You are on page 1of 59

Yabancılara Türkçe Öğretiminde

Yöntem ve Teknikler

www.tomer.sakarya.edu.tr
ÖĞRETİM STRATEJİSİ/YAKLAŞIMI
YÖNTEMİ
TEKNİĞİ

• Strateji: Bir dersin hedeflerine ulaşmayı sağlayan


yöntem, teknik ve araç-gereçlerin belirlenmesine yön
veren genel bir yaklaşımdır.
• Yöntem: Bir dersin hedeflerine ulaşmak için izlenen
yoldur.
• Teknik: Öğretim yönteminin uygulama biçimidir.

www.tomer.sakarya.edu.tr
STRATEJİ/YAKLAŞIM

YÖNTEM

TEKNİK
TEKNİK

www.tomer.sakarya.edu.tr
Yabancı Dil
Öğretiminde
Yöntemler

www.tomer.sakarya.edu.tr
• Yabancı dil öğretiminde(YDÖ) kullanılagelen
yöntemler, genel itibariyle, kullanılmakta
olan bir yöntemin eksikliklerini veya yetersiz
kaldığı noktaları kapatmak amacıyla ortaya
çıkmış, bu çabalar yabancı dilin daha iyi
öğretimine katkı sağladığı gibi, bu alana
alternatif yöntemler kazandırmıştır. Avrupa
Konseyi Modern Diller Bölümü’nce kabul
edilen ve yaygın bir biçimde kullanılan
yabancı dil öğretim yöntemleri sırasıyla
şunlardır:
Dilbilgisi-Çeviri Yöntemi (Grammar-Translation
Method)
• Direkt Yöntem/Dolaysız Yöntem (Direct Method)
• Doğal Yöntem (Natural Method)
• İşitsel-Dilsel Yöntem (Audio-Lingual Method)
• Bilişsel Yöntem (Cognative-Code Method)
• İletişimsel Yöntem (Communicative Method)
• Seçmeli Yöntem (Eclectic Method)

www.tomer.sakarya.edu.tr
Bu yöntemlerin dışında yabancı dil öğretiminde daha az
yaygınlık kazanmış ve alternatif olarak kullanılan
başlıca diğer yöntemler ise şöyledir:
• Telkin Yöntemi (Suggestopedia)
• Danışmanlı(Grupla) Dil Öğretim Yöntemi (Community
Language Learning)
• Sessizlik Yöntemi (The Silent Way)
• Tüm Fiziksel Tepki Yöntemi (Total Physical Response)
• İşitsel-Görsel Yöntem (Audiovisual Method)
• Görev Temelli Yöntem (Task-Based Method)
• İçerik Merkezli Yöntem (Content-Based Method)

www.tomer.sakarya.edu.tr
YÖNTEM
• Yabancı dil öğretiminin tarihi boyunca da dilin nasıl
öğretileceği daima tartışma konusu olmuştur. Yabancı
dil öğretim yöntemleri, bir yabancı dili öğrenme, bilgi
birikimini kazandırma aracı olmanın ötesinde öğretim
çalışmalarında öğrenciyi daha yetkin bir öğrenen haline
getirmenin yolunu gösterme çabasında olan
sistemlerdir. Dil öğretiminde yöntem, öğrenciyi
eğitimin amaçlarına en çabuk ve en güvenilir olarak
ulaştıracak olan bir öğretim unsurudur. Günümüze
kadar pek çok öğrenim ve öğretim yöntemi
geliştirilmesine rağmen gerçek anlamda tek başına
yeterli ve ideal bir yöntemin varlığından söz edilemez.
Dil Öğretiminde Amaç
• Dünyamızda 1900’lü yıllardan günümüze kadar
çeşitli dil öğretim yaklaşımları uygulanmıştır.
Bunların amaç ve ilkeler yönüyle birbirinden
farklı özellikler taşımaktadır. Eskiden dil
öğretiminde dil bilgisi, kelime, kültür gibi
yaklaşımlar uygulanıyordu. Eğitim sürecinde
ise dil bilgisi kuralları, atasözleri, edebiyat,
tarih, coğrafya, genel kültür gibi konuların
öğretimine ağırlık veriliyordu.
• Bu anlayış 1950’li yıllara doğru değişmeye
başlamıştır. Dil öğretiminde iletişim kurma ve
dilin günlük yaşamda kullanılması ön plana
çıkmıştır. Öğretim sürecinde etkili iletişim
kurma becerilerine yönelik çalışmalar
yapılmıştır. Günümüzde “Dil, sosyal etkileşim
aracıdır.” görüşü gündeme gelmiştir. Bu anlayışa
göre bireyler toplumda çeşitli rol ve görevleri
yerine getiren “sosyal aktörler”dir. Sosyal
aktörler görevlerini yerine getirirken dili çeşitli
alanlarda kullanırlar.
DİL ÖĞRETİM YAKLAŞIMLARI

• Geleneksel Yaklaşımlar
• Dil öğretiminde kullanılan en eski yaklaşımlardır.
Dil uzmanı Puren bunları dil bilgisi, kelime ve
kültür yaklaşımı olmak üzere üç gruba
ayırmaktadır.
1. Dil Bilgisi Yaklaşımı
• Bu yaklaşıma göre dil kurallardan oluşur. Bir dili öğrenmenin
yolu o dilin kurallarını iyi bilmekten geçer. Bu nedenle dil
öğretiminde öncelik dil bilgisi öğretimine verilir.
• Dil bilgisi konuları belirli bir sıra içinde aşamalı olarak
öğretilir. Karışık ve zor dil bilgisi kurallarının ayrıntılarına
kadar inilir.
• Öğretim sürecinde ise öncelik okuma, anlama ve yazmaya
verilir, dinleme ve konuşma üzerinde fazla durulmaz. Ders
kitapları hep dil bilgisi ağırlıklıdır. Kitaplarda ders ve
bölümlerin adı bile dil bilgisi konularıyla oluşturulur.
Örneğin isimler, özel isimler, fiiller, zamirler gibi. Kitaplarda
çok sayıda okuma, çeviri ve dilbilgisi alıştırmalarına yer
verilir.
2. Kelime Yaklaşımı
• Bu yaklaşımda daha önceden uygulanan dil bilgisi öğretimi
yerine kelime öğretimine ağırlık verilmiştir.
• O yıllarda dil öğretiminde “Öğrenciye öğretilecek ilk şey dilin
ögeleri, yani kelimelerdir.” düşüncesi yaygındı. Bu anlayıştan
hareketle dil öğretiminde öncelik kelime öğretimine
verilmiştir.
• Bu nedenle ders kitaplarındaki kelimelerin öğrencilerin ilgi ve
yakın çevresinden seçilmesine dikkat edilmiştir. Bu şekilde
belirlenen kelimeler öğretilmiş ardından aşamalı olarak
günlük yaşamdaki diğer kelimelere geçilmiştir.
• Böylece öğrenilen dil ile günlük yaşam arasında bağ
kurulmuş, öğrencilere çok sayıda ve çeşitli kelimelerle
dil öğretilmiştir. Kelime yaklaşımıyla 1900 yıllarında
hazırlanan kitaplarında derslerin adı “Evde”, “Sınıfta”,
“Bahçede”, “Pazarda”, “Parkta”, “Oyun Bahçesinde” gibi
belirlenmiştir.
• Öğretim sürecinde izlenen temel kural ise önce somut
kelimeler vermek, bunların anlamlarını somut eşyalarla
veya öğrencinin gözü önündeki ögelerle öğretmektir.
Ardından aşama aşama soyut kelimelere geçilmiştir.
• Kelime öğretimine önce sınıfta ve çevredeki eşyalarla
başlanmış, gerektiğinde resim ve çeşitli görsel araçlar da
kullanılmıştır.
3. Kültür Yaklaşımı
• 1920-1960 yılları arasında aktif yöntemle birlikte
uygulanmıştır. Bu yaklaşımda dille kültür ilişkisi
kurulmuş, “Öğretilen dilin kültürü ve mantığı da
öğretilmelidir.” düşüncesinden hareket edilmiştir.
• Bu amaçla dil öğretiminde kültürel ögelere geniş yer
verilmiştir. Metinlerde kültür kavramı edebiyat, tarih
ve coğrafya olmak üzere üç alanda ele alınmıştır.
Öğrencilere verilen metinlerde edebiyat, tarih,
coğrafya, atasözleri, genel kültür gibi konuların
olmasına dikkat edilmiştir.
• Böylece öğrencilere dille birlikte dilin kültürü de
öğretilmiştir.
Davranışçı Yaklaşım
• Dünyamızda uzun yıllar uygulanan bu yaklaşıma göre öğrenme uyarıcı-
tepki arasında bağ kurma işlemidir.
• Verilen bir uyarıcıya öğrencinin istenen tepkiyi ya da davranışı göstermesi
öğrenme olarak kabul edilmektedir.
• Davranışçı yaklaşımın amacı öğrencinin davranışlarını değiştirmek ve
istenilen davranışları öğretmektir. Skinner, dil öğretimini davranışçı
modelin merkezine yerleştirmiştir.

• Skinner’e göre “Dil, bir davranıştır.” Diğer davranışlar gibi uyarıcı-tepki


bağlamında çeşitli tekrar ve taklitlerle öğretilir. Çocuk, dili çevresindeki
uyarıcılara tepki vererek, taklit ederek, yetişkinleri izleyerek, deneme
yanılma yoluyla, tekrarlayarak öğrenir. Dil öğretimi davranış gibi ele
alındığından öğrencilerin zihinsel becerilerini geliştirmeye ağırlık verilmez.
Bu yaklaşım dil ve zihinsel becerileri geliştiremediği, öğrencileri
şartlandırdığı gibi nedenlerle yoğun eleştiriler almış ve zamanla terk
edilmiştir.
Bilişsel Yaklaşım
• Dünyada 1970-1980 yılları çoğu yazar ve araştırmacı
tarafından dil öğretimi açısından kriz yılları olarak kabul edilir.
Çünkü uzun yıllar şartlandırma yoluyla yapılan dil öğretimi
alanda ciddî sorunlara neden olmuştur.
• Chomsky’in “Dil öğretimini mekanik hale getiriyor.” şeklinde
sert eleştirileri davranışçı yaklaşımı çürütmede etkili olmuş ve
yeni arayışları hızlandırmıştır.
• Davranışçı yaklaşıma göre insan beyni doğuştan
boş bir levhaya benzemektedir. Bu boş levhaya
bilgiler uyarıcı, tepki ve pekiştirme yoluyla
işlenmekte, çeşitli tekrarlarla dil öğrenilmektedir.
Oysa bilişsel yaklaşımda zihnimiz bilgisayara
benzetilmekte ve öğrenme süreci bilgisayarın veri
işleme süreci gibi açıklanmaktadır. Bilişsel
yaklaşımda beynimizin dil edinmek için bilgisayar
gibi özel olarak programlandığı iddia edilir. Bu
nedenle “Dil, öğrenilmez edinilir.” görüşü
hakimdir. Bu yaklaşımının en önemli temsilcisi
Noam Chomsky’dir. Bunu Krashen izlemiştir.
İletişimsel Yaklaşım
• Bu yaklaşım 1970’li yıllarda Fransa’da işitsel-sözel ve görsel-
işitsel yöntemlere karşı olarak geliştirilmiştir. O yıllarda Avrupa
yoğun göç alıyor ve göçmen yetişkinlerin dil sorunları sürekli
tartışılıyordu. Çoğu dilci, eğitimci, sosyolog ve psikolog yeni bir
toplum oluşturan göçmenlerin dil sorunlarının kolayca
çözülmesi için çalışıyordu. Böyle bir süreçte iletişimsel
yaklaşım gündeme gelmiştir.
• Bu yaklaşıma göre dil bir iletişim aracıdır. Bu yaklaşımda
dinleme, konuşma, okuma ve yazma olmak üzere dört alanın
becerilerini geliştirme üzerinde durulur. Bunların hepsi
öğrenenin dil ihtiyaçlarına göre belirlenir
• İletişimsel yaklaşıma göre hazırlanan kitapların konu
başlıkları “Evde”, “Dairede”, “Ailede”, “Pencerede”,
“Asansörde”, “Sokakta”, “Postanede”, “Kahvede”, “Otelde”,
“Lokantada” gibi seçilmektedir (Puren, 2004).Bu başlıklar
kelime yaklaşımının başlıklarına benzemektedir. Bu
yerlerde gerekli olan kelimeler ile iletişim biçimleri
verilmekte, zaman üzerinde durulmakta, kişi, konu ve
zaman içerikli karşılıklı konuşmalar sunulmaktadır. Örneğin
postanede pul satın alma, mektup veya paket gönderme,
kahvede çay, şeker, su isteme, lokantada yemek seçimi
yapma,hesap ödeme, sokakta trafik kurallarından
bahsetme gibi. Bunlar genellikle basit cümleler olmakta ve
çeşitli iletişim türlerini içermektedir
Kavramsal-İşlevsel Yaklaşım
• Dil öğretimini dil bilgisi ve kelime bilgisi kavramları ile
açıklamak yerine, iletişimde kullanmanın temeli olan anlam
üzerinde durmuştur. Dil eğitiminde içerik seçiminin önemli
olduğu, öğretilecek kelimeler, dil ögelerinin sunumu, öğretim
ilkeleri, modeli vb. üzerinde durulması gerektiğini
vurgulamıştır. Ayrıca öğrenciyi merkeze alan bir programla
dilin öğretilmesi gerektiğini dile getirmiştir.
Yapılandırıcı Yaklaşım
• Dünyamızda 20.yüzyılın sonlarına doğru eğitim
alanında sorunların hızla artması, eğitimcileri yeni
arayışlara yöneltmiştir. Bu sırada beyinle ilgili araştırma
sonuçlarının eğitime aktarılması üzerine yapılandırıcı
yaklaşım gündeme gelmiştir. Bu yaklaşımın temsilcileri
Piaget, Vygotsky, Bruner gibi uzmanlardır. Bireyin
öğrenme ve zihin becerilerini geliştirme üzerinde
durulur. Dil ve zihinsel becerileri geliştirme, düşünen,
anlayan, araştıran, sorgulayan, bilgiyi kullanan,yeni
bilgiler üreten ve kendini her alanda geliştiren bireyler
yetiştirme amaçlanır.
• Günümüzde çoğu gelişmiş ülkede uygulanan
yapılandırıcı yaklaşımda öğrenme, bireyin aktif
çabalarıyla oluşmakta ve zihninde yapılandırılmaktadır.
Öğrenciyi ve öğrencinin zihnini merkeze alan bu
yaklaşımda, öğretimden çok öğrenme üzerinde
durulmaktadır.
• Yapılandırıcı yaklaşıma göre “Dil, edinilmez öğrenilir.”
Dil öğrenme bireyin aktif çabalarıyla gerçekleşir. Dil
becerileri zihinsel gelişime ve sosyal ilişkilere bağlı
gelişir. Dil tek başına değil sosyal etkileşmelerle
öğrenilir.
YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİM
YÖNTEMLERİ
• Dil Bilgisi-Çeviri Yöntemi (Grammar-TranslationMethod)

• Bu yöntemin ortaya çıkışı orta çağa, batıda Latincenin


doğuda Arapçanın öğretimine dayanmaktadır. Daha çok
akla dayalı çözümlemeler, kural öğrenme ve karşılaştırmalı
çalışmalar üzerinde durur. “1970 yılına kadar Türkçenin
yabancılara öğretimi konusundaki tüm kitaplar Dilbilgisi-
Çeviri Yöntemi ile yazılmış, 1970’ten günümüze kadar
yazılan kitapların da çoğunluğu yine bu yönteme göre
hazırlanmıştır” Türkiye’deki üniversitelerin Arapça, Farsça
bölümlerinde bu yöntem halen kullanılmaktadır.
• Dilbilgisi öğretiminde tümevarım kullanılır ve
başlangıçta öğrencilere okutulan metinlerdeki gramer
kalıplarına öncelik verilir. Öğretim ilerledikçe daha
karmaşık gramer yapıları geniş dilbilgisel açıklamalarla
birlikte verilir. Dilin kurallarını öğretmek ve bu kurallar
vasıtasıyla doğru çeviri yapabilmek bu yöntemin temel
amacıdır.
• Bir diğer amaç, hedef dilin bilim ve sanattaki yazılı
ürünlerini okuyabilmektir.
• Yöntemin uygulandığı öğretim ortamında kullanılan dil
genellikle öğrencinin ana dilidir. Fakat öğretim sırasında
anadili ve yabancı dil birlikte kullanılır. İki dil birbiriyle
karşılaştırılarak tüm düzeylerdeki bilgiler, kaynak dilden
hedef dile ve hedef dilden kaynak dile çevrilir.
• Öğrencilere önemli kelimelerden oluşan bir kelime
dağarcığı kazandırmak için üzerinde çalışılan okuma
parçalarındaki bütün yeni kelimeleri öğrenmeleri istenir .
• Alıştırmalar çoğunlukla birbiri ile ilişkisi olmayan
cümleleri amaç dilden, anadile çevirme üzerine odaklıdır.
• Bu yöntem telaffuz konusunu pek fazla önemsemez. Asıl
amaç diller arasındaki çevirinin doğruluğudur.
• Hedef dilin grameri ve edebî özellikleri öğretilmektedir.
Edebî nitelikli metinlerin seçiminde klasik olanlar
öncelenebilmektedir.
• Kuralların öğretiminde ezberlemenin yine sıkça
yararlanılan bir yol olduğu görülmektedir.
• Eleştiriler:

• Bu yöntemde okuma ve yazma becerilerine önem verilirken;


konuşma ve dinleme ile ilgili düzenli bir ilgi söz konusu
değildir. Konuşma ve telaffuz uygulamaları ise sadece çevrilen
cümleleri sesli okuma ile sınırlı kalmaktadır. Özel olarak
söyleyiş alıştırmalarına ve dinleme yoluyla sözlü iletişim
becerisinin geliştirilmesine hemen hemen hiç yer
verilmemektedir. Dolayısıyla, bu yöntemle öğrenilen bir dilin,
günlük iletişimi sağlamakta başarılı olabildiği söylemek zordur.
• Öğrencinin, anadilin dilbilgisi kurallarına hâkim olduğu
varsayılır. Eğer kişinin anadilinin grameri konusunda herhangi
bir konuda bilgi eksikliği varsa hedef dili öğrenmesi mümkün
değildir.
• Öğretmenin otoriter tutumu, günümüzde kabul gören öğrenci
merkezli öğretim anlayışıyla da bağdaşmamaktır.
• Sözcük dağarcığı kullanılan metinlerle sınırlı olduğundan,
öğrencinin söz varlığı da yeterince gelişemez.
• Doğrudan Yöntem (Direct Method)

• Bu yöntem, dilbilgisi-çeviri yöntemine karşı bir tepki


yöntemi olarak 1950'li yıllarda geliştirilmiş, dünyada
ve Türkiye'de dilbilgisi-çeviri yönteminin yerini alarak
yaygın bir biçimde kullanılmıştır. Öğrenilen dil ile
yaşam arasında doğrudan bir bağlantı kurulduğu ve
hedef dili öğrenirken anadile başvurulmadan dolaysız
bir biçimde bu dilin öğretimi yapıldığı için bu
yönteme direkt yöntem ya da dolaysız yöntem
denilmiştir.
• Dil önce kulakla işitilecek, dille pekiştirilecek ve elle de okunup
yazılacaktır. Dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerinin
geliştirilmesine ilişkin ilk görüşler dolaysız yöntem tarafından
ortaya atılmıştır.
• Direk yöntem, yabancı dil öğrenmenin anadili öğrenmeyle aynı
olduğunu ileri sürdüğü için öncelikle sözlü öğretim yapılır .
Genellikle sınıfta ve çevrede bulunan veya karşılaşılan şeyler
sözel olarak ve gösterilerek öğretilir.
• Yöntemin hedeflediği beceriler dinleme, konuşma, yazma ve
okumadır. İlk altı haftada kitap kullanımı yoktur. Bunun sebebi
ise öğretilen dilin telaffuzu ve yazımı arasındaki farklılıkların
karmaşıklığa yol açacağı kaygısıdır.
• Öğretim dili olarak hedef dil kullanılır, sözcük öğretimi
sırasında da anadile çeviriye izin verilmez.
• Eleştiriler:
• Bu yöntemin en büyük dezavantajı öğretmen
merkezli olmasıdır. Yöntemin başarılı olabilmesi
öğretmenin yeteneklerine ve dili kullanma
becerilerine bağlıdır.
• Öğretilen dil konuşulan alanının dışında bir yerde
öğretilirken, öğreticinin bu dili anadili seviyesinde
yetkin bir şekilde kullanabilen biri olması
gerekmektedir. Böyle bir öğretici bulmak her
zaman mümkün değildir.
• İşitsel - Dilsel Yöntem (Audio-LingualMethod)
• Dinleme ve konuşma becerilerine öncelik
vererek dildeki kalıp yapıları öğretmek
suretiyle yabancı dilin kazanılabileceğini
savunur.
• Yöntem, dilin doğal öğrenimi önce dinleme ile
başladığını daha sonra konuşma, okuma ve
yazma becerilerinin kazanıldığını savunur. Bu
sebeple yöntem dinleme-anlamaya ve
konuşmaya diğer becerilerden daha çok önem
verir.
• Eleştiriler

• İşitsel-Dilsel yönetimle bir yabancı dili öğrenen öğrenciler dinleyip


sürekli tekrar ettikleri için dili mekanik olarak öğrenirler. Bu da dili
yalnızca kalıplar dâhilinde konuşabilmeye neden olur.

• Yeni kelimeler ve kalıplar bir bağlam çerçevesinde öğretildiği için


öğrenciler bunları bağlam dışında anlamakta ve kullanmakta güçlük
çekmektedirler. Ayrıca öğrenciler, dili tekrar yoluyla belli kalıplar içinde
öğrendikleri için, onu yaratıcı bir biçimde kullanamazlar.

• Öğrenciler beş duyudan sadece kulaklarına odaklı ve bağımlı olarak dil


öğrenmeye çalıştıkları ve tüm söylenenlerin hatırda tutulması zor
olduğu için öğrencilerde, güvensizlik duygusu gelişmektedir. Ayrıca
öğrenciler tüm okul yaşantıları boyunca kitaplarla çalışmaya alışkın
olduklarından yeni yönteme alışmakta zorlanmaktadırlar.
• Yöntem, öncelikli olarak odaklandığı dinleme ve konuşma becerilerinin
dışındaki okuma, yazma becerisi ve dilbilgisinin doğru kullanılması
konusunda yetersiz kalmaktadır.
• Danışmanlı (Grupla) Dil Öğretim Yöntemi
(Community Language Learning)

• Bireylerin yabancı dil öğrenirken hata yapma


korkusu ve kaygı yüzünden kendilerini iyi ifade
edemedikleri gerçeğinden hareketle ortaya
çıkan bu yöntem, danışman-danışan ilişkisi
üzerine kurgulanmıştır.
• Dili toplumsal işlem aracı olarak gören bu yöntemde,
öğrenme sürecinin merkezinde öğrenciler
bulunmaktadır. Ders sırasında öğrenciler daire şeklinde
otururlar. Öğretmen bu çemberin dışında yer alır. Her
üç öğrenci için, o hedef dili daha iyi bilen bir 'öğrenci
danışman' seçilir ve öğrenciler herhangi bir baskı
hissetmeden bu öğrenci danışmanla rahatça iletişim
kurabilirler. Öğrenciler, konuşmak istedikleri konuyu
kendileri seçme ve anadillerini konuşma esnasında
rahatça kullanma olanağına da sahip olurlar. Öğretmen,
öğrencileri dışarıdan takip eder ve anadildeki
konuşmaları hedef dile çevirerek, öğrencilerin hedef
dilde iletişim kurmaları için yardımcı olur.
• Eleştiriler
• Yalnızca bu yöntemi kullanarak öğrencilerin hedef
dili tam anlamıyla öğrenmesi olanaksızdır.
• Bu yöntemi uygulayacak öğretmenlerin hedef dili
ve dilbilgisini anadili düzeyinde bilmesi ve
psikoloji alanında da yeterli bilgi birikimine sahip
olması gerekmektedir. Bu niteliklerde öğretmeni
her ortamda bulmanın zorluğu yöntemin
uygulanabilirliğini olumsuz etkilemektedir.
• Dil Öğretiminde İşbirlikli Öğrenme (Cooperative
Learning)
• Öğrenci merkezli bir yöntem olan işbirlikli öğrenme,
öğrencilerin ortak bir hedef doğrultusunda gruplar
halinde birbirinin öğrenmesine yardım ederek
çalıştıkları ve grup başarısının değişik biçimlerde
ödüllendirildiği bir öğretim yöntemidir.

• Bu yöntemin, sınıfta daha çabuk öğrenen öğrencilerin,


ağır öğrenen öğrencilere, becerilerini geliştirmeleri
yolunda yardım etmelerini sağladığını belirtmiştir. Bir
başka deyişle, her öğrenci hem kendini hem de diğer
grup üyelerini geliştirmeye çalışır. Çünkü bireyler grup
başarısının aynı zamanda bireysel performanslara da
bağlı olduğunun bilincindedirler.
• Toplu (Tüm) Fiziksel Tepki Yöntemi (Total PhsycalResponse
Method)
• Konuşma ile eylemin birbiriyle uyumlu bir şekilde eşleştirmeyle
yabancı dil öğretimini hedefler.

• Yöntemin temeli, öğrencilerin hedef dildeki sözlü talimatları


dinleyerek fiziksel tepkiler biçiminde uygulamasına dayanır. Toplu
fiziksel tepki yönteminin temelinde üç süreç vardır.
• (1) Çocuklarda, konuşma yeteneğinden önce dinleme yeteneği
gelişir. Dil ediniminin ilk aşamalarında çocuk, karmaşık ifadeleri he-
nüz taklit ve üretim aşamasına gelmeden de anlayabilir. (2) Çocuklar
ebeveynlerinin sözlü komutlarına fiziksel olarak cevap vererek
dinlediğini anlama yeteneği elde ederler. (3) Dinlediğini anlama
becerisi oluşunca, konuşma becerisi doğal ve zahmetsizce oluşur.
• Eleştiriler
• Öğretimin yalnızca komutlara ve tepkilere dayanması, dersleri
monoton hale getirdiği için öğrencilerin motivasyonu olumsuz
etkilenmektedir.
• Dilin komutlarla öğretilebilecek bölümü sınırlı olduğundan dilin
soyut yapıları öğretilememektedir.
• Bu yöntemle dil öğrenecek bireylerin karakter özellikleri olarak dışa
dönüklük, girişkenlik ve aktiflik vasıflarına sahip olmaları
gerekmektedir. Bu niteliklere sahip olmayan öğrenciler hedef dilin
öğreniminde başarısız olurlar.
• Derslerde sürekli emir kipinin kullanılması da dilin kaba bir biçimde
öğretilmesine ve estetik tarafından eksik kalmasına yol açmaktadır.
• Yöntemin başlıca özelliği olan tekrar da derslerin sıkıcı geçmesine ve
zaman kaybına sebep olmaktadır.
• Sessizlik Yöntemi (Sessiz Yol) (The Silent Way)
• Bu yöntemde öğretmen sessiz kalmayı yeğleyerek
öğrencilerin aktif olmasını sağlamaya çalışır.
• Yöntemin dayandığı öğrenme teori, öğrenme
süreçlerinin kendilerinin ne olmaları gerekeceği
belirtilmeden, öğrenmenin gerçekleşmesi için gerekli
şartların hazırlanmasıdır.
• Temelde, bu yöntemin de en önemli özelliği, öğrencinin
sınıftaki hareketleri dikkatle izlemesi, öğretmenin ve
sınıf arkadaşlarının söylediklerini dinlemesi ve
bunlardan anlam çıkarmaya çalışmasıdır.
• Eleştiriler
• Öğretim araç ve uygulamaların alışılmışın
dışında ve özel olması, yöntemi uygulayan
öğretmenlerin özel olarak yetişmiş olması
gerekir. Bu nitelikteki öğretmenleri yaygın
biçimde her zaman bulmak mümkün değildir.
• Bu yöntem oluşturduğu öğretim ortamı ve
uygulamalarının sonucu olarak öğrencileri dilin
kültüründen, toplumsal ilişki ve iletişimden
yoksun bırakmaktadır.
• Bu yöntemin en çok eleştiri alan yönü de
konuşma becerisini yöntem ilkesi olarak göz ardı
etmesidir.
• Dogal Yaklaşım (Natural Approach)
• Yabancı dilin, anadiline benzer biçimde öğretilmesi
gerektiğini savunan yöntem Dilbilgisi-Çeviri yöntemine tepki
olarak doğmuştur. Dilbilgisi-Çeviri yönteminin klasik eserler
kullanılarak yazılı dili öğretmesinin aksine bu yöntem
yaşayan ve mevcut zaman diliminde konuşulan biçimini
öğretmeyi hedefler.
• “Doğal yöntem; yabancı dil öğrencilerine, başından itibaren
yalnızca, öğretmenin kendi anadili olan yabancı dili
kullanarak, sürekli konuşma yoluyla iletişim kurmak ve bu
etkileşimi birbirleriyle bir metin oluştururcasına bağlantılı,
ama dilbilgisi açıklaması yapılmaksızın anlaşılabilecek
ölçüde yalın bir cümle dizisiyle gerçekleştirmek biçiminde
tanımlanabilir”.
• Eleştiriler:
• Bu yöntemin temelini oluşturan yabancı dilin de anadili gibi
öğrenildiği, yaşı ve eğitim düzeyleri ne olursa olsun, herkesin dili
aynı şekilde öğrendiğini görüşüyle hataya düşülmüştür. Çünkü
yabancı dil öğrenirken zaten sahip olunan bir dilbilgisi yapısı olduğu
gibi, bir yetişkinin yabancı dili bir çocuk gibi öğrenmesi de mümkün
değildir(Demirel, 2010: 48).
• Doğal yöntemle yabancı dil öğrenen öğrenciler özellikle günlük dili
konuşmakta ve öğrendikleri sözcükleri doğru telaffuz etmekte
başarılı olmalarına rağmen okuma ve yazma becerileri yönünden
yetersiz kalmaktadırlar.
• Sözcük öğretimi günlük hayat ve güncel dil çerçevesinde olduğu için,
konuşma dilinin dışına çıkıldığında öğrenci zorlanmaktadır.
• Telkin Yöntemi (Suggestopedia)

Bu yöntem, öğrenmenin olumlu öğrenme psikolojisiyle iyi
sonuçlar verdiğini, bunun da telkinle mümkün olabileceğini
savunur.
• Bu yöntemin en ilgi çekici özellikleri sınıfın dekorasyonu, müzik
kullanımı ve öğretmenin otoriter tutumudur. Yabancı dil
öğretim ortamları rahat iletişim kurulacak şekilde
düzenlenmekte ve öğretimde müzikten etkin bir biçimde
yararlanılmaktadır.
• Eleştiriler
• Telkin yöntemi, literatürde genel olarak bir yabancı dil
öğretim yöntemi olarak kabul görmemiştir. Bunun yerine dil
öğrenen birey, bu ilkelerle oluşturulan ortamda, ruhsal
yönünü geliştirebilir. Bu yöntemin içerdiği kısa süreli yoğun
programla düzeltici bir öğretim uygulaması olarak,
yetişkinler açısından yararlı olabileceğini belirtmektedir.
• Bu yöntemin, sayı bakımından kalabalık olan sınıflarda
kullanılması mümkün değildir.
• Ders ortamının hazırlanmasının zahmetli oluşu ve
ekonomik açıdan masraflı olması yöntemin karşılaştığı
sorunlardandır.
• Tüm Dil Yaklaşımı (Whole Language)
• Tüm dil yaklaşımı, yapılandırmacılığı destekleyen bir dil öğretim
yaklaşımıdır. Buna göre, sözlü ve yazılı dil, sosyal ortamlarda birey
tarafından yapılandırılır ve bütünden parçaya doğru geliştirilir. Dil
öğrenme, birey için anlamlı (gerçek) metinlerle ve işlevsel olduğunda daha
kolaydır.
• Tüm dil yaklaşımına göre öğrenme, bireyin ön bilgileri ve deneyimleriyle,
gelişimsel özellikleri göz önünde bulundurularak yapılandırıldığında birey
için kalıcı ve eğlencelidir.
• Tüm dil yaklaşımı, öğrencilerin, yazmayı, okumayı, dinlemeyi ve konuşmayı
doğal bağlamında bütünleştirdikleri ve anlamı yapılandırdıkları bir
yaklaşımdır(Edelsky ve diğ, 1991; Doloretta, 2004). Yaklaşıma göre
öğrenme; düşünme, yansıtma ve değerlendirme sürecidir. Bu süreçte
biçimlendirilmiş, yapay ortam ve etkileşimlerden çok; dilin kendiliğinden,
iyi olanla etkileşimden yapılandırılması gereken bir yaratıcılık sergilenmesi
vurgulanır.
• Dengeli Okuma Yazma Yaklaşımı (Balanced
Literacy Approach)
• Dengeli okuma yazma yaklaşımı, öğretmenin
stratejilere, sürece ve becerilere model
olmasını gerektiren öğretmen merkezli öğre-
timle öğrenci merkezli etkinliklerin
birlikteliğini savunan bir yaklaşımdır.
• Bilişsel Yöntem (Cognative-CodeMethod)
• Bu yöntem, genel itibariyle davranışsal dil öğretimine bir
tepkidir. Dilin bir alışkanlık ürünü değil, yaratıcı bir süreç
olduğunu savunur.
• Bilişsel öğrenme yöntemini diğer yöntemlerden ayıran tarafı
yabancı dildeki yeni bilgilerin depolanması ve eski bilgilerin
yeni anlamlar ve bağlar kazanmasıdır. Anlamlı öğrenmenin
olabilmesi için yeni bir öğrenmenin daha önce öğrenilmişlerle
bütünleşmesi gerekir.
• Bilişsel Yöntemin ilkeleri kısaca şöyle sıralanabilir:
– Ezbere dayalı mekanik bir öğrenme yerine, anlamlı öğrenmeye önem
verilmelidir.
– Dört temel dil becerisi bireyin dili yaratıcı biçimde öğrenip
kullanabilmesi için aynı derecede önemsenmelidir.
• Eleştiriler

• Bu yöntemin dil öğretiminin başlarında gayet


yararlı olan ezber tekniğine yeterince önem
vermemesi bir eksi olarak göze çarpmaktadır.
• Öğrencilerin hatalarına fazlaca dikkat edildiği
için öğrenciler kendilerini baskı altında
hissedebilir.
• Ayrıca bu hataları düzeltmek ve doğruluğun
kalıcı olmasını sağlamak adına çok fazla tekrar
ve alıştırma yaptırıldığında sıkıcılığa
düşülmektedir.
• İletişimsel Yaklaşım (Communicative Method)

• Denilebilir ki bu yöntem Bilişsel yöntemin eksik kalan yönlerine


bir eleştiri olarak ortaya atılmıştır.
• Bilişsel yöntem teorisin odak noktası, konuşan kişinin sahip
olduğu, o kişinin bir dilde dilbilgisi yönünden doğru tümceler
üretmesini sağlayan soyut yetenekleri karakterize etmektir.
• İletişimsel yöntem teorisi ise bu tür bir görüşün doğallıktan uzak
olduğu, dilin iletişim ve kültürü birleştiren daha genel bir
teorinin parçası olarak görülmesi gerektiği görüşünü
savunmaktadır. Dilin iletişim olduğu teorisinden yola çıkan bu
yöntemde, hedeflenen iletişim yetisinin geliştirilmesidir. Bu
yetiyi kazanan öğrenici, dili kullanabilmek için hem bilgi hem de
yetenek sahibi olur.
• Eleştiriler
• Yöntemde dilbilgisi ve ezbere yer verilmemesi ve deneme-yanılma yoluyla
dil öğretilmeye çalışılması zaman kaybına sebep olabilir. Bunun yanı sıra
öğrencilere dilbilgisi kuralları verilmediği için öğrencilerin yazma ve
konuşmada sık sık hatalar yapma olasılığı bulunmaktadır.

• Dilbilgisi kurallarının öğretimini yapıların içine sıkıştırarak geri planda


tutması bu yöntemin bir eksikliği olarak göze çarpmaktadır. Bu kurallar, dili
daha düzgün kullanmak için gerekli olduğundan daha çok önemsenmesi
yerinde olacaktır.

• İletişimsel yöntemin göz ardı ettiği ezber kavramı aslında yararlı bir
yetenektir. Ezberin, yerli yerinde kullanıldığında yabancı dil öğretimine
büyük faydalar sağladığı bilinmektedir (Hengirmen, 2006: 36).

• Ders materyallerinde metinlerin yeterince yer almaması ve bunun yerine


diyalogların kullanılması öğrencilerin belli öğrenim alışkanlıkları olduğundan
öğrenim için engel oluşturabilir.

• İkili ve grup çalışmaları esnasında öğrencilerin kendi aralarında kurdukları


iletişimi öğretmen tamamıyla yönlendiremez ve hataları düzeltme fırsatını
bulamaz. Bu öğrenimi verimsizleştirdiği gibi, öğretmenin otoritesine de
zarar verir.
• İşitsel-Görsel Yöntem(Audio-Visual Method)

• İşitsel-Görsel yöntem 1960 sonrasında, öncelikli olarak Fransızcanın


öğretimi için geliştirilmiştir. Bu yöntemi diğer yöntemlerden ayıran en
önemli detay teknolojik aletleri dil öğretiminin temel araçlarından biri
haline getirmesidir. Dil öğretimi dil laboratuarında, taşınabilir kasetçalar-
CD vb., ses kayıtları, ses kayıt cihazları ve kısa film şeritli projeksiyon
kullanılarak yapılır. Yöntem farklı kaynaklarda CREDİF yöntemi veya
St.Cloud yöntemi isimleriyle de anılmaktadır.
• Görsel-işitsel yaklaşım, yabancı dil öğretiminde ses ile görüntünün, bir
başka deyişle görsel bağlamın, öğrenmeye yardım etmek ve onu
kolaylaştırmak için ses ile birleştirilmesi, eş zamanlı kılınmasıdır. En başarılı
uygulama, dil deneyliğinin ortaya çıkması (projeksiyonaleti+teyp) ile
başlamış, bu birliğin özellikle Fransızca öğretiminde teyp ve parça film
göstericisiyle kurulması, Görsel-İşitsel Yaklaşım adını almıştır.
• Eleştiriler
• Öğrenciye çok az özgürlük alanı verildiği için, öğrenciler
‘kendini harekete geçirme, ait olma ve hedefi
gerçekleştirme’ ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır.
• Öğretimin genel itibariyle sözlü araçlara dayanması ve
yazılı araçların azlığı daha önceki öğrenme
alışkanlıklarından ötürü öğrencileri olumsuz
etkilemektedir.
• Yöntemin başlıca öğretim tekniklerinden olan tekrar
derslerin bir süre sonra sıkıcı hale gelmesi ve mekanik
biçimde standartlaşan konuşmalar gibi bir takım
olumsuzlukları beraberinde getirmektedir.
• Bu yöntemde kullanılan öğretim araçlarının yardımcı
işitsel-görsel araçlar olarak değil de bir öğretim yöntemi
gibi kullanılması öğretmenleri tembelleştirir ve onların
kolaya kaçmasına neden olur.
• Eklektik (Seçmeci) Yöntem (Eclectic Method)
• Seçmeli yöntem, yöntemler karması, derlenmesi ya da yöntem
zenginliği anlamında kullanılmaktadır. Seçmeli yöntem bir
yöntemden çok, yöntem seçme tekniğidir. Bu görüşü öne süren ilk
isimler uygulamacı dilbilimciler Henry Sweet ve HaroldPalmer’tir.
Yöntemin temel ilkesi, tek ve kesin bir yaklaşımı olan yöntem yerine,
dil öğretimi konusunda genel prensipler olmasıdır. Öğretilen dile
göre özel prensipler geliştirilerek, dil öğrenimini hedefe ulaştıracak
her yöntem ve araçtan yararlanılır.

• Seçmeli yöntem iyi bir yöntemin öncelikli olarak dilbiliminin tüm


bilgilerine dayanması gerektiğini ve bu bilgileri kullanırken de
psikolojik kurallardan yararlanılmasını savunur. Bu yöntemde
öğretmen, dil öğretim yöntemlerinin en iyi ve en yararlı yönlerini
seçer ve kendi amacı doğrultusunda kullanır (Hengirmen, 2006: 36).
• Eleştiriler
• Bu yöntem öğretmenlerin farklı öğretme stratejileri,
yöntemleri ve teknikleri hakkında geniş bir bilgi birikimine
sahip olmalarını ve bu sayede iyi ve kötü arasında doğru bir
seçim yapabilmelerini gerektirmektedir. Tüm bu gereklilikler
hem öğretimin kalitesinin haddinden fazla öğretmene bağımlı
olmasına yol açmaktadır ve her zaman bu yetenekte öğretmen
bulmanın zorluğu yöntemin eksileri arasındadır.
• Göreve Dayalı öğretim Yöntemi (Task-BasedMethod)

• Dil öğrenenlerin kendilerine verilen ödevleri etkileşimli bir şekilde


yerine getirerek dili öğrenmelerini amaçlamaktadır. Göreve Dayalı
Öğretimde dil günlük yaşamda olduğu gibi anlamlı bir bütün içinde
öğretilmeye çalışılır bu sebeple dil iletişimde amaç değil araçtır.

• Göreve dayalı dil öğretiminde, öğretimin temeli olarak görülen


görev ya da eylemler gerçek hayattan alınmış durumları yansıt-
maktadır. Buna göre örneğin, tatile gitmek veya üniversiteye
başvurmak bu görevlerden bazılarıdır. Öğrenen bu görevi
gerçekleştirmek için gerekli olan dil bilgisel yapılara, sözcük bilgisine
sahip olmalıdır.
• Eleştiriler

• Yönteme getirilen eleştirilerin başında görevlerin


aşamalarının ne olduğu ve içeriği konusunda
yeterli çalışma bulunmadığı, ayrıca görevlerin
zorluk derecelerinin ve öğretim sıralarının
belirlenmediği gelmektedir.
• Dilbilgisi öğretimine ve yeni yapılara dikkat
çekilmesi görev işlemleri aşamalarının yalnızca
son bölümünde yer verilmesi eleştirilen bir başka
yönüdür.

You might also like