Professional Documents
Culture Documents
Teresa Carpenter - Prens Ve Aşkı.
Teresa Carpenter - Prens Ve Aşkı.
www.CepSitesi.Net
ROMANIN KARAKTERLERİ
Prens Julian Ettenburl
Romanın erkek kahramanı, Kardana vekil Prensi
Prens Donald Ettenburl
Julian’ın ağabeyi
Prenses Helene Ettenburl
Donald’ın eşi
Prens Samson Alexander Ettenburl
Donald ve Helene’nin otuz iki aylık oğulları ve Kardana veliahdı
Katrina Lynn Carrere Vincente
Romanın kadın kahramanı, dadı ve Pasadonya Prensi Jean Claude’un vaftiz kızı
Prens Jean Claude Carrere
Pasadonya prensi
Prenses Bernadette
Jean Claude’un güzel eşi
Kral Lowell Ettenburl
Kardana Kralı
Tessa
Helene’nin arkadaşı ve Samson’un dadısı
GiGi
Kral Lowell’in annesi ana kraliçe
Grimes, Kristof, Neil
Kardana Sarayında çalışan personel
~ BİRİNCİ BÖLÜM ~
Bugün tüm dünya Donald ve Helene Ettenburl, Kardana Prens ve Prensesinin düşen
uçağının bulunabilmesi, kurtarma ve arama çabalarını engelleyen Allie kasırgasının durması
için dua ediyor. Pasadonya Prensliğinden bugün yanlarında ileri gelen kişilerle Fransa’da
kayak yapmak üzere ayrılmışlardı. Uçak Pasadonya’dan ayrılırken Avrupa’nın üzerinde kar
ve yağmur fırtınasının oluşacağına dair hiçbir işaret yoktu. Kraliyet uçağından en son çağrı
cumartesi sabahı alınmış ve sonra irtibat kesilmiştir. Hazır olarak bekletilen uzman Fransız
kurtarma ekipleri, hava şartları düzelir düzelmez arama çalışmalarına başlayacaklarını
bildirmişlerdir. Prens Julian Ettenburl, Fransız yetkililer ve kurtarma ekibiyle görüştükten
sonra Pasadonya’da bir kraliyet sarayında çocuk bölümünde misafir olarak kalan yeğeni,
prens ve prensesin otuz iki aylık oğlu, Samson Alexander Ettenburl ile birlikte olabilmek için
Pasadonya’ya geri dönmüştür. Uçakta Donald ve Helene Ettenburl ile birlikte…
JULIAN başparmağı ile telefonunun ekranını kapattı ve telefonu cebine koydu.
Sadece Fransa’nın en uzman kurtarma ekibi değil aynı zamanda Kardana’nın da en uzman
ekiplerini toplamıştı. Uçağın düşüş haberi bir yıl önce felç geçiren babasını neredeyse
öldürüyordu. Julian ailesini toplayıp bir an önce eve dönmeliydi. Bu fırtınada kullanabileceği
tek araç trendi. Her ne kadar pek konforlu olmasa da ona kurtarma ekipleri için gerekli bazı
ayarlamalar yapmasına olanak tanımıştı. Prens Jean Claude fırtınanın geçmesini beklemesi
için Julian’ı sarayına davet etmişti ama Julian eve dönmeyi tercih etmişti. Saraydaki çocuk
bakım bölümündekilerin Samson’u hazırladıklarını umuyordu.
Çocuk bölümüne vardığında Julian orta yaşlı, anaç görünümlü bir kadın tarafından
nazik bir şekilde karşılanmıştı.
Majesteleri. Umarım en kısa zamanda kardeşiniz ve yanındakilerin sağ ve salim bir
şekilde bulunma dileklerimi kabul edersiniz.
Teşekkür ederim. Yeğenimi görebilir miyim?
Tabii. Ama Prens Samson uyuyorlar. Yaşlı hanım ekledi. Annesi ve babasını özlediği
için biraz huzursuz ve rahatsız olduğundan onu uyandırmak istemem. Görebilirsiniz ama size
tavsiyem onu uyandırmamanız yönündedir.
Teşekkür ederim, müdüre hanım. Julian onun tavsiyelerini anladığını gösterir şekilde
başını eğdi. Müdüre hanımın yanında üç görevlinin durduğunu fark etti. Bu odada Samson’un
çok iyi bakıldığına emindi.
Bir an önce Kardana’ya dönmek istiyorum. Lütfen prensin eşyalarını hazırlayın. Ona
bakan görevlinin derhal bana rapor vermesini istiyorum. Samson’un bakıcısı Tessa’nın
ortalıkta bulunmayışı Julian’ı şaşırtmıştı.
Yengesinin de cesaretlendirmesiyle her zaman etrafında koşuşturur ve onu süzerdi.
Yengesi Helene’nin çok yakın bir arkadaşıydı ve Julian’a göre çocuk bakıcısından çok bir
refakatçiye benziyordu.
En iyisi eve geri dönmek, dedi Julian önünde duran kadına.
Müdüre hanım başını salladı. Etrafında tanıdığı kişilerin olması onu rahatlatacaktır.
Ama yine de şimdi onu uyandırırsanız huzursuz ve sinirli olacaktır. Biraz bekleyemez
misiniz? Müdüre hanım onun arkasındaki bir şeye baktı ve tekrar ricasını yeniledi. Belki
akşam yemeğinden sonra uyandırırsınız?
Maalesef, zaman kaybetmeyi göze alamam. Lütfen beni yeğenimin yanına götürün,
dedi Julian.
Tabii. Müdüre hanım içini çekerek Julian’ın arkasındaki diğer odaya açılan kapıyı işaret etti.
Bu odada perdeler kapatılmış ve kısık bir ışık yakılmıştı. Odanın batı köşesinde
Samson yarış arabası şeklindeki alçak yatakta uyuyordu. Yanındaki yatakta daha büyük bir
çocuk yatıyordu. Julian, Samson’un yanında durup ona bakarken küçük yeğeninin uykusunda
kaşlarını çattığını ve inlediğini gördü.
Ona bakarken Julian kendinin onu yetiştirmek için çok yetersiz olduğunu düşündü.
İleride kral olacak bir çocuğu yetiştirme sorumluluğunun üzerine kalabileceği düşüncesi onu
korkutuyordu. O bekâr kalmayı tercih etmişti. Gözlerden uzak hayatını yaşamayı seviyordu.
Hazine Bakanı olmak, sayılar ve stratejilerle uğraşmak onun sevdiği işlerdi.
Kardeşinin sağ salim dönmesine dua etmesinin bir başka nedeni daha.
Julian, ami. Gerçek bir sarışın olan Prenses Bernadette sessizce odaya girmişti.
Prenses ona doğru yürümüş sıcak bir şekilde kucaklamış ve yanaklarından öpmüştü. Çok ama
çok üzgünüm. Donald ve Helene’den iyi bir haber var mı? Julian başını hayır anlamında
sallarken bakışları Prensesin arkasından odaya giren kısa, platin saçlı, ince kadına kaymıştı.
Tessa. Güzel.
Yeni bir haber yok. Hava şartları tam bir kurtarma araması yapılması için uygun değil.
Amerikan hükümeti yardım için SEAL ekibi gönderdi. Kötü hava şartlarına rağmen
çalışabilen bu ekibin çalışmaları yine de çok ağır ilerliyor.
Bu da bir şeydir. Prenses, Julian’ın elini kuvvet vermek istercesine hafifçe sıktı. Biz
onların sağ salim dönmeleri için dua ediyoruz.
Julian başını salladı. Fransa’ya dönüp kurtarma çalışmalarına katılabilmek için acele
etmemi anlayabilirsin.
Tabii. Prenses, Samson’a baktı. Zavallı bebek bir şeylerin iyi gitmediğinin
farkındaydı. Çok huzursuzdu. Seni gördüğü zaman mutlu olacaktır. Ailesinden birisiyle
olmak ona iyi gelecektir.
Samson’a baktığınız için çok teşekkür ederim. Bu zorlu zamanda onun iyi ellerde
olduğunu bilmek çok rahatlatıcıydı. Ama şimdi yakalamamız gereken bir tren var. Başıyla
yatağı işaret etti. Tessa.
Mavi gözlü dadı gözlerini kırpıştırdı ve yatağa uzanıp çocuğu kucağına aldı. Samson
önce Julian’a sonra Tessa’ya baktı ve çığlık atmaya başladı.
TİZ bir çığlık Katrina Vincente’yi uyandırdı. Ufak yatağında sıçrayarak oturdu ve aklı
hemen Samson’a gitti. Dadısıyla birlikte olmak istemiyordu. Kalın kafalı, aslında Katrina bu
kelimeyi yerli yersiz kullanmazdı, çocuğa annesi ve babasının gelmeyeceğini söylemişti.
Tabii çocuk da kriz geçirmişti. Her ne kadar Tessa hatasını sonradan anlamış ve hatasını
düzeltmeye çalışmışsa da daha üç yaşına bile basmamış olan küçük çocuk onu anlamamıştı. O
andan itibaren Tessa’yı yanında istememişti. Tanıdık biriydi ama annesi değildi ve Samson
onu gördüğünde annesinin hâlâ dönmediğini anlayacak kadar zekiydi.
Mon Dieu. Katrina öne çıktı. Umarım bu çocuğu uyandırmak için iyi bir nedeniniz
vardır. Yoksa kafanızı uçururum.
Katrina. Sammy onun sesine doğru döndü ve kollarını ona uzattı.
Katrina uzandı, bu küçük zavallı çocuk kalbini sızlatıyordu.
Sen kimsin? Adam geri adım atmış ve dönmüştü. Böylece Katrina’nın, Samson’a
ulaşmasını engellemişti. Adam başını eğerek ona bakıyordu. Kalın sesindeki titreşim
Sammy’nin tekrar çığlık atmasıyla kesilmişti. Sammy adamın kollarından kurtulmak için
çırpınıyordu. Samson sakin ol, çocuğum.
Ben onu uyutan kişiyim. Katrina onu sakinleştirip uyutana kadar çok zorlanmıştı.
Bir gün önce Katrina erkenden işine geldiğinde Samson çığlıklar atıyordu. Prens Jean
Claude ve Prenses Bernadette’nin çocuklarına bakmakla görevli olan Katrina bu durumlara
alışıktı. Katrina bebeği hemen kucağına almış ve yumuşak bir sesle şarkı söylemeye
başlamıştı. Samson önce bağırmış ve kurtulmak için çırpınmıştı ama Katrina onu sağlam
şekilde tutarak o ağlarken bir yandan yürümüş bir yandan da şarkı söylemişti. Sonunda
Samson birkaç saat uyuyabilmişti.
O andan itibaren Samson, Katrina’ya bağlanmıştı. Katrina onun bakımını
üstlenmekten hiç çekinmemişti. Onu sakinleştirmeyi başarmış ve gün içinde bir şeyler
yedirebilmişti. Ama Samson ancak birkaç dakika uyuyor ve sonra çığlıklar atarak uyanıyordu.
Dr. Lambert, Samson’un uykusunda kâbus gördüğüne kanaat getirmişti.
Samson evine dönüyor, dedi adam.
Onu bana ver. Adamın duruşundan etkilenmemiş olan Katrina, Samson’a doğru
uzandı. Samson’un ağlayışına odaklanmış olan Katrina kucağından çocuğu almaya çalışırken
bir anda adamın gücüyle baş edemeyeceğini anlamıştı.
Tamam, bebeğim, derken Sammy’nin sarı saçlarını okşadı ve onu sakinleştirmeye
çalıştı. Tamam. Katrina geldi.
Anne! Sammy ağlarken adamın kucağında kendini arkaya doğru atmıştı.
Bu hareketi beklemeyen Katrina kendini arkaya atamadığından Samson’un başı sert
bir şekilde onun başına çarptı. Acı içinde kalan Katrina bir anda gözlerinin karardığını ve
boşluğa düştüğünü hissetti. Olduğu yerde sallandı ve bir anda belinde sert bir erkek kolu
hissetti. Sonra yavaşça karanlık açıldı ve Sammy’nin kucağında olduğunu kendisinin de
yabancının kucağında olduğunu fark etti. Bacakları hâlâ kendini taşımakta zorlanıyordu ama
düşmeyeceğinden emindi. Arka planda sesler kulağına geliyordu.
Katrina!
Aman Tanrım!
Doktor çağırın!
Sammy ona sarılmış, küçücük başını göğsüne yaslamıştı. Dengesini hâlâ geri
kazanamamış olan Katrina onu tutan adamın amber renkli gözlerine bakıyordu.
Seni tuttum. Sıcak nefesi ensesindeki tüyleri kaldırmıştı. Birkaç dakika öncesine kadar
uyumakta olduğu yatağa doğru götürdü. Otur. Başını kontrol etmeliyiz.
Önce Sammy, diye ısrar etti Katrina yatağa oturmuş olmaktan dolayı rahatlamıştı.
Birkaç dakika içinde Dr. Lambert gelmişti. Küçük adamımız bu gece nasıl bakalım?
Duyduğuma göre başıyla seni nakavt etmeden önce biraz uyuyabilmiş. Seni de kontrol etmek
istiyorum.
Ben iyiyim ama Sammy’nin başının arkasında ele gelen bir şişlik var. Katrina bu arada
Prens Julian’a delici bakışlar atıyordu. Oh, evet, şimdi bu muhteşem adamın kim olduğunu
anlamıştı. Ama oui, uyandırılmadan önce birkaç saat uyumuştu.
Bakalım ne olmuş.
Doktor her gün Sammy’i kontrole geldiğinden onu Katrina’nın kucağından almaya
çalışmamıştı. Nazik bir şekilde onunla konuşarak, ona neden ve ne yapacağını anlatarak
kontrol etmişti. Çocuğun kontrolü bittikten sonra aynı şekilde Katrina’yı da kontrol etmişti.
Bayıldın mı? Doktor, Katrina’nın sol gözüne ışık tutuyordu.
Hayır. Katrina dikkatini doktora vermişti.
Neredeyse bayılıyordu, diye söze karıştı derinden gelen kalın bir ses.
Bu hatırlatma Katrina’ya onun kollarında hissettiklerini de hatırlatmıştı. Katrina onun
sert vücuduna yaslanmış ve zayıf bir anında onun sıcaklığını vücudunda hissetmişti. Bu anı
bir anda kanının kaynamasına ve başının zonklamasına neden olmuştu. Her ne kadar revirde
yatmaya bir itirazı olmasa da doktorun kalp çarpıntısını fark etmesini istemiyordu. Çünkü bu
kalp çarpıntısı kendisinin Kardana Prensi Julian’a yeğenini uyandırdığı için başını
kopartacağını söylemiş olmasından ileri geliyordu.
Tabii bunu gerçekten yapacağından değildi ama Sammy’nin dinlenmeye ihtiyacı
vardı. Tessa’nın ona anne ve babasının kaybolduğunu söylediğinden beri doktorun da
tavsiyesiyle Katrina onunla bu konuyu konuşuyor ve onları bulmak için neler yapıldığını
Samson’a anlatıyordu. Bu konuşmalar onu sakinleştiriyordu.
Kelime hazinesi az olabilirdi ama Samson her şeyi anlıyordu.
Katrina ona hep annesi ve babasının döneceğini ve her şeyin daha iyi olacağını
söylüyordu. Samson onu seven, onu koruyan, annesi ve babasını geri getirmek için her şeyi
yapacak insanlarla birlikte olacaktı.
Ama maalesef Prens Julian bu tanımlara uymuyordu. Sıcak ve sevecen kelimelerini
onu tanımlamak için kullanamazdı Katrina. Soğuk ve duygusuz kelimeleri onun için çok daha
uygundu. Prens Julian duygularını hiç göstermiyordu. Ama kardeşi daha cana yakındı.
Sarışın, göz alıcı bir yakışıklı ve kraliyet ordusunda askerdi. Dünya onu Yakışıklı Prens
olarak tanımlıyordu.
Julian ise daha koyu renkliydi. Ama Katrina genç prensi daha yakışıklı olmasa bile
daha çekici bulmuştu. Katrina başını eğdi, ona ya da hiçbir erkeğe ilgi duymuyordu. Katrina,
prensin ağabeyini bulmak için her şeyi yapacağından emindi. Ama Sammy bu sırada aradığı
ilgiyi bulamayacaktı.
Her ikiniz de biraz sarsılmışsınız. Doktor oturmuş her ikisine de bakıyordu. Ve her
ikiniz de yorgunluktan bitkin bir durumdasınız. En azından yirmi dört saat dinlenmenizi
tavsiye ederim.
Seyahat edebilir mi, doktor? Julian omuzlarını dikleştirerek sormuştu. Trende
dinlenebilir.
Katrina gerginleştiğini hissetti. Sammy ona doğru yaslanınca Katrina hafifçe onun
sırtını okşadı ve eliyle kulaklarını kapadı. Herhalde bu adam Sammy’i bu gece götürmeyi
düşünmüyordu?
Majesteleri, Fransa’ya dönmekte acele etmenizi çok iyi anlıyorum ama çocuk bir
sarsıntı geçiriyor. Ona annesi ve babasının gelmeyeceği söylenmiş.
Bu sözler üzerine Julian’ın onaylamayan amber renkli gözleri Katrina’nın gözlerini
buldu. Kimi suçladığı çok açıktı. Katrina yutkundu ama gözlerini kaçırmadı.
Doktor devam etti. Sammy çok gergin. Bütün personel, özellikle Katrina elinden
geleni yaptı ama bu haberden sonra çok az yemek yedi ve uyudu. Bir de başını çarpması
sonucunda trende gerekli olan istirahatı alamayacağını düşünüyorum.
Julian- Bernadette prensin yanına doğru yürüdü -sana odanı hazırladık. Neden bu gece
kalıp yarın Sammy’nin nasıl olduğuna bakmıyorsun? En erken tren saat sekizde, çok da fazla
gecikmezsin.
Julian, Bernadette’ye kabul ettiğini belirtircesine başını salladı. Bu gece kalacağız.
Ama Samson’un yanımda olmasını istiyorum.
Tabii. Bernadette, Katrina’ya umut dolu bir bakışla baktı. Süitinde iki oda var. Yatağı
ikinci odaya koymalarını söyleyeceğim.
Teşekkür ederim. Çok naziksin.
Umarım yemekte bize katılırsın. Jean Claude kurtarma çalışmalarını yakından izliyor.
Seninle konuşmaktan mutluluk duyacağından eminim.
Ben de. Prens içini çekti ve ilk kez duygularını gösterdi. Aslında şimdi acıktığımı fark
ettim.
O zaman beraber yemek yiyelim. Prenses koluna girdi ve onu kapıya doğru götürdü.
Aşçımız seni etkileme fırsatı bulduğuna çok sevinecektir. Önce biraz rahatlamak ister misin?
Yok, hayır böyle iyiyim. Tessa’ya baktı. Samson’u odama yerleştir, lütfen. Sonra
eleştiri dolu bakışlarını Katrina’ya çevirdi. Ona senin bakmanı istiyorum.
Tabii, majesteleri, dedi Tessa ve başını eğdi.
Onun bu sözleri üzerine Katrina kızardı. Ukala yaratık diye düşünürken onun
kendisine sırtının dönük olduğuna sevindi. Gözleri yaşlarla dolmuştu. Yorgunluktan, dedi
kendi kendine Katrina. Bu davranışlar onu etkilemezdi. Kraliyet dünyasında yaşıyordu,
sarayda çalışıyordu. Bu davranışlara aldırmamayı uzun zaman önce öğrenmişti.
Dr. Lambert onu bir kenara çekti. Sevgili Katrina, yatağına gitmelisin.
Oui. Yatağını nasıl da özlemişti. Ama önce Sammy’nin iyi olduğundan emin
olmalıydı hem de amcasının isteklerine rağmen. Onun emirlerine uymayacaktı.
Buna razı gelmene sevindim. Bu gece boyunca birinin seni saat başı kontrol etmesi
gerekiyor.
Ya Sammy? diye sordu Tessa. Gece onu da uyandırmalı mıyım?
Evet. Uyandırın ve gözbebeklerini kontrol edin. Eğer herhangi garip bir şey görürseniz
veya kusmaya başlarsa hemen beni çağırın.
Tessa başını salladı ve uyumakta olan Sammy’i kucağına aldı. Sammy inleyerek
uyandı ve ağlamaya başladı.
Katrina ayağa kalktı, onu göğsüne yasladı. Sammy hemen gözünü kapatmıştı.
Sammy’i prensin odasına götüreceğim ve yatıracağım.
Tessa onun yolunu kesti. Dadı onu hor gören bir ifadeyle bakıyordu. Ben alacağım.
Hiç sanmıyorum. Katrina kadının etrafından dönmek için harekete geçti. Ama Tessa
onu yine durdurdu. Majesteleri çok açıkça isteğini belirtti. Samson benim sorumluluğumda ve
benim onu odasına götürmemi istedi.
Katrina içini çekti. Sammy kollarında gittikçe ağırlaşıyordu. Bak, senin prensi
etkilemek istediğini biliyorum ama Sammy’nin ağlamasını durdurmak için uğraşacak gücüm
yok. Çok yorgunum. Bırak Sammy’i yatırayım, sen de biliyorsun ki eğer ben yatırırsam
uyumaya devam edecektir.
Sammy benim sorumluluğumda, diye itiraz etmeye devam etti Tessa.
Ve ben de bir dakika sonra onu sana vereceğim ve kendi odama gideceğim. Katrina
daha fazla tartışamayacaktı. Önündeki kadını itti ve odadan çıktı. Bir düşün, sence Prens
Julian odasına geldiğinde uyuyan bir çocukla mı karşılaşmak ister yoksa ağlayan bir çocukla
mı?
Odaya geldiklerinde yatak henüz gelmemişti. Katrina mavi koltuğa minnetle oturdu.
Katrina bu sarayı çok severdi. Çocukken babasıyla buraya geldiğini hatırlıyordu. Buranın en
huzurlu yer olduğunu düşünürdü. Babasına bir gün burada yaşayacağını ve çalışacağını
söylediğini hatırlıyordu. Üç yıl önce buraya taşınmıştı. Ama Katrina bunun hiç bu kadar
ıstırap verecek bir şekilde olacağını düşünmemişti.
Çok sıkı çalışmış ve sonunda çocuk bölümünde iş bulmuştu. Çocuklarla birlikte
olmaktan hoşlanıyordu. Özellikle kraliyet ikizleri, Devin ve Marco ile birlikte olmaktan çok
hoşlanıyordu. Karatede siyah kuşak sahibi olmasından dolayı genellikle onlarla birlikte
oluyordu. Üç yaşındaki erkek çocuklar çok yaramaz olmalarına rağmen o kadar zeki ve
sevecendiler ki onlara karşı koymak olanaksızdı.
Uyuklayan Katrina, Tessa’nın başında dikildiğini fark etti. Odanın kapısından
baktığında yatağın yerleştirildiğini gördü.
İyi, dedi kendi kendine. En son istediği şey kafasının dikine giden o prensle bu gece
tekrar karşılaşmaktı.
~ İKİNCİ BÖLÜM ~
~ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ~
~ BEŞİNCİ BÖLÜM ~
~ ALTINCI BÖLÜM ~
JULIAN Katrina hiç tereddüt etmeden ona yaklaştı her iki eliyle onun ellerini tuttu.
Julian’ın elleri soğuktu ve titriyordu. Çok üzgünüm.
Bu ana kadar inanmamıştım. Julian başını eğmişti, sıcak nefesi yanaklarına değiyordu.
Bu olasılığın farkındaydım ama gerçekleşmemişti. Ağabeyim öldü.
O çok daha iyi bir yerde şimdi, dedi Katrina ve onun ellerini sıktı. Julian başını isyan
edercesine sallıyordu. Alnı neredeyse Katrina’nın alnına değecekti. Katrina eliyle onun
çenesini okşadı. Julian garip bir ses çıkararak Katrina’ya sarıldı.
Her zaman bana destek olurdu. Çok iyi kalpliydi. Onu kaybetmek istemiyorum.
Biliyorum. Katrina onun sırtını okşadı; Julian ellerinin altında titriyordu. O her zaman
kalbinde olacak.
Julian bir şey söylemeden ona sarılıyordu. Katrina buna izin verdi. Önünde çok zorlu
bir dönem vardı. Julian kendisini ona hazırlıyordu. Kral Lowell geçen yıl hastalanınca tüm
görevlerini veliahdına bırakmıştı. Şimdi bu görevlerin hepsi Julian’a geçmişti. Trende
geçireceği bu zaman tek yas tutabileceği zamandı.
Zavallı Kral Lowell. Hem oğlunu hem de veliahdını kaybetmek ne kadar üzücüydü.
Katrina onu dün gece haberlerde izlemişti; umutlu ve güçlü bir şekilde kurtarma
çalışmalarının sonucunu bekliyordu. Julian ve Sammy’nin yanında olması onu bir nebze
rahatlatacaktı. Katrina gözyaşlarının yanaklarından süzüldüğünü hissediyordu. Kollarıyla
Julian’a sıkıca sarıldı ve başını göğsüne yasladı.
Babam telefonda haberi duyunca yıkıldı, diye fısıldadı Julian. Yıkıldı ve ağladı.
Katrina onun sesinden babasına ne kadar üzüldüğünü ve acı çektiğini anlayabiliyordu.
Tamam, bu şekilde ilişkilerine bir mesafe koyamazdı Katrina. Ama önemsemiyordu.
Julian’ın acısı içine işlemişti. Onun acısına kayıtsız kalmak için soğuk kalpli biri olması
gerekirdi.
Ağlaması daha iyi, dedi Katrina. Krallar bile oğulları için yas tutmalıdırlar.
Başkalarının bilmesi onu üzer.
Sırrı benimle güvende, merak etme. Katrina bir adım geri çekildi ve cebinden bir
mendil çıkararak Julian’ın yüzünü sildi. Senin sırrın da benimle güvende, merak etme.
Sammy’e nasıl söyleyeceğim? diye sordu Julian.
Bekle, diye önerdi Katrina. Henüz bilmesi gerekmiyor. Eve dönene kadar bekle,
yanında tanıdıkları ve sevdikleri olunca daha kolay kabullenebilir.
Belki. Julian gözlerini kapadı. Ani kararlar vermede hiç iyi değilimdir. Önce bilgi
toplar ondan sonra karar veririm.
Çabuk karar vermek de çok farklı değil, inan. Elinde olan bilgiyi kullanırsın sadece o
kadar. Ve sonra daha çok bilgi edinirsin ve bir daha ki sefere daha kolay karar verirsin.
Çok akıllıca. Julian onun elini öptü; nefesinin sıcaklığı Katrina’nın ürpermesine neden
oldu. Bir an dikkati dağıldı. Bu eski moda jest dadı ile işvereni arasında olmaması gereken bir
şeydi. Sonra elini çevirdi ve avucunu öptü. Katrina nefesini tutmuştu. Aman, tanrım.
Julian her iki eliyle onun yüzünü tuttuğunda Katrina dikkatini tekrar ona çevirmişti.
Katrina gözlerini onun gözlerine çevirdi.
Teşekkür ederim. Başparmağıyla gözyaşlarının son damlasını yanağından sildi. Çok
fedakâr bir kadınsın.
Kimse böyle günlerde yalnız olmamalı. Katrina sağ elini kaldırdı ve bileğini tuttu.
Bu çok tehlikeli bir dokunuş, derken tuttuğu bileğin başparmağı yanağını okşamaya
devam ediyordu.
Neden?
Biri senden yararlanabilir.
Katrina boğazına bir yumrunun takıldığını hissetti. Biri yararlanmıştı zaten. Katrina
kendini geri çekmeli ve görevine dönmeliydi. Ama yapamıyordu.
Burada sadece sen ve ben varız. Katrina gözlerini kırptı. Onun gözlerindeki bakışın
değiştiğini görebiliyordu. Acı kaybolmamıştı ama acısına başka bir duygu katılmıştı. Bundan
yararlanacak mısın?
Evet. Julian başını eğdi. Yararlanacağım. Sonra dudaklarını Katrina’nın dudaklarının
üzerine bastırdı. Dilini Katrina’nın dudaklarının üzerinde gezdiriyor ve alt dudağını emiyordu.
Bu dudaklara işkence ederek beni tahrik ediyordun.
Katrina itiraz etmek için ağzını açtı ama Julian bundan tam olarak yararlanarak
dudaklarıyla tamamen onun ağzını kapadı. Julian onu biraz kendine doğru çekti. Kıvrımları
kendi sert vücuduna değdikçe duyguları daha de derinlere inmişti. Katrina kollarını onun
boynuna dolamıştı. Her ikisi de kaybetmenin, acının ve protokolün olmadığı bir dünyaya
dalmışlardı.
Julian’ın başparmağı Katrina’nın göğüs ucunu tutunca Katrina içinde bir ateşin
dolaştığını sandı. Julian onu kolaylıkla kaldırarak dudaklarını boynunda dolaştırmaya başladı.
Katrina bacaklarının arasında bir şeyin titrediğini hissetti. Bu titremeyi zil sesi takip etti.
Gerçek dünyaya dönmüşlerdi. Julian kibar bir şekilde onu yere indirdi. Ama onu
bırakmadan önce son bir öpücük aldı. Sonra Julian geri adım attı ve pantolonunun cebinden
telefonunu çıkardı.
Katrina nemli ellerini elbisesine sildi ve bir adım geri gitti. Telefonunu açmaması bir
şey demekti herhalde, diye düşündü. Boğazını temizledi. Sammy’i kontrol etmem gerekiyor.
Julian başını salladı ve ellerini arkasında kenetledi. Sanki kendini tutmaya çalışıyordu.
Sanırım bu olayı da rahatlama olarak nitelendireceğiz.
En iyisi bu olur, diye kabul etti Katrina.
Pek mantıklı değil, derken kaşları çatılmıştı Julian’ın.
Ama en iyisi, dedi Katrina ve bir adım daha geri gitti. Aynı fikirde değil misin?
Julian bir an tereddüt etti ve sonra başını salladı. Kabul etmeme gibi bir durumda
değilim.
Bu da ne demekti? Katrina durdu. Onun kollarında olduğu zaman rahatlamanın
dışında bir şeyler mi hissetmişti?
Ama o an kaybolmuştu.
Haklısın. Samson’a söylemek için eve dönmemizi beklememiz en iyisi.
Bunu söyledikten sonra Julian arkasını ona döndü ve telefonunu eline aldı.
Ondan sonraki iki gün Julian için hayatının en kötü günleri olarak aklında kalacaktı.
Ağabeyinin ve Helene’nin naaşlarını beklemek sabrını taşırmıştı. Onları dağdan indirip teslim
etmeleri iki gün sürmüştü.
Telefonu hiç susmamıştı. Hava düzelince asistanı yanlarına uçakla gelmiş ve onlara
katılmıştı. Belki Katrina ve Sammy’i uçak ile Kardana’ya göndermesi daha iyi olacaktı ama
onları yanında tutmayı tercih etmişti. Babasının sağlığı yüzünden Sammy’nin yetiştirilmesi
Julian’a kalmıştı. Çocuğun onunla kalması doğru bir karardı. Bu kararın Katrina’yı da
kapsaması sadece bir rastlantıydı. Ya da o kendisini buna inandırıyordu.
Onu gördüğünde sinirlerinin yatışmasının ve rahatlamasının bu kararında hiçbir etkisi
yoktu. Ya da onunla öpüşmelerinin anısının da bir etkisi yoktu. Ona verdiği rahatlık için her
zaman minnettarlık duyacaktı. Katrina onun kaybından dolayı duyduğu acının ilk dakikalarını
atlatmasına çok yardımcı olmuştu.
Samson’un etkilenmemesi için etrafındakilere ağabeyinin ölümü hakkında
konuşmamalarını emretmişti. Tüm konuşmaları asistanıyla yemek odasındaki masada yalnız
başlarınayken yapıyorlardı.
Lordum- görevli yanlarına yaklaştı -Kardana’ya bir saat kala size haber vermemi
istemiştiniz. Bir saat içinde tünele varacağız.
Teşekkür ederim. Lütfen Bayan Vincente’ye haber verin.
Nasıl isterseniz, dedi görevli ve eğilerek yanlarından ayrıldı.
Julian asistanına baktı. Carl Bramms gri takım elbise giymişti. Onun emirlerini
beklemeden mobil telefonunu aldı.
Tren istasyonunda tüm güvenlik önlemleri alındı ama geleceğimize yakın onları
uyaracağım ve majestelerine haber vermelerini isteyeceğim. Ayrıca Prens ve Prensesin
naaşlarının nakledilmesi için gerekenleri bir kez daha gözden geçirmelerini isteyeceğim.
Onlara Samson’un hiçbir şey bilmediğini hatırlat. Babam onu görmek isteyecektir.
Herhangi bir sorun istemiyorum. Bu çok önemli ona göre davranılsın.
Son birkaç gün ailesini toparlamak ve eve dönmekten başka hiçbir şey düşünememişti.
Ama şimdi ne kadar kapalı bir zaman geçirdiğini görebiliyordu. Evet, dünyayla bağlantısını
kesmemişti. Fransa Başkanı ile görüşmüş taziye dileklerini kabul etmişti ama çoğunlukla
trende tek başına kalıp yasını tutma olanağı elde etmişti. Evde olduğundan daha fazla yalnız
kalma olanağı bulmuştu.
Bunu da çoğunlukla Samson’un dadısına borçluydu. Kendine özellikle Katrina’nın
pozisyonunu hatırlatıyordu böylece istikrarlı bir şekilde davranabilirdi. Sakin güzelliği ve
verici tabiatı onu kendine çekiyordu. Bir başka zaman olsaydı bu sıcak sarılmanın devamının
ne olacağını araştırırdı ama hayatı şimdi bu kadar karışıkken bir de bu sorunla baş edemezdi.
Saraya döndükten sonra onu bu kadar sık göremeyecekti ve Julian da bunun için
sabırsızlanıyordu. Daha az etkileşim olacaktı ama Julian onunla konuşmalarını özleyecekti.
Ve kıvrımlarını, göğüslerini ve düğmeleri açık bluzunu ve Samson ile ilgilenirken
gösterdiği sevecenliği çok özleyecekti.
Tanrı biliyordu ya, dudaklarının tadı hâlâ dudaklarındaydı ve kollarının arasında o
olmayınca kendini boşlukta sanıyordu. Bu kadar kısa bir tanışıklıktan sonra nasıl olmuştu bu?
Julian onu görmeyince bu hislerinin geçmesini umut ediyordu.
Julian ile Samson arasındaki ilişki gün geçtikçe kuvvetleniyordu. Annesi ve babasının
öldüğünü öğrendikten sonra daha fazla ilgi ve sevgiye ihtiyaç duyacaktı. Bunu düşününce
Julian, Samson’a bir dadı bulunması gerektiğini aklına not etti.
Carl masaya döndükten sonra zaman çok çabuk geçti. Kısa süre sonra Julian, Samson
ve dadısını patlayan flaşlar arasından geçirirken basın barikatların arkasından sorularının
cevaplanmasını bekliyordu.
Daha önceden kararlaştırıldığı gibi Julian basınla konuşmak için durdu. Kısa bir basın
açıklaması için mikrofonun önüne geldi. Bu arada Carl, Samson ve dadısını bekleyen
limuzine doğru götürdü. Annesi ve babası hakkındaki kötü haberi çocuktan saklamayı
başarmışlardı ve Julian onun bu şekilde öğrenmesini istemiyordu.
Kardana’nın kaybı çok büyük, bugün Prens Donald ve Prenses Helene’nin naaşlarını
getirdim. Kardeşim dünyadaki açlığın sona ermesi için yapılan bir konferans için
Pasadonya’ya gitmişti. Konferanstan sonra eşi Helene ile birlikte güney Alplerde kayak
grubuna katılmıştı. Ama Avrupa’daki beklenmedik fırtına uçaklarını rotadan çıkartmış ve
dağın yamacına çarpmasına neden olmuştur. Kurtulan olmamıştır. Prens Samson Alexander,
Pasadonya Prens ve Prensesinin sarayında bakılıyordu ve bugün benimle birlikte yurdumuza
döndü. Cenaze töreni bilgileri daha sonra ilan edilecektir. Kraliyet ailesi taziye dileklerinize
teşekkür eder ve sizlerden yasımızı tutabilmemiz için bize zaman vermenizi rica ederiz.
Bu açıklamayı yaptıktan sonra Julian mikrofondan ayrıldı. Sorular yağmur gibi
yağarken Julian bu cevaplamaları basın sözcüsüne bıraktı. Birkaç dakika sonra o da limuzine
binmişti. Julian, Katrina’nın yanına oturmuştu. Karşılarında ise Carl ve bebek koltuğunda
Samson vardı.
Katrina ona daha çok yer açmak için hareket ettiğinde Julian’ın burnuna elma kokusu
dolmuştu. Önce eliyle onu durdurmak istedi ama sonra ellerini yumruk yapıp yanına koydu.
Artık evdeydi. Onun rahatlığı için yumuşaklık gösteremezdi.
Julie amca, bak. Samson camdan dışarıda bir şeyi gösteriyordu. Bu benim evim.
K’tina, benim evim, anne ve baba evde.
Julian ile Katrina göz göze bakıştılar. Rahatsızlığı Katrina’nın menekşe gözlerine
yansımıştı. Julian onaylamazcasına başını salladı.
Anne ve baba daha eve dönmediler. Ama şimdi büyükanne ve büyükbabanı
göreceksin.
Ana kraliçe, Giselle de sarayda, dedi Carl.
GİGİ? Samson ağlamaklı bir şekilde sordu. Dikkati büyükbüyükannesinden
bahsedilmesiyle dağılmıştı. Bana hediye getirmiş mi?
Eminim getirmiştir. Julian, Carl’a baktı. Carl hemen telefonunu çıkarıp bir mesaj
yazdı. Katrina’nın da yardımıyla Samson ile beğendiği oyuncaklar üzerine konuştular.
Julian bakışlarını camdan dışarı çevirdi. Babasıyla nasıl yüz yüze geleceğini
düşünüyordu. Babasının son birkaç gün içinde biraz huzur bulmuş olacağını umut ediyordu.
Julian gururlu babasını yıkılmış bir halde görmeye dayanamayacağını düşünüyordu. Onu öyle
görmek kendisini de yıkardı.
Katrina koltukta otururken ellerine bakıyordu. Julian onun aklını karıştırıyordu. Onun
dokunuşuyla rahatladığını biliyordu. Katrina da bundan çok memnundu. Zor bir zamanda
birine yardımcı olabilme duygusu ona iyi geliyordu. Ama şimdi Julian kendini geri çekmişti.
Bu da Katrina’nın aklını karıştırıyordu. Acaba onun dokunuşu mu rahatlatmıştı yoksa sadece
bir insan teması mı onu rahatlatmıştı? Katrina bunu bilebilmeyi isterdi ama aslında pek de
önemi yoktu. Zorunlu yakınlık artık bitmişti. En iyisi ikisinin de kendi köşelerine
çekilmeleriydi.
Kardana kraliyet sarayı masallardaki saraylar gibiydi ve başkentin ortasında
kurulmuştu. Etrafı bahçelerle çevriliydi. Katrina sarayın devamını görebilmek için eğildi ve
camdan dışarı baktı. Çok güzel, diye fısıldadı.
Ev, dedi Julian. Sonra ona doğru eğildi ve fısıldadı. Saraya giderken birçok insanla
karşılaşacağız. İnsanlar üzgün olabilirler ve ne söylediklerine dikkat etmeyebilirler. Lütfen
geçerken dikkatli ol.
Elimden geleni yaparım, diye söz verdi Katrina ama şimdi Sammy’e söylememiş
olmanın pek doğru bir hareket olduğunu düşünmüyordu. Endişeyle bunu Julian’a söyledi.
Julian omuzlarını silkti.
Artık değiştirmek için çok geç. İkimizin arasında halletmeye çalışacağız.
Katrina ikisini bir ekip olarak nitelendirmesinden hoşlanmış içini bir sıcaklık
kaplamıştı. Katrina saraya doğru giderlerken duygularını kendine saklamıştı. Müze
kalitesindeki çarpıcı görünüme hayranlık duymuştu.
Sammy’i düşünerek Julian’a yakın durmaya çalışmıştı. Önlerinden geçtikleri personel
saygıyla başlarını eğiyorlar ve Sammy’e acıyarak bakıyorlardı ama hiç kimse anne ve
babasından veya kazadan söz etmemişti.
K’tina beni indir lütfen. Sammy kucağından yere inmek için kıvranıyordu.
Daha değil, tatlım. Önce büyükanne ve büyükbabanı göreceğiz.
Lordum, büyük salonda resmi siyah takım elbiseli görevli onları karşılamıştı.
Majesteleri ve ana kraliçe resmi salonda sizi bekliyorlar. Sonra önlerinde eğildi ve büyük
kapıyı açtı. Majesteleri, Prens Julian ve Prens Samson. Ve dadısı, Bayan Vincente.
Carl kapıda durunca Katrina tereddüt etti ancak uşak ona başıyla cesaret verircesine
işaret edince Julian’ı takip etti.
Lowell Ettenburl, Kardana Kralı, krem altın karışımı yüksek arkalıklı koltukta
oturuyordu. Gri renkli saçlarıyla heybetli görünüyordu ancak omuzlarının çöküklüğü ve
gözlerindeki gölgeler acısını gösteriyordu.
Julian. Gözlerinde bir parıltı oluşmuştu. Sağ kalan tek oğlunu kucaklamak için ayağa
kalktı. İki erkek birbirlerine sarıldılar. Katrina birbirlerine bir şeyler mırıldandıklarını duydu.
Boğazı düğümlendi. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Bu görüntü çok acıklıydı. Hem
onlara biraz mahremiyet hem de kendini toparlayabilmek için gözlerini başka tarafa çevirdi.
Gözleri büyük büyükannenin acı dolu mavi gözlerine takıldı. Gözlerinin renginden
biraz daha koyu renkte bir elbise giymişti ve kralın eş koltuğunda oturuyordu. Kısa ve biraz
şişmandı ve sadece sert duruşu taht misali koltukta kaybolmasını önleyebiliyordu. Bembeyaz
saçları vardı. Yüzü mükemmeldi.
GİGİ! diye bağırdı Sammy. Bu kez Katrina onu durduramamıştı zira Samson
kucağından aşağı bir anda atlayıvermişti. Büyük büyükannesiyle arasındaki kısa mesafeyi
koşarak aşmış, kucağına tırmanmış ve küçük kollarını boynuna sarmıştı.
Kadın sevgiyle Sammy’e biraz sıkıca sarılınca Sammy onun kollarından kurtulmaya
çalışmış ama kucağından inmeyerek onunla konuşmaya başlamıştı.
K’tina ile trene bindim, diyordu Sammy büyük büyükannesine. Julie amcayla top
oynadım.Sonra büyük bir öfkeyle, Anne ve baba bye bye diyip gitti sonra geri gelmedi! diye
bağırdı.
Odada büyük bir sessizlik olmuştu. Sammy gülümsedi. GiGi bana hediye getirdi mi?
Giselle gözyaşlarını tutmaya çalışarak çocuğa bir kez daha sarıldı. Ja,
Meinliebterjunge için her zaman hediyem vardır. Odamda, dedi Giselle. Sevgili çocuğu
kucağından aşağı atladı ve yerde zıplamaya başladı. Yaşlı kadının buruşuk elini tuttu ve
çekiştirdi.
Sammy bırak GiGi biraz dinlensin. Katrina öne doğru bir adım attı.
GiGi neden üzgün?
Seni özlemiş, diye açıkladı Katrina. Onu almamı ister misiniz?diye sordu sakin bir
sesle.
Nein, böyle iyi, yakınımda olduğu zaman daha rahat ediyorum. Yaşlı kadın krem
rengindeki divanı işaret etti. Bayan Vincente, lütfen böyle oturun. Beni affedin aklım pek
yerinde değil.
Anlıyorum. Katrina gösterilen yerin ucuna oturdu.
Oma, affedersin. Julian eğilerek büyükannesinin yanağını öptü ve sonra krala döndü.
Benim hatam. Vater, Oma, Pasadonya’dan Katrina Vincente. Samson’un bakımında çok
yardımcı oldu.
Katrina hemen ayağa kalktı ve kralın önünde diz çöktü.
Bayan Vincente. Kral elini okşadı ve yerine oturmasını söylerken kendi de yerine
oturdu. Hoş geldiniz. Samson adına size teşekkür ederiz.
Yardımcı olabildiğime sevindim, çok tatlı bir çocuk.
Dün Bernadette ile görüştüm. Giselle yanaklarından akan gözyaşını sildi. Tatlı
olmaktan uzak bir durumdan bahsetti.
Evet, Sammy biraz üzüldü.
Tessa’nın yaptığı şey utanç verici, dedi Giselle ellerini kucağında birleştirerek. Bize
büyük bir hayal kırıklığı yaşattı.
Katrina bu konuda bir şey söylememeyi tercih etmişti.
Artık önemli değil, evdeyiz. Julian yönetimi ele almıştı. Yapacak çok şeyimiz var.
Sammy ona öğretildiği gibi uslu bir şekilde oturarak konuşmayı izliyordu. Ciddi
ifadesi Katrina’yı endişelendiriyordu. Her şeyi duyuyordu ama ne kadarını anlıyordu?
Majesteleri, lütfen üzüntülerimi kabul edin. Katrina özellikle Sammy’nin
anlamayacağı kelimeler kullanmaya dikkat ediyordu. Prenses Bernadette ihtiyacınız olduğu
sürece sizinle kalmam için gönderdi.
Pasadonyalı arkadaşlarımız çok cömert aynen sizin gibi çocuğum, dedi kral Lowell.
Önümüzde zor günler bizi bekliyor ve sizin genç Samson üzerinde yatıştırıcı bir etkiniz var.
Yeni duruma alışana kadar ve Tessa’nın yerine birini bulana kadar sizin yardımlarınız
minnetle karşılanacaktır.
Tabii, dedi Katrina.
Tessa bye bye dedi, diye söze karıştı Sammy ve kaşlarını çattı. Anne ve baba bye bye
gitti.
Kraliyet ailesi birbirlerine baktılar.
Bayan Vincente- Julian ona elini uzattı -Samson ile konuşmamız gereken aile
meseleleri var. Grimes size odanızı ve çocuk bölümünü göstersin,dedi.
Anlıyorum. Katrina içinden isyan ediyordu. Sammy’e kötü haberi vereceklerdi.
Katrina onu bu habere hazırlamak için biraz daha zamanı olmasını isterdi ama böyle bir
habere hazırlanabilir miydi? En azından onun yanında olmak isterdi. Onun için buraya
gelmemiş miydi? Ama her ne kadar Sammy ve Julian’a yakınlaşmış da olsa o aileden biri
değildi. Kendini zorlayarak odadan çıkmak için yürümeye başladı.
Ben K’tina ile gitmek istiyorum, diye bağırdı Sammy arkasından.
Bu çağrıya duyarsız kalmak istemiyordu Katrina, ona sarılmak istiyor ve gelecek
acıdan ve karışıklıktan onu korumak istiyordu.
Kapılar Katrina’nın arkasından kapandı.
~ YEDİNCİ BÖLÜM ~
~ SEKİZİNCİ BÖLÜM ~
BİR sonraki hafta Katrina’nın verdiği kararların geçerliliğini test edebilecek fazla bir
olay olmamıştı; tabii, Julian’ı duştayken hayal etmesi dışında. Tüm enerjisini Sammy’nin
bakımına yönlendirmişti. Sammy’nin ruh hali her saat değişiyordu, bir an anne ve babasını
özleyerek ağlıyordu sonra kendini oyalayacak bir şeyler buluyordu.
Julian’ı çok az görüyordu. Julian her gün Sammy’i görmek için çocuk bölümüne
geliyordu ama bu ziyaretler çok kısa ve belirsiz oluyordu. Ve tabii Julian da dikkatini sadece
Sammy’e veriyordu. Bu da Katrina’yı memnun ediyordu. Gerçekten. Daha fazlasını
istemiyordu.
Sarayın jimnastik salonuna gelmeyi çok seviyordu. Sammy öğlen uykusuna yattığında
o da jimnastik salonuna inip çalışıyordu. Ve bu saatlerde kimse olmadığı için rahat ediyordu.
Bugün ise kıyafetlerini giyerken ana odada birinin çalıştığını duymuştu. Birkaç dakika sonra
odaya girdiğinde Julian’ı yani majesteleri Prens Julian’ı görmüştü. Kum torbasına hırsla
vuruyordu.
Oh, tanrım. Katrina bir anda kendini duvarın kenarında duran raflı bölmenin önüne
attı. Etrafına bakındığında Neil veya herhangi bir güvenlik görevlisi olmadığını fark etti.
Anlaşılan Prens Julian tasmasından bir şekilde kurtulmuştu. Yalnız kalmak istediği kesindi.
Buna saygı duyuyordu ama Julian kendini hırpalıyordu.
Katrina parmaklarına bant bağlayıp şeytanlarıyla onu yalnız bırakmayı düşünüyordu.
Majesteleri. Katrina önden ve hafifçe yana çıkarak ona yaklaşmıştı.
Julian onu duymamış ve görmemiş gibi davranıyordu.
Katrina biraz daha yaklaştı ve biraz daha yüksek sesle konuştu. Julian ona dönünce
Katrina ona bir blok attı.
Julian ona dikkatle baktı. Ve tüm öfkesini Katrina’ya yöneltti. Git buradan.
Gideceğim, diye ona güvence verdi Katrina ve sesini aynı onun gibi soğuk bir tonda
tutmaya gayret etti. Elinde bant tutuyordu. Parmaklarınızı bantladıktan sonra kesinlikle
gideceğim.
Julian tekrar kum torbasına döndü ve vurmaya başladı. Hemen git.
Elleriniz hamburgere benzemiş bile.
Sizden rica etmedim, Bayan Vincente. Resmen onu kovuyordu.
Tabii, majesteleri. Katrina başını salladı ve yanından ayrıldı. Yolun yarısında durdu.
Majesteleri ona bir emir vermişti ama ona uymasına olanak yoktu onu bu durumda
bırakamazdı.
Ağır yükün altında kalmanın ne demek olduğunu iyi bilirdi. Annesini kaybettiğinde
jimnastik salonunda uzun zamanlar geçirmişti. On altı yaşında onu kendine getiren tek şey
olmuştu. Julian kendine ne yaptığının farkında değildi. Eğer bu şekilde devam ederse elindeki
kemiklerden bir iki tanesini kırması işten bile değildi.
Katrina ani bir kararla geri döndü ellerini kalçasına koydu. Bunu kendine yapmana
izin veremem, dedi öfkesini delip geçmeyi umuyordu. Julian, lütfen dur.
Ama Julian durmuyordu. Bunun seninle bir ilgisi yok. Sana buradan gitmeni
söylemiştim.
Öfkelisin. Anlıyorum ama üzülmek senin hakkın.
Julian ona döndü. Bir şey anlamıyorsun! Gözleri ateş saçıyordu ve çenesi kasılmıştı.
Bunların hiçbirini ben istemedim. Ben ülkeyi yönetmek istemiyorum.
Tamam.
Hayır, tamam değil. Ben hayatımı geri istiyorum. Numaralarla uğraşmak istiyorum.
Sakin, geri planda olmak istiyorum.
Evet. Geri planda kalmanın ne demek olduğunu gayet iyi anlıyordu. Şimdilik iyi
gidiyordu en azından onunla konuşuyordu. Öfke yas tutarken geçilen bir devreydi. Ama şu
ana kadar Julian bunu inkâr etmişti. Donald’ın ölümünü duyduğundan beri onun görevlerini
üstlenmiş ve hep kontrollü olmuştu. Üzerinde çok büyük bir baskı vardı, patlamaya hazır bir
yanardağ gibiydi. Ellerinin lav gibi yandığından emindi, Katrina.
Baba nasıl olunur bilmiyorum. Julian bir aşağı bir yukarı yürüyordu. Sammy daha
iyisini hak ediyor.
Daha iyisi yok.
Bana patronluk taslama. Kardeşim öldü.
Kendine acıman onu geri getirmeyecek.
Julian’ın öfkeden gözleri kararmıştı. Arkasını dönerek odadan çıkmasını istediğini
belirtmişti. Sana gitmeni söylemiştim.
Hayır. Katrina onun durmaya niyeti olmadığını anlamıştı. Çenesini kaldırdı. Gitmemi
istiyorsan, sen gönder.
Julian güldü ama Katrina daha önce ondan böylesine çirkin bir ses çıktığını
duymamıştı. Kendini yaralamadan çık bir an evvel.
Benim karatede siyah kuşağım var. Katrina geri adım attı ve sonra kavga pozisyonunu
aldı. Beni yaralayamazsın.
Koyu renk kaşları çatılmıştı. Seninle dövüşmeyeceğim.
Bir kızın seni yere sermesinden mi korkuyorsun? Korkmalısın. Elleriyle gel işareti
yaparak ona meydan okudu. Savaş benimle.
Julian ona doğru hamle yaptı. Seni ben gönderirim.
Julian ona hamle yapmaya çalıştıkça Katrina onu bir şekilde engelledi. Katrina bir
süre sonra kendini tamamen savunmaya çekilmiş buldu. Julian yetenekliydi ve bu sporda fena
sayılmazdı. Ama Katrina daha iyiydi.
Onu istediği an yere indireceğini biliyordu. Ama Katrina onun kendine gelmesini
tercih ediyordu. Ama başka çaresi kalmamış da olabilirdi. Julian devamlı atak yapıyordu. Ve
oldukça güçlüydü. Eğer onun kendisini yormasına izin verirse avantajı bir anda yok olabilirdi.
Artık atağa geçmesinin zamanı gelmişti. Bu kez Julian savunmaya geçmişti. Julian
terlemeye başlayınca Katrina onunla konuşmaya başladı. Bu senin hatan değil. Hiç kimsenin
suçu değil.
Sammy ölebilirdi. Bu benim suçum olurdu.
Onun ses tonu Katrina’nın kalbini kırmıştı. Sammy’e sakinleştirici verilmesini Julian
istediği için bu durumun yükünü omuzlarına alacağını biliyordu. Ama Sammy’i kurtaran da o
olmuştu. Ama yine de Julian kendini suçluyordu ve sonunda yanardağ patlamıştı.
Artık yeter, diye düşündü Katrina. Bir anda bileğine çelme taktı ve Julian’ı yere
yapıştırdı. Julian yere düşerken onun bileğinden tuttu ve onu da kendisiyle birlikte yere
düşürdü. Katrina onun sert göğsüne düştü.
Ah, özür dilerim. Üstünden kalkmaya çalıştığında Julian onu bırakmadı. Katrina
sessizleşti ve ona baktı. Onu sen kurtardın, Julian. Buna odaklan. Çünkü sana garanti veririm
bu senin yaşayacağın son korku dolu dakikalar değil. Çocukların kendilerini zor duruma
sokmakta özel bir yetenekleri var.
Onu ben zor duruma düşürdüm.
Tamam, yanlış kelime seçmişti. Julian kızgın olmakta haklıydı. Ona yumuşak
davranırsa kendine daha çok acıyacaktı Julian.
Oui. Ama onu duşa sen soktun. Artık kabullen. Sonuç önemli.
Julian onu üstünden itti. Anlayışın için teşekkür ederim.
Anlayışım sadece Sammy’e. Serbest kaldığına çok memnundu hemen ayağa kalktı.
Annesi ve babasını kaybetti.
Ben de kardeşimi kaybettim. Julian da ayağa kalktı. Cenaze töreni bitince ve tüm
bunları yaşayıp geçince çok rahatlayacağım.
Donald’ın ölümüne üzülmek senin ellerini kanatan şey değil. O kadar asil bir
nedenden ötürü değil. Bu küçük olay özgürlüğünü kaybettiğin için. Hayatın senin elinde
olmayan nedenlerden ötürü değişmek zorunda kaldı. Bunları yaşayıp bir an evvel üstesinden
gelmek istiyorsun. Ama anlamadığın şey acının üstesinden gelemeyeceğin sadece onunla
yaşamayı öğreneceksin.
Allah kahretsin kendini yavru kediyi tekmelemiş gibi hissediyordu. Ama bazen sert
olmak gerekiyordu. Katrina kapıya doğru yürüdü.
Yalnız mı kalmak istiyorsun, iyi. Ellerini bantla. Sonra kapıdan çıktı.
Saat üçten sonra Katrina, Sammy’nin elini tutarak resmi salona gitti. Diğer elinde ise
Sammy’nin yeni kamyonunu tutuyordu. Kardana’dan gitme günü geldiğinde ki, bu gidiş
eninde sonunda olacaktı, Katrina, Sammy’i yeni ailesine alıştırmak istiyordu. Annesi ve
babası hayattayken ilişkilerinin nasıl olduğunu bilmiyordu ama Julian’ın kısa ziyaretleri
dışında kimseyle bir ilişkisi yok denecek kadar azdı.
Belki büyükannesi ve büyükbabası yas tutarken Sammy’i görmek istememeleri
anlaşılabilir bir şeydi. Ama Sammy’nin onlara ihtiyacı vardı. Ve Katrina onların da Sammy’e
ihtiyaçları olduğuna emindi.
Bu durumda Sammy’i onlara götürmeye karar vermişti. GiGi’nin her gün öğleden
sonra saat üçte resmi oturma salonunda çay içtiğini öğrenmişti. O yüzden buradaydılar.
GiGi, Sammy bağırarak büyük-büyükannesine koştu. Sammy tam ona varacaktı ki
birden durdu ve önünde reverans yaptı. Yeni kamyonum için teşekkür ederim.
Bir şey değil, Samson. Giselle zoraki bir şekilde gülümsedi. Bir elinde mendilini
tutuyordu. Bugün ne kadar güzel davranıyorsun.
Çok çalıştık, dedi Samson.
Size hediyesi için teşekkür etmek istedi. Birkaç dakika uğramamızın umarım bir
sakıncası yoktur. Gel, Sammy.
Ama ben bisküvi istiyorum, diye itiraz etti Sammy.
Odamıza döndüğümüzde biz de isteriz. Oma’yı rahatsız etmeyelim.
Saçma. Yaşlı kadın eliyle Katrina’ya oturmasını işaret etti. Bana katılın. Fazladan bir
fincan ve Sammy için meyve suyu istemek için zili çaldı. Genç adam, kamyonunu getir bir
bakayım.
Sammy ağır oyuncağı kucağına koydu.
Oh, aman, dedi yaşlı kadın.
Dikkat et Sammy, dedi Katrina yumuşak bir sesle. Hanımlara karşı nazik olmalısın.
Çok iyi bir çocuk,dedi Giselle ve eliyle Sammy’nin başını okşadı. Yaşlı kadının
yanaklarına renk gelmişti ve yüzündeki hüzün bir nebze azalmıştı. Çok güzel bir kamyonmuş.
Sammy hemen ona kamyonun özelliklerini göstermeye başladı. Sonra mutlu bir
şekilde bisküvisini yemeğe koyuldu.
Hizmetçilerden biri bir fincan daha getirdiğinde ana kraliçe Katrina’ya çayını koydu.
Bu arada Sammy mutlu bir şekilde kamyonuyla oynamaya devam ediyordu.
İyi görünüyor, dedi Giselle. Çok mutlu oldum.
Dikkatinin dağılması işimize geliyor. Sizi çok seviyor.
Ve yeni kamyonunu da seviyor.
Evet, diye onaylayan Katrina yumuşak bir sesle güldü. En sevdiği oyuncak ve son
birkaç gün ne kadar yararlı olduğunu bize ispat etti.
Onu ben almadım, biliyorsun. Birini gönderip aldırdım.
Önemli değil. Kimin aldığının önemi yok siz sevginizle verdiniz bu hediyeyi. Ve
Sammy bundan dolayı çok mutlu.
Böyle söylemeniz çok tatlı. Bu arada Dr. Vogel ile ilgili olayda çok endişelendim.
Onun görevinden azledilmesi beni çok gerginleştirdi.
Çok üzgünüm. Ziyaret bu kadar iyi giderken doktor olayı şimdi bu durumu bozacaktı.
Arkadaşınız mıydı?
Aman tanrım, yok, diye itiraz etti Giselle. O adam çok can sıkıcıydı ama en azından
tanıdık biriydi. Ve onun hakkımızda hep iyi niyetli olduğuna inanmıştım. Ama Samson’u bu
kadar iyi görünce artık buna da pek inanamıyorum.
Bu sabah yeni doktor Sammy’i kontrol etti. Sanırım yeni doktor hanımı Sammy sevdi.
Sakinleştiricinin etkisinin kalmadığını söyledi.
Harika, beni bilgilendir lütfen.
Tabii. Katrina fincanını sehpanın üzerine koydu. Artık gitmeliyiz. Yanımda kitap
getirdim, bahçede Sammy’e okuyacağım. Çayınızı paylaşmamıza izin verdiğiniz için teşekkür
ederiz.
Beni kandıramazsın, kızım. Giselle elindeki kitabı işaret etti. Ne zaman manipüle
edildiğimi bilirim. Ama Samson’a ne kadar iyi geldiğini görebiliyorum. Yarın da çaya
katılabilirsiniz.
Katrina gülümsedi ve kitabı ona verdi.
Kralla bahçede yürürken de kararında ne kadar haklı olduğunu görmüştü. Sammy’i
bebek arabasıyla bahçede dolaştırırken krala rastlamışlardı. Acının yükünü taşıdığını gösteren
bir ifadeyle bastonuna yaslanarak yürüyordu. Ama Sammy’i görünce karamsar ruh halinden
bir nebze olsun kurtulmuştu.
Katrina ona katılabilir miyiz, diye sormuş ve bebek arabasını eline vermişti. Kral
bebek arabasını bir yandan sürerken bir yandan da Donald ve Julian’ın bu bahçede nasıl
oynadıklarını anlatıyordu. Bebek arabası onun daha dik yürümesine yardımcı olmuştu. Ve
normal yürüme süresini oldukça aşmışlardı. Sammy’e babası hakkında ve saray hakkında
hikâyeler anlatıyordu. Veliahdıyla gurur duyduğundan hiç şüphe yoktu.
Sonunda Katrina ertesi sabah Sammy ile birlikte onunla yürüyeceklerine söz vererek
yanından ayrılmıştı.
Julian ile baş etmek en zor işti. Katrina biraz kendini geri çekmişti. Julian tüm
zamanını kapalı kapılar ardında ofisinde geçiriyordu. Ve çoğu zaman yemeklere katılmıyordu.
Kendisinden mi kaçıyordu? Katrina sabah altıda Julian ile Sammy’i bir araya getirmek için
kahvaltıda ona eşlik etmeye karar verdi. Julian’ı bahçeye bakan terasta gazetesini okurken
buldular. Güneş doğuyor ve hava hafif serindi. Bir hizmetçi kapının girişinde duruyordu.
Katrina durdu. Özür dilerim, Samson Efendi ile birlikten Majestelerine kahvaltıda eşlik
edecektik.
Grimes’a haber vereyim. Hizmetçi saygıyla selam verdi.
Katrina gülümseyerek ona teşekkür etti, zorlukla yutkunarak bebek arabasını terasa
doğru sürdü. Julian’ın neden burayı seçtiğini çok iyi anlamıştı. Çok güzel bir manzarası vardı.
Begonviller kolonları sarmıştı.
Günaydın. Katrina zoraki bir neşeyle Julian’ı selamlamıştı. Çok karmaşık bir ilişkileri
vardı. Julian gazetesinin bir yanını aşağı indirdi ve Katrina’ya baktı.
Günaydın, Julie amca, diye seslendi Sammy.
Katrina gülümsemeye devam ederek ve protokolü hiçe sayarak masaya geldi, önce
Sammy’i oturttu sonra kendisi oturdu.
Lütfen bana katılın, dedi Julian alay edercesine. Ama gazetesini katlayıp yanına
koymuştu. Günaydın Samson. Bayan Vincente.
Lordum. Küstahlık ettiğimin farkındayım ve Bernadette’ye düzgün davranacağıma da
söz vermiştim, Katrina dudaklarını ısırdı ve devam etti. Ama çok meşgulsünüz ve Sammy’e
zaman ayırmak için çok çabalıyorsunuz biz de size bu konuda yardımcı olmak için size
gelmeye karar verdik. Sonra elindeki sarı lekeleri işaret etti. Nasılsınız?
Olmam gerekenden daha iyiyim. Bandajlar dün çıkarıldı. Doktor birkaç kemiğimi
kırmadığım için kendimi şanslı saymamı söyledi. Julian parmaklarını esnetti. Senin sayende,
sana yine borçluyum.
Hiç de değil. Ara sıra hepimizin içini boşaltması gerekir. Sonra konuyu değiştirdi.
Sanırım okumanızı böldük.
Hayır. Bu- gazetenin üstüne vurarak -bugünlerde gereklilikten ziyade bir alışkanlık
haline geldi. Artık bana haberleri özetleyen danışmanlarım var.
Bu hizmetten pek memnun görünmüyorsunuz.
Kendim bilgi toplamayı tercih ederim.
Ah. Öyle de yapacaksınız. Katrina özellikle gazeteye baktı. Belki danışmanlarınıza
güvenirseniz buna ihtiyaç duymazsınız. Sanırım herkesin birlikte uyum içinde çalışabilmesi
için biraz zamana ihtiyacı olur.
Mükemmel bir gözlem, çok anlayışlısın.
Hayır. Onun dikkatli bakışları altında Katrina’nın yanakları kızarmıştı. Sadece iyi bir
dinleyiciyim.
Evet, diye dalga geçti Julian. Fark ettim.
Sizi rahatsız eden ne? diye sordu Katrina çünkü davranışlarından bir şeye sıkıldığı
belliydi. İsim veya ayrıntı söylemenize gerek yok sadece genel olarak söyleseniz yeterli.
Julian sadece başını salladı. Gözlerini ondan ayırmamıştı. İnsanı şaşırtıyorsunuz,
Bayan Vincente.
Sadece yardım etmek istemiştim.
Yardıma ihtiyacım olduğunu inkâr edecek değilim ya da biriyle konuları konuşmak
istediğimi. Babamın daha güçlü olmasını isterdim.
Belki babanızın ona ihtiyacı olduğunuzu duymaya gereksinimi vardır.
Gerçekten mi? Julian’ın sesi sertti. Babamı bu kadar iyi mi tanıyorsun?
Hayır. Dün onu bahçede ziyaret ettik. Bazen kendini yararsız hissettiği izlenimine
kapıldım.
Gerçekten iyi dinleyicisin, dedi Julian. Bu çok saçma, o kral.
Biliyorum ama yine de insan. Ve bizler hasta olduğumuzda yapabileceklerimiz
konusunda tereddüt ederiz. Ve bir kez kendimizi bırakırsak tekrar kendimize gelmemiz çok
zor olur.
Bana babamın yine başa geçmek istediğini ama otoritesini nasıl tekrar kuracağını
bilemediğini mi söylüyorsun? Bu açıklama belli ki onu çok şaşırtmıştı.
Olabilir. Kesin olarak bilemem. Sadece hissettiğimi söylüyorum. En azından
konuşmanıza minnettar olur.
Ben aç, dedi Sammy.
Ben de. Julian bakışlarını yeğenine çevirince Katrina rahat bir nefes aldı. Ben krep
yiyeceğim.
Evet, ben de! Sammy yerinde zıplıyordu. K’tina sen de?
Evet, krep belki biraz yumurta ve sosis alacağım .
Ben de yumurta ve sosis, dedi Sammy.
Katrina güldü. Hepsinden istiyorsun.
Ben aç. Sammy başını salladı.
Hizmetçi yanında bir uşak ile ellerinde tepsilerle geldiler ve masanın ortasına
yerleştirdiler. Tabağınızı hazırlayabilir miyim?
Teşekkür ederim, Amy, servisi kendimiz yapacağız, dedi Julian.
İzin ver. Katrina kapaklarını kaldırmaya başlamıştı ve kısa bir süre sonra herkesin
önünde duran tabakları dolmuştu. Sammy krepini yerken çok mutlu görünüyordu.
Yemeğe başlayınca masada bir sessizlik olmuştu. Ama bir iki lokmadan sonra Julian,
Sammy’nin tabağından bir iki bir şey aşırınca Sammy gülmeye başlamıştı. Sonra Sammy de
amcasının tabağına uzanmış bir şeyler almaya çalışıyordu. Katrina arkasına yaslanıp onların
eğlenmelerini izledi. Her ikisinin de böyle bir şeye ihtiyacı vardı. Ailesiyle geçirdiği bu anlar
Sammy’nin anne ve babasının kaybına alışmasına yardımcı oluyordu.
Cep telefonu çalınca Katrina bu anların sona erdiğini düşünmüştü ama Julian telefona
cevap vermemişti ve bu da Katrina’yı çok memnun etmişti. Kahvaltıları bitene kadar Julian
tüm dikkatini Sammy’e vermişti. Onunla bir yetişkinle konuşur gibi konuşuyordu ve Sammy
de ona aynı ciddiyetle cevap veriyordu. Sonra Julian daha ciddi bir konuyu açtı.
Samson, anne ve babanın cenaze töreni yarın.
Sammy üzgün bir şekilde başını salladı. K’tina söyledi. Anne ve babaya hoşça kal
diyeceğiz.
Evet doğru. Julian ellerini peçetesine sildi. Çok uzun bir gün olacak. Düzgün bir
şekilde hoşça kal demek istiyoruz ve Kardana milleti de törende olacak.
K’tina çok insanın onları sevdiğini söyledi. Sammy’nin alt dudağı titremeye
başlamıştı. Ama en çok ben seviyordum.
Evet, en çok biz seviyorduk, diye Julian onu onayladı ve peçetesiyle Sammy’nin
yanaklarını sildi. Çok iyi bir çocuk olmalı ve uzun süre sessizce oturmalısın.
Ben uslu olacağım, diye söz verdi Sammy. K’tina uslu olursam anne ve babamın
mutlu olacaklarını söyledi. Onların bana cennetten gülümseyeceklerini söyledi.
Haklı. Katrina çok akıllı. Julian ona bakışlarıyla teşekkür etti. Bana kocaman sarıl.
Sammy aşağı indi ve kendini amcasının kollarına attı. Küçük kollarını amcasının
boynuna doladı. Çocuk ve adam birbirlerine sarılı duruyorlardı. Katrina gözlerine dolan
yaşlarla mücadele ediyordu.
Majesteleri. Çocuk bölümünden Inga adında bir personel masanın ucunda duruyordu.
Yirmili yaşlarda olan küçük sarışın birkaç kez Sammy’e çok ilgi göstermişti.
Onun odaya gelmesiyle birlikte Julian yeğenini başından öpmüş ve sırtını sıvazlamıştı.
Sammy, Julian amca birkaç dakika Katrina ile konuşacak. Inga seni odana götürecek, olur
mu?
Sammy itiraz etmeye hazırlanırken Inga bir adım geri gitti üç tekerlekli bisikletini
gösterdi. Bisikletini getirdim ama dikkatli olmalısın ve yanımda gitmelisin.
Sammy’nin gözleri parlamıştı. Tamam.
Teşekkürler, Inga. Julian başıyla gidebileceklerini işaret etti.
Katrina kalbi hızla çarparak Sammy’nin gidişini izledi. Ne hakkında konuşacaktı?
Inga onun yerine mi geçecekti? Cenaze töreninden sonra Julian hizmetinin artık gerekli
olmadığına mı karar vermişti? Aslında eve dönme fikrinden mutlu olmalıydı. Ama bu
düşünce midesine kramplar sokmuştu.
Katrina. Julian dikkatini ona yöneltmişti.
Onunla çok iyiydiniz, dedi Katrina. Hâlâ hüzünleniyor ama iyi olacak.
Evet, büyük bir bölümü senin sayende, K’tina öyle söyledi, diye Julian yeğenini taklit
etti. Ama eliyle Katrina’nın elini tutmuştu. Geçen gün çok kötü davrandım, özür dilerim.
Senin de tahmin ettiğin gibi çok dolmuştum. İlgilenmem gereken o kadar çok şey var ki. Hep
kendime Donald olsaydı ne yapardı, diye soruyorum? Ama cevap her zaman doğruymuş gibi
gelmiyor ve sonunda kendimi kendimle kavga eder buluyorum.
Julian, bunu kendine yapmamalısın. Düşünmeden elini tuttu. Donald artık yok, üzücü
ama gerçek bu maalesef. Evet, çok saygı duyulan biriydi ama bence sen kendi yolunu
izlemelisin. Kendi yolunu izlemedikçe bu görevde rahat hareket edemezsin.
Büyük bir olasılıkla haklısın ama söylendiği kadar kolay yapılamıyor. Danışmanlarım
onun danışmanlarıydı ve onlar da aynı onun gibi davranmamı bekliyorlar. Avrupa konseyi
seçimleri yaklaştı ve benim önceden sunulduğu gibi onaylamamı bekliyorlar. Ama bazı
konularda endişelerim var.
O zaman bunları belirtmelisin. Danışmanların senin fikirlerin doğrultusunda gerekli
düzeltmeleri yaparlar. Çok zeki bir adamsın ve mantıklısın. Eğer senin endişelerin varsa
büyük olasılıkla onların da vardır. Ve unutma verdiğin kararlarla yaşamak zorundasın. Eğer
şimdi konuşmazsan ve endişelerin konusunda haklı çıkarsan o zaman nasıl hissedersin?
Fena, derken Julian alnını ovuyordu.
Donald’ı onurlandırmak istiyorsun bu çok anlamlı ama daha ne kadar onun elçisi
olarak hareket edeceksin? Çok yakın bir zamanda artık onun fikrinin ne olduğunu
bilemeyeceksin o zaman kendi fikrine göre hareket etmek zorunda kalacaksın. O zaman
şimdiden buna başlasan daha iyi olur. Ayrıca, sen fikrini söyleseydin Donald’ın senin fikrine
karşı çıkacağını kim söyleyebilir? Sanırım danışmanlarını etkilemenin tek yolu kendin gibi
davranmak olacaktır.
Çok akıllıca. Onlara benim de K’tina böyle söyledi demem gerekiyor mu? diye
iğneledi onu Julian.
Katrina kızardı. Şu diline hâkim olamıyordu bir türlü. Ama Julian kendini bu kadar
yalnız hissederken nasıl tepkisiz kalabilirdi. Kendine karşı dürüst olmalısın ve babanla
konuşmalısın. Bunların hepsini yalnız başına yapmak zorunda değilsin.
Belki öyle yaparım. Tavsiyelerin için teşekkür ederim ama konuşmak istediğim şey bu
değildi. Cenaze töreni yarın olacak. Aileyle birlikte oturmanı istiyorum.
Şaşkınlıktan Katrina ses çıkaramamıştı. Korku kalbinin hızla çarpmasına neden
oluyordu. Bu olasılığı hiç düşünmemişti. Avuçlarının içi terlemişti. Aileyle birlikte oturması
basının dikkatini üzerine çekecekti. Hakkında bir sürü araştırma yapılacaktı ve bu tüm
ayrıntıları öğrenene kadar sürecekti.
Hayır. Katrina önündeki tabağı itti. Bu aileye ait bir olay, benim sizinle oturmam çok
uygunsuz olur.
Tüm ayarlamaları yaptım bile, dedi Julian sanki başka bir seçeneği yokmuş gibi.
Baban bunu onaylamaz.
Babamla konuştum. Onayladı.
Ama olmaz, diye itirazını sürdürdü Katrina, Bu doğru değil. Ben aileden değilim.
Katrina, sorun değil. Üzülmene gerek yok. Julian ona doğru eğildi ve ellerini ellerinin
içine hapsetti.
Oh, çok endişe içindeydi Katrina. Dokunuşu onu hem sakinleştirmiş hem de
rahatlatmıştı. Bu an için hazırlıklı değildi Katrina. Ona geçmişindeki utancı söylemek zorunda
kalmamayı ummuştu hep.
Oturmamayı tercih ederim. Katrina onun kararını değiştirmeye çalışıyordu. Basının
dikkatinin Donald ve Helene üzerinde olmalı, ben yanınızda oturursam çok dedikodu olur.
Tüm ülke yasta, bir yabancının kraliyet ailesiyle oturduğunu görmek istemezler.
Aileden olmamanın bir önemi yok. Sen Jean Claude’un vaftiz kızısın, değerli bir
misafirsin. İnsanlar bunu anlayışla karşılar. Sammy seni seviyor. Herkesten çok seni seviyor
ve senin orada olman onu rahatlatır.
Haksızlıktı bu. Çocuk için elinden geleni yapmıştı ama genç prensle cenaze törenine
katılması Ettenburl ailesine fazladan bir sorun getirecekti. Zaten yeteri kadar acı çekmişlerdi.
Geri planda kalmam daha doğru olur, diye ısrar etti Katrina.
Sana ihtiyacı var. Julian onun başını göz göze gelene kadar kaldırdı. Benim ihtiyacım
var.
Oh-Julian… Katrina’nın gözleri yaşlarla dolmuştu Yapamam.
Canım, lütfen ağlama. Başparmağı ile gözünden süzülen yaşı sildi. Resimler yüzünden
mi?
Katrina hareketsiz kaldı bir an, tam anlamıyla buz kesmişti. Biliyor muydun?
Katrina ona bakamıyordu, düşünemiyordu. Resimleri nereden biliyordu? Sadece bir
elin sayısı kadar insan biliyordu. Julian onlardan biri değildi.
Jean Claude, Pasadonya’dan ayrılmadan önce söylemişti.
Oh, tanrım. Katrina kendini aldatılmış hissediyordu.
Endişelerini anlamam gerektiğini düşünmüş. Onun tarafından yapılan çok şerefli bir
hareketti.
Şeref? Katrina sert bir sesle güldü. Resimlerin çirkinliği gözlerinin önüne geldi.
Bu olayda şerefli hiçbir şey yok. Herkes evde kalmama izin vermeliydi. Katrina ayağa
fırladı. Gitmesi gereken yer eviydi. Benim bu talihsiz olayıma dâhil edildiğin için çok
üzgünüm. Sandalyesini geri itti. Sanırım benim Pasadonya’ya dönme zamanım geldi.
Belki Pasadonya ama saraya değil. Bu utanç dolu sırrını Jean Claude nasıl olur da bu
adama söyleyebilirdi? Bernadette söylediğini biliyor muydu? Ya babası? Eli parmağındaki
annesinin yüzüğüne gitti. Kendini hiç bu kadar yalnız hissetmemişti.
Katrina geri adım attı ve reverans yaptı. İzninizle, majesteleri. Ve sonra kaçarcasına
odadan çıktı. Koşmuyordu ama hızlı bir şekilde koridorlardan geçmiş Sammy’nin odasına
varmıştı. Kapıyı kapattı.
Döndüğünde Julian’ı odasında buldu.
~ DOKUZUNCU BÖLÜM ~
~ ONUNCU BÖLÜM ~
GİZLİ geçitleri hep tozlu ve örümcek ağlarıyla kaplı olarak hayal ederdim. Katrina,
Julian’ı dar bir koridorda arkasından takip ediyordu. Bu geçit hem çok güzel aydınlanmış hem
de tertemiz. Katrina havayı kokladı. Duvarlar sedir ağacından mı yapılmış?
Hiçbir fikrim yok. Donald ve Helene odalarından çocuk bölümüne giderken hep
burayı kullanıyorlardı. Koridorları geçmekten daha kolay, çabucak varıyorlardı. Hizmetliler
de acil durumlarda burayı kullanıyorlar.
Pratik.
Julian omuzlarının üstünden ona baktı. Son zamanlarda benim odamdan çocuk
bölümüne olan kısmı ben temizlettim.
Gerçekten mi? Neden buna ihtiyaç duymuştu?
Ja. Dr. Vogel olayından sonra geceleri yatmadan önce Sammy’i kontrol etmek
istemiştim.
Sadece Sammy’i mi?
Julian durdu ve ona döndü. Evet, güvercinim. Julian eliyle onun yanaklarını okşadı.
Dün senin odana gelmek için ilk kez kullandım. Aslında ben oldukça dürüst bir adamımdır.
Sen… Katrina onu göğsünden itti Beni saraydan gizlice kaçıran en yüksek düzeyde bir
alçaksın.
Bu senin fikrindi. Julian onu kısaca öptü. Ben senin kaçmanı söylemiştim, aşk
randevusunu kast etmemiştim.
Ama böylesi çok daha iyi, dedi Julian ona karşılık olarak.
Sen öyle düşünebilirsin çünkü bu senin fikrindi. Aslında daha çok karşı çıkmalıydım.
Sammy için zor bir gün oldu. Rahatsız bir gece geçirebilir.
Onu kontrol ettik. Çok derin uyuyordu.
Julian onun üç basamak inmesine yardım etti ve sonundaki kapıyı açtı. Taze hava içeri
doldu. Bu Katrina’nın fikrini değiştirmesi, mantıklı ve akıllı bir şekilde davranması için bir
fırsatıydı.
Julian ışığı kapatırken Katrina’nın kalbi deli gibi çarpıyordu. Julian ona sırıttı. Bu
gülümseme ile Katrina tüm kötümser düşünceleri bir kenara bıraktı. Julian’ın duyduğu
heyecanı ve mutluluğu elinden alamazdı. Dikkatli bir şekilde kapıdan dışarı baktı. Uzun
zamandır ilk kez kendini bu kadar canlı hissediyordu. Bu macerayı yaşamayı çok istiyordu.
Julian’ı istiyordu. Aralarındaki arzuyu keşfetmek istiyordu.
Garaj avlunun diğer tarafında, arabam bizi bekliyor. Neil gideceğimizi biliyor,
kapıdaki bekçiye senin benim arabamla rahatsız olan bir misafiri evine götüreceğini söyledi.
Benim kullanmamı mı istiyorsun?
Ja. Julian’ın gözleri şüpheyle kısıldı. Araba kullanabiliyorsun, değil mi?
Oui. Katrina ellerini ovuşturdu. Hadi gidelim.
Fikrini değiştirmek istemiyorsun, değil mi? Biri bizi görebilir ve alarm çalabilir.
Katrina heyecan içindeydi. Komik, dedi Katrina. Fikrimi değiştirmeme izin
vermezsin.
Doğru, dedi Julian ve dudaklarıyla dudaklarını ateşli bir şekilde öptü. Bu gece sen
bana aitsin.
Daha ne bekliyoruz? diye sordu Katrina.
Kaçışlarını tam planladıkları gibi hiçbir sorun yaşamadan gerçekleştirmişlerdi. Bekçi
onun baygın gibi duran vücuduna bakmış ve kapıları açmıştı. Birkaç blok gittikten sonra
Julian oturduğu yerde doğruldu. Ne zaman istersen kenara çekebilirsin bundan sonrasını ben
kullanabilirim.
Oh, hayır ben çok eğleniyorum.
Katrina.
Katrina ona yaramaz bir çocuk gibi baktı. Ama kenara çekmedi. Onun yerine GPS’in
gösterdiği gibi yola devam ederken pencereleri sonuna kadar açtı ve gaza bastı.
Hey! diye bağırdı Katrina gülerek. Bu arabayı sevdim.
Julian ona doğru uzandı ve elini Katrina’nın saçları arasına soktu. Onun dokunuşu
Katrina’yı titretmişti.
Evim çok uzakta değil. Kuzey sahiline bakıyor, dedi Julian.
Senin evine mi gidiyoruz?
Planımız bu, dedi Julian onun ensesini ovarak. Eve gidiyor olmak beni sevindiriyor.
Senin sarayda yaşadığını sanıyordum.
Orada da odam var. Kraliyet işlerini oradan yürütmek daha kolay oluyor. Ama her
zaman kendi evimi tercih ederim.
Sanırım önümüzdeki haftalarda sarayda oldukça fazla zaman geçireceksin.
Ja, öyle olacak. Alışacağım.
Sammy’nin sana gerçekten ihtiyacı var, dedi Katrina.
Onu unutmuyorum. Merak etme, ona çok iyi bakacağım. Geldik. Julian solda bir
sokağı işaret ediyordu.
Katrina arabayı büyük bir taş duvar ve devasa bir kapıya gelene kadar sürdü. Julian,
Katrina’nın tarafındaki camdan dışarı eğildi ve başparmağını güvenlik butonuna bastırdı.
Katrina onun kokusunu içine çekti ve çenesine bir öpücük koydu. Bunun karşılığı olarak
Julian onu nefessiz bırakana kadar öptü.
Eve kadar yolu takip et, diye fısıldadı Julian yerine otururken.
Katrina arabayı hareket ettirirken ellerinin titrediğini hissetti. Bir iki dönemeçten sonra
beyaz iki katlı bir evin önüne geldiler. Kapı açıldığında Grimes’ın genç halindeki biri dışarı
çıktı ve Katrina’nın kapısını açtı.
Hoş geldiniz, Fraulein Vincente.
Bana izin ver Kristof. Julian onun tarafına geldi ve elini tutarak arabadan inmesine
yardımcı oldu. Bu Kristof, benim her şeyim, hayatımı düzende tutan kişi.
Beni utandırıyorsunuz, majesteleri.
Kris, bize biraz yiyecek ve şarap getir, lütfen. Sonra bizi kimse rahatsız etmesin.
Tabii, lordum, diye cevapladı onu Kristof kapıyı kapatırken.
Oh, ama… Katrina’nın ayakları sürünüyordu. Bu kadar acele etmesi ne kadar kabaydı.
Katrina’nın yanakları kızardı.
Gel güvercinim, dedi Julian onu kendine çekerek. Sana evi gezdireyim. Sammy’nin
odasının hangisi olması gerektiği hakkında bana fikrini söyle.
Sammy’i buraya getirmeyi mi planlıyorsun? Katrina onun Sammy’i sarayın çocuk
bölümünde bırakacağını sanmıştı.
Çalışma saatlerimin dolu olacağını sanıyorum ama kaçabildiğim her dakika onunla
birlikte olmak istiyorum. Burası oturma odası, dedi Julian ona girişteki sütunlu odayı
göstererek. Duvar camla kaplı olduğundan sanki deniz içerideymiş gibi duruyordu. Katrina
camın kenarına yürüdü ve dışarı baktı ve manzaraya hayran kaldı. Mobilyalar modern ve
zevkliydi, açık renkliydi. Şömine odaya bir sıcaklık katıyordu.
Bunu duyduğuma sevindim. Her ikiniz de bu ilişkiden mutluluk duyacaksınız.
Tessa görevine geri dönmek istedi, dedi Julian.
Baban geri dönmek istediğini söylemişti. Sanırım Sammy’nin tanıdık biriyle daha
rahat edeceğini düşünüyor.
Bence de ama bu kişi Tessa olmayacak. Neden?
Niyetinin Sammy’e bakmak olmadığı açık olduğu için, dedi Julian ve havuza bakan
pencereyi gösterdi. Alt katta açık bir teras, ayrıca saunalı bir jimnastik salonu, Kristof’un ve
diğer hizmetlilerin odaları var.
Katrina gülümsemesini bastırmaya çalıştı. Yani senin korumaların demek istiyorsun.
Evet. Sonra Julian kendi odasını gösterdi. Onun odası gri ve mavi karışımıydı sanki
duvarlara deniz fırtınası işlenmişti. Banyosunda geniş bir küvet ve yuvarlak bir duş vardı.
Onun odasındaki manzara karşısında Katrina nefesinin kesildiğini hissetti.
Çok güzel, dedi Katrina içini çekerek. Kıyıya tahminimden çok daha yakınmış evin,
dedi.
Sert kollar onu kendine çekti ve sertleşmiş vücuduna yasladı. Açık havada çatıdaki
terastan İngiliz adalarını görebilirsin.
Çok güzel bir evin var. Katrina ona yaslandı ve sıcaklığının içine işlemesinden ve
onun kendini arzulamasından mutluluk duydu.
Hmm. Julian boynundan öptü. Sanki bu cümlenin sonuna bir ama gelecek gibi
duruyor.
Sammy’nin burada mutlu olabileceğinden emin değilim. Her yer beyaz ve soğuk, dedi
Katrina.
Julian gerginleşti ve kollarını çekti. İki kişilik hazırlanmış masaya yürüdü ve tepsiden
bir kadeh şarap aldı. Katrina kollarıyla bedenini sardı. Onun kendini çekmesine neden olacak
ne söylemişti?
Birçok insan benim soğuk olduğumu düşünür. Julian şarabından bir yudum aldı ve
bakışlarını manzaraya çevirdi. Duygusuz benim için kullandıkları başka bir kelime, diye
devam etti.
Ben değil, diye itiraz etti Katrina ve ona doğru yürüdü. Manzara ile onun arasında
durdu. Bana hiç duygusuz davranmadın.
Hayır, dedi Julian yanağını okşayarak. Her şeye burnunu sokan birisisin. Senden
etkilenmemek mümkün değil.
Katrina burnunu kırıştırdı. Mon Dieu, kulağa pek iltifatmış gibi gelmiyor. Belki sen
gerçekten soğuk birisin.
Çok cesursun. Senin bir paparazzi tarafından korkutulduğuna inanmak çok zor, dedi
Julian.
Bu kez ondan uzaklaşma sırası Katrina’daydı. Bazen korkularımız mantıksız
olabiliyor. Ama bu onların gerçek olmadığı anlamına gelmez.
Gereksiz yere acı çektiğini görmek istemiyorum. Senin söylediğin tipteki resimler
magazin basınında çok para ederdi. Eğer biri bu resimlere sahip olsaydı şimdiye kadar çoktan
satmış olurdu.
Belki benim kim olduğumu bilmiyorlar ya da fiyatı yükseltmek için bekliyorlar. Sonra
onun dikkatini başka bir yöne kaydırmak amacıyla kollarını onun boynuna doladı. Bu belki
oyununu bütün gece oynayabiliriz. Ama ben buraya konuşmaya gelmedim.
Ayaklarının ucuna kalktı ve dudaklarını Julian’ın dudaklarının üstüne koydu ve dilini
dudaklarının kenarında ağzını açana kadar gezdirdi. Julian onun başını tuttu ve öpüşmelerini
derinleştirdi. Katrina heyecanla titredi.
Üşüdün mü? Julian battaniyeyi üstlerine çekti.
Hayır, dedi Katrina ama bakışları Julian’ın arkasında duran tepsiye kaydı ve bu sırada
karnı guruldadı. Aman tanrım, dedi Katrina omuzlarını silkerek. Ama çok açım. Açık büfeden
çok az bir şeyler yemiştim. Kristof’un ne getirdiğine bakabilir miyiz?
Tabii. Julian ağır tepsiyi bir eliyle kaldırdı ve Katrina’nın kucağına koydu. Tepside
rozbif, peynirler, ekmek ve meyve vardı.
Oh, tanrım tam bir ziyafet, diye haykırdı Katrina ve yemeğe başladı. Bir süre sonra
Katrina onun bir iki lokmadan başka bir şey yemediğini fark etti. Yemiyorsun.
Sarayda yememi sağlamıştın. Ayrıca seni izlemekten çok hoşlanıyorum. Benim açlık
duyduğum tek bir şey var.
Yoğun bakışları karşısında Katrina içinde bir sıcaklığın yayıldığını hissetti. Elinden
tutarak Julian’ı ayağa kaldırdı. Julian onu odasına götürdü. Zaman kaybetmeyelim, benimle
seviş, dedi Katrina.
Seninle olmak benim için zaman kaybı değil. Seni kollarımın arasında görmek
istediğimi söylediğimde gerçeği söylüyordum. Ama haklısın artık konuşma zamanı değil.
Niyetim seninle uzun bir zaman geçirmek.
Sen acele etmeyebilirsin ama ben beklemekten sıkıldım.
Sen kendi hızınla git ben de kendi hızımla, dedi Julian ve başını kaldırarak
dudaklarından öptü. Ortalarda bir yerlerde karşılaşacağımızdan eminim.
Katrina gülümsedi ve alt dudağını ısırdı. Soyun. Şimdi.
Hayret verecek bir şekilde Julian onun bu emrini yerine getirdi. Sonra yatağa girdiler
ve Julian onu yavaş bir şekilde soymaya başladı. Ama Katrina sabırsızlanıyordu. Eğer bu tek
geceleri olacaksa o zaman bir saniyesini bile boşa harcamak istemiyordu.
Katrina onun ellerinin altında kıvranıyordu. Daha fazlasını istiyordu.
Neden acele ediyorsun? diye sordu Julian. Dünyanın zamanına sahibiz, dedi.
Ama değiliz, dedi Katrina. Zaman geçiyor. Acele etmeliyiz yoksa bu fırsatı
kaçıracağız.
Olanaksız.
Ama…
Şşşt, güvercinim. Koca bir gece bizim ve acele etmeyeceğiz.
Nasıl bu kadar sakin olabiliyordu? Her an çağırılabilirsin.
Endişenin nedeni bu mu? Gerek yok. Üçüncü dünya savaşı çıkmadığı sürece kimse
beni rahatsız etmeyecektir.
Sonra uzun bir süre sonra birlikte doyuma ulaştıklarında üçüncü dünya savaşı çıkmış
olsa bile Katrina’nın bunu fark edecek hali kalmamıştı.
~ ON BİRİNCİ BÖLÜM ~
SABAH yeni ağarmaya başlarken Katrina, Sammy’nin bebek arabasını iterek terasa
kahvaltıya geldi. O gecenin üzerinden bir hafta geçmişti. Masanın başındaki boş sandalyeyi
görünce büyük bir hayal kırıklığı duydu. Julian yoktu. Sabahın bu saatleri onunla kahvaltı bir
alışkanlık haline gelmişti. Geceleri zaman buldukça gizli geçitten odasına gelip gecelerini
aydınlatması dışında sabah kahvaltıları Katrina’nın en çok sevdiği saatlerdi.
Bir hizmetli tepsi dolu yiyeceklerle yanlarına geldi. İçindekileri masaya yerleştirdikten
sonra selam vererek çıktı.
Katrina iki kez resmi olarak Sammy ile halk karşısına çıkmıştı. Bir keresinde Giselle’i,
Sammy ile hastanede ziyaret etmişler diğerinde ise Kral Lowell, Donald’ın askeri başarısını
temsil eden madalyayı alırken bulunmuştu.
Katrina gözlerini kapıya çevirdi ve Julian’ın gelmesini umdu. Son hafta hayatının en
mutlu günlerini yaşamıştı. Basının Jean Claude ile ilişkisini yazması bile bunu
gölgeleyememişti. Aslında bu hiç de fena olmamıştı. İlişkisi cenaze töreninde aileyle
oturmasını yasallaştırmıştı. Julian onun hiçbir şey için endişelenmemesine özen gösteriyordu.
Katrina içini çekti. Şimdiye kadar, diye düşündü.
Julie amca nerde? diye sordu Sammy. O da sabah kahvaltılarını amcasıyla yapmaktan
çok mutlu oluyordu.
Julian amca çok meşgul biri, dedi Katrina. Umarım yakında gelir.
Sammy başını salladı ve kahvaltısını etmeye başladı. Katrina birkaç dakika daha
bekledi ama Julian gelmeyince o da tabağına biraz yumurta ve sosis alarak kahvaltısına
başladı. Üçüncü kez kapıya Julian’ın gelip gelmediğine baktığında onun oturacağı yerde
duran gazeteyi gördü.
Katrina gazeteyi açtı ve dondu. Gazete yarı yenmiş kahvaltı tabağına düştü. Önemli
değildi. Katrina kendini hasta gibi hissediyordu. Manşeti okurken ellerini kucağında
birleştirmişti.
PRENS JULIAN JEAN CLAUDE’UN VAFTİZ KIZININ KOLLARINDA TESELLİ
ARIYOR: YAKINDA BİR KRALİYET DÜĞÜNÜ OLABİLİR Mİ?
Manşetin hemen altında Katrina’nın Julian’ın koluna girmiş, öpüşürlerken bir resmi
vardı. Julian’ın evinin balkonundaydılar.
Katrina’nın yüzünden kanı çekilmişti. Gözlerini kapadı ve o özel anının nasıl
çirkinleştirildiğini görmeye dayanamıyordu. Babasının da bu resmi göreceğini düşündükçe
kendini çok daha kötü hissediyordu. Jean Claude ve Bernadette de göreceklerdi. Daha da
kötüsü Julian ve Kral Lowell büyük bir olasılıkla çoktan görmüşlerdi. O yüzden mi Julian
sabah kahvaltısına gelmemişti?
Birden midesi bulandı ve gözü karardı. Ama Sammy yakınındaydı ve onun
bakımından sorumluydu, başını kucağına koydu ve mide bulantısının ve baş dönmesinin
geçmesini bekledi.
K’tina iyi mi? Sammy sandalyesinden inip yanına gelmiş saçını okşuyordu.
Katrina kendini toparlamaya çalıştı ve hafifçe Sammy’e gülümsedi. İyiyim, sadece
biraz karnım ağrıyor.
İlaç gerekiyor mu? diye sordu endişeyle.
İlaç işime yaramaz. Onun endişesi karşısında Katrina kalbinin sızladığını hissetti. Hadi
gel, çocuk bölümüne dönme zamanımız geldi.
Sammy’i, İnga’ya bıraktıktan sonra Katrina odasına gitti ve doğruca gizli geçide girdi.
İlk kez Julian olmadan bu geçidi kullanıyordu ama doğru yolu buldu ve gizli kolu çevirerek
kapıyı açtı.
Biraz gergin olarak içeri girdi. Julian ona ofisinin yerini daha önce göstermişti.
Katrina yolunu bulacağını umuyordu.
Son isteği herkesin göreceği bir şekilde ofisine gitmekti. Özellikle şimdi tüm Kardana
onların sevgili olduklarını bilirken bunu hiç istemiyordu.
Üçüncü kapıya geldiğinde Katrina durdu ve içeriyi dinledi. Ses yoktu. Orada yok
demek miydi? Yoksa yanlış odaya mı gelmişti? Ya da odalar ses geçirmiyordu zira bu
odalarda gizli konular konuşuluyordu. Katrina üçüncü seçeneğin daha büyük bir olasılık
olduğunu düşündü.
Yani, kapıyı açması gerekiyordu Julian’ın orda olup olmadığını anlayabilmesi için.
Yavaşça kapıyı araladı.
Evlilik mi? Julian’ın sesi geliyordu.
Katrina içini çekti. Kapıyı biraz daha araladı ve dondu. Kapıdan gördüğü kadarıyla
yanlış odaya gelmişti.
Gerçekten, baba ne zamandan beri manşetlere inanır oldun?
Katrina gitmek için kendini geriye atmaya çalıştı ama kolu kapıya takılmıştı. Kolunu
kurtarmaya çalıştı ama nereye takıldığını göremiyordu.
Odadakiler konuşmaya devam ediyorlardı.
Ben manşetlerden bahsetmiyorum. Ama insanların neye inandıklarını sen benden daha
iyi bilirsin. Kraliyet aşkı olasılığından çok memnunlar.
Aşk insanların duyduğu bir hayal, dedi Julian. Tüm dedikodular gibi bu da gelir geçer.
Gerçekten onun için bu kadar kolay mıydı? Onun durumunu hiç düşünmüyor muydu?
Gitmek istiyordu ama kazağının bir parçasını orada bırakmadan kolunu kurtarabilmesi
olanaksızdı ve Katrina bu konuşmayı duyduğu hakkında hiçbir ipucu bırakmak istemiyordu.
Beni bilerek yanlış anlıyorsun. Ben gerçek bir aşktan, gerçek bir evlilikten ve seninle
Samson için gerçek bir aile kurmandan bahsediyorum.
Yani sence Samson’a bir anne verebilmek için evlenmeli miyim?
Oğlum, hayatın nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğunu gördük. Sana evlenmen ve bir
veliaht vermen gerektiğini söylüyorum.
Senin iki veliahdın var bence yeterli bir sayı.
Küstahlık etme. Bu çok önemli, dedi kral Lowell.
Bu çok fazla, dedi Julian sesinden ayağa kalktığı anlaşılıyordu. Halledebileceğim
kadarını hallediyorum. Bir eş aramak için ne zamanım ne de niyetim var.
Aman tanrım, Katrina bu sözler üzerine kahrolmuştu. Hiçbir zaman ilişkilerinin
evlilikle sonuçlanacağını düşünmemişti. Yalancı, dedi içindeki ses. Evet, doğruydu. Kalbini
ona kaptırmıştı. Trende elini tutmasını söylediği andan itibaren kendini ona adamıştı.
Katrina ile birlikte olmaya zaman bulabiliyorsun, dedi kral Lowell.
Biraz rahatlamamı çok mu görüyorsun? Julian’ın öfkesi sesine yansımıştı.
Sadece uluslar arası bir olaya dönerse, dedi kral.
Jean Claude arkadaşım. Katrina’yı asla kırmayacağımı bilir.
Gerçekten mi? Katrina dudaklarını ısırdı. Kendi bundan emin olmak isterdi.
Katrina sonunda kazağının kolunu kurtarmıştı. Yanaklarından yaşlar süzülerek
odasına doğru koştu.
Julian bu sabah resmi gördüğünde bunun sonuçlarının kötü olacağını biliyordu.
Katrina’nın korkacağını, babasının onaylamayacağının farkındaydı. Tek aklına getirmediği
kralın ondan evlenerek Sammy için bir aile kurmasını istemesi olmuştu.
Eğer ciddi bir niyetin yoksa o zaman kızı evine geri gönder.
Hayır! Julian’ın omuzları gerginleşmişti. Babam ve kralım olarak sana duyduğum
saygıdan hayatımda birçok şeye karışmana izin verdim. Ama kiminle ve ne zaman
evleneceğim bunlardan biri senin kararın olmayacak.
Julian hayat nadiren adildir. Senden çok fazla şey istendiğini biliyorum o yüzden
şimdilik bu konuyu kapatıyorum.
Lowell çalışma masasının koltuğunda arkasına yaslandı. Kraliyete karşı görevini
yerine getireceğinden hiç şüphem yok. Halkın ve basın benim yerime sen bu görevi yerine
kadar seni zorlayacaklardır.
Baba, bir şeyi unutuyorsun. Basına aldırmamada şampiyonum. Bu konudaki
soğukluğu tamamen haklı olarak kazanılmış bir meziyetti. En azından bir amaca hizmet
ediyordu. Babasını kısık gözlerle izledi. Madem bu sabah savaşma ruh halindesin o zaman
eğitim reformları toplantısına da katılabilirsin. Görev demişken, senin de bu görevlerin
bazılarının ucundan tutma zamanın geldi.
Babasını kızgın bir şekilde bırakarak ofisinden çıktı. Katrina ve Sammy ile
kahvaltısına geç kalmıştı. Terasa vardığında onların yerlerinin boş olduğunu gördü. Julian boş
masaya bakarken Grimes elinde gazetenin bir başka kopyası ile içeri girdi.
Özür dilerim Lordum, Bayan Vincente ilk kopyayı tabağına düşürmüş.
Üzgün müydü? diye sordu Julian.
Evet, yirmi dakika önce Samson Efendi ile çıkarken oldukça gergin görünüyordu.
Teşekkür ederim. Julian kapıya döndü.
Lordum, diye itiraz etti Grimes, Kahvaltınız.
Julian aç değildi. Ama uzun günlere dayanabilmek için kendine iyi bakması
gerektiğini öğrenmişti. Hemen geri döndü ve tabağına biraz bir şeyler koydu. Grimes’ın
yanından geçerken masayı toplamasını söyledi.
Çocuk bölümüne giderken Neil’i telefonla aradı. Katrina nerde?
Jimnastik bölümünde, dedi Neil.
Teşekkürler. Julian hemen yönünü değiştirdi. Tabii ki jimnastik salonuna gitmişti. Her
gün orada çalışıyordu.
Lordum, Neil onu jimnastik salonuna girmeden durdurdu, Güvenlik görevlileri onu on
dakika önce gizli geçitte kralın ofisinin yakınlarında görmüşler.
Şşşt. Jimnastik salonuna gidiyorum. Rahatsız edilmememizi sağla. Carl’a söyle sabah
olan toplantıya babam katılacak.
Basın sözcüsü…
Her şey bekleyecek.
Peki, majesteleri.
Julian salona girdi ve önce erkekler bölümüne gidip üstünü değiştirdi. Eğer Katrina ile
dövüşecekse kazanması için uygun giyinmiş olması gerekiyordu.
Katrina hırsla kum torbasına vuruyordu. Hâlâ dersini almamış mıydı? Aptal kız.
Kendine olan kızgınlığını kum torbasına vurarak yok etmeye çalışıyordu. Kralın ofisinde
Julian’ın bu ilişkiyi yok saydığını duyması onu çileden çıkartmıştı. İsmi her iki kraliyet
ailesinde de geçiyordu. Eğer eski resimler ortaya çıkarsa o zaman iki aile de çok zarar
göreceklerdi.
Güzel hareketler, dedi Julian.
Her gün çalışıyorum.
Kızgınsın.
Açık olan bir şeye cevap verme gereği duymadı. Kendisi kızgın değil miydi?
Katrina, gazeteyi bu sabah gördüğünde yalnız olduğun için çok üzgünüm.
Önemli değil. Julian onun önünde durdu. Dur ve benimle konuş.
Bir anda acısı öfkeye dönüşmüştü Katrina’nın. Julian öfkesinin hedefi olmuştu. Sizi
daha önce de yere yapıştırmıştım, majesteleri. Belki gitseniz iyi olur.
Katrina konuşmamız gereken çok şey var.
Komik aklıma bir şey gelmiyor.
Senin kadar inatçı olabilirim. Konuşana kadar buradan gitmiyorum.
Katrina onun spor kıyafetlerini giydiğini fark etmişti. Julian öne eğildi ve karatede
başlangıç pozisyonunu aldı. Geçmişinden resimlerin çıkmasını beklediğini biliyorum. Bu
olmayacak.
Söylemiştin. Sadece doğru olması için dua edebilirim.
Katrina onunla dövüşürken onun karateyi oldukça iyi bildiğini fark etmişti. Uzun bir
dövüşten sonra Katrina da Julian da kan ter içinde kalmışlardı ve sonunda Katrina onu yere
düşürmüştü. Ancak Julian düşerken onu da yanında çekmişti.
Bırak beni, dedi Katrina sesinden duygularının belli olmamasına dikkat ederek.
Beni dinleyene kadar bırakmayacağım. Julian onu sımsıkı tutuyordu. En kötüsünü
beklediğini biliyorum. Ama anlamıyor musun? Sonunda bu resimler ortaya çıkmayınca sen de
özgürlüğüne kavuşacaksın.
Son derece kendinden emin görünüyorsun.
Sadece mantık yürütüyorum,dedi Julian.
Bunların hiçbiri mantıklı değil. Neden bir paparazzi resmi bize satmayı beklesin? O
fotoğraf cenaze töreninin olduğu geceden, bir haftadan daha uzun bir süre önce çekilmiş. Ve
balkon denize bakıyordu yani denizden çekilmiş olmalı.
Katrina.Julian dönerek onu altına almıştı.
Hayır. Bunu sen yaptın.
~ ON İKİNCİ BÖLÜM ~
HEPSİ senin suçun, diye fısıldadı Katrina. Beni tahrik ettin, kendimi güvende
hissettirdin, bana umut verdin.
Katrina onu göğsünden itti. Bırak beni.
Katrina dinle, dedi Julian.
Hayır. Bırak beni. Katrina onu üstünden atmaya çalıştı. Ama Julian onu sımsıkı
tutuyordu.
Tüm dünyadan sadece geçmişte olan bir hatadan dolayı saklanmanı istemiyorum, diye
açıkladı Julian. Sen bundan daha iyisini hak ediyorsun.
Hayatım seni ilgilendirmez.
Sarayda olduğun sürece ilgilendirir.
Bu sorun kolayca çözülebilir. Bırak beni. Evime gideceğim.
Julian ona uzandı. Hiçbir yere gitmiyorsun. Kendini korumaktan vazgeçip yaşamaya
başlamalısın.
Senin için söylemesi kolay, dedi Katrina ve başını çevirdi. Hayatım bir oyun değil,
değer verdiğim insanlar kırılabilir.
Eğer onlar sana gerçekten değer veriyorlarsa omuzlarındaki yükten kurtulduğunu
gördüklerinde sevineceklerdir.
Sanki kendi gerçekten ona değer veriyordu. Onlar beni sevdiklerini, kararlarıma
karışmayarak gösteriyorlar.
Yani senin saklanmana izin veriyorlar. Ne kadar güzel bir hapishane, senin bunu
kabullenmene şaşırdım.
Sen ne dediğini bilmiyorsun.
Senin parlayan bir yıldız olduğunu ama geri planda saklandığını biliyorum. Kendine
korku yüzünden kurduğun hayatının göz önüne çıkması seni rahatsız ediyor.
Julian’ın söyledikleri onu tam on ikiden vurmuştu. Katrina nefes alamıyordu. Katrina
ailesi için fedakârlık yapması gerektiğini kendine söylüyordu ama gerçekten böyle bir hataya
düştüğü için kendini cezalandırıyordu. Onlar için ne kadar büyük hayal kırıklığı olmuştu?
Katrina, kahretsin, nefes al!Julian onun üzerinden kalkmış onu da oturur duruma
getirmişti. Özür dilerim, ben…
Dur. Daha fazla sanki bana değer verirmiş gibi davranma. İyisi mi sen zamanını
kendine bir eş aramakla geçir.
Julian kendini yere onun yanına attı. Babamın ofisinin koridorundaydın ve bana
verdiği emri duydun…
Bir eş ara, dedi Katrina. Aramanda başarılar dilerim.
Bunları duyduğun için üzgünüm ama beni çok rahatlattığını bilmelisin. Başkalarıyla
ilişkimizi tartışacak halim yoktu.
Ben kullandığın kelimenin dikkatini başka bir yere çekmek olduğunu sanıyorum.
Her ikisi de doğru, Julian eliyle yanağını okşadı. Ona unut bunu dedim, bana
evlenmemi emredemez. Otuz iki yaşındayım. Yeni yetme biri gibi kimse bana kiminle ve ne
zaman evleneceğimi söyleyemez.
Onun böyle bir zamanda Sammy’i düşünmesi ne kadar büyük bir kabalık.
Julian gözlerini kıstı. Başlama. Kendi sorumluluklarım artı Donald’ın sorumlulukları
artı Avrupa seçimleri toplantıdan toplantıya geçerken düşünecek zamanım bile olmuyor. Ve
sen benim gizli yardımcımsın. Daha fazla şey yüklenmesine dayanamayacağım.
Katrina ilişkilerini en güzel açıklayan cümlenin bu olduğunu düşündü. Ve bu da
kulağa pek hoş gelmiyordu. Kısmen kendi suçu olduğunu biliyordu. Kendisi gizli kalmasını
istemişti ama bunun bu kadar açık söylenmesi kendini kötü hissettirmişti. Kendini
kullanılmış, aptal ve utanç içinde hissediyordu.
En azından şimdi bir gizli yardımcın konusunda endişelenmene gerek kalmadı.
Pasadonya’ya dönüyorum.
Hayır. Julian ayağa kalktı ve Katrina’yı da kaldırdı. Sana düşünemediğimi söyledim!
Babam konuşurken sadece ona itiraz ettim ve her şeyi özellikle evliliği inkâr ettim. Ondan
ayrılır ayrılmaz sadece seni düşündüm ve o zaman her şey yerine oturdu.
Hayır. Katrina geri çekildi.
Ja. Julian onun ellerine uzandı ama Katrina ellerini arkasına kenetlemişti. Julian ona
yaklaşıyordu.
Yaklaşma!
Cevap sensin, Katrina. Sen nazik ve düşüncelisin, zeki, komik ve seksisin. Seninle
konuşabiliyorum. En iyisi de Sammy seni çok seviyor.
Her bir kelime ile Katrina’nın kalbi biraz daha kırılıyordu. Her şey Sammy’nin
rahatlığı içindi. Ya sen?
Julian başını kaldırdı ve ona baktı. Ben ne?
Sammy beni seviyor. Sen ne hissediyorsun?
Julian’ın ifadesi değişmişti. Ona yaklaştı ve alnını ve dudaklarını öptü. Sana değer
verdiğimi biliyorsun. Ne kadar değer verdiğimi her gece sana yatakta ispatlamadım mı?
Beni istiyorsun. Bu sadece bir arzu zamanla geçer.
Geçmedi, dedi Julian. Sana ihtiyacım her geçen gün biraz daha arttı. Julian eliyle
çenesini tuttu ve başını kaldırdı. Katrina benimle evlenir misin?
Katrina bakışını ona çevirdi. Amber gözlerinin parladığını gördü. Ne kadar acıklı bir
durumdaydı bir an için kalbi heyecanla çarpmıştı.
Onun kesinlikle ciddi olduğundan emindi. Lowell ona Sammy için bir anne figürü
bulmasını söylemişti. Ondan daha iyi kim olabilirdi? Evet, o küçük adamı seviyordu ama
böylesi bir fedakârlık onun yapamayacağı bir şeydi.
Hayır. Sanki hiç üzülmüyormuş gibi davranmaya çalışıyordu. Senin tarafından
kullanılmaktan yoruldum.
Bu çok sert oldu. Julian onun eline uzandı. Katrina elini arkasına götürdü. Sammy’i
seviyorsun. İkimiz birlikte çok uyumluyuz. Yürümesini sağlayabiliriz.
Gerçekten olmaz.
Katrina eşim olmanı istiyorum.
Hayır, sen bende bulduğun rahatlığı istiyorsun. Ben artık geçici liman olmaktan
sıkıldım. Hayatımı yönlendiremezsin önce bana hakaret edip sonra teklifte bulunduğun zaman
hemen kabul etmemi bekleyemezsin. Beni tanıdığını sanıyorsun, belki tanıyorsundur ama
beni sevmiyorsun.
Kenara çekilerek kendini onun tutuşundan kurtardı. Hayatım oyun yeri değil ve senin
liderlik görevlerini yerine getirirken rahatlayacağın bir yer hiç değil.
Odanın kenarına gidip havlusunu aldı. Arkasını döndüğünde Julian’ı odanın ortasında
ifadesiz bir yüzle durduğunu gördü.
Elveda Julian.
Katrina kendini kim sanıyordu? Julian kendi kendine mırıldanıyordu. O kahrolası bir
prensti. Kadınlar onu reddetmezdi. Asla.
Onun teklifinden şeref duymalı ve heyecanlanmalıydı. Ama Katrina sanki ona ihanet
etmiş gibi davranıyordu. Gazetede çıkan resimlerdeki trajediyi göremediği için üzgündü. Hem
babası hem de Katrina abartıyorlardı.
Giyinme odasından yeni bir takım elbise ve ona uygun bir kravat seçti. Onun teklifini
hakaret kabul ettiği için Katrina’ya çok kızgındı.
Gitmek mi istiyordu? Tamam gidebilirdi. Onun minnet duymayan bir gelini
kovalamaktan daha önemli işleri vardı. Katrina tek konuda haklıydı. Tüm enerjisini ülkesinin
sorunlarını çözmek için kullanmalıydı.
Şaşırtıcı bir şekilde Kral Lowell Katrina’nın gidişine üzülmüştü. Katrina nezaket icabı
olarak ev sahibine hoşça kalın demek istemişti. Giselle ona sarılmış ve iyilikler dilemişti.
Ama Kral Lowell onu ofisine çağırmış ve koltuğa oturtmuştu.
Sana ailem işin yaptığın tüm yardımlar için teşekkür ederim. Zor zamanlarımızı
şefkatinle ve kibarlığınla daha katlanır bir hale getirdin.
Umarım Sammy’i ziyaret etmeme izin verirsiniz, dedi Katrina. Gerçekten kalbimi
çaldı.
Tabii. Ama ben sadece onun kalbini çaldığını sanmıyorum. Oğlumu hiç böyle
çarpılmış görmemiştim. Lowell koltuğunda yaslandı. Bugün ilk defa kararlarıma karşı çıktı.
Gülümsedi ve parmağını Katrina’ya salladı. Benimle çoğu zaman zıt fikirlere sahiptir. Ama
çok politiktir. Her zaman tartışmalarda mantık ve nedenlerini ortaya koyar. Ama bugün
sadece duygularıyla hareket etti.
Tehlikeli bir oyun oynuyorsunuz, majesteleri.
Bu son ay Julian çok yıprandı ve daha önünde uzun aylar var. Güçlü bir kadının
yanında olması onun işlerini kolaylaştırırdı. Ülkemi yönetirken öğrendiğim şey neye karar
verirsen ver sonuçlarına katlanmayı göze alman gerektiğidir.
Kral içini çekti. Julian’ın mutlu olmasını istiyorum. Mükâfatı riskli olabilir ama
yanılma yapması gereken görevler her zaman olacaktır. Sammy çok güzel bakılacaktır ama
anne figürünün yerini hiç kimse dolduramaz.
Katrina’nın aklı tamamen karışmıştı. Haklısınız. Sammy size ve Giselle’e sahip
olduğu için çok şanslı ama onun birbirini seven anne ve baba figürüne daha çok ihtiyacı var.
Katrina, Julian’ı başka bir kadınla düşünmemek için ayağa kalktı. Artık gitmesi
gerekiyordu.
Çok zamanınızı aldım. Ben hoşça kalın demek istemiştim. Beni burada ağırladığınız
için çok teşekkür ederim.
Her zaman gelebilirsiniz. Sizi çok kısa zamanda tekrar görmeyi arzu ederim. Bu arada
özel kraliyet jetini hazırlamalarını söyledim. Bir helikopter sizi havaalanına götürecek.
Ama majesteleri! diye şaşkınlıkla itiraz etti Katrina. Ben yapamam…
Kral elini kaldırarak onu susturdu. Rahatınız için evet ama daha çok oğlumun aklının
sizde kalmaması için. Siz eve sağ ve salim varmadan Julian huzur bulmayacak.
Katrina’nın son durağı çocuk bölümü olmuştu. Sammy ağlıyordu. Sen de anne gibi
bye bye diyorsun.
Şşşt, genç adam, ağlama, dedi Katrina. Ben hâlâ senin arkadaşınım. Seni ziyarete
geleceğime söz veriyorum. Aslında hemen gitmek istiyordu Julian gelmeden.
Hayır! Gitme, diye bağırdı Sammy ona sarılarak. Gözyaşları yanaklarından
süzülüyordu. Onun çaresizliği Katrina’nın kalbini sızlatıyordu.
Seni seviyorum, Sammy, dedi ona. Bana her zaman güvenebilirsin. Ama artık ailemin
yanına dönmeliyim.
Gitmeni istemiyorum. Başını onun omzuna gömdü. Ona anlatamayacağını anlayan
Katrina son bir kez daha sarıldıktan sonra onu Inga’ya verdi.
Ona iyi bak, dedi Katrina gözyaşlarını bastırmaya çalışarak.
Helikopter onu Kardana kraliyet jetinin bulunduğu New Castle havaalanına götürdü.
Katrina jetin içindeki lüksün farkında bile değildi. Krem renkli koltuğa çökercesine oturmuş,
gözlerini kapatarak kendini dünyaya kapatmıştı.
Keşke düşüncelerinin akmasını da bu kadar kolay durdurabilseydi. Hala gözünün
önüne evlenme teklifini geri çevirdiğinde Julian’ın yüzünde gördüğü o soğuk ifade geliyordu.
Bu ifadeyi bir kez de Sammy’e ailesinin kayıp olduğunu söylediğini zannettiğinde yüzünde
görmüştü.
O zaman yanılmıştı, eğer onun sevgisiz bir evlilikte mutlu olacağını sanıyorsa şimdi
de yanılıyordu.
Sammy’i seviyor olmak yeterli değildi. Julian’ı sevmek de yeterli değildi. O da onlar
kadar sevilmeyi hak ediyordu.
Jean Claude’un söylediği gibi resimlerin yok edildiğine inanmak istiyordu çünkü artık
hayatını yaşamak istiyordu.
Bayan Vincente. Sakin bir ses yanı başında konuşuyordu.
Katrina gözlerini açtı ve kırk yaşlarında bir kadının ona gülümseyerek baktığını gördü.
Kalkmak üzereyiz, lütfen kemerinizi bağlayın.
Jetten indiğinde nereye gideceğine bakınırken uzakta kırmızı saçlı bir adam gördü.
Çok uzun boyluydu ellerini önünde birleştirmişti.
Katrina duygulanmış ve boğazı düğümlenmişti. Koşarak adama koştu ve kollarına
atıldı. Ve birden her şey sanki Katrina için düzelmişti.
Babacığım.
Canım, eninde sonunda onu aramak zorunda kalacaksın,dedi Prenses Bernadette bir
hafta sonra.
Mecbur muyum? Katrina için çekti ve bakışlarını Bernadette’nin bahçede oynayan
ikizlerine çevirdi. Daha saat sabahın sekizi bile değildi ve Julian iki kere onu aramıştı. Büyük
bir olasılıkla Sammy’nin sevdiği tahıl gevreğini bilmek istemiştir. Bensiz de çözümleyebilir.
Tahıl gevreği mi? Bernadette’nin üvey kızı, Amanda, onlara katılmıştı. Bir buçuk yıl
önce Jean Claude ve tüm ülke, Jean Claude’un yetişkin bir kızı olduğunu öğrenmişti. Eğer
yemekten bahsediyorsanız ben gidiyorum. Amerikalı kız hamile karnını okşuyordu.
Doktorum dün bana kilomla ilgili söylev çekti ve bu sabah sadece yoğurt yedim.
Hah! Bernadette doktorun tavsiyesini bir el işareti ile yok saydı. Bu tip tavsiyeler
normal kiloda bir kadın için geçerli olur. Sen o kadar zayıfsın ki bebeğin iyiliği için birkaç
kilo alman daha iyi olabilir.
Öyle mi dersin? diye sordu Amanda umut dolu bir sesle. Bebeğimin hiçbir şekilde
zarar görmesini istemiyorum.
Ben de Bernadette ile aynı fikirdeyim. Katrina da onu destekledi. Sen de sadece bebek
var. Yemekten sonra kendini daha iyi hissedeceksen yürüyüşe gideriz.
Amanda sevinmişti. Evet, teşekkür ederim.
Evet, ama maalesef tahıl gevreği yok, biz de Katrina’nın Julian’ı araması gerektiğini
konuşuyorduk. Bu sabah şu ana kadar iki kere aradı.
Sekreteri vasıtasıyla, dedi Katrina. Adam kendi telefon numarasını bile çevirmeye
tenezzül etmiyor.
Bu biraz kabaca bir davranış, her ne kadar meşgul de olsa…
Daha fazlasını da yapardı eğer… eğer kendi kendisiyle savaşmıyor olsaydı diye
düşündü Katrina ama cümlesinin sonun getiremedi. Hâlâ onu savunabiliyordu. Katrina,
Amanda’nın bakışları altında kızardığını hissetti. Onunla henüz konuşmaya hazır değilsin,
dedi Amanda. Xavier’nin benimle sadece daha yakın olmak için görüştüğünü öğrendiğimde
neler hissettiğimi hâlâ hatırlıyorum. Kendimi kullanılmış ve aldatılmış hissetmiştim. Onunla
görüşmek istemiyordum.
Evet. Katrina içini çekti. İlk kez biri neler hissettiğini anlayabiliyordu.
İkinizin birbirinize âşık olduğunuz çok açıktı, dedi Bernadette. Aynı Katrina ve Julian
arasında özel bir şeylerin açıkça görüldüğü gibi, diye devam etti ve Katrina’nın elini sıktı.
Mutlu olmayı hak ediyorsun. Lütfen Julian ile konuş.
Bunu düşüneceğim.
Bunu duyduğuma çok sevindim, dedi Bernadette. Seni Kardana’ya gönderdiğim için
kendimi sorumlu hissediyorum.
Hayır. Ben gittiğim için üzgün değilim…
Majesteleri. Bernadette’nin asistanı yanlarına yaklaşmıştı. Sizinle konuşabilir miyim?
Prenses kadınla yanlarından ayrılırken tablette bir şeye bakıyorlardı. Bernadette
bakışlarını Katrina’ya çevirdi. Tableti yanında getirdi ve Katrina’ya verdi.
Julian bunun için arıyor.
Ekranda Jean Claude ve Katrina’nın el ele çekilmiş resmi duruyordu. Manşet ise
şöyleydi:
KATRINA PASADONYA’YA DÖNÜYOR:
BİR PRENSTEN DİĞERİNE Mİ GEÇİYOR?
~ ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ~