You are on page 1of 5

Atâ Terzibaşı

(Kerkük, 1924 - )

1924 yılında Kerkük'te doğdu. Sekiz yaşına Kilersözü (atalarsözü) ve türküleri, sistematik bi-
kadar süren mahalle mektebindeki ilk tahsilinde, çimde derleyerek kitaplaştırmağa yöneldi. Bu
Kur'ân-ı Kerîm'in hatminden sonra Gülistan, Gül- arada Türk kültürü üzerine çeşitli inceleme ve araş-
deste ve Fuzûlî'nin eserlerini okudu. İlkokul ve or- tırmalar yaptı. Irak'ta kraliyet döneminde Ker-
taokulu ile liseyi Kerkük'te, 1945-46 öğrenim yı- kük'te yayımlanan Kerkük ve Afâk adlı Türkçe ga-
lında tamamladı. 1950 yılında Bağdat Üniversitesi zetelerde makaleleri yer aldı. Daha sonra yazıişleri
Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Daha sonra müdürlüğünü yaptığı Beşir gazetesinde sürekli ya-
Kerkük'te serbest olarak avukatlık yapmağa baş- zılar yazdı. Ayrıca el-Sakafe el-Cedîde, Beyrut'ta
ladı. Bu arada haftalık edebiyat ve kültür gazetesi çıkan el-Ebîb, yerli Arapça gazeteler ve el-Turas el-
Beşir'in yazı işleri müdürü olarak çalıştı. 26. sayısını Şa'bi dergisi gibi, çeşitli periyodiklerde birçok in-
da çıkardığı bu gazetenin kapatılması üzerine, Mart celeme ve araştırma yazıları yayımladı. Bu arada
1959 tarihinde tutuklanarak Hille'ye sürüldü. Böy- Irak Türklerinin kültür tarihinde önemli yere sahip
lece diktatör Abdulkerim Kasım döneminde Irak Kardaşlık/el-Ahâ dergisinde sürekli yazıları yer
Türklerinin üzerinde estirilen terör ve baskı ha- aldı. Türkiye'de ise Türk Yurdu ve Türk Dili der-
reketlerinden nasibini aldıktan sonra, tekrar Ker- gilerinde yazıları görüldü. Irak ve Türkiye'de, Tür-
kük'te serbest avukatlık mesleğine döndü. Emekli koloji ve folklor gibi konularda yapılan uluslararası
oluncaya kadar bu mesleğini sürdürdü. kongre ve sempozyumlarda, Irak Türklerinin kül-
Atâ Terzibaşı, Irak Türklerinin edebiyatı, kül- tür, edebiyat ve folklor dünyasını aydınlatan teb-
tür ve folklor dünyası üzerine yaptığı araş- liğler sundu. Irak'ta yayımladığı birçok kitaptan
tırmalarla tanınmıştır. Şöhreti Irak'tan başka Tür- bir kısmı, Türkiye(İstanbul)de, Azerbaycan (Baku)
kiye ve Azerbaycan dolaylarında da yayılmıştır. Bu ve İran (Tahran)'da basıldı.
yönü ile Irak'ta Türk kültürünün en büyük tem- A.Terzibaşı, Irak Türkmen edebiyatı alanında
silcisi olmuştur. 1950'li yıllardan sonra büyük rol oynamış, kıymetli
Araştırma ve incelemelerine genç yaşlarda baş- bir kültür adamıdır. Kerkük Şairleri hakkında 6 cilt-
layan Terzibaşı, ilk yazısını Hukuk Fakültesi'nde lik büyük araştırmasının, bugüne kadar 3 cildini
henüz öğrenci iken Mısır'da çıkan el-Risâle der- yayınlayabilmiştir. Bu değerli eserinde, tozlu raf-
gisinde yayımladı. 1950'li yıllardan itibaren de folk- lardan, yerli yazma eserler ile cönklerden, edebiyat
lor alanında derlemeler yapmağa başladı. Özellikle araştırıcılarının kolay kolay ulaşamayacakları yer-
bölgenin zengin folklor ve halk edebiyatı mal- lerden aldığı birçok şair ve yazarı edebiyat dün-
zemelerinden hoyrat ve mâni dörtlükleri, es- yasına tanıtmıştır. Terzibaşı, ilk olarak Irak Türk-
lerinin halk edebiyatı alanında da ilmî bir metodla nak kitap niteliğinde olan birçok eser vermiştir.
çalışarak, yeni yetişen kuşaklara yol gösterici
olmuş ve edebî tenkitleri ile de, birçok şair ve ya- Eserleri:
zan etkilemiştir. Irak Türklerinin yazılı edebiyat di- Şarkı ve Türküler, Bağdat, 1953; Kerkük
linin sadeleşmesine de katkıda bulunan Terzibaşı, Hoyratları ve Mânileri, 3 cilt, Bağdat, 1955, 1965,
şiirde öncelikle gelenekçi bir muhafazakârlık eği- Kerkük 1957 (3. Baskı İstanbul, 1975); Kerkük Ha-
limi sergilemiş, daha sonra, yazı ve edebiyat in- vaları, Bağdat, 1961 (2. Baskı, İstanbul, 1980; 3.
celemelerinde dilde sadeleşme hareketine destek Baskı 2 cilt, Bağdat, 1989, 1991); Kerkük Es-
vermiştir. kilersözü, Bağdat, 1962; Kerkük Şairleri, 3 cilt,
Sayısız araştırma, inceleme yazısı ile ilmî tebliğ Bağdat, 1963, 1967, 1988; Arzı Kamber Matalı,
ve makale yazan Terzibaşı, her biri konusunda kay- (Derleme), Bağdat, 1964 (2. Baskı İstanbul, 1971).

YAZILARI
YAZI DİLİ KONUŞMA DİLİ
(Kardaşlık, 2/4, Ağustos 1962, s. 26-27)
Her milletin kendine göre toplu bir resmi dili deşler olmakla beraber bütün bu lehçeler, uzun bir
vardır. Bu dil, fertler arasındaki konuşma dilinden tarih boyunca çeşitli sebeplerin tesiriyle bir-
az çok ayrı olarak kendini gösterir.. Milletlerin çe- birinden habersiz olarak geliştikleri halde ara-
şitli konuşma lehçelerini birleştiren ve muayyen larında görkemli farklar belirmemiştir.
bir kalıba koyan başlıca lehçe, fasih dil veya yazı Nitekim bu lehçelere mensup toplulukların
dili adım alır. Avamın kullandığı günlük lehçeye fertleri, aralarında karşılıklı olarak kolaylıkla an-
ise, konuşma dili adı verilir. laşmakta ve bu hususta her hangi bir engelle kar-
Bir milletin yazı dili, konuşma diline ne kadar şılaşmamaktadırlar. Son zamanlarda ise yeni va-
bağlı, ne kadar yakın ise o değin kıymet ifâde eder. sıtalar sayesinde bilhassa radyo, basın ve yayın
Yazı dilinin halk dilinden uzak kalması ise o dil tesiriyle umûmî dil, daha da kökleşmekte, daha da
için bir talihsizlik olur; büyük zorluklar ve önemli genişlemektedir.
güçlükler doğurur. Arapça'da yazı dili, avam di- Arapça'nın çeşitli lehçelerini birleştiren Ku-
linden tamamıyla uzaklaştığı için bunu yak- rayş lehçesi, Kur'ân'la tekâmül etmiş ve bu mu-
laştırmağa çalışan dilciler, işlerinde pek başarı sağ- kaddes kitap Arap dili için bir ana kitabı haline
layamıyorlar. Arapça'nın zorluğu da bu bakımdan gelmiştir ki Arapça'yı öteki Sâmî diller gibi silinip
büyük oluyor. Bir zamanlar dil ve kavâid (gramer) inkıraz etmekten korumuştur. Ayrıca, dilin düzeni
kitaplarına ihtiyaç görmeyen Arap halkı, sonradan ve kavâidi hususunda kaynak vazifesi gören
dillerini doğru yazabilmek için, ancak kitaplara Kur'ân, çeşitli dil tartışmalarını her zaman mu-
baş vurmak ve dil kaidelerini öğrenmek zorunda ayyen bir sonuca bağlar.
kaldılar. Türkçe'de ise böyle bir ana kitap mevcut ol-
Türkçe'de ise yazı dili, konuşma diline o kadar mamakla beraber, İstanbul'un gelişmiş lehçesi,
bağlı, o kadar yakındır ki konuşulan sözleri, tıpkı yüzyıllarca esas tutularak, umûmî bir yazı dilinin
tıpkısına yazıya çevirmek mümkündür. Hele bir İs- vücût bulması bilinen bir gerçektir.
tanbullunun şivesi ile umûmî yazı dili arasında gö- Bana kalırsa Türkçe için örnek bir ana kitap
züken farklar o kadar önemsizdir ki bu olay güzel aranıyorsa bu ihtiyacı, nesir sahasında "Dede Kor-
Türkçemiz için en büyük nimetlerden biri sayılır. kut Kitabı" karşılayabilir2. Bundan altı yüzyıl önce
Türkçe'de yazı yazmak dil ve kavâid bilgisini bizim Türkmen lehçesinin mensup olduğu Bayat-
tahsil etmek pek gerekli değildir. Normal olarak Oğuz ağzıyla yazılmış olan bu kitap, hâlâ da can-
konuşma dilini öğrenen bir kimse aynı zamanda lılığını ve tazeliğini korumaktadır. Sade bir dille
yazı dilini de doğru olarak kullanabilmektedir. yazıldığı için bugünün diline pek uygun gel-
Bizim Türkmen şivesi, Türk şivesinden ve yazı diğinden, hem de gerçek yazarı belli olmamak ba-
dilinden azıcık uzak kalmışsa da bunu, başka mil- kımından bunu, dilimizin kutsal ana kitabı saymak
letlerin çeşitli lehçe farklarıyla kıyas edersek, pek yerinde olur. Bu kitap, yazı dilimizin temelini kur-
önemsiz görürüz. Türkmen lehçesi, Azerî lehçesine mada ve kaidelerini korumada orijinal bir eser
Türk lehçesinden1 daha yakın ve belki ikiz kar- olmak itibariyle bunu, her zaman göz önünde tut-

1. yazar burada Türkiye'de konuşulan genel lehçeyi kastediyor (hazırlayanın notu). 2. şiirde ise, Yunus Emre'nin divanını örnek
tutmak doğru olur (yazarın notu).
makla Türkçe'ye, yazı dili yönünden ilerisi için de halde Tisin'de "y" kullanıyorlar1.
emniyetle bakabiliriz. Umûmî yazıda halk lehçesini kullanmak
Her çağ bir çeşit yazı diline bağlanacağına olmaz. Her millette olduğu gibi bizde de konuşma
sade ve temiz bir Türkçe ile yazılmış olan hem de dili yanında umûmî bir yazı dili vardır ki hep
dil ve kavâid esaslarım olduğu gibi ayakta tutan bu bunu kullanıyoruz ve kullanmalıyız da. Ancak
kitabı bir düstûr, bir anayasa saymalıyız ki bununla folklor araştırmaları sahasına giren hususların halk
da dili parçalanmaktan korumuş oluruz. dili ile yazılmasında bir zarar yoktur. Bu arada
Halk dili ile yazı yazmak hevesine kapılırsak mâni, atalarsözü ve halk türküleri gibi metinler
binbir çeşit lehçe ile yazı yazmak zorunda kalırız. yerli lehçeler ile yazılırsa çeşitli lehçelerin hu-
Netekim Irak Türkmenlerinin bile çeşit çeşit leh- susiyetlerini ve dil gelişmesinin tarihi ve coğrafi sa-
çeleri vardır. Hatta Kerkük'ün bir mahallesi olan halarım öğrenmek bakımından bazı yararlıklar
Tisin halkının lehçesi bile bazı hususlarda Kerkük sağlanmış olur. Geri kalan işlerde ise biricik yazı
lehçesinden ayrılmaktadır. Kerkük'te muhatap dilimizi kullanmalıyız; Dede Korkut'un izinden
edatı olan "kâf-sağır kâf" yerine "v" kullandığı yürümeliyiz..

IRAK TÜRKLERİ ve DİL ÖZLEŞTİRMESİ


(Kardaşlık, 8/3, Temmuz 1968, s. 47-49)

Irak Türkleri'nin konuşma dili bir bakımdan Irak Türkleri arasında 1950 yılından önceki
sade ve temiz sayılabilir. Netekim bu dolaylarda neslin devamlı olarak yeni üslûpla yazı yazmış ya-
halkın, İkinci Dünya Savaşı'na değin, ilk mektep zarlarına rastlanılmadığı gibi bugün de eski üslûbu
tahsilini Türkçe olarak yapması, çocukların ma- kullanan bir yazara tesadüf etmek güçtür. Böylece
halle mektebinde (hoca veya mollada) tahsillerini bu gidişle yazı dilimiz, tedrici bir surette yabancı
hep bu dille görmesi sebebiyle ve daha başka se- boyunduruğundan kurtarılmakta olup, atılan
beplerden ötürü konuşma dili, tam manasıyla an Arapça ve Farsça sözcükler yerine öz Türkçe söz-
(sade) bir dil vasfını taşımaktaydı. Sonraları ise, cükler kullanmak yoluyla özleşmeğe doğru ağır
mekteplerde Arapça tahsil mecburiyeti konunca ama geniş adımlarla ilerlemektedir.
yeni yetişen töremenin (neslin) konuşma tarzında Dilimizin özleştirilmesi, bugün bazı Türk ül-
bu dilin etkisi görülmeğe başlamıştır. kelerinde en çok yazı diline girmemiş halk söz-
Bugün hiç tahsil görmemiş ana babaların dili, cüklerini kullanmak, eski kitaplardan taranan
mektepte okumuş gençlerinkinden daha sade ve Türkçe sözcükleri, ayrıca uydurma sözcükleri ve
daha temizdir. Yabancı dillerin etkisinden uzak nihayet iki sözcüğün birleştirilmesinden doğan
kalmış köylülerin de dili, şehirlilerinkinden daha yeni sözcükleri kullanmak yoluyla yapılmaktadır.
özlü ve daha arı sayılır. Bu yollara ek olarak, Irak Türkleri tarafından ek-
Yazı diline gelince, bunun, konuşma dilinin lenen iki yol daha vardır. Bunlardan biri, yazı di-
aksine olarak eskiden hep Arapça ve Farsça'nın et- linde eskiden mevcut bir sözcüğü yeni anlamda
kisi altında bulunduğu bilinmektedir. Bugün ise kullanmak yoludur. İkincisi de cümle terkibi ile il-
özleşme yolunda atılan adımları yakından iz- gili yoldur.
lemekteyiz. Şimdi bütün bu yolları bizim dolaylardan ör-
Irak Türkleri arasında ilk defa olarak 1952- nekler vererek açıklamağa geçerken, bunların,
1953 yıllarında sade dili, yazı alanında kullanmağa bazen birbirine karıştıklarını da gördüğümüzü be-
"Kerkük" gazetesinde başladığım zaman yazar ve lirtmek yerinde olur ki bu durumu, verilen ör-
okuyucuların tepkisi ile karşılaşmamıştım. Hatta, neklerden öğrenmek mümkündür:
adı geçen yazılarımda kullandığım çeşitli yeni
sözcükleri ve öz Türkçe cümle terkiplerini halkın 1. Konuşma dilimizde mevcut olup, eskiden
büyük rağbetle benimsediğini görmüş, se- yazı diline geçmemiş sözcükleri bugün, ister bi-
vinmiştim. Ülkemizde vaktinin başta gelen klâsik lerekten olsun, ister gelişi güzel, sık sık kul-
şairi yarlığanmış Hicri Dede'nin bu tarz yazılardan lanmaktayız. Sayısız olan bu sözcüklerden burada
hoşlanarak bana ithaf ettiği uzun bir şiirini öz sadece hukuk dilinden örnekler vermekle ye-
Türkçe olarak yazmıştı. tiniyoruz.

1. Örnek olarak Türkiye Türkçesi'nde "senin" karşılığında Kerkük'te "seniv", Tisin ağzında ise "seniy" kullanılır (hazırlayanın notu).
Alacağ (her çeşit borç, deyn), alver (ticaret), al- fıkralarda geçmiştir.
verçi (tüccar), aracı (ara bulucu, vasit), ayağ (rüş- 5. Mevcut bir sözcüğü yeni anlamda kullanmak:
vet), bağışlamak (hibe etmek), basmak (ev basmak, Netekim, "ses" sözcüğü bilinen anlamından başka
taharri etmek), borçlu (medyun), çuğunlamak "oy" yani rey karşılığında, "kavan" sözcüğü, arı ko
(ihbar etmek), imamevi (kadın mahpushanesi), vanından ayrı olarak gramafon ve plak kar
itgin (mefkud, gaip), kanlı (katil), kırgın (müflis), şılığında, "kanad" mısra karşılığında, "bakan" se
kurma ve kurama (komplo), ortaklı (müşterek), yirci, "yıldız" peyk, yapma ay "cam" röntgen
savha (miras). karşılığında kullanılmaktadır.
2. Eski kitaplarda geçen ve yarım çağ önceki 6. Cümle terkibi: Yabancı sözcüklerden kur-
yazı dilimizde kullanılmayan sözcükleri bugün tulmanın en önemli yollarından sayılabilen cümle
büyük bir alışkanlıkla kullanıyoruz. Bu arada, yerli terkibi konusu, dikkatle ele alınmalıdır. Her hangi
şair ve yazarların eserlerinde geçen o çeşit söz- bir cümlede geçen yabancı bir sözcüğü atarak, ye-
cükleri gösterebiliriz. Örnek olarak burada sadece rine cebir muadelesi1 gibi başka bir sözcük atmak
Fuzûlî'den aldığımız öz Türkçe sözcükleri ya her zaman için dil zevkine uymamaktadır. Bunun
zıyoruz ki bunların çoğu konuşma dilimizde hâlâ en doğru yolu, sözcük değiştirme usûlünden daha
kullanılmaktadır. Sözgelişi, adağlı (nişanlı), artuk çok cümleyi ortaklı konuşma diline göre ayar-
(fazla, ziyade), bilmemezlik (cehalet), diri (canlı), lamada aranmalıdır. Bununla hem dili özleştirmiş
diriliğ (hayat), dözmek (tahammül etmek), kamu hem de yazı dilini konuşma dilinden ayırmış olu-
(hep), kanlı (katil), kez (defa), od (ateş), sağ (hasta ruz. Bu yolun örneklerine yazı dilimizde bol bol
olmayan), sağalmak (şifa bulmak), savaş (mu rastlanılmaktadır.
harebe, kavga), sınmak (mağlup olmak), tapşırmak
Dilimizi özleştirmenin önemli gayelerinden
(havale etmek, bırakmak), yüngül (hafif) gibi söz
biri de çeşitli ülkelerde yaşıyan Türk halkı ara-
cükler artık yazı diline geçmiş durumdadır.
sındaki anlaşma bağlarını kuvvetlendirmek ol-
3. Uydurma sözcükler: Bunlar daha çok son malıdır. Buna göre her hangi bir ülkede Türkçeyi
zamanlarda Türkiye'de uydurulmuş sözcüklerdir. özleştirirken daha çok yabancı dillerin etkisini ön-
Dil zevkimize uygun olanlarını biz de kul- leyecek biçimde dilimizi korumağa çalışmalıyız ki,
lanıyoruz. Bununla beraber, bizim dolaylarda da bu da iki gerçeği benimsemekle mümkündür:
halk, yeni sözcükler bulup kullanmaktadırlar. Bun
lardan, çağımızın getirdiği gerekli sözcüklerden 1. Dilimizi özleştirmede bugün olduğu gibi,
bazılarını aşağıya alırken, "uydurma söz" deyişini yarın da tedrici bir sekide çalışmağa dikkat edelim.
hoş görürlükle karşılayarak, buna hiç kızmayalım. Varsın da dilimiz yüzyıllar içinde özleşsin de beş-
Çünki dil, temelinden uydurmadır. Yoksa bugün on yıl içerisinde kötüye kullanılmasın. Bir milletin
konuştuğumuz sözler, levh-i mahfuzda ezelden dil tarihinde onyıllar önemli birşey ifade etmez. Dil
yazılı değildir. Örnekler: Açar (burgu açmağa mah inkılâbı öbür inkılâplara benzememelidir. Bunu
sus ucu yassı demir alet), çamurluk (tekerlekli ta itidalle gerçekleştirmeliyiz. Yoksa zararı ya-
şıtlarda çamur sıçramasını koruyan nesne), de- rarından daha çok olur. Halkımızı adetâ yeni bir
mirat (bisiklet), emceklik (sutyen), günsayan dil öğrenme çabasına zorlamayalım.
(takvim), kulaklık (doktorların muayene yaparken 2. Her hangi bir ülkede Türkçeyi öz
kulaklarına taktıkları alet), önlük (doktorların giy leştirirken başka ülkelerin özleştirme hareketlerini
diği beyaz giyiş), resimalan (fotoğraf makinesi), de göz önünde tutmak lazımdır. Yoksa da ta-
saçburan (kuaför), saçma (av tüfeği), yerdöğen (as asssuba kapılarak, illâ da bize uyulmalı diye öz ba
falt rolası).. şına çabalamak, Türk halkı arasında dil ba
kımından derin uçurumlar yaratır.
4. İki sözcüğü birleştirerek bunların an
lamlarından ayrı yeni bir anlam ifade eden sözcükler İşte dilimizi özleştirmede önderliği elinde tut-
bulma yolu: Bu yol, bizde de, yani Irak Türkleri ara tuklarını düşünenlerin bu iki gerçeği kavramaları
sında önemle tutulmaktadır. Örnekleri yukarıki gerekir.

1. denklemi

You might also like