You are on page 1of 4

1

Harold Pinter Tiyatrosu


DOÇ.  DR.  JAK  DELEON  
Yayınevi Yayıncılık, 3. Basım, Ekim 1993

GİT  GEL  DOLAP  


Orijinal Adı: “The Dumb Waiter”

Konu  
Başka bir Pinter oyunu olan “Oda”daki gibi burada da bir odada oturup
kapıyı gözleyen, birilerinin girmesini bekleyen iki kişi vardır. Ancak bu kez
çekince oda içindedir, kapıdan giren içerdekilerce öldürülecektir. Bu, Ben ve
Gus’ın olağan görevlerindendir. Sık yolculuklara, ıssız ve umursamaz
duvarların ardından tanımadık duvarlarla yüzleşmeye alışkındırlar.
Kiralık katiller Ben ve Gus, terkedilmiş bir lokantanın mutfağında
beklemektedirler.
Beklerken (ilk bakışta derin sanılabilecekse de gerçekte incir çekirdeğini
doldurmaz) tartışmalara girerler; konuşmaları banyodaki sifondan geçmişteki
futbol maçlarına dek her konuyu ayrıntılıca kapsar.
Bu gülmeceli sözlerin altında soğuk ve kaçınılmaz bir gerçek yatar: Ben
ve Gus, öldürecekleri kişi belirinceye kadar zaman geçirmektedirler.
Bir süre sonra da kimin tarafından kiralandıklarını ya da kimi neden
öldürmeleri gerektiğini bilmediklerini, aynı zamanda bu soruyu hiç
önemsemediklerini görürüz. Merak edilen bir şey vardır ama: “Biz gittikten
sonra kim temizler ortalığı?”
Yukarıdakilerle bir iletişime girerler. Onlar çeşitli yiyecekler ister,
bunlarsa ellerinde ne varsa onu gönderir.
Cinayeti nasıl işleyeceklerini ayrıntılarla tasarlarlar.
Oyun ilerleyip kimse belirmeyince Gus su içmek için dışarı çıkar. O ara
bir ses kurbanın gelişini bildirir. Ben silahını çekip Gus’a seslenirken kapı
birden ardına dek açılır ve Gus (diğer kapıdan) silahsız ve ceketsiz, eşikten
içeri sendeleyerek birkaç adım atar. İki adam gergin bir susku içinde
yüzleşirler. Oyunun sonunda anlaşılırdan anlaşılmaza, uyumludan uyumsuza
geçilmiştir.

Kişiler  
Ben
Yaşamı olduğu gibi kabullenmenin sorgusuz uyuşukluğu içindedir.
(Sonunda da sağ kalan o olur)

Gus
İçgüdülerine Estragon gibi güvenir. Huzursuzluğunu her an yüze vurur.
“Kuklacı” diye tanımladığı, emri altında bulundukları gizemli kişinin varlığını
2

sürekli sorgular. Ama varoluşun özünü sorgularken sakıngan davranır, çünkü


bilme ve bilinme korkusuna sahiptir. Vakit geçtikçe sorularının yanıtsız
kalacağına dair önsezisi pekişir, böylece tedirginliği artar. Nedenleri ve
sorunları (ya da evrensel dizgenin tümünü) sorgulamak yıkımı çağırır. Sonuç
olarak Gus, varoluş uçurumunun boşluğunda kendini yitirir. (Kanımca Gus’ın
ölümünü, varoluş boşluğunda yitmek değil, sorgulayanın sorgulanan
tarafından yok edilmesi olarak okumak daha anlamlıdır.)

İletişimsizlik  
Gerçek kavramı göreceleşir ve dil ortak işlevini yitirir, sözcükler
anlamsızlaşır, iki adam suskularla dolu, iletişimden yoksun bir söz alışverişine
girer.
Üstlerindeki gücün iç yapısını bilmezler, bildiklerini de değerlendirip
anlayamazlar. Bu yüzden sinirli, hırslı ve beceriksizce davranırlar. Umarsızlık
ve korkularını iletişimle bağlantısız sözü tufanlarıyla örterler.

Simgeler  
Wilson
Wilson, Godot gibi evrensel programcıdır. Ben ve Gus’ın bekleyişleri de
Godot’yu anımsatır. Beklerken, hiç görmedikleri bir evrensel programcıdan
bahsederler. Bu kez Godot kurtarıcı değil, bir cinayet şirketinin
görünümündedir. Ben ve Gus, Godot’nun kimliğiyle ilgilenmezler. Onlar için
önemli olan Wilson’un seçtiklerini “temizlemek”tir. Rahmin düzmece
koruganlığı bir kez daha parçalanarak birey savunmasız bırakılmıştır. İnsan
odasında yalnız değildir artık.

Üst Gücün Sorgulanması


Üstteki gücün sorgulanması varoluşun, evrensel dizgenin sorgulanması
olarak okunabilir. Oysa “yukarıda kim var?” sorulmaması gereken bir sorudur.
Yukarıdaki tanrısal varlık (Godot) canlıların yaşamını bir tüm içinde
programlamak için bulunmaktadır, sorguya çekilmek için değil.

Ses Tüneli
Eski tür evlerin yukarıdaki odalarından alt katlarına seslenebilmek için
kullanılan, içi boş, ağzı açık, genişçe bir borudur. Simgesel olarak, insanlara
can ve amaç verip onları devindiren evrensel düzenleyiciye gider.

Gülmece  
Oyundaki gerilim kendini apaçık belli etmez, ince güldürülerle gizlenir.
Ben ve Gus’ın durumu hem güldürücü hem düşündürücüdür: Varoluşları kesin
bir başlangıçtan yoksun olup belirli bir sonuca doğru gitmez.
3

İNCE  SıZı  
Orijinal Adı: A Slight Ache
Radyo oyunu olarak yazılıp BBC’de yayınlandıktan bir buçuk yıl sonra
Arts Theatre’da perdelerini açar.
İlk oynandığında diyalogların altında gizli anlamlar çıkarmayı amaçlayan
eleştirmenler bunu başaramayınca oyunun anlamsız olduğuna karar verirler.
Ancak yine de eleştirilerin çoğu olumludur.

Konu  
Orta yaşlı bir kentsoylu çift olan Edward ve Flora, kentin dışında
büyücek bir evde yaşarlar. Geçmişte işadamlığı yapan Edward bilimde karar
kılmıştır: uzay ve zaman üstüne bir kitap yazmakta olduğunu söyler sürekli.
Düşleri sınırsızdır; Belçika Kongosu’na gidip işçilik yapmayı bile tasarlar.
Oyun, çiftin arasındaki iğneleyici, kırıcı denebilecek bir tartışmanın
doğurduğu gergin havayla başlar. Tartışma konusu önemlidir: Yabanarıları
ısırır mı sokar mı!? Tartışma koyulaşırken bir yabanarısının üstüne su
dökülerek haşlanır. Arı ölürken Edward, gözlerindeki ince bir sızıdan yakınır.
Bu arada evlerinin az ötesinde bir ihtiyar, sabahtan geceye dek bahçe
kapısının yanında suskunca durup kibrit satmaya çalışmaktadır. Edward
adamı sürekli gözetler; tek kibrit satmamaktadır. Edward yarı korkuyla,
sonunda dayanamayıp seslenir. Kibritçi biraz kıpırdansa da iletişim çabaları
sonuçsuz kalır. Edward adamdan elini tutmasını ister ama adam Flora’nın
yanına gider. Edward için umuttan yalnızlığa, yalnızlıktan umutsuzluğa düşüş
başlamıştır.
Korkuyu taşısa da önceleri üstünlüğünü sürekli savunan Edward
güçsüzlük, erksizlik ve yaşlılığın umarsızlığı içinde yok olmak üzeredir.
Sonunda Flora kibrit tablasını ihtiyardan alıp Edward’a verir: İnce bir sızı olarak
başlayan düşüş, kişiliğin yitirilmesi ve yoksunlaştırma ile sonuçlanır.

Motifler  
Dünyasını koruma çabası
Dış dünyasını dış etkenlerden koruma içgüdüsü o denli güçlüdür ki
alışıldık yaşam yöntemlerinin dışına en belirsiz kayma “ince bir sızı” doğurur.
Yabanarısına karşı da acımasızdır. İhtiyarı içeri almasının sebebi de
karşılaşmayı kendi alanında gerçekleştirerek dış etkenleri simgeleyen ihtiyarı
yabanarısı gibi yok etmektir.

Yoksunla tırma
Edward’da gözlerindeki sızıyla başlayan düşüş giderek derinleşmiş,
sonunda kişilik yitimi ve evdeki konumundan (erkten) yoksunlaştırılma ile
sonuçlanmıştır.
4

Bilinmezi sorgulama
Gus’ın Wilson’u sorgulaması gibi Edward da kibritçiyi sorgular. Fakat bu
sorgulama, Oudipus gibi fakat ondan farklı bir şekilde onun sonunu getirir.

Alt  Okumalar  
Yabanarısı
Bireysel dünyaya saldıran bir güç. Yok edilmelidir.

Kibritçi
İnsancıl değerlerin simgesi olarak görülebilir.
Edward’a göre yabanarısı gibi ezilmesi gereken biridir. Bunu
başaramayınca gözlerindeki sızı pekişir ve dingin ihtiyarla özdeşleşmeye
doğru gider. Bilinmezi sorgulamak tehlikelidir. Gizemin açıklanması onu yıkıma
götürür. Bilinçaltına itilmiş duyguları, insancıl değerlerin simgesi ihtiyar
belirince ortaya çıkar ve egoist birey yıkılır.
Bu durumda Flora, insancıl değerleri mi seçmiştir? Peki kendisine
yapılan tecavüzden neden bahsetmiştir. Öylesine bir söz müdür o? Kibritçi
o mudur? Flora, kendi tecavüzcüsüne aşık olmuş olamaz mı?

You might also like