASINDA BOÜA=LAR MESELESÝ

Ýngiltere, Sovyet Rusya’nÑn Boßazlarda üs isteßini kabul etmeyip, sadece


birinci maddeyi kabul edilebilir bulmuàtur. Ýngiltere’nin bu tutumu, Stalin
tarafÑndan “…sonuçta Ýngiltere tarafÑndan desteklenen küçük bir devlet,
büyük bir devleti gÑrtlaßÑndan tutmakta ve ona çÑkÑà vermemektedir” sözleriy-
le ifade edilerek, kendilerine haksÑzlÑk yapÑldÑßÑ ifade edilmeye çalÑàÑlmÑàtÑr13.
Bu ifadeden de anlaàÑldÑßÑ gibi, II. Dünya SavaàÑ süresince Ýngiltere ve Sovyet
Rusya arasÑnda devam etmià olan ittifakta, ciddî çatlaklar meydana gelmeye
baàlamÑàtÑr. Bu durumun Potsdam’da iyice aleniyet kazandÑßÑ görülmektedir.
ABD ise Ýngiltere’nin aksine, Sovyet Rusya ile Montreux’u yeniden düzen-
leme konusunda hemfikir olmasÑna raßmen, bütün uluslararasÑ suyollarÑnda
geçerli olan sistemin, Türk BoßazlarÑ için de geçerli olmasÑnÑ istemiàtir14. Bu
sisteme göre, Boßazlara tam serbestî getirilmeli, Ýngiltere, Sovyet Rusya ve
ABD garantör devletler olmalÑydÑ15.
ABD’nin teklif etmià oldußu uluslararasÑ garanti sistemi, Sovyet Rusya
tarafÑndan kabul görmezken, Rus teklifi de ABD ve Ýngiltere tarafÑndan red-
dedilmiàtir. hç ülkenin mutabÑk kaldÑklarÑ tek konu, Montreux hükümlerinin
yeniden gözden geçirilmesidir. Türkiye için tek olumlu geliàme ise, Ýngilte-
re’nin açÑkça Sovyet Rusya’nÑn Boßazlar politikasÑna karàÑ çÑkmasÑ olmuàtur.
Bu tepkiye, Sovyet Rusya’nÑn dostluk anlaàmasÑnÑn süresinin uzatÑlmasÑ için
ön àart olarak Türkiye’den Boßazlarda üs ve de Kars ile Ardahan’Ñ istemesi
sebep olmuàtur. Ýngiltere bu tepkisini, Sovyet Rusya’ya àu hususlarÑ bildire-
rek göstermiàtir:
1. Yalta KonferansÑ’nda alÑnan kararlara aykÑrÑ olarak Rusya’nÑn iki
müttefikine haber vermeden Ankara’dan, Montreux’in hükümlerinin deßiàti-
rilmesini talep etmesi àaàkÑnlÑk vericidir.
2. Bu tarz istek ve talepler tek taraflÑ ortaya konulamaz.
3. Toprak talepleri, BM yasa ve teàkilatÑnÑn yetki alanÑ içinde olup, bü-
tün üye ülkeleri ilgilendirmektedir16.
Sovyet Rusya, Ýngiltere’nin bu tavrÑ ile ciddî bir àaàkÑnlÑk yaàarken, 2
Aßustos 1945’te sona eren Potsdam KonferansÑ KararlarÑnÑn 16. Maddesi

13 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ·ndan Bugüne Olgular-Belgeler-

Yorumlar, Cilt I, s. 503.


14 Feridun Cemal Erkin, Türk-Sovyet Ýliàkileri ve Boßazlar Meselesi, s. 268.
15 a.g.e., s. 269.
16 a.g.e., s. 269.
10 PROF. DR. SELMA YEL

Boßazlarla ilgili olarak tespit edilmiàtir. Bu maddede, “üç hükümet,


Montreux Sözleàmesi’nin bugünkü àartlara uymamasÑ sebebiyle deßiàtirilme-
si gerektißini kabul ederler. Müteakip adÑm olarak üç hükümetten her biri ile
Türkiye arasÑnda bu meselenin doßrudan görüàme konusu yapÑlmasÑ uygun
görülmüàtür” denilmektedir17. Bu açÑklamadan da anlaàÑldÑßÑ gibi ABD ve
Ýngiltere, Boßazlarda Sovyet Rusya’yÑ tek yetkili olarak görmediklerini ve
aßÑrlÑklÑ olarak bu problemin çözümünde söz sahibi olduklarÑnÑ belirtmiàler-
dir.
Potsdam’daki Boßazlarla ilgili geliàmeleri Türkiye de yakÑndan takip et-
miàtir. Müttefikler arasÑndaki görüà ayrÑlÑklarÑndan istifade ile 20 Aßustos
1945’te Ýngiltere ve ABD’ye birer nota gönderilmiàtir. Notada, geçià serbestî-
si ve güvenlißin temin edilmesi için BoßazlarÑn ABD’nin garantisine alÑnmasÑ
teklif edilerek, Boßazlar için yapÑlacak yeni düzenlemenin, Türkiye’nin hâ-
kimiyetini ihlal etmemesi ve Sovyet isteklerine son verilmesi istenmiàtir. Tür-
kiye bu istekleriyle, Boßazlar konusunda Moskova’ya deßil, :ashington ve
Londra’ya güvendißini ortaya koydußu gibi, Sovyet taleplerinin bir tehdit
olarak algÑlandÑßÑnÑ hissettirerek, bu taleplerin sona erdirilmesi için ilk kez
BatÑ’dan açÑk destek istemiàtir18. Bu durum, Türkiye’nin ileride takip edeceßi
politikanÑn açÑk bir göstergesiydi.
Bütün bu geliàmeler, Türk kamuoyunda Sovyet Rusya aleyhtarlÑßÑnÑn
artmasÑna sebep olmuà ve 4 AralÑk 1945’te Ýstanbul’da büyük bir miting dü-
zenlenmiàtir. Sovyet Rusya aleyhine sloganlarÑn atÑldÑßÑ mitingde, Rusça
kitap satÑlan iki kitapçÑ ile sol görüàleri müdafaa eden Tan gazetesi matbaasÑ
basÑlarak, tahrip edilmiàtir. Sovyet Rusya 8 AralÑk’ta bir nota ile bu geliàme-
leri kÑnarken19, bu hadise Türk toplumunda geliàmekte olan anti Sovyet duy-
gularÑ açÑkça ortaya koymuàtur. Ýki ülke arasÑnda dostluk ve güvenin yeniden
tesis edilmesi neredeyse imkânsÑz hâle gelmiàtir. AynÑ durum, müttefikler
arasÑndaki askerî ve siyasî iliàkiler için de geçerlidir. Potsdam görüàmeleri
ABD, Ýngiltere ve Sovyet Rusya arasÑndaki son toplantÑ olup, bu dönemde
anlaàmazlÑklarÑn iyice aleniyet kazandÑßÑ görülmüàtür.
Potsdam’da alÑnan karar gereßince üç devletin de Boßazlarla ilgili tezle-
rini Türkiye’ye bildirmeleri gerekmektedir. ABD bu konuyla ilgili görüàlerini

17 Kamuran Gürün, DÑà Ýliàkiler ve Türk PolitikasÑ, Ankara, 1983, s. 298.


18 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ·ndan Bugüne Olgular-Belgeler-

Yorumlar, Cilt I, s. 523.


Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ·ndan Bugüne Olgular-Belgeler-
19

Yorumlar, Cilt I, s. 503.


1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DhNYA ÞARTLARI, RUSYA 11
FEDERASYONU VE ThRKÝYE ARASINDA BOÜA=LAR MESELESÝ

2 KasÑm 1945’te bir nota ile Türkiye’ye bildirmiàtir20. Söz konusu notada
özetle àu görüàlere yer verilmiàtir: Boßazlar savaà ve barÑà döneminde bütün
ülkelerin ticari gemilerine açÑk olacak, ancak sahildar ülkelere ait gemiler
savaà ve barÑà dönemlerinde serbest bir àekilde geçià hakkÑna sahip olacaklar-
dÑr. BarÑà dönemlerinde daha sonra tespit edilecek àartlar dâhilinde sÑnÑrlÑ bir
tonaj dÑàÑnda Boßazlar, Karadeniz’e sahildar olmayan devletlerin savaà gemi-
lerine, sahildar devletlerin kabul etmesi veya Milletler Cemiyeti otoritesi
altÑnda hareket etmelerinin haricinde kapalÑ tutulmalÑdÑr. AyrÑca Japonya’nÑn
Montreux Sözleàmesi’nden çÑkarÑlmasÑ istenmiàtir21. Ýngiltere 21 KasÑm
1945’te bir nota ile Türkiye’ye görüàünü bildirmiàtir. Ýngiltere, Montreux
Boßazlar Sözleàmesi’nin tadilini olumlu bulmakla birlikte, hemen yapÑlmasÑnÑ
gerektirecek bir sebep olmadÑßÑ görüàündeydi. Fakat bu konuyla ilgili Millet-
ler Cemiyeti bir konferans tertipleyeceßi takdirde iàtirak edecektir22. Bevin’in
bu ifadesi ile Ýngiltere’nin Boßazlar politikasÑnda Türkiye’den yana tavÑr
alacaßÑ anlaàÑlmÑàtÑr. ABD’nin de desteßi temin edilirse, Türkiye için endiàe-
lenecek bir durum söz konusu olmayacaktÑ.
ABD notasÑndaki esaslar genel olarak kabul görmekle birlikte, tatbikata
ait hususlar üzerinde görüà ayrÑlÑklarÑ mevcuttu23. Türkiye’nin 4 AralÑk
1945’de ABD’ye verdißi cevabî notada, genel olarak aynÑ görüàlerde
birleàildißi belirtilerek, Boßazlarla ilgili yapÑlacak uluslararasÑ konferansa
katÑlmaya hazÑr olundußu bildirilmiàtir24. Türkiye, alÑnacak kararlarÑn baßÑm-
sÑzlÑßÑna ve toprak bütünlüßüne aykÑrÑ hükümler içermedißi sürece bu tür
çalÑàmalarÑ destekleme niyetindeydi.
Türkiye’nin bu olumlu tavrÑ, ABD ile aradaki siyasî diyalogun kuvvet-
lenmesini temin etmeye katkÑ saßlamÑàtÑr. Bunda, Sovyet Rusya ile ABD
arasÑndaki iliàkilerin zayÑflamaya baàlamasÑ da tesirli olmuàtur. 1946 yÑlÑ baà-

20 Fahir Armaoßlu, Belgelerle Türk-Amerikan Münasebetleri, Ankara, 1991, s.

41; Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ·ndan Bugüne Olgular-Belgeler-Yorumlar,


Cilt I, s. 523.
21 Kamuran Gürün, DÑà Ýliàkiler ve Türk PolitikasÑ, s. 300.
22 Yüksel Ýnan, Türk BoßazlarÑnÑn Siyasal ve +ukuksal ReMimi, Ankara, 1995, s.
108.
23 Olaylarla Türk-DÑà PolitikasÑ 1919-1973, Cilt I, Ankara, 1982, s. 199; Türk DÑà

PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ·ndan Bugüne Olgular-Belgeler-Yorumlar, Cilt I, s. 504.


Yüksel Ýnan, Türk BoßazlarÑnÑn Siyasal ve +ukuksal ReMimi, s. 109; Olaylarla
24

Türk-DÑà PolitikasÑ 1919-1973, Cilt I, s. 199.


12 PROF. DR. SELMA YEL

larÑndan itibaren Sovyet Rusya bir taraftan Türkiye’ye yönelik taleplerini


açÑkça ilan ederken, dißer taraftan da kendi kontrolü altÑnda olmak kaydÑyla,
Ýran’da Muhtar Azerbaycan Cumhuriyeti ile Mahabad Kürt Cumhuriye-
ti’nin kurulmasÑna destek vermiàtir. Bütün bu geliàmeler, bölgedeki menfaat-
lerine zarar verici mahiyette oldußu için ABD’nin, Boßazlar hususunda Tür-
kiye’ye tam destek vermesine sebep olmuàtur25. Baàkan Truman, Ocak
1946’da yaptÑßÑ bir konuàmada, “Sovyetler Birlißi’nin Türkiye’yi istila ederek
Boßazlar bölgesini ele geçirmek istedißine artÑk àüphem kalmadÑ. Eßer bu
gidiàe demirden bir yumruk uzatÑp, dur demezsek yeni bir savaà çÑkacak-
tÑr…”26 diyerek, bu husustaki geliàmelerin iyiye gitmedißine dikkat çekmià-
tir27.
ABD BaàkanÑ Truman, Missouri’nin Ýstanbul’a geldißi aynÑ gün
Washington’da Ordu Günü’nde yaptÑßÑ konuàmada, Orta Doßu ve Boßazla-
rÑn ülkesi için arz ettißi ekonomik ve stratejik önemi üzerinde durarak, gerek-
tißinde bu bölgelerdeki ülkelere yardÑmcÑ olacaklarÑnÑ belirtmiàtir28. Bu me-
saj, Sovyet Rusya’ya açÑk bir uyarÑ nitelißi taàÑmakta olup, Türkiye’nin artÑk
Boßazlar meselesinde yalnÑzlÑktan kurtuldußu ve ABD’nin desteßini temin
ettißi anlamÑna da gelmiàtir.

Sovyet Rusya·nÑn Boßazlar NotasÑ


Sovyet Rusya’nÑn, Potsdam KonferansÑ kararÑ gereßince göndermesi ge-
reken nota, ABD ve Ýngiltere’nin notasÑndan yaklaàÑk 1 yÑl sonra, 7 Aßustos
1946’da gelmiàtir. Sovyet notasÑnÑn birer sureti ABD ve Ýngiliz büyükelçilik-
lerine de gönderilmiàtir29.

25 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ·ndan Bugüne Olgular-Belgeler-

Yorumlar, Cilt I, s. 523.


26 Olaylarla Türk-DÑà PolitikasÑ 1919-1973, Cilt I, s. 201.
27 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ·ndan Bugüne Olgular-Belgeler-

Yorumlar, Cilt I, s. 524-525; Oray Egin, “Ertegün ne kadar Türktü?’’, Akàam, 18 Þubat
2006. Bu husustaki kararlÑlÑk açÑk bir àekilde gösterilerek, yaklaàÑk 16 ay önce ölmüà olan
Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Münir Ertegün’ün naaàÑ, Amerikan donanmasÑnÑn en
büyük zÑrhlÑlarÑndan biri olan Missouri ile 5 Nisan 1946’da Türkiye’ye yollanmÑàtÑr. Cenazeyi
göndermek son derece politik bir karar olup, AB, aslÑnda Missouri’yi Çanakkale BoßazÑ’ndan
geçirip, Dolmabahçe önünde demirleterek, Sovyet Rusya’ya, kendi rÑzasÑ olmadan BoßazlarÑn
statüsünü deßiàtiremeyeceßini göstermek istemiàtir.
28 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ·ndan Bugüne Olgular-Belgeler-

Yorumlar, Cilt I, s. 525.


29 Kemal BaltalÑ, 1936-1956 YÑllarÑ ArasÑnda Boßazlar Meselesi, Ankara, 1959, s.

139; Yüksel Ýnan, Türk BoßazlarÑnÑn Siyasal ve +ukuksal ReMimi, s. 109, Feridun
Cemal Erkin, Türk-Sovyet Ýliàkileri ve Boßazlar Meselesi, s. 295. Erkin notanÑn verilià
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DhNYA ÞARTLARI, RUSYA 13
FEDERASYONU VE ThRKÝYE ARASINDA BOÜA=LAR MESELESÝ

Sovyet notasÑ tamamÑyla Stalin’in Potsdam’da dile getirmià oldußu gö-


rüàleri içermektedir. Montreux eleàtirilerek, II. Dünya SavaàÑ sÑrasÑnda Tür-
kiye’nin, Boßazlardan Karadeniz’e bazÑ düàman gemilerinin (Alman) geçiàine
müsaade ettißine deßinilmekte ve Sovyet Rusya àu taleplerde bulunmaktadÑr:
1. Boßazlar gerek savaàta, gerekse de barÑàta bütün ülkelerin ticarî ge-
milerine açÑk olmalÑdÑr.
2. Boßazlar, Karadeniz’e sahildar olan devletlerin savaà gemilerine da-
ima açÑk olmalÑdÑr.
3. Boßazlar, savaà ve barÑàta Karadeniz’e sahildar olmayan devletlerin
savaà gemilerine bazÑ istisnaî durumlar haricinde kapalÑ olmalÑdÑr.
4. BoßazlarÑn statüsü yalnÑzca Karadeniz’e sahildar olan devletlerce
tespit edilmeli ve bu yetki yalnÑz onlara ait olmalÑdÑr.
5. Boßazlardaki ticaret serbestîsini ve güvenlißini Türkiye ve Sovyet
Rusya ortak temin etmelidirler30.
Bu isteklerden yalnÑzca birinci madde Montreux hükümleri ile uyumlu
olup dißerleri ciddi manada farklÑlÑk arz ediyordu. Her bir maddede Sovyet
Rusya’nÑn menfaatlerinin gözetildißi açÑk bir àekilde görülmektedir. Bunlar-
dan bilhassa 5. maddenin kabulü mümkün olmayÑp, açÑkça Boßazlar üzerin-
de hâkimiyet talep edilmektedir. Ancak yukarÑda da ifade edildißi üzere Tür-
kiye, Boßazlar hususunda artÑk ABD ve Ýngiltere gibi iki büyük BatÑlÑ devletle
birlikte hareket ediyordu.
Türkiye, Sovyet notasÑna, ABD ve Ýngiltere’nin görüàlerini alarak cevap
verme yolunu seçmiàtir. 7 Aßustos tarihli Sovyet taleplerine ilk tepkiyi Ýngil-
tere göstermià ve Ýngiliz DÑàiàleri BakanlÑßÑ Sözcüsü 12 Aßustos 1946’da ga-
zetelere verdißi beyanatta bu konuya temas ederek, “Boßazlar anlaàmasÑ,
ilgili devletlerin iàtiraki olmadan deßiàtirilemez ve bu ià bunlardan sadece
ikisinin tekeline verilemez” demiàtir. Ýngiltere’ye göre, Boßazlar konusu Tür-
kiye ve Sovyet Rusya’nÑn tekeline bÑrakÑlamayacak kadar önemlidir31.

tarihini 8 Aßustos olarak ifade etmiàtir. RÑfat Uçarol, “Deßiàmekte Olan Dünyada Türk Bo-
ßazlarÑnÑn Önemi ve Geleceßi”, Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye, Ankara, 1994, s. 191.
30Yüksel Ýnan, Türk BoßazlarÑnÑn Siyasal ve +ukuksal ReMimi, s. 110; Türk DÑà
PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ·ndan Bugüne Olgular-Belgeler-Yorumlar, Cilt I, s. 525;
Haluk Ülman, ÝkinFi Dünya SavaàÑnÑn BaàÑndan Truman Doktrini’ne Kadar Türk-
Amerikan Diplomatik Münasebetleri 1939-1947, Ankara, 1961, s. 77-78.
Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ’ndan Bugüne Olgular-Belgeler-
31

Yorumlar, Cilt I, s. 505.


14 PROF. DR. SELMA YEL

ABD, Rus notasÑna cevabÑnÑ 19 Aßustos 1946’da vermiàtir. Genel olarak


ilk üç madde kabul edilmekle birlikte, dördüncü maddeyle ilgili deßiàiklik
önerisi getirilmiàtir. Bu madde, BoßazlarÑn statüsünün Karadeniz’e sahildar
olan devletler tarafÑndan tespit edilmesiyle ilgili olup, bunu ABD kabul edi-
lemez bulmuàtur. ABD bu durumda Montreux Boßazlar Sözleàmesi’ni deßià-
tirmekten çok, Türkiye ve Karadeniz ülkelerinin menfaatlerini gözeten bir
statü ortaya çÑkacaßÑ düàüncesindeydi. Hâlbuki Boßazlar ABD de dâhil, bü-
tün dünya devletlerini yakÑndan ilgilendirmekte olup, bu görüàün desteklen-
mesi mümkün deßildir.
ABD 5. maddeye de karàÑ çÑkarak, BoßazlarÑn müdafaasÑnÑn Türkiye’nin
kontrolünde kalmasÑnÑ istemiàtir. Eßer Boßazlara açÑk bir saldÑrÑ olursa, ulus-
lararasÑ güvenlik sistemi de zarar görmüà olacaßÑ için zaten, Milletler Cemi-
yeti Güvenlik Konseyi harekete geçecektir 32.
Amerika’nÑn notasÑnÑ takiben 21 Aßustos 1946’da Ýngiliz notasÑ verilmià-
tir. Bunda, genel olarak Montreux’in deßiàtirilmesi desteklenerek, konferansa
katÑlmaya hazÑr olduklarÑ bildirilmekle birlikte, ABD notasÑnda oldußu gibi,
dördüncü ve beàinci maddeler kesin olarak reddedilmiàtir33.
ABD ve Ýngiltere’den sonra gönderilmià olan cevabî Türk notasÑnda,
Montreux’in bazÑ hükümlerinde deßiàiklik yapÑlmasÑ uygun görülürken,
Amerika ve Ýngiltere gibi 4. ve 5. maddelerin kabul edilemez bulundußu
bildirilmiàtir. Gerekçe olarak da, 5. maddenin kabulü hâlinde Karadeniz ve
BoßazlarÑn tamamÑyla Sovyetlerin kontrolüne bÑrakÑlmÑà olacaßÑ gösterilmià-
tir34.
Üç ülke arasÑndaki ortak görüàmeler sonucunda önce ABD’nin, sonra
Ýngiltere’nin, en sonunda da Türkiye’nin benzer hükümler içeren notanÑn
gönderilmià olmasÑ, ´%RßD]ODU 0HVHOHVL”nde açÑk bir ittifakÑn kuruldußunun
göstergesiydi. Bu ittifak, daha sonraki yÑllarda siyasî ve askerî olarak daha da
güçlendirilerek geliàtirilecektir.

ÝkinFi Sovyet NotasÑ ve &evabv Türk NotasÑ


Sovyet Rusya ve Türk basÑn yayÑn organlarÑnda karàÑlÑklÑ aleyhte beya-
nat ve yorumlara yer verilmesiyle, iliàkiler gerginleàirken, 24 Eylül 1946’da

32 Olaylarla Türk-DÑà PolitikasÑ 1919-1973, Cilt I, s. 206.


33 Feridun Cemal Erkin, Türk-Sovyet Ýliàkileri ve Boßazlar Meselesi, s. 298.
34 Fahir Armaoßlu, 20. YüzyÑl Siyasv Tarihi, 1914-1980, Ankara, 1984, s. 429; Türk

DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ’ndan Bugüne Olgular-Belgeler-Yorumlar, Cilt I, s.


507.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 15
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜA=LAR MESELESÝ

ikinci Sovyet notasÑ teati edilmiàtir. Bu notada da, birincide oldußu gibi II.
Dünya SavaàÑ’nda BoßazlarÑn Rusya aleyhine ulaàÑma açÑldÑßÑ tekrar edile-
rek, Sovyetlerin Boßazlar ve Karadeniz’de müdafaa tertibatÑ almakta haklÑ
oldußuna deßinilmiàtir. Sovyet Rusya’ya göre, Karadeniz kapalÑ bir deniz
oldußu için Boßazlar rejiminin tespitinde elbette ki, sahildar ülkeler birinci
derecede söz sahibi olmalÑdÑrlar. Sovyet Rusya’ya göre, coßrafî yapÑsÑ sebe-
biyle BoßazlarÑn, ABD’nin iddia ettißi gibi CebelitarÑk ve Süveyà KanalÑ ile
aynÑ rejime tâbi tutulmasÑ mümkün deßildir. Türkiye’nin beàinci maddeyi
hâkimiyet haklarÑnÑn ihlali àeklinde deßerlendirmesine de, Sovyetlerin vakarÑ
ile baßdaàmayan bir àüphe oldußunu ileri sürmüàtür.
Söz konusu notada Türkiye’nin, Boßazlar çevresinde sahildar olmayan
ülkelerle birlikte, güvenlik önlemleri aldÑßÑ àeklinde temelsiz iddialara da yer
verilmiàtir. Son olarak Boßazlar için konferans toplanmadan önce, bu husu-
sun Potsdam’da tespit edildißi gibi ikili iliàkilerle çözümlenmesi teklif edilmià-
tir35.
Sovyet Rusya, bekledißi desteßi göremedißi için bu defa nota suretlerini
Ýngiltere ve ABD’ye göndermemiàtir. Fakat Türkiye bu hususta yalnÑz kal-
mak istemedißinden, geliàmelerden ABD ve Ýngiltere’yi haberdar etmiàtir36.
Zaten bunu yapmak mecburiyetindeydi. Çünkü Sovyet Rusya’nÑn, Boßazlar
çevresinde sahildar olmayan ülkeleri askerî tahkimat yapmakla suçlarken
kastettißi, Ýngiltere ve ABD idi.
ABD, 9 Ekim’de Türkiye’den önce Sovyet notasÑna cevap vermiàtir. Söz
konusu notada, Potsdam’da Boßazlar konusunun Türkiye ile ikili görüàme-
lerle çözülmesi hususunda mutabÑk kalÑnmÑà olmasÑna raßmen, herhangi bir
müzakerenin Ýngiltere ve ABD’nin iàtiraki olmadan yapÑlamayacaßÑnÑ bil-
dirmiàtir. ABD, Montreux’u tadil amacÑyla toplanacak konferansa katÑlacak-
larÑnÑ, Boßazlara yönelik herhangi bir saldÑrÑnÑn da Milletler Cemiyeti Gü-
venlik Konseyi’nde ele alÑnacaßÑnÑ ileri sürmüàtür. Ýngiliz notasÑ da benzer
hükümler içermekte olup, konferansa katÑlacaklarÑnÑ yeniden teyit etmiàler-
dir37.
Türkiye, Sovyet Rusya’nÑn 24 Eylül tarihli notasÑnÑ 18 Ekim’de cevap-
landÑrmÑàtÑr. NotanÑn birer sureti, Japonya hariç Montreux’u imzalayan ülke-
lere gönderilmiàtir. Türk notasÑnda àu görüàlere yer verilmiàtir:

35Kamuran Gürün, DÑà Ýliàkiler ve Türk PolitikasÑ, Ankara, 1983, s. 306; Kemal

BaltalÑ, 1936-1956 YÑllarÑ ArasÑnda Boßazlar Meselesi, s. 144.


36 Olaylarla Türk-DÑà PolitikasÑ 1919-1973, Cilt I, s. 208.
37Kamuran Gürün, Türk Sovyet Ýliàkileri (1920-1953), Ankara, 1991, s. 307-308.
16 PROF. DR. SELMA YEL

1. Türkiye, BoßazlarÑn müàterek müdafaasÑ hakkÑndaki Rus isteklerini


bir defa daha kesin olarak reddederek, bu talebin Türk hâkimiyet ve güvenli-
ßinin ihlali manasÑna geldißini belirtmektedir.
2. Türkiye ve Sovyetler arasÑnda yapÑlmasÑ istenilen görüàmeler redde-
dilerek, Boßazlar konusunun uluslararasÑ bir konferansta görüàülmesini iste-
mektedir.
3. Türkiye, Montreux Sözleàmesi’nin tadiline hazÑrdÑr. Fakat bu tadil
istiklâl ve hâkimiyetine dokunacak herhangi yeni bir uygulama içermemeli-
dir. Aksi takdirde kabul edilmeyecektir.
4. Sovyetler’e, Karadeniz’e sahildar olan dißer devletler adÑna konuà-
ma yetkisi olmadÑßÑ hatÑrlatÑlÑr.
5. Türkiye, Lozan’da Boßazlarda geçià kontrolünün Türkiye’den alÑn-
masÑ isteklerine cevap veren Rus delegesi Çiçerin’in “bu istek Türkiye’nin
baßÑmsÑzlÑk ve hâkimiyet haklarÑnÑn açÑk bir ihlali olur” sözlerini hatÑrlatÑr.
6. Türkiye, karàÑlÑklÑ olarak verilmià olan notalarÑn problemin çözümü-
nü uzattÑßÑnÑ, bu sebeple taraflar uygun görürse hakeme müracaat edileceßini
kesin olarak ifade eder38.
Sovyet Rusya, oldukça sert üslupla yazÑlmÑà olan bu Türk notasÑ ve
ABD’nin “diplomatik ve gerekirse askerî kuvvetle uyarÑda bulunuruz ifadesi”
sonucunda, yeni bir nota göndermeye teàebbüs etmemiàtir. Üstelik uluslara-
rasÑ siyasette yalnÑz kaldÑßÑnÑ gördüßü için yeni konferans talebinden de vaz-
geçtißi gibi, Montreux’in süresi bittißinde dahi, fesih için müracaat etmemià-
tir. Bunun sebebi açÑktÑr. Montreux’in feshi hâlinde, ABD ve Ýngiltere’nin
baskÑsÑyla, sahip oldußu haklarÑ dahi kaybetme ihtimali mevcuttu. ABD’nin
bu husustaki politikasÑ açÑk ve net olup, uluslararasÑ suyolu olarak kabul ettißi
Boßazlar üzerinde hiçbir millet ve devlete özel imtiyaz verilmesine müsaade
etmek niyetinde deßildi.
Stalin’in baàlattÑßÑ emperyalist politikanÑn bir parçasÑ olan Boßazlar üze-
rinde imtiyaz elde etme teàebbüsü, Sovyet Rusya ile Türkiye’nin arasÑnÑ aç-
maktan baàka bir sonuç getirmemiàtir. Türkiye’nin ABD ile siyasî iliàkilerini
gittikçe arttÑrmasÑnda da aynÑ politika tesirli olmuàtur. Stalin yaptÑßÑ yanlÑàÑ
görerek 18 AralÑk 1945’te Ýngiltere BaàbakanÑ Bevin’e, 1947 baàlarÑnda da
ABD’nin Moskova Büyükelçisi Smith’e, Türkiye’ye saldÑrma niyetinde olma-
dÑßÑnÑ bildirmiàse de, iki ülke arasÑndaki güven bunalÑmÑnÑ aàmak mümkün

38 Feridun Cemal Erkin, Türk-Sovyet Ýliàkileri ve Boßazlar Meselesi, s. 314-315.


1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 17
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

olamamÑàtÑr39. Elbette ki, bunda ABD ve Ýngiltere’nin bilinçli bir àekilde,


Türkiye ve Sovyet Rusya arasÑndaki problemleri gereßinden fazla büyüterek,
iliàkilerdeki gerginlißi artÑrmalarÑ da tesirli olmuàtur. Çünkü 1949–1954 ara-
sÑnda BasÑn YayÑn Genel Müdürü olan Mülkiye Siyasî Tarih Profesörü Ah-
met Þükrü Esmer tarafÑndan da açÑkça ifade edildißi gibi, Sovyetler’in Türki-
ye’den istediklerini askerî kuvvetle alacaßÑna dair kesin herhangi bir delil
yoktur. Üstelik Sovyet Rusya’nÑn askerî gücüne raßmen Ýran’Ñ 1946’da tahli-
ye etmek mecburiyetinde kaldÑßÑ düàünülürse, Sovyetlerin Türkiye için tehli-
ke teàkil etmeyeceßi anlaàÑlacaktÑr40. Peki, 1945’lerde Sovyet tehdidi niçin bu
kadar büyütülmüà ve ABD ile olan siyasi ve ekonomik iliàkiler çok fazla gelià-
tirilmek mecburiyetinde kalÑnmÑàtÑr. Günümüzde bu sorunun cevabÑ verilmià
deßildir. Bu politikanÑn Türkiye’nin BatÑ Bloßu içinde yer almasÑnÑ temin
edici bir ABD-Ýngiltere planÑ oldußuna dair ifadeler ciddi manada düàündü-
rücüdür41. Gerçekten de, bu hadise sonrasÑnda Türkiye-Sovyet Rusya iliàkile-
ri uzunca bir süre dondurulurken, Türkiye BatÑ Bloßu’nun en güvenilir müt-
tefiklerinden biri hâline getirilmiàtir. Bunun bir sonucu olarak da 8 Aßustos
1949’da Türkiye, Avrupa Konseyi’ne kabul edilmiàtir.
23 Eylül 1949’da Sovyet Rusya’nÑn atom bombasÑna sahip oldußunu
açÑklamasÑnÑ müteakiben de, baàta ABD olmak üzere tüm BatÑ DünyasÑ,
Sovyet Rusya’nÑn sÑnÑr komàusu olan Türkiye’ye jeopolitik öneminden dolayÑ
daha fazla önem vermeye baàlamÑàtÑr. Türkiye de benzer àekilde yeni arayÑà-
lar içine girmià ve 4 Nisan 1948’de kurulmuà olan NATO’ya üye olmaya
karar vermiàtir. Sovyet Rusya, bu teàebbüsü engellemek için 3 KasÑm ve 30
KasÑm’da iki ayrÑ nota vermiàse de, Türkiye’yi kararÑndan vazgeçirememiàtir.
12 KasÑm’da verilen cevabî Türk notasÑnda, Sovyet Rusya’nÑn askerî geliài-
minden bahisle, Türkiye’nin müdafaa ihtiyacÑna deßinilmià ve NATO’nun
kuruluà amacÑna yer verilmiàtir. Ýkinci Sovyet notasÑna ise cevap dahi veril-
memiàtir. Türkiye takip ettißi BatÑ yanlÑsÑ politikalarÑn bir sonucu olarak,18
Þubat 1952’de NATO’ya üye olmuàtur.
Türkiye’nin NATO’ya girme ve ABD’ye yakÑn olma isteßinin sebeple-
rinden baàlÑcasÑ, Stalin RusyasÑ’ndan gelebilecek muhtemel tehlikelerdir.
Stalin’in 5 Mart 1953’te ölümünden sonra, Sovyet Rusya Devlet BaàkanlÑ-

39 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ’ndan Bugüne Olgular-Belgeler-

Yorumlar, Cilt I, s. 507.


40 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ’ndan Bugüne Olgular-Belgeler-

Yorumlar, Cilt I, s. 509.


41Cüneyt AkalÑn, “Sovyet Talepleri” Söyleminin DayanÑlmaz Hafiflißi’’, http:
//washingtonnewsforum.blogspot.com/(05.06.2008’de indirildi)
18 PROF. DR. SELMA YEL

ßÑ’na seçilen Nikita Kruàçev42, emperyalist politikalarÑ bÑraktÑßÑ gibi, Türkiye


ile kopma noktasÑna gelmià iliàkileri tamir etmeye gayret sarf etmiàtir.
Montreux 8 KasÑm 1936’da, 20 yÑllÑk bir süre için yürürlüße girmiàtir.
Sürenin bitmesinden iki yÑl evvel akit devletlerden herhangi biri fesih bildirisi
göndermezse, anlaàmanÑn geçerlilißi, her iki yÑlda bir fesih hakkÑ saklÑ kalmak
kaydÑyla devam edecekti. Fakat eßer Montreux’e akit devletlerden herhangi
biri fesih bildirisi gönderirse, 1956 yÑlÑnda anlaàmanÑn geçerlilißi sona erecek-
ti. Bu sebeple, 1954 yÑlÑnda Sovyet Rusya’nÑn fesih hakkÑnÑ kullanabileceßi
àeklinde àüpheler yoßunlaàmaya baàlamÑàtÑr. 1953 yÑlÑndaki NATO tatbikat-
larÑna Sovyet Rusya’nÑn göstermià oldußu tepki, haklÑ olarak bu düàüncelere
sebep olmuàtur. Tahmin edilenin aksine, Sovyet Rusya, fesih hakkÑnÑ kul-
lanmamÑàtÑr.
Sovyet Rusya, Montreux’in tadili yönündeki isteklerinden vazgeçerken,
àaàÑrtÑcÑ bir àekilde aynÑ talep bu defa ABD ve NATO’dan gelmiàtir. Akde-
niz’deki Sovyet askerî gücünün gittikçe artmasÑ, NATO’yu bu talepte bu-
lunmaya zorlamÑàtÑr. Akdeniz’deki Sovyet savaà gemilerinin toplamÑ 50’yi
bulmuàtur. Üstelik 1974’te 40.000 tonluk Minsk ve Kiev uçak gemileri de bu
filoya katÑldÑßÑ için Akdeniz’de ciddî bir Sovyet askerî üstünlüßü tesis edilmià-
tir. NATO, bu sebeple Türkiye’den bu gemilerin Boßazlardan geçirilmesine
engel olmasÑnÑ istemiàtir43.Fakat Türkiye yeni bir gerginliße sebebiyet ver-
memek için saßduyulu bir yaklaàÑm sergileyerek, sessizce gemilerin geçiàini
temin etmiàtir.

Montreu[ Boßazlar S|zleàmesinden Kaynaklanan Problemler


ve Ç|züm ArayÑàlarÑ
I. Boßazlarda Artan Deniz Trafißi ve SonuolarÑ
Montreux Boßazlar Sözleàmesi hükümleri 1936’lÑ yÑllarÑn àartlarÑna göre
düzenlenmià oldußu için, sonraki yÑllarda bazÑ hususlarda problemler yaàan-
maya baàlanmÑà ve bunlar giderek artÑà göstermiàtir. Bu problemler içinde en
ciddî olanlardan birisi deniz trafißi yoßunlußudur. 1936 yÑlÑnda Boßazlardan
ortalama 4400 civarÑnda gemi geçerken, 2000’li yÑllarda bu rakam 45000’i
bulmuàtur. Ýstanbul BoßazÑ’ndan 2000 yÑlÑnda aylÑk ortalama 4007 olmak
üzere toplam 48 079 gemi geçmiàtir. Dißer bir ifadeyle bir günde ortalama

42 RÑfkÑ Salim Burçak, “II. Cihan SavaàÑ’nda Boßazlar Meselesi”, Siyasal Bilgiler

Dergisi, II/1-2, Ankara, 1958, s. 201.


Doßu Ergil, “Boßazlar Üzerinde Bitmeyen Kavga (1923-1975)”, Lozan’Ñn 50.YÑlÑna
43

Armaßan, Ýstanbul, 1978, s. 132.


1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 19
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

134 gemi geçmiàtir. Çanakkale BoßazÑ’ndan da aynÑ yÑl için toplam 41561
gemi geçià yapmÑàtÑr. AylÑk ortalama 3463 gemi geçià yapmakta olup günlük
ortalamasÑ 115 gemidir.
Gemi inàa sanayindeki geliàmelere paralel olarak özel amaçlÑ gemilerin
inàa edilmesi, teknolojik imkânlar sayesinde gemi boyutlarÑnda meydana
gelen büyümeler, taàÑnan yük miktarlarÑ ve türleri, ciddî olarak Boßazlar ve
çevresini tehdit edecek àekilde deniz trafißini yoßunlaàtÑrmÑàtÑr44. AàaßÑdaki
tabloda 1996–2000 yÑllarÑ arasÑnda Ýstanbul BoßazÑ’ndan geçen gemi adetleri
ve tonajlarÑ verilmektedir.

1996 1997 1998 1999 2000


200 metreden 44 455 47 311 41 845 45 876
küçük
200 metreden 7 236 6 487 1 943 1 996 2 203
büyük
500 GRT’den 5 087 4 475 3 299 3 3345
küçük
500 GRT’den 44 636 45 855 44 829 40 842 44 734
büyük

II. Kazalar ve Sebepleri


Montreux sonrasÑnda Boßazlardan geçen gemilerin sayÑsÑnda artÑà yaàa-
nÑrken, BoßazlarÑn coßrafî yapÑsÑ ve çevre àartlarÑ deßiàmeyip sabit kalmÑàtÑr.
Montreux’in hükümleri de yeni àartlara uygun hale getirilmedißi için yoßun
kazalar meydana gelmeye baàlamÑàtÑr. Ýstanbul BoßazÑ, deniz trafißi yoßunlu-
ßunu kaldÑramayacak kadar dar ve uzun bir suyolu olup, ortalama 1.5 km
geniàlißi olan ve hatta bir noktada 700 metreye kadar inerek tehlikeli ölçüde
daralan bir coßrafî yapÑya sahiptir. Bu olumsuz coßrafî yapÑnÑn yanÑ sÑra,
Karadeniz ile Akdeniz arasÑndaki tuzluluk miktarÑnÑn farklÑ olmasÑ sebebiyle,
Karadeniz’den Akdeniz’e yoßun bir yüzey akÑntÑsÑ yaàanÑrken, Akdeniz’den
de Karadeniz’e doßru alt su akÑntÑsÑ olmaktadÑr. Kaza yapÑlan gemilere ba-
kÑldÑßÑnda, bunlarÑn büyük çoßunlußunda kÑlavuz kaptanÑnÑn bulunmadÑßÑ
görülmektedir. Bu sebeple kazalarÑn büyük çoßunlußunun, Montreux’deki

44T.C. Devlet BakanlÑßÑ Denizcilik MüsteàarlÑßÑ 2002 YÑlÑ Verileri; Zeynep Özeri,
“Improving Straits Safety”, Wew Spot, No:3, September 1197, s. 4.
20 PROF. DR. SELMA YEL

kÑlavuz alma hakkÑnÑn mecburî hale getirilmemesinden kaynaklandÑßÑnÑ söy-


lemek mümkündür.

Ýstanbul BoßazÑ 1999 YÑlÑ *emi *eoià Ýstatistik gzeti

TOPLAM TOPLAM GRT KILAVUZ


GEMÝ ALAN
OCAK 3 574 21 535 921 1 335
ÞUBAT 3 492 20 786 692 1 355
MART 4 096 24 267 882 1 526
NÝSAN 4 202 25 481 360 1 504
MAYIS 4 528 26 526 711 1 681
HAZÝRAN 4 356 27 527 495 1 637
TEMMUZ 4 180 25 187 282 1 580
AÜUSTOS 4 022 23 966 448 1 527
EYLÜL 3 916 24 567 885 1 581
EKÝM 4 077 26 040 241 1 649
KASIM 3 698 23 674 347 1 494
ARALIK 3 765 23 780 495 1 555
TOPLAM 47 906 293 342759 18 424

AYLIK 3 992 24 445 236 1 535


GÜNLÜK 133 814 841 51
YÜZDE 38%

Boßazlarda Meydana *elen gnemli Kazalar


Artan deniz trafißi sebebiyle Boßazlarda çok sÑk kazalar meydana gel-
mekte olup, çevreye verdikleri zarar, maddî ve manevî zararÑn yükseklißi ve
can kayÑplarÑndan dolayÑ bazÑlarÑ çok önemli kaza statüsü içinde deßerlendi-
rilmektedir. Bunlardan baàlÑcalarÑ àunlardÑr.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 21
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

- 14 AralÑk 1960’da Worl Harmony ve Zeranic gemileri çarpÑàmÑà ve so-


nucunda 20 kiài ölmüà, 25 kiài yaralanmÑàtÑr.
- 1 Mart 1966’da Sovyet bandÑralÑ Lutsk ve Kransk gemilerinin çarpÑà-
masÑ sonucunda büyük bir çevre faciasÑ yaàanmÑà ve denize büyük miktarda
petrol akmasÑ sonucunda Karaköy ve KadÑköy iskeleleri yanmÑàtÑr.
- 3 Temmuz 1966’da yolcu dolu Yeni Galatasaray motoru aynÑ àekilde
yolcu yüklü olan Aksaray motoru ile çarpÑàmÑà ve kaza sonucunda 12 kiài
ölmüàtür.
- 18 KasÑm 1966’da Romen bandÑralÑ Ploesti gemisi, Bereket yolcu mo-
toruna çarparak batmasÑna sebep olurken 8 kiài ölmüàtür.
- 27 AralÑk 1966’da Sovyet bandÑralÑ Maucesta ile Hindistan bandÑralÑ
Lok Prabha gemilerinin çarpÑàmasÑ sonucunda 2 kiài ölmüàtür.
- 1 Temmuz 1970’te Ýtalyan bandÑralÑ Agip Ancona’nÑn kÑyÑya çarpmasÑ
sonucunda inàaat hâlindeki bir bina çökerken 5 kiài ölmüàtür.
- 27 AralÑk 1972’de Turan Emeksiz ve Sönmezler gemilerinin çarpÑàma-
sÑ sonucunda 5 kiài ölmüàtür.
- 15 KasÑm 1979’da Yunan bandÑralÑ Erviali gemisi Romen bandÑralÑ
Ýndependenta ile çarpÑàmÑà ve Ýndependenta tankerinin infilak ederek yan-
masÑ sonucunda Ýstanbul BoßazÑ’na 100 bin ton ham petrol yayÑlmÑàtÑr. Gün-
lerce devam eden yangÑn sebebiyle büyük bir çevre yÑkÑmÑ yaàanÑrken, 43
gemici hayatÑnÑ kaybetmiàtir45.
- 2 Nisan 1980’de Yunan bandÑralÑ Elsa gemisi ile Sovyet bandÑralÑ
Mosovosky tankerinin çarpÑàmasÑ sonucunda 2 kiài ölmüàtür.
- 24 Eylül 1985’te Meltem hücumbotu ile Sovyet savaà gemisinin çar-
pÑàmasÑ sonucunda Meltem batarken, 5 Türk denizcisi àehit olmuàtur.
- 24 Mart 1990’da Sovyet bandÑralÑ Akademik Vekua tankeri ile Türk
Deniz Kuvvetlerine ait SaledÑray denizaltÑsÑ çarpÑàmÑà, tahribat büyük olmuà-
tur.
- 1991’de Lübnan bandÑralÑ koyun yüklü Robunion 18 gemisi ile Filipin
bandÑralÑ Madonna Lili gemisinin çarpÑàmasÑ sonucunda 18–20 bin koyunla

45 Zaman, 15 Mart 1994; Hürriyet, 16 KasÑm 1979; Haydar Berk, “Türk BoßazlarÑ”
http://www.mfa.gov.tr/turkce/grupe/ves/2 berk 2.htm, (22.04.2003’de indirildi)
22 PROF. DR. SELMA YEL

birlikte Robunion batarken BoßazÑn sularÑnda günlerce devam eden kirlilik


meydana gelmiàtir.
- 29 Ocak 1993’te Malta bandÑralÑ Rapon Malta àilebi Galatasaray ada-
sÑna çarpmÑà ve maddî hasara sebep olmuàtur46.
Bu kazalar içinde sebep olduklarÑ zararÑn büyüklüßü açÑsÑndan en dehàet
verici olanÑ 13 Mart 1994’te Ýstanbul BoßazÑ’nda meydana gelen Nossia
(Güney KÑbrÑs) tankeri ile Yunanistan bandÑralÑ Ship Broker isimli kuru yük
gemisinin çarpÑàmasÑdÑr. Kaza sonrasÑnda Nossia yara aldÑßÑ için infilak etmià
ve 98 600 ton ham petrol, 600 ton gemi yakÑtÑ, 250 ton mazot denize döküle-
rek yandÑßÑ için Ýstanbul büyük felaketin eàißine gelmiàtir. YangÑnÑn Anadolu
KavaßÑ’nda bulunan Boßaz KomutanlÑßÑ binalarÑna sÑçramasÑ hâlinde, bura-
da bulunan mayÑn, torpido ve mühimmat depolarÑ da patlayabileceßi gibi,
çevredeki sivil yerleàim birimleri de bundan zarar görebilecekti. Kaza sonu-
cunda 15 ölü, 32 yaralÑ, 16 kayÑp mevcudu bildirilmiàtir47. Özellikle üstünde
durulmasÑ gereken husus ise, hem tankerin hem de geminin kÑlavuz kaptan
almamÑà olmasÑdÑr.
Boßazlarda meydana gelen bu kazalarÑn sebep olduklarÑ zarar oldukça
fazla olup, ekolojik dengede tamiri imkânsÑz bozulmalar meydana gelmeye
baàlamÑàtÑr.

1997–2000 YÑllarÑ ArasÑ Kaza ve OlaylarÑn ÝFmal Tablosu48


1997

OLAY OLAY ÖLÜ YARALI KAYIP OLAY NEDENÝ


YERÝ SAYISI SAYISI SAYISI SAYISI
Demir taramasÑ, Ma-
Ýstanbul 63 5 9 1 kine arÑzasÑ, ÇatÑàma,
Bölge Md. YarÑ batÑk, Karaya
oturma, Halat kopma-
sÑ, YangÑn, Sis, Batma,
Sürüklenme
Alabora, Kaçak gemi,
Çanakkale 27 4 - 3 Karaya oturma, Maki-
Bölge Md. ne arÑzasÑ, ÇatÑàma,
YangÑn, Yaslanma,

46 Zaman, 15 Mart 1994.


47 Zaman, 15 Mart 1994.
48 Boßazlara TeknoloMik *üven, Ýstanbul, 2001, s. 51.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 23
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

Sürtünme, Hava mu-


halefeti

1998
ÇatÑàma, YarÑ batÑk,
Ýstanbul Bölge 61 - 1 1 Karaya oturma, Halat
Md. kopmasÑ, YangÑn, Sis,
Batma, Sürüklenme
Makine arÑzasÑ, ÇatÑà-
Çanakkale 29 - 4 2 ma, Yaslanma, Karaya
Bölge Md. oturma, Halat kopma-
sÑ, YangÑn, Batma,
Sürtünme, Hava mu-
halefeti
1999
ÇatÑàma, YarÑ batÑk,
Ýstanbul Bölge 49 4 1 10 Karaya oturma, Halat
Md. kopmasÑ, YangÑn, Sis,
Batma, Sürüklenme
Alabora, Kaçak gemi,
Çanakkale 23 5 8 4 Karaya oturma, Maki-
Bölge Md. ne arÑzasÑ, ÇatÑàma,
YangÑn, Yaslanma,
Sürtünme, Hava mu-
halefeti
2000
ÇatÑàma, YarÑ batÑk,
Ýstanbul Bölge 45 1 9 - Karaya oturma, Halat
Md. kopmasÑ, Sis, Batma,
Sürüklenme
Makine arÑzasÑ, ÇatÑà-
Çanakkale 26 3 - - ma, Yaslanma, Karaya
Bölge Md. oturma, Halat kopma-
sÑ, YangÑn, Batma,
Sürtünme, Hava mu-
halefeti
24 PROF. DR. SELMA YEL

Artan Deniz Trafißi ve Petrol SevkiyatÑ ile KazalarÑn Çevreye


Verdißi Zarar
Günümüz dünyasÑnda teknolojik geliàmelerin getirdißi olumlu kazanÑm-
larÑn yanÑ sÑra olumsuzluklarÑn da giderek artan dozda insan saßlÑßÑnÑ tehdit
etmeye baàladÑßÑ bilinmektedir. Bilhassa hÑzlÑ àehirleàme ve sanayileàmenin
tabiî sonucu olarak yoßun bir hava, su ve tabiat kirlilißi yaàanmaktadÑr. Bu
bozulmadan en fazla nasibini alan bölgelerin baàlÑcalarÑ ise Ýstanbul, Marma-
ra Denizi ve Karadeniz’dir. Bu bölgelerdeki kirlilißin temel sebebi insanlarÑn
bilinçsiz kullanÑmÑ olup, kazalarÑn yanÑ sÑra, artan deniz trafißi ve petrol nak-
liyatÑ da bu kirlilißi sürekli artÑrmaktadÑr.
Dünyada, denizdeki kirlenmeleri engellemek amacÑyla kurulmuà birçok
resmî ve gönüllü kuruluà olup, bunlarÑn en önemlisi BM UluslararasÑ Deniz-
cilik Örgütü (IMO)dür.
Boßazlar çevresinde meydana gelebilecek ciddi bir tanker kazasÑ sonra-
sÑnda yaàanabilecek olaylarÑ tahmini olarak àöyle maddelendirmek mümkün-
dür:
1. Binlerce insanÑn ölmesi.
2. Tamiri imkânsÑz ölçüde deniz, kÑyÑ ve hava kirlilißinin yaàanmasÑ.
3. Deßer biçilemeyen kültür mirasÑnÑn, tarihî yapÑlarÑn, saraylarÑn, ca-
milerin tahrip olmasÑ.
4. Gemi tayfa ve yüklerinin zarar görmesi, tümüyle kaybedilmesi hâ-
linde milyarlarca liralÑk zararÑn ortaya çÑkmasÑ.
5. Büyük boyutlu bir kazanÑn meydana gelmesi hâlinde Karadeniz’in
ve sahildar ülkelerin dünya denizleriyle olan baßlantÑlarÑnÑn birkaç aylÑßÑna
tümüyle kesilmesi49.
Boßazlarda meydana gelen kazalarÑn büyük bir çevre kirlilißi yarattÑßÑ
bilinen bir gerçek olmakla birlikte, petrolün yanmasÑ sonucu ortaya çÑkan
kimyasal gazlarÑn insan saßlÑßÑnÑ tehdit ettißi tam olarak idrak edilememekte-
dir. Nassia ve Independenta kazasÑnÑn bu boyutta incelenmesi hâlinde daha
farklÑ sonuçlara ulaàÑlacaßÑ kuvvetle muhtemeldir. Çünkü hava kirlilißi sonu-
cunda 1952’de Londra’da 4 bin kiài, 1930’da Belçika’da üç gün içinde 63
kiài, 1966’da New York’ta 168 kiài ölmüàtür. Ölüm hadiselerinin yaàandÑßÑ

49 “Doßa SavaàçÑlarÑ, “Kazalar Sonucunda Olanlar ve Olabilecekler”,


http:/www. dogasavascÑlarÑ.org/bogaz.htm, (02.05.2008’de indirildi)
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 25
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

esnada, bu àehirlerde tespit edilmià olan hava kirlilißi deßerleri, Ýstanbul’da


alarm verilen ölçülerin çok altÑndadÑr.
Dünya genelinde ekolojik bozulmalarÑ engellemek amacÑyla yapÑlan ça-
lÑàmalardan en önemlilerinden birisi Brezilya’nÑn Rio De Janerio àehrinde 5
Haziran 1994’te gerçekleàtirilmià olan Millî Çevre ve Geliàtirme KonferansÑ
(UNCED)’dÑr. Rio zirvesi olarak da isimlendirilen konferans, büyük tartÑàma
ve tepkilere sebep olmuàtur.
Konferans sonucundaki en önemli geliàmelerden birisi 178 ülkeden de-
lege, diplomat, hükümet ve devlet baàkanÑnÑn bizzat görüàmelere katÑlmÑà
olmasÑdÑr. Bunun sonucunda bazÑ protokoller imzalanmÑà, 21 gündem konu-
su kabul edilmiàtir. KatÑlÑmcÑlar 21. yüzyÑlda daha temiz, daha yaàanÑlÑr bir
dünya temini konusunda katÑlÑmcÑlar hemfikir olmakla birlikte, projelerin
malî kÑsmÑ aàÑlamamÑàtÑr.
Bakü-Hazar HavzasÑ ile Kazak Petrolünün SevkiyatÑ ve
BoßazlarÑn HinterlandÑndaki Büyüme
Türk BoßazlarÑ, 1991 yÑlÑnda SSCB’nin daßÑlmasÑna kadar, Karadeniz’e
sahildar olan Sovyetler Birlißi, Romanya ve Bulgaristan’Ñ yakÑndan ilgilen-
dirmiàtir. Sovyetler Birlißi’nin daßÑlmasÑ ile baßÑmsÑzlÑklarÑnÑ kazanmÑà olan
Ukrayna, Moldovya ve Gürcistan doßrudan doßruya Karadeniz’e sahildar
ülke olurken, Ermenistan ve Azerbaycan da dolaylÑ yoldan Karadeniz’le
baßlantÑlÑ hâle gelmiàlerdir. AynÑ àekilde Türkmenistan, Özbekistan, Kaza-
kistan, KÑrgÑzistan ve Tacikistan’Ñn deniz yoluyla ticaret yapmalarÑ da yalnÑz-
ca Karadeniz ve Boßazlar yoluyla mümkün olmaya baàlamÑàtÑr. Böylece,
Boßazlarla ilgili devlet sayÑsÑ 13’e yükselmiàtir. Yani Türk BoßazlarÑnÑn hin-
terlandÑ büyürken, önemi de paralel bir àekilde önceki yÑllara göre artmÑàtÑr50.
BoßazlarÑn hinterlandÑnÑ geniàleten dißer bir hadise ise, “…25 Eylül
1992’de Main-Tuna, Tuna-Ren iç suyollarÑnÑn birbiriyle baßlantÑlÑ hale geti-
rilmesiydi”51. Boßaz trafißinde önemli bir artÑàa sebep olacak bu proje ile
Hollanda’nÑn Amsterdam àehrinden hareket eden bir gemi, Romanya’nÑn
Karadeniz’deki Köstence LimanÑ’na, buradan da Boßazlar yoluyla Akdeniz’e
çÑkÑà yapmaya baàlamÑàtÑr. Bu proje kapsamÑnda 171 km uzunlußunda ve 16
havuzdan oluàan Main-Tuna baßlantÑsÑ ile 15 ülkeyi kapsayan ve 34.488 km
uzunlußuna eriàen Avrupa iç suyollarÑ aßÑna, 2.860 km’lik Tuna Nehri de

50 RÑfat Uçarol, “Deßiàmekte Olan Dünyada Türk BoßazlarÑnÑn Önemi ve Geleceßi”,

Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye, Ankara, 1994, s. 198; Erhan Baàyurt, Ateà Yolu Boßaz-
larda Bitmeyen Kavga, Ýstanbul, 1998, s. 83.
51 RÑfat Uçarol, a.g.m, s. 198; Erhan Baàyurt, a.g.e s. 84.
26 PROF. DR. SELMA YEL

dâhil olmuàtur. Böylece, Boßazlar trafißine yeni bir yük ilave oldußu gibi, bu
proje ile 15 Avrupa ülkesi de dolaylÑ yoldan Karadeniz’e sahildar olmuàtur52.
BoßazlarÑn hinterlandÑndaki beklenmeyen bu geniàleme, petrol sevkiyatÑnÑn
artmasÑyla üstesinden gelinemeyecek trafik yoßunlußuna sebep olmaya baà-
lamÑàtÑr.
Sovyetler Birlißi’nin daßÑlmasÑnÑn akabinde, geliàmià dünya ülkelerinin
dikkatleri, bu coßrafya üzerindeki doßal zenginlikler üzerinde yoßunlaàÑrken,
baàta petrol ve doßal gaz olmak üzere yeraltÑ kaynaklarÑnÑ, uluslararasÑ paza-
ra nasÑl ve hangi yoldan sevk edilebileceßi tartÑàma konusu olmaya baàlamÑàtÑr.
Petrol iki àekilde taàÑnabilmektedir. 1-Büyük dev tankerlerle, 2-Boru hat-
larÑyla. Dünya petrol ticaretinde petrolün 3/5’i deniz yolu ve tankerlerle
taàÑnÑrken, geri kalan 2/5’i ise boru hatlarÑyla dünya piyasalarÑna nakledil-
mektedir. Boru hatlarÑ, tankerle nakliyata nazaran daha riskli görüldüßü için
sadece yakÑn bölgeler arasÑnda tercih edilmektedir.
Deniz yoluyla petrol taàÑmacÑlÑßÑ belirli yollar vasÑtasÑyla gerçekleàtiril-
mekte olup, bunlar Hürmüz BoßazÑ, Panama KanalÑ, Süveyà KanalÑ,
Malacca BoßazÑ ve Ýstanbul BoßazÑ’dÑr. Bu tip yerler, tÑkanma noktasÑ olarak
adlandÑrÑlmakta ve bunlar, dar ve riskli suyollarÑ olarak kabul edilmektedir-
ler53.
Ýntertanko verilerine göre, dünyada 3500 tanker vardÑr. Bu tankerler,
300 000 – 20 000 DVT arasÑnda deßiàen aßÑrlÑklara sahiptirler. Tanker boy-
larÑ, geçilecek yollara göre deßiàiklik göstermektedir. Bu yollardan birisi olan
Bab el-Mandab, Yemen’de bulunup, KÑzÑldeniz ile Aden Körfezi ve Arap
Denizi’ni birbirine baßlamaktadÑr. AkÑà kapasitesi günde 3.2-3.3 milyon va-
rildir54. Bab el-Mandab’Ñn her hangi bir kaza ya da benzeri bir durumda
kapanmasÑ hâlinde, Ýran Körfezi’nde bulunan gemilerin Süveyà KanalÑ’na
gitmeleri mümkün olamayacaßÑ için bunlar, Afrika’nÑn güney ucunu dolaà-
mak mecburiyetinde kalacaklardÑr. Bu sebeple de, buradaki deniz trafißinin
Türk BoßazlarÑ’nda oldußu gibi sÑkÑ bir kontrole ihtiyacÑ vardÑr.
Türk BoßazlarÑ gibi dar fakat coßrafî olarak doßal olmayan Panama
KanalÑ’ndan 2001 yÑlÑnda taàÑnan kargonun %16’sÑnÑ petrol teàkil etmektedir.
Gemi geçiàlerinin % 64’ü Atlantik’ten, Pasifik Okyanusu istikametinedir.
ABD’nin petrol ithalatÑnÑn % 1.7’si Panama KanalÑ üzerinden yapÑlmaktadÑr.

52 Erhan Baàyurt, a.g.e s. 85.


53 Lowel Feld, “World Oil Transit Chokepoints”, http://www.eia-doe.gov/emeu/cab,
(09.07.2003’de indirildi).
54 Feld, a.g.e.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 27
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

Geçiàlerde her hangi engelleyici bir durum olmasÑ hâlinde, “Trans Panama
Petrol Boru HattÑ” devreye gireceßi için, oldukça avantajlÑ bir suyoludur55.
Petrol boru hattÑ, 1982’de açÑlmÑà olup, 2 milyon varil Alaska ham petrolü bu
hat üzerinden nakledilmektedir. Böylece hem kanalÑn trafik yükü azaltÑlmÑà
hem de trafißi engelleyici her hangi bir risk durumuna karàÑ alternatif petrol
taàÑyacak yol temin edilmiàtir.
Türk BoßazlarÑ ile benzer kaderi yaàayan dißer bir petrol yolu Hürmüz
BoßazÑ olup, Ýran Körfezi’ni Umman Denizi’ne baßlamaktadÑr. Tankerlerle
günde 13 milyon varil petrol nakledilmektedir. Buradan nakledilen petrol,
Japonya, ABD ve BatÑ Avrupa’ya gitmektedir. Bu sebeple de Hürmüz Boßa-
zÑ, dünyanÑn en önemli geçià yollarÑndandÑr56. Buradaki herhangi bir tÑkan-
ma, dünya barÑàÑna tesir edecek önemdedir.
Malacco BoßazÑ ise Malezya ile Singapur’u birbirine baßlamaktadÑr.
Günde 10.5 milyon varil petrol bu hat üzerinden, Japonya, Güney Kore, Çin
ve dißer Pasifik Okyanusu ülkelerine nakledilmekte, yÑlda buradan 50 000
gemi geçmektedir. Orta Doßu’dan Çin’e petrol nakleden tankerler buradan
geçmektedir. Malacco BoßazÑ’nÑn da Türk BoßazlarÑ gibi, petrol nakliyatÑn-
daki önemi gittikçe artmaktadÑr 57.
KÑzÑldeniz ile Akdeniz’i birbirine baßlayan Süveyà KanalÑ’ndan, 2001–
2002 verilerine göre günlük 3.8 varil petrol sevkÑyatÑ yapÑlmÑàtÑr. Buradan
sevk edilen petrol, Avrupa ve ABD’ye götürülmektedir. 2001 yÑlÑnÑn ilk sekiz
ayÑnda yaklaàÑk 238 petrol tankeri geçià yapmÑàtÑr. Süveyà KanalÑ’na paralel
bir àekilde “Sumed Petrol Boru HatlarÑ” vasÑtasÑyla da nakliyat yapÑlabildißi
için Türk BoßazlarÑ’nda oldußu gibi yoßun trafik karmaàasÑ yaàanmasÑ engel-
lenmiàtir. Bu hat üzerinden 2.5 milyon varil petrol taàÑnabilmektedir58.
Bakü ve Tengiz petrolünün taàÑnmasÑ için ilk akla gelen Sovyetler Birli-
ßi’nin daßÑlmasÑndan önceki yÑllarda Rusya ve Sovyet Cumhuriyetleri’ne ve
Varàova PaktÑ ülkelerine petrol sevk etmek amacÑyla inàa edilmià olan Bakü-
Novorossisk ve Bakü-Supsa boru hatlarÑ olmuàtur. Fazla bir masraf gerektir-
memesi ve petrol àirketlerinin bu seçimi isabetli bulmalarÑ sebebiyle erken
üretim petrolünün bu hatlardan sevk edilerek, Türk BoßazlarÑ yoluyla dünya

55 Feld, a.g.e.
56 Feld, a.g.e.
57 Feld, a.g.e.
58 Feld, a.g.e.
28 PROF. DR. SELMA YEL

piyasalarÑna sunulmasÑ projesi kabul edilmiàtir59. Fakat Türkiye, BoßazlarÑ


fazla yük getireceßi düàüncesiyle bu projeye karàÑ çÑkmÑà ve engel olmaya
çalÑàmÑàtÑr. Çünkü projenin kabulü hâlinde, petrol sevkiyatÑ gittikçe artacak,
buna baßlÑ olarak da BoßazlarÑ tehdit eden tehlike dehàet verici boyutlara
ulaàacaktÑ.
2020 yÑlÑnda Hazar bölgesinde petrol üretiminin günde 3-5.5 milyon va-
ril arasÑnda olacaßÑ tahmin edildißine göre60 Türkiye’nin endiàelerinde haklÑ
oldußu söylenebilir. UluslararasÑ Enerji AjansÑ’nÑn açÑklamasÑna göre, Türk
BoßazlarÑ’nÑn kapasitesi maksimum 1.8 milyon varil petrolü kaldÑrabilecek
konumdadÑr61. Fakat Rusya Federasyonu, BoßazlarÑn artan deniz trafißini
kaldÑramayacak durumda oldußu gerçeßini görmezden gelerek, petrol sevki-
yatÑndaki ÑsrarlÑ tutumunu devam ettirmiàtir. Bu durum, Rusya Federasyonu
ile Türkiye’yi tarihte oldußu gibi yine “Boßazlar Meselesi” sebebiyle karàÑ
karàÑya getirmiàtir. Fakat bu defa Türkiye, Rusya Federasyonu karàÑsÑnda
yalnÑz kalmÑàtÑr. Çünkü, büyük petrol àirketleri de Bakü-Novorossisk ve
Bakü-Supsa boru hatlarÑ projesini desteklemiàlerdir. Türkiye’nin sevkiyatÑna
karàÑ oldußu erken üretim petrolünde pay sahibi olmasÑ da bu durumu daha
karmaàÑk hâle getirmiàtir.
Türkiye Petrolleri Anonim OrtaklÑßÑ (TPAO) % 6.75’lik küçük bir hisse
ile Azerbaycan UluslararasÑ Ýàletme Þirketi (AIOC)’nde pay sahibi olup,
AIOC, Azerbaycan petrolünün üretimini ve dünya piyasalarÑna sevkini üst-
lenmiàtir. BatÑlÑ petrol àirketlerinin büyük hisse sahibi oldußu AIOC, Azer-
baycan’la 10 Eylül 1994’de bir anlaàma yapmÑà ve ilk aàamada üretilecek
petrol, “erken üretim petrolü” olarak ifade edilmiàtir62. “Erken üretim petro-
lü Hazar havzasÑnÑn Azerbaycan’a ait bölgesinde yer alan Azerî, ÇÑralÑ ve
Güneàli petrol sahalarÑnda ana üretim öncesi, deneme nitelißinde çÑkarÑlacak
petrol manasÑna…” gelmektedir63.
AIOC 9 Ekim 1995’te Boßazlar’da trafiße olumsuz yönde tesir edeceßini
bile bile erken üretim petrolünün Novorossisk limanÑndan petrol tankeriyle

59 Kaya Ülger, “Hazarda Petrol KavgasÑ”, Baàak Ekonomi, Temmuz/AGS,

http://www.basakekonomi. com.tr/arsiv/hazar.html.(05.07.2007’de indirildi)


60Ali IàÑngör, “DünyanÑn Yeni Enerji Koridoru Türkiye”, Savunma ve Strateji, No.
115, Ocak 2003, s.15.
61 Feld, a.g.e.
62Lale SarÑibrahimoßlu, Kurt KapanÑnda KÑsÑr Siyaset, Gizli Belgelerle Boru
HattÑ Bozgunu, Ankara, 1997, s.16.
63 Lale SarÑibrahimoßlu, a.g.e., s. 17.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 29
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

nakliye edilmesine karar vermiàtir. Ýkinci bir hat olarak da Gürcistan’Ñn Sup-
sa limanÑnÑn kullanÑmÑ düàünülmüàtür64. Sonuç olarak her iki limandan da
petrol yükleyen tankerler, BoßazlarÑ kullanmak mecburiyetindedir.
Bütün tartÑàma ve Türkiye’nin engelleme çabalarÑna raßmen, 1997
KasÑm ayÑ sonu ile AralÑk ayÑ baàÑndan itibaren Azerbaycan erken üretim
petrolünü taàÑyan ilk tanker Boßazlardan geçmiàtir. Türkiye 1994’te yürürlü-
ße soktußu “Boßazlar Tüzüßü” ile kÑsmen de olsa trafißi denetleme yetkisi
elde etmià olmasÑna raßmen, güvenlißin yeterince temin edildißini söylemek
mümkün deßildir. Üstelik Boßazlardaki trafiße olumsuz yönde tesir edecek
yeni bir uygulama ile Rusya Federasyonu Kazak-Tengiz petrolünün de Bo-
ßazlar yoluyla taàÑnmasÑna karar vermiàtir. 158 km uzunlußundaki Tengiz-
Novorossisk hattÑndan tankerle petrol sevkiyatÑ, Aßustos 2001’den itibaren
baàlamÑàtÑr. Petrol taàÑmacÑlÑßÑnÑ üstlenmià olan Amerikan Chevron àirketi üst
düzey yöneticilerinden Simon Nutting, Haziran 2001’de Rus Ýnterfaks Ajan-
sÑ’na yaptÑßÑ açÑklamada, Novorossisk’te yüklenecek tankerlerin 80 – 155 bin
ton kapasiteli büyük gemiler olacaßÑnÑ belirterek, bu àekilde BoßazlarÑ yÑlda
100 – 160 petrol tankerinin kullanmÑà olacaßÑnÑ, tonajÑn artÑrÑlmasÑyla tanker
sayÑsÑnda azalmayÑ temin edebileceklerini iddia etmiàtir. AynÑ zamanda en
ekonomik yol olmasÑ sebebiyle Boßazlar yolunu tercih ettiklerini ifade etmek
suretiyle65 Türkiye’nin ve bilhassa da Ýstanbul ve BoßazlarÑn güvenlißinin hiç
dikkate alÑnmadÑßÑnÑ itiraf etmiàtir.
Simon Nutting’in açÑklamalarÑna göre, Boßazlardan iki günde bir petrol
yüklü, dev tonajlÑ tankerler geçecektir. Bu da, boyu 300 metreyi bulabilen, üç
futbol sahasÑ uzunlußundaki gemilerin geçiài sebebiyle, iki günde bir Ýstanbul
BoßazÑ’nda olaßanüstü hal ilan edilmesi ve deniz trafißinin saatlerce aksamasÑ
anlamÑna gelmektedir66. Muhtemel tanker kazalarÑ da bu ihtimale dâhildir.
Türkiye bu durumu Montreux ile engelleyemeyeceßini görmüàtür. Fa-
kat, en azÑndan yoßun çabalar sonucunda Bakü ve Tengiz petrolünün bir
bölümünün Gürcistan’Ñn Supsa limanÑndan pazarlanmasÑnÑ temin ederek,
Rusya Federasyonu’nun petrol sevkiyatÑ üzerinde tekel kurmasÑnÑ engelleme-
ye çalÑàmÑàtÑr. AynÑ zamanda, bir taraftan da Rusya Federasyonu’nun engel
olmaya çalÑàtÑßÑ “Bakü-Ceyhan Petrol Boru HattÑ” projesinin gerçekleàmesi
için Amerikan àirketlerinden destek temin edilmiàtir67. Fakat bütün bunlar

64 SarÑibrahimoßlu, a.g.e., s. 17.


65 Cenk BaàlamÑà, “Soßuk Ter Dökeceßiz”, Milliyet, 20 Haziran 2001.
66 A.g.e.
67 Ebubekir Gülüm, “Boru HatlarÑ Zafer mi, Yutturmaca mÑ?”, Milli Gazete, 15 Ekim
1995.
30 PROF. DR. SELMA YEL

petrol sevkiyatÑnÑn Boßazlar bölgesindeki tahribatÑnÑ engellemeye yeterli de-


ßildir. Bu sebeple de Montreux’in ya günün àartlarÑna göre yeniden düzen-
lenmesi, ya da yeni bir tüzüßün hazÑrlanmasÑ gerekmektedir.

Montreu[ Boßazlar S|zleàmesinin Yetersizlißi ve Deßiàim


Ýstekleri
Monterux’in yürürlüße girdißi 1936 yÑlÑnÑ müteakip, sadece 1945-
1946’da Sovyet Rusya tadil isteßinde bulunmuàsa da, daha sonra bundan
vazgeçmiàtir. Daha sonra bu istikamette yeni bir tadil isteßi olmamÑàtÑr.
2000’li yÑllarla birlikte, bizzat Türkiye’de, Montreux’in günün àartlarÑna
uygun olmayan maddeler içerdißi dile getirilerek, çözüm arayÑàlarÑ yüksek
sesle ifade edilmeye baàlanmÑàtÑr.
Türkiye’nin bu talebinin görünürdeki sebebi, artan deniz trafißine baßlÑ
olarak ortaya çÑkan deniz kazalarÑ ve çevreye vermià olduklarÑ zararlar ol-
makla birlikte, Rusya Federasyonu’nun Tengiz-Bakü petrolünü Boßazlar
yoluyla nakletmek istemesidir. Petrol yüklü tankerlerin Boßazlarda kaza
yapmalarÑ hâlinde neler olabileceßi 1994 yÑlÑnda Nassia ve 1979 yÑlÑnda
Ýndependenta tankerlerinin yaptÑklarÑ kazalar sonucunda aleni bir àekilde
görülmüà olup, Türkiye bu hususta haklÑ olarak endiàelenmektedir. Burada
yalnÑzca BoßazlarÑn deßil, aynÑ zamanda 12 milyon nüfuslu büyük bir met-
ropolün emniyeti de söz konusudur.
Montreux Boßazlar Sözleàmesi, barÑà zamanÑnda ticaret gemilerinin Bo-
ßazlardan serbestçe geçmesine imkân vermektedir. Bu gemilerin yükü ne
olursa olsun, Türkiye’nin engelleme imkânÑ yoktur. Üstelik dünyanÑn en dar
ve en tehlikeli suyollarÑndan birisi olan Boßazlardan geçiàlerde, gemilerin
kÑlavuzluk ve römorkoj hizmetlerinden istifade etmeleri de isteße baßlÑ bÑra-
kÑlmÑàtÑr. Bu da kaza riskini artÑrmaktadÑr.
Türkiye, Rusya Federasyonu’nun BoßazlarÑ petrol yolu olarak kullanma-
sÑ sonrasÑnda, geçià serbestîsinin fiilen ortadan kalktÑßÑnÑ ve çevre sorunlarÑnÑ
öne sürerek, bu uygulamaya itiraz etmiàtir. Türk yetkililer, “…bu durumun
yaratacaßÑ çevresel sakÑncalarÑ ortaya koyarak, Boßazlar bölgesini tehlikeye
atamayacaßÑnÑ bildirmià ve BoßazlarÑ bir petrol yoluna dönüàtürmemekte
kararlÑ olduklarÑnÑ ilgili öteki devletlere bildirmiàlerdir.”68
BaàlangÑçta petrolün, Boßazlardan nakliyatÑ iki àekilde planmÑà olup, bi-
rincisi 10 bin tonluk küçük tankerlerle taàÑnmasÑdÑr. Bu da, yÑlda 9000 tanke-

68Þükrü S. Gürel, “Möntrö Boßazlar Sözleàmesi Deßiàtirilmeli mi?”, Mülkiyeliler Bir-


lißi Dergisi, AralÑk 1993, No. 162, s. 45; Feld, “World Oil…” s.2/7.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 31
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

rin Boßazlardan geçmesi demek olup, mevcut deniz trafißinin yarÑsÑ kadar
artÑà olacaßÑ anlamÑna geliyordu. Ýkinci yol, petrolün 100 000 tonluk süper
dev tankerlerle taàÑnmasÑdÑr. Bu da, tankerlerin uzunluklarÑ 400, geniàlikleri
100 m civarÑnda farz edilse, yÑlda 900 büyük tankerin Boßazlardan geçmesini
öngörüyordu.69 Bu trafißin gidià ve dönüà yönü oldußu düàünüldüßünde de,
700 m geniàlikteki Boßaz’da iki yönde geçiàin nasÑl saßlanacaßÑnÑ düàünmek
bile güçtür. Boßazlarda risk altÑnda seyreden petrol tankerleri bu durumda
Ýstanbul’un güvenlißini tehdit eden bombalar hâline dönüàmektedir.
Türkiye bu geliàmeler karàÑsÑnda, bu denli ciddî bir risk üstlenmek mec-
buriyetinde olmayÑp, gerekli güvenlik tedbirlerini almakta kendini baßÑmsÑz
görmüàtür. Boßazlardaki tanker trafißine karàÑ tedbir almak yerine,
Montreux Boßazlar Sözleàmesi’nin tadilini istemesi de düàünülen çözümler
arasÑndadÑr. Fakat bunun yapÑlabilmesi kolay deßildir. Her àeyden önce Tür-
kiye’nin 1936’lÑ yÑllarÑn olumlu siyasî atmosferini yeniden yakalayarak, BatÑlÑ
ülkelerden bu hususta destek temin etmesi mümkün görünmemiàtir. Üstelik
sözleàmenin maddelerinin birkaçÑnÑn deßil, çoßunun deßiàmesi gerekmekte-
dir. Çünkü Montreux ile Boßazlardan sadece petrol tankerleri deßil, 2000’li
yÑllarÑn geliàmià silah sistemleri de geçirilmeye baàlanmÑà ve Türkiye bu hu-
susta ciddi bir sorunla karàÑ karàÑya kalmÑàtÑr. Uçak gemilerinin Boßazlardan
geçiài yasak oldußu halde, 1970’li yÑllarda Kiev uçak gemisinin savaà gemisi
sÑnÑfÑna sokularak Akdeniz’e çÑkarÑlmasÑ ve Türkiye’nin NATO’nun baskÑla-
rÑna maruz kalmasÑ bunlardan sadece biridir.
Montreux’e göre, taraf olan ülkeler, yeni bir anlaàmada mutabÑk kala-
mazlarsa, serbest geçià ilkesi saklÑ kalmak kaydÑyla yürürlükteki uluslararasÑ
hukuk kurallarÑna göre geçià rejimi düzenlenmesi gerekmektedir. Yani,
Montreux’in yerine 1982 Birleàmià Milletler Deniz Hukuku Sözleàmesi uygu-
lanmaya baàlanacaktÑr. Bu takdirde, Türkiye tanker geçiàini kÑsÑtlayamadÑßÑ
gibi, Montreux ile elde ettißi birçok avantajÑ da kaybetmià olacaktÑr. Halbuki
Türkiye, Montreux ile savaà gemilerinin geçiài hususunda yetkili kÑlÑndÑßÑ için
geliàmià ülkelerle olan iliàkilerinde avantajlÑ konumdadÑr70. Elbette ki, bunu
kaybetmek istememiàtir. Montreux’in tadili isteßinde bulunulmasÑ halinde,
UluslararasÑ Adalet DivanÑ’nÑn 1946 Korfu KanalÑ DavasÑ’nda oldußu gibi,
sahildar olmayan ülkelere daha fazla hak tanÑmasÑ ihtimali de dikkate alÑn-

69 Þükrü S. Gürel, a.g.m, s. 46.


70 Mensur Akgün, “Kaybedenlerin Öyküsü”, http://www.matbuat.com/ko-
nular/tarih/tarih 4t.htm, (22.04.2003’de indirildi)
32 PROF. DR. SELMA YEL

mÑàtÑr71. Bu dava sonucunda, uluslararasÑ boßaz tanÑmÑna açÑklÑk getirilmiàtir.


Buna göre, açÑk “…Denizin iki parçasÑnÑ birleàtiren ve uluslararasÑ deniz
ulaàÑmÑnda kullanÑlmakta olan” su yollarÑnÑn uluslararasÑ su yolu oldußuna
karar verilmiàtir72. Bu kararÑ müteakip, UluslararasÑ Adalet DivanÑ, “…barÑà
zamanÑnda iki açÑk deniz parçasÑnÑ birleàtiren Boßazlardan geçecek, bu Bo-
ßazlara kÑyÑsÑ olmayan devletlere ait savaà ve ticaret gemilerinin zararsÑz geçià
hakkÑna sahip olmalarÑ…” gerektißi esasÑnÑ getirmiàtir73. Yani “…milletler
arasÑ sözleàme ile aksine bir hüküm konulmadÑßÑ hallerde, sahil devletlerinin
barÑà zamanÑnda Boßazlardan bu çeàit bir geçiài önleme hakkÑ yoktur”74.
1958 BM Cenevre KarasularÑ ve Bitiàik Bölge Sözleàmes’inin 16. mad-
desinde de uluslararasÑ boßaz tanÑmÑ için benzer àekilde , “açÑk denizin bir
kÑsmÑ ile açÑk denizin dißer bir kÑsmÑ veya yabancÑ bir devletin karasularÑnÑ
birleàtirmek suretiyle uluslararasÑ seyrüseferde kullanÑlan su yoludur” tanÑmÑ
yapÑlmÑàtÑr75.

1994 Boßazlar ve Marmara B|lgesi Deniz Trafik Düzeni


Tüzüßü ve Montreux’in KorunmasÑnÑ Müdafaa Edenler
Rusya Federasyonu’nun iddia ettißi gibi Bakü-Ceyhan Petrol Boru HattÑ
projesinin gerçekleàmesini temin için deßil, aksine Boßazlardaki trafik terö-
rünü engellemek ve kontrol altÑna almak amacÑyla yürürlüße sokulan tüzü-
ßün LVIII. maddesi, 1 Temmuz 1994’te, trafik ayrÑm àemalarÑ ise IMO’nun
kabul edeceßi 25 KasÑm 1994’ten itibaren yürürlüße girmiàtir76.
11 ocak 1994’te Resmî Gazete’de yayÑnlanmÑà olan tüzük77 ile ilgili ilk
tepki Rusya Federasyonu’ndan gelmiàtir. Þubat 1994’te basÑna sert bir açÑk-
lama yapan dönemin Rusya Federasyonu Türkiye Büyükelçisi Albert

71 A.g.e. “Korfu BoßazÑ UyuàmazlÑßÑ” diye bilinen olay sonucunda uluslararasÑ boßaz
tanÑmÑ da, UluslararasÑ Adalet DivanÑ’nÑn gündemine girmiàtir.
72 M. Deniz Vank, BoßazlarÑn Hukukv Rejimi ve Türk BoßazlarÑ, Ankara, 1999, s.
9.
73 M. Deniz Vank, a.g.e, s. 11; Hamza Eroßlu, a.g.e, Ankara, 1977, s. 225.
74 M. Deniz Vank, a.g.e, s. 17; Hamza Eroßlu, a.g.e, s. 225. Türkiye’nin Boßaz-
lar’daki hak ve yetkileriyle ilgili daha genià bilgi için bkz. Sevin Toluner, Milletler ArasÑ
Hukuk AoÑsÑndan Türkiye’nin BazÑ DÑà Politika SorunlarÑ, Ýstanbul, 2000, s. 291-329.
75M. Deniz Vank, a.g.e, s. 12, Ýlhan Lüfem, Deniz Hukukunda Geliàmeler, BM
Deniz Hukuku KonferansÑ, Ankara, 1959, s. 457.
76 Recep Güvelioßlu, “Boßazlar Tüzüßü”, Yeni GünaydÑn, 1 Temmuz 1994.
Tüzükle ilgili olarak bkz. Selma Yel, Deßiàen Dünya ÞartlarÑnda Karadeniz Ve
77

Boßazlar Meselesi, 1923-2008, Ankara, 2009.


1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 33
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

Çerniàev, geliàmelerden rahatsÑz olduklarÑnÑ belirterek, Moskova ya da Anka-


ra’da yapÑlmasÑ planlanmakta olan tüzükle ilgili toplantÑnÑn, kendileriyle aynÑ
görüàte olan Karadeniz’e sahildar ülkelerin de katÑlÑmÑyla, Boßazlarla ilgili
uluslararasÑ bir konferans àeklini alacaßÑnÑ belirtmiàtir78. Türkiye ise aksi gö-
rüàte olup toplantÑda BoßazlarÑn millî bir konusu olmasÑ hasebiyle bu hususta
sadece bilgi vermekle yetineceklerini, herhangi bir ülkeyle tartÑàmaya girme-
yeceklerini belirtmiàtir. DÑàiàleri BakanlÑßÑ’nÑn, “Tüzük Montrö’ye aykÑrÑ
deßildir. TartÑàmaya açÑlmayacak. 1 Temmuz’da Resmî Gazete’de yayÑnlan-
dÑßÑ àekli ile yürürlüße girecek. Hiçbir ülkeye tatmin için deßiàiklik söz konusu
deßildir”79 àeklindeki açÑklamasÑ, bu husustaki karalÑlÑßÑ açÑkça göstermiàtir.
Rusya Federasyonu ve Türkiye arasÑndaki görüà ayrÑlÑßÑ bu açÑklamalar-
la iyice açÑßa çÑkarken, DÑàiàleri BakanlÑßÑ 5 Nisan’da ilgili ülkelere birer nota
göndererek, tüzükle ilgili bilgi vermiàtir. Rusya Federasyonu 29 Nisan’da
Moskova Türk Büyükelçilißi’ne verdißi cevabî notada, Yeni Boßazlar Tüzü-
ßü’nün Montreux Sözleàmesi ve uluslararasÑ hukuka aykÑrÑ, tek yanlÑ bir giri-
àim oldußunu ve bunun kabul edilemez bulundußunu bildirmiàtir. AynÑ no-
tada Rusya Hükümeti’nin, Boßazlardan geçià güvenlißinin temini hususunda
Türkiye’nin kaygÑlarÑnÑ paylaàtÑßÑ belirtilmekle birlikte, bu hususta yalnÑzca,
“Türk sahil hizmetlerinde organizasyon ve teknik destek düzeyinin yükseltil-
mesinin memnuniyetle karàÑlanabileceßi…” ifade edilmiàtir. Rusya Federas-
yonu, Yeni Boßazlar Tüzüßü ile geçiàlere aßÑr sÑnÑrlandÑrmalar getirilmesi
hâlinde ek malî yükümlülüklere sebep olacaßÑ düàüncesinde olup, yeni tüzü-
ßün askerî gemilere dahi uygulanabileceßinden endiàe duymuàtur80.
Türkiye, Rusya Federasyonu’nun àüphelerini bertaraf etmek amacÑyla
13 MayÑs 1994’te cevabî nota göndermiàtir. Bu notada, tüzük hükümlerinin
Montreux Sözleàmesi ile çatÑàtÑßÑ ve keyfi bir àekilde uygulanmasÑ ihtimalinin
oldußu görüàleri tamamÑyla reddedilerek, tüzüßün 1 Temmuz 1994’ten itiba-
ren devreye gireceßi bildirilmiàtir81.
Türkiye ve Rusya Federasyonu arasÑnda bu hususta defalarca görüàme
yapÑlmasÑna raßmen, görüà ayrÑlÑklarÑnÑ yok etmek mümkün olamamÑàtÑr.
Rusya Federasyonu’na göre, Türkiye’nin bu tüzüßü uygulamadaki amacÑ,
Boßazlardan yapÑlacak petrol sevkiyatÑnÑ engelleyerek, Bakü-Ceyhan Boru
HattÑ projesini daha cazip hâle getirmektir. Yani, “Rusya’nÑn Orta Asya ve

78 Hürriyet, 11 Þubat 1994.


79 Hürriyet, 11 Temmuz 1994.
80 Zaman, 14 MayÑs 1994.
81 Zaman, 14 MayÑs 1994.
34 PROF. DR. SELMA YEL

Kafkas petrollerini Novorossisk üzerinden Boßazlar yoluyla dünya pazarlarÑ-


na sevk etmeyi plânlamakta olmasÑ muvacehesinde, yeni tüzüßün getirdißi
kayÑtlamalar Moskova’nÑn tüzükten duydußu rahatsÑzlÑßÑn birinci…” sebebi-
dir. Ýkincisi ise, Türkiye’nin tüzüßün hazÑrlanmasÑ aàamasÑnda Rusya Fede-
rasyonu’nun fikirlerini almamÑà olmasÑdÑr82.
Þikâyetlerden ikincisi, Sovyet Rusya’nÑn II. Dünya SavaàÑ sonrasÑnda
Boßazlar üzerinde Türkiye ile ortak hükümranlÑk kurma isteklerini hatÑrlat-
makla kalmamakta, aynÑ zamanda Rusya Federasyonu’nun, Türkiye’nin
Boßazlar üstünde tek taraflÑ karar alma gücünü engelleme çabasÑnÑn bir yan-
sÑmasÑdÑr. Rusya Federasyonu’nun Karadeniz filosunun ihtiyaçlarÑnÑn temini
kadar, dÑà ticaretinin % 65’inin sevki için de BoßazlarÑ kullanmasÑ gerekmek-
tedir. Bu sebeple, Boßazlardaki geçià serbestîsi ilkesinin hiçbir kÑsÑtlama geti-
rilmeden kullanÑlmasÑ Rusya Federasyonu için hayatî öneme haizdir83. Yeni
uygulamanÑn menfaatlerine zarar vereceßini düàündükleri için Ruslar,
Montreux’in aynÑ àekilde devamÑnda Ñsrar etmiàlerdir. Hâlbuki Montreux
birçok maddesiyle günün àartlarÑna uygun deßildir. Milletler Cemiyeti’nin
garantörlük hakkÑndan, silah sistemleri ile savaà gemilerinin sÑnÑflandÑrÑlmasÑ-
na kadar getirdißi hükümler Türkiye’ye zarar vermeye baàlamÑàtÑr84. Fakat
Rusya Federasyonu’nu bu hususta ikna etmek mümkün deßildir. Çünkü
Montreux, Mensur Akgün’ün de ifade ettißi gibi Rusya Federasyonu için
“kutsal bir inek gibidir”. Birçok maddesiyle Rusya Federasyonu’nu imtiyazlÑ
konuma getirmiàtir. Bu sebeple de asla dokunulmasÑna ya da deßiàtirilmesine
müsaade etmeyecektir85. Rusya, konunun uluslararasÑ bir konferansta tartÑ-
àÑlmasÑnÑ da istememiàtir86. Çünkü 2000’li yÑllar itibariyle Rusya Federasyo-
nu’nun dünya siyasetindeki aßÑrlÑßÑ azalmÑà, ABD’ninki aksine artmÑàtÑr.
ABD’nin isteßi ise hiçbir kayÑt ve àart getirilmeden BoßazlarÑn uluslararasÑ
trafiße açÑlmasÑ àeklindedir. Hatta ABD, son yÑllarda, BoßazlarÑn yeniden
uluslararasÑ bir komisyonun kontrolüne bÑrakÑlmasÑnÑ talep etmektedir.
Emekli büyükelçilerden Þükrü Elekdaß’a göre, bu àartlar altÑnda
Montreux’in tadilini istemek ne Türkiye, ne de Rusya Federasyonu’na fayda

82 Ayhan Kamel, “Ýkinci Dünya SavaàÑ’nÑn Bitiminden Günümüze Kadar Türk-Rus Ýlià-

kileri”, http://www.foreignpolicy.org.tr/tur/makale/akamel/.htm, (11.05.2007’de indirildi)


83 a.g.e.
84 Mensur Akgün, “Kazalar ve Boßazlar”, htp://www.hürriyetim.com.tr/dosya/abd
dehàeti/36 mensur.asp, (11.05.2007’de indirildi)
85 a.g.e.
86Esra Doßan , “Montreux Rejiminin Deßiàtirilmesi Üzerine”, SilahlÑ Kuvvetler
Dergisi, No. 343, Ankara, 1995, s. 46.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 35
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

getirmeyecektir87. Bu sebeple, yeni tüzük üzerinde uzlaàmanÑn temini, her iki


ülkenin menfaatleri açÑsÑndan daha doßru olacaktÑr. Bu amaç doßrultusunda
iki ülke arasÑnda yoßun diplomasi trafißi yaàanÑrken, Rusya Federasyo-
nu’nun, Türkiye’nin aleyhine planlar içinde oldußu görülmüàtür.
Rusya Federasyonu bir taraftan Azerbaycan’a baskÑ yapÑp, Bakü-
Ceyhan Petrol Boru HattÑ projesini engellemeye çalÑàÑrken88, dißer taraftan
da BoßazlarÑn petrol nakliyesinde kullanÑlmasÑ için büyük petrol àirketlerinin
desteßini temin etmeye çalÑàmÑàtÑr. Bu lobi çalÑàmalarÑ sonucunda Türki-
ye’nin Bakü-Ceyhan ile petrol sevkiyatÑnda merkezi bir rol üstlenmesinin
ihtimali azalmaya baàlamÑàtÑr89. Rusya Federasyonu’nun asÑl istedißi sonuç-
lardan birisi budur. Zira, ABD Ordusu için stratejik AraàtÑrmalar Enstitüsü
tarafÑndan 24 Haziran 1993’te hazÑrlanmÑà olan bir raporda da teyit edildißi
gibi Rusya Federasyonu, Boßazlar ve petrol boru hattÑ hususunda uzun vade-
li bir planÑn gerçekleàmesi için çaba sarf etmektedir. Rusya Federasyonu,
Orta Asya ve Kafkasya petrolünün Boßazlardan tankerlerle taàÑnmasÑ yerine,
Bakü-Ceyhan ile Türkiye kanalÑyla taàÑnmasÑ hâlinde büyük kayba ußrayaca-
ßÑnÑ, Türkiye’nin ise aksine stratejik öneminin artarak maddî güç temin ede-
ceßini düàünmektedir90. Hâlbuki Boßazlarla, Bakü-Ceyhan projesi farklÑ ko-
nular olup birlikte deßerlendirilmemesi gerekmektedir. Fakat Türkiye’nin
yanlÑà bir zamanlamayla Boßazlar Tüzüßü ile Bakü-Ceyhan projesini eà za-
manlÑ bir noktada devreye sokmasÑ, baàta Rusya Federasyonu olmak üzere
uluslararasÑ çevrelerde böyle bir kanaatin yaygÑnlaàmasÑna sebep olmuàtur91.
Rusya Federasyonu, tüzüßün yürürlüße girmesini engellemek için konu-
yu, uluslararasÑ platformlara götürme amacÑyla 30 Haziran 1994’te Tiflis’te
yapÑlan Karadeniz Ekonomik Ýàbirlißi (KEÝ)nin DÑàiàleri BakanlarÑ seviyesin-
deki toplantÑya getirmiàtir. Rus DÑàiàleri yetkililerinden Pavel Dzubenko ko-
nuàmasÑnda, “Türkiye tüzüßü uygulamakta Ñsrar ederse, ülkesinin de karàÑ
tedbirler alacaßÑnÑ” açÑklamÑàtÑr92.
Boßazlar ve Türkiye söz konusu oldußunda genelde olumsuz tavÑr sergi-
leyen Yunanistan, yine Rusya Federasyonu’nun yanÑnda yer almÑàtÑr. KÑbrÑs

87 Þükrü Elekdaß, “Monterux ve Avrasya Stratejik Dengesi”, Milliyet, 27 Mart 1994.


88 Hürriyet, 11 Þubat 1994.
89 Hürriyet, 11 Þubat 1994.
90 GünaydÑn, 1 Temmuz 1994
91 Þerif Erol, “Montreux Yine BoßazlarÑmÑzÑ SÑkÑyor”, Nokta, No. 26, 23-29 Haziran
1996, s. 59.
92 Sami Kohen, “Boßaz AßrÑsÑ”, Milliyet, 29 Haziran 1994.
36 PROF. DR. SELMA YEL

Rum Kesimi de bilinen siyasî sebeplerle bu iàbirlißini desteklemiàtir93. 29


Haziran 1994’te Yunanistan, Türkiye’ye yazÑlÑ bir nota vermiàtir. Yunanistan
DÑàiàleri BakanlÑßÑ sözcüsü Konstantinos Bikas, “Türkiye yürürlükteki seyr-i
sefer yönetmelißinde bir problemi oldußunu sanÑyorsa, o zaman konuyu
IMO çerçevesinde gündeme getirmelidir” diyerek, Rusya Federasyonu gibi
konuyu KEÝP DÑàiàleri BakanlarÑ toplantÑsÑna getirecekleri tehdidinde bu-
lunmuàtur94.
Yunan notasÑnÑ müteakiben, 31 Haziran 1994’te Rusya Federasyonu,
Moskova Türk Büyükelçilißi’ne bir muhtÑra vererek, IMO’nun belirledißi
kurallar haricinde Türkiye’nin getirdißi yeni prensiplere uyulmayacaßÑnÑ ilan
etmiàtir95. AynÑ gün, dönemin Türkiye DÑàiàleri BakanÑ Hikmet Çetin, KEÝ
toplantÑsÑnÑn kapanÑà yemeßi sonrasÑnda Rusya Federasyonu DÑàiàleri BakanÑ
Andrey KozÑrev ile bu hususta bir görüàme yaparak, problemi çözmeye ça-
lÑàmÑàtÑr.
Hikmet Çetin bu görüàmede Boßazlar Tüzüßü ile amaçlanan hedefleri
açÑk bir àekilde izah ederek, Rusya Federasyonu’nun endiàelerinin yersiz
oldußunu göstermeye çalÑàmÑàtÑr. Rusya Federasyonu’nun tüzükten haklÑ bir
àikâyeti olursa dikkate alÑnacaßÑ garantisi verilmesi sonrasÑnda, her iki bakan
da ülkeleri adÑna verdikleri demeçlerde, anlayÑà birlißine ulaàÑldÑßÑnÑ açÑkla-
mÑàlardÑr. KozÑrev, “Anlaàma oldu mu?” sorusuna, “Evet” cevabÑnÑ vermià-
tir96.
Hikmet Çetin Tiflis dönüàü sonrasÑnda verdißi beyanatta, “Rusya DÑàià-
leri BakanÑ KozÑrev ile yaptÑßÑm görüàmede tereddütlerinin yersiz oldußunu
söyledim. Yeni uygulamanÑn amacÑnÑn sorun çÑkarmak olmayÑp, Boßaz giri-
àinde yaàanan tehlikeler ve aksaklÑklarÑn giderilmesine yönelik oldußunu,
serbest geçiàin baàÑboà olmadÑßÑnÑ ifade ettim. Uygulamadan doßabilecek
aksaklÑklar ortaya çÑkar ve bunlarla ilgili haklÑ ve meàru àikâyetler olursa,
bunlarÑ görüàebileceßimizi bildirdim…”97 sözleriyle görüàmenin içerißine
açÑklÑk getirmiàtir. Fakat Rusya Federasyonu’nun daha sonraki icraat ve açÑk-
lamalarÑ ile Tiflis görüàmesinin kalÑcÑ olmadÑßÑ görülmüàtür. Rusya Federas-
yonu’nun, Yunanistan, Güney KÑbrÑs ve SÑrbistan’la kurmuà oldußu Orto-
doks ittifakÑ çerçevesinde konuyu uluslararasÑ kurumlara götürme tehdidine

93 Tercüman, 4 Þubat 1994.


94 Türkiye, 30 Haziran 1994.
95 GünaydÑn, 1 Temmuz 1994.
96 Zaman, 1 Temmuz 1994.
97 Zaman, 2 Temmuz 1994.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 37
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

devam etmesi, Türkiye’yi rahatsÑz etmeye baàlamÑàtÑr. ÞaàÑrtÑcÑ olan Um-


man’Ñn da bu ittifaka dâhil olarak, Boßazlardaki yeni düzenlemeye itiraz
etmesidir.
Bütün engelleme çabalarÑna karàÑn, tüzük 1 Temmuz 1994’te saat
14.00’den itibaren yürürlüße girmiàtir98. Rusya Federasyonu’nun bu husus-
taki itirazlarÑ devam etmekte olup DÑàiàleri BakanlÑßÑ Hukuk Bölümü Baàkan
YardÑmcÑsÑ Yakov Ostrovski ülkesi adÑna tüzüßün yürürlüße girmesi sebebiyle
yaptÑßÑ açÑklamada, “Rusya gemi trafißinde güvenlißi artÑrÑcÑ olan uluslararasÑ
hukuku ihlal etmeyen bazÑ maddeleri kabul edebilir. Ama dißer bazÑ hüküm-
ler yasal olmayÑp, kabul edilemez” demiàtir. AynÑ beyanatta, tüzükteki bazÑ
maddelerin BoßazlarÑn geçici olarak kapanmasÑna sebep olacaßÑ belirtilerek,
bunun Montreux’in hükümlerine aykÑrÑ oldußu iddia edilmiàtir99. Diplomatik
olarak oldukça sert üsluba sahip olan beyanatta, “…Türkler, herhangi bir
Rus gemisini durdururlarsa kayÑplarÑmÑzÑn telafi edilmesini talep edeceßiz ve
diplomatik alanda da yoßun giriàimlerde bulunacaßÑz” ifadelerine yer veril-
dißi gibi, “Türkiye Boßazlar konusunda yaptÑßÑmÑz uyarÑlara raßmen, baàÑn-
dan beri tek taraflÑ adÑmlar atmakta Ñsrar ediyor. Bu tek taraflÑ adÑmlar, ger-
ginlißin artmasÑna ve çatÑàmalara yol açabilir”100 diyerek de, üstü kapalÑ àe-
kilde Türkiye’yi tehdit etmekten çekinmemiàlerdir.
Tüzüße karàÑ çÑkan ülkeler, Türkiye’nin bu uygulamaya hangi àartlar so-
nucunda karar verdißini görmezden gelerek, bu durumu politik bir mücade-
leye dönüàtürmüàlerdir. Hâlbuki tüzükle birlikte yalnÑz Ýstanbul ve çevresinin
güvenlißinin temini amaçlanmamÑà, aynÑ zamanda Boßazlardaki seyrüsefer
güvenlißinin saßlanmasÑ da hedeflenmiàtir. Fakat hem Yunanistan hem de
Rusya Federasyonu, Türkiye’yi baàka hususlarda tavize zorlamak için Boßaz-
lar Tüzüßü’nü koz olarak kullanmaya baàlamÑàlardÑr. Rusya Federasyonu
Baàbakan Birinci YardÑmcÑsÑ Oleg Soskavets, DÑà Ekonomik Ýliàkiler Konse-
yi’nin (DEÝK) düzenledißi basÑn toplantÑsÑnda yaptÑßÑ konuàmada,
“…Boßazlar konusunda Türkiye’nin aldÑßÑ kararlara, uluslararasÑ kural ve
sözleàmelere aykÑrÑ düàmedißi sürece uyacaklarÑnÑ…”, uluslararasÑ sözleàme-
lere aykÑrÑ bir uygulama söz konusu oldußunda da, Türkiye ile görüàüleceßini
belirtmiàtir. Soskavets aynÑ beyanatta, “Eßer Rus gemisi geçerken engel olu-

98 Hürriyet, 1 Temmuz 1994; Zaman, 1 Temmuz 1994; GünaydÑn, 1 Temmuz 1994;

Cumhuriyet, 1 Temmuz 1994.


99 Cumhuriyet, 8 Temmuz 1994.
100 Sabah, 7 Temmuz 1994.
38 PROF. DR. SELMA YEL

nursa, Rusya’da da birileri kalkar, doßalgazÑ keselim diyebilir. Ancak bu da


medeni bir davranÑà olmaz”101 diyerek, açÑk bir àekilde Türkiye’yi uyarmÑàtÑr.
Türkiye’nin Boßazlarla ilgili yeni düzenlemesi için temel teàkil edebile-
cek benzer uygulamalar mevcut olup, bunlardan birisi ABD’nin kendi kara-
sularÑ ile ilgili özel düzenlemeler getirmià olmasÑdÑr102. Benzeri bir dißer uy-
gulama ise Ýsviçre’nin Alp DaßlarÑ’ndaki karayolu tünellerinden yanÑcÑ, par-
layÑcÑ ve patlayÑcÑ madde taàÑyan araçlarÑn geçiàini uluslararasÑ anlaàmalara
raßmen yasaklamasÑdÑr. Karayolu taàÑmacÑlÑßÑ, deniz ulaàÑmÑnda oldußu gibi
uluslararasÑ anlaàmalarla teminat altÑna alÑnmÑà oldußu için Türkiye ve Ýsviç-
re’nin uygulamalarÑ benzerlik taàÑmaktadÑr. Ýsviçre’nin yasaklayÑcÑ tutumu da
aynen Türkiye’ninki gibi, ülkesi ve halkÑnÑ koruma ihtiyacÑndan kaynaklan-
mÑàtÑr. Üstelik bu kararÑ, Türk BoßazlarÑnda meydana gelen kazalarÑn benze-
rini yaàamadan almÑàlardÑr. Benzeri àekilde Avusturya da Alpler’deki tünel-
lerde hiçbir ülkenin kaza yapmayacaßÑna dair güvence veremeyeceßini ve
doßacak zararlarÑ telâfi edemeyeceklerini gerekçe göstererek, zararlÑ madde-
lerin geçiàini yasaklamÑàtÑr103.
Türk BoßazlarÑ ise Ýstanbul gibi büyük bir kültür ve sanayi merkezinin
ortasÑnda geçmesi sebebiyle daha fazla dikkat ve ilgiyi hak etmektedir. Dünya
kamuoyunda da aynÑ görüàlerin paylaàÑldÑßÑ görülmektedir. 13 Mart 1994’te
Ship Broker ile Nossia tankerinin çarpÑàmasÑ sonucunda104, Belçika’da Le
Soir gazetesinde yayÑnlanan yorumda, “Avrupa’nÑn en güzel àehrinin bir
kere daha büyük tehlike atlattÑßÑ” vurgulanarak, Türkiye’ye 11 Temmuz’u
beklemeden gerekli güvenlik tedbirlerini almasÑ tavsiye edilmektedir. Le
Soir’e göre, her yÑl 50 bin geminin geçtißi Ýstanbul BoßazÑ, Avrupa’ya gelen
Rus petrolünün de geçià yoludur. Bu durum, Ýstanbul ve çevresinin güvenlißi
açÑsÑndan büyük risk teàkil etmekte ve Ýstanbul BoßazÑ mevcut geçià trafißi ile

101 Zaman, 21 Temmuz 1994.


102 Ý. Reàat Özkan, DÑà Politika…, s. 161. ABD tarafÑndan 1990’da çÑkarÑlmÑà olan
Deniz Kirlilißi YasasÑ (OPA’90) bu örnekler içinde en önemlilerinden birisidir. Bu yasaya
göre, ABD limanlarÑnÑ ziyaret eden ya da 200 millik ekonomik kara sularÑ içinde bulunan
gemilerin geçiàlerini ve yüklerini resmî makamlara önceden bildirmeleri gerekmektedir. Ýlgili
yasa, uluslararasÑ deniz ticareti ve denizde sorumluluk normlarÑna uygun olmamakla birlikte
halen yürürlüktedir. ABD’nin kendi inisiyatifi ve kendi àartlarÑndan doßmuà olan bu yasa,
Türkiye için de Boßazlarda özel àartlardan doßan yasalarÑn getirilmesine örnek teàkil etmiàtir.
103 Güntay Þimàek, “Boßazlar Montrö’ye Kurban Edilmesin”, Zaman, 17 Mart 1994.

Avusturya bu sebeple AB’ye girmekte zorluklarla karàÑlaàmÑàtÑr. Toplulußa üye olduktan sonra
da 13 yÑl süreyle bu kararÑ askÑya almÑàtÑr. AB de, karàÑlÑk olarak Avusturya’da kendi malî
imkânlarÑyla özel güvenlikli yol yapma ve 13 yÑlda bitirme taahhüdünde bulunmuàtur.
104 Tercüman, 15 Mart 1994.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 39
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

“tehlikeli bir otoyola” benzemektedir. Bu sebeple acil önlemler alÑnmalÑ-


dÑr105. Baàta ABD olmak üzere Ýngiltere de bu hususta Türkiye’ye destek
vermiàtir106.
Ýngiltere’nin yanÑ sÑra, Avrupa Parlamentosu’nun da benzeri tutum içe-
risinde oldußu görülmektedir. 20 Nisan 1994’te Avrupa Parlamentosu, Yeàil-
ler ve Avrupa Demokratlar grubunun sunmuà oldußu karar tasarÑlarÑnÑ onay-
layarak, Ýstanbul ve Çanakkale BoßazlarÑndaki güvenlik tedbirlerinin artÑrÑl-
masÑnÑ ve özellikle de petrol tankerlerinin geçiàiyle ilgili olan kurallarÑn sert-
leàtirilmesini istemiàtir107.
Avrupa Parlamentosu, Karadeniz’e sahildar ülkelere de çaßrÑda buluna-
rak, Marmara, Ege ve Karadeniz’deki kazalar sebebiyle ekolojik dengenin
bozulmakta oldußunu vurgulayarak, kazalara karàÑ tedbir alÑnmasÑnÑ talep
etmiàtir. AynÑ zamanda, AB Konseyi’nin UluslararasÑ Denizcilik TeàkilatÑ
(IMO) bünyesinde giriàimde bulunarak, denizcilik kurallarÑnÑn sertleàtirilmesi
ve kazalara karàÑ daha net ve sert tedbirler alÑnmasÑ istenmiàtir. AyrÑca Bo-
ßaz’dan geçen tüm gemi ve tankerlere kÑlavuz kaptan alÑnmasÑ mecburiyeti-
nin getirilmesi de talep edilmiàtir108.
Rusya Federasyonu’nun, tüzükle ilgili itirazlarÑ 25 ülkeye gönderilmià
olmasÑna raßmen, sadece Yunanistan ve Güney KÑbrÑs Rum Kesimi’nden
açÑk destek gelmiàtir. ABD, Almanya, Japonya, Ýngiltere ve Fransa gibi ge-
liàmià BatÑlÑ ülkelerle, Karadeniz’e sahildar olan Romanya, Bulgaristan, Uk-
rayna ve Gürcistan bu tüzüße destek vermemiàlerdir109.

105 Zaman, 16 Mart 1994


106 Milliyet, 17 Eylül 1994. Ýngiliz basÑnÑnÑn ciddî fikir gazetelerinden Independent on
Sunday’de de, Türkiye’nin, BoßazlarÑ güvenli hâle getirmek için aldÑßÑ tedbirler desteklenerek,
“Boßazdan geçen petrol yüklü dev tankerlerin milyonlarca insanÑn yatak odalarÑnÑn ve bahçe-
lerinin önünden geçip gittißini ve sürekli tehdit teàkil etmekte olduklarÑ” belirtilmektedir. AynÑ
makalede Nassia Tankeri ve Ship Broker’Ñn çarpÑàmasÑnda, Ýstanbul’un ucuz kurtuldußu,
birçok geminin benzer àekilde Boßazdan rehbersiz geçerken sahildeki tarihî yalÑlara, ve benze-
ri binalara, yollara çarptÑklarÑ açÑk bir àekilde vurgulanmaktadÑr. “Su trafißine kÑsÑtlamalar eski
kurtlarÑ kÑzdÑrdÑ. Türkiye Boßazda fÑrtÑna çÑkardÑ” baàlÑßÑyla verilen yorumda, Montreux’e
göre, uluslararasÑ gemiler Boßazlardan serbestçe geçià hakkÑna sahip olmakla birlikte, meyda-
na gelen kazalar sonucunda ortaya çÑkan tehlikeler dikkate alÑndÑßÑnda, “Türkiye’nin Boßaz-
lardan geçiài daha sÑk kurallara baßlamasÑnÑn tamamen mantÑklÑ görüldüßü” kaydedilmekte ve
açÑkça Türkiye’nin uygulamaya soktußu tüzük desteklenmektedir.
107 “Boßazdaki Denetime Avrupa’dan Destek”, Hürriyet, 22 Nisan 1994.
108 a.g.e.
109 Erhan Baàyurt, Ateà Yolu Boßazlar’da Bitmeyen Kavga, s. 125; “Rusya Boßaz-
lar’da YalnÑz KaldÑ”, Cumhuriyet, 16 Þubat 1995.
40 PROF. DR. SELMA YEL

Türkiye’nin tüzük konusundaki haklÑlÑßÑ uluslararasÑ kurum ve kuruluà-


larca da teyit edilmesine raßmen Ankara, Rusya Federasyonu’nun bu husus-
taki itirazlarÑnÑ dikkate almÑà ve anlaàmazlÑßÑn çözümü için ikili görüàmeler
baàlatÑlmÑàtÑr. Ancak, Rusya Federasyonu konuyu yine de IMO’ya götürmüà-
tür110.

IMO G|rüàmelerinde Boßazlar


Türkiye, Montreux Boßazlar KonferansÑ öncesinde takip etmià oldußu
stratejiyi aynen takip ederek, Yeni Boßazlar Tüzüßü’nü ilan etmeden önce
de akit ülkelerin ve uluslararasÑ kuruluàlarÑn görüàlerini almÑàtÑr. Bu amaç
doßrultusunda, Türkiye’nin de taraflarÑndan birisi oldußu UluslararasÑ 1972
Denizde ÇatÑàmayÑ Önleme Tüzüßü’ndeki (COLREG72) hakkÑndan istifade
edebilmek için UluslararasÑ Denizcilik Örgütü IMO’ya müracaat edilmià-
tir111. Kuruluà ve faaliyetleri birçok ülke tarafÑndan kabul edilmià olan
COLREG/72’nin 1/d ve 10. maddeleri devletlere, Trafik AyrÑm Düzeni
kurma yetkisini vermekle birlikte, bu uygulamanÑn IMO tarafÑndan da onay-
lanmasÑ àartÑnÑ getirmiàtir. Bu sebeple, Türkiye IMO’ya tüzüßün tamamÑnÑ
deßil, sadece Trafik AyrÑm ÞemasÑ’nÑ (TSS) götürmüàtür112. Zaten Uluslara-
rasÑ Deniz Hukuku Sözleàmesi (UDHS)’nin 22. maddesinde de yer aldÑßÑ
gibi, Türkiye’nin deniz trafißini düzenleme yetkisine sahiptir. Fakat
IMO’nun tavsiyelerinin de alÑnmasÑ gerekmektedir113.

110 Erhan Baàyurt, a.g.e, s. 106.


111 Erhan Baàyurt, a.g.e., s. 95-96, COLREG/72, IMO’nun 4-20 Ekim 1972 tarihli
konferansla kabul edilerek 1977’de yürürlüße girmiàtir. Denizde kazalarÑn engellenebilmesi
için deniz trafißinin àeritlere ayrÑlarak düzenlenmesi amacÑna dayanan sözleàme 38 maddeden
müteàekkildir. Sözleàmenin 10. maddesinde deniz trafißi ayrÑm düzenlenmesine iliàkin bilgiler
verilmektedir. Türkiye’nin kabul ettißi COLREG/72, 29 Nisan 1978’de Resmî Gazete’de
yayÑmlanarak yürürlüße girmiàtir. 1981 yÑlÑnda kurallarda bazÑ deßiàiklikler yapÑlmÑà ve 1983
yÑlÑnda yürürlüße sokulmuàtur. 1 MayÑs 1998’de 131 ülke sözleàmeyi imzalamÑàtÑr.
COLREG/72 hakkÑnda ayrÑntÑlÑ bilgi için bkz. Refik Akdoßan - Fikret AltÑnçubuk, Denizde
ÇatÑàmayÑ gnlemeye Y|nelik UluslararasÑ Kurallar, Ýstanbul, 1995.
112 Þükrü YÑlmaz, “DÑàiàleri Ben haklÑyÑm diyor ama”, Zaman, 17 Haziran 1994.
113 The Law Of The Sea Oficial Text of the United Nations Conventions on

the Law of the Sea with Annexes and Index, New York, 1983, s. 8. 22. madde àu husus-
larÑ içermektedir: 1-Ülkelerin üzerinde hassasiyetle durdußu denizlerinin güvenlißi, yabancÑ
gemilerin karasularÑndan sabÑkasÑz geçiàini temin etmek için deniz rotalarÑ ve trafik ayrÑm
sistemleri kurulmalÑdÑr. 2-Tankerler, nükleer silahlÑ gemiler ve gemilerin taàÑdÑßÑ dißer nükleer
veya zehirli/tehlikeli maddeler, ülkeleri sahillerini kapatmaya mecbur bÑrakmaktadÑr. 3-Ülke
sÑnÑrlarÑnda geçià düzeni, àu hususlarÑ içermelidir: a) UluslararasÑ organizasyon önerileri, b)
Herhangi bir kanalÑn uluslararasÑ denizciliße uygun olmasÑ, c) Gemilerin ve kanallarÑn karak-
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 41
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

Türkiye’nin müracaatÑ haklÑ gerekçelere dayandÑßÑ için hazÑrlanmÑà olan


Trafik AyrÑm Düzeni (TSS) hakkÑndaki àemalar Eylül 1993’te yapÑlan Seyir
Güvenlißi Alt Komitesi (SGAK-39)’nde birkaç küçük deßiàiklikten sonra
kabul edilmiàtir114.
Deßiàiklikler, Rusya Federasyonu’nun itirazÑ üzerine gerçekleàmià olup,
büyük tankerler için özel kurallar (Special rules) tespit edilerek, Türkiye’nin
“Routings” dökümanÑnÑn ek.F.’sine ilavesine karar verilmiàtir115. Haziran
1994’te yapÑlan deßiàiklikler Resmî Gazete’de yayÑmlanarak yürürlüße girer-
ken116 Türkiye de deßiàiklik bilgilerini IMO’ya sunmuàtur. Fakat stratejik bir
hata yapÑlarak, sadece manevra imkânÑ kÑsÑtlÑ gemiler için çok kÑsa birkaç
kuralÑn gönderilmesi gerekirken, 11 Ocak 1994’te Resmî Gazete’de yayÑm-
lanmÑà olan tüzüßün bütünü ve hatta tüzükte olmayÑp, fiilen uygulanmakta
olan kurallarÑn bütünü IMO’ya gönderilmiàtir117. Bu uygulama ile IMO’nun
bilgilendirilmesi amaçlanmÑà olmasÑna raßmen, Türkiye’nin Boßazlar üze-
rindeki hâkimiyeti zarar görmüàtür. Çünkü bu uygulama ile resmî olarak
kabul edilmemià olan Boßazlar Tüzüßü, uluslararasÑ bir kuruluà vasÑtasÑyla
tartÑàmaya açÑlmÑàtÑr. Hâlbuki Trafik AyrÑm ÞemasÑ’nÑn, sadece bilgilendirme
amacÑyla IMO’ya sunulmasÑ yeterli olup, onay istenmesine gerek yoktur118.
Türkiye, bu davranÑàÑ ile yeni tüzüße karàÑ olan ülkelere büyük bir fÑrsat ver-
miàtir.
1994 MayÑsÑ’nda IMO Deniz Güvenlißi Komitesi’nin 63. Dönem Top
lantÑsÑ’nda, Türkiye’nin hazÑrlamÑà oldußu trafik ayrÑm àemalarÑ kabul
edilken “IMO Kural ve Tavsiyeleri” baàlÑklÑ bir metin de kabul edilmiàtir. Bu
metin de 1994 Tüzüßü gibi Boßazlardaki trafik düzeni ile ilgili oldußu için
ortaya iki metin çÑkmÑàtÑr. Biri Türkiye’nin teklif etmià oldußu tüzük, dißeri

teristik özellikleri, d) Trafik yoßunlußu. 4-Ülke sÑnÑrlarÑnÑn deniz rotalarÑ ve trafik ayrÑm sis-
temleri aslÑnda publicity’e baßlÑ olmaktadÑr.
Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ’ndan Bugüne Olgular-Belgeler-
114

Yorumlar, Cilt I, s. 590.


115 YÑlmaz, “DÑàiàleri Ben HaklÑyÑm…”, Zaman, 17 Haziran 1994.
116 Zaman, 22 Haziran 1994. Bu deßiàikliße göre, “Nükleer, tehlikeli, zararlÑ, yük ve atÑk
taàÑyan gemiler” ifadesi, “Nükleer güçle yürütülen veya nükleer tehlikeli, zararlÑ yük ve atÑk
taàÑyan gemiler” àekline dönüàtürülmüàtür. AyrÑca “askerî gemiler dÑàÑndaki nükleer güçle
yürütülen gemi” ifadesi yerine, “askerî gemiler dÑàÑndaki nükleer güçle yürütülen veya nükleer
güç taàÑyan gemi” ifadesi getirilmiàtir.
117 YÑlmaz, “DÑàiàleri Ben HaklÑyÑm…”, Zaman, 17 Haziran 1994.
118 “DÑàiàlerinin Montrö SkandalÑ”, Zaman, 15 Haziran 1994.
42 PROF. DR. SELMA YEL

ise uluslararasÑ özellikte olan IMO Kural ve Tavsiyeleri’dir. Ýkinci tüzük,


Türkiye’nin isteklerinden farklÑ hususlarÑ içerdißi için tartÑàmalarÑ da berabe-
rinde getirmiàtir119.
Türkiye’nin hazÑrlamÑà oldußu 1994 Tüzüßü yaptÑrÑm gücüne sahipken,
IMO’nunki sadece tavsiye nitelißinde kurallar getirmektedir. Dißer olumsuz
yanÑ ise, Türkiye’nin hâkimiyet haklarÑnÑ kÑsÑtlayacak hükümler içermesidir.
Örneßin IMO Kural ve Tavsiyeleri, Türkiye’nin tezlerine temel teàkil eden
COLREG-72’nin 10. maddesine deßil, sahildar devletlerin yetkilerini sÑnÑrla-
yarak gemi kaptanlarÑnÑn yetkilerini çoßaltan 9. maddesine atÑfta bulunmak-
tadÑr120. Bu sonucun alÑnmasÑnda elbette ki, Türkiye’nin hatalÑ davranÑàlarÑ
tesirli olmuàtur. 1994 Tüzüßü’nden önce çÑkarÑlarak uygulamaya sokulmuà
olan dißer 66 tüzükteki gibi hareket edilmesi121 ya da sadece Trafik AyrÑm
ÞemalarÑ’nÑn IMO’ya sunulmuà olmasÑ hâlinde, bu problemlerle karàÑlaàÑl-
masÑ söz konusu olmayacaktÑr. Ancak, Tüzüßün tamamÑnÑn IMO’ya sunul-
masÑ sebebiyle Rusya Federasyonu, mümkün oldußunca bu konuyu istismar
etmeye çalÑàmÑà ve Türkiye beklemedißi bir àekilde zorlanmaya baàlamÑàtÑr.
Rusya Federasyonu, 1995 MayÑsÑ’ndaki toplantÑda Türkiye’nin IMO
Kural ve Tavsiyeleri dÑàÑna çÑktÑßÑnÑ iddia ederek, aleyhte kararlar alÑnmasÑnÑ
temin etmiàtir. Bu kararlardan birisi, “bir sahildar ülke tarafÑndan alÑnan
kararlarÑn IMO Tavsiye ve KurallarÑna uymasÑ”122 mecburiyetinin getirilme-
sidir. Rusya Federasyonu’nun bu kararÑ aldÑrmasÑnda Yunanistan, KÑbrÑs
Rum Kesimi, Ukrayna, Bulgaristan ve Romanya’nÑn da tesiri vardÑr123. Bu
karar gereßince elbette ki 1994 Tüzüßü’nün de IMO’nun onayÑndan geçmesi
gerekmektedir.
Türkiye tüzüßün yürürlüße girmesinden önceki 10 yÑl içinde 20, 1994 yÑ-
lÑnÑn ilk 6 ayÑnda ise 22 deniz kazasÑnÑn yaàandÑßÑnÑ, tüzüßün yürürlüße gir-
mesinden sonraki 6 ayda sadece 2 kazanÑn oldußunu belgelerle ortaya koy-

119 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ’ndan Bugüne Olgular-Belgeler-

Yorumlar,Cilt II, s. 590.


Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ’ndan Bugüne Olgular-Belgeler-
120

Yorumlar,Cilt II, s. 590.


121 Erhan Baàyurt, Ateà Yolu Boßazlar’da Bitmeyen Kavga, s. 105. Türkiye, 1994

Tüzüßü’nden önce Ýstanbul ve Çanakkale’yi liman ilan etmià, deniz güvenlißini temine yönelik
65 ayrÑ tüzüßü devreye sokmuàtur. 1982 yÑlÑndaki düzenlemeyle ilgili IMO Deniz Güvenli-
ßi’ne sadece dev kapsamlÑ bir özet sunmak suretiyle bilgilendirme yoluna gidilmiàtir.
122 Erhan Baàyurt, a.g.e, s. 105; “ABD’den Türkiye’ye Boßaz UyarÑsÑ”, Meydan, 29

MayÑs 1995.
123 Erhan Baàyurt, a.g.e, s. 106.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 43
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

masÑna raßmen Rusya Federasyonu’nu ikna edememiàtir. Rusya Federasyo-


nu, büyük gemilerin geçiàine sÑnÑrlandÑrma getiren maddelerin deßiàtirilme-
sini ya da hepten kaldÑrÑlmasÑnÑ istemeye devam etmiàtir124.
Türkiye’nin haklÑ gerekçelerine raßmen, tüzük hususunda fikir birlißi
temin edilemeyince, problemin ikili görüàmelerle çözümlenmesi yolu seçil-
miàtir. Bu amaçla Rusya Federasyonu ve Türkiye arasÑnda 1994–1996 yÑllarÑ
arasÑnda 4 ayrÑ toplantÑ yapÑlmÑà, fakat hiç birinden sonuç alÑnamamÑàtÑr. Bu
àekilde yapÑlan görüàmelerden de bir sonuç alÑnamayÑnca, konu yeniden
IMO’ya götürülmüàtür125.
IMO’nun Deniz Güvenlik Komitesi’nin AralÑk 1996’daki 67. dönem
toplantÑsÑ, aslÑnda Türkiye ile Rusya Federasyonu arasÑndaki mücadeleyle
geçmiàtir. Bulgaristan’Ñn da desteßini temin etmià olan Rusya Federasyo-
nu’nun Boßazlar üzerindeki hak arayÑàÑ, Türkiye’nin hâkimiyet haklarÑna
saldÑrÑ nitelißinde görüldüßü için Türk temsilciler toplantÑyÑ terk etmek mec-
buriyetinde kalmÑàlardÑr126.
Türkiye’yi savunmasÑnda zayÑflatan dißer bir husus da aynÑ toplantÑda
Petrol Þirketleri UluslararasÑ Forumu (OCIMH)’nun 1994 tüzüßünü eleàti-
ren belgesi olmuàtur. Bu belgede, tehlikeli yük taàÑyan büyük gemilerin geçiài
esnasÑnda, aynÑ tür iki geminin aynÑ anda Boßazlara girebilmesine izin veril-
mesi istenerek, iki gemi arasÑnda belli bir mesafe bÑrakÑlmasÑnÑn yeterli olaca-
ßÑ müdafaa edilmiàtir. Bu talep, Türkiye’nin uygulamakta oldußu Yeni Bo-
ßazlar Rejimi’ni tamamÑyla zayÑflatmaya ve geçià kapasitesini artÑrarak, pet-
rol sevkiyatÑnÑ artÑrmaya yönelikti. ArkasÑnda da büyük ihtimalle, Orta Asya
petrolünü dünya pazarlarÑna Boßazlar yoluyla pazarlamayÑ planlamÑà olan
büyük petrol àirketleri vardÑ127.
Rusya Federasyonu’nun, IMO toplantÑlarÑnda Türkiye’nin tezine karàÑ
çÑkmasÑnÑn sebebi, petrol taàÑmacÑlÑßÑyla ilgiliydi128. Rusya Federasyonu,
IMO’nun 1972 tarihli Denizde ÇatÑàmayÑ Önleme (COLREG) Sözleàme-
si’nin 10. maddesinde yer alan trafik ayrÑm düzenine son verdirerek amacÑna

124 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ’ndan Bugüne Olgular-Belgeler-

Yorumlar, Cilt II, s. 590.


125 Faruk Arslan, “Boßazlar Yine Masada”, Zaman, 31 MayÑs 1997.
126 Mustafa Köker, “Boßazda Diplomasi SÑnavÑ”, Türkiye, 19 MayÑs 1998.
127 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ’ndan Bugüne Olgular-Belgeler-

Yorumlar,Cilt II, s. 591.


128 Reàat Özkan, “Boßazlardan Petrol Geçiàinde Oyun Hevesleri” , Cumhuriyet, 6
Haziran 1996.
44 PROF. DR. SELMA YEL

ulaàacaßÑnÑ ümit etmiàtir. Bu madde, “Büyük ve tehlikeli yük taàÑyan gemile-


rin geçiài sÑrasÑnda BoßazlarÑn iki yönlü trafiße kapatÑlmasÑ” kuralÑnÑ getir-
mektedir129. Böylece, Boßazlardan geçià kolaylaàÑp maliyet düàerken, Türkiye
açÑsÑndan da risk artarak tehlike büyümektedir. Fakat bu durum Rusya Fede-
rasyonu’nu ilgilendirmemektedir.
Rusya Federasyonu bu husustaki itirazlarÑnÑ 1997’de IMO’nun 68. dö-
nem toplantÑsÑnda yeniden gündeme aldÑrtmayÑ baàarmÑàtÑr. Rusya Federas-
yonu’nun Novorossisk Denizcilik Ýdaresi Baàkan YardÑmcÑsÑ Gennadiy
Fadçenko, toplantÑya katÑlmak için hareket etmeden önce Itar Tass AjansÑ’na
verdißi beyanatta Türkiye’yi uluslararasÑ deniz kurallarÑnÑ ve Montreux’u
ihlal etmekle suçlamÑàtÑr. Fadçenko’ya göre, Türkiye’nin hiçbir kayÑt ve àart
altÑnda BoßazlarÑ trafiße kapatmaya hakkÑ yoktur. Montreux’e göre, herhangi
bir ticaret gemisi BoßazlarÑ sÑnÑrsÑz bir àekilde kullanma hakkÑna sahiptir. 1
Temmuz 1994’te Türkiye’nin tek taraflÑ uygulamaya baàladÑßÑ tüzük de,
uluslararasÑ kanunlara tamamÑyla terstir. Bu sebeple de Türkiye, Boßazlar-
dan sadece 150 m. uzunlußundaki gemilerin geçiàine deßil, 349 m uzunlu-
ßunda ve suda 17 m. derinden yüzen devasa petrol yüklü gemilerin geçiàine
dahi müsaade etmek mecburiyetindedir130.
Rusya Federasyonu Nisan 1996’da AlmatÑ’da, Kazak petrolünü Rusya
üzerinden Karadeniz’e taàÑmak için tespit edilmià olan Hazar Boru HattÑ
Konsorsiyumu (Cospian Pipeline Consortium - CPC) ile anlaàma yapmÑà
oldußu için tüzüße itirazlarÑnÑ yoßunlaàtÑrmÑàtÑr. Ýki büyük Amerikan petrol
àirketi Cheveron ile Mobil’in de hissedar olduklarÑ CPC’nin hisselerinin bü-
yük bölümü, yaklaàÑk % 44’ü Rusya’nÑn elindedir. Ýlk aàamada 35 milyon
ton, ikinci aàamada 60 milyon ton petrolün Novorossisk’e taàÑnmasÑ plan-
lanmÑàtÑr131. Rusya Federasyonu ile Kazakistan arasÑnda yapÑlan protokole
göre, en geç iki buçuk yÑl içinde tamamlanmasÑ planlanmÑà olan boru hattÑ ile
10 milyar varile yakÑn petrol Karadeniz’e akÑtÑlacaktÑr. Petrol buradan da
tankerlerle Boßazlar yolu ile dünya piyasalarÑna nakledilecekti. Türkiye’nin,
arkasÑna dünyanÑn en büyük petrol àirketlerinin ve lobilerinin desteßini almÑà
olan Rusya Federasyonu’na karàÑ petrol tankerlerine kÑsÑtlama getirmesi han-
gi gerekçeyle olursa olsun mümkün görünmemektedir.
Petrol taàÑmacÑlÑßÑnda 2000’li yÑllarda Boßazlara büyük bir yük binecek
ve yÑlda 622 dev tanker geçià yapacaktÑr. Bu da yaklaàÑk 100 milyon ton pet-

129 Köker, “Boßazda Diplomasi…”, Türkiye, 19 MayÑs 1998.


130 Arslan, “Boßazlar Yine …” , Zaman, 31 MayÑs 1997.
131 Þükrü Elekdaß, “Boßazlar Türkiye’nin…”, Milliyet, 3 Haziran 1996.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 45
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

rol demektir. Bakü petrolünün de aynÑ àekilde Boßazlardan geçirilmesi hâlin-


de 2016 yÑlÑndan itibaren 35–40 milyon ekstra yük daha eklenecektir. Bu
miktar, Hazar’Ñn Þahdeniz Karabaß havzasÑ petrolleri devreye girdißinde
daha da artacaktÑr132. Hâlbuki uluslararasÑ platformlarda Türkiye’nin defa-
larca dile getirmià oldußu gibi, Boßazlar petrol sevkiyatÑnda maksimum kapa-
sitesini doldurmuà ve yÑlda 35 milyon ton petrol sevkiyatÑnÑn üstüne çÑkÑlmasÑ,
BoßazlarÑn coßrafî ve fizikî yapÑsÑ sebebiyle mümkün deßildir. Aksi takdirde
ciddî seyrüsefer riskleri doßabileceßi gibi, Ýstanbul da tehlikeye girmià olacak-
tÑr133.
MayÑs 1996’da Ýstanbul’da Adam Smith Enstitüsü’nün düzenlemià oldu-
ßu, Orta Asya Cumhuriyetleri Petrol ve Gaz Boru HatlarÑ konulu seminerde
söz alan Rusya Federasyonu temsilcileri ile Chevron Petrol Þirketi temsilcisi,
Boßazlardan mevcut geçià yükünün haricinde petrol taàÑnamayacaßÑ tezini
ciddiye almayarak, aksini iddia etmeye devam etmiàlerdir. Rusya Federasyo-
nu, Türkiye’nin Montreux’in 2. maddesinden kaynaklanan yükümlükleri
gereßince Boßazlardan serbest geçiài engelleyemeyeceßini ve Boßazlar Tüzü-
ßü’nün de uluslararasÑ müeyyidelere aykÑrÑ hükümler içermesine raßmen
uygulanmasÑndan dolayÑ Boßazlarda tankerlerin bekletilmesiyle ciddî maddî
kayÑplara maruz kaldÑklarÑnÑ iddia etmiàtir. AyrÑca, uluslararasÑ bir komisyon
teàkili ile Boßazlardan optimum geçià kapasitesinin tespit edilmesini önermià-
tir134.
TartÑàma konusu olan Montreux’in 2. maddesi àöyledir: “BarÑà zama-
nÑnda ticaret gemileri, bayrak ve yükü ne olursa olsun, gündüz ve gece aàaßÑ-
da 3. maddenin hükümleri saklÑ kalmak üzere, hiçbir iàleme baßlÑ olmadan
Boßazlar’dan geçià ve gelià-gidià tam serbestlißinden yararlanacaklardÑr. Bu
gemiler, Boßazlar’Ñn hiçbir limanÑnda durmaksÑzÑn transit olarak geçerlerse,
Türk makamlarÑnca alÑnmasÑ, iàbu sözleàmenin 1.ekinde öngörülen resm ya
da harçlardan baàka, hiçbir resm ya da harca baßlÑ tutulmayacaklardÑr”135.
Rusya Federasyonu’nun 1994 Tüzüßü’ne itiraz ederken en sÑk kullandÑklarÑ
bu maddenin “yükü (hamulesi) ne olursa olsun” ifadesidir. Fakat Soysal aksi
görüàte olup, “sözleàmenin yapÑldÑßÑ zaman ne petrol tankeri ne de metan
gazÑ dolu gemiler vardÑ. Atom bombasÑ ya da enerji santralleri için gerekli
uranyum maddeleri bilinmiyordu. Gerçi zehirli gaz vardÑ, ama bu gibi kim-
yasal silahlar yayÑlmÑà deßildi. Bakteriyolojik silahlar bilinse bile kullanÑma

132 Cengiz Çandar, “21.YüzyÑl’da Ýstanbul ve KÑyamet Günleri”, Sabah, 5 MayÑs 1996.
133 Þükrü Elekdaß, “Boßazlar Türkiye’nin Kalbidir”, Milliyet, 3 Haziran 1996.
134 Þükrü Elekdaß, “Boßazlar Türkiye’nin…”, Milliyet, 3 Haziran 1996.
135 Ýsmail Soysal, “Türk BoßazlarÑnda Geçià Düzeni”, Cumhuriyet, 15 MayÑs 1996.
46 PROF. DR. SELMA YEL

hazÑrlanmÑà deßildi. Deniz kirlenmesi ve çevre bilinci geliàmemiàti. Boßazlar-


da boylarÑ 300 metreyi geçen tankerler akla bile gelmemiàti…” diyerek, 2.
maddenin günün àartlarÑna göre yeniden yorumlanmasÑ gerektißini iddia
etmektedir. Bu görüà doßrultusunda da Türkiye’nin 1994 Tüzüßünü uygu-
lamakta haklÑ oldußu müdafaa edilmektedir136.
Prof. Dr. Ý. Reàat Özkan da benzer görüàleri müdafaa etmekte ve 1994
Boßazlar Tüzüßü ile ilgili àunlarÑ söylemektedir: “Türkiye’nin giriàimi Boßaz-
larÑ tamamÑyla Türkiye’nin egemenlik ve denetimine terk eden 1936 tarihli
Montreux Konvansiyonu’na tümüyle uygundur. Hatta onun doßal sonucu-
dur. 1982 tarihli Birleàmià Milletler Deniz Hukuku Konvansiyonu’nda
(UNCLOS) tanÑmlanan (md. 21/3) “ZararsÑz geçià” TBB (Türk Boßazlar
Bölgesi)’nin durumu ile tam bir uyum içindedir.” Yine Özkan’a göre IMO,
sadece tavsiyede bulunabilecek statüte olup Türkiye’ye baskÑ uygulayabilecek
konumda deßildir137. Türkiye de bu gerçeßi bilmesine raßmen, Rusya Fede-
rasyonu ve uluslararasÑ petrol àirketleri karàÑsÑnda güç kazanabilmek için
tüzükle ilgili IMO’nun onayÑnÑ almak istemiàtir. Bu sebeple de, IMO’daki
toplantÑlara ve alÑnan kararlara büyük önem verilmiàtir.
Rusya Federasyonu’nun gayretleri ile IMO’nun Deniz Güvenlißi Komi-
tesi, Türkiye ile görüàmelerin devamÑna karar verince, konu, Gemilerin Ro-
talandÑrÑlmasÑ ÇalÑàma Grubu’nun (GRÇG) MayÑs 1997’deki toplantÑsÑnda
yeniden gündeme alÑnmÑàtÑr. IMO toplantÑlarÑnda Türkiye’nin tezi, “Türk
BoßazlarÑ konusu sadece teknik düzeyde ele alÑnmalÑdÑr” àeklinde oldußu
için, Türkiye temsilci göndermemià, sadece boßazlara ait temel bilgileri ve
istatistikleri içeren iki adet “bilgilendirme belgesi” sunmuàtur. Fakat rapor-
larda Türkiye’yi zor durumda bÑrakacak bilgiler mevcut olup, 1994 Tüzüßü
çerçevesinde, Türk gemilerinin bazÑ uygulamalardan muaf tutuldußu göste-
rilmiàtir. Rusya Federasyonu’nun bu konu üzerinde özellikle durmasÑ sonu-
cunda Türkiye aleyhine rapor hazÑrlanmÑàtÑr138.
Türkiye, geliàmelerin aleyhinde oldußunu görünce, DÑàiàleri vasÑtasÑyla
Rusya Federasyonu ile ikili görüàmeleri yeniden baàlatma kararÑ almÑà ve
tüzükte istenilen deßiàiklikleri yapma taahhüdünde bulunmuàtur. Bu garanti
üzerine Rusya Federasyonu, Türkiye aleyhindeki raporu geri çekmiàtir139.

136 Soysal, “Türk BoßazlarÑnda…” , Cumhuriyet, 15 MayÑs 1996.


137 Özkan, “Boßazlardan Petrol…”, Cumhuriyet, 6 Haziran 1996.
138 Akàam, 27 AralÑk 1997.
Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ’ndan Bugüne Olgular-Belgeler-
139

Yorumlar, Cilt II, s. 59.


1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 47
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

Fakat bu geliàme Rusya Federasyonu’nun, Türkiye ile fikir birlißi yaptÑßÑ


manasÑna gelmemektedir.
AralÑk 1997’de Ankara’yÑ ziyaret eden Rusya Federasyonu BaàbakanÑ
Viktor ÇernomÑrdin, ülkesinin, Boßazlardaki deniz trafißinin düzenlenmesi
için Türkiye’nin uygulamakta oldußu rejimin deßiàtirilmesini istedißini dekla-
re etmiàtir. ÇernomÑrdin de daha önceki Rusya Federasyonu temsilcilerinin
beyanlarÑnda oldußu gibi, Türkiye’nin Boßazlarda deniz trafißini tek yanlÑ
düzenlemesine karàÑ oldußunu ve bu düzenlemenin Montreux’in seyrüsefer
serbestîsi prensibine aykÑrÑ oldußunu ileri sürmüàtür. Türkiye’nin, Rusya
Federasyonu’nun sÑkÑntÑlarÑnÑ dikkate alarak, 1994 Tüzüßü üzerinde deßiàik-
lik yapma çalÑàmalarÑ, Rusya Federasyonu’nca memnuniyetle karàÑlanmÑà-
tÑr140. Bu beyandan da anlaàÑlabileceßi gibi, Rusya Federasyonu ile Türkiye
arasÑndaki ikili görüàmeler olumlu sonuç vermià ve ortak bir uzlaàma zemini
temin edilmiàtir.
Türk delegasyonu bu geliàmelerin sonucunda, MayÑs 1998’de IMO’nun
Deniz Güvenlißi Komitesi (MSC) toplantÑsÑnda, önemli bir diplomatik baàarÑ
kazanmÑàtÑr. Türkiye, aralarÑnda Amerika, Rusya, Almanya, Fransa, Yuna-
nistan’Ñn da bulundußu 17 devlet ile dört güçlü denizcilik örgütü tarafÑndan
hazÑrlanmÑà olan 3 Haziran 1997 tarihli Rotalama ÇalÑàma Grubu raporu-
nun tartÑàÑlmasÑnÑ engellemiàtir141. Elbette ki bu baàarÑda ABD, Ýngiltere,
Fransa, Malta ve Bahama gibi önde gelen denizci ülkelerin desteßinin katkÑsÑ
vardÑr142. Böylece, rapordaki önerilerin benimsenerek IMO’nun resmî görü-
àü hâline gelmesi de mümkün olamamÑàtÑr. Raporun kabulü hâlinde,
IMO’nun kararlarÑ sahil devleti olmadan uygulanamayacaßÑ için, belki de
Türkiye üstünde yaptÑrÑm gücüne sebep olamayacaktÑr. Fakat Türkiye bu
hususta bütün dünya devletlerini karàÑsÑna almÑà gibi bir görüntü yaratmÑà
olacaßÑ için siyasî yönden büyük zarar görecekti.
Türkiye aynÑ toplantÑda, 1994 Tüzüßü’nde bazÑ deßiàiklikler yapmayÑ
düàündüßünü de açÑklamÑà olup, bunlar àunlardÑr: “1) Derin su çekimli gemi
artÑk 10 metre olarak deßil, 15 metre olarak tanÑmlanacak, 2) Büyük gemi
sÑnÑfÑ getirilen alt sÑnÑr 150 metreden 200 metreye çÑkarÑlacak, 3) 1994 Tüzü-
ßünün 21.maddesi uyarÑnca bir gemi ya da cisim, yalnÑzca römokör tarafÑn-
dan yedeklenerek geçirilebilirken, tasarlanan yeni düzenleme ile IMO stan-

140 Zaman, 15 AralÑk 1997.


141 Mensur Akgün, “Diplomatik BaàarÑ”, Yeni YüzyÑl, 14 Mart 1998.
142 Erhan Baàyurt, $WHú<ROX%R÷D]ODUGD%LWPH\HQ.DYJD, s. 127.
48 PROF. DR. SELMA YEL

dartlarÑ çerçevesinde teàkil edilen ve yedekleme yapabilme özellißine sahip


olan gemilere de yedekleme yapma yetkisi verilecektir”143.
Türkiye’nin aynÑ toplantÑda sunmuà oldußu raporlardan bir dißeri de
Gemi Trafik Hizmetleri (Vessel Traficc Services-VTS) ile ilgilidir. Baàta
Rusya Federasyonu olmak üzere Boßazlarla ilgili ülkeler, Türkiye’yi Boßaz-
larda gerekli teknik donanÑmÑ kurmayarak güvenlik tedbirlerini ihmal etmek-
le suçladÑßÑ için bu yönde hazÑrlÑklar baàlatÑlmÑàtÑr. Türkiye 2000 yÑlÑnda ça-
lÑàmaya baàlamasÑ planlanmÑà olan VTS sistemini kurarak seyir güvenlißini
artÑrma sözü vermiàtir. Bu sistem sayesinde Boßazlardan geçecek gemilerin
tehlikeli dönüà noktalarÑnda çarpÑàmalarÑ engellenebilecek ve deniz trafißi
elektronik bir merkez tarafÑndan takip edilerek yönlendirilmektedir144.
Londra’da toplantÑ devam ederken, Rusya Federasyonu heyetinin önde
gelen isimlerinden birisi olan Vladimir Kotlyar basÑna yaptÑßÑ açÑklamada,
ülkesinin Türkiye politikasÑndaki yumuàamasÑnÑn gerekçelerini àöyle izah
etmiàtir “Rusya her zaman Türkiye’nin dostudur. Biz Türkiye’nin taleplerine
karàÑ çÑkmÑyoruz. Türkler àunu iyi bilmelidir ki, Rusya onlarÑn düàmanÑ de-
ßildir. Biz sadece hukuki meselenin açÑklÑk kazanmasÑnÑ istiyoruz.”145
Kotlyar, gazetelerin “Niçin tüzüße karàÑsÑnÑz?” sorusunda verdißi cevapta ise,
seyir güvenlißi için alÑnan kararlara karàÑ olmayÑp sadece Türkiye’nin Boßaz-
lar gibi hassas bir konuda kendilerine danÑàmadan tek taraflÑ karar almasÑna
tepki gösterdiklerini söylemiàtir146. Fakat bu ifadeler gerçeßi yansÑtmamakta-
dÑr. Rusya Federasyonu bir taraftan Türkiye ile ikili görüàmelere devam edip
1994 Boßazlar Tüzüßü üstünde deßiàiklikler yaptÑrtmaya çalÑàÑrken dißer
yandan da IMO toplantÑlarÑnda Türkiye aleyhindeki tutumunu devam ettir-
miàtir.
Rusya Federasyonu, 20 Temmuz 1998’de IMO Sahil Güvenlißi Alt
Komitesi’nin 44. dönem toplantÑsÑnda, bu defa da Dünya Denizcilik Ticaret
OdasÑ ile iàbirlißi yaparak Türk BoßazlarÑ’nda uygulanmasÑ planlanmakta
olan “RotalandÑrma Sistemi”ni eleàtirmiàtir. Türkiye ise aynÑ toplantÑda,
Boßazlarla ilgili düzenlemelerdeki asÑl amaçlarÑnÑn, çevre ve insanÑ korumak
oldußunu ifade etmià ve Rusya Federasyonu, Yunanistan ve Güney KÑbrÑs’Ñn
muhalif politikalarÑnÑn temelinde siyasî ve ekonomik çÑkarlar oldußunu an-

143 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ’ndan Bugüne Olgular-Belgeler-

Yorumlar, Cilt II, s. 591.


144 Akgün, “Diplomatik BaàarÑ”, Yeni YüzyÑl, 14 MayÑs 1998; Zaman, 11 Ocak 1997.
145 “Ruslar AßÑz Deßiàtirdi”, Hürriyet, 13 MayÑs 1998.
146 “Ruslar AßÑz Deßiàtirdi”, Hürriyet, 13 MayÑs 1998.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 49
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

latmaya çalÑàmÑàtÑr147. Türkiye’nin bu iddialarÑ büyük ölçüde doßru olmakla


birlikte, aslÑnda adÑ geçen ülkeler tarafÑndan sürekli eleàtiri konusu yapÑlmak-
ta olan “Radar Sistemi”ni henüz tamamÑyla tescil edememesi sebebiyle, ken-
disi de hatalÑdÑr. Türkiye, bu sebeple, 20 Temmuz toplantÑsÑnda, bu yöndeki
eksikliklerini en kÑsa zamanda tamamlama sözü vermiàtir148.

1998 Boßazlar Tüzüßü ve UygulanmasÑndaki Güolükler


6 KasÑm 1998’de yeni Boßazlar Tüzüßü devreye sokulmuàtur149. Yeni
tüzük, 1994 Tüzüßü ile mukayese edildißinde, bazÑ açÑlardan daha esnek
hükümler içermekle birlikte, bazÑ açÑlardan da daha katÑ kurallar getirmiàtir.
Yeni tüzükte belki de en önemli deßiàiklik, Türk BoßazlarÑ tanÑmÑnÑn ge-
tirilerek Marmara deniziyle birlikte coßrafi bir bütünlüßün teàkil edilmià ol-
masÑdÑr. Yunanistan’Ñn Dardanel demekte niçin ÑsrarlÑ oldußu düàünülürse,
“Türk BoßazlarÑ” tanÑmÑnÑn uluslararasÑ bir merkezde kabul edilmià olmasÑ-
nÑn ne denli önemli oldußu daha iyi anlaàÑlacaktÑr.
1998 Tüzüßü ile 1994 Tüzüßü’nden farklÑ olarak ticaret gemileri lehine
ciddi deßiàiklikler yapÑlmÑàtÑr. Büyük gemiler için getirilen alt sÑnÑr 150 m iken
yeni tüzükte bu 200 m’ye çÑkarÑlmÑàtÑr. Böylece Türkiye IMO’da Rusya’nÑn
getirdißi engelleri aàabilmiàtir. Benzer àekilde, “derin su çekimli gemi” sÑnÑf-
landÑrmasÑ dÑàÑnda kalmak için en büyük su çekiminin 10 m olmasÑ yeterli
görülürken, yeni tüzükte bu oran 15 m’ye yükseltilmiàtir. Bu tür gemiler Bo-
ßazlardan geçecekleri zaman daha fazla kÑsÑtlamaya tâbi olacaklarÑ için, yeni
tüzükle getirilen bu deßiàikliklerle, daha fazla gemi, daha az kÑsÑtlamaya tâbi
olarak Boßazlardan geçià yapabilecektir.
En önemli deßiàikliklerden birisi ise, petrol tankerlerinin geçiàleriyle ilgi-
lidir. 1994 Tüzüßünün 42. maddesi, tehlikeli yük taàÑyan büyük bir ge-
mi/tanker Ýstanbul BoßazÑ’na girdißinde, baàka bir geminin/tankerin Boßaz-
lara giriàini engellerken 1998 Tüzüßü’nün 25. maddesi (d bendi) Boßaza
önce girmià geminin belli bir mesafe kat etmesi sonrasÑnda benzer nitelikte
baàka bir geminin boßaza girmesine imkân vermektedir.

147 Anadolu AjansÑ, 20 Temmuz 1998.


148 Cumhuriyet, 20 Temmuz 1998.
149 Zaman, 6 KasÑm 1998.
50 PROF. DR. SELMA YEL

Resmv Uygulamada KaràÑlaàÑlan Problemler ve VTS Sistemi


Türkiye bütün siyasî imkânlarÑnÑ, çevresel faktörler ve risk analizlerini
ortaya koymasÑna raßmen, uluslararasÑ büyük petrol àirketlerinin desteßini
temin etmià olan Rusya Federasyonu’nun Novorossisk ve Supsa limanlarÑ
üzerinden petrol nakletmesini engelleyememiàtir. Aksine, baàta IMO toplan-
tÑlarÑ olmak üzere bilhassa Mart 1994’teki Nassia ve Ship Broker tankerleri-
nin çarpÑàmasÑ sonrasÑnda, Türkiye’nin BoßazlarÑn güvenlißini temin edeme-
dißi iddiasÑ yeniden tartÑàmaya açÑlmÑàtÑr. Ne yazÑk ki, bu tez, ABD tarafÑn-
dan da destek görmüà ve BoßazlarÑn uluslararasÑ bir komisyonun kontrolüne
bÑrakÑlmasÑ gereklilißi öne sürülmüàtür150. BoßazlarÑn petrol taàÑmacÑlÑßÑnda
dünyanÑn en önemli yollardan birisi hâline dönüàmüà olmasÑ sebebiyle önemi
daha da artmÑà oldußu için, kazalarÑn devam etmesi hâlinde, bu iddianÑn
güçlenerek yeniden Türkiye’nin önüne getirilebileceßi kuvvetle muhtemeldir.
ABD’nin Boßazlar politikasÑnda görülen bu deßiàiklik, Karadeniz sahillerinde
üs isteßi ile açÑklanmaktadÑr. ABD, 21. yüzyÑl için yeni stratejik hedefler tespit
etmià olup bunlarÑn en önemlisi, Avrasya’yÑ kontrol altÑna almaktÑr. Türkiye
de, Orta Asya Cumhuriyetleri ve Rusya Federasyonu ile birlikte Avrasya’nÑn
kalbi olarak kabul edildißi için Boßazlar ve Karadeniz’de tesirli olmak baàlÑca
amaç hâline dönüàmüàtür151.
Türkiye’nin bu iddialara karàÑlÑk elinde sadece Montreux Boßazlar Söz-
leàmesi ve 1998 Boßazlar Tüzüßü olmakla birlikte, son yÑllarda giderek artan
bir àekilde Karadeniz’in güvenlißini teminde Rusya Federasyonu ile birlikte
hareket ediyor olmasÑ çok isabetli bir karar olmuàtur.

Sonuç
Lozan’da kabul edilen Boßazlar rejimi, o yÑllarda güvenlißini tehdit et-
memekle birlikte, Türkiye mevcut durumdan rahatsÑzlÑk duyarak ilk fÑrsatta
deßiàiklik yaptÑrtmak istemiàtir. 1930’lu yÑllarda bütün dünyada hÑzlÑ bir si-
lahlanma yarÑàÑnÑn baàlamasÑnÑn yanÑ sÑra ülkeler arasÑndaki siyasî ve askerî
çekiàmelerin yoßunlaàmasÑ, Türkiye’nin, Boßazlar rejimi sebebiyle kendisini
tehlikede hissetmesine sebep olmuàtur. Fakat baàta Ýngiltere olmak üzere
haktan ve adaletten söz eden akit devletler, hâlâ Boßazlar rejiminin korun-
masÑnda Ñsrar edip barÑàÑn mutlaka korunacaßÑnÑ iddia etmià ve bu amaç

150 “Boßazlar’daki Türk Egemenlißine Yönelik Amerikan-Rus-Yunan Ortak Tehdidi


Gündemde”, Yeni Hayat, http://www.yenihayat.org/39/3.html (22.04.2003’de indirildi).
AyrÑca bkz. Hürriyet, 2 Ocak 1998.
151 Nevval Sevindi, “Avrasya KavàaßÑ’’, http://www.nevvalsevindi.com/oku.
php?id=578, (07.10.2007’de indirildi). AyrÑca bkz. Murat Metin HakkÑ, Türkiye, Ortadoßu
ve Avrasya’yÑ Neler Bekliyor, Ýstanbul, 2007.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 51
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

doßrultusunda yapÑlan her türlü iàgal ve saldÑrÑyÑ görmezden gelmiàlerdir.


Hâlbuki her türlü egemenlik hakkÑ elinden alÑnan, topraklarÑ iàgal edilen
Almanya’nÑn bu durumu deßiàtirmek isteyeceßi aàikâr oldußu gibi, yeni bir
savaàÑn kaçÑnÑlmaz oldußu gerçeßini görmemek mümkün deßildir.
Lozan AnlaàmasÑ sonrasÑnda, bu ihtimale göre iç ve dÑà politikasÑnÑ yön-
lendiren Türkiye, bütün siyasî ve askerî problemlerini çözümleyerek, komàu-
larÑyla dostluklar ve ittifaklar tesis etmeye baàlamÑàtÑr. Çünkü Lozan’da yalnÑz
bir devlet olmanÑn siyasî mahzurlarÑ görülmüàtür. DÑà politikada güçlü ola-
bilmek için her àeyden önce siyasî ve askerî ittifaklarÑn güçlü olmasÑ gerek-
mektedir.
II. Dünya SavaàÑ’nÑn çÑkma ihtimalinin güçlenmesiyle birlikte, Boßazlar
Bölgesi’nin Türkiye’nin hâkimiyetine girmesini istemeyen ülkelerin düàünce-
lerinde deßiàiklikler olmaya baàlamÑàtÑr. Düàündükleri elbette ki, Türkiye’nin
güvenlißini temin meselesi deßildi. Çünkü Türkiye’nin saldÑrgan politika
takip etmekte olan Almanya ile bir problemi yoktu. KÑsmen Ýtalya ile bazÑ
hususlarda ihtilaf mevcuttu. Fakat bu da karàÑlÑklÑ görüàmelerle çözülebile-
cekti. Ýngiltere, Fransa, ABD ve SSCB’yi endiàelendiren, Türkiye’nin reviz-
yonist gruba kayma ihtimaliydi. Boßazlar Bölgesi ve bulundußu jeostratejik
konumu sebebiyle Türkiye’nin müttefiklißi çok önemli olup I. Dünya Sava-
àÑ’nda oldußu gibi, Türkiye’yi kaybetmekten çekiniyorlardÑ. Bu sebeple de
Türkiye’nin isteklerinin kabul edilerek ittifakÑnÑn temin edilmesi gerekiyordu.
Üstelik her ne kadar Türkiye antirevizyonist politika takip ediyor görünse de,
Boßazlar sebebiyle tehdide açÑk oldußu için, Almanya ve Ýtalya’nÑn baskÑsÑy-
la, bu ülkelerle ittifak yapmasÑ da mümkündü. Yani Ýngiltere ve Fransa’yÑ,
Boßazlar rejiminde deßiàiklik yapmaya iten sebep, Türkiye’nin deßil, kendi
menfaatlerinin temin edilmesiydi.
Türkiye, dünyadaki mevcut siyasî ve askerî karmaàayÑ fÑrsat bilerek Bo-
ßazlarda hiçbir devlete söz hakkÑ vermeden istedißi statüyü uygulayabilecek-
ken, aksine, uluslararasÑ anlaàma yoluyla problemin çözümlenmesi yolunu
tercih etmiàtir. Montreux’in imzalanmasÑnda Türkiye’nin takip ettißi bu akÑl-
cÑ siyasetin tesiri çok fazladÑr.
Almanya ve Ýtalya’nÑn deßiàimci politikalarÑnÑn tersine bir uygulama ile
yapÑlan Lozan Boßazlar Sözleàmesi tadili giriàimi baàarÑlÑ olmuàtur. Lozan’da
Türkiye’nin baàlÑca muhalifi olan Ýngiltere dahi, Montreux’de tarafsÑz bölge
uygulamasÑna son verilmesine itiraz etmemià, aksine en büyük desteßi ver-
miàtir. Konferanstaki tartÑàmalar, genellikle teferruata ait hususlarda meyda-
na gelmiàtir.
52 PROF. DR. SELMA YEL

Montreux’in, Türkiye’nin lehine sonuçlanmasÑnda tesirli olan faktörler-


den bir dißeri de baàta Devlet BaàkanÑ Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere
DÑàiàleri BakanÑ Tevfik Rüàtü Aras’Ñn dünya siyasi gündemini yakÑndan takip
ederek strateji geliàtirmeleri, ekip çalÑàmasÑ yapmalarÑ ve de basÑn ve halkla
iliàkilere gereken önemi vermià olmalarÑdÑr. Özellikle, konferansÑ takip et-
mekte olan basÑn mensuplarÑnÑn sürekli bilgilendirilerek taltif edilmià olmala-
rÑ, dünya kamuoyunun Türkiye lehine yönlendirilmesinde tesirli olmuàtur.
Lozan’da Türkiye’nin hâkimiyetine gölge düàüren uygulamalar,
Montreux ile sona ererken, Türk tarihinde son kapitülasyon nitelißinde olan
“Boßazlar Komisyonu” da kaldÑrÑlmÑàtÑr. AynÑ zamanda bu anlaàma ile Tür-
kiye’nin uluslararasÑ politikadaki aßÑrlÑßÑ daha da artmÑà, gerek statükocu
grup, gerekse de revizyonist grup tarafÑndan dostlußu aranan bir devlet hâli-
ne gelmiàtir. Fakat bu durum, II. Dünya SavaàÑ süresince Türkiye üzerinde
baskÑlarÑn yoßunlaàmasÑna sebep olmuàtur. Çünkü Birinci Dünya SavaàÑ’nÑn
gösterdißi bir dißer gerçek de, Boßazlara hâkim olan gücün, savaàÑn gidiàatÑ
üzerindeki tesiridir. Ancak Türkiye bütün baskÑ ve vaatlere raßmen seçimini
barÑàtan yana yapmÑàtÑr. Bu tercihte Türkiye’nin savaà yorgunu olmasÑnÑn
yanÑ sÑra, Stalin RusyasÑ’ndan savaà sonrasÑnda gelebilecek toprak talebidir.
Bu takdirde Türkiye yorgun ve imkânlarÑnÑ tüketmià bir ülke olarak Sovyet
Rusya Federasyonu karàÑsÑnda yalnÑz kalmak istememiàtir.
Savaà sonrasÑnda Sovyet Rusya Federasyonu, Türkiye’nin siyasî yalnÑzlÑ-
ßÑndan istifade ederek, Boßazlar üzerinde hak talep etmiàse de, Türkiye’nin
yine akÑlcÑ bir politika takibi sonucunda Montreux günümüze kadar gelmiàtir.
Montreux Boßazlar Sözleàmesi, her ne kadar Türkiye’nin Boßazlar üze-
rindeki hâkimiyetini kesinleàtirmià olsa da, zaman içerisinde mahzurlu taraf-
larÑ görülmeye baàlanmÑàtÑr. Deniz trafik düzenlemesi 1936 yÑlÑ àartlarÑna
göre yapÑldÑßÑ için çaßdaà teknolojik geliàmeler sonucunda yapÑlmÑà olan ge-
milerin aßÑrlÑklarÑ, silah sistemleri ve sayÑlarÑnÑn artmasÑ ilerleyen yÑllarda
problem yaratmaya baàlamÑàtÑr.
Deniz trafißi yoßunlußuna baßlÑ olarak meydana gelen kazalar ve yarat-
tÑßÑ çevre kirlilißi ciddi olarak Boßazlar Bölgesi, Ýstanbul ve de Karadeniz’i
tehdit etmeye baàlamÑàtÑr. 1937’de Boßazlardan geçen yabancÑ gemi sayÑsÑ
2603, tonilatosu ise 4.800.000’dir. Tuna ve Ren nehirlerinin Main-Tuna
kanalÑyla birleàerek Karadeniz’e çÑkÑà imkânÑ elde etmesi ve petrol taàÑmacÑlÑ-
ßÑnÑn artmasÑyla, bu rakam bugün BoßazlarÑn kaldÑramayacaßÑ ölçülere
ulaàmÑà, kirlilik ise giderek denizdeki canlÑ çeàitlilißini azaltmaya baàlamÑàtÑr.
Trafik yoßunlußuna baßlÑ olarak Boßazlarda meydana gelen kaza sayÑ-
sÑnda da artÑà görülmektedir. 1960-70’li yÑllarda ortalama iki deniz kazasÑ
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 53
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

olurken 1990’lÑ yÑllarla birlikte bu konuda da ciddi artÑà yaàanmaya baàlan-


mÑàtÑr. BunlarÑn içinde, bilhassa Romen bandÑralÑ Independante’nin KadÑköy
açÑklarÑnda yanmasÑ, günlerce Ýstanbul’u tehdit etmiàtir.
Montreux’in imzalandÑßÑ yÑllarda ne yoßun petrol taàÑmacÑlÑßÑ söz konu-
suydu, ne metan gazÑ taàÑnÑyor ve ne de atom bombasÑ ya da uranyum bilini-
yordu. Deniz kirlenmesi ve çevre bilinci henüz geliàmemià olup Rusya Fede-
rasyonu’nun bir gün 300 metreyi geçen gemilerle petrol taàÑyabileceßi kimse-
nin aklÑna gelmemiàti. Ýstanbul nüfusunun bu denli artÑà göstereceßi de hiç
düàünülmemiàti. Bu sebeple, acil olarak, Boßazlardaki trafik yükünün hafifle-
tilmesi gerektißi gerçeßi ile yüz yüze kalÑnmÑàtÑr. Üstelik Türk BoßazlarÑ, di-
ßer su yolarÑnda oldußu gibi ekonomik gelir temin edememektedirler.
Türkiye, Boßazlardan geçen gemilerden hiçbir ücret almazken, Süveyà
KanalÑ’ndan geçiàler paralÑdÑr. Sebebi ise, Türk BoßazlarÑnÑn doßal, Süveyà
KanalÑ’nÑn sunî olmasÑdÑr. Silivri-Karadeniz arasÑnda bir kanal açÑlarak, Bo-
ßazlarÑn yükünün hafifletilmesi düàünülmektedir. Bu takdirde, geçiàler ücretli
olacaßÑ için, kÑsa sürede bu kanal hem kendini finanse edebilecek hem de dev
tankerler buraya sevk edileceßi için Boßazlarda kaza ihtimali de büyük ölçü-
de azalacak ve trafik hafifleyecektir. Bu da dolaylÑ yoldan Ýstanbul’un içinde
bulundußu tehlike riskinin azalmasÑna sebep olacaktÑr.
Türkiye, Montreux’in ikinci maddesi gereßince, ticaret gemilerine ser-
best geçià imkânÑ sunmaktadÑr. Fakat bu geçiàlerin düzgün gitmesi için fener,
saßlÑk ve kÑlavuz hizmetleri sunmasÑna raßmen, masraflarÑnÑ telafi edeme-
mektedir. Üstelik yÑlda yaklaàÑk 30 milyon ton petrolün taàÑndÑßÑ bir yerde,
bütün bölgeyi tehdit edecek kazalarÑn meydana gelme ihtimali çok yüksektir.
Türkiye bu sebeple, Montreux’in temel niteliklerini ihlâl etmeden 1 Temmuz
1994’te Boßazlar Tüzüßü’nü yürürlüße sokarak Boßazlardaki trafiße düzen-
lemeler getirmiàtir. 1994 yÑlÑnÑn ilk altÑ ayÑnda Boßazlar Bölgesi’nde 22 kaza
meydana gelirken, tüzük yürürlüße girdikten sonraki ikinci altÑ ayda sadece
iki kaza olmuàtur. 1996 ve 1997 yÑllarÑndaki kaza sayÑsÑ ise sadece 7’dir. Bu
da, Türkiye’nin trafik ayrÑm àemalarÑnÑ uygulamakta isabetli karar aldÑßÑnÑ
göstermektedir. Fakat BoßazlarÑ kullanmakta olan ülkelerden bazÑlarÑ, bu
sonuçlarÑ görmeyerek tüzüße itiraz etmiàlerdir.
Yeni tüzükten en fazla rahatsÑz olan ülkeler Rusya Federasyonu ve Yu-
nanistan olup bunlar IMO toplantÑlarÑnda, Türkiye’yi uygulamadan vazge-
çirmeye zorlamÑàlardÑr. Türkiye, bu devrede Rusya Federasyonu’nu ikna için
çaba sarf ederken tüzük devrede olmasÑna raßmen, petrol tankerlerinin geçiài
de devam etmiàtir. Türkiye’nin, tüzüßü uygulamaktaki kararsÑzlÑßÑ, VTS
sistemini tamamlayamamasÑndan kaynaklanmÑàtÑr. Sonuçta Türkiye, ABD ve
Ýngiltere’nin desteßi ile IMO toplantÑsÑnda Rusya Federasyonu’nun aleyhteki
54 PROF. DR. SELMA YEL

önerilerini iptal ettirirken 1994 Tüzüßü hükümlerini geçersiz kÑlan 1998


Tüzüßü’nü devreye sokmuàtur. Türkiye’nin bu dönemde de, Mustafa Kemal
Atatürk dönemi dÑà politikasÑnÑ takip ettißi görülmektedir. Yine uluslararasÑ
dengeler dikkate alÑnmÑà, Türkiye’nin taleplerine zemin hazÑrlayan deliller
sunulmuàtur. AynÑ zamanda da 20.yy’Ñn sonlarÑndan itibaren uluslararasÑ
iliàkilerde belirleyici olan çevre korumayÑ sebep olarak göstermiàtir. Yine
uluslararasÑ basÑn çok iyi kullanÑlarak Türkiye’nin tezleri kamuoyuna açÑk bir
àekilde aktarÑlabilmiàtir.
Türkiye’nin bu kararlÑ tutumu, haklÑ sebeplere dayanmakta olup büyük
bir yerleàim biriminin merkezinden geçmekte olan BoßazlarÑn güvenlißini
temin etmek mecburiyetindedir. Bu da, Türkiye’nin aynÑ àekilde önümüzdeki
yÑllarda da, Boßazlar hususundaki hassasiyetinin devam edeceßini göstermek-
tedir. Bu hassasiyet, Rusya Federasyonu’nun iddia ettißi gibi Bakü-Ceyhan
Petrol Boru HattÑ’na iàlerlik kazandÑrmaktan kaynaklanmayÑp Boßazlar Böl-
gesi civarÑnda yaàayan halkÑn saßlÑßÑnÑ korumak ve çevreyi tehlikelere karàÑ
muhafaza etmek amacÑna baßlÑdÑr.
Bu çalÑàmanÑn ortaya koydußu gibi, Türkiye bir taraftan VTS sistemini
acil olarak devreye soktußu gibi, Karadeniz’i, Silivri üzerinden bir kanalla
Marmara’ya baßlama projesini de hayata geçirmelidir. AyrÑca, Boßazlar
Bölgesi’nde geçià kurallarÑna uymayanlara gerekli cezai yaptÑrÑmlar uygula-
malÑdÑr. ABD, kendi karasularÑ olarak ilan ettißi 200 millik mesafede yoßun
kontrol sistemi uygulamakta olup petrol tankerlerin çift cidarlÑ olma mecbu-
riyeti, transit geçen gemilere de sÑnÑrsÑz limite varan sigorta àartÑ getirmiàtir.
Bu àartÑ yerine getirmeyen gemilere 25.000 dolar ceza verilmektedir. Bu
uygulama, hiçbir insanÑn yaàamadÑßÑ, Alaska’nÑn en ücra sahillerinde dahi
geçerlilißini muhafaza etmektedir.
Bir Türk gemisinin Manà Denizi’nde karaya oturmasÑ sonucunda, Ýngil-
tere’nin derhal yeni düzenlemeler yapacaßÑnÑ ilan etmesi henüz çok yenidir.
Bu sebeple Türkiye, 1998 Tüzüßü’nün getirdißi uygulamalar çerçevesinde,
çevreye zarar verdißi tespit edilen gemi ve tankerlere, ABD’de oldußu gibi en
aßÑr cezai yaptÑrÑmlarÑ uygulamalÑdÑr. Aksi takdirde, Rio Zirvesi’nde alÑnan
karar gereßince, belki bir gün bunun hesabÑ Türkiye’den sorulacaktÑr. Üstelik
yeni bir Nassia tankeri kazasÑ benzeri yaàandÑßÑnda nelerin olacaßÑnÑ hiç kim-
se tahmin edememektedir. UnutmayalÑm, baàka Ýstanbul olmadÑßÑ gibi baàka
Türk BoßazlarÑ da yoktur. Üstelik BoßazlarÑn herhangi bir kaza hâlinde ge-
çiàlere kapanmasÑ hâlinde en az Türkiye kadar Rusya Federasyonu ve dißer
sahildar ülkeler de zarar görecektir.
Günümüzde BoßazlarÑn özelleàtirilmesi ve uluslararasÑ komisyonun
kontrolüne bÑrakÑlmasÑ önerilerinin sÑkça tekrarlandÑßÑ düàünülürse, bu hu-
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 55
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ

susta Türkiye’nin ne denli ciddi karar alÑp uygulamasÑ gerektißi daha iyi anla-
àÑlacaktÑr. AynÑ durum Karadeniz için de söz konusudur. Karadeniz son
yÑllarda çok ciddi kirlenmeye maruz kalmÑàtÑr.
Karadeniz’in güvenlißini ve çevre korumasÑnÑ Türkiye’nin güvenlißinden
ayrÑ tutmak, Boßazlar bölgesinden ayrÑ düàünmek mümkün deßildir. Kara-
deniz aynÑ zamanda da 21. yüzyÑlda dünyanÑn en önemli enerji nakil hattÑ
merkezi olacaßÑ için stratejik önemi de her zamankinden daha fazla artmÑàtÑr.
Brzezinski’nin Büyük Satranç TahtasÑ adlÑ eserinde ifade ettißi üzere,
ABD’nin 21.yüzyÑlda da dünya hâkimiyetinin devamÑ için Hazar ve Karade-
niz bölgelerini kontrol altÑna alarak enerji hatlarÑnÑ hâkimiyeti altÑna almasÑ
gerekmektedir. AynÑ durum AB için de geçerli olmakla birlikte, farklÑlÑklar da
içermektedir. AB, enerji ihtiyacÑ açÑsÑndan dÑàa baßÑmlÑ oldußu için, Rusya
Federasyonu ve de Türkiye’nin kontrolü altÑndaki bir enerji bölgesinden
tedirginlik duymaktadÑr.
Türkiye aslÑnda enerjiyi üreten deßil, enerjiyi farklÑ bölgelere aktaran
konumda olup enerji kaynaklarÑ son derece zengin olan ülkelerle ya sÑnÑr
komàusudur ya da enerji kaynaßÑnÑn dünya pazarlarÑna nakledildißi güzergâh
üzerindedir. Dünya üzerindeki varlÑßÑ tespit edilmià olan petrol ve gaz re-
zervlerinin dörtte üçü Türkiye'nin çevresindedir. Hali hazÑrda, doßalgaz ve
petrol rezervi zengini olan Orta Asya ve Orta Doßu ülkeleri ile enerji ihtiyacÑ
olan sanayileàmià BatÑlÑ ülkeler arasÑnda, Karadeniz, Boßazlar ve Anadolu
yarÑmadasÑnÑn en güvenli yollar oldußu herkes tarafÑndan kabul edilmektedir.
Bu da Türkiye'yi 21. yüzyÑlÑn enerji koridorunun anahtarÑ konumuna ge-
tirmià olup Türkiye’ye gerek ekonomik gerekse de politik yönden büyük güç
katacak potansiyelde görülmektedir. AynÑ durum Rusya Federasyonu için de
geçerlidir.
Enerji koridoru olan ülkelerin siyasi istikrara sahip ve güvenilir olmasÑ,
en az enerjiyi üreten ülkeler kadar önemli kabul edilmektedir. Bu önem,
özellikle de enerji baßÑmlÑsÑ olan ve tüketici ülke konumunda olan baàta AB
olmak üzere geliàmià ülkeler için hayatî öneme haizdir. Petrol ve doßalgazÑn
üretimi için üretici ülkelerdeki güvenlik ve istikrara ne kadar ihtiyaç varsa,
onun tüketicisi olan geliàmià ülkelere ulaàtÑrÑlmasÑnÑ saßlayan Türkiye gibi
ülkelerin iç politik istikrarÑ ve güvenilir olmasÑ da o kadar önem taàÑmaktadÑr.
Aßustos 2008’de Gürcistan’la Rusya Federasyonu arasÑnda çÑkan çatÑàma,
bunun ne kadar önemli oldußunu göstermiàtir. Öncelikle bölgesel barÑàÑn
korunmasÑ, daha sonra da oturmuà demokrasisi ile dünya barÑàÑnÑn korunma-
sÑnda Türkiye, öncü bir devlet olmanÑn sorumlulußu ile hareket ettißini kanÑt-
lamÑàtÑr. Bu yüzden de Hazar havzasÑ enerji kaynaklarÑnÑn farklÑ yollarla
dünya pazarlarÑna nakledilmesinde Türkiye’nin güzergâh olmasÑ genel kabul
gören bir kanaat hâline gelmiàtir. Bu da tarihî bir fÑrsat olarak görülmelidir.
56 PROF. DR. SELMA YEL

Türkiye, aynÑ zamanda karÑàÑk etnik problemlerin yaàandÑßÑ ve iktidar müca-


delelerine sahne olan Kafkaslarda istikrarÑ saßlayabilecek ülkelerin baàÑnda
gelmektedir. AynÑ zamanda da oturmuà demokratik yönetimi ile bölge ülke-
lerine yön verecek güçtedir. Bu haliyle Türkiye, ORSAM BaàkanÑ Hasan
Kanbolat’Ñn da ifade ettißi gibi, uyandÑrÑlmayÑ bekleyen “Uyuyan Bir Dev’’
gibidir. UyanÑp bu imkânlarÑ lehine kullandÑßÑ zaman sadece kendisinin de-
ßil, Kafkasya ve Hazar HavzasÑ ülkelerinin yanÑ sÑra dünyanÑn kaderini de
etkileyebilecektir.
Türkiye ve Rusya Federasyonu bu stratejik ortam içinde yeniden
Montreux àartlarÑnÑn çok ciddi bir àekilde muhafazasÑ ve ihlaline müsaade
edilmemesi gerçeßi ile yüz yüze gelmiàlerdir. Ankara, stratejik müttefiki
ABD’ye, Aßustos 2008 krizi sÑrasÑnda Karadeniz’e geçià müsaadesi verme-
mek suretiyle, bu husustaki tarafsÑzlÑßÑnÑ ve gücünü göstermiàtir. Türkiye,
Boßazlarda kapÑ bekçisi deßil, mülk sahibi oldußunu ispat etmiàtir.
Bundan sonra da takip edilmesi gereken politika bellidir. Yine uluslara-
rasÑ dengeler gözetilerek dünya barÑàÑnÑn korunmasÑnda gayret sarf edilirken
dißer yönden de gerek ülke güvenlißi için gerekse ekonomik menfaatlerin
korunmasÑ ve siyasi gücün artÑrÑlmasÑ için Karadeniz’de tek bir gücün hâkim
olmasÑna mani olunmalÑdÑr. 1990 sonrasÑnda, ABD’nin tek dünya gücü ol-
maya çalÑàmasÑnÑn sonuçlarÑ Irak’ta, Afganistan’da görülmüàtür. Bu sebeple
de, yeniden çok kutuplu bir sisteme ihtiyaç hissedilmektedir. Türkiye, dünya
yeniden àekillenirken Ýkinci Dünya SavaàÑ sonrasÑnda oldußu gibi pasifize
deßil, etkin ve yönlendirici olacak imkânlara sahiptir. Karadeniz ve Boßazlar
üzerindeki söz hakkÑ, ona bu gücü vermektedir. Üstelik de, bunun için gerekli
sebeplere sahip olup Karadeniz’deki çevre àartlarÑnÑn giderek bozulmasÑ,
bölgenin korunmasÑ hususunda katÑ uygulamalara ihtiyaç oldußunu göster-
mektedir. AyrÑca, ABD ve AB’nin bu yöndeki çabalarÑna mani olmak için
Lozan’da ve Montreux baàlangÑcÑnda Sovyet Rusya ile nasÑl iàbirlißi yapÑl-
mÑàsa, günümüzde de Rusya Federasyonu ile yine aynÑ yolun takip edilebil-
mesini temin edecek imkânlar mevcuttur. Bunu yaparken dikkatli olunmasÑ
gerekmektedir. Çünkü Türkiye her àeyden önce bir NATO üyesi olup AB’ye
girme çabasÑ içindedir. Rusya Federasyonu ile iliàkiler bu hassas dengede
götürülmelidir.
SÜLEYMAN DEMÝREL DgNEMÝNDE TÜRK-RUS
MÜNASEBETLERÝNÝN GELÝÞÝMÝNDEKÝ TEMEL EÜÝLÝMLER

Sergey KORÝTSKÝY*

HayatÑnÑn 40 yÑlÑnÑ aktif siyasette geçiren Türkiye Cumhuriyeti’nin 9.


CumhurbaàkanÑ Süleyman Demirel bugün de Türk siyasi arenasÑndaki en
önemli àahÑslarÑndan biridir. Onu haklÑ olarak eài benzeri olmayan siyasetçi
olarak nitelendiriyorlar. Gerçekten de yeni dönemde bu tür siyasi istikrarÑn
örneßi çok yoktur. Ordu tarafÑndan iki kez baàbakanlÑk görevinden alÑnan
devlet adamÑ, ülkenin en önemli siyasetçilerinden biri olarak kalmaya devam
etmià ve nihayetinde Çankaya’ya çÑkmayÑ baàarmÑàtÑr.
Bugün Demirel, millî bir lider konumundadÑr. O, Türk tarihinin farklÑ
dönemlerinde “zaman”Ñn onun çapÑndaki devlet adamlarÑndan talep ettißi
bütün kaidelere uymuàtur. 2000 yÑlÑnda Süleyman Demirel, Cumhurbaàkan-
lÑßÑ görevi sona erdißinde resmî olarak emekliye ayrÑlsa da siyasetle ußraàma-
ya devam etmektedir. Yerli ve yabancÑ devlet adamlarÑ, basÑn mensuplarÑ ve
siyaset bilimcileri, onun ülke içerisinde ve uluslararasÑ arenadaki geliàmelerle
ilgili tecrübe, bilgi ve görüàünü merak etmeye devam etmektedirler. Ýlginçtir
ki S. Demirel ile görüàme, hâlâ birçok yabancÑ liderin Türkiye ziyaretlerinin
programÑnda yer almaya devam etmektedir.
Hiç àüphesiz Süleyman Demirel, muhalefette bulunarak da Türkiye’nin
iç ve dÑà politikasÑnÑ etkilemektedir. XX. yüzyÑlÑn ikinci yarÑsÑndaki Türki-
ye’nin geliàim eßilimlerini anlamak için Demirel’in düàünce, görüà ve faali-
yetlerini doßru analiz etmek gerekmektedir. AàaßÑdaki karàÑlaàtÑrmayÑ da
yapmak mümkündür: Süleyman Demirel’in hayatÑ ve siyasi kaderi, Türki-

* M. V. Lomonosov Moskova Devlet Üniversitesi Asya ve Afrika Ülkeleri Enstitüsü Ya-

kÑn ve Orta Doßu Ülkeleri Tarihi Bölümü Doktora Ößrencisi


58 SERGEY KORÝTSKÝY

ye’nin en yeni tarihidir. Bu siyasetçi ve devlet adamÑnÑ anlamak, günümüz


Türkiyesi’nin sosyo-politik deßiàikliklerini anlamak anlamÑna gelmektedir.
Bu bildirinin amacÑ, Süleyman Demirel’in iktidarda bulundußu dönem-
deki Rus-Türk münasebetlerinin geliàiminin temel eßilimlerini analiz etmek-
tir1. Bu makalede 1960-70’li yÑllardaki Sovyet-Türk münasebetlerinin deßi-
àimine yol açan temel faktörler ele alÑnacak, SSCB’nin yÑkÑlÑàÑndan sonra
oluàan yeni jeopolitik ortamdaki Rus-Türk münasebetlerinin geliàimindeki
bazÑ yönler aydÑnlatÑlacak ve Demirel’in bu süreçlerdeki rolü tespit edilecektir.
Süleyman Demirel’in dÑà politika hedeflerinin oluàumu, Soßuk Savaà
dönemine denk gelmiàtir. 1950-60’lÑ yÑllardaki Türkiye’nin jeopolitik konu-
munun belirleyici özellißi, NATO’nun kanat ülkesi olmasÑdÑr. Bu husus aynÑ
zamanda Türkiye’nÑn NATO açÑsÑndan arz ettißi stratejik önemi de oluàtu-
ruyordu. Bundan dolayÑdÑr ki Ankara, BatÑ’nÑn ve özellikle de ABD’nin daimi
kontrolü ve baskÑsÑ altÑnda bulunuyordu. Ancak àunu da belirtmek gerekmek-
tedir ki Türkiye, örgütün bölgeye yönelik siyasetinin ürkek propogandacÑsÑ
deßildi. Hatta Türk Devleti, kendi millî çÑkarlarÑnÑ gözeterek örgüt içerisinde
birçok kez anlaàmazlÑk kaynaßÑ ve sebebi olmuàtur. Bu baßlamda KÑbrÑs so-
runu ile Türkiye-Yunanistan münasebetlerini örnek olarak verebiliriz.
Süleyman Demirel ile ilgili iki önemli hususu belirtmekte fayda vardÑr.
Birincisi, Süleyman Demirel’in pragmatik bir lider olmasÑdÑr. Ýkincisi ise
onun BatÑ yanlÑsÑ ve Komünizm karàÑtÑ bir siyaset adamÑ olmasÑdÑr. Demirel,
Türkiye’nin ekonomik açÑdan kalkÑnmasÑ için Sovyet-Türk münasebetlerinin
geliàtirilmesi gerektißini düàünüyordu. Dißer taraftan Türkiye’nin iç politika-
sÑndaki gerçekler ve uluslararasÑ arenadaki konumunu da göz önünde bulun-
durarak SSCB ile temaslarÑnÑ temkinli bir àekilde devam ettirmeli, her adÑ-
mÑnÑ iyi ölçmeliydi. 1960-70’li yÑllardaki Sovyet-Türk münasebetlerindeki
istikrarsÑzlÑßÑ ve Türk yetkililerinin SSCB ile siyasi münasebetler geliàtirme
konusundaki temkinlilißi de bu hususla açÑklamak gerekmektedir. Ancak
Demirel her zaman gerçekçi düàünen bir siyasetçi olup çok yönlü ve esnek
bir dÑà siyaset izlenmesinden yanaydÑ. Türkiye’nin uluslararasÑ arenadaki
konumu ve jeopolitik önemini iyi anlayan Demirel, kendi ülkesinin millî çÑ-
karlarÑ doßrultusunda büyük ülke ve bloklar arasÑnda bir balans arayÑàÑ içeri-
sindeydi.
Süleyman Demirel devamlÑ Türkiye’ye NATO içerisinde özel bir statü-
nün verilmesi tezini savunmuàtur. Bir kez daha àunun altÑnÑ çizelim ki, Anka-

1 S. Demirel’in baàbakanlÑk dönemleri: 27.10.1965-26.03.1971; 31.03.1975-21.06.1977;

21.07.1977-05.01.1978; 12.11.1979-12.09.1980; 20.11.1991-16.05.1993. CumhurbaàkanlÑßÑ


dönemi: 16.05.1993-16.05.2000.
SÜLEYMAN DEMÝREL DÖNEMÝNDE TÜRK-RUS 59
MÜNASEBETLERÝNÝN GELÝÞÝMÝNDEKÝ TEMEL EÜÝLÝMLER

ra, NATO ile münasebetlerini kendi millî öncelikleri doßrultusunda düzen-


lemiàtir. Böyle bir yaklaàÑm, Türkiye-NATO ve Türkiye-ABD arasÑnda bir
takÑm sorunlarÑn yaàanmasÑna da neden oluyordu. Bu da birçok tarihçi ve
siyaset bilimcisinin haklÑ olarak belirttißi gibi Türkiye’yi SSCB ile yakÑnlaà-
maya itiyordu. AynÑ zamanda 1960’lÑ yÑllarÑn sonlarÑnda 1970’li yÑllarÑn baà-
larÑnda Sovyet-Türk münasebetlerinin geliàimi artÑk Ankara’nÑn BatÑlÑ mütte-
fikleri ile münasebetlerindeki sorunlarÑn sonucu deßil, sebebiydi. BatÑ ile stra-
tejik münasebetleri devam ettiren Ankara, Moskova’yÑ BatÑ’nÑn karàÑ çÑkma-
sÑna ve Soßuk Savaà’Ñn gerçeklerine raßmen münasebetlerin geliàtirilmesi
gerektißi bir ortak olarak görmüàtür.
AraàtÑrmacÑlar 1960-1970’li yÑllarda Sovyet-Türk münasebetlerindeki
deßiàikliklere neden olan aàaßÑdaki sebepleri ileri sürmektedirler2:
1. Küba Füze Krizi: ABD, Ankara’ya danÑàmadan Jüpiter füzelerini
Ýzmir’e yerleàtirmiàtir. Bu husus, bir taraftan Ankara-Washington hattÑnda
gerilime yol açmÑà, dißer taraftan da Türkiye’yi SSCB’ye “yakÑnlaàtÑrmÑàtÑr”.
2. 1960’larda NATO içerisindeki müttefikler arasÑndaki münasebetler
genel olarak gerginleàmiàtir. Bu da dolaylÑ olarak Sovyet-Türk iàbirlißinin
geliàmesine olumlu katkÑda bulunmuàtur.
3. ABD, uzun yÑllar boyunca Türkiye’den krom satÑn almÑàtÑr. 1963’te
SSCB, krom fiyatlarÑnÑ düàürmüà ve ABD, SSCB ile krom alÑmÑ konusunda
anlaàmÑàtÑr. Bu husus da Ankara’nÑn blok siyasetini gözden geçirmesine ne-
den olmuàtur.
4. 1964’teki KÑbrÑs sorunu: II. Dünya SavaàÑ sonrasÑnda ilk kez SSCB
ile Türkiye’nin tutumlarÑ en azÑndan çatÑàmÑyordu3. SSCB’nin KÑbrÑs soru-
nuna yapÑcÑ yaklaàÑmÑ, Ankara tarafÑndan minnettarlÑkla algÑlanmÑàtÑr. AynÑ
zamanda KÑbrÑs’taki olaylar (1963-1964) dolayÑsÑyla ABD, meàhur Türkolog
D. E. Eremeev’in ifadesiyle Türkiye’nin “burnuna fiske vurmuàtur”. Bu da

2 Daha genià bilgi için bkz. B. M. Potshveriya, Vneànyaya Politika Turtsii Posle

Vtoroy Mirovoy VoynÑ, Moskova, 1976; B. M. Potshveriya, Vneànyaya Politika Turtsii


v 60-h – Naçale 80-h Godov XX Veka, Moskova, 1986; Türk DÑà PolitikasÑ. Kurtuluà
SavaàÑndan Bugüne Olgular, Yorumlar, Cilt I (1919-1980), ed. BaskÑn Oran, Ýstanbul,
2002.
3 1964’te Türkiye DÑàiàleri BakanÑ F. C. Erkin’in Moskova ziyareti neticesinde taraflar

ortak açÑklamada bulunmuàlardÑr. Taraflar, KÑbrÑs’Ñn baßÑmsÑzlÑßÑ ve toprak bütünlüßünün


saßlanmasÑ gerektißi konusunda hemfikirdiler. Yine taraflar adada iki etnik toplumun varlÑßÑ-
nÑn kabul edilmesi ve onlarÑn yaàamlarÑnÑ sürdürmeleri için barÑàçÑl àartlarÑn oluàturulmasÑ
gerektißi konusunda anlaàmÑàlardÑr. Daha genià bilgi için bkz. B. M. Potshveriya, Vneànyaya
Politika Turtsii Posle Vtoroy Mirovoy VoynÑ, Moskova, 1976.
60 SERGEY KORÝTSKÝY

Türkiye’nin yalnÑzca ABD ve NATO yanlÑsÑ tek taraflÑ siyasetini sorgulanma-


sÑna neden olmuàtur4. 1974’te Sovyet Hükümeti, Türk askerlerinin KÑbrÑs’a
çÑkarma yapmalarÑna karàÑ çÑkmÑàtÑr. Ancak bu husus Sovyet-Türk münase-
betlerini ciddi oranda etkilememiàtir5.
5. 1970’li yÑllarda uluslararasÑ arenada genel bir yumuàama dönemi ya-
àanmÑàtÑr (Helsinki süreci, silahlarÑn sÑnÑrlandÑrÑlmasÑnÑ öngören SSCB ile
ABD arasÑnda anlaàmanÑn imzalanmasÑ vs).
6. 1960’lÑ yÑllarda Türkiye’nin yaàadÑßÑ ekonomik sorunlar, Demirel’i
Moskova ile daha yakÑn temaslar içerisinde olmaya zorlamÑàtÑr. Moskova
kredi vermeye ve Türk sanayisine yatÑrÑm yapmaya hazÑrdÑ.
1965 yÑlÑnda S. Demirel baàbakan olduktan sonra 1964 yÑlÑnda onun se-
lefi tarafÑndan imzalanan ve Sovyetlerle Türkiye arasÑnda kültürel iàbirlißini
öngören anlaàmanÑn onayÑ gecikmiàtir6. Saß partilerin ve baàkanlÑßÑnÑ yaptÑßÑ
Adalet Partisi’nin tutucu kanadÑnÑn eleàtirilerini öngördüßünden dolayÑ
SSCB’den petrol ürünleri ithal etme fikrini de desteklememiàtir. Hâlbuki
SSCB Bakanlar Kurulu BaàkanÑ A. N. KosÑgin’in 1966’da gerçekleàtirdißi
ziyaret sÑrasÑnda bu konu görüàülmüàtü. Bu hususlara raßmen S. Demirel’in
baàbakanlÑk ve tecrübeli ve uzak görüàlü DÑàiàleri BakanÑ Ý. S. Çaßlayan dö-
neminde genel olarak Sovyet-Türk münasebetleri ivme kazanmÑàtÑr. Çok
yönlü dÑà politika konseptinin en önemli mimarlarÑndan biri olarak Ý. S. Çaß-
layan kabul ediliyordu. Bu siyaset, SSCB ile de çok yönlü ve derin münase-
betlerin geliàtirilmesini hedefliyordu. 1965-1979 yÑllarÑ arasÑnda (Sovyet as-
kerlerinin Afganistan’a giriàine kadar) söz konusu münasebetler, iàbirlißi or-
tamÑnda geliàmià, bu dönemde üst düzey karàÑlÑklÑ ziyaretler gerçekleàmià ve
uzun vadeli önemli anlaàmalar imzalanmÑàtÑr.
Süleyman Demirel, Sovyetler Birlißi ile iàbirlißinin faydalarÑnÑ her uygun
fÑrsatta dile getirmiàtir. 1960’lÑ yÑllarÑn ikinci yarÑsÑnda gerçekleàen SSCB-
Türkiye münasebetlerindeki yumuàama döneminde Demirel’in SSCB’ye
gerçekleàtirdißi resmî ziyaret (19-29 Eylül 1967) önemli bir geliàme olmuàtur.
Türkiye BaàbakanÑ’na yaklaàÑk 100 kiàilik bir delegasyon (bakanlar, milletve-

4 D. E. Eremeev, Turtsiya v GodÑ Vtoroy Mirovoy i “Holodnoyµ Voyn (1939-

1990), Moskova, 2005; B. M. Potshveriya, Vneànyaya Politika Turtsii Posle Vtoroy


Mirovoy VoynÑ, Moskova, 1976; B. M. Potshveriya, Vneànyaya Politika v 60-h-Naçale
80-h Godov XX Veka, Moskova, 1986.
5 Türk DÑà PolitikasÑ. Kurtuluà SavaàÑndan Bugüne Olgular, Yorumlar (1919-

1980), Cilt I s. 779.


6 Türk DÑà PolitikasÑ. Kurtuluà SavaàÑndan Bugüne Olgular, Yorumlar (1919-
1980), Cilt I s. 777.
SÜLEYMAN DEMÝREL DÖNEMÝNDE TÜRK-RUS 61
MÜNASEBETLERÝNÝN GELÝÞÝMÝNDEKÝ TEMEL EÜÝLÝMLER

killeri, iàadamlarÑ, basÑn mensuplarÑ) refakat etmiàtir. Demirel gerçekleàtirdißi


bu ziyareti günümüzde àöyle anlatmaktadÑr: “Delegasyona SSCB ile müna-
sebetlerin geliàtirilmesine karàÑ çÑkan kimseleri bilerek dâhil ettim. Ben, onla-
rÑn kendi gözleriyle SSCB’deki baàarÑlarÑ görmelerini ve bu ülkeye olan yak-
laàÑmlarÑnÑ deßiàtirmelerini istedim. Biz ziyaretimiz boyunca Moskova, Le-
ningrad, Kiev, Taàkent, Bakü gibi àehirleri ziyaret ettik. Bizi her yerde çok iyi
karàÑladÑlar”7. O dönemin en popüler ve en büyük tiraja sahip olan gazete-
lerden Akàam, bu ziyareti birinci sayfadan vermiàtir. Gazetenin 26 Eylül
1967 tarihli sayÑnÑn baàlÑßÑ àöyleydi: “Demirel, Sovyet KalkÑnmasÑnÑ Övdü”8.
Demirel’in ziyareti, Türk toplumunda Sovyet tehdidi ile ilgili yaygÑn olan
algÑlamalarÑn kÑrÑlmaya baàlamasÑnÑ da beraberinde getirmiàtir. Nitekim bu
ziyareti, en yüksek seviyede gerçekleàen karàÑlÑklÑ ziyaretler takip etmiàtir. 12-
21 KasÑm 1969’da Türkiye CumhurbaàkanÑ Cevdet Sunay, SSCB’yi ziyaret
etmiàtir.
1967’de imzalanan anlaàmalar da ikili münasebetlerin geliàtirilmesi açÑ-
sÑndan önem arz etmià ve karàÑlÑklÑ çÑkarlarÑn gözetildißi komàuluk münase-
betlerinin geliàiminin temelini oluàturmuàlardÑr. Bu anlaàmalar gereßince
Sovyet uzmanlarÑn yardÑmÑyla Türkiye’de ülkenin, hatta bölgenin en büyük
sanayi fabrikalarÑ kurulmuàtur ki bunlar günümüz Türk ekonomisinin teme-
lini atmÑàtÑr. Bu fabrika ve projelerin baàÑnda Aliaßa’daki petrol iàleme fabri-
kasÑ, Ýskenderun’daki metalürji fabrikasÑ, Seydiàehir’deki alüminyum fabrika-
sÑ, Mersin’deki kimya fabrikasÑ, BandÑrma’daki sülfürik asit üretim fabrikasÑ,
Seyitömer-Seydiàehir elektrik hattÑ gelmektedir. Ýlginçtir ki o tarihlerde BatÑ
ülkeleri, Türkiye’ye bu fabrikalarÑ inàa etmesi için gereken teknolojileri ver-
meyi reddetmià, Moskova ise yeni teknolojilerini komàusuyla paylaàmÑàtÑr.
SSCB ile iàbirlißinin arttÑrÑlmasÑnÑ istemesine raßmen S. Demirel, ülke
içerisindeki siyasi havayÑ da göz önünde bulundurmalÑ, toplumun görüàlerine
kulak asmalÑydÑ. Toplum ise ülke içinde sol güçlerin faaliyetlerinin artÑàÑnda
ve iç istikrarÑn bozulmasÑnda “Moskova’nÑn parmaßÑ”nÑn oldußuna inanÑyor-
du. Ancak zamanla bu görüà deßiàmiàtir. Adalet Partisi ile muhalif CHP’nin
SSCB ile münasebetlerin geliàtirilmesi konusundaki görüàlerinin örtüàtüßünü
de söylemek gerekmektedir. SSCB’nin Türkiye Büyükelçisi A. A. Rodionov,
Turtsiya – Perekrestok Sudeb. Vospominaniya Posla (Türkiye – Kaderler
KavàaßÑ. Büyükelçinin HatÑralarÑ) adlÑ kitabÑnda konuyla ilgili önemli açÑkla-
malarda bulunmuàtur. 1978 yÑlÑnda Moskova’ya gerçekleàtirdißi resmî ziya-

7 S. Demirel ile yapÑlan konuàma kaydÑ. Ankara, 2 Nisan 2011.


8 “Türk-Sovyet Ýliàkilerinin ArtmasÑ. Demirel Sovyet KalkÑnmasÑnÑ Övdü”, Akàam,
26.09.1967.
62 SERGEY KORÝTSKÝY

ret öncesinde Baàbakan Bülent Ecevit, Moskova’daki görüàmelere vurgu


yapmÑà ve Türk-Sovyet münasebetlerinin geliàtirilmeye devam edilmesi ge-
rektißinin altÑnÑ çizmiàtir. Bu yöndeki açÑklamalarÑnÑn çoßunu da Türk Baà-
bakanÑ, BatÑ’ya gerçekleàtirdißi ziyaretler sÑrasÑnda yapmÑàtÑr. Yani Baàbakan,
açÑk olarak NATO’lu müttefiklerine SSCB ile yakÑnlaàmaya gideceßi mesajÑ-
nÑ vermiàtir. 1970’li yÑllarda kurulan neredeyse bütün hükümetlerin prog-
ramlarÑnda Moskova ile münasebetlerin geliàtirilmesinin faydalarÑndan bah-
sedilmektedir. Komünizm tehlikesi ile ilgili sözler sarf edilmesine raßmen
hem ikili münasebetler açÑsÑndan hem de bölgede güvenlißin saßlanmasÑ
açÑsÑndan Sovyet-Türk münasebetleri faydalÑ görülmüàtür.
Böylece S. Demirel baàkanlÑßÑndaki Adalet Partisi’nin iktidarda bulun-
dußu dönemde katÑ ideolojik ve bloklar arasÑndaki çekiàmelere raßmen Sov-
yet-Türk münasebetlerinde yeni bir sayfanÑn açÑldÑßÑnÑ söylersek, abartmÑà
olmalÑyÑz. Ýki ülkenin yöneticilerinin olumlu yaklaàÑmlarÑ sayesinde taraflar,
II. Dünya SavaàÑ dönemindeki karàÑlÑklÑ düàmanlÑßÑ geride bÑrakmayÑ baàar-
mÑàlardÑr.
O dönemde SSCB ile Türkiye arasÑndaki yakÑnlaàma, Ankara’nÑn BatÑlÑ
müttefiklerinin memnuniyetsizlißine raßmen gerçekleàmiàtir. Hiç àüphesiz
bunda Sovyetlerle münasebetlerin geliàmesini isteyen Süleyman Demirel’in
de àahsi katkÑsÑ büyüktür. Demirel konuyla ilgili hatÑralarÑnÑ àöyle aktarmak-
tadÑr: “1967’de SSCB’yi ziyaret ettikten sonra New York Times yazarÑnÑ
kabul ettim. O daha merdivenden bana “Neler oluyor? Türkiye, dÑà politika-
sÑnÑ mÑ deßiàtiriyor?” sorusunu sordu. Ben de ona “baßÑmsÑz bir ülke olarak
Türkiye’nin karàÑlÑklÑ çÑkarlarÑ gözeterek Moskova ile münasebetleri geliàtir-
meye devam edeceßini söyledim”9.
AralÑk 1975’te Süleyman Demirel, SSCB Bakanlar Kurulu BaàkanÑ A.
N. KosÑgin ile birlikte Ýskenderun Metalürji FabrikasÑ’nÑn açÑlÑàÑna katÑlmÑàtÑr.
Demirel ile KosÑgin arasÑnda yapÑlan görüàme sÑrasÑnda taraflar SSCB-
Türkiye münasebetlerinin çok yönlü geliàtirilmesini öngören anlaàma metni
üzerinde anlaàmÑàlardÑr10. Böylece iki ülke arasÑndaki münasebetler, yeni bir
seviyeye çÑkmÑàtÑr. Ocak 1976’da Hürriyet gazetesine verdißi röportajda
Demirel, àunlarÑ söylemiàtir: “Türkiye, çok yönlü bir dÑà politika izleyecektir.

9 S. Demirel ile yapÑlan konuàma kaydÑ. Ankara, 2 Nisan 2011.


10 SSCB ile Türkiye arasÑnda iyi komàuluk ve dostluk münasebetlerinin prensipleri hak-

kÑndaki anlaàma, S. Demirel Hükümeti tarafÑndan hazÑrlanmÑà, ancak Baàbakan B. Ecevit’in


21-25 Haziran 1978’de gerçekleàtirdißi Moskova ziyareti sÑrasÑnda imzalanmÑàtÑr.
SÜLEYMAN DEMÝREL DÖNEMÝNDE TÜRK-RUS 63
MÜNASEBETLERÝNÝN GELÝÞÝMÝNDEKÝ TEMEL EÜÝLÝMLER

Biz, Komünizm’e karàÑ olsak da Komünist ülkelerle devletler arasÑ münase-


betleri devam ettireceßiz”11.
1976 yÑlÑndan itibaren askerî-teknoloji alanÑnda da Sovyet-Türk müna-
sebetleri geliàmeye baàlamÑàtÑr. 1976’da gerçekleàtirilen “Kafkasya” adlÑ aske-
rî tatbikatlara Türk uzmanlarÑ da davet edilmiàtir. Daha sonra Türk uzman-
lar Moksova’yÑ ziyaret etmià ve Savunma BakanÑ A. A. Greçko ile görüàmüà-
lerdir. Bu ziyareti, Türkiye Genelkurmay Baàkan YardÑmcÑsÑ Kenan Evren’in
SSCB ziyareti takip etmiàtir. Türkiye DÑàiàleri BakanÑ Ý. S. Çaßlayangil’in
Mart 1977’de gerçekleàtirdißi Moksova ziyareti sÑrasÑnda ise Türkiye’nin
Sovyet silahlarÑnÑ satÑn alacaßÑ konusu görüàülmüàtür.
BaàarÑlÑ iàbirlißine SSCB’nin Afganistan müdahalesi (1979) büyük zarar
vermiàtir. Süleyman Demirel, geliàmeleri büyük kaygÑyla takip etmiàtir. Af-
ganistan’daki olaylar dolayÑsÑyla ABD, müttefiklerine SSCB ile münasebetle-
rini kesmesi konusunda baskÑ yapmÑàtÑr. Türkiye, Sovyetlerin Afganistan’a
müdahalesini onaylanmamÑàtÑr ancak Türk Hükümeti, Washington çÑkarlarÑ
için Sovyet-Türk münasebetlerinin feda edilemeyeceßini düàünüyordu.
12 Eylül 1980’de Türkiye’de askerî darbe gerçekleàmià ve Demirel, ikti-
dardan uzaklaàtÑrÑlmÑàtÑr. Daha sonra ise Demirel, 122 gün boyunca
Zincirbozan askerî tesislerinde tutuklu kalmÑà ve 1987 yÑlÑna kadar kendisine
siyaset yasaßÑ getirilmiàtir. Turgut Özal’Ñn siyasi arenaya çÑkmasÑyla Türki-
ye’nin siyasi sisteminin demokratikleàmesi konusundaki Demirel’in misyonu-
nu Özal devam ettirmiàtir.
Süleyman Demirel, daha sonraki baàbakanlÑk (1991-1993) ve cumhur-
baàkanlÑßÑ (1993-2000) dönemlerinde de Rusya ile iyi komàuluk ve ortaklÑk
münasebetlerinin geliàmesinden yana olmuàtur. MayÑs 1992’de Türk lider,
Rusya’ya resmî ziyaret gerçekleàtirmià ve Rusya Federasyonu Devlet BaàkanÑ
Boris Yeltsin ve dißer Rus yetkililerle görüàmüàtür. Ziyaret sÑrasÑnda
SSCB’nin yÑkÑlÑàÑndan sonra ilk Rus-Türk devletlerarasÑ anlaàmasÑ imzalan-
mÑàtÑr. Bu anlaàma, Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasÑndaki
münasebetlerin temellerini belirleyen bir anlaàmaydÑ. Belgede taraflarÑn eko-
nomi, yatÑrÑm, askerî-teknoloji, ilim, teknoloji, ekoloji vs. alanlarda uzun
vadeli iàbirlißi geliàtirme konusunda istekli oldußu kaydedilmiàtir. Ziyaret
sÑrasÑnda Demirel’e kalabalÑk bir iàadamÑ grubu refakat etmiàtir. Türk iàa-
damlarÑ, Rus iàadamlarÑ ile görüàmeler gerçekleàtirmiàlerdir.
Demirel döneminde Rus-Türk münasebetlerinde enerji ve dÑà ticaret
alanÑndaki iàbirlißini koordine eden yeni bir mekanizma oluàturulmuàtur.

11 D. E. Eremeev, a.g.e., s. 181.


64 SERGEY KORÝTSKÝY

KasÑm 1992’de Rusya-Türkiye HükümetlerarasÑ Karma Ekonomik Komis-


yonu ilk toplantÑsÑnÑ gerçekleàtirmiàtir12.
Sonraki yÑllarda Süleyman Demirel, birçok kez Rus yetkilileriyle (Devlet
BaàkanÑ Boris Yeltsin, Baàbakan V. S. ÇernomÑrdin, Baàbakan M. M.
Kasyanov, Baàbakan YardÑmcÑsÑ O. N. Soskovts) görüàmüàtür.
CumhurbaàkanÑ Demirel dönemi Rus-Türk münasebetlerindeki süreçle-
ri anlamamÑzÑ saßlayacak önemli bir husus üzerinde durmakta fayda vardÑr.
Aßustos 1990’da Basra Körfezi’nde kriz yaàanmÑàtÑr. Bilindißi gibi Turgut
Özal, Irak karàÑtÑ ittifaka destek vermiàtir. Türkiye, ABD ve BatÑ Avrupa’nÑn
Irak’a uyguladÑklarÑ yaptÑrÑmlara katÑlmÑà ve Türk topraklarÑnÑ (Ýncirlik’teki
üssü) ittifak güçlerine kullanma izni vermiàtir. Ankara’nÑn bu siyaseti, T.
Özal’Ñn àahsi niyetlerinin göstergesiydi. Özal, fiiliyatta Türkiye’nin ABD ile
iàbirlißine önem verdißini ve Türkiye’nin BatÑ açÑsÑndan arz ettißi önemi
sergilemeye çalÑàmÑàtÑr13.
Özal’Ñn bu siyasetini eleàtiren Demirel, Türkiye’nin Körfez Krizi’ne
müdahil edilmesine ve bu ölçüde ABD’ye destek vermesine karàÑ çÑkmÑàtÑr.
Demirel’e göre, Türkiye bu durumda acele davranÑyordu, hâlbuki bu krize
müdahil edilmesine karàÑ çÑkÑlmasÑ gerekiyordu. Demirel, ABD’nin bölgedeki
siyasetinin Irak’Ñn parçalanmasÑna yol açabileceßini düàünüyordu. Özal ise
bunda kendi çÑkarÑnÑ gözetiyor ve Kuzey Irak’daki petrol kaynaklarÑna ulaà-
mayÑ amaçlÑyordu. Ancak Irak’Ñn parçalanmasÑ, Türkiye’nin de toprak bü-
tünlüßünü tehlikeye atacaktÑ. Burada S. Demirel’in siyasetçi olarak bir baàka
prensibi daha ortaya çÑkmaktadÑr. O, sÑnÑrlar konusunda statükonun korun-
masÑndan yanaydÑ. Meàhur Türk tarihçisi, ekonomist ve uzman Yalçin Kü-
çük, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde devletin mevcut sÑnÑrlarÑnÑ kabul eden ve
sÑnÑrlarÑ geniàletmeye çalÑàmayan iki liderin oldußunu yazmaktadÑr. Küçük’e
göre bu liderler, Ýsmet Ýnönü ile Süleyman Demirel’di.
Benzer bir tutum ile biz 1992’de yaàanan YukarÑ Karabaß SavaàÑ sÑra-
sÑnda da karàÑlaàtÑk. Demirel, o tarihte çok zor bir durumda kalmÑàtÑ. Bir
taraftan o hiç àüphesiz NahçÑvan ve YukarÑ Karabaß’a asker gönderdißi, yani
“kardeà Azerbaycan” halkÑna aktif yardÑmda bulundußu takdirde Türk mille-
tinin gözünde otoritesini arttÑracaktÑ. (Burada Baàbakan Bülent Ecevit’in

12 Rusya-Türkiye HükümetlerarasÑ Karma Ekonomik Komisyonu’nun kuruluàu ile ilgili

hükümetlerarasÑ anlaàma, S. Demirel’in ziyareti öncesinde Rusya DÑà Ekonomi BaßlantÑlar


BakanÑ P. Aven ile Türkiye BayÑndÑrÑlÑk ve Ýskan BakanÑ O. KumbaracÑbaàÑ tarafÑndan imza-
lanmÑàtÑr.
13 Erik Jan Zürcher, Modernleàen Türkiye’nin Tarihi, Ýstanbul, 1996, s. 440.
SÜLEYMAN DEMÝREL DÖNEMÝNDE TÜRK-RUS 65
MÜNASEBETLERÝNÝN GELÝÞÝMÝNDEKÝ TEMEL EÜÝLÝMLER

KÑbrÑs’a Türk birliklerini gönderme kararÑ aldÑßÑnda artan otoritesini hatÑr-


latmakta fayda vardÑr.) Dißer taraftan Demirel, böyle bir adÑmla bütün dün-
yayÑ karàÑsÑna alacaßÑnÑ, toprak bütünlüßü sorununun da dinî temelli uzun
süreli bir savaàa dönüàeceßini biliyordu. CumhurbaàkanÑ Turgut Özal, o
dönemde birçok kez gayet de açÑk bir àekilde Türk birliklerinin Azerbaycan
ordusuna yardÑm etmesi gerektißini dile getirmiàtir. S. Demirel ise Ermenis-
tan’Ñ kÑnamÑàtÑr. Ancak Demirel böyle meà’um bir adÑmÑ atmamak için de
yeterince uzak görüàlü bir devlet adamÑydÑ.
Bu örnekler, S. Demirel’in SSCB’nin yÑkÑlÑàÑndan sonra dünya haritasÑna
adlarÑnÑ yazdÑran Orta Asya ve Kafkasya Ötesi’ndeki (eski Sovyet) Türkî
cumhuriyetleriyle münasebetlere bakÑà açÑsÑnÑ anlamak için önem arz etmek-
tedir. BazÑ analizciler 1990’lÑ yÑllardaki Türk yönetiminin siyasetini, yayÑlma-
cÑlÑk siyaseti olarak deßerlendiriyorlardÑ. Onlara göre bu siyaset, adeta Büyük
Turan’Ñn kuruluàunu öngörüyordu. Uzmanlarla ancak Demirel yönetimin-
deki Türkiye’nin Türkî cumhuriyetleriyle sÑkÑ münasebetler tesis ettißi konu-
sunda hemfikiriz. Nitekim Süleyman Demirel, “Türk DünyasÑnÑn AtasÑ”
olarak ilan edilmiàtir. Türk lider gerçekten de Türkiye’nin Türkî cumhuriyet-
leriyle hÑzlÑ bir àekilde yakÑn münasebetlerin geliàtirilmesi için büyük çaba
sarfetmiàtir. Bu süreci de o, siyasi olarak deßil tüm insanlara özgü bir olay
olarak deßerlendirmiàtir14. SSCB yÑkÑldÑktan sonra Türk coßrafyasÑnÑn olu-
àumunu ve “Avrasya coßrafyasÑna dönüàü”nü o, “tarihin, kardeà cumhuriyet-
lere hediye ettißi altÑn bir àans” olarak nitelendirmiàtir15. Türk dünyasÑnÑn
lokomotifi olarak ise Demirel, Türkiye’yi görüyordu. Ona göre Türkiye, aynÑ
zamanda BatÑ ile Türk cumhuriyetleri arasÑnda köprü rolü de oynuyordu. 8
Nisan 2000’de Bakü’de gerçekleàen Türkçe Konuàan Ülkeler Devlet Baàkan-
larÑ VI. Zirve’de Türkiye’nin “dünyadaki bütün kardeàlerine, soydaàlarÑna ve
dostlarÑna hacet kapÑsÑ ve dayanak” olacaßÑnÑ belirtmiàtir16.
Bununla birlikte Süleyman Demirel, bu devletlerin toprak bütünlüßünü
savunmuà, baßÑmsÑzlÑklarÑnÑ desteklemiàtir. AyrÑca Türk lider, bu cumhuri-
yetlerle münasebetlerde “yumuàak güç”e vurgu yapmÑàtÑr. Demirel’in siyase-
ti her zaman bölgesel istikrarÑn korunmasÑna yönelikti. Demirel Türkiye’nin

14 Süleyman Demirel, “Günümüzde Avrasya”, Avrasya Etütleri, No. 3, Ankara, 1994,


s. 103.
15 CumhurbaàkanÑ SayÑn Süleyman Demirel'in Türkçe Konuàan Ülkeler Devlet Baàkan-

larÑ VI. Zirve ToplantÑsÑ'nda YaptÑklarÑ Konuàma, 08.04.2000.


http://www.tccb.gov.tr/suleyman-demirel-konusmalari/492/56976/cumhurbaskani-sayin-
suleyman-demirelin-turkce-konusan-ulkeler-devlet-baskanlari-vi-zirve-toplantisin.html.
16 a.g.e.
66 SERGEY KORÝTSKÝY

bu cumhuriyetlere karàÑ izledißi siyasetin açÑk oldußunu da vurgulamÑàtÑr:


“Türkiye bu cumhuriyetlere kendi ayaklarÑnda durmalarÑ ve millî güvenlikle-
rini saßlamalarÑ konusunda yardÑm etmek istemektedir. Kimse Türkiye’yi
yayÑlmacÑlÑk politika izlemekle suçlayamaz”.
Rus yetkililerle yapÑlan görüàmelerde ise Demirel, Türkçülerin aàÑrÑlÑkla-
rÑnÑ kabul etmedißini vurgulayarak Türkî cumhuriyetlere karàÑ izledißi siyase-
tin temelinde bölgede istikrarÑn saßlanmasÑ hedefinin yattÑßÑnÑ ve bu siyasetin
ne Pantürkizm ne de Panislamizm ile ilgisi oldußunu belirtmiàtir. Rusya DÑ-
àiàleri BakanÑ A. V. KozÑrev’in 1992 yÑlÑnÑn baàÑnda Türkiye’ye gerçekleàtir-
dißi ziyaret sÑrasÑnda Türk yetkilileri, Türkiye’nin Rusya ile Orta Asya ve
Kafkasya Ötesi’nde etki mücadelesi içerisinde olmak istemedißini ileri sür-
müàlerdir. Demirel, KozÑrev’e aàaßÑdaki cümleyi sarfetmiàtir: “Biz Türkçülük
ve Ýslamî radikalizme karàÑyÑz”17. 24 Aßustos 1994’te Rusya’nÑn RTR Kana-
lÑ’na verdißi röportajda Türkiye’nin Türkî cumhuriyetleriyle geliàtirdißi iàbir-
lißinin Rusya’nÑn çÑkarlarÑnÑ tehdit etmedißini, tam tersine Orta Asya ve
Kafkasya Ötesi’ndeki Türkî cumhuriyetlerinde saßlanan iç istikrarÑn Rus-
ya’nÑn da iàine yarayacaßÑnÑ belirtmiàtir18. Demirel, Türkî devletleriyle iàbir-
lißi geliàtirirken Türkiye’nin Avrasya bölgesindeki en önemli ortaßÑ olan Rus-
ya’nÑn çÑkarlarÑnÑn görmemezlikten gelinemeyeceßini söylemiàtir19.
1990’lÑ yÑllarda geliàen Türk-Rus münasebetlerinin bir baàka önemli yö-
nü de Karadeniz idi. Demirel’in cumhurbaàkanlÑßÑ döneminde Türkiye’nin
NATO üyelißine raßmen Karadeniz bölgesinde Rusya ile Türkiye arasÑnda
adeta stratejik bir ittifak kurulmuàtur ki söz konusu ittifak günümüzde de
devam etmektedir.
Demirel bugün de Rus-Türk münasebetlerinin geliàiminden yanadÑr.
Muhtemelen eskiden Türkiye’deki birçok fabrikanÑn Rus uzmanlarÑnÑn des-
teßiyle kuruldußunu göz önünde bulundurarak Demirel, Türkiye’deki ilk
nükleer santralin Rus dizaynÑna göre inàa edilmesi gerektißini ileri sürmekte-
dir. Mußla Üniversitesi’nde Mühendislik Fakültesi’nin açÑlÑàÑnda (14 Haziran
2010) “Türkiye ve Enerji” adlÑ bir konuàma yapan Türk siyaset adamÑ,

17 E. Ý. Urazova, Ekonomiçeskoe Sotrudniçestvo Turtsii i Türkskih

Gosudarstv SNG, Moskova, 2003, s. 32.


18 a.g.e.
19 S. Demirel ile yapÑlan konuàma kaydÑ. Ankara, 2 Nisan 2011.
SÜLEYMAN DEMÝREL DÖNEMÝNDE TÜRK-RUS 67
MÜNASEBETLERÝNÝN GELÝÞÝMÝNDEKÝ TEMEL EÜÝLÝMLER

Akkuyu’daki nükleer santralin RuslarÑn inàa edecek ve iàletecek olmalarÑnda


hiçbir sakÑnca görmedißini vurgulamÑàtÑr20.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. CumhurbaàkanÑ Süleyman Demirel, kendi-
siyle yaptÑßÑmÑz röportaj sÑrasÑnda Rus-Türk münasebetlerini àöyle deßerlen-
dirmiàti: “Rusya ile Türkiye, bölgede ve genel olarak iki etkili güçtür. Günü-
müzde bu iki ülke arasÑnda dostluk münasebetleri geliàmektedir ki bunlar
bölgesel ve küresel planlarda karàÑlÑklÑ çÑkarlarÑ gözetmektedir. Ve bu da biz-
leri sevindirmektedir. Önümüzdeki on yÑlda Rusya’nÑn küresel güç statüsünü
daha da saßlamlaàtÑracaßÑnÑ düàünüyorum. Türkiye ise dünyanÑn en büyük
on ekonomisinden biri olacaktÑr. Rusya ile Türkiye’nin önümüzdeki dönem-
de de iki ülke için de faydalÑ olan bu iàbirlißini devam ettireceklerini tahmin
etmemiz için yeterince neden mevcuttur. Zira bu süreç yalnÑzca Rus ve Türk
halklarÑnÑn çÑkarÑna hizmet etmekle kalmÑyor, bölgesel ve küresel güvenlik ile
istikrar açÑsÑndan da büyük önem arz ediyor. Eminim ki Rus-Türk münase-
betlerinin geleceßi parlaktÑr”21.
Günümüzde Türkiye’nin bölgesel uluslararasÑ münasebetlerde merkezî
bir yer alan etkili bir güç olarak algÑlanmasÑnda Süleyman Demirel’in önemli
katkÑsÑnÑn oldußunu söylersek abartmÑà olmayÑz. Millî ekonomi ve siyasi
amaçlar güderek Türkiye, bölgede komàularÑ için de stratejik dayanak ko-
numundadÑr. Hiç àüphesiz Türkiye’nin en büyük ortaßÑ, Rusya’dÑr. Mosko-
va, Ankara’nÑn siyasetini bölgenin siyasi ve ekonomik istikrarÑnÑn saßlanma-
sÑnda önemli bir faktör olarak algÑlamaktadÑr. Günümüzde Rus-Türk iàbirli-
ßi, çok yönlü ortaklÑk, hatta bazÑ alanlarda stratejik ortaklÑk seviyesine ulaàtÑy-
sa bunda Demirel’in rolü büyüktür. 40 yÑllÑk siyasi hayatÑ boyunca Türki-
ye’nin 9. cumhurbaàkanÑ, Rus-Türk münasebetlerinin çok yönlü geliàmesi
gerektißi tezini savunmuàtur.

20 Süleyman Demirel, “Turtsiya i Energetika”, Konspekt VÑstupleniya S.

Demirelya Na OtkrÑtii Ýnjenernogo )akulteta Universiteta g. MuglÑ, 14.06.2010.


21 “Suleyman Demirel: U Rossiysko-Turetskih Otnoàeniy Blestyaàee Buduàee”, A. A.

Koritskiy’nin S. Demirel ile yaptÑßÑ röportaj, 19.04.2011, http:/7rus.ruvr.ru/2011/04/19/


49167503.html
II. OTURUM

Oturum BaàkanÑ Dr. Ýrina SVÝSTUNOVA

Doç. Dr. )Ñrat PURTAÞ


Türk-Rus Ýliàkilerinin Geliàiminin AnahtarÑ: Ýyi Komàuluk

Doç. Dr. Ýlyas KEMALOÜLU


Komàuluktan Stratejik Ýàbirlißine: Türk-Rus Ýliàkileri

Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL


Türkiye-Rusya Ýliàkilerinin Geleceßinde Tarihsel Kodlar ve Soßuk Savaà
Faktörü
TÜRK-RUS ÝLÝÞKÝLERÝNÝN GELÝÞÝMÝNÝN ANAHTARI
ÝYÝ KOMÞULUK

Doç. Dr. )Ñrat PURTAÞ

Bölgesel ve evrensel barÑàÑn tesisi ve sürdürülmesinde kilit rol oynayan


faktörlerin baàÑnda gelen “iyi komàuluk ilkesi” yüz yÑllardan beri uluslararasÑ
iliàkilerin deßiàmeyen temel prensiplerinden biridir. Devletler arasÑnda iyi
komàuluk inàasÑnÑn ve geliàtirilmesinin baàlÑca esaslarÑnÑ ise toprak bütünlü-
ßüne saygÑ, sÑnÑrlarÑn dokunulmazlÑßÑ, içiàlerine karÑàmama, karàÑlÑklÑ çÑkar ve
ahde vefa gibi evrensel hukuk kurallarÑ oluàturmaktadÑr.
Taraflar arasÑnda her alanda sürekli iletiàim ve karàÑlÑklÑ güven üzerine
dayalÑ iyi komàuluk iliàkileri sayesinde pek çok kriz konularÑ daha hafif bir
àekilde atlatÑlabilmektedir. Öte yandan komàu devletler coßrafî yakÑnlÑk saye-
sinde karàÑlÑklÑ ticaret ve insani-kültürel iliàkilerin artÑrÑlmasÑnda birbirine
uzak olan devletlere nazaran daha avantajlÑdÑrlar. Ortak ekonomik ve kültü-
rel entegrasyonlarÑn kurulmasÑ düzeyinde imkânlar sunan “iyi komàuluk”,
toplumsal refah ve kalkÑnmanÑn da anahtarÑ olarak karàÑmÑza çÑkmaktadÑr.
Beà yüzyÑlÑ aàkÑndÑr diplomatik iliàkiler yürüten Türkiye ile Rusya ara-
sÑnda 1920’li yÑllardan baàlayan ve günümüzde en üst noktada devam eden
iyi komàuluk iliàkileri mevcuttur. 1990’lÑ yÑllarda Türkiye ile Rusya arasÑnda
yaàanan DaßlÑk Karabaß Sorunu, Çeçenistan Sorunu, PKK Sorunu gibi pek
çok ciddi siyasi kriz iyi komàuluk iliàkileri sayesinde aàÑlmÑàtÑr. Günümüzde
40 milyar dolarÑ aàan karàÑlÑklÑ ticaret hacmine de yine bu sayede ulaàÑlmÑàtÑr.
KaràÑlÑklÑ güven tesisinde önemli rol oynayan iyi komàuluk iliàkileri iki ülke
arasÑnda vize rejiminin kaldÑrÑlmasÑ kararÑnÑ aldÑrmÑàtÑr. Sembolik açÑdan çok
büyük önem taàÑyan bu karar iki taraf arasÑnda uzun yÑllar devam eden algÑ

Gazi Üniversitesi Ýktisadi Ýdari Bilimler Fakültesi UluslararasÑ Ýliàkiler Bölümü Ößretim
Üyesi
72 DOÇ. DR. FIRAT PURTAÞ

yanlÑàlÑßÑ ve güven sorunu gibi engellerin tamamen ortadan kalkmasÑna ve


yeni iàbirlißi ufuklarÑnÑn oluàmasÑna yol açacaktÑr.
Rusya’da artÑk Türkiye’ye yönelik ABD’nin ve NATO’nun bölgedeki
ajanÑ, Rusya’yÑ parçalamaya yönelik Pantürkist politikalar yürüten bir devlet
gibi asÑlsÑz yorumlara fazla rastlanmamaktadÑr. Türkiye’de ise, Rusya’ya
yönelik sÑcak denizlere inme hedefi doßrultusunda Karadeniz’e ve Boßazlar’a
hâkim olmaya çalÑàan ya da topraklarÑnda yaàayan Türk ve Müslüman kö-
kenli halklara baskÑ uygulayan bir devlet yorumlarÑ yapÑlmamaktadÑr. Her iki
tarafta da karàÑlÑklÑ iàbirlißi potansiyellerinin yeteri kadar kullanÑlmadÑßÑ, or-
taklÑßÑn güçlendirmesi için her türlü imkânlarÑn seferber edilmesi gerektißi
vurgulanmaktadÑr. Bavul ticareti, inàaat projeleri, enerji alÑà veriài, turizm
gibi konu baàlÑklarÑ bir yana, iki ülke liderleri arasÑndaki yakÑn dostluktan,
sayÑlarÑ 100 bine ulaàan karma evliliklerden söz edilmektedir. Tüm bu gelià-
meler iyi komàuluk iliàkilerinin bir sonucu olarak karàÑmÑza çÑkmaktadÑr.
Türkiye ve Rusya Federasyonu 11 Eylül 2001 sonrasÑ küresel çapta baà-
latÑlan terörle mücadeleye en etkin destek veren iki ülke olmuàtur. Dißer
yandan iki ülke de Irak sorununun askerî müdahale ile çözülmeyeceßi konu-
sunda da aynÑ görüàü paylaàmÑàlar ve ABD’nin 2003 yÑlÑnda Irak’a yönelik
baàlattÑßÑ askerî operasyonlara karàÑ çÑkmÑàlardÑr. O dönemde baàlayan ve
günümüzde de devam eden Türk-Rus iliàkilerinin anti-Amerikan bir karak-
ter taàÑdÑßÑ àeklinde yorumlara rastlamaktayÑz. Türkiye ile Rusya’yÑ yakÑnlaà-
tÑran esas faktörün Amerikan düàmanlÑßÑ oldußu, iki ülkenin dÑàlanmÑàlar
ekseninde (axis of the excluded) yer aldÑßÑ gibi deßerlendirmeler yapÑlmÑàtÑr1.
ABD’nin bölge ülkelerini göz ardÑ eden tek taraflÑ faaliyetlerinin Türkiye ile
Rusya’yÑ yakÑnlaàtÑrdÑßÑ kabul edilebilir olmakla beraber, ABD karàÑtlÑßÑ üze-
rinde bir Türk-Rus ortaklÑßÑ yorumlarÑ bilimsellikten uzak deßerlendirmeler-
dir. Türkiye ile Rusya arasÑndaki stratejik ortaklÑßÑn temelinde iyi komàuluk
ilkesine riayet bulunmaktadÑr. Soßuk Savaà sonrasÑ dünyada kÑyasÑya devam
eden ve Türk-Rus iliàkilerinin de en gergin konularÑndan biri olan enerji
rekabeti üzerinde Türkiye ile Rusya arasÑnda varÑlan nokta bu olguyu açÑk
bir àekilde ortaya koymaktadÑr.
Soßuk Savaà sonrasÑ dönemde dünyada büyük güçler arasÑnda enerji
kaynaklarÑnÑn ve bunlarÑn ulaàÑm hatlarÑnÑn kontrolü üzerinde bir rekabet söz
konusudur. Türkiye ile Rusya arasÑnda da 90’lÑ yÑllarda baàlayan ve günü-
müzde de devam eden Hazar havzasÑ enerji kaynaklarÑnÑ taàÑyacak boru
hatlarÑ güzergâhÑ konusunda bir rekabet yaàanmaktadÑr. DoksanlÑ yÑllarÑn

1 Fiona Hill vd., “Turkey and Russia: Axis of the Excluded”, Survival: Global
Politics and Strategy, Volume 48, Issue 1, 2006.
TÜRK-RUS ÝLÝÞKÝLERÝNÝN GELÝÞÝMÝNÝN ANAHTARI: ÝYÝ 73
KOMÞULUK

ortalarÑnda Türkiye’nin PKK’ya yönelik genià çaplÑ ve sÑnÑr ötesi askerî ope-
rasyonlarÑnÑ, Rusya’nÑn Çeçenistan’a yönelik baàlattÑßÑ askerî operasyonlarÑ,
Karadeniz ve BoßazlarÑn statüsü ile ilgili tartÑàmalar enerji kaynaklarÑ üze-
rindeki rekabetle iliàkilendirilmiàtir. Gizli ya da açÑk rekabet bir yanda süre
dursun, 1997 yÑlÑnda Türkiye ile Rusya Mavi AkÑm projesine baàlamÑàlardÑr.
AyrÑca Türkiye 1999 yÑlÑnda Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattÑ projesinin
yapÑmÑna baàlamÑàtÑr. Günümüzde gelinen noktada ise, Rusya doßal gazÑnÑ
Güney AkÑm projesi ile Türkiye üzerinden Avrupa pazarÑna ulaàtÑrmaya
çalÑàmakta, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattÑna petrol pompalamayÑ görüàmek-
tedir. Bu sayede enerji arzcÑsÑ ülke olarak Rusya, transit ülke olarak Türkiye
bundan kazanç saßlarken, sürdürülebilir enerji güvenlißi elde ederek tüm
dünya bu uzlaàmadan kazançlÑ çÑkmaktadÑr. KaràÑlÑklÑ ve çok taraflÑ çÑkara
göre àekillenen bu denklemde belirleyici ve temel unsur ise Türkiye ile Rusya
arasÑndaki iyi komàuluk iliàkileridir. Enerji alanÑndaki iàbirlißinde halen reka-
bet konusu olarak devam eden Nabucco Projesi de taraflarÑn ihtiyaçlarÑ ve
çÑkarlarÑnÑ uzlaàtÑrma doßrultusunda ortak aklÑn iàletilmesi suretiyle çözümle-
necektir.
Ýyi komàuluk anlayÑàÑnÑn, Türk-Rus iliàkilerinin deßiàmez karakteri ol-
makla birlikte özellikle 2000’li yÑllarÑn ortalarÑndan itibaren ivme kazandÑßÑnÑ
görmekteyiz. Her iki tarafÑn da dÑà politikalarÑnda komàularÑyla sorunlarÑnÑ
çözmeye öncelik vermesi bu geliàmede belirleyici faktörlerden biri olmuàtur.
Türkiye bu politikasÑnÑ “komàularla sÑfÑr sorun” olarak adlandÑrÑrken, Rusya
ise “komàularla stratejik ortaklÑk” olarak ifade etmiàtir. Günümüzde Çin,
Kazakistan, Ýran, Ukrayna gibi Rusya ile ortak kara veya deniz sÑnÑrÑnÑ pay-
laàan ülkeler Rusya’nÑn stratejik ortaklarÑ olarak görülmektedir. Türkiye ise
sÑfÑr sorun politikasÑ doßrultusunda daha önce diplomatik iliàkileri bulunma-
yan komàusu Ermenistan ile sÑnÑrlarÑnÑ açmaya ve diplomatik iliàkileri kur-
maya çalÑàmakta, Yunanistan gibi sorun yaàadÑßÑ komàularÑyla sorunlarÑnÑ
çözmektedir. Ýki tarafÑn iyi komàulußa önem ve öncelik veren dÑà politika
anlayÑàÑ Türkiye ile Rusya’yÑ da stratejik ortak düzeyine ulaàtÑrmÑàtÑr.
Rusya ile Türkiye arasÑndaki iyi komàulußu güçlendiren unsurlarÑn ba-
àÑnda sürekli artan ekonomik iliàkiler gelmektedir. Ýki taraf da ekonomik ilià-
kilerini siyasi meselelerden ayrÑ tutma konusunda hassasiyet göstermektedir.
Ekonomik iliàkiler günümüzde ortaya çÑkan siyasi ortaklÑßÑn motoru olmuà-
tur.
Ýyi komàulußun ebedî dostluk ve ortaklÑßa dönüàtürülmesinde ise rol oy-
nayacak en önemli unsur insanî alanda iliàkilerin önünün açÑlmasÑdÑr. Türki-
ye’de hem Türk hem de Rus kimlißini ve kültürünü özümsemià sayÑlarÑ yüz
bini aàan yeni bir nesil yetiàmektedir. Ortak evliliklerin ürünü olan bu nesil,
iyi komàuluk iliàkilerini akrabalÑk düzeyinde yürütebilecek niteliktedir. Bura-
74 DOÇ. DR. FIRAT PURTAÞ

da gerçekleàtirilen sempozyum benzeri bilimsel, sanatsal, kültürel buluàmala-


rÑn daha da sÑklaàtÑrÑlmasÑ suretiyle insanî iliàkilerin geliàtirilmesi sürecine
daha fazla destek verilmelidir. Ýki dilli, iki kimlikli köprü nesillerin kimlik
çatÑàmasÑna düàmemeleri ve Türk-Rus dostlußunun toplumun genià kesimleri
tarafÑndan benimsenmesi açÑsÑndan tarih kitaplarÑndaki olumsuz unsurlar
kaldÑrÑlmalÑdÑr.
On yÑla yakÑn süredir devam eden Türklerle RuslarÑn ticarî, iktisadî, as-
kerî, kültürel, insanî ve dißer alanlardaki iàbirlißinin önünü açan yönetim
anlayÑàÑnÑn bir on yÑl daha devam etmesi durumunda hedeflenen 100 milyar
dolarlÑk ticaret hacmine ulaàÑlmasÑ, serbest dolaàÑm alanlarÑnÑn geniàletilmesi,
daha istikrarlÑ ve müreffeh bir Avrasya gibi idealler kendilißinden gerçekleàe-
cektir. Türkiye ile Rusya’nÑn iyi komàulußu sadece iki ülke iliàkilerinin geliàti-
rilmesinin anahtarÑ deßil, aynÑ zamanda bölgesel ve küresel barÑà ve istikrarÑn
anahtarÑdÑr.
KOMÞULUKTAN STRATE-ÝK ÝÞBÝRLÝÜÝNE:
TÜRK-RUS ÝLÝÞKÝLERÝ

Doç. Dr. Ýlyas KEMALOÜLU

GÝRÝÞ
Rusya Federasyonu’nda Vladimir Putin döneminin baàlamasÑ, Türki-
ye’de de AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte Türk-Rus iliàkileri ivme
kazanmÑàtÑr. 1990’lÑ yÑllarda Türk-Rus iliàkilerinde ancak ticari boyut söz
konusu idiyse de, günümüzde iki ülke arasÑnda “stratejik ortaklÑktan” dahi
bahsedilmeye baàlanmÑàtÑr. Ýki ülke arasÑndaki ticaret hacminin 40 milyar
dolara ulaàmasÑ, ikili görüàmelerin çok sÑk ve en üst düzeyde yapÑlmasÑ, ulus-
lararasÑ arenada taraflarÑn birbirlerine destekte bulunmalarÑ, enerji alanÑnda-
ki iàbirlißinin artmasÑ, Türk-Rus iliàkilerinin “stratejik ortaklÑk” düzeyine
çÑkmasÑ için zemini hazÑrlayan geliàmelerdir. Bütün bu geliàmelerin gerek
Türkiye’nin gerekse de Rusya’nÑn BatÑ ile sorun yaàadÑßÑ bir döneme denk
gelmesi, Rusya ile Türkiye’nin Avrasya Birlißi’ne doßru gittißine ve Rus-
ya’nÑn Türkiye’nin AB yolunda alternatif olup olamayacaßÑna dair tartÑàma-
larÑn artmasÑna yol açmÑàtÑr. Türk-Sovyet (Rus) münasebetlerinin kuruluàu-
nun 90. yÑlÑnÑn kutlandÑßÑ 2010 yÑlÑnda diplomatik iliàkilerin artmasÑ, vizelerin
kaldÑrÑlmasÑ ve Üst Düzey Ýàbirlißi Konseyi’nin faaliyete geçmesi, bundan
sonraki süreçte Türk-Rus münasebetlerinin daha fazla geliàeceßine iàaret
etmektedir.

Türk - Rus Ýliàkilerine Tarihv BakÑà


Rus-Türk münasebetlerinin baàlangÑcÑ bundan yaklaàÑk bin yÑl öncesine,
RuslarÑn tarih sahnesine ilk çÑktÑklarÑ zamana kadar uzanÑr. Bu iki halk yan

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ößre-
tim Üyesi
76 DOÇ. DR. ÝLYAS KEMALOÜLU

yana yaàamÑà ve tarih boyunca sÑk sÑk birbirleriyle savaàmak zorunda kalmÑà-
tÑr. Buna raßmen o kadar çok ortak yönleri vardÑr ki Ruslar, AvrupalÑlarla
karàÑlaàtÑrÑldÑßÑnda Türklere daha yakÑn görünmektedir. Coßrafî olarak her
iki ülkenin de hem BatÑ’da hem de Doßu’da topraklarÑnÑn bulunmasÑ, iki
ülkeyi birleàtiren bir dißer etkendir. Bundan dolayÑ, Rusya’yÑ ve Türkiye’yi
ne BatÑ, BatÑlÑ olarak kabul etmekte, ne de Doßu, Doßulu olarak görmektedir.
Rusya ve Türkiye’nin bir dißer ortak noktasÑ ise tarihteki en büyük impara-
torluklarÑ meydana getirmià ve bu imparatorluklarÑn aynÑ dönemde yÑkÑlÑp
yerlerine iki yeni devletin kurulmuà olmasÑdÑr1. Yeni kurulan iki devlet çok
geçmeden birbirlerine yakÑnlaàma ihtiyacÑ duymuàtur.
Bundan yaklaàÑk 90 yÑl önce Mustafa Kemal’in V. Ý. Lenin’e yazdÑßÑ 26
Nisan 1920 tarihli mektup, Türkiye ile Sovyet Rusya arasÑnda resmî iliàkile-
rin baàlangÑcÑ olarak kabul edilmektedir. Bu mektupta, diplomatik iliàkilerin
tesisi teklif edilmià, Rusya’dan Türkiye’ye yürüttüßü baßÑmsÑzlÑk savaàÑnda
yardÑm etmesi istenmiàtir. Bunun karàÑlÑßÑnda ise Türkiye, Sovyet Rusya ile
birlikte emperyalist güçlere karàÑ mücadele verecekti. Sovyet Hükümeti,
TBMM’yi tanÑyan dünyadaki ilk büyük devlet oldu ve Moskova, Ankara ile
dostluk münasebetlerinin kurulmasÑndan yana bir karar aldÑ2. Neticede 16
Mart 1921 tarihinde Moskova’da Türk Hükümeti ile Sovyet Hükümeti,
Dostluk ve Kardeàlik AntlaàmasÑnÑ imzalamÑàlardÑr.
Anlaàmada iki hükümetin “milletlerin kardeàlik prensipleri ve halklarÑn
kendi kaderlerini tayin hakkÑna sahip olduklarÑ konularÑnda hemfikir ve em-
peryalistlere karàÑ mücadele konusunda dayanÑàma içerisinde olduklarÑ” be-
lirtilmiàtir. AyrÑca taraflarÑn daimi dostluk ve gerçek iàbirlißini öngören mü-
nasebetleri kurma yönünde istekli olduklarÑnÑn da altÑ çizilmiàtir. Ülkeler
arasÑnda imzalanan bütün eski anlaàmalar, geçersiz ilan edilmiàtir. Bu an-
laàma çerçevesinde Sovyet Rusya, ayrÑca Türkiye’ye 10 milyon altÑn ruble
deßerinde yardÑm etmeyi kabul etmiàtir. Söz konusu yardÑm, sadece para
yardÑmÑ deßildi. Silah ve askerî teçhizatlarÑn teslimatÑnÑn yanÑ sÑra Rusya,
silah ve dißer askerî ihtiyaçlarÑ üretecek ve imalathaneleri hayata geçirecek

1 Rus-Türk Ýliàkileri için bkz. Ömer Göksel Ýàyar, Sovyet-Rus DÑà PolitikalarÑ ve
Karabaß Sorunu, Alfa YayÑnlarÑ, Ýstanbul, 2004; S. Ý. Aralov, Bir Sovyet DiplomatÑnÑn
AnÑlarÑ, Hasan Ali Ediz (çev.), Birey Toplum YayÑnlarÑ, Ankara, 1985; R. Tacibayev, Siya-
sette, Kültürde, Sanatta Türk-Sovyet Ýliàkileri: KÑzÑl Meydan’dan Taksim’e, Truva
YayÑnlarÑ, Ýstanbul, 2004; Mehmet Saray, Türk-Rus Münasebetlerinin Bir Analizi, Milli
Eßitim BakanlÑßÑ YayÑnlarÑ, Ýstanbul, 1998; V. N. Koptevskiy, Rossiya-Turtsiya: EtapÑ
Torgovo-Ekonomiçeskoßo Sotrudniçestva, Moskova, 2003.
2 A. Kolesnikov, Atatürk Dönemi Türk-Rus Ýliàkileri, çev. Ý. Kamalov, Atatürk
AraàtÑrma Merkezi YayÑnlarÑ, Ankara, 2010, s. 27.
KOMÞULUKTAN STRATEJÝK ÝÞBÝRLÝÜÝNE: TÜRK-RUS 77
ÝLÝÞKÝLERÝ

makineleri de teslim etmeyi kabul etmiàtir. Türkiye için özellikle silah ve


askerî teçhizat yardÑmÑ önem arz ediyordu. Dostluk ve çok yönlü iàbirlißi
çerçevesinde Sovyetler Birlißi, Türkiye’nin silahsÑzlanma ve kolektif güvenlik-
le ilgili uluslararasÑ toplantÑlara katÑlmasÑnÑ desteklemiàtir3.
Bu tarihten sonra iki ülke arasÑndaki münasebetler hÑzla geliàmiàtir. Dip-
lomatik münasebetlerin yanÑ sÑra iki ülke arasÑnda ekonomik ve kültürel alan-
larda da bir yakÑnlaàma görülmüàtür. Sovyetler Birlißi, Türkiye’deki sanayi
geliàimini öngören bazÑ projelere katÑlmÑà, Kayseri ve Nazilli’de tekstil fabri-
kalarÑnÑn inàasÑnda önemli rol oynamÑàtÑr. Türkiye için zor olarak nitelendiri-
lebilecek bir dönemde yardÑm elini uzatan Sovyetler için dönemin Türk yet-
kilileri “Büyük Kuzey Komàu” terimini kullanmÑàtÑr. Bununla birlikte iki ülke
arasÑndaki yakÑnlaàma çok geçmeden sona ermià ve taraflar II. Dünya Sava-
àÑ’nÑ takip eden Soßuk Savaà döneminde farklÑ cephelerde yer almÑàlardÑr.
Ancak 1991’de Sovyetler Birlißi’nin yÑkÑlmasÑndan sonra mirasçÑsÑ Rusya
Federasyonu ile Türkiye arasÑndaki iliàkiler tekrar canlanmÑàtÑr. 1990’larda
“bavul ticareti” ile baàlayan Türk-Rus iliàkileri günümüzde bambaàka bir
boyutta yer almakta ve taraflar arasÑnda adeta bir “stratejik ortaklÑk”tan bah-
sedilmektedir.

Türk-Rus Ýliàkilerinin Geliàmesindeki Etkenler


Türk-Rus iliàkilerinin geliàmesinde birkaç önemli etken bulunmaktadÑr.
Bu etkenlerden ilki, iki ülkenin XXI. yüzyÑlÑn baàÑnda izlemeye baàladÑklarÑ
dÑà politikalarÑnÑn birbirine benzer olmasÑdÑr. Gerek Moskova, gerek Ankara
XXI. yüzyÑlÑn baàÑnda dÑà politikalarÑnÑ gözden geçirmiàlerdir. Kremlin, çok
yönlü bir dÑà politika izlemeye baàlamÑà ve bu baßlamda özellikle BDT coß-
rafyasÑ ve komàu ülkelerle münasebetlerin geliàtirmesine önem vermiàtir4.
Türkiye de 2000’li yÑllarda komàu ülkelerle iliàkilerin geliàtirilmesi ve komàu-
larla olan sorunlarÑn çözümünü öngören bir dÑà politika benimsemiàtir. Her
iki ülkenin de komàularÑna ve dolayÑsÑyla birbirlerine önem vermeye baàla-
masÑ, Türk-Rus diyalogunun yeni bir boyuta çÑkmasÑnÑ saßlamÑàtÑr. Yine bu
baßlamda özellikle son yÑllarda Ankara ve Moskova’nÑn BatÑ tarafÑndan ken-
dilerine atfedilen rolden de memnun olmadÑklarÑnÑ belirtmek gerekmektedir.
Moskova, kendisine yalnÑzca “petrol pompalayan bir istasyon” gözüyle ba-
kÑlmasÑna itiraz ederken, Türkiye ABD ve AB’nin kendisini sadece BatÑ’nÑn

3 a.g.e., s. 28.
4XXI. yüzyÑlÑn baàÑndaki Rus dÑà politikasÑ için bkz. Vneànyaya Politika Rossiyi: Ot
Yeltsina k Putinu, yay. haz. S. Kroytsberger-S. Grabovski-Y. Unzer, Kiyev, 2002; Ýlyas
Kamalov, Moskova’nÑn RövanàÑ: Putin Dönemi Rus DÑà PolitikasÑ, Yeditepe YayÑne-
vi, Moskova, 2008.
78 DOÇ. DR. ÝLYAS KEMALOÜLU

Orta Doßu ve Afganistan gibi coßrafyalara yönelik politikalarÑnda bir “köp-


rü” olarak kullanmasÑndan yakÑnmaktadÑr.
Moskova-Ankara yakÑnlaàmasÑnÑn ikinci önemli etkeni ise uluslararasÑ
arenadaki geliàmelerdir. Enerji kaynaklarÑ sayesinde ekonomisini toparlayan
ve dÑà borçlarÑnÑ kapatan Moskova, daha aktif bir dÑà politika izlemeye baà-
lamÑà ve adeta ABD ile yeni bir Soßuk Savaà baàlatmÑàtÑr. Türkiye’nin baàta
Irak’daki geliàmeler dolayÑsÑyla ABD ile, AB sürecindeki sorunlar yüzünden
dolayÑ da AB ile iliàkileri olumsuz etkilenmiàtir. Avrasya bölgesinin iki önemli
ülkesinin de BatÑ ile arasÑnÑn açÑlmasÑ, gerek Rusya’da gerekse de Türkiye’de
Rus-Türk ittifakÑndan söz edilmesine neden olmuàtur. XXI. yüzyÑlÑn baàÑnda
Türkiye ile Rusya’nÑn yer aldÑßÑ Avrasya coßrafyasÑnÑn jeostratejik öneminin
artmasÑ ve bu coßrafyada hÑzlÑ geliàmelerin yaàanmasÑ da, bölgenin en önemli
iki ülkesinin birçok konuda karàÑlÑklÑ görüà alÑàveriàinde olmalarÑnÑ ve faaliyet-
lerini karàÑlÑklÑ koordine etmelerini saßlamÑàtÑr.
Türkiye ile Rusya arasÑndaki yakÑnlaàmanÑn bir baàka önemli nedeni hiç
àüphesiz, iki ülke arasÑnda diplomatik temaslarÑn artmasÑdÑr. Dönemin Devlet
BaàkanÑ Vladimir Putin’in ilk Türkiye ziyaretinden (5-6 AralÑk 2004) sonra
Türkiye ile Rusya arasÑnda diplomatik münasebetler hÑz kazanmÑàtÑr. YÑlda
birkaç kez en üst seviyede yapÑlan görüàmelerin yanÑ sÑra yÑlda iki kez biri
Rusya’da, dißeri de Türkiye’de olmak üzere bakanlar toplantÑsÑ yapÑlmakta-
dÑr. Bu husus taraflarÑn iki ülke arasÑnda çÑkan sorunlara aniden müdahale
etmeyi ve uluslararasÑ arenadaki geliàmelerle ilgili görüà alÑàveriàinde olmala-
rÑnÑ saßlamaktadÑr. Diplomatik iliàkilerin seviyesinin arttÑrÑlmasÑ hiç àüphesiz
ekonomik ve kültürel münasebetlerin geliàmesini ve dolayÑsÑyla Soßuk Savaà
sÑrasÑnda oluàan algÑlama sorununun tamamen olmasa da çözülmesini bera-
berinde getirmiàtir. AlgÑlama sorununun gittikçe ortadan kalkmasÑ da Türk-
Rus yakÑnlaàmasÑna katkÑda bulunmaktadÑr. Türk-Rus iliàkilerinin geliàme-
sindeki bir baàka önemli etken ise hiç àüphesiz ticarettir. Bavul ticareti ile
baàlayan bu alandaki münasebetler, günümüzde iki ülke arasÑndaki stratejik
iàbirlißinin temelini oluàturmaktadÑr.

Komàuluktan Stratejik Ýàbirlißine Doßru: Türk-Rus Ýliàkileri

a) Ýki Ülke ArasÑndaki Ticari Ýliàkiler


2011 yÑlÑnda iki ülke arasÑndaki ticaret hacmi, yaklaàÑk 40 milyar dolara
ulaàmÑà ve Rusya, Türkiye’nin en büyük ticari ortaklarÑndan biri hâline gel-
miàtir. Hâlbuki daha 2003 yÑlÑnda bu rakam 6 milyar dolar seviyesindeydi.
Rusya’nÑn Türkiye’ye yaptÑßÑ ihracatÑn yüzde 42’sini doßalgaz, yüzde 26’sÑnÑ
petrol ve petrol ürünleri teàkil ederken, Türkiye’nin Rusya’ya sattÑßÑ mallar
arasÑnda en önemli kalemi yüzde 20’lik payla tekstil ürünleri, yüzde 16’lÑk
KOMÞULUKTAN STRATEJÝK ÝÞBÝRLÝÜÝNE: TÜRK-RUS 79
ÝLÝÞKÝLERÝ

payla demir ve çelik ürünleri, yüzde 12’lik payla da sebze ve meyve oluàtur-
maktadÑr5. Bununla birlikte ticari iliàkilerde Türkiye aleyhine bir dengesizlik
söz konusudur. Türkiye, bütün görüàmelerde aleyhine olan dengesizlißi gün-
deme getirmesine raßmen, Rus yetkililer bu dengesizlißin Rusya’da Türkle-
rin inàaat sektörüne yaptÑßÑ yatÑrÑmlar, bavul ticareti ve turizm sayesinde
kapandÑßÑ görüàündedirler. Rusya’da çok sayÑda Türk inàaat àirketi faaliyet
göstermektedir ve 90’lÑ yÑllardan itibaren Türk firmalarÑ Rusya’da yaklaàÑk
1000 projeyi hayata geçirmiàlerdir. 2011 yÑlÑnda Rusya’dan Türkiye’ye gelen
turist sayÑsÑ ise 3 milyonu aàmÑà ve Ruslar, Türkiye’yi ziyaret eden turistler
arasÑnda birinci sÑrada yer almÑàlardÑr. Taraflar bu alanlardaki iàbirlißini
devam ettirme konusunda kararlÑdÑrlar. Nitekim iki ülke yetkilileri de 2015
yÑlÑnda ticaret hacmini 100 milyar dolar seviyesine çÑkaracaklarÑnÑ ileri sür-
mektedirler. Ticarî münasebetlerin geliàimi ise dißer alanlardaki iàbirlißini de
beraberinde getirecektir.

b) Enerji AlanÑndaki Ýàbirlißi


Türkiye ile Rusya arasÑndaki ticaret hacminin bu kadar yüksek olmasÑ-
nÑn nedenleri arasÑnda hiç àüphesiz Rus enerji kaynaklarÑnÑn büyük payÑ
vardÑr. Rusya’dan doßalgaz ithal eden ülkeler arasÑnda üçüncü sÑrada bulu-
nan Türkiye’nin Rus doßalgazÑna olan baßÑmlÑlÑßÑ yüzde 60 civarÑndadÑr.
1984’te iki ülke arasÑnda imzalanan anlaàma çerçevesinde Rusya 1987 yÑlÑn-
da Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan üzerinden gelen boru hattÑyla, Türki-
ye’ye gaz ihracatÑnÑ baàlatmÑàtÑr. 2005 yÑlÑnda da Mavi AkÑm Projesi hayata
geçmiàtir6. Mavi AkÑm’Ñn hayata geçmesiyle Türkiye, Rusya’nÑn enerji ala-
nÑndaki en büyük ortaklarÑndan biri hâline gelmiàtir. Dißer taraftan Türkiye,
Rus gazÑnÑ 1987 yÑlÑndan itibaren satÑn almasÑna raßmen Rusya Federasyonu
ile Türkiye arasÑnda bu konuda hiçbir zaman büyük sorunlar yaàanmamÑà ve
Rusya, güvenilir bir ortak oldußunu ispatlamÑàtÑr.
Bu iàbirlißine raßmen Türkiye ile Rusya enerji alanÑnda bugüne kadar
özellikle Orta Asya’daki enerji kaynaklarÑnÑn uluslararasÑ pazara ulaàtÑrÑlmasÑ
konusunda farklÑ projeler ileri sürmüàlerdir. Burada Güney AkÑm - Nabucco
rekabeti söz konusudur. Ancak Putin’in Aßustos 2009’da gerçekleàtirdißi
Türkiye ziyareti sÑrasÑnda imzalanan anlaàma ve protokoller, bundan sonra
enerji alanÑndaki iàbirlißinin daha da artacaßÑna iàaret etmektedir. Zira Rus-
ya, kendi projesine (Burgas-Dedeaßaç) rakip olarak gördüßü Samsun-Ceyhan

5 Ýlyas Kamalov, Putin’in Rusya’sÑ, KGB’den Devlet BaàkanlÑßÑna Vladimir

Putin, Kaknüs YayÑnlarÑ, Ýstanbul, 2004, s. 158.


6 Mihail ZÑgary, “Proekt Putin i Druzya”, Vlasty, SayÑ 50, 19 AralÑk 2005, s. 28.
80 DOÇ. DR. ÝLYAS KEMALOÜLU

boru hattÑna petrol vermeyi kabul ederken, Ankara da Nabucco’nun alterna-


tifi olarak ortaya atÑlan Güney AkÑm boru hattÑnÑn Türkiye’nin karasularÑn-
dan geçmesine müsaade etmiàtir. Her iki ülkenin de söz konusu projelere
karàÑ olan tutumlarÑnÑ deßiàtirmelerinin nedeni ise bölgede enerji alanÑnda
meydana gelen geliàmelerdir. Bulgaristan’da iktidara gelen yeni hükümet,
Güney AkÑm ve Burgas-Dedeaßaç dâhil olmak üzere bütün projeleri tekrar
gözden geçireceßini ve askÑya alabileceßini açÑklayarak, Rusya’nÑn önem
verdißi projeleri tehlikeye sokmuàtur. Transit konusunda Ukrayna ve Beyaz
Rusya’ya baßlÑ kalmak istemeyen Rusya ise Güney AkÑm’a büyük önem
vermekte ve projenin hayata geçmesi için rakip olarak gördüßü Samsun-
Ceyhan hattÑna petrol aktarmayÑ dahi kabul etmiàtir7. Türkiye’nin Güney
AkÑm’a “katÑlmasÑ”nÑ da Güney AkÑm’Ñn alternatifi olan Nabucco için bir
türlü gazÑn bulunamamasÑyla açÑklayabiliriz. Irak’ta istikrarsÑzlÑßÑn devam
etmesi, Ýran’Ñn projeye katÑlÑmÑnÑ ABD’nin istememesi, Azerbaycan ile
Türkmenistan arasÑnda Hazar’Ñn ve bölgedeki kaynaklarÑn paylaàÑmÑ konu-
sundaki anlaàmazlÑßÑn devam etmesi, Kazakistan’Ñn projeye katÑlÑmÑ konu-
sunda kesin kararÑnÑ verememesi, Nabucco için gazÑn bulunmasÑnÑ zorlaàtÑr-
maktadÑr. Türkiye ile Ermenistan arasÑndaki diyalogun baàlatÑlmasÑna olum-
suz yaklaàÑm gösteren Azerbaycan’Ñn Türkiye ile iliàkilerinde enerji kartÑnÑ
devreye sokmasÑ da Nabucco’yu olumsuz etkilemektedir. Neticede Rusya ile
Türkiye çözümü, birbirlerinin ortaya attÑßÑ projeleri destekleyerek bulmuàtur.
Ancak bu husus Rusya’nÑn kendi projelerinden, Türkiye’nin de Nabucco’dan
tamamen vazgeçtißi anlamÑna gelmemektedir.
Yine son dönemde gerçekleàen karàÑlÑklÑ ziyaretler sÑrasÑnda taraflar ayrÑ-
ca Türkiye’de yer altÑ depolarÑnÑn oluàturulmasÑ ve RuslarÑn Türkiye’de nük-
leer santral inàa etmeleri konusunda da anlaàmalar imzalamÑàlardÑr8. Bütün
bunlar önümüzdeki dönemde ülkeler arasÑnda enerji, ticari ve hatta siyasi
iliàkilerin katlanarak geliàmeye devam edeceßine iàaret etmektedir. Bu husus,
hiç àüphesiz Türkiye’nin Rusya’ya enerji alanÑndaki baßÑmlÑlÑßÑnÑ da arttÑra-
caktÑr. Ancak bu baßÑmlÑlÑßÑn tek taraflÑ olmadÑßÑnÑ ve Türkiye’nin Rusya’ya
oldußu kadar, Rusya’nÑn da Türkiye’ye baßÑmlÑ oldußunu belirtmekte fayda
vardÑr. Zira BatÑ HattÑ ile Mavi AkÑm’Ñn yanÑ sÑra Samsun-Ceyhan’a Rus-
ya’nÑn katÑlmasÑndan ve Türkiye’nin kendi karasularÑnÑ Rusya’ya açmasÑndan
sonra Rusya’nÑn BatÑ’ya ihraç ettißi kaynaklarÑn büyük bir kÑsmÑ Türkiye
üzerinden geçecektir. DolayÑsÑyla Moskova da transit konusunda Ankara’ya

7 Sergey Kulikov, “Moskva Ugodila v Bolgarskiy Kapkan”, Nezavisimaya Gazeta, 30

Temmuz 2009.
8 Ýlyas Kamalov, “Türkiye ile Rusya’nÑn “Enerji”k DansÑ Sürüyor”, Yeni Þafak, 8
Aßustos 2009.
KOMÞULUKTAN STRATEJÝK ÝÞBÝRLÝÜÝNE: TÜRK-RUS 81
ÝLÝÞKÝLERÝ

baßÑmlÑ hâle gelecektir. Gerek Avrasya coßrafyasÑnda enerji alanÑndaki hâ-


kimiyetini pekiàtirmek ve transit konusunda Ukrayna ile Beyaz Rusya’ya
olan baßÑmlÑlÑktan kurtulmak isteyen Rusya’nÑn, gerekse de BatÑ ile Doßu
arasÑnda enerji alanÑnda köprü olmak isteyen Türkiye’nin enerji alanÑnda
iàbirlißine giderek isabetli adÑmlar attÑßÑnÑ söyleyebiliriz.

ɫ) UluslararasÑ Arenada KaràÑlÑklÑ Destek


Kafkaslar ve Orta Asya, Rusya ile Türkiye arasÑnda rekabet alanÑ olarak
görülse de, iki ülkenin birçok uluslararasÑ soruna yaklaàÑmlarÑ birbirine ya-
kÑndÑr. Temmuz 2005’te yapÑlan Erdoßan-Putin görüàmesi sÑrasÑnda Erdo-
ßan, “Dünyada istikrarÑn korunmasÑna iliàkin konular da dâhil olmak üzere,
bölgedeki duruma iliàkin görüàlerimiz tamamÑyla örtüàmektedir” açÑklamasÑ-
nÑ yapmÑàtÑr9. Rusya, Türkiye’nin AB üyelißini desteklerken, Türkiye de,
Rusya’nÑn ÝKÖ’ye gözlemci üye olarak katÑlmasÑnda önemli rol oynamÑàtÑr.
20 milyon Müslüman nüfusa sahip olan Rusya, Ýslam ülkeleriyle iyi iliàkiler
geliàtirmek, bölgede ekonomik ve siyasi çÑkarlarÑnÑ gözetmek, Orta Doßu’da
yaàanan sorunlarda arabulucu olmak için ÝKÖ gözlemci üyelißine baàvur-
muàtur. Rusya’yÑ örnek alarak Hindistan’Ñn da üye olmasÑndan korkan Pakis-
tan, Rusya’nÑn ÝKÖ’ye gözlemci statüde bile üye olmasÑna karàÑ çÑkmÑà, an-
cak Türkiye’nin giriàimiyle Rusya gözlemci üye statüsünü elde etmiàtir.
AynÑ àekilde Türkiye, Rusya’nÑn Dünya Ticaret Örgütü’ne üyelißini de
desteklemiàtir. Rusya, Türkiye gibi, baàta Ýran sorunu olmak üzere Orta
Doßu’daki sorunlarÑn barÑàçÑl yollarla çözülmesinden yana tavÑr takÑnmakta-
dÑr. Ankara ile Moskova’nÑn bu yaklaàÑmlarÑ Türkiye ile Rusya’ya bölgedeki
bütün taraflarla görüàme imkânÑ tanÑmaktadÑr. Bu husus hiç àüphesiz iki
ülkenin de bölgede etkisini arttÑrmaktadÑr. Dißer taraftan her iki ülke de BatÑ
ile Doßu arasÑnda köprü vazifesi üstlenmeye hazÑrdÑr. Bu benzerlikler, iki
ülkeyi birbirine yaklaàtÑrmaktadÑr. Yine taraflar, Karadeniz Ekonomik Ýàbir-
lißi Örgütü’nü (KEÝ) daha etkin hâle getirmek için çaba gösterme yönünde
anlaàmaya varmÑàtÑr. NATO’nun Karadeniz’i kontrol altÑnda tutma çabalarÑ
konusunda da Rusya ile Türkiye’nin görüàleri uymaktadÑr. Türkiye, Montrö
AntlaàmasÑ’nÑn deßiàmesine karàÑ çÑkarken, Rusya NATO güçlerinin Kara-
deniz’de yayÑlmasÑnÑ istememektedir10. Çeàitli uluslararasÑ platformlarda
taraflarÑn karàÑlÑklÑ gösterdißi desteßin yanÑ sÑra, Rusya ile Türkiye, KEÝ ve

9 Suat KÑnÑkoßlu, “Türk-Rus Ýliàkilerinin Anatomisi”, Avrasya DosyasÑ, Türk Dün-

yasÑ-Çin, SayÑ 1, 2006, s. 100.


10 “NATO: Çernomorskiye Protivoreçiya”, 2 Mart 2006, http://www/turtsia.ru
/full_news.php?nid=439
82 DOÇ. DR. ÝLYAS KEMALOÜLU

BLACKSEAFOR gibi Karadeniz’de varlÑk gösteren iki kurum çerçevesinde


de birlikte hareket etmeye çalÑàmaktadÑrlar.

d) Kültürel Alandaki Ýàbirlißi


Bavul ticareti ve Türk àirketlerinin Rusya’daki yatÑrÑmlarÑ, sadece eko-
nomik iliàkilerin deßil aynÑ zamanda kültürel iliàkilerin geliàmesine de katkÑda
bulunmuàtur. Ýki halk arasÑnda artan temaslar, Türklerle RuslarÑn birbirlerini
daha iyi tanÑmalarÑnÑ saßlamÑàtÑr. Söz konusu temaslar sayesinde artan karma
evlilikler de kültürel iliàkilerin artmasÑna neden olmuàtur. Ankara, Ýstanbul,
Ýzmir ve Antalya gibi büyük àehirlerde faaliyet gösteren Rus kültür cemiyet-
leri de bu alandaki münasebetlere olumlu katkÑlarda bulunmaktadÑrlar.
2007 yÑlÑnda Türkiye’de Rusya Kültür yÑlÑ, 2008 yÑlÑnda da Rusya’da
Türkiye Kültür yÑlÑ ilan edilmesi ve iki yÑl boyunca Türkiye ile Rusya’da çe-
àitli kültürel etkinliklerin gerçekleàtirilmià olmasÑ, iki ülke arasÑnda kültürel
münasebetleri yeni bir seviyeye çÑkarmÑàtÑr. Yine iki ülkenin akademisyenleri
arasÑnda baàlatÑlan diyaloglar, üniversite ve aràivler arasÑnda iàbirlißine dair
imzalanan anlaàmalar, ößrenci ve ößretim görevlileri deßiàim programlarÑ,
bu alanda kayda deßer dißer geliàmelerdir. Ancak yine de bu alandaki iàbirli-
ßinin, potansiyelin altÑnda oldußunu söylemek mümkündür. Bu baßlamda
Vladimir Putin’in Ocak 2010’da gerçekleàtirdißi ziyaret sÑrasÑnda taraflar
arasÑnda imzalanan ve kültür, sanat, ilim, eßitim, spor gibi alanlarda iàbirli-
ßini öngören protokollerin hayata geçirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Zira bu alandaki iàbirlißi asÑrlarca yan yana yaàayan Türkler ile RuslarÑn
birbirlerini daha iyi tanÑmalarÑnÑ ve Soßuk Savaà döneminden kalan “algÑla-
ma ve güvensizlik sorununun” çözülmesini saßlayacaktÑr.

Türk-Rus Stratejik OrtaklÑßÑn gnündeki Engeller


Her ne kadar ticari iliàkiler hÑzla geliàse ve eskisiyle kÑyasla iki ülke ara-
sÑndaki siyasi iliàkiler ivme kazansa da, Baàbakan Erdoßan tarafÑndan dile
getirilen “stratejik ortaklÑk”tan bahsetmenin daha erken oldußunu söylemek
mümkündür. Nitekim Türk-Rus iliàkileri ile ilgili Rus yetkililerinin açÑklama-
larÑnda stratejik ortaklÑßa dair herhangi bir atÑfta bulunulmamÑàtÑr. Putin,
Rus-Türk iliàkilerinin geliàtirilmesinden yana olduklarÑnÑ ve bu iliàkilerin
aynen Rusya-Almanya ve Rusya-Fransa iliàkileri seviyesine çÑkartÑlmasÑ ge-
rektißini vurgulamÑàtÑr. Bunun için her iki tarafÑn da büyük çaba göstermesi
ve ikili iliàkilerdeki sorunlarÑn veya bir takÑm engellerin ortadan kaldÑrÑlmasÑ
gerekmektedir.
Türk-Rus stratejik ortaklÑßÑn önündeki engellerin baàÑnda hiç àüphesiz,
son dönemdeki yakÑnlaàmaya raßmen, taraflar arasÑndaki güvensizlik sorunu
KOMÞULUKTAN STRATEJÝK ÝÞBÝRLÝÜÝNE: TÜRK-RUS 83
ÝLÝÞKÝLERÝ

gelmektedir. Vizelerin kaldÑrÑlmasÑ, aslÑnda algÑlama ve güven sorununun


çözüm sürecinde önemli bir adÑmdÑr. Bu husus özellikle Rusya’nÑn Türki-
ye’ye karàÑ sergiledißi tutum için geçerlidir. Rusya günümüzde BDT ülkeleri
hariç çok az ülkeyle karàÑlÑklÑ vizeyi kaldÑrmÑà bulunmaktadÑr. Vizelerin kaldÑ-
rÑlmasÑ hiç àüphesiz vatandaàlar arasÑnda karàÑlÑklÑ ziyaretleri arttÑracak ve
dolayÑsÑyla iki halkÑn birbirlerini daha iyi tanÑmalarÑnÑ saßlayacak, ekonomik
ve kültürel münasebetleri de arttÑracaktÑr. Ancak algÑlama ve tam güvenin
saßlanmasÑ için biraz daha zamana ihtiyaç oldußu da görülmektedir. Zira
Moskova, NATO üyesi Türkiye’yi hâlâ ABD’nin bölgedeki en büyük mütte-
fiki olarak görmektedir. Türkiye’nin kendi topraklarÑnda ABD’nin füze radar
sistemlerine yeàil ÑàÑk yakmasÑ, RuslarÑn bu yöndeki Türkiye algÑlamasÑnÑ
arttÑrmÑàtÑr.
Türkiye’nin Rusya algÑlamasÑnda da bir takÑm àüpheler mevcuttur. Tür-
kiye’de Rusya’nÑn enerji kartÑnÑ dÑà politikada bir koz olarak kullandÑßÑ fikri
hâkimdir. AyrÑca Moskova’nÑn gerek sebze-meyve ithalatÑnda gerekse de
Türk tÑrlarÑnÑn geçiàinde bir takÑm sorunlar çÑkarmasÑ da Türk-Rus iliàkilerini
olumsuz etkilemektedir. Bu baßlamda Rus yetkililerin bu sorunlarÑ ortadan
kaldÑracaßÑna dair verdißi vaatlerin yerine getirilmesi, gerek iki ülke arasÑn-
daki ticari iliàkilerin geliàmesi, gerekse de güvensizlik sorununun ortadan
kaldÑrÑlmasÑ açÑsÑndan büyük önem taàÑmaktadÑr.
Yine her ne kadar PKK konusu eskisi gibi Türk-Rus iliàkilerine gölge
düàürmese ve Türkiye ile Rusya terör ile mücadele konusunda iàbirlißi içeri-
sinde olsalar da Kremlin, PKK’yi terörist gruplar listesine dâhil etmemekte-
dir11. Moskova’da ondan fazla kuruluà çerçevesinde örgütlenen çok sayÑda
Kürt yaàamaktadÑr. Söz konusu örgütler, Rusya Federasyonu kanunlarÑna
uygun bir àekilde kurulmuà olsa da, Rus uzmanlar söz konusu örgütlerin
PKK ile iliàkileri oldußunu belirtmektedir. YakÑn Doßu politikasÑnÑn önemli
bir unsuru hâline gelen Kürt etkenini göz önünde bulunduran Kremlin, bu
örgütleri yasaklayarak, Kürtlerle iliàkilerini bozmaktan çekinmektedir. AyrÑca
Rus yetkililer sadece Rusya’da faaliyet gösteren ve Rusya’nÑn çÑkarlarÑna
zarar veren terör örgütlerini listeye dâhil ettiklerini açÑklamÑàtÑr. Hâlbuki
Moskova’nÑn PKK’yi terör listesine dâhil etmesi, Rus-Türk iliàkilerinin ge-
liàmesine katkÑda bulunabilirdi.

Bölgesel Türk-Rus Rekabeti


Türkiye ile Rusya, birçok bölgesel soruna ortak bakÑà açÑlarÑna sahip ol-
malarÑna raßmen, Kafkasya ile Orta Asya, Türkiye ile Rusya arasÑnda reka-

11 Timofey Borisov, “Komu Na Rusi Ne Jity”, Rossiyskaya Gazeta, 8 Aßustos 2006.


84 DOÇ. DR. ÝLYAS KEMALOÜLU

bet alanÑnÑ oluàturmaktadÑr. Moskova, Türkiye’nin Orta Asya’ya yönelik


küçük bir hareketini dahi kÑskançlÑkla karàÑlamaktadÑr. Eski Sovyet cumhuri-
yetlerinin BatÑ ile yakÑnlaàmasÑnÑ engellemeye çalÑàan ve bu cumhuriyetlerde-
ki enerji kaynaklarÑnÑ kendi kontrolü altÑnda tutan Moskova, Ankara’nÑn bu
cumhuriyetlerin BatÑ ile yakÑnlaàma sürecine katkÑda bulunmasÑndan da ra-
hatsÑz olmaktadÑr. Bu husus taraflarÑn bölgesel örgütlenmelere gitmelerine ve
doßal olarak karàÑ taraflarda yer almalarÑna neden olmaktadÑr. Örneßin Kaf-
kasya’da Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan ittifakÑna karàÑ olarak Rusya, Ýran
ve Ermenistan ile birlikte hareket etmektedir.
Her ne kadar Rus yetkililer, Ankara’nÑn Kafkasya Ýstikrar PaktÑ’nÑ des-
teklediklerini ve YukarÑ Karabaß meselesinin çözümünü istediklerini ileri
sürseler de, YukarÑ Karabaß sorununun çözümü ve Türkiye-Ermenistan
sÑnÑrÑnÑn açÑlmasÑ da Kremlin açÑsÑndan istenilen bir durum deßildir. Zira bu
sorunlarÑn çözümü, Kremlin’in Ermenistan ve Azerbaycan ile iliàkilerde
önemli kozdan mahrum kalmasÑ ve Ermenistan’Ñn Rusya’nÑn etkisi altÑndan
çÑkarak BatÑ ile entegrasonu arttÑrmasÑ anlamÑna gelmektedir.
Ancak Rus yetkililer, bu süreci artÑk engelleyemeyeceklerini bildikleri ve
bu sürecin dÑàÑnda kalmamak için özellikle YukarÑ Karabaß sorununa dair
görüàmelerin Moskova’nÑn çatÑsÑ altÑnda yürütülmesini istemektedir. Zira
Moskova’nÑn bulacaßÑ “çözüm”, Rusya’yÑ daha sonraki süreçte dißer küresel
ve bölgesel güçlere nazaran daha güçlü kÑlacaktÑr. Bundan dolayÑ Rus yetkili-
ler, YukarÑ Karabaß konusu ile Türkiye-Ermenistan yakÑnlaàmasÑnÑn birbi-
rinden baßÑmsÑz olarak deßerlendirilmesini istemektedirler. Moskova, sorunu
çözme çabalarÑnda Türkiye’yi dÑàlarken, Ankara da Rusya’yÑ bu sürecin dÑ-
àÑnda tutmak istemektedir. Hâlbuki YukarÑ Karabaß sorununun çözümü,
bölgenin iki önemli oyuncusu olan Rusya ile Türkiye olmadan mümkün
görülmemektedir. Türkiye ile Rusya’nÑn bu konudaki ortak çalÑàmalarÑ böl-
geyi istikrara kavuàturabilir ve uzun vadede iki ülkenin de çÑkarÑna olurdu.
Kafkasya’nÑn yanÑ sÑra Orta Asya da aslÑnda gizli bir Türk-Rus rekabeti-
ne sahne olmaktadÑr. Özellikle baßÑmsÑzlÑklarÑnÑn ilk yÑllarÑnda, Rusya’nÑn
bölgeye “nasÑlsa bizlerden fazla uzaklaàamaz” düàüncesiyle önem vermedißi
bir dönemde, baàta Türkiye olmak üzere küresel ve bölgesel güçler bölgede
etkilerini arttÑrmÑàlardÑ. Ancak Türkiye, ekonomik alanda yeni cumhuriyetle-
rin ihtiyaçlarÑnÑ karàÑlayamamÑàtÑr. Bu husus Türkiye’nin bu ülkelerle enteg-
rasyon sürecini de olumsuz etkilemiàtir. Neticede Türkiye, TÝKA ve
TÜRKSOY gibi kuruluàlar aracÑlÑßÑyla Türk cumhuriyetleriyle daha çok
kültür, eßitim ve sosyal alanlardaki iàbirlißine aßÑrlÑk vermiàtir. Türkiye’nin
Orta Asya’ya yönelik bu politikasÑ bölge ülkeleriyle iliàkilerinde daha çok
siyasi ve askerî konulara önem veren (ekonomi alanda Çin’in üstünlüßü söz
konusudur) Rusya’yÑ rahatsÑz etse de bu husus en azÑndan àimdilik Türk-Rus
KOMÞULUKTAN STRATEJÝK ÝÞBÝRLÝÜÝNE: TÜRK-RUS 85
ÝLÝÞKÝLERÝ

münasebetlerini olumsuz etkilememiàtir. Ancak her iki ülkenin (Türkiye ve


Rusya) de bölgede daha fazla güçlenmesiyle durum deßiàebilir. Daha güçlü
bir Türkiye, münasebetlerini kültürel alandaki faaliyetlerle sÑnÑrlÑ tutmak
istemeyeceßi gibi, daha güçlü bir Rusya’nÑn da bölgede ABD, Çin ve Türki-
ye’nin varlÑßÑna tamamen son vermek istemesi, ihtimal dâhilindedir. DolayÑ-
sÑyla Rusya ile Türkiye, Avrasya coßrafyasÑnda “ortak” olduklarÑ kadar da
“rakip”tirler. Ancak taraflar arasÑnda geliàtirilen çok yönlü iàbirlißi, taraflarÑn
tartÑàmalÑ meselelerde dahi ikili münasebetlere zarar vermeyen kararlar
alÑnmasÑnÑ saßlayacaktÑr.
YukarÑda Orta Doßu ve dißer bölgelerdeki sorunlarÑn çözümünde Rusya
ile Türkiye’nin ortak tutum sergilediklerini ve bu hususun Ankara ile Mosko-
va’yÑ birbirine yakÑnlaàtÑrdÑßÑnÑ belirtmiàtik. Ancak her iki ülkenin de son
dönemde önem vermeye baàladÑklarÑ Orta Doßu ve Balkanlar gibi coßrafya-
larda Türkiye ile Rusya’nÑn etkileri artmaya baàlarsa bu alanlardaki iàbirlißi
de her an bir rekabete dönüàebilir. Zira Rusya ile Türkiye’nin buradaki çÑ-
karlarÑ, söz konusu bölgelerin istikrarlÑ olmasÑna baßlÑ olup taraflar bölgelerin
istikrarlaàmasÑnÑ birlikte savunmaktadÑrlar. Ancak daha sonraki adÑmlar eko-
nomik ve siyasi nitelik kazandÑßÑ takdirde, bu iàbirlißinin rekabete dönüàmesi
kuvvetle muhtemeldir. Ankara ile Moskova’nÑn bu bölgelerdeki dayanaklarÑ-
nÑn (etnik ve dini) farklÑ olmasÑ ise söz konusu bölgelerde yeni bloklaàmalara
ve sorunlara da yol açabilir.

Sonuç
Türkiye ile Rusya’nÑn Kafkaslar ve Orta Asya coßrafyasÑnda birbirlerini
rakip olarak görmesi, Boßazlar meselesi, Rusya’daki Ermeni diasporasÑnÑn
etkinlißi, Moskova’nÑn PKK ve KÑbrÑs konusunda vaat ettißi desteßi yerine
getirmek için acele etmemesi gibi hususlar Türk-Rus iliàkilerine zaman za-
man gölge düàürse de son yÑllarda Rusya ile Türkiye arasÑndaki iliàkiler hÑzla
geliàmektedir. Nitekim zamanÑnda Talat Paàa’nÑn “Bizim Rusya siyasetimiz
falan yoktur. Rus elçisi Ýgnatiev ne derse biz tersini yaparÑz” àeklindeki sözle-
rinin yerini TOBB BaàkanÑ RÑfat HisarcÑklÑoßlu’nun “Günümüzde Türk-Rus
iliàkilerini Soßuk Savaà yÑllarÑnda oldußu gibi sÑnÑrlandÑracak hiçbir engel
kalmamÑàtÑr. Türkiye ve Rusya, geçmiàte Almanya ve Fransa’nÑn baàardÑßÑnÑ
baàarabilir” àeklindeki sözleri12 almÑàtÑr.
Bölgesel ve küresel geliàmeler ile iki ülkenin bu geliàmelere olan bakÑà
açÑlarÑ, Türkiye ile “Büyük Kuzey Komàu” olarak nitelendirdißi Rusya’yÑ

12 Suat KÑnÑkoßlu, “Türk-Rus Ýliàkilerinin Anatomisi”, Avrasya DosyasÑ, Türk Dün-


yasÑ-Çin, SayÑ 1, Ankara, 2006, s. 100-105.
86 DOÇ. DR. ÝLYAS KEMALOÜLU

birbirine yakÑnlaàtÑrmÑàtÑr. “Bavul ticareti” ile baàlayan Ankara ile Moskova


arasÑndaki iliàkiler, artÑk çok yönlü stratejik iàbirlißi çerçevesinde geliàmekte-
dir. Ancak Türk-Rus iliàkilerinin Türkiye BaàbakanÑ Recep Tayip Erdo-
ßan’Ñn dile getirdißi “stratejik ortaklÑk” seviyesine çÑkmasÑ için taraflarÑn daha
uzun mesafe kat etmeleri gerekmektedir.
TÜRKÝYE-RUSYA ÝLÝÞKÝLERÝNÝN GELECEÜÝNDE TARÝHSEL
KODLAR VE SOÜUK SAVAÞ )AKTgRÜ

Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL

Türk-Rus iliàkilerinin tarihsel arka planÑ, bize aynÑ zamanda Ankara-


Moskova hattÑnÑn geleceßiyle ilgili saßlÑklÑ bir analiz ve öngörüde bulunabil-
mek açÑsÑndan da zengin bir malzeme sunmaktadÑr. Bu kapsamda ikili iliàki-
lerle ilgili söylenebilecek ilk husus, iliàkilerde yaàanÑlan inià-çÑkÑàlardÑr.
Türk-Rus iliàkilerindeki bu iniàli-çÑkÑàlÑ sürecin altÑnda yatan baàlÑca ne-
denler àu àekilde sÑralanabilir:
1. Her iki devletin imparatorluk geçmiài ve bu süreçte ulaàtÑk-
larÑ doßal sÑnÑrlar ve bunun zaman içinde birinin lehine, dißerinin
aleyhine bir seyir izlemeye baàlamasÑ: Günümüzde tarihsel kodlarÑna
eà zamanlÑ olarak dönüà yaàayan bu iki bölgesel güç açÑsÑndan bu tarihsel
deneyim ve gerçeklik, sürecin önünde bir bilinmeyen olarak durmaktadÑr.)
2. Ortak tarihsel miras, paylaàÑm ve liderlik sorunu: Bizans ve
AltÑn Orda’nÑn miraslarÑ üzerine inàa edilen imparatorluklar ve sonrasÑnda
yaàanÑlan miras ve süreklilik kavgalarÑ (III. Roma örneßinde görüldüßü üze-
re). Bugün benzer bir sürecin ilk somut iàaretleri, eßer bir önlem geliàtirile-
mezse, her iki devlet açÑsÑndan uzun vadede Avrasya bazÑnda keskin bir lider-
lik mücadelesinin yaàanabileceßini bizlere göstermektedir.
3. BatÑ faktörü: Türk ve Slav ÑrklarÑnÑn BatÑ tarafÑndan birer öteki ola-
rak algÑlanmasÑ, adlandÑrÑlmasÑ. Her iki ülkenin bir taraftan BatÑ ile iliàkile-
rinde ikircikli bir durum ortaya çÑkarken, dißer taraftan BatÑ karàÑsÑnda yeri
geldißinde ortak duygu ve duruàlarÑn geliàtirilebilmesi açÑsÑndan da bir fÑrsat
olarak ön plana çÑkmaktadÑr. BatÑ’nÑn yaklaàÑmlarÑ, BatÑ’nÑn iki ötekisini bir-
birine daha rahat yakÑnlaàtÑrabilmektedir.

Gazi Üniversitesi Ýktisadi Ýdari Bilimler Fakültesi UluslararasÑ Ýliàkiler Bölümü Ößretim
Üyesi
88 DOÇ. DR MEHMET SEYFETTÝN EROL

4. Ortak tehdit algÑlamalarÑ ve birer cephe ülkesi olmalarÑ:


Tarihsel anlamda bunun çok fazla örneßine rastlanmamakla birlikte, bunun
en somut örnekleri arasÑnda Rusya’daki iç savaà dönemi ve Türkiye’de Millî
Mücadele yÑllarÑnda her iki devletin emperyalizm tehdidi ile karàÑ karàÑya
kalmalarÑ ve bu tehdidi iàbirlißi içinde aàmalarÑ yer almaktadÑr. Ýngilizlerin o
yÑllarda Kafkas Seddi Projesi’ne karàÑ gösterilen mücadelenin bir benzeri
günümüzde ABD’ye karàÑ sergilenmektedir.
5. Ortak bir ideolojinin geliàtirilememesi: Millî Mücadele döne-
mi sonrasÑnda ortak tehdit algÑlamalarÑ ve çÑkarlar çerçevesinde oluàturulan
iàbirlißi süreci, ortak bir ideolojik zemine oturtulamadÑßÑ için, dostluk ve ià-
birlißi süreci lider bazlÑ, dönemsel etkilere açÑk bir hâl almÑà ve yapÑsal bir
mahiyete kavuàturulamamÑàtÑr. Ýkili iliàkilerin önündeki en temel sorunlardan
biri olarak yakÑn gelecekte de varlÑßÑnÑ devam ettireceße benzemektedir.
6. Güven sorunu: Tüm bunlarÑn toplamÑnda, tüm iyi niyet giriàimle-
rine raßmen halen aàÑlamayan bir güven sorunu ortaya çÑkmaktadÑr. Rusya
açÑsÑndan bir NATO ülkesi olan Türkiye, bu üyelißini devam ettirdißi sürece
kuàku duyulan bir ülke olmaya devam edecektir. Bu baßlamda, Türkiye’nin
tüm iyi niyet gösterilerine raßmen, Ermenistan’la yaàanÑlan normalleàme ve
protokoller sürecinin Moskova tarafÑndan çok daha farklÑ bir àekilde deßer-
lendirilmesi bunun somut bir göstergesi olmuàtur.
Peki, daha özelde, konumuz itibarÑyla Soßuk Savaà döneminin ikili iliàki-
lere ne tür etkisi-katkÑsÑ olmuàtur?
Dönemi ana hatlarÑyla ele aldÑßÑmÑzda karàÑmÑza àu hususlarÑn çÑktÑßÑnÑ
görmekteyiz:
1. Ýliàkilerin kÑrÑlganlÑßÑnÑ ve tarihsel anlamda bir takÑm olumsuz talep-
lerin ve algÑlarÑn halen zihin altÑnda yerlerini muhafaza ettißini göstermiàtir.
2. TaraflarÑn bir takÑm hatalarÑnÑn beraberinde çok ciddi kayÑplara yol
açabileceßi ve bunun tamirinin tahmin edildißinden çok daha fazla bir za-
man alabildißi ve bu baßlamda her iki ülkeye güç ve zaman kaybettirdißi
görülmüàtür.
3. Türkiye’nin iktisadi ve mali anlamda en sÑkÑàÑk oldußu dönemlerde,
BatÑ’nÑn Türkiye’yi bu noktada birçok àeye mecbur etmeye çalÑàtÑßÑ bir or-
tamda Rusya’nÑn BatÑ’ya nazaran çok daha dostane bir àekilde Türkiye’nin
yanÑnda yer alabileceßi görülmüàtür.
4. Rusya, Türkiye’nin millî ve baßÑmsÑz bir politika izlemesi açÑsÑndan
Soßuk Savaà’Ñn iki kutuplu gerçeßine ve Türkiye’nin bir NATO üyesi ülke
olmasÑna raßmen bir denge unsuru olarak ön plana çÑkmÑàtÑr.
5. Bu kapsamda, Türk-BatÑ iliàkilerinde yaàanan KÑbrÑs vb. sorunlarda,
Rusya geleneksel bir dengeleyici olarak dostlußuna ihtiyaç duyulan bir ülke
olarak Türk dÑà politikasÑnda çok yönlülük arayÑàlarÑndaki yerini almÑàtÑr.
TÜRKÝYE-RUSYA ÝLÝÞKÝLERÝNÝN GELECEÜÝNDE TARÝHSEL 89
KODLAR VE SOÜUK SAVAÞ FAKTÖRÜ

6. Pek ön plana çÑkartÑlmamakla birlikte, Rusya BatÑ’ya nazaran Türki-


ye’nin sanayileàmesine stratejik sektörler baßlamÑnda da katkÑda bulunmuà ve
ilgili teknoloji transferini yapmaktan geri kalmamÑàtÑr. Bu hususta BatÑ’nÑn
nasÑl bir tutum içinde oldußu ise çok iyi bilinmektedir.
7. DolayÑsÑyla, Soßuk Savaà döneminin, günümüz iliàkileri ve geleceßi
açÑsÑndan Ýkinci Dünya SavaàÑ sürecindeki hatalarÑ bir tamir ve yeni gelecek
için bir alt yapÑ hazÑrlÑk dönemini oluàturdußu iddia edilebilir.
Bu kapsamda Soßuk Savaà sonrasÑ ilk dönemde bir rekabet sürecine
sahne olan Türkiye ve Rusya’nÑn bunu çok hÑzlÑ bir àekilde aàabilmesinin
altÑnda da bu dönemin yattÑßÑ söylenebilir. Buna göre 2000’li yÑllarÑn baàÑn-
da, özellikle 11 Eylül sonrasÑnda sürece damgasÑnÑ vuran àu geliàmeler olduk-
ça dikkat çekicidir:
1. Avrasya Ýàbirlißi ve Eylem PlanÑ (2001)
2. Mavi AkÑm
3. Irak’Ñn iàgali ve Büyük Ortadoßu Projesi karàÑsÑnda ortak duruà ve bu
kapsamda Ýran, Suriye ve Lübnan baßlamÑnda yaàanan iàbirlißi.
4. 08.08.08. Rusya-Gürcistan savaàÑnda Türkiye’nin bir NATO üyesi
ülke olmasÑna raßmen aktif tarafsÑz bir devlet olarak ABD’ye karàÑ takÑndÑßÑ
tavÑr.
5. Yeni stratejik plan (2010) ve Türk-Rus iliàkilerinde stratejik ortaklÑk
arayÑàlarÑ.
Buna karàÑlÑk, orta vadede Türk-Rus iliàkileri açÑsÑndan belirsizlißini ko-
ruyan ve potansiyel bir risk alanÑ oluàturabilme kapasitesine sahip olan àu
hususlarÑn da göz önünde bulundurulmasÑ gerekmektedir:
1. YukarÑ Karabaß sorunu eksenli Güney Kafkasya’daki geliàmeler;
2. Kuzey Kafkasya baßlamÑnda yaàanabilecek olasÑ geliàmeler ve bunun
kamuoylarÑnda yaratabileceßi etkiler;
3. Orta Asya baßlamÑnda Türkiye’nin daha etkin bir rol almasÑ duru-
munda Rusya’nÑn buna vereceßi tepkiler ve bu baßlamda baàta Türk Ýàbirlißi
Konseyi olmak üzere, bu tür oluàumlara bakÑà açÑsÑ;
4. Türkiye’nin Trans-Hazar projeleri baßlamÑnda etkin bir enerji dip-
lomasisini devreye sokmasÑ ve bunun Hazar’daki statü sorununu gündeme
taàÑma olasÑlÑßÑ, özellikle de sorunun uluslararasÑlaàtÑrÑlmasÑ ihtimalinin her
geçen gün aßÑrlÑk kazanmaya baàlamasÑ.
Dißer taraftan, bu tür olumsuz geliàmelerin ihtimal olarak da olsa kÑsmî
varlÑßÑna raßmen, Türk-Rus iliàkilerinin gerek hedefleri gerekse potansiyeli
açÑsÑndan bunlar aàÑlamayacak sorunlar deßildir. Önemli olan bunla ilgili bir
yöntemin karàÑlÑklÑ mutabakatla geliàtirilebilmesi ve bu risk-tehdit alanlarÑnÑn
güçlü bir gelecek açÑsÑndan bir fÑrsata dönüàtürülebilmesidir.
90 DOÇ. DR MEHMET SEYFETTÝN EROL

Bilinmelidir ki Türkiye ve Rusya, XXI. yüzyÑlda da birbirini tamamlayÑ-


cÑ iki bölgesel güçtür. Önemli olan, Yeni Büyük Oyun’da bu iki gücün ortak
bir sinerji alanÑ yaratabilmesidir. Bu baßlamda küresel güç mücadelesinde
Avrasya bazlÑ yürütülen rekabet ve bunun sonucunda ortaya çÑkan yeni ça-
tÑàma ve istikrarsÑzlÑk alanlarÑnda Ankara ve Moskova’nÑn geliàtireceßi etkin
bir iàbirlißi:
1. Bölgedeki güç boàlußunu doldurma ve bu kapsamda bölgesel iàbirli-
ßini derinleàtirme-geniàletme açÑsÑndan Slav ve Türk-Müslüman halklar açÑ-
sÑndan yeni bir sürecin önünü açacaktÑr. Bu bir anlamda tarihin seyrinin
deßiàmesi demektir.
2. Bu kapsamda enerji, enerji güvenlißi faktörü, Türkiye ve Rusya’yÑ
BatÑ karàÑsÑnda güçlü kÑlabilecek, deßerlendirilmesi gereken en etkin araçlar-
dan biri konumundadÑr.
3. Türkiye ve Rusya’nÑn bu noktada akÑlcÑ bir enerji politikasÑ yürütme-
si, bu iki ülkeyi BatÑ karàÑsÑnda daha etkin bir konuma sokacaktÑr.
4. Türk-Rus iàbirlißi, çok kutuplu dünya arayÑàÑnda etkin bir iàbirlißi
modeli olarak etrafÑnda yeni bir çekim alanÑ yaratabilir ve bölgesel çapta bir
entegrasyona zemin yaratabilir. Bu baßlamda Türkiye ve Rusya’nÑn, Avrupa
Birlißi (AB)’nin Almanya ve FransasÑ olmasÑ çok da sürpriz olmayacaktÑr.
5. Türk-Rus iàbirlißi ve bölgesel çapta yaratÑlacak bir “bölgesel birlik”,
BatÑ ve Çin arasÑnda güçlü bir tampon bölge anlamÑna da gelmektedir. Bu
hem Avrasya bölgesinde hem de küresel çapta barÑà ve istikrarÑn saßlanmasÑ
noktasÑnda önemli bir adÑm olacaktÑr. Yükselen Çin ve dünyada yarattÑßÑ
tehdit algÑlamasÑ, böylesi bir iàbirlißini kaçÑnÑlmaz kÑlmaktadÑr.
Tüm bunlar için de, àu ana kadar daha çok konjonktürel geliàmelerin bir
sonucu olarak “zoraki bir iàbirlißi” kapsamÑnda ortaya çÑkan bu yeni sürecin
gönüllü bir birlikteliße doßru bir seyir izlemesi gerekmektedir.
Bu doßrultuda yapÑlmasÑ gerekenler àu àekilde sÑralanabilir:
1. Bölgesel istikrar ve iàbirlißinin saßlanmasÑ ve bölge dÑàÑ güçlerin böl-
geden çÑkartÑlmasÑnÑ saßlayÑcÑ, “teàvik edici” etkin politikalarÑn aàamalÑ bir
àekilde devreye sokulmasÑ.
2. Ýktisadi-ticari, sosyo-kültürel iàbirlißi süreçlerine kurumsal bazda de-
rinlik kazandÑrÑlmasÑ ve bu baßlamda desteklerin saßlanÑlmasÑ.
3. Güven sorununu aàma noktasÑnda iki taraf arasÑnda karàÑlÑklÑ baßÑm-
lÑlÑk ve çÑkar iliàkisinin geliàtirilmesi.
4. AvrasyacÑlÑk dÑàÑnda, farklÑ ve yeni ortak bir ideolojinin geliàtirilmesi.
5. Güvenlik bazlÑ iliàkilerde kurumsal bazlÑ daha somut adÑmlarÑn atÑl-
masÑ.
TÜRKÝYE-RUSYA ÝLÝÞKÝLERÝNÝN GELECEÜÝNDE TARÝHSEL 91
KODLAR VE SOÜUK SAVAÞ FAKTÖRÜ

6. Siyasi iradelerin aldÑßÑ kararlarÑ besleyici ve sürekli kÑlÑcÑ mekanizma-


larÑn oluàturulmasÑ.
7. Bu kapsamda acilen bir Türk-Rus ÇalÑàmalarÑ Enstitüsü’nun kurul-
masÑ.
III. OTURUM

Oturum BaàkanÑ: Doç. Dr. Ýlyas KEMALOÜLU

Dr. Ýrina SVÝSTUNOVA


Türk-Rus Münasebetlerinde AvrasyacÑlÑk (XX. YüzyÑlÑn 90’lÑ YÑllarÑ)

Hasan KANBOLAT
Günümüz Türk-Rus Ýliàkilerinde Kafkasya

Doç. Dr. Aleksandr PILÖV


Rus-Türk Münasebetlerinde Orta Asya Konusu: “ÝmparatorluklarÑn
MirasÑ”ndan XXI. YüzyÑlÑn Gerçeklerine
RUS-TÜRK MÜNASEBETLERÝNDE AVRASYACILIK
(XX. YüzyÑlÑn 90’lÑ YÑllarÑ)

Dr. Ýrina SVÝSTUNOVA

Soßuk Savaà bittikten ve devletlerin uluslararasÑ münasebetlerin tesisine


yaklaàÑmÑnÑ belirleyen ideolojik paradigmalar deßiàtikten sonra Rusya ve
Türkiye’nin siyasi ve ideolojik alanlarÑnda yayÑlan jeopolitik konseptlerinden
biri de AvrasyacÑlÑk olmuàtur. Bu fenomen ve onun pratik tezahürleri araàtÑ-
rÑlÑrken resmî siyaset ile siyasi toplumsal düàüncelerin seviyeleri ayÑrt edilme-
lidir. Gerçi sonuncusu, millî mentalitenin yansÑmasÑ ve devlet fikirlerinin
doßuàu için besleyici bir faktördür. 1990’lÑ yÑllarda büyük oranda aynÑ toprak
ve halklarÑ ilgilendiren AvrasyacÑlÑk fikri, konseptin benzer coßrafik ve tarihî-
kültürel temellerine raßmen Rus ve Türk düàünürler tarafÑndan farklÑ algÑ-
lanmÑàtÑr.
Klasik Rus AvrasyacÑlÑk konsepti, 1920’li yÑllarda yurt dÑàÑna göç eden
bilim adamlarÑ tarafÑndan ortaya atÑlmÑàtÑr. Bu bilim adamlarÑnÑn baàÑnda
Nikolay Trubetskoy ve Pötr Savitskiy gelmektedir.1 XIX. yüzyÑlÑn meàhur
düàünürleri Nikolay Danilevskiy ve Konstantin Leontyev’in çalÑàmalarÑna
dayanan Sovyet tarihçisi Lev Gumilöv, AvrasyacÑlÑk fikrini geliàtirmiàtir.
1990’lÑ yÑllarda Rusya’da ortaya çÑkan AvrasyacÑlÑßÑ yorumlama àekilleri,
AvrasyacÑlÑßÑn etnocoßrafik alanÑnÑ özel bir medeniyet ve kültür tipi olarak
sunan klasik konseptin temelinde inàa edilmiàlerdir. AvrasyacÑlara göre, Av-
rasya topraklarÑnÑn büyük bir kÑsmÑnÑ Rusya kaplamaktadÑr ki, onun toprak-
larÑ Avrupa ve Asya’ya bölünmemekte, jeopolitik bütünlük arz etmektedir.
Siyasetin coßrafyaya mekanik baßlÑlÑßÑnÑ ileri süren coßrafik determiniz-
mi reddederek Rus AvrasyacÑlar, belli topraklarda yaàayan insanlarÑn deßer-

Rusya Stratejik AraàtÑrmalar Enstitüsü BaàuzmanÑ


1 P. N. Savitskiy, Kontinent Evrazii, Moskova, 1997.
96 DR ÝRÝNA SVÝSTUNOVA

leri ve onlarÑn millî ve devlet fikirlerinin içerißi ile baßlantÑlÑ jeopolitißin ma-
nevî temellerine büyük önem vermektedirler.
Rusya’nÑn AvrasyacÑlÑk özdeàlißi, Slav ve Turan kültürlerinin karÑàÑmÑ,
sentezi ve tarihî iàbirlißi sonucunda oluàmuàtur. AvrasyacÑlÑk özdeàlißi, ortak
etnik baßlardan ziyade manevî akrabalÑk ile ortak tarihî kadere öncelik tanÑ-
maktadÑr. Bu da siyasi-etnik devlet oluàumunun asÑrlarca var olma ve geliài-
mini mümkün kÑlmaktadÑr. Bundan hareket ederek hem Avrupa hem de
Asya unsurlarÑ içeren Bizans Ýmparatorlußu da Avrasya Ýmparatorlußu sa-
yÑlmaktadÑr. Rusya ve Türkiye, Bizans’Ñn kültürel ve tarihî mirasçÑlarÑdÑr.
AvrasyacÑlar, BatÑ medeniyetini, dißer medeniyetlerin üyelerinin de mut-
laka örnek aldÑßÑ daha üstün insan toplumunun evrim àekli olarak kabul et-
miyorlar. Bunu da BatÑ kültürünün en önemli deßerlerinin teknik nitelik taàÑ-
dÑßÑna, bunlarÑn kusursuz bir sosyal yapÑ ve tutumlu ekonomik düzen arayÑàÑ-
na yönlendirilmià oldußuna, manevî bir baàlangÑç içermedißine ve insanÑn
geliàimini ve deßiàimini öngörmedißine baßlamaktadÑrlar.
AvrasyacÑlÑßÑn Rusya’daki modern tanÑmlamasÑnda bazen AvrasyacÑlÑk,
Küreselleàme ile Atlantizm ile karàÑlaàtÑrÑlmakta ve Rusya’nÑn Ýslam dünyasÑ
ile ittifakÑnÑ veya Rusya, Çin, Hindistan ve Ýran’Ñn yer alacaßÑ bir jeopolitik
blokun kuruluàunu öngörmektedir. Ortak ekonomik strateji olarak ise Avras-
ya’nÑn ayrÑ parçalarÑnÑn ekonomik açÑdan birbirlerini tamamlama prensibi-
nin benimsenmesi teklif edilmektedir. Bu prensip, dünya pazarÑna olan baßlÑ-
lÑßÑ asgari seviyeye indirecektir. Dünya pazarÑnda ise okyanusa direkt çÑkÑàa
sahip ülkeler ayrÑcalÑk sahibidirler. Birbirleriyle ekonomik alÑà veriàin (ve
yalnÑzca ekonomik deßil) artmasÑ, Avrasya devletlerine ulaàÑm masraflarÑndan
tasarruf etmelerini saßlayacaktÑr. Bu alandaki masraflar, bu ülkelerin malla-
rÑnÑn dünya pazarÑndaki rekabet edilebilirlißini azaltmakta ve bu ülkeleri
baàtan dezavantajlÑ konuma getirmektedir.
Türkiye’de AvrasyacÑlÑk konsepti, XX. yüzyÑlÑn 90’lÑ yÑllarÑnda geliàmeye
baàlamÑà ve daha çok etnik anlamda ele alÑnarak, Türkî halklarÑn birlik fikrini
ortaya atmÑàtÑr. Bu açÑdan Avrasya, baßÑmsÑz Türk devletleri ve Türk halkla-
rÑnÑn yaàadÑßÑ coßrafyalardan oluàan Türk dünyasÑ olarak algÑlanmaktadÑr.
AvrasyacÑlÑßÑn bu konsepti, Türkiye’nin önderlißinde Türk halklarÑ arasÑnda
güçlü siyasi, ekonomik, kültürel vs. baßlarÑn geliàimini öngörmüàtür. Yine bu
konseptte Türk ve Slav unsurlarÑ arasÑndaki karàÑlÑklÑ tarihî etkileàim ve bir-
birlerini tamamlama gerçeßi kabul edilerek Rusya’nÑn da “AvrasyacÑlÑßÑn
Türk eksenine” dâhil edilmesi mümkün görülmüàtür. Ancak tek àartla: Rus-
ya, liderlik iddiasÑnda olmayacak ve Türk Müslüman kültürün üstünlüßünü
kabul edecekti. Böylece birlik ve dayanÑàma içinde olan ve Rusya’nÑn katÑlÑ-
mÑyla daha da güçlenecek Türk-Ýslam AvrasyasÑ’nÑn, tek kutuplu dünya dü-
RUS-TÜRK MÜNASEBETLERÝNDE AVRASYACILIK 97
(XX. YüzyÑlÑn 90’lÑ YÑllarÑ)

zeni àartlarÑnda önemli bir jeopolitik güç hâline gelmesi gerekiyordu. Avras-
yacÑlÑßÑn “radikal” yorumlama àekilleri de mevcuttu. Buna göre, Rusya em-
peryalizm siyaseti izlemek ve küçük halklarÑ sömürgeleàtirmekle suçlanÑyor,
Rusya Avrasya alanÑndan çÑkartÑlÑyor ve Rusya’daki halklar arasÑndaki mü-
nasebetlerin tarihi çarpÑtÑlÑyordu.
1990’lÑ yÑllarÑn baàÑnda bu tür radikal fikirlerle Türkiye’nin Türkî halkla-
ra karàÑ izledißi siyasetin bazÑ boyutlarÑ, Rus-Türk münasebetlerini olumsuz
etkilemiàtir. SSCB yÑkÑldÑktan ve uluslararasÑ arenaya baßÑmsÑz Türk cumhu-
riyetleri ortaya çÑktÑktan sonra Türkiye’nin siyasi ve toplumsal düàüncesinde
Jön Türkler devrinde popüler olan “Büyük Turan”Ñn kuruluàu fikri yeniden
canlanmÑàtÑr. Bu proje, Türkiye’nin baàkanlÑßÑnda bir nevi Türk halklarÑnÑn
birleàtirilmesini öngörüyordu. Bu dönemde ilk kez XIX. yüzyÑlÑn ikinci yarÑ-
sÑnda A. Vambery’nin Bir Sahte Derviàin Orta Asya Gezisi adlÑ eserinde2
geçen Türk dünyasÑnÑn Adriyatik’ten Çin’e kadar yayÑldÑßÑna dair görüà tek-
rarlanmÑàtÑr. Bu görüà, söz konusu topraklarda “Büyük Turan”Ñn kuruluàunu
mümkün görüyordu.
Resmî seviyedeki açÑklamalar ise daha ölçülüydü. Ancak Türkiye, hiç
vakit kaybetmeden Türk halklarÑyla çok yönlü yakÑnlaàmayÑ öngören adÑmlar
atmÑàtÑr. 1991’de baßÑmsÑzlÑklarÑnÑ ilan eden Türk cumhuriyetlerini tanÑyan
ve bu ülkelerde büyükelçilikler açan ilk ülke Türkiye olmuàtur. Türk cumhu-
riyetleriyle münasebetlerin koordine edilmesi amacÑyla Ocak 1992’de TÝKA3
kurulmuàtur. MayÑs 1992’de Baàbakan Süleyman Demirel baàkanlÑßÑndaki
resmî heyet, Türk cumhuriyetlerini ziyaret etmià ve taraflar arasÑnda ekono-
mi ve kültürel alanlarÑnda iàbirlißinin geliàtirilmesine dair anlaàmalar imza-
lanmÑàtÑr. Sonbahar 1992’de Ankara’da Türk cumhuriyetlerinin liderleri bir
araya gelmià ve görüàmelerin gündemlerinden birini de Türk devletleri için
“ortak dil”in oluàturulmasÑ konusu teàkil etmiàtir4.
Akraba halklarla münasebetlerin geliàtirilmesi son derece doßal bir süreç
olup, anlaàÑlabilir ve saygÑ duyulmasÑ gereken bir siyasettir. Ancak “Büyük
Turan” konsepti, Rusya Federasyonu içerisindeki Türk halklarÑnÑ da kapsa-
maktadÑr. 1992 yÑlÑndan itibaren Türkiye’nin inisiyatifi ile gerçekleàtirilen
Türk halklarÑ konferanslarÑnda Rusya içerisindeki Türk bölgelerinin (Tataris-
tan, Baàkurdistan, Çuvaàistan, Karakalpak, Karaçay-Çerkes, Kabarda-
Balkar, KalmÑk, Hakasya, Altay, Tuva, Yakutistan) temsilcileri de katÑlmÑàtÑr.
Türk yetkililer, Türk birlißinin geliàimi ve pekiàtirilmesine yönelik faaliyetleri

2 A. Vambery, Puteàestvie po Sredney Azii, Moskova, 2003.


3 http://www.tika.gov.tr
4 Turtsiya Mejdu Evropoy i Aziey, ed. N. G. Kireev, Moskova, 2001, s. 431.
98 DR ÝRÝNA SVÝSTUNOVA

de desteklemiàlerdir. 1993’te Antalya’da gerçekleàtirilen Türk HalklarÑ Dost-


luk, Kardeàlik ve Ýàbirlißi KurultayÑ’na dönemin CumhurbaàkanÑ Turgut
Özal ile dönemin BaàbakanÑ Süleyman Demirel katÑlmÑà ve birer konuàma
yapmÑàlardÑr5.
YukarÑda izah edilen hususlardan dolayÑ Rusya’daki AvrasyacÑlar, o dö-
nemde geleceßin Avrasya jeopolitik alanÑna Türkiye’yi dâhil etmemià ve
Rusya’yÑ eski Sovyet coßrafyasÑnda Amerikan çÑkarlarÑnÑn savunucusu ve
Rusya’ya dost olmayan ülke olarak görmüàlerdir. Avrasya’ya yönelik Ameri-
kan çÑkarlarÑnÑn temelinde bölgede liderliße oynayan Avrasya ülkelerinin
etkisinin aàÑrÑ artmasÑna karàÑ koymak amacÑ yatmaktadÑr. Ýlginçtir ki sonraki
süreçte Türk AvrasyacÑlarÑ, ABD’nin Orta Asya’daki varlÑßÑnÑ Türk birlißinin
pekiàmesinin önündeki en önemli engellerden biri olarak görmeye baàlamÑà-
lardÑr. ABD’nin Türkiye’yi Türk cumhuriyetlerinde kendi etkisini arttÑrmak
ve bölgedeki enerji kaynaklarÑna ulaàmak için kullandÑßÑ ve daha sonra da
rakip olarak gördüßü için Türkiye’nin gücünü sÑnÑrlamaya çalÑàtÑßÑ görüàünü
de ileri sürmüàtür.
90’lÑ yÑllarÑn ortalarÑndan itibaren Rus-Türk münasebetlerinde “Avras-
ya’da müàterek hareket etme” siyaseti ön plana çÑkmaktadÑr. Bunun birkaç
önemli nedeni vardÑr. Ýlki, Rusya’nÑn dÑà politikasÑnÑ daha aktif hâle getirme-
si, ikincisi iyi komàuluk ve iàbirlißini gerektiren Avrasya’da ortak çÑkarlarÑn
mevcudiyetinin her iki ülke tarafÑndan da anlaàÑlmasÑdÑr. Rus-Türk münase-
betlerinde AvrasyacÑlÑßÑn öneminin göstergelerinden biri de 2001 yÑlÑnda
Rusya ile Türkiye arasÑnda imzalanan Avrasya Ýàbirlißi Eylem PlanÑ’dÑr6.
Rusya ile Türkiye’nin kültürel düalizmi ile her iki kültürde de hem Avrupa
hem de Asya unsurlarÑnÑn mevcudiyetini kabul eden bu belgede AvrasyacÑlÑk,
Balkanlar, Güney Kafkasya, Orta Asya, YakÑn Doßu, Karadeniz ve Akdeniz
àeklinde genià coßrafyayÑ kapsamakta ve bu bölgelerde siyasi istiàareler ve
iàbirlißinin geliàtirilmesini öngörmektedir.
1990’larda her ne kadar AvrasyacÑlÑßÑ yorumlama konusunda farklÑlÑklar
arz etse de Rusya ile Türkiye’nin AvrasyacÑlÑk algÑlamalarÑnda iki benzer
faktörler grubu göze çarpmaktadÑr.
Ýlk grubu, kültürel-tarihî nitelikteki faktörler oluàturmaktadÑr ki, bunlar,
farklÑ halk ve dinleri birleàtiren devlet kurma ve geliàtirme tecrübesidir. Bu
devletlerde devlet inàasÑ becerisine sahip etnoslar olarak Ruslarla Türkler

5 Turtsiya Mejdu Evropoy i Aziey, s. 436-437.


6 “Plan Deystviy po Razvitiyu Sotrudniçestva Mejdu Rossiyskoy Federatsiyey i

Turetskoy Respublikoy v Evrazii”, M. K. Ziganàin, Rossiya-Turtsiya: Ot Dvustoronnego


Sotrudniçestva k Mnogoplannovomu Partnerstvu, s. 193-196.
RUS-TÜRK MÜNASEBETLERÝNDE AVRASYACILIK 99
(XX. YüzyÑlÑn 90’lÑ YÑllarÑ)

öncül rol oynamaktadÑrlar. Bu beceri de millî karakter ve ruhun gücüyle


oluàmaktadÑr. Uzun asÑrlar boyunca biriken bu tecrübe, Avrasya’nÑn baàka
halklarla organik birlik hissine dayalÑ dünya görüàünün oluàmasÑnÑ, liderlik
hissini ve bundan kaynaklanan komàu halklarÑn kaderi ile ilgili sorumlulußu
da beraberinde getirmiàtir.
Ýkinci grubu, Türkiye ve Rusya’nÑn kÑtalararasÑ benzersiz konumlarÑn-
dan kaynaklanan jeopolitik faktörler oluàturmaktadÑr. Bu faktörler aynÑ za-
manda Türkiye ile Rusya’nÑn kendilerini “ortadaki alan” veya “köprü” ola-
rak algÑlamalarÑnÑ da saßlamaktadÑr. Özellikle uluslararasÑ münasebetler ala-
nÑnda yeni imkânlarÑn ortaya çÑktÑßÑ 1990’lÑ yÑllarÑn baàÑndan itibaren Türki-
ye, Avrupa ile Orta Asya, Karadeniz ile Orta Doßu, Hristiyan ile Müslüman
dünyalarÑ, enerji üreticileri ile tüketicileri arasÑnda “köprü” rolünü üstlen-
mektedir. Türkiye’nin bulundußu subkontinentlerin kesiàtißi coßrafyada yer
alan ülkeler arasÑnda arabulucu rolünü üstlenme isteßini de bu çerçevede ele
almak gerekmektedir.
Rusya da kendisini Doßu ile BatÑ arasÑnda birleàtirici unsur olarak algÑ-
lamaktadÑr. Ancak bu daha metafizik anlam taàÑmaktadÑr. YalnÑzca coßrafik
deßil belli ölçüde kültür ve medeniyet açÑsÑndan da “ortadaki devlet” rolünü
üstlenerek Rusya kendini çevresindeki bütün halklarÑn kültürleriyle müàterek
hareket edebilecek birleàtirici ve barÑàtÑrÑcÑ tarihî bir güç olarak görmektedir.
Rusya ve Türkiye’deki halklarÑn AvrasyacÑlÑk bilincini belirleyen objektif
sebepler ve Soßuk Savaà’Ñn sona ermesinden sonra uluslararasÑ toplumun
karàÑ karàÑya kaldÑßÑ yeni tehditler, iki ülkenin Avrasya bölgesinin güvenlißi,
istikrarÑ ve geliàimine yönelik aktif ve koordineli adÑmlar atmalarÑnÑ gerektir-
mektedir. XXI. yüzyÑlÑn baàÑnda Rus-Türk münasebetlerinin çok yönlü iàbir-
lißi seviyesine çÑkartÑlmasÑ, muhtemelen resmî seviyede yeni bir Avrasya Ýà-
birlißi Eylem PlanÑ’nÑn geliàtirilmesini saßlayacaktÑr. Bu da gerek Rusya’nÑn
gerekse Türkiye’nin siyasi ve toplumsal düàüncesinde AvrasyacÑlÑk konsepti-
nin evrimini beraberinde getirecektir.
GÜNÜMÜZ TÜRK-RUS ÝLÝÞKÝLERÝNDE KA)KASYA

Hasan KANBOLAT

Dünya’da hem AsyalÑ hem de AvrupalÑ olan iki ülke vardÑr. Sadece coß-
rafyalarÑ ile deßil, kültürel, siyasi, tarihî ve ekonomik olarak da bu iki ülke
hem AsyalÑ ve hem de AvrupalÑdÑr. Baàka ülkelerde olmayan bu özellik, Rus-
ya Federasyonu ve Türkiye’ye dünyaya farklÑ bir bakÑà açÑsÑ vermektedir.
Kuzey ve Güney Kafkasya, 19. yüzyÑldan itibaren ÇarlÑk RusyasÑ ve 20.
yüzyÑlda Sovyetler Birlißi’nin bir parçasÑydÑ. Türkiye için ise özellikle Soßuk
Savaà dönemi boyunca baßlantÑnÑn çok sÑnÑrlÑ oldußu bir bölgeydi. Sovyetler
Birlißi, Türkiye’nin bölge ile iliàkilerini sÑnÑrlandÑrmÑàtÑr. Türkiye’deki Kaf-
kasya kökenli insanlarÑn da atavatanlarÑyla arasÑnda bir duvar örmüàtür.
20. yüzyÑlda, Soßuk Savaà yÑllarÑnda Sovyetler Birlißi’nin bakÑàÑ ile Tür-
kiye, BatÑ’nÑn ve NATO’nun güney kanadÑnÑn ileri karakolu, geri kalmÑà Or-
ta Doßu ülkesi ve ABD’nin Ortadoßu uydusuydu. Avrupa-Atlantik dünyasÑ
içinde yer alan Türkiye ise Sovyetler Birlißi’ne kuzeyindeki büyük kÑzÑl tehli-
ke olarak bakÑyordu. Karadeniz’in batÑ ve doßusundan aàaßÑya doßru genià-
leyen ÇarlÑk RusyasÑ nedeniyle OsmanlÑ Devleti’nin son 300 yÑlÑnÑn küçülme
ile geçmesi de Türkiye’nin yakÑn tarih algÑlamasÑnÑ derinden etkilemiàtir. 18.
ve 19. yüzyÑllarda ÇarlÑk RusyasÑ’nÑn geniàlemesi sonucunda ve OsmanlÑ
Devleti ile yaàanan savaàlar nedeniyle Anadolu’ya gerçekleàen kitlesel zorun-
lu göçler, Balkan ve Kafkasya’dan gelen bu göçmenlerin Türkiye Cumhuri-
yeti’nin kurulmasÑnda aßÑrlÑklÑ katkÑlarÑnÑn olmasÑ da Türkiye’nin yakÑn tarih
algÑlamalarÑnÑ derinden etkilemiàtir. Türkiye Cumhuriyeti’ni oluàturan yakla-
àÑk 80 milyonun yüzde 55’i ÇarlÑk RusyasÑ, Sovyetler Birlißi ve Balkan coß-
rafyasÑndan zorunlu göçle gelen insanlarÑn torunlarÑndan oluàmuàtur. Ku-
zeybatÑ Kafkasya’dan Adigeler, WubÑhlar, Karaçay ve Balkarlar, Kosaklar
(Rus KazaklarÑ), Abhazlar; Kuzeydoßu Kafkasya’dan Çeçenler, DaßÑstanlÑ-

ORSAM BaàkanÑ
102 HASAN KANBOLAT

lar, Osetler; Güney Kafkasya’dan KarabaßlÑlar, Azeriler, AhÑskalÑlar, Tere-


keme ve Karapapaklar, Acaralar, Gürcüler; Karadeniz’in kuzeyinden KÑrÑm
TatarlarÑ, UkraynalÑlar, Beyaz Ruslar; Balkanlar’dan Balkan Türkleri, Arna-
vutlar, Boànaklar, Pomaklar, Ulahlar, Torbeàler, Makedonlar son 150 yÑlda
Türkiye’ye gelmek zorunda kalmÑàtÑr.
Avrasya alanÑ Avrasya tarihinin her devrinde rekabet ve çatÑàma alanÑ
olmuàtur. 21. yüzyÑlda ise bu coßrafya, iki ülke arasÑnda iàbirlißi alanÑna dö-
nüàmüàtür. Tarih, iki ülkenin yakÑnlaàmasÑ için fÑrsatlar sunmuàtur. Sovyetler
Birlißi’nin daßÑlmasÑ, 11 Eylül 2001, ABD ve AB’nin Sovyetler Birlißi alanÑna
siyasi ve askerî alanda nüfuz etmesi, Irak ve Afganistan’a ABD’nin girmesi iki
ülkenin tarihî yakÑnlaàmasÑnÑn zeminini oluàturmuàtur. AyrÑca, Moskova’nÑn
eski müttefiklerinin (Romanya, Bulgaristan) ve parçalarÑnÑn (Ukrayna, Gür-
cistan) AB ve ABD ile yakÑn temaslarÑ, Avrupa-Atlantik dünyasÑna girmeleri
ve girmeye çalÑàmalarÑ da Rusya Federasyonu’nun Karadeniz ve Kafkasya
politikasÑnÑ etkilemiàtir. Rusya Federasyonu’nun Karadeniz (Ukrayna, Mol-
dova, Bulgaristan, Gürcistan) ve Kafkasya’daki (Gürcistan) eski müttefikleri-
nin Avrupa-Atlantik dünyasÑ ile bütünleàme çabalarÑ istikrarlÑ bir iç ve dÑà
politikaya sahip Türkiye ile söz konusu iki bölgede iàbirlißine zemin hazÑrla-
mÑàtÑr. Bu nedenle, iki ülke arasÑnda vizenin de kaldÑrÑlmasÑyla birlikte Kara-
deniz ve Kafkasya’da ekonomik iliàkilerin yanÑ sÑra insani iliàkilerin de derin-
leàeceßini àimdiden söyleyebiliriz.
Soßuk Savaà döneminin sona ermesiyle birlikte akrabalÑk baßlarÑ ve coß-
rafî yakÑnlÑk nedeniyle Kafkasya, Türkiye açÑsÑndan bir anda ön plana çÑk-
mÑàtÑr. Güney Kafkasya’da eski Sovyet cumhuriyetleri baßÑmsÑz olmuàtur.
Gürcistan giderek BatÑ’ya kaymÑàtÑr. AB ve NATO’nun Karadeniz’de aßÑrlÑßÑ
artmÑàtÑr.
Sovyetler Birlißi’nin 1991’de daßÑlmasÑ sonrasÑ Rusya Federasyonu’ndan
Kuzey Kafkasya’nÑn ayrÑlmasÑ, Rusya Federasyonu’nun bölünmesi, özellikle
Kuzey Kafkasya’da etnik ve dini çatÑàmalarÑn çÑkmasÑ üzerine teoriler üretili-
yordu. Ancak, beklentilerin tam tersine Rusya Federasyonu geleneklerine de
sahip çÑkarak modernleàmeyi baàardÑ. FarklÑ din ve etnisiteleri reddetmeden
bütünlüßü içinde korumayÑ bildi.

Türkiye’nin Kafkasya AlgÑlamasÑ Güney Kafkasya’dÑr


Ne dünyanÑn, ne Türkiye’nin, ne de Türk halkÑnÑn öncelikli dÑà politika
konularÑndan birini Kafkasya oluàturmuyor. Türkiye’nin ve Türk halkÑnÑn
dÑà politika öncelikleri Avrupa Birlißi, KÑbrÑs ve Orta Doßu’dur. Hacettepe
Üniversitesi UluslararasÑ Ýliàkiler Bölümü’nde son sÑnÑf ößrencilerine “Kaf-
kasya PolitikalarÑ” adlÑ bir ders veriyordum. 45 kiàilik sÑnÑfta Abhazya’nÑn
GÜNÜMÜZ TÜRK-RUS ÝLÝÞKÝLERÝNDE KAFKASYA 103

haritadaki yerini bilen çÑkmadÑ. Türkiye’de halen Maykop’un, Soçi’nin veya


NalçÑk’Ñn deniz kenarÑnda olup olmadÑßÑnÑ bilmeyen Kuzey Kafkasya Kültür
Derneßi baàkanlarÑ var. Kuzey KafkasyalÑlarÑn yüzde 95’i halen bir kere bile
Kuzey Kafkasya’ya turistik amaçla bile gitmemiàlerdir.
Türkiye’nin Kafkasya algÑlamasÑ Güney Kafkasya’dÑr. Bu nedenle, Tür-
kiye’nin Kafkasya politikasÑnÑ Güney Kafkasya ülkeleri ile olan iliàkiler oluà-
turmaktadÑr. Azerbaycan etnik, dil ve kültürel baßlara sahip bir ülke olarak
Türkiye için doßal bir müttefik konumundadÑr. Sahip oldußu zengin enerji
kaynaklarÑ ve bunlarÑn uluslararasÑ pazarlara taàÑnmasÑ için baàlayan rekabet-
te Azerbaycan’Ñ Kafkasya’da Türkiye’nin dÑà politikasÑ açÑsÑndan ön plana
çÑkarmÑàtÑr. Gürcistan da Azerbaycan petrollerinin Türkiye üzerinden ulusla-
rarasÑ pazarlara taàÑnmasÑnÑ öngören projesi olan Bakü-Tiflis-Ceyhan seçe-
neßinin geçià güzergâhÑnda olmasÑ nedeniyle Türkiye’nin bölgeye yönelik
politikasÑnda kilit rol oynamÑàtÑr. BaßÑmsÑzlÑßÑnÑ kazanan üç Kafkasya cum-
huriyeti arasÑnda Türkiye’nin sorun yaàadÑßÑ tek ülke ise Ermenistan olmuà-
tur. 1991’de baßÑmsÑzlÑßÑnÑ ilan eden Ermenistan, Türkiye tarafÑndan tanÑn-
mÑàtÑr. Ancak, Türkiye ile Ermenistan arasÑnda normal diplomatik iliàkiler
kurulamamÑàtÑr. Bunun temel sebebi, Ermenistan’Ñn Azerbaycan’Ñn yaklaàÑk
yüzde 20’sini iàgal altÑnda tutmasÑ, DaßlÑk Karabaß sorununa bir çözüm bu-
lunamamasÑ, Ermenistan yönetiminin soykÑrÑm iddialarÑnÑ gündemde tutmasÑ
ve Türkiye’nin toprak bütünlüßünü tanÑmamasÑdÑr.
Türkiye, Ermenistan’Ñn baßÑmsÑzlÑßÑnÑ tanÑyan ve ekonomik güçlükler
içerisindeki bu ülkeye insani yardÑmda bulunan ilk ülkelerden biridir. Erme-
nistan’Ñn Türkiye’ye yönelik olumsuz ve önyargÑlÑ tavrÑ iki ülke arasÑnda dip-
lomatik iliàkilerin kurulmasÑnÑ engellemektedir. Yine Ermenistan’Ñn baßÑmsÑz-
lÑk bildirisinde ve Ermenistan AnayasasÑ’nda Türkiye’nin toprak bütünlüßüne
karàÑ ifadelerin yer almasÑ, Ermenistan’Ñn Türkiye ile Sovyetler Birlißi arasÑn-
daki sÑnÑrÑ belirleyen 1921 tarihli Kars AntlaàmasÑ’nÑn yürürlükte oldußunu
resmen tanÑmaktan kaçÑnmasÑ, soykÑrÑm iddialarÑnÑn uluslararasÑ alanda ta-
nÑnmasÑnÑ öncelikli dÑà politika hedefi olarak benimsemesi ve BM Güvenlik
Konseyi kararlarÑna raßmen, iàgal altÑnda tuttußu Azerbaycan topraklarÑn-
dan geri çekilmemesi gibi sebepler, Türkiye-Ermenistan münasebetlerinin
geliàmesini engellemektedir. Türkiye, Ermenistan ile iliàkilerinin normalleà-
mesine karàÑ deßildir. Ermenistan, iyi komàuluk iliàkileri ve uluslararasÑ hu-
kuk ilkeleri çerçevesinde, geçmiàiyle barÑàma yönünde nihai seçimini yaparak
tarihin yargÑlanmasÑnÑ tarihe bÑraktÑßÑnda ve Azerbaycan ile sorunlarÑnÑn
çözümü yönünde somut adÑmlar attÑßÑnda, Türkiye - Ermenistan iliàkileri
normalleàme sürecine girebilecektir. YukarÑ Karabaß sorunu, Ermenistan’Ñn
uluslararasÑ hukukun sÑnÑrlarÑn kuvvet yoluyla deßiàtirilmezlißi ve toprak bü-
tünlüßüne saygÑ ilkelerini ihlalinden kaynaklanan ve bütün uluslararasÑ top-
104 HASAN KANBOLAT

lumu ilgilendiren bir sorundur. Türkiye, her ülkenin sÑnÑr komàusu ve AGÝT
Minsk Grubu’nun bir üyesi olarak, ihtilafÑn çözümü ile yakÑndan ilgilidir. Bu
nedenle, Minsk Grubu eàbaàkanlarÑnÑn inisiyatifiyle 2004 yÑlÑnda baàlatÑlan
Prag görüàme sürecini desteklemekte ve bu sürecin sorunun barÑàçÑ çözümü
yönünde bir açÑlÑm yaratmasÑnÑ dilemektedir. DaßlÑk (YukarÑ) Karabaß barÑà
sürecinde olumlu bir geliàme kaydedilmesinin bölgesel iàbirlißine ve Türkiye-
Ermenistan iliàkilerinin normalleàmesine olumlu katkÑda bulunacaßÑ düàü-
nülmektedir.
Baàta Çeçenistan’daki çatÑàmalar olmak üzere Kuzey Kafkasya’daki et-
nik çatÑàmalarÑn da Soßuk Savaà sonrasÑ Türkiye’nin Kafkasya politikasÑ üze-
rinde etkileri olmuàtur. Türkiye’nin Çeçenistan’daki çatÑàmalarÑ Rusya’nÑn iç
sorunu olarak deßerlendirmesi ve sorunun insan haklarÑ ve Rusya Federas-
yonu’nun toprak bütünlüßüne saygÑ çerçevesi içinde çözülmesi gerektißini
belirtmesine raßmen 1995 yÑlÑnda çatÑàmalar tÑrmandÑßÑnda Moskova, Türki-
ye’yi Çeçenistan’a silah yardÑmÑ yapmak ve hatta gönüllü askerler gönder-
mekle suçlamÑàtÑr.
Kafkasya’daki genel istikrarsÑzlÑk ve Türkiye’nin istikrarsÑz bir bölgeye
yönelik politika üretmek ve uygulamaya koymak konusundaki tecrübesizlißi
Türk dÑà politikasÑ yapÑcÑlarÑ için bir sorun oluàturmuàtur.

Bölgesel Güçler ArasÑnda Rekabet


Sovyetler Birlißi’nin daßÑlmasÑ sonrasÑ Kafkasya’da Rusya Federasyonu,
Ermenistan ve Ýran’Ñn oluàturdußu ittifaka karàÑ Türkiye, Azerbaycan, Gür-
cistan ve bölge dÑàÑ bir güç olarak ABD’nin bir ittifak kurdußu àeklinde bir
görünüm vardÑr. Türkiye, ABD’nin bölgeye yönelik politikasÑnda önemli rol
oynarken, ABD’nin özellikle enerji kaynaklarÑnÑn taàÑnmasÑ konusundaki
stratejisi de Türkiye’nin Kafkasya politikasÑ için önemli olmuàtur. Bölgede
ABD’nin en önemli politika hedefi zengin petrol ve doßal gaz kaynaklarÑna
BatÑ’nÑn ulaàmasÑnÑ garantiye almaktÑr. Bu amaç, ABD’nin Kafkasya’daki
stratejik kaygÑlarÑyla da baßlantÑlÑdÑr. ABD, Rusya Federasyonu’nun bölgede
yeniden hâkimiyet kurup, özellikle boru hatlarÑnÑ kontrolüne geçirmek sure-
tiyle BatÑ’nÑn kaynaklara ulaàmasÑna sÑnÑrlama getireceßinden àüphelenmek-
tedir. ABD’nin dißer bir kaygÑsÑ da Ýran’Ñn Kafkasya ve Orta Asya’daki yeni
devletler üzerinde etki kurmasÑ. ABD, Ýran topraklarÑndan geçecek petrol ve
doßal gaz boru hattÑna karàÑ oldußunu açÑkça ilan etmiàtir. AyrÑca, ABD’nin
Ýran’a uyguladÑßÑ ambargo Amerikan àirketlerinin Ýran’a yatÑrÑm yapmasÑnÑ
engellemektedir.
Kafkasya’da Türk dÑà politika yapÑcÑlarÑnÑn dikkate aldÑßÑ ülkelerin ba-
àÑnda Rusya Federasyonu gelmektedir. Nitekim 2008 Gürcistan SavaàÑ da
GÜNÜMÜZ TÜRK-RUS ÝLÝÞKÝLERÝNDE KAFKASYA 105

ABD’nin ve AB’nin Kafkasya’ya yalnÑzca coßrafî uzaklÑßÑnÑ deßil, siyasi ve


askerî uzaklÑßÑnÑ da göstermiàtir.

Türkiye ve Rusya: Rekabetten Ýàbirlißine


1991’de Sovyetler Birlißi’nin daßÑlmasÑ sonrasÑ Türkiye ve Rusya Fede-
rasyonu’nun Kafkasya ve Orta Asya’da rekabet içinde olacaßÑ beklentisi var-
dÑ. Ancak, daßÑlma sonrasÑ geçirilen son yirmi yÑl söz konusu bölgelerde iki
ülkenin kontrollü rekabetine deßil yapÑcÑ iàbirlißine imkân saßlamÑàtÑr.
Haziran 2012’de yirminci yÑlÑnÑ kutlayan Karadeniz Ekonomik Ýàbirlißi
Örgütü (KEÝ) de iki ülke arasÑnda dißer bir iàbirlißi platformudur. Ancak,
KEÝ iki ülkenin de yeterince önem vermedißi bir iàbirlißi alanÑdÑr. Buna
raßmen Türkiye’nin KEÝ gibi bölgesel iàbirlißini teàvik edici giriàimleri ve bu
giriàimlere Kafkasya Cumhuriyetlerinin de dâhil edilmesi bölgesel istikrara
hizmet eden adÑmlardÑr.
Kafkasya’daki bölgesel güçlerin, baßÑmsÑzlÑßÑnÑ kazanan bölgedeki eski
Sovyet cumhuriyetlerinden tehdit algÑlamalarÑ ve bu cumhuriyetlerin kapasi-
telerinin ötesinde gerçekçi olmayan bir dÑà politikaya yönelmeleri Kafkas-
ya’da iàbirlißini engellemektedir. Ýran’Ñn ülkesinde Azerbaycan nüfusundan
fazla AzerbaycanlÑnÑn bulunmasÑndan dolayÑ Azerbaycan’dan tehdit algÑla-
masÑ, Ermenistan’Ñn gücünün ötesinde irredentist bir politika izlemesi ve
Türkiye’ye yönelik irredentist talepleri bu baßlamda örnek olarak verilebilir.

Sonuç: Birlikte Yaàamak ZorundayÑz


Soßuk Savaà döneminde Türkiye’nin Sovyetler Birlißi’nden tehdit algÑ-
lamasÑnda stratejik bir bölge olan Kafkasya, Soßuk Savaà’Ñn sona ermesiyle
birlikte yeni baßÑmsÑzlÑßÑnÑ kazanan cumhuriyetler ile geliàtirilen iliàkiler ve
burada yaàanan etnik çatÑàmalar dolayÑsÑyla Türkiye’nin dÑà politikasÑnda
önemli bir yer tutmaktadÑr. Kafkasya, istikrarsÑz bir bölgede bölgesel bir kriz
karàÑsÑnda Türkiye’nin politika izleme yeteneßinin test edildißi bir bölgedir.
Soßuk Savaà’Ñn iki kutuplu ortamÑnda Kafkasya ile ilgili politikalarda sadece
Sovyetler Birlißi dikkate alÑnmasÑ gereken ülke iken, Soßuk Savaà dönemin-
den sonra, Rusya Federasyonu, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Ýran,
Türkiye dÑà politika yapÑcÑlarÑnÑn izlemesi gereken aktörler olarak ortaya
çÑkmÑàtÑr. Bölge dÑàÑ güçler olarak ABD, AB ve NATO da Kafkasya’da dikka-
te alÑnmasÑ gereken unsurlar olmuàtur.
Kafkasya’da Türkiye’nin politikasÑnÑn temelini Rusya Federasyonu sÑnÑr-
larÑ içerisinde bulunan Kuzey Kafkasya’da barÑàÑn ve istikrarÑn korunmasÑnÑ
desteklemek, Kuzey Kafkasya’nÑn Türkiye ile Rusya Federasyonu arasÑnda
dostluk ve iàbirlißi köprüsü olmasÑnÑ saßlamak; Azerbaycan, Gürcistan ve
106 HASAN KANBOLAT

Ermenistan’Ñn oluàturdußu Güney Kafkasya’da ise söz konusu ülkelerin ba-


ßÑmsÑzlÑklarÑnÑn güçlenmesini ve barÑàÑn korunmasÑnÑ saßlamak, ekonomik ve
siyasi istikrarÑn güçlenmesini desteklemektir. Söz konusu politika doßrultu-
sunda Türkiye, 1991’de Sovyetler Birlißi’nin daßÑlmasÑndan sonra Güney
Kafkasya ülkelerinin baßÑmsÑzlÑklarÑnÑ ayrÑm gözetmeksizin tanÑmÑàtÑr. Türki-
ye ile Azerbaycan ve Gürcistan ile siyasi ve ekonomik iliàkiler kurulmuà, karàÑ-
lÑklÑ üst düzey ziyaretlerle stratejik iàbirlißi tesis edilmiàtir. Nitekim Türkiye,
Azerbaycan ve Gürcistan ile uyumlu iliàkiler kurmuàtur. Her iki ülke de politik,
ekonomik ve askerî alanda Türkiye’ye yakÑn bir çizgiye gelirken, sadece Erme-
nistan, Türkiye ile iliàkileri problemli bir ülke olarak kalmÑàtÑr. Bölgesel istikrar-
sÑzlÑßa ve Türkiye’nin bölgeyi yeterince tanÑmamasÑndan kaynaklanan eksiklik-
lerine raßmen, Türkiye Kafkasya politikasÑnda önemli mesafeler almÑàtÑr.
Türkiye’nin Kafkasya politikasÑna etki eden faktörler arasÑnda tarihî,
kültürel ve manevî baßlar da bulunmaktadÑr. Türkiye’deki Kuzey ve Güney
Kafkasya diasporasÑnÑ içeren sivil toplum kuruluàlarÑnÑ da ekledißimizde tab-
lo büyük ölçüde tamamlanmaktadÑr.
Kafkasya’da istikrar ve güvenlißin kalÑcÑlÑßÑ için Türkiye’nin Kafkasya ile
ulaàÑm ve iletiàim vasÑtalarÑnÑ arttÑrmak ve çeàitlendirmek gerekmektedir.
Ermenistan yolu kapalÑ oldußundan, Gürcistan üzerinden yapÑlacak ulaàÑma
önem verilmesi ve bölgedeki kilometre bakÑmÑndan çok az ve teknik standart-
lar bakÑmÑndan çok geri olan kara, demiryolu ve hava ulaàÑmÑnÑn geliàtirilme-
si gerekmektedir. UlaàÑm projeleri, bölgenin Türkiye ile olan ticaret hacmini
de arttÑracaßÑndan, Türkiye’nin bölgeyle olan entegrasyonu hÑzlanacak ve
bölgenin Türkiye’ye olan baßÑmlÑlÑßÑ artacaktÑr.
Türkiye’nin AB ile iliàkilerini ve Rusya Federasyonu’nun Gümrük Birlißi
ve Avrasya Birlißi ile iliàkilerini etkilemeden Türkiye ile Rusya Federasyonu
arasÑnda hukuksal temelde iàbirlißi baàlatÑlmalÑdÑr. AB içinde Ýngiltere, Ýs-
panya ve Fransa yakÑn tarihî ve kültürel iliàkileri bulunan ülkelerle hukuksal
yakÑnlÑk kurmuàlardÑr. Bunun için, karàÑlÑklÑ olarak vatandaàlÑk, mal edinme,
àirket kurma ve çalÑàma hakkÑnÑn alÑnmasÑ koàullarÑ kolaylaàtÑrÑlmalÑdÑr.
Gençlerin çalÑàma, okuma ve turistik seyahatleri saßlanmalÑdÑr. Legal bir iàte
bir yÑldan fazla sorunsuz olarak çalÑàÑldÑßÑ takdirde vatandaàlÑk verilmelidir.
Ýki ülke arasÑnda ekonomik, kültürel ve siyasi yakÑnlaàmanÑn kalÑcÑ olabilmesi
için mal ve insan taàÑmacÑlÑßÑnÑn ucuzlatÑlmasÑ gerekmektedir.
Rusya Federasyonu ile Türkiye arasÑnda ikili iliàkiler çok boyutlu olarak
geliàmeye devam etmektedir. Ancak, Rusya Federasyonu ile Türkiye arasÑn-
daki ikili iliàkilerin her hangi iki ülke arasÑnda kurulan iyi iliàkilerden farklÑ bir
boyutu olmasÑ gerekiyor. Bunun için yeni kurumlar yanÑnda hukuksal temel-
de iàbirlißine geçilmesi zaruridir.
RUS-TÜRK MÜNASEBETLERÝNDE ORTA ASYA KONUSU:
“ÝMPARATORLUKLARIN MÝRASIµNDAN XXI. YÜZYILIN
GERÇEKLERÝNE

Doç. Dr. Aleksandr PILÖV*

1917 yÑlÑna kadar ÇarlÑk Rusya’sÑ ile OsmanlÑ Ýmparatorlußu arasÑndaki


münasebetler tarihi, savaàlar ve çeàitli siyasi çatÑàmalarla doludur. Bu süreçte
Türkiye, gerek Rusya’ya düàman olan ülkeler gerekse de Rusya’nÑn içerisin-
de kendisine etnik ve dinî açÑdan yakÑn olan Türk halklarÑ arasÑnda müttefik
arayÑàÑ içerisinde olmuàtur. I. Dünya SavaàÑ sÑrasÑnda Rusya Ýmparatorlu-
ßu’nda (özellikle de Kafkasya Ötesi ile Orta Asya’da) millî meselenin àiddet-
lenmesinin nedenlerinden biri de Rusya karàÑtÑ ülkelerin askerî istihbaratçÑla-
rÑnÑn bu bölgelerdeki zararlÑ faaliyetleridir.
Rusya’nÑn millî sÑnÑrlarÑnda Sovyet iktidarÑnÑn kurulmasÑndan sonra
özellikle de ilk yÑllarda bu tür teàebbüsler ivme kazanmÑàtÑr. Bu tür teàebbüs-
lerin hedefinde en baàta Orta Asya bölgesi yer alÑyordu. Örneßin eski Os-
manlÑ Ýmparatorlußu’nun bazÑ siyaset adamlarÑ daha 1920’lerin baàlarÑnda
“Büyük Türk Projesi”ni ortaya atmÑàlardÑr. Bunlar amaçlarÑna ulaàmak için
Sovyet karàÑtÑ BasmacÑ Hareketi’ni kullanmaya çalÑàmÑàlardÑr. Ancak siyasi
haritada SSCB ve Türkiye Cumhuriyeti gibi iki yeni devlet ortaya çÑktÑßÑnda
iki ülke arasÑndaki münasebetler, düàmanca olmamÑàtÑr. Ankara, I. Dünya
SavaàÑ sÑrasÑnda ve sonrasÑnda gerek Türkiye içerisindeki gerekse de dÑàarÑda-
ki Pantürkistlere destek vermemiàtir.
Avrasya topraklarÑnda Türkiye’nin baàkanlÑßÑnda “Büyük Türk Proje-
si”nin hayata geçirilmesi için yeni àans SSCB’nin yÑkÑlÑàÑndan sonra ortaya
çÑkmÑàtÑr. Türkiye’ye “tarihî imkân”Ñn yaratÑldÑßÑna dair görüàleri, sadece
yazar ve gazeteciler deßil, Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticileri de dile ge-
tirmiàlerdir. Rusya ise bu dönemde BatÑ yanlÑsÑ bir dÑà politika izliyor ve BDT
ülkeleri de dâhil olmak üzere dißer coßrafyalara önem vermiyordu. Eski

* Pyatigorsk Devlet Dil Üniversitesi Doßu Dilleri ve Kültürü Bölümü Ößretim Üyesi
108 DOÇ. DR. ALEKSANDR PÝLÖV

SSCB’nin güney ve doßu sÑnÑrlarÑnda bir nevi jeopolitik boàluk oluàmuàtur.


UluslararasÑ arenadaki dißer oyuncular bu boàlußu doldurma konusunda
acele etmiàlerdir. Türkiye, “Adriyatik’ten Büyük Çin DuvarÑ”na kadarki
coßrafyada siyasi, ekonomi, teknoloji ve kültür alanlarÑnda Türk dünyasÑnÑn
liderlißine talip olmuàtur. AyrÑca uzun vadede Avrasya’daki bütün Türkî
cumhuriyetlerin birleàmesi ihtimali üzerinde de duruluyordu. Türk dÑà politi-
kasÑndaki bu “yeni yön”, resmî olarak àu àekilde açÑklanmÑàtÑr: “XXI. yüzyÑ-
lÑn baàÑnda Türkiye Cumhuriyeti, bu genià bölgede çekim merkezi hâline
gelmelidir”1.
Siyasi liderlißi ele geçirme konusundaki isteßin yanÑ sÑra Türkiye, uzun
yÑllar boyunca yeni Türk devletlerinin en önemli ticari ve ekonomik ortaßÑy-
dÑ. 1990’lÑ yÑllarÑn ortalarÑnda Türkiye, Orta Asya ve Kafkasya Ötesi cumhu-
riyetleriyle ticari ve ekonomik iàbirlißini öngören 200’den fazla anlaàma im-
zalamÑàtÑr. Söz konusu iàbirlißi, karàÑlÑksÑz yardÑm ile Türk àirketlerin, “kü-
çük” ortaklarÑn ekonomilerine yatÑrÑmlarÑnÑ öngörüyordu. Bu sürece gerek
Türk özel sermayesi gerekse de resmî hükümet kuruluàlarÑ katÑlmÑàtÑr. Özel-
likle yeni Türk devletleriyle Ortak Ýà Konseyleri oluàturan Türkiye DÑà Eko-
nomi BaßlantÑlar Komitesi aktif faaliyetlerde bulunmuàtur.
Türkiye Cumhuriyeti, Türk dünyasÑ ile kültürel alanda da iàbirlißine
önem vermiàtir. Türkiye, bu yöndeki iàbirlißini siyasi birlik için önemli bir
araç olarak görmüàtür. Bu amaçla Türkiye’de 90’lÑ yÑllarÑn baàÑnda
TÜRKSOY ve TÝKA kurulmuàtur. Bu kuruluàlarÑn amacÑ, cumhuriyetlerle
kültür, eßitim ve sosyal alanlarda iàbirlißi geliàtirmektir. Türk Hükümeti,
Türkî cumhuriyetlerden gelen binlerce ößrenciye burs vermià, ià adamlarÑ,
diplomatlar, subaylar için kurslar organize etmiàtir. Bu alanlardaki “yayÑlma-
cÑlÑk” sadece baßÑmsÑz ülkeleri deßil, Rusya Federasyonu içerisindeki özerk
cumhuriyetleri (Tataristan, Baàkurdistan, Kuzey Kafkasya cumhuriyetleri) de
kapsamÑàtÑr. Türkiye’nin bu yöndeki siyaseti, Rusya Federasyonu’nun kaygÑ-
lanmasÑna neden olmuàtur, çünkü onun jeopolitik ve ekonomik çÑkarlarÑnÑ
tehdit etmiàtir. Bu dönemdeki Rus-Türk münasebetlerindeki gerginlißin bir
baàka nedeni de Türkiye’nin NATO üyelißi olmuàtur. Bu husus da Rus-
ya’nÑn BDT çerçevesindeki entegrasyon süreçlerini engellemeye çalÑàan
ABD’nin çÑkarlarÑna uygundu.
90’lÑ yÑllarÑn ortalarÑnda Avrasya coßrafyasÑnda artan Çin etkisi ile Rus-
ya’nÑn “bölgeye dönüà” çabalarÑ, Türkiye’nin Türk dünyasÑndaki siyasi ve
ekonomi liderlißini üstlenmek için sahip oldußu imkânlarÑnÑn çok sÑnÑrlÑ oldu-

M. K. Ziganàin, Rossiya-Turtsiya: Ot Dvustoronnego Sotrudniçestva k


1

Mnogoplanovomu Partnerstvu, Biàkek-Oà, 2009, s. 40.


RUS-TÜRK MÜNASEBETLERÝNDE ORTA ASYA KONUSU: 109
“ÝMPARATORLUKLARIN MÝRASI”NDAN XXI. YÜZYILIN GERÇEKLERÝNE

ßunu ortaya koymuàtur. Bu ortamda ABD’nin Orta Doßu ile Orta Asya
ülkelerine kendi entegrasyon projelerini kabul ettirme konusundaki çabalarÑ
artmÑàtÑr. ABD’nin ana jeopolitik rakiplerini hedef alan bu projelerde Türki-
ye’ye ve ona etnik ve kültürel açÑdan yakÑn olan cumhuriyetlere önemli rol
atfedilmiàtir2. AynÑ zamanda ABD yönetimi, Avrasya coßrafyasÑnda güvenlik
tehditlerinden sözde kaygÑ duydußunu bildirmiàtir.
Dißer taraftan Türk ekonomisine büyük darbe vuran 1994 yÑlÑndaki malî
kriz, Türkiye’nin Türk cumhuriyetlerinin ekonomik geliàimlerinin “lokomo-
tif” rolünü tehdit etmiàtir. BDT’nin Türk cumhuriyetlerinin millî ekonomile-
ri, uzun süreli geliàim programlarÑna ihtiyaç duyuyorlardÑ. Ancak Türk iàa-
damlarÑ bu süreçte yer almaya hazÑr deßillerdi. Sadece ekonomik deßil, XX.
yüzyÑlÑn sonundaki siyasi gerçekler de Türk Birlißi’nin kurulmasÑ için müsait
zeminin olmadÑßÑnÑ ortaya koymuàtur. Orta AsyalÑ siyasetçilerin anlattÑkla-
rÑndan anlaàÑlacaßÑ üzere onlar, SSCB’nin yÑkÑlÑàÑndan sonra herhangi bir
entegrasyon sürecini düàünemiyorlardÑ.
Resmî olarak Türkî devletlerin liderleri hiçbir zaman özerk Türk cum-
huriyetleriyle (Rusya Federasyonu ve Çin içerisindeki cumhuriyetler) enteg-
rasyona gitme konusunu dile getirmemiàlerdir. XX.-XXI. yüzyÑllarÑn sÑnÑrÑn-
da Türk dünyasÑ liderlißi için Orta Asya’nÑn iki büyük devleti daha talip ol-
muàtur. Kazakistan ile Özbekistan. Yüzölçümü, ekonomik potansiyel ve arz
ettikleri jeopolitik önem açÑsÑndan bu iki ülke, Türkiye’nin gerisinde deßiller.
Çin ve Ýran gibi ülkelerle rekabet de Türkiye’nin Türk dünyasÑndaki siyasi
liderlik konusundaki talebinden vazgeçmesinde önemli rol oynamÑàtÑr.
1990’lÑ yÑllarÑn sonunda Türkiye, yalnÑzca kültür ve sosyal alanlarda aktif
faaliyet gösterme imkânÑna sahip olmuà, uzun süreli siyasi ve ekonomik inisi-
yatiflerden vazgeçmek zorunda kalmÑàtÑr. Ancak kültür, Türkiye’nin bölgede
konumunu saßlamlaàtÑrma sürecinde önemli bir araçtÑr. Bu araç Türkiye
tarafÑndan daha XX. yüzyÑlÑn baàÑnda (o dönemde OsmanlÑ Devleti) akraba
halklarla münasebetlerde aktif olarak kullanÑlmÑàtÑr. I. Dünya SavaàÑ önce-
sinde Türk subaylar, Rusya Ýmparatorlußu’nun millî sÑnÑrlarÑnda istihbarat
faaliyetlerinde bulunurken bu çalÑàmalarÑ “Müslüman aydÑnlatma” sloganÑyla
yürütmüàlerdir3.

2 “NATO’nun Doßu’ya Doßru Geniàleme” süreci çerçevesinde Azerbaycan ile Özbekis-

tan, Kolektif Güvenlik AnlaàmasÑ Örgütü’nden çÑkmÑàlardÑr. Daha sonra adÑ geçen bu iki Türk
cumhuriyeti, GUUAM’Ñn içerisinde yer almÑàlardÑr.
3 A. Ý. PÑlöv, Basmaçeskoe Dvijenie v Sredney Azii: Etnopolitiçeskiy Srez, Bià-
kek, 2006, s. 87-88.
110 DOÇ. DR. ALEKSANDR PÝLÖV

Bununla birlikte daha XXI. yüzyÑlÑn ilk yÑllarÑnda Rusya Federasyonu,


Orta Asya’da siyasi ve ekonomik varlÑßÑnÑ hissettirmeye baàlamÑàtÑr. AynÑ
zamanda Türkiye’nin Avrupa ülkeleri ve NATO ortaklarÑyla münasebetleri
de soßuma eßilimi göstermiàtir. Bunun nedenlerinden biri de ABD ve mütte-
fiklerince Orta Doßu’da baàlattÑklarÑ operasyonlar ve 2003 yÑlÑnda Irak’ta
yaàanan savaàtÑ. ABD’nin Türkiye’nin komàusu olan bir ülkenin içiàlerine ve
özellikle de Kürt meselesine müdahalesi, Türkiye’de Anti-Amerikan havanÑn
oluàmasÑna neden olmuàtur4. Bütün bunlar, Türk yönetimini dÑà politikada
baàka arayÑàlara itmiàtir ki bu arayÑàlar içerisinde 90’lÑ yÑllarda Türkiye tara-
fÑndan ortak olarak görülmemià ülkeler de yer almÑàtÑr.
Deßiàen uluslararasÑ ve bölgesel gerçekler karàÑsÑnda Türkiye, BDT üyesi
olan Türk devletlerine karàÑ izledißi siyaseti gözden geçirmek zorunda kal-
mÑàtÑr. Türkiye’nin “Türk DünyasÑ”na karàÑ yeni bir yaklaàÑmda bulunmasÑ,
Rusya ile münasebetlerin deßiàimine baßlÑydÑ. XXI. yüzyÑlÑn ilk yÑllarÑnda
(özellikle de Irak SavaàÑ’nÑn baàlamasÑndan sonra) siyasi anlamda Türkiye
için Türk devletleriyle entegrasyon süreçlerinden ziyade Orta Doßu’daki
geliàmeler önem arz etmiàtir. Türk cumhuriyetleri günümüzde dÑà dünya ile
yalnÑzca pragmatik düàünceler temelinde münasebetler geliàtirmektedirler.
AynÑ zamanda Türk siyasi ve ilmî eliti, Avrasya coßrafyasÑndaki öncelikler
belirlenirken Rusya faktörünü görmemezlikten gelinemeyeceßini anlamÑàtÑr.
Türk siyaset bilimcileri ile ilim adamlarÑnÑn bir kÑsmÑna göre günümüzde “ilk
kez iki ülke arasÑnda çok yönlü iàbirlißinin geliàimi için müsait ortam oluà-
muà” ve ideolojik önyargÑlar da bu süreçte engel teàkil etmeyecektir. AynÑ
uzmanlara göre Türkiye’deki bazÑ marjinal gruplarÑn ileri sürdüßü gibi Rus-
ya ile iàbirlißine peàin hükümlülüklerle yaklaàÑlmasÑ, Türkiye’nin çÑkarÑna
olmayacaktÑr5.
Rus ilim adamlarÑ ile siyaset bilimciler arasÑnda da Rus-Türk münase-
betlerine farklÑ yaklaàanlar vardÑr. Bunlar, SSCB’nin yÑkÑlÑàÑndan sonraki
dönemden farklÑ olarak bölgesel münasebetlerde Türkiye’nin rolünü farklÑ
bir àekilde yorumlamaktadÑrlar. Orta Asya bölgesindeki güvenlik tehditlerine
karàÑ koyma sürecinde Þanghay Ýàbirlißi Örgütü ile Kolektif Güvenlik Örgü-
tü AnlaàmasÑ gibi bölgesel örgüt ve ittifaklar önemli rol oynamaktadÑrlar.
Günümüzde bazÑ Rus uzmanlar, àaàÑrtÑcÑ bir àekilde Türkiye’nin de adÑ geçen

4 2005 yÑlÑ baàÑnda yayÑmlanan anket çalÑàmasÑna göre Türkiye’de nüfusun yüzde 59.5’i

ABD’nin siyasetini olumsuz nitelendirmià, nüfusun yüzde 38.9’u da ABD’yi, Türkiye’nin


düàmanÑ olarak görmüàtür. Bkz. M. K. Ziganàin, a.g.e., s. 36-37.
5 Gökan Bacik, “Deßiàik AlgÑlar, Yeni FÑrsatlar Dönemi”, Zaman, 11 Þubat 2009.
RUS-TÜRK MÜNASEBETLERÝNDE ORTA ASYA KONUSU: 111
“ÝMPARATORLUKLARIN MÝRASI”NDAN XXI. YÜZYILIN GERÇEKLERÝNE

örgütlere üyelißini desteklemektedirler6. Bu fikir ileri sürülürken Türkiye,


Ýran, Afganistan, Hindistan ve Güney-Doßu ülkelerinin ÞÝÖ’ye duyduklarÑ
ilgi göz önünde bulundurulmuàtur7. Ancak burada baàka bir sorun ortaya
çÑkabilir: Türkiye’nin kültürel ve tarihî baßlara sahip oldußu bölge için mü-
cadele baàlatmasÑ kaçÑnÑlmazdÑr. Bu da ÞÝÖ’de lider konumunda olan Rusya
ile Çin’in çÑkarlarÑna hizmet etmeyecektir8.
Hiç àüphesiz Türkiye’nin Orta Asya’da “kültür-eßitim entegrasyonu”
yoluyla kendi etkisini arttÑrma çabalarÑ, oluàan àartlarda artÑk durdurulamaz.
Günümüz RusyasÑ, Orta Asya bölgesindeki eßitim-haberleàme alanÑnÑ kont-
rol altÑnda tutmak için Sovyetlerin sahip oldußu imkânlardan yoksundur.
Ancak Türkiye’nin bölgeye yönelik siyaseti, radikal dinî nitelik taàÑmamakta-
dÑr. Türkiye’nin “kültürel ve sosyal yayÑlmacÑlÑßÑ”nÑn, bölge halkÑnÑ Ýslamlaà-
tÑrma meseleleriyle de bir ilgisi yoktur. Bölgenin istikrarsÑzlaàtÑrÑlmasÑ ve radi-
kalleàtirilmesi, Türkiye’nin çÑkarlarÑna hizmet etmemektedir. Türkiye’nin
BDT üyesi Türk cumhuriyetleriyle bu alandaki iàbirlißi, Rusya tarafÑndan
baàka güçlerin, özellikle de bölgeye uzak kalan Müslüman devletlerin çabala-
rÑna “faydalÑ karàÑlÑk” olarak deßerlendirilebilir. Türkiye, günümüz àartlarÑn-
da Türk dünyasÑyla iàbirlißi geliàtirirken Rusya’nÑn çÑkarlarÑna da dikkat et-
mek zorunda kalacaktÑr. Türk siyasi eliti de büyük ihtimalle bunun farkÑnda-
dÑr. Türkiye ile Rusya arasÑnda geliàen münasebetlerdeki “güven” ve “sami-
miyet”, BDT coßrafyasÑnda taraflarÑn birbirlerinin çÑkarlarÑna karàÑ garantör
rolünü oynayabilir. Son dönemde gerçekleàen ikili görüàmeler, taraflarÑn bu
gerçekleri iyi kavradÑklarÑnÑ göstermiàtir.

6 Örneßin Türkiye’nin ÞÝÖ’ye üyelißinin Türkiye’yi Avrasya coßrafyasÑnda daha baßÑm-

sÑz hâle getireceßi ve onu ABD’nin etkisi altÑndan çÑkaracaßÑ düàünülmektedir. Bkz. A. Dugin,
“V Nadejde na ZdravÑy SmÑsl. Ýntervyu”, 23. 10.2008, http://1news.az/politics/
20081022112247404.html
7 http://www.rosbalt.ru/2008/06/07/492002.html
8Ýlyas Kamalov, Ot Sosedstva k Sotrudniçestvu: Rossiysko-Turetskie
Otnoàeniya, ORSAM Rapor No. 18 (2010), s. 13.
IV.OTURUM

Oturum BaàkanÑ: Prof. Dr. Aleksandr KOLESNÝKOV

Dr. Aleksandr VÝTOL


Sosyal Alanda Rus-Türk Münasebetleri (1920-1950’li YÑllar)

Doç. Dr. Aleksey PILÖV


St. Petersburg/Leningrad Üniversitesi’nde OsmanlÑca Eßitimi (1920’li
YÑllardan Günümüze Kadar)

Doç. Dr. Apollinariya AVRUTÝNA


Rusya’da Türk EdebiyatÑ: Kültürleri KaràÑlÑklÑ Kavrama Metodu
Olarak Edebî Eserlerin Tercümesi
SOSYAL BÝLÝMLER ALANINDA GELÝÞEN RUS-TÜRK
MÜNASEBETLERÝ (1920-1950’LÝ YILLAR)

Dr. Aleksandr VÝTOL*

Birinci ve Ýkinci Dünya SavaàlarÑ arasÑnda Rusya ile Türkiye arasÑndaki


münasebetlere baàta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tarihî àahsiyetler
damga vurmuàtur. Bu tür liderler sayesinde Rus ve Türk halkÑ, XX. yüzyÑlÑn
ilk yarÑsÑnda korkunç imtihanlara, var olma ve geliàme isteßiyle karàÑ koymayÑ
baàarmÑà ve bütün dünyaya asÑrlarca savaàan iki halk arasÑnda sadece barÑàçÑl
deßil dostluk münasebetlerin dahi kurulabileceßini göstermiàlerdir.
Rus ve Türk halklarÑ, dünyadaki geliàmeleri deßerlendirebilecek durum-
da olan herkese “tarihî enerjinin korunmasÑ” kanununa uyuldußunu ispatla-
mÑàlardÑr. Yani geç Ortaçaß’da Rus ve Türk devletlerinin yükselmesi, aynen
XX. yüzyÑlda bu “Anka”larÑn yeniden doßuàu gibi son derece doßaldÑ.
Bildirimi, Ulu Atatürk’ün müzik alanÑndaki reformlarÑ ve bu alandaki
Türk-Rus iàbirlißi konusuyla baàlamak istiyorum. Bildißiniz gibi müzik ala-
nÑndaki reformlar, Atatürk’ün 1 KasÑm 1934 tarihinde TBMM’nin dördüncü
yasama yÑlÑnÑn açÑlÑàÑnda yaptÑßÑ konuàmadan hemen sonra baàlamÑàtÑr. Ko-
nuàmasÑnda Türkiye Cumhuriyeti CumhurbaàkanÑ, “bizim acil bir àekilde
önem vermemiz gereken alan – Türk müzißidir” demiàtir. Atatürk konuàma-
sÑna àöyle devam etmiàtir: “Bir milletin hayatÑnÑn deßiàimindeki ölçü, müzik-
teki deßiàikliklerin algÑlama becerisidir.” Böylece Mustafa Kemal müzikten,
toplumun reformlara açÑk oldußu göstergesinden bahsetmiàtir. Atatürk, Türk
halkÑnÑn his ve düàüncelerini yansÑtan güzel melodi ve havalarÑn derlenmesi-
nin, yani gerçek Türk melodilerinin korunmasÑ ve geliàiminin öneminin altÑnÑ
çizmiàtir. AyrÑca Türk lider, Türk müzißini ve melodisini modern müzißin
kaidelerine göre iàlenmesini de teklif etmiàtir. Mustafa Kemal Atatürk’ün
reform çaßrÑsÑ, sadece Türkiye’de deßil Sovyet Rusya’da da yankÑ bulmuàtur.

* St. Petersburg Þark ElyazmalarÑ Enstitüsü UzmanÑ


116 DR. ALEKSANDR VÝTOL

Rusya’da Türk meslektaàlarÑyla iàbirlißi geliàtirmek amacÑyla Besteciler Birli-


ßi temsilcileri ile Bolàoy Tiyatro solistlerinden oluàan özel bir komisyon ku-
rulmuàtur. Sovyetler Birlißi Kültürel BaßlantÑlar Cemiyeti, Türkiye’ye Sovyet
àarkÑlarÑndan oluàan gramafon plak ve kayÑtlarÑnÑ göndermiàtir.
O dönem için son derece yeni bir olay olan radyo konser programÑ,
Türkiye Cumhuriyeti’nin 10. yÑldönümü, yani 29 Ekim 1933 tarihinde ya-
yÑmlanmÑàtÑr. Bu tarihte Sovyetler Birlißi Kültürel BaßlantÑlar Cemiyeti,
Radyo ile ortaklaàa olarak Moskova Devlet KonservatuarÑ’nÑn Büyük Salo-
nu’nda bir konser organize etmiàtir. Sovyet solistleri G. Ginzburg, A.
Mihelev ve N. Valter, Ulvi Cemal ve Ekrem Zeki gibi Türk bestecilerin eser-
lerini okumuàlardÑr. 1934 yÑlÑnda SSCB’yi ilk kez Türk besteciler (Ulvi Ce-
mal, Ekrem Zeki ve Cemil Reàit) ziyaret etmiàtir. Ýki ülke arasÑndaki iàbirlißi,
hem karàÑlÑklÑ baàarÑlÑ konser turneleri hem de biriken tecrübe paylaàÑmÑnÑ
öngörüyordu. Ankara ve Ýstanbul’daki konservatuarlar, SSCB’ye Türk halk
melodilerini içeren plaklar göndermiàlerdir. Bunlar Sovyet okullarÑnda oku-
tulmuàtur. Rus tarafÑ ise Moskova KonservatuarÑ’nÑn eßitim faaliyetleri ile
ilgili kaynaklarÑ Türkiye ile paylaàmÑàtÑr. Rus ve Türk sanatçÑ ile dinleyicilerin
görüàüne göre, komàu halklarÑn halk ve klasik müzikleri, karàÑlÑklÑ olarak bü-
yük ilgi görmüàtür. DolayÑsÑyla asÑrlar boyunca biriken her iki halkÑn da mü-
zik hazineleri, yani manevî kültürün en yüksek seviyedeki baàarÑlarÑ, birbirine
yakÑn, hatta aynÑ kökten oldußu ortaya çÑkmÑàtÑr. Bu hususun anlamÑ çok
büyüktür.
Þimdi de müzikten bizim özel hamimize, yani tarihin ilham perisi Kleio
ve onun annesi olan hatÑralarÑn titanÑ Mnemosyne’ye dönelim. St. Petersburg
(Petrograd)’daki ilk Türkologlar Birlißi, 1918 yÑlÑnda V. V. Barthold’un inisi-
yatifi ile oluàturulan V. V. Radlov Grubu idi. Bu oluàum, àehrin bütün Tür-
kologlarÑnÑ birleàtirmiàtir. Bu grubun faaliyetlerini, Türkoloji OdasÑ (1928-
1930) devam ettirmiàtir. Barthold bu oluàuma, kendi özel kütüphanesi ve
dairesindeki iki odasÑnÑ tahsis etmiàtir. Bu grubun kuruluà toplantÑsÑ Nisan
1928’de yapÑlmÑàtÑr. Ancak ne yazÑktÑr ki Aßustos 1930’da oluàumun kurucu-
su ve baàkanÑ V. V. Barthold vefat etmiàtir.
1930’lu yÑllardan itibaren Þarkiyat Enstitüsü, Türkoloji alanÑndaki tarih
ve dil çalÑàmalarÑnÑn merkezi hâline gelmiàtir. Enstitünün bünyesinde iki
Türkoloji bölümü mevcuttu. Bunlardan ilki, Orta Asya AraàtÑrmalarÑ Bölü-
mü, ikincisi Ýlimler Akademisi üyesi (1929’dan itibaren) ve Þarkiyat Enstitüsü
BaàkanÑ (1934-1937) A. N. Samoyloviç’in baàkanlÑßÑndaki Türkiye AraàtÑr-
malarÑ Bölümü idi. Türkiye AraàtÑrmalarÑ Bölümü’nün ilk çalÑàanÑ (1931’den
itibaren), Azeri kökenli edebiyatçÑ A. A. Seyit-zade idi. 1932 yÑlÑndan itibaren
bölümde A. A. Alimov, A. E. Moçanov, A. D. Noviçev, T. P. Çerman ve
dißerleri çalÑàmaya baàlamÑàlardÑr. Bölümün ilk çalÑàma konularÑ àunlardÑ:
SOSYAL BÝLÝMLER ALANINDA GELÝÞEN RUS-TÜRK 117
MÜNASEBETLERÝ (1920-1950’LÝ YILLAR)

“Kemalizm’in TarÑm PolitikalarÑ”, “Modern Türk EdebiyatÑ”, “Türkiye’deki


Ekonomik Kriz”, “KÑrÑm’daki Millî BaßÑmsÑz Hareketinin Tarihi” vs. Meà-
hur Rus araàtÑrmacÑ A. S. Tveritinova, 1933’te uzun yÑllar süren “Köprülü
Dönemi” adlÑ çalÑàmasÑnÑ baàlatmÑàtÑr. AynÑ sene Ýstanbul Ößretmen Oku-
lu’nun mezunlarÑndan Doç. Hikmet Cevdet-zade bölüme davet edilmiàtir.
Kendisinden “Tazminat’tan 1876 YÑlÑna Kadar Türk EdebiyatÑ Tarihi” adlÑ
bir çalÑàma yapmasÑ istenmiàtir. Kendisi Modern Türk EdebiyatÑ Tarihi adlÑ
bir çalÑàma yapmayÑ da planlamÑàtÑ. Hikmet Cevdet-zade’nin daveti, bu yÑl-
larda Rus ve Türk ilim adamlarÑ arasÑnda geliàen iàbirlißinin nadir vakalarÑn-
dandÑ.
AdÑ geçen ilim adamlarÑnÑn yanÑ sÑra Barthold’un kurdußu grupta meà-
hur Türkolog A. N. Kononov, Türk Filolojisi’nin meseleleriyle ußraàmÑàtÑr.
Onun çalÑàmalarÑ sayesinde 1941’de Türk Dilinin Grameri adlÑ eser yayÑmlan-
mÑàtÑr.
Türkiye Cumhuriyeti BaàbakanÑ Ýsmet Paàa (Ýnönü)’nÑn 1932 yÑlÑnda
gerçekleàtirdißi Moskova ve Leningrad ziyaretinden sonraki dönemde geliàen
siyasi münasebetler, sosyal bilimler alanÑndaki iàbirlißini de olumlu etkilemià-
tir. 1933’te Türk Hükümeti’nin daveti üzerine N. Ya. Marr ve A. N.
Samoyloviç, Türkiye’yi ziyaret etmiàlerdir. BaàlatÑlan iàbirlißini daha saßlam
temellere oturtmak için SSCB Ýlimler Akademisi bünyesinde Türkiye Ýle Ýlmî
BaßlantÑlarÑ Destekleme Komisyonu kurulmuàtur. Bu komisyon, 1937 yÑlÑna
kadar varlÑßÑnÑ sürdürmüàtür.
1934 yÑlÑnda Þarkiyat Enstitüsü’nün bünyesinde Türkologlar Cemiyeti
kurulmuàtur. BaàlangÑçta cemiyetin adÑ, Þarkiyat Enstitüsü Bünyesindeki
Türk Cemiyeti àeklindeydi. Cemiyetin onurlu baàkanÑ - N. Ya. Marr, baàkanÑ
- A. N. Samoyloviç, ilmî sekreteri – A. D. Noviçev idi.
II. Dünya SavaàÑ arifesinde Þarkiyat Enstitüsü’ndeki Türkolog kadrosu
kalabalÑk olmasa da, son derece ihtisas sahibi kimselerden oluàuyordu. Savaà,
Þarkiyat Enstitüsü’nün faaliyetlerine zarar vermiàtir. TürkologlarÑn bir kÑsmÑ
cephede hayatÑnÑ kaybetmià, bir kÑsmÑ Taàkent’e tahliye edilmiàtir. 1942 yÑlÑ
sonunda Taàkent’teki Þarkiyat Enstitüsü’nün bünyesinde Türkoloji Bölümü
açÑlmÑàtÑr. Bölümde Özbek kökenli yüksek lisans ve doktora ößrencileri ça-
lÑàmÑàtÑr.
MayÑs 1945’te Þarkiyat Enstitüsü’nün çalÑàanlarÑ, Taàkent’ten geri dön-
müà ve çalÑàmalarÑnÑ devam ettirmiàlerdir. Türkiye AraàtÑrmalarÑ Bölü-
mü’nün baàkanlÑßÑna A. N. Kononov getirilmiàtir. Orta Asya AraàtÑrmalarÑ
Bölümü’ndeki çalÑàmalar da onun baàkanlÑßÑnda yürütülmüàtür. Þark Elyaz-
malarÑ Bölümü (Müze), Þarkiyat Enstitüsü’nün Leningrad Þubesi’ne dönüà-
118 DR. ALEKSANDR VÝTOL

türülmüàtür. Bu àubenin bünyesinde Türk-Moßol AraàtÑrmalarÑ Bölümü de


kurulmuàtur. Günümüzde bu müessese, Þark ElyazmalarÑ Enstitüsü adÑnÑ
taàÑmaktadÑr. Enstitünün bünyesindeki Orta Asya AraàtÑrmalarÑ Bölümü’nde
dört uzman çalÑàmaktadÑr. Bölümün baàkanlÑßÑnÑ ise meàhur Türkolog S. G.
KlyaàtornÑy yapmaktadÑr.
Þimdi ise günümüz Rus-Türk ilmî münasebetlerindeki sorunlara deßine-
lim. Perestroyka (Yeniden YapÑlandÑrma) dolayÑsÑyla devletin ilmî müessese-
leri zayÑflamÑà ve ilmî alandaki temaslar da azalmÑàtÑr. Yüksek teknolojiler
alanÑndaki münasebetler nispeten iyi seviyede geliàmektedir. Roskosmos adlÑ
Rus àirketi, Türkiye ile astronotik1 alanda iàbirlißi yapmakta, geleceßin Türk
kozmonotlarÑnÑn yetiàtirilmesine destek vermektedir.
Sosyal bilimler alanÑnda iàler bu kadar iyi yürümemekte, özellikle de
Rusya cephesinde. Örneßin Rusya’da Türkiye çalÑàan siyaset bilimci yetiàti-
rilmemektedir. Gerçi Rusya Federasyonu Devlet BaàkanÑ D. A. Medvedev’in
Türkiye ziyaretinden sonra durum deßiàebilir. Ziyaret sÑrasÑnda taraflar,
kültür, ilim ve eßitim alanlarÑndaki temaslarÑn arttÑrÑlmasÑ konusunda anlaà-
maya varmÑàlardÑr.
Ýlmî alanda da alÑàÑlmÑà kliàelerden vazgeçmek gerekmektedir. Birinci so-
run, genç ilim adamlarÑnÑn yetiàtirilmesidir. Türkiye’de Rusya’ya ve Rus-
Türk münasebetlerine ilgi artarken, Rusya’da durum farklÑdÑr. Türk Tarihi
ve OsmanlÑ araàtÑrmalarÑ Rusya’da bir türlü krizden çÑkamamaktadÑr. Bu
durumu deßiàtirmek için acil önlemler almak gerekmektedir. Yine Türkiye ve
Rusya’daki ilmî mirasÑn araàtÑrÑlmasÑ için ößrenci ve uzman deßiàimi her iki
ülkenin de yararÑna olacaktÑr. Gerek tarih gerekse de filoloji alanlarÑnda araà-
tÑrÑlmamÑà çok konu mevcuttur.
Hiç àüphesiz bizler, geçmiàin hesabÑnÑ vermeliyiz. Soßuk Savaà mirasÑnÑ
ve birbirimizden habersiz kalma dönemini atlatmak çok zordur. Bahsettißi-
miz dönemden çok sayÑda olumsuz unsur kalmÑàtÑr. Soßuk Savaà döneminde
sosyal bilimler alanÑnda ilim adamlarÑ dost olmayan ülkelerle çalÑàmak üzere
yetiàtirilmiàtir.
Ancak durum deßiàmiàtir. Bizler artÑk farklÑ tarihî àartlarda yaàÑyoruz.
Türkiye, Rusya’nÑn dostluk münasebetleri geliàtirdißi ülkelerden biridir.
Geçmiàte münasebetleri zorlaàtÑran bütün engel ve yaklaàÑmlardan kurtul-
mamÑz gerekiyor. Birbirimize karàÑ olan mental/entelektüel ilgi, ilmî temasla-

1 Astronotik, amacÑ gezegenler arasÑnda gidip gelmeyi incelemek ve gerçekleàtirmek olan

bilim dalÑ. Bkz. Vedat Gültek, Rusça-Türkçe Sözlük, Bilim ve Sanat YayÑnlarÑ, Ankara,
2004, s. 601. (çev. notu).
SOSYAL BÝLÝMLER ALANINDA GELÝÞEN RUS-TÜRK 119
MÜNASEBETLERÝ (1920-1950’LÝ YILLAR)

rÑmÑz için de özel sorumlulußu beraberinde getirmektedir. Millî edebiyatla-


rÑmÑzÑn yüksek seviyesine uygun hareket etmemiz gerektißini de çekinmeden
söyleyebilirim. Türkiye bu baßlamda Rusya’dan daha öndedir. Onlarca
Türk üniversitesinde Rus dili ve edebiyatÑ dersleri okutulmaktadÑr. Rus klasik
eserleri ve modern Rus edebiyatÑndan eserler Türkçeye tercüme edilmekte-
dir. Gazi ve Ankara üniversitelerindeki Rus dili ve edebiyatÑ uzmanlarÑnÑn
(Zeynep Günal ve Zeynep Zafer) çalÑàmalarÑnÑ takdirle karàÑlÑyoruz. Okan ve
Boßaziçi üniversitelerinde de Rus dili ve edebiyatÑ uzmanlarÑ yetiàtirilmekte-
dir.
Soßuk Savaà dönemindeki mücadele, günümüzde birbirimize uzman
gönderme ve birbirimizle ilgili kitap yayÑmlama konusundaki yarÑàa dönüà-
müàtür. Bu konuda da Türkiye’nin bir adÑm daha önde oldußunu söylemek
mümkündür. Benim önerim ise uzman tercümanlarÑn katÑlacaßÑ ortak top-
lantÑlarÑn düzenlenmesidir. AyrÑca bildißim kadarÑyla Þarkiyat Enstitüsü’nde
bir zamanlar bölüm baàkanlÑßÑ yapan Prof. Dr. Aleksandr Kolesnikov, “Rus
Aràivlerinde Türkiye” adlÑ bir proje baàlatmÑàtÑ. Bu proje, Rus ve Türk bilim
adamlarÑnÑn birlikte çalÑàmalarÑnÑ öngörüyordu. Çeàitli nedenlerden dolayÑ
bu proje hayata geçirilmemiàtir. Ancak bu projenin tekrar canlandÑrÑlmasÑ
üzerinde düàünmekte fayda vardÑr.
Herkes tarafÑndan bilinmektedir ki ara sÑra Rus ve Sovyet araàtÑrmacÑla-
rÑnÑn gerçekleàtirdikleri konferanslar (ki bunlar da çoßunlukla belli baàlÑ yÑl-
dönümleriyle ilgilidir) ciddi meseleleri ele almaktan uzaktÑrlar. Bu alanda da
baàka àekillerde ortak faaliyetler gerçekleàtirilebilir. Örneßin belli konularÑn
tartÑàÑlacaßÑ ortak yuvarlak masa toplantÑlarÑ ve seminerler, iki ülkenin genç
ilim adamlarÑnÑ ortak çalÑàmalar yapma konusunda teàvik edebilir. Bu tür
faaliyetler de uzun vadeli olmalÑdÑr. Rus-Türk iàbirlißi, yeni bir safhada ge-
liàmedikçe, bizler yerinde saymaya mahk€m olacaßÑz.
120 DR. ALEKSANDR VÝTOL
ST. PETERSBURGLENÝNGRAD ÜNÝVERSÝTELERÝNDE OS-
MANLICA EÜÝTÝMÝ (1920’LÝ YILLARDAN GÜNÜMÜZE KADAR)1

Doç. Dr. Aleksey PILÖV*

St. Petersburg’da Rusya Ýmparatorlußu’nun en büyük komàusu OsmanlÑ


Devleti’nin resmî dili olan OsmanlÑca’nÑn araàtÑrÑlmasÑ ve okutulmasÑ, daha 1822
yÑlÑnda baàlamÑàtÑr. Bu süreç hiç kesilmeden günümüze kadar devam etmektedir.
St. Petersburg Devlet Üniversitesi Þarkiyat Fakültesi Türk Filolojisi Bölümü,
OsmanlÑca ve bu dilin çeàitli yazÑ türlerini okutma geleneßine sahiptir. Eßitim
sürecinde de bölümdeki hocalarÑn kaleme aldÑßÑ kitaplar kullanÑlmaktadÑr. Oku-
tulan kitaplarÑn baàÑnda daha XIX. yüzyÑlÑn baàÑnda Türk-Tatar EdebiyatÑ Bö-
lümü (bu bölümün adÑ 1863-1919 yÑllarÑnda böyleydi) BaàkanÑ Ordinaryus Pro-
fesör V. D. Smirnov’un kaleme aldÑßÑ ObraztsovÑye Proizvedeniya Osmanskoy
LiteraturÑ v Ýzvleçeniyah i OtrÑvkah (OsmanlÑ EdebiyatÑnÑn Örnek Eserlerinden
AlÑntÑlar) adlÑ eser gelmektedir.
V. D. Smirnov’un eseri, önsöz (analiz bölümü) ile baàlamakta ve bu bölüm-
de müellif, eseri kaleme alÑrken dikkat ettißi ilmî prensiplerden bahsetmektedir.
BunlarÑn baàÑnda “okumak için seçilen metinlerin tedricen zorlaàtÑrÑlmasÑ” pren-
sibi gelmektedir. Yine müellif önsözünde àunlarÑ yazmaktadÑr: “Edebî tür çeàitli-
lißine bakÑlmaksÑzÑn edebî eserlerin/örneklerin ait oldußu dönemler arasÑndaki
farklar gözden kaçÑrÑlmamalÑdÑr. Bu faktörlerin ihmali, eserin didaktik amaçlarÑ
dolayÑsÑyla okuyucunun gözlerini yoracaktÑr”2. Böylece V. D. Smirnov, okul

* St. Petersburg Devlet Üniversitesi Doßu Fakültesi Türk Filolojisi Bölümü Ößretim Üyesi
1 1919’da Doßu Dilleri Fakültesi’nin yeniden yapÑlandÑrÑlmasÑ döneminde kadar Osman-

lÑca eßitimi ile ilgili makalemizdeki bölümler, aàaßÑdaki makaleden yararlanarak kaleme alÑn-
mÑàtÑr. Bkz. S. N. Ývanov, “Kafedra Türkskoy Filologii”, UçönnÑye Zapiski LGU. Seriya
Vostokovedçeskih Nauk, No. 13 (1960), s. 69-78.
2 V. D. Smirnov, ObraztsovÑe Proizvedeniya Osmanskoy LiteraturÑ v
Ýzvleçeniyah i OtrÑvkah s Prilojeniem )aksimile OfitsialnÑh Dokumentov RaznÑh
Poçerkov, St. Petersburg, 1891, s. III.
122 DOÇ. DR. ALEKSANDR PÝLÖV

kitaplarÑ kaleme alÑnÑrken eßitim-metodolojik amaçlarÑ okuma parçalarÑnÑn se-


çiminde tarihî yaklaàÑmla birleàtirmek gerektißini vurgulamaktadÑr. O dönemde
müellifin bu görüàleri, son derece ilerici fikirlerdi. Bu görüàlerin haklÑlÑßÑnÑn ispatÑ
da söz konusu eserin hâlâ (100 yÑldan fazla) okutuyor olmasÑdÑr.
V. D. Smirnov’un eserine çeàitli edebî tür ve üsluplarÑn örnekleri dâhil
edilmiàtir. Elyazmalardan alÑnan bu örnekler, OsmanlÑ-Türk dilinin geliàiminin
farklÑ evrelerine (XIV.-XIX. yüzyÑllar) aittir. Bu kitapta Mustafa Naima (öl.
1715), Kâtip Çelebi (öl. 1658), FÑndÑklÑ, Ahmed AàÑk gibi müelliflerin eserlerin-
den okuma parçalarÑ yer almaktadÑr. Yine Smirnov, çalÑàmasÑnda folklor içerikli
nesir eserlerden (KÑrk Vezir Hikâyeleri, HelvacÑ Güzeli Hikâyesi), destanlardan
(Battal Gazi DestanÑ), XIX. yüzyÑl OsmanlÑ gazetelerindeki makalelerden
(Ahmed Mithat Efendi (1844-1913)’nin yazÑlarÑ), Avrupa’nÑn etkisi altÑnda kale-
me alÑnan romanlardan (NamÑk Kemal (1840-1888)’in Ali Bey’in MaceralarÑ ve
Cezmi gibi romanlarÑ) örnekler vermektedir. Smirnov’un kitabÑnda ayrÑca Divan
edebiyatÑ klasiklerinin eserlerinden de örnekler (Ahmed Paàa (öl. 1496), Necati
(öl. 1508), Mihri-Hatun (öl. 1514), Ebu’l-BakÑ (öl. 1600), Muhammed Fuzuli
(1496-1556), VasÑf (öl. 1820) vs.) verilmiàtir. Nash, sülüs, talik, rik’a ve divan gibi
yazÑ türleriyle kaleme alÑnmÑà sultanÑn fermanlarÑ da kitapta örnek olarak veril-
miàtir. Bu çalÑàmanÑn geniàletilmià ve düzeltilmià ikinci baskÑsÑ, 1903 yÑlÑnda ya-
pÑlmÑàtÑr. Smirnov’un bu eseri, dünyada eài benzeri olmayan bir çalÑàmadÑr.
Önemini kaybetmeyen bu eser, günümüzde de St. Petersburg Devlet Üniversite-
si Þarkiyat Fakültesi’nde okutulmaktadÑr.
Rusya’da Ekim Ýhtilâli’nden ve Türkiye’de de cumhuriyetin ilanÑndan son-
raki ilk yÑllarda Þarkiyat alanÑndaki çalÑàmalarÑn büyük kÑsmÑ Petrograd’daki
CanlÑ Doßu Dilleri Enstitüsü’nde yapÑlmÑà, ÞarkiyatçÑlar burada yetiàtirilmiàtir.
Bu dönemde söz konusu enstitü, àehrin en önemli Þarkiyat merkeziydi. Bu ensti-
tüde eski Þark Dilleri Fakültesi’nin meàhur hocalarÑ görev yapmÑàtÑr. OnlarÑn
arasÑnda A. N. Samoyloviç, V. D. Smirnov, P. A. Falöv ve K. G. Vamvaki gibi
Türkologlar da vardÑ3. Daha sonra Petrograd’daki CanlÑ Doßu Dilleri Enstitüsü,
Leningrad Þarkiyat Enstitüsü’ne dönüàtürülmüàtür. 1938 yÑlÑna kadar faaliyet
gösteren bu enstitüde Profesör Nikolay Konstantinoviç Dmitriev (1898-1954)
çalÑàmÑàtÑr. Dmitriev, OsmanlÑcayÑ yeni ößrenmeye baàlayanlar için Bu Adam.
Sözlüklü OsmanlÑca Metinler adlÑ fÑkralar kitabÑ (Leningrad 1928) yayÑmlamÑàtÑr.
Eser, yöntem ile ilgili tavsiyeler ve OsmanlÑca kelimelerin Rusça transkripsiyon-
larÑnÑn da yer aldÑßÑ sözlük içermektedir. Bu eser de hâlâ kullanÑlmaktadÑr.
Üniversitede Þarkiyat çalÑàmalarÑ bu dönemde Sosyal Bilimler Fakültesi’nde
yapÑlÑyordu. Bu fakülte, 1919 yÑlÑnda Doßu Dilleri, Tarih-Filoloji ve Hukuk fa-

Vostokovedenie v Petrograde 1918-1922. Pamyatka Kollegii Vostokovedov


3

Pri Aziatskom Muzee Rossiyskoy Akademii Nauk, Petrograd, 1923, s. 43.


ST. PETERSBURG/LENÝNGRAD ÜNÝVERSÝTELERÝNDE 123
OSMANLICA EÜÝTÝMÝ (1920’LÝ YILLARDAN GÜNÜMÜZE KADAR)

kültelerinin birleàmesiyle oluàturulmuàtur. Yeni kurulan fakültenin Etno-


Linguistik Bölümü’nde Farsça-Arapça ve Türkçe dilleri seksiyonlarÑ vardÑ. Bura-
larda OsmanlÑca ve Çaßatayca okutuluyordu4. Türkoloji, ilmî bir disiplin olarak
üniversitede yeniden 1925’te canlandÑrÑlmÑàtÑr. Baàta Türkoloji disiplini, Maddî
Kültür Tarihi ve Dil Bilimi Fakültesi Þarkiyat Bölümü içerisinde, sonbahar
1934’ten itibaren ise üniversiteden ayrÑlan Leningrad Tarih-Felsefe-Dil Enstitü-
sü’nde yer almÑàtÑr. Enstitüde Türk-Moßol kürsüsü açÑlmÑà ve baàkanlÑßÑna da N.
K. Dmitriev getirilmiàtir. Daha sonra bu bölüm, Filoloji Fakültesi içerisinde yer
almÑàtÑr.
1944’te Leningrad Devlet Üniversitesi Þarkiyat Fakültesi ve Türk Filolojisi
Bölümü yeniden kurulduktan sonra OsmanlÑca ve Türkçe eßitimine hep büyük
önem verilmiàtir. 1949-1972 yÑllarÑ arasÑnda bölüm baàkanlÑßÑnÑ Andrey
Nikolaeviç Kononov (1906-1986) yapmÑàtÑr. 1958 yÑlÑnda SSCB Ýlimler Akade-
misi’ne muhabir üye, 1974’te de asil üye seçilen Kononov, en önemli Rus Tür-
kologlarÑndan biri olup, uzun süre boyunca SSCB Türkologlar Birlißi’nin baà-
kanlÑßÑnÑ yapmÑàtÑr. Onun baàkanlÑßÑ döneminde OsmanlÑca derslerini Profesör
Sergey Nikolayeviç Ývanov (1922-1999), Profesör Virineya Stefanovna
Garbuzova (1914-2003), Nafisa Ýshakovna Þamilova, Afrasyab Paàayeviç
Vekilov (1920-2004), Arkadiy Pavloviç Grigoryev (1931-) gibi ilim adamlarÑ
vermiàtir. Profesör S. N. Ývanov, “Türk Dilinde Arapça ve Farsça Deyimler”
dersine girmiàtir. Bu derste Ývanov, ößrencilere Naima Tarihi ve Ali Bey’in Ma-
ceralarÑ’ndan alÑntÑlar gibi çok zor OsmanlÑca metinler okutmuàtur. Daha sonra
Ývanov, ArabizmÑ v Turetskom YazÑke (Türk Dilinde Arapça Deyimler)5 adlÑ
ders kitabÑ da kaleme almÑàtÑr. Bu kitabÑnda Rus bilim adamÑ, Arap morfolojisi-
nin temel kaidelerini kaleme almÑà, çok sayÑda da OsmanlÑca deyim örneßini
vermiàtir. Ortaçaß Türk EdebiyatÑ uzmanÑ Profesör V. S. Garbuzova da Os-
manlÑ edebî metinlerini okuma ve yorumlama ile ilgili özel seminerler veriyordu.
N. Ý. Þamilova ise OsmanlÑca derslerini okutma tecrübesini StarÑy Turetskiy
(Arabskiy) Alfavit (Eski Türkçe (Arapça) Alfabe) adlÑ bir eser6 kaleme alarak
umumileàtirmiàtir. A. P. Vekilov, bölümde OsmanlÑca tarihî ve edebî metinler
okutuyordu. Ýkinci ve üçüncü sÑnÑflara temel OsmanlÑca, üst sÑnÑflara ise “Türk
Epigrafißi ve PaleografyasÑ” dersini veriyordu7. Bölümdeki son yÑllarÑnda A. P.
Vekilov, Doç. Dr. N. N. Telitsin ile birlikte Osmanskiy (Arabo-Persidskiy)

4 a.g.e., s. 34-36.
5 S. N. Ývanov, ArabizmÑ v Turetskom YazÑke, Leningrad, 1973.
6 N. Ý. Þamilova, StarÑy Turetskiy (Arabskiy) Alfavit, Leningrad, 1960.
7 A. N. Kononov, Vostokovedeniye v Leningradskom Universitete, Leningrad,
1960, s. 196.
124 DOÇ. DR. ALEKSANDR PÝLÖV

Alfavit. Uçebnoe Posobie Dlya Studentov Türkologov (OsmanlÑca (Arapça-


Farsça) Alfabe. Türkolog Ößrenciler Ýçin Ders KitabÑ)8 adlÑ eser kaleme almÑàtÑr.
Vekilov’un ößrencileri bugün de bu kitabÑ ders kitabÑ olarak okutuyorlar. Yine A.
P. Grigoryev, uzun yÑllar boyunca aynÑ bölümde OsmanlÑca kaleme alÑnmÑà tarih
ve coßrafyaya (örneßin Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi, XVII. yüzyÑl) dair ki-
taplarÑ okutmuà ve analiz etmiàtir.
Günümüzde St. Petersburg Devlet Üniversitesi Türk Filolojisi Bölümü’nde
OsmanlÑca/Türkçe’yi ößrenme ve ößretme sürecinin teorik temeli, Prof. Dr.
Viktor Grigoryeviç Guzev (1939-) tarafÑndan ortaya atÑlan Türkçe gramere se-
mantik yaklaàÑm oluàturmaktadÑr. Leningrad Devlet Üniversitesi (günümüzde St.
Petersburg Devlet Üniversitesi) Þarkiyat Fakültesi Türk Filolojisi Bölüm BaàkanÑ
(1988 yÑlÑndan itibaren) olan Profesör Guzev, Eski Anadolu Türkçesi (OsmanlÑ-
ca) kaynaklarÑnÑn temelinde kendi gramer konseptini oluàturmuàtur. Guzev gü-
nümüzde de üniversite ößrencilerine OsmanlÑca dersleri vermektedir. Guzev’in
Staroosmanskiy YazÑk (OsmanlÑca) adlÑ kitabÑ9 1979’da yayÑmlanmÑàtÑr. Günü-
müzde bölümün eßitim müfredatÑna göre OsmanlÑ alfabesi, OsmanlÑ morfoloji
ve imlasÑ, farklÑ dönemlere ait tarihî ve edebî eserlerin okunmasÑ gibi dersler, II.-
IV. sÑnÑf ößrencilerine okutulmaktadÑr (toplam 448 saat). Derslerin hocalarÑ ise A.
V. Obraztsov, A. Ý. PÑlöv ve N. N. Telitsin’dir. OsmanlÑca dersi III.-IV. sÑnÑflarda
okutulmaktadÑr (72 saat). AyrÑca yüksek lisans ößrencilerine A. V. Obraztsov,
OsmanlÑ Klasik NazmÑ dersini vermekte (toplam 36 saat) ve bu derste Sultan
Veled ve Þeyh Galib gibi Selçuklu ve OsmanlÑ àairlerinin eserlerini ele almakta-
dÑr. Doç. Dr. A. Ý. PÑlöv ise Türk RomanÑnÑn Oluàumu (N. Kemal) adlÑ ders
vermektedir (toplam 36 saat). Bu derste N. Kemal’Ñn 1970’li yÑllarda kaleme
aldÑßÑ eserler analiz edilmektedir.
St. Petersburg Devlet Üniversitesi Þarkiyat Fakültesi’nde OsmanlÑca ve gü-
nümüz Türkçesindeki OsmanlÑca Ögeler gibi dersleri okutma geleneßinin ko-
runmasÑ ve geliàimi, büyük kültürel-tarihî ve pratik bir önem taàÑmaktadÑr. Çün-
kü OsmanlÑca okuyup-yazmak, ößrenci ve uzmanlarÑn OsmanlÑ Devleti’nin
kültürel ve edebî mirasÑnÑ tanÑmalarÑnÑ, OsmanlÑca eserleri orijinalinden okuma-
yÑ, ilmî çalÑàmalarda tarihî ve edebî eserleri kullanmayÑ ve modern Türkçe ile
ilgili pratik bilgileri geliàtirmeyi saßlamaktadÑr.

8 A. P. Vekilov - N. N. Telitsin, Osmanskiy (Arabo-Persidskiy) Alfavit. Uçebnoe

Posobie Dlya Studentov Türkologov, St. Petersburg, 1999.


9 V. G. Guzev, Staroosmanskiy YazÑk, Moskova, 1979.
RUSYA’DA TÜRK EDEBÝYATI: KÜLTÜRLERÝ KARÞILIKLI
KAVRAMA METODU OLARAK EDEBÇ ESERLERÝN TERCÜMESÝ

Doç. Dr. Apollinariya AVRUTÝNA*

Ortadoßu’nun dißer Müslüman devletlerinin edebiyatlarÑndan farklÑ ola-


rak daha özgün geliàen Türk edebiyatÑ daha XIX. yüzyÑlda Avrupaî tarz
romanÑnÑ benimsemià ve günümüzde de bu roman türüyle denemelerine
devam etmektedir. Arap harfleriyle OsmanlÑca ve Avrupa tarzÑnda 1876
yÑlÑnda kaleme alÑnan NamÑk Kemal’in Ali Bey’in MaceralarÑ adlÑ romanÑnÑn
yayÑmlanmasÑyla Avrupa romanÑnÑn gelenekleri ustalÑkla kopyalanmaya baà-
lanmÑà, daha doßrusu bu gelenekler, Türk tarzÑna uydurulmuàtur. Her ne
kadar Türkiye’de roman türünde yeni bir Türk edebî akÑmÑ ortaya çÑkmasa
da (hâlbuki modern müzik alanÑnda Anadolu halk àarkÑlarÑ, Avrupa rokuyla
karÑàÑnca “Anadolu roku” adlÑ yeni bir müzik türü ortaya çÑkmÑàtÑr) Avrupaî
romantizm, realizm, modernizm ve postmodernizmin adaptasyonu, XX.
yüzyÑlda önemli sonuçlar vermiàtir.
XX. yüzyÑlÑn baàÑ ve ortalarÑnda daha 50-70 yaàÑnda olan genç Türk
romanÑ aktif bir àekilde (ancak yeterince kapalÑ bir ortamda) tarihî vakalarÑ
da göz önünde bulundurarak geliàmiàtir. Bu vakalarÑn baàÑnda Ýstanbul’un
kuàatmasÑ, baßÑmsÑzlÑk hareketi, Kemalist devrimi ve Türk toplumundaki
deßiàiklikler gelmektedir. Bu dönemde ilk Türk feminist yazar Halide Edip
AdÑvar, Pantürkizm’in yaratÑcÑlarÑndan Ziya Gökalp, gerçekçi yazar Reàat
Nuri Güntekin gibi yazarlar ön plana çÑkmaktadÑr. Reàat Nuri Güntekin’in
ÇalÑkuàu adlÑ ölümsüz eseri, Orhan Pamuk’un eserlerinden çok öncesinde
bütün dünyada Türk edebiyatÑnÑn “yüzü” ve “kartviziti” hâline gelmiàtir.
Köylü roman türü hÑzlÑ bir àekilde geliàmiàtir. Bu baßlamda Reàat Enis Ay-
gen, Orhan Kemal ve tabii ki de Türk edebiyatÑnÑn efendisi Yaàar Kemal’in
adlarÑ ön plana çÑkmaktadÑr. Modernist yazar Ahmet Hamdi TanpÑnar, ilk

*St. Petersburg Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesi Ýslam Tarihi ve Kültürü Bölümü
Ößretim Üyesi
126 DOÇ. DR. APOLLÝNARÝYA AVRUTÝNA

Türk postmodern yazar olarak kabul edilecek Peyami Safa, postmodern ya-
zarlar olan Latife Tekin ve Bilge Karasu’nun adlarÑnÑ da zikretmek gerek-
mektedir.
Sovyet döneminde edebî çeviri ekolu/okulu oluàmuà ve toplu bir àekilde
büyük ölçüde de SSCB Ýlimler Akademisi’nin kontrolünde eski ve yeni edebî
gelenekleri olan bütün ülkelerin önemli eserleri Rusçaya tercüme edilmiàtir.
Orijinal dillerden yapÑlan çeviriler, birer àaheser olmuà ve neredeyse her biri
konunun uzmanÑ tarafÑndan kaleme alÑnan ilmî açÑklama, girià, sonuç gibi
eklerle zenginleàtirilmiàtir. Sovyet ve Türk yazarlarÑ arasÑnda geliàen iàbirlißi
ve NazÑm Hikmet’in Moskova’da yaàamasÑndan dolayÑ Türk edebiyatÑ da
SSCB’de çok popülerdi. Ýniàli-çÑkÑàlÑ siyasi münasebetlere raßmen Türk ede-
biyatÑ, SSCB’de iyi tanÑnÑyordu. Sovyet sonrasÑnda Müslüman Doßu’ya olan
ilginin artmasÑyla Türk edebî eserleri, çeviri kitaplar arasÑnda en popüler
eserler olmuàtur. Rus okuyucularÑn en fazla tanÑdÑßÑ Türk yazarlarÑnÑn adla-
rÑnÑ zikretmekte fayda vardÑr.
XX-XXI. yüzyÑllarda Türk edebî eserlerin çevirisinden bahsederken
Mustafa Kemal’in Nutuk’undan baàlamak gerekmektedir. Çünkü bu eser,
Sovyet RusyasÑ’nda yayÑmlanan ilk çeviriydi. Nutuk, SSCB’de birkaç kez
basÑlmÑàtÑr. Dört ciltlik yayÑnÑn yanÑ sÑra Nutuk’un bazÑ bölümleri ayrÑca daha
sonra meàhur Sovyet Türkolog A. Miller’in redaksiyonunda yayÑmlanmÑàtÑr1.
Aziz Nesin, Yaàar Kemal, Orhan Kemal, Ömer Seyfettin ve Sabahattin
Ali’nin eserleri birkaç baskÑ yapmÑàtÑr. FazÑl Hüsnü Daßlarca’nÑn àiir kitabÑ
yüksek tirajla yayÑmlanmÑàtÑr2. Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay RÑfat, Fahri
Erdinç ve dißer Türk àairlerinin eserleri de birçok kez basÑlmÑàtÑr3. SSCB’de
en fazla NazÑm Hikmet ile Reàat Nuri Güntekin’in eserleri basÑlmÑàtÑr. Rus
okuyucularÑ arasÑnda ÇalÑkuàu’nun popüleritesi, Sovyet televizyon kanalla-
rÑnda gösterilen Aydan Þener’in baàrol oynadÑßÑ filmlere de ilgiyi arttÑrmÑàtÑr.
Sovyet sonrasÑ RusyasÑ’nda, özellikle de son yÑllarda Türk edebiyatÑna il-
gi daha da artmÑàtÑr. En popüler yazarlarÑn baàÑnda hiç àüphesiz Orhan Pa-
muk gelmektedir. Onun bütün eserleri Rusçaya tercüme edilmiàtir. Yine
Reàat Nuri Güntekin’in külliyatÑ yayÑmlanmÑà4, Perihan Maden, Ahmet

1 Mustafa Kemal Atatürk, Puty Novoy Turtsii, I-IV (Pobeda Novoy Turtsii 1921-

1927), Moskova, 1929-1934; Atatürk. ÝzbrannÑe Reçi i VÑstupleniya , haz. A. F. Miller,


Moskova, 1966.
2 F. H. Daßlarca, ÇetÑrehkrÑlaya Ptitsa. Stihi, Moskova, 1984.
3OdnajdÑ Nepremenno. Stihi SovremennÑh Turetskih Poetov: Sbornik, çev. R.
Fià, önsöz E. Vinokurov, Moskova, 1985.
4 R. N. Güntekin, Kollektsiya Lutàih Romanov, Moskova, 2008-2009.
RUSYA’DA TÜRK EDEBÝYATI: KÜLTÜRLERÝ KARÞILIKLI 127
KAVRAMA METODU OLARAK EDEBÝ ESERLERÝN TERCÜMESÝ

Hamdi TanpÑnar, Bilge Karasu, Mehmet Murat Somer’in romanlarÑ tercü-


me edilmià, Sabahattin Ali’nin roman ve àiirleri yeniden tercüme edilmiàtir.
Bir ülkenin edebiyatÑnÑn popüleritesi hiç àüphesiz yazarlarÑn ustalÑßÑna
baßlÑdÑr. Bununla birlikte bu süreçte etkili olan baàka faktörler de mevcuttur.
SÑkça tercüman, okuyucuyu yeni kültür ve yabancÑ bir dünya ve mentalite ile
tanÑàtÑrmak zorundadÑr. Doßu ülkelerindeki birçok kültürel gerçek, BatÑ ülke-
lerinde çok garip kabul edilebilir. Rusçaya tercüme edilmià Sabahattin
Ali’nin Ýki KadÑn adlÑ hikâyesini örnek verebiliriz. Hikâyede adamÑn öldüßü
gün genç ve yaàlÑ iki eài, bundan sonra hayatlarÑnÑ nasÑl idame ettirebilecekle-
rini tartÑàÑyorlar5. Ýki eà ve aàk üçlüsü, her Rus ve Avrupa romanÑnÑn baßÑm-
sÑz bir süjesini teàkil edebilir. SÑradan bir AvrupalÑ (günümüzde modern top-
lumdaki çeàitli yeni sosyal eßilimler hariç) bir erkeßin iki eàinin deßil aynÑ çatÑ
altÑnda yaàamalarÑnÑ, birbirlerini tanÑmalarÑnÑ dahi anlayamaz. ÞeriatÑn kai-
delerine önem veren Doßulu okuyucu için ise böyle bir durum, çok sÑradan-
dÑr. Bu durum yalnÑzca laik Türkiye için geçerli deßil. Biz burada genel ola-
rak Doßu mentalitesinden bahsediyoruz. Bir süjenin nasÑl algÑlanacaßÑ, anlam
ve fikirleri koruyarak ve kabul edilemez veya anlaàÑlamaz hususlarÑ yumuàa-
tarak yazarÑn ifadelerini okuyucuya ulaàtÑrÑlÑp ulaàtÑrÑlamayacaßÑ, açÑklamalar
yapmayÑ da öngören tercümanÑn iàine baßlÑdÑr.
Rusya ile Türkiye birbirine yakÑn ve birçok konuda birbirlerine benze-
yen iki ülkedir. BatÑ ile Doßu arasÑnda kalan ve geçmiàte büyük imparator-
luklar olan Rusya ile Türkiye, günümüzde geliàen kapitalizm àartlarÑnda
gerileme dönemi yaàÑyorlar. Rus ve Türk mentalitelerinin yakÑnlÑßÑ da bun-
dan kaynaklanmaktadÑr. Bununla birlikte mentalitelerin yakÑnlÑßÑnÑn, bir
ülkede yabancÑ edebiyatÑn baàarÑ veya baàarÑsÑzlÑßÑnÑ belirleyeceßini ileri sür-
mek doßru olmayacaktÑr. Aksi takdirde Rusya’da gerek klasik gerekse de
modern Japon edebiyatÑnÑn ilgi görmesinin sebeplerini anlamak, zor olacak-
tÑr. Zira Rus ve Türk toplumlarÑnÑn mentalitelerinin yakÑnlÑßÑndan söz etmek
mümkün deßildir. DolayÑsÑyla çeviri eserlerin bir ülkedeki popüleritesinin
sebeplerini sÑralayacak olursak mentalite yakÑnlÑßÑnÑ, ancak üçüncü sÑraya
yerleàtirebiliriz. Ýlk iki sÑrada ise sürükleyici süje ile derin anlam içeren yaza-
rÑn ustalÑßÑ ile tercümanÑn ustalÑßÑ yer almaktadÑr.
Orhan Pamuk, “yazarlar için kÑlavuz” olarak adlandÑrabileceßimiz Öteki
Renkler adlÑ kitabÑnda okuma sürecini veya kitap yazÑmÑnÑ, sÑkça tasavvur
edilen filmi izlemekle karàÑlaàtÑrmaktadÑr. Bu husus aslÑnda çevirmenin çalÑà-
masÑ için de geçerlidir. Tasavvur gücü, yazarÑn düàüncesini anlamayÑ, yaza-
rÑn oldußu yerde aklen bulunmayÑ, onun yolundan geçmeyi kolaylaàtÑrmakla

5 Sabahattin Ali, DohodnÑy Dom. RasskazÑ, Moskova, 1951, s. 122-129.


128 DOÇ. DR. APOLLÝNARÝYA AVRUTÝNA

kalmÑyor, çevirmeni yazarÑn mantÑk hatalarÑndan koruyabiliyor ki, okuyucu-


lar bu tür hatalarÑn müsebbibi olarak mutlaka çevirmenleri kabul ediyorlar.
Bu baßlamda Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna adlÑ romanÑndaki
bir sahneyi örnek olarak verebiliriz.
RomanÑn baàkahramanÑ Raif, Maria’yÑ evine kadar geçiriyor ve bir son-
raki gün görüàmeyi kararlaàtÑrarak vedalaàÑyorlar. Maria anahtarlarÑnÑ çÑka-
rÑyor ve kapÑya yaklaàÑyor. Raif ise gitmek üzere arkasÑnÑ dönüyor. Bu arada
Maria, kendisine seslenme kararÑ veriyor, çünkü görüàecekleri yer ve zamanÑ
kararlaàtÑrmadÑklarÑnÑ hatÑrlÑyor. Raif dönüyor ve àöyle bir cümle sarf ediyor:
“Ben ona aàaßÑdan yukarÑya baktÑm. Ancak karanlÑkta onun yüzünü kötü
görebildim”6. Peki kahramana ne olmuà? Düàmüà mü? Oturmuà mu? Meßer
Maria, kapÑ önündeki küçük merdivenin en üst basamaßÑnda duruyormuà.
Daha önce bu merdivenden hiç bahsedilmedißinden çeviri eserde merdive-
nin ortaya çÑkÑàÑ, garip karàÑlanmaktadÑr. Ancak çevirmen bu sahneyi, bir film
sahnesi olarak görürse, bu merdiveni çeviriye en baàta ekleyebilir. Zira evin
yakÑnÑna kadar gidip de böyle büyük bir mimari ayrÑntÑyÑ gözden kaçÑrmak
mümkün deßildir. Orijinalinden çeviri yaparken sadet harici sözler kullan-
maktan korkmamak gerekmektedir.
Çevirmenlerin çoßu, meàhur yazarlarÑn eserleri karàÑsÑnda yersiz korkuya
kapÑlÑyorlar. Bu da bazen bütün iài bozmaya yeterli oluyor. Sadece harfi har-
fine çeviri deßil yazarlarÑn orijinal eserde yaptÑklarÑ hatalar da çeviriyi boz-
maktadÑr. Zira okuyucu, ister istemez bu hatalarÑn çevirmenlere ait oldußu
kanÑsÑna varÑyor. Orhan Pamuk Sessiz Ev adlÑ romanÑnda Sultan III.
Mehmed’in (1595-1603) eàinin cüceler için bir ev inàa ettirdißini yazmakta-
dÑr. Bu kadÑn, I. Ahmed’in annesiydi. Orhan Pamuk ise I. Mehmet (1444-
1446) adÑnÑ zikretmektedir7. Masumiyet Müzesi adlÑ romanÑnda ise
Caravaggio’nun Ýshak’Ñn Kurban Edilmesi adlÑ resmini hatalÑ olarak Ýsma-
il’in Kurban Edilmesi olarak adlandÑrmakta8, Chopin’in Cenaze MaràÑnÑ,
Mozart’Ñn Cenaze MaràÑ olarak sunmaktadÑr9. Hâlbuki Mozart’Ñn cenaze
maràlarÑ yoktur Masumiyet Müzesi’ndeki en tuhaf hata ise müzenin adresi
ile ilgilidir. Füsun’un notunda binanÑn adresi, DalgÑç ÇÑkmaz sokak No. 24
olarak verilmiàtir. Hâlbuki doßrusu, DalgÑç ÇÑkmaz sokak No. 2’dir10. Bu tür

6 Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna, Ýstanbul, 2001, s. 81.


7 Orhan Pamuk, Sessiz Ev, Ýstanbul, 2006, s. 10.
8 Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi, Ýstanbul, 2008, s. 554.
9 Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi, s. 94.
10 Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi, s. 259.
RUSYA’DA TÜRK EDEBÝYATI: KÜLTÜRLERÝ KARÞILIKLI 129
KAVRAMA METODU OLARAK EDEBÝ ESERLERÝN TERCÜMESÝ

kusurlar hiç àüphesiz eserlerin yüksek kalitesine etki etmemektedir. Ancak bir
ihtimal, okuyucu bunlarÑn, çevirmenin ya da editörün hatasÑ olarak kabul
edecektir. Hatalar ise mutlaka fark edilecektir, çünkü bu tür eserleri genellik-
le hep eßitilmià insanlar okumaktadÑr.
Edebî eserlerin çevirisiyle ußraàanlar yalnÑzca belli ölçüde yaratÑcÑlÑk po-
tansiyeline deßil sosyal bilimler alanÑnda genel kültüre de sahip olmalÑlar.
XIX. yüzyÑla ait bir metni çeviren, yazarÑn hayat ve eserleri ile onun dönemi
hakkÑnda bilgi sahibi olmalÑdÑr. YakÑn ve Uzak Doßu hakkÑndaki metinlerin
çevirisi, söz konusu bölgelerin kültürel özelliklerine vakÑf olunmadan yapÑla-
maz. YukarÑda Sovyet çeviri ekolünden/okulundan bahsetmiàtik. Maalesef
günümüzde Rusya’da bu ekolden neredeyse hiçbir àey kalmamÑàtÑr. Zira
kitap pazarÑ günümüzde yalnÑzca maddî kaygÑlar çerçevesinde geliàmektedir.
YayÑnevi, söz konusu kaygÑlarÑndan dolayÑ çevirmene sÑkça yeterince süre
vermemektedir. Birçok kimse de edebî eserleri sahip oldußu yetenek veya
ilmî çÑkarlar dolayÑsÑyla çevirmemektedir. Bunun altÑnda daha “prozaik”
sebepler yatmaktadÑr.
Ancak çalÑàmalarÑ çok yüksek kalitede olup örnek çeviriler olarak algÑla-
nan Sovyet ekolüne mensup çevirmenler de ciddi hatalar yapmÑàlardÑr. Gerçi
bu hatalar o dönemde belirli süreç veya sübjelerle ilgili bilgi elde edilememesi
ile ilgiliydi. 1980’li yÑllarÑn sonuna kadar SSCB, kapalÑ bir ülkeydi ve kimse-
nin yabancÑ arkadaàÑ yoktu. AàÑlamayacak siyasi sebeplerden dolayÑ günü-
müzde bütün TürkologlarÑn haberdar oldußu temel alanlardaki (örneßin
günlük hayat) en basit àeyler, okuyucu tarafÑndan anlaàÑlamÑyor yada yanlÑà
tercüme ediliyordu. Örneßin eskiden Türkçeden Rusçaya yapÑlan bir çeviri-
de Hatip adlÑ imamÑn adÑnÑ taàÑyan liselerle ilgili satÑrlara rastlamak müm-
kündü. Hâlbuki günümüzde herkes, Cuma hutbelerini okuma hakkÑna da
sahip olacak imamlarÑn yetiàtirildißi Ýmam Hatip adlÑ okullarÑn mevcudiye-
tinden haberdardÑr.
Umberto Eco çeviri sanatÑna dair eserinde11 çevirmenlerin hamisi olan
Kutsal Hieronim’in sözlerine yer vermektedir: “harfi harfine deßil, anlam
olarak çevirmek gerekiyor”12. Gerçekten de çevirmen, yazarÑn sözlerini harfi
harfine çevirmekten ziyade onun hislerini, daha doßrusu yazarÑn resmini,
ritmini aktarmalÑdÑr. Bu baßlamda Orhan Pamuk’un Sessiz Ev adlÑ romanÑ-

11 Umberto Eco, Dire quasi la stessa cosa, Milano: Bompiani; French translation:

Dire presque la même chose, Paris: Grasset, 2007; German translation: Quasi dasselbe
mit anderen Worten, München: Hanser, 2006; Engish Version: Mouse or Rat? Trans-
lation as Negotiation, London: Weidenfeld and Nicolson, 2003.
12 Umberto Eco, Skazaty Poçti Toje Samoe, Moskova, 2005, s. 5-8.
130 DOÇ. DR. APOLLÝNARÝYA AVRUTÝNA

nÑn baàkahramanÑ Fatma’nÑn (tamamen geçmiàte yaàayan ninenin aralÑksÑz


bilinç akÑnÑ) monoloßu13 ve Yeni Hayat adlÑ romanÑnÑn baàkahramanÑnÑn
yolculuk izlenimlerini (otobüslerle Türkiye’yi dolaàarak kendi aàkÑnÑ aramak-
ta ve onun konuàmasÑ sÑkça çok ritmik -otobüs pencerelerinden görünüp
kaybolan telgraf direkleri ritmine uygun- olmaktadÑr) örnek verebiliriz.
Çevirmen, yazarÑ hissetmeli, onun gibi düàünmelidir. Çevirmen yazarÑ
çok iyi tanÑmalÑdÑr. Bundan bir süre önce ben merhum Bilge Karasu’nun
Göçmüà Kediler Bahçesi adlÑ romanÑnÑ çeviriyordum. Bu eser, “saat” prensi-
bine göre yazÑlmÑà 12 bilmece-masaldan oluàmaktadÑr. Akàam yaklaàtÑkça
masallar “kararmakta” ve “karamsarlaàmakta”dÑr. Saatlerin akrepleri, àafaßa
doßru ilerlerken masalda da güneà, etrafÑ aydÑnlatmaya baàlamaktadÑr. Bir-
çok masalda garip bir àekilde kanser hastalÑßÑ ve yengeçten (her ikisinin de
Rusçadaki karàÑlÑßÑ - “rak”tÑr) bahsedilmektedir. AyrÑca yazar, bu eserinde
köylerde halk arasÑnda kullanÑlan sözlerle oynamaktadÑr. Bu kelimeler, “kan-
ser tümörü” anlamÑna gelmekte, ancak harfi harfine “bana acÑ verme”, “ba-
na dokunma”, “beni rahatsÑz etme” àeklinde tercüme edilmektedirler14. Ki-
tabÑ çeviri sürecinde yazarla ilgili fazla bir àey bilmiyordum. Onunla ilgili
yazÑlan sÑnÑrlÑ biyografilerde onun Ankara Üniversitesi’nde Felsefe dersleri
verdißi ve 1995 yÑlÑnda aßÑr bir hastalÑktan öldüßü yazÑlmaktadÑr. Bu eseri
yazar, ölümünden çok önce kaleme almÑà ve bu romandan sonra birçok kitap
daha yazmÑàtÑr. Ancak Karasu’nun da muhtemelen kanserden öldüßü dü-
àüncesi hiç aklÑmdan çÑkmÑyordu. Çünkü kanser hastalÑßÑ ile ilgili düàünceler
onu da hiç bÑrakmamÑà, hatta romandan da anlaàÑlacaßÑ üzere onu çok duy-
gulandÑrmÑàtÑr. Bir süre sonra Bilge Karasu’nun eski ößrencilerinden biriyle
tanÑàtÑm. Karasu’yu çok iyi tanÑyan bu ößrencisi, bana hocasÑnÑn birkaç yakÑn
arkadaàÑnÑn bu hastalÑßa yakalandÑßÑnÑ, hatta kendisinin de bu hastalÑktan
öldüßünü söyledi. Böylece ölümünden birkaç yÑl önce yazdÑßÑ romanÑ, bana
adeta bu olayÑ zaten anlatmÑàtÑ.
Umberto Eco kitabÑnda çevirmenlerinin “kendilerini kitaba dâhil etme-
ye hazÑr olduklarÑnÑ” ve kendilerini onunla özdeàleàtirdiklerini yazmaktadÑr15.
Söz konusu metne “dâhil olma” durumu, çevirinin hatasÑz yapÑlmasÑnÑ saß-
lamaktadÑr. Kendinizi de àöyle kontrol edebilirsiniz: cümleyi çevirmeye baà-
layÑn ve orijinal metne bakmadan cümleyi, hatta bütün paragrafÑ kendiniz

13 Orhan Pamuk, Sessiz Ev, Ýstanbul, 2006, s. 329-337.


14 Bilge Karasu, Göçmüà Kediler Bahçesi, Ýstanbul, 2006, s. 73-74, 130-155.
15 Umberto Eco, Skazaty Poçti Toje Samoe, Moskova, 2005, s. 5-8.
RUSYA’DA TÜRK EDEBÝYATI: KÜLTÜRLERÝ KARÞILIKLI 131
KAVRAMA METODU OLARAK EDEBÝ ESERLERÝN TERCÜMESÝ

tamamlayÑnÑz. Ýki metni karàÑlaàtÑrdÑßÑnÑzda orijinal ile çevirinin tamamen


bire bir oldußunu görürsünüz.
Edebî eserlerin çevirilerinin doßrulußu, soyut bir momentum deßildir.
Ancak bunu yukarÑda da bahsedilen harfi harfine prensibinden kaçÑnÑrken
hatÑrlamakta fayda vardÑr. Okuyucuya baàka bir dünya resmini aktarÑrken
çevirmen onu kendi dünya algÑlayÑàÑna göre yansÑtmaktadÑr. DolayÑsÑyla yal-
nÑzca kendi kültür geleneklerini bilmek yeterli deßildir. Onu aynen yabancÑ
dil hocasÑnÑn söz konusu yabancÑ dili “bilinçli” bildißi gibi “anlamak” ve “bi-
linçli” bir àekilde taàÑmak gerekmektedir. Edebî eserlerin çevirisi ile ilgili çok
sayÑda çalÑàma kaleme alÑnmÑàtÑr. Bu çeviri türü (edebî eserlerin çevirisi), ay-
nen dißer çeviri türleri (teknik, tÑp veya hukuk alanlardaki eserlerin çevirisi)
gibi yalnÑzca baàka kültürleri tanÑma sürecinde deßil, aynÑ oranda kendi ken-
dini tanÑma ve araàtÑrma sürecinde de bir araçtÑr. Bu süreçler olmadan ise
yeni àeyleri keàfetmek, araàtÑrmak ve anlamak mümkün deßildir.
102 ɤɮɧɞɨɰȺɩɨɥɥɢɧɚɪɢɹȺȼɊɍɌɂɇȺ
ɷɬɨɦ ɦɧɟ. ɍɦɛɟɪɬɨ ɗɤɨ ɜ ɫɜɨɟɣ ɦɨɧɨɝɪɚɮɢɢ ɩɢɲɟɬ ɨ ɬɨɦ, ɱɬɨ ɦɧɨɝɢɟ
ɟɝɨ ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɰɵ «ɛɵɥɢ ɝɨɬɨɜɵ ɜɠɢɬɶɫɹ ɜ ɬɟɤɫɬ», ɨɬɨɠɞɟɫɬɜɥɹɥɢ ɫɟɛɹ ɫ
ɧɢɦ.14 ɗɬɨ ɫɨɫɬɨɹɧɢɟ – ɩɨɝɪɭɠɟɧɢɟ, ɩɪɨɧɢɤɧɨɜɟɧɢɟ ɜ ɬɟɤɫɬ ɩɨɦɨɝɚɟɬ
ɞɨɛɢɬɶɫɹ ɩɨɥɧɨɣ ɬɨɱɧɨɫɬɢ ɩɪɢ ɩɟɪɟɜɨɞɟ. ɇɟɫɥɨɠɧɨ ɩɪɨɜɟɪɢɬɶ ɫɟɛɹ:
ɦɨɠɧɨ ɧɚɱɚɬɶ ɩɟɪɟɜɨɞɢɬɶ ɩɪɟɞɥɨɠɟɧɢɟ ɢ ɡɚɜɟɪɲɢɬɶ ɟɝɨ ɢɥɢ ɞɚɠɟ
ɰɟɥɵɣ ɚɛɡɚɰ, ɧɟ ɝɥɹɞɹ ɜ ɨɪɢɝɢɧɚɥ, ɚ ɩɪɢ ɫɪɚɜɧɟɧɢɢ ɨɤɚɠɟɬɫɹ, ɱɬɨ
ɨɪɢɝɢɧɚɥ ɢ ɩɟɪɟɜɨɞ ɩɨɥɧɨɫɬɶɸ ɫɨɜɩɚɞɚɸɬ.
Ɍɨɱɧɨɫɬɶ ɯɭɞɨɠɟɫɬɜɟɧɧɨɝɨ ɩɟɪɟɜɨɞɚ ɧɟ ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɧɟɤɢɦ
ɨɬɜɥɟɱɟɧɧɵɦ, ɚɛɫɬɪɚɤɬɧɵɦ ɦɨɦɟɧɬɨɦ, ɨ ɤɨɬɨɪɨɦ ɫɥɟɞɭɟɬ ɩɨɦɧɢɬɶ,
ɢɡɛɟɝɚɹ ɛɭɤɜɚɥɢɡɦɚ, ɨ ɱɟɦ ɝɨɜɨɪɢɥɨɫɶ ɜɵɲɟ. ɉɟɪɟɞɚɜɚɹ ɱɢɬɚɬɟɥɹɦ
ɢɧɭɸ ɤɚɪɬɢɧɭ ɦɢɪɚ, ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤ ɩɪɨɟɰɢɪɭɟɬ ɟɟ ɧɚ ɫɨɛɫɬɜɟɧɧɭɸ ɤɚɪɬɢɧɭ
ɦɢɪɚ, ɩɨɷɬɨɦɭ ɧɭɠɧɨ ɧɟ ɩɪɨɫɬɨ «ɡɧɚɬɶ» ɫɜɨɸ ɤɭɥɶɬɭɪɧɭɸ ɬɪɚɞɢɰɢɸ,
ɤɚɤ ɡɧɚɟɬ ɧɨɫɢɬɟɥɶ ɫɜɨɣ ɪɨɞɧɨɣ ɹɡɵɤ – ɟɟ ɧɭɠɧɨ «ɫɨɡɧɚɜɚɬɶ», ɟɟ
ɧɨɫɢɬɟɥɟɦ ɧɭɠɧɨ ɛɵɬɶ «ɨɫɦɵɫɥɟɧɧɨ», ɬɚɤ ɠɟ, ɤɚɤ «ɨɫɦɵɫɥɟɧɧɨ» ɡɧɚɟɬ
ɱɭɠɨɣ ɹɡɵɤ ɢɧɨɫɬɪɚɧɟɰ-ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɬɟɥɶ ɷɬɨɝɨ ɹɡɵɤɚ. ɏɭɞɨɠɟɫɬɜɟɧɧɵɣ
ɩɟɪɟɜɨɞ, ɤɨɬɨɪɨɦɭ ɜ ɧɚɭɱɧɨɣ ɢ ɜ ɯɭɞɨɠɟɫɬɜɟɧɧɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɟ
ɩɨɫɜɹɳɟɧɨ ɬɚɤ ɦɧɨɝɨ ɬɪɭɞɨɜ, ɹɜɥɹɟɬɫɹ, ɤɚɤ ɢ ɩɟɪɟɜɨɞ ɥɸɛɨɣ ɢɧɨɣ
ɪɚɡɧɨɜɢɞɧɨɫɬɢ – ɬɟɯɧɢɱɟɫɤɢɣ, ɦɟɞɢɰɢɧɫɤɢɣ ɢɥɢ ɸɪɢɞɢɱɟɫɤɢɣ, ɧɟ
ɬɨɥɶɤɨ ɢɧɫɬɪɭɦɟɧɬɨɦ ɩɨɡɧɚɧɢɹ ɢɧɨɣ ɤɭɥɶɬɭɪɵ, ɧɨ ɜ ɬɨɣ ɠɟ ɫɬɟɩɟɧɢ
ɢɧɫɬɪɭɦɟɧɬɨɦ ɫɚɦɨɩɨɡɧɚɧɢɹ, ɫɚɦɨɢɡɭɱɟɧɢɹ, ɛɟɡ ɱɟɝɨ ɨɬɤɪɵɬɢɟ,
ɢɡɭɱɟɧɢɟ ɢ ɩɨɧɢɦɚɧɢɟ ɧɨɜɨɝɨ ɧɟɜɨɡɦɨɠɧɨ.
14 ɍɦɛɟɪɬɨ ɗɤɨ, ɋɤɚɡɚɬɶ ɩɨɱɬɢ ɬɨ ɠɟ ɫɚɦɨɟ, Ɇɨɫɤɜɚ 2005, c. 5-8.
ɌɍɊȿɐɄȺəɅɂɌȿɊȺɌɍɊȺȼɊɈɋɋɂɂ- ɏɍȾɈɀȿɋɌȼȿɇɇɕɃ- 101
ɉȿɊȿȼɈȾɄȺɄɆȿɌɈȾȼɁȺɂɆɇɈȽɈɉɈɁɇȺɇɂəɄɍɅɖɌɍɊ
ɫɦɵɫɥ» (ɥɚɬ.).11 Ⱦɟɣɫɬɜɢɬɟɥɶɧɨ, ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤɭ ɫɥɟɞɭɟɬ ɧɟ ɛɭɤɜɚɥɶɧɨ
ɩɟɪɟɞɚɜɚɬɶ ɚɜɬɨɪɫɤɢɟ ɫɥɨɜɚ, ɚ ɚɜɬɨɪɫɤɢɟ ɷɦɨɰɢɢ, ɬɨɱɧɟɟ, ɚɜɬɨɪɫɤɭɸ
ɤɚɪɬɢɧɤɭ, ɚɜɬɨɪɫɤɢɣ ɪɢɬɦ. ȼ ɷɬɨɦ ɫɦɵɫɥɟ ɩɨɤɚɡɚɬɟɥɶɧɵ ɦɨɧɨɥɨɝɢ
ɝɥɚɜɧɨɣ ɝɟɪɨɢɧɢ ɪɨɦɚɧɚ ɉɚɦɭɤɚ «Ⱦɨɦ ɬɢɲɢɧɵ» Ɏɚɬɶɦɵ –
ɛɟɡɨɫɬɚɧɨɜɨɱɧɵɣ ɩɨɬɨɤ ɫɨɡɧɚɧɢɹ ɫɬɚɪɭɯɢ, ɩɨɥɧɨɫɬɶɸ ɠɢɜɭɳɟɣ ɜ
ɩɪɨɲɥɨɦ,12 ɚ ɬɚɤɠɟ ɞɨɪɨɠɧɵɟ ɜɩɟɱɚɬɥɟɧɢɹ ɝɥɚɜɧɨɝɨ ɝɟɪɨɹ ɪɨɦɚɧɚ
«ɇɨɜɚɹ ɠɢɡɧɶ» - ɨɧ ɤɨɥɟɫɢɬ ɩɨ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɚ ɚɜɬɨɛɭɫɚɯ ɜ ɩɨɢɫɤɚɯ
ɥɸɛɢɦɨɣ, ɢ ɟɝɨ ɪɟɱɶ ɧɟɪɟɞɤɨ ɪɢɬɦɢɱɧɚ – ɜ ɬɚɤɬ ɦɟɥɶɤɚɧɢɸ
ɬɟɥɟɝɪɚɮɧɵɯ ɫɬɨɥɛɨɜ ɡɚ ɨɤɧɨɦ ɚɜɬɨɛɭɫɚ.
ɉɟɪɟɜɨɞɱɢɤ ɞɨɥɠɟɧ ɱɭɜɫɬɜɨɜɚɬɶ ɩɢɫɚɬɟɥɹ, ɦɵɫɥɢɬɶ, ɤɚɤ ɨɧ.
ɉɟɪɟɜɨɞɱɢɤ ɞɨɥɠɟɧ ɭɡɧɚɬɶ ɚɜɬɨɪɚ ɥɭɱɲɟ, ɱɟɦ ɤɚɤ ɟɫɥɢ ɛɵ ɨɧɢ ɛɵɥɢ
ɡɧɚɤɨɦɵ. ɇɟɤɨɬɨɪɨɟ ɜɪɟɦɹ ɧɚɡɚɞ ɹ ɩɟɪɟɜɨɞɢɥɚ ɪɨɦɚɧ ɡɚɦɟɱɚɬɟɥɶɧɨɝɨ,
ɧɵɧɟ, ɭɜɵ, ɩɨɤɨɣɧɨɝɨ, ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɚɜɬɨɪɚ Ȼɢɥɶɝɟ Ʉɚɪɚɫɭ «ɋɚɞ ɭɦɟɪɲɢɯ
ɤɨɬɨɜ». Ʉɧɢɝɚ ɫɨɫɬɨɢɬ ɢɡ 12 ɩɪɢɬɱ-ɫɤɚɡɨɤ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɧɚɩɢɫɚɧɵ ɩɨ
«ɱɚɫɨɜɨɦɭ» ɩɪɢɧɰɢɩɭ. ɉɨ ɦɟɪɟ ɬɨɝɨ, ɤɚɤ ɩɪɢɛɥɢɠɚɟɬɫɹ ɜɟɱɟɪ, ɫɤɚɡɤɢ
«ɬɟɦɧɟɸɬ», ɦɪɚɱɧɟɸɬ, ɚ ɤɨɝɞɚ ɫɬɪɟɥɤɢ ɱɚɫɨɜ ɞɜɢɝɚɸɬɫɹ ɤ ɪɚɫɫɜɟɬɭ,
ɫɨɥɧɰɟ ɧɚɱɢɧɚɟɬ ɫɜɟɬɢɬɶ ɢ ɜ ɫɤɚɡɤɚɯ. ȼɨ ɦɧɨɝɢɯ ɫɤɚɡɤɚɯ ɫɬɪɚɧɧɵɦ
ɨɛɪɚɡɨɦ ɨɛɵɝɪɵɜɚɥɚɫɶ ɬɟɦɚ ɪɚɤɚ: ɢ ɤɚɤ ɛɨɥɟɡɧɢ, ɢ ɤɚɤ ɡɟɦɧɨɜɨɞɧɨɝɨ;
ɛɨɥɟɟ ɬɨɝɨ, ɚɜɬɨɪ ɫɬɪɚɧɧɵɦ ɨɛɪɚɡɨɦ ɢɝɪɚɥ ɫɥɨɜɚɦɢ, ɭɩɨɬɪɟɛɥɹɟɦɵɦɢ ɜ
ɩɪɨɫɬɨɪɟɱɢɢ, ɜ ɞɟɪɟɜɧɹɯ. ɗɬɢ ɫɥɨɜɚ ɨɛɨɡɧɚɱɚɥɢ ɪɚɤɨɜɭɸ ɨɩɭɯɨɥɶ, ɧɨ
ɞɨɫɥɨɜɧɨ ɩɟɪɟɜɨɞɢɥɢɫɶ «ɧɟ ɞɟɥɚɣ ɦɧɟ ɛɨɥɶɧɨ», «ɧɟ ɬɪɨɝɚɣ ɦɟɧɹ», «ɧɟ
ɛɟɫɩɨɤɨɣ ɦɟɧɹ».13 ɇɚ ɦɨɦɟɧɬ ɪɚɛɨɬɵ ɫ ɤɧɢɝɨɣ ɨɛ ɚɜɬɨɪɟ ɦɧɟ ɛɵɥɨ
ɢɡɜɟɫɬɧɨ ɧɟɦɧɨɝɨ – ɫɤɭɩɵɟ ɛɢɨɝɪɚɮɢɢ ɫɨɨɛɳɚɥɢ, ɱɬɨ ɨɧ ɛɵɥ
ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɬɟɥɟɦ ɮɢɥɨɫɨɮɢɢ Ⱥɧɤɚɪɫɤɨɝɨ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ, ɢ ɭɦɟɪ ɜ 1995
ɝɨɞɭ ɨɬ ɬɹɠɟɥɨɣ ɛɨɥɟɡɧɢ. ɇɚɞ ɤɧɢɝɨɣ, ɤɨɬɨɪɭɸ ɹ ɩɟɪɟɜɨɞɢɥɚ, ɨɧ
ɡɚɤɨɧɱɢɥ ɪɚɛɨɬɚɬɶ ɡɚɞɨɥɝɨ ɞɨ ɫɦɟɪɬɢ ɢ ɩɨɫɥɟ ɧɟɟ ɭɫɩɟɥ ɧɚɩɢɫɚɬɶ
ɧɟɫɤɨɥɶɤɨ ɪɨɦɚɧɨɜ. Ɉɞɧɚɤɨ ɦɧɟ ɧɟ ɞɚɜɚɥɚ ɩɨɤɨɹ ɦɵɫɥɶ ɨ ɬɨɦ, ɱɬɨ,
Ʉɚɪɚɫɭ, ɜɨɡɦɨɠɧɨ, ɜ ɤɨɧɰɟ ɤɨɧɰɨɜ, ɢ ɫɚɦ ɡɚɛɨɥɟɥ ɪɚɤɨɦ ɢ ɭɦɟɪ ɨɬ ɧɟɝɨ,
ɪɚɡ ɦɵɫɥɢ ɨɛ ɷɬɨɣ ɛɨɥɟɡɧɢ ɧɢɤɚɤ ɧɟ ɩɨɤɢɞɚɥɢ ɟɝɨ ɢ ɞɚɠɟ, ɤɚɤ ɜɢɞɧɨ ɢɡ
ɪɨɦɚɧɚ, ɜɵɡɵɜɚɥɢ ɧɟɤɢɣ ɞɭɲɟɜɧɵɣ ɪɚɡɥɚɞ. ɋɩɭɫɬɹ ɧɟɤɨɬɨɪɨɟ ɜɪɟɦɹ
ɦɧɟ ɞɨɜɟɥɨɫɶ ɩɨɡɧɚɤɨɦɢɬɶɫɹ ɫ ɛɵɜɲɢɦ ɫɬɭɞɟɧɬɨɦ Ʉɚɪɚɫɭ, ɤɨɬɨɪɵɣ
ɢɡɭɱɚɥ ɭ ɩɢɫɚɬɟɥɹ ɮɢɥɨɫɨɮɢɸ ɜ Ⱥɧɤɚɪɟ ɢ ɛɥɢɡɤɨ ɡɧɚɥ ɟɝɨ, ɢ ɷɬɨɬ
ɫɬɭɞɟɧɬ ɩɨɞɬɜɟɪɞɢɥ ɦɧɟ, ɱɬɨ, ɞɟɣɫɬɜɢɬɟɥɶɧɨ, ɧɟɫɤɨɥɶɤɨ ɛɥɢɡɤɢɯ ɞɪɭɡɟɣ
ɚɜɬɨɪɚ, ɚ, ɜ ɤɨɧɰɟ ɤɨɧɰɨɜ, ɢ ɨɧ ɫɚɦ ɭɦɟɪ ɢɦɟɧɧɨ ɨɬ ɷɬɨɣ ɛɨɥɟɡɧɢ. Ɍɚɤ
ɱɬɨ ɟɝɨ ɤɧɢɝɚ, ɧɚɩɢɫɚɧɧɚɹ ɡɚ ɧɟɫɤɨɥɶɤɨ ɥɟɬ ɞɨ ɫɦɟɪɬɢ, ɪɚɫɫɤɚɡɚɥɚ ɨɛ
11 ɍɦɛɟɪɬɨ ɗɤɨ, ɋɤɚɡɚɬɶ ɩɨɱɬɢ ɬɨ ɠɟ ɫɚɦɨɟ, Ɇɨɫɤɜɚ 2005, c. 5-8.
12 Orhan Pamuk, Sessiz Ev, ÝVWanEuO 200, V. 329-337.
13 Bilge Karasu, *|oPà .eGiOeU %DKoesi, ÝsWanEul 200, s. 73-74, 130-155.
100 ɤɮɧɞɨɰȺɩɨɥɥɢɧɚɪɢɹȺȼɊɍɌɂɇȺ
ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤɭ, ɥɢɛɨ ɩɥɨɯɨɦɭ ɪɟɞɚɤɬɨɪɭ – ɜɟɞɶ «ɜɵɫɨɤɭɸ» ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɭ ɜ
ɥɸɛɨɣ ɫɬɪɚɧɟ ɦɢɪɚ ɱɢɬɚɸɬ, ɜ ɨɫɧɨɜɧɨɦ, ɨɛɪɚɡɨɜɚɧɧɵɟ ɥɸɞɢ.
Ɉɞɧɚɤɨ ɫɩɟɰɢɚɥɢɫɬɭ ɩɨ ɯɭɞɨɠɟɫɬɜɟɧɧɨɦɭ ɩɟɪɟɜɨɞɭ ɬɪɟɛɭɟɬɫɹ ɧɟ
ɬɨɥɶɤɨ ɨɩɪɟɞɟɥɟɧɧɵɣ ɬɜɨɪɱɟɫɤɢɣ ɩɨɬɟɧɰɢɚɥ, ɧɨ ɢ ɤɚɱɟɫɬɜɟɧɧɨɟ
ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɨɟ ɨɛɪɚɡɨɜɚɧɢɟ. ɉɟɪɟɜɨɞ ɬɟɤɫɬɚ XIX ɜɟɤɚ ɧɟɜɨɡɦɨɠɟɧ ɛɟɡ
ɡɧɚɤɨɦɫɬɜɚ ɫ ɠɢɡɧɟɧɧɵɦ ɢ ɬɜɨɪɱɟɫɤɢɦ ɩɭɬɟɦ ɚɜɬɨɪɚ ɢ ɟɝɨ ɷɩɨɯɨɣ, ɛɟɡ
ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɹ ɜɫɟɯ ɝɥɭɛɢɧɧɵɯ ɫɬɪɭɤɬɭɪ ɬɟɤɫɬɚ ɤɚɤ ɟɞɢɧɨɝɨ ɰɟɥɨɝɨ.
ɉɟɪɟɜɨɞ ɬɟɤɫɬɨɜ ɨ ȼɨɫɬɨɤɟ, ɨ Ȼɥɢɠɧɟɦ ɢɥɢ ɨ Ⱦɚɥɶɧɟɦ, ɧɟɜɨɡɦɨɠɟɧ ɛɟɡ
ɡɧɚɧɢɹ ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɯ ɨɫɨɛɟɧɧɨɫɬɟɣ ɪɟɝɢɨɧɚ. ȼɵɲɟ ɭɠɟ ɭɩɨɦɢɧɚɥɨɫɶ ɨ
ɫɨɜɟɬɫɤɨɣ ɲɤɨɥɟ ɩɟɪɟɜɨɞɚ, ɤɨɬɨɪɚɹ ɜ ɞɚɧɧɨɟ ɜɪɟɦɹ, ɭɜɵ ɹɜɥɹɟɬɫɹ
ɩɪɚɤɬɢɱɟɫɤɢ ɭɬɪɚɱɟɧɧɨɣ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɜ ɫɜɹɡɢ ɫ ɧɨɜɵɦɢ, ɤɨɦɦɟɪɱɟɫɤɢɦɢ
ɬɟɦɩɚɦɢ ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɤɧɢɝɨɢɡɞɚɬɟɥɶɫɤɨɝɨ ɪɵɧɤɚ, ɤɨɝɞɚ ɢɡɞɚɬɟɥɶɫɬɜɨ
ɡɚɱɚɫɬɭɸ ɧɟ ɝɨɬɨɜɨ ɩɪɟɞɨɫɬɚɜɢɬɶ ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤɭ ɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨɟ ɜɪɟɦɹ ɞɥɹ
ɫɨɡɞɚɧɢɹ ɤɚɱɟɫɬɜɟɧɧɨɣ ɪɚɛɨɬɵ, ɚ ɦɧɨɝɢɟ ɡɚɧɢɦɚɸɬɫɹ ɯɭɞɨɠɟɫɬɜɟɧɧɵɦ
ɩɟɪɟɜɨɞɨɦ ɧɟ ɩɨ ɩɪɢɡɜɚɧɢɸ ɢ ɧɟ ɫ ɧɚɭɱɧɵɦɢ ɢɧɬɟɪɟɫɚɦɢ, ɚ ɩɨ
ɩɪɢɱɢɧɚɦ, ɧɚɦɧɨɝɨ ɛɨɥɟɟ ɩɪɨɡɚɢɱɟɫɤɢɦ. ɂ ɬɟɦ ɧɟ ɦɟɧɟɟ, ɦɧɨɝɢɟ
ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤɢ ɫɬɚɪɨɣ ɫɨɜɟɬɫɤɨɣ ɲɤɨɥɵ, ɱɶɢ ɬɟɤɫɬɵ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɩɨ ɩɪɚɜɭ
ɫɱɢɬɚɸɬɫɹ ɩɪɢɦɟɪɚɦɢ ɪɚɛɨɬ ɜɵɫɨɱɚɣɲɟɝɨ ɭɪɨɜɧɹ, ɧɟɪɟɞɤɨ ɞɨɩɭɫɤɚɥɢ
ɫɟɪɶɟɡɧɵɟ ɤɭɥɶɬɭɪɨɥɨɝɢɱɟɫɤɢɟ ɨɲɢɛɤɢ, ɜɵɡɜɚɧɧɵɟ, ɩɪɚɜɞɚ,
ɟɫɬɟɫɬɜɟɧɧɨɣ ɧɟɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɶɸ ɭɡɧɚɬɶ ɨ ɬɨɦ ɢɥɢ ɢɧɨɦ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨɦ
ɨɛɴɟɤɬɟ ɢɥɢ ɩɪɨɰɟɫɫɟ. ȼ ɫɢɥɭ ɧɟɨɞɨɥɢɦɵɯ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɩɪɢɱɢɧ (ɜɟɞɶ
ɞɨ ɤɨɧɰɚ 1980-ɯ ɝɨɞɨɜ ɋɋɋɊ ɛɵɥ ɡɚɤɪɵɬɨɣ ɫɬɪɚɧɨɣ, ɧɢ ɭ ɤɨɝɨ ɧɟ ɛɵɥɨ
ɞɪɭɡɟɣ-ɢɧɨɫɬɪɚɧɰɟɜ) ɫɚɦɵɟ ɨɛɵɱɧɵɟ ɜɟɳɢ, ɱɚɫɬɨ – ɚɬɪɢɛɭɬɵ
ɩɨɜɫɟɞɧɟɜɧɨɣ ɠɢɡɧɢ, ɩɪɟɤɪɚɫɧɨ ɡɧɚɤɨɦɵɟ ɜ ɧɚɲɢ ɞɧɢ ɥɸɛɨɦɭ
ɬɸɪɤɨɥɨɝɭ, ɦɨɝɥɢ ɛɵɬɶ ɧɟ ɩɨɧɹɬɵ ɢ ɧɟɜɟɪɧɨ ɩɟɪɟɞɚɧɵ ɜ ɩɟɪɟɜɨɞɟ. Ʉ
ɩɪɢɦɟɪɭ, ɜ ɤɚɤɨɦ-ɧɢɛɭɞɶ ɫɬɚɪɨɦ «ɬɭɪɟɰɤɨɦ» ɩɟɪɟɜɨɞɟ, ɧɚ ɩɪɟɤɪɚɫɧɨɦ
ɪɭɫɫɤɨɦ ɹɡɵɤɟ, ɧɟɪɟɞɤɨ ɦɨɠɧɨ ɜɫɬɪɟɬɢɬɶ ɮɪɚɡɭ ɨ ɥɢɰɟɟ ɢɦɟɧɢ ɢɦɚɦɚ
ɏɚɬɢɛɚ, ɯɨɬɹ ɜ ɧɚɲɢ ɞɧɢ ɜɫɟɦ ɢɡɜɟɫɬɧɨ ɨ ɫɩɟɰɢɚɥɶɧɵɯ ɞɭɯɨɜɧɵɯ
ɭɱɢɥɢɳɚɯ, ɫɭɳɟɫɬɜɭɸɳɢɯ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ, ɝɞɟ ɝɨɬɨɜɹɬ ɛɭɞɭɳɢɯ ɢɦɚɦɨɜ –
ɝɥɚɜ ɦɭɫɭɥɶɦɚɧɫɤɨɣ ɨɛɳɢɧɵ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɛɭɞɭɬ ɢɦɟɬɶ ɩɪɚɜɨ ɱɢɬɚɬɶ
ɩɹɬɧɢɱɧɭɸ ɩɪɨɩɨɜɟɞɶ, ɯɭɬɛɭ.
ɍɦɛɟɪɬɨ ɗɤɨ ɜ ɫɜɨɟɣ ɦɨɧɨɝɪɚɮɢɢ, ɩɨɫɜɹɳɟɧɧɨɣ ɢɫɤɭɫɫɬɜɭ
ɩɟɪɟɜɨɞɚ (Dire quasi la stessa cosa. Milano: Bompiani; French transla-
tion: Dire presque la même chose. Paris: Grasset 2007; German translation:
Quasi dasselbe mit anderen Worten. München. Hanser 2006; Engish Versi-
on: Mouse or Rat? Translation as Negotiation. London: Weidenfeld
and Nicolson 2003, Phoenix paperback 2004 (With Experiences in Translation,
partial version of Dire quasi la stessa cosa)), ɩɪɢɜɨɞɢɬ ɫɥɨɜɚ ɫɜɹɬɨɝɨ
ɂɟɪɨɧɢɦɚ, ɩɨɤɪɨɜɢɬɟɥɹ ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤɨɜ: ɩɟɪɟɜɨɞɢɬɶ ɧɭɠɧɨ «non verbum
everbo sed sensum exprimere de sensu» - «ɇɟ ɫɥɨɜɨ ɜ ɫɥɨɜɨ, ɚ ɫɦɵɫɥ ɜ
ɌɍɊȿɐɄȺəɅɂɌȿɊȺɌɍɊȺȼɊɈɋɋɂɂ- ɏɍȾɈɀȿɋɌȼȿɇɇɕɃ- 99
ɉȿɊȿȼɈȾɄȺɄɆȿɌɈȾȼɁȺɂɆɇɈȽɈɉɈɁɇȺɇɂəɄɍɅɖɌɍɊ
ɞɨɝɨɜɚɪɢɜɚɸɬɫɹ ɜɫɬɪɟɬɢɬɶɫɹ ɧɚ ɫɥɟɞɭɸɳɢɣ ɞɟɧɶ ɢ ɩɪɨɳɚɸɬɫɹ. Ɇɚɪɢɹ
ɜɵɬɚɫɤɢɜɚɟɬ ɤɥɸɱɢ ɢ ɩɨɞɯɨɞɢɬ ɤ ɜɯɨɞɧɨɣ ɞɜɟɪɢ, ɚ Ɋɚɢɮ
ɩɨɜɨɪɚɱɢɜɚɟɬɫɹ, ɱɬɨɛɵ ɭɣɬɢ. ȼ ɷɬɨɬ ɦɨɦɟɧɬ Ɇɚɪɢɹ ɪɟɲɚɟɬ ɟɝɨ
ɨɤɥɢɤɧɭɬɶ: ɨɧɚ ɜɫɩɨɦɧɢɥɚ, ɱɬɨ ɨɧɢ ɧɟ ɞɨɝɨɜɨɪɢɥɢɫɶ ɨ ɦɟɫɬɟ ɢ ɜɪɟɦɟɧɢ
ɜɫɬɪɟɱɢ. Ɋɚɢɮ ɜɨɡɜɪɚɳɚɟɬɫɹ. Ⱦɚɥɟɟ ɫɥɟɞɭɟɬ ɮɪɚɡɚ: «ə ɫɦɨɬɪɟɥ ɧɚ ɧɟɟ
ɫɧɢɡɭ ɜɜɟɪɯ, ɢ ɜ ɬɟɦɧɨɬɟ ɦɧɟ ɛɵɥɨ ɩɥɨɯɨ ɜɢɞɧɨ ɟɟ ɥɢɰɨ».6 ɑɬɨ
ɫɥɭɱɢɥɨɫɶ ɫ ɝɟɪɨɟɦ? Ɉɧ ɭɩɚɥ? ɉɪɢɫɟɥ? Ɉɤɚɡɵɜɚɟɬɫɹ, ɝɟɪɨɢɧɹ ɫɬɨɢɬ ɧɚ
ɜɟɪɯɧɟɣ ɫɬɭɩɟɧɶɤɟ ɤɪɵɥɶɰɚ. ɉɨɫɤɨɥɶɤɭ ɧɢɝɞɟ ɪɚɧɟɟ ɷɬɢ ɫɬɭɩɟɧɶɤɢ ɧɟ
ɭɩɨɦɢɧɚɥɢɫɶ, ɜ ɩɟɪɟɜɨɞɟ ɢɯ ɩɨɹɜɥɟɧɢɟ ɜɨɫɩɪɢɧɢɦɚɟɬɫɹ ɫɬɪɚɧɧɨ. ɇɨ
ɟɫɥɢ ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤ «ɭɜɢɞɢɬ» ɷɬɭ ɫɰɟɧɭ, ɤɚɤ ɫɰɟɧɭ ɤɢɧɨɮɢɥɶɦɚ, ɜɨ ɜɫɟɯ
ɞɟɬɚɥɹɯ, ɨɧ «ɧɚɪɢɫɭɟɬ» ɫɬɭɩɟɧɱɚɬɨɟ ɤɪɵɥɶɰɨ ɜ ɫɚɦɨɦ ɧɚɱɚɥɟ – ɜɟɞɶ
ɧɟɜɨɡɦɨɠɧɨ, ɩɨɞɨɣɞɹ ɤ ɞɨɦɭ, ɧɟ ɡɚɦɟɬɢɬɶ ɬɚɤɭɸ ɤɪɭɩɧɭɸ
ɚɪɯɢɬɟɤɬɭɪɧɭɸ ɞɟɬɚɥɶ. ɇɟ ɫɥɟɞɭɟɬ ɛɨɹɬɶɫɹ ɧɟɤɨɬɨɪɵɯ ɨɬɫɬɭɩɥɟɧɢɣ ɨɬ
ɛɭɤɜɚɥɶɧɨɝɨ ɩɟɪɟɜɨɞɚ ɨɪɢɝɢɧɚɥɚ.
Ɇɧɨɝɢɟ ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤɢ ɢɫɩɵɬɵɜɚɸɬ ɩɢɟɬɟɬ ɩɟɪɟɞ ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɹɦɢ
ɢɦɟɧɢɬɵɯ ɩɢɫɚɬɟɥɟɣ. Ʌɨɠɧɵɣ ɜ ɷɬɢɯ ɫɥɭɱɚɹɯ ɫɬɪɚɯ ɨɛɟɳɚɟɬ ɢɫɩɨɪɬɢɬɶ
ɜɫɟ ɞɟɥɨ. ȼɟɞɶ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ ɞɨɫɤɨɧɚɥɶɧɵɣ ɩɟɪɟɜɨɞ, ɩɨɞɫɬɪɨɱɧɢɤ, ɝɭɛɢɬ
ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɟ ɜ ɩɟɪɟɜɨɞɟ, ɧɨ ɢ ɨɲɢɛɤɢ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɧɟɜɨɥɶɧɨ ɞɨɩɭɳɟɧɵ
ɚɜɬɨɪɨɦ ɜ ɨɪɢɝɢɧɚɥɟ ɢ ɩɨɩɚɞɚɸɬ ɜ ɩɟɪɟɜɨɞ, ɜ ɧɟɤɨɬɨɪɵɯ ɫɥɭɱɚɹɯ
ɩɨɪɬɹɬ ɟɝɨ, ɬɚɤ ɤɚɤ ɱɢɬɚɬɟɥɶ ɜɨɥɟɣ-ɧɟɜɨɥɟɣ ɩɪɢɩɢɫɵɜɚɟɬ ɢɯ
ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤɭ. Ɉɪɯɚɧ ɉɚɦɭɤ ɜ «Ⱦɨɦɟ ɬɢɲɢɧɵ» ɩɢɲɟɬ ɨ ɞɨɦɟ ɞɥɹ
ɤɚɪɥɢɤɨɜ, ɤɨɬɨɪɵɣ ɩɨɫɬɪɨɢɥɚ ɫɭɩɪɭɝɚ ɫɭɥɬɚɧɚ Ɇɟɯɦɟɞɚ III (1595 -
1603), ɨɧɚ ɠɟ ɦɚɬɶ Ⱥɯɦɟɞɚ I. ɉɚɦɭɤ ɜ ɬɟɤɫɬɟ ɭɤɚɡɵɜɚɟɬ ɫɭɥɬɚɧɚ
Ɇɟɯɦɟɞɚ II (1444 - 1446).7 ȼ «Ɇɭɡɟɟ ɧɟɜɢɧɧɨɫɬɢ» ɚɜɬɨɪ ɨɲɢɛɨɱɧɨ
ɧɚɡɵɜɚɟɬ ɤɚɪɬɢɧɭ Ʉɚɪɚɜɚɞɠɨ ɢɡ ɝɚɥɟɪɟɢ ɍɮɮɢɰɢ «ɀɟɪɬɜɨɩɪɢɧɨɲɟɧɢɟ
ɂɫɚɚɤɚ» «ɀɟɪɬɜɨɩɪɢɧɨɲɟɧɢɟɦ ɂɡɦɚɢɥɚ»,8 ɬɪɚɭɪɧɵɣ ɦɚɪɲ ɒɨɩɟɧɚ –
ɬɪɚɭɪɧɵɦ ɦɚɪɲɟɦ Ɇɨɰɚɪɬɚ (ɭ Ɇɨɰɚɪɬɚ ɧɟɬ ɬɪɚɭɪɧɵɯ ɦɚɪɲɟɣ!)9 ɢ ɬɚɤ
ɞɚɥɟɟ. ɋɚɦɚɹ ɡɚɛɚɜɧɚɹ ɨɲɢɛɤɚ ɜ «Ɇɭɡɟɟ ɇɟɜɢɧɧɨɫɬɢ» ɫɜɹɡɚɧɚ ɫ ɚɞɪɟɫɨɦ
ɫɚɦɨɝɨ ɦɭɡɟɹ: ɜ ɡɚɩɢɫɤɟ Ɏɸɫɭɧ ɧɨɦɟɪ ɞɨɦɚ ɡɧɚɱɢɬɫɹ ɤɚɤ 24 ɩɨ ɭɥɢɰɟ
Ⱦɚɥɝɵɱ ɑɵɤɦɚɡ, ɬɨɝɞɚ ɤɚɤ ɧɚ ɫɚɦɨɦ ɞɟɥɟ ɧɨɦɟɪ ɞɨɦɚ – 2.10 ȼɫɟ ɷɬɢ
ɧɟɞɨɱɟɬɵ, ɛɟɡɭɫɥɨɜɧɨ, ɧɟ ɜɥɢɹɸɬ ɧɚ ɜɵɫɨɤɢɣ ɭɪɨɜɟɧɶ ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɣ, ɧɨ
ɟɫɬɶ ɜɟɪɨɹɬɧɨɫɬɶ, ɱɬɨ ɱɢɬɚɬɟɥɶ ɨɛɹɡɚɬɟɥɶɧɨ ɩɪɢɩɢɲɟɬ ɢɯ ɥɢɛɨ ɩɥɨɯɨɦɭ
6 Ali Sabahattin, Kürk Mantolu Madonna, Ýstanbul 2001, s. 81.
7 Orhan Pamuk, Sessiz Ev, Ýstanbul 2006, s. 10.
8 Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi, Ýstanbul 2008, s. 554.
9 Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi, Ýstanbul 2008, s. 94.
10 Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi, Ýstanbul 2008, s. 259.
98 ɤɮɧɞɨɰȺɩɨɥɥɢɧɚɪɢɹȺȼɊɍɌɂɇȺ
ɞɜɟ ɠɟɧɵ ɨɞɧɨɝɨ ɦɭɠɚ ɦɨɝɭɬ ɛɵɬɶ ɡɧɚɤɨɦɵ, ɧɟ ɝɨɜɨɪɹ ɭɠɟ ɨ
ɫɨɜɦɟɫɬɧɨɦ ɩɪɨɠɢɜɚɧɢɢ ɩɨɞ ɨɞɧɨɣ ɤɪɵɲɟɣ, ɜ ɬɨ ɜɪɟɦɹ ɤɚɤ ɞɥɹ
ɜɨɫɬɨɱɧɨɝɨ ɱɢɬɚɬɟɥɹ, ɧɨɫɢɬɟɥɹ ɜɨɫɬɨɱɧɨɝɨ, ɨɪɢɟɧɬɢɪɨɜɚɧɧɨɝɨ, ɩɪɟɠɞɟ
ɜɫɟɝɨ, ɧɚ ɭɫɬɚɧɨɜɤɢ ɲɚɪɢɚɬɚ, ɱɢɬɚɬɟɥɹ ɩɨɞɨɛɧɚɹ ɫɢɬɭɚɰɢɹ ɹɜɥɹɟɬɫɹ
ɪɹɞɨɜɨɣ. Ʉɨɧɟɱɧɨ, ɡɞɟɫɶ ɧɟ ɫɬɨɢɬ ɝɨɜɨɪɢɬɶ ɢɫɤɥɸɱɢɬɟɥɶɧɨ ɨ Ɍɭɪɰɢɢ,
ɫɜɟɬɫɤɨɣ ɫɬɪɚɧɟ, ɨɪɢɟɧɬɢɪɨɜɚɧɧɨɣ ɧɚ ɥɢɛɟɪɚɥɶɧɵɟ ɧɨɪɦɵ
ɝɪɚɠɞɚɧɫɤɨɝɨ ɨɛɳɟɫɬɜɚ; ɡɞɟɫɶ ɦɵ ɝɨɜɨɪɢɦ ɨ ɜɨɫɬɨɱɧɨɦ ɦɟɧɬɚɥɢɬɟɬɟ ɜ
ɰɟɥɨɦ. ɇɨ ɢɦɟɧɧɨ ɨɬ ɪɚɛɨɬɵ ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤɚ, ɧɟɪɟɞɤɨ ɩɨɞɪɚɡɭɦɟɜɚɸɳɟɣ
ɫɨɫɬɚɜɥɟɧɢɟ ɤɨɦɦɟɧɬɚɪɢɟɜ, ɡɚɜɢɫɢɬ ɬɨ, ɤɚɤ ɛɭɞɟɬ ɜɨɫɩɪɢɧɹɬ ɬɨɬ ɢɥɢ
ɢɧɨɣ ɫɸɠɟɬ, ɢ ɭɞɚɫɬɫɹ ɥɢ, ɫɨɯɪɚɧɢɜ ɫɭɬɶ ɢ ɢɞɟɸ, ɫɝɥɚɞɢɜ ɧɟɩɨɧɹɬɧɵɟ
ɥɢɛɨ ɧɟɩɪɢɟɦɥɟɦɵɟ ɦɨɦɟɧɬɵ, ɩɟɪɟɞɚɬɶ ɬɨ, ɱɬɨ ɛɵɥɨ ɡɚɥɨɠɟɧɨ ɜ ɬɟɤɫɬ
ɚɜɬɨɪɨɦ.
Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ ɛɥɢɡɤɢ ɢ ɩɨɯɨɠɢ ɜɨ ɦɧɨɝɨɦ. Ɉɛɟ ɡɚɧɢɦɚɸɬ
ɩɪɨɦɟɠɭɬɨɱɧɨɟ ɩɨɥɨɠɟɧɢɟ ɦɟɠɞɭ ȼɨɫɬɨɤɨɦ ɢ Ɂɚɩɚɞɨɦ, ɨɛɟ ɜ ɩɪɨɲɥɨɦ
– ɜɟɥɢɤɢɟ ɢɦɩɟɪɢɢ, ɨɛɟ ɜ ɞɚɧɧɵɣ ɦɨɦɟɧɬ ɩɟɪɟɠɢɜɚɸɬ ɩɟɪɢɨɞ ɭɩɚɞɤɚ
ɩɪɢ ɪɚɡɜɢɜɚɸɳɟɦɫɹ ɤɚɩɢɬɚɥɢɡɦɟ. Ɉɬɫɸɞɚ ɩɪɨɢɫɬɟɤɚɟɬ ɢ ɛɥɢɡɨɫɬɶ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɝɨ ɢ ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɦɟɧɬɚɥɢɬɟɬɨɜ. ȼ ɬɨ ɠɟ ɜɪɟɦɹ ɧɟɜɟɪɧɨ ɛɵɥɨ ɛɵ
ɭɬɜɟɪɠɞɚɬɶ, ɱɬɨ ɬɨɥɶɤɨ ɛɥɢɡɨɫɬɶ ɦɟɧɬɚɥɢɬɟɬɨɜ ɨɛɭɫɥɚɜɥɢɜɚɟɬ ɭɫɩɟɯ
ɥɢɛɨ ɧɟɭɫɩɟɯ ɬɨɣ ɢɥɢ ɢɧɨɣ ɡɚɪɭɛɟɠɧɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ ɜ ɬɨɣ ɢɥɢ ɢɧɨɣ
ɫɬɪɚɧɟ, ɢɧɚɱɟ ɫɥɨɠɧɨ ɩɨɧɹɬɶ ɩɪɢɱɢɧɵ ɧɟɜɟɪɨɹɬɧɨɣ ɩɨɩɭɥɹɪɧɨɫɬɢ
ɹɩɨɧɫɤɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ, ɤɚɤ ɤɥɚɫɫɢɱɟɫɤɨɣ, ɬɚɤ ɢ ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɨɣ,
ɩɨɫɤɨɥɶɤɭ ɝɨɜɨɪɢɬɶ ɨ ɛɥɢɡɨɫɬɢ ɦɟɧɬɚɥɢɬɟɬɨɜ ɜ ɞɚɧɧɨɦ ɫɥɭɱɚɟ ɧɟ
ɩɪɢɯɨɞɢɬɫɹ. ɉɨɷɬɨɦɭ, ɟɫɥɢ ɪɚɫɩɨɥɨɠɢɬɶ ɮɚɤɬɨɪɵ ɩɨɩɭɥɹɪɧɨɫɬɢ ɬɨɣ
ɢɥɢ ɢɧɨɣ ɢɧɨɫɬɪɚɧɧɨɣ ɩɟɪɟɜɨɞɧɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ ɢ ɢɧɨɫɬɪɚɧɧɨɣ
ɤɭɥɶɬɭɪɧɨɣ ɬɪɚɞɢɰɢɢ ɜ ɬɨɣ ɢɥɢ ɢɧɨɣ ɫɬɪɚɧɟ ɜ ɩɨɪɹɞɤɟ ɢɯ ɜɚɠɧɨɫɬɢ,
ɛɥɢɡɨɫɬɶ ɦɟɧɬɚɥɢɬɟɬɚ, ɜɟɪɨɹɬɧɨ, ɫɥɟɞɨɜɚɥɨ ɩɨɦɟɫɬɢɬɶ ɧɚ ɬɪɟɬɶɟ ɦɟɫɬɨ
ɩɨɫɥɟ (1) ɚɜɬɨɪɫɤɨɝɨ ɦɚɫɬɟɪɫɬɜɚ, ɩɨɞɪɚɡɭɦɟɜɚɸɳɟɝɨ ɡɚɯɜɚɬɵɜɚɸɳɢɣ
ɫɸɠɟɬ ɢ ɝɥɭɛɨɤɭɸ ɢɞɟɸ ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɹ ɢ (2) ɩɟɪɟɜɨɞɱɟɫɤɨɝɨ ɦɚɫɬɟɪɫɬɜɚ.
Ɉɪɯɚɧ ɉɚɦɭɤ ɱɚɫɬɨ ɫɪɚɜɧɢɜɚɟɬ ɩɪɨɰɟɫɫ ɱɬɟɧɢɹ ɥɢɛɨ ɧɚɩɢɫɚɧɢɹ
ɤɧɢɝɢ ɫ ɩɪɨɫɦɨɬɪɨɦ ɜɨɨɛɪɚɠɚɟɦɨɝɨ ɮɢɥɶɦɚ – ɨɛ ɷɬɨɦ ɨɧ ɩɢɲɟɬ ɜ
ɫɛɨɪɧɢɤɟ ɷɫɫɟ «Ⱦɪɭɝɢɟ ɰɜɟɬɚ», ɤɨɬɨɪɵɣ ɦɨɠɧɨ ɩɨ ɩɪɚɜɭ ɧɚɡɜɚɬɶ ɫɜɨɟɝɨ
ɪɨɞɚ «ɭɱɟɛɧɢɤɨɦ ɞɥɹ ɩɢɫɚɬɟɥɟɣ». ɗɬɨ ɜ ɩɨɥɧɨɣ ɦɟɪɟ ɨɬɧɨɫɢɬɫɹ ɢ ɤ
ɪɚɛɨɬɟ ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤɚ: ɡɚ ɪɚɛɨɬɨɣ ɜɫɟɝɞɚ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɫɦɨɬɪɟɬɶ
ɜɨɨɛɪɚɠɚɟɦɵɣ ɮɢɥɶɦ. ɋɢɥɚ ɜɨɨɛɪɚɠɟɧɢɹ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ ɩɨɦɨɝɚɟɬ ɩɨɧɹɬɶ
ɚɜɬɨɪɫɤɢɣ ɡɚɦɵɫɟɥ, ɦɵɫɥɟɧɧɨ ɩɨɛɵɜɚɬɶ ɬɚɦ, ɝɞɟ ɛɵɜɚɥ ɚɜɬɨɪ, ɩɪɨɣɬɢ
ɟɝɨ ɞɨɪɨɝɨɣ, ɧɨ ɢ ɫɩɨɫɨɛɧɚ ɫɩɚɫɬɢ ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤɚ ɨɬ ɚɜɬɨɪɫɤɢɯ
ɥɨɝɢɱɟɫɤɢɯ ɨɲɢɛɨɤ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɱɢɬɚɬɟɥɶ ɨɛɹɡɚɬɟɥɶɧɨ ɩɪɢɩɢɲɟɬ
ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤɭ. ȼ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɩɪɢɦɟɪɚ ɬɚɤɨɣ ɨɲɢɛɤɢ ɦɨɠɧɨ ɩɪɢɜɟɫɬɢ ɫɰɟɧɭ
ɢɡ ɪɨɦɚɧɚ «Ɇɚɞɨɧɧɚ ɜ ɦɟɯɨɜɨɦ ɦɚɧɬɨ» ɋɚɛɚɯɚɬɬɢɧɚ Ⱥɥɢ: Ƚɥɚɜɧɵɣ
ɝɟɪɨɣ (ɬɭɪɨɤ Ɋɚɢɮ) ɩɪɨɜɨɠɚɟɬ ɝɟɪɨɢɧɸ (Ɇɚɪɢɸ) ɞɨ ɞɨɦɚ, ɨɧɢ
ɌɍɊȿɐɄȺəɅɂɌȿɊȺɌɍɊȺȼɊɈɋɋɂɂ- ɏɍȾɈɀȿɋɌȼȿɇɇɕɃ- 97
ɉȿɊȿȼɈȾɄȺɄɆȿɌɈȾȼɁȺɂɆɇɈȽɈɉɈɁɇȺɇɂəɄɍɅɖɌɍɊ
ɬɢɪɚɠɨɦ ɜɵɲɟɥ ɫɛɨɪɧɢɤ ɫɬɢɯɨɬɜɨɪɟɧɢɣ Ɏɚɡɵɥɚ ɏɸɫɧɸ Ⱦɚɝɥɚɪɞɠɚ,2
ɧɟɨɞɧɨɤɪɚɬɧɨ ɢɡɞɚɜɚɥɢɫɶ ɫɛɨɪɧɢɤɢ ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɣ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɩɨɷɬɨɜ,
ɫɪɟɞɢ ɤɨɬɨɪɵɯ ɛɵɥɢ ɬɚɤɢɟ ɦɚɫɬɟɪɚ, ɤɚɤ Ɉɪɯɚɧ ȼɟɥɢ, Ɇɟɥɢɯ Ⱦɠɟɜɞɟɬ,
Ɉɤɬɚɣ Ɋɢɮɚɬ, Ɏɚɯɪɢ ɗɪɞɢɧɱ ɢ ɞɪɭɝɢɟ.3 Ʌɢɞɟɪɨɦ ɩɨ ɱɢɫɥɭ ɩɭɛɥɢɤɚɰɢɣ ɜ
ɫɨɜɟɬɫɤɨɟ ɜɪɟɦɹ ɛɵɥ, ɛɟɡɭɫɥɨɜɧɨ, ɇɚɡɵɦ ɏɢɤɦɟɬ – ɜ ɋɋɋɊ ɜɵɲɥɨ ɞɚɠɟ
ɚɤɚɞɟɦɢɱɟɫɤɨɟ ɫɨɛɪɚɧɢɟ ɟɝɨ ɫɨɱɢɧɟɧɢɣ, ɚ ɬɚɤɠɟ Ɋɟɲɚɬ ɇɭɪɢ Ƚɸɧɬɟɤɢɧ.
ɉɨɩɭɥɹɪɧɨɫɬɶ ɟɝɨ «ɉɬɢɱɤɢ ɩɟɜɱɟɣ», ɫɬɚɜɲɟɣ ɧɚ ɞɨɥɝɢɟ ɝɨɞɵ ɥɸɛɢɦɨɣ
ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɤɧɢɝɨɣ ɪɭɫɫɤɢɯ ɱɢɬɚɬɟɥɟɣ, ɫɩɨɫɨɛɫɬɜɨɜɚɥɚ ɧɟɨɞɧɨɤɪɚɬɧɨɦɭ
ɩɨɤɚɡɭ ɩɨ ɰɟɧɬɪɚɥɶɧɵɦ ɤɚɧɚɥɚɦ ɮɢɥɶɦɨɜ ɫ Ⱥɣɞɚɧ ɒɟɧɟɪ ɜ ɝɥɚɜɧɨɣ
ɪɨɥɢ. ȼ ɩɨɫɬɫɨɜɟɬɫɤɨɣ Ɋɨɫɫɢɢ, ɨɫɨɛɟɧɧɨ ɜ ɩɨɫɥɟɞɧɢɟ ɝɨɞɵ,
ɧɚɛɥɸɞɚɟɬɫɹ ɪɨɫɬ ɩɨɩɭɥɹɪɧɨɫɬɢ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ. ɋɚɦɵɦ
ɩɨɩɭɥɹɪɧɵɦ ɩɢɫɚɬɟɥɟɦ ɨɫɬɚɟɬɫɹ Ɉɪɯɚɧ ɉɚɦɭɤ, ɜɫɟ ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɹ
ɤɨɬɨɪɨɝɨ ɩɟɪɟɜɟɞɟɧɵ ɧɚ ɪɭɫɫɤɢɣ ɹɡɵɤ. Ȼɵɥɨ ɢɡɞɚɧɨ ɫɨɛɪɚɧɢɟ
ɫɨɱɢɧɟɧɢɣ Ɋɟɲɚɬɚ ɇɭɪɢ Ƚɸɧɬɟɤɢɧɚ,4 ɩɟɪɟɜɟɞɟɧɵ ɪɨɦɚɧɵ ɉɟɪɢɯɚɧ
Ɇɚɝɞɟɧ, Ⱥɯɦɟɞɚ ɏɚɦɞɢ Ɍɚɧɩɵɧɚɪɚ, Ȼɢɥɶɝɟ Ʉɚɪɚɫɭ, Ɇɟɯɦɟɬɚ Ɇɭɪɚɬɚ
ɋɨɦɟɪɚ, ɢɡɞɚɧɵ ɧɨɜɵɟ ɩɟɪɟɜɨɞɵ ɫɬɢɯɨɬɜɨɪɟɧɢɣ ɢ ɪɨɦɚɧɨɜ ɋɚɛɚɯɚɬɬɢɧɚ
Ⱥɥɢ.
ɉɨɩɭɥɹɪɧɨɫɬɶ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ ɬɨɣ ɢɥɢ ɢɧɨɣ ɫɬɪɚɧɵ ɡɚɜɢɫɢɬ,
ɛɟɡɭɫɥɨɜɧɨ, ɨɬ ɦɚɫɬɟɪɫɬɜɚ ɚɜɬɨɪɨɜ. Ɉɞɧɚɤɨ, ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ ɨɬ ɧɟɝɨ. ȼɟɞɶ
ɱɚɫɬɨ ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤɭ ɬɪɟɛɭɟɬɫɹ ɩɨɡɧɚɤɨɦɢɬɶ ɱɢɬɚɬɟɥɹ ɫ ɫɨɜɟɪɲɟɧɧɨ
ɧɨɜɨɣ ɤɭɥɶɬɭɪɨɣ, ɫ ɧɟɡɧɚɤɨɦɨɣ ɤɚɪɬɢɧɨɣ ɦɢɪɚ ɢ ɦɟɧɬɚɥɢɬɟɬɨɦ. Ɇɧɨɝɢɟ
ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɟ ɪɟɚɥɢɢ, ɟɫɬɟɫɬɜɟɧɧɵɟ ɜ ɜɨɫɬɨɱɧɨɣ ɫɬɪɚɧɟ, ɦɨɝɭɬ ɛɵɬɶ
ɲɨɤɢɪɭɸɳɢɦɢ ɜ ɫɬɪɚɧɟ ɡɚɩɚɞɧɨɣ. ȼ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɩɪɢɦɟɪɚ ɦɨɠɧɨ ɩɪɢɜɟɫɬɢ
ɪɚɫɫɤɚɡ ɋɚɛɚɯɚɬɬɢɧɚ Ⱥɥɢ «Ⱦɜɟ ɠɟɧɵ», ɩɟɪɟɜɟɞɟɧɧɵɣ ɧɚ ɪɭɫɫɤɢɣ ɹɡɵɤ, ɜ
ɤɨɬɨɪɨɦ ɜ ɞɟɧɶ ɫɦɟɪɬɢ ɦɭɠɚ ɦɨɥɨɞɚɹ ɢ ɩɨɠɢɥɚɹ ɫɭɩɪɭɝɢ ɩɨɤɨɣɧɨɝɨ
ɩɵɬɚɸɬɫɹ ɪɟɲɢɬɶ, ɧɚ ɱɬɨ ɢɦ ɠɢɬɶ ɞɚɥɶɲɟ.5 ɋɚɦɚ ɩɨ ɫɟɛɟ ɫɢɬɭɚɰɢɹ – ɞɜɟ
ɠɟɧɵ, ɥɸɛɨɜɧɵɣ ɬɪɟɭɝɨɥɶɧɢɤ, – ɦɨɝɥɚ ɛɵ ɫɬɚɬɶ ɫɚɦɨɫɬɨɹɬɟɥɶɧɵɦ
ɫɸɠɟɬɨɦ ɥɸɛɨɝɨ ɪɭɫɫɤɨɝɨ, ɟɜɪɨɩɟɣɫɤɨɝɨ ɪɨɦɚɧɚ. ȿɜɪɨɩɟɣɫɤɢɣ
ɦɟɧɬɚɥɢɬɟɬ ɪɹɞɨɜɨɝɨ ɨɛɵɜɚɬɟɥɹ (ɧɟ ɛɭɞɟɦ ɡɞɟɫɶ ɩɪɢɧɢɦɚɬɶ ɜɨ ɜɧɢɦɚɧɢɟ
ɪɚɡɥɢɱɧɵɟ ɧɨɜɵɟ ɫɨɰɢɚɥɶɧɵɟ ɬɟɧɞɟɧɰɢɢ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɧɚɛɥɸɞɚɸɬɫɹ ɜ
ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɨɦ ɨɛɳɟɫɬɜɟ ɜ ɧɚɲɢ ɞɧɢ) ɧɟ ɞɨɩɭɫɤɚɟɬ ɢ ɦɵɫɥɢ ɨ ɬɨɦ, ɱɬɨ
2 Ɏ. ɏ. Ⱦɚɝɥɚɪɞɠɚ, ɑɟɬɵɪɟɯɤɪɵɥɚɹ ɩɬɢɰɚ. ɋɬɢɯɢ, Ɇɨɫɤɜɚ 1984.
3 Ɉɞɧɚɠɞɵ ɧɟɩɪɟɦɟɧɧɨ. ɋɬɢɯɢ ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɵɯ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɩɨɷɬɨɜ: ɋɛɨɪɧɢɤ, ɉɟɪɟɜɨɞ
ɫ ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ Ɋɚɞɢɹ Ɏɢɲɚ. ɉɪɟɞɢɫɥɨɜɢɟ ȿɜɝɟɧɢɹ ȼɢɧɨɤɭɪɨɜɚ, Ɇɨɫɤɜɚ 1985.
4 Ɋ. ɇ. Ƚɸɧɬɟɤɢɧ, Ʉɨɥɥɟɤɰɢɹ ɥɭɱɲɢɯ ɪɨɦɚɧɨɜ. 10 ɤɧɢɝ, Ɇɨɫɤɜɚ 2008-2009. Ɋɨɦɚɧɵ:
ɇɨɱɶ ɨɝɧɹ. Ʌɢɫɬɨɩɚɞ. ȼɪɚɝ ɠɟɧɳɢɧ. ɐɜɟɬɨɤ ɪɚɡɜɚɥɢɧ. ɋɬɚɪɚɹ ɛɨɥɟɡɧɶ. ɉɨɫɥɟɞɧɢɣ
ɩɪɢɸɬ. Ʉɥɟɣɦɨ. Ʉɨɪɨɥɟɤ - ɩɬɢɰɚ ɩɟɜɱɚɹ. ȼɟɬɤɢ ɤɢɡɢɥɚ. Ɇɟɥɶɧɢɰɚ.
5 Ⱥɥɢ ɋɚɛɚɯɚɬɬɢɧ, Ⱦɨɯɨɞɧɵɣ ɞɨɦ. Ɋɚɫɫɤɚɡɵ, Ɇɨɫɤɜɚ 1951, ɫ. 122-129.
96 ɤɮɧɞɨɰȺɩɨɥɥɢɧɚɪɢɹȺȼɊɍɌɂɇȺ
Ⱥɞɵɜɚɪ, ɪɨɞɨɧɚɱɚɥɶɧɢɤ ɩɚɧɬɸɪɤɢɡɦɚ Ɂɢɹ Ƚɟɤɚɥɶɩ, ɤɪɢɬɢɱɟɫɤɢɣ
ɪɟɚɥɢɫɬ Ɋɟɲɚɬ ɇɭɪɢ Ƚɸɧɬɟɤɢɧ – ɟɝɨ ɛɟɫɫɦɟɪɬɧɚɹ «ɉɬɢɱɤɚ ɉɟɜɱɚɹ»
ɫɬɚɥɚ «ɥɢɰɨɦ» ɢ «ɜɢɡɢɬɧɨɣ ɤɚɪɬɨɱɤɨɣ» ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ ɜɨ ɜɫɟɦ
ɦɢɪɟ ɡɚ ɞɟɫɹɬɢɥɟɬɢɹ ɞɨ Ɉɪɯɚɧɚ ɉɚɦɭɤɚ. Ⱥɤɬɢɜɧɨ ɪɚɡɜɢɜɚɥɫɹ ɠɚɧɪ
ɞɟɪɟɜɟɧɫɤɨɝɨ ɪɨɦɚɧɚ - ɜɫɩɨɦɢɧɚɟɬɫɹ ɬɜɨɪɱɟɫɬɜɨ Ɋɟɲɚɬɚ ɗɧɢɫɚ Ⱥɣɝɟɧɚ,
Ɉɪɯɚɧɚ Ʉɟɦɚɥɹ, ɢ, ɤɨɧɟɱɧɨ ɠɟ, ɦɷɬɪɚ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ, əɲɚɪɚ
Ʉɟɦɚɥɹ. Ɉɫɨɛɧɹɤɨɦ ɫɬɨɢɬ ɬɜɨɪɱɟɫɬɜɨ ɦɨɞɟɪɧɢɫɬɚ Ⱥɯɦɟɞɚ ɏɚɦɞɢ
Ɍɚɧɩɵɧɚɪɚ, ɉɟɹɦɢ ɋɚɮɚ, ɤɨɬɨɪɨɝɨ ɩɨɡɞɧɟɟ ɩɪɢɡɧɚɸɬ ɩɟɪɜɵɦ ɬɭɪɟɰɤɢɦ
ɩɨɫɬɦɨɞɟɪɧɢɫɬɨɦ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɬɜɨɪɱɟɫɬɜɨ ɩɨɫɬɦɨɞɟɪɧɢɫɬɨɜ: ɩɢɫɚɬɟɥɶɧɢɰɵ
Ʌɚɬɢɮɟ Ɍɟɤɢɧ ɢ ɪɨɦɚɧɢɫɬɚ Ȼɢɥɶɝɟ Ʉɚɪɚɫɭ.
ȼ ɫɨɜɟɬɫɤɢɣ ɩɟɪɢɨɞ ɛɵɥɚ ɫɨɡɞɚɧɚ ɰɟɥɚɹ ɲɤɨɥɚ ɯɭɞɨɠɟɫɬɜɟɧɧɨɝɨ
ɩɟɪɟɜɨɞɚ ɢ ɦɚɫɫɨɜɨ, ɚ ɱɚɫɬɨ ɢ ɩɨɞ ɪɟɞɚɤɰɢɟɣ Ⱥɤɚɞɟɦɢɢ ɇɚɭɤ ɋɋɋɊ,
ɩɟɪɟɜɨɞɢɥɢɫɶ ɢ ɢɡɞɚɜɚɥɢɫɶ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɧɵɟ ɨɛɪɚɡɰɵ ɩɨɱɬɢ ɜɫɟɯ ɫɬɪɚɧ
ɦɢɪɚ, ɨɛɥɚɞɚɜɲɢɯ ɬɨɣ ɢɥɢ ɢɧɨɣ, ɞɪɟɜɧɟɣ ɢɥɢ ɧɨɜɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɧɨɣ
ɬɪɚɞɢɰɢɟɣ. ɉɟɪɟɜɨɞɵ, ɤɚɤ ɩɪɚɜɢɥɨ, ɜɵɩɨɥɧɟɧɧɵɟ ɫ ɹɡɵɤɨɜ ɨɪɢɝɢɧɚɥɚ,
ɨɬɥɢɱɚɥɢɫɶ ɜɵɫɨɤɢɦ ɦɚɫɬɟɪɫɬɜɨɦ, ɢ ɩɨɱɬɢ ɜɫɟɝɞɚ ɫɨɩɪɨɜɨɠɞɚɥɢɫɶ
ɧɚɭɱɧɵɦɢ ɤɨɦɦɟɧɬɚɪɢɹɦɢ, ɜɫɬɭɩɥɟɧɢɹɦɢ ɥɢɛɨ ɩɨɫɥɟɫɥɨɜɢɹɦɢ,
ɧɚɩɢɫɚɧɧɵɦɢ ɜɟɞɭɳɢɦɢ ɫɩɟɰɢɚɥɢɫɬɚɦɢ ɜ ɨɛɥɚɫɬɢ ɬɨɝɨ ɢɥɢ ɢɧɨɝɨ ɹɡɵɤɚ
ɥɢɛɨ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ. ȼ ɪɚɦɤɚɯ ɷɬɨɣ ɪɚɛɨɬɵ ɬɭɪɟɰɤɚɹ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɚ
(ɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨ ɩɨɩɭɥɹɪɧɚɹ ɨɬɱɚɫɬɢ ɛɥɚɝɨɞɚɪɹ ɩɟɪɜɨɧɚɱɚɥɶɧɵɦ ɤɨɧɬɚɤɬɚɦ
ɫɨɜɟɬɫɤɢɯ ɢ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɩɢɫɚɬɟɥɟɣ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɩɪɨɠɢɜɚɧɢɟɦ ɜ Ɇɨɫɤɜɟ
ɇɚɡɵɦɚ ɏɢɤɦɟɬɚ) ɛɵɥɚ ɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨ ɩɨɞɪɨɛɧɨ ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɟɧɚ ɜ ɋɋɋɊ,
ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɧɟɨɞɧɨɡɧɚɱɧɵɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɫɬɪɚɧ, ɚ ɜ ɩɨɫɬɫɨɜɟɬɫɤɢɣ
ɩɟɪɢɨɞ ɫ ɭɱɟɬɨɦ ɜɫɟɨɛɳɟɣ ɦɨɞɵ ɧɚ ɤɭɥɶɬɭɪɭ ɦɭɫɭɥɶɦɚɧɫɤɨɝɨ ȼɨɫɬɨɤɚ
ɜɨɬ ɭɠɟ ɞɟɫɹɬɶ ɥɟɬ ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɨɞɧɨɣ ɢɡ ɫɚɦɵɯ «ɦɨɞɧɵɯ» ɫɪɟɞɢ
ɩɟɪɟɜɨɞɧɵɯ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪ. ɉɪɟɞɫɬɚɜɥɹɟɬɫɹ ɰɟɥɟɫɨɨɛɪɚɡɧɵɦ ɭɩɨɦɹɧɭɬɶ ɨ
ɬɨɦ, ɤɬɨ ɢɡ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɚɜɬɨɪɨɜ ɯɨɪɨɲɨ ɡɧɚɤɨɦ ɪɭɫɫɤɨɦɭ ɱɢɬɚɬɟɥɸ.
ȼɟɪɨɹɬɧɨ, ɝɨɜɨɪɹ ɨ ɩɟɪɟɜɨɞɚɯ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ XX – XXI
ɜɟɤɚ, ɫɩɢɫɨɤ ɫɥɟɞɭɟɬ ɧɚɱɚɬɶ ɫ «Ɋɟɱɟɣ» Ɇɭɫɬɚɮɵ Ʉɟɦɚɥɹ Ⱥɬɚɬɸɪɤɚ,
ɩɨɫɤɨɥɶɤɭ ɨɧɢ ɛɵɥɢ ɩɪɚɤɬɢɱɟɫɤɢ ɩɟɪɜɵɦ ɩɟɪɟɜɨɞɨɦ, ɨɩɭɛɥɢɤɨɜɚɧɧɵɦ
ɜ ɋɨɜɟɬɫɤɨɣ Ɋɨɫɫɢɢ. «Ɋɟɱɢ» ɧɟɫɤɨɥɶɤɨ ɪɚɡ ɢɡɞɚɜɚɥɢɫɶ ɜ ɋɋɋɊ, ɢɦɟɟɬɫɹ
ɩɨɥɧɨɟ, ɱɟɬɵɪɟɯɬɨɦɧɨɟ ɢɡɞɚɧɢɟ, ɤɪɨɦɟ ɬɨɝɨ, ɢɡɛɪɚɧɧɵɟ ɪɟɱɢ ɛɵɥɢ
ɩɟɪɟɢɡɞɚɧɵ ɩɨɡɞɧɟɟ ɩɨɞ ɪɟɞɚɤɰɢɟɣ ɢɡɜɟɫɬɧɨɝɨ ɪɭɫɫɤɨɝɨ ɫɨɜɟɬɫɤɨɝɨ
ɬɸɪɤɨɥɨɝɚ Ⱥ. Ɇɢɥɥɟɪɚ.1 ɇɟɨɞɧɨɤɪɚɬɧɨ ɩɟɪɟɢɡɞɚɜɚɥɢɫɶ ɪɨɦɚɧɵ,
ɪɚɫɫɤɚɡɵ, ɩɶɟɫɵ ɪɚɡɥɢɱɧɵɯ ɚɜɬɨɪɨɜ – Ⱥɡɢɡɚ ɇɟɫɢɧɚ, əɲɚɪɚ Ʉɟɦɚɥɹ,
Ɉɪɯɚɧɚ Ʉɟɦɚɥɹ, Ɉɦɟɪɚ ɋɟɣɮɟɬɬɢɧɚ, ɋɚɛɚɯɚɬɬɢɧɚ Ⱥɥɢ. Ȼɨɥɶɲɢɦ
1 Ʉɟɦɚɥɶ Ɇɭɫɬɚɮɚ Ⱥɬɚɬɸɪɤ, ɉɭɬɶ ɧɨɜɨɣ Ɍɭɪɰɢɢ, I- IV. (IV ɉɨɛɟɞɚ ɧɨɜɨɣ Ɍɭɪɰɢɢ
1921-1927), Ɇɨɫɤɜɚ 1929 - 1934; Ⱥɬɚɬɸɪɤ, ɂɡɛɪɚɧɧɵɟ ɪɟɱɢ ɢ ɜɵɫɬɭɩɥɟɧɢɹ, ɪɟɞ. ɢ
ɜɫɬɭɩɢɬ. ɫɬɚɬɶɹ Ⱥ. Ɏ. Ɇɢɥɥɟɪɚ, Ɇɨɫɤɜɚ 1966.
ɌɍɊȿɐɄȺə ɅɂɌȿɊȺɌɍɊȺ ȼ ɊɈɋɋɂɂ - ɏɍȾɈɀȿɋɌȼȿɇɇɕɃ
ɉȿɊȿȼɈȾ ɄȺɄ ɆȿɌɈȾ ȼɁȺɂɆɇɈȽɈ ɉɈɁɇȺɇɂə ɄɍɅɖɌɍɊ
ɤ.ɮ.ɧ., ɞɨɰ. Ⱥɩɨɥɥɢɧɚɪɢɹ ȺȼɊɍɌɂɇȺ
Ʌɢɬɟɪɚɬɭɪɚ Ɍɭɪɰɢɢ, ɪɚɡɜɢɜɚɸɳɚɹɫɹ ɛɨɥɟɟ ɫɚɦɨɛɵɬɧɨ, ɱɟɦ
ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ ɦɧɨɝɢɯ ɞɪɭɝɢɯ ɛɥɢɠɧɟɜɨɫɬɨɱɧɵɯ, ɦɭɫɭɥɶɦɚɧɫɤɢɯ ɫɬɪɚɧ,
ɟɳɟ ɜ XIX ɜɟɤɟ ɨɫɜɨɢɜ ɬɢɩɢɱɧɨ ɟɜɪɨɩɟɣɫɤɢɣ ɠɚɧɪ ɪɨɦɚɧɚ, ɜ ɧɚɲɢ ɞɧɢ
ɧɟ ɩɟɪɟɫɬɚɟɬ ɫ ɧɢɦ ɷɤɫɩɟɪɢɦɟɧɬɢɪɨɜɚɬɶ. ɋ ɩɨɹɜɥɟɧɢɟɦ ɜ 1876 ɝɨɞɭ
ɩɟɪɜɨɝɨ ɚɜɚɧɬɸɪɧɨɝɨ ɬɭɪɟɰɤɨɹɡɵɱɧɨɝɨ, ɨɫɦɚɧɫɤɨɝɨ ɪɨɦɚɧɚ ɇɚɦɵɤɚ
Ʉɟɦɚɥɹ «ɉɪɢɤɥɸɱɟɧɢɹ Ⱥɥɢ-ɛɟɹ», ɧɚɩɢɫɚɧɧɨɝɨ ɜ ɟɜɪɨɩɟɣɫɤɨɣ ɦɚɧɟɪɟ ɧɚ
ɨɫɦɚɧɫɤɨɦ ɹɡɵɤɟ ɚɪɚɛɫɤɨɣ ɜɹɡɶɸ, ɬɪɚɞɢɰɢɢ ɟɜɪɨɩɟɣɫɤɨɝɨ ɪɨɦɚɧɚ
ɦɚɫɬɟɪɫɤɢ ɤɨɩɢɪɨɜɚɥɢɫɶ, ɬɨɱɧɟɟ, ɦɚɫɬɟɪɫɤɢ ɚɞɚɩɬɢɪɨɜɚɥɢɫɶ ɧɚ
ɬɭɪɟɰɤɭɸ ɩɨɱɜɭ. ɏɨɬɹ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɟ ɜɨɡɧɢɤɥɨ ɧɢ ɨɞɧɨɝɨ ɧɨɜɨɝɨ, ɬɢɩɢɱɧɨ
ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɹ ɜ ɠɚɧɪɟ ɪɨɦɚɧɚ (ɱɬɨ ɧɚɛɥɸɞɚɟɬɫɹ, ɫɤɚɠɟɦ, ɜ
ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɨɣ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɦɭɡɵɤɟ, ɝɞɟ, ɤ ɩɪɢɦɟɪɭ, ɫɢɧɬɟɡ ɧɚɪɨɞɧɨɝɨ ɩɟɧɢɹ
ɤɪɟɫɬɶɹɧ Ⱥɧɚɬɨɥɢɢ ɢ ɟɜɪɨɩɟɣɫɤɨɝɨ ɪɨɤɚ ɞɚɥ ɜ ɫɨɜɨɤɭɩɧɨɫɬɢ ɧɨɜɵɣ
ɠɚɧɪ «ɚɧɚɬɨɥɢɣɫɤɢɣ ɪɨɤ»), ɚɞɚɩɬɚɰɢɢ ɟɜɪɨɩɟɣɫɤɨɝɨ ɪɨɦɚɧɬɢɡɦɚ,
ɪɟɚɥɢɡɦɚ, ɦɨɞɟɪɧɢɡɦɚ ɢ ɩɨɫɬɦɨɞɟɪɧɢɡɦɚ ɩɪɢɧɟɫɥɢ ɜ XX ɜɟɤɟ ɛɨɝɚɬɵɟ
ɩɥɨɞɵ.
Ɇɨɥɨɞɨɣ ɬɭɪɟɰɤɢɣ ɪɨɦɚɧ, ɜɨɡɪɚɫɬ ɤɨɬɨɪɨɝɨ ɜ ɧɚɱɚɥɟ ɢ ɫɟɪɟɞɢɧɟ
XX ɜɜ. ɧɚɫɱɢɬɵɜɚɥ ɜɫɟɝɨ 50-70 ɥɟɬ, ɪɚɡɜɢɜɚɥɫɹ ɚɤɬɢɜɧɨ ɢ ɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨ
ɡɚɦɤɧɭɬɨ, ɪɟɚɝɢɪɭɹ ɧɚ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɟ ɩɟɪɟɦɟɧɵ, ɩɪɟɠɞɟ ɜɫɟɝɨ, ɜ ɫɬɪɚɧɟ:
ɧɚ ɨɤɤɭɩɚɰɢɸ ɋɬɚɦɛɭɥɚ, Ɉɫɜɨɛɨɞɢɬɟɥɶɧɨɟ ɞɜɢɠɟɧɢɟ, Ʉɟɦɚɥɢɫɬɫɤɭɸ
ɪɟɜɨɥɸɰɢɸ ɢ, ɤɚɤ ɫɥɟɞɫɬɜɢɟ, ɧɚ ɩɟɪɟɦɟɧɵ ɜ ɬɭɪɟɰɤɨɦ ɨɛɳɟɫɬɜɟ,
ɨɡɧɚɦɟɧɨɜɚɜɲɢɫɶ ɬɜɨɪɱɟɫɬɜɨɦ ɪɹɞɚ ɡɚɦɟɱɚɬɟɥɶɧɵɯ ɩɢɫɚɬɟɥɟɣ-
ɩɪɨɡɚɢɤɨɜ. ɋɪɟɞɢ ɧɢɯ – ɩɟɪɜɚɹ ɬɭɪɟɰɤɚɹ ɮɟɦɢɧɢɫɬɤɚ ɏɚɥɢɞɟ ɗɞɢɩ
ɋɚɧɤɬ-ɩɟɬɟɪɛɭɪɝɫɤɢɣ Ƚɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɵɣ ɍɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬ, Ɏɢɥɨɥɨɝɢɱɟɫɤɢɣ
ɮɚɤɭɥɶɬɟɬ, ɩɪɨɝɪɚɦɦɚ «ɂɫɬɨɪɢɹ ɢ ɤɭɥɶɬɭɪɚ ɂɫɥɚɦɚ»
ɈɋɆȺɇɋɄɂɃəɁɕɄȼɋȺɇɄɌ-ɉȿɌȿɊȻɍɊȽɋɄɈɆ- 93
ɅȿɇɂɇȽɊȺȾɋɄɈɆɍɇɂȼȿɊɋɂɌȿɌȿɋ-ɏȽɈȾɈȼȾɈɇȺɒɂɏȾɇȿɃ
ɬɟɤɫɬɨɜ ɩɨ ɢɫɬɨɪɢɢ ɢ ɝɟɨɝɪɚɮɢɢ (ɜ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, ɨɬɪɵɜɤɨɜ ɢɡ «Ʉɧɢɝɢ
ɩɭɬɟɲɟɫɬɜɢɣ» ɗɜɥɢɢ ɑɟɥɟɛɢ [XVII ɜ.]).
ȼ ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ ɬɟɨɪɟɬɢɱɟɫɤɨɣ ɨɫɧɨɜɨɣ ɢɡɭɱɟɧɢɹ ɢ
ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɧɢɹ ɨɫɦɚɧɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɹɡɵɤɚ ɧɚ Ʉɚɮɟɞɪɟ ɬɸɪɤɫɤɨɣ
ɮɢɥɨɥɨɝɢɢ ɋɉɛȽɍ ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɮɭɧɤɰɢɨɧɚɥɶɧɨ-ɫɟɦɚɧɬɢɱɟɫɤɢɣ ɩɨɞɯɨɞ ɤ
ɹɜɥɟɧɢɹɦ ɬɸɪɤɫɤɨɣ ɝɪɚɦɦɚɬɢɤɢ, ɪɚɡɪɚɛɨɬɚɧɧɵɣ ɩɪɨɮɟɫɫɨɪɨɦ
ȼɢɤɬɨɪɨɦ Ƚɪɢɝɨɪɶɟɜɢɱɟɦ Ƚɭɡɟɜɵɦ (ɪɨɞ. 1939). ɉɪɨɮ. ȼ. Ƚ. Ƚɭɡɟɜ,
ɡɚɜɟɞɭɸɳɢɣ Ʉɚɮɟɞɪɨɣ ɬɸɪɤɫɤɨɣ ɮɢɥɨɥɨɝɢɢ ȼɨɫɬɨɱɧɨɝɨ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɚ
ɅȽɍ (ɧɵɧɟ ɋɉɛȽɍ) ɫ 1988 ɝ., ɫɨɡɞɚɥ ɫɜɨɸ ɝɪɚɦɦɚɬɢɱɟɫɤɭɸ ɤɨɧɰɟɩɰɢɸ
ɜ ɨɫɧɨɜɧɨɦ ɧɚ ɦɚɬɟɪɢɚɥɟ ɫɬɚɪɨɚɧɚɬɨɥɢɣɫɤɨ-ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ
(ɫɬɚɪɨɨɫɦɚɧɫɤɨɝɨ) ɹɡɵɤɚ ɢ ɧɵɧɟ ɱɢɬɚɟɬ ɫɬɭɞɟɧɬɚɦ ɛɚɤɚɥɚɜɪɢɚɬɚ
ɫɩɟɰɤɭɪɫ «ɋɬɚɪɨɨɫɦɚɧɫɤɢɣ ɹɡɵɤ». ȿɝɨ ɩɟɪɭ ɩɪɢɧɚɞɥɟɠɢɬ ɦɨɧɨɝɪɚɮɢɹ
«ɋɬɚɪɨɨɫɦɚɧɫɤɢɣ ɹɡɵɤ» (Ɇ.: ɇɚɭɤɚ, 1979). ɋɨɝɥɚɫɧɨ ɧɵɧɟ
ɞɟɣɫɬɜɭɸɳɟɦɭ ɭɱɟɛɧɨɦɭ ɩɥɚɧɭ Ʉɚɮɟɞɪɵ, ɡɚɧɹɬɢɹ ɩɨ ɢɡɭɱɟɧɢɸ
ɨɫɦɚɧɫɤɨɝɨ ɚɥɮɚɜɢɬɚ, ɨɫɧɨɜ ɦɨɪɮɨɥɨɝɢɢ ɢ ɨɪɮɨɝɪɚɮɢɢ ɨɫɦɚɧɫɤɨɝɨ
ɹɡɵɤɚ, ɱɬɟɧɢɸ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɯ ɢ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɧɵɯ ɬɟɤɫɬɨɜ ɪɚɡɧɵɯ ɟɝɨ
ɩɟɪɢɨɞɨɜ ɩɪɨɜɨɞɹɬɫɹ ɞɥɹ ɫɬɭɞɟɧɬɨɜ ɛɚɤɚɥɚɜɪɢɚɬɚ (II-IV ɤɭɪɫɵ) ɜ
ɨɛɴɟɦɟ 448 ɭɱɟɛɧɵɯ ɱɚɫɨɜ ɞɨɰɟɧɬɚɦɢ Ⱥ. ȼ. Ɉɛɪɚɡɰɨɜɵɦ, Ⱥ. ɂ.
ɉɵɥɟɜɵɦ ɢ ɇ. ɇ. Ɍɟɥɢɰɢɧɵɦ. ɋɩɟɰɤɭɪɫ «ɋɬɚɪɨɨɫɦɚɧɫɤɢɣ ɹɡɵɤ»
ɱɢɬɚɟɬɫɹ ɫɬɭɞɟɧɬɚɦ III-IV ɤɭɪɫɨɜ ɛɚɤɚɥɚɜɪɢɚɬɚ ɜ ɨɛɴɟɦɟ 72 ɱɚɫɨɜ.
ɋɬɭɞɟɧɬɚɦ ɦɚɝɢɫɬɪɚɬɭɪɵ ɞɨɰ. Ⱥ. ȼ. Ɉɛɪɚɡɰɨɜɵɦ ɩɪɟɩɨɞɚɟɬɫɹ ɫɩɟɰɤɭɪɫ
«ɇɨɪɦɚɬɢɜɧɚɹ ɩɨɷɬɢɤɚ ɨɫɦɚɧɫɤɨɣ ɤɥɚɫɫɢɱɟɫɤɨɣ ɩɨɷɡɢɢ» (36 ɱɚɫɨɜ) ɫ
ɱɬɟɧɢɟɦ ɢ ɪɚɡɛɨɪɨɦ ɨɛɪɚɡɰɨɜ ɬɜɨɪɱɟɫɬɜɚ ɫɟɥɶɞɠɭɤɫɤɢɯ ɢ ɨɫɦɚɧɫɤɢɯ
ɩɨɷɬɨɜ ɨɬ ɋɭɥɬɚɧɚ ȼɟɥɟɞɚ ɞɨ ɒɟɣɯɚ Ƚɚɥɢɛɚ, ɚ ɞɨɰ. Ⱥ. ɂ. ɉɵɥɟɜɵɦ –
ɫɩɟɰɤɭɪɫ «ɋɬɚɧɨɜɥɟɧɢɟ ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɪɨɦɚɧɚ (ɇɚɦɵɤ Ʉɟɦɚɥɶ)» (36 ɱɚɫɨɜ) ɫ
ɭɩɪɚɠɧɟɧɢɹɦɢ ɜ ɱɬɟɧɢɢ ɨɬɪɵɜɤɨɜ ɢɡ ɪɨɦɚɧɨɜ ɇ. Ʉɟɦɚɥɹ, ɧɚɩɢɫɚɧɧɵɯ ɜ
70-ɟ ɝɨɞɵ XIX ɜ.
ɋɨɯɪɚɧɟɧɢɟ ɢ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɬɪɚɞɢɰɢɣ ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɧɢɹ ɧɚ ȼɨɫɬɨɱɧɨɦ
ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɟ ɋɚɧɤɬ-ɉɟɬɟɪɛɭɪɝɫɤɨɝɨ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ ɨɫɦɚɧɫɤɨɝɨ ɹɡɵɤɚ ɢ
ɨɫɦɚɧɫɤɢɯ ɷɥɟɦɟɧɬɨɜ ɜ ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɨɦ ɬɭɪɟɰɤɨɦ ɹɡɵɤɟ ɢɦɟɟɬ ɛɨɥɶɲɨɟ
ɤɭɥɶɬɭɪɧɨ-ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɨɟ ɢ ɩɪɚɤɬɢɱɟɫɤɨɟ ɡɧɚɱɟɧɢɟ, ɩɨɫɤɨɥɶɤɭ ɡɧɚɧɢɟ
ɨɫɦɚɧɫɤɨɝɨ ɹɡɵɤɚ ɩɨɡɜɨɥɹɟɬ ɫɬɭɞɟɧɬɚɦ ɢ ɧɚɱɢɧɚɸɳɢɦ ɫɩɟɰɢɚɥɢɫɬɚɦ
ɨɫɜɚɢɜɚɬɶ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɧɨɟ ɢ ɨɛɳɟɤɭɥɶɬɭɪɧɨɟ ɧɚɫɥɟɞɢɟ Ɉɫɦɚɧɫɤɨɣ
ɢɦɩɟɪɢɢ, ɱɢɬɚɬɶ ɜ ɨɪɢɝɢɧɚɥɟ ɢ ɢɫɩɨɥɶɡɨɜɚɬɶ ɜ ɧɚɭɱɧɨɣ ɪɚɛɨɬɟ
ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɟ ɫɨɱɢɧɟɧɢɹ ɢ ɞɨɤɭɦɟɧɬɵ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɫɨɜɟɪɲɟɧɫɬɜɨɜɚɬɶ ɫɜɨɢ
ɩɪɚɤɬɢɱɟɫɤɢɟ ɡɧɚɧɢɹ ɢ ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɨɝɨ ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɹɡɵɤɚ, ɜɨ ɦɧɨɝɢɯ
ɫɮɟɪɚɯ ɩɪɢɦɟɧɟɧɢɹ ɢ ɫɬɢɥɹɯ ɤɨɬɨɪɨɝɨ ɞɨ ɫɢɯ ɩɨɪ ɛɵɬɭɟɬ ɡɧɚɱɢɬɟɥɶɧɨɟ
ɤɨɥɢɱɟɫɬɜɨ ɨɫɦɚɧɢɡɦɨɜ.
92 ɤɮɧɞɨɰȺɥɟɤɫɟɣɉɕɅȿȼ
ɇɢɤɨɥɚɟɜɢɱ Ʉɨɧɨɧɨɜ (1906-1986), ɢɡɛɪɚɧɧɵɣ ɜ 1958 ɝ. ɱɥɟɧɨɦ-
ɤɨɪɪɟɫɩɨɧɞɟɧɬɨɦ, ɚ ɜ 1974 ɝ. ɞɟɣɫɬɜɢɬɟɥɶɧɵɦ ɱɥɟɧɨɦ Ⱥɇ ɋɋɋɊ. Ⱥ. ɇ.
Ʉɨɧɨɧɨɜ ɹɜɥɹɥɫɹ ɨɞɧɢɦ ɢɡ ɜɢɞɧɟɣɲɢɯ ɬɸɪɤɨɥɨɝɨɜ ɧɚɲɟɣ ɫɬɪɚɧɵ,
ɞɨɥɝɢɟ ɝɨɞɵ ɨɧ ɜɨɡɝɥɚɜɥɹɥ ɋɨɜɟɬɫɤɢɣ ɤɨɦɢɬɟɬ ɬɸɪɤɨɥɨɝɨɜ. ȼ ɝɨɞɵ ɟɝɨ
ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɚ Ʉɚɮɟɞɪɨɣ ɡɚɧɹɬɢɹ ɩɨ ɱɬɟɧɢɸ ɢ ɤɨɦɦɟɧɬɢɪɨɜɚɧɢɸ
ɚɪɚɛɨɝɪɚɮɢɱɧɵɯ ɨɫɦɚɧɫɤɢɯ ɬɟɤɫɬɨɜ ɜ ɪɚɡɧɨɟ ɜɪɟɦɹ ɜɟɥɢ ɩɪɨɮɟɫɫɨɪ
ɋɟɪɝɟɣ ɇɢɤɨɥɚɟɜɢɱ ɂɜɚɧɨɜ (1922-1999), ɫɬɚɜɲɢɣ ɜɩɨɫɥɟɞɫɬɜɢɢ
ɡɚɜɟɞɭɸɳɢɦ Ʉɚɮɟɞɪɨɣ, ɩɪɨɮɟɫɫɨɪ ȼɢɪɢɧɟɹ ɋɬɟɮɚɧɨɜɧɚ Ƚɚɪɛɭɡɨɜɚ
(1914-2003), ɫɬɚɪɲɢɟ ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɬɟɥɢ ɇɚɮɢɫɚ ɂɫɯɚɤɨɜɧɚ ɒɚɦɢɥɨɜɚ,
Ⱥɮɪɚɫɹɛ ɉɚɲɚɟɜɢɱ ȼɟɤɢɥɨɜ (1920-2004) ɢ Ⱥɪɤɚɞɢɣ ɉɚɜɥɨɜɢɱ
Ƚɪɢɝɨɪɶɟɜ (ɪɨɞ. 1931). ɉɪɨɮ. ɋ. ɇ. ɂɜɚɧɨɜ ɪɚɡɪɚɛɨɬɚɥ ɢ ɱɢɬɚɥ ɤɭɪɫ
«Ⱥɪɚɛɢɡɦɵ (ɚɪɚɛɨ-ɩɟɪɫɢɞɫɤɢɟ ɷɥɟɦɟɧɬɵ) ɜ ɬɭɪɟɰɤɨɦ ɹɡɵɤɟ»,
ɜɤɥɸɱɚɜɲɢɣ ɱɬɟɧɢɟ ɨɫɨɛɨ ɫɥɨɠɧɵɯ ɨɫɦɚɧɫɤɢɯ ɬɟɤɫɬɨɜ (ɜ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ,
ɨɬɪɵɜɤɢ ɢɡ «ɂɫɬɨɪɢɢ» ɇɚ‘ɢɦɵ ɢ ɪɨɦɚɧɚ «ɉɪɢɤɥɸɱɟɧɢɹ Ⱥɥɢ-ɛɟɹ»).
ɉɨɡɞɧɟɟ ɋ. ɇ. ɂɜɚɧɨɜ ɢɡɞɚɥ ɭɱɟɛɧɨɟ ɩɨɫɨɛɢɟ ɤ ɫɜɨɟɦɭ ɤɭɪɫɭ ɩɨɞ
ɧɚɡɜɚɧɢɟɦ «Ⱥɪɚɛɢɡɦɵ ɜ ɬɭɪɟɰɤɨɦ ɹɡɵɤɟ» (Ʌ.: ɂɡɞ-ɜɨ ɅȽɍ, 1973), ɝɞɟ
ɢɡɥɨɠɢɥ ɨɫɧɨɜɧɵɟ ɩɪɚɜɢɥɚ ɚɪɚɛɫɤɨɣ ɦɨɪɮɨɥɨɝɢɢ ɩɪɢɦɟɧɢɬɟɥɶɧɨ ɤ
ɚɪɚɛɫɤɢɦ ɡɚɢɦɫɬɜɨɜɚɧɢɹɦ ɜ ɬɭɪɟɰɤɨɦ ɹɡɵɤɟ, ɩɪɢɜɟɞɹ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ
ɩɪɢɦɟɪɨɜ ɦɧɨɠɟɫɬɜɨ ɥɟɤɫɢɱɟɫɤɢɯ ɨɫɦɚɧɢɡɦɨɜ. ɉɪɨɮ. ȼ. ɋ. Ƚɚɪɛɭɡɨɜɚ,
ɜɟɞɭɳɢɣ ɫɩɟɰɢɚɥɢɫɬ ɩɨ ɢɫɬɨɪɢɢ ɫɪɟɞɧɟɜɟɤɨɜɨɣ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ,
ɩɪɨɜɨɞɢɥɚ ɫɩɟɰɫɟɦɢɧɚɪɵ ɩɨ ɱɬɟɧɢɸ ɢ ɤɨɦɦɟɧɬɢɪɨɜɚɧɢɸ ɨɫɦɚɧɫɤɢɯ
ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɧɵɯ ɬɟɤɫɬɨɜ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɢɥɥɸɫɬɪɚɰɢɣ ɤ ɫɜɨɢɦ ɥɟɤɰɢɨɧɧɵɦ
ɤɭɪɫɚɦ. ɇ. ɂ. ɒɚɦɢɥɨɜɚ ɨɛɨɛɳɢɥɚ ɫɜɨɣ ɦɧɨɝɨɥɟɬɧɢɣ ɨɩɵɬ
ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɧɢɹ ɨɫɦɚɧɫɤɨɝɨ ɹɡɵɤɚ, ɫɨɡɞɚɜ ɭɱɟɛɧɨ-ɦɟɬɨɞɢɱɟɫɤɨɟ ɩɨɫɨɛɢɟ
«ɋɬɚɪɵɣ ɬɭɪɟɰɤɢɣ (ɚɪɚɛɫɤɢɣ) ɚɥɮɚɜɢɬ» (Ʌ.: ɂɡɞ-ɜɨ ɅȽɍ, 1960). Ⱥ. ɉ.
ȼɟɤɢɥɨɜ ɩɪɨɜɨɞɢɥ ɧɚ Ʉɚɮɟɞɪɟ ɡɚɧɹɬɢɹ ɩɨ ɱɬɟɧɢɸ ɢ ɤɨɦɦɟɧɬɢɪɨɜɚɧɢɸ
ɫɪɟɞɧɟɜɟɤɨɜɵɯ ɬɭɪɟɰɤɢɯ (ɨɫɦɚɧɫɤɢɯ) ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɯ ɢ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɧɵɯ
ɬɟɤɫɬɨɜ ɞɥɹ ɫɬɭɞɟɧɬɨɜ II-III ɤɭɪɫɨɜ, ɩɨ ɨɛɭɱɟɧɢɸ ɨɫɧɨɜɚɦ ɫɬɚɪɨɣ
ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɩɢɫɶɦɟɧɧɨɫɬɢ, ɚ ɞɥɹ ɫɬɭɞɟɧɬɨɜ ɫɬɚɪɲɢɯ ɤɭɪɫɨɜ ɬɚɤɠɟ
ɧɟɤɨɬɨɪɨɟ ɜɪɟɦɹ ɱɢɬɚɥ ɫɨɡɞɚɧɧɵɣ ɢɦ ɨɪɢɝɢɧɚɥɶɧɵɣ ɫɩɟɰɤɭɪɫ
«Ɍɭɪɟɰɤɢɟ ɷɩɢɝɪɚɮɢɤɚ ɢ ɩɚɥɟɨɝɪɚɮɢɹ».5 ȼ ɩɨɫɥɟɞɧɢɟ ɝɨɞɵ ɫɜɨɟɣ
ɪɚɛɨɬɵ ɧɚ Ʉɚɮɟɞɪɟ Ⱥ. ɉ. ȼɟɤɢɥɨɜ, ɫɨɜɦɟɫɬɧɨ ɫ ɞɨɰɟɧɬɨɦ ɇ. ɇ.
Ɍɟɥɢɰɢɧɵɦ, ɫɨɡɞɚɥ ɭɱɟɛɧɨɟ ɩɨɫɨɛɢɟ «Ɉɫɦɚɧɫɤɢɣ (ɚɪɚɛɨ-ɩɟɪɫɢɞɫɤɢɣ)
ɚɥɮɚɜɢɬ. ɍɱɟɛɧɨɟ ɩɨɫɨɛɢɟ ɞɥɹ ɫɬɭɞɟɧɬɨɜ-ɬɸɪɤɨɥɨɝɨɜ». (ɋɉɛ.: ɂɡɞ-ɜɨ
ɋɉɛȽɍ, 1999), ɢɫɩɨɥɶɡɭɟɦɨɟ ɟɝɨ ɭɱɟɧɢɤɚɦɢ ɜ ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɨɦ ɭɱɟɛɧɨɦ
ɩɪɨɰɟɫɫɟ. Ⱥ. ɉ. Ƚɪɢɝɨɪɶɟɜ ɜ ɬɟɱɟɧɢɟ ɦɧɨɝɢɯ ɥɟɬ ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɥ ɧɚ Ʉɚɮɟɞɪɟ
ɤɭɪɫɵ ɩɨ ɱɬɟɧɢɸ ɢ ɤɨɦɦɟɧɬɢɪɨɜɚɧɢɸ ɨɫɦɚɧɫɤɢɯ ɚɪɚɛɨɝɪɚɮɢɱɧɵɯ
5 Ⱥ. ɇ. Ʉɨɧɨɧɨɜ ɢ ɞɪ., ȼɨɫɬɨɤɨɜɟɞɟɧɢɟ ɜ Ʌɟɧɢɧɝɪɚɞɫɤɨɦ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɟ, Ʌɟɧɢɧɝɪɚɞ
1960, ɫ. 196.
ɈɋɆȺɇɋɄɂɃəɁɕɄȼɋȺɇɄɌ-ɉȿɌȿɊȻɍɊȽɋɄɈɆ- 91
ɅȿɇɂɇȽɊȺȾɋɄɈɆɍɇɂȼȿɊɋɂɌȿɌȿɋ-ɏȽɈȾɈȼȾɈɇȺɒɂɏȾɇȿɃ
ȼ ɩɟɪɜɵɟ ɝɨɞɵ ɩɨɫɥɟ Ɉɤɬɹɛɪɶɫɤɨɣ ɪɟɜɨɥɸɰɢɢ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ
ɩɪɨɜɨɡɝɥɚɲɟɧɢɹ Ɍɭɪɟɰɤɨɣ Ɋɟcɩɭɛɥɢɤɢ ɩɨɞɝɨɬɨɜɤɚ ɜɨɫɬɨɤɨɜɟɞɨɜ ɢ
ɧɚɭɱɧɚɹ ɪɚɛɨɬɚ ɩɨ ɜɨɫɬɨɤɨɜɟɞɟɧɢɸ ɨɫɭɳɟɫɬɜɥɹɥɚɫɶ ɝɥɚɜɧɵɦ ɨɛɪɚɡɨɦ ɜ
ɉɟɬɪɨɝɪɚɞɫɤɨɦ ɢɧɫɬɢɬɭɬɟ ɠɢɜɵɯ ɜɨɫɬɨɱɧɵɯ ɹɡɵɤɨɜ (ɫ 1920 ɝ.), ɤɨɬɨɪɵɣ
ɜ ɷɬɨ ɜɪɟɦɹ ɫɬɚɥ ɨɫɧɨɜɧɵɦ ɜɨɫɬɨɤɨɜɟɞɧɵɦ ɰɟɧɬɪɨɦ ɝɨɪɨɞɚ. Ɍɚɦ
ɪɚɛɨɬɚɥɢ ɦɧɨɝɢɟ ɜɢɞɧɵɟ ɭɱɟɧɵɟ ɛɵɜɲɟɝɨ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɚ ɜɨɫɬɨɱɧɵɯ
ɹɡɵɤɨɜ, ɜ ɬɨɦ ɱɢɫɥɟ ɬɸɪɤɨɥɨɝɢ: ɩɪɨɮ. Ⱥ. ɇ. ɋɚɦɨɣɥɨɜɢɱ, ɩɪɨɮ. ȼ. Ⱦ.
ɋɦɢɪɧɨɜ, ɩɪɨɮ. ɉ. Ⱥ. Ɏɚɥɺɜ ɢ ɥɟɤɬɨɪ Ʉ. Ƚ. ȼɚɦɜɚɤɢ.3 ɉɨɡɞɧɟɟ
ɉɟɬɪɨɝɪɚɞɫɤɢɣ ɢɧɫɬɢɬɭɬ ɠɢɜɵɯ ɜɨɫɬɨɱɧɵɯ ɹɡɵɤɨɜ ɛɵɥ ɩɪɟɨɛɪɚɡɨɜɚɧ ɜ
Ʌɟɧɢɧɝɪɚɞɫɤɢɣ ɜɨɫɬɨɱɧɵɣ ɢɧɫɬɢɬɭɬ, ɩɪɨɫɭɳɟɫɬɜɨɜɚɜɲɢɣ ɞɨ 1938 ɝ. ȼ
ɧɟɦ ɬɪɭɞɢɥɫɹ ɜ ɬɟ ɝɨɞɵ ɩɪɨɮɟɫɫɨɪ ɇɢɤɨɥɚɣ Ʉɨɧɫɬɚɧɬɢɧɨɜɢɱ Ⱦɦɢɬɪɢɟɜ
(1898-1954), ɢɡɞɚɜɲɢɣ ɩɟɪɜɨɟ ɜ ɫɜɨɟɦ ɪɨɞɟ ɩɨɫɨɛɢɟ ɞɥɹ ɧɚɱɢɧɚɸɳɢɯ
ɨɫɦɚɧɢɫɬɨɜ – ɫɛɨɪɧɢɤ ɝɨɪɨɞɫɤɢɯ ɚɧɟɤɞɨɬɨɜ «Ȼɭ Ⱥɞɚɦ. Ɉɫɦɚɧɫɤɢɣ ɬɟɤɫɬ
ɫɨ ɫɥɨɜɚɪɟɦ» (Ʌ., 1928), ɫɧɚɛɠɟɧɧɨɟ ɦɟɬɨɞɢɱɟɫɤɢɦɢ ɭɤɚɡɚɧɢɹɦɢ ɢ
ɩɨɥɧɵɦ ɫɥɨɜɚɪɟɦ ɜɫɬɪɟɱɚɸɳɟɣɫɹ ɜ ɬɟɤɫɬɚɯ ɥɟɤɫɢɤɢ ɫ ɬɪɚɧɫɤɪɢɩɰɢɟɣ
ɨɫɦɚɧɫɤɢɯ ɫɥɨɜ ɤɢɪɢɥɥɢɰɟɣ, ɬɚɤɠɟ ɢɫɩɨɥɶɡɭɟɦɨɟ ɢ ɜ ɧɚɲɢ ɞɧɢ.
ȼ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɟ ɜɨɫɬɨɤɨɜɟɞɟɧɢɟ ɜ ɷɬɢ ɝɨɞɵ ɛɵɥɨ ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɟɧɨ ɧɚ
Ɏɚɤɭɥɶɬɟɬɟ ɨɛɳɟɫɬɜɟɧɧɵɯ ɧɚɭɤ, ɨɛɪɚɡɨɜɚɧɧɨɦ ɜ 1919 ɝ. ɩɭɬɟɦ
ɨɛɴɟɞɢɧɟɧɢɹ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɚ ɜɨɫɬɨɱɧɵɯ ɹɡɵɤɨɜ, ɢɫɬɨɪɢɤɨ-ɮɢɥɨɥɨɝɢɱɟɫɤɨɝɨ
ɢ ɸɪɢɞɢɱɟɫɤɨɝɨ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɨɜ. ɇɚ ɷɬɧɨɥɨɝɨ-ɥɢɧɝɜɢɫɬɢɱɟɫɤɨɦ ɨɬɞɟɥɟɧɢɢ
ɜɧɨɜɶ ɨɛɪɚɡɨɜɚɧɧɨɝɨ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɚ ɫɭɳɟɫɬɜɨɜɚɥɚ ɋɟɤɰɢɹ ɹɡɵɤɨɜ ɢɪɚɧɨ-
ɚɪɚɛɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɤɭɥɶɬɭɪɵ, ɝɞɟ ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɥɢɫɶ ɨɫɦɚɧɫɤɢɣ ɢ
ɱɚɝɚɬɚɣɫɤɢɣ ɹɡɵɤɢ.4 Ɍɸɪɤɨɥɨɝɢɹ ɤɚɤ ɧɚɭɱɧɚɹ ɞɢɫɰɢɩɥɢɧɚ ɛɵɥɚ
ɜɨɡɪɨɠɞɟɧɚ ɜ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɟ ɜ 1925 ɝ. - ɫɧɚɱɚɥɚ ɜ ɫɨɫɬɚɜɟ ɜɨɫɬɨɱɧɨɝɨ
ɨɬɞɟɥɟɧɢɹ ɧɚ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɟ ɹɡɵɤɨɡɧɚɧɢɹ ɢ ɢɫɬɨɪɢɢ ɦɚɬɟɪɢɚɥɶɧɨɣ
ɤɭɥɶɬɭɪɵ, ɚ ɨɫɟɧɶɸ 1934 ɝ. ɜ ɜɵɞɟɥɢɜɲɟɦɫɹ ɢɡ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ
Ʌɟɧɢɧɝɪɚɞɫɤɨɦ ɢɫɬɨɪɢɤɨ-ɮɢɥɨɫɨɮɫɤɨ-ɥɢɧɝɜɢɫɬɢɱɟɫɤɨɦ ɢɧɫɬɢɬɭɬɟ
(ɅɂɎɅɂ), ɝɞɟ ɛɵɥɚ ɨɬɤɪɵɬɚ ɬɸɪɤɨ-ɦɨɧɝɨɥɶɫɤɚɹ ɤɚɮɟɞɪɚ, ɤɨɬɨɪɭɸ
ɜɨɡɝɥɚɜɢɥ ɇ. Ʉ. Ⱦɦɢɬɪɢɟɜ. ȼ ɞɚɥɶɧɟɣɲɟɦ ɤɚɮɟɞɪɚ ɜɯɨɞɢɥɚ ɜ ɫɨɫɬɚɜ
ɜɨɫɬɨɱɧɨɝɨ ɨɬɞɟɥɟɧɢɹ ɮɢɥɨɥɨɝɢɱɟɫɤɨɝɨ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɚ.
ɉɨɫɥɟ ɜɨɫɫɨɡɞɚɧɢɹ ȼɨɫɬɨɱɧɨɝɨ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɚ Ʌɟɧɢɧɝɪɚɞɫɤɨɝɨ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɨɝɨ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ ɢ Ʉɚɮɟɞɪɵ ɬɸɪɤɫɤɨɣ ɮɢɥɨɥɨɝɢɢ ɜ 1944
ɝ. ɢɡɭɱɟɧɢɸ ɢ ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɧɢɸ ɨɫɦɚɧɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɹɡɵɤɚ ɧɟɢɡɦɟɧɧɨ
ɭɞɟɥɹɥɨɫɶ ɛɨɥɶɲɨɟ ɜɧɢɦɚɧɢɟ. ɋ 1949 ɝ. ɩɨ 1972 ɝ. Ʉɚɮɟɞɪɨɣ ɬɸɪɤɫɤɨɣ
ɮɢɥɨɥɨɝɢɢ ȼɨɫɬɨɱɧɨɝɨ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɚ ɅȽɍ ɪɭɤɨɜɨɞɢɥ ɩɪɨɮɟɫɫɨɪ Ⱥɧɞɪɟɣ
3 ȼɨɫɬɨɤɨɜɟɞɟɧɢɟ ɜ ɉɟɬɪɨɝɪɚɞɟ. 1918-1922. ɉɚɦɹɬɤɚ Ʉɨɥɥɟɝɢɢ ȼɨɫɬɨɤɨɜɟɞɨɜ ɩɪɢ
Ⱥɡɢɚɬɫɤɨɦ Ɇɭɡɟɟ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ⱥɤɚɞɟɦɢɢ ɇɚɭɤ, ɉɟɬɪɨɝɪɚɞ 1923, ɫ. 43.
4Ɍɚɦ ɠɟ, ɫ. 34-36.
90 ɤɮɧɞɨɰȺɥɟɤɫɟɣɉɕɅȿȼ
ɧɟɞɨɩɭɫɬɢɦɨ «ɫɨɜɫɟɦ ɭɩɭɫɤɚɬɶ ɢɡ ɜɢɞɭ ɢ ɪɚɡɥɢɱɢɹ ɷɩɨɯ, ɤ ɤɨɬɨɪɵɦ
ɩɪɢɧɚɞɥɟɠɚɬ ɬɟ ɢɥɢ ɞɪɭɝɢɟ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɧɵɟ ɨɛɪɚɡɰɵ, ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨ ɨɬ
ɪɚɡɥɢɱɢɹ ɫɚɦɵɯ ɪɨɞɨɜ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɧɵɯ ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɣ. ɉɨɥɧɨɟ
ɩɪɟɧɟɛɪɟɠɟɧɢɟ ɷɬɢɦɢ ɮɚɤɬɚɦɢ ɜ ɜɢɞɭ ɞɢɞɚɤɬɢɱɟɫɤɨɣ ɡɚɞɚɱɢ ɫɛɨɪɧɢɤɚ
[…] ɧɟɜɨɥɶɧɨ ɪɟɡɚɥɨ ɛɵ ɝɥɚɡ ɱɢɬɚɬɟɥɹ»2. Ɍɚɤɢɦ ɨɛɪɚɡɨɦ, ȼ. Ⱦ. ɋɦɢɪɧɨɜ
ɫɱɢɬɚɥ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɵɦ ɩɪɢ ɫɨɫɬɚɜɥɟɧɢɢ ɯɪɟɫɬɨɦɚɬɢɣ ɫɨɱɟɬɚɬɶ ɭɱɟɛɧɨ-
ɦɟɬɨɞɢɱɟɫɤɢɟ ɡɚɞɚɱɢ ɫ ɤɨɧɤɪɟɬɧɨ-ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɦ ɩɨɞɯɨɞɨɦ ɜ ɜɵɛɨɪɟ
ɦɚɬɟɪɢɚɥɚ ɞɥɹ ɱɬɟɧɢɹ. ȼ ɬɨ ɜɪɟɦɹ ɷɬɢ ɜɡɝɥɹɞɵ ɚɜɬɨɪɚ ɹɜɥɹɥɢɫɶ ɜɟɫɶɦɚ
ɩɟɪɟɞɨɜɵɦɢ, ɢ ɢɯ ɫɩɪɚɜɟɞɥɢɜɨɫɬɶ ɩɨɞɬɜɟɪɠɞɚɟɬ ɬɨɬ ɮɚɤɬ, ɱɬɨ ɞɚɧɧɨɟ
ɩɨɫɨɛɢɟ ɱɚɳɟ, ɱɟɦ ɤɚɤɨɟ-ɥɢɛɨ ɞɪɭɝɨɟ, ɢɫɩɨɥɶɡɭɟɬɫɹ ɜ ɩɪɨɰɟɫɫɟ
ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɧɢɹ ɨɫɦɚɧɫɤɨɝɨ ɹɡɵɤɚ ɜɨɬ ɭɠɟ ɛɨɥɟɟ 100 ɥɟɬ.
ȼ ɩɨɫɨɛɢɟ ȼ. Ⱦ. ɋɦɢɪɧɨɜɚ ɜɨɲɥɢ ɨɬɪɵɜɤɢ ɪɚɡɥɢɱɧɵɯ
ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɧɵɯ ɠɚɧɪɨɜ ɢ ɫɬɢɥɟɣ, ɜɨɫɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɧɵɟ ɩɨ ɪɭɤɨɩɢɫɧɵɦ
ɢɫɬɨɱɧɢɤɚɦ ɢ ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɹɸɳɢɟ ɪɚɡɥɢɱɧɵɟ ɩɟɪɢɨɞɵ ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɨɫɦɚɧɫɤɨ-
ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɹɡɵɤɚ XIV-XIX ɜɜ.: ɷɬɨ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɟ ɫɨɱɢɧɟɧɢɹ Ɇɭɫɬɚɮɵ
ɇɚ‘ɢɦɵ (ɭɦ. 1715), Ʉɹɬɢɛɚ ɑɟɥɟɛɢ (ɭɦ. 1658), Ɏɭɧɞɭɤɥɭ, Ⱥɯɦɟɞɚ ‘Ⱥɲɢɤɚ
ɢ ɞɪɭɝɢɯ ɚɜɬɨɪɨɜ; ɩɪɨɡɚɢɱɟɫɤɢɟ ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɹ (ɧɨɜɟɥɥɵ) ɮɨɥɶɤɥɨɪɧɨɝɨ
ɩɪɨɢɫɯɨɠɞɟɧɢɹ («Ɋɚɫɫɤɚɡɵ ɫɨɪɨɤɚ ɜɟɡɢɪɨɜ», «Ɋɚɫɫɤɚɡ ɨ ɩɪɟɤɪɚɫɧɨɦ
ɯɚɥɜɨɜɳɢɤɟ» ɢ ɞɪ.); ɨɬɪɵɜɤɢ ɢɡ ɷɩɢɱɟɫɤɢɯ ɫɤɚɡɚɧɢɣ (ɜɨɢɧɫɤɚɹ ɩɨɜɟɫɬɶ
«ȼɨɣɧɵ ɡɚ ɜɟɪɭ ɋɟɣɢɞɚ Ȼɚɬɬɚɥɚ Ƚɚɡɢ»); ɢɡ ɨɫɦɚɧɫɤɨɣ ɩɭɛɥɢɰɢɫɬɢɤɢ
XIX ɜ., ɜ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, ɫɬɚɬɶɢ ɢɡɜɟɫɬɧɨɝɨ ɥɢɬɟɪɚɬɨɪɚ-ɩɪɨɫɜɟɬɢɬɟɥɹ
Ⱥɯɦɟɬɚ Ɇɢɞɯɚɬɚ-ɷɮɟɧɞɢ (1844-1913); ɢɡ ɧɚɢɛɨɥɟɟ ɪɚɧɧɢɯ, ɫɨɡɞɚɧɧɵɯ
ɩɨɞ ɟɜɪɨɩɟɣɫɤɢɦ ɜɥɢɹɧɢɟɦ, ɪɨɦɚɧɨɜ ɜ ɨɫɦɚɧɫɤɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɟ
«ɉɪɢɤɥɸɱɟɧɢɹ Ⱥɥɢ-ɛɟɹ» ɢ «Ⱦɠɟɡɦɢ» Ɇɟɯɦɟɬɚ ɇɚɦɵɤɚ Ʉɟɦɚɥɹ (1840-
1888). Ʉɪɨɦɟ ɬɨɝɨ, ɜ ɯɪɟɫɬɨɦɚɬɢɸ ɜɨɲɥɢ ɨɛɪɚɡɰɵ ɫɬɢɯɨɬɜɨɪɧɵɯ
ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɣ ɤɥɚɫɫɢɤɨɜ «ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ Ⱦɢɜɚɧɚ» Ⱥɯɦɟɞɚ-ɩɚɲɢ (ɭɦ. 1496),
ɇɟɞɠɚɬɢ (ɭɦ. 1508), Ɇɢɯɪɢ-ɯɚɬɭɧ (ɭɦ. 1514); ‘Ⱥɛɞ-ɭɥ-Ȼɚɤɵ (ɭɦ. 1600),
Ɇɭɯɚɦɦɟɞɚ Ɏɢɡɭɥɢ (1494-1556), ȼɚɫɵɮɚ (ɭɦ. 1820) ɢ ɞɪ., ɚ ɬɚɤɠɟ
ɨɛɪɚɡɰɵ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨ-ɞɟɥɨɜɨɝɨ ɫɬɢɥɹ (ɜ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, ɫɭɥɬɚɧɫɤɢɟ ɭɤɚɡɵ-
ɮɟɪɦɚɧɵ), ɜɵɩɨɥɧɟɧɧɵɟ ɩɨɱɟɪɤɚɦɢ «ɧɚɫɯ», «ɫɭɥɭɫ», «ɬɚ‘ɥɢɤ», «ɪɢɤ‘ɚ» ɢ
«ɞɢɜɚɧɢ». ȼɬɨɪɨɟ, ɪɚɫɲɢɪɟɧɧɨɟ (ɩɪɟɠɞɟ ɜɫɟɝɨ ɡɚ ɫɱɟɬ ɨɛɪɚɡɰɨɜ
ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɯ ɫɨɱɢɧɟɧɢɣ) ɢ ɭɥɭɱɲɟɧɧɨɟ (ɜɵɩɨɥɧɟɧɧɨɟ ɬɢɩɨɝɪɚɮɫɤɢɦ
ɧɚɛɨɪɨɦ) ɢɡɞɚɧɢɟ «Ɉɛɪɚɡɰɨɜɵɯ ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɣ…» ɭɜɢɞɟɥɨ ɫɜɟɬ ɜ 1903 ɝ.
ɏɪɟɫɬɨɦɚɬɢɹ ȼ. Ⱦ. ɋɦɢɪɧɨɜɚ – ɟɞɢɧɫɬɜɟɧɧɨɟ ɜ ɦɢɪɟ ɩɨɫɨɛɢɟ ɬɚɤɨɝɨ
ɪɨɞɚ; ɧɟ ɭɬɪɚɬɢɜ ɫɜɨɟɝɨ ɡɧɚɱɟɧɢɹ, ɨɧɨ ɢ ɜ ɧɚɲɢ ɞɧɢ ɚɤɬɢɜɧɨ
ɢɫɩɨɥɶɡɭɟɬɫɹ ɜ ɭɱɟɛɧɨɦ ɩɪɨɰɟɫɫɟ ɧɚ ȼɨɫɬɨɱɧɨɦ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɟ ɋɉɛȽɍ.
2ȼ. Ⱦ. ɋɦɢɪɧɨɜ, Ɉɛɪɚɡɰɨɜɵɟ ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɹ ɨɫɦɚɧɫɤɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ ɜ ɢɡɜɥɟɱɟɧɢɹɯ ɢ
ɨɬɪɵɜɤɚɯ ɫ ɩɪɢɥɨɠɟɧɢɟɦ ɮɚɤɫɢɦɢɥɟ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɵɯ ɞɨɤɭɦɟɧɬɨɜ ɪɚɡɧɵɯ ɩɨɱɟɪɤɨɜ, ɋɉɛ.,
1891, ɫ. III.
ɈɋɆȺɇɋɄɂɃ əɁɕɄ ȼ ɋȺɇɄɌ-ɉȿɌȿɊȻɍɊȽɋɄɈɆ-
ɅȿɇɂɇȽɊȺȾɋɄɈɆ ɍɇɂȼȿɊɋɂɌȿɌȿ ɋ 1920-ɏ ȽɈȾɈȼ ȾɈ
ɇȺɒɂɏ ȾɇȿɃ1
ɤ.ɮ.ɧ., ɞɨɰ. Ⱥɥɟɤɫɟɣ ɉɕɅȿȼ
ɂɡɭɱɟɧɢɟ ɢ ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɧɢɟ ɜ ɋɚɧɤɬ-ɉɟɬɟɪɛɭɪɝɫɤɨɦ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɟ
ɨɫɦɚɧɫɤɨɝɨ ɹɡɵɤɚ – ɹɡɵɤɚ Ɉɫɦɚɧɫɤɨɣ ɢɦɩɟɪɢɢ, ɤɪɭɩɧɟɣɲɟɝɨ
ɛɥɢɠɧɟɜɨɫɬɨɱɧɨɝɨ ɫɨɫɟɞɚ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɝɨ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ – ɧɚɱɚɥɨɫɶ ɜ 1822 ɝ.
ɢ ɧɟ ɩɪɟɪɵɜɚɟɬɫɹ ɩɨ ɫɟɣ ɞɟɧɶ. Ʉɚɮɟɞɪɚ ɬɸɪɤɫɤɨɣ ɮɢɥɨɥɨɝɢɢ
ȼɨɫɬɨɱɧɨɝɨ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɚ ɋɉɛȽɍ ɫɨɯɪɚɧɹɟɬ ɭɧɢɤɚɥɶɧɵɟ ɬɪɚɞɢɰɢɢ
ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɧɢɹ ɪɚɡɥɢɱɧɵɯ ɚɫɩɟɤɬɨɜ ɨɫɦɚɧɫɤɨɝɨ ɹɡɵɤɚ, ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɟɧɧɨɝɨ
ɡɧɚɱɢɬɟɥɶɧɵɦ ɤɨɥɢɱɟɫɬɜɨɦ ɬɟɤɫɬɨɜ ɪɚɡɧɨɨɛɪɚɡɧɵɯ ɠɚɧɪɨɜ ɢ ɬɟɦɚɬɢɤɢ
ɜ ɚɪɚɛɫɤɨɣ ɝɪɚɮɢɤɟ, ɢɫɩɨɥɶɡɭɹ ɫɨɛɫɬɜɟɧɧɵɟ ɭɱɟɛɧɵɟ ɩɨɫɨɛɢɹ, ɜ
ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, ɯɪɟɫɬɨɦɚɬɢɸ «Ɉɛɪɚɡɰɨɜɵɟ ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɹ ɨɫɦɚɧɫɤɨɣ
ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ ɜ ɢɡɜɥɟɱɟɧɢɹɯ ɢ ɨɬɪɵɜɤɚɯ», ɫɨɫɬɚɜɥɟɧɧɭɸ ɟɳɟ ɜ ɤɨɧɰɟ XIX
ɜ. ɨɪɞɢɧɚɪɧɵɦ ɩɪɨɮɟɫɫɨɪɨɦ ɍɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ ɢ ɡɚɜɟɞɭɸɳɢɦ Ʉɚɮɟɞɪɨɣ
ɬɭɪɟɰɤɨ-ɬɚɬɚɪɫɤɨɣ ɫɥɨɜɟɫɧɨɫɬɢ (ɧɚɡɜɚɧɢɟ Ʉɚɮɟɞɪɵ ɫ 1863 ɩɨ 1919 ɝɝ.)
ȼ. Ⱦ. ɋɦɢɪɧɨɜɵɦ.
ɏɪɟɫɬɨɦɚɬɢɹ ȼ. Ⱦ. ɋɦɢɪɧɨɜɚ ɩɪɟɞɜɚɪɹɟɬɫɹ ɩɪɟɞɢɫɥɨɜɢɟɦ (ɜɜɨɞɧɵɦ
ɚɧɚɥɢɬɢɱɟɫɤɢɦ ɪɚɡɞɟɥɨɦ), ɝɞɟ ɚɜɬɨɪ ɱɟɬɤɨ ɨɛɨɡɧɚɱɚɟɬ ɧɚɭɱɧɨ
ɨɛɨɫɧɨɜɚɧɧɵɟ ɩɪɢɧɰɢɩɵ, ɤɨɬɨɪɵɦɢ ɨɧ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɨɜɚɥɫɹ ɩɪɢ
ɫɨɫɬɚɜɥɟɧɢɢ ɩɨɫɨɛɢɹ. ɗɬɨ, ɩɪɟɠɞɟ ɜɫɟɝɨ, «ɩɨɫɥɟɞɨɜɚɬɟɥɶɧɨɫɬɶ ɜ
ɩɨɫɬɟɩɟɧɧɨɣ ɨɫɥɨɠɧɟɧɧɨɫɬɢ ɢ ɬɪɭɞɧɨɫɬɢ ɩɨɧɢɦɚɧɢɹ ɬɟɤɫɬɚ
ɜɵɛɢɪɚɟɦɵɯ ɞɥɹ ɱɬɟɧɢɹ ɬɟɤɫɬɨɜ». ȼɦɟɫɬɟ ɫ ɬɟɦ ɚɜɬɨɪ ɨɬɦɟɱɚɟɬ, ɱɬɨ
1 Ɋɚɡɞɟɥ ɫɬɚɬɶɢ, ɤɚɫɚɸɳɢɣɫɹ ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɧɢɹ ɨɫɦɚɧɫɤɨɝɨ ɹɡɵɤɚ ɞɨ ɪɟɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɢ
Ɏɚɤɭɥɶɬɟɬɚ ɜɨɫɬɨɱɧɵɯ ɹɡɵɤɨɜ ɜ 1919 ɝɨɞɭ, ɩɨɞɝɨɬɨɜɥɟɧ ɫ ɢɫɩɨɥɶɡɨɜɚɧɢɟɦ ɦɚɬɟɪɢɚɥɨɜ
ɫɬɚɬɶɢ ɩɪɨɮ. ɋ. ɇ. ɂɜɚɧɨɜɚ “Ʉɚɮɟɞɪɚ ɬɸɪɤɫɤɨɣ ɮɢɥɨɥɨɝɢɢ”, ɍɱɟɧɵɟ ɡɚɩɢɫɤɢ ɅȽɍ.
ɋɟɪɢɹ ɜɨɫɬɨɤɨɜɟɞɱɟɫɤɢɯ ɧɚɭɤ, ɜɵɩ. 13, 1960, ɫ. 69-78.
Ʉɚɧɞɢɞɚɬ ɮɢɥɨɥɨɝɢɱɟɫɤɢɯ ɧɚɭɤ, ɞɨɰɟɧɬ Ʉɚɮɟɞɪɵ ɬɸɪɤɫɤɨɣ ɮɢɥɨɥɨɝɢɢ
ȼɨɫɬɨɱɧɨɝɨ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɚ ɋɚɧɤɬ-ɉɟɬɟɪɛɭɪɝɫɤɨɝɨ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɨɝɨ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ
88 ȺɥɟɤɫɚɧɞɪȼɂɌɈɅ
ɨɪɝɚɧɢɡɚɬɨɪ ɫɟɦɢɧɚɪɚ ɞɨɤɬɨɪ Ⱥ. Ⱥ. Ʉɨɥɟɫɧɢɤɨɜ ɜ ɛɵɬɧɨɫɬɶ ɫɜɨɸ
ɡɚɜɟɞɭɸɳɢɦ ɨɬɞɟɥɨɦ ɂȼ ɪɚɛɨɬɚɥ ɧɚɞ ɪɟɚɥɢɡɚɰɢɟɣ ɨɱɟɧɶ ɜɚɠɧɨɣ ɬɟɦɵ:
"Ɍɭɪɰɢɹ ɜ ɚɪɯɢɜɚɯ Ɋɨɫɫɢɢ" ɢ ɩɥɚɧɢɪɨɜɚɥ ɫɨɜɦɟɫɬɧɭɸ ɪɚɛɨɬɭ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɢ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɭɱɟɧɵɯ. ɉɨ ɪɚɡɧɵɦ ɩɪɢɱɢɧɚɦ ɷɬɨɬ ɩɪɨɟɤɬ ɧɟ
ɭɞɚɥɫɹ, ɧɨ ɫɬɨɢɬ ɩɨɞɭɦɚɬɶ ɨ ɩɭɛɥɢɤɚɰɢɢ ɷɬɢɯ ɞɨɤɭɦɟɧɬɨɜ ɦɨɥɨɞɵɦɢ
ɭɱɟɧɵɦɢ ɨɛɟɢɯ ɫɬɪɚɧ.
Ⱦɚɥɟɟ: ɧɢ ɞɥɹ ɤɨɝɨ ɧɟ ɫɟɤɪɟɬ, ɱɬɨ ɷɩɢɡɨɞɢɱɟɫɤɢɟ ɤɨɧɮɟɪɟɧɰɢɢ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɢ ɫɨɜɟɬɫɤɢɯ ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɬɟɥɟɣ (ɤɚɤ ɩɪɚɜɢɥɨ, ɩɪɢɭɪɨɱɟɧɧɵɟ ɤ
ɤɚɤɢɦ-ɧɢɛɭɞɶ ɩɪɚɡɞɧɢɱɧɵɦ ɞɚɬɚɦ) ɧɟ ɜ ɫɨɫɬɨɹɧɢɢ ɪɟɲɚɬɶ ɤɚɤɢɟ-ɥɢɛɨ
ɫɟɪɶɟɡɧɵɟ ɩɪɨɛɥɟɦɵ. Ȼɵɥɨ ɛɵ ɰɟɥɟɫɨɨɛɪɚɡɧɨ ɩɟɪɟɣɬɢ ɤ ɢɧɵɦ ɮɨɪɦɚɦ
ɫɨɜɦɟɫɬɧɨɣ ɞɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɢ: ɧɚɩɪɢɦɟɪ, ɤ ɬɟɦ ɠɟ "ɤɪɭɝɥɵɦ ɫɬɨɥɚɦ" ɩɨ
ɨɬɞɟɥɶɧɵɦ ɜɨɩɪɨɫɚɦ, ɤ ɫɨɡɞɚɧɢɸ ɩɨɫɬɨɹɧɧɨ ɞɟɣɫɬɜɭɸɳɢɯ ɫɟɦɢɧɚɪɨɜ,
ɩɨɞɨɛɧɨ ɬɨɦɭ, ɧɚ II ɡɚɫɟɞɚɧɢɢ ɤɨɬɨɪɨɝɨ ɦɵ ɩɪɢɫɭɬɫɬɜɭɟɦ. Ɍɚɤɢɟ
"ɫɬɨɥɵ" ɢ ɫɟɦɢɧɚɪɵ ɫɩɨɫɨɛɫɬɜɨɜɚɥɢ ɛɵ ɫɨɡɞɚɧɢɸ ɩɪɨɝɪɚɦɦ ɞɥɹ
ɫɨɜɦɟɫɬɧɵɯ ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɧɢɣ ɦɨɥɨɞɵɯ ɭɱɟɧɵɯ ɧɚɲɢɯ ɫɬɪɚɧ.
ȿɫɬɟɫɬɜɟɧɧɨ, ɱɬɨ ɨɱɟɧɶ ɜɚɠɧɨ ɩɟɪɟɣɬɢ ɤ ɩɨɞɨɛɧɵɦ ɮɨɪɦɚɦ ɪɚɛɨɬɵ
ɧɚ ɫɪɨɤɢ ɨɬ ɝɨɞɚ ɞɨ ɧɟɫɤɨɥɶɤɢɯ ɥɟɬ. Ȼɟɡ ɜɫɬɭɩɥɟɧɢɹ ɜ ɧɨɜɵɣ ɷɬɚɩ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɦɵ ɛɭɞɟɦ ɨɛɪɟɱɟɧɵ ɫɬɨɹɬɶ ɧɚ
ɦɟɫɬɟ!
ɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂȿȽɍɆȺɇɂɌȺɊɇɕȿɄɈɇɌȺɄɌɕ 87
(20-ȽȽȼȿɄȺ
ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ, ɬɨ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɩɨɥɨɠɟɧɢɟ ɢɧɨɟ. Ɇɨɠɧɨ ɫɤɚɡɚɬɶ, ɱɬɨ
ɬɪɚɞɢɰɢɨɧɧɚɹ ɪɨɫɫɢɣɫɤɚɹ ɲɤɨɥɚ ɢɡɭɱɟɧɢɹ ɢɫɬɨɪɢɢ Ɍɭɪɰɢɢ,
ɨɫɦɚɧɢɫɬɢɤɚ, ɩɟɪɟɠɢɜɚɟɬ ɝɥɭɛɨɤɢɣ ɤɪɢɡɢɫ. ȼ ɫɜɹɡɢ ɫ ɷɬɢɦ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨ
ɩɪɢɧɹɬɶ ɫɪɨɱɧɵɟ ɦɟɪɵ ɩɨ ɢɫɩɪɚɜɥɟɧɢɸ ɫɥɨɠɢɜɲɟɝɨɫɹ ɩɨɥɨɠɟɧɢɹ.
ɇɚɩɪɢɦɟɪ, ɧɟ ɫɥɟɞɭɟɬ ɥɢ ɧɚ ɜɡɚɢɦɧɨɣ ɨɫɧɨɜɟ ɨɪɝɚɧɢɡɨɜɚɬɶ ɨɛɦɟɧ
ɫɬɭɞɟɧɬɚɦɢ ɫɬɚɪɲɢɯ ɤɭɪɫɨɜ ɞɥɹ ɩɨɞɝɨɬɨɜɤɢ ɫɩɟɰɢɚɥɢɫɬɨɜ ɩɨ ɢɡɭɱɟɧɢɸ
ɨɝɪɨɦɧɨɝɨ ɧɚɫɥɟɞɢɹ, ɯɪɚɧɹɳɟɝɨɫɹ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ. ɂ ɞɥɹ ɢɫɬɨɪɢɢ ɢ
ɞɥɹ ɮɢɥɨɥɨɝɢɢ ɫɭɳɟɫɬɜɭɟɬ ɦɧɨɠɟɫɬɜɨ ɢɧɬɟɪɟɫɧɵɯ ɜɨɩɪɨɫɨɜ,
ɧɟɢɫɫɥɟɞɨɜɚɧɧɵɯ ɬɟɦ.
Ʉɨɧɟɱɧɨ, ɦɵ ɜɵɧɭɠɞɟɧɵ ɪɚɫɩɥɚɱɢɜɚɬɶɫɹ ɡɚ ɩɪɨɲɥɨɟ. Ɉɱɟɧɶ ɬɪɭɞɧɨ
ɩɪɟɨɞɨɥɟɬɶ ɧɚɫɥɟɞɢɟ "ɯɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ", ɦɧɨɝɨɥɟɬɧɸɸ
"ɧɟɞɨɢɧɮɨɪɦɢɪɨɜɚɧɧɨɫɬɶ" ɞɪɭɝ ɨ ɞɪɭɝɟ, ɩɨɫɥɟɞɫɬɜɢɹ ɩɨɫɬɨɹɧɧɨɣ
ɧɚɫɬɨɪɨɠɟɧɧɨɫɬɢ ɜɨ ɦɧɨɝɢɯ ɜɨɩɪɨɫɚɯ. ɇɚɤɨɩɢɥɨɫɶ ɫɥɢɲɤɨɦ ɦɧɨɝɨ
ɧɟɝɚɬɢɜɚ ɨɬ ɬɟɯ ɜɪɟɦɟɧ, ɤɨɝɞɚ ɧɚɭɱɧɵɟ ɤɚɞɪɵ ɜ ɨɛɥɚɫɬɢ ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɢɢ
ɝɨɬɨɜɢɥɢɫɶ ɤɚɤ ɞɥɹ ɪɚɛɨɬɵ ɫ ɧɟɞɪɭɠɟɫɬɜɟɧɧɵɦɢ ɫɬɪɚɧɚɦɢ.
Ɉɞɧɚɤɨ ɩɨɥɨɠɟɧɢɟ ɢɡɦɟɧɢɥɨɫɶ. Ɇɵ ɠɢɜɟɦ ɜ ɢɧɵɯ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɯ
ɭɫɥɨɜɢɹɯ. Ɍɭɪɰɢɹ ɜɯɨɞɢɬ ɜ ɱɢɫɥɨ ɫɬɪɚɧ, ɫ ɤɨɬɨɪɵɦɢ ɞɪɭɠɟɫɬɜɟɧɧɵɟ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɪɚɡɜɢɜɚɸɬɫɹ ɧɟɭɤɥɨɧɧɨ. ɇɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɢɡɛɚɜɥɹɬɶɫɹ ɨɬ
"ɡɚɜɚɥɨɜ", "ɬɭɩɢɤɨɜ" ɩɪɨɲɥɨɝɨ, ɨɬ ɜɫɟɝɨ, ɱɬɨ ɨɬɹɝɨɳɚɥɨ ɧɚɲɢ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɜ ɩɪɨɲɥɨɦ.
Ȼɨɥɶɲɨɣ ɦɟɧɬɚɥɶɧɵɣ ɢɧɬɟɪɟɫ ɞɪɭɝ ɤ ɞɪɭɝɭ ɩɪɟɞɩɨɥɚɝɚɟɬ ɢ ɨɫɨɛɭɸ
ɨɬɜɟɬɫɬɜɟɧɧɨɫɬɶ ɡɚ ɧɚɲɢ ɧɚɭɱɧɵɟ ɤɨɧɬɚɤɬɵ. ɇɟ ɩɨɛɨɸɫɶ ɫɤɚɡɚɬɶ, ɱɬɨ
ɦɵ ɞɨɥɠɧɵ ɫɬɪɟɦɢɬɶɫɹ ɫɨɨɬɜɟɬɫɬɜɨɜɚɬɶ ɜɵɫɨɤɨɦɭ ɭɪɨɜɧɸ ɧɚɲɢɯ
ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɵɯ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪ. Ɍɭɪɰɢɹ ɜ ɷɬɨɦ ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ ɧɚɫ ɨɩɟɪɟɠɚɟɬ. ɋ
ɭɞɨɜɨɥɶɫɬɜɢɟɦ ɨɬɦɟɬɢɦ, ɱɬɨ ɜ ɞɟɫɹɬɤɚɯ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɨɜ
ɩɪɟɩɨɞɚɸɬɫɹ ɪɭɫɫɤɢɣ ɹɡɵɤ ɢ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɚ. ɉɟɪɟɜɟɞɟɧ ɛɨɥɶɲɨɣ ɨɛɴɟɦ
ɪɭɫɫɤɨɣ ɤɥɚɫɫɢɤɢ, ɚɤɬɢɜɧɨ ɩɟɪɟɜɨɞɹɬɫɹ ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɹ ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɨɣ
ɪɭɫɫɤɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ. Ɇɵ ɨɱɟɧɶ ɜɵɫɨɤɨ ɨɰɟɧɢɜɚɟɦ ɪɚɛɨɬɭ ɫɩɟɰɢɚɥɢɫɬɨɜ
ɩɨ ɪɭɫɫɤɨɦɭ ɹɡɵɤɭ ɢ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɟ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɨɜ Ƚɚɡɢ ɢ Ⱥɧɤɚɪɚ (Ɂɟɣɧɟɩ
Ƚɸɧɚɥ ɢ Ɂɟɣɧɟɩ Ɂɚɮɟɪ). ȼ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚɯ "ɈɄȺɇ" ɢ "ȻɈȽȺɁɂɑɂ" ɭɠɟ
ɫɭɳɟɫɬɜɭɟɬ ɨɬɞɟɥɟɧɢɟ ɩɨ ɩɨɞɝɨɬɨɜɤɟ ɫɩɟɰɢɚɥɢɫɬɨɜ ɜɵɫɨɤɨɝɨ ɤɥɚɫɫɚ ɩɨ
ɪɭɫɫɤɨɦɭ ɹɡɵɤɭ ɢ ɤɭɥɶɬɭɪɟ.
Ɉɬɪɚɞɧɨ ɤɨɧɫɬɚɬɢɪɨɜɚɬɶ, ɱɬɨ ɧɚɲɟ ɩɪɨɬɢɜɨɫɬɨɹɧɢɟ ɜɪɟɦɟɧ
"ɯɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ" ɫɦɟɧɢɥɨɫɶ "ɫɨɪɟɜɧɨɜɚɧɢɟɦ" ɜ ɨɛɥɚɫɬɢ ɨɬɩɪɚɜɥɟɧɧɵɯ
ɞɪɭɝ ɤ ɞɪɭɝɭ ɫɩɟɰɢɚɥɢɫɬɨɜ, ɤɨɥɢɱɟɫɬɜɚ ɢɡɞɚɧɧɵɯ ɤɧɢɝ ɞɪɭɝ ɨ ɞɪɭɝɟ.
Ɋɨɫɫɢɹ ɢɞɟɬ ɡɞɟɫɶ ɧɚ ɜɬɨɪɨɦ ɦɟɫɬɟ.
ɇɚɲɟ ɩɪɟɞɥɨɠɟɧɢɟ: ɨɪɝɚɧɢɡɨɜɚɬɶ ɫɨɜɦɟɫɬɧɵɟ ɤɨɧɝɪɟɫɫɵ
ɫɩɟɰɢɚɥɢɫɬɨɜ-ɩɟɪɟɜɨɞɱɢɤɨɜ. Ⱦɚɥɟɟ. Ʉɚɤ ɦɧɟ ɢɡɜɟɫɬɧɨ, ɧɚɲ ɭɜɚɠɚɟɦɵɣ
86 ȺɥɟɤɫɚɧɞɪȼɂɌɈɅ
ȼ 1934 ɝ. ɩɪɢ ɂȼ ɛɵɥɚ ɫɨɡɞɚɧɚ ɚɫɫɨɰɢɚɰɢɹ ɬɸɪɤɨɥɨɝɨɜ, ɤɨɬɨɪɚɹ
ɩɟɪɜɨɧɚɱɚɥɶɧɨ ɧɚɡɵɜɚɥɚɫɶ "Ɍɭɪɟɰɤɨɟ ɨɛɴɟɞɢɧɟɧɢɟ ɩɪɢ ɂȼ". ɉɨɱɟɬɧɵɦ
ɩɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɟɦ Ⱥɫɫɨɰɢɚɰɢɢ ɛɵɥ ɢɡɛɪɚɧ ɇ. ə. Ɇɚɪɪ, ɩɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɟɦ – Ⱥ.
ɇ. ɋɚɦɨɣɥɨɜɢɱ, ɭɱɟɧɵɦ ɫɟɤɪɟɬɚɪɟɦ – Ⱥ. Ⱦ. ɇɨɜɢɱɟɜ.
Ʉ ɧɚɱɚɥɭ ȼɟɥɢɤɨɣ ɨɬɟɱɟɫɬɜɟɧɧɨɣ ɜɨɣɧɵ ɬɸɪɤɨɥɨɝɢ ɂȼ
ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɹɥɢ ɧɟɦɧɨɝɨɱɢɫɥɟɧɧɵɣ, ɧɨ ɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨ ɤɜɚɥɢɮɢɰɢɪɨɜɚɧɧɵɣ
ɤɨɥɥɟɤɬɢɜ. ȼɨɣɧɚ ɧɚɪɭɲɢɥɚ ɧɚɥɚɠɟɧɧɭɸ ɪɚɛɨɬɭ ɂȼ. ɇɟɤɨɬɨɪɵɟ
ɬɸɪɤɨɥɨɝɢ ɩɨɝɢɛɥɢ ɧɚ ɮɪɨɧɬɟ ɢ ɜ ɛɥɨɤɚɞɭ, ɧɟɤɨɬɨɪɵɟ ɛɵɥɢ
ɷɜɚɤɭɢɪɨɜɚɧɵ ɜ Ɍɚɲɤɟɧɬ. ȼ ɤɨɧɰɟ 1942 ɝ. ɜ Ɍɚɲɤɟɧɬɟ ɜ ɂȼ ɛɵɥ ɫɨɡɞɚɧ
Ɍɸɪɤɨɥɨɝɢɱɟɫɤɢɣ ɤɚɛɢɧɟɬ, ɩɪɢ ɧɟɦ ɪɚɛɨɬɚɥɚ ɛɨɥɶɲɚɹ ɝɪɭɩɩɚ
ɚɫɩɢɪɚɧɬɨɜ-ɭɡɛɟɤɨɜ.
ȼ ɦɚɟ 1945 ɝ. ɫɨɬɪɭɞɧɢɤɢ ɂȼ ɜɟɪɧɭɥɢɫɶ ɢɡ Ɍɚɲɤɟɧɬɚ ɢ ɩɪɢɫɬɭɩɢɥɢ
ɤ ɪɚɛɨɬɟ. Ɍɭɪɟɰɤɢɣ ɤɚɛɢɧɟɬ ɜɨɡɝɥɚɜɥɹɥ Ⱥ. ɇ. Ʉɨɧɨɧɨɜ. ȼ ɟɝɨ ɜɟɞɟɧɢɢ
ɛɵɥ ɢ ɋɪɟɞɧɟɚɡɢɚɬɫɤɢɣ ɤɚɛɢɧɟɬ. ȼ 1956 ɝ. ɫɭɳɟɫɬɜɨɜɚɜɲɢɣ ɋɟɤɬɨɪ
(Ɇɭɡɟɣ) ɜɨɫɬɨɱɧɵɯ ɪɭɤɨɩɢɫɟɣ ɛɵɥ ɩɪɟɨɛɪɚɡɨɜɚɧ ɜ ɅɈ ɂȼ, ɜ ɤɨɬɨɪɨɦ ɜ
ɱɢɫɥɟ ɞɪɭɝɢɯ ɤɚɛɢɧɟɬɨɜ ɛɵɥ ɫɨɡɞɚɧ Ɍɸɪɤɨ-ɦɨɧɝɨɥɶɫɤɢɣ ɤɚɛɢɧɟɬ. ȼ
ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ ɜ ɫɜɹɡɢ ɫ ɩɟɪɟɢɦɟɧɨɜɚɧɢɟɦ ɅɈ ɂȼ ɜ "ɂɧɫɬɢɬɭɬ
ɜɨɫɬɨɱɧɵɯ ɪɭɤɨɩɢɫɟɣ" ɱɟɬɜɟɪɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɤɨɜ ɪɚɛɨɬɚɸɬ ɜ ɋɟɤɬɨɪɟ
ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɨɣ Ⱥɡɢɢ ɩɨɞ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɨɦ ɋ. Ƚ. Ʉɥɹɲɬɨɪɧɨɝɨ.
Ɍɟɩɟɪɶ ɩɨɡɜɨɥɸ ɫɟɛɟ ɩɟɪɟɣɬɢ ɤ ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɵɦ ɩɪɨɛɥɟɦɚɦ, ɤ ɬɟɦɟ
ɧɟɩɨɫɪɟɞɫɬɜɟɧɧɨ ɡɚɬɪɚɝɢɜɚɸɳɟɣ "ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɧɚɭɱɧɵɟ
ɤɨɧɬɚɤɬɵ". ɇɚɞɨ ɩɪɹɦɨ ɫɤɚɡɚɬɶ, ɱɬɨ ɨɫɥɚɛɥɟɧɢɟ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɵɯ
ɧɚɭɱɧɵɯ ɫɬɪɭɤɬɭɪ ɜ ɫɜɹɡɢ ɩɟɪɟɫɬɪɨɣɤɨɣ ɧɟɛɥɚɝɨɩɪɢɹɬɧɨ ɨɬɪɚɡɢɥɨɫɶ ɧɚ
ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɧɚɭɱɧɵɯ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ. Ȼɨɥɟɟ ɢɥɢ ɦɟɧɟɟ ɭɫɩɟɲɧɨ ɪɚɡɜɢɜɚɸɬɫɹ
ɤɨɧɬɚɤɬɵ ɜ ɨɛɥɚɫɬɢ ɜɵɫɨɤɢɯ ɬɟɯɧɨɥɨɝɢɣ – ɡɞɟɫɶ ɩɚɥɶɦɚ ɩɟɪɜɟɧɫɬɜɚ
ɩɪɢɧɚɞɥɟɠɢɬ Ɋɨɫɤɨɫɦɨɫɭ. Ʉɚɤ ɢɡɜɟɫɬɧɨ, ɨɧ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɚɟɬ ɫ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɜ
ɨɛɥɚɫɬɢ ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɤɨɫɦɨɧɚɜɬɢɤɢ, ɜ ɩɨɞɝɨɬɨɜɤɟ ɛɭɞɭɳɢɯ ɩɨɥɟɬɨɜ
ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɤɨɫɦɨɧɚɜɬɨɜ ɜ ɤɨɫɦɨɫ.
ȼ ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɨɣ ɫɮɟɪɟ ɩɨɥɨɠɟɧɢɟ ɫɤɥɚɞɵɜɚɟɬɫɹ ɞɚɥɟɤɨ ɧɟ ɬɚɤ
ɛɥɚɝɨɩɨɥɭɱɧɨ, ɨɫɨɛɟɧɧɨ ɫ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ. ɇɚɩɪɢɦɟɪ: ɜ Ɋɨɫɫɢɢ
ɩɪɚɤɬɢɱɟɫɤɢ ɧɟ ɜɟɞɟɬɫɹ ɩɨɞɝɨɬɨɜɤɚ ɫɩɟɰɢɚɥɢɫɬɨɜ-ɩɨɥɢɬɨɥɨɝɨɜ ɩɨ
Ɍɭɪɰɢɢ. ɉɪɚɜɞɚ, ɩɨɫɥɟ ɭɫɩɟɲɧɨɝɨ ɧɟɞɚɜɧɟɝɨ ɜɢɡɢɬɚ Ⱦ. Ⱥ. Ɇɟɞɜɟɞɟɜɚ ɢ
ɟɝɨ ɩɟɪɟɝɨɜɨɪɨɜ ɫ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɫɬɨɪɨɧɨɣ, ɩɨɥɨɠɟɧɢɟ ɦɨɠɟɬ ɢɡɦɟɧɢɬɶɫɹ.
ɉɪɢɧɹɬɚɹ ɫɨɜɦɟɫɬɧɚɹ ɩɪɨɝɪɚɦɦɚ ɩɪɟɞɩɨɥɚɝɚɟɬ ɭɤɪɟɩɥɟɧɢɟ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ ɜ
ɫɮɟɪɟ ɤɭɥɶɬɭɪɵ, ɧɚɭɤɢ ɢ ɨɛɪɚɡɨɜɚɧɢɹ.
ȼ ɧɚɭɱɧɨɣ ɫɮɟɪɟ ɬɪɟɛɭɟɬɫɹ ɨɬɯɨɞ ɨɬ ɭɫɬɨɹɜɲɢɯɫɹ ɫɬɟɪɟɨɬɢɩɨɜ.
ɉɟɪɜɚɹ ɩɪɨɛɥɟɦɚ – ɷɬɨ ɩɨɞɝɨɬɨɜɤɚ ɦɨɥɨɞɵɯ ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɬɟɥɟɣ. ȿɫɥɢ ɜ
Ɍɭɪɰɢɢ ɦɵ ɜɢɞɢɦ ɪɚɫɬɭɳɢɣ ɢɧɬɟɪɟɫ ɤ ɢɡɭɱɟɧɢɸ Ɋɨɫɫɢɢ, ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-
ɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂȿȽɍɆȺɇɂɌȺɊɇɕȿɄɈɇɌȺɄɌɕ 85
(20-ȽȽȼȿɄȺ
ɬɸɪɤɨɥɨɝɨɜ. ɉɪɨɞɨɥɠɟɧɢɟɦ ɟɝɨ ɞɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɢ ɫɬɚɥ Ɍɸɪɤɨɥɨɝɢɱɟɫɤɢɣ
ɤɚɛɢɧɟɬ (1928-1930) (ɫɨɤɪɚɳɟɧɧɨ ɌɍɊɄ, ɤɨɬɨɪɨɦɭ ȼ. ȼ. Ȼɚɪɬɨɥɶɞ
ɩɪɟɞɨɫɬɚɜɢɥ ɫɜɨɸ ɥɢɱɧɭɸ ɛɢɛɥɢɨɬɟɤɭ ɢ 2 ɤɨɦɧɚɬɵ ɜ ɫɜɨɟɣ ɤɜɚɪɬɢɪɟ
(ɍɧɢɜɟɪɫɬɢɬɟɬɫɤɚɹ ɧɚɛɟɪɟɠɧɚɹ, ɞ. 5)). Ɉɪɝɚɧɢɡɚɰɢɨɧɧɨɟ ɫɨɛɪɚɧɢɟ ɌɍɊɄ
ɫɨɫɬɨɹɥɨɫɶ ɜ ɚɩɪɟɥɟ 1928 ɝ.. Ʉ ɫɨɠɚɥɟɧɢɸ, ɜ ɚɜɝɭɫɬɟ 1930 ɝ. ɭɦɟɪ
ɢɧɢɰɢɚɬɨɪ ɢ ɪɭɤɨɜɨɞɢɬɟɥɶ ɌɍɊɄ ȼ. ȼ. Ȼɚɪɬɨɥɶɞ.
ɋ 1930 ɝ. ɰɟɧɬɪɨɦ ɢɫɬɨɪɢɤɨ-ɥɢɧɝɜɢɫɬɢɱɟɫɤɢɯ ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɧɢɣ ɜ
ɨɛɥɚɫɬɢ ɬɸɪɤɨɥɨɝɢɢ ɫɬɚɧɨɜɢɬɫɹ ɂɧɫɬɢɬɭɬ ɜɨɫɬɨɤɨɜɟɞɟɧɢɹ, ɜ ɫɨɫɬɚɜɟ
ɤɨɬɨɪɨɝɨ ɛɵɥɨ 2 ɬɸɪɤɨɥɨɝɢɱɟɫɤɢɯ ɤɚɛɢɧɟɬɚ: ɋɪɟɞɧɟɚɡɢɚɬɫɤɢɣ ɢ
Ɍɭɪɟɰɤɢɣ, ɤɨɬɨɪɵɦ ɪɭɤɨɜɨɞɢɥ Ⱥ. ɇ. ɋɚɦɨɣɥɨɜɢɱ, ɞɟɣɫɬɜɢɬɟɥɶɧɵɣ ɱɥɟɧ
Ⱥɇ ɫ 1929 ɝ. ɢ ɞɢɪɟɤɬɨɪ ɂȼ ɫ 1934 ɩɨ 1937 ɝ. ɉɟɪɜɵɦ ɫɨɬɪɭɞɧɢɤɨɦ
Ɍɭɪɟɰɤɨɝɨ ɤɚɛɢɧɟɬɚ ɫ 1931 ɝ. ɛɵɥ ɚɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɟɰ, ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɨɜɟɞ Ⱥ. Ⱥ.
ɋɟɢɞ-ɡɚɞɟ. ȼ 1932 ɝ. ɜ ɱɢɫɥɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɤɨɜ Ɍɭɪɟɰɤɨɝɨ ɤɚɛɢɧɟɬɚ ɛɵɥɢ
ɩɪɢɧɹɬɵ ɢɫɬɨɪɢɤɢ Ⱥ. Ⱥ. Ⱥɥɢɦɨɜ, Ⱥ. ȿ. Ɇɨɱɚɧɨɜ, Ⱥ. Ⱦ. ɇɨɜɢɱɟɜ, Ɍ. ɉ.
ɑɟɪɦɚɧ ɢ ɞɪɭɝɢɟ. ȼ ɩɥɚɧɟ ɤɚɛɢɧɟɬɚ ɡɧɚɱɢɥɢɫɶ ɬɚɤɢɟ ɬɟɦɵ ɤɚɤ
"Ⱥɝɪɚɪɧɚɹ ɩɨɥɢɬɢɤɚ ɤɟɦɚɥɢɡɦɚ", "ɋɨɜɪɟɦɟɧɧɚɹ ɬɭɪɟɰɤɚɹ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɚ",
"ɗɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɣ ɤɪɢɡɢɫ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ", "ɂɫɬɨɪɢɹ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɨ-
ɨɫɜɨɛɨɞɢɬɟɥɶɧɨɝɨ ɞɜɢɠɟɧɢɹ ɜ Ʉɪɵɦɭ" ɢ ɞɪɭɝɢɟ. Ɉɬɦɟɬɢɦ, ɱɬɨ
ɢɡɜɟɫɬɧɵɣ ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɬɟɥɶ Ⱥ. ɋ. Ɍɜɟɪɢɬɢɧɨɜɚ ɜ 1933 ɝ. ɩɨɥɭɱɢɥɚ ɫɜɨɸ
ɧɚɭɱɧɨ-ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɬɟɥɶɫɤɭɸ ɬɟɦɭ "ɉɟɪɢɨɞ Ʉɺɩɪɸɥɸ", ɪɚɫɫɱɢɬɚɧɧɭɸ ɧɚ
ɪɹɞ ɥɟɬ. ȼ ɬɨɦ ɠɟ ɝɨɞɭ ɜ Ɍɭɪɟɰɤɢɣ ɤɚɛɢɧɟɬ ɛɵɥ ɩɪɢɝɥɚɲɟɧ ɞɨɰɟɧɬ
ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɹɡɵɤɚ, ɩɢɬɨɦɟɰ ɋɬɚɦɛɭɥɶɫɤɨɣ ɭɱɢɬɟɥɶɫɤɨɣ ɫɟɦɢɧɚɪɢɢ
ɏɢɤɦɟɬ Ⱦɠɟɜɞɟɬ-ɡɚɞɟ, ɤɨɬɨɪɨɦɭ ɛɵɥɨ ɩɨɪɭɱɟɧɨ ɧɚɩɢɫɚɬɶ ɢɫɬɨɪɢɸ
ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ ɨɬ Ɍɚɧɡɢɦɚɬɚ ɞɨ 1876 ɝ., ɩɨɡɞɧɟɟ ɜ ɟɝɨ ɩɥɚɧɟ
ɡɧɚɱɢɥɚɫɶ ɢɫɬɨɪɢɹ ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɨɣ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɵ. ɉɪɢɝɥɚɲɟɧɢɟ
ɏɢɤɦɟɬɚ Ⱦɠɟɜɞɟɬ-ɡɚɞɟ – ɨɱɟɧɶ ɪɟɞɤɢɣ ɫɥɭɱɚɣ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɢ ɬɭɪɟɰɤɢɣ ɭɱɟɧɵɯ ɜ ɬɟ ɝɨɞɵ.
Ʉɪɨɦɟ ɭɤɚɡɚɧɧɵɯ ɥɢɰ, ɨɬɦɟɬɢɦ, ɱɬɨ ɜ ɌɍɊɄ ɡɚɧɢɦɚɥɫɹ ɬɭɪɟɰɤɨɣ
ɮɢɥɨɥɨɝɢɟɣ ɛɭɞɭɳɢɣ ɚɤɚɞɟɦɢɤ Ⱥ. ɇ. Ʉɨɧɨɧɨɜ, ɛɥɚɝɨɞɚɪɹ ɤɨɬɨɪɨɦɭ ɜ
1941 ɝ. ɛɵɥɚ ɢɡɞɚɧɚ "Ƚɪɚɦɦɚɬɢɤɚ ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɹɡɵɤɚ".
ȼ 1932 ɝ., ɩɨɫɥɟ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨɝɨ ɜɢɡɢɬɚ ɜ Ɇɨɫɤɜɭ ɢ Ʌɟɧɢɧɝɪɚɞ
ɩɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪɚ Ɍɭɪɟɰɤɨɣ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɢ ɂɫɦɟɬɚ-ɩɚɲɢ (ɂɧɺɧɸ),
ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɛɥɚɝɨɩɪɢɹɬɧɨ ɨɬɪɚɡɢɥɢɫɶ ɢ ɧɚ ɤɨɧɬɚɤɬɚɯ ɜ
ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɨɣ ɨɛɥɚɫɬɢ. ȼ 1933 ɝ., ɩɨ ɩɪɢɝɥɚɲɟɧɢɸ ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ
ɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɚ, Ɍɭɪɰɢɸ ɩɨɫɟɬɢɥɢ ɇ. ə. Ɇɚɪɪ ɢ Ⱥ. ɇ. ɋɚɦɨɣɥɨɜɢɱ. Ⱦɥɹ
ɡɚɤɪɟɩɥɟɧɢɹ ɧɚɦɟɬɢɜɲɢɯɫɹ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ ɜ ɫɟɪɟɞɢɧɟ 1933 ɝ. ɩɪɢ
ɉɪɟɡɢɞɢɭɦɟ Ⱥɇ ɋɋɋɊ ɛɵɥɚ ɫɨɡɞɚɧɚ "Ʉɨɦɢɫɫɢɹ ɫɨɞɟɣɫɬɜɢɹ ɧɚɭɱɧɵɦ
ɫɜɹɡɹɦ ɫ Ɍɭɪɰɢɟɣ" (ɄɋɈɇɋɌ), ɤɨɬɨɪɚɹ ɩɪɨɫɭɳɟɫɬɜɨɜɚɥɚ ɞɨ 1937 ɝ.
84 ȺɥɟɤɫɚɧɞɪȼɂɌɈɅ
"ɩɪɟɜɨɫɯɨɞɧɵɯ ɦɟɥɨɞɢɣ ɢ ɧɚɩɟɜɨɜ ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɧɚɪɨɞɚ, ɜɵɪɚɠɚɸɳɢɯ ɟɝɨ
ɬɨɧɤɢɟ ɱɭɜɫɬɜɚ ɢ ɦɵɫɥɢ", ɬ.ɟ. ɫɛɟɪɟɠɟɧɢɢ ɢ ɪɚɡɜɢɬɢɢ ɢɫɤɨɧɧɨ
ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɦɟɥɨɫɚ. ȼɦɟɫɬɟ ɫ ɬɟɦ, ɨɧ ɩɪɟɞɥɚɝɚɥ ɩɪɢɫɩɨɫɨɛɢɬɶ ɬɭɪɟɰɤɭɸ
ɦɭɡɵɤɭ, ɬɭɪɟɰɤɢɣ ɦɟɥɨɫ ɤ ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɨɫɬɢ, ɨɛɪɚɛɨɬɚɬɶ ɢɯ ɩɨ ɩɪɚɜɢɥɚɦ
ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɨɣ ɦɭɡɵɤɢ.
Ɂɞɟɫɶ ɭɦɟɫɬɧɨ ɭɩɨɦɹɧɭɬɶ, ɱɬɨ ɩɪɢɡɵɜ Ⱥɬɚɬɸɪɤɚ ɤ ɦɭɡɵɤɚɥɶɧɨɣ
ɪɟɮɨɪɦɟ ɧɚɲɟɥ ɨɬɤɥɢɤ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ ɜ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɫɪɟɞɟ, ɧɨ ɢ ɜ ɫɨɜɟɬɫɤɨɣ
Ɋɨɫɫɢɢ: ɛɵɥɚ ɫɨɡɞɚɧɚ ɫɩɟɰɢɚɥɶɧɚɹ ɤɨɦɢɫɫɢɹ ɜ ɫɨɫɬɚɜɟ ɩɪɟɞɫɬɚɜɢɬɟɥɟɣ
ɋɨɸɡɚ ɤɨɦɩɨɡɢɬɨɪɨɜ ɢ ɫɨɥɢɫɬɨɜ Ȼɨɥɶɲɨɝɨ ɬɟɚɬɪɚ ɞɥɹ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɫ
ɬɭɪɟɰɤɢɦɢ ɤɨɥɥɟɝɚɦɢ. ȼɫɟɫɨɸɡɧɨɟ ɨɛɳɟɫɬɜɨ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨɣ ɫɜɹɡɢ (ȼɈɄɋ)
ɨɪɝɚɧɢɡɨɜɚɥɨ ɩɨɫɵɥɤɭ ɝɪɚɦɩɥɚɫɬɢɧɨɤ ɢ ɡɚɩɢɫɟɣ ɝɚɪɦɨɧɢɡɚɰɢɣ
ɫɨɜɟɬɫɤɢɯ ɩɟɫɟɧ.
ɉɟɪɟɞɚɱɚ ɤɨɧɰɟɪɬɨɜ ɩɨ ɪɚɞɢɨ – ɞɨɜɨɥɶɧɨ ɧɨɜɨɟ ɹɜɥɟɧɢɟ ɩɨ ɬɟɦ
ɜɪɟɦɟɧɚɦ – ɫ ɭɫɩɟɯɨɦ ɛɵɥɨ ɢɫɩɨɥɶɡɨɜɚɧɨ ɜ 10-ɸ ɝɨɞɨɜɳɢɧɭ
ɩɪɨɜɨɡɝɥɚɲɟɧɢɹ Ɍɭɪɟɰɤɨɣ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɢ, ɬ. ɟ. 29 ɨɤɬɹɛɪɹ 1933 ɝ.. ȼ ɷɬɨɬ
ɞɟɧɶ ȼɈɄɋ ɫɨɜɦɟɫɬɧɨ ɫ Ɋɚɞɢɨ ɨɪɝɚɧɢɡɨɜɚɥɢ ɤɨɧɰɟɪɬ ɜ Ȼɨɥɶɲɨɦ ɡɚɥɟ
Ɇɨɫɤɨɜɫɤɨɣ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɨɣ ɤɨɧɫɟɪɜɚɬɨɪɢɢ. ɋɨɜɟɬɫɤɢɟ ɢɫɩɨɥɧɢɬɟɥɢ
Ƚ. Ƚɢɧɡɛɭɪɝ, Ⱥ. Ɇɢɯɟɥɟɜ ɢ ɇ. ȼɚɥɶɬɟɪ ɢɫɩɨɥɧɢɥɢ ɩɪɨɢɡɜɟɞɟɧɢɹ
ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɤɨɦɩɨɡɢɬɨɪɨɜ ɍɥɶɜɢ Ⱦɠɟɦɚɥɹ ɢ ɗɤɪɟɦɚ Ɂɟɤɢ. ȼ ɫɥɟɞɭɸɳɟɦ,
1934 ɝ., ɜ ɋɋɋɊ ɜɩɟɪɜɵɟ ɩɪɢɟɡɠɚɥɢ ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɤɨɦɩɨɡɢɬɨɪɵ
(ɭɩɨɦɹɧɭɬɵɟ ɍɥɶɜɢ Ⱦɠɟɦɚɥɶ ɢ ɗɤɪɟɦ Ɂɟɤɢ, ɚ ɬɚɤ ɠɟ Ⱦɠɢɦɚɥɶ Ɋɟɲɢɬ).
ɋɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ ɜɵɪɚɡɢɥɨɫɶ ɤɚɤ ɜ ɭɫɩɟɲɧɵɯ ɝɚɫɬɪɨɥɹɯ, ɬɚɤ
ɢ ɜ ɡɚɢɦɫɬɜɨɜɚɧɢɢ ɧɚɤɨɩɥɟɧɧɨɝɨ ɨɩɵɬɚ. Ɍɭɪɟɰɤɢɟ ɤɨɧɫɟɪɜɚɬɨɪɢɢ
Ⱥɧɤɚɪɵ ɢ ɋɬɚɦɛɭɥɚ ɨɬɩɪɚɜɢɥɢ ɜ ɋɋɋɊ ɫɛɨɪɧɢɤɢ ɧɚɪɨɞɧɵɯ ɬɭɪɟɰɤɢɯ
ɦɟɥɨɞɢɣ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɢɡɭɱɚɥɢɫɶ ɜ ɫɨɜɟɬɫɤɢɯ ɲɤɨɥɚɯ. Ɋɨɫɫɢɣɫɤɚɹ ɫɬɨɪɨɧɚ
ɩɨɞɟɥɢɥɚɫɶ ɫ ɬɭɪɟɰɤɢɦɢ ɦɭɡɵɤɚɧɬɚɦɢ ɦɚɬɟɪɢɚɥɚɦɢ, ɫɜɹɡɚɧɧɵɦɢ ɫ
ɭɱɟɛɧɨɣ ɞɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɶɸ Ɇɨɫɤɨɜɫɤɨɣ ɤɨɧɫɟɪɜɚɬɨɪɢɢ. ȼɡɚɢɦɧɵɟ ɨɬɡɵɜɵ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɢ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɞɟɹɬɟɥɟɣ ɤɭɥɶɬɭɪɵ ɢ ɩɪɨɫɬɨ ɫɥɭɲɚɬɟɥɟɣ
ɫɜɢɞɟɬɟɥɶɫɬɜɨɜɚɥɢ: ɦɭɡɵɤɚ ɧɚɪɨɞɨɜ-ɫɨɫɟɞɟɣ (ɤɚɤ ɧɚɪɨɞɧɚɹ, ɬɚɤ ɢ
ɤɥɚɫɫɢɱɟɫɤɚɹ) ɜɵɡɵɜɚɥɚ ɨɝɪɨɦɧɵɣ ɢɧɬɟɪɟɫ, ɧɚɯɨɞɢɥɚ ɜɡɚɢɦɧɨɟ
ɩɨɧɢɦɚɧɢɟ. ɋɥɟɞɨɜɚɬɟɥɶɧɨ, ɜɟɤɚɦɢ ɧɚɤɨɩɥɟɧɧɵɟ ɦɭɡɵɤɚɥɶɧɵɟ
ɫɨɤɪɨɜɢɳɚ ɨɛɨɢɯ ɧɚɪɨɞɨɜ, ɬɨ ɟɫɬɶ ɢɯ ɜɵɫɲɢɟ ɞɨɫɬɢɠɟɧɢɹ ɞɭɯɨɜɧɨɣ
ɤɭɥɶɬɭɪɵ, ɨɤɚɡɚɥɢɫɶ ɛɥɢɡɤɢɦɢ, ɪɨɞɫɬɜɟɧɧɵɦɢ, ɫɨɡɜɭɱɧɵɦɢ ɞɪɭɝ ɞɪɭɝɭ.
ɗɬɨ ɝɨɜɨɪɢɬ ɨɱɟɧɶ ɨ ɦɧɨɝɨɦ.
Ɉɞɧɚɤɨ ɨɬ ɦɭɡɵɤɢ ɧɚɞɨ ɜɟɪɧɭɬɶɫɹ ɤ ɧɚɲɟɣ "ɥɢɱɧɨɣ"
ɩɨɤɪɨɜɢɬɟɥɶɧɢɰɟ – ɦɭɡɟ ɢɫɬɨɪɢɢ Ʉɥɢɨ ɢ ɟɺ ɦɚɬɟɪɢ – ɦɭɡɟ ɩɚɦɹɬɢ
Ɇɧɟɦɨɫɢɧɟ. ɉɟɪɜɵɦ ɨɛɴɟɞɢɧɟɧɢɟɦ ɬɸɪɤɨɥɨɝɨɜ ɜ ɋɚɧɤɬ-ɉɟɬɟɪɛɭɪɝɟ –
ɉɟɬɪɨɝɪɚɞɟ ɛɵɥ ɤɪɭɠɨɤ ȼ. ȼ. Ɋɚɞɥɨɜɚ, ɤɨɬɨɪɵɣ ɜɨɡɧɢɤ ɜ 1918 ɝ. ɩɨ
ɢɧɢɰɢɚɬɢɜɟ ȼ. ȼ. Ȼɚɪɬɨɥɶɞɚ. Ʉɪɭɠɨɤ ɨɛɴɟɞɢɧɢɥ ɜɫɟɯ ɥɟɧɢɧɝɪɚɞɫɤɢɯ
ɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂȿ ȽɍɆȺɇɂɌȺɊɇɕȿ ɄɈɇɌȺɄɌɕ
(20-50 ȽȽ. 20 ȼȿɄȺ)
Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪ ȼɂɌɈɅ*
Ɉɬɧɨɲɟɧɢɹ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɩɟɪɢɨɞ ɦɟɠɞɭ I ɢ II ɦɢɪɨɜɵɦɢ
ɜɨɣɧɚɦɢ ɛɵɥɢ ɨɡɚɪɟɧɵ ɹɪɤɢɦɢ ɥɢɱɧɨɫɬɹɦɢ – ɩɪɟɠɞɟ ɜɫɟɝɨ Ʉɟɦɚɥɟɦ
Ⱥɬɚɬɸɪɤɨɦ. ȼɵɞɜɢɧɭɜɲɢɟ ɷɬɢ ɥɢɱɧɨɫɬɢ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɣ ɢ ɬɭɪɟɰɤɢɣ
ɧɚɪɨɞɵ ɫɭɦɟɥɢ ɩɪɨɬɢɜɨɩɨɫɬɚɜɢɬɶ ɫɬɪɚɲɧɵɦ ɢɫɩɵɬɚɧɢɹɦ ɩɟɪɜɵɯ
ɞɟɫɹɬɢɥɟɬɢɣ XX ɜ. ɜɨɥɸ ɤ ɫɚɦɨɫɨɯɪɚɧɟɧɢɸ ɢ ɪɚɡɜɢɬɢɸ, ɫɦɨɝɥɢ
ɩɪɨɞɟɦɨɧɫɬɪɢɪɨɜɚɬɶ ɜɫɟɦɭ ɱɟɥɨɜɟɱɟɫɬɜɭ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɶ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ
ɦɢɪɧɵɯ, ɧɨ ɢ ɞɪɭɠɟɫɬɜɟɧɧɵɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɦɟɠɞɭ ɜɟɤɨɜɵɦɢ
ɩɪɨɬɢɜɧɢɤɚɦɢ.
Ɋɨɫɫɢɣɫɤɢɣ ɢ ɬɭɪɟɰɤɢɣ ɧɚɪɨɞɵ ɩɨɤɚɡɚɥɢ ɜɫɟɦ, ɤɬɨ ɫɩɨɫɨɛɟɧ
ɨɰɟɧɢɜɚɬɶ ɦɢɪɨɜɵɟ ɩɪɨɰɟɫɫɵ, ɱɬɨ ɡɚɤɨɧ "ɫɨɯɪɚɧɟɧɢɹ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɨɣ
ɷɧɟɪɝɢɢ" ɫɨɛɥɸɞɚɟɬɫɹ, ɚ ɢɦɟɧɧɨ: ɜɨɡɜɵɲɟɧɢɟ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ
ɩɨɡɞɧɟɟ ɫɪɟɞɧɟɜɟɤɨɜɶɟ ɛɵɥɨ ɧɟ ɫɥɭɱɚɣɧɵɦ ɹɜɥɟɧɢɟɦ, ɤɚɤ ɢ
ɜɨɡɪɨɠɞɟɧɢɟ ɷɬɢɯ "Ɏɟɧɢɤɫɨɜ" ɜ XX ɜ. ɛɵɥɨ, ɜ ɡɧɚɱɢɬɟɥɶɧɨɣ ɫɬɟɩɟɧɢ,
ɡɚɤɨɧɨɦɟɪɧɵɦ.
Ɇɧɟ ɯɨɬɟɥɨɫɶ ɛɵ ɧɚɱɚɬɶ ɫɜɨɟ ɜɵɫɬɭɩɥɟɧɢɟ ɫ ɜɚɠɧɟɣɲɟɝɨ
ɧɚɱɢɧɚɧɢɹ ɜɟɥɢɤɨɝɨ Ⱥɬɚɬɸɪɤɚ – ɦɭɡɵɤɚɥɶɧɨɣ ɪɟɮɨɪɦɵ,
ɩɨɫɥɟɞɨɜɚɜɲɟɣ ɩɨɫɥɟ ɟɝɨ ɜɵɫɬɭɩɥɟɧɢɹ ɧɚ ɨɬɤɪɵɬɢɢ ɑɟɬɜɟɪɬɨɣ ɫɟɫɫɢɢ
ɦɟɞɠɥɢɫɚ ɱɟɬɜɟɪɬɨɝɨ ɫɨɡɵɜɚ 1 ɧɨɹɛɪɹ 1934 ɝ. ȼ ɫɜɨɟɣ ɪɟɱɢ ɩɪɟɡɢɞɟɧɬ
Ɍɭɪɰɢɢ ɫɤɚɡɚɥ, ɱɬɨ "ɩɟɪɜɨɟ ɢ ɫɚɦɨɟ ɫɪɨɱɧɨɟ, ɱɬɨ ɬɪɟɛɭɟɬ ɧɚɲɟɝɨ
ɜɧɢɦɚɧɢɹ – ɷɬɨ ɬɭɪɟɰɤɚɹ ɦɭɡɵɤɚ". Ⱦɚɥɟɟ Ⱥɬɚɬɸɪɤ ɡɚɹɜɢɥ ɨ ɬɨɦ, ɱɬɨ
"ɦɟɪɢɥɨɦ ɩɟɪɟɦɟɧ ɜ ɠɢɡɧɢ ɧɚɰɢɢ ɫɥɭɠɢɬ ɟɺ ɫɩɨɫɨɛɧɨɫɬɶ ɤ ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɸ
ɢɡɦɟɧɟɧɢɣ ɜ ɦɭɡɵɤɟ". Ɍɚɤɢɦ ɨɛɪɚɡɨɦ, ɩɪɟɡɢɞɟɧɬ ɝɨɜɨɪɢɥ ɫɜɨɟɣ
ɚɭɞɢɬɨɪɢɢ ɨ ɦɭɡɵɤɟ ɤɚɤ ɨ ɩɨɤɚɡɚɬɟɥɟ ɨɬɤɪɵɬɨɫɬɢ ɨɛɳɟɫɬɜɚ ɤ
ɩɪɟɨɛɪɚɡɨɜɚɧɢɹɦ. Ⱥɬɚɬɸɪɤ ɩɨɞɱɟɪɤɧɭɥ ɜɚɠɧɨɫɬɶ ɫɨɛɢɪɚɧɢɹ
* ɇɚɭɱɧɵɣ ɫɨɬɪɭɞɧɢɤ ɂɧɫɬɢɬɭɬɚ ɜɨɫɬɨɱɧɵɯ ɪɭɤɨɩɢɫɟɣ (ɋɚɧɤɬ-ɉɟɬɟɪɛɭɪɝ)
ɑȿɌȼȿɊɌȺə ɋȿɄɐɂə
ɉɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɶ: ɞ.ɢ.ɧ., ɩɪɨɮ. Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪ ɄɈɅȿɋɇɂɄɈȼ
ɤ.ɢ.ɧ. Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪ ȼɂɌɈɅ
Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɵɟ ɤɨɧɬɚɤɬɵ (20-50 ɝɝ. 20 ɜ.)
ɤ.ɮ.ɧ., ɞɨɰ. Ⱥɥɟɤɫɟɣ ɉɕɅȬȼ
Ɉɫɦɚɧɫɤɢɣ ɹɡɵɤ ɜ ɋɚɧɤɬ-ɉɟɬɟɪɛɭɪɝɫɤɨɦ-Ʌɟɧɢɧɝɪɚɞɫɤɨɦ ɍɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɟ
ɫ 1920-ɯ ɝɨɞɨɜ ɞɨ ɧɚɲɢɯ ɞɧɟɣ
ɤ.ɮ.ɧ., ɞɨɰ. Ⱥɩɨɥɥɢɧɚɪɢɹ ȺȼɊɍɌɂɇȺ
Ɍɭɪɟɰɤɚɹ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɚ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ - ɯɭɞɨɠɟɫɬɜɟɧɧɵɣ ɩɟɪɟɜɨɞ ɤɚɤ ɦɟɬɨɞ
ɜɡɚɢɦɧɨɝɨ ɩɨɡɧɚɧɢɹ ɤɭɥɶɬɭɪ
ɐȿɇɌȺɅɖɇɈȺɁɂȺɌɋɄȺəɌȿɆȺɌɂɄȺȼɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏ 79
ɈɌɇɈɒȿɇɂəɏɈɌ©ɇȺɋɅȿȾɋɌȼȺɂɆɉȿɊɂɃªɄɊȿȺɅɂəɆ;;,ȼȿɄȺ
ɦɢɪɨɦ ɋɇȽ ɦɨɝɭɬ ɪɚɫɫɦɚɬɪɢɜɚɬɶɫɹ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɩɨɥɟɡɧɨɝɨ
ɩɪɨɬɢɜɨɜɟɫɚ ɭɫɬɪɟɦɥɟɧɢɹɦ ɞɪɭɝɢɯ ɫɢɥ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɜɧɟɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɯ
ɢɫɥɚɦɫɤɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ. Ɉɱɟɜɢɞɧɨ, ɱɬɨ ɧɚ ɞɚɧɧɨɦ ɷɬɚɩɟ, ɚɤɬɢɜɢɡɢɪɭɹ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɫ ɬɸɪɤɫɤɢɦ ɦɢɪɨɦ ɋɇȽ, Ɍɭɪɰɢɢ ɩɪɟɞɫɬɨɢɬ ɫɱɢɬɚɬɶɫɹ ɫ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɦɢ ɢɧɬɟɪɟɫɚɦɢ. Ɉɱɟɜɢɞɧɨ, ɧɵɧɟɲɧɢɣ ɬɭɪɟɰɤɢɣ
ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɣ ɢɫɬɟɛɥɢɲɦɟɧɬ ɜ ɰɟɥɨɦ ɨɬɞɚɟɬ ɫɟɛɟ ɜ ɷɬɨɦ ɨɬɱɟɬ. ɍɠɟ
ɞɨɫɬɢɝɧɭɬɵɣ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ ɯɚɪɚɤɬɟɪ «ɞɨɜɟɪɢɬɟɥɶɧɨɫɬɢ» ɢ
«ɢɫɤɪɟɧɧɨɫɬɢ» ɫɩɨɫɨɛɟɧ ɫɬɚɬɶ ɝɚɪɚɧɬɢɟɣ ɛɚɥɚɧɫɚ ɢ ɜɡɚɢɦɧɨɝɨ ɭɜɚɠɟɧɢɹ
ɢɧɬɟɪɟɫɨɜ ɫɬɨɪɨɧ ɜ ɪɟɝɢɨɧɚɯ ɋɇȽ. ɗɬɨ ɧɚ ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ –
ɟɞɢɧɫɬɜɟɧɧɵɣ ɩɭɬɶ ɨɛɟɫɩɟɱɟɧɢɹ ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɝɨ ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɜɫɟɝɨ
ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɝɨ ɪɟɝɢɨɧɚ. ɉɨɫɥɟɞɧɢɟ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɜɫɬɪɟɱɢ ɧɚ
ɜɵɫɲɟɦ ɭɪɨɜɧɟ ɩɨɤɚɡɵɜɚɸɬ ɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨɟ ɩɨɧɢɦɚɧɢɟ ɨɛɟɢɦɢ ɫɬɨɪɨɧɚɦɢ
ɷɬɢɯ ɪɟɚɥɢɣ.
78 ɤɢɧɞɨɰȺɥɟɤɫɚɧɞɪɉɕɅȿȼ
ȼ ɬɨ ɠɟ ɜɪɟɦɹ ɢ ɧɟɤɨɬɨɪɵɟ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɟ ɭɱɟɧɵɟ ɢ ɩɨɥɢɬɨɥɨɝɢ ɜ
ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ ɢɧɚɱɟ ɫɦɨɬɪɹɬ ɧɚ ɜɡɚɢɦɨɨɬɧɨɲɟɧɢɹ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ
ɢ ɧɚ ɟɟ ɪɨɥɶ ɜ ɦɟɠɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ, ɧɟɠɟɥɢ ɫɪɚɡɭ ɩɨɫɥɟ
ɪɚɫɩɚɞɚ ɋɋɋɊ. ȼ ɰɟɧɬɪɚɥɶɧɨɚɡɢɚɬɫɤɨɦ ɪɟɝɢɨɧɟ, ɜ ɩɪɨɬɢɜɨɫɬɨɹɧɢɢ
ɨɫɧɨɜɧɵɦ ɜɵɡɨɜɚɦ ɛɟɡɨɩɚɫɧɨɫɬɢ, ɜɟɫɶɦɚ ɡɚɦɟɬɧɭɸ ɪɨɥɶ ɢɝɪɚɸɬ
ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɟ ɫɨɸɡɵ ɢ ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɢ, ɜ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ ɒɚɧɯɚɣɫɤɚɹ
ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɹ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ (ɒɈɋ) ɢ Ɉɪɝɚɧɢɡɚɰɢɹ Ⱦɨɝɨɜɨɪɚ
ɤɨɥɥɟɤɬɢɜɧɨɣ ɛɟɡɨɩɚɫɧɨɫɬɢ (ɈȾɄȻ). ȼ ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ ɧɟɤɨɬɨɪɵɟ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɟ ɚɧɚɥɢɬɢɤɢ ɜɟɫɶɦɚ ɧɟɨɠɢɞɚɧɧɨ ɜɵɫɤɚɡɵɜɚɸɬɫɹ ɜ ɩɨɥɶɡɭ
ɜɤɥɸɱɟɧɢɹ ɜ ɞɚɧɧɵɟ ɨɛɪɚɡɨɜɚɧɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ6, ɫ ɭɱɟɬɨɦ ɬɨɝɨ, ɱɬɨ ɤ
ɞɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɢ ɒɈɋ ɩɪɨɹɜɥɹɸɬ ɢɧɬɟɪɟɫ ɫɪɚɡɭ ɧɟɫɤɨɥɶɤɨ ɚɡɢɚɬɫɤɢɯ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ, ɧɟ ɜɯɨɞɹɳɢɯ ɜ ɟɟ ɫɨɫɬɚɜ; ɫɪɟɞɢ ɧɢɯ, ɤɪɨɦɟ Ɍɭɪɰɢɢ, ɬɚɤɠɟ
ɂɪɚɧ, Ⱥɮɝɚɧɢɫɬɚɧ, ɂɧɞɢɹ, ɫɬɪɚɧɵ ɘɝɨ-ȼɨɫɬɨɱɧɨɣ Ⱥɡɢɢ7. Ɉɞɧɚɤɨ ɡɞɟɫɶ
ɦɨɠɟɬ ɜɨɡɧɢɤɧɭɬɶ ɭɠɟ ɢɧɚɹ ɩɪɨɛɥɟɦɚ – ɧɟɢɡɛɟɠɧɨ ɧɚɱɧɟɬɫɹ ɛɨɪɶɛɚ
Ɍɭɪɰɢɢ ɡɚ ɜɥɢɹɧɢɟ ɧɚ ɪɟɝɢɨɧ, ɫ ɤɨɬɨɪɵɦ ɨɧɚ ɢɦɟɟɬ ɢɫɬɨɪɢɤɨ-
ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɟ ɫɜɹɡɢ. ɗɬɨ ɭɠɟ ɧɚɜɪɹɞ ɥɢ ɛɭɞɟɬ ɨɬɜɟɱɚɬɶ ɢɧɬɟɪɟɫɚɦ ɜ ɒɈɋ
ɟɟ ɥɢɞɟɪɨɜ – Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ʉɢɬɚɹ8.
ɇɟɫɨɦɧɟɧɧɨ, ɩɨɩɵɬɤɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɭɤɪɟɩɢɬɶ ɫɜɨɟ ɜɥɢɹɧɢɟ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ
ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɨɣ Ⱥɡɢɢ ɩɭɬɟɦ «ɤɭɥɶɬɭɪɧɨ-ɨɛɪɚɡɨɜɚɬɟɥɶɧɨɣ» ɢɧɬɟɝɪɚɰɢɢ ɜ
ɫɨɡɞɚɜɲɟɣɫɹ ɫɢɬɭɚɰɢɢ ɜɪɹɞ ɥɢ ɨɫɬɚɧɨɜɹɬɫɹ; ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɚɹ Ɋɨɫɫɢɹ ɧɟ
ɢɦɟɟɬ ɩɪɟɠɧɢɯ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɟɣ ɋɋɋɊ ɩɨ ɬɨɬɚɥɶɧɨɦɭ ɤɨɧɬɪɨɥɸ ɧɚɞ
ɢɧɮɨɪɦɚɰɢɨɧɧɨ-ɨɛɪɚɡɨɜɚɬɟɥɶɧɵɦ ɩɪɨɫɬɪɚɧɫɬɜɨɦ
ɰɟɧɬɪɚɥɶɧɨɚɡɢɚɬɫɤɨɝɨ ɪɟɝɢɨɧɚ. Ɉɞɧɚɤɨ ɧɚ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨɦ ɭɪɨɜɧɟ
ɩɨɥɢɬɢɤɚ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɟ ɢɦɟɟɬ ɨɬɤɪɵɬɨɝɨ ɪɟɥɢɝɢɨɡɧɨ-ɷɤɫɬɪɟɦɢɫɬɫɤɨɝɨ
ɯɚɪɚɤɬɟɪɚ ɢ ɧɟ ɭɜɹɡɵɜɚɟɬ ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɭɸ ɷɤɫɩɚɧɫɢɸ ɫ ɜɨɩɪɨɫɚɦɢ
ɢɫɥɚɦɢɡɚɰɢɢ ɧɚɫɟɥɟɧɢɹ ɪɟɝɢɨɧɚ. Ⱦɟɫɬɚɛɢɥɢɡɚɰɢɹ ɢ ɪɚɞɢɤɚɥɶɧɚɹ
ɢɫɥɚɦɢɡɚɰɢɹ ɪɟɝɢɨɧɚ ɧɚɜɪɹɞ ɥɢ ɨɬɜɟɱɚɟɬ ɬɭɪɟɰɤɢɦ ɢɧɬɟɪɟɫɚɦ,
ɭɱɢɬɵɜɚɹ ɧɟɩɪɨɫɬɭɸ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɭɸ ɨɛɫɬɚɧɨɜɤɭ ɜ ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ
ɜɧɭɬɪɢ ɫɚɦɨɣ Ɍɭɪɰɢɢ. ɍɫɢɥɢɹ ɠɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɢ
ɢɧɬɟɧɫɢɮɢɤɚɰɢɢ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨ-ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɫ ɬɸɪɤɫɤɢɦ
6 ȼ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, ɝɨɜɨɪɢɬɫɹ ɨ ɬɨɦ, ɱɬɨ ɩɪɢɫɨɟɞɢɧɟɧɢɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɤ ɒɈɋ ɦɨɝɥɨ ɛɵ
ɩɨɜɵɫɢɬɶ ɫɨɛɫɬɜɟɧɧɭɸ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɭɸ ɪɨɥɶ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɚ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɦ ɩɪɨɫɬɪɚɧɫɬɜɟ ɢ
«ɩɨɦɨɱɶ ɟɣ ɜɵɣɬɢ ɢɡ ɬɢɫɤɨɜ ȼɚɲɢɧɝɬɨɧɚ» (ɋɦ. ɧɚɩɪɢɦɟɪ: Ⱥ. Ⱦɭɝɢɧ: ȼ ɧɚɞɟɠɞɟ ɧɚ
ɡɞɪɚɜɵɣ ɫɦɵɫɥ. ɂɧɬɟɪɜɶɸ. 23.10.2008 //
http://1news.az/politics/20081022112247404.html).
7 http://www.rosbalt.ru/2008/06/07/492002.html
8 Ýl\as Kamalov, Komàuluktan StrateMik ÝàEirlißine: Turk-5us Ýliàkileri. Ɉɬ Cɨɫɟɞɫɬɜɚ ɤ
Cɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɭ: Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨ-Ɍɭɪɟɰɤɢɟ Ɉɬɧɨɲɟɧɢɹ, Ortadoßu StrateMik AraàtÑrma Merkezi
(ORSAM) Rapor No. 18, (2010), s. 13.
ɐȿɇɌȺɅɖɇɈȺɁɂȺɌɋɄȺəɌȿɆȺɌɂɄȺȼɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏ 77
ɈɌɇɈɒȿɇɂəɏɈɌ©ɇȺɋɅȿȾɋɌȼȺɂɆɉȿɊɂɃªɄɊȿȺɅɂəɆ;;,ȼȿɄȺ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ Ɍɭɪɰɢɢ ɫ ɡɚɩɚɞɧɨ-ɟɜɪɨɩɟɣɫɤɢɦɢ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ ɢ
ɩɚɪɬɧɟɪɚɦɢ ɩɨ ɇȺɌɈ. ɉɪɨɢɫɯɨɞɢɥɨ ɷɬɨ, ɜ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, ɢɡ-ɡɚ ɪɚɡɜɟɪɧɭɬɨɣ
ɋɒȺ ɢ ɟɟ ɫɨɸɡɧɢɤɚɦɢ ɲɢɪɨɤɨɦɚɫɲɬɚɛɧɨɣ «ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɨɣ
ɢɧɬɟɪɜɟɧɰɢɢ» ɧɚ ɋɪɟɞɧɟɦ ɢ Ȼɥɢɠɧɟɦ ȼɨɫɬɨɤɟ, ɤɭɥɶɦɢɧɚɰɢɟɣ ɤɨɬɨɪɨɣ
ɫɬɚɥɢ ɛɨɟɜɵɟ ɞɟɣɫɬɜɢɹ ɧɚ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ ɂɪɚɤɚ ɜɟɫɧɨɣ-ɥɟɬɨɦ 2003 ɝ.
ȼɦɟɲɚɬɟɥɶɫɬɜɨ ɋɒȺ ɜɨ ɜɧɭɬɪɟɧɧɢɟ ɞɟɥɚ ɫɨɫɟɞɧɟɣ ɫ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɫɬɪɚɧɵ,
ɨɫɨɛɟɧɧɨ ɜ ɛɨɥɟɡɧɟɧɧɵɣ ɞɥɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɤɭɪɞɫɤɢɣ ɜɨɩɪɨɫ ɜɵɡɜɚɥ ɜɡɪɵɜ
ɚɧɬɢɚɦɟɪɢɤɚɧɫɤɢɯ ɧɚɫɬɪɨɟɧɢɣ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɨɛɳɟɫɬɜɟɧɧɨɫɬɢ4. ȼɫɟ ɷɬɢ
ɨɛɫɬɨɹɬɟɥɶɫɬɜɚ ɩɨɛɭɞɢɥɢ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɨ Ɍɭɪɰɢɢ ɢɫɤɚɬɶ ɞɪɭɝɢɟ
ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɹ ɫɜɨɟɝɨ ɜɧɟɲɧɟɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɤɭɪɫɚ, ɜ ɬɨɦ ɱɢɫɥɟ ɢ ɫɪɟɞɢ
ɬɟɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɩɪɟɠɞɟ, ɜ 90-ɟ ɝɝ., ɧɟ ɪɚɫɫɦɚɬɪɢɜɚɥɢɫɶ ɜ
Ɍɭɪɰɢɢ ɤɚɤ ɩɚɪɬɧɟɪɵ.
ȼ ɷɬɢɯ ɢɡɦɟɧɢɜɲɢɯɫɹ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɵɯ ɢ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɯ ɪɟɚɥɢɹɯ
Ɍɭɪɰɢɹ ɧɟɢɡɛɟɠɧɨ ɞɨɥɠɧɚ ɛɵɥɚ ɫɤɨɪɪɟɤɬɢɪɨɜɚɬɶ ɫɜɨɸ ɩɨɥɢɬɢɤɭ ɜ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ-ɭɱɚɫɬɧɢɤɨɜ ɋɇȽ. ȼɨɡɧɢɤɧɨɜɟɧɢɟ ɜ
ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɜɧɟɲɧɟɣ ɩɨɥɢɬɢɤɟ ɢɧɵɯ ɩɨɞɯɨɞɨɜ ɤ «ɬɸɪɤɫɤɨɦɭ ɦɢɪɭ» ɋɇȽ
ɧɚɯɨɞɢɥɨɫɶ, ɤɚɤ ɦɵ ɩɵɬɚɥɢɫɶ ɩɨɤɚɡɚɬɶ, ɜ ɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɢ ɨɬ ɢɡɦɟɧɟɧɢɹ
ɯɚɪɚɤɬɟɪɚ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ ɫɚɦɨɣ Ɋɨɫɫɢɟɣ. ȼ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɦ ɩɥɚɧɟ, ɜ ɩɟɪɜɵɟ
ɝɨɞɵ XXI ɜɟɤɚ (ɨɫɨɛɟɧɧɨ ɫ ɧɚɱɚɥɚ ɛɨɟɜɵɯ ɞɟɣɫɬɜɢɣ ɜ ɂɪɚɤɟ) ɞɥɹ
Ɍɭɪɰɢɢ ɝɨɪɚɡɞɨ ɛɨɥɶɲɟɟ ɡɧɚɱɟɧɢɟ ɢɦɟɥɢ ɩɪɨɰɟɫɫɵ ɧɚ Ȼɥɢɠɧɟɦ
ȼɨɫɬɨɤɟ, ɧɟɠɟɥɢ ɢɧɬɟɝɪɚɰɢɹ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɜ
ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ ɜɵɫɬɪɚɢɜɚɸɬ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɫ ɜɧɟɲɧɢɦ ɦɢɪɨɦ ɢɫɯɨɞɹ ɢɡ
ɢɫɤɥɸɱɢɬɟɥɶɧɨ ɩɪɚɝɦɚɬɢɱɟɫɤɢɯ ɫɨɨɛɪɚɠɟɧɢɣ. ȼ ɬɨ ɠɟ ɜɪɟɦɹ ɞɥɹ
ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɢ ɧɚɭɱɧɨɣ ɷɥɢɬɵ ɫɬɚɥɨ ɨɱɟɜɢɞɧɨ, ɱɬɨ ɩɪɢ
ɜɵɫɬɪɚɢɜɚɧɢɢ ɩɪɢɨɪɢɬɟɬɨɜ ɧɚ «ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɦ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɢ» ɧɢɤɚɤ
ɧɟɥɶɡɹ ɧɟ ɭɱɢɬɵɜɚɬɶ ɪɨɥɶ Ɋɨɫɫɢɢ. Ɋɹɞ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɭɱɟɧɵɯ ɢ ɩɨɥɢɬɨɥɨɝɨɜ
ɩɨɥɚɝɚɸɬ, ɱɬɨ ɜ ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ «ɜɩɟɪɜɵɟ ɡɚ ɞɥɢɬɟɥɶɧɵɣ ɩɟɪɢɨɞ
ɡɚɪɨɞɢɥɚɫɶ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɶ ɜɵɫɬɪɚɢɜɚɬɶ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɨɛɟɢɯ ɫɬɪɚɧ ɩɨ
ɫɚɦɵɦ ɪɚɡɧɵɦ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɹɦ», ɩɪɢɱɟɦ «ɢɞɟɨɥɨɝɢɱɟɫɤɢɟ
ɩɪɟɞɭɛɟɠɞɟɧɢɹ ɭɠɟ ɧɟ ɛɭɞɭɬ ɩɨɦɟɯɚɦɢ»; ɜ ɬɨ ɠɟ ɜɪɟɦɹ ɩɨɞɯɨɞɢɬɶ ɤ
ɜɵɫɬɪɚɢɜɚɧɢɸ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ Ɋɨɫɫɢɟɣ «ɩɪɟɞɜɡɹɬɨ», ɤɚɤ ɬɨ ɩɪɟɞɥɚɝɚɟɬɫɹ
«ɧɟɤɨɬɨɪɵɦɢ ɦɚɪɝɢɧɚɥɶɧɵɦɢ ɝɪɭɩɩɢɪɨɜɤɚɦɢ ɜɧɭɬɪɢ ɫɚɦɨɣ Ɍɭɪɰɢɢ»,
ɧɟ ɛɭɞɟɬ ɧɚ ɩɨɥɶɡɭ ɬɨɣ ɠɟ Ɍɭɪɰɢɢ5.
4 ɉɨ ɞɚɧɧɵɦ ɫɨɰɢɨɥɨɝɢɱɟɫɤɢɯ ɨɩɪɨɫɨɜ, ɨɩɭɛɥɢɤɨɜɚɧɧɵɯ ɜ ɧɚɱɚɥɟ 2005 ɝ., 59,5 %
ɬɭɪɨɤ ɧɟɝɚɬɢɜɧɨ ɨɰɟɧɢɜɚɥɢ ɩɨɥɢɬɢɤɭ ɋɒȺ, 38,9% - ɪɚɫɫɦɚɬɪɢɜɚɥɢ ɋɒȺ ɤɚɤ
ɨɬɤɪɨɜɟɧɧɨ ɜɪɚɠɞɟɛɧɨɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɨ (ɋɦ.: Ɇ. Ʉ. Ɂɢɝɚɧɲɢɧ, ɭɤɚɡ. ɫɨɱ., ɫ. 36-37).
5 Gokhan Bacik, “Degisim Algilar, <eni FÑrsatlar Donemi”, Zaman, 11.02.2009.
76 ɤɢɧɞɨɰȺɥɟɤɫɚɧɞɪɉɕɅȿȼ
ɋ ɞɪɭɝɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ, ɮɢɧɚɧɫɨɜɵɣ ɤɪɢɡɢɫ 1994 ɝ., ɫɬɚɜɲɢɣ ɫɟɪɶɟɡɧɵɦ
ɩɨɬɪɹɫɟɧɢɟɦ ɞɥɹ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɷɤɨɧɨɦɢɤɢ, ɩɨɫɬɚɜɢɥ ɩɨɞ ɜɨɩɪɨɫ
ɩɟɪɫɩɟɤɬɢɜɵ Ɍɭɪɰɢɢ ɤɚɤ «ɥɨɤɨɦɨɬɢɜɚ» ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɝɨ ɪɚɡɜɢɬɢɹ
ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ. ɇɚɰɢɨɧɚɥɶɧɵɦ ɷɤɨɧɨɦɢɤɚɦ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ
ɋɇȽ ɬɪɟɛɨɜɚɥɢɫɶ ɞɨɥɝɨɫɪɨɱɧɵɟ ɩɪɨɝɪɚɦɦɵ ɪɚɡɜɢɬɢɹ, ɜ ɤɨɬɨɪɵɯ
ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɩɪɟɞɩɪɢɧɢɦɚɬɟɥɢ ɧɟ ɛɵɥɢ ɝɨɬɨɜɵ ɭɱɚɫɬɜɨɜɚɬɶ. ɇɟ ɬɨɥɶɤɨ
ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɚɹ, ɧɨ ɢ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɚɹ ɪɟɚɥɶɧɨɫɬɶ ɤɨɧɰɚ ɏɏ ɜ. ɬɚɤɠɟ
ɩɨɤɚɡɚɥɚ ɨɬɫɭɬɫɬɜɢɟ ɩɨɱɜɵ ɞɥɹ ɢɧɬɟɝɪɚɰɢɢ ɧɚ ɛɚɡɟ ɨɛɳɟɬɸɪɤɫɤɨɝɨ
ɟɞɢɧɫɬɜɚ. ɉɨ ɫɜɢɞɟɬɟɥɶɫɬɜɚɦ ɫɪɟɞɧɟɚɡɢɚɬɫɤɢɯ ɩɨɥɢɬɢɤɨɜ, ɨɧɢ ɫɚɦɢ
ɩɥɨɯɨ ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɹɥɢ ɫɟɛɟ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɢ ɤɚɤɨɣ-ɥɢɛɨ ɢɧɬɟɝɪɚɰɢɢ ɩɨɫɥɟ
ɪɚɫɩɚɞɚ ɋɋɋɊ. ɇɚ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨɦ ɭɪɨɜɧɟ ɥɢɞɟɪɚɦɢ ɧɨɜɵɯ ɬɸɪɤɫɤɢɯ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ ɨɬ Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɚ ɞɨ Ʉɵɪɝɵɡɫɬɚɧɚ ɧɢɤɨɝɞɚ ɧɟ ɡɚɯɨɞɢɥɚ ɪɟɱɶ
ɨɛ ɢɧɬɟɝɪɚɰɢɢ ɫ ɬɸɪɤɫɤɢɦɢ ɚɜɬɨɧɨɦɢɹɦɢ ɞɪɭɝɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ (ɩɪɟɠɞɟ
ɜɫɟɝɨ, Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɢ ɢ Ʉɢɬɚɹ). Ʉɪɨɦɟ ɬɨɝɨ, ɧɚ ɪɨɥɶ ɥɢɞɟɪɫɬɜɚ ɜ
ɬɸɪɤɫɤɨɦ ɦɢɪɟ ɧɚ ɪɭɛɟɠɟ XX-XXI ɜɜ. ɫɬɚɥɢ ɩɪɟɬɟɧɞɨɜɚɬɶ ɟɳɟ ɞɜɚ
ɤɪɭɩɧɵɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ ɰɟɧɬɪɚɥɶɧɨɚɡɢɚɬɫɤɨɝɨ ɪɟɝɢɨɧɚ, ɩɨ ɩɥɨɳɚɞɢ,
ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɦɭ ɩɨɬɟɧɰɢɚɥɭ ɢ ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɡɧɚɱɢɦɨɫɬɢ ɧɟ
ɭɫɬɭɩɚɸɳɢɟ Ɍɭɪɰɢɢ, - Ʉɚɡɚɯɫɬɚɧ ɢ ɍɡɛɟɤɢɫɬɚɧ. ɇɚ ɜɵɧɭɠɞɟɧɧɵɣ ɨɬɤɚɡ
Ɍɭɪɰɢɢ ɨɬ ɩɨɩɵɬɨɤ ɜɵɫɬɭɩɢɬɶ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɥɢɞɟɪɚ
ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ ɦɢɪɚ ɩɨɜɥɢɹɥɚ ɤɨɧɤɭɪɟɧɰɢɹ ɞɪɭɝɢɯ ɤɪɭɩɧɵɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ, ɜ
ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, ɭɠɟ ɭɩɨɦɹɧɭɬɨɣ ɄɇɊ ɢ ɂɪɚɧɚ. Ɍɭɪɰɢɹ ɤ ɤɨɧɰɭ 90-ɯ ɝɝ. ɏɏ-
ɝɨ ɫɬɨɥɟɬɢɹ ɫɨɯɪɚɧɢɥɚ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɢ ɚɤɬɢɜɧɨ ɞɟɣɫɬɜɨɜɚɬɶ ɬɨɥɶɤɨ ɧɚ
ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɢ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨ-ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ,
ɪɚɫɩɪɨɫɬɪɚɧɟɧɢɹ ɢ ɜɧɟɞɪɟɧɢɹ ɨɛɪɚɡɨɜɚɬɟɥɶɧɵɯ ɩɪɨɝɪɚɦɦ, ɜɵɧɭɠɞɟɧɧɨ
ɨɬɤɚɡɚɜɲɢɫɶ ɨɬ ɤɚɤɢɯ-ɥɢɛɨ ɞɨɥɝɨɫɪɨɱɧɵɯ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɯ ɥɢɛɨ
ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɢɧɢɰɢɚɬɢɜ. Ɉɞɧɚɤɨ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨ-ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɵɣ ɚɫɩɟɤɬ - ɷɬɨ
ɬɨɬ ɜɚɠɧɵɣ ɢɧɫɬɪɭɦɟɧɬ ɭɤɪɟɩɥɟɧɢɹ ɜɥɢɹɧɢɹ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ, ɤɨɬɨɪɵɣ ɟɳɟ ɜ
ɧɚɱɚɥɟ ɏɏ ɜɟɤɚ ɢɫɩɨɥɶɡɨɜɚɥɫɹ Ɍɭɪɰɢɟɣ (ɬɨɝɞɚ Ɉɫɦɚɧɫɤɨɣ ɢɦɩɟɪɢɟɣ) ɜ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ ɪɨɞɫɬɜɟɧɧɵɯ ɧɚɪɨɞɨɜ. ȼ ɝɨɞɵ, ɩɪɟɞɲɟɫɬɜɭɸɳɢɟ ɉɟɪɜɨɣ
ɦɢɪɨɜɨɣ ɜɨɣɧɟ, ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɨɮɢɰɟɪɵ, ɜɟɞɹ ɪɚɡɜɟɞɵɜɚɬɟɥɶɧɭɸ
ɞɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɶ ɧɚ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɵɯ ɨɤɪɚɢɧɚɯ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ ɢɦɩɟɪɢɢ,
ɨɫɭɳɟɫɬɜɥɹɥɢ ɟɟ ɩɨɞ ɥɨɡɭɧɝɨɦ «ɪɚɫɩɪɨɫɬɪɚɧɟɧɢɹ ɦɭɫɭɥɶɦɚɧɫɤɨɝɨ
ɩɪɨɫɜɟɳɟɧɢɹ»3.
ȼɦɟɫɬɟ ɫ ɬɟɦ, ɜ ɫɚɦɵɟ ɩɟɪɜɵɟ ɝɨɞɵ XXI ɜɟɤɚ ɧɚɦɟɬɢɥɚɫɶ ɬɟɧɞɟɧɰɢɹ
ɤ ɩɨɫɬɟɩɟɧɧɨɦɭ ɜɨɫɫɬɚɧɨɜɥɟɧɢɸ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɝɨ ɢ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɝɨ
ɩɨɬɟɧɰɢɚɥɚ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɢ ɜ ɰɟɧɬɪɚɥɶɧɨɚɡɢɚɬɫɤɨɦ ɪɟɝɢɨɧɟ. ɋ
ɞɪɭɝɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ, ɩɪɨɹɜɢɥɚɫɶ ɬɟɧɞɟɧɰɢɹ ɢ ɤ ɩɨɫɬɟɩɟɧɧɨɦɭ ɨɯɥɚɠɞɟɧɢɸ
3 Ⱥ. ɂ. ɉɵɥɟɜ, Ȼɚɫɦɚɱɟɫɤɨɟ ɞɜɢɠɟɧɢɟ ɜ ɋɪɟɞɧɟɣ Ⱥɡɢɢ: ɷɬɧɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɣ ɫɪɟɡ,
Ȼɢɲɤɟɤ 2006, ɫ. 87-88.
ɐȿɇɌȺɅɖɇɈȺɁɂȺɌɋɄȺəɌȿɆȺɌɂɄȺȼɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏ 75
ɈɌɇɈɒȿɇɂəɏɈɌ©ɇȺɋɅȿȾɋɌȼȺɂɆɉȿɊɂɃªɄɊȿȺɅɂəɆ;;,ȼȿɄȺ
ɪɚɫɫɦɚɬɪɢɜɚɥɨɫɶ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɤɚɤ ɞɟɣɫɬɜɟɧɧɵɣ ɢɧɫɬɪɭɦɟɧɬ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ
ɤɨɧɫɨɥɢɞɚɰɢɢ. ɋ ɷɬɨɣ ɰɟɥɶɸ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɧɚɱɚɥɟ 90-ɯ ɝɝ. ɫɨɡɞɚɸɬɫɹ
ɫɨɨɬɜɟɬɫɬɜɭɸɳɢɟ ɝɨɫɫɬɪɭɤɬɭɪɵ, ɜ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, «Ⱥɫɫɨɰɢɚɰɢɹ ɬɸɪɤɫɤɨɣ
ɤɭɥɶɬɭɪɵ ɢ ɢɫɤɭɫɫɬɜɚ» (ɌɘɊɄɋɈɃ) ɢ «Ⱥɝɟɧɬɫɬɜɨ ɩɨ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɦɭ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɭ ɢ ɪɚɡɜɢɬɢɸ» (ɌɂɄȺ), ɩɟɪɜɨɧɚɱɚɥɶɧɨ
ɮɭɧɤɰɢɨɧɢɪɨɜɚɜɲɟɟ ɩɪɢ Ɇɢɧɢɫɬɟɪɫɬɜɟ ɢɧɨɫɬɪɚɧɧɵɯ ɞɟɥ. ɗɬɢ
ɭɱɪɟɠɞɟɧɢɹ ɜɟɞɚɥɢ ɜɫɟɦ ɫɩɟɤɬɪɨɦ ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ, ɜ
ɨɫɨɛɟɧɧɨɫɬɢ, ɨɛɪɚɡɨɜɚɬɟɥɶɧɵɦɢ ɩɪɨɝɪɚɦɦɚɦɢ. Ɍɭɪɟɰɤɨɣ ɫɬɨɪɨɧɨɣ
ɩɪɟɞɨɫɬɚɜɥɹɥɢɫɶ ɬɵɫɹɱɢ ɫɬɢɩɟɧɞɢɢ ɞɥɹ ɫɬɭɞɟɧɬɨɜ, ɨɛɭɱɚɜɲɢɯɫɹ ɜ
ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɜɭɡɚɯ, ɨɪɝɚɧɢɡɨɜɵɜɚɥɨɫɶ ɨɛɭɱɟɧɢɟ ɞɟɥɨɜɵɯ ɥɸɞɟɣ,
ɞɢɩɥɨɦɚɬɨɜ, ɨɮɢɰɟɪɨɜ ɚɪɦɢɣ ɧɨɜɵɯ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɵɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ.
ɉɨɞɨɛɧɚɹ «ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɚɹ ɷɤɫɩɚɧɫɢɹ» ɪɚɡɜɢɜɚɥɚɫɶ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ ɜ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɵɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ, ɧɨ ɢ ɚɜɬɨɧɨɦɧɵɯ ɨɛɪɚɡɨɜɚɧɢɣ ɧɚ
ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ ɫɚɦɨɣ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɢ (Ɍɚɬɚɪɫɬɚɧ, Ȼɚɲɤɨɪɬɨɫɬɚɧ,
ɋɟɜɟɪɧɵɣ Ʉɚɜɤɚɡ). ȼɫɟ ɷɬɢ ɹɜɥɟɧɢɹ ɫ ɛɟɫɩɨɤɨɣɫɬɜɨɦ ɜɨɫɩɪɢɧɢɦɚɥɢɫɶ
Ɋɨɫɫɢɟɣ, ɩɨɫɤɨɥɶɤɭ ɧɟɩɨɫɪɟɞɫɬɜɟɧɧɨ ɡɚɬɪɚɝɢɜɚɥɢ ɟɟ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɟ ɢ
ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɟ ɢɧɬɟɪɟɫɵ. ɇɚɩɪɹɠɟɧɧɨɫɬɶ ɜ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɭɫɭɝɭɛɥɹɥɚɫɶ ɩɪɨɞɨɥɠɚɸɳɢɦɫɹ ɱɥɟɧɫɬɜɨɦ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ
ɇȺɌɈ, ɱɬɨ ɨɩɪɟɞɟɥɟɧɧɨ ɫɨɨɬɜɟɬɫɬɜɨɜɚɥɨ ɢɧɬɟɪɟɫɚɦ ɋɒȺ,
ɫɬɪɟɦɢɜɲɢɯɫɹ ɜɨɫɩɪɟɩɹɬɫɬɜɨɜɚɬɶ ɪɟɢɧɬɟɝɪɚɰɢɨɧɧɵɦ ɩɪɨɰɟɫɫɚɦ ɜ
ɪɚɦɤɚɯ ɋɇȽ ɫ ɝɥɚɜɟɧɫɬɜɭɸɳɟɣ ɪɨɥɶɸ ɜ ɧɢɯ Ɋɨɫɫɢɢ.
ɇɨ ɤ ɫɟɪɟɞɢɧɟ 90-ɯ ɝɝ. ɨɝɪɚɧɢɱɟɧɧɨɫɬɶ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɟɣ Ɍɭɪɰɢɢ
ɜɵɩɨɥɧɹɬɶ ɪɨɥɶ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɝɨ, ɧɨ ɢ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɝɨ ɥɢɞɟɪɚ
ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ ɦɢɪɚ, ɨɫɨɛɟɧɧɨ ɜɜɢɞɭ ɪɚɫɬɭɳɟɣ ɪɨɥɢ Ʉɢɬɚɹ ɧɚ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɦ
ɩɪɨɫɬɪɚɧɫɬɜɟ ɢ ɜɫɟ ɛɨɥɟɟ ɨɳɭɳɚɜɲɟɝɨɫɹ ɫɬɪɟɦɥɟɧɢɹ Ɋɨɫɫɢɢ ɜɨɡɪɨɞɢɬɶ
ɡɞɟɫɶ ɫɜɨɢ ɩɨɡɢɰɢɢ ɫɬɚɧɨɜɢɥɚɫɶ ɜɫɟ ɨɱɟɜɢɞɧɟɟ. ȼ ɷɬɢɯ ɭɫɥɨɜɢɹɯ ɟɳɟ
ɛɨɥɶɲɟ ɚɤɬɢɜɢɡɢɪɨɜɚɥɢɫɶ ɩɨɩɵɬɤɢ ɋɒȺ ɧɚɜɹɡɚɬɶ ɪɟɝɢɨɧɚɦ Ȼɥɢɠɧɟɝɨ,
ɋɪɟɞɧɟɝɨ ȼɨɫɬɨɤɚ ɢ ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɨɣ Ⱥɡɢɢ ɫɨɛɫɬɜɟɧɧɵɟ ɢɧɬɟɝɪɚɰɢɨɧɧɵɟ
ɫɯɟɦɵ, ɧɚɰɟɥɟɧɧɵɟ ɩɪɨɬɢɜ ɨɫɧɨɜɧɵɯ ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɫɨɩɟɪɧɢɤɨɜ
ɋɨɟɞɢɧɟɧɧɵɯ ɒɬɚɬɨɜ ɜ ȿɜɪɚɡɢɢ, ɩɪɢɱɟɦ ɨɫɧɨɜɧɚɹ ɪɨɥɶ ɜ ɷɬɢɯ ɫɯɟɦɚɯ
ɨɬɜɨɞɢɥɚɫɶ Ɍɭɪɰɢɢ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦ, ɷɬɧɢɱɟɫɤɢ ɢ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨ
ɛɥɢɡɤɢɦ ɟɣ2. ɉɪɢ ɷɬɨɦ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɨ ɋɒȺ ɧɚ ɫɥɨɜɚɯ ɧɟɨɞɧɨɤɪɚɬɧɨ
ɜɵɪɚɠɚɥɨ ɪɚɫɬɭɳɭɸ «ɨɛɟɫɩɨɤɨɟɧɧɨɫɬɶ» ɜ ɫɜɹɡɢ ɫ ɪɨɫɬɨɦ «ɭɝɪɨɡɵ
ɛɟɡɨɩɚɫɧɨɫɬɢ» ɜ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɦ ɪɟɝɢɨɧɟ.
2 Ɍɚɤ, ɜ ɭɫɥɨɜɢɹɯ ɚɤɬɢɜɢɡɢɪɨɜɚɜɲɟɝɨɫɹ ɩɪɨɰɟɫɫɚ «ɪɚɫɲɢɪɟɧɢɹ ɇȺɌɈ ɧɚ ȼɨɫɬɨɤ»
ɢɦɟɥ ɦɟɫɬɨ ɜɵɯɨɞ ɍɡɛɟɤɢɫɬɚɧɚ ɢ Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɚ ɢɡ Ⱦɨɝɨɜɨɪɚ Ʉɨɥɥɟɤɬɢɜɧɨɣ
ɛɟɡɨɩɚɫɧɨɫɬɢ ɫɬɪɚɧ-ɭɱɚɫɬɧɢɤɨɜ ɋɇȽ ɢ ɩɨɹɜɥɟɧɢɟ ɬɚɤ ɧɚɡɵɜɚɟɦɨɝɨ ɛɥɨɤɚ ȽɍɍȺɆ
(1996-1999 ɝɝ.), ɤɭɞɚ ɜɨɲɥɢ ɞɜɚ ɭɩɨɦɹɧɭɬɵɯ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ.
74 ɤɢɧɞɨɰȺɥɟɤɫɚɧɞɪɉɕɅȿȼ
ɫɢɥɚɦ ɤɚɤ ɜɧɭɬɪɢ Ɍɭɪɰɢɢ, ɬɚɤ ɢ ɡɚ ɟɟ ɩɪɟɞɟɥɚɦɢ ɪɟɲɚɸɳɟɣ ɩɨɞɞɟɪɠɤɢ
ɧɢ ɜ ɝɨɞɵ ȼɬɨɪɨɣ ɦɢɪɨɜɨɣ ɜɨɣɧɵ, ɧɢ ɩɨɫɥɟ ɧɟɟ.
Ʉɚɡɚɥɨɫɶ ɛɵ, ɩɨɞɯɨɞɹɳɢɟ ɭɫɥɨɜɢɹ ɞɥɹ ɪɟɚɥɢɡɚɰɢɢ «Ȼɨɥɶɲɨɝɨ
ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ ɩɪɨɟɤɬɚ» ɧɚ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ ȿɜɪɚɡɢɢ ɩɨɞ ɷɝɢɞɨɣ Ɍɭɪɰɢɢ ɜɧɨɜɶ
ɨɛɨɡɧɚɱɢɥɢɫɶ ɩɨɫɥɟ ɪɚɫɩɚɞɚ ɋɋɋɊ. Ɉ ɹɤɨɛɵ ɩɪɟɞɨɫɬɚɜɥɟɧɧɨɦ Ɍɭɪɰɢɢ
«ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɨɦ ɲɚɧɫɟ» ɡɚɝɨɜɨɪɢɥɢ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ ɩɭɛɥɢɰɢɫɬɵ ɢ
ɠɭɪɧɚɥɢɫɬɵ, ɧɨ ɢ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨɟ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɨ Ɍɭɪɟɰɤɨɣ Ɋɟɫɩɭɛɥɢɤɢ. Ⱥ
Ɋɨɫɫɢɹ ɨɬɱɟɬɥɢɜɨ ɞɟɦɨɧɫɬɪɢɪɨɜɚɥɚ ɩɪɨɡɚɩɚɞɧɭɸ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɧɨɫɬɶ
ɫɜɨɟɝɨ ɜɧɟɲɧɟɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɤɭɪɫɚ, ɯɚɪɚɤɬɟɪɢɡɨɜɚɜɲɟɝɨɫɹ
ɩɚɫɫɢɜɧɨɫɬɶɸ ɧɚ ɩɪɨɱɢɯ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɹɯ, ɜ ɬɨɦ ɱɢɫɥɟ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɫɨ
ɫɬɪɚɧɚɦɢ ɋɇȽ; ɧɚ ɸɠɧɵɯ ɢ ɜɨɫɬɨɱɧɵɯ ɪɭɛɟɠɚɯ ɛɵɜɲɟɝɨ ɋɋɋɊ ɜɨɡɧɢɤ,
ɫɜɨɟɝɨ ɪɨɞɚ, ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɣ ɜɚɤɭɭɦ, ɤɨɬɨɪɵɣ ɧɟɦɟɞɥɟɧɧɨ ɩɨɩɵɬɚɥɢɫɶ
ɜɨɫɩɨɥɧɢɬɶ ɩɪɨɱɢɟ ɜɧɟɲɧɢɟ ɢɝɪɨɤɢ ɦɢɪɨɜɨɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ. Ɍɭɪɰɢɹ
ɩɨɩɵɬɚɥɚɫɶ ɜɡɹɬɶ ɧɚ ɫɟɛɹ ɪɨɥɶ ɥɢɞɟɪɚ ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ ɦɢɪɚ «ɨɬ Ⱥɞɪɢɚɬɢɤɢ
ɞɨ ȼɟɥɢɤɨɣ Ʉɢɬɚɣɫɤɨɣ ɫɬɟɧɵ», ɜ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɦ, ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɦ,
ɬɟɯɧɨɥɨɝɢɱɟɫɤɨɦ ɢ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨ-ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɨɦ ɚɫɩɟɤɬɟ. ɉɪɢɱɟɦ ɜ
ɨɬɞɚɥɟɧɧɨɣ ɩɟɪɫɩɟɤɬɢɜɟ ɞɨɩɭɫɤɚɥɚɫɶ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɶ ɫɨɡɞɚɧɢɹ ɧɟɤɨɟɝɨ
ɫɨɸɡɧɨɝɨ ɨɛɴɟɞɢɧɟɧɢɹ ɜɫɟɯ ɬɸɪɤɨɹɡɵɱɧɵɯ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤ ȿɜɪɚɡɢɢ.
Ɉɮɢɰɢɚɥɶɧɨ ɷɬɨ «ɧɨɜɨɟ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɟ» ɜɨ ɜɧɟɲɧɟɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɦ ɤɭɪɫɟ
Ɍɭɪɰɢɢ ɬɪɚɤɬɨɜɚɥɨɫɶ ɬɭɪɟɰɤɢɦɢ ɩɨɥɢɬɢɤɚɦɢ ɫɥɟɞɭɸɳɢɦ ɨɛɪɚɡɨɦ: «ȼ
2000-ɟ ɝɨɞɵ ɧɚɲɟ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɨ ɞɨɥɠɧɨ ɫɬɚɬɶ ɰɟɧɬɪɨɦ ɩɪɢɬɹɠɟɧɢɹ ɜ
ɷɬɨɦ ɨɛɲɢɪɧɨɦ ɪɟɝɢɨɧɟ»1.
ɉɨɦɢɦɨ ɫɬɪɟɦɥɟɧɢɹ ɤ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɦɭ ɥɢɞɟɪɫɬɜɭ Ɍɭɪɰɢɹ ɧɚ
ɩɪɨɬɹɠɟɧɢɢ ɧɟɫɤɨɥɶɤɢɯ ɥɟɬ ɹɜɥɹɥɚɫɶ ɨɫɧɨɜɧɵɦ ɬɨɪɝɨɜɨ-
ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɦ ɩɚɪɬɧɟɪɨɦ ɧɨɜɵɯ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ. Ʉ ɫɟɪɟɞɢɧɟ 90-
ɯ ɝɝ. ɏɏ ɜ. Ɍɭɪɰɢɹ ɩɨɞɩɢɫɚɥɚ ɨɤɨɥɨ 200 ɫɨɝɥɚɲɟɧɢɣ ɩɨ ɬɨɪɝɨɜɨ-
ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɦɭ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɭ ɫ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ ɋɪɟɞɧɟɣ Ⱥɡɢɢ ɢ
Ɂɚɤɚɜɤɚɡɶɹ. ɋɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɜɤɥɸɱɚɥɨ ɜ ɫɟɛɹ ɩɪɟɞɨɫɬɚɜɥɟɧɢɟ
ɛɟɡɜɨɡɦɟɡɞɧɨɣ ɩɨɦɨɳɢ, ɢɧɜɟɫɬɢɰɢɢ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɤɨɦɩɚɧɢɣ ɜ ɪɚɡɥɢɱɧɵɟ
ɨɬɪɚɫɥɢ ɧɚɪɨɞɧɨɝɨ ɯɨɡɹɣɫɬɜɚ «ɦɥɚɞɲɢɯ» ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɯ ɩɚɪɬɧɟɪɨɜ. ȼ
ɷɬɨɦ ɭɱɚɫɬɜɨɜɚɥ ɬɭɪɟɰɤɢɣ ɱɚɫɬɧɵɣ ɬɨɪɝɨɜɨ-ɩɪɨɦɵɲɥɟɧɧɵɣ ɤɚɩɢɬɚɥ ɢ
ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɵɟ ɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɟɧɧɵɟ ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɢ, ɜ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, Ɍɭɪɟɰɤɢɣ
ɤɨɦɢɬɟɬ ɩɨ ɜɧɟɲɧɟɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɦ ɫɜɹɡɹɦ, ɭɱɪɟɠɞɚɜɲɢɣ ɫɨɜɦɟɫɬɧɵɟ ɫ
ɧɨɜɵɦɢ ɬɸɪɤɫɤɢɦɢ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ ɞɟɥɨɜɵɟ ɫɨɜɟɬɵ.
Ⱥɤɬɢɜɢɡɢɪɨɜɚɥɚɫɶ ɞɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɶ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ ɢ ɜ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɢ
ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɫ ɬɸɪɤɫɤɢɦ ɦɢɪɨɦ, ɱɬɨ
1 Ɇ. Ʉ. Ɂɢɝɚɧɲɢɧ, Ɋɨɫɫɢɹ-Ɍɭɪɰɢɹ: ɨɬ ɞɜɭɫɬɨɪɨɧɧɟɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɤ
ɦɧɨɝɨɩɥɚɧɨɜɨɦɭ ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɭ, Ȼɢɲɤɟɤ - Ɉɲ 2009, ɫ. 40.
ɐȿɇɌȺɅɖɇɈȺɁɂȺɌɋɄȺə ɌȿɆȺɌɂɄȺ ȼ ɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-
ɌɍɊȿɐɄɂɏ ɈɌɇɈɒȿɇɂəɏ: ɈɌ «ɇȺɋɅȿȾɋɌȼȺ ɂɆɉȿɊɂɃ» Ʉ
ɊȿȺɅɂəɆ XXI ȼȿɄȺ
ɤ.ɢ.ɧ., ɞɨɰ. Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪ ɉɕɅȿȼ*
ɂɫɬɨɪɢɹ ɜɡɚɢɦɨɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɰɚɪɫɤɨɣ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɉɫɦɚɧɫɤɨɣ ɢɦɩɟɪɢɢ
ɜɩɥɨɬɶ ɞɨ 1917 ɝ. ɛɵɥɚ ɧɚɩɨɥɧɟɧɚ ɜɨɣɧɚɦɢ ɢ ɪɚɡɧɨɝɨ ɪɨɞɚ
ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɦɢ ɤɨɧɮɥɢɤɬɚɦɢ. Ɉɱɟɜɢɞɧɨ, ɱɬɨ ɩɪɢ ɷɬɨɦ Ɍɭɪɰɢɹ
ɫɬɪɟɦɢɥɨɫɶ ɧɚɣɬɢ ɫɨɸɡɧɢɤɨɜ ɤɚɤ ɫɪɟɞɢ ɜɪɚɠɞɟɛɧɨ ɧɚɫɬɪɨɟɧɧɵɯ Ɋɨɫɫɢɢ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ, ɬɚɤ ɢ ɜɧɭɬɪɢ ɫɚɦɨɣ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ ɢɦɩɟɪɢɢ – ɫɪɟɞɢ
ɪɨɞɫɬɜɟɧɧɵɯ ɜ ɷɬɧɢɱɟɫɤɨɦ ɢ ɪɟɥɢɝɢɨɡɧɨɦ ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ ɬɸɪɤɫɤɢɯ
ɧɚɪɨɞɨɜ. Ɉɛɨɫɬɪɟɧɢɟ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɨɝɨ ɜɨɩɪɨɫɚ ɜ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ ɢɦɩɟɪɢɢ ɜ
ɝɨɞɵ ɉɟɪɜɨɣ ɦɢɪɨɜɨɣ ɜɨɣɧɵ (ɜ ɨɫɨɛɟɧɧɨɫɬɢ, ɧɚ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ Ɂɚɤɚɜɤɚɡɶɹ
ɢ ɋɪɟɞɧɟɣ Ⱥɡɢɢ) ɧɟ ɜ ɩɨɫɥɟɞɧɸɸ ɨɱɟɪɟɞɶ ɛɵɥɨ ɫɜɹɡɚɧɨ ɫ ɩɨɩɵɬɤɚɦɢ
ɩɨɞɪɵɜɧɨɣ ɞɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɢ ɜ ɞɚɧɧɵɯ ɪɟɝɢɨɧɚɯ ɜɨɟɧɧɨɣ ɪɚɡɜɟɞɤɢ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ, ɜɪɚɠɞɟɛɧɵɯ Ɋɨɫɫɢɢ.
ɉɨɫɥɟ ɭɫɬɚɧɨɜɥɟɧɢɹ ɧɚ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɵɯ ɨɤɪɚɢɧɚɯ Ɋɨɫɫɢɢ ɫɨɜɟɬɫɤɨɣ
ɜɥɚɫɬɢ ɩɨɞɨɛɧɵɟ ɩɨɩɵɬɤɢ, ɨɫɨɛɟɧɧɨ ɜ ɩɟɪɜɵɟ ɝɨɞɵ, ɩɨɥɭɱɢɥɢ
ɞɨɩɨɥɧɢɬɟɥɶɧɵɣ ɢɦɩɭɥɶɫ. ȼ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, ɷɬɨ ɤɨɫɧɭɥɨɫɶ
ɫɪɟɞɧɟɚɡɢɚɬɫɤɨɝɨ ɪɟɝɢɨɧɚ, ɝɞɟ ɢɧɢɰɢɚɬɨɪɚɦɢ ɢ ɨɪɝɚɧɢɡɚɬɨɪɚɦɢ
«Ȼɨɥɶɲɨɝɨ ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ ɩɪɨɟɤɬɚ» (ɭɠɟ ɜ ɧɚɱɚɥɟ 20-ɯ ɝɝ. ɏɏ ɜ.) ɜɵɫɬɭɩɢɥɢ
ɧɟɤɨɬɨɪɵɟ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɟ ɞɟɹɬɟɥɢ ɛɵɜɲɟɣ Ɉɫɦɚɧɫɤɨɣ ɂɦɩɟɪɢɢ,
ɩɵɬɚɜɲɢɟɫɹ ɜ ɞɚɧɧɵɯ ɰɟɥɹɯ ɢɫɩɨɥɶɡɨɜɚɬɶ ɩɨɬɟɧɰɢɚɥ ɚɧɬɢɫɨɜɟɬɫɤɨɝɨ
ɛɚɫɦɚɱɟɫɤɨɝɨ ɞɜɢɠɟɧɢɹ. Ɉɞɧɚɤɨ ɩɨɫɥɟ ɩɨɹɜɥɟɧɢɹ ɧɚ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ
ɤɚɪɬɟ ɦɢɪɚ ɞɜɭɯ ɧɨɜɵɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ – ɋɋɋɊ ɢ Ɍɭɪɟɰɤɨɣ Ɋɟɫɩɭɛɥɢɤɢ,
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɞɜɭɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ ɧɟ ɢɦɟɥɢ, ɜ ɰɟɥɨɦ, ɨɬɤɪɨɜɟɧɧɨ
ɜɪɚɠɞɟɛɧɨɝɨ ɯɚɪɚɤɬɟɪɚ; Ⱥɧɤɚɪɚ ɬɚɤ ɢ ɧɟ ɨɤɚɡɚɥɚ ɩɚɧɬɸɪɤɢɫɬɫɤɢɦ
* Ⱦɨɰɟɧɬ ɤɚɮɟɞɪɵ ɜɨɫɬɨɱɧɵɯ ɹɡɵɤɨɜ ɢ ɤɭɥɶɬɭɪ ɉɹɬɢɝɨɪɫɤɨɝɨ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɨɝɨ
ɥɢɧɝɜɢɫɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ.
72 ɏɚɫɚɧɄȺɇȻɈɅȺɌ
ɫɬɪɭɤɬɭɪ, ɧɨ ɬɚɤɠɟ ɩɟɪɟɯɨɞ ɤ ɸɪɢɞɢɱɟɫɤɨɦɭ ɨɮɨɪɦɥɟɧɢɸ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ.
ɄȺȼɄȺɁȼɋɈȼɊȿɆȿɇɇɕɏɌɍɊȿɐɄɈ-ɊɈɋɋɂɃɋɄɂɏ 71
ɈɌɇɈɒȿɇɂəɏ
ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ, ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɣ ɢ ɜɨɟɧɧɨɣ ɫɮɟɪɚɯ. ɉɪɨɛɥɟɦɵ ɨɫɬɚɥɢɫɶ
ɬɨɥɶɤɨ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ Ɍɭɪɰɢɢ ɫ Ⱥɪɦɟɧɢɟɣ. ɇɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɭɸ
ɧɟɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɶ ɢ ɫɥɨɠɧɨɫɬɢ, ɜɵɡɜɚɧɧɵɟ ɬɟɦ, ɱɬɨ Ɍɭɪɰɢɹ ɛɵɥɚ
ɧɟɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨ ɡɧɚɤɨɦɚ ɫ ɞɚɧɧɵɦ ɪɟɝɢɨɧɨɦ, Ⱥɧɤɚɪɚ ɩɪɨɞɟɥɚɥɚ
ɡɧɚɱɢɬɟɥɶɧɵɣ ɩɭɬɶ ɜ ɪɚɡɜɢɬɢɢ ɫɜɨɟɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ.
ȼ ɱɢɫɥɟ ɮɚɤɬɨɪɨɜ, ɜɥɢɹɸɳɢɯ ɧɚ ɤɚɜɤɚɡɫɤɭɸ ɩɨɥɢɬɢɤɭ Ɍɭɪɰɢɢ,
ɦɨɠɧɨ ɭɩɨɦɹɧɭɬɶ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɟ, ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɟ ɢ ɞɭɯɨɜɧɵɟ ɫɜɹɡɢ. ȼ
ɡɧɚɱɢɬɟɥɶɧɨɣ ɫɬɟɩɟɧɢ ɤɚɪɬɢɧɭ ɞɨɩɨɥɧɹɸɬ ɧɟɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɟɧɧɵɟ
ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɢ, ɫɨɡɞɚɧɧɵɟ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɩɪɟɞɫɬɚɜɢɬɟɥɹɦɢ ɞɢɚɫɩɨɪ ɋɟɜɟɪɧɨɝɨ
ɢ ɘɠɧɨɝɨ Ʉɚɜɤɚɡɚ.
Ⱦɥɹ ɩɨɜɵɲɟɧɢɹ ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ ɢ ɛɟɡɨɩɚɫɧɨɫɬɢ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ
ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɪɚɫɲɢɪɢɬɶ ɢ ɞɢɜɟɪɫɢɮɢɰɢɪɨɜɚɬɶ ɬɪɚɧɫɩɨɪɬɧɵɟ ɫɜɹɡɢ ɢ
ɤɨɦɦɭɧɢɤɚɰɢɢ ɦɟɠɞɭ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɢ Ʉɚɜɤɚɡɨɦ. ȼ ɫɜɹɡɢ ɫ ɬɟɦ, ɱɬɨ ɞɨɪɨɝɚ ɜ
Ⱥɪɦɟɧɢɸ ɡɚɤɪɵɬɚ, ɫɥɟɞɭɟɬ ɭɞɟɥɹɬɶ ɨɫɨɛɨɟ ɜɧɢɦɚɧɢɟ ɬɪɚɧɫɩɨɪɬɧɨɦɭ
ɫɨɨɛɳɟɧɢɸ ɫ Ƚɪɭɡɢɟɣ ɢ ɦɨɞɟɪɧɢɡɢɪɨɜɚɬɶ ɢɧɮɪɚɫɬɪɭɤɬɭɪɭ
ɚɜɬɨɦɨɛɢɥɶɧɨɝɨ, ɠɟɥɟɡɧɨɞɨɪɨɠɧɨɝɨ ɢ ɜɨɡɞɭɲɧɨɝɨ ɬɪɚɧɫɩɨɪɬɚ,
ɧɟɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨ ɪɚɡɜɢɬɭɸ ɢ ɨɬɫɬɚɸɳɭɸ ɨɬ ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɵɯ ɬɟɯɧɢɱɟɫɤɢɯ
ɫɬɚɧɞɚɪɬɨɜ. Ɍɪɚɧɫɩɨɪɬɧɵɟ ɩɪɨɟɤɬɵ ɩɨɡɜɨɥɹɬ ɭɜɟɥɢɱɢɬɶ ɨɛɴɟɦ ɬɨɪɝɨɜɥɢ
ɦɟɠɞɭ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɢ ɫɬɪɚɧɚɦɢ ɪɟɝɢɨɧɚ, ɱɬɨ ɩɪɢɜɟɞɟɬ ɤ ɭɫɤɨɪɟɧɢɸ
ɢɧɬɟɝɪɚɰɢɨɧɧɵɯ ɩɪɨɰɟɫɫɨɜ ɢ ɩɨɜɵɫɢɬ ɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ ɪɟɝɢɨɧɚ ɨɬ Ɍɭɪɰɢɢ.
Ɇɟɠɞɭ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɢ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɟɣ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɧɚɱɚɬɶ
ɸɪɢɞɢɱɟɫɤɢ ɨɮɨɪɦɥɟɧɧɨɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ, ɧɟ ɩɪɨɬɢɜɨɪɟɱɚɳɟɟ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɦ Ɍɭɪɰɢɢ ɫ ȿɋ ɢ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɦ Ɋɨɫɫɢɢ ɜ ɪɚɦɤɚɯ Ɍɚɦɨɠɟɧɧɨɝɨ
ɫɨɸɡɚ ɢ ȿɜɪɚɡɢɣɫɤɨɝɨ ɫɨɸɡɚ. Ⱥɧɝɥɢɹ, ɂɫɩɚɧɢɹ ɢ Ɏɪɚɧɰɢɹ, ɜɯɨɞɹɳɢɟ ɜ
ȿɋ, ɜɵɪɚɛɨɬɚɥɢ ɸɪɢɞɢɱɟɫɤɭɸ ɮɨɪɦɭ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫɨ ɫɬɪɚɧɚɦɢ, ɫ
ɤɨɬɨɪɵɦɢ ɭ ɧɢɯ ɢɦɟɸɬɫɹ ɬɟɫɧɵɟ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɟ ɢ ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɟ ɫɜɹɡɢ.
ɇɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɩɪɢɧɹɬɶ ɭɩɪɨɳɟɧɧɵɟ ɭɫɥɨɜɢɹ ɜɡɚɢɦɧɨɝɨ ɩɪɟɞɨɫɬɚɜɥɟɧɢɹ
ɝɪɚɠɞɚɧɫɬɜɚ, ɩɪɢɨɛɪɟɬɟɧɢɹ ɢɦɭɳɟɫɬɜɚ, ɫɨɡɞɚɧɢɹ ɤɨɦɩɚɧɢɣ ɢ
ɩɨɥɭɱɟɧɢɹ ɩɪɚɜɚ ɧɚ ɪɚɛɨɬɭ. ɇɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɭɩɪɨɫɬɢɬɶ ɩɨɪɹɞɨɤ ɭɫɬɪɨɣɫɬɜɚ
ɧɚ ɪɚɛɨɬɭ, ɨɛɭɱɟɧɢɹ ɢ ɩɭɬɟɲɟɫɬɜɢɣ ɞɥɹ ɦɨɥɨɞɺɠɢ. ɇɟɨɛɯɨɞɢɦɨ
ɩɪɟɞɨɫɬɚɜɥɹɬɶ ɝɪɚɠɞɚɧɫɬɜɨ ɩɨ ɢɫɬɟɱɟɧɢɢ ɝɨɞɚ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨɣ ɪɚɛɨɬɵ, ɜ
ɬɟɱɟɧɢɟ ɤɨɬɨɪɨɝɨ ɧɟ ɜɨɡɧɢɤɚɥɨ ɧɢɤɚɤɢɯ ɩɪɨɛɥɟɦ. ɋɥɟɞɭɟɬ ɩɨɧɢɡɢɬɶ
ɫɬɨɢɦɨɫɬɶ ɩɟɪɟɜɨɡɤɢ ɬɨɜɚɪɨɜ ɢ ɥɸɞɟɣ ɞɥɹ ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɝɨ,
ɤɭɥɶɬɭɪɧɨɝɨ ɢ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɫɛɥɢɠɟɧɢɹ ɞɜɭɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ.
Ⱦɜɭɫɬɨɪɨɧɧɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɦɟɠɞɭ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɟɣ ɢ
Ɍɭɪɰɢɟɣ ɩɪɨɞɨɥɠɚɸɬ ɪɚɡɜɢɜɚɬɶɫɹ ɩɨ ɦɧɨɝɢɦ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɹɦ. Ɉɞɧɚɤɨ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɞɨɥɠɧɵ ɨɬɥɢɱɚɬɶɫɹ ɨɬ
ɨɛɵɱɧɨɝɨ ɮɨɪɦɚɬɚ ɩɨɡɢɬɢɜɧɵɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ. ȼ ɷɬɨɣ ɫɜɹɡɢ ɬɪɟɛɭɟɬɫɹ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ ɫɨɡɞɚɧɢɟ ɧɨɜɵɯ
70 ɏɚɫɚɧɄȺɇȻɈɅȺɌ
Ɋɚɡɜɢɬɢɸ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ ɩɪɟɩɹɬɫɬɜɭɸɬ ɧɚɫɬɨɪɨɠɟɧɧɨɟ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɟ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɯ ɫɢɥ ɤ ɛɵɜɲɢɦ ɫɨɜɟɬɫɤɢɦ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɚɦ,
ɩɨɥɭɱɢɜɲɢɦ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɩɨɩɵɬɤɢ ɞɚɧɧɵɯ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤ
ɩɪɨɜɨɞɢɬɶ ɧɟɪɟɚɥɢɫɬɢɱɧɭɸ ɜɧɟɲɧɸɸ ɩɨɥɢɬɢɤɭ, ɜɵɯɨɞɹɳɭɸ ɡɚ ɪɚɦɤɢ
ɢɯ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɟɣ. ȼ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɩɪɢɦɟɪɚ ɦɨɠɧɨ ɭɩɨɦɹɧɭɬɶ ɨ ɬɨɦ, ɱɬɨ
ɂɪɚɧ ɜɨɫɩɪɢɧɢɦɚɟɬ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɭɝɪɨɡɵ Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧ, ɩɨɫɤɨɥɶɤɭ
ɱɢɫɥɟɧɧɨɫɬɶ ɢɪɚɧɫɤɢɯ ɚɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɰɟɜ ɩɪɟɜɵɲɚɟɬ ɱɢɫɥɟɧɧɨɫɬɶ
ɧɚɫɟɥɟɧɢɹ Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɚ. Ⱦɪɭɝɢɦ ɩɪɢɦɟɪɨɦ ɫɥɭɠɢɬ ɢɪɪɟɞɟɧɬɢɫɬɫɤɚɹ
ɩɨɥɢɬɢɤɚ Ⱥɪɦɟɧɢɢ, ɧɟ ɫɨɨɬɜɟɬɫɬɜɭɸɳɚɹ ɟɺ ɪɟɚɥɶɧɵɦ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɹɦ, ɢ
ɜɵɞɜɢɠɟɧɢɟ ɢɪɪɟɞɟɧɬɢɫɬɫɤɢɯ ɬɪɟɛɨɜɚɧɢɣ ɤ Ɍɭɪɰɢɢ.
Ɂɚɤɥɸɱɟɧɢɟ: Ɇɵ ɜɵɧɭɠɞɟɧɵ ɠɢɬɶ ɜɦɟɫɬɟ
ȼ ɝɨɞɵ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ Ɍɭɪɰɢɹ ɜɨɫɩɪɢɧɢɦɚɥɚ ɋɨɜɟɬɫɤɢɣ ɋɨɸɡ ɜ
ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɭɝɪɨɡɵ, ɚ Ʉɚɜɤɚɡ ɢɝɪɚɥ ɪɨɥɶ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɝɨ ɪɚɣɨɧɚ. ɉɨɫɥɟ
ɨɤɨɧɱɚɧɢɹ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ Ʉɚɜɤɚɡ ɡɚɧɹɥ ɜɚɠɧɨɟ ɦɟɫɬɨ ɜɨ ɜɧɟɲɧɟɣ
ɩɨɥɢɬɢɤɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɫ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ ɧɨɜɵɦɢ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɵɦɢ
ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɚɦɢ ɢ ɜ ɫɜɹɡɢ ɫ ɷɬɧɢɱɟɫɤɢɦɢ ɤɨɧɮɥɢɤɬɚɦɢ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ. Ʉɚɜɤɚɡ
ɫɬɚɥ ɦɟɫɬɨɦ, ɜ ɤɨɬɨɪɨɦ ɩɪɨɯɨɞɢɬ ɢɫɩɵɬɚɧɢɟ ɫɩɨɫɨɛɧɨɫɬɢ Ɍɭɪɰɢɢ
ɩɪɨɜɨɞɢɬɶ ɩɨɥɢɬɢɤɭ ɜ ɤɪɢɡɢɫɧɵɯ ɭɫɥɨɜɢɹɯ ɜ ɧɟɫɬɚɛɢɥɶɧɨɦ ɪɟɝɢɨɧɟ.
ȿɫɥɢ ɜ ɛɢɩɨɥɹɪɧɨɣ ɫɢɫɬɟɦɟ ɩɟɪɢɨɞɚ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ ɟɞɢɧɫɬɜɟɧɧɵɦ
ɚɤɬɨɪɨɦ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ ɜɵɫɬɭɩɚɥ ɋɨɜɟɬɫɤɢɣ ɋɨɸɡ, ɡɚ ɩɨɥɢɬɢɤɨɣ ɤɨɬɨɪɨɝɨ
ɛɵɥɚ ɜɵɧɭɠɞɟɧɚ ɫɥɟɞɢɬɶ Ɍɭɪɰɢɹ, ɬɨ ɩɨɫɥɟ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ Ⱥɧɤɚɪɚ
ɨɤɚɡɚɥɚɫɶ ɩɟɪɟɞ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨɫɬɶɸ ɩɪɢ ɜɵɪɚɛɨɬɤɟ ɜɧɟɲɧɟɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ
ɩɪɢɧɢɦɚɬɶ ɜɨ ɜɧɢɦɚɧɢɟ ɩɨɡɢɰɢɸ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɢ,
Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɚ, Ⱥɪɦɟɧɢɢ, Ƚɪɭɡɢɢ ɢ ɂɪɚɧɚ. Ʉɪɨɦɟ ɬɨɝɨ, ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ
ɧɚɱɚɥɢ ɞɟɣɫɬɜɨɜɚɬɶ ɬɚɤɢɟ ɜɧɟɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɟ ɢɝɪɨɤɢ ɤɚɤ ɋɒȺ, ȿɋ ɢ
ɇȺɌɈ.
ȼ ɨɫɧɨɜɟ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ ɥɟɠɚɬ ɩɨɞɞɟɪɠɤɚ ɦɢɪɚ ɢ
ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ ɧɚ ɋɟɜɟɪɧɨɦ Ʉɚɜɤɚɡɟ, ɜɯɨɞɹɳɟɦ ɜ ɫɨɫɬɚɜ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ
Ɏɟɞɟɪɚɰɢɢ, ɫɬɪɟɦɥɟɧɢɟ ɩɪɟɜɪɚɬɢɬɶ ɋɟɜɟɪɧɵɣ Ʉɚɜɤɚɡ ɜ ɦɨɫɬ ɞɪɭɠɛɵ ɢ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɦɟɠɞɭ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɢ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɟɣ; ɭɤɪɟɩɥɟɧɢɟ
ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɢ Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɚ, Ƚɪɭɡɢɢ ɢ Ⱥɪɦɟɧɢɢ, ɨɛɪɚɡɭɸɳɢɯ ɘɠɧɵɣ
Ʉɚɜɤɚɡ, ɫɨɯɪɚɧɟɧɢɟ ɦɢɪɚ, ɭɫɢɥɟɧɢɟ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɣ ɢ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ
ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ. ȼ ɷɬɨɣ ɫɜɹɡɢ Ɍɭɪɰɢɹ ɩɪɢɡɧɚɥɚ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ
ɜɫɟɯ ɛɟɡ ɢɫɤɥɸɱɟɧɢɹ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤ ɘɠɧɨɝɨ Ʉɚɜɤɚɡɚ ɜ 1991 ɝɨɞɭ ɩɨɫɥɟ
ɪɚɫɩɚɞɚ ɋɋɋɊ. Ɍɭɪɰɢɹ ɭɫɬɚɧɨɜɢɥɚ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɟ ɢ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɟ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɫ Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɨɦ ɢ Ƚɪɭɡɢɟɣ, ɨɛɦɟɧ ɜɢɡɢɬɚɦɢ ɧɚ ɜɵɫɲɟɦ
ɭɪɨɜɧɟ ɡɚɥɨɠɢɥ ɨɫɧɨɜɵ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ. Ɍɚɤɢɦ
ɨɛɪɚɡɨɦ, Ɍɭɪɰɢɹ ɞɨɫɬɢɝɥɚ ɜɡɚɢɦɨɩɨɧɢɦɚɧɢɹ ɫ Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɨɦ ɢ
Ƚɪɭɡɢɟɣ. Ɉɛɟ ɷɬɢ ɫɬɪɚɧɵ ɩɪɢɞɟɪɠɢɜɚɥɢɫɶ ɛɥɢɡɤɨɣ Ɍɭɪɰɢɢ ɥɢɧɢɢ ɜ
ɄȺȼɄȺɁȼɋɈȼɊȿɆȿɇɇɕɏɌɍɊȿɐɄɈ-ɊɈɋɋɂɃɋɄɂɏ 69
ɈɌɇɈɒȿɇɂəɏ
ɋɨɩɟɪɧɢɱɟɫɬɜɨ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɯ ɫɢɥ
ɉɨɫɥɟ ɪɚɫɩɚɞɚ ɋɨɜɟɬɫɤɨɝɨ ɋɨɸɡɚ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ ɜɨɡɧɢɤɥɚ ɫɥɟɞɭɸɳɚɹ
ɤɚɪɬɢɧɚ: ɫɨɸɡ Ɍɭɪɰɢɢ, Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɚ, Ƚɪɭɡɢɢ ɢ ɋɒȺ ɤɚɤ
ɜɧɟɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɨɣ ɫɢɥɵ ɜ ɩɪɨɬɢɜɨɜɟɫ ɫɨɸɡɭ Ɋɨɫɫɢɢ, Ⱥɪɦɟɧɢɢ ɢ ɂɪɚɧɚ.
Ɍɭɪɰɢɹ ɢɝɪɚɥɚ ɜɚɠɧɭɸ ɪɨɥɶ ɜ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɨɣ ɩɨɥɢɬɢɤɟ ɋɒȺ, ɜ ɬɨ ɠɟ
ɜɪɟɦɹ ɞɥɹ ɤɚɜɤɚɡɫɤɨɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɹɥɚ ɡɧɚɱɢɦɨɫɬɶ
ɫɬɪɚɬɟɝɢɹ ɋɒȺ ɩɨ ɜɨɩɪɨɫɭ ɬɪɚɧɫɩɨɪɬɢɪɨɜɤɢ ɷɧɟɪɝɨɪɟɫɭɪɫɨɜ.
ȼɚɠɧɟɣɲɚɹ ɰɟɥɶ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɨɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɋɒȺ ɡɚɤɥɸɱɚɥɚɫɶ ɜ ɬɨɦ,
ɱɬɨɛɵ ɨɛɟɫɩɟɱɢɬɶ Ɂɚɩɚɞɭ ɞɨɫɬɭɩ ɤ ɛɨɝɚɬɵɦ ɡɚɩɚɫɚɦ ɧɟɮɬɢ ɢ ɝɚɡɚ.
Ⱦɚɧɧɚɹ ɰɟɥɶ ɛɵɥɚ ɫɜɹɡɚɧɚ ɫɨ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɢɦɢ ɡɚɞɚɱɚɦɢ ɋɒȺ ɜ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ Ʉɚɜɤɚɡɚ. ɋɒȺ ɨɩɚɫɚɥɢɫɶ, ɱɬɨ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɚɹ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɹ
ɜɨɫɫɬɚɧɨɜɢɬ ɫɜɨɟ ɜɥɢɹɧɢɟ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ, ɜɨɡɶɦɟɬ ɩɨɞ ɤɨɧɬɪɨɥɶ
ɬɪɭɛɨɩɪɨɜɨɞɵ ɢ ɛɭɞɟɬ ɨɝɪɚɧɢɱɢɜɚɬɶ ɞɨɫɬɭɩ Ɂɚɩɚɞɚ ɤ ɩɪɢɪɨɞɧɵɦ
ɪɟɫɭɪɫɚɦ. Ⱦɪɭɝɢɦ ɮɚɤɬɨɪɨɦ, ɜɵɡɵɜɚɜɲɢɦ ɨɡɚɛɨɱɟɧɧɨɫɬɶ ɋɒȺ, ɛɵɥɨ
ɜɥɢɹɧɢɟ ɂɪɚɧɚ ɧɚ ɧɨɜɵɟ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ Ʉɚɜɤɚɡɚ ɢ ɋɪɟɞɧɟɣ Ⱥɡɢɢ. ɋɒȺ
ɨɬɤɪɵɬɨ ɡɚɹɜɢɥɢ, ɱɬɨ ɜɵɫɬɭɩɚɸɬ ɩɪɨɬɢɜ ɦɚɪɲɪɭɬɨɜ ɩɪɨɤɥɚɞɤɢ
ɧɟɮɬɟɩɪɨɜɨɞɨɜ ɢ ɝɚɡɨɩɪɨɜɨɞɨɜ ɱɟɪɟɡ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɸ ɂɪɚɧɚ. Ʉɪɨɦɟ ɬɨɝɨ,
ɷɦɛɚɪɝɨ ɋɒȺ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ ɂɪɚɧɚ ɫɨɡɞɚɟɬ ɩɪɟɩɹɬɫɬɜɢɹ ɞɥɹ
ɢɧɜɟɫɬɢɰɢɨɧɧɨɣ ɞɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɢ ɚɦɟɪɢɤɚɧɫɤɢɯ ɤɨɦɩɚɧɢɣ ɜ ɂɪɚɧɟ.
Ɋɨɫɫɢɹ ɡɚɧɢɦɚɟɬ ɩɟɪɜɨɟ ɦɟɫɬɨ ɫɪɟɞɢ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɧɚɯɨɞɹɬɫɹ
ɜ ɮɨɤɭɫɟ ɜɧɢɦɚɧɢɹ ɜɧɟɲɧɟɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ. Ɍɚɤ, ɜɨ
ɜɪɟɦɹ Ƚɪɭɡɢɧɫɤɨɣ ɜɨɣɧɵ 2008 ɝɨɞɚ ɫɬɚɥɨ ɨɱɟɜɢɞɧɨ, ɱɬɨ ɋɒȺ ɢ ȿɋ
ɞɚɥɟɤɢ ɨɬ Ʉɚɜɤɚɡɚ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ ɝɟɨɝɪɚɮɢɱɟɫɤɢ, ɧɨ ɬɚɤɠɟ ɫ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɢ
ɜɨɟɧɧɨɣ ɬɨɱɟɤ ɡɪɟɧɢɹ.
Ɍɭɪɰɢɹ ɢ Ɋɨɫɫɢɹ: ɨɬ ɫɨɩɟɪɧɢɱɟɫɬɜɚ ɤ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɭ
ɉɨɫɥɟ ɪɚɫɩɚɞɚ ɋɋɋɊ ɜ 1991 ɝɨɞɭ ɜɨɡɧɢɤɥɢ ɨɠɢɞɚɧɢɹ ɬɨɝɨ, ɱɬɨ
Ɍɭɪɰɢɹ ɢ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɚɹ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɹ ɜɫɬɭɩɹɬ ɜ ɤɨɧɤɭɪɟɧɰɢɸ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ ɢ ɜ
ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɨɣ Ⱥɡɢɢ. Ɉɞɧɚɤɨ ɞɜɚɞɰɚɬɢɥɟɬɢɟ, ɩɪɨɲɟɞɲɟɟ ɫ ɦɨɦɟɧɬɚ
ɪɚɫɩɚɞɚ, ɩɪɟɞɨɫɬɚɜɢɥɨ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɢ ɧɟ ɞɥɹ «ɤɨɧɬɪɨɥɢɪɭɟɦɨɝɨ
ɫɨɩɟɪɧɢɱɟɫɬɜɚ», ɚ ɞɥɹ ɤɨɧɫɬɪɭɤɬɢɜɧɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ ɜ
ɭɩɨɦɹɧɭɬɵɯ ɪɟɝɢɨɧɚɯ.
ɉɥɚɬɮɨɪɦɨɣ ɞɥɹ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɹɜɥɹɟɬɫɹ Ɉɪɝɚɧɢɡɚɰɢɹ
ɱɟɪɧɨɦɨɪɫɤɨɝɨ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ (ɑɗɋ), ɤɨɬɨɪɚɹ ɨɬɦɟɬɢɬ
ɫɜɨɟ ɞɜɚɞɰɚɬɢɥɟɬɢɟ ɜ ɢɸɧɟ 2012 ɝɨɞɚ. Ɉɞɧɚɤɨ ɞɚɧɧɚɹ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɶ
ɨɫɬɚɟɬɫɹ ɧɟɞɨɨɰɟɧɟɧɧɨɣ ɞɜɭɦɹ ɫɬɪɚɧɚɦɢ. ɇɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɷɬɨ ɢɧɢɰɢɚɬɢɜɵ
Ɍɭɪɰɢɢ, ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɧɵɟ ɧɚ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ, ɢ
ɩɨɞɤɥɸɱɟɧɢɟ ɤ ɞɚɧɧɵɦ ɢɧɢɰɢɚɬɢɜɚɦ ɤɚɜɤɚɡɫɤɢɯ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤ ɹɜɥɹɸɬɫɹ
ɲɚɝɚɦɢ, ɫɩɨɫɨɛɫɬɜɭɸɳɢɦɢ ɩɨɞɞɟɪɠɚɧɢɸ ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ.
68 ɏɚɫɚɧɄȺɇȻɈɅȺɌ
ɫɬɪɚɧɟ, ɢɫɩɵɬɵɜɚɜɲɟɣ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɟ ɬɪɭɞɧɨɫɬɢ. ɇɟɝɚɬɢɜɧɨɟ ɢ
ɩɪɟɞɜɡɹɬɨɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɟ Ⱥɪɦɟɧɢɢ ɤ Ɍɭɪɰɢɢ ɦɟɲɚɟɬ ɭɫɬɚɧɨɜɥɟɧɢɸ
ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ. ȼ
Ⱦɟɤɥɚɪɚɰɢɢ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɢ Ⱥɪɦɟɧɢɢ ɢ ɜ Ʉɨɧɫɬɢɬɭɰɢɢ Ⱥɪɦɟɧɢɢ
ɫɨɞɟɪɠɚɬɫɹ ɜɵɪɚɠɟɧɢɹ, ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɧɵɟ ɩɪɨɬɢɜ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɚɥɶɧɨɣ
ɰɟɥɨɫɬɧɨɫɬɢ Ɍɭɪɰɢɢ. Ⱥɪɦɟɧɢɹ ɨɬɤɚɡɵɜɚɟɬɫɹ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨ ɩɪɢɡɧɚɜɚɬɶ
Ʉɚɪɫɤɢɣ ɞɨɝɨɜɨɪ 1921 ɝɨɞɚ, ɨɩɪɟɞɟɥɢɜɲɢɣ ɝɪɚɧɢɰɵ ɦɟɠɞɭ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɢ
ɋɨɜɟɬɫɤɢɦ ɋɨɸɡɨɦ. ȿɪɟɜɚɧ ɞɨɛɢɜɚɟɬɫɹ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɝɨ ɩɪɢɡɧɚɧɢɹ
ɫɜɨɢɯ ɡɚɹɜɥɟɧɢɣ ɨ ɝɟɧɨɰɢɞɟ, ɫɱɢɬɚɹ ɷɬɨ ɩɪɢɨɪɢɬɟɬɧɨɣ
ɜɧɟɲɧɟɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɰɟɥɶɸ, ɢ, ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɪɟɲɟɧɢɟ ɋɨɜɟɬɚ
Ȼɟɡɨɩɚɫɧɨɫɬɢ ɈɈɇ, ɧɟ ɭɯɨɞɢɬ ɫ ɨɤɤɭɩɢɪɨɜɚɧɧɵɯ ɚɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɫɤɢɯ
ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɣ. Ɍɭɪɰɢɹ ɧɟ ɩɪɨɬɢɜ ɧɨɪɦɚɥɢɡɚɰɢɢ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ Ⱥɪɦɟɧɢɟɣ.
Ʉɨɝɞɚ Ⱥɪɦɟɧɢɹ ɜ ɫɨɨɬɜɟɬɫɬɜɢɢ ɫ ɩɪɢɧɰɢɩɨɦ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɬɜɚ ɢ ɜ ɪɚɦɤɚɯ
ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɝɨ ɩɪɚɜɚ ɫɞɟɥɚɟɬ ɜɵɛɨɪ ɜ ɩɨɥɶɡɭ ɩɪɢɦɢɪɟɧɢɹ ɫ ɩɪɨɲɥɵɦ,
ɨɫɬɚɜɢɜ ɟɝɨ ɧɚ ɫɭɞ ɢɫɬɨɪɢɢ, ɢ ɩɪɟɞɩɪɢɦɟɬ ɤɨɧɤɪɟɬɧɵɟ ɲɚɝɢ ɞɥɹ
ɭɪɟɝɭɥɢɪɨɜɚɧɢɹ ɪɚɡɧɨɝɥɚɫɢɣ ɫ Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɨɦ, Ɍɭɪɰɢɹ ɫɦɨɠɟɬ
ɩɪɢɫɬɭɩɢɬɶ ɤ ɧɨɪɦɚɥɢɡɚɰɢɢ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ Ⱥɪɦɟɧɢɟɣ. ɉɪɨɛɥɟɦɚ
ɇɚɝɨɪɧɨɝɨ Ʉɚɪɚɛɚɯɚ ɜɵɡɜɚɧɚ ɬɟɦ, ɱɬɨ ɝɪɚɧɢɰɵ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɝɨ ɩɪɚɜɚ
ɧɟɜɨɡɦɨɠɧɨ ɢɡɦɟɧɢɬɶ ɩɪɢ ɩɨɦɨɳɢ ɫɢɥɵ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɬɟɦ, ɱɬɨ Ⱥɪɦɟɧɢɹ
ɧɚɪɭɲɢɥɚ ɩɪɢɧɰɢɩ ɭɜɚɠɟɧɢɹ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɚɥɶɧɨɣ ɰɟɥɨɫɬɧɨɫɬɢ. ȼɨɩɪɨɫ
ɇɚɝɨɪɧɨɝɨ Ʉɚɪɚɛɚɯɚ ɛɟɫɩɨɤɨɢɬ ɜɫɟ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɟ ɫɨɨɛɳɟɫɬɜɨ.
Ɍɭɪɰɢɹ, ɝɪɚɧɢɱɚɳɚɹ ɢ ɫ Ⱥɪɦɟɧɢɟɣ, ɢ ɫ Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɨɦ ɢ ɜɯɨɞɹɳɚɹ ɜ
Ɇɢɧɫɤɭɸ ɝɪɭɩɩɭ ɈȻɋȿ, ɧɟɩɨɫɪɟɞɫɬɜɟɧɧɨ ɡɚɢɧɬɟɪɟɫɨɜɚɧɚ ɜ ɪɚɡɪɟɲɟɧɢɢ
ɤɨɧɮɥɢɤɬɚ. ɉɨ ɷɬɨɣ ɩɪɢɱɢɧɟ Ɍɭɪɰɢɹ ɩɨɞɞɟɪɠɢɜɚɟɬ «ɩɪɚɠɫɤɢɣ
ɩɟɪɟɝɨɜɨɪɧɵɣ ɩɪɨɰɟɫɫ», ɧɚɱɚɜɲɢɣɫɹ ɜ 2004 ɝɨɞɭ ɩɨ ɢɧɢɰɢɚɬɢɜɟ
ɫɨɩɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɟɣ Ɇɢɧɫɤɨɣ ɝɪɭɩɩɵ, ɢ ɧɚɞɟɟɬɫɹ, ɱɬɨ ɞɚɧɧɵɣ ɩɪɨɰɟɫɫ
ɫɨɡɞɚɫɬ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɶ ɞɥɹ ɦɢɪɧɨɝɨ ɭɪɟɝɭɥɢɪɨɜɚɧɢɹ. ɉɪɨɝɪɟɫɫ ɜ ɪɟɲɟɧɢɢ
ɤɚɪɚɛɚɯɫɤɨɣ ɩɪɨɛɥɟɦɵ ɛɭɞɟɬ ɫɨɞɟɣɫɬɜɨɜɚɬɶ ɪɚɡɜɢɬɢɸ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɨɝɨ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɢ ɧɨɪɦɚɥɢɡɚɰɢɢ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɚɪɦɹɧɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ.
ɉɨɫɥɟ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ ɜɥɢɹɧɢɟ ɧɚ ɤɚɜɤɚɡɫɤɭɸ ɩɨɥɢɬɢɤɭ Ɍɭɪɰɢɢ
ɨɤɚɡɚɥɢ ɷɬɧɢɱɟɫɤɢɟ ɤɨɧɮɥɢɤɬɵ ɧɚ ɋɟɜɟɪɧɨɦ Ʉɚɜɤɚɡɟ, ɢ ɜ ɩɟɪɜɭɸ
ɨɱɟɪɟɞɶ ɤɨɧɮɥɢɤɬɵ ɜ ɑɟɱɧɟ. Ɍɭɪɰɢɹ ɩɪɢɡɧɚɥɚ ɱɟɱɟɧɫɤɢɟ ɫɨɛɵɬɢɹ
ɜɧɭɬɪɟɧɧɢɦ ɞɟɥɨɦ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ ɡɚɹɜɢɥɚ ɨ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨɫɬɢ ɪɟɲɢɬɶ ɩɪɨɛɥɟɦɭ
ɜ ɪɚɦɤɚɯ ɩɪɢɧɰɢɩɨɜ ɫɨɛɥɸɞɟɧɢɹ ɩɪɚɜ ɱɟɥɨɜɟɤɚ ɢ ɭɜɚɠɟɧɢɹ
ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɚɥɶɧɨɣ ɰɟɥɨɫɬɧɨɫɬɢ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɢ. ɇɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɷɬɨ
ɜ 1995 ɝɨɞɭ, ɤɨɝɞɚ ɫɢɬɭɚɰɢɹ ɨɛɨɫɬɪɢɥɚɫɶ, Ɇɨɫɤɜɚ ɨɛɜɢɧɢɥɚ Ɍɭɪɰɢɸ ɜ
ɩɨɫɬɚɜɤɚɯ ɨɪɭɠɢɹ ɢ ɞɚɠɟ ɨɬɩɪɚɜɤɟ ɞɨɛɪɨɜɨɥɶɰɟɜ ɜ ɑɟɱɧɸ.
ɇɟɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɶ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ ɢ ɨɬɫɭɬɫɬɜɢɟ ɭ Ɍɭɪɰɢɢ ɨɩɵɬɚ
ɜɵɪɚɛɨɬɤɢ ɢ ɩɪɨɜɟɞɟɧɢɹ ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ ɧɟɫɬɚɛɢɥɶɧɨɝɨ ɪɟɝɢɨɧɚ
ɫɨɫɬɚɜɥɹɥɢ ɩɪɨɛɥɟɦɭ ɞɥɹ ɜɧɟɲɧɟɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ Ɍɭɪɰɢɢ.
ɄȺȼɄȺɁȼɋɈȼɊȿɆȿɇɇɕɏɌɍɊȿɐɄɈ-ɊɈɋɋɂɃɋɄɂɏ 67
ɈɌɇɈɒȿɇɂəɏ
Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɢ, ɢ, ɨɫɨɛɟɧɧɨ, ɨ ɜɨɡɧɢɤɧɨɜɟɧɢɢ ɧɚ ɋɟɜɟɪɧɨɦ
Ʉɚɜɤɚɡɟ ɷɬɧɢɱɟɫɤɢɯ ɢ ɪɟɥɢɝɢɨɡɧɵɯ ɤɨɧɮɥɢɤɬɨɜ. Ɉɞɧɚɤɨ ɜɨɩɪɟɤɢ
ɞɚɧɧɵɦ ɨɠɢɞɚɧɢɹɦ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɚɹ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɹ ɫɭɦɟɥɚ ɩɪɨɜɟɫɬɢ
ɦɨɞɟɪɧɢɡɚɰɢɸ ɫ ɨɩɨɪɨɣ ɧɚ ɬɪɚɞɢɰɢɢ. Ɋɨɫɫɢɹ ɫɨɯɪɚɧɢɥɚ ɫɜɨɸ
ɰɟɥɨɫɬɧɨɫɬɶ, ɧɟ ɨɬɪɢɰɚɹ ɤɨɧɮɟɫɫɢɨɧɚɥɶɧɵɟ ɢ ɷɬɧɢɱɟɫɤɢɟ ɪɚɡɥɢɱɢɹ.
ȼ Ɍɭɪɰɢɢ ɬɟɪɦɢɧ Ʉɚɜɤɚɡ ɨɡɧɚɱɚɟɬ ɘɠɧɵɣ Ʉɚɜɤɚɡ
Ʉɚɜɤɚɡ ɧɟ ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɩɪɢɨɪɢɬɟɬɧɵɦ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɟɦ ɜɧɟɲɧɟɣ
ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɧɢ ɜ ɦɢɪɟ, ɧɢ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ, ɧɢ ɜ ɫɨɡɧɚɧɢɢ ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɧɚɪɨɞɚ.
ȼɧɟɲɧɟɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɦɢ ɩɪɢɨɪɢɬɟɬɚɦɢ ɞɥɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɢ ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɧɚɪɨɞɚ
ɜɵɫɬɭɩɚɸɬ ȿɜɪɨɩɟɣɫɤɢɣ ɋɨɸɡ, Ʉɢɩɪ ɢ Ȼɥɢɠɧɢɣ ȼɨɫɬɨɤ. ə ɱɢɬɚɥ
ɥɟɤɰɢɢ ɧɚ ɬɟɦɭ «ɉɨɥɢɬɢɤɚ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ» ɞɥɹ ɫɬɭɞɟɧɬɨɜ ɫɬɚɪɲɟɝɨ ɤɭɪɫɚ
ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɚ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɵɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɍɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ ɏɚɞɠɟɬɬɟɩɟ.
ɋɪɟɞɢ 45 ɫɬɭɞɟɧɬɨɜ ɧɟ ɧɚɲɥɨɫɶ ɧɢ ɨɞɧɨɝɨ, ɤɬɨ ɦɨɝ ɩɨɤɚɡɚɬɶ Ⱥɛɯɚɡɢɸ
ɧɚ ɤɚɪɬɟ. ȼ Ɍɭɪɰɢɢ ɜɫɬɪɟɱɚɸɬɫɹ ɩɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɢ Ɉɛɳɟɫɬɜ ɤɭɥɶɬɭɪɵ
ɋɟɜɟɪɧɨɝɨ Ʉɚɜɤɚɡɚ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɧɟ ɡɧɚɸɬ, ɹɜɥɹɸɬɫɹ ɥɢ Ɇɚɣɤɨɩ, ɋɨɱɢ ɢ
ɇɚɥɶɱɢɤ ɩɪɢɦɨɪɫɤɢɦɢ ɝɨɪɨɞɚɦɢ. 95 % ɜɵɯɨɞɰɟɜ ɫ ɋɟɜɟɪɧɨɝɨ Ʉɚɜɤɚɡɚ
ɧɢ ɪɚɡɭ ɧɟ ɩɨɫɟɳɚɥɢ ɞɚɧɧɵɣ ɪɟɝɢɨɧ ɞɚɠɟ ɫ ɬɭɪɢɫɬɢɱɟɫɤɢɦɢ ɰɟɥɹɦɢ.
ȼ Ɍɭɪɰɢɢ ɩɨɞ Ʉɚɜɤɚɡɨɦ ɩɨɧɢɦɚɟɬɫɹ ɘɠɧɵɣ Ʉɚɜɤɚɡ. ɉɨɷɬɨɦɭ
ɩɨɥɢɬɢɤɚ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ ɫɨɫɬɨɢɬ ɢɡ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ
ɘɠɧɨɝɨ Ʉɚɜɤɚɡɚ. Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧ ɫɱɢɬɚɟɬɫɹ ɟɫɬɟɫɬɜɟɧɧɵɦ ɫɨɸɡɧɢɤɨɦ
Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɫɢɥɭ ɷɬɧɢɱɟɫɤɢɯ, ɹɡɵɤɨɜɵɯ ɢ ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɯ ɫɜɹɡɟɣ. Ʉɨɝɞɚ
ɧɚɱɚɥɚɫɶ ɛɨɪɶɛɚ ɡɚ ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɢɟ ɪɟɫɭɪɫɵ, ɤɨɬɨɪɵɦɢ ɛɨɝɚɬ
Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧ, ɢ ɡɚ ɦɚɪɲɪɭɬɵ ɢɯ ɬɪɚɧɫɩɨɪɬɢɪɨɜɤɢ ɧɚ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɵɟ
ɪɵɧɤɢ, Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧ ɫɬɚɥ ɜɚɠɧɵɦ ɮɚɤɬɨɪɨɦ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɧɚ
Ʉɚɜɤɚɡɟ. Ʉɥɸɱɟɜɨɟ ɡɧɚɱɟɧɢɟ ɞɥɹ ɩɨɥɢɬɢɤɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ ɬɚɤɠɟ
ɢɦɟɥɚ Ƚɪɭɡɢɹ, ɩɨɫɤɨɥɶɤɭ ɱɟɪɟɡ ɧɟɟ ɩɪɨɯɨɞɢɬ ɦɚɪɲɪɭɬ Ȼɚɤɭ-Ɍɛɢɥɢɫɢ-
Ⱦɠɟɣɯɚɧ, ɢɡɛɪɚɧɧɵɣ ɞɥɹ ɬɪɚɧɫɩɨɪɬɢɪɨɜɤɢ ɚɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɫɤɨɣ ɧɟɮɬɢ ɧɚ
ɦɢɪɨɜɵɟ ɪɵɧɤɢ. ɋɪɟɞɢ ɬɪɟɯ ɤɚɜɤɚɡɫɤɢɯ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤ, ɩɨɥɭɱɢɜɲɢɯ
ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ, ɟɞɢɧɫɬɜɟɧɧɵɦ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɨɦ, ɫ ɤɨɬɨɪɵɦ ɭ Ɍɭɪɰɢɢ
ɫɥɨɠɢɥɢɫɶ ɩɪɨɛɥɟɦɧɵɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ, ɫɬɚɥɚ Ⱥɪɦɟɧɢɹ. Ɍɭɪɰɢɹ ɩɪɢɡɧɚɥɚ
ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ Ⱥɪɦɟɧɢɢ ɜ 1991 ɝɨɞɭ. Ɉɞɧɚɤɨ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ ɧɟ ɛɵɥɨ ɭɫɬɚɧɨɜɥɟɧɨ ɧɨɪɦɚɥɶɧɵɯ ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ. Ɉɫɧɨɜɧɚɹ ɩɪɢɱɢɧɚ ɷɬɨɝɨ – ɨɤɤɭɩɚɰɢɹ Ⱥɪɦɟɧɢɟɣ ɨɤɨɥɨ 20%
ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɚ, ɧɟɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɶ ɪɟɲɟɧɢɹ ɩɪɨɛɥɟɦɵ
ɇɚɝɨɪɧɨɝɨ Ʉɚɪɚɛɚɯɚ, ɡɚɹɜɥɟɧɢɹ ɚɪɦɹɧɫɤɨɝɨ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɚ ɨ ɝɟɧɨɰɢɞɟ ɢ
ɨɬɤɚɡ ɩɪɢɡɧɚɜɚɬɶ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɚɥɶɧɭɸ ɰɟɥɨɫɬɧɨɫɬɶ Ɍɭɪɰɢɢ.
Ɍɭɪɰɢɹ ɛɵɥɚ ɨɞɧɢɦ ɢɡ ɩɟɪɜɵɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ, ɩɪɢɡɧɚɜɲɢɯ
ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ Ⱥɪɦɟɧɢɢ ɢ ɨɤɚɡɚɜɲɢɯ ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɭɸ ɩɨɦɨɳɶ ɷɬɨɣ
66 ɏɚɫɚɧɄȺɇȻɈɅȺɌ
Ʉɚɜɤɚɡɚ ɩɪɢɧɹɥɢ ɚɤɬɢɜɧɨɟ ɭɱɚɫɬɢɟ ɜ ɩɪɨɰɟɫɫɟ ɨɛɪɚɡɨɜɚɧɢɹ Ɍɭɪɟɰɤɨɣ
Ɋɟɫɩɭɛɥɢɤɢ. ɇɚɫɟɥɟɧɢɟ Ɍɭɪɟɰɤɨɣ Ɋɟɫɩɭɛɥɢɤɢ ɩɪɢɛɥɢɠɚɟɬɫɹ ɤ 80 ɦɥɧ.,
ɫɪɟɞɢ ɤɨɬɨɪɵɯ 55% ɫɨɫɬɚɜɥɹɸɬ ɩɨɬɨɦɤɢ ɜɵɧɭɠɞɟɧɧɵɯ ɩɟɪɟɫɟɥɟɧɰɟɜ ɢɡ
Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ ɢɦɩɟɪɢɢ, ɋɨɜɟɬɫɤɨɝɨ ɋɨɸɡɚ ɢ ɫ Ȼɚɥɤɚɧ. ȼ ɬɟɱɟɧɢɟ
ɩɨɫɥɟɞɧɢɯ 150 ɥɟɬ ɜ Ɍɭɪɰɢɸ ɷɦɢɝɪɢɪɨɜɚɥɢ ɚɞɵɝɢ, ɭɛɵɯɢ, ɤɚɪɚɱɚɟɜɰɵ,
ɛɚɥɤɚɪɰɵ, ɤɚɡɚɤɢ, ɚɛɯɚɡɵ ɫ ɫɟɜɟɪɨ-ɡɚɩɚɞɧɨɝɨ Ʉɚɜɤɚɡɚ; ɱɟɱɟɧɰɵ,
ɞɚɝɟɫɬɚɧɰɵ, ɨɫɟɬɢɧɵ ɫ ɫɟɜɟɪɨ-ɜɨɫɬɨɱɧɨɝɨ Ʉɚɜɤɚɡɚ; ɤɚɪɚɛɚɯɰɵ,
ɚɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɰɵ, ɬɭɪɤɢ-ɦɟɫɯɟɬɢɧɰɵ, ɬɟɪɟɤɟɦɟɧɰɵ, ɤɚɪɚɩɚɩɚɯɢ,
ɚɞɠɚɪɰɵ, ɝɪɭɡɢɧɵ ɫ ɸɠɧɨɝɨ Ʉɚɜɤɚɡɚ; ɤɪɵɦɫɤɢɟ ɬɚɬɚɪɵ, ɭɤɪɚɢɧɰɵ,
ɛɟɥɨɪɭɫɵ ɢɡ ɫɟɜɟɪɧɨɝɨ ɉɪɢɱɟɪɧɨɦɨɪɶɹ; ɛɚɥɤɚɧɫɤɢɟ ɬɭɪɤɢ, ɚɥɛɚɧɰɵ,
ɛɨɫɧɹɤɢ, ɩɨɦɚɤɢ, ɜɚɥɚɯɢ, ɬɨɪɛɟɲɢ, ɦɚɤɟɞɨɧɰɵ ɫ Ȼɚɥɤɚɧ.
ɇɚ ɜɫɟɯ ɷɬɚɩɚɯ ɢɫɬɨɪɢɢ ȿɜɪɚɡɢɣɫɤɨɟ ɩɪɨɫɬɪɚɧɫɬɜɨ ɛɵɥɨ ɡɨɧɨɣ
ɫɨɩɟɪɧɢɱɟɫɬɜɚ ɢ ɫɬɨɥɤɧɨɜɟɧɢɣ. ȼ 21-ɦ ɜɟɤɟ ȿɜɪɚɡɢɹ ɩɪɟɜɪɚɬɢɥɚɫɶ ɜ
ɡɨɧɭ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ Ɍɭɪɰɢɢ ɢ Ɋɨɫɫɢɢ. ɂɫɬɨɪɢɹ ɩɪɟɞɨɫɬɚɜɢɥɚ ɞɜɭɦ
ɫɬɪɚɧɚɦ ɛɥɚɝɨɩɪɢɹɬɧɵɟ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɢ ɞɥɹ ɫɛɥɢɠɟɧɢɹ. ɉɨɱɜɭ ɞɥɹ
ɫɛɥɢɠɟɧɢɹ ɞɜɭɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ ɩɨɞɝɨɬɨɜɢɥɢ ɬɚɤɢɟ ɫɨɛɵɬɢɹ, ɤɚɤ ɪɚɫɩɚɞ
ɋɨɜɟɬɫɤɨɝɨ ɋɨɸɡɚ, ɬɟɪɚɤɬ 11 ɫɟɧɬɹɛɪɹ 2001 ɝɨɞɚ, ɪɚɫɩɪɨɫɬɪɚɧɟɧɢɟ
ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɢ ɜɨɟɧɧɨɝɨ ɜɥɢɹɧɢɹ ɋɒȺ ɢ ȿɋ ɧɚ ɩɪɨɫɬɪɚɧɫɬɜɨ
ɛɵɜɲɟɝɨ ɋɨɜɟɬɫɤɨɝɨ ɋɨɸɡɚ, ɜɬɨɪɠɟɧɢɟ ɋɒȺ ɜ ɂɪɚɤ ɢ Ⱥɮɝɚɧɢɫɬɚɧ.
Ʉɪɨɦɟ ɬɨɝɨ, ɧɚ ɪɨɫɫɢɣɫɤɭɸ ɩɨɥɢɬɢɤɭ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ ɉɪɢɱɟɪɧɨɦɨɪɶɹ ɢ
Ʉɚɜɤɚɡɚ ɨɤɚɡɚɥɢ ɜɥɢɹɧɢɟ ɬɟɫɧɵɟ ɤɨɧɬɚɤɬɵ ɫ ɋɒȺ ɢ ȿɋ ɛɵɜɲɢɯ
ɫɨɸɡɧɢɤɨɜ Ɇɨɫɤɜɵ (Ɋɭɦɵɧɢɹ, Ȼɨɥɝɚɪɢɹ) ɢ ɛɵɜɲɢɯ ɫɨɜɟɬɫɤɢɯ
ɪɟɫɩɭɛɥɢɤ (ɍɤɪɚɢɧɚ, Ƚɪɭɡɢɹ), ɩɪɢɫɨɟɞɢɧɟɧɢɟ ɢɯ ɤ ɟɜɪɨɚɬɥɚɧɬɢɱɟɫɤɨɦɭ
ɦɢɪɭ ɢɥɢ ɩɨɩɵɬɤɢ ɤ ɧɟɦɭ ɩɪɢɫɨɟɞɢɧɢɬɶɫɹ. ɋɬɪɟɦɥɟɧɢɟ ɛɵɜɲɢɯ
ɫɨɸɡɧɢɤɨɜ Ɇɨɫɤɜɵ ɜ ɑɟɪɧɨɦɨɪɫɤɨɦ ɪɟɝɢɨɧɟ (ɍɤɪɚɢɧɚ, Ɇɨɥɞɨɜɚ,
Ȼɨɥɝɚɪɢɹ, Ƚɪɭɡɢɹ) ɢ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ (Ƚɪɭɡɢɹ) ɫɬɚɬɶ ɱɚɫɬɶɸ
ɟɜɪɨɚɬɥɚɧɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɩɪɨɫɬɪɚɧɫɬɜɚ ɫɮɨɪɦɢɪɨɜɚɥɨ ɩɨɱɜɭ ɞɥɹ ɬɨɝɨ, ɱɬɨɛɵ
Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ, ɩɪɨɜɨɞɹɳɚɹ ɩɨɫɥɟɞɨɜɚɬɟɥɶɧɭɸ ɜɧɭɬɪɟɧɧɸɸ ɢ
ɜɧɟɲɧɸɸ ɩɨɥɢɬɢɤɭ, ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɚɥɢ ɜ ɞɜɭɯ ɭɩɨɦɹɧɭɬɵɯ ɪɟɝɢɨɧɚɯ. ɉɨ
ɷɬɨɣ ɩɪɢɱɢɧɟ ɧɚɪɹɞɭ ɫ ɨɬɦɟɧɨɣ ɜɢɡ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ ɫɬɪɚɧɚɦɢ ɢ ɪɚɡɜɢɬɢɟɦ
ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɯ ɫɜɹɡɟɣ ɜ ɉɪɢɱɟɪɧɨɦɨɪɶɟ ɢ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ ɭɠɟ ɫɟɣɱɚɫ
ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɞɭɦɚɬɶ ɨ ɪɚɫɲɢɪɟɧɢɢ ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɵɯ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ.
ɉɨɫɥɟ ɨɤɨɧɱɚɧɢɹ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ ɞɥɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɚ ɩɟɪɜɵɣ ɩɥɚɧ
ɜɵɲɟɥ Ʉɚɜɤɚɡ ɩɨ ɩɪɢɱɢɧɟ ɪɨɞɫɬɜɟɧɧɵɯ ɫɜɹɡɟɣ ɢ ɝɟɨɝɪɚɮɢɱɟɫɤɨɣ
ɛɥɢɡɨɫɬɢ. Ȼɵɜɲɢɟ ɫɨɜɟɬɫɤɢɟ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɢ ɘɠɧɨɝɨ Ʉɚɜɤɚɡɚ ɨɛɪɟɥɢ
ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ. Ƚɪɭɡɢɹ ɩɨɫɬɟɩɟɧɧɨ ɫɬɚɥɚ ɫɛɥɢɠɚɬɶɫɹ ɫ Ɂɚɩɚɞɨɦ. ȿɋ ɢ
ɋɒȺ ɭɜɟɥɢɱɢɥɢ ɫɜɨɟ ɩɪɢɫɭɬɫɬɜɢɟ ɧɚ ɑɟɪɧɨɦ ɦɨɪɟ.
ɉɨɫɥɟ ɪɚɫɩɚɞɚ ɋɨɜɟɬɫɤɨɝɨ ɋɨɸɡɚ ɜ 1991 ɝɨɞɭ ɜɵɞɜɢɝɚɥɢɫɶ
ɩɪɟɞɩɨɥɨɠɟɧɢɹ ɨɛ ɨɬɞɟɥɟɧɢɢ ɋɟɜɟɪɧɨɝɨ Ʉɚɜɤɚɡɚ ɨɬ Ɋɨɫɫɢɢ, ɨ ɪɚɫɩɚɞɟ
ɄȺȼɄȺɁ ȼ ɋɈȼɊȿɆȿɇɇɕɏ ɌɍɊȿɐɄɈ-ɊɈɋɋɂɃɋɄɂɏ
ɈɌɇɈɒȿɇɂəɏ
ɏɚɫɚɧ ɄȺɇȻɈɅȺɌ
ȼ ɦɢɪɟ ɟɫɬɶ ɞɜɟ ɫɬɪɚɧɵ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɨɬɧɨɫɹɬɫɹ ɢ ɤ ȿɜɪɨɩɟ, ɢ ɤ Ⱥɡɢɢ.
ɗɬɢ ɞɜɟ ɫɬɪɚɧɵ ɨɛɴɟɞɢɧɹɟɬ ɫ Ⱥɡɢɟɣ ɢ ɫ ȿɜɪɨɩɨɣ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ ɝɟɨɝɪɚɮɢɹ,
ɧɨ ɬɚɤɠɟ ɤɭɥɶɬɭɪɚ, ɩɨɥɢɬɢɤɚ, ɢɫɬɨɪɢɹ ɢ ɷɤɨɧɨɦɢɤɚ. Ⱦɚɧɧɚɹ
ɨɫɨɛɟɧɧɨɫɬɶ, ɧɟ ɫɜɨɣɫɬɜɟɧɧɚɹ ɞɪɭɝɢɦ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦ, ɧɚɞɟɥɹɟɬ
Ɋɨɫɫɢɣɫɤɭɸ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɸ ɢ Ɍɭɪɰɢɸ ɨɫɨɛɵɦ ɜɡɝɥɹɞɨɦ ɧɚ ɦɢɪ.
ɇɚɱɢɧɚɹ ɫ XIX ɜɟɤɚ ɋɟɜɟɪɧɵɣ Ʉɚɜɤɚɡ ɢ ɘɠɧɵɣ Ʉɚɜɤɚɡ ɜɯɨɞɢɥɢ ɜ
ɫɨɫɬɚɜ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ ɢɦɩɟɪɢɢ, ɚ ɜ XX ɜɟɤɟ ɪɟɝɢɨɧ ɛɵɥ ɱɚɫɬɶɸ
ɋɨɜɟɬɫɤɨɝɨ ɋɨɸɡɚ. Ⱦɥɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɷɬɨ ɛɵɥ ɪɟɝɢɨɧ, ɫɜɹɡɢ ɫ ɤɨɬɨɪɵɦ ɛɵɥɢ
ɨɱɟɧɶ ɨɝɪɚɧɢɱɟɧɵ, ɨɫɨɛɟɧɧɨ, ɜ ɩɟɪɢɨɞ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ. ɋɨɜɟɬɫɤɢɣ
ɋɨɸɡ ɨɝɪɚɧɢɱɢɜɚɥ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɫ ɪɟɝɢɨɧɨɦ. Ɇɟɠɞɭ
ɩɪɨɠɢɜɚɜɲɢɦɢ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɜɵɯɨɞɰɚɦɢ ɫ Ʉɚɜɤɚɡɚ ɢ ɢɯ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɨɣ
ɪɨɞɢɧɨɣ ɛɵɥɚ ɜɨɡɞɜɢɝɧɭɬɚ ɫɬɟɧɚ.
ȼ XX ɜɟɤɟ ɜ ɝɨɞɵ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ ɋɨɜɟɬɫɤɢɣ ɋɨɸɡ ɫɱɢɬɚɥ
Ɍɭɪɰɢɸ ɩɟɪɟɞɨɜɨɣ ɡɚɫɬɚɜɨɣ ɸɠɧɨɝɨ ɮɥɚɧɝɚ Ɂɚɩɚɞɚ ɢ ɇȺɌɈ, oɬɫɬɚɥɨɣ
ɛɥɢɠɧɟɜɨɫɬɨɱɧɨɣ ɫɬɪɚɧɨɣ, ɛɥɢɠɧɟɜɨɫɬɨɱɧɵɦ ɫɚɬɟɥɥɢɬɨɦ ɋɒȺ. ȼ
ɫɜɨɸ ɨɱɟɪɟɞɶ Ɍɭɪɰɢɹ, ɜɯɨɞɢɜɲɚɹ ɜ ɚɪɟɚɥ ȿɜɪɨɚɬɥɚɧɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɦɢɪɚ,
ɜɨɫɩɪɢɧɢɦɚɥɚ ɋɨɜɟɬɫɤɢɣ ɋɨɸɡ ɤɚɤ «ɛɨɥɶɲɭɸ ɤɪɚɫɧɭɸ ɭɝɪɨɡɭ ɧɚ
ɫɟɜɟɪɟ». Ɋɚɫɲɢɪɟɧɢɟ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ ɢɦɩɟɪɢɢ ɤ ɡɚɩɚɞɭ ɢ ɤ ɜɨɫɬɨɤɭ ɨɬ
ɑɟɪɧɨɝɨ ɦɨɪɹ ɧɚ ɩɪɨɬɹɠɟɧɢɢ 300 ɥɟɬ ɫɥɭɠɢɥɨ ɩɪɢɱɢɧɨɣ ɫɨɤɪɚɳɟɧɢɹ
ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ Ɉɫɦɚɧɫɤɨɣ ɢɦɩɟɪɢɢ, ɱɬɨ ɝɥɭɛɨɤɨ ɩɨɜɥɢɹɥɨ ɧɚ ɨɬɧɨɲɟɧɢɟ
Ɍɭɪɰɢɢ ɤ ɧɨɜɵɦ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɦ ɫɨɛɵɬɢɹɦ. ɇɚ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɨɟ ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɟ
ɩɨɜɥɢɹɥ ɬɚɤɠɟ ɬɨɬ ɮɚɤɬ, ɱɬɨ ɜ XVIII – XIX ɜɜ. ɪɚɫɲɢɪɟɧɢɟ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ
ɢɦɩɟɪɢɢ ɢ ɜɨɣɧɵ ɫ Ɉɫɦɚɧɫɤɨɣ ɢɦɩɟɪɢɟɣ ɩɪɢɜɟɥɢ ɤ ɨɛɪɚɡɨɜɚɧɢɸ
ɩɨɬɨɤɚ ɜɵɧɭɠɞɟɧɧɵɯ ɩɟɪɟɫɟɥɟɧɰɟɜ ɜ Ⱥɧɚɬɨɥɢɸ. ȼɵɯɨɞɰɵ ɫ Ȼɚɥɤɚɧ ɢ ɫ
Ⱦɢɪɟɤɬɨɪ ɈɊɋȺɆ
64 ɤɢɧɂɪɢɧɚɋȼɂɋɌɍɇɈȼȺ
ɤɨɬɨɪɚɹ ɨɩɪɟɞɟɥɹɟɬɫɹ ɨɫɨɛɵɦ ɫɤɥɚɞɨɦ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɨɝɨ ɯɚɪɚɤɬɟɪɚ ɢ
ɫɢɥɨɣ ɞɭɯɚ. ɉɨɞɨɛɧɵɣ ɦɧɨɝɨɜɟɤɨɜɨɣ ɨɩɵɬ ɩɪɢɜɟɥ ɤ ɮɨɪɦɢɪɨɜɚɧɢɸ
ɦɢɪɨɫɨɡɟɪɰɚɧɢɹ, ɨɫɧɨɜɚɧɧɨɝɨ ɧɚ ɱɭɜɫɬɜɟ ɨɪɝɚɧɢɱɟɫɤɨɝɨ ɟɞɢɧɫɬɜɚ ɫ
ɞɪɭɝɢɦɢ ɧɚɪɨɞɚɦɢ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɝɨ ɩɪɨɫɬɪɚɧɫɬɜɚ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɤ ɪɚɡɜɢɬɢɸ
ɱɭɜɫɬɜɚ ɥɢɞɟɪɫɬɜɚ ɢ ɩɪɨɢɫɬɟɤɚɸɳɟɣ ɢɡ ɧɟɝɨ ɨɬɜɟɬɫɬɜɟɧɧɨɫɬɢ ɡɚ ɫɭɞɶɛɵ
ɫɨɫɟɞɧɢɯ ɧɚɪɨɞɨɜ.
ȼɨ-ɜɬɨɪɵɯ, ɷɬɨ ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɟ ɮɚɤɬɨɪɵ, ɨɛɭɫɥɨɜɥɟɧɧɵɟ
ɭɧɢɤɚɥɶɧɵɦ ɬɪɚɧɫɤɨɧɬɢɧɟɧɬɚɥɶɧɵɦ ɩɨɥɨɠɟɧɢɟɦ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ,
ɤɨɬɨɪɨɟ ɜɵɡɵɜɚɟɬ ɭɫɬɨɣɱɢɜɨɟ ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɟ ɫɟɛɹ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ «ɫɪɟɞɢɧɧɨɝɨ
ɩɪɨɫɬɪɚɧɫɬɜɚ» ɢɥɢ «ɦɨɫɬɚ».
Ⱦɥɹ Ɍɭɪɰɢɢ, ɨɫɨɛɟɧɧɨ ɫ ɧɚɱɚɥɚ 1990-ɯ ɝɨɞɨɜ, ɨɬɤɪɵɜɲɢɯ ɧɨɜɵɟ
ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɢ ɜ ɫɮɟɪɟ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɵɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ, ɯɚɪɚɤɬɟɪɧɨ
ɩɨɡɢɰɢɨɧɢɪɨɜɚɧɢɟ ɫɟɛɹ ɧɚ ɜɧɟɲɧɟɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɦ ɩɥɚɧɟ ɜ ɪɨɥɢ «ɦɨɫɬɚ»
ɜ ɪɚɡɥɢɱɧɵɯ ɢɧɬɟɪɩɪɟɬɚɰɢɹɯ: ɦɨɫɬɚ, ɫɨɟɞɢɧɹɸɳɟɝɨ ȿɜɪɨɩɭ ɢ
ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɭɸ Ⱥɡɢɸ, ɑɟɪɧɨɦɨɪɫɤɢɣ ɪɟɝɢɨɧ ɢ Ȼɥɢɠɧɢɣ ȼɨɫɬɨɤ,
ɯɪɢɫɬɢɚɧɫɤɢɣ ɢ ɦɭɫɭɥɶɦɚɧɫɤɢɣ ɦɢɪ, ɨɫɧɨɜɧɵɯ ɩɪɨɢɡɜɨɞɢɬɟɥɟɣ ɢ
ɩɨɬɪɟɛɢɬɟɥɟɣ ɷɧɟɪɝɨɪɟɫɭɪɫɨɜ ɢ ɬ.ɞ. ɉɪɟɞɫɬɚɜɥɹɟɬɫɹ, ɱɬɨ ɡɞɟɫɶ ɠɟ
ɤɪɨɸɬɫɹ ɢɫɬɨɤɢ ɜɵɪɚɠɟɧɧɨɝɨ ɫɬɪɟɦɥɟɧɢɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɜɵɩɨɥɧɹɬɶ ɮɭɧɤɰɢɢ
ɩɨɫɪɟɞɧɢɤɚ ɜ ɭɪɟɝɭɥɢɪɨɜɚɧɢɢ ɪɚɡɥɢɱɧɵɯ ɤɨɧɮɥɢɤɬɨɜ ɦɟɠɞɭ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ ɫɭɛɪɟɝɢɨɧɨɜ, ɧɚ ɫɬɵɤɟ ɤɨɬɨɪɵɯ ɨɧɚ ɪɚɫɩɨɥɨɠɟɧɚ.
Ɋɨɫɫɢɢ ɬɚɤɠɟ ɩɪɢɫɭɳɟ ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɟ ɫɟɛɹ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɫɜɹɡɭɸɳɟɝɨ
ɡɜɟɧɚ ɦɟɠɞɭ ȼɨɫɬɨɤɨɦ ɢ Ɂɚɩɚɞɨɦ, ɨɞɧɚɤɨ ɨɧɨ ɢɦɟɟɬ ɫɤɨɪɟɟ
ɦɟɬɚɮɢɡɢɱɟɫɤɢɣ ɨɬɬɟɧɨɤ. ɂɝɪɚɹ ɪɨɥɶ ɫɪɟɞɢɧɧɨɝɨ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ
ɫ ɝɟɨɝɪɚɮɢɱɟɫɤɨɣ, ɧɨ ɢ ɜ ɨɩɪɟɞɟɥɟɧɧɨɦ ɫɦɵɫɥɟ ɫ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨ-
ɰɢɜɢɥɢɡɚɰɢɨɧɧɨɣ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ, Ɋɨɫɫɢɹ ɜɫɟɝɞɚ ɪɚɫɫɦɚɬɪɢɜɚɥɚ ɫɟɛɹ ɤɚɤ
ɨɛɴɟɞɢɧɢɬɟɥɶɧɭɸ ɢ ɩɪɢɦɢɪɢɬɟɥɶɧɭɸ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɭɸ ɫɢɥɭ, ɫɩɨɫɨɛɧɭɸ
ɜɡɚɢɦɨɞɟɣɫɬɜɨɜɚɬɶ ɫ ɤɭɥɶɬɭɪɚɦɢ ɜɫɟɯ ɨɤɪɭɠɚɸɳɢɯ ɧɚɪɨɞɨɜ.
Ɉɛɴɟɤɬɢɜɧɵɟ ɩɪɢɱɢɧɵ, ɨɩɪɟɞɟɥɹɸɳɢɟ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɟ ɫɚɦɨɫɨɡɧɚɧɢɟ
ɧɚɪɨɞɨɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɧɨɜɵɟ ɜɵɡɨɜɵ, ɫ ɤɨɬɨɪɵɦɢ ɦɢɪɨɜɨɟ
ɫɨɨɛɳɟɫɬɜɨ ɫɬɨɥɤɧɭɥɨɫɶ ɩɨɫɥɟ ɨɤɨɧɱɚɧɢɹ ɯɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ, ɞɢɤɬɭɸɬ
ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨɫɬɶ ɚɤɬɢɜɧɵɯ ɢ ɫɨɝɥɚɫɨɜɚɧɧɵɯ ɞɟɣɫɬɜɢɣ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ,
ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɧɵɯ ɧɚ ɩɨɞɞɟɪɠɚɧɢɟ ɛɟɡɨɩɚɫɧɨɫɬɢ, ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ ɢ ɪɚɡɜɢɬɢɹ
ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɝɨ ɪɟɝɢɨɧɚ. Ɉɱɟɜɢɞɧɨ, ɱɬɨ ɩɟɪɟɯɨɞ ɤ ɦɧɨɝɨɩɥɚɧɨɜɨɦɭ
ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɭ ɜ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ, ɩɪɨɜɨɡɝɥɚɲɟɧɧɵɣ ɜ
ɧɚɱɚɥɟ XXI ɜɟɤɚ, ɩɨɜɥɟɱɟɬ ɡɚ ɫɨɛɨɣ ɧɨɜɵɟ ɮɨɪɦɵ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɝɨ
ɜɡɚɢɦɨɞɟɣɫɬɜɢɹ ɧɚ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨɦ ɭɪɨɜɧɟ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɛɭɞɭɬ
ɫɨɩɪɨɜɨɠɞɚɬɶɫɹ ɞɚɥɶɧɟɣɲɟɣ ɷɜɨɥɸɰɢɟɣ ɤɨɧɰɟɩɰɢɣ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ ɜ
ɨɛɳɟɫɬɜɟɧɧɨ-ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɦɵɫɥɢ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ.
ȿȼɊȺɁɂɃɋɌȼɈȼɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏɈɌɇɈɒȿɇɂəɏ 63
(90-ɟɝɨɞɵ;;ɜɟɤɚ
ɚɦɟɪɢɤɚɧɫɤɢɯ ɢɧɬɟɪɟɫɨɜ ɧɚ ɩɨɫɬɫɨɜɟɬɫɤɨɦ ɩɪɨɫɬɪɚɧɫɬɜɟ. ɋɭɬɶ
ɚɦɟɪɢɤɚɧɫɤɢɯ ɢɧɬɟɪɟɫɨɜ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ ȿɜɪɚɡɢɢ ɩɨɧɢɦɚɥɚɫɶ ɤɚɤ
ɩɪɨɬɢɜɨɞɟɣɫɬɜɢɟ ɱɪɟɡɦɟɪɧɨɦɭ ɪɨɫɬɭ ɜɥɢɹɧɢɹ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɢɯ ɞɟɪɠɚɜ,
ɩɪɟɬɟɧɞɭɸɳɢɯ ɧɚ ɜɟɞɭɳɢɟ ɩɨɡɢɰɢɢ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ. ɉɪɢɦɟɱɚɬɟɥɶɧɨ, ɱɬɨ
ɜɩɨɫɥɟɞɫɬɜɢɢ ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɟɜɪɚɡɢɣɰɵ ɫɬɚɥɢ ɪɚɫɫɦɚɬɪɢɜɚɬɶ ɩɪɢɫɭɬɫɬɜɢɟ
ɋɒȺ ɜ ɋɪɟɞɧɟɣ Ⱥɡɢɢ ɤɚɤ ɨɞɧɨ ɢɡ ɩɪɟɩɹɬɫɬɜɢɣ ɧɚ ɩɭɬɢ ɭɤɪɟɩɥɟɧɢɹ
ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ ɟɞɢɧɫɬɜɚ. ɍɬɜɟɪɠɞɚɥɨɫɶ, ɱɬɨ, ɢɫɩɨɥɶɡɭɹ Ɍɭɪɰɢɸ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ
ɢɧɫɬɪɭɦɟɧɬɚ ɞɥɹ ɩɪɨɧɢɤɧɨɜɟɧɢɹ ɜ ɬɸɪɤɫɤɢɟ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɢ ɢ ɩɨɥɭɱɟɧɢɹ
ɞɨɫɬɭɩɚ ɤ ɩɪɢɪɨɞɧɵɦ ɪɟɫɭɪɫɚɦ ɪɟɝɢɨɧɚ, ɋɒȺ ɫɬɪɟɦɹɬɫɹ ɡɚɬɟɦ
ɨɝɪɚɧɢɱɢɬɶ ɜɥɢɹɧɢɟ Ɍɭɪɰɢɢ, ɜɢɞɹ ɜ ɧɟɣ ɩɨɬɟɧɰɢɚɥɶɧɨ ɤɨɧɤɭɪɟɧɬɧɭɸ
ɫɢɥɭ.
ɉɪɢɦɟɪɧɨ ɫ ɫɟɪɟɞɢɧɵ 90-ɯ ɝɨɞɨɜ ɜ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɧɚɦɟɬɢɥɨɫɶ ɩɪɟɨɛɥɚɞɚɧɢɟ ɤɨɧɫɬɪɭɤɬɢɜɧɵɯ ɮɨɪɦ
ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɝɨ ɜɡɚɢɦɨɞɟɣɫɬɜɢɹ. ɗɬɨ ɛɵɥɨ ɫɜɹɡɚɧɨ, ɫ ɨɞɧɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ, ɫ
ɚɤɬɢɜɢɡɚɰɢɟɣ ɜɧɟɲɧɟɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ Ɋɨɫɫɢɢ, ɚ ɫ ɞɪɭɝɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ, ɫ
ɨɫɨɡɧɚɧɢɟɦ ɞɜɭɦɹ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ ɧɚɥɢɱɢɹ ɨɛɳɢɯ ɢɧɬɟɪɟɫɨɜ, ɩɪɟɠɞɟ
ɜɫɟɝɨ, ɜ ȿɜɪɚɡɢɢ, ɬɪɟɛɭɸɳɢɯ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɢ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ. ɋɜɢɞɟɬɟɥɶɫɬɜɨɦ ɡɧɚɱɢɦɨɫɬɢ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɝɨ ɢɡɦɟɪɟɧɢɹ
ɞɥɹ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫɬɚɥ ɩɨɞɩɢɫɚɧɧɵɣ ɜ 2001 ɝɨɞɭ
«ɉɥɚɧ ɞɟɣɫɬɜɢɣ ɩɨ ɪɚɡɜɢɬɢɸ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɦɟɠɞɭ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ
Ɏɟɞɟɪɚɰɢɟɣ ɢ Ɍɭɪɟɰɤɨɣ Ɋɟɫɩɭɛɥɢɤɨɣ ɜ ȿɜɪɚɡɢɢ».6 ȼ ɷɬɨɦ ɞɨɤɭɦɟɧɬɟ,
ɩɪɢɡɧɚɜɚɜɲɟɦ ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɣ ɞɭɚɥɢɡɦ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ, ɧɚɥɢɱɢɟ ɭ ɞɜɭɯ
ɤɭɥɶɬɭɪ ɟɜɪɨɩɟɣɫɤɢɯ ɢ ɚɡɢɚɬɫɤɢɯ ɱɟɪɬ, ɪɚɫɲɢɪɟɧɧɨɟ ɩɨɧɢɦɚɧɢɟ
ȿɜɪɚɡɢɣɫɤɨɝɨ ɪɟɝɢɨɧɚ ɛɵɥɨ ɡɚɮɢɤɫɢɪɨɜɚɧɨ ɜ ɮɨɪɦɟ ɧɚɦɟɪɟɧɢɹ
ɨɫɭɳɟɫɬɜɥɹɬɶ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɟ ɤɨɧɫɭɥɶɬɚɰɢɢ ɢ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɩɨ ɬɚɤɢɦ
ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɹɦ ɤɚɤ Ȼɚɥɤɚɧɵ, ɘɠɧɵɣ Ʉɚɜɤɚɡ, ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɚɹ Ⱥɡɢɹ,
Ȼɥɢɠɧɢɣ ȼɨɫɬɨɤ, ɑɟɪɧɨɦɨɪɫɤɢɣ ɪɟɝɢɨɧ, ɋɪɟɞɢɡɟɦɧɨɦɨɪɶɟ.
ɇɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɪɚɫɯɨɠɞɟɧɢɹ ɜ ɢɧɬɟɪɩɪɟɬɚɰɢɢ ɤɨɧɰɟɩɰɢɣ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ
ɜ 90-ɟ ɝɨɞɵ XX ɜɟɤɚ, ɜ ɨɫɧɨɜɟ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɝɨ ɫɚɦɨɜɨɫɩɪɢɹɬɢɹ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ
Ɍɭɪɰɢɢ ɨɬɱɟɬɥɢɜɨ ɜɵɞɟɥɹɸɬɫɹ ɞɜɟ ɫɯɨɠɢɟ ɝɪɭɩɩɵ ɮɚɤɬɨɪɨɜ:
ȼɨ-ɩɟɪɜɵɯ, ɷɬɨ ɮɚɤɬɨɪɵ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨ-ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɨɝɨ ɫɜɨɣɫɬɜɚ,
ɫɜɹɡɚɧɧɵɟ ɫ ɞɥɢɬɟɥɶɧɵɦ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɦ ɨɩɵɬɨɦ ɫɨɡɢɞɚɧɢɹ ɢ ɪɚɡɜɢɬɢɹ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ, ɨɛɴɟɞɢɧɹɸɳɢɯ ɪɚɡɥɢɱɧɵɟ ɧɚɪɨɞɵ ɢ ɤɨɧɮɟɫɫɢɢ. ȼɟɞɭɳɭɸ
ɪɨɥɶ ɜ ɞɚɧɧɵɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɯ ɢɝɪɚɥɢ ɪɭɫɫɤɢɣ ɢ ɬɭɪɟɰɤɢɣ ɧɚɪɨɞɵ ɤɚɤ
ɷɬɧɨɫɵ, ɨɛɥɚɞɚɸɳɢɟ ɫɩɨɫɨɛɧɨɫɬɶɸ ɤ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɨɦɭ ɫɬɪɨɢɬɟɥɶɫɬɜɭ,
6 “ɉɥɚɧ ɞɟɣɫɬɜɢɣ ɩɨ ɪɚɡɜɢɬɢɸ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɦɟɠɞɭ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɟɣ ɢ
Ɍɭɪɟɰɤɨɣ Ɋɟɫɩɭɛɥɢɤɨɣ ɜ ȿɜɪɚɡɢɢ”, M. K. Ɂɢɝɚɧɲɢɧ, Ɋɨɫɫɢɹ - Ɍɭɪɰɢɹ: ɨɬ
ɞɜɭɫɬɨɪɨɧɧɟɝɨ ɫɨɬɪɭɞɢɱɟɫɬɜɚ ɤ ɦɧɨɝɨɩɥɚɧɨɜɨɦɭ ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɭ, ɫ. 193 - 196.
62 ɤɢɧɂɪɢɧɚɋȼɂɋɌɍɇɈȼȺ
ɇɚ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨɦ ɭɪɨɜɧɟ ɜɵɫɤɚɡɵɜɚɧɢɹ ɛɵɥɢ ɛɨɥɟɟ ɫɞɟɪɠɚɧɧɵɦɢ,
ɨɞɧɚɤɨ, Ɍɭɪɰɢɹ ɫɪɚɡɭ ɩɪɢɫɬɭɩɢɥɚ ɤ ɩɪɚɤɬɢɱɟɫɤɢɦ ɞɟɣɫɬɜɢɹɦ,
ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɧɵɦ ɧɚ ɜɫɟɫɬɨɪɨɧɧɟɟ ɫɛɥɢɠɟɧɢɟ ɫ ɬɸɪɤɫɤɢɦɢ ɧɚɪɨɞɚɦɢ.
Ɍɭɪɰɢɹ ɫɬɚɥɚ ɩɟɪɜɵɦ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɨɦ, ɩɪɢɡɧɚɜɲɢɦ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ ɧɨɜɵɯ
ɪɟɫɩɭɛɥɢɤ, ɩɪɨɜɨɡɝɥɚɲɟɧɧɭɸ ɜ ɤɨɧɰɟ 1991 ɝɨɞɚ, ɢ ɨɬɤɪɵɜɲɢɦ ɜ ɧɢɯ
ɫɜɨɢ ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɟ ɩɪɟɞɫɬɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɚ. Ⱦɥɹ ɤɨɨɪɞɢɧɚɰɢɢ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ
ɫ ɬɸɪɤɫɤɢɦɢ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ ɜ ɹɧɜɚɪɟ 1992 ɝ. ɩɪɢ Ɇɢɧɢɫɬɟɪɫɬɜɟ
ɢɧɨɫɬɪɚɧɧɵɯ ɞɟɥ Ɍɭɪɰɢɢ ɛɵɥɨ ɫɨɡɞɚɧɨ Ⱥɝɟɧɬɫɬɜɨ ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɢ ɪɚɡɜɢɬɢɹ (7ÝKA).3 ȼ ɦɚɟ 1992 ɝɨɞɚ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɚɹ
ɞɟɥɟɝɚɰɢɹ ɜɨ ɝɥɚɜɟ ɫ ɩɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪɨɦ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɟɦ ɩɨɫɟɬɢɥɚ
ɬɸɪɤɫɤɢɟ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɢ ɢ ɡɚɤɥɸɱɢɥɚ ɫ ɧɢɦɢ ɪɹɞ ɫɨɝɥɚɲɟɧɢɣ ɨɛ
ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɦ ɢ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨɦ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɟ. Ɉɫɟɧɶɸ ɬɨɝɨ ɠɟ ɝɨɞɚ ɜ
Ⱥɧɤɚɪɟ ɫɨɫɬɨɹɥɨɫɶ ɫɨɜɟɳɚɧɢɟ ɝɥɚɜ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ,4 ɧɚ ɤɨɬɨɪɨɦ ɜ
ɱɢɫɥɟ ɞɪɭɝɢɯ ɜɨɩɪɨɫɨɜ ɛɵɥɚ ɪɚɫɫɦɨɬɪɟɧɚ ɩɪɨɛɥɟɦɚ ɫɨɡɞɚɧɢɹ «ɨɛɳɟɝɨ
ɹɡɵɤɚ» ɞɥɹ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɫɬɪɚɧ.
ɋɚɦɨ ɩɨ ɫɟɛɟ ɫɬɪɟɦɥɟɧɢɟ ɤ ɭɫɬɚɧɨɜɥɟɧɢɸ ɨɫɨɛɵɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ
ɪɨɞɫɬɜɟɧɧɵɦɢ ɧɚɪɨɞɚɦɢ ɟɫɬɟɫɬɜɟɧɧɨ, ɨɛɴɹɫɧɢɦɨ ɢ ɡɚɫɥɭɠɢɜɚɟɬ
ɭɜɚɠɟɧɢɹ, ɨɞɧɚɤɨ, ɤɨɧɰɟɩɰɢɹ «ȼɟɥɢɤɨɝɨ Ɍɭɪɚɧɚ» ɩɪɟɞɩɨɥɚɝɚɥɚ
ɜɤɥɸɱɟɧɢɟ ɜ ɟɝɨ ɫɨɫɬɚɜ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɧɚɪɨɞɨɜ, ɩɪɨɠɢɜɚɸɳɢɯ ɧɚ
ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɢ. ȼ ɦɧɨɝɨɱɢɫɥɟɧɧɵɯ ɤɨɧɮɟɪɟɧɰɢɹɯ
ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɧɚɪɨɞɨɜ, ɩɪɨɜɨɞɢɜɲɢɯɫɹ ɩɨ ɢɧɢɰɢɚɬɢɜɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɚɱɢɧɚɹ ɫ
1992 ɝɨɞɚ, ɩɪɢɧɢɦɚɥɢ ɭɱɚɫɬɢɟ ɩɪɟɞɫɬɚɜɢɬɟɥɢ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɪɟɝɢɨɧɨɜ
Ɋɨɫɫɢɢ (Ɍɚɬɚɪɫɬɚɧɚ, Ȼɚɲɤɢɪɢɢ, ɑɭɜɚɲɢɢ, Ʉɚɪɚɤɚɥɩɚɤɢɢ, Ʉɚɪɚɱɚɟɜɨ-
ɑɟɪɤɟɫɢɢ, Ʉɚɛɚɪɞɢɧɨ-Ȼɚɥɤɚɪɢɢ, Ʉɚɥɦɵɤɢɢ, ɏɚɤɚɫɢɢ, Ⱥɥɬɚɣɫɤɨɝɨ ɤɪɚɹ,
Ɍɭɜɵ, əɤɭɬɢɢ). ȼɵɫɲɟɟ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɨ Ɍɭɪɰɢɢ ɜɵɪɚɠɚɥɨ ɩɨɞɞɟɪɠɤɭ
ɦɟɪɨɩɪɢɹɬɢɹɦ, ɩɪɨɯɨɞɢɜɲɢɦ ɧɚ ɭɪɨɜɧɟ ɨɛɳɟɫɬɜɟɧɧɵɯ ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɣ ɢ
ɧɚɰɟɥɟɧɧɵɦ ɧɚ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɢ ɭɝɥɭɛɥɟɧɢɟ ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ ɟɞɢɧɫɬɜɚ, ɤɚɤ
ɨɩɪɟɞɟɥɹɸɳɟɝɨ ɩɪɢɧɰɢɩɚ ɫɚɦɨɫɨɡɧɚɧɢɹ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɧɚɪɨɞɨɜ. Ɍɚɤ, ɧɚ
ɩɟɪɜɨɦ Ʉɭɪɭɥɬɚɟ ɞɪɭɠɛɵ, ɛɪɚɬɫɬɜɚ ɢ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɬɸɪɤɫɤɢɯ
ɧɚɪɨɞɨɜ, ɫɨɫɬɨɹɜɲɟɦɫɹ ɜ 1993 ɝɨɞɭ ɜ Ⱥɧɬɚɥɶɟ, ɜɵɫɬɭɩɚɥɢ ɩɪɟɡɢɞɟɧɬ Ɍ.
Ɉɡɚɥ ɢ ɩɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ.5
ȼɨ ɦɧɨɝɨɦ ɛɥɚɝɨɞɚɪɹ ɨɛɨɡɧɚɱɟɧɧɵɦ ɬɟɧɞɟɧɰɢɹɦ ɫɬɨɪɨɧɧɢɤɢ
ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɜ ɬɨɬ ɩɟɪɢɨɞ ɢɫɤɥɸɱɚɥɢ Ɍɭɪɰɢɸ ɢɡ
ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɩɨɫɬɪɨɟɧɢɣ ɛɭɞɭɳɟɝɨ ȿɜɪɚɡɢɢ ɢɥɢ ɪɚɫɫɦɚɬɪɢɜɚɥɢ ɟɟ
ɤɚɤ ɧɟɞɪɭɠɟɫɬɜɟɧɧɨɟ Ɋɨɫɫɢɢ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɨ, ɫɥɭɠɚɳɟɟ ɩɪɨɜɨɞɧɢɤɨɦ
3 http://www.tika.gov.tr/
4 Ɍɭɪɰɢɹ ɦɟɠɞɭ ȿɜɪɨɩɨɣ ɢ Ⱥɡɢɟɣ, ɪɟɞ. ɇ. Ƚ. Ʉɢɪɟɟɜ, Ɇɨɫɤɜɚ 2001, ɫ. 431.
5 Ɍɭɪɰɢɹ ɦɟɠɞɭ ȿɜɪɨɩɨɣ ɢ Ⱥɡɢɟɣ, ɪɟɞ. ɇ. Ƚ. Ʉɢɪɟɟɜ, Ɇɨɫɤɜɚ 2001, ɫ 436-437.
ȿȼɊȺɁɂɃɋɌȼɈȼɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏɈɌɇɈɒȿɇɂəɏ 61
(90-ɟɝɨɞɵ;;ɜɟɤɚ
ɤɨɧɤɭɪɟɧɬɨɫɩɨɫɨɛɧɨɫɬɶ ɢɯ ɩɪɨɞɭɤɰɢɢ ɧɚ ɦɢɪɨɜɨɦ ɪɵɧɤɟ ɢ ɡɚɜɟɞɨɦɨ
ɫɬɚɜɹɳɢɯ ɢɯ ɜ ɧɟɜɵɝɨɞɧɨɟ ɩɨɥɨɠɟɧɢɟ.
ȼ Ɍɭɪɰɢɢ ɤɨɧɰɟɩɰɢɹ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ ɩɨɥɭɱɢɥɚ ɚɤɬɢɜɧɨɟ ɪɚɡɜɢɬɢɟ
ɬɨɥɶɤɨ ɜ 90-ɟ ɝɨɞɵ XX ɜɟɤɚ, ɩɪɢɱɟɦ ɨɧɚ ɩɨɧɢɦɚɥɚɫɶ ɩɪɟɢɦɭɳɟɫɬɜɟɧɧɨ
ɜ ɷɬɧɢɱɟɫɤɨɦ ɫɦɵɫɥɟ, ɨɛɪɚɳɚɹɫɶ ɤ ɢɞɟɟ ɟɞɢɧɫɬɜɚ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɧɚɪɨɞɨɜ,
ɝɟɨɝɪɚɮɢɹ ɪɚɫɫɟɥɟɧɢɹ ɤɨɬɨɪɵɯ ɧɨɫɢɬ ɬɪɚɧɫɝɪɚɧɢɱɧɵɣ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɢɣ
ɯɚɪɚɤɬɟɪ. ɋ ɷɬɨɣ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ ȿɜɪɚɡɢɹ ɜɨɫɩɪɢɧɢɦɚɟɬɫɹ ɤɚɤ ɬɸɪɤɫɤɢɣ
ɦɢɪ, ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɹɸɳɢɣ ɫɨɛɨɣ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɵɟ ɬɸɪɤɫɤɢɟ ɫɬɪɚɧɵ ɢ
ɫɨɜɨɤɭɩɧɨɫɬɶ ɪɚɣɨɧɨɜ ɩɪɨɠɢɜɚɧɢɹ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɧɚɪɨɞɨɜ, ɧɟ ɢɦɟɸɳɢɯ
ɫɨɛɫɬɜɟɧɧɨɣ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɨɫɬɢ. Ⱦɚɧɧɚɹ ɤɨɧɰɟɩɰɢɹ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ
ɩɪɟɞɩɨɥɚɝɚɥɚ ɮɨɪɫɢɪɨɜɚɧɧɨɟ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɯ, ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ,
ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɯ ɢ ɩɪɨɱɢɯ ɫɜɹɡɟɣ ɦɟɠɞɭ ɬɸɪɤɫɤɢɦɢ ɧɚɪɨɞɚɦɢ ɩɪɢ ɜɟɞɭɳɟɣ
ɪɨɥɢ Ɍɭɪɰɢɢ. ɉɪɢɡɧɚɜɚɹ ɮɚɤɬ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɨɝɨ ɜɡɚɢɦɨɞɟɣɫɬɜɢɹ ɢ
ɜɡɚɢɦɨɞɨɩɨɥɧɟɧɢɹ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɢ ɫɥɚɜɹɧɫɤɢɯ ɷɥɟɦɟɧɬɨɜ, ɞɨɩɭɫɤɚɥɚɫɶ
ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɶ ɜɤɥɸɱɟɧɢɹ Ɋɨɫɫɢɢ ɜ «ɨɫɶ ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ» ɩɪɢ
ɭɫɥɨɜɢɢ ɨɬɤɚɡɚ Ɋɨɫɫɢɢ ɨɬ ɩɪɟɬɟɧɡɢɣ ɧɚ ɥɢɞɟɪɫɬɜɨ ɢ ɩɪɢɡɧɚɧɢɹ
ɩɪɢɨɪɢɬɟɬɚ ɬɸɪɤɫɤɨɣ ɦɭɫɭɥɶɦɚɧɫɤɨɣ ɤɭɥɶɬɭɪɵ. Ɍɚɤɢɦ ɨɛɪɚɡɨɦ,
ɫɩɥɨɱɟɧɧɚɹ ɬɸɪɤɨ-ɦɭɫɭɥɶɦɚɧɫɤɚɹ ȿɜɪɚɡɢɹ, ɭɫɢɥɟɧɧɚɹ ɜɯɨɠɞɟɧɢɟɦ ɜ ɟɟ
ɫɨɫɬɚɜ Ɋɨɫɫɢɢ, ɞɨɥɠɧɚ ɛɵɥɚ ɫɬɚɬɶ ɡɧɚɱɢɦɨɣ ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ
ɜɟɥɢɱɢɧɨɣ ɜ ɭɫɥɨɜɢɹɯ ɨɞɧɨɩɨɥɹɪɧɨɝɨ ɦɢɪɨɜɨɝɨ ɩɨɪɹɞɤɚ.
ɂɦɟɥɢ ɦɟɫɬɨ ɬɚɤɠɟ ɤɪɚɣɧɢɟ ɮɨɪɦɵ ɬɪɚɤɬɨɜɤɢ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ,
ɢɫɤɥɸɱɚɸɳɢɟ Ɋɨɫɫɢɸ ɢɡ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɝɨ ɩɪɨɫɬɪɚɧɫɬɜɚ, ɨɛɜɢɧɹɹ ɟɟ ɜ
ɢɦɩɟɪɢɚɥɢɡɦɟ ɢ ɷɤɫɩɥɭɚɬɚɰɢɢ ɦɚɥɵɯ ɧɚɪɨɞɨɜ, ɢ ɢɫɤɚɠɚɸɳɢɟ ɢɫɬɨɪɢɸ
ɦɟɠɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɵɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ.
ȼ ɧɚɱɚɥɟ 1990-ɯ ɝɨɞɨɜ ɩɨɞɨɛɧɵɟ ɪɚɞɢɤɚɥɶɧɵɟ ɢɞɟɣɧɵɟ ɬɟɱɟɧɢɹ, ɚ
ɬɚɤɠɟ ɨɬɞɟɥɶɧɵɟ ɩɪɨɹɜɥɟɧɢɹ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨɣ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɩɨ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɸ ɤ ɬɸɪɤɫɤɢɦ ɧɚɪɨɞɚɦ ɫɨɡɞɚɜɚɥɢ ɷɥɟɦɟɧɬɵ ɧɚɩɪɹɠɟɧɧɨɫɬɢ ɜ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ. ɉɨɫɥɟ ɪɚɡɜɚɥɚ ɋɨɜɟɬɫɤɨɝɨ ɋɨɸɡɚ ɢ
ɩɨɹɜɥɟɧɢɹ ɧɚ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɣ ɚɪɟɧɟ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɵɯ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ
ɜ ɨɛɳɟɫɬɜɟɧɧɨ-ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɦɵɫɥɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɨɠɢɥɚ ɩɨɩɭɥɹɪɧɚɹ ɜ
ɩɟɪɢɨɞ ɩɪɚɜɥɟɧɢɹ ɦɥɚɞɨɬɭɪɨɤ ɢɞɟɹ ɫɨɡɞɚɧɢɹ «ȼɟɥɢɤɨɝɨ Ɍɭɪɚɧɚ»,
ɨɡɧɚɱɚɸɳɟɝɨ ɧɟɤɭɸ ɮɨɪɦɭ ɨɛɴɟɞɢɧɟɧɢɹ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɧɚɪɨɞɨɜ ɩɨɞ
ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɨɦ Ɍɭɪɰɢɢ. ɉɨɜɬɨɪɹɥɨɫɶ ɭɬɜɟɪɠɞɟɧɢɟ ɨ ɬɨɦ, ɱɬɨ ɬɸɪɤɫɤɢɣ
ɦɢɪ ɩɪɨɫɬɢɪɚɟɬɫɹ ɨɬ Ⱥɞɪɢɚɬɢɤɢ ɞɨ Ʉɢɬɚɹ, ɜɩɟɪɜɵɟ ɫɮɨɪɦɭɥɢɪɨɜɚɧɧɨɟ
ɜɨ ɜɬɨɪɨɣ ɩɨɥɨɜɢɧɟ 19 ɜɟɤɚ ɜ ɫɨɱɢɧɟɧɢɢ Ⱥ. ȼɚɦɛɟɪɢ «ɉɭɬɟɲɟɫɬɜɢɟ ɩɨ
ɋɪɟɞɧɟɣ Ⱥɡɢɢ»,2 ɜ ɤɨɬɨɪɨɦ ɩɪɟɞɩɨɥɚɝɚɥɚɫɶ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɶ ɫɨɡɞɚɧɢɹ ɧɚ
ɞɚɧɧɨɣ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ «ɜɟɥɢɤɨɝɨ ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ ɤɨɥɨɫɫɚ».
2 Ⱥ. ȼɚɦɛɟɪɢ, ɉɭɬɟɲɟɫɬɜɢɟ ɩɨ ɋɪɟɞɧɟɣ Ⱥɡɢɢ, Ɇɨɫɤɜɚ 2003.
60 ɤɢɧɂɪɢɧɚɋȼɂɋɌɍɇɈȼȺ
ɩɪɨɫɬɪɚɧɫɬɜɨ ȿɜɪɚɡɢɢ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɨɫɨɛɨɝɨ ɬɢɩɚ ɰɢɜɢɥɢɡɚɰɢɢ ɢ
ɤɭɥɶɬɭɪɵ. ɉɨ-ɦɧɟɧɢɸ ɟɜɪɚɡɢɣɰɟɜ, ɨɫɧɨɜɧɨɣ ɦɚɫɫɢɜ ɡɟɦɟɥɶ ȿɜɪɚɡɢɢ
ɡɚɧɢɦɚɟɬ Ɋɨɫɫɢɹ, ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɹ ɤɨɬɨɪɨɣ ɧɟ ɪɚɫɩɚɞɚɟɬɫɹ ɧɚ ȿɜɪɨɩɭ ɢ
Ⱥɡɢɸ, ɚ ɫɨɫɬɚɜɥɹɟɬ ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɭɸ ɰɟɥɨɫɬɧɨɫɬɶ.
Ɉɬɜɟɪɝɚɹ ɝɟɨɝɪɚɮɢɱɟɫɤɢɣ ɞɟɬɟɪɦɢɧɢɡɦ, ɭɬɜɟɪɠɞɚɸɳɢɣ
ɦɟɯɚɧɢɱɟɫɤɭɸ ɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɨɬ ɝɟɨɝɪɚɮɢɢ, ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɟ
ɟɜɪɚɡɢɣɰɵ ɫɬɚɜɹɬ ɜɨ ɝɥɚɜɭ ɭɝɥɚ ɞɭɯɨɜɧɵɟ ɨɫɧɨɜɵ ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɤɢ,
ɫɜɹɡɚɧɧɵɟ ɫ ɰɟɧɧɨɫɬɹɦɢ ɥɸɞɟɣ, ɩɪɨɠɢɜɚɸɳɢɯ ɧɚ ɨɩɪɟɞɟɥɟɧɧɨɣ
ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ, ɫɨɞɟɪɠɚɧɢɟɦ ɢɯ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɨɣ ɢ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɨɣ ɢɞɟɢ.
ȿɜɪɚɡɢɣɫɤɚɹ ɢɞɟɧɬɢɱɧɨɫɬɶ Ɋɨɫɫɢɢ ɫɥɨɠɢɥɚɫɶ ɜ ɪɟɡɭɥɶɬɚɬɟ
ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɨɝɨ ɜɡɚɢɦɨɞɟɣɫɬɜɢɹ, ɩɟɪɟɩɥɟɬɟɧɢɹ ɢ ɫɢɧɬɟɡɚ ɫɥɚɜɹɧɫɤɨɣ ɢ
ɬɭɪɚɧɫɤɨɣ ɤɭɥɶɬɭɪ, ɩɪɟɢɦɭɳɟɫɬɜɟɧɧɨ, ɫɥɚɜɹɧɫɤɢɯ ɢ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɷɬɧɨɫɨɜ.
ȿɜɪɚɡɢɣɫɤɚɹ ɢɞɟɧɬɢɱɧɨɫɬɶ ɩɨɞɪɚɡɭɦɟɜɚɟɬ ɩɪɢɨɪɢɬɟɬ ɞɭɯɨɜɧɨɝɨ ɪɨɞɫɬɜɚ
ɢ ɨɛɳɧɨɫɬɢ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɯ ɫɭɞɟɛ ɧɚɞ ɨɛɳɧɨɫɬɶɸ ɷɬɧɢɱɟɫɤɨɣ, ɱɬɨ
ɨɛɴɹɫɧɹɟɬ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɶ ɦɧɨɝɨɜɟɤɨɜɨɝɨ ɫɭɳɟɫɬɜɨɜɚɧɢɹ ɢ ɪɚɡɜɢɬɢɹ
ɩɨɥɢɷɬɧɢɱɟɫɤɨɝɨ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɨɝɨ ɨɛɪɚɡɨɜɚɧɢɹ. ɂɫɯɨɞɹ ɢɡ ɷɬɨɝɨ
ȼɢɡɚɧɬɢɣɫɤɚɹ ɢɦɩɟɪɢɹ, ɤɭɥɶɬɭɪɧɨ-ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɦɢ ɧɚɫɥɟɞɧɢɤɚɦɢ
ɤɨɬɨɪɨɣ ɹɜɥɹɸɬɫɹ Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ, ɬɚɤɠɟ ɫɱɢɬɚɟɬɫɹ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɢɦ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɨɦ, ɫɨɱɟɬɚɜɲɢɦ ɜ ɫɟɛɟ ɤɚɤ ɟɜɪɨɩɟɣɫɤɢɟ, ɬɚɤ ɢ ɚɡɢɚɬɫɤɢɟ
ɷɥɟɦɟɧɬɵ. ɉɪɢ ɷɬɨɦ ɟɜɪɚɡɢɣɰɵ ɧɟ ɩɪɢɧɢɦɚɸɬ ɡɚɩɚɞɧɭɸ ɰɢɜɢɥɢɡɚɰɢɸ ɜ
ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɛɨɥɟɟ ɜɵɫɨɤɨɣ ɮɨɪɦɵ ɷɜɨɥɸɰɢɢ ɱɟɥɨɜɟɱɟɫɤɨɝɨ ɨɛɳɟɫɬɜɚ, ɤ
ɩɨɞɪɚɠɚɧɢɸ ɤɨɬɨɪɨɣ ɩɪɢɡɜɚɧɵ ɫɬɪɟɦɢɬɶɫɹ ɧɚɪɨɞɵ ɞɪɭɝɢɯ
ɰɢɜɢɥɢɡɚɰɢɣ. Ɉɛɴɹɫɧɹɟɬɫɹ ɷɬɨ ɬɟɦ, ɱɬɨ ɤɥɸɱɟɜɵɟ ɰɟɧɧɨɫɬɢ ɡɚɩɚɞɧɨɣ
ɤɭɥɶɬɭɪɵ ɧɨɫɹɬ ɬɟɯɧɨɥɨɝɢɱɟɫɤɢɣ ɯɚɪɚɤɬɟɪ, ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɵ ɧɚ ɩɨɢɫɤ
ɨɩɬɢɦɚɥɶɧɨɣ ɮɨɪɦɵ ɨɛɳɟɫɬɜɟɧɧɨɝɨ ɭɫɬɪɨɣɫɬɜɚ ɢ ɪɚɰɢɨɧɚɥɶɧɨɝɨ
ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɝɨ ɩɨɪɹɞɤɚ, ɧɨ ɧɟ ɫɨɞɟɪɠɚɬ ɜ ɫɟɛɟ ɞɭɯɨɜɧɨɝɨ ɧɚɱɚɥɚ ɢ ɧɟ
ɩɪɟɞɩɨɥɚɝɚɸɬ ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɢ ɩɪɟɨɛɪɚɠɟɧɢɹ ɱɟɥɨɜɟɤɚ.
ȼ ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɵɯ ɬɪɚɤɬɨɜɤɚɯ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɜɫɬɪɟɱɚɟɬɫɹ ɬɚɤɠɟ
ɩɪɨɬɢɜɨɩɨɫɬɚɜɥɟɧɢɟ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ ɝɥɨɛɚɥɢɡɦɭ ɢ ɚɬɥɚɧɬɢɡɦɭ,
ɩɪɟɞɩɨɥɚɝɚɸɳɟɟ ɫɨɡɞɚɧɢɟ ɫɨɸɡɚ Ɋɨɫɫɢɢ ɫ ɢɫɥɚɦɫɤɢɦ ɦɢɪɨɦ ɢɥɢ
ɮɨɪɦɢɪɨɜɚɧɢɟ ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɛɥɨɤɚ ɫ ɭɱɚɫɬɢɟɦ Ɋɨɫɫɢɢ, Ʉɢɬɚɹ,
ɂɧɞɢɢ ɢ ɂɪɚɧɚ. ȼ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɨɛɳɟɣ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɣ ɫɬɪɚɬɟɝɢɢ
ɩɪɟɞɥɚɝɚɟɬɫɹ ɩɪɢɧɰɢɩ ɯɨɡɹɣɫɬɜɟɧɧɨɝɨ ɜɡɚɢɦɨɞɨɩɨɥɧɟɧɢɹ ɨɬɞɟɥɶɧɵɯ
ɱɚɫɬɟɣ ȿɜɪɚɡɢɢ, ɦɢɧɢɦɢɡɢɪɭɸɳɢɣ ɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ ɨɬ ɦɢɪɨɜɨɝɨ ɪɵɧɤɚ, ɧɚ
ɤɨɬɨɪɨɦ ɜ ɩɪɢɜɢɥɟɝɢɪɨɜɚɧɧɨɦ ɩɨɥɨɠɟɧɢɢ ɧɚɯɨɞɹɬɫɹ ɫɬɪɚɧɵ, ɢɦɟɸɳɢɟ
ɩɪɹɦɨɣ ɜɵɯɨɞ ɤ ɦɢɪɨɜɨɦɭ ɨɤɟɚɧɭ. ɍɜɟɥɢɱɟɧɢɟ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɝɨ (ɢ ɧɟ
ɬɨɥɶɤɨ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɝɨ) ɨɛɦɟɧɚ ɞɪɭɝ ɫ ɞɪɭɝɨɦ ɩɨɡɜɨɥɢɬ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɢɦ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦ ɷɤɨɧɨɦɢɬɶ ɧɚ ɬɪɚɧɫɩɨɪɬɧɵɯ ɢɡɞɟɪɠɤɚɯ, ɫɧɢɠɚɸɳɢɯ
ȿȼɊȺɁɂɃɋɌȼɈ ȼ ɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏ ɈɌɇɈɒȿɇɂəɏ
(90-ɟ ɝɨɞɵ XX ɜɟɤɚ)
ɤ.ɢ.ɧ. ɂɪɢɧɚ ɋȼɂɋɌɍɇɈȼȺ
ɉɨɫɥɟ ɨɤɨɧɱɚɧɢɹ ɯɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ ɢ ɫɦɟɧɵ ɢɞɟɨɥɨɝɢɱɟɫɤɢɯ
ɩɚɪɚɞɢɝɦ, ɨɩɪɟɞɟɥɹɜɲɢɯ ɩɨɞɯɨɞɵ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ ɤ ɮɨɪɦɢɪɨɜɚɧɢɸ
ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɵɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ, ɨɞɧɨɣ ɢɡ ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɤɨɧɰɟɩɰɢɣ,
ɩɨɥɭɱɢɜɲɢɯ ɪɚɫɩɪɨɫɬɪɚɧɟɧɢɟ ɜ ɢɞɟɣɧɨɦ ɢ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɦ ɩɪɨɫɬɪɚɧɫɬɜɟ
Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ, ɫɬɚɥɨ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɨ. ɉɪɢ ɢɡɭɱɟɧɢɢ ɞɚɧɧɨɝɨ ɮɟɧɨɦɟɧɚ ɢ
ɟɝɨ ɩɪɚɤɬɢɱɟɫɤɢɯ ɩɪɨɹɜɥɟɧɢɣ ɫɥɟɞɭɟɬ ɪɚɡɞɟɥɹɬɶ ɭɪɨɜɟɧɶ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨɣ
ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɢ ɭɪɨɜɟɧɶ ɨɛɳɟɫɬɜɟɧɧɨ-ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɦɵɫɥɢ, ɯɨɬɹ ɩɨɫɥɟɞɧɢɣ
ɡɚɱɚɫɬɭɸ ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɹɟɬ ɫɨɛɨɣ ɨɬɪɚɠɟɧɢɟ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɨɝɨ ɦɟɧɬɚɥɢɬɟɬɚ ɢ
ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɩɢɬɚɬɟɥɶɧɨɣ ɫɪɟɞɨɣ ɞɥɹ ɜɵɡɪɟɜɚɧɢɹ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɵɯ ɢɞɟɣ. ȼ
1990-ɟ ɝɨɞɵ ɢɞɟɹ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ, ɜɨ ɦɧɨɝɨɦ ɡɚɬɪɚɝɢɜɚɸɳɚɹ ɨɞɧɢ ɢ ɬɟ ɠɟ
ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ ɢ ɧɚɪɨɞɵ, ɧɟɨɞɢɧɚɤɨɜɨ ɩɨɧɢɦɚɥɚɫɶ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɦɢ ɢ
ɬɭɪɟɰɤɢɦɢ ɦɵɫɥɢɬɟɥɹɦɢ, ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɨɛɭɫɥɨɜɥɟɧɧɨɫɬɶ ɞɚɧɧɨɣ
ɤɨɧɰɟɩɰɢɢ ɫɯɨɠɢɦɢ ɝɟɨɝɪɚɮɢɱɟɫɤɢɦɢ ɢ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨ-ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɦɢ
ɩɪɟɞɩɨɫɵɥɤɚɦɢ.
Ʉɥɚɫɫɢɱɟɫɤɚɹ ɪɨɫɫɢɣɫɤɚɹ ɤɨɧɰɟɩɰɢɹ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ ɛɵɥɚ ɪɚɡɪɚɛɨɬɚɧɚ
ɜ 1920-ɟ ɝɨɞɵ ɭɱɟɧɵɦɢ ɛɟɥɨɣ ɷɦɢɝɪɚɰɢɢ, ɜ ɩɟɪɜɭɸ ɨɱɟɪɟɞɶ ɬɚɤɢɦɢ, ɤɚɤ
ɤɧɹɡɶ ɇɢɤɨɥɚɣ Ɍɪɭɛɟɰɤɨɣ ɢ ɉɟɬɪ ɋɚɜɢɰɤɢɣ.1 Ɉɩɢɪɚɜɲɢɟɫɹ ɧɚ ɬɪɭɞɵ
ɜɵɞɚɸɳɢɯɫɹ ɦɵɫɥɢɬɟɥɟɣ XIX ɜɟɤɚ ɇɢɤɨɥɚɹ Ⱦɚɧɢɥɟɜɫɤɨɝɨ ɢ
Ʉɨɧɫɬɚɧɬɢɧɚ Ʌɟɨɧɬɶɟɜɚ, ɢɞɟɢ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ ɛɵɥɢ ɜɩɨɫɥɟɞɫɬɜɢɢ ɪɚɡɜɢɬɵ
ɫɨɜɟɬɫɤɢɦ ɢɫɬɨɪɢɤɨɦ Ʌɶɜɨɦ Ƚɭɦɢɥɟɜɵɦ. ȼɨɡɧɢɤɲɢɟ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɜ 90-ɟ
ɝɨɞɵ XX ɜɟɤɚ ɜɚɪɢɚɧɬɵ ɬɪɚɤɬɨɜɤɢ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ ɫɬɪɨɹɬɫɹ ɧɚ ɛɚɡɟ
ɤɥɚɫɫɢɱɟɫɤɨɣ ɤɨɧɰɟɩɰɢɢ, ɜɵɞɟɥɹɸɳɟɣ ɷɬɧɨɝɟɨɝɪɚɮɢɱɟɫɤɨɟ
ɋɬɚɪɲɢɣ ɧɚɭɱɧɵɣ ɫɨɬɪɭɞɧɢɤ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɝɨ ɢɧɫɬɢɬɭɬɚ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɢɯ
ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɧɢɣ
1 ɉ. ɇ. ɋɚɜɢɰɤɢɣ, Ʉɨɧɬɢɧɟɧɬ ȿɜɪɚɡɢɹ, Ɇɨɫɤɜɚ 1997.
ɌɊȿɌɖəɋȿɄɐɂə
ɉɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɶɞɢɧɞɨɰɂɥɶɹɫɄȿɆȺɅɈȽɈɅɍ
ɤɢɧɂɪɢɧɚɋȼɂɋɌɍɇɈȼȺ
ȿɜɪɚɡɢɣɫɬɜɨɜɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ
ɏɚɫɚɧɄȺɇȻɈɅȺɌ
Ʉɚɜɤɚɡɜɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ
ɤɢɧɞɨɰ. ȺɥɟɤɫɚɧɞɪɉɕɅȬȼ
ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɨɚɡɢɚɬɫɤɚɹ ɬɟɦɚɬɢɤɚ ɜ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ: ɨɬ
«ɇɚɫɥɟɞɫɬɜɚ
ɂɦɩɟɪɢɣ» ɤ ɪɟɚɥɢɹɦ 21 ɜɟɤ
56 ɞɩɧɞɨɰɆɟɯɦɟɬɋɟɣɮɟɬɬɢɧɗɊɈɅ
1. Ɉɛɟɫɩɟɱɟɧɢɟ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɨɣ ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ ɢ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɢ
ɩɨɷɬɚɩɧɵɣ ɩɟɪɟɯɨɞ ɤ ɷɮɮɟɤɬɢɜɧɨɣ ɩɨɥɢɬɢɤɟ, ɫɩɨɫɨɛɧɨɣ ɨɛɟɫɩɟɱɢɬɶ
ɜɵɜɨɞ ɢɡ ɪɟɝɢɨɧɚ ɜɧɟɲɧɢɯ ɫɢɥ.
2. ɍɝɥɭɛɥɟɧɢɟ ɩɪɨɰɟɫɫɨɜ ɬɨɪɝɨɜɨ-ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɝɨ ɢ ɫɨɰɢɚɥɶɧɨ-
ɤɭɥɶɬɭɪɧɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɧɚ ɢɧɫɬɢɬɭɰɢɨɧɚɥɶɧɨɣ ɨɫɧɨɜɟ ɢ
ɨɛɟɫɩɟɱɟɧɢɟ ɩɨɞɞɟɪɠɤɢ ɞɚɧɧɵɯ ɩɪɨɰɟɫɫɨɜ.
3. ɉɪɟɨɞɨɥɟɧɢɟ ɜɚɤɭɭɦɚ ɞɨɜɟɪɢɹ ɡɚ ɫɱɟɬ ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɦɟɠɞɭ
ɫɬɨɪɨɧɚɦɢ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɜɡɚɢɦɧɨɣ ɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɢ ɢ ɜɡɚɢɦɧɨɣ ɜɵɝɨɞɵ.
4. Ɋɚɡɪɚɛɨɬɤɚ ɞɪɭɝɨɣ ɧɨɜɨɣ ɨɛɳɟɣ ɢɞɟɨɥɨɝɢɢ ɩɨɦɢɦɨ ɟɜɪɚɡɢɣɫɬɜɚ.
5. Ȼɨɥɟɟ ɤɨɧɤɪɟɬɧɵɟ ɲɚɝɢ ɢɧɫɬɢɬɭɰɢɨɧɚɥɶɧɨɝɨ ɯɚɪɚɤɬɟɪɚ ɞɥɹ
ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɜ ɫɮɟɪɟ ɛɟɡɨɩɚɫɧɨɫɬɢ.
6. Ɏɨɪɦɢɪɨɜɚɧɢɟ ɦɟɯɚɧɢɡɦɨɜ ɩɨɫɬɨɹɧɧɨɣ ɩɨɞɞɟɪɠɤɢ ɪɟɲɟɧɢɣ,
ɩɪɢɧɹɬɵɯ ɧɚ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɦ ɭɪɨɜɧɟ.
7. ȼ ɷɬɨɣ ɫɜɹɡɢ ɫɤɨɪɟɣɲɟɟ ɫɨɡɞɚɧɢɟ ɂɧɫɬɢɬɭɬɚ ɬɭɪɟɰɤɨ-
ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɧɢɣ.
ɂɋɌɈɊɂɑȿɋɄɂȿɄɈȾɕȻɍȾɍɓȿȽɈɌɍɊȿɐɄɈ- 55
ɊɈɋɋɂɃɋɄɂɏɈɌɇɈɒȿɇɂɃɂɎȺɄɌɈɊɏɈɅɈȾɇɈɃȼɈɃɇɕ
ɜ ɇɨɜɨɣ Ȼɨɥɶɲɨɣ ɂɝɪɟ. ȼ ɤɨɧɬɟɤɫɬɟ ɛɨɪɶɛɵ ɝɥɨɛɚɥɶɧɵɯ ɫɢɥ Ⱥɧɤɚɪɚ ɢ
Ɇɨɫɤɜɚ ɦɨɝɭɬ ɪɚɡɜɢɜɚɬɶ ɷɮɮɟɤɬɢɜɧɨɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ, ɫɜɹɡɚɧɧɨɟ ɫ
ɤɨɧɤɭɪɟɧɰɢɟɣ ɜ ȿɜɪɚɡɢɢ ɢ ɜɵɡɜɚɧɧɵɯ ɟɸ ɧɨɜɵɯ ɫɮɟɪɚɯ ɫɬɨɥɤɧɨɜɟɧɢɹ ɢ
ɧɟɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ:
1. Ɂɚɩɨɥɧɟɧɢɟ ɜɚɤɭɭɦɚ ɜɥɢɹɧɢɹ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ, ɫɨɩɪɨɜɨɠɞɚɸɳɟɟɫɹ
ɭɝɥɭɛɥɟɧɢɟɦ ɢ ɪɚɫɲɢɪɟɧɢɟɦ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ, ɨɬɤɪɵɜɚɟɬ ɩɟɪɟɞ
ɫɥɚɜɹɧɫɤɢɦɢ ɢ ɬɸɪɤɨ-ɢɫɥɚɦɫɤɢɦɢ ɧɚɪɨɞɚɦɢ ɧɨɜɵɟ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɢ. ȼ
ɧɟɤɨɬɨɪɨɦ ɫɦɵɫɥɟ ɷɬɨ ɨɡɧɚɱɚɟɬ ɢɡɦɟɧɟɧɢɟ ɯɨɞɚ ɢɫɬɨɪɢɢ.
2. ȼ ɷɬɨɦ ɫɦɵɫɥɟ ɷɧɟɪɝɟɬɢɤɚ ɢ ɮɚɤɬɨɪ ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɨɣ
ɛɟɡɨɩɚɫɧɨɫɬɢ ɜɯɨɞɹɬ ɜ ɱɢɫɥɨ ɧɚɢɛɨɥɟɟ ɷɮɮɟɤɬɢɜɧɵɯ ɫɪɟɞɫɬɜ
ɩɨɞɥɟɠɚɳɢɯ ɪɚɫɫɦɨɬɪɟɧɢɸ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɫɩɨɫɨɛɧɵ ɭɫɢɥɢɜɚɬɶ ɩɨɡɢɰɢɢ
Ɍɭɪɰɢɢ ɢ Ɋɨɫɫɢɢ ɩɪɟɞ ɥɢɰɨɦ Ɂɚɩɚɞɚ.
3. ɉɪɨɜɟɞɟɧɢɟ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɢ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɪɚɡɭɦɧɨɣ ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɨɣ
ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɩɨɡɜɨɥɢɬ ɨɛɟɢɦ ɫɬɪɚɧɚɦ ɭɤɪɟɩɢɬɶ ɫɜɨɢ ɩɨɡɢɰɢɢ ɩɨ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɸ ɤ Ɂɚɩɚɞɭ.
4. Ɍɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɤɚɤ ɨɛɪɚɡɟɰ ɷɮɮɟɤɬɢɜɧɨɝɨ
ɜɡɚɢɦɨɞɟɣɫɬɜɢɹ ɦɨɠɟɬ ɨɛɪɚɡɨɜɚɬɶ ɧɨɜɭɸ ɡɨɧɭ ɩɪɢɬɹɠɟɧɢɹ ɜ ɯɨɞɟ
ɩɨɢɫɤɨɜ ɦɨɞɟɥɢ ɦɧɨɝɨɩɨɥɹɪɧɨɝɨ ɦɢɪɨɜɨɝɨ ɭɫɬɪɨɣɫɬɜɚ ɢ ɫɨɡɞɚɬɶ ɩɨɱɜɭ
ɞɥɹ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɨɣ ɢɧɬɟɝɪɚɰɢɢ. ɇɟ ɜɵɡɨɜɟɬ ɛɨɥɶɲɨɝɨ ɭɞɢɜɥɟɧɢɹ
ɜɵɩɨɥɧɟɧɢɟ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɢ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɪɨɥɢ Ƚɟɪɦɚɧɢɢ ɢ Ɏɪɚɧɰɢɢ ɜ
ȿɜɪɨɩɟɣɫɤɨɦ ɋɨɸɡɟ.
5. Ɍɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɢ «ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɣ ɫɨɸɡ»
ɛɭɞɭɬ ɨɡɧɚɱɚɬɶ ɫɨɡɞɚɧɢɟ ɧɚɞɟɠɧɨɣ ɛɭɮɟɪɧɨɣ ɡɨɧɵ ɦɟɠɞɭ Ɂɚɩɚɞɨɦ ɢ
Ʉɢɬɚɟɦ. ɗɬɨ ɫɬɚɧɟɬ ɜɚɠɧɵɦ ɲɚɝɨɦ ɜ ɜɨɩɪɨɫɟ ɨɛɟɫɩɟɱɟɧɢɹ ɦɢɪɚ ɢ
ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ, ɤɚɤ ɜ ȿɜɪɚɡɢɢ, ɬɚɤ ɢ ɜ ɝɥɨɛɚɥɶɧɨɦ ɦɚɫɲɬɚɛɟ.
ȼɨɡɜɵɲɟɧɢɟ Ʉɢɬɚɹ ɢ ɩɨɧɢɦɚɧɢɟ ɭɝɪɨɡɵ, ɤɨɬɨɪɭɸ ɷɬɨ ɫɨɡɞɚɟɬ ɞɥɹ ɦɢɪɚ,
ɞɟɥɚɸɬ ɩɨɞɨɛɧɨɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɧɟɢɡɛɟɠɧɵɦ.
Ⱦɥɹ ɜɫɟɝɨ ɷɬɨɝɨ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨ, ɱɬɨɛɵ ɧɨɜɵɣ ɩɪɨɰɟɫɫ, ɜɨɡɧɢɤɲɢɣ ɤɚɤ
«ɜɵɧɭɠɞɟɧɧɨɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ», ɞɨ ɧɚɫɬɨɹɳɟɝɨ ɜɪɟɦɟɧɢ ɹɜɥɹɜɲɟɟɫɹ
ɫɤɨɪɟɟ ɪɟɡɭɥɶɬɚɬɨɦ ɤɨɧɴɸɧɤɬɭɪɧɵɯ ɮɚɤɬɨɪɨɜ, ɪɚɡɜɢɜɚɥɫɹ ɜ
ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɢ ɞɨɛɪɨɜɨɥɶɧɨɝɨ ɟɞɢɧɫɬɜɚ.
Ɇɨɠɧɨ ɫɥɟɞɭɸɳɢɦ ɨɛɪɚɡɨɦ ɩɟɪɟɱɢɫɥɢɬɶ ɬɨ, ɱɬɨ ɞɨɥɠɧɨ ɛɵɬɶ
ɫɞɟɥɚɧɨ ɜ ɞɚɧɧɨɦ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɢ:
54 ɞɩɧɞɨɰɆɟɯɦɟɬɋɟɣɮɟɬɬɢɧɗɊɈɅ
3. Ɉɛɳɚɹ ɩɨɡɢɰɢɹ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ ɨɤɤɭɩɚɰɢɢ ɂɪɚɤɚ ɢ ɉɪɨɟɤɬɚ
Ȼɨɥɶɲɨɝɨ Ȼɥɢɠɧɟɝɨ ȼɨɫɬɨɤɚ ɢ ɜ ɷɬɨɣ ɫɜɹɡɢ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɫ ɂɪɚɧɨɦ,
ɋɢɪɢɟɣ ɢ Ʌɢɜɚɧɨɦ.
4. Ⱥɤɬɢɜɧɵɣ ɧɟɣɬɪɚɥɢɬɟɬ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɯɨɞɟ ɪɭɫɫɤɨ-ɝɪɭɡɢɧɫɤɨɣ ɜɨɣɧɵ
(08.08.08), ɫɨɯɪɚɧɹɜɲɢɣɫɹ ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɱɥɟɧɫɬɜɨ ɜ ɇȺɌɈ ɢ ɩɨɡɢɰɢɸ
ɋɒȺ.
5. ɇɨɜɵɣ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɢɣ ɩɥɚɧ (2010) ɢ ɩɨɢɫɤɢ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɟɣ ɞɥɹ
ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɝɨ ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɚ ɜ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ.
ȼɦɟɫɬɟ ɫ ɬɟɦ, ɧɟɥɶɡɹ ɭɩɭɫɤɚɬɶ ɢɡ ɜɢɞɭ ɫɥɟɞɭɸɳɢɟ ɮɚɤɬɨɪɵ,
ɨɛɭɫɥɨɜɥɢɜɚɸɳɢɟ ɧɟɨɩɪɟɞɟɥɟɧɧɨɫɬɶ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɜ
ɫɪɟɞɧɟɫɪɨɱɧɨɦ ɩɟɪɢɨɞɟ ɢ ɫɩɨɫɨɛɧɵɟ ɫɨɡɞɚɬɶ ɩɨɬɟɧɰɢɚɥɶɧɭɸ ɡɨɧɭ
ɪɢɫɤɚ:
1. ɋɨɛɵɬɢɹ ɧɚ ɘɠɧɨɦ Ʉɚɜɤɚɡɟ, ɫɜɹɡɚɧɧɵɟ ɫ ɩɪɨɛɥɟɦɨɣ ɇɚɝɨɪɧɨɝɨ
Ʉɚɪɚɛɚɯɚ.
2. ɋɨɛɵɬɢɹ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɦɨɝɭɬ ɩɪɨɢɡɨɣɬɢ ɜ ɫɜɹɡɢ ɫ ɩɪɨɛɥɟɦɚɦɢ
ɋɟɜɟɪɧɨɝɨ Ʉɚɜɤɚɡɚ, ɢ ɢɯ ɜɨɡɞɟɣɫɬɜɢɟ ɧɚ ɨɛɳɟɫɬɜɟɧɧɨɟ ɦɧɟɧɢɟ.
3. Ɋɟɚɤɰɢɹ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ ɟɟ ɩɨɞɯɨɞ ɤ ɫɬɪɭɤɬɭɪɚɦ, ɩɨɞɨɛɧɵɦ ɋɨɜɟɬɭ
ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ, ɜ ɫɥɭɱɚɟ ɛɨɥɟɟ ɚɤɬɢɜɧɵɯ ɞɟɣɫɬɜɢɣ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ
ɋɪɟɞɧɟɣ Ⱥɡɢɢ.
4. ɉɟɪɟɯɨɞ Ɍɭɪɰɢɢ ɤ ɛɨɥɟɟ ɚɤɬɢɜɧɨɣ ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɨɣ ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɢ ɜ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ Ɍɪɚɧɫɤɚɫɩɢɣɫɤɢɯ ɩɪɨɟɤɬɨɜ, ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɶ ɬɨɝɨ, ɱɬɨ ɷɬɨ
ɚɤɬɭɚɥɢɡɢɪɭɟɬ ɪɚɫɫɦɨɬɪɟɧɢɟ ɜɨɩɪɨɫɚ ɨ ɫɬɚɬɭɫɟ Ʉɚɫɩɢɣɫɤɨɝɨ ɦɨɪɹ ɢ,
ɨɫɨɛɟɧɧɨ, ɬɨɬ ɮɚɤɬ, ɱɬɨ ɫ ɤɚɠɞɵɦ ɞɧɟɦ ɭɫɢɥɢɜɚɟɬɫɹ ɜɟɪɨɹɬɧɨɫɬɶ
ɩɪɢɞɚɧɢɹ ɜɨɩɪɨɫɭ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɝɨ ɯɚɪɚɤɬɟɪɚ.
ɋ ɞɪɭɝɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ, ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɩɨɬɟɧɰɢɚɥɶɧɨɟ ɫɭɳɟɫɬɜɨɜɚɧɢɟ
ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɢ ɧɟɝɚɬɢɜɧɵɯ ɮɚɤɬɨɪɨɜ ɩɨɞɨɛɧɨɝɨ ɪɨɞɚ, ɨɧɢ ɧɟ ɹɜɥɹɸɬɫɹ
ɧɟɩɪɟɨɞɨɥɢɦɵɦɢ ɩɪɨɛɥɟɦɚɦɢ, ɤɚɤ ɫ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ ɰɟɥɟɣ ɬɭɪɟɰɤɨ-
ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ, ɬɚɤ ɢ ɫ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ ɢɯ ɩɨɬɟɧɰɢɚɥɚ. ȼɚɠɧɨ,
ɱɬɨɛɵ ɦɟɬɨɞɵ ɢɯ ɪɟɲɟɧɢɹ ɦɨɝɥɢ ɪɚɡɪɚɛɚɬɵɜɚɬɶɫɹ ɧɚ ɨɫɧɨɜɟ ɜɡɚɢɦɧɨɣ
ɞɨɝɨɜɨɪɟɧɧɨɫɬɢ ɢ ɱɬɨɛɵ ɛɵɥɨ ɜɨɡɦɨɠɧɨ ɬɪɚɧɫɮɨɪɦɢɪɨɜɚɬɶ ɷɬɢ ɫɮɟɪɵ
ɪɢɫɤɨɜ ɢ ɭɝɪɨɡ ɜ ɛɥɚɝɨɩɪɢɹɬɧɵɟ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɢ, ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɵɟ ɞɥɹ
ɛɭɞɭɳɟɝɨ.
Ɉɛɳɟɢɡɜɟɫɬɧɨ, ɱɬɨ ɜ XXI ɜɟɤɟ Ɍɭɪɰɢɹ ɢ Ɋɨɫɫɢɹ ɹɜɥɹɸɬɫɹ
ɞɨɩɨɥɧɹɸɳɢɦɢ ɞɪɭɝ ɞɪɭɝɚ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɦɢ ɫɢɥɚɦɢ. ȼɚɠɧɨ, ɱɬɨɛɵ ɷɬɢ
ɞɜɟ ɫɢɥɵ ɦɨɝɥɢ ɫɨɡɞɚɬɶ ɨɛɳɟɟ ɩɪɨɫɬɪɚɧɫɬɜɨ ɫɢɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɞɟɣɫɬɜɢɹ
ɂɋɌɈɊɂɑȿɋɄɂȿɄɈȾɕȻɍȾɍɓȿȽɈɌɍɊȿɐɄɈ- 53
ɊɈɋɋɂɃɋɄɂɏɈɌɇɈɒȿɇɂɃɂɎȺɄɌɈɊɏɈɅɈȾɇɈɃȼɈɃɇɕ
2. ɋɬɚɥɨ ɨɱɟɜɢɞɧɨ, ɱɬɨ ɪɹɞ ɨɲɢɛɨɤ, ɞɨɩɭɳɟɧɧɵɯ ɫɬɨɪɨɧɚɦɢ
ɦɨɠɟɬ ɩɪɢɜɟɫɬɢ ɤ ɫɟɪɶɟɡɧɨɦɭ ɭɳɟɪɛɭ, ɥɢɤɜɢɞɚɰɢɹ ɤɨɬɨɪɨɝɨ ɩɨɬɪɟɛɭɟɬ
ɝɨɪɚɡɞɨ ɛɨɥɶɲɟ ɜɪɟɦɟɧɢ, ɱɟɦ ɩɪɟɞɩɨɥɚɝɚɥɨɫɶ, ɢ ɜɵɧɭɞɢɬ ɨɛɟ ɫɬɪɚɧɵ
ɬɟɪɹɬɶ ɫɢɥɵ ɢ ɜɪɟɦɹ.
3. ȼ ɫɚɦɵɟ ɫɥɨɠɧɵɟ ɞɥɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɫ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɣ ɢ ɮɢɧɚɧɫɨɜɨɣ
ɬɨɱɟɤ ɡɪɟɧɢɹ ɩɟɪɢɨɞɵ Ɂɚɩɚɞ ɩɵɬɚɥɫɹ ɞɨɛɢɬɶɫɹ ɨɬ Ɍɭɪɰɢɢ ɦɧɨɝɢɯ
ɭɫɬɭɩɨɤ, ɜ ɬɨ ɠɟ ɜɪɟɦɹ Ɋɨɫɫɢɹ ɞɟɣɫɬɜɨɜɚɥɚ ɜ ɛɨɥɟɟ ɞɪɭɠɟɫɬɜɟɧɧɨɣ
ɦɚɧɟɪɟ, ɱɟɦ Ɂɚɩɚɞ, ɢ ɦɨɝɥɚ ɨɤɚɡɚɬɶ Ɍɭɪɰɢɢ ɩɨɦɨɳɶ.
4. ɇɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɞɜɭɯɩɨɥɸɫɧɭɸ ɫɩɟɰɢɮɢɤɭ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ ɢ
ɱɥɟɧɫɬɜɨ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɇȺɌɈ, ɫ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ ɩɪɨɜɟɞɟɧɢɹ Ɍɭɪɰɢɟɣ
ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɣ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɨɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ Ɋɨɫɫɢɹ ɜɵɲɥɚ ɧɚ ɩɟɪɜɵɣ ɩɥɚɧ ɜ
ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɷɥɟɦɟɧɬɚ ɪɚɜɧɨɜɟɫɢɹ.
5. ȼ ɷɬɨɦ ɤɨɧɬɟɤɫɬɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɫ Ɋɨɫɫɢɟɣ, ɬɪɚɞɢɰɢɨɧɧɨ ɢɝɪɚɜɲɟɣ
ɪɨɥɶ ɭɪɚɜɧɨɜɟɲɢɜɚɸɳɟɣ ɫɢɥɵ, ɫɬɚɥɢ ɨɞɧɢɦ ɢɡ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɣ
ɞɢɜɟɪɫɢɮɢɤɚɰɢɢ ɜɧɟɲɧɟɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ Ɍɭɪɰɢɢ, ɢɫɩɵɬɵɜɚɜɲɟɣ
ɩɨɬɪɟɛɧɨɫɬɶ ɜ ɩɨɞɨɛɧɨɣ ɞɪɭɠɛɟ ɜ ɫɜɹɡɢ ɫ ɩɪɨɛɥɟɦɚɦɢ ɜ ɫɜɨɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɫ Ɂɚɩɚɞɨɦ, ɬɚɤɢɯ ɤɚɤ Ʉɢɩɪ ɢ ɞɪ.
6. ɏɨɬɹ ɤ ɷɬɨɦɭ ɧɟ ɱɚɫɬɨ ɩɪɢɜɥɟɤɚɥɨɫɶ ɜɧɢɦɚɧɢɟ, Ɋɨɫɫɢɹ, ɩɨ
ɫɪɚɜɧɟɧɢɸ ɫ Ɂɚɩɚɞɨɦ, ɜɧɟɫɥɚ ɛɨɥɶɲɢɣ ɜɤɥɚɞ ɜ ɢɧɞɭɫɬɪɢɚɥɢɡɚɰɢɸ
Ɍɭɪɰɢɢ ɢ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɢɯ ɫɟɤɬɨɪɨɜ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɧɟ ɨɬɤɚɡɵɜɚɥɚɫɶ ɨɬ
ɩɟɪɟɞɚɱɢ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɵɯ ɬɟɯɧɨɥɨɝɢɣ. ȼ ɬɨ ɜɪɟɦɹ ɤɚɤ ɩɨɡɢɰɢɸ Ɂɚɩɚɞɚ ɜ
ɞɚɧɧɨɦ ɜɨɩɪɨɫɟ ɧɟɥɶɡɹ ɧɚɡɜɚɬɶ ɨɩɪɟɞɟɥɟɧɧɨɣ.
7. ɋɥɟɞɨɜɚɬɟɥɶɧɨ, ɫ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ ɫɟɝɨɞɧɹɲɧɢɯ ɢ ɛɭɞɭɳɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɦɨɠɧɨ ɭɬɜɟɪɠɞɚɬɶ, ɱɬɨ ɩɟɪɢɨɞ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ ɡɚɥɨɠɢɥ
ɮɭɧɞɚɦɟɧɬ ɞɥɹ ɢɫɩɪɚɜɥɟɧɢɹ ɨɲɢɛɨɤ, ɞɨɩɭɳɟɧɧɵɯ ɜ ɯɨɞɟ ȼɬɨɪɨɣ
ɦɢɪɨɜɨɣ ɜɨɣɧɵ, ɢ ɞɥɹ ɧɨɜɨɝɨ ɛɭɞɭɳɟɝɨ.
ȼ ɷɬɨɣ ɫɜɹɡɢ ɦɨɠɧɨ ɫɤɚɡɚɬɶ, ɱɬɨ ɷɬɨɬ ɩɟɪɢɨɞ ɬɚɤɠɟ ɩɨɦɨɝ Ɍɭɪɰɢɢ ɢ
Ɋɨɫɫɢɢ, ɫɪɚɡɭ ɩɨɫɥɟ ɨɤɨɧɱɚɧɢɹ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ ɜɫɬɭɩɢɜɲɢɯ ɜ ɨɫɬɪɨɟ
ɫɨɩɟɪɧɢɱɟɫɬɜɨ, ɛɵɫɬɪɨ ɩɪɟɨɞɨɥɟɬɶ ɞɚɧɧɭɸ ɬɟɧɞɟɧɰɢɸ. ȼ ɧɚɱɚɥɟ 2000-ɯ
ɝɝ., ɨɫɨɛɟɧɧɨ ɩɨɫɥɟ 11 ɫɟɧɬɹɛɪɹ, ɨɫɨɛɨɟ ɜɧɢɦɚɧɢɟ ɩɪɢɜɥɟɤɚɸɬ
ɫɥɟɞɭɸɳɢɟ ɹɜɥɟɧɢɹ:
1. ɉɥɚɧ ɩɨ ɪɚɡɜɢɬɢɸ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɜ ȿɜɪɚɡɢɢ (2001).
2. Ƚɨɥɭɛɨɣ ɩɨɬɨɤ.
52 ɞɩɧɞɨɰɆɟɯɦɟɬɋɟɣɮɟɬɬɢɧɗɊɈɅ
ɨɛɳɢɯ ɩɨɡɢɰɢɣ ɩɨ ɨɬɧɨɲɟɧɢɸ ɤ Ɂɚɩɚɞɭ. ɉɨɡɢɰɢɹ Ɂɚɩɚɞɚ ɨɛɥɟɝɱɚɟɬ
ɫɛɥɢɠɟɧɢɟ ɞɜɭɯ ɱɭɠɞɵɯ Ɂɚɩɚɞɭ ɷɥɟɦɟɧɬɨɜ.
4. Ɉɛɳɟɟ ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɟ ɭɝɪɨɡ ɢ ɩɨɥɨɠɟɧɢɟ ɤɚɠɞɨɣ ɢɡ ɫɬɪɚɧ ɜ
ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɩɪɢɮɪɨɧɬɨɜɨɝɨ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ: ȼ ɢɫɬɨɪɢɢ ɜɫɬɪɟɱɚɟɬɫɹ ɧɟ
ɫɥɢɲɤɨɦ ɦɧɨɝɨ ɩɨɞɨɛɧɵɯ ɩɪɢɦɟɪɨɜ, ɜɦɟɫɬɟ ɫ ɬɟɦ, ɜ ɱɢɫɥɟ ɫɚɦɵɯ ɹɪɤɢɯ
ɩɪɢɦɟɪɨɜ ɦɨɠɧɨ ɧɚɡɜɚɬɶ ɫɨɛɵɬɢɹ ɜɪɟɦɟɧ ɝɪɚɠɞɚɧɫɤɨɣ ɜɨɣɧɵ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ
ɢ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɨ-ɨɫɜɨɛɨɞɢɬɟɥɶɧɨɣ ɛɨɪɶɛɵ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ, ɤɨɝɞɚ ɞɜɚ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ ɨɤɚɡɚɥɢɫɶ ɩɟɪɟɞ ɥɢɰɨɦ ɢɦɩɟɪɢɚɥɢɫɬɢɱɟɫɤɨɣ ɭɝɪɨɡɵ ɢ
ɩɪɟɨɞɨɥɟɥɢ ɟɟ ɫɨɜɦɟɫɬɧɵɦɢ ɭɫɢɥɢɹɦɢ. Ɋɚɡɜɟɪɧɭɜɲɚɹɫɹ ɜ ɬɟ ɝɨɞɵ
ɛɨɪɶɛɚ ɩɪɨɬɢɜ ɚɧɝɥɢɣɫɤɨɝɨ ɩɪɨɟɤɬɚ «ȼɟɥɢɤɨɣ ɤɚɜɤɚɡɫɤɨɣ ɫɬɟɧɵ»
ɧɚɩɨɦɢɧɚɥɚ ɫɟɝɨɞɧɹɲɧɸɸ ɛɨɪɶɛɭ ɩɪɨɬɢɜ ɋɒȺ.
5. ɇɟɫɩɨɫɨɛɧɨɫɬɶ ɜɵɪɚɛɨɬɚɬɶ ɨɛɳɭɸ ɢɞɟɨɥɨɝɢɸ: ȼ ɫɜɹɡɢ ɫ ɬɟɦ,
ɱɬɨ ɩɨɫɥɟ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɨ-ɨɫɜɨɛɨɞɢɬɟɥɶɧɨɣ ɛɨɪɶɛɵ ɧɟ ɭɞɚɥɨɫɶ ɫɨɡɞɚɬɶ
ɢɞɟɨɥɨɝɢɱɟɫɤɢɣ ɮɭɧɞɚɦɟɧɬ ɞɥɹ ɩɪɨɰɟɫɫɚ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ,
ɫɮɨɪɦɢɪɨɜɚɜɲɟɝɨɫɹ ɜ ɪɚɦɤɚɯ ɨɛɳɟɝɨ ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɹ ɭɝɪɨɡ ɢ ɨɛɳɢɯ
ɢɧɬɟɪɟɫɨɜ, ɞɪɭɠɛɚ ɢ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɨɤɚɡɚɥɢɫɶ ɩɨɞɜɟɪɠɟɧɵ ɜɥɢɹɧɢɸ
ɥɢɱɧɨɫɬɧɵɯ ɢ ɤɨɧɴɸɧɤɬɭɪɧɵɯ ɮɚɤɬɨɪɨɜ ɢ ɧɟ ɩɪɢɨɛɪɟɥɢ
ɤɨɧɫɬɪɭɤɬɢɜɧɨɝɨ ɯɚɪɚɤɬɟɪɚ. ɉɨɯɨɠɟ, ɱɬɨ ɢ ɜ ɛɥɢɠɚɣɲɟɦ ɞɚɧɧɚɹ
ɩɪɨɛɥɟɦɚ ɨɫɬɚɧɟɬɫɹ ɨɞɧɢɦ ɢɡ ɜɚɠɧɟɣɲɢɯ ɩɪɟɩɹɬɫɬɜɢɣ ɧɚ ɩɭɬɢ ɪɚɡɜɢɬɢɹ
ɞɜɭɫɬɨɪɨɧɧɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ.
6. ɉɪɨɛɥɟɦɚ ɞɨɜɟɪɢɹ: ȼ ɫɨɜɨɤɭɩɧɨɫɬɢ ɜɫɟ ɷɬɨ ɩɨɪɨɠɞɚɟɬ
ɩɪɨɛɥɟɦɭ ɞɨɜɟɪɢɹ, ɤɨɬɨɪɭɸ ɟɳɟ ɧɟ ɭɞɚɥɨɫɶ ɩɪɟɨɞɨɥɟɬɶ, ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ
ɜɫɟ ɢɧɢɰɢɚɬɢɜɵ, ɫɜɢɞɟɬɟɥɶɫɬɜɭɸɳɢɟ ɨ ɞɨɛɪɵɯ ɧɚɦɟɪɟɧɢɹɯ. Ⱦɥɹ Ɋɨɫɫɢɢ
Ɍɭɪɰɢɹ, ɜɯɨɞɹɳɚɹ ɜ ɇȺɌɈ, ɛɭɞɟɬ ɨɫɬɚɜɚɬɶɫɹ ɫɬɪɚɧɨɣ, ɜɵɡɵɜɚɸɳɟɣ
ɩɨɞɨɡɪɟɧɢɹ ɞɨ ɬɟɯ ɩɨɪ, ɩɨɤɚ ɩɪɨɞɨɥɠɚɟɬɫɹ ɟɟ ɱɥɟɧɫɬɜɨ ɜ ɇȺɌɈ. ȼ ɷɬɨɦ
ɫɦɵɫɥɟ ɩɨɤɚɡɚɬɟɥɶɧɵɦ ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɬɨɬ ɮɚɤɬ, ɱɬɨ, ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ
ɜɫɟɜɨɡɦɨɠɧɨɟ ɜɵɪɚɠɟɧɢɟ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɞɨɛɪɵɯ ɧɚɦɟɪɟɧɢɣ, Ɇɨɫɤɜɚ
ɫɨɜɟɪɲɟɧɧɨ ɫ ɢɧɨɝɨ ɪɚɤɭɪɫɚ ɫɦɨɬɪɢɬ ɧɚ ɧɨɪɦɚɥɢɡɚɰɢɸ ɫ Ⱥɪɦɟɧɢɟɣ ɢ
ɩɨɞɩɢɫɚɧɧɵɟ ɩɪɨɬɨɤɨɥɵ.
ȼ ɫɜɹɡɢ ɫ ɧɚɲɟɣ ɬɟɦɨɣ ɪɚɫɫɦɨɬɪɢɦ ɛɨɥɟɟ ɩɨɞɪɨɛɧɨ, ɤɚɤɨɜɨ ɛɵɥɨ
ɜɥɢɹɧɢɟ ɩɟɪɢɨɞɚ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ ɧɚ ɞɜɭɫɬɨɪɨɧɧɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ?
ɉɪɢ ɪɚɫɫɦɨɬɪɟɧɢɢ ɞɚɧɧɨɝɨ ɩɟɪɢɨɞɚ ɜ ɨɛɳɢɯ ɱɟɪɬɚɯ ɜɵɞɟɥɹɸɬɫɹ
ɫɥɟɞɭɸɳɢɟ ɨɫɨɛɟɧɧɨɫɬɢ:
1. Ⱦɚɧɧɵɣ ɩɟɪɢɨɞ ɩɪɨɞɟɦɨɧɫɬɪɢɪɨɜɚɥ ɯɪɭɩɤɨɫɬɶ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɢ
ɫɨɯɪɚɧɟɧɢɟ ɧɚ ɭɪɨɜɧɟ ɩɨɞɫɨɡɧɚɧɢɹ ɪɹɞɚ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢ ɨɛɭɫɥɨɜɥɟɧɧɵɯ
ɬɪɟɛɨɜɚɧɢɣ ɢ ɧɟɝɚɬɢɜɧɵɯ ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɣ.
ɂɋɌɈɊɂɑȿɋɄɂȿ ɄɈȾɕ ȻɍȾɍɓȿȽɈ ɌɍɊȿɐɄɈ-
ɊɈɋɋɂɃɋɄɂɏ ɈɌɇɈɒȿɇɂɃ ɂ ɎȺɄɌɈɊ ɏɈɅɈȾɇɈɃ ȼɈɃɇɕ
ɞ.ɩ.ɧ., ɞɨɰ. Ɇɟɯɦɟɬ ɋɟɣɮɟɬɬɢɧ ɗɊɈɅ
ɂɫɬɨɪɢɹ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɹɟɬ ɧɚɦ
ɨɛɲɢɪɧɵɣ ɦɚɬɟɪɢɚɥ ɞɥɹ ɚɧɚɥɢɡɚ ɢ ɩɪɨɝɧɨɡɢɪɨɜɚɧɢɹ ɛɭɞɭɳɟɝɨ ɪɚɡɜɢɬɢɹ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɦɟɠɞɭ Ⱥɧɤɚɪɨɣ ɢ Ɇɨɫɤɜɨɣ. ɋ ɷɬɨɣ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ, ɩɟɪɜɨɟ, ɨ
ɱɟɦ ɫɥɟɞɭɟɬ ɭɩɨɦɹɧɭɬɶ ɜ ɫɜɹɡɢ ɫ ɞɜɭɫɬɨɪɨɧɧɢɦɢ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɦɢ, - ɷɬɨ
ɜɨɥɧɨɨɛɪɚɡɧɵɣ ɯɚɪɚɤɬɟɪ ɢɯ ɪɚɡɜɢɬɢɹ.
Ɉɫɧɨɜɧɵɟ ɩɪɢɱɢɧɵ, ɨɩɪɟɞɟɥɹɸɳɢɟ ɷɬɨɬ ɩɪɨɰɟɫɫ ɫɩɚɞɨɜ ɢ
ɩɨɞɴɟɦɨɜ ɜ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ, ɦɨɠɧɨ ɩɟɪɟɱɢɫɥɢɬɶ
ɫɥɟɞɭɸɳɢɦ ɨɛɪɚɡɨɦ:
1. ɂɦɩɟɪɫɤɨɟ ɩɪɨɲɥɨɟ ɨɛɨɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ, ɫɥɨɠɢɜɲɢɟɫɹ
ɝɪɚɧɢɰɵ, ɩɟɪɢɨɞɢɱɟɫɤɢ ɩɟɪɟɞɜɢɝɚɜɲɢɟɫɹ ɜ ɩɨɥɶɡɭ ɬɨɣ ɢɥɢ ɞɪɭɝɨɣ
ɫɬɨɪɨɧɵ: ɋ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ ɷɬɢɯ ɞɜɭɯ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɯ ɫɢɥ, ɜ ɧɚɲɢ ɞɧɢ
ɩɟɪɟɠɢɜɚɸɳɢɯ ɨɞɧɨɜɪɟɦɟɧɧɵɣ ɜɨɡɜɪɚɬ ɤ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɦ ɤɨɞɚɦ,
ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɣ ɨɩɵɬ ɢ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɟ ɪɟɚɥɢɢ ɫɨɡɞɚɸɬ ɧɟɨɫɨɡɧɚɜɚɟɦɨɟ
ɩɪɟɩɹɬɫɬɜɢɟ ɞɚɧɧɨɦɭ ɩɪɨɰɟɫɫɭ.
2. Ɉɛɳɟɟ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɨɟ ɧɚɫɥɟɞɢɟ, ɟɝɨ ɪɚɡɞɟɥ ɢ ɩɪɨɛɥɟɦɚ
ɥɢɞɟɪɫɬɜɚ: Ʉɚɤ ɜɢɞɧɨ ɧɚ ɩɪɢɦɟɪɟ Ɍɪɟɬɶɟɝɨ Ɋɢɦɚ, ɫɩɨɪɵ ɨ ɧɚɫɥɟɞɢɢ ɢ
ɩɪɟɟɦɫɬɜɟɧɧɨɫɬɢ ɩɪɨɞɨɥɠɚɥɢɫɶ ɜ ɩɟɪɢɨɞ ɫɭɳɟɫɬɜɨɜɚɧɢɹ ɢɦɩɟɪɢɣ,
ɫɨɡɞɚɧɧɵɯ ɧɚ ɨɫɧɨɜɟ ɧɚɫɥɟɞɢɹ ȼɢɡɚɧɬɢɢ ɢ Ɂɨɥɨɬɨɣ Ɉɪɞɵ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɜ
ɩɨɫɥɟɞɭɸɳɢɣ ɩɟɪɢɨɞ. ɋɟɝɨɞɧɹ ɦɵ ɜɢɞɢɦ ɹɜɧɵɟ ɩɪɢɡɧɚɤɢ ɩɨɯɨɠɟɝɨ
ɩɪɨɰɟɫɫɚ ɜ ɩɟɪɫɩɟɤɬɢɜɟ ɨɫɬɪɨɣ ɛɨɪɶɛɵ ɡɚ ɥɢɞɟɪɫɬɜɨ ɜ ȿɜɪɚɡɢɢ ɜ
ɫɥɭɱɚɟ, ɟɫɥɢ ɧɟ ɛɭɞɭɬ ɩɪɢɧɹɬɵ ɤɚɤɢɟ-ɬɨ ɦɟɪɵ.
3. Ɂɚɩɚɞɧɵɣ ɮɚɤɬɨɪ: ȼɨɫɩɪɢɹɬɢɟ ɧɚ Ɂɚɩɚɞɟ ɬɸɪɨɤ ɢ ɫɥɚɜɹɧ ɤɚɤ
ɱɭɠɞɵɯ ɷɥɟɦɟɧɬɨɜ. ɋ ɨɞɧɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ, ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɨɛɟɢɯ ɫɬɪɚɧ ɫ
Ɂɚɩɚɞɨɦ ɩɨɹɜɥɹɟɬɫɹ ɧɟɪɟɲɢɬɟɥɶɧɨɫɬɶ, ɫ ɞɪɭɝɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ, ɧɚ ɩɟɪɜɵɣ
ɩɥɚɧ ɜɵɯɨɞɹɬ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɢ ɞɥɹ ɮɨɪɦɢɪɨɜɚɧɢɹ ɨɛɳɟɝɨ ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɹ ɢ
Ⱦɨɰɟɧɬ ɍɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ Ƚɚɡɢ
ɈɌɋɈɋȿȾɋɌȼȺɄɋɌɊȺɌȿȽɂɑȿɋɄɈɆɍɋɈɌɊɍȾɇɂɑȿɋɌȼɍ 49
ɌɍɊȿɐɄɈ-ɊɈɋɋɂɃɋɄɂȿɈɌɇɈɒȿɇɂə
ɪɟɝɢɨɧɨɜ ɦɨɠɟɬ ɩɪɢɜɟɫɬɢ ɤ ɮɨɪɦɢɪɨɜɚɧɢɸ ɧɨɜɵɯ ɛɥɨɤɨɜ ɢ ɩɨɪɨɞɢɬɶ
ɧɨɜɵɟ ɩɪɨɛɥɟɦɵ.
ȿɳɟ ɨɞɧɨɣ ɬɨɱɤɨɣ, ɜ ɤɨɬɨɪɨɣ ɦɨɝɭɬ ɫɬɨɥɤɧɭɬɶɫɹ ɢɧɬɟɪɟɫɵ Ɍɭɪɰɢɢ
ɢ Ɋɨɫɫɢɢ ɜ ɛɥɢɠɚɣɲɟɦ ɛɭɞɭɳɟɦ, ɹɜɥɹɟɬɫɹ Ʉɪɵɦ. ɇɟɪɟɲɟɧɧɚɹ
ɩɪɨɛɥɟɦɚ ɜɨɡɜɪɚɳɟɧɢɹ ɬɚɬɚɪ ɜ Ʉɪɵɦ, ɨɛɥɚɞɚɸɳɢɣ ɩɟɫɬɪɵɦ
ɷɬɧɢɱɟɫɤɢɦ ɫɨɫɬɚɜɨɦ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɢɦɟɜɲɚɹ ɦɟɫɬɨ ɜ ɩɟɪɢɨɞ ɩɪɟɡɢɞɟɧɬɫɬɜɚ
ȼɢɤɬɨɪɚ ɘɳɟɧɤɨ ɩɨɩɵɬɤɚ ɩɪɨɜɟɫɬɢ ɜ Ʉɪɵɦɭ ɫɨɜɦɟɫɬɧɵɟ ɭɱɟɧɢɹ
ɍɤɪɚɢɧɵ ɢ ɇȺɌɈ, ɞɟɫɬɚɛɢɥɢɡɢɪɨɜɚɥɢ ɩɨɥɭɨɫɬɪɨɜ. ȼ ɞɨɥɝɨɫɪɨɱɧɨɣ
ɩɟɪɫɩɟɤɬɢɜɟ ɷɬɨ ɦɨɠɟɬ ɩɪɢɜɟɫɬɢ ɤ ɜɦɟɲɚɬɟɥɶɫɬɜɭ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ, ɜ
ɪɚɡɥɢɱɧɵɟ ɩɟɪɢɨɞɵ ɤɨɧɬɪɨɥɢɪɨɜɚɜɲɢɯ ɩɨɥɭɨɫɬɪɨɜ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɫɨɡɞɚɟɬ
ɭɝɪɨɡɭ ɫɬɨɥɤɧɨɜɟɧɢɹ ɢɧɬɟɪɟɫɨɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɢ ɩɨɥɧɨɝɨ ɢɡɦɟɧɟɧɢɹ
ɱɟɪɧɨɦɨɪɫɤɨɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɫɬɨɪɨɧ.
Ɂɚɤɥɸɱɟɧɢɟ
ȼ ɩɨɫɥɟɞɧɢɟ ɝɨɞɵ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɦɟɠɞɭ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɢ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɛɵɫɬɪɨ
ɪɚɡɜɢɜɚɸɬɫɹ, ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɩɟɪɢɨɞɢɱɟɫɤɢ ɜɨɡɧɢɤɚɸɳɢɟ ɬɪɟɧɢɹ ɜ ɫɜɹɡɢ ɫ
ɬɚɤɢɦɢ ɜɨɩɪɨɫɚɦɢ, ɤɚɤ ɤɨɧɤɭɪɟɧɰɢɹ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ ɢ ɜ ɋɪɟɞɧɟɣ Ⱥɡɢɢ,
ɩɪɨɛɥɟɦɚ ɉɪɨɥɢɜɨɜ, ɞɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɶ ɚɪɦɹɧɫɤɨɣ ɞɢɚɫɩɨɪɵ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ,
ɧɟɞɨɫɬɚɬɨɱɧɚɹ ɚɤɬɢɜɧɨɫɬɶ Ɇɨɫɤɜɵ ɩɪɢ ɜɵɩɨɥɧɟɧɢɢ ɫɜɨɢɯ ɨɛɟɳɚɧɢɣ
ɨɬɧɨɫɢɬɟɥɶɧɨ ɊɉɄ ɢ Ʉɢɩɪɚ. ȼ ɫɜɨɟ ɜɪɟɦɹ Ɍɚɥɚɬ-ɩɚɲɚ ɫɤɚɡɚɥ: «ɍ ɧɚɫ
ɧɟɬ ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ Ɋɨɫɫɢɢ. Ɇɵ ɞɟɥɚɟɦ ɩɪɨɬɢɜɨɩɨɥɨɠɧɨɟ ɬɨɦɭ,
ɱɬɨ ɝɨɜɨɪɢɬ ɪɭɫɫɤɢɣ ɩɨɫɨɥ ɂɝɧɚɬɶɟɜ». ɋɨɜɪɟɦɟɧɧɭɸ ɫɢɬɭɚɰɢɸ
ɨɬɪɚɠɚɸɬ ɫɥɨɜɚ ɩɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɹ ɋɨɸɡɚ ɬɨɪɝɨɜɵɯ ɩɚɥɚɬ ɢ ɛɢɪɠ Ɍɭɪɰɢɢ
Ɋɵɮɚɬɚ ɏɢɫɚɪɞɠɢɤɥɵɨɝɥɭ: «ɋɟɝɨɞɧɹ ɧɟ ɫɭɳɟɫɬɜɭɟɬ ɩɪɟɩɹɬɫɬɜɢɣ,
ɨɝɪɚɧɢɱɢɜɚɸɳɢɯ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ, ɤɚɤ ɷɬɨ ɩɪɨɢɫɯɨɞɢɥɨ
ɜ ɝɨɞɵ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ. Ɍɭɪɰɢɹ ɢ Ɋɨɫɫɢɹ ɦɨɝɭɬ ɫɞɟɥɚɬɶ ɬɨ, ɱɬɨ ɜ
ɩɪɨɲɥɨɦ ɫɦɨɝɥɢ ɫɞɟɥɚɬɶ Ƚɟɪɦɚɧɢɹ ɢ Ɏɪɚɧɰɢɹ».12
Ɋɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɟ ɢ ɝɥɨɛɚɥɶɧɵɟ ɫɨɛɵɬɢɹ ɢ ɨɛɳɢɟ ɜɡɝɥɹɞɵ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ,
ɫɛɥɢɠɚɸɬ Ɍɭɪɰɢɸ ɫ Ɋɨɫɫɢɟɣ, ɤɨɬɨɪɚɹ ɹɜɥɹɟɬɫɹ «ȼɟɥɢɤɢɦ ɫɟɜɟɪɧɵɦ
ɫɨɫɟɞɨɦ». Ɉɬɧɨɲɟɧɢɹ Ⱥɧɤɚɪɵ ɢ Ɇɨɫɤɜɵ, ɧɚɱɚɜɲɢɟɫɹ ɫ «ɱɟɥɧɨɱɧɨɣ
ɬɨɪɝɨɜɥɢ», ɜ ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ ɩɪɢɧɹɥɢ ɮɨɪɦɭ ɦɧɨɝɨɩɥɚɧɨɜɨɝɨ
ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ. Ɉɞɧɚɤɨ ɞɥɹ ɞɨɫɬɢɠɟɧɢɹ
«ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɝɨ ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɚ», ɨ ɤɨɬɨɪɨɦ ɝɨɜɨɪɢɥ ɩɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪ
Ɍɭɪɰɢɢ Ɋ. Ɍ. ɗɪɞɨɝɚɧ, ɫɬɨɪɨɧɚɦ ɟɳɟ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɩɪɨɞɟɥɚɬɶ ɛɨɥɶɲɭɸ
ɪɚɛɨɬɭ.
12 Suat KÑnÑkoßlu, “7ürk-Rus Ýliàkilerinin Anatomisi”, $vrasya DosyasÑ, Türk DünyasÑ-Çin,
ɇɨ. 1, Ankara 2006, ɫ. 100-105.
48 ɞɢɧɞɨɰɂɥɶɹɫɄȿɆȺɅɈȽɅɍ
ɉɥɨɳɚɞɤɨɣ ɞɥɹ ɫɤɪɵɬɨɣ ɤɨɧɤɭɪɟɧɰɢɢ ɦɟɠɞɭ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɢ Ɍɭɪɰɢɟɣ
ɧɚɪɹɞɭ ɫ Ʉɚɜɤɚɡɨɦ ɫɥɭɠɢɬ ɬɚɤɠɟ ɋɪɟɞɧɹɹ Ⱥɡɢɹ. ȼ ɩɟɪɜɵɟ ɝɨɞɵ ɩɨɫɥɟ
ɨɛɪɟɬɟɧɢɹ ɫɪɟɞɧɟɚɡɢɚɬɫɤɢɦɢ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɚɦɢ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɢ Ɋɨɫɫɢɹ ɧɟ
ɭɞɟɥɹɥɚ ɪɟɝɢɨɧɭ ɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨɝɨ ɜɧɢɦɚɧɢɹ, ɫɱɢɬɚɹ, ɱɬɨ «ɜ ɥɸɛɨɦ ɫɥɭɱɚɟ
ɨɧɢ ɧɢɤɭɞɚ ɨɬ ɧɟɺ ɧɟ ɞɟɧɭɬɫɹ». ȼ ɪɟɡɭɥɶɬɚɬɟ ɝɥɨɛɚɥɶɧɵɟ ɢ
ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɟ ɫɢɥɵ, ɢ ɜ ɩɟɪɜɭɸ ɨɱɟɪɟɞɶ Ɍɭɪɰɢɹ, ɭɤɪɟɩɢɥɢ ɡɞɟɫɶ ɫɜɨɟ
ɜɥɢɹɧɢɟ. Ɉɞɧɚɤɨ Ɍɭɪɰɢɹ ɧɟ ɫɦɨɝɥɚ ɭɞɨɜɥɟɬɜɨɪɢɬɶ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɟ
ɨɠɢɞɚɧɢɹ ɧɨɜɵɯ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤ. Ⱦɚɧɧɵɣ ɮɚɤɬ ɧɟɝɚɬɢɜɧɨ ɨɬɪɚɡɢɥɫɹ ɧɚ ɯɨɞɟ
ɫɛɥɢɠɟɧɢɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɫɨ ɫɬɪɚɧɚɦɢ ɋɪɟɞɧɟɣ Ⱥɡɢɢ. ȼ ɢɬɨɝɟ ɨɫɧɨɜɧɨɟ
ɜɧɢɦɚɧɢɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɫɤɨɧɰɟɧɬɪɢɪɨɜɚɥɨɫɶ ɧɚ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɟ ɜ ɨɛɥɚɫɬɢ
ɤɭɥɶɬɭɪɵ, ɨɛɪɚɡɨɜɚɧɢɹ ɢ ɜ ɫɨɰɢɚɥɶɧɨɣ ɫɮɟɪɟ ɩɪɢ ɭɱɚɫɬɢɢ ɬɚɤɢɯ
ɫɬɪɭɤɬɭɪ ɤɚɤ ɌɂɄȺ ɢ ɌɘɊɄɋɈɃ. Ⱦɚɠɟ ɟɫɥɢ ɩɨɥɢɬɢɤɚ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ ɋɪɟɞɧɟɣ Ⱥɡɢɢ ɢ ɜɵɡɵɜɚɟɬ ɨɛɟɫɩɨɤɨɟɧɧɨɫɬɶ Ɋɨɫɫɢɢ,
ɨɬɞɚɸɳɟɣ ɩɪɢɨɪɢɬɟɬ ɪɚɡɜɢɬɢɸ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɫɨ ɫɬɪɚɧɚɦɢ ɪɟɝɢɨɧɚ ɜ
ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɢ ɜɨɟɧɧɨɣ ɫɮɟɪɚɯ (ɜ ɨɛɥɚɫɬɢ ɷɤɨɧɨɦɢɤɢ ɞɨɦɢɧɢɪɭɟɬ
Ʉɢɬɚɣ), ɞɚɧɧɵɣ ɮɚɤɬ ɧɟ ɨɬɪɚɠɚɟɬɫɹ ɧɚ ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɵɯ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-
ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ, ɩɨ ɤɪɚɣɧɟɣ ɦɟɪɟ, ɧɚ ɞɚɧɧɨɦ ɷɬɚɩɟ. ɇɨ ɫɢɬɭɚɰɢɹ
ɦɨɠɟɬ ɢɡɦɟɧɢɬɶɫɹ ɜ ɫɥɭɱɚɟ ɪɨɫɬɚ ɜɥɢɹɧɢɹ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɞɚɧɧɨɦ
ɪɟɝɢɨɧɟ. ȼɩɨɥɧɟ ɜɟɪɨɹɬɧɨ, ɱɬɨ ɭɫɢɥɢɜɲɚɹɫɹ Ɍɭɪɰɢɹ ɧɟ ɡɚɯɨɱɟɬ
ɨɝɪɚɧɢɱɢɜɚɬɶ ɫɜɨɢ ɫɜɹɡɢ ɫɨ ɫɪɟɞɧɟɚɡɢɚɬɫɤɢɦɢ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɚɦɢ ɫɮɟɪɨɣ
ɤɭɥɶɬɭɪɵ. ȼɩɨɥɧɟ ɜɟɪɨɹɬɧɨ, ɱɬɨ ɭɫɢɥɢɜɲɚɹɫɹ Ɋɨɫɫɢɹ ɡɚɯɨɱɟɬ ɩɨɥɨɠɢɬɶ
ɤɨɧɟɰ ɩɪɢɫɭɬɫɬɜɢɸ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ ɋɒȺ, Ʉɢɬɚɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ. ɋɥɟɞɨɜɚɬɟɥɶɧɨ,
Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ ɹɜɥɹɸɬɫɹ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ «ɩɚɪɬɧɟɪɚɦɢ» ɜ ȿɜɪɚɡɢɢ, ɧɨ ɢ
«ɤɨɧɤɭɪɟɧɬɚɦɢ». Ɇɧɨɝɨɩɥɚɧɨɜɨɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɦɟɠɞɭ ɫɬɨɪɨɧɚɦɢ
ɛɭɞɟɬ ɫɩɨɫɨɛɫɬɜɨɜɚɬɶ ɜɵɪɚɛɨɬɤɟ ɬɚɤɢɯ ɪɟɲɟɧɢɣ ɩɨ ɫɩɨɪɧɵɦ ɜɨɩɪɨɫɚɦ,
ɤɨɬɨɪɵɟ ɩɨɡɜɨɥɹɬ ɦɢɧɢɦɢɡɢɪɨɜɚɬɶ ɭɳɟɪɛ ɞɥɹ ɞɜɭɫɬɨɪɨɧɧɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ.
Ʉɚɤ ɭɩɨɦɢɧɚɥɨɫɶ ɜɵɲɟ, Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ ɩɪɢɞɟɪɠɢɜɚɸɬɫɹ
ɨɞɢɧɚɤɨɜɵɯ ɩɨɡɢɰɢɣ ɩɨ ɦɧɨɝɢɦ ɩɪɨɛɥɟɦɚɦ Ȼɥɢɠɧɟɝɨ ȼɨɫɬɨɤɚ ɢ ɞɪɭɝɢɯ
ɪɟɝɢɨɧɨɜ, ɱɬɨ ɫɛɥɢɠɚɟɬ Ɇɨɫɤɜɭ ɢ Ⱥɧɤɚɪɭ. ɇɨ ɟɫɥɢ ɧɚɱɧɟɬ ɜɨɡɪɚɫɬɚɬɶ
ɜɥɢɹɧɢɟ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɚ Ȼɥɢɠɧɟɦ ȼɨɫɬɨɤɟ ɢ ɧɚ Ȼɚɥɤɚɧɚɯ, ɤɨɬɨɪɵɦ
ɨɛɟ ɫɬɨɪɨɧɵ ɜ ɩɨɫɥɟɞɧɟɟ ɜɪɟɦɹ ɭɞɟɥɹɸɬ ɜɫɟ ɛɨɥɶɲɟ ɜɧɢɦɚɧɢɹ,
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɜ ɞɚɧɧɵɯ ɪɟɝɢɨɧɚɯ ɜ ɥɸɛɨɣ ɦɨɦɟɧɬ ɦɨɠɟɬ ɩɟɪɟɪɚɫɬɢ ɜ
ɤɨɧɤɭɪɟɧɰɢɸ. ɂɧɬɟɪɟɫɵ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɬɪɟɛɭɸɬ ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ ɜ
ɞɚɧɧɵɯ ɪɟɝɢɨɧɚɯ, ɩɨɷɬɨɦɭ ɫɬɨɪɨɧɵ ɫɨɥɢɞɚɪɧɨ ɜɵɫɬɭɩɚɸɬ ɡɚ
ɫɬɚɛɢɥɢɡɚɰɢɸ. Ɉɞɧɚɤɨ ɟɫɥɢ ɜ ɞɚɥɶɧɟɣɲɟɦ ɧɚ ɩɟɪɜɵɣ ɩɥɚɧ ɜɵɣɞɟɬ
ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɟ ɢ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɟ ɢɡɦɟɪɟɧɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ, ɬɨ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɦɨɠɟɬ ɩɪɟɜɪɚɬɢɬɶɫɹ ɜ ɫɨɩɟɪɧɢɱɟɫɬɜɨ. ɉɨɞɞɟɪɠɤɚ
Ⱥɧɤɚɪɨɣ ɢ Ɇɨɫɤɜɨɣ ɪɚɡɧɵɯ ɷɬɧɢɱɟɫɤɢɯ ɢ ɪɟɥɢɝɢɨɡɧɵɯ ɝɪɭɩɩ ɞɚɧɧɵɯ
ɈɌɋɈɋȿȾɋɌȼȺɄɋɌɊȺɌȿȽɂɑȿɋɄɈɆɍɋɈɌɊɍȾɇɂɑȿɋɌȼɍ 47
ɌɍɊȿɐɄɈ-ɊɈɋɋɂɃɋɄɂȿɈɌɇɈɒȿɇɂə
ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɢ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɧɚɧɨɫɹɬ ɜɪɟɞ ɢɧɬɟɪɟɫɚɦ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ ɞɟɣɫɬɜɭɸɬ ɧɚ
ɟɟ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ. ȼ ɬɨ ɠɟ ɜɪɟɦɹ ɜɧɟɫɟɧɢɟ ɊɉɄ ɜ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɣ ɫɩɢɫɨɤ
ɬɟɪɪɨɪɢɫɬɢɱɟɫɤɢɯ ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɣ ɦɨɝɥɨ ɛɵ ɩɪɢɞɚɬɶ ɩɨɥɨɠɢɬɟɥɶɧɵɣ
ɢɦɩɭɥɶɫ ɪɚɡɜɢɬɢɸ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ.
Ɋɟɝɢɨɧɚɥɶɧɚɹ ɤɨɧɤɭɪɟɧɰɢɹ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ
Ʉɚɜɤɚɡ ɢ ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɚɹ Ⱥɡɢɹ ɹɜɥɹɸɬɫɹ ɫɮɟɪɨɣ ɤɨɧɤɭɪɟɧɰɢɢ ɦɟɠɞɭ
Ɋɨɫɫɢɟɣ ɢ Ɍɭɪɰɢɟɣ, ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɧɚɥɢɱɢɟ ɫɨɜɩɚɞɚɸɳɢɯ ɜɡɝɥɹɞɨɜ ɧɚ
ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɟ ɜɨɩɪɨɫɵ. Ɇɨɫɤɜɚ ɪɟɜɧɨɫɬɧɨ ɧɚɛɥɸɞɚɟɬ ɡɚ ɜɫɟɦɢ
ɞɟɣɫɬɜɢɹɦɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɨɣ Ⱥɡɢɢ. ɉɵɬɚɹɫɶ ɜɨɫɩɪɟɩɹɬɫɬɜɨɜɚɬɶ
ɫɛɥɢɠɟɧɢɸ ɛɵɜɲɢɯ ɫɨɜɟɬɫɤɢɯ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤ ɫ Ɂɚɩɚɞɨɦ ɢ ɤɨɧɬɪɨɥɢɪɭɹ
ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɢɟ ɪɟɫɭɪɫɵ ɞɚɧɧɵɯ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤ, Ɇɨɫɤɜɚ ɨɡɚɛɨɱɟɧɚ
ɫɬɪɟɦɥɟɧɢɟɦ Ɍɭɪɰɢɢ ɫɩɨɫɨɛɫɬɜɨɜɚɬɶ ɢɯ ɫɛɥɢɠɟɧɢɸ ɫ Ɂɚɩɚɞɨɦ. ɗɬɨ
ɫɬɚɥɨ ɩɪɢɱɢɧɨɣ ɭɱɚɫɬɢɹ ɫɬɨɪɨɧ ɜ «ɩɪɨɬɢɜɨɫɬɨɹɳɢɯ» ɫɨɸɡɚɯ,
ɨɛɪɚɡɨɜɚɜɲɢɯɫɹ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ. ɉɪɢɦɟɪɨɦ ɤɨɧɤɭɪɟɧɰɢɢ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ ɧɚ
Ʉɚɜɤɚɡɟ ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɧɟɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨɟ ɨɛɴɟɞɢɧɟɧɢɟ Ɋɨɫɫɢɢ ɫ Ⱥɪɦɟɧɢɟɣ ɢ
ɂɪɚɧɨɦ ɜ ɩɪɨɬɢɜɨɜɟɫ «ɫɨɸɡɭ» Ɍɭɪɰɢɹ - Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧ - Ƚɪɭɡɢɹ.
ɇɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɬɨ, ɱɬɨ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɟ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɨ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨ
ɩɨɞɞɟɪɠɢɜɚɟɬ ɩɪɟɞɥɨɠɟɧɧɵɣ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɉɚɤɬ ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ ɢ
ɪɟɲɟɧɢɟ ɩɪɨɛɥɟɦɵ ɇɚɝɨɪɧɨɝɨ Ʉɚɪɚɛɚɯɚ ɨɱɟɜɢɞɧɨ, ɨɬɤɪɵɬɢɟ ɝɪɚɧɢɰɵ
ɦɟɠɞɭ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɢ Ⱥɪɦɟɧɢɟɣ ɧɟ ɜ ɢɧɬɟɪɟɫɚɯ Ʉɪɟɦɥɹ. ɍɪɟɝɭɥɢɪɨɜɚɧɢɟ
ɩɪɨɛɥɟɦɵ ɥɢɲɢɬ Ʉɪɟɦɥɶ ɜɚɠɧɨɝɨ «ɤɨɡɵɪɹ» ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɫ
Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɨɦ ɢ Ⱥɪɦɟɧɢɟɣ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɭɫɤɨɪɢɬ ɢɧɬɟɝɪɚɰɢɸ ȿɪɟɜɚɧɚ ɫ
Ɂɚɩɚɞɨɦ, ɫɧɢɡɢɜ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɟ ɜɥɢɹɧɢɟ ɜ Ⱥɪɦɟɧɢɢ.
Ɋɨɫɫɢɣɫɤɢɟ ɜɥɚɫɬɢ ɩɨɧɢɦɚɸɬ, ɱɬɨ ɨɧɢ ɧɟ ɦɨɝɭɬ ɜɨɫɩɪɟɩɹɬɫɬɜɨɜɚɬɶ
ɞɚɧɧɨɦɭ ɪɚɡɜɢɬɢɸ ɫɨɛɵɬɢɣ, ɢ ɫɬɪɟɦɹɬɫɹ ɞɟɪɠɚɬɶ ɩɟɪɟɝɨɜɨɪɵ ɩɨ
ɇɚɝɨɪɧɨɦɭ Ʉɚɪɚɛɚɯɭ ɩɨɞ ɫɜɨɢɦ ɤɨɧɬɪɨɥɟɦ, ɱɬɨɛɵ ɧɟ ɨɫɬɚɬɶɫɹ ɡɚ
ɪɚɦɤɚɦɢ ɩɪɨɰɟɫɫɚ. Ɋɟɲɟɧɢɟ, ɤɨɬɨɪɨɟ ɩɪɟɞɥɨɠɢɬ Ɇɨɫɤɜɚ, ɛɭɞɟɬ
ɫɩɨɫɨɛɫɬɜɨɜɚɬɶ ɭɫɢɥɟɧɢɸ ɜɥɢɹɧɢɹ Ɋɨɫɫɢɢ ɩɨ ɫɪɚɜɧɟɧɢɸ ɫ ɞɪɭɝɢɦɢ
ɝɥɨɛɚɥɶɧɵɦɢ ɢ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɦɢ ɫɢɥɚɦɢ. ɉɨ ɷɬɨɣ ɩɪɢɱɢɧɟ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɟ
ɜɥɚɫɬɢ ɜɵɫɬɭɩɚɸɬ ɡɚ ɬɨ, ɱɬɨɛɵ ɪɚɫɫɦɚɬɪɢɜɚɬɶ ɩɪɨɛɥɟɦɭ ɇɚɝɨɪɧɨɝɨ
Ʉɚɪɚɛɚɯɚ ɨɬɞɟɥɶɧɨ ɨɬ ɜɨɩɪɨɫɚ ɨ ɫɛɥɢɠɟɧɢɢ ɦɟɠɞɭ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɢ
Ⱥɪɦɟɧɢɟɣ. Ɇɨɫɤɜɚ ɫɬɪɟɦɢɬɫɹ ɢɫɤɥɸɱɢɬɶ Ɍɭɪɰɢɸ ɢɡ ɩɪɨɰɟɫɫɚ ɩɪɢɧɹɬɢɹ
ɪɟɲɟɧɢɹ ɩɨ ɇɚɝɨɪɧɨɦɭ Ʉɚɪɚɛɚɯɭ. Ⱥɧɤɚɪɚ ɜɟɞɟɬ ɫɟɛɹ ɚɧɚɥɨɝɢɱɧɵɦ
ɨɛɪɚɡɨɦ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ Ɋɨɫɫɢɢ. Ɇɟɠɞɭ ɬɟɦ ɩɪɨɛɥɟɦɭ ɇɚɝɨɪɧɨɝɨ
Ʉɚɪɚɛɚɯɚ ɧɟɜɨɡɦɨɠɧɨ ɪɟɲɢɬɶ ɛɟɡ ɭɱɚɫɬɢɹ ɞɜɭɯ ɫɬɨɥɶ ɜɥɢɹɬɟɥɶɧɵɯ ɜ
ɪɟɝɢɨɧɟ ɫɢɥ, ɤɚɤ Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ. ɋɨɜɦɟɫɬɧɵɟ ɭɫɢɥɢɹ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ
ɜ ɞɚɧɧɨɦ ɜɨɩɪɨɫɟ ɦɨɝɭɬ ɨɛɟɫɩɟɱɢɬɶ ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɶ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ ɢ ɜ
ɞɨɥɝɨɫɪɨɱɧɨɣ ɩɟɪɫɩɟɤɬɢɜɟ ɨɬɜɟɱɚɸɬ ɢɧɬɟɪɟɫɚɦ ɨɛɟɢɯ ɫɬɨɪɨɧ.
46 ɞɢɧɞɨɰɂɥɶɹɫɄȿɆȺɅɈȽɅɍ
ɨɛɟ ɫɬɨɪɨɧɵ ɞɨɥɠɧɵ ɩɪɢɥɨɠɢɬɶ ɛɨɥɶɲɢɟ ɭɫɢɥɢɹ ɢ ɭɫɬɪɚɧɢɬɶ ɪɹɞ
ɩɪɟɩɹɬɫɬɜɢɣ ɢ ɩɪɨɛɥɟɦ ɜ ɞɜɭɯɫɬɨɪɨɧɧɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ.
ȼɚɠɧɟɣɲɢɦ ɩɪɟɩɹɬɫɬɜɢɟɦ ɧɚ ɩɭɬɢ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɝɨ ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɚ
ɦɟɠɞɭ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɢ Ɍɭɪɰɢɟɣ, ɛɟɡ ɫɨɦɧɟɧɢɹ, ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɩɪɨɛɥɟɦɚ ɜɡɚɢɦɧɨɝɨ
ɧɟɞɨɜɟɪɢɹ, ɤɨɬɨɪɨɟ ɫɨɯɪɚɧɹɟɬɫɹ, ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɫɛɥɢɠɟɧɢɟ, ɩɪɨɢɫɯɨɞɹɳɟɟ
ɜ ɩɨɫɥɟɞɧɢɟ ɝɨɞɵ. Ɉɬɦɟɧɚ ɜɢɡ ɫɬɚɥɚ ɜɚɠɧɵɦ ɲɚɝɨɦ ɧɚ ɩɭɬɢ ɪɟɲɟɧɢɹ
ɩɪɨɛɥɟɦ ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɹ ɢ ɧɟɞɨɜɟɪɢɹ. Ɉɫɨɛɟɧɧɨ ɷɬɨ ɨɬɧɨɫɢɬɫɹ ɤ ɩɨɡɢɰɢɢ
Ɋɨɫɫɢɢ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ Ɍɭɪɰɢɢ. ɋɭɳɟɫɬɜɭɟɬ ɨɱɟɧɶ ɦɚɥɨ ɫɬɪɚɧ, ɫ
ɤɨɬɨɪɵɦɢ Ɋɨɫɫɢɹ ɨɬɦɟɧɢɥɚ ɜɢɡɵ, ɡɚ ɢɫɤɥɸɱɟɧɢɟɦ ɫɬɪɚɧ ɋɇȽ. Ɉɬɦɟɧɚ
ɜɢɡ ɩɪɢɜɟɞɟɬ ɤ ɢɧɬɟɧɫɢɮɢɤɚɰɢɢ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ ɦɟɠɞɭ ɝɪɚɠɞɚɧɚɦɢ ɞɜɭɯ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ, ɜɡɚɢɦɧɨɦɭ ɨɡɧɚɤɨɦɥɟɧɢɸ ɞɜɭɯ ɧɚɪɨɞɨɜ, ɭɝɥɭɛɥɟɧɢɸ
ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɯ ɢ ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɯ ɫɜɹɡɟɣ. Ɉɞɧɚɤɨ ɪɟɲɟɧɢɟ ɩɪɨɛɥɟɦ
ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɹ ɢ ɧɟɞɨɜɟɪɢɹ ɬɪɟɛɭɟɬ ɜɪɟɦɟɧɢ. Ɇɨɫɤɜɚ ɩɨ-ɩɪɟɠɧɟɦɭ
ɪɚɫɫɦɚɬɪɢɜɚɟɬ ɱɥɟɧɚ ɇȺɌɈ Ɍɭɪɰɢɸ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɤɪɭɩɧɟɣɲɟɝɨ
ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɨɝɨ ɫɨɸɡɧɢɤɚ ɋɒȺ. ɋɨɝɥɚɫɢɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɪɚɡɦɟɫɬɢɬɶ ɧɚ ɫɜɨɟɣ
ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ ɷɥɟɦɟɧɬɵ ɚɦɟɪɢɤɚɧɫɤɨɣ ɫɢɫɬɟɦɵ ɉɊɈ ɫɩɨɫɨɛɫɬɜɭɟɬ
ɭɤɪɟɩɥɟɧɢɸ ɩɨɞɨɛɧɨɝɨ ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɹ.
ȼ Ɍɭɪɰɢɢ ɬɚɤɠɟ ɪɚɫɩɪɨɫɬɪɚɧɟɧɵ ɨɩɪɟɞɟɥɟɧɧɵɟ ɫɨɦɧɟɧɢɹ ɜ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ Ɋɨɫɫɢɢ. ɋɱɢɬɚɟɬɫɹ, ɱɬɨ Ɋɨɫɫɢɹ ɢɫɩɨɥɶɡɭɟɬ «ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɭɸ
ɤɚɪɬɭ» ɤɚɤ «ɤɨɡɵɪɶ» ɜɨ ɜɧɟɲɧɟɣ ɩɨɥɢɬɢɤɟ. ɇɚ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɬɚɤɠɟ ɧɟɝɚɬɢɜɧɨ ɨɬɪɚɠɚɸɬɫɹ ɨɝɪɚɧɢɱɟɧɢɹ ɧɚ ɜɜɨɡ
ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɜɨɳɟɣ ɢ ɮɪɭɤɬɨɜ ɜ Ɋɨɫɫɢɸ ɢ ɩɪɨɛɥɟɦɵ, ɫ ɤɨɬɨɪɵɦɢ
ɫɬɚɥɤɢɜɚɸɬɫɹ ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɝɪɭɡɨɜɢɤɢ ɧɚ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɬɚɦɨɠɧɹɯ. ȼ ɷɬɨɣ
ɫɜɹɡɢ ɜɚɠɧɨ, ɱɬɨɛɵ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɟ ɜɥɚɫɬɢ ɜɵɩɨɥɧɢɥɢ ɨɛɟɳɚɧɢɟ ɪɟɲɢɬɶ
ɞɚɧɧɵɟ ɩɪɨɛɥɟɦɵ.
ȼ ɨɬɥɢɱɢɟ ɨɬ ɩɪɨɲɥɵɯ ɥɟɬ ɩɪɨɛɥɟɦɚ Ɋɚɛɨɱɟɣ ɩɚɪɬɢɢ Ʉɭɪɞɢɫɬɚɧɚ
(ɊɉɄ) ɭɠɟ ɧɟ ɨɦɪɚɱɚɟɬ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɞɜɭɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ. Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ
ɜɡɚɢɦɨɞɟɣɫɬɜɭɸɬ ɜ ɛɨɪɶɛɟ ɫ ɬɟɪɪɨɪɢɡɦɨɦ. ɇɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɷɬɨ Ɋɨɫɫɢɹ ɧɟ
ɜɤɥɸɱɢɥɚ ɊɉɄ ɜ ɫɩɢɫɨɤ ɬɟɪɪɨɪɢɫɬɢɱɟɫɤɢɯ ɝɪɭɩɩ.11 ȼ Ɇɨɫɤɜɟ
ɩɪɨɠɢɜɚɟɬ ɛɨɥɶɲɨɟ ɤɨɥɢɱɟɫɬɜɨ ɤɭɪɞɨɜ, ɫɨɡɞɚɜɲɢɯ ɡɞɟɫɶ ɛɨɥɟɟ ɞɟɫɹɬɢ
ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɣ. ɏɨɬɹ ɭɤɚɡɚɧɧɵɟ ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɢ ɫɨɡɞɚɧɵ ɜ ɫɨɨɬɜɟɬɫɬɜɢɢ ɫ
ɡɚɤɨɧɨɞɚɬɟɥɶɫɬɜɨɦ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɟɣ, ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɟ ɚɧɚɥɢɬɢɤɢ
ɭɜɟɪɟɧɵ, ɱɬɨ ɱɚɫɬɶ ɢɡ ɧɢɯ ɢɦɟɟɬ ɫɜɹɡɶ ɫ ɊɉɄ. ɉɪɢɧɢɦɚɹ ɜɨ ɜɧɢɦɚɧɢɟ
ɬɨɬ ɮɚɤɬ, ɱɬɨ ɤɭɪɞɵ ɩɪɟɜɪɚɬɢɥɢɫɶ ɜ ɜɟɫɨɦɵɣ ɷɥɟɦɟɧɬ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ
ɤɚɪɬɢɧɵ Ȼɥɢɠɧɟɝɨ ȼɨɫɬɨɤɚ, Ʉɪɟɦɥɶ ɧɟ ɠɟɥɚɟɬ ɩɨɪɬɢɬɶ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɫ
ɤɭɪɞɚɦɢ, ɡɚɩɪɟɳɚɹ ɞɚɧɧɵɟ ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɢ. Ɋɨɫɫɢɣɫɤɢɟ ɜɥɚɫɬɢ ɡɚɹɜɥɹɸɬ,
ɱɬɨ ɜ ɫɩɢɫɨɤ ɬɟɪɪɨɪɢɫɬɢɱɟɫɤɢɯ ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɣ ɜɤɥɸɱɟɧɵ ɬɨɥɶɤɨ ɬɟ
11 Ɍɢɦɨɮɟɣ Ȼɨɪɢɫɨɜ, «Ʉɨɦɭ ɧɚ Ɋɭɫɢ ɧɟ ɠɢɬɶ», Ɋɨɫɫɢɣɫɤɚɹ ɝɚɡɟɬɚ, 8 ɚɜɝɭɫɬɚ 2006.
ɈɌɋɈɋȿȾɋɌȼȺɄɋɌɊȺɌȿȽɂɑȿɋɄɈɆɍɋɈɌɊɍȾɇɂɑȿɋɌȼɍ 45
ɌɍɊȿɐɄɈ-ɊɈɋɋɂɃɋɄɂȿɈɌɇɈɒȿɇɂə
ɝ) ɋɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɜ ɫɮɟɪɟ ɤɭɥɶɬɭɪɵ
«ɑɟɥɧɨɱɧɚɹ» ɬɨɪɝɨɜɥɹ ɢ ɢɧɜɟɫɬɢɰɢɢ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɤɨɦɩɚɧɢɣ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ
ɫɵɝɪɚɥɢ ɫɜɨɸ ɪɨɥɶ ɜ ɪɚɡɜɢɬɢɢ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɯ, ɧɨ ɢ
ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɯ ɫɜɹɡɟɣ. Ɋɚɫɲɢɪɟɧɢɟ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ ɧɚɪɨɞɚɦɢ
ɩɨɡɜɨɥɢɥɨ ɬɭɪɤɚɦ ɢ ɪɭɫɫɤɢɦ ɥɭɱɲɟ ɭɡɧɚɬɶ ɞɪɭɝ ɞɪɭɝɚ. Ⱦɚɧɧɵɣ ɮɚɤɬɨɪ
ɢ ɪɨɫɬ ɱɢɫɥɚ ɫɦɟɲɚɧɧɵɯ ɛɪɚɤɨɜ ɫɩɨɫɨɛɫɬɜɭɟɬ ɪɚɡɜɢɬɢɸ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɜ
ɫɮɟɪɟ ɤɭɥɶɬɭɪɵ. Ɉɛɳɟɫɬɜɚ ɪɭɫɫɤɨɣ ɤɭɥɶɬɭɪɵ, ɞɟɣɫɬɜɭɸɳɢɟ ɜ Ⱥɧɤɚɪɟ,
ɋɬɚɦɛɭɥɟ, ɂɡɦɢɪɟ ɢ Ⱥɧɬɚɥɶɟ, ɜɧɨɫɹɬ ɜɤɥɚɞ ɜ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨɝɨ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɦɟɠɞɭ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɢ Ɍɭɪɰɢɟɣ.
ȼ 2007 ɝɨɞɭ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɩɪɨɜɨɞɢɥɫɹ Ƚɨɞ ɪɭɫɫɤɨɣ ɤɭɥɶɬɭɪɵ, ɚ ɜ 2008
ɝɨɞɭ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ - Ƚɨɞ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɤɭɥɶɬɭɪɵ. Ɋɚɡɥɢɱɧɵɟ ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɟ
ɦɟɪɨɩɪɢɹɬɢɹ, ɨɪɝɚɧɢɡɨɜɚɧɧɵɟ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɢ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɜ ɬɟɱɟɧɢɟ ɞɜɭɯ ɥɟɬ,
ɫɩɨɫɨɛɫɬɜɨɜɚɥɢ ɜɵɯɨɞɭ ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɯ ɫɜɹɡɟɣ ɧɚ ɧɨɜɵɣ ɭɪɨɜɟɧɶ.
ȼɚɠɧɵɦɢ ɲɚɝɚɦɢ ɜ ɞɚɧɧɨɦ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɢ ɹɜɥɹɸɬɫɹ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɞɢɚɥɨɝɚ
ɦɟɠɞɭ ɭɱɟɧɵɦɢ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ, ɩɨɞɩɢɫɚɧɢɟ ɞɨɝɨɜɨɪɨɜ ɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɟ
ɦɟɠɞɭ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚɦɢ ɢ ɚɪɯɢɜɚɦɢ, ɩɪɨɝɪɚɦɦɵ ɩɨ ɨɛɦɟɧɭ ɫɬɭɞɟɧɬɚɦɢ
ɢ ɩɪɟɩɨɞɚɜɚɬɟɥɹɦɢ. ɇɨ ɜɫɟ ɠɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɜ ɞɚɧɧɨɣ ɫɮɟɪɟ ɨɬɫɬɚɟɬ
ɨɬ ɫɜɨɟɝɨ ɩɨɬɟɧɰɢɚɥɚ. ȼ ɫɜɹɡɢ ɫ ɷɬɢɦ ɛɨɥɶɲɨɟ ɡɧɚɱɟɧɢɟ ɩɪɢɨɛɪɟɬɚɟɬ
ɪɟɚɥɢɡɚɰɢɹ ɩɨɞɩɢɫɚɧɧɵɯ ɜ ɯɨɞɟ ɜɢɡɢɬɚ ɜ Ɍɭɪɰɢɸ ȼ. ȼ. ɉɭɬɢɧɚ ɜ 2009
ɝɨɞɭ ɩɪɨɬɨɤɨɥɨɜ ɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɟ ɜ ɬɚɤɢɯ ɨɛɥɚɫɬɹɯ, ɤɚɤ ɤɭɥɶɬɭɪɚ,
ɢɫɤɭɫɫɬɜɨ, ɧɚɭɤɚ, ɨɛɪɚɡɨɜɚɧɢɟ ɢ ɫɩɨɪɬ. Ɋɚɡɜɢɬɢɟ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨɝɨ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɩɨɦɨɠɟɬ ɬɭɪɤɚɦ ɢ ɪɭɫɫɤɢɦ, ɠɢɜɭɳɢɦ ɛɨɤ ɨ ɛɨɤ ɧɚ
ɩɪɨɬɹɠɟɧɢɢ ɫɬɨɥɟɬɢɣ, ɥɭɱɲɟ ɭɡɧɚɬɶ ɞɪɭɝ ɞɪɭɝɚ ɢ ɜɧɟɫɟɬ ɫɜɨɣ ɜɤɥɚɞ ɜ
ɪɟɲɟɧɢɟ ɩɪɨɛɥɟɦ «ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɹ ɢ ɧɟɞɨɜɟɪɢɹ», ɨɫɬɚɜɲɢɯɫɹ ɫɨ ɜɪɟɦɟɧ
ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ.
ɉɪɟɩɹɬɫɬɜɢɹ ɧɚ ɩɭɬɢ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɝɨ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɝɨ
ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɚ
ɉɨɫɥɟ ɜɢɡɢɬɚ ȼ. ȼ. ɉɭɬɢɧɚ ɜ Ɍɭɪɰɢɸ ɜ ɚɜɝɭɫɬɟ 2010 ɝɨɞɚ ɬɭɪɟɰɤɢɣ
ɩɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪ Ɋ. Ɍ. ɗɪɞɨɝɚɧ ɡɚɹɜɢɥ, ɱɬɨ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɜɵɯɨɞɹɬ ɧɚ ɧɨɜɵɣ ɭɪɨɜɟɧɶ, ɧɚ ɭɪɨɜɟɧɶ «ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɝɨ
ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɚ». ɇɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɛɵɫɬɪɨɟ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɬɨɪɝɨɜɵɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɢ
ɚɤɬɢɜɢɡɚɰɢɸ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ ɫɬɪɚɧɚɦɢ, ɟɳɺ ɪɚɧɨ
ɝɨɜɨɪɢɬɶ ɨ «ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɦ ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɟ», ɯɨɬɹ ɷɬɨ ɫɥɨɜɨɫɨɱɟɬɚɧɢɟ ɭɠɟ
ɩɪɨɢɡɧɟɫ ɩɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪ Ɋ. Ɍ. ɗɪɞɨɝɚɧ. ȼ ɜɵɫɤɚɡɵɜɚɧɢɹɯ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ
ɜɥɚɫɬɟɣ ɧɚ ɬɟɦɭ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɦɟɠɞɭ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɢ Ɍɭɪɰɢɟɣ «ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɟ
ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɨ» ɞɚɠɟ ɧɟ ɭɩɨɦɢɧɚɟɬɫɹ. ȼ. ȼ. ɉɭɬɢɧ ɝɨɜɨɪɢɥ ɨ ɬɨɦ, ɱɬɨ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɦɟɠɞɭ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɢ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɞɨɥɠɧɵ ɞɨɫɬɢɝɧɭɬɶ ɭɪɨɜɧɹ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɝɟɪɦɚɧɫɤɢɯ ɢ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɮɪɚɧɰɭɡɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ. Ⱦɥɹ ɷɬɨɝɨ
44 ɞɢɧɞɨɰɂɥɶɹɫɄȿɆȺɅɈȽɅɍ
ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɵɦ ɜɨɩɪɨɫɚɦ. ȼ ɢɸɥɟ 2005 ɝɨɞɚ ɜɨ ɜɪɟɦɹ ɩɟɪɟɝɨɜɨɪɨɜ
ɦɟɠɞɭ Ɋ. Ɍ. ɗɪɞɨɝɚɧɨɦ ɢ ȼ. ȼ. ɉɭɬɢɧɵɦ, ɩɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪ Ɍɭɪɰɢɢ
ɫɤɚɡɚɥ: «ɇɚɲɢ ɜɡɝɥɹɞɵ ɧɚ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɭɸ ɨɛɫɬɚɧɨɜɤɭ ɢ ɧɚ ɜɨɩɪɨɫɵ
ɫɨɯɪɚɧɟɧɢɹ ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ ɜ ɦɢɪɟ ɩɨɥɧɨɫɬɶɸ ɫɨɜɩɚɞɚɸɬ».9 Ɋɨɫɫɢɹ
ɩɨɞɞɟɪɠɢɜɚɟɬ ɜɫɬɭɩɥɟɧɢɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ȿɋ. Ɍɭɪɰɢɹ ɫɵɝɪɚɥɚ ɜɚɠɧɭɸ ɪɨɥɶ ɜ
ɪɟɲɟɧɢɢ ɜɨɩɪɨɫɚ ɨ ɩɪɢɫɨɟɞɢɧɟɧɢɢ Ɋɨɫɫɢɢ ɤ ɈɂɄ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ
ɧɚɛɥɸɞɚɬɟɥɹ. Ɋɨɫɫɢɹ, ɜ ɤɨɬɨɪɨɣ ɩɪɨɠɢɜɚɟɬ 20 ɦɢɥɥɢɨɧɨɜ ɦɭɫɭɥɶɦɚɧ,
ɩɨɞɚɥɚ ɡɚɹɜɤɭ ɧɚ ɜɫɬɭɩɥɟɧɢɟ ɜ ɈɂɄ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɧɚɛɥɸɞɚɬɟɥɹ ɫ ɰɟɥɶɸ
ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ ɢɫɥɚɦɫɤɢɦɢ ɫɬɪɚɧɚɦɢ, ɡɚɳɢɬɵ ɫɜɨɢɯ
ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɢ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɯ ɢɧɬɟɪɟɫɨɜ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ ɢ ɩɨɫɪɟɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɜ
ɤɨɧɮɥɢɤɬɚɯ ɧɚ Ȼɥɢɠɧɟɦ ȼɨɫɬɨɤɟ. ɉɚɤɢɫɬɚɧ, ɨɩɚɫɚɹɫɶ, ɱɬɨ ɜɫɥɟɞ ɡɚ
Ɋɨɫɫɢɟɣ ɤ ɈɂɄ ɩɪɢɫɨɟɞɢɧɢɬɫɹ ɂɧɞɢɹ, ɜɵɫɬɭɩɢɥ ɩɪɨɬɢɜ
ɩɪɟɞɨɫɬɚɜɥɟɧɢɹ Ɋɨɫɫɢɢ ɫɬɚɬɭɫɚ ɧɚɛɥɸɞɚɬɟɥɹ. Ɉɞɧɚɤɨ ɛɥɚɝɨɞɚɪɹ
ɢɧɢɰɢɚɬɢɜɟ Ɍɭɪɰɢɢ Ɋɨɫɫɢɹ ɜɫɟ ɠɟ ɩɨɥɭɱɢɥɚ ɞɚɧɧɵɣ ɫɬɚɬɭɫ.
Ⱥɧɚɥɨɝɢɱɧɵɦ ɨɛɪɚɡɨɦ Ɍɭɪɰɢɹ ɩɨɞɞɟɪɠɚɥɚ ɢ ɜɫɬɭɩɥɟɧɢɟ Ɋɨɫɫɢɢ ɜɨ
ȼɫɟɦɢɪɧɭɸ Ɍɨɪɝɨɜɭɸ Ɉɪɝɚɧɢɡɚɰɢɸ (ȼɌɈ). Ɋɨɫɫɢɹ, ɩɨɞɨɛɧɨ Ɍɭɪɰɢɢ,
ɜɵɫɬɭɩɚɟɬ ɡɚ ɦɢɪɧɨɟ ɭɪɟɝɭɥɢɪɨɜɚɧɢɟ ɛɥɢɠɧɟɜɨɫɬɨɱɧɵɯ ɩɪɨɛɥɟɦ, ɢ,
ɩɪɟɠɞɟ ɜɫɟɝɨ, ɩɪɨɛɥɟɦɵ ɂɪɚɧɚ. Ⱦɚɧɧɵɣ ɩɨɞɯɨɞ Ɇɨɫɤɜɵ ɢ Ⱥɧɤɚɪɵ
ɩɪɟɞɨɫɬɚɜɥɹɟɬ ɢɦ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɶ ɜɟɫɬɢ ɩɟɪɟɝɨɜɨɪɵ ɫɨ ɜɫɟɦɢ
ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɦɢ ɫɢɥɚɦɢ. Ɍɚɤɢɦ ɨɛɪɚɡɨɦ, ɭɫɢɥɢɜɚɟɬɫɹ ɜɥɢɹɧɢɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɢ
Ɋɨɫɫɢɢ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ. ɋ ɞɪɭɝɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ, ɨɛɟ ɫɬɪɚɧɵ ɝɨɬɨɜɵ ɜɡɹɬɶ ɧɚ ɫɟɛɹ
ɪɨɥɶ «ɦɨɫɬɚ» ɦɟɠɞɭ ȼɨɫɬɨɤɨɦ ɢ Ɂɚɩɚɞɨɦ, ɢ ɷɬɨ ɢɯ ɫɛɥɢɠɚɟɬ. ɋɬɨɪɨɧɵ
ɬɚɤɠɟ ɞɨɝɨɜɨɪɢɥɢɫɶ ɩɪɢɥɚɝɚɬɶ ɭɫɢɥɢɹ ɞɥɹ ɚɤɬɢɜɢɡɚɰɢɢ ɞɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɢ
Ɉɪɝɚɧɢɡɚɰɢɢ ɱɟɪɧɨɦɨɪɫɤɨɝɨ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ (Ɉɑɗɋ).
Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ ɩɪɢɞɟɪɠɢɜɚɸɬɫɹ ɫɯɨɠɢɯ ɜɡɝɥɹɞɨɜ ɧɚ ɩɨɩɵɬɤɢ ɇȺɌɈ
ɜɡɹɬɶ ɩɨɞ ɤɨɧɬɪɨɥɶ ɑɟɪɧɨɟ ɦɨɪɟ. Ɍɭɪɰɢɹ ɜɵɫɬɭɩɚɟɬ ɩɪɨɬɢɜ ɢɡɦɟɧɟɧɢɹ
ɞɨɝɨɜɨɪɚ Ɇɨɧɬɪɺ, Ɋɨɫɫɢɹ ɧɟ ɠɟɥɚɟɬ ɩɪɢɫɭɬɫɬɜɢɹ ɫɢɥ ɇȺɌɈ ɜ
ɱɟɪɧɨɦɨɪɫɤɨɦ ɪɟɝɢɨɧɟ.10 ɋɬɨɪɨɧɵ ɨɤɚɡɵɜɚɸɬ ɞɪɭɝ ɞɪɭɝɭ ɜɡɚɢɦɧɭɸ
ɩɨɞɞɟɪɠɤɭ ɧɚ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɣ ɚɪɟɧɟ. ɇɚɪɹɞɭ ɫ ɷɬɢɦ Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ
ɫɬɪɟɦɹɬɫɹ ɞɟɣɫɬɜɨɜɚɬɶ ɫɨɜɦɟɫɬɧɨ ɜ ɬɚɤɢɯ ɱɟɪɧɨɦɨɪɫɤɢɯ ɫɬɪɭɤɬɭɪɚɯ,
ɤɚɤ Ɉɑɗɋ ɢ BLACKSEAFOR.
9 Suat KÑnÑkoßlu, “7ürk-Rus Ýliàkilerinin Anatomisi”, $vrasya DosyasÑ, Türk DünyasÑ-Çin,
ɇɨ. 1, 2006, ɫ. 100.
10 “ɇȺɌɈ: ɑɟɪɧɨɦɨɪɫɤɢɟ ɩɪɨɬɢɜɨɪɟɱɢɹ”, 2 ɦɚɪɬɚ 2006, http://www/
turtsia.ru/full_news.php?nid=439
ɈɌɋɈɋȿȾɋɌȼȺɄɋɌɊȺɌȿȽɂɑȿɋɄɈɆɍɋɈɌɊɍȾɇɂɑȿɋɌȼɍ 43
ɌɍɊȿɐɄɈ-ɊɈɋɋɂɃɋɄɂȿɈɌɇɈɒȿɇɂə
ɩɪɨɟɤɬɭ «ɘɠɧɵɣ ɉɨɬɨɤ» ɦɨɠɧɨ ɨɛɴɹɫɧɢɬɶ ɧɟɭɞɚɱɧɵɦɢ ɩɨɩɵɬɤɚɦɢ
ɧɚɣɬɢ ɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨɟ ɤɨɥɢɱɟɫɬɜɨ ɝɚɡɚ ɞɥɹ ɡɚɩɨɥɧɟɧɢɹ ɝɚɡɨɩɪɨɜɨɞɚ
«ɇɚɛɭɤɤɨ». Ɋɟɲɟɧɢɟ ɞɚɧɧɨɝɨ ɜɨɩɪɨɫɚ ɨɫɥɨɠɧɹɟɬɫɹ ɪɹɞɨɦ ɩɪɨɛɥɟɦ,
ɬɚɤɢɯ ɤɚɤ ɧɟɫɬɚɛɢɥɶɧɚɹ ɫɢɬɭɚɰɢɹ ɜ ɂɪɚɤɟ, ɧɟɠɟɥɚɧɢɟ ɋɒȺ ɞɨɩɭɫɬɢɬɶ
ɭɱɚɫɬɢɟ ɂɪɚɧɚ ɜ ɩɪɨɟɤɬɟ, ɪɚɡɧɨɝɥɚɫɢɹ ɦɟɠɞɭ Ɍɭɪɤɦɟɧɢɫɬɚɧɨɦ ɢ
Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɨɦ ɩɨ ɜɨɩɪɨɫɭ ɪɚɫɩɪɟɞɟɥɟɧɢɹ ɦɟɫɬɨɪɨɠɞɟɧɢɣ ɝɚɡɚ ɜ
ɪɚɣɨɧɟ Ʉɚɫɩɢɣɫɤɨɝɨ ɦɨɪɹ, ɧɟɪɟɲɟɧɧɨɫɬɶ ɜɨɩɪɨɫɚ ɨɛ ɭɱɚɫɬɢɢ ɜ ɩɪɨɟɤɬɟ
Ʉɚɡɚɯɫɬɚɧɚ. ɋɢɬɭɚɰɢɸ ɫ ɩɪɨɟɤɬɨɦ «ɇɚɛɭɤɤɨ» ɨɫɥɨɠɧɹɟɬ ɧɟɝɚɬɢɜɧɚɹ
ɪɟɚɤɰɢɹ Ⱥɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɚ ɧɚ ɧɚɱɚɥɨ ɞɢɚɥɨɝɚ ɦɟɠɞɭ Ⱥɪɦɟɧɢɟɣ ɢ Ɍɭɪɰɢɟɣ,
ɤɨɬɨɪɚɹ ɜɵɪɚɡɢɥɚɫɶ ɜ ɢɫɩɨɥɶɡɨɜɚɧɢɢ ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɢɯ ɪɟɫɭɪɫɨɜ ɜ
ɤɚɱɟɫɬɜɟ «ɤɨɡɵɪɹ» ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɫ Ɍɭɪɰɢɟɣ. ȼ ɢɬɨɝɟ Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ
ɧɚɲɥɢ ɜɵɯɨɞ ɜɨ ɜɡɚɢɦɧɨɣ ɩɨɞɞɟɪɠɤɟ ɩɪɨɟɤɬɨɜ ɞɪɭɝɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ.
Ɉɞɧɚɤɨ ɷɬɨ ɧɟ ɨɡɧɚɱɚɟɬ, ɱɬɨ Ɋɨɫɫɢɹ ɩɨɥɧɨɫɬɶɸ ɨɬɤɚɡɚɥɚɫɶ ɨɬ ɫɜɨɢɯ
ɩɪɨɟɤɬɨɜ, ɚ Ɍɭɪɰɢɹ ɨɬ ɩɪɨɟɤɬɚ «ɇɚɛɭɤɤɨ».
ȼ ɯɨɞɟ ɨɛɦɟɧɚ ɜɢɡɢɬɚɦɢ ɫɬɨɪɨɧɵ ɞɨɝɨɜɨɪɢɥɢɫɶ ɨ ɫɨɡɞɚɧɢɢ
ɩɨɞɡɟɦɧɵɯ ɝɚɡɨɯɪɚɧɢɥɢɳ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɢ ɨ ɬɨɦ, ɱɬɨ Ɋɨɫɫɢɹ ɩɨɫɬɪɨɢɬ
ɚɬɨɦɧɭɸ ɷɥɟɤɬɪɨɫɬɚɧɰɢɸ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ.8 ȼɫɟ ɷɬɨ ɫɜɢɞɟɬɟɥɶɫɬɜɭɟɬ ɨ ɬɨɦ,
ɱɬɨ ɜ ɛɭɞɭɳɟɦ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ ɜ ɨɛɥɚɫɬɢ ɷɧɟɪɝɟɬɢɤɢ, ɬɨɪɝɨɜɥɢ ɢ
ɞɚɠɟ ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɛɭɞɭɬ ɪɚɡɜɢɜɚɬɶɫɹ ɭɫɤɨɪɟɧɧɵɦɢ ɬɟɦɩɚɦɢ. Ⱦɚɧɧɨɟ
ɨɛɫɬɨɹɬɟɥɶɫɬɜɨ, ɧɟɫɨɦɧɟɧɧɨ, ɩɨɜɵɫɢɬ ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɭɸ ɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ
Ɍɭɪɰɢɢ ɨɬ Ɋɨɫɫɢɢ. Ɉɞɧɚɤɨ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɨɬɦɟɬɢɬɶ, ɱɬɨ ɞɚɧɧɚɹ
ɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ ɧɟ ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɨɞɧɨɫɬɨɪɨɧɧɟɣ. Ɋɨɫɫɢɹ ɡɚɜɢɫɢɬ ɨɬ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɟ
ɦɟɧɶɲɟ, ɱɟɦ Ɍɭɪɰɢɹ ɨɬ Ɋɨɫɫɢɢ. Ɂɚɩɥɚɧɢɪɨɜɚɧɧɚɹ ɪɟɚɥɢɡɚɰɢɹ ɩɪɨɟɤɬɨɜ
«ɋɚɦɫɭɧ-Ⱦɠɟɣɯɚɧ» ɢ «ɘɠɧɵɣ ɩɨɬɨɤ» ɩɪɢɜɟɞɟɬ ɤ ɬɨɦɭ, ɱɬɨ
ɡɧɚɱɢɬɟɥɶɧɚɹ ɱɚɫɬɶ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɷɧɟɪɝɨɪɟɫɭɪɫɨɜ ɛɭɞɟɬ ɩɨɫɬɚɜɥɹɬɶɫɹ ɧɚ
Ɂɚɩɚɞ ɱɟɪɟɡ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɸ Ɍɭɪɰɢɢ. ɋɥɟɞɨɜɚɬɟɥɶɧɨ, Ɇɨɫɤɜɚ ɨɤɚɠɟɬɫɹ ɜ
ɬɪɚɧɡɢɬɧɨɣ ɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɢ ɨɬ Ⱥɧɤɚɪɵ. Ɋɨɫɫɢɹ, ɠɟɥɚɸɳɚɹ ɢɡɛɚɜɢɬɫɹ ɨɬ
ɬɪɚɧɡɢɬɧɨɣ ɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɢ Ȼɟɥɚɪɭɫɢ ɢ ɍɤɪɚɢɧɵ ɢ ɭɫɢɥɢɬɶ ɫɜɨɟ
ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɨɟ ɞɨɦɢɧɢɪɨɜɚɧɢɟ ɜ ȿɜɪɚɡɢɣɫɤɨɦ ɪɟɝɢɨɧɟ, ɢ Ɍɭɪɰɢɹ,
ɤɨɬɨɪɚɹ ɫɬɪɟɦɢɬɶɫɹ ɫɬɚɬɶ «ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɢɦ» ɦɨɫɬɨɦ ɦɟɠɞɭ Ɂɚɩɚɞɨɦ ɢ
ȼɨɫɬɨɤɨɦ, ɭɜɟɪɟɧɧɨ ɩɪɨɞɜɢɝɚɸɬɫɹ ɩɨ ɩɭɬɢ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɜ ɫɮɟɪɟ
ɷɧɟɪɝɟɬɢɤɢ.
ɜ) ȼɡɚɢɦɧɚɹ ɩɨɞɞɟɪɠɤɚ ɧɚ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɣ ɚɪɟɧɟ
ɇɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɤɨɧɤɭɪɟɧɰɢɸ ɡɚ ɜɥɢɹɧɢɟ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ ɢ ɜ ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɨɣ
Ⱥɡɢɢ, Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ ɢɦɟɸɬ ɫɯɨɠɢɟ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ ɩɨ ɦɧɨɝɢɦ
8 Ýl\as Kamalov, “7ürki\e ile Rus\a·nÑn “EnerMi”k DansÑ Sürü\or”, <eni ÞaIak, 8 Aßustos
2009.
42 ɞɢɧɞɨɰɂɥɶɹɫɄȿɆȺɅɈȽɅɍ
ɛ) «ɗɧɟɪɝɢɱɧɨɟ» ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɜ ɫɮɟɪɟ ɷɧɟɪɝɟɬɢɤɢ
Ɋɨɫɫɢɣɫɤɢɟ ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɢɟ ɪɟɫɭɪɫɵ ɢɝɪɚɸɬ ɛɨɥɶɲɭɸ ɪɨɥɶ ɜ ɬɨɦ,
ɱɬɨ ɬɨɜɚɪɨɨɛɨɪɨɬ ɦɟɠɞɭ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɢ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɞɨɫɬɢɝ ɜɧɭɲɢɬɟɥɶɧɵɯ
ɦɚɫɲɬɚɛɨɜ. «Ƚɚɡɨɜɚɹ ɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ» Ɍɭɪɰɢɢ ɨɬ Ɋɨɫɫɢɢ ɫɨɫɬɚɜɥɹɟɬ
ɩɪɢɦɟɪɧɨ 60 %. Ɍɭɪɰɢɹ ɡɚɧɢɦɚɟɬ ɬɪɟɬɶɟ ɦɟɫɬɨ ɫɪɟɞɢ ɫɬɪɚɧ-ɢɦɩɨɪɬɟɪɨɜ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɝɨ ɩɪɢɪɨɞɧɨɝɨ ɝɚɡɚ. ȼ ɪɚɦɤɚɯ ɞɨɝɨɜɨɪɚ, ɩɨɞɩɢɫɚɧɧɨɝɨ ɞɜɭɦɹ
ɫɬɪɚɧɚɦɢ ɜ 1984 ɝɨɞɭ, Ɋɨɫɫɢɹ ɫ 1987 ɝɨɞɚ ɧɚɱɚɥɚ ɷɤɫɩɨɪɬ ɝɚɡɚ ɜ Ɍɭɪɰɢɸ
ɩɨ ɝɚɡɨɩɪɨɜɨɞɭ, ɩɪɨɯɨɞɹɳɟɦɭ ɱɟɪɟɡ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɸ ɍɤɪɚɢɧɵ, Ɋɭɦɵɧɢɢ ɢ
Ȼɨɥɝɚɪɢɢ. ȼ 2005 ɝɨɞɭ ɫɨɫɬɨɹɥɫɹ ɜɜɨɞ ɜ ɷɤɫɩɥɭɚɬɚɰɢɸ ɝɚɡɨɩɪɨɜɨɞɚ
«Ƚɨɥɭɛɨɣ ɩɨɬɨɤ».6 Ȼɥɚɝɨɞɚɪɹ ɷɬɨɦɭ ɩɪɨɟɤɬɭ Ɍɭɪɰɢɹ ɫɬɚɥɚ ɨɞɧɢɦ ɢɡ
ɤɪɭɩɧɟɣɲɢɯ ɩɚɪɬɧɟɪɨɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɜ ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɨɣ ɫɮɟɪɟ. ɏɨɬɹ Ɍɭɪɰɢɹ
ɡɚɤɭɩɚɟɬ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɣ ɝɚɡ ɫ 1987 ɝɨɞɚ, ɦɟɠɞɭ Ɇɨɫɤɜɨɣ ɢ Ⱥɧɤɚɪɨɣ
ɧɢɤɨɝɞɚ ɧɟ ɜɨɡɧɢɤɚɥɨ ɫɟɪɶɟɡɧɵɯ ɩɪɨɛɥɟɦ ɜ ɞɚɧɧɨɣ ɫɮɟɪɟ. Ɍɟɦ ɫɚɦɵɦ
Ɋɨɫɫɢɹ ɞɨɤɚɡɚɥɚ, ɱɬɨ ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɧɚɞɟɠɧɵɦ ɩɚɪɬɧɟɪɨɦ.
ɇɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ, Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ ɞɨ ɧɚɫɬɨɹɳɟɝɨ
ɜɪɟɦɟɧɢ ɜɵɞɜɢɝɚɥɢ ɪɚɡɥɢɱɧɵɟ ɩɪɨɟɤɬɵ ɞɨɫɬɚɜɤɢ ɫɪɟɞɧɟɚɡɢɚɬɫɤɢɯ
ɷɧɟɪɝɨɪɟɫɭɪɫɨɜ ɧɚ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɵɣ ɪɵɧɨɤ. Ʉɨɧɤɭɪɟɧɰɢɹ ɫɜɹɡɚɧɚ ɫ
ɩɪɨɟɤɬɚɦɢ «ɘɠɧɵɣ ɩɨɬɨɤ» ɢ «ɇɚɛɭɤɤɨ». ȼɦɟɫɬɟ ɫ ɬɟɦ ɞɨɤɭɦɟɧɬɵ,
ɩɨɞɩɢɫɚɧɧɵɟ ɜɨ ɜɪɟɦɹ ɜɢɡɢɬɚ ȼ. ȼ. ɉɭɬɢɧɚ ɜ Ɍɭɪɰɢɸ (ɚɜɝɭɫɬ 2009)
ɨɡɧɚɱɚɥɢ, ɱɬɨ ɫɬɨɪɨɧɵ ɛɭɞɭɬ ɢɧɬɟɧɫɢɮɢɰɢɪɨɜɚɬɶ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɜ
ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɨɣ ɫɮɟɪɟ. Ɋɨɫɫɢɹ ɫɨɝɥɚɫɢɥɚɫɶ ɩɨɫɬɚɜɥɹɬɶ ɧɟɮɬɶ ɩɨ
ɧɟɮɬɟɩɪɨɜɨɞɭ «ɋɚɦɫɭɧ-Ⱦɠɟɣɯɚɧ», ɤɨɬɨɪɵɣ ɫɱɢɬɚɟɬɫɹ ɤɨɧɤɭɪɟɧɬɨɦ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɝɨ ɩɪɨɟɤɬɚ «Ȼɭɪɝɚɫ-Ⱦɟɞɟɚɝɚɱ (Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪɭɩɨɥɢɫ)». Ⱥɧɤɚɪɚ, ɜ
ɫɜɨɸ ɨɱɟɪɟɞɶ, ɪɚɡɪɟɲɢɥɚ ɩɪɨɯɨɠɞɟɧɢɟ ɱɟɪɟɡ ɫɜɨɢ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɚɥɶɧɵɟ
ɜɨɞɵ ɝɚɡɨɩɪɨɜɨɞɚ «ɘɠɧɵɣ ɩɨɬɨɤ», ɤɨɬɨɪɵɣ ɫɱɢɬɚɟɬɫɹ ɚɥɶɬɟɪɧɚɬɢɜɨɣ
«ɇɚɛɭɤɤɨ». ɉɪɢɱɢɧɨɣ ɢɡɦɟɧɟɧɢɹ ɜɡɝɥɹɞɨɜ ɨɛɟɢɯ ɫɬɨɪɨɧ ɧɚ
ɜɵɲɟɧɚɡɜɚɧɧɵɟ ɩɪɨɟɤɬɵ ɫɬɚɥɢ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɟ ɫɨɛɵɬɢɹ, ɡɚɬɪɚɝɢɜɚɸɳɢɟ
ɫɮɟɪɭ ɷɧɟɪɝɟɬɢɤɢ. ɇɨɜɨɟ ɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɨ Ȼɨɥɝɚɪɢɢ ɡɚɹɜɢɥɨ ɨ
ɩɪɢɨɫɬɚɧɨɜɤɟ ɢ ɩɟɪɟɫɦɨɬɪɟ ɜɫɟɯ ɩɪɨɟɤɬɨɜ, ɜɤɥɸɱɚɹ «Ȼɭɪɝɚɫ-Ⱦɟɞɟɚɝɚɱ
(Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪɭɩɨɥɢɫ)» ɢ «ɘɠɧɵɣ ɩɨɬɨɤ», ɬɟɦ ɫɚɦɵɦ, ɩɨɫɬɚɜɢɜ ɩɨɞ
ɭɝɪɨɡɭ ɜɚɠɧɵɟ ɞɥɹ Ɋɨɫɫɢɢ ɩɪɨɟɤɬɵ. Ɋɨɫɫɢɹ ɩɪɢɞɚɟɬ ɛɨɥɶɲɨɟ ɡɧɚɱɟɧɢɟ
ɩɪɨɟɤɬɭ «ɘɠɧɵɣ ɩɨɬɨɤ», ɧɟ ɠɟɥɚɹ ɡɚɜɢɫɟɬɶ ɨɬ ɍɤɪɚɢɧɵ ɢ Ȼɟɥɚɪɭɫɢ ɜ
ɜɨɩɪɨɫɟ ɬɪɚɧɡɢɬɚ ɝɚɡɚ. Ɋɚɞɢ ɪɟɚɥɢɡɚɰɢɢ ɞɚɧɧɨɝɨ ɩɪɨɟɤɬɚ Ɋɨɫɫɢɹ
ɫɨɝɥɚɫɢɥɚɫɶ ɧɚ ɬɪɚɧɫɩɨɪɬɢɪɨɜɤɭ ɧɟɮɬɢ ɩɨ ɤɨɧɤɭɪɢɪɭɸɳɟɦɭ
ɧɟɮɬɟɩɪɨɜɨɞɭ «ɋɚɦɫɭɧ-Ⱦɠɟɣɯɚɧ».7 «ɉɪɢɫɨɟɞɢɧɟɧɢɟ» Ɍɭɪɰɢɢ ɤ
6 Ɇɢɯɚɢɥ Ɂɵɝɚɪɶ, «ɉɪɨɟɤɬ ɉɭɬɢɧ ɢ ɞɪɭɡɶɹ», ȼɥɚɫɬɶ, ʋ 50, 19 ɞɟɤɚɛɪɹ 2005, ɫ. 28.
7 ɋɟɪɝɟɣ Ʉɭɥɢɤɨɜ, «Ɇɨɫɤɜɚ ɭɝɨɞɢɥɚ ɜ ɛɨɥɝɚɪɫɤɢɣ ɤɚɩɤɚɧ», ɇɟɡɚɜɢɫɢɦɚɹ ɝɚɡɟɬɚ, 30
ɢɸɥɹ 2009.
ɈɌɋɈɋȿȾɋɌȼȺɄɋɌɊȺɌȿȽɂɑȿɋɄɈɆɍɋɈɌɊɍȾɇɂɑȿɋɌȼɍ 41
ɌɍɊȿɐɄɈ-ɊɈɋɋɂɃɋɄɂȿɈɌɇɈɒȿɇɂə
ɧɟɫɨɦɧɟɧɧɨ, ɩɪɢɜɟɥɨ ɤ ɪɚɡɜɢɬɢɸ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɯ ɢ ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɯ ɫɜɹɡɟɣ
ɢ, ɫɥɟɞɨɜɚɬɟɥɶɧɨ, ɤ ɱɚɫɬɢɱɧɨɦɭ ɢɡɦɟɧɟɧɢɸ ɜɡɚɢɦɧɨɝɨ ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɹ,
ɫɥɨɠɢɜɲɟɝɨɫɹ ɜ ɝɨɞɵ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ. Ɋɟɲɟɧɢɟ ɩɪɨɛɥɟɦɵ ɜɡɚɢɦɧɨɝɨ
ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɹ ɫɩɨɫɨɛɫɬɜɭɟɬ ɫɛɥɢɠɟɧɢɸ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ. ȿɳɟ ɨɞɧɢɦ ɜɚɠɧɵɦ
ɮɚɤɬɨɪɨɦ ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ, ɛɟɡɭɫɥɨɜɧɨ,
ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɬɨɪɝɨɜɥɹ. Ɉɬɧɨɲɟɧɢɹ ɜ ɷɬɨɣ ɫɮɟɪɟ, ɧɚɱɚɜɲɢɟɫɹ ɫ «ɱɟɥɧɨɱɧɨɣ
ɬɨɪɝɨɜɥɢ», ɜ ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ ɨɛɪɚɡɭɸɬ ɨɫɧɨɜɭ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɝɨ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɞɜɭɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ.
Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ: ɨɬ ɫɨɫɟɞɫɬɜɚ ɤ
ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɦɭ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɭ
ɚ) Ɍɨɪɝɨɜɵɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ ɫɬɪɚɧɚɦɢ
ȼ 2011 ɝɨɞɭ ɬɨɜɚɪɨɨɛɨɪɨɬ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ ɫɬɪɚɧɚɦɢ ɩɪɢɛɥɢɡɢɥɫɹ ɤ 40
ɦɥɪɞ. ɞɨɥɥɚɪɨɜ. Ɋɨɫɫɢɹ ɫɬɚɥɚ ɨɞɧɢɦ ɢɡ ɫɚɦɵɯ ɤɪɭɩɧɵɯ ɬɨɪɝɨɜɵɯ
ɩɚɪɬɧɟɪɨɜ Ɍɭɪɰɢɢ. Ⱦɥɹ ɫɪɚɜɧɟɧɢɹ ɜ 2003 ɝɨɞɭ ɷɬɨɬ ɩɨɤɚɡɚɬɟɥɶ ɛɵɥ ɧɚ
ɭɪɨɜɧɟ 6 ɦɥɪɞ. ɞɨɥɥɚɪɨɜ. Ɉɫɧɨɜɧɵɦɢ ɫɬɚɬɶɹɦɢ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɝɨ ɷɤɫɩɨɪɬɚ ɜ
Ɍɭɪɰɢɸ ɹɜɥɹɸɬɫɹ ɩɪɢɪɨɞɧɵɣ ɝɚɡ (42 %), ɧɟɮɬɶ ɢ ɧɟɮɬɟɩɪɨɞɭɤɬɵ (26 %).
Ɉɫɧɨɜɧɵɟ ɝɪɭɩɩɵ ɬɨɜɚɪɨɜ ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɷɤɫɩɨɪɬɚ ɜ Ɋɨɫɫɢɸ ɫɨɫɬɚɜɥɹɸɬ
ɬɟɤɫɬɢɥɶɧɚɹ ɩɪɨɞɭɤɰɢɹ (20 %), ɫɬɚɥɶ ɢ ɦɟɬɚɥɥɨɩɪɨɤɚɬ (16 %), ɨɜɨɳɢ ɢ
ɮɪɭɤɬɵ (12 %).5 Ɍɨɪɝɨɜɵɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɯɚɪɚɤɬɟɪɢɡɭɸɬɫɹ ɞɢɫɛɚɥɚɧɫɨɦ ɧɟ
ɜ ɩɨɥɶɡɭ Ɍɭɪɰɢɢ, ɤɨɬɨɪɚɹ ɩɨɫɬɨɹɧɧɨ ɜɵɧɨɫɢɬ ɞɚɧɧɵɣ ɜɨɩɪɨɫ ɧɚ
ɩɨɜɟɫɬɤɭ ɞɧɹ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɩɟɪɟɝɨɜɨɪɨɜ. Ɉɞɧɚɤɨ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɟ
ɜɥɚɫɬɢ ɫɱɢɬɚɸɬ, ɱɬɨ ɞɢɫɛɚɥɚɧɫ ɩɨɤɪɵɜɚɟɬɫɹ ɡɚ ɫɱɟɬ ɬɭɪɟɰɤɢɯ
ɢɧɜɟɫɬɢɰɢɣ ɜ ɫɬɪɨɢɬɟɥɶɧɵɣ ɫɟɤɬɨɪ Ɋɨɫɫɢɢ, ɞɨɯɨɞɨɜ ɨɬ «ɱɟɥɧɨɱɧɨɣ
ɬɨɪɝɨɜɥɢ» ɢ ɬɭɪɢɡɦɚ. ȼ Ɋɨɫɫɢɢ ɪɚɛɨɬɚɟɬ ɛɨɥɶɲɨɟ ɤɨɥɢɱɟɫɬɜɨ ɬɭɪɟɰɤɢɯ
ɫɬɪɨɢɬɟɥɶɧɵɯ ɤɨɦɩɚɧɢɣ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɫ ɧɚɱɚɥɚ 1990-ɯ ɝɨɞɨɜ ɨɫɭɳɟɫɬɜɢɥɢ
ɨɤɨɥɨ 1000 ɩɪɨɟɤɬɨɜ. ȼ 2011 ɝɨɞɭ ɤɨɥɢɱɟɫɬɜɨ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɬɭɪɢɫɬɨɜ ɜ
Ɍɭɪɰɢɢ ɩɪɟɜɵɫɢɥɨ 3 ɦɥɧ. ɱɟɥɨɜɟɤ. Ɍɚɤɢɦ ɨɛɪɚɡɨɦ, Ɋɨɫɫɢɹ ɡɚɧɹɥɚ
ɩɟɪɜɨɟ ɦɟɫɬɨ ɩɨ ɱɢɫɥɭ ɬɭɪɢɫɬɨɜ, ɩɨɫɟɬɢɜɲɢɯ Ɍɭɪɰɢɸ. ɋɬɨɪɨɧɵ
ɧɚɦɟɪɟɧɵ ɩɪɨɞɨɥɠɢɬɶ ɬɟɫɧɨɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɜ ɷɬɢɯ ɫɮɟɪɚɯ. Ɍɚɤ
ɥɢɞɟɪɵ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ ɡɚɹɜɥɹɸɬ ɨ ɧɚɦɟɪɟɧɢɢ ɞɨɜɟɫɬɢ ɬɨɜɚɪɨɨɛɨɪɨɬ ɞɨ 100
ɦɥɪɞ. ɞɨɥɥɚɪɨɜ ɜ 2015 ɝɨɞɭ. Ɋɚɡɜɢɬɢɟ ɬɨɪɝɨɜɵɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɩɨɜɥɟɱɟɬ ɡɚ
ɫɨɛɨɣ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɢ ɜ ɞɪɭɝɢɯ ɫɮɟɪɚɯ.
5 Ýl\as Kamalov, Putin’in 5usya’sÑ, K*%’den Devlet %aàkanlÑßÑna Vladimir Putin, Kaknüs Ya-
\ÑnlarÑ, Ýstanbul 2004, ɫ. 158.
40 ɞɢɧɞɨɰɂɥɶɹɫɄȿɆȺɅɈȽɅɍ
ɜɧɟɲɧɟɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ4 ɢ ɜ ɷɬɨɣ ɫɜɹɡɢ ɫɬɚɥ ɩɪɢɞɚɜɚɬɶ ɛɨɥɶɲɨɟ ɡɧɚɱɟɧɢɟ
ɪɚɡɜɢɬɢɸ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ ɫɨɫɟɞɧɢɦɢ ɫɬɪɚɧɚɦɢ ɢ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ ɋɇȽ. ȼ
ɫɜɨɸ ɨɱɟɪɟɞɶ Ɍɭɪɰɢɹ ɜ 2000-ɵɟ ɝɨɞɵ ɧɚɱɚɥɚ ɜɟɫɬɢ ɜɧɟɲɧɸɸ ɩɨɥɢɬɢɤɭ,
ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɧɭɸ ɧɚ ɪɟɲɟɧɢɟ ɩɪɨɛɥɟɦ ɫ ɫɨɫɟɞɧɢɦɢ ɫɬɪɚɧɚɦɢ ɢ ɪɚɡɜɢɬɢɟ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ ɧɢɦɢ. Ɋɨɫɬ ɜɧɢɦɚɧɢɹ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɤ ɫɨɫɟɞɹɦ ɢ,
ɫɥɟɞɨɜɚɬɟɥɶɧɨ, ɞɪɭɝ ɤ ɞɪɭɝɭ ɫɩɨɫɨɛɫɬɜɨɜɚɥ ɜɵɯɨɞɭ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-
ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɞɢɚɥɨɝɚ ɧɚ ɧɨɜɵɣ ɭɪɨɜɟɧɶ. ɉɪɢ ɷɬɨɦ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɨɬɦɟɬɢɬɶ,
ɱɬɨ ɨɫɨɛɟɧɧɨ ɜ ɩɨɫɥɟɞɧɢɟ ɝɨɞɵ Ⱥɧɤɚɪɚ ɢ Ɇɨɫɤɜɚ ɜɵɪɚɠɚɸɬ
ɧɟɞɨɜɨɥɶɫɬɜɨ ɬɨɣ ɪɨɥɶɸ, ɤɨɬɨɪɚɹ ɨɬɜɨɞɢɬɫɹ ɢɦ Ɂɚɩɚɞɨɦ. Ɋɨɫɫɢɹ
ɜɨɡɪɚɠɚɟɬ ɩɪɨɬɢɜ ɬɨɝɨ, ɱɬɨɛɵ Ɂɚɩɚɞ ɪɚɫɫɦɚɬɪɢɜɚɥ ɟɟ ɢɫɤɥɸɱɢɬɟɥɶɧɨ
ɤɚɤ «ɧɟɮɬɟɩɟɪɟɝɨɧɧɭɸ ɫɬɚɧɰɢɸ». Ɍɭɪɰɢɹ ɧɟɞɨɜɨɥɶɧɚ ɬɟɦ, ɱɬɨ ȿɋ ɢ
ɋɒȺ ɢɫɩɨɥɶɡɭɸɬ ɟɺ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ «ɦɨɫɬɚ» ɞɥɹ ɩɪɨɜɟɞɟɧɢɹ ɫɜɨɟɣ
ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɜ Ⱥɮɝɚɧɢɫɬɚɧɟ ɢ ɧɚ Ȼɥɢɠɧɟɦ ȼɨɫɬɨɤɟ.
ȼɬɨɪɵɦ ɜɚɠɧɵɦ ɮɚɤɬɨɪɨɦ ɫɛɥɢɠɟɧɢɹ Ⱥɧɤɚɪɵ ɢ Ɇɨɫɤɜɵ ɫɥɭɠɚɬ
ɫɨɛɵɬɢɹ ɧɚ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɣ ɚɪɟɧɟ. Ɇɨɫɤɜɚ, ɪɚɫɩɥɚɬɢɜɲɢɫɶ ɫ ɜɧɟɲɧɢɦɢ
ɞɨɥɝɚɦɢ ɢ ɜɨɫɫɬɚɧɨɜɢɜ ɷɤɨɧɨɦɢɤɭ ɡɚ ɫɱɟɬ ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɢɯ ɪɟɫɭɪɫɨɜ,
ɧɚɱɚɥɚ ɩɪɨɜɨɞɢɬɶ ɛɨɥɟɟ ɚɤɬɢɜɧɭɸ ɜɧɟɲɧɸɸ ɩɨɥɢɬɢɤɭ. Ⱥɧɚɥɢɬɢɤɢ
ɞɚɠɟ ɫɬɚɥɢ ɝɨɜɨɪɢɬɶ ɨ ɧɨɜɨɣ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɟ ɫ ɋɒȺ. Ɍɭɪɰɢɹ ɧɚɱɚɥɚ
ɢɫɩɵɬɵɜɚɬɶ ɫɥɨɠɧɨɫɬɢ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɫ ɋɒȺ, ɩɪɟɠɞɟ ɜɫɟɝɨ, ɢɡ-ɡɚ
ɫɨɛɵɬɢɣ ɜ ɂɪɚɤɟ, ɢ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɫ ȿɜɪɨɫɨɸɡɨɦ ɜ ɫɜɹɡɢ ɫ ɬɪɭɞɧɵɦ
ɩɪɨɰɟɫɫɨɦ ɜɫɬɭɩɥɟɧɢɹ ɜ ȿɋ. Ɉɯɥɚɠɞɟɧɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɞɜɭɯ ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɢɯ
ɫɬɪɚɧ ɫ Ɂɚɩɚɞɨɦ ɩɪɢɜɟɥɨ ɤ ɬɨɦɭ, ɱɬɨ ɢ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ, ɢ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɜɨɡɧɢɤɥɚ
ɢɞɟɹ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɫɨɸɡɚ. ȼ ɧɚɱɚɥɟ XXI ɜɟɤɚ ɪɨɫɬ
ɝɟɨɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɝɨ ɡɧɚɱɟɧɢɹ ȿɜɪɚɡɢɣɫɤɨɝɨ ɪɟɝɢɨɧɚ, ɜ ɤɨɬɨɪɨɦ
ɪɚɫɩɨɥɨɠɟɧɵ Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ, ɢ ɛɵɫɬɪɨɟ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɫɨɛɵɬɢɣ ɜ ɞɚɧɧɨɦ
ɪɟɝɢɨɧɟ, ɩɪɢɜɟɥɢ ɤ ɤɨɨɪɞɢɧɚɰɢɢ ɞɟɣɫɬɜɢɣ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ ɢ ɤ ɪɚɡɜɢɬɢɸ
ɦɟɠɞɭ ɧɢɦɢ ɞɢɚɥɨɝɚ ɩɨ ɲɢɪɨɤɨɦɭ ɫɩɟɤɬɪɭ ɜɨɩɪɨɫɨɜ.
ȿɳɟ ɨɞɧɢɦ ɮɚɤɬɨɪɨɦ ɫɛɥɢɠɟɧɢɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɢ Ɋɨɫɫɢɢ, ɛɟɡ ɫɨɦɧɟɧɢɹ,
ɫɬɚɥɨ ɭɜɟɥɢɱɟɧɢɟ ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɯ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ ɦɟɠɞɭ ɧɢɦɢ.
Ⱦɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɚɤɬɢɜɢɡɢɪɨɜɚɥɢɫɶ ɩɨɫɥɟ ɩɟɪɜɨɝɨ ɜɢɡɢɬɚ ɜ
Ɍɭɪɰɢɸ ɩɪɟɡɢɞɟɧɬɚ ȼɥɚɞɢɦɢɪɚ ɉɭɬɢɧɚ (5-6 ɞɟɤɚɛɪɹ 2004 ɝɨɞɚ). ɇɚɪɹɞɭ
ɫ ɧɟɫɤɨɥɶɤɢɦɢ ɟɠɟɝɨɞɧɵɦɢ ɜɫɬɪɟɱɚɦɢ ɧɚ ɜɵɫɲɟɦ ɭɪɨɜɧɟ ɞɜɚɠɞɵ ɜ ɝɨɞ
(ɨɞɢɧ ɪɚɡ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ, ɨɞɢɧ ɪɚɡ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ) ɩɪɨɜɨɞɹɬɫɹ ɜɫɬɪɟɱɢ ɦɢɧɢɫɬɪɨɜ
ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ. Ⱦɚɧɧɵɟ ɜɫɬɪɟɱɢ ɩɨɡɜɨɥɹɸɬ ɨɩɟɪɚɬɢɜɧɨ ɪɟɲɚɬɶ ɩɪɨɛɥɟɦɵ
ɞɜɭɫɬɨɪɨɧɧɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɢ ɨɛɦɟɧɢɜɚɬɶɫɹ ɦɧɟɧɢɹɦɢ ɨ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɵɯ
ɫɨɛɵɬɢɹɯ. ɉɨɜɵɲɟɧɢɟ ɭɪɨɜɧɹ ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ,
4 Ɉ ɜɧɟɲɧɟɣ ɩɨɥɢɬɢɤɟ Ɋɨɫɫɢɢ ɜ ɧɚɱɚɥɟ 21. ɜɟɤɚ ɫɦ. ȼɧɟɲɧɹɹ ɩɨɥɢɬɢɤɚ Ɋɨɫɫɢɢ: ɨɬ
ȿɥɶɰɢɧɚ ɤ ɉɭɬɢɧɭ, ɫɨɫɬ. ɋ. Ʉɪɨɣɰɛɟɪɝɟɪ, ɋ. Ƚɪɚɛɨɜɫɤɢ, ɘ. ɍɧɡɟɪ, Ʉɢɟɜ 2002.
ɈɌɋɈɋȿȾɋɌȼȺɄɋɌɊȺɌȿȽɂɑȿɋɄɈɆɍɋɈɌɊɍȾɇɂɑȿɋɌȼɍ 39
ɌɍɊȿɐɄɈ-ɊɈɋɋɂɃɋɄɂȿɈɌɇɈɒȿɇɂə
ɞɨɝɨɜɨɪɚ, ɡɚɤɥɸɱɟɧɧɵɟ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ ɫɬɪɚɧɚɦɢ, ɛɵɥɢ ɨɛɴɹɜɥɟɧɵ
ɧɟɞɟɣɫɬɜɢɬɟɥɶɧɵɦɢ. ȼ ɪɚɦɤɚɯ ɞɚɧɧɨɝɨ ɞɨɝɨɜɨɪɚ, ɋɨɜɟɬɫɤɚɹ Ɋɨɫɫɢɹ
ɫɨɝɥɚɫɢɥɚɫɶ ɨɤɚɡɚɬɶ Ɍɭɪɰɢɢ ɩɨɦɨɳɶ ɜ ɪɚɡɦɟɪɟ 10 ɦɢɥɥɢɨɧɨɜ ɪɭɛɥɟɣ
ɡɨɥɨɬɨɦ. ɉɪɟɞɨɫɬɚɜɥɹɟɦɚɹ ɩɨɦɨɳɶ ɛɵɥɚ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ ɮɢɧɚɧɫɨɜɨɣ. ɇɚɪɹɞɭ
ɫ ɩɨɫɬɚɜɤɚɦɢ ɨɪɭɠɢɹ ɢ ɜɨɟɧɧɨɣ ɬɟɯɧɢɤɢ, Ɋɨɫɫɢɹ ɫɨɝɥɚɫɢɥɚɫɶ
ɩɪɟɞɨɫɬɚɜɢɬɶ ɨɛɨɪɭɞɨɜɚɧɢɟ ɩɨ ɩɪɨɢɡɜɨɞɫɬɜɭ ɨɪɭɠɢɹ ɢ ɞɪɭɝɢɯ
ɩɪɟɞɦɟɬɨɜ, ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɵɯ ɚɪɦɢɢ. Ⱦɥɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɨɫɨɛɟɧɧɨ ɜɚɠɧɭɸ ɪɨɥɶ
ɢɝɪɚɥɚ ɩɨɦɨɳɶ ɨɪɭɠɢɟɦ ɢ ɜɨɟɧɧɨɣ ɬɟɯɧɢɤɨɣ. ȼ ɫɨɨɬɜɟɬɫɬɜɢɢ ɫ
ɩɨɞɯɨɞɨɦ, ɩɪɟɞɩɨɥɚɝɚɜɲɢɦ ɞɪɭɠɛɭ ɢ ɦɧɨɝɨɩɥɚɧɨɜɨɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ,
ɋɨɜɟɬɫɤɢɣ ɋɨɸɡ ɩɨɞɞɟɪɠɚɥ ɭɱɚɫɬɢɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɵɯ
ɤɨɧɮɟɪɟɧɰɢɹɯ, ɩɨɫɜɹɳɟɧɧɵɯ ɪɚɡɨɪɭɠɟɧɢɸ ɢ ɤɨɥɥɟɤɬɢɜɧɨɣ
ɛɟɡɨɩɚɫɧɨɫɬɢ.3
ȼɫɥɟɞ ɡɚ ɷɬɢɦ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ ɫɬɪɚɧɚɦɢ ɧɚɱɚɥɢ
ɫɬɪɟɦɢɬɟɥɶɧɨ ɪɚɡɜɢɜɚɬɶɫɹ. ɇɚɪɹɞɭ ɫ ɪɚɡɜɢɬɢɟɦ ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɧɚɛɥɸɞɚɥɨɫɶ ɫɛɥɢɠɟɧɢɟ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ ɜ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɣ ɢ
ɤɭɥɶɬɭɪɧɨɣ ɫɮɟɪɚɯ. ɋɨɜɟɬɫɤɢɣ ɋɨɸɡ ɩɪɢɧɹɥ ɭɱɚɫɬɢɟ ɜ ɧɟɫɤɨɥɶɤɢɯ
ɩɪɨɟɤɬɚɯ ɩɪɨɦɵɲɥɟɧɧɨɝɨ ɪɚɡɜɢɬɢɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɢ ɫɵɝɪɚɥ ɜɚɠɧɭɸ ɪɨɥɶ ɜ
ɫɬɪɨɢɬɟɥɶɫɬɜɟ ɬɟɤɫɬɢɥɶɧɵɯ ɮɚɛɪɢɤ ɜ Ʉɚɣɫɟɪɢ ɢ ɇɚɡɢɥɥɢ. ȼ ɬɨɬ ɩɟɪɢɨɞ
ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɨ Ɍɭɪɰɢɢ ɢɫɩɨɥɶɡɨɜɚɥɨ ɩɨ ɨɬɧɨɲɟɧɢɸ ɤ ɋɨɜɟɬɫɤɨɦɭ ɋɨɸɡɭ,
ɩɪɨɬɹɧɭɜɲɟɦɭ ɪɭɤɭ ɩɨɦɨɳɢ ɜ ɬɹɠɟɥɵɣ ɞɥɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɩɟɪɢɨɞ, ɬɟɪɦɢɧ
«ȼɟɥɢɤɢɣ ɫɟɜɟɪɧɵɣ ɫɨɫɟɞ». Ɉɞɧɚɤɨ ɩɟɪɢɨɞ ɫɛɥɢɠɟɧɢɹ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ
ɩɪɨɞɨɥɠɚɥɫɹ ɧɟɞɨɥɝɨ. ɉɨɫɥɟ ȼɬɨɪɨɣ ɦɢɪɨɜɨɣ ɜɨɣɧɵ ɫɬɨɪɨɧɵ ɨɤɚɡɚɥɢɫɶ
ɪɚɡɞɟɥɟɧɵ ɥɢɧɢɟɣ ɮɪɨɧɬɚ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ. Ɍɨɥɶɤɨ ɜ 1991 ɝɨɞɭ
ɩɪɨɢɡɨɲɥɨ ɨɠɢɜɥɟɧɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɦɟɠɞɭ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɢ ɧɚɫɥɟɞɧɢɰɟɣ ɋɋɋɊ
– Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɟɣ. Ɍɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ,
ɧɚɱɚɜɲɢɟɫɹ ɜ 1990-ɵɟ ɝɨɞɵ ɫ «ɱɟɥɧɨɱɧɨɣ ɬɨɪɝɨɜɥɢ», ɜ ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ
ɜɵɲɥɢ ɧɚ ɧɨɜɵɣ ɭɪɨɜɟɧɶ. ɋɬɨɪɨɧɵ ɭɠɟ ɭɩɨɦɢɧɚɸɬ ɨ «ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɦ
ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɟ».
Ɏɚɤɬɨɪɵ, ɜɥɢɹɸɳɢɟ ɧɚ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ
ɇɚ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɨɤɚɡɵɜɚɸɬ ɜɥɢɹɧɢɟ
ɧɟɫɤɨɥɶɤɨ ɜɚɠɧɵɯ ɮɚɤɬɨɪɨɜ. Ɉɞɧɢɦ ɢɡ ɷɬɢɯ ɮɚɤɬɨɪɨɜ ɹɜɥɹɟɬɫɹ
ɩɪɨɹɜɢɜɲɟɟɫɹ ɜ ɧɚɱɚɥɟ XXI ɜɟɤɚ ɫɯɨɞɫɬɜɨ ɜɨ ɜɧɟɲɧɟɣ ɩɨɥɢɬɢɤɟ ɞɜɭɯ
ɫɬɪɚɧ. ȼ ɧɚɱɚɥɟ XXI ɜɟɤɚ ɤɚɤ Ɇɨɫɤɜɚ, ɬɚɤ ɢ Ⱥɧɤɚɪɚ ɩɟɪɟɫɦɨɬɪɟɥɢ ɫɜɨɸ
ɜɧɟɲɧɸɸ ɩɨɥɢɬɢɤɭ. Ʉɪɟɦɥɶ ɩɪɢɫɬɭɩɢɥ ɤ ɩɪɨɜɟɞɟɧɢɸ ɦɧɨɝɨɜɟɤɬɨɪɧɨɣ
3 A. Kolesnikov, Atatürk Dönemi Türk-5us Ýliàkileri, oev. Ý. Kamalov, Atatürk AraàtÑrma
Merkezi Ya\ÑnlarÑ, Ankara 2010, ɫ. 28.
38 ɞɢɧɞɨɰɂɥɶɹɫɄȿɆȺɅɈȽɅɍ
Ɍɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɜ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɨɣ ɩɟɪɫɩɟɤɬɢɜɟ
ɇɚɱɚɥɨ ɪɭɫɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɦ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɦ ɛɵɥɨ ɩɨɥɨɠɟɧɨ ɫ ɦɨɦɟɧɬɚ
ɜɵɯɨɞɚ ɪɭɫɫɤɢɯ ɧɚ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɭɸ ɫɰɟɧɭ. Ɋɭɫɫɤɢɣ ɢ ɬɭɪɟɰɤɢɣ ɧɚɪɨɞɵ
ɠɢɥɢ ɛɨɤ ɨ ɛɨɤ ɧɚ ɩɪɨɬɹɠɟɧɢɢ ɦɧɨɝɢɯ ɜɟɤɨɜ ɢ ɱɚɫɬɨ ɛɵɥɢ ɜɵɧɭɠɞɟɧɵ
ɜɨɟɜɚɬɶ ɞɪɭɝ ɫ ɞɪɭɝɨɦ. ɇɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɷɬɨ ɭ ɞɜɭɯ ɧɚɪɨɞɨɜ ɧɚɫɬɨɥɶɤɨ
ɦɧɨɝɨ ɨɛɳɟɝɨ, ɱɬɨ ɤɚɠɟɬɫɹ, ɛɭɞɬɨ ɪɭɫɫɤɢɟ ɝɨɪɚɡɞɨ ɛɥɢɠɟ ɬɭɪɤɚɦ, ɱɟɦ
ɟɜɪɨɩɟɣɰɵ. Ɉɛɴɟɞɢɧɹɸɳɢɦ ɦɨɦɟɧɬɨɦ ɫɥɭɠɢɬ ɬɨɬ ɮɚɤɬ, ɱɬɨ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɹ
ɨɛɟɢɯ ɫɬɪɚɧ ɪɚɫɩɨɥɨɠɟɧɚ ɤɚɤ ɧɚ Ɂɚɩɚɞɟ, ɬɚɤ ɢ ɧɚ ȼɨɫɬɨɤɟ. ɉɨ ɷɬɨɣ
ɩɪɢɱɢɧɟ Ɋɨɫɫɢɸ ɢ Ɍɭɪɰɢɸ ɧɢ Ɂɚɩɚɞ ɧɟ ɫɱɢɬɚɟɬ ɡɚɩɚɞɧɵɦɢ ɫɬɪɚɧɚɦɢ,
ɧɢ ȼɨɫɬɨɤ – ɜɨɫɬɨɱɧɵɦɢ. ȿɳɟ ɨɞɧɢɦ ɮɚɤɬɨɪɨɦ, ɨɛɴɟɞɢɧɹɸɳɢɦ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɣ ɢ ɬɭɪɟɰɤɢɣ ɧɚɪɨɞɵ, ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɬɨ, ɱɬɨ ɨɧɢ ɫɨɡɞɚɥɢ ɫɚɦɵɟ
ɤɪɭɩɧɵɟ ɜ ɢɫɬɨɪɢɢ ɢɦɩɟɪɢɢ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɪɚɫɩɚɥɢɫɶ ɜ ɨɞɧɨ ɢ ɬɨ ɠɟ ɜɪɟɦɹ, ɚ
ɧɚ ɢɯ ɦɟɫɬɟ ɜɨɡɧɢɤɥɢ ɞɜɚ ɧɨɜɵɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ.1 ȼɫɤɨɪɟ ɩɨɫɥɟ ɫɨɡɞɚɧɢɹ
ɞɜɚ ɧɨɜɵɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ ɨɫɨɡɧɚɥɢ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨɫɬɶ ɫɛɥɢɠɟɧɢɹ.
ɇɚɱɚɥɨɦ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɵɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɦɟɠɞɭ ɋɨɜɟɬɫɤɨɣ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɢ
Ɍɭɪɰɢɟɣ ɫɱɢɬɚɟɬɫɹ ɩɢɫɶɦɨ, ɧɚɩɢɫɚɧɧɨɟ Ɇ. Ʉɟɦɚɥɟɦ ȼ. ɂ. Ʌɟɧɢɧɭ ɛɨɥɟɟ
90 ɥɟɬ ɧɚɡɚɞ - 26 ɚɩɪɟɥɹ 1920 ɝɨɞɚ. ȼ ɩɢɫɶɦɟ ɫɨɞɟɪɠɚɥɨɫɶ ɩɪɟɞɥɨɠɟɧɢɟ
ɭɫɬɚɧɨɜɢɬɶ ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɩɪɨɫɶɛɚ ɨ ɩɨɦɨɳɢ ɜ
ɜɨɣɧɟ ɡɚ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ, ɤɨɬɨɪɭɸ ɜɟɥɚ Ɍɭɪɰɢɹ. ȼɡɚɦɟɧ ɷɬɨɝɨ Ɍɭɪɰɢɹ
ɛɵɥɚ ɝɨɬɨɜɚ ɜɦɟɫɬɟ ɫ ɋɨɜɟɬɫɤɨɣ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɛɨɪɨɬɶɫɹ ɩɪɨɬɢɜ
ɢɦɩɟɪɢɚɥɢɫɬɢɱɟɫɤɢɯ ɞɟɪɠɚɜ. ɋɨɜɟɬɫɤɨɟ ɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɨ ɫɬɚɥɨ ɩɟɪɜɵɦ ɜ
ɦɢɪɟ, ɩɪɢɡɧɚɜɲɢɦ ȼɟɥɢɤɨɟ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɨɟ ɫɨɛɪɚɧɢɟ Ɍɭɪɰɢɢ. Ɇɨɫɤɜɚ
ɩɪɢɧɹɥɚ ɪɟɲɟɧɢɟ ɭɫɬɚɧɨɜɢɬɶ ɞɪɭɠɟɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɫ Ⱥɧɤɚɪɨɣ.2 ȼ
ɪɟɡɭɥɶɬɚɬɟ 16 ɦɚɪɬɚ 1921 ɝɨɞɚ ɜ Ɇɨɫɤɜɟ ɛɵɥ ɩɨɞɩɢɫɚɧ Ⱦɨɝɨɜɨɪ ɨ
ɞɪɭɠɛɟ ɢ ɛɪɚɬɫɬɜɟ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ ɫɬɪɚɧɚɦɢ.
ȼ ɞɨɝɨɜɨɪɟ ɝɨɜɨɪɢɥɨɫɶ ɨ ɬɨɦ, ɱɬɨ ɫɬɨɪɨɧɵ ɪɚɡɞɟɥɹɸɬ «ɩɪɢɧɰɢɩɵ
ɛɪɚɬɫɬɜɚ ɧɚɰɢɣ ɢ ɩɪɚɜɚ ɧɚɪɨɞɨɜ ɧɚ ɫɚɦɨɨɩɪɟɞɟɥɟɧɢɟ» ɢ ɨɬɦɟɱɚɸɬ
«ɫɭɳɟɫɬɜɭɸɳɭɸ ɦɟɠɞɭ ɧɢɦɢ ɫɨɥɢɞɚɪɧɨɫɬɶ ɜ ɛɨɪɶɛɟ ɩɪɨɬɢɜ
ɢɦɩɟɪɢɚɥɢɡɦɚ». ɉɨɞɱɟɪɤɢɜɚɥɨɫɶ ɫɬɪɟɦɥɟɧɢɟ ɫɬɨɪɨɧ ɭɫɬɚɧɨɜɢɬɶ
«ɧɟɪɚɡɪɵɜɧɭɸ ɞɪɭɠɛɭ» ɢ ɩɨɞɥɢɧɧɨɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ. ȼɫɟ ɩɪɟɞɵɞɭɳɢɟ
1 Ɉ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɫɦ. Ömer Göksel Ýàyar, Sovyet-5us DÑà PolitikalarÑ
ve KaraEaß Sorunu, Alfa YayÑnlarÑ, Ýstanbul 2004; S. Ý. Aralov, %ir Sovyet DiplomatÑnÑn AnÑlarÑ, çev.
Hasan Ali Ediz, Birey 7oplum YayÑnlarÑ, Ankara 1985; R. 7acibayev, Siyasette, Kültürde, Sanatta
Türk-Sovyet Ýliàkileri: KÑzÑl Meydan’dan Taksim’e, 7ruva YayÑnlarÑ, Ýstanbul 2004; Mehmet Saray,
Türk-Rus Münasebetlerinin Bir Analizi, Milli Eßitim BakanlÑßÑ YayÑnlarÑ, Ýstanbul 1998; ȼ. ɇ.
Ʉɨɩɬɟɜɫɤɢɣ, Ɋɨɫɫɢɹ-Ɍɭɪɰɢɹ: ɷɬɚɩɵ ɬɨɪɝɨɜɨ-ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ, Ɇɨɫɤɜɚ
2003.
2 A. Kolesnikov, Atatürk Dönemi Türk-Rus Ýliàkileri, çev. Ý. Kamalov, Atatürk AraàtÑrma
Merkezi YayÑnlarÑ, Ankara 2010, ɫ. 27.
ɈɌ ɋɈɋȿȾɋɌȼȺ Ʉ ɋɌɊȺɌȿȽɂɑȿɋɄɈɆɍ ɋɈɌɊɍȾɇɂɑȿɋɌȼɍ:
ɌɍɊȿɐɄɈ-ɊɈɋɋɂɃɋɄɂȿ ɈɌɇɈɒȿɇɂə
ɞ.ɢ.ɧ., ɞɨɰ. ɂɥɶɹɫ ɄȿɆȺɅɈȽɅɍ*
ȼɜɟɞɟɧɢɟ
ɋ ɩɪɢɯɨɞɨɦ ɤ ɜɥɚɫɬɢ ȼɥɚɞɢɦɢɪɚ ɉɭɬɢɧɚ ɜ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɢ ɢ
ɉɚɪɬɢɢ ɫɩɪɚɜɟɞɥɢɜɨɫɬɢ ɢ ɪɚɡɜɢɬɢɹ (ɉɋɊ) ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɟ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɧɚɱɚɥɢ ɪɚɡɜɢɜɚɬɶɫɹ ɭɫɤɨɪɟɧɧɵɦɢ ɬɟɦɩɚɦɢ. ȿɫɥɢ ɜ 1990-ɵɟ
ɝɨɞɵ ɨɫɧɨɜɧɵɦ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɢɟɦ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɛɵɥɨ
ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɬɨɪɝɨɜɥɢ, ɬɨ ɜ ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ ɪɟɱɶ ɢɞɟɬ ɭɠɟ ɨ
«ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɦ ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɟ» ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ ɫɬɪɚɧɚɦɢ. ȼɚɠɧɵɦɢ
ɩɪɟɞɩɨɫɵɥɤɚɦɢ ɞɥɹ ɜɵɯɨɞɚ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɧɚ ɭɪɨɜɟɧɶ
«ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɝɨ ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɚ» ɹɜɥɹɸɬɫɹ ɬɚɤɢɟ ɮɚɤɬɨɪɵ, ɤɚɤ ɪɨɫɬ
ɞɜɭɫɬɨɪɨɧɧɟɝɨ ɬɨɜɚɪɨɨɛɨɪɨɬɚ ɞɨ 40 ɦɥɪɞ. ɞɨɥɥɚɪɨɜ, ɱɚɫɬɵɟ
ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɟ ɤɨɧɬɚɤɬɵ, ɜ ɬɨɦ ɱɢɫɥɟ ɧɚ ɫɚɦɨɦ ɜɵɫɲɟɦ ɭɪɨɜɧɟ,
ɜɡɚɢɦɧɚɹ ɩɨɞɞɟɪɠɤɚ ɧɚ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɣ ɚɪɟɧɟ ɢ ɬɟɫɧɨɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ
ɜ ɫɮɟɪɟ ɷɧɟɪɝɟɬɢɤɢ. ɂɧɬɟɧɫɢɮɢɤɚɰɢɹ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ
ɫɨɜɩɚɥɚ ɫ ɬɟɦ ɩɟɪɢɨɞɨɦ, ɤɨɝɞɚ ɢ Ɋɨɫɫɢɹ, ɢ Ɍɭɪɰɢɹ ɩɟɪɟɠɢɜɚɥɢ
ɫɥɨɠɧɨɫɬɢ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɫ Ɂɚɩɚɞɨɦ. Ⱦɚɧɧɨɟ ɨɛɫɬɨɹɬɟɥɶɫɬɜɨ ɩɪɢɜɟɥɨ ɤ
ɨɛɫɭɠɞɟɧɢɸ ɢɞɟɢ ɫɨɡɞɚɧɢɹ ȿɜɪɚɡɢɣɫɤɨɝɨ ɋɨɸɡɚ ɫ ɭɱɚɫɬɢɟɦ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ
Ɍɭɪɰɢɢ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɜɵɡɜɚɥɨ ɞɢɫɤɭɫɫɢɸ ɩɨ ɜɨɩɪɨɫɭ ɨ ɬɨɦ, ɦɨɠɟɬ ɥɢ
ɫɛɥɢɠɟɧɢɟ ɫ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɫɬɚɬɶ ɞɥɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɚɥɶɬɟɪɧɚɬɢɜɨɣ ȿɜɪɨɩɟɣɫɤɨɦɭ
ɋɨɸɡɭ. Ⱥɤɬɢɜɢɡɚɰɢɹ ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɯ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ ɜ 2010 ɝɨɞɭ, ɤɨɝɞɚ
ɨɬɦɟɱɚɥɨɫɶ 90-ɥɟɬɢɟ ɭɫɬɚɧɨɜɥɟɧɢɹ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɫɨɜɟɬɫɤɢɯ ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ, ɫɨɡɞɚɧɢɟ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɋɨɜɟɬɚ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ
ɜɵɫɲɟɝɨ ɭɪɨɜɧɹ ɢ ɨɬɦɟɧɚ ɜɢɡɨɜɨɝɨ ɪɟɠɢɦɚ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ ɫɬɪɚɧɚɦɢ
ɨɡɧɚɱɚɟɬ ɞɚɥɶɧɟɣɲɟɟ ɭɝɥɭɛɥɟɧɢɟ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɢ
ɜɵɯɨɞ ɢɯ ɧɚ ɧɨɜɵɣ ɭɪɨɜɟɧɶ.
* Ⱦɨɰɟɧɬ ɍɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ ɢɦ. Ɇɢɦɚɪ ɋɢɧɚɧɚ
ȾɈȻɊɈɋɈɋȿȾɋɌȼɈ- ɄɅɘɑɄɊȺɁȼɂɌɂɘɌɍɊȿɐɄɈ- 35
ɊɈɋɋɂɃɋɄɂɏɈɌɇɈɒȿɇɂɃ
ɤɨɧɮɟɪɟɧɰɢɢ, ɮɟɫɬɢɜɚɥɢ, ɜɫɬɪɟɱɢ, ɜɵɫɬɚɜɤɢ. Ɍɚɤɠɟ ɫɥɟɞɭɟɬ ɭɞɚɥɢɬɶ ɢɡ
ɧɚɲɢɯ ɭɱɟɛɧɢɤɨɜ ɜɫɟ ɧɟɝɚɬɢɜɧɵɟ ɞɟɬɚɥɢ ɢ ɬɟɧɞɟɧɰɢɨɡɧɵɟ ɬɟɡɢɫɵ, ɞɥɹ
ɬɨɝɨ, ɱɬɨɛɵ ɩɨɤɨɥɟɧɢɟ, ɢɦɟɸɳɟɟ ɞɜɨɣɧɨɟ ɫɚɦɨɫɨɡɧɚɧɢɟ, ɧɟ ɜɩɚɥɨ ɜ
ɤɨɧɮɥɢɤɬ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɨ-ɤɭɥɶɬɭɪɧɨɣ ɫɚɦɨɢɞɟɧɬɢɮɢɤɚɰɢɢ, ɧɨ ɩɨɫɥɭɠɢɥɨ
ɦɨɫɬɨɦ ɞɥɹ ɭɤɪɟɩɥɟɧɢɹ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɣ ɞɪɭɠɛɵ. Ʉɥɸɱɟɜɭɸ ɪɨɥɶ ɜ
ɭɫɬɚɧɨɜɥɟɧɢɢ ɞɨɛɪɨɫɟɞɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɧɚ ɜɵɫɨɤɨɦ ɭɪɨɜɧɟ ɫɵɝɪɚɥɨ
ɨɤɨɧɱɚɧɢɟ «ɯɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ». Ⱦɥɹ ɢɡɦɟɧɟɧɢɹ ɦɟɧɬɚɥɢɬɟɬɚ ɜɪɟɦɟɧ
«ɯɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ» ɜɚɠɧɨ ɬɚɤɠɟ ɭɫɬɚɧɨɜɥɟɧɢɟ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ ɜ ɨɛɥɚɫɬɢ
ɨɛɪɚɡɨɜɚɧɢɹ ɢ ɤɭɥɶɬɭɪɵ.
ɋɟɝɨɞɧɹɲɧɹɹ ɤɨɧɮɟɪɟɧɰɢɹ ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɱɚɫɬɶɸ ɷɬɨɝɨ ɩɪɨɰɟɫɫɚ.
ɉɨɷɬɨɦɭ ɯɨɱɭ ɟɳɟ ɪɚɡ ɜɵɪɚɡɢɬɶ ɛɥɚɝɨɞɚɪɧɨɫɬɶ ɜɫɟɦ, ɤɬɨ ɜɧɟɫ ɜɤɥɚɞ ɜ
ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɸ ɷɬɨɝɨ ɜɚɠɧɨɝɨ ɦɟɪɨɩɪɢɹɬɢɹ.
34 ɞɩɧɞɨɰɎɵɪɚɬɉɍɊɌȺɒ
ɮɨɪɦɭɥɚ ɜɡɚɢɦɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɨɫɧɨɜɚɧɚ ɧɚ ɜɡɚɢɦɨɜɵɝɨɞɧɨɦ ɢ
ɦɧɨɝɨɫɬɨɪɨɧɧɟɦ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɟ, ɝɥɚɜɧɵɦ ɢ ɨɩɪɟɞɟɥɹɸɳɢɦ ɷɥɟɦɟɧɬɨɦ
ɤɨɬɨɪɨɝɨ ɹɜɥɹɸɬɫɹ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ. Ɇɵ ɭɜɟɪɟɧɵ, ɱɬɨ
ɉɪɨɟɤɬ «ɇɚɛɭɤɤɨ», ɤɨɬɨɪɵɣ ɧɵɧɟ ɟɳɺ ɨɫɬɚɟɬɫɹ ɩɪɟɞɦɟɬɨɦ
ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɨɣ ɢ ɤɨɧɬɢɧɟɧɬɚɥɶɧɨɣ ɤɨɧɤɭɪɟɧɰɢɢ, ɧɚɣɞɟɬ ɫɜɨɟ ɪɟɲɟɧɢɟ ɡɚ
ɫɱɟɬ ɪɚɡɭɦɧɨɝɨ ɩɨɞɯɨɞɚ, ɨɫɧɨɜɚɧɧɨɝɨ ɧɚ ɫɨɝɥɚɫɨɜɚɧɢɢ ɢɧɬɟɪɟɫɨɜ ɢ
ɧɭɠɞ ɫɬɨɪɨɧ.
Ɉɱɟɜɢɞɧɨ, ɱɬɨ ɩɪɢɧɰɢɩ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɬɜɚ ɨɫɬɚɟɬɫɹ ɧɟɢɡɦɟɧɧɵɦ
ɮɚɤɬɨɪɨɦ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ. ȼ ɬɨ ɠɟ ɜɪɟɦɹ ɦɵ ɜɢɞɢɦ,
ɱɬɨ ɜ ɧɚɱɚɥɟ ɬɪɟɬɶɟɝɨ ɬɵɫɹɱɟɥɟɬɢɹ ɷɬɢ ɫɜɹɡɢ ɩɨɥɭɱɢɥɢ ɧɨɜɵɣ ɢɦɩɭɥɶɫ ɢ
ɭɝɥɭɛɥɹɸɬɫɹ ɭɫɤɨɪɟɧɧɵɦɢ ɬɟɦɩɚɦɢ. Ɉɩɪɟɞɟɥɹɸɳɢɦ ɮɚɤɬɨɪɨɦ ɩɪɢ
ɷɬɨɦ ɫɬɚɥɨ ɫɬɪɟɦɥɟɧɢɟ ɨɛɟɢɯ ɫɬɪɚɧ ɤ ɪɟɲɟɧɢɸ ɩɪɨɛɥɟɦ ɫ ɫɨɫɟɞɧɢɦɢ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ. ɇɚ ɜɧɟɲɟɧɟɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɦ ɥɟɤɫɢɤɨɧɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɷɬɨ
ɩɨɥɢɬɢɤɚ ɧɚɡɵɜɚɟɬɫɹ ɥɢɧɢɟɣ «ɧɚ ɫɜɟɞɟɧɢɟ ɩɪɨɛɥɟɦ ɫ ɫɨɫɟɞɹɦɢ ɤ ɧɭɥɸ»,
ɚ ɜ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɯ ɤɪɭɝɚɯ ɝɨɜɨɪɹɬ ɨ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɦ
ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɟ. ɋɟɝɨɞɧɹ ɦɵ ɜɢɞɢɦ, ɱɬɨ ɫɨɩɪɟɞɟɥɶɧɵɟ ɫ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɫɬɪɚɧɵ, ɜ
ɬɨɦ ɱɢɫɥɟ Ʉɢɬɚɣ, Ʉɚɡɚɯɫɬɚɧ, ɍɤɪɚɢɧɚ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɂɪɚɧ ɜɵɫɬɭɩɚɸɬ ɜ
ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɢɯ ɩɚɪɬɧɟɪɨɜ Ɋɨɫɫɢɢ. Ⱥ ɜ ɪɚɦɤɚɯ «ɫɜɟɞɟɧɢɹ
ɩɪɨɛɥɟɦ ɫ ɫɨɫɟɞɧɢɦɢ ɫɬɪɚɧɚɦɢ ɤ ɧɭɥɸ» Ɍɭɪɰɢɹ ɩɵɬɚɟɬɫɹ ɨɬɤɪɵɬɶ
ɝɪɚɧɢɰɵ ɢ ɭɫɬɚɧɨɜɢɬɶ ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɫ Ⱥɪɦɟɧɢɟɣ. ɇɚɲɚ
ɫɬɪɚɧɚ ɩɪɟɞɩɪɢɧɢɦɚɟɬ ɜɫɟ ɦɟɪɵ ɞɥɹ ɩɨɥɧɨɣ ɧɨɪɦɚɥɢɡɚɰɢɢ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ
Ƚɪɟɰɢɟɣ, ɫ ɤɨɬɨɪɨɣ ɛɵɥɢ ɫɥɨɠɧɨɫɬɢ ɞɨɥɝɢɟ ɝɨɞɵ. Ʉɚɤ ɜɢɞɢɦ,
ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɚɹ ɥɢɧɢɹ ɨɛɟɢɯ ɫɬɨɪɨɧ ɧɚ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɬɜɨ ɩɪɢɜɟɥɚ ɤ ɬɨɦɭ,
ɱɬɨ Ɍɭɪɰɢɹ ɢ Ɋɨɫɫɫɢɹ ɫɬɚɥɢ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɢɦɢ ɩɚɪɬɧɟɪɚɦɢ.
ɇɟɬ ɫɨɦɧɟɧɢɹ ɜ ɬɨɦ, ɱɬɨ ɜ ɪɭɫɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɦ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɦ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɟ ɩɪɢɨɪɢɬɟɬɧɨɟ ɡɧɚɱɟɧɢɟ ɢɦɟɸɬ ɩɨɫɬɨɹɧɧɨ ɪɚɫɬɭɳɢɟ
ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɟ ɫɜɹɡɢ. Ɉɛɟ ɫɬɨɪɨɧɵ ɠɟɥɚɸɬ, ɱɬɨɛɵ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɟ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɛɵɥɢ ɨɬɞɟɥɟɧɵ ɨɬ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɜɨɩɪɨɫɨɜ.
ɑɟɥɨɜɟɱɟɫɤɢɣ ɮɚɤɬɨɪ ɢ ɭɫɬɪɚɧɟɧɢɟ ɜɫɟɯ ɩɪɟɝɪɚɞ ɜ ɫɮɟɪɟ
ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɵɯ ɫɜɹɡɟɣ ɫɵɝɪɚɸɬ ɜɚɠɧɟɣɲɭɸ ɪɨɥɶ ɜ ɞɜɢɠɟɧɢɢ ɨɬ
ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɬɜɚ ɤ ɜɟɱɧɨɣ ɞɪɭɠɛɟ ɢ ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɭ. ȼ Ɍɭɪɰɢɢ ɪɚɫɬɟɬ ɧɨɜɨɟ
ɩɨɤɨɥɟɧɢɟ, ɱɢɫɥɟɧɧɨɫɬɶɸ ɛɨɥɟɟ ɫɬɚ ɬɵɫɹɱ ɱɟɥɨɜɟɤ, ɢɦɟɸɳɟɟ ɬɭɪɟɰɤɨ-
ɪɭɫɫɤɢɟ ɤɨɪɧɢ, ɪɭɫɫɤɨɟ ɢ ɬɭɪɟɰɤɨɟ ɫɚɦɨɫɨɡɧɚɧɢɟ, ɹɜɥɹɳɟɟɫɹ
ɨɞɧɨɜɪɟɦɟɧɧɨ ɧɨɫɢɬɟɥɟɦ ɪɭɫɫɤɨɣ ɢ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɤɭɥɶɬɭɪ. ɗɬɨ ɩɨɤɨɥɟɧɢɟ,
ɪɨɞɢɜɲɟɟɫɹ ɨɬ ɫɦɟɲɚɧɧɵɯ ɛɪɚɤɨɜ, ɦɨɠɟɬ ɫɬɚɬɶ ɫɪɟɞɫɬɜɨɦ ɞɥɹ
ɭɤɪɟɩɥɟɧɢɹ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɬɜɚ ɧɚ ɨɫɧɨɜɟ ɪɨɞɫɬɜɟɧɧɵɯ ɫɜɹɡɟɣ. ɋɱɢɬɚɟɦ,
ɱɬɨ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɭɞɟɥɢɬɶ ɛɨɥɶɲɟ ɜɧɢɦɚɧɢɹ ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɨɦɭ ɚɫɩɟɤɬɭ
ɜɡɚɢɦɨɨɬɧɨɲɟɧɢɣ, ɩɪɨɰɟɫɫɭ ɪɚɫɲɢɪɟɧɢɹ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ ɧɟɩɨɫɪɟɞɫɬɜɟɧɧɨ
ɦɟɠɞɭ ɥɸɞɶɦɢ, ɩɪɨɜɨɞɢɬɶ ɫɨɜɦɟɫɬɧɵɟ ɦɟɪɨɩɪɢɹɬɢɹ, ɧɚɭɱɧɵɟ
ȾɈȻɊɈɋɈɋȿȾɋɌȼɈ- ɄɅɘɑɄɊȺɁȼɂɌɂɘɌɍɊȿɐɄɈ- 33
ɊɈɋɋɂɃɋɄɂɏɈɌɇɈɒȿɇɂɃ
ɢɫɤɥɸɱɟɧɧɵɯ» (axis of the excluded).1 ȼ ɧɟɤɨɬɨɪɨɣ ɫɬɟɩɟɧɢ ɦɨɠɧɨ
ɫɨɝɥɚɫɢɬɶɫɹ ɫ ɬɟɦ, ɱɬɨ ɨɞɧɨɫɬɨɪɨɧɧɢɣ ɩɨɞɯɨɞ ɋɒȺ, ɢɝɧɨɪɢɪɭɸɳɢɣ
ɢɧɬɟɪɟɫɵ ɫɬɪɚɧ ɪɟɝɢɨɧɚ, ɫɬɢɦɭɥɢɪɭɟɬ ɫɛɥɢɠɟɧɢɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɫ Ɋɨɫɫɢɟɣ,
ɨɞɧɚɤɨ ɬɟɡɢɫ ɨɛ ɚɧɬɢɚɦɟɪɢɤɚɧɫɤɨɦ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɦ ɫɨɸɡɟ ɹɜɥɹɟɬɫɹ
ɚɛɫɨɥɸɬɧɨ ɧɟɩɪɢɟɦɥɟɦɵɦ, ɧɚɭɱɧɨ ɧɟɨɛɨɫɧɨɜɚɧɧɵɦ, ɹɜɧɨ
ɫɭɛɶɟɤɬɢɜɧɵɦ, ɬɟɧɞɟɧɰɢɨɡɧɵɦ ɢ ɡɥɨɧɚɦɟɪɟɧɧɵɦ. ȼɟɞɶ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɟ
ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɨ ɦɟɠɞɭ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɢ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɧɟ ɜɵɯɨɞɢɬ ɡɚ ɪɚɦɤɢ
ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɬɜɚ ɢ ɫɬɨɪɨɧɵ ɢɫɯɨɞɹɬ ɫɬɪɨɝɨ ɢɡ ɷɬɨɝɨ ɩɪɢɧɰɢɩɚ. ɂɡɜɟɫɬɧɨ,
ɱɬɨ ɜ ɩɟɪɢɨɞ, ɩɨɫɥɟɞɨɜɚɜɲɢɣ ɜɫɥɟɞ ɡɚ «ɯɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɨɣ», ɩɪɨɛɥɟɦɚ
ɤɨɧɤɭɪɟɧɰɢɢ ɜ ɫɮɟɪɟ ɬɨɪɝɨɜɥɢ ɢ ɩɨɫɬɚɜɨɤ ɷɧɟɪɝɨɧɨɫɢɬɟɥɟɣ ɫɬɚɥɚ ɨɞɧɢɦ
ɢɡ ɫɚɦɵɯ ɧɚɩɪɹɠɟɧɧɵɯ ɜɨɩɪɨɫɨɜ ɜɨ ɜɫɟɦ ɦɢɪɟ. Ɉɞɧɚɤɨ ɭɪɨɜɟɧɶ ɢ ɫɭɬɶ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ, ɞɨɫɬɢɝɧɭɬɵɯ ɦɟɠɞɭ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɢ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɜ ɨɛɥɚɫɬɢ
ɷɧɟɪɝɟɬɢɤɢ, ɧɚɝɥɹɞɧɨ ɞɟɦɨɧɫɬɪɢɪɭɸɬ ɧɟɩɪɟɞɜɡɹɬɵɣ ɯɚɪɚɤɬɟɪ
ɞɜɭɯɫɬɨɪɨɧɧɢɯ ɫɜɹɡɟɣ.
Ʉɨɝɞɚ ɡɚɜɟɪɲɢɥɫɹ ɩɟɪɢɨɞ «ɯɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ», ɜ ɝɥɨɛɚɥɶɧɨɦ
ɦɚɫɲɬɚɛɟ ɦɟɠɞɭ ɫɜɟɪɯɞɟɪɠɚɜɚɦɢ ɧɚɱɚɥɚɫɶ ɤɨɧɤɭɪɟɧɰɢɹ ɢ
ɩɪɨɬɢɜɨɫɬɨɹɧɢɟ, ɫɜɹɡɚɧɧɨɟ ɫ ɤɨɧɬɪɨɥɟɦ ɧɚɞ ɢɫɬɨɱɧɢɤɚɦɢ
ɷɧɟɪɝɨɧɨɫɢɬɟɥɟɣ ɢ ɨɫɧɨɜɧɵɦɢ ɦɚɪɲɪɭɬɚɦɢ ɢɯ ɩɨɫɬɚɜɤɢ. ȼ 90-ɟ ɝɨɞɵ
ɩɪɨɲɥɨɝɨ ɫɬɨɥɟɬɢɹ Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ ɨɤɚɡɚɥɢɫɶ ɧɟɩɨɫɪɟɞɫɬɜɟɧɧɵɦɢ
ɭɱɚɫɬɧɢɤɚɦɢ ɧɚɱɚɬɨɣ ɢ ɧɟɡɚɜɟɪɲɢɜɲɟɣɫɹ ɞɨ ɫɢɯ ɩɨɪ ɤɨɧɤɭɪɟɧɬɧɨɣ
ɛɨɪɶɛɵ, ɫɜɹɡɚɧɧɨɣ ɫ ɦɚɝɢɫɬɪɚɥɶɧɵɦɢ ɦɚɪɲɪɭɬɚɦɢ ɬɪɭɛɨɩɪɨɜɨɞɨɜ ɞɥɹ
ɬɪɚɧɫɩɨɪɬɢɪɨɜɤɢ ɷɧɟɪɝɨɧɨɫɢɬɟɥɟɣ ɩɪɢɤɚɫɩɢɣɫɤɨɝɨ ɪɟɝɢɨɧɚ. ȼ ɫɟɪɟɞɢɧɟ
90-ɯ ɝɨɞɨɜ ɦɢɧɭɜɲɟɝɨ ɜɟɤɚ ɲɢɪɨɤɨɦɚɫɲɬɚɛɧɵɟ ɜɨɟɧɧɵɟ ɨɩɟɪɚɰɢɢ
ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɜɨɨɪɭɠɟɧɧɵɯ ɫɢɥ ɩɪɨɬɢɜ ɬɟɪɪɨɪɢɫɬɢɱɟɫɤɢɯ ɫɢɥ ɊɉɄ,
ɜɤɥɸɱɚɹ ɛɨɟɜɵɟ ɞɟɣɫɬɜɢɹ ɡɚ ɩɪɟɞɟɥɚɦɢ ɫɬɪɚɧɵ, ɚ ɬɚɤɠɟ
ɚɧɬɢɬɟɪɪɨɪɢɫɬɢɱɟɫɤɢɟ ɨɩɟɪɚɰɢɢ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɣ ɚɪɦɢɢ ɜ ɑɟɱɧɟ ɢ ɞɚɠɟ
ɫɩɨɪɵ ɩɨ ɩɨɜɨɞɭ ɫɬɚɬɭɫɚ Ʉɚɫɩɢɣɫɤɨɝɨ ɦɨɪɹ ɡɚɱɚɫɬɭɸ ɪɚɫɰɟɧɢɜɚɥɢɫɶ
ɫɤɜɨɡɶ ɩɪɢɡɦɭ ɤɨɧɮɪɨɧɬɚɰɢɢ ɢɡ-ɡɚ ɷɧɟɪɝɨɪɟɫɭɪɫɨɜ. ɇɨ, ɜɨɩɪɟɤɢ ɹɜɧɨɦɭ
ɢɥɢ ɫɤɪɵɬɨɦɭ ɩɪɨɬɢɜɨɛɨɪɫɬɜɭ, ɡɞɪɚɜɵɣ ɫɦɵɫɥ ɜɡɹɥ ɜɟɪɯ, ɢ ɜ 1997 ɝɨɞɭ
ɨɞɧɢɦ ɢɡ ɩɨɜɨɪɨɬɧɵɯ ɦɨɦɟɧɬɨɜ ɫɬɚɥ ɩɪɨɟɤɬ «Ƚɨɥɭɛɨɣ ɩɨɬɨɤ». ȼ 1999
ɝɨɞɭ ɫ ɧɚɱɚɥɨɦ ɫɬɪɨɢɬɟɥɶɫɬɜɚ ɧɟɮɬɟɩɪɨɜɨɞɧɨɣ ɦɚɝɢɫɬɪɚɥɢ Ȼɚɤɭ-
Ɍɛɢɥɢɫɢ-Ⱦɠɟɣɯɚɧ ɩɪɨɹɫɧɢɥɚɫɶ ɩɨɡɢɰɢɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɩɨ ɞɚɧɧɨɦɭ ɜɨɩɪɨɫɭ.
ɋɟɝɨɞɧɹ Ɋɨɫɫɢɹ ɩɥɚɧɢɪɭɟɬ ɩɨɫɬɚɜɤɢ ɩɪɢɪɨɞɧɨɝɨ ɝɚɡɚ ɧɚ ɟɜɪɨɩɟɣɫɤɢɣ
ɪɵɧɨɤ ɩɨ «ɘɠɧɨɦɭ ɩɨɬɨɤɭ» ɱɟɪɟɡ Ɍɭɪɰɢɸ, ɢ ɨɞɧɨɜɪɟɦɟɧɧɨ ɜɟɞɭɬɫɹ
ɩɟɪɟɝɨɜɨɪɵ ɨ ɩɨɞɚɱɟ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɣ ɧɟɮɬɢ ɩɨ ɦɚɝɢɫɬɪɚɥɢ Ȼɚɤɭ-Ɍɛɢɥɢɫɢ-
Ⱦɠɟɣɯɚɧ. Ɍɚɤɢɦ ɨɛɪɚɡɨɦ, Ɋɨɫɫɢɹ ɛɭɞɟɬ ɢɦɟɬɶ ɜɵɝɨɞɵ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ
ɩɨɫɬɚɜɳɢɤɚ ɷɧɟɪɝɨɧɨɫɢɬɟɥɟɣ, ɚ Ɍɭɪɰɢɹ - ɬɪɚɧɡɢɬɧɨɣ ɫɬɪɚɧɵ. ɗɬɚ
1 Fiona Hill ve Omer Taspinar, “Turkey and Russia: Axis of the Excluded”, Survival:
Global Politics and Strategy, Volume 48, Issue 1, 2006.
32 ɞɩɧɞɨɰɎɵɪɚɬɉɍɊɌȺɒ
Ɍɭɪɰɢɟɣ ɢ Ɋɨɫɫɢɟɣ, ɜ ɬɨɦ ɱɢɫɥɟ, ɫɜɹɡɚɧɧɵɯ ɫ ɤɨɧɮɥɢɤɬɚɦɢ ɜ ɇɚɝɨɪɧɨɦ
Ʉɚɪɚɛɚɯɟ, ɑɟɱɧɟ ɢ ɫ ɬɟɪɪɨɪɢɫɬɢɱɟɫɤɨɣ ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɟɣ ɊɉɄ. Ȼɥɚɝɨɞɚɪɹ
ɩɪɢɧɰɢɩɭ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɬɜɚ ɜ ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ ɨɛɴɟɦ ɬɨɪɝɨɜɵɯ ɫɜɹɡɟɣ
ɦɟɠɞɭ ɧɚɲɢɦɢ ɫɬɪɚɧɚɦɢ ɩɪɟɜɵɫɢɥ 40 ɦɢɥɥɢɚɪɞɨɜ ɞɨɥɥɚɪɨɜ.
Ⱦɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɢɝɪɚɸɬ ɜɚɠɧɟɣɲɭɸ ɪɨɥɶ ɞɥɹ ɨɛɟɫɩɟɱɟɧɢɹ
ɜɡɚɢɦɨɞɨɜɟɪɢɹ ɦɟɠɞɭ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ. ɋɟɝɨɞɧɹ ɧɚɲɢ ɫɬɪɚɧɵ ɩɪɢɧɹɥɢ
ɪɟɲɟɧɢɟ ɨ ɜɡɚɢɦɧɨɦ ɫɧɹɬɢɢ ɜɢɡɨɜɵɯ ɨɝɪɚɧɢɱɟɧɢɣ. ɗɬɨ ɪɟɲɟɧɢɟ ɢɦɟɟɬ
ɨɝɪɨɦɧɨɟ ɡɧɚɱɟɧɢɟ ɞɥɹ ɞɚɥɶɧɟɣɲɟɝɨ ɭɝɥɭɛɥɟɧɢɹ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɜ
ɪɚɡɥɢɱɧɵɯ ɨɛɥɚɫɬɹɯ.
ȼ Ɋɨɫɫɢɢ ɬɟɩɟɪɶ ɭɠɟ ɜɟɫɶɦɚ ɪɟɞɤɨ ɫɥɵɲɧɵ ɛɟɫɩɨɱɜɟɧɧɵɟ
ɭɬɜɟɪɠɞɟɧɢɹ ɨ ɬɨɦ, ɱɬɨ Ɍɭɪɰɢɹ ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɩɨɫɥɭɲɧɵɦ ɚɝɟɧɬɨɦ ɇȺɌɈ ɜ
ɪɟɝɢɨɧɟ ɢ ɩɪɨɜɨɞɢɬ ɩɨɥɢɬɢɤɭ ɩɚɧɬɸɪɤɢɡɦɚ, ɫɬɪɟɦɹɫɶ ɤ ɪɚɡɞɟɥɭ Ɋɨɫɫɢɢ.
ȼ ɧɚɫɬɨɹɳɟɟ ɜɪɟɦɹ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɟ ɫɱɢɬɚɸɬ Ɋɨɫɫɢɸ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɨɦ,
ɫɬɪɟɦɹɳɢɦɫɹ ɤ ɝɨɫɩɨɞɫɬɜɭ ɜ ɉɪɢɱɟɪɧɨɦɨɪɫɤɨɦ ɪɟɝɢɨɧɟ ɢ ɧɚ ɉɪɨɥɢɜɚɯ
ɫ ɰɟɥɶɸ ɞɨɫɬɭɩɚ ɤ «ɬɟɩɥɵɦ ɦɨɪɹɦ» ɢɥɢ ɠɟ ɩɪɢɬɟɫɧɹɳɢɦ
ɬɸɪɤɨɹɡɵɱɧɵɟ ɢ ɦɭɫɭɥɶɦɚɧɫɤɢɟ ɧɚɪɨɞɵ, ɩɪɨɠɢɜɚɸɳɢɯ ɧɚ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɣ
ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ. Ȼɨɥɟɟ ɬɨɝɨ, ɜ ɨɛɟɢɯ ɫɬɪɚɧɚɯ ɱɚɫɬɨ ɩɨɞɱɟɪɤɢɜɚɟɬɫɹ, ɱɬɨ
ɢɦɟɸɳɢɣɫɹ ɝɪɚɧɞɢɨɡɧɵɣ ɩɨɬɟɧɰɢɚɥ ɞɥɹ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɢɫɩɨɥɶɡɭɟɬɫɹ
ɧɟɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨ ɢ ɫɥɟɞɭɟɬ ɦɨɛɢɥɢɡɢɜɚɬɶ ɜɫɟ ɜɨɡɦɨɠɧɵɟ ɪɵɱɚɝɢ ɢ
ɫɪɟɞɫɬɜɚ ɞɥɹ ɪɚɫɲɢɪɟɧɢɹ ɜɡɚɢɦɨɜɵɝɨɞɧɵɯ ɫɜɹɡɟɣ. ɇɚɪɹɞɭ ɫ ɬɚɤɢɦɢ
ɨɛɵɱɧɵɦɢ ɬɟɦɚɦɢ ɤɚɤ «ɱɟɥɧɨɱɧɚɹ ɬɨɪɝɨɜɥɹ», ɫɬɪɨɢɬɟɥɶɧɵɟ ɩɪɨɟɤɬɵ,
ɩɨɫɬɚɜɤɢ ɷɧɟɪɝɨɧɨɫɢɬɟɥɟɣ ɢ ɬɭɪɢɡɦ ɬɟɩɟɪɶ ɱɚɫɬɨ ɡɚɯɨɞɢɬ ɪɟɱɶ ɨ
ɛɥɢɡɤɨɣ ɞɪɭɠɛɟ ɦɟɠɞɭ ɥɢɞɟɪɚɦɢ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ ɢ ɩɨɱɬɢ 100 ɬɵɫɹɱɚɯ
ɫɦɟɲɚɧɧɵɯ ɛɪɚɤɨɜ. ɇɟɬ ɫɨɦɧɟɧɢɹ ɜ ɬɨɦ, ɱɬɨ ɜɫɟ ɷɬɢ ɫɞɜɢɝɢ ɹɜɥɹɸɬɫɹ
ɪɟɡɭɥɶɬɚɬɨɦ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɬɜɚ.
Ɍɭɪɰɢɹ ɢ Ɋɨɫɫɫɢɣɫɤɚɹ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɹ ɜɧɟɫɥɢ ɨɝɪɨɦɧɵɣ ɜɤɥɚɞ ɜ ɛɨɪɶɛɭ
ɩɪɨɬɢɜ ɬɟɪɪɨɪɢɡɦɚ ɧɚ ɝɥɨɛɚɥɶɧɨɦ ɭɪɨɜɧɟ ɩɨɫɥɟ ɢɡɜɟɫɬɧɨɣ ɬɪɚɝɟɞɢɢ 11
ɫɟɧɬɹɛɪɹ 2001 ɝɨɞɚ. Ⱦɟɥɨ ɜ ɬɨɦ, ɱɬɨ ɨɛɟ ɫɬɪɚɧɵ, ɩɟɪɟɠɢɜɲɢɟ ɧɟɦɚɥɨ
ɩɪɨɛɥɟɦ ɢɡ-ɡɚ ɬɟɪɪɨɪɚ, ɩɨɩɪɨɫɬɭ ɧɟ ɦɨɝɥɢ ɩɨɫɬɭɩɢɬɶ ɢɧɚɱɟ. ɋ ɞɪɭɝɨɣ
ɫɬɨɪɨɧɵ, ɨɛɚ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ ɜɵɪɚɡɢɥɢ ɨɞɢɧɚɤɨɜɭɸ ɬɨɱɤɭ ɡɪɟɧɢɹ
ɨɬɧɨɫɢɬɟɥɶɧɨ ɬɨɝɨ, ɱɬɨ ɩɪɨɛɥɟɦɵ ɜ ɂɪɚɤɟ ɧɟɜɨɡɦɨɠɧɨ ɪɟɲɚɬɶ ɩɭɬɟɦ
ɨɬɤɪɵɬɨɝɨ ɜɨɟɧɧɨɝɨ ɜɦɟɳɚɬɟɥɶɫɬɜɚ, ɢ, ɫɥɟɞɨɜɚɬɟɥɶɧɨ, ɜɵɫɬɭɩɢɥɢ
ɩɪɨɬɢɜ ɤɪɭɩɧɨɦɚɫɲɬɚɛɧɵɯ ɜɨɟɧɧɵɯ ɨɩɟɪɚɰɢɣ ɜ ɂɪɚɤɟ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɋɒȺ
ɫɬɚɥɢ ɩɪɨɜɨɞɢɬɶ ɜ 2003 ɝɨɞɭ. ɉɨɪɨɣ ɜɫɬɪɟɱɚɸɬɫɹ ɨɰɟɧɤɢ ɢ ɬɪɚɤɬɨɜɤɢ,
ɫɨɝɥɚɫɧɨ ɤɨɬɨɪɵɦ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɟ ɫɛɥɢɠɟɧɢɟ ɢ ɪɨɫɬ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɦɟɠɞɭ ɧɚɲɢɦɢ ɫɬɪɚɧɚɦɢ ɧɨɫɹɬ ɚɧɬɢɚɦɟɪɢɤɚɧɫɤɢɣ
ɯɚɪɚɤɬɟɪ. Ȼɵɥɢ ɬɚɤɠɟ ɮɨɪɦɭɥɢɪɨɜɤɢ, ɫɜɨɞɹɳɢɟɫɹ ɤ ɬɨɦɭ, ɱɬɨ ɨɫɧɨɜɧɵɦ
ɮɚɤɬɨɪɨɦ, ɫɛɥɢɠɚɸɳɢɦ Ɍɭɪɰɢɸ ɢ Ɋɨɫɫɢɸ, ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɹɤɨɛɵ
ɜɪɚɠɞɟɛɧɨɫɬɶ ɤ Ⱥɦɟɪɢɤɟ ɢ ɷɬɢ ɞɜɟ ɫɬɪɚɧɵ ɡɚɧɢɦɚɸɬ ɦɟɫɬɨ «ɧɚ ɨɫɢ
ȾɈȻɊɈɋɈɋȿȾɋɌȼɈ - ɄɅɘɑ Ʉ ɊȺɁȼɂɌɂɘ ɌɍɊȿɐɄɈ -
ɊɈɋɋɂɃɋɄɂɏ ɈɌɇɈɒȿɇɂɃ
ɞ.ɩ.ɧ., ɞɨɰ. Ɏɵɪɚɬ ɉɍɊɌȺɒ
«ɉɪɢɧɰɢɩ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɬɜɚ» ɜɫɟɝɞɚ ɛɵɥ ɧɟɢɡɦɟɧɧɵɦ ɩɪɢɧɰɢɩɨɦ
ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɵɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ. Ɉɧ ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɨɞɧɢɦ ɢɡ ɝɥɚɜɧɵɯ
ɮɚɤɬɨɪɨɜ, ɢɝɪɚɸɳɢɯ ɤɥɸɱɟɜɭɸ ɪɨɥɶ ɞɥɹ ɭɫɬɚɧɨɜɥɟɧɢɹ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɨɝɨ ɢ
ɝɥɨɛɚɥɶɧɨɝɨ ɦɢɪɚ. Ɉɫɧɨɜɭ ɞɥɹ ɮɨɪɦɢɪɨɜɚɧɢɹ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɬɜɚ ɦɟɠɞɭ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ ɫɨɫɬɚɜɥɹɸɬ ɬɚɤɢɟ ɭɧɢɜɟɪɫɚɥɶɧɵɟ ɩɪɚɜɨɜɵɟ ɧɨɪɦɵ, ɤɚɤ
ɜɡɚɢɦɧɨɟ ɭɜɚɠɟɧɢɟ ɤ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɚɥɶɧɨɣ ɰɟɥɨɫɬɧɨɫɬɢ,
ɧɟɩɪɢɤɨɫɧɨɜɟɧɧɨɫɬɶ ɝɪɚɧɢɰ, ɧɟɜɦɟɲɚɬɟɥɶɫɬɜɨ ɜɨ ɜɧɭɬɪɟɧɧɢɟ ɞɟɥɚ ɢ
ɫɨɛɥɸɞɟɧɢɟ ɞɨɝɨɜɨɪɨɜ.
ɂɡɜɟɫɬɧɨ, ɱɬɨ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ, ɨɫɧɨɜɚɧɧɵɟ ɧɚ
ɩɨɫɬɨɹɧɧɵɯ ɜɫɟɫɬɨɪɨɧɧɧɢɯ ɫɜɹɡɹɯ ɦɟɠɞɭ ɫɬɪɚɧɚɦɢ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɧɚ
ɜɡɚɢɦɨɞɨɜɟɪɢɢ, ɩɨɡɜɨɥɹɸɬ ɝɨɪɚɡɞɨ ɥɟɝɱɟ ɩɪɟɨɞɨɥɟɬɶ ɦɧɨɝɢɟ ɤɪɢɡɢɫɵ ɢ
ɩɪɨɛɥɟɦɵ. ɋ ɞɪɭɝɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ, ɛɥɚɝɨɞɚɪɹ ɝɟɨɝɪɚɮɢɱɟɫɤɨɣ ɛɥɢɡɨɫɬɢ,
ɫɨɫɟɞɧɢɟ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ, ɩɨ ɫɪɚɜɧɟɧɢɸ ɫ ɨɬɞɚɥɟɧɧɵɦɢ ɞɪɭɝ ɨɬ ɞɪɭɝɚ
ɫɬɪɚɧɚɦɢ, ɢɦɟɸɬ ɛɨɥɶɲɟ ɩɪɟɢɦɭɳɟɫɬɜ ɞɥɹ ɪɚɫɲɢɪɟɧɢɹ ɜɡɚɦɨɜɵɝɨɞɧɵɯ
ɬɨɪɝɨɜɵɯ, ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɯ ɢ ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɵɯ ɫɜɹɡɟɣ. «ɉɪɢɧɰɢɩ
ɞɨɛɪɨɫɟɞɫɬɜɚ» ɨɬɤɪɵɜɚɟɬ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɢ ɞɥɹ ɜɵɫɨɤɨɝɨ ɭɪɨɜɧɹ
ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɣ ɢ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨɣ ɢɧɬɟɝɪɚɰɢɢ ɢ ɜ ɬɨ ɠɟ ɜɪɟɦɹ ɩɪɟɞɫɬɚɟɬ
ɩɟɪɟɞ ɧɚɦɢ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɤɥɸɱɚ ɤ ɨɛɳɟɫɬɜɟɧɧɨɦɭ ɛɥɚɝɨɫɨɫɬɨɹɧɢɸ ɢ
ɫɨɰɢɚɥɶɧɨ-ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɦɭ ɪɚɡɜɢɬɢɸ.
Ɍɭɪɰɢɹ ɢ Ɋɨɫɫɢɹ, ɞɢɩɥɨɦɚɬɢɱɟɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɦɟɠɞɭ ɤɨɬɨɪɵɦɢ
ɩɪɨɞɨɥɠɚɸɬɫɹ ɛɨɥɟɟ ɩɹɬɢɫɨɬ ɥɟɬ, ɧɚɱɢɧɚɹ ɫ 20-ɯ ɝɨɞɨɜ ɩɪɨɲɥɨɝɨ
ɫɬɨɥɟɬɢɹ ɩɨɞɞɟɪɠɢɜɚɸɬ ɦɟɠɞɭ ɫɨɛɨɣ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɤɢɟ ɫɜɹɡɢ ɧɚ ɫɚɦɨɦ
ɜɵɫɨɤɨɦ ɭɪɨɜɧɟ. Ȼɥɚɝɨɞɚɪɹ ɯɨɪɨɲɢɦ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɦ ɜ 90-ɟ ɝɨɞɵ
ɩɪɨɲɥɨɝɨ ɜɟɤɚ ɭɞɚɥɨɫɶ ɩɪɟɨɞɨɥɟɬɶ ɧɟɦɚɥɨ ɫɟɪɶɟɡɧɵɯ ɩɪɨɛɥɟɦ ɦɟɠɞɭ
Ⱦɨɰɟɧɬ ɍɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ Ƚɚɡɢ
ȼɌɈɊȺə ɋȿɄɐɂə
ɉɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɶ: ɤ.ɢ.ɧ. ɂɪɢɧɚ ɋȼɂɋɌɍɇɈȼȺ
ɞ.ɩ.ɧ., ɞɨɰ. Ɏɵɪɚɬ ɉɍɊɌȺɒ
Ⱦɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɬɜɨ - ɤɥɸɱ ɤ ɪɚɡɜɢɬɢɬɢɸ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ
ɞ.ɢ.ɧ., ɞɨɰ. ɂɥɶɹɫ ɄȿɆȺɅɈȽɅɍ
Ɉɬ ɋɨɫɟɞɫɬɜɚ ɤ ɋɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɦɭ ɋɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɭ: Ɍɭɪɟɰɤɨ-Ɋɨɫɫɢɣɫɤɢɟ
Ɉɬɧɨɲɟɧɢɹ
ɞ.ɩ.ɧ., ɞɨɰ. Ɇɟɯɦɟɬ ɋɟɣɮɟɞɞɢɧ ȿɊɈɅ
ɂɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɟ ɤɨɞɵ ɛɭɞɭɳɟɝɨ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɢ ɮɚɤɬɨɪ
ɯɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ
ɄȼɈɉɊɈɋɍɈȻɈɋɇɈȼɇɕɏɌȿɇȾȿɇɐɂəɏɊȺɁȼɂɌɂəɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏ 27
ɈɌɇɈɒȿɇɂɃȼɉȿɊɂɈȾɇȺɏɈɀȾȿɇɂəɍȼɅȺɋɌɂɋɍɅȿɃɆȺɇȺȾȿɆɂɊȿɅə
ɬɟɦɭ «Ɍɭɪɰɢɹ ɢ ɷɧɟɪɝɟɬɢɤɚ» ɧɚ ɨɬɤɪɵɬɢɢ ɢɧɠɟɧɟɪɧɨɝɨ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɚ
ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ ɝ. Ɇɭɝɥɵ21.
«Ɋɨɫɫɢɹ ɢ Ɍɭɪɰɢɹ, - ɫɱɢɬɚɟɬ ɞɟɜɹɬɵɣ ɩɪɟɡɢɞɟɧɬ Ɍɭɪɟɰɤɨɣ
Ɋɟɫɩɭɛɥɢɤɢ, - ɞɜɚ ɜɥɢɹɬɟɥɶɧɵɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ ɢ ɜ ɦɢɪɟ ɜ ɰɟɥɨɦ.
ɍ ɧɚɲɢɯ ɫɬɪɚɧ ɫɟɝɨɞɧɹ ɫɥɨɠɢɥɢɫɶ ɞɪɭɠɟɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ, ɨɫɧɨɜɚɧɧɵɟ
ɧɚ ɜɡɚɢɦɧɵɯ ɢɧɬɟɪɟɫɚɯ ɜ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɨɦ ɢ ɝɥɨɛɚɥɶɧɨɦ ɩɥɚɧɚɯ,… ɢ ɷɬɨ
ɧɚɫ ɪɚɞɭɟɬ. Ⱦɭɦɚɸ, ɱɬɨ ɜ ɛɥɢɠɚɣɲɟɟ ɞɟɫɹɬɢɥɟɬɢɟ Ɋɨɫɫɢɹ ɟɳɟ ɛɨɥɶɲɟ
ɭɤɪɟɩɢɬ ɫɜɨɣ ɫɬɚɬɭɫ ɦɢɪɨɜɨɣ ɫɭɩɟɪɞɟɪɠɚɜɵ, ɚ Ɍɭɪɰɢɹ ɜɨɣɞɟɬ ɜ ɞɟɫɹɬɤɭ
ɤɪɭɩɧɟɣɲɢɯ ɷɤɨɧɨɦɢɤ ɦɢɪɚ. ȿɫɬɶ ɜɫɟ ɨɫɧɨɜɚɧɢɹ ɩɨɥɚɝɚɬɶ, ɱɬɨ Ɋɨɫɫɢɹ ɢ
Ɍɭɪɰɢɹ ɢ ɧɚ ɷɬɨɦ ɷɬɚɩɟ ɩɪɨɞɨɥɠɚɬ ɭɝɥɭɛɥɹɬɶ ɜɡɚɢɦɨɜɵɝɨɞɧɨɟ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ. ȼɟɞɶ ɷɬɨɬ ɩɪɨɰɟɫɫ ɨɬɜɟɱɚɟɬ ɧɟ ɬɨɥɶɤɨ ɢɧɬɟɪɟɫɚɦ
ɧɚɪɨɞɨɜ Ɋɨɫɫɢɢ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ. Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɟ ɜɡɚɢɦɨɞɟɣɫɬɜɢɟ ɨɱɟɧɶ
ɜɚɠɧɨ ɢ ɫ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɨɣ ɢ ɝɥɨɛɚɥɶɧɨɣ ɛɟɡɨɩɚɫɧɨɫɬɢ ɢ
ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ. ɍɜɟɪɟɧ, ɭ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɛɥɟɫɬɹɳɟɟ
ɛɭɞɭɳɟɟ»22.
ɇɟ ɛɭɞɟɬ ɩɪɟɭɜɟɥɢɱɟɧɢɟɦ ɫɤɚɡɚɬɶ, ɱɬɨ ɜɨ ɦɧɨɝɨɦ ɛɥɚɝɨɞɚɪɹ ɋ.
Ⱦɟɦɢɪɟɥɸ Ɍɭɪɰɢɹ ɫɟɝɨɞɧɹ ɜɨɫɩɪɢɧɢɦɚɟɬɫɹ ɤɚɤ ɜɥɢɹɬɟɥɶɧɚɹ ɞɟɪɠɚɜɚ,
ɡɚɧɹɜɲɚɹ ɰɟɧɬɪɚɥɶɧɨɟ ɦɟɫɬɨ ɜ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɵɯ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɵɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ. ɉɪɟɫɥɟɞɭɹ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɵɟ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɟ ɢ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɟ
ɰɟɥɢ, Ɍɭɪɰɢɹ ɨɞɧɨɜɪɟɦɟɧɧɨ ɫɥɭɠɢɬ ɡɞɟɫɶ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɣ ɨɩɨɪɨɣ ɫɜɨɢɯ
ɫɨɫɟɞɟɣ. Ȼɟɡɭɫɥɨɜɧɨ, ɤɪɭɩɧɟɣɲɢɦ ɩɚɪɬɧɺɪɨɦ Ɍɭɪɰɢɢ ɹɜɥɹɟɬɫɹ Ɋɨɫɫɢɹ,
ɤɨɬɨɪɚɹ ɫɱɢɬɚɟɬ ɩɨɥɢɬɢɤɭ Ⱥɧɤɚɪɵ ɜɚɠɧɵɦ ɮɚɤɬɨɪɨɦ ɜ ɨɛɟɫɩɟɱɟɧɢɢ
ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɢ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɣ ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ. ȼ ɬɨɦ, ɱɬɨ
ɫɟɝɨɞɧɹ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɞɨɫɬɢɝɥɨ ɭɪɨɜɧɹ
ɩɪɨɞɜɢɧɭɬɨɝɨ ɦɧɨɝɨɩɥɚɧɨɜɨɝɨ ɩɚɪɬɧɺɪɫɬɜɚ, ɚ ɜ ɪɹɞɟ ɨɛɥɚɫɬɟɣ –
ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɝɨ, ɜɟɥɢɤɚ ɪɨɥɶ ɢ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ, ɤɨɬɨɪɵɣ ɧɚ ɩɪɨɬɹɠɟɧɢɢ
40 ɥɟɬ ɫɜɨɟɣ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɨɣ ɢ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɞɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɢ
ɩɨɫɥɟɞɨɜɚɬɟɥɶɧɨ ɨɬɫɬɚɢɜɚɥ ɬɟɡɢɫ ɨ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨɫɬɢ ɢ ɩɨɥɟɡɧɨɫɬɢ
ɩɨɫɬɭɩɚɬɟɥɶɧɨɝɨ ɧɚɪɚɳɢɜɚɧɢɹ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɜɡɚɢɦɨɞɟɣɫɬɜɢɹ ɜɨ
ɜɫɟɯ ɫɮɟɪɚɯ.
21 ɋɭɥɟɣɦɚɧ Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ, “Ɍɭɪɰɢɹ ɢ ɷɧɟɪɝɟɬɢɤɚ”, Ʉɨɧɫɩɟɤɬ ɜɵɫɬɭɩɥɟɧɢɹ ɋ.
Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɧɚ ɨɬɤɪɵɬɢɢ ɢɧɠɟɧɟɪɧɨɝɨ ɮɚɤɭɥɶɬɟɬɚ ɭɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ ɝ. Ɇɭɝɥɵ, 14.06.2010.
22 A. A. Ʉɨɪɢɰɤɢɣ, “ɋɭɥɟɣɦɚɧ Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ: ɭ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ
ɛɥɟɫɬɹɳɟɟ ɛɭɞɭɳɟɟ”, ɂɧɬɟɪɜɶɸ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɫɨɛɫɬɜɟɧɧɨɦɭ ɤɨɪɪɟɫɩɨɧɞɟɧɬɭ ɊȽɊɄ
«Ƚɨɥɨɫ Ɋɨɫɫɢɢ» ɢ ɠɭɪɧɚɥɚ «Ⱥɡɢɹ ɢ Ⱥɮɪɢɤɚ ɫɟɝɨɞɧɹ» ɜ Ɍɭɪɰɢɢ Ⱥ. Ⱥ. Ʉɨɪɢɰɤɨɦɭ,
19.04.2011, ɋɚɣɬ ɊȽɊɄ «Ƚɨɥɨɫ Ɋɨɫɫɢɢ» - http://rus.ruvr.ru /2011/04/19/49167503.html.
26 ɋɟɪɝɟɣɄɈɊɂɐɄɂɃ
ɨɬɦɟɠɺɜɵɜɚɥɫɹ ɨɬ ɤɪɚɣɧɨɫɬɟɣ ɬɸɪɤɢɫɬɨɜ, ɨɛɴɹɫɧɹɹ ɩɪɨɜɨɞɢɜɲɭɸɫɹ ɜ
ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɚɯ ɩɨɥɢɬɢɤɭ ɫɬɪɟɦɥɟɧɢɟɦ ɤ ɞɨɫɬɢɠɟɧɢɸ ɩɪɨɱɧɨɝɨ
ɦɢɪɚ ɢ ɫɨɝɥɚɫɢɹ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ, ɧɟ ɢɦɟɸɳɟɝɨ ɧɢɱɟɝɨ ɨɛɳɟɝɨ ɧɢ ɫ
ɩɚɧɬɸɪɤɢɡɦɨɦ, ɧɢ ɫ ɩɚɧɢɫɥɚɦɢɡɦɨɦ. ȼɨ ɜɪɟɦɹ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨɝɨ ɜɢɡɢɬɚ ɜ
Ɍɭɪɰɢɸ ɜ ɧɚɱɚɥɟ 1992 ɝ. ɦɢɧɢɫɬɪɚ ɢɧɨɫɬɪɚɧɧɵɯ ɞɟɥ Ɋɨɫɫɢɢ Ⱥ. ȼ.
Ʉɨɡɵɪɟɜɚ ɬɭɪɟɰɤɨɟ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɨ ɡɚɜɟɪɹɥɨ ɟɝɨ, ɱɬɨ Ⱥɧɤɚɪɚ ɧɟ ɫɬɪɟɦɢɬɫɹ
ɜɟɫɬɢ ɫ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɛɨɪɶɛɭ ɡɚ ɫɮɟɪɵ ɜɥɢɹɧɢɹ ɜ ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɨɣ Ⱥɡɢɢ ɢ
Ɂɚɤɚɜɤɚɡɶɟ. ɋ.Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɝɨɜɨɪɢɥ Ⱥ. ȼ. Ʉɨɡɵɪɟɜɭ: «Ɇɵ ɜɵɫɬɭɩɚɟɦ
ɩɪɨɬɢɜ ɬɸɪɤɢɡɦɚ ɢ ɢɫɥɚɦɫɤɨɝɨ ɮɭɧɞɚɦɟɧɬɚɥɢɡɦɚ»18. Ɉɧ ɤɨɧɫɬɚɬɢɪɨɜɚɥ
ɜ ɢɧɬɟɪɜɶɸ ɊɌɊ 24 ɚɜɝɭɫɬɚ 1994 ɝ., ɱɬɨ «ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ Ɍɭɪɰɢɢ ɫ
ɩɨɫɬɫɨɜɟɬɫɤɢɦɢ ɬɸɪɤɫɤɢɦɢ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ ɧɟ ɭɝɪɨɠɚɟɬ ɢɧɬɟɪɟɫɚɦ
Ɋɨɫɫɢɢ, ɧɚɩɪɨɬɢɜ, ɟɫɥɢ ɬɸɪɤɫɤɢɦ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦ ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɨɣ Ⱥɡɢɢ ɢ
Ɂɚɤɚɜɤɚɡɶɹ ɭɞɚɫɬɫɹ ɫɨɯɪɚɧɢɬɶ ɜɧɭɬɪɟɧɧɸɸ ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɶ, ɷɬɨ ɨɛɟɫɩɟɱɢɬ
ɫɩɨɤɨɣɫɬɜɢɟ Ɋɨɫɫɢɢ»19.
ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɜɫɟɝɞɚ ɨɬɦɟɱɚɥ, ɱɬɨ, ɝɨɜɨɪɹ ɨɛ ɭɤɪɟɩɥɟɧɢɢ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ
ɫ ɬɸɪɤɫɤɢɦɢ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ ɛɵɜɲɟɝɨ ɋɋɋɊ, ɧɢ ɜ ɤɨɟɦ ɫɥɭɱɚɟ ɧɟɥɶɡɹ
ɢɝɧɨɪɢɪɨɜɚɬɶ Ɋɨɫɫɢɸ, ɤɨɬɨɪɚɹ ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɨɫɧɨɜɧɵɦ ɩɚɪɬɧɺɪɨɦ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ
ɟɜɪɚɡɢɣɫɤɨɦ ɪɟɝɢɨɧɟ20.
ɋɪɟɞɢ ɞɪɭɝɢɯ ɚɫɩɟɤɬɨɜ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɜ 1990-ɟ ɝɝ.
ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɜɵɞɟɥɢɬɶ ɢɯ ɱɟɪɧɨɦɨɪɫɤɢɣ ɜɟɤɬɨɪ. ɂɦɟɧɧɨ ɜ ɩɟɪɢɨɞ
ɩɪɟɡɢɞɟɧɬɫɬɜɚ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɡɧɚɱɢɬɟɥɶɧɨɟ ɪɚɡɜɢɬɢɟ, ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ
ɱɥɟɧɫɬɜɨ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɇȺɌɈ, ɩɨɥɭɱɢɥ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɢɣ ɚɥɶɹɧɫ Ɍɭɪɰɢɢ ɫ
Ɋɨɫɫɢɟɣ ɜ ɑɟɪɧɨɦɨɪɫɤɨɦ ɪɟɝɢɨɧɟ, ɷɮɮɟɤɬɢɜɧɨɟ ɫɭɳɟɫɬɜɨɜɚɧɢɟ
ɤɨɬɨɪɨɝɨ ɦɵ ɢɦɟɟɦ ɜɨɡɦɨɠɧɨɫɬɶ ɧɚɛɥɸɞɚɬɶ ɢ ɜ ɧɚɲɟ ɜɪɟɦɹ.
ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɜɵɫɬɭɩɚɟɬ ɡɚ ɞɚɥɶɧɟɣɲɟɟ ɭɤɪɟɩɥɟɧɢɟ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-
ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɫɜɹɡɟɣ ɢ ɫɟɝɨɞɧɹ. ȼɚɠɧɨ, ɱɬɨ, ɫɫɵɥɚɹɫɶ ɧɚ ɮɚɤɬɵ ɫɨɨɪɭɠɟɧɢɹ
ɜ ɩɪɨɲɥɨɦ ɦɧɨɝɢɯ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɩɪɟɞɩɪɢɹɬɢɣ ɫ ɩɨɦɨɳɶɸ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ
ɫɩɟɰɢɚɥɢɫɬɨɜ, ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɜɵɫɤɚɡɵɜɚɟɬɫɹ ɜ ɩɨɞɞɟɪɠɤɭ ɩɪɨɟɤɬɚ
ɫɬɪɨɢɬɟɥɶɫɬɜɚ ɩɟɪɜɨɣ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ Ⱥɗɋ ɩɨ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɦɭ ɞɢɡɚɣɧɭ. «ə ɧɟ
ɜɢɠɭ ɧɢɤɚɤɨɝɨ ɪɢɫɤɚ ɜ ɬɨɦ, ɱɬɨ Ⱥɗɋ ɜ Ⱥɤɤɭɸ ɛɭɞɟɬ ɫɬɪɨɢɬɶ ɢ
ɷɤɫɩɥɭɚɬɢɪɨɜɚɬɶ Ɋɨɫɫɢɹ», - ɡɚɹɜɢɥ ɨɧ 14 ɢɸɧɹ 2010 ɝ. ɜ ɫɜɨɟɣ ɪɟɱɢ ɧɚ
18 ȿ. ɂ. ɍɪɚɡɨɜɚ, ɗɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ Ɍɭɪɰɢɢ ɢ ɬɸɪɤɫɤɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ
ɋɇȽ, Ɇɨɫɤɜɚ 2003, ɫ. 32.
19 Ɍɚɦ ɠɟ.
20 Ɍɚɤɭɸ ɩɨɡɢɰɢɸ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɟɳɺ ɪɚɡ ɤɨɧɫɬɚɬɢɪɨɜɚɥ ɜ ɯɨɞɟ ɫɨɫɬɨɹɜɲɟɣɫɹ 2
ɚɩɪɟɥɹ 2011 ɝ. ɜ Ⱥɧɤɚɪɟ ɥɢɱɧɨɣ ɛɟɫɟɞɵ ɫ ɚɜɬɨɪɨɦ ɞɚɧɧɨɝɨ ɞɨɤɥɚɞɚ ɢ ɫɨɛɫɬɜɟɧɧɵɦ
ɤɨɪɪɟɫɩɨɧɞɟɧɬɨɦ ɊȽɊɄ «Ƚɨɥɨɫ Ɋɨɫɫɢɢ» ɢ ɠɭɪɧɚɥɚ «Ⱥɡɢɹ ɢ Ⱥɮɪɢɤɚ ɫɟɝɨɞɧɹ» ɜ Ɍɭɪɰɢɢ
Ⱥ. Ⱥ. Ʉɨɪɢɰɤɢɦ.
ɄȼɈɉɊɈɋɍɈȻɈɋɇɈȼɇɕɏɌȿɇȾȿɇɐɂəɏɊȺɁȼɂɌɂəɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏ 25
ɈɌɇɈɒȿɇɂɃȼɉȿɊɂɈȾɇȺɏɈɀȾȿɇɂəɍȼɅȺɋɌɂɋɍɅȿɃɆȺɇȺȾȿɆɂɊȿɅə
ɫɛɥɢɠɟɧɢɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɫ ɩɨɫɬɫɨɜɟɬɫɤɢɦɢ ɬɸɪɤɫɤɢɦɢ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚɦɢ,
ɧɚɡɵɜɚɹ ɷɬɨ ɧɟ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɦ, ɚ ɨɛɳɟɱɟɥɨɜɟɱɟɫɤɢɦ ɫɨɛɵɬɢɟɦ14.
ȼɨɡɧɢɤɧɨɜɟɧɢɟ ɩɨɫɥɟ ɪɚɫɩɚɞɚ ɋɋɋɊ ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ ɤɨɧɝɥɨɦɟɪɚɬɚ,
«ɜɨɡɜɪɚɳɟɧɢɟ ɧɚ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɭɸ ɫɰɟɧɭ ȿɜɪɚɡɢɢ» ɨɧ ɯɚɪɚɤɬɟɪɢɡɨɜɚɥ ɤɚɤ
«ɡɨɥɨɬɨɣ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɣ ɲɚɧɫ, ɤɨɬɨɪɵɣ ɩɨɞɚɪɢɥɚ ɢɫɬɨɪɢɹ ɛɪɚɬɫɤɢɦ
(ɬɸɪɤɨɹɡɵɱɧɵɦ – ɩɪɢɦ. ɚɜɬ.) ɫɬɪɚɧɚɦ»15. «Ʌɨɤɨɦɨɬɢɜɨɦ» ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ
ɫɨɨɛɳɟɫɬɜɚ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɧɚɡɵɜɚɥ Ɍɭɪɰɢɸ, ɤɨɬɨɪɚɹ, ɩɨ ɟɝɨ ɫɥɨɜɚɦ,
ɬɚɤɠɟ ɜɵɩɨɥɧɹɟɬ ɮɭɧɤɰɢɸ ɦɨɫɬɚ ɦɟɠɞɭ ɬɸɪɤɫɤɢɦɢ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɚɦɢ
ɛɵɜɲɟɝɨ ɋɋɋɊ ɢ Ɂɚɩɚɞɨɦ. 8 ɚɩɪɟɥɹ 2000 ɝ. ɧɚ ɲɟɫɬɨɦ ɫɚɦɦɢɬɟ ɝɥɚɜ
ɬɸɪɤɨɹɡɵɱɧɵɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ ɜ Ȼɚɤɭ ɨɧ ɝɨɜɨɪɢɥ, ɱɬɨ Ɍɭɪɰɢɹ ɤɚɤ ɦɢɪɨɜɚɹ
ɞɟɪɠɚɜɚ «ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɢ ɛɭɞɟɬ ɹɜɥɹɬɶɫɹ ɞɥɹ ɫɜɨɢɯ ɛɪɚɬɶɟɜ,
ɫɨɨɬɟɱɟɫɬɜɟɧɧɢɤɨɜ, ɞɪɭɡɟɣ ɜɨ ɜɫɟɦ ɦɢɪɟ «ɢɫɬɨɱɧɢɤɨɦ ɢɫɩɨɥɧɟɧɢɹ
ɠɟɥɚɧɢɣ»16 ɢ ɨɩɨɪɨɣ»17.
Ɉɞɧɚɤɨ ɩɪɢ ɷɬɨɦ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ, ɜɨ-ɩɟɪɜɵɯ, ɧɟ ɩɨɞɜɟɪɝɚɥ ɫɨɦɧɟɧɢɸ
ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɚɥɶɧɭɸ ɰɟɥɨɫɬɧɨɫɬɶ ɷɬɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ (ɞɚɠɟ ɧɚɨɛɨɪɨɬ –
ɜɫɹɱɟɫɤɢ ɨɬɫɬɚɢɜɚɥ ɢɯ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɶ ɢ ɫɚɦɨɫɬɨɹɬɟɥɶɧɨɫɬɶ). ȼɨ-ɜɬɨɪɵɯ,
ɜ ɩɪɨɜɨɞɢɦɨɣ ɜ ɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ ɩɨɥɢɬɢɤɟ ɨɧ ɞɟɥɚɥ ɫɬɚɜɤɭ ɧɚ ɬ.ɧ.
«ɦɹɝɤɭɸ ɫɢɥɭ». ȼ-ɬɪɟɬɶɢɯ, ɟɝɨ ɩɨɥɢɬɢɤɚ ɜɫɟɝɞɚ ɛɵɥɚ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɚ ɧɚ
ɭɤɪɟɩɥɟɧɢɟ ɪɟɝɢɨɧɚɥɶɧɨɣ ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ. ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɩɨɞɱɟɪɤɢɜɚɥ, ɱɬɨ
ɩɨɡɢɰɢɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ ɷɬɢɯ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜ ɹɫɧɚ: Ɍɭɪɰɢɹ ɯɨɱɟɬ
ɩɨɦɨɱɶ ɢɦ ɤɚɤ ɦɨɠɧɨ ɫɤɨɪɟɟ ɜɫɬɚɬɶ ɧɚ ɧɨɝɢ, ɨɛɟɫɩɟɱɢɬɶ ɫɜɨɸ
ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɭɸ ɛɟɡɨɩɚɫɧɨɫɬɶ ɢ ɬ.ɞ. «ɇɢɤɬɨ ɧɟ ɦɨɠɟɬ ɨɛɜɢɧɢɬɶ Ɍɭɪɰɢɸ ɜ
ɷɤɫɩɚɧɫɢɨɧɢɫɬɫɤɢɯ ɬɟɧɞɟɧɰɢɹɯ», - ɡɚɹɜɥɹɥ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ.
ȼ ɤɨɧɬɚɤɬɚɯ ɫ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɣ ɫɬɨɪɨɧɨɣ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɩɨɫɬɨɹɧɧɨ
14 Süleyman Demirel, “Günümüzde Avrasya”, Avrasya Etütleri, No. 3, Ankara 1994, ɫ.
103.
15 “CumhurbaàkanÑ SayÑn Süleyman Demirel in Türkçe Konuàan hlkeler Devlet Baà-
kanlarÑ VI. =irve ToplantÑsÑ nda YaptÑklarÑ Konuàma”, 08.04.2000, Ɉɮɢɰɢɚɥɶɧɵɣ ɫɚɣɬ
ɉɪɟɡɢɞɟɧɬɚ Ɍɭɪɟɰɤɨɣ Ɋɟɫɩɭɛɥɢɤɢ - http://www.tccb.gov.tr/suleyman-demirel-
konusmalari/492/56976/cumhurbaskani-sayin-suleyman-demirelin-turkce-konusan-ulkeler-
devlet-baskanlari-vi-zirve-toplantisin.html.
16 Ɂɞɟɫɶ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɢɫɩɨɥɶɡɨɜɚɥ ɜɵɪɚɠɟɧɢɟ «hacet kapÑsÑ», ɱɬɨ ɨɡɧɚɱɚɟɬ «ɞɜɟɪɶ ɜ
ɝɪɨɛɧɢɰɟ ɫɜɹɬɨɝɨ» (ɩɟɪɟɞ ɤɨɬɨɪɨɣ ɦɨɥɹɳɢɟɫɹ ɩɪɨɫɹɬ ɢɫɩɨɥɧɟɧɢɹ ɢɯ ɠɟɥɚɧɢɣ) – ɩɪɢɦ.
ɚɜɬ.
17 “CumhurbaàkanÑ SayÑn Süleyman Demirel in Türkçe Konuàan hlkeler Devlet Baà-
kanlarÑ VI. =irve ToplantÑsÑ nda YaptÑklarÑ Konuàma”, 08.04.2000, Ɉɮɢɰɢɚɥɶɧɵɣ ɫɚɣɬ
ɉɪɟɡɢɞɟɧɬɚ Ɍɭɪɟɰɤɨɣ Ɋɟɫɩɭɛɥɢɤɢ - http://www.tccb.gov.tr/suleyman-demirel-
konusmalari/492/56976/cumhurbaskani-sayin-suleyman-demirelin-turkce-konusan-ulkeler-
devlet-baskanlari-vi-zirve-toplantisin.html.
24 ɋɟɪɝɟɣɄɈɊɂɐɄɂɃ
ɩɨɞɱɟɪɤɢɜɚɥ, ɱɬɨ Ɍɭɪɰɢɹ ɞɟɣɫɬɜɭɟɬ ɜ ɞɚɧɧɨɦ ɫɥɭɱɚɟ ɩɨɫɩɟɲɧɨ, ɬɨɝɞɚ
ɤɚɤ ɫɥɟɞɭɟɬ ɩɪɨɬɢɜɢɬɶɫɹ ɥɸɛɨɦɭ ɜɬɹɝɢɜɚɧɢɸ ɜ ɤɨɧɮɥɢɤɬ. ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ
ɫɱɢɬɚɥ, ɱɬɨ ɩɨɥɢɬɢɤɚ ɋɒȺ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ ɦɨɠɟɬ ɩɪɢɜɟɫɬɢ ɤ ɪɚɡɞɟɥɭ ɂɪɚɤɚ
(ɜ ɱɟɦ Ɍ. Ɉɡɚɥ ɜɢɞɟɥ ɫɜɨɢ ɜɵɝɨɞɵ, ɜ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, ɩɨɥɭɱɟɧɢɟ ɞɨɫɬɭɩɚ ɤ
ɧɟɮɬɟɪɟɫɭɪɫɚɦ ɋɟɜɟɪɧɨɝɨ ɂɪɚɤɚ), ɱɬɨ ɜ ɫɜɨɸ ɨɱɟɪɟɞɶ ɧɟɦɢɧɭɟɦɨ
ɩɨɜɥɟɱɟɬ ɡɚ ɫɨɛɨɣ ɧɚɪɭɲɟɧɢɟ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɚɥɶɧɨɣ ɰɟɥɨɫɬɧɨɫɬɢ Ɍɭɪɰɢɢ.
Ɂɞɟɫɶ ɩɪɨɫɥɟɠɢɜɚɟɬɫɹ ɟɳɟ ɨɞɧɨ ɤɚɱɟɫɬɜɨ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɤɚɤ ɩɨɥɢɬɢɤɚ –
ɟɝɨ ɫɬɪɟɦɥɟɧɢɟ ɫɨɯɪɚɧɹɬɶ ɫɬɚɬɭɫ-ɤɜɨ ɜ ɜɨɩɪɨɫɚɯ, ɤɚɫɚɸɳɢɯɫɹ ɝɪɚɧɢɰ.
ɂɡɜɟɫɬɧɵɣ ɬɭɪɟɰɤɢɣ ɢɫɬɨɪɢɤ, ɨɛɨɡɪɟɜɚɬɟɥɶ, ɷɤɨɧɨɦɢɫɬ əɥɱɢɧ Ʉɸɱɸɤ
ɤɚɤ-ɬɨ ɡɚɦɟɬɢɥ, ɱɬɨ ɜ ɢɫɬɨɪɢɢ Ɍɭɪɟɰɤɨɣ Ɋɟɫɩɭɛɥɢɤɢ ɛɵɥɢ ɞɜɚ ɥɢɞɟɪɚ,
ɤɨɬɨɪɵɟ ɩɪɢɧɢɦɚɥɢ ɢ ɨɬɫɬɚɢɜɚɥɢ ɫɭɳɟɫɬɜɭɸɳɢɟ ɝɪɚɧɢɰɵ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ
ɢ ɧɟ ɝɧɚɥɢɫɶ ɡɚ ɢɯ ɪɚɫɲɢɪɟɧɢɟɦ – ɷɬɨ ɂɫɦɟɬ ɂɧɺɧɸ ɢ ɋɭɥɟɣɦɚɧ
Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ.
ɉɨɞɨɛɧɭɸ ɫɢɬɭɚɰɢɸ ɦɵ ɧɚɛɥɸɞɚɟɦ ɜ 1992 ɝ. ɜɨ ɜɪɟɦɹ ɨɱɟɪɟɞɧɨɣ
ɜɫɩɵɲɤɢ ɧɚɝɨɪɧɨ-ɤɚɪɚɛɚɯɫɤɨɝɨ ɤɨɧɮɥɢɤɬɚ. ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɨɤɚɡɚɥɫɹ ɬɨɝɞɚ
ɜ ɧɟɥɟɝɤɨɦ ɩɨɥɨɠɟɧɢɢ. ɋ ɨɞɧɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ, ɨɧ ɩɪɟɤɪɚɫɧɨ ɨɫɨɡɧɚɜɚɥ, ɱɬɨ
ɜɜɨɞɨɦ ɜɨɣɫɤ ɜ ɇɚɯɢɱɟɜɚɧɶ ɢ ɇɚɝɨɪɧɵɣ Ʉɚɪɚɛɚɯ, ɬ.ɟ. ɬɚɤɨɣ ɚɤɬɢɜɧɨɣ
ɩɨɦɨɳɶɸ «ɛɪɚɬɫɤɨɦɭ ɚɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɫɤɨɦɭ ɧɚɪɨɞɭ», ɥɢɱɧɨ ɨɧ, ɜɨɡɦɨɠɧɨ,
ɢ ɩɨɞɧɢɦɟɬ ɫɜɨɣ ɚɜɬɨɪɢɬɟɬ ɜ ɝɥɚɡɚɯ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɧɚɰɢɢ. Ɂɞɟɫɶ ɦɨɠɧɨ
ɜɫɩɨɦɧɢɬɶ, ɤɚɤ ɜɵɪɨɫ ɚɜɬɨɪɢɬɟɬ ɩɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪɚ Ȼ. ɗɞɠɟɜɢɬɚ ɩɨɫɥɟ
ɪɟɲɟɧɢɹ ɨ ɜɵɫɚɞɤɟ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɜɨɣɫɤ ɧɚ Ʉɢɩɪɟ ɜ 1974 ɝ. ɋ ɞɪɭɝɨɣ
ɫɬɨɪɨɧɵ, ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɩɨɧɢɦɚɥ, ɱɬɨ ɜ ɬɚɤɨɦ ɫɥɭɱɚɟ Ɍɭɪɰɢɹ ɜɨɫɫɬɚɧɨɜɢɬ
ɩɪɨɬɢɜ ɫɟɛɹ ɜɟɫɶ ɦɢɪ, ɚ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɚɥɶɧɵɣ ɫɩɨɪ ɦɨɠɟɬ ɩɪɟɜɪɚɬɢɬɶɫɹ ɜ
ɫɟɪɶɟɡɧɵɣ ɡɚɬɹɠɧɨɣ ɤɨɧɮɥɢɤɬ ɧɚ ɪɟɥɢɝɢɨɡɧɨɣ ɩɨɱɜɟ. ɉɪɟɡɢɞɟɧɬ Ɍ.
Ɉɡɚɥ, ɤɫɬɚɬɢ, ɬɨɝɞɚ ɧɟɨɞɧɨɤɪɚɬɧɨ ɢ ɧɟɞɜɭɫɦɵɫɥɟɧɧɨ ɜɵɫɤɚɡɵɜɚɥɫɹ ɡɚ
ɨɬɩɪɚɜɤɭ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɜɨɣɫɤ ɧɚ ɩɨɦɨɳɶ ɚɡɟɪɛɚɣɞɠɚɧɫɤɨɣ ɚɪɦɢɢ. ɇɨ ɋ.
Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ, ɨɫɭɠɞɚɹ Ⱥɪɦɟɧɢɸ, ɜɫɺ-ɬɚɤɢ ɩɪɨɹɜɢɥ ɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨ
ɞɚɥɶɧɨɜɢɞɧɨɫɬɢ, ɱɬɨɛɵ ɭɞɟɪɠɚɬɶɫɹ ɨɬ ɪɨɤɨɜɨɝɨ ɲɚɝɚ.
ɗɬɢ ɩɪɢɦɟɪɵ ɜɚɠɧɵ ɫ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ ɩɨɧɢɦɚɧɢɹ ɜɢɞɟɧɢɹ ɋ.
Ⱦɟɦɢɪɟɥɟɦ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ ɛɵɜɲɢɦɢ ɫɨɜɟɬɫɤɢɦɢ ɬɸɪɤɨɹɡɵɱɧɵɦɢ
ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɚɦɢ ɋɪɟɞɧɟɣ Ⱥɡɢɢ ɢ Ɂɚɤɚɜɤɚɡɶɹ, ɩɨɹɜɢɜɲɢɦɢɫɹ ɧɚ ɤɚɪɬɟ
ɦɢɪɚ ɩɨɫɥɟ ɪɚɫɩɚɞɚ ɋɋɋɊ. ɇɟɤɨɬɨɪɵɟ ɨɛɨɡɪɟɜɚɬɟɥɢ ɫɤɥɨɧɧɵ ɜɢɞɟɬɶ ɜ
ɞɟɣɫɬɜɢɹɯ ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɚ 1990-ɯ ɝɝ. ɱɭɬɶ ɥɢ ɧɟ
«ɷɤɫɩɚɧɫɢɨɧɢɫɬɫɤɭɸ» ɩɨɥɢɬɢɤɭ, ɤɨɬɨɪɚɹ, ɞɟɫɤɚɬɶ, ɛɵɥɚ ɧɚɩɪɚɜɥɟɧɚ ɧɚ
ɫɨɡɞɚɧɢɟ ɩɪɟɫɥɨɜɭɬɨɝɨ ȼɟɥɢɤɨɝɨ Ɍɭɪɚɧɚ. Ɂɞɟɫɶ ɦɨɠɧɨ ɫɨɝɥɚɫɢɬɶɫɹ ɫ
ɛɨɥɶɲɢɧɫɬɜɨɦ ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɬɟɥɟɣ ɜ ɬɨɦ, ɱɬɨ Ɍɭɪɰɢɹ ɩɨɞ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɨɦ ɋ.
Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɞɨɛɢɥɚɫɶ ɡɧɚɱɢɬɟɥɶɧɵɯ ɭɫɩɟɯɨɜ ɜ ɭɫɬɚɧɨɜɥɟɧɢɢ ɬɟɫɧɨɝɨ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɫ ɬɸɪɤɨɹɡɵɱɧɵɦɢ ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɚɦɢ. ɇɟɫɥɭɱɚɣɧɨ ɋ.
Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɛɵɥ ɞɚɠɟ ɩɪɨɜɨɡɝɥɚɲɟɧ «ɨɬɰɨɦ ɬɸɪɤɫɤɨɝɨ ɦɢɪɚ». Ɉɧ
ɞɟɣɫɬɜɢɬɟɥɶɧɨ ɩɪɢɥɚɝɚɥ ɨɝɪɨɦɧɵɟ ɭɫɢɥɢɹ ɞɥɹ ɛɵɫɬɪɨɝɨ ɢ ɬɟɫɧɨɝɨ
ɄȼɈɉɊɈɋɍɈȻɈɋɇɈȼɇɕɏɌȿɇȾȿɇɐɂəɏɊȺɁȼɂɌɂəɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏ 23
ɈɌɇɈɒȿɇɂɃȼɉȿɊɂɈȾɇȺɏɈɀȾȿɇɂəɍȼɅȺɋɌɂɋɍɅȿɃɆȺɇȺȾȿɆɂɊȿɅə
ɫɬɨɪɨɧ ɪɚɡɜɢɜɚɬɶ ɧɚ ɞɨɥɝɨɫɪɨɱɧɨɣ ɨɫɧɨɜɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɜ ɨɛɥɚɫɬɢ
ɷɤɨɧɨɦɢɤɢ, ɜɡɚɢɦɧɵɯ ɢɧɜɟɫɬɢɰɢɣ, ɜɨɟɧɧɨ-ɬɟɯɧɢɱɟɫɤɢɯ ɫɜɹɡɟɣ, ɧɚɭɤɢ,
ɬɟɯɧɢɤɢ, ɷɤɨɥɨɝɢɢ. ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɫɨɩɪɨɜɨɠɞɚɥɚ ɬɨɝɞɚ ɛɨɥɶɲɚɹ ɝɪɭɩɩɚ
ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɛɢɡɧɟɫɦɟɧɨɜ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɩɪɨɜɟɥɢ ɩɥɨɞɨɬɜɨɪɧɵɟ ɜɫɬɪɟɱɢ ɫ
ɩɪɟɞɫɬɚɜɢɬɟɥɹɦɢ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɞɟɥɨɜɵɯ ɤɪɭɝɨɜ.
ɉɪɢ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɟ ɛɵɥ ɡɚɩɭɳɟɧ ɧɨɜɵɣ ɜ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɦɟɯɚɧɢɡɦ, ɡɚɞɚɱɟɣ ɤɨɬɨɪɨɝɨ ɫɬɚɥɚ ɤɨɨɪɞɢɧɚɰɢɹ
ɷɧɟɪɝɟɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɢ ɜɧɟɲɧɟɬɨɪɝɨɜɨɝɨ ɜɡɚɢɦɨɞɟɣɫɬɜɢɹ. ȼ ɧɨɹɛɪɟ 1992 ɝ.
ɫɨɫɬɨɹɥɨɫɶ ɩɟɪɜɨɟ ɡɚɫɟɞɚɧɢɟ ɋɦɟɲɚɧɧɨɣ ɦɟɠɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɟɧɧɨɣ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɤɨɦɢɫɫɢɢ ɩɨ ɬɨɪɝɨɜɨ-ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɦɭ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɭ (ɆɉɄ)12.
ȼ ɩɨɫɥɟɞɭɸɳɢɟ ɝɨɞɵ ɩɪɟɡɢɞɟɧɬ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɧɟɨɞɧɨɤɪɚɬɧɨ
ɜɫɬɪɟɱɚɥɫɹ ɫ ɩɪɟɞɫɬɚɜɢɬɟɥɹɦɢ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɝɨ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɚ: ɡɚɦɟɫɬɢɬɟɥɟɦ
ɩɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɹ ɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɚ, ɫɨɩɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɟɦ ɆɉɄ Ɉ. ɇ. ɋɨɫɤɨɜɰɨɦ,
ɩɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɹɦɢ ɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɚ ȼ. ɋ. ɑɟɪɧɨɦɵɪɞɢɧɵɦ, Ɇ. Ɇ.
Ʉɚɫɶɹɧɨɜɵɦ, ɩɪɟɡɢɞɟɧɬɨɦ Ȼ. ɇ. ȿɥɶɰɢɧɵɦ. Ɋɨɫɫɢɣɫɤɢɣ ɬɪɟɤ ɜɫɟɝɞɚ
ɨɫɬɚɜɚɥɫɹ ɨɞɧɢɦ ɢɡ ɩɪɢɨɪɢɬɟɬɧɵɯ ɜ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɜɧɟɲɧɟɣ ɩɨɥɢɬɢɤɟ.
ɉɪɟɞɫɬɚɜɥɹɟɬɫɹ ɰɟɥɟɫɨɨɛɪɚɡɧɵɦ ɨɫɬɚɧɨɜɢɬɶɫɹ ɧɚ ɫɥɟɞɭɸɳɟɦ
ɜɚɠɧɨɦ ɦɨɦɟɧɬɟ, ɤɨɬɨɪɵɣ ɩɨɦɨɠɟɬ ɩɨɧɹɬɶ ɩɪɨɰɟɫɫɵ, ɩɪɨɢɫɯɨɞɢɜɲɢɟ ɜ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɜ ɩɟɪɢɨɞ ɩɪɟɡɢɞɟɧɬɫɬɜɚ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ.
ȼ ɚɜɝɭɫɬɟ 1990 ɝ. ɧɚɱɢɧɚɟɬɫɹ ɤɪɢɡɢɫ ɜ ɉɟɪɫɢɞɫɤɨɦ ɡɚɥɢɜɟ. Ʉɚɤ
ɢɡɜɟɫɬɧɨ, Ɍ. Ɉɡɚɥ ɩɨɥɧɨɫɬɶɸ ɩɨɞɞɟɪɠɚɥ ɚɧɬɢɢɪɚɤɫɤɢɣ ɚɥɶɹɧɫ. Ɍɭɪɰɢɹ
ɩɪɢɫɨɟɞɢɧɢɥɚɫɶ ɤ ɫɚɧɤɰɢɹɦ ɋɒȺ ɢ Ɂɚɩɚɞɧɨɣ ȿɜɪɨɩɵ ɩɪɨɬɢɜ ɂɪɚɤɚ,
ɪɚɡɪɟɲɢɥɚ ɦɟɠɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɵɦ ɫɢɥɚɦ ɢɫɩɨɥɶɡɨɜɚɬɶ ɬɭɪɟɰɤɭɸ
ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɸ (ɛɚɡɭ ȼȼɋ ɜ ɂɧɞɠɢɪɥɢɤɟ) ɞɥɹ ɧɚɧɟɫɟɧɢɹ ɭɞɚɪɨɜ ɩɨ ɂɪɚɤɭ.
Ɍɚɤɚɹ ɩɨɥɢɬɢɤɚ Ⱥɧɤɚɪɵ ɫɬɚɥɚ ɜɨ ɦɧɨɝɨɦ ɩɪɨɹɜɥɟɧɢɟɦ ɥɢɱɧɵɯ
ɭɫɬɪɟɦɥɟɧɢɣ Ɍ. Ɉɡɚɥɚ, ɫɬɚɪɚɜɲɟɝɨɫɹ ɧɚ ɞɟɥɟ ɞɨɤɚɡɚɬɶ ɩɪɢɜɟɪɠɟɧɧɨɫɬɶ
ɫɬɪɚɧɵ ɩɚɪɬɧɺɪɫɬɜɭ ɫ ɋɒȺ ɢ ɡɧɚɱɢɦɨɫɬɶ Ɍɭɪɰɢɢ ɞɥɹ Ɂɚɩɚɞɚ ɤɚɤ
ɫɨɸɡɧɢɤɚ13.
ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɤɪɢɬɢɤɨɜɚɥ ɬɚɤɢɟ ɞɟɣɫɬɜɢɹ Ɍ. Ɉɡɚɥɚ. Ɉɧ ɪɟɲɢɬɟɥɶɧɨ
ɜɵɫɬɭɩɚɥ ɩɪɨɬɢɜ ɜɨɜɥɟɱɟɧɢɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɤɪɢɡɢɫ ɜ ɉɟɪɫɢɞɫɤɨɦ ɡɚɥɢɜɟ ɢ
ɩɪɨɬɢɜ ɨɤɚɡɚɧɢɹ ɋɒȺ ɬɚɤɨɣ ɲɢɪɨɤɨɣ ɩɨɞɞɟɪɠɤɢ. ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ
12 Ɇɟɠɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɟɧɧɨɟ ɫɨɝɥɚɲɟɧɢɟ ɨ ɫɨɡɞɚɧɢɢ ɋɦɟɲɚɧɧɨɣ
ɦɟɠɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɟɧɧɨɣ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɤɨɦɢɫɫɢɢ ɩɨ ɬɨɪɝɨɜɨ-ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɦɭ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɭ ɛɵɥɨ ɩɨɞɩɢɫɚɧɨ ɧɚɤɚɧɭɧɟ ɜɢɡɢɬɚ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɜ Ⱥɧɤɚɪɟ ɦɢɧɢɫɬɪɨɦ
ɜɧɟɲɧɢɯ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɢɯ ɫɜɹɡɟɣ Ɋɨɫɫɢɢ ɉ. Ⱥɜɟɧɨɦ ɢ ɦɢɧɢɫɬɪɨɦ ɛɥɚɝɨɭɫɬɪɨɣɫɬɜɚ ɢ
ɩɨɫɟɥɟɧɢɣ Ɍɭɪɰɢɢ Ɉ. Ʉɭɦɛɚɪɚɞɠɢɛɚɲɢ.
13Erik Jan Zürcher, Modernleàen Türkiye’nin TariKi, Ýstanbul 1996, s. 440.
22 ɋɟɪɝɟɣɄɈɊɂɐɄɂɃ
ȼ ɢɧɬɟɪɜɶɸ ɝɚɡɟɬɟ «ɏɸɪɪɢɟɬ» ɜ ɹɧɜɚɪɟ 1976 ɝ. ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɝɨɜɨɪɢɥ:
«Ɍɭɪɰɢɹ ɛɭɞɟɬ ɩɪɢɞɟɪɠɢɜɚɬɶɫɹ ɦɧɨɝɨɫɬɨɪɨɧɧɟɣ ɨɪɢɟɧɬɚɰɢɢ. ɏɨɬɹ ɦɵ
ɩɪɨɬɢɜ ɤɨɦɦɭɧɢɡɦɚ, ɦɵ ɛɭɞɟɦ ɩɨɞɞɟɪɠɢɜɚɬɶ ɦɟɠɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɵɟ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɫ ɤɨɦɦɭɧɢɫɬɢɱɟɫɤɢɦɢ ɫɬɪɚɧɚɦɢ»11.
Ʉɪɨɦɟ ɬɨɝɨ, ɧɚɱɢɧɚɹ ɫ 1976 ɝ., ɪɚɡɜɢɜɚɸɬɫɹ ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɜ ɜɨɟɧɧɨ-ɬɟɯɧɢɱɟɫɤɨɣ ɫɮɟɪɟ. ɇɚ ɫɨɜɟɬɫɤɢɟ ɜɨɟɧɧɵɟ ɭɱɟɧɢɹ
«Ʉɚɜɤɚɡ» ɜ 1976 ɝ. ɛɵɥɢ ɩɪɢɝɥɚɲɟɧɵ ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɫɩɟɰɢɚɥɢɫɬɵ, ɤɨɬɨɪɵɟ
ɡɚɬɟɦ ɩɨɫɟɬɢɥɢ Ɇɨɫɤɜɭ ɢ ɜɫɬɪɟɬɢɥɢɫɶ ɫ ɦɢɧɢɫɬɪɨɦ ɨɛɨɪɨɧɵ Ⱥ. Ⱥ.
Ƚɪɟɱɤɨ. Ɂɚ ɷɬɢɦ ɩɨɫɥɟɞɨɜɚɥ ɜɢɡɢɬ ɡɚɦɟɫɬɢɬɟɥɹ ɧɚɱɚɥɶɧɢɤɚ
Ƚɟɧɟɪɚɥɶɧɨɝɨ ɲɬɚɛɚ ȼɋ Ɍɭɪɰɢɢ Ʉ. ɗɜɪɟɧɚ ɜ ɋɋɋɊ. Ⱥ ɜ ɯɨɞɟ ɜɢɡɢɬɚ ɜ
Ɇɨɫɤɜɭ ɦɢɧɢɧɞɟɥ Ɍɭɪɰɢɢ ɂ. ɋ. ɑɚɝɥɚɹɧɝɢɥɹ ɜ ɦɚɪɬɟ 1977 ɝ. ɞɚɠɟ
ɨɛɫɭɠɞɚɥɫɹ ɜɨɩɪɨɫ ɨ ɡɚɤɭɩɤɚɯ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɫɨɜɟɬɫɤɨɝɨ ɨɪɭɠɢɹ.
Ⱦɭɯɭ ɭɫɩɟɲɧɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɫɟɪɶɟɡɧɵɣ ɭɪɨɧ ɛɵɥ ɧɚɧɟɫɟɧ
ɜɜɨɞɨɦ ɋɋɋɊ ɜɨɣɫɤ ɜ Ⱥɮɝɚɧɢɫɬɚɧ ɜ 1979 ɝ. ɋ.Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɫ
ɛɟɫɩɨɤɨɣɫɬɜɨɦ ɫɥɟɞɢɥ ɡɚ ɪɚɡɜɢɬɢɟɦ ɫɢɬɭɚɰɢɢ. ȼ ɫɜɹɡɢ ɫ ɚɮɝɚɧɫɤɢɦɢ
ɫɨɛɵɬɢɹɦɢ ɋɒȺ ɨɤɚɡɵɜɚɥɢ ɞɚɜɥɟɧɢɟ ɧɚ ɫɜɨɢɯ ɫɨɸɡɧɢɤɨɜ, ɩɪɢɡɵɜɚɹ ɤ
ɫɜɟɪɬɵɜɚɧɢɸ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ ɋɋɋɊ. Ɍɭɪɰɢɹ ɧɟ ɨɞɨɛɪɢɥɚ ɞɟɣɫɬɜɢɹ
ɋɨɜɟɬɫɤɨɝɨ ɋɨɸɡɚ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɢ Ⱥɮɝɚɧɢɫɬɚɧɚ, ɨɞɧɚɤɨ ɜ ɬɨ ɠɟ ɜɪɟɦɹ ɜ
ɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɟ ɋ.Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɫɱɢɬɚɥɢ, ɱɬɨ ɧɟ ɫɬɨɢɬ ɠɟɪɬɜɨɜɚɬɶ ɫɨɜɟɬɫɤɨ-
ɬɭɪɟɰɤɢɦɢ ɫɜɹɡɹɦɢ ɜ ɭɝɨɞɭ ɢɧɬɟɪɟɫɚɦ ȼɚɲɢɧɝɬɨɧɚ.
12 ɫɟɧɬɹɛɪɹ 1980 ɝ. ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɩɪɨɢɡɨɲɟɥ ɜɨɟɧɧɵɣ ɩɟɪɟɜɨɪɨɬ. ɋ.
Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɛɵɥ ɨɬɫɬɪɚɧɟɧ ɨɬ ɜɥɚɫɬɢ. Ɂɚɬɟɦ ɩɨɫɥɟɞɨɜɚɥɢ 122-ɞɧɟɜɧɚɹ
ɫɫɵɥɤɚ ɜ Ɂɢɧɞɠɢɪɛɨɡɚɧɟ, ɡɚɩɪɟɬ ɡɚɧɢɦɚɬɶɫɹ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ
ɞɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɶɸ, ɞɟɣɫɬɜɨɜɚɜɲɢɣ ɜɩɥɨɬɶ ɞɨ 1987 ɝ., ɜɵɯɨɞ ɧɚ
ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɭɸ ɚɜɚɧɫɰɟɧɭ ɫɨɪɚɬɧɢɤɚ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ - Ɍɭɪɝɭɬɚ Ɉɡɚɥɚ,
ɤɨɬɨɪɵɣ ɜ ɞɟɥɟ ɞɚɥɶɧɟɣɲɟɣ ɞɟɦɨɤɪɚɬɢɡɚɰɢɢ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɫɢɫɬɟɦɵ
Ɍɭɪɰɢɢ ɜɨ ɦɧɨɝɨɦ ɛɟɪɺɬ «ɦɢɫɫɢɸ» ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɧɚ ɫɟɛɹ.
ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ, ɡɚɧɢɦɚɹ ɩɨɫɬɵ ɩɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪɚ ɜ 1991 - 1993 ɝɝ. ɢ
ɩɪɟɡɢɞɟɧɬɚ ɜ 1993-2000 ɝɝ., ɬɪɚɞɢɰɢɨɧɧɨ ɜɵɫɬɭɩɚɥ ɡɚ ɪɚɡɜɢɬɢɟ
ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɤɢɯ, ɩɚɪɬɧɟɪɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ Ɋɨɫɫɢɟɣ. ȼ ɦɚɟ 1992 ɝ. ɨɧ
ɫɨɜɟɪɲɢɥ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɵɣ ɜɢɡɢɬ ɜ Ɋɨɫɫɢɸ, ɝɞɟ ɩɪɨɜɺɥ ɜɫɬɪɟɱɢ ɫ
ɩɪɟɡɢɞɟɧɬɨɦ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɢ Ȼ. ɇ. ȿɥɶɰɢɧɵɦ ɢ ɞɪɭɝɢɦɢ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɦɢ ɪɭɤɨɜɨɞɢɬɟɥɹɦɢ. ȼ ɪɚɦɤɚɯ ɜɢɡɢɬɚ ɛɵɥ ɩɨɞɩɢɫɚɧ ɩɟɪɜɵɣ
ɩɨɫɥɟ ɪɚɫɩɚɞɚ ɋɋɋɊ ɦɟɠɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɵɣ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɣ
ɞɨɤɭɦɟɧɬ – Ⱦɨɝɨɜɨɪ ɨɛ ɨɫɧɨɜɚɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɢ ɢ
Ɍɭɪɟɰɤɨɣ Ɋɟɫɩɭɛɥɢɤɢ. ȼ ɞɨɝɨɜɨɪɟ ɤɨɧɫɬɚɬɢɪɨɜɚɥɨɫɶ ɨɛɨɸɞɧɨɟ ɠɟɥɚɧɢɟ
11 Ⱦ. ȿ. ȿɪɟɦɟɟɜ, ɍɤɚɡ. ɫɨɱ., ɫ. 181.
ɄȼɈɉɊɈɋɍɈȻɈɋɇɈȼɇɕɏɌȿɇȾȿɇɐɂəɏɊȺɁȼɂɌɂəɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏ 21
ɈɌɇɈɒȿɇɂɃȼɉȿɊɂɈȾɇȺɏɈɀȾȿɇɂəɍȼɅȺɋɌɂɋɍɅȿɃɆȺɇȺȾȿɆɂɊȿɅə
ɦɢɧɢɫɬɪ ɨɬɤɪɵɬɨ ɫɬɪɟɦɢɥɫɹ ɩɪɨɞɟɦɨɧɫɬɪɢɪɨɜɚɬɶ ɡɚɩɚɞɧɵɦ ɫɨɸɡɧɢɤɚɦ
ɩɨ ɇȺɌɈ ɬɜɟɪɞɨɟ ɧɚɦɟɪɟɧɢɟ ɩɪɨɜɨɞɢɬɶ ɤɭɪɫ ɧɚ ɫɛɥɢɠɟɧɢɟ ɫ ɋɋɋɊ.
ɇɚɞɨ ɨɬɦɟɬɢɬɶ, ɱɬɨ ɜ ɩɪɨɝɪɚɦɦɚɯ ɩɨɱɬɢ ɜɫɟɯ ɫɨɡɞɚɧɧɵɯ ɜ 1970-ɟ ɝɝ.
ɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜ ɛɵɥ ɱɟɬɤɨ ɩɪɨɩɢɫɚɧ ɬɟɡɢɫ ɨ ɰɟɥɟɫɨɨɛɪɚɡɧɨɫɬɢ ɭɥɭɱɲɟɧɢɹ
ɫɜɹɡɟɣ ɫ Ɇɨɫɤɜɨɣ. ɇɚɪɹɞɭ ɫ ɭɬɜɟɪɠɞɟɧɢɹɦɢ ɨɛ ɨɩɚɫɧɨɫɬɢ ɤɨɦɦɭɧɢɡɦɚ
ɩɨɞɱɟɪɤɢɜɚɥɚɫɶ ɩɨɥɶɡɚ ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ ɤɚɤ ɫ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ
ɞɜɭɫɬɨɪɨɧɧɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ, ɬɚɤ ɢ ɫ ɬɨɱɤɢ ɡɪɟɧɢɹ ɨɛɟɫɩɟɱɟɧɢɹ
ɛɟɡɨɩɚɫɧɨɫɬɢ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ.
Ɍɚɤɢɦ ɨɛɪɚɡɨɦ, ɧɟ ɛɭɞɟɬ ɩɪɟɭɜɟɥɢɱɟɧɢɟɦ ɫɤɚɡɚɬɶ, ɱɬɨ ɤɨɝɞɚ ɉɚɪɬɢɹ
ɫɩɪɚɜɟɞɥɢɜɨɫɬɢ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɧɚɯɨɞɢɥɚɫɶ ɭ ɜɥɚɫɬɢ, ɜ ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ, ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɭɫɥɨɜɢɹ ɨɫɬɪɨɝɨ ɢɞɟɨɥɨɝɢɱɟɫɤɨɝɨ ɢ
ɛɥɨɤɨɜɨɝɨ ɩɪɨɬɢɜɨɫɬɨɹɧɢɹ ɜ ɦɢɪɟ, ɛɵɥɚ ɨɬɤɪɵɬɚ ɧɨɜɚɹ ɫɬɪɚɧɢɰɚ.
Ȼɥɚɝɨɞɚɪɹ ɨɛɳɟɦɭ ɩɨɡɢɬɢɜɧɨɦɭ ɧɚɫɬɪɨɸ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɚ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ ɜɨ
ɦɧɨɝɨɦ ɭɞɚɥɨɫɶ ɩɪɟɨɞɨɥɟɬɶ ɜɡɚɢɦɧɵɣ ɚɧɬɚɝɨɧɢɡɦ ɩɟɪɢɨɞɚ ȼɬɨɪɨɣ
ɦɢɪɨɜɨɣ ɜɨɣɧɵ.
ɇɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɨɬɦɟɬɢɬɶ, ɱɬɨ ɫɛɥɢɠɟɧɢɟ ɋɋɋɊ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɬɟ ɝɨɞɵ
ɩɪɨɢɫɯɨɞɢɥɨ ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɧɟɞɨɜɨɥɶɫɬɜɨ ɡɚɩɚɞɧɵɯ ɫɨɸɡɧɢɤɨɜ Ⱥɧɤɚɪɵ.
ȼ ɷɬɨɦ ɜɢɞɢɬɫɹ ɢ ɥɢɱɧɚɹ ɡɚɫɥɭɝɚ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ, ɨɬɫɬɚɢɜɚɜɲɟɝɨ
ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨɫɬɶ ɧɚɪɚɳɢɜɚɧɢɹ ɜɡɚɢɦɨɜɵɝɨɞɧɵɯ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ ɫ ɋɨɜɟɬɫɤɢɦ
ɋɨɸɡɨɦ. «ɉɨɫɥɟ ɦɨɟɝɨ ɜɢɡɢɬɚ ɜ ɋɋɋɊ ɜ 1967 ɝ. ɹ ɩɪɢɧɢɦɚɥ ɜɟɞɭɳɟɝɨ
ɨɛɨɡɪɟɜɚɬɟɥɹ «ɇɶɸ-Ƀɨɪɤ Ɍɚɣɦɫ», – ɜɫɩɨɦɢɧɚɟɬ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ. – Ɉɧ ɟɳɺ
ɫ ɩɨɪɨɝɚ ɧɚɛɪɨɫɢɥɫɹ ɧɚ ɦɟɧɹ ɫ ɜɨɩɪɨɫɨɦ: «ɑɬɨ ɷɬɨ ɨɡɧɚɱɚɟɬ? ɇɟɭɠɟɥɢ
Ɍɭɪɰɢɹ ɦɟɧɹɟɬ ɜɟɤɬɨɪ ɫɜɨɟɣ ɜɧɟɲɧɟɣ ɩɨɥɢɬɢɤɢ?» ə ɬɨɝɞɚ ɱɺɬɤɨ ɨɬɜɟɬɢɥ
ɟɦɭ, ɱɬɨ Ɍɭɪɰɢɹ, ɤɚɤ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɟ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɨ, ɛɭɞɟɬ ɩɪɨɞɨɥɠɚɬɶ
ɪɚɡɜɢɜɚɬɶ ɨɫɧɨɜɚɧɧɨɟ ɧɚ ɜɡɚɢɦɧɵɯ ɢɧɬɟɪɟɫɚɯ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ ɫ
Ɇɨɫɤɜɨɣ»9.
ȼ ɞɟɤɚɛɪɟ 1975 ɝ. ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɜɦɟɫɬɟ ɫ ɝɥɚɜɨɣ ɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɚ
ɋɋɋɊ Ⱥ. ɇ. Ʉɨɫɵɝɢɧɵɦ ɩɪɢɧɹɥ ɭɱɚɫɬɢɟ ɜ ɨɬɤɪɵɬɢɢ ɂɫɤɟɧɞɟɪɭɧɫɤɨɝɨ
ɦɟɬɚɥɥɭɪɝɢɱɟɫɤɨɝɨ ɤɨɦɛɢɧɚɬɚ. ȼ ɯɨɞɟ ɩɟɪɟɝɨɜɨɪɨɜ Ⱥ. ɇ. Ʉɨɫɵɝɢɧɚ ɫ ɋ.
Ⱦɟɦɢɪɟɥɟɦ ɛɵɥɚ ɞɨɫɬɢɝɧɭɬɚ ɩɪɢɧɰɢɩɢɚɥɶɧɨ ɜɚɠɧɚɹ ɞɨɝɨɜɨɪɟɧɧɨɫɬɶ ɨ
ɩɨɞɝɨɬɨɜɤɟ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɞɨɤɭɦɟɧɬɚ ɩɨ ɲɢɪɨɤɨɦɭ ɫɩɟɤɬɪɭ ɜɨɩɪɨɫɨɜ
ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ10. Ɍɚɤɢɦ ɨɛɪɚɡɨɦ, ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɤɢɟ ɫɜɹɡɢ
Ɍɭɪɰɢɢ ɫ ɋɨɜɟɬɫɤɢɦ ɋɨɸɡɨɦ ɜɵɯɨɞɢɥɢ ɧɚ ɤɚɱɟɫɬɜɟɧɧɨ ɧɨɜɵɣ ɭɪɨɜɟɧɶ.
9 Ɂɚɩɢɫɶ ɥɢɱɧɨɣ ɛɟɫɟɞɵ ɚɜɬɨɪɚ ɫ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɟɦ. Ⱥɧɤɚɪɚ, 2 ɚɩɪɟɥɹ 2011 ɝ.
10 ɉɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɣ ɞɨɤɭɦɟɧɬ ɨ ɩɪɢɧɰɢɩɚɯ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɤɨɝɨ ɢ ɞɪɭɠɟɫɬɜɟɧɧɨɝɨ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɦɟɠɞɭ ɋɋɋɊ ɢ Ɍɭɪɟɰɤɨɣ Ɋɟɫɩɭɛɥɢɤɨɣ ɝɨɬɨɜɢɥɫɹ ɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɨɦ ɋ.
Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ, ɨɞɧɚɤɨ ɩɨɞɩɢɫɚɧ ɛɵɥ ɭɠɟ ɩɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪɨɦ Ȼ. ɗɞɠɟɜɢɬɨɦ ɜ ɯɨɞɟ ɜɢɡɢɬɚ ɜ
Ɇɨɫɤɜɭ 21-25 ɢɸɧɹ 1978 ɝ.
20 ɋɟɪɝɟɣɄɈɊɂɐɄɂɃ
ɫɟɧɬɹɛɪɹ 1967 ɝ. ɩɨɞ ɬɚɤɢɦ ɡɚɝɨɥɨɜɤɨɦ: «Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɜɵɫɨɤɨ ɨɰɟɧɢɥ
ɫɨɜɟɬɫɤɢɟ ɞɨɫɬɢɠɟɧɢɹ»8. Ʉɚɤ ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɹɟɬɫɹ, ɜɢɡɢɬ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ
ɩɨɥɨɠɢɥ ɧɚɱɚɥɨ ɩɪɟɨɞɨɥɟɧɢɸ ɪɚɫɩɪɨɫɬɪɚɧɟɧɧɨɝɨ ɜ ɬɭɪɟɰɤɨɦ ɨɛɳɟɫɬɜɟ
ɫɬɟɪɟɨɬɢɩɚ ɨɛ «ɭɝɪɨɡɟ» ɫɨ ɫɬɨɪɨɧɵ ɋɨɜɟɬɫɤɨɝɨ ɋɨɸɡɚ. ɇɟ ɫɥɭɱɚɣɧɨ ɡɚ
ɷɬɢɦ ɜɢɡɢɬɨɦ ɩɨɫɥɟɞɨɜɚɥɚ ɰɟɥɚɹ ɱɟɪɟɞɚ ɞɜɭɫɬɨɪɨɧɧɢɯ ɜɫɬɪɟɱ ɧɚ
ɜɵɫɲɟɦ ɢ ɜɵɫɨɤɨɦ ɭɪɨɜɧɹɯ. ȼ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, 12-21 ɧɨɹɛɪɹ 1969 ɝ.
ɫɨɫɬɨɹɥɫɹ ɩɟɪɜɵɣ ɜɢɡɢɬ ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɩɪɟɡɢɞɟɧɬɚ (Ⱦɠ. ɋɭɧɚɹ) ɜ ɋɋɋɊ.
Ʉɪɚɣɧɟ ɜɚɠɧɵɦɢ ɹɜɥɹɸɬɫɹ ɞɜɭɫɬɨɪɨɧɧɢɟ ɫɨɝɥɚɲɟɧɢɹ, ɤɨɬɨɪɵɟ
ɛɵɥɢ ɩɨɞɩɢɫɚɧɵ ɜ 1967 ɝ. ɢ ɫɬɚɥɢ ɨɫɧɨɜɨɣ ɞɥɹ ɪɚɡɜɢɬɢɹ
ɜɡɚɢɦɨɜɵɝɨɞɧɵɯ ɞɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ. ȼ ɫɨɨɬɜɟɬɫɬɜɢɢ ɫ ɷɬɢɦɢ
ɫɨɝɥɚɲɟɧɢɹɦɢ ɫ ɩɨɦɨɳɶɸ ɫɨɜɟɬɫɤɢɯ ɫɩɟɰɢɚɥɢɫɬɨɜ ɧɚ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɢ
Ɍɭɪɰɢɢ ɛɵɥ ɩɨɫɬɪɨɟɧ ɰɟɥɵɣ ɪɹɞ ɤɪɭɩɧɟɣɲɢɯ ɜ ɫɬɪɚɧɟ ɢ ɪɟɝɢɨɧɟ
ɩɪɟɞɩɪɢɹɬɢɣ, ɡɚɥɨɠɢɜɲɢɯ, ɩɨ ɫɭɬɢ, ɨɫɧɨɜɭ ɫɨɜɪɟɦɟɧɧɨɣ ɬɭɪɟɰɤɨɣ
ɷɤɨɧɨɦɢɤɢ. ɋɪɟɞɢ ɧɢɯ ɧɟɮɬɟɩɟɪɟɪɚɛɚɬɵɜɚɸɳɢɣ ɡɚɜɨɞ ɜ Ⱥɥɢɚɝɚ,
ɦɟɬɚɥɥɭɪɝɢɱɟɫɤɢɣ ɤɨɦɛɢɧɚɬ ɜ ɂɫɤɟɧɞɟɪɭɧɟ, ɚɥɸɦɢɧɢɟɜɵɣ ɡɚɜɨɞ ɜ
ɋɟɣɞɢɲɟɯɢɪɟ, ɯɢɦɢɱɟɫɤɢɣ ɤɨɦɛɢɧɚɬ ɜ Ɇɟɪɫɢɧɟ, ɡɚɜɨɞ ɩɨ ɩɪɨɢɡɜɨɞɫɬɜɭ
ɫɟɪɧɨɣ ɤɢɫɥɨɬɵ ɜ Ȼɚɧɞɵɪɦɟ, ɡɚɜɨɞ ɞɪɟɜɟɫɧɨɜɨɥɨɤɧɢɫɬɵɯ ɩɥɢɬ ɜ
Ⱥɪɬɜɢɧɟ, ɥɢɧɢɹ ɷɥɟɤɬɪɨɩɟɪɟɞɚɱɢ ɋɟɣɬɨɦɟɪ-ɋɟɣɞɢɲɟɯɢɪ.
ɉɪɢɦɟɱɚɬɟɥɶɧɨ, ɱɬɨ ɬɨɝɞɚ ɡɚɩɚɞɧɵɟ ɫɬɪɚɧɵ ɨɬɤɚɡɚɥɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ
ɩɪɟɞɨɫɬɚɜɥɟɧɢɢ ɬɟɯɧɨɥɨɝɢɣ ɞɥɹ ɫɬɪɨɢɬɟɥɶɫɬɜɚ ɷɬɢɯ ɩɪɟɞɩɪɢɹɬɢɣ, ɚ
Ɇɨɫɤɜɚ ɩɨɞɟɥɢɥɚɫɶ ɫɜɨɢɦɢ ɧɨɜɟɣɲɢɦɢ ɞɨɫɬɢɠɟɧɢɹɦɢ.
ȼɵɪɚɠɚɹ ɡɚɢɧɬɟɪɟɫɨɜɚɧɧɨɫɬɶ ɜ ɧɚɪɚɳɢɜɚɧɢɢ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɫ
ɋɋɋɊ, ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɛɵɥ ɜɵɧɭɠɞɟɧ ɭɱɢɬɵɜɚɬɶ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɣ ɤɥɢɦɚɬ ɜ
Ɍɭɪɰɢɢ, ɨɝɥɹɞɵɜɚɬɶɫɹ ɧɚ ɨɛɳɟɫɬɜɟɧɧɨɟ ɦɧɟɧɢɟ, ɤɨɬɨɪɨɟ ɜɢɞɟɥɨ ɜ
ɚɤɬɢɜɢɡɚɰɢɢ ɥɟɜɵɯ ɫɢɥ ɢ ɧɚɪɭɲɟɧɢɢ ɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɢ
ɜɧɭɬɪɢɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɩɨɥɨɠɟɧɢɹ ɜ ɫɬɪɚɧɟ «ɪɭɤɭ Ɇɨɫɤɜɵ». ɋɨ
ɜɪɟɦɟɧɟɦ, ɨɞɧɚɤɨ, ɬɚɤɨɟ ɦɧɟɧɢɟ ɭɞɚɥɨɫɶ ɩɟɪɟɥɨɦɢɬɶ. ɂɧɬɟɪɟɫɧɨ, ɱɬɨ
ɩɨɡɢɰɢɢ ɉɋ ɢ ɨɩɩɨɡɢɰɢɨɧɧɨɣ ɇɚɪɨɞɧɨ-ɪɟɫɩɭɛɥɢɤɚɧɫɤɨɣ ɩɚɪɬɢɢ (ɇɊɉ)
ɩɨ ɜɨɩɪɨɫɭ ɨ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨɫɬɢ ɢɧɬɟɧɫɢɮɢɤɚɰɢɢ ɫɜɹɡɟɣ ɫ ɋɋɋɊ
ɫɨɜɩɚɞɚɥɢ. ȼ ɷɬɨɣ ɫɜɹɡɢ ɜɚɠɧɨɟ ɧɚɛɥɸɞɟɧɢɟ ɞɟɥɚɟɬ ɜ ɫɜɨɟɣ ɤɧɢɝɟ
«Ɍɭɪɰɢɹ – ɩɟɪɟɤɪɟɫɬɨɤ ɫɭɞɟɛ. ȼɨɫɩɨɦɢɧɚɧɢɹ ɩɨɫɥɚ» ɩɨɫɨɥ ɋɋɋɊ ɜ
Ɍɭɪɰɢɢ Ⱥ. Ⱥ. Ɋɨɞɢɨɧɨɜ. ɇɚɤɚɧɭɧɟ ɫɜɨɟɝɨ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɨɝɨ ɜɢɡɢɬɚ ɜ
Ɇɨɫɤɜɭ ɜ 1978 ɝ. ɩɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪ Ȼ. ɗɞɠɟɜɢɬ ɜ ɪɚɡɥɢɱɧɵɯ ɡɚɹɜɥɟɧɢɹɯ
ɬɚɤ ɢɥɢ ɢɧɚɱɟ ɜɨɡɜɪɚɳɚɥɫɹ ɤ ɬɟɦɚɬɢɤɟ ɩɪɟɞɫɬɨɹɳɢɯ ɩɟɪɟɝɨɜɨɪɨɜ ɜ
Ɇɨɫɤɜɟ, ɞɟɥɚɹ ɚɤɰɟɧɬ ɧɚ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨɫɬɢ ɞɚɥɶɧɟɣɲɟɝɨ ɭɤɪɟɩɥɟɧɢɹ
ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ. ɂ ɡɧɚɱɢɬɟɥɶɧɚɹ ɱɚɫɬɶ ɬɚɤɢɯ ɡɚɹɜɥɟɧɢɣ
ɞɟɥɚɥɚɫɶ Ȼ. ɗɞɠɟɜɢɬɨɦ ɜɨ ɜɪɟɦɹ ɩɨɟɡɞɨɤ ɧɚ Ɂɚɩɚɞ. Ɍɨ ɟɫɬɶ ɩɪɟɦɶɟɪ-
8 “Türkiye Sovyetlerle iliàkilerin artmasÑ. Demirel Sovyet kalkÑnmasÑnÑ övdü”, Akàam,
26.09.1967.
ɄȼɈɉɊɈɋɍɈȻɈɋɇɈȼɇɕɏɌȿɇȾȿɇɐɂəɏɊȺɁȼɂɌɂəɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏ 19
ɈɌɇɈɒȿɇɂɃȼɉȿɊɂɈȾɇȺɏɈɀȾȿɇɂəɍȼɅȺɋɌɂɋɍɅȿɃɆȺɇȺȾȿɆɂɊȿɅə
ɉɨɫɥɟ ɩɪɢɯɨɞɚ ɜ 1965 ɝ. ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɤ ɜɥɚɫɬɢ ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɩɪɟɦɶɟɪ-
ɦɢɧɢɫɬɪɚ ɢɡ-ɡɚ ɟɝɨ, ɜ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, ɩɨɡɢɰɢɢ ɛɵɥɚ ɡɚɞɟɪɠɚɧɚ ɪɚɬɢɮɢɤɚɰɢɹ
ɩɨɞɩɢɫɚɧɧɨɝɨ ɜ 1964 ɝ. ɟɝɨ ɩɪɟɞɲɟɫɬɜɟɧɧɢɤɨɦ ɋ. ɏ. ɍɪɝɸɩɥɸ
ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ ɫɨɝɥɚɲɟɧɢɹ ɨ ɤɭɥɶɬɭɪɧɨɦ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɟ6. ɋ.
Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ, ɩɪɟɞɜɢɞɹ ɜɨɥɧɭ ɤɪɢɬɢɤɢ ɫɨ ɫɬɨɪɨɧɵ ɩɪɚɜɵɯ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ
ɫɢɥ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɤɨɧɫɟɪɜɚɬɢɜɧɨɝɨ ɤɪɵɥɚ ɜɨɡɝɥɚɜɥɹɜɲɟɣɫɹ ɢɦ ɉɚɪɬɢɢ
ɫɩɪɚɜɟɞɥɢɜɨɫɬɢ (ɉɋ), ɬɚɤɠɟ ɜɨɡɞɟɪɠɚɥɫɹ ɨɬ ɚɤɬɢɜɧɨɣ ɩɨɞɞɟɪɠɤɢ ɢɞɟɢ
ɢɦɩɨɪɬɚ ɢɡ ɋɋɋɊ ɧɟɮɬɟɩɪɨɞɭɤɬɨɜ, ɨ ɱɟɦ ɲɥɚ ɪɟɱɶ ɧɚ ɩɟɪɟɝɨɜɨɪɚɯ ɜɨ
ɜɪɟɦɹ ɜɢɡɢɬɚ ɩɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɹ ɋɨɜɟɬɚ Ɇɢɧɢɫɬɪɨɜ ɋɋɋɊ Ⱥ. ɇ. Ʉɨɫɵɝɢɧɚ ɜ
1966 ɝ. Ɉɞɧɚɤɨ, ɧɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɷɬɢ ɦɨɦɟɧɬɵ, ɜ ɰɟɥɨɦ ɜɨ ɜɪɟɦɹ
ɩɪɟɦɶɟɪɫɬɜɚ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɢ ɧɚɯɨɠɞɟɧɢɹ ɧɚ ɩɨɫɬɭ ɦɢɧɢɫɬɪɚ
ɢɧɨɫɬɪɚɧɧɵɯ ɞɟɥ ɨɩɵɬɧɨɝɨ ɢ ɞɚɥɶɧɨɜɢɞɧɨɝɨ ɞɢɩɥɨɦɚɬɚ ɂ. ɋ.
ɑɚɝɥɚɹɧɝɢɥɹ ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨ ɫɟɪɶɺɡɧɨ
ɩɪɨɞɜɢɧɭɥɢɫɶ ɜɩɟɪɟɞ. ɂɦɟɧɧɨ ɂ. ɋ. ɑɚɝɥɚɹɧɝɢɥɶ ɫɱɢɬɚɥɫɹ ɨɞɧɢɦ ɢɡ
ɝɥɚɜɧɵɯ ɚɜɬɨɪɨɜ ɦɧɨɝɨɜɟɤɬɨɪɧɨɣ ɜɧɟɲɧɟɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɤɨɧɰɟɩɰɢɢ
Ɍɭɪɰɢɢ, ɤɨɬɨɪɚɹ ɩɪɟɞɭɫɦɚɬɪɢɜɚɥɚ, ɜ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, ɜɫɟɫɬɨɪɨɧɧɟɟ ɪɚɡɜɢɬɢɟ
ɢ ɭɝɥɭɛɥɟɧɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɢ ɫ ɋɨɜɟɬɫɤɢɦ ɋɨɸɡɨɦ. ȼ ɩɟɪɢɨɞ ɫ 1965 ɩɨ
1979 ɝɝ. (ɞɨ ɜɜɨɞɚ ɫɨɜɟɬɫɤɢɯ ɜɨɣɫɤ ɜ Ⱥɮɝɚɧɢɫɬɚɧ) ɨɧɢ ɪɚɡɜɢɜɚɥɢɫɶ ɜ
ɚɬɦɨɫɮɟɪɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ, ɱɬɨ ɜɵɪɚɠɚɥɨɫɶ ɜ ɞɜɭɫɬɨɪɨɧɧɢɯ ɜɢɡɢɬɚɯ ɧɚ
ɜɵɫɲɟɦ ɢ ɜɵɫɨɤɨɦ ɭɪɨɜɧɹɯ, ɜɚɠɧɵɯ ɩɨɞɩɢɫɵɜɚɟɦɵɯ ɞɨɤɭɦɟɧɬɚɯ
ɞɨɥɝɨɫɪɨɱɧɨɝɨ ɯɚɪɚɤɬɟɪɚ.
ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɜɫɹɱɟɫɤɢ ɫɬɚɪɚɥɫɹ ɩɪɨɞɟɦɨɧɫɬɪɢɪɨɜɚɬɶ ɩɨɥɟɡɧɨɫɬɶ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɫ ɋɨɜɟɬɫɤɢɦ ɋɨɸɡɨɦ. Ɍɚɤ, ɡɧɚɱɢɬɟɥɶɧɵɦ ɷɬɚɩɨɦ ɧɚ
ɩɭɬɢ ɧɚɦɟɬɢɜɲɟɝɨɫɹ ɜɨ ɜɬɨɪɨɣ ɩɨɥɨɜɢɧɟ 1960-ɯ ɝɝ. ɩɨɬɟɩɥɟɧɢɹ ɜ
ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɫɬɚɥ ɨɮɢɰɢɚɥɶɧɵɣ ɜɢɡɢɬ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɜ
ɋɋɋɊ (19-29 ɫɟɧɬɹɛɪɹ 1967 ɝ.). ɉɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪɚ Ɍɭɪɰɢɢ
ɫɨɩɪɨɜɨɠɞɚɥɚ ɦɧɨɝɨɱɢɫɥɟɧɧɚɹ (ɨɤɨɥɨ 100 ɱɟɥ.) ɞɟɥɟɝɚɰɢɹ: ɦɢɧɢɫɬɪɵ,
ɩɚɪɥɚɦɟɧɬɚɪɢɢ, ɩɪɟɞɫɬɚɜɢɬɟɥɢ ɞɟɥɨɜɵɯ ɤɪɭɝɨɜ, ɋɆɂ. «ə ɫɩɟɰɢɚɥɶɧɨ
ɜɤɥɸɱɢɥ ɜ ɫɨɫɬɚɜ ɧɚɲɟɣ ɞɟɥɟɝɚɰɢɢ ɧɚɢɛɨɥɟɟ ɹɪɵɯ ɩɪɨɬɢɜɧɢɤɨɜ
ɧɚɥɚɠɢɜɚɧɢɹ ɫɜɹɡɟɣ ɫ ɋɋɋɊ, ɱɬɨɛɵ ɨɧɢ ɫɜɨɢɦɢ ɝɥɚɡɚɦɢ ɭɜɢɞɟɥɢ
ɞɨɫɬɢɠɟɧɢɹ ɋɨɜɟɬɫɤɨɝɨ ɋɨɸɡɚ ɢ ɢɡɦɟɧɢɥɢ ɫɜɨɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɟ ɤ ɷɬɨɣ
ɫɬɪɚɧɟ. Ɇɵ ɩɨɛɵɜɚɥɢ ɬɨɝɞɚ ɜ Ɇɨɫɤɜɟ, Ʌɟɧɢɧɝɪɚɞɟ, Ʉɢɟɜɟ, Ɍɚɲɤɟɧɬɟ,
Ȼɚɤɭ. ȼɟɡɞɟ ɧɚɫ ɩɪɢɧɢɦɚɥɢ ɨɱɟɧɶ ɪɚɞɭɲɧɨ», - ɬɚɤ ɬɟɩɥɨ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ
ɜɫɩɨɦɢɧɚɟɬ ɨ ɫɜɨɟɣ ɬɨɝɞɚɲɧɟɣ ɩɨɟɡɞɤɟ ɢ ɫɟɝɨɞɧɹ 7. ɂɧɬɟɪɟɫɧɨ, ɱɬɨ ɨɞɧɚ
ɢɡ ɧɚɢɛɨɥɟɟ ɩɨɩɭɥɹɪɧɵɯ ɢ ɚɜɬɨɪɢɬɟɬɧɵɯ ɜ ɬɨ ɜɪɟɦɹ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɝɚɡɟɬ
«Ⱥɤɲɚɦ» ɜɵɧɟɫɥɚ ɦɚɬɟɪɢɚɥ ɨ ɩɪɨɞɨɥɠɚɸɳɟɦɫɹ ɜɢɡɢɬɟ ɩɪɟɦɶɟɪ-
ɦɢɧɢɫɬɪɚ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɋɋɋɊ ɧɚ ɩɟɪɜɭɸ ɩɨɥɨɫɭ ɫɜɨɟɝɨ ɧɨɦɟɪɚ ɨɬ 26
6 Türk DÑà PolitikasÑ, s. 777.
7 Ɂɚɩɢɫɶ ɥɢɱɧɨɣ ɛɟɫɟɞɵ ɚɜɬɨɪɚ ɫ ɋ.Ⱦɟɦɢɪɟɥɟɦ. Ⱥɧɤɚɪɚ, 2 ɚɩɪɟɥɹ 2011 ɝ.
18 ɋɟɪɝɟɣɄɈɊɂɐɄɂɃ
ȼɚɲɢɧɝɬɨɧɨɦ ɫ ɨɞɧɨɣ ɫɬɨɪɨɧɵ ɢ – «ɩɨɞɬɨɥɤɧɭɥɨ» Ɍɭɪɰɢɸ ɤ ɋɋɋɊ ɫ
ɞɪɭɝɨɣ.
2. Ɉɛɳɟɟ ɨɛɨɫɬɪɟɧɢɟ ɩɪɨɬɢɜɨɪɟɱɢɣ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɦɟɠɞɭ
ɫɨɸɡɧɢɤɚɦɢ ɩɨ ɇȺɌɈ ɜ 1960-ɯ ɝɝ., ɱɬɨ ɤɨɫɜɟɧɧɵɦ ɨɛɪɚɡɨɦ ɨɤɚɡɚɥɨ
ɩɨɥɨɠɢɬɟɥɶɧɨɟ ɜɥɢɹɧɢɟ ɧɚ ɪɚɫɲɢɪɟɧɢɟ ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ.
3. ȼ ɬɟɱɟɧɢɟ ɦɧɨɝɢɯ ɥɟɬ ɋɒȺ ɡɚɤɭɩɚɥɢ ɯɪɨɦ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ. ȼ 1963 ɝ.
ɋɋɋɊ ɩɨɧɢɡɢɥ ɰɟɧɵ ɧɚ ɯɪɨɦ, ɢ ɋɒȺ ɡɚɤɥɸɱɢɥɢ ɫɞɟɥɤɭ ɫ ɋɋɋɊ. ɗɬɨ
ɬɚɤɠɟ ɡɚɫɬɚɜɢɥɨ Ⱥɧɤɚɪɭ ɢɧɚɱɟ ɜɡɝɥɹɧɭɬɶ ɧɚ ɛɥɨɤɨɜɭɸ ɩɨɥɢɬɢɤɭ.
4. Ʉɢɩɪɫɤɚɹ ɩɪɨɛɥɟɦɚ. ɋɨɛɵɬɢɹ ɧɚ Ʉɢɩɪɟ ɜ 1964 ɝ., ɩɨ ɫɭɬɢ,
ɜɩɟɪɜɵɟ ɩɨɫɥɟ ȼɬɨɪɨɣ ɦɢɪɨɜɨɣ ɜɨɣɧɵ ɫɬɚɥɢ ɬɨɣ ɩɪɨɛɥɟɦɨɣ, ɩɨ
ɤɨɬɨɪɨɣ ɩɨɡɢɰɢɢ ɋɋɋɊ ɢ Ɍɭɪɰɢɢ, ɩɨ ɦɟɧɶɲɟɣ ɦɟɪɟ, ɧɟ ɩɪɨɬɢɜɨɪɟɱɢɥɢ
ɞɪɭɝ ɞɪɭɝɭ3. Ʉɨɧɫɬɪɭɤɬɢɜɧɚɹ ɩɨɡɢɰɢɹ ɋɋɋɊ ɩɨ ɤɢɩɪɫɤɨɣ ɩɪɨɛɥɟɦɟ ɫ
ɫɚɦɨɝɨ ɧɚɱɚɥɚ ɤɪɢɡɢɫɚ ɫ ɩɪɢɡɧɚɬɟɥɶɧɨɫɬɶɸ ɜɨɫɩɪɢɧɢɦɚɥɚɫɶ Ⱥɧɤɚɪɨɣ. ȼ
ɬɨ ɠɟ ɜɪɟɦɹ, «ɳɟɥɱɨɤ ɩɨ ɧɨɫɭ» (ɩɨ ɹɪɤɨɦɭ ɜɵɪɚɠɟɧɢɸ ɢɡɜɟɫɬɧɨɝɨ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɝɨ ɬɸɪɤɨɥɨɝɚ Ⱦ. ȿ. ȿɪɟɦɟɟɜɚ), ɩɨɥɭɱɟɧɧɵɣ ɬɭɪɟɰɤɢɦ
ɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɨɦ ɨɬ ɚɦɟɪɢɤɚɧɫɤɢɯ ɫɨɸɡɧɢɤɨɜ ɜ ɫɜɹɡɢ ɫ ɫɨɛɵɬɢɹɦɢ ɧɚ
Ʉɢɩɪɟ ɜ 1963-1964 ɝɝ., ɩɨɫɬɚɜɢɥ ɩɨɞ ɫɨɦɧɟɧɢɟ ɬɟɡɢɫ ɨ ɧɚɞɟɠɧɨɫɬɢ
ɨɞɧɨɫɬɨɪɨɧɧɟɣ ɨɪɢɟɧɬɚɰɢɢ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɚ ɋɒȺ ɢ ɇȺɌɈ4. ȼ 1974 ɝ.
ɫɨɜɟɬɫɤɨɟ ɩɪɚɜɢɬɟɥɶɫɬɜɨ ɜɵɫɬɭɩɢɥɨ ɩɪɨɬɢɜ ɨɤɤɭɩɚɰɢɢ ɬɭɪɟɰɤɢɦɢ
ɜɨɣɫɤɚɦɢ ɫɟɜɟɪɚ Ʉɢɩɪɚ, ɱɬɨ, ɜɩɪɨɱɟɦ, ɧɟ ɨɤɚɡɚɥɨ ɫɟɪɶɺɡɧɨɝɨ ɜɥɢɹɧɢɹ ɧɚ
ɚɬɦɨɫɮɟɪɭ ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ5.
5. Ɉɛɳɚɹ ɪɚɡɪɹɞɤɚ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɣ ɧɚɩɪɹɠɟɧɧɨɫɬɢ ɜ 1970-ɯ ɝɝ.
(ɏɟɥɶɫɢɧɫɤɢɣ ɩɪɨɰɟɫɫ, ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɚɦɟɪɢɤɚɧɫɤɢɟ ɞɨɝɨɜɨɪɵ ɨɛ
ɨɝɪɚɧɢɱɟɧɢɢ ɜɨɨɪɭɠɟɧɢɣ ɢ ɩɪ.).
6. Ɍɪɭɞɧɨɟ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɟ ɩɨɥɨɠɟɧɢɟ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɜɨ ɜɬɨɪɨɣ
ɩɨɥɨɜɢɧɟ 1960-ɯ ɝɝ. ɩɨɛɭɠɞɚɥɨ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɤ ɛɨɥɟɟ ɬɟɫɧɨɦɭ
ɫɛɥɢɠɟɧɢɸ ɫ Ɇɨɫɤɜɨɣ, ɤɨɬɨɪɚɹ ɜɵɪɚɠɚɥɚ ɝɨɬɨɜɧɨɫɬɶ ɞɚɜɚɬɶ ɤɪɟɞɢɬɵ,
ɢɧɜɟɫɬɢɪɨɜɚɬɶ ɜ ɬɭɪɟɰɤɭɸ ɩɪɨɦɵɲɥɟɧɧɨɫɬɶ.
3 ɗɬɨɬ ɮɚɤɬ ɧɚɲɟɥ ɨɬɪɚɠɟɧɢɟ ɜ ɋɨɜɦɟɫɬɧɨɦ ɡɚɹɜɥɟɧɢɢ ɩɨ ɢɬɨɝɚɦ ɜɢɡɢɬɚ ɜ Ɇɨɫɤɜɭ
ɦɢɧɢɧɞɟɥ Ɍɭɪɰɢɢ Ɏ. Ⱦɠ. ɗɪɤɢɧɚ ɜ 1964 ɝ.: ɫɬɨɪɨɧɵ ɫɯɨɞɢɥɢɫɶ ɧɚ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨɫɬɢ
ɨɛɟɫɩɟɱɟɧɢɹ ɧɟɡɚɜɢɫɢɦɨɫɬɢ ɢ ɬɟɪɪɢɬɨɪɢɚɥɶɧɨɣ ɰɟɥɨɫɬɧɨɫɬɢ Ʉɢɩɪɚ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɩɪɢɡɧɚɧɢɹ
ɧɚɥɢɱɢɹ ɧɚ ɨɫɬɪɨɜɟ ɞɜɭɯ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɵɯ ɨɛɳɢɧ ɢ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨɫɬɢ ɫɨɡɞɚɧɢɹ ɦɢɪɧɵɯ
ɭɫɥɨɜɢɣ ɞɥɹ ɢɯ ɫɨɫɭɳɟɫɬɜɨɜɚɧɢɹ (ɉɨɞɪɨɛɧɟɟ ɫɦ.: Ȼ. M. ɉɨɰɯɜɟɪɢɹ, ȼɧɟɲɧɹɹ ɩɨɥɢɬɢɤɚ
Ɍɭɪɰɢɢ ɩɨɫɥɟ ɜɬɨɪɨɣ ɦɢɪɨɜɨɣ ɜɨɣɧɵ, Ɇɨɫɤɜɚ 1976).
4 ɉɨɞɪɨɛɧɟɟ ɫɦ.: Ⱦ. ȿ. ȿɪɟɦɟɟɜ,Ɍɭɪɰɢɹ ɜ ɝɨɞɵ ȼɬɨɪɨɣ ɦɢɪɨɜɨɣ ɢ «ɯɨɥɨɞɧɨɣ» ɜɨɣɧ
(1939-1990), Ɇɨɫɤɜɚ 2005; Ȼ. Ɇ. ɉɨɰɯɜɟɪɢɹ, ȼɧɟɲɧɹɹ ɩɨɥɢɬɢɤɚ Ɍɭɪɰɢɢ ɩɨɫɥɟ ɜɬɨɪɨɣ
ɦɢɪɨɜɨɣ ɜɨɣɧɵ, Ɇɨɫɤɜɚ 1976; Ȼ. Ɇ. ɉɨɰɯɜɟɪɢɹ, ȼɧɟɲɧɹɹ ɩɨɥɢɬɢɤɚ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ 60-ɯ –
ɧɚɱɚɥɟ 80-ɯ ɝɨɞɨɜ XX ɜɟɤɚ, Ɇɨɫɤɜɚ 1986.
5 Türk DÑà PolitikasÑ, s. 779.
ɄȼɈɉɊɈɋɍɈȻɈɋɇɈȼɇɕɏɌȿɇȾȿɇɐɂəɏɊȺɁȼɂɌɂəɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏ 17
ɈɌɇɈɒȿɇɂɃȼɉȿɊɂɈȾɇȺɏɈɀȾȿɇɂəɍȼɅȺɋɌɂɋɍɅȿɃɆȺɇȺȾȿɆɂɊȿɅə
ɢɫɯɨɞɹ ɢɡ ɜɧɭɬɪɢɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɪɟɚɥɢɣ Ɍɭɪɰɢɢ ɢ ɟɺ ɩɨɥɨɠɟɧɢɹ ɧɚ
ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɣ ɚɪɟɧɟ, ɛɵɥ ɜɵɧɭɠɞɟɧ ɨɫɬɨɪɨɠɧɨ ɤɨɧɬɚɤɬɢɪɨɜɚɬɶ ɫ
ɋɨɜɟɬɫɤɢɦ ɋɨɸɡɨɦ, ɬɳɚɬɟɥɶɧɨ ɜɡɜɟɲɢɜɚɹ ɤɚɠɞɵɣ ɲɚɝ. ɗɬɢɦ
ɨɛɴɹɫɧɹɟɬɫɹ ɧɟɫɬɚɛɢɥɶɧɨɫɬɶ ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɤɨɧɬɚɤɬɨɜ ɜ 1960-70-ɟ
ɝɝ. ɢ ɫɞɟɪɠɚɧɧɨɫɬɶ, ɫ ɤɨɬɨɪɨɣ ɬɭɪɟɰɤɨɟ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɨ ɩɨɞɯɨɞɢɥɨ ɤ
ɪɚɡɜɢɬɢɸ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ ɋɋɋɊ, ɜ ɩɟɪɜɭɸ ɨɱɟɪɟɞɶ, ɜ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɫɮɟɪɟ.
ȼɚɠɧɨ, ɨɞɧɚɤɨ, ɱɬɨ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɜɫɟɝɞɚ ɩɪɨɹɜɥɹɥ ɫɟɛɹ ɤɚɤ ɞɨɫɬɚɬɨɱɧɨ
ɪɟɚɥɢɫɬɢɱɟɫɤɢ ɦɵɫɥɹɳɢɣ ɩɨɥɢɬɢɤ ɢ ɨɬɫɬɚɢɜɚɥ ɢɞɟɸ ɨ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨɫɬɢ
ɩɪɨɜɟɞɟɧɢɹ ɝɢɛɤɨɝɨ ɢ ɪɚɡɧɨɫɬɨɪɨɧɧɟɝɨ ɜɧɟɲɧɟɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɤɭɪɫɚ.
ɉɨɧɢɦɚɹ ɪɟɚɥɶɧɨɟ ɩɨɥɨɠɟɧɢɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɧɚ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɣ ɚɪɟɧɟ,
ɨɫɨɡɧɚɜɚɹ ɟɺ ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɟ ɡɧɚɱɟɧɢɟ, ɨɧ ɤɨɧɰɟɧɬɪɢɪɨɜɚɥ ɭɫɢɥɢɹ ɧɚ
ɩɨɢɫɤɟ ɜɵɝɨɞɧɨɝɨ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɵɦ ɢɧɬɟɪɟɫɚɦ ɫɜɨɟɝɨ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ ɛɚɥɚɧɫɚ
ɦɟɠɞɭ ɤɪɭɩɧɵɦɢ ɞɟɪɠɚɜɚɦɢ ɢ ɛɥɨɤɚɦɢ.
ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɜɫɟɝɞɚ ɨɬɫɬɚɢɜɚɥ ɬɟɡɢɫ ɨ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨɫɬɢ ɨɛɟɫɩɟɱɟɧɢɹ
ɞɥɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɨɫɨɛɨɝɨ ɫɬɚɬɭɫɚ ɜ ɇȺɌɈ. ɏɨɬɟɥɨɫɶ ɛɵ ɟɳɺ ɪɚɡ
ɩɨɞɱɟɪɤɧɭɬɶ, ɱɬɨ ɥɢɧɢɹ ɜɡɚɢɦɨɨɬɧɨɲɟɧɢɣ Ⱥɧɤɚɪɵ ɫ Ⱥɥɶɹɧɫɨɦ
ɩɪɚɤɬɢɱɟɫɤɢ ɜɫɟɝɞɚ ɜɵɫɬɪɚɢɜɚɥɚɫɶ ɬɭɪɟɰɤɢɦ ɪɭɤɨɜɨɞɫɬɜɨɦ ɢɫɯɨɞɹ ɢɡ
ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɵɯ ɩɪɢɨɪɢɬɟɬɨɜ ɫɬɪɚɧɵ. Ɍɚɤɨɣ ɩɨɞɯɨɞ – ɨɞɧɚ ɢɡ ɩɪɢɱɢɧ,
ɤɚɤ ɨɬɦɟɱɚɥɨɫɶ ɜɵɲɟ, ɱɚɫɬɨ ɜɨɡɧɢɤɚɜɲɢɯ ɪɚɡɧɨɝɥɚɫɢɣ ɧɚ ɬɪɟɤɚɯ
Ɍɭɪɰɢɹ-ɇȺɌɈ, Ɍɭɪɰɢɹ-ɋɒȺ. ɇɟɥɶɡɹ ɧɟ ɫɨɝɥɚɫɢɬɶɫɹ ɫɨ ɦɧɨɝɢɦɢ
ɢɫɬɨɪɢɤɚɦɢ ɢ ɩɨɥɢɬɨɥɨɝɚɦɢ ɜ ɬɨɦ, ɱɬɨ ɷɬɨ ɩɨɞɬɚɥɤɢɜɚɥɨ Ɍɭɪɰɢɸ ɤ
ɚɤɬɢɜɧɨɦɭ ɩɨɢɫɤɭ ɩɭɬɟɣ ɫɛɥɢɠɟɧɢɹ ɫ ɋɨɜɟɬɫɤɢɦ ɋɨɸɡɨɦ. ȼ ɬɨ ɠɟ
ɜɪɟɦɹ ɤ ɤɨɧɰɭ 1960-ɯ – ɧɚɱɚɥɭ 1970-ɯ ɝɝ. ɦɨɠɧɨ ɛɵɥɨ ɧɚɛɥɸɞɚɬɶ
ɫɥɟɞɭɸɳɭɸ ɬɟɧɞɟɧɰɢɸ: ɢɧɬɟɧɫɢɮɢɤɚɰɢɹ ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɫɜɹɡɟɣ
ɫɬɚɧɨɜɢɬɫɹ ɭɠɟ ɧɟ ɫɥɟɞɫɬɜɢɟɦ, ɚ ɫɤɨɪɟɟ ɩɪɢɱɢɧɨɣ ɩɪɨɬɢɜɨɪɟɱɢɣ ɜ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ Ⱥɧɤɚɪɵ ɫ ɟɺ ɡɚɩɚɞɧɵɦɢ ɫɨɸɡɧɢɤɚɦɢ. ɋɨɯɪɚɧɹɹ
ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɫ Ɂɚɩɚɞɨɦ, Ⱥɧɤɚɪɚ ɪɚɫɫɦɚɬɪɢɜɚɥɚ Ɇɨɫɤɜɭ
ɤɚɤ ɜɚɠɧɨɝɨ ɩɚɪɬɧɺɪɚ, ɫ ɤɨɬɨɪɵɦ ɧɚɞɨ ɪɚɡɜɢɜɚɬɶ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ,
ɧɟɜɡɢɪɚɹ ɧɚ ɩɪɨɬɢɜɨɞɟɣɫɬɜɢɟ Ɂɚɩɚɞɚ ɢ ɪɟɚɥɢɢ «ɯɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ».
ɂɫɫɥɟɞɨɜɚɬɟɥɢ ɜɵɞɟɥɹɸɬ ɫɥɟɞɭɸɳɢɟ ɫɨɛɵɬɢɹ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɢ ɦɢɪɟ,
ɫɩɨɫɨɛɫɬɜɨɜɚɜɲɢɟ «ɩɟɪɟɡɚɝɪɭɡɤɟ» ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɜ
1960-1970-ɟ ɝɝ.:2
1. Ʉɚɪɢɛɫɤɢɣ ɤɪɢɡɢɫ. ɋɒȺ, ɧɟ ɩɨɫɱɢɬɚɜ ɧɭɠɧɵɦ
ɩɪɨɤɨɧɫɭɥɶɬɢɪɨɜɚɬɶɫɹ ɫ Ⱥɧɤɚɪɨɣ, ɞɟɦɨɧɬɢɪɨɜɚɥɢ ɫɜɨɢ «ɘɩɢɬɟɪɵ» ɜ
ɂɡɦɢɪɟ. ɗɬɨ ɜɵɡɜɚɥɨ ɧɚɩɪɹɠɟɧɢɟ ɜ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ɦɟɠɞɭ Ⱥɧɤɚɪɨɣ ɢ
2 ɉɨɛɪɨɛɧɟɟ ɫɦ.: Ȼ. Ɇ. ɉɨɰɯɜɟɪɢɹ, ȼɧɟɲɧɹɹ ɩɨɥɢɬɢɤɚ Ɍɭɪɰɢɢ ɩɨɫɥɟ ɜɬɨɪɨɣ
ɦɢɪɨɜɨɣ ɜɨɣɧɵ, Ɇɨɫɤɜɚ 1976; Ȼ. Ɇ. ɉɨɰɯɜɟɪɢɹ, ȼɧɟɲɧɹɹ ɩɨɥɢɬɢɤɚ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ 60-ɯ –
ɧɚɱɚɥɟ 80-ɯ ɝɨɞɨɜ XX ɜɟɤɚ, Ɇɨɫɤɜɚ 1986 Türk DÑà PolitikasÑ. Kurtuluà SavaàÑndan Bugüne 2lgular,
Belgeler, Yorumlar, cilt 1, 1919-1980, ɟd. BaskÑn Oran, Ýstanbul 2002.
16 ɋɟɪɝɟɣɄɈɊɂɐɄɂɃ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ. ɉɪɚɜɢɥɶɧɵɟ ɚɧɚɥɢɡ ɢ ɨɰɟɧɤɚ ɜɡɝɥɹɞɨɜ, ɭɛɟɠɞɟɧɢɣ ɢ
ɞɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɢ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɹɜɥɹɸɬɫɹ ɨɞɧɢɦ ɢɡ ɜɚɠɧɵɯ ɭɫɥɨɜɢɣ
ɩɨɧɢɦɚɧɢɹ ɨɫɧɨɜɧɵɯ ɬɟɧɞɟɧɰɢɣ ɪɚɡɜɢɬɢɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɜɨ ɜɬɨɪɨɣ ɩɨɥɨɜɢɧɟ
XX ɜɟɤɚ. ȼɩɨɥɧɟ ɨɩɪɚɜɞɚɧɧɵɦ ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɹɟɬɫɹ ɫɥɟɞɭɸɳɟɟ ɫɪɚɜɧɟɧɢɟ:
ɠɢɡɧɟɧɧɵɣ ɩɭɬɶ ɢ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɚɹ ɫɭɞɶɛɚ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ – ɷɬɨ ɧɨɜɟɣɲɚɹ
ɢɫɬɨɪɢɹ Ɍɭɪɰɢɢ, ɩɨɧɹɬɶ ɷɬɨɝɨ ɩɨɥɢɬɢɤɚ ɢ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɨɝɨ ɞɟɹɬɟɥɹ -
ɡɧɚɱɢɬ ɪɟɚɥɶɧɨ ɪɚɡɨɛɪɚɬɶɫɹ ɜ ɩɟɪɢɩɟɬɢɹɯ ɫɨɰɢɚɥɶɧɨ-ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɝɨ
ɪɚɡɜɢɬɢɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɧɨɜɟɣɲɟɟ ɜɪɟɦɹ.
ɐɟɥɶ ɞɚɧɧɨɝɨ ɞɨɤɥɚɞɚ – ɩɪɨɚɧɚɥɢɡɢɪɨɜɚɬɶ ɨɫɧɨɜɧɵɟ ɬɟɧɞɟɧɰɢɢ
ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɜ ɩɟɪɢɨɞɵ ɧɚɯɨɠɞɟɧɢɹ ɋ.
Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɭ ɜɥɚɫɬɢ1. ȼ ɱɚɫɬɧɨɫɬɢ, ɦɵ ɜɵɞɟɥɢɦ ɤɥɸɱɟɜɵɟ ɮɚɤɬɨɪɵ,
ɨɤɚɡɚɜɲɢɟ ɜɥɢɹɧɢɟ ɧɚ «ɩɟɪɟɡɚɝɪɭɡɤɭ» ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɜ
1960-70-ɟ ɝɝ., ɨɫɜɟɬɢɦ ɪɹɞ ɚɫɩɟɤɬɨɜ ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ
ɫɜɹɡɟɣ ɜ ɧɨɜɵɯ ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɭɫɥɨɜɢɹɯ ɩɨɫɥɟ ɪɚɫɩɚɞɚ ɋɨɜɟɬɫɤɨɝɨ
ɋɨɸɡɚ, ɚ ɬɚɤɠɟ ɨɩɪɟɞɟɥɢɦ ɪɨɥɶ ɜ ɷɬɢɯ ɩɪɨɰɟɫɫɚɯ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ.
Ɏɨɪɦɢɪɨɜɚɧɢɟ ɜɧɟɲɧɟɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɭɫɬɪɟɦɥɟɧɢɣ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ
ɩɪɨɢɫɯɨɞɢɥɨ ɜ ɧɚɱɚɥɶɧɵɣ ɩɟɪɢɨɞ «ɯɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ». Ɉɩɪɟɞɟɥɹɸɳɢɦ
ɮɚɤɬɨɪɨɦ ɝɟɨɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɩɨɥɨɠɟɧɢɹ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ 50-60-ɟ ɝɝ. ɩɪɨɲɥɨɝɨ
ɜɟɤɚ ɹɜɥɹɥɨɫɶ ɟɺ ɩɨɡɢɰɢɨɧɢɪɨɜɚɧɢɟ ɤɚɤ ɮɥɚɧɝɨɜɨɝɨ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɚ
ɋɟɜɟɪɨɚɬɥɚɧɬɢɱɟɫɤɨɝɨ ɚɥɶɹɧɫɚ. ȼ ɷɬɨɦ ɡɚɤɥɸɱɚɥɨɫɶ ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɟ
ɡɧɚɱɟɧɢɟ Ɍɭɪɰɢɢ ɞɥɹ ɇȺɌɈ. ȼ ɷɬɨɣ ɫɜɹɡɢ Ⱥɧɤɚɪɚ ɧɚɯɨɞɢɥɚɫɶ ɩɨɞ
ɩɨɫɬɨɹɧɧɵɦ ɤɨɧɬɪɨɥɟɦ ɢ ɞɚɜɥɟɧɢɟɦ Ɂɚɩɚɞɚ, ɜ ɩɟɪɜɭɸ ɨɱɟɪɟɞɶ, ɋɒȺ.
ɉɪɢ ɷɬɨɦ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨ ɩɨɞɱɟɪɤɧɭɬɶ, ɱɬɨ Ɍɭɪɰɢɹ ɧɚ ɩɪɨɬɹɠɟɧɢɢ ɜɫɟɣ
ɢɫɬɨɪɢɢ ɫɜɨɢɯ ɜɡɚɢɦɨɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɫ Ⱥɥɶɹɧɫɨɦ ɨɬɧɸɞɶ ɧɟ ɹɜɥɹɥɚɫɶ
ɪɨɛɤɢɦ ɩɪɨɜɨɞɧɢɤɨɦ ɩɨɥɢɬɢɤɢ ɇȺɌɈ ɜ ɪɟɝɢɨɧɟ. Ȼɨɥɟɟ ɬɨɝɨ, ɬɭɪɟɰɤɨɟ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɨ, ɨɬɫɬɚɢɜɚɹ ɫɜɨɢ ɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɵɟ ɩɪɢɨɪɢɬɟɬɵ, ɧɟɪɟɞɤɨ
ɫɬɚɧɨɜɢɥɨɫɶ ɢɫɬɨɱɧɢɤɨɦ ɢ ɩɪɢɱɢɧɨɣ ɪɚɡɧɨɝɥɚɫɢɣ ɜ Ⱥɥɶɹɧɫɟ – ɷɬɨ ɛɵɥɨ
ɫɜɹɡɚɧɨ ɫ ɤɢɩɪɫɤɢɦ ɤɨɧɮɥɢɤɬɨɦ, ɬɭɪɟɰɤɨ-ɝɪɟɱɟɫɤɢɦɢ ɩɪɨɬɢɜɨɪɟɱɢɹɦɢ
ɢ ɪɹɞɨɦ ɞɪɭɝɢɯ ɮɚɤɬɨɪɨɜ.
ɉɪɟɞɫɬɚɜɥɹɟɬɫɹ ɰɟɥɟɫɨɨɛɪɚɡɧɵɦ ɨɬɦɟɬɢɬɶ ɞɜɚ ɫɭɳɟɫɬɜɟɧɧɵɯ
ɚɫɩɟɤɬɚ. ɉɟɪɜɵɣ: ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ – ɩɪɚɝɦɚɬɢɱɧɵɣ ɥɢɞɟɪ. ȼɬɨɪɨɣ: ɨɧ
ɩɪɨɡɚɩɚɞɧɵɣ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɣ ɞɟɹɬɟɥɶ ɢ ɭɛɟɠɞɟɧɧɵɣ ɚɧɬɢɤɨɦɦɭɧɢɫɬ. ɋ.
Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɛɵɥ ɭɜɟɪɟɧ ɜ ɧɟɨɛɯɨɞɢɦɨɫɬɢ ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɫɨɜɟɬɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɞɥɹ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɝɨ ɩɨɞɴɺɦɚ Ɍɭɪɰɢɢ ɢ ɜ ɬɨ ɠɟ ɜɪɟɦɹ,
1 ɉɟɪɢɨɞɵ ɧɚɯɨɠɞɟɧɢɹ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɭ ɜɥɚɫɬɢ: 27.10.1965 ɝ. – 26.03.1971 ɝ.,
31.03.1975 ɝ. – 21.06.1977 ɝ., 21.07.1977 ɝ. – 05.01.1978 ɝ., 12.11.1979 ɝ. – 12.09.1980 ɝ.,
20.11.1991 ɝ. – 16.05.1993 ɝ. (ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɩɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪɚ); 16.05.1993 ɝ. – 16.05.2000 ɝ.
(ɜ ɤɚɱɟɫɬɜɟ ɩɪɟɡɢɞɟɧɬɚ).
Ʉ ȼɈɉɊɈɋɍ ɈȻ ɈɋɇɈȼɇɕɏ ɌȿɇȾȿɇɐɂəɏ ɊȺɁȼɂɌɂə
ɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏ ɈɌɇɈɒȿɇɂɃ ȼ ɉȿɊɂɈȾ
ɇȺɏɈɀȾȿɇɂə ɍ ȼɅȺɋɌɂ ɋɍɅȿɃɆȺɇȺ ȾȿɆɂɊȿɅə
ɋɟɪɝɟɣ ɄɈɊɂɐɄɂɃ
Ⱦɟɜɹɬɵɣ ɩɪɟɡɢɞɟɧɬ Ɍɭɪɟɰɤɢɣ Ɋɟɫɩɭɛɥɢɤɢ ɋɭɥɟɣɦɚɧ Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ,
ɨɬɞɚɜɲɢɣ ɚɤɬɢɜɧɨɣ ɩɨɥɢɬɢɤɟ ɛɨɥɟɟ ɫɨɪɨɤɚ ɥɟɬ, ɢ ɫɟɝɨɞɧɹ ɹɜɥɹɟɬɫɹ
ɨɞɧɨɣ ɢɡ ɫɚɦɵɯ ɡɚɦɟɬɧɵɯ ɮɢɝɭɪ ɧɚ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɫɰɟɧɟ. ȿɝɨ
ɩɨ ɩɪɚɜɭ ɧɚɡɵɜɚɸɬ ɩɨɥɢɬɢɤɨɦ ɭɧɢɤɚɥɶɧɨɣ ɫɭɞɶɛɵ. Ⱦɟɣɫɬɜɢɬɟɥɶɧɨ, ɜ
ɢɫɬɨɪɢɢ ɧɨɜɟɣɲɟɝɨ ɜɪɟɦɟɧɢ ɫɭɳɟɫɬɜɭɟɬ ɧɟɦɧɨɝɨ ɩɪɢɦɟɪɨɜ ɩɨɞɨɛɧɨɣ
ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ ɭɫɬɨɣɱɢɜɨɫɬɢ, ɤɨɝɞɚ ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɵɣ ɞɟɹɬɟɥɶ, ɛɭɞɭɱɢ
ɞɜɚɠɞɵ ɫɜɟɪɝɧɭɬɵɦ ɚɪɦɢɟɣ ɫ ɩɨɫɬɚ ɩɪɟɦɶɟɪ-ɦɢɧɢɫɬɪɚ, ɩɪɨɞɨɥɠɚɥ
ɨɫɬɚɜɚɬɶɫɹ ɜɟɞɭɳɢɦ ɩɨɥɢɬɢɤɨɦ ɢ, ɜ ɤɨɧɰɟ ɤɨɧɰɨɜ, ɡɚɧɹɥ ɜɵɫɲɢɣ
ɝɨɫɭɞɚɪɫɬɜɟɧɧɵɣ ɩɨɫɬ ɩɪɟɡɢɞɟɧɬɚ ɫɬɪɚɧɵ.
ɋɟɝɨɞɧɹ ɭ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ɨɛɪɚɡ ɨɛɳɟɧɚɰɢɨɧɚɥɶɧɨɝɨ ɥɢɞɟɪɚ, ɱɟɥɨɜɟɤɚ,
ɫɭɦɟɜɲɟɝɨ ɫɨɨɬɜɟɬɫɬɜɨɜɚɬɶ ɜɫɟɦ ɬɪɟɛɨɜɚɧɢɹɦ, ɤɨɬɨɪɵɟ ɜɪɟɦɹ ɜ ɪɚɡɧɵɟ
ɩɟɪɢɨɞɵ ɧɟɩɪɨɫɬɨɣ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɢɫɬɨɪɢɢ ɩɪɟɞɴɹɜɥɹɥɨ ɪɭɤɨɜɨɞɢɬɟɥɹɦ
ɬɚɤɨɝɨ ɦɚɫɲɬɚɛɚ. Ɏɨɪɦɚɥɶɧɨ ɭɣɞɹ ɧɚ ɩɟɧɫɢɸ ɩɨɫɥɟ ɡɚɜɟɪɲɟɧɢɹ
ɩɪɟɡɢɞɟɧɬɫɤɨɝɨ ɫɪɨɤɚ ɜ 2000 ɝ., ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ ɩɪɨɞɨɥɠɚɟɬ ɡɚɧɢɦɚɬɶɫɹ
ɜɵɫɨɤɨɣ ɩɨɥɢɬɢɤɨɣ, ɟɝɨ ɨɩɵɬ, ɡɧɚɧɢɹ ɢ ɜɡɝɥɹɞɵ ɧɚ ɩɪɨɢɫɯɨɞɹɳɢɟ ɜ
ɫɬɪɚɧɟ ɢ ɡɚ ɪɭɛɟɠɨɦ ɫɨɛɵɬɢɹ ɹɜɥɹɸɬɫɹ ɨɛɴɟɤɬɨɦ ɩɪɢɫɬɚɥɶɧɨɝɨ
ɜɧɢɦɚɧɢɹ ɧɵɧɟɲɧɟɝɨ ɩɨɤɨɥɟɧɢɹ ɤɚɤ ɬɭɪɟɰɤɢɯ, ɬɚɤ ɢ ɡɚɪɭɛɟɠɧɵɯ
ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɞɟɹɬɟɥɟɣ, ɜɟɞɭɳɢɯ ɩɨɥɢɬɨɥɨɝɨɜ ɢ ɋɆɂ. ɉɪɢɦɟɱɚɬɟɥɶɧɨ,
ɱɬɨ ɜɫɬɪɟɱɚ ɫ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɟɦ ɩɨ-ɩɪɟɠɧɟɦɭ ɜɯɨɞɢɬ ɜ ɩɪɨɝɪɚɦɦɭ ɜɢɡɢɬɨɜ
ɧɟɤɨɬɨɪɵɯ ɢɧɨɫɬɪɚɧɧɵɯ ɥɢɞɟɪɨɜ ɜ Ɍɭɪɰɢɸ.
Ȼɟɡ ɫɨɦɧɟɧɢɹ, ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɶ, ɞɚɠɟ ɧɚɯɨɞɹɫɶ ɜ ɨɩɩɨɡɢɰɢɢ, ɨɤɚɡɵɜɚɟɬ
ɛɨɥɶɲɨɟ ɜɥɢɹɧɢɟ ɧɚ ɜɧɭɬɪɟɧɧɸɸ ɢ ɜɧɟɲɧɸɸ ɩɨɥɢɬɢɤɭ ɬɭɪɟɰɤɨɝɨ
Ⱥɫɩɢɪɚɧɬ ɤɚɮɟɞɪɵ ɢɫɬɨɪɢɢ ɫɬɪɚɧ Ȼɥɢɠɧɟɝɨ ɢ ɋɪɟɞɧɟɝɨ ȼɨɫɬɨɤɚ ɂɋȺȺ ɆȽɍ
ɢɦɟɧɢ Ɇ. ȼ. Ʌɨɦɨɧɨɫɨɜɚ.
ɂɁɆȿɇɂȼɒɂɃɋəɆɂɊɈȼɈɃɉɈɊəȾɈɄɉɈɋɅȿȽɈȾȺɉɊɈȻɅȿɆȺ 13
ɉɊɈɅɂȼɈȼȼɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏɈɌɇɈɒȿɇɂəɏ
ˀ̨̛̭̭́ ̸̨̛̛̭̯̬̱̦̣̔̌ ̏ ̨̛̪̖̬̔ ʸ̨̡̨̦̦̭̜̌̚ ̴̶̡̨̛̛̦̖̬̖̦ ̛ ̦̌
̸̨̦̣̦̥̌̌̽ ̯̪̖̾̌ ̴̶̡̨̛̛̦̖̬̖̦ ̏ ʺ̨̦̯̬̘. ʿ̛̬ ̨̯̥̾ ̵̨̨̨̛̦̖̥̍̔
̨̭̣̯̍̀̔̌̽ ̨̨̨̨̭̯̬̙̦̭̯̽, ̨̡̨̡̪̭̣̱̽ ˃̶̛̱̬́, ̪̬̖̙̖̔ ̨̭̖̏̐, ̣̖̯̭́̏́́
̸̨̣̖̦̥ ʻʤ˃ʽ ̛ ̡̨̛̦̯̥̌̔̔̌ ̦̌ ̛̭̯̱̪̣̖̦̖̏ ̏ ʫˁ ̛ ̨̣̙̦̔̌ ̛̼̭̯̬̯̏̌̏̌̽
̨̨̛̯̦̹̖̦́ ̭ ˀ̨̡̨̛̭̭̜̭̜ ˇ̶̛̖̖̬̖̜̔̌ ̦̌ ̨̨̭̦̖̏ ̨̨̨̛̭̣̦̭̬̦̦̍̌̌̏̌̐
̵̨̨̪̔̔̌.
12 ɞɢɧɩɪɨɮɋɟɥɶɦɚɃȿɅɖ
̛̬̯̼̖̌̏̚ ̭̯̬̦̼̌-̨̛̛̪̯̬̖̯̖̣̍. ʶ̴̨̡̛̦̣̯ ̥̖̙̱̔ ʧ̛̬̱̖̜̚ ̛ ˀ̨̡̨̛̭̭̜̭̜
ˇ̶̛̖̖̬̖̜̔̌ ̏ 2008 ̨̱̐̔ ̨̛̪̯̖̬̣̔̏̔ ̸̛̦̖̦̖̌̚ ̨̨̦̦̔̌̐ ̨̨̭̯̯̖̣̭̯̍́̽̏̌.
˃̶̛̱̬́ ̨̡̣̔̌̌̌̚, ̸̨̯ ̨̨̭̦̖̯̌̚ ̨̨̯̖̯̭̯̖̦̦̭̯̏̏̽ ̌̚ ̵̨̛̭̬̦̖̦̖̌ ̛̥̬̌ ̏
̨̛̬̖̦̖̐ ̛ ̏ ̨̨̣̣̦̥̐̍̌̽ ̥̭̹̯̖̌̌̍. ʦ̛̭̣̖̭̯̖̔̏ ̨̨̯̾̐ ̨̡̨̛̦̣̏̚
̨̭̖̺̖̖̏̍ ̛̛̪̬̦̦̖̌̚ ̨̨̯̐, ̸̨̯ ̸̖̬̖̚ ˃̶̛̱̬̀ ̨̥̱̯̐ ̵̨̨̛̪̬̯̔̽
̛̣̯̖̬̦̯̦̼̖̌̽̌̏ ̥̬̹̬̱̯̼̌ ̨̨̡̛̛̯̬̦̭̪̬̯̬̌̏ ̦̌ ̨̨̛̥̬̜̏ ̨̡̬̼̦
̵̡̡̛̛̭̪̜̭̌ ̨̨̦̖̬̬̖̭̱̬̭̾̐̏. ˑ̨̯ ̭̣̖̱̖̯̔ ̛̬̭̭̥̯̬̯̌̌̏̌̽ ̡̡̌
̸̨̡̛̛̛̭̯̬̖̭̜ ̹̦̭̌. ʽ̨̨̦̬̖̥̖̦̦̔̏ ˃̶̛̱̬́ ̣̖̯̭́̏́́ ̨̭̯̬̦̜̌, ̨̣̖̖̍
̵̛̬̱̔̐ ̨̨̨̭̪̭̦̜̍ ̸̨̛̖̭̪̖̯̍̽ ̨̛̭̯̣̦̭̯̌̍̽̽ ̦̌ ʶ̡̖̌̏̌̚, ̭̯̬̺̖̥̌̔̌̀ ̨̯
̸̵̡̛̛̯̦̖̭̾ ̨̪̬̣̖̥̍ ̛ ̨̬̼̍̽̍ ̌̚ ̣̭̯̏̌̽. ʿ̛̬ ̨̯̥̾ ̸̨̨̛̱̭̯̜̖̏
̸̨̡̡̨̛̖̥̬̯̖̭̖̔̌ ̛̪̬̣̖̦̖̌̏ ̏ ˃̶̛̛̱̬ ̨̥̙̖̯ ̭̯̯̌̽ ̨̛̪̬̥̖̬̥ ̣̔́
̭̯̬̦̌ ̨̛̬̖̦̐̌. ˃̡̛̥̌ ̨̨̬̥̍̌̚, ˃̶̛̱̬́ ̨̨̪̦̔̍̌ «ˁ̪̺̖̥̱́ ̡̛̖̣̦̱̏̌»,
̨̛̙̺̖̥̱̔̌̀ ̨̛̪̬̱̙̖̦̍̔́. ʿ̨̛̬̱̙̖̦̖̍̔ ̛ ̨̨̛̛̭̪̣̦̖̽̏̌̚
̵̨̱̪̥̦̱̯̼́ ̨̨̨̥̙̦̭̯̖̜̏̚ ̨̛̪̣̖̯̏́ ̦̖ ̨̡̨̯̣̽ ̦̌ ̭̱̱̔̽̍ ˃̶̛̛̱̬,
̨̭̱̬̭̯̐̔̌̏ ʶ̡̌̏̌̌̚ ̛ ʶ̡̨̨̛̭̪̜̭̌̐ ̭̭̖̜̦̍̌̌, ̨̦ ̛ ̨̭̖̏̐ ̛̥̬̌. ʦ ̵̦̦̼̔̌
̵̨̛̱̭̣̏́ ˃̶̛̱̬́ ̛ ˀ̨̡̛̭̭̜̭̌́ ˇ̶̛̖̖̬̔̌́ ̨̡̛̣̭̌̌̽̚ ̪̖̬̖̔
̵̨̨̨̛̦̖̥̭̯̍̔̽̀ ̛̺̺̯̌̌̽̚ ̨̨̛̪̣̙̖̦́ ʶ̶̨̛̛̦̖̦̏ ʺ̨̦̯̬̘ ̛ ̦̖
̨̡̪̱̭̯̔̌̽ ̵̛ ̛̦̬̱̹̖̦̌́. ʦ ̱̭̯̖̌̏̐ 2008 ̨̐̔̌ ˃̶̛̱̬́ ̨̡̯̣̌̌̌̚ ̏
̵̨̨̪̬̖̔ ̸̖̬̖̚ ʿ̨̛̬̣̼̏ ̨̭̖̥̱̏ ̸̡̨̛̭̯̬̯̖̖̭̥̱̌̐ ̨̡̛̭̦̱̀̚ ˁˌʤ,
̨̨̨̛̪̬̖̥̦̭̯̬̬̔̏̌̏ ̨̭̜̏ ̛̦̖̜̯̬̣̯̖̯̌ ̛ ̛̛̣̦̖̏́. ˃̶̛̱̬́ ̨̡̣̔̌̌̌̚, ̸̨̯
̨̦̌ ̦̖ ̨̨̭̯̬̙ ʿ̨̨̛̬̣̏̏, ̌ ̵̛ ̵̨̛̦́̚.
ʿ̨̡̛̛̣̯̌, ̡̨̨̯̬̱̀ ̭̣̖̱̖̯̔ ̨̨̛̪̬̯̏̔̽ ̏ ̣̦̖̜̹̖̥̔̌̽, ̸̨̛̖̦̏̔̌.
ʪ̣́ ̸̨̛̖̭̪̖̖̦̍́ ̨̨̛̖̪̭̦̭̯̍̌̚ ̭̯̬̦̼̌, ̛̺̯̼̌̚ ̸̵̡̨̨̡̛̛̦̥̖̭̾
̨̛̦̯̖̬̖̭̏ ̛ ̡̛̱̬̖̪̣̖̦́ ̸̨̡̨̨̛̛̪̣̯̖̭̐ ̛̛̣̦̏́́ ̵̨̨̨̛̦̖̥̍̔ ̵̨̭̬̦̯̌́̽
̨̥̖̙̱̦̬̦̼̜̔̌̔ ̣̦̭̍̌̌ ̛ ̛̪̬̣̯̌̐̌̽ ̛̛̱̭̣́ ̣̔́ ̨̛̪̖̬̙̦̔̔̌́
̨̨̭̖̺̖̏̍̐ ̛̥̬̌, ̨̪̬̖̯̬̺̔̏̌̌́ ̸̨̨̛̛̖̦̣̦̖̔ ̨̨̨̭̪̭̯̐̔̏ ̏ ˋ̨̖̬̦̥
̨̥̬̖ ̡̡̨̜̌-̨̛̣̍ ̛̭̣̼. ʿ̨̭̣̖ 1990 ̨̐̔̌ ˁˌʤ ̭̯̬̖̥̯̭́́ ̭̯̯̌̽
̨̛̖̦̭̯̖̦̦̜̔̏ ̨̭̱̪̖̬̖̬̙̜̔̌̏. ˀ̖̱̣̯̯̼̽̌̚ ̨̨̦̦̔̌̐ ̛̭̯̬̖̥̣̖̦́ ̨̨̥̙̦
̦̣̯̌̍̀̔̌̽ ̏ ʰ̡̬̖̌ ̛ ʤ̴̛̦̭̯̦̖̐̌̌. ʿ̨ ̨̯̜̾ ̸̛̛̪̬̦̖ ̵̨̨̨̛̦̖̥̍̔ ̨̭̦̏̌
̨̨̛̭̭̯̦̯̏̌̏̽ ̨̨̨̥̦̪̣̬̦̱̐́̀ ̛̭̭̯̖̥̱. ˄ ˃̶̛̛̱̬ ̖̭̯̽ ̨̨̨̥̙̦̭̯̏̽̚ ̏
̵̨̖̔ ̴̨̨̛̛̬̥̬̦̏̌́ ̨̨̨̦̏̐ ̨̨̨̛̥̬̏̐ ̨̡̪̬́̔̌ ̛̬̯̐̌̽ ̡̛̯̦̱̌̏̀ ̛
̴̴̡̛̖̯̦̱̾̏̀ ̨̬̣̽, ̸̨̛̯̣̦̱̀ ̨̯ ̨̯̜ ̨̛̛̪̭̭̦̭̯̌̏, ̡̨̨̯̬̌́ ̼̣̍̌
̨̨̨̛̪̬̖̥̦̭̯̬̬̦̔̏̌̌ ̨̪̭̣̖ ʦ̨̨̯̬̜ ̨̨̛̥̬̜̏ ̨̜̦̼̏. ʦ̨̨̨̥̙̦̭̯̽̚
̛̣̯̏́̽ ̦̌ ̛̬̖̹̖̦̖ ̨̨̨̪̬̭̏̏, ̵̭̦̦̼̏́̌̚ ̭ ˋ̖̬̦̼̥ ̨̥̬̖̥ ̛
ʿ̨̛̛̬̣̥̏̌, ̡̱̬̖̪̣̖̯́ ̨̨̛̪̣̙̖̦̖ ˃̶̛̛̱̬. ʶ ̨̯̥̱ ̙̖ ̨̨̪̭̯̖̪̖̦̦̖
̵̛̱̱̹̖̦̖̔ ̡̨̨̛̛̣̾̐ ˋ̨̨̖̬̦̐ ̨̥̬́ ̯̬̖̱̖̯̍ ̵̛̬̖̹̯̖̣̦̼̽ ̛̖̜̭̯̜̔̏ ̣̔́
̵̨̬̦̼̌ ̨̨̦̦̔̌̐ ̨̛̬̖̦̐̌. ʦ ̨̦̭̯̺̖̖̌́ ̬̖̥̏́ ̭̱̺̖̭̯̱̯̏̀ ̨̨̨̛̥̙̦̭̯̏̚
̣̔́ ̶̡̨̨̛̛̛̬̦̔̌ ̨̡̛̛̛̪̣̯ ̭ ˀ̨̡̨̛̭̭̜̭̜ ˇ̶̛̖̖̬̖̜̔̌ ̏ ̶̵̖̣́
̨̨̛̛̪̬̯̖̜̭̯̏̔̏́ ̛̦̥̖̬̖̦̥̌́ ˁˌʤ ̛ ʫˁ, ̨̨̨̪̦̔̍ ̨̯̥̱, ̡̡̌ ˃̶̛̱̬́ ̛
ɂɁɆȿɇɂȼɒɂɃɋəɆɂɊɈȼɈɃɉɈɊəȾɈɄɉɈɋɅȿȽɈȾȺɉɊɈȻɅȿɆȺ 11
ɉɊɈɅɂȼɈȼȼɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏɈɌɇɈɒȿɇɂəɏ
̨̡̙̱̯̭̌́ ̡̛̬̼̯̼̥̌̚ ̛̭̣̖̭̯̖̏̔̏ ̛̛̬̌̏̌, ̨̯ ̱̺̖̬̍ ̱̖̯̍̔ ̦̦̖̭̖̦̌
˃̶̛̛̱̬, ˀ̨̡̨̛̭̭̜̭̜ ˇ̶̛̛̖̖̬̔̌ ̛ ̛̬̱̥̔̐ ̛̪̬̬̖̙̦̼̥̍ ̨̭̱̬̭̯̥̐̔̌̏̌.
ʫ̛̭̣ ̨̛̭̪̥̦̯̏̽, ̸̨̯ ̏ ̛̦̹̌ ̛̦̔ ̸̨̭̯̌ ̨̨̪̯̬̯̭̏́̀́ ̨̛̪̬̖̣̙̖̦̔́ ̨
̶̛̛̛̛̪̬̯̏̌̌̚ ʿ̨̨̛̬̣̏̏ ̛ ̸̛̪̖̬̖̔̌ ̵̛ ̨̪̔ ̡̨̨̦̯̬̣̽ ̨̨̥̖̙̱̦̬̦̜̔̌̔
̶̡̨̛̛̛̣̌, ̨̛̭̯̦̯̭̌̏́ ̨̭̦́, ̡̨̡̨̦̭̣̌̽ ̨̭̖̬̖̦̽̚ ̛̬̖̹̖̦̖ ˃̶̛̛̱̬, ̛
̵̨̨̨̛̦̖̥̍̔ ̨̖̐ ̨̛̭̱̺̖̭̯̣̖̦̖̏. ʻ̌ ˋ̨̖̬̦̥ ̨̥̬̖ ̶̛̛̭̯̱̌́ ̡̯̌̌́ ̙̖. ʦ
̨̛̪̭̣̖̦̖̔ ̨̼̐̔ ̨̨̦ ̨̨̪̖̬̣̭̔̏̐̌̽ ̨̛̭̣̦̥̱̽ ̛̬̦̖̦̌̐́̀̚̚.
ʻ̨̨̨̖̥̙̦̏̚ ̨̛̯̖̣̯̔̽ ̨̨̖̪̭̦̭̯̍̌̽̚ ̛ ̸̡̨̨̡̛̣̖̭̱̾̐̀ ̛̺̯̱̌̚
ˋ̨̨̖̬̦̐ ̨̥̬́ ̨̯ ̨̨̛̖̪̭̦̭̯̍̌̚ ˃̶̛̛̱̬ ̛ ̨̦̼̚ ʿ̨̨̛̬̣̏̏.
ˁ̸̡̨̛̯̬̯̖̖̭̖̌̐ ̸̛̦̖̦̖̌̚ ˋ̨̨̖̬̦̐ ̨̥̬́, ̨̛̪̬̖̬̯̹̖̭̏̌̏̐́ ̏ XXI ̡̖̖̏ ̏
̶̖̦̯̬ ̨̨̨̛̥̬̏̐ ̛̯̬̦̯̌̌̚ ̨̨̦̖̬̬̖̭̱̬̭̾̐̏, ̸̸̨̬̖̼̜̦̏̌̚ ̨̨̨̬̭̣̏̚. ʶ̡̌
̛̦̪̭̣̌̌ ʯ. ʥ̡̛̛̙̖̦̭̜̚ ̏ ̨̭̖̜̏ ̡̛̦̖̐ «ʦ̡̛̖̣̌́ ̵̹̥̯̦̌̌̌́ ̨̡̭̔̌», ̏
XXI ̡̖̖̏ ˁˌʤ ̣̔́ ̵̨̛̭̬̦̖̦̌́ ̨̨̨̛̥̬̏̐ ̨̨̭̪̭̯̐̔̏̌ ̨̪̯̬̖̱̖̯̭̍́
̡̨̨̦̯̬̣̽ ̦̌̔ ̨̛̬̜̦̥̌̌ ˋ̨̨̖̬̦̐ ̛ ʶ̡̨̨̛̭̪̜̭̌̐ ̨̥̬̖̜ ̛ ̦̌̔ ̨̛̯̬̦̯̥̌̚
̨̨̦̖̬̬̖̭̱̬̭̾̐̏. ʿ̸̨̛̯ ̨̯ ̙̖ ̨̭̥̖̌ ̨̨̥̙̦ ̡̭̯̌̌̽̚ ̏ ̨̨̛̛̯̦̹̖̦ ʫˁ,
̨̛̭̺̖̌̏́̐̚ ̨̯ ̨̛̥̪̬̯̌ ̨̨̦̖̬̬̖̭̱̬̭̾̐̏. ʪ̣́ ʫˁ ̙̦̼̏̌ ̨̬̜̦̼̌,
̵̨̛̦̺̖̭̌̔́́ ̨̪̔ ̡̨̨̦̯̬̣̖̥ ˀ̨̡̨̛̭̭̜̭̜ ˇ̶̛̛̖̖̬̔̌ ̛ ˃̶̛̛̱̬.
˃̶̛̱̬́ ̦̖ ̣̖̯̭́̏́́ ̨̨̛̛̪̬̯̖̣̖̥̏̔̚ ̨̨̦̖̬̬̖̭̱̬̭̾̐̏, ̨̦ ̸̱̭̯̱̖̯̌̏
̏ ̵̨̡̪̭̯̌̏̌ ̨̨̨̨̱̣̖̬̐̏̔̔̏ ̏ ̸̛̬̣̦̼̖̌̚ ̨̛̬̖̦̼̐, ̨̡̨̡̪̭̣̱̽ ̸̛̛̬̦̯̐̌
̨̭ ̛̭̯̬̦̥̌̌ ̨̛̯̼̥̍̐̌ ̨̛̦̖̬̬̖̭̱̬̭̥̾̐̌, ̨̨̡̛̯̬̦̭̪̬̯̬̌̏̌ ̵̡̨̨̯̬̼ ̦̌
̨̨̛̥̬̜̏ ̨̡̬̼̦ ̨̭̱̺̖̭̯̣̖̯̭̏́́ ̸̖̬̖̚ ̨̛̛̯̖̬̬̯̬̀ ˃̶̛̛̱̬. ˃̛̬
̸̛̖̯̖̬̯̏ ̵̨̪̯̖̬̙̖̦̦̼̔̏̔ ̵̨̛̥̬̼̏ ̨̪̭̌̌̏̚ ̴̛̦̖̯ ̛ ̐̌̌̚ ̨̨̬̭̪̣̙̖̦̼̌
̡̨̦̖̣̖̔̌ ̨̯ ˃̶̛̛̱̬. ʦ ̨̦̭̯̺̖̖̌́ ̬̖̥̏́ ̛̭̥̼̥̌ ̛̦̖̙̦̼̥̌̔
̛̥̬̹̬̱̯̥̌̌, ̨̛̛̛̭̖̦̺̥̔́̀ ̨̯̼̖̍̐̌ ̨̛̪̬̬̦̼̥̔ ̨̥̐̌̚ ̛ ̴̦̖̯̽̀
ˁ̬̖̦̔̀̀ ʤ̛̀̚ ̛ ʥ̛̛̣̙̦̜ ʦ̨̨̡̭̯ ̭ ̨̨̪̬̥̼̹̣̖̦̦ ̛̛̬̯̼̥̌̏̚
̛̭̯̬̦̥̌̌ ʯ̪̌̌̔̌, ̸̛̭̯̯̭̌̀́ ˋ̨̖̬̦̖ ̨̥̬̖, ʿ̨̛̬̣̼̏ ̛ ʤ̨̛̦̯̣̌́. ˃̡̛̥̌
̨̨̬̥̍̌̚, ˃̶̛̱̬́ ̦̣̌́̌̚ «̸̡̨̣̖̖̀̏ ̨̨̛̪̣̙̖̦̖ ̏ ̸̡̨̛̦̖̬̖̯̖̭̥̾̐
̡̨̨̛̬̬̖̔» XXI ̡̖̏̌ ̛ ̨̛̪̬̬̖̣̍̌ ̨̨̨̛̥̙̦̭̯̏̚ ̣̔́ ̸̡̨̨̡̨̨̛̦̥̖̭̾̐ ̛
̸̨̡̨̨̛̛̪̣̯̖̭̐ ̨̬̭̯̌. ˃̨ ̙̖ ̨̭̥̖̌ ̡̭̖̯̭̌̌́ ̛ ˀ̨̡̨̛̭̭̜̭̜ ˇ̶̛̛̖̖̬̔̌.
ʿ̸̨̡̛̛̣̯̖̭̌́ ̨̛̭̯̣̦̭̯̌̍̽̽ ̛ ̨̦̖̙̦̭̯̌̔̽ ̨̭̱̬̭̯̐̔̌̏, ̵̛̛̬̺̐̌̀
̨̬̣̽ ̸̡̨̨̛̦̖̬̖̯̖̭̾̐̐ ̡̨̨̛̬̬̔̌, ̸̛̭̯̖̯̭̌́ ̦̖ ̥̖̦̖̖ ̨̙̦̜̏̌, ̸̖̥
̨̛̭̯̣̦̭̯̌̍̽̽ ̏ ̵̭̯̬̦̌̌-̵̨̨̛̛̪̬̯̖̣̏̔́̚. ˑ̨̯ ̨̛̙̦̖̦̦̚ ̨̙̦̏̌ ̣̔́
̵̨̛̛̦̖̬̭̥̼̾̐̌̏̚ ̭̯̬̦̌-̨̛̪̯̬̖̯̖̣̖̜̍, ̏ ̪̖̬̱̏̀ ̸̨̖̬̖̔̽, ̣̔́
̨̭̱̬̭̯̐̔̌̏ ʫˁ. ʻ̡̨̡̨̭̣̌̽ ̨̨̖̪̭̦̭̯̍̌̽̚ ̛ ̨̛̭̯̣̦̭̯̌̍̽̽ ̏ ̵̭̯̬̦̌̌-
̵̨̨̛̛̪̬̯̖̣̏̔́̚ ̵̨̨̛̦̖̥̍̔̌ ̣̔́ ̨̨̛̪̬̭̯̏̔̏̌̚ ̴̛̦̖̯ ̛ ̐̌̌̚, ̨̡̨̦̭̯̣̌̽
̙̖ ̙̦̏̌̌ ̸̨̡̛̛̛̦̱̯̬̪̣̯̖̭̏̌́ ̨̛̭̯̣̦̭̯̌̍̽̽ ̏ ̵̡̛̯̌ ̵̭̯̬̦̌̌, ̡̡̌
˃̶̛̱̬́, ̸̵̨̛̛̖̭̪̖̺̍̏̌̀ ̨̡̭̯̱̔̌̏ ̨̨̦̖̬̬̖̭̱̬̭̾̐̏ ̏ ̨̨̪̬̥̼̹̣̖̦̦
10 ɞɢɧɩɪɨɮɋɟɥɶɦɚɃȿɅɖ
̨̨̛̪̣̙̖̦́ ̬̖̣̥̖̦̯̐̌̌ 1994 ̨̐̔̌. ʺ̨̨̙̦ ̛̥̖̯̯̌̽̚, ̸̨̯ ̛ ̏ ̨̯̯̾
̨̛̪̖̬̔ ˃̶̛̱̬́ ̨̨̪̬̣̙̣̔̌̌ ̛̛̪̬̖̬̙̯̭̔̏̌̽́ ̸̵̨̡̛̛̛̦̖̹̦̖̪̣̯̖̭̏
̶̨̛̛̪̬̦̪̏ ʺ̴̱̭̯̼̌ ʶ̖̥̣̌́ ʤ̡̯̯̬̌̀̌. ʦ̨ ̛̛̦̥̦̖̏̌ ̛̛̪̬̦̥̣̭̌́
̨̥̖̙̱̦̬̦̼̜̔̌̔ ̣̦̭̍̌̌, ̛̼̣̍ ̪̬̖̭̯̣̖̦̼̔̌̏ ̬̱̥̖̦̯̼̌̐ ̏ ̛̺̯̱̌̚
̶̡̨̯̱̬̖̜ ̶̨̛̛̛̪̚. ʦ ̸̡̖̭̯̖̌̏ ̬̱̥̖̦̯̌̐̌ ̨̨̛̭̪̣̣̭̽̏̌̌̽̚ ̛̺̯̌̌̚
̨̡̬̱̙̺̖̜̌̀ ̭̬̖̼̔, ̡̨̨̨̯̬̜ ̱̖̣̖̯̭̔́́ ̨̨̣̹̖̍̽ ̸̛̦̖̦̖̌̚ ̏
̵̨̥̖̙̱̦̬̦̼̔̌̔ ̵̨̨̛̯̦̹̖̦́, ̸̛̦̦̌̌́ ̭ ̶̡̨̦̌ XX ̡̖̏̌. ʦ ̨̯ ̙̖ ̬̖̥̏́
˃̶̛̱̬́ ̭̱̥̖̣̌ ̛̪̬̖̭̯̯̔̌̏̽ ̨̭̏̀ ̶̨̛̛̪̀̚ ̨̨̺̖̭̯̖̦̦̥̱̍̏ ̛̥̦̖̦̀,
̨̛̭̪̣̱̽́̚ ̨̛̥̬̱̏̀ ̪̬̖̭̭̱.
˃̡̌̌́ ̛̬̖̹̯̖̣̦̽̌́ ̶̨̛̛̪́̚ ˃̶̛̛̱̬ ̛̥̖̣̌ ̨̪̔ ̨̨̭̜̍ ̨̖̭̥̼̖̏
̸̛̛̪̬̦̼ ̛ ̨̻̭̦̣̭̍́́̌̽ ̵̨̨̨̛̦̖̥̭̯̍̔̽̀ ̸̨̛̖̭̪̖̯̍̽ ̨̨̖̪̭̦̭̯̍̌̽̚
ʥ̴̨̨̭̬̌, ̵̨̨̨̪̬̺̖̔́̐ ̸̖̬̖̚ ̶̖̦̯̬ ̡̨̨̬̱̪̦̐ ̨̨̦̭̖̣̖̦̦̌̐ ̡̪̱̦̯̌. ˑ̨̯
̛̭̖̯̖̣̭̯̱̖̯̏̔̽̏ ̨ ̨̯̥, ̸̨̯ ̏ ̛̛̣̙̜̹̖̍̌ ̨̼̐̔ ̨̨̡̨̨̖̭̪̖̦̦̭̯̍̽ ˃̶̛̛̱̬
̨̪ ̨̨̪̬̭̱̏ ʿ̨̨̛̬̣̏̏ ̱̖̯̍̔ ̵̨̭̬̦̯̭̌́̽́. ʪ̦̦̌̌́ ̨̨̡̨̨̖̭̪̖̦̦̭̯̍̽
̨̡̛̪̬̭̯̖̖̯̌ ̦̖ ̛̚ ̛̭̯̬̖̥̣̖̦́ ̡̨̛̛̛̯̬̯̌̏̏̌̽̚ ̨̬̯̱̌̍ ̴̨̨̦̖̯̖̪̬̏̔̌
ʥ̡̱̌-˃̛̛̛̣̭̍-ʪ̵̙̖̜̦̌, ̡̡̌ ̱̯̖̬̙̖̯̏̔̌ ˀ̨̡̛̭̭̜̭̌́ ˇ̶̛̖̖̬̔̌́.
ʽ̸̨̨̖̦̦̭̯̌̍̽̚ ˃̶̛̛̱̬ ̭̦̏́̌̌̚ ̭ ̵̨̨̨̛̦̖̥̭̯̍̔̽̀ ̸̨̛̖̭̪̖̯̍̏̌̽
̨̨̖̪̭̦̭̯̍̌̽̚ ̣̖̜̀̔, ̵̨̛̛̪̬̙̺̏̌̀ ̏ ̨̦̖̚ ʿ̨̨̛̬̣̏̏, ̛ ̵̨̬̦̯̌́̽
̨̡̬̱̙̺̱̌̀̀ ̭̬̖̱̔.
ˁ ̨̨̦̜̔ ̨̨̭̯̬̦̼, ˃̶̛̛̱̬ ̭̣̖̱̖̯̔ ̸̨̨̭̬̦ ̛̖̭̯̏̏ ̏ ̛̭̣̱ ̨̦̱̏̀
̛̭̭̯̖̥̱ ̨̛̛̬̖̱̣̬̦̐̏̌́, ̌ ̭ ̨̬̱̜̔̐ ̨̨̭̯̬̦̼, ̸̦̯̌̌̽ ̶̛̛̬̖̣̌̌̀̚
̨̡̪̬̖̯̌ ̨̪ ̨̛̭̦̔̌̀̚ ̡̦̣̌̌̌, ̡̨̨̯̬̼̜ ̨̪̬̜̖̯̔ ̸̖̬̖̚ ˁ̛̛̛̣̬̏ ̛
̨̛̛̭̖̦̯̔ ˋ̨̖̬̦̖ ̨̥̬̖ ̭ ʺ̨̬̥̬̦̼̥̌. ʶ̨̬̥̖ ̨̨̯̐, ̵̨̨̨̛̦̖̥̍̔
̴̨̹̯̬̯̌̏̌̽ ̵̯̖, ̡̨̯ ̦̖ ̨̭̣̖̯̍̀̔̌ ̛̪̬̣̌̏̌ ̵̨̨̪̬̔̌ ̸̖̬̖̚ ʿ̨̛̬̣̼̏.
ˁˌʤ ̨̛̭̪̣̱̯̽̀̚ ̛̭̭̯̖̥̱ ̨̨̨̪̣̯̦̐ ̡̨̨̦̯̬̣́ ̏ ̵̨̨̛̱̭̯̥̣̦̜̔̏̽ ̨̦̖̚,
̡̨̨̯̬̱̀ ̨̛̦ ̨̛̛̻̣̍́̏ ̨̛̛̭̥̏ ̨̛̛̛̯̖̬̬̯̬̣̦̼̥̌̽ ̨̛̥̏̔̌, ̛ ̯̬̖̱̯̍̀,
̸̨̯̼̍ ̱ ̴̵̦̖̯̦̼́ ̡̨̯̦̖̬̌̏ ̼̣̍̌ ̨̜̦̔̏̌́ ̡̭̯̖̦̌ ̡̨̬̪̱̭̌, ̌ ̱
̵̛̯̬̦̯̦̼̌̚ ̨̭̱̔̏ - ̛̛̖̣̥̯̦̍̌́̚ ̵̨̡̭̯̬̌̏̌. ʻ̛̛̬̱̹̯̖̣̌ ̵̦̦̦̼̌̏̌̚
̨̛̱̭̣̜̏ ̪̣̯̯̌́ ̴̹̯̬̌ ̏ ̬̥̖̬̖̌̚ 25 ̯̼̭. ̨̨̣̣̬̔̌̏. ˑ̛̯ ̛̪̬̣̌̏̌
̛̪̬̥̖̦̯̭́̀́ ̙̖̔̌ ̏ ̵̯̖ ̵̥̖̭̯̌, ̖̐̔ ̡̨̛̦̯ ̦̖ ̛̙̖̯̏, ̛ ̵̨̭̬̦̯̌́̀ ̨̭̖̏
̛̖̜̭̯̖̔̏ ̙̖̔̌ ̨̣̖̏̚ ̵̨̯̣̖̦̦̼̔̌ ̨̖̬̖̍̐̏ ʤ̡̛̣̭́.
ʶ̨̐̔̌ ̶̡̨̯̱̬̖̖ ̨̭̱̦̔ ̨̭̖̣ ̦̌ ̥̖̣̽ ̏ ʸ̌-ʺ̦̹̖̌, ʦ̡̨̛̛̛̖̣̬̯̦̍̌́
̭̬̱̌̚ ̨̛̻̣̍́̏̌ ̨ ̛̛̖̖̦̏̏̔ ̨̨̨̦̏̐ ̬̖̣̥̖̦̯̐̌̌. ʿ̨̨̯̥̱̾ ˃̶̛̱̬́, ̏
̵̡̬̥̌̌ ̨̨̛̪̣̙̖̦̜ ˄̭̯̌̏̌ 1998 ̨̐̔̌, ̨̣̙̦̔̌ ̨̭̖̬̖̦̽̚ ̴̨̹̯̬̯̌̏̌̽
̭̱̔̌ ̛ ̡̯̦̖̬̼̌, ̨̛̦̦̭̺̖̌́ ̬̖̏̔ ̨̡̬̱̙̺̖̜̌̀ ̭̬̖̖̔, ̨̨̨̪̦̔̍ ̨̯̥̱,
̡̡̌ ̖̣̯̔̌̀ ˁˌʤ. ʶ ̨̯̥̱ ̙̖ ̡̨̛̦̯ ̦̖ ̨̭̥̙̖̯ ̨̨̛̪̬̖̪̣̙̯̔̽, ̸̨̯
̨̨̛̪̬̜̖̯̔̚, ̛̖̭̣ ̨̨̛̪̯̬̯̭̏́ ̛̬̌̏̌́ ̭ ̡̨̯̦̖̬̥̌ «ʻ̛̭̭̌́». ʻ̖ ̱̖̥̍̔
̼̯̌̍̏̌̽̚, ̸̨̯ ˁ̯̥̱̣̌̍ ̛ ʿ̨̛̬̣̼̏ ̡̛̱̦̣̦̼̌̽. ʦ ̸̭̣̱̖̌ ̛̖̭̣ ʿ̨̛̬̣̼̏
ɂɁɆȿɇɂȼɒɂɃɋəɆɂɊɈȼɈɃɉɈɊəȾɈɄɉɈɋɅȿȽɈȾȺɉɊɈȻɅȿɆȺ 9
ɉɊɈɅɂȼɈȼȼɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏɈɌɇɈɒȿɇɂəɏ
̸̨̛̖̭̪̖̯̍̽ ̭̖̖̍ ̸̡̨̨̡̛̦̥̖̭̱̾̀ ̨̼̱̏̐̔ ̨̯ ̨̨̛̛̭̪̣̦̽̏̌́̚ ʿ̨̨̛̬̣̏̏,
̡̡̌ ̨̯̾ ̵̨̨̛̛̪̬̭̯̔ ̭ ̛̛̬̱̥̔̐ ̨̛̦̼̥̏̔ ̛̛̬̯̖̬̥̌́.
ʯ̌ ̵̨̨̪̬̔ ̸̖̬̖̚ ˁ̶̡̛̱̜̾ ̡̦̣̌̌ ̵̨̨̨̛̦̖̥̍̔ ̛̪̣̯̯̌̽, ̏ ̨̯ ̬̖̥̏́
̡̡̌ ˃̶̛̱̬́ ̦̖ ̛̥̖̯̏̌̚ ̪̣̯̼̌ ̭ ̨̭̱̔̏, ̵̵̨̨̛̪̬̺̔́ ̸̖̬̖̚ ʿ̨̛̬̣̼̏.
ʿ̸̛̛̬̦̌ ̨̨̯̾̐ ̸̡̣̖̯̭̌̀̌́̚ ̏ ̨̯̥, ̸̨̯ ʿ̨̛̬̣̼̏ ̣̯̭́̏́̀́ ̖̭̯̖̭̯̖̦̦̼̥̏
̨̦̼̥̏̔ ̪̱̯̖̥, ̌ ˁ̶̡̛̱̜̾ ̡̦̣̌̌ ̨̭̦̔̌̚ ̡̨̛̭̱̭̭̯̖̦̦̏. ˀ̛̭̭̥̯̬̖̯̭̌̌̏̌́
̨̨̨̥̙̦̭̯̏̽̚ ̛̱̥̖̦̹̯̽̽ ̡̦̬̱̱̌̐̚ ̦̌ ʿ̨̛̬̣̼̏, ̨̨̛̪̭̯̬̏ ̡̦̣̌̌ ̥̖̙̱̔
ˁ̛̛̛̣̬̏ ̛ ˋ̖̬̦̼̥ ̨̥̬̖̥. ʶ̦̣̌̌ ̡̨̭̬̖̏ ̭̯̦̖̯̌ ̨̨̡̭̥̱̪̖̥̼̥̌̌, ̡̯̌
̡̡̌ ̵̨̨̪̬̔ ̸̖̬̖̚ ̨̦̖̐ ̱̖̯̍̔ ̪̣̯̦̼̥̌. ʶ ̨̯̥̱ ̙̖ ̛̱̥̖̦̹̯̭̽̽́
̨̨̖̬̯̦̭̯̏́̽ ̛̬̜̌̏̌ ̏ ʿ̵̨̛̬̣̏̌ ̛ ̵̛ ̨̬̱̙̖̦̦̭̯̌̐̽̚, ̡̯̌ ̡̡̌ ̨̨̬̥̦̼̖̐
̡̯̦̖̬̼̌ ̱̱̯̍̔ ̦̪̬̣̯̭̌̌̏́̽́ ̸̖̬̖̚ ̡̦̣̌̌. ʶ̨̭̖̦̦̼̥̏ ̨̨̬̥̍̌̚ ̨̯̾
̨̛̛̪̦̯̚ ̭̯̖̪̖̦̽ ̡̨̛̬̭̏, ̭ ̡̨̨̛̯̬̼̥ ̡̛̭̯̣̖̯̭̌̏̌́ ˁ̯̥̱̣̌̍.
ʦ ̨̨̛̛̭̯̖̯̭̯̏̏ ̨̭ ̨̨̯̬̜̏ ̭̯̯̖̜̌̽ ʶ̶̨̛̛̦̖̦̏ ʺ̨̦̯̬̘, ˃̶̛̱̬́
̸̨̛̖̭̪̖̖̯̍̏̌ ̨̨̭̦̼̜̏̍̔ ̵̨̨̪̬̔ ̵̨̨̯̬̼̐̏ ̨̭̱̔̏. ʯ̌ ̵̨̨̪̬̔ ̦̖ ̨̥̙̖̯
̛̥̯̭̏̌̽́̚ ̪̣̯̌̌, ̨̦̖̭̥̯̬́ ̦̌ ̵̨̬̭̼̌̔, ̭̦̦̼̖̏́̌̚ ̭ ̨̛̭̖̬̙̦̖̥̔̌
̡̨̥̌́̏, ̨̨̖̪̭̦̭̯̍̌̽̀̚ ̛ ̶̨̡̛̣̥̦̭̥̌ ̨̨̨̛̭̪̬̙̖̦̖̥̏̔. ʶ̨̬̥̖ ̨̨̯̐, ̏
ʿ̵̨̛̬̣̏̌, ̸̖̬̖̚ ̡̨̨̯̬̼̖ ̌̚ ̨̐̔ ̨̨̛̪̬̯̭̏́̚ ̨̡̨̨̣ 30 ̥̣̦. ̨̯̦̦ ̴̛̦̖̯,
̨̡̼̭̏̌ ̨̨̖̬̯̦̭̯̏́̽ ̛̬̜̌̏̌, ̵̨̛̱̬̙̺̐̌̀ ̭̖̥̱̏ ̨̛̬̖̦̱̐. ʿ̨̨̯̥̱̾
˃̶̛̱̬́, ̦̖ ̦̬̱̹̌̌́ ̨̨̭̦̦̼̖̏ ̶̛̛̪̬̦̪̼ ʶ̶̨̛̛̦̖̦̏ ʺ̨̦̯̬̘, 1 ̛̣̀́
1994 ̨̐̔̌ ̖̣̏̏̌ ̏ ̛̖̜̭̯̖̔̏ ˀ̖̣̥̖̦̯̐̌ ̨ ̨̡̪̬̖́̔ ̨̡̨̨̥̬̭̐ ̵̨̨̭̱̭̯̔̔̏̌
̏ ̨̦̖̚ ʿ̨̨̛̬̣̏̏ ̛ ʺ̨̨̨̬̥̬̦̌̐ ̨̥̬́. ʫ̛̭̣ ̌̚ ̪̖̬̼̖̏ ̹̖̭̯̽ ̶̥̖̭̖́̏
1994 ̨̐̔̌ ̏ ̨̦̖̚ ʿ̨̨̛̬̣̏̏ ̨̨̨̛̪̬̹̣̚ 22 ̛̛̬̌̏̌, ̨̯ ̨̏ ̨̨̯̬̥̏
̨̨̛̛̪̣̱̐̔ - ̨̪̭̣̖ ̛̖̖̦̏̏̔́ ̬̖̣̥̖̦̯̐̌̌ - ̨̨̨̛̪̬̹̣̚ ̨̡̨̯̣̽ ̖̔̏
̛̛̬̌̏̌. ʦ 1996 ̛ 1997 ̐̐. ̨̨̨̛̪̬̹̣̚ ̨̭̖̏̐ ̭̖̥̽ ̛̬̜̌̏̌. ˑ̨̯
̛̭̖̯̖̣̭̯̱̖̯̏̔̽̏ ̨ ̨̯̥, ̸̨̯ ̛̬̖̹̖̦̖ ˃̶̛̛̱̬ ̨ ̛̛̖̖̦̏̏̔ ̵̭̖̥̼
̨̛̛̬̖̱̣̬̦̐̏̌́ ̨̡̨̨̥̬̭̐ ̨̯̬̦̭̪̬̯̌̌ ̨̡̨̣̭̌̌̽̚ ̖̬̦̼̥̏. ʽ̡̨̦̔̌
̡̨̨̦̖̯̬̼̖ ̭̯̬̦̼̌, ̡̨̨̯̬̼̖ ̨̪̣̱̯̭̽̀́̚ ʿ̨̛̛̬̣̥̏̌, ̦̖ ̛̛̪̬̦̣́ ̨̏
̛̛̦̥̦̖̏̌ ̬̖̱̣̯̯̼̽̌̚ ̛ ̛̛̼̭̯̱̪̣̏ ̨̛̪̬̯̏ ̬̖̣̥̖̦̯̐̌̌.
ˀ̨̡̛̭̭̜̭̌́ ˇ̶̛̖̖̬̔̌́ ̛ ʧ̶̛̬̖́, ̨̣̖̖̍ ̵̛̬̱̔̐ ̨̨̡̨̖̭̪̖̦̦̼̖̍
̛̖̖̦̖̥̏̏̔ ̨̨̨̦̏̐ ̬̖̣̥̖̦̯̐̌̌, ̦̌ ̵̛̭̖̦̌̔̌́̚ ʺ̨̨̖̙̱̦̬̦̜̔̌̔
̨̡̨̥̬̭̜ ̶̨̛̛̛̬̦̐̌̌̚ (ʰʺʽ) ̛̼̦̱̙̣̏̔̌ ˃̶̛̱̬̀ ̨̡̯̯̭̌̌̽́̚ ̨̯ ̨̦̖̐.
˃̶̛̱̬́ ̪̼̯̣̭̌̌̽ ̛̱̖̯̍̔̽ ˀ̨̡̛̭̭̜̭̱̀ ˇ̶̛̖̖̬̔̌̀ ̛, ̨̦̖̭̥̯̬́ ̦̌ ̨̯,
̸̨̯ ̬̖̣̥̖̦̯̐̌ ̨̖̜̭̯̣̔̏̏̌, ̴̦̖̯̦̼̖́ ̡̯̦̖̬̼̌ ̨̨̛̪̬̣̙̣̔̌ ̵̨̨̛̪̬̯̔̽
̸̖̬̖̚ ʿ̨̛̬̣̼̏. ʻ̨̛̖̬̖̹̯̖̣̦̭̯̽̽ ˃̶̛̛̱̬ ̼̣̍̌ ̼̦̏̏̌̌̚ ̸̨̨̨̦̖̭̯̯̦̜̔̌
̨̨̬̬̯̦̦̭̯̌̌̍̌̽̀̚ ̛̭̭̯̖̥̼ ̨̛̛̬̖̱̣̬̦̐̏̌́. ʦ ̶̡̨̦̖ ̶̡̨̨̦̏,
̸̛̛̬̱̹̭̌̏̽̚ ̨̡̨̪̖̬̙̜̔̔ ˁˌʤ ̛ ʦ̡̨̛̛̛̛̖̣̬̯̦̍̌, ˃̶̛̛̱̬ ̦̌
̵̛̭̖̦̌̔̌́̚ ʰʺʽ ̨̱̣̭̔̌̽ ̨̨̪̬̖̣̖̯̔̽ ̨̛̬̙̖̦̏̌́̚ ˀ̨̡̨̛̭̭̜̭̜
ˇ̶̛̛̖̖̬̔̌ ̛ ̛̖̭̯̏̏ ̏ ̛̖̜̭̯̖̔̏ ̬̖̣̥̖̦̯̐̌ 1998 ̨̐̔̌, ̨̛̛̯̥̖̦̹̜̏
8 ɞɢɧɩɪɨɮɋɟɥɶɦɚɃȿɅɖ
ˈ̨̯́ ̨̪̭̣̖ ̨̜̦̼̏ ˁ̨̡̖̯̭̏̌́ ˀ̨̛̭̭́ ̨̨̪̯̬̖̣̍̏̌̌ ̡̨̨̦̯̬̣́ ̦̌̔
ʿ̨̛̛̬̣̥̏̌, ̨̨̨̛̭̪̣̹̭̏̽̏̌̏̽̚ ̸̨̡̨̛̛̪̣̯̖̭̜ ̶̨̛̛̣̖̜́̚ ˃̶̛̛̱̬, ̏
̬̖̱̣̯̯̖̽̌̚ ̨̥̱̬̜̔ ̨̡̛̛̛̪̣̯ ʤ̡̦̬̼̌ ̛ ̶̨̛̛̛̪̚ ˁˌʤ ̛
ʦ̡̨̛̛̛̛̖̣̬̯̦̍̌ ̛̖̜̭̯̖̔̏ ʶ̶̨̛̛̦̖̦̏ ʺ̨̦̯̬̘ ̨̨̪̬̣̙̖̯̭̔̌́ ̨̔ ̵̛̦̹̌
̦̖̜̔.
ʶ̶̨̛̦̖̦̏́ ʺ̨̦̯̬̘ ̸̨̡̨̨̦̯̖̣̦̌̽ ̛̱̯̖̬̣̏̔̌ ̛̭̱̖̬̖̦̯̖̯̏ ˃̶̛̛̱̬,
̨̡̨̦̔̌ ̨̭ ̬̖̥̖̦̖̥̏ ̛̭̯̣̌ ̸̨̛̖̦̼̏̔ ̖̖ ̭̣̼̖̌̍ ̨̨̭̯̬̦̼. ʿ̨̨̛̣̙̖̦́,
̛̛̬̖̱̣̬̱̺̖̐̀ ̵̨̨̨̭̱̭̯̔̔̏, ̛̬̬̯̼̣̭̌̌̍̌̏̌̽̚ ̏ ̵̨̛̱̭̣̏́ 1936 ̨̐̔̌. ʦ
̣̦̖̜̹̖̥̔̌̽ ̛̛̬̯̖̌̏̚ ̵̨̭̬̖̥̖̦̦̼̏ ̵̨̨̛̯̖̦̣̜̐ ̨̛̪̬̖̣̏ ̡
̨̡̨̛̛̦̦̖̦̏̏̀̚ ̨̪̬̣̖̥̍, ̵̭̦̦̼̏́̌̚ ̭ ̸̛̛̱̖̣̖̦̖̥̏ ̨̨̛̛̥̖̺̖̦̏̔́̚
̨̭̱̔̏, ̵̛ ̨̨̛̭̦̺̖̦̦̭̯̌ ̛̛̭̭̯̖̥̥̌ ̨̨̛̬̱̙̖̦̏́, ̌ ̡̯̙̖̌ ̨̨̬̭̯̥
̸̡̨̛̣̖̭̯̏̌ ̨̭̱̔̏.
ʤ̛̛̬̏̌, ̵̨̨̛̛̛̪̬̭̹̖̔̏ ̛̭̣̖̭̯̖̏̔̏ ̴̶̡̛̛̛̛̛̦̯̖̦̭̌ ̵̨̨̭̱̭̯̔̔̏̌,
̛ ̛̬̦̖̦̖̌̐́̚̚ ̨̡̬̱̙̺̖̜̌̀ ̭̬̖̼̔ ̸̛̦̣̌̌ ̨̭̯̔̌̏̌̽̚ ̭̖̬̖̦̱̽̀̚ ̨̱̬̱̐̚
̨̦̖̚ ʿ̨̨̛̬̣̏̏, ˁ̯̥̱̣̱̌̍ ̛ ˋ̨̖̬̦̥̱ ̨̥̬̀. ʦ 1937 ̨̱̐̔ ̸̖̬̖̚ ʿ̨̛̬̣̼̏
̨̨̪̬̹̣ 2603 ̵̨̛̦̭̯̬̦̦̼̌ ̭̱̦̔̌, ̨̯̦̦̙̌ ̵̡̨̨̯̬̼ ̼̣̍ ̬̖̦̌̏
4.800.000. ˁ̨̨̛̯̬̯̖̣̭̯̽̏ ̡̦̣̌̌̌ ʪ̱̦̜̌ - ˋ̨̖̬̦̖ ̨̥̬̖ ̨̨̨̛̪̣̣̏̚
̸̛̛̱̖̣̯̏̽ ̨̨̡̪̯ ̨̭̱̔̏, ̨̨̬̭̣̏̌̚ ̨̨̡̛̯̬̦̭̪̬̯̬̌̏̌ ̴̛̦̖̯. ʦ ̛̦̹̌ ̛̦̔
̵̨̨̨̭̱̭̯̔̔̏ ̨̨̨̬̭̣̏̚ ̨̡̨̦̭̯̣̌̽, ̸̨̯ ʿ̨̛̬̣̼̏ ̱̙̖ ̦̖ ̭̪̬̣̯̭̌̏́̀́ ̭
̨̖̐ ̨̨̻̖̥̥̍, ̌ ̨̱̬̖̦̏̽ ̛̬̦̖̦̌̐́́̚̚ ̨̛̛̪̬̯̏̔ ̡ ̛̛̭̯̬̖̣̖̦̍̀
̸̵̛̬̣̦̼̌̚ ̨̛̏̔̏ ̨̡̨̥̬̭̜ ̴̱̦̼̌.
ʦ ̛̭̏́̚ ̭ ̴̶̡̛̛̛̛̦̯̖̦̭̖̜̌ ̵̨̨̭̱̭̯̔̔̏̌ ̦̣̣̭̌̍̀̔̌́ ̨̬̭̯
̸̡̨̛̣̖̭̯̏̌ ̛̬̜̌̏̌. ʦ 1960-70-̼̖ ̨̼̐̔ ̵̨̨̨̛̛̪̬̭̣̔ ̏ ̭̬̖̦̖̥̔ ̨̪ ̖̔̏
̛̛̬̌̏̌, ̏ 1990-̼̖ ̨̼̐̔ ̯̾̌ ̶̴̛̬̌ ̸̦̣̌̌̌ ̨̭̱̺̖̭̯̖̦̦̏ ̸̛̛̱̖̣̯̭̏̏̌̽́.
ˁ̛̬̖̔ ̴̡̨̯̭̯̬̌̌ ̨̨̨̭̖̦̦̍ ̼̖̣̖̯̭̏̔́́ ̨̪̙̬̌ ̦̌ ̡̨̬̱̥̼̦̭̥ ̡̯̦̖̬̖̌
«Independante» ̏ ̨̬̜̦̖̌ ʶ̡̼̘̜̌̔, ̨̛̱̬̙̹̜̐̌̏ ˁ̯̥̱̣̱̌̍ ̡̨̡̨̦̖̭̣̽
̦̖̖̣̔̽.
ʦ ̨̯ ̬̖̥̏́, ̡̨̐̔̌ ̼̣̍̌ ̨̛̪̪̭̦̔̌̌ ʶ̶̨̛̦̖̦̏́ ʺ̨̦̯̬̘, ̦̖ ̨̼̣̍ ̛̦
̡̨̛̯̦̜̌̏ ̨̨̡̛̛̯̬̦̭̪̬̯̬̌̏ ̴̛̦̖̯, ̛̦ ̨̡̛̪̖̬̖̏̚ ̥̖̯̦̌̌, ̌ ̡̯̙̖̌ ̦̖
̨̼̣̍ ̨̛̖̭̯̦̏̚ ̨̍ ̨̨̯̥̦̜̌ ̨̥̖̍̍ ̛̛̣ ̱̬̦̖̌. ʿ̨̛̦̯̖́ ̨ ̛̛̬̦̖̦̌̐́̚̚
̨̥̬́ ̛ ̨̡̬̱̙̺̖̜̌̀ ̭̬̖̖̔ ̖̺̖ ̦̖ ̴̨̨̨̛̭̬̥̬̣̭̏̌̽, ̛ ̡̨̛̦̥̱ ̦̖
̵̨̨̛̛̪̬̣̔ ̏ ̨̨̣̱̐̏, ̸̨̯ ̛̦̭̯̱̪̯̌ ̖̦̔̽, ̡̨̐̔̌ ˀ̨̡̛̭̭̜̭̌́ ˇ̶̛̖̖̬̔̌́
̱̖̯̍̔ ̨̛̪̖̬̖̯̏̽̚ ̴̦̖̯̽ ̡̛̯̦̖̬̥̌̌, ̬̥̖̬̼̌̚ ̵̡̨̨̯̬̼ ̪̬̖̼̹̯̏̌̀ 300
̨̥̖̯̬̏. ʰ ̡̨̛̦̯ ̦̖ ̱̥̣̔̌ ̨ ̨̯̥, ̸̨̯ ̛̦̭̖̣̖̦̖̌ ˁ̯̥̱̣̌̍̌ ̨̡̨̦̭̯̣̌̽
̸̛̛̱̖̣̯̭̏́. ʦ ̨̯̜̾ ̛̭̏́̚ ̨̡̛̦̣̏̌̚ ̨̨̦̖̯̣̙̦̌́ ̵̨̨̨̛̦̖̥̭̯̍̔̽
̸̨̛̣̖̯̍̐̽ ̡̦̬̱̱̌̐̚ ̦̌ ʿ̨̛̬̣̼̏. ʶ̨̬̥̖ ̨̨̯̐, ˃̶̛̱̬́ ̦̖ ̨̥̙̖̯
ɂɁɆȿɇɂȼɒɂɃɋəɆɂɊɈȼɈɃɉɈɊəȾɈɄɉɈɋɅȿȽɈȾȺɉɊɈȻɅȿɆȺ 7
ɉɊɈɅɂȼɈȼȼɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂɏɈɌɇɈɒȿɇɂəɏ
˃̶̛̱̬́ ̦̖ ̨̨̨̭̪̣̣̭̏̽̏̌̌̽̚ ̨̡̛̦̹̖̜̏̚ ̦̌ ̨̨̥̖̙̱̦̬̦̜̔̌̔ ̬̖̦̖̌
̸̨̡̨̛̛̪̣̯̖̭̜ ̛ ̨̨̖̦̦̜̏ ̶̛̭̱̥̯̖̜́ ̣̔́ ̨̨̯̐, ̸̨̯̼̍ ̛̛̥̖̦̯̽̚ ̛̬̖̙̥
ʿ̨̨̛̬̣̏̏ ̏ ̨̨̨̨̦̭̯̬̦̦̖̥̔ ̨̡̪̬̖́̔, ̨̦ ̸̨̪̬̖̪̣̔̌ ̛̬̖̹̯̽ ̨̪̬̣̖̥̱̍
̪̱̯̖̥ ̨̨̨̥̖̙̱̦̬̦̔̌̔̐ ̨̛̭̣̹̖̦̐̌́. ˀ̶̨̛̦̣̦̌̌̽̌́ ̨̡̛̛̪̣̯̌ ˃̶̛̛̱̬
̭̼̬̣̐̌̌ ̨̨̬̥̦̱̐̀ ̨̬̣̽ ̏ ̨̛̛̛̪̪̭̦̔̌ ʶ̶̨̛̛̦̖̦̏ ʺ̨̦̯̬̘.
ʰ̶̛̛̛̦̯̌̏̌ ̨̪ ̨̪̖̬̖̭̥̯̬̱ ʸ̨̡̨̨̦̦̭̌̐̚ ̨̛̭̣̹̖̦̐̌́ ̨ ̛̬̖̙̥̖
ʿ̨̨̛̬̣̏̏, ̨̭̱̺̖̭̯̣̖̦̦̏̌́ ̏ ̡̨̡̦̯̖̭̯̖ ̨̨̛̛̪̬̯̖̜̭̯̏̔̏́ ̨̛̛̛̬̖̦̥̱̏̚̚
ʧ̛̛̖̬̥̦̌ ̛ ʰ̛̛̯̣̌, ̨̡̣̭̌̌̌̽̚ ̨̱̭̪̖̹̦̜. ʪ̙̖̌ ʦ̡̨̛̛̛̖̣̬̯̦̍̌́,
̡̨̨̯̬̌́ ̼̣̍̌ ̨̨̭̦̦̼̥̏ ̨̨̨̪̪̦̖̦̯̥ ˃̶̛̛̱̬ ̏ ʸ̨̦̦̖̌̚, ̦̖ ̨̬̙̣̏̌̌̌̚
̨̛̪̬̯̏ ̨̯̥̖̦̼ ̨̨̦̖̜̯̬̣̦̌̽̐ ̭̯̯̱̭̌̌ ʿ̨̨̛̬̣̏̏, ̨̦ ̨̨̨̦̬̯̌̍,
̨̪̖̬̙̣̔̔̌̌ ̯̱̾ ̛̖̔̀. ʻ̌ ̴̶̡̨̛̛̦̖̬̖̦ ̡̛̛̛̭̱̭̭̔ ̏ ̨̨̨̭̦̦̥̏
̸̨̛̛̬̬̣̭̌̏̌̏̌̽̚ ̨̡̬̱̏̐ ̖̯̣̖̜̔̌ ̨̛̭̣̹̖̦̐̌́.
ʪ̛̛̬̱̥̐ ̴̡̨̛̯̬̥̌̌, ̨̛̛̛̪̬̖̖̣̹̥̔̏ ̛̬̖̹̖̦̖ ̨̨̪̬̭̏̌ ̏ ̨̪̣̱̽̚
˃̶̛̛̱̬, ̛̼̣̍ ̛̭̯̬̯̖̌̐́, ̨̬̬̯̦̦̌̌̍̌̌́̚ ̨̛̛̥̦̭̯̬̥ ̵̨̛̦̭̯̬̦̦̼̌ ̖̣̔
˃̴̡̨̛̖̥̏ ˀ̹̯̀̀ ʤ̨̬̭̥̌ ̨̪̔ ̡̨̨̨̬̱̭̯̥̏̔̏ ̛̪̬̖̖̦̯̔̌̚ ʺ̴̱̭̯̼̌
ʶ̖̥̣̌́ ʤ̡̯̯̬̌̀̌ ̭ ̸̨̱̖̯̥ ̨̛̭̼̯̜̍ ̸̨̡̨̛̛̪̣̯̖̭̜ ̨̡̛̪̖̭̯̏
̵̨̥̖̙̱̦̬̦̼̔̌̔ ̨̨̛̯̦̹̖̦̜, ̯̺̯̖̣̦̌̽̌́ ̨̨̨̡̪̯̔̐̏̌ ̡ ̴̶̡̨̛̛̦̖̬̖̦ ̛
̵̨̨̨̛̦̖̥̖̍̔ ̛̛̦̥̦̖̏̌ ̡ ̡̨̡̦̯̯̥̌̌ ̭ ̨̪̬̖̭̭̜ ̛ ̨̨̦̬̥̌̔. ʦ
̨̨̨̛̭̖̦̦̭̯̍ ̨̬̖̱̣̬̦̖̐́ ̨̛̖̖̦̖̔̏̔ ̴̶̨̛̛̛̦̬̥̌ ̨̔ ̡̨̨̨̬̬̖̭̪̦̖̦̯̔̏,
̵̨̛̭̖̺̹̏̌̏ ̵̨̔ ̴̶̡̨̛̛̦̖̬̖̦, ̨̨̨̨̭̪̭̭̯̣̍̏̏̌ ̴̨̨̛̛̬̥̬̦̏̌̀
̨̨̨̛̣̪̬̯̦̍̌̐́̐ ̣̔́ ˃̶̛̛̱̬ ̨̨̨̛̥̬̏̐ ̨̨̨̺̖̭̯̖̦̦̍̏̐ ̛̥̦̖̦́.
ʶ̶̨̛̦̖̦̏́ ʺ̨̦̯̬̘ ̨̛̯̥̖̦̣̌ ̛̪̬̦̯̼̖́ ̏ ʸ̨̦̦̖̌̚ ̨̨̛̪̣̙̖̦́,
̛̱̺̖̥̣̺̖́̀ ̛̭̱̖̬̖̦̯̖̯̏ ˃̶̛̛̱̬, ̛ ̛̱̪̬̦̣̌̔̌̚ «ʶ̨̛̛̥̭̭̀ ̨̪
ʿ̨̛̬̣̥̏̌», ̪̬̖̭̯̣̹̱̔̌̏́̏̀ ̨̨̭̜̍ ̨̛̪̭̣̖̦̜̔ ̏ ̨̛̛̛̭̯̬ ˃̶̛̛̱̬
̨̨̨̨̡̯̣̭̐ ̛̬̖̙̥̌ ̶̡̛̛̪̯̱̣̜̌́. ʽ̨̨̦̬̖̥̖̦̦̔̏ ̶̡̨̛̦̖̦̏́ ̨̛̪̼̭̣̏̌
̨̨̥̖̙̱̦̬̦̖̔̌̔ ̛̛̣̦̖̏́ ˃̶̛̛̱̬, ̛̪̬̖̬̯̏̌̏ ̖̖ ̏ ̨̨̭̱̬̭̯̐̔̌̏, ̬̱̙̼̔̍
̭ ̡̨̨̯̬̼̥ ̨̛̛̣̭̔̍̏̌̽ ̡̡̌ ̭̯̬̦̼̌-̨̨̡̛̛̭̯̬̦̦ ̵̨̛̭̬̦̖̦̌́ ̭̯̯̱̭̌-̡̨̏,
̡̯̌ ̛ ̨̛̛̛̬̖̦̭̯̼̏̚. ʽ̡̨̦̔̌ ̨̦̦̖̔̌ ̨̨̛̪̣̙̖̦̖ ̨̭̯̣̌ ̸̨̛̛̪̬̦̜
̨̨̛̱̭̣̖̦̦̐ ̛̣̖̦̔̌̏́ ̦̌ ˃̶̛̱̬̀ ̏ ̨̼̐̔ ʦ̨̨̯̬̜ ̨̨̛̥̬̜̏ ̨̜̦̼̏.
ʿ̖̬̏̌́ ̨̛̥̬̏̌́ ̨̜̦̏̌ ̛̪̬̖̭̯̣̔̌̏̌ ̛̭̖̯̖̣̭̯̏̔̽̏̌ ̨̨̯̐ ̛̛̣̦̏́́ ̦̌ ̵̨̔
̨̜̦̼̏, ̡̨̨̯̬̼̥ ̨̣̖̯̍̌̔̌ ̭̯̬̦̌̌, ̨̨̭̪̭̯̱̺̐̔̏̀̌́ ̦̌̔ ʿ̨̛̛̬̣̥̏̌.
ʻ̨̖̭̥̯̬́ ̦̌ ̭̖̏ ̛̣̖̦̖̔̌̏ ̛ ̨̛̖̺̦̍̌́, ˃̶̛̱̬́ ̭̖̣̣̔̌̌ ̨̼̬̏̍ ̏ ̨̪̣̱̽̚
̵̨̛̭̬̦̖̦̌́ ̛̥̬̌. ʻ̬̱̌́̔ ̭ ̨̱̭̯̣̭̯̌̽̀ ̨̯ ̨̜̦̼̏ ̸̨̛̛̪̬̦̜ ̡̨̨̯̌̐
̨̼̬̏̍̌ ˃̶̛̛̱̬ ̛̭̯̣̌ ̨̖̬̯̦̼̖̏́ ̨̨̪̭̣̖̖̦̦̼̖̏ ̨̛̛̯̖̬̬̯̬̣̦̼̖̌̽
̛̛̪̬̖̯̖̦̚ ̡̨̛̭̯̣̦̭̜̌ ˀ̨̛̛̭̭. ˃̶̛̱̬́ ̦̖ ̨̪̭̣̭̌̌̌̽ ̨̭̯̯̭̌̽́ ̨̛̦̔ ̦̌
̨̛̦̔ ̭ ˁ̨̡̨̖̯̭̜̏ ˀ̨̛̭̭̖̜ ̏ ̵̨̛̱̭̣̏́, ̡̨̐̔̌ ̛̦̱̯̬̖̦̦̖̏ ̬̖̭̱̬̭̼
̭̯̬̦̼̌ ̛̼̣̍ ̨̛̭̯̺̖̦̼.
6 ɞɢɧɩɪɨɮɋɟɥɶɦɚɃȿɅɖ
̸̭̣̱̖̌ ̨̪̪̼̯̣̭̌̌̽ ̨̛̯̭̔̍̽́ ̛̛̥̖̦̖̦́̚ ̛̬̖̙̥̌. ʦ 1930-̼̖ ̐̐. ̖̭̏̽ ̛̥̬
̵̨̛̯̣̏̌̌ ̨̡̦̐̌ ̨̨̛̬̱̙̖̦̜̏, ̨̨̨̦̬̖̥̖̦̦̔̏ ̸̛̛̱̭̯̣̭̌̽ ̸̨̡̛̛̛̪̣̯̖̭̖ ̛
̨̖̦̦̼̖̏ ̴̡̨̡̛̦̣̯̼ ̥̖̙̱̔ ̨̛̭̱̬̭̯̥̐̔̌̏̌, ̼̏̏̌̏̚ ̱ ˃̶̛̛̱̬ ̨̛̪̭̖̦̌́ ̏
̛̭̏́̚ ̭ ̨̛̬̖̙̥̥ ʿ̨̨̛̬̣̏̏. ʻ̨ ̨̭̱̬̭̯̐̔̌̏̌-̨̛̪̪̭̦̯̼̔̌, ̛ ̏ ̪̖̬̱̏̀
̸̨̖̬̖̔̽, ʦ̡̨̛̛̛̖̣̬̯̦̍̌́, ̛̛̦̭̯̣̌̌̏̌ ̦̌ ̵̨̛̛̭̬̦̖̦̌ ̛̬̖̙̥̌
ʿ̨̨̛̬̣̏̏, ̱̯̖̬̙̏̔̌́, ̸̨̯ ̛̥̬ ̦̖ ̱̖̯̍̔ ̦̬̱̹̖̦̌. ʿ̬̖̭̣̖̱̔́ ̶̖̣̽
̵̨̛̭̬̦̖̦̌́ ̛̥̬̌, ̨̛̦ ̨̛̛̭̯̣̌̏ ̖̍̚ ̛̛̦̥̦̏̌́ ̭̖̏ ̸̛̭̣̱̌ ̶̨̡̡̛̛̱̪̌ ̛
̛̛̬̖̭̭̌̐. ʺ̖̙̱̔ ̯̖̥, ̨̨̨̦̖̥̙̦̏̚ ̨̼̣̍ ̦̖ ̸̥̖̯̌̌̽̚ ̸̨̨̨̛̖̦̏̔̐ ̴̡̯̌̌
̨̛̛̦̖̖̙̦̭̯̍̚ ̨̨̦̜̏ ̨̜̦̼̏ ̏ ̵̨̛̱̭̣̏́, ̡̨̐̔̌ ʧ̛̖̬̥̦̌́, ̭̱̖̬̖̦̦̼̖̏
̪̬̌̏̌ ̡̨̨̨̯̬̜ ̛̼̣̍ ̱̺̖̥̣̖̦̼, ̌ ̨̛̛̯̖̬̬̯̬́ ̨̪̖̬̣̭̔̏̐̌̽ ̶̨̡̡̛̛̱̪̌,
̸̨̨̯̦̦̌́ ̛̭̯̬̖̥̣̭̌̽ ̛̛̥̖̦̯̽̚ ̦̦̱̔̌̀ ̶̛̛̭̯̱̌̀.
ʿ̨̭̣̖ ʸ̨̡̨̨̦̦̭̌̐̚ ̛̥̬̌ ˃̶̛̱̬́, ̨̨̛̪̬̹̏̔̏̌́ ̦̱̯̬̖̦̦̏̀̀ ̛
̦̖̹̦̏̀̀ ̨̡̛̛̪̣̯̱ ̭ ̸̨̱̖̯̥ ̨̨̛̖̬̯̦̭̯̏́ ̨̡̨̛̛̦̦̖̦̏̏́̚ ̨̜̦̼̏,
̨̛̱̬̖̱̣̬̣̐̏̌̌ ̭̖̏ ̸̨̡̛̛̛̪̣̯̖̭̖ ̛ ̨̖̦̦̼̖̏ ̨̪̬̣̖̥̼̍ ̛ ̛̛̪̬̭̯̱̪̣̌ ̡
̨̛̱̭̯̦̣̖̦̌̏̀ ̵̬̱̙̖̭̯̖̦̦̼̔̏ ̛ ̸̵̨̡̛̛̭̦̖̭̀̚ ̨̨̛̯̦̹̖̦̜ ̭ ̨̛̭̭̖̥̔́.
ˑ̨̯ ̨̼̣̍ ̨̼̦̏̏̌̚ ̯̖̥, ̸̨̯ ̏ ʸ̨̦̦̖̌̚ ̛̭̯̣̌ ̸̨̛̖̦̼̏̔ ̸̨̡̛̛̛̪̣̯̖̭̖
̡̛̛̬̭ ̨̨̛̪̣̙̖̦́ ̨̭̱̬̭̯̐̔̌̏̌, ̵̨̨̦̺̖̭̌̔́̐́ ̏ ̶̨̛̛̛̣́̚. ʪ̣́
̡̛̱̬̖̪̣̖̦́ ̵̨̥̖̙̱̦̬̦̼̔̌̔ ̶̨̛̛̪̜̚, ̪̬̖̙̖̔ ̨̭̖̏̐, ̨̨̯̬̖̣̭̍̏̌̽
̨̛̭̦̖̔̌̚ ̸̵̨̪̬̦̼ ̸̵̨̡̛̛̛̪̣̯̖̭ ̛ ̵̨̖̦̦̼̏ ̨̨̭̀̏̚.
ʿ̨ ̥̖̬̖ ̨̨̯̐, ̡̡̌ ̨̬̭̣̌ ̨̨̖̬̯̦̭̯̏́̽ ̨̡̨̛̛̦̦̖̦̏̏́̚ ʦ̨̨̯̬̜
̨̨̛̥̬̜̏ ̨̜̦̼̏, ̛̥̖̦̣̭́̽ ̣̼̏̐́̔̚ ̨̭̱̬̭̯̐̔̌̏, ̦̖ ̵̛̙̖̣̹̌̏ ̵̨̪̖̬̖̔̌
̨̦̼̚ ʿ̨̨̛̬̣̏̏ ̨̪̔ ̡̨̨̦̯̬̣̽ ˃̶̛̛̱̬. ʶ̸̨̨̦̖̦, ̵̛ ̨̛̯̣̌̍̌̚ ̨̯̦̀̔̽ ̦̖
̨̨̖̪̭̦̭̯̍̌̽̚ ˃̶̛̛̱̬. ˄ ˃̶̛̛̱̬ ̦̖ ̨̼̣̍ ̨̪̬̣̖̥̍ ̏ ̵̨̨̛̯̦̹̖̦́ ̭
ʧ̛̖̬̥̦̖̜̌, ̨̨̛̪̬̹̖̜̏̔̏ ̛̬̖̭̭̦̱̌̐̏̀ ̨̡̛̛̪̣̯̱. ʥ̛̼̣ ̨̛̬̦̣̭̌̐̌́̚ ̭
ʰ̛̯̣̖̜̌ ̨̪ ̡̨̨̦̖̯̬̼̥ ̨̨̪̬̭̥̏̌. ʻ̨ ̵̛ ̨̨̥̙̦ ̨̼̣̍ ̨̛̱̬̖̱̣̬̯̐̏̌̽
̪̱̯̖̥ ̨̨̨̪̖̬̖̬̐̏̏. ʦ̡̨̛̛̛̖̣̬̯̦̍̌̀, ˇ̶̛̬̦̌̀, ˁˌʤ ̛ ˁˁˁˀ
̨̛̯̬̖̙̣̏̌ ̨̨̨̥̙̦̭̯̏̽̚ ̨̛̛̛̪̬̭̖̦̖̦̔́ ˃̶̛̛̱̬ ̡ ̬̱̪̪̖̐ ̭̯̬̦̌-
̨̨̛̛̛̬̖̦̭̯̏̏̚. ˁ̸̨̨̛̦̖̭̯̀̏̚ ˃̶̛̛̱̬ ̨̼̣̍ ̸̨̖̦̽ ̨̙̦̏̌ ̨̪ ̸̛̛̪̬̦̖
̖̖ ̸̨̡̨̨̛̖̭̯̬̯̖̖̭̐̌̐̐ ̨̨̛̪̣̙̖̦́ ̛ ʿ̨̨̛̬̣̏̏, ̨̨̪̯̥̱̾ ̖̬̙̼̔̌̏
̛̦̖̣̭̌̔́̽ ̨̛̪̬̖̯̬̯̯̔̏̌̽ ̨̛̛̛̪̬̭̖̦̖̦̖̔ ˃̶̛̛̱̬ ̡ ̨̬̙̖̦̥̱̏̌̔̍
̣̖̬̌̐̀, ̡̡̌ ̨̨̨̛̪̬̹̣̚ ̏ ʿ̨̖̬̜̏ ̨̨̛̥̬̜̏ ̨̜̦̖̏. ʦ ̨̯̜̾ ̛̭̏́̚ ̨̼̣̍
̵̨̨̨̛̦̖̥̍̔ ̛̪̬̦̯́̽ ̨̛̯̬̖̦̍̏̌́ ˃̶̛̛̱̬ ̛ ̸̨̛̖̭̪̖̯̍̽ ̨̭̀̚ ̭ ̦̖̜.
ʶ̨̬̥̖ ̨̨̯̐, ̡̨̡̨̦̭̣̌̽ ̨̨̨̨̨̛̪̬̯̪̣̙̦̜̏ ̨̛̛̛̬̖̦̥̱̏̚̚ ̛̦ ̼̣̖̣̏̐́̔̌
̼̍ ̨̡̛̛̪̣̯̌ ˃̶̛̛̱̬, ̛̬̖̙̥ ʿ̨̨̛̬̣̏̏ ̖̣̣̔̌ ̖̖ ̨̛̦̖̺̺̖̦̦̜̌̚ ̨̯
̨̱̬̐̚, ̛ ̨̪̔ ̛̣̖̦̖̥̔̌̏ ʧ̛̛̖̬̥̦̌ ̛ ʰ̛̛̯̣̌ ˃̶̛̱̬́ ̨̥̣̐̌ ̨̛̪̜̯ ̦̌
̨̭̀̚ ̭ ̛̛̦̥. ˃̨ ̖̭̯̽, ̸̛̛̪̬̦̌, ̨̛̪̱̹̍̔̏̌́ ʦ̡̨̛̛̛̖̣̬̯̦̍̌̀ ̛
ˇ̶̛̬̦̌̀ ̨̛̭̣̭̯̭̐̌̽́ ̦̌ ̛̛̥̖̦̖̦̖̚ ̛̬̖̙̥̌ ʿ̨̨̛̬̣̏̏, ̼̣̍̌ ̭̦̏́̌̌̚ ̭
̸̨̛̖̭̪̖̖̦̖̥̍ ̵̨̛̭̏ ̵̨̭̭̯̖̦̦̼̍̏ ̨̛̦̯̖̬̖̭̏, ̌ ̦̖ ̨̛̦̯̖̬̖̭̏ ˃̶̛̛̱̬.
ʰʯʺʫʻʰʦˌʰʱˁ˔ ʺʰˀʽʦʽʱ ʿʽˀ˔ʪʽʶ ʿʽˁʸʫ 1936 ʧʽʪʤ. ʿˀʽʥʸʫʺʤ
ʿˀʽʸʰʦʽʦ ʦ ˀʽˁˁʰʱˁʶʽ-˃˄ˀʫˉʶʰˈ ʽ˃ʻʽˌʫʻʰ˔ˈ
̔.̛.̦., ̴̨̪̬. ˁ̖̣̥̽̌ ʱʫʸː
ʻ̌ ̨̛̛̪̬̯̙̖̦́ ̨̛̛̛̭̯̬ ʥ̴̨̨̭̬ ̛ ʪ̬̦̖̣̣̼̌̔̌ ̨̛̪̖̬̣̭̔̏̐̌̽
̛̦̪̖̦̥̌̌̔́ ̨̭ ̨̨̭̯̬̦̼ ̵̛̦̖̹̦̏ ̛̭̣, ̡̛̛̪̬̣̖̣̏̌ ̡ ̭̖̖̍ ̛̛̦̥̦̖̏̌
̨̭̱̬̭̯̐̔̌̏ ̛ ̨̨̦̬̌̔̏, ̵̛̛̭̯̬̖̥̹̭̏́ ̨̛̱̭̯̦̯̌̏̽ ̨̭̖̏ ̨̨̨̭̪̭̯̐̔̏ ̡̡̌ ̏
ʤ̨̛̛̦̯̣̌, ̡̯̌ ̛ ̦̌ ˋ̨̖̬̦̥ ̨̥̬̖. ʿ̨̡̛̪̼̯ ̵̯̌̏̌̌̚ ̨̛̭̱̺̖̭̯̣̣̭̏́̽ ̭
̸̵̛̬̣̦̼̌̚ ̨̨̭̯̬̦, ̨̛̦̐̔̌ ̨̭ ̨̨̭̯̬̦̼ ʥ̨̛̣̙̦̖̐ ʦ̨̨̡̭̯̌ ̛ ʤ̨̛̛̦̯̣̌ ̭
̶̖̣̽̀ ̸̨̛̪̣̱̯̽ ̵̨̼̏̔ ̏ ʫ̨̬̪̱̏. ʻ̨ ̡̡̌̌́ ̼̍ ̛̦ ̛̭̯̣̭̌̏̌̽ ̶̖̣̽,
̪̖̬̼̥̏ ̨̯̪̥̾̌ ̖̖ ̶̛̛̛̬̖̣̌̌̚ ̭̖̏̐̔̌ ̨̨̭̯̣̭̌̏̌̽ ̨̛̱̭̯̦̣̖̦̖̌̏
̡̨̨̦̯̬̣́ ̦̌̔ ʿ̨̛̛̬̣̥̏̌.
ˀ̨̡̛̭̭̜̭̌́ ̛̛̥̪̖̬́ ̛ ʽ̡̭̥̦̭̌̌́ ̛̛̥̪̖̬́ ̨̨̨̪̭̯̦̦́ ̵̨̛̛̦̣̭̌̔̽
̏ ̨̨̛̛̭̭̯̦́ ̨̨̨̛̪̬̯̬̭̯̏̍̏̌ ̛̚-̌̚ ʿ̨̨̛̬̣̏̏. ˑ̨̯ ̨̨̨̪̬̣̙̣̭̔̌̽ ̨̔
̨̡̨̛̣̹̖̭̯̭̜̍̽̏ ̶̨̛̛̬̖̣̏̀ 1917 ̨̐̔̌. ˁ̛̛̣̙̖̦̖̍ ̵̱̔̏ ̨̭̱̬̭̯̐̔̌̏,
̨̛̬̹̖̖̭̌̔̏́̚ ̏ ̵̨̖̔ ̨̜̦̼̏ ̌̚ ̨̛̛̦̖̭̥̭̯̌̏̽̚, ̨̨̨̪̬̣̙̣̭̔̌̽ ̨̔
̨̛̛̪̪̭̦̔̌́ ʶ̶̨̛̛̦̖̦̏ ʺ̨̦̯̬̘. ˃̨̬̱̦̔ ̱̯̖̬̙̯̏̔̌̽, ̸̨̯ ̨̪̭̣̖ 1936
̨̐̔̌ ̨̨̪̬̭̏ ̨ ʿ̵̨̛̬̣̏̌ ̛̭̣̱̙̣ ̸̨̛̛̪̬̦̜ ̡̨̯̜̌ ̙̖ ̨̛̬̙̖̦̭̯̏̌̔̍
̥̖̙̱̔ ˃̶̛̱̬̖̜ ̛ ˀ̨̛̭̭̖̜, ̡̡̌ ̏ ̨̨̪̬̹̣̥ ̥̖̙̱̔ ˀ̨̡̨̛̭̭̜̭̜ ̛
ʽ̡̨̭̥̦̭̜̌ ̛̛̛̥̪̖̬̥́. ˑ̨̯ ̨̼̣̍ ̨̭̦̏́̌̚ ̡̡̌ ̭ ̨̨̨̛̥̙̦̭̯̥̏́̚,
̨̛̪̬̖̭̯̣̖̦̦̼̥̔̌̏ ʶ̶̨̛̦̖̦̖̜̏ ʺ̨̦̯̬̘, ̡̯̌ ̛ ̭ ̨̛̪̣̖̦̖̥́̏ ̏ ̵̨̛̖̍
̵̭̯̬̦̌̌ ̵̨̦̼̏ ̨̛̬̖̙̥̏. ʽ̡̨̦̔̌ ̨̛̖̭̯̦̏̚, ̸̨̯ ̬̖̥̏́ ̨̯ ̛̬̖̥̖̦̏
̨̡̛̛̦̣̏̌̚ ̨̪̬̣̖̥̼̍, ̼̦̦̼̖̏̏̌̚ ̯̖̥ ̙̖ ̭̥̼̥̌ ̨̨̨̪̬̭̥̏.
ˈ̨̯́ ̏ ̨̯̯ ̨̛̪̖̬̔ ̛̬̖̙̥ ̨̨̛̪̬̣̏̏, ̨̱̭̯̦̣̖̦̦̼̜̌̏ ̏ ʸ̨̦̦̖̌̚, ̦̖
̨̭̣̔̌̏̌̚ ̨̱̬̼̐̚ ̣̔́ ̨̨̛̖̪̭̦̭̯̍̌̚, ˃̶̛̱̬́ ̭ ̨̡̨̨̖̭̪̜̭̯̥̍̏
̨̛̛̭̪̬̦̥̣̏̌̌ ̭̱̺̖̭̯̱̺̖̖̏̀ ̨̨̛̪̣̙̖̦̖ ̛ ̛̪̬ ̨̪̖̬̥̏ ̨̨̱̦̥̔̍
ɉɟɪɟɜɨɞ ɬɭɪɟɰɤɨɣ ɜɟɪɫɢɢ ɞɚɧ ɜ ɫɨɤɪɚɳɟɧɢɢ
ɉɪɨɮɟɫɫɨɪ ɍɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɚ Ƚɚɡɢ
4 ɞ.ɢ.ɧ. ɩɪɨɮ. Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪ ɄɈɅȿɋɇɂɄɈȼ
̨̪̭̼̣̼ ̛̭̖̯̖̣̭̯̱̯̏̔̽̏̀, ̦̌ ̦̹̌ ̣̏̐́̔̚, ̨̍ ̨̛̛̯̭̱̯̭̯̏ ̱ ʧ̛̯̣̖̬̌
̨̛̖̦̜̔ ̸̡̨̛̭̯̬̯̖̖̭̜̌̐ ̛̛̛̣̦ ̨̨̨̛̯̦̭̯̖̣̦̽ ˃̶̛̛̱̬.
ʿ̸̨̨̛̛̬̯̬̖̼̖̏̏ ̛̥̦̖̦́ ̨̭̯̯̭̌̀́ ̛ ̏ ̨̨̪̬̭̖̏ ̶̶̡̨̛̛̦̖̦̯̬̌
̨̡̜̭̏ ̦̌ ̨̡̨̭̖̯̭̏-̶̡̨̯̱̬̖̜ ̶̛̬̦̖̐̌. ʶ̡̌ ̨̛̖̭̯̦̏̚, ˃̶̛̱̬́ ̛̬̥̖̭̯̣̌̌̚
̡ ̣̖̯̱ 1942 ̨̐̔̌ ̏ ̸̨̛̛̪̬̬̦̦̜̐̌ ̨̦̖̚ 26 ̵̨̛̭̏ ̛̛̛̜̔̏̚. ʦ ̨̯̖̯̏ ̦̌ ̨̯̾
ˁˁˁˀ ̼̣̍ ̼̦̱̙̖̦̏̔ ̖̬̙̯̔̌̽ ̖̭̔̽̚ 4 ̛̛̬̥̌. ʰ̚ ̨̡̨̱̥̖̦̯̔̏ ʺʰʪ
ʧ̛̛̖̬̥̦̌ ̭̣̖̱̖̯̔, ̸̨̯ ̶̦̖̥̼ ̨̛̯̬̖̣̍̏̌ ̨̯ ̶̡̨̨̯̱̬̖̐ ̡̨̨̬̱̭̯̏̔̏̌
«̸̨̛̖̭̪̖̯̍̽ ̡̨̭̖̦̦̱̏̀ ̨̡̪̖̬̙̱̔̔ ̵̨̛̪̬̖̭̯̺̔́ ̶̨̛̪̖̬̜̌ ̦̌
ʶ̡̖̌̏̌̚». ʪ̱̥̖̯̭̌́, ̸̨̯ ̏ ̨̛̪̖̬̔ ̛̦̭̯̱̪̣̖̦̌́ ̶̦̖̥̖̏ ̦̌ ˁ̛̯̣̦̬̌̐̌̔
̡̨̯̌̏̌́ ̨̡̪̖̬̙̔̔̌ ̼̣̍̌ ̛̥, ̨̨̦̖̭̥̦̖̦̦, ̨̡̦̌̌̌̚ ̸̨̛̯̣̖̖̦̖̥̏ ̛̭̣ ̛
̭̬̖̭̯̔̏ ˁ̨̡̨̖̯̭̜̏ ʤ̛̛̬̥ ̦̌ ̶̡̨̯̱̬̖̥ ̛̛̦̪̬̣̖̦̌̌̏.
ʽ̯̖̣̦̼̜̔̽ ̨̨̪̬̭̏ - ̛̛̣̦̖̏́ ʤ̛̛̦̣̐ ̦̌ ̨̡̨̭̖̯̭̏-̶̡̛̯̱̬̖̖
̨̨̛̯̦̹̖̦́ ̏ ̨̛̪̖̬̔ ʦ̨̨̯̬̜ ̨̨̛̥̬̜̏ ̨̜̦̼̏. ʻ̌ ̨̯̯̾ ̸̭̖̯ ̭̱̺̖̭̯̱̖̯̏
̬́̔ ̵̛̦̯̖̬̖̭̦̼ ̨̨̛̪̬̖̪̣̙̖̦̜̔, ̦̖ ̭̖̏̐̔̌, ̪̬̌̏̔̌, ̨̡̨̱̥̖̦̯̣̦̔̌̽
̵̨̪̯̖̬̙̖̦̦̼̔̏̔. ʦ ̸̨̛̭̯̦̭̯̌, ̛̭̣̱̙̖̯̌̏̌̚ ̛̛̦̥̦̏̌́ ̨̛̪̯̖̐̌̚,
̡̼̭̦̦̏̌̌̌́̚ ̏ ̡̛̦̖̐ «ʪ̨̭̖̽ ̸̡̛̬̖̌̏̔̌̚» ˓. ʥ̛̯̱̬̦̼̥̌, ̨̭̼̦̥
̛̬̖̖̦̯̔̌̚ ̨̡̨̭̖̯̭̜̏ ̦̖̹̦̖̜̏ ̡̛̬̖̌̏̔̚ ̏ ʤ̡̦̬̖̌ ̏ ̨̼̐̔ ̨̜̦̼̏. ʻ̌
̨̨̨̬̯̦̥̔̍ ̴̸̡̨̨̡̨̛̯̣̖̭̥̌̐ ̛̥̯̖̬̣̖̌̌ ̨̯̬̌̏ ̨̨̨̪̬̦̔̍
̛̬̭̭̥̯̬̖̯̌̌̏̌ ̡̯̌ ̨̦̼̖̥̖̌̏̌̚ ̨̡̛̪̱̹̖̦̖ ̦̌ ̴̨̦ ʿ̪̖̦̌̌ (̏ ̬̖̱̣̯̯̖̽̌̚
̡̨̨̨̨̯̬̐ ̛̼̣̍ ̨̬̖̭̯̦̼̌̏̌ ̨̡̛̛̭̯̬̱̦̔ ̨̡̨̭̖̯̭̜̏ ̛̛̛̛̪̥̭̭̔), ̵̨̛̪̬̔́
̡ ̨̼̱̏̏̔ ̨̍ ̸̛̛̱̭̯̌ ̵̡̛̛̦̣̜̭̌̐ ̶̭̪̖̭̣̱̙̍ ̏ ̨̯̥̾ ̨̖̬̥̦̐̌-̶̡̨̯̱̬̖̥
̶̨̨̡̨̨̛̪̬̦̦̥̏̌ ̨̹̱.
ˑ̨̯̯ ̭̙̖̯̀, ̨̬̦̌̏ ̡̡̌ ̛ ̨̨̪̬̭̼̏, ̨̨̛̯̦̭̺̖̭́́ ̡ ̛̦̣̱̌̌̚
̸̨̡̨̛̛̛̦̱̯̬̪̣̯̖̭̜̏ ̨̨̡̛̭̯̦̍̌̏ ̛ ̶̨̡̖̦̖ ̸̨̨̡̨̛̛̖̣̖̭̜̔̐ ̶̛̛̛̭̯̱̌ ̏
˃̶̛̛̱̬ ̨̨̯̐ ̨̛̪̖̬̔̌, ̡̡̌ ̪̬̖̭̯̣̖̯̭̔̌̏́́, ̯̬̖̱̯̍̀ ̵̨̭̥̖̭̯̦̼̏ ̛̛̱̭̣̜
̨̛̭̭̣̖̯̖̣̖̜̔̏̌ ̵̱̔̏ ̭̯̬̦̌. ˀ̡̛̥̌ ̨̦̦̜̔̌ ̛̭̯̯̌̽ ̨̨̪̣̯̏́̀̚
̸̨̛̛̬̦̯̭̐̌̽́ ̛̣̹̽ ̨̨̡̨̪̭̯̦̜̌̏ ̨̪̬̣̖̥̼̍, ̡̨̨̯̬̌́ ̭̥̌̌ ̨̪ ̭̖̖̍
̯̬̖̱̖̯̍ ̨̨̯̺̯̖̣̦̌̽̐ ̵̨̨̪̔̔̌ ̛ ̨̨̖̯̣̦̔̌̽̐ ̸̛̛̱̖̦́̚. ˔̨̭̦ ̨̨̦̔ -
̨̡̛̛̬̭̭̜̭̥, ̡̡̌ ̛ ̶̡̛̯̱̬̖̥ ̨̡̛̛̭̯̬̥̌ ̏ ̵̨̛̭̏ ̶̵̨̡̖̦̌ ̨̡̨̭̖̯̭̏-
̶̵̡̛̯̱̬̖ ̨̨̛̯̦̹̖̦̜ ̨̛̪̖̬̔̌ ʦ̨̨̯̬̜ ̨̨̛̥̬̜̏ ̨̜̦̼̏ ̨̪̬̌ ̵̨̛̱̯̔̽ ̨̯
̨̨̛̭̯̖̬̖̯̪̏ ̬̖̥̖̦̏ ̵̨̨̨̣̦̜̔ ̨̜̦̼̏ ̛ ̨̣̥̯̌̽ «̨̬̍̌̚ ̬̏̌̐̌» ̏
̨̛̛̭̦̦̌̚ ̬̱̔̐ ̬̱̔̐̌. ʻ̖̪̬̖̥̖̦̦̼̥ ̨̛̱̭̣̖̥̏ ̛̪̬ ̨̯̥̾ ̨̭̯̖̯̭̌́
̨̭̯̬̐̌́ ̸̦̱̦̌̌́ ̨̡̨̛̻̖̯̦̭̯̍̏̽.
ȾȿəɌȿɅɖɇɈɋɌɖ ɇȿɄɈɌɈɊɕɏ ɉɈɅɂɌɂɑȿɋɄɂɏ ɂ ȼɈȿɇɇɕɏ 3
ɄɊɍȽɈȼ ɌɍɊɐɂɂ ȼ ɉȿɊɂɈȾ ȼɌɈɊɈɃ ɆɂɊɈȼɈɃ ȼɈɃɇɕ
ʻ̶̡̛̖̥̖̖ ̵̛̬̦̼̖̌̏ ̨̡̱̥̖̦̯̼̔ ̨̛̱̖̯̖̣̦̍̔̽ ̛̭̖̯̖̣̭̯̱̯̏̔̽̏̀ ̨
̨̯̖̭̦̥ ̸̨̛̭̯̬̱̦̖̭̯̖̔̏ ̶̭̪̖̭̣̱̙̍ ʧ̛̛̖̬̥̦̌ ̛ ˃̶̛̛̱̬. ʤ̡̦̬̱̌
̨̨̡̨̦̖̦̬̯̦̔̌ ̨̛̪̭̖̺̣̌ ̡̨̨̛̛̬̱̯̖̣̏̔ ̶̵̡̛̦̖̥̖ ̶̨̛̛̬̖̬̦̜̌̏̔̐̌̌̚̚
̛̥̬̣̌̔̌ ʶ̛̦̬̭̌̌ ̛ ʦ. ˌ̖̣̖̦̖̬̍̐. ʦ ̨̨̦̥̔ ̛̚ ̨̛̦̖̭̖̦̜̔ ̴̨̦ ʿ̪̖̦̌̌
̡̱̼̖̯̭̌̏̌́̚, ̸̨̯ ̨̛̯̹̦̜̐̔̌ ̸̡̛̦̣̦̌̌̽ ̖̦̹̯̐̌̍̌ ̥̬̹̣̌̌ ˇ. ˋ̡̡̥̌̌
̨̖̺̣̍̌ ̪̖̬̖̯̔̌̽ ̏ ̨̛̬̭̪̬̙̖̦̖̌́ ̡̨̖̬̥̦̭̜̐̌ ̡̛̬̖̌̏̔̚ ̵̨̨̛̭̭̯̹́̏ ̦̌
̭̣̱̙̖̍ ̏ ̶̡̨̯̱̬̖̜ ̛̛̬̥̌ ̴̶̨̨̛̖̬̏ ̡̡̡̨̨̭̌̏̌̐̚ ̵̨̨̛̛̪̬̭̙̖̦̔́ ̣̔́
̶̨̛̛̛̬̦̐̌̌̚ ̨̛̬̖̖̯̖̣̦̭̯̌̏̔̔́̽̚ ̨̛̪̬̯̏ ˁˁˁˀ. ʿ̨ ̦̦̼̥̔̌ ̶̡̨̨̦̖̥̖̐
̨̨̪̭̣̭̯̽̏̌, ̏ ʶ̬̭̖̌ ̼̣̍̌ ̨̭̦̔̌̌̚ ̍̌̌̚ ̣̔́ ̨̨̛̛̖̬̭̦̦̜̔̏
̨̛̖̯̖̣̦̭̯̔́̽ ̦̌ ʶ̡̖̌̏̌̚ ̨̪̔ ̸̨̦̣̥̌̌ ̨̨̨̦̔̐ ̛̚ ̵̡̛̯̌ ̴̶̨̨̛̖̬̏.
ˀ̖̱̣̯̯̼̽̌̚ ̨̛̛̥̖̜̭̯̏̌̔̏́̚ ̶̭̪̖̭̣̱̙̍ ̛̼̣̍ ̸̛̛̪̖̯̣̺̥̏̌́̀: ̦̌
̶̡̨̯̱̬̖-̨̡̨̛̬̭̭̜̭̜ ̶̛̬̦̖̐̌ ̨̡̨̯̣̽ ̏ 1942 ̨̱̐̔ ̨̼̣̍ ̴̡̨̨̛̛̭̬̦̌̏̌̚
58 ̵̨̬̖̯̖̣̦̼̌̏̔̏̌̽̚ ̨̨̪̣̖̯̏ ̛ ̨̖̬̙̦̌̔̌̚ 47 ̶̵̡̛̦̖̥̖ ̛ ̶̵̡̛̯̱̬̖
̨̖̦̯̌̐̏; ̏ 1943 ̐. – 30 ̶̵̡̛̯̱̬̖ ̨̖̦̯̌̐̏, ̶̨̨̨̛̭̪̬̬̦̌̏̏̌ 68
̸̵̨̛̪̬̦̦̼̐̌ ̴̡̨̡̨̛̦̣̯̏. ˌ̴̖ ̶̡̨̦̖̥̖̜ ̡̛̬̖̌̏̔̚ ʦ. ˌ̖̣̖̦̖̬̍̐
̸̨̯̥̖̣̌, ̸̨̯ ̨̣̬̍̌̐̔̌́ ̵̨̨̬̹̖̥̱ ̸̨̛̭̯̬̱̦̖̭̯̱̔̏ ̶̭̪̖̭̣̱̙̍ ̨̱̣̭̔̌̽
̨̛̬̭̯̌̍̽̚ ̛̚ ˃̶̛̛̱̬ ̏ ̙̦̼̖̀ ̨̬̜̦̼̌ ˀ̨̛̛̭̭ ̛ ̌̚ ˄̬̣̌ ̨̦̖̥̣̖̌ ̸̨̛̭̣
̨̖̦̯̌̐̏ ̡̡̨̯̬̭̜̀ ̶̨̨̛̛̦̦̣̦̭̯̌̌̽. ˃̨̯ ̙̖ ʦ. ˌ̖̣̖̦̖̬̍̐ ̛̪̭̣̌ ̏ ̵̨̛̭̏
̵̨̨̛̛̭̪̥̦̦̏̌́: «ʽ̪̬̖̖̣̖̦̦̼̖̔ ̡̛̬̱̐ ˃̶̛̛̱̬ ̛̛̼̦̱̣̏̔̏ ̨̛̯̬̖̦̍̏̌́
̨ ̨̨̛̛̛̭̭̖̦̖̦̏̔ ̭ ̛̯̖̥ ̨̛̦̬̥̌̔̌, ̡̨̨̯̬̼̖ ̛̼̣̍ ̨̬̭̯̖̦̦̼̔̏ ̡̯̱̬̥̌
̨̪ ̡̨̛̬̏ ̛ ̛̛̛̬̖̣̐… ʻ̡̨̡̨̭̣̌̽ ̥̦̖ ̨̭̯̣̌ ̨̛̖̭̯̦̏̚ ̛̚ ̖̭̖̍̔ ̭
̡̨̡̨̨̛̼̭̪̭̯̣̖̦̦̼̥̏̌̏ ̶̡̛̛̯̱̬̖̥ ̸̨̡̛̛̛̦̦̥̏̌, ̏ ˃̶̛̛̱̬ ̛̱̥̣̔̌ ̱̙̖
̛ ̨ ̨̯̥, ̸̨̯̼̍ ̨̛̪̣̯̏́̽ ̦̌ ̶̡̨̦̖̥̖̖ ̡̨̨̨̬̱̭̯̏̔̏ ̭ ̶̖̣̽̀ ̦̖
̪̬̖̬̺̯̏̌̌̽ ̛̯̾ ̡̛̬̱̭̭̖ ̨̛̛̛̯̖̬̬̯̬ ̏ ̡̨̨̛̣̦̀ ʧ̛̛̖̬̥̦̌.
ʻ̨̌̔ ̛̥̖̯̯̌̽̚, ̸̨̯ ̼̭̹̖̖̏ ̸̨̡̨̛̛̪̣̯̖̭̖ ̡̨̨̨̬̱̭̯̏̔̏ ˃̶̛̛̱̬ (̨̪
̡̬̜̦̖̜̌ ̥̖̬̖, ̨̖̐ ̨̡̛̪̬̖̬̥̦̭̐̌ ̨̦̭̯̬̖̦̦̌̌́ ̸̭̯̌̽) ̨̪̔ ̨̛̖̜̭̯̖̥̏̔̏̚
̵̨̨̛̯̹̖̏̌̏̐ ̭̯̬̦̱̌ ̡̡̨̨̛̪̦̯̬̭̯̭̌̀̐ ̛ ̡̨̨̛̪̦̯̱̬̦̭̯̭̌̌̐ ̱̬̐̌̌
̛̼̦̹̣̏̌̏̌̌ ̪̣̦̼̌ ̨̨̛̬̙̖̦̏̔́̚ «ʦ̡̨̨̛̖̣̐ ˃̱̬̦̌̌». ˁ̱̺̖̭̯̱̖̯̏,
̛̦̪̬̥̖̬̌, ̨̡̨̨̛̱̥̖̦̯̬̦̦̖̌̔̏̌̚ ̡̛̼̭̼̦̖̏̌̏̌̚ ʧ̛̯̣̖̬̌ ̨ ̨̯̥, ̸̨̯
̡̛̯̱̬ ̨̥̱̯̐ ̛̪̬ ̵̛̖̭̯̦̼̏̚ ̵̨̛̱̭̣̏́ ̸̨̛̪̣̱̯̽ ̨̪̬̖̖̣̖̦̦̼̖̔ ̪̬̌̏̌ ̦̌
ʶ̡̌̏̌̚. ʦ̥̖̭̯̖ ̭ ̯̖̥, ̨̛̖̭̯̦̏̚ ̛ ̨̯, ̸̨̯ ʧ̛̯̣̖̬̌ ̶̨̛̛̛̪̬̦̪̣̦̌̽ ̦̖
̛̱̭̯̬̣̌̏̌̌ ̨̪̬̬̥̥̐̌̌ ̶̵̡̛̯̱̬̖ ̡̨̛̪̦̯̬̭̯̌̀̏, ̵̛̪̬̖̯̖̦̱̺̔̀ ̦̌
̛̛̬̭̹̬̖̦̖̌ ̨̭̖̜̏ ̨̛̛̛̯̖̬̬̯̬. ˁ̨̨̣̭̦̐̌ ̨̡̨̛̪̱̣̦̦̼̥̍̏̌
̨̡̱̥̖̦̯̥̔̌ ʺʰʪ ʧ̛̛̖̬̥̦̌, ʧ̛̯̣̖̬ ̏ ̨̨̬̬̖̌̐̏̚ ̭ ˀ̨̨̛̖̦̯̬̪̥̍ ̏
̭̖̦̯̬̖́̍ 1941 ̨̐̔̌ ̸̨̡̛̪̖̬̣̔̏̌, ̸̨̯ ̨̛̛̯̖̬̬̯̬́ ˁˁˁˀ ̨̪̭̣̖ ̨̖̐
̨̛̪̬̙̖̦̌́ ̨̣̙̦̔̌ ̼̯̍̽ ̨̨̪̣̦̭̯̽̀ ̨̪̔ ̛̛̣̦̖̥̏́ ʧ̛̛̖̬̥̦̌ ̛ ̦̖ ̏ ̖̖
̵̛̦̯̖̬̖̭̌ ̱̖̯̍̔ ̨̛̭̦̖̔̌̚ ̵̡̛̦̖ ̨̨̛̯̦̥̜̌̏ ̦̌ ʶ̡̖̌̏̌̚, ̙̖̔̌ ̛̖̭̣ ̨̛̦
̭̯̦̱̯̌ ̸̨̡̛̛̛̛̪̣̯̖̭̥ ̨̡̛̛̭̦̥̀̌̚ ˃̶̛̛̱̬. ʿ̸̨̛̬̥̖̯̖̣̦̌̽, ̸̨̯ ̛̯̾
2 ɞ.ɢ.ɧ. ɩɪɨɮ. Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪ ɄɈɅȿɋɇɂɄɈȼ
̨̛̭̣̹̖̦̖̐̌ ̨ ̨̛̥̦̥̏̌̚ ̨̡̛̛̭̬̺̖̦̌ ̡̨̡̨̦̭̱̣̭̜̽ ̛̭̖̯. ʦ ̨̨̛̛̭̯̖̯̭̯̏̏
̭ ̛̯̥̾ ˃̶̛̱̬́ ̡̬̼̣̌̌̚ ̨̛̭̏ ̡̨̦̭̱̣̭̯̽̏̌ ̏ ʽ̖̭̭̖̔, ʥ̡̱̌, ʸ̡̛̖̦̦̦̖̌̌ ̛
ʫ̬̖̦̖̏̌, ̌ ˁˁˁˀ – ̏ ʰ̛̥̬̖̚ ̛ ʶ̬̭̖̌. ʦ ̶̡̨̦̖ ̪̬̖̣̌́ 1939 ̨̐̔̌ ̨̨̪̭̣̥
ʧ̛̛̖̬̥̦̌ ̏ ʤ̡̦̬̱̌ ̸̦̦̖̯̭̌̌̌́̚ ̡̨̬̼̜̌̔̏ ̸̡̛̬̖̌̏̔̚ ˇ̶̬̦̌ ̴̨̦
ʿ̪̖̦̌, ̦̖ ̡̛̭̬̼̺̜̏̌̀ ̨̭̖̜̏ ̛̛̛̦̯̪̯̌̌ ̡ ˀ̨̛̛̭̭. 18 ̛̦̀́ 1941 ̨̐̔̌
˃̶̛̱̬́ ̨̛̪̪̭̼̖̯̔̏̌ ̨̨̨̬̔̐̏ «ʽ ̬̱̙̖̔̍ ̛ ̛̛̦̖̦̪̖̦̌̌̔» ̭ ʧ̛̖̬̥̦̖̜̌,
̸̨̨̛̛̪̬̯̬̖̺̜̏̌ ̡̱̖̍̏ ̛ ̵̱̱̔ ̨̡̨̭̖̯̭̏-̶̡̨̨̯̱̬̖̐ ̨̨̨̬̔̐̏̌ «ʽ ̬̱̙̖̔̍
̛ ̛̦̖̜̯̬̣̯̖̯̖̌» ̨̯ 17 ̡̖̬̔̌̍́ 1925 ̐. ʦ ̛̦̬̱̹̖̦̖̌ ̵̭̖̏
̨̨̨̨̬̖̦̦̭̯̖̜̔̐̏ ̏ ̛̣̖̀ ̛ ̱̭̯̖̌̏̐ 1941 ̨̐̔̌ ˃̶̛̱̬́ ̬̬̖̹̖̯̌̌̚
̨̡̪̬̪̱̭ ̸̖̬̖̚ ʿ̨̛̬̣̼̏ ̡̨̨̖̬̥̦̭̐̌̐ ̛ ̡̨̨̛̯̣̦̭̌̽́̐ ̵̨̖̦̦̼̏
̡̨̬̣̖̜̌̍. ʰ̚ ̡̛̛̪̖̬̖̪̭ ʺʰʪ ʧ̛̛̖̬̥̦̌ ̭ ̨̨̨̪̭̣̭̯̥̽̏ ̏ ʤ̡̦̬̖̌
̭̣̖̱̖̯̔, ̸̨̯ ̴̨̨̛̬̥̣̖̦̖ ̶̡̨̯̱̬̖-̡̨̨̖̬̥̦̭̐̌̐ ̨̭̀̌̚ ̨̪̬̖̭̯̣̖̯̔̌̏́
̨̛̣̹̖̍̽ ̨̨̨̛̥̙̦̭̯̏̚ ̣̔́ ̨̨̛̛̭̪̣̦̽̏̌́̚ ̸̨̡̨̨̛̖̭̯̬̯̖̖̭̐̌̐̐
̨̨̛̪̣̙̖̦́ ˃̶̛̛̱̬. ʦ ̸̨̛̭̯̦̭̯̌, ̨̛̭̯̦̯̭̌̏́ ̬̖̣̦̼̥̌̽ ̸̨̛̪̣̱̖̦̖
̛̬̬̖̹̖̦̌́̚ ̦̌ ̸̨̛̦̖̬̦̖̦̦̼̜̐̌ ̨̨̪̬̏̚ ̡̨̨̖̬̥̦̭̐̌̐ ̨̛̬̱̙́ ̛
̵̨̖̦̦̼̏ ̨̛̥̯̖̬̣̌̌̏ ̸̖̬̖̚ ˃̶̛̱̬̀.
ˁ ̵̪̖̬̼̏ ̦̖̜̔ ̛̦̪̖̦̌̌̔́ ̦̌ ˁˁˁˀ ̬́̔ ̵̛̦̼̏̔ ̶̵̡̛̯̱̬̖
̸̵̨̡̛̛̛̪̣̯̖̭ ̖̯̖̣̖̜̔́ (ˌ. ˁ̨̬̙̣̱̌̌̔̐, ʻ. ʺ̨̛̖̦̖̥̖̦̙̣̱̔̐, ʰ. ˁ̛̭̌̍
̛ ̬̔.), ̌ ̡̯̙̖̌ ̛̛̪̬̖̭̯̯̖̣̔̌̏ ̛̖̦̖̬̣̯̖̯̐̌̌ (ˑ. ˑ̡̛̬̣̖̯, ˈ. ˑ̡̛̬̥̖̔, ʺ.
ʥ̡̱̌) ̡̨̛̯̦̌̏ ̨̨̛̪̺̬̣́ ̡̬̜̦̖̌ ̶̸̨̡̛̛̛̛̦̦̣̭̯̖̭̖̌̌ ̛
̴̨̡̛̛̪̣̱̹̭̯̭̖̌ ̶̨̛̛̛̬̦̐̌̌̚, ̛̼̭̯̱̪̺̖̏̌̀ ̨̛̪̬̯̏ ˁˁˁˀ. ʪ̸̨̨̨̭̯̯̦̌
̡̭̯̌̌̽̚, ̸̨̯ ̭ ̨̛̛̛̯̖̬̬̯̬ ˃̶̛̛̱̬ ̨̨̖̜̭̯̣̔̏̏̌ ̨̣̖̖̍ 10 ̵̨̨̪̦̼̔̍
̡̭̯̬̱̯̱̬, ̸̡̣̏̀̌́ ̡̛̯̖̌, ̡̡̌: «ʸ̛̐̌ ̶̡̨̯̱̬̖̜ ̡̱̣̯̱̬̼̽», «ʥ̨̡̱̬̯̚»,
«ʺ̱̭̯̌̏̌», «ˁ̨̡̡̡̛̖̖̬̭̜̏̌̏̌̚ ̶̨̛̦̦̣̦̼̜̌̌̽ ̡̨̛̥̯̖̯» ̛ ̬̔. ʺʰʪ
ʧ̛̛̖̬̥̦̌ ̨̨̪̺̬̣́ ̨̪̬̪̦̱̌̐̌̔ ̵̡̡̛̛̪̦̯̬̭̯̭̌̀ ̛̖̜̔ ̵̛̯̾ ̶̨̛̛̬̦̜̐̌̌̚
̛̭̬̖̔ ̵̨̨̖̦̦̪̣̖̦̦̼̏ ̡̡̨̨̯̬̭̀̐ ̵̨̨̛̛̪̬̭̙̖̦̔́ ̣̔́ ̨̨̪̭̣̖̱̺̖̔̀̐
̨̨̛̬̦̍̌̏̌́̚ ̛̚ ̵̛ ̭̬̖̼̔ ̵̨̨̭̼̍ ̵̨̡̛̛̦̭̏ ̸̭̯̖̜̌. ˃̶̡̛̱̬̖̖ ̨̖̦̦̼̖̏
̨̨̡̨̦̖̦̬̯̦̔̌ ̨̛̪̭̖̺̣̌ ̭ «̨̡̨̛̛̦̥̯̖̣̦̼̥̌̽̚» ̨̡̛̪̖̥̔̌̚ ʦ̸̨̨̭̯̦̼̜
̴̨̬̦̯. ˃̡̌, ̏ ̛̭̖̬̖̦̖̔ 1941 ̐. ̶̛̖̣̖̔̐̌́ ̶̵̡̛̯̱̬̖ ̵̨̖̦̦̼̏ ̏ ̣̖̐̌̏ ̭
̨̖̦̖̬̣̥̐̌ ʤ̛̣ ˇ̨̱̥̌̔ ˑ̨̬̖̦̥̔ ̨̛̪̭̖̯̣̌ ʦ̸̨̨̭̯̦̼̜ ̴̨̬̦̯ ̨̪
̥̬̹̬̱̯̱̌ ˁ̯̥̱̣̌̍-ʽ̖̭̭̔̌-ʻ̡̨̛̣̖̌̏. ʥ̼̣̌ ̨̭̖̬̹̖̦̏̌ ̨̡̪̖̔̌̚ ̏
̣̖̬̌̐̽ ̵̨̨̖̦̦̪̣̖̦̦̼̏ ̨̪̔ ʻ̡̨̛̣̖̼̥̌̏ ̣̔́ ̸̛̭̯̬̖̏ ̭
̨̨̛̖̦̦̪̣̖̦̦̼̥̏ ̡̡̨̨̯̬̭̀̐ ̵̨̨̛̛̪̬̭̙̖̦̔́, ̏ ̵̨̖̔ ̡̨̨̨̯̬̜, ̡̡̌
̨̛̭̪̥̦̣̏̌ ̏ ̵̨̛̭̏ ̵̥̖̥̱̬̌̌ ̖̦̖̬̣̐̌ ˑ̡̛̬̣̖̯, ̹̣̌ ̡̛̯̦̌̏̌́ ̶̛̛̯̌̐̌́
̌̚ ̨̛̭̦̖̔̌̚ «̵̡̡̛̯̬̭̀ ̨̛̪̬̖̣̖̦̜̔̌̔̚». ʻ̌ ̨̨̬̯̦̥̍̌ ̛̪̱̯ ̶̛̖̣̖̔̐̌́
̼̣̍̌ ̛̪̬̦̯́̌ ʧ̨̛̯̣̖̬̥ ̏ ʥ̛̖̬̣̦̖ ̛ ̛̥̖̣̌ ̭ ̛̦̥ ̸̨̨̪̣̱̭̱̌̏̀ ̖̭̖̱̍̔.
ʿ̸̨̛̬̥̖̯̖̣̦̌̽, ̸̨̯ ̭̪̱̭̯́ ̡̨̨̨̦̖̯̬̖ ̬̖̥̏́ ̛̚ ̵̨̡̛̭̖̯̭̏
̵̨̨̖̦̦̪̣̖̦̦̼̏ ̼̣̍ ̨̨̬̦̍̌̏̌̚ ̨̯̯̬̌̌-̡̡̛̛̹̬̭̜̍̌ ̨̛̣̖̦̐ «ʰ̛̣̔̽
˄̬̣̌».
ʪʫ˔˃ʫʸːʻʽˁ˃ː ʻʫʶʽ˃ʽˀˏˈ ʿʽʸʰ˃ʰˋʫˁʶʰˈ ʰ ʦʽʫʻʻˏˈ ʶˀ˄ʧʽʦ
˃˄ˀˉʰʰ ʦ ʿʫˀʰʽʪ ʦ˃ʽˀʽʱ ʺʰˀʽʦʽʱ ʦʽʱʻˏ
̔.̛.̦. ̴̨̪̬. ʤ̡̣̖̭̦̬̌̔ ʶʽʸʫˁʻʰʶʽʦ
ʽ̛̦̔ ̛̚ ̵̭̥̼̌, ̨̪̙̣̱̜̌, ̵̯̬̱̦̼̔ ̨̨̛̪̖̬̔̏ ̏ ̨̡̨̛̬̭̭̜̭-̶̵̡̛̯̱̬̖
̵̨̨̛̯̦̹̖̦́ - ̨̯̾ ̨̼̐̔ ʦ̨̨̯̬̜ ̨̨̛̥̬̜̏ ̨̜̦̼̏. ʻ̨̌̔ ̡̭̯̌̌̽̚, ̸̨̯ ̭
̨̬̭̪̥̌̌̔ ˁˁˁˀ ̶̛̛̭̯̱̌́ ̭ ̨̛̛̭̭̣̖̦̖̥̔̏̌ ̨̯̜̾ ̯̖̥̼ ̭̯̣̌̌ ̖̺̖ ̨̣̖̖̍
̨̪̱̯̦̦̜̌̌̚. ˁ ̨̨̦̜̔ ̨̨̭̯̬̦̼, ̡̨̣̭̌̌̽̚, ̛̭̯̣̌ ̨̭̯̱̪̦̼̔ ̨̦̼̖̏
̵̛̬̦̼̖̌̏ ̨̡̱̥̖̦̯̼̔, ̨̛̪̣̭́̏́ ̛̦̯̖̬̖̭̦̼̜ ̴̸̡̨̨̡̛̛̯̣̖̭̜̌̐
̛̥̯̖̬̣̌̌. ˁ ̨̬̱̜̔̐, - ̨̨̣̣̏̍̌̔̌̌̚, ̡ ̨̛̭̙̣̖̦̌̀, ̸̨̡̛̛̪̣̯̖̭̌́
̶̛̯̖̦̖̦̔́ ̦̌̔ ̸̨̦̱̦̜̌, ̏ ̬̖̱̣̯̯̖̽̌̚ ̸̨̖̐ ̨̛̪̭̣̖̦̖̔ ̶̯̔̏̌̔̌̽ ̣̖̯ ̥̼
̦̣̖̥̌̍̀̔̌ ̭̖̏ ̨̣̹̖̖̍̽ ̡̛̛̭̙̖̦̖̌ ̸̨̡̨̛̛̭̯̬̖̭̜ ̨̛̛̖̜̭̯̯̖̣̦̭̯̔̏̽.
ʿ̛̬ ̨̯̥̾ ̵̨̛̛̪̬̯̭̔́ ̛̥̖̯̽ ̨̖̣̔ ̭ ̨̛̥̖̯̬̣̦̔̌̌̽ ̨̨̨̨̛̛̪̬̯̪̣̙̦̼̥̏
̛̛̭̱̙̖̦̥̔́, ̛̦̪̬̥̖̬̌, ̏ ̵̡̛̦̐̌ ̵̡̛̖̬̜̙̦̭̌̍̌̔̌̚ ̛ ̵̡̛̬̥̦̭̌́
̡̨̣̣̖̐. ʿ̨̨̨̦̖̔̍ ̸̥̖̖̥̌̌̚ ̡̯̙̖̌ ̏ ̵̨̬̯̌̍̌ ̵̨̡̛̛̬̭̭̜̭ ̛ ̶̵̡̛̯̱̬̖
̨̡̨̛̛̭̯̬̏. ˃̖̥̌ ̨̦̔̌, ̸̨̡̛̛̛̭̯̦ ̸̡̡̛̛̪̬̯̖̭̌ ̯̖ ̙̖ ̭̥̼̖̌, ̨̡̨̦̔̌
̶̛̛̦̯̖̬̪̬̖̯̌́ ̨̛̭̼̯̜̍ ̸̨̪̣̱̖̯̭̌́ ̨̨̭̣̯̦̌̍̀ ̬̦̌̌́̚. ʶ̙̼̜̌̔
̨̛̭̭̣̖̯̖̣̔̏̌̽ ̨̯̜̾ ̨̨̦̖̪̬̭̯̜ ̯̖̥̼ ̛̪̖̣̣̬̱̖̯̌, ̡̡̌ ̨̛̪̬̣̌̏, ̛̣̹̽ ̡
̨̯̜ ̨̛̬̦̦̜̍̌̚ ̸̛̭̯̌ ̨̡̨̨̱̥̖̦̯̣̦̔̌̽̐ ̛̥̯̖̬̣̌̌̌, ̡̨̨̯̬̌́ ̨̛̣̙̯̭́
̸̡̨̛̛̭̣̯̖̣̦̀̽ ̨̪̔ ̨̖̐ ̶̶̡̨̛̦̖̪̀. ʦ̭̖ ̨̯̾ ̛̛̣̹̦̜ ̬̌̚ ̱̖̙̖̯̍̔̌ ̏
̨̯̥, ̸̨̯ ̨̛̬̺̖̦̖̍̌ ̡ «̸̨̛̬̥̐́» ̭̙̖̯̥̀̌ ̏ ̨̡̨̛̬̭̭̜̭-̶̵̡̛̯̱̬̖
̵̨̨̛̯̦̹̖̦́, ̯̖̥ ̨̣̖̖̍ ̭̦̦̼̥̏́̌̚ ̭ ̨̨̛̛̭̪̣̦̖̥̽̏̌̚ ̵̵̛̬̦̼̌̏
̴̨̨̦̔̏, ̨̨̣̙̦̔ ̼̯̍̽ ̸̡̨̛̛̭̣̯̖̣̦̀̽ ̛̪̬̯̖̯̦̼̥̌ ̛ ̡̨̡̛̣̣̖̯̦̼̥̏, ̌
̶̡̛̛̪̱̣̍̌́ ̵̵̛̬̦̼̌̏ ̨̡̨̱̥̖̦̯̔̏ ̙̖̣̯̖̣̦̌̽̌ ̨̪̔ ̶̡̛̬̖̖̜̔̌
̨̨̭̥̖̭̯̦̜̏ ̡̨̛̛̛̥̭̭ ̨̡̨̛̛̭̯̬̏ ̵̱̔̏ ̭̯̬̦̌.
ʦ ̨̨̣̹̜̍̽ ̛ ̨̨̭̣̙̦̜ ̯̖̥̖ ̨̨̛̯̦̹̖̦̜ ̥̖̙̱̔ ˁˁˁˀ ̛ ˃̶̛̱̬̖̜ ̏
̨̛̪̖̬̔ ʦ̨̨̯̬̜ ̨̨̛̥̬̜̏ ̨̜̦̼̏ ̨̨̨̭̍ ̵̨̨̯̖̣̭̽ ̼̍ ̛̼̖̣̯̏̔̽ ̶̨̛̛̪̀̚
̵̡̨̨̦̖̯̬̼ ̶̵̡̛̯̱̬̖ ̸̵̨̡̛̛̛̪̣̯̖̭ ̛ ̵̨̖̦̦̼̏ ̡̨̬̱̐̏. ʽ̨̛̺̖̖̭̯̦̍̏̚,
̸̨̯ ̨̪̭̣̖ ̛̭̥̖̬̯ ʤ̡̯̯̬̌̀̌ ̨̨̛̯̦̹̖̦́ ̥̖̙̱̔ ̛̛̦̹̥̌ ̛̭̯̬̦̥̌̌ ̛̭̯̣̌
̨̥̖̯̦̌̚ ̸̨̛̭̬̯̭̏̌̏̌̽́. ʦ ̴̖̬̣̖̏̌ 1938 ̨̐̔̌ ̨̼̣̍ ̨̨̛̪̪̭̦̔̌
VIII
IX
ɉȿɊȼȺə ɋȿɄɐɂə
ɉɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɶ: ɤ.ɢ.ɧ., ɞɨɰ. Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪ ɋɈɌɇɂɑȿɇɄɈ
ɞ.ɢ.ɧ., ɩɪɨɮ. Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪ ɄɈɅȿɋɇɂɄɈȼ
Ⱦɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɶ ɧɟɤɨɬɨɪɵɯ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɢ ɜɨɟɧɧɵɯ ɤɪɭɝɨɜ Ɍɭɪɰɢɢ ɜ
ɩɟɪɢɨɞ ȼɬɨɪɨɣ ɦɢɪɨɜɨɣ ɜɨɣɧɵ
ɞ.ɢ.ɧ., ɩɪɨɮ. ɋɟɥɦɚ ɃȿɅ
ɂɡɦɟɧɢɜɲɢɣɫɹ ɦɢɪɨɜɨɣ ɩɨɪɹɞɨɤ ɩɨɫɥɟ 1936 ɝɨɞɚ. ɉɪɨɛɥɟɦɚ
ɩɪɨɥɢɜɨɜ ɜ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ
ɋɟɪɝɟɣ Ʉɨɪɢɰɤɢɣ
Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɜ ɩɟɪɢɨɞ ɩɪɚɜɥɟɧɢɹ ɋ. Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ
VIII
ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɨ, ɧɚɱɚɜɲɟɟ ɪɚɡɜɢɜɚɬɶɫɹ ɦɟɠɞɭ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɢ Ɍɭɪɰɢɟɣ ɩɨɫɥɟ
ɪɚɫɩɚɞɚ ɋɋɋɊ, ɮɚɤɬɨɪɵ, ɜɥɢɹɸɳɢɟ ɧɚ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ,
ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɜ ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɨɣ Ⱥɡɢɢ ɢ ɧɚ Ʉɚɜɤɚɡɟ,
ɤɭɥɶɬɭɪɧɵɟ ɫɜɹɡɢ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ ɫɬɪɚɧɚɦɢ - ɫɨɫɟɞɹɦɢ ɢ ɩɟɪɫɩɟɤɬɢɜɵ
ɦɧɨɝɨɫɬɨɪɨɧɧɟɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ.
ɇɟɫɦɨɬɪɹ ɧɚ ɬɨ, ɱɬɨ ɜ ɩɨɫɥɟɞɧɟɟ ɜɪɟɦɹ ɜ ɤɚɠɞɨɣ ɢɡ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ
ɩɨɹɜɢɥɢɫɶ ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɧɢɹ, ɩɨɫɜɹɳɟɧɧɵɟ ɪɚɡɥɢɱɧɵɦ ɚɫɩɟɤɬɚɦ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-
ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ, ɫɨɜɦɟɫɬɧɚɹ ɪɚɛɨɬɚ ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ ɢ ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɭɱɟɧɵɯ
ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɹɟɬɫɹ ɱɪɟɡɜɵɱɚɣɧɨ ɜɚɠɧɨɣ. Ɍɚɤɨɣ ɩɨɞɯɨɞ ɩɨɡɜɨɥɹɟɬ ɭɱɟɧɵɦ
ɛɨɥɟɟ ɨɛɴɟɤɬɢɜɧɨ ɜɡɝɥɹɧɭɬɶ ɧɚ ɫɩɨɪɧɵɟ ɢɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɟ ɜɨɩɪɨɫɵ ɢ
ɩɨɡɧɚɤɨɦɢɬɶɫɹ ɫ ɧɨɜɵɦɢ ɞɨɤɭɦɟɧɬɚɦɢ ɢ ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɧɢɹɦɢ,
ɩɪɨɜɨɞɹɳɢɦɢɫɹ ɜ ɤɚɠɞɨɣ ɢɡ ɞɜɭɯ ɫɬɪɚɧ. ȼ ɷɬɨɣ ɫɜɹɡɢ ɐɟɧɬɪ
ɚɬɚɬɸɪɤɨɜɫɤɢɯ ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɧɢɣ ɩɪɢɞɚɟɬ ɨɫɨɛɨɟ ɡɧɚɱɟɧɢɟ ɩɭɛɥɢɤɚɰɢɢ
ɞɨɤɥɚɞɨɜ ɧɚ ɞɜɭɯ ɹɡɵɤɚɯ - ɬɭɪɟɰɤɨɦ ɢ ɪɭɫɫɤɨɦ. ɉɨɞɨɛɧɨ ɫɛɨɪɧɢɤɭ
ɞɨɤɥɚɞɨɜ ɩɟɪɜɨɝɨ ɫɟɦɢɧɚɪɚ ɷɬɚ ɤɧɢɝɚ ɜɵɯɨɞɢɬ ɧɚ ɞɜɭɯ ɹɡɵɤɚɯ: ɞɨɤɥɚɞɵ,
ɩɪɨɱɢɬɚɧɧɵɟ ɧɚ ɬɭɪɟɰɤɨɦ, ɩɟɪɟɜɟɞɟɧɵ ɧɚ ɪɭɫɫɤɢɣ, ɞɨɤɥɚɞɵ, ɫɞɟɥɚɧɧɵɟ
ɧɚ ɪɭɫɫɤɨɦ - ɧɚ ɬɭɪɟɰɤɢɣ. ɇɚɞɟɟɦɫɹ, ɱɬɨ ɞɚɧɧɵɣ ɫɛɨɪɧɢɤ ɨɤɚɠɟɬɫɹ
ɩɨɥɟɡɧɵɦ ɞɥɹ ɞɚɥɶɧɟɣɲɟɝɨ ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɧɢɹ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɢ ɜɧɟɫɟɬ ɜɤɥɚɞ ɜ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɦɟɠɞɭ Ɋɨɫɫɢɟɣ ɢ
Ɍɭɪɰɢɟɣ.
ɉɊȿȾɂɋɅɈȼɂȿ
Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɨɟ ɫɛɥɢɠɟɧɢɟ ɫɬɚɥɨ ɨɞɧɢɦ ɢɡ ɫɚɦɵɯ ɜɚɠɧɵɯ
ɫɨɛɵɬɢɣ, ɩɪɨɢɡɨɲɟɞɲɢɯ ɜ ȿɜɪɚɡɢɢ ɜ ɩɨɫɥɟɞɧɟɟ ɜɪɟɦɹ. ɉɨɫɥɟ ɪɚɫɩɚɞɚ
ɋɋɋɊ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɚɤɬɢɜɢɡɢɪɨɜɚɥɢɫɶ, ɡɚ ɤɨɪɨɬɤɢɣ
ɩɟɪɢɨɞ ɜɪɟɦɟɧɢ ɩɪɨɲɥɢ ɡɧɚɱɢɬɟɥɶɧɵɣ ɩɭɬɶ ɪɚɡɜɢɬɢɹ ɢ ɞɨɫɬɢɝɥɢ
ɧɚɢɜɵɫɲɟɝɨ ɪɚɫɰɜɟɬɚ ɤ 2011 ɝ., ɤɨɝɞɚ ɨɬɦɟɱɚɥɚɫɶ 90-ɥɟɬɧɹɹ ɝɨɞɨɜɳɢɧɚ
ɩɨɞɩɢɫɚɧɢɹ Ɇɨɫɤɨɜɫɤɨɝɨ ɞɨɝɨɜɨɪɚ 1921 ɝ. Ɉɬɧɨɲɟɧɢɹ ɦɟɠɞɭ ɞɜɭɦɹ
ɫɬɪɚɧɚɦɢ, ɧɚɱɚɜɲɢɟ ɪɚɡɜɢɜɚɬɶɫɹ ɫ «ɱɟɥɧɨɱɧɨɣ ɬɨɪɝɨɜɥɢ» 1990-ɯ ɝɝ.,
ɫɟɝɨɞɧɹ ɭɠɟ ɧɚɡɵɜɚɸɬ «ɫɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɢɦ ɩɚɪɬɧɟɪɫɬɜɨɦ». ɇɚ ɩɟɪɟɞɧɢɣ
ɩɥɚɧ ɜɵɲɥɢ ɬɚɤɢɟ ɜɨɩɪɨɫɵ, ɤɚɤ ɨɛɴɟɦ ɞɜɭɫɬɨɪɨɧɧɟɝɨ ɬɨɪɝɨɜɨɝɨ
ɨɛɨɪɨɬɚ, ɩɪɟɜɵɫɢɜɲɢɣ 40 ɦɥɪɞ. ɞɨɥɥɚɪɨɜ, ɩɟɪɟɯɨɞ ɤ ɛɟɡɜɢɡɨɜɨɦɭ
ɪɟɠɢɦɭ, ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɜ ɨɛɥɚɫɬɢ ɷɧɟɪɝɟɬɢɤɢ, ɫɬɪɨɢɬɟɥɶɫɬɜɨ
ɪɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ⱥɗɋ ɜ Ɍɭɪɰɢɢ, ɜɡɚɢɦɧɚɹ ɩɨɞɞɟɪɠɤɚ ɧɚ ɦɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɣ
ɚɪɟɧɟ. ɇɚɪɹɞɭ ɫ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɨɣ, ɬɨɪɝɨɜɨɣ ɢ ɷɤɨɧɨɦɢɱɟɫɤɨɣ ɫɮɟɪɚɦɢ,
ɩɨɥɧɵɦ ɯɨɞɨɦ ɢɞɟɬ ɪɚɡɜɢɬɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɜ ɨɛɥɚɫɬɢ ɤɭɥɶɬɭɪɵ ɢ ɧɚɭɤɢ.
ɉɪɟɤɪɚɫɧɵɦ ɩɪɢɦɟɪɨɦ ɬɚɤɨɝɨ ɫɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɚ ɹɜɥɹɸɬɫɹ ɧɚɭɱɧɵɟ
ɫɟɦɢɧɚɪɵ, ɩɪɨɜɟɞɟɧɧɵɟ ɐɟɧɬɪɨɦ ɚɬɚɬɸɪɤɨɜɫɤɢɯ ɢɫɫɥɟɞɨɜɚɧɢɣ
ȼɵɫɲɟɝɨ ɨɛɳɟɫɬɜɚ ɤɭɥɶɬɭɪɵ, ɹɡɵɤɚ ɢ ɢɫɬɨɪɢɢ ɢɦ. Ⱥɬɚɬɸɪɤɚ ɫɨɜɦɟɫɬɧɨ
ɫ ɪɚɡɥɢɱɧɵɦɢ ɨɪɝɚɧɢɡɚɰɢɹɦɢ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨɣ Ɏɟɞɟɪɚɰɢɢ.
ɉɟɪɜɵɣ ɧɚɭɱɧɵɣ ɫɟɦɢɧɚɪ ɧɚ ɬɟɦɭ «Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ
ɨɬ Ⱥɬɚɬɸɪɤɚ ɞɨ ɧɚɱɚɥɚ ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ» ɫɨɫɬɨɹɥɫɹ 14 - 15 ɦɚɹ 2010 ɝ.
ɜ Ⱥɧɤɚɪɟ. 28 - 29 ɫɟɧɬɹɛɪɹ 2010 ɝ. ɜ ɋɚɧɤɬ-ɉɟɬɟɪɛɭɪɝɟ ɩɪɨɲɟɥ ɜɬɨɪɨɣ
ɧɚɭɱɧɵɣ ɫɟɦɢɧɚɪ ɧɚ ɬɟɦɭ «Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɨɬ ɧɚɱɚɥɚ
ɏɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ ɞɨ ɧɚɲɢɯ ɞɧɟɣ». ȼɫɥɟɞ ɡɚ ɷɬɢɦ ɫɨɫɬɨɹɥɨɫɶ ɟɳɟ ɞɜɟ
ɜɫɬɪɟɱɢ - ɜ Ⱥɧɤɚɪɟ ɢ ɜ ɉɹɬɢɝɨɪɫɤɟ. ɇɚ ɜɫɬɪɟɱɟ ɜ Ⱥɧɤɚɪɟ (28 ɚɩɪɟɥɹ
2011 ɝ.) ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɟ ɢ ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɭɱɟɧɵɟ ɨɛɫɭɞɢɥɢ ɬɟɦɚɬɢɤɭ ɜɡɚɢɦɧɨɝɨ
ɜɨɫɩɪɢɹɬɢɹ ɞɜɭɯ ɨɛɳɟɫɬɜ. ɇɚ ɫɟɦɢɧɚɪɟ ɜ ɉɹɬɢɝɨɪɫɤɟ (28 - 29 ɧɨɹɛɪɹ
2011 ɝ.) ɪɚɫɫɦɚɬɪɢɜɚɥɢɫɶ ɜɨɩɪɨɫɵ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɧɚ
Ʉɚɜɤɚɡɟ.
ɋɛɨɪɧɢɤ ɞɨɤɥɚɞɨɜ ɩɨ ɢɬɨɝɚɦ ɩɟɪɜɨɝɨ ɫɟɦɢɧɚɪɚ ɜɵɲɟɥ ɜ ɫɜɟɬ ɜ 2011
ɝ. Ʉɧɢɝɚ, ɤɨɬɨɪɭɸ ȼɵ ɞɟɪɠɢɬɟ ɜ ɪɭɤɚɯ, ɹɜɥɹɟɬɫɹ ɫɛɨɪɧɢɤɨɦ ɞɨɤɥɚɞɨɜ,
ɩɪɟɞɫɬɚɜɥɟɧɧɵɯ ɧɚ ɜɬɨɪɨɦ ɫɟɦɢɧɚɪɟ. Ɍɟɦɚɬɢɤɚ ɞɨɤɥɚɞɨɜ ɜɤɥɸɱɚɟɬ
ɬɚɤɢɟ ɜɨɩɪɨɫɵ, ɤɚɤ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɜ ɩɟɪɢɨɞ ɏɨɥɨɞɧɨɣ
ɜɨɣɧɵ, ɜɚɠɧɚɹ ɞɥɹ ɨɛɟɢɯ ɫɬɪɚɧ ɩɪɨɛɥɟɦɚ ɑɟɪɧɨɦɨɪɫɤɢɯ ɩɪɨɥɢɜɨɜ,
IV
V
2. ɤ.ɮ.ɧ., ɞɨɰ. Ⱥɥɟɤɫɟɣ ɉɕɅȬȼ
Ɉɫɦɚɧɫɤɢɣ ɹɡɵɤ ɜ ɋɚɧɤɬ-ɉɟɬɟɪɛɭɪɝɫɤɨɦ-Ʌɟɧɢɧɝɪɚɞɫɤɨɦ
ɍɧɢɜɟɪɫɢɬɟɬɟ ɫ 1920-ɯ ɝɨɞɨɜ ɞɨ ɧɚɲɢɯ ɞɧɟɣ _________________ 89
3. ɤ.ɮ.ɧ., ɞɨɰ. Ⱥɩɨɥɥɢɧɚɪɢɹ ȺȼɊɍɌɂɇȺ
Ɍɭɪɟɰɤɚɹ ɥɢɬɟɪɚɬɭɪɚ ɜ Ɋɨɫɫɢɢ - ɯɭɞɨɠɟɫɬɜɟɧɧɵɣ
ɩɟɪɟɜɨɞ ɤɚɤ ɦɟɬɨɞ ɜɡɚɢɦɧɨɝɨ ɩɨɡɧɚɧɢɹ ɤɭɥɶɬɭɪ ______________ 95
IV
Ɉɬ ɋɨɫɟɞɫɬɜɚ ɤ ɋɬɪɚɬɟɝɢɱɟɫɤɨɦɭ ɋɨɬɪɭɞɧɢɱɟɫɬɜɭ:
Ɍɭɪɟɰɤɨ-Ɋɨɫɫɢɣɫɤɢɟ Ɉɬɧɨɲɟɧɢɹ _______________________ 37
3. ɞ.ɩ.ɧ., ɞɨɰ. Ɇɟɯɦɟɬ ɋɟɣɮɟɞɞɢɧ ȿɊɈɅ
ɂɫɬɨɪɢɱɟɫɤɢɟ ɤɨɞɵ ɛɭɞɭɳɟɝɨ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ ɢ ɮɚɤɬɨɪ ɯɨɥɨɞɧɨɣ ɜɨɣɧɵ ____________________ 51
ɌɊȿɌɖə ɋȿɄɐɂə
ɉɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɶ: ɞ.ɢ.ɧ., ɞɨɰ. ɂɥɶɹɫ ɄȿɆȺɅɈȽɅɍ
1. ɤ.ɢ.ɧ. ɂɪɢɧɚ ɋȼɂɋɌɍɇɈȼȺ
ȿɜɪɚɡɢɣɫɬɜɨ ɜ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ _______ 59
2. ɏɚɫɚɧ ɄȺɇȻɈɅȺɌ
Ʉɚɜɤɚɡ ɜ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ____________ 65
3. ɤ.ɢ.ɧ. ɞɨɰ. Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪ ɉɕɅȬȼ
ɐɟɧɬɪɚɥɶɧɨɚɡɢɚɬɫɤɚɹ ɬɟɦɚɬɢɤɚ ɜ ɪɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ: ɨɬ «ɇɚɫɥɟɞɫɬɜɚ ɂɦɩɟɪɢɣ» ɤ ɪɟɚɥɢɹɦ 21 ɜɟɤɚ ___ 73
ɑȿɌȼȿɊɌȺə ɋȿɄɐɂə
ɉɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɶ: ɞ.ɢ.ɧ., ɩɪɨɮ. Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪ ɄɈɅȿɋɇɂɄɈȼ
1. ɤ.ɢ.ɧ. Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪ ȼɂɌɈɅ
Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɝɭɦɚɧɢɬɚɪɧɵɟ ɤɨɧɬɚɤɬɵ
(20-50 ɝɝ. 20 ɜ.) _______________________________________ 83
III
ɋɈȾȿɊɀȺɇɂȿ
ɉɊȿȾɂɋɅɈȼɂȿ
ɌȿɄɋɌɕ ȾɈɄɅȺȾɈȼ
ɉȿɊȼȺə ɋȿɄɐɂə
ɉɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɶ: ɤ.ɢ.ɧ., ɞɨɰ. Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪ ɋɈɌɇɂɑȿɇɄɈ
1. ɞ.ɢ.ɧ., ɩɪɨɮ. Ⱥɥɟɤɫɚɧɞɪ ɄɈɅȿɋɇɂɄɈȼ
Ⱦɟɹɬɟɥɶɧɨɫɬɶ ɧɟɤɨɬɨɪɵɯ ɩɨɥɢɬɢɱɟɫɤɢɯ ɢ ɜɨɟɧɧɵɯ ɤɪɭɝɨɜ
Ɍɭɪɰɢɢ ɜ ɩɟɪɢɨɞ ȼɬɨɪɨɣ ɦɢɪɨɜɨɣ ɜɨɣɧɵ __________________ 1
2. ɞ.ɢ.ɧ., ɩɪɨɮ. ɋɟɥɦɚ ɃȿɅ
ɂɡɦɟɧɢɜɲɢɣɫɹ ɦɢɪɨɜɨɣ ɩɨɪɹɞɨɤ ɩɨɫɥɟ 1936 ɝɨɞɚ.
ɉɪɨɛɥɟɦɚ ɩɪɨɥɢɜɨɜ ɜ Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɯ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹɯ ______ 5
3. ɋɟɪɝɟɣ Ʉɨɪɢɰɤɢɣ
Ɋɨɫɫɢɣɫɤɨ-ɬɭɪɟɰɤɢɟ ɨɬɧɨɲɟɧɢɹ ɜ ɩɟɪɢɨɞ ɩɪɚɜɥɟɧɢɹ ɋ.
Ⱦɟɦɢɪɟɥɹ ___________________________________________ 15
ȼɌɈɊȺə ɋȿɄɐɂə
ɉɪɟɞɫɟɞɚɬɟɥɶ: ɤ.ɢ.ɧ. ɂɪɢɧɚ ɋȼɂɋɌɍɇɈȼȺ
1. ɞ.ɩ.ɧ., ɞɨɰ. Ɏɵɪɚɬ ɉɍɊɌȺɒ
Ⱦɨɛɪɨɫɨɫɟɞɫɬɜɨ - ɤɥɸɱ ɤ ɪɚɡɜɢɬɢɬɢɸ ɬɭɪɟɰɤɨ-ɪɨɫɫɢɣɫɤɢɯ
ɨɬɧɨɲɟɧɢɣ __________________________________________ 31
2. ɞ.ɢ.ɧ., ɞɨɰ. ɂɥɶɹɫ ɄȿɆȺɅɈȽɅɍ
IV
ȼɕɋɒȿȿ ɈȻɓȿɋɌȼɈ ɉɈ ɌɍɊȿɐɄɈɃ ɄɍɅɖɌɍɊȿ, əɁɕɄɍ ɂ
ɂɋɌɈɊɂɂ ɢɦɟɧɢ ȺɌȺɌɘɊɄȺ
ɐȿɇɌɊ ȺɌȺɌɘɊɄɈȼɋɄɂɏ ɂɋɋɅȿȾɈȼȺɇɂɃ
ɊɈɋɋɂɃɋɄɈ-ɌɍɊȿɐɄɂȿ
ɈɌɇɈɒȿɇɂə:
ɈɌ ɇȺɑȺɅȺ ɏɈɅɈȾɇɈɃ ȼɈɃɇɕ ȾɈ
ɋɈȼɊȿɆȿɇɇɈɋɌɂ
Ɇɚɬɟɪɢɚɥɵ ȼɬɨɪɨɝɨ Ɇɟɠɞɭɧɚɪɨɞɧɨɝɨ ɋɟɦɢɧɚɪɚ
28-29 ɫɟɧɬɹɛɪɹ 2010
ɉɟɪɟɜɨɞ ɢ ɩɨɞɝɨɬɨɜɤɚ ɤ ɢɡɞɚɧɢɸ:
ɂɥɶɹɫ Ʉɟɦɚɥɨɝɥɭ
ɂɪɢɧɚ ɋɜɢɫɬɭɧɨɜɚ
Ⱥɧɤɚɪɚ-2015

You might also like