acquisition: edinim, kazanım
• language acquisition,
• data acquisition
accusation: suçlama
• He made a number of accusations against him.
constitute: oluşturmak, teşkil etmek, bir araya getirmek
• he constites the base, he constitutes a threat.
decisive: belirleyici veya kolay ve çabuk karar verebilen
• You need to be more decisive.
clarity: duruluk, açıklık, belirginlik,
• visual clarity,
• optical clarity,
• painful clarity,
correspond: aynı olmak, birbirine uymak, benzer olmak, uymak
• The story does not correspond to the real one.
courtesy: nezaket, kibarlık
• He listened to all the complaints with great courtesy.
dignity: olgunluk, ağır başlılık, saygınlık
• She accepted the criticism with quiet dignity.
Akademik Kelime Dersleri
exaggerate: abartmak
• Do not exaggerate!
indigenous: yerlisi, oraya ait olan, ora ile özdeşleşen
• This animal is indigenous to my country, The kangaroo is indigenous to Australia.
interfere: burnunu sokmak, hakkı ve haddi olmadan karışmak
• You shouldn't interfere in other people's business.
precision: doğruluk, hassaslık (precise'dan gelir (hassas)
• Precise Decision
massacre: katliam, toplu yok etme, toplu katliam, fiil olarak ise katliam yapmak @dilbilinci
• Hundreds of civils were massacred in this war.
oblige: zorunda olmak, mecbur olmak, mecbur bırakmak
• I felt obliged to ask him, We obliged to sit with her.
merchant: Tacir, Tüccar
• Merchant of Venice
sentiment: düşünce, fikir veya duyarlılık, hassasiyet
• sentimental novel,
• moral sentiment,
• national sentiment
Kelime ve Soru Bankamız çıktı
Satış kanalları için; dilbilinci.com.tr
upcoming: gelecekteki, bir sonraki, (forthcoming), sceptical: şüpheci, kuşkulu, kuşku duyan, (sıfat)
• the upcoming election • I am sceptical about astrology.

validity: geçerlilik, (valid = geçerli) (invalid = geçersiz) reign: saltanat süresi, hükümdarlık süresi, … süresi
• invalid password, • the reign of fear,
• validity period, • the reign of Queen Elizabeth II
• validity date
seize: yakalamak, tutmak, kavramak veya fırsatı yakalamak
striking: çarpıcı • He seized my arm.
• striking feature, • He needs to seize all opportunities.
• striking sample, @dilbilinci
stimulus: teşvik edici,uyarıcı, harekete geçiren
• striking resemblance,
• The initial stimulus,
• There's a striking resemblance between them.
• The stimulus for improvements
straightforward: basit, açık, anlaşılması kolay
• straightforward process.
• She's very straightforward.

companion: yoldaş, bakıcı, rehber, refakatçi

• paid companion,
• travelling companion

Kelime ve Soru Bankamız çıktı

Akademik Kelime Dersleri Satış kanalları için; dilbilinci.com.tr