Professional Documents
Culture Documents
ULUSLARARASI
TÜRKÇENİN
EĞİTİM-ÖĞRETİMİ
KURULTAYI BİLDİRİLERİ
Editör:
Doç. Dr. Hakan ÜLPER
Yayıma Hazırlayanlar:
Doç. Dr. Hasan BAĞCI
Doç. Dr. Hülya YAZICI OKUYAN
Yrd. Doç. Dr. Rıza OĞRAŞ
Yrd. Doç. Dr. Yasemin Gül GEDİKOĞLU ÖZİLHAN
Ege KİRAZ
9. ULUSLARARASI
TÜRKÇENİN
EĞİTİM-ÖĞRETİMİ
KURULTAYI BİLDİRİLERİ
Editör:
Doç. Dr. Hakan ÜLPER
Yayıma Hazırlayanlar:
Doç. Dr. Hasan BAĞCI
Doç. Dr. Hülya YAZICI OKUYAN
Yrd. Doç. Dr. Rıza OĞRAŞ
Yrd. Doç. Dr. Yasemin Gül GEDİKOĞLU ÖZİLHAN
Ege KİRAZ
Editör: Doç. Dr. Hakan Ülper
ISBN 978-605-241-016-5
DOI 10.14527/9786052410165
Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Pegem Akademi Yay. Eğt. Dan. Hizm. Tic. Ltd. Şti.ye ait-
tir. Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri, kapak tasarımı; mekanik, elekt-
ronik, fotokopi, manyetik, kayıt ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz. Bu
kitap T.C. Kültür Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır. Okuyucularımızın bandrolü olmayan ki-
taplar hakkında yayınevimize bilgi vermesini ve bandrolsüz yayınları satın almamasını diliyoruz.
Pegem Akademi Yayıncılık, 1998 yılından bugüne uluslararası düzeyde düzenli faaliyet yürüten
uluslararası akademik bir yayınevidir. Yayımladığı kitaplar; Yükseköğretim Kurulunca ta-
nınan yükseköğretim kurumlarının kataloglarında yer almaktadır. Dünyadaki en büyük çevri-
miçi kamu erişim kataloğu olan WorldCat ve ayrıca Türkiye'de kurulan Turcademy.com ve
Pegemindeks.net tarafından yayınları taranmaktadır, indekslenmektedir. Aynı alanda farklı yazar-
lara ait 1000’in üzerinde yayını bulunmaktadır. Pegem Akademi Yayınları ile ilgili detaylı bilgilere
http://pegem.net adresinden ulaşılabilmektedir.
Hazırlayanlar:
Doç. Dr. Hasan Bağcı
Doç. Dr. Hülya Yazıcı Okuyan
Yrd. Doç. Dr. Rıza Oğraş
Yrd. Doç. Dr. Yasemin Gül Gedikoğlu Özilhan
Ege Kiraz
İletişim
Karanfil 2 Sokak No: 45 Kızılay / ANKARA
Yayınevi: 0312 430 67 50 - 430 67 51
Yayınevi Belgeç: 0312 435 44 60
Dağıtım: 0312 434 54 24 - 434 54 08
Dağıtım Belgeç: 0312 431 37 38
Hazırlık Kursları: 0312 419 05 60
İnternet: www.pegem.net
E-ileti: pegem@pegem.net
I
KURULLAR
ONUR KURULU
Ali Orkun ERCENGİZ, Burdur Belediye Başkanı
Prof. Dr. Adem KORKMAZ – Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Sibel KARAKELLE –Eğitim Fakültesi Dekan Vekili
YÜRÜTME KURULU
Prof. Dr. Leyla UZUN – Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Doğan GÜNAY – Dokuz Eylül Üniversitesi
Prof. Dr. Mustafa AKSAN – Mersin Üniversitesi
Prof. Dr. M. Volkan COŞKUN – Muğla Üniversitesi
Prof. Dr. Selahattin DİLİDÜZGÜN- İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Kamil İŞERİ – Dokuz Eylül Üniversitesi
DÜZENLEME KURULU
BİLİM KURULU
Açık, Önkaş Nilgün (Doç. Dr., Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Akay, Asuman (Marmara Üniversitesi)
Akıncı, Mehmet Ali (Prof. Dr., Rouen Üniversity)
Akkaya, Nevin (Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi)
Aksan, Mustafa (Prof. Dr., Mersin Üniversitesi)
Aksan, Yeşim (Prof. Dr., Mersin Üniversitesi)
Akyol, Hayati (Prof. Dr., Gazi Üniversitesi)
Alıcı, Devrim (Doç. Dr., Mersin Üniversitesi)
Altun, Mustafa (Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi)
Arıcı, Ali Fuat (Doç. Dr., Yıldız Teknik Üniversitesi)
Aslan, Canan (Doç. Dr., Ankara Üniversitesi)
Aydın, Seçkin (Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi)
Babayiğit, Selma (West of England University)
Bağcı, Hasan (Doç. Dr., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi)
Baş, Bayram (Doç. Dr., Yıldız Teknik Üniversitesi)
Bayat, Nihat (Doç. Dr., Akdeniz Üniversitesi)
Beyreli, Latif (Doç. Dr., Marmara Üniversitesi)
Bozkurt, Başak Ümit (Yrd. Doç. Dr., Abant İzzet Baysal Üniversitesi)
Bölükbaş, Fatma (Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi)
Börekçi, Muhsine (Prof. Dr., Atatürk Üniversitesi)
Büyükkantarcı, Nalan (Prof. Dr., Hacettepe Üniversitesi)
Coşkun, Volkan (Prof. Dr., Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Çakır, Özler (Prof. Dr., Mersin Üniversitesi)
Çelik, Tuğba (Yrd. Doç. Dr., Niğde Üniversitesi)
Çer, Erkan (Yrd. Doç. Dr., Amasya Üniversitesi)
Çetinkaya, Gökhan (Doç. Dr., Niğde Üniversitesi)
Çıkrıkçı, Sevgi (Prof. Dr., Universitat Duisburg - Essen)
Çiftçi, Ömer (Yrd. Doç. Dr., Yüzüncü Yıl Üniversitesi)
Demir, Necati (Prof. Dr., Gazi Üniversitesi)
Dilidüzgün, Selahattin (Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi)
Dilidüzgün, Şükran (Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi)
Emeksiz, Zeynep Erk (Prof. Dr., Anadolu Üniversitesi)
Erdal, Kelime (Doç. Dr., Uludağ Üniversitesi)
Ergenç, İclal (Prof. Dr., Ankara Üniversitesi)
Esmer, Elçin (Yrd. Doç. Dr., Mersin Üniversitesi)
Fidan, Dilek (Yrd. Doç. Dr., Kocaeli Üniversitesi)
Fidan, Özden (Yrd. Doç. Dr., Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Genç, İlhan (Prof. Dr., Düzce Üniversitesi)
Gilson, Erika (Prof. Dr., Princeton Üniversıty)
Göçer, Ali (Doç. Dr., Erciyes Üniversitesi)
Gökmen, Seda (Prof. Dr., Ankara Üniversitesi)
Güleç ,İsmail (Prof. Dr., Sakarya Üniversitesi)
Gülsevin, Gürer (Prof. Dr., Ege Üniversitesi)
III
HAKEMLER
ÖNSÖZ
9. Uluslararası Türkçenin Eğitimi-Öğretimi Kurultayı, 06-08 Ekim 2016 tarihleri
arasında, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Ana Bilim
Dalının ev sahipliğinde gerçekleştirilmiştir. Bilimsel nitelikten ödün vermeden Türkçeye
ve Türkçenin eğitimi-öğretimine emek veren tüm meslektaşlarımızı ve paydaşlarımızı bir
araya getirerek alanın gelişimine katkıda bulunmak bu etkinliklerin en temel amacını
oluşturmaktır.
Bu bağlamda Türkçenin gerek anadili gerekse yabancı dil olarak öğretimi
çerçevesinde temel dil becerilerinin eğitimi-öğretimi, dilbilgisi öğretimi, edebiyat öğretimi,
uygulamalı dilbilim ve toplumdilbilim alanlarıyla ilişkili çok sayıda bilimsel araştırma,
inceleme ve derleme çalışması 9. Uluslararası Türkçenin Eğitimi-Öğretimi Kurultayı
etkinliği çerçevesinde sözlü bildiri olarak sunulmuştur. Gerek bu sunumların yapıldığı
salonlarda gerekse bir araya gelinen diğer ortamlarda sağlanan etkileşimlerle birlikte
nitelikli tartışmalar da yapılarak deneyimler ve bilgiler akademik bir ortamda ve düzeyde
paylaşılmıştır.
Kurultayda ulaşılan bu akademik niteliğin ve paylaşımların kalıcı olabilmesi ve
daha geniş bir kitleye ulaşabilmesi için sunulan bildirilerin tam metinleri bildiri kitabında
yayımlanmıştır. Yayımlanma sürecinde her bir bildiri en az iki hakem tarafından
değerlendirilmiştir.
Türkçe Eğitimi alanının bilimsel bir alan olarak hızla geliştiğine tanık olmanın
mutluluğunu duyumsamak yanında bu alanın daha da geliştirilmesi gerektiği bilincini asla
yitirmemek gerektiği açıktır. Bu bağlamda her Türk vatandaşının Türkçeye karşı
sorumluluk duyduğu, Türkçe Eğitimi alanının bir akademik alan olarak çok daha ileri
düzeye geldiği ve Türkçenin bir dünya dili düzeyine eriştiği günler görmeyi dileriz.
Tüm katılımcılarımıza, katkı sağlayan tüm paydaşlarımıza, Başta Sayın
Rektörümüz Adem Korkmaz ve Belediye Başkanımız Ali Orkun Ercengiz olmak üzere
kurultayımızın verimli bir biçimde geçmesinde emeği olan tüm akademik ve idari
personele çok teşekkür ederiz.
Saygılarımızla…
İÇİNDEKİLER
Filmlerle Yabancılara Türkçe Öğretimi ................................................................................ 1
Adem İŞCAN, Beytullah KARAGÖZ
Dinlemeye Hazırlık Çalışmalarının Dinleme Becerisine Etkisi ........................................... 9
Ali Fuat ARICI, Durmuş Barış KIR
Türkçe Ders Kitaplarında Yer Alan Anlatı Metinlerindeki Karakterler Üzerine Bir
İnceleme................................................................................................................................... 19
Aslıhan KÜÇÜKAVŞAR
İlk Gençlik Edebiyatında Karakter İncelemesi: Karin Karakaşlı Örneği ....................... 28
Ayşe Sinem ÜNLÜ, Hatice Derya YILMAZ, Bekir Sıttık KILIÇ
Türkçe Derslerinde Anlama Stratejileri Kullanımının Öğrencilerin Dinlediğini
Anlama Düzeylerine Etkisi .................................................................................................... 38
Ayşegül KAPLAN, Sadet MALTEPE
Dinlemeyi Etkileyen Faktörler ve Dikkatin Dinleme Becerisi Üzerine Etkisi .................. 49
Bahar DOĞAN, İlhan ERDEM
Ortaokul Öğrencilerinin Yerel Ağız Özelliklerinin Konuşma Becerilerine Etkileri ....... 57
Bedri SARICA, Ramazan ERYILMAZ
Türkiye ve ABD Michigan Eyaleti Okuma ve Yazma Eğitimi Programları .................... 71
Belgin BAL İNCEBACAK
Türkçe Öğretmen Adaylarının Okuma ve Yazma Etkinliklerine Yönelik Tutumları .... 82
Berna ÜRÜN KARAHAN, Tazegül DEMİR ATALAY
Türkçe İçin Kendi Kendine Derlem Platformu Oluşturma Platformu (KKDP): Atölye
Çalışması ................................................................................................................................. 90
Bülent ÖZKAN, B. Tahir TAHİROĞLU, Kemal OFLAZER
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmen Adaylarının Çocuk ve Gençlik Edebiyatına İlişkin
Bilgi ve Farkındalık Durumları ............................................................................................ 99
Canan ASLAN
Çevrimiçi Öğrenme Ortamlarında Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretimi ............... 127
Dilek ÜNVEREN
Türkçe Öğretmeni Adaylarının Özel Eğitim Dersine Yönelik Tutumları Üzerine Nitel
Bir Araştırma........................................................................................................................ 142
Dilek YILDIRIM, Gamze KAPLAN, Nuran BAŞOĞLU
Kolay Gelsin Yabancılar İçin Türkçe Ders Kitabının Görseller Açısından
Değerlendirilmesi ................................................................................................................. 156
Dursun KÖSE, Ergün ÖZSOY
Sabahattin Ali’nin Hayatı ve Eserlerini İncelemede Yaratıcı Drama Yönteminin
Kullanımına İlişkin Öğretmen Görüşleri ........................................................................... 164
VIII
ÖZ: Bu çalışmada filmlerin yabancı dil öğretiminde kullanımı, yabancılara Türkçe öğretiminde filmlerin
kullanımı üzerinde durulacak, filmlerle dil öğretiminde kullanılabilecek etkinlik örneklerine yer verilecektir.
Yapılan akademik çalışmalarda kullanılması gerektiği ifade edilen, yabancılara Türkçe öğretirken görsel ve
işitselliği olan “kısa ve uzun metrajlı filmlerden yararlanma metodu”; hem dil öğreticilerine Türkçeyi öğretirken
kolaylıklar sağlayacak hem de öğrencilerin Türkçeyi öğrenme düzeylerinin yükselmesine katkıda bulunacaktır.
Nitelikli filmler diye ifade edebileceğimiz; Türk kültürünü ve evrensel duyguları verebilecek, Türkiye’nin
tanıtımının yer aldığı, Türkçenin düzgün ve doğru kullanıldığı filmleri öğrenciyle paylaşmak yabancılara
Türkçenin öğretiminde katkı sağlayacaktır. Bunun yanında filmleri seyrederken ve filmleri izledikten sonra
yapılacak etkinliklerle öğretilen bilgiler pekiştirilecektir.
Anahtar sözcükler: film, yabancı dil, Türkçe.
ABSTRACT: In this study, the use of films in foreign language teaching, the use of films in Turkish
language teaching will be emphasized, examples of activities that can be used in language teaching with films
will be given."Method of using short and feature films", which is visual and versatile while teaching Turkish
to foreigners and which is stated as should be used in academic studies will provide both ease of teaching
Turkish language to language teachers and contribute to the increase of students' learning levels of Turkish.
Sharing films which can be expressed as qualified films with students to express Turkish culture and universal
feelings, where the introduction of Turkey takes place, and where Turkish is used correctly will contribute to
the teaching of Turkish to foreigners. In addition, the knowledge that will be taught with the activities to be
done after watching the films and watching the films will be reinforced.
Keywords: film, foreign language, Turkish
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Yapılan araştırmalarda, yabancı dil öğretiminde film kullanımının öğrenenler
üzerinde birçok açıdan olumlu etkisinin olduğu ortaya çıkmıştır.
Bardovi ve Harlig’ e (1991) göre filmler, sosyal ve kültürel yapıların
öğrenilmesinde önemli bir rol oynar. Lowe (2007) ise, hedef dilde en sık konuşulan
kelimelerin öğreniminde filmlerin etkisinin büyük olduğunu savunur. Benzer şekilde Eken
(2003) ve Sweeting (2009 ve 2010), filmlerin dil sınıflarında yapılan etkinlikleri
tamamlayıcı modeller olarak ve atölye çalışmalarını geliştirmede önemli olduğunu
vurgular.
Filmler; dinleme (Lin, 2002b; Muller, 1980), konuşma ve yazma becerilerini
(Stempleski&Tomalin, 1989) içeren çeşitli dil becerilerini geliştiren büyük bir potansiyele
sahiptir. Ayrıca filmler anlamlı kaynaklarda doğru ve güvenilir bir dil sağlar (Baddock,
1996; Stempleski, 2001) ve öğrencilerin dili unutmamasına yardımcı olur (Obari, 1996).
Dil becerilerine ek olarak, film kullanımını savunanlar, film kullanımının öğrenci
motivasyonunu geliştirdiğini (Lin, 2000a; Normand, 1980), öğrencilerin dikkatlerini
topladıklarını (Balatova, 1994; Stempleski&Tomalin, 1990), ve duyuşsal engelleri
azalttığını iddia ederler (Lin, 2002a).
Dil öğretiminde filmleri kullanmak, öğrencilerin gerçek modelleri taklit edip,
dramalar yapmalarını ve yabancı kültür hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlar (Arthur,
1989. Akt, Çakır, 2006).
Kono (1980), filmlerin öğrencilerin ilgisini artırdığını ve öğrencilerin filmlerde
aktörlerin ne konuştuklarını anlamaya çalıştıklarını ifade eder. Film izlemek dinleme
aktiviteleri için bir uyarıcı ve gerçek dinleme kaynağı olarak uzun süredir kullanılmaktadır.
Birçok çalışma filmlerin kullanımının öğrenenlerin dinleme ve konuşmadaki dil
performansı üzerinde faydalı etkilere sahip olduğuna dair güçlü kanıtlar sağlamaktadır
(Chung, 1999; Weyers, 1999; Lin, 2002). Film okuduğunu anlamayı sözel ve görsel
işaretlerle, hareketlerle (jest ve mimikleri de içeren), müzikle ve sözel (ses tonu) ve yazılı
dil (altyazılar) aracılığıyla destekler. Diğer bilgilerle desteklenen filmlerdeki sözel dil, dil
öğrencisine yazılı dile göre daha çok erişilebilirlik sağlar. Ayrıca dinlediğini ve okuduğunu
anlama; hatırlama, tahmin, sonuç üretme, çıkarımlar yapma ve talimatlara uyma gibi
benzer yetenekleri geliştirir (Sticht James, 1984, Akt., Bristor, 1993).
Dinleme Etkinliği
Etkinlik Adı: Sahnenin içeriğini tahmin etme etkinliği
Yönerge: Öncelikle öğrenciler gruplara ayrılır. Ses kapatıldıktan sonra filmden bir
sahne izlerler. Öğrencilerden, sahnenin içeriğini tahmin etmeleri istenir. Öğrencilerin
tahminlerine yönelik öğretmen tarafından hazırlanan sorular sorulur. Daha sonra sahne
sesli olarak izlenir. Gerçeğe en yakın tahminler belirlenir.
Uygulama:
Düzey: C1-C2
İzletilecek Sahne: 1.00-3.00 dakika
Konuşma Etkinliği
Etkinlik Adı: Konuşma cümlelerinin doğru tahmin edilmesi (boşluk doldurma)
etkinliği
Yönerge: Filmden seçilen 2 dakikalık sahne birkaç kez izletilir. Sahnenin
izlenmesinden sonra öğretmen sahnede geçen konuşma cümlelerinin olduğu (bir kelimeyi
boş bırakarak) bir çalışma kâğıdı verir. Öğrenciler de cümlelerdeki boşluğu doldurarak
doğru cümleyi bulmaya çalışır.
Uygulama:
İzletilecek Sahne: 3.00-5.00 dakika
Konuşma cümleleri (Boşluk Doldurma):
1. Hastane beş dakika …………………… (uzaklıkta)
2. ……………………….. nefes al. (derin derin)
3. Hilmi abi Aysun doğum …………….. (yapıyor)
4. Biraz daha …………….. (iyiyim)
5. Sadık…….. şeyler yap. (bir)
Okuma Etkinliği
Etkinlik Adı: Sahneyi okuma ve anlama etkinliği
Yönerge: Filmden seçilen sahne birkaç kez izlenir. Öğretmen izlenilen sahnenin
metnini öğrencilere verir. Onlardan metni birkaç kez okumalarını ister. Daha sonra
öğrencilere sahnenin daha iyi anlaşılması için öğretmenin hazırlamış olduğu okuma anlama
sorularından oluşan bir çalışma yaprağı verilir. En sonunda öğrencilerin yanıtları sınıfta
tartışılır.
Uygulama:
İzletilecek Sahne: 106.00-108.00 dakika
Okuma- Anlama Soruları:
“Deniz babasıyla vedalaşırken ona bir söz verdi. Artık büyüyecek ve hiç ağlamayacaktı, o
göklerde uçmasa da süper kahraman bir babası vardı. Deniz süper kahramanın gitmesine
izin verdi. Çünkü yeni maceralar onu bekliyordu. Bu mutlu sonla biten hikâyelerde hep
başkaları anlatılmalıydı.”
1. Yukarıda verilen metinde ön plana çıkan duygu nedir?
2. Sadık’ın oğlu Deniz’e söylediği “büyüyeceksin Deniz, büyümek zorundasın,
büyüdüğünde beni görmeye ihtiyacın olmayacak” cümlesinden ne anlıyorsunuz?
3. Sadık ve Deniz’in konuşmalarından yola çıkarak baba-oğul ilişkisini anlatınız.
Yazma Etkinliği
Etkinlik Adı: Sahne özeti yazma etkinliği
Yönerge: Filmden 3 dakikalık bir sahne birkaç kez izletilir. Öğrencilerden
sahnedeki diyaloglardan hareketle karakterlerin kişiliklerine yönelik tahminlerde
bulunmaları, diyaloglardan bazı cümleler verilerek bunlardan ne anladıkları ve sahnenin
özetini yapmaları istenir.
Uygulama:
İzletilecek Sahne: 13.00-16.00 dakika
Uygulama Soruları:
1. Sahnedeki diyaloglardan hareketle Sadık’ın kişiliğiyle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
2. “Herkes çok kalabalık çok büyük bir çile. Bu bizim çilemiz ama onların
problemleri var, kendilerinin de…”sözünden anladıklarınızı yazınız.
3. Sahnenin özetini yazınız.
10. Türk kültürüne ait filmde gördüğünüz diğer unsurlar nelerdir? (Bakkal, Kur’an-ı
Kerim’e el basılması, yer yatağı, Amerikan kültürünün Türk kültürü üzerindeki
etkisi gibi…)
11. Filmde, Türk kültürü ve dili açısından sizi en çok etkileyen öğe ya da öğeler nedir?
Sonuç
Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminin en önemli amaçlarından biri, Türk
toplumunun kültürel unsurlarını tüm yönleriyle öğrencilere aktarmaktır. Günümüzde
kültürel unsurların yansıtılmasında en önemli araçlardan biri de hiç şüphesiz filmlerdir.
Dolayısıyla, kurgu ve içerik bakımından Türk tarihini ve kültürünü en iyi şekilde yansıtan
Türk filmleri de, yabancı dil olarak Türkçe öğretiminin en önemli araçlarından biridir.
Nitelikli Türk filmleri; zengin içeriği, kültürel dikkatleri, gerçekçi yapısıyla ve
hepsinden önemlisi iyi bir yabancı dil öğretim yardımcısı olarak öğrencilerin en yakın
arkadaşıdır. Türk filmleri, yalnızca dil öğretimine katkıda bulunmaz. Ayrıca, Türk
toplumunun gerçek yaşamını da yansıtır.
Yabancılara verilen Türkçe derslerinde kullanılacak Türk filmlerinin seçimi dikkat
edilmesi gereken bir konudur. Bu konuda öğretmenlerin sorumlulukları ve üstleneceği
görev oldukça önemlidir. Ayrıca filmlerin kullanımında yapılacak etkinlikler de yine
eğitimcilerin dikkat etmesi gereken diğer bir husustur.
Yabancılara verilen Türkçe derslerinde kullanılacak Türk filmlerinin altyazılı mı
yoksa özgün dilde mi olması gerektiği önemli bir konudur. Daha önce de belirtildiği gibi
bu konuda öğrencilerin dil yeterlilik düzeyi dikkate alınmalıdır. Başlangıç seviyesindeki
öğrencilere filmi alt yazılı olarak, ileri seviyedeki öğrenciler içinse orijinal dilde izletmek
daha uygun görünmektedir.
Yabancılara verilen Türkçe derslerinde temel hedefe ulaşılması için, nitelikli Türk
filmlerinden mutlaka yararlanılması gerekir. Filmler aracılığıyla Türkçe derslerinde
istenilen verimi alabilmek için de Türkçe öğretmenlerinin bu konuda gerekli bilgi ve
beceriye sahip olmaları gerekir. Bu nedenle Türkçe öğretmenliği lisans programıyla,
yabancılara Türkçe öğretimi programlarında bu konuya ayrıntılı olarak yer verilmelidir.
(İşcan, 2011).
Kaynakça
Baddock, B. (1996). Using films in the English class. Hemel Hempstead: Phoenix ELT.
Balatova, I. (1994). Impact of video on the comprehension skills of core French students. Canadian
Modern Language Review, 50(3), 5-531.
Bardovı-Harlıg, K., B. A. S Hartford, R. Mahan-Taylor, M. J. Morgan and D. W. Reynolds (1991).
Developing pragmatic awareness: closing the conversation. ELT Journal, 45(1), 4-15.
Bristor, V. J. (1993) Enhancing text structure instruction with video for improved reading
comprehension. Intervention in School and Clinic, 28(4), 216-223.
ChunG, J. M. (1999) The effects of using video texts supported with advance organizers and
captions on Chinese college students’ listening comprehension: an empirical study.
Foreign Language Annals, 32(3), 295-308.
Çakır, I. (2006). The use of video as an audio-visual material in foreign language teaching
classroom. The Turkish Online Journal of Educational Technology TOJET October 2006
ISSN: 1303-6521 vol. 5, Issue 4, Article 9. 68.
Eken, A. N. (2003). ‘You’vegot mail: a film workshop’. ELT Journal, 57 (1), ss.1-59.
Gülseven, Ü. (2014). Yabancılara Türkçe öğretiminde filmlerin önemi ve kullanımı. 3rd
International Conference on Language and Literature “Turkish in Europa”. Tirana/Albania,
Proceedings Book, 404
İşcan, A. (2011). Yabancı dil olarak türkçe öğretiminde filmlerin yeri ve önemi, Turkish Studies, Y.
6, S. 3, s. 939-948.
Kono, M. (1980) Role of Films in listening, The English Teachers’ Magazine, 28/12:13-18.
Lin,.-Y. (2000a). Motivational and effective film activities for the language lab class. (ERIC
Document Reproduction Service o. ED 452).
Lin,.-Y. (2002a). Effective learner-centered strategies for etensive viewing of feature lms. (ERIC
Document eproduction Service o. ED 47255).
Lowe, M. (2007). Films in English Language Teaching, IH Journal, Issue 23 Autumn 2007, ss.16-
19.
Muller, A. G. (1980). Visual contextual cues and listening comprehension: An experiment. Modern
Language Journal, 64, 335-34.
Normand, G. (1980). Motivating with media: The use of video at the elementary and intermediate
level in high school and college. Canadian Modern Language Review, 37(1), 51-56.
Obari, T. (1996). A cross-sectional study of effectiveness on listening comprehension of the use of
Japanese subtitled and English captioned video. Teaching English Through Movies, 2, 11-
22.
Stempleski, S. (2001). Video in the ELT classroom: The role of the teacher. In J. C. Richards & W.
A. Renandya (Eds.), Methodology in language teaching: An anthology of current practice
(pp. 34-37). Cambridge: Cambridge University Press.
Stempleski, S., Tomalin, B. (1989). Use video to stimulate speaking and writing. TESOL
Newsletter, 23(5), 21 & 31.
Sticht, T. G., & James, J. H. (1984) Listening and reading. In P. D. Pearson (Ed.), Handbook of
reading research. New York: Longman. Pp. 293-317.
Sweetıng, A. (2009). Language through film sydney: Phoenix Education Pty.
Ünlüler Arabacı, P. (2015). Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde yararlanılan kısa ve uzun
metrajlı filmlerin Kırgızistan bağlamında değerlendirilmesi, Manas Sosyal Araştırmalar
Dergisi. 4(2), 83-97.
Weyers, J. R. (1999) The effect of authentic video on communicative competence. Modern
Language Journal, 83(3), 339-349.
Yılmaz, F. ve Diril, A. (2015) “Filmlerle yabancılara Türkçe öğretimi: Beyaz Melek film örneği”,
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 10, s. 223-240.
ÖZ: Bireyin dünyaya gelmeden, anne karnındayken edinmeye başladığı bir beceri olan dinleme, çocukluk ve
sonrasında da devam eden bir özelliğe sahiptir. Başta okul öncesi eğitim olmak üzere hayatın her döneminde
dinlemeyle edinilen bilgiler kişiye yol göstermektedir. Bu nedenlerle dinleme becerisi hayati bir öneme sahiptir
ve üzerinde önemle durulması gereken bir beceridir. Ancak dinlemenin yeterince önemsenmediğinden dolayı
öğrencilerin pasif dinlemeye alıştırıldığı durumlar ortaya çıkabilmektedir. Bu gibi durumlarda öğretmen
konuşur, öğrenci dinler mantığı hâkimdir. Dinleme etkinlikleri yapılırken de yine aynı şeyleri söylemek
mümkündür. Çoğunlukla öğretmenin aktif olduğu, hiçbir hazırlık yapılmadan metinlerin işlenip geçildiği bir
düzen hâkimdir. Oysa hazırlık her şeyin başını oluşturmaktadır. Bundan dolayı dinleme becerisi için hazırlığın
önemini ortaya koymak gerekmektedir. Bu çalışmada, ilköğretim altıncı sınıf öğrencilerine Türkçe derslerinde
dinleme etkinliklerinden önce yapılacak çalışmaların (hazırlık çalışmalarının), öğrencilerin dinleme becerilerine
etkisi ve bununla ilgili öğrenci görüşlerinin ortaya konması amaçlanmıştır. Dinlemeye hazırlık çalışmaları
olarak fiziksel ve zihinsel hazırlık çalışmalarına yer verilmiştir. Araştırmada; deney grubunda, fiziksel ve
zihinsel hazırlık aşamaları takip edilerek ders işlenmiş; kontrol grubunda herhangi bir hazırlık yapılmadan derse
geçilmiştir. Yapılan hazırlık çalışmasının öğrenci üzerindeki etkisini ölçmek için çoktan seçmeli, boşluk
doldurmalı, eşleştirmeli ve kısa cevaplı sorular sorulmuştur. Buradan elde edilen veriler SPSS’e grilmiş ve
Bağımsız Gruplar t-Testi’nin sonucuna göre kontrol grubunun ortalaması (25.3684) ve deney grubunun
ortalaması (36.2857) arasında yaklaşık 11 puanlık bir fark ortaya çıkmıştır. Deney grubu lehine çıkan bu
anlamlı fark üzerine bunun sebeplerini belirlemeye yönelik yarı yapılandırılmış görüşme formu uygulanmış ve
farkın sebepleri ortaya konulmuştur. Yine forma göre, deney grubundaki öğrencilerin tamamı dinleme
hazırlığında uygulanan aşamaların kendilerine olumlu katkılar sağladığına yönelik sorulan beş adet "Evet"
"Hayır" sorusuna, "Evet" cevabını vermişlerdir. Bu sonuçlara göre yapılan hazırlık çalışması, deney grubu
öğrencilerinin akademik başarılarına anlamlı yönde etki ettiğini göstermektedir.
Anahtar sözcükler: dinleme, dinleme becerisi, dinlemeye hazırlık, dinleme eğitimi, hazırlık çalışması.
*
UTEOK 2016’da sunulan sözlü bildirinin tam metnidir.
**
Doç. Dr., Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler ve Türkçe Eğitimi Bölümü, afa@yildiz.edu.tr
***
Arş. Gör., Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler ve Türkçe Eğitimi Bölümü, dbkir@yildiz.edu.tr
ABSTRACT: Listening, which is a skill that an individual begins to acquire in the womb before s/he was
born, has a feature that continues childhood and beyond. Especially pre-school education, the knowledge
gained through listening in every period of life guides the person. For these reasons, listening skill has a vital
position and it is a skill that needs to be emphasized. However, since listening is not taken into consideration
enough, it ends up with the cases in which students are accustomed to passive listening. In such cases it is
dominant that the teacher speaks, student listens. It is also possible to say the same while doing listening
activities. There is a routine in which the teacher is mostly active and the texts are passed without any
preparation. However, preparation is the head of everything. Therefore, it is necessary to reveal the
importance of preparation for listening skill. In this study, it is aimed to reveal the effect of the activities that
would be applied to the sixth graders in elementary school in Turkish lessons before the listening activities
(preparatory works) on students’ listening skills and their opinions about it. Physical and mental preparation
activities have been included as preparatory works for listening. In the research; in the experimental group,
physical and mental preparation stages were followed and the lesson was processed; in the control group, the
lesson was passed without any preparation. Multiple choice, gap filling, paired and short answer questions
were asked to measure the effect of the preparation work on the student. The data collected from this study
were entered to SPSS and 11 points of difference between the average of the control group (25.3684) and the
average of the experimental group (36.2857) was found according to the results of the Independent Groups t-
Test. On this meaningful difference in favor of the experiment group, a semi-structured interview form was
applied and revealed the causes of the difference. Again, according to the form, all the students in the
experimental group gave the answer "Yes" in response to the five "Yes" and "No" questions that were asked
to provide positive contributions to the steps taken in listening preparation. According to these results, it is
shown that the preparatory work influences the academic achievement of experimental group in a meaningful
way.
Keywords: listening, listening skill, listening preparatory, education of listening, preparatory work.
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Dinleme, işitmekten ayrı ruhsal bir olaydır; işittiğini anlamak amacıyla dikkat
harcamak ve bir sonuç çıkarmak için konuşmayı izlemektir (Göğüş, 1978: 228). Dinleme,
okumayla birlikte anlama becerisini oluşturmaktadır. Bireyin dünyaya gelmeden, anne
karnındayken edinmeye başladığı bir beceri olan dinleme, çocukluk ve sonrasında da
devam eden bir özelliğe sahiptir. Hayat boyu edinilen bilgilerin önemli bir kısmı dinleme
sayesinde gerçekleşmektedir. Başta okul öncesi eğitim olmak üzere hayatın her döneminde
dinlemeyle edinilen bilgiler kişiye yol göstermektedir. Bu nedenlerle dinleme becerisi
hayati bir öneme sahiptir. Ancak dinleme becerisi, ilk eğitim ve öğretim hayatında
neredeyse hiç öğretilmediğinden dolayı ihmal edilen bir dil becerisi olarak adlandırılır
(Tompkins, 2005, 292).
Genellikle öğretmenler ve diğer eğiticiler çocukların dinlemeyi bilerek okul
ortamına geldiklerini düşünmektedirler. Bundan dolayı da zamanı okuma ve yazmaya
harcamaktadırlar. Oysa dinleme çocukların ilk kazandığı becerilerden biridir ve diğer dil
becerileri için temel oluşturmaktadır (Akyol, 2012: 1). Bunun yanında, dinlemenin
yeterince önemsenmediğinden dolayı öğrencilerin pasif dinlemeye alıştırıldığı durumlar da
ortaya çıkmaktadır. Bu gibi durumlarda öğretmen konuşur, öğrenci dinler mantığı
hâkimdir. Dinleme etkinlikleri yapılırken de yine aynı şeyleri söylemek mümkündür.
Çoğunlukla öğretmenin aktif olduğu, hiçbir hazırlık yapılmadan metinlerin işlenip
geçildiği bir düzen hâkimdir. Böyle bir düzen içinde öğretmenin metni okuyup ardından
öğrencilere sorular sorması, dinleme becerisinin gelişiminin önünde büyük bir engel
oluşturmaktadır. Çünkü böyle durumlarda, öğrenci hem konu hakkında daha önce hiçbir
şey bilmediği için odaklanamamakta hem de dinlemeye karşı motive olamadığından dolayı
kendisine sorular geleceği için korkmakta ve dinlemeye karşı bir önyargı oluşturmaktadır.
Hâlbuki okulda dinleme çalışmalarının faydalı olması için yapılması gereken bazı
ön şartlar vardır. Bunlar: Hazır bulunuşluk, dikkat ve öğretmenin rehberliğidir. Bunun için
derse başlanmadan evvel özellikle öğrencilerin dinlemeye hazır bulunmaları sağlanmalıdır
(Arıcı, 2008). Çünkü hazırlık, her şeyin başını oluşturmaktadır. Bir işe girişmeden önce
hazırlığın yapılması, o işten verim ve sonuç alınmasının temel kaynağıdır. Hazırlık
yapmadan bir yola çıkmak, tüm tehlikelerden habersiz ilerlemek demektir ve bu
ilerlemenin de amaca ne derecede hizmet edeceği belirsizdir. Dinleme etkinliklerinde de
hazırlığın yapılması ya da yapılmaması süreci ve sonucu farklı etkileyecektir. Bundan
dolayı dinleme becerisi için de hazırlığın önemini ortaya koymak gerekmektedir. Amaç;
hem dinlemenin geliştirilebilir bir beceri olduğunu ortaya koymak hem de yapılan hazırlık
çalışmalarının dinleme becerisine ne derecede etki ettiğini göstermektir. Bu çalışmada,
ilköğretim altıncı sınıf öğrencilerine Türkçe derslerinde dinleme etkinliklerinden önce
yapılacak çalışmaların (hazırlık çalışmalarının), öğrencilerin dinleme becerilerine etkisi ve
bununla ilgili öğrenci görüşlerinin ortaya konması amaçlanmıştır.
Yöntem
Araştırmada nicel ve nitel araştırma yöntemleri bir arada kullanılmıştır. Nicel
yöntem olarak deneysel model ve nitel yöntem olarak betimsel model kullanılmıştır.
Dinlemeye hazırlık çalışmaları olarak fiziksel ve zihinsel hazırlık çalışmalarına yer
verilmiştir. Araştırmanın çalışma grubu olarak Şişli Mahmut Şevket Paşa Ortaokulu’ndan
ilköğretim altıncı sınıf düzeyinde iki sınıf, bir sınıf deney ve diğer sınıf kontrol grubu
olmak üzere random (rastgele) yöntemiyle belirlenmiştir. Bu gruplarda dört adet dinleme
metni, iki hafta süresince işlenmiştir. Metinler, hem kontrol hem de deney grubunda
öğretmen tarafından uygulanmıştır. Araştırmada; deney grubunda, fiziksel ve zihinsel
hazırlık aşamaları takip edilerek ders işlenmiş; kontrol grubunda herhangi bir hazırlık
yapılmadan derse geçilmiştir. Fiziksel hazırlık aşamasında sağlıklı dinleme ortamının
oluşturulması, oturum planı, sınıfın sıcaklığı, ses kaynağının ayarlanması gibi unsurlar yer
almıştır. Zihinsel hazırlık aşamasında ise çeşitli görsel materyaller ve sorularla beraber
Demirel’in "Dinleme Öncesi Etkinlikler" çalışmasından yararlanılmıştır. Bu etkinlikler
sırasıyla şöyledir:
1. Tanıtma: Dinlenecek konu hakkında genel bilgi verilir.
2. Kestirme: Konu hakkında tahminde bulunma. Dinlenecek konunun başlığı
söylenir, resim ve ipuçları verilerek metnin kestirilmesi istenir.
3. Sahnenin oluşturulması: Dinlenecek metinde geçen olayın görsel araçlarla
canlandırılmasıdır. Bunda amaç, öğrencilerin duyduklarını görsel olarak da görmelerini
sağlamak, böylece metni daha iyi anlamalarına yardımcı olmaktır. Bunun için resim,
fotoğraf, çizgi resim ve posterler kullanılır.
4. Yeni sözcüklerin öğretimi: Dinlenecek metinde geçen yeni sözcükler ve
gerekirse yeni cümle kalıpları öğretilir. Yeni öğrenilen sözcükler, bilinen cümle
kalıplarıyla yeni cümle kalıpları da bilinen sözcüklerle öğretilmelidir.
5. Amaçlı dinleme: Dinleme etkinlikleri amaçlı yapılmalıdır. Metinler, amaçlı
dinlemeyi sağlayabilmek için başlangıç düzeyinde üç kez dinletilmeli ve daha sonra
öğrencilerin dinlemeleriyle ilgili genel sorulara cevap vermeleri istenmelidir. (Demirel,
1999: 36).
Dinleme etkinliğine geçmeden önce deney grubu sınıfında, tahtaya ve sınıfın çeşitli
yerlerine dinleme metni ile alakalı fotoğraf ve resimler yerleştirilmiştir. Daha sonra
öğretmen metinle alakalı videoları izletebilmek için bilgisayar ve projektörü ayarlamıştır.
Sınıfı dinlemeye hazırlayabilmek için gerekli kontrolleri yapmıştır. Tüm bu aşamalardan
sonra öğrencileri güdülemek ve dikkatlerini konu üzerine çekmek için öğretmen,
dinlenilecek metinle bağlantılı bir video izletmiştir. İzlenilen videodan sonra öğretmen
metin ile ilgili çeşitli sorular sorarak aldığı cevaplardan hareketle Demirel’in "Tanıtma"
aşamasını uygulamıştır. "Kestirme" aşamasında öğretmen, metnin başlığını söylemiş ve
daha önce sınıfın çeşitli yerlerine yerleştirdiği resimlerden de yararlanarak öğrencilerden
metnin konusu hakkındaki tahminlerini almıştır. "Sahnenin Oluşturulması" aşamasında,
dinlenilecek metinde geçen olayların görselleri projektörden yansıtılmıştır ve görsellerle
canlandırma yapılmıştır. "Yeni Sözcüklerin Öğretimi" aşamasında, varsa dinlenilecek
metinde geçen yeni kelimeler öğretilmiştir. Örneğin ikinci metinde yer alan "semt, anı,
şayet, ton, buruk" kelimeleri, dinleme etkinliğinden önce öğrencilere öğretilmiştir. Son
olarak "Amaçlı Dinleme" aşamasında öğretmen, dinleme etkinliğinin amacını belirtmiş,
öğrencilere metin ile alakalı soruların sorulacağını ve metni buna göre dinlemelerini
söylemiştir. Tüm bu hazırlık çalışmaları bittikten sonra metin dinlenmiştir. Dinleme
etkinliği bittikten sonra ise metni anlamaya yönelik sorulara geçilmiştir. Kontrol grubunda
ise tüm bu hazırlıklar olmadan metin dinlenmiş ve ardından sorulara geçilmiştir.
Yapılan hazırlık çalışmasının öğrenci üzerindeki etkisini ölçmek için çoktan
seçmeli, boşluk doldurmalı, eşleştirmeli ve kısa cevaplı sorular sorulmuştur. Her soru için;
doğru ise "1" ve yanlış ise "0" puan verilerek ölçme yapılmıştır. Araştırmanın nicel
yönteminin kullanıldığı bu aşamada elde edilen veriler SPSS’e grilmiş ve gruplar arasında
anlamlı farkın olup olmadığını ortaya çıkarmak için Bağımsız Gruplar t-Testi
uygulanmıştır. Bağımsız Gruplar t-Testi’nin sonucuna göre ise araştırmanın nitel yöntemi
olarak yarı yapılandırılmış görüşme formu uygulanmıştır.
N Sd t df p
Deney grubu lehine çıkan bu anlamlı fark üzerine bunun sebeplerini belirlemeye
yönelik yarı yapılandırılmış görüşme formu uygulanmış ve farkın sebepleri ortaya
konulmuştur. Bu forma göre, yapılan hazırlık çalışmasının deney grubu üzerindeki bu
anlamlı farklılığın sebepleri, öğrencilerin görüşlerinden elde edilen şu anahtar kelimelerle
ortaya konulmuştur:
kullanılmış, son teste göre sonuçlar elde edilmiş ve deney grubu lehine çıkan
anlamlı farklılık üzerine yarı yapılandırılmış görüşme formu uygulanarak bu
farklılığın sebepleri ortaya konulmuştur. Dinleme eğitimine farklı açılardan
bakabilmek ve bu eğitimin başarıya ulaşabilmesi adına daha farklı araştırmaların
yapılması gerekmektedir.
Kaynakça
Akyol, H. (2012). Türkçe öğretim yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi Yayınları.
Allen, B. (2011). Identifying the effectiveness of pre-listening activities for students of Chinese
Mandarin. Yüksek lisans tezi, Brigham Young University, Amerika Birleşik Devletleri.
Arıcı, A. F. (2008). İhmal edilen bir dil becerisi: dinleme. Çoluk Çocuk 82, 35-38.
Aytan, T. (2011). Aktif öğrenme tekniklerinin dinleme becerisi üzerindeki etkileri. Doktora tezi,
Selçuk Üniversitesi, Konya.
Cihangir, Z. (2004). Kişilerarası iletişimde dinleme becerisi. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
Çelikbaş, K. A. (2010). Anlama/dinleme stratejilerinin kullanımı ile dinlediğini anlama düzeyi
arasındaki ilişki. Yüksek lisans tezi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van.
Çetin, Y. (2011). Dinleme öncesi aktivitelerin Türk lise 1 öğrencilerini dinleme becerileri
üzerindeki etkileri. Yüksek lisans tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Demirel, Ö. (1999). İlköğretim okullarında Türkçe öğretimi. İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı
Yayınları.
Göğüş, B. (1978). Orta dereceli okullarımızda Türkçe ve yazın eğitimi. Ankara: Gül Yayınevi.
Gün, S. (2012). Yabancı dil öğrenme ortamında belirli dinleme strateji ve tekniklerinin
kullanılmasının dinleme becerilerinin gelişimi üzerine etkileri. Yüksek lisans tezi, Muğla
Sıtkı Koçman Üniversitesi, Muğla.
Keleş, E. (2013). Dinleme öncesi ve dinleme sonrası verilen soruların 5. sınıf öğrencilerinin
dinlediğini anlama beceri düzeyine etkisi. Yüksek lisans tezi, Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi, Çanakkale.
Özbay, M. (2005). Bir dil becerisi olarak dinleme eğitimi. Ankara: Akçağ Yayınları.
Tompkins, G. E. (2005). Language arts: patterns of practice. Columbus/Ohio: Pearson
Publication.
Yıldız, N. (2015). Dinleme stratejileri öğretiminin beşinci sınıf öğrencilerinin dinlediğini anlama
becerilerine etkisi. Doktora tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale.
Aslıhan Küçükavşar**
ÖZ: Bu çalışmada, Türkçe ders kitaplarındaki anlatı metinlerinde (öykü, roman) ne tür karakterlerin olduğunu
ve bu karakterlerin nasıl geliştirildiğini belirlemek amaçlanmıştır. Çocuklara okuma zevki kazandırması, dil
bilinci aşılaması ve düşünce açması yönlerinden bu tür metinlerin önemi yadsınamaz. Özellikle de bu metinlerin
sunduğu yaşam zenginliği çocuğun anlam evrenine katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda, bu metinlerde yer alan
kişilerin öykünülebilecek karakterler olması da önem taşımaktadır.
Bu araştırma, tarama modelinde betimsel bir çalışmadır. Ortaokullarda okutulan Türkçe ders kitaplarıyla
sınırlandırılmıştır.12 metindeki 35 karakterden 10’u açık karakter, 25’i kapalı karakter ve 32’si durağan, 3’ü de
devingen karakterdir. Karakterlerin en çok yazarın yorumuyla, en az fiziksel özellikleriyle geliştirilmeye
çalışıldığı belirlenmiştir.
Anahtar sözcükler: Türkçe ders kitabı, metin, karakter
ABSTRACT: In this study, it is aimed to identify the types of characters and the way how they are
developed in narrative texts in Turkish Coursebooks. Since these texts provide the children with good taste in
reading, language awareness and thinking process, the importance of them cannot be underestimated.
Especially these texts contribute to the childeren’s semantic world by offering them a variety of life
experiences. In this context, the fact that the characters can be imitated is very crucial.
This study is designed as a descriptive survey model. It is delimited with Turkish coursebooks currently used in
secondary schools. Out of 35 characters in 12 narrative texts, 10 of them are explicit, 25 of them implicit, 32 of
them are stableand 3 of them are dynamic characters. The results of the study also indicated that the characters
are developed with the writers’ interpretation the most and the physical characteristics the least.
Keywords: Turkish Coursebook, narrative text, character
_______________________________________________________________________________________
Giriş
Türkçe ders kitaplarındaki metinlerin öğrencilerin bilgi, ilgi ve gereksinimlerine
yanıt vermesi ve nitelikli olması ile Türkçe öğretiminde başarı sağlama arasında sıkı bir
bağ vardır. Çocuklara okuma zevki ve alışkanlığı kazandırmada, dil bilinci ve sevgisi
aşılamada, düşünceyi açmada karşılaştıkları metinlerin önemi yadsınamaz. Okuduğu bir
öykü ya da roman, çocuğa yaşantı zenginlikleri sunarken aynı zamanda yeni bir dünyanın
kapısını aralayabilmektedir. Culler (2007:161)’e göre öykü, roman gibi yazınsal yapıtlar,
olayları karakterlerin bakış açısından göstererek okuru karakterle özdeşleşmesi için
cesaretlendirir.
Çocuk, metindeki kahramanın yerine kendini koymaya, ona öykünmeye
çalışmaktadır. Lukens (2003:94)’e göre “Karakterlerle tanıştığımızda duyduğumuz haz,
olay örgüsünde yer aldıkları her olayı hatırladığımızda yinelenir. Bu karakterleri
tanıdığımız için, yalnızca onların heyecanlı serüvenlerini dolaylı biçimde deneyimlemekle
kalmaz, kendimiz ve başkaları ile ilgili bir şeyler de anlamaya başlarız.” Kahramanla okur
arasındaki bağ, karakterin ne derece iyi geliştirildiği ile ilişkilidir. Sever (2003:63), her
yapıtta, başından olay geçen kahramanların çeşitli karakterleri canlandırdığını belirtir.
“Karakter, sanatçının yarattığı; duygu, düşünce ve tutku yönleriyle geliştirdiği, gerçek
yaşamdan da esinlenerek deneyimiyle, birikimiyle, kendine özgü duyarlılığı ile
biçimlendirdiği bir kişiliktir” (Sever, 2003:64). Karakter, yapıtta duyguları, düşünceleri, iç
dünyaları ve davranışları farklı özellikler gösteren kişilerin her biridir (Çotuksöken, 2012:
129; Püsküllüoğlu, 2008:71).
Karakteri oluşturmak sanatçı duyarlılığını gerektirir. Gerçekçi ve sağlıklı bir
biçimde karakter çizme, insanı bütün yönleriyle tanımayı gerektirir. Karakteri çizilecek
kişinin eylemlerini, davranışlarını, çevresiyle ilişkilerini gözlemlemeyi gerektirir. Kişinin
karakterini belirleyen bir bakıma bu ilişkilerdir (Özdemir, 2002:263).
Yazar iyi kurgulanmış bir metinle yarattığı karakterlerle çocuğu yakalayabilir.
“Çocuğun mantık dünyasından uzak, fiziksel ve ruhsal özellikleri abartılmış, yaşamdan
kopuk olarak tasvir edilen kahramanlar çocuğun kitaptan uzaklaşmasına yol açabilir.
Kahramanın sorunlarla başa çıkamaması, yenilgiye uğraması ya da yılgınlık yaşaması
çocuk okur üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir ” (Zivtci, 2006:246). Fazla abartılmış,
inandırıcılığı olmayan karakterler çocuğu okumaktan uzaklaştırabilir. Bu nedenle,
karakterlerin iyi geliştirilmesi gerekmektedir.
Açık (geliştirilmiş) karakter, “baş kahraman” olarak nitelendirilen karakterdir. Bu
karakterin fiziksel ya da ruhsal, bütün özellikleri ayrıntılı bir şekilde çocuk okur tarafından
bilinir ve benimsenir. Okur, kahramanın olaylar karşısında ne şekilde davranacağını bile
önceden kestirebilir (Golden,1990:41-53; Huck, Hepler Hickman ve Kiefer, 2001’den akt.
Zivtci, 2005:17-18; Sever, 2003:96).
Kapalı (geliştirilmemiş) karakter, yapıttaki olaylardan doğrudan değil, olayların
sonuçlarından etkilenen, çok fazla karakteristik öğeler taşımayan, daha çok bir yönüyle
okura tanıtılan yan kişidir. Bu karakter yapıtta olayları yaratan ya da yönlendiren bir rol
üstlenmez aksine kahramanın yönlendirdiği olayların sonuçlarından etkilenir (Golden,
1990:41-53; Huck, Hepler Hickman ve Kiefer, 2001:17-18; Sever, 2003:96). Durağan
Yöntem
Bu araştırma, nitel veri toplama tekniklerinden yararlanılarak gerçekleştirilen
tarama modelinde betimsel bir çalışmadır (Karasar, 2009:81). Ortaokullarda 2011-2012
öğretim yılından başlayarak okutulan Türkçe ders kitapları çalışmanın örneklemini
oluşturmaktadır. Karakterlerin açık (geliştirilmiş) ya da kapalı (geliştirilmemiş), devingen
(değişen) ya da durağan (değişmeyen) olup olmadıkları belirlenmiş. Karakter geliştirilirken
hangi yollardan yararlanıldığı irdelenmiştir. Lukens’in sınıflaması temel alınmıştır.
Tablo 1. İncelenen Türkçe Ders Kitapları
Bulgular ve Yorum
Metinlerdeki 35 karakterden 10’u açık karakter, 25’i kapalı karakter ve 32’si
durağan, 3’ü de devingen karakter olarak belirlenmiştir.
Tablo 2. Metinlerdeki Karakterlerin Yüzde Oranları
Sınıf düzeyi Açık karakter Kapalı karakter Durağan karakter Devingen karakter
5 % 38 % 62 % 100 -
6 % 17 % 83 % 92 % 18
7 % 33 % 67 % 100 -
8 % 33 % 67 % 83 % 17
Tabloda, açık ve devingen karakterlerin oranının düşük olduğu görülmektedir. Bu
durumda, yeterince geliştirilmemiş, değişim göstermeyen, tekdüze karakterlerle
öğrencilerin özdeşim kurabilmesi güçleşecektir. Metinle olan bağı zayıflayacak, okumaya
olan ilgisi de azalacaktır.
Aşağıda dört başlık altında karakterlerin geliştirilmesine ilişkin veriler yer
almaktadır.
“Kerevetin üstünde yorgan kalınlığında ve altı yaşında bir çocuğa ancak yetecek
büyüklükte, son derece pis bir döşeğin içinde, zavallı Osman, iri yarı vücuduyla tortop
büzülmüş yatıyordu.” (s.72) 8.sınıf
Karakterler, fiziksel açıdan ne denli iyi geliştirilir ve özenle oluşturulursa, çocuklar
için o denli özdeşim kurma aracı olabilir.
“Alp, kuşları özellikle leylekleri çok severdi. Onların geldiğini önce bir sır gibi
tutmak istedi içinde. Sonra vazgeçti. Herkes görsün, bilsin diye düşündü.” (s.91) 6.sınıf
“Kitaplarını rastgele açıp orasından, burasından okudu. Bir iki ödeviyle ilgilendi.
Sonra hiçbirini bitirmeden yine pencerenin önüne geçti.” (s.93) 6.sınıf
“ Bekçinin güçlü eli onu bir tüy gibi ötelere savurdu.” (s.94) 6.sınıf
“Dışarı baktı. Burnunun izi yine camdaydı. Birilerinden intikam almış gibi içi
rahattı.” (s.96) 6.sınıf
“Ah, birileri olsa da bunları ayırsa. Orada bir Allah bir de kırk yiğit vardı. Güreş
ikinci gece de sürdü. Kızıl güneş üstlerine ikinci kere doğdu. Bunaltıcı bir sıcak bastırdı ki
kuşlar bile şakırtılarını kesip birer bucağa sindiler.” (s.47) 7.sınıf
“Uruz, oğlanı alıp evine getirdi. Şadlık ettiler, yeme içme oldu. Ama oğlanı ne
kadar getirdilerse durmadı, yine aslan yatağına gitti.” (s.44) 7.sınıf
“Uruz, Tepegöz’ü dövdü, yasak etti, dinlemedi. Nihayet evinden kovdu.” (s.45) 7.sınıf
“Savaştan yeni dönen Basat, Oğuz iline ölüm saçan Tepegöz’ü öldürmek
amacındadır.”(s.48) 7.sınıf
“Bilecik tekfuru yıllardan beri bütün soy için, bir onur ve gurur beresidir. Ona,
yıllardan beri-ve işte bu yıl da- götürülen armağanlar bir çeşit vergi, hatta, bir çeşit bacdır.”
(s.53) 8.sınıf
“Ne var ki Osman Bey susuyor… Sanki söylenenleri işitmemiş ya da anlamamıştır.
Ama hiç öyle değildir. Osman Bey düşünmekte, ölçüp biçmektedir.” (s.54) 8.sınıf
“Ciddi, kapanık bir yüzü vardı, ağırbaşlı sanılabilirdi ama en doğrusu ‘durgun’ bir
çocuktu. Ve inanılmayacak kadar görgüsüzdü! ” (s.70) 8.sınıf
“Sırtına, çok çok ağır bir yük vurmuşlar da ‘Taşıyabilirim… işte taşıyorum… daha
da yükleyin,’ der gibidir. Yoldaşlarına ve beylerine sezdirtiyor bunu… düşündürtüyor.”
(s.55) 8.sınıf
“Kitap, dergi değil, ömründe günlük gazete bile okumamıştı. Sinema hakkında
hiçbir bilgisi, deniz hakkında hiçbir fikri yoktu. O sene, bir dağ başındaki köyünden yürüye
yürüye kasabaya gelirken treni dışından görmüş, hayretler içinde kalmıştı.” (s.70) 8.sınıf
Karakterlerin nasıl geliştirildiğine bakıldığında en çok yazarın yorumuna
başvurulduğu, en az fiziksel özellikleriyle geliştirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Karakter
geliştirme yollarının tamamı kullanıldığı tek bir metne rastlanmıştır.
Karatay (2011:99), öyküde sadece bir yolla betimlenen karakterin derinlikten
yoksunlaştığını, sadece bir boyutunun sunulmuş ya da bir özelliğinin aşırı vurgulanmış
olduğunu belirtir. Bunun sonucunda “kalıplaşmış yargı” oluşmasına neden olabileceğini
vurgular.
Temizkan ve Atasoy (2014:234), hemen her karakter türünün tanıtımının öykülerde
önemli düzeyde eksiklikler taşımasının, öğrencilerin bu metinleri okuyup anlama sürecinde
ve öykü metni üretme aşamasında iyi örneklerle karşılaşmadığı anlamına geldiğini
belirtmişlerdir.
Sonuç ve Tartışma
Karakterlerin, en çok yazarın yorumuyla geliştirilmeye çalışıldığı, en az fiziksel
özellikleri yoluyla geliştirilmeye çalışıldığı belirlenmiştir. Karakterleri geliştirmede 8.sınıf
ders kitabında bir metinde tüm geliştirme yollarının kullanıldığı, diğer metinlerde bazen
biri, bazen ikisi ya da üçünün kullanıldığı görülmektedir. Açık ve devingen karakterlerin
oranının son derece düşük olduğu belirlenmiştir. Yüzeysel olarak çizilen, okurla etkileşim
kurmaya açık olmayan ve ona seslenmeyen, tüm yönleriyle ele alınmayan karakterlerle
çocukların özdeşim kurması beklenemez. Karakterleri geliştirmedeki bu yetersizliğin
öğrencilerin okuduğunu anlama süreçlerine, metin üretimlerine yansıması da söz
konusudur.
Bu yaş grubu öğrencilerinin gelişim düzeyleri, ilgi ve gereksinimlerini göz önüne
alarak metin seçimlerinin daha özenli yapılması, içselleştirebilecekleri karakterlerle
tanışmalarının sağlanması açısından gereklidir ve son derece önem taşımaktadır. Bu
çalışma, ders kitabına metin seçerken nelere dikkat edilmesi konusunda araştırmacılara
ipucu sunma niteliği taşımaktadır.
Ders kitaplarındaki metinlerde, karakterlerin olaylar karşısında tepkilerinin doğal
biçimde sunulması gerekmektedir. Öğrencilerin çoğunlukla okudukları belli başlı kitabın
ders kitabı olduğu düşünülürse, bu gereklilik daha da önem kazanmaktadır.
Öğrencilerin özdeşim kurabilecekleri karakterlere gereksinimleri olduğu orta
öğretim döneminde ders kitaplarında yer alan metinlerde görülen bu eksiklikler, kitapların
duyuşsal alana yönelik hazırlanması gereğini de ortaya koymaktadır.
Kaynakça
Culler, Jonathan (2007) Yazın kuramı. (Çev. H. Gür). Ankara: Dost Kitabevi Yayınları. (Eserin
orijinali 1997’de yayımlandı).
Çotuksöken, Y. (2012). Türkçe dil ve edebiyat terimleri sözlüğü (2. Basım). İstanbul: Papatya
Yayıncılık Eğitim
Dağlıoğlu, E.Ş. (2014). İlköğretim Türkçe 7 ders kitabı, Cem Yayıncılık
Dilidüzgün, Selahattin (2007). Öykü ve roman.-ilköğretimde çocuk edebiyatı. Eskişehir: Anadolu
Üniversitesi Yayınları.
Doğan, B. Yıldırım (2006). Karakter yaratmak bir paradigma arayışı. Ankara: um:ag Yayınları.
Golden, Joanne M.(1990). The narrative symbol in childhood literatur: explorations in the
construction of text, Mouton de Gruyter Berlin: NewYork, s. 41-53.
Kaplan, Ş. ve Şen, G.Y. (2014). İlköğretim Türkçe 6 ders kitabı, Gizem Yayıncılık
Karatay, H. (2011). Çocuk edebiyatı metinlerinde bulunması gereken özellikler. Kuramdan
Uygulamaya Çocuk Edebiyatı El Kitabı. Ed. Tacettin Şimşek. s.77-123. Ankara: Grafiker
Yayınları.
Karasar, N.(2009). Bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Nobel Yayınevi.
Kıran-Eziler, A. ve Kıran, Z. (2011). Yazınsal okuma süreçleri (4. Baskı). Ankara: Seçkin
Yayıncılık
Müftüoğlu,A. ve Bektaş, S. (2014). İlköğretim Türkçe ders kitabı 5.Sınıf, FCM Yayıncılık
Lukens, Rebecca J. (2003). A critical handbook of children’s literature. USA: Pearson Education.
Püsküllüoğlu, A. (2008). Edebiyat sözlüğü. İstanbul: Can Yayınları
Sever, Sedat (2003). Çocuk ve edebiyat, Ankara: Kök Yayıncılık
Sever, Sedat (2007). Çocuk edebiyatı öğretimi nasıl olmalıdır?, II. Ulusal Çocuk ve Gençlik
Edebiyatı Sempozyumu (Gelişmeler, Sorunlar ve Çözüm Önerileri). (Yay. Haz. Sedat
Sever). Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları s.41- 56.
Temizkan, A. ve Atasoy, A.(2014). Türkçe ders kitaplarında yer alan hikâye türündeki metinlerin
üst yapı açısından değerlendirilmesi. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi,
Sayı: 3/3, s.210-237
Ün, F.K. (2015). İlköğretim Türkçe 8. sınıf ders kitabı, Evren Yayıncılık
Zivtci, F. (2005). Türk ve Alman çocuklarına seslenen kitaplardaki yetişkin kahramanların
karakter çerçeveleri açısından değerlendirilmesi. Yayımlanmamış Yüksek lisans tezi,
Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Ens.
_______ (2006). Çocuk kitaplarında kahramanın yeri ve önemi. II. Ulusal Çocuk ve Gençlik
Edebiyatı Sempozyumu (Gelişmeler, Sorunlar ve Çözüm Önerileri). (Yay. Haz. Sedat
Sever) Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları. s. 246
ÖZ: Bu çalışmanın amacı ilk gençlik edebiyatı eserlerinden olan Ay Denizle buluşunca ve Dört Kozalak adlı
eserlerdeki karakterlerin verilişinde kullanılan özelliklerin belirlenmesidir. Çalışma sürecinde nitel gelenekten
faydalanılmış, çalışma doküman analizi deseniyle oluşturulmuştur. Çocuklar için hazırlanan yayınlar, doğrudan
ya da dolaylı yoldan çocuklara birtakım iletiler vermekte, onları bir şekilde etkilemekte ve onlarda izler
bırakmaktadır. Bu bakımdan çocuklar için hazırlanan kitaplarda geçen karakterler ve karakterlerin problem
çözme şekilleri önem arz etmektedir. Dolayısıyla, bu çalışmanın amacı söz konusu kitaplarda verilen
karakterleri kurgu boyunca öne çıkarılan bağlamlarda ele almak; bu konuda Dört Kozalak ve Ay Denizle
Buluşunca adlı eserlerden bir sonuca varmaktır. Çalışmanın neticesinde; Karin Karakaşlı tarafından yazılan Ay
Denizle Buluşunca ve Dört Kozalak isimli eserler karakter bakımından özenli ve olumlu özellikler gösterdiğini
söylemek mümkündür.
Anahtar sözcükler: Çocuk edebiyatı, karakter, Karin Karakaşlı
ABSTRACT: The purpose of this study is to determine the characteristics used in the presentation of the
characters in Dört Kozalak works, which are the works of Ay Denizle Buluşunca, one of the first youth
literature works. Qualitative tradition has been utilized in the working process and it has been created by study
document analysis design. Publications prepared for children give some messages to children directly or
indirectly, affect them in some way and leave traces on them. In this respect, the characters and characters in
the books prepared for children are important for problem solving. Therefore, the purpose of this study is to
address the characters given in the books in contexts highlighted throughout the fiction; in this regard, it
comes to a conclusion from the works of Dört Kozalak and Ay Denizle Buluşunca. At the end of the work; It
is possible to say that the works named Ay Denizle Buluşunca and Dört Kozalak written by Karin Karakaşlı
show characteristically attentive and positive characteristics.
Keywords: Children's literature, character, Karin Karakaşlı
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Bu çalışmanın amacı ilk gençlik edebiyatı eserlerinden olan “Ay Denizle
Buluşunca” ve “Dört Kozalak” adlı eserlerdeki karakterlerin verilişinde kullanılan
özelliklerin belirlenmesidir. Bilkan’a (2005) göre; çocuk edebiyatı 2-14 yaşındaki
çocukların duygu ve düşüncelerine yönelik yazılı ve sözlü edebi ürünlerden oluşmaktadır
ve çocuk edebiyatı gerek konu gerekse dil ve üslup bakımından yetişkin edebiyatından
farklıdır.
Çocuk edebiyatı edebiyatın taşıdığı hemen her niteliği taşımakla birlikte öğretici
yönüyle de öne çıkan bir sanat dalıdır. Amacı doğrudan doğruya eğitmek olmasa da
çocuğun dil becerisini, hayal gücünü ve yaratıcı düşünme yeteneğini geliştirmek çocuk
edebiyatının amaçları arasındadır (Şimşek, 2014). Çocuk kitaplar sayesinde tanımadığı
olay ve olgularla karşılaşır ve bu olay ve olgular çocuğun zihninde iz bırakır. Bu açıdan
çocuk edebiyatı önemli bir göreve sahiptir.
Karakter bir şeyi başka şeyden ayıran özelliktir. Genelleme yoluyla da bir insanın,
bir kişinin, davranış, alışkanlık, güç ve beceriler, değer ve düşünce tarzı türünden temel
ögelerden meydana gelen özelliklerin, onu başka insanlardan farklılaştıran bütünü
(Cevizci, 2003: 222) olarak adlandırılır. Edebiyat bilimi açısından karakter, edebi eserlerde
geçen bir kişiyi benzerlerinden ayıran temel özelliklerin tümü, olaylarda kişinin
davranışlarına yol gösteren ve onda hak edileni belirleyen davranış ve tutum biçimidir
(Gencan vd. 1974, 78).
Çocuk ve ilk gençlik edebiyatı ve eserleri çocuğun edebi, estetik, sanat, eğlenme,
hoş vakit geçirme ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra verdiği iletilerle çocuğu hayata
hazırlar. Bu eserlerde karşılaştığı çeşitli karakterler sayesinde farklı olay ve kişilerle
karşılaşarak farklı tecrübeler edinir. Çocuk farklı problemlerle, çelişkilerle karşılaşır. Bu
problem ve çelişkilere karşı karakterlerin verdikleri tepkiler, çözüm yolları çocuğa ileride
karşılaşabileceği problemlere karşı çözüm üretmede rehber olabilmektedir. Doğru veya
yanlış bir davranışın olumlu veya olumsuz taraflarını sözlü olarak telkin etmek yerine,
Öyküleyici bir eserde bunun yararlarını ve zararlarını öykü kahramanlarının kişiliğinde
çocuğa yaşatmak, değer olarak iyi-kötü, doğru-yanlış, vb. bir davranış olduğunu göstermek
daha etkilidir (Karatay, 2011).
Çocuklara yönelik kurgusal metinler, en başta edebiyata dair metinler olmakla
birlikte karakter eğitimi düşüncesine katkı sağlar. Bu metinler, çocuğu doğrudan eğitmek
amacıyla vücuda getirilmese de onda olumlu etki ve izlenimler bırakmayı amaçlar
(Yılmaz, 2016).
Duyarlı çocuk edebiyatı yazar, çizer ve şairleri, özenle kurguladıkları dünyaya
çocuğu çekmeye çalışırlar. Edebiyat aracılığıyla çocuğa ulaşmayı amaç edinirler. Bunu
yaparken de en büyük araçları oluşturdukları karakterlerdir. Çocuklar, karakterlerde ne
kadar kendi dünyalarını bulur, edebi zevk alır ya da ilgisini karşılayacak öğeler fark ederse
kitaba ve okumaya o denli ilgi duyacaktır. Bir dönemin çizgi roman merakı bu sava örnek
olarak gösterilebilir. Çizgi romanın patlama yaşadığı yıllarda, çizgi roman karakterleri
özellikleriyle o denli halkın ilgisini çekmiştir ki, bu çizgi romanlar film dahi yapılmıştır.
Yöntem
Araştırmanın Deseni
Çalışma sürecinde nitel gelenekten faydalanılmış, çalışma doküman analizi
deseniyle oluşturulmuştur. Doküman analizi araştırılması istenen olgu ve olaylar hakkında
bilgi içeren yazılı metinlerin analizini kapsamaktadır (Yıldırım ve Şimşek, 2011). Bu
yöntemin faydası diğer araştırma desenlerine göre daha az maliyetli olmasıdır. Desen,
detaylı incelemelere imkân sağlaması yönüyle de işlevseldir (Bowen, 2009). Çalışmada
Karin Karakaşlı’nın Dört Kozalak ve Ay Denizle Buluşunca adlı yapıtlarındaki karakterler
yazılı dokümanlar yoluyla incelendiği için doküman analizi deseni kullanılmıştır.
Amaç
Çocuklar için hazırlanan yayınlar, doğrudan ya da dolaylı yoldan çocuklara
birtakım iletiler vermekte, onları bir şekilde etkilemekte ve onlarda izler bırakmaktadır. Bu
bakımdan çocuklar için hazırlanan kitaplarda geçen karakterler ve karakterlerin problem
çözme şekilleri önem arz etmektedir. Dolayısıyla, bu çalışmanın amacı söz konusu
kitaplarda verilen karakterleri kurgu boyunca öne çıkarılan bağlamlarda ele almak; bu
konuda Dört Kozalak ve Ay Denizle Buluşunca adlı eserlerden bir sonuca varmaktır.
durumlar yoğun olarak tespit edilmiştir. Veri bakımından yetersiz özellik gösteren
paylaşım ve kardeşler arası ilişkiler başlıkları uzman görüşü alınarak çalışmaya dâhil
edilmemiştir. Bu durumdan hareketle çalışma diğer yedi başlık üzerinde
yoğunlaştırılmıştır.
Verilerin Analizi
Doküman analiz ile elde edilen veriler, içerik analizi kullanılarak anlamlı bütünler
haline getirilmiştir. Yıldırım ve Şimşek’e (2013) göre, içerik analizinde temelde yapılan
işlem, birbirine benzeyen verileri belirli kavramlar ve temalar çerçevesinde bir araya
getirmek ve bunları okuyucunun anlayabileceği bir biçimde düzenleyerek yorumlamaktır.
Çalışma kapsamında, Karin Karakaşlı’nın Dört Kozalak ve Ay Denizle Buluşunca eserleri
incelenmiş ve söz konusu eserler çalışmacılar tarafından önce birkaç kez okunmuştur.
Devamında bu kitaplardaki metinler, karakterlerin veriliş durumları açısından
incelenmiştir. Karakterlerin yoğun olarak verildiği durumlar çalışmacılar tarafından
gözden geçirilmiştir. Fişleme yöntemiyle kitabın ismi ve içeriğinde barındırdığı karakter
durumları kaydedilmiştir. Bu durumlar inceleme süreci sonucunda gruplandırılmıştır. Bu
gruplamada karakterin problem çözme şekilleri ve karakterlerin kurgulanma biçimleri gibi
durumları göz önüne alınmıştır. Elde edilen durumların temalar altında birleştirilmesi
konusunda uzman görüşüne başvurulmuştur. Uzman görüşü, çalışmanın nitel geleneğe
uygun yürütülmesinde ve karakterlerin sahip olduğu özelliklerin temalar altında
toplanmasında çalışmaya katkı sağlamıştır.
Bulgular
Çalışmaya konu olan Dört Kozalak adlı eser sınava hazırlanan bir grup gencin
yaşadıklarını konu edinir. Kitapta öğrenci ve öğretmen ilişkisi ön plandadır ve aile
durumları da kurguya dahil edilmiştir. Farklı kültürlerden gelen bireylerin birbirlerine olan
tutumları okuyucu ile buluşur. Gelecek kaygısı yaşayan gençlerin sınav sürecinde
yaşadıkları durumlar üzerinde durulur. Bir diğer eser olan Ay Denizle Buluşunca, ergenlik
döneminde olan iki gencin, kendi hayatları yoluyla yaşadıkları travmalar ve duygusal
ilişkileri konu edinmiştir. Karakterler diğer eserde olduğu gibi eğitim hayatına dahil olan
gençler olup eser genelinde, karakterler daha çok duygusal ilişkileri yönüyle verilmiştir.
Çalışmada, iki ayrı eser incelenmiş ve bu inceleme sonunda karakterler
oluşturulurken belirgin birkaç tema üzerinde durulduğu gözlemlenmiştir. Bu temalar
karakterlerin veriliş özellikleri olup, belirgin olan temalarda toplanarak ortaya yedi ayrı
başlık çıkarılmıştır. Bu başlıklar altında bulgular ve bu bulgulara dair yorumlar
sıralanmıştır.
1- Kültür
Yaşadığımız coğrafya, asırlarca farklı kültüre ev sahipliği yapmış bir coğrafyadır.
İçinde farklı bir çok kültür barındırır. Bilimin geldiği nokta, bilgisayar, dergi kitap gibi
unsurlar ile başka kültürler hakkında fikir sahibi olmamızı, onları tanımamızı
sağlamaktadır. Bu gelişmeler edebiyatta da kendini göstermiştir. Artık doğrudan olmasa da
farklı kültürlerin tanıtıldığı, bu kültürlerin karakterler aracılığıyla işlendiği eserler görmek
mümkündür.
Dört kozalak adlı eserde Ermeni, Türk, Kürt kültürleri bir arada işlenmiştir. Ayrıca
maddi bakımdan gelir düzeyi farklı özellik gösteren aile yaşantıları da verilmiştir. Eserde
Şerzan Kürt kültürünü, Mari Ermeni kültürünü, Kumru maddi açıdan orta veya daha alt
seviyede değerlendirilebilecek Türk yaşantısını okuyucu ile buluştururken Emre karakteri
daha iyi maddi duruma sahip bir aile yaşantısı ile okuyucu karşısına çıktığı görülür.
Kültürlerindeki farklılık ve maddi durumun kültüre olan etkisi eser boyunca karakterler
üzerinden okuyucuya verilmektedir.
Eser boyunca bu genç karakterlerin farklılıkları dolayısıyla birbirlerini
yadırgadıkları herhangi bir durum gözlenmemiştir. Hatta bu farklılıklar yazar tarafından
olağan bir durum olarak verilir. Aynı zamanda okuyucu farklı kültürler hakkında bilgiler
edinir. Fakat bu durum olay örgüsü içerisinde ön planda olmayacak şekilde okuyucu ile
buluşur. Karakterler arasında farklı kültürlere sahip olmanın herhangi bir sorun olduğu
görülmezken bazı bölümlerde bu durum çevresel faktörlerden dolayı karakterleri etkisi
altına almaktadır. Bu duruma örnek olarak eserde tarih dersinde Ermeniler ile ilgili bir soru
sırasında aşağıdaki konuşmalar geçer:
Sorunun seçeneklerini okuyamadan durdu Kumru. Daha önce hiç önemsemediği bir
şeye takılmıştı. Mari’yi tanıyor ya artık ve Mari, Ermeni. Bu soru ona kendini kötü hissettirmiş
olmalı.
Başını kaldırdığında Mari’yi öylece önündeki boş defter sayfasına bakarken yakalıyor.
Tam düşündüğü gibi işte. Çaresizlik içinde Osman hocaya bakıyor. Yanlış bir şey demekten o
kadar korkuyor ki…
“Kumru canım, bu soru seni rahatsız mı etti?” diye soruyor Osman Hoca. Demek
konuşacaklar. Vardır Osman Hoca’nın bir bildiği. Kumru her şeyi anlatabilir açıkça bu
durumda.
“Evet, etti,” diyor önce. Osman Hoca’nın hiç araya girmeden beklediğini görünce de
anlatmaya girişiyor. “Soruda, böyle ne bileyim, düşmanca bir ton var. Mari’yi üzeceğini
düşündüm. Mari benim arkadaşım o üzülürse ben de kötü olurum.”
“Bu soru bize önemli bir şeyler konuşma fırsat verdi arkadaşlar,” dedi Osman. “ Sınav
soruları üzerinde çalışırken doğal olarak hangi seçeneğin doğru cevap olduğunu bulmaya
çalışırız. Ama bu, sorunun kendisinin mutlak doğru olduğu anlamına gelmez. Maalesef tarih
ders kitaplarında böyle genelleyici ayrımcı çok ifade var. Bunların değişmesi için çalışmak ayrı
ve önemli bir mesele. Kumru’nun rahatsız olması, sizlerin duraksamanız iyiye işaret. Meslek
olarak neyi seçseniz de ileride tarihi farklı yazmak, farklı yaşamak için hepinize görev düşecek.
O yüzden yanıttan çok, soruyu konuşmak istedim biraz, anlaştık mı?”
Köstebek ekibi başını salladı.
“Mari?” diye seslendi Osman Hoca, sesini duymak istiyordu.
“Anlaştık,” dedi Mari kararlı bir sesle “ Bu ler, lar takısı sana fena Osman Hoca.
Ermeniler deniyor, oysa tek tek insan var her seferinde. Ve birlikte yaşıyoruz ya, böyle hain
gibi anlatılmak acıtıyor. Yaşanan bu olmamalı. Kendimi tuhaf hissediyorum her seferinde,
anlatamıyorum da.”
“ Ben ne hissettiğini biliyorum Mari,” dedi Şerzan. “Geçende inkılap tarihi dersinde
Birinci Dünya Savaşı öncesi Kürtler bölümü çok fena cümlelerle doluydu. Dahası öğretmen
konuyu Kürtçeye getirdi. Ablamın zamanında da işitmiştim aynını. Tarihçi, Kürtçe diye bir şey
yoktur. Bunlar Dağ Türkleri’nin karda yürürken çıkardıkları kart kurt seslerinden türemiştir,
diye o efsaneyi anlattı. Ne dersin?.. Parmak kaldırdım. Kürtçenin Hint-Avrupa dil ailesinden
olduğunu anlatmaya çalıştım, ama sözü ağzıma tıkadı. Sonra da, Sen nerden biliyorsun
bunları? Diye sormaz mı? Sizce Hocam? Dedim kıpkırmızı oldu. Başka konuya geçti.”
Eserden alınan bölümde, yazar çok kültürlü toplumların tarih, dil gibi çeşitli
konularda zaman zaman yaşadığı çatışmalara dikkat çekmiştir. Okuyucuya verilen
bölümde farklı kültürlere sahip olan bireylerin birbirlerini üzmekten ve kırmaktan
çekindikleri görülür. Ayrıca karakterlerin zaman zaman empati yaptıkları durumlar da
mevcuttur. Evrensel değerler düşünüldüğünde olumlu mesajların yer aldığını görmek
mümkündür. Öte yandan çocuklar için hazırlanmış bir eserde, bu denli hassas konulara yer
verilmesinin çocuk duyarlılığı açısından etkileri tartışmaya açıktır.
3-Arkadaşlık
Hitap ettiği yaş dönemi düşünüldüğünde arkadaşlık olgusunun ilk gençlik edebiyatı
eserlerinde önemli olduğu kanısına varılabilir. Ele alınan iki eserde de karakterlerdeki
arkadaşlık olgusu şu şekilde gözlemlenmiştir.
Ay Denizle Buluşunca adlı eserde, Aykızı ilkokul hayatını birlikte geçirdiği Tuğçe
isimli arkadaşının kendisi hakkında söylediklerini duyunca çok üzülür:
Tuğçe’nin o çok sevdiğim el yazısıyla yazılmış alaylı sözler: “ Bildiğin inek işte,
çalışmaktan başka bir şey bildiği yok… Çatlak da resmen. Geceleri ayla konuşuyormuş. Ölen
teyzesinin kendisini duyduğunu sanıyor, salak…”
Yine aynı eserde arkadaşlık için aşağıdaki satırlara yer verilmiştir.
Şimdi yeni okulumda üçüncü yılım. Arkadaşlarım beni seviyor. Ama hangisi gerçek
arkadaşım bunu anlamak için daha çok yıl geçmesi gerek.
Eserde Aykızı karakterinin eski bir arkadaşı olan Tilbe ile tekrar iletişime geçtiği de
görülmektedir. Tilbe karakteri geçmişte herkes tarafından dışlanan ve dalga geçilen bir
karakterdir. Fakat Aykızı onunla tekrar görüşmeye karar verir.
Sabah huzursuz kalktım bir süre evin içinde dolandıktan sonra eski okul çantamı
açtım. İçinden telefon defterimi çıkardım… Sayfanın en sonunda aradığımı buldum: Tilbe
Doğan.
Aynı şekilde Dört Kozalak adlı eserde de arkadaşlık olgusu olay örgüsünde yoğun
olarak verilmiştir. Kısa zamanda iyi arkadaş olan dört genç eser boyunca farklı kültür ve
ortamlardan gelmelerine rağmen birbirlerini çok severler. Anlayış, hoşgörü çerçevesinde
arkadaşlıklarını sürdürürler. Bu eserde arkadaşlık teması altında Emre karakterinin bu
gruptan ayrı olarak birlikte müzik yaptığı başka bir arkadaşını görmekteyiz. Emre müziği
ve beraber müzik yaptığı bu arkadaşını çok sevmektedir. Aralarında kuvvetli bir bağ
olduğuna inanır. Fakat ailesi tarafından okul hayatına yönelmesi gerektiği uyarıları artınca,
arkadaşı da Emre’den uzaklaşır. Emre sık sık arkadaşını ve onla geçirdiği zamanı düşünür;
onu çok özler.
4-Duygusal Yakınlıklar
Duygusal yakınlık teması her iki kitapta da işlenmekle beraber Ay Denizle
Buluşunca eserinde daha belirgin özellik sergilemektedir. İki gencin birbirlerine duydukları
hisler tutkulu bir aşktan ziyade adı konulmamış heyecanlar ve hüzünler olarak verilmiştir.
Bu açıdan 14 yaş üzerine hitap eden eser, bu dönem çocuklarının kendilerini, duygu ve
telaşlarını bulabilecekleri bir şekilde kurgulanmıştır. Dört Kozalak adlı eserde de Şerzan ve
Kumru arasındaki yakınlaşmalar yine aynı şekilde tutkulu bir aşk olmaktan uzak, küçük
heyecanlar olarak okuyucuya sunulur.
5-Aile Tutumları
Ay Denizle buluşunca isimli eserde Aykızı’nın ailesi, anne baba tutumu
bakımından olumlu özellik göstermektedir. Fakat bu duruma zıt olarak Deniz karakterinde
aile içi kopukluklar ele alınmıştır. Deniz annesini kaybetmiş bir çocuktur ve babası ikinci
evliliğini İdil ile gerçekleştirmiştir. İdil bir öğretmendir ve Deniz ile iletişim kurmaya
çalışır. Normal zamanlarda teyzesi ile yaşayan Deniz yaz tatili için babasının yanına gelir.
Hem babası hem de İdil, Deniz’in kendini rahat hissetmesi için çabalar. Fakat İdil ile
arasındaki duvar ve resmiyeti hiç kaldırmaz.
Dört Kozalak isimli eserde ise göze çarpan olumsuz ebeveyn tutumu Emre
karakterinin ailesinde ortaya çıkar. Emre maddi durumu iyi bir ailenin çocuğudur. Anne ve
babası iyi eğitim görmüş kişilerdir ve Emre’den de eğitim adına iyi bir gelecek
beklemektedirler. Bu açıdan Emre arkadaş ortamından uzaklaştırılır. Bir yönüyle baskıcı
özellik gösteren bu anne-baba, yine sınav döneminden geçen 14 yaş üstü için kendi
ailelerini bulabilecekleri bir karakter özelliği olarak verilmiştir.
6-Fakirlik ve Zenginlik
Ay Denizle Buluşunca isimli eserde belirgin bir zengin-fakir olma durumu
görülmemektedir. Fakat Dört Kozalak adlı eserde bu özellik yazar tarafından işlenmiştir.
Emre her türlü imkâna sahip bir gençtir. Fakat Şerzan kapıcı bir babanın oğludur. Sınırlı
olanaklara sahiptir. Şerzan’ın Emre’yi kendi evine davet etmesinin ardından şu diyalog
dikkat çekicidir:
“Bilmem ki sever misin?” diye durakladı Şerzan, usulca da ekledi: ”Evi de bağlamayı
da…”
….
Emre güldü o noktada. “Beni mi korkutuyorsun? Düşünsene, karşında sefil bir site
çocuğu ve onun yalnız kovboy kılıklı gitarı var!” dedi.
….
“Şerzan, rahatsız olmayacaksan çok istiyorum sana gelmeyi ve bağlamanı dinlemeyi,”
dedi Emre.
Yazar bu diyalog ile birlikte hem imkânları olup teknoloji ve yüksek binalar
arasında sıkışmış çocukların sorunlarına değinmiş hem de maddi olanakların insanları
birbirinden uzaklaştıracak bir durum olmayacağı mesajını vermiştir.
7-Travmalar
Ay Denizle Buluşunca isimli eserde Aykızı çok güvendiği arkadaşı Tuğçe’nin
kendi hakkında kötü sözler sarf ettiğini duyunca çok üzülür. Bu durumu bir müddet
unutamaz, insanlara olan güveni sarsılır:
“Salak, tabii; seni de arkadaşım sanmışım teyzemi anlatacak kadar arkadaşım
sanmışım. Satırlar kendiliğinden Tuğçe’nin sesi oluyordu sanki, ne tuhaf. İçim ağrıyordu hep,
elimi yumruk yapıp göğsüme bastırdım.”
Aynı eserde Deniz karakteri ise annesini kaybetmiş olmanın verdiği ağırlığı
yaşamaktadır ve etrafındakilerle iletişim kurmaktan kaçınır. Yaşadığı olayları annesine
yazdığı mektuplarla anlatır. Bu durum hem okuyucuya Deniz’in yaşadığı travmayı gösterir
hem de aynı olayı Deniz’in kendi cümlelerinden okuma fırsatı verir.
Dört Kozalak adlı eserde Kumru, babası kalp hastası olan bir karakterdir. Kumru
geceleri babasının nefesini dinler, ona bir şey olacağından korkar. Kumru’nun babası ölür.
Asî bir kişilik olarak betimlenen Kumru, bu ölümden çok etkilenir. Hatta “Derse falan
gelmeyeceğim, sınav umurumda mı sanıyorsun?” der. “Ona çok kızgınım, beni bıraktı”
diyerek babasını suçlar. Bu durumdan yine arkadaşları ve Osman Hoca sayesinde kurtulur.
Tüm çocukların Kumru’nun yanında oldukları ve ona destek oldukları göze çarpmaktadır.
Sonuç ve Tartışma
Karin Karakaşlı, ilk gençlik edebiyatına yönelik yazdığı Dört Kozalak ve Ay
Denizle Buluşunca isimli eserlerde ana karakterler aracılığıyla olay ve durumları
okuyucuya anlatmıştır. Bulgular ışığında aşağıdaki sonuçlara varmak mümkündür:
Ay Denizle Buluşunca isimli eserin, hitap ettiği yaş grubu bakımından duygusal
yakınlaşmalar hususunda okuyucuyu yakalayabileceği ve aynı zamanda olumlu davranış
geliştirecek örnekler sunabileceği söylenebilir. Eserdeki karakterler mükemmel özellik
göstermezler. Hatalar yaparlar ve özür dilerler. Eserin özür dileme noktasında olumlu
davranış özelliği kazandıracak nitelikte olduğu görülür.
Normal hayatta karşılaşabileceğimiz insanlar ve onların hayatlarına yer verilmiştir.
Aile içi ilişkiler yoğun olarak işlenmiştir. Deniz karakterinin babasının yeni eşi olan İdil’i
kabullenme süreci bu duruma örnek oluşturabilir.
Kaynakça
Cevizci, A. (1999). Paradigma felsefe sözlüğü. Paradigma Yayınları.
Gencan, T. N. vd, (1974). Yazın terimleri sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Karakaşlı, K. (2014). Ay denizle buluşunca. (7. Basım).İstanbul: Günışığı Kitaplığı
Karakaşlı, K. (2014). Dört kozalak. (2. Basım).İstanbul: Günışığı Kitaplığı
Karatay, H. (2011). Karakter eğitiminde edebi eserlerin kullanımı. Turkish Studies, 6, 1.
Köstekçi, K. Çok kültürlülük üzerine mantıksal irdelemeler.
Yıldırım, A, Şimşek, H. (2013). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemi. (9. Baskı). Ankara:
Seçkin Yayınları
Yılmaz, O., (2016). Kurgusal nitelikli çocuk kitapları ve karakter eğitimi. Ana Dili Eğitimi
Dergisi, 4(3),
ÖZ: 5. sınıf Türkçe derslerinde kullanılan anlama stratejilerinin öğrencilerin dinlediğini anlama düzeylerine
etkisini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen araştırmada ön test-son test kontrollü yarı deneysel desen
kullanılmıştır. 10 hafta boyunca, deney grubunda araştırmacı tarafından geliştirilen anlama stratejilerine
dayalı etkinlikler uygulanırken; kontrol grubunda çalışma kitabındaki etkinliklerle dersler işlenmiştir. Her iki
gruba ön ve son test olarak araştırmacı tarafından geliştirilen “Dinlediğini Anlama Testi” uygulanmıştır. Ön
test ve son testlerin yorumlanmasında grup içi analizlerde eşli gruplar T-testi ve Wilcoxon testi; gruplar arası
analizlerde ise bağımsız gruplar T-testi ve Mann Withney U testi kullanılmıştır. Sonuçta uygulanan anlama
stratejilerine dayalı dinleme becerisi etkinliklerinin öğrencilerinin dinlediğini anlama düzeylerinin
gelişiminde etkili olduğu belirlenmiştir.
Anahtar sözcükler: anlama stratejileri, dinleme becerisi, Türkçe dersi
_________________________________________________________________________________________________
ABSTRACT: 5th to determine the effects of comprehension strategies used in Turkish lessons on students
listening comprehension levels in the research employing pre-test, post-test, control group design in a 10-
week-long period, experimental group were exposed to comprehension strategies with developed by the
researcher the use of activities; control group continued studying in woorkbook’s. Both groups were
administered scales developed by the researcher as pre-test and post-test, named Listening Comprehension
Test (LCT). In the way of interpretation of pre-tests and post-tests, a paired-samples t-test and Wilcoxon test
was used for intra-group analysis, while an independent samples t-test and Mann Withney U test for inter-
group analysis was utilized. Results of the research, the listening activities based on listening comprehension
strategies to develop the students’ learning levels in the were effected.
Keywords: comprehension strategies, reading skills, Turkish lesson
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
İnsanlar, yüzyıllardır tüm iletişim biçimlerinde en temel araç olarak kabul edilen
“dil”i kullanmaktadır. Bu anlamda dili; insanların nesiller boyunca edindikleri tecrübeler
sonucunda oluşan sözlü ve yazılı bir iletişim aracı olarak tanımlamak mümkündür. Yazının
icadından önceki dönemlerde sadece sözlü dil becerileri olan dinleme ve konuşmanın etkin
kullanıldığını, yazının icadından sonra da okuma ve yazmaya dayalı dil becerilerinin
kullanılmaya başlandığı düşünülürse zaman içerisinde toplumsal anlamda dilin dolayısıyla
da iletişimin geliştiğini söylemek mümkündür. Toplumsal açıdan kişilerle sağlıklı bir
iletişim kurabilmek için de dilden; doğru, güzel, etkili bir şekilde faydalanılması gerekir.
Dilin bir beceriye dönüşmesinde ise doğuştan gelen yatkınlıklar kadar çocuğun
yetiştiği çevre ve aile de önemli rol oynar. Okul öncesi yıllarda diğer zihinsel süreçlerle
kaynaşan ve “düşünme’ sürecinin oluşumuna etki eden dil becerisi okul döneminde
çocuğun eğitim-öğretim yıllarında temel dil becerilerini iletişim amaçlı olarak nasıl
kullanacağını, bir diyalogu nasıl sürdüreceğini bilmesi adına da önemli bir yere sahiptir.
Günümüzde dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemizde de eğitim anlayışı
adına büyük değişimler yaşanmaktadır. Bunun en önemli örneklerinden biri öğrencilerin
derse aktif katılımını sağlayan ve dil becerilerini kullanmaya imkân tanıyan yeni eğitim
modelleridir. Geliştirilen eğitim modellerinin hayata geçirilmesinde en önemli faktörlerden
biri de öğretim programlarıdır. Pilot uygulamalarına 2004-2005 eğitim- öğretim yılında
başlanan bu programlar aracılığıyla öğrencilerin bilişsel, duyuşsal ve devinişsel
becerilerinin geliştirilmesine dayalı etkinliklere daha fazla yer verilmeye başlanmıştır.
Uygulamaya konan programlardan biri olan Türkçe öğretim programı da 2005 yılında
köklü değişimlere uğrayarak temel dil becerilerine dayalı bir yapıyla günümüzde halen
kullanılan bir program olmuştur.
Birbiriyle ilişkili şekilde yapılandırılan dinleme, konuşma, okuma, yazma, görsel
okuma ve görsel sunudan oluşan beş öğrenme alanı ile öğrencilerin eğitim süreçlerine katkı
sağlanmasını amaçlayan programdaki bu öğrenme alanlarından, konuşma, yazma ve görsel
sunu “anlatım” süreçlerini; okuma, dinleme ve görsel okuma ise “anlama” süreçlerini
kapsamaktadır.
Okuma ve yazma becerileri formal yapıda olmasından dolayı, dinleme ve konuşma
becerilerine nazaran formal bir eğitim süreciyle daha iyi yapılandırılır. Dinleme ve
konuşma becerileri ise daha informal yapıda olduğundan formal eğitim safhalarında okuma
ve yazma becerisi ön plana çıkarılmış, dinleme ve konuşma becerileri ise geri planda
kalmıştır. Bunun en önemli kanıtlarından biri programda okuma metinlerine dinleme
metinlerinden daha fazla yer verilmesidir. Ayrıca öğrencilerin derslerde genel olarak eşit
dinleme becerisine sahip olduklarının düşünülmesi ve dinleme becerisi iyi olmayan
öğrencilerin ihmal edilmesi dinleme becerisinin bu durumdan daha da olumsuz
etkilenmesine sebep olmuştur.
Ancak yazılı ya da sözlü metinlerdeki anlamı keşfedip, onlar hakkında akıl
yürütme, çıkarımlar yapma, yapılan çıkarımları yorumlama ve değerlendirme becerisi olan
anlama ve bilgi edinmenin en önemli yollarından biri olan dinleme, bireyin günlük hayatta
ve okul hayatında başvurduğu en kolay ve en yaygın öğrenme yoludur.
Alan yazın incelendiğinde yaşamda bu kadar önemli bir yere sahip olan dinlemenin
ne işe yaradığını ortaya koyan “yapısalcı” ve dinlemenin nasıl oluştuğunu belirten, işitme
ile farklarının neler olduğunu ortaya koyan “işlevselci” tanımlarına rastlamak mümkündür.
Örneğin, Temur (2001) “dinleyicinin önce söylenilenlerle sonra söylenenler arasında
bağlantı kurma ve iletişim içindeki işlevini anlama yeteneği”, Demirel ve Şahinel (2006)
ise “konuşan kişinin vermek istediği iletiyi pürüzsüz olarak anlayabilme ve söz konusu
uyarana karsı tepkide bulunabilme etkinliği” şeklindeki tanımlarıyla yapısalcı bir tavır
takınırken; Göğüş (1978) “işittiğini anlamak amacıyla dikkat harcamak ve bir sonuç
çıkarmak için konuşmayı izleme” şeklinde, Yılmaz (2007), “bildirileri etkin bir yolda alma
ve yorumlama süreci, görsel ve işitsel simgelere tepki (Taşer 2000’den akt. Yılmaz, 2007)”
olarak tanımlanmış ve dinlemenin işlevselci boyutuna dikkat çekilmiştir.
Birey, dinleme becerisini, kimsenin yardımı olmadan anne karnında edinmektedir.
İlgi ve ihtiyaçlar doğrultusunda yapılan dinlemenin bireyin hayatındaki rolü büyüktür.
Ancak belirli bir amaç doğrultusunda gerçekleştirilen dinleme bireyin ilgi ve ihtiyaçlarına
cevap verebilir. Özbay (2009b) dinlemenin amaçlarını şu şekilde belirtmiştir:
“Herhangi bir konuda bilgi edinmek,
Hoşça vakit geçirmek,
Olayları eleştirel gözle değerlendirmek,
Eleştiri almak,
Başka insanların deneyimlerinden yararlanmak,
Toplumla iletişim kurmak,
İnsanların düşüncelerini değerlendirmek,
Çevremizdekilere yardım etmek”
Bu amaçlardan hareketle temel dil becerilerinden biri olan dinlemenin gerek
iletişimde gerek bilgilerin ifade edilmesinde ve paylaşılmasında doğumdan ölüme kadar en
çok kullanılan beceri olduğunu söylemek mümkündür.
Küçük yaşlardan itibaren çocuğun dinleme becerisinin gelişiminde başlıca
şu aşamalar görülmektedir:
Çocuk özellikle kendisine yapılan seslenmelere karşı bilinçlidir, onun
dışında bilinçli olarak dinleme becerisini kullanmaz. Sadece bazı belirgin sesleri dinler.
Başlangıçta çocuğun dinlemek için dikkatini verdiği bir sırada dışarıdan
gelen, ses, ışık, hareket vb. davranışlarla dinlemekten kolayca vazgeçer.
Dinlerken kendi düşüncelerini ifade etmek konusunda sabırsızlanır.
Söylenenlerden çok kendisiyle ilgilenir.
Dinledikleri ile kendi deneyimleri arasında çağrışım yoluyla ilgi kurar ve
konuşmaya katılır.
Bu aşamada çocuk, dinleme sürecinde soru ve yorumlarla aktif hâle gelir.
Duygular, zihinsel faaliyetler ve önceki bilgiler de dinleme sırası ve sonrası
uygulamalara katılır (Stricland, 1986’dan akt. Yalçın, 2002).
Ancak dinleme eğitiminin amacına ulaşabilmesi için çocuğa küçük yaştan itibaren
eğitim verilmesi, bu eğitim için gerek öğretim programındaki yöntem ve tekniklerden
gerek okuldaki güncel ve eğitime uygun materyallerden yararlanılması, süreç içinde
öğrenci, öğretmeni rol model aldığı için öğretmenin iyi bir dinleyici olduğunu öğrenciye
hissettirmesi gerekir.
Bu doğrultuda bireyin anlama becerisi ile yaşı, zihinsel gelişim düzeyi ve geçirmiş
olduğu yaşantılar arasında yakın bir ilişki olduğu düşünülerek özellikle okulda verilen
anlama eğitimi ile öğrencinin zihnini geliştirmek ve öğrenciye, anlamaya yararlı birtakım
tutum ve alışkanlıklar kazandırmak bu becerinin gelişmesinde oldukça önemlidir. Anlama
eğitiminde kullanılan stratejiler ile de öğrenme süreci daha kolay anlaşılır hale gelir.
Ayrıca uygun strateji kullanımı öğrencinin kendine güven ve dil yeterliğine katkıda
bulunur.
Anlama stratejileri, bağlamsal durumlarda kavramayı arttırmak için ortaya çıkan
davranışsal veya bilişsel bir hareket; etkin, öz düzenleyici ve amaca yönelik anlama
süreçlerine yardım eden belirli ve öğrenilmiş işlemler olarak tanımlanmıştır (McNamara,
2007 ve Pressley and Block, 2002’den akt. Özyılmaz, 2010).
Türkçe dersi öğretim programında dinleme öğrenme alanına ilişkin anlama
stratejilerinin kullanılmasını gerekli kılan amaç ve kazanımlar bulunmasına rağmen bu
amaç ve kazanımlar doğrultusunda oluşturulan öğrenci çalışma kitaplarında anlama
stratejilerinin kullanılmasını gerekli kılan etkinliklere yeterince yer verilmediği;
stratejilerin kullanıldığı etkinliklerde ise öğrencilere stratejilerin nerede, nasıl, ne zaman,
niçin ve özellikle hangi amaçla kullanılacağı bilgisinin verilmediği görülmektedir.
İyi bir eğitimin amacının, öğrenciye nasıl öğreneceğini, nasıl hatırlayacağını, kendi
kendini nasıl güdüleyeceğini ve kendi öğrenmesini etkili olarak nasıl kontrol edip
yönlendireceğini öğretmesi olduğu düşünülürse bu noktada derslerde özellikle anlama ve
anlatma temeline dayanan Türkçe derslerinde stratejilere dayalı etkinliklerle eğitimin
sürdürülmesinin daha etkili olacağı söylenebilir.
Sonuç olarak bireyin bilgi ve birikim kazanmasında; duygu, düşünce ve fikirlerini
geliştirmesinde ve toplumsal anlamda başarılı bir iletişim kurmasında; çeşitli araçlar ve
ortamlar yoluyla geliştirilen ve günlük hayatta da diğer becerilerden daha aktif kullanılan
dinleme becerisinin önemli bir paya sahip olduğunu söylemek mümkündür.
Bu doğrultuda bu araştırmanın temel amacı; Türkçe derslerinde anlama stratejileri
kullanımının öğrencilerin dinlediğini anlama düzeylerine etkisini belirlemektir. Bu amaç
doğrultusunda aşağıdaki araştırma sorularına yanıt aranmıştır:
1. Anlama stratejilerinin kullanıldığı deney grubu ile geleneksel yöntemle ders
işlenen kontrol grubu dinleme becerisi ön test puanları arasında anlamlı bir fark var
mıdır?
2. Geleneksel yöntemle ders işlenen kontrol grubunda uygulanan dinleme
becerisi ön test-son test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?
3. Anlama stratejilerinin kullanıldığı deney grubunda uygulanan dinleme
becerisi ön test- son test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?
4. Anlama stratejilerinin kullanıldığı deney grubu ile geleneksel yöntemle ders
işlenen kontrol grubu dinleme becerisi son test puanları arasında anlamlı bir fark var
mıdır?
Yöntem
Bu araştırmada eğitim kurumlarında klasik deneysel çalışma ile öğrencileri seçmek
ve deney amacıyla gruplara bölerek uygulama yapmak zor olduğu için “ilgili araştırmaya
yüksek bir istatistiksel güç sağlayan, elde edilen bulguların neden-sonuç bağlamında
yorumlanmasına olanak veren (Büyüköztürk, 2006)” ön test- son test kontrol gruplu yarı
deneysel desen (Quasi Experimental Design) kullanılmıştır. Bu desen seçilirken bu tip bir
uygulamanın kurum programını aksatmamasının yanında öğretim açısından da olumsuz
etkileri en aza indirecek olması da göz önünde bulundurulmuştur. Çepni (2007, 84), bu
yöntemin aşamalarını aşağıdaki gibi açıklamıştır:
Daha önceden rastgele atama dışında bir yolla oluşturulmuş gruplar rastgele deney
ve kontrol grubu olarak belirlenir.
Uygulama öncesinde gruplara ön test uygulanır.
Deney grubu deneysel çalışmaya katılıp özel bir müdahaleye uğrarken, kontrol
grubuna herhangi bir deneysel müdahalede bulunulmaz.
Uygulama sonunda gruplara son test uygulanır.
Araştırmada çalışma grubu, 2014-2015 eğitim-öğretim yılı ikinci döneminde
Marmara Bölgesi’nde yer alan bir devlet okulunda öğrenim gören 5. Sınıf öğrencileri
arasından belirlenmiştir. Söz konusu okulda yer alan 9 şubelik 5. sınıflar içinden 4. sınıf
yılsonu başarı ortalamaları, anne-baba eğitimi, ailenin geliri ve evde kütüphane olması
durumları açısından denk kabul edilen 5-D (N=29 /deney grubu) ve 5-E (N=30/ kontrol
grubu) sınıfları deney ve kontrol grubu olarak seçilmiştir. Okul idaresinden temin edilen
denklik faktörlerinin deney ve kontrol grubu açısından değerleri frekans ve yüzde
hesaplaması yapılmıştır.
Araştırmanın amacına yönelik olarak öncelikle dinleme becerisi ve anlama
stratejilerinin kullanımı üzerine Türkiye’de yapılmış çalışmalar ve MEB 1-5 Türkçe Dersi
Öğretim Programı incelenmiş, dinlediğini Anlama” amacına yönelik sıralanan
kazanımlardan üçte biri uzman görüşleri de dikkate alınarak kritik kazanımlar olarak
belirlenmiştir. Belirlenen bu 14 kazanım doğrultusunda yine uzman görüşleri alınarak
araştırmacı tarafından geliştirilen her kazanım için ikişer sorudan oluşan toplam 28 soruluk
“Dinlediğini Anlama Testi”i deney ve kontrol gruplarına uygulanmadan önce 5. ve 6.
sınıflarda okuyan toplam 297 öğrenciye uygulanarak her soru için madde analizi
yapılmıştır. Geçerlilik ve güvenirlik uygulamalarından sonra 19 soruya indirilmiştir. KR-
20 formülüne göre güvenirlik katsayısı 0.75 olarak belirlenen dinlediğini anlama testi,
2014- 2015 eğitim- öğretim yılı ikinci döneminde toplam 10 hafta süreyle devam eden
araştırmanın başında ve sonunda her iki gruba da ön ve son test olarak uygulanmıştır.
Süreç boyunca FCM Yayınları 5. sınıf Türkçe Ders Kitabı’nda 6. Tema olan
“Yenilikler ve Gelişmeler” ile 7. Tema olan “Üretim, Tüketim, Verimlilik” temalarında
bulunan toplam sekiz metin için deney grubundaki öğrenciler, araştırmacı tarafından
hazırlanan, anlama stratejilerini ( zihinsel imaj oluşturma, benzetim, grafik örgütleyicileri
kullanma, özetleme, problem durumu oluşturma, soru-cevap, kavram haritası oluşturma,
KWL(ne biliyorum-ne öğrenmek istiyorum-ne öğrendim), SQ4R (Survey, Question, Read,
Reflective, Recite, Review), tahminde bulunma, bağ kurma, TALS, sentezleme, POSSE /
TİÖD(Tahmin et, İncele, Özetle, Örgütle, Değerlendir), sınıflandırma, çözümleme, hikaye
Bulgular
Araştırmanın bulguları alt problemler çerçevesinde yapılandırılmış ve bu bölümde ilk
olarak anlama stratejilerinin kullanıldığı deney grubu ile geleneksel yöntemle ders işlenen
kontrol grubu dinleme becerisi ön test puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığına
ilişkin bulgulara değinilmiştir.
Tablo 1’e göre uygulama öncesinde yapılan ön testte kontrol grubunun dinlediğini
anlama becerisi puan ortalaması 12,83; deney grubunun ise 13,17’dir.
Uygulama öncesinde dinlediğini anlama becerisi bakımından deney ile kontrol
grupları arasında anlamlı bir farkın olup olmadığını saptamak amacıyla her iki grubun
dinlediğini anlama becerisi puan ortalamaları bağımsız gruplar t-testi ile sınanmış ve
gruplar arasında [t(54,422)=-,478 p>.05] anlamlı bir farkın olmadığı belirlenmiştir.
Tablo 2. Kontrol Grubu “Dinlediğini Anlama Testi” Ön- Son Test Puanlarına Ait
Eşli Gruplar T- Testi Sonuçları
GRUP N X Ss Sd t p
Kontrol G.(Ön Test) 30 12,83 3,252
29 -,480 ,635
Kontrol G.(Son Test) 30 13,27 3,041
Tablo 2’ye göre uygulama öncesinde yapılan ön testte kontrol grubunun dinlediğini
anlama becerisi puan ortalaması 12,83; son testte ise 13,27’dir.
Uygulama öncesi ve sonrasında dinlediğini anlama becerisi bakımından kontrol
grubu adına anlamlı bir farkın olup olmadığını saptamak amacıyla grubun dinlediğini
anlama becerisi puan ortalaması eşli gruplar t-testi ile sınanmış ve grup içinde [t(29)=-,480
p>.05] anlamlı bir farkın olduğu belirlenmiştir.
Kontrol grubu ön test-son test puanları arasında az da olsa anlamlı bir farkın
olmasında on haftalık süreçte uygulanan geleneksel yöntemin etkili olduğu söylenebilir.
Kontrol grubunun dinlediğini anlama becerisi bakımından uygulama öncesi ve sonrasında
etkilendiğini gösteren bu durum öğretim programının takip edilerek ders işlendiği sürecin
sonunda artışın olduğu olağan bir durumdur.
Araştırmanın üçüncü alt problemine yönelik deney grubunda uygulanan dinleme
becerisi ön test- son test puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığını gösteren
verilerin çözümlenmesinde eşli gruplar t-testinin nonparametrik alternatifi olan Wilcoxon
işaretli sıralar testi kullanılmış ve buna ilişkin bulgular Tablo 3’te sunulmuştur.
Tablo 3. Deney Grubu “Dinlediğini Anlama Testi” Ön- Son Test Puanlarına Ait
Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi Sonuçları
Sıralar
Sıralar N Sıra ortalaması Z p
toplamı
Negatif sıra 0 0,00 0,00 -4,506 <0,01
Dinleme
Dinleme
sontest
öntest-
Tablo 4’e göre uygulama sonrasında yapılan son testte kontrol grubunun dinlediğini
anlama becerisi sıra ortalaması 22,17; deney grubunun ise 38,10’dur. Uygulama sonrasında
dinlediğini anlama becerisi bakımından deney ile kontrol grupları arasında [M- W
U(200,00)=-3,595 p>.05] anlamlı bir farkın olduğu belirlenmiştir. Farkın oluşmasında
kontrol grubunda geleneksel yöntemle ders işlemesi ve öğrenci çalışma kitabındaki
etkinliklerin kullanılması; deney grubunda ise anlama stratejilerine dayalı eğitim ve
etkinliklerin uygulanmasının etkili olduğu söylenebilir. Bu durum, deney ile kontrol
gruplarının uygulama sonrasında dinlediğini anlama becerisi bakımından deney grubu
lehine etkilendiğini ve deney grubunun daha başarılı olduğunu göstermektedir.
Sonuç ve Tartışma
Türkçe derslerinde anlama stratejileri kullanımının öğrencilerin dinlediğini anlama
düzeylerine etkisini belirlemeyi amaçlayan bu araştırmada çalışma öncesinde deney ve
kontrol grubunun denkliğini sağlamak üzere belirlenen ölçütler çerçevesinde oluşturulan
grupların, bağımsız gruplar t testi analiz sonuçlarına göre okuduğunu anlama becerisi
açısından ön test puanları arasında anlamlı bir farkın olmadığı tespit edilmiştir. 4. Sınıf yıl
sonu başarı ortalamaları, anne-baba eğitimi, ailenin geliri ve evde kütüphane olması
durumu açısından denk olmaları dolayısıyla deney ile kontrol gruplarının okuduğunu
anlama becerisi bakımından uygulama öncesinde birbirine denk olmasında etkili olduğunu
söylemek mümkündür.
Araştırma kapsamında taranan literatürde Yangın’ın (1998) çalışmasından bu yana
yapılan araştırmaların bazılarında deney ve kontrol gruplarının rastlantısal olarak
belirlendiği bazılarında ise uygulama öncesinde çeşitli değişkenler aracılığıyla birbirine
denk kabul edildiği görülmüştür. Denkliği kabul edilen çalışmalardan bazıları şunlardır:
Kocaadam’ın (2010) not alarak dinleme eğitiminin öğrencilerin dinleme becerisine etkisini
incelediği çalışmaya dinlediğini anlama testi yapılarak birbirine denk kabul edilen 51
deney ve 51 kontrol grubu olmak üzere 102 tane 7. sınıf öğrencisi katılmıştır.
Melanlıoğlu’nun (2011) üstbiliş strateji eğitimin öğrencilerin dinleme becerilerine etkisini
araştırdığı çalışmasında da 25’i deney 25’i kontrol grubu olan 7.sınıf öğrencileri yer
almıştır. Bu öğrencilerin denkliğinde ailenin eğitim durumu öğrencilerin başarı durumu ve
stratejilerinin kullanımı ile dinlediğini anlama düzeyleri ve tutumları arasında deney grubu
lehine anlamlı bir fark elde edilen başka araştırma sonuçlarıyla da örtüşmektedir.
Anlama stratejilerini kullanmak Türkçe derslerinin verimliliği ve etkililiği açısından
oldukça önemli olmasına rağmen çalışma kitaplarında strateji kullanımını destekleyen
etkinliklerin yeterince yer almadığı söylenebilir. Bu yüzden öğrencilerin ilgi ve beklentileri
dikkate alınarak tüm stratejilerin uygulama alanı bulabileceği etkinliklerin tasarlanması ve
strateji kullanımına uygun daha nitelikli dinleme metinlerinin seçilmesi yararlı olacaktır.
Anlama stratejilerine dayalı öğretim yapılabilmesi için öğretmenlere de büyük
sorumluluk düşmektedir. Birçok derste uygulanabilecek bu stratejilerin kullanımıyla ilgili
öğretmenlerin bilgilendirilmesinin öğrencilerin derslere ilgisini arttırmada etkili olacağı
düşünülmektedir.
Ayrıca öğretmenlerin, dinlemenin geliştirilebilir, ölçülebilir ve değerlendirilebilir
bir dil becerisi olduğunun bilincinde olmaları ve dinleme konusunda öğrencilere iyi bir
model olmaları bu sürecin başarılı olabilmesi için gereklidir.
Kaynakça
Aydın, G. (2009). Zihin haritalama tekniğinin dinleneni anlamaya ve kalıcılığa etkisi. Yüksek
Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, Erzurum
Büyüköztürk, Ş. (2006). Sosyal bilimler için veri analizi el kitabı. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Çelikbaş, K. A. (2010). Anlama/dinleme stratejilerinin kullanımı ile dinlediğini anlama düzeyi
arasındaki ilişki. Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van.
Çepni, S. (2007). Araştırma ve proje çalışmalarına giriş. 3. Baskı. Trabzon: Pegem A Yayıncılık.
Demirel, Ö., Şahinel, M. (2006). Türkçe ve sınıf öğretmenleri için Türkçe öğretimi. Ankara: Pegem
A Yayıncılık.
Fidan, M. (2012). İlköğretim ikinci kademe öğrencilerinin Türkçe dersinde kullandıkları dinleme
stratejilerinin değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, Kayseri.
Gerçek, F. (2000). The effects of pred listening classes on the frequency of listening comprehension
strategy use / ingilizce hazırlık okulundaki dinleme becerisi derslerinin dinleme-anlama
stratejileri kullanım sıklığı üzerindeki etkisi. Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi,
Eskişehir.
Karadüz, A. (2010). Türkçe ve sınıf öğretmeni adaylarının dinleme stratejilerinin değerlendirilmesi.
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 29, (içinde 39-55).
Katrancı, M. (2012). Üstbiliş stratejileri öğretiminin dinlediğini anlama becerisine ve dinlemeye
yönelik tutuma etkisi. Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara.
Kocaadam, D. (2011). Not alarak dinleme eğitiminin ilköğretim 7. sınıf öğrencilerinin dinleme
becerisi üzerindeki etkisi. Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara.
Köklü, S. (2003). Türkçe öğretiminde 7. ve 8. sınıf öğrencilerine dinlediğini anlama davranışının
kazandırılmasına dramatizasyonun etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi, İstanbul.
Melanlıoğlu, D. (2011). Üstbiliş strateji eğitiminin ilköğretim ikinci kademe öğrencilerinin dinleme
becerilerine etkisi. Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara.
Odacı, T. (2006). The effect of explicit listening comprehension strategy training on listening
comprehension strategy use and listening proficiency level / açık dinleme anlama
stratejileri eğitiminin strateji kullanımı ve dinleme anlama düzeyi üzerindeki etkisi. Yüksek
Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir.
Özbay, M. (2009). Anlama teknikleri: II dinleme eğitimi. Ankara: Öncü Kitabevi.
Özyılmaz, G. (2010). İlköğretim 7. sınıf öğrencilerine okuduğunu anlama stratejilerinin
öğretiminin okuduğunu anlama başarısı üzerine etkisi. Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik
Üniversitesi, İstanbul.
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, MEB. (2009). İlköğretim Türkçe dersi (1-5. Sınıflar) öğretim
programı ve kılavuzu. Ankara: Meb Basımevi.
Temur, T. (2001). Dinleme becerisi. Leyla Küçükahmet (Ed.) içinde, Konu alanı ders kitabı
inceleme kılavuzu Türkçe 1-8. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Yalçın, A. (2002). Türkçe öğretim yöntemleri yeni yaklaşımlar. Ankara: Akçağ Yayınları.
Yangın, B. (1998). Dinlediğini anlama becerisini geliştirmede Elves yönteminin etkisi.
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Yılmaz, İ. (2007). Türkçe öğretiminde dinleme becerisini geliştirmeye yönelik önerilen etkinliklerin
değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi, Niğde Üniversitesi, Niğde.
ÖZ: Dört temel dil becerisinden biri olan ve diğer becerilerin de zeminini oluşturan dinleme, hayatımızda çok
geniş bir yer tutar. Dinleme, görsel ve işitsel uyarıcıları alma, onlara dikkat etme, onları değerlendirme ve
anlamlandırma süreci olarak tanımlanır. Dinlemeyi etkileyen faktörler konusunda farklı sınıflandırmalar
bulunmaktadır. Dinlemeyi etkileyen faktörlerin kontrol altına alınamadığı durumlarda etkili dinleme
gerçekleşmemektedir. Ayrıca literatürde özellikle ve önemle vurgulanan düşünce etkili dinlemenin ve
sonrasında sağlıklı iletişimin gerçekleşmesi için dikkat faktörünün çok önemli olduğudur. Dikkatin dinleme
becerisi üzerindeki etkisi dikkate alınarak ilk sınıflardan başlanarak eğitimin her kademesinde dikkati artıracak
etkinliklere yer verilmelidir.
Anahtar sözcükler: dinleme, dinlemeyi etkileyen faktörler, dikkat.
ABSTRACT: Being one of the four basic language skills, listening is also the basis of the other skills and it
has a wide impact on our life. Listening is defined as the process of sensing visual and auditory stimuli,
paying attention to these stimuli and assessing and interpreting these stimuli. There are different
classifications for the factors that are affecting the listening. An effective listening is not achieved if the
factors that are affecting the listening cannot be controlled. In literature, it is widely accepted that, attention
factor is quite important to achieve an effective listening and to form a healthy communication afterwards.
Considering the positive effect of attention on the listening skill, it will be quite helpful to give place to
activities that leverages the attention starting from the initial classes.
Keywords: listening, factors affecting the listening, attention
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Dört temel dil becerisinden biri olan ve diğer becerilerin de zeminini oluşturan
dinleme, hayatımızda çok geniş bir yer tutar. Göğüş (1978) ve Özbay (2009), dinlemenin
öneminden söz ederken dinlemenin, sosyal hayatta insan ilişkilerinde hayatın her alanında
etkili bir beceri olduğundan söz ederler. Kültürel hayat açısından da televizyon
programlarının, sinemaların, tiyatroların, konserlerin, bilgi edinme amaçlı konferans ve
sempozyum etkinliklerinin dinlenilmesi/izlenilmesi çağımız insanının vazgeçemeyeceği
ihtiyaçları arasındadır (Aytan ve Güney, 2012). Ayrıca Gürüz ve Temel Eğinli (2013),
dinlemenin öğrenilmesi ve dinleme becerilerinin geliştirilmesinin kişinin özel ve iş
yaşamında kuracağı kişilerarası etkileşimlerde yararlı olacağını belirtmektedir.
Calp (2010), bir insanın dinleyici olarak gün içerisinde dinlemeye ayırdığı zamanın
belirlenmesinin dinlemenin önemini değerlendirmede önemli olduğunu belirtmektedir.
Yapılan araştırmalara göre “iyi bir dinleyici, zamanının %70’ini dinlemeye ayırırken,
yalnızca %30’unu konuşmaya ayırmaktadır” (Beaverson, 1999 akt. Cihangir Çetinkaya,
2011: 7). Hunsaker’e (1990) göre ise tahminen bildiklerimizin %80’ini dinleme yoluyla
ediniriz (akt. Swain, Friehe ve Harrington, 2004). Diğer taraftan bazı araştırmalar da
zamanımızın büyük bir bölümünü dinlemeye harcadığımız hâlde, söylenenlerin tümünü
hatırlamadığımızı gösteriyor. “Ortalama bir dinleyici, on dakikalık kısa bir sözlü sununun
ardından söylenenlerin ancak yarısını aklında tutuyor. Kırk sekiz saat sonra ise sadece
%10’u hatırlanıyor.” (Mackay, 1997: 10). Bu durum, arzu edilen kalıcı öğrenme için
dinleme eğitiminin önemini göstermektedir. Toplum ilişkilerinde, aile hayatında, iş
yaşamında ve eğitim ortamında en sık kullanılan becerinin önemini daha iyi kavramak
adına dinlemenin tanımı ve etkili bir dinlemeyi etkileyen durumların ele alınması konunun
anlaşılırlığını sağlayacaktır.
Dinleme
Dinleme davranışı ile ilgi yapılan çalışmalarda motivasyon, alışkanlık, dikkat,
işitsel zekâ, hafıza süreci ve anlama gibi faktörlerin ele alınması beklenmektedir. Bu
faktörlerin tamamı ve daha fazlası fizyoloji, iletişim, eğitim ve ilgili alanlardaki bilim
insanlarınca incelenen değişkenlerdir. Ancak dinleme bir aktiviteler kompleksini
oluşturmasına rağmen zamanla dinleme becerisi (dinleme yeteneği) kavramı farklı bir
anlam kazanmıştır. Bu kavram tek başına dinleme ve sözlü iletişimde anlamayı karşılar
hâle gelmiştir (Kelly, 1971). Bu doğrultuda değerlendirildiğinde “Herhangi bir konuda
konuşmacının seslerini duymak, söylediklerini anlamak, gerekli olanları ve olabilecekleri
alıp saklamak için sesler/söylenenler üzerinde dikkat yoğunlaştırmaya dinleme denir.”
(Calp, 2010: 161). Aslında dinleme fiziksel ve zihinsel olayların kaynaşmasıdır. Herhangi
bir şeyi dinlemek için o şeyi duymayı istemek gerekmektedir (Fessenden, 1966). Bir
mesajın bir bilgi kaynağından (konuşmacının zihni) başladığını düşünürsek mesaj, bir
vericiden (konuşmacının ses organları) geçer. Burada bir sinyale (ses dalgaları) çevrilir.
Bir kanaldan (hava) geçerek bir alıcı (dinleyicinin kulağı) tarafından tekrar çevrilir ve bir
hedefe (dinleyicinin zihni) varır. Böyle bakılırsa işitme ve dinleme arasındaki fark
anlaşılmış olur. Ses dalgalarının sinirsel değişimlere çevrilerek beyne iletilmesi kulağın
Dinleme Süreci
Dinleme, görsel ve işitsel uyarıcıları alma, onlara dikkat etme, onları değerlendirme
ve anlamlandırma süreci olarak tanımlanır (Wolvin ve Coakley, 1996; Özbay, 2009, Calp,
2010, Gürüz ve Temel Eğinli, 2013). Bu tanımdan yola çıkılarak dinleme becerisinin
gelişmesi için algı, dikkat, değerlendirme, anlamlandırma gibi faktörlerin etkili olduğu
söylenebilir. Dinleme sürecinin ilk bileşeni olan algılama; duyma, görsel uyaranlar (fonem,
kelime, tonlama, dilsel olmayan sesler vb.) gibi fizyolojik süreçleri tanımlar. Bu fizyolojik
süreç dinleme davranışının temelini oluşturmasına rağmen çoğunlukla dinlemenin
kendisiyle karıştırılır. Dinlemenin ikinci bileşeni olan dikkat kesilme seçilen uyarana
odaklanmayı ifade eder. Dikkat kesilme bir uyaranın alındığı süreci ve sürecin öncesini
kapsar. Birçok araştırmacıya göre dinleyiciler mesajlara odaklanırken en çok dikkat
kesilmede zorlanırlar. Dinleme sürecinde iki farklı tür uyaran vardır. İşitsel uyaran sözlü
veriden (fonemlerden veya dil seslerinden veya kelimelerden) ses verisinden (alçalan ve
yükselen tonlamalardan) ve dilsel olmayan veriden (kapı zili ve duman alarmı gibi)
seslerden oluşur. Görsel uyaranlara göz kırpma, bedensel hareketler ve başını sallama
örnek verilebilir. Bu uyaranlar dinleme için tetikleyici bir görev üstlenmektedir (Wolvin ve
Coakley, 1996). Söz konusu görsel ve işitsel uyaranlar değerlendirilir ve anlamlandırılır.
Dinlemenin işlem boyutunda işitme, anlama ve zihinde yapılandırma aşamalı olarak düz
bir çizgi şeklinde değil, iç içe geçmiş halkalar biçiminde yürütülmektedir. “Birey dinleme
sırasında bir taraftan işitmeyi sürdürmekte, bir taraftan da işittiklerini anlamakta ve
zihninde yapılandırmaktadır Süreçte bu işlemler peş peşe yapılmaktadır. İşitme dinleme
sürecinin ilk aşamasını oluşturmaktadır. Bu aşamada sesler ve sözler fiziksel olarak
algılanmakta ve beyne iletilmektedir. Bu süreçte ses, ses telleri, ses dalgaları ve kulak yer
almaktadır. Kulakta bulunan 30.000 duyu alıcısı ile seslerin, kelimelerin söyleniş, vurgu ve
tonlama gibi bilgilerinin alındığını ve 3-5 saniye içinde beyne aktarıldığını belirtmektedir.
Anlama sürecinde işitilenlere dikkat yoğunlaştırılmakta, ilgi duyulan ve gerekli görülenler
seçilerek anlamlandırılmaktadır.” (Güneş, 2013: 82-83). Bu süreçte belirleyici faktörü
dikkat oluşturmaktadır. Birey dinleme amacına göre dikkat yoğunlaştırma süresini,
zamanını, aşamalarını ve düzeyini belirlemektedir. Zihinde yapılandırma boyutunda
anlama sırasında seçilen bilgi ve düşünceler çeşitli zihinsel işlemlerden geçirilerek
işlenmektedir. Sıralama, sınıflama, ilişki kurma, düzenleme, sorgulama, değerlendirme gibi
çeşitli zihinsel işlemler yapılmaktadır. Daha sonra yeni bilgiler bireyin zihinsel yapısında
göre ön bilgilerle bütünleştirilmekte ve zihnine yerleştirilmektedir (Giasson, 1995;
Sskatchewan, 2000; Lachapelle, 2001 akt. Güneş, 2013: 83).
ayağının üzerinde zıpla, küçük adımlarla yürü” gibi yönergeler verir. Öğrenciler lider
kendilerine yeni bir yönerge verene kadar, dur diyene kadar ya da ıslık çalana kadar
harekete devam ederler. Lider dur dediği anda öğrenciler anında durmalı ya da liderin
verdiği görevi anında yapmalıdırlar. Bu yönergeleri uygulamada başarısız olan öğrenci
oyundan çıkarılır (Norton, 2004). Örnek olarak verilen etkinliklerde küçük yaşlarda
oyunlarla birlikte öğrencilerin dikkati odaklama ve sürdürme becerilerinin nasıl
geliştirilebileceği görülmektedir.
Sonuç
Dinlemeyi etkileyen faktörler konusunda farklı sınıflandırmaların bulunduğu,
sınıflandırmaların nasıl olduğundan ziyade söz konusu faktörlerin kontrol altına
alınamadığı durumlarda etkili dinlemenin gerçekleşmeyeceği belirtilebilir. Ayrıca
literatürde özellikle ve önemle vurgulanan düşünce etkili dinlemenin ve sonrasında sağlıklı
iletişimin gerçekleşmesi için dikkat faktörünün çok önemli olduğudur. Dikkatin dinleme
becerisi üzerindeki etkisi dikkate alınarak ilk sınıflardan başlanarak eğitimin her
kademesinde dikkati arttıracak etkinliklere yer verilmelidir.
Kaynakça
Akyol, H. (2010). Yeni programa uygun Türkçe öğretim yöntemleri. (3. Baskı). Ankara: Pegem
Akademi Yayıncılık.
Aşılıoğlu, B. (2009). Türkçe öğretmen adaylarına göre derslerde karşılaşılan başlıca dinleme
engelleri. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 8(29),45- 63.
Aytan, T. ve Güney, N. (2012). Türkçe öğretiminde aktif öğrenme uygulamaları dinleme becerisi.
(1. Basım). Ankara: Nobel Yayıncılık.
Brownell, J. (2013). Listening attidues, principles and skills. (5th edition). Pearson Education.
Calp, M. (2010). Özel eğitim alanı olarak Türkçe öğretimi. (4. Basım). Ankara: Nobel Yayınevi
Cihangir Çankaya, Z. (2011). Kişilerarası iletişimde dinleme becerisi. Ankara: Nobel Yayıncılık.
Cüceloğlu, D. (2005). Yeniden insan insana. (34. basım). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Çiftçi, M. (2001). Dinleme eğitimi ve dinlemeyi etkileyen faktörler. Afyon Kocatepe Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, 2 (2).
Doğan, Y. (2011). Dinleme eğitimi. (1. Basım). Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Duker, S. (1971). Listening. In S. Duker (Eds.), Listening: Readings 2. The Scarecrow Press,
Metuchen, N.J.
Epçaçan, C. (2013). Temel bir dil becerisi olarak dinleme ve dinleme eğitimi. Adıyaman
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Türkçenin Eğitimi Öğretimi Özel Sayısı,
6(11), 331- 352.
Fessenden, S.A. (1966). Level of listening. In S. Duker (Eds.), Listening: Readings 1. The
Scarecrow Press, New York&London.
Göğüş, B. (1978). Orta dereceli okullarımızda Türkçe ve yazın eğitimi. (1. Basım). Ankara: Gül
Yayınevi.
Güneş, F. (2013). Türkçe öğretimi yaklaşımlar ve modeller. (1. Basım). Ankara: Pegem Akademi
Yayıncılık.
Gürüz, D ve Temel Eğinli, A. (2013). İletişim becerileri, anlamak-anlatmak-anlaşmak. (2. baskı).
Ankara: Nobel Yayınevi
Harwood, K. A. (1966). A concept of listenability. In S. Duker (Eds.), Listening: Readings 1. The
Scarecrow Press, New York&London.
Kelly, C. M. (1971). Listening: complex of activities and a unitary sklill?. In S. Duker (Eds.),
Listening: Readings 2. The Scarecrow Press, Metuchen, N.J.
Mackay, I. (1997). Dinleme becerisi (çev. A. Bora ve O. Cankoçak). Ankara: İlkkaynak Kültür ve
Sanat Ürünleri.
Norton, D. E. (2004). The efective teaching of language arts. (6th edition). Pearson Education.
Özbay, M. (2009). Dinleme eğitimi. Ankara: Öncü Kitap.
Swain, K.D., Friehe, M. ve Harrington, J. M. (2004). Teaching listening strategies in the inclusive
classroom. Intervention in School and Clinic, 40 (1), 48-54. Retrieved from
http://isc.sagepub.com/content/40/1/48
Wolvin, A. ve Coakley, C. G. (1996). Listening. (5. Basım). Mc Graw Hill, Boston.
ÖZ: Bir bölgede yazı dilinin dışında bölgesel dil kullanımının mevcut olabileceği bir gerçektir. Türk milli
eğitim sisteminde dilin kurullarına göre ve en güzel şekilde kullanılması bir hedef olarak görülmektedir. Ağız
özellikleri ve yazı dili ilişkisi, bu bağlamda değerlendirilebilir. Öğrencinin konuşurken ya da yazarken yerel
ağız özellikleri göstermesi Türkçe ve diğer branş öğretmenlerinin karşılaşabileceği bir durumdur. Bu durumların
hem dil yönünden hem de dil eğitiminin hedefleri yönünden değerlendirilmesi, ders ortamında görülmesi
halinde öğretmenler açısından en doğru uygulamaların neler olacağı ortaya konması gerekmektedir. Türkçe
eğitiminin beceri alanlarından konuşma eğitiminin hedeflerinden birisi öğrencinin ölçünlü dilin kullanmasıdır.
Bu çalışmada Türkçe öğretim programından hareketle öğrencilerin konuşmalarında ölçünlü dilden başka yerel
ağız özellikleri sergileme durumunun tespiti ve değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu çalışma betimsel nitel
bir araştırma desenine sahiptir. Kaynak kişiler belirlenmiş, kaynak kişilerden elde edilen veriler yoluyla
inceleme yapılmış ve bazı bulgular elde edilmiştir. Araştırmanın evreni, Çameli ilçesi ortaokullarında öğrenim
gören 852 öğrenci; evren hakkında çıkarımda bulunmak için seçilen örneklem, bu ortaokullardan seçilmiş
Türkçe eğitimi gören 32 öğrenciden oluşmaktadır. Veri toplama tekniği olarak yarı yapılandırılmış mülakat
kullanılmıştır. Derleme usullerine göre uygulanan teknikte, kaynak kişilerle yapılan yüz yüze görüşmeler ses
kayıt cihazıyla kayıt altına alınmış, yerel ağızı incelediğimiz bölümler bu kayıtlar üzerine temellendirilmiştir.
Dil malzemelerinin incelenmesi aşamasında, eş zamanlı inceleme metodu kullanılmıştır. Çalışmanın bulgularına
göre; Denizli/Çameli yöresinde ve ortaokullarında öğrenim gören öğrencilerde ağız kullanımları yaygındır.
Öğrencilerde ağıza dayalı ifade, sözcük, ek ve sesler tespit edilmiştir. Türkçe eğitimi/öğretmenliği alanında
öğrenim görmüş ya da fiilen Türkçe eğitimi vermekte olanların; bir yerel ağzın Türkçe öğretiminde etkilerini
dikkate almaları, öğrencinin konuşma becerilerinin geliştirilmesinde bu etkenin dikkate alınması, dersin
amaçlarının gerçekleştirilmesi açısından daha sağlıklı neticelere ulaşılmasına destek olacaktır.
Anahtar sözcükler: Türkçe eğitimi, yerel ağız, yazı dili
*
UTEOK 2016’da sunulan sözlü bildirinin tam metnidir.
**
Doç. Dr., Pamukkale Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölümü, bsarica@pau.edu.tr
***
MEB, Türkçe Öğretmeni; Gazi Üniversitesi, Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı, Doktora Öğrencisi,
ramazaneryilmaz@windowslive.com
ABSTRACT: It is a fact that the use of local language outside the written language may exist in a region. It
is seen as a target in Turkish national education system to use according to language rules and in the best way.
Accent and writing language relation can be evaluated in this context. It is a situation that Turkish and other
branch teachers may encounter when the students show accent while talking. These situations need to be
evaluated both in terms of language and in terms of the goals of language education. It is also necessary to
show what will be the best practices in terms of teachers. One of the goals of speech education is that students
use ölçünlü language. In this study, It is aimed to determine and evaluate the situation of displaying the local
accent as out of standard language in the conversations of the students. This study is a descriptive and
qualitative research. The subjects of work were identified. The data obtained from the information source
were used for the analysis. And some findings have been obtained. The universe of the study was 852 students
in Çameli town secondary schools; The sample consists of 32 students selected from these secondary schools.
Semi-structured interview was used as data collection technique. Face-to-face interviews were recorded with
voice recorder in this technique applied according to compilation procedures. The parts that we examined the
accent were based on these records. Simultaneous review method was used. According to the findings of the
study; accent use is widespread among students attending secondary schools in the Çameli town of Denizli.
Expression, vocabulary, fixes and voices based on the accent were identified in the students. Students taking
Turkish education or Turkish teachers should take into consideration the effects of a local language on
teaching Turkish that helps the Turkish lesson achieve more accurate results for the realization of its goals.
Keywords: Turkish language education, accent, written language
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
arāyın, arāyın bulamāyın”
Yukarıdaki ifade birçok insan için tam anlamıyla anlaşılması güç bir sözken; sınırlı
bir yerleşim bölgesinde de olsa anlaşılır bulun karşılanmaktadır. “ ā ” sembolü ile
gösterilen ses daha uzun okunan a sesidir. Ayrıca buradaki çekimli üç fiil de emir kipi ile
değil, şimdiki zaman kipi ile çekimlenmiştir. (Ağız açısından) Yazı diline uygun şekilde
ifade edilirse, cümle; “arıyorum, arıyorum; bulamıyorum” şeklinde olmalıdır.
Bu ifade Denizli Çameli ilçesinde bir ortaokul öğrencisi tarafından Türkçe dersinde
kullanıldığında, sınıftaki bazı öğrencilerce komik bulunmuş, bazıları tarafından ise normal
karşılanmıştır. Bu örnek olay ve tekrar eden benzer olaylardan hareketle anadil eğitimi ile
öğrencilerde yerel söyleyişler ve biçimlerin kullanımının ilişkisini gözden geçirme fikri
ortaya çıkmıştır.
Her dilde kişisel ve sosyal sebeplerle çeşitlenmeler görülebilmektedir. Dilin bireyde
aldığı biçim olan bireysel dil (idiolekt), ile toplumsal bir öbeğin dil özelliği olarak topluluk
dili (sosyolekt) ayrımları yapılmaktadır (Vardar, 2007). Bunlara benzer şekilde ağırlıklı
olarak coğrafyanın etkisi ile bazen de başka etkenlerle ortaya çıkan dil içinde çeşitlenme
olarak ağız kavramından bahsedebiliriz. Ağız terimi alanın uzmanlarının üzerinde tam
anlamıyla ittifaka varamadığı, sınırları netleştirilmesi gereken bir kavramdır (Demir,
2002).
Genel olarak ağız, bir dilin bölgesel kullanımı olarak görülür. Ağızın, dil içinde bir
bölgede görülen söyleyiş ve biçimsel farklar olduğu şeklinde tanımlar vardır (Ergin, 1998;
Eker, 2005; TDK, 2011). Ağızlar içinden çeşitli tarihsel, toplumsal sebeplerle daha saygın
daha yaygın kullanım alanına sahip olan bir ağız öne çıkmakta bu şekilde yazı ve edebiyat
dili, resmi dil olabilmektedir. Türkiye Türkçesi için bunun İstanbul ağzı olduğunu
söyleyebiliriz. Yazı dili kavramından, İstanbul ağzının anlaşılması da genel bir kabul
haline gelmiştir (Karahan, 2006; Develi, 1998). Yazı dili ya da ölçünlü dilin
yaygınlaştırılmaya çalışılmasının siyasi toplumsal ekonomik vb. çok çeşitli etkenleri
vardır. Bu etkenlerden eğitim ve daha özelde anadili eğitimi bizi daha yakından
ilgilendirmektedir.
Öğrencilerin toplumsal öğrenmelerinin önemli bir boyutu da yaşadıkları çevrenin
konuşma dilidir. Öğrencilerin yerel ağız kaynaklı konuşma biçimlerini edinmesi de bu
anlamda muhtemel görünmektedir. Ortaokul öğrencilerinde yerel ağıza dayalı
kullanımlarının incelenmesi ve konuşma becerileri ile yerel konuşma biçimlerinin
ilişkisinin, konuşma beceri alanı amaçları çerçevesinde ortaya konması çalışmamızın
problem durumunu oluşturmaktadır.
Ağızlı konuşma konusunda akla genellikle kırsal bölgeler gelir. Bu düşüncenin
yanlış olmasa da eksik olacağını ifade edebiliriz. Zira ülkemizde uzun yıllardan beri süren
köyden kente göç hareketleriyle büyük şehirlerde konuşma dilinde ağızlı konuşmaların
yaygınlaştığı görülmektedir. Türkçe’nin en doğru ve güzel şekilde kullanma becerisinin
öğrencilere kazandırılması milli eğitimimizin hedeflerinden olduğu gibi Türkçe eğitiminin
de temelini oluşturur. Doğru ve güzel Türkçeyi kullanma becerisini bu çalışma bağlamında
yazı dili ya da ölçünlü dilin kullanımı çerçevesinde değerlendiriyoruz. Bu anlamda,
ortaokul öğrencilerinde ölçünlü Türkçe dışında söyleyişe yansıyan unsurların tespiti,
niteliği ve oranı ile Türkçe öğretmenlerinin bu durumda yapması gerekenlerin ortaya
konmasını amaçlamaktayız.
Türk Dili çalışmalarının bir bölümü olarak ağız araştırmaları cumhuriyetin
kuruluşundan bu yana artarak devam etmektedir. Fakat ülkemizde görece, Türk Dili
araştırmalarına göre, yeni olan Türkçe eğitimi sahasında Türkçe eğitimi açısından ağızların
ele alındığı çalışmalar yok denecek kadar azdır. Alanyazına katkısı açısından bu durum
çalışmamızın önemini ortaya çıkarmaktadır.
Bulgularımıza dayanak olan, ortaokul öğrencileri ve yetişkinlerle
gerçekleştirdiğimiz görüşme verilerinin gerçek durumu yansıttığını, Denizli Çameli
ilçesinde eğitim gören öğrencilerden rastgele görüştüğümüz öğrencilerin ulaşamadığımız
evreni temsil ettiğini varsayıyoruz.
Öğrencilerin yerel ağıza dayalı kullanımlarını konuşma becerisi bağlamında
inceledik. Ayrıca “ölçünlü Türkçe” ile yerel ağız unsurlarını dilbilgisel özellikler
bakımından karşılaştırdık. Muhtemel, yerel ağızın yazma becerilerine yansıması durumunu
incelemedik. Dilbilgisi incelemelerinde ses bilgisel ve biçim bilgisel düzeyle yetindik.
Çalışmamız açısında bunlar sınırlılıklardır.
yoğun çabalara karşılık, ağızlar her dilde, dilin bağlı olduğu evrimleri geçirerek
yaşamalarını sürdürmektedir. Ayrıca, ağızlar bilim önünde “şekilsiz ve kaba jargonlar,
cehaletin ve kaprisin meyveleri” olmaktan kurtulmuşlar ve yerel ağızlar, araştırmacılar için
her türlü dil araştırmasında başlıca görevi yüklenmişlerdir, demektedir. Türkoloji
araştırmalarında da Anadolu ağızları hiçbir dönem bir kenara bırakılmamış; Türkçenin
gelişip zenginleşmesinde, çeşitli bilimsel çalışmalarla bir araç olarak kullanılması
amaçlanmıştır.
Yöntem
Araştırma Deseni
Bu çalışma betimsel nitel bir araştırma desenine sahiptir. Kaynak kişiler
belirlenmiş, kaynak kişilerden elde edilen veriler yoluyla inceleme yapılmış ve bazı
bulgular elde edilmiştir.
Evren ve Örneklem
Araştırmanın evreni, Çameli ilçesi ortaokullarında öğrenim gören 852 öğrenci;
evren hakkında çıkarımda bulunmak için seçilen örneklem, bu ortaokullardan seçilmiş
Türkçe eğitimi gören 32 öğrenciden oluşmaktadır.
her bir şubeden sınıf listesinin 3. sırasındaki öğrenci seçilmiştir. Öğrencilerle yapılan
görüşmelerden sonra güvenilirliği artırmak amacıyla ortaokulların bulunduğu yerleşim
yerlerinden bir ya da birkaç okuma yazması olmayan ya da eğitim seviyesi düşük
yetişkinlerle mülakatlar yapılmıştır.
Verilerin Analizi
Kaynak kişilerle yapılan mülakatlarda ses kayıt cihazıyla toplanan malzeme, çeviri
yazı (transkripsiyon) alfabesi kullanılarak, yazıya aktarılmıştır. Çeviri yazı oluşturulurken,
ağız çalışmalarıyla tutarlılık sağlanması amacıyla alanyazın taraması yapılmış olup, ilgili
kaynakların incelenmesiyle genel kabullere uygun bir çeviri yazı alfabesi oluşturulmuştur.
( Sağır, 1995; Sağır, 2008) Öğrencilerden ve yetişkinlerden alınan kayıtlar metin olarak
ayrılmıştır.
Elde edilen metindeki gramer birimleri fişlenmiş, sınıflandırılmış başlıklar halinde
bulgulara dönüştürülmüştür. Dil malzemelerinin incelenmesi aşamasında, eş zamanlı
inceleme metodu kullanılmıştır.
Bulgular
Öğrencilerden elde edilen verilerle yetişkinlerden elde edilen veriler
karşılaştırmıştır. Eryılmaz (2015)’ın Çameli İlçesi Ağzı ve Çameli Ortaokullarında Eğitim
Gören Ortaokul Öğrencilerinin Yerel Ağız Özelliklerinin Türkçe Eğitimine Etkisi adlı
yüksek lisans tezinden elde edilen veriler bu çalışmanın bulgularının ortaya konmasında
esas veri kaynağını teşkil etmektedir. Bu sayede sadece öğrencide ağıza dayalı dil
özellikleri bulgu olarak ortaya konmuştur. Bu özellikleri kategoriler halinde inceledik:
Sesler ve ses olayları, sözcük dağarcığı, ifade biçimleri, biçimbirimler. Özel işaretler için
Şekil 1 (Tespit Edilen Sesler ve Kullanılan Transkripsiyon İşaretleri) ‘e bakınız.
Sonuç
Bulguları, Türkçe dersinin amaçları açısından incelediğimizde, çeşitli sonuçlara
ulaştık. Elde ettiğimiz sonuçları, amaç ve kazanımlara uygunluğu ya da uygunsuzluğu
bağlamında değerlendiriyoruz.
Tartışma
Anadili kullanımı doğası gereği karşılıklı etkileşim, toplumsal öğrenme, dil
kurallarının özümsenmesi kavramlarıyla doğudan ilişkilidir. Anadil kullanıcısı içine
doğduğu toplumda, ilk önce dilin kurallarını seziş yoluyla öğrenmektedir. Toplumsallık
önce aile ve yakın çevrede, sonrasında akran grupları ve örgün eğitim kurumlarında devam
etmektedir. Yaşanılan çevredeki dil kullanımı, yerel ağız kullanımı, dil öğrenmenin kritik
döneminde tabii olarak etkiler bırakacaktır.
Okula başladığı ilk günden itibaren öğrenci, yazı dilinin kuralları gibi etkili
iletişimin kurallarını da okul ortamında sezmeye ve yavaş yavaş benimsemeye başlar.
Fakat kırsal bölgelerde ve son yıllardaki demografik hareketlerden dolayı büyük şehirlerde
bile ağız özelliklerinin, öğrencilerde okul öncesi dönemden gelen dilsel özellikler görülür.
Eğitimcilerin de bunu gözlemleyebileceğini söyleyebiliriz. Bu noktada eğitimcilere çokça
da Türkçe eğitimcilerine düşen görev, yerel ağız kullanımıyla karşılaştıklarında, öğrenciye
karşı nasıl bir tutum sergileyeceklerini önceden planlamalarıdır.
Türkçe eğitimi/öğretmenliği alanında öğrenim görmüş, gören ya da fiilen Türkçe
eğitimi vermekte olan eğitimcilerin; çalışmamız kapsamında elde ettiğimiz bir yerel ağzın
Türkçe öğretiminde etkilerine dair sonuçları dikkate almaları, dersin amaçlarının
gerçekleştirilmesi açısından daha sağlıklı neticelere ulaşılmasına destek olacaktır
kanaatindeyiz.
Bu çalışma sayesinde elde ettiğimiz sonuçlara, her ne kadar Çameli ağzı
incelenerek ulaşılmışsa da, sonuçlar ve öneriler genel bir yaklaşım kazanılması anlamında
bütün Türkçe eğitimcilerini ilgilendirmektedir.
Türkçe dersinin kazanımlarına uygunsuzluk olarak belirlediğimiz hususlarla ilgili
şu yaklaşımları sergilemek gerektiğine inanıyoruz:
Öğretmenlerimiz öncelikle ölçünlü Türkçenin kullanımında yeterli düzeyde temsil
yeteneğine sahip olmalıdır. Öğrencilerin gözlem yoluyla, dinleme/izleme etkinlikleriyle
anadili kullanımı konusunda gelişme kaydetmeleri Türkçe öğretiminin önemli bir amacıdır.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi, anadili öğretimi kitaplara sığmaz; mecazlı kullanımlar,
çok anlamlı kullanımlar, güncel kullanımlar, bağlam vb. faktörler dilin formüller, kurallar
listesiyle öğretilemeyeceğini bize gösteriyor. Dil yaşantıdır, uygulamada kendini gösterir.
Bu yüzden öğretmenlerimiz, dili en güzel şekilde kullanarak, öğrencilere doğru somut
örnekler sunmalıdır. Bir dilsel kullanımın bölgesel ya da ölçünlü olduğunu öğrenci ders
ortamında sezecektir.
Öğretmenin görev yaptığı yerleşim yerinin bölgesel dil özelliklerini bilmesi en
azından genel kanılar edinmesi gerekli müdahaleleri yapmasında ya da öğrenciyi
Kaynakça
Başdaş, C. (2007). Türkiye Türkçesinde asli uzunluk belirtileri. Turkish Studies, s. 89-100.
Coşkun, V. (2008). Türkçenin ses bilgisi. İstanbul: İQ Kültür Sanat
Demir, N. (2002) Ağız terimi üzerine. Türk Bilig, s.105-116.
Develi, H. (1998). 18. yüzyıl Türkiye Türkçesi üzerine. Doğu Akdeniz Üniversitesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü Dergisi, s. 27-36.
Eker, S. (2005) Çağdaş Türk dili, Ankara: Grafiker Yayınları
Ergin. M. (1998). Edebiyat ve eğitim fakültelerinin Türk dili ve edebiyatı bölümleri için Türk dil
bilgisi, İstanbul: Bayrak.
Eryılmaz, R. (2015) Çameli ilçesi ağzı ve çameli ortaokullarında eğitim gören ortaokul
öğrencilerinin yerel ağız özelliklerinin Türkçe eğitimine etkisi. Denizli: Pamukkale
Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Gemalmaz, E. (1989). Ağız bilimi üzerine genellemeler. Halit Fikret Alasya'ya armağan. Ankara:
Ankara Üniversitesi Yayınevi.
Gülensoy, T. (1988). Kütahya ve yöresi ağızları. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları
Karahan, L. (2006). Eski Anadolu Türkçesinin kuruluşunda yazı dili ağız ilişkisi. Turkish Studies,
9-18.
Karahan, L. (2011). Anadolu ağızlarının sınıflandırılması. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Kormaz, Z. (1994). Güney Batı Anadolu ağızları. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Milli Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulu. (2006). İlköğretim Türkçe dersi öğretim
programı.
Milli Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulu. (2015). İlköğretim Türkçe dersi öğretim
programı.
Milli Eğitim Bakanlığı. (1973). Milli Eğitim Temel Kanunu.
Sarıca, B. (2005). Ağız çalışmalarının dil öğretimine katkıları. M. Sarıca içinde, Sözlü dil yapısı (s.
51-66). İstanbul: Multilingual Yayınları.
Türk Dil Kurumu, (2011) Büyük Türkçe sözlük. Ankara: TDK Yayınları.
Üçok, N. (2007). Genel fonetik. İstanbul: Multilingual Yayınları.
Vardar, B. (2007) Dilbilim terimleri sözlüğü, İstanbul: Multilingual Yayınları
Sağır, M. (1995). Anadolu ağızlarında ünsüzler. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı, Belleten, s. 391-
410.
Sağır, M. (2008, Mart). Anadolu ağızlarında ünsüzler. Turkish Studies, İnternational Periodical
For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic.
ÖZ: Türkiye’nin 1981, 2005 tarihli ilköğretim Türkçe Öğretimi programı ile Amerika Birleşik Devletleri
Michigan Eyaleti’nin 2006, 2010 tarihli ilköğretim İngilizce Dil Sanatları programı, ilk okuma ve yazma
öğretimi açısından karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada tarama modeli olan doküman analizine dayanmaktadır.
Programların okuma ve yazma standartları incelenmiş ve standartlardan hangi okuma yazma öğretimi
yaklaşımını kullandığı belirlenmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak Türkiye’nin 2005 programı ile Michigan’ın
2006 programının ses yöntemi yaklaşımını benimsedikleri tespit edilmiştir. Common Core Standartları 2010
programının sözcük yöntemini kullandığı, Türkiye’nin 1981 programının ise cümle yöntemini kullandığı
belirlenmiştir. Programlar arasında hem benzerliklerin olduğu hem de bazı kısımlarda farklılıkların olduğu
görülmüştür.
Anahtar sözcükler: Michigan, ABD, Türkiye, Türkçe Eğitimi
ABSTRACT: In this study, dated 1981, 2005 Turkish Language programs of Turkey’s elementary
education and dated 2006, 2010 English Language Arts programs of Michigan State’s elementary education
are compared on the point of teaching early read and write. This study is based on document analysis with
screening model. Examined the standards of reading and writing program and the standards were determined
by using the approach to teaching writing which read. As a result, Turkey has been determined that adopting
the approach sound method of Michigan's 2006 program with the 2005 program. Common Core Standards
using the term method of the 2010 program, Turkey's 1981 program were determined using the method of the
sentence. Similarities between programs as well as was seen that there are differences in some areas.
Keywords: Michigan, USA, Turkey, Turkish Education
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Okuma ve yazma öğretiminin amacı kişilerin günlük yaşantısında hayatını
kolaylaştırmasını sağlamak, günlük gazeteleri, otobüs seferlerini, dükkân isimleri gibi
okumayı gerektiren ve vatandaşlık haklarını kullanmak gibi birçok alanda işine yarayan bir
beceriyi elde ettirmektir. Türkiye de 1924 yılında ilk mektepler programıyla başlayan
okuma yazma öğretimini geliştirme çabaları 1926, 1936, 1948, 1968, 1981 ve 2005’e kadar
sürmüştür. 1924, 1926, 1936 ve 1948 programları okuma yazma öğretiminde öğretmene
daha esnek bir yaklaşım sunarken, 1968 yılında uygulamaya konulan program ile bu
durum biraz değişmiştir. 1968 programında ilk okuma yazma öğretimi kısa cümlelerle
başlanıp, sonra hecelere bölmüş, sonrasında sesler öğretilmiştir. 1981 programı da benzer
bir uygulama ile okuma yazma öğretimi yürütülmüştür. Farklı olarak 1968 programında
harflerin bölünmesinden bahsederken, 1981 programında seslerin sezdirilmesi
vurgulanmaktadır. 2005 programında seslerin hissettirilmesi çalışmaları yapılmaktadır. Bu
açıdan bakıldığında okuma yazma öğretimi yaklaşımı sürekli bir değişim yaşamaktadır.
Okuma yazma öğretim modelleri, bireşim yaklaşımı, çözümleme yaklaşımı,
bireşimli – çözümleme yaklaşımı şeklinde 3 modeldedir (Tok, Tok ve Mazı, 2008).
Bireşim yaklaşımı; ses yöntemleri parçadan bütüne doğru sesle başlar, hece, sözcük öbeği,
sözcük, tümce ve metin şeklinde devam eder. Çözümleme yaklaşımı: Sümerli
Ludingiryanın döneminden beri devam eden bir öğretim modelidir. Bu modelde öğrenciler
bildikleri cümleler ki bunlarda genellikle atasözleri olmaktadır. Bütün olarak bu cümleler
öğretilir. Daha sonra bunlar tek tek çözümlenerek okuma yazma öğretimi gerçekleştirilir.
1936 programında kısa, basit cümle ve kelimeleri başlangıç kabul edip, sentez ve
çözümleme yoluyla ilk okuma yazma öğretilmesi öngörülmüştür (Maviş, Özel ve Arslan,
2014). Çocuklara, harflerin ayrı ayrı değil, kelime ya da cümleleri okutmakla başlanması
gerektiği vurgulanmaktadır (MEB, 1936). Bireşimli-çözümleme modeli: geştaltın öğrenme
modeli ile bağlantılı olan bu model duruma göre bütüncül duruma göre seslerden bir araya
gelerek bir bütün halinde öğretim yapar.
Amerika Birleşik Devletleri’nde programlar eyaletlerin kendi senatolarına
bırakılmıştır. Her eyaletin kendi eğitim öğretim programı vardır. 2008 yılında 51 eyalete
çağrı yapılarak bütün eyaletler ile ortaklaşa çalışılıp tek bir program hazırlanması
istenmiştir. 2010 yılında hazırlanan program bütün eyaletlerin onayına sunulmuş 3 eyalet
dışında tüm eyaletler kabul ederek Common Core standartlarına geçmişlerdir. 2010 yılında
kabul ettikleri ortak çekirdek programı 2015 yılına kadar uygulanacaktır. Bu okuma
(reading) ve yazma (writing) bölümlerindeki standartlara bakılarak öncelikle ritimli ses ve
kelimeler öğretilir cat, sat, bad gibi ritimli tek heceli sözcükler öğretilir. Seslerden kelime
ürettirilir. Kelimelerin harf ve hece sayısı saydırılır. Çözümleme yaklaşımından sözcük
yöntemi kullanılmıştır. Heilman, vd., (1990) bu yöntemin okuma yazma öğretimi için
uygun olduğunu belirtmişlerdir.
Common Core (2010)’a göre, standartlar her yıl birbirini takip eder, sarmal bir
şekilde ilerlemektedir. Ayrıca öğrencilerin istekleri dikkate alınır ve birçok metine maruz
bırakılarak okuma yazma kazanımlarını elde etmeleri sağlanmaya çalışılır. Her yıl
standartlar sınıf seviyesine uygun olarak olgunlaşmasını sağlayacak, becerilerini
kendilerini iyi bir şekilde ifade etmeleri, Türkçenin inceliklerini fark edip günlük
konuşmasının yanı sıra edebi konuşmalarına da yansıtması gerekmektedir. Karşılaştığı
problemleri konuşarak anlatabilmeli ve var olan durumları çözümleyip değerlendirip
anlatabilmelidir. Bu beceri öğrencilerin sosyal ilişkilerinin gelişmesi aşamasın da önemli
rol oynayan bir öğrenme alanıdır. Okuma öğrenme alanı, öğrencilerin bir olay ya da durum
karşısında bilgi edinmesi gerektiğinde kaynaklara ulaşması ve onları anlayabilmesi için
gerekli olan bir beceridir. Bu beceri bu bakımdan öğrencilerin araştırma ve sorgulama
yapmasında, bir alanda tartışma yapması için gerekli bilgilere ulaşmada önemli yer
tutmaktadır. Bu öğrenme alanında okumanın inceliklerini öğrenip, okuma kurallarına göre
okumayı öğrenmesi gerekmektedir. Okuma metinleri ile bol okuma yaparak kelime
hazinesini geliştirmesi de bu öğrenme alanının içinde yer almaktadır. Yazma becerisi
öğrencilerin duygu durumlarını ifade etmesi, hayallerini anlatması gibi durumlarda dilin
imkânlarından yararlanarak gerekli yazım kuralları içinde kendisini ifade etme aşamasıdır.
Bu öğrenme alanı uzun süren çalışmalar ile geliştirilebilen bir beceri türüdür. Dilin
imkânlarını kullanarak, okuduğu yeni metinlerle kelime dağarcığını geliştirdikten sonra
ilerleme kaydedeceği bir süreci kapsamaktadır. Görsel okuma ve görsel sunu, günümüz
teknoloji dünyasına ayak uyduracak şekilde yapılandırılmış bir öğrenme alanıdır. Teknoloji
çok hızlı şekilde ilerlemekte ve bu çağı yakalamak için öğrencilerin iyi bir görsel okuyucu
olmaları gerekmektedir. Görseller anlaşılmayan kavramları somutlaştırarak daha iyi bir
anlam kazandırma sürecini oluşturmaktadır. Görsel sunular ile kelimeler ile uzun uzun
anlatacakları kavramları bir görselle ile anlatabilirler. Günümüz çağı için en iyi öğrenme
alanıdır.
2005 öğretim programı okuma yazma öğretimi için yöntem olarak ses temelli
cümle yönteminin kullanılmasını ön görmüştür. Ses temelli cümle yöntemi ile ilk okuma
yazma öğretimi yukarıda bahsedilen Türkçenin beş öğrenme alanı ile ilişkili bir şekilde
sürdürülmektedir. Bu öğretim yönteminde ilk okuma yazma sesler ile başlamaktadır. Sesler
daha sonra anlamlı heceler oluşturacak şekilde bir araya getirilir. Bir araya getirilen heceler
anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde birleştirip yeni sözcükler elde edilir. Daha sonra
oluşturulan bu yeni sözcükler anlamlı bit bütün oluşturacak şekilde bir araya getirilerek
anlamlı cümleler oluşturur ve anlamlı cümleler bir araya getirilerek metinler elde edilir.
Öğrenciler bu yaklaşımda en ufak birimden büyük bir birime ulaştığı için bilgiyi
yapılandırarak ilerlemektedir. Bu da programın önerdiği yapılandırmacı yaklaşıma uygun
bir öğretim metodudur. Bu yaklaşım ile öğrenciler eskiden olduğu gibi belli fiş
cümlelerindeki cümleler ile sınırlı kalmadan kendilerinin oluşturdukları yeni kelimeler ve
bu kelimeleri bir araya getirerek oluşturdukları metinler ile ilk okuma yazma eğitimini
tamamlamış olurlar. Her oluşturulan yeni metin aslında öğrencilerin hem yaratıcılıklarını
hem de zekâlarının gelişimine de katkı sağlamaktadır. Çünkü öğrenci kendi çalışmasını
kendisi yapılandırmaktadır. Bu şekilde anlamlı ve kalıcı öğrenme de sağlanmaktadır.
Ayrıca öğrenciler hecelerini kendileri oluşturdukları için basitten karmaşığa doğru bir sıra
izlemektedirler. Bu şekilde aslında her öğrenci kendi öğretim planını kendisi
planlamaktadır. Ayrıca her bir sesin bir harfi karşıladığı Türkçenin ses yapısına uygun
şekilde eğitim verilmiş olacaktır. Türkiye’nin 2005 programının kazanımları
Problem Cümlesi
Amerika Birleşik devletlerinin Michigan eyaletinin 2006 ve şuan yürürlükte olan
2010 ortak çekirdek programlarının ve Türkiye’nin 1981 ile 2006 programlarının okuma
yazma öğretimi açısından benzerlikleri ve farklılıkları nelerdir?
Amacı
Türkiye ve Michigan eski ve yeni programlarının okuma ve yazma öğretimi açısından
benzerlik ve farklılıklarının belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bu amaçla aşağıdaki sorulara
cevap aranmaktadır.
1. Okuma yazma öğrenme alanları bakımından Türkiye’nin 1981 – 2005 Türkçe
programlarında ve Michigan’ın 2006-2010 İngiliz Dil Sanatları programındaki okuma
yazma öğretimi yaklaşımı nedir?
2. Türkiye’nin 1981 – 2005 Türkçe programlarında okuma yazma öğretimi yaklaşımı ne tür
bir görünüm ortaya koymaktadır?
3. Michigan’ın 2006-2010 İngiliz Dil Sanatları programındaki okuma yazma öğretimi
yaklaşımı ne tür bir görünüm ortaya koymaktadır?
4. Türkiye’nin 1981 Türkçe programı ile 2006 Michigan eyaletinin İngiliz dil sanatları
programında (ELA) okuma yazma öğretimi açısından benzerlik var mıdır?
5. Türkiye’nin 1981 Türkçe programı ile 2006 Michigan eyaletinin İngiliz dil sanatları
programında (ELA) okuma yazma öğretimi açısından farklılık var mıdır?
6. Türkiye’nin 2005 Türkçe programı ile 2010 Common Core Standart Michigan eyaletinin
İngiliz dil sanatları programında (ELA) okum yazma öğretimi açısından benzerlik var
mıdır?
7. Türkiye’nin 2005 Türkçe programı ile 2010 Common Core Standart Michigan eyaletinin
İngiliz dil sanatları programında (ELA) okuma yazma öğretimi açısından farklılık var
mıdır?
Yöntem
Araştırmanın Yöntemi
Bu çalışmada tarama modeli olan doküman analizine dayanmaktadır. Doküman
analizi araştırmanın konusu ile ilgili bilgi içeren materyallerin analizidir (Cansız-Aktaş,
2015; Karasar, 2009; Türkdoğan, 2000; Yıldırım ve Şimşek, 2013). Doküman inceleme,
doküman türleri ve aşamaları olarak ikiye ayrılmaktadır. Doküman türleri yazılı materyal,
film, video ve fotoğraf olarak dörde ayrılmaktadır. Aşamaları ise, amaçların belirlenmesi,
kavramların tanımlanması, analiz birimlerinin belirlenmesi, verilerin yerinin belirlenmesi,
mantıksal bir yapının geliştirilmesi, örnekleme yönteminin seçilmesi, kodlama
kategorilerinin belirlenmesi ve verilerin analizi şeklinde incelenmiştir (Metin, 2015:337).
Verilerin toplanması aşamalı olarak yürütülmüştür.
Verilerin Analizi
Araştırma verilerin her iki ülkenin resmi internet sitesinden indirilerek elde
edilmiştir. Daha sonra programların okuma yazma öğretim bölümleri belirlenmiştir.
Sonrasında okuma yazma öğretimi ile ilgili öğrenme alanları tespit edilmiştir. Öğretim
yaklaşımı okuma yazma öğretimi kazanımlarının hepsi tek tek çevrilmiştir. Çevrilen bu
kazanımlar incelenerek öğretim yaklaşımı, modeli belirlenmiştir. Daha sonra her program
karşılıklı olarak karşılaştırılarak analiz edilmiştir. Yapılmış olan analizler tablolar halinde
sunulmuştur.
Bulgular
Öğrenme Alanları
Tablo Michigan Eyaletinin İngiliz dil sanatları okuma yazma öğretimi açısından
incelendiğinde 2006 programı ses farkındalığı, ses bilimi, kelime tanıma, kelime hazinesi,
akıcılık, anlatı metni, bilgilendirici metin, anlama, okuma tutumu, üstbiliş ve kritik
standartlar olarak bölümlere ayrılmıştır. Yazma bölümü tür, süreç, kişisel stil, yazım, el
yazısı, yazma tutumu bölümlerine ayrılmıştır. 2010 programları incelendiğinde anahtar
fikirler ve detaylar, el sanatları ve yapı, bilgi ve düşünce entegrasyonu, okuma aralığı ve
metin karmaşıklık düzeyi, baskı kavramlar, fonolojik farkındalık, ses ve kelime tanıma ve
akıcılık bölümlerine ayrılmıştır. Yazma kısmı ise metin türleri ve amaçları, üretim ve
yazma dağılımı, bilgilerini sunma ve yapılandırma için araştırma yapma yazma aralığı
olarak ayrılmıştır.
Öğretim Yaklaşımı
Öğretim yaklaşımı olarak programların incelenmesi sonucunda ortaya çıkan sonuç
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Sonuç ve Tartışma
Michigan 2006 izlencesinde okuma yazma eğitiminin başlangıcı okulöncesi
(Kindergarten) döneminden başlayıp 1,2 ve 3. sınıfa kadar devam eden bir süreç içinde
kazandırılması hedeflenmektedir. Common Core Standarts 2010 izlencesinde okuma
yazma eğitimi de aynı şekilde okulöncesi (Kindergarten) döneminden başlayıp 1,2 ve 3.
sınıfa (Grade 1-2-3) kadar devam eden bir süreç olarak kazandırılması hedeflenmektedir.
1981 Türkçe izlencesinde okuma yazma eğitimi sadece 1. sınıf düzeyinde olmakta ve tek
yılda okuma yazma eğitimi tamamlanmaktadır. 2005 Türkçe izlencesinde de okuma
yazma eğitimi sadece 1. sınıf düzeyinde olmakta ve tek yılda okuma yazma eğitimi
tamamlanmaktadır.
Michigan 2006 ve Common Core Standart 2010 izlencesinde okuma yazma
öğretimine ait ayrı bir bölüm yer almamaktadır. Okuma yazma eğitimi okulöncesi ve
İlkokul 1-2-3. sınıflardaki kazanımlardan yola çıkılarak eğitim verilmektedir. 1981 ve 2005
Türkçe izlencesinde ise okuma yazma eğitimine ait ayrı bir bölüm bulunmaktadır.
Michigan 2006 ve Common Core Standart 2010 izlencesinde okuma yazma öğretiminde
öğretmene yaklaşım ya da yöntem dayatması yer almamaktadır. Burada öğretmen önerilen
yaklaşımı kullanılır ve yaklaşımı kullanırken hangi yöntemi seçeceğine kendisi karar verir.
Yöntem seçme özgürlüğüne sahiptir. 1981 ve 2005 Türkçe izlencesinde ise okuma yazma
öğretiminde tek yaklaşım ve tek yöntem vardır. Öğretmene seçme hakkı sunulmamış
verilen yaklaşım ve yöntem haricinde bir seçim yapma şansı yoktur. Michigan 2006
izlencesinde okuma yazma eğitimi okuma, yazma, konuşma, dinleme ve görsellik öğrenme
alanlarına ayrılmıştır.
Common Core Standart 2010 izlencesinde okuma yazma eğitimi okuma, yazma,
konuşma ve dinleme, dil öğrenme alanlarına ayrılmıştır. 1981 Türkçe izlencesinde anlama,
anlatım, dilbilgisi ve yazma öğrenme alanlarına ayrılmıştır. 2005 Türkçe izlencesinde
dinleme, konuşma, okuma, yazma, görsel sunu ve görsel okuma öğrenme alanlarına
ayrılmıştır. Michigan 2006 izlencesinde okuma yazma öğretimi okulöncesi dönemde
okuma bölümü altında; ses farkındalığı, ses, kelime tanıtma, kelime hazinesi, akıcılık, öykü
metinleri, öğretici metinler, kavrama, anlama, eleştiri standartları, üstbiliş ve okuma
tutumu öğrenme alanlarına sahiptir. Yazma bölümü altında; tür, süreç stil, heceleme, el
yazması, yazma tutumu başlıkları mevcuttur. Common Core Standart 2010 izlencesinde
okuma yazma öğretiminde okuma öğrenme alnında anahtar fikirler ve detaylar, el sanatları
ve yapı, bilgi ve düşünce uyumu, okuma aralığı ve metnin karmaşıklık düzeyi, basılı
kavramlar, fonolojik farkındalık, ses ve kelime tanıtma ve akıcılık başlıkları yazma
alanında ise, metin türleri ve amaçları, üretim ve yazma dağılımı, bilgilerini sunma ve
yapılandırması için araştırma yapma, yazma aralığı başlıkları mevcuttur.
1981 Türkçe izlencesinde okuma başlığı altında okuma ve yazma için gerekli araç
ve gereçleri kullanabilme hazırlığı, yazma başlığı altında, yazmaya hazırlık süreci
mevcuttur. 2005 Türkçe izlencesinde okuma öğrenme alanında okuma, okuma kurallarını
uygulama, okuduğunu anlama, anlam kurma, söz varlığını geliştirme, tür yöntem ve
tekniklere uygun okuma alt başlıkları, yazma alanında ise yazma kurallarını uygulama,
kendini yazılı olarak ifade etme, tür, yöntem ve tekniklere uygun yazma başlıkları
mevcuttur. 2006 Michigan izlencesinde okuma yazma öğretiminde yaklaşım önermemiştir.
Biz bu kazanımlardan “tamamen içerik dışında sunulduğunda, bir kaç tek heceli sözcükleri
tanımak için grapho-fonemik (harf-ses) ipuçlarını kullanır, sesleri karıştırma ve silmesinde
dâhil olduğu geniş ses manipulasyonlarını iyi kullanarak fonemik farkındalıkları gösterir.
Kelimeler seslerin bir arada harmanlanmasıyla ve anlam bulmasıyla oluştuğunu tanımlar.
Kelimeleri alfabedeki harfleri kullanarak ifade eder ve alfabetik prensibi anlar. Kelime
aileleri, bütün kelime parçacıkları, ritimleri, ön ve son ekleri dâhil olmak üzere ünsüzler ve
tek heceli kelime yapılarını tanımak için ipuçlarını kullanır.” kazanımlarına bakarak biz
önce seslerin farkındalığının sağlandığını sonra tek heceli sözcüklerin öğretildiğini, tek
heceli sözcüklerden sonra kelimelere geçildiğini, ondan sonra cümlelere ve en son metine
geçildiğini görmekteyiz. Burada hareketle 2006 Michigan programının bireşim
yaklaşımında ses yöntemini kullandığını görmekteyiz. Yöntem olarak illa ses yöntemi
dayatması yapılmasa da bu yöntemin kullanıldığı anlaşılmaktadır.
2010 Common Core standartlarında okuma yazma öğretiminde yaklaşım
önermemiştir. Bu izlencede yer alan kazanımlar incelendiğinde kazanımların her yıl
birbirini takip ederek ilerlediğini, öğrencilerle geniş çapta örnekle çalışmalar yapıldığını,
standartlar ile öğrencilerin sınıf seviyesine uygun olarak olgunlaşmalarını sağlayacak,
becerilerini geliştirecek şekilde kademeli bir şekilde arttırıldığını görmekteyiz. Yaklaşım
ve yöntem olarak bir dayatmada bulunmadığını, ama standartların okuma ve yazma
bölümlerindeki standartlara bakılarak öncelikle ritimli ses ve kelimelerin öğretildiği cat,
sat, bad gibi tek heceli ritimli sözcüklerle başlandığını görmekteyiz. Seslerden kelimelerin
üretildiği, kelimelerin harf ve hece sayısının sayıldığı görülmektedir. Buradan anlaşıldığı
üzere çözümleme yaklaşımından kelime yönteminin önerildiğini anlamaktayız. Ama
öğretmen isterse farklı bir yaklaşım ve yöntemlerde öğrenimi gerçekleştirebilir. 1981
Türkçe izlencesinde ilk okuma ve yazma öğrencilerinin anlayabileceği kısa cümlelerle
başlayıp devam etmektedir. Bulgular kısmında da bahsedilenlerden anlaşılacağı gibi
çözümleme yaklaşımını kullanılmakta ve yöntem olarak da cümle yöntemini önermektedir.
2005 Türkçe izlencesinde ilk okuma-yazma öğretiminde “Ses Temelli Cümle Yöntemi”
benimsenmiştir. Bulgularda bahsedilen ses temelli cümle yönteminin yapılandırılmasından
anlaşılacağı gibi izlence bize hangi yaklaşımı, hangi yöntemle ve yöntemi uygularken de
hangi sıra ile verileceği dayatması yapmaktadır. Öğretmene herhangi bir esneklik
tanımamaktadır. Türkiye’nin programları ile ilgili sonuçlar Çebi ve Ay Karaçuha’nın
(2015) Türkiye ile ABD Kaliforniya eyaletinin program karşılaştırmasını yaptıkları
çalışmanın sonuçları ile benzerlikler göstermektedir.
Kaynakça
Cansız-Aktaş, M (2015). Kuramdan uygulamaya eğitimde bilimsel araştırma yöntemleri, M. Metin
(Edt.) Nitel veri toplama araçları (337-371) Ankara: Pegem Akademi.
CCSSO (2010). Common core state standards for English language arts.
http://www.corestandards.org/the-standards/english-language-arts-standards (e.t. 1 Şubat
2016).
Çebi, A., & Ay Karaçuha, E. (2015). Türkiye ile ABD Kaliforniya eyaleti anadili eğitim
izlencelerinde ilk okuma ve yazma öğretimi. International Journal of Languages’
EducationandTeaching, 28-47.
Cheek, E. H., Filippo, R. F., & Lindsley, J. D. (1989). Reading for success in elementary schools.
Fort Worth, Orlando: Holt Rinehart and Winston, Inc.
D’arcy, P. (1973). Reading for meaning: Learning to read (Vol. 1). London: Hutchinson
Educational Ltd.
Heilman, A. W., Blair, T. R., & Rupley, H. (1990). Principles and practices of teaching reading
(Seventh edition). Columbus: Merill Publishing Company.
Karasar, N. (2013). Bilimsel araştırma yöntemi. Ankara: Nobel Yayınları.
Maviş, F. Ö., Özel, Ö., & Arslan, M. (2014). İlk okuma yazma öğretiminde cümle çözümleme ve
ses temelli cümle yönteminin öğretmen görüşleri doğrultusunda karşılaştırılması (Tokat ili
örneklemi), International Journal of Social Science Doi number:
http://dx.doi.org/10.9761/JASSS2436, 28, 481-494.
MEAP (2006). English language arts grade 1-2-3. Michigan Educational Assessment Program.
Michigan Department of Education: www.michigan.gov/mde
MEB (1981).Temel eğitim okulları Türkçe eğitim programı. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.
MEB (2005). İlköğretim Türkçe dersi öğretim programı ve kılavuzu (1-5. sınıflar). Ankara: Devlet
Kitapları Müdürlüğü Basımevi.
Tok, Ş., Tok, T. N., & Mazı, A. (2008). İlkokuma yazma öğretiminde çözümleme ve ses temelli
cümle yöntemlerinin değerlendirilmesi, Educational Administration: Theory and Practice,
53, 123-144
Türkdoğan, O. (2000). Bilimsel araştırma metodolojisi. İstanbul: Timaş Yayınları.
Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı. (1936). İstanbul: İlkokul programı, Devlet Basım Evi.
Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı. (1948). İlk Okul programı, İstanbul: MEB Basım Evi.
Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı. (1962). Ankara: İlkokul programı taslağı, MEB
Basım Evi.
Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı. (1968). İlkokul programı, İstanbul: MEB Basım Evi.
Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı. (1998). İlkokul programı, İstanbul: MEB Basım Evi.
Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı. (2006). İlköğretim programı, İstanbul: MEB
Basım Evi.
ÖZ: Okuma ve yazma becerileri bireyin hızla gelişen dünyada gelişmelere ayak uydurabilmesi ve gelişmeleri
takip edebilmesi için önemlidir. Aynı zamanda öğrenme süreçlerinin olmazsa olmazı olan becerilerin öğretimi
de hassasiyet ister. Belirtilen becerileri öğretecek olan öğretmen adaylarının bu becerilerle ilgili olarak
edindikleri bakış açıları ve duygular, öğrenme ve öğretme süreçlerini olumlu ya da olumsuz yönden etkiler. Bu
nedenle öğretmen adaylarının okuma ve yazmaya yönelik tutumları araştırılmaya değerdir. Bu çalışmada
Türkçe öğretmen adaylarının okuma ve yazmaya yönelik tutumlarının tespiti amaçlanmıştır. Veriler; “Okuma
Etkinliklerine Yönelik Tutum Ölçeği ve Yazma Etkinliklerine Yönelik Tutum Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır.
Araştırmanın örneklemini Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki bir devlet üniversitesi Türkçe Eğitimi Bölümü 3. sınıfta
öğrenim gören 77 öğrenci oluşturmaktadır. Yapılan analizler sonucunda; Türkçe öğretmen adaylarının okuma
ve yazamaya yönelik tutumlarının orta düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca yapılan t testi sonucunda kız
öğrencilerin okuma ve yazmaya yönelik tutumlarının erkek öğrencilere oranla daha olumlu olduğu tespit
edilmiştir.
Anahtar sözcükler: Okuma, yazma, tutum, anlama, öğretmen, eğitim.
ABSTRACT: Reading and writing skills are important for individuals to keep pace with developments in
the rapidly developing world and follow these developments. Additionally, teaching of these skills, which are
essential for learning processes, also requires sensitivity. Relevant viewpoints and feelings acquired by teacher
candidates who would teach these skills affect the learning and teaching processes positively or negatively.
Thus, it is worthy to investigate the attitudes of teacher candidates toward reading and writing. In this study,
the attitudes of Turkish teacher candidates toward reading and writing were examined. The data were
collected by using the “Scale for Attitudes toward Reading Activities and the Scale for Attitudes toward
Writing Activities” (2009). The sample of the study is composed of 77 students who are studying in the 3rd
grade of Turkish Education Department at a state university in Eastern Anatolia Region. As a result of the
analyses, it was determined that Turkish teacher candidates had moderate level attitudes toward reading and
writing. Additionally, as a result of the t test, it was found that female students had more positive attitudes
toward reading and writing than male students.
Keywords: Reading, writing, attitude, understanding, teacher, education.
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Eğitim ve öğretim süreçlerinin önemli çıktıları, okuma ve yazma becerilerinin
edinilmesi ile gerçekleşir. Dilin dört temel dil becerisinden olan okuma ve yazma
becerileri; bireyin hayatı boyunca karşısına çıkacak olan becerilerdir. Bu nedenle bu
becerilerin doğru edinilmesi ve geliştirilmesi gerekir. “Okuma, ses organları ve göz
yoluyla algılanan işaret ve sembollerin beyin tarafından yorumlanarak değerlendirilmesi ve
anlamlandırılması sürecidir” (MEB, 2006:6). “Basılı ya da yazılı sözcükleri duyu
organlarımız yoluyla algılama, bunları anlamlandırıp kavrama, yorumlamadır. Zihinsel ve
düşünsel bir edimdir” (Özdemir. 2011:11). Okuma, bir yazının harflerini, sözcüklerini
tanımak ve bunların anlamlarını kavramak (Göğüş, 1978:60); bir yazıyı, sözcükleri,
cümleleri, noktalama işaretleri ve diğer öğelerle algılama ve kavrama süreci (Oğuzkan,
1997:37); bilişsel davranışlarla psikomotor becerilerin ortak çalışmasıyla, yazılı
sembollerden anlam çıkarma etkinliğidir (Demirel, 1999: 59).
“Okuyucunun yazılı metne yönelik olarak gerçekleştirdiği bir süreci oluşturan
okuma, işaretlerle oluşturulmuş bir metnin fiziksel ve bilişsel işlemlerle çözülmesi, metnin
anlamının ortaya çıkarılmasıdır. Okuma dil becerileri içerisinde öğrencilerin en çok
zorlandıkları alanlardan biridir. Ancak bu alan öğrencinin hayatı boyunca bilgiye ulaşmada
kullanacağı en temel alanlardandır. Bu nedenle okumanın belirli hedefler doğrultusunda
gerçekleştirilen bir beceri olduğu söylenebilir” (Demir ve Özdemir; 2013:13) . Zihinsel bir
süreç olan okuma tanımda da ifade edildiği gibi kavrama ve yorumlama işidir. İşte bu
kavramların ifade edilme şekillerinden biri de yazma becerisidir.
Yazma ise “Duygu, düşünce, istek ve olayların belli kurallara uygun olarak
birtakım sembollerle anlatılmasıdır. Yazma, insanın doğası gereği kendini dışa vurduğu
davranışlardan biridir” (Özbay, 2007:115). Yazma, insanın en eski zamanlardan beri
kendini sonraki nesillere aktarma, bildiklerini sonsuza aktarma için kullandığı bir beceridir.
İnsanla ilgili olan bu beceriler, bireyin değer yargıları, duygu ve düşüncelerinden
etkilenirler. Bu değerler zamanla tutumlara dönüşürler. İşte bu tutumlar, bireylerin bu
kavramlarla ilgili beceri ve başarı düzeylerini etkiler. “Tutum kavramı genel olarak bireyin
çevresindeki herhangi bir olgu veya nesneye ilişkin sahip olduğu tepki eğilimini ifade eder.
Başka bir deyişle tutum, bireyin bir durum, olay ya da olgu karşısında ortaya koyması
beklenen olası davranış biçimi olarak tanımlanabilir” (İnceoğlu, 2011:16).
Bağcı’ya göre (2007a) ise tutum, bir durum, olay, nesne ya da kişi karşısında belli
bir tavır ortaya koymaktır. Bu özellik, bireyin kişilik özellikleri, içinde yetiştiği ve yaşadığı
toplum, kültür ortamı, bilgi birikimi ve yaşantılarla şekillenir. Burada dikkat çeken
karşılaşılan durumla ilgili olumlu ya da olumsuz davranış sergilemenin bireyin tutumuyla
ilgili olmasıdır. Okumaya yönelik tutum; Alexander ve Filler’a göre (1976), öğrenciyi
okumaya yönlendiren ya da onu okumadan uzaklaştıran duygulardır. Bu nedenle
öğrencinin okuma ile ilgili olumlu tecrübeler edinmesi önemlidir.
Literatürde okuma ve yazma becerileri ile ilgili çalışmalar dikkat çekmektedir.
Özellikle okuma ve yazmaya yönelik tutum, öğretmen adaylarının okuma ile ilgili tutum
ve motivasyon çalışmaları literatüre kazandırılmıştır (İşeri ve Ünal, 2012; Tağa ve Ünlü,
2013; Karabay, 2013; Yaman ve Dağtaş, 2014; Ürün Karahan, 2015). Bu çalışmanın
öğretmen adaylarının okuma ve yazmaya yönelik tutumlarını bir arada ele alması ve
Çalışmanın Amacı
Çalışmada; Türkçe öğretmen adaylarının okuma ve yazma etkinliklerine yönelik
tutumları ve bu tutumların yaş, cinsiyet, mezun olunan lise türü gibi değişkenler açısından
incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar bulgular bölümünde paylaşılmıştır.
Bu amaçla şu alt problemlere cevap aranmaktadır.
1. Alt problem: Türkçe öğretmen adaylarının okuma ve yazmaya yönelik tutumları ne
düzeydedir?
2. Alt problem: Türkçe öğretmen adaylarının okuma ve yazmaya yönelik tutumlarının
yaş, mezun olunan lise türü gibi değişkenlere göre anlamlı bir farklılık göstermekte
midir?
3. Alt problem: Türkçe öğretmen adaylarının okuma ve yazmaya yönelik tutumlarının
cinsiyet değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?
Yöntem
Bu araştırma, Türkçe öğretmen adaylarının okuma ve yazmaya yönelik tutumlarını
belirlemeye yönelik olarak tarama modelinde gerçekleştirilmiştir. “Tarama modelleri,
geçmişte ya da hâlen var olan bir durumu var olduğu şekliyle betimlemeyi amaçlayan
araştırma yaklaşımlarıdır” (Karasar, 2010:77). “Tarama araştırmalarında amaç; çok sayıda
katılımcının görüş ya da özelliklerinin belirlenmesidir” (Büyüköztürk, 2008:248).
Evren ve Örneklem
Araştırmanın örneklemini; 2015-2016 eğitim-öğretim yılında Kafkas Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü 3. sınıfta okuyan 77 öğrenci oluşturmuştur.
Uygulamalar gönüllülük esas alınarak yapılmıştır.
Bulgular
Araştırmanın 1. alt problemi olan “Türkçe öğretmen adaylarının okuma ve yazmaya
yönelik tutumları ne düzeydedir?” sorusunun yanıtı için toplam puan ve ortalamalara
bakılmıştır. Sonuçlar tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2. Ortalamalar
Değişkenler N X Ss
Okuma 77 3,68 ,50
5’li likert yapıdaki ölçeğin yorumlanmasında, 1-1,79 = çok zayıf, 1,80-2,59 = zayıf,
2,60-3,39 = orta, 3,40-4,19 = iyi, 4,20-5,00 = çok iyi olarak değerlendirilmişlerdir
(Yıldırım, 2012). Elde edilen sonuçlara göre; okuma tutum ölçeğinden elde edilen ortalama
(3,68) ve yazma tutum ölçeğinden elde edilen ortalama (3,55) beşli likert ölçeğin orta
noktası 3 olarak kabul edildiğinde orta düzeyde bir değerdir. Yani öğretmen adaylarının
okuma ve yazmaya yönelik tutumlarının orta düzeyde olduğu söylenebilir.
Araştırmanın 2. alt problemi olan “Türkçe öğretmen adaylarının okuma ve
yazmaya yönelik tutumlarının yaş ve mezun olunan lise türü gibi değişkenlere göre anlamlı
bir farklılık göstermekte midir?” sorusunun yanıtı için Anova yapılmıştır. Elde edilen
sonuçlar aşağıda verilmiştir.
Tablo 4. Mezun olunan lise türü değişkenine göre Anova testi sonuçları
Mezun olunan N X S F p
lise türü
1(Düz lise) 61 93,14 11,99
Okuma 2(Anadolu 9 96,77 8,54 2,25 ,112
lis)
3(Meslek lis.) 3 80,33 11,23
1(Düz lise) 61 89,65 12,80
Yazma 2(Anadolu 10 89,20 14,17
lis) 0,84 ,436
3(Meslek lis.) 4 81,00 11,63
p>0,05
Yapılan Anova testi sonucunda mezun olunan lise türü değişkeninin okuma ve
yazmaya yönelik tutumu etkilemediği tespit edilmiştir.
Araştırmanın 3. alt problemi olan “Türkçe öğretmen adaylarının okuma ve yazmaya
yönelik tutumlarının cinsiyet değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?”
sorusuna yanıt aramak için t testi yapılmıştır. Sonuçlar tablo 5’te verilmiştir.
p>0,05
t testi sonuçlarına göre Türkçe öğretmen adaylarının okuma ve yazmaya yönelik
tutumlarının cinsiyet değişkeni açısından anlamlı bir farklılık göstermediği tespit
edilmiştir.
Sonuç ve Tartışma
Çalışmadan elde edilen sonuçlar ışığında; Türkçe öğretmen adaylarının okuma ve
yazmaya yönelik tutumlarının orta düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuç beklenenin
altında bir sonuçtur. Zira literatürde genellikle öğretmen adaylarının okumaya yönelik iyi
düzeyde tutuma sahip olduğu çalışmalar mevcuttur (Temizkan ve Sallabaş, 2009; Arslan,
Çelik ve Çelik, 2009; Bozpolat, 2010). Öğretmen adaylarının okumaya yönelik
tutumlarının orta düzeyde olduğu bir çalışmaya da rastlanmıştır (Yılmaz, Köse ve Korkut,
2009). Yazmaya yönelik tutumun orta düzeyde olduğu görülmüştür. Literatürde bu
bulguyu destekleyen bir çalışmaya rastlanmıştır (Bağcı, 2007b). Bu becerileri öğretecek
olan Türkçe öğretmen adayları açısından bu sonuçların daha üst düzeyde olması beklense
de elde edilen sonuçlar da çok karamsar değildir. Ancak, bu sonuçlar dikkate alınarak
öğretmen adaylarının derslerde okuma ve yazma ile ilgili problemleri giderilmeye
çalışılabilir. Bunlara ek olarak, bu becerilerin edinilme süreçlerinin dikkatle işlenmesi ve
uygulamalı çalışmalar yapılması daha verimli sonuçlara ulaşmayı sağlayabilir.
Çalışmadan elde edilen bir diğer sonuç ise Türkçe öğretmen adaylarının okuma ve
yazmaya yönelik tutumlarının, yaş ve mezun olunan lise türü değişkenlerinden
etkilemediğidir. Bu bulguya benzer sonuçları olan bir çalışmaya rastlanmıştır (Demir,
2009).
Araştırmada cinsiyet ile ilgili elde edilen sonuçlara göre; cinsiyet değişkeni ile ilgili
herhangi bir farklılık tespit edilmemiştir. Literatürde farklı saonuçları olan çalışmalara
rastlanmıştır (Demir, 2009; Dedeoğlu ve Ulusoy, 2013; Bozpolat, 2010; Başaran ve Ateş,
2009; Can, Türkyılmaz ve Karadeniz, 2010).
Kaynakça
Alexander, J. E. ve Filler, R. C. (1976). Attitudes and reading. Newark, Delavare: International
Reading Association.
Arslan, Y., Çelik, Z. ve Çelik, E. (2009). Üniversite öğrencilerinin okuma alışkanlığına yönelik
tutumlarının belirlenmesi. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 26, ss.
113-124.
Bağcı, H. (2007a). Türkçe öğretmeni adaylarının yazılı anlatım derslerine yönelik tutumları ile
yazma becerileri üzerine bir araştırma. Yayınlanmamış doktora tezi. Gazi Üniversitesi
Eğitim Bilimler Enstitüsü, Ankara. Türkiye
Bağcı, H. (2007b). Türkçe öğretmen adaylarının yazılı anlatıma ve yazılı anlatım derslerine yönelik
tutumlarının değerlendirilmesi. TÜBAR-XXI-Bahar 29-61.
Başaran, M. ve Ateş, S. (2009). İlköğretim beşinci sınıf öğrencilerinin okumaya ilişkin tutumlarının
incelenmesi. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 29(1): 73-92.
Bozpolat, E. (2010). Öğretmen adaylarının okuma alışkanlığına ilişkin tutumlarının
değerlendirilmesi (Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi örneği) Zeitschrift für die
Welt der Türken Journal of World of Turks. Vol. 2, No. 1.
Büyüköztürk, Ş. (2008). Bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi Yayınları.
Can, R.; Türkyılmaz, M. ve Karadeniz, A. (2010). Ergenlik dönemi öğrencilerinin okuma
alışkanlıkları. Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 11(3): 1-21.
Dedeoğlu, H., & Ulusoy, M. (2013). Sınıf öğretmeni adaylarının okuma tutumları/Classroom pre-
service teachers' reading attitudes. Okuma Yazma Eğitimi Araştırmaları, 1(2). 80-88.
Demir, T. (2009). İlköğretim II. kademe öğretmen adaylarının okuma alışkanlıkları üzerine bir
araştırma (Gazi üniversitesi örneği).Turkish Studies International Periodical For the
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 4/3 Spring 717-745.
Demirel, Ö. (1999), Türkçe öğretimi, PegemA Yayıncılık, Ankara.
Göğüş, B. (1978). Orta dereceli okullarımızda türkçe ve yazın eğitimi, Gül Yayınevi, Ankara.
İnceoğlu, M. (2011). Tutum, algı, iletişim. Ankara: Siyasal Kitabevi.
İşeri, K. ve Ünal, E. (2012). Türkçe öğretmen adaylarının yazma kaygı durumlarının çeşitli
değişkenler açısından incelenmesi, Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 8,
Sayı 2, Ağustos 2012, ss. 67-76.
Karasar, N. (2010). Bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Nobel Yayınları.
Karabay, A. (2013). Eleştirel yazma eğitiminin Türkçe öğretmeni adaylarının yazma akademik
başarılarına ve Eleştirel yazma düzeylerine etkisi, Turkish Studies - International
Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9
Summer , p. 1729-1743, ANKARA-TURKEY.
MEB (2006). İlköğretim Türkçe dersi (1-5. sınıflar) öğretim programı ve kılavuzu. Ders Kitapları
Müdürlüğü Basımevi, Ankara. Türkiye
Oğuzkan, F. (1993), Eğitim terimleri sözlüğü, Emel Matbaacılık, Ankara.
Özdemir, E. (2011). Eleştirel okuma. Ankara: Bilgi Yayınları.
ÖZ: Bu çalışmanın amacı, Türkçe üzerine çalışan dil/dilbilim araştırmacıları için araştırmacıların araştırma
sorularına bağlı olarak biçimlendirilebilen, araştırmacıya özel, esnek, kolay ulaşılabilir, veri tabanı destekli
ve bu çerçevede araştırma sonuçlarının sağlıklı bir şekilde raporlanabildiği bir derlem platformunu uygulama
temelinde tanıtmaktır. Platform, Sözlük Bilim, Anlam Bilim, Sözcük Bilim, Söz Dizimi ve Biçim Bilim
Modülü’nden oluşmaktadır. Bunun yanı sıra platform, uygulamalı dilbilim çerçevesinde dilbilgisi, ağız,
çeviri bilim, tarihsel dilbilgisi ve dilsel değişim, dil öğrenimi ve öğretimi, anlambilim, kullanımbilim, toplum
dilbilim, söylem çözümlemesi, biçembilim ve yazınbilim gibi diğer alt dalları için de araştırmacılara yeni
olanaklar sunmaktadır. Bu çalışma, TÜBİTAK 1005 Ulusal Yeni Fikirler ve Ürünler Araştırma Desek
Programı tarafından desteklenmektedir (Proje Numarası:114E791).
Anahtar sözcükler: Kendi Kendine Derlem, Türkçe, Derlem Dilbilim
ABSTRACT: The aim of this study is to introduce a corpus platform which can be shaped in line with the
research questions of the scholars, and which is special for the scholar, user friendly, and supported with
database. Considering this perspective, this corpus is going to provide a corpus platform in which the results
of the research can be reported in a functional way. Platform consists of Lexicology, Semantics, Part of
Speech, Syntax and Morphology Modules. In addition to these, the researchers are going to have the
opportunity to conduct research on grammar, dialect, translation, historical grammar and language changes,
language learning and changing, pragmatics, sociolinguistics, discourse analysis, stylistics and poetics, all
of which are encountered under the perspective of applied linguistics. This study is supported by TÜBİTAK
1005 National New Ideas and Products Research Support Program (Projcet Number:114E791).
Keywords: DIY Corpora, Turkish, Corpus Linguistics
Giriş
Bilindiği üzere batı dilleri için geliştirilmiş olan metin işleme/derlem yazılımları o
dillere özgü standart birtakım veri işleme özelliklerine sahiptir. Türkçe için kısmen
kullanılabilen söz konusu yazılımlar, Türkçe karakter desteği sunabilmelerine karşın bu
yazılımların en büyük eksikliği, oluşturuldukları diller de dahil olmak üzere, araştırma
sorularına bağlı olarak işlenen verilerin, ortaya çıkan raporların saklanamaması ve amaca
uygun olarak düzenlenememesidir. Bu yazılımların belirli alanlarda özelleşmiş olmaları da
söz konusu yazılımların eksiklikleri olarak değerlendirilebilir. Örneğin, AntConc,
WordSmith Tools, MonoConc Pro, TextStat, Nooj benzeri paket yazılımlar sıklık, bağımlı
dizin, anahtar sözcük gösterimi, n-gram hesaplama, eşdizimlilik hesaplama gibi
geliştirildikleri diller için çıktılar verebilmektedir. Kısmen de olsa bu çıktılar metin
belgeleri olarak dışa aktarılabilmekte ve sonuç olarak araştırmacı metin yığınlarından elde
edilmiş ayrıştırılmamış, filtrelenmemiş başka bir metin yığını ile karşı karşıya kalmaktadır.
Söz konusu paket yazılımların bir diğer olumsuz yönü farklı işletim sistemlerine özgü
olmalarıdır. Her ne kadar paket yazılımların UNIX, Mac, Windows gibi farklı işletim
sistemleri için sürümleri mevcutsa da bu durum programlara erişimi ve kullanımını
genellikle zorlaştırabilmektedir.
Oysa dil/dilbilim çalışmaları bugün daha ayrıntılı araştırma sorularına cevap arama
eğilimindedir. Türkçe üzerine yürütülen derlem çalışmalarının sınırlılığı ve gün geçtikçe
derlem oluşturma, derlem dilbilim yöntemleriyle Türkçeyi değerlendirme eğiliminin de
arttığı bir gerçektir. Ayrıca söz konusu metin işleme/derem yazılımlarını kullanmayı
öğrenmek bile başlı başına bir iş olarak araştırmacıların karşısında durmaktadır.
Bu anlamda kullanıcı dostu, kolay erişilebilir, araştırma sorularına bağlı olarak
geliştirilebilen esnek bir platformlara ihtiyaç vardır. Kullanıcı dostu ve sadece bir tarayıcı
(browser) aracılığıyla oluşturulan "Kendi Kendine Derlem Platformu" (KKDP) söz konusu
tüm olumsuzlukları kullanıcının yararına dönüştürmektedir.
"Kendi Kendine Derlem Platformu" her geçen gün geçerliliği artan bir uygulama
alanı olan derlem dilbilimin ilke ve yöntemlerini kuramsal ve uygulamalı açıdan temel
alarak oluşturulmuştur. Bu çerçevede proje dilbilimcilere var olan standart derlem çıktıları
vermek yerine araştırmacıların araştırma sorularına bağlı olarak biçimlendirilebilen,
araştırmacıya özel, esnek, kolay ulaşılabilir, veri tabanı destekli ve araştırma sonuçlarının
sağlıklı bir şekilde raporlanabildiği bir derlem altyapısı sunmayı hedeflemektedir.
Bu anlamda platform, batıda uygulamalı dilbilim çerçevesinde karşımıza çıkan
dilbilgisi, ağız, çeviri bilim, tarihsel dilbilgisi ve dilsel değişim, dil öğrenimi ve öğretimi,
anlambilim, kullanımbilim, toplum dilbilim, söylem çözümlemesi, biçembilim ve
yazınbilim gibi dilbilimin alt dallarında (McEnery vd., 2006) derleme dayılı çalışmalar
yürütebilme olanağını sunmaktadır. Platform üzerinden örneğin, sözcük anlambilimi ya da
cümle anlambilimiyle ilgilenen bir araştırmacı standart derlem işleme basamaklarının
yanında kendi derleminde yer alan tabakaları ve metinleri belirleyebilmekte, tabakaların ve
metinlerin metadatalarının girişini yapabilmekte, istediği dil birimini araştırma soruları
çerçevesinde istediği etiketleri kullanarak işaretleyebilmekte ve sonuç olarak tüm bunları
sağlıklı bir şeklide raporlayabilmektedir.
İŞLEM
İŞLEM TANIMLARI
NO
Derlem oluşturacak araştırmacı derlemde yer alacak tabakaları belirlemekte ve
1.
bunlarla ilgili metadataların girişlerini esnek alan tanılama arayüzüyle oluşturabilmektedir.
Aynı esnek alan tanılama işlemini girişi yapılacak/yapılan metinler için de benzer
2.
ama metinlere özgü faklı esnek bir arayüzle oluşturabilmektedir.
Tüm derlemler için ortak çıktılardan olan birtakım özellikler (sözbirimleştirme,
biçimbirimsel çözümleme, sıklık belirleme, tümce bölümleme, n-gram belirleme ve
3.
eşdizimlilik hesaplama gibi) metin girişlerinin ardından otomatik olarak sistem tarafından
yapılabilmekte ve veri tabanı kayıtları oluşturulabilmektedir.
KKDP'nin asıl odaklandığı işlem basamağı 4. işlem basamağıdır. Bu aşamada, yine
sisteme kayıtlı olan ve 1. ve 2. ve 3. aşamada veri kayıtları tutulan yapılarla ilgili
araştırmacının araştırma sorularına bağlı olarak biçimlendirilebilen esnek bir etiketleme-
işaretleme arayüzü kullanılmakta ve derlem üzerinde veri etiketleme-işaretlemeler
araştırmacının oluşturduğu esnek etiketlere bağlı olarak araştırmacıya özel bir veri tabanında
tutulabilmekte ve raporlanabilmektedir.
Standart
Araştırma Esnek Etiket
4. Raporlardan Esnek Etiketler
Alanı Modülü
Alınanlar
Araştırma sorularına göre
Sözbirimleştirme belirlenebilecek esnek
Biçimbirimsel etiketler şunlardır:
Çözümleme Sözlük Bilim yazımsallık, sesletim,
Sözlük Bilim
Bölümlenmiş Modülü çekimlenme biçimleri,
Tümceler sözcük türü, anlam/lar,
Sıklık Belirleme tanımlama, tanıklama,
kullanım, diğer
Sonuç
Oluşturulan derlem platformu dilbilimcilere var olan standart derlem çıktıları
vermenin yanında araştırmacıların araştırma sorularına bağlı olarak biçimlendirilebilen,
araştırmacıya özel, esnek, kolay ulaşılabilir, veri tabanı destekli ve araştırma sonuçlarının
sağlıklı bir şekilde raporlanabildiği bir derlem altyapısı sunması nedeniyle yenilikçi bir
yöne sahiptir. Projeyle oluşturulan altyapı Türkçe dil/dilbilim araştırmaları açısından
düşünüldüğünde araştırmacılara Türkçenin rekabet gücünü arttıracak olanaklar sunacaktır.
Bu projeyle, Türkçe üzerine çalışan dil/dilbilim araştırmacıları için araştırmacıların
araştırma sorularına bağlı olarak biçimlendirilebilen, araştırmacıya özel, esnek, kolay
ulaşılabilir, veri tabanı destekli ve bu çerçevede araştırma sonuçlarının sağlıklı bir şekilde
raporlanabildiği bir derlem platformu geliştirmek amaçlanmış ve bu amaca da ulaşılmıştır.
Projeyle geliştirilen platform, Sözlük Bilim, Anlam Bilim, Sözcük Bilim, Söz
Dizimi ve Biçim Bilim Modülü’nden oluşmasının yanında uygulamalı dilbilim
çerçevesinde karşımıza çıkan dilbilgisi, ağız, çeviri bilim, tarihsel dilbilgisi ve dilsel
değişim, dil öğrenimi ve öğretimi, anlambilim, kullanımbilim, toplum dilbilim, söylem
çözümlemesi, biçembilim ve yazınbilim gibi dilbilimin diğer alt dalları için de
araştırmacılara yeni olanaklar sunmaya adaydır. Bu açıdan ortaya koyulan platformun
geliştirilebilir bir yapıda tasarlandığını söylenebilir.
Projeyle var olan metin işleme/derlem yazılımlarının durağan yapısının üstüne
çıkılarak dilcilerin/dilbilimcilerin araştırma sorularına bağlı olarak araştırmalarını sağlıklı
bir şeklide yürütebilmelerinin önü açılmıştır. Türkçe, yapısı gereği eklemeli bir dil olması
ve söz dizimi kurallarının farklılığı birtakım paket metin işleme/derlem yazılımlarıyla
Türkçeyi işlemede ortaya çıkan zorluklar bu projeyle ortadan kaldırılmıştır.
Projeyle hedeflenen başka bir durum, derlem dilbilim uygulama alanında Türkçenin
rekabet gücünü arttırmak olarak belirlenmiştir. Bu çerçevede dilcilere/dilbilimcilere
Türkçe üzerine yürüttükleri çalışmalarda nitelik ve niceliğini arttırıcı önemli bir altyapı
olanağı sunulmuştur.
KKDP http://kkd.mersin.edu.tr adresinden kullanıcıların erişimine açılmıştır (bk.
Şekil 2.)
Teşekkür
Bu çalışma “Türkçe için Kendi Kendine Derlem Platformu Oluşturma” başlıklı ve
114E791 proje numarası ile TÜBİTAK - 1005 - Ulusal Yeni Fikirler ve Ürünler Araştırma
Destek Programı çerçevesinde desteklenmektedir. Desteleri için TÜBİTAK’a proje ekibi
adına teşekkürlerimi sunarım.
Kaynakça
Atkins, S. (2003). Lexicographic relevance: selecting ınformation from corpus evidence.
International Journal of Lexicography.16., 3.
Atkins, S. ve Clear, J. (1992). Corpus design criteria. Literray and Linguistics Computing. 7.,1.
Baker Paul, Hardie A. and McEnery T., (2006). A glossary of corpus linguistics. Edinburg
University Press.
Bingöl, Z. (2005). Sözlük ve sözlükçülük üzerine bir araştırma. Akademik Bakış Dergisi. 9.,197-
206.
Burnard L. (2004). Metadata for corpus work. (http://users.ox.ac.uk/~lou/wip/metadata.html)
Hanks, P. (2003). Lexicography. computational linguistics. (R. Mitrov Ed.), Oxford University
Press.
Hartmann, R. R. ve Gregory, J. (1998). Dictionary of lexicography. London: Routledge.
Jackson, H. (2002). Lexicography: an introduction. USA: Routledge. 169-171.
Jurafsky, D. ve James, H. M. (2006). Speech and language processing: an ıntroduction to speech
recognition, computational linguistics and natural language processing.
(http://web.mit.edu/6.863/www/fall2012/readings/ngrampages.pdf) ET: 15.08.2013
Kennedy, G. (1998). An ıntroduction to corpus linguistics. New York: Addison Wesley Longman
Limited.
Kocaman, A. (1998). Dilbilim, sözlük, sözlükçülük. Kebikeç-İnsan Bilimleri için Kaynak
Araştırmaları Dergisi-. 3., 6.,111-113.
Malmkjaer, K. (2001). Linguistics encyclopedia. Florence, Routledge London, United Kingdom.
McEnery, T. Ve Adrrew W. (2004). Corpus linguistics -an introduction-. USA: Edinburg
Universitiy Press.
McEnery, T., Richard X., Yukio T. (2006). Corpus-based language studies an advanced resource
book. New York: Routledge.
Özkan, B. (2013). Yöntem ve uygulama açısından Türkiye Türkçesi söz varlığının derlem tabanlı
sözlüğü. Bilig Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi.66.,149-178.
Özkan, B. (2013a). Derlem dilbilim çalışmaları ve dil öğretimi. Yabancılara Türkçe Öğretimi El
Kitabı içinde (M. Durmuş, A. Okur ed). Grafiker Yayınları: Ankara.433-451.
Özkan, B. vd. (2011). Ana dili ve yabancı dil olarak Türkçenin öğretiminde belirteçler -derlem
tabanlı bir uygulama-. theoretical and applied researches on Turkish language teaching. (L.
Uzun ve Ü. Bozkurt ed.). Essen: Die Blaue Eule.
Say, B. vd. (2002). Bilgisayar ortamında derlem geliştirme çalışması. Akademik Bilişim
Konferansı. Konya.
Sterkenburg, P. (2003). A practical guide to lexicography. Philadelphia, PA, USA: John Benjamins
Publishing.
Tahiroğlu, B. (2006). Sözlük bilimi ve bilgisayar uygulamaları. Bilgisayar Destekli Dil Bilimi
Çalıştayı Bildirileri içinde. (89-98) 14 Mayıs 2005. Ankara: TDK Yayınları.
Canan Aslan**
ÖZ: Dil ve edebiyat öğretmenlerinin çocuk ve gençlik edebiyatı konusundaki bilgi ve farkındalık durumlarının
bilinmesi verimli bir öğretim ortamı için gereken önlemlerin alınması bakımından önemlidir. Bu araştırmanın
amacı, Türk Dili ve Edebiyatı öğretmen adaylarının çocuk ve gençlik edebiyatına ilişkin bilgi ve farkındalık
durumlarını ortaya çıkarmaktır. Çalışma grubunu, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Pedagojik
Formasyon Eğitimi Sertifika Programı Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğrenim gören adaylar
oluşturmaktadır. Veriler, yazılı bir bilgi formu aracılığıyla toplanmış; betimsel olarak çözümlenmiştir. Sonuç
olarak, adayların büyük bir bölümünün çocuk ve gençlik edebiyatı konusunda eksik bilgilere sahip olduğu
görülmüştür.
Anahtar sözcükler: Çocuk/gençlik edebiyatı, Türk Dili ve Edebiyatı öğretmen adayları, dil ve edebiyat öğretimi, pedagojik
formasyon.
ABSTRACT: Knowing language arts teacher candidates’ level of awareness and knowledge regarding
children’s and youth literature is important in order to take required precautions for productive teaching
environment. This study aims to reveal language arts teacher candidates’ level of awareness and knowledge
regarding children’s and youth literature. The participants of the study are teacher candidates studying in the
field of language arts and registered to the pedagogical training program provided by Ankara University. Data
of the study were gathered through language arts teacher candidates’ written responses to Information Form
and analyzed via descriptive analysis. The results of the study yielded that majority of these teacher candidates
have lack of information about children's and youth literature.
Keywords: Children’s literature, youth literature, language arts teacher candidates, teaching language and literature,
pedagogical training.
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Çocuk ve gençlik edebiyatı, edebiyatın bir parçası olarak, seslendiği yaş grubu
açısından birçok işleve sahiptir; bu nedenle çocukların ve gençlerin erken yaşlardan
başlayarak kendilerine uygun yazınsal yapıtlarla buluşturulmaları gerekir.
Çocukların/gençlerin yaş ve gelişim düzeylerine uygun yazınsal yapıtlarla
buluşturulmaları, en başta bu konuda bilinçli dil ve edebiyat öğretmenlerinin duyarlı
kılavuzluğuyla olanaklıdır. Dil ve edebiyat öğretmenlerinin çocuk ve gençlik edebiyatının
ne anlama geldiğini, çocuk ve genç açısından işlevlerini, yetişkin edebiyatıyla
farklılıklarını ve benzerliklerini; bu yapıtların taşıması gereken özellikleri, çocuğun/gencin
çeşitli gelişim süreçlerine katkısını bilmeleri, çocuğa/gence uygun yerli ve yabancı yapıtlar
ile bu yapıtların sanatçılarını tanımaları verimli bir dil ve edebiyat öğretimi açısından
önemli ve gereklidir.
Aşağıda, “çocuk ve gençlik edebiyatının işlevleri” ile “çocuk ve gençlik edebiyatı
yapıtlarını öğretim ortamına taşıma konusunda dil ve edebiyat öğretmenlerinin rolü”
konuları genel hatlarıyla tartışılmıştır.
Amaç
Araştırmanın genel amacı, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi
Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programı’nda öğrenim gören Türk Dili ve
Edebiyatı öğretmen adaylarının çocuk ve gençlik edebiyatına ilişkin bilgi ve farkındalık
durumlarını ortaya çıkarmaktır. Bu genel amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara yanıt
aranmıştır:
1. Katılımcıların, çocuk/gençlik edebiyatının tanımlarına ilişkin bilgi ve farkındalık
durumları nasıldır?
2. Katılımcıların, çocuk edebiyatı ile yetişkin edebiyatının farklılıklarına ve
benzerliklerine ilişkin bilgi ve farkındalık durumları nasıldır?
3. Katılımcıların, gençlik edebiyatı ile yetişkin edebiyatının farklılıklarına ve
benzerliklerine ilişkin bilgi ve farkındalık durumları nasıldır?
4. Katılımcıların çocuk/gençlik edebiyatı yapıtlarının taşıması gereken özelliklere
ilişkin bilgi ve farkındalık durumları nasıldır?
5. Katılımcıların yerli/yabancı çocuk ve gençlik edebiyatı yazarları ile kitaplarına
ilişkin bilgi ve farkındalık düzeyleri nasıldır?
6. Katılımcıların çocuk ve gençlik kitaplarının çocuğun/gencin çeşitli gelişim
süreçlerine katkısına ilişkin düşünceleri nelerdir?
7. Katılımcıların, verimli bir dil ve edebiyat öğretimi açısından çocuk/gençlik
edebiyatı ile ilgili dersler alınmasının gerekliliğine ve önemine ilişkin düşünceleri nelerdir?
Yöntem
Araştırmanın Deseni
Araştırma, tarama modelinde betimsel bir araştırmadır. Tarama modelleri, geçmişte
ya da halen var olan bir durumu var olduğu biçimiyle betimlemeyi amaçlayan araştırma
yaklaşımlarıdır. Araştırmaya konu olan olay, birey ya da nesne, kendi koşulları içinde ve
olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır. Onları, herhangi bir şekilde değiştirme, etkileme çabası
gösterilmez. Bilinmek istenen şey vardır ve oradadır. Önemli olan onu uygun bir biçimde
gözleyip belirleyebilmektir (Karasar, 2014). Araştırmada nitel araştırma yöntemi
kullanılmıştır. Nitel araştırma; gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi nitel veri toplama
tekniklerinin kullanıldığı, algılar ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir
biçimde ortaya konmasına yönelik nitel bir sürecin izlendiği araştırma yaklaşımıdır
(Yıldırım ve Şimşek, 2013). Nitel betimsel araştırma yaklaşımı, araştırma katılımcıları ve
ortamına ilişkin ayrıntılı açıklamalar yapmayı gerektirir (Cresswell, 2005). Bu araştırmada,
Türk Dili ve Edebiyatı öğretmen adaylarının çocuk/gençlik edebiyatına yönelik bilgi ve
farkındalık durumlarını var olduğu biçimiyle ortaya çıkarmak ve verileri araştırma
sorularını temel alarak ayrıntılı ve bütüncül olarak çözümlemek amacıyla bu yaklaşım
benimsenmiştir.
Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubunu, 2015-2016 eğitim-öğretim yılında Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programı
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğrenim gören 53 öğretmen adayından araştırmaya
katılmaya gönüllü olan 44 öğretmen adayı oluşturmuştur. Katılımcıların cinsiyetlerine,
yaşlarına, mezun oldukları ya da halen öğrenim gördükleri üniversitelere, mezun oldukları
lisans programlarına ve formasyon eğitiminden önce çocuk/gençlik edebiyatı dersi alıp
almama durumlarına ilişkin bilgiler Çizelge 1’de özetlenmiştir:
Çizelge 1. Katılımcıların Kişisel Değişkenlere Göre Dağılımı
Değişkenler n
Kadın 32
Cinsiyet Erkek 8
Belirtilmeyen 4
20-25 28
26-31 12
Yaş 32-37 2
38 ve üstü 1
Belirtilmeyen 1
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya.Fakültesi 35
Mezun Olunan ya da Halen Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 6
Öğrenime Devam Edilen Afyon Kocatepe Üniversitesi 1
Pristhine Üniversitesi 1
Üniversite Belirtilmeyen 1
Türk Dili ve Edebiyatı 39
Mezun Olunan Lisans Programı Çağdaş Türk Lehçeleri 3
Belirtilmeyen 2
Çocuk/Gençlik Edebiyatı Dersi Ders Alanlar -
Alma Durumu Ders Almayanlar 44
Toplam 44
Çizelge 1’e göre, katılımcıların 32’si kadın (%73), 8’i (%18) erkeklerden
oluşmakta; 28’i, 20-25; 12’si ise, 26-31 yaşları arasında bulunmaktadır. Adayların 35’i,
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinden mezun olmuş ya da halen bu
fakültede öğrenim görmektedir. Yine adayların 39’u, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde
öğrenim görmüş ya da öğrenim görmeye devam etmektedir. Adayların tamamı formasyon
eğitiminden önce çocuk ve gençlik edebiyatı adı altında herhangi bir ders almamıştır.
Güvenirlik
Kodlamaların güvenirlik çalışması aynı alanda çalışan bir başka araştırmacıyla
birlikte yapılmış; çözümleme sonuçları Miles ve Huberman’ın (1994) ortaya koyduğu
formüle uygun biçimde karşılaştırılmıştır. Sonuçta, iki araştırmacı arasındaki güvenirlik
katsayısı %97,1 olarak hesaplanmıştır. Kodlayıcılar arasındaki güvenirlik yüzdesi %70’in
üzerinde olduğundan (Yıldırım ve Şimşek, 2013) verilerin güvenilir bir biçimde
çözümlendiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bulgular
Türk Dili ve Edebiyatı öğretmen adaylarının formda bulunan sorulara verdikleri
yanıtlar doğrultusunda elde edilen bulgular, araştırmanın alt amaçlarını oluşturan soruların
sırasına uygun biçimde sunulmuştur.
Gençlik edebiyatı, çocukluktan çıkıp ergenliğe geçiş yapan, ergenlik döneminin hızlı ve
etkili değişim süreçlerine uyum sağlayan, gençlerin farklı bakış açılarına ve değişkenlik
gösteren duygu dünyalarını merkeze alan edebiyat alanı. (K11)
Katılımcıların bu soruya ilişkin vermiş oldukları “ilgisiz yanıtlar”dan bazıları şu
şekildedir:
Gençlerle ilgili olan ilgi ve yetenekler. (K28)
Belirli bir yaş grubuna yönelik hayatı doğayı anlamlandırır. (K32)
Ergenlik çağını bitirmemiş olan öğrencilerin her yaşa uygun biçimde konu belirlenerek
konuların aktarılmasıdır. (K34)
Bana göre çocuk Edebiyatı yoktur. Edebiyat yaşa göre kesin ayrıma girmemelidir. Bana
göre ihtiyaca, psikolojiye uygun edebiyat vardır. (K22)
Çocuk edebiyatıyla yetişkin edebiyatı elbette ki farklıdır. Çocuk edebiyatı hitap ettiği yaşa
uygun sade dilli, kısa cümleli yer yer resimli, somut ve anlaşılması kolay özelliklere
sahipken yetişkin edebiyatının konu, cümle niceliği kaygısı yoktur. (K4)
Çocuk edebiyatında daha çok öğrenmeye yönelik ilkeler vardır. Görsellik fazladır. Ancak
yetişkin edebiyatında görsellikten çok bilgi, birikim, fikirler vardır. (K9)
Çocuk edebiyatı kitapları ile yetişkin edebiyatı kitapları farklıdır. Çocuk ve yetişkinin algı,
iletişim, dil, soyut düşünce, anlama kapasitesi, dünyayı algılama biçimi farklıdır. (K11)
Çocuk edebiyatı ile yetişkin edebiyatı arasındaki benzerlikler konusunda dokuz
katılımcı görüş belirtirken diğer adaylar herhangi bir görüş belirtmemiştir. Katılımcıların
çocuk edebiyatı ile yetişkin edebiyatı arasındaki benzerliklere verdikleri yanıtlar
sıklıklarına göre Çizelge 4’te sunulmuştur:
Çizelge 4. Çocuk Edebiyatı ile Yetişkin Edebiyatının Benzerliklerine İlişkin
Görüşler
Yanıtlar f
Bireyin gelişimine katkıda bulunma, ufkunu açma 2
Estetik yanını geliştirme 1
İnsan ve yaşam gerçekliğini dil aracılığıyla estetik bir biçimde, kurmaca olarak sunma 1
Yazınsal ürünleri içinde barındırma 1
Bilgi aşılamak 1
Düzeye uygun hazırlanma 1
Edebi zevk verme 1
Edebi değer ve yaşa göre bilgi verme 1
Benzerlik yönü her ikisinin de insan ve yaşam gerçekliğini dil aracılığıyla estetik bir
biçimde, kurmaca olarak sunmasıdır. (K18)
Benzerlikleri ikisi de edebi ürünleri içerisinde barındırıyor ve ikisi de düşünen duyarlı
insanları yetiştirmeyi amaçlar. (K19)
Gençlik edebiyatı ile yetişkin edebiyatı birbirine yakın diye düşünüyorum. Benzer yanları
edebi doyum sağlaması. (K36)
Gençlik edebiyatıyla yetişkin edebiyatı dil ve anlatım bakımından daha benzerdir. (K39)
Gençlik edebiyatının yetişkin edebiyatıyla aynı olduğunu düşünen iki katılımcının
verdiği yanıtlar aşağıda sunulmuştur:
Gençlik ve yetişkin edebiyatı arasında bir fark olduğunu düşünmüyorum. (K21)
Çok farklı değildir. Gençlik ile yetişkinlik birbirine yakın olduğundan farklılık yoktur.
(K29)
Aşağıdaki yanıt ilgisiz yanıt olarak kodlanmıştır:
Farklılıkları ve benzerlikleri vardır. Bazı genç daha olgun kitaplardan hoşlanıp yetişkin
edebiyatıyla ilgilenebilir. Ben bunda bir sakınca görmüyorum. (K22)
Çocuk edebiyatında olması gereken en önemli özellik bireyi sınırsız bir hayal gücüne
kavuşturmaya çalışması ve onu hayatın her alanında sorgulamaya teşvik etmesi olmalıdır.
(K1)
Çocuk edebiyatı geleceğin aydın, okuryazar kesimini oluşturacağı için duyarlıkları ve
taşıması gereken bazı özellikleri olmalıdır. Bunlara bir örnek olarak savaş, siyaset, ölüm
temaları içermemeli, hayal gücünü geliştirmeye yönelik olmalıdır. (K4)
Okuma alışkanlığı çocukken kazandırılan bir şey olduğu için metin seçiminde çocukların
ruhsal ve fiziksel gelişimleri göz önünde bulundurularak hayal güçlerini geliştirici eserler
yazılmalıdır. (K5)
Çocukların hayal dünyalarını geliştirecek, eğlendirecek, eğitecek; görsel ve dilsel
algılarına katkıda bulunmalı, kitaplar. (K26)
Çocukların hayal dünyasına hitap edecek nitelikte olmakla birlikte zihinsel gelişimlerini de
arttıracak nitelikte olmalıdır. (K27)
Çocuk edebiyatı kitapları çocukların kişiliklerine, içinde bulundukları gelişimsel sürece,
ilgi ve ihtiyaçlarına göre hazırlanmalıdır. Konular özenle seçilmelidir. Aynı şekilde
karakterler de öyle. Çocuk, kitabı okurken kitapta kendinden bir şeyler bulmalıdır. (K6)
Gençlik edebiyatı yapıtlarının taşıması gereken özelliklere ilişkin iki katılımcı
ilgisiz, 13 katılımcı da “bilmiyorum” yanıtını verirken geriye kalan 29 katılımcı kabul
edilebilir yanıtlar vermiştir. Adayların gençlik edebiyatının taşıması gereken özellikler için
verdikleri yanıtlar sıklıklarına göre Çizelge 8’de sunulmuştur:
Çizelge 8. Gençlik Edebiyatı Yapıtlarının Taşıması Gereken Özelliklere İlişkin
Görüşler
Yanıtlar f
Açık, anlaşılır bir dille, onların yaşına, ilgi ve ihtiyaçlarına, beğeni ve zevklerine göre 7
hazırlanmalı, dikkatlerini çekmeli, zihnindeki sorulara cevap verebilmeli, gençlere seslenmeli
Gençlerin fiziki ve ruhsal özelliklerine, algılama düzeylerine uygun olmalı 7
Genci ileriye taşımalı, yaşama hazırlamalı, bakış açılarını yönlendirmeli, dünyayı 6
anlamlandırmalarına katkıda bulunmalı.
Eğitici ve öğretici olmalı 4
Zihinsel olarak bir şeylerin farkına varmalarını ve kendilerini geliştirmelerini sağlayacak konular 3
işlenmeli.
Çocukların düşüncelerini sınırlamamalı, düşüncelerine ket vurmamalı 3
Evrensel değerleri öğretmeli, gençlerin duyarlığını artırmalı 2
Üst düzey tutum ve beceriler kazandırmalı (eleştirel düşünmeye ve araştırmaya, bilgi ve bilim 2
üretmeye yöneltmeli)
Bireyi sınırsız bir hayal gücüne kavuşturmalı 1
Yaşamın her alanında sorgulamaya teşvik etmesi 1
Kendi yaşamından bir şeyler bulabilmeli, 1
Melankoli, ölüm gibi onları olumsuz etkileyebilecek konular olmamalı 1
Öğretici ve didaktik olmaktan çok sonucunda onların doğru olanı çıkarabileceği kitaplar 1
yazılmalı
Gelişimine olumlu etki etmeli, onu her yönüyle geliştirmeli 1
Genci eğlendirmeli 1
Gençlik edebiyatı yapıtlarının taşıması gereken özelliklere ilişkin katılımcı
görüşlerinden bazıları aşağıda sunulmuştur:
Gençlik edebiyatı, bireyi sınırsız bir hayal gücüne kavuşturmaya çalışmalı ve onu hayatın
her alanında sorgulamaya teşvik etmelidir. (K1)
Gençlik edebiyatı kitapları yine çocuk edebiyatı kitapları gibi onları sınırlamamalı,
düşüncelerine ket vurmamalı, şu doğru bu yanlış olarak düşüncelerini sınırlamamalıdır.
(K3)
Gençlerin ihtiyaçlarına cevap verebilmeli, zihnindeki sorulara cevap verebilmelidir. (K8)
Bir gence hitap eden kitap, onun gelişimine olumlu etki etmeli, onu her yönüyle
geliştirmelidir. (K15)
Gençlik edebiyatı kitapları gençlerin duyarlılığını artırmalı bence. Günümüzde gençler
oldukça bencil davranmaktalar. Bunların sebebi odak noktası olarak kendilerini görmeleri.
Yaşadıkları çevrenin farkına varmayı bilmeliler. Bunu öğretmek te bizim elimizde kitaplar
hazırlanırken daha duyarlı davranılmalı. (K36)
3 Kitap 6 Aşk ve Gurur, İhtiras Çiçeği, Vadideki Zambak (K4); Çalıkuşu, Sefiller, Beyaz
Gemi (K7); Sinekli Bakkal, Mor Salkımlı Ev, Şu Çılgın Türkler (K22); Mavi
Saçlı Kız, Don Kişot, Suç ve Ceza (K30); Eylül, Vatan Yahut Silistre, İntibah
(K37); Aşk-ı Memnu, Yaprak Dökümü, Çalıkuşu (K38)
2 Kitap 4 Suç ve Ceza, Saatleri Ayarlama Enstitüsü (K5); Sefiller, Şeker Portakalı (K20);
Kayıp Gül, Piraye (K29); Yalnızız, Ruh Adam (K34)
1 Kitap 9 Alacakaranlık Serisi (K2); Suç ve Ceza (K9); Don Kişot (K10); Ferrari’sini
Satan Bilge (K12); Martı (K21); Sofi’nin Dünyası (K23); Momo (K33);
Günahın Rengi (K39); İpek Ongun (K41)
Tartışma
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Pedagojik Formasyon Eğitimi
Sertifika Programı’nda öğrenim gören Türk Dili ve Edebiyatı öğretmen adaylarının çocuk
ve gençlik edebiyatı yapıtlarına ilişkin bilgi ve farkındalık durumlarını belirlemek amacıyla
gerçekleştirilen bu çalışmanın ilk bulgusu, katılımcıların büyük çoğunluğunun çocuk ve
gençlik edebiyatının tanımı için kabul edilebilir yanıt verememesidir. Katılımcıların, dil ve
edebiyat öğretiminin en önemli araçları olan çocuk ve gençlik edebiyatını kavramsal olarak
bile tanımlayamamaları büyük bir eksiklik olarak kabul edilebilir.
Araştırmanın ikinci bulgusu, katılımcıların çocuk edebiyatı ile yetişkin edebiyatı
arasındaki farklar konusundaki görüşlerine yöneliktir. Bu soruya katılımcıların büyük bir
bölümü, çocuk edebiyatının çeşitli yönleriyle yetişkin edebiyatından farklı olduğu yönünde
yanıt vermiştir. Katılımcılara göre çocuk edebiyatında daha somut, yetişkin edebiyatında
ise daha soyut konuların işlenmesi iki edebiyat arasındaki farklardandır. Bu, doğru bir
belirlemedir. Özellikle henüz soyutlama aşamasına geçmemiş çocukların yapıtta ele alınan
konuyu anlamlandırabilmeleri, metnin derin yapısındaki iletileri çıkarabilmeleri için yaş ve
gelişim düzeyleriyle de koşut olarak kitaplarda daha somut konuların işlenmesi gerekir.
Katılımcılar, çocuk ile yetişkin arasında algılama, anlama ve anlamlandırma kapasiteleri ile
ilgi ve gereksinimler yönünden farklılıklar olduğunu belirtmişlerdir. Bu da doğru bir
belirlemedir; çünkü çocukların olayları algılama, anlama ve anlamlandırma becerisi,
yaşama ilişkin sınırlı bilgi ve deneyimlerine bağlı olarak elbette yetişkinlere göre daha
sınırlıdır. Yaş ve gelişim özelliklerine bağlı olarak yine ilgi ve beğenileri yönünden de
aralarında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Dil ve anlatım özellikleri ile konu ve üslup
farklılığı da katılımcıların doğru belirlemelerindendir; çünkü çocuklara seslenen yapıtların
dil ve anlatım özellikleri bakımından yetişkin edebiyatından farklı olması gerekir. Yaş ve
gelişim özelliklerine uygun olarak çocuklara seslenen kitaplarda kurgu, kısa tümcelerle ve
çocuğun anlamlandırabileceği sözcüklerle yapılandırılmalı; duru ve yalın bir anlatım
benimsenmelidir. Kimi katılımcılar her iki edebiyatın konu yönünden farklılık gösterdiğini
belirtmişlerdir. Çocuk edebiyatında da -çocuğa görelik ilkesi göz önünde bulundurulmak
koşuluyla- hastalık, ölüm, boşanma ve daha birçok duyarlı konu konu işlenmeye değerdir
(Aslan, 2008a ve 2014b).
Kimi katılımcılar, çocuk edebiyatı yapıtlarının resim ve müzik uyaranı bakımından
yetişkin edebiyatından farklı olduğunu belirtmiştir. Özellikle okulöncesi dönem
çocuklarına seslenen kitaplarda önemli bir uyaran olan ve metnin anlamını bütünleyen
resimler ile işitsel bir uyaran olan müziğin bulunması çocuğun kitaba yaklaşması, kitaba
karşı duyuşsal davranışlar geliştirmesi bakımından önemli ve gereklidir. Katılımcılardan
biri çocuk edebiyatında öğreticilik boyutunun ağır bastığını belirtmiştir. Bu durum
öğrenmelerinin sınırlı ya da eksik olması nedeniyle özellikle okulöncesi dönem
çocuklarına ve ilkokulun ilk yıllarındaki çocuklara seslenen kitaplar için geçerli bir durum
olabilir. Ancak daha ileri yaşlardaki çocuklara seslenen kitaplarda öğreticilik boyutunun
baskın biçimde bulunması kitabın yazınsal değerinin zayıflamasına neden olur. Bir
katılımcı ise, her iki edebiyat arasındaki farkı “temel ve ileri düzeyde eğitim vermek”
biçiminde yanıtlamıştır. Bu belirleme doğru değildir. Hiçbir edebiyat yapıtının görevi ve
sorumluluğu temel ya da ileri düzeyde eğitim vermek değil, iletilerini sezdirme yoluyla
okurlarını örtük bir duygu ve düşünce eğitiminden geçirmektir. Bu yanıttan hareketle
edebiyat yapıtlarının işlevlerinin kimi adaylarca anlaşılamadığı düşünülmektedir.
Bir katılımcıysa, yetişkin edebiyatının yazınsallık ölçütlerini daha çok taşıdığını
belirtmiştir. Oysa çocuğu ve çocuk gerçekliğini iyi tanıyan usta sanatçılarca yazılmış
nitelikli çocuk ve gençlik edebiyatı yapıtları da dil ve anlatım özellikleriyle, kurmaca bir
evreni temsil ediyor olmasıyla, iletilerinin kapalı oluşuyla ve metinlerarasılık gibi
özellikler yönünden yazınsallık ölçütlerini taşır (Aslan, 2008b). Yalçın ve Aytaş (2016)’a
göre çocuk edebiyatı, edebiyatın bütün alanlarında ve söz sanatlarında bulunan niteliklerin
bütününü içinde barındıran, ancak hedef kitlesinin özelliklerini yetişkin edebiyatına göre
daha fazla göz önünde bulunduran bir alandır. Şirin (2007a, 2007b)’e göre, çocuklar için
yapılan edebiyat, edebiyatın bütün niteliklerini içermelidir. Çocuklar için yazmak, çocuğa
göre olmanın yanında poetik kalabilmeyi başaran bir yazarlık biçimidir. Edebiyat ile çocuk
edebiyatı arasındaki ayrımın nedeni; çocuk edebiyatının dili, konusu, içeriği, anlatımı,
yalınlığı ve içtenliğiyle önce çocuğa özgü olmasıdır; çocukla yetişkinin algılamasının
birbirinden farklı olmasıdır. Çocukla yetişkini birbirinden ayıran algı düzeyi ve dil, çocuğa
göre olan edebiyatın açılımına da yön vermiştir. Edebiyatın var olması nelere bağlı ise,
çocuk edebiyatının edebiyat olması da aynı ilkelere dayanmalıdır. Edebiyatın seçme, yer
değiştirme ve yeniden yapma ilkeleri çocuklar için yapılacak edebiyat için de geçerli ve
gereklidir. Bu edebiyatı yetişkin edebiyatından ayıran diğer iki yön ise, çocuk bakışı ve
çocuğa göre oluşudur. Çocuk edebiyatının biçemi; çocuk gerçekliği ve çocuk özneye özgü
oluşuyla yetişkin edebiyatından derece bakımından farklıdır. Dilidüzgün (1996 ve 2004)’e
göre çocuk edebiyatını yetişkin edebiyatından ayıran en belirgin sınır, hedef kitlesinin
özellikleridir. Başka bir deyişle, çocuğun anlama koşulları, dil düzeyi, eğitim gereksinimi,
dünya ile olan ilişkisi çocuk edebiyatının belirleyici etkenleridir. Nodelman ve Reimer
(2003)’a göre, çocuk edebiyatının diğer edebiyat türlerinden ayrı olduğu noktalar benzer
oldukları noktalara göre daha az anlamlıdır ve çocuk edebiyatının verdiği keyif aslında
edebiyatın verdiği keyiftir.
Özetle söylemek gerekirse, yanıtlara bakıldığında katılımcıların çocuk edebiyatı ile
yetişkin edebiyatının farklılıklarına ilişkin doyurucu yanıtlar verdikleri söylenebilir.
Çocuğun yaşama bakış açısı, yaşamdaki olay ve durumları algılayış biçimi, alımlaması,
kendine özgü gerçekliği, ilgi, yetenek, beklenti, gereksinim ve beğenilerinin farklılığı ile
çocuğa görelik kavramları, çocuk edebiyatını yetişkin ve gençlik edebiyatından ayıran
temel etmenlerdir. Ancak, «çocuğa temel düzeyde, yetişkineyse ileri düzeyde eğitim
verme», «yetişkin edebiyatının yazınsallık ölçütlerini daha çok içermesi» ifadeleri kimi
katılımcıların hem yetişkin hem de çocuk ve gençlik edebiyatının rolüne ve işlevlerine
ilişkin yanlış ve eksik bilgilere sahip olduğunu göstermektedir. Son yıllarda birlikte
kullanılmaya başlanan çocuk ve gençlik edebiyatı arasında bile, hedef kitlelerinin yaş ve
gelişim özelliklerinin farklı oluşu nedeniyle doğal olarak hem seçilen konu ve konunun ele
alınış biçimi hem biçim ve biçem hem de içerik bakımından önemli farklılıklar
bulunmaktadır.
Katılımcıların dörtte birine yakın bölümünün gençlik edebiyatıyla yetişkin
edebiyatı arasındaki farklılıklar konusunda görüş belirtmediği; belirtenlerinse, farklılıklara
ilişkin çok az konuya değindiği görülmüştür. Adaylar, gençlik edebiyatı ile yetişkin
edebiyatının farkları konusunda da benzer yanıtlar vermişlerdir. En çok gençlerin algılama,
ilgi, gereksinim, istek, beğeni, bakış açısı ve beklentilerinin farklılıklarına değinmişlerdir.
Bu belirlemeler doğrudur. Gençlere seslenen edebiyat yapıtlarında onların ilgi, beğeni,
gereksinim ve beklentilerine uygun konuların işlenmesi onları kitaba yaklaştıran ve okuma
alışkanlığını kazanmalarına yardımcı olan önemli bir etkendir. Katılımcıların gençlik
edebiyatı ile yetişkin edebiyatının farklılıklarına ilişkin kimi belirlemeleri ise, gençlik
edebiyatı konusunda bilgi eksiklerinin olduğunu göstermektedir. Örneğin iki aday, gençlik
edebiyatı ile yetişkin edebiyatının kurgusal olarak farklılık gösterdiğini, okurun düş
dünyasını geliştirmede gençlik edebiyatının sınırlarının daha geniş olduğunu belirtmiştir.
Bu belirleme doğru değildir. Gençlik edebiyatı da yetişkin edebiyatı gibi kurmaca bir
dünyayla buluşturur okurunu. Yine, hangi yaş grubuna seslenirse seslensin her edebiyat
yapıtı, okurunun düş dünyasının gelişmesine katkıda bulunur; birinin sınırları diğerinin
sınırlarından daha geniş değildir. İki katılımcı, dil ve anlatım özellikleri; iki katılımcı da
soyut anlam ve somut anlam farkı üzerinde durmuştur. Oysa gençlik edebiyatı yapıtları
gerek dil ve anlatım özellikleri gerekse soyut konuların işlenmesi yönleriyle yetişkin
edebiyatından çok fazla farklılık göstermez. Gençlik dönemindeki okurlar, soyutlama
becerisine geçtiklerinden bu döneme seslenen kitaplarda da soyut konular işlenebilir. Konu
ve biçem farklılığı ile konu zenginliği de adayların değindiği farklılıklardandır. Oysa
gençlik edebiyatında da geniş bir konu yelpazesi bulunmaktadır; gençler de artık
yetişkinlere seslenen yapıtlardaki konuları hem anlamlandırabilir hem de bu konulara ilgi
duyabilirler. Gençlik edebiyatı yetişkin edebiyatına geçiş basamağı olduğundan biçem de
anlamanın önünde bir engel değildir. Çok az katılımcı, yetişkin edebiyatı yapıtlarının
yazınsallık ölçütlerini daha çok taşıdığını belirtmiştir. Oysa gençlik edebiyatı yapıtları da
dil, kurmaca, iletilerin sunuluş biçimi, çoklu okumaya olanak sağlama, metinlerarasılık
gibi yazınsallık ölçütlerini taşır. Gençlik edebiyatı yapıtlarında resimlerin ve çeşitli
görsellerin bulunmaması bir eksiklik olarak kabul edilemeyeceğinden bu da iki edebiyat
arasında bir fark olarak görülmemelidir. “Resimlerin ve çeşitli görsellerin varlığı”
belirlemesi, çocuk edebiyatı için geçerli bir durumken gençlik edebiyatı açısından doğru
bir belirleme değildir. Ayrıca, kimi adayların belirttiklerinin tersine her iki edebiyat
türünün sorumlulukları da aynıdır. Okurlarını duygu, düş ve düşünce yönünden beslemek;
onların anlama ve anlatma becerilerinin gelişmesine, olaylara eleştirel bakmasına katkıda
bulunmak, düş dünyalarını geliştirmek hem çocuk hem gençlik hem de yetişkin
Sonuç ve Öneriler
Sonuç olarak Türk Dili ve Edebiyatı öğretmen adaylarının büyük bir bölümünün,
çocuk ve gençlik edebiyatı konusunda eksik bilgilere sahip olduğu söylenebilir. Araştırma
bulguları; katılımcıların büyük çoğunluğunun çocuk ve gençlik edebiyatını kavramsal
olarak tanımlayamadığını, bu yapıtların çocuğun/gencin çeşitli gelişim süreçlerine katkısı
bağlamında yeterince bilgi sahibi olmadığını, çağdaş sanatçılarca oluşturulmuş yerli ve
yabancı yazarlara/kitaplara ilişkin bilgilerinin olmadığını, yetişkin edebiyatı ile arasındaki
benzerlik ve farklılıkları yazamadığını, çocukluk ve gençlik yıllarında çok az sayıda
yazınsal nitelikli kitapla buluştuklarını göstermiştir. Oysa çocukları/gençleri bu tür
yapıtlarla buluşturma, öncelikli olarak dil ve edebiyatı öğretiminin sorumluluğundadır.
Nitelikli çocuk ve gençlik edebiyatı yapıtlarının çocuk ve genç açısından önemi ve işlevleri
göz önünde bulundurulduğunda bu durumun çocukları/gençleri edebiyat okuru olarak
yetiştirmeye, onlarda edebiyat kültürü oluşturmaya engel oluşturacağı düşünülmektedir.
Adaylara “Özel Öğretim Yöntemleri” ile “Öğretmenlik Uygulaması” derslerinde belirlenen
içeriğin yanı sıra çocuk ve gençlik edebiyatıyla ilgili bilgiler de verilmektedir; ancak
sürenin kısıtlı olması ve ders içeriğinde farklı konuların ele alınması zorunluluğu nedeniyle
bu çaba yetersiz kalmakta, uygulama yapmaya zaman kalmadığı için de çocuk ve gençlik
edebiyatına dönük bilgilendirme süreci yeterli olamamaktadır. Dil ve edebiyat öğretiminin
en önemli ve tamamlayıcı bileşenleri olan çocuk ve gençlik edebiyatı konusunda donanımlı
olmak, hem kuramsal bilgilerin yeterince verilmesiyle hem de çocuğu/genci tanıyan,
onların yaş ve gelişim özellikleriyle ilgi duyabileceği konuları onlara göre ele alan
sanatçılarca oluşturulmuş yerli ve yabancı yapıtların ayrıntılı biçimde incelenip
değerlendirilmesiyle olanaklı olabilir.
Kaynakça
Altunışık, R., Coşkun, R., Bayraktaroğlu, S., & Yıldırım, E. (2010). Sosyal bilimlerde
araştırma yöntemleri: SPSS uygulamalı. Sakarya Yayıncılık.
Aslan, C. (2008a). Yaşam gerçekliğinin çocuklara iletilmesi bakımından 100 Temel
Eser’deki öyküler üzerine bir çözümleme. 4. Uluslararası Çocuk ve İletişim Kongresi & 4.
Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali ve Kongresi “Risk Altındaki Çocuklar” Bildirileri 22-24
Ekim 2007 içinde (s. 85-98). İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi.
Aslan, C. (2008b). Ayla Çınaroğlu’nun “Mago” adlı kitabının yazınsallık ve çocuğa görelik
açısından incelenmesi. III. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Yaşayan Yazarlar Sempozyum
Dizisi: Çocuk ve Gençlik Edebiyatında Ayla Çınaroğlu Sempozyumu Bildiriler 17-19 Ekim 2007
içinde (s 35-48). İstanbul: Uçanbalık Yayıncılık.
Aslan, C. (2013a). Çocuk ve gençlik edebiyatı yapıtları yoluyla düşünme. Kum Edebiyat
Dergisi, 72-73, 11-18.
Aslan, C. (2013b). Duyarlık ve düşünceyi geliştirmede çocuk/gençlik edebiyatı. Çoluk
Çocuk Anne Baba Eğitimci Dergisi, (12), 29-32.
Aslan, C. (2013c). Çocuk edebiyatı yapıtlarının temel işlevleri. Eğitimci Öğretmen Dergisi,
17, 6-9.
Aslan, C. (2014a). Barış Eğitiminde Çocuk ve Gençlik Edebiyatı. 7. Ulusal Çocuk Kültürü
Kongresi, Okul Kültürü ve Çocuk, (17-18 Mayıs 1990 içinde (s. 381-399). Ankara Üniversitesi
Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını.
Aslan, C. (2014b). Türkiye’de çocuk ve gençlik edebiyatında duyarlı konuların (sensitive
issues) ele alınışı üzerine eleştirel bir yaklaşım. Eleştirel Pedagoji (6)32, 51-56.
Aslan, C. (2016). Özerk benlikli birey yetiştirme sürecinde çağdaş dil ve edebiyat öğretimi
ortamlarının (Türkçe/Türk Dili ve Edebiyatı) Önemi. İlköğretim Online, 15(3), 723-741.
[Online]:http://ilkogretim-online.org.tr.
Blumenreich, M., & Siegel, M. (2006). Innocent victims, fighter cells, and white uncles: A
discourse analysis of children’s books about AIDS. Children's Literature in Education. (37)1, 81–
110.
Burnett, J. (1997). Opening the world to children: Using books to develop problem-solving
strategies. Portland, OR: Annual International Conference of the Association for Childhood
Education. ED 414 565.
Ciravoğlu, Ö. (1997). Çocuk edebiyatı. İstanbul: Esin Yayınevi.
Coles, R. (1989). The call of stories: Teaching and the moral imagination. Boston:
Houghton Mifflin Company.
Collins, N. D. (1993). Teaching critical reading through literature. ERIC Digest. ERIC
Clearinghouse on Reading English and Communication Skills, ED363869.
Creswell, J. W. (2005). Qualitative inquiry and research design: Choosing among five
traditions. Thousand Oaks, California: SAGE.
Dilidüzgün, S. (1996). Çağdaş çocuk yazını. İstanbul: YKY.
Dilidüzgün, S. (2004). İletişim odaklı Türkçe derslerinde çocuk kitapları. İstanbul: Morpa
Yayıncılık.
Du, Wei (1999). Using literature to help children cope with problems. ERIC Clearinghouse
on Reading, English, and Communication, ED 1.310/2:436008.
Eagleton, T. (2011). Edebiyat kuramı-giriş. (T. Birkan, Çev.). İstanbul: Ayrıntı Yayını.
Galda, L., & Sipe, L. R., & Liang, L. A., & Cullinan B. E. (2009). Literature and the child.
United States: Wadsworth Cengage Learning.
Gander, M. J., & Gardiner, H. W. (2001). Çocuk ve ergen gelişimi. (B. Onur, Çev.).
Ankara: İmge Kitabevi.
Glazer, J. I. (2000). Literature for young children. New Jersey: Pearson Merrill Prentice
Hall.
Hunt, P. (1994). An introduction to children’s literature. New York: Oxford University
Press.
İpşiroğlu, Z. (2004). Eğitimde yeni arayışlar. İstanbul: Adam Yayıncılık.
Jalongo, M. (1983). Bibliotherapy: Literature to promote socioemotional growth. The
Reading Teacher, 36, 796-802.
Karasar, N. (2014). Bilimsel araştırma yöntemi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Lesnik-Oberstein, K. (2002). Children's literature: Criticism and the fictional child.
Oxford University Press.
Li, D., & Yang, H. (2015). Peace through literature and culture – An oriental perspective.
Peace, Literature, and Art, (1).
MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı. (2015). Öğretim programları.
https://ttkb.meb.gov.tr/www/ogretim-programlari/icerik/72 Bu dosya 05.08.2016 tarihinde
indirilmiştir.
MEB Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü. (2011). Türk dili ve edebiyatı
öğretmeni özel alan yeterlikleri. http://otmg.meb.gov.tr/yeterlikdos/... Bu dosya 04.08.2016
tarihinde indirilmiştir.
Miles, M. B., & Huberman, A. M. (1994). Qualitative data analysis: An expanded source
book. Thousand Oaks, California: SAGE.
Nodelman, P. & Reimer, M. (2003). The pleasures of children’s literature. Boston: Allyn
and Bacon.
Norton, D., & Norton, S. (2010). Through the eyes of a child: An Introduction to
Children’s Literature. Boston, MA: Prentice-Hall.
Pinsent, P. (1997). Children’s literature and the politics of equality. London: David Fulton
Publishers.
Pugh, Sharon L. (1988). Teaching children to appreciate literature. ERIC Clearinghouse on
Reading and Communication Skills, ED 1.310/2:292108.
Riecken, T. J., & Miller, M. R. (1990). Introducing children to problem solving and
decision making by using children's literature. Social Studies, 81(2), 59-64.
Russell, D. L. (1997). Literature for children. New York: Longman.
Sever, S. (2008). Çocuk ve edebiyat. İzmir: Tudem Yayıncılık.
Şirin, M. R. (2007a). Çocuk edebiyatı kültürü. Ankara: Kök Yayıncılık.
Şirin, M. R. (2007b). Çocuk edebiyatına eleştirel bir bakış. Ankara: Kök Yayıncılık.
Yalçın, A. ve Aytaş, G. (2016). Çocuk edebiyatı. Ankara: Akçağ Yayını.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2013). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara:
Seçkin Yayınevi.
Dilek Ünveren**
ÖZ: Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde uzaktan eğitim uygulamaları giderek yaygınlaşacak bir öneme
sahiptir. Durum çalışması modeliyle desenlenmiş bu çalışmada da araştırmacının uygulamalarına dayalı olarak,
çevrimiçi öğrenme ortamlarında Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi uygulamaları; avantajları, dezavantajları,
öğrenme sürecinin tanıtılması amaçlanmıştır. Hız ve teknoloji ile tanımlanan çağımızda, bu yöntemin sunduğu,
bireysellik ve esneklik, anadili Türkçe olan öğretmenlerden Türkçe öğrenme olanağının bulunmadığı yerlere de
ulaşabilme imkânlarından dolayı hızla çekim alanı oluşturan, kazanımları açısından verimli bir yöntem olduğu
sonucuna varılmıştır. Yöntemin sunduğu bireysel yaklaşımın, öğrencinin seviyesine ve öğrenme stiline göre
ders yöntemi ile araç gereçlerin belirlenebilmesinin, tam öğrenmenin gerçekleştirilmesinde oldukça etkili
olduğu görülmüştür.
Anahtar sözcükler: Yabancı Dil Olarak Türkçenin Öğretimi, Çevrimiçi Öğrenme, Kişiselleştirme, Esneklik
Giriş
Öncelikle bilgisayar destekli eğitimin daha sonra da internet destekli eğitim
etkinliklerinin artışı sonucunda çevrimiçi öğrenme ortamları hem yeni bir öğretim ortamı
hem de yöntemi olarak ortaya çıkmıştır. Uzaktan eğitim teknolojilerini incelediğimizde 5.
Nesil Akıllı Esnek Öğrenme modellerinde internet teknolojileri ile zamanda, mekânda ve
öğrenme hızında esneklik sağlama gibi birçok hayatı kolaylaştırıcı durumu beraberinde
getirdiği gözlemlenmektedir (Yılmaz, Gümüş ve Okur, 2005). Tüm bunların yanı sıra
birçok giderin ve maliyetin azalması ile bilginin arıtılarak ileri düzeyde etkileşimli
sunumlar yoluyla öğrenciye iletilme olanağı sağlaması da son zamanlarda daha da çok fark
edilmeye başlanmıştır. Böylece bilgisayar destekli ve internet destekli eğitimlerin yanı sıra
yeni nesil öğrenme durumlarına çevrimiçi öğrenme de eklenmiştir (Mutlu, Erorta ve
Gümüş, 2005).
Bilgisayar ve internet teknolojilerinin hızla yayılması ile birlikte bilgi artık çok kısa
sürede çok sayıda insana ulaşabilmektedir. Bu gelişmelerle, öğrenmenin artık hayat boyu
olması ve öğrenme-öğretme süreçlerinde teknolojiden daha iyi yararlanılması gerekliliği
açık hâle gelmiş, bu amaçla ve sonuç olarak da, çevrimiçi öğrenme gibi, yeni metot ve
uygulamalar geliştirilmeye başlanmıştır.
Çevrimiçi öğrenme, amaçlar doğrultusunda hazırlanan içeriğin resim, metin,
animasyon ve diğer görsel-işitsel ürünler gibi sanal ortam bileşenlerinden yararlanılarak
internet ortamında sunumu yoluyla gerçekleşir (Clark & Mayer, 2008). Lrischner ve Paas’a
göre ise çevrimiçi öğrenme, internetin öğretimin sunulması, yönetilmesi, desteklenmesi ve
değerlendirilmesinde önemli bir rolünün olduğu öğrenme etkinliğidir (akt. Jockems, Van
Merrienboer & Koper, 2004). Clarke (2004), çevrimiçi öğrenme ortamlarını, öğrenenlerin
zaman ve mekândan bağımsız bir biçimde kendi hız ve seviyelerine göre öğrenmelerine
olanak sağlayan öğrenme ortamları olarak tanımlar. Bu tanımlardan yola çıkılarak
çevrimiçi öğrenmenin bilgisayar ve bilgisayar ağlarının öğretimin planlanmasından ölçme
değerlendirme aşamasına kadar öğrenmenin tüm evrelerinde araç olarak kullanıldığı,
gerekli bilgiye ulaşmada zaman ve mekân engellerini ortadan kaldıran ve sanal ortam
yoluyla etkileşimli öğrenmeyi sağlayan bir öğrenme süreci olduğu söylenebilir.
Genel anlamda çevrimiçi öğrenme ortamı; öğrenen, öğreten ve ortam olmak üzere 3
bileşenden oluşur.
Çevrimiçi öğrenme ortamı öğrenci merkezli olduğundan söz konusu ortamın da
öğrenenin ilgi, beklenti, öğrenme ihtiyaçları ve özellikleri (yaş, cinsiyet, sosyal statü vb.)
göz önünde bulundurularak tasarlanması gerekir (Campbell, 2004). Bununla birlikte,
geleneksel sınıf ortamından farklı olarak çevrimiçi öğrenmede öğrenciler öğrenme
sorumluluğunu üstlenir ve öğretim sürecinin tüm aşamalarında etkin bir rol oynarlar
(Şahan, 2007). Öğrenciler, içeriği çevrimiçi ortamda öğretmenleriyle iletişim hâlinde
olarak pekiştireçler, geribildirimler ve düzeltmeler yoluyla interaktif bir biçimde öğrenir ve
tempolarına göre kendilerini geliştirirler.
Öğretmen ise, çevrimiçi öğrenme ortamı yoluyla öğretim sürecinde belli
sorumluluk ve görevleri olan bir diğer üyedir. Bu ortamda öğretmen, her aşamada
öğrencilere karşılaştıkları sorunlar konusunda geribildirimler vererek öğrenmeye yardımcı
ve destek bir rehber gibi davranır (Clarke, 2004). Öğretmenin bu yöndeki rehberliğiyle,
öğrenciler içeriği etkin bir biçimde kullanarak zihinlerinde yapılandırırlar. Bu nedenle de
söz konusu öğrenme ortamında, öğrenci öğretmen ilişkisi öğrenmede hedeflenen amaçlara
ulaşmada önemli bir etkiye sahiptir.
Çevrimiçi öğrenme ortamı; öğretim tasarımcıları, içerik geliştiricileri, alan
uzmanları, ağ programları ve araç üreticilerinden oluşan bir grup tarafından tasarlanır
(Joliffe, Ritter & Stevens, 2001). Tasarımın amaçlarına, büyüklüğüne ve içeriğe göre çok
farklı şekillerde ve detaylandırılarak hazırlanan çevrimiçi öğrenme ortamlarında, içeriğin
özellikleri, hedef kitlenin niteliklerine, öğretilecek konuya ve öğrenme kuramına göre
şekillenir. Bununla birlikte, çevrimiçi ortamın niteliğini belirleyen, forumlar, sohbet
odaları, e-posta ve yazı tahtası gibi çeşitli sanal ortam uygulamalarından oluşan araçlar da
mevcuttur. Bu araçlar, çevrimiçi ortamın sağladığı iletişim ve etkileşim olanakları
sayesinde öğretimin etkililiğini arttırmaya yardımcı olurlar. Böylelikle öğrenciler ve
öğretmenler arasında etkileşim kurularak sosyal bir öğrenme ortamı oluşturulmuş olur.
Gelişen teknolojilerin yanı sıra hem toplumun yeni çağda duyduğu çok yönlü ve
çok dilli bireylere olan ihtiyacı, hem de ‘hız’ kavramı ile tanımlanan çağımızda bireylerin
taleplerine hızlı ve her yerde ulaşma ve bu taleplerin hızlı karşılanması ihtiyacı göz önünde
bulundurulduğunda yaygın bilişim adı verilen sürekli bağlantı hâlindeki internet yoluyla
bireylerin her zaman ağlar ve görünmeyen sistemler yoluyla sınırsız bir bilgi ve nesnelere
ulaşabilme imkânı kişiler tarafından hızla benimsenmiştir. Günümüz eğitim ve iş hayatında
bireylerin kendilerini çok yönlü geliştirme gerekliliği ile trafik, yoğun iş yaşamı, aniden
çıkan işler ve mesai kavramının zamanla yok oluyor olmasının kesiştiği noktada bireylerin
kendilerini geliştirme adına esnek, zaman ve mekân açısından sınırlılıklar taşımayan, her
yönüyle kişiye özgü olanaklar sunan çevrimiçi öğretim, tüm bu sorunlara ve ihtiyaçlara
cevap olarak doğmaktadır.
Günümüzde, çok yönlü ve kanallı iletişim beceri ve yöntemlerinin öne çıkmasına
ek olarak, hızlı gelişimi ve diğer dünya vatandaşlarının dikkatini çekmeye başlaması ile
dünyanın gözünün Türkiye ve Türkçeye çevrilmiş olması, Türkiye’ye dışarıdan
gelen/gelmek isteyen yabancı sayısındaki artış, Türkçenin dünya dilleri arasında yer
alabilmesi adına geliştirilen çabalar gibi etkenler göz önünde bulundurulduğunda, ikinci dil
olarak Türkçe öğrenme yönünde bir artışın olduğu gözlemlenmektedir. Ancak, Türkçe
öğretimi daha çok sınıf ortamında ve gruplar hâlinde, yüz yüze yapılmaktadır. Halbuki bu
öğretim sanal öğrenme ortamları oluşturularak çevrimiçi de gerçekleştirilebilir. Aslında,
Türkçe öğretiminin yüz yüze yapılamayacağı/yapılamadığı durumlarda ve bu eğitimin
ulaşamayacağı yerlerde de Türkçe öğrenimine olanak sağlayan bu yöntemin, bu alandaki
önemli bir boşluğu dolduracağı düşünülmektedir.
Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde uzaktan eğitim uygulamaları oldukça
önemlidir. Bu çalışmada araştırmacının uygulamalarına dayalı olarak, çevrimiçi öğrenme
ortamlarında Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi uygulamaları; avantajları,
dezavantajları, öğrenme süreci, tanıtılmaktadır. Araştırmanın amacı çevrimiçi yöntemin
uygulama sürecini çeşitli yönleriyle tanıtmaya yöneliktir.
Yöntem
Bu araştırma durum çalışması (Case Study) modeliyle desenlenmiştir.
Araştırmacının çevrimiçi yöntem ile yabancılara Türkçe öğretimini tanıttığı bu araştırmada
süreçte yaşanan sorunlar, çevirim içi yöntemin özellikleri, avantaj ve dezavantajları
tanıtılmaktadır. Durum araştırması modeli olay ya da olguların kendi koşulları içinde
tanımlandığı bir araştırmadır (Yıldırım ve Şimşek 2008). Çalışma grubuna çevrimiçi
öğrenme ortamına, çeşitli nedenler ve ihtiyaçlardan dolayı, farklı yaş gruplarından
katılımcılar dâhil olmaktadır.
Çalışmada, araştırmacının uygulamalarından edindiği veriler ile yine veri toplama
araçları olarak değerlendirilen yazma çalışmaları, öğrencilerin yazılı ve sözlü
geribildirimleri, araştırmacının gözlemleri ve öğrencilerin yazılı ve sözlü ürünlerinden
edinilen veriler kullanılmıştır. Bu yolla edinilen veriler betimsel analiz yöntemiyle
çözümlenerek bulgular tartışılmış ve sonuçlar raporlanmıştır. En son kısımda da önerilere
yer verilmiştir.
Çalışma Grubu
Araştırmaya katılan öğrencilerden oluşmaktadır. Çevrimiçi derslerin bireysel ve
grup dersi imkânı sunması, öğrenciye göre kişiselleştirilebilmesi gibi sebeplerden ötürü, bu
ortamlarda yaş grubu, yaş aralığı, ülke, kültür vs. gibi sınırlamalar bulunmamaktadır. Bu
çalışmada da 8-55 yaş aralığında 15 kişilik bir çalışma grubundan oluşan öğrenciler
belirlenmiştir.
Bulgular
Araştırma sürecinde yapılan uygulamalarda araştırmacı tarafından yapılan
gözlemler ve doküman incelemesi yoluyla elde edilen veriler sonucu ulaşılan bulgular bu
bölümde incelenecektir.
sistemi çok iyi kullanabilmesinin yanı sıra öğrencinin gerekli teknik bilgilere sahip olması
ve öğrencinin platformu aktif kullanabilmesi adına öğretmenin uzaktan doğru
yönlendirmelerle öğrenciyi desteklemesi gerekmektedir. Aksi halde, hem iletişim problemi
yaşanmakta, hem de öğrenme sürecinin en önemli bileşenlerinden öğrenci-öğretmen
ilişkisi zedelenmekte, irtibat kurulamamaktadır. Bu gibi nedenlerden ötürü, Türkçe
öğrenmeyi, bir iki bu şekildeki başarısız denemeden sonra bırakan veya yarıda kesen
birçok öğrenci olduğu da gözlemlenmiştir. Araştırmacı, gözlemleri ve araştırmaları
esnasında, bu bahsedilen tüm platformları kullanmış, bunların içerisinde bu üçüncü
seçeneğin dünya üzerinde çevrimiçi ders veren öğretmenlerce çok fazla
bilinmediği/kullanılmadığı yönünde bulgular elde etmiştir. Aynı zamanda yine
araştırmacının çalışma grubundaki öğrenciler ile görüşme, gelişimlerini izleme ve gözlem
sürecinde edindiği bulgulara göre bu üçüncü seçenek olarak beliren sanal sınıf ya da sanal
toplantı ortamından dönüştürme sınıfları, sadece görüntülü konuşma ve ekran paylaşma
seçeneği olan ve çıkış noktasında internet üzerinden görüntülü sohbet etme imkânı bulunan
ortamlara kıyasla, daha profesyonel buldukları, sohbet ediyor gibi değil de gerçekten bir
öğrenme ortamında çalıştıkları yönünde algı oluşturduğu, böylelikle de öğrenmede
sürekliliği, güdülenmeyi, benimsemeyi, içselleştirmeyi arttırdığı yönünde bulgular elde
edilmiştir. Aynı zamanda anlama ve anlatma esasına dayalı dil derslerinde öğrencinin aktif
olması gerekliliği de göz önünde bulundurulduğunda öğrenciyi aktif kılan bu sisteme
olanak veren platformların verimliliği daha da öne çıkmaktadır.
Doğrudan görüntülü konuşma programları yoluyla öğrencilerle buluşma ve anlık
görüntü paylaşma seçeneğine kıyasla, sanal sınıf ortamlarının kullanılmak üzere
seçilmemesinin nedenleri olarak, öğretmenlerin teknolojik gelişmeleri takip etmemeleri, bu
tür programları araştırıp bulmamaları, bu tür çevrimiçi öğrenme ortamlarının dersten önce
hazırlık aşamasının zaman alıyor olması ve belli bir uğraş gerektirmesi, öğrencilerin sosyo-
kültürel durumlarındaki farklılıklar da göz önünde bulundurulduğunda hem yeni bir dil
öğrenme hem de söz konusu sanal platformu kullanmayı öğrenme sıkıntıları ile
karşılaşmaları ve öğretmenlerin bu problemlerle baş etme konusundaki isteksizleri olarak
gözlemlenmiştir. Daha önceden çevrimiçi Türkçe dersleri alıp daha sonra bizimle devam
etmek isteyen öğrencilerin, bu platformlardan habersiz oldukları, öğretmenleri ile bunları
daha önce hiç kullanmadıkları gözlemlenmiştir. Ayrıca, çevrim içi ortamlarda Türkçe ders
veren öğretmenlerin örnek dersleri gözlemlendiğinde, derslerine dair verdikleri bilgilere de
bakıldığında araştırmacının bulguları ile örtüşen veriler elde edilmektedir.
Her iki tarafın da erişimine açık olan ders plan ve notlarına, akıllarına takılan,
hoşlarına giden, tartışmak istedikleri bir söz, haber, şiir vs. üzerine tartışarak
başlamanın hem öğrenciler ile empati kurarak ilgi ve isteklerini cezbetme ve
iletişimi güçlendirme hem de aktarmak istedikleri yeni konuların yeni dil bilgisi
kural ve ilkeler ile sözcükleri öğrenmelerini gerekli kılması noktasında teşvik
edici olması açısından daha üretken, verimli ve dil öğrenimin hedef
kazanımlarını gerçekleştirme hususunda daha etkin olduğu gözlemlenmiştir.
Aynı zamanda bu tür bir yaklaşım, dersin başında ve ders esnasında, iletişim
esnasında, dil kullanım halinde ve doğal seyrinde iken, öğrenciden elde edilen
veriler ile ölçme değerlendirme yapmaya imkân sunduğu, bu anlamda çok
değerli veriler elde edilmiştir. Öğrencinin söylediklerini ve söylemek
istediklerini doğrudan ortaya koymasıyla, yanlışları düzeltme ve bu yolla bir
öğrenme fırsatı daha oluşturma yoluyla dil öğretiminin ana hedefleri ve
kazandırılması hedeflenen becerilerin gerçekleştirilebildiği gözlemlenmiştir.
Ayrıca derse giriş yapabilmek adına kullanılan hâl-hatır sorma şeklindeki giriş
ifadelerinin bir süre sonra kuru başlangıç cümleleri halini aldığı, öğrencinin öylesine,
zorunluluk gereği, kısa ve geçiştirici cevaplarla o günkü konuya geçişi, başka bir deyişle
derse geçişi hızlandırmaya çalışıp ilgiyi dağıttığı, ancak yukarıda alternatif olarak önerilen
ve kullanılan giriş ifadelerinin, iletişim, samimiyet gibi ‘uzaktan’ öğretimde tesis edilmesi
zor ve bir o kadar da önemli hususların sağlanması adına da önemli başarılar sağladığı
gözlemlenmiştir.
Böylelikle de aslında dil öğrenimin iki önemli unsuru gerçekleştirilmiş olmaktadır:
iletişim ve dili kullanım hâlinde öğrenmek.
Tüm bu sıkıntılar yüz yüze öğrenimde de söz konusu olsa da, çevrimiçi ortamda
uzaklık, dijital araç gereçlerin ve ağın kalitesi gibi etkenler de devreye girerek süreci
zorlaştırabilmektedir. Bununla birlikte, çevrimiçi ortamlar artık hayatın bir parçası hâline
geldiğinden, öğrenenlerin kendilerini bu ortamlarda rahat hissettikleri, dil öğrenimin zor
alanlarındaki zorluklarla bile yüz yüze ortama nazaran daha kolay baş ettikleri, çevrimiçi
ortamların öğrenme zorlukları ve kaygı düzeyini azalttığı da görülmüştür.
Sonuç ve Tartışma
Yapılan uygulamalar sonucunda Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenmek isteyen
öğrencilerin özellikle de hız ve teknoloji ile tanımlanan çağımızda, yoğun iş temposu, az
zamana çok iş sığdırabilme gerekliliği gibi nedenlerden dolayı zamanın daha hızlı ve
verimli kullanma güdüsü ile aynı zamanda da bu yöntemin sunduğu –zaman ve yöntem
açısından- bireysel ve esnek olabilme imkânı; tüm bunlarla birlikte Türkçe öğretimi
alabilme, özellikle de anadili Türkçe olan öğrencilerde imkânının olmadığı yerlere de
ulaşabilme olanağından dolayı, çok fazla rağbet görmeye başlayan ve hızla çekim alanı
oluşturan bir sistem/yöntem olduğu sonucuna varılmıştır.
Ayrıca, çevrimiçi yöntemin sunduğu, video kamera ile görsel, ses donanımı ile de
işitsel iletişime dayalı bu yöntemde öğrencilerin konuşma becerilerinde, doğru telaffuz ve
vurgu ile dinleme becerilerine dair alanlarda gelişme katettikleri gözlemlenmiştir.
Bu yöntemin olanak sunduğu bireysel yaklaşımın, öğrencinin seviyesine, öğrenme
durumuna ve stiline göre ders yöntemi ile araç gereçlerin belirlenebilmesinin, tam
öğrenmenin gerçekleştirilmesinde oldukça etkili olduğu görülmüştür.
İnternetin tüm olanaklarının, görsel, yazılı ve işitsel tüm materyallerinin, öğrenciye,
öğrencinin o andaki durumuna ve ihtiyaca göre istenilen anda erişilebilip öğrenciler ile
paylaşılabilir olması dersin etkinliğini, ilgi çekiciliğini arttırmakta, öğrenme ortamına ve
öğretmene sayısız öğretim stratejileri sunmaktadır.
Çevrimiçi yöntemde konuşma etkinliklerinde belirlenen içerikte söyleşilerle dil
etkinlikleri yapılmaktadır. Yazma çalışmaları bilişim teknolojileri ortamında yapıldığından
etkileşimli bir ortam oluşmaktadır.
Çevrimiçi yöntem ile interaktif, materyal ve yöntem açısından zenginleştirilmiş bir
öğrenme ortamında, kendi istediği zamanda, kendi istediği öğretmen ve öğrenme stili ile
çalışan öğrencinin hem Türkçe öğrenmeye ilgisi artmakta hem de dil öğrenmenin
vazgeçilemez bir unsuru olan süreklilik de sağlanmış olmaktadır.
Öğretmene bağımsız, istediği yerde çalışma imkânı hem de esnek çalışma tarzı ve
saatleri sunarken öğrenciye de istediği yerde ve zamanda, istediği öğretmeni seçerek
istediği biçimde öğrenme imkânı sunar. Aynı zamanda farklı öğrenme stillerine sahip
öğrencilerin çeşitli türdeki ihtiyaçlarına cevap verebilecek materyal, araç ve görsel-işitsel
unsurlarla donatılmış etkileşimli ortamlar tasarlama imkanı da çevrimiçi öğrenme ile ilgili
dikkat çekici hususlardandır. Konu ile ilgili araştırmalar ve alanyazın taraması da
Öneriler
Yabancı dil olarak Türkçeyi çevrimiçi ortamlarda öğretmek isteyen
öğretmenlerin planlama, içerik, etkinlik, materyal hazırlama konusunda sürekli
olarak yenilikleri takip etmeleri, verilerini güncellemeleri, çeşitliliği ve çok
yönlülüğü arttırmaları bilgisayar ortamında sıkıcı hâle gelebilecek dersleri
eğlenceli ve verimli hâle getirmesi derslerin, öğrencinin dil öğreniminin
sürekliliği açısından oldukça önemli görülmektedir.
Yabancılara Türkçe öğretimi için bu çevrimiçi ortamların da alternatif olarak
değerlendirilmesi daha çok gündeme getirilip bu sistem daha da
yaygınlaştırılarak yurtdışında yaşayan ve Türkçe öğrenmek isteyen kişilere
herhangi bir kurum maliyeti olmadan ulaşılabilir.
Öğretmenlerin internet, dijital asistanlar (bilgisayar, laptop, tablet vs. gibi)
kullanımı açısından donanımlı hâle getirilerek bunları aktif kullanabilir hâle
getirilmelidir.
Sınıf ortamında yüz yüze ders vermek ile çevrim içi ders vermek ve dil öğretmek
arasında farklar vardır. Bu doğrultuda kullanılacak yöntem, araç gereçler ve
hazırlıklar açısından da öğretmenin donanımının ve kişisel gelişiminin
sağlanması değerlendirilebilir.
Çevrimiçi derslerde, öğrenci ile/ öğrencilerle aynı ortamda yüz yüze
bulunulmadığından öğrencinin dikkati çok kolay dağılabilmekte ya da sürekli
bilgisayar başına olan öğrenci sıkılabilmektedir. Özellikle de 8-15 yaş grubu
öğrencilerde daha çok görülen bu gibi durumlar için, dersler interaktif, ilgi
çekici, çok yönlü, etkinlik ve içerik açısından çeşitlendirilerek tasarlanabilir.
Sınıf ortamında olunmadığı ve dersler genelde birebir yapıldığı için çoğunlukla
bir aracı dile ihtiyaç duyulmaktadır. Dünyanın her yerinden öğrenci Türkçe
öğrenmek isteyebileceğinden sıklıkla İngilizce aracı dil olarak kullanılmaktadır.
Bu noktada Türkçe öğretmenlerinin yabancı dil kullanımı, yeterliliği ve yabancı
dil kullanarak anadil dilbilgisi ve kullanımı hakkındaki donanımları konusunda
gerekli çalışmalar yapıldıktan sonra çevrimiçi Türkçe dersleri yürütülebilir.
Yaygın kullanılan çevrim içi bir ödeme sisteminin Türkiye’den çekilme kararı
alması ile bu alanda bir ihtiyaç doğmuştur. Sadece e-posta bilgilerini ödeme
yapacak olan kişiye vererek ödemenin alıcının istediği bir banka hesabına
aktarımı sistemine dayanan bu güvenli yolun boşluğu, aynı sistemle çalışacak
başka bir ödeme aracıyla doldurulmalıdır.
Kaynakça
Becker, D., & Dwyer, M. (1998). The impact of student verbal/visual learning style preference on
implementing groupware in the classroom. Journal of Asynchronous Learning Networks,
2(2).
Campbell, K. (2004). Effective writing for e-learning environments. PA: Information Science
Publishing.
Clark, R. C., & Mayer, R. E. (2008). E-learning and the science of instruction: Proven guidelines
for consumer and designers of multimedia learning. (2.ed). CA: Pfeiffer.
Clarke, A. (2004). E-learning skills. NY: Palgrave Macmillan.
Demirli, C. (2002). Web tabanlı öğretim uygulamalarına ı̇ liş kin öğrenci görüş leri. Açık ve Uzaktan
Eğitim Sempozyumu. (23-25 Mayıs 2002). Anadolu Üniversitesi, Eskiş ehir.
Dille, B., & Mezack, M. (1991). Identifying predictors of high risk among communicty college
telecourse students, The American Journal of Distance Education, 5 (1).
Erişti, S., Karakoyun, F., Uluuysal, B., İzmirli, Ö. & Haseski, H.İ. (2012). Effectiveness of Online
learning environments developed based on the principles of ınteractive environment
design. Anadolu Journal of Educational Sciences International, January, 2012, 2(1), (50-
64).
Jockems, W., Van Merrienboer, J., & Koper, R. (Ed.). (2004). Integrated e-learning implications
for pedagogy, technology and organization. NY: Routledge Falmer.
Jolliffe, A., Ritter, J., & Stevens, D. (2001). The online learning handbook: Developing and using
web-based learning. London: Kogan Page Limited.
Mutlu, M.E., Erorta, Ö. Ö. & Gümüş, S. (2005). İnternet ortamında bilgi yönetimi eğitimi: AÖF
bilgi yönetimi önlisans programı örneği. BİLTEK 2005 Uluslararası Bilişim Kongresi,
Eskişehir, 10-12 Haziran 2005
Sitzmann, T., Kraiger, K., Stewart, D., & Wisher, R. (2006). The comperative effectiveness of
web- based and classroom instruction: A meta-analysis. Personel Psychology, 59, 623-
664.
Şahan, H., H. (2007). İnternet tabanlı öğretim. Ö. Demirel (Ed.), Eğitimde yeni yönelimler (2.
basım) içinde (233-243). Ankara: Pegema Yayıncılık.
Yıldırım, A. ve H. Şimşek (2008). Sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin
Yılmaz, R., Gümüş, S., Okur, M. R., (2005). Türkiye’de yüksek örgün öğrenimde çevrimiçi
öğrenme. IETC – Eylül 21-23 2005 Sakarya
ÖZ: Araştırma; Türkçe öğretmeni adaylarının özel eğitim dersleri ile ilgili görüşlerini, ders sonunda ne tür
kazanımlar elde ettiklerini, dersin özel gereksinimli bireyler ve kaynaştırma eğitimi ile ilgili tutumlarına etkisini
ortaya koymak amacıyla tarama modeli ile gerçekleştirilmiştir. 11 Türkçe öğretmeni adayı ile yarı
yapılandırılmış görüşme yapılarak veriler toplanmıştır. Araştırmanın sonucunda; Özel Eğitim dersi ile Türkçe
öğretmeni adaylarının özel gereksinimli öğrencilere yönelik farkındalıklarının arttığı belirlenmiştir. Ders
kapsamında edinilen bilgilerin öğretmen adayları için faydalı olmakla birlikte dersin içeriğinin öğretim
yöntemleri hakkında sınırlı bilgi içerdiği, uygulamaya dönük olmaması nedeniyle bilgilerin yalnızca teoride
kaldığı yönünde eleştiriler olduğu tespit edilmiştir.
Anahtar sözcükler: özel eğitim, öğretmen yetiştirme, Türkçe öğretimi.
ABSTRACT: The aim of the study is to determine the views of Turkish teacher candidates about Special
Education lesson, attitudes towards to disabled people, mainstreaming and achievement of teacher
candidate’s. In this research, general survey model was used. To determine the attitudes of 11 undergraduate
students, semi-structured interviews were conducted. It was concluded that initially, people with disabilities
were perceived as different from others by pre-service teachers, but then people with disabilities were not
perceived as different from others by pre-service teachers and the study increased awareness level of students
and changed their point of views positively. Although the lesson useful, it was suggested that it should be
reorganized so that the content-oriented applications.
Keywords: special education, teacher training, Turkish education.
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Özel eğitim, özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitim ve sosyal ihtiyaçlarını
karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve
yöntemleri, bu bireylerin tüm gelişim alanlarındaki özellikleri ile akademik disiplin
alanlarındaki yeterliliklerine dayalı olarak uygun ortamlarda sürdürülen eğitim şeklinde
tanımlanmaktadır (MEB, 2000). Geçmişten günümüze özel gereksinimi olan çocuklar için
sağlanan eğitim öğretim hizmetlerine bakıldığında başlangıçta ayrı okul, sınıf gibi
ayrıştırılmış ortamlar tercih edilirken, zamanla bu yaklaşım yerini çocukların akranları ile
iletişim kurabilmelerini olanaklı kılacak eğitim öğretim ortamlarına bırakmıştır. Ülkemizde
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2012 yılında yayımlamış olduğu yönetmelik ile 12 yıllık
zorunlu özel eğitim kapsamında okullar ve eğitim türleri yeniden düzenlenmiştir.
Yönetmelikte yer alan okullar, özel eğitim anaokulu, ilk ve ortaokul (görme, işitme,
ortopedik, hafif düzeyde zihinsel yetersizlik), özel eğitim uygulama merkezi (orta düzeyde
zihinsel yetersizlik ve otizm 1. ve 2. kademe), özel eğitim meslek lisesi, özel eğitim
mesleki eğitim merkezi şeklinde belirtilmiştir (MEB 28360 sayılı yönetmelik, 2012). Özel
eğitim ortamları bakımından incelendiğinde ise özel eğitim okulları, özel eğitim sınıfı, özel
eğitim kurumları, bilim sanat merkezleri (üstün yetenekliler), kaynaştırma eğitimi ve
destek eğitim odası şeklinde sınıflandırılabilir.
Özel gereksimli çocukların eğitimi için gereken personel ihtiyacının büyük bir
kısmı eğitim fakülteleri bünyesindeki özel eğitim öğretmenliği bölümlerinde yetiştirilen
öğretmenler ile karşılanmaktadır. Ancak özel gereksinimli çocukların bulunduğu eğitim
ortamları dikkate alındığında, kaynaştırma ve destek eğitim odası kapsamında normal
eğitim sınıflarında öğrenim hayatlarına devam ettikleri ve kaynaştırma uygulamalarının
eğitim öğretim hizmetlerinin her kademesinde bulunduğu görülmektedir.
Kaynaştırma, akranları ile benzer gelişim özelliklerine sahip olan çeşitli engel
türlerinden etkilenmiş çocukların, destek özel eğitim hizmetleri sağlanması koşuluyla
genel/normal eğitim sınıflarında eğitim almalarıdır (Kırcaali İftar, 1992; Sucuoğlu ve
Kargın, 2014). Tanımdan da anlaşıldığı üzere kaynaştırmanın başarılı olabilmesi destek
özel eğitim hizmetlerinin sağlanması ile mümkün olur. Ülkemizdeki uygulamaya
bakıldığında ise öğretmenlerin sınıflarına yerleştirilen kaynaştırma öğrencisi ile baş başa
kaldığı görülmektedir. Sınıfında bulunan özel gereksinimli öğrenci ile ilgili yeterli desteği
alamayan öğretmenler öğrenciye nasıl yaklaşacaklarını, nasıl eğitim verebileceklerini
bilememekte ve zamanla öğrenciyi sınıf içinde kendi hâline bırakma, yok sayma, istememe
gibi olumsuz tavırlar geliştirebilmektedir. Oysaki kaynaştırma eğitiminin başarılı
olabilmesi için öğretmenin olumlu tutuma sahip olması çok önemlidir. Çünkü öğretmenin
öğrenciye karşı tutum ve davranışları sınıftaki diğer öğrencilerin tutum ve davranışlarını ve
kaynaştırma öğrencisinin başarısını etkiler (Sünbül ve Sargın, 2002; Parasuram, 2006).
Eğitim fakültelerinde yer alan program içeriklerinin güncellenmesi ile tüm
öğretmenlik bölümlerinde özel eğitim ders olarak okutulmaya başlanmıştır. Ders
kapsamında temel olarak özel eğitimin tanımı, özel eğitimle ilgili temel ilkeler, engelliliği
oluşturan nedenler, erken tanı ve tedavinin önemi, engele bakışla ilgili tarihsel yaklaşım,
farklı engel türleri ile ilgili bilgiler ve eğitimleri, özel eğitime muhtaç çocukların
ailelerinde gözlenen tepkiler, ülkemizde özel eğitimin durumu, bu amaçla kurulmuş kurum
ve kuruluşlar gibi konularda bilgiler verilmektedir. Yapılan araştırmalara göre özel eğitim
ile ilgili ders ya da eğitim alan öğretmenlerin sınıf yönetimi, özel gereksinimli çocuklara
beceri öğretimi alanlarındaki yeterliliklerinin arttığı, kaynaştırma ve kaynaştırma eğitimi
ile ilgili kaygılarının azaldığı görülmüştür. (Diken ve Sucuoğlu, 1999; McLeskey, Waldron
So, Swanson ve Loveland, 2001; Akman ve Okyay, 2004; Orel, Zerey ve Töret, 2004;
Gözün ve Yıkmış, 2004, Brown, Welsh, Hill ve Cipko, 2008). Öğretmen adaylarının özel
gereksinimli öğrencilerle etkileşime girmesi sağlandığında ise, özel gereksinimli
öğrencilere bakış açılarının olumlu yönde değiştirdiği, bu değişikliğin davranışlarına
olumlu yönde yansıdığı ve özel eğitimin önemini fark ettikleri belirlenmiştir. Ayrıca
öğretmen adayları bu çalışmaların öğretici bir deneyim olduğunu, teori ile uygulama
arasındaki farkı görmelerini sağladığını ifade etmişlerdir. Bununla birlikte öğretmen
adayları Özel Eğitim dersinde sunulan bilgilerin ilgilerini çektiğini, birçok yeni bilgi
öğrendiklerini ifade etmişlerdir (Melekoğlu, 2013). Bu nedenle yalnız özel eğitim
öğretmenliği bölümlerinin değil tüm öğretmenlik bölümlerinin özel gereksinimlilik
konusunda bilgi sahibi olmasının önemli olduğu düşünülmektedir.
Yöntem
Bu araştırmada tarama modeli kullanılmıştır. Tarama modelleri geçmişte veya
hâlen var olan bir durumu betimlemeyi amaçlayan araştırma yaklaşımlarıdır. Araştırmaya
konu olan olay, birey ya da nesne kendi koşulları içinde olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır.
(Karasar, 2000).
Çalışma Grubu
Türkçe öğretmenliği adaylarının programlarında yer alan Özel Eğitim dersinin
öğretmen adaylarının özel eğitime ve kaynaştırmaya ilişkin tutumları üzerindeki etkisini
belirlemeyi amaçlayan bu çalışmanın katılımcıları Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim
Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nde 4. sınıfta okuyan 11 öğrencidir. Katılımcıların
belirlenmesinde Özel Eğitim dersini almış olmalarına dikkat edilmiştir. Ayrıca katılımcılar
gönüllülük esasına göre belirlenmiştir. Katılımcılar “TÖA” kısaltması ile 1’den 11’e kadar
numaralandırılarak adlandırılmıştır. Örneğin, seçilen üçüncü öğrenci ile ilgili verilere
çalışmada “TÖA-3” şeklinde yer verilmiştir.
Verilerin Analizi
Katılımcılardan toplanan veriler içerik analiziyle incelenmiştir. Sosyal bilimler
alanında kullanılan ve nitel araştırmalarda sıklıkla faydalanmak için başvurulan içerik
analizi, belirli kurallara bağlı olmakla birlikte kodlamalarla bir metnin bazı sözcüklerinin
daha küçük içerik kategorileri ile özetlendiği sistematik, yinelenebilir bir tekniktir
(Büyüköztürk vd., 2013: 240-241). Yani içerik analizinde temelde yapılan işlem, birbirine
benzeyen verileri belirli kavramlar ve temalar çerçevesinde bir araya getirmek, bunları
okuyucunun anlayabileceği bir biçimde düzenlemek ve yorumlamaktır. ” (Yıldırım ve
Şimşek, 2011: 227).
Bulgular
Araştırmada, Türkçe öğretmeni adaylarının Özel Eğitim dersiyle ilgili görüşleri ve
dersin özel gereksinimli bireyler ve kaynaştırma eğitimiyle ilgili tutumlarına etkisini
belirlemek amacıyla öğretmen adaylarına açık uçlu yedi soru yöneltilmiştir. Türkçe
öğretmeni adaylarına yöneltilen “Özel Eğitim dersi kapsamındaki kazanımlarınızı
maddeler halinde yazınız.” ifadesine verilen yanıtlar içerik analizine tabi tutulduğunda elde
edilen bulgular şu şekildedir:
Tablo 1. Türkçe öğretmeni adaylarının özel eğitim dersi kapsamındaki
kazanımlarına ilişkin verdikleri cevapların kodlara göre dağılımları
Kazanımlar f
Mesleki farkındalık 1
görülmektedir. Türkçe öğretmeni adaylarının onu, herkesin bir engelli adayı olduğunu
gerçeğini fark ettiklerini ve bakış açılarının olumlu yönde değiştiğini belirtmişlerdir.
Öğretmen adaylarından bazıları sosyal desteğin önemini fark ettiklerini ve onlara yardım
edebilecekleri inancı taşıdıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca terimsel ve mesleki
farkındalıklarının arttığını ve tutumlarında da bu yönde değişimler olduğunu belirten
öğretmen adayları da bulunmaktadır. Bir öğretmen adayı da bu dersi almış olmanın
tutumlarında değişiklik yapmadığını; kendi araştırmaları sonucunda özel gereksinimli
bireylere karşı tutumlarında olumlu değişiklikler olduğunu belirtmiştir.
Bu soruyla ilgili olarak verilen yanıtlardan bazıları şunlardır:
“Bu bireylere sınıfta yardımcı olabileceğimi ya da nasıl yardımcı olacağımı
bilmiyordum. Bu eğitim sayesinde bu bireylere nasıl davranacağımı öğrendim. Ben onların
sadece özel kurumlarda eğitim alacağını düşünüyordum, bunun böyle olmadığını ve bizim
de sınıfta yardımcı olabileceğimizi öğrendim.” (TÖA-1)
“Özel eğitime muhtaç bireylere karşı farkındalığımın gelişmesini sağladı. En
önemli sonuç olarak bunu söyleyebilirim. Daha önceki birtakım olumsuz düşüncelerim
yerini olumluya bıraktı.” (TÖA-9)
Türkçe öğretmeni adaylarına yöneltilen “Kaynaştırma eğitimi ve kaynaştırma
öğrencileri hakkında ne düşünüyorsunuz?” ifadesine verilen yanıtlar incelendiğinde elde
edilen bulgular şu şekildedir:
Tablo 4. Türkçe öğretmeni adaylarının kaynaştırma eğitimi ve kaynaştırma
öğrencileri hakkındaki düşüncelerine ilişkin verdikleri cevapların kodlara göre dağılımları
Yanıtlar f
KÖ öğretmene katkısı 1
Uygulamada eksiklikler 1
İsterim 6
İstemem 5
Deneyim eksikliği 3
Sorumluluk duygusu 1
Farkındalık kazanma 9
Katkısı yok 1
Farkındalığa katkısı 6
Sonuçlar
Araştırmanın sonuçları incelendiğinde; Türkçe öğretmeni adaylarının Özel Eğitim
dersinden fayda sağladığı belirlenmiştir. Dersin özel gereksinimli bireylere dönük
tutumların değişiminde etkili olduğu, kaynaştırma eğitimi ile ilgili bilgi edinilmesini
sağladığı söylenebilir. Öğretmen adaylarının özel gereksinimli öğrencileri kabullendiği ve
bu konuda empati kurma becerilerinin geliştiği, farkındalıklarının arttığı sonucuna
ulaşılmıştır. Araştırmanın bulguları bu yönü ile önceki araştırmalarla (Altıntaş ve Şengül,
2014; Sargın ve Sargın, 2002; Horne, 1985; Ayral ve ark., 2013) benzerlik göstermektedir.
Meslek hayatına başladıktan sonra öğretmenlere özel eğitim ve kaynaştırma eğitimi ile
ilgili bilgiler hizmetiçi eğitim ya da seminerler yoluyla da verilmektedir. Bunun yerine
hizmet öncesi dönemde edindirilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Önceki
araştırmaların bulguları da bu düşünceyi destekler niteliktedir (Bondurant, 2004; Olson,
2003; Avramidis ve Norwich, 2002; Avramidis, ve diğ., 2000; Şahin ve Güldenoğlu,
2013). Ders kapsamında edinilen bilgilerin öğretmen adayları için faydalı olmakla birlikte
dersin içeriğinin öğretim yöntemleri hakkında sınırlı bilgi içerdiği, uygulamaya dönük
olmaması nedeniyle bilgilerin yalnızca teoride kaldığı yönünde eleştiriler olduğu tespit
edilmiştir. Çalışma sonucunda elde edilen veriler; Türkçe öğretmeni adaylarının özel
gereksinimli bireylerle buluşmasını sağlayacak ders içi veya ders dışı etkinliklerin
planlanması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
Araştırmanın bulgularından yola çıkarak Özel Eğitim dersini veren öğretim
elemanlarının teoriden uygulamaya geçişi sağlayacak çözümler bulmaları, öğretmen
adaylarının özel eğitim ortamlarını görmelerine olanak sağlanması ve mesleki
yeterliliklerinin artırılmasına dönük çalışmalara ağırlık verilerek ders içeriğinin yeniden
düzenlenmesi önerilebilir.
Kaynakça
Akman, B. ve Okyay, Ö. (2004). Sınıfında engelli çocuk bulunan ve bulunmayan okul
öncesi öğretmenlerinin engelli çocukların kaynaştırılmasına ilişkin görüşlerinin karşılaştırılması.
XVIII. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı. 1-3 Ekim. İzmir.
Altıntaş, E. ve Şengül, S. (2014). The evaluation of special education courses in terms of
educational attainments of pre-service mathematics teachers. Turkish Studies - International
Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 9(2), 141-159.
Avramidis, E. & Norwich, B. (2002). Teachers' attitudes towards integration / inclusion: a
review of the literature. European Journal of Special Needs Education, 17(2), 129- 147.
Avramidis, E., Bayliss, P. & Burden, R. (2000). A survey into mainstream teachers'
attitudes towards the inclusion of children with special educational needs in the ordinary school one
local education authority. Educational Psychology, 20(2), 191-211.
Ayral, M., Özcan, Ş., Can, R., Ünlü, A., Bedel, H., Şengün, G., Demirhan, Ş. ve Çağlar, K.
(2013). Normal gelişim gösteren öğrencilerin kaynaştırma öğrencilerine bakışını etkileyen
etkenler. 23. Ulusal Özel Eğitim Kongresi.
Bondurant, B.J. (2004). Teachers attitudes towards inclusion. Unpublished master thesis,
California State University.
Büyüköztürk, Ş. , Kılıç Çakmak, E. , Akgün, Ö. A. , Karadeniz, Ş. ve Demirel, F.
(2013). Bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Diken, İ.H. ve Sucuoğlu, B.(1999). Sınıfında zihinsel engelli bulunan ve bulunmayan sınıf
öğretmenlerinin zihin engelli çocukların kaynaştırılmasına yönelik tutumlarının karşılaştırılması.
Özel Eğitim Dergisi, 2.
Gözün, Ö. ve Yıkmış, A. (2004). Öğretmen adaylarının kaynaştırma konusunda
bilgilendirilmelerinin kaynaştırmaya yönelik tutumlarının değişimindeki etkililiği. Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 5(2), 65-77.
Horne, M. D. (1985). Attitudes toward handicapped students: Professional, peer and
parent reactions. New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates, Inc.
Karasar, N. (2000). Bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Kırcaali İftar, G. (1992). Özel eğitimde kaynaştırma. Eğitim ve Bilim, 16, 45-50.
McLeskey, J., Waldron, N. L., So, T., Swanson, K., Loveland, T. (2001). Perspectives of
teachers toward ınclusive school programs. Teacher Education and Special Edcation (TESE), 3,
26-34.
Milli Eğitim Bakanlığı (2000). Özel eğitim hakkında kanun hükmünde kararname ve özel
eğitim hizmetleri yönetmeliği. Ankara. Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi.
Olson, J.M. (2003). Special education and general education teacher attitudes toward
inclusion. Unpublished master thesis, University of Wisconsin-Stout.
Orel, A., Zerey, Z. ve Töret, G. (2004). Sınıf öğretmeni adaylarının kaynaştırmaya yönelik
tutumlarının incelenmesi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 5(1),
23-33.
Parasuram, K. (2006). Variables that affect teachers’ attitudes towards disability and
ınclusive education in Mumbai, India. Disability Society, 21(3), 231-242.
Sünbül, A.M., Sargın, N. (2002). Okul öncesi dönemde kaynaştırma eğitimine ilişkin
öğretmen tutumları: Konya ili örneği. XI. Eğitim Bilimleri Kongresi, 23-26 Ekim, Yakın Doğu
Üniversitesi, Lefkoşa, KKTC.
ÖZ: Bu çalışmanın amacı yabancı dil olarak Türkçe öğretimi ders kitaplarında kullanılan fotoğraf, karikatür,
resimleme, çizim vb. görsellerin seçimleri, nitelikleri ve dil öğretiminde hedeflenen amaca uygunluklarının
değerlendirilmesi ile bu görsellerin kültürel aktarım açısından oluşturdukları algıların olumlu olumsuz
sonuçlarının araştırılmasıdır. Görsel algı kuramlarına dayalı olarak öğretim ortamlarının oluşturulması gereği ve
görsel algı kuramlarına dayanılarak yapılan çalışmaların yararlı sonuçlar vereceği öğrencilerden elde edilen
bulgularla gösterilmiştir. Yabancı dil olarak Türkçe öğretimi alanında kullanılan kitaplarda yer alan görsellerin
kültürlerarası iletişim ve dil öğretimi bakımından ele alınan bu çalışmada örnek olarak Almanya’da Klett
Yayınevi tarafından Mayıs 2016’da yayınlanmış olan “Kolay Gelsin Neu Türkisch für Anfänger A1-A2” kitabı
inceleme konusu olarak seçilmiştir.
Anahtar Sözcükler: yabancı dil Türkçe, ders kitabı, fotoğraf, görsel algı, kültürlerarası iletişim
ABSTRACT: The purpose of this study is to evaluate photographs, cartoons, illustrations, drawings etc.
used in the textbooks for Turkish as a Foreign Language dwelling on the selection process, quality, and the
conformity to the targeted language teaching goals and to further survey positive and negative effects they
have on cultural transmission. It was shown by the findings gathered from the students that the teaching
environments should be established based on visual perception theories and such practices would yield
favorable results. As the sample of this study, which deals with the visuals presented in textbooks for teaching
Turkish as a Foreign Language in terms of cross-cultural communication and language teaching, the textbook
"Kolay Gelsin Neu Turkisch für Anfänger A1-A2" published by Klett Publishing in Germany in May 2016
was selected.
Keywords: Turkish as Foreign Language, textbook, photograph, visual perception, cross-cultural communication
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Dilbilimci Noam Chomsky, insanoğlunun yüzyıllar boyunca bilinci aracılığıyla
düşüncelerini oluştururken algılamaların ve anlamların önemini vurgulamış, “Language
and Mind” adlı eserinde algı üzerinde ayrıntılı biçimde durmuştu (Chomsky: 1986). Dil ve
algı ilişkisinin, dil öğretimindeki süreçler ve materyaller bağlamındaki boyutları ve olası
sonuçları da üzerinde çalışılacak bir alan olarak ortaya çıkmaktadır.
Dil öğretimi kitaplarının oluşturduğu algılamalar konusunda dünyada genel olarak
çeşitli çalışmalar olmakla birlikte Türkçe öğretimi kitapları ve algı konusu üzerinde
yeterince durulduğu söylenemez. Örneğin İngilizcenin ana dili İngilizce olmayan
öğretmenler tarafından öğretilmesi sırasında öğretmenin algılamaları konusunda yapılan
araştırmalar vardır. Türkçenin öğretiminin giderek yaygınlaşması ve bu konudaki çabalar
göz önüne alınırsa bu alandaki araştırmaların artması ile Türkçe öğretimi kitapları
bağlamında oluşan algılar, ana dili Türkçe olmayanların öğretim sürecindeki kültürel
algılamaları da diğer dillerdeki örneklerde olduğu gibi araştırma konusu olabilecektir. Bu
konuda yapılan çalışmalara örnek olarak (bkz. Llurda: 2015).
Bu çalışmanın amacı Türkçe öğretimi kitaplarında kullanılan görsellerin
algılanması konusuna bir giriş yapmak ve bu bağlamda örnek bir kitap ele alarak
yabancılar için Türkçe öğretimi ders kitaplarında kullanılan fotoğraf, karikatür, resimleme,
çizim vb. görsellerin seçimleri, nitelikleri ve dil öğretiminde hedeflenen amaca
uygunluklarının değerlendirilmesi ile bu görsellerin kültürel aktarım açısından
oluşturdukları algıların olumlu olumsuz sonuçlarını araştırmaktır.
Yöntem
Yabancı Dil olarak Türkçe Öğretimi alanında kullanılan kitaplarda yer alan
görsellerin kültürlerarası iletişim ve dil öğretimi bakımlarından ele alınacağı bu çalışmada
örnek olarak Almanya’da Klett Yayınevi tarafından Mayıs 2016’da yayınlanmış olan
“Kolay Gelsin Neu Türkisch für Anfänger A1- A2” kitabı inceleme konusu olarak
seçilmiştir.
Bu kitap Türkçe öğretimi amacı ile çıkan en son kitap olması ve Almanya’da
yaşayanların Türkçe öğrenme süreçlerinde kullanılması muhtemelen kimi öğrenciler
bakımından Türk kültürüne tek referans kaynak teşkil etmesi bakımlarından önemlidir.
Fotoğraflar ve diğer görsel malzemeler incelenmiş, kültürel algı ile dil
öğretimindeki işlevleri açısından ele alınmış, ayrıca fotoğrafların estetik ve teknik bazı
özellikleri de kısmen değerlendirilmiştir. Kitabı Türkçe öğretiminde kullanan ve
kullanacak olan kimi öğretmenlerin anadili Türkçe olmayan ya da Türkçeye anadili
Bulgular
Modern dil öğretimi kitaplarında görsel materyaller ilk izlenim oluşturmaları
nedeniyle kitaplarda geniş yer tutarlar ve kitapların çekiciliği bakımından önemli rol
oynarlar. Kolay Gelsin Yabancılar için Türkçe kitabının ilk incelenmesinde de görsellerle
ilgili hususlar göze çarpar. Konumuzla ilgili olarak ele aldığımız görsellerle ilgili bulgular
ve değerlendirmeler aşağıda sayfa numaraları ile birlikte açıklanmıştır.
1. Sayfa 12’de yer alan büyük fotoğrafta görülen kişilerin Türk olmadığı ilk bakışta
anlaşılıyor. Kitabın ilk ünitesinde ve ilk önemli fotoğrafı olması bu görselin önemini
artırmaktadır. Bir dil öğretim kitabının öğrencilerin ilk karşılaştığı fotoğrafında Türkiye’ye
ait bir fotoğrafın kullanılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Yalnızca Türkçe
öğrenenlerin değil Türkçe öğretecek olan öğretmenlerin de yabancı dil kitabı hazırlanırken
düşünülmesi gerekir. Türkçe konuşmadığı aşikar bir kişinin fotoğrafına bakarak ders
anlatmak bir öğretmen için derste muhtemel bir sorun olacaktır. Ders kitaplarında
öğrencilerin olduğu kadar öğretmenlerin algılamalarının da önemi vardır. Muhtemelen
Türkiye ve Türkleri biraz tanıyan öğrenciler bu kişilerin Türk olup olmadığı sorusunu da
öğretmene yönelteceklerdir. Öğretmenin bu açıklamada bu kişilerin Türk olmadığını
söylemesi fotoğrafın yanlış seçilmiş olduğunu belirtmesi gerekeceğinden kitap daha en
başta yani ilk derste inandırıcılığını ve dolayısıyla değerini azaltacaktır. Bu etkinlikteki
fotoğrafta görülen kişiler Türk değildir. Hintli ya da doğulu olabilirler. Aralarından biri
açıkça uzak doğulu olan bir kişinin Türk isimlerle eşleştirilmesi kültür aktarımı
bakımından uygun olmadığı gibi daha önce dilini öğrenmekte olduğu ülke ve insanları
hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan öğrencilere yanlış bilgi verilmesine sebep
olacaktır.
2. Sayfa 13’te, ilk ünitede Türkçe öğrenenler fes görseli ile karşılaşıyorlar. Daha
ziyade Türkiye’nin turistik mağazalarında turistler için satılan bir başlık olan fesin adeta
günlük yaşama ait bir giyecek izlenimi yaratarak yer alması kültürün doğru aktarılması
bakımından bir hata olarak görülebilir. Aynı zamanda kitabı hazırlayanların bilerek ya da
bilmeyerek bakış açıları konusunda da fikir verir.
3. Sayfa 4’te yer alan fotoğrafta sunulan tatlı, ilk bakışta tam olarak tipik bir Türk
tatlısı olarak dikkat çekmiyor. Bunun yerine herkesin bir bakışta tanıyacağı baklava,
kadayıf veya künefe gibi daha iyi bilinenler tercih edilebilirdi. Eğer kitaba bir tatlı fotoğrafı
koymak gerekiyorsa acaba hangi fotoğrafın konması gerekir? Türkçe öğretimi kitaplarında
yer alacak görseller seçilirken dil öğretimi sürecinin kültürel boyutu göz önünde
bulundurularak bu sorular üzerinde düşünmek gereği vardır. Bir dil öğretim kitabına
konulacak fotoğrafın estetik ve grafik özellikleri yanında kültürel boyutları da muhakkak
ele alınmalıdır.
4. Sayfa 5’te, kitapta sıkça daha önce verilmiş algılamaların bir başka deyişle ön
yargıların hatırlatılmasına yarayan objelerin kullanıldığı görülmektedir. Kullanılma amacı
belli olmayan rastgele yerleştirilmiş antika eşya fotoğrafı da bunlardan biridir. Akla
Alaaddin’in Lambası’nı getirmektedir. Batı düşüncesinde yer etmiş “Orient” imajı ve
düşünce alışkanlığına uygun bir antika kandil, fes ile birlikte düşünüldüğünde bir bütün
oluşturmaktadır. Sayfa 5’te görülen Alaaddin’in Lambası izlenimi veren antika kandil
fotoğrafı kitabın 16. sayfasında da ikinci kez kullanılıyor. Üzerinde bir Osmanlı padişahı
tuğrasına benzeyen Arapça harfler görülüyor.
5. Türkiye’de yaygın biçimde kullanılan kahve fincanları ve cezvelerin nasıl
göründüğü üzerine bir araştırma yapılmadan rastgele seçilmiş izlenimi uyandıran bir Türk
kahvesi görseli 8. sayfada yer almaktadır.
6. Kitabın 5. ve 125. sayfalarında aynı kişilerin fotoğrafları tekrar kullanılmıştır.
Aynı kişinin birebir aynı fotoğrafının tekraren kullanılması kitapta görsellerin özensiz bir
biçimde kullanıldığını gösteren işaretlerden biridir.
7. Sayfa 9’da yer alan Orhan Pamuk’a ait fotoğraftan sonra dört farklı yerde daha
Orhan Pamuk fotoğrafına yer verilmiştir. Aynı kişinin dört ayrı yerde fotoğrafının
kullanılmasının dil öğretimi yöntemleri bakımından veya ders kitabı görselleri bakımından
bir açıklaması yoktur. Aynı zamanda Türk edebiyatının zenginliği ortada iken bu
edebiyatın temsilinin bir ya da iki yazara bırakılmış olması ya da yalnızca onlarla temsil
edilmesi kültür aktarımı bakımından büyük bir eksikliktir.
8. 21. sayfadan itibaren şarkıcı ve söz yazarı Sezen Aksu’nun farklı sayfalarda dört
fotoğrafı kullanılmıştır. Bu fotoğrafların dördü de kısmen farklı açılardan çekilmiş olmakla
birlikte aynı kıyafetli aynı ışık altında ve muhtemelen aynı saatler içinde çekilmiş
neredeyse birbirinin aynısı olan fotoğraflardır. Orhan Pamuk fotoğrafında olduğu gibi
burada da aynı kişilerin tekraren öne çıkarıldığı görülmektedir. Elbette fotoğrafları
kullanılan yazarlar ve şarkıcılar da değerlidir ve dil öğretiminde materyallerde
kullanılabilir ancak burada eleştiri konusu olan aynı kişilerin sıkça kullanılarak hem kültür
yelpazesinin daraltılmış olması hem de sıkıcılık yaratılmasıdır.
9. 19. sayfada, muhtemelen Hint kökenli olduğu söylenebilecek aynı karakterin
fotoğrafı dört ayrı yerde karşımıza çıkmaktadır. Bu kişi Türk isimleri ile görülmektedir. Bu
görsellerin çoğunun yayınevinin aynı kitabının daha önceki baskısında da kullanılmış
olduğu görülmektedir. Burada Türkiye’yi tanımayan Türkçe öğrenenlerin Türkiye’de bir
Hint azınlığın yaşamakta olduğu sonuçlarına bile ulaşmaları mümkündür.
10. Sayfa 183’te yazar Elif Şafak’ın birbirinin aynı fotoğrafı iki ayrı yerde
kullanılmıştır. Bu ve buna benzer başka örneklerden de söz etmek mümkün olmakla
birlikte meramı anlatmak için yeterli olan bu örnekler göz önünde bulundurularak kitaptaki
görsellerin kullanımı konusunda şunlar söylenebilir:
İlk olarak yanlış anlaşılmaya yol açmamak için belirtilmemesi gereken bir hususa
kısaca değinmemiz gerekir. Yukarıdaki değerlendirmelerde kitapta yer alan fotoğraflardaki
kişilerin Türk olmadığı ya da Türkçe konuşmadığı aşikar kişiler olduğu belirtildi. Elbette
Yabancılar için yazılmış olan bir Türkçe öğretim kitabında Türkler ve yabancıların
fotoğrafları yer alacaktır. Burada eleştiri konusu yapılan husus Yabancıların Türk olarak
Türkçe isimlerle lanse edilmesidir. Bu Türkçe öğrenenlerin kültürel algılamalarında kafa
karışıklığı yaratabilecek bir husustur. Kitapta fotoğrafların seçilmesi konusunda özenli bir
çalışma yapılmadığı ikinci baskı olarak hazırlanan kitabın ilk baskısında eleştiri konusu
olabilecek konuların bu kitapta açık bir özensizliğe dönüştüğü görülmektedir. Kitapta
Sonuç ve Öneriler
Dil öğretimi kitaplarında çeşitli konulara ve amaçlara göre yer verilen resimlerin
kendilerine yüklenen işlevlerden daha fazla potansiyelleri vardır. Görseller, bilinen klasik
işlevleri yanında kültürlerarası öğrenme aracı olarak da işlev görürler.
Yabancı dil öğretiminde görseller, yalnızca dilbilgisi ve söz varlığının görseller
aracılığı ile anlamlandırılması süreçlerinde kullanılmakla kalmaz aynı zamanda görsel ve
kültürel araçlar sayesinde kültürel aktarım gerçekleşir ve öğrenilen dilin ait olduğu kültür
çevresi hakkında bir bilinç de edinilir.
Görsel materyalleri anlayarak onları üretken bir biçimde kullanmak ve iletişimsel
davranışlar geliştirmek eğitim teorisinde “visual literacy” kavramı ile ifade edilmektedir
(Hallet: 2010). Yabancı dil öğretim süreçlerinde Kültürlerarası iletişim bağlamında bu
kavramın önemi büyüktür. Özellikle materyallerin hazırlanmasında göz önünde
bulundurulması gerekir (Bachtsevanidis: 2012). Türkçe Öğretimi kitaplarının
hazırlanmasında, görsel materyallerin kullanımı ve materyaller üzerinden iletişimsel
davranışlar geliştirilmesi, hedeflenen kültürel aktarımın doğru biçimde sağlanmasını da
gerektirir.
Kaynakça
Bachtsevanidis, V. (2012). Was liest du aus dem Bild? -Transkulturelles Bilderlesen im DaF-
Unterricht, Zeitschrift für Interkulturellen Fremdsprachenunterricht Didaktik und Methodik im
Bereich Deutsch als Fremdsprache, Jahrgang 17, Nummer 2, s.113-128.
Booth, R.G. (2003). Perception of the visual environment. New York: Sprinter.
Chomsky, N. (2006). Language and mind, Cambridge University Press, New York.
Çağlayan, S., Korkmaz, M., Öktem, G. (2014). Sanatta görsel algının literatür açısından
değerlendirilmesi, Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi. Journal of Research in
Education and Teaching. Cilt:3 Sayı:1, s. 160-173.
Erişti, S.D., Uluuysal, B., Dindar, M. (2013). Görsel algı kuramlarına dayalı etkileşimli bir öğretim
ortamı tasarımı ve ortama ilişkin öğrenci görüşleri, Anadolu Journal of Educational
Sciences International, s.47-66.
Findlay, J.M. ve Gilchrist, I.D. (2003). Active vision: the psychology of looking and seeing. Oxford
University Press.
(2001). Council european framework of reference for languages, learning, teaching, assesment,
Cambridge University Press.
Gordon, I.E. (2004). Theories of visual perception. New York: Psychology Press.
Hallet, W. (2010). Viewing cultures: kulturelles sehen und bildverstehen im
fremdsprachenunterricht. Bilder im Fremdsprachenunterricht. Neue Ansätze, Kompetenzen
und Methoden. Tübingen: Günter Narr Verlag (pp.26–54).
(2016). Kolay Gelsin Neu Türkisch für anfänger A1-A2, Klett, Stuttgart.
Llurda E. (2006). Non-native language teachers: perception, challenges and contributions to the
profession, Sprinter Science and Business Media pp.315.
Rose, G. (2012). Visual methodologies. an ıntroduction to researching with visual materials,
London: SAGE.
Yılmaz H. ve Aydın S. (2015). A brief review of literature on efl teachers perceptions of course
books, International Journal of Technical Research and Applications e-ISSN: 2320-8163,
www.ijtra.com Special Issue 30, s. 110-114.
ÖZ: Çalışmada, toplumcu gerçekçi sanat akımının yazarlarından Sabahattin Ali’nin eserleri ve hayatı
arasındaki ilişkinin yaratıcı drama yöntemiyle incelenmesi üzerine görüşlerinin alınması amaçlanmaktadır.
Çalışma grubunda 35 – 50 yaş arası 4 erkek 8 kadın toplam 12 kişi yer almıştır. Bu çalışma, nitel araştırma
desenlerinden, güncel bir olguyu kendi gerçek yaşam çerçevesi içinde çalışan durum çalışması desenindedir.
Çalışmada nitel veri toplama araçlarından görüşme tekniği kullanılmıştır. Görüşme formuyla elde edilen
verilerin çözümlenmesiyle elde edilen bulgulara dayanarak, öğretmenlerin Sabahattin Ali’nin hayatıyla eserleri
arasındaki ilişkiyi, eserlerindeki toplumsal problemleri, çatışmaları ve sınıfsal çelişkileri çözümledikleri
söylenebilir.
Anahtar sözcükler: Toplumcu Gerçekçi Akım, Sabahattin Ali, Yaratıcı Drama
ABSTRACT: In this study, it is aimed to get the opinions of socialist realistic movement writers on
searching the relationsship between the life of Sabahattin Ali and his works by creative drama method. In the
working group, there are 4 man and 8 women – totally 12 people – between the ages of 35- 50. This study is
fulfilled according to condition study pattern which is one of the qualitative research patterns and which
studies a current fact within the boundries of its own life. In the study, interviewing technique was used
which is one of the data collection techniques. Regarding to the findings obtained by the analysis of the data
got via ınterviewing form, it can be stated that the teachers analyzed the relatinship between the life of
Sabahattin Ali and his Works, the social problems, conflicts and denominational contradictions in his works.
Keywords: Socialist Realistic Movement, Sabahattin Ali, Creative Drama.
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Edebiyat, yaşamın etkili, güzel, çarpıcı bir biçimde anlatımı; tarihi ve kültürel
olandan hareketle dille gerçekleştirilen güzel sanat etkinliğidir. Geniş anlamıyla ele
alındığında edebiyat söz ve yazı sanatlarının, bu sanatla ilgili bütün eserlerin toplu adıdır.
Edebi değerde olabilen, estetik duygularımızı etkileyebilen her tür ve biçimdeki eserlerdir
(Akalın, 1984).
Yaşamı, yaşanılanı ya da düşünüleni yansıtma edebiyatın en belirleyici niteliğidir.
Yansıtmanın güzel duyusal bir tat kazanması da sanatçının dili kullanma biçimine bağlıdır.
Çünkü bir dil sanatıdır edebiyat. Müzisyenler için sesler, ressamlar için renkler, yontucular
için mermer ve bronz neyse bir romancı, bir ozan, öykücü ya da oyun yazarı için de
sözcükler odur (Özdemir, 1984).
Edebi metinler, yaratıcılarının birikimiyle oluşmuşlardır. Bu birikimin, edebi metin
aracılığıyla aktarılması okuyucu ile yazar arasında yüz yüze olmayan ama dil aracılığıyla
kurulan bir iletişim sağlar. Edebi eser, sanatçısının deneyimi kadar, amaç ve duygularının
da dışavurumudur. Nasıl ki sanatçının amacı okuyucusuyla iletişim kurmaksa, okuyucunun
amacı da sanatçının güttüğü amacı ele geçirebilmek, önüne çıkan anlam ve içeriği
kavramak, yorumlayabilmek olmalıdır.
Edebiyat akımı, belli bir sanatkâr grubunun belli bir dönemde, müşterek dünya
görüşü, estetik, sanat ve edebiyat anlayışı çerçevesinde oluşturdukları edebiyat hareketi, bu
anlayış ve hareket çevresinde kaleme alınan edebi eserlerin oluşturduğu bütündür
(Çetişli,1998). Bir ulusun toplumsal yapısı, yaşayışıyla edebiyatı arasında sıkı bir bağlantı
vardır. Toplumsal yapıda ve yaşamda ortaya çıkan değişimler yankısını edebiyatta da
gösterir. Toplumsal yapıdaki değişim ve gelişmeler, sosyal ve siyasi olaylar, sanatçıların
sanat anlayışındaki değişimler edebiyatta akımların doğuşuna neden olur. Bunlardan birisi
de toplumcu gerçekçiliktir.
Toplumcu gerçekçilik, Marksist dünya görüşü üzerine oturan, dünyayı ve insanı bu
görüş paralelinde değerlendiren bir edebiyat akımıdır. Toplumcu gerçekçiliğin
gelişmesinde I. Dünya Savaşı ve onun ardından gelen Rusya’daki Ekim İhtilali’nin etkileri
vardır. Marks ve Engels, Marksist kuramı ortaya atmakla sanatı ekonomik yapıya bağlamış
ve aradaki bağın niteliği üzerinde durmuşlardır. Sınıflara ayrılmış bir toplumda, üst yapı,
ekonomik bakımdan egemen durumda olan sınıfın görüşlerini, isteklerini yansıtır. Sanat
da üst yapının bir parçası olduğuna göre, o da dönemin ideolojisini yansıtacak, bilinçli ya
da bilinçsiz olarak egemen sınıfın çıkarlarına hizmet edecektir. O halde toplumun alt yapısı
üst yapısını ve dolayısıyla ideolojisini belirleyecek ve sanat eseri de bu ideolojiyi yansıtan
bir yapıt olacaktır. Bu anlamda, edebiyat eseri sınıf çıkarlarını dile getiren bir ideolojidir
(Moran, 1988).
Türk edebiyatında toplumu, toplumsal ve gerçek yönleriyle yansıtma anlayışı
Cumhuriyet’ten sonra ‘Toplumcu Gerçekçilik’ adı altında, bir sanat akımı haline
gelmesiyle başlamıştır. 1930’larda Rusya’da güçlenen toplumcu gerçekçilik akımı, 1930’lu
1940’lı yıllarda bizde de ilgi görmüş; şiirde, romanda ve öyküde bu anlayışla eserler
verilmiştir. Özellikle roman ve hikâyelerde toplumdaki düzensizlikler üzerinde durulmuş;
ağa - köylü, öğretmen - imam, zengin - fakir, yönetici- halk, güçlü - güçsüz, aydın - cahil
gibi belirgin çatışmalar üzerinde durulmuştur.
1930’lu yıllarda verilmeye başlanan toplumcu gerçekçi eserler 1940’lı, 50’li ve
60’lı yıllarda iyice artmıştır. Sabahattin Ali toplumcu gerçekçi akımı geliştirerek bu akımın
Türk hikâye ve romanındaki öncüsü olmuş, kendinden sonraki kuşak üzerinde derin izler
bırakmıştır. Sanatçı, yaşadığı dönemin mevcut değerlerini kavramış, yaşamın yüzeysel
yönlerinin altında, toplumsal düzenin işleyişini sağlayan iç dinamikleri fark etmiş ve
eserlerine yansıtmayı başarmış bir yazardır.
Sabahattin Ali, romanlarında insanın ruhunu en iyi şekilde kullanmış ve onu ortaya
çıkarmıştır. Daha gerçekçi ve yepyeni öykü anlayışıyla tarifi zor hisleri başarıyla dile
getirmiştir. İnsanın zayıflıklarını yansıtmaktan çekinmemiş ve yanıtlanması zor sorular
sormuştur. Tutkuyu anlatışındaki ustalıkla Ali, döneminin yazarları arasında çok önemli bir
yere sahiptir. Talihsizliklerle dolu yaşamı, ölümü, insan ruhunun derinliklerine inen
incelemeleri ile günümüzde hala incelenmeye ve anlamaya değer bir kişidir. “Leylim Ley”,
“Aldırma Gönül” gibi günümüzde de yaygın olarak bilinen şiirler Sabahattin Ali’nin
eserleridir.
Eşraf ile bürokrasi işbirliğini ve haksız düzeni sergileyen bu yapıt, sorunsalı
bakımından olduğu kadar geleneksel edebiyatımızdan (Köroğlu gibi eşkıya öykülerinden)
kaynaklanan yapısıyla da Anadolu romanının öncüsü olmuştur (Moran, 2014). Yazarın
diğer yapıtlarında da benzer şekilde Anadolu insanı ve Anadolu insanının yaşamı
işlenmiştir. Verdiği eserler edebi ekol olarak realist bir çizgi izlemiştir ve Kuyucaklı Yusuf
da bunların bir örneğidir.
Roman ve öykülerimizde köy gerçeği gibi kasaba gerçeği de onunla gün ışığına
çıkmıştır. Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf’ unda kasaba gerçeği ‘‘bütün töresel,
ekonomik ve sosyal’’ gerçekliğiyle verilmiştir. Kasabanın eşraf takımı, bu takımın çirkin
yaşamından dilimler, türlü insan ilişkileri ve insanlık durumları eleştirel ve gözlemci bir
tutumla otaya konmuştur. Yine Yeni Dünya Sabahattin Ali’nin kitabındaki öykülerle,
Değirmen’ deki öykülerinin büyük çoğunluğu kasaba ve köy insanlarının yaşamından
kaynaklanır. Kuyucaklı Yusuf’ta olsun Ses, Kağnı, Değirmen’de olsun sorunlarıyla
dertleriyle, ezenleri ezilenleriyle değişik insan manzaralarıyla karşılaşırız. Kimi roman ve
öykülerde ise sorunsallık daha geniş boyutlara ulaşır. Bir takım siyasal ve toplumsal
görüşlerin irdelenmesi yapılır. Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan’da üniversite
çevrelerinden değişik akımların aydınlarımızın davranışlarına nasıl yansıdığı, ilerici -
gerici çatışmaların nasıl boyutlandığı gösterilir (Özdemir, 1994).
Sabahattin Ali’nin ilk dönem hikâyelerinde aşk baskındır. Olgunluk dönemi
hikâyelerinde toplumsal konuları işler. Beş kitapta topladığı hikâyelerinin, konuları
açısından ele alındığında geniş bir toplum ve insan panoraması çizdiği görülür. Köy ve
köylüler, işçiler, hasta ve doktorlar, hapishane ve mahpuslar, aydın çevreler ve aydınlar
(yöneticiler, bürokratlar, bilim adamları). Bu panoramada aşk, insanların birbirlerini hiçbir
karşılık beklemeden sevmeleri olarak değerlendirilir. Sabahattin Ali’ye göre Anadolu
dünyasını kıyısından değil, içinden görmek gerekir. Kıyısından bakanlar burada hayatın
donmuş, sıradan olduğu düşüncesine kapılırlar; oysa bu yörenin insanlarının da içten
tutkuları, sarsıcı maceraları vardır (Altınkaynak, 2006).
dramanın toplumsal boyutu bireye, çevresinde olup bitenleri daha dikkatli bir gözle
incelemesi için ipuçlarını verir. Bu süreçten gelen birey, izleyen, katılan, gözleyen, tepki
gösteren vd. bir varlık olmanın kendine ne tür yararlar sağladığını öğrenir. Kimi çalışmada
bir fotoğrafı yorumlarken edinilen yeni deneyimler, kimi çalışmada bir resmi incelerken
paylaşılan görüşler ya da yorumlar bireyin kendisini yenilemesi için fırsatlar sunar
(Üstündağ, 2008).
Edebiyat öğretiminde, yazınsal metinler, olay ve durumlar, kişiler canlandırılır.
Öğrenciler değişik kimliklere bürünebilir. Böylece kendisi dışında başka rollere girerek
yaşantı zenginliği gerçekleşir. Öğrencilerin metinlerdeki farklı rollere girerek onları
canlandırması önemlidir. Çünkü öğrenci bir öyküyü yalnızca dinlemekle değil, onu
canlandırdığı zaman daha iyi özümser (Kavcar, 1988).
Bu çalışmada Sabahattin Ali’nin hayatı ve eserlerinin yaratıcı drama yöntemiyle ele
alınmasının nedeni, onun toplumsal gerçekçi akımın öncüsü olmasının yanı sıra pırıl pırıl
Türkçesiyle, anlatımındaki akıcılığıyla, Anadolu coğrafyasını ve portrelerini gerçekçi
biçimde yansıtabilmesinin ustalığıyla Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olması,
eşine az rastlanır gerçek bir aydın olmasıdır. Bu çalışmada toplumsal gerçekçi akımın
özellikleri işlenmiş ve Sabahattin Ali’nin bu akımın özelliklerinin belirgin olarak
görüldüğü eserlerinden Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan (roman); Arabalar Beş
Kuruşa, Kağnı (hikâye); yaşamıyla birebir ilişkili şiirleri seçilmiştir.
Çalışmanın oturumları planlanırken yaratıcı dramayla tanışma, toplumcu gerçekçi
akımın özellikleri, sanatçının hayatı, sanatçının eserleri biçiminde genelden özele doğru
ilerleyen bir yöntem izlenmiştir. İlk oturumda yalnızca ikili doğaçlamaya sonrakilerde ise
ikili doğaçlamaların yanı sıra grup doğaçlamalarına ağırlık verilmiştir.
Bu çalışmada Sabahattin Ali’nin hayatı işlenirken ailesi, eğitimi, çevresi,
arkadaşları, sanat anlayışı üzerinde durulmuş, Tural’ın (2003) belirttiği gibi sanatçı ve
onun cemiyetine ait meraklar giderilmeye çalışılmıştır. Sabahattin Ali’nin eserleri yaratıcı
dramayla anlamaya ve anlamlandırılmaya çalışılırken eserlerin daha çok fikri yönü,
düşünsel boyutu vurgulanmış, sosyolojik yönü ön plana çıkarılmıştır. Bunun nedeni
sanatçının toplumsal gerçekçi sanat anlayışına bağlı olmasıdır. Çünkü bu akım belli bir
fikri temel üzerine oturmuş, kuramsal boyutuyla net sınırlar çizmiştir. Sanatçının
eserlerinin estetik yönü, teknik ve filolojik özellikleri ise çok daha derin ve kapsamlı bir
çalışma gerektirdiğinden öncelenmemiş, edebiyatın ve yaratıcı dramanın okuyucu /
katılımcı üzerindeki gizil gücüne bırakılmıştır.
Yaratıcı drama çalışmalarında dramatik kurgu, gerçek yaşamla ilişkisi kurulan
oyunsu süreçte hayal gücünün kullanımı ve sürekli olarak onun etkin kılınması ile
gerçekleştirilir. Bu çalışmalar, eş zamanlı olarak iki farklı dünyada yani kurgusal ve gerçek
dünyada gerçekleşir. Bu iki dünya arasında dramatik kurgunun bileşenlerinden rol/ kişiler,
dramatik durum mekân, zaman ve odak sınırsız biçimde bir araya gelerek çeşitli kurgusal
bütünlükler oluşturabilir. Bu bileşenler, dramatik sözcüğünün anlamını da geniş ölçüde
içeren; insanın kendisiyle başkalarıyla, doğayla çatışmasını ya da arasındaki ilişkileri ele
almak, ortaya çıkarmak, ortadaki sorunu çözmek gibi bir amaç için kurgu içerisinde yer
alırlar. Bu kurgusal bütünlükte soruna ilişkin her türlü olanak ele alınır, çözüm önerileri
getirilir, geliştirilir. Bunlar somut, açık ve anlaşılır olmalıdır. Kazanımlar doğrultusunda
Yöntem
Araştırmanın Modeli
Bu çalışma, nitel araştırma desenlerinden, güncel bir olguyu kendi gerçek yaşam
çerçevesi içinde çalışan durum çalışması desenindedir. Nitel araştırma tekniklerinin doğal
ortama duyarlılık sağlaması, araştırmacının katılımcı rolü olması, bütüncül bir yaklaşıma
sahip olması, algıların ortaya konmasını sağlaması, araştırma deseninde esnekliği olması
ve tümevarımcı bir analize sahip olması önemli özellikleridir (Yıldırım ve Şimşek, 2006).
Araştırmanın Çalışma Grubu
Çalışmanın grubunu 35 – 50 yaş arası 4 erkek 8 kadın toplam 12 öğretmen
oluşturmuştur. Çalışmalar iki felsefe öğretmeni, iki İngilizce öğretmeni, iki edebiyat
öğretmeni, bir teknoloji tasarım öğretmeni, dört sınıf öğretmeni ve bir parlamento
gazetecisi ile tamamlanmıştır. Öğretmenlerden 4’ü çalışma öncesinde yaratıcı drama
yaşantısı olan kişilerdir; diğerleri çalışma sürecinde yaratıcı drama ile tanışmışlardır.
Uygulamalar 21 Nisan 2015 ve 02 Haziran 2015 tarihleri arasında, toplam 18 saat
sürmüştür.
Veri Toplama Araçları ve Analizi
Çalışmada veri toplamak amacı ile nitel veri toplama araçları kullanılmıştır. Nitel
veri toplama aracı olarak bir görüşme formu geliştirilmiştir. Uzmanların önerileri dikkate
alınarak öğretmen görüşmeleri için beş tane soru hazırlanmıştır. Görüşme formunda
gerekli düzenlemeler yapılmış ve forma son hali verilmiştir. Toplam oturum olmak üzere
18 saat süren çalışmanın sonunda 6’şar katılımcı ile iki grup biçiminde 12 öğretmen ile
odak grup görüşmesi yapılmıştır. Odak grup görüşmesi kamera ile kayıt edilmiştir. Video
kayıtları araştırmacı tarafından izlenerek yazılı metin haline getirilmiştir.
Görüşmelerden elde edilen veriler betimsel analiz yaklaşımına göre
çözümlenmiştir. Önce, elde edilen veriler okunmuş ve organize edilmiştir. Daha sonra
organize edilen verilere yönelik temalar oluşturulmuş ve temalar, gerekli yerlerde
doğrudan alıntılarla desteklenmiştir. Çalışmanın güvenirliği için verilere yönelik
oluşturulan temalar 2 alan ve nitel araştırma uzmanına sunulmuş ve uzmanlardan
oluşturulan yapının uygunluğu konusunda görüş alınmıştır. Gelen görüşler doğrultusunda
araştırma raporunda gerekli düzeltmeler yapılmıştır.
Bulgular
Yaratıcı drama etkinlikleriyle yapılan çalışma sonucunda 12 öğretmenin görüşü
alınmıştır. Elde edilen nitel veriler aşağıda özetlenerek verilmiştir. Görüşmelerden elde
edilen verilerin betimsel analiz yaklaşımına göre çözümlenmesi sonucunda öğretmen
görüşleri ‘ “Yaratıcı Drama Yöntemi”, “Öğrenme”, “Sanatçı, Hayatı ve Sanat Anlayışı
”, “Duygular’’ temaları altında kodlanmıştır.
yoğunlaşırdım. Şu anda sosyal tahliller daha çok dikkatimi çekmeye başladı. Kuyucaklı
Yusuf ve İçimizdeki Şeytan‘ı okuduğumda o sınıfsal çatışmayı değil de oradaki
psikolojik çatışmaları daha çok dikkate almıştım. Onlar üzerinde yoğunlaşmıştım. Ama
drama esnasında, oradaki tartışmalarımız sırasında olaya tek bir pencereden bakmanın
– ne kadar okuduğumu iddia etsem de- beni ne kadar kısır bıraktığını fark ettim.
K. 8. Edebi eserlere bakışımda çok ciddi bir değişme oldu. Sabahattin Ali’yi ve diğer
bütün yazarları hayat hikâyeleriyle birlikte daha derinlemesine incelemek gerektiğini
fark ettim.
K. 9. Sabahattin Ali’nin ismini duymuştum ama çok fazla okumamıştım. İlginç olduğu
için katılmak istedim. Daha önce sorgulamadan okurdum. Bu insanlar bir şey yazdığına
göre demek ki alt yapıları olan karakterli insanlar, muhtemelen çoğu doğrudur diye
düşünürdüm. Edebi çevreleri de sorgulamam gerektiğini fark ettim.
K.10. Ben okurken kitabı – bu genç okurluğumdan kalma bir şey- altını çizerek
okurdum. Bu çalışmayla Sabahattin Ali’nin yaşadıklarını yaşamıyla özdeşleştirerek
okumanın daha zevkli olduğunu anladım. Sanırım bundan sonra okuduklarımı
sanatçının hayatıyla ilişkilendirerek okuyacağım, ne şekilde yazmış, edebi anlamda ne
katmış esere bunlara bakarak okuduğunuzda daha zevkli olduğunu gördüm ve daha çok
şey kazandırdığını gördüm.
K.11 Atölye ve yaratıcı drama konusunda ilk kez bir çalışmaya katılıyorum. Sabahattin
Ali’yi bu kadar yakından tanıma ve anlama şansını yakalayınca sadece okumak için
değil, karşılaştırmak için de okumam gerektiğini anladım.
K.12. Acaba ben de derslerimi yaratıcı drama yöntemiyle işleyebilir miyim, diye
düşünmeden edemedim. Bazı değerlerin tartışılarak kazanılması öğrencilerim adına çok
verimli olur. Farklı bakış açılarına saygı duymayı öğrenirler.
K1. Sabahattin Ali’nin, Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan eserlerini daha detaylı
işlediğimiz için okumuş gibi öğrendiğimi düşünüyorum. Çok başarılı çalışmalardı.
K.2. İçimizdeki Şeytan ile Kürk Mantolu Madonna’yı daha önceden okumuştum.
Kuyucaklı Yusuf’u drama yöntemiyle öğrendim.
K.3. Sabahattin Ali’nin öykülerini çok fazla okumamıştım, eksiktim. Kuyucaklı Yusuf
ve Kürk Mantolu Madonna’yı okumuştum. Burada öykülerini okuma ihtiyacı hissettim.
Öykülerini yaşama sürecini dramada öğrendim. Yazar olarak gerçekten besliyor.
K.4. Sabahattin Ali’nin toplumcu gerçekçi bir yazar olduğunu branşım gereği biliyordum
ama arkadaşlarım üzerindeki etkilerini görünce yaratıcı dramayla asla unutamayacakları
şeyler öğrendiler. Bilgilerinin daha kalıcı olduğunu düşünüyorum.
K.5. Bu drama çalışmasında sonra toplumcu gerçekçi yanını çok daha net fark ettiğim
için o farkındalık oluştu bende. Halk kültürü geleneğini şiirine nasıl yansıttığını daha da
bir fark ettim. Bu çalışmadan sonra Sabahattin Ali’nin şiirleriyle ilgili bir yazı çalışması
düşünüyorum. Bu öğrenmişliğimle onun şiirini çok daha net bir şekilde analiz
edebileceğimi düşünüyorum. Kişisel çok katkısı oldu bana.
K.6. Atölyelere katılmadan önce Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna ve
Kuyucaklı Yusuf romanlarını okumuştum. Bestelenmiş şiirlerini biliyordum. Ama
mesela İçimizdeki Şeytan romanını bu çalışmalardan sonra düşündüm. Sırça Köşk de
benim merak ettiğim eserlerinden biri. Aslında daha derin bir yazar. Bazı şeyleri
çözümleyememiştim. Çalışmalarımızdan sonra daha derinlikli çözümlediğimi
düşünüyorum.
K. 7. Sabahattin Ali’nin toplumsal gerçekçi bir yazar olduğunu biliyordum. Daha önce
Kuyucaklı Yusuf’ unu okumuştum. Fakat çok yüzeyseldi bilgilerim. Biraz ezbere dayalı
olduğu için unutulmuştu. Ama drama sonrasında artık bunlar ezber olmaktan çıktı,
içselleştirdiğim için kolay kolay unutamayacağımı düşünüyorum.
K. 8. Sabahattin Ali’yi çok bildiğimi düşünüyordum ama çok az biliyormuşum. Cinayete
kurban gittiğini biliyordum ama nasıl, ne şekilde öldürüldüğünü bilmiyordum. Bu kadar
genç yaşta öldüğünü bilmiyordum. Şiirlerini biliyordum ama hiç bilmediğim şiirlerini de
öğrendim.
K. 9. Yazar olmak o kadar da kolay bir şey değilmiş. Bir sürü çile çekip de duygularını
aktaran bir insan bir şeyler yapmak için çile çekmek mi gerek acaba diye bir düşüncem
oldu.
K.10. İşin açığı çok fazla bir şey bilmiyordum. Sabahattin Ali’yi çok fazla
araştırmamıştım. Sadece hikâyelerini okumuştum; hayatı konusunda çok fazla bir şey
bilmiyordum. Atölye çalışması sayesinde ayrıntılara inebildik. Romanlarındaki gerçekçi
yaklaşımını da ancak hayatının ayrıntılı öğrendikten sonra fark edebildim.
K. 12. Hayatının son döneminde yaşadığı sıkıntıların ayrıntılarını bilmiyordum.
İçimizdeki Şeytan romanını da bilmiyordum. Konusunu, karakterlerini, yazıldığı
dönemi, o dönemin siyasal yapısını öğrendim.
Öğretmenler, çalışma öncesinde, sanatçının bazı eserlerini okumuş olmalarına
rağmen, çalışma sürecinde eserleri bir bütün olarak görüp değerlendirebildiklerini
belirtmişlerdir. Dağınık bilgilerinin şekillendiğini, hafızalarının tazelendiğini,
dikkatlerinden kaçan eserleri fark ettiklerini, derinleştiklerini, ezber bilgilerden uzaklaşarak
kalıcı bilgiler edindiklerini ifade etmişlerdir. Kendilerinde tekrar okuma, eksiklerini
tamamlama ihtiyacı oluştuğunu söylemeleri merak öğesini harekete geçirdiği için öğrenme
adına önemli bir bulgudur.
Öğretmenler, Sabahattin Ali’nin hayatı hakkında önbilgileri olduğunu ancak süreç
içerisinde yazar olmanın zor bir süreç olduğunu anladıklarını belirtmişlerdir. Aynı
Okuduğumuz eserlerinde devletin bazı yerlerde aciz kaldığı durumlarda halkın çektiği
sıkıntı, yapılan baskılar, halkın ezilmesi gördüğümüz kadarıyla Sabahattin Ali’nin de
yaşantısında gerçekleşmiş birtakım şeylerle – birçok konuda olumsuz olarak
eleştirilmesi, ceza evinde ceza görmesi- bu anlamda hayatında gözlemlediği şeyleri de
kitaba aktardığını düşünüyorum.
K. 11 Kesinlikle var. Çok sık görmediği bir baba özlemi, sıkıntılı geçen gençlik yılları,
sürgün hayatı fikirlerini özgürce anlattığı için çektiği bedel, yakın çevresinin yoksulluk
ve geçim sıkıntısı… Bu sıkıntıların yarattığı duygusal ve maddi travmaları da eserlerine
yansıtmış.
K. 12. Yazarın belli bir sınıfı bilinçli bir şekilde eserlerine yansıttığı ortada. Bu nedenle
toplumcu gerçekçi. Ortaya koyduğu, eserlerinde gösterdiği kişiler bizim toplumuzda
yaşayan insanlar. Öğretmenlik yıllarında, hapishanede, çocukluğunda tanıdığı insanlara
karşı bir duyarlılığı var. Sadece çevresindekileri değil, düzenin, sistemin açmazlarını da
iyi görüyor.
Öğretmenlerin görüşleri incelendiğinde, Sabahattin Ali’nin içinde yaşadığı
toplumun analizini gerçekçi bir biçimde yaptığı, halkın nabzını iyi tuttuğu, halktan kopuk
bir aydın olarak yaşamadığının farkına varılmıştır. Yazarın anlattığı yoksul, ezilen kesime
karşı bir duyarlılık geliştirdiği, onların hayatlarındaki trajediyi anlama yeteneğine sahip bir
yazar olduğu derinden hissedilen, anlaşılan bir bilgi olmuştur. Sanatçının düzenin içindeki
adaletsizliği eserlerinde yansıtarak bir anlamda toplumu iyileştirmeye ve eğitmeye yönelik,
ideolojisine uygun bir tutum takındığı katılımcıların belirttikleri görüşlerdir. Bu durum
öğretmenlerin, Sabahattin Ali’nin benimsediği toplumsal gerçekçi akım doğrultusunda
eserler ürettiğini ve eserleriyle – hayatı arasındaki sıkı ilişkiyi fark ettiklerini gösteren bir
bulgu sayılabilir.
Duygular Temasına İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin “Duygular’’ teması altında kodlanan görüşleri şöyledir.
K. 1. Bir kere çok keyifli bir çalışmaydı. Her açıdan. Yani geliştirici idi aynı
zamanda, çok eğlenceliydi.
K. 2. Günlük yaşamın yorgunluğundan kurtardı. Oyun oynamak aklımdan geçmezdi
ama burada bu yaşta da olsa oyun oynamak hoşuma gitti.
K. 3. Yaratıcı drama iletişimi güçlendiriyor, karşıdaki insanı anlama, empati kurma
gelişiyor. Drama yaparken kaygılardan uzaklaştığımı hissediyorum. Dramada
kaygılarımı, sıkıntılarımı düşünmüyorum.
K. 4. Bir kitabı okurken de sinir de oluyorsun, seviniyorsun, üzülüyorsun ama
yaratıcı dramada direk sana o duyguyu yaşattığı için etkili bir yöntem.
K. 9. Ezilenin yanında olmak, onun elinden tutmak mutluluk verici. Ben çok fazla
kendini ifade yeteneği olan bir insan değilim. Heyecanlanmıyorum ama yaptığım
şeyi anlamazlar diye düşünüyorum.
K. 10 Çok sıcak bir ortamdı. Herkes uyum sağladı. Doğaçlama konusunda hiç
yeteneğim olmadığını düşünürken o esnada bir şeyleri üretmeye başladığımı fark
ettim. En çok hoşuma giden doğaçlamadan sonra yaptığımız yorumlardı.
K. 11 Çalışmada öğretmenler ağırlıkta olunca kendimi öğrenci gibi hissettim.
K. 12. Kendimi rahatlamış hissettim. Hikâyelerdeki karakterleri ve Sabahattin Ali’yi
anlayabilmek de çok keyifli.
Sonuç ve Tartışma
Çalışmanın yürütülmesi süresince ve sonunda yapılan değerlendirmelerle
katılımcıların sanatçıyı ve eserlerini anlama, anlamlandırma ve algılama konusunda bakış
açılarında olumlu değişmeler gözlemlenmiştir.
Katılımcılar yaratıcı drama yöntemiyle edebi eserin ilettiği toplumsal mesajın
kavranabileceğini, bir edebi esere farklı boyutlarıyla bakılabileceğini, eserden farklı
çıkarımlarda bulunabileceğini belirtmiş, yöntemin etkisiyle edebi eseri anlama, algılama ve
anlamlandırma sürecinin önemini fark etmişlerdir. Edebi eserin çözümlemesi sürecinde
çeşitli bağlantılar kurulması gerektiği yönünde olumlu çıkarımlara ulaşmışlardır. Bu
anlamda edebi eserin okuyucusu üzerinde sağlamaya çalıştığı etkinin yaratıcı drama
yöntemiyle daha da belirginleştiğini ve sanatçısının kendi dışına aktarmaya çalıştığı öze
daha kolay ulaşılarak ‘estetik yaşantı’ oluşturulduğunu söyleyebiliriz.
Sanatçının hayatını ve eserlerini değerlendirme süreci, çalışmaya katılan kişilere
sanatçının hayatının ve sanat anlayışıyla olan ilişkisinin kavratıldığı, sanatçıyı ve eserlerini
bütünlüklü bir bakış açısıyla değerlendirilmesinin sağlandığı bir süreçtir.
Öğretmenler ile yapılan odak görüşme sonucunda ulaşılan ve çalışma sürecinde
elde edilen nitel veriler, katılımcıların Sabahattin Ali’nin hayatı hakkında önbilgileri
olmasına rağmen yaratıcı dramayla işlenmesi süreci sanatçıyı ve eserlerini bir bütün olarak
görüp değerlendirebildiklerini ifade etmişlerdir. Bu yolla hafızalarının tazelendiğini,
dikkatlerinden kaçan eserlerini fark ettiklerini, derinleştiklerini, ezber bilgilerden
uzaklaşarak kalıcı bilgiler edindiklerini belirtmişlerdir.
Sabahattin Ali’nin içinde yaşadığı toplumun analizini doğru bir biçimde yaptığı,
halkın nabzını iyi tuttuğu, halktan kopuk bir aydın olarak yaşamadığı belirtilmiştir.
Anlattığı yoksul, gerçekçi bir biçimde dertlerini ortaya koymaya çalıştığı kesimin
hayatlarındaki trajediyi anlama yeteneğine sahip bir yazar olduğu, toplumu eğitme amaçlı
eser ürettiği katılımcılar tarafından anlaşılan bir bilgi olmuştur. Bu bulgular sonucunda
öğretmenlerin Sabahattin Ali’nin hayatıyla eserleri arasındaki ilişkiyi, eserlerindeki
toplumsal problemleri, çatışmaları ve sınıfsal çatışmaları çözümledikleri söylenebilir. Bu
durum değerlendirildiğinde yaratıcı drama ile yapılandırılmış sanatçı ve sanat eseri
çalışmasının anlamlı ve değer kazanımına yönelik bir süreç olduğu söylenebilir.
Öğretmenlerin yaratıcı drama yöntemiyle sanat eserini ve sanatçıyı tanımanın,
anlamanın, sorgulamanın mümkün olduğunu gözlemlemiş; sanatçı ile eser arasındaki
ilişkilendirmeyi daha net bir biçimde yaptıklarını dile getirmişlerdir. Ayrıca kendi
alanlarında yaratıcı dramayı bir yöntem olarak benimseyebileceklerini, bu yöntemle hem
bilgi aktarılabileceklerini hem de sorgulamayı öğrencilerine kazandırabileceklerini fark
Kaynakça
Akalın, I. S. (1984). Edebiyat terimleri sözlüğü. İstanbul: Varlık Yayınları.
Ali, S. (2000). Bütün öyküleri – I. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Ali, S. (2009). Bütün şiirleri. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Ali, S. (2009). İçimizdeki şeytan. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Ali, S. (2000). Kuyucaklı Yusuf. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Altınkaynak, H. (2006). Markopaşa yazıları ve ötekiler. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Aykaç, M. (2011). Türkçe öğretiminde çocuk edebiyatı metinleriyle kurgulanan yaratıcı drama
etkinliklerinin anlatma becerilerine etkisi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimler Enstitüsü,
Yayımlanmamış doktora tezi. Ankara
Bilen, Mürüvvet. (1994). Ailede toplumsallaşma. TED Aile Eğitim Konulu XVIII. Eğitim
Toplantısı. TED Eğitim Dizisi No. 18, Ankara: Şafak Matbaacılık.
Çakır İlhan, A. (2006). İlköğretimde sanat eğitimi ve eğitsel yaratıcı drama. Yaratıcı Drama 1985-
1998 Yazılar (Edt. H. Ömer Adıgüzel). Ankara: Naturel Yayınları.
Çetişli, İ. ( 1998). Batı edebiyatında edebi akımlar. Isparta: Kardelen Kitabevi
Erinç, Sıtkı M. (1994). Eğitsel bir etken olarak güzel sanatlar eğitiminin geleceği. Eğitsel Bir
Etken Olarak Güzel Sanatlar Eğitiminin Geleceği Semineri, 20-22 Ekim 1991, Ankara:
Alman Kültür Merkezi Yayını.
Kavcar, C. (1988). Türkçe öğretiminde dramatizasyon yöntemi. Türk Dilinin Öğretimi Toplantısı.
Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları.
Moran, B. (2014). Türk romanına eleştirel bir bakış, İstanbul: İletişim Yayınları, s.19.
Moran, B. (1988). Edebiyat kuramları ve eleştiri, İstanbul: Cem Yayınevi.
Okvuran, A. (2006). Sanatsal ve kültürel donanıma yaratıcı drama eğitimi bir katkı getirir mi?
Yaratıcı drama 1985- 1995 yazılar (Edt. H. Ömer Adıgüzel). Ankara: Naturel Yayınları.
Özdemir, E. (1984). Türk ve dünya edebiyatı, Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Yayınları.
Özdemir, E. (1994). Eleştirel okuma, Ankara: Bilgi Yayınevi.
San, İ. (2002). Yaratıcı drama –eğitsel boyutları. Yaratıcı drama 1985 -1995 yazılar (Edt. H. Ömer
Adıgüzel). Ankara: Naturel Yayınları.
Tural, S. (2003). Zamanın elinden tutmak, Ankara: Yeni Avrasya Yayınları, 4. Baskı, s.17.
Üstündağ, T. (2008). Yaratıcı drama öğretmenimin günlüğü. Ankara: Pegem Akademi.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2006). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin
Yayıncılık.
Erhan Akın**
ÖZ: Türkçe öğretmenlerinin hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilere yönelik görüşlerinin ele
alındığı bu çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden görüşme tekniği kullanılmıştır. Çalışma, Muş ili Bulanık
ilçesi merkez okullarında görev yapan kaynaştırma eğitimine tabi öğrencilerin dersine giren 18 Türkçe
öğretmenin görüşlerine dayanmaktadır. Türkçe öğretmenlerinin kendilerine yöneltilen sorulara verdikleri
cevaplar tek tek incelenmiş ve yorumlanmıştır. Türkçe Öğretmenlerinin görüşleri alıntılarla belirtilmiştir.
Yapılan analizler sonucunda görüşlerine başvurulan öğretmenlerin tamamının hafif düzeyde zihinsel yetersizliği
olan öğrencilerle ilgili Türkçe dersinde sorunlar yaşadıkları görülmüştür. Bu sorunların başında sınıf
mevcutlarının kalabalık olması, velilerin işbirliğine yanaşmaması, okullarda rehber öğretmenlerinin olmaması
sorunları gelmektedir.
Anahtar sözcükler: Türkçe öğretmeni, zihinsel yetersizlik, sorunlar
ABSTRACT: Turkish teachers to students who are mild mental deficiencytaken of views for this study,
qualitative research methods of interview technique. Study, Bulanık district of Muş entering the mainstream
education centers serving in the school subject is based on students 'course of 18 Turkish teachers' opinions.
Turkish teachers posed questions they answer they give to them individually examined and interpreted.
Turkish teachers' opinions are indicated by the quote. As a result of the reviews referenced analyses that
teachers of mild mental deficiency is related to Turkish students who lived in the problems. At the beginning
of this problem is parents cooperation crowd of available class farmhand, lack of school counselors in schools
issues.
Keywords: Turkish teacher, mental incompetence, problems
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Ana dilinin öğretildiği ders olan Türkçe dersinin önemi bilinmektedir. Türkçe
öğretmenlerinin bu bilinçle hareket edip Türkçe dersini verimli ve etkili işlemeleri gerektiği
düşünülmektedir. Çünkü Türkçe dersi diğer dersleri de etkileyen bir derstir. Türkçe dersinde
başarılı olamayan bir öğrencinin diğer derslerde başarılı olmasının zor olduğu düşünülmektedir.
Bunun için öncekilikle Türkçe öğretmenleri gerekli bilgi ve birikime sahip olmalıdır. Nitekim
Türkçe dersi öğretim programı ile öğrencilere; Türkçeyi doğru, güzel ve etkili kullanma, eleştirel
düşünme, yaratıcı düşünme, iletişim kurma, problem çözme, araştırma, karar verme, bilgi
teknolojilerini kullanma ve girişimcilik gibi beceriler kazandırma hedeflenmektedir. Bu becerilerin
öğrencilere kazandırılması için Programda belirtilen dinleme/izleme, konuşma, okuma, yazma
temel dil becerileri ve dil bilgisi ile bu becerilere yönelik kazanımlar, etkinlik ve verilen örneklerin
öğretmenler tarafından titizlikle uygulanması gerekir (MEB, 2006). Bu kazanımların hedef kitlesi
sadece normal gelişim gösteren öğrenciler değildir. Bunların yanında normal gelişim gösteren ve
akranlarıyla aynı ortamda ders gören hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilere de bu
becerilerin öğretmen tarafından seviyelerine uygun olarak öğretilmesi gerekir. Türkçe öğretmenleri
dil öğretimi sırasında bu öğrencilerin bütün özelliklerini de dikkate alarak bu öğretimi yapmaları
gerekmektedir. Türkçe öğretmenlerinin hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilerle ilgili
gerekli bilgi, birikime ve bildiklerini uygun bir şekilde hedef kitlesine aktarabilme yeteneğine sahip
olması gerekir. Bunun için Türkçe öğretmenleri hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrenciler
ve bunlara yönelik yapılması gerekenler hakkında kendisini yetiştirmelidir.
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği zihinsel yetersizliği olan
bireyleri; zihinsel yeterlilik açısından ortalamanın iki standart sapma altında farklılık gösteren,
kavramsal, sosyal vb. beceriler yönünden eksiklikleri bulunan ve 18 yaş öncesi ortaya çıkan, özel
eğitime muhtaç birey şeklinde tanımlar (MEB, 2006). Hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan
öğrenciler, zihinsel gelişimleri akranlarıyla aynı sırayla gerçekleşen ancak öğrenme becerileri
akranlarına göre daha yavaş ve daha az gelişmiş (Mastropieri & Scruggs, 2004; Eripek, 2005);
anlama ve kavrama becerileri tam gelişmemiş şeklinde tanımlanmaktadır (Ulukaya, 2009).
Hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrenciler, toplumla ve akranlarıyla olan bağlarının
kopmaması için diğer öğrencilerle aynı ortamda eğitim görürler. Bu öğrencilere diğer öğrencilere
uygulanan programdan farklı olan kaynaştırma eğitimi programı uygulanmaktadır. Ülkemizde
kaynaştırma eğitimi 1983 yılı 2916 sayılı ÖEMÇ Yasasının 4. maddesine göre ilk ve ortaokullarda
uygulanmaktadır (Balaban, Yılmaz ve Yıldızbaş, 2009). Kaynaştırma eğitimi; hafif düzeyde
yetersizliği olan öğrencilerin normal eğitim sınıflarında herhangi bir yetersizliği olmayan
yaşıtlarıyla aynı eğitime tabi tutan (Tüfekçioğlu; 1997; Sarı, 2002; Lewis & Doorlag, 2004;
Balaban vd., 2009); akranlarından farklı olarak özel ihtiyaçlara sahip bireylerin eğitimi için
hazırlanan ve bu bireylerin çok kısıtlanmaya maruz kalmadan eğitim görmelerine olanak sağlayan
ortamlarda yapılan eğitimdir (Lewis & Doorlag, 1987; Olson, Murphy & Olson, 1999).
Kaynaştırma eğitiminde amaç öğrencilerin sadece normal sınıflarda eğitim görmelerini
sağlamak değildir. Bu eğitim; dikkatlice hazırlanan sağlam temellere dayandırılan bir eğitimdir
(Blair, 1985; Deborah & Smith,1992; Sucuoğlu, 2006). Kaynaştırma, eğitim ortamında hoşgörünün
yerleşmesini sağlayan bir eğitim uygulamasıdır (Soodak & McCarthy, 2006). Hafif düzeyde
zihinsel yetersizliği olan bireylerin eğitiminde, kaynaştırma öğrencileri ile normal gelişim gösteren
öğrenciler aynı öğretmen tarafından aynı eğitim ortamında eğitim görürler (Batu ve Kırcaali-İftar,
2005). Çünkü kaynaştırma eğitiminde hedef öğrencilere akademik anlamda bilgi kazandırmak
değildir. Kaynaştırma eğitimi ile bireyleri bütün yönleriyle geliştirmek hedeflenmelidir (Salderay,
2008; Acedo, 2013).
Yöntem
Nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılarak
çalışma yapılmıştır. Yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile araştırmacılar ilgili konu ya
da olay üzerinde derinlemesine araştırma yapabilir. Bu yolla araştırmacılar daha derin
bilgilere ulaşabilir (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2008).
Çalışma Grubu
2014-2015 öğretim yılında Muş ili Bulanık ilçesi merkez okullarında görev yapan
ve kaynaştırma eğitimine tabi öğrencilerin dersine giren 18 Türkçe öğretmeni araştırmanın
çalışma grubunu oluşturmaktadır. Amaçlı örnekleme yöntemi çalışma grubu belirlenmeye
çalışılmıştır. Bu yolla araştırmalar daha detaylı ilerlemektedir (Patton, 1987, akt; Yıldırım
ve Şimşek, 2005). Kaynaştırma eğitimine tabi öğrencilerin dersine giren Türkçe
öğretmenlerini belirlemek için Bulanık İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nde şube müdürü ile
yapılan görüşme sonucunda öğretmenler tespit edilmiştir. Çalışma grubu 7 kadın ve 11
erkek öğretmenden oluşmaktadır. 12 öğretmen 1 ile 3 yıl arasında hizmet yılına sahipken 6
öğretmen ise 3 ve daha fazla hizmet yılına sahiptir.
Verilerin Analizi
Betimsel analiz yoluyla veriler analiz edilmeye çalışılmıştır. Betimsel analiz
yoluyla veriler sorulan sorulardan hareketle temalara ve kodlara göre çözümlenebilir.
Ayrıca verilen cevaplara göre de çözümleme yapılabilir (Yıldırım ve Şimşek, 2005).
Bağımsız kodlama yoluyla öğretmenlerin verdikleri cevaplar iki alan uzmanı tarafından
kodlanarak belirlenen temalar bulgular kısmında ele alınmıştır. Analizler sırasında
doğrudan aktarmalarda Ö1, Ö2, şeklinde kodlar kullanılırken. Sık tekrarlanan ve önemli
olduğu düşünülen görüşler de doğrudan alıntılanmıştır.
Bulgular
Türkçe öğretmenlerine hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilere ilişkin
sorular sorulmuş ve öğretmenlerin bu yöndeki görüşleri alınmıştır. Türkçe öğretmenlerine
sorulan sorulardan hareketle elde edilen görüşler ve buna yönelik yorum aşağıda
belirtilmiştir:
1. Hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilerle ilgili karşılaştığınız
güçlükler ve buna yönelik çözümleriniz nelerdir?
Öğretmenlerin bu soruya verdikleri cevaplar incelenerek ulaşılan sonuçlar şu
şekildedir: Görüşmeye katılan Türkçe öğretmenlerinin tamamı bu öğrencilerle ilgili sorun
yaşadıklarını belirtmişlerdir. Bunların başında gelen sorun ise öğretmenlerin tamamının (f
14) ortak olarak belirttiği sınıf mevcutlarının kalabalık olmasından kaynaklanan
öğrencilerin derse odaklanamama ve bu öğrencilerin sınıf içinde sorun oluşturmaları
meselesidir. Bu öğrencilerin zaman zaman diğer öğrencilerle de sorun yaşadıkları ve
normal gelişim gösteren öğrencilerin malzemelerini izinsiz aldıkları şeklinde sorunlar
tespit edilmiştir. Ayrıca bu öğrencilerin derse geç gelmeleri ve dersten erken çıkmak için
ya da arada sürekli tuvalet ihtiyacı için izin istemeleri de belirtilen diğer sorunlardan
olmuştur. 3 öğretmen tarafından dile getirilen diğer bir sorun ise bu öğrencilerin ders
anlatımı sırasında öğretmenlere ders dışında sorular sordukları ve dersin akışını bozdukları
şeklindeki sorundur. 1 öğretmen ise hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencisinin
devamsızlığına dikkat çekmiştir.
Türkçe öğretmenlerinin tamamının ortak olarak görüş belirttikleri sorun ise temel
dil becerilerini kazandırmakta veya geliştirmekte zorlanmaları, velilerin bu konuda iş
birliğine yanaşmamaları sorunudur. Türkçe öğretmenlerinin bu sorunlara yönelik çözüm
önerileri ise şöyledir: Öğretmenler; bu öğrencilere temel dil becerilerini kazandırmak için
ders dışında çalışma yaptıklarını ve bu çalışmalarda değişik araç gereçleri kullandıklarını (f
7), bu öğrencileri, sınıftaki başarılı öğrencilerle yan yana oturtarak onlardan yardım
aldıklarını (f 5), belirtmiştir. Sınıfların kalabalık olmasından dolayı sınıf hâkimiyetinde
sorun yaşayan öğretmenlerin (f 14) ise çözüm için bu öğrencilerine resim yaptırma (f 4),
onlara seviyelerine uygun hikâye kitabı okutma (f 8), onları sürekli derse katma (f 2) gibi
yolları denedikleri görülmüştür. Devamsızlık sorununu dile getiren bir öğretmen ise (f 1)
öğrencinin velisiyle ve okul idaresiyle görüştüğünü belirtmiştir. Ders anlatımı sırasında
sorun yaşayan öğretmenler (f 3) ise bu öğrencilere çeşitli görevler vererek sorunun
üstesinden geldiklerini belirtmiştir. Bu görevlendirmeler ise okuma çalışması ve
okunulanları uygun zamanda özetlendirme şeklindedir.
Türkçe öğretmenlerinden bazıları; (ö 5), sınıfının kalabalık olmasından dolayı bu
öğrencime hâkim olamıyorum ve bana sınıfta büyük sorun yaşatıyor. Ben de ona ders
işleme esnasında resim yaptırma ve kitap okuma çalışması yaptırıyorum. (ö 7), veli
çocuğuyla ilgilenmiyor, devamsızlık yapmasına göz yumuyor. Bu durumu idareye
bildirmek dışında yapacağım bir şey kalmıyor. (ö 16), sınıf mevcudunun kalabalık
olmasından dolayı normal gelişim gösteren öğrencilerim etkinliklerini yaparken ben de bu
öğrencimle ilgilenme fırsatını buluyorum. (ö 3), dersimde kimi zaman bilgisayar,
projeksiyon vb. aletler kullanıyorum. Bu şekilde öğrencime daha faydalı oluyor, bu
öğrencimin sınıf için sorun olmasını engelliyorum. (ö 17), okuma çalışması için derste
yeterince zaman olmadığı için ders dışında bu öğrencimle okuma ve anlama çalışması
yapıyorum.
2. Hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin velileriyle ilgili nasıl bir
işbirliği yapıyorsunuz?
Türkçe öğretmenlerin bu soruya verdikleri cevaplar incelenerek ulaşılan sonuçlar şu
şekildedir: Görüşmeye katılan Türkçe öğretmenlerinin tamamı bunu bir sorun olarak
görmüştür. Öğretmenler, bu sorunu da hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin
başarısındaki en büyük engel olarak görmüştür. Bu öğrencilerin velisini okulda hiç
görmediğini belirten öğretmenlerin (f 6) sayısının çokluğu durumu daha iyi açıklayabilir.
Diğer öğretmenler (f 12) ise öğrenci velisinin okula geldiğini ancak kendilerine yeterince
destekte bulunmadığını belirtirken bazı öğretmenler (f 5) ise velinin de temel dil
becerilerinden olan okuma ve yazma bilmediği hususuna dikkat çeker. Velilerle düzenli
toplantılar yapmaya çalıştıklarını ve bu öğrencilere gösterilmesi gereken ilginin önemini
velilere anlattıklarını, bireyselleştirilmiş Türkçe eğitimi planı doğrultusunda veliyi
yönlendirdiğini belirten öğretmenler (f 12) bundan da olumlu sonuç elde edemediklerini
vurgulamışlardır. Bir diğer çözüm yolunu ise bazı öğretmenlerin (f 7) her gün öğrencisi
için evde yapması gerekenleri veliye not yazarak gönderdiğini fakat bunda da çok iyi
sonuçlar almadığını belirtmiştir. Bazı öğretmenlerin (f 4) tüm olumsuzluklara rağmen
velinin az da olsa öğrencisi ile ilgilenmesinin öğrenci için iyi sonuçlar doğurduğunu ve bu
öğrencilerinin özellikle okuma becerisini iyi derecede geliştirdiğini belirtmiştir.
Türkçe öğretmenlerinden bazıları; (ö 18) özellikle bu öğrencimin velisiyle her hafta
görüşme gayretinde olurum. Kimi zaman okulda kimi zaman sık olmasa da öğrencimin
evinde veliyle görüş alış verişinde bulunurum. Bu durumun az da olsa faydasını
bence zihinsel engelli öğrenciler için Türkçe ders kitabı ayrı olarak hazırlanmalı ve
okutulmalıdır.
5. Hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrenciler için Türkçe dersi işlenişi
için önerileriniz nelerdir?
Öğretmenlerin bu soruya verdikleri cevaplar incelenerek ulaşılan sonuçlar şu
şekildedir: Görüşmeye katılan Türkçe öğretmenlerinin bir kısmı (f 9) Türkçe dersinde
ancak okuma becerisini sağlıklı şekilde geliştirilmeye çalışılabildiğini özellikle de yazma
becerisini kazandırmakta zorlandığını belirtmiş ve bunu için bireysel eğitim planlarının çok
titizlikle hazırlanması gerektiğini vurgulamıştır. Bu öğrencilerin Türkçe dersinde aktif
olmaları gerektiği öğretmenler tarafınca vurgulanmıştır. Bu öğrenciler için veli desteğinin
çok büyük bir ihtiyaç olduğu, veli olmadan bu öğrenciler için başarının olamayacağı
öğretmenlerin ortak görüşüdür. En dikkat çeken hususlardan bir tanesi de bu öğrenciler
için teknolojik araçların kullanılması gerektiği yönündeki öğretmenlerin önerilerdir.
Bir öğretmen dinleme metinlerini dinletirken aynı zamanda uygun görseller
kullandığını vurgulamıştır ve bu durumdan en çok zihinsel engelli öğlencisinin memnun
olduğunu belirtmiştir. Bir başka öğretmen derste mutlaka destekleyici unsurlar olarak
görsel ve işitsel araçların kullanılması gerektiğini dile getirir ve görsel, işitsel araçlarla
birlikte bu öğrencilerin temel dil becerilerini daha iyi kavrayabileceklerini iddia eder.
Dikkat çeken başka bir görüş ise Türkçe öğretmenlerinin zihinsel engelli öğrenciler ile
ilgili gerekli donanıma sahip olabilmeleri için eğitime tabi tutulmaları gerektiği görüşüdür.
Bazı öğretmenler (f 5) ise bu öğrenciler için ayrı ders kitabı hazırlanmalı ve etkinliklerin
onların seviyesine uygun hale getirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bazı öğretmenler (f 4)
ise mevcut Türkçe ders kitaplarına bu öğrenciler için ayrı bir bölüm konulması gerektiği ve
bununla birlikte öğretmenin daha rahat hareket edeceğini vurgulamıştır.
Türkçe dersinin ehemmiyetine dikkat çeken ve bu bilinçle hareket edilmesi gereken
görüşler de dikkat çekicidir. Çünkü yukarıda da belirtildiği gibi toplantılarda en büyük
sorumluluğun Türkçe öğretmenlerinde olduğu dile getirilmektedir. Türkçe dersinde
özellikle bu öğrenciler için başarılı öğrencileri devreye koymak gerekir düşüncesi de kayda
değerdir. Böylece öğrencilerin birbirlerini anlamaları ve birbirlerine yardımcı olmaları da
sağlanmış olunabilir.
Türkçe öğretmenlerinden bazıları; (ö 7), Türkçe dersinde yazma eğitimine gereken
önem verilmeli ve bu konuya bireyselleştirilmiş eğitim planlarında gerektiği kadar yer
verilmelidir. (ö 5), bu öğrencilerin Türkçe dersinde aktif olmaları gerektiği, diğer
öğrencilere yapıldığı gibi onlara da sesli okuma ya da etkinlik yaptırma çalışması
yaptırılmalıdır. Ancak bu yolla derse katılmaları sağlanabilir. Ben bunu yapıyorum. (ö 9),
Türkçe öğretmenlerinin zihinsel engelli öğrenciler ile ilgili gerekli donanıma sahip
olmadığını kendimden ve çevremden biliyorum. Bunun için Türkçe öğretmenlerinin eğitime
tabi tutulmaları gerektiği kanısındayım. (ö 1), bu öğrenciler için ayrı ders kitabı
hazırlanmalı ve etkinliklerin onların seviyesine uygun hale getirilmelidir. Bu yolla
materyal bulma sorunun kısmen hallolacağını düşünüyorum. (ö 11), Türkçe derslerinde
mutlaka destekleyici unsur olarak görsel ve işitsel araçların kullanılması gerektiğini
düşünüyorum ve uyguluyorum. Görsel ve işitsel araçlarla birlikte bu öğrencilerim temel dil
becerilerini daha iyi kavradıklarını gözlemliyorum. (ö 14), normal gelişime sahip
öğrencilere bu öğrenciler hakkında sağlıklı bilgi verilirse Türkçe derslerinin daha verimli
geçeceğini bizzat gördüm. Dersimde denedim. (ö 18), diğer dersler için de önemli
olduğunu biliyorum ama Türkçe dersi için veli olmazsa olmazdır. Veli mutlaka evde
çocuğuna okuma, anlama, yazma çalışması yaptırmalıdır. O zaman derste daha hızlı yol
alınabilir düşüncesindeyim. (ö 16), Türkçe dersi, dersi eğlenceli hale getirecek etkinlikler,
yöntemlerle işlenmelidir. Bu durumdan zevk alan zihinsel engelli öğrenci daha aktif
olacaktır.
Sonuç
Bu bölümde, araştırmanın bulgularına dayalı sonuçlar üzerinde durulmuş ve
çalışma alanı ile ilgili önerilerde bulunulmuştur. Bu çalışmada; Türkçe öğretmenlerinin
hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilere yönelik görüşleri ele alınmıştır.
Görüşmeye katılan Türkçe öğretmenlerinin tamamı bu öğrencilerle ilgili sorun
yaşadıklarını dile getirmiştir. Bu sorunlar başında şu sorunlar gelmektedir: Öğrencilerin
sınıf mevcutlarının kalabalık olmasından dolayı derse odaklanamaması ve bu öğrencilerin
sınıf içinde sorun oluşturmaları meselesidir. Bir diğer sorun ise Türkçe öğretmenlerinin
hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilerine temel dil becerilerini kazandırmakta
veya bu becerileri geliştirmekte zorlandıkları, velilerin iş birliğine yanaşmadıkları
sorunudur. Türkçe öğretmenlerin hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilerle ilgili
yaşadıkları bu sorunlara yönelik çözüm önerileri ise şöyledir: Temel dil becerilerini
kazandırmak için öğretmenler öğrencileri ile ders dışında çalışma yaptıkları ve
çalışmalarında değişik araç gereçler kullandıkları görülmüştür. Öğretmenlerin çözüm
önerilerinden birisi de bu öğrencilerini sınıftaki başarılı öğrencilerle yan yana oturtarak
onlardan yardım almaları şeklindedir. Ayrıca velilerle ilgili öğretmenlerin tamamının
kaygıları olduğu görülmüştür. Veliler olmadan bu öğrenciler için başarı sağlanamayacağı
öğretmenlerin görüşlerinden elde edilebilen tespittir. Buradan hareketle velilerin Türkçe
dersi ve öğretmeninin en büyük paydaşı olduğu söylenebilir. Bunun için veli, okul
işbirliğine hem yöneticiler hem de öğretmenler dikkat etmelidir.
Türkçe öğretmenlerinin rehberlik servisinden memnun oldukları ve servisten
yeterince faydalandıkları elde edilen önemli sonuçlardandır. Öğretmenlerin yöneticilerle
işbirliği konusunda olumsuz görüşlere sahip oldukları görülmüştür. Rehber öğretmene
sahip olmayan okullarda çalışan Türkçe öğretmenlerinin bu eksikliğe dikkat çekmesi
önemli sonuçlardan biridir. Rehberlik servisiyle işbirliği içinde olan Türkçe
öğretmenlerinin bu öğrenciler için daha umutlu ve olumlu yaklaşıma sahip oldukları
görülmüştür. Buradan hareketle hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin
bulunduğu okullarda rehberlik servisinin olması gerektiği şeklinde ifade edilebilir.
Türkçe ders kitaplarının, etkinliklerinin hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan
öğrenciler için uygun olmadığı varılan başka bir sonuçtur. Buradan hareketle
öğretmenlerin hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencileri normal gelişim gösteren
öğrencilerle bitlikte eğitime tabi tutamadıkları söylenebilir. Çünkü bu öğrencilerin en
büyük özelliği akranlarıyla aynı sınıfta ders görebiliyor olmalarıdır. Ancak öğretmenler
görüşlerde de belirtildiği gibi bu öğrencileri hep ayrı olarak görmekte bunlarla ayrı
zamanda ilgilenmek ve bu öğrenciler için ayrı kitap istemektedir. Ancak bu öğrenciler için
ayrı eğitim ortamı oluşturmak ayrı ders kitabı hazırlamak kaynaştırma eğitimine ters düşer.
Çünkü kaynaştırma eğitiminde amaç hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilerle
normal gelişim gösteren öğrenciler bir arada eğitim görmeleridir. Bu sorunun üstesinden
gelmek için derslerde görsel ve işitsel araçlar kullanılabilir. Bu araçlar sayesinde bireysel
farklılıktan kaynaklanan bazı sorunlar ortadan kalkar ve ders daha dikkat çekici hale gelir.
Diğer önemli bir sonuç ise Türkçe öğretmenlerinin hafif düzeyde zihinsel
yetersizliği olan öğrenciler için kendilerini yeterli görmedikleri ve bu hususta eğitime tabi
tutulmaları gerektiği sonucudur. Bu durum Türkçe öğretmenlerinin temel dil becerilerini
hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilere öğretme konusunda hizmet içi eğitime
tabi tutulmaları gerektiği şeklinde yorumlanabilir. Böylece bu sorunun en büyük
paydaşlarından birisi olan öğretmenden kaynaklı sorunlar ortadan kalkmış olabilir.
Ayrıca normal gelişim gösteren öğrencilere hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan
öğrenciler hakkında gerekli bilgiler verilerek sınıf içinde iletişimin olumlu bir şekilde
kurulması sağlanabilir. Yöneticilerin hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrenciler
hakkında hem mevzuat konusunda hem de uygulama konusunda öğretmenlere yol
gösterecek niteliğe sahip olmaları için gerekli eğitime tabi tutulması gerektiği
düşünülmektedir.
Kaynakça
Balaban, M., Yılmaz, Ö. ve Yıldızbaş, F. (2009). Okul öncesi eğitimde kaynaştırma eğitimi
uygulamalarına ilişkin öğretmen görüşlerinin incelenmesi. I. International Congress of
Turkey Education Researches, Oral Representation, 1-3 May, Çanakkale.
Batu, E. S. ve Kırcaali İftar, G. (2005). Kaynaştırma. Ankara: Kök Yayıncılık.
Blair, R.E. (1985) Some ıssues for school boards mainstreaming, Canadian Education
Association ISNB : 0-920315-06-2.
Büyüköztürk, Ş., Çakmak, E.K., Akgün, Ö. E., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F. (2008). Bilimsel
araştırma yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Deborah, F. R. & Smith, B. J. (1992). Attitude barries and strategies for preschool mainstreaming,
Policy nad Practice in Early Childhood Special Education Series.
Eripek, S. (2005). Zeka geriliği. Ankara: Kök Yayıncılık.
Lewis, R. & Doorlag D. (2004). Teaching special students in general education classroom,
Netcang, N.J. U.S.A.
Lewis, R. B. & Doorlag, D. H. (1987). Teaching special students in the mainstream. Colombus:
Merrill Publishing Company.
Mastropieri, M. A. & Scruggs, T. E. (2004). The inclusive classroom strategies for effective
instruction (2nd ed.).J: Pearson/Merrill Prentice Hall.
Milli Eğitim Bakanlığı (2006). Özel eğitim hizmetleri yönetmeliği, 31.05.2006 tarih ve 26184
Sayılı Resmî Gazete.
MEB (Milli Eğitim Bakanlığı). (2006). Türkçe Dersi Öğretim Programı.(6-8) Web:
httfile:///C:/Users/erhan/Downloads/2148.pdf adresinden 20.06.2014 tarihinde alınmıştır.
Olson, J.; Murphy, C. L. & Olson, D. P.(1999). Readying parents and teachers for the ınclusion of
children with disabilities. A Step-By-Step Process, Young Children, 3, 18-19-22.
Salderay, B. (2008). Türkiye’deki zihin engelliler iş okullarında görsel sanatlar dersinin
öğrencilerin beceri, davranış ve meslek edinimindeki katkısına yönelik öğretmen görüşleri.
Yayımlanmamış doktora tezi. Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Sarı, H. (2002). Özel eğitime muhtaç öğrencilerin eğitimleriyle ilgili öneriler. Ankara: Pegem A
Yayınları.
Soodak, L. C. & McCarthy, M. R. (2006). Classroom management in inclusive settings. Evertson,
Handbook of classroom management: Research, practice and contemporary issues. (Eds:
C. M. Evertson & C. S. Weinstein). Lawrence Erlbaum Associates, Inc. pp. 3-15.
Sucuoğlu, B. (2006). Etkili kaynaştırma uygulamaları, Ankara: Ekinoks Yayınevi.
Tüfekçioğlu, Ü. (1997). İşitme engelli çocukların okul öncesi dönemde kaynaştırma ortamında
eğitimleri. Milli Eğitim Kültür-Sanat Dergisi, Sayı: 136, 58-61.
Ulukaya, E. (2009). Eğitilebilir zihinsel engelli çocuklara beceri kazandırmada karşılaşılan
sorunların incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bölümleri
Enstitüsü, Dekoratif Ürünler Eğitim ABD. Ankara.
Yıldırım, A., Şimşek, H. (2005). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. (2. baskı). Ankara:
Seçkin yayıncılık.
ÖZ: Tarihi süreçte Türk kültürü, etrafındaki pek çok komşu kültür ile etkileşim içerisine girerek kültürel
alışverişinde bulunmuştur. Kuzeydoğu komşumuz Gürcistan da uzun yıllardan beri kültürel olarak ilişki halinde
bulunduğumuz ülkelerden bir tanesidir. Bu kültürel alışverişin bir neticesi olarak da Türkçe ve Gürcüce arasında
dikkate değer miktarda ortak dil unsuru (kelime, deyim ve atasözü) ortaya çıkmıştır. Gürcistan’da günümüzde
birçok kurumda yabancı dil olarak Türkçe öğretimi yapılmakta ve ülke genelinde her dönem yaklaşık 2500 kişi
yabancı dil olarak Türkçe öğrenmektedir. Bu çalışmanın amacı Türkçe ve Gürcüce arasındaki ortak kelime,
deyim ve atasözlerinden hareketle Gürcüler için yabancı dil olarak Türkçe öğretim sürecinin daha verimli
kılınmasına yönelik bir yaklaşım sunmaktır. Araştırmada, doküman inceleme tekniği kullanılmıştır. Bu
doğrultuda, Türkçe ve Gürcüce arasındaki ortak dil unsurlarının bulunabileceği kaynaklar incelenmiş ve bunun
dışında araştırmacılar tarafından fişleme de yapılmıştır. Gürcistanlılara yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde
kullanılabilecek ortak kelime, deyim ve atasözleri üç tablo halinde sıralanmış ve çalışmanın sonunda ortak dil
unsurlarından nasıl yararlanılacağına yönelik bazı öneriler sunulmuştur.
Anahtar sözcükler: dil ve kültür, yabancılara Türkçe öğretimi, Gürcistan
ABSTRACT: Historically, Turkish culture has interacted with many neighboring cultures and had cultural
exchanges. Our northeastern neighbor Georgia is one of the countries that we have been culturally involved
for many years. As a result of this cultural exchange, a considerable amount of common language elements
(words, idioms and proverbs) have emerged between Turkish and Georgian. Today, many institutions in
Georgia are teaching Turkish as a foreign language and around 2500 people study Turkish as a foreign
language every semester. The aim of this study is to present an approach for making the process of teaching
Turkish as a foreign language to Georgians more efficient by using common words, idioms and proverbs
between Turkish and Georgian. In the research, document analysis technique is used. Accordingly, the sources
in which the common language elements can be found have been analyzed and also the fiction has been made
by the researchers. Common words, idioms and proverbs that can be used in teaching Turkish as a foreign
language to Georgians have been listed in three tables and some suggestions on how to utilize common
language elements have been presented at the end of the study.
Keywords: Language-Culture, Teaching Turkish to Foreigners, Georgia
_________________________________________________________________________________________________
Giriş
Türkiye’nin kuzeydoğu komşusu olan Gürcistan Cumhuriyeti, 9 Nisan 1991 yılında
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti, Gürcistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkeler arasındadır. Her ne
kadar Gürcistan’ın bağımsızlık kazanma tarihi çok eskilere kadar gitmese de, Türk-Gürcü
ilişkilerinin tarihini M. Ö. 6. yüzyıla kadar dayandırmak mümkündür. Bazı kaynaklar,
Türklerle Gürcülerin karşılaşmasını Milattan önce 6. yüzyılda Keyhüsrev (633-584)’e
yenilen Türklerden 28 ailenin Gurgan (Hazar) Denizi’ni aşarak kuzeyden Gürcistan’ın eski
başkentlerinden Mtsheta’ya gelmelerinden hareketle 2500 yıl öncesine kadar
götürmektedir (Üstünyer, 2011: 221).
Türkler ve Gürcüler komşu iki millet olmanın çok daha ötesinde, tarihi yakınlık ve
dostluktan dolayı birbirlerinin kültürlerini de öğrenmişlerdir. Bu yakınlığın sebeplerinden
biri de 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra, Gürcistan’da Rus hâkimiyeti
pekişmesidir. Bu savaştan sonra Müslüman Gürcülerin büyük bölümü, göç ederek
Türkiye’nin değişik bölgelerine yerleşmişlerdir (Buran ve Çak, 2012: 58). Bu vesile ile
ülke arasında akrabalık bağları da meydana gelmiştir.
Ayrıca Gürcistan coğrafyasında Türk kültürü Türkoloji alanında yapılan çalışmalar
vasıtasıyla da tanınmış ve öğrenilmiştir. 1919 yılında, ünlü bilim adamı İvane
Cavahişvili’nin önderliğinde Tiflis Devlet Üniversitesi kurulduğunda buradaki Filoloji
(Dil-Edebiyat) Fakültesinde Osmanlıca derslerini öğretmek üzere hocalar davet edilmişti
(Gocayev, 2009: 1). Ardından Arapça, Farsça, Ermenice gibi dillerin 1918 yılında Tiflis
Üniversitesi’nde öğretilmeye başlandığı görülmektedir. Türk Lehçelerinin öğretimine ise
bir takım özel durumlar nedeniyle biraz geç (1937’de üniversitenin Filoloji Fakültesinde
yardımcı ders olarak okutulmaya) başlandı (Abdiyeva, 1977). Tiflis Üniversitesinin dil ve
edebiyat bölümünden mezun olan Sergi Cikia Gürcistan Türkoloji ekolünün kurucusu
sayılmaktadır. Günümüzde Gürcistan’daki Türkoloji bölümlerinde hizmet veren
Türkologlar Cikia’nın ekolünü devam ettirmektedirler. Cikia, “1927'de İstanbul’a gelmiş,
ünlü Türkolog Fuat Köprülü'nün öğrencisi olmuş bu arada Osmanlı belgelerini okumayı
öğrenmiştir. Türkiye’den dönüşünde Rusya’da Petersburg Üniversitesinde görev almış,
burada Türkçe dersleri vermiştir. Sonra Gürcistan’a dönmüş, 1936 yılında Tiflis Devlet
Üniversitesinde Doğu Dilleri Kürsüsünün başkanı olarak Türk Dili lisans ve yüksek lisans
programları düzenli biçimde öğretmeye başlamıştı. 1945-1953 yılları arasında üniversitede
Doğu Bilimi Fakültesinin ilk dekanı, 1960 yılında aynı üniversitede Filoloji Fakültesi
bünyesinde Türkoloji Kürsüsünde başkan, aynı zamanda Gürcistan Bilimler Akademisi
Doğu Bilimi Enstitüsü bünyesinde Türkoloji bölümünün başkanı görevlerinde
bulunmuştur.” (Gocayeva, 2009: 3).
Ülkenin en köklü üniversitesi olan İvane Javakhişvili Üniversitesinin dışında
Tiflis’te, Sokhumi Devlet Üniversitesiyle İlia Devlet Üniversitesinde Türkoloji bölümü
bulunmaktadır. Ayrıca Gürcistan Üniversitesi, Özgür Üniversite, Gürcistan Kafkas
Üniversitesi, Gürcistan Amerikan Üniversitesinde seçmeli ders olarak Türkçe
öğretilmektedir. Bunun dışında İlia Devlet Üniversitesinde Türkçe öğretimi yapılmaktadır.
Tiflis dışında, Akhaltske Samtskhe-Javakheti Devlet Üniversitesi, Batum Şota Rustaveli
almaktadır. Bu kabuller, kelimenin ait olduğu toplumun kültürünün bir parçasıdır.” (Güzel
ve Barın, 2013: 260). Somutlaştırmak gerekirse “böceğim” kelimesini Türkçede sevgi
anlamını taşıyan bir hitap şeklinde kullanmak mümkünken aynı kelime Gürcücede veya
Farsçada hakaret manası taşımaktadır.
Yabancı dil öğretiminde hedef yalnızca dil bilgisi kurallarını kavratıp kelime
öğretmekten ibaret değildir. “Yabancı dil öğretiminde amaç, öğrencilerin kültürel
yeterlilikleri kazanarak o dili daha iyi anlar ve konuşur hale getirebilmektir. Bunu
yapabilmek için o dilin kelimelerinin nerede, ne zaman, niçin, kim tarafından hangi
ortamda kullanıldığının bilinmesi ve kavranması oldukça önemlidir.” (Çiftçi vd, 2013:
366). Bu bağlamda, Demir ve Açık (2011: 55) da yabancı dil öğrenimin bir anlamda
dünyada bulunan diğer toplumların dünyaya bakış açılarını, düşünme ve değer sistemlerini
anlamak için yapılan bir uğraş olduğunu, bir toplumu oluşturan bireylerin günlük hayatta
meydana getirdikleri çeşitli etkinlikleri algılayabilmek için o toplumun kültürüne has temel
noktaları bilmek gerektiğini vurgulamaktadır.
Hedef kitle dili öğrenirken dili kültürel bağlamını da öğrenmelidir. Aksi halde
sorunsuz ve yanlış anlaşılmaların olmadığı bir iletişim kurmak güçtür. Bu doğrultuda Barın
(2008), “yabancılara Türkçe öğretimi, Türk kültürünün öğretilmesi amacını taşımaktadır.
Çünkü dil kültür aktarıcısıdır. Türkçenin yabancı dil olarak öğretilmesinin ana dil olarak
öğretilmesinden farklı ve zor yönü; Türkçeyi öğrenen yabancıların Türk kültürüne olan
uzaklığıdır. Yabancı dil öğrenen kişi o dile ait kültürün içine girmektedir. ‘Kültür, onun
çevresinde yaşayan insanları, hem diğer insanlarla münasebetlerinde hem de tabiat
karşısında uyumlu hâle getirmeye çalışan, değerler, normlar ve sosyal kontrol unsurlarının
bütünüdür.’ (Tural 1990: 52). Kişi, kültür ögelerini ne kadar iyi algılarsa yabancı dili de o
oranda iyi öğrenebilmektedir. Dolayısıyla kültür ögelerinin, yeri geldikçe, bir yabancının
öğrenebileceği ölçüde ve doğru biçimde verilmesi önem taşımaktadır.” yorumunda
bulunmaktadır.
Kültürel bilgiden yoksun bir şekilde yabancı dil olarak Türkçe öğrenenlerin o
topluma ait folklorik atasözlerin ve deyimlerin olduğu metinleri anlamakta zorluk
yaşayabileceği Yüce ve Koçer (2012: 352) tarafından belirtilmiştir. Gerçekten de
atasözleri, deyim, kalıp sözler, tabirler vb. dil unsurlarının hedef kitle tarafından kavranıp
kullanılması kolay değildir. Bu dil unsurları derin anlamda topluma ait kültürel kodlar
taşımaktadır. Özellikle Türkiye dışında yabancı dil olarak Türkçe öğrenenlerin bu türden
unsurları kavraması daha da zordur. Bu nedenle bilhassa yurt dışında Türkçe öğretimi
yapan okutmanların öğretim sürecinde kültür aktarımı hususunda özenle durması yarar
sağlayacaktır.
Yabancı dil öğretimi sürecinde kültürel öğelere yer verilmesi dilin hedef kitle
tarafından daha iyi anlamlandırılması ve dil mantığının daha kolay bir şekilde
kavranılmasına yardımcı olabilir. Dildeki nedensizlik kültürel öğelerin aktarımıyla yerini
bilinçli bir öğrenmeye bırakabilir. Sınıf ortamında verilen Türk kültürü ile ilgili bilgilerin
hedef kitle tarafından dikkatle dinlenip not alındığı araştırmacılarca (Bayyurt, 2011: 34)
vurgulanmıştır. Bu noktadan hareketle yabancı dil öğretim sürecinde kültür aktarımın dersi
tekdüzelikten kurtaracağı da ileri sürülebilir. Ayrıca yabancı dil öğretim sürecinde kültür
aktarımı ile Boylu’ya (2014: 21) göre;
Ortak Kelimeler
Aşağıdaki tabloda Arısoy (2010) tarafından hazırlanan sözlük esas alınarak,
Türkçe ve Gürcüce arasındaki 200 adet ortak kelime verilmiştir:
189
ვალსი Valsi Vals
190 ვირაჟი Viraji Viraj
Ortak Deyimler
Aşağıdaki tabloda, Eter, Mamulia (2006) tarafından kaleme alınan deyimler
sözlüğü esas alınarak Türkçe ve Gürcüce arasındaki 55 adet ortak deyim verilmiştir:
Ortak Atasözleri
Aşağıdaki tabloda Türkçe ve Gürcüce arasındaki 50 adet ortak atasözü verilmiştir:
5 ცხენის სიკვდილი ჭვავიდან Tskhenis sikvdili tchvavidan ikos Atın ölümü arpadan olsun
იყოს
6 ფეხი იქამდე გაიწოდე Pekhi iqamde gaiwode Ayağını yorganına göre
სადამდეც საბანი გწვდებაო sadamdets sabani gtsvdebao uzat
7 ასჯერ გაზომე ერთხელ Asjer gazome ertkhel gacheri Bin ölçüp bir biçmeli
გაჭერი
8 დღევანდელი კვერცხი Dghevandeli kvercxi mirçevnia Bugünkü tavuk yarınki
მირჩევნია ხვალინდელ xvalindel qatamsao kazdan iyidir
ქათამსაო
9 გიჟისთვის ყოველი დღე Gijistvis koveli dğe bairamia Deliye her gün bayram
ბაირამია
10 ჟანგი რკინას ჭამს, კაცის Jangi rkinas chams katsis guls – Demir nemden, insan
გულს _ დარდიო dardio gamdan çürür
11 წყალწაღებული ხავს Tskaltsaghebuli khavss Denize düşen yılana sarılır
ეკიდებოდაო ekidebodao
12 ვარდი უეკლოდ არ იქნებაო Vardi Ueklod Ar İknebao Dikensiz gül olmaz
15 ხმლით დაჭრილი Xmlit daçrili ganikurneba, enit El yarası onulur, dil yarası
განიკურნება, ენით დაჭრილი daçrili ki-ara onulmaz
კი
16 ადრე ამდგარი შორს წავაო Adre amdgari shors tsavao Erken kalkan yol alır
17 ვირი ვირად დარჩება, Viri virad darçeba, varskvlavebit Eşeğe altın semer de
ვარსკვლავებით რომ შემოსო rom shemoso vursalar, eşek yine eşektir
18 ვირზე შეჯდომა ერთი Virze şedjdoma erti sircxvili da Eşeğe binmek bir ayıp,
სირცხვილი და ჩამოვარდნა çamovardna meoreo düşmek (inmek) iki
მეორეო
19 ვირმა რა იცის ხურმა რა virma ra icis xurma ra xiliao Eşek hoşaftan ne anlar
ხილიაო
20 დოდოფალი შუშლელი Dodopali şusleli sahli Gelin girmedik ev olur,
სახლი იქნება, კტარის ikneba, katris gamusleli sahli ar ölüm girmedik ev olmaz
გამუსლელი სახლი არ იქნება ikneba
21 თვალი გულის სარკეაო Tvali gulis sarkeao Gözler kalbin aynasıdır
22 ნუ დასცინი სხვასაო, Nu dascini sxvasao, gadagxdeba Gülme komşuna, gelir
გადაგხდება თავსაო tavsao başına
23 ზოგჯერ ჭირიც მარგებელია Zogjer çiric margebelia Her işte bir hayır vardır
24 ხარს რქებით დააბამენ, Xars rqebit daabamen, dedakacs İnsanı sözünden, öküzü
დედაკაცს ენითაო enitao boynuzundan tutarlar
25 ძაღლი ძაღლის ტყავს არ Dzaghli dzaghlis tkavs ar İt iti ısırmaz
დახევსო dakhevso
26 ძაღლი ახსენე და ჯოხი Dzaghli axsene da djoxi xelşi İti an, çomağı hazırla
ხელში დაიჭირე daiçire
27 ”-კარგი ქენი, ქვაზე დადე, Kargi qeni, qvaze dade, gaiare, İyilik et denize at, balık
გაიარე, წინ დაგხვდებაო tsin dagxvdebao bilmezse Halik bilir
30 მულო, შენგეუბნები, რძალო, Mulo, şen geubnebi, rdzalo, şen Kızım sana söylüyorum,
შენ გაიგონე gaigone gelinim sen işit
31 უძაღლო სოფელში Udzaghlo sofelshi umisamartod Köpeksiz köy bulmuş da
უმისამართოდ დავეხეტებიო davekhetebio çomaksız (değneksiz)
geziyor
32 მგელი რომ დაბერდება Mgeli ropm daberdeba dzaghlis Kurt yaşlanınca köpeğin
ძაღლის სათამაშოდ იქცევაო satamashod iktsevao oyuncağı olur
33 რასაც დათესავ იმას მოიმკი Rasats datesav imas moimki Ne ekersen onu biçersin
34 მკვდარ ძაღლს მგლის არ Mkvdar dzaghls mglis ar Ölü kurt köpekten korkmaz
შეეშინდებაო sheeshindebao
35 ღვარი წევა ლილა დარჩება Ğvari tzeva lila darçeba Sel gider kum kalır
36 საიდუმლო არ გაუმხილო Saidumlo ar gaumxilo megobars, Sırrını söyleme dostuna, o
მეგობარს, ისიც ეტყვის თავის isic etyvis tavis megobars da söyler dostuna
მეგობარს
37 ვინც ბოლოს გაიცინებს, Vinc bolos gaicinebs, kargad is Son gülen iyi güler
კარგად ის გაიცინებს gaicinebs
38 სიტყვა ვერცხლია, დუმილი Sityva vercxlia, dumili oqroa Söz gümüşse, sükût altındır
ოქროა
39 ჭამის დროს ძაღლსაც არ Çamis dros dzaghlsac ar Su içene yılan bile
გალახავენო galaxaveno dokunmaz
40 მელა ქათმის კარზე Mela qatmis karze mokvdebao Su testisi suyolunda kırılır
მოკვდებაო
41 ეშლილი ორდეკი ტრაკით Şeşlili ordeki trakit tzkalşi şeva Şaşkın ördek kıçıyla suya
წყალში შევა dalar
42 გველსა ხვრელად ამოიყვანს Gvelsa Khvrelad amoikvans ena Tatlı dil yılanı deliğinden
ენა ტკბილად მოუბარი tkbilad moubari çıkartır
43 აგორდა ქოთანი იპოვა Agorda Kotani İpovna Sarkveli Tencere Yuvarlandı
სარქველი Kapağını Buldu
Sonuç ve Öneriler
“Türkiye içinde ve dışındaki farklı eğitim kurumlarında yabancılara Türkçe
öğretimi alanındaki uygulama ve deneyimler göstermiştir ki mevcut ders malzemeleri,
öğreticilerin hedeflerine ulaşmaları açısından yeterli değildir.” (Özdemir, 2013: 165). Bu
nedenle hedef kitle özelliklerine uygun yeni ders malzemelerinin hazırlanmasına temel
teşkil edecek araştırmaların yapılması önem arz etmektedir.
Gürcistan Türkçenin yabancı dil olarak yoğun ilgi gördüğü ülkelerden biri olmakla
birlikte yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde bugüne Türkiye’de kullanılan genel Türkçe
öğretim setleri ile Yunus Emre Enstitüsü tarafından hazırlanmış olan setler kullanılmıştır.
Ancak Türkler ve Gürcüler arasındaki tarihi ilişkiler sebebiyle ortaya çıkan ortak dil
unsurların bu kitaplara yansımadığını, bu durumun da normal olduğunu belirtmek
mümkündür. Ancak Gürcistan, İran, Mısır gibi Türkçenin yabancı dil olarak ciddi ilgi
gördüğü ülkelere özgü ders materyali geliştirmek ve bu süreçte amaç dil ile araç dil
arasındaki ortaklıklardan hareket etmek kuşkusuz pek çok fayda sağlayacaktır. Bu
noktadan hareketle, bu araştırmada Gürcülere yabancı dil olarak Türkçe öğretirken
kullanılabileceği düşünülen Türkçe ve Gürcüce arasındaki bazı ortak dil unsurları (kelime,
deyim ve atasözü) tespit edilerek üç tablo halinde sıralanmıştır. Ayrıca aşağıda
araştırmacılar ve sahada görev yapan okutmanlar içinde bazı öneriler sunulmuştur:
1. Bu çalışmada örneklem oluşturması açısından ortak dil unsurlarının bir kısmı
verilmiştir. Sözlüklerin kapsamlı bir şekilde taranması neticesinde Türkçe ve Farsça
arasındaki ortak dil unsurlarının tamamı ortaya konulup seviyelere ayrılarak
öğretim sürecinde kullanılabilir.
2. Tarama sonucunda elde edilecek ortak kelime, deyim ve atasözleri kullanılarak
Gürcistanlı hedef kitlenin hazırbulunuşluk düzeyine uygun Türkçe öğretim kitapları
ve ders materyalleri hazırlanabilir.
3. Ortak dil unsurlarının kullanıldığı bir metin bankası oluşturularak söz konusu
metinler okuma ve dinleme etkinliklerine uygun hâle getirildikten sonra ihtiyaç
durumunda kullanılabilir.
4. Özellikle dil bilgisi öğretimi sırasında ortak kelimelerden yararlanılması hedef
kitlenin bilişsel yükünü azaltacağından faydalı olabilir.
5. Deyim ve atasözü gibi kalıp sözlerin öğretimi kolay olmamakla birlikte amaç dil ile
araç dil arasındaki bu türden ortaklıklar öğretim sürecini doğrudan
kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle temel seviyeden başlanarak ortak deyim ve
atasözleri öğretilebilir.
6. Türkçe ve Gürcüce arasındaki ortaklıklar zaman zaman hedef kitleye sezdirilerek
hedef kitlenin Türkçe öğrenmeye karşı olan ilgisi arttırılabilir. Çünkü öğrendiği dil
ile ana dili arasında benzerlikler bulan bir kimsenin öğrendiği dile karşı
motivasyonu şüphesiz artacaktır.
7. Türkçe ve Gürcüce arasındaki ortak kelime, atasözü ve deyimleri içeren özel bir
sözlüğün hazırlanarak hedef kitleye verilmesi büyük kolaylık sağlayacaktır.
Kaynakça
Abdiyeva R. (Çev.) (2004). Gürcistan’da Türkoloji’nin gelişmesi. Sovyetskaya Turkologiya, No: 6,
sayfa 30-39, Petersburg, 1977
Akalın, H. Ş. ve diğ. (2009). Türkçe sözlük (10. Baskı). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Arısoy, İ. (2010). Gürcüce-Türkçe sözlük. Ankara: Türk Dili Kurumu Yayınları.
Barın, E. (2008) Yabancılara Türkçenin öğretiminde Nasrettin Hoca fıkralarının yeri. Türk Yurdu
Dergisi 255. Ankara.
Bayyurt, Y. (2011). Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde kültür kavramı ve sınıf ortamına
yansıması, Yabancılara Türkçe Öğretimi Politika Yöntem ve Beceriler (Ed. Yaylı, Derya ve
Bayyurt, Yasemin) 2. Baskı, Ankara: Anı Yayıncılık.
Boylu, E. (2014). Dil-kültür ilişkisi ve İran’da Türkçe öğretimine etkisi, KMÜ Sosyal ve Ekonomik
Araştırmalar Dergisi 16 (Özel Sayı II): 19-28, ISSN: 2147 – 7833.
Buran, A. ve Çak Yüksel, B. (2012): Türkiye’de diller ve etnik gruplar, Ankara: Akçağ Yayınları
Çiftçi, M. vd. (2013). Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde kültür, Yabancılara Türkçe
Öğretimi El Kitabı (Ed. Durmuş, Mustafa ve Okur Alparslan), Ankara: Grafiker Yayıınları.
Demir, A. ve Açık, F. (2011). Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde kültürlerarası yaklaşım ve
seçilecek metinlerde bulunması gereken özellikler, TÜBAR XXX, Güz, 51-72.
Elbir, B. ve Aka, F. N. (2015). Yabancılara Türkçe öğretiminde kültür aktarımına yönelik yapılan
çalışmaların değerlendirilmesi, Turkish Studies-International Periodical for the Languages,
Literature and History of Turkish or Turkic-, 371-186, ISSN: 13082140.
Gocayeva Memmedova, G. (2009). Gürcistan’da Türkoloji çalışmaları, Çukurova Üniversitesi
Türkoloji Araştırmalar Merkezi Sitesi. (Erişim Tarihi: 22. 12. 2016)
Göçer, A. (2012). Dil-kültür ilişkisi ve etkileşimi üzerine, Türk Dili, Sayı: 729, s. 50-57.
Güzel, A. ve Barın E. (2013). Yabancı dil olarak Türkçe öğretimi, Ankara: Akçağ Yayınları.
Mamulia, E. (2006). Türkçe-Gürcüce deyimler sözlüğü, Tsirartkela Yayınevi.
Özdemir, C. (2013). Dil-kültür ilişkisi: folklor ürünlerinin Türkçenin yabancı dil olarak
öğretiminde yeri ve işlevi, Millî Folklor, 2013, Yıl 25, Sayı 97, Sayfa 157-166.
Tural, S. K. (1990). Nekre ve nükte kavramlarının kültür içindeki yeri ve fonksiyonları, Fikrî ve
Felsefî Yönüyle Nasreddin Hoca Sempozyumu Bildirileri, Konya Valiliği İl Kültür
Müdürlüğü, Akşehir.
Üstünyer, İ. (2011). Gürcistan’da Türkoloji, Tarih Dergisi, Sayı 54, 2011/2, İstanbul.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2012). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin
Yayınevi.
Yüce, K. ve Koçer, Ö. (2012). Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde hedef kültür, Yabancı Dil
Olarak Türkçe Öğretimi (YDTÖ) (Ed. Kılınç, Aziz ve Şahin, Abdullah) 2. Baskı, Ankara:
Pegem Akademi.
ÖZ: Bu araştırmada, ortaokulda öğrenimlerini sürdüren öğrencilerin özetlemeye yönelik tutumlarını ortaya
koymaya yönelik bir tutum ölçeğinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Araştırmada nitel ve nicel istatistiksel
tekniklerin kullanıldığı karma yöntemlerden “Keşfedici Desen” kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS 18
programı ile Lisrel 8.7 programından yararlanılmıştır. Ölçeğin geçerlik çalışması kapsamında yapı geçerliğine
bakılmıştır. Ölçeğin yapı geçerliğini belirlemek amacı ile açımlayıcı faktör analizi ile doğrulayıcı faktör analizi
yapılmıştır. Ölçeğin güvenirlik çalışması kapsamında iç tutarlılık anlamında bilgi veren Cronbach Alfa katsayısı
hesaplanmıştır. Madde geçerliğine kanıt olarak madde-toplam korelasyonları hesaplanmıştır. Sonuç olarak,
Özetlemeye Yönelik Tutum Ölçeği “Özetleme Yapmaktan Hoşlanma” ve “Özetlemenin Önemine İnanma”
olmak üzere 2 faktörlü yapıda toplam 27 maddeden oluşturulmuştur.
Anahtar sözcükler: özetleme, tutum ölçeği, ölçek geliştirme
ABSTRACT: In this research, it is aimed to develope an attitude scale towards summarization which presents
attitudes of secondary school students towards summarization. In the research, "Exploratory Pattern" was used
from mixed methods in which qualitative and quantitative statistical techniques were used. In the analysis of
the data, the SPSS 18 program and the Lisrel 8.7 program were used. Within the context of validity of scale, the
validity of structure has been examined. Confirmatory factor analysis and exploratory factor analysis were
performed to determine the validity of the scale. In the reliability study of the scale, the Cronbach Alpha value,
which gives information about internal consistency, was calculated. Total item correlations have been calculated
as evidence for item validity. As a result, the Attitude Toward Summarization Scale was composed of 27 items
in 2 factorial structure as "Favoring to Summarize" and "Belief in Summarization".
Keywords: summarization, attitude scale, scale development
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Özetleme, öğretim sürecinde özellikle Türkçe öğretmenlerinin sıklıkla başvurdukları
yöntemlerden biridir. Genellikle, ders kitabında yer alan bir okuma metninin ya da bir
romanın özetlenmesini içeren uygulamaların öğretmenler tarafından öğrencilere görev
olarak verildiği söylenebilir. “Özetleme edimi, öncelikli olarak kaynak metin yapısını, özet
metin yapısına dönüştürmeyi gerektirmektedir. Bu dönüştürme sürecinde, kaynak metin
yapısı ilgili stratejiler doğrultusunda işlemlenirken alt kavramların genellemeye dayalı
olarak yeniden üretilmesi söz konusudur” (Çıkrıkçı, 2004). Öğrencilerin özetleme sürecinde
işletecekleri stratejiler konusundaki bilgileri ve bu stratejileri uygulama becerileri aşamalı
bir gelişim gösterir. Bu nedenle, öğretim sürecinde öncelikli olarak öğrencilerin özetleme
stratejilerini kullanma becerilerini geliştirmeye dönük etkinliklerin yapılması gerekir. Oysa,
özetlemeye dönük sınıf içi uygulamalar genel olarak okunan bir metnin doğrudan
özetlenmesi ve sınıfa yüksek sesle okunması biçiminde sürdürülür. Özetleme, doğru ve
amaca uygun olarak kullanıldığında etkili bir yöntemdir. Aşağıda, özetleme yönteminin
öğretim süreci açısından işlevi, özetleme sürecini etkileyen değişkenler, özet yazmanın diğer
yazılı söylem biçimlerinden farkı, öğrencilerin özetleme stratejilerinin gelişimi, Türkçe ders
kitapları ve Türkçe derslerinde özetleme uygulamalarına dönük alan yazın çalışmalarından
kısaca söz edilecek; çalışmanın önemi ve amacı ortaya konulacaktır.
Bromley ve McKeveny’ye (1986) göre, özetleme öğrencilerin sözvarlığının, eleştirel
okuma ve anlama becerilerinin gelişmesine ve genel olarak öğrenmelerine yardımcı olur.
Özetleme aynı zamanda öğrencilerin anlama ve hatırlama durumlarını denetlemelerini
sağlayan bir yöntemdir (Taylor ve Beach, 1984). Araştırmalar, okuduğunu anlamada
üstbilişin çok önemli bir strateji olduğunu ve özetlemenin de öğrencilerin başvurabileceği
önemli bir üstbilişsel beceri olduğunu ortaya koymaktadır (Haller, Child ve Walberg, 1988).
Birçok değişken özetlemeyi etkiler. Bunlardan en önemlileri metnin zorluğu ve
yapılandırılmasıdır. Bu olguları, anlaşılma derecesi, metnin kullanırlığı, okuyucu/dinleyici
kitlesi, istendik amaç, gerekli özetleme türü, metnin türü ve metnin uzunluğu takip eder.
Hidi ve Anderson (1986) yazmanın öğrencinin metnin yapısını ve içeriğini kavrama
becerisini yansıttığını belirtmektedir. Özet yazma diğer yazılı söylem biçimlerinden
farklıdır, çünkü özet zaten üretilmiş ve planlanmış söyleme dayanır. Hidi ve Anderson
(1986) özet yazmanın kavrama, değerlendirme, kümeleme ve yaygın düşüncelerin
dönüştürümü olmak üzere dört şartı olduğunu belirtir. Özetlemede yazarın görevi yalnızca
oluşturmak ve düzenlemek değil, neyin seçileceğini, çıkartılacağını ve yeniden
düzenleneceğini seçmektir. Özet yazarlarının ana düşünceyi, yardımcı düşünce ve önemsiz
bilgiden ayırabilmesi ve sonrasında düşünceleri yazılı söyleme dönüştürmesi gerekir.
Johnson (1982) özetin öykünün hem olay örgüsünün toplu görünümünü ve anadüşüncesini
hem de iletisini içermesi gerektiğini belirtir. İlgili çalışmada özetleme için gerekli beş beceri
ve adım şu şekildedir: (a) okuma aracındaki açık ve çıkarımsal bağlantılara ulaşma, (b)
öykünün ya da makalenin yapısını tanımlama, (c) okunan metindeki bilgileri anımsama, (d)
önemli düşünceleri seçme, (e) kaynak metni öz ve tutarlı bir biçimde yazma.
Brown ve Day (1983) özetleme stratejilerinin sıralı olarak geliştiğini belirtir. Bu
düşüncesini sınamak için ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerinin bilgilendirici
metni okuma ve özetleme süreçlerini inceler. Yapılan çalışmanın sonuçları, öğrencilerin
Yöntem
Araştırmanın Modeli
Araştırmada nitel ve nicel araştırma modellerinin birlikte kullanıldığı karma
yöntemlerden “Keşfedici Desen” çeşitlerinden biri olan “Araç Geliştirme Modeli”nden
yararlanılmıştır. Keşfedici desen bir olguyu keşfetmek ve incelemek için kullanılır. Araç
Geliştirme Modeli nitel bulgulara dayalı bir araç geliştirme ve uygulama ihtiyacının olduğu
durumlarda kullanılır. Bu modelde öncelikle birkaç katılımcıyla birlikte araştırma konusu
nitel olarak incelenir ve elde edilen bu nitel bulgular nicel bir araç için madde geliştirmeye
rehberlik eder. İkinci veri toplama aşamasında deneme formu hazırlanan ölçme aracı nicel
olarak uygulanır ve aracın geçerliliği-güvenirliği sınanır. Bu desende nicel ve nitel
yöntemler araç maddelerinin geliştirilmesi ile birleştirilir. Bu modelde genellikle çalışmanın
nicel yönüne ağırlık verilir (Creswell ve Plano Clark, 2007).
Araştırma birbirini izleyen iki aşamada yürütülmüştür. Araştırmanın birinci
aşamasında nitel araştırma modellerinden biri olan durum çalışmasından yararlanılmıştır.
Durum çalışması, bir ya da daha fazla olayın, ortamın, programın, sosyal grubun ya da
birbirine bağlı diğer sistemlerin derinlemesine incelendiği bir yöntemdir (McMillan, 2000).
Araştırmanın bu ilk aşamasında öğrencilerin özetlemeye yönelik tutumlarını belirlemek için
görüşleri toplanmıştır.
Araştırmanın ikinci aşamasında betimsel tarama modelinden yararlanılmıştır.
Tarama modelleri geçmişte ya da halen var olan bir durumu var olduğu şekliyle betimlemeyi
amaçlayan araştırma yaklaşımlarıdır (Karasar, 2012). Araştırmanın ikinci aşamasında ise bu
görüşlere ve alanyazına dayalı olarak maddeler yazılmış ve ölçeğin geçerliğine ve
güvenirliğine ilişkin kanıtlar toplanmıştır.
Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubunu 2015-2016 eğitim-öğretim yılında Niğde iline bağlı
devlet ortaokullarında öğrenim gören üç farklı çalışma grubu oluşturmuştur. Araştırmanın
birinci aşaması olan nitel boyutunda 90 ortaokul öğrencisi ile çalışılmıştır. Bu çalışma
grubundaki öğrencilerin %61.1’i (n=55) kız, %38.9’u (n=35) erkek öğrencidir.
Araştırmanın nicel boyutunda ise iki farklı çalışma grubu ile çalışılmıştır. İlk çalışma
grubu 480 ortaokul öğrencisinden oluşmaktadır. Bu gruptan elde edilen veriler üzerinde
tutum ölçeğinin faktör yapısı ortaya konulmuş ve güvenirlik çalışması yapılmıştır.
Öğrencilerin %59.6’sı (n=286) Kemal Aydoğan Ortaokulu’nda, %40.4’ü (n=194) 23 Nisan
Havacılar Ortaokulu’nda öğrenim görmektedir. Öğrencilerin %29.6’sı (n=142) 5. sınıfa,
%23.3’ü (n=112) 6. sınıfa, %23.1’i (n=111) 7. sınıfa ve %24’ü (n=115) 8. sınıfa devam
etmektedir. Öğrencilerin %56.3’ü (n=270) kız, 43.7’si (n=210) erkek öğrencidir.
Araştırmanın nicel boyutunda ikinci çalışma grubundan elde edilen veriler üzerinde
ölçeğin ortaya konulan faktör yapısının doğrulanıp doğrulanmadığı incelenmiştir. Bu
çalışma grubu ise 23 Nisan Havacılar Ortaokulu’nda öğrenim gören 332 öğrenciden
oluşmaktadır. Öğrencilerin %38.6’sı (n=128) 5. sınıfa, %36.7’si (n=122) 6.sınıfa, %22.3’ü
(n=74) 7. sınıfa ve %2.4’ü (n=8) 8. sınıfa devam etmektedir. Öğrencilerin %58.7’si (n=195)
kız, 41.3’ü (n=137) erkek öğrencidir.
Maddelerin Yazılması
Ölçeğin deneme formunda yer alacak maddeler yazılırken araştırmanın nitel
boyutunda öğrencilerden alınan görüşler incelenmiş ve ilgili alanyazın taranmıştır.
Alanyazından elde edilen bilgiler, öğrenci görüşleri ve tutumların bilişsel, duyuşsal ve
davranışsal bileşenleri dikkate alınarak araştırmacılar tarafından araştırmanın amacına
uygun 45 tutum ifadesi yazılmıştır. Tutum ifadeleri yazılırken olumlu ve olumsuz madde
sayılarının birbirine yakın dağılımda olmasına dikkat edilmiştir. İfadelerden 26’sı
özetlemeye yönelik olumlu tutumu yansıtırken, 19’u olumsuz tutumu yansıtmaktadır.
Bulgular
Bu bölümde deneme uygulaması yapılan Özetlemeye Yönelik Tutum Ölçeği’nin
geçerlik ve güvenirliğine ilişkin kanıtlar sunulmuştur.
Geçerlik
Yapı Geçerliği
Ölçeğin yapı geçerliğine ilişkin kanıtlar ortaya koymak amacıyla AFA ve DFA
birlikte kullanılmıştır.
Ölçekte yer alan faktörlere ait açıklanan varyans yüzdelerini gösteren Tablo 2
incelendiğinde, özdeğeri 1.00’den büyük olan yedi faktör olduğu görülmektedir. İlk faktör
toplam varyansın %32.823’ünü, ikinci faktör toplam varyansın %7.204’ünü ve üçüncü
faktör toplam varyansın %5.691’ini açıklamaktadır. Üçüncü faktörden sonra diğer
faktörlerin toplam varyansa yaptıkları katkı azalmaktadır. Bu durum özdeğer bileşenlerini
gösteren çizgi grafiğinde de (Şekil 1) görülmektedir.
Şekil 1. Özdeğer Bileşen Çizgi Grafiği
Maddelerin hangi boyuta daha iyi yerleştiğini belirlemek amacıyla dik döndürme
yöntemlerinden varimax (maksimum değişkenlik) yöntemi kullanılmıştır. Faktör yüklerinin
en az 0.32 olan maddeler asıl ölçek için seçilmiştir (Tabachnick ve Fidell, 2001). Birden
fazla faktörde yüksek yük değerine sahip olan 18 madde ölçekten çıkarılmıştır. Yapılan AFA
sonucunda maddelere ilişkin elde edilen faktör yük değerleri Tablo3’te verilmiştir.
565.02 306 p<.05 1.85 0.051 0.97 0.99 0.99 0.89 0.86 0.99
DFA sonucunda χ2/sd oranı 1.85, AGFI değeri 0.86, GFI değeri 0.89, RMSEA değeri
0.051, NFI değeri 0.99, NNFI değeri 0.99, CFI değeri 0.99, IFI değeri ise 0.99 bulunmuştur.
Tablo 4 incelendiğinde, hesaplanan χ2/sd oranı ile NFI, NNFI, CFI ve IFI uyum iyiliği
değerlerinin mükemmel olduğu, RMSEA, AGFI ve GFI değerlerinin ise kabul edilebilir
düzeylerde olduğu görülmektedir. Model veri uyumuna ilişkin değerlerin tamamı dikkate
alındığında, kurulan modelin veriyle mükemmele yakın uyum verdiği görülmektedir. Bu
bulgular Özetlemeye Yönelik Tutum Ölçeği’nin faktör yapısının başka bir çalışma
grubundan elde edilen verilerde doğrulandığını ve bu nedenle de ölçeğin yapısal geçerliğe
sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Güvenirlik
Özetlemeye Yönelik Tutum Ölçeği’nin güvenirliğini sınamak amacıyla madde
geçerliğine kanıt sağlayan, maddelerin birbirleriyle ve testin tamamıyla ne kadar tutarlı
olduğunun ölçüsünü veren madde-toplam korelasyonu ile Cronbach alfa iç tutarlılık
katsayısı hesaplanmıştır.
ettiği için teste alınırken, 0.20-0.30 arasında maddelerin zorunlu görülmesi durumunda teste
alınmaması veya düzeltilmemesi, 0.20’den daha düşük maddelerin ise teste alınmaması
beklenir (Büyüköztürk, 2009; Tavşancıl, 2010).
Madde-Toplam Korelasyonlar
Madde Numarası
Hoşlanma Önemine İnanma Toplam
16 .421 .399
20 .537 .560
26 .482 .412
28 .503 .515
29 .679 .626
31 .651 .621
33 .656 .637
34 .511 .503
35 .619 .594
37 .540 .497
38 .689 .627
40 .636 .615
42 .675 .624
43 .665 .648
45 .565 .506
1 .647 .532
3 .586 .514
4 .642 .528
5 .617 .512
6 .622 .605
7 .657 .581
9 .611 .555
12 .710 .644
19 .674 .592
23 .576 .553
24 .595 .572
32 .571 .562
Ölçek maddelerinden alınan puanlar ile ölçeğin toplam puanı arasındaki ilişkiyi
açıklayan madde-toplam korelasyonları (madde ayırt edicilik değerleri) 0.399 ile 0.648
arasında değerler almaktadır. Özetleme Yapmaktan Hoşlanma boyutuna ilişkin maddelerin
madde-toplam korelasyonları 0.421 ile 0.689 arasında değişirken, Özetlemenin Önemine
İnanma boyutuna ilişkin maddelerin madde-toplam korelasyonları 0.571 ile 0.710 arasında
değişmektedir. Hesaplanan tüm bu madde-toplam korelasyon değerleri ise 0.01 düzeyinde
anlamlıdır. Bu sonuçlar, ölçekteki maddelerin geçerliklerinin yeterli olduğunu, öğrencileri
tutumları açısından ayırt ettiklerini ve aynı davranışı ölçmeye yönelik maddeler olduklarını
ortaya koymaktadır
Sonuçlar
Bu araştırmada, ortaokul öğrencilerinin özetlemeye yönelik tutumlarını ölçmek
amacıyla öncelikle nitel boyutta elde edilen öğrenci görüşleri, alanyazında yapılan
çalışmalar ve tutumun öğeleri dikkate alınarak 26’sı olumlu, 19’u olumsuz olmak üzere 45
tutum ifadesi içeren deneme formu oluşturulmuştur. Bu deneme formunun geçerlik ve
güvenirlik çalışmaları ise nicel boyutta farklı yöntemler kullanılarak yapılmıştır.
Araştırmanın nicel boyutu iki farklı çalışma grubu ile yürütülmüştür. Buna göre, 480
ortaokul öğrencisinden oluşan ilk gruptan elde edilen veriler üzerinde ölçeğin faktör yapısı
ortaya konulmuş ve güvenirlik çalışması yapılmıştır. Öte yandan, 332 ortaokul
öğrencisinden oluşan ikinci çalışma grubundan elde edilen veriler üzerinde de ölçeğin ortaya
konulan faktör yapısının doğrulanıp doğrulanmadığı incelenmiştir.
Yapılan AFA analizi sonucunda, KMO testi sonuçları (.951) ölçeğin örneklem
büyüklüğü açısından faktör analizi için mükemmel düzeyde olduğu, Barlett testi sonuçları
da (9091,261) verilerin çok değişkenli normal dağılımdan geldiği belirlenmiştir. Bu
sonuçlar, maddelerin ölçülmek istenen özellik açısından faktör analizi için uygun olduğuna
işaret etmektedir. Ölçekte yer alan maddelere ilişkin elde edilen faktör yük değerlerine göre,
deneme uygulaması sonucunda 27 madde ve iki alt boyuttan oluşan bir tutum ölçeği elde
edilmiştir. Birinci boyut “özetleme yapmaktan hoşlanma”, ikinci boyut “özetlemenin
önemine inanma” olarak adlandırılmıştır. Özetleme yapmaktan hoşlanma alt boyutunda, 9
olumlu, 6 olumsuz olmak üzere faktör yük değerleri 0.469-0.763 arasında değişen toplam
15 madde, özetlemenin önemine inanma alt boyutunda ise 7 olumlu, 5 olumsuz olmak üzere,
faktör yük değerleri 0.555-0.753 arasında değişen 12 madde yer almıştır. Birinci boyut
varyansın %36.878’ini, ikinci boyut ise %10.306’sını açıklamaktadır.
Ölçeğin AFA ile elde edilen faktör yapısının doğrulanıp doğrulanmadığını
belirlemek amacıyla başka bir öğrenci grubundan elde edilen veriler üzerinde DFA
yapılmıştır. Bu analiz sonucunda elde edilen uyum iyiliği değerlerine ilişkin bulgular χ2 /sd
oranı ile NFI, NNFI, CFI ve IFI uyum iyiliği değerlerinin mükemmel RMSEA, AGFI ve
GFI değerlerinin ise kabul edilebilir olduğunu göstermiştir. Buna göre, Özetlemeye Yönelik
Kaynakça
Bromley, K. D. & McKeveny, L. (1986). Precis writing: Suggestions for instruction in summarizing.
Journal of Reading, 29, 392-395.
Brown, A. L., & Day, J. D. (1983). Macrorules for summarizing texts: The development of expertise.
Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior, 22, 1-14.
Bulut, P. (2013). İlköğretim 5. sınıf öğrencileri ve öğretmenlerinin özetleme stratejilerinin
değerlendirilmesi: Türkçe dersi örneği. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi,
Ankara.
Büyüköztürk, Ş. (2009). Sosyal bilimler için veri analizi el kitabı. Ankara: Pegema Yayıncılık
Çıkrıkçı, S. (2004). İlköğretim öğrencilerinde özetleme becerisinin gelişimi. Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara.
Çokluk, Ö., Şekercioğlu, G. ve Büyüköztürk, Ş. (2010). Sosyal bilimler için çok değişkenli istatistik:
SPSS ve LISREL uygulamaları. Ankara: PegemA Yayıncılık.
Creswell, J. W., and Plano-Clark, V. L. (2007). Designing and conducting mixed methods research.
London: Sage Publications.
Dilidüzgün, Ş. (2013). Ortaokul Türkçe derslerinde oku(ma)dan özet yaz(ma)ya. Ankara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 46(2), 47-68.
Duyan, V. ve Gelbal, S. (2008), Barnett Çocuk Sevme Ölçeği’ni Türkçeye uyarlama çalışması,
Eğitim ve Bilim, 33 (148), 40-48.
Haller, E.R, Child, DA, & Walberg, H.J. (1988). Can comprehension be taught? A quantitative
synthesis of "metacognitive" studies. Educational Research, 17, 5-8.
Hidi, S., & Anderson, V. (1986). Producing written summaries: Task demands, cognitive operations
and implications for instruction. Review of Educational Research, 56, 473-493.
Hooper, D., Coughlan, J. and Mullen, M. (2008). Structural equation modeling: Guidelines for
determining model fit. The Electronic Journal of Business Research Methods. 6 (1), 53–60.
Hu, L. and Bentler, P. M. (1999). Cutoff criteria for fit indexes in covariance structure analysis:
Conventional criteria versus new alternatives. Structural Equation Modeling, 6, 1–55.
Johnson, N.S. (1982). What do you do if you can't tell the whole story? The development of
summarization skills. In I.E. Nelson (Ed.), Children's language (Vol. 5). New York: Gardner
Press.
Jöreskog, K. G. and Sörbom, D. (1993). LISREL 8: Structural eguation modeling with the simplis
command language. USA: Scientific Software ınternational, Inc.
Karasar, N. (2012). Bilimsel araştırma yöntemi. Ankara: Nobel Yayınları.
Li, J. (2016). Modelling the process of summary writing of Chinese learners of English as a foreign
language. Irish Educational Studies, 35(1), 73-100.
McMillan, J. H. (2000). Educational research: Fundamentals for consumer. New York: Longman.
Nunnally, J. C. (1978). Psychometric theory (2nd ed.). New York, NY: McGraw-Hill.
Özdamar, K. (1999). Paket programlar ile istatistiksel veri analizi 1. Eskişehir: Kaan Kitabevi
Tabachnick B. G. and Fidel, L. S. (2001). Using multivariate statistics. MA: Allyn & Bacon, Inc.
Tavşancıl, E. (2010). Tutumların ölçülmesi ve SPSS ile veri analizi, Ankara: Nobel Yayıncılık.
Taylor, B.M. & Beach, R.W. (1984). The effects of text structure instruction on middle-grade
students' comprehension and production of expository text. Reading Research Quarterly, 19,
134-146.
Tezbaşaran, A. A. (2008). Likert tipi ölçek hazırlama kılavuzu (Elektronik Sürüm). Mersin: Türk
Psikologlar Derneği.
Ülper, H. ve Karagül, S. (2011). Özetleme becerisinin kazandırılmasına yönelik etkinlikler: Ders
kitapları temelinde bir araştırma. (Ed.: V. D. Günay, Ö. Fidan, B. Çetin ve F. Yıldız), Türkçe
Öğretimi Üzerine Çalışmalar. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, s. 145-155.
Yılmaz, V. ve Çelik, H.E. (2009). LISREL ile yapısal eşitlik modellemesi-I temel kavramlar,
uygulamalar, programlama. Ankara: PegemA Yayınları.
Kesinlikle katılmıyorum
Kesinlikle katılıyorum
Kısmen katılıyorum
Katılmıyorum
Katılıyorum
Maddeler
ÖZ: Bu araştırmanın amacı, öğrencilerin yazma becerilerinin geliştirilmesinde üstbilişsel stratejinin etkisini
araştırmaktır. Araştırmada, deney ve kontrol gruplu ön test-son test yarı deneysel desen kullanılmıştır.
Araştırmanın çalışma grubunu ilköğretim okuluna devam etmekte olan 44 öğrenci (21 kontrol, 23 deney)
oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, yazılı anlatım değerlendirme ölçeği ve yazma özyeterlik ölçeği ile
toplanarak deney ve kontrol gruplarının birbirinden farklı olmak üzere iki tür eğitim almaları sağlanmıştır.
Araştırmada elde edilen veriler betimsel istatistiklerle incelenmiştir. Araştırma sonucunda, bu çalışmada
üstbilişsel stratejinin öğrencilerin yazma becerilerini geliştirdiği görülmüştür. Araştırmanın bulgularına dayalı
olarak, öğrencilerin yazma becerilerini geliştirebilmeleri için üstbilişsel stratejinin sınıf içinde etkili bir biçimde
kullanılması gerektiği ortaya çıkartılmıştır.
Anahtar sözcükler: Üstbilişsel strateji, yazma becerisi, ilköğretim öğrencileri
ABSTRACT: The aim of this research is to explore the effect of the metacognitive strategy in the
development of students' writing skills. In the study, pre-test and post-test quasi-experimental design with
experimental and control groups were used. The study group of the study consisted of 44 students (21
controls, 23 experiments) attending primary school. The data of the study were collected with the written
expression assessment scale and the writing self-efficacy scale and two types of training were provided to the
subjects and control groups. The data obtained in the study were analyzed with descriptive statistics. As a
result of the research, it was seen that the metacognitive strategy developed students' writing skills in this
study. Based on the findings, it has been revealed that the metacognitive strategy must be used effectively in
the classroom so that students can improve their writing skills.
Keywords: Metacognitive strategy, writing skills, primary school students
_____________________________________________________________________________________
Giriş
Yazma becerisinin geliştirilmesi, bilgi ve yeterlilik ile yöntem, teknik ve strateji
temelli uygulamalara bağlıdır (Deane ve diğerleri, 2008). Bunun için bireyin yazma
sürecinde, ilk olarak akıcı ve etkili bir dil oluşturabilmesine yönelik olarak kapsamlı bir
bilgi birikimine sahip olması gerekir (McCutchen, 2000). Çünkü bilgi birikimi, yazının
oluşum sürecinde ve geliştirilebilmesinde önemli bir yere sahiptir (Kellogg, 1996; Saddler
& Graham, 2007). İkinci olarak, bilgiyle birlikte yazının ortaya çıkmasında ve etkili bir
biçime dönüştürülmesinde bireyin yazma yeterliliğinin olması gerekir (Cindy, Monroe, &
Troia, 2007). Çünkü düşük yazma yeterliliğine sahip olan bireyler, daha çok yazının
yazım, noktalama ve dilbilgisi bölümleriyle ilgilenirken yüksek yazma yeterliliğine sahip
bireyler daha çok yazının genel düzeni ile iç ve dış yapı özellikleriyle ilgilenmektedirler
(Schoonen & de Glopper, 1996). Bu durum, yazma becerisinin yazma sürecindeki önemini
ortaya çıkarmaktadır. Son olarak ise, bütün bu değişkenlerin yanında bireyin yazma
sürecinde istenilen bir biçimde yazıyı planlamasında, tasarlamasında, düzenlemesinde,
gözden geçirmesinde ve değerlendirmesinde belli stratejilere gereksinim vardır (Paphael,
Englert, & Kirschner, 1989).
Yazma sürecinin geliştirilmesinde bilişsel, duyuşsal, özdüzenleme ve yoğunlaşma
gibi birçok strateji olmasına karşın (Anderman, 1992; Sexton, Harris, & Graham, 1998;
Schunk, 2010) bu stratejiler arasında en etkili olanlarından birisi üstbilişsel stratejidir
(Flavell, 2004). Çünkü üstbilişsel strateji, öğrenmeyi öğrenme, düşünmeyi düşünme gibi
bilişsel farkındalıkları ortaya çıkartır (Flavell, 2004; Lu & Liu, 2011; Ruan, 2005; Yanyan,
2010). Bu yönüyle, üstbilişsel strateji bilişin yeniden düzenlenmesidir (Schmidt, 2001).
Daha açık bir söyleyişle, üstbilişsel strateji bireyin ne bildiği ile bu bilgiyi nasıl, ne zaman
ve niçin kullanacağına yönelik strateji oluşturmasıdır (Tapinta, 2006). Bu yönüyle, yazma
sürecinde üstbilişsel stratejinin kullanılması, ilk olarak, bireyin bir yazının konusunu,
amacını, yapısını ve düzenlenmesini ortaya çıkartan bildirimsel bilgiye; ikinci olarak,
bireyin yazıda planlama, taslak hazırlama, gözden geçirme ve düzenlemeyi nasıl
yapılandıracağına ilişkin yöntemsel bilgiye; son olarak ise, bireyin yazıyla ilgili farklı
süreçleri nasıl ve ne zaman uygulayacağına ilişkin durumsal bilgiye ulaşabilmesini sağlar
(Raphael ve diğerleri, 1989). Bununla birlikte, yazma sürecinde üstbilişsel bilginin
farkındalığı, öğrencilerin farklı yazınsal türlerin sahip olduğu nitelikleri ve yapıları
hakkında bilgi sahibi olmalarına katkı sağlar (Harris, Santangelo, & Graham, 2010). Bu
yönüyle, bireysel farklılıklar da dikkate alınarak öğrencilerin herhangi bir konu üzerinden
hangi amaçla yazacağını oluşturması, yazının iç yapı, dış yapı, dil ve anlatım gibi
değişkenlerini düzenlemesi, yazma sürecinin başından sonuna kadar değerlendirme
yapması ve bütün bu süreçleri etkili bir biçimde nasıl yöneteceğine ilişkin olarak yazma
çalışmaları yapması gerekmektedir.
Alanyazın tarandığında, yazma becerisi ile üstbilişsel strateji üzerine birçok
çalışmanın yapıldığı görülmektedir. Bu çalışmalarda, öğrencilerin üstbilişsel
farkındalıklarının gelişmesi, onların yazma becerilerinin geliştirmesine, yazmaya yönelik
tutumlarında olumlu değişiklikler oluşturmasına, yazma sürecinin planlama, düzenleme,
taslak hazırlama, gözden geçirme ve değerlendirmeye yönelik aşamalarına
odaklanmalarına, yazma bozukluklarının giderilmesine, yazma sürecinde üst düzey
Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın amacı, öğrencilerin yazma becerilerinin gelişiminde üstbilişsel
stratejinin etkisini araştırmaktır. Bu çerçevede, bu çalışmada aşağıdaki sorulara yanıt
aranmıştır:
- Üstbilişsel stratejinin öğrencilerin yazma becerisindeki dış yapı, iç yapı, dil ve
anlatım özelliklerinin geliştirilmesinde anlamlı bir etkisi var mıdır?
- Üstbilişsel stratejinin öğrencilerin yazma becerisindeki özyeterlik özelliklerinin
geliştirilmesinde anlamlı bir etkisi var mıdır?
Yöntem
Araştırmanın Deseni
Bu araştırma, yazma becerilerinin gelişiminde üstbilişsel stratejinin etkisinin
incelendiği yarı deneysel bir çalışmadır. Araştırmada, deney ve kontrol gruplu ön test-son
test yarı deneysel desen kullanılmıştır. Bu amaçla, bu araştırmada akademik başarıları
benzer olan iki sınıftan birisi deney, diğeri kontrol grubu olarak belirlenmiştir. Araştırmada
yarı deneysel desen kullanıldığından dolayı evren ve örneklem seçilmemiş, bunun yerine
çalışma grupları alınıp grupların eşitliği üzerinde durulmuştur.
Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubunu Amasya ilinde yer alan bir ilköğretim okuluna
devam etmekte olan 44 öğrenci (21 kontrol, 23 deney) oluşturmuştur. Bu araştırmada,
kontrol grubu 11 kız ve 10 erkekten oluşurken deney grubu 12 kız ve 11 erkekten
oluşmaktadır. Deney grubundaki öğrencilere üstbilişsel strateji temelli yazma çalışmaları,
kontrol grubuna ise geleneksel öğretimle yürütülen yazma çalışmaları uygulanmıştır. Her
iki gruba verilen öğretimin değişkenlerini kontrol edebilmek için araştırmacı hem deney
hem de kontrol grubuna müdahalede bulunmuştur. Araştırmanın geçerliğini ve
güvenirliğini ortaya koymak için ise, araştırmacı deney ve kontrol grubunu deney hakkında
bilgilendirmemiştir.
Hazırlanan Eğitim
Bu çalışmada, deney ve kontrol gruplarının birbirinden farklı olmak üzere iki farklı
eğitim almaları sağlanmıştır. İlk olarak, deney grubunda yer alan öğrencilere üstbilişsel
stratejiyle yazılı anlatım becerilerini geliştirmek için toplam 18 saat olmak üzere 5 hafta
eğitim verilmiştir. Aynı sürede kontrol grubundaki öğrencilere geleneksel yolla eğitim
almaları sağlanırken deney grubundaki öğrencilere yazma becerilerini geliştirmeleri için
üstbilişsel strateji ile ilgili eğitim almaları sağlanmıştır (Lv & Chen, 2010). Bu araştırmada,
ilk hafta, deney grubundaki öğrencilerin yazma bilgisine yönelik olarak bilişsel
farkındalıklarını ortaya çıkarmak için onların yazma ile ilgili tutum ve inançlarının ne/neler
olduğu saptanmıştır. Böyle bir saptama için Pajares, Hartley, & Valiante (2001) tarafından
geliştirilen "Yazma Özyeterlik Ölçeği" kullanılmıştır. İkinci hafta ise, öğrencilere yazının
bilişsel bilgisi bağlamında bildirimsel, yöntemsel ve durumsal bilgi ile ilgili eğitim
verilmiştir. Bunun için, araştırmacı, herhangi bir yazının ortaya çıkabilmesi için
*
Bu çalışmada, “Yazma Özyeterlik Ölçeği”ni Türkçeye uyarlayarak geçerlik ve güvenirliğini yapan Tazegül
DEMİR ATALAY’dan izin alınmıştır.
Verilerin Çözümlenmesi
Bu çalışmada, deney ve kontrol grubuna verilen eğitimin etkililiğini ortaya
çıkarmak için her iki ölçek ön test ve son test sırasında her iki grupta bulunan öğrencilere
uygulanmıştır. Deney ve kontrol gruplarında, ilk olarak, ön test ve son test puanlarında
anlamlı bir fark olup olmadığının belirlenmesi için bağımsız örneklemler için t-testi
kullanılmıştır. İkinci olarak, ön test ile son test arasında her bir grup için uygulama öncesi
ve uygulama sonrasında iki farklı ölçeğin gruplar üzerinde etkisini belirleyebilmek için çift
yönlü kovaryans analizi kullanılmıştır. Son olarak ise, araştırmada, her iki ölçeğin son test
puanları ile ön-test puanları arasındaki ilişkinin çözümlenmesinde basit ve çoklu doğrusal
regresyon analizi kullanılmıştır. Elde edilen nicel verilerin analizi, Sosyal Bilimler İçin
İstatistik Programı (SPPS) 23 kullanılarak gerçekleştirilmiştir.
Bulgular
Bu bölümde, nicel verilere yönelik betimsel istatistikler, t-testi, çift yönlü
kovaryans analizi çoklu regresyon analizi sonucunda elde edilen bulgular sunulmuştur.
= 0.00 < 0.05, F (1, 40) = 90.08, p < 0.05), kısmı eta kare = .69 ile yazılı anlatım
değerlendirme ölçeğinden elde edilen son test puanlar arasında anlamlı bir farklılık
bulunmamaktadır, p= 0.00 < 0.05, F (1, 40) = .151.59, p < 0.05), kısmı eta kare = .79. Etki
büyüklüğü değeri tarafından işaret edildiği gibi uygulama öncesi ve uygulama sonrası her
iki ölçekten elde edilen puanlar arasında güçlü bir ilişki vardır. Yani, üstbilişsel stratejinin
kullanılması, her iki ölçek sonucunda deney grubunda yer alan öğrencilerin yazma
becerisini geliştirmiştir. Bu durum, klasik bir biçimde yazma becerisinin geliştirilmeye
çalışıldığı kontrol grubuyla karşılaştırıldığında üstbilişsel stratejinin deney grubunda yer
alan öğrencilerin yazma becerisini geliştirdiğini ortaya koymaktadır.
Tablo 4'te görüldüğü gibi yazılı anlatım değerlendirme ölçeğinin iki ana bileşeni
olan iç yapı ve dış yapı ile öğrencilerin yazma başarıları arasında anlamlı bir ilişki vardır F
(2, 40) = 39.77, p < . 001. Bu modele göre yazının iç yapı (%32) ve dış yapı (%26)
özellikleri yazma başarılarındaki varyansın %58'ini açıklamaktadır R=.812, R2=.580. Yani,
iç yapı beta değeri (β = .564, p < . 001) dış yapı beta değerinden (β = .511, p < . 001) daha
yüksektir.
Sonuç ve Tartışma
Bu araştırmanın sonuçlarına göre, öğrencilerin yazma becerilerinin gelişiminde
üstbilişsel stratejinin belirlenmesinde, deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin ön test
"Yazılı Anlatım Değerlendirme Ölçeği" ile "Yazma Özyeterlik Ölçeği"nden elde edilen
puanlar benzerken, uygulama sonrasında deney grubundaki öğrencilerin son-test
sürecinde edilgen katılımcı konumundan içerik, biçim ve dil açısından etkin katılımcı
konumuna geçmesini sağlamıştır.
Kaynakça
Aliyu, M. M., Fung, Y. M., Abdullah, M. H., & Hoon, T. B. (2016). Developing undergraduates’
awareness of metacognitive knowledge in writing through problem-based
learning. International Journal of Applied Linguistics and English Literature, 5(7), 233-240.
Anderman, E. M. (1992). Motivation and cognitive strategy use in reading and writing. ED:
374402.
Cindy L, S. J., Monroe, B. W., & Troia, G. A. (2007). Development of writing knowledge in
grades 2–8: A comparison of typically developing writers and their struggling peers. Reading
& Writing Quarterly, 23(3), 207-230.
Daly, J. A., & Miller, M. D. (1975). The empirical development of an instrument to measure
writing apprehension. Research in Teaching of English, 9(3), 242-249.
Deane, P., N. Odendahl, T. Quinlan, M. Fowles, C. Welsh, & J. Bivens-Tatum (2008). Cognitive
model of writing: Writing proficiency as a complex integrated skills. NJ: ETS.
Demir, T. (2014). Yazma özyeterlik ölçeğinin Türkçe formunun geçerlik ve güvenirlik
çalışması. E-Kafkas Eğitim Araştırmaları Dergisi, 1(2), 67-74.
Devine, J. (1993). The role of metacognition in second language reading and writing. In J. Carson
& I. Leki (Eds.), Reading in the composition classroom: Second language perspectives (pp.
105-127). Boston: Heinle & Heinle.
El-Hindi, A. (1997). Connecting reading and writing: College learners' metacognitive awareness.
Journal of Developmental Education, 21(2), 10-16.
Flavell, J. H. (2004). Theory-of-mind development: Retrospect and prospect. Merrill-Palmer
Quarterly, 50(3), 274-290.
Harris, K. R., Santangelo, T., & Graham, S. (2010). Metacognition and strategies instruction in
writing. In H. S. Waters, & W. Scheneider (Eds.), Metacognition, strategy use, and
instruction (pp. 226-256). New York: The Guilford Press.
Karahroudi, S. G., & Reddy, S. (2014). The effect of meta-cognitive strategy training and its effect
on writing skills of the 5th standard boy and girl’s students of India. IOSR Journal of
Engineering, 4(8), 32-36.
Karahroudi, S. G., & Reddy, S. (2014). The effect of meta-cognitive strategy training and its effect
on writing skills of the 5th standard boy and girl’s students of India. IOSR Journal of
Engineering, 4(8), 32-36.
Kasper, L. F. (1997). Assessing the metacognitive growth of ESL student writers. TESL EJ, 3(1), 1-
20.
Kellogg, R. T. (1996). A model of working memory in writing. In C. M. Levy & S. Ransdell
(Eds.). The science of writing: Theories, methods, individual differences, and applications
(pp. 57- 71). Mahwah: Lawrence Erlbaum Associates.
Kieft, M., Rijlaarsdam, G., & Van den Bergh, H. (2006). Writing as a learning tool. Testing the
role of students’ writing strategies. European Journal of Psychology of Education, 21(1), 17-
34.
Kim, Melissa M. Joyce (2016). Writing about writing: Qualities of metacognitive L2 writing
reflections. Second Language Studies, 34(2), 1-54.
Lu, W. J. (2006). Relationship between metacognitive strategies and English writing. Foreign
Languages and Their Teaching, 9, 25-27.
Lu, Z., & Liu, M. (2011). Foreign language anxiety and strategy use: A study with Chinese
undergraduate EFL learners. Journal of Language Teaching and Research, 2(6), 1298-1305.
Lv, F., & Chen, H. (2010). A study of metacognitive-strategies-based writing instruction for
vocational college students. English Language Teaching, 3(3), 136-144.
McCutchen, D. (2000). Knowledge, processing, and working memory: Implications for a theory of
writing. Educational psychologist, 35(1), 13-23.
Mekala, S., Shabitha, M. P., & Ponmani, M. (2016). The role of metacognitive strategies in second
language writing. GSTF Journal on Education, 4(1), 11-19.
Pajares, F., Hartley, J., & Valiante, G. (2001). Response format in writing self-efficacy assessment:
Greater discrimination increases prediction. Measurement and Evaluation in Counseling and
Development, 33(4), 214-221.
Panahandeh, E., & Asl, S. E. (2014). The effect of planning and monitoring as metacognitive
strategies on Iranian EFL learners’ argumentative writing accuracy. Procedia-Social and
Behavioral Sciences, 98, 1409-1416.
Panahandeh, E., & Asl, S. E. (2014). The effect of planning and monitoring as metacognitive
strategies on Iranian EFL learners’ argumentative writing accuracy. Procedia-Social and
Behavioral Sciences, 98, 1409-1416.
Raphael, T. E., Englert, C. S., & Kirschner, B. W. (1989). Students' metacognitive knowledge
about writing. Research in the Teaching of English, 23(4), 343-379.
Ruan, Z. (2005). A metacognitive perspective on the growth of self-regulated EFL student writers.
Reading Working Papers in Linguistics, 8, 175-202.
Saddler, B., & Graham, S. (2007). The relationship between writing knowledge and writing
performance among more and less skilled writers. Reading & writing quarterly, 23(3), 231-
247.
Schmidt, R. W. (2001). Attention. In P. Robinson (Ed.). Cognition and second language instruction
(pp. 3-32). New York: Cambridge University.
Schoonen, R. & de Glopper, K. D. (1996). Writing performance and knowledge about writing. In
G. Rijlaarsdam, H. v. d. Bergh, & M. Couzijn (EDs.). Theories, models and methodology in
writing research (pp. 87-107). Amsterdam: Amsterdam University Press.
Schraw, G. & Dennison, R.S. (1994). Assessing metacognitive awareness. Contemporary
Educational Psychology, 19(4), 460-475.
Schunk, D. H. (2003). Self-efficacy for reading and writing: Influence of modeling, goal setting,
and self evaluation. Reading &Writing Quarterly, 19(2), 159-172.
Sever, S. (2011). Türkçe öğretimi ve tam öğrenme. Ankara: Anı Yayıncılık.
Sexton, M., Harris, K. R., & Graham, S. (1998). Self-regulated strategy development and the
writing process: Effects on essay writing and attributions. Exceptional Children, 64(3), 295-
311.
Sungur, S. (2007). Modeling the relationships among students' motivational beliefs, metacognitive
strategy use, and effort regulation. Scandinavian Journal of Educational Research, 51(3),
315-326.
Tapinta, P. (2006). Exploring Thai EFL university students' awareness of their knowledge, use, and
control of strategies in reading and writing. Unpublished Doctoral Dissertation. University
Of North Texas, Texas.
Wong, B. (1999). Metacognition in writing. In R. Gallimore, L. P., Bernheimer, D. L., MacMillan,
D. L., Speece, S. Vaughn (Ed.), Developmental perspectives on children with high-incidence
disabilities (pp. 183–198). Mahwah, NJ: Erlbaum.
Xu, J. F., & Tang, F. (2005). Review of previous research on English writing metacognition in
China and abroad. Foreign Language World, 5, 17-23.
Yanyan, Z. (2010). Investigating the role of metacognitive knowledge in English writing. HKBU
Papers in Applied Language Studies, 14, 25-46.
Zimmerman, B. J., & Bandura, A. (1994). Impact of self-regulatory influences on writing course
attainment. American Educational Research Journal, 31(4), 845-62.
İhsan Kalenderoğlu **
ÖZ: Bu çalışmanın amacı Gazi Üniversitesi TÖMER tarafından hazırlanan iki ciltlik “(I. Cilt: A1, A2, II. Cilt:
B1, B2 ve C1) Performansa Dayalı Durum Belirleme Araçlarıyla Hazırlanmış Ölçme ve Değerlendirme”
kitaplarının doküman analizi yöntemiyle incelenmesidir. Türkiye’de Türkçenin yabancı dil olarak öğretimiyle
ilgili literatür araştırması yapıldığında, “Diller İçin Avrupa Ortak Çerçeve Metni”ne göre hazırlanmış ders
kitapları ve ölçme değerlendirme konusunda kullanılan araçların, uygulanan yöntemlerin oldukça sınırlı olduğu,
hatta ölçme değerlendirme konusunda klasik yöntem dışına pek çıkılmadığı görülmektedir. Belirtilen
eksiklikten yola çıkılarak hazırlanan “Yabancılar İçin Türkçe A1, A2, B1, B2, C1 Ölçme Değerlendirme
(Performansa Dayalı Durum Belirleme Araçları)” adlı kitaplar, Türkçenin yabancı dil olarak muhataplarına
doğal ortamda öğretimini desteklemektedir.
Anahtar Kelimeler: Yabancı dil olarak Türkçe öğretimi, ölçme değerlendirme, performansa dayalı durum belirleme ölçeği.
ABSTRACT: The aim of this study is to analyse the two-volume (1st Volume: A1, A2, 2nd Volume: B1,
B2 and C1) book of assessment and evaluation developed by Gazi University TOMER using performance
based assessment instruments. Based on the literature review on the instruction of Turkish as a foreign
language in Turkey, it is observed that the coursebooks prepared in reference with Common European
Framework of Reference of Languages and instruments of assessment and evaluation and methods in practice
are rather limited and confined to the classic method of assessment. Developed based on the limitations in
question, the book set named Turkish for Foreigners A1, A2, B1, B2, C1 Assessment and Evaluation –
Performance-based Assessment Instruments supports the foreign language teaching to the target audience in
its natural setting.
Keywords: teaching Turkish as a foreign language, assessment and evaluation, performance based assessment instrument.
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
İnsanlar arasındaki iletişimin en etkili ve en yoğun olarak kullanıldığı araçların
başında gelen, temeli tarihin bilinmeyen dönemlerinde atılan dil, aradan geçen bin yıllar
içinde her zamankinden daha yoğun ve daha geniş bir şekilde araştırılmaya devam
edilmektedir. Tarihsel süreç içinde, toplumlarının milletleşme ve kendi kimliklerini
kazanma sürecinde sanal sınırlarla belirlenen çizgi olarak kabul edebileceğimiz dil,
özellikle 20. yüzyıldan itibaren, küreselleşme olgusuyla beraber siyasi, askerî, ekonomik
güç olmanın da aracı durumuna gelmiştir. Zira son yıllarda başta Amerika ve Avrupa
ülkeleri olmak üzere, çoğu gelişmiş ülkenin ekonomik girdilerinde turizmden sonra en
büyük payı, bacasız endüstri olarak kabul edilen yükseköğretim ve dil öğrenme süreçleri
almaktadır. Bugün özellikle yurt dışında üniversitede okumak veya birden çok yabancı dili
öğrenme konusuna olan talep oldukça fazladır. Özellikle başta ülkemizde olmak üzere,
üniversitede okuyan gençliğin pek çok sebeple yabancı dil öğrenme ihtiyacı günden güne
artmaktadır. Peki, dünyanın en eski yazı dillerinden biri olan, farklı uzak - yakın
lehçeleriyle yaklaşık iki yüz elli milyon insanın yazı ve konuşma dili olarak kullandığı
Türkçenin ve özelde de Türkiye Türkçesinin bu süreçteki durumu nedir? İncelendiği
zaman Türk cumhuriyetleri ve akraba toplulukların pek çoğu Rusça konuşup yazmaktadır.
Oralarda bile kendi ana dillerini yazı ve konuşma dili olarak kullanma noktasında
problemler mevcuttur.
Türkiye’de ise ana dili öğretiminin yanı sıra Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi
konusunda son yıllarda ciddi bir ivme kazanılmıştır. Özellikle bağımsızlıklarının 25. yılını
kutlayan Türk cumhuriyetlerinden “Büyük Öğrenci Projesiyle” ağırlıklı olarak 1993-1994
yıllarından itibaren gelen öğrencilere yönelik Türkçe öğretimi sürecinde, yetişmiş öğretim
elemanı eksikliği, öğretim materyali ve yöntem sorunu, sınıf yönetimi gibi pek çok hususta
âdeta hazırlıksız yakalandık. Başta Ankara Üniversitesi ve Gazi Üniversitesinde kurulan
TÖMER’ler olmak üzere Ege ve Bolu, Abant İzzet Baysal Üniversitelerinde açılan
TÖMER’lere yerleştirilen öğrencilere Türkçe öğretiminde iyi niyetli, tabiri caizse el
yordamıyla, anlayışıyla belirli bir dönem devam edilmiştir. Özellikle 2000 yılından sonra
Avrupa Birliğinin dil öğretiminde “Diller İçin Avrupa Ortak Başvuru Metni”nde belirtilen
yeni seviye tanımlarına göre ders kitaplarının yazılması, yeni metotların uygulanması,
kazanım merkezli bir öğretim yönteminin belirlenmesi, derslerin dil öğrenim becerilerine
ve edinimlerine göre işlenmesi Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde önemli bir
kazanım olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca burada TÖMER ve DİLMER’lerin yanı sıra
Yunus Emre Enstitüsü ve bünyesindeki YETEM’lerin de katkılarını belirtmek
gerekmektedir. Üniversitelerimizin Türkçe Eğitimi Anabilim dalları bünyesinde açılan
yüksek lisans ve doktora programlarına yerleşen öğrencilerimizin de öğretim sürecine dâhil
olmasıyla birlikte, gerek Türkçenin yabancı dil olarak gerekse yurt dışındaki Türk
çocuklarına ve Türk soylulara öğretimi noktasında çok önemli gelişmeler olmuştur.
Özellikle Yunus Emre Enstitüsü YETEM, TÖMER ve DİLMER’ler tarafından hazırlanan
öğretim setleri ve yetişmiş öğretim elemanlarıyla önemli mesafeler alınmıştır. Doğal
olarak, belirli temel hususları çözdükten sonra öğretimin kalitesini artırma adına, yöntem,
uygulama çeşitleri de farklılaşmaktadır. Yüksek lisans ve doktora düzeyinde çalışma yapan
bireyler ve onların hazırladıkları tezler de Türkçenin yabancı dil olarak öğretimine çok
önemli katkıda bulunmuştur.
Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde alınan mesafeleri belirtmekle beraber,
ölçme ve değerlendirme konusunun henüz istenilen durumda olmadığını da
vurgulamalıyız. Bu husus belki de öğretim sürecinin en hassas ve önemli yanıdır. Yapılan
araştırmalarda ve bizzat kendi gözlemlerimizde, düzeylere göre beceri temelli öğretme
sürecinin ölçme değerlendirmesinin hâlâ klasik yöntemlerle gerçekleştirildiğini tespit ettik.
Burada özellikle üniversitelerimizde öğrenim görmek üzere akraba topluluklardan ve
yabancı ülkelerden gelen bireylere geçmişte yapılan TCS ve YÖS sınavlarıyla, günümüzde
TÖMER ve DİLMER’lerin uyguladığı sınavların niteliği ve niceliği de önemlidir. Bugün
özellikle yeni kurulan TÖMER’lerde yapılan sınavların birçoğu anadili öğretimindeki
sınavlara benzemektedir. Diğer yandan Türkiye’ye gelen Suriyeli göçmenlere Türkçe
öğreten bazı TÖMER öğretim elemanlarıyla yaptığımız görüşmelerde en büyük
problemlerden birinin ölçme değerlendirme olduğunu tespit ettik. Afaki seçme
yöntemleriyle alınan öğretim elemanları, nasıl ders işleyeceklerinden tutunuz da becerilere
göre nasıl sınav yapacaklarına varıncaya kadar pek çok bilinmezlikle karşı karşıyalardır.
Bu konudaki en önemli noktalardan biri de yapılanma sürecindeki TÖMER ve
DİLMER’lerin özelikle öğretim elemanı seçiminde daha akademik davranmaları, ölçütleri
buna göre belirlemeleridir.
Bu hususların yanı sıra Türkiye’de Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi
noktasında kurumsallaşma sürecini devam ettiren, kendine göre marka değeri oluşturmaya
çalışan TÖMER’ler de mevcuttur. Özellikle çerçeve metne göre hazırladıkları dil öğretim
setleriyle, yüksek lisans ve doktora düzeyinde dersler veren öğretim üyelerine sahip
TÖMER’lerde gerek sınıf içi gerekse sınıf dışı öğretme süreçlerinde tecrübeleriyle ve
akademik birikimleriyle çok önemli mesafeler alındığı bir gerçektir. Bu TÖMER’lerden
biri de Gazi Üniversitesi Türkçe Öğrenim, Araştırma ve Uygulama Merkezidir. Kısa adıyla
Gazi TÖMER olarak adlandırılan kurumda 1999 yılından itibaren Türkçenin yabancı dil
öğretimiyle ilgili olarak gerek öğretim setleri gerekse interaktif öğretim CD’leriyle çok
önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalara ek olarak 2014 yılında Gazi Üniversitesi,
Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Karakaya’nın danışman editörlüğünde,
öğretim elemanları Mehmet Yıldırım ve Hande Aktaş tarafından beş seviyeye uygun
şekilde “Yabancılar İçin Türkçe, A1-A2 Ölçme Değerlendirme (Performansa Dayalı
Durum Belirleme Araçları), Yabancılar İçin Türkçe, B1-B2-C1 Ölçme Değerlendirme
(Performansa Dayalı Durum Belirleme Araçları) setleri hazırlanmıştır.
Performans Görevi
Güncel Türkçe Sözlük’te “ölçmek işi” olarak adlandırılan ölçme ile ilgili “en, boy,
hacim, süre gibi nicelikleri kendi cinslerinden seçilmiş bir birimle karşılaştırıp kaç birim
geldiklerini belirtmek”, “Aşırı olmamasına dikkat etmek, kontrol etmek” tanımları
yapılmaktadır. Burada ikinci tanımda yer alan “kontrol etmek” ifadesi bizim öğretim
sürecinde bireye kazandırmak istediklerimizi “kontrol veya tespit etme” anlamında
değerlendirilebilir. Genel itibariyle bütün bilim dallarında öğretme sürecinde çeşitli
ölçekler geliştirmek suretiyle pek çok ölçme biçimi önerilmiş; bunlara yönelik
değerlendirme teknikleri geliştirilmiştir. Bu yönüyle bakıldığında Türkçenin yabancı dil
olarak öğretimi süreciyle ilgili de öğrenicilere kazandırılmak istenen hedef davranışlarının
ölçülmesiyle ilgili yıllardır birçok yöntem denenmiştir. Ama yukarıda belirttiğimiz
“Performansa Dayalı Durum Belirleme Araçları” yla yapılan ölçme değerlendirme yöntemi
diğerlerinden farklılıklar arz etmektedir. Öğrencinin edindiği bilgi ve becerileri kullanarak
yeni bir ürünü ortaya koyarken gösterdiği çaba olarak değerlendirilen performans,
bireylerin okul öğrenmelerini geliştirmek ve pekiştirmek amacıyla sınıf içinde ya da sınıf
dışında bir etkinlik yaptıkları veya bir ürün ortaya koydukları zaman oluşmaktadır. Başka
bir deyişle genellikle üst düzey zihinsel süreç gerektiren bir görev ya da etkinlik yerine
getirilirken ortaya konan çaba ve sonucunda ortaya çıkan ürün performans olarak
adlandırılabilir (Kutlu vd., 2008: 27).
Performansa dayalı durum belirleme eğitim çevresinde yeni bir uygulama olup
öğrencilerin basit, yalın, alt zihinsel düşünme gerektiren görevleri değil, daha üst düzey
düşünme gerektiren karmaşık yapıdaki bazı görevleri yerine getirmeleri istenmektedir.
Genellikle bu karmaşık görevler bir ürünün ortaya çıkarılmasını veya verilen bir problem
durumuna çözüm önerileri getirilmesini içermektedir (Kutlu vd., 2008: 28). Bu yöntemle,
Popham’dan akt. Kutlu vd.’ne göre bir kimya öğretmeni, dersinin sınavında öğrencilerine
30 tane çoktan seçmeli soru sorup yanıt vermelerini istemek yerine, öğrencilerinin
öğrendiği pek çok bilgi ve beceriyi kullanabileceği bir deney sorusu sorabilir, deneyin
sonuçlarına yorum katmalarını, sözlü ya da yazılı olarak anlatmalarını isteyebilir. (Kutlu
vd., 2008: 29) Bu bağlamda, Temel (A1, A2), Bağımsız (B1, B2) ve Yetkin (C1)
kullanıcılar için hazırlanan iki ciltlik kitap seti, ders sürecindeki öğrenme düzeylerini
belirlemeyi, öğrenicilerin sınıf içi ve dışı öğrenmelerine katkı sağlamayı ve bir öğretim
aracı olarak öğrenmelerini pekiştirmeyi amaçlamaktadır. A1 kitabında “Merhaba, Nerde,
Ne Zaman, Nasıl?, Dikkat!, Teknik İşlemler, Nasıl Giderim?, İletişim Kuruyorum”
başlıkları olmak üzere 6 bölüm; A2’de ise “Haberin Var mı?, Bu Benim Dünyam, Durma,
Keşfet!, Hayatı Öğreniyoruz, Okuyalım ve Öğrenelim” başlıklarıyla toplam 5 bölüm
bulunmaktadır. B1, B2 ve C1 seviyelerinin bulunduğu ikinci kitapta ise 5’er bölüm
bulunmaktadır. Her bölümde, daha önce hazırlanan “Yabancılar İçin Türkçe” öğretim
setlerine uygun olarak, becerilere göre kazanım merkezli hazırlanan setlerde Linn ve
Gronlund ile McMillan’ın belirlediği “genişletilmiş yanıtlı performans görevi ve
sınırlandırılmış performans görevi” olmak üzere iki tür performans görevi kullanılmıştır
(Kutlu vd., 2008: 30). Kutlu vd.’lerine göre, genişletilmiş yanıtlı performans görevleri;
bilginin toplanmasını, düzenlenmesini, analiz edilmesini, yorumlar yapılmasını vb. içeren
ve daha uzun sürede tamamlanan çalışmalardır. Bu tür performans görevleri, öğrencilerin
derste edindikleri temel bilgi ve becerileri, üst düzey zihinsel becerilerle
ilişkilendirmelerini ve kendilerine verilen yeni bir problemi çözmeyi gerektirir (Kutlu vd.,
2008: 30).
Sınırlandırılmış performans görevi ise çok fazla veri toplanmasını gerektirmeyen ve
tamamen öğretmen kontrolü altında gerçekleştirilen çalışmalardır. Sınırlandırılmış
performans görevinde belirli bir öğrenme hedefine odaklanılır. Genişletilmiş performans
görevine göre uygulanması daha kolay ve az zaman alıcı olan bu yöntemde gerçek yaşam
durumlarını içeren görevlerin verilmesi (ağırlıklı olarak sınıf içinde gerçekleştirildiği için)
oldukça zordur (Kutlu vd., 2008: 30-31). Bu doğrultuda TÖMER öğretim elemanları
tarafından hazırlanan setteki performans görevleri -sınıf içinde gerçekleştirilen
uygulamalarla da birlikte yürütüldüğü için- ağırlıklı olarak “sınırlandırılmış performans
görevi” şeklindedir. Ayrıca, bölümlerdeki beceri uygulamalarına göre “dinleme, yazma,
konuşma ve okuma” etkinliklerinin yapıldığını görüyoruz. Aşağıda, A1, A2, B1, B2, C1,
seviyelerine göre hazırlanmış performans görevlerinin dağılımları yer almaktadır.
Tablo 1: A1 Kitabı Performans Görevlerinin Dağılımı
Sınırlandırılmış Genişletilmiş Dinleme Yazma Konuşma Okuma-
A1 KİTABI Performans Yanıtlı Etkinliği Etkinliği Etkinliği Anlama
Görevi Performans Etkinliği
Görevi
1. BÖLÜM 1 3 - - - -
2. BÖLÜM 3 2 - - - -
3. BÖLÜM 2 - 1 1 1 -
4. BÖLÜM 2 1 - - - -
5. BÖLÜM 1 2 1 - - -
6. BÖLÜM 2 - - 1 - -
Toplam 11 8 2 2 1 -
2. BÖLÜM 2 2 - - - -
3. BÖLÜM 1 1 - - 2 -
4. BÖLÜM 3 - - - - -
5. BÖLÜM 3 1 - - - -
Toplam 12 6 - - 2 -
2. BÖLÜM 3 - - - - -
3. BÖLÜM 2 1 - - - -
4. BÖLÜM 2 1 - - - -
5. BÖLÜM 4 - - - - -
Toplam 12 4 - - - -
2. BÖLÜM 2 1 - - - -
3. BÖLÜM 1 1 1 - - -
4. BÖLÜM 1 - - - - 1
5. BÖLÜM 2 1 - - - -
Toplam 6 5 1 - - 2
2. BÖLÜM 1 1 - - - -
3. BÖLÜM 1 - 1 - - -
4. BÖLÜM 1 - - - - 1
5. BÖLÜM 1 - - - - -
Toplam 5 1 2 - - 1
Sonuç
Gazi Üniversitesi TÖMER Müdürlüğünün bir projesi olarak öğretim elemanları
tarafından hazırlanan “Yabancılar Türkçe “A1, A2, B1, B2, C1 Ölçme ve Değerlendirme
(Performansa Dayalı Durum Belirleme Araçları” adlı set, Türkçenin yabancı dil olarak
öğretimi alanındaki ölçme- değerlendirme konusunda hem belirli bir eksikliği gidermesi
hem de kazanım merkezli öğretimde, ölçme ve değerlendirmeyi daha aktif, etkili ve
kontrollü sağlaması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu setin öğretim sürecinde etkili
olabilmesi için öğretim elemanlarına da çok büyük görev düşmektedir. Çünkü performans
görevine göre yapılan bu tür çalışmalarda öğretmen belki de dili öğretme sürecinden daha
çok yorulacaktır. Dolayısıyla öğretmenin hem uygulamaları yaparken hem de
değerlendirme sürecinde sabırlı, dikkatli ve dinamik olması gerekmektedir. Aynı şekilde
öğrenicilerin de kendilerinden beklenen performansı belirtilen görev ve yönergelere göre
titiz bir şekilde yapmaları gerekmektedir. Diğer yandan seti kullanan ve belirtilen
performans görevlerini uygulayan kurumların da uygulama için hem belirli bir fiziki
ortamı hem de yeterli zaman ve iş gücünü sağlaması gerekmektedir. Ülkemizde gerek ana
dili eğitiminde gerekse Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde, öğretme sürecinde
kullanıldığına tanıklık etmediğimiz performans görevlerinin dil öğretiminin bütün
türlerinde ve süreçlerinde kullanılması gerektiği kanaatindeyiz. Aksi takdirde büyük
emeklerle hazırlanan bu setler kullanılmadan tozlu raflarda kaybolup gidecektir.
Kaynakça
Aydemir, Y. (2014), Yabancılar için Türkçe A1-A2 ölçme ve değerlendirme (performansa dayalı
durum belirleme araçları, Gazi Üniversitesi TÖMER Yay., Ankara.
Aydemir, Y. (2014), Yabancılar için Türkçe B1-B2-C1 ölçme ve değerlendirme (performansa
dayalı durum belirleme araçları, Gazi Üniversitesi TÖMER Yay., Ankara.
Kutlu, Ö., Doğan, D., Karakaya, İ. (2008), Öğrenci başarısının belirlenmesi, Performansa ve
protfolyoya dayalı durum belirleme, Pegem Akademi Yay., Ankara.
ÖZ: Bu çalışmada Cornell Not Alma Tekniği’nin 6. sınıf öğrencilerinin dinlediklerini anlamaları üzerindeki
etkisi incelenmiştir. 2015-2016 öğretim yılının birinci döneminde Bolu Merkez Kültür Ortaokulunda yürütülen
çalışmada deney grubunda 25, kontrol grubunda 25 olmak üzere toplam 50 öğrenci yer almıştır. Sontest kontrol
gruplu yarı deneysel desenin kullanıldığı çalışmada deney grubuna toplam 10 saat Cornell Not Alma Tekniği
eğitimi verilmiş, aynı sürede kontrol grubu geleneksel not alma tekniklerine göre eğitim almıştır. Çalışmalar
sonunda her iki gruba “Cümle Doğrulama Tekniği”ne göre belirlenmiş bir metin dinletilmiş ve metne bağlı 10
soruluk bir sontest uygulanmıştır. Sonuç olarak deney grubu öğrencileri lehine dinlediklerini anlama
bakımından anlamlı farklar bulunmuştur.
Anahtar sözcükler: dinleme, not alma, Cornell Not Alma Tekniği.
ABSTRACT: In this paper, the impact of Cornell Note Taking Technique on the 6th grade students’
listening comprehension skills has been studied. In the study carried out at Bolu Province Kültür Secondary
School during the first education and instruction period between 2015 and 2016, 50 students have taken place
25 of whom are experimental and 25 are control group. In the study in which the semi-experimental design
with posttest control group was used, a total of 10 hours of training was given to the experimental group, and
the control group was trained according to the traditional note taking techniques at the same time. At the end
of the studies, both groups have listened to a text determined according to “sentence verification technique”
and posttests including 10 questions have been implemented. As a result, significant differences were found
to understand that they were listening to the students in the experimental group.
Keywords: listening, note taking, Cornell Note Taking Technique.
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
İletişim, toplum içerisinde varlığını etkin bir şekilde sürdüren bireyler için en temel
ihtiyaçlardan biri olmaktadır. İletişimin temelinde de dinleme ve konuşma becerileri yer
almaktadır. Dinleme, kişilerin doğduklarında hâlihazırda kullandıkları bir beceri olması
yönüyle okuma, yazma ve konuşma becerilerinden ayrılır.
Güneş (2007)’e göre dil öğrenme süreci anne karnında başlamaktadır. Bebeklerin
ilk kazandığı beceri dinleme becerisidir ve bebekler doğum öncesinde sesleri ve
konuşmaları dinleyebilmektedirler. Bebeklerin doğdukları andan itibaren anneleriyle
iletişim kurmaya çalışması onların doğmadan önce dille ilgili bazı özelliklere sahip
olduklarının kanıtı olmaktadır. Anne karnında dinleme yoluyla başlayan dil öğrenme
süreci; konuşma, okuma ve yazmanın temeli olmaktadır. Bu bakımdan dinleme eğitimi
üzerinde önemle durulması gereken bir alandır. Dinleme ile ilgili yapılacak eğitim
faaliyetleri öğrencilerde dinleme becerisinin geliştirilmesi açısından önemlidir. “Dinleme
becerisi öncelikle çocuğun ilk eğitimini aldığı ailede başlar. Bu beceri daha sonra ilkokul
ve ortaokullarda planlı ve programlı olarak geliştirilmeye çalışılır. Dinleme ile ilgili olarak
yapılan her etkinlik öğrencilerin dinlediklerini anlamlandırması için önemli bir faaliyettir”
(Kurudayıoğlu ve Kana, 2013: 246).
Bireylerin günlük hayatları açısından dinleme becerisine baktığımızda normal bir
bireyin sabahtan akşama kadar konuşması, yazması ya da okuması beklenemez ancak aynı
bireyler bu süreç içerisinde sürekli olarak dinleme becerilerini kullanır vaziyettedirler. Bu
açıdan bakıldığında dört temel beceri içerisinde dinleme becerisinin kullanım oranı olarak
da diğer üç beceriden daha yoğun olduğu görülmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken
önemli bir husus, insanın kulağına gelen her sesin dinleme olmadığıdır. Dinleme ve işitme
insanın neyi algılamak istediği ve neyi sadece duyduğu bakımlarından birbirinden
ayrılmaktadır. “İşitme, kişinin dışardan gelen ve duyma eşiğinde yer alan sesleri
algılayabilme yeteneği, dinleme ise kişinin kulağına gelen birçok sesten birini kendi iradesi
ile seçmesi, algılaması ve değerlendirmesi süreçlerini kapsamaktadır. İnsan her şeyi
işitebilir, fakat dinleyemez çünkü dinleme bireyin iradesine bağlıdır” (Yalçın, 2002: 124).
Gerek günlük hayatta gerekse eğitim-öğretim ortamlarında dinleme birçok farklı
amaçla yapılabilir. Bu amaçlardan biri de “Not Alarak Dinleme”dir. Not alarak dinlemede
söze dayalı kaynaklardan gelen bilgilerin kaydedilmesi esastır. Doğan (2007), öğrencilerin
dinlerken not tutma becerisini kazanmaları için çeşitli örnekler üzerinde uygulamalı
çalışmalar yapılması gerektiğini belirtmiştir. Dinlemenin bitimiyle beraber öğrenciler
dinleme öncesinde üzerinde konuştukları konular ve dinleme esnasında aldıkları notların
yardımıyla soruları cevaplandırabilir, dinlediği metni özetleyebilir ya da metin
değerlendirme çalışmalarıyla dinleme çalışmalarından en üst düzeyde verim elde etmeye
çabalarlar.
Eğitim-öğretim ortamlarında kaynaktan gelen mesajların istenilen düzeyde notlara
dönüştürülebilmesi için etkin bir dinlemenin var olması şarttır. Bu bakımdan dinleme
becerisi ile not tutma iç içedir. Not alarak dinlemede izlenen ya da dinlenenlerin daha rahat
anlaşılmasının sağlanması ve buna bağlı olarak hatırlamanın da daha kolay olması esastır.
“Dinleme esnasında öğrencilerden dinleme amaçlarına göre notlar almaları istenir. Bu
birtakım teknikler kullanılmaktadır. Bu tekniklerden biri olan Cornell Not Alma Tekniği,
Cornell Üniversitesi Öğretim Üyesi Walter Pauk tarafından 1949 yılında üniversite
öğrencilerinin okuduklarını ya da dinlediklerini etkili bir şekilde not alarak unutmayı
önlemeleri için geliştirilmiştir. Bu çalışma, Cornell Not Alma Tekniği üzerine inşa edildiği
için Cornell Not Alma Tekniği’yle ilgili belirli kavramların bilinmesi faydalı olacaktır.
Cornell Not Alma Tekniği birtakım adımlardan meydana gelmektedir. Bu adımların
neler olduğu ve örnek bir Cornell çalışma sayfası aşağıda aktarılmıştır:
Şekil 1. Cornell Not Alma Sayfası Örneği
Kaynak: http://lsc.cornell.edu/LSC_Resources/cornellsystem.pdf
en yakın alt ya da üst değere yuvarlanması faydalı olacaktır. Bu şekilde bir uygulama,
yapılacak çalışmalarda kolaylık sağlayacak ve bu teknikle not alan kişilerin daha rahat
olmalarını beraberinde getirecektir.
Cornell Not Alma Tekniği ile ilgili yapılacak herhangi bir çalışma özetle aşağıdaki
sıra takip edilerek yapılmalıdır:
Önce Cornell not alma sayfası hazırlanır.
Dinlemenin başlamasıyla birlikte sağ taraftaki not alma sütununa notlar
alınmaya başlanır.
Dinleme ve not almanın bitiminin ardından alınan notlar kapatılır ve notlara
bakmadan sol taraftaki ipucu sütununa anahtar kelimeler yazılır.
Son olarak anahtar kelimelere bakılarak sayfanın altına dinlenilen metinle
ilgili kısa bir özet yazılır.
Cornell Not Alma Tekniği birçok avantajı beraberinde getirmektedir. Öğrencilerin
tuttukları notların daha organize bir hâlde olmasını sağlamakla beraber, herhangi bir
dinlemede anahtar kelimelerin ve anahtar kavramların daha çabuk kavranmasını sağlar.
Cornell Not Alma Tekniği’yle hazırlanmış notlar öğrenciler için birer sınav hazırlığı
rehberi olarak da rahatça kullanılabilir. Cornell Not Alma Tekniği kısaca, bilginin
düzenlenmesinden taranmasına ve ayrıca estetik bir not görünümü olmasına kadar birçok
bakımdan memnuniyet verici bir teknik olmaktadır.
Bütün bu bilgiler ışığında gerek öğretim ortamlarında gerekse günlük hayatlarında
öğrencilere sağlayacağı katkılar düşünülerek bu çalışmada Cornell Not Alma Tekniği’nin
6. sınıf öğrencilerinin dinlediklerini anlama düzeylerine etkisi araştırılmıştır.
Yöntem
Tablo 1’e göre kontrol grubunda geleneksel not alma tekniklerine yönelik
çalışmalar yapılırken deney grubuna toplam 10 saatlik Cornell Not Alma Teknikleri
eğitimi verilmiştir. Deneysel işlemler sonrası her iki gruba da sontest uygulanmıştır.
Çalışma Grubu
Araştırmada yer alan çalışma grupları kolay ulaşılabilir örneklem tekniği tercih
edilerek belirlenmiş, çalışmada 2015-2016 eğitim-öğretim yılının I. döneminde Bolu
Merkez Kültür Ortaokulunun altıncı sınıflarında öğrenim gören 50 öğrenci yer almıştır.
“Bu örnekleme yöntemi araştırmaya hız ve pratiklik kazandırır. Çünkü bu yöntemde
araştırmacı, yakın olan ve erişilmesi kolay olan bir durumu seçer” (Yıldırım ve Şimşek,
2008). Çalışmada yer alan 25 öğrenci deney grubunu, 25 öğrenci ise kontrol grubunu
oluşturmuştur. Deney ve kontrol grupları yansız atama yoluyla belirlenmiş olup 6/C sınıfı
deney grubu, 6/D sınıfı ise kontrol grubu olarak belirlenmiştir. Yıldırım, Yıldız, Ateş ve
Rasinski (2010) yaptıkları çalışmada Türkçe dersi başarı puanı arttıkça öğrencilerin
okuduğunu ve dinlediğini anlama başarılarının da arttığını belirlemişlerdir. Yine bu
çalışmada Türkçe dersi başarısı ile dinlediğini anlama arasında yüksek düzeyde bir ilişki
bulunmuştur. Bir diğer çalışmada Ergin ve Birol (2000) akademik başarı için yeterli
düzeyde dinleme becerisinin olması gerektiğini belirtmişlerdir. Bu bilgiler doğrultusunda
Türkçe dersi akademik başarısının Türkçe dersinin dayandığı dört temel beceriden (okuma,
yazma, konuşma, dinleme) biri olan dinleme becerisi ile ilişkili olduğu söylenebilir. Bu
doğrultuda 6. sınıf öğrencileriyle yapılan bu çalışmada deney ve kontrol gruplarının
oluşturulmasında öğrencilerin Türkçe dersi 5. sınıf yıl sonu not ortalamalarından
yararlanılmıştır. Her iki grubun 5. sınıf yıl sonu notları normal dağılım gösterdiğinden
notlar arasında anlamlı bir fark olup olmadığı ilişkisiz örneklemler t-testi kullanılarak
incelenmiştir. T-testi sonuçları Tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2. Deney ve Kontrol Grubunun Türkçe Dersi 5. Sınıf Yıl Sonu Not
Ortalamalarına İlişkin T-Testi Sonuçları
Gruplar En düşük En yüksek Aritmetik
N t p
puan puan Ortalama
*p<.05 (anlamlı)
Tablo 2’de görüldüğü üzere deney grubu öğrencilerinin 5. sınıf yıl sonu Türkçe
dersi not ortalaması 80,73; kontrol grubunun 5. sınıf yıl sonu Türkçe dersi not ortalaması
78,19’dur. Her iki grubun ortalamaları arasında anlamlı bir fark bulunmadığı
belirlenmiştir. (p>.05) Bu açıdan her iki grubun çalışmaların başında birbirine denk olduğu
görülmektedir.
Deney ve kontrol grubunun birbirine denk oluşunun anlaşılmasının ardından deney
grubuna haftada iki saat olarak uygulanan ve toplamda beş hafta (10 saat) süren “Not Alma
Etkinlikleri” konulu bir çalışma yürütülmüştür. Bu çalışmalarda not almanın ne olduğu,
nasıl yapılması gerektiği gibi bilgilerin yanında yapılan uygulamalarla da not alma
konusunun öğrencilerce iyice kavranması sağlanmaya çalışılmıştır. Çalışmalarda not alma
kavramının deney grubu öğrencilerince pekiştirilmesinin ardından “Cornell Not Alma
Tekniği” konusuna geçilmiş ve bu teknikle ilgili uygulamalar yapılarak öğrencilerin
tekniği kavraması için çalışmalar yürütülmüştür. Aynı süre içerisinde kontrol grubunda yer
alan öğrencilere geleneksel not alma etkinlikleri uygulanmıştır.
Verilerin Toplanması
Deney ve kontrol gruplarına çalışmalar sonrası Öğün Yayınları’na ait Türkçe 6
Öğretmen Kılavuz Kitabı’nda 5. tema olan Milli Kültür temasına ait dinleme metni
“Anadolu’nun Cirit Oyunları” dinletilmiştir. Metin araştırmacılardan biri tarafından daha
önce elektronik ortamda okunarak kaydedilmiş ve akıllı tahta ve USB bellek yoluyla
öğrencilere dinletilmiştir. Kontrol grubundan dinleyecekleri metinle ilgili not almaları
istenirken deney grubundan dinledikleri metni “Cornell Not Alma Tekniği”ne göre not
tutarak dinlemeleri istenmiştir. Dinleme ve not almanın bitiminin ardından metinle ilgili 10
maddelik çoktan seçmeli soru her iki gruba dağıtılmış ve öğrencilerin dinlediklerini
anlamaları tespit edilmeye çalışılmıştır.
Dinleme metninin seçiminde metnin yıllık plana göre ikinci döneme ait bir temada
yer alıyor olması sebebiyle öğrencilerin henüz karşılaşmadıkları bir metin olmasına dikkat
edilmiştir. Ayrıca Öğün Yayınları’na ait Türkçe 6 Öğretmen Kılavuz Kitabı’nın 5. ve 6.
temasında yer alan iki ayrı dinleme metni Çetinkaya ve Ulusoy (2012)’un yapmış oldukları
çalışma esas alınarak “Cümle Doğrulama Tekniği”ne göre deney ve kontrol grubunun
haricinde aynı okuldaki iki sınıfta toplam 52 öğrenci üzerinde denenmiştir. Cümle
Doğrulama Tekniği sonunda öğrencilerin “Anadolu’nun Cirit Oyunları” adlı metinden elde
ettikleri başarı iyi düzeyde (%81), “Kitaba Hürmet” adlı metinden elde ettikleri puan orta
düzeyde (%76) olarak bulunmuştur. Böylece “Anadolu’nun Cirit Oyunları” adlı dinleme
metninin bu çalışmada kullanılması kararlaştırılmıştır. Cümle Doğrulama Tekniği’ne göre
metinlerin seçilmesinde aşağıdaki yol izlenmiştir:
Her iki metin 12 cümlelik olacak şekilde yeniden tanzim edilmiştir.
Çalışmanın iki ayrı yazarı metinlerde yer alan 12 cümlenin tamamı için
“orijinal, başka kelimelerle ifade etme, çeldirici ve anlamı değiştirme”
olarak cümleler oluşturmuşlar, bu cümleleri karşılaştırarak asıl CDT
testinde kullanılacak olanları seçmişlerdir.
Her cümlenin karşısına “evet” ve “hayır” kutucuğu eklenmiş, bu yolla
öğrencilerin dinledikleri metin ile kendilerine verilen cümleleri
karşılaştırmaları sağlanmaya çalışılmıştır. Öğrencilerin “evet” yanıtını
işaretlemeleri durumunda dinledikleri metin ile ilgili kutucuğa bağlı olan
cümlenin aynı anlamda olduğunu, yanıtın “hayır” olması hâlinde bu
durumun tam tersi şeklinde olduğunu kabul ettikleri anlaşılmaktadır.
Son olarak öğrencilerin verdikleri cevaplar yoluyla elde edilen başarı
yüzdeleri hesaplanmış ve daha yüksek başarı yüzdesine sahip olan
“Anadolu’nun Cirit Oyunları” adlı metin çalışmada kullanılmak üzere
seçilmiştir.
Çalışmada sontest olarak kullanılan 10 adet çoktan seçmeli sorunun hazırlanması
amacıyla önce dinleme metnine bağlı 20 ayrı çoktan seçmeli soru araştırmacılar tarafından
hazırlanmıştır. Ardından bu sorular Bolu iline bağlı başka bir merkez ortaokulunda
öğrenim gören 162 altıncı sınıf öğrencisi üzerinde uygulanmıştır. Bu çalışmanın
10, 11, 13, 17, 19 numaralı maddelere yer verilmiştir. Ardından deney ve kontrol grubuna
10 maddelik nihai form uygulanmıştır.
Verilerin Analizi
Çalışmada ilk olarak betimsel istatistikler raporlaştırılmıştır. Ardından deney ve
kontrol gruplarının dinlediğini anlama becerileri testinden almış oldukları toplam puanların
sarmallık incelemesi gerçekleştirilmiştir. Normallik incelemeleri için Shapiro Wilks
testinden yararlanılmıştır. Elde edilen sonuçlar puanların alt gruplarda normal dağılım
göstermediğine işaret ettiğinden grup karşılaştırmaları için non parametric testlerden Mann
Whitney U testi tercih edilmiştir. Mann Whitney U testi iki bağımsız gruba ilişkin
karşılaştırma yapmaya imkan tanımaktadır. Grupların özellik açısından ne miktarda
farklılaştığına yönelik olan yorumlar ise medyan değeri üzerinden yapılmıştır. Yapılan
analizler için SPSS 20.0 paket program kullanılmış, anlamlılık düzeyi olarak 0,05 değeri
temel alınmıştır.
Bulgular
Çalışmanın bu bölümünde Cornell Not Alma Tekniği’nin 6. sınıf öğrencilerinin
dinlediklerini anlama düzeylerine etkisiyle ile ilgili bulgular yorumlanarak aktarılmaya
çalışılmıştır. Öğrencilerin dinlediğini anlama testi puanlarına ilişkin betimsel istatistikler
Tablo 4’te verilmiştir.
Tablo 4. Öğrencilerin Dinlediğini Anlama Testi Puanlarına İlişkin Betimsel
İstatistikler
Grup N Ortanca (M) SS Varyans
Deney 25 8,25 8,00 ,99 ,98
Kontrol 25 5,70 6,00 1,75 3,06
Tablo 5’te yer alan Mann Whitney U testi sonuçları incelendiğinde deney ve
kontrol gruplarının dinlediğini anlama düzeyleri arasında anlamlı farklılık olduğu
görülmektedir (U=36,00; p<,05). Deney grubuna ait ortanca değeri (Md=8) ile kontrol
grubuna ait ortanca değeri (Mk=6) karşılaştırıldığında; deney grubu lehine iki puanlık bir
farklılık olduğu belirlenmiştir. Bu sonuçlara göre Cornell Not Alma Tekniği ile ilgili on
saatlik eğitim alan deney grubunun dinlediğini anlama düzeyinin, geleneksel not alma
tekniği ile ilgili on saatlik eğitim alan kontrol grubunun dinlediğini anlama düzeyine
kıyasla anlamlı şekilde daha yüksek olduğu söylenebilir.
Elde edilen bulgulara göre Cornell Not Alma Tekniği’nin öğrencilerin dinlediğini
anlama düzeylerini, geleneksel not alma tekniklerine kıyasla daha olumlu etkilediği sonucu
çıkarılmıştır.
Sonuç ve Tartışma
Bu çalışmada Cornell Not Alma Tekniği ile ilgili eğitim alan 6. sınıf deney grubu
öğrencilerinin geleneksel not alma tekniklerine göre eğitim alan 6. sınıf kontrol grubu
öğrencilerine göre dinlediğini anlama düzeyi bakımından daha başarılı oldukları sonucu
ortaya çıkmıştır. Yapılan bu çalışma daha önce Şahin, Aydın ve Sevim (2011)’in yapmış
oldukları çalışmada ulaştıkları “Sonuçlar Cornell not alma tekniğiyle ilgili strateji
eğitimine tabi tutulan deney grubu öğrencilerinin daha belirgin bir başarı gösterdiğini
ortaya koymaktadır. Kısacası dinlenileni anlamada, Cornell tekniği ile not almanın,
geleneksel not alma tekniklerine göre daha etkili olduğu söylenebilir.” sonucuyla benzerlik
göstermektedir.
Quintus, Borr, Duffield, Napoleon ve Welch (2012) Aile ve Tüketici Bilimleri
Sınıfı lise öğrencileri üzerinde Cornell Not Alma Tekniği’nin öğrenci performansı üzerinde
herhangi bir etkisinin olup olmadığı yönünde bir araştırma yapmışlardır. Yapılan
araştırmada öğrencilerin kendi istedikleri şekilde not aldıkları kontrol grubu ile Cornell
Not Alma Tekniği’ne göre not tutan öğrenciler arasında anlamlı farklılık bulunamamıştır.
Araştırmacılar bu sonucu beklenenin aksine bir durum olduğu için “sıfır hipotez (null
hypothesis)” olarak adlandırmışlardır. Çalışmada elde edilen sonuçla, bu çalışmanın
sonuçları uyum göstermemektedir. Her iki çalışmanın sonuçları arasındaki uyumsuzluk not
alma ve başarı düzeyi arasındaki ilişkiyi etkileyen başka faktörlerin varlığıyla açıklanabilir.
Benzer bir çalışmayı da Tsai ve Wu (2010) yapmışlardır. Araştırmacılar yapmış
oldukları çalışmada Tayvanlı lise öğrencilerinin Cornell Not Alma Tekniği’ne göre verilen
not alma eğitiminin ve İngilizce veya Çince olmak üzere not alma dilinin öğrencilerin
dinlediğini anlamaları üzerinde iki ayrı metin türünde özellikle kısa konuşmalar ve uzun
derslerde herhangi bir etkisinin olup olmadığını araştırmışlardır. Yapılan araştırmada
Cornell Not Alma Tekniği’nin öğrencilerin dinlediklerini anlamaları üzerinde önemli
etkileri olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada ulaşılan Cornell Not Alma
Tekniği’yle eğitim alan deney grubu öğrencilerinin geleneksel not alma tekniğiyle eğitim
alan kontrol grubu öğrencilerine göre dinlediğini anlama bakımından daha başarılı olmaları
sonucu Tsai ve Wu (2010)’nun yapmış oldukları çalışma ile benzerlik göstermektedir.
Cornell Not Alma Tekniği üzerine Davoudi, Moattarian ve Zareian (2015)’ın İranlı
öğrencilerin Yabancı Dil Olarak İngilizce (EFL) dersi gramer öğrenmelerine Cornell Not
Kaynakça
Baştürk, R. (2009). Deneme modelleri. A. Tanrıöğen, (Ed.), Bilimsel araştırma yöntemleri içinde
(29-54). Ankara: Anı Yayıncılık.
Büyüköztürk, Ş. (2007). Sosyal bilimler için veri analizi el kitabı. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Çetinkaya, Ç. ve Ulusoy, M. (2012). Cümle doğrulama tekniğinin okuma ve dinlemenin
ölçülmesinde kullanılması. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 43, 460-471.
Davoudi, M., Moattarian, N. & Zareian, G. (2015). Impact of Cornell note-taking method
instruction on grammar learning of Iranian EFL learners. Journal of Studies in Education,
5(2), 252-265.
Doğan, Y. (2007). İlköğretim ikinci kademede dil becerisi olarak dinlemeyi geliştirme çalışmaları.
Yayımlanmamış doktora tezi. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Ergin, A. ve Birol, C. (2000). Eğitimde iletişim. Ankara: Anı Yayıncılık.
Güneş, F. (2007). Türkçe öğretimi ve zihinsel yapılandırma. Ankara: Nobel Yayınevi.
Kalaycı, Ş. (2008). SPSS uygulamalı çok değişkenli istatistik teknikleri (2.baskı). Ankara: Asil
Yayın Dağıtım.
Karadüz, A. (2010). Türkçe ve sınıf öğretmeni adaylarının dinleme stratejilerinin değerlendirilmesi.
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 29(2), 39-55.
Kocaadam, D. (2011). Not alarak dinleme eğitiminin ilköğretim 7. sınıf öğrencilerinin dinleme
becerisi üzerindeki etkisi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Gazi Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Kurudayıoğlu, M. ve Kana, F. (2013). Türkçe öğretmeni adaylarının dinleme becerisi ve dinleme
eğitimi özyeterlik algıları. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. 9(2), 245-258.
MEB. (2006). İlköğretim Türkçe dersi (6, 7, 8. sınıflar) öğretim programı. Ankara: MEB Yayınları.
Quintus, L., Borr, M., Duffield, S., Napoleon, L., & Welch, A. (2012). The impact of the Cornell
note-taking method on students’ performance in a high school family and consumer
sciences class. Journal of Family and Consumer Sciences Education, 30(1), 27-38.
Özçakmak, H. (2015). Türkçe öğretmeni adaylarının not alarak dinlemede özetleme stratejilerini
kullanma becerileri. Yayımlanmamış doktora tezi. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, Ankara.
Şahin, A., Aydın, G. ve Sevim, O. (2011). Cornell not alma tekniğinin dinlenilen metni anlamaya
ve kalıcılığa etkisi. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 29, 29-36.
Tavşancıl, E. (2006). Tutumların ölçülmesi ve SPSS ile veri analizi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Tsai, T. ve Wu, Y. (2010). Effects of note-taking instruction and note-taking languages on college.
New Horizons in Education, 58(1), 120-132.
Yalçın, A. (2002). Türkçe öğretim yöntemleri yeni yaklaşımlar. Ankara: Akçağ.
Yıldırım, K., Yıldız, M., Ateş, S., & Rasinski, T. (2010). İlköğretim beşinci sınıf Türk öğrencilerin
metin türlerinde göre okuduğunu ve dinlediğini anlama düzeyleri. Kuram ve Uygulamada
Eğitim Bilimleri, 10, 1855-1891.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2008). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin
Yayıncılık.
İnternet Kaynakları:
http://lsc.cornell.edu/LSC_Resources/cornellsystem.pdf Erişim tarihi: 15/01/2016
ÖZ: Bu çalışmanın amacı, 8. sınıf öğrencilerinin öyküleyici metinlerinde paragraf düzeyindeki sorunları
belirlemektir. Betimsel tarama modelinde olan araştırmanın çalışma grubunu 2015-2016 eğitim-öğretim yılı güz
döneminde Hatay ili Kırıkhan ilçesinde yer alan orta sosyo-ekonomik düzeydeki bir ortaokulda öğrenim gören
80 8. sınıf öğrencisi oluşturmaktadır. Çalışmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen
“Paragraf Düzeyinde Sorun Envanteri” ve “Yazma Formu” kullanılmıştır. Araştırmada ulaşılan sonuçlara göre
öğrencilerin oluşturdukları öyküleyici metinlerde paragraf düzeyine ilişkin en çok rastlanılan sorunların
“Yazının konu bütünlüğüne uygun şekilde paragraflara bölünmemesi” (%71,25) ve “Paragrafta art arda gelen
cümleler arasında konu devamlılığının olmaması” (%68,75); en az rastlanılan sorunların ise “Temel olayı
geliştirmeye yönelik paragraf oluşturulmaması” (%2,5) ve “Paragraf girintisi yapılmaması” (%30) olduğu
belirlenmiştir.
Anahtar sözcükler: Türkçe eğitimi, yazma eğitimi, paragraf oluşturma
ABSTRACT: The aim of this research is to identify problems at level of paragraph in the narrative texts of
8th grade students. The research is in descriptive scanning model. Study group composed of 80 8th grade
students from a middle socio-economic status secondary school in Hatay Kırıkhan in 2015-2016. “Problem
Inventory about Level of Paragraph” and “Writing Form” were used in data collection. Based on the results of
the research, it was obtained that “Not dividing text into paragraph appropriate content integrity” (71,25%)
and “Not being continuity of content between sequent sentences in paragraph” (68,75%) were the frequently
encountered problems in the texts; “Not constituting paragraph for developing the basic event” (2,5%) and
“Not making paragraph indentation” (30%) were the least common problems.
Keywords: Turkish education, writing education, constituting paragraph
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Dört temel dil becerisinden biri olan yazma -anlatmaya ilişkin diğer dil becerisi
konuşma gibi- toplumsal bir varlık olan insanın kendini ifade etme yollarındandır.
Günümüz anlatım uygulamalarında -özellikle yazılı anlatımda- dil kullanma becerisine
ilişkin en önemli gösterge paragraf oluşturmadır, zira başarılı paragraf oluşturma
uygulamalarından sonra yazma sürecinde diğer aşamalara geçiş her zaman daha kolay
olmaktadır (Can, 2012). Bununla birlikte, Çiçekli Koç (2009) Türkiye’deki paragraf yazma
öğretimine ilişkin uygulamaların yetersiz olduğunu belirlemiştir. Söz konusu
açıklamalardan hareketle paragraf oluşturmanın yazma sürecinde oldukça önemli bir yeri
olmasına rağmen yazma eğitiminde üzerinde yeterince durulmayan konular arasında
bulunduğu söylenebilir.
Paragraf, yazının birlik ve bütünlük taşıyan en küçük bölümü, yazıdaki düşünce
birimi olarak tanımlanabilir ve buna bağlı olarak da her paragrafın belli bir konusu ve o
konuyu kapsayan bir ana düşüncesi bulunmaktadır (Adalı, 1982). Paragrafın konu içinde,
cümle gibi anlam birliklerinden biri olduğunu ifade eden Göğüş’e (1978) göre paragraf,
olayın bir evresini, düşüncenin bir yönünü, bölümünü bildirmektedir.
Paragraf oluşturmanın yazma becerisi kazandırma sürecinde oldukça önemli bir
yeri olmasına rağmen alanyazındaki çalışmalar (Alkan, 2007; Can, 2012; Kan & Tiryaki,
2015) farklı düzeylerde öğrenim gören öğrencilerin paragraf oluşturma sürecinde çeşitli
sorunlar yaşadıklarını ortaya koymaktadır. Bu çalışmayla da metin oluşturanların paragraf
düzeyinde yaşadıkları sorunlar belirlenerek metin oluşturma sürecindeki sorunlara dair
farkındalık oluşmasına ve alanyazındaki yazma tartışmalarına bir katkı sağlanabilir.
Çalışmanın amacı, 8. sınıf öğrencilerinin oluşturdukları öyküleyici metinlerde
paragraf düzeyindeki sorunları belirlemektir.
Yöntem
Çalışma betimsel tarama modelinde gerçekleştirilmiştir. Tarama modelleri,
geçmişte veya hâlen var olan bir durumu var olduğu şekliyle betimlemeyi amaçlayan
araştırma yaklaşımlarıdır. Araştırmaya konu olan olay, birey veya nesne, kendi koşulları
içinde ve olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır (Karasar, 2006).
Araştırmanın çalışma grubunu 2015-2016 eğitim-öğretim yılı güz döneminde Hatay
ili Kırıkhan ilçesinde yer alan orta sosyo-ekonomik düzeydeki bir ortaokulda öğrenim
gören 80 8. sınıf öğrencisi oluşturmaktadır.
Verilerin Toplanması
Çalışmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen “Paragraf
Düzeyinde Sorun Envanteri” ve “Yazma Formu” kullanılmıştır.
Paragraf Düzeyinde Sorun Envanteri: Bu envanter, öğrencilerin öyküleyici metin
oluşturmada paragraf düzeyindeki sorunları tespit edilerek oluşturulmuştur. Envanterin
oluşturulmasında öncelikle ön uygulamada metinlerin tamamı (f=80) üzerinde çalışılarak
sorunlar tespit edilmiştir. Böylece sorun envanteri taslağı oluşturulmuştur. Araştırmacı
envanter taslağını kullanarak örneklemdeki metinleri değerlendirmeye başlamış, bu
Verilerin Çözümlenmesi
Verilerin çözümlenmesinde betimsel analiz tekniği kullanılmıştır. Araştırmanın
inandırıcılığını sağlamak için Türkçe eğitimi alanında bir uzman ile değerlendirme
toplantısı yapılmış ve elde edilen verilere ilişkin görüş birliğine varılmıştır.
Bulgular
8. sınıf öğrencilerinin oluşturduğu öyküleyici metinlerinde karşılaşılan sorunlar
Tablo 1’de yer almaktadır.
Tablo 1. Öğrenciler Tarafindan Oluşturulan Öyküleyici Metinlerdeki Paragraf
Düzeyinde Sorunlar
No Sorun f %
1 Yazının konu bütünlüğüne uygun şekilde paragraflara bölünmemesi 57 71,25
2 Paragrafta art arda gelen cümleler arasında konu devamlılığının olmaması 55 68,75
3 Anlatılan olayı sonuca bağlayan paragraf oluşturulmaması 46 57,5
4 Temel olayı belirtmeden metne giriş yapılması 44 55
5 Paragraf girintisi yapılmaması 24 30
6 Temel olayı geliştirmeye yönelik paragraf oluşturulmaması 2 2,5
Not. Bu tabloda yer verilen frekans, tespit edilen sorun ile kaç farklı metinde
karşılaşıldığını belirtmektedir.
Araştırmada ulaşılan sonuçlara göre çalışmaya katılan öğrencilerin oluşturdukları
öyküleyici metinlerde paragraf düzeyine ilişkin en çok “Yazının konu bütünlüğüne uygun
şekilde paragraflara bölünmemesi” (%71,25), “Paragrafta art arda gelen cümleler arasında
konu devamlılığının olmaması” (%68,75), “Anlatılan olayı sonuca bağlayan paragraf
oluşturulmaması” (%57,5) ve “Temel olayı belirtmeden metne giriş yapılması” (%55)
sorunlarının görüldüğü belirlenmiştir. Bununla birlikte incelenen metinlerde en az
rastlanan sorunların da “Temel olayı geliştirmeye yönelik paragraf oluşturulmaması”
(%2,5) ve “Paragraf girintisi yapılmaması” (%30) olduğu tespit edilmiştir.
Çalışmada belirlenen paragraf oluşturma sorunlarına ilişkin öğrenci metinlerinden
alınan örneklere aşağıda yer verilmiştir.
Örnek 1’de, metni oluşturan öğrenci konuya giriş yaptıktan sonra ayağının tekere
sıkışmasının ardından yaşadıklarını belirtmiştir. Söz konusu gelişmeyi yeni bir paragrafta
başlatması gerekirdi.
Paragrafta Art Arda Gelen Cümleler Arasında Konu Devamlılığının Olmaması
Örnek 2:
Örnek 2’de, metni oluşturan öğrenci dedesinin sabah yola koyulmasını belirtmişken
bu konudan keskin bir şekilde babasının eve yüzü asık bir şekilde gelmesine geçmiştir.
Babasının eve yüzü asık bir şekilde gelmesini ve bunun nedenlerini yeni bir paragrafta
ifade edebilirdi, fakat bu olaya doğrudan dedesinin gitmesinden sonra aynı paragrafta yer
vermesi paragrafta art arda gelen cümleler arasında konu devamlılığının olmamasına sebep
olmaktadır.
Örnek 3’te sonuca dair bir ifadeye yer verilmediği, metnin gelişme ile
sonlandırıldığı görülmektedir.
Temel Olayı Belirtmeden Metne Giriş Yapılması
Örnek 4:
Yukarıda yer verilen Örnek 4’te, metni oluşturan öğrenci temel olayı belirtmeden
metne giriş yapmıştır.
Paragraf Girintisi Yapılmaması
Örnek 5:
Örnek 6’da, metni oluşturan öğrencinin temel olaya yer verdiği, ancak temel olayı
geliştirmeye yönelik paragraf yapmadığı görülmektedir.
Sonuç ve Tartışma
Bu çalışmada, 8. sınıf öğrencilerinin paragraf düzeyinde yaşadığı sorunlar
incelenmiştir. Araştırmada ulaşılan sonuçlara göre çalışmaya katılan öğrencilerin
oluşturdukları öyküleyici metinlerde paragraf düzeyine ilişkin en çok “Yazının konu
bütünlüğüne uygun şekilde paragraflara bölünmemesi” (%71,25) ve “Paragrafta art arda
gelen cümleler arasında konu devamlılığının olmaması” (%68,75) sorunlarının görüldüğü
belirlenmiştir. Bununla birlikte, öğrencilerin metinlerinin yarıdan fazlasında “Anlatılan
olayı sonuca bağlayan paragraf oluşturulmaması” ve “Temel olayı belirtmeden metne giriş
yapılması” sorunlarının (sırasıyla %57,5; %55) görüldüğü tespit edilmiştir. Söz konusu
sonuçlardan hareketle 8. sınıf öğrencilerinin oluşturdukları öyküleyici metinlerde paragraf
düzeyinde önemli ölçüde sorunlar yaşandığı dikkat çekmektedir. Benzer şekilde Kan ve
Tiryaki’nin (2015) çalışmasında öğretmen adaylarının paragraf oluşturma becerilerinde
yeterli düzeyde olmadıkları; Alkan’ın (2007) çalışmasında ilköğretim 5. sınıf
öğrencilerinin; Can’ın (2012) çalışmasında da 9 ve 10. sınıf öğrencilerinin oluşturdukları
paragraflarda çeşitli sorunlar bulunduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlar, farklı eğitim
kademelerinde öğrencilerin oluşturdukları metinlerde paragraf düzeyinde çeşitli sorunlar
yaşandığını göstermektedir. Çiçekli Koç (2009) da Türkiye’deki paragraf yazma
öğretimini incelediği çalışmasında Türkiye’deki paragraf uygulamalarının yetersiz
olduğunu belirlemiştir.
Araştırma bulgularından hareketle aşağıda yer alan öneriler sunulabilir:
Paragraf oluşturmaya ilişkin öğretmenler sürece dayalı bir yöntemi temel alarak
uygulamalı çalışmalar yapabilir ve eğitim sürecinde öğrencilere gerekli dönütleri anında
verebilirler.
Paragraf öğretimi sürecinde metindilbilimsel yaklaşımlar benimsenerek nitelikli bir
öğretim süreci gerçekleştirilebilir.
Farklı metin türlerinde ve öğrenci seviyelerinde benzer çalışmalar yapılabilir ve
sonuçlar mevcut çalışmada ulaşılanlarla karşılaştırılabilir.
Kaynakça
Adalı, O. (1982). Yüksek öğrenimde sözlü ve yazılı anlatım. İzmir: Aydın Yayınevi.
Aktaş, Ş. ve Gündüz, O. (2005). Yazılı ve sözlü anlatım. Ankara: Akçağ Yayınları.
Alkan, Z. N. (2007). İlköğretim beşinci sınıf öğrencilerinin yazılı anlatım hataları. Yayımlanmamış
yüksek lisans tezi. Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir.
Can, R. (2012). Ortaöğretim öğrencilerinin yazılı anlatımlarında paragraf düzeyinde bağdaşıklık ve
tutarlılık. Yayımlanmamış doktora tezi. Gazi Üniversitesi, Ankara.
Çiçekli Koç, G. (2009). Türkiye’de ve Batı’da paragraf yazma öğretimi. Yayımlanmamış yüksek
lisans tezi. Ege Üniversitesi, İzmir.
Deniz, K. (2003). Yazılı anlatım becerileri bakımından köy ve kent beşinci sınıf öğrencilerinin
durumu. TÜBAR, XIII (Bahar).
Göğüş, B. (1978). Orta dereceli okullarda Türkçe ve yazın eğitimi. Ankara: Gül Yayınevi.
Kan, M. O. ve Tiryaki, E. N. (2015). Türkçe öğretmeni adaylarının metin oluşturmadaki sorunları.
Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 11 (2).
Karasar, N. (2006). Bilimsel araştırma yöntemi. Ankara: Nobel Yay.
Karadağ, Ö. ve Maden, S. (2013). Yazma eğitimi: Kuram, uygulama ve ölçme değerlendirme. A.
Güzel ve H. Karatay (Ed.) içinde, Türkçe öğretimi el kitabı (ss. 265-301). Ankara: Pegem
Akademi Yayıncılık.
Tabak, G. ve Göçer, A. (2013). 6-8. sınıflar Türkçe dersi öğretim programının ürün ve süreç odaklı
yazma yaklaşımları çerçevesinde değerlendirilmesi. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim
Fakültesi Dergisi (KEFAD), 14, 2, 147-169.
Tiryaki, E. N. ve Kan, M. O. (2015). Türkçe öğretmeni adaylarının metin oluşturulabilme
becerileri. ZfWT 7 (2).
Yıldız, M. ve Ateş, S. (2010). İlk okuma yazmayı farklı yöntemlerle öğrenen ilköğretım 3. sınıf
öğrencilerinin yazılarının okunaklılık ve yazım hataları bakımından karşılaştırılması. TSA
Yıl 14 (1).
ÖZ: Türkiye’ye her yıl çeşitli ülkelerden vatandaşlar gelmektedir. Yurtdışından gelen vatandaşlar öncelikli
olarak Türk üniversitelerinde eğitim görmek isteyen öğrencilerdir. Günümüzde ise çeşitli sebeplerden dolayı
ülkesini bırakmak zorunda kalan sığınmacılar ülkemizde yaşamaktadırlar. Türkiye’ye gelen yabacı vatandaşlar
arasında Pakistanlılar da yer almaktadır. Genellikle Pakistan’dan gelen vatandaşların çoğunluğunu Türkiye’deki
üniversitelerde okumak için gelen öğrenciler oluşturmaktadır. Türkiye’de yabancı vatandaşların Türkçe
öğrenmeleri için Türkçe Öğretim Merkezleri faaliyet göstermektedir. Bu merkezlerde Pakistanlı öğrenciler de
eğitim görmektedir. Eğitim sırasında öğrenciler çeşitli dilbilgisi problemleri yaşamaktadırlar. Pakistanlı
öğrencilerin karşılaştıkları dilbilgisi problemlerini ortadan kaldırmak için üniversitelerde kurulmuş olan Türkçe
Öğretim Merkezlerinde verilen dersler ve materyallerle öğrencilerin Türkçe öğrenmelerinin verimli hale
getirilmesi amaçlanmaktadır.
Anahtar sözcükler: Türkçe, Eğitim, Öğretim, Materyal
ABSTRACT: Citizens come from various countries every year to Turkey. Citizens come to Turkish
universities. Today, asylum seekers living in our country who leave from country for our guest. Pakistanis are
also among the foreign citizens come to Turkey. Generally, most of the citizens coming from Pakistan are
students to study at the universities in Turkey. In Turkey, Turkish Language Centers are active for foreigns to
learn Turkish. Pakistani students learn various grammar problems during training. In order to eliminate the
grammar problems encountered by Pakistani students, it is aimed to improve the learning of Turkish by the
lessons and materials given at the Turkish Language Teaching Centers.
Keywords: Turkish, Education, Instruction, Material
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi, üzerinde titizlikle durulması gereken bir
konudur. Temel dil becerilerinden olan dinleme, konuşma, okuma, yazma ve dil bilgisi
eğitimlerine yönelik olarak çeşitli yaklaşım, strateji, yöntem, teknik, araç ve gereçler
geliştirilmekte ve dil öğretiminde denenmektedir. (Emiroğlu, 2014: 100)
Türkiye’ye gün geçtikçe yurt dışından çeşitli milletlerden vatandaşlar gelmektedir.
Gelen vatandaşlar arasında en başta öğrenciler gelmektedir. Öğrencilerden sonra son
yıllarda ülkelerindeki çeşitli sebepler nedeniyle ayrılan sığınmacılarda Türkiye’ye
gelmektedirler.
Yabancılara Türkçe öğretimi, son zamanların popüler alanlarından biridir.
Ülkemizdeki yabancı uyruklu öğrencilerin çoğalması, Türkçe öğretimini daha da cazip
duruma getirmiştir. Türkçeyi eğitim dili ve akademik dil olarak öğrenecek bu öğrencilerin
disiplinli bir Türkçe öğrenim sürecinden geçmeleri gerekmektedir. Türkçe hazırlık
aşamasının, öğrencinin bütün bir öğrenim yaşamını etkilediği yadsınamaz bir gerçektir. Bu
durum, Türkçe öğretiminin önemini ortaya çıkarmaktadır. Hazırlık aşamasındaki uyum
süreci, öğrencinin başarısını doğrudan etkilemektedir. Sistemli bir dil öğretiminin yanında,
Türk kültürünün de aktarılması, bu uyum sürecini daha da hızlandıran bir etmen olarak
görülmektedir. (Gümüş, 2016: 254)
Bu yetişkinler arasında Türkiye’ye çalışmak veya okumak için gelenlerin, Türklerle evli
olanların yanı sıra gazeteci, yazar olarak veya diplomatik görevlerle gelenler ve aileleri de
bulunmaktadır. (Karababa, 2009: 271)
Uzaktan eğitim programı Türkçe öğrenmenin yanı sıra Yabancılara Türkçe
Öğretimi alanında çalışacak öğretmen adayları içinde çeşitli üniversitelerce sertifika
programları düzenlenmektedir. Uzaktan eğitim programlarında Yabancılara Türkçe
Öğretimi programları çevrimiçi verilen derslerle gösterilmektedir. Online verilen derslerin
sonunda yüz yüze uygulama derslerini tamamlayan öğretmen adayları, kurum tarafından
yapılan sınavda da başarılı olmaları durumunda Yabancılara Türkçe Öğretimi Sertifikası
almaya hak kazanmaktadırlar.
Türkçeyi Türkiye’de yabancı dil olarak öğrenenler günlük yaşamlarında da
Türkçeyi duyabilir, kullanabilirler. Dille birlikte kültürü de yaşayarak öğrenebilir,
edinebilirler. İkinci durumda ise, yani Türkçeyi Türkiye dışında öğrenenler çevre ve kültür,
günlük yaşam içinde bulunma gibi dil öğrenimini destekleyen durumlardan yoksundurlar.
Böyle bir durumda, sınıf ortamında dil öğrenimi sürecinin görsel, işitsel araçlarla; günlük
konuşma dilinden, gazete ve dergilerden alınan metinler, televizyon, radyo programları
gibi dilin günlük yaşamda çeşitli ortamlarda kullanılışını yansıtan araç-gereçlerle
(materyallerle), desteklenmesi gerekecektir. (Karababa, 2009: 272)
Ek Hataları
Pakistanlı öğrenciler genelde telaffuz ve yazımda –en/ -an / -dik eklerinde ve
sıkıntı yaşamaktadırlar. Herhangi bir isim ya da eyleme çekim ya da yapım eki
eklenmesiyle bu sıkıntılar görülmektedir.
Eklerin Doğru Hali Yapılan Hatalar
Gel-en Kişi Gel – an Kişi
Üzme-y-en Üzm-ü-yen
Tamlama Hataları
Pakistanlı öğrencilerin Türkçe gramerini öğrenirken yapmış oldukları harf ve harf
değişimi hataları da görülmektedir.
Tamlamanın Doğru Hali Yapılan Hatalar
Üzüm-ün Sapı Uzum-ün Sapi
Öküz-ün Sütü Oküzun Sütü
Türkçe öğreniminde hatalar genelde A1 seviyesinde yoğun olarak görülmektedir.
Daha sonraki kur ve dönemlerde başarılı olan öğrenciler sırasıyla A2, B1,B2, C1 ve en son
C2 kurunu tamamlarlar. Öğrencilerin Türkçe öğrenirken yapmış olduğu hatalar zaman
geçtikçe düzelmektedir. Son kur olarak C2 derslerinde öğrenciler artık kendileri bir metni
yorumlayabilme ve uzun bir kompozisyon veya makale yazma yeteneğine sahip
olmaktadırlar.
Öğrencilerin Türkçeyi öğrenme aşamalarında yapmış oldukları hataların tam tersi
kendilerine Türkçeyi iyi anlamaları ve öğrenmelerini sağlayan avantajlar da yer
almaktadır. Bu avantajların en başında Türkçede ve Urducada benzer sözcüklerin
bulunmasıdır. Ortak sözcükler özellikle okuma, dinleme, yazma ve konuşma derslerinde
öğrencilere yardımcı olmaktadır.
Ayrıca öğrencilere verilen çalışma kitapları da öğrenciler tarafından
beğenilmektedir. Türkçe Öğretim Merkezlerinde öğrencilere, hangi seviyedeler ise o
seviyenin ders kitapları, çalışma kitapları ve CD’leri verilmektedir. Ders kitaplarında nesne
isimleri renkler, yılın ayları, haftanın günleri, saatler, karşılıklı konuşmalar, sayılar,
gramer, yer yön tarifi vb. gibi birçok eğitici görsel ve yazılı bilgiler yer almaktadır.
Sonuç ve Tartışma
Türkiye’de yabancılara Türkçe eğitimi veren Türkçe Öğretim Merkezlerinin
sayısının artmasıyla birlikte Türkiye’nin birçok şehrinde üniversitelerin kendi kurumları
içinde oluşturmuş oldukları eğitim merkezlerinde son zamanlarda gelişen teknolojiyle
birlikte Türkçe öğretimi daha verimli bir hale gelmiştir.
Türkçe eğitim merkezlerinde çalışacak öğretim elemanı temini için de
üniversitelerin Türkçe Eğitimi, Türk Dili ve Edebiyatı ve Filoloji Anabilim Dallarından
mezun olan adaylara Yabancılara Türkçe Eğitimi Sertifikası verilmek suretiyle istihdam
sağlanmaktadır.
Kaynakça
Açık, F. (2008) Türkiye’de yabancılara Türkçe öğretilirken karşılaşılan sorunlar ve çözüm
önerileri, Doğu Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü -
Uluslararası Türkçe Eğitimi ve Öğretimi Sempozyumunda sunulan bildiri, Gazimağusa /
Kuzey Kıbrıs.
Candaş Karababa, Z. C., Yabancı dil olarak Türkçenin öğretimi ve karşılaşılan sorunlar. Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Yıl: 2009, Cilt: 42, Sayı: 2, 265-277.
Emiroğlu, S., Türkçe öğrenen yabancı öğrencilerin yazılı anlatımlarında Türkçenin dil bilgisi ve
yazım özellikleriyle ilgili karşılaştığı zorluklar, International Journal of Language
Academy Volume 2/3 Autumn 2014 p. 99/119
Gümüş, İ. (2016) Türkçede emir-istek kipi ve yabancılara Türkçe öğretimi, SUTAD, Bahar 2016;
(39): 253-262
Kaya, C. (2011) Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde gramer sırası sorunu, 9. Uluslararası
Dünyada Türkçe Öğretimi Sempozyumu: Çağdaş Türk Yazı Dillerinin Öğretimi sunulan
bildiri, Bişkek – Kırgızistan
Şengül, K., Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde alfabe sorunu, Uluslararası Türkçe Edebiyat
Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 3/1 2014 s. 325-339.
ÖZ: Dil, bir milleti millet yapan önemli bir kültürel değerdir. Aynı zamanda bilgi aktarmanın ve biriktirmenin
tek sağlayıcısı, öğretim ve öğrenimin anahtarı, uygarlığın da yapı taşıdır. Dilin en kıvrak ve etkili halini de o
milletin şiirlerinde görmek mümkündür; çünkü her medeniyette şiir yarattığı etki bakımından diğer edebi türler
içinde özel bir yere sahiptir. Estetik kaygının en üst seviyede bulunduğu şiir; şairin elinde ait olduğu milletin,
medeniyetin ve kültürün özelliklerinin bir oya gibi işlendiği ve dilin en ince özelliklerinin sergilendiği bir edebi
türdür. Bir dilin gelecek kuşaklara aktarılmasında ve o dilin geleceğin teminatı olan çocuklara sevdirilmesinde
şiirin önemli katkıları yadsınamaz. Günümüzde çocuk şiirinin varlığı kabul görmüş ve bu alanda eser veren
sanatçıların sayısı her geçen gün artmakta iken çocuk şiirinin edebiyatımızdaki en büyük temsilcisi sayılan Fazıl
Hüsnü Dağlarca’nın bu sahaya kazandırdıklarını da önemsemek gerekmektedir. “Türkçem benim ses bayrağım”
diyen Dağlarca’nın kaleme aldığı otuza yakın çocuk kitabına bakıldığında da Türkçe sevgisini ince ince işlediği
görülecektir.
Anahtar sözcükler: Türkçe bilinci, Türkçe sevgisi, dağlarca, şiir, çocuk şiiri.
ABSTRACT: Fazıl Hüsnü Dağlarca is one of the most important poet in the Republican Period of Turkish
poetry. 30 of his 130 works are oriented towards children. Beside the large number of his books, one should
regard him as on unforgettable poet in child poetry and a master of the child poetry. He creates the modern
child poetry by his reformist comprehension, his style and his technique in his works. His most important
characteristic that inclined him to write child poetry is his love towards children. For him in life nothing can
be surprising than the children that life otters to us. In his poems for children are about concepts of human,
nature, environmental conscious, family, country, future and Atatürk he gives as a gift to children. Dağlarca
had used in his poems that wrote books for children, language and stylistic features, themes, pure Turkish
have allowed his works to the children of all regions in children and adults do not like to lose at all. Poet who
moved his art in this respect the universal dimension; Turkish children's literature and a poet on the world
have strengthened quite location and its importance.
Keywords: Turkish conscience, Turkish love, dağlarca, poetry, child poetry.
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
gelişir. Çocuk, dilini kurallara uygun olarak kullanma becerisini yine farkında olmadan
kazanır (Demirel, 2002).
Dil bilinci, dil, dil becerisi, eğitim ve dil edinimi süreçlerini yansıtmak için
üstbilişsel fırsatlar, öğrenme ve dil kullanımı hakkındaki bir bilinçtir. Dil bilincinin bütün
bu özelliklerinin dille ilgili bütün alanlarla bütünleşmesi gerekir. Dil bilincine odaklanmak
öğrenci merkezli olmanın önemli bir özelliğidir ve çocuğa dilin sevdirilmesine yardımcı
olur (Bilash and Tulasiewicz, 1995: 49).
Çalışmanın Amacı
Bir dilin gelecek kuşaklara aktarılmasında ve o dilin çocuklara sevdirilmesinde
şiirin önemli katkıları yadsınamaz. Günümüzde çocuk şiirinin varlığı kabul görmüş ve bu
alanda eser veren sanatçıların sayısı da her geçen gün artmakta iken çocuk şiirinin
edebiyatımızdaki en büyük temsilcisi sayılan Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bu sahaya
kazandırdıklarını da önemsemek gerekmektedir. Çalışmada Dağlarca’nın kaleme aldığı
otuza yakın çocuk kitabı değerlendirilerek, Türkçe sevgisini nasıl ince ince işlediği ve
Türkçe bilinci oluşturmada Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın çocuk şiirlerinin önemi ortaya
konulacaktır.
Yöntem
Çalışmada, “Türk olmak, önce Türkçe olmak değil midir?” sözleriyle Türkçeye
olan sevdasını vurgulayan Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bu düşüncesi temel alınarak, şairin
diğer konu ve türlerde yazdığı şiirlerden ayrı, sadece çocuklara yönelik şiirleri ve bu
şiirlerinde kullandığı dil ve üslup özellikleri ele alınmıştır. Bu şiirlerde aynı zamanda şairin
yazmış olduğu otuza yakın çocuk kitabı ile Cumhuriyet dönemi Türk şiirindeki yeri ve
önemi belirlenmiştir. Şairin çocuk şiirleri ve bu şiirlerindeki arı Türkçesi ile geleceğe
bıraktığı edebi miras ve yenilikçi yanı da vurgulanmıştır. Çalışmada en büyük kaynak
Dağlarca’nın çocuklar için yazdığı otuza yakın şiir kitabıdır. Metne ve dil özelliklerine
dönük incelemenin yapıldığı, betimleyici çalışmada, şairin sanatçı kimliği üzerinde
yapılmış çalışmalar ile çocuk şiirleri hakkında yazılmış olan araştırmalara, arşiv ve kaynak
taramalarına başvurulmuştur.
Veriler, şairin yazdığı otuza yakın şiir kitabındaki tüm şiirler incelenerek ve
doküman incelemesi yöntemi ile sentezlenerek ortaya çıkmıştır. Şairin 1940 yılında
yazdığı “Çocuk ve Allah” adlı eseriyle başlayan çocuğa yönelik şiirler yazma serüveninden
2000’li yılların başlarına kadar yazdığı otuz şiir kitabındaki 1000’in üzerindeki şiir
incelenmiştir. Çalışmada tümevarım yönteminden faydalanılmıştır.
Bulgular
Dağlarca’nın Çocuk Şiirlerindeki Türkçe Sevgisi
Dağlarca çocuğa yönelik şiirlerinde, önce dilin fazlalıklardan arınmış en saf halini
kullanmayı yeğlemiştir. Çünkü O’na göre çocuk şiiri vardır ve şöyle olmalıdır:
“Çocuk şiiri olabilir mi? Olabilir. Çocuk şiiri şudur: Çocuk şiirinde yapıyı, nesnelliği, konuları,
dili, onun açısına göre daha ince seçmek, ilk duyarlılıklar, ilk özgürlükler, ilk ölçüler içinde
yazmak gereklidir.” (Süreya, 1980).
Dağlarca, dili iyi kullanabilmeyi sanatın ve şiirin vazgeçilmezi sayar. Bu yüzden
çocuk şiirlerinde teması ne olursa olsun alt katmanda hep bir Türkçe sevgisi sezilir. Şiirin
ulu çınarı bunu şu sözleri ile kanıtlar:
“Çocuk şiirlerini yazmaktaki amacım birden çok; ona kendini duyurmak istiyorum, onu
kendine aracısız göndermek istiyorum, imge eğitimini sağlamak çabasındayım. Kendi
kişiliğini, bir buğday tohumunun başak olmasındaki güzelliğe eriştirmek istiyorum. Onu bütün
yapıtlarımın okuyucusu kılmak istiyorum. Ona ana dilimizi sevdirmek istiyorum.” (Özen,
1996:106).
Yukarıdaki sözlerinden de anlaşılacağı gibi şairin çocuk şiiri yazmaktaki amacı
birden fazladır. Türkçeyi çocuklara sevdirmek, şiirlerinden de anlaşılacağı gibi en önemli
amaçlarındandır. Kelime dağarcığı belki de en zengin şairlerimizden biri olan, Dağlarca
buna rağmen çocuk şiirlerinde az sözle çok şey hissettirir. Evrensel konudaki diğer
yüzlerce eserinde olduğu gibi çocuk şiirlerinin de arı bir Türkçe ile yazılmasından yanadır.
Şair, şiiri kapladığı alan küçük, ama anlatım alanı geniş bir yapı olarak görür.
“Düşle gerçek
Birbirine yakındır.
Düşler, güçlü düşler
Gerçek olur er geç.” (Dağlarca, 1977:5)
Dizelerinde olduğu gibi sayfalarca yazı yazılabilecek duyguları ve durumları, saf
Türkçesi ile kısacık dizelerle çocuğa göre ustaca yoğurur. Çocuklara Türkçe sevgisini
ustaca örülmüş kısa kısa dizelerle aşılamaya çalışan Dağlarca konu hakkında şunları
söylemektedir:
“İnanınız ilk duyduğum sözcükleri Türkçemizin dilbilgisine uygun sıralamadım. Bende de
bütün çocuklarda olan vardı: Bilgi dili. Dilbilgisi demiyorum. Bu ne diye soracaksınız. Belki
bu çocuğun yaşamaya değdiği anda kendi yaşadığıdır. Kendine yansıyan dilin yaşamasıdır. Bu
yansıma tüm ülkelerde, bütün çocukların bilmeksizin yaptıkları, bilmeksizin dillerine kattıkları
yeniliktir. Sonradan bilgi dilimiz bu yenilikleri dilbilgisi adıyla yapıtlara sokar, onları
“DURMUŞ” biçime getirirler. Çocuktaki dil durmamış biçimdir ki, ben buna “BİLGİDİL”
diyorum. İşte ben bu “Bilgidil” ile tümcelerimizdeki gereksizleri yonttum, attım. Dil bir altınsa,
ben bu altını en ince yapraklar biçimine getirdim. Azalmış söz geleceğe bakıyor; azalmamış
söz kör gibidir.” (Sucu Polat, 2002:22-23)
Dağlarca’nın Türkçe’ ye olan sevgisini “Yaramaz Sözcükler” adlı eserinde de
çocuklara yoğun bir biçimde sezdirdiğini söyleyebiliriz:
“KUTLAMA
Bir bildiği var sözcüklerin
Daha doğru
Daha güzel
Daha aydınlık
Yazmam gerekli benim
Yerlerine
Daha yürekten
Koymam gerekli hepsini” (Dağlarca, 1979:74)
Aslında bir ders vardır, şairin Yaramaz Sözcükler adlı eserinde. Daha güzel ve daha
doğru bir Türkçe ile sözcükleri yerlerine daha yürekten koymaya çağırır tüm şairleri; daha
doğrusu çocuklar için yazan ve yazacak olan tüm sanatçıları. Kutlama adlı yukarıdaki
şiirde de özellikle çocuklar için yazılanların daha inançlı ve daha özenli olması gerektiği
mesajı verilir. Öyle ki, Dağlarca’nın en çok uğraştığı yapıt, 1979 Dünya Çocuk Yılı’nda
yayınlanan “Yaramaz Sözcükler” adlı yapıtı olmuştur. Dağlarca tarafından üzerinde çokça
durulan bu eser dört kez yeniden yazdığı bir eserdir. Bu eser aynı zamanda belli sayıdaki
sözcüklerin yer değiştirmesi ile oluşan ve Türk dilinin kendine özgü olanaklarını gösteren
bir çalışmadır. Oyuncuların sözcükler olduğu bu eserde aynı sözcüklerle ne anlamlar
yaratılabileceğini ve sözcüklerin gücünü göstermek isteyen bu eser; sözcük aritmetiğinin,
geometrisinin ve mimarisinin kanıtıdır.
“YARAMAZLIĞIN BAŞLAMASI
Şimdi
Birer çocuktu
Sözcükler
Oynuyorlardı birbirinden yaramaz.” (Dağlarca,1979b:9)
Şair, bu eserinde yer alan şiirlerinde Türkçenin sözcüklerinin yeni anlamlar türetme
gücüne, yeni sıralanışlarına, yeni imgelerine ve bu şekiller ile taze anlamlar yaratabilme
gücüne dikkat çeker ve okul çağındaki çocukların ilgisini çekecek “sözcük türetme”
oyununu bu şiirlerle gösterir.
Birbirimizden
Başka başka düşünürken biz
Evet bir salkım üzümdür çocuklar
Birbirine
Yansıdı mı
Sarı olan mor olan kırmızı olan” (Dağlarca, 1999a:41)
Dağlarca’nın çocuk gözüyle ve çocuk algısı ile evreni görmesi, yorumlaması, şiir
kitaplarındaki modern fabl örnekleri, şiirlerinde kullandığı insan, hayvan, bitki, organ
adları, okul, harfler, öğretmen, meyve ve sebze adları, matematik, fen, sosyal gibi derslere
ait terimler ve semboller, coğrafya ve dünya vatandaşlığına ait unsurlar, oyun, oyuncak
adları, anne ve baba gibi yaşama dair ne varsa hepsi de imgelem unsurlarıdır. Çocuğun
sevdiği ve zevk aldığı ne varsa Dağlarca’nın şiirlerinde hepsi canlı birer imge haline
dönüşebilen hayal dünyasını zenginleştiren ve çocuğu hayattan ve öğrenmeden zevk
aldıran unsurlar haline dönüştürülmüştür. Aslında Dağlarca bu özellikleriyle “tek başına
bir okuldur.”
Dağlarca’nın şiirlerinde çocukların anne-babalarına, arkadaşlarına, toprağına,
yurduna ve ulusuna, Atatürk ve bağımsızlığa, doğaya, eğitime, kültüre, okula ve yaşama
beslediği sevgiyi imgeleyen çok sayıda dizeler mevcuttur:
“ANNELERDE
Işık bir anne
Su bir anne
Oyuncak bir anne
Yol bir anne
Ağaç bir anne
Top bir anne” (Dağlarca, 1971:199)
Özellikle çocuk eğitimi üzerinde fazlaca duran şair, eğitici, öğretici şiirlerinde de
imgelerin gücünden fazlaca faydalanmıştır. Dağlarca çocuğun sevdiği ya da sevmesi
gerekli sebzeleri, meyveleri, bitkileri “Bitkiler Okulu” adlı eserinde ele almıştır. Dağlarca
bu eserinde tüm doğa ögelerini betimleyen şiirler yazarak kullandığı imgelerle çocuğun
hayal dünyasını harekete geçirmiş ve sözcük dağarcığını da zenginleştirmiştir. Doğayı
sanki bir oyun okulu içerisinde, kurmaca bir dünyada çocuk okuyucularına sunar:
“ADINA KIZAN
Derdi ki kuşkonmaz
Düşte kımıldar gibi
Çok kızıyorum
Adımı böyle koyanlara ben
Ya kuşlar duyarsa bunu
Ya bile bile konmazlarsa bana
Bilemiyorum ellerine ne geçecek
Ne kazanacaklar
Adımı kuşkonmaz koyanlar.” (Dağlarca, 1999b:31)
Şairin şiirlerinde kullandığı sezgi, içtenlik ve imgelem üçlüsünün çocukların dil ve
psikososyal gelişimlerine etkilerini bir araştırmacı da şöyle belirlemiştir:
“Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın özellikle evrensel değerler bağlamında incelendiği çocuk şiirlerinin,
çocukların dil ve sosyal gelişimlerinin yanı sıra onların bilişsel gelişim alanlarına da katkı
sağladığı belirlenmiştir. Bu şiirlerle Metin Barak (2009)’ın, “Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Çocuk
Şiirlerinin, Çocuk Kitaplarının Çocuğun Gelişim Alanlarına Olan Etkileri Açısından
İncelenmesi” konulu yüksek lisans tezinde belirttiği gibi, incelenen şiirlerde çocukların
sınıflama yapabilme, akıl yürütme, çıkarımda bulunma gibi etkinlikleri öğrenebildikleri, söz
konusu şiirlerin aynı zamanda onların ana dili ve evrensel değerleri içselleştirmelerini sağlayan
birer araç olduğu belirlenmiştir. Dağlarca’nın, şiirlerinde çocukların gelişim dönemlerini ele
aldığı ve bu anlamda çocuk şiirlerini okuyanların çocuklara ilişkin gelişim özelliklerini
anlamalarını sağlayacak dönütlerin olduğu saptanmıştır.” (Eryeşil, 2005:206)
Sonuç ve Tartışma
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın çocuk şiirlerindeki kısa mısralar, betimlemeler,
tamlamalar, ikilemeler, benzetmeler, oyun, oyuncak, eşya, bitki, akraba, doğa vb. çocuğun
dünyasında var olan tüm unsurların kullanıldığı sözcüklerle oluşturulan ahenk unsurları
çocukların Türkçeyi kavraması, dil becerilerini geliştirmeleri, kelime haznelerini
geliştirmeleri, duygu ve düşünce gelişimlerini tamamlamaları ve hayal güçlerini
geliştirmelerinde etkili bir araç konumundadır. Dağlarca’nın bu etkiyi yaratmada, “tek
başına bir okul” işlevi üstlendiği de bir gerçektir. Şair, çocuk şiirlerindeki öz, dil ve üslup
ile okul öncesi yaş grubundan ilk ve orta öğretim çağındaki çocuklara kadar dil ve algı
düzeyinde önemli gelişmeler sağlayabilmiş ender şairlerimizden biridir.
Dağlarca tüm bunları gerçekleştirebilmiş bir şair olarak da Türkçenin gücünden
yararlanmış, şair duyarlılığı ile şiirin estetik yönü de çocuk şiirlerinde asla ihmal
etmemiştir. Şiirlerinin konuları kıssadan hisse çıkarma ve bir baba, bir büyük bazen de bir
arkadaş olarak çocuklara nasihat verme üzerine kurgulanmış şiirlerinde Türkçenin
fazlalıklarından arınmış en yalın halini görmek mümkündür. Dağlarca’da çocuk hayatın
içinde ve dünyanın merkezindedir. Bu yüzden şiirlerindeki temel de çocuk ve çocuğun
dünyası üzerine kurgulandığı için çocukların rahatlıkla okuyabileceği bu şiirlerde,
Dağlarca ulaşabileceği kadar çok çocuğa ulaşmayı hedeflemiş ve bu yolla özüne,
Türklüğüne ve Türkçesine sahip çıkabilecek yarının okuyucularını yetiştirmeyi
hedeflemiştir.
Bir dilin zenginliği ve estetik yönü, o dilin edebi eserlerinde ve özellikle de
şiirlerinde gizlidir. Bu doğrultuda edebiyat çevrelerinde “Şiirin Koca Çınarı” diye anılan
Dağlarca’nın şiirleri de Türkçe konusunda adeta bir manifestodur. Şairin başarısını, sadece
şiirlerindeki konu çeşitliliği ve şiirlerinin sayıca fazlalığında aramamak gerekir. Türkçe’nin
ses ve biçim zenginliğini şiirlerinde yansıtan ve dilimizi en doğru ve etkili şekilde kullanan
şair, çocuğa yönelik yazdığı 30 şiir kitabında da Türkçe konusunda oldukça hassas bir
öğretmendir. Çocuk şiirlerinin kısa ve etkileyici mısralardan oluşması, şiirlerindeki ahenk
Kaynakça
Adalı, O. (1983). Ana dili olarak Türkçe öğretimi üzerine. Türk Dili Dil Öğretim Özel Sayısı, 379–
380.
Aksan, D. (1979). Her yönüyle dil. İstanbul: TDK Yay.
Aksan, D. (1999). Anlambilim. Ankara: Engin Yay.
Başaran, M. (1978). “Dağlarca Gönen’de”. Varlık, Aralık, 855, 6.
Bilash, O. & Tulasiewicz, W. (1995). Language Awareness and Its Place in the Canadian
Curriculum. in K. McLeod (Ed.) Multicultural education. Winnipeg: CASLT.
Dağlarca, F. H. (1971). Kuş ayak. İstanbul: Milliyet Yayınları,.
Dağlarca, F. H. (1974). Yanık çocuklar koçaklaması. İstanbul: Arkın Kitabevi.
Dağlarca, F. H. (1977). Balina ile mandalina. İstanbul: Cem Yayınevi.
Dağlarca, F. H. (1979a). Göz masalı. İstanbul: Yazır Basımevi.
Dağlarca, F. H. (1980). Yazıları seven ayı, İstanbul: Cem Yayınevi.
Dağlarca, F. H. (1981). Güneşi doğduran. İstanbul: Derinlik Yayınları.
Dağlarca, F. H. (1993). Arkaüstü (uçsuz bucaksız yaşama). İstanbul: Tüm Zamanlar Yayıncılık.
Dağlarca, F. H. (1998a). Çocuk ve Allah. İstanbul: Milliyet Yayınları.
Dağlarca, F. H. (1998b). Yeryüzü çocukları. İstanbul: Milliyet Yayınları.
Dağlarca, F. H. (1999a). Okulumuz 3’teki. İstanbul: Doğan Kitapçılık.
Dağlarca, F. H. (1999b). Bitkiler okulu. İstanbul: Doğan Kitapçılık.
Dağlarca, F. H. (1999c). Oyun okulu. İstanbul: Doğan Kitapçılık.
Dağlarca, F. H. (2000a). Cincik. İstanbul: Doğan Kitapçılık.
Dağlarca, F. H. (2000b). Cin ile cincik. İstanbul: Doğan Kitapçılık.
Dağlarca. F. H. (1979b). Yaramaz sözcükler. İstanbul: Kültür Bakanlığı.
Demirel, Ö. (2002). Türkçe öğretimi. Ankara: Pegem Yayıncılık.
Ercan, E., & Soysal, A. (1994). Dağlarca, 84 yapıt / 80 yaş. Varlık, Ağustos, 1043, 39-42.
Eryeşil, O. (2015). Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın çocuk şiirlerinde evrensel değerler. Basılmamış y.
lisans tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.
Hızlan, D. (1966). Tek başına bir okul: Dağlarca, Papirüs, Haziran, 1, 49-54.
Hildebrand, V. (1981). Introduction to early childhood education, edition 3. New York: Macmillan
Publ.
İzbul, Y. (1983). Konuşma dilinin evrencelerine ilişkin üç ek öneri. Hacettepe Üni. Edebiyat
Fakültesi Dergisi, Cumhuriyetin 60. Yılına Armağan (Özel Sayı), 143-149.
Karakuş, İ. (2002). Resmî dilimiz: Türkçe. Türk Dili Dil Bayramının 70. Yılı Özel Sayısı, 609, 516–
520.
Kavcar, C. (1987). Türk dili ve edebiyatı öğretimi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi
Dergisi, 20(1–2), 261–273.
Kaya, M. (2013). Okuma yazma öğretiminde şiir. Dil ve Edebiyat Dergisi, 10(1), 49-96.
Kırkkılıç, A. & Ulaş, A. H. (2003). Türkçe öğretiminde kelimeler dünyası. Türklük Bilimi
Araştırmaları-Türkçenin Öğretimi Özel Sayısı, 13, 93-100.
Kiefer, B. Z. (2010). Charlotte huck’s children’s literature (10th edition). Boston: McGraw Hill
Higher Education.
Korkmaz, Z. (1995). Türk dili ve kompozisyon bilgileri içinde. Ankara: YÖK Matbaası.
Okuturlar, M. H. (1966). Çocuk dilinin gelişimi. Pedagoji Cemiyeti Dergisi, Dil Eğitimi Özel
Sayısı, 2(8), 516-526.
Özdemir, E. (1983). Ana dili olarak Türkçe öğretimi. Türk Dili Dil Öğretim Özel Sayısı, 18-30.
Özdemir, N. (1998). Şiirin koca çınarı Fazıl Hüsnü Dağlarca. Dil Dergisi, 64, 73-80.
Özen, H. (1996). Dağlıyor dağlarımızı dağarcığıyla Dağlarca. TÖMER Edebiyat-Çeviri Dergisi, 9.
Sucu Polat, M. (2002). Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şiirlerinde çocuk teması. Ankara: Kültür
Bakanlığı Yayınları.
Süreya, C. (1980). Dağlarca’nın Dedikleri Demedikleri. Papirüs, 1, 106.
Şirin, M. R. (2008). Fazıl Hüsnü Dağlarca: “Şairlerin yolunu çocuklar aydınlatır”. Türk Edebiyatı
Dergisi, 421.
Whirter, J. Mc. & Voltan-Acar, N. (1985). Çocukla iletişim. Ankara: Özel Yayın.
Yalçın, Ş. (1998). Doğru Türkçe. İstanbul: Metis Yayınları.
ÖZ: Araştırmada, Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde kullanılan Yeni Hitit 3 (B2-C1 Düzey) ve Yedi
İklim Türkçe Öğretim Seti (B2-C1 Düzey) ders kitaplarında yer alan dinleme etkinliklerinin metin sayısı, metin
altı soru tipleri, soru tipi çeşitliliği, etkinliklerin temel dil becerileri ile ilişkisi, dinleme öncesi, anı ve sonrası ve
bunların bilişsel alan basamaklarına göre karşılaştırmalı incelemesi yapılmıştır. Her iki ders kitabında dinleme
becerisini ölçmeye yönelik hazırlanan etkinlikler, bilişsel alan basamakları ölçütlerine bağlı olarak
sınıflandırılmış, karşılaştırmalı olarak çözümlenmiştir. Yapılan araştırmanın verilerine dayanarak her iki ders
kitabındaki dinleme etkinliklerinin belirlenen kriterlere göre yeterlikleri değerlendirilmiş ve yabancılara Türkçe
öğretimi ders kitaplarının hazırlanmasında yararlı olabilecek önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar sözcükler: Yabancı/İkinci Dil Öğretimi, Dinleme Eğitimi, Ders Kitabı, Soru Tipleri, Bloom Taksonomisi
ABSTRACT: At the research Number of the texts, types of the under text questions, the diversity of the
question types, the relationship between the activities and basic language skills, before, during and after
listening in the Yeni Hitit 3 (B2-C1) and Yedi İklim Turkish Language Teaching set (B2-C1), which are being
used in Turkish Language Teaching as a foreign language, and examination of them via comparing them with
cognitive area skills was done. The activities prepared of evaluate the listening ability, was classified and
resolved comparatively according to cognitive area stages, on both course books. Proficiency of the Listening
activities on both course books was evaluated in the view of the data of researches carried on and some advice
which can be useful on preparing Turkish language course books was given.
Keywords: Foreign/Second Langauage Teaching, Listening Education, Text Book, Bloom Taxonomy
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Dinleme, insanlar tarafından ilk edinilen temel dil becerisidir ve anlama sürecinin
en önemli kaynağıdır. Kişiler arası sözlü iletişim, toplumsal yaşamda sıkça kullanılmakta,
anlaşmanın önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. İletişim sürecinde, konuşma becerisiyle
dinleme becerisi birbirini bütünleyen başat işleve sahiptir. Bu nedenle dil becerileri
kapsamında dinlemenin gerek Türkçe derslerinde gerek yabancılara Türkçe öğretimi
alanında geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde dinleme eğitiminin amacı, konuşan kişiden
gelen mesajın tam ve doğru kavranması olduğu için alıcı bu süreçte pasif değil aksine son
derece aktiftir. Ana dili eğitiminde olduğu gibi yabancı dilde dinleme eğitiminde de
konuşan kişinin ne söylediğinin anlaşılması için öğrencilerin hedef dildeki seslerin her
birine ait özellikleri tanıması, vurgu ve tonlamanın konuşmada çok farklı anlam
özelliklerinin ortaya çıkmasına neden olduğunu bilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde
konuşmada dikkat edilmeyen her bir koşul özellikle yabancı dilde anlamayı olumsuz
etkileyecektir. Bunun yanında konuşmacıdan gelen iletinin gerçek anlamda doğru
anlaşılması; iletişimin oluşturulma amacına, konuşmacı ve dinleyici arasındaki ortak
yaşantı çokluğuna ve yakın sosyal, kültürel ortamlarda bulunma sıklığına göre değişmekte
ve anlamlı olmaktadır. Bu doğrultuda hedef dilde iyi bir dinleme eğitimi sağlamak için bu
bileşenler dikkate alınmalı ve yabancı dil öğrenenlerin özellikle hedef dil ve kültürle çok
daha fazla ilişki kurması gerekmektedir. Ortak sosyal ilişki ve üst düzey yaşanmışlık
olmayan ve sözlü iletişim kurmada belirli bir amacı bulunmayan kişiler arasında sağlıklı
bir anlam bağı oldukça güç kurulmaktadır. Bu duruma bir de yeni bir dilin öğrenilmesi, o
dilde yetkinlik kazanılması ve dil yapılarının doğru tanınması eklendiğinde süreç daha da
zor bir hâl almaktadır. Öğrenme ve anlamanın ilk aşaması olması bağlamında dinlemenin
dil öğretimindeki yerinin bu özellikler çerçevesinde dikkate alınması sürecin daha verimli
olarak yürümesine katkı sağlayacaktır (Barın, 2002: 18; Demirel, 2016: 98). Dolayısıyla
dinleme sürecinde kültürel ortak zeminin oluşturulması sürecin daha sağlıklı ve verimli
işlemesini sağlayacaktır.
Çalışmanın Amacı
Modern dünyada bilgi çağının bir sonucu olarak iletişim son derece gelişmiştir.
İletişimin hızla gelişmiş olması ulusları kültürel olarak birbirine yaklaştırmış, yaşayışlar ve
diller daha fazla merak konusu, inceleme alanı olarak belirmeye başlamıştır. İletişimin bu
denli uluslararası bir boyut kazandığı düşünüldüğünde gerek ana dilde gerek de yabancı bir
dilde öğretim iletişimsel açıdan son derece önemli bir hâl almıştır. Bu bağlamda bir dünya
dili olan Türkçenin yabancı olarak öğretiminde kullanılan materyallerin daha titiz daha
akademik bir düzlemde oluşturulması gerekmektedir.
Bu çalışmanın amacı, ileri düzey yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde kullanılan
ders kitaplarındaki dinleme etkinliklerinin metin sayısı, metin altı soru tipleri, soru tip
çeşitliliği, etkinliklerin temel dil becerileri ile ilişkisi, dinleme öncesi, anı ve sonrası ile
ilgili karşılaştırmalı inceleme ve bilişsel alan basamaklarına göre durumlarını araştırmaktır.
Bu ölçülerde söz konusu kitaplardaki etkinlikler karşılaştırmalı bir çalışma olacak şekilde
ileri düzey yabancılar için Türkçe öğretimi ders kitabı Yeni Hitit 3 (B2-C1) ve Yedi İklim
Türkçe Öğretim Seti (B2-C1) içinde yer alan dinleme etkinlikleri bilişsel alan basamakları
göz önüne alınarak değerlendirilmiştir.
Yöntem
Çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden doküman inceleme yöntemi
kullanılmıştır. "Doküman incelemesi, araştırılması hedeflenen olgu veya olgular hakkında
bilgi içeren yazılı materyallerin analizini kapsar (Yıldırım ve Şimşek, 2008: 187). Analiz
yapılacak materyaller, aynı zamanda veri toplamaya kaynaklık etmiştir.
Yabancı Dil Olarak Türkçenin Öğretiminde Dinleme Materyalleri Üzerine
Karşılaştırmalı Bir İnceleme adlı çalışma kapsamında ileri düzey (B2-C1) Yabancılar için
Türkçe Ders Kitabı Yeni Hitit 3 ve Yedi İklim Türkçe Öğretim Seti’nde bulunan dinleme
etkinliklerinin metin sayısı, metin altı soru tipleri, soru tip çeşitliliği, etkinliklerin temel dil
becerileri ile ilişkisi, dinleme öncesi, anı ve sonrası ve bunların bilişsel alan basamaklarına
göre karşılaştırmalı incelemesi yapılmıştır. Her iki dil öğretim setinde dinleme becerisini
ölçmeye yönelik hazırlanan etkinlikler, bilişsel alan basamakları ölçütlerine bağlı olarak
sınıflandırılmış, karşılaştırmalı olarak çözümlenmiştir.
Bulgular
Yabancılara Türkçe öğretimi için hazırlanan; Yedi İklim Türkçe Öğretim Seti Ders
Kitabı (B2-C1) ve Yeni Hitit Yabancılar için Türkçe Ders Kitabı 3 (B2-C1) kaynaklarında
dinleme metni sayısı, metin altı soru tipleri, soru tipi çeşitliliği, metinlerin temel dil
becerileri ile ilişkisi, soru tiplerinin Bloom Taksonomisine göre karşılığı olan bilişsel
basamakları yoklama durumu ve dinleme öncesi, anı ve sonrası ile ilgili veriler
karşılaştırmalı incelemenin kaynağını oluşturmaktadır.
İncelemede ilk olarak metin sayıları değerlendirilmiştir. Yedi İklim Türkçe Öğretim
Seti (B2-C1) Ders Kitabı’nda 55, buna karşılık Yeni Hitit Yabancılar için Türkçe Ders
Kitabı 3 (B2-C1) içerisinde ise 44 adet dinleme metni bulunmaktadır. Bu durum şu şekilde
tablolaştırılabilir:
Tablo 1. YTÖ Ders Kitaplarının Dinleme Metni, Etkinlik Sayıları ve Metin Başına
Düşen Ortalama Dinleme Etkinliği Sayıları Bakımından Karşılaştırılması
Yedi İklim YTÖ Seti Yedi İklim YTÖ Seti Yeni Hitit YTÖ 3
(C1) (B2) (B2-C1)
15 9 2
Açık Uçlu
8 2 -
Kısa Cevaplı
2 10 7
Boşluk Doldurma
10 8 30
Çoktan Seçmeli
8 8 25
Doğru/Yanlış
Var-Yok 3 3 18
Eşleştirme 4 3 5
7 2 9
Tabloya Yerleştirme
- - 4
Düzeltme
- 2 -
Sıralama
3 1 1
Özetleme
60 48 101
Toplam
Yukarıdaki tabloya göre Yedi İklim ders kitabında açık uçlu soru tipi 24 kez
yoklanmışken, Yeni Hitit ders kitabında bu soru tipine sadece 2 kez değinilmiştir. Açık
uçlu soru tipi, üst düzey düşünme becerilerinin ölçülmesinde, öğrencilerin kavramları bir
bütün olarak kavrama yeteneklerinin ve hem yazılı hem de sözlü anlatım becerilerinin
ölçülmesinde işlevselliği öngörüldüğünde son derece önemlidir. Açık uçlu sorular
öğrencinin düşünme, yorumlama, tartışma ve değerlendirme yapma gibi diğer
davranışlarının gelişiminde büyük bir pay sahibidir.
Aşağıdaki Şekil 1 ve Şekil 2'de her iki kaynakta yer alan açık uçlu soru tipleri örnek
olarak verilmiştir. Açık uçlu sorularda soru sayısının fazla olmasından çok, soruların
kolaydan zora bir yöntemle yer alması ilkesi Yedi İklim setinde gözetilmiştir.
Şekil 1. Yedi İklim YTÖ Seti Açık Uçlu Soru Tipi Örneği
Şekil 2. Yeni Hitit 3 YTÖ Seti Açık Uçlu Soru Tipi Örneği
Yeni Hitit ders kitabında 30 çoktan seçmeli ve 25 doğru/yanlış, yedi iklim ders
kitabında ise 18 çoktan seçmeli ve 16 doğru/yanlış tipi soru bulunmaktadır.
Dinleme-anlama soruları, dinleme metni hızlı bir şekilde (üst kurlarda daha da hızlı
bir şekilde) devam ettiği için öğrencinin anlık algılaması ve çok daha hızlı şekilde cevap
vermesini gerektiren bir yapıdadır (Güzel ve Barın, 2013: 271). Bu yüzden doğru/yanlış ve
çoktan seçmeli tipi sorulara gereken önem verilmelidir. Bu doğrultudaki karşılaştırmada
Yeni Hitit ders kitabında etkinlik sayısı, Yedi İklim ders kitabına göre bu soru türünde daha
fazla yer almaktadır.
Çoktan seçmeli sorular bir sorunun cevabını verilen seçenekler arasından
işaretlemeyi gerektiren sorulardır. Bu sorular genellikle dört seçenekli bir soru içinden
doğru olanı, bazen de soru kalıbına bağlı olarak dörtten fazla seçenek içinden doğru olan
daha fazla seçeneği buldurmaya yönelik olarak hazırlanabilir. Böylece öğrenci verilen
dinleme/okuma metni içerisinde ayırt etme becerisini geliştirecektir. Öğrenci bu doğrultuda
tahminler yapacak ve daha etkin bir zihinsel faaliyet içerisine girecektir.
Olumlu yanlarının yanında çoktan seçmeli soru tipi genel anlamda Bloom
Taksonomisinde bilgi, kavrama ve kısmen de uygulama basamaklarını yoklayabildiği için
öğrencinin yorumlama yapmasına olanak tanıyan daha üst düzey beceriler olan analiz,
sentez ve değerlendirme basamaklarına ulaşmada yetersiz kalmaktadır.
Aşağıda verilen Şekil 3 ve Şekil 4'te her iki kaynakta yer alan çoktan seçmeli soru
şekilleri mevcuttur. Bu sorular incelendiğinde çoktan seçmeli sorularla hedef kitleden
beklenen dinleme beceri düzeyi ölçülmüştür.
Şekil 3. Yedi İklim YTÖ Seti Çoktan Seçmeli Soru Tipi Örneği
Şekil 4. Yeni Hitit 3 YTÖ Seti Çoktan Seçmeli Soru Tipi Örneği
Doğru/yanlış tipi sorular verilen bir cümlenin, mevcut bilgilere bağlı olarak doğru
ya da yanlış olduğunun belirlenmesini gerektiren soru tipleridir. Var-yok soru tipi dinleme
etkinliği ile ilgili bir cümlenin ya da bir bölümün soru kalıbında verilmesi ve bu bilginin
gerçekten metinde olup olmadığının incelenmesini içeren bir soru tipidir. Bu iki soru tipi,
öğrencinin yorum, değerlendirme becerisini ölçmekten ziyade daha çok taksonomideki
bilgi ve kavrama basamaklarını içine alan daha alt düzey becerilere yöneliktir.
Aşağıda verilen dört şekilde (Şekil 5, 6, 7,8), doğru/yanlış ve var/yok soru
tiplerinde dinlemede metinlerindeki konu bütünlüğüne bağlı kronolojik olgu izlenmiştir.
Şekil 5. Yedi İklim YTÖ Seti Doğru Yanlış Soru Tipi Örneği
Ders kitapları arasındaki dinleme etkinliği soru tiplerinde ortaya çıkan bir diğer
durum özetleme soru tipinin her iki kitapta da az yer almasıdır. Özetleme kişinin dinlenen
ya da okunan bir metni kendi cümleleri ile ifade etmesi ve yorumlaması anlamına
gelmektedir. Yapılan bu yorumlama, metinden yeni ve özgün bir metin elde etme sürecidir.
Öğrencinin metni özetleyebilmesi için konuyu tam olarak anlaması, ana ve yardımcı
fikirleri belirlemesi ve en sonunda metinden bir sonuca ulaşması gerekmektedir. Bu
bakımdan özetleme taksonomide analiz basamağına kadar olan basamakları içine alan, orta
ve üst düzey bilişsel becerileri yoklayan bir soru tipidir. Yabancı dil öğretiminde özellikle
kullanılması gereken bir soru tipine her iki ders kitabında daha fazla yer verilmesi beklenir.
Aşağıda verilen Şekil 9 ve Şekil 10'da metni bütünüyle algılayıp aktarmaya yönelik
özetleme soru tipi örneği verilmiştir.
Şekil 10. Yeni Hitit 3 YTÖ Seti Özetleme Soru Tipi Örneği
Karşılaştırmalı inceleme sonucunda soru tipi çeşitliliğinde Yeni Hitit ders kitabı
Yedi İklim ders kitabına göre daha soruların tiplerinin çeşitliliği bakımından dengesiz
dağılım göstermektedir. Soru tiplerinin mevcut yoklanma sayısında çoktan seçmeli,
doğru/yanlış ve var-yok soru tiplerine çok fazla ağırlık verilmesine karşılık açık uçlu,
özetleme, boşluk doldurma gibi soru tiplerine çok az yer verildiği görülmektedir.
Yedi İklim ders kitabında ise soru tipi dağılımının Yeni Hitit ders kitabına nispetle
soru tiplerinin çeşitliğindeki dağılım itibariyle daha dengeli olduğu sonucu çıkmaktadır.
Ders kitabındaki mevcut soru tipi yoklama sayısı içerisinde açık uçlu ve çoktan seçmeli
soru tipleri ağırlıkta iken özetleme, sıralama, var-yok gibi soru tipleri daha az yer
bulmaktadır.
Aşağıda yer alan tabloda dinleme becerisini ölçmeye yönelik hazırlanan sorulara
hedef kitlenin vermesi gereken yanıtlar baz alındığında, yanıtların diğer becerilerle ilişkisi
gösterilmiştir.
Yazma 22 18 24
Konuşma 3 7 12
Okuma 25 26 44
Dinleme Öncesi 1 2 2
Dinleme Anı 28 31 43
Dinleme Sonrası 32 23 19
Yeni Hitit ders kitabında dinleme öncesine ait 2 etkinlik varken, Yedi İklim ders
kitaplarında 3 etkinlik bulunmaktadır.
Yeni Hitit ders kitabında dinleme anına ilişkin 43, Yedi İklim ders kitaplarında 59
etkinlik bulunmaktadır. Ders kitaplarında dinleme stratejileri ile ilgili birbirine yakın
verilerin elde edildiği tek bölüm burasıdır.
Yeni Hitit ders kitabında dinleme sonrası 19, Yedi İklim ders kitaplarında 55 etkinlik
bulunmaktadır.
Sonuç ve Tartışma
Yapılan araştırmada, Türkçeyi yabancı dil olarak öğretmek amacıyla yazılan Yedi
İklim Türkçe Öğretim Seti Ders Kitabı (B2-C1) ve Yeni Hitit Yabancılar için Türkçe Ders
Kitabı 3 (B2-C1) setlerinde yer alan dinleme becerisini ölçmeye yönelik hazırlanan
bir başlık konulması gibi çeşitli etkinlikler de dinlediğini anlama açısından son derece
önemlidir.
Son olarak yapılan araştırmanın verilerine dayanarak şu önerilerde bulunulabilir:
1. Türkçeyi yabancı dil olarak öğretmek amacıyla hazırlanan kaynak kitaplar geniş
katılımlı (Türkçe eğitimcisi, edebiyat, dil, eğitim bilimci, görsel tasarım uzmanları... vb.)
bir ekip tarafından hazırlanmalıdır. Bu sayede, dil öğretim setlerinde hatalar en aza inecek,
hedeflenen kazanımlara daha etkili ve verimli bir biçimde ulaşılacaktır.
2. Dinleme becerisinin ölçülmesinde üst bilişsel becerileri yoklamaya yönelik açık
uçlu sorulara ve özet çıkarmaya daha fazla yer verilmelidir.
3. Hedef kitlenin dinleme becerisinin geliştirilmesinde işlevsel olan dinleme öncesi
etkinliklere daha fazla yer verilmelidir.
4. Dil öğretiminde önemli bir ilke olarak karşımıza çıkan dört temel dil becerisinin
birlikte öğretilmesi göz önünde bulundurulduğunda dinleme becerisinin ölçülmesinde diğer
becerilerle (konuşma-okuma-yazma) eşgüdüm sağlanmalıdır.
Kaynakça
Barın, M. (2002). Yabancı dil öğretiminde dinleme becerisinin önemi. Sosyal Bilimler Dergisi, 2
(28-29), 17-22.
Cossitt, M. (1978). Curriculum guide for elementary language arts. Alberta Education.
Demirel, Ö. (2016). Yabancı dil öğretimi, Ankara, Pegem A.
Derman, S. (2013). Yabancılara Türkçe öğretiminde ölçme ve değerlendirme. M. Durmuş ve A.
Okur (Ed.) içinde, Yabancılara Türkçe öğretimi el kitabı (ss. 527-539). Ankara: Grafiker
Yayınları.
Doğan, Y. (2014). Dinleme becerisi. Ankara: Pegem A.
Ediger, M. (2002). Listening and the language arts. ERIC.
Emiroğlu, S. (2013). Türkçe Öğretmeni Adaylarının Dinleme Sorunlarına İlişkin Görüşleri.
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Türkçenin Eğitimi Öğretimi Özel
Sayısı, 6(11), 270-307.
Erkuş, A. (2016). Yabancılara Türkçe öğretiminde ölçme ve değerlendirme. F. Yıldırım ve B.
Tüfekçioğlu (Ed.) içinde, Yabancı dil olarak Türkçe öğretimi (ss. 367-390). Ankara:
PegemA Yayıncılık.
Güzel, A. ve Barın, E. (2013). Yabancı dil olarak Türkçe öğretimi. Ankara: Akçağ Yayıncılık.
Kline, J. A. (1996). Listening effectively. Air University Press Maxwell Air Force Base, Alabama.
Köse, D. (2008). Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Sınavların Hazırlanması ve
Uygulanması, Ankara Üniversitesi Dil Dergisi, Sayı: 139.
Mackay, I. (1997). Dinleme becerisi (çev.: Aksu Bora ve Onur Cankoçak). Ankara: İlkkaynak
Kültür ve Sanat Ürünleri.
Meskill, C. (1996). Listening Skills Development Through Multimedia. Jl. Of Educational
Multimedia and Hypermedia, 5(2), 179-201.
Onan, B. (2005). İlköğretim ikinci kademe Türkçe ögretiminde dil yapılarının anlama becerilerini
(okuma/dinleme) geliştirmedeki rolü. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Yayımlanmamış Doktora Tezi. Ankara.
Rost, M. (2002). Teaching and researching listening. London: Pearson Education.
Tompkins, G. E. (1998). Language arts. (Fourth Edition). New Jersey: Prentice- Hall, Inc.
Vandergrift, L. (1999). Facilitating second language listening comprehension: acquiring succesfull
strategies. ELT Journal Volume, 53/3,168-176.
Yıldırım A. ve Şimşek, H. (2008). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri, 6. Baskı, Ankara:
Seçkin Yayıncılık.
ÖZ: Bu çalışmanın amacı 7. sınıfta öğrenim gören öğrencilerin medya okuryazarlık düzeylerinin
öğrencilerin günlük televizyon izleme süreleri, kendilerine ait tablet/telefon olma durumları ve internete erişim
süreleri açısından farklılık gösterip göstermediğini belirlemektir.
Araştırmada ilişkisel araştırma deseni kullanılmıştır. Çalışma grubu oluşturulurken amaçlı örnekleme
yöntemlerinden tipik durum örneklemesi seçilmiştir. Çalışma grubu, 2016-2017 eğitim ve öğretim yılında,
Erzincan ilinde orta düzeyde akademik başarıya sahip bir ortaokulda öğrenim gören 88 kişilik 7. sınıf
öğrencisinden oluşmaktadır.
Araştırmada verilerin toplanması sırasında Tüzel (2012) tarafından geliştirilen Medya Okuryazarlığı
Ölçeği kullanılmıştır. Ölçekte güven, okuryazarlık ve bağımlılık olmak üzere üç faktör vardır. Araştırmanın
verileri, bir nicel veri analiz programında ANOVA ve t-testi kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmanın
bulgularından elde edilen sonuçlara göre birtakım önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar sözcükler: Medya okuryazarlığı, İnternete erişim, televizyon izleme, akıllı telefon, tablet.
ABSTRACT: The aim of the study is to determine whether the media literacy levels of 7 th grade secondary
school studentsdiffer in terms of the duration of daily TV viewing, having their owntablet pc/ telephone, and the
duration of accessing the internet.
The correlational research design was used in the study. In determining the study group, the typical
case sampling was chosen. The sample was composed of 88 7th grade studentsstudying at a secondary school at
intermediate level academic achievement in 2016- 2017 academic year in Erzincan, Turkey.
To collect the data of the study, the Media Literacy Scale developed by Tüzel (2012) was used. The
scale includes the factors of trust in media, media literacy, and media addiction.The data of the study was
analyzed in a quantitative data analysis software, using ANOVA and t-test. Some suggestions were made as a
result of the findings of the study.
Key Words: Media Literacy, Internet Access, TV Viewing, Smart Phone, Tablet PC.
Giriş
Medya, bireyin bazen şehir içi ulaşımında otobüste, minibüste maruz kaldığı radyo
olarak, bazen satın almak istediği ayakkabının indirime girdiğini gösteren reklam tabelası
olarak, bazen ise takip ettiği aktörün filminin geldiğini haber veren bir internet sitesi olarak
karşısına çıkan araçların genel adıdır. Hızla gelişen ve büyüyen medya endüstrisinde
teknolojik gereçler ve medya araçları, çarçabuk yaygınlaşıp kendine özgü bir kitle
oluşturmaktadır. Oluşturulan bu kitlede hizmetler, kimi zaman yetişkinler için kimi zaman
ise çocuklar için sunulmaktadır. Medya araçları kontrolsüz bırakıldığında çocuklar,
yetişkinlerin erişebileceği her türlü olumsuz bilgi ve görüntülere erişebilmektedir. Medya
okuryazarlığı ise bu olumsuz etkinin aza indirgenmesi için çocukların seçici okumalarını
ve neyi okuyup (izleyip/dinleyip) neyi okumayacağına karar vermede yetkin olabilmelerini
sağlamaya çalışmaktadır.
Medya okuryazarlığı, günümüzde her bireyin ve özellikle de çocukların televizyon,
telefon ve tablet gibi araçlarla karşısına çıkan bir okuryazarlık türüdür. Medya
okuryazarlığı, medya araçlarının etkin olarak kullanım yaşının gittikçe küçüldüğü
günümüzde önemini gün geçtikçe artırmaktadır. Bu bakımdan incelendiğinde özellikle
çocukların medya okuryazarlığı düzeylerini tespit edebilmek, bu düzeylerin hangi
değişkenler açısından farklılaştığını tespit etmek son derece büyük bir önem taşımaktadır.
Çalışmanın amacı 7. sınıf öğrencilerinin medya okuryazarlık düzeylerinin
öğrencilerin günlük televizyon izleme süresi, kendilerine ait tablet/telefon olması ve
günlük internete erişme süresi değişkenleri açısından farklılık gösterip göstermediğini
tespit etmektir.
Yöntem
Araştırmanın Modeli
7. sınıf öğrencilerinin medya okuryazarlık düzeylerini bazı değişkenler açısından
incelemek için hazırlanmış bu çalışmada ilişkisel araştırma deseni kullanılmıştır. Bu
desende olası ilişkilerin araştırılarak olgunun daha iyi anlaşılmaya çalışılması söz
konusudur (Büyüköztürk, Kılıç Çakmak, Akgün, Karadeniz, Demirel, 2011: 22).
Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubu oluşturulurken amaçlı örnekleme yöntemlerinden tipik
durum örneklemesi kullanılmıştır. Büyüköztürk (vd. 2011: 90), bu yöntemin sıra dışı
özellik göstermeyen, vasat ve tipik durumlarda tercih edildiğini savunmaktadır.
Araştırmanın çalışma grubu Erzincan ilinde orta düzeyde akademik başarıya sahip bir
ortaokulda öğrenim gören 7. sınıf öğrencilerinden oluşmaktadır.
Bulgular
*p< .05
Tablo 7, 7. sınıfta öğrenim gören 88 öğrenciden 65’inin kendisine ait akıllı telefon
ve tablete sahip olduğunu göstermektedir. Ancak öğrencilerin kendilerine ait mobil
gereçlerinin olması onların medyaya güvenleri üzerinde anlamlı bir etki etmemektedir (p=
.198> .05).
Tablo 8. Öğrencilerin okuryazarlık puanlarının kendilerine ait akıllı telefon ve
tablet olma durumlarına göre t testi bulguları
Akıllı
Medya telefon ve
Okuryazarlığı tablete N x sd t p
Faktörü sahip olma
durumu
Var 65 24,47 3,89 1,11 ,268
Okuryazarlık
Yok 23 23,39 4,33
Tablo 8’e göre tablet veya akıllı telefonu olan öğrencilerle (N= 65, x= 24.47)
olmayan öğrencilerin (N= 23, x= 23.39) ortalama puanları birbirine oldukça yakındır.
Akıllı telefon ve tablete sahip olma durumları 7. sınıf öğrencilerinin okuryazarlıklarına
istatistiksel anlamda herhangi bir etki etmemektedir (p= .268 > .05).
Tablo 9’a bakıldığında akıllı telefon veya tableti olan öğrencilerin ortalama
bağımlılık puanlarının (x= 28.58), olmayanlarınkine (x= 27.04) oldukça yakın olduğu
görülür. Tablo 9, akıllı telefon veya tablete sahip olma durumunun 7. sınıf öğrencilerinin
bağımlılıklarına istatistiksel olarak anlamlı bir etki etmediğini göstermektedir (p= .498>
.05).
Sonuçlar ve Tartışma
Araştırma bulgularından elde edilen sonuçlara göre günlük televizyon izleme süresi
çocukların medya okuryazarlığına ve medyaya güvenine herhangi bir etki etmemektedir.
Benzer şekilde internete günlük erişim süresi de 7. sınıf öğrencilerinin medyaya
güvenlerine ve medya okuryazarlıklarına herhangi bir etki etmemektedir. Ancak gününün
dört saatinden fazlasını televizyon karşısında geçiren çocuklarda medya bağımlılığı
gözlenmezken aynı süreyi internet başında geçiren çocuklarda medya bağımlılığının
varlığından söz edilmelidir. Burada televizyonun bağımlılık anlamında internetten daha az
etkili olduğu veya daha masum sayılabileceği üzerinde durulmalıdır. Ancak televizyon,
çocuklar için artık ikincil bir medya aracıdır. Televizyondan daha cazip ve etkili medya
araçları çocukların daha çok ilgilenip bağlandıkları araçlar olarak ortaya çıkmaktadır.
Oysa Aybek ve Demir’in (2013: 293) çalışmalarında, 12. sınıf öğrencilerinin medya ve
televizyon okuryazarlıklarının yüksek, televizyon ve medyaya bağımlılıklarınınsa düşük
olduğu tespit edilmiştir. Günlük internet erişimi ve televizyon izleme süresi yüksek olan
çocukların medya okuryazarlıkları günlük internet erişimi ve televizyon izleme süresi daha
az olan veya hiç olmayan öğrencilerden farklı değildir. Bu çalışma sonuçlarının Aybek ve
Demir’in (2013) çalışma sonuçlarından farklı olmasının nedeni olarak çalışma gruplarının
yaşları gösterilebilir. Zira 12. sınıf öğrencileri, hem yaşları gereği hem de içinde
bulundukları gelişim psikolojisine bağlı olarak 7. sınıf öğrencilerine göre daha eleştirel bir
bakış açısına sahiptirler.
7. sınıf öğrencilerinin kendine ait tableti ve akıllı telefonu olması medyaya
güvenlerine, bağımlılıklarına ve medya okuryazarlıklarına herhangi bir etki etmemektedir.
Araştırmanın sonuçları değerlendirildiğinde öğrencilere verilecek medya
okuryazarlığı dersi ile çocukların medyaya güvenlerini daha sorgulayıcı olmaları, daha iyi
birer medya okuryazarı olmaları ve medya bağımlılığı hakkında fikir yürütebilecek
eleştirel bir bakış açısı kazanmaları sağlanabileceği düşünülmektedir. Zira Damlapınar’ın
(2014: 188) çalışmasında medya okuryazarlığı dersini ilköğretimde alan çocukların
medyayı sorguladığı ortaya konmuştur. Bu dersi alan çocukların medya araçlarını kullanım
amaçlarının bu dersi almayanlardan farklılaştığını ve medyayı sorguladıkları tespit
edilmiştir. Benzer şekilde Çakır, Koçer ve Aydın (2012: 52-53), çalışmalarında medya
okuryazarlığı dersinin çocuklarda farkındalık oluşturduğunu tespit etmişlerdir. Her iki
çalışmada da medya okuryazarlığı dersiyle çocukların medyaya daha eleştirel ve seçici
yaklaşıldığı belirlenmiştir.
Kaynakça
Aybek, B., Demir, R. (2013). Lise öğrencilerinin medya ve televizyon okuryazarlık düzeyleri ile
eleştirel düşünme eğilimlerinin incelenmesi. Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 22,
S. 2, s. 287-304.
Büyüköztürk, Ş., Kılıç Çakmak, E., Akgün, Ö.E., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F. (2011). Bilimsel
araştırma yöntemleri (8. Baskı). Pegem Akademi Yayınları: Ankara.
Çakır, H., Koçer, M., Aydın, H. (2012). Medya okuryazarlığı dersini alan ve almayan ilköğretim
öğrencilerinin medya izleme davranışlarındaki farklılıkların belirlenmesi. Selçuk İletişim,
7, 3, s. 42-54.
Damlapınar, Z. (2014). Medya okuryazarlığı dersi tercihlerine göre ilköğretimdeki çocukların
medya tutumları ve davranışları. Selçuk İletişim, 8 (2), s. 177-191.
Hopurcuoğlu, A., Akaydın, Ş. (2016). Ortaokul öğrencilerinin medya okuryazarlık düzeyleri.
Turkish Studies, V. 11/3, p. 1273-1286.
Lauricella, A.R. (2013). Çocukların medya katılımı. 1. Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi, Cilt 2,
s.117-137.
Tüzel, M. S. (2012). İlköğretim ikinci kademe Türkçe derslerinde medya okuryazarlığı eğitimi: bir
eylem araştırması. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,
Çanakkale.
ÖZ: Bu çalışmada çocuk edebiyatının karakter eğitimi üzerinde etkili olup olmadığına ilişkin Türkçe öğretmeni
adaylarının düşünceleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışma nitel araştırma geleneğinden faydalanılarak
yapılmış olgubilimsel bir araştırmadır. Erzincan Üniversitesi Türkçe Eğitimi Bölümünde okuyan öğretmen
adayları içinden tipik durum örneklemesi yoluyla seçilmiş 20 öğretmen adayı çalışma grubunu oluşturmaktadır.
Çalışmanın verileri açık uçlu sorulardan oluşan yarı yapılandırılmış bir form vasıtasıyla elde edilmiştir. Veriler
analiz edilirken katılımcılardan ses kayıt cihazıyla yüz yüze görüşme sonucunda elde edilen verilerin dökümü
gerçekleştirilmiş, ardından veriye hâkim olabilmek adına veri seti birkaç kez okunmuş, ilerleyen süreçte ise
araştırmanın alt problemlerine koşut olarak kodlamalar yapılmıştır. Kodlamalar yapılırken öznelliğin önüne
geçebilmek için kodlama güvenirliğine ilişkin çalışmalar yapılmış, veri setinin bir bölümü araştırmacı
tarafından farklı zamanlarda ve yine araştırmacı ve bir nitel araştırma uzmanı olmak üzere iki kişi tarafından
aynı süre zarfında kodlanarak kodlama güvenirliğine bakılmıştır. Her iki kodlamada da tutarlılığın .90’ın
üzerinde olduğu görülmüştür. Çalışma sonucunda Türkçe öğretmeni adaylarının çoğunlukla çocuk edebiyatının
karakter eğitiminde yararlanılması gereken bir araç olduğunu düşündükleri tespit edilmiştir. Ayrıca Türkçe
öğretmeni adaylarının çocuk edebiyatını büyük oranda edebiyattan ayrı bir alan olarak gördükleri ve yalnızca
bir eğitim aracı olarak değerlendirdikleri anlaşılmıştır.
Anahtar sözcükler: Çocuk edebiyatı, karakter eğitimi, Türkçe öğretmeni adayı, olgubilimsel araştırma.
ABSTRACT: In this study, opinions of pre-service Turkish teachers related to whether children’s literature
was efficient upon character education were tried to be determined. The study was a phenomenological
research carried out benefiting from qualitative research tradition. The study group included 20 pre-service
teachers chosen with typical sampling method among the pre-service teachers studying at Erzincan University
Turkish Teaching department. Data of the research were obtained using a semi-structured form including
open-ended questions. During the analysis, the data obtained at the end of face-to-face interviews with the
participants using a tape recorder were recorded; and subsequently, data set was read for a few times in order
to have a full command upon the data, and during the progressive process coding was performed in parallel
with the sub-problems of the research. Studies related to coding reliability were carried out in order to prevent
subjectivity while coding, and some part of the data set was analyzed in terms of its reliability by the
researcher in different times, and by the researcher and a qualitative research expert during the same period.
The consistence was noticed to be over .90 in both coding. At the end of the study, it was determined that pre-
service Turkish teachers mostly considered that children’s literature was an instruments that should be
benefited in character education. Furthermore, it was also understood that pre-service Turkish teachers
considered children’s literature as a field apart significantly from literature, and they considered it as an
educational instrument.
Keywords: Children’s literature, character education, pre-service Turkish teacher, phenomenological research
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Son yıllarda dünyada ve Türkiye’de meydana gelen gelişmeler, değer ve karakter
eğitimi konusunda dünyanın iyi bir sınav vermediğini ortaya koymuştur. Her geçen gün
artan savaş, ölüm, terör, uyuşturucu, hırsızlık, dolandırıcılık, rüşvet, adam kayırma gibi
olay ve davranışlar mevcut yapının ve önlemlerin bu sıkıntıları çözmediği/çözemediği
gerçeğine işaret etmektedir. Bu nedenle çalışmada güvenilir ve yaşanabilir bir dünya için
çocuk edebiyatı ürünlerinin karakter eğitiminde kullanılıp kullanılamayacağı, Türkçe
öğretmeni adaylarından alınan düşünceler doğrultusunda tartışılmaya çalışılmıştır.
Doğuştan kazanılmayan ve sosyal bir kavram olarak insanların çok yönlü
özelliklerini tanımaya yarayan davranışlar bütünü şeklinde tanımlanan karakter (Çağlayan
2005, 95-96), Türkçe Sözlük’te ise bir bireyin kendine özgü yapısı, onu başkalarından
ayıran temel belirti ve bireyin davranış biçimlerini belirleyen, üstün ana özellik, öz yapı,
ıra, seciye şeklinde açıklanmaktadır (TDK 2011). Kısaca bireyin karakterini geliştirme
süreci olarak açıklanabilecek karakter eğitimi ise Ekşi’nin (2003, 79) söylemiyle örtük
veya açık programlar aracılığıyla yetişen yeni nesle temel insani değerleri kazandırma,
değerlere karşı duyarlılık oluşturma ve onları davranışa dönüştürme konusunda yardımcı
olma gayretinin ortak adı şeklinde tarif edilmektedir. Karakter eğitiminin amacı çocukken
anlayışlı, ilgili, ahlaki değerleri olan, üretken, gençlik çağında kapasitelerini en iyisini
yapmak için kullanan, doğru şeyler yapan ve hayatının amacını anlayarak yaşayan bireyler
yetiştirmektir (Battistich, 2005).
Değerler eğitimi şemsiyesi altında bir uygulama alanı olan karakter eğitiminin
(Demirel 2009, 37) temeli Türk tarihinde alp, gazi ve veli tipi örneklerinde de görüldüğü
üzere çok eski zamanlara dayansa da (Sırrı 2015, 126) bunun sistematik bir hâl alması çok
yakın dönemle ilgili bir durumdur. Türkiye’de özellikle 1739 sayılı Milli Eğitim Temel
Kanunundaki eğitim faaliyetlerinin genel amaçlarıyla ilgili ifadeler ve 2005 yılında yapılan
program değişikliği, genelde değerler özelde ise karakter eğitimi ile ilgili bir içeriğin göz
önünde bulundurulduğunu göstermektedir.
Karakter eğitimi okul temelli bir program olarak algılansa da (Lockwood, 1997)
yalnızca okulun fiziki sınırları içinde değerlendirilebilecek bir faaliyet alanı değildir. Aile,
din, akran grupları, kitle iletişim araçları, kültürel gruplar gibi pek çok unsur da karakter
eğitiminde etkilidir (Kılınç, 2011: 49). Bu unsurlardan biri de çocuk edebiyatıdır. Öyle ki
Mehmed Şemseddin’in 1881 yılında Çocuklara Arkadaş’ı çıkarırken “İnsanların en güzel
şekilde terbiye edilebilecekleri zaman çocukluk zamanıdır. İşte bu sebepten dolayıdır ki
mekteplerimizde çocuklara ‘ahlak kitabı’ okutulur. Fakat hastaya doktorun ilacı acı
geldiği gibi nasihat dinlemekte çocuklara güç gelir. Durum böyle olunca doğrudan
doğruya nasihat yolunda yazılmış kitaplardan çok, içinde güzel ahlak örneklerini gösteren
hikâye kitaplarının çocuklara okutulmasının daha faydalı olacağını düşünüyorum.”
şeklinde kurmuş olduğu bu cümleler edebî metinlerin karakter eğitiminde kullanıldığını ve
edebî metinler aracılığıyla karakter eğitiminin bugünün meselesi olmadığını gözler önüne
sermektedir.
Bilindiği gibi çocuk edebiyatının birincil amacı çocukların okuma alışkanlığını
geliştirmek ve estetik anlamda bir zevk oluşturmaktır. Ancak bunun yanında özellikle son
dönemde çocuk edebiyatı ürünlerinden metnin edebî dokusuna zarar vermeden bir kısım
örtük iletiler yoluyla çocukların karakter gelişimine olumlu anlamda etki etmesi de
beklenmektedir. Nitekim son yıllarda dünyada ve Türkiye’de yapılan çalışmalar çocuk
edebiyatının karakter eğitiminde etkili bir araç olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır.
Örneğin Yılmaz (2016) kurgusal nitelikli çocuk kitapları ve karakter eğitimi konusunda
yapmış olduğu çalışmasında çocuk kitaplarında hayvan karakterler aracılığıyla pek çok
olumlu iletinin verildiğini tespit etmiştir. Yine Batur ve Yücel (2012), Ahmet Efe’nin
çocuk hikâyelerini değerler eğitimi açısından incelemiş ve hikâyelerde sevgi, merhamet ve
yaşama sevinci gibi pek çok değere yer verildiğini belirtmiştir. Bu anlamda ilgili
literatürde çocuk edebiyatı ürünleri ile ilgili doküman analizi deseniyle yazılmış pek çok
bildiri, makale, yüksek lisans ve doktora tezine rastlamak mümkündür. Bu çalışma ise
mevcut çalışmalardan farklı olarak karakter eğitiminde çocuk edebiyatı ürünlerinin
kullanılmasıyla ilgili olarak Türkçe öğretmeni adaylarının düşüncelerini belirlemeye
çalışmıştır. Bu kapsamda “Türkçe öğretmeni adaylarının karakter eğitiminde çocuk
edebiyatından faydalanma konusundaki düşünceleri nelerdir?” alt problemine cevap
aranmıştır.
Yöntem
Çalışmanın Deseni
Çalışma nitel araştırma geleneğinden faydalanılarak yapılmış olgubilimsel bir
araştırmadır. Olgubilimsel araştırma, birçok bireyin belli bir kavram ya da fenomenle ilgili
yaşanmış deneyimlerinin ne anlama geldiğini tanımlamaya çalışır (Creswell 2014, 14). Bu
tip araştırmalarda insanların fenomeni nasıl algıladıkları, nasıl betimledikleri, hakkında ne
hissettikleri, nasıl yargıladıkları, nasıl anımsadıkları, nasıl anlamlandırdıkları ve diğerleri
ile onun hakkında nasıl konuştuklarına odaklanılır (Patton 2014, 104). Çalışmada çocuk
edebiyatının karakter eğitimine etkisi üzerine Türkçe öğretmeni adaylarının düşünceleri
tespit edilmeye çalışıldığı için olgubilimsel desen tercih edilmiştir.
Çalışma Grubu
Çalışma Erzincan Üniversitesinde yapılmıştır. Bahsi geçen üniversitenin Türkçe
Eğitimi Bölümünde okuyan öğretmen adayları içinden tipik durum örneklemesi yoluyla
seçilmiş 20 öğretmen adayı çalışmanın örneklemini oluşturmaktadır. Bu öğretmen
adaylarının seçiminde dersi yürüten öğretim üyesinin görüşleri ve öğretmen adaylarının
çocuk edebiyatı dersine ilişkin başarı puanları kıstas olarak alınmıştır.
Çalışma grubunu oluşturan öğrencilerin çocuk edebiyatı dersindeki başarı puanları
50-75 arasında değişmektedir. Bu gruptaki öğrencilerden 9’u erkek, 11’i ise kızdır.
Verilerin Toplanması
Çalışmanın verileri açık uçlu sorulardan oluşan yarı yapılandırılmış bir form
vasıtasıyla elde edilmiştir. Görüşme formu hazırlanırken konuyla ilgili kuramsal çerçeve
gözden geçirilmiş, bir nitel araştırma uzmanın yardımıyla öğretmen adaylarına
yönlendirilecek maddeler yazılmıştır. Maddeler yazıldıktan sonra Türkçe Eğitimi
Bölümünde okuyan 5 öğrenciyle pilot bir görüşme yapılmıştır. Pilot görüşme sonrasında
Verilerin Analizi
Veriler analiz edilirken katılımcılardan ses kayıt cihazı eşliğinde gerçekleştirilen
yüz yüze görüşme sonucunda elde edilen verilerin dökümü gerçekleştirilmiştir. Ardından
veriye hâkim olabilmek adına veri seti birkaç kez okunmuş, ilerleyen süreçte ise
araştırmanın alt problemlerine koşut olarak kodlamalar yapılmıştır. Kodlamalar yapılırken
öznelliğin önüne geçebilmek için kodlama güvenirliğine ilişkin çalışmalar da göz önünde
bulundurulmuş, veri setinin bir bölümü araştırmacı tarafından farklı zamanlarda
araştırmacı ve bir nitel araştırma uzmanı olmak üzere iki kişi tarafından aynı süre zarfında
kodlanmış ve kodlama güvenirliğine bakılmıştır. Her iki kodlamada da tutarlığın .90’ın
üzerinde olduğu görülmüştür. Yine çalışma raporu hazırlandıktan sonra veri dökümleri ve
bu rapor, katılımcılara sunularak teyitleri alınmıştır. Bu işlemlerle birlikte çalışmanın
geçerliğini ve güvenirliğini artırmak için görüşmede öğrencilerin verdikleri cevaplar
raporlaştırma aşamasında birebir kullanılmış, ayrıntılı betimlemelere yer verilmiştir.
Bulgular
Türkçe öğretmeni adaylarının neredeyse tamamı karakter eğitiminde çocuk
edebiyatının bir araç olarak kullanılabileceğini düşünmektedir. Kendileriyle görüşme
yapılan öğretmen adaylarından biri bu konuda“Çocuk edebiyatı karakter eğitiminde
alternatif olarak kullanılabilir (Ö7).” diyerek bu konudaki düşüncesini yansıtmıştır.
Onunla benzer açıdan konuya yaklaşan bir diğer öğretmen adayı ise edebiyatın edeple olan
bağlantısına dikkat çekerek edebiyatın edep öğretme işlevi olduğunu dile getirmiştir.
Genelde edebiyatın özelde ise çocuk edebiyatının karakter eğitiminin bir aracı
olabileceğini düşünen öğretmen adayları, karakter eğitiminde çocuk edebiyatı ürünlerinden
faydalanma ile ilgili genelleyici nitelikte cümleler de kurmuşlardır. 16 numaralı öğretmen
adayı “Çocuğun iyilik, kötülük gibi kavramları öğrenmesi hele de bunu edebiyatla
öğrenmesi ileri dönemde çocuğun sağlam bir karaktere sahip olmasını sağlayacaktır
(Ö16).” diyerek edebî eserler yoluyla verilmeye çalışılan değerlerin çocuğun karakterini
doğrudan ve olumlu yönde etkileyeceğini ifade etmiştir. Bu konuda benzer bir görüşü de
17 numaralı aday “Bir aile çocuğu için hep iyi olmayabilir. Çevre yine öyle. O çocuk o
ortamdan iyi karakterli birisi olarak çıkmayabilir ama edebiyat ise insanlık için
yapılabilecek güzel unsurları anlatarak çocuğun karakter eğitimine büyük katkı sağlar.
Bana göre çocuk edebiyatı çocuğun gelecek için eğitimine, karakterine, bilgi düzeyine ve
huyuna temel oluşturur.” yargılarıyla çocuk edebiyatının karakter eğitimine katkısının üst
düzeyde olacağını belirtir. Öte yandan aile ve çevrenin çocuğun karakter gelişimine olan
olumlu katkısını sorgular ancak edebiyatın bu noktadaki etkisini sorgulamaz.
Çocuk edebiyatı ürünlerinin karakter eğitiminde kullanılabileceğini koşulsuz
savunan öğretmen adaylarının yanında bu noktada ikilem yaşayan, çekincelerini belirten
öğretmen adayları da vardır. Sayıca çok az olsalar da bu adaylardan biri “Edebiyatın
karakter eğitimi sırasında etkili olup olmayacağı konusunda şüphelerim var. Çocuk
eğitiminde öğretici kitaplar kullanılabilir. Fakat eserin içeriğinin savunduğu görüşü
çocuğa doğru ve uygun şekilde aşılaması gerekmektedir. İlle de çocuğa iyi ve erdemli
duyguları aşılayacağım diye çocuk kitaptan ve okuma eyleminden soğutulmamalıdır
(Ö18).” şeklinde çekincesini dile getirir. Bir başka deyişle konu karakter eğitimi de olsa
edebiyatın birincil işlevinin eğitim olmadığını hatırlatmaya çalışır. Yine bu hususta
tereddütleri olan bir başka öğretmen adayı ise edebiyatın temel işlevlerini göz ardı
etmeyerek “Edebiyat güzel duygu ve hayaller kazandırmaya yöneliktir ancak sadece bu
unsurları vermek gerekmez (Ö9).” cümlesini kurarak birtakım değerlerin edebiyatın temel
işlevlerini boşa çıkarmayacak şekilde verilmesi gerektiğine değinir.
Karakter eğitiminde çocuk edebiyatına ait ürünlerin kullanılması gerektiğini
düşünen öğretmen adayları, bu konuda kendilerince gerekçeler sunmuşlardır. Bu
gerekçelerden en çok tekrar edileni erken yaşlarda çocuğu ve dolayısı ile geleceği
şekillendirme fikridir. “Ağaç yaşken eğilir.” sözünü pek çok kez yineleyen öğretmen
adayları genel anlamda “Çocukların kişisel gelişimi küçük yaşlarda başlar. Dolayısıyla
erken yaşta iyi seçilmiş eserler çocukların karakter yapısını olumlu yönde etkileyecek ve
üreten bir toplum olmamızı sağlayacaktır (Ö15).” düşüncesine sahiptirler. Bu konuda
neredeyse öğretmen adaylarının tamamı, 19 numaralı öğretmen adayının “Çocuğun
karakteri küçük yaşlarda gelişir. Dolayısıyla çocuk edebiyatı aracılığıyla çocuğun
karakteri iyi yönde geliştirilmelidir.” şeklindeki düşüncesini paylaşmaktadır. “Çocuk
edebiyatı karakter eğitiminde kesinlikle bir araç olmalı, bu şekilde gelecekte daha bilgili,
daha kendinden emin ve daha başarılı bireyler yetiştirilmelidir (Ö1).” düşüncesi de
öğretmen adaylarının bugüne ve geleceğe ilişkin çocuk edebiyatına yükledikleri görevin
bir yansımasıdır.
Karakter eğitiminde çocuk edebiyatının önemine ilişkin belirtilen cümleler arasında
okul ve çevrenin yetersizliği de öğretmen adayları tarafından sıkça dillendirilmiştir.
Örneğin bu konuda 2 numaralı öğretmen adayı “Gündelik hayatta insanların karakterlerini
geliştirmek ve onlara iyi değerler kazandırmak giderek zorlaşmaktadır. Ailenin ve çevrenin
zaman zaman bu konuda yetersiz kaldığı aşikârdır.” diyerek çocuk edebiyatının aileden ve
çevreden kaynaklanan boşlukları doldurabileceğini düşünmektedir. Yine bu konuda 20
numaralı öğretmen adayı ise çocuğun ailesinden ve çevresinden alamadığı bazı ahlaki
değerleri çocuk edebiyatı aracılığıyla öğrenip kavrayabileceğini söylemektedir.
Çocuk edebiyatı ürünlerinin karakter eğitiminde kullanılması gerektiğini düşünen
öğretmen adaylarının öne sürdükleri gerekçelerden biri de ülkenin mevcut durumudur.
Hâlihazırda “Ülkemizde sigara, uyuşturucu, hırsızlık, son günlerde canlı bomba olayları
var. Sen bunların her birisinin başına polis de diksen yine yapar. Ama işte asıl mesele
şimdi başlıyor. Sen o insanları ya da diğer insanları nasıl düzelteceksin biliyor musun?
İşte çocuk edebiyatını kullanarak (Ö10) .” düşüncesini belirten öğretmen adayı, sözünü
ettiği Türkiye’deki sorunların çözümü için çocuk edebiyatının bir araç olarak kullanılması
gerektiğini düşünmekte hatta konuyu daha da ileri boyuta taşıyarak çocuk edebiyatı
ürünlerinin dini öğrenmeye ve yaşatmaya hizmet etmesi gerektiğini gündeme
getirmektedir.
Teknoloji kullanımıyla birlikte ortaya çıkan birtakım olumsuzluklar ve medya
okuryazarlığı konusunda görülen yetersizlikler de “karakter eğitimi-çocuk edebiyatı
ilişkisi” konusunda öğretmen adayları tarafından öne çıkarılan bir gerekçedir. Çocuk
edebiyatının karakter eğitiminde kullanılması gerektiğini düşünen öğretmen adayları
“Teknolojinin epey bir ilerleme kaydettiği günümüzde insanların karakterlerinin ne kadar
zayıfladığı daha net ortaya çıkmaktadır (Ö2).” ve “TV, İnternet, radyo, tablet gibi iletişim
araçlarından faydalanarak karakter eğitimi daha iyi yapılabilir diyenler olabilir. Ama
bana göre çocuk edebiyatı bu öğrenme öğretme aşamasında daha faydalıdır (Ö5).”
şeklinde cümlelerle karakter eğitiminde çocuk edebiyatının kullanılmasının önemine ilişkin
nedenler sunmuşlardır. Bu nedenleri sunarken de niçin çocuk edebiyatı ürünlerinin
karakter eğitiminde kullanılması gerektiğine dair kendilerince tespitlerde bulunmuşlardır.
Çocuk edebiyatının karakter eğitiminde niçin kullanılması gerektiğini nedenleriyle
birlikte ortaya koyan öğretmen adayları, çocuk edebiyatı yoluyla karakter eğitiminin nasıl
yapılabileceğine ilişkin de düşüncelerini paylaşmışlardır. Bu konuda öğretmenin ve ailenin
yardımına ihtiyaç duyulduğunu dile getiren adaylardan biri nitelikli çocuk edebiyatı
ürünlerini aileler ve öğretmenlerin işbirliği içinde seçip çocuğa önermesi gerektiğini
düşünmektedir (Ö7). “Karakter eğitimi için kitaplar yani çocuk kitapları kullanılmalıdır.
Dikkatli ve özenli bir kitap seçimiyle. Bu yolda hocalar ve aileler bilinçli olursa güzel bir
nesil yetişeceğini düşünüyorum (Ö14).” şeklinde cümleler kuran öğretmen adayı da
karakter eğitiminde faydalanılacak çocuk kitaplarını öğrencilerle buluşturmada aileye ve
öğretmene önemli görevler düştüğünü ifade etmiştir.
Bu konuda dış değişkenlerle birlikte çocuk kitaplarına da vurgu yapan öğretmen
adayları karakter eğitimi konusunda çocuk kitaplarının belirli bir kaliteyi barındırması
gerektiğini düşünmektedir. Nitekim “Karakter eğitimi için önerilebilecek kitaplar,
çocukların hayal dünyasını zenginleştirecek, iyiyi kötüyü insanı ve insanlığı buradan
öğreneceği için seçilmiş ve bu yolda kazandırılacak en güzel davranışlar için kaliteli
kitaplar olması lazım (Ö14).” şeklinde görüş bildiren öğretmen adayı da bu düşünceyi
paylaşmaktadır. Onun gibi çocuk kitaplarında karakter eğitiminin nasıl yapılması
gerektiğine işaret eden diğer öğretmen adayları ise “Açık bir şekilde değil de, kapalı bir
şekilde iyi değerleri içinde barındıran metinlerle tanıştırmak çocuğu estetik açıdan
geliştirecektir (Ö2).”, “Çocuk kitapları çocuğun duygu, düşünce ve hayal dünyasına
seslenirken ona satır aralarında daha eğitici birtakım unsurlar sunabilmeli (Ö6).”
cümleleriyle karakter eğitiminde kullanılacak çocuk kitaplarının örtük iletiler vermesi
gerektiğini anlatmaya çalışmışlardır. Çocuk edebiyatı ile karakter eğitimi konusunda
endişeleri olan öğretmen adaylarından biri ise “Çocuk edebiyatı kötü emellere malzeme
edilmemelidir (Ö13).” düşüncesini savunmakta, bu yolla edebiyatın ideolojik bir araç
olarak algılanmasının önünü kapatmaya çalışmaktadır.
Çocuk edebiyatı ürünleri aracılığıyla karakter eğitiminin nasıl yapılacağına ilişkin
görüş bildiren öğretmen adayları, bu hususta iletilerin olumlu olması gerektiğini de
Sonuç ve Tartışma
Çocuk edebiyatının karakter eğitimine etkisi üzerine Türkçe öğretmeni adaylarının
düşüncelerinin öğrenilmeye çalışıldığı çalışmada neredeyse Türkçe öğretmeni adaylarının
tamamı karakter eğitiminde çocuk edebiyatının kullanılabileceğini dile getirmiştir. Bu
noktadaki fikirleri oldukça genel ve tek yönlü olan Türkçe öğretmeni adayları şartsız
cümleler kurmakta, zihinlerinde edebiyata dair herhangi bir endişe taşımadan çocuk
edebiyatının karakter eğitiminde mutlak suretle faydalı olabileceğini ifade etmektelerdir.
Öğretmen adaylarının bu tavırları çocuğa özdeşim kurulacak modeller yoluyla iyiyi,
doğruyu, güzeli anlatma açısından faydalıdır. Ancak çocuk edebiyatının sadece karakter
eğitiminin bir aracı olarak görülmesi ve edebiyata dair hassasiyetlerin karakter eğitimi söz
konusu olunca gözetilmemesi sıkıntılıdır. Zira çocuk edebiyatı en başta edebiyattır ve
edebiyata ait bütün nitelikleri içinde barındırmak zorundadır.
Çocuk edebiyatının karakter eğitiminde kullanılması gerektiğini düşünen öğretmen
adayları bu durumu gerekçelendirirler. Genellikle “Ağaç yaşken eğilir.” cümlesini
dillendiren öğretmen adayları alt planda çocuklara çocuk oldukları için değer vermek
yerine onları geleceğin teminatı olarak görürler ve bu nedenle önemserler. Bu algı çocuğu
özne kılan anlayıştan daha ziyade onu hâlâ bir nesne olarak gören anlayışın ürünüdür.
Elbette geleceği şekillendirmek önemlidir. Ancak bugünü dikkate almadan bir gelecek
planlamasının doğruluğu tartışılır bir konudur. Öğretmen adaylarının öne çıkardıkları bir
diğer gerekçe ise ailenin ve çevrenin karakter eğitiminde yetersiz kaldığını düşünmeleridir.
Çocuğun karakter gelişiminde aile ve çevrenin eksikliği olduğunu dile getiren adaylar,
bunun nitelikli çocuk kitapları aracılığıyla tamamlanabileceğini düşünürler. Kitabı hayattan
koparmamak adına önemli olan bu düşünce, çocuk kitabını edebiyata ait ölçütlerle
değerlendirmemek boyutuyla ise sıkıntılıdır. Teknolojik yenilikler ve ülkenin mevcut
durumu da adaylarca çocuk edebiyatının karakter eğitiminde kullanılması gerektiğine
ilişkin neden olarak sunulan diğer unsurlardır. Teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan
problemlerin ve ülkenin içinde bulunduğu mevcut sıkıntıların devam edegelen sistemle
çözülmesinin mümkün olamayacağını düşünen öğretmen adayları, çocuk edebiyatı
ürünlerinin bu noktada bir araç olarak görülmesi gerektiğini dile getirirler.
Öğretmen adayları karakter eğitiminde çocuk edebiyatının nasıl kullanılması
gerektiğine ilişkin de görüş bildirmişlerdir. En başta karakter eğitimi konusunda nitelikli
sayılabilecek çocuk kitaplarının seçiminden aileye ve öğretmenlere önemli görevler
düştüğünü dile getiren adaylar, aile ve öğretmenlerin çocuğu kitapla buluşturmada bir
köprü görevi gördüklerine inanırlar. Kitap konusunda, çevredeki diğer bireyleri işe koşma
adına sağlıklı olan bu yaklaşım, kitap seçiminde çocuğa bir görev yüklememesiyle ilgili de
problem arz etmektedir. Çünkü bu yaklaşım, çocuğa kendini ilgilendiren bir konu hakkında
tercih şansı tanımaz. Çocuğu kendi başına karar veremeyen, doğruyu bulmakta güçlük
çeken ve daima yetişkinlerin yönlendirmesine ihtiyaç duyan bir varlık olarak görür. Kaldı
ki Türkiye’deki yetişkinlerin ve öğretmenlerin çocuk kitaplarını tanıma düzeyleri de
dikkate alınırsa esasında isabetli olarak kabul edilebilecek bu önerinin bir karşılığı yoktur.
Karakter eğitiminde çocuk edebiyatı ürünlerinin nasıl kullanılacaklarına ilişkin önerilerde
bulunan adaylar, çocuk kitaplarına da vurgu yaparak onların belirli bir kaliteyi
barındırması gerektiğini anlatırlar. Bu konuda bir grup öğretmen adayı genelin aksine
karakter eğitiminde çocuk edebiyatı ürünlerinin nasıl kullanılması gerektiğini dile
getirirken edebiyata dair bir kısım hassasiyetleri göz ardı etmezler ve “Kitaplarda örtük
iletiler olmalı.”, “Edebiyat kötü emellere malzeme edilmemeli.” gibi cümleler kurarlar.
Sonuç olarak çocuk edebiyatının karakter eğitimine etkisi üzerine Türkçe öğretmeni
adaylarının düşüncelerinin öğrenilmeye çalışıldığı araştırmada, Türkçe öğretmeni adayları
karakter eğitiminde çocuk edebiyatı ürünlerinin kullanılabileceğini dile getirmişlerdir.
Ayrıca Türkçe öğretmeni adaylarının çocuk edebiyatını büyük oranda edebiyattan ayrı bir
alan olarak gördükleri ve yalnızca bir eğitim aracı olarak değerlendirdikleri anlaşılmıştır.
Kaynakça
Battistich, V. (2005). Character education, prevention and positive youth development.
Washington: Character Education Partnership.
Batur, Z. ve Yücel, Z. (2012). Ahmet Efe’nin çocuk hikâyelerinde değer eğitimi ve hikâyelerin
Türkçe eğitimine katkısı. Turkish Studies, 7 (4). 1031-1049.
Creswell, J. W. (2014). Araştırma deseni (S. B. Demir, Çev.). Ankara: Eğiten Kitap Yayınları.
Çağlayan, A. (2005). Ahlak pusulası, ahlak ve değerler eğitimi. İstanbul: DEM Yayınları.
Demirel, M. (2009). Sınıf öğretmenlerinin ve okul yöneticilerinin karakter eğitimine ilişkin öz-
yeterlik inançları. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 37, 36-49.
Ekşi, H. (2003). Temel insani değerlerin kazandırılmasında bir yaklaşım: Karakter eğitimi
programları. Değerler Eğitimi Dergisi, 1 (1), 79-96.
Kılınç, M. (2011). İlköğretim hayat bilgisi programı karakter eğitimi boyutunun öğrencilerin tipik
performanslarına dayalı olarak değerlendirilmesi: Kırşehir örneği. Yayımlanmamış
doktora tezi, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Lockwood, A. L. (1997). Character education: Controversy and consensus. California: Corwin
Press.
Patton, M. Q. (2014). Nitel araştırma ve değerlendirme yöntemleri (M. Bütün, S. B. Demir, Çev.).
Ankara: Pegem Akademi Yayınları
Sırrı, V. (2015). Karakter eğitimi: Dün, bugün, yarın. Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Dergisi,
4 (1), 121-144.
Türk Dil Kurumu. (2011). Türkçe Sözlük. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Yılmaz, O. (2016). Kurgusal nitelikli çocuk kitapları ve karakter eğitimi. Ana Dili Eğitimi Dergisi,
4 (3), 311-325.
Rıza Oğraş*
ABSTRACT: The rapid development of computer and internet technologies has enabled the
enrichment of online learning environments. In parallel, the development and popularization in mobile
technologies has made it easier to reach the information environments. Together with technological
improvements, improvements in distance education and blended learning environments have reached a
dimension that does not search for opportunities offered in centenary education. It is possible to present
effective, cheap and easy methods to meet the learning needs of our people with open source software and
systems. MOODLE, which is most widely used among these systems, is recognized as a teaching
management system (LMS) and forms the subject of the report in terms of questionnaires used for teaching
and evaluating Turkish with the techniques offered. The online courses designed in accordance with teaching
principles and methods provide the students with learning environments suitable for their interests and skills;
Time and space limitations are eliminated and education costs are reduced. Open source code is widely used
in the world and it is one of the most important features of the MOODLE teaching management system that
volunteer supporters from all countries are. Online question types which can be used for evaluation of
Turkish language teaching and especially teaching quality will be introduced and sample applications will be
presented and efforts will be made to determine the place and the importance of these tools in language
teaching.
Keywords: Turkish teaching, MOODLE, question types, online learning
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Bilgi teknolojilerinin gelişmesi ve yaygınlaşması ile birlikte dil öğretimi yöntemleri
ve araçları da gelişmektedir. Çağımız insanının öğrenme ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik
etkili, ucuz ve kolay yöntemlerin sunulması açık kaynak kodlu yazılımlarla ve sistemlerle
kolayca mümkün olmaktadır.
Veritabanları ile bütünleşik olarak çalışan ve yaygın olarak kullanılan MOODLE,
öğretim içeriği yönetim sistemleri (LMS) olarak tanınmaktadır. Sundukları teknik imkânlar
ve pedagojik ortamlar sebebiyle Türkçe öğretimi açısından bildirinin konusunu
oluşturmaktadır.
Türkçe öğretimi gerçekleştirilirken yabancılar için başlangıç, orta ve ileri seviyeler;
Türkler için de okul öncesinden başlayarak yetişkinlere kadar farklı seviyeler dikkate
alınmıştır. Yabancılar kavramı da kendi içerisinde sınıflandırılarak dil ve kültür unsurları
da gözetilerek ayrı ayrı değerlendirilmeli ve uygun öğrenme ortamları hazırlanmalıdır.
Etkili ve kolay yöntemler kullanarak Türkçe öğretimini sağlamanın faydaları
tartışma gerektirmeyecek kadar açıktır. Bu yüzden günümüzde yaygınlaşan yeni öğretim
teknolojilerini, kişi ve kurum bazında gerçekleştirilecek teşebbüslerle arttırmamız
gerekmektedir. Dünyada çok kullanılan dillerin yaygınlaşmasında, öğrenme ortam ve
imkânlarının sunulması önemli bir rol oynamaktadır.
Öğrencilerin günün her saatinde bilgiye ve öğretmene sohbet veya forum
araçlarıyla ulaşabilmesi, öğretmenlerin dönütleri her zaman alabilmesi ve öğrencilerin
gelişimlerini takip edebilmesi, takvim ve hatırlatıcı araçlarla öğrenme ortamının önceden
hazırlanması, ders materyallerinin sesli ve görüntülü ortamlarla sunulabilmesi, internet TV
ile materyallerin zaman ve sınır kavramlarını ortadan kaldırması, tercüme araçlarıyla
metinlerin çoklu dillerde sunulabilmesi gibi özellikler bu öğretim sistemlerinin sunduğu
bazı avantajlardır.
Açık kaynak kodlu oluşu öğretim maliyetlerini düşürmekte, sunduğu imkânlar
öğretimi daha etkili kılmakta, uzak mesafe kavramını ortadan kaldırmaktadır.
1.Soru Tipleri
MOODLE öğretim yönetim sisteminde sözel ve sayısal alanlara yönelik
hazırlanmış soru tipi eklentileri bulunmaktadır. Farklı kişi ve kurumlar tarafından
geliştirilen ve kullanıma sunulan eklentilerin sayısı oldukça fazladır. Bir fikir vermesi
açısından yaygın olarak kullanılan eklentilerin bazıları aşağıda sıralanmıştır:
1.1.Çevrimdışı Sınav
MOODLE MC Çevrimdışı sınav eklentisi, MOODLE'a çoktan seçmeli sınavlar
ekler. Çevrim içi kısa sınavlarda öğrenciler soruların cevaplarını cevap formuna işaretler.
Öğrencilerin cevap formları quiz eklentisi tarafından otomatik olarak değerlendirilir ve
derecelendirilir.
Daha kesin bir ifadeyle, çevrimdışı bir sınav, aşağıdaki adımlardan oluşur:
Bir öğretmen, MOODLE'de çevrimdışı bir kısa sınav hazırlar ve çoktan seçmeli
sorulara veya açıklama sorularına (metin) ekler. Bu, çevrimiçi sınavlar oluşturmak için
standart MOODLE sınavlarına çok benzer.
Soru listelerinden öğretmen, soru formlarını oluşturur ve formları, modülü
kullanarak PDF (DOCX) belgeleri olarak cevaplar.
Soru formları ve cevap formları, gerçek sınav için öğrencilere dağıtılır. Öğrenciler,
doğru olduklarını düşündükleri cevapları cevap formunda işaretlerler.
Öğretmen, doldurulan cevap formlarını tarar ve ortaya çıkan görüntüleri çevrimdışı
olarak yükler. Taranan cevap formları modül tarafından otomatik olarak değerlendirilir ve
derecelendirilir.
Gerekirse, öğretmen öğrencilerin yaptıkları hatalar nedeniyle ya da kötü tarama
kalitesi nedeniyle oluşan hataları düzeltir.
Sonuçlar çevrimdışı bir testte oluşturulduktan sonra öğrenciler sonuçlarını her
zamanki gibi inceleyebilirler. Öğretmen izin verirse, öğrenciler taranan cevap formlarını ve
hangi işaretlerin çarpı işareti olarak gördüğünü de görebilirler.
Eklenti, MOODLE ders gruplarıyla ilgili olmayan en fazla altı grubu
desteklemektedir. Her gruba farklı sorular farklı bir sırada sorulabilir. Farklı çevrimdışı
sınav grupları için ayrı soru formları ve cevap formları oluşturulur.
Eklenti aynı zamanda hangi öğrencilerin sınavda yer aldığını kontrol etmek için
katılımcı listelerini de desteklemektedir. Katılımcı listeleri MOODLE'deki öğrencilerle
önceden doldurulmuştur. Bu listelerin PDF sürümleri, sınav sırasında kolay işaretleme için
modülde oluşturulabilir. İşaretli listeler otomatik olarak yüklenebilir ve değerlendirilebilir.
Çevrim içi quiz modülü, farklı Avusturya üniversitelerinde yığın sınavları için
yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Yüzlerce öğrenci aynı anda (ders salonlarında yeterli
oturma alanı göz önüne alındığında) pahalı e-test ekipmanlarına ihtiyaç duymadan kolayca
inceleyebilir.
2.Soru Biçimleri
Eğitimciler için farklı biçimde sorular hazırlayabilme ve farklı öğretim yönetim
sistemlerindeki soru biçimlerinin dönüştürülebilmesi açısından zengin seçenekler
sunulmaktadır.
3. Sınav Değerlendirme
Ölçme ve değerlendirmenin sağlıklı ve düşük maliyetle yapılabilmesi için çeşitli
araçlar sunmaktadır:
Sonuç ve Tartışma
Çevrimçi ve çevrimdışı Türkçe öğretiminde ölçme ve değerlendirmenin sağlıklı bir
şekilde yapılabilmesi için MOODLE öğretim yönetim sistemi çok zengin soru tipleri,
biçimleri ve sınav değerlendirme eklentileri sunmaktadır. MOODLE resmi sitesinde yer
alan soru eklentileri, bütün alanlar gözetilerek hazırlanmıştır. Sayı olarak fazla olduğu için
Türkçe öğretiminde kullanılabilecek olanlar seçilmiş ve tanıtılmıştır. Açık kaynak kodlu
oluşu, geliştirici sayısının artmasını sağladığı için eklentilerin sayıca çok olmasını ve
ihtiyaçlara göre geliştirilebilmesini sağlamaktadır.
Sınavların hazırlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi en az insan gücü
kullanılacak şekilde tasarlanmaktadır.
Sınavlar yardımıyla dönem içinde öğrencilerin seviyeleri kolaylıkla
belirlenebilmekte, anlaşılmayan ve çok fazla yanlış soruların ait olduğu konular tespit
edilebilmektedir.
Sınav emniyeti açısından sınavın sadece okuldaki bilgisayarlar üzerinden
yapılabilmesine izin verilerek, okul dışındaki bilgisayarlardan sınava katılım
engellenebilmektedir.
Soru havuzunun zenginleşmesi ve kategorilere ayrılarak hazırlanması durumunda
öğrencilere soru havuzundan rastgele soruların sorulabilmesi güçlük derecesi ve düzeye
göre ölçme ve değerlendirmeyi kolaylaştırmaktadır.
MOODLE öğretim yönetim sisteminin sunduğu en önemli özelliklerden birisi olan
"uyarlamalı mod" ile sınavlar sadece ölçme etkinliği olarak değil aynı zamanda eksikleri
giderme etkinliği olarak da kullanılabilmektedir.
Tanıtılan eklentilerin tamamı yabancılar tarafından hazırlandığı için gerek Türkçe
karakterlerin gösterilmesi gerek yardım dosyalarının kullanımı için dil dosyalarının
Türkçeye çevrilmesi gereklidir. Bu eksiklik giderildikçe biçim ve sayı olarak zengin ölçme
ve değerlendirme araçlarını Türkçe öğretiminde kullanmak mümkün olacaktır.
Kaynakça
Kış, M. (2007) Öğrenme yönetim sistemleri (Learning management systems - LMS)
http://kodveus.blogspot.com/2006/05/renme-ynetim-sistemleri-learning.html
Önal, A., Kaya, A., Draman, S. E. (2006), Açık kaynak kodlu çevrimiçi eğitim yazılımları,
http://ab.org.tr/ab06/bildiri/179.pdf
http://www.unesco.org/webworld/portal_freesoft/
MOODLE Resmî sitesi: http://www.moodle.org
ÖZ: Bu araştırmada ortaokul düzeyindeki öğrencilerin okuma saatlerinde tercih ettikleri okuma kitapları tespit
edilmiş ve bu kitapların okunabilirlik düzeyleri belirlenmiştir. Araştırmada nitel araştırma yöntemleri
kullanılmıştır. Ortaokul düzeyindeki öğrencilerin hangi kitapları okumayı tercih ettiklerini belirlemek amacıyla
öğretmenlerle görüşülmüş, görüşme tekniği kullanılmıştır. Öğretmenlerden alınan cevaplar doğrultusunda
kitaplar temin edilmiş ve doküman incelemesi yöntemiyle bu kitapların okunabilirlik düzeyleri belirlenmiştir.
Bu kapsamda ortaokulda görev yapan 32 Türkçe öğretmeninden görüş alınmış ve toplamda 60 kitap
okunabilirlik açısından incelenmiştir. Araştırma sonucunda öğretmenler tarafından belirtilen ortaokul
öğrencilerinin en çok okumayı tercih ettikleri kitapların okunabilirlik düzeylerinin çeşitli seviyelerde olduğu
söylenebilir. Okunabilirlik düzeyi “çok kolay” seviyede olan kitapların incelemesi yapılan bütün kitaplara oranı
% 8,3 şeklinde; “kolay” kategorisindeki kitapların oranı %21,6; “orta güçlükte” sınıflandırmasında bulunan
kitapların tüm kitaplara oranı %16,6; “zor” kategorisinde yer alan kitapların oranı ise %5 şeklindedir. Bu
kategoriler içinde incelemesi yapılan bütün kitaplara oranı %45 olan düzey “çok zor” düzey olarak tespit
edilmiştir. Bu oranlar dikkate alındığında öğrencilerin okumayı tercih ettikleri kitapların neredeyse yarısı “çok
zor” okunabilirlik düzeyine sahip kitaplardan oluşmaktadır.
Anahtar sözcükler: Okuma, okunabilirlik, okuma saati, okuma alışkanlığı.
ABSTRACT: In this research, the reading books the secondary school students prefer at reading times were
identified and readability level of these books was determined. Qualitative research methods were used in
this study. To determine which books the secondary school students prefer to read interviewed with teachers,
interview technique was used. The books in line with the responses from teachers were provided and the
readability levels of these books were determined by the document review process. In this context, opinions
were taken from 32 Turkish teachers working in secondary school and in total 60 books were studied in terms
of readability. According to the research results, it can be said that the readability levels of the books
preferred most read by the secondary school stndents were at various levels. The ratio of the books
readability levels were "very easy" level of the whole books reviewed was level of 8.3%; books rate in the
category of "easy" of 21.6% ; the ratio of the books in the "medium difficulty" classification of the all books
was 16.6%; the ratio of the books located "difficult" category was 5%. In these categories, the level which
had 45% rate of all the books reviewed was determined as the "very difficult" level. Considering these rates
nearly half of books preferred by the students to read consisted the books which had "very difficult"
readability level.
Keywords: Reading, readability, reading time, reading habit.
_________________________________________________________________________________________________
Giriş
Okuma becerisi öğrencilerin formal eğitimle birlikte kazandıkları en önemli dil
becerilerinden biridir. Bu kapsamda okuma becerisinin informal dil becerileri olan dinleme
ve konuşmaya akademik boyut kazandıran; yazma becerisine ise kaynaklık ettiği ve bu
anlamda lokomotif bir dil becerisi olduğu söylenebilir. Okuma becerisi dil becerilerini bu
kadar desteklerken bir taraftan da bireyin sosyal yaşamında kendini daha iyi ifade
edebilmesi ve kişisel gelişimine katkı sunması açısından da önemlidir.
Okuma birçok araştırmacı için ilgi çekici bir alan olarak düşünülmüş ve çok sayıda
çalışmaya konu olmuştur. Bu araştırmalarda ise çok çeşitli açıdan tanımlanmıştır: Okuma,
bir yazının harflerini, sözcüklerini tanımak ve bunların anlamlarını kavramak (Göğüş,
1978: 60); bir yazıyı, sözcükleri, cümleleri, noktalama işaretleri ve diğer öğelerle algılama
ve kavrama süreci (Oğuzkan, 1997: 37); bilişsel davranışlarla psikomotor becerilerin ortak
çalışmasıyla, yazılı sembollerden anlam çıkarma etkinliğidir (Demirel, 1999: 59); Okuma
gözlerin ve ses organlarının çeşitli hareketlerinden ve zihnin anlama çabasından oluşan
karmaşık bir etkinliktir. Bir yazının harflerini, sözcüklerini tanıma ve anlamlarını
kavramak (Tazebay, 1993: 3); görme, algılama, dikkat, hatırlama, anlamlandırma,
yorumlama, sentez ve çözümleme gibi farklı zihinsel işlemlerin bir arada gerçekleştiği;
insanın kendisini, çevresini ve dünyayı tanımak için bilgi ve kültür kazanmasında ve
eleştirel bilince ulaşmasında rol oynayan çok önemli bir eğitim aracı ve dil becerisidir
(Coşkun, 2002: 41-51).
Okuyucunun yazılı metne yönelik olarak gerçekleştirdiği bir süreci oluşturan
okuma, işaretlerle oluşturulmuş bir metnin fiziksel ve bilişsel işlemlerle çözülmesi, metnin
anlamının ortaya çıkarılmasıdır. Okuma dil becerileri içerisinde öğrencilerin en çok
zorlandıkları alanlardan biridir. Ancak bu alan öğrencinin hayatı boyunca bilgiye ulaşmada
kullanacağı en temel alanlardandır. Bu nedenle okumanın belirli hedefler doğrultusunda
gerçekleştirilen bir beceri olduğu söylenebilir. Okuma, insanın dünyasını genişleten,
kişiliğini biçimlendiren, onu başkalarına bağlayan bir değerdir (Keleş, 2006: 1). Bu
bağlamda okumanın toplumsal yaşamdaki önemi benimsendiğinde okumayı bir alışkanlık
haline dönüştürmenin temel hedef olması düşünülebilir. Nitekim Özbay vd. (2008:119)’ne
göre toplumsal gelişme için bilgi tüketimini arttırmanın ve yenilikleri takip etmenin en
sağlıklı yolu toplumu oluşturan fertlere düzenli ve sürekli okuma alışkanlığı
kazandırmaktır. Kısaca, okuma bireysel düzlemde gelişmiş bir kişiliğin, toplumsal
düzlemde ise, verimli bir ekonomi, demokratik bir yapı ve sağlıklı bir toplumun en önemli
koşul ve güvencelerinden birisidir (Yılmaz, 1993:29).
Okuma becerisi belli bir seviyeye ulaşmak için birçok unsuru gerektirir. Metin
özelliği, öğrencinin mekanik okuma bilgi ve yeteneği, fiziksel ortamın özellikleri vb.
birçok unsur sayılabilir. Ancak bunların içinde okuma becerisini doğrudan etkileyen bir
diğer unsur da okunabilirliktir. Bu kavram bir metni okurken okuma hızı, okuduğunu
anlama düzeyi, okuma alışkanlığı kazanma ve okuma becerisini geliştirmede son derece
önemlidir.
Okunabilirlik (readability) kavramı, bir yazıyı belli bir düzeydeki öğrencinin
okuyup anlayabilmesine denir. Okunabilirlik okuma öğretiminde çok önemli bir niteliktir;
çünkü çocuklar ve gençler her yazıyı okuyamazlar; okurlarsa, ondan beklediğimiz
olarak düşünülür. Seviye ayrıca zorluğun derecesini gösteren bir alandır; ancak bu daha az
objektiftir ve değerlendirmede bazı taraflı faktörler ortaya çıkarır. İlk okunabilirlik
formülü 1923 yılında yayınlandı; ancak seviye çok uzun bir tarihe sahiptir. 20.yy.ın son
çeyreğinde eğitimciler çoğunlukla kontrollü sözcüklerle kurulan okuma kitaplarının içerik
yazımını sıkıcı buldukları için okuma dereceleriyle mesleklerine olan sevgilerini yitirdiler.
Bu durum öykülerde derecelerin değil daha ilginç olmanın önem kazandığı “literatür
temelli” okuyucularda bir artışa neden oldu. Pek çok geleneksel okunabilirlik formülü
birçok araştırmacının çalışmasında çeşitlenen iki ölçüme dayanır:
1. Sözdizimsel zorluk (dilbilgisi açısından), genellikle cümle uzunluğuyla
ölçülür.
2. Anlam zorluğu (anlam veya sözcük anlamı), bunun yaygın ölçümü harflerin
sayısı veya hece ölçümüyle yapılan sözcük uzunluğudur; ama bazen anlamsal zorluk
sıklığıyla ya da sözcüklerin gerçek bir sıklık hesaplaması veya benzer sözcüklerin bir
listede gösterilmemesiyle değerlendirilir (Fry,2002)
Kitapların okunabilirliğiyle ilgili olarak pek çok formül geliştirilmiştir. Bu
formüllerin temeli söz dizimsel parçalar ve benzerlik gibi sözcük özellikleridir. Pek çok
okunabilirlik formülü yaklaşımı her yüz sözcüğün hecelerinin sayısı veya verilen metnin
her cümlesinin sözcüklerinin sayısı gibi dış özellik hesaplamalarına dayanır. Flesch’in
okunabilirlik formülü de bir kitabın kolay okunur olmasını belirlemek için bu istatistikî
çözümleme yöntemini kullanır. Böyle yapısal çözümleme yapan okunabilirlik formülleri
metnin anlamsal bağlantı ve ilişkileri gibi şeyleri değerlendirmez (Eric,1984).
Tablo 2. Ateşman’a Göre Türkçe için (Hece Olarak) Sözcük ve (Sözcük olarak)
Cümle Ortalamaları
(Temur, 2003, 178).
Buna göre en kolay ve en zor metinlerin oranları belli bir standarda sahiptir.
Yukarıda verilen oranlar bu standartların nicel olarak ortaya konulmuş hâlidir.
Araştırmanın Amacı
Bu araştırmada ortaokul düzeyindeki öğrencilerin okuma saatlerinde tercih ettikleri
okuma kitapları tespit edilerek bu kitapların okunabilirlik düzeyleri belirlenmeye
çalışılmıştır. Bu amaçla öğretmenden görüş alınmış ve kitapların okunabilirliği
Ateşman’ın Flesch’in okunabilirlik formülünün Türkçeye uyarladığı şekliyle tespit
edilmiştir.
Araştırmanın Yöntemi
Çalışmada nitel araştırma desenleri kullanılmıştır. Nitel araştırmaların çalışma
yapılan ya da yapılması planlanan kişilerin sahip oldukları deneyimlerden doğan
anlamların sistematik olarak incelenebilmesinde tercih edilen bir teknik olması (Ekiz,
2003) bu araştırmanın deseninde belirleyici olmuştur. Ortaokul 5-6-7 ve 8. sınıf
öğrencilerinin okuma saatlerinde hangi kitapları tercih ettiklerini belirlemek için
öğretmenlerle görüşmeler yapılmış ve araştırmacı tarafından yapılandırılmış bir görüşme
formu hazırlanmıştır. Görüşme tekniği, özel bir konuda derinlemesine soru sorma ve
cevap eksik veya açık değilse tekrar soru sorarak durumu daha açıklayıcı hâle getirip
cevapları tamamlama fırsatı vermesi açısından avantajlıdır (Çepni, 2007). Araştırmada
kullanılan bir diğer yöntem doküman incelemesi yöntemidir. Doküman incelemesi,
araştırılması hedeflenen olgu ya da olgular hakkında bilgi içeren yazılı materyallerin
analizini kapsar (Yıldırım ve Şimşek 2005). Kitap tespitleri tamamlandıktan sonra
bunların okunabilirlik düzeylerini belirlemek amacıyla doküman incelemesi yöntemi
kullanılmış ve Ateşman tarafından Türkçe’ye uyarlaması yapılan Flesch’in okunabilirlik
formu kullanılmıştır. Dokümanlar; gerçek, kolay ulaşılabilir veri sağlamakta ve
araştırmacıların sorunlara çözüm üretebilmelerine olanak tanımaktadır. Örneğin
gazeteler, romanlar, anekdotlar, anılar ve günlükler bu kapsamda ele alınmaktadır
(Merriam 1998: 112).
Çalışma Grubu
Araştırmada iki farklı çalışma grubu bulunmaktadır. İlk grup Türkçe
öğretmenleriyken, diğer grup öğretmenler tarafından isimleri verilen kitaplardır.
Öğretmenlere ait bilgiler şöyledir:
Cinsiyet f %
Bayan 21 65,625
Erkek 11 34,373
Toplam 32 100
1-Püsküllü Deve 11-Şu Acayip 21-Şeker 31-Toprak Ana 41-Zaman 51-Eyvah Kitap
Yeryüzü Portakalı Bisikleti
9-dede korkut 19-Şu Acayip 29-35 Kilo 39-Kel 49-Vanilya 59-Saftirik Greg'in
hikâyeleri Balıklar Tembel Güvercinci Kokulu Günlüğü & Ah
Teneke Mektuplar Kalbim
Bulgular
Araştırma kapsamında Türkçe öğretmenlerinden alınan görüşler doğrultusunda
temin edilen kitapların okunabilirilik düzeyleriyle ilgili tespitler aşağıda belirtilmiştir.
Bulgular verilirken Ateşman (1997: 71- 74) tarafından oluşturulan Türkçe okunabilirlik
düzeyine sahip olduğu anlamına gelir. Okunabilirlik sayısı 1-29 arasında olan bu eserler
öğrenciler açısından seviyeye uygun olmayan, okuma hızına olumsuz etki eden eserler
olarak nitelendirilebilir.
Sonuç ve Tartışma
Araştırma sonucunda öğretmenler tarafından belirtilen ortaokul öğrencilerinin en
çok okumayı tercih ettikleri kitapların okunabilirlik düzeylerinin çeşitli seviyelerde olduğu
söylenebilir. Okunabilirlik düzeyi “çok kolay” seviyede olan kitapların incelemesi yapılan
bütün kitaplara oranı % 8,3 şeklinde; “kolay” kategorisindeki kitapların oranı %21,6; “orta
güçlükte” sınıflandırmasında bulunan kitapların tüm kitaplara oranı %16,6; “zor”
kategorisinde yer alan kitapların oranı ise %5 şeklindedir. Bu kategoriler içinde incelemesi
yapılan bütün kitaplara oranı %45 olan bölümü ise “çok zor” düzey olarak tespit
edilmiştir. Bu oranlar dikkate alındığında öğrencilerin okumayı tercih ettikleri kitapların
neredeyse yarısı “çok zor” okunabilirlik düzeyine sahip kitaplardan oluşmaktadır. Bu
durum öğrencilerin okumaya yönelik tutumlarına ve okuma hızlarına olumsuz etki
edebileceğinden Türkçe öğretmenlerinin öğrencilerin okuma kitabı tercihlerine müdahale
etmek durumunda oldukları söylenebilir.
Temizyürek (2010)’ün okunabilirlik açısından ele aldığı çalışmasında 10 kitap
incelemiş, kitaplar arasında özellikle cümle uzunluğu yönüyle dikkate değer farklılıklar
olduğu, cümle uzunluklarının 6,07 kelime ile 18,40 kelime arasında değiştiğini tespit
etmiştir. Bu eserlerin okunabilirlik açısından da dikkate değer şekilde zor, orta güçlükte ve
kolay olarak değişim gösterdiğini belirlemiştir.
Zorbaz (2007) çalışmasında ders kitaplarına alınan masalların kelime ve özellikle
cümle uzunluklarının, öğrencilerin sınıf düzeylerine göre düzenli bir artış göstermediğini,
cümle uzunluğu ve okunabilirlik açısından metinlerde altıncı sınıfa geçişte bir değişiklik
olduğunu, bunun dışında sınıflara göre belirli bir değişimin olmadığını tespit etmiştir.
Ayrıca genel olarak ilköğretimde, metinlerin okunabilirlik düzeyinin “kolay” kategorisinde
olduğunu belirtmiştir.
Çiftçi, Çeçen ve Melanlıoğlu (2007) çalışmalarında öyküleyici metinlerin kelime
ve cümle uzunluklarının bilgilendirici metinlere göre daha kısa olduğunu, buna bağlı
olarak okunabilirlik sayılarının daha yüksek olduğunu belirlemiştir. Araştırmaya göre
metinlerin % 80’i “kolay” ve “orta güçlük” seviyesinde okunabilirliğe sahiptir.
Demir (2008), Ateşman’ın uyarladığı formülü kullanarak İlköğretim 7. sınıf Türkçe
ders kitaplarındaki metinlerin okunabilirlik düzeylerinin tespit edilmesine yönelik
çalışmasında metinlerin okunabilirlik düzeyinin çok kolay olduğunu belirlemiştir. Cümle
ve kelime uzunluğu bakımından da metinler kolay olarak nitelendirilecek bir düzeydedir.
Çeçen ve Aydemir (2011) araştırmasında hikâye kitaplarının okunabilirlik
düzeyinin Ateşman tarafından Türkçeye uyarlanmış Flesch formülüne göre “çok kolay”,
“kolay” ve “orta güçlükte” olduğunu belirlemiştir.
Bağcı ve Ünal (2013) araştırmasında Türkiye’nin değişik illerinde okutulan iki adet
8. sınıf Türkçe ders kitabında yer alan bilgilendirici ve öyküleyici metinleri incelenmiş ve
sonuç olarak öyküleyici metinlerin okunabilirlik düzeylerinin öğrencilerin seviyelerine
daha uygun olduğu belirlemişlerdir..
Kaynaklar
Ateşman, E. (1997). Türkçede okunabilirliğin ölçülmesi. Dil Dergisi, 58: 71-74.
Bağcı, H. ve Ünal, Y. (2013). İlköğretim 8. sınıf Türkçe ders kitaplarındaki metinlerin
okunabilirlik düzeyi. Ana Dili Eğitimi Dergisi, 1(3), 12-28.
Baş, B. ve İnan Yıldız, F. (2015). 2. Sınıf Türkçe ders kitabındaki metinlerin okunabilirlik
açısından incelenmesi, Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 11, Sayı 1, ss.
52-61.
Ceran, D. (2015). Yüz temel eser listesi Türk edebiyatı kategorisinde yer alan kitapların
okunabilirlik düzeyleri ile yedinci sınıf öğrencilerinin kitaplar hakkındaki görüşlerinin
değerlendirilmesi, Dil ve Edebiyat Eğitimi Dergisi, 14, 23-51.
Coşkun, E. (2002). Okumanın hayatımızdaki yeri ve okuma sürecinin oluşumu, Türklük Bilimi
Araştırmaları, S. 11, Bahar, 2002, s. 231-244.
Çeçen, M. A. ve Aydemir, F. (2011). Okul öncesi hikâye kitaplarının okunabilirlik açısından
incelenmesi, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl/Year:
2011, Cilt/Volume: 8, Sayı/Issue: 16, s. 185-194.
Çepni, S. (2007). Araştırma ve proje çalışmalarına giriş. (Genişletilmiş 3. Baskı), Trabzon:
Celepler Matbaacılık.
Çiftçi, Ö., Çeçen, M. A. ve Melanlıoğlu, D. (2007). Altıncı sınıf Türkçe ders kitaplarındaki
metinlerin okunabilirlik açısından değerlendirilmesi. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 6
(22), 206-219.
Demir, T. (2008). İlköğretim yedinci sınıf Türkçe ders kitaplarındaki metinlerin okunabilirlik
düzeylerinin tespit edilmesine yönelik bir değerlendirme. 17. Ulusal Eğitim Bilimleri
Kongresi’nde sunulmuş bildiri. Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Sakarya.
Demirel, Ö. (1999), Türkçe öğretimi, Ankara: Pegama Yayıncılık.
Dubay, William H. (25 Ağustos 2004). The principles of readability.
Edd, Thomas G. (2003). The role of readability in today's classrooms, gunning, Volume 23 (3),
July/August/September 2003, p 175–189, ERİC.
Ekiz, D. (2003). Eğitimde araştırma yöntem ve metotlarına giriş. Ankara: Anı Yayıncılık.
Eric, (2 April 1984). Readability of introductory psychology teztbooks: flesch versus student
ratings, Volume, 11.
Erol, H. F. (2014). Yabancı dil olarak Türkçe ders kitaplarında okunabilirlik, Türk Dili ve
Edebiyatı Dergisi, Cilt 50/ Sayı 50.
Fry, E. (3 November 2002). Readability versus leveling, The Reading Teacher Vol.56.
Göğüş, B. (1978). Orta dereceli okullarımızda Türkçe ve Yazın eğitimi, Kadıoğlu Matbaası,
Ankara.
Keleş, Ö. (2006). İlköğretim 4. ve 5. sınıf öğrencilerinde kitap okuma alışkanlığının incelenmesi,
Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi).
MCFarland, J. (Ağustos 2005). Assesing the readability level of pre-participation documents: an
essential risk management requirement, allison, Readability: Pre- Participation forms.
Merriam, S. B. (1998). Qualitative research and case study applications in education. San
Francisco: JosseyBass Publishers.
Meyer, B. J. F. PhD, (July/August/September 2003), Text coherence and readability, wolters
kluwer health, 7 Mart 2008, Volume 23 (3).
ÖZ: Rick Riordan’ın Percy Jackson ve Son Olimposlular serisini oluşturan Şimşek Hırsızı, Canavarlar Denizi,
Titan’ın Laneti, Labirent Savaşı ve Son Olimposlu adlı beş çocuk romanı çocuk okurları, Yunan mitolojisiyle
tanıştırmaktadır. Birçok mitolojik karakter ve olay ekseninde kurgulanan serideki kitaplar konu bakımından
çocukların düş dünyalarını devindiren fantastik çocuk edebiyatı yapıtları arasında düşünülmektedir. Bu seride
yer alan kahramanlar ve yerler fantastik edebiyatın taşıdığı özellikler göz önünde bulundurularak çocuğa görelik
açısından incelenmiştir. Çocuğa görelik kavramının sınırları kesin olarak çizilemediği için çalışmada çocuğa
göreliği ortaya koyacak bir ölçütler takımından yararlanılmıştır. Belirlenen ölçütlerde kitabın dış yapı özellikleri
açısından çocuk okurun ilgisini çekmesi, içerik özellikleri açısından çocuğun yaş, ilgi ve gereksinimlerine
uygun olması, merak duygusunu güdülemesi, çocuğa okuma alışkanlığı kazandırması, içeriğinde bulunan
iletilerle çocuğun duygu ve düşünce oluşturmasına olanak sağlaması, değerler eğitimi içerisinde yer alan bazı
kavramların edinilmesine katkıda bulunması, Türkçe bilinci ve duyarlığı kazandırması ve estetik bilinç
oluşturmasına katkı sağlaması bakımından incelenmiştir.
Anahtar sözcükler: çocuk romanı, mitoloji, çocuğa görelik, değer eğitimi, Rick Riordan
ABSTRACT: Ricky Riordan's five children's novels, The Lightning Thief, The Sea of Monsters, The Titan's
Curse, The Battle of Labyrinth and The Last Olympian, which compose the series of Percy Jackson and The
Olympians, introduce Greek mythology to the child readers. The books in the series which were fictionalized
with numerous mythological characters and events are thought to be among the literary works which energize
the dream world of the children in terms of subject. The heroes and the places which take place in this series
were analysed by taking the features of the fantasy literature into consideration, with regard to suitability for
children. As the concept “suitability for children” cannot be exactly defined, in the study, a set of criteria were
used to present the suitability for children. In the light of this set of criteria, this series has been analysed in
terms of its appealing to the child with its external structure; being suitable contextually for the child’s age,
interest, and need; stimulating the sense of wonder in child; helping the child to imbibe reading habit;
enabling the child to develop emotion and idea with the help of the messages in the content of the books;
contributing to the child's acquiring process of some concepts in the values education; raising the child's
awareness and sensitivity to the Turkish language and providing the child to develop an aesthetic awareness.
Keywords: children's novel, mythology, suitability for children, values education, Rick Riordan
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Mitoloji her bir kültürün bilgi, akıl ve tecrübelerinin bir bütünüdür. “Mitoloji; çok
eski zamanlarda gelmiş ve yaşamış olan ulusların inandıkları Tanrıların, kahramanların,
perilerin, devlerin hayat ve maceralarından bahseden ‘Mit’, ‘Mythe’ler ve hikâyelerdir.
Aynı zamanda mitoloji; gerçek hayata uymayan bu efsanevi hikâyelerin, masalların nasıl
doğduğunu, nasıl geliştiğini, güzelleştiğini ifade ettikleri anlamı, inancı ve bu alanda
yetişen bilginlerin düşüncelerini bildiren bir (ilim)dir” (Can, 2002). Mitoloji biliminin asıl
konusu iyi, kötü çatışması ve insan doğasıdır. “Olimpos tanrıları tüm olağanüstü güçlerine
rağmen insana özgü tüm kusur ve erdemlere de sahiptiler. İnsanların kıskançlık, gıpta,
intikam arzusu ve merhamet gibi duygularını paylaşıyorlardı. (...) Olimposlular arasındaki
çeşitli ittifaklar ve kan davaları insanların hayatındaki iniş ve çıkışların olduğu kadar
kahramanların yenilgi ve zaferlerinin de yegâne sebebiydi. Tanrılar insanları kendi
arzularına alet ediyor ama aynı zamanda onları koruyorlar” (De Magalhaes, 2007:86).
“Çoğu mitolojik öyküler tanrıların insanlar gibi eylemlerinden dolayı cezalandırıldığı ve
ödüllendirildiği gerçeğine dayanmaktadır” (http://greece.mrdonn.org/myths.html).
Mitolojik eserlere bakıldığında birbirlerinden farklı görünseler de aslında temelde
birbirleriyle konu bakımından benzerlik gösterir. Hemen hemen hepsinde ölüm sonrası
hayat, doğa olaylarına karşı insanoğlunun göstermiş olduğu direniş gibi konular vardır.
Ayrıca her mitolojik eserde kahramanlar, tanrılar, doğaüstü yaratıklar görmek mümkündür
(Vernant, 2009:10-11). Mitoloji diğer kültürlerin dünyayı ve insana dair sordukları sorulara
cevap arama girişimlerini yansıtması sebebiyle günümüzde de halen önemini
korumaktadır. “Mitolojik öykü ve efsaneler zaman üstü ve evrensel konuları sunması
sebebiyle edebi bir değere sahiptir. Aynı zamanda mitolojik öykü ve efsaneler diğer
zamanları ve yerleri görmemizi sağlarlar ve insanlığın şu an ve geçmişte ne kadar
benzerlikleri olduğunu görmemize yardım eder” (http://www.enotes.com/homework-
help/what-importance-myths-legends-today-how-do-they-487466). Türkiye’de mitoloji
eğitimine ilköğretim, ortaöğretim, lise ve hatta bazı alanlar dışında üniversite eğitiminde
pek rastlanmaz (Can, 2002). Fakat yurt dışında bazı orta öğretim programlarında
öğrencilerin “toplum ve şehir” gibi derslerde Yunan ve Roma mitolojisiyle tanıştırıldığını
hatta bazen ayrı bir ders olarak programda yer aldığını görmekteyiz
(www.yale.edu/ynhti/curriculum/units/.../2/83.02.11.x.html;http://www.virginia.edu/cla/cla
ssics/mythology-and-literature-for-high-school-teachers/;http://www.teachhub.com/gods-
and-monsters-teaching-high-school-mythology).
Irma E. Garcia, orta öğretimde verilen Yunan ve Roma mitolojisini öğrencilere
tanıtmanın temel öğrenme becerilerini geliştirmek veya pekiştirmek için bir araç olduğunu
dersin amaçlarını vererek şöyle açıklamıştır:
1. Roma ve Yunan mitolojisinden okuma parçalarıyla öğrencinin söz varlığını
arttırmak
2. Anlama becerilerini geliştirmek ya da pekiştirmek
3. Öğrencilere bugünün dünyasında mitolojinin etkisini fark ettirerek öğrencileri
çevrelerindeki dünyayı daha iyi gözlemleyen ve anlayan kişiler olmaları konusunda teşvik
etmek
Yöntem
Çocuğa görelik kavramının sınırları kesin olarak çizilemediği için çalışmada
çocuğa göreliği ortaya koyacak bir ölçütler takımından yararlanılmıştır. Bu ölçütler takımı
Sever’in “Çocuk Edebiyatı Öğretimi Nasıl Olmalıdır?” adlı makalesinde ve İlköğretimde
Çocuk Edebiyatı kitabında aynı yazarın kaleme aldığı “Çocuk Kitaplarında Bulunması
Gereken Temel Özellikler” adlı ünitede yer almaktadır.
Bulgular ve Yorumlar
Serideki kitaplar Sever’in belirlediği ölçütlere göre dış yapı özellikleri açısından
çocuk okurun ilgisini çekmesi, içerik özellikleri açısından çocuğun yaş, ilgi ve
gereksinimlerine uygun olması, merak duygusunu güdülemesi, çocuğa okuma alışkanlığı
kazandırması, içeriğinde bulunan iletilerle çocuğun duygu ve düşünce oluşturmasına
olanak sağlaması, değerler eğitimi içerisinde yer alan bazı kavramların edinilmesine
katkıda bulunması, Türkçe bilinci ve duyarlığı kazandırması ve estetik bilinç oluşturmasına
katkı sağlaması bakımından incelenmiştir.
“Çocukların görsel algılarının geliştirilmesinde kitapların tasarım özelliklerinin;
yaşama, insana ve dile ilişkin duyarlık edinmelerinde de içerik özelliklerinin önemli işlevi
vardır” (Sever, 2006:47). Bu bağlamda çocuk kitaplarının taşıması gereken tasarım
Metindeki ana karakter Percy Jackson (Poseidon’un oğlu) olmasına rağmen tüm
serüvenlerde olay örgüsü açısından bakıldığında Percy Jackson kadar etkili birçok karakter
öne çıkmaktadır.
Ana Karakterler:
Kıvırcık Çalıdibi (Satir), Annabeth (Athena’nın kızı), Luke (Hermes’in oğlu), Nico
di Angelo (Hades’in oğlu), Tyson (Kiklop, Percy’nin üvey kardeşi), Thalia (Zeus’un kızı),
Kherion (Sentor, Kronos’un oğlu), Zoe (Atlas’ın kızı, Artemis’in savaşçılarından en
önemlisi), Clarisse (Ares’in kızı), Kahin (Delphi’nin ruhu).
Tanrılar ve Titanlar:
Zeus (Gök tanrısı), Hades (Yeraltı tanrısı), Poseidon (Deniz tanrısı), Dionisos
(Şarap tanrısı, Kamp müdürü), Kronos (Zamanın efendisi ve tanrıların babası) ve Tayfun
(Canavarların babası).
Ölümlüler:
Rachel Elizabeth Dare ve Percy’nin annesi Sally Jackson (Sisin ardını görebilme
yetenekleri var).
Yan Karakterler:
Melezler:
Tanrılar ve Titanlar:
Kerberus (Üç başlı köpek), Mantikor, Cehennem Tazıları (Melezlerin dostu Bayan
O’Leary), telekineler, hiperborealı devler, Klazmonyalı domuz, Hidra Canavarı (Çok başlı
yılan), Laistreyegonyalılar (Kuzeyde yaşayan yamyam dev ırkı), Gri kız kardeşler (Öfke,
eşek arısı ve fırtına), Polyphemus (Dev Kiklop).
Percy Jackson ve Olimposlular serisindeki ana karakter olan Percy Jackson
davranış ve eylemleriyle geliştirilmiştir ve devingen kişilik özellikleri sergilemektedir.
Daha önceden dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve disleksisi olduğu söylendiği için
özgüvenini kaybeden Percy, sonradan diğer melezlerle karşılaştığında onların da aynı
sorunları yaşadıklarını gördüğünde kaybettiği özgüvenini geri kazanmıştır. Özgüveni artan
ana karakter, sosyal ilişkilerinde de daha dışa dönük bir tavır sergiler ve gittikçe daha çok
arkadaş edinmeye başlar. Melez olduğunu öğrendiğinde yavaş yavaş farkına vardığı ilahi
güçlerini ustalıkla kullanmayı öğrenir. Serinin başında öfkesini kontrol etmekte zorlanan
karakterin zaman içerisinde öfkesiyle baş etmeyi öğrendiği ve olağanüstü güçlerini
keşfettikten sonra bu güçlerini kendisinden zayıf olanların üzerinde kullanmadığı
gözlenmektedir. Bu örnekler ışığında, karakter çocuk okurun özdeşim kurabileceği
niteliktedir. Yaşadığı değişimler her an herkesin deneyimleyebileceği türdendir; bu da
devingenliğin inandırıcılığını artırmaktadır.
Çocukların edinmesi beklenen bir başka kavram da değerler ve değerler eğitimidir.
“Bireyler toplumsal kurallar, gelenekler ve görenekler yoluyla “iyi–kötü”yü ve “doğru-
yanlış”ı ayırmayı ve kendi ahlâk ilkeleri doğrultusunda bir ölçü edinmeyi öğrenirler (Beill,
2003:14, Akt: Yazıcı, 2006:501). Edinilen bu ölçü değer adı verilen bütünü oluşturur.
Okullarda eğitim-öğretim programları çerçevesinde 2005’ten itibaren değerler eğitimi
uygulanmaktadır (Akgül, 2014). Demokratik toplumlarda eğitim kurumları bilişsel
süreçlerin yanı sıra insanı insan yapan bütün değerlerin edindirildiği bir yapı olma
anlayışına sahip olmayı amaçlamalıdır. Modern yaşama ayak uydurmak adına tümüyle
teknolojik gereksinimleri karşılamaya çalışmak ya da yalnızca geleneksel değerlere
tutunmak ve evrensel değerleri yok saymak amaçlanan ve arzulanan demokratik eğitimin
gereklerinin dışında kalmaya neden olacaktır. Eğitim, en azından iyi bir insan ve iyi bir
toplum oluşturmak yolunda gösterilen çaba olarak görülmelidir (Maslow, 1996, Akt:
Akbaş, 2004:4).
Çocuk edebiyatı yapıtlarının bu kavramları edindirmede başat bir sorumluluğu
vardır. Değerler eğitiminin çocukların sosyal, bilişsel, duyuşsal ve ahlaki anlamda,
demokratik tutum ve davranış geliştirme, empati duygusu oluşturma, sorun çözme becerisi
bakımından olumlu etkileri olduğu yapılan araştırmalarla somutlanmıştır (Uzunkol, 2014;
Izgar, 2013; Ergün 2013: Keskinoğlu, 2008). Bu araştırmaların yanı sıra değerler eğitimi
sürecinde yazınsal metinlerden yararlanmanın değerlerin çocuklar tarafından sezinlenmesi
ve edinilmesi sürecindeki olumlu etkilerini somutlayan araştırmalar da yapılmıştır (Selek,
2014; Bağcı, 2013; Latifoğlu, 2013; Atmaca, 2011). Değerler üzerinde yapılan
araştırmaları etkili bir biçimde sürdürebilmek için birçok sınıflandırma yapılmıştır. Bu
sınıflandırmalardan en çok bilinen ve kabul edilenler; Nelson, Rokeach, Spranger ve
Schwartz’a ait olanlardır. (Yazıcı, 2006).
MEB’in oluşturduğu değerler, değerler eğitimi yönergesinde şöyle sıralanmıştır:
Sevgi, Sorumluluk, Saygı, Hoşgörü‐duyarlık, Özgüven, Empati, Adil olma, Cesaret,
kardeş başlarda Percy’i sadece utandırmıştır. Serinin sonlarına doğru ise Tyson’la
aralarında gerçek bir kardeş bağı oluşmuş ve zor zamanlarında birbirlerinin yanlarında
olmuş, birbirleri için tehlikelere göğüs germişlerdir.
“Babam, mutlak güce sahip Poseidon, bir doğa ruhunu görünce kendinden geçmiş,
sonuç da Tyson olmuştu. Demek istediğim, kikloplar hakkındaki efsaneleri okumuştum.
Hatta genellikle Poseidon’un çocukları olduklarını da hatırlıyordum. Ama hiç
düşünememiştim ki bu onların benim şeyim... ailem olduğu anlamına geliyordu. Ta ki
Tyson benimle aynı kulübede, yan ranzada kalmaya başlayana kadar. Bir de diğer
kampçıların hakkımda yaptıkları yorumlar vardı tabii. Bir anda artık Percy Jackson
değildim, geçen yaz Zeus’un şimşek okunu bulan o havalı çocuk değildim artık. Şimdi
kardeş niyetine çirkin bir canavarı olan, zavallı avanak Percy Jackson’dım. Tyson ortalarda
yokken ‘o benim gerçek kardeşim değil!’ diye itiraz ediyordum. ‘Daha çok ailenin canavar
soyundan üvey kardeşim gibi. Yani iki kere uzaktan erkek kardeşim gibi bir şey’” (C.D. s.
64-65).
“Bizim için hayatını feda etmişti; tek düşünebildiğim ondan utandığım ve ikimizin
akraba oluşunu reddetmiş olmamdı” (C.D. s. 164).
Tanrılar mücadeleler sırasında çocuklarına ya da çocukları olmayan melezlere
yardım göndererek yanlarında olduklarını duyumsatmaya çalışmaktadırlar. Tanrı Pan
Titanların Laneti’nde dokuz metre uzunluğunda bir domuz göndererek melezleri
iskeletlerden kurtarmıştır (s.169-170). Artemis de bir mücadelede melezleri canavarlardan
kurtarmıştır (s.27). Apollon melezlere bir tren göndererek rahat ve hızlı bir yolculuk
yapmalarını sağlamıştır (s.152).
Kalipso ve Percy’nin bir konuşmasında çocuk okur, yaşamda karşılaşabileceği
önemli bir çelişki üzerine düşünme olanağı bulur.
“Seninle tartışmak istemiyorum Percy ama söylesene, tanrıları iyi oldukları için mi
destekliyorsun, yoksa ailen oldukları için mi?” (L.S. s.217.)
Percy’nin ölümlü annesi iletişim sorunu yaşadığı babasının aksine her şeyi
paylaşabildiği ebeveynidir. Her serüvenden önce annesiyle konuşan ve onun onayını alan
Percy annesi tarafından destekleniyor, ne kadar tehlikeli olursa olsun arkadaşlarına ve
tanrılara yardım etmesi konusunda özgüven aşılıyor ve kendi kararlarını alma ve bunların
sorumluluğunu taşıma cesareti veriyor.
“Demek istediğim… artık yaşın büyüdü, ne yapman gerektiğini ben söyleyemem
artık. Alacağın karar ne olursa olsun, tehlikeli bile olsa, seni destekleyeceğimi
söylüyorum” (T.L. s.103).
Hermes ve Luke arasındaki baba-oğul ilişkisini kopma noktasına getiren olay da
Hermes’in oğlunun kaderine müdahale etmemesiyle başlamıştır. Luke, babasının, tanrı
olduğu için, gördüklerini ona söylemesini beklerken Hermes, Luke’un kendi doğrusunu
kendisinin bulmasına olanak tanımıştır. Böylece Luke yaşamına mal olsa bile kötülükten
kendi iradesiyle dönmüş, Kronos’un öldürülmesine yardım etmiş ve bir kahraman olarak
ölerek böyle anılmaya hak kazanmıştır.
“(…) Tek bildiğim, bu beni ne kadar üzse de kendi yolunu kendin çizmen
gerektiği” (S. O. s.229).
“Bir baba çocuğuna sahip çıkar. Daha seninle yeni tanıştım” (S.O. s.230).
Tüm mücadelelerin sonunda tanrılar ve melezler titanlar ve canavarlara karşı zafer
kazanmışlardır. Bu zafer sonunda Percy’e bir dilek hakkı verilmiştir. Percy ailenin birlik ve
beraberliğinin önemine vurgu yaparak bundan sonra tüm melezlerin anne ve babaları olan
tanrı ve tanrıçalardan sevgi görmesini dilediğini söylemiştir. Çocuk okura sevginin
çözemeyeceği sorun olmadığı duyumsatılmıştır. Sevgisizliğin öfke ve kini besleyip kişiyi
yanlışlara sürükleyebileceği ve bu yanlışlara düşen kişilerin bazen çok büyük bedeller
ödemesi gerektiği vurgulanmıştır.
“Eğer ailesi tarafından terk edilen bir sürü melez olmasaydı, Kronos asla
dirilemezdi. (…) Melezler kızgındı, dışlanmışlardı ve sevgi görmemişlerdi. Üstelik bu
konuda haklıydılar” (S.O. s.359).
Adil Olma:
Artemis’in avcılarından Zoe, canavar aslanı oklarıyla öldürmüştür ama öldürmesine
Percy’nin stratejisi olanak sağladığı için ölen aslanın postunu Percy’nin almasını istemiş
çünkü onun hak ettiğini düşünmüştür (T. L. s.143).
Serinin sonunda Percy kendisine dilek hakkı verildiğinde ufak tanrılar için genel bir
af çıkmasını, Melez Kampında her birini temsil edecek bir kulübe olmasını ve Hades’in
çocuklarının da dışlanmamasını kendi kulübeleri olmasını dilemiştir (S. O. s.359). Tanrılar
arasında bir eşitlik ve adalet ancak bu şartlar altında gerçekleşecektir.
Sevgi:
10-12 yaş ve üstü dönemindeki çocuklarda karşı cinsle ilişki kurma eğilimi
başlamaktadır (Sever, 2008:71). Seride 12-16 yaş dönemini yaşayan kahramanların
birbirlerine ilgi ve aşk duydukları gözlenmektedir. Luke ve Thalia arasındaki duygusal
ilişki mutlu sonla bitmemiş Luke ölmüş Thalia da avcılara katılarak sonsuza dek
erkeklerden uzak kalmayı seçmiştir. Percy ve Annabeth arasında da her kitapta daha da
artan bir bağ ve sevgi görülmüştür. Serinin son kitabında birbirlerine duygularını açarak
sevgili olmuşlardır. “Beni öptüğünde beynimin pelte gibi eridiğini hissettim” (S.O. s.380).
Din:
MEB’in belirlediği değerler arasında yer almasa da din çocuklara yaş ve
düzeylerine uygun çocuk edebiyatı yapıtları aracılığıyla tanıtılması ve en önemlisi
korkutulmadan sevdirilmesi gereken bir değerdir. Bu bağlamda bu seride çokça
karşılaşılan bu değerin konu başlığı olarak ele alınması uygun bulunmuştur.
Yazarın Yunan tanrılarından bahsederken tanrı sözcüğünü küçük harfle kullanması
ilahi güce sahip olan Tanrı’yla karışmasını önlemek ve çocuk okurun kafasında yeni oluşan
din olgusunu daha da karmaşık hale getirmemek içindir.
“Bilmediğin şey, hayatını yönlendiren yüce güçler. Tanrılar, senin Yunan tanrıları
dediğin güçler, kanlı canlı varlıklar. (…) Tanrı, yani büyük harf T ile Tanrı. Bu tamamıyla
farklı bir mesele. Metafizik meselelerle uğraşmayalım” (Ş. H. s.64-65).
Tanrılar ve insanlar arasındaki ilişkiden yola çıkarak yazar toplumsal bir eleştiri
sunmuştur. Bu eleştiri içinde sorgulama, hoşgörü ve uzlaşı olmayan anti-otoriter tüm
ilişkileri kapsamaktadır. Aile düzeyinde ebeveyn-çocuk, siyasi yönetim düzeyinde
yöneticiler-halk, dini düzeyde İnanılan-inanan. Bu bağlamda çocuk okur soru sorma,
Şiddet Kavramı:
Sorunları kaba güce başvurmadan iletişimle çözmenin önemi ise şu tümceyle
duyumsatılmıştır: “Kabadayı mıydım ki ben, Poseidon’un oğluyum diye sağa sola posta
koyuyordum” (L. S. s.151).
Bu seri, tanrılarla melezlerin titanlarla canavarlara karşı mücadelelerini anlattığı
için oldukça fazla savaş sahneleri içermektedir. Bu betimlemeler incelendiğinde 11 yaş ve
üstü için uygun bulunan kitaplarla buluşan çocuk okurların, sorunlarını kaba güce
başvurmadan iletişimle çözen, beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve
sağlıklı bir kişiliğe sahip bireyler olarak yetişmelerini engeller nitelikte olduğu
düşünülmemektedir. Bu yaş dönemindeki çocukların TV ve internet yoluyla düzeylerine
uygun olmayan bir yoğunlukta şiddet sahneleriyle yaşamları içerisinde zaten her an
karşılaştıkları ve bu karşılaşmaların denetlenmesinin daha zor olduğu düşünülmektedir.
“Hemen sırtından atlayıp devin kafasına indim. Dev kafasını kaldırıp bana bakınca,
suratından aşağı kayıp burnunu kalkanımla ezdim. Dev geriye doğru sendeleyip
“GRRRR!” diye hırladı. Burun deliklerinden mavi renkli kanlar akıyordu. (…) Hemen
saldırıya geçip dizinin arkasına kılıcımı savurdum. (…) Kılıcı savurduğum yerde çatlaklar
oluşmuştu. Çatlaklar gittikçe büyüdü ve dev kocaman, mavi renkli buz parçalarına ayrılana
dek genişlemeye devam etti” (S. O. s.261).
Dil ve Anlatım:
Çocuk kitaplarının, çocuğa göre olmasını belirleyen en önemli özelliği dili ve
anlatımıdır (Sever, 2008:145). Nitelikli çocuk edebiyatı yapıtları okulöncesi dönemden
başlayarak çocuklara gelişimlerine uygun zengin bir dil evreni sunar. Onlarda dil bilinci ve
duyarlığı oluşturan önemli uyaranlardır. Bu bağlamda çocukları erken çocukluk
döneminden başlayarak dil evrenlerine uygun, onlara Türkçenin zenginliklerini
sezinletecek, dil duyarlığı kazandıracak çocuk edebiyatı yapıtlarıyla buluşturmak anne-
baba ve öğretmenlerin temel sorumluluğudur (Sever, 2006:49-50).
Kitaplarda Türkçenin anlatım gücü ve olanakları çocuk okurun doğasına uygun
kurgularla sezdirilmiştir. Çok uzun, girişik ve bağdaşık yapılı tümcelere yer verilmemiş;
anlatım kısa, duru ve içten cümlelerle yapılandırılmıştır. Yazarın kısa, duru ve samimi
anlatımı daha serinin ilk kitabı olan Şimşek Hırsızı’nda okura ilk seslenişiyle kendini
göstermektedir: “Bakın, melez olmayı ben istemedim” (s.1).
“Siz de melez olduğunuzu düşünerek bu satırları okuyorsanız, tavsiyem şu: kitabı
hemen kapatın! (…) Şayet normal bir çocuksanız, bunu da kurmaca olduğunu
düşündüğünüz için okuyorsanız, harika. (…) Ama eğer bu sayfalarda kendinizi
buluyorsanız, içinizde bir şeyler kıpır kıpır oluyorsa, hemen okumayı bırakın (Ş. H. s.1).
Türkçe sözcükler genel olarak kitapların anlatımında egemendir, bununla birlikte
mitolojik bir kurguya sahip olduğu için Latin kökenli sözcüklerin kullanımına da sıkça yer
verilmiştir (Tanrı ve tanrıça adları, mitolojik yaratıklar, mitolojik yer adları, canavar adları
vb.).
Aynı zamanda yazar, çocuk okurun mitolojik terimlere de uzak olabileceğini göz
önünde bulundurarak kitaplarında bazı yeni kelimeleri açıklamalarıyla vermektedir:
“(…) ve bunun bizim yaşımızdaki bir kız için bir stele, yani mezar taşı olduğunu
söyledi”. (Ş. H. s.4).
“Bayan Dodds Yunan tanrılarının resmedildiği kocaman bir frizin, yani duvar
süsünün önünde kollarını kavuşturmuş beni bekliyordu” (Ş. H. s.11).
“Bay D. bir süre önce babasını gücendirdi, el sürmemesi söylenen bir ağaç perisine,
bir nimfeye gönül verdi” (Ş. H. s.67).
“Yani, ölmeden önce Minotor tarafından kaçırıldı. Bir altın yağmuruna dönüştü,
tamam mı? Buna metamorfoz denir, ölüm değil. Rehin tutuluyor” (Ş. H. s.235).
“Clarisse de o sırada devriyeye bağırıyor, onları falanks düzenine, yani antik
Yunan’daki mızraklı ve kalkanlı asker alaylarının savaş düzenine sokmaya çalışıyordu” (C.
D. s. 39).
“Çift ağızlı baltanın ağızlarının her biri Yunan alfabesinin son harfi olan omega,
yani W biçimindeydi” (S. O. s.190).
“Bu bir kutu değil, bir pithos, yani kavanoz. (…)” (S. O. s.231)
Yazarın bu duyarlığına rağmen bazı sözcüklerde bunu göz ardı ettiğini
görmekteyiz: Payanda (L. S. s.130), asbest (L. S. s.137), gayzer (L. S. s.154), usturlap (L.
S. s.171), türbin (S. O. s.9), ençilada (S. O. s.114), treyler (Ş. H. s.236), sfenks (Ş. H. s.4),
lehte (S. O. s.213), plankton (C. D. s.49), Mohawk saçı (C. D. s.38). Bu sözcükler 11 yaş
dönemindeki çocukların henüz söz varlıklarına ekleyebilecekleri sözcükler değildir.
Yazar, serinin birinci kitabını okumayan çocuk okura karakterleri ve olayları kısa
kısa anlatarak açıklıyor ve daha önce kitabı okuyan çocuk okura unuttuğu ayrıntıları
anımsatmaya yardımcı oluyor.
“Kıvırcık altıncı sınıftan beri en yakın dostum. Benimle ve Annabeth adındaki bir
kızla beraber bu dünyayı kurtarma macerasına çıkmıştır ama onu geçen Temmuzdan, yani
tek başına tehlikeli bir göreve çıktığından beri görmedim ki bu göreve giden hiçbir satir
geri dönmemiş” (C. D. s.1-2).
“Geçen yaz Melez Tepe’sinde Minotor’la dövüştüm” (C. D. s.37).
“Kamptaki en büyük kabadayılardan biriydi Clarisse. Onunla ilk tanıştığımda
kafamı tuvalet deliğine sokmaya çalışmıştı. Dahası Ares’in kızlarından biriydi, babasıyla
da geçen yaz çok ciddi bir tartışma yaşamıştım; bu nedenle aslında Savaş Tanrısı ve
çocukları benden ölesiye nefret ediyorlardı” (C. D. s. 38).
Çevre Bilinci:
Çevre kirliliği, hava kirliliği, deniz ve nehirlerin kirliliği, vahşi doğanın yok olması
konularında çocuk okurda bir bilinç oluşturmak için kitaplarda çeşitli somut örnekler
bulunmaktadır.
“Melez Kampı’nda ilk öğrendiğiniz şeylerden biri yerlere çöp atılmaz kuralıdır”
(Ş.H. s.352).
“Onca at dışkısı ekosistemimi ne hale getiriyor haberin var mı senin? Burası atık su
işleme tesisine mi benziyor? Balıklarım ölecek. O pislik bitkilerden asla çıkmayacak.
Yıllarca hasta olacağım” (L. S. s.151).
“Sevgili kıvırcık, vahşi doğa artık o denli küçük, o denli yıkılmış vaziyette ki, onu
hiçbir tanrı kurtaramaz. Krallığım yok oldu. (…) Onlara artık hayatta olmadığımı söyle.
Onları kurtarmamı beklemesinler. Bunu yapamam. Tek kurtuluşunuz kendinizsiniz” (L.S.
s.318).
“Deniz tanrısı olmayanlar için diyorum: sakın New York Limanı’na yüzmeye
gitmeyin. Yani su annemin zamanında olduğu kadar pis olmayabilir ama yine de suya
girdiğinizde üçüncü bir gözünüz çıkabilir ya da ileride mutant çocuklarınız olabilir” (L.S.
s.179).
“‘Hayır. Beni üzen bu.’ Yerlerdeki çöpleri işaret etti. ‘Ve gökyüzü. Yıldızları
görmek bile mümkün değil artık. İnsanlar havayı öyle bir kirletmişler ki, bugünlerde satir
olmak zor iş’” (Ş.H. s.180-181).
Serideki kitaplarda gerçek yaşamda yer alan şehirlere, nehirlere, dağlara,
kumsallara, köprülere ve binalara yer verilmiştir. Bu yerlerden en önemlileri San
Francisco, Las Vegas, New York, Los Angeles, Manhattan, Brooklyn, Ohio, St. Louis
şehirleri ve eyaletleri, Missisippi Nehri, Olimpos Dağı, Etna Dağı, Williamsburg Köprüsü,
Gateway Kemeri, Empire State Binası, Plaza Otelidir. Bunun birlikte kurgusal ve mitolojik
yerlere de sıkça rastlanmaktadır. Bunlar: Styks nehri, Hesperidler Bahçesi (T.L. s.249),
Titanların Dağı Othyrs yani Umutsuzluk Dağı (T.L. s.253), Las Vegas’taki Lotus
Kumarhanesi (S.O. s.86), Empire States Gökdeleninin 600. katındaki Olimpos Dağı,
Yeraltı Dünyası, Elysium, Lehte Nehri, Asphodel Tarlaları ve Bermuda Şeytan Üçgeni
(Canavarlar Denizi). Seriler içinde gerçek ve mitolojik yerlerin iç içe geçerek kurguda yer
aldığı görülmektedir. Bir süre sonra doğaüstü yerlerin de gerçeklik kazandığı ve yaşanılan
yerler olduğu düşüncesi okuru teslim almaktadır.
Sonuç
Percy Jackson ve Son Olimposlular serisini oluşturan Şimşek Hırsızı, Canavarlar
Denizi, Titan’ın Laneti, Labirent Savaşı ve Son Olimposlu adlı beş çocuk romanı çocuğa
görelik ve değerler eğitimi açısından incelenmiştir. Bu bağlamda serideki kitaplar dış yapı
açısından yaş ve düzeye uygun özellikler taşımaktadır. İç yapı özelliklerinden dil ve
anlatım açısından bakıldığında Türkçenin doğru ve etkili kullanıldığı söylenebilir. Çocuk
okurun ana dili bilinci ve duyarlığı edinmesi bakımından örnek olabilecek bir yapıttır.
Çatışmalar çocuğun anlayabileceği düzeydedir. İletiler örtük ve çocuğun düşünce
üretmesine olanak sağlayacak düzeydedir. Kahramanlar çocuklara rol model olacak
özellikler taşımaktadır. Değer eğitimi açısından bakıldığında ise serinin MEB’in belirlediği
değerlerle çocukları tanıştırdığı ve bu değerleri örnek durumlarla somutlayarak
sezinlenmesine yardımcı olduğu gözlenmektedir. Bu değerlerden bazıları aile birliğine
önem verme, dostluk, fedakarlık, dayanışma, adil olma, sevgi, bağımsız ve özgür
düşünebilme ve MEB’in listesinde yer almasa da onlar kadar önemli olan din ve şiddet
kavramlarıdır. Aynı zamanda çocuk okurda çevre bilinci ve duyarlığı oluşturduğu da
görülmüştür.
Kaynakça
Akbaş, O. (2004). Türk Milli Eğitim sisteminin duyuşsal amaçlarının (değerlerinin) ilköğretim II.
kademedeki gerçekleşme derecesinin değerlendirilmesi. Yayımlanmamış Doktora Tezi.
Ankara: Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Akgül, İ. (2014). İlkokul öğrencileri için web tabanlı değerler eğitimi. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi. Uşak: Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Atmaca, G. (2011). Çocuklara Mahsus Gazete'de değerler eğitimi (1-100 sayılar). Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Bağcı, E. (2013). Çocuk edebiyatı ürünleriyle çocuklar için yazılmış eserlerin değerler eğitimi
bağlamında karşılaştırılması. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Manisa: Celal Bayar
Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü.
Can, Ş. (2002). Klasik Yunan mitolojisi. İstanbul: İnkılap Yayınevi.
De Magalhaes, R. C. (2007). Antik Çağdan günümüze sanatta mitoloji. (Çev.: Yiğit Değer Bengi),
İstanbul: Alfa Yayınları
Dilidüzgün, S. (2003). Çağdaş çocuk yazını. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları.
Ergün, S. (2013). Ergenlere verilen değerler eğitiminin öz düzenleme stratejileri üzerindeki
etkisinin sınanması. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Konya: Necmettin Erbakan
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
http://greece.mrdonn.org/myths.html (28.11.2016).
http://mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/34/39/749197/dosyalar/2015_02/09093609_degerlere
gitimi.pdf (03.01.2017).
http://teachersinstitute.yale.edu/curriculum/units/1983/2/83.02.11.x.html (29.11.2016).
http://www.enotes.com/homework-help/what-importance-myths-legends-today-how-do-they-
487466 (29.11.2016).
http://www.virginia.edu/cla/classics/mythology-and-literature-for-high-school-teachers/
(29.11.2016).
http://www.teachhub.com/gods-and-monsters-teaching-high-school-mythology (29.11.2016).
Izgar, G. (2013). İlköğretim okulu 8. sınıf öğrencilerine uygulanan değerler eğitimi programının
demokratik tutum ve davranışlarına etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Konya:
Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Keskinoğlu, M. Ş. (2008). İlköğretim beşinci sınıf öğrencilerine uygulanan mesnevi temelli
değerler eğitimi programının ahlaki olgunluğa ve saldırganlık eğilimine etkisi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
Latifoğlu, N. (2013). Çocuklara Mahsus Gazete’de değerler eğitimi (101-200. sayılar). İstanbul:
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü.
Selek, M. (2014). Osman Yalçın’ın hayvan hikâyelerinde değerler eğitimi. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi. Burdur: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Senemoğlu, N. (2005). Gelişim öğrenme ve öğretim kuramdan uygulamaya. Ankara Gazi Kitabevi.
Sever, S. (2006). Çocuk edebiyatı öğretimi nasıl olmalıdır? 2. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı
Sempozyumu, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Ankara. ss. 41-56.
Sever, S. (2008). Çocuk ve edebiyat. İzmir: Tudem Yayıncılık.
Sever, S., Dilidüzgün, S., Neydim, N., Aslan, C. (Ed.: Zeliha Güneş). (2007). İlköğretimde çocuk
edebiyatı. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Uzunkol, E. (2014). Hayat bilgisi öğretiminde uygulanan değerler eğitimi programının
öğrencilerin özsaygı düzeyleri, sosyal problem çözme becerileri ve empati düzeylerine
etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü.
Vernant, J.-P. (2009). Torunuma Yunan mitleri. (Çev: Mehmet Emin Özcan), İstanbul: Helikopter
Yayınları.
www.yale.edu/ynhti/curriculum/units/.../2/83.02.11.x.html (29.11.2016).
Yazıcı, K. (2006). Değerler Eğitimi’ne genel bir bakış. Türklük Bilimi Araştırmaları. XIX. s. 499-
522.
ÖZ: Türkçenin isim görevli sözcük türleri arasında yer alan ve dilciler tarafından genel olarak “ismin yerine
kullanılabilen ifade” olarak tanımlanan zamirlerin hem dil bilim hem de eğitim bakımından bir değeri
bulunmaktadır.
Bu çalışmada Türkçenin söz varlıklarından olan atasözlerinde zamirlerin kullanım özellikleri incelenmiştir. Bu
amaç doğrultusunda öncelikle zamirlerin Türkçe Öğretim Programı’ndaki yeri üzerinde durulmuş, sonrasında
ise Türkiye Türkçesi atasözleri zamir türleri bakımından ele alınmıştır. İncelenen atasözlerinde şahıs zamirinin
%30.03, dönüşlülük zamirinin %13.26, karşılıklılık zamirinin %0.61, işaret zamirinin %10.37, belirsizlik
zamirinin %22.56, soru zamirinin %22.71, ilgi zamirinin ise %0.46’lık gibi bir kullanıma sahip olduğu
görülmüştür. Bunun yanı sıra araştırmada zamirlerin cümlede hangi görevlerde bulunduğu, içinde bulunduğu
cümle yapıları, anlamsal boyutu, oluşturduğu sözcük öbekleri irdelenmiştir. Zamirlerin anlam ve görev
bakımından kaymalara uğradığı; ek ve sözcük düzeyindeki dizilişlerle atasözlerine ezgisel bir söyleyiş kattığı
elde edilen bulgulardan bir diğeridir. Sonuç olarak, zamirlerin yalnızca sözcük türleri başlığı altında birkaç
örnekle geçiştirilmesi gereken dil unsurları olmadığı; çağrışım gücüne ve çeşitli boyutlara sahip söz yapıları
olduğu tespit edilmiştir.
Anahtar sözcükler: zamir, atasözleri, zamir türleri, zamirlerin kullanım özellikleri, Türkçe öğretim programı.
ABSTRACT: The pronouns which been one of Turkish noun function word types and identified by linguists
generally as “expression can be used instead of the name” has a value in terms of both linguistics and
education.
In this study, using properties of pronouns in proverbs which in vocabulary of Turkish were investigated. In
accordance with this purpose primarily focused on the role of pronouns at the Turkish Curriculum and after
then Turkey Turkish proverbs are discussed in terms of types of pronouns. It has been focused on the
pronouns types in examined proverbs and seen to have the use of %30.03 personal pronoun, %13.26 reflexive
pronoun, %0.61 reciprocity pronoun, %10.37 demonstrative pronoun, %22.56 indefinite pronoun, %22.71
interrogative pronoun and %0.46 relative pronoun. Besides duties of pronouns in the sentence, sentence
structure in which pronouns present, semantic dimension, formed phrases was examined. Another data
obtained that it was pronouns undergo semantic and functional shift and this adds a melodious singing to
proverb with sequences at a level of particle and vocabulary. As a result, it has been identified that pronouns
not only are language elements which should be glossed over with for a few examples under the title types of
words but also word structures that have the association power and various sizes.
Keywords: pronoun, proverbs, pronoun types, using properties of pronouns, Turkish curriculum.
*
UTEOK 2016’da sunulan sözlü bildirinin tam metnidir.
**
Dr., MEB, y_yenen@hotmail.com
Giriş
Osmanlıcada ve Türk dilinin en eski kaynaklarından olan Divanü Lûgat-it Türk’te
mesel, darbımesel olarak, günümüzde ise tekil olarak atalarsözü ve atasözü, çoğul olarak
da atasözleri olarak geçen (Aksoy, 1998: 14) ve “bir dilbirliğinin dünya görüşünü, yaşayış
biçimini yansıttığı gibi o toplumun kültür tarihiyle ilgili önemli ipuçları veren (Aksan,
2000c: 38” atasözü kavramı “bir dilin zaman içinde geçirdiği değişimlerinden en az
etkilenen ve bu bakımdan yapısal özelliklerinin anlaşılmasına yardımcı olan başlıca
sözvarlığıdır (Yenen Avcı, 2015: 965). Atasözlerin ulusun ortak düşünce, kanış ve
tutumunu yansıttığını ve kutsal bir metin gibi ruha işleyen bir etkiye sahip olduğunu
belirten Aksoy (1998a: 15-16) bu dil unsurlarının biçim ve kavram bakımından
özelliklerini ortaya koyarken onların kısa ve özlü oluşuna, geniş zamanlı çekimine, genel
bir kural niteliği taşıdığına ve çeşitli konularda uzun gözlemler sonucu elde edilmiş bilgi
ve birikimlerle kişiye rehberlik ettiğine dikkat çeker. Atasözlerinin ilk hâllerini
koruduğunu ise şu sözlerle anlatır:
Atasözleri kalıplaşmış (klişe durumuna gelmiş) sözlerdir: Her atasözü, belli bir kalıp içinde,
belli sözcüklerle söylenmiş olan donmuş bir biçimdir. Sözcükler değiştirilip yerlerine- aynı
anlamda da olsa- başka sözcükler konulamayacağı gibi sözdiziminin biçimi de bozulamaz.
Böyle değişmeler yapılsa ortaya çıkan söz, -anlam değişmece dahi olsa- atalarsözü diye
anılmaz (Aksoy, 1998a: 15-16).
“Düşünce, duygu ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan
öğeler ve kurallardan yararlanılarak başkalarına aktarılmasını sağlayan, çok yönlü, çok
gelişmiş bir dizge (Aksan, 2000a: 55)” olan dil, yalnızca bildirişmeyi, haberleşmeyi
gerçekleştiren bir araç olarak kalmaz toplumun çeşitli özelliklerine, yaşayışına, inançlarına,
geleneklerine, tarihin ışık tutan toplumsal bir kurum olarak karşımıza çıkar. İki insanın
anlaşabilmesi birtakım simgelerle ve beden dili ile en küçük ölçüde gerçekleşse de duygu
ve düşüncelerin tam ve doğru anlatılması ancak aynı dili konuşan insanların iletişimlerini
sağlayan bir dilin aracılığı ile olur. Sözlü dil ve bunun yazıya geçirilmiş biçimi olan yazılı
dil, ses birleşimleriyle kurulan sözcüklerden oluşur (Atabay ve diğerleri 1976: 15). Bir
düşünce ve ses birleşimi olan sözcüklerin belirttiği kavram ancak ilişkili olduğu diğer
kavramlarla birlikte düşünüldüğü zaman ortaya çıkar (Bilgin, 2006: 25-27). Türkçede
kelime kökleri yapı ve işleyiş bakımından isim ve fiil kökleri olmak üzere ikiye ayrılır.
Buna tabii sınıflanma denilmektedir. Fiil sınıfının bütünlüğüne karşılık yapıca isim
sınıfından sayılan isimlerin işleyişçe farklılaşması ve cümle içinde farklı görevlerde
bulunması isimleri parçalamayı ve sözcükleri daha geniş sınıflandırmaya tabi tutmayı
gerekli kılmıştır. Mantıki sınıflanmaya göre kelimeler söz içindeki işleyişleri bakımından
sekiz söz bölüğüne ayrılmaktadır: ad, sıfat, zamir, zarf, takı1, bağlam2, ünlem ve fiil
(Banguoğlu, 2007: 151-153). Kocasavaş’a göre “Nesne ve kavramlara isim verilirken
onların mahiyeti, yapısı ve temel özellikleri dikkate alınır. Nesneleri karşılayan isim türü
kelimelerden biri de zamirdir (2004: 27)”.
Gramer Terimleri Sözlüğünde “isimlerin yerini tutan isim soylu kelime türü
(Korkmaz, 1992: 178)” olarak tarif edilen zamir kavramı Banguoğlu’na göre “bir adın
yerini tutan kelimedir, sen, bu, biri, kendi gibi (2007: 152)” şeklinde dile getirilir. Ergin’in
(2013: 262) deyimiyle “zamirler nesneleri temsil veya işaret suretiyle karşılayan
kelimelerdir.” Aksan (2000b: 96) ad soylu sözcüklerden olan ve adların yerini tutmak gibi
işlevleri olan zamirlerin bugün dil bilime olan önemli katkılarına değinir ve bu sözcük
türünün diller arasında akrabalık ilişkilerinin saptanmasında önemli ipuçları olarak
değerlendirildiklerini belirtir. Aksan, Finlandiyalı bilgin M. A. CASTRÈN’i buna örnek
gösterir. M. A. CASTRÈN Altay dillerinin karşılaştırmalı olarak incelenmesine yönelmiş,
kişi zamirleri üzerinde yaptığı çalışmalarla Altayistik alanına önemli katkılar sağlamıştır
(Aksan, 2000a: 113-114). Zamirlerin isim cinsinden kelimeler içinde yer almasına rağmen
diğer sözcüklerden ayrılan yönleri konusunda şu özellikler dile getirilir:
1. İsim sıfat, zarf gibi sözcükler nesneleri doğrudan doğruya karşılayan, onların dildeki
karşılıkları olan, onların adları durumunda bulunan kelimelerdir. Zamirler ise nesnelerin
dildeki gerçek karşılıkları olmayan, fakat gerekince onları ifade edebilen kelimelerdir.
2. Zamirler temsil ettikleri veya gösterdikleri nesnelerin gerçek karşılıkları olmadıkları için,
ancak o nesnelerin ilk ve gerçek isimlerinin yerini geçici olarak tuttukları için tek başlarına
bir şey ifade etmezler. Yani zamirlerin tek başlarına kelime olarak manaları yoktur. Ancak
nesne biliniyor ve bir zamirle ifade edilebiliyorsa o nesne ile zamir arasında bağ kurulur,
zamir o nesneyi karşılar.
3. Zamirler diğer isim soylu sözcükler gibi kelime yapımına elverişli değildir. En işlek yapım
eklerini bile ancak bir ikisi alır, diğerlerine onlar da getirilemez. Mesela ben’den ben-lik
yapılır; fakat aynı eki bu’ya ekleyemeyiz.
4. Zamirler iyelik ekini alma bakımından da diğer isimlerden çok farklı bir durumda
bulunurlar. Diğer isimler iyelik eklerini en geniş ölçüde alabilirken, ancak şu-su, bu-su
gibi sınırlı örneklere iyelik eki getirilebilmektedir.
5. Diğer bütün kelimelerde ekler kökleri değiştirmeden onlara eklendiği halde zamirlerin
çekiminde köklerde değişiklik olduğu görülür: ben, sen’in datif şeklinde bana, sana
olmaları gibi.
6. Zamirlerin diğer isimlerden bir farkı da gibi, ile, için gibi çekim edatlarına
bağlanmalarında görülür. İsimlerin su gibi, ağaç ile, taş için şeklinde doğrudan doğruya
bağlandıkları bu edatlara zamirler çekim ekleri ile bağlanırlar: senin gibi, bununla (bunun
ile), onun için örneklerinde olduğu gibi (Ergin, 2013: 262-264).
Diğer isim türlerinden belirgin bir şekilde ayrılan zamirlerin hareketleri karşılayan
fiillere karşın nesneleri karşılamasından ve isim gibi çekilmesinden dolayı ayrı bir kelime
çeşidi olarak ele alınmadığı ve isim cinsinden kelimeler arasına konulduğu görülür (Ergin,
2013: 264). “Zamirler sayıca en az olmakla birlikte, işlev alanı en geniş olan kelime türü
sayılabilir; yani çok sınırlı sayıda zamir vardır, ama bunlar her türlü ismin yerine
kullanılabilir. (Demir ve diğerleri 2005: 199)” Zamirlerin türetmeye uygun olmamakla
birlikte yaygın bir kullanıma sahip olmaları, onları dilin önemli bir ögesi yapmakta; bu
unsurun kavratılması, doğru kullanılması, diğer sözcük türleriyle ilişkilerinin belirlenmesi
konularını beraberinde getirmekte ve haliyle bu kavrama eğitimle ilgili bir değer
kazandırmaktadır. Türkçe Öğretim Programı’nda (2006) 6. Sınıf dil bilgisi konuları altında
sıralanmış olan zamirlere ilişkin olarak “Kelime türleriyle ilgili bilgi ve kuralları kavrama
ve uygulama (MEB, 2006: 42)” amacı ile “Zamirlerin cümledeki işlevlerini fark eder,
zamirleri işlevlerine uygun olarak kullanır. (MEB, 2006: 42)” kazanımı yer almaktadır. Dil
bilgisi konularını işleyişine yönelik olarak Türkçe ile ilgili kural ve bilgilerin örneklerden
hareket edilerek verilmesinin daha doğru olacağı, konuların anlama olan katkısına ve
birbiriyle olan ilişkisine dikkat edilmesi gerektiği, kazanımların değerlendirilmesinde
kuralların metin ve cümle bütünlüğü ve bağlamı içerisinde ele alınmasının önemi
Avcı’nın (2015) çalışması örnek gösterilebilir. Yenen-Avcı (2015: 965-982) Ömer Asım
Aksoy’un “Atasözleri Sözlüğü” (1998) isimli eserinden hareketle sıfat ve sıfat-fiilleri
incelemiş, ulaşılan bulguları nicel verilerle de desteklemiştir. İncelenen atasözlerinde en
çok niteleme sıfatlarına yer verildiği ve bu sıfatların genellikle iki sözcükten (sıfat/isim)
oluştuğu, atasözlerinde sıfatların nitelediği isimler konusunda 12 kelime grubu tespit
edildiği, sıfatların genellikle insan ile ilgili isimleri niteler durumda olduğu; belirtme
sıfatları bakımından da asıl sayı sıfatlarının egemenliği söz konusu olduğu sonucuna
ulaşılmıştır. Belgisiz sıfatlar bakımından “her” sözcüğünün, işaret sıfatı bakımından “-ki”
ekiyle kurulan örneklerin çoğunlukta olduğu ve soru sıfatı bakımından ise atasözlerinde iki
farklı kullanımın (kaç/hangi) öne çıktığı belirtilir. Sıfat-fiillerin kuruluş şekilleri
bakımından da incelenmesi sonucu elde edilen 25 farklı yapı Türkçenin söz dizimi
açısından sahip olduğu zenginliğin önemli bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Yenen-
Avcı’nın sıfat ve sıfat-fiiller üzerindeki bulguları zamirlerin incelenmesi gerektiği fikrini
düşündürmüş ve bu konuda Türkçenin temel kaynaklarından sayılan Ömer Asım Aksoy’un
“Atasözleri Sözlüğü” (1998) ile TDK tarafından yayımlanan “Bölge Ağızlarında Türk
Atasözleri I-II” (1996a, 1996b) eserleri veri kaynağı olarak düşünülmüştür. Bu kaynaklar
Aksoy’un 1965 yılında yayımlanan Atasözleri ve Deyimler adlı kitabının önsözünde
atasözü ve deyimleri kullanıldıkları çevre ve zaman bakımından 1. Bugün yurdumuzun her
yerinde kullanılanlar 2. Kullanışları, yurdumuzun kimi bölgelerine özgü olanlar, 3.
Türkiye dışındaki Türk lehçelerinde yaşayanlar; 4. Eski zamanlarda kullanılmış, bugün
unutulmuş olanlar şeklinde yaptığı tasnifte, ilk iki maddeye karşılık gelen eserlerdir (TDK,
1996a: 7).
eder. Banguoğlu’nun zamir tasnifinde “ki” ifadesiyle karşılık bulan ilinti zamiri de
bulunmaktadır. Atabay ve diğerleri (1976: 116-121) dönüşlülük zamiri olarak gördükleri
“kendi” sözcüğünü kişi zamiri başlığı altında gösterirler. Bu tasnifi Kahraman (1996: 86-
89) da benimser. Kahraman “ki” ve “iyelik eklerini” zamirinkine benzer işlevlere sahip
olmalarına rağmen, yalnızca bir ek olduklarını belirtir ve iyelik eklerinin adların değil,
zamirlerin yerlerini tuttuğu için bunları ayrı bir kelime olarak zamir çeşitleri arasında
gösterilmemesi gerektiğini belirtir. Yakın tarihte yapılan çalışmalara bakıldığında ise zamir
konusunu yeni bir yaklaşımla ele alan dilcilere rastlamak mümkündür. Demirci “Teorik Bir
Yaklaşımla Zamirler” (2010) adlı çalışmasıyla kendinden önceki araştırmacıların tarif ve
tanımları ışığında zamir kavramının kelime anlamını, dilbilgisel anlamını ve kullanım
özelliklerini işledikten sonra Ural-Altay dillerinde zamirler konusunu şematik olarak ele
almıştır. Demirci’ye göre (2010: 44-46) dönüşlülük zamiri daha çok insanlar için kullanılsa
da “Tilki, yuvasını kendi dağıttı.” “Bıçak kendini kesemez.” örneklerinde olduğu gibi bu
zamirlerin bazen insan dışındaki varlıklar için kullanıldığı görülmektedir. Araştırmacının
tasnifine ilişkin bir diğer özellik ise “birbirimiz, birbiriniz, birbirleri” gibi ifadelerin
karşılıklılık zamiri olarak adlandırılması ve bağlantı veya ilinti olarak belirtilen ki
ifadesinin ilgi zamiri olarak ele alınmasıdır. Bangoğlu’nun (1979: 99) sınıflamasında
belirsiz zamir olarak geçen ancak “fiilin karşılıklı görünüşünü karşılama” olarak tarif
edilen “birbiri” ifadesinin yeni bir zamir türü olduğunu söylemek mümkündür. Demirci,
gramer kitaplarında sıkça karşılanmayan, fakat dilde var olan bu zamirin Göksel ve
Kerslake (2006) tarafından karşılıklılık zamiri (reciprocal prronoun) olarak kabul edildiğini
belirtir (2010: 46). Atasözlerin zamirler bakımından incelendiği bu çalışmada – kimi
dilcilerce ilinti, kimilerince de bağlama zamiri olarak geçen “ki” ifadesinin ilgi zamiri
olarak değerlendirilmesi dışında- Demirci’nin tasnifi benimsenmiştir. Buna göre zamirler;
şahıs zamirleri, dönüşlülük zamirleri, karşılıklılık zamiri, işaret zamirleri, belirsizlik
zamirleri, ilgi zamiri ve soru zamirleri başlıkları altında sıralanmıştır. Zamir türleri için
kullanılan terimlerin dilciler tarafından birbirine yakın ifadelerle adlandırıldığını3 söylemek
yerinde olur.
Şahıs Zamirleri
Ben 62, sen 90, o 7, biz 6 kez kullanılmıştır. Siz ve onlar zamirlerine örnek tespit
edilememiştir. Birinci ve ikinci tekil kişi zamirlerinin ismin yönelme ekini alması sonucu
oluşan bana 10 ve sana zamirleri ise 22 kez kullanılmıştır. Bu durumda “sen” sözcüğü
atasözlerimizde en fazla kullanılan zamir olarak (112) yer almaktadır. Şahıs zamirlerinin
tüm zamir türleri içinde en yüksek orana (%30.03) sahip olduğunu söylemek mümkündür.
“Bugün bana bulgur ver, yarın sana pirinç vereyim.” (TDK, 1996b: 32)
Dönüşlülük Zamirleri
“Eski Türkçede günümüz Türk lehçelerinde en çok kullanılan iki zamir de kȁntü
‘kendi’ ve öz ‘öz’ (özüm, özi) kelimeleridir. (Demirci, 2010: 140)” Atasözlerinde “kendi”
sözcüğünün ağırlığı (84) söz konusudur. Aynı anlama gelen “öz” sözcüğü ise yalnızca 3
kez kullanılmıştır. Dönüşlülük zamiri, tüm zamir çeşitleri içinde %13.26’lık bir kullanım
oranına sahiptir.
Karşılıklılık Zamiri
“Karşılıklı iki tarafın yaptıkları işi anlatan bu zamir çoğul iyelik ekleriyle
çekimlenmektedir. Karşılıklılık bildiren bu zamirin doğal olarak tekil halleri
bulunmamaktadır: 1. çoğul: birbirimiz, 2. çoğul: birbiriniz, 3. çoğul: birbiri/birbirleri.
(Demirci, 2010: 47)” Atasözlerinde karşılıklılık zamirinin 4 örnekte (%0.61) yer aldığı ve
genel olarak “birbiri+kaynaştırma harfi+ismin durum ekleri” dizilişine sahip olduğu
görülmektedir.
“Az mal kan yutturur, çoğu birbirini güttürür.” (Aksoy, 1998: 171)
İşaret Zamirleri
Atasözlerimizde “o” zamiri 44, bu” 4, “ora” 18 ve “bura” sözcüğü ise 2 kez
kullanılmıştır. “Şu, bunlar, şunlar, onlar” ifadelerinin kullanımlarına örnek tespit
edilememiştir. Ora ve bura sözcüklerinin yapısına ilişkin olarak bazı dilciler (Ergin, 2013:
275; Bilgin, 2006: 254) söz konusu ifadelerin bu ara, o ara kelimelerinin birleşmesinden
doğmuş yer ismi olduğunu belirtirken, bazıları ise (Gencan, 1991: 134; Hengirmen, 2005:
295) ise ra ifadesinin yön gösteren bir yapım eki ek olduğunu kabul eder. İşaret zamiri,
tüm zamir çeşitleri içinde %10.37’lik bir kullanım oranına sahiptir.
“Ana beni bir kozla, o da çürük çıksın.” (Aksoy, 1998: 148)
Belirsizlik Zamirleri
Atasözlerimizde belirsizlik zamiri olarak herkes (68), kimi (36), kimse (24), biri
(12), çoğu (3), hepsi (3) ve başkası (2) sözcükleri kullanılmıştır. Bu ifadeler arasında en
çok “herkes” zamirine yer verildiği tespit edilmiştir. Farsça “her (hep)” ve kişi anlamına
gelen “kes” ifadelerinin bir araya gelmesiyle oluşan ve hep kişi, her kişi, her insan vb.
anlamını veren (Eyupoğlu, 1988: 322) bu zamirden sonra “kimi” sözcüğünün sıklıkla
kullanıldığı görülmektedir. Ergin’e göre (2013: 256) “kim zamirine belirtme fonksiyonu
olan klişeleşmiş –i iyelik ekinin getirilmesi ile ortaya çıkan kimi sıfatı bâzı’nın
Türkçesidir: kimi (zaman), kimi (gün), kimi (insan) misallerinde olduğu gibi.”
Atasözlerinde bazı ifadesinin geçmemesi ataların Türkçe bir anlatımı yeğlediğini gösterir.
Şunu da belirtmede yarar var ki, bazı dil bilgisi kitaplarında belirsizlik zamiri olarak
görülen “kişi ve adam” ifadeleri isim olarak düşünülmüş ve zamir grubuna dâhil
edilmemiştir. Bunun gerekçesi ise herkes, kimi, kimse gibi sözcükler sıfat alamazken “iki
kişi, iyi adam, birkaç kişi” vb. örneklerinde olduğu gibi “kişi ve adam” sözcüklerinin
sıfatla kullanılabildikleridir. Belirsizlik zamirinin, tüm zamir çeşitleri içinde %22.56’lık bir
kullanım oranına sahip olduğunu söylemek mümkündür.
“Herkes ektiğini biçer.” (Aksoy, 1998: 309)
Soru Zamirleri
Soru zamirleri olarak ne (105), kim (19) ve nere (25) sözcüklerinin kullanımı
görülmektedir. “Nere” zamiri “nereye, nerede, nereden, nerelere, neren” sözcüklerinde
olduğu gibi çeşitli isim çekim eklerini almıştır. Soru zamirleri, tüm zamir çeşitleri içinde
%22.71’lik bir kullanım oranına sahiptir.
“Çerçi ne satar? Kalbindekini satar.” (TDK, 1996a: 79)
İlgi Zamiri
Bu zamir türü atasözlerimizde yalnızca üç örnekte görülmekte ve “kapı, dert”
anlamlarını vermektedir. İlgi zamirinin, tüm zamir çeşitleri içinde en az orana (%0.46)
sahip olduğunu söylemek yerinde olur.
“Komşunun kapısını döğme parmakla, el seninkini döver tokmakla.” (TDK, 1996a:
163)
Birleşik Cümle:
Şartlı Birleşik Cümle:
“Baş nereye giderse, ayak da oraya gider.” (Aksoy, 1998: 182)
Girişik Birleşik Cümle:
“İki kişi konuşurken üçüncü sen olma.” (TDK, 1996a: 141)
Zamir+bağlaç+isim+zarf-fiil:
“Dertsiz bir kabak varmış, onun da başını kesip içini oymuşlar.” (Aksoy, 1998:
237)
(isim)
Öz: İsim olarak kullanıldığında öz sözcüğünün birçok anlamı ile karşılaşılmaktadır.
Aşağıdaki örneklerde “Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan,
hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm ve kan bağı ile bağlı (Dil Derneği 1999: 1047)”
anlamlarına karşılık gelmektedir.
“Herkes öz pazarında her görsün.” (TDK, 1996a: 135)
(zamir)
“Çam odunun özü mü olur, ç..’nin sözü mü olur.” (TDK, 1996a: 78)
(isim)
“Kendirden bez, üveyden öz olmaz.” (TDK, 1996b: 65)
(isim)
Zamirlerin Kullanıldığı Atasözlerinde Zamir Olmayan Sözcüklerin
Oluşturduğu Eş Seslilik:
Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim. (Aksoy, 1998: 242)
(duyu organı/isim) (parça parça/zarf) (parçalara ayır-/ fiil)
Zamirlerin Cümleye Kattığı Anlamlar
Ümitli Bekleyişler İçinde Olma:
“Gün doğmadan neler doğar.” (Aksoy, 1998: 295)
Küçümseme, Aşağılama:
“Görgülü kuşlar gördüğünü işler, görmedik kuşlar ne görsün ki ne işler?” (Aksoy,
1998: 292)
Şart Anlamı:
“Aşağıda ne yaparsan yap, yeter ki yukarı çıkma.” (TDK, 1996a: 47)
Abartma:
“El var, âlem var; daha neler var.” (TDK, 1996b: 44)
(çok şey anlamında)
Belirsizlik:
“Dur bakalım, kalbur sudan ne getirir.” (TDK, 1996b: 40)
Çaresizlik:
“Akıl olmayınca ne yapsın sakal?” (Aksoy, 1998: 130)
(Ne yapabilir, elinden ne gelir?)
Bazı Durumların Olağan Karşılanması Gerektiği:
“Düşte insan ne görmez, düşman adama ne demez.” (TDK, 1996a: 102)
Sitem Etme:
“Var ne bilsin yok halinden.” (Aksoy, 1998: 459)
Bizi İlgilendirmeyen ya da Başımıza İş Açacak Konulardan Kaçınılması
Gerektiği:
“Âleme cellat lâzım; senin olman ne lâzım?” (Aksoy, 1998: 135)
Sonuç ve Tartışma
Türkçenin isim türündeki sözcük türleri arasında yer alan zamirler genel olarak
“ismin yerine kullanılabilen ifade” ile karşılık bulur. Kimi dilciler tarafından adıl, kimileri
tarafından ise zamir olarak adlandırılan ve çeşitli türlere ayrılan bu sözcüğün hem bir dil
bilim hem de eğitim terimi olarak bir değeri bulunmaktadır. Bu çalışmada Türkiye
Türkçesindeki atasözleri zamir bakımından incelemeye esas alınmıştır. Öncelikle zamir
türleri ve bunların kullanılma sıklıkları üzerinde durulmuş, sonrasında da bu sözcük
türünün kullanım özellikleri incelenmiştir. Bunun yanı sıra zamirlerin cümle içinde aldığı
görevler, içinde bulunduğu cümle yapıları, atasözlerine kattığı ezgisellik ve anlamsal
boyutu da irdelenmeye çalışılmıştır.
İncelenen atasözlerinde şahıs zamirinin 197, dönüşlülük zamirinin 87, karşılıklılık
zamirinin 4, işaret zamirinin 68, belirsizlik zamirinin 148, soru zamirinin 149, ilgi
zamirinin ise 3 kez kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu oranlara bakıldığında atasözlerinde en
çok şahıs zamirlerinin kullanımına dair örneklerin yer aldığı görülmektedir. Sözcük
düzeyindeki kullanımlarına bakıldığında ise; sen (112), kendi (84), birbiri (4), o (44),
herkes (68), ne (105) sözcüklerinin ağırlığı söz konusudur. Atasözleri uyarıcı, telkin edici
ve yol gösterici özelliklerinden dolayı genellikle başkalarına ya da karşısındakinin edim ve
davranışlarına yönelik bir nitelik sergilerler. Bu açıdan bakılacak olursa atasözlerinde
ikinci tekil kişi zamirini olan sen sözcüğünün de sıklıkla kullanılmış olmasını anlam ve
yapı arasındaki güçlü ilişkinin bir göstergesi olarak değerlendirmek mümkündür.
Çalışmada zamirlerin kullanım özelliklerine de yer verilmiştir. İçinde tek zamirin,
aynı türden ya da farklı türlerden iki veya daha fazla zamirin yer aldığı atasözlerinin
olduğu tespit edilmiştir. Zamirler cümlede aldığı görevler bakımından da irdelenmiştir.
Buna göre zamirlerin cümle içinde özne, yüklem, belirtili ve belirtisiz nesne, zarf ve edat
tümleci, dolaylı tümleç görevlerinde bulunduğu örneklerle desteklenmiştir. Zamirlerin
içinde bulunduğu cümle yapılarına ilişkin olarak atasözleri yüklemin türü ve yeri, yapısı ile
anlamları bakımından ele alınmıştır. Atasözlerinde genellikle birleşik cümle ile sıralı
cümle yapılarının egemenliği söz konusudur. Bağlı cümlelerin “ne…ne, fakat, ama, de,
yeter ki” bağlaçları ile kurulduğu görülmektedir. Bu durum zamir içeren atasözlerinde
birden fazla yargının olduğunun göstergesidir. İncelenen cümle örneklerinde gerçek ve
sözde soru cümlelerinin yanı sıra cevabı birlikte verilen soru cümlelerinin de bulunduğu
örneklerle desteklenmiştir. Zamirlerin oluşturduğu sözcük öbeklerine ilişkin olarak
Kaynakça
Akçataş, A. (2010). Türkiye Türkçesinde zamirlerin anlam yükü. Turkish Studies International
Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 5/4 Fall
2010. (ss. 1-14). http://www.turkishstudies.net/2015.03.09.
Aksan, D. (2000a). Her yönüyle dil. C. 1. Ankara: TDK Yayınları.
Aksan, D. (2000b). Her yönüyle dil. C. 2. Ankara: TDK Yayınları.
Aksan, D. (2000c). Her yönüyle dil. C. 3. Ankara: TDK Yayınları.
Aksoy, Ö. A. (1998). Atasözleri sözlüğü. İstanbul: İnkılâp Kitabevi.
Atabay, N., Kutluk, İ. ve Özel, S. (1976). Sözcük türleri I. Ankara: TDK Yayınları.
Banguoğlu, T. (1979). Ana hatlarıyla Türk grameri. İstanbul: Dergâh Yayınları.
Banguoğlu, T. (2007). Türkçenin grameri. Ankara: TDK Yayınları.
Bilgin, M. (2006). Anlamdan anlatıma Türkçemiz. Ankara: Anı Yayıncılık.
Bozkurt, F. (2010). Türkiye Türkçesi. İstanbul: Kapı Yayınları.
Demir, N. ve Yılmaz, E. (2005). Türk dili el kitabı. Ankara: Grafiker Yayınları.
Demirci, K. (2010). Teorik bir yaklaşımla zamirler. Ankara: Grafiker Yayınları.
Dil Derneği (1999). Türkçe sözlük. Ankara: Dil Derneği Yayınları.
Ergin, M. (2013). Edebiyat ve eğitim fakültelerinin Türk dili ve edebiyatı bölümleri için Türk dil
bilgisi. İstanbul: Bayrak Basım/Yayım/Tanıtım.
Erten, M. (2008). Ek halindeki zamirler sorunu: ilgi zamiri, iyelik zamiri. Türk Dili Dil ve Edebiyat
Dergisi. Cilt XCV. Sayı 675. Mart 2008 (ss. 218-222). http://turkoloji.cu.edu.tr/2015.03.09.
Eyupoğlu, İ. Z. (1998). Türk dilinin etimoloji sözlüğü. İstanbul: Sosyal Yayınlar.
Gencan, T. N. (1991). Dilbilgisi. İstanbul: Kanaat Yayınları.
Göksel, A. ve Kerslake, C. (2006). Turkish: a comprehensive grammar. London and New York:
Routledge.
Hengirmen, M. (2005). Türkçe dilbilgisi. Ankara: Engin Yayın Evi.
Kahraman, T. (1996). Çağdaş Türkiye Türkçesi dilbilgisi. Ankara: DuMat Basımevi.
Karaağaç, G. (2013). Dil bilimi terimleri sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.
Karahan, L. (2009). Türkçede şahıs ve işaret zamirlerinin yönelme halindeki genişlemeler. Ahmet
Yesevi Üniversitesi III. Uluslararası Türkoloji Kongresi, 18-20 Mayıs 2009, Türkistan, (ss.
124-130). http://turkoloji.cu.edu.tr/2015.03.09.
Kocasavaş, Y. (2004). Türkçede şahıs zamirleri. Ankara: TDK Yayınları.
Korkmaz, Z. (1992). Gramer terimleri sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.
MEB (2006). İlköğretim Türkçe dersi (6, 7, 8. sınıflar) öğretim programı.
http://ttkb.MEB.gov.tr/program2.aspx/2013.10.07.
Özçelik, S. (2001). Türkiye Türkçesinde belirsizlik ve soru zamirlerinin yapılışları ve kullanılışları.
Türk Dili. S. 594. Haziran 2001. (ss. 659-667). http://turkoloji.cu.edu.tr/2015.03.09.
TDK (1996a), Bölge ağızlarında atasözleri ve deyimler. Cilt I. Ankara: TDK Yayınları.
TDK (1996b), Bölge ağızlarında atasözleri ve deyimler. Cilt II. Ankara: TDK Yayınları.
Torun, Yeter (2009). Derleme sözlüğü ve Türkçe Sözlük’te madde başı olarak kişi adıllarının
kullanımları üzerine. Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 18. Sayı 1, 2009 (ss. 377–
386). http://turkoloji.cu.edu.tr/2015.03.09.
Yenen Avcı, Y. (2015). Atasözlerimizde sıfat ve sıfat-fiillerin kullanımı. Turkish Studies -
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015 ( p. 975-992). ISSN: 1308-2140. 7920, ANKARA-TURKEY.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2013). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin
Yayıncılık.
Yusuf Taşkın**
ÖZ: Bu çalışmanın amacı, 2006 ve 2015 Türkçe öğretim programlarının “Ölçme-Değerlendirme” boyutlarını
karşılaştırmaktır. Bu çalışma nitel bir araştırmadır. Çalışmada, 2006 ve 2015 Türkçe öğretim programlarında
ölçme-değerlendirme bölümlerindeki ölçme-değerlendirme araçları ve her iki programda yer alan kazanımların
ölçme-değerlendirme boyutu incelenmiştir. Elde edilen veriler betimsel analize tabi tutulmuştur. Araştırmada
elde edilen bulgulara göre, 2006 Türkçe programında 13 ana 3 alt başlıkta ele alınmış 16 ölçme-değerlendirme
aracına, 2015 Türkçe programında “Ölçme ve Değerlendirme” bölümünde yer alan 2 ölçme aracına yer verildiği
görülmüştür. Öğrenme alanlarında yer alan kazanımların değerlendirme ifadesi yönünden incelenmesi sonucu
2006 Türkçe programında 12, 2015 Türkçe programında 6 değerlendirme ifadesi tespit edilmiştir.
Anahtar sözcükler: Türkçe eğitimi, öğretim programı, ölçme-değerlendirme, ölçme araçları, ortaokul.
ABSTRACT: The objective of this study is to compare assesment and evaluation aspect of Turkish
curriculums in 2006 and 2015. This is a qualitative study. In the study; the aspect of assesment and evaluation
of the instruments, having been used in the assessment and evaluation parts in curriculums in 2006-2015, and
learning outcomes used in both curriculums, have been compared. The data has been analyzed descriptively.
According to the data, it has been acquired that there were 16 assessment and evaluation instruments, having
been addressed under 13 main topics and 3 subtitles in 2006 Turkish curriculums, and there were 2
instruments in 2015 Turkish curriculums. As a result of the analysis of evaluation expressions used in
outcomes in the learning parts, 12 evaluation expressions in 2006 Turkish curriculums and 6 evaluation
expressions have been determined.
Key words: Turkish education, curriculum, assessment and evaluation, measuring instruments, secondary school
__________________________________________________________________________________________________
Giriş
Eğitim alanında yapılan ulusal ve uluslararası çalışmalar, eğitim ve öğretimin kalite
ve standartlarını her geçen gün yükseltmektedir. Dünyanın herhangi bir yerinde keşfedilen
bilginin kısa bir sürede hızla yayıldığı günümüzde, eğitim alanındaki yenilikler de aynı
hızla yayılmaktadır. Ülkeler, eğitim konusunda genel çerçeve niteliği taşıyan öğretim
programlarını belirlerken son dönemde ortaya koyulan yaklaşımları dikkate almaktadır.
Çocukların içinde bulunduğu yaş grubu dikkate alınarak hazırbulunuşluklarının
belirlenmesinde eğitim psikolojisine büyük rol düşmektedir. Eğitim psikolojisinin dikkate
alınması, çocuğa görelik ilkesinin işletilebilmesi için ön koşul niteliğindedir.
Kazandırılmak istenen hedef davranışların öğrenci düzeyini belirlemede, sınıfsal ayrımını
yapmada eğitim psikolojisi uzmanların en büyük yol göstericisi olacaktır.
Eğitimin bir plan ve program dâhilinde verilmesi, sürecin sorunsuz şekilde
yönetilmesini sağlayacaktır. Hazırlanan her programın öğrenenlere mutlaka
kazandırılmasını istediği hedefleri vardır. Belirlenen hedef davranışların verilen eğitim-
öğretim ile öğrenciye ne kadarının kazandırıldığının bilinmesi gerekir. Hedef davranışların
ve programın içinde yer alan kazanımların öğrenci tarafından algılanma düzeyini ölçmek
ve elde edilen ölçümleri değerlendirmek programın ayrılmaz bir yönüdür.
Değerlendirmenin temel amacı sistemin doğru işleyip işlemediğini ortaya koymak ve buna
dayanarak sistemdeki eksikliklerin tamamlanmasını ve yanlışlıkların düzeltilmesini, kısaca
sistemin onarılmasını sağlamaktır (MEB, 2006:216).
Eğitim programları, ülkenin belirlediği eğitim felsefesi doğrultusunda hazırlanan
yol haritaları olarak görülebilir. Eğitim programı planlanırken işe öncelikle programın nasıl
olacağını tasarlamakla başlanmalıdır. Bu aynı şekilde bir mimarın bir yapıyı tasarlaması ve
plan çizmesi sürecine benzer. Hedeflenen eğitim programı program geliştirme uzmanları
ve eğitim alanındaki diğer paydaşlar eşliğinde hazırlanmalıdır. Program geliştirme uzmanı
program geliştirme çalışmalarına başlamadan önce bu program tasarımını ortaya
koymalıdır. Program tasarımları bir eğitim programını oluşturan temel ögelerden
oluşmaktadır. Bu ögeler arasındaki ilişkilerden farklı tasarımlar ortaya çıkmaktadır. Bir
programın temel ögeleri; hedef, içerik (konu alanı), öğrenme yaşantıları ve
değerlendirmedir. Eğitim programı tasarımları bu ögelere farklı ağırlıklar verilerek oluşur.
Genelde bu ögeler içinde en çok içerik boyutuna ağırlık verildiği görülmektedir. Kimi
program geliştirme uzmanlarının da öğrenme yaşantılarına ya da değerlendirme boyutuna
ağırlık verdiği görülmektedir (Demirel, 2007:47).
Öğretim programları ülkelerin ideolojilerinin değişmesi, mevcut programların
ihtiyaca cevap veremez hale gelmesi, toplumda meydana gelen farklı beklenti ve isteklerin
oluşması, eğitim ve bilgi teknolojilerinde meydana gelen çeşitli değişikler gibi nedenlerle
ya değiştirilmiş ya da yeniden hazırlanmıştır (Bayburtlu, 2015:146).
21. yy eğitim alanında birçok yeni akımın kendini gösterdiği bir dönem olmuştur.
Romantizm, Realizm, Modernizm, Post-modernizm gibi akımlar sosyal yaşama yön
verdiği gibi eğitim de de kendini göstermiştir. Modernizmin etkisiyle ortaya çıkan
yapılandırmacı yaklaşım, 2005’te Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kademeli olarak
uygulamaya konulan Türkçe öğretim programının oluşturulmasında temel alınmıştır.
Öğrenenlerin bilgiyi nasıl öğrendiklerine ilişkin bir kuram olarak gelişmeye başlayan
yapılandırmacılık, zamanla öğrenenlerin bilgiyi nasıl yapılandırdıklarına ilişkin bir
yaklaşım halini almıştır. Öğrenme ezberlemeye değil öğrenenin bilgiyi transfer etmesine,
var olan bilgiyi yeniden yorumlanmasına ve yeni bilgiyi oluşturmasına dayanır. Öğrenen,
öğrenilmiş bir bilgi ile yeni öğrenilen bilgiyi uyumlu hale getirerek yapılandırdığı bilgiyi,
yaşam problemlerini çözmede uygulamaya koyar. Yapılandırmacılık kuramın en önemli
özelliği öğrenenin bilgiyi yapılandırmasına, oluşturmasına, yorumlamasına ve
geliştirmesine fırsat vermesidir (Erdem, 2001:6).
Wilson (1996) yapılandırmacı öğrenmede amacın, öğrenenlerin önceden belli bir
hiyerarşiye göre belirlenmiş hedeflere ulaşmalarına yardımcı olmak olmadığını;
öğrenenlerin bilgiyi zihinsel olarak anlamlandırmaları için öğrenme fırsatları sağladığını
belirtir.
Açıkgöz (2003)’ e göre yapılandırmacılık; bilgi, bilginin doğası, nasıl bildiğimiz,
bilginin yapılandırılması sürecinin nasıl bir süreç olduğu, bu sürecin nelerden etkilendiği
gibi konularla ilgilenmekte ve ilkeleri eğitimsel uygulamalara temel oluşturmaktadır.
2015 yılında hazırlanan Türkçe Dersi Öğretim Programı,2006 programının bol
kazanım ve karmaşık bir yapısının aksine kazanım sayılarını azaltmış ve daha çok beceriyi
temel alan bir yaklaşım yöntemiyle hazırlanmıştır (Bayburtlu, 2015:154).
Türkiye Cumhuriyet’i kuruluşundan günümüze kadar uygulanmış olan Türkçe
öğretim programları; 1924, 1927, 1929, 1938, 1949, 1981, 2006 programları ve 2015
yılında kabul edilip 2016-2017 eğitim öğretim yılından itibaren aşamalı olarak
uygulanacak olan programdır.
Program geliştirme çalışmalarını planlama ve tasarım düzenleme aşamalarında,
kendinden önceki program geliştirme anlayışları ve modelleri, esin kaynağı olabilir.
Benzer bir uygulama program geliştirme sürecinin her aşamasındaki değişme ve gelişmeler
için de yapılabilir. Geçmiş deneyim ve temel alınan anlayışlar, yeni ve geleceğe dönük
çalışmalar için önemli arz etmektedir. Tarihsel gelişim süreci içinde program geliştirmenin
geçirdiği evreleri tanımak, gelecekte yapılacak özgün çalışmalara temel oluşturur. Bu
açıdan bakıldığında program geliştirmenin tarihi temelleri, yurt dışında ve Türkiye'de
gösterdiği gelişmeler doğrultusunda geçmişten günümüze kadar incelenip yeni
programların çehresi ondan sonra belirlenmelidir (Demirel, 2007:9).
2006 yılında uygulamaya konan İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim Programı ve
Kılavuzu (6, 7 ve 8. Sınıflar) ölçme-değerlendirmeyi üç boyutta ele almaktadır. Öğretim
sürecinin başında, öğretim sürecinde ve süreç sonunda yapılan değerlendirmeler oluşturur.
Bu süreçler programda şu şekilde açıklanmıştır:
Öğretim sürecinin başında; öğrencilerin hazırbulunuşluk düzeylerinin veya durumlarının
belirlenmesi, öğretim açısından yararlı olacaktır. Bu amaçla eğitim ve öğretim süreci başında
öğrencilerin derse karşı tutumları, dinleme, konuşma, okuma, yazma dil becerileri ile dil
bilgisindeki durumları belirlenebilir. Öğrencilerin; dinleme, konuşma, okuma, yazma ve dil
bilgisi alanlarına ilişkin performansları çeşitli ölçme araçları kullanılarak ölçülebilir. Bu
belirlemeler için tutum ölçekleri, başarı testleri, gözlem formları, dereceli puanlama
anahtarları gibi araçlar kullanılır. Burada yapılacak değerlendirme, öğretim yılı sonunda
öğrencilerin nereden nereye geldiklerini görebilmemiz açısından önem taşımaktadır.
Yöntem
Bu bölümde araştırmanın modeli, veri toplama teknikleri ve verilerin analizi ile
ilgili bilgilere yer verilmiştir.
Araştırma Modeli
Bu araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi kullanılmıştır.
Doküman incelemesi, araştırılması hedeflenen olgu veya olgular hakkında bilgi içeren
yazılı materyallerin analizini kapsar. Dokümanlar, nitel araştırmada etkili bir şekilde
kullanılması gereken önemli bilgi kaynaklarıdır (Yıldırım ve Şimşek, 2013:217-218).
Çalışmada 2006 İlköğretim Türkçe Dersi (6, 7 ve 8. Sınıflar) Öğretim Programı ile
2015 Türkçe Dersi(1-8. Sınıflar) Öğretim Programı, ölçme-değerlendirme boyutu
bakımından karşılaştırmalı şekilde incelenmiştir.
Bulgular
Bu bölümde araştırma kapsamında incelenen 2006 ve 2015 programlarının ölçme-
değerlendirme araçları ile her iki programda yer alan kazanımlardaki değerlendirme
ifadeleri tablolar halinde verilmiştir.
2006 İlköğretim Türkçe Dersi (6, 7 ve 8. Sınıflar) 2015 Türkçe Dersi(1-8. Sınıflar)
Öğretim Programı Öğretim Programı
Sözlü İletişim
Dinleme/İzleme
1. Dinledikleri/izledikleriyle ilgili
1. Dinlediklerini/izlediklerini dil ve anlatım
çıkarımlar yapar.
yönünden değerlendirir.
2. Dinlediklerini/izlediklerini içerik yönünden
2. Dinlediği konuşmada öne sürülen
değerlendirir.
düşüncelerin gerekçelerini ve kanıtlarını
3. Dinlediği/izlediği kişiyi sesini ve beden dilini
belirler, sorgular ve değerlendirir.
etkili kullanma yönünden değerlendirir.
Konuşma
1. Konuşmasını içerik yönünden değerlendirir.
2. Konuşmasını dil ve anlatım yönünden
değerlendirir.
3. Konuşmasını sunum tekniği yönünden
değerlendirir.
4. Konuşmasını, sesini ve beden dilini kullanma
yönünden değerlendirir.
Okuma
Okuma 1. Çoklu medya kaynaklarındaki
mesajları anlar ve değerlendirir.
1. Metni dil ve anlatım yönünden değerlendirir. 2. Bilgilendirici metinde sunulan
2. Metni içerik yönünden değerlendirir. gerekçeleri ve kanıtları değerlendirir.
Yazma
Yazma
1. Yazdıklarını biçim ve içerik yönünden
1. Yazdıklarını gözden geçirerek anlam
değerlendirir.
bütünlüğünü bozan ifadeler, yazım ve
2. Yazdıklarını dil ve anlatım yönünden
noktalama hataları varsa bunları belirler,
değerlendirir.
düzeltir ve metni yeniden yazar/düzenler.
3. Yazdıklarını yazım ve noktalama kurallarına
2. Yazdıklarını gözden geçirir.
uygunluk yönünden değerlendirir.
Sonuç ve Tartışma
Programlar, genel çerçevenin oluşturulmasını ve planlı hareket edilmesini sağlar.
Amaçlanan öğretilerin belirli bir düzen ve sırayla verilmesi önemlidir. Eğitim öğretimin
sosyal hayatın düzene konulmasında, uygar topluluklar içinde yer alınmasında, barış ve
huzurun sağlanmasında etkin bir şekilde kullanılması mümkündür. Bu alanlarda başarıya
ulaşılabilmesi için çağdaş eğitim anlayışını benimsenmesi, eğitim alanındaki yeniliklerin
takip edilmesi gerekir.
Temizkan ve Bağcı (2008) 2005 programında öğrencilerin bireysel farklılıklarının
dikkate alınarak her öğrenme alanı için ayrı ayrı belirlenen etkinliklerle öğrencilerin süreç
içerisinde değerlendirilmesinin planlandığını belirtir. Değerlendirme aracı olarak kişisel
değerlendirme formları, çalışma dosyası, gözlem formları gibi çeşitli değerlendirme
formlarına yer verildiği tespit edilmiştir.
Öz (2006) 2006 İlköğretim Türkçe Dersi (6, 7 ve 8. Sınıflar) Öğretim Programı’yla
Türkçe derslerinin hedeflenen genel amaçları, öğrencilerin anlama, anlatma gücü ile dil
bilgisi ve yazı gücünü geliştirmek amaçlandığını savunur. Ayrıca öğrencilere okuma,
dinleme alışkanlığı ve zevki vermenin, öğrencilerin kelime hazinelerini zenginleştirmede,
Türkçeyi doğru ve etkili olarak kullanma becerisi kazandırmada ve Türkçeyi özümsetmede
önem arz ettiğini belirtmektedir.
Bayburtlu (2015) 2015 Türkçe Dersi Öğretim Programı’nın 2006 programına göre
daha sade, ayrıntıya fazla yer vermeyen özelliğiyle dikkat çektiğini söylemektedir. 2015
programında kazanımların azaltıldığı ve 2006 programının bol kazanımlı karmaşık
yapısının aksine daha sade bir yapı oluşturulduğunu savunur. Günümüzde artık derslerin
hatta bazı sınavların dahi sanal ortamlarda yapılmaya başlandığı, 2015 programıyla artık
çoklu medya kaynaklarının Türkçe dersinin kazanımları arasına girdiği, hazırlanan yeni
öğretim programının öğretmenlere tüm yönleriyle çok iyi tanıtılıp yeni programın
farklılıklarının detaylıca kavratılmasının programın uygulanması açısından daha verimli ve
sağlıklı olacağı belirtilmektedir.
Eğitim sistemlerinin yıldan yıla gelişme gösterdiği, çağın gereklerine göre
yenilendiğini görülmektedir. Yenilenen ve gelişen eğitim sisteminde öğrencinin akademik
başarısını ölçme ve değerlendirme yönünde de çeşitli projeler yürütülmektedir. Akademik
Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi (ABİDE) projesi de bunların başında
gelmektedir. Milli Eğitim Bakanlığının önderliğinde hazırlanan ABİDE projesiyle,
öğrencilerin üst düzey düşünme becerilerinin ölçülmesi planlanmaktadır. Proje kapsamında
öğrenciler değerlendirilirken öğrencilere hem çoktan seçmeli sorular hem de açık uçlu
sorular yöneltilir. Öğrencilerin çoktan seçmeli sorularda olduğu gibi açık uçlu sorularda da
cevaplarını cevap kâğıtlarına kodlayıp yazmaları beklenmektedir. 2015 Türkçe Dersi
Öğretim Programı’nın ölçme-değerlendirme yaklaşımı ile ABİDE projesinin ölçme-
değerlendirme yaklaşımının örtüştüğü görülmektedir.
MEB (2015) 2015 Türkçe Dersi(1-8. Sınıflar) Öğretim Programı’nı öğrencinin
birikim, beceri ve gelişimini göz önünde bulunduran ve öğrenciyi merkeze alan bir
yaklaşımla hazırlanmıştır. Ayrıca programdaki bütün kazanımlar sürekli gelişen ve
ilerleyen bir yapı göstermektedir.
2015 Türkçe Dersi Öğretim Programı, 2006 programa göre daha kısa ve özdür.
İlkokul ve ortaokul programlarının ayrı olduğu 2006 programından farklı olarak 1-8.
sınıflar için tek program hazırlanmıştır. 2015 Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda ölçme-
değerlendirme boyutu beş sayfada açıklanmıştır. Ölçme araçları 2006 programındaki gibi
tek tek belirtilmemiş, duruma uygun seçilmesi için öğretmen ve öğrencinin tercihine
bırakılmıştır. İncelenen her iki Türkçe öğretim programında da bireysel ve yerel
ihtiyaçların dikkate alınmasına, bireysel çalışmaların ve yaratıcılığın geliştirilmesine vurgu
yapılmıştır. Ayrıca her iki programda da sürekli değerlendirilme ilkesinin benimsendiği
görülmüştür. Programların başarıya ulaşabilmesi ve etkin bir şekilde gelecekte de
uygulanabilmesi için ölçme-değerlendirme boyutu eğitim alanında yapılan son çalışmalar
dikkate alınarak tüm paydaşların katılımıyla uzmanlar eşliğinde hazırlanmalıdır.
Kaynakça
Açıkgöz, K. (2003). Aktif öğrenme. İzmir: Eğitim Dünyası Yayınları.
Akınoğlu, O. (2005). Türkiye’de uygulanan ve değişen eğitim programlarının psikolojik temelleri.
Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 22:31-46.
Bayburtlu, Y. S. (2015). 2015 Türkçe dersi, öğretim programı ve 2006 Türkçe dersi öğretim
programının değerlendirilmesi, Turkish Studie-International Periodical For The
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 10/15, Fall 2015, 137-
158.
Demirel, Ö. (2007). Eğitimde program geliştirme. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Demirel, Ö.(2015). Kuramdan uygulamaya eğitimde program geliştirme. Pegem Akademi
Yayıncılık, Ankara.
Erdem, E. (2001). Program geliştirmede yapılandırmacı yaklaşım. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı,
Ankara.
Güven, A. Z. (2011). İlköğretim II. kademe Türkçe dersi öğretim programına ilişkin öğretmen
görüşleri. Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, 29, 129-130.
İşman, A. ve Eskicumalı, A. (2003). Eğitimde planlama ve değerlendirme. İstanbul: Değişim
Yayınları.
Kutlu, Ö. ve Ahioğlu, N. (2005). Yükseköğretimde ders kazanımlarının çoklu değerlendirilmesi
örneği: Cinsel sağlık bilgileri eğitimi dersi. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı, İstanbul.
MEB, (2004). Türkçe dersi öğretim programı. Ankara.
MEB. (2005). Türkçe dersi (6-8. sınıflar) öğretim programı. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı
Yayınları.
MEB. (2006). İlköğretim Türkçe dersi öğretim programı ve kılavuzu (6,7,8. Sınıflar). Ankara: Milli
Eğitim Basımevi.
Öz, F. (2006). Uygulamalı Türkçe öğretimi. 3.Baskı, Ankara, Anı Yayınları.
Sever, S. (2005). Öğretim programında Türkçe öğretimi anlayışı. Eğitimde Yansımalar: VII. Yeni
İlköğretim Programlarını Değerlendirme Sempozyumu. Kayseri: Erciyes Üniversitesi ve
Tekışık Eğitim Araştırma Vakfı 14-16 Kasım 2005. 177-192.
Temizkan, M. ve Bağcı, H. (2008). İlköğretim Türkçe dersi öğretim (5. Sınıflar) programı öğrenme
alanlarının öğretmen görüşlerine göre değerlendirilmesi. Milli Eğitim, 179, 178-194.
Wilson, B. G. (1997). Reflections on constructivism and instructional desig. Denver, Englewood
Cliiffs N. J. Educational Technology Publications.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2013). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin
Yayıncılık.