Professional Documents
Culture Documents
Soğuk Savaştan Günümüze Türk Rus İli̇şki̇leri̇
Soğuk Savaştan Günümüze Türk Rus İli̇şki̇leri̇
85808
$7$7h5.$5$Þ7,50$0(5.(=Ý
ANKARA-2015
VD\ÕOÕNDQXQDJ|UHEXHVHULQEWQ\D\ÕQWHUFPHYHLNWLEDVKDNODUÕAtatürk
$UDúWÕUPD0HUNH]L'ne aittir.
ø1&(/(<(1/(5 : 3URI'U0XVWDID6ÕWNÕ%ø/*ø1
Prof. Dr. Ömer Osman UMAR
.ø7$36$7,ù,
$7$7h5.$5$ù7,50$0(5.(=ø
0D÷D]D : %D\ÕQGÕU6RN1X.Õ]ÕOD\$1.$5$
Kurum : Ziyabey Cad. Nu: 19 Balgat - Çankaya / ANKARA
Tel: 009 (0312) 285 55 12
Belgegeçer: 009 (0312) 285 65 73
e-posta : bilgi@atam.gov.tr
web : http://www.atam.gov.tr
e-PD÷D]D : e-magaza.atam.gov.tr
ISBN : 978-975-16-2362-1
ø/(6$0 : 11.06.Y.0150-341
BASKI SAYISI : 500 adet
I. OTURUM
II. OTURUM
III. OTURUM
IV. OTURUM
SerJe\ KORÝTSKÝY
Süleyman Demirel Döneminde Türk-Rus Münasebetlerinin
Geliàimindeki Temel Eßilimler
ÝKÝN&Ý DÜNYA SAVAÞI SIRASINDA %A=I TÜRK SÝYASÝ VE
ASKERÇ dEVRELERÝN )AALÝYETLERÝ
ri, Türklerle kan ve din açÑsÑndan kardeà olan halklarla birleàmeyi talep et-
mektedirler. hst düzey Türk yetkilileriyle yaptÑßÑm görüàmelerden de anladÑ-
ßÑm kadarÑyla Türkiye’de artÑk söz konusu Rus topraklarÑnÑn Alman koloni-
sine dönüàtürülmemesi konusunda Alman yönetimini etkileme düàüncesi
mevcuttu.”
Türk yönetimi (en azÑndan Almanya yanlÑsÑ olan kÑsmÑ ülkeyi sarsan
Pantürkist ve Panturanist fikirlerin etkisiyle “Büyük Turan”Ñ canlandÑrma
planlarÑ yapÑyordu. Hitler’in belli àartlarda Kafkasya’nÑn Türkiye’ye verilebi-
leceßine iàaret eden aràiv belgeleri mevcuttur. Bununla birlikte Hitler’in top-
raklarÑnÑ geniàletmeyi amaçlayan Pantürkistlerin programÑndan rahatsÑz ol-
dußu da bilinmektedir. Almanya DÑàiàleri BakanlÑßÑ’nÑn yayÑmlanan belgele-
rine göre Hitler, Eylül 1941’de Ribbentrop ile yaptÑßÑ sohbette SS&B’nin
yenilmesinden sonra bu ülkenin topraklarÑnÑn tamamÑnÑn Almanya’nÑn etki-
sinde olmasÑ gerektißini ve Kafkasya’da özerk oluàumlarÑn ortaya çÑkÑàÑnÑn
(bunlar Türkiye ile müttefik hkline gelseler bile Almanya’nÑn çÑkarÑna olma-
dÑßÑnÑ belirtmiàtir. Bütün bu anlattÑklarÑmÑz aslÑnda Hitler’in Türkiye ile ilgili
bir tek stratejisinin olmadÑßÑnÑ göstermektedir.
Türk-Sovyet sÑnÑrÑnda birliklerin yÑßÑlmasÑ konusunda da çeliàkili görüà-
ler mevcuttur. Bilindißi gibi Türkiye 1942 yazÑnda sÑnÑr bölgesine 2 tümen
yerleàtirmiàtir. Buna cevaben SS&B burada 4 askerî birlik bulundurmak
zorunda kalmÑàtÑr. Almanya DÑàiàleri BakanlÑßÑ belgelerinden anlaàÑlacaßÑ
üzere Almanlar, Türk yetkililerinden Kafkasya’da gerçekleàtirilmesi planla-
nan operasyonlara dolaylÑ destek vermelerini istemiàlerdir. AlmanlarÑn
Stalingrad’Ñ kuàatmalarÑ sÑrasÑnda àüphesiz Türkler böyle bir destekte bulun-
muàlardÑr. Bu süreçte Türkler, Sovyet ordusunun dikkatlerini Türkiye yönü-
ne çekmeyi baàarmÑàlardÑr.
Bir baàka mesele de II. Dünya SavaàÑ sÑrasÑnda Ýngiltere’nin SS&B-
Türkiye münasebetlerine etkisidir. Bu konuyla ilgili bir takÑm ilginç düàünce-
ler mevcuttur. Savaà yÑllarÑnda Ankara’daki Büyükelçilikte görev yapan Sov-
yet haber alma servisinin àefinin oßlu Yuriy Baturin’in 'RV\H5D]YHGoLND ÝVWLh-
EDUDWoÑQÑQ 'RV\DVÑ adlÑ kitabÑnda ileri sürdüßü görüà dikkat çekicidir. Yazar
kitabÑnda aràiv belgelerine dayanarak Frans von Papen’e yapÑlan suikastÑ ele
almaktadÑr (bu suikast sonrasÑnda Sovyet diplomatlarÑ tutuklanmÑàtÑr ve söz
konusu Alman-Türk provokasyon olayÑnda Ýngiliz istihbaratÑnÑn katkÑsÑnÑ
ortaya koymaktadÑr.
Bu olaylarÑn ve dönemin Türkiyesi’ndeki iç durum ile ideolojik faaliyet-
ler gibi konularÑn analizi, iki ülke araàtÑrmacÑlarÑnÑn ortak çabasÑnÑ gerektir-
mektedir. Bu makalenin çerçevesi, ancak sorunun ortaya koyulmasÑna müsa-
ade etmektedir. Sorunun kendisi ise titiz ve ayrÑntÑlÑ bir àekilde ele alÑnmalÑ-
4 PROF. DR. ALEKSANDR KOLESNÝKOV
dÑr. Gerek Rus gerekse de Türk tarihçiler, II. Dünya SavaàÑ dönemi Türk-
Sovyet münasebetlerini ele alÑrken artÑk Soßuk Savaà dönemi yaklaàÑmlarÑn-
dan vazgeçmeli ve birbirleri ile ilgili “düàman” algÑlamasÑnÑ geride bÑrakma-
lÑdÑrlar.
1 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI RUSYA
)EDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA %OÜA=LAR
MESELESÝ
*ÝRÝÞ
Tarih boyunca Karadeniz ve Çanakkale BoßazlarÑ dÑàarÑdan gelen güç-
lerin saldÑrÑlarÑna maruz kalmÑà, gerek Anadolu, gerekse de Karadeniz’de
üstünlük kurmak isteyen devlet ve milletlerin ilgi alanÑ içinde olmuàtur. Bu
ele geçirme arzusu bazen de Ortadoßu ve Anadolu üzerinden Avrupa’ya
açÑlmak ve ulaàmak amacÑna yönelik olarak farklÑ istikamette geliàmiàtir. Fa-
kat amaç baàlangÑç itibarÑ ile hep aynÑ kalmÑàtÑr ki, bu amaç da Boßazlar
üstünde hkkimiyet kurmaktÑr.
Boßazlar sebebiyle ÇarlÑk RusyasÑ ve OsmanlÑ Devleti sürekli birbirleriy-
le mücadele etmek durumunda kalmÑàlardÑr. Bu durum 1917 Bolàevik Dev-
rimi’ne kadar devam etmiàtir. Ýstiklal SavaàÑ sürecinde iki ülke arasÑnda baà-
layan yakÑnlaàma, Montreu[ AnlaàmasÑ’na kadar devam etmiàtir. Gerek
Monreu[ AnlaàmasÑ’nÑn sunmuà oldußu imkknlar, gerekse de her iki coßraf-
yada oluàan yeni siyasi rejim ve anlayÑàlar sebebiyle 193 yÑlÑndan itibaren
Boßazlar konusunun Rusya ve Türkiye arasÑnda geçmiàte ÇarlÑk RusyasÑ ve
OsmanlÑ Devleti’nde oldußu gibi düàmanlÑk sebebi oldußunu söylemek zor-
dur. Ancak zaman zaman yine de aynÑ konudan kaynaklanan problemlerin
yaàanmÑà oldußu bir gerçektir.
Bu problemlerin yaàanmasÑnda dünya siyasi àartlarÑnÑn hÑzla deßiàmesi,
yeni bir savaà süreci ve meydana gelen bloklaàmalar tesirli olmuàtur. Sovyet
Rusya ve Hitler AlmanyasÑ arasÑnda yapÑlan Boßazlar pazarlÑßÑ ve de savaà
içinde Adana, Tahran ve Kahire(II konferanslarÑnda Sovyet Rusya tarafÑn-
dan Türkiye aleyhinde Boßazlarla ilgili gündeme getirilen talepler bunlarÑn
115; Feridun Cemal Erkin, Türk-SoY\eW ÝlLàkLlerL Ye %oßa]lar MeVeleVL Ankara, 1968,
s. 502.
2 Çaßatay Benhür, “Stalin Dönemi Türk-Sovyet Ýliàkileri”, TürkL\aW AraàWÑrmalarÑ
1965)”, Ola\larla Türk DÑà PoliWikasÑ 1919-1973), Cilt I, Ankara, 1982, s. 201.
5Necdet Ekinci, “Ýnönü Dönemi ve Ýkinci Dünya SavaàÑ YÑllarÑ”, Türkler, Cilt XVI,
Yeni Türkiye YayÑnlarÑ, Ankara, 2002, s. 722.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DhNYA ÞARTLARI, R8SYA 7
FEDERASYON8 VE ThRKÝYE ARASINDA BOÜA=LAR MESELESÝ
6 Bu hususta genià bilgi için bkz. TaKraQ, YalWa Ye PoWsGam KoQferaQslarÑ *i]li
Umar, “Ýkinci Dünya SavaàÑ SÑrasÑnda Türk-Sovyet Ýliàkileri”, Atatürk AraàtÑrma Merke]i
Dergisi, No. 59, Temmuz 2004.
8 Aslan Bulut, “ABD’nin Gürcistan’a YardÑm Bahanesiyle Savaà Gemilerini Karadeniz’e
ÇÑkarmak Ýstemesi, Ýster Ýstemez, Irak Ýàgalinden Önceki Günleri HatÑrlatÑyor...”, Yeni Çag,
20 Aßustos 2008; Necdet Ekinci, “Ýnönü Dönemi ve Ýkinci Dünya SavaàÑ YÑllarÑ”, s. 720-721.
9Çaßatay Benhür, “Stalin Dönemi Türk-Sovyet Ýliàkileri”, Türki\at AraàtÑrmalarÑ
Dergisi, No. 15, s. 332.
8 PROF. DR. SELMA YEL
10 Fahir Armaoßlu, 20. Yü]\Ñl Si\asv Tarihi, 1914-1980, Ankara, 1984, s. 404. ABD
BaàkanÑ Roosevelt öldüßü için yerine Truman gelmiàtir. Churchill ise konferansa ancak
Temmuz sonuna kadar iàtirak edebilmià, daha sonra Ýngiltere’yi Clement Attlee temsil etmià-
tir.
11 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ·ndan Bugüne Olgular-Belgeler-
2 KasÑm 1945’te bir nota ile Türkiye’ye bildirmiàtir20. Söz konusu notada
özetle àu görüàlere yer verilmiàtir: Boßazlar savaà ve barÑà döneminde bütün
ülkelerin ticari gemilerine açÑk olacak, ancak sahildar ülkelere ait gemiler
savaà ve barÑà dönemlerinde serbest bir àekilde geçià hakkÑna sahip olacaklar-
dÑr. BarÑà dönemlerinde daha sonra tespit edilecek àartlar dâhilinde sÑnÑrlÑ bir
tonaj dÑàÑnda Boßazlar, Karadeniz’e sahildar olmayan devletlerin savaà gemi-
lerine, sahildar devletlerin kabul etmesi veya Milletler Cemiyeti otoritesi
altÑnda hareket etmelerinin haricinde kapalÑ tutulmalÑdÑr. AyrÑca Japonya’nÑn
Montreux Sözleàmesi’nden çÑkarÑlmasÑ istenmiàtir21. Ýngiltere 21 KasÑm
1945’te bir nota ile Türkiye’ye görüàünü bildirmiàtir. Ýngiltere, Montreux
Boßazlar Sözleàmesi’nin tadilini olumlu bulmakla birlikte, hemen yapÑlmasÑnÑ
gerektirecek bir sebep olmadÑßÑ görüàündeydi. Fakat bu konuyla ilgili Millet-
ler Cemiyeti bir konferans tertipleyeceßi takdirde iàtirak edecektir22. Bevin’in
bu ifadesi ile Ýngiltere’nin Boßazlar politikasÑnda Türkiye’den yana tavÑr
alacaßÑ anlaàÑlmÑàtÑr. ABD’nin de desteßi temin edilirse, Türkiye için endiàe-
lenecek bir durum söz konusu olmayacaktÑ.
ABD notasÑndaki esaslar genel olarak kabul görmekle birlikte, tatbikata
ait hususlar üzerinde görüà ayrÑlÑklarÑ mevcuttu23. Türkiye’nin 4 AralÑk
1945’de ABD’ye verdißi cevabî notada, genel olarak aynÑ görüàlerde
birleàildißi belirtilerek, Boßazlarla ilgili yapÑlacak uluslararasÑ konferansa
katÑlmaya hazÑr olundußu bildirilmiàtir24. Türkiye, alÑnacak kararlarÑn baßÑm-
sÑzlÑßÑna ve toprak bütünlüßüne aykÑrÑ hükümler içermedißi sürece bu tür
çalÑàmalarÑ destekleme niyetindeydi.
Türkiye’nin bu olumlu tavrÑ, ABD ile aradaki siyasî diyalogun kuvvet-
lenmesini temin etmeye katkÑ saßlamÑàtÑr. Bunda, Sovyet Rusya ile ABD
arasÑndaki iliàkilerin zayÑflamaya baàlamasÑ da tesirli olmuàtur. 1946 yÑlÑ baà-
Yorumlar, Cilt I, s. 524-525; Oray Egin, “Ertegün ne kadar Türktü?’’, Akàam, 18 Þubat
2006. Bu husustaki kararlÑlÑk açÑk bir àekilde gösterilerek, yaklaàÑk 16 ay önce ölmüà olan
Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Münir Ertegün’ün naaàÑ, Amerikan donanmasÑnÑn en
büyük zÑrhlÑlarÑndan biri olan Missouri ile 5 Nisan 1946’da Türkiye’ye yollanmÑàtÑr. Cenazeyi
göndermek son derece politik bir karar olup, AB, aslÑnda Missouri’yi Çanakkale BoßazÑ’ndan
geçirip, Dolmabahçe önünde demirleterek, Sovyet Rusya’ya, kendi rÑzasÑ olmadan BoßazlarÑn
statüsünü deßiàtiremeyeceßini göstermek istemiàtir.
28 Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ·ndan Bugüne Olgular-Belgeler-
139; Yüksel Ýnan, Türk BoßazlarÑnÑn Siyasal ve +ukuksal ReMimi, s. 109, Feridun
Cemal Erkin, Türk-Sovyet Ýliàkileri ve Boßazlar Meselesi, s. 295. Erkin notanÑn verilià
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DhNYA ÞARTLARI, RUSYA 13
FEDERASYONU VE ThRKÝYE ARASINDA BOÜA=LAR MESELESÝ
tarihini 8 Aßustos olarak ifade etmiàtir. RÑfat Uçarol, “Deßiàmekte Olan Dünyada Türk Bo-
ßazlarÑnÑn Önemi ve Geleceßi”, Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye, Ankara, 1994, s. 191.
30Yüksel Ýnan, Türk BoßazlarÑnÑn Siyasal ve +ukuksal ReMimi, s. 110; Türk DÑà
PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ·ndan Bugüne Olgular-Belgeler-Yorumlar, Cilt I, s. 525;
Haluk Ülman, ÝkinFi Dünya SavaàÑnÑn BaàÑndan Truman Doktrini’ne Kadar Türk-
Amerikan Diplomatik Münasebetleri 1939-1947, Ankara, 1961, s. 77-78.
Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ’ndan Bugüne Olgular-Belgeler-
31
ikinci Sovyet notasÑ teati edilmiàtir. Bu notada da, birincide oldußu gibi II.
Dünya SavaàÑ’nda BoßazlarÑn Rusya aleyhine ulaàÑma açÑldÑßÑ tekrar edile-
rek, Sovyetlerin Boßazlar ve Karadeniz’de müdafaa tertibatÑ almakta haklÑ
oldußuna deßinilmiàtir. Sovyet Rusya’ya göre, Karadeniz kapalÑ bir deniz
oldußu için Boßazlar rejiminin tespitinde elbette ki, sahildar ülkeler birinci
derecede söz sahibi olmalÑdÑrlar. Sovyet Rusya’ya göre, coßrafî yapÑsÑ sebe-
biyle BoßazlarÑn, ABD’nin iddia ettißi gibi CebelitarÑk ve Süveyà KanalÑ ile
aynÑ rejime tâbi tutulmasÑ mümkün deßildir. Türkiye’nin beàinci maddeyi
hâkimiyet haklarÑnÑn ihlali àeklinde deßerlendirmesine de, Sovyetlerin vakarÑ
ile baßdaàmayan bir àüphe oldußunu ileri sürmüàtür.
Söz konusu notada Türkiye’nin, Boßazlar çevresinde sahildar olmayan
ülkelerle birlikte, güvenlik önlemleri aldÑßÑ àeklinde temelsiz iddialara da yer
verilmiàtir. Son olarak Boßazlar için konferans toplanmadan önce, bu husu-
sun Potsdam’da tespit edildißi gibi ikili iliàkilerle çözümlenmesi teklif edilmià-
tir35.
Sovyet Rusya, bekledißi desteßi göremedißi için bu defa nota suretlerini
Ýngiltere ve ABD’ye göndermemiàtir. Fakat Türkiye bu hususta yalnÑz kal-
mak istemedißinden, geliàmelerden ABD ve Ýngiltere’yi haberdar etmiàtir36.
Zaten bunu yapmak mecburiyetindeydi. Çünkü Sovyet Rusya’nÑn, Boßazlar
çevresinde sahildar olmayan ülkeleri askerî tahkimat yapmakla suçlarken
kastettißi, Ýngiltere ve ABD idi.
ABD, 9 Ekim’de Türkiye’den önce Sovyet notasÑna cevap vermiàtir. Söz
konusu notada, Potsdam’da Boßazlar konusunun Türkiye ile ikili görüàme-
lerle çözülmesi hususunda mutabÑk kalÑnmÑà olmasÑna raßmen, herhangi bir
müzakerenin Ýngiltere ve ABD’nin iàtiraki olmadan yapÑlamayacaßÑnÑ bil-
dirmiàtir. ABD, Montreux’u tadil amacÑyla toplanacak konferansa katÑlacak-
larÑnÑ, Boßazlara yönelik herhangi bir saldÑrÑnÑn da Milletler Cemiyeti Gü-
venlik Konseyi’nde ele alÑnacaßÑnÑ ileri sürmüàtür. Ýngiliz notasÑ da benzer
hükümler içermekte olup, konferansa katÑlacaklarÑnÑ yeniden teyit etmiàler-
dir37.
Türkiye, Sovyet Rusya’nÑn 24 Eylül tarihli notasÑnÑ 18 Ekim’de cevap-
landÑrmÑàtÑr. NotanÑn birer sureti, Japonya hariç Montreux’u imzalayan ülke-
lere gönderilmiàtir. Türk notasÑnda àu görüàlere yer verilmiàtir:
35Kamuran Gürün, DÑà Ýliàkiler ve Türk PolitikasÑ, Ankara, 1983, s. 306; Kemal
42 RÑfkÑ Salim Burçak, “II. Cihan SavaàÑ’nda Boßazlar Meselesi”, Siyasal Bilgiler
134 gemi geçmiàtir. Çanakkale BoßazÑ’ndan da aynÑ yÑl için toplam 41561
gemi geçià yapmÑàtÑr. AylÑk ortalama 3463 gemi geçià yapmakta olup günlük
ortalamasÑ 115 gemidir.
Gemi inàa sanayindeki geliàmelere paralel olarak özel amaçlÑ gemilerin
inàa edilmesi, teknolojik imkânlar sayesinde gemi boyutlarÑnda meydana
gelen büyümeler, taàÑnan yük miktarlarÑ ve türleri, ciddî olarak Boßazlar ve
çevresini tehdit edecek àekilde deniz trafißini yoßunlaàtÑrmÑàtÑr44. AàaßÑdaki
tabloda 1996–2000 yÑllarÑ arasÑnda Ýstanbul BoßazÑ’ndan geçen gemi adetleri
ve tonajlarÑ verilmektedir.
44T.C. Devlet BakanlÑßÑ Denizcilik MüsteàarlÑßÑ 2002 YÑlÑ Verileri; Zeynep Özeri,
“Improving Straits Safety”, Wew Spot, No:3, September 1197, s. 4.
20 PROF. DR. SELMA YEL
45 Zaman, 15 Mart 1994; Hürriyet, 16 KasÑm 1979; Haydar Berk, “Türk BoßazlarÑ”
http://www.mfa.gov.tr/turkce/grupe/ves/2 berk 2.htm, (22.04.2003’de indirildi)
22 PROF. DR. SELMA YEL
1998
ÇatÑàma, YarÑ batÑk,
Ýstanbul Bölge 61 - 1 1 Karaya oturma, Halat
Md. kopmasÑ, YangÑn, Sis,
Batma, Sürüklenme
Makine arÑzasÑ, ÇatÑà-
Çanakkale 29 - 4 2 ma, Yaslanma, Karaya
Bölge Md. oturma, Halat kopma-
sÑ, YangÑn, Batma,
Sürtünme, Hava mu-
halefeti
1999
ÇatÑàma, YarÑ batÑk,
Ýstanbul Bölge 49 4 1 10 Karaya oturma, Halat
Md. kopmasÑ, YangÑn, Sis,
Batma, Sürüklenme
Alabora, Kaçak gemi,
Çanakkale 23 5 8 4 Karaya oturma, Maki-
Bölge Md. ne arÑzasÑ, ÇatÑàma,
YangÑn, Yaslanma,
Sürtünme, Hava mu-
halefeti
2000
ÇatÑàma, YarÑ batÑk,
Ýstanbul Bölge 45 1 9 - Karaya oturma, Halat
Md. kopmasÑ, Sis, Batma,
Sürüklenme
Makine arÑzasÑ, ÇatÑà-
Çanakkale 26 3 - - ma, Yaslanma, Karaya
Bölge Md. oturma, Halat kopma-
sÑ, YangÑn, Batma,
Sürtünme, Hava mu-
halefeti
24 PROF. DR. SELMA YEL
Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye, Ankara, 1994, s. 198; Erhan Baàyurt, Ateà Yolu Boßaz-
larda Bitmeyen Kavga, Ýstanbul, 1998, s. 83.
51 RÑfat Uçarol, a.g.m, s. 198; Erhan Baàyurt, a.g.e s. 84.
26 PROF. DR. SELMA YEL
dâhil olmuàtur. Böylece, Boßazlar trafißine yeni bir yük ilave oldußu gibi, bu
proje ile 15 Avrupa ülkesi de dolaylÑ yoldan Karadeniz’e sahildar olmuàtur52.
BoßazlarÑn hinterlandÑndaki beklenmeyen bu geniàleme, petrol sevkiyatÑnÑn
artmasÑyla üstesinden gelinemeyecek trafik yoßunlußuna sebep olmaya baà-
lamÑàtÑr.
Sovyetler Birlißi’nin daßÑlmasÑnÑn akabinde, geliàmià dünya ülkelerinin
dikkatleri, bu coßrafya üzerindeki doßal zenginlikler üzerinde yoßunlaàÑrken,
baàta petrol ve doßal gaz olmak üzere yeraltÑ kaynaklarÑnÑ, uluslararasÑ paza-
ra nasÑl ve hangi yoldan sevk edilebileceßi tartÑàma konusu olmaya baàlamÑàtÑr.
Petrol iki àekilde taàÑnabilmektedir. 1-Büyük dev tankerlerle, 2-Boru hat-
larÑyla. Dünya petrol ticaretinde petrolün 3/5’i deniz yolu ve tankerlerle
taàÑnÑrken, geri kalan 2/5’i ise boru hatlarÑyla dünya piyasalarÑna nakledil-
mektedir. Boru hatlarÑ, tankerle nakliyata nazaran daha riskli görüldüßü için
sadece yakÑn bölgeler arasÑnda tercih edilmektedir.
Deniz yoluyla petrol taàÑmacÑlÑßÑ belirli yollar vasÑtasÑyla gerçekleàtiril-
mekte olup, bunlar Hürmüz BoßazÑ, Panama KanalÑ, Süveyà KanalÑ,
Malacca BoßazÑ ve Ýstanbul BoßazÑ’dÑr. Bu tip yerler, tÑkanma noktasÑ olarak
adlandÑrÑlmakta ve bunlar, dar ve riskli suyollarÑ olarak kabul edilmektedir-
ler53.
Ýntertanko verilerine göre, dünyada 3500 tanker vardÑr. Bu tankerler,
300 000 – 20 000 DVT arasÑnda deßiàen aßÑrlÑklara sahiptirler. Tanker boy-
larÑ, geçilecek yollara göre deßiàiklik göstermektedir. Bu yollardan birisi olan
Bab el-Mandab, Yemen’de bulunup, KÑzÑldeniz ile Aden Körfezi ve Arap
Denizi’ni birbirine baßlamaktadÑr. AkÑà kapasitesi günde 3.2-3.3 milyon va-
rildir54. Bab el-Mandab’Ñn her hangi bir kaza ya da benzeri bir durumda
kapanmasÑ hâlinde, Ýran Körfezi’nde bulunan gemilerin Süveyà KanalÑ’na
gitmeleri mümkün olamayacaßÑ için bunlar, Afrika’nÑn güney ucunu dolaà-
mak mecburiyetinde kalacaklardÑr. Bu sebeple de, buradaki deniz trafißinin
Türk BoßazlarÑ’nda oldußu gibi sÑkÑ bir kontrole ihtiyacÑ vardÑr.
Türk BoßazlarÑ gibi dar fakat coßrafî olarak doßal olmayan Panama
KanalÑ’ndan 2001 yÑlÑnda taàÑnan kargonun %16’sÑnÑ petrol teàkil etmektedir.
Gemi geçiàlerinin % 64’ü Atlantik’ten, Pasifik Okyanusu istikametinedir.
ABD’nin petrol ithalatÑnÑn % 1.7’si Panama KanalÑ üzerinden yapÑlmaktadÑr.
Geçiàlerde her hangi engelleyici bir durum olmasÑ hâlinde, “Trans Panama
Petrol Boru HattÑ” devreye gireceßi için, oldukça avantajlÑ bir suyoludur55.
Petrol boru hattÑ, 1982’de açÑlmÑà olup, 2 milyon varil Alaska ham petrolü bu
hat üzerinden nakledilmektedir. Böylece hem kanalÑn trafik yükü azaltÑlmÑà
hem de trafißi engelleyici her hangi bir risk durumuna karàÑ alternatif petrol
taàÑyacak yol temin edilmiàtir.
Türk BoßazlarÑ ile benzer kaderi yaàayan dißer bir petrol yolu Hürmüz
BoßazÑ olup, Ýran Körfezi’ni Umman Denizi’ne baßlamaktadÑr. Tankerlerle
günde 13 milyon varil petrol nakledilmektedir. Buradan nakledilen petrol,
Japonya, ABD ve BatÑ Avrupa’ya gitmektedir. Bu sebeple de Hürmüz Boßa-
zÑ, dünyanÑn en önemli geçià yollarÑndandÑr56. Buradaki herhangi bir tÑkan-
ma, dünya barÑàÑna tesir edecek önemdedir.
Malacco BoßazÑ ise Malezya ile Singapur’u birbirine baßlamaktadÑr.
Günde 10.5 milyon varil petrol bu hat üzerinden, Japonya, Güney Kore, Çin
ve dißer Pasifik Okyanusu ülkelerine nakledilmekte, yÑlda buradan 50 000
gemi geçmektedir. Orta Doßu’dan Çin’e petrol nakleden tankerler buradan
geçmektedir. Malacco BoßazÑ’nÑn da Türk BoßazlarÑ gibi, petrol nakliyatÑn-
daki önemi gittikçe artmaktadÑr 57.
KÑzÑldeniz ile Akdeniz’i birbirine baßlayan Süveyà KanalÑ’ndan, 2001–
2002 verilerine göre günlük 3.8 varil petrol sevkÑyatÑ yapÑlmÑàtÑr. Buradan
sevk edilen petrol, Avrupa ve ABD’ye götürülmektedir. 2001 yÑlÑnÑn ilk sekiz
ayÑnda yaklaàÑk 238 petrol tankeri geçià yapmÑàtÑr. Süveyà KanalÑ’na paralel
bir àekilde “Sumed Petrol Boru HatlarÑ” vasÑtasÑyla da nakliyat yapÑlabildißi
için Türk BoßazlarÑ’nda oldußu gibi yoßun trafik karmaàasÑ yaàanmasÑ engel-
lenmiàtir. Bu hat üzerinden 2.5 milyon varil petrol taàÑnabilmektedir58.
Bakü ve Tengiz petrolünün taàÑnmasÑ için ilk akla gelen Sovyetler Birli-
ßi’nin daßÑlmasÑndan önceki yÑllarda Rusya ve Sovyet Cumhuriyetleri’ne ve
Varàova PaktÑ ülkelerine petrol sevk etmek amacÑyla inàa edilmià olan Bakü-
Novorossisk ve Bakü-Supsa boru hatlarÑ olmuàtur. Fazla bir masraf gerektir-
memesi ve petrol àirketlerinin bu seçimi isabetli bulmalarÑ sebebiyle erken
üretim petrolünün bu hatlardan sevk edilerek, Türk BoßazlarÑ yoluyla dünya
55 Feld, a.g.e.
56 Feld, a.g.e.
57 Feld, a.g.e.
58 Feld, a.g.e.
28 PROF. DR. SELMA YEL
nakliye edilmesine karar vermiàtir. Ýkinci bir hat olarak da Gürcistan’Ñn Sup-
sa limanÑnÑn kullanÑmÑ düàünülmüàtür64. Sonuç olarak her iki limandan da
petrol yükleyen tankerler, BoßazlarÑ kullanmak mecburiyetindedir.
Bütün tartÑàma ve Türkiye’nin engelleme çabalarÑna raßmen, 1997
KasÑm ayÑ sonu ile AralÑk ayÑ baàÑndan itibaren Azerbaycan erken üretim
petrolünü taàÑyan ilk tanker Boßazlardan geçmiàtir. Türkiye 1994’te yürürlü-
ße soktußu “Boßazlar Tüzüßü” ile kÑsmen de olsa trafißi denetleme yetkisi
elde etmià olmasÑna raßmen, güvenlißin yeterince temin edildißini söylemek
mümkün deßildir. Üstelik Boßazlardaki trafiße olumsuz yönde tesir edecek
yeni bir uygulama ile Rusya Federasyonu Kazak-Tengiz petrolünün de Bo-
ßazlar yoluyla taàÑnmasÑna karar vermiàtir. 158 km uzunlußundaki Tengiz-
Novorossisk hattÑndan tankerle petrol sevkiyatÑ, Aßustos 2001’den itibaren
baàlamÑàtÑr. Petrol taàÑmacÑlÑßÑnÑ üstlenmià olan Amerikan Chevron àirketi üst
düzey yöneticilerinden Simon Nutting, Haziran 2001’de Rus Ýnterfaks Ajan-
sÑ’na yaptÑßÑ açÑklamada, Novorossisk’te yüklenecek tankerlerin 80 – 155 bin
ton kapasiteli büyük gemiler olacaßÑnÑ belirterek, bu àekilde BoßazlarÑ yÑlda
100 – 160 petrol tankerinin kullanmÑà olacaßÑnÑ, tonajÑn artÑrÑlmasÑyla tanker
sayÑsÑnda azalmayÑ temin edebileceklerini iddia etmiàtir. AynÑ zamanda en
ekonomik yol olmasÑ sebebiyle Boßazlar yolunu tercih ettiklerini ifade etmek
suretiyle65 Türkiye’nin ve bilhassa da Ýstanbul ve BoßazlarÑn güvenlißinin hiç
dikkate alÑnmadÑßÑnÑ itiraf etmiàtir.
Simon Nutting’in açÑklamalarÑna göre, Boßazlardan iki günde bir petrol
yüklü, dev tonajlÑ tankerler geçecektir. Bu da, boyu 300 metreyi bulabilen, üç
futbol sahasÑ uzunlußundaki gemilerin geçiài sebebiyle, iki günde bir Ýstanbul
BoßazÑ’nda olaßanüstü hal ilan edilmesi ve deniz trafißinin saatlerce aksamasÑ
anlamÑna gelmektedir66. Muhtemel tanker kazalarÑ da bu ihtimale dâhildir.
Türkiye bu durumu Montreux ile engelleyemeyeceßini görmüàtür. Fa-
kat, en azÑndan yoßun çabalar sonucunda Bakü ve Tengiz petrolünün bir
bölümünün Gürcistan’Ñn Supsa limanÑndan pazarlanmasÑnÑ temin ederek,
Rusya Federasyonu’nun petrol sevkiyatÑ üzerinde tekel kurmasÑnÑ engelleme-
ye çalÑàmÑàtÑr. AynÑ zamanda, bir taraftan da Rusya Federasyonu’nun engel
olmaya çalÑàtÑßÑ “Bakü-Ceyhan Petrol Boru HattÑ” projesinin gerçekleàmesi
için Amerikan àirketlerinden destek temin edilmiàtir67. Fakat bütün bunlar
rin Boßazlardan geçmesi demek olup, mevcut deniz trafißinin yarÑsÑ kadar
artÑà olacaßÑ anlamÑna geliyordu. Ýkinci yol, petrolün 100 000 tonluk süper
dev tankerlerle taàÑnmasÑdÑr. Bu da, tankerlerin uzunluklarÑ 400, geniàlikleri
100 m civarÑnda farz edilse, yÑlda 900 büyük tankerin Boßazlardan geçmesini
öngörüyordu.69 Bu trafißin gidià ve dönüà yönü oldußu düàünüldüßünde de,
700 m geniàlikteki Boßaz’da iki yönde geçiàin nasÑl saßlanacaßÑnÑ düàünmek
bile güçtür. Boßazlarda risk altÑnda seyreden petrol tankerleri bu durumda
Ýstanbul’un güvenlißini tehdit eden bombalar hâline dönüàmektedir.
Türkiye bu geliàmeler karàÑsÑnda, bu denli ciddî bir risk üstlenmek mec-
buriyetinde olmayÑp, gerekli güvenlik tedbirlerini almakta kendini baßÑmsÑz
görmüàtür. Boßazlardaki tanker trafißine karàÑ tedbir almak yerine,
Montreux Boßazlar Sözleàmesi’nin tadilini istemesi de düàünülen çözümler
arasÑndadÑr. Fakat bunun yapÑlabilmesi kolay deßildir. Her àeyden önce Tür-
kiye’nin 1936’lÑ yÑllarÑn olumlu siyasî atmosferini yeniden yakalayarak, BatÑlÑ
ülkelerden bu hususta destek temin etmesi mümkün görünmemiàtir. Üstelik
sözleàmenin maddelerinin birkaçÑnÑn deßil, çoßunun deßiàmesi gerekmekte-
dir. Çünkü Montreux ile Boßazlardan sadece petrol tankerleri deßil, 2000’li
yÑllarÑn geliàmià silah sistemleri de geçirilmeye baàlanmÑà ve Türkiye bu hu-
susta ciddi bir sorunla karàÑ karàÑya kalmÑàtÑr. Uçak gemilerinin Boßazlardan
geçiài yasak oldußu halde, 1970’li yÑllarda Kiev uçak gemisinin savaà gemisi
sÑnÑfÑna sokularak Akdeniz’e çÑkarÑlmasÑ ve Türkiye’nin NATO’nun baskÑla-
rÑna maruz kalmasÑ bunlardan sadece biridir.
Montreux’e göre, taraf olan ülkeler, yeni bir anlaàmada mutabÑk kala-
mazlarsa, serbest geçià ilkesi saklÑ kalmak kaydÑyla yürürlükteki uluslararasÑ
hukuk kurallarÑna göre geçià rejimi düzenlenmesi gerekmektedir. Yani,
Montreux’in yerine 1982 Birleàmià Milletler Deniz Hukuku Sözleàmesi uygu-
lanmaya baàlanacaktÑr. Bu takdirde, Türkiye tanker geçiàini kÑsÑtlayamadÑßÑ
gibi, Montreux ile elde ettißi birçok avantajÑ da kaybetmià olacaktÑr. Halbuki
Türkiye, Montreux ile savaà gemilerinin geçiài hususunda yetkili kÑlÑndÑßÑ için
geliàmià ülkelerle olan iliàkilerinde avantajlÑ konumdadÑr70. Elbette ki, bunu
kaybetmek istememiàtir. Montreux’in tadili isteßinde bulunulmasÑ halinde,
UluslararasÑ Adalet DivanÑ’nÑn 1946 Korfu KanalÑ DavasÑ’nda oldußu gibi,
sahildar olmayan ülkelere daha fazla hak tanÑmasÑ ihtimali de dikkate alÑn-
71 A.g.e. “Korfu BoßazÑ UyuàmazlÑßÑ” diye bilinen olay sonucunda uluslararasÑ boßaz
tanÑmÑ da, UluslararasÑ Adalet DivanÑ’nÑn gündemine girmiàtir.
72 M. Deniz Vank, BoßazlarÑn Hukukv Rejimi ve Türk BoßazlarÑ, Ankara, 1999, s.
9.
73 M. Deniz Vank, a.g.e, s. 11; Hamza Eroßlu, a.g.e, Ankara, 1977, s. 225.
74 M. Deniz Vank, a.g.e, s. 17; Hamza Eroßlu, a.g.e, s. 225. Türkiye’nin Boßaz-
lar’daki hak ve yetkileriyle ilgili daha genià bilgi için bkz. Sevin Toluner, Milletler ArasÑ
Hukuk AoÑsÑndan Türkiye’nin BazÑ DÑà Politika SorunlarÑ, Ýstanbul, 2000, s. 291-329.
75M. Deniz Vank, a.g.e, s. 12, Ýlhan Lüfem, Deniz Hukukunda Geliàmeler, BM
Deniz Hukuku KonferansÑ, Ankara, 1959, s. 457.
76 Recep Güvelioßlu, “Boßazlar Tüzüßü”, Yeni GünaydÑn, 1 Temmuz 1994.
Tüzükle ilgili olarak bkz. Selma Yel, Deßiàen Dünya ÞartlarÑnda Karadeniz Ve
77
82 Ayhan Kamel, “Ýkinci Dünya SavaàÑ’nÑn Bitiminden Günümüze Kadar Türk-Rus Ýlià-
Avusturya bu sebeple AB’ye girmekte zorluklarla karàÑlaàmÑàtÑr. Toplulußa üye olduktan sonra
da 13 yÑl süreyle bu kararÑ askÑya almÑàtÑr. AB de, karàÑlÑk olarak Avusturya’da kendi malî
imkânlarÑyla özel güvenlikli yol yapma ve 13 yÑlda bitirme taahhüdünde bulunmuàtur.
104 Tercüman, 15 Mart 1994.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 39
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ
the Law of the Sea with Annexes and Index, New York, 1983, s. 8. 22. madde àu husus-
larÑ içermektedir: 1-Ülkelerin üzerinde hassasiyetle durdußu denizlerinin güvenlißi, yabancÑ
gemilerin karasularÑndan sabÑkasÑz geçiàini temin etmek için deniz rotalarÑ ve trafik ayrÑm
sistemleri kurulmalÑdÑr. 2-Tankerler, nükleer silahlÑ gemiler ve gemilerin taàÑdÑßÑ dißer nükleer
veya zehirli/tehlikeli maddeler, ülkeleri sahillerini kapatmaya mecbur bÑrakmaktadÑr. 3-Ülke
sÑnÑrlarÑnda geçià düzeni, àu hususlarÑ içermelidir: a) UluslararasÑ organizasyon önerileri, b)
Herhangi bir kanalÑn uluslararasÑ denizciliße uygun olmasÑ, c) Gemilerin ve kanallarÑn karak-
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 41
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ
teristik özellikleri, d) Trafik yoßunlußu. 4-Ülke sÑnÑrlarÑnÑn deniz rotalarÑ ve trafik ayrÑm sis-
temleri aslÑnda publicity’e baßlÑ olmaktadÑr.
Türk DÑà PolitikasÑ Kurtuluà SavaàÑ’ndan Bugüne Olgular-Belgeler-
114
Tüzüßü’nden önce Ýstanbul ve Çanakkale’yi liman ilan etmià, deniz güvenlißini temine yönelik
65 ayrÑ tüzüßü devreye sokmuàtur. 1982 yÑlÑndaki düzenlemeyle ilgili IMO Deniz Güvenli-
ßi’ne sadece dev kapsamlÑ bir özet sunmak suretiyle bilgilendirme yoluna gidilmiàtir.
122 Erhan Baàyurt, a.g.e, s. 105; “ABD’den Türkiye’ye Boßaz UyarÑsÑ”, Meydan, 29
MayÑs 1995.
123 Erhan Baàyurt, a.g.e, s. 106.
1936 YILINDAN SONRA DEÜÝÞEN DÜNYA ÞARTLARI, RUSYA 43
FEDERASYONU VE TÜRKÝYE ARASINDA BOÜAZLAR MESELESÝ
132 Cengiz Çandar, “21.YüzyÑl’da Ýstanbul ve KÑyamet Günleri”, Sabah, 5 MayÑs 1996.
133 Þükrü Elekdaß, “Boßazlar Türkiye’nin Kalbidir”, Milliyet, 3 Haziran 1996.
134 Þükrü Elekdaß, “Boßazlar Türkiye’nin…”, Milliyet, 3 Haziran 1996.
135 Ýsmail Soysal, “Türk BoßazlarÑnda Geçià Düzeni”, Cumhuriyet, 15 MayÑs 1996.
46 PROF. DR. SELMA YEL
Sonuç
Lozan’da kabul edilen Boßazlar rejimi, o yÑllarda güvenlißini tehdit et-
memekle birlikte, Türkiye mevcut durumdan rahatsÑzlÑk duyarak ilk fÑrsatta
deßiàiklik yaptÑrtmak istemiàtir. 1930’lu yÑllarda bütün dünyada hÑzlÑ bir si-
lahlanma yarÑàÑnÑn baàlamasÑnÑn yanÑ sÑra ülkeler arasÑndaki siyasî ve askerî
çekiàmelerin yoßunlaàmasÑ, Türkiye’nin, Boßazlar rejimi sebebiyle kendisini
tehlikede hissetmesine sebep olmuàtur. Fakat baàta Ýngiltere olmak üzere
haktan ve adaletten söz eden akit devletler, hâlâ Boßazlar rejiminin korun-
masÑnda Ñsrar edip barÑàÑn mutlaka korunacaßÑnÑ iddia etmià ve bu amaç
susta Türkiye’nin ne denli ciddi karar alÑp uygulamasÑ gerektißi daha iyi anla-
àÑlacaktÑr. AynÑ durum Karadeniz için de söz konusudur. Karadeniz son
yÑllarda çok ciddi kirlenmeye maruz kalmÑàtÑr.
Karadeniz’in güvenlißini ve çevre korumasÑnÑ Türkiye’nin güvenlißinden
ayrÑ tutmak, Boßazlar bölgesinden ayrÑ düàünmek mümkün deßildir. Kara-
deniz aynÑ zamanda da 21. yüzyÑlda dünyanÑn en önemli enerji nakil hattÑ
merkezi olacaßÑ için stratejik önemi de her zamankinden daha fazla artmÑàtÑr.
Brzezinski’nin Büyük Satranç TahtasÑ adlÑ eserinde ifade ettißi üzere,
ABD’nin 21.yüzyÑlda da dünya hâkimiyetinin devamÑ için Hazar ve Karade-
niz bölgelerini kontrol altÑna alarak enerji hatlarÑnÑ hâkimiyeti altÑna almasÑ
gerekmektedir. AynÑ durum AB için de geçerli olmakla birlikte, farklÑlÑklar da
içermektedir. AB, enerji ihtiyacÑ açÑsÑndan dÑàa baßÑmlÑ oldußu için, Rusya
Federasyonu ve de Türkiye’nin kontrolü altÑndaki bir enerji bölgesinden
tedirginlik duymaktadÑr.
Türkiye aslÑnda enerjiyi üreten deßil, enerjiyi farklÑ bölgelere aktaran
konumda olup enerji kaynaklarÑ son derece zengin olan ülkelerle ya sÑnÑr
komàusudur ya da enerji kaynaßÑnÑn dünya pazarlarÑna nakledildißi güzergâh
üzerindedir. Dünya üzerindeki varlÑßÑ tespit edilmià olan petrol ve gaz re-
zervlerinin dörtte üçü Türkiye'nin çevresindedir. Hali hazÑrda, doßalgaz ve
petrol rezervi zengini olan Orta Asya ve Orta Doßu ülkeleri ile enerji ihtiyacÑ
olan sanayileàmià BatÑlÑ ülkeler arasÑnda, Karadeniz, Boßazlar ve Anadolu
yarÑmadasÑnÑn en güvenli yollar oldußu herkes tarafÑndan kabul edilmektedir.
Bu da Türkiye'yi 21. yüzyÑlÑn enerji koridorunun anahtarÑ konumuna ge-
tirmià olup Türkiye’ye gerek ekonomik gerekse de politik yönden büyük güç
katacak potansiyelde görülmektedir. AynÑ durum Rusya Federasyonu için de
geçerlidir.
Enerji koridoru olan ülkelerin siyasi istikrara sahip ve güvenilir olmasÑ,
en az enerjiyi üreten ülkeler kadar önemli kabul edilmektedir. Bu önem,
özellikle de enerji baßÑmlÑsÑ olan ve tüketici ülke konumunda olan baàta AB
olmak üzere geliàmià ülkeler için hayatî öneme haizdir. Petrol ve doßalgazÑn
üretimi için üretici ülkelerdeki güvenlik ve istikrara ne kadar ihtiyaç varsa,
onun tüketicisi olan geliàmià ülkelere ulaàtÑrÑlmasÑnÑ saßlayan Türkiye gibi
ülkelerin iç politik istikrarÑ ve güvenilir olmasÑ da o kadar önem taàÑmaktadÑr.
Aßustos 2008’de Gürcistan’la Rusya Federasyonu arasÑnda çÑkan çatÑàma,
bunun ne kadar önemli oldußunu göstermiàtir. Öncelikle bölgesel barÑàÑn
korunmasÑ, daha sonra da oturmuà demokrasisi ile dünya barÑàÑnÑn korunma-
sÑnda Türkiye, öncü bir devlet olmanÑn sorumlulußu ile hareket ettißini kanÑt-
lamÑàtÑr. Bu yüzden de Hazar havzasÑ enerji kaynaklarÑnÑn farklÑ yollarla
dünya pazarlarÑna nakledilmesinde Türkiye’nin güzergâh olmasÑ genel kabul
gören bir kanaat hâline gelmiàtir. Bu da tarihî bir fÑrsat olarak görülmelidir.
56 PROF. DR. SELMA YEL
Sergey KORÝTSKÝY*
2 Daha genià bilgi için bkz. B. M. Potshveriya, Vneànyaya Politika Turtsii Posle
Gazi Üniversitesi Ýktisadi Ýdari Bilimler Fakültesi UluslararasÑ Ýliàkiler Bölümü Ößretim
Üyesi
72 DOÇ. DR. FIRAT PURTAÞ
1 Fiona Hill vd., “Turkey and Russia: Axis of the Excluded”, Survival: Global
Politics and Strategy, Volume 48, Issue 1, 2006.
TÜRK-RUS ÝLÝÞKÝLERÝNÝN GELÝÞÝMÝNÝN ANAHTARI: ÝYÝ 73
KOMÞULUK
ortalarÑnda Türkiye’nin PKK’ya yönelik genià çaplÑ ve sÑnÑr ötesi askerî ope-
rasyonlarÑnÑ, Rusya’nÑn Çeçenistan’a yönelik baàlattÑßÑ askerî operasyonlarÑ,
Karadeniz ve BoßazlarÑn statüsü ile ilgili tartÑàmalar enerji kaynaklarÑ üze-
rindeki rekabetle iliàkilendirilmiàtir. Gizli ya da açÑk rekabet bir yanda süre
dursun, 1997 yÑlÑnda Türkiye ile Rusya Mavi AkÑm projesine baàlamÑàlardÑr.
AyrÑca Türkiye 1999 yÑlÑnda Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattÑ projesinin
yapÑmÑna baàlamÑàtÑr. Günümüzde gelinen noktada ise, Rusya doßal gazÑnÑ
Güney AkÑm projesi ile Türkiye üzerinden Avrupa pazarÑna ulaàtÑrmaya
çalÑàmakta, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattÑna petrol pompalamayÑ görüàmek-
tedir. Bu sayede enerji arzcÑsÑ ülke olarak Rusya, transit ülke olarak Türkiye
bundan kazanç saßlarken, sürdürülebilir enerji güvenlißi elde ederek tüm
dünya bu uzlaàmadan kazançlÑ çÑkmaktadÑr. KaràÑlÑklÑ ve çok taraflÑ çÑkara
göre àekillenen bu denklemde belirleyici ve temel unsur ise Türkiye ile Rusya
arasÑndaki iyi komàuluk iliàkileridir. Enerji alanÑndaki iàbirlißinde halen reka-
bet konusu olarak devam eden Nabucco Projesi de taraflarÑn ihtiyaçlarÑ ve
çÑkarlarÑnÑ uzlaàtÑrma doßrultusunda ortak aklÑn iàletilmesi suretiyle çözümle-
necektir.
Ýyi komàuluk anlayÑàÑnÑn, Türk-Rus iliàkilerinin deßiàmez karakteri ol-
makla birlikte özellikle 2000’li yÑllarÑn ortalarÑndan itibaren ivme kazandÑßÑnÑ
görmekteyiz. Her iki tarafÑn da dÑà politikalarÑnda komàularÑyla sorunlarÑnÑ
çözmeye öncelik vermesi bu geliàmede belirleyici faktörlerden biri olmuàtur.
Türkiye bu politikasÑnÑ “komàularla sÑfÑr sorun” olarak adlandÑrÑrken, Rusya
ise “komàularla stratejik ortaklÑk” olarak ifade etmiàtir. Günümüzde Çin,
Kazakistan, Ýran, Ukrayna gibi Rusya ile ortak kara veya deniz sÑnÑrÑnÑ pay-
laàan ülkeler Rusya’nÑn stratejik ortaklarÑ olarak görülmektedir. Türkiye ise
sÑfÑr sorun politikasÑ doßrultusunda daha önce diplomatik iliàkileri bulunma-
yan komàusu Ermenistan ile sÑnÑrlarÑnÑ açmaya ve diplomatik iliàkileri kur-
maya çalÑàmakta, Yunanistan gibi sorun yaàadÑßÑ komàularÑyla sorunlarÑnÑ
çözmektedir. Ýki tarafÑn iyi komàulußa önem ve öncelik veren dÑà politika
anlayÑàÑ Türkiye ile Rusya’yÑ da stratejik ortak düzeyine ulaàtÑrmÑàtÑr.
Rusya ile Türkiye arasÑndaki iyi komàulußu güçlendiren unsurlarÑn ba-
àÑnda sürekli artan ekonomik iliàkiler gelmektedir. Ýki taraf da ekonomik ilià-
kilerini siyasi meselelerden ayrÑ tutma konusunda hassasiyet göstermektedir.
Ekonomik iliàkiler günümüzde ortaya çÑkan siyasi ortaklÑßÑn motoru olmuà-
tur.
Ýyi komàulußun ebedî dostluk ve ortaklÑßa dönüàtürülmesinde ise rol oy-
nayacak en önemli unsur insanî alanda iliàkilerin önünün açÑlmasÑdÑr. Türki-
ye’de hem Türk hem de Rus kimlißini ve kültürünü özümsemià sayÑlarÑ yüz
bini aàan yeni bir nesil yetiàmektedir. Ortak evliliklerin ürünü olan bu nesil,
iyi komàuluk iliàkilerini akrabalÑk düzeyinde yürütebilecek niteliktedir. Bura-
74 DOÇ. DR. FIRAT PURTAÞ
GÝRÝÞ
Rusya Federasyonu’nda Vladimir Putin döneminin baàlamasÑ, Türki-
ye’de de AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte Türk-Rus iliàkileri ivme
kazanmÑàtÑr. 1990’lÑ yÑllarda Türk-Rus iliàkilerinde ancak ticari boyut söz
konusu idiyse de, günümüzde iki ülke arasÑnda “stratejik ortaklÑktan” dahi
bahsedilmeye baàlanmÑàtÑr. Ýki ülke arasÑndaki ticaret hacminin 40 milyar
dolara ulaàmasÑ, ikili görüàmelerin çok sÑk ve en üst düzeyde yapÑlmasÑ, ulus-
lararasÑ arenada taraflarÑn birbirlerine destekte bulunmalarÑ, enerji alanÑnda-
ki iàbirlißinin artmasÑ, Türk-Rus iliàkilerinin “stratejik ortaklÑk” düzeyine
çÑkmasÑ için zemini hazÑrlayan geliàmelerdir. Bütün bu geliàmelerin gerek
Türkiye’nin gerekse de Rusya’nÑn BatÑ ile sorun yaàadÑßÑ bir döneme denk
gelmesi, Rusya ile Türkiye’nin Avrasya Birlißi’ne doßru gittißine ve Rus-
ya’nÑn Türkiye’nin AB yolunda alternatif olup olamayacaßÑna dair tartÑàma-
larÑn artmasÑna yol açmÑàtÑr. Türk-Sovyet (Rus) münasebetlerinin kuruluàu-
nun 90. yÑlÑnÑn kutlandÑßÑ 2010 yÑlÑnda diplomatik iliàkilerin artmasÑ, vizelerin
kaldÑrÑlmasÑ ve Üst Düzey Ýàbirlißi Konseyi’nin faaliyete geçmesi, bundan
sonraki süreçte Türk-Rus münasebetlerinin daha fazla geliàeceßine iàaret
etmektedir.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ößre-
tim Üyesi
76 DOÇ. DR. ÝLYAS KEMALOÜLU
yana yaàamÑà ve tarih boyunca sÑk sÑk birbirleriyle savaàmak zorunda kalmÑà-
tÑr. Buna raßmen o kadar çok ortak yönleri vardÑr ki Ruslar, AvrupalÑlarla
karàÑlaàtÑrÑldÑßÑnda Türklere daha yakÑn görünmektedir. Coßrafî olarak her
iki ülkenin de hem BatÑ’da hem de Doßu’da topraklarÑnÑn bulunmasÑ, iki
ülkeyi birleàtiren bir dißer etkendir. Bundan dolayÑ, Rusya’yÑ ve Türkiye’yi
ne BatÑ, BatÑlÑ olarak kabul etmekte, ne de Doßu, Doßulu olarak görmektedir.
Rusya ve Türkiye’nin bir dißer ortak noktasÑ ise tarihteki en büyük impara-
torluklarÑ meydana getirmià ve bu imparatorluklarÑn aynÑ dönemde yÑkÑlÑp
yerlerine iki yeni devletin kurulmuà olmasÑdÑr1. Yeni kurulan iki devlet çok
geçmeden birbirlerine yakÑnlaàma ihtiyacÑ duymuàtur.
Bundan yaklaàÑk 90 yÑl önce Mustafa Kemal’in V. Ý. Lenin’e yazdÑßÑ 26
Nisan 1920 tarihli mektup, Türkiye ile Sovyet Rusya arasÑnda resmî iliàkile-
rin baàlangÑcÑ olarak kabul edilmektedir. Bu mektupta, diplomatik iliàkilerin
tesisi teklif edilmià, Rusya’dan Türkiye’ye yürüttüßü baßÑmsÑzlÑk savaàÑnda
yardÑm etmesi istenmiàtir. Bunun karàÑlÑßÑnda ise Türkiye, Sovyet Rusya ile
birlikte emperyalist güçlere karàÑ mücadele verecekti. Sovyet Hükümeti,
TBMM’yi tanÑyan dünyadaki ilk büyük devlet oldu ve Moskova, Ankara ile
dostluk münasebetlerinin kurulmasÑndan yana bir karar aldÑ2. Neticede 16
Mart 1921 tarihinde Moskova’da Türk Hükümeti ile Sovyet Hükümeti,
Dostluk ve Kardeàlik AntlaàmasÑnÑ imzalamÑàlardÑr.
Anlaàmada iki hükümetin “milletlerin kardeàlik prensipleri ve halklarÑn
kendi kaderlerini tayin hakkÑna sahip olduklarÑ konularÑnda hemfikir ve em-
peryalistlere karàÑ mücadele konusunda dayanÑàma içerisinde olduklarÑ” be-
lirtilmiàtir. AyrÑca taraflarÑn daimi dostluk ve gerçek iàbirlißini öngören mü-
nasebetleri kurma yönünde istekli olduklarÑnÑn da altÑ çizilmiàtir. Ülkeler
arasÑnda imzalanan bütün eski anlaàmalar, geçersiz ilan edilmiàtir. Bu an-
laàma çerçevesinde Sovyet Rusya, ayrÑca Türkiye’ye 10 milyon altÑn ruble
deßerinde yardÑm etmeyi kabul etmiàtir. Söz konusu yardÑm, sadece para
yardÑmÑ deßildi. Silah ve askerî teçhizatlarÑn teslimatÑnÑn yanÑ sÑra Rusya,
silah ve dißer askerî ihtiyaçlarÑ üretecek ve imalathaneleri hayata geçirecek
1 Rus-Türk Ýliàkileri için bkz. Ömer Göksel Ýàyar, Sovyet-Rus DÑà PolitikalarÑ ve
Karabaß Sorunu, Alfa YayÑnlarÑ, Ýstanbul, 2004; S. Ý. Aralov, Bir Sovyet DiplomatÑnÑn
AnÑlarÑ, Hasan Ali Ediz (çev.), Birey Toplum YayÑnlarÑ, Ankara, 1985; R. Tacibayev, Siya-
sette, Kültürde, Sanatta Türk-Sovyet Ýliàkileri: KÑzÑl Meydan’dan Taksim’e, Truva
YayÑnlarÑ, Ýstanbul, 2004; Mehmet Saray, Türk-Rus Münasebetlerinin Bir Analizi, Milli
Eßitim BakanlÑßÑ YayÑnlarÑ, Ýstanbul, 1998; V. N. Koptevskiy, Rossiya-Turtsiya: EtapÑ
Torgovo-Ekonomiçeskoßo Sotrudniçestva, Moskova, 2003.
2 A. Kolesnikov, Atatürk Dönemi Türk-Rus Ýliàkileri, çev. Ý. Kamalov, Atatürk
AraàtÑrma Merkezi YayÑnlarÑ, Ankara, 2010, s. 27.
KOMÞULUKTAN STRATEJÝK ÝÞBÝRLÝÜÝNE: TÜRK-RUS 77
ÝLÝÞKÝLERÝ
3 a.g.e., s. 28.
4XXI. yüzyÑlÑn baàÑndaki Rus dÑà politikasÑ için bkz. Vneànyaya Politika Rossiyi: Ot
Yeltsina k Putinu, yay. haz. S. Kroytsberger-S. Grabovski-Y. Unzer, Kiyev, 2002; Ýlyas
Kamalov, Moskova’nÑn RövanàÑ: Putin Dönemi Rus DÑà PolitikasÑ, Yeditepe YayÑne-
vi, Moskova, 2008.
78 DOÇ. DR. ÝLYAS KEMALOÜLU
payla demir ve çelik ürünleri, yüzde 12’lik payla da sebze ve meyve oluàtur-
maktadÑr5. Bununla birlikte ticari iliàkilerde Türkiye aleyhine bir dengesizlik
söz konusudur. Türkiye, bütün görüàmelerde aleyhine olan dengesizlißi gün-
deme getirmesine raßmen, Rus yetkililer bu dengesizlißin Rusya’da Türkle-
rin inàaat sektörüne yaptÑßÑ yatÑrÑmlar, bavul ticareti ve turizm sayesinde
kapandÑßÑ görüàündedirler. Rusya’da çok sayÑda Türk inàaat àirketi faaliyet
göstermektedir ve 90’lÑ yÑllardan itibaren Türk firmalarÑ Rusya’da yaklaàÑk
1000 projeyi hayata geçirmiàlerdir. 2011 yÑlÑnda Rusya’dan Türkiye’ye gelen
turist sayÑsÑ ise 3 milyonu aàmÑà ve Ruslar, Türkiye’yi ziyaret eden turistler
arasÑnda birinci sÑrada yer almÑàlardÑr. Taraflar bu alanlardaki iàbirlißini
devam ettirme konusunda kararlÑdÑrlar. Nitekim iki ülke yetkilileri de 2015
yÑlÑnda ticaret hacmini 100 milyar dolar seviyesine çÑkaracaklarÑnÑ ileri sür-
mektedirler. Ticarî münasebetlerin geliàimi ise dißer alanlardaki iàbirlißini de
beraberinde getirecektir.
Temmuz 2009.
8 Ýlyas Kamalov, “Türkiye ile Rusya’nÑn “Enerji”k DansÑ Sürüyor”, Yeni Þafak, 8
Aßustos 2009.
KOMÞULUKTAN STRATEJÝK ÝÞBÝRLÝÜÝNE: TÜRK-RUS 81
ÝLÝÞKÝLERÝ
Sonuç
Türkiye ile Rusya’nÑn Kafkaslar ve Orta Asya coßrafyasÑnda birbirlerini
rakip olarak görmesi, Boßazlar meselesi, Rusya’daki Ermeni diasporasÑnÑn
etkinlißi, Moskova’nÑn PKK ve KÑbrÑs konusunda vaat ettißi desteßi yerine
getirmek için acele etmemesi gibi hususlar Türk-Rus iliàkilerine zaman za-
man gölge düàürse de son yÑllarda Rusya ile Türkiye arasÑndaki iliàkiler hÑzla
geliàmektedir. Nitekim zamanÑnda Talat Paàa’nÑn “Bizim Rusya siyasetimiz
falan yoktur. Rus elçisi Ýgnatiev ne derse biz tersini yaparÑz” àeklindeki sözle-
rinin yerini TOBB BaàkanÑ RÑfat HisarcÑklÑoßlu’nun “Günümüzde Türk-Rus
iliàkilerini Soßuk Savaà yÑllarÑnda oldußu gibi sÑnÑrlandÑracak hiçbir engel
kalmamÑàtÑr. Türkiye ve Rusya, geçmiàte Almanya ve Fransa’nÑn baàardÑßÑnÑ
baàarabilir” àeklindeki sözleri12 almÑàtÑr.
Bölgesel ve küresel geliàmeler ile iki ülkenin bu geliàmelere olan bakÑà
açÑlarÑ, Türkiye ile “Büyük Kuzey Komàu” olarak nitelendirdißi Rusya’yÑ
Gazi Üniversitesi Ýktisadi Ýdari Bilimler Fakültesi UluslararasÑ Ýliàkiler Bölümü Ößretim
Üyesi
88 DOÇ. DR MEHMET SEYFETTÝN EROL
Hasan KANBOLAT
Günümüz Türk-Rus Ýliàkilerinde Kafkasya
leri ve onlarÑn millî ve devlet fikirlerinin içerißi ile baßlantÑlÑ jeopolitißin ma-
nevî temellerine büyük önem vermektedirler.
Rusya’nÑn AvrasyacÑlÑk özdeàlißi, Slav ve Turan kültürlerinin karÑàÑmÑ,
sentezi ve tarihî iàbirlißi sonucunda oluàmuàtur. AvrasyacÑlÑk özdeàlißi, ortak
etnik baßlardan ziyade manevî akrabalÑk ile ortak tarihî kadere öncelik tanÑ-
maktadÑr. Bu da siyasi-etnik devlet oluàumunun asÑrlarca var olma ve geliài-
mini mümkün kÑlmaktadÑr. Bundan hareket ederek hem Avrupa hem de
Asya unsurlarÑ içeren Bizans Ýmparatorlußu da Avrasya Ýmparatorlußu sa-
yÑlmaktadÑr. Rusya ve Türkiye, Bizans’Ñn kültürel ve tarihî mirasçÑlarÑdÑr.
AvrasyacÑlar, BatÑ medeniyetini, dißer medeniyetlerin üyelerinin de mut-
laka örnek aldÑßÑ daha üstün insan toplumunun evrim àekli olarak kabul et-
miyorlar. Bunu da BatÑ kültürünün en önemli deßerlerinin teknik nitelik taàÑ-
dÑßÑna, bunlarÑn kusursuz bir sosyal yapÑ ve tutumlu ekonomik düzen arayÑàÑ-
na yönlendirilmià oldußuna, manevî bir baàlangÑç içermedißine ve insanÑn
geliàimini ve deßiàimini öngörmedißine baßlamaktadÑrlar.
AvrasyacÑlÑßÑn Rusya’daki modern tanÑmlamasÑnda bazen AvrasyacÑlÑk,
Küreselleàme ile Atlantizm ile karàÑlaàtÑrÑlmakta ve Rusya’nÑn Ýslam dünyasÑ
ile ittifakÑnÑ veya Rusya, Çin, Hindistan ve Ýran’Ñn yer alacaßÑ bir jeopolitik
blokun kuruluàunu öngörmektedir. Ortak ekonomik strateji olarak ise Avras-
ya’nÑn ayrÑ parçalarÑnÑn ekonomik açÑdan birbirlerini tamamlama prensibi-
nin benimsenmesi teklif edilmektedir. Bu prensip, dünya pazarÑna olan baßlÑ-
lÑßÑ asgari seviyeye indirecektir. Dünya pazarÑnda ise okyanusa direkt çÑkÑàa
sahip ülkeler ayrÑcalÑk sahibidirler. Birbirleriyle ekonomik alÑà veriàin (ve
yalnÑzca ekonomik deßil) artmasÑ, Avrasya devletlerine ulaàÑm masraflarÑndan
tasarruf etmelerini saßlayacaktÑr. Bu alandaki masraflar, bu ülkelerin malla-
rÑnÑn dünya pazarÑndaki rekabet edilebilirlißini azaltmakta ve bu ülkeleri
baàtan dezavantajlÑ konuma getirmektedir.
Türkiye’de AvrasyacÑlÑk konsepti, XX. yüzyÑlÑn 90’lÑ yÑllarÑnda geliàmeye
baàlamÑà ve daha çok etnik anlamda ele alÑnarak, Türkî halklarÑn birlik fikrini
ortaya atmÑàtÑr. Bu açÑdan Avrasya, baßÑmsÑz Türk devletleri ve Türk halkla-
rÑnÑn yaàadÑßÑ coßrafyalardan oluàan Türk dünyasÑ olarak algÑlanmaktadÑr.
AvrasyacÑlÑßÑn bu konsepti, Türkiye’nin önderlißinde Türk halklarÑ arasÑnda
güçlü siyasi, ekonomik, kültürel vs. baßlarÑn geliàimini öngörmüàtür. Yine bu
konseptte Türk ve Slav unsurlarÑ arasÑndaki karàÑlÑklÑ tarihî etkileàim ve bir-
birlerini tamamlama gerçeßi kabul edilerek Rusya’nÑn da “AvrasyacÑlÑßÑn
Türk eksenine” dâhil edilmesi mümkün görülmüàtür. Ancak tek àartla: Rus-
ya, liderlik iddiasÑnda olmayacak ve Türk Müslüman kültürün üstünlüßünü
kabul edecekti. Böylece birlik ve dayanÑàma içinde olan ve Rusya’nÑn katÑlÑ-
mÑyla daha da güçlenecek Türk-Ýslam AvrasyasÑ’nÑn, tek kutuplu dünya dü-
RUS-TÜRK MÜNASEBETLERÝNDE AVRASYACILIK 97
(XX. YüzyÑlÑn 90’lÑ YÑllarÑ)
zeni àartlarÑnda önemli bir jeopolitik güç hâline gelmesi gerekiyordu. Avras-
yacÑlÑßÑn “radikal” yorumlama àekilleri de mevcuttu. Buna göre, Rusya em-
peryalizm siyaseti izlemek ve küçük halklarÑ sömürgeleàtirmekle suçlanÑyor,
Rusya Avrasya alanÑndan çÑkartÑlÑyor ve Rusya’daki halklar arasÑndaki mü-
nasebetlerin tarihi çarpÑtÑlÑyordu.
1990’lÑ yÑllarÑn baàÑnda bu tür radikal fikirlerle Türkiye’nin Türkî halkla-
ra karàÑ izledißi siyasetin bazÑ boyutlarÑ, Rus-Türk münasebetlerini olumsuz
etkilemiàtir. SSCB yÑkÑldÑktan ve uluslararasÑ arenaya baßÑmsÑz Türk cumhu-
riyetleri ortaya çÑktÑktan sonra Türkiye’nin siyasi ve toplumsal düàüncesinde
Jön Türkler devrinde popüler olan “Büyük Turan”Ñn kuruluàu fikri yeniden
canlanmÑàtÑr. Bu proje, Türkiye’nin baàkanlÑßÑnda bir nevi Türk halklarÑnÑn
birleàtirilmesini öngörüyordu. Bu dönemde ilk kez XIX. yüzyÑlÑn ikinci yarÑ-
sÑnda A. Vambery’nin Bir Sahte Derviàin Orta Asya Gezisi adlÑ eserinde2
geçen Türk dünyasÑnÑn Adriyatik’ten Çin’e kadar yayÑldÑßÑna dair görüà tek-
rarlanmÑàtÑr. Bu görüà, söz konusu topraklarda “Büyük Turan”Ñn kuruluàunu
mümkün görüyordu.
Resmî seviyedeki açÑklamalar ise daha ölçülüydü. Ancak Türkiye, hiç
vakit kaybetmeden Türk halklarÑyla çok yönlü yakÑnlaàmayÑ öngören adÑmlar
atmÑàtÑr. 1991’de baßÑmsÑzlÑklarÑnÑ ilan eden Türk cumhuriyetlerini tanÑyan
ve bu ülkelerde büyükelçilikler açan ilk ülke Türkiye olmuàtur. Türk cumhu-
riyetleriyle münasebetlerin koordine edilmesi amacÑyla Ocak 1992’de TÝKA3
kurulmuàtur. MayÑs 1992’de Baàbakan Süleyman Demirel baàkanlÑßÑndaki
resmî heyet, Türk cumhuriyetlerini ziyaret etmià ve taraflar arasÑnda ekono-
mi ve kültürel alanlarÑnda iàbirlißinin geliàtirilmesine dair anlaàmalar imza-
lanmÑàtÑr. Sonbahar 1992’de Ankara’da Türk cumhuriyetlerinin liderleri bir
araya gelmià ve görüàmelerin gündemlerinden birini de Türk devletleri için
“ortak dil”in oluàturulmasÑ konusu teàkil etmiàtir4.
Akraba halklarla münasebetlerin geliàtirilmesi son derece doßal bir süreç
olup, anlaàÑlabilir ve saygÑ duyulmasÑ gereken bir siyasettir. Ancak “Büyük
Turan” konsepti, Rusya Federasyonu içerisindeki Türk halklarÑnÑ da kapsa-
maktadÑr. 1992 yÑlÑndan itibaren Türkiye’nin inisiyatifi ile gerçekleàtirilen
Türk halklarÑ konferanslarÑnda Rusya içerisindeki Türk bölgelerinin (Tataris-
tan, Baàkurdistan, Çuvaàistan, Karakalpak, Karaçay-Çerkes, Kabarda-
Balkar, KalmÑk, Hakasya, Altay, Tuva, Yakutistan) temsilcileri de katÑlmÑàtÑr.
Türk yetkililer, Türk birlißinin geliàimi ve pekiàtirilmesine yönelik faaliyetleri
Hasan KANBOLAT
Dünya’da hem AsyalÑ hem de AvrupalÑ olan iki ülke vardÑr. Sadece coß-
rafyalarÑ ile deßil, kültürel, siyasi, tarihî ve ekonomik olarak da bu iki ülke
hem AsyalÑ ve hem de AvrupalÑdÑr. Baàka ülkelerde olmayan bu özellik, Rus-
ya Federasyonu ve Türkiye’ye dünyaya farklÑ bir bakÑà açÑsÑ vermektedir.
Kuzey ve Güney Kafkasya, 19. yüzyÑldan itibaren ÇarlÑk RusyasÑ ve 20.
yüzyÑlda Sovyetler Birlißi’nin bir parçasÑydÑ. Türkiye için ise özellikle Soßuk
Savaà dönemi boyunca baßlantÑnÑn çok sÑnÑrlÑ oldußu bir bölgeydi. Sovyetler
Birlißi, Türkiye’nin bölge ile iliàkilerini sÑnÑrlandÑrmÑàtÑr. Türkiye’deki Kaf-
kasya kökenli insanlarÑn da atavatanlarÑyla arasÑnda bir duvar örmüàtür.
20. yüzyÑlda, Soßuk Savaà yÑllarÑnda Sovyetler Birlißi’nin bakÑàÑ ile Tür-
kiye, BatÑ’nÑn ve NATO’nun güney kanadÑnÑn ileri karakolu, geri kalmÑà Or-
ta Doßu ülkesi ve ABD’nin Ortadoßu uydusuydu. Avrupa-Atlantik dünyasÑ
içinde yer alan Türkiye ise Sovyetler Birlißi’ne kuzeyindeki büyük kÑzÑl tehli-
ke olarak bakÑyordu. Karadeniz’in batÑ ve doßusundan aàaßÑya doßru genià-
leyen ÇarlÑk RusyasÑ nedeniyle OsmanlÑ Devleti’nin son 300 yÑlÑnÑn küçülme
ile geçmesi de Türkiye’nin yakÑn tarih algÑlamasÑnÑ derinden etkilemiàtir. 18.
ve 19. yüzyÑllarda ÇarlÑk RusyasÑ’nÑn geniàlemesi sonucunda ve OsmanlÑ
Devleti ile yaàanan savaàlar nedeniyle Anadolu’ya gerçekleàen kitlesel zorun-
lu göçler, Balkan ve Kafkasya’dan gelen bu göçmenlerin Türkiye Cumhuri-
yeti’nin kurulmasÑnda aßÑrlÑklÑ katkÑlarÑnÑn olmasÑ da Türkiye’nin yakÑn tarih
algÑlamalarÑnÑ derinden etkilemiàtir. Türkiye Cumhuriyeti’ni oluàturan yakla-
àÑk 80 milyonun yüzde 55’i ÇarlÑk RusyasÑ, Sovyetler Birlißi ve Balkan coß-
rafyasÑndan zorunlu göçle gelen insanlarÑn torunlarÑndan oluàmuàtur. Ku-
zeybatÑ Kafkasya’dan Adigeler, WubÑhlar, Karaçay ve Balkarlar, Kosaklar
(Rus KazaklarÑ), Abhazlar; Kuzeydoßu Kafkasya’dan Çeçenler, DaßÑstanlÑ-
ORSAM BaàkanÑ
102 HASAN KANBOLAT
lumu ilgilendiren bir sorundur. Türkiye, her ülkenin sÑnÑr komàusu ve AGÝT
Minsk Grubu’nun bir üyesi olarak, ihtilafÑn çözümü ile yakÑndan ilgilidir. Bu
nedenle, Minsk Grubu eàbaàkanlarÑnÑn inisiyatifiyle 2004 yÑlÑnda baàlatÑlan
Prag görüàme sürecini desteklemekte ve bu sürecin sorunun barÑàçÑ çözümü
yönünde bir açÑlÑm yaratmasÑnÑ dilemektedir. DaßlÑk (YukarÑ) Karabaß barÑà
sürecinde olumlu bir geliàme kaydedilmesinin bölgesel iàbirlißine ve Türkiye-
Ermenistan iliàkilerinin normalleàmesine olumlu katkÑda bulunacaßÑ düàü-
nülmektedir.
Baàta Çeçenistan’daki çatÑàmalar olmak üzere Kuzey Kafkasya’daki et-
nik çatÑàmalarÑn da Soßuk Savaà sonrasÑ Türkiye’nin Kafkasya politikasÑ üze-
rinde etkileri olmuàtur. Türkiye’nin Çeçenistan’daki çatÑàmalarÑ Rusya’nÑn iç
sorunu olarak deßerlendirmesi ve sorunun insan haklarÑ ve Rusya Federas-
yonu’nun toprak bütünlüßüne saygÑ çerçevesi içinde çözülmesi gerektißini
belirtmesine raßmen 1995 yÑlÑnda çatÑàmalar tÑrmandÑßÑnda Moskova, Türki-
ye’yi Çeçenistan’a silah yardÑmÑ yapmak ve hatta gönüllü askerler gönder-
mekle suçlamÑàtÑr.
Kafkasya’daki genel istikrarsÑzlÑk ve Türkiye’nin istikrarsÑz bir bölgeye
yönelik politika üretmek ve uygulamaya koymak konusundaki tecrübesizlißi
Türk dÑà politikasÑ yapÑcÑlarÑ için bir sorun oluàturmuàtur.
* Pyatigorsk Devlet Dil Üniversitesi Doßu Dilleri ve Kültürü Bölümü Ößretim Üyesi
108 DOÇ. DR. ALEKSANDR PÝLÖV
ßunu ortaya koymuàtur. Bu ortamda ABD’nin Orta Doßu ile Orta Asya
ülkelerine kendi entegrasyon projelerini kabul ettirme konusundaki çabalarÑ
artmÑàtÑr. ABD’nin ana jeopolitik rakiplerini hedef alan bu projelerde Türki-
ye’ye ve ona etnik ve kültürel açÑdan yakÑn olan cumhuriyetlere önemli rol
atfedilmiàtir2. AynÑ zamanda ABD yönetimi, Avrasya coßrafyasÑnda güvenlik
tehditlerinden sözde kaygÑ duydußunu bildirmiàtir.
Dißer taraftan Türk ekonomisine büyük darbe vuran 1994 yÑlÑndaki malî
kriz, Türkiye’nin Türk cumhuriyetlerinin ekonomik geliàimlerinin “lokomo-
tif” rolünü tehdit etmiàtir. BDT’nin Türk cumhuriyetlerinin millî ekonomile-
ri, uzun süreli geliàim programlarÑna ihtiyaç duyuyorlardÑ. Ancak Türk iàa-
damlarÑ bu süreçte yer almaya hazÑr deßillerdi. Sadece ekonomik deßil, XX.
yüzyÑlÑn sonundaki siyasi gerçekler de Türk Birlißi’nin kurulmasÑ için müsait
zeminin olmadÑßÑnÑ ortaya koymuàtur. Orta AsyalÑ siyasetçilerin anlattÑkla-
rÑndan anlaàÑlacaßÑ üzere onlar, SSCB’nin yÑkÑlÑàÑndan sonra herhangi bir
entegrasyon sürecini düàünemiyorlardÑ.
Resmî olarak Türkî devletlerin liderleri hiçbir zaman özerk Türk cum-
huriyetleriyle (Rusya Federasyonu ve Çin içerisindeki cumhuriyetler) enteg-
rasyona gitme konusunu dile getirmemiàlerdir. XX.-XXI. yüzyÑllarÑn sÑnÑrÑn-
da Türk dünyasÑ liderlißi için Orta Asya’nÑn iki büyük devleti daha talip ol-
muàtur. Kazakistan ile Özbekistan. Yüzölçümü, ekonomik potansiyel ve arz
ettikleri jeopolitik önem açÑsÑndan bu iki ülke, Türkiye’nin gerisinde deßiller.
Çin ve Ýran gibi ülkelerle rekabet de Türkiye’nin Türk dünyasÑndaki siyasi
liderlik konusundaki talebinden vazgeçmesinde önemli rol oynamÑàtÑr.
1990’lÑ yÑllarÑn sonunda Türkiye, yalnÑzca kültür ve sosyal alanlarda aktif
faaliyet gösterme imkânÑna sahip olmuà, uzun süreli siyasi ve ekonomik inisi-
yatiflerden vazgeçmek zorunda kalmÑàtÑr. Ancak kültür, Türkiye’nin bölgede
konumunu saßlamlaàtÑrma sürecinde önemli bir araçtÑr. Bu araç Türkiye
tarafÑndan daha XX. yüzyÑlÑn baàÑnda (o dönemde OsmanlÑ Devleti) akraba
halklarla münasebetlerde aktif olarak kullanÑlmÑàtÑr. I. Dünya SavaàÑ önce-
sinde Türk subaylar, Rusya Ýmparatorlußu’nun millî sÑnÑrlarÑnda istihbarat
faaliyetlerinde bulunurken bu çalÑàmalarÑ “Müslüman aydÑnlatma” sloganÑyla
yürütmüàlerdir3.
tan, Kolektif Güvenlik AnlaàmasÑ Örgütü’nden çÑkmÑàlardÑr. Daha sonra adÑ geçen bu iki Türk
cumhuriyeti, GUUAM’Ñn içerisinde yer almÑàlardÑr.
3 A. Ý. PÑlöv, Basmaçeskoe Dvijenie v Sredney Azii: Etnopolitiçeskiy Srez, Bià-
kek, 2006, s. 87-88.
110 DOÇ. DR. ALEKSANDR PÝLÖV
4 2005 yÑlÑ baàÑnda yayÑmlanan anket çalÑàmasÑna göre Türkiye’de nüfusun yüzde 59.5’i
sÑz hâle getireceßi ve onu ABD’nin etkisi altÑndan çÑkaracaßÑ düàünülmektedir. Bkz. A. Dugin,
“V Nadejde na ZdravÑy SmÑsl. Ýntervyu”, 23. 10.2008, http://1news.az/politics/
20081022112247404.html
7 http://www.rosbalt.ru/2008/06/07/492002.html
8Ýlyas Kamalov, Ot Sosedstva k Sotrudniçestvu: Rossiysko-Turetskie
Otnoàeniya, ORSAM Rapor No. 18 (2010), s. 13.
IV.OTURUM
bilim dalÑ. Bkz. Vedat Gültek, Rusça-Türkçe Sözlük, Bilim ve Sanat YayÑnlarÑ, Ankara,
2004, s. 601. (çev. notu).
SOSYAL BÝLÝMLER ALANINDA GELÝÞEN RUS-TÜRK 119
MÜNASEBETLERÝ (1920-1950’LÝ YILLAR)
* St. Petersburg Devlet Üniversitesi Doßu Fakültesi Türk Filolojisi Bölümü Ößretim Üyesi
1 1919’da Doßu Dilleri Fakültesi’nin yeniden yapÑlandÑrÑlmasÑ döneminde kadar Osman-
lÑca eßitimi ile ilgili makalemizdeki bölümler, aàaßÑdaki makaleden yararlanarak kaleme alÑn-
mÑàtÑr. Bkz. S. N. Ývanov, “Kafedra Türkskoy Filologii”, UçönnÑye Zapiski LGU. Seriya
Vostokovedçeskih Nauk, No. 13 (1960), s. 69-78.
2 V. D. Smirnov, ObraztsovÑe Proizvedeniya Osmanskoy LiteraturÑ v
Ýzvleçeniyah i OtrÑvkah s Prilojeniem )aksimile OfitsialnÑh Dokumentov RaznÑh
Poçerkov, St. Petersburg, 1891, s. III.
122 DOÇ. DR. ALEKSANDR PÝLÖV
4 a.g.e., s. 34-36.
5 S. N. Ývanov, ArabizmÑ v Turetskom YazÑke, Leningrad, 1973.
6 N. Ý. Þamilova, StarÑy Turetskiy (Arabskiy) Alfavit, Leningrad, 1960.
7 A. N. Kononov, Vostokovedeniye v Leningradskom Universitete, Leningrad,
1960, s. 196.
124 DOÇ. DR. ALEKSANDR PÝLÖV
*St. Petersburg Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesi Ýslam Tarihi ve Kültürü Bölümü
Ößretim Üyesi
126 DOÇ. DR. APOLLÝNARÝYA AVRUTÝNA
Türk postmodern yazar olarak kabul edilecek Peyami Safa, postmodern ya-
zarlar olan Latife Tekin ve Bilge Karasu’nun adlarÑnÑ da zikretmek gerek-
mektedir.
Sovyet döneminde edebî çeviri ekolu/okulu oluàmuà ve toplu bir àekilde
büyük ölçüde de SSCB Ýlimler Akademisi’nin kontrolünde eski ve yeni edebî
gelenekleri olan bütün ülkelerin önemli eserleri Rusçaya tercüme edilmiàtir.
Orijinal dillerden yapÑlan çeviriler, birer àaheser olmuà ve neredeyse her biri
konunun uzmanÑ tarafÑndan kaleme alÑnan ilmî açÑklama, girià, sonuç gibi
eklerle zenginleàtirilmiàtir. Sovyet ve Türk yazarlarÑ arasÑnda geliàen iàbirlißi
ve NazÑm Hikmet’in Moskova’da yaàamasÑndan dolayÑ Türk edebiyatÑ da
SSCB’de çok popülerdi. Ýniàli-çÑkÑàlÑ siyasi münasebetlere raßmen Türk ede-
biyatÑ, SSCB’de iyi tanÑnÑyordu. Sovyet sonrasÑnda Müslüman Doßu’ya olan
ilginin artmasÑyla Türk edebî eserleri, çeviri kitaplar arasÑnda en popüler
eserler olmuàtur. Rus okuyucularÑn en fazla tanÑdÑßÑ Türk yazarlarÑnÑn adla-
rÑnÑ zikretmekte fayda vardÑr.
XX-XXI. yüzyÑllarda Türk edebî eserlerin çevirisinden bahsederken
Mustafa Kemal’in Nutuk’undan baàlamak gerekmektedir. Çünkü bu eser,
Sovyet RusyasÑ’nda yayÑmlanan ilk çeviriydi. Nutuk, SSCB’de birkaç kez
basÑlmÑàtÑr. Dört ciltlik yayÑnÑn yanÑ sÑra Nutuk’un bazÑ bölümleri ayrÑca daha
sonra meàhur Sovyet Türkolog A. Miller’in redaksiyonunda yayÑmlanmÑàtÑr1.
Aziz Nesin, Yaàar Kemal, Orhan Kemal, Ömer Seyfettin ve Sabahattin
Ali’nin eserleri birkaç baskÑ yapmÑàtÑr. FazÑl Hüsnü Daßlarca’nÑn àiir kitabÑ
yüksek tirajla yayÑmlanmÑàtÑr2. Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay RÑfat, Fahri
Erdinç ve dißer Türk àairlerinin eserleri de birçok kez basÑlmÑàtÑr3. SSCB’de
en fazla NazÑm Hikmet ile Reàat Nuri Güntekin’in eserleri basÑlmÑàtÑr. Rus
okuyucularÑ arasÑnda ÇalÑkuàu’nun popüleritesi, Sovyet televizyon kanalla-
rÑnda gösterilen Aydan Þener’in baàrol oynadÑßÑ filmlere de ilgiyi arttÑrmÑàtÑr.
Sovyet sonrasÑ RusyasÑ’nda, özellikle de son yÑllarda Türk edebiyatÑna il-
gi daha da artmÑàtÑr. En popüler yazarlarÑn baàÑnda hiç àüphesiz Orhan Pa-
muk gelmektedir. Onun bütün eserleri Rusçaya tercüme edilmiàtir. Yine
Reàat Nuri Güntekin’in külliyatÑ yayÑmlanmÑà4, Perihan Maden, Ahmet
1 Mustafa Kemal Atatürk, Puty Novoy Turtsii, I-IV (Pobeda Novoy Turtsii 1921-
kusurlar hiç àüphesiz eserlerin yüksek kalitesine etki etmemektedir. Ancak bir
ihtimal, okuyucu bunlarÑn, çevirmenin ya da editörün hatasÑ olarak kabul
edecektir. Hatalar ise mutlaka fark edilecektir, çünkü bu tür eserleri genellik-
le hep eßitilmià insanlar okumaktadÑr.
Edebî eserlerin çevirisiyle ußraàanlar yalnÑzca belli ölçüde yaratÑcÑlÑk po-
tansiyeline deßil sosyal bilimler alanÑnda genel kültüre de sahip olmalÑlar.
XIX. yüzyÑla ait bir metni çeviren, yazarÑn hayat ve eserleri ile onun dönemi
hakkÑnda bilgi sahibi olmalÑdÑr. YakÑn ve Uzak Doßu hakkÑndaki metinlerin
çevirisi, söz konusu bölgelerin kültürel özelliklerine vakÑf olunmadan yapÑla-
maz. YukarÑda Sovyet çeviri ekolünden/okulundan bahsetmiàtik. Maalesef
günümüzde Rusya’da bu ekolden neredeyse hiçbir àey kalmamÑàtÑr. Zira
kitap pazarÑ günümüzde yalnÑzca maddî kaygÑlar çerçevesinde geliàmektedir.
YayÑnevi, söz konusu kaygÑlarÑndan dolayÑ çevirmene sÑkça yeterince süre
vermemektedir. Birçok kimse de edebî eserleri sahip oldußu yetenek veya
ilmî çÑkarlar dolayÑsÑyla çevirmemektedir. Bunun altÑnda daha “prozaik”
sebepler yatmaktadÑr.
Ancak çalÑàmalarÑ çok yüksek kalitede olup örnek çeviriler olarak algÑla-
nan Sovyet ekolüne mensup çevirmenler de ciddi hatalar yapmÑàlardÑr. Gerçi
bu hatalar o dönemde belirli süreç veya sübjelerle ilgili bilgi elde edilememesi
ile ilgiliydi. 1980’li yÑllarÑn sonuna kadar SSCB, kapalÑ bir ülkeydi ve kimse-
nin yabancÑ arkadaàÑ yoktu. AàÑlamayacak siyasi sebeplerden dolayÑ günü-
müzde bütün TürkologlarÑn haberdar oldußu temel alanlardaki (örneßin
günlük hayat) en basit àeyler, okuyucu tarafÑndan anlaàÑlamÑyor yada yanlÑà
tercüme ediliyordu. Örneßin eskiden Türkçeden Rusçaya yapÑlan bir çeviri-
de Hatip adlÑ imamÑn adÑnÑ taàÑyan liselerle ilgili satÑrlara rastlamak müm-
kündü. Hâlbuki günümüzde herkes, Cuma hutbelerini okuma hakkÑna da
sahip olacak imamlarÑn yetiàtirildißi Ýmam Hatip adlÑ okullarÑn mevcudiye-
tinden haberdardÑr.
Umberto Eco çeviri sanatÑna dair eserinde11 çevirmenlerin hamisi olan
Kutsal Hieronim’in sözlerine yer vermektedir: “harfi harfine deßil, anlam
olarak çevirmek gerekiyor”12. Gerçekten de çevirmen, yazarÑn sözlerini harfi
harfine çevirmekten ziyade onun hislerini, daha doßrusu yazarÑn resmini,
ritmini aktarmalÑdÑr. Bu baßlamda Orhan Pamuk’un Sessiz Ev adlÑ romanÑ-
11 Umberto Eco, Dire quasi la stessa cosa, Milano: Bompiani; French translation:
Dire presque la même chose, Paris: Grasset, 2007; German translation: Quasi dasselbe
mit anderen Worten, München: Hanser, 2006; Engish Version: Mouse or Rat? Trans-
lation as Negotiation, London: Weidenfeld and Nicolson, 2003.
12 Umberto Eco, Skazaty Poçti Toje Samoe, Moskova, 2005, s. 5-8.
130 DOÇ. DR. APOLLÝNARÝYA AVRUTÝNA