MİKROBİYOLOJİSİ I • Mineral Geri Kazanımı ve Asit Maden Drenajı
21.1 Mikroorganizmalar ile Madencilik
Doğada demirin en yaygın formlarından biri genellikle maden kömürlerinde ve metal cevherlerinde bulunan pirit (FeS2)’tir. Sülfür (HS-) formları birçok metalle çözünmez mineralleri oluşturur ve bu metallerin kaynağı olarak kullanılan maden cevheri sülfür cevherleridir. Eğer cevherdeki metal konsantrasyonu düşük olursa ilgili metal ilk önce mikrobiyal liçing ile konsantre etmek koşuluyla minerali elde etmek ekonomik olabilir Asit üretiminin oluşması ve Acidithiobacillus ferrooxidans gibi asidofilik bakteriler tarafından FeS2’nin çözünürlüğü büyük ölçekli madencilik işlemlerinde metal cevherleri süzmek için kullanılmaktadır. Liçing özellikle bakır cevheri için kullanışlıdır. Çünkü bakır sülfür cevherlerin oksidasyonu sırasında oluşmuş olan CuSO4 oldukça iyi bir şekilde suda çözünür. Ayrıca, dünyada bulunan bakır madeninin yaklaşık dörtte biri mikrobiyal liçing ile elde edilmektedir. Liçing Süreci
Oksidasyona duyarlılık minerallere göre değişiklik
gösterir ve kolayca oksitlenmesi nedeniyle bu minereller, mikrobiyal liçinge daha uyumludur. Böylece demir ve bakır sülfür cevherleri kolayca liç edilir. Buna karşın, kurşun ve molibden cevherlerinde bu işlem çok daha az oranda gerçekleşir. Liçing Süreci
Mikrobiyal liçing yönteminde, düşük kalitede maden
cevheri liç döküm alanı denilen büyük bir yığın halinde dökülür ve pH 2’deki seyreltik sülfürik asit solüsyonu yığının tepesinden aşağıya süzdürülür. Yığının aşağısından çıkan sıvı çözünmüş metalce zengin olup bir çöktürme tesisine nakledilir. Sıvı daha sonra yığının tepesine geri pompalanır ve döngü devam ettirilir. Gerekirse asidik pH’ı sürdürmek için asit eklenir. Liçing Süreci
Bakırın +2 değerlikli olarak bulunan formu olan ve yaygın olarak
bulunan bakır cevheri CuS’deki bakırın mikrobiyal liçingi; A. ferrooxidans, CuS’deki sülfürü SO4’a okside eder. Bu reaksiyon ayrıca kendiliğinden de gerçekleşir. Ancak, Bakır liçingdeki anahtar reaksiyon aslında CuS’deki sülfürün bakteriyal oksidasyonuna değil onun yerine ferro demir (Fe+2)’in bakteriyal oksidasyonuyla oluşmuş olan ferrik demir (Fe+3)’le sülfürün kendiliğinden oksidasyonudur. Ayrıca herhangi bir bakır cevherinde, FeS2’de bulunmakta olup onun bakteriler tarafından oksidasyonu Fe+3 oluşumuna yol açar. CuS’in Fe+3’le kendiliğinden reaksiyona girmesi O2’nin yokluğunda gerçekleşir ve Cu+2 yanında Fe2+ oluşur. Bu reaksiyon koşulların anoksik olduğu liç döküm alanının dip kısımlarında gerçekleşir. Metal Kazanımı
için kullanılan yerdir. Küçük hurda demir parçacıkları (Bir elemental demir Fe0 kaynağı) süzülen sıvıdan bakırı geri kazanmak için çöktürme havuzuna eklenir ve bunun sonucunda Fe+2’ce zengin sıvı oluşur. Bu sıvı demir oksitleyen kemolitotrofların Fe+2’yi Fe+3’e oksitlediği oksitlediği sığ bir oksidasyon havuzuna pompalanır. Artık ferrik demir bakımından zengin olan sıvı tepenin üst kısmına doğru pompalanır ve bunun sonucunda Fe+3 daha hızlı CuS’i oksitlenmiş olur. Tüm CuS liçing işlemi böylece demir oksitleyen bakteriler tarafından Fe+2’yi Fe+3’e oksidasyonu ile sürdürülür. Metal Kazanımı
Liç döküm alanında sıcaklık yükselmesi olur ve bu durum demir
oksitleyen mikrobiyal populasyonların değişmesine neden olur. A. ferrooxidans mezofil bakteridir ve mikrobiyal aktiviteler sonucunda oluşan ısı liç döküm alanının içerisinde 300C’nin bir miktar üzeri bir sıcaklığa kadar sıcaklık yükseltildiğinde bu bakteri, Leptospirillum ferroxidans ve Sulfabacillus gibi ılımlı termofilik demir oksitleyen kemolitortoflar tarafından baskılanır. Daha yüksek sıcaklıklarda ise (60-80 0C), Sulfolobus gibi hipertermofilik Archaea liç döküm alanında baskın hale gelir. Diğer Mikrobiyal liçing Süreçleri: Uranyum ve Altın
Bakteriler uranyum (U) ve altın (Au) cevherlerinin
liçinginde de kullanılırlar. A. ferrooxidans bir elektron alıcısı olarak O2 ile U+4’ü U+6’ ya oksitleyebilirler. Ancak, U liçingi, bakır liçinginde olduğu gibi A. ferrooxidans’ların katkısıyla Fe+2’ün Fe+3’e tekrar oksidasyonu sonucu oluşan Fe+3 sayesinde gerçekleşen abiyotik U+4 oksidasyonuna daha da fazla bağlıdır. Reaksiyon şu şekildedir: 02’den farklı olarak, oluşan uranil sülfat yüksek oranda çözünür haldedir ve başka süreçlerle konsantre edilmektedir. Altın doğal olarak, doğada çoğunlukla arsenik (As) ve FeS2 içeren minerallerle ilişkili halde bulunur. A. ferrooxidans ve onun yakın akrabaları arsenopirit minerallerinin liç edebilir ve böylece tutunmuş altın serbest kalır. ASİDİK MADEN DRENAJI
Mikrobiyal liçing madencilik işlemlerinde muazzam bir
değeri olmasına rağmen, aynı prosesin madencilik işlemlerinin düzgün olarak yapılmadığı ya da pirit içeren kömür ve mineral birikintilerin atıldığı yerlerde yaygın bir çevresel yıkımada katkıda bulunmaktadır. Sülfür minarelerinin bakteriyal ya da kendiliğinden oksidasyonu, yüzey madencilik işlemleri ile oluşan ve dünya çapında bir çevresel bir problem olan asidik maden drenajının temel sebebidir. ASİDİK MADEN DRENAJI
FeS2’nin oksidasyonu kimyasal ve bakteriyal olarak katalize
edilen reaksiyonların bir kombinasyonu olup prosese 2 elektron alıcısı katılır: O2 ve Fe+3. FeS2 madencilik işlemleri esnasında ilk açığa çıktığında, O2 ile yavaş bir kimyasal reaksiyon gerçekleşir. Başlatıcı reaksiyon olarak adlandırılan bu reaksiyon sonucu HS-’in SO42-’ye oksidasyonu ve sonuçta Fe2+’nin salındığı asidik koşulların gelişimi görülür. A. ferrooxidans ve L. ferrooxidans daha sonra Fe+2’yi Fe+3’e okside eder. ASİDİK MADEN DRENAJI
Bu asidik koşullar altında oluşan ferrik iyonlar çözünebilir
haldedir ve kendiliğinden FeS2 ile reaksiyona girebilir ve HS-’i sülfirik aside okside eder. Bu H2SO4 de hızlı şekilde SO4 ve H+’ya ayrışır.
Bakteriler tekrar Fe+2’yi Fe+3’e okside ederler ve bu Fe+3
daha fazla FeS2 ile reaksiyona girer. Böylece çoğalma döngüsü denilen döngü ile FeS2 oksidasyonunda hızlı bir artış görülür. ASİDİK MADEN DRENAJI
Doğal koşullar altında Fe+2 ‘nin bir kısmı bakteriler
tarafından liç edilerek anoksik yer altı sularıyla çevredeki akarsulara taşınır. Bununla beraber, Fe+2 ‘nin bakteriyal ya da kendiliğinden oksidasyonu oksijen mevcut olduğunda gerçekleşir ve çözünmeyen Fe(OH)3 oluşur. FeS2’nin yıkımı sonuçta H2SO4 ve Fe+2 oluşumuna götürür ve bu ürünlerin oluştuğu sularda, pH değerleri 1’den aşağıya düşebilir. Nehirlere ve göllere asidik maden sularının karışması, suyun kalitesinde ciddi bozulmaya sebep olur; çünkü hem asit hem de çözünmüş metaller sucul organizmalara toksiktir. BİYOREMEDİYASYON
Biyoremediyasyon terimi petrolün, toksik kimyasalların
veya çevresel kirleticilerin mikrobiyal temizlenmesini ifade etmektedir. Bu da genellikle bir şekilde yerli mikroorganizmaların aktivitelerini teşvik ederek gerçekleştirilir. Bu kirleticiler, hem petrol ürünleri gibi doğal materyalleri hem de doğada organizmalar tarafından üretilmemiş olan ksenobiyotik kimyasalları, sentetik kimyasalları içermektedir Uranyum ile Kirlenmiş Çevrelerin Biyoremediyasyonu
Uranyumun Biyoremediyasyonu
Birleşik Devletlerde ve başka yerlerde uranyum cevherlerinin
işlendiği ya da depolandığı bölgelerde yer altı suyunun uranyum ile kontaminasyonu oluşmaktadır. Yer altı suları yoluyla bölge dışına radyoaktif materyallerin hareketi çevresel ve insan sağlığına bir tehdittir. Kontaminasyon genelilkle yaygın ve geri dönüşümde kullanılacak olan mekanik yöntemler çok pahalı olduğu için mikrobiyologlar U+6’yı U+4’e indirgeyecek bazı bakterilerden yararlanmaktadırlar. U+6 formu çözünürken U+4 formundaki uranyum ise uranitit denilen hareketsiz bir uranyum mineralidir. Uranyumun Bakteriyal Transformasyonları
Uranyumu immobilize etmenin başlıca stratejisi, elementi
stabilize edecek olan bir forma başlıca uranyum kontaminantlarındaki U’un oksidasyon değerliğini değiştirmek için bakterileri kullanmaktır. Bu bağlamda, metal indirgeyen Shewanella ve Geobacter türleri ile sülfat indirgeyen Desulfovibrio türlerini kapsayan Bacteria organik maddenin ve H2’nin oksidasyonu U6+’nın U4+’e indirgenmesine eşleşmiştir. Organik Kirleticilerin Biyoremedisyonu: Hidrokarbonlar İnorganik kirleticilerden farklı olarak organik kirleticiler genellikle mikroorganizmalar tarafından özellikle CO2’ye kadar tamamıyla parçalanabilirler. Bu durum birçok farklı mikroorganizma tarafından saldırıya uğrayabilen petrol döküntülerinde salınan petrolün gerçeğidir. Bu organizmalar binlerce yıldır doğal petrol sızıntıları boyunca kompleks hidrokarbon karışımlarına maruz kalmaktadır. Böylece doğal olarak oluşan kirliliği parçalamak için gerekli katabolik makineleri oluşturmuşlardır. Petrol ve Hidrokarbon Biyoremediyasyonu
Petrol organik madde açısından zengin bir kaynaktır bundan
dolayıda petrol Yeryüzü’ne çıkarıldığında ve hava ile neme maruz kaldıklarında mikroorganizmalar onun hidrokarbonlarına kolaylıkla saldırırlar. Birçok bakteri, fungus ve birkaç yeşil alg petrol ürünlerini aerobik olarak oksitleyebilmektedir. Doğal aktivitelere ilaveten insanların yol açtığı sucul ve karasal ekosistemdeki küçük ölçekli petrol kirliliği de yaygındır. Petrol oksitleyen mikroorganizmalar petrol filmleri ve tabakaları üzerinde hızla gelişirler ve uygun sıcaklığa sahipse ve inorganik nutrientler yeterli miktarda ise hidrokarbon oksidasyonu oldukça yaygın olmaktadır. Petrol ve Hidrokarbon Biyoremediyasyonu
Petrol suda çözünmez ve daha düşük yoğunlukta olduğu için
yüzeyde kalır ve tabakalar oluşturur. Hidrokarbon parçalayıcılar petrol damlacıklarına tutunurlar ve bu bakteriler nihayetinde petrolü parçalarlar ve petrol tabakasını inceltirler. Kesin petrol parçalayan bakteriler özelleşmiş türlerdir; örneğin, Alcanivorax borkumensis sadece hidrokarbonlar, yağ asitleri veya pirüvat üzerinde büyümektedir. Bu organizma petrolü parçalamaya ve onu çözmeye yardım eden sürfaktan kimyasallar üretir. Depolanmış Hidrokarbonların Parçalanması
Petrol ve suyun birleştiği ara yüzeyler ekseriya büyük
ölçekli bir alan üzerinde gerçekleşmektedir. Depolama ve taşıma esnasında ham petrolden ayrılan suyun yanında nemde yakıt depolama tankları içerisinde sızıntıların olduğu yerde yoğunlaşabilmektedir. Bu su nihayetinde petrol altında bir tabakada birikir. Bu yüzden benzin ve ham petrol depolama tankları hidrokarbon-oksitleyen mikroorganizmalar için potansiyel habitatdır. Depolanmış Hidrokarbonların Parçalanması
Ham petrolde olduğu gibi petrolde de yeterli miktarda
sülfat bulunursa, sülfat indirgeyen bakteriler anoksik koşullar altında tanklarda hidrokarbonu tüketerek büyüyebilir. Üretilen sülfür yüksek oranda koroziftir ve aşınmaya sebep olur ve ardından yakıtın asitleşmesi ile birlikte tanklarda sızıntılara sebep olmaktadır. Organik Kirleticilerin Biyoremediyasyonu: Pestisitler ve Plastikler Pestisit Katabolizması Ksenobiyotikler pestisitleri, poliklorlanmış bifenilleri (PCBs), cephaneleri, boyaları ve klorlu çözücüler gibi birçok bileşikleri içerirler. Bazı ksenobiyotikler kimyasal olarak herhangi bir organizmanın daha önce doğada oldukça yavaş parçaladığı bileşiklerden farklıdırlar. Pestisitler, herbisitleri, insektisitleri ve fungisitleri kapsarlar. Pestisitlerin çok geniş çeşitlilikde kimyasal tipleri vardır. Pestisit Katabolizması
Bunlar klorlanmış bileşikleri, aromatik halkalıları, azot- ve
fosfor içeren bileşikleri içermektedir. Bunlardan bazıları mikroorganizmalar tarafından karbon kaynağı ve enerji kaynağı olarak kullanılabilmelerine rağmen diğerleri az veya hiç kullanılmamaktadır. Sıcaklık, pH, havalandırma ve toprağın organik madde içeriği gibi çevresel faktörler pestisit parçalama oranını etkilemektedir. Bazı pestisitler buharlaşma, liçing veya kendiliğinden kimyasal yıkımla gelişen biyolojik olmayan süreçle topraklardan kaybolabilirler. Pestisit Katabolizması
Ayrıca bazı pestisitler kometabolizma denilen bir
fenomenle primer enerji kaynağı olarak kullanılabilen farklı organik materyal bulunduğunda parçalanabilir. Birçok durumda, kometabolize edilen pestisitler sadece kısmen parçalanırlar ve orijinal bileşikten daha toksik parçalanması daha zor olabilen yeni ksenobiyotik bileşikler oluşmaktadır. Bir pestisitin kometabolizması daima iyi olmamaktadır. Deklorinasyon
Birçok ksenobiyotik klorlu bileşikler olup onların
parçalanması deklorinasyon ile ilerlemektedir. Örneğin, pestisit 2,4,5-T aerobik olarak deklorinasyona uğrar ve süreçte klorür iyonu (Cl-) salınır. Bu reaksiyon oksijenaz enzimleri ile katalize edilir. Klorlu ksenobiyotiklerin aerobik yıkımları ekolojik olarak önemli olmasına rağmen, redüktif deklorinasyonun çevresel önemi daha fazladır.Çünkü klorlu bileşiklerle kirlenmiş mikrobiyal habitatlarda anoksik koşullar hızlıca gerçekleşmektedir. Plastikler Plastikler ksenobiyotiklerin klasik örnekleri olup plastik endüstrisi dünya çapında her yıl 40 milyon tonun üzerinde plastik üretmektedir ve bunun yaklaşık yarısı geri dönüşümden ziyade çevreye atılır. Plastikler kimyasal çeşitlikleri olan polimerlerdir. Birçok plastik aslında çöp atık alanlarında, atık yığınlarında ve çevredeki döküntülerde uzun zaman dilimleri boyunca değişmeden kalırlar. Bu problem bazı sentetik plastiklerin yerine geçen mikrobiyal plastikler denilen biyoparçalanabilir alternatifler için araştırmayı kamçılamaktadır. Plastikler Polihidroksialkanoatlar (PHA’lar) yaygın bir bakteriyal depo polimeridir ve kolay şekilde biyoparçalanır polimerler ksenobiyotik plastiklerin birçok istenen özelliklerine sahiptirler. PHA’lar her biri eşsiz fiziksel özellikleri (gerginlik, kopma ve darbe dayanıklığı) ile çeşitli kimyasal formlarda biyosentezi yapılabilmektedir. PHB (poli–β–hidroksibutirat) ve PHV (poli–β- hidroksivalerat)’ın yaklaşık eşit miktarlarını içeren bir kopolimer şimdiye kadar en yüksek satış başarısı olan bileşiktir. Ancak, daha az fiyatları olduğu için petrol–tabanlı plastikler bugün hemen hemen tamamiyle tüm plastik pazarını oluşturmaktadır. Plastikler Ralstonia eutropha bakterisi PHA’ların ticari üretimi amacıyla model organizma olarak kullanılmaktadır. Genetik olarak modifiye edilebilir ve metabolik olarak çeşitliliği olan bu bakteri yüksek verimde PHAları üretir.