You are on page 1of 9

EKOLOJİK KAVRAMLAR  Ekolojik niş (=İş): Habitat içindeki bireylerin

 Tür (Organizma): Ortak bir atadan gelen, yapı ve yaşamını sürdürebilmek için yaptıkları faaliyetlerin
görev bakımından benzer organlara sahip, tamamıdır.
aralarında gen alışverişi olabilen ve kısır olmayan Örneğin, bir canlının beslenmesi, üremesi,
döller meydana getiren bireylere tür denir. davranışı, yaşayış şekli, diğer canlılarla ilişkisi
ekolojik niş içerisinde yer alır.
 Popülasyon: Belli bir yaşam alanında aynı
türden bireylerin oluşturduğu topluluğa denir.  Flora: Bir ekosistemdeki bitki, mantar ve bakteri
 Sivas’ın kangal köpekleri türlerinin tamamına denir. Daha çok bitkiler için
 Ankara’nın tiftik keçileri kullanılır.
 Karadenizde yaşayan hamsi balıkları
 Van gölünde yaşayan inci kefalleri  Fauna: Bir ekosistemdeki hayvan popülasyonlarının
tamamına denir.
 Komünite: Belirli bir alanda yaşayan farklı türlere
ait populasyonların oluşturduğu topluluğa denir.  Biyotop: Canlı varlıkların yaşamını sürdürebilmesi
Örnek: Bir gölde bulunan balıklar, kurbağalar, için uygun çevresel koşullara sahip coğrafik
bitkiler, böcekler ve bakteriler o gölün bölgedir. Komunitelerin yerleştiği coğrafik
komünitesini oluşturur. alanlardır.

 Ekosistem: Belirli sınırlar içinde etkileşim halinde  Biyom: Biyosferin aynı iklim koşullarının ve aynı
bulunan farklı türden canlı toplulukları ile bu bitki örtüsünün egemen olduğu çok geniş bölümü.
canlıların etkileşim içinde bulundukları cansız (Sucul biyomlar karasal biyomlar gibi)
çevreye denir.
Örnek: Bir okyanus ekosistem olarak kabul  Biyomas (Biyokütle): Besin piramidinin her bir
edilebileceği gibi bir orman, çayır, göl hatta basamağında bulunan canlıların toplam kütlesidir.
akvaryum da birer ekosistemdir.
Ekosistem = Komünite + Cansız çevre  Çevre direnci: Bir popülasyonun büyüme ve
gelişmesini engelleyen her türlü olumsuz dış
 Ekoloji: Canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle olan faktörlerdir. Popülasyonun büyümesine bağlı olarak
ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. çevre direnci artar. Besin kıtlığı, yaşama
alanlarının azalması, salgın hastalıklar, rekabetin
 Biyosfer (ekosfer): Dünya üzerinde canlıların artması çevre direncine neden olan etmenlerdir.
yaşadığı alanların tümüdür. Küresel ekosistem de
denilebilir.  Ekoton: Komşu komüniteler arasındaki geçiş
bölgelerine denir. Örneğin çayırlık alan ile ormanlık
 Ekolojide en kapsamlı düzey olan biyosfer, alan arasındaki geçiş bölgesinde çalılar, kısa boylu
atmosferin yeryüzünden yukarı doğru birkaç ağaç türleri bulunabilir.
kilometrelik bölümünü, karaların ise en az 3000 Ekotonlarda;
metre derinliğe kadar olan kısmını kapsar.  Birey sayısı azalırken tür çeşitliliği
artar. (Tatlı ve tuzlu su ekotonları hariç)
 Türler arası rekabet fazladır.
 Habitat: Bir organizmanın doğal olarak yaşayıp,  Toleransı (hoş görüsü) en fazla olan türler
üreyebildiği yaşam alanıdır. Bu alan, bir okyanus yaşar.
kadar büyük olabileceği gibi, çürümüş bir ağaç  Daha çok çeşitte iklim görülür.
kütüğünün altı ya da bir böceğin bağırsağı kadar
küçük de olabilir.
 Gösterge ( indikatör ) tür: Toleransı az olan,
ortam şartlarından en kolay etkilenen türlere
denir.

 Süksesyon: Belirli bir bölgede türlerin uzun bir Örneğin yukarıdaki grafikte sıcaklık değişimine en
zaman içinde türlerin aşamalı olarak birbirlerinin hassas (toleransı az) olan X türüdür. Dolayısı ile
yerini almalarına süksesyon (sıralı değişim) denir. indikatör tür de X olmuş oluyor.

Birincil (Primer) süksesyon: Kilit taşı türleri: Besin zincirleri ve besin


 Üzerinde canlı bulunmayan bir ortama ağlarında önemli etkilere sahip olan türlerdir. -
canlıların yerleşmeye başlamasıyla olur. Komünitede kilittaşı türlerin birey sayısı diğer
 Birincil süksesyon başlangıcındaki ortam türlere göre az olsa da etkileri fazladır.
koşulları canlı yaşamı için uygun değildir.bu
nedenle birincil sükseyon yavaş ilerler hatta
binlerce yıl sürebilir.
 Birincil süksesyonda;
Liken Yosun Ot Çalı Ağaç
Evreleri sıralı bir değişim gösterir.

ikincil (sekonder) süksesyon:


 Daha önce üzerinde bir komunitenin bulunduğu
ancak aşırı otlatma kesim ve yangın gibi Su samurları, deniz kestanelerini yiyerek beslenir.

nedenlerle bozulmuş ortamlarda gerçekleşir. Deniz kestaneleri de çok hücreli alglerden olan

 ikincil süksesyonda; kelpleri besin olarak tüketir. Kelpler birçok tür

Ot Bodur çalımsı bitkiler Kavak, Sedir için habitat oluşturur. Bu ekosistemdeki su

ağaçları Meşe türleri Akağaç, Kayın samurları yok olursa deniz kestanelerinin sayısı

Evreleri sıralı bir değişim gösterir. artar. Bu da kelplerin azalmasına neden olur.
Kelpler azaldığında habitatları bozulan türler de

 Tolerans (hoşgörü): Canlıların çevre şartlarına ortadan kalkar.

gösterdikleri uyum yeteneği, dayanma gücüdür. Bu Kuzey Pasifik kıyı ekosisteminde su samuru,

gücün minimum ve maksimum aralığına da tolerans kilittaşı bir türdür.

aralığı denir.
 Canlıların, tolerans aralığı içinde en iyi
gelişebildikleri alana optimum alan denir. Optimum
alanda çevresel faktörler canlı için uygundur.
Canlıların tolerans alanları türden türe değişiklik
gösterir.
Aşağıdaki grafikte K ve L balık türlerinin suyun tuz
oranına toleransı gösterilmiştir.

Grafiğe göre L türünün yüksek tuz oranına


toleransı K türünden yüksektir.
EKOSİSTEMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER c) İklim
 Uzun bir zaman aralığı içinde belirli bir bölgede etkin
olan atmosfer koşullarına iklim adı verilir.
 İklimin ana öğelerini sıcaklık, nem, yağış ve hava
hareketleri oluşturur.
 Canlılar kendilerine uygun iklim şartlarında
yaşamlarını sürdürürler.

d) Toprak ve Mineraller
 Toprak; yeryüzünü kaplayan kayaçların rüzgar, su
ve sıcaklığın aşındırıcı etkisi ile ufalanması sonucu
oluşur.
 Canlılara hem yaşama ortamı hem de besin sağlar.
A. Abiyotik faktörler (Cansız varlıklar)
Bitkiler, gerekli mineralleri su ile birlikte
a) Işık
topraktan alırlar.
 Yaşam için gerekli olan enerjinin kaynağı güneşten
gelen ışıktır.
e) Su ve pH
 Yeryüzüne ulaşan görünür ışığın küçük bir bölümü,
 Yaşam için çok önemli bir abiyotik faktördür. Canlı
fotosentezle kimyasal enerjiye dönüştürülerek
hücrelerinde metabolik faaliyetlerin oluşabilmesi
üretilen organik maddelerin (besinlerin) yapısına
için belirli oranda suya gereksinim vardır.
katılır.Ekosistemdeki canlılar enerji kaynağı olarak
 Su, çok iyi bir çözücü olup bazı maddeleri çözerek
organik maddelerdeki bu enerjiyi kullanırlar.
çözeltiler oluşturabilir. Sulu çözeltiler, içerdikleri
 Hayvanlarda aktif süreçler için tercih edilen ışık
hidrojen iyonu veya hidroksit iyonu derişimine göre
şiddeti birbirinden farklıdır. Baykuş, yarasa, kirpi
asidik ya da bazik çözeltiler olarak
vb. gece aktif olan türlerin yanı sıra bülbül gibi
isimlendirilirler.
bazı ötücü kuşlar ve ipek böceği gibi bazı böcekler
 Bir ortamın asidik ya da bazik olması, o ortamda
alaca karanlıkta aktiftir.
yaşayan canlıları etkilemektedir.
 Çiçekli bitkilerin çiçek açmasında da gün
 Her organizmanın yaşamını sürdürebildiği uygun pH
uzunluğunun ve ışık alma süresinin önemi vardır.
değerleri vardır.
Örneğin kasımpatıları sonbaharda çiçek açar.
 Nötüre yakın pH değerlerine sahip ortamlarda
yaşayan canlı türlerinin sayısı daha fazladır.
b) Sıcaklık
 3Canlıda enzimlerin çalışmasını dolayısıyla kimyasal
f) İklim
tepkimelerin hızını etkiler. Bu nedenle bütün
 Bir bölgede uzun süre hüküm süren hava
fizyolojik ve biyokimyasal işlevler üzerinde etkisi
koşullarına iklim denir.
vardır.
 İklim, canlıların yeryüzünde yayılışını etkileyen en
 Ayrıca sıcaklık atmosferdeki hava
önemli faktördür.
hareketlerinden, iklimsel değişikliklerin
 İklim şartları, geniş bir alanda hüküm sürer.
oluşmasından ve mevsimlerin ortaya çıkmasından
 Ancak bu alan içerisinde canlıların yaşadığı, farklı
sorumlu bir ekolojik faktördür.
koşulların hüküm sürdüğü küçük alanlar vardır.
 Sıcaklık artışı, hayvanlardaki metabolizma hızını da
Özel koşullu küçük iklim alanlarına da mikroklima
artırır. Sıcaklık yükseldiğinde sabit vücut ısılı
denilmektedir.
hayvanlar yer değiştirmeyle serinlemeye çalışır.
 Sıcaklık değişimleri bazı hayvanlarda göç etme, kış
uykusuna yatma ve gece aktif olma gibi
B. Biyotik faktörler (Canlı varlıklar)
davranışlara yol açar.
 Bir ekosistem içerisinde bulunan ve birbirlerini
Örneğin, çölde yaşayan akreplerin geceleri
etkileyen canlı varlıkların tümüne biyotik
aktifleştiği görülür. Leylekler bulundukları ortam
faktör denir.
soğuyunca sıcak ülkelere göç ederler.
 Ekosistemi etkileyen biyotik faktörlerden olan b) Tüketiciler (Heterotrof)
canlılar, ekolojik nişlerine göre üreticiler,  Kendi besinini üretemeyen, bulundukları ortamdan
tüketiciler ve ayrıştırıcılar olarak üç grupta hazır alan canlılar tüketici (heterotrof) olarak
incelenmektedir. bilinir.
 Doğrudan üretici canlılarla beslenen tüketicilere
a) Üreticiler (Ototrof) otçul (herbivor) denir. Koyun, inek, tavşan,
 İnorganik maddelerden organik madde sentezi zooplanktonlar vb.
yapabilen canlılardır. Üretici canlılara “ototrof  Besin zincirinde diğer tüketicileri yiyerek beslenen
canlılar” da denir. canlılara karnivor (etçil) canlılar denir. Aslanlar,
 Üreticiler, fotosentez veya kemosentez olaylarını kartallar, kobralar vb.
gerçekleştirerek kendi besinlerini yaparlar.  Hem üretici hem de tüketici canlıları yiyerek
 Yeşil bitkiler, Algler, bazı bakteriler, arkeler ve beslenen canlılara karışık beslenenler
bazı protistler ototrof canlıların örnekleridir. (omnivor) denir. İnsan, fare, karga, ayı, domuz vb.
 Karasal ekosistemlerin asıl üreticileri bitkilerdir.
Sucul ekosistemlerde ise siyanobakteriler ve 3. Hem Ototrof Hem de Heterotrof Beslenme
algler en yaygın olarak bulunan üretici  Hem üretici hem de tüketici olan canlıların
canlılardır. gerçekleştirdiği bir beslenme çeşididir.
 Üretici organizmalar, tüm canlıların besin ihtiyacını  En önemli canlı örneği böcekçil bitkiler ve
üretme yanında, atmosferdeki oksijen ve öglenadır.
karbondioksit dengesini de korurlar.
 Üretici canlılar besinlerini üretirken kullandıkları Böcekçil bitkiler
enerji kaynağına göre fotosentetik ototroflar ve  Bu bitkiler azot bakımından fakir topraklarda
kemosentetik ototroflar olmak üzere ikiye yaşadıkları için topraktan alamadıkları azotu,
ayrılırlar. yakaladıkları böceklerin proteinlerinden
karşılar.
Fotosentetik ototroflar  Bu bitkilere örnek olarak ibrik otu ve
 Işık enerjisi yardımıyla CO2 ve H2O gibi sinekkapan verilebilir.
inorganiklerden organik madde sentezi yapan  Böcekçil bitkiler, azot ihtiyaçlarını karşılama
üreticilerdir. Bu olaya fotosentez denir. yönü ile heterotrof, kloroplast taşıdıkları için
 Yeşil bitkiler, siyanobakteriler, öglena gibi bazı fotosentez ile besinlerini üretebilme yönüyle
protistler, bazı bakteriler fotosentetik de ototrof canlı olmuş oluyor.
canlılardır.
Öglena
 Kloroplast organeli bulundurur ve ışık
varlığında kendi besinini kendisi sentezler.

Kemosentetik ototroflar  Bu yönüyle ototroftur.

 Bazı inorganik maddelerin oksidasyonu ile elde  Işık yokluğunda ise dış ortamdan besinini hazır

edilen kimyasal enerji yardımı ile CO2 ve olarak alabilir. Bu yönüyle de heterotroftur.

H2O’dan organik madde sentezi yapan


üreticilerdir.
 Bu olaya kemosentez denir. Bazı bakteri ve
arkebakteriler kemosentetik canlılardır.

Böçekçil bitki Öglena


c) Ayrıştırıcılar (saprofitler= çürükçüller): EKOSİSTEMDE MADDE ve ENERJİ AKIŞI
 Bu canlılar ölü bitki ve hayvan atıkları ile birlikte  Ekosistemde madde ve enerji akışının dengede
diğer organik atıkların üzerine sindirim enzimleri olması üretici, tüketici ve ayrıştırıcı canlılar
salgılayarak bu maddeleri parçalarlar ve ihtiyaç tarafından sağlanır.
duydukları organik maddeleri hücrelerine alırlar.  Üretici canlılar; fotosentez ile güneş enerjisini
Böylece kendi besin ve enerji ihtiyacını karşılar. organik besinlerde depolanır. Depolana bu enerji
beslenme ilişkisine bağlı olarak üreticilerden
tüketicilere doğru aktarılır.

 Bu sırada oluşan CO2 atmosfere verilir.  Sadece üreticilerle beslenen canlılara birincil

 NH3 ise azot döngüsündeki nitrifikasyon tüketici, birincil tüketicilerle beslenenlere ikincil

bakterileri tarafından bitkilerin alabileceği azot tüketici denir.

tuzlarına dönüştürülerek ölü atıklardaki karbon ve  Birincil tüketiciler, otçul (herbivor); ikincil

azot gibi inorganik maddeler, ekosistemdeki tüketiciler ise etçildir (karnivor).

üreticilerin kullanımına hazır hale getirilir.  Ayrıca etçiller üzerinden beslenen tüketiciler de

 Maya ve küf mantarları ile bazı bakteriler en vardır; bunlara üçüncü dereceden

önemli ayrıştırıcılardır. tüketiciler denir.

 Bir ayrıştırıcı organizma prokaryotik (bakteri) ya  Ayrıştırıcılar, ekosistemdeki tüm canlıların

da ökaryotik (mantar) hücre yapısına sahip kalıntılarını ayrıştırmak suretiyle tekrar

olabilir. ekosisteme kazandıran bir bağlantı noktası gibi iş

 Ayrıştırıcılar hem sucul hem de karasal besin görür.

zincirlerinin tüm basamaklarında bulunurlar.  Ayrıştırıcılar besin zincirinin tüm basamaklarında


bulunurlar.

Saprofit canlıların ekolojik önemi;  Besinlerdeki enerjinin üreticilerden otçullara ve

 Doğayı temizler (gönüllü temizlik işçileri onlardan etçillere kadar olan iletimine, besin

gibi) zinciri veya enerji aktarımı denir.

 Toprağı inorganik madde bakımından


zenginleştirirler.
 Canlılar için önemli olan karbon ve azot gibi
atomların tükenmesine engel olurlar.
 Madde döngülerine yardımcı olur.
 Ekolojik dengenin korunmasını sağlar.

Plankton: Denizlerde ve tatlı sularda, suyun


hareketi ile pasif olarak sürüklenen küçük
organizmalar. Mikroskobik alg ve siyanobakteriler,
fitoplankton; pek çok mikroskobik olanlar dahil,
serbest yüzen hayvanlara zooplankton adı verilir.

 Besin piramidi: Bir besin zincirinin üretici


basamağından başlayarak son tüketici basamağına
kadar dikey dizilimine besin piramidi adı verilir.
 Biyokütle: Her beslenme basamağındaki canlıların
toplam organik madde ağırlığına
biyokütle (biyomas) denir.
Genellikle üretici biyokütlesinin yaklaşık %10’u bir
sonraki beslenme basamağında bulunan birincil
tüketiciye geçer.
Biyokütle piramidinde, alt basamaktan
(üreticilerden) yukarıya doğrı çıkıldıkça toplam
biyokütle de azalır.
 Trofik düzey (beslenme basamağı): Adından da Örneğin 1000 kg lık havuç bitkisi onu yiyen
anlaşılacağı gibi canlının besin zincirinde bulunduğu tavşanlara yaklaşık 100 kg kazandırır.
basamaktır. Tavşanlardaki 100 kg lık biyokütle onunla beslenen
tilkilere yaklaşık 10 kg kazandırırken tilkiyi yiyen
kartla 1 kg kazandırabilir.

 Yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi üreticiler


birinci trofik düzeyde bulunur.
 Tüketici canlılardan herbivorlar grubuna  Enerji akışı: Besin zincirindeki canlılar
giren sinek gibi canlılar ikinci trofik birbirleriyle beslenirken organik madde ile birlikte
düzeydedir. enerji de zincirin diğer üyelerine aktarılır.
 Herbivor canlılarla beslenen kurbağa gibi Buna enerji akışı denir.
canlılar ise üçüncü trofik düzeyde yer alan
karnivorlardır.

 Besin ağı: Ekosistemde organizmalar arasındaki


karmaşık beslenme ilişkileri bir ağa benzetilir ve
farklı türlerin birlikte oluşturduğu bu ilişkiler ağı
besin ağı olarak adlandırılır.

 Besin zincirindeki enerji akışı üreticiden


tüketiciye doğru tek yönlüdür. Ancak bu akış
sırasında enerjinin ancak %10’u diğer halkaya
iletilmektedir. Buna %10 yasası denir.
 Bu durumun nedenleri: Canlılar enerjinin bir
kısmını metabolik faaliyetlerinde (hareket,
biyosentez, hücre bölünmesi vb.) kullanmakta,
bir kısmı ısı olarak açığa çıkmakta bir kısmı da
sindirilmeyen besinler içinde atılmaktadır.
 Biyolojik birikim: DDT (bir çeşit böcek öldürücü Parazit zincir: Büyük canlılardan, küçük organizmalara
ilaç), siyanür, bazı ağır metaller ve radyoaktif doğru gider. Üreticilerden başlamak zorunda değildir.
maddeler besin zincirini oluşturan farklı trofik Örnek:
düzeylerdeki organizmaların dokularında gittikçe İnsan → Pire → Bakteri → Virüs
artan oranda birikir ve zararlı konsantrasyon Köpek → Kene → Bakteri → Virüs
düzeyine ulaşabilir. Bu olaya biyolojik
birikim denir.

Saprofit zincir: Ölü organik maddelerden başlar ve


bunlarla beslenen çürükçül (saprofit) canlılarla devam
eder. Doğrudan güneş enerjisine bağımlı değildirler.

 Biyolojik birikiminin en fazla ve en yoğun olduğu


basamak, besin zincirinin en üst basamağıdır.
Örneğin küçük bir dereye karışan ağır metallerden
en az etkilenen fitoplanktonlar, en çok etkilenen
ise küçük balıkları yiyen büyük balıklar ve
sonrasında da büyük balıklarla beslenen hayvanlar
ve insanlar olmaktadır.

BESİN ZİNCİRİNDE ÜRETİCİDEN SON


TÜKETİCİYE DOĞRU GİDİLDİKÇE;

 Aktarılan enerji azalır.


 Enerji kaybı artar.
 Birey sayısı azalır
 Toplam biyokütle (biyomas) azalır.
 Bireylerin vücut büyüklüğü genellikle artar.
 Gelişmişlik ve organizasyon derecesi artar.
 Üreme hızı azalır.
 Biyolojik birikim artar.
MADDE DÖNGÜLERİ VE HAYATIN  Suda yaşayan fitoplankton adı verilen mikroskobik
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ canlılar suda çözünmüş olan CO2 yi fotosentezde
kullanır. Karalarda ise bitkiler atmosferdeki
 Doğada yaşamın sürekliliği için karbon, su, oksijen, CO2 yi kullanır.
azot, kükürt ve fosfor gibi maddeler devirli olarak  Fotosentez olayında, havadaki C02 yeşil bitkiler
kullanılır. Yani canlılar ihtiyaç duydukları bu tarafından alınınca, C02'in karbonu fotosentez
maddeleri yaşadıkları ortamdan alır, kullanır ve yapan canlılara geçer. Bitkilerden besinlerle
sonra bir şekilde ortama geri verir. Maddelerin hayvanlara aktarılır.
ekosistem içindeki bu dolaşımına madde  Bu arada besinlerin yıkılması sonucu oluşan
döngüleri denir. C02 solunum ile tekrar atmosfere döner. Ayrıca
bitki ve hayvanların ölüleri ve artıkları,
1) SU DÖNGÜSÜ ayrıştırıcılar tarafından parçalanarak C02 oluşur.
 Su, güneş ışınlarının etkisiyle okyanuslar, göller, Oluşan bu C02 tekrar atmosfere geçer.
nehirler ve kara parçalarının yüzeyinden  Bitki ve hayvan fosillerinin toprak altında uzun
buharlaşarak atmosfere geçer. süre kalmasıyla oluşan kömür, petrol gibi yakıtlar
 Ayrıca bitki ve diğer canlılardan terleme ve ve kurumuş bitki dokuları yanınca oluşan
solunum yoluyla buharlaşan su da atmosfere geçer. C02 atmosfere karışır.
 Su buharı atmosferin soğuk bölgelerinde
yoğuşarak kar, yağmur vb. yağışlar şeklinde
yeryüzüne ulaşır.
 Suyun bir kısmı göl, gölet gibi su birikintilerinde
toplanır. Bir kısmı da toprağa ve yer altı sularına
katılır. Yer altı suları da çeşitli yollarla tekrar yer
üstü sularına dâhil olur.

3) AZOT DÖNGÜSÜ
 Atmosferdeki azotun canlılar tarafından kullanımı
2) KARBON DÖNGÜSÜ
ve tekrar atmosfere dönmesi olayına azot
 Karbon (C) canlıların yapısını oluşturan organik
döngüsü denir.
moleküllerin temel elementlerinden biridir.
 Atmosferimizde %78 gibi yüksek oranda azot
 Yeryüzünde dolaşıma katılan en önemli karbon
bulunmasına rağmen, hiçbir bitki ve hayvan grubu
bileşiği CO2 dir.
bu serbest azotu kullanamaz.
 Yerkürenin karbon kaynaklarından biri de kireç
 Bu azotun bitkiler tarafından alınabilmesi için
taşı kayalarıdır.
nitrat (NO3) tuzlarına çevrilmesi gerekir. Az da
 Kireç taşları havayla temas ettiği zaman aşınmaya
olsa bazı bitkiler amonyumu (NH4) da kullanabilir.
ve erozyona uğrar. Kireç taşının içinde bulunan
 Bitkiler, nitrit (NO2), amonyak (NH3) ve
mineral karbon yavaş yavaş ayrışıp karbon dioksit
N2 kullanamazlar.
hâlinde denizlere ve atmosfere karışarak karbon
döngüsüne katılır.
A. Atmosfer azotunun toprağa geçmesi yolları E. Azotun serbest hale geçerek atmosfere
1) Baklagillerin kök yumrularında yaşayan rhizobium verilmesi
(azot bağlayıcı) bakteriler, toprakta serbest  Toprakta bulunan denitrifikasyon bakterileri de
yaşayan azotobakteriler ve bazı siyanobakteriler azot tuzlarını tekrar atmosferin serbest azotuna
atmosferin serbest azotunu (azot dönüştürülerek atmosfere verilir. Bu
elementini) tutup toprakta nitrat tuzlarına olaya denitrifikasyon denir.
dönüştürür. Buna biyolojik azot fiksasyonu denir.
2) Yıldırım, şimşek gibi atmosferik olaylar, atmosfer
azotunun amonyak (NH3), amonyum (NH4+), nitrat
(NO3-) şeklinde yağmurla birlikte toprağa
geçmesine neden olur. Buna da kimyasal azot
fiksasyonu denir.

B. Nitrat tuzlarının bitkiler tarafından alınarak


organik yapıya katılması
 Bitkiler toprağa geçen azot tuzlarını su ile birlikte
kökleri ile emerek alır ve organik besin sentezinde
kullanırlar. Beslenme ile bu azotu hayvanlar da alır.

C. Organiğin inorganiğe dönüşümü


 Saprofit canlılar (bazı bakteri ve mantarlar) bitki
ve hayvanların organik atıklarını, ölen
organizmaların kalıntılarındaki azotlu organik
bileşikleri (protein gibi) parçalayarak amonyağa
(NH3) dönüştürürler. Bu olaya pütrüfikasyon
kokuşma) denir.

 Oluşan amonyak bitkiler tarafından doğrudan


kullanılamaz. Amonyak bir H+ iyonu alarak
amonyuma (NH4) dönüşür ki bitkiler bunu
özümseyebilir.

D. Nitrifikasyon
 Oluşan amonyağı kemosentetik bakterilerden olan
nitrit bakterileri nitrite, nitrat bakterileri de
nitrata dönüştürür. Bu olaya nitrifikasyon denir.
 Nitrifikasyon sonucunda amonyak, bitkilerin
kullanabileceği nitrata dönüştürülmüş olur.

You might also like