You are on page 1of 4

İNCİRLİ KURABİYE ‘’ Mutlu sonlar varlığını mutsuz sonlara borçludur.

’’

PERDE 5 (FİNAL) (TEKST)

Konuşmacı: Her sonun bir başlangıcı vardır. Bu başlangıç Zenan için yeni ve temiz bir sayfa olacaktı.
Her şeyden vazgeçmiş olan Zenan yolundan dönmeye hazırlanırken yargılarını kıramayan grup
hatalarını anlayıp Zenan’ın okumaya olan inancını tekrar yeşertebilecek midir? Cevap ne olursa olsun
kaybedenler tarafında hep ön yargı dursun.

* Grup sahneye girer. Pera çantasını telaşla karıştırmaya başlar;

Pera: Anneannemin verdiği kolyeyi bulamıyorum. Umarım bir yerde düşürmedim. En son çantaya
koydum ama yok galiba.

Melis: Hayır yani ayrıca pahalıydı da. Annen kaybettiğini öğrenirse büyük sorun çıkar bu arada.

Mustafa: Sizce kırılmış mıdır? O kadar ağır sözden sonra…

Fatih: O kızdan bahsediyorsan eğer kırılmıştır büyük ihtimalle. Zaten kırılmasaydı o son sözü demezdi.

Melis: Lütfen konuyu kapatalım. O kız hakkında hiçbir şey duymak istemiyorum. Gittikten sonra ne
kadar yumuşadınız ya?

Emir: Yumuşamakla alakası yok. En azından okusaydı. Ona ettiğim o kadar sözden sonra bunları
demem garip ama… Bilmiyorum işte ya.

Mustafa: Fark ettiyseniz yavaş yavaş pişman oluyorsunuz ama şu zamandan sonra pişmanlık fayda
etmez maalesef.

Pera: Ne pişmanlığı ya? Arkadaşlar kendinize gelin. O kızın burada yeri yoktu ve sonunda bunu
anlayıp gitmeye karar verdi.

Mustafa: En azından söylediğin o ağır sözleri gözlerinin önüne getir ve kendine şöyle sor: Zenan bu
sözleri hak ediyor muydu?

* Bir süre sessizlik oluşur;

Melis: Of tamam artık. Üzerinden zaman geçen cümlelere kafa yormayalım lütfen. Yolumuza devam
edelim biz.

Fatih: Belki de en iyisi budur. Artık bunları düşünerek işi daha da karmaşık hale getirmeyelim bence
de.

Emir: İyi o zaman. Düşünmemek açıkçası en iyi çözüm yolu.

Pera: Puf kolye çantada da yok. Burada da yoksa nerede o zaman bu kolye. Nasıl kaybederim ya
bunu?

* Melis çantadan sarkan zarfı görür;

Melis: O zarf da ne öyle? Bildiğim kadarıyla mektup arkadaşın da yoktu senin. Ne bu mektup yazma
aşkı?

Pera: Ne mektubu ya? Ben yazmadım bunu. Hani böyle bir sevdam olsaydı emin ol ki Edebiyat
bölümü yazardım.

* Pera mektubu açar ve Zenan’ın sesiyle okumaya başlar;


Mektup : Umarım çantana gizliden mektup koymama kızmamışsındır. Neyse sanıyorum ki tüm
arkadaşların bunu dinliyordur. Hepinize bir sorum olacak: Beni tanıyor musunuz.? Adımı biliyorsunuz
evet. Uzaktan geldiğimi de birçoğunuz biliyordur ama bu tanımak sayılmaz. Bir insanı gerçekten
tanımak epey zordur. Zor olanı tanımak değildir tanımaya çalışmaktır ve siz zor olanı başaramadınız.
Umarım geç olmadan nefsinizi ele geçiren o ön yargı uykusundan kalkarsınız ki başka birisi bunu
yaşamasın. Bunu okuduktan sonra pişman olur ya da olmazsınız. Bu hiç önemli değil ama lütfen
yargıların sizi kontrol etmesine izin vermeyin- Zenan

Mustafa: Ne diyeceğimi bilemiyorum. Tek bildiğim ona bir özür borçlu olduğumuz tabi fazla geç
kalmadıysak.

Pera: Ya sadece birkaç satırlık bir mektup. Büyütmeye gerek yok. Tamam kabahatimiz var ama
abartmayın lütfen.

Fatih: O birkaç satır içinde büyük şeyler barındırıyor. Onu tanımaya çalışsaydık keşke. Çok büyük
hatalar yaptık.

Mustafa: Beni keşke dinleseydiniz. Dediğim onca şey bir kulağınızdan girdi diğerinden çıktı. Şimdi ise
kendimizden utanıyoruz.

Melis: Şimdiye gitmiştir zaten. Boşuna uğraşmayalım. Hem zaten affedeceğinden nasıl bu kadar
eminsiniz?

Pera: Ayrıca ben ondan zor özür dilerim. Aynı seviyede bile değiliz. Siz ne yapıyorsanız yapın. Ben bu
işte yokum.

Mustafa: Lütfen ama Pera! Özür dilemen sana bir şey kaybettirmez. Ayrıca aynı seviyede olmadığınız
tek konu maddiyat.

Emir: Mustafa’ya katılıyorum. En azından yine okula dönsün bizimle takılacağı gibi bir zorunluluğu
yok.

Fatih: Hadi ama Pera! Kıza çok yanlış sözler söyledik. Kendini onun yerine koyarsan kötü hissetmen
çok olası.

Mustafa: Bak Pera. Pişmanlığın dönüşü yok. Şimdi doğru kararı verirsek hepimiz için iyisi olur. Bırak
artık şu inadını.

Melis: Durumu enine boyuna düşününce en mantıklısı bu bence. Bunun sonradan telafisi olmaz
maalesef.

Pera: E özür dilemeyi kabul ettim diyelim. Peki nerede bulacağız kızı? Hiçbirimizde adresi filan yok.
Belki de gitmiştir çoktan.

* Zenan çantasıyla sahneye girer;

Mustafa: Bir dakika. Ne? Hani şansın bu kadarı yani. Ee Pera Hanım özür dilemek için yeterli ortam
oluştu.

Emir: Kalkın o zaman da özür dileyip hatamızı düzeltelim. Umarım affeder o kadar şeyden sonra.

Melis: Affeder bence ya. Yaptığımız baskıya rağmen fazlasıyla dayandı. Keşke bunlar hiç yaşanmayan
şeyler olsaydı.

Fatih: Ee hadi bakalım kalkın o zaman. Gittiğimiz yanlış yoldan dönme vakti geldi arkadaşlar.
* Grup Zenan’a doğru ilerler;

Zenan: Bakın lütfen yine aşağılamaya geldiyseniz kayıt sildirmeye gideceğim birazdan kütüphaneden
ödünç aldığım kitapları geri vermeye geldim sadece ama-

Pera: Özür dileriz yırtık etek.

*Etraf bir süre sessizleşir.

Pera: Sana çok ağır şeyler söyledik biliyorum ama biz hatamızdan dönmek istiyoruz. Belki bizi
affetmeyeceksin fakat pişman olduğumuzu bil istedik.

Melis: Ön yargı denen illete kapıldık ve seni çok üzdük. Bunun da farkındayız. Ne diyeceğimi
bilmiyorum… Özür dilerim.

Emir: Aslında senin bize göre daha olgun davranışların var ve ustaca affetmek de olgun ruhlu
şahsiyetlerin işidir. O yüzden lütfen bir usta gibi davran ve bizi affet.

Fatih: Belki işe çok daha sonradan dahil oldum ama benim de sana olan büyük hatalarım var.
Mektup da bahsettiğin gibi biz seni gerçekten tanımaya bile çalışmamışız.

Zenan: Ne mektubu? Mektup filan yazmadım ben.

Mustafa: Aaa sen hatırlamıyorsundur neyse şimdi bunu boş ver. Asıl sana son yaptığım şey hakaret
gibi bir şeydi. Ben senin arkadaşlığına hakaret ettim. Eğer beni affetmezsen anlarım seni. Ben sadece
özrümü dileyim.

Zenan: Ne diyeyim ki şimdi. Gerçek şu ki ben buradan gitmeye karar verdiğim an sizi affettim. Tabi
benden özür dilemeniz gerçekten hoşuma gitti. Beni sonunda anlayabilmeniz benim için büyük bir
nimet artık.

Pera: Okulda kalacaksın de mi? Senin okumana engel olmayı cidden istemiyoruz. Aslında bizim gruba
da dahil olabilirsin.

Zenan: Okumaya olan hevesimi bitiren sizsiniz ama o hevesi geri kazandıran da şimdi siz oldunuz.
Günaydın o zaman size. Sonunda uykunuzdan uyanabildiniz.

* Zenan çantasından saklama kabını çıkarır;

Zenan: Bu da benden size küçük tatlı hediyeler olsun. Bu arada bu sefer kurabiyeleri teyzem yaptı o
yüzden dişlerinize dikkat ettin. Kendileri biraz değil çok sertler.

Emir: Ee ne yapalım birkaç dişimizden de vazgeçeceğiz artık. Sen ver bize her türlü yeriz biz.

Melis: Sonunda senin şu meşhur incirli kurabiyenin tadına bakacağız. Aslında ilk günden beri tadını
merak etmiştim.

Pera: Bu sefer dürüst olacağım incir sevmem ama senin için tadına bakacağım. Eminim ki lezzetlidir.

* Pera kurabiye almaya yeltenirken kolye cebinden düşer;

Mustafa: Bak görüyor musun? Başından beri cebindeymiş. Keşke daha dikkatli baksaydın.

Pera: Aslında bulmam 2 kat daha iyi oldu. Zenan’a özür hediyesi borçluydum. Lütfen bunun
maddiyatına takılma. Manevi olarak çok değerli benim için o yüzden sana vermek istedim.
Zenan: Emin ol çok hoşuma gitti. Bu arada Pera hepinizin adına verdi bu hediyeyi herkesin almasına
gerek yok yani.

Fatih: Tamamdır o zaman. Neyse bu kurabiyelerin üzerine bir de çay içelim. Merak etmeyin hepsi
benden ama sadece bugüne özel.

Zenan: Peki siz önden gidin küçük bir işim var tamamlayınca katılırım size.

* Mustafa hariç grup sahneden çıkar;

Mustafa: Bu arada mektubu yazan bendim ama diğerleri duyarsa bozuşuruz. Hem o kadar güvenini
sarstım bir mektubu çok görme.

Zenan: E ben ne diyeyim şimdi sana Mustafa. Zaten bunu yapmasaydın da hala benim için arkadaş
olarak kalacaktın… Hadi sen bekletme onları geliyorum hemen ben de.

* Mustafa onaylar bir ifadeyle sahneden ayrılır ve Zenan bez bebeğini çıkarır;

Zenan: Biliyor musun Albert Einstein’ın dediği gibi: ‘’Ön yargıları kırmak, atomu parçalamaktan daha

zordur.’’ Ama teyzemin taş kurabiyelerini yemek ikisinden de daha zahmetli.

SON YAZAN: UĞUR AKDENİZ

You might also like