You are on page 1of 77

Teresa Carpenter - Prens ve Aşkı

www.CepSitesi.Net

ROMANIN KARAKTERLERİ
Prens Julian Ettenburl
Romanın erkek kahramanı, Kardana vekil Prensi
Prens Donald Ettenburl
Julian’ın ağabeyi
Prenses Helene Ettenburl
Donald’ın eşi
Prens Samson Alexander Ettenburl
Donald ve Helene’nin otuz iki aylık oğulları ve Kardana veliahdı
Katrina Lynn Carrere Vincente
Romanın kadın kahramanı, dadı ve Pasadonya Prensi Jean Claude’un vaftiz kızı
Prens Jean Claude Carrere
Pasadonya prensi
Prenses Bernadette
Jean Claude’un güzel eşi
Kral Lowell Ettenburl
Kardana Kralı
Tessa
Helene’nin arkadaşı ve Samson’un dadısı
GiGi
Kral Lowell’in annesi ana kraliçe
Grimes, Kristof, Neil
Kardana Sarayında çalışan personel

~ BİRİNCİ BÖLÜM ~

PRENS DONALD’IN UÇAĞI YÜZYILIN EN KÖTÜ FIRTINASINA YAKALANARAK


DÜŞTÜ.

Bugün tüm dünya Donald ve Helene Ettenburl, Kardana Prens ve Prensesinin düşen
uçağının bulunabilmesi, kurtarma ve arama çabalarını engelleyen Allie kasırgasının durması
için dua ediyor. Pasadonya Prensliğinden bugün yanlarında ileri gelen kişilerle Fransa’da
kayak yapmak üzere ayrılmışlardı. Uçak Pasadonya’dan ayrılırken Avrupa’nın üzerinde kar
ve yağmur fırtınasının oluşacağına dair hiçbir işaret yoktu. Kraliyet uçağından en son çağrı
cumartesi sabahı alınmış ve sonra irtibat kesilmiştir. Hazır olarak bekletilen uzman Fransız
kurtarma ekipleri, hava şartları düzelir düzelmez arama çalışmalarına başlayacaklarını
bildirmişlerdir. Prens Julian Ettenburl, Fransız yetkililer ve kurtarma ekibiyle görüştükten
sonra Pasadonya’da bir kraliyet sarayında çocuk bölümünde misafir olarak kalan yeğeni,
prens ve prensesin otuz iki aylık oğlu, Samson Alexander Ettenburl ile birlikte olabilmek için
Pasadonya’ya geri dönmüştür. Uçakta Donald ve Helene Ettenburl ile birlikte…
JULIAN başparmağı ile telefonunun ekranını kapattı ve telefonu cebine koydu.
Sadece Fransa’nın en uzman kurtarma ekibi değil aynı zamanda Kardana’nın da en uzman
ekiplerini toplamıştı. Uçağın düşüş haberi bir yıl önce felç geçiren babasını neredeyse
öldürüyordu. Julian ailesini toplayıp bir an önce eve dönmeliydi. Bu fırtınada kullanabileceği
tek araç trendi. Her ne kadar pek konforlu olmasa da ona kurtarma ekipleri için gerekli bazı
ayarlamalar yapmasına olanak tanımıştı. Prens Jean Claude fırtınanın geçmesini beklemesi
için Julian’ı sarayına davet etmişti ama Julian eve dönmeyi tercih etmişti. Saraydaki çocuk
bakım bölümündekilerin Samson’u hazırladıklarını umuyordu.
Çocuk bölümüne vardığında Julian orta yaşlı, anaç görünümlü bir kadın tarafından
nazik bir şekilde karşılanmıştı.
Majesteleri. Umarım en kısa zamanda kardeşiniz ve yanındakilerin sağ ve salim bir
şekilde bulunma dileklerimi kabul edersiniz.
Teşekkür ederim. Yeğenimi görebilir miyim?
Tabii. Ama Prens Samson uyuyorlar. Yaşlı hanım ekledi. Annesi ve babasını özlediği
için biraz huzursuz ve rahatsız olduğundan onu uyandırmak istemem. Görebilirsiniz ama size
tavsiyem onu uyandırmamanız yönündedir.
Teşekkür ederim, müdüre hanım. Julian onun tavsiyelerini anladığını gösterir şekilde
başını eğdi. Müdüre hanımın yanında üç görevlinin durduğunu fark etti. Bu odada Samson’un
çok iyi bakıldığına emindi.
Bir an önce Kardana’ya dönmek istiyorum. Lütfen prensin eşyalarını hazırlayın. Ona
bakan görevlinin derhal bana rapor vermesini istiyorum. Samson’un bakıcısı Tessa’nın
ortalıkta bulunmayışı Julian’ı şaşırtmıştı.
Yengesinin de cesaretlendirmesiyle her zaman etrafında koşuşturur ve onu süzerdi.
Yengesi Helene’nin çok yakın bir arkadaşıydı ve Julian’a göre çocuk bakıcısından çok bir
refakatçiye benziyordu.
En iyisi eve geri dönmek, dedi Julian önünde duran kadına.
Müdüre hanım başını salladı. Etrafında tanıdığı kişilerin olması onu rahatlatacaktır.
Ama yine de şimdi onu uyandırırsanız huzursuz ve sinirli olacaktır. Biraz bekleyemez
misiniz? Müdüre hanım onun arkasındaki bir şeye baktı ve tekrar ricasını yeniledi. Belki
akşam yemeğinden sonra uyandırırsınız?
Maalesef, zaman kaybetmeyi göze alamam. Lütfen beni yeğenimin yanına götürün,
dedi Julian.
Tabii. Müdüre hanım içini çekerek Julian’ın arkasındaki diğer odaya açılan kapıyı işaret etti.
Bu odada perdeler kapatılmış ve kısık bir ışık yakılmıştı. Odanın batı köşesinde
Samson yarış arabası şeklindeki alçak yatakta uyuyordu. Yanındaki yatakta daha büyük bir
çocuk yatıyordu. Julian, Samson’un yanında durup ona bakarken küçük yeğeninin uykusunda
kaşlarını çattığını ve inlediğini gördü.
Ona bakarken Julian kendinin onu yetiştirmek için çok yetersiz olduğunu düşündü.
İleride kral olacak bir çocuğu yetiştirme sorumluluğunun üzerine kalabileceği düşüncesi onu
korkutuyordu. O bekâr kalmayı tercih etmişti. Gözlerden uzak hayatını yaşamayı seviyordu.
Hazine Bakanı olmak, sayılar ve stratejilerle uğraşmak onun sevdiği işlerdi.
Kardeşinin sağ salim dönmesine dua etmesinin bir başka nedeni daha.
Julian, ami. Gerçek bir sarışın olan Prenses Bernadette sessizce odaya girmişti.
Prenses ona doğru yürümüş sıcak bir şekilde kucaklamış ve yanaklarından öpmüştü. Çok ama
çok üzgünüm. Donald ve Helene’den iyi bir haber var mı? Julian başını hayır anlamında
sallarken bakışları Prensesin arkasından odaya giren kısa, platin saçlı, ince kadına kaymıştı.
Tessa. Güzel.
Yeni bir haber yok. Hava şartları tam bir kurtarma araması yapılması için uygun değil.
Amerikan hükümeti yardım için SEAL ekibi gönderdi. Kötü hava şartlarına rağmen
çalışabilen bu ekibin çalışmaları yine de çok ağır ilerliyor.
Bu da bir şeydir. Prenses, Julian’ın elini kuvvet vermek istercesine hafifçe sıktı. Biz
onların sağ salim dönmeleri için dua ediyoruz.
Julian başını salladı. Fransa’ya dönüp kurtarma çalışmalarına katılabilmek için acele
etmemi anlayabilirsin.
Tabii. Prenses, Samson’a baktı. Zavallı bebek bir şeylerin iyi gitmediğinin
farkındaydı. Çok huzursuzdu. Seni gördüğü zaman mutlu olacaktır. Ailesinden birisiyle
olmak ona iyi gelecektir.
Samson’a baktığınız için çok teşekkür ederim. Bu zorlu zamanda onun iyi ellerde
olduğunu bilmek çok rahatlatıcıydı. Ama şimdi yakalamamız gereken bir tren var. Başıyla
yatağı işaret etti. Tessa.
Mavi gözlü dadı gözlerini kırpıştırdı ve yatağa uzanıp çocuğu kucağına aldı. Samson
önce Julian’a sonra Tessa’ya baktı ve çığlık atmaya başladı.
TİZ bir çığlık Katrina Vincente’yi uyandırdı. Ufak yatağında sıçrayarak oturdu ve aklı
hemen Samson’a gitti. Dadısıyla birlikte olmak istemiyordu. Kalın kafalı, aslında Katrina bu
kelimeyi yerli yersiz kullanmazdı, çocuğa annesi ve babasının gelmeyeceğini söylemişti.
Tabii çocuk da kriz geçirmişti. Her ne kadar Tessa hatasını sonradan anlamış ve hatasını
düzeltmeye çalışmışsa da daha üç yaşına bile basmamış olan küçük çocuk onu anlamamıştı. O
andan itibaren Tessa’yı yanında istememişti. Tanıdık biriydi ama annesi değildi ve Samson
onu gördüğünde annesinin hâlâ dönmediğini anlayacak kadar zekiydi.
Mon Dieu. Katrina öne çıktı. Umarım bu çocuğu uyandırmak için iyi bir nedeniniz
vardır. Yoksa kafanızı uçururum.
Katrina. Sammy onun sesine doğru döndü ve kollarını ona uzattı.
Katrina uzandı, bu küçük zavallı çocuk kalbini sızlatıyordu.
Sen kimsin? Adam geri adım atmış ve dönmüştü. Böylece Katrina’nın, Samson’a
ulaşmasını engellemişti. Adam başını eğerek ona bakıyordu. Kalın sesindeki titreşim
Sammy’nin tekrar çığlık atmasıyla kesilmişti. Sammy adamın kollarından kurtulmak için
çırpınıyordu. Samson sakin ol, çocuğum.
Ben onu uyutan kişiyim. Katrina onu sakinleştirip uyutana kadar çok zorlanmıştı.
Bir gün önce Katrina erkenden işine geldiğinde Samson çığlıklar atıyordu. Prens Jean
Claude ve Prenses Bernadette’nin çocuklarına bakmakla görevli olan Katrina bu durumlara
alışıktı. Katrina bebeği hemen kucağına almış ve yumuşak bir sesle şarkı söylemeye
başlamıştı. Samson önce bağırmış ve kurtulmak için çırpınmıştı ama Katrina onu sağlam
şekilde tutarak o ağlarken bir yandan yürümüş bir yandan da şarkı söylemişti. Sonunda
Samson birkaç saat uyuyabilmişti.
O andan itibaren Samson, Katrina’ya bağlanmıştı. Katrina onun bakımını
üstlenmekten hiç çekinmemişti. Onu sakinleştirmeyi başarmış ve gün içinde bir şeyler
yedirebilmişti. Ama Samson ancak birkaç dakika uyuyor ve sonra çığlıklar atarak uyanıyordu.
Dr. Lambert, Samson’un uykusunda kâbus gördüğüne kanaat getirmişti.
Samson evine dönüyor, dedi adam.
Onu bana ver. Adamın duruşundan etkilenmemiş olan Katrina, Samson’a doğru
uzandı. Samson’un ağlayışına odaklanmış olan Katrina kucağından çocuğu almaya çalışırken
bir anda adamın gücüyle baş edemeyeceğini anlamıştı.
Tamam, bebeğim, derken Sammy’nin sarı saçlarını okşadı ve onu sakinleştirmeye
çalıştı. Tamam. Katrina geldi.
Anne! Sammy ağlarken adamın kucağında kendini arkaya doğru atmıştı.
Bu hareketi beklemeyen Katrina kendini arkaya atamadığından Samson’un başı sert
bir şekilde onun başına çarptı. Acı içinde kalan Katrina bir anda gözlerinin karardığını ve
boşluğa düştüğünü hissetti. Olduğu yerde sallandı ve bir anda belinde sert bir erkek kolu
hissetti. Sonra yavaşça karanlık açıldı ve Sammy’nin kucağında olduğunu kendisinin de
yabancının kucağında olduğunu fark etti. Bacakları hâlâ kendini taşımakta zorlanıyordu ama
düşmeyeceğinden emindi. Arka planda sesler kulağına geliyordu.
Katrina!
Aman Tanrım!
Doktor çağırın!
Sammy ona sarılmış, küçücük başını göğsüne yaslamıştı. Dengesini hâlâ geri
kazanamamış olan Katrina onu tutan adamın amber renkli gözlerine bakıyordu.
Seni tuttum. Sıcak nefesi ensesindeki tüyleri kaldırmıştı. Birkaç dakika öncesine kadar
uyumakta olduğu yatağa doğru götürdü. Otur. Başını kontrol etmeliyiz.
Önce Sammy, diye ısrar etti Katrina yatağa oturmuş olmaktan dolayı rahatlamıştı.
Birkaç dakika içinde Dr. Lambert gelmişti. Küçük adamımız bu gece nasıl bakalım?
Duyduğuma göre başıyla seni nakavt etmeden önce biraz uyuyabilmiş. Seni de kontrol etmek
istiyorum.
Ben iyiyim ama Sammy’nin başının arkasında ele gelen bir şişlik var. Katrina bu arada
Prens Julian’a delici bakışlar atıyordu. Oh, evet, şimdi bu muhteşem adamın kim olduğunu
anlamıştı. Ama oui, uyandırılmadan önce birkaç saat uyumuştu.
Bakalım ne olmuş.
Doktor her gün Sammy’i kontrole geldiğinden onu Katrina’nın kucağından almaya
çalışmamıştı. Nazik bir şekilde onunla konuşarak, ona neden ve ne yapacağını anlatarak
kontrol etmişti. Çocuğun kontrolü bittikten sonra aynı şekilde Katrina’yı da kontrol etmişti.
Bayıldın mı? Doktor, Katrina’nın sol gözüne ışık tutuyordu.
Hayır. Katrina dikkatini doktora vermişti.
Neredeyse bayılıyordu, diye söze karıştı derinden gelen kalın bir ses.
Bu hatırlatma Katrina’ya onun kollarında hissettiklerini de hatırlatmıştı. Katrina onun
sert vücuduna yaslanmış ve zayıf bir anında onun sıcaklığını vücudunda hissetmişti. Bu anı
bir anda kanının kaynamasına ve başının zonklamasına neden olmuştu. Her ne kadar revirde
yatmaya bir itirazı olmasa da doktorun kalp çarpıntısını fark etmesini istemiyordu. Çünkü bu
kalp çarpıntısı kendisinin Kardana Prensi Julian’a yeğenini uyandırdığı için başını
kopartacağını söylemiş olmasından ileri geliyordu.
Tabii bunu gerçekten yapacağından değildi ama Sammy’nin dinlenmeye ihtiyacı
vardı. Tessa’nın ona anne ve babasının kaybolduğunu söylediğinden beri doktorun da
tavsiyesiyle Katrina onunla bu konuyu konuşuyor ve onları bulmak için neler yapıldığını
Samson’a anlatıyordu. Bu konuşmalar onu sakinleştiriyordu.
Kelime hazinesi az olabilirdi ama Samson her şeyi anlıyordu.
Katrina ona hep annesi ve babasının döneceğini ve her şeyin daha iyi olacağını
söylüyordu. Samson onu seven, onu koruyan, annesi ve babasını geri getirmek için her şeyi
yapacak insanlarla birlikte olacaktı.
Ama maalesef Prens Julian bu tanımlara uymuyordu. Sıcak ve sevecen kelimelerini
onu tanımlamak için kullanamazdı Katrina. Soğuk ve duygusuz kelimeleri onun için çok daha
uygundu. Prens Julian duygularını hiç göstermiyordu. Ama kardeşi daha cana yakındı.
Sarışın, göz alıcı bir yakışıklı ve kraliyet ordusunda askerdi. Dünya onu Yakışıklı Prens
olarak tanımlıyordu.
Julian ise daha koyu renkliydi. Ama Katrina genç prensi daha yakışıklı olmasa bile
daha çekici bulmuştu. Katrina başını eğdi, ona ya da hiçbir erkeğe ilgi duymuyordu. Katrina,
prensin ağabeyini bulmak için her şeyi yapacağından emindi. Ama Sammy bu sırada aradığı
ilgiyi bulamayacaktı.
Her ikiniz de biraz sarsılmışsınız. Doktor oturmuş her ikisine de bakıyordu. Ve her
ikiniz de yorgunluktan bitkin bir durumdasınız. En azından yirmi dört saat dinlenmenizi
tavsiye ederim.
Seyahat edebilir mi, doktor? Julian omuzlarını dikleştirerek sormuştu. Trende
dinlenebilir.
Katrina gerginleştiğini hissetti. Sammy ona doğru yaslanınca Katrina hafifçe onun
sırtını okşadı ve eliyle kulaklarını kapadı. Herhalde bu adam Sammy’i bu gece götürmeyi
düşünmüyordu?
Majesteleri, Fransa’ya dönmekte acele etmenizi çok iyi anlıyorum ama çocuk bir
sarsıntı geçiriyor. Ona annesi ve babasının gelmeyeceği söylenmiş.
Bu sözler üzerine Julian’ın onaylamayan amber renkli gözleri Katrina’nın gözlerini
buldu. Kimi suçladığı çok açıktı. Katrina yutkundu ama gözlerini kaçırmadı.
Doktor devam etti. Sammy çok gergin. Bütün personel, özellikle Katrina elinden
geleni yaptı ama bu haberden sonra çok az yemek yedi ve uyudu. Bir de başını çarpması
sonucunda trende gerekli olan istirahatı alamayacağını düşünüyorum.
Julian- Bernadette prensin yanına doğru yürüdü -sana odanı hazırladık. Neden bu gece
kalıp yarın Sammy’nin nasıl olduğuna bakmıyorsun? En erken tren saat sekizde, çok da fazla
gecikmezsin.
Julian, Bernadette’ye kabul ettiğini belirtircesine başını salladı. Bu gece kalacağız.
Ama Samson’un yanımda olmasını istiyorum.
Tabii. Bernadette, Katrina’ya umut dolu bir bakışla baktı. Süitinde iki oda var. Yatağı
ikinci odaya koymalarını söyleyeceğim.
Teşekkür ederim. Çok naziksin.
Umarım yemekte bize katılırsın. Jean Claude kurtarma çalışmalarını yakından izliyor.
Seninle konuşmaktan mutluluk duyacağından eminim.
Ben de. Prens içini çekti ve ilk kez duygularını gösterdi. Aslında şimdi acıktığımı fark
ettim.
O zaman beraber yemek yiyelim. Prenses koluna girdi ve onu kapıya doğru götürdü.
Aşçımız seni etkileme fırsatı bulduğuna çok sevinecektir. Önce biraz rahatlamak ister misin?
Yok, hayır böyle iyiyim. Tessa’ya baktı. Samson’u odama yerleştir, lütfen. Sonra
eleştiri dolu bakışlarını Katrina’ya çevirdi. Ona senin bakmanı istiyorum.
Tabii, majesteleri, dedi Tessa ve başını eğdi.
Onun bu sözleri üzerine Katrina kızardı. Ukala yaratık diye düşünürken onun
kendisine sırtının dönük olduğuna sevindi. Gözleri yaşlarla dolmuştu. Yorgunluktan, dedi
kendi kendine Katrina. Bu davranışlar onu etkilemezdi. Kraliyet dünyasında yaşıyordu,
sarayda çalışıyordu. Bu davranışlara aldırmamayı uzun zaman önce öğrenmişti.
Dr. Lambert onu bir kenara çekti. Sevgili Katrina, yatağına gitmelisin.
Oui. Yatağını nasıl da özlemişti. Ama önce Sammy’nin iyi olduğundan emin
olmalıydı hem de amcasının isteklerine rağmen. Onun emirlerine uymayacaktı.
Buna razı gelmene sevindim. Bu gece boyunca birinin seni saat başı kontrol etmesi
gerekiyor.
Ya Sammy? diye sordu Tessa. Gece onu da uyandırmalı mıyım?
Evet. Uyandırın ve gözbebeklerini kontrol edin. Eğer herhangi garip bir şey görürseniz
veya kusmaya başlarsa hemen beni çağırın.
Tessa başını salladı ve uyumakta olan Sammy’i kucağına aldı. Sammy inleyerek
uyandı ve ağlamaya başladı.
Katrina ayağa kalktı, onu göğsüne yasladı. Sammy hemen gözünü kapatmıştı.
Sammy’i prensin odasına götüreceğim ve yatıracağım.
Tessa onun yolunu kesti. Dadı onu hor gören bir ifadeyle bakıyordu. Ben alacağım.
Hiç sanmıyorum. Katrina kadının etrafından dönmek için harekete geçti. Ama Tessa
onu yine durdurdu. Majesteleri çok açıkça isteğini belirtti. Samson benim sorumluluğumda ve
benim onu odasına götürmemi istedi.
Katrina içini çekti. Sammy kollarında gittikçe ağırlaşıyordu. Bak, senin prensi
etkilemek istediğini biliyorum ama Sammy’nin ağlamasını durdurmak için uğraşacak gücüm
yok. Çok yorgunum. Bırak Sammy’i yatırayım, sen de biliyorsun ki eğer ben yatırırsam
uyumaya devam edecektir.
Sammy benim sorumluluğumda, diye itiraz etmeye devam etti Tessa.
Ve ben de bir dakika sonra onu sana vereceğim ve kendi odama gideceğim. Katrina
daha fazla tartışamayacaktı. Önündeki kadını itti ve odadan çıktı. Bir düşün, sence Prens
Julian odasına geldiğinde uyuyan bir çocukla mı karşılaşmak ister yoksa ağlayan bir çocukla
mı?
Odaya geldiklerinde yatak henüz gelmemişti. Katrina mavi koltuğa minnetle oturdu.
Katrina bu sarayı çok severdi. Çocukken babasıyla buraya geldiğini hatırlıyordu. Buranın en
huzurlu yer olduğunu düşünürdü. Babasına bir gün burada yaşayacağını ve çalışacağını
söylediğini hatırlıyordu. Üç yıl önce buraya taşınmıştı. Ama Katrina bunun hiç bu kadar
ıstırap verecek bir şekilde olacağını düşünmemişti.
Çok sıkı çalışmış ve sonunda çocuk bölümünde iş bulmuştu. Çocuklarla birlikte
olmaktan hoşlanıyordu. Özellikle kraliyet ikizleri, Devin ve Marco ile birlikte olmaktan çok
hoşlanıyordu. Karatede siyah kuşak sahibi olmasından dolayı genellikle onlarla birlikte
oluyordu. Üç yaşındaki erkek çocuklar çok yaramaz olmalarına rağmen o kadar zeki ve
sevecendiler ki onlara karşı koymak olanaksızdı.
Uyuklayan Katrina, Tessa’nın başında dikildiğini fark etti. Odanın kapısından
baktığında yatağın yerleştirildiğini gördü.
İyi, dedi kendi kendine. En son istediği şey kafasının dikine giden o prensle bu gece
tekrar karşılaşmaktı.

~ İKİNCİ BÖLÜM ~

JULIAN kendisine sunulan harika yemeğe odaklanamayarak ekmeğinden bir parça


kopardı. Aklına hâlâ yeğeninin kendisini arkaya atarak kucağından inmeye çalıştığı an
geliyordu. Hem çocuğun muhtemel vasisi olarak hem de bir erkek olarak bu hareket kalbini
parçalamıştı. Her ne kadar kadının kolları hem yumuşak hem de taze elma kokulu olsa ve
Samson’u menekşe gözlerinden ateşler çıkarak korusa da, Samson amcasının kollarına
atılmalıydı. Kadın Julian’ın omuzlarına ancak yetişiyordu ve gerçekten Samson’u uyandırdığı
için kafasını kopartmaya hazırdı.
Büyük bir olasılıkla suçluluk duygusu içindeydi.
Birden Samson’a ailesinin kaybolduğunu ve bir daha gelmeyeceklerini söylediği için
ona karşı içinde büyük bir öfke duydu. Söyledikleri belki doğruydu ama haberi vermek onun
göreviydi. Ve Julian bunu yapmadan önce uzman birinin tavsiyesini almak isterdi ki, Samson
şu an çektiği acıları çekmesin.
Sevgili arkadaşım, yemelisin, dedi Jean Claude, Pasadonya Prensi ve onu yemesi için
zorladı. Önündeki birkaç gün senin için oldukça zorlu geçecek. Gücünün yerinde olması
gerekiyor.
Yemek çok lezzetli, dedi Julian ve karidesten bir parça ağzına attı. İştahsızlığım için
özür dilerim.
Elinde yumuşak bir dokunuş hissedince Prenses Bernadette’ye baktı. Aklında birçok
şeyin olduğunu biliyorum. Nasıl kendini tutabildiğini bilemiyorum.
Çok zor, dedi Julian.
Umarım arama sonuçları ne olursa olsun sizi desteklediğimizi biliyorsundur, dedi Jean
Claude. Tabii ki arama sonucunun başarılı olması ve Donald ve Helene’nin dönmesi için dua
ediyoruz ama kendini en kötüsü için hazırladığını biliyorum. Yardımcı olabileceğim herhangi
bir şey olursa sorman yeterli olacaktır.
Beni çok iyi tanıyorsun, sevgili arkadaşım.
Kendinden yaşça daha büyük olan bu adamla, on dört yaşında ailesiyle birlikte
Pasadonya’nın yeni yöneticisinin, Prens Jean Claude Antoine Carrere’nin taç giyme töreninde
karşılaşmıştı. Programı çok dolu olduğu halde o yaştaki çocukla ilgilenmişti. Yıllar içinde
ilişkileri sağlamlaşmış ve Jean Claude, Julian’ın güvendiği ve tavsiyelerini dinlediği yakın bir
arkadaşı olmuştu. Jean Claude dünyada sevilen liderlerden biriydi.
Aklım hep yapılması gerekenlerde ama aslında Donald’ın bulunmasından başka bir
şeye odaklanamıyorum.
Anlaşılabilir bir şey, dedi Jean Claude başını sallayarak. Uzmanlar hava durumunu
takip ediyorlar. Yeni bir haber gelir gelmez seni bilgilendiririm.
Teşekkür ederim. Fransa’daki kurtarma aramalarına katılmak için sabırsızlanıyorum.
Evet. Samson’un durumunun seni geciktirmiş olması üzücü oldu. Ama onun
ihtiyaçlarına öncelik vermen takdir edilecek bir şey. Anne ve babasını özlüyor ve zor bir
dönemden geçiyor.
Julian çenesini kastı. Ona uçağın düştüğünün söylenmesi çok kötü olmuş.
İsteyerek olmamıştı, dedi Bernadette söze girerek. Tessa-
Özür dilerim, majesteleri. Jean Claude’un asistanı yanına gelerek ona bir dosya uzattı.
Şu anki hava durumu raporları ve beklediğiniz telefon hatta.
Hemen geliyorum. Prens raporlara göz attıktan sonra dosyayı Julian’a uzattı. Pek bir
değişiklik yok. Bu telefona bakmam gerekiyor. Seninle sabah çıkmadan önce görüşürüz,
Bernadette.
Prenses ayağa kalktı ve çıkmadan önce Julian’ı yanaklarından öptü. Sen kal ve
yemeğini bitir. Uşaklardan biri sana odanı gösterir.
Julian boğazını temizledi. Endişelenme.
Bernadette içini çekti. Ama ediyorum. İyi geceler, mon ami. Eğer hava almak istersen
avluyu kullan. Basın mensupları kapının önünde bekliyorlar.
Prens ve Prenses el ele tutuşarak odadan çıktılar. Bir an Julian arkadaşına imrendi. Şu
an yanında konuşabileceği birinin olması çok hoşuna giderdi. Artık açlık hissetmiyordu o
yüzden odasını ona gösterecek olan uşağı takip etti. Asansörün kapısı odasının bulunduğu
katta açıldığında Samson’un ağlama sesi Julian’a hangi yöne gitmesi gerektiğini göstermişti.
Hemen ileri atıldı ve kapının önünde uşağın kapıyı açmasını bekledi. Odada Tessa’yı
kucağında Samson ile yürürken buldu ve her ikisi de gözyaşları içindeydiler. Julian onların
yanına doğru yürüdü sonra birden durdu. Ne yapması gerekiyordu?
Sorun ne? diye sordu Julian.
Doktor onu uyandırmamı ve gözbebeklerini kontrol etmemi söyledi. Ama şimdi
uyumuyor. Ve ne yaptıysam ağlamasını durduramıyorum.
K-k’tina.Hıçkırıkları arasında söylediği şey çok açıktı.
Hiç durmadan onu istiyor, diye sızlandı Tessa.
Julian dişlerini sıktı. Bu sorunları o kadın yaratmıştı; ondan yardım istememek için her
şeyi yapabilirdi. Çaresizce Tessa ve Samson’u izlerken bu durumda doğru olan şeyi yapması
gerektiğini anlamıştı. Maalesef çok akıllı olmasına rağmen kadın ve çocuklar hakkında pek
fazla deneyimi olduğu söylenemezdi. Samson’un dikkatini dağıtmak amacıyla çocuğu
kucağına almaya çalıştı.
Hayır! Samson çığlık attı ve onu itti. K’tina.
Allah kahretsin, o kadını yeğeninin hayatına tekrar sokmak istemiyordu. Julian uşağı
çağırıp Katrina’nın nerede olduğunu sorduğunda onun da sarayda bir odası olduğunu öğrendi.
Şanslıydı yoksa Pasadonya sokaklarında onu arayacaktı. Hemen Katrina’nın odasının
bulunduğu bölüme gitti ve kapısının önünde durdu. Ona daha resmi bir şekilde hitap
edebilseydi daha iyi olacaktı ama doğru dürüst tanıştırılmamışlardı.
Kapıyı çaldığında bir hizmetçi kapıyı açtı. Julian’ı görünce hemen eğildi. Majesteleri.
Katrina’yı görmem gerekiyor. Hizmetçiyi geçerek odaya girdi.
Uyuyor, dedi genç hizmetçi yumuşak bir sesle. Doktorun talimatlarını uyguladım.
Yarım saat önce uyandırdığımda iyiydi.
Onun başının çarpmasıyla ilgili olarak gelmedim.
Yatak odasının açık kapısından kırmızı kafasını görebiliyordu. Oturma odasından içeri
süzülen ışık yatağı ve içindeki sevimli kadını aydınlatıyordu. Uzun kirpikleri krem rengindeki
soluk yanaklarına uzanıyordu. Gözlerinin altındaki morluklar porselen mükemmelliğindeki
cildinde çok belirgin görünüyordu. Her ne yapmış olursa olsun Samson’a yardımcı olabilmek
için kendini paraladığını Julian anlıyordu. Birden ondan daha fazlasını istemenin haksızlık
olacağını düşündü. Ama Samson için yapmak zorundaydı.
Onu rahatsız edeceğim için üzgünüm ama Katrina’nın benimle gelmesi gerekiyor.
Yeğenimin ona ihtiyacı var.
Oh. Genç kadın önce tereddüt etti ama sonra başını salladı. Uyandırayım. Genç
hizmetçi odaya girdi ve kapıyı kapattı.
Julian küçük oturma odasında turlarken buradan başka her yerde olmayı istediğini
düşünüyordu. İnsanlar onun soğuk olduğunu düşünürlerdi. Belki öyleydi. İşinde bu özellikler
gerekiyordu. Ülkesinin hazinesini yönetirken hem mali hem de güvenli bir ortam için aklının
açık olması ve sadece bu işlere odaklanması gerekiyordu.
Baskı altında çalışabilirdi ama genellikle baskı olmazdı üzerinde. Sorunların
arkasındaki büyük resmi görme gibi bir yeteneği vardı. O yüzden önceden planlarını yapar ve
ona göre hareket ederdi. Böylece daha piyasa harekete geçmeden o hamlesini yapmış olurdu.
Aklı bu şekilde çalışıyordu. Yeni şeyler öğrenmekten zevk alıyordu ve beyni tüm
bilgileri bir sünger gibi içine çekiyordu. Kendi bile bazen bildikleri karşısında şaşkınlık
yaşıyordu.
Ama insanlar ve duygular onun için bir gizemdi.
Otuz yaşında bekâr biri olarak kalmayı tercih etmişti. Babası arada sırada onun
kendine uygun bir eş bulmasını ve bir aile kurmasını istiyordu ama bu baskı Donald, Helene
ile evlenince ve Samson doğunca kalkmıştı.
Ama tabii ki Julian da diğer erkekler gibi bazı şeylere ihtiyaç duyuyordu. Ama
pozisyonu nedeniyle çok dikkatli olması gerekiyordu. Bunu da katılması gereken etkinliklere
kadınlara eşlik ederek gideriyordu. İlgisini değişik kişilere yönelterek herkesin- hem
kadınların hem de basının- gereksiz beklentilere girmesini önlüyordu.
Bu kadın, Katrina, onun bu zorluklarla kazandığı ününü tehdit ediyordu. Onun şaşırtıcı
derecedeki güzelliğine verdiği tepki onu çok kızdırıyordu. Gözlerinde gördüğü zeki bakışlara
da sinirleniyordu. Onun böyle bir hata yapmayacak kadar zeki olduğunu düşünüyordu. Nasıl
olmuş da böyle bir hata yapabilmişti?
Şok, diye düşündü Julian. Ama bu onun pozisyonundaki biri için mazeret olamazdı.
Belki ağabeyine yardımcı olamazdı ama Samson’un iyi bakıldığından emin olmalıydı. Ve
bunun için yaralanmış bir kadını rahatsız etmesi gerekiyorsa hiç gözünü kırpmadan rahatsız
ederdi. Sıkıntıya soktuğu çocuktan daha fazla dinlemeye hakkı yoktu.
Kapı açıldı ve Katrina çıplak ayakla oturma odasına girdi. Beyaz bir sabahlık giymişti.
İçinde dantel v- yakalı bir gecelik vardı. Rengi o kadar soluktu ki gecelik ile teni arasında pek
bir fark yok gibiydi.
Sammy iyi mi? diye sordu Katrina kısık sesle. Doktoru aradınız mı?
Yarasıyla ilgili bir sorun yok, dedi Julian. Tessa söylendiği gibi onu uyandırmış ama
tekrar uyutamıyor.
Katrina başını salladı ama bu hareket boynunun arkasını çok acıtmıştı. Julian bu
kadının çocuk bölümünde kendine saldırırken hiç bu kadar kırılgan olmadığını düşünüyordu.
Şimdi ise ne kadar ufak ve narin olduğunu fark ediyordu. Makyajsız olan yüzü, ateş gibi
saçlarıyla çok zıt görünüyordu.
Gidelim mi? Katrina kapıya doğru yürürken hafifçe yalpalandı.
Julian dişlerini sıkarak onu yatağa göndermemek için kendini zor tuttu. Birden onu
yatağa gönderip kendisinin de ona katıldığını düşündü ama sonra bu uygunsuz düşünceyi
aklından çıkartmaya çalıştı.
Samson’un ihtiyaçları öncelik taşıyordu.
Ayakkabıların nerde? diye sordu Julian dikkatini başka yöne kaydırarak.
Katrina durdu ve sanki düşünüyormuş gibi kaşlarını çattı.
Ben getiririm. Hizmetçi hemen odaya koştu ve terliklerle geri döndü. Katrina ayağına
giydi, alnını ovaladı. Giyinmemi tercih eder misiniz?
Evet. Sabahlığı ve geceliği ile çok mahrem bir görüntüsü vardı.
Hayır. Julian yine Samson’u düşünmüştü. Hemen gidelim.
Julian onu takip ederken hizmetçinin de onları takip etmesine şaşırmıştı.
Tamam, Anna. Katrina hizmetçiyi durdurmuştu. Beni beklediğin için teşekkür ederim.
Artık gidebilirsin.
Ama doktorun talimatları vardı, diye itiraz etti genç hizmetçi.
Geciktikleri için sabırsızlanan Julian aldığı talimatları sordu ve tüm gece bu talimatları
kendisinin yerine getireceğini söyledi.
Bu durumdan hoşlanmayan hizmetçi Julian’ın otoritesine karşı gelememişti. Hizmetçi
talimatları sıralarken Julian otomatik olarak Katrina’nın gözbebeklerine baktı ve bir anda
kendisini bu gözlerin derinliğinde kaybolmuş gibi hissetti. Gözlerini kırpıştıran Julian
hizmetçiye döndü ve talimatları anladığını bildirdi ve onu gönderdi. Julian bu konuyu
hallederken Katrina yürümeye başlamıştı bile.
Onun bu hareketi Julian’ın kaşlarını çatmasına neden oldu. Protokole göre Katrina’nın
onu takip etmesi gerekiyordu. İçini çekti ve ona haddini bildirmeye karar verdi. Ama sonra
Katrina’nın yolu bildiğini fark etti.
Julian emirlerine rağmen Samson’u yatıranın o olduğunu anladı. Ama Julian bundan
hoşlanmamıştı. O, Tessa’yı görevlendirmişti.
Otoritesini hiçe saymıştı bu kadın.
Julian buna izin veremezdi.
Matmazel- Kahretsin. Adı neydi? Aralarındaki mesafeyi hızlı bir şekilde kapattı. Bazı
şeyleri açıklığa kavuşturmak istiyorum. Samson için yaptığınız yardımları takdir ediyorum.
Ama bu benim kararlarıma karşı çıkmanız için bir neden olamaz.
Tabii, dedi Katrina ve asansörü çağırmak için düğmeye bastı.
Benimle dalga mı geçiyorsunuz? dedi Julian kızgın bir sesle.
Katrina menekşe gözlerini kırpıştırarak ona baktı. Hayır, dedi ve gelen asansöre bindi.
Asansörün en köşesine gitti. Sabahlığının yakasını düzeltti ve kuşağını sıkıca bağladı. Onun
için en iyisini istediğinizi biliyorum. Yoksa şimdi burada olmazdım.
Julian onun kendini aldatmaya çalışıp çalışmadığını anlamak için baktığında sadece
bitkin olduğunu gördü. O kadar kırılgan görünüyordu ki bir an tekrar onu yatağına geri
döndürmeyi düşündü.
Harika. Asansörün kapısı açılınca Julian ona geçmesini işaret etti. Bunu anladığın
sürece bir sorun olmaz.
Odaya doğru sessizlik içinde yürüdüler. Julian’ın odasına yaklaştıklarında Samson’un
ağlamasını duydular.
Odaya girdiklerinde Tessa ve Samson’u ağlarken buldular. Dadı bir yandan yürürken
çocuğu sakinleştirmeye çalışıyordu ama Julian ve Katrina içeri girince dadı da hıçkırmaya
başladı.
Daha fazla dayanamayacağım. Samson’u, Katrina’nın kollarının arasına bıraktı ve
odadan kaçarcasına çıktı.
Katrina hiç tereddüt etmedi. Samson’a sıkıca sarıldı ve onunla konuşmaya başladı.
Hey, bebek, her şey yolunda, ben geldim. Başın acıyor mu? Katrina onun sarı buklelerini
öptü. Benim de acıyor.
Samson ağlamaya devam ediyordu ama kırmızı saçlıyı, sarı saçlıya tercih ettiği her
halinden belli oluyordu; Samson bacaklarını ve kollarını Katrina’nın vücuduna dolamıştı.
Katrina çocuğun ağlaması azalana kadar onu kucağında tuttu sonra Samson onun
kollarına yattı. Katrina sabahlığının kollarıyla Samson’un solgun yanaklarındaki gözyaşlarını
sildi. Zavallı bebek, önünde çok zorlu bir dönem vardı.
Anne? Baba? Samson titrek bir sesle sordu.
Dudaklarının içini ısıran Katrina başını salladı. Daha bilmiyoruz.
Samson’un gözlerinden yaşlar boşandı. Annemi istiyorum.
Biliyorum, bebeğim. Annen de seninle birlikte olmak istiyor. Bak… Katrina şömineye
Julian’ın durduğu yere doğru yürüdü. Julian amca seni almaya geldi. Katrina kahverengi
gözlerine baktı. Omuzlarının gergin duruşundan Katrina’nın çocukla bunları konuşmasını
onaylamadığı anlaşılıyordu. Ama çok yakında Sammy’nin bilgilendirilmesinin daha iyi
olduğunu o da öğrenecekti. Amcan seni annenle babanın arandığı yere götürecek ve sonra da
eve götürecek.
Julie amca. Çocuk Julian’ı bir an süzdü sonra kollarını ona uzatarak Katrina’yı şaşırttı.
Katrina ufak çocuğu kolları arasına bırakırken Julian’ın gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.
Bu çok iyi, dedi sessiz bir şekilde. Ama yine de onlara yakın durdu.
İlk kez Sammy isteyerek ondan başka birine gitmişti. Bu gelecek için iyi bir
başlangıçtı.
Anne? Baba? Bu kez bu soruyu amcasına yöneltmişti.
Julian’ın yüzü soldu. Katrina onun acısını anlayabiliyordu. Sammy’e her seferinde
anne ve babasının daha dönmediğini söylediğinde kalbi sızlıyordu.
Julian ona baktı.
Katrina omuzlarını silkti ve kollarını göğsünde kavuşturdu. Onunla konuşun. Çok zeki
bir çocuk, çok fazla konuşmuyor ama sizin tahmininizden daha çok şey anlıyor.
Julian dikkatini Samson’un üzerine çevirmeden önce Katrina onun aristokrat yüzünde
şüpheli bir ifade gördü. Julian yeğenini gözlerine doğru kaldırdı.
Samson, diye başladı ve devam etti Dünyanın en uzman kurtarma ekibi onları
arıyorlar. Sonra ekledi. Ben de onları görmek istiyorum.
Sammy daha da ağlamaya başladı ve gözyaşları bir sıra inci gibi akıyordu. Samson
amcasının kulağına uzandı ve alnını amcasının alnına dayadı. İkisi de kaybı ve umudu
paylaşıyorlardı.
Julian çok duygulanmış olmalıydı ki fark etmeden Samson’u çok sıkmıştı. Sammy
onun kucağında kıvranarak Katrina’ya gitmek istediğini anlattı. Katrina, Julian’a baktı. Bu
anın bozulmasını istemiyordu ama o Sammy’i ona devretmekten mutlu görünüyordu. Katrina
yatağın olduğu odaya doğru yürüdü. Ama Samson deli gibi başını sallayarak ağlamaya
başladı. Hayır. Hayır, yorgun değilim.
Katrina onu zorlamaktansa geri döndü ve sert erkek vücuduna çarptı.
Oh! Katrina bir an dengesini kaybetti ama Julian onu belinden tutmuştu. Bir anda
kendini Prensin kolları arasında buldu. Başını kaldırdı ve bakışları inatçı çenesini geçip
gözlerine vardı. Oh, evet, ağabeyinden çok daha yakışıklıydı ve çok ama çok yakın
duruyorlardı.
Özür dilerim.
Yanlış zaman.
Yanlış yer.
Yanlış adam.
Yanlış kadın.
Anlaşılan Julian da aynı fikirdeydi çünkü ellerini belinden çekip iki yanına sarkıtmıştı.
Rahatlayarak için çeken Katrina onun yanından geçerek kucağında Samson yürümeye başladı.
Çok yanlış adamdı. Sarayda çocukluğundan beri çok uzun zaman geçirdiğinden isteklerin
sonunun nereye varacağını çok iyi biliyordu. Ve bunun bedeli çok ağırdı.
Katrina’nın kolları ağrıdan yanmaya başlamıştı. Antika sofaya oturdu ve Sammy’i
yanına yatırdı. Önce Sammy itiraz etti ama o da çok yorgundu. Katrina yumuşak bir şekilde
onun sarı bukleleriyle oynarken Samson’un en sevdiği masalı anlatmaya başladı. Onun bir an
önce uyumasını umut ediyordu.
Julian’a teşekkür borçluydu. Belki kaba ve sertti ama Samson’un ihtiyaçlarına öncelik
vermişti. Onun bir an önce Pasadonya’dan ayrılmak istediğini ve onu bir daha görmek
istemediğini biliyordu ya da daha doğrusu yeğeninin onunla bir ilişkisi olmasını istemiyordu.
Ama yine de Sammy ağlamaktan yorgun düşünce kendisini almaya gelmişti.
Katrina esnedi ve yorgunluktan kapanan gözlerini açmak için kendini zorlarken masalı
atlayarak anlattı.
Belki bu soğuk kalpli Prensin içinde bir yerlerde bir kibarlık saklı olabilir diye düşündü

~ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ~

JULIAN ikisini divanda uyurken buldu. Samson, Katrina’nın kollarının arasına


kıvrılmıştı. Julian saraya geldiğinden beri ilk kez onu bu kadar huzur içinde görüyordu.
Tanrıya şükürler olsun ama Tessa’nın onları yalnız bırakması kötü olmuştu. Samson ile
seyahat ederken ona güveniyordu. İnşallah sabaha kadar kendini toparlar, diye düşündü
Julian. Bu gece yeğeniyle baş edemeyeceği kanıtlanmıştı.
Katrina, Donald ve Helene hakkında çocukla konuşmaya başlayınca ona çok
öfkelenmişti. Ama Samson ona da sorduğunda Julian yalan söyleyememişti. Çocuğa yanıltıcı
bilgi vermek sadece acısını geciktirecekti başka hiçbir şeye yaramazdı. En iyisi onu kötüsüne
hazırlamak ve mucize olursa sevinmesini sağlamaktı.
Julian bakışlarını Samson’un gerginleşmesine yol açan kadına çevirdi. Katrina oturur
pozisyonunda başı yana düşmüş uyurken, kucağında yatan Samson oldukça rahat
gözüküyordu. Julian onun sabahleyin boyun ağrısı çekeceğini düşündü.
Onları kıpırdatmayı göze alabilecek miydi? Kesinlikle yatakta çok daha rahat
ederlerdi. Ama onları uyandırmadan yatağa yatırması olanaksızdı. Katrina ve Samson’un
yattıkları divan Viktorya stilinde ve çok harika bir antikaydı ama uzun süre üzerinde
oturmanın çok da rahat olmayacağı kesindi.
Julian önceki soruların cevabını bulmuştu. Eğer herkesin dediği gibi soğuk kalpli ve
duygusuz biri olsaydı onların bu durumuna hiç aldırış etmez ve odadan çıkar giderdi. Çok
rahatsız olduğunda Katrina uyanır ve çocuğu da kucağına alarak yatağa giderdi, sorun da
çözülmüş olurdu.
Ama Julian o kadar kalpsiz biri değildi. İçini çekerek ayağa kalktı ve divana yaklaştı.
Bir köşesine oturup uyuyan kadın ve çocuğa döndü ve her ikisini de kollarının arasına aldı.
Hmm. Katrina menekşe gözlerini baygın bir şekilde açarak onu şaşırtmıştı. Yatağa
yatacağım, dedi uykulu ve kısık bir sesle.
Julian bekledi ama Katrina ondan uzaklaşacağına ona daha da yakınlaşmış ve
kucağındaki Samson’u da sıkıca tutmuştu.
Çok güzel kokuyorsun, diye mırıldandı Katrina.
Julian gözlerini kapadı ve kendini evinde yatakta hayal etti. Kendini akıl almaz bir
kaza ile düşen uçağa ve değişen hayatına odaklamaya çalıştı. Ama kollarının arasında bulunan
kadının elma kokusu ve kadınsı kıvrımları vücudunun belli başlı bölümlerini harekete
geçirmişti.
Julian bu uygunsuz tepkisine aldırmamaya çalıştı.
Ne kadar sıcaksın.
Julian başını salladı, hafifçe gülümsedi. Uyu hadi, dedi Julian ipeksi saçlarını
okşayarak.
Julian da gözlerini kapatarak kendi tavsiyesine uydu.
Gecenin bir vaktinde Katrina bir şeyden rahatsızlık duyarak uyandı. Önce yavaşça
okşadı sonra yumuşak sesle mırıldandı. Uzun zamandan beri Rodrigo’nun kollarının arasında
uyanmamıştı. Onun sıcaklığını, sert erkek kollarını, yanaklarına değen sıcak nefesini
özlemişti.
Katrina gözlerini açtı ve kendini sönmekte olan şöminenin ışığı haricinde karanlık bir
odada buldu. İçini çekerek yanındaki adama sokuldu ve ona sarıldı. Ne kadar güzel
kokuyordu. Yanlış bir şeyler olduğunu düşünmeye çalışırken kaşlarını çatmıştı ama
düşünmek canını acıtıyordu. Sarıldığı adam altında hareket edince bu düşünceler bir anda
uçmuştu. Onu uyandıranın erkeğin hareket etmesi olduğunu fark etmişti. Gözlerini açmadan
başını adama doğru çevirdi ve öptü.
Julian tamamen hareketsiz duruyordu. Uykudayken rahatlamış olan vücudu yine
gerginleşmişti. Genelde bundan sonrasını o ele alırdı ama bu gece olmazdı. Katrina gülümsedi
ve dudaklarını araladı. Diliyle onun dudaklarına dokunarak daha fazlasını istediğini
anlatmaya çalıştı. Julian da dudaklarını araladı ve Katrina’nın dudaklarının tadına bakmasına
izin verdi. Katrina anında yanındaki erkeğin Rodrigo olmadığını anlamıştı.
Neden bunun iyi bir şey olduğunu düşünmeye çalışırken yanındaki erkek diliyle onun
dilini bulmuştu. Hayır, bu Rodrigo değildi. Katrina’nın içindeki ateş dışarı çıkmıştı. Kollarını
erkeğin boynuna doladı ve erkeğin istediğini verdi ve daha önce hiç yaşamadığı bir tutkuyu
yaşadı. Katrina daha fazlasını isteyerek erkeği kendine doğru çekti.
Julian başını ona doğru eğdi ve daha derin bir şekilde öpmeye başladı. Katrina onun
alt dudağını dişleriyle tuttu. Ellerinin vücudunun duyarlı kısımlarında dolaşmasını istediğini
vücudunu erkeğin vücuduna yaslayarak anlatmaya çalıştı.
Oh, tanrım. Bir anda aklı başına gelmişti.
Düşen uçak.
Çocuk.
Erkek.
Hayır, hayır, hayır… Bir erkeğin kendisini ellemesine izin vermişti. Daha da kötüsü
bir Prens ile öpüşmüştü!
Mon Dieu, çok özür dilerim. Katrina kendini geri çekti ve ikisinin arasında sıkışmış
olan Sammy’i kontrol etti.
Sammy birkaç kez kaşlarını çatmış ve dudakları ağlayacak gibi kıvrılmıştı ama
uyanmamıştı. Prense bakmadan divandan kalkan Katrina, Samson’u dikkatli bir şekilde
kucağına alarak onu yatağına yatırdı. Odadan çıkmadan önce ışığı yakıp gözbebeklerini
kontrol etti ve her şeyin düzgün olduğunu görünce rahatlayarak nefes aldı.
Daha fazla oyalanmayı göze almayarak oturma odasına geri döndü. Julian şöminenin
başında ateşi canlandırıyordu.
Majesteleri, dedi Katrina.
Dur. Elindeki maşayı yere koydu ve yüzünü ona döndü, ellerini arkasında
birleştirmişti. Hep sen özür diledin. Şimdi sıra bende,dedi Julian.
Hayır, lütfen. Ne kadar küçük düşürücü bir durumdu. Sizi öptüm. Benim hatam, sizin
kollarınızın arasında uyandım, Sammy’nin uyanmaması için yaptıklarınız çok tatlıydı. Julian
kaşlarını çatınca Katrina hemen devam etti. Sizin eski erkek arkadaşım olduğunuzu sandım.
Oh, tanrım. Kokunuz aynı değildi ama çok iyi gelmiştiniz.
Sözleriniz anlaşılır gibi değil, matmazel… Julian yorgun bir şekilde içini çekti. Tam
adınız nedir?
Katrina Lynn Carrere Vincente. Bu sözler ağzından çıkar çıkmaz Katrina korkuyla
susmuştu.
Carrere? Tabii bu isim dikkatini çekmişti. Jean Claude’un akrabası mısınız? Ses tonu
sertleşmişti. Lütfen bana Prensle akrabalığınızın olmadığını söyleyin.
Çok uzaktan, diye itiraf etti Katrina, Anne tarafından. Katrina babasının çok yakın bir
arkadaşı olduğunu söylememişti. Julian başını hızla sallayınca bir tutam saç yüzüne düştü.
Ağzının içinde Gittikçe ilginçleşiyor, dedi.
Ama duygularını sadece bir an göstermişti. Julian hemen kendini geri çekti ve
omuzlarını dikleştirdi.
Matmazel Vincente sizden en derin saygılarımla özür dilerim. Size asla
dokunmamalıydım.
Majesteleri.
Julian başını salladı. Prense de pişmanlığımı yarın söyleyeceğim.
Hayır. Katrina’nın gözleri şoktan kocaman açılmıştı. Midesinin bulandığını
hissediyordu. Kraliyet ailesinin bu olayı öğrenmesi en son isteyeceği şeydi. Katrina öne doğru
bir adım attı. Söylemeyeceğinize dair bana söz verin.
Söylemeliyim. Duruşu gergindi. Ailesinden birine karşı kabahat işledim.
Kabahat işlemediniz. Gerçek bir centilmendiniz.
Julian gözlerini kıstı. Dilim boğazınızdaydı bu da bir centilmenin yapacağı bir
davranış değildir.
Ama elleriniz belimin üstündeydi. Ayrıca ellerinizi vücudumda isteyen bendim.
Julian’ın gözleri koyulaşıp daha da kısılınca Katrina sustu. Ne diyordu Katrina?
İnanın bana gücenmedim. Herkes için şu son birkaç gün çok zordu ve bir an
birbirimizin kolları arasında rahatladık. Olan sadece buydu.
Böyle mi düşünüyorsun? Julian’ın omuzları biraz gevşemişti.
Katrina buna inanmak zorundaydı.
Evet. Sammy ve ben uyurken bizi kollarınızın arasında tuttunuz. Her ikimizin de buna
ihtiyacı vardı. Bu öpüşme de bu rahatlamanın verdiği bir hareketti. Yarın sabah gidiyorsunuz.
Bunu unutamaz mıyız?
Julian onu dikkatlice süzdü ve sonunda kabullendi. Buraya gelin.
Katrina ona doğru yavaşça yürüdü ve onun gözlerine bakabilmek için başını kaldırdı.
Julian delici bakışlarla onun gözlerine bakıyordu. Gözlerindeki yoğun bakışlar Katrina’nın
sinirlerini bozuyordu. Katrina’nın söylediklerini kabul edecek miydi?
Evet? diye sordu Katrina.
Gözbebeklerinizi kontrol ediyorum, dedi Julian. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Başınız dönüyor mu?
Katrina’nın aklı bir an bu sorular karşısında karıştıysa da, Julian’ın onun söylediklerini
kabul ettiğini anlamıştı.
Hayır, dedi Katrina. Ben iyiyim.
Evet, öyle görünüyor. Julian resmi bir şekilde başını salladı. Tessa yan odada, siz
Samson’un odasındaki yatağı kullanabilirsiniz.
Teşekkür ederim. Yataktan bahsedilince Katrina ne kadar yorgun olduğunu fark etti.
Sammy’i kontrol ettim, gayet iyiydi.
Çok iyi.Julian ona arkasını dönerek ateşi karıştırmaya başlayarak açıkça onun dışarı
çıkmasını istediğini belirtti.
Ama Katrina, Prens ile konuşmayacağından emin olmadan bir yere gidemezdi. Bu
saraydaki herkese saygı duyardı ve onları bir kez daha utandırmak asla istemezdi. Babasının
bunu duymasını da istemezdi. Prens ile aralarının bozulmasına neden olabilirdi.
Lütfen, majesteleri. Onu rahatsız etmeyi göze almıştı Katrina. Prense akılsızlığımdan
bahsetmeyi düşünüp düşünmediğinizi bilmem gerekiyor.
Julian gerginleşmişti ama yüzünü ona dönmedi. İstediğiniz gibi olacak. Biz sadece bir
anlık rahatlama yaşadık.
Teşekkür ederim. Katrina bu olayı atlattığına sevinerek geri çekildi.
Julian’ın uykusu kaçmıştı. Donald için, babası için, Samson için endişeleniyordu.
Önünde duran görev artık onun arka planda kalmasına olanak vermeyecekti. Sabah saat beşte
uyumak için çabalamaktan vazgeçmişti. Uşağı çağırarak kahve, sıcak kahvaltı ve Samson ve
dadısı için de birer tepsi istemişti. Erken yola çıkmak istediğini Tessa’ya da bildirdiğinden
birazdan odada olmasını bekliyordu. Sonra güvenlik bölümünü arayıp ne yapacağı hakkında
detaylı bilgi verdi.
Sarayda olmanın bir avantajı güvenliğin her dakika yanınızda olmamasıydı. Kapı
çaldığında Julian giyinmiş ve bavulunu hazırlamıştı. Kapıyı açtığında karşısında kahvaltısını
ve Prensesi beklerken buldu.
Bernadette. Eğilerek elini sıktı. Bu kadar erken saatte canlı ve çok güzel
görünüyorsun. Bu şerefi neye borçluyum?
Prenses odaya girdi. Seninle konuşmam gereken bir konu var. Sen yerken seninle bir
kahve içmemde umarım bir sakınca yoktur.
Tabii. Julian uşağın hazırladığı masaya doğru onu yönlendirdi.
Teşekkürler, Pierre. Bernadette gülümseyerek uşağa yol verdi.
Ne konuşmak istiyorsun? diye sordu Julian peçetesini açarken.
Non, mon ami, önce yemelisin, diye ısrar etti prenses. Dün gece neredeyse hiçbir şey
yemedin.
Aklımda bir sürü şey vardı.
Donald geri dönene kadar da olmaya devam edecek. Yönetici olmak için ilk kural,
kendine bakmaktır. Bernadette bir tabağın kapağını kaldırdı, içinde sıcak yumurtalar vardı.
Birkaç dakikanı ayır ve huzur içinde kahvaltını et. Sonra konuşacağız.
Julian her ikisine de birer fincan kahve koydu. Bana söyleyeceğin şey gerçekten kötü
bir şey olmalı. Kahve fincanını Prensesin kahve fincanına dokundurdu. Sanırım önce yesem
iyi olacak.
Akıllıca seçim. Prenses kahvesinden bir yudum aldı ve gözlerini kapatarak kahve
kokusunu içine çekti. Sonra Julian’a gülümsedi. Jean Claude çayı tercih eder. Ben her ikisini
de içerim o yüzden genelde ona uyarım. Ama iyi bir fincan kahveden de çok zevk alırım.
Güne enerjik başlamak için daha iyi bir yol bilmiyorum.
Julian kahvaltısını ederken Bernadette havadan sudan konuşuyordu. Julian onun
kendisini rahatlatan bu kabiliyetine hayran kalmıştı. Sonunda çatalını bıraktığında Bernadette
de fincanını masaya koydu ve asıl konuya girdi.
Korkarım seni hayal kırıklığına uğratacak haberlerim var. Dün gece Tessa beni
görmeye geldi ve seninle Kardana’ya dönemeyeceğini söylememi istedi.
Ne? Julian fincanını dikkatli bir şekilde tabağına koydu.
Zamanlamanın kötü olduğunu kabul ediyorum. Bernadette elini onun elinin üstüne
koydu. Ama çok üzgündü. Biliyorsun Helene onun çok yakın arkadaşıydı.
Samson’un ona ihtiyacı var.
Maalesef onu da yerine getiremeyeceğini söyledi. İngiltere’ye dönmek için refakat
isterken ağlıyordu.
Saraydan ayrıldı mı? Julian şaşkınlıktan ne düşüneceğini bilemiyordu.
Evet. Umarım Tessa’yı fazla suçlamazsın. Şu son birkaç gün onun için çok duygusal
geçti. Uçağın düştüğünü Sammy’e söylediğinden itibaren Sammy onunla birlikte olmak
istemedi. Yardım etmek için çabaladı ama-
Dur. Julian onun sözünü kesti. Bana Sammy’e uçağın düştüğünü söyleyenin Tessa mı
olduğunu söylüyorsun? Ben matmazel Vincente söyledi sanmıştım.
Oh, hayır. Bernadette şaşırarak başını salladı. Katrina görevinin başına geldiğinde biz
artık şaşkınlıktan ne yapacağımızı şaşırmıştık. Samson saatlerce susmamıştı. Katrina onu
kollarının arasına aldı ve onu sallamaya başladı. Ve onunla konuştu.
Donald ve Helene hakkında, dedi Julian. Dün gece onun ne kadar ciddi bir şekilde
yeğeniyle konuştuğunu görmüştü. Ve Samson onun söylediklerine tepki verdi.
Evet. Bernadette’nin, Katrina’ya duyduğu hayranlık sesine yansımıştı. Sonunda
Samson onu dinlemek için ağlamasını kesti. Ve sonunda kısa bir süre için uykuya daldı ve sen
gelene kadar Katrina onun yanından ayrılmadı. Duyduğu gerçekler karşısında Julian
şaşkınlıktan sersemlemişti. Katrina’nın yapmış olduğunu düşündüğü hataya öfkelenerek
duygularını bu şekilde yatıştırmaya çalışmıştı. Ama anlaşılan yanlış bir şey daha yapmıştı.
Julian ona karşı tutumunu hatırlayınca Katrina’ya bir özür daha borçlu olduğunu düşündü.
…Gerçekten bunun en doğru çözüm olduğuna inanıyorum, dedi Bernadette. Yüz
ifadesinden onun cevap vermesini beklediği anlaşılıyordu ama Julian derin düşüncelere
daldığı için ne dediğini anlamamıştı.
Özür dilerim, Bernadette, bir an dalmışım. Bulduğun çözümü bir kez daha söyler
misin? Senin önerini duymak için sabırsızlanıyorum. Samson’u burada bırakamam ama
dadılık da yapamam. Gerçeği söylemek gerekirse alt bezini değiştirmek bile bana korkunç
geliyor.
Evet, çok haklısın. Bernadette’nin kahkahası ortamı biraz yumuşatmıştı. Ama sanırım
güvendesin, Sammy tuvalet eğitimini aldı.
Sonunda onun sevineceği bir haber çıkmıştı.
Ayrıca, özür dilemene gerek yok. Daha önce sana söylediğim gibi, Samson,
Katrina’ya çok alıştı. Benim önerim Katrina’nın size Kardana’ya kadar eşlik etmesi
yönündeydi. En azından Tessa tekrar işine geri dönene kadar ya da yerine birini bulana kadar
Katrina sizinle kalabilir.
Oh, hayır. Bu fikirden pek hoşlanmayan Julian yüzüne nazik bir gülümseme
yerleştirdi. Kraliyet ailesinin bir mensubunu almama olanak yok. Katrina bana annesinin
Prensle olan akrabalığından söz etti.
Gerçekten mi? Bernadette ince kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdı. Ne kadar ilginç, Katrina
genellikle Jean Claude ile olan yakınlığından çok ender bahseder.
Bernadette düşünceli bir şekilde Julian’a bakarken parmaklarıyla masaya vuruyordu.
Ona sormuş olmalısın.
Evet, sordum. Neden bu akrabalığı kendine saklıyor? Bu bir sır mı?
Aman tanrım, tabii ki öyle bir şey değil. Prenses elini önemsiz bir şey olduğunu
belirtircesine sallarken parmağındaki elmaslar gün ışığında parlamıştı. Jean Claude vaftiz
kızını çok sever. Katrina, sevgili kızım, bu ilişkiyi suiistimal etmek istemez.
Vaftiz kızı. Beni vursunlar da bu ıstırap bitsin, diye düşündü Julian. Katrina bilerek bu
ufak ayrıntıyı söylemeyi unutmuş ve ona dün gece aralarında olan şeyi söylememesi için söz
verdirtmişti.
Evet. Jean Claude ile Dom Vincente aynı okula gitmişler. Çok iyi arkadaştırlar.
Katrina ufaklığından beri sarayda koşuşturup durur.
Vincente. Tabii ya ismi şimdi hatırlamıştı. Dün gece bunun farkına varmalıydı ama
kraliyet soyadı dikkatini dağıtmıştı. Birkaç kez karşılaşmıştık. Bu ilişkiyi duymamış olmama
şaşırdım.
Katrina’nın isteği buydu. Bernadette’nin güzel yüzü endişe doluydu. Basının dikkatini
çekmemeye çalışır.
Julian dün gece olanları itiraf etmeye çok yakındı ancak Katrina’ya söz vermişti ve bu
sözü tutmalıydı. Ayrıca dün gece olanlar paylaşılamayacak kadar mahremdi. Onu kollarında
tutarken birkaç saat uyuması son günlerde başına gelen en güzel şeydi. Julian unutmalarını
istediğinde Katrina’ya hak vermişti, bu sarılma ve öpüşme onları bir nebze olsun
rahatlatmıştı.
Çocuklarla çok iyi anlaşır, diye devan etti Bernadette. Bu konuda eğitimi olmasa da
onu yanımıza alırdık ancak Katrina tüm niteliklere sahip olmak istediğinden önce eğitimini
almakta ısrar etti. Genelde ikizlere bakar. Tabii aileden olması ve karatede siyah kuşak sahibi
olması da artı bir durum yaratıyor.
Katrina’nın özelliklerini duydukça Julian omuzlarının gerildiğini hissediyordu.
Benim görüşümü desteklediniz, Sayın Leydim. Sarayınızın bu kadar önemli birisini
yanımda götürmem doğru olmaz.
Julian- Prensesin gözleri hüzünle gölgelenmişti - ısrar ediyorum. Yardımcı olmak
istiyoruz. Bu yapabileceğimiz ufak bir şey, baban nasıl?
Julian rahatlayarak derin bir nefes aldı. Uçağın düşüş haberini babasına vermek
Julian’ın yaptığı en zor şeydi. Bir yıl önce kralın felç geçirdiği sır olarak saklanmıştı. Donald
ve Helene’nin uçaklarının düştüğünü söylediğinde babası gözlerinin önünde çökmüştü. İlk
düşüncesi Samson olmuştu. Julian’a bir an önce Pasadonya’ya gitmesi için ısrar etmiş ve
veliahdını Kardana’ya getirmesini istemişti.
Yalan söylemeyeceğim. Büyük bir şok oldu. Tahmin edebileceğin gibi Samson’u
görmek için sabırsızlanıyor.
Evet, tabii, Samson nasıl? Başını vurmasıyla ilgili bir sorun olduğunu işitmedim.
Samson da, matmazel Vincente de onları sabaha karşı üçte kontrol ettiğimde iyilerdi.
Gecenin bir yarısı uyanmanın hiçbir özenilecek yanı olmamalı. Zavallı Julian. Bu son
birkaç gün senin için çok zor geçmiş olmalı. Fransa’dan herhangi yeni bir haber var mı?
Fırtınanın yavaşladığı haberini aldım ama uçağın düştüğü yere hâlâ ulaşamamışlardı.
Yakında uzman bir ekip bölgeyi aramaya başlayacak. Bu sabah daha detaylı bilgi almayı
umuyorum.
Erken gitmek istediğini bildiğim için tren saatlerine baktım ve trenin bir ya da iki saat
rötarlı kalkacağını öğrendim. Ayrıca birçok yolun ve geçidin kapalı olduğunu da öğrendim.
Yani, tren senin için en iyi seçenek.
Bu çok can sıkıcı, dedi Julian.
Jean Claude seyahat için bizim özel vagonumuzun hazırlanmasını emretti. Daha rahat
edersiniz. Ayrıca yol boyunca basın ile uğraşmak zorunda da kalmazsın. Bunu duymak
isteyeceğini sanmıyorum ama en azından bu gecikme Katrina’ya toparlanma fırsatını verir.
Toparlanma mı? diye uykulu bir ses sordu. Julian sese doğru döndüğünde Katrina’nın
onlara doğru geldiğini gördü. Vücudu Katrina’nın uykudan kalkmış halini görünce bir anda
canlanmıştı. Nereye gidiyorum?
Bunun iyi bir fikir olduğuna emin misin? Katrina yatağına oturmuştu ve Prensesin
sakin ısrarcılığı karşısında savaş pozisyonunu almıştı.
Basın bu olayın peşinde ve birinin ortaya çıkıp onarılamayacak zarar vermesi için
mükemmel bir zaman, üstelik sadece Carrere sarayına değil Kardana ailesine de.
Senin korkulacak bir şey olmadığını öğrenmen için mükemmel bir fırsat. Senin için
endişeleniyoruz, Katrina. Sonsuza kadar sarayda saklanamazsın, canım. Bernadette limon
renginde bir süveteri katlayıp açık duran bavulun içine koydu. Genç Samson’un sana ihtiyacı
var. Sana bağlandığı çok belli. Tabii biz umudumuzu yitirmemeye çalışıyoruz ama gelecek
günlerde zavallı çocuğun çok desteğe ihtiyacı olacak gibi görünüyor.
Riske girmeye değmez. Ailesi-
Ailesinin sana ihtiyacı var. Bernadette yatağa doğru geldi ve Katrina’nın ellerini
ellerinin içine aldı. Kral Lowell’in sağlığının iyi olmadığı konuşuluyor ve ana kraliçe de
seksen yaşlarında. Eğer Prens Donald uçak kazasından sağ çıkamazsa o zaman ülkeyi Julian
yönetmek zorunda kalacak. Ve korkarım bu acı ile Sammy’e yeterli ilgiyi gösteremeyecekler.
Personel- Katrina Prensesin gözlerinde hayal kırıklığını görünce hemen lafı değiştirdi
- ailenin yerini tutamaz.
Hayır. Ve sen bunu onlara hatırlatmalısın. Hayatım, endişenin sadece kendin için
olmadığını biliyorum.
Jean Claude’u üzecek hiçbir şey yapmam. Katrina hem arkadaşı hem de akıl hocası
olan Prensese güvence verdi.
Biliyorum. Bernadette onun elini sıktı. Jean Claude da biliyor. Biz sana inanıyoruz.
Artık senin de kendine inanmanın zamanı geldi. Şimdi- Bernadette ayağa kalktı ve gardıroba
doğru yürüdü -toplanmayı bitirelim. Julian pek sabırlı bir adam değil.
Hayır, sabır, onları ziyarete gelmiş olan adamın özellikleri arasında yoktu. Bu da
Katrina’nın gelecek günlerinin ne kadar zor geçeceğini gösteriyordu. Ama daha fazla
tartışmayı göze alamazdı. O bile kraliyet ailesinin iyi niyetinin bir sınırı olduğunun
farkındaydı. Katrina çocukken sarayda çok serbest kalmıştı. Jean Claude vaftiz kızına
tapıyordu o yüzden her istediği yapılıyordu. Üç yıl önce bu serbestliğin cezası yanlış kararlar
vererek özellikle en yakınlarını çok üzmüştü.
Yaralarını sarmak için dünyadaki en güvendiği yer olan saraya saklanmıştı. Saray.
Özellikle sarayın çocuk bölümü ve burada gelecek nesil için örnek biri olmaya çabalıyordu.
Ailesine tekrar bir utanç yaşatma düşüncesi midesine kramplar sokmuştu. Katrina, Jean
Claude’u hayal kırıklığına uğrattığını biliyordu, daha da kötüsü babasını hayal kırıklığına
uğratmıştı. Katrina ürperdi. Bu kez değil, diye kendi kendine söz verdi. Sammy’e yardımcı
olmak için Prens Julian ile gidecekti ve kendi işine bakacaktı, protokole uyacak ve mükemmel
bir görünüm sergileyecekti.
Eğer arka planda kalırsa herhangi birinin onu fark etmesine olanak yoktu.
~ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ~

KATRINA, kucağındaki Sammy’i daha rahat ettirebilmek için kalçasının üzerine


yerleştirirken, Prens Julian’ın geniş omuzlarına baktı. Prens ve Prenses ile vedalaşırlarken
adam iki kelime bile konuşmamıştı. Julian onun yardımlarını kabul etmişti ama gözlerine
bakmayı reddediyordu.
Yanlarında ve arkalarında hem Kardana hem de Pasadonya güvenlik kuvvetleri,
kraliyet topluluğuna refakat ediyorlardı. Jean Claude tarafından kendilerine tahsis edilen özel
vagona binerken Katrina söylenenlere sessizce itaat ediyordu. İçeride güvenlik
görevlilerinden biri kendilerinin başında beklerken Kardana güvenlik kuvvetleri trenin içini
kontrol ediyorlardı.
Katrina sessiz duruyordu ama Julian’ın sabırsızlandığı belliydi.
İndir, dedi Sammy ve Katrina’nın kucağından inmek için debelendi.
Daha değil. Katrina onu sıkıca tutuyordu ama Sammy oldukça kuvvetliydi az kalsın
elinden kurtuluyordu.
Ben alayım. Julian dikkatli bir şekilde yeğenini kucağına aldı. Kısa bir an Katrina’ya
baktı. Sabrın ve güvenlik kuvvetleriyle uyum içinde olduğun için teşekkür ederim. Ne kadar
yorucu olabileceğini biliyorum.
Ben alışkınım. Katrina omuzlarını silkti. Bazen ikizlerle seyahate gideriz. Son yıllarda
sadece iki kez gittiğini söylememişti.
Can sıkıcı, dedi Julian.
Güvenliğiniz için gerekli bir önlem. Sammy için de, dedi Katrina sakin bir sesle. Ve
ben de sizinle birlikte olduğum için benim için de.
Samson, diye düzeltti onu Julian. Maalesef birçok insan bu farkı anlayamıyor.
Ha.Julian sert bir şekilde güldü ve başını salladı. Büyük bir değişiklik, genelde güvenlik
kontrollerinin gerekliliğini açıklayan hep ben olurdum.
Katrina ona baktı. Aslında kendine aldırmadığı için ona içerliyordu ama Sammy’i
kucağına almıştı. Sammy onun kucağından inebilmek için kıvranıp duruyordu. Katrina kin
tutabilen biri değildi.
Yorucu olabiliyor bazen, dedi Katrina, Samson’u işaret ederek.
Bir randevunu kesinlikle önleyici olabilir, dedi Prens.
Katrina içtenlikle güldü. Zavallı bebek.
Julian bir an dondu kaldı ve Katrina’ya baktı. Çok küstahsınız, matmazel.
Katrina kızardı ve gözlerini kaçırdı. Özür dilerim.
Majesteleri, Julian’ın güvenlik şefi olan Neil onların durduğu yere gelerek odanın
güvenli olduğunu haber verdi.
Teşekkür ederim. Kahverengi kaşların kalkmasından Katrina güvenlik şefinin içeri
gelmesiyle ondan kurtulduğunu işaret ediyordu. Güvenlik planın nedir?
Her iki girişte birer koruma duracak, dedi güvenlik şefi. St. James bilgisayar odasında
olacak, ben de etrafta dolaşacağım. Lyon’a varmamız aşağı yukarı dört saati bulacak.
Julian başını sallayarak onayladı. Hava ne durumda?
Şimdilik bir değişiklik yok, raporlar fırtınanın yavaşladığını işaret ediyor ama
Lyon’daki havaalanı hâlâ kapalı.
Bir değişiklik olursa bana mutlaka haber ver.
Tamam, efendim. Neil kısaca önünde eğildi ve koridora çıktı.
Julian, Katrina’ya döndü. Matmazel, bize kısaca bu vagonu gezdirir misiniz?
Memnuniyetle, diye yalan söyledi Katrina çünkü asıl istediği Sammy’i de yanına alıp
misafir odalarından birinde uyumaktı.
Bu vagonda üç adet misafir odası bulunmaktadır. Katrina ilk odanın kapısını açtı ve
çift kişilik yatak bulunan ufak odayı gösterdi. Ufak ama beş yıldızlı bir otel odası kadar şık ve
gösterişliydi. İkinci oda da birinci oda gibiydi ama burada iki adet tek kişilik yatak
bulunuyordu.
Bu iki odanın ortak banyosu bulunmaktadır. Eğer izin verirseniz ben Sammy ile
burada kalacağım. Julian başını salladı. Aslında yanında monitör vardı ama çocukla yakından
ilgilenmek istiyordu. Ama maalesef Julian’a da yakın oluyordu bu durumda. Sorun değil, diye
düşündü Katrina. Bu sabah onun öpüşüne gösterdiği korkunç tepki Katrina’nın güvende
olduğunu gösteriyordu.
Aşağıdaki kapı ana süit odasına açılıyor. Özel banyosu içinde bulunuyor. Tüm vagon
ve camlar kurşungeçirmez ayrıca bu süitte bir de acil korunma odası bulunuyor. Neil size
gerekli olan tüm bilgileri verecektir.
Katrina odayı işaret edince Julian kapıyı açıp krem renklerle döşenmiş odaya girdi.
Odada mini buzdolabı, ufak bir oturma gurubu vardı.
Üst katında gözlem lobisi, büyük ekran televizyon, resmi yemek odası, mutfak, ufak
bir bilgisayar odası ve personel lobisi bulunuyordu. Misafir odaları gibi burası da çok zevkli
bir şekilde döşenmişti.
Çok güzel. Julian, Sammy’i gözlem odasında yere indirdi ve koltuğa oturdu.
Pasadonya’ya gelirken kullandığım yataklı vagondan çok daha konforlu ve lüks.
Doğru, diye onayladı onu Katrina. Prenses Bernadette, özellikle ikizlerle birlikte
seyahat ederken hep treni tercih eder. Merdivenlerin her iki başında kapı bulunuyor.
Sammy vagonun sonunda yerleştirilmiş olan divana koştu ve kendini üstüne attı sonra
dönüp onlara gülümsedi.
Katrina bir an nefesini tuttu ve umut dolu bakışlarla Julian’a baktı. Günlerdir ilk kez
Sammy gülümsüyordu.
Sen de beğendin, değil mi, küçüğüm? Katrina küçük çocuğun neşesine ayak uydurarak
yanına gidip oturdu. Yoksa beğendiğin özgürlük mü? Bugün çok iyi davrandın.
Tren yavaşça hareket etmeye başlamıştı. Hareket etmeleriyle Sammy gözlerini
kocaman açarak Katrina’ya baktı.
Tamam. Katrina gülümsedi. Bu bir tren, tekerlekler üzerinde bir ev gibi, hareket ettik,
dön bak göreceksin.
Küçük çocuk dizlerinin üzerinde kalktı ve arkasına baktı sonra ayağa kalktı. Katrina
elini kaldırarak onun düşmesini engelliyordu. Trenin gidişini gözlemleyen saray personelini
gösterdi Sammy. Birkaçı onlara el sallayınca Sammy de onlara el salladı. Bye bye.
Doğru, gidiyoruz, bye bye. Yolculuğumuz başladı. Katrina bir an eve dönüyoruz diye
eklemeyi düşündü ancak çocuğa tekrar anne ve babasını hatırlatmak istemediği için dilinin
ucuna kadar gelen sözleri yuttu.
Birden Julian oturduğu koltuktan kalkıp onların yanına geldi ve divana oturdu.
Yüzünü Katrina’ya çevirdi. Bu sabah onu yok saymasından dolayı gergin olan Katrina tüm
dikkatini Sammy’e vermişti. Sammy sıkılana kadar onunla oyun oynamıştı. Ama sonunda
Sammy sıkılmış ve divandan inmişti.
Sanırım sana bir kez daha özür borçluyum, dedi Julian.
Oh? Katrina neden özür dilemesi gerektiğini bilemiyordu.
Evet. Bernadette bana Sammy’e anne ve babası hakkında bilgi veren kişinin Tessa
olduğunu söyledi… Ben ise seni suçlamıştım bilmeden. Özür dilerim.
Katrina bir an söyleyeceklerini toparlayabilmek için sustu. Hmm, kendi de çok
gergindi, dedi Katrina. Sanırım Helene ile yakın arkadaştılar.
Davranışı için hiçbir mazereti olamaz. Sesinden taviz vermeyeceği belli oluyordu.
Veliaht prensin dadısıydı. Prensin iyi olması her şeyin önünde gelmeliydi.
Haklısınız. Çocukların ihtiyaçları her şeyden önde gelmeli. Sammy, dur. Odanın bu
tarafında dur.
Gözlerini Sammy’den ayırmadan devam etti. Ama şok bize aptalca şeyler yaptırabilir.
Julian başparmağı ile Katrina’nın yanağını okşayarak onu çok şaşırtmıştı. Bu
suçlamayı üstüne alarak çok onurlu davrandın.
Dokunuşu, bakışından daha çok etkilemişti Katrina’yı.
Acı çeken Sammy oldu. Ama Sammy’nin ne kadar anlayabildiğini kesin olarak
bilemiyoruz. Daha üç yaşına bile gelmedi. Herhalde kayıp olmanın ne demek olduğunu tam
anlamıyla bilemiyordur.
O çok zeki bir çocuk, dedi Katrina. Julian dikkatini koltuğa tırmanıp masaya vuran
Sammy’e çevirdi. Bir şeylerin yanlış olduğunu biliyor.
Evet, dedi Katrina. Sanırım etrafındaki gerginliğe tepki veriyor. Siz geldiğinizden beri
değişti. İlk kez bir şeyle oynadı, ilk kez gülümsedi. Sizi tanıyor ve evinden biri olduğunuzu
biliyor. Kendini daha güvende hissediyor.
Tessa’yı da tanıyordu.
Dadısı olarak daha çok yeniydi, öyle değil mi? En azından Katrina böyle duymuştu.
Julian başını salladı. Birkaç ay önce başlamıştı. Bana sorarsanız maskaralıktı. Bu
kadın çocuk yetiştirme eğitimi bile almamıştı.
Ama o bir Prens! diye bağırdı Katrina şaşkınlıkla. Tessa, Helene’nin arkadaşı
olabilirdi ama Sammy veliahttı. Normal bir çocuktan çok daha fazla şey öğrenmesi
gerekiyordu. Ve daha da önemlisi her ne pahasına olursa olsun korunması gerekiyordu. Ama
buna itiraz ederken bile aslında çok da şaşırmamıştı. Öteki kadın tuvalet eğitimini bile kendi
işi gibi görmemişti. Ama yine de onu yargılamamaya çalıştı. Kendisi de tuvalet eğitiminden
pek zevk almıyordu. Anladığınıza sevindim, dedi Julian. Gerçekleri bilmeden sizi suçlamam
yanlıştı. Aslında ben böyle davranmazdım…
Aklınızda birçok şey vardı.
Yine cömert tabiatınızı gösteriyorsunuz. Julian sanki başka şeyler de söyleyecekmiş
gibi duruyordu ama sonra kararını değiştirdi. Sözlerine devam ederken sesi resmi tona
bürünmüştü. İyi niyetinizi hak etmiyorum ama kabul ediyorum. Özürüm ile birlikte lütfen
minnettarlığımı da kabul edin. Orada olup yardım ettiğiniz için Samson çok şanslı.
Benim için bir şerefti. Bu kez Katrina çok içten konuşmuştu. Krizin ortasında kendine
düşeni yaptığı için çok mutluydu. Ayrıca Samson çok özeldi. Samson bir veliaht prens,
geleceğin dünya lideriydi. Katrina’nın davranışları hem ülkesini hem de kendi prensini
etkilerdi. Prens Julian’ın iyi bir şey yaptığını söylemesi Katrina’yı gururlandırmıştı.
Birden odanın içinde ışıklar patlamaya başladı. Katrina ayağa fırladı ve camdan dışarı
baktı. Tren Pasadonya istasyonuna varmıştı. Maalesef basın onlardan önce varmıştı.
Sammy koşarak yanlarına geldi ve yüzünü Katrina’nın dizlerinin arasına gömdü.
Magazinciler, diye homurdandı Julian. Hepsi akbaba gibiler, Samson’u aşağı indir.
Katrina çoktan Sammy’i kucağına almış merdivenlerden inmeye başlamıştı bile. Neil
onu merdivenin başında karşıladı. Sadece basın, dedi Katrina ona. Ben ikiz yataklı odaya
gidiyorum. Perdelerin indirildiğinden emin olabilir misin?
Hayır. Julian omuzlarının üzerinden ona baktı. Ana süit odasını kullanın.
Katrina şaşırarak ona baktı. Ama…
Kardana’nın gelecek kralı o, dedi Julian. Onun daha fazla güvenliğe ihtiyacı var.
Neil onun emirlerini yerine getirmek üzere Katrina’yı odaya yöneltti. Neil, Sammy ile
kendisinin bavullarını alırken, Katrina ufak çocuğu banyoya götürdü. Odaya geri girdiklerinde
Neil dönmüş, Julian da ona katılmıştı. İki adam cüsseleriyle odayı kaplamış gibiydiler. Ama
hiç birbirlerine benzemiyorlardı, biri eğitimli bir katil diğeri dünya lideriydi. Biri hayatı
gölgelerin içinde yaşıyordu diğeri projektör ışıkları altında. Her ikisi de emir vermeğe
alışkındılar ama yalnızca biri, bir kaş işaretiyle gücünü gösteriyordu.
Ve hiç kimse, kimin kim olduğunu karıştırmıyordu.
Julian kapının ağzında kollarını göğsünde kavuşturmuş, duruyordu. Amber gözlerini
güvenlik şefine çevirmeden önce Katrina’yı süzdü.
Bakışlarını bir dokunuş gibi hisseden Katrina titredi. Neyse ki Julian ona sırtını
dönmüştü. Öpüşmelerinin suçuydu. Ne kadar çabalarsa çabalasın dudaklarının tadını
unutamıyordu.
Bu bakışları onun da unutamadığını mı gösteriyordu?
Neil onları acil odasına götürdü ve neyin nasıl yapılacağını anlattı. Katrina bu
uygunsuz tepkilerini kontrol altına alması gerektiğini düşünüyordu. Sonunda Neil’in
anlatacakları bittiğinde tren harekete geçmiş ve istasyondan ayrılarak basını arkalarında
bırakmışlardı.
Rapor ver, dedi Neil kulaklığından. Beale hallet, dedi sonra ve dönüp Julian’a bilgi
verdi. Trenin arkasında birkaç adam var lordum. Büyük bir olasılıkla basından, St. James
herhangi bir başka şüpheli durum olmadığını söyledi. Lütfen ben Beale’e yardım ederken siz
burada bekleyin.
Julian hafif bir baş hareketiyle onayladı. Neil başını eğerek odadan çıktı.
Rahatlayın, Bayan Vincente. Acil odanın kullanımı için gerekli teknik bilgiler sadece
bir önlem için, her zaman hazırlıklı olmalıyız.
Katrina rahatladı. Ama tren hızlanıyordu ve Katrina’nın aklında soru işaretleri vardı.
Beale nasıl halledecek?
Julian omuzlarını silkti. Sanırım istenmeyen misafirlerin inmesini isteyecek.
Ama bu trenler saatte iki yüz kilometre hızla giderler. Bu hızla trenden atıldıklarını
düşününce Katrina kalbinin hızla çarptığını hissetti.
İş kazası, binmeden önce düşünmeliydiler.
Majesteleri! Katrina şaşkınlıkla bağırınca Julian gülümsedi.
Beale’in onları trenden atacağını mı düşündün? Hayır. Eğer hâlâ güvenliyken
inmedilerse bir sonraki istasyona kadar bağlı olarak uzun bir yolculuk yapacaklar ve
istasyonda güvenlik görevlilerine teslim edilecekler. Bizler canavar değiliz, Katrina onlar
canavar.
Tabii ki değilsiniz. Ama Katrina kızarmasını önleyememişti çünkü tam olarak
Julian’ın söylediklerini aklından geçirmişti. Tepkisini saklamak için oturma gurubuna giderek
bir koltuğa oturdu.
Çocukluğundan beri sarayda olduğu için basının ne kadar baş belası olduğunu
biliyordu. Rodrigo da bunun ispatıydı.
Kraliyet ailesinin skandal olabilecek bir fotoğrafı milyonlarca avro ederdi. Bu yüzden
Katrina sarayın dışına pek çıkmak istemezdi. Katrina tırnaklarını deri koltuğa geçirdi. Oh,
tanrım, keşke saraydan çıkmamış olsaydım diye düşündü.
Yanlış anlama, diye uyardı onu Julian. Paparazzilere hiç acımam. O adamlar
Samson’un acısından çıkar sağlamak istiyorlar. Her ne pahasına olursa olsun onu
koruyacağım.
Bunu görebiliyorum. Katrina onlara ana süit odasını verdiğinde zaten Samson’un
çıkarlarını her şeyden üstün gördüğünü anlamıştı. Ama ona duyduğu hayranlık bu adamdan
etkilenmesini daha da arttırıyordu ve Katrina bundan hoşlanmıyordu.
Samson’un bu gezide çekilecek bir fotoğrafı, çekenin hayatını oldukça kolaylaştırır.
Onun bu şekilde kullanılmasına izin veremem. Bu konuda beni hayal kırıklığına uğratma,
Katrina.
Katrina, büyük yatakta uyuya kalan Sammy’e baktı. Ne kadar masum, ne kadar
önemli biriydi. Bana bu konuda güvenebilirsiniz.
Güveniyorum. Bir an amber renkli gözlerindeki bakışlar yumuşadı. Yoksa burada
olmazdın, Jean Claude’un vaftiz kızı olsan bile. Julian yatağı işaret etti. Yapabiliyorken sen
de dinlen.
Julian lobiye geri döndü ve geniş koltuğa oturdu. Geriye yaslanınca koltuğun yattığını
fark etti. Teşekkürler, Jean Claude. Julian gözlerini kapadı ve tren yavaşlamaya başladığında
hemen uyandı. Neil gelerek ilk duraklarına geldiklerini haber verdi ve vagonları başka bir
hatta geçirilirken biraz gecikeceklerini bildirdi.
St. James, Prens Samson’un kapısının önünde duruyor. Ben gizlice binenleri içeri
götürüp yetkililere teslim edeceğim.
Julian o gittikten sonra birkaç telefon görüşmesi yapmaya çalıştı ancak mobil servis
kısıtlı olduğundan başarılı olamadı. Ve üçüncü denemesi de başarısızlıkla sonuçlanınca mesaj
çekmeye karar verdi. Babasına yolda olduklarını bildirdi ve sekreterine de, Samson ve Katrina
için gerekli oda ayarlamalarının yapılamasını emretti. Sonra ragbi maçını izlemek için
televizyonu açtı ama camdan yansımalar görüntüyü bozuyordu. Perdeleri kapatmak için
kontrol aletini ararken orta yaşlı görevli ona yanaştı.
Lordum. Yardımcı olabilir miyim?
Julian televizyondaki yansımayı gösterdi. Birkaç perdeyi kapatmak istiyorum. Kontrol
kumandası nerede?
Burada efendim. Görevli gizli bir bölme açtı. Ya da kumanda aletiyle yapabilirsiniz.
Görevli yanaştı ve önünde eğildi. İzin verir misiniz?
Görevli kumanda panelinde ve mobil aletteki işlevleri gösterdikten sonra devam etti.
Yemek için bir şeyler ister misiniz?
Şimdi istemem. Julian adama teşekkür etti ve odadan çıkmasına izin verdi.
Perdelerin kapanması ile kararan odada Julian’ın uykuya dalması uzun sürmedi. Ama
kardeşi, krallık ve Samson için duyduğu endişe, sonunda onun uykudan uyanmasına neden
olmuştu. Tüm kalbiyle kardeşinin sağ olarak dönmesi için dua ediyordu.
Eğer kardeşi dönmezse neler olacağını biliyordu. Ama yapacak bir şeyi yoktu. Julian
kardeşi ölü veya diri bulunana kadar kararlar vermeye hazır olmalıydı. Çünkü artık kardeşini
sağ bulabilme olasılığı her geçen dakika azalıyordu. Julian aklından acil durum planlarını
tasarlıyordu. Düşünecek çok şey vardı. Bunları düşünürken bir kez daha uykuya daldı ve
kontrolü dışında aklı Bayan Vincente kaydı.
Yüzü gözlerinin önünden gitmiyordu. Sarayda yaşarken nasıl bu kadar masum
kalabilmişti? Bu cehennem gibi kriz ortamında onun cömertliği ve sabrı sükûneti beraberinde
getiriyordu. Aslında onu düşünmesini gerektirecek bir durum yoktu ama onu düşünemeden
duramıyordu.
Dün gece onu kollarına alması büyük bir hataydı. Sevgili arkadaşı Jean Claude’un
vaftiz kızı olmasından dolayı değildi bu hata, hayır, hataydı çünkü onu hissetmek hafızasına
kazınmıştı. Onun yumuşak kıvrımları kendi sert vücut hatlarına çok iyi uyum sağlamıştı.
Ve dudaklarının tadı, tatlığı Julian’ın aklını başından almıştı. Katrina’nın uyanıp onu
öpeceğini kim tahmin edebilirdi?
Yarı uykuda olmasına rağmen Katrina’nın onu başkası zannettiğini söylediğini
hatırlayınca kaşlarını çattı. Eski erkek arkadaşı.
Aklında bir kelime dönüp dururken kızgınlıkla uyandı. Benim.

~ BEŞİNCİ BÖLÜM ~

GÜLÜŞMELER merdivenlerden aşağı kadar geliyordu. Katrina bu gürültü karşısında


gülümsedi. Son birkaç gündür yaşadığı gerginlikten kurtulmaya Sammy’nin çok ihtiyacı
vardı.
Katrina üst kata çıktı ve arkasından merdiven başındaki kapıyı kapattı. Sammy ve
amcası Julian top oynuyorlardı. İkisi de onun gelişini fark etmemişlerdi. Katrina durdu ve
onları seyretti.
Adamla çocuk karşılıklı oturmuşlar bacaklarını iki yana açmışlar birbirlerine top
atıyorlardı
Kaçırdın. Sammy kahkahalarla gülüyordu.
Sen hile yaptın da o yüzden, dedi Julian.
Julian topu kaldırdı. Bir kez daha deneyelim. Bu senin topun, dedi ve topu çocuğa
gönderdi. Ve bu da benim, diyerek bacaklarının arasından diğer topu çıkardı. Ben bu topu
sana gönderirken sen de bana senin topunu göndereceksin. İkisini aynı anda
göndermeyeceksin.
Daha çok top, dedi Sammy ve divana doğru koştu. Sammy çekmeceyi açtı ve şu an
oynadıkları topun iki katı büyüklüğünde bir başka top buldu ve Julian’ın karşısına geçti.
Top elinde sanki atacakmış gibi iyice gerilmişti Sammy. Katrina araya girmek üzere
hazırlanmıştı ama Julian, Sammy’e parmağını salladı.
O topu atarsan ne olur?
Sammy biraz duralamıştı. Oyun yok.
Doğru. Sammy oturunca Julian bu konunun üstünde fazla durmadan konuşmaya
devam etti. Beni üç topla yeneceğini sanıyorsun ama ben oldukça hızlıyımdır. Kaybetmeye
hazır ol.
At!Sammy elindeki iki topu amcasına doğru gönderirken Julian da elindeki topu ona
doğru attı. Bir süre bu oyunu oynadıktan sonra ayağa kalktılar.
Ben kazandım! diye Sammy bağırarak yumruğunu havaya kaldırdı.
Katrina gülümsedi. Sonra alt dudağını ısırarak onları oynamaları için yalnız bırakıp
bırakmamayı düşündü. Kırk beş dakika önce Sammy uyandığında, Katrina’nın da
uyandığından emin olmak için elinden geleni yapmıştı. Her ikisi de yüzlerini yıkadıktan sonra
lobiye çıkmışlar ve Julian’ı bilgisayarda çalışırken bulmuşlardı. Prensi rahatsız etmek
istemeyen Katrina hemen Sammy’i döndürüp merdivenlere doğru yürümüşlerdi.
Julian onları durdurmuş ve onun biraz dinlenmesi için çocukla ilgilenmeyi teklif
etmişti. Katrina ona oyuncak dolu çekmeceleri göstermiş ve minnet duyarak hemen ortadan
kaybolmuştu. Bu zamanı tamamen kendine kullanmıştı. Sammy’nin de iyi vakit geçirdiği
belli oluyordu. Bu yüzden amcasıyla geçirdiği bu zamanı bölmekte tereddüt ediyordu.
Bize katılır mısınız, Bayan Vincente?
Julian’ın bu sorusu bir anda ikilemini çözmüştü. Katrina lobiye girdi ve otururken
Sammy’nin açık bıraktığı çekmeceyi kapattı. İkinizin anlaştığını görmek çok memnunluk
verici,dedi Katrina.
Evet, beni de şaşırttı bu durum. Julian ona baktı.
Sammy, Katrina’ya koştu. Hemen amcasıyla oynadıkları oyunu anlatmaya başladı.
Katrina onun söylediği bazı kelimeleri anlıyordu. Ne kadar iyi bir çocuksun sen. Sana biraz
meyve suyu getirdim. Katrina onu divana oturttu ve eline ufak bir kutu meyve suyu verdi.
Bu senin etkin, benim değil, dedi Julian’a. Sonra kalbi çarparak onu endişelendiren
soruyu yöneltti. Özür dilerim, lordum. Çocuklarla pek anlaşamadığınız açıkça görülüyor ama
yine de Sammy’i rahatlatabildiniz. Merak ediyorum ondan etkilendiğiniz için mi böyle
davrandınız yoksa sadece göreviniz olduğu için mi?
Julian yavaşça oturduğu yerden ayağa kalktı. Haddinizi aşıyorsunuz, Bayan Vincente.
Gözlerindeki buz gibi ifade Katrina’nın kanını dondurmuştu. Ama Sammy’nin iyiliği
için ısrar etmek zorundaydı.
Belki, ama Sammy’nin geleceğin kralı olacağı için özel ihtiyaçları olduğunu
konuşmuştuk ve bu da bir gerçek. Ama aynı zamanda onun da diğer çocuklar gibi sadece bir
çocuk olduğunu unutmamak gerekiyor. O da diğer çocuklar gibi sevgi ve ilgiye ihtiyaç
duyuyor.
Ve sen de soğuk kalpli prensin bunları sağlayabileceğinden kuşku duyuyorsun.
Oh, sanırım hassas bir noktaya parmak bastım, diye düşündü Katrina.
Yüksek sınıf ailelerde çocukların eğitiminde disiplin ve görgü kuralları çoğunlukla
duygusal destekten daha önem taşıyor. Katrina meyve suyunu içen Sammy’e baktı. Böyle bir
durumun Sammy’nin başına gelmesini istemem.
Samson, diye onu düzeltti Julian. Ben de böyle bir çocuktum ve hayatta kaldım, Bayan
Vincente, dedi Prens soğuk bir ses tonuyla ve bakışlarını camdan akıp giden manzaraya
çevirdi. Sizi temin ederim ki görgü ve protokol kuralları hayatım boyunca bana çok yardımcı
oldu.
Tabii. Bu derslerin önemini anlıyorum. Demek Prensi kırmıştı. Ama Sammy’nin onun
için mücadele edecek birine ihtiyacı var. Sammy ile olacağı zaman kısıtlı olabilirdi ama
burada onunla olduğu sürece elinden geleni yapacaktı. Onun durumunda bir çocuk için sevgi
ile kucaklama ve içten atılan kahkahalar bir denge oluşturacaktır.
Şansı varsa benim beceriksiz sevgime daha fazla katlanmak zorunda kalmayabilir.
Vücudunun gerginliği söylediklerine kendinin de inanmadığını gösteriyordu.
Onun ne demek istediğini anladığında Katrina kalbinde bir sızı hissetti. Sanki
Sammy’nin annesi ve babası artık yokmuş gibi konuşmuştu. Bu düşüncesizliğinden dolayı
utanmalıydı. Çocuk için duyduğu endişe aklını karıştırmıştı.
Beceriksiz olan benim. Katrina Prens Julian’a yavaşça yaklaştı. Sammy’i çok
seviyorum ve onun için endişeleniyorum. Ama zamanlamamın doğru olduğunu
söyleyemeyeceğim. Kardeşinizden ve yengenizden bir haber alabildiniz mi?
Hayır. Duygusuz çıkan ses tonu prensin duyduğu acıyı yansıtır gibiydi.
Oh, Julian, çok üzgünüm. Ben, kardeşin ve Helene için umudumu kaybetmedim.
Gerçekten. Şimdi de sen bu kadar üzgünken bir de ben başını ağrıtıyorum. Ne kadar
akılsızım. Daha da kötüsü sana adınla hitap ettim. Ben…
Julian elini kaldırdı. Özür dilemeyi bırak, umudu kaybetmek normal. Uçağın düşmesi,
soğuk, uzaklık her şey onların aleyhine,diye devam etti.
Endişeli bir şekilde alnını ovaladı. Sevgisizlikle duygusuzluğu aynı kefeye koyma.
Donald’ın güvenliği için dua ederken onun yerini almak için kendimi hazırlıyorum. Her bir
emir, her bir kelimeyle sanki ona ihanet ediyorum.
Ama yine de hiç kimse onun bu duygularını bilmemeliydi. Onun kararlılığı
Katrina’nın kalbini sızlattı. Katrina, Sammy’i kontrol ettiğinde onu yere uzanmış kamyonuyla
oynarken buldu. Kendisinden izin almadan kraliyet ailesinin prensine dokundu.
Birlikte dua edelim.
Sıcak elleri Julian’ın ellerini tuttu. Bu temasın verdiği rahatlığa şaşıran Julian bir iç
çekme duyana kadar elini bu kadar sıktığını anlamamıştı. Ama Katrina hâlâ elini onun elinden
çekmiyordu. Hatta Katrina da onun elini sıkmıştı cesaret vermek istercesine.
Julian önce onun camda yansıyan görüntüsüne baktı ama bu yeterli değildi. İradesi
dışında Katrina’nın yaşlarla dolu menekşe gözlerine baktı. Bakışlarını hemen dışarı çevirdi ve
görmeyen gözlerle dışarı baktı. Zorlukla yutkundu. Protokol kuralları Katrina’yı azarlamasını
gerektiriyordu ama Julian yapamadı. Teması onu sakinleştirmişti. Birden Sammy’nin ondan
neden bu kadar hoşlandığını anlamıştı ve tren onun aradığı sorulara doğru hızla giderken
Julian sessizce onun elini tutup öylece durmaya karar vermişti.
Çaresizlik ve yeni haberlerin gelmemesi Julian’ın sinirlerini bozuyordu. Ne olursa
olsun bilmeyi istiyordu. Ondan sonra duygularını kendine öğretildiği gibi bir kenara
bırakabilir ve ülkesine en iyi şekilde hizmet edebilirdi.
K’tina, acıktım. Sammy aralarına girmişti.
Julian hemen ve isteksizce Katrina’nın elini bıraktı. Julian onun bakışlarından ve
dokunuşundaki yumuşaklıktan ona merhamet duyduğunu hissediyordu. Katrina, Sammy ile
göz göze gelene kadar eğildi.
Ben de acıktım. Sammy’nin burnuna dokundu. Öğle yemeğine aşçı ne hazırlamış
bakalım mı?
Bu soru karşısında Sammy’nin gözleri parlamıştı. Ben peynirli sandviç istiyorum.
Julian onları izlerken görevliyi çağırmak için zile bastı. Midesinden gelen sesler kendi
açlığını ona hatırlatmıştı.
Nasıl yardımcı olabilirim, lordum? diye sordu gelen görevli.
Öğlen yemeği istiyoruz, lütfen. Aşçı bir şey hazırladı mı?
Izgara peynirli sandviçler, dedi görevli. Ya da somon füme ve pilav ve buharda pişmiş
sebze, diye devam etti.
Harika. Katrina ayağa kalktı ve Sammy’e baktı. Sandviçinle çorba ister misin?
Sammy burnunu kırıştırarak bir an düşündü. Domates çorbası isterim.
Çorbayla başlayalım, dedi Julian.
Katrina çocuğun elini yıkamak için banyoya götürerek Julian’ın kendini toparlaması
için zaman verdi. Julian onlar gözden kayboluncaya kadar gözleriyle takip etti. Ama maalesef
Katrina aklından çıkmıyordu.
Genç, akıllı, güzel ve inanılmayacak kadar idealistti ve sunduğu rahatlık ve şefkatle
korkunç derecede tehlikeli bir kadındı. Ne kadar kolay savunma duvarlarını delip
geçebilmişti. Onun karakteri dışında hareket etmesine neden olmuştu hem de en güçlü ve en
kararlı olması gereken bir zamanda. Bir başka zaman olsa onu öperdi.
Tekrar. Affedilmez bir şekilde. Dün en azından bir kaza sonucunda öpüşmüşlerdi.
Julian gözlerini kapadı ve sonra olanları hatırladı. Katrina, Jean Claude’un vaftiz kızıydı.
Katrina’nın zayıflığından yararlanmak sadece arkadaşına ihanet değil aynı zamanda
uluslararası bir skandala da neden olabilirdi. Ne kendisi ne de ülkesi Kardana şu an böyle bir
olayı kaldıracak durumda değillerdi.
Artık Bayan Vincente ile yakınlaşma olmamalıydı.
Sammy merdivenleri koşarak çıkıyordu. Julian ona sandalyeye oturması için yardım
ederken dadısının bakışlarını görmemezlikten geliyordu. Olması gereken buydu.
Katrina isteksizce tabağındaki somon parçasını didikliyordu. El ele tutuştuklarında
kendini ona çok yakın hissetmişti. Ama Sammy ile birlikte yemek için hazırlanmaya
gittiklerinden sonra Julian yine kendini uzaklaştırmıştı. Onun da aralarına mesafe koyması en
doğrusu olacaktı. Peçetesini alarak Sammy’nin yüzünü sildi. Bundan böyle tüm ilgisi ve
dikkati küçük çocuğun üzerinde olmalıydı.
Yirmi dakika gerginlik içinde geçen yemeğin sonuna doğru Neil elinde mobil
telefonla içeri girdi. Lordum, Fransa Başkanı.
Bir an Julian ile gözleri çakıştı. Sonra Julian boş bakışlarla telefonu aldı ve lobi
bölümüne yürüdü. Bonjour, Monsieur le President.
Katrina dudaklarını ısırdı, dikkatini Julian’ın gergin omuzlarından masum bir şekilde
sandviçini yiyen Sammy’e çevirdi. Eğer başkan arıyorsa o zaman Prens Donald hakkında
olmalı, diye düşündü Katrina. Ama ne kadar üzücüydü ki Julian’ın duruşundan hiç iyi
haberlerin verilmediği anlaşılıyordu. Kalbi deli gibi üzüntüyle çarpan Katrina parmaklarıyla
çocuğun ipeksi saçlarını okşadı.
Bitti.
Aferin. Katrina onun ağzını sildi ve eline bardağını verdi. Şimdi sütünü bitir. Sammy
başını salladı. Sarı saçları yüzüne düşmüştü.
Katrina ona üstelemenin zamanı olmadığını düşündü. Ayağa kalkarak onun
sandalyesinden kalkmasına yardımcı oldu. Son bir kez Julian’ın gergin omuzlarına baktıktan
sonra Sammy’i alarak aşağı odasına götürdü.
Sammy yatağa uzanmış DVD seyrederken Katrina odayı arşınlıyordu. Sammy’nin
gözleri yavaşça kapanmaya başlamıştı. Katrina onun yakında uykuya dalacağını biliyordu.
Amcası geldikten sonra rahatlamış ve daha iyi davranmaya başlamıştı. Maalesef bu iyi günler
yakında sona erecek gibi görünüyordu zira Julian’ın aldığı haberlerin pekiyi olmadığını
düşünüyordu. Katrina her ikisi için de üzülüyordu.
Katrina ilk kez annesine sarayda dadı olmak istediğini söylediğinde annesi
endişelenmişti. Tabii o zamanlar sadece sekiz yaşındaydı. Hâlâ annesinin sözlerini bugün gibi
hatırlıyordu. Çok yumuşak bir kalbin var… Korkarım ki çok kırılacaksın. Bir dadı
sorumluluğunu bilmeli ama bağlanmamalıdır. Sen, sevgili kızım çok bağlanıyorsun.
Bugüne kadar en büyük sorunu bu olmuştu. Sammy çoktan kalbinin sahibi olmuştu ve
bir şekilde amcası da. Ama annesi haklıydı; Katrina duygusal olarak bağlanmamalıydı. Julian
ile arasındaki sorun, kendisinin dadı olduğunu ikisinin de unutmasıydı. Yemekteki soğuk
davranışları Julian’ın aklının başına geldiğini gösteriyordu. Şimdi sıra ondaydı. Kapı vuruldu.
Katrina kapıyı açtığında karşısında Neil’i gördü. Katrina bir an hayal kırıklığı duydu.
Majesteleri lobide sizinle konuşmak istiyor, diye bildirdi.
Kötü haber mi? diye fısıldadı Katrina.
Kraliyet ailesinin işlerine karışmam. Boş ifadesi değişmemişti ama gözlerindeki hüzün
söyleyemediklerini anlatıyordu.
Tabii, Sammy ile kalır mısın? Sorun olmaz. Yakında uykuya dalacaktır. Neil başını
sallayarak kabul etti ve odaya girdi. Katrina ellerini sildi ve lobiye yöneldi.
Julian ayakta duruyor ve camdan dışarı bakıyordu. Bir an deja vu yaşadığını düşünen
Katrina biraz önce duygusal olarak bakmamaya çalışacağına söz verdiğini hatırlamaya
çalışıyordu.
Majesteleri. Saygılı bir şekilde belirli bir mesafede durmuştu Katrina.
Julian onun sesini duyunca gerginleşmişti.
Donald ve Helene ölmüşler.
Bir anda verdiği bu haber karşısında Katrina gözlerini kapadı ve gözyaşlarının
akmaması için mücadele verdi. Her ne kadar bekliyor olsalar da bu haberi duymak onu
üzmüştü.
Üzüntülerimi kabul edin lütfen, diye fısıldadı Katrina. Sonra ekledi. Yardımcı
olabilmek için ne yapabilirim?
Kardana’ya devam etmeden önce naaşları almak için duracağız. Biraz gecikme olacak.
Birkaç gün sürebilir. Jean Claude vagonu tüm seyahat boyunca kullanmamız için onay verdi.
Bir gece veya daha fazla konaklamak için hazırlanmalısınız.
Tabii, lordum. Katrina karışmamak için tırnaklarını avuçlarının içine batırıyordu.
Başka istediğiniz bir şey var mı?
Julian ona döndü. Katrina bir an nefesini tuttu. Julian’ın yüzü sertleşmiş, gözleri acıyla
dolmuştu. Katrina’nın karşısında kardeşini kaybetmiş bir adam duruyordu.
Evet. Karşısında dimdik ve gururlu bir şekilde duruyordu. Sormamın çok uygunsuz
kaçacağının farkındayım. Julian onun omuzlarının üzerinden belirsiz bir noktaya gözlerini
dikmişti. Tabii bunu reddetme hakkınız her zaman var.
Onu hiç bu kadar tereddüt içinde görmemiş olan Katrina kalbinin sızladığını hissetti.
Katrina ona doğru bir adım attı. Ne yapabilirim?
Julian gözlerini onun gözlerine çevirdi ve zorlukla yutkundu. Bir dakika için elimi
tutar mısın?

~ ALTINCI BÖLÜM ~

JULIAN Katrina hiç tereddüt etmeden ona yaklaştı her iki eliyle onun ellerini tuttu.
Julian’ın elleri soğuktu ve titriyordu. Çok üzgünüm.
Bu ana kadar inanmamıştım. Julian başını eğmişti, sıcak nefesi yanaklarına değiyordu.
Bu olasılığın farkındaydım ama gerçekleşmemişti. Ağabeyim öldü.
O çok daha iyi bir yerde şimdi, dedi Katrina ve onun ellerini sıktı. Julian başını isyan
edercesine sallıyordu. Alnı neredeyse Katrina’nın alnına değecekti. Katrina eliyle onun
çenesini okşadı. Julian garip bir ses çıkararak Katrina’ya sarıldı.
Her zaman bana destek olurdu. Çok iyi kalpliydi. Onu kaybetmek istemiyorum.
Biliyorum. Katrina onun sırtını okşadı; Julian ellerinin altında titriyordu. O her zaman
kalbinde olacak.
Julian bir şey söylemeden ona sarılıyordu. Katrina buna izin verdi. Önünde çok zorlu
bir dönem vardı. Julian kendisini ona hazırlıyordu. Kral Lowell geçen yıl hastalanınca tüm
görevlerini veliahdına bırakmıştı. Şimdi bu görevlerin hepsi Julian’a geçmişti. Trende
geçireceği bu zaman tek yas tutabileceği zamandı.
Zavallı Kral Lowell. Hem oğlunu hem de veliahdını kaybetmek ne kadar üzücüydü.
Katrina onu dün gece haberlerde izlemişti; umutlu ve güçlü bir şekilde kurtarma
çalışmalarının sonucunu bekliyordu. Julian ve Sammy’nin yanında olması onu bir nebze
rahatlatacaktı. Katrina gözyaşlarının yanaklarından süzüldüğünü hissediyordu. Kollarıyla
Julian’a sıkıca sarıldı ve başını göğsüne yasladı.
Babam telefonda haberi duyunca yıkıldı, diye fısıldadı Julian. Yıkıldı ve ağladı.
Katrina onun sesinden babasına ne kadar üzüldüğünü ve acı çektiğini anlayabiliyordu.
Tamam, bu şekilde ilişkilerine bir mesafe koyamazdı Katrina. Ama önemsemiyordu.
Julian’ın acısı içine işlemişti. Onun acısına kayıtsız kalmak için soğuk kalpli biri olması
gerekirdi.
Ağlaması daha iyi, dedi Katrina. Krallar bile oğulları için yas tutmalıdırlar.
Başkalarının bilmesi onu üzer.
Sırrı benimle güvende, merak etme. Katrina bir adım geri çekildi ve cebinden bir
mendil çıkararak Julian’ın yüzünü sildi. Senin sırrın da benimle güvende, merak etme.
Sammy’e nasıl söyleyeceğim? diye sordu Julian.
Bekle, diye önerdi Katrina. Henüz bilmesi gerekmiyor. Eve dönene kadar bekle,
yanında tanıdıkları ve sevdikleri olunca daha kolay kabullenebilir.
Belki. Julian gözlerini kapadı. Ani kararlar vermede hiç iyi değilimdir. Önce bilgi
toplar ondan sonra karar veririm.
Çabuk karar vermek de çok farklı değil, inan. Elinde olan bilgiyi kullanırsın sadece o
kadar. Ve sonra daha çok bilgi edinirsin ve bir daha ki sefere daha kolay karar verirsin.
Çok akıllıca. Julian onun elini öptü; nefesinin sıcaklığı Katrina’nın ürpermesine neden
oldu. Bir an dikkati dağıldı. Bu eski moda jest dadı ile işvereni arasında olmaması gereken bir
şeydi. Sonra elini çevirdi ve avucunu öptü. Katrina nefesini tutmuştu. Aman, tanrım.
Julian her iki eliyle onun yüzünü tuttuğunda Katrina dikkatini tekrar ona çevirmişti.
Katrina gözlerini onun gözlerine çevirdi.
Teşekkür ederim. Başparmağıyla gözyaşlarının son damlasını yanağından sildi. Çok
fedakâr bir kadınsın.
Kimse böyle günlerde yalnız olmamalı. Katrina sağ elini kaldırdı ve bileğini tuttu.
Bu çok tehlikeli bir dokunuş, derken tuttuğu bileğin başparmağı yanağını okşamaya
devam ediyordu.
Neden?
Biri senden yararlanabilir.
Katrina boğazına bir yumrunun takıldığını hissetti. Biri yararlanmıştı zaten. Katrina
kendini geri çekmeli ve görevine dönmeliydi. Ama yapamıyordu.
Burada sadece sen ve ben varız. Katrina gözlerini kırptı. Onun gözlerindeki bakışın
değiştiğini görebiliyordu. Acı kaybolmamıştı ama acısına başka bir duygu katılmıştı. Bundan
yararlanacak mısın?
Evet. Julian başını eğdi. Yararlanacağım. Sonra dudaklarını Katrina’nın dudaklarının
üzerine bastırdı. Dilini Katrina’nın dudaklarının üzerinde gezdiriyor ve alt dudağını emiyordu.
Bu dudaklara işkence ederek beni tahrik ediyordun.
Katrina itiraz etmek için ağzını açtı ama Julian bundan tam olarak yararlanarak
dudaklarıyla tamamen onun ağzını kapadı. Julian onu biraz kendine doğru çekti. Kıvrımları
kendi sert vücuduna değdikçe duyguları daha de derinlere inmişti. Katrina kollarını onun
boynuna dolamıştı. Her ikisi de kaybetmenin, acının ve protokolün olmadığı bir dünyaya
dalmışlardı.
Julian’ın başparmağı Katrina’nın göğüs ucunu tutunca Katrina içinde bir ateşin
dolaştığını sandı. Julian onu kolaylıkla kaldırarak dudaklarını boynunda dolaştırmaya başladı.
Katrina bacaklarının arasında bir şeyin titrediğini hissetti. Bu titremeyi zil sesi takip etti.
Gerçek dünyaya dönmüşlerdi. Julian kibar bir şekilde onu yere indirdi. Ama onu
bırakmadan önce son bir öpücük aldı. Sonra Julian geri adım attı ve pantolonunun cebinden
telefonunu çıkardı.
Katrina nemli ellerini elbisesine sildi ve bir adım geri gitti. Telefonunu açmaması bir
şey demekti herhalde, diye düşündü. Boğazını temizledi. Sammy’i kontrol etmem gerekiyor.
Julian başını salladı ve ellerini arkasında kenetledi. Sanki kendini tutmaya çalışıyordu.
Sanırım bu olayı da rahatlama olarak nitelendireceğiz.
En iyisi bu olur, diye kabul etti Katrina.
Pek mantıklı değil, derken kaşları çatılmıştı Julian’ın.
Ama en iyisi, dedi Katrina ve bir adım daha geri gitti. Aynı fikirde değil misin?
Julian bir an tereddüt etti ve sonra başını salladı. Kabul etmeme gibi bir durumda
değilim.
Bu da ne demekti? Katrina durdu. Onun kollarında olduğu zaman rahatlamanın
dışında bir şeyler mi hissetmişti?
Ama o an kaybolmuştu.
Haklısın. Samson’a söylemek için eve dönmemizi beklememiz en iyisi.
Bunu söyledikten sonra Julian arkasını ona döndü ve telefonunu eline aldı.
Ondan sonraki iki gün Julian için hayatının en kötü günleri olarak aklında kalacaktı.
Ağabeyinin ve Helene’nin naaşlarını beklemek sabrını taşırmıştı. Onları dağdan indirip teslim
etmeleri iki gün sürmüştü.
Telefonu hiç susmamıştı. Hava düzelince asistanı yanlarına uçakla gelmiş ve onlara
katılmıştı. Belki Katrina ve Sammy’i uçak ile Kardana’ya göndermesi daha iyi olacaktı ama
onları yanında tutmayı tercih etmişti. Babasının sağlığı yüzünden Sammy’nin yetiştirilmesi
Julian’a kalmıştı. Çocuğun onunla kalması doğru bir karardı. Bu kararın Katrina’yı da
kapsaması sadece bir rastlantıydı. Ya da o kendisini buna inandırıyordu.
Onu gördüğünde sinirlerinin yatışmasının ve rahatlamasının bu kararında hiçbir etkisi
yoktu. Ya da onunla öpüşmelerinin anısının da bir etkisi yoktu. Ona verdiği rahatlık için her
zaman minnettarlık duyacaktı. Katrina onun kaybından dolayı duyduğu acının ilk dakikalarını
atlatmasına çok yardımcı olmuştu.
Samson’un etkilenmemesi için etrafındakilere ağabeyinin ölümü hakkında
konuşmamalarını emretmişti. Tüm konuşmaları asistanıyla yemek odasındaki masada yalnız
başlarınayken yapıyorlardı.
Lordum- görevli yanlarına yaklaştı -Kardana’ya bir saat kala size haber vermemi
istemiştiniz. Bir saat içinde tünele varacağız.
Teşekkür ederim. Lütfen Bayan Vincente’ye haber verin.
Nasıl isterseniz, dedi görevli ve eğilerek yanlarından ayrıldı.
Julian asistanına baktı. Carl Bramms gri takım elbise giymişti. Onun emirlerini
beklemeden mobil telefonunu aldı.
Tren istasyonunda tüm güvenlik önlemleri alındı ama geleceğimize yakın onları
uyaracağım ve majestelerine haber vermelerini isteyeceğim. Ayrıca Prens ve Prensesin
naaşlarının nakledilmesi için gerekenleri bir kez daha gözden geçirmelerini isteyeceğim.
Onlara Samson’un hiçbir şey bilmediğini hatırlat. Babam onu görmek isteyecektir.
Herhangi bir sorun istemiyorum. Bu çok önemli ona göre davranılsın.
Son birkaç gün ailesini toparlamak ve eve dönmekten başka hiçbir şey düşünememişti.
Ama şimdi ne kadar kapalı bir zaman geçirdiğini görebiliyordu. Evet, dünyayla bağlantısını
kesmemişti. Fransa Başkanı ile görüşmüş taziye dileklerini kabul etmişti ama çoğunlukla
trende tek başına kalıp yasını tutma olanağı elde etmişti. Evde olduğundan daha fazla yalnız
kalma olanağı bulmuştu.
Bunu da çoğunlukla Samson’un dadısına borçluydu. Kendine özellikle Katrina’nın
pozisyonunu hatırlatıyordu böylece istikrarlı bir şekilde davranabilirdi. Sakin güzelliği ve
verici tabiatı onu kendine çekiyordu. Bir başka zaman olsaydı bu sıcak sarılmanın devamının
ne olacağını araştırırdı ama hayatı şimdi bu kadar karışıkken bir de bu sorunla baş edemezdi.
Saraya döndükten sonra onu bu kadar sık göremeyecekti ve Julian da bunun için
sabırsızlanıyordu. Daha az etkileşim olacaktı ama Julian onunla konuşmalarını özleyecekti.
Ve kıvrımlarını, göğüslerini ve düğmeleri açık bluzunu ve Samson ile ilgilenirken
gösterdiği sevecenliği çok özleyecekti.
Tanrı biliyordu ya, dudaklarının tadı hâlâ dudaklarındaydı ve kollarının arasında o
olmayınca kendini boşlukta sanıyordu. Bu kadar kısa bir tanışıklıktan sonra nasıl olmuştu bu?
Julian onu görmeyince bu hislerinin geçmesini umut ediyordu.
Julian ile Samson arasındaki ilişki gün geçtikçe kuvvetleniyordu. Annesi ve babasının
öldüğünü öğrendikten sonra daha fazla ilgi ve sevgiye ihtiyaç duyacaktı. Bunu düşününce
Julian, Samson’a bir dadı bulunması gerektiğini aklına not etti.
Carl masaya döndükten sonra zaman çok çabuk geçti. Kısa süre sonra Julian, Samson
ve dadısını patlayan flaşlar arasından geçirirken basın barikatların arkasından sorularının
cevaplanmasını bekliyordu.
Daha önceden kararlaştırıldığı gibi Julian basınla konuşmak için durdu. Kısa bir basın
açıklaması için mikrofonun önüne geldi. Bu arada Carl, Samson ve dadısını bekleyen
limuzine doğru götürdü. Annesi ve babası hakkındaki kötü haberi çocuktan saklamayı
başarmışlardı ve Julian onun bu şekilde öğrenmesini istemiyordu.
Kardana’nın kaybı çok büyük, bugün Prens Donald ve Prenses Helene’nin naaşlarını
getirdim. Kardeşim dünyadaki açlığın sona ermesi için yapılan bir konferans için
Pasadonya’ya gitmişti. Konferanstan sonra eşi Helene ile birlikte güney Alplerde kayak
grubuna katılmıştı. Ama Avrupa’daki beklenmedik fırtına uçaklarını rotadan çıkartmış ve
dağın yamacına çarpmasına neden olmuştur. Kurtulan olmamıştır. Prens Samson Alexander,
Pasadonya Prens ve Prensesinin sarayında bakılıyordu ve bugün benimle birlikte yurdumuza
döndü. Cenaze töreni bilgileri daha sonra ilan edilecektir. Kraliyet ailesi taziye dileklerinize
teşekkür eder ve sizlerden yasımızı tutabilmemiz için bize zaman vermenizi rica ederiz.
Bu açıklamayı yaptıktan sonra Julian mikrofondan ayrıldı. Sorular yağmur gibi
yağarken Julian bu cevaplamaları basın sözcüsüne bıraktı. Birkaç dakika sonra o da limuzine
binmişti. Julian, Katrina’nın yanına oturmuştu. Karşılarında ise Carl ve bebek koltuğunda
Samson vardı.
Katrina ona daha çok yer açmak için hareket ettiğinde Julian’ın burnuna elma kokusu
dolmuştu. Önce eliyle onu durdurmak istedi ama sonra ellerini yumruk yapıp yanına koydu.
Artık evdeydi. Onun rahatlığı için yumuşaklık gösteremezdi.
Julie amca, bak. Samson camdan dışarıda bir şeyi gösteriyordu. Bu benim evim.
K’tina, benim evim, anne ve baba evde.
Julian ile Katrina göz göze bakıştılar. Rahatsızlığı Katrina’nın menekşe gözlerine
yansımıştı. Julian onaylamazcasına başını salladı.
Anne ve baba daha eve dönmediler. Ama şimdi büyükanne ve büyükbabanı
göreceksin.
Ana kraliçe, Giselle de sarayda, dedi Carl.
GİGİ? Samson ağlamaklı bir şekilde sordu. Dikkati büyükbüyükannesinden
bahsedilmesiyle dağılmıştı. Bana hediye getirmiş mi?
Eminim getirmiştir. Julian, Carl’a baktı. Carl hemen telefonunu çıkarıp bir mesaj
yazdı. Katrina’nın da yardımıyla Samson ile beğendiği oyuncaklar üzerine konuştular.
Julian bakışlarını camdan dışarı çevirdi. Babasıyla nasıl yüz yüze geleceğini
düşünüyordu. Babasının son birkaç gün içinde biraz huzur bulmuş olacağını umut ediyordu.
Julian gururlu babasını yıkılmış bir halde görmeye dayanamayacağını düşünüyordu. Onu öyle
görmek kendisini de yıkardı.
Katrina koltukta otururken ellerine bakıyordu. Julian onun aklını karıştırıyordu. Onun
dokunuşuyla rahatladığını biliyordu. Katrina da bundan çok memnundu. Zor bir zamanda
birine yardımcı olabilme duygusu ona iyi geliyordu. Ama şimdi Julian kendini geri çekmişti.
Bu da Katrina’nın aklını karıştırıyordu. Acaba onun dokunuşu mu rahatlatmıştı yoksa sadece
bir insan teması mı onu rahatlatmıştı? Katrina bunu bilebilmeyi isterdi ama aslında pek de
önemi yoktu. Zorunlu yakınlık artık bitmişti. En iyisi ikisinin de kendi köşelerine
çekilmeleriydi.
Kardana kraliyet sarayı masallardaki saraylar gibiydi ve başkentin ortasında
kurulmuştu. Etrafı bahçelerle çevriliydi. Katrina sarayın devamını görebilmek için eğildi ve
camdan dışarı baktı. Çok güzel, diye fısıldadı.
Ev, dedi Julian. Sonra ona doğru eğildi ve fısıldadı. Saraya giderken birçok insanla
karşılaşacağız. İnsanlar üzgün olabilirler ve ne söylediklerine dikkat etmeyebilirler. Lütfen
geçerken dikkatli ol.
Elimden geleni yaparım, diye söz verdi Katrina ama şimdi Sammy’e söylememiş
olmanın pek doğru bir hareket olduğunu düşünmüyordu. Endişeyle bunu Julian’a söyledi.
Julian omuzlarını silkti.
Artık değiştirmek için çok geç. İkimizin arasında halletmeye çalışacağız.
Katrina ikisini bir ekip olarak nitelendirmesinden hoşlanmış içini bir sıcaklık
kaplamıştı. Katrina saraya doğru giderlerken duygularını kendine saklamıştı. Müze
kalitesindeki çarpıcı görünüme hayranlık duymuştu.
Sammy’i düşünerek Julian’a yakın durmaya çalışmıştı. Önlerinden geçtikleri personel
saygıyla başlarını eğiyorlar ve Sammy’e acıyarak bakıyorlardı ama hiç kimse anne ve
babasından veya kazadan söz etmemişti.
K’tina beni indir lütfen. Sammy kucağından yere inmek için kıvranıyordu.
Daha değil, tatlım. Önce büyükanne ve büyükbabanı göreceğiz.
Lordum, büyük salonda resmi siyah takım elbiseli görevli onları karşılamıştı.
Majesteleri ve ana kraliçe resmi salonda sizi bekliyorlar. Sonra önlerinde eğildi ve büyük
kapıyı açtı. Majesteleri, Prens Julian ve Prens Samson. Ve dadısı, Bayan Vincente.
Carl kapıda durunca Katrina tereddüt etti ancak uşak ona başıyla cesaret verircesine
işaret edince Julian’ı takip etti.
Lowell Ettenburl, Kardana Kralı, krem altın karışımı yüksek arkalıklı koltukta
oturuyordu. Gri renkli saçlarıyla heybetli görünüyordu ancak omuzlarının çöküklüğü ve
gözlerindeki gölgeler acısını gösteriyordu.
Julian. Gözlerinde bir parıltı oluşmuştu. Sağ kalan tek oğlunu kucaklamak için ayağa
kalktı. İki erkek birbirlerine sarıldılar. Katrina birbirlerine bir şeyler mırıldandıklarını duydu.
Boğazı düğümlendi. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Bu görüntü çok acıklıydı. Hem
onlara biraz mahremiyet hem de kendini toparlayabilmek için gözlerini başka tarafa çevirdi.
Gözleri büyük büyükannenin acı dolu mavi gözlerine takıldı. Gözlerinin renginden
biraz daha koyu renkte bir elbise giymişti ve kralın eş koltuğunda oturuyordu. Kısa ve biraz
şişmandı ve sadece sert duruşu taht misali koltukta kaybolmasını önleyebiliyordu. Bembeyaz
saçları vardı. Yüzü mükemmeldi.
GİGİ! diye bağırdı Sammy. Bu kez Katrina onu durduramamıştı zira Samson
kucağından aşağı bir anda atlayıvermişti. Büyük büyükannesiyle arasındaki kısa mesafeyi
koşarak aşmış, kucağına tırmanmış ve küçük kollarını boynuna sarmıştı.
Kadın sevgiyle Sammy’e biraz sıkıca sarılınca Sammy onun kollarından kurtulmaya
çalışmış ama kucağından inmeyerek onunla konuşmaya başlamıştı.
K’tina ile trene bindim, diyordu Sammy büyük büyükannesine. Julie amcayla top
oynadım.Sonra büyük bir öfkeyle, Anne ve baba bye bye diyip gitti sonra geri gelmedi! diye
bağırdı.
Odada büyük bir sessizlik olmuştu. Sammy gülümsedi. GiGi bana hediye getirdi mi?
Giselle gözyaşlarını tutmaya çalışarak çocuğa bir kez daha sarıldı. Ja,
Meinliebterjunge için her zaman hediyem vardır. Odamda, dedi Giselle. Sevgili çocuğu
kucağından aşağı atladı ve yerde zıplamaya başladı. Yaşlı kadının buruşuk elini tuttu ve
çekiştirdi.
Sammy bırak GiGi biraz dinlensin. Katrina öne doğru bir adım attı.
GiGi neden üzgün?
Seni özlemiş, diye açıkladı Katrina. Onu almamı ister misiniz?diye sordu sakin bir
sesle.
Nein, böyle iyi, yakınımda olduğu zaman daha rahat ediyorum. Yaşlı kadın krem
rengindeki divanı işaret etti. Bayan Vincente, lütfen böyle oturun. Beni affedin aklım pek
yerinde değil.
Anlıyorum. Katrina gösterilen yerin ucuna oturdu.
Oma, affedersin. Julian eğilerek büyükannesinin yanağını öptü ve sonra krala döndü.
Benim hatam. Vater, Oma, Pasadonya’dan Katrina Vincente. Samson’un bakımında çok
yardımcı oldu.
Katrina hemen ayağa kalktı ve kralın önünde diz çöktü.
Bayan Vincente. Kral elini okşadı ve yerine oturmasını söylerken kendi de yerine
oturdu. Hoş geldiniz. Samson adına size teşekkür ederiz.
Yardımcı olabildiğime sevindim, çok tatlı bir çocuk.
Dün Bernadette ile görüştüm. Giselle yanaklarından akan gözyaşını sildi. Tatlı
olmaktan uzak bir durumdan bahsetti.
Evet, Sammy biraz üzüldü.
Tessa’nın yaptığı şey utanç verici, dedi Giselle ellerini kucağında birleştirerek. Bize
büyük bir hayal kırıklığı yaşattı.
Katrina bu konuda bir şey söylememeyi tercih etmişti.
Artık önemli değil, evdeyiz. Julian yönetimi ele almıştı. Yapacak çok şeyimiz var.
Sammy ona öğretildiği gibi uslu bir şekilde oturarak konuşmayı izliyordu. Ciddi
ifadesi Katrina’yı endişelendiriyordu. Her şeyi duyuyordu ama ne kadarını anlıyordu?
Majesteleri, lütfen üzüntülerimi kabul edin. Katrina özellikle Sammy’nin
anlamayacağı kelimeler kullanmaya dikkat ediyordu. Prenses Bernadette ihtiyacınız olduğu
sürece sizinle kalmam için gönderdi.
Pasadonyalı arkadaşlarımız çok cömert aynen sizin gibi çocuğum, dedi kral Lowell.
Önümüzde zor günler bizi bekliyor ve sizin genç Samson üzerinde yatıştırıcı bir etkiniz var.
Yeni duruma alışana kadar ve Tessa’nın yerine birini bulana kadar sizin yardımlarınız
minnetle karşılanacaktır.
Tabii, dedi Katrina.
Tessa bye bye dedi, diye söze karıştı Sammy ve kaşlarını çattı. Anne ve baba bye bye
gitti.
Kraliyet ailesi birbirlerine baktılar.
Bayan Vincente- Julian ona elini uzattı -Samson ile konuşmamız gereken aile
meseleleri var. Grimes size odanızı ve çocuk bölümünü göstersin,dedi.
Anlıyorum. Katrina içinden isyan ediyordu. Sammy’e kötü haberi vereceklerdi.
Katrina onu bu habere hazırlamak için biraz daha zamanı olmasını isterdi ama böyle bir
habere hazırlanabilir miydi? En azından onun yanında olmak isterdi. Onun için buraya
gelmemiş miydi? Ama her ne kadar Sammy ve Julian’a yakınlaşmış da olsa o aileden biri
değildi. Kendini zorlayarak odadan çıkmak için yürümeye başladı.
Ben K’tina ile gitmek istiyorum, diye bağırdı Sammy arkasından.
Bu çağrıya duyarsız kalmak istemiyordu Katrina, ona sarılmak istiyor ve gelecek
acıdan ve karışıklıktan onu korumak istiyordu.
Kapılar Katrina’nın arkasından kapandı.

~ YEDİNCİ BÖLÜM ~

KATRINA sarayın koridorlarında yürürken öfkeden köpürüyordu. Saraydaki doktor


Sammy’e sakinleştirici vermişti. Yine. Annesi ve babasının bir daha asla dönmeyeceği
söylendiğinde, Sammy ağlama krizine girmişti. Doktor çağrılmış ve çocuğa sakinleştirici
verilmişti. O zaman da buna memnun olmamıştı ama bir yere kadar anlayabiliyordu. Çocuğun
üzüntüsünü seyretmek kolay değildi.
Ama hâlâ çocuğa sakinleştirici vermenin hiçbir mazereti yoktu. Acıyla baş etmesini
öğrenmeliydi. Bu konuyu Julian ile görüşmeliydi çünkü doktor ona Julian’ın böyle emrettiğini
bildirmişti. Eğer onu görmüş olsaydı bu düşüncesini çoktan söylerdi ama geldikleri akşamki
yemekten sonra onu bir daha görmemişti.
Katrina ofisinin önüne geldiğinde kapının önündeki masada oturan kadına Julian’ı
görmek istediğini söyledi.
Nein. Kadının adı Marta idi ve bilgisayarından başını kaldırıp ona bakmamıştı bile.
Tüm saatleri dolu,dedi.
Katrina dişlerini gıcırdattı. Sabır ve nezaketin daha çok işe yarayacağının farkındaydı
o yüzden öfkesini sakladı.
Carl- Kadın tekrar başını salladı. O zaman Prensten bir randevu rica edeceğim.
Kadın ona onaylamaz şekilde baktı. Nein, şu sıralar herkes ondan randevu istiyor.
Prens Samson’u ilgilendiren bir durum için buradayım, dedi Katrina ve devam etti.
Çok önemli.
Marta derin bir iç çekti. Her şey çok önemli, diye mırıldandı ama yine de telefonu
eline aldı ve bir numara çevirdi.
Sonra telefonu kapattı. Majesteleri sizi görmeye çocuk bölümüne gelecek.
Ne zaman?
Marta kaşlarını çattı. Ne zaman gelebilirse o zaman gelir.
Katrina daha fazla üstelemesinin yararı olmayacağını anlamıştı. Kadına teşekkür etti
ve çocuk bölümüne geri döndü. Hareketsiz yatan Sammy’i izlerken odayı arşınlıyordu. Ana
kraliçeye endişelerini bildirmişti ama yaşlı kadının yaşlı doktora güveni tamdı.
Sakinleştirmenin Sammy için daha iyi olduğunu düşünüyordu.
Sammy uyan artık, dedi Katrina ve yatağın kenarına oturdu ve çocuğun saçlarını
okşadı. Her saat başı onu uyandırmaya çalışıyordu. Ama Sammy hiç tepki vermiyordu.
Katrina onu omuzlarından sarstı ve adını yüksek sesle haykırdı. Ama hiç tepki yoktu. Onun
için duyduğu korkudan yanından ayrılamıyordu.
Doktor bir kez daha ona sakinleştirici vermeyi denesin bakalım, diye düşündü Katrina.
Tüm saray itirazlarını duyacaktı o zaman.
Tek umudu Julian’ın çocuğa sakinleştirici vermenin kötü olduğuna ikna
edebilmesiydi.
Sonunda Julian arkasında Neil ile gelmişti.
Bayan Vincente acil gelmemi gerektirecek durum ne?
Katrina ayağa kalktı. Ju- Majesteleri, geldiğiniz için teşekkür ederim. Sammy için
endişeleniyorum.
Samson, diye düzeltti onu Julian ve odaya girdi. Artık Kardana’dayız. Ona Samson
demelisin.
Katrina homurdanmasını zor tuttu. Umduğu gibi sakin gelmemişti Julian. Daha üç
yaşında bile değil, diye itiraz etti.
O bir prens. Bu bir gerçekti ve itiraz etmemesi için bir uyarıydı.
O yeni anne ve babasını kaybetmiş küçük bir çocuk. Sevgi ve şefkate, anlayış ve sabra
ihtiyacı var.
Her bir kelime ile ona bir adım yaklaşmıştı Katrina. Neil’e işaret ettiğini gözünün
ucuyla görmüştü. Neil hemen odadan çıkmıştı. Katrina söyleyecekleri üzerine odaklanmıştı.
Şimdi ona tacın sorumluluklarını öğretmenin zamanı değil, şimdi ona sarılmanın ve
sevildiğini söylemenin zamanı.
Beni buraya Samson’a onu sevdiğimi söylemem için mi çağırdınız?
Ses tonu buz gibiydi. Şu an nelerle uğraştığımın farkında mısın acaba? Cenaze
törenini ayarlama, basın açıklamaları, görevlerimin çokluğu, askerin başına geçme, dünya
olaylarını takip etmek. Çocuk bölümüne uğrayıp onu sevdiğimi söyleyemeyecek kadar
meşgulüm.
Yani onu uyuşturmalarına karşı değilsin?diye karşı çıktı ona Katrina.
Katrina hayal kırıklığına uğramıştı. Trende geçirdiğiniz zamandan sonra senden daha
iyi davranmanı beklerdim.
Uyuşturmak mı? diye sordu Julian. Sen neden söz ediyorsun?
Doktorun Sammy’i uyuşturmasından bahsediyorum. Mantıksız bir şekilde
Kardana’nın gelecek kralının uyandırılamayacak kadar uyuşturulduğunu söylüyorum.
Söyleyin bakalım Prens vekili, Kardana halkı bu durumu bilse ne yapar?
Haddinizi aşıyorsunuz Bayan Vincente. Julian onun yanından geçti ve yatağından
uyuyan Sammy’e baktı. Sammy’nin kriz geçirdiğini gördüğümü unutuyorsun. Evet, doktora
hafif bir yatıştırıcı vermesini ben söyledim. Doktor bana bu ilacın Samson üzerinde bir yan
etkisi olmayacağını söyledi.
Katrina kollarını göğsünde kavuşturarak antika halının üzerinde aşağı yukarı
yürümeye başladı. Onun bu güvencesiyle biraz sakinleşmişti. Bir prensle konuştuğunu asla
unutmamalıydı.
Özür dilerim, ama lütfen kendiniz bakın. Katrina eliyle yatak odasını işaret etti.
Öğleden sonra dört oldu, saatlerdir uyuyor. Öğlen yemeği yemesi için zorla uyandırabildim.
Uyuşmuş gibiydi ve sonra hemen uyudu. Bu sağlıklı bir durum değil. Bazı sakinleştiriciler
bağımlılık yaratabiliyor. Sammy için, özür dilerim, Samson için böyle bir şey
istemeyeceğinizden eminim. Doktor…
Julian elini kaldırarak onu durdurdu. Bu hareket Katrina’yı sinirlendirmiş olsa da
Julian’ın onun söylediği gibi yatak odasına gitmesi üzerine sessiz kalmıştı. Katrina
dudaklarını ısırarak prensi takip etti.
Hey, Samson. Julian yatağın kenarına oturmuş eliyle yeğeninin başını okşuyordu.
Uyan.
Katrina’nın da söylediği gibi Samson hiç tepki vermiyordu. Julian birkaç kez
Samson’u uyandırmaya çalıştı ama sadece uykulu bir itiraz duyabildi. Julian ona baktığında
Katrina onun gözlerindeki endişeyi gördü. Bu hiç iyi değil.
Neil,diye seslendi ve yeğenini kollarına alarak yataktan kaldırdı. Güvenlik şefi hemen
kapıya geldi. Dr. Vogel’i hemen bana çağır. Ve Grimes’a söyle bana değişmem için elbise
getirsin.
Neil başını eğdi ve hemen kayboldu. Katrina onun gidişiyle kapının önüne hemen yeni
bir korumanın geldiğini fark etti.
Tut onu, dedi Julian ve baygın çocuğu kollarının arasına bıraktı.
Ne yapıyorsun? Julian ceketini çıkartmış gömleğinin düğmelerini çözüyordu.
Uyandırmamız gerekiyor. Küvetin içine girmeden önce duşu açmış ve gömleğini
lavabonun içine atmıştı. Cüzdanı kenardan yere düşmüştü. Çoraplarını çıkarmıştı. Katrina
onun vücudunun çok atletik olduğunu fark etmişti.
Julian’ın planını anlayan Katrina da Sammy’i soymaya başlamıştı. Pantolonu ve iç
çamaşırlarını çıkarmıştı. Çocuğun birkaç günde zayıfladığı çok açıktı. Tişörtünü çıkartmak
biraz daha zordu çünkü başından çıkarması gerekiyordu.
Serin bir su hazırladım soğuk değil, zavallıyı dondurmak istemem. Eğer işe yaramazsa
o zaman biraz daha soğuturum. Julian dereceyi ayarladıktan sonra Katrina’ya yardım
edebilmişti. Tişörtü başından çıkartarak atmış ve Sammy’i kollarına alarak küvetin içine
girmişti. Birkaç saniye içinde ıslanmışlardı.
Sammy duşun ilk temasında biraz kımıldamıştı. Ona rağmen tamamen uyanabilmesi
birkaç dakikayı bulmuştu. Uyanınca amcasının kollarında çırpınmaya başladı. Bu arada
Katrina havluları hazırlıyordu.
Bırak sinirlensin, dedi Katrina. Adrenalin sakinleştiricinin etkisini daha çabuk yok
eder.
Julian anladığını belirtircesine başını salladı ama dikkati elinde kayganlaşmaya
başlayan çocuğun üzerindeydi.
Sıkı tut, dedi Julian’a.
Merak etme. Julian omzunun üstünden ona baktı. Sence yeterli olur mu?
Evet. Katrina uzanarak duşu kapadı.
Sonra büyük beyaz bir havluyla Sammy’i sardı ve Julian’dan aldı. Çocuk kollarının
arasında titriyordu. Katrina onun ısınmasını sağlamak için havlunun üzerinden hızlı bir
şekilde ellerini vücuduna sürtüyordu. O arada diğer havluyu gören Katrina onu Julian’a
uzatmak için eline alıp döndüğünde Julian’ın pantolonunun fermuarını indirmek üzere
olduğunu gördü.
Julian kaşlarını kaldırdı.
Katrina bir anda yanaklarına ateş bastığını hissetti. Hemen havluyu yere bıraktı ve
Sammy’i de alarak dışarı çıktı.
Yatak odasında, ürkmüş olan çocuğa temiz iç çamaşırı, tişört ve pantolonunu giydirdi.
Julie amca aptal, dedi Sammy.
Julian amca sana yardım ediyordu. Katrina onu düzeltti. Onu böyle konuşurken
görünce rahatlayan Katrina’nın elleri titriyordu. Uyuyordun ve bir türlü uyanamıyordun.
Julian amca seni duşa götürdü böylece serin su senin canlanmanı sağladı.
Katrina ona ayakkabılarını giydirirken çocuk onun söylediklerini düşünüyordu.
Canlanmak ne demek?
Uyanmak demek. Banyonun kapısından kalın bir ses ona cevap vermişti. Julian beline
havlu sarılı bir durumda kapının önünde duruyordu. Nasılsın, evlat?
Sammy amcasına baktı. Beni duşta uyandırdın.
Evet.
Neden bu kadar çok uyuyordum?
Doktor sana ilaç vermişti, diye açıkladı Katrina. Julian ona cevap verememişti. Ama
Julian amca bir daha sana ilaç vermesine izin vermeyecek.
Kötü ilaç mıydı?
Hayır, ama herkes için ilaç farklıdır. Sen daha küçüksün, Julian amca ve ben, bizler
büyüyüz, yani bize iyi gelen ilaç sana iyi gelmeyebilir.
Çünkü ben küçüğüm.
Evet. Bu açıklama çocuk için yeterliydi.
GiGi’nin hediyesi mi, bu? Yatakta dizlerinin üzerinde yerdeki bir şeyi gösteriyordu.
Büyük bir paket oturma odasının masasının yanında duruyordu.
Evet, dedi Julian. İstersen açabilirsin.
Çocuk bir fişek hızıyla oturma odasına koştu ve paketin içinden oldukça büyük bir
kamyon çıkardı. Kamyon! Hemen yere oturup kamyonla oynama başladı.
Katrina gözlerinin yaşlarla dolduğunu hissediyordu.
Hey. Sıcak parmaklar elini tutmuştu. O artık iyi.
Evet. Katrina onun çıplak göğsüne bakmamak için gözlerini ufak ellerini tutan ellere
çevirmişti. Katrina onun dokunuşunu özlemişti. Ondan gelen sıcaklık Katrina’nın içini
ısıtmıştı. Söylediklerim için çok özür dilerim ama onu öyle hareketsiz görmek beni çok
korkuttu.
Beni çağırmakla en doğrusunu yaptın. Julian onun elini bırakı nemli saçlarını düzeltti.
Bu noktaya gelmesine izin vermemeliydim.
Her zaman her yerde ve her işi yapamazsın. Katrina sekreterinin söylediklerini
hatırlamıştı. Anlaşılan her yerde ona ihtiyaç vardı. Çok meşgul olduğunu biliyorum.
Kirpiklerinin arasından ona bakmaya cesaret etti. Ne zaman seni görsem hep yeni bir şeyler
için özür diliyorum.
Julian onu çenesinden tutup başını kendine doğru kaldırdı. Başını eğdi ve hafifçe
dudaklarından öpmeye başladı. Sonunda Katrina daha fazlasını isteyerek kollarını onun
boynuna doladı. Ama Julian başını kaldırdı ve eliyle yanağını okşadı.
Ve ben de seni devamlı öpüyorum. İkimiz de bu hareketlerden kaçınmalıyız. Julian
bakışlarını Sammy’e çevirdi. Özür dilemeni gerektirecek bir durum yok. Bu durumu bana
bildirdiğin için sana teşekkür ederim.
O sırada kapı çalındı ve içeri Neil ile birlikte yüzünde kibirli bir ifade olan yaşlıca bir
adam girdi.
Katrina içeri girenleri görünce geri çekildi ve prens ile aralarına uygun bir mesafe
bıraktı. İçeri girenlerin onun bu hareketini suçluluktan dolayı yaptığını sanmamalarını diledi
içinden.
Daha önce de yaptığı gibi doktor Katrina’ya hoşnutsuz bir şekilde baktı. Lordum, nasıl
yardımcı olabilirim? Ja. Çocuğun uyandığını görüyorum. Bir doz daha verip uyumasını
sağlamamı ister misiniz? Doktor yanında getirdiği çantasına vurdu.
Hayır, dedi Julian sert bir sesle. Eşyalarını toplamanı istiyorum. Görevinden
azledildin.
Majesteleri, anlamıyorum, dedi Dr. Vogel. Bunu hak edecek ne yaptım?
Samson’a sakinleştirici vermeyi önerirken bana yan etkilerinden bahsetmedin. Ayrıca
ben sadece ona söyledikten sonra basit bir sakinleştirici vermeni istemiştim. Ona hâlâ
sakinleştirici verdiğini bilmiyordum.
Onun üzülmesini istememiştim. Doktor hâlâ yaptıklarını savunuyordu.
Yas tutmak iyileşme sürecinin doğal bir parçasıdır, dedi Katrina.
Doktor hırsla ona döndü. Katrina bir an kendisine vuracakmış gibi hissetti.
Sus, sonradan görme, diye homurdandı. Burası senin konuşabileceğin bir yer değil.
Sonra doktor Julian’a döndü. Efendim, bu yabancıyı dinlememelisiniz. Tıp eğitimi almış biri
değil buna rağmen benim tedavi yöntemime karışıyor. Ailenize yıllarca hizmet ettim.
Bana haber verdiği için şanslısın. Babamın iyileşme sürecinden de memnun değilim.
Bu olayla doğru karar verdiğimden eminim. Üstünde havludan başka bir şey olmamasına
karşın Julian’ın kendine güveni tamdı. Bugün öğleden sonra beşe kadar istifanın bana
ulaşmasını sağla.
Doktorun yanakları kızarmıştı, öfkesi ve kızgınlığı öyle bir boyuttaydı ki Katrina onun
sağlığından endişe duymaya başlamıştı.
Kapıdan çıkarken doktor son bir vuruş daha yapmak istedi. Prens Donald bana böyle
saygısızca davranmazdı.
Hayır. Julian da bu vuruşu kaçırmayacaktı. Bir saat önce oğlunun durumunu görmüş
olsaydı Donald seni öldürürdü.
Daha başka söyleyecek sözü olmayan doktor kapıdan çıkarak gözden kaybolmuştu.
Julian’ın bir baş işaretiyle korumalardan biri doktorun arkasından gitmişti.
Lordum, giysileriniz, dedi Grimes kapıdan içeri girerek.
Julian çıplak ayaklarına baktı sanki o an üzerinde elbiselerinin olmadığını fark etmişti.
Katrina unutabilmeyi isterdi. Nerdeyse çıplak hali Katrina’nın dikkatini dağıtıyordu.
Uygunsuz fanteziler aklından geçiyordu. Hatta Dr. Vogel ona bağırırken bile havlunun bir
anda yere düştüğünü hayal ediyordu. Son bir kez daha Julian’a bakan Katrina, Sammy’i de
yanına alarak oturma odasına geçti.
Birkaç dakika sonra Julian giyinmiş olarak yanlarına geldi ve Sammy’e hoşça kal
dedi. Katrina ise sadece bir baş işareti almıştı. Bayan Vincente sizi akşam yemeğinde
göreceğim.
Ve sonra Julian gitmişti.
Sammy ona kamyonunu gösteriyordu. Katrina ona gülümsedi ve kamyon sesi
çıkartınca Sammy gülümseyerek odada koşturmaya başladı.
Katrina kapalı kapıya baktı. Julian’ın davranışı soğuk ve resmiydi. Ama gerekliydi.
Julian haklıydı; bu tür hareketlerden vazgeçmeleri gerekiyordu.
Pasadonya’dan gelen bakıcı kızla oynaşma haberleri duyuyorum, nedir bu? Bir
sonraki sabah Kral Lowell, Prens Julian’ı toplantı için çağırdığında ilk sorusu bu olmuştu.
Julian cevap vermeden önce babasının karşısına oturdu. Sarayın her tarafında
babasının casusları vardı, hatta onlardan birinin de Grimes olduğunu biliyordu.
Oynaşma biraz eğlenme ile ifade edilebilir. Sonra Julian babasına durumu açıkladı ve
sonunda da Dr. Vogel’in görevine son verdiğini bildirdi. Öpüşmeden bahsetmeme gerek yok,
diye düşündü.
Doktoru görevden alman gerekli miydi?
Lowell hâlâ sabahlığıylaydı. Bugün için görevlerini yerine getirebileceğini
düşünmüyordu. Julian onun bu ruh haline endişeleniyordu.
Öyle düşünüyorum, evet. Kraliyet hastanesinden başvuruları istedim ve bugün
öğleden sonra için üç randevu verdim. Asistanına saatlerini bildirdim eğer sen de bulunursan
iyi olur.
Lowell kaşlarını çattı ama elini sallayarak kabul etti. Şimdi şu kız konusuna dönelim.
Julian sen kraliyet ailesi için bir örneksin. Şimdi görevlerini boşlamanın zamanı değil. Tüm
dünyanın gözü üstümüzde, şu anki davranışlarımız gelecekte bize nasıl davranacaklarının
göstergesi olacaktır. Sarayımız içinde dedikodu olamaz.
Bunun farkındayım. Dadı ile aramda hiçbir ilişki yok. Ama yine de cenaze töreni
sırasında onu aileyle oturması için davet edeceğim.
Bunun uygun olduğunu hiç sanmıyorum, diye babası itiraz etti kaşlarını çatarak. Zaten
dolaşan dedikoduları hızlandırır bu sadece.
Kabul etmiyorum. Büyükannem Kat- Bayan Vincente’yi misafir olarak yemeklere
davet ederek zaten konumunu belirtti. Cenaze törenine katılması sadece bunun sonucu olarak
görülecektir. Uzun ve zor bir gün olacak. Eğer o yanımızda olursa Samson daha iyi bir şekilde
durur.
O bir hiç kimse. Kraliyet ailesi ile oturamaz.
Julian tereddüt etti, Katrina’nın, Prens Jean Claude ile ilişkisinin ortaya çıkmasından
hoşlanmadığını biliyordu. Ama yapabileceği bir şey yoktu.
Aslında o bir hiç kimse değil. Belki Katrina Vincente’nin, Prens Jean Claude’un
akrabası ve vaftiz kızı olduğunu bilmek içini rahatlatır.
Bu bilgi karşısında Kral Lowell hayretle başını kaldırdı. Gerçekten mi? diye sordu
ilgiyle. Sana o mu söyledi?
İsteksizce. Bu ilişkiyi dile getirmekten pek hoşlanmıyor. Prenses Bernadette bir
konuşmamızda bu akrabalığı belirtmişti. Anlaşılan Jean Claude onu çok seviyor.
Çok iyi o zaman. Aileyle oturabilir. Ama senin tam bir centilmen olmanı istiyorum.
Evet, efendim. Julian kralın önünde eğildi ve çıkmak için hazırlandı. Babasının
yanaklarına biraz renk gelmiş olduğunu görünce mutlu olmuştu.
Uşağımı gönder bana. Eğer bu görüşmelere katılacaksam o zaman giyinmem gerekir.
Tabii. Babasını harekete geçiren şeyin ne olduğunu anlayamayan Julian yanından
ayrıldı. Ama her neyse Julian etkilerinden çok memnundu.

~ SEKİZİNCİ BÖLÜM ~
BİR sonraki hafta Katrina’nın verdiği kararların geçerliliğini test edebilecek fazla bir
olay olmamıştı; tabii, Julian’ı duştayken hayal etmesi dışında. Tüm enerjisini Sammy’nin
bakımına yönlendirmişti. Sammy’nin ruh hali her saat değişiyordu, bir an anne ve babasını
özleyerek ağlıyordu sonra kendini oyalayacak bir şeyler buluyordu.
Julian’ı çok az görüyordu. Julian her gün Sammy’i görmek için çocuk bölümüne
geliyordu ama bu ziyaretler çok kısa ve belirsiz oluyordu. Ve tabii Julian da dikkatini sadece
Sammy’e veriyordu. Bu da Katrina’yı memnun ediyordu. Gerçekten. Daha fazlasını
istemiyordu.
Sarayın jimnastik salonuna gelmeyi çok seviyordu. Sammy öğlen uykusuna yattığında
o da jimnastik salonuna inip çalışıyordu. Ve bu saatlerde kimse olmadığı için rahat ediyordu.
Bugün ise kıyafetlerini giyerken ana odada birinin çalıştığını duymuştu. Birkaç dakika sonra
odaya girdiğinde Julian’ı yani majesteleri Prens Julian’ı görmüştü. Kum torbasına hırsla
vuruyordu.
Oh, tanrım. Katrina bir anda kendini duvarın kenarında duran raflı bölmenin önüne
attı. Etrafına bakındığında Neil veya herhangi bir güvenlik görevlisi olmadığını fark etti.
Anlaşılan Prens Julian tasmasından bir şekilde kurtulmuştu. Yalnız kalmak istediği kesindi.
Buna saygı duyuyordu ama Julian kendini hırpalıyordu.
Katrina parmaklarına bant bağlayıp şeytanlarıyla onu yalnız bırakmayı düşünüyordu.
Majesteleri. Katrina önden ve hafifçe yana çıkarak ona yaklaşmıştı.
Julian onu duymamış ve görmemiş gibi davranıyordu.
Katrina biraz daha yaklaştı ve biraz daha yüksek sesle konuştu. Julian ona dönünce
Katrina ona bir blok attı.
Julian ona dikkatle baktı. Ve tüm öfkesini Katrina’ya yöneltti. Git buradan.
Gideceğim, diye ona güvence verdi Katrina ve sesini aynı onun gibi soğuk bir tonda
tutmaya gayret etti. Elinde bant tutuyordu. Parmaklarınızı bantladıktan sonra kesinlikle
gideceğim.
Julian tekrar kum torbasına döndü ve vurmaya başladı. Hemen git.
Elleriniz hamburgere benzemiş bile.
Sizden rica etmedim, Bayan Vincente. Resmen onu kovuyordu.
Tabii, majesteleri. Katrina başını salladı ve yanından ayrıldı. Yolun yarısında durdu.
Majesteleri ona bir emir vermişti ama ona uymasına olanak yoktu onu bu durumda
bırakamazdı.
Ağır yükün altında kalmanın ne demek olduğunu iyi bilirdi. Annesini kaybettiğinde
jimnastik salonunda uzun zamanlar geçirmişti. On altı yaşında onu kendine getiren tek şey
olmuştu. Julian kendine ne yaptığının farkında değildi. Eğer bu şekilde devam ederse elindeki
kemiklerden bir iki tanesini kırması işten bile değildi.
Katrina ani bir kararla geri döndü ellerini kalçasına koydu. Bunu kendine yapmana
izin veremem, dedi öfkesini delip geçmeyi umuyordu. Julian, lütfen dur.
Ama Julian durmuyordu. Bunun seninle bir ilgisi yok. Sana buradan gitmeni
söylemiştim.
Öfkelisin. Anlıyorum ama üzülmek senin hakkın.
Julian ona döndü. Bir şey anlamıyorsun! Gözleri ateş saçıyordu ve çenesi kasılmıştı.
Bunların hiçbirini ben istemedim. Ben ülkeyi yönetmek istemiyorum.
Tamam.
Hayır, tamam değil. Ben hayatımı geri istiyorum. Numaralarla uğraşmak istiyorum.
Sakin, geri planda olmak istiyorum.
Evet. Geri planda kalmanın ne demek olduğunu gayet iyi anlıyordu. Şimdilik iyi
gidiyordu en azından onunla konuşuyordu. Öfke yas tutarken geçilen bir devreydi. Ama şu
ana kadar Julian bunu inkâr etmişti. Donald’ın ölümünü duyduğundan beri onun görevlerini
üstlenmiş ve hep kontrollü olmuştu. Üzerinde çok büyük bir baskı vardı, patlamaya hazır bir
yanardağ gibiydi. Ellerinin lav gibi yandığından emindi, Katrina.
Baba nasıl olunur bilmiyorum. Julian bir aşağı bir yukarı yürüyordu. Sammy daha
iyisini hak ediyor.
Daha iyisi yok.
Bana patronluk taslama. Kardeşim öldü.
Kendine acıman onu geri getirmeyecek.
Julian’ın öfkeden gözleri kararmıştı. Arkasını dönerek odadan çıkmasını istediğini
belirtmişti. Sana gitmeni söylemiştim.
Hayır. Katrina onun durmaya niyeti olmadığını anlamıştı. Çenesini kaldırdı. Gitmemi
istiyorsan, sen gönder.
Julian güldü ama Katrina daha önce ondan böylesine çirkin bir ses çıktığını
duymamıştı. Kendini yaralamadan çık bir an evvel.
Benim karatede siyah kuşağım var. Katrina geri adım attı ve sonra kavga pozisyonunu
aldı. Beni yaralayamazsın.
Koyu renk kaşları çatılmıştı. Seninle dövüşmeyeceğim.
Bir kızın seni yere sermesinden mi korkuyorsun? Korkmalısın. Elleriyle gel işareti
yaparak ona meydan okudu. Savaş benimle.
Julian ona doğru hamle yaptı. Seni ben gönderirim.
Julian ona hamle yapmaya çalıştıkça Katrina onu bir şekilde engelledi. Katrina bir
süre sonra kendini tamamen savunmaya çekilmiş buldu. Julian yetenekliydi ve bu sporda fena
sayılmazdı. Ama Katrina daha iyiydi.
Onu istediği an yere indireceğini biliyordu. Ama Katrina onun kendine gelmesini
tercih ediyordu. Ama başka çaresi kalmamış da olabilirdi. Julian devamlı atak yapıyordu. Ve
oldukça güçlüydü. Eğer onun kendisini yormasına izin verirse avantajı bir anda yok olabilirdi.
Artık atağa geçmesinin zamanı gelmişti. Bu kez Julian savunmaya geçmişti. Julian
terlemeye başlayınca Katrina onunla konuşmaya başladı. Bu senin hatan değil. Hiç kimsenin
suçu değil.
Sammy ölebilirdi. Bu benim suçum olurdu.
Onun ses tonu Katrina’nın kalbini kırmıştı. Sammy’e sakinleştirici verilmesini Julian
istediği için bu durumun yükünü omuzlarına alacağını biliyordu. Ama Sammy’i kurtaran da o
olmuştu. Ama yine de Julian kendini suçluyordu ve sonunda yanardağ patlamıştı.
Artık yeter, diye düşündü Katrina. Bir anda bileğine çelme taktı ve Julian’ı yere
yapıştırdı. Julian yere düşerken onun bileğinden tuttu ve onu da kendisiyle birlikte yere
düşürdü. Katrina onun sert göğsüne düştü.
Ah, özür dilerim. Üstünden kalkmaya çalıştığında Julian onu bırakmadı. Katrina
sessizleşti ve ona baktı. Onu sen kurtardın, Julian. Buna odaklan. Çünkü sana garanti veririm
bu senin yaşayacağın son korku dolu dakikalar değil. Çocukların kendilerini zor duruma
sokmakta özel bir yetenekleri var.
Onu ben zor duruma düşürdüm.
Tamam, yanlış kelime seçmişti. Julian kızgın olmakta haklıydı. Ona yumuşak
davranırsa kendine daha çok acıyacaktı Julian.
Oui. Ama onu duşa sen soktun. Artık kabullen. Sonuç önemli.
Julian onu üstünden itti. Anlayışın için teşekkür ederim.
Anlayışım sadece Sammy’e. Serbest kaldığına çok memnundu hemen ayağa kalktı.
Annesi ve babasını kaybetti.
Ben de kardeşimi kaybettim. Julian da ayağa kalktı. Cenaze töreni bitince ve tüm
bunları yaşayıp geçince çok rahatlayacağım.
Donald’ın ölümüne üzülmek senin ellerini kanatan şey değil. O kadar asil bir
nedenden ötürü değil. Bu küçük olay özgürlüğünü kaybettiğin için. Hayatın senin elinde
olmayan nedenlerden ötürü değişmek zorunda kaldı. Bunları yaşayıp bir an evvel üstesinden
gelmek istiyorsun. Ama anlamadığın şey acının üstesinden gelemeyeceğin sadece onunla
yaşamayı öğreneceksin.
Allah kahretsin kendini yavru kediyi tekmelemiş gibi hissediyordu. Ama bazen sert
olmak gerekiyordu. Katrina kapıya doğru yürüdü.
Yalnız mı kalmak istiyorsun, iyi. Ellerini bantla. Sonra kapıdan çıktı.
Saat üçten sonra Katrina, Sammy’nin elini tutarak resmi salona gitti. Diğer elinde ise
Sammy’nin yeni kamyonunu tutuyordu. Kardana’dan gitme günü geldiğinde ki, bu gidiş
eninde sonunda olacaktı, Katrina, Sammy’i yeni ailesine alıştırmak istiyordu. Annesi ve
babası hayattayken ilişkilerinin nasıl olduğunu bilmiyordu ama Julian’ın kısa ziyaretleri
dışında kimseyle bir ilişkisi yok denecek kadar azdı.
Belki büyükannesi ve büyükbabası yas tutarken Sammy’i görmek istememeleri
anlaşılabilir bir şeydi. Ama Sammy’nin onlara ihtiyacı vardı. Ve Katrina onların da Sammy’e
ihtiyaçları olduğuna emindi.
Bu durumda Sammy’i onlara götürmeye karar vermişti. GiGi’nin her gün öğleden
sonra saat üçte resmi oturma salonunda çay içtiğini öğrenmişti. O yüzden buradaydılar.
GiGi, Sammy bağırarak büyük-büyükannesine koştu. Sammy tam ona varacaktı ki
birden durdu ve önünde reverans yaptı. Yeni kamyonum için teşekkür ederim.
Bir şey değil, Samson. Giselle zoraki bir şekilde gülümsedi. Bir elinde mendilini
tutuyordu. Bugün ne kadar güzel davranıyorsun.
Çok çalıştık, dedi Samson.
Size hediyesi için teşekkür etmek istedi. Birkaç dakika uğramamızın umarım bir
sakıncası yoktur. Gel, Sammy.
Ama ben bisküvi istiyorum, diye itiraz etti Sammy.
Odamıza döndüğümüzde biz de isteriz. Oma’yı rahatsız etmeyelim.
Saçma. Yaşlı kadın eliyle Katrina’ya oturmasını işaret etti. Bana katılın. Fazladan bir
fincan ve Sammy için meyve suyu istemek için zili çaldı. Genç adam, kamyonunu getir bir
bakayım.
Sammy ağır oyuncağı kucağına koydu.
Oh, aman, dedi yaşlı kadın.
Dikkat et Sammy, dedi Katrina yumuşak bir sesle. Hanımlara karşı nazik olmalısın.
Çok iyi bir çocuk,dedi Giselle ve eliyle Sammy’nin başını okşadı. Yaşlı kadının
yanaklarına renk gelmişti ve yüzündeki hüzün bir nebze azalmıştı. Çok güzel bir kamyonmuş.
Sammy hemen ona kamyonun özelliklerini göstermeye başladı. Sonra mutlu bir
şekilde bisküvisini yemeğe koyuldu.
Hizmetçilerden biri bir fincan daha getirdiğinde ana kraliçe Katrina’ya çayını koydu.
Bu arada Sammy mutlu bir şekilde kamyonuyla oynamaya devam ediyordu.
İyi görünüyor, dedi Giselle. Çok mutlu oldum.
Dikkatinin dağılması işimize geliyor. Sizi çok seviyor.
Ve yeni kamyonunu da seviyor.
Evet, diye onaylayan Katrina yumuşak bir sesle güldü. En sevdiği oyuncak ve son
birkaç gün ne kadar yararlı olduğunu bize ispat etti.
Onu ben almadım, biliyorsun. Birini gönderip aldırdım.
Önemli değil. Kimin aldığının önemi yok siz sevginizle verdiniz bu hediyeyi. Ve
Sammy bundan dolayı çok mutlu.
Böyle söylemeniz çok tatlı. Bu arada Dr. Vogel ile ilgili olayda çok endişelendim.
Onun görevinden azledilmesi beni çok gerginleştirdi.
Çok üzgünüm. Ziyaret bu kadar iyi giderken doktor olayı şimdi bu durumu bozacaktı.
Arkadaşınız mıydı?
Aman tanrım, yok, diye itiraz etti Giselle. O adam çok can sıkıcıydı ama en azından
tanıdık biriydi. Ve onun hakkımızda hep iyi niyetli olduğuna inanmıştım. Ama Samson’u bu
kadar iyi görünce artık buna da pek inanamıyorum.
Bu sabah yeni doktor Sammy’i kontrol etti. Sanırım yeni doktor hanımı Sammy sevdi.
Sakinleştiricinin etkisinin kalmadığını söyledi.
Harika, beni bilgilendir lütfen.
Tabii. Katrina fincanını sehpanın üzerine koydu. Artık gitmeliyiz. Yanımda kitap
getirdim, bahçede Sammy’e okuyacağım. Çayınızı paylaşmamıza izin verdiğiniz için teşekkür
ederiz.
Beni kandıramazsın, kızım. Giselle elindeki kitabı işaret etti. Ne zaman manipüle
edildiğimi bilirim. Ama Samson’a ne kadar iyi geldiğini görebiliyorum. Yarın da çaya
katılabilirsiniz.
Katrina gülümsedi ve kitabı ona verdi.
Kralla bahçede yürürken de kararında ne kadar haklı olduğunu görmüştü. Sammy’i
bebek arabasıyla bahçede dolaştırırken krala rastlamışlardı. Acının yükünü taşıdığını gösteren
bir ifadeyle bastonuna yaslanarak yürüyordu. Ama Sammy’i görünce karamsar ruh halinden
bir nebze olsun kurtulmuştu.
Katrina ona katılabilir miyiz, diye sormuş ve bebek arabasını eline vermişti. Kral
bebek arabasını bir yandan sürerken bir yandan da Donald ve Julian’ın bu bahçede nasıl
oynadıklarını anlatıyordu. Bebek arabası onun daha dik yürümesine yardımcı olmuştu. Ve
normal yürüme süresini oldukça aşmışlardı. Sammy’e babası hakkında ve saray hakkında
hikâyeler anlatıyordu. Veliahdıyla gurur duyduğundan hiç şüphe yoktu.
Sonunda Katrina ertesi sabah Sammy ile birlikte onunla yürüyeceklerine söz vererek
yanından ayrılmıştı.
Julian ile baş etmek en zor işti. Katrina biraz kendini geri çekmişti. Julian tüm
zamanını kapalı kapılar ardında ofisinde geçiriyordu. Ve çoğu zaman yemeklere katılmıyordu.
Kendisinden mi kaçıyordu? Katrina sabah altıda Julian ile Sammy’i bir araya getirmek için
kahvaltıda ona eşlik etmeye karar verdi. Julian’ı bahçeye bakan terasta gazetesini okurken
buldular. Güneş doğuyor ve hava hafif serindi. Bir hizmetçi kapının girişinde duruyordu.
Katrina durdu. Özür dilerim, Samson Efendi ile birlikten Majestelerine kahvaltıda eşlik
edecektik.
Grimes’a haber vereyim. Hizmetçi saygıyla selam verdi.
Katrina gülümseyerek ona teşekkür etti, zorlukla yutkunarak bebek arabasını terasa
doğru sürdü. Julian’ın neden burayı seçtiğini çok iyi anlamıştı. Çok güzel bir manzarası vardı.
Begonviller kolonları sarmıştı.
Günaydın. Katrina zoraki bir neşeyle Julian’ı selamlamıştı. Çok karmaşık bir ilişkileri
vardı. Julian gazetesinin bir yanını aşağı indirdi ve Katrina’ya baktı.
Günaydın, Julie amca, diye seslendi Sammy.
Katrina gülümsemeye devam ederek ve protokolü hiçe sayarak masaya geldi, önce
Sammy’i oturttu sonra kendisi oturdu.
Lütfen bana katılın, dedi Julian alay edercesine. Ama gazetesini katlayıp yanına
koymuştu. Günaydın Samson. Bayan Vincente.
Lordum. Küstahlık ettiğimin farkındayım ve Bernadette’ye düzgün davranacağıma da
söz vermiştim, Katrina dudaklarını ısırdı ve devam etti. Ama çok meşgulsünüz ve Sammy’e
zaman ayırmak için çok çabalıyorsunuz biz de size bu konuda yardımcı olmak için size
gelmeye karar verdik. Sonra elindeki sarı lekeleri işaret etti. Nasılsınız?
Olmam gerekenden daha iyiyim. Bandajlar dün çıkarıldı. Doktor birkaç kemiğimi
kırmadığım için kendimi şanslı saymamı söyledi. Julian parmaklarını esnetti. Senin sayende,
sana yine borçluyum.
Hiç de değil. Ara sıra hepimizin içini boşaltması gerekir. Sonra konuyu değiştirdi.
Sanırım okumanızı böldük.
Hayır. Bu- gazetenin üstüne vurarak -bugünlerde gereklilikten ziyade bir alışkanlık
haline geldi. Artık bana haberleri özetleyen danışmanlarım var.
Bu hizmetten pek memnun görünmüyorsunuz.
Kendim bilgi toplamayı tercih ederim.
Ah. Öyle de yapacaksınız. Katrina özellikle gazeteye baktı. Belki danışmanlarınıza
güvenirseniz buna ihtiyaç duymazsınız. Sanırım herkesin birlikte uyum içinde çalışabilmesi
için biraz zamana ihtiyacı olur.
Mükemmel bir gözlem, çok anlayışlısın.
Hayır. Onun dikkatli bakışları altında Katrina’nın yanakları kızarmıştı. Sadece iyi bir
dinleyiciyim.
Evet, diye dalga geçti Julian. Fark ettim.
Sizi rahatsız eden ne? diye sordu Katrina çünkü davranışlarından bir şeye sıkıldığı
belliydi. İsim veya ayrıntı söylemenize gerek yok sadece genel olarak söyleseniz yeterli.
Julian sadece başını salladı. Gözlerini ondan ayırmamıştı. İnsanı şaşırtıyorsunuz,
Bayan Vincente.
Sadece yardım etmek istemiştim.
Yardıma ihtiyacım olduğunu inkâr edecek değilim ya da biriyle konuları konuşmak
istediğimi. Babamın daha güçlü olmasını isterdim.
Belki babanızın ona ihtiyacı olduğunuzu duymaya gereksinimi vardır.
Gerçekten mi? Julian’ın sesi sertti. Babamı bu kadar iyi mi tanıyorsun?
Hayır. Dün onu bahçede ziyaret ettik. Bazen kendini yararsız hissettiği izlenimine
kapıldım.
Gerçekten iyi dinleyicisin, dedi Julian. Bu çok saçma, o kral.
Biliyorum ama yine de insan. Ve bizler hasta olduğumuzda yapabileceklerimiz
konusunda tereddüt ederiz. Ve bir kez kendimizi bırakırsak tekrar kendimize gelmemiz çok
zor olur.
Bana babamın yine başa geçmek istediğini ama otoritesini nasıl tekrar kuracağını
bilemediğini mi söylüyorsun? Bu açıklama belli ki onu çok şaşırtmıştı.
Olabilir. Kesin olarak bilemem. Sadece hissettiğimi söylüyorum. En azından
konuşmanıza minnettar olur.
Ben aç, dedi Sammy.
Ben de. Julian bakışlarını yeğenine çevirince Katrina rahat bir nefes aldı. Ben krep
yiyeceğim.
Evet, ben de! Sammy yerinde zıplıyordu. K’tina sen de?
Evet, krep belki biraz yumurta ve sosis alacağım .
Ben de yumurta ve sosis, dedi Sammy.
Katrina güldü. Hepsinden istiyorsun.
Ben aç. Sammy başını salladı.
Hizmetçi yanında bir uşak ile ellerinde tepsilerle geldiler ve masanın ortasına
yerleştirdiler. Tabağınızı hazırlayabilir miyim?
Teşekkür ederim, Amy, servisi kendimiz yapacağız, dedi Julian.
İzin ver. Katrina kapaklarını kaldırmaya başlamıştı ve kısa bir süre sonra herkesin
önünde duran tabakları dolmuştu. Sammy krepini yerken çok mutlu görünüyordu.
Yemeğe başlayınca masada bir sessizlik olmuştu. Ama bir iki lokmadan sonra Julian,
Sammy’nin tabağından bir iki bir şey aşırınca Sammy gülmeye başlamıştı. Sonra Sammy de
amcasının tabağına uzanmış bir şeyler almaya çalışıyordu. Katrina arkasına yaslanıp onların
eğlenmelerini izledi. Her ikisinin de böyle bir şeye ihtiyacı vardı. Ailesiyle geçirdiği bu anlar
Sammy’nin anne ve babasının kaybına alışmasına yardımcı oluyordu.
Cep telefonu çalınca Katrina bu anların sona erdiğini düşünmüştü ama Julian telefona
cevap vermemişti ve bu da Katrina’yı çok memnun etmişti. Kahvaltıları bitene kadar Julian
tüm dikkatini Sammy’e vermişti. Onunla bir yetişkinle konuşur gibi konuşuyordu ve Sammy
de ona aynı ciddiyetle cevap veriyordu. Sonra Julian daha ciddi bir konuyu açtı.
Samson, anne ve babanın cenaze töreni yarın.
Sammy üzgün bir şekilde başını salladı. K’tina söyledi. Anne ve babaya hoşça kal
diyeceğiz.
Evet doğru. Julian ellerini peçetesine sildi. Çok uzun bir gün olacak. Düzgün bir
şekilde hoşça kal demek istiyoruz ve Kardana milleti de törende olacak.
K’tina çok insanın onları sevdiğini söyledi. Sammy’nin alt dudağı titremeye
başlamıştı. Ama en çok ben seviyordum.
Evet, en çok biz seviyorduk, diye Julian onu onayladı ve peçetesiyle Sammy’nin
yanaklarını sildi. Çok iyi bir çocuk olmalı ve uzun süre sessizce oturmalısın.
Ben uslu olacağım, diye söz verdi Sammy. K’tina uslu olursam anne ve babamın
mutlu olacaklarını söyledi. Onların bana cennetten gülümseyeceklerini söyledi.
Haklı. Katrina çok akıllı. Julian ona bakışlarıyla teşekkür etti. Bana kocaman sarıl.
Sammy aşağı indi ve kendini amcasının kollarına attı. Küçük kollarını amcasının
boynuna doladı. Çocuk ve adam birbirlerine sarılı duruyorlardı. Katrina gözlerine dolan
yaşlarla mücadele ediyordu.
Majesteleri. Çocuk bölümünden Inga adında bir personel masanın ucunda duruyordu.
Yirmili yaşlarda olan küçük sarışın birkaç kez Sammy’e çok ilgi göstermişti.
Onun odaya gelmesiyle birlikte Julian yeğenini başından öpmüş ve sırtını sıvazlamıştı.
Sammy, Julian amca birkaç dakika Katrina ile konuşacak. Inga seni odana götürecek, olur
mu?
Sammy itiraz etmeye hazırlanırken Inga bir adım geri gitti üç tekerlekli bisikletini
gösterdi. Bisikletini getirdim ama dikkatli olmalısın ve yanımda gitmelisin.
Sammy’nin gözleri parlamıştı. Tamam.
Teşekkürler, Inga. Julian başıyla gidebileceklerini işaret etti.
Katrina kalbi hızla çarparak Sammy’nin gidişini izledi. Ne hakkında konuşacaktı?
Inga onun yerine mi geçecekti? Cenaze töreninden sonra Julian hizmetinin artık gerekli
olmadığına mı karar vermişti? Aslında eve dönme fikrinden mutlu olmalıydı. Ama bu
düşünce midesine kramplar sokmuştu.
Katrina. Julian dikkatini ona yöneltmişti.
Onunla çok iyiydiniz, dedi Katrina. Hâlâ hüzünleniyor ama iyi olacak.
Evet, büyük bir bölümü senin sayende, K’tina öyle söyledi, diye Julian yeğenini taklit
etti. Ama eliyle Katrina’nın elini tutmuştu. Geçen gün çok kötü davrandım, özür dilerim.
Senin de tahmin ettiğin gibi çok dolmuştum. İlgilenmem gereken o kadar çok şey var ki. Hep
kendime Donald olsaydı ne yapardı, diye soruyorum? Ama cevap her zaman doğruymuş gibi
gelmiyor ve sonunda kendimi kendimle kavga eder buluyorum.
Julian, bunu kendine yapmamalısın. Düşünmeden elini tuttu. Donald artık yok, üzücü
ama gerçek bu maalesef. Evet, çok saygı duyulan biriydi ama bence sen kendi yolunu
izlemelisin. Kendi yolunu izlemedikçe bu görevde rahat hareket edemezsin.
Büyük bir olasılıkla haklısın ama söylendiği kadar kolay yapılamıyor. Danışmanlarım
onun danışmanlarıydı ve onlar da aynı onun gibi davranmamı bekliyorlar. Avrupa konseyi
seçimleri yaklaştı ve benim önceden sunulduğu gibi onaylamamı bekliyorlar. Ama bazı
konularda endişelerim var.
O zaman bunları belirtmelisin. Danışmanların senin fikirlerin doğrultusunda gerekli
düzeltmeleri yaparlar. Çok zeki bir adamsın ve mantıklısın. Eğer senin endişelerin varsa
büyük olasılıkla onların da vardır. Ve unutma verdiğin kararlarla yaşamak zorundasın. Eğer
şimdi konuşmazsan ve endişelerin konusunda haklı çıkarsan o zaman nasıl hissedersin?
Fena, derken Julian alnını ovuyordu.
Donald’ı onurlandırmak istiyorsun bu çok anlamlı ama daha ne kadar onun elçisi
olarak hareket edeceksin? Çok yakın bir zamanda artık onun fikrinin ne olduğunu
bilemeyeceksin o zaman kendi fikrine göre hareket etmek zorunda kalacaksın. O zaman
şimdiden buna başlasan daha iyi olur. Ayrıca, sen fikrini söyleseydin Donald’ın senin fikrine
karşı çıkacağını kim söyleyebilir? Sanırım danışmanlarını etkilemenin tek yolu kendin gibi
davranmak olacaktır.
Çok akıllıca. Onlara benim de K’tina böyle söyledi demem gerekiyor mu? diye
iğneledi onu Julian.
Katrina kızardı. Şu diline hâkim olamıyordu bir türlü. Ama Julian kendini bu kadar
yalnız hissederken nasıl tepkisiz kalabilirdi. Kendine karşı dürüst olmalısın ve babanla
konuşmalısın. Bunların hepsini yalnız başına yapmak zorunda değilsin.
Belki öyle yaparım. Tavsiyelerin için teşekkür ederim ama konuşmak istediğim şey bu
değildi. Cenaze töreni yarın olacak. Aileyle birlikte oturmanı istiyorum.
Şaşkınlıktan Katrina ses çıkaramamıştı. Korku kalbinin hızla çarpmasına neden
oluyordu. Bu olasılığı hiç düşünmemişti. Avuçlarının içi terlemişti. Aileyle birlikte oturması
basının dikkatini üzerine çekecekti. Hakkında bir sürü araştırma yapılacaktı ve bu tüm
ayrıntıları öğrenene kadar sürecekti.
Hayır. Katrina önündeki tabağı itti. Bu aileye ait bir olay, benim sizinle oturmam çok
uygunsuz olur.
Tüm ayarlamaları yaptım bile, dedi Julian sanki başka bir seçeneği yokmuş gibi.
Baban bunu onaylamaz.
Babamla konuştum. Onayladı.
Ama olmaz, diye itirazını sürdürdü Katrina, Bu doğru değil. Ben aileden değilim.
Katrina, sorun değil. Üzülmene gerek yok. Julian ona doğru eğildi ve ellerini ellerinin
içine hapsetti.
Oh, çok endişe içindeydi Katrina. Dokunuşu onu hem sakinleştirmiş hem de
rahatlatmıştı. Bu an için hazırlıklı değildi Katrina. Ona geçmişindeki utancı söylemek zorunda
kalmamayı ummuştu hep.
Oturmamayı tercih ederim. Katrina onun kararını değiştirmeye çalışıyordu. Basının
dikkatinin Donald ve Helene üzerinde olmalı, ben yanınızda oturursam çok dedikodu olur.
Tüm ülke yasta, bir yabancının kraliyet ailesiyle oturduğunu görmek istemezler.
Aileden olmamanın bir önemi yok. Sen Jean Claude’un vaftiz kızısın, değerli bir
misafirsin. İnsanlar bunu anlayışla karşılar. Sammy seni seviyor. Herkesten çok seni seviyor
ve senin orada olman onu rahatlatır.
Haksızlıktı bu. Çocuk için elinden geleni yapmıştı ama genç prensle cenaze törenine
katılması Ettenburl ailesine fazladan bir sorun getirecekti. Zaten yeteri kadar acı çekmişlerdi.
Geri planda kalmam daha doğru olur, diye ısrar etti Katrina.
Sana ihtiyacı var. Julian onun başını göz göze gelene kadar kaldırdı. Benim ihtiyacım
var.
Oh-Julian… Katrina’nın gözleri yaşlarla dolmuştu Yapamam.
Canım, lütfen ağlama. Başparmağı ile gözünden süzülen yaşı sildi. Resimler yüzünden
mi?
Katrina hareketsiz kaldı bir an, tam anlamıyla buz kesmişti. Biliyor muydun?
Katrina ona bakamıyordu, düşünemiyordu. Resimleri nereden biliyordu? Sadece bir
elin sayısı kadar insan biliyordu. Julian onlardan biri değildi.
Jean Claude, Pasadonya’dan ayrılmadan önce söylemişti.
Oh, tanrım. Katrina kendini aldatılmış hissediyordu.
Endişelerini anlamam gerektiğini düşünmüş. Onun tarafından yapılan çok şerefli bir
hareketti.
Şeref? Katrina sert bir sesle güldü. Resimlerin çirkinliği gözlerinin önüne geldi.
Bu olayda şerefli hiçbir şey yok. Herkes evde kalmama izin vermeliydi. Katrina ayağa
fırladı. Gitmesi gereken yer eviydi. Benim bu talihsiz olayıma dâhil edildiğin için çok
üzgünüm. Sandalyesini geri itti. Sanırım benim Pasadonya’ya dönme zamanım geldi.
Belki Pasadonya ama saraya değil. Bu utanç dolu sırrını Jean Claude nasıl olur da bu
adama söyleyebilirdi? Bernadette söylediğini biliyor muydu? Ya babası? Eli parmağındaki
annesinin yüzüğüne gitti. Kendini hiç bu kadar yalnız hissetmemişti.
Katrina geri adım attı ve reverans yaptı. İzninizle, majesteleri. Ve sonra kaçarcasına
odadan çıktı. Koşmuyordu ama hızlı bir şekilde koridorlardan geçmiş Sammy’nin odasına
varmıştı. Kapıyı kapattı.
Döndüğünde Julian’ı odasında buldu.

~ DOKUZUNCU BÖLÜM ~

KATRINA şaşkınlık içindeydi. Nasıl?


Bu on altıncı yüzyıl şatosu, her yerinde gizli geçitler var.
Yani benim özel odama girmenizde bir sakınca yok? Katrina onun yanından geçti.
Lütfen gidin.
Hayır. Julian onu odada takip etti. Üzgünüm. Sana acı vermek istememiştim.
Nasıl acıtmasın? Katrina ondan uzaklaştı. Hayatımın en kötü günleriydi. Aptal ve
utanç dolu günlerdi.
Katrina. Julian ona doğru bir adım attı. Katrina iki adım geri çekildi. Julian durdu.
Yüzünde endişeli bir ifade vardı. Ne oldu?
Biliyorsun. Katrina kollarını göğsünde kavuşturdu. Julian’a bakamıyordu. Sana
söyledim. Kaybın için çok üzgünüm ama artık beni öpmeni istemiyorum. Sen ne düşünürsen
düşün ben basit bir kadın değilim. Bir kez daha kendimi öylesine kullandırmayacağım.
Ben böyle bir şey düşünmemiştim. Julian’ın sesi şaşırmış gibi çıkıyordu. Senin
hakkında nasıl böyle bir şey düşünebilirim? Şimdi daha yakın geliyordu sesi.
Sen hayatımda tanıdığım en fedakâr ve en nazik kadınsın. Senin çok zeki, çok yaratıcı
ve cesur olduğunu düşünüyorum. Ve ayrıca çok seksisin o yüzden seninle öpüşmekten
mutluluk duyuyorum. Julian onun çenesini tuttu, alnını alnına dayadı. Jean Claude bana
geçmişinde bir olay olduğunu ve bunun sonunda bir takım resimlerinin çekildiğini söyledi.
Tüm belgelerin yok edildiğini ama senin o resimlerin ortaya çıkmasından çok korktuğunu
söyledi. Sen bana gerisini anlat.
Bu yeterli değil mi? Katrina kendini geri çekmeye çalıştı ama Julian onu çok sıkı
tutuyordu. Kardana Sarayı’na da utanç getirmeden gitsem iyi olur.
Hiçbir yere gitmiyorsun. Julian ağzını Katrina’nın yanağına değdiriyordu. Julian onun
kulağına fısıldadı. Söyle bana.
Gençtim, aptaldım, saftım. Üniversitenin ilk yılında bir adamla tanıştım. Çok ateşli ve
çok akıllıydı. Tamamen benim bildiklerimin dışında biriydi. Ama yine de sanki gözleri sadece
beni görüyordu. Daha akıllı olmalıydım ama aklımı başımdan aldı beni aptala çevirdi. Ona
âşık olduğumu sandım ama meğer o başından beri dedikodu peşindeymiş.
Namussuz, dedi Julian.
Oh, evet. Onunla görüşmeye başladığımdan beri sarayı ziyaret etmenin ne mükemmel
bir şey olduğunu söyledi durdu. Ama o kadar aptal olmama rağmen bir şeyler hissetmiş
olmalıyım ki hiç onu saraya götürmedim. Allahtan.
Julian onu yatağa çekti ve yanına oturdu. Resimler nerden çıktı?
Katrina başını salladı. Uyuşturucu vermiş- bir partide- sonra daireme götürmüş ve beni
soymuş ve gerçekten çok çirkin resimler çekmiş. Bazılarında kendisi de vardı bana bir şeyler
yaparken…
Tecavüz? Julian boğulur gibi sormuştu.
Katrina gözlerini kapadı ve anıları da bu şekilde kapatabilmeyi istedi. Doktor hayır
dedi.
Julian birkaç dakika bir şey söylemedi sonra onu kollarının arasına aldı. Bana
öldüğünü söyle.
Katrina kendini kötü hissetti çünkü onun bu arzusu gülümsemesine neden olmuştu.
Uyandığımda resimler etrafa saçılmıştı. Verilen uyuşturucudan çok kötü olmuştum.
Tek düşünebildiğim babama haber vermek oldu. Çok korkunçtu.
O da Jean Claude’a söyledi.
Söylememesi için yalvardım. Ama tabii söylemesi gerekiyordu. Prens çok nazik
davrandı. Aylarca gözlerinin içine bakamadım. Ama söylemek en akıllıca işti. Adam benim
bu kadar çabuk utancımı açıklayacağımı düşünememişti böylece ilk isteğini bildirdiğinde onu
hemen yakaladılar.
Ama yaşıyor.
Evet. Bu kez Katrina gülümsedi. Hapishanede. Hayatının geri kalanını orada
geçirecek. Pasadonya’da kraliyet ailesi mensubundan birine şantaj yapmak müebbet hapisle
cezalandırılıyor.
O zaman ölmeli.
İtiraf edeyim ki ilk zamanlarda onun ölmesini istedim. Beni mahvetti. Sadece
vücudumu değil, hayatımı, gururumu, ilişkilerimi geleceğimi, her şeyimi aldı.
Her şeyini değil, diye itiraz etti Julian. Sen savaştın. Güzelsin ve cesur bir kadınsın.
Keşke ona inanabilseydi Katrina. Yaşadığına seviniyorum. Benim hayatımı mahvetti
ben de onu parmaklıkların arkasına koydum hayatının sonuna kadar. Benim özgürlüğüme
karşı onunki, aslında oldukça adil bir alışveriş.
Katrina… yüzünü kaldırarak gözlerinin içine baktı Artık ondan korkmana gerek yok.
Jean Claude bütün resimleri ve kanıtları yok etmiştir. Bu sapığın seni ele geçirmesine izin
verme. Seni kraliyet ailesiyle birlikte görmek istiyorum yarın.
Hayır. Katrina başını salladı. Ondan kurtulmaya çalışıyordu. Artık dijital çağdayız
artık hiçbir şey tamamen yok olamıyor.
İhanet idam nedeni, eğer adam yaşıyorsa hayatı karşılığında resimleri pazarlık konusu
etmiştir. Sen güvendesin. Hiç kimse o resimleri göremez.
Ben kendim için endişelenmiyorum. Katrina sustu ve ona baktı. Anlamıyor musun?
Ben aptallık ettim. Başıma bunun gelmesine izin verdim. Eğer resimler halka açıklansaydı
küçük düşecektim. Ben bunu hak ediyorum. Ama acı çeken yalnızca ben olmayacağım. Basın
Jean Claude ile ilişkimi açıklayacaktı. O da bu utancın içine çekilecekti. Ayrıca babam,
prenses, sen ve senin ailen de benim yüzümden utanacak, ben bunu önlemeye çalışıyorum.
Julian onu öptü. Katrina içini çekerek ona karşılık verdi. Julian ona güven veriyordu.
Ama bu bir hayaldi.
Katrina geri çekildi. Dur.
Güven duygusu her zaman bir hayaldi.
Bu yanlış. Kendini kurtarmaya çalıştı ama Julian onu duvara yaslamıştı.
Senin düşünce tarzın yanlış, bir kez daha akıllıca düşünmelisin. Sen kurbandın. Başına
gelenleri hak etmemiştin.
Julian, yapamayız. Senin randevuların var.
Bugün beni bekleyecekler.
Julian ellerini onun vücudunda gezdirmeye başladığında Katrina başka bir şey
düşünemez olmuştu.
Julian, diye bağırdı.
Şşşt, güvercinim. Eliyle yüzündeki yaşları sildi. Seni asla kırmam. Julian gözünün
kenarını öptü. Eğer gerçekten durmamı istiyorsan dururum.
Katrina kollarını onun boynuna doladı. Durma! Kollarındayken kendimi
kaybediyorum. Tekrar hayata dönmemi sağlıyorsun.
Hangi erkek arkadaşını düşünüyordun beni uykundan öperek uyandırdığında?
Katrina alt dudağını ısırdı. Onun soğuk olduğunu mu düşünmüştü?
Jean Claude’un bakanlarından birinin yardımcısıydı. Nazik ve çekiciydi. Yeterli
zamanın geçtiğini düşünmüştüm ama birkaç öpüşmeden başka bir şey geçmedi aramızda.
Julian biraz geriledi ve Katrina’nın yüz ifadesine baktı. Katrina söyle seni rahatsız
edecek bir davranışta bulundum mu?
Hayır. Katrina eliyle onun çenesini okşadı. Sonra utangaç bir şekilde itiraf etti. Beni
kollarının arasına aldığında senden başka kimse aklıma gelmiyor.
Julian bundan hoşlanmıştı. O zaman kötü anıları güzel anılarla yok edelim. Julian
dudaklarını onun dudaklarının üstüne kapadı ve parmaklarıyla eteğinin düğmelerini açmaya
başladı.
Bekle. Katrina ellerini onun ellerinin üstüne koydu. Her şey, ben…
Şşşt, açıklamaya gerek yok. Yavaşça, onu öperek soymaya devam etti. Kendi
giysilerini daha hızlı bir şekilde çıkarttı ve onu kollarının arasına aldı.
Şefkatle onunla sevişirken vücudunun her köşesine hayran kalmıştı. Yumuşak
dokunuşları Katrina’nın titremesine ve daha fazlasını istemesine neden olmuştu. Katrina onu
omuzlarından, boynundan ve çenesinden öptü. Julian’ı vücudunda hissetmek çok hoşuna
gidiyordu.
Julian, diye bağırdı Katrina, Julian da onunla birlikte doyuma ulaşırken.
Kısa bir süre sonra Katrina neredeyse nefessiz kaldığında odanın öteki ucunda
Julian’ın telefonu çaldı. Yanında yatan Julian homurdandı.
Katrina güldü. Sevişirken ben de çanların çaldığını sanmıştım. Meğer senin
telefonunmuş. Sanırım onuncu kez çaldı.
Bu şeyi sonunda yakacağım. Bana bir iyilik yap ve onu şömineye at.
Doğru. İki saniye sonra korumaların kapımdan içeri dalsınlar. Dışarıda beklediklerini
biliyorsun.
Seni bırakmak istemediğimi biliyorum.
Ben iyiyim. Katrina onu şefkatle öptü. Görev tamamlandı.
Katrina…
Şşşt. Bir parmağıyla dudaklarına dokunarak onu susturdu. Ben iyiyim.
Cenaze töreni sırasında Sammy ve benimle birlikte oturacaksın? diye ısrarla sordu
Julian.
Evet. Eğer gerçekten beni istiyorsan. Seninle birlikte otururum.
Bu kadar kırılgan bir durumdayken nasıl onu ve Sammy’i yalnız bırakabilirdi?
Ertesi sabah aile kahvaltıda buluştu. Herkes sessizlik içinde kahvaltısını etti. Önlerinde
uzun ve acı bir gün vardı. Julian masada etrafına bakındı. Babası yeni bir takım giymişti.
Yüzüne biraz renk gelmişti. Majesteleri Kardana Kralı inatçı ve gururlu bir adamdı.
GiGi dimdik ve solgun bir yüzle oturuyordu. Acı gözlerinde birer gölge gibiydi ama
onun dışında yüzünde herhangi bir ifade okunamıyordu. Uzun hayatı boyunca birçok kayıp
yaşamıştı.
Teşekkür ederim, Bayan Vincente, Samson ile oturmayı kabul ettiğiniz için. Onun için
uzun bir gün olacak. Kral Lowell, Katrina’yla konuşmuştu.
Benim için onurdur, majesteleri. Yapabildiğim kadar yardımcı olmaktan mutluluk
duyarım.
Ben de bize katıldığın için minnettarım, diye ekledi GiGi. Eğer yardıma ihtiyacım
olursa umarım ben de sizi çağırabilirim.
Tabii. Katrina elini yaşlı kadının elinin üstüne koydu. Lütfen bir şeye ihtiyacınız
olursa bana haber verin.
Kilisede Kral Lowell annesine eşlik etmişti. Katrina yanında Samson ile birlikte onları
takip ediyordu. Julian, GiGi ile Samson’un arasına oturmuştu. Katrina’nın yakınında
olmasından çok mutluydu ona güç veriyordu. Julian ona baktı. Katrina simsiyah bir elbise
giymişti. Niyeti giyinişiyle basının dikkatini üstüne çekmemekti. Dudağının kenarıyla
gülümser gibi oldu. Solgun teni ve kırmızı saçları bunu olanaksız hale getiriyordu.
Sammy’e baktı. Sakin bir şekilde Katrina’nın yanında oturuyordu. Aralarındaki ilişki
çok güzeldi. Julian uzandı ve elini Katrina ve Sammy’nin elinin üzerine koydu.
Julian en zor işi yapmak durumundaydı. Ağabeyi hakkında konuştu ve sonra tekrar
yerine oturduğunda Sammy üzgün gözlerle ona baktı ve sonra kucağına çıkıp başını boynuna
gömdü.
Katrina uzandı ve çocuğun sırtını sıvazladı. Sammy içini çekti ve gözlerini kapadı.
Julian onun yakında uyuyacağını tahmin ediyordu. Julian, Katrina’ya minnetini belirtmek için
elini tuttu. Ama Katrina kaşlarını çattı ve elini çekmeye çalıştı. Julian dikkatini iç işleri
bakanının Donald’ın askeri meziyetleri hakkında konuşmasına verirken elini sımsıkı tutmaya
devam etmişti. Sonra Helene’nin babası ve arkadaşları konuşmuşlardı. Sonra ayin bitmiş ve
mezarlığa doğru hareket etme zamanı gelmişti.
Julian ayağa kalkarken Katrina’nın elini bırakmamıştı. Katrina onun bu hareketini
gizlemek amacıyla hızla ayağa kalkmış ve hızlı bir şekilde elini kurtarmıştı. Düzgün davran,
diye fısıldadı Katrina.
Julian ona döndü ve uyuyan Sammy’i kollarına bıraktı. Saklayacak bir şeyimiz yok.
Julian… Yani majesteleri lütfen durun.
Güvercinim… Julian eliyle Sammy’nin sırtını ovaladı ama bakışları Katrina’nın
üstündeydi Beni bir kez daha majesteleri diye çağırırsan, burada herkesin önünde seni öperim.
Bugün beni sınamanı sağlık vermem.
Dikkati çekmemeyi tercih ederim, dedi Katrina.
Bu kadar. Tabutu taşımam gerekiyor. Julian, Katrina’nın dirseğini hafifçe sıktıktan
sonra ağabeyinin tabutunun başına geçti. Yakında kardeşim, diye düşündü, huzura ereceksin.
Rahat et. Samson’u seveceğim ve onu koruyacağım.
Sevgili Katrina. Cenaze töreni bittikten sonra verilen davette Prenses Bernadette
yanaklarından öptü. Bizi çok gururlandırdın. Ve sen küçük adam ne kadar usluydun. Prenses,
Samson’un yanaklarını okşadı.
Bernadette. Katrina bu gergin günde ilk defa rahatlamıştı. Geleceğinizi bilmiyordum.
Tabii ki geldik. Donald ve Helene arkadaşlarımızdı. Prenses duvar kenarında duran
koltuğa oturdu ve Katrina’ya yanına oturmasını söyledi.
Bir garson hemen yanlarına şarap dolu bir tepsiyle yaklaştı. Bernadette bir kadeh aldı
ama Katrina başını sallayarak almayacağını söyledi. Sammy kucağında kıvrılmış başını
göğsüne yaslamıştı. Katrina ona bakınca uyumak üzere olduğunu gördü.
Ama ben Jean Claude’un Kanada’ya gideceğini sanıyordum.
Cenaze törenine katılabilmek için erteledi ama yarın konuşması olacak. Birazdan
gitmemiz gerekiyor. Beni almaya gelmeden önce birkaç dakikam var. Bana nasıl olduğunu
söyle.
Korkunç. İşverenime âşık oldum, bir prense ve dünya liderine. Katrina yaşadığı
ikilemi arkadaşı ve akıl hocasıyla paylaşmak isterdi ama şu an zamanı değildi.
Ettenburllar çok nazik ve sıcak karşıladılar.
Julian seni Jean Claude’a çok methetti. Bernadette kadehinin üstünden Katrina’ya
baktı. Senden çok etkilenmiş görünüyordu.
Dalga geçme.
Geçmiyorum. İnan bana canım, birinden etkilendiğini söylemek Julian’ın yapacağı bir
şey değildir.
Katrina’nın kalbi sevinçle çarptı ama sonra aklına protokol kuralları gelince ilişkilerini
Prensle tamamen profesyonel zeminde tutması gerektiğini hatırladı. Sammy’e yardımcı
olduğum için bana minnettar.
Bernadette gözlerini odada dolaştırdı. Daha fazla kalmadığımıza sevindim. Trajedi
herkesi bir araya getiriyor ama tüm dünya liderleri burada olduğu için de oldukça tehlikeli bir
durum haline geliyor.
Julian, Jean Claude’a çok saygı duyuyor. Geldiğiniz için minnettar olduğuna eminim.
Hmm. Julian. Elmas gibi parlayan gözler Katrina’ya bakıyordu. Beni inandırmaya
çalıştığın kadar kayıtsız değilsin.
Katrina odanın diğer tarafında duran Julian’ın geniş omuzlarına baktı. Üzüntülü bir
ifade ile insanlarla konuşuyor ve taziyeleri kabul ediyordu.
Sen onu seviyorsun, dedi Bernadette yumuşak bir sesle.
Katrina irkildi. Bu kadar belli mi oluyor?
Evet. Bernadette ona doğru eğildi. Senin çekiciliğinin bir parçası ve ben senin namına
çok mutlu oldum.
Bunun sonu olmaz. Katrina başını salladı.
Sana karşılık vermiyor mu?
Evet. Ama prens duygularını hiç açmamıştı. Hayır. Bilmiyorum. Önemli olan bu değil.
Bence esas konu bu, seni tanıyorum Katrina. Sen resimler konusunda hâlâ
korkuyorsun. Ama artık bu korkuları bir yana bırakmalısın. O resimler yok edildi.
Katrina başını eğdi. Biliyorum.
Ama inanmıyorsun. Sence Jean Claude bu konuda sana yalan söyler mi? Ya da ben?
Hayır. Katrina gözlerini kaldırıp arkadaşına baktı. Tabii ki hayır. Ama korkarım
bundan yüzde yüz emin olamayız.
Kadere ve seni sevenlere güvenmelisin.
Ben onlar için korkuyorum. Bir kez daha aileme utanç yaşatamam. Sorumluluk senin
değildi. Seni kimse suçlamıyor; ailenin tek isteği senin mutlu olman. Her zaman ne kadar
korkusuzdun. Artık o eski günlerine dön ve istediğin şey için savaş.
Bernadette!
Senin güvenebileceğin bir erkeğe ihtiyacın var ve onun da hayatında senin gibi şefkatli
birine ihtiyacı var. Harika bir birliktelik olurdu.
Ben buraya yardım için geldim, aşk için değil.
Canım, derken Bernadette onun saçlarını okşadı Aşk kendi zamanını seçer.
Katrina açık büfe masasının önünden geçerken esnemesini zor tutuyordu. Gün çok
erken başlamıştı. Neyse ki Sammy bir melek gibi davranmıştı. Bernadette ve Jean Claude’u
uğurladıktan sonra Katrina, Sammy’i odasına götürüp yatırmıştı.
Sammy nerde? Julian yanına gelmişti.
Demek buradasın, dedi Katrina. Seni arıyordum. Bir şeyler yedin mi?
Julian başını salladı. Bir saniye bile kendime ayıramadım. Samson?
Onu şimdi yatırdım. Odama kaçmaya çalışıyordum.
Kimse seni suçlayamaz. İşaret parmağına Katrina’nın bir buklesini doladı. GiGi’yi
odasına gönderdim. Babam sonuna kadar kalmak için ısrar etti. Grimes yanından bir saniye
bile ayrılmıyor.
Sanırım kendinden başka herkesin sağlığını düşünmüşsün. Katrina ona tabağını uzattı
ve bir başka tabak alarak kendine de bir tabak hazırlamaya başladı.
Ben aç değilim. Ama bu söylediğini bir parça salamı ağzına atarak kendi çürütmüştü.
Sadece bugünün bitmesini istiyorum.
Çok güzel bir konuşma yaptın, çok içtendi.
Çok zor değildi. Kardeşim büyük bir insandı. Julian İngiliz Başbakanını başıyla
selamladıktan sonra Katrina’yı terasa açılan kapıların tam önünde duran iki kişilik masaya
doğru yöneltti.
Belki başka bir masaya otursak daha iyi olur, dedi Katrina.
Hayır. Julian onun için sandalyeyi çekti.
Tüm dikkatleri üzerimize çekiyorsun.
Birkaç dakika huzur istiyorum. Katrina onun sesindeki bıkkınlığı duyabiliyordu.
Biriyle konuşmak zorunda kalmadığım birkaç dakika istiyorum. Bunu ancak seninleyken
başarabiliyorum. Çok mu şey istiyorum?
Katrina çok kararsız kalmıştı. Bu iyi bir fikir değildi.
Sanırım birkaç dakikanın bir zararı olmaz. Katrina onun kendisi için tuttuğu
sandalyeye oturdu. Güneş batmak üzereydi. Bahçedeki güllerin kokusu terasa sinmişti.
Katrina biraz rahatlamıştı. Sen yemeğini bitirene kadar oturacağım.
Julian içini çekti. Sıkı pazarlık ediyorsun. Ama çatalını da eline almıştı. Bir iki çatal
yedikten sonra durmuştu.
Katrina hafifçe gülümseyerek kendi çatalını eline aldı. Yemekler çok lezizdi. Taze
meyve salatası denedikten sonra çikolatalı sufle gönlünü çalmıştı.
Bunu denemelisin, dedi Katrina bir kaşık ona uzatarak.
Aşçımızın suflesi, benim en sevdiklerimden biridir.
Katrina tabağını masanın ortasına doğru itti ve ikisi bu sufleyi paylaştılar.
Teşekkür ederim. Julian elini onun elinin üstüne koydu. Buna ihtiyacım vardı.
Evet, vardı. Elini onun elinden çekti. Kendine daha çok zaman ayırmalısın. Bu gece
herkes gittikten sonra sen de bir geceliğine uzaklaşmalısın buradan.
Tanrım, harika bir fikir, dedi Julian. Ben her şeyi ayarlarım saat sekizde hazır ol.
Oh, ama ben…
Sen çok akıllısın. Julian onun elini dudaklarına götürdü ve avucunu öptü. Bu
seremoninin sonuna kadar nasıl dayanacağımı düşünüyordum ama sonunda bir kaçamak
olduğuna göre daha kolay katlanabileceğim.
Julian. Kararlı bir şekilde Katrina elini çekti. Ben yapamam…
Julian, dedi bir kadın sesi onların konuşmalarını bölerek.
Katrina başını kaldırdığında Tessa’yı masalarına doğru yürürken gördü. Katrina
ellerini kucağına koydu ama Tessa’nın kalkan kaşları onları el ele gördüğünü anlatıyordu.
Tessa. Julian kibarca ayağa kalkarak Samson’un eski dadısını selamladı. Törene
geldiğin için teşekkür ederim. Helene bilseydi çok mutlu olurdu.
O benim arkadaşımdı. Tabii ki gelecektim. Seninle özel olarak görüşebileceğimi
düşünmüştüm.
Julian itiraz edemeden Katrina ayağa kalktı. Ben babanı kontrol edeceğim.
Uzun sürmez, dedi Julian.
Önemli değil, dedi Katrina ve tabaklarını masadan aldı ve kapının önündeki tepsilerin
üstüne koydu. Etrafına bakındı ve kimsenin ona dikkat etmediğini görünce sevindi. Sonra
Kral Lowell’in bulunduğu bölüme gitti ve Grimes’a kralın nasıl olduğunu sordu.
Yoruldu.
Yemek yedi mi?
Aç olmadığını söyledi.
Hmm. Aynı oğlu gibiydi. Ona bir tabak hazırla ben ilgilenirim.
Tamam, Fraulein. Sessizce hemen gitti. Katrina kralın da oğlu kadar inatçı olduğunu
biliyordu.
Katrina bakışlarını teras kapısına doğru çevirdiğinde Tessa’nın fırtına gibi içeri
girdiğini gördü. Demek konuşmaları Tessa’nın istediği gibi gitmemişti. Julian ona doğru
yürümeye başlamıştı ama yarı yolda hemen birileri tarafından durdurulmuştu. Babasının
yanına gelene kadar biraz zaman geçecekti.
Fraulein. Grimes elinde yemek ve içecek dolu bir tepsiyle geri dönmüştü.
Bana bir dakika ver ve sonra tepsiyi yanımıza getir. O yerken kimsenin rahatsız
etmemesini sağlayabilir misin?
Çocuğum, dedi Grimes başını sallayarak Otuz yıldır bunu yapıyorum.
Katrina onun da üzgün olduğunu biliyordu. Hafifçe Grimes’ın kolunu sıktı. Aile senin
gibi birine sahip olduğu için çok şanslı, dedi.
Kralın ve etrafındakilerin dikkatini çekebilmek için Katrina boğazını temizledi. Özür
dilerim, majesteleri, dedi sessizlik olunca. Sizinle biraz konuşabilir miyim? Samson Efendi
hakkında konuşmak istiyorum.
Tabii. Lowell ona öne doğru gelmesini işaret etti. Katrina onun yanına gitti. Kralın
onu takdim etmesini beklemiyordu. Jean Claude ve Prenses Bernadette’in törene gelmesi çok
düşünceli bir hareketti. Daha uzun kalamamaları üzücü oldu. Ama bu genç hanım onları
temsil ediyor. Katrina Vincente, Jean Claude’un vaftiz kızıdır. Samson’a yardım için geldi,
çok değerli bir misafirimizdir.
Etraftakiler mırıldanmaya başlayınca Katrina zorla da olsa gülümsedi. Bize birkaç
dakika verebilir misiniz?
Katrina rahatlayarak kralın etrafındakilerin hemen gittiklerini gördü.
Kral Lowell içini çekti. Sevgili kızım, Samson’a ne oldu?
Uyuyor, şanslı çocuk, dedi Katrina ve Grimes’a işaret etti. Samson hafif bir şeyler
yedi. Yemek demişken, Grimes’tan bana da bir tabak hazırlamasını rica etmiştim.
Konuşurken yersem rahatsız olur musunuz?
Rahat ol, çocuğum, dedi kral. Grimes tepsiyi getirip önüne koydu. Katrina tepsiyi
görünce şaşırmış gibi yaptı.
Oh, tanrım. Çok fazla getirmiş, bana yardım edersiniz herhalde?
Kral Lowell yemekten başını kaldırdı ve Grimes’ın arkasına baktı. Anladım, beni
oyuna getirdiniz. Samson ile ilgili bir durum yok.
Doğru değil. Katrina tabağı ona uzattı. Yarın onunla bahçede yorgunluktan
yürüyemezseniz çok üzülür.
Belki bir lokma alırım. Kral bir parça rozbif aldı. Çocuğu hayal kırıklığına uğratmak
istemeyiz.
Doğru, dedi Katrina.
Herkesin işine burnunu sokuyorsun değil mi, Fraulein?
Ben buna düşünmek derim.
Sanırım haklısın.
Kolay kandırılmıyorsunuz. Katrina onun tabağından bir kiraz çaldı. Ve böylesi daha
eğlenceli, dedi.
Hmm. Kral kabul ettiğini belirtilir bir şekilde mırıldandı. Sanırım Kardanalıları
parmağınızda oynatıyorsunuz.
Hiç sanmıyorum, majesteleri. Katrina tatlı bir şekilde güldü. Çok dik başlısınız.
Kral güldü. Demek öyle, hah, Julian da geldi. Merak ediyorum Tessa ile konuştu mu?
Biz konuştuğumuzda Tessa işine geri dönmek istediğini söyledi, Samson’un dadısı olarak.
Sanırım yakınında tanıdık biri olması iyi olur, öyle değil mi?

~ ONUNCU BÖLÜM ~

GİZLİ geçitleri hep tozlu ve örümcek ağlarıyla kaplı olarak hayal ederdim. Katrina,
Julian’ı dar bir koridorda arkasından takip ediyordu. Bu geçit hem çok güzel aydınlanmış hem
de tertemiz. Katrina havayı kokladı. Duvarlar sedir ağacından mı yapılmış?
Hiçbir fikrim yok. Donald ve Helene odalarından çocuk bölümüne giderken hep
burayı kullanıyorlardı. Koridorları geçmekten daha kolay, çabucak varıyorlardı. Hizmetliler
de acil durumlarda burayı kullanıyorlar.
Pratik.
Julian omuzlarının üstünden ona baktı. Son zamanlarda benim odamdan çocuk
bölümüne olan kısmı ben temizlettim.
Gerçekten mi? Neden buna ihtiyaç duymuştu?
Ja. Dr. Vogel olayından sonra geceleri yatmadan önce Sammy’i kontrol etmek
istemiştim.
Sadece Sammy’i mi?
Julian durdu ve ona döndü. Evet, güvercinim. Julian eliyle onun yanaklarını okşadı.
Dün senin odana gelmek için ilk kez kullandım. Aslında ben oldukça dürüst bir adamımdır.
Sen… Katrina onu göğsünden itti Beni saraydan gizlice kaçıran en yüksek düzeyde bir
alçaksın.
Bu senin fikrindi. Julian onu kısaca öptü. Ben senin kaçmanı söylemiştim, aşk
randevusunu kast etmemiştim.
Ama böylesi çok daha iyi, dedi Julian ona karşılık olarak.
Sen öyle düşünebilirsin çünkü bu senin fikrindi. Aslında daha çok karşı çıkmalıydım.
Sammy için zor bir gün oldu. Rahatsız bir gece geçirebilir.
Onu kontrol ettik. Çok derin uyuyordu.
Julian onun üç basamak inmesine yardım etti ve sonundaki kapıyı açtı. Taze hava içeri
doldu. Bu Katrina’nın fikrini değiştirmesi, mantıklı ve akıllı bir şekilde davranması için bir
fırsatıydı.
Julian ışığı kapatırken Katrina’nın kalbi deli gibi çarpıyordu. Julian ona sırıttı. Bu
gülümseme ile Katrina tüm kötümser düşünceleri bir kenara bıraktı. Julian’ın duyduğu
heyecanı ve mutluluğu elinden alamazdı. Dikkatli bir şekilde kapıdan dışarı baktı. Uzun
zamandır ilk kez kendini bu kadar canlı hissediyordu. Bu macerayı yaşamayı çok istiyordu.
Julian’ı istiyordu. Aralarındaki arzuyu keşfetmek istiyordu.
Garaj avlunun diğer tarafında, arabam bizi bekliyor. Neil gideceğimizi biliyor,
kapıdaki bekçiye senin benim arabamla rahatsız olan bir misafiri evine götüreceğini söyledi.
Benim kullanmamı mı istiyorsun?
Ja. Julian’ın gözleri şüpheyle kısıldı. Araba kullanabiliyorsun, değil mi?
Oui. Katrina ellerini ovuşturdu. Hadi gidelim.
Fikrini değiştirmek istemiyorsun, değil mi? Biri bizi görebilir ve alarm çalabilir.
Katrina heyecan içindeydi. Komik, dedi Katrina. Fikrimi değiştirmeme izin
vermezsin.
Doğru, dedi Julian ve dudaklarıyla dudaklarını ateşli bir şekilde öptü. Bu gece sen
bana aitsin.
Daha ne bekliyoruz? diye sordu Katrina.
Kaçışlarını tam planladıkları gibi hiçbir sorun yaşamadan gerçekleştirmişlerdi. Bekçi
onun baygın gibi duran vücuduna bakmış ve kapıları açmıştı. Birkaç blok gittikten sonra
Julian oturduğu yerde doğruldu. Ne zaman istersen kenara çekebilirsin bundan sonrasını ben
kullanabilirim.
Oh, hayır ben çok eğleniyorum.
Katrina.
Katrina ona yaramaz bir çocuk gibi baktı. Ama kenara çekmedi. Onun yerine GPS’in
gösterdiği gibi yola devam ederken pencereleri sonuna kadar açtı ve gaza bastı.
Hey! diye bağırdı Katrina gülerek. Bu arabayı sevdim.
Julian ona doğru uzandı ve elini Katrina’nın saçları arasına soktu. Onun dokunuşu
Katrina’yı titretmişti.
Evim çok uzakta değil. Kuzey sahiline bakıyor, dedi Julian.
Senin evine mi gidiyoruz?
Planımız bu, dedi Julian onun ensesini ovarak. Eve gidiyor olmak beni sevindiriyor.
Senin sarayda yaşadığını sanıyordum.
Orada da odam var. Kraliyet işlerini oradan yürütmek daha kolay oluyor. Ama her
zaman kendi evimi tercih ederim.
Sanırım önümüzdeki haftalarda sarayda oldukça fazla zaman geçireceksin.
Ja, öyle olacak. Alışacağım.
Sammy’nin sana gerçekten ihtiyacı var, dedi Katrina.
Onu unutmuyorum. Merak etme, ona çok iyi bakacağım. Geldik. Julian solda bir
sokağı işaret ediyordu.
Katrina arabayı büyük bir taş duvar ve devasa bir kapıya gelene kadar sürdü. Julian,
Katrina’nın tarafındaki camdan dışarı eğildi ve başparmağını güvenlik butonuna bastırdı.
Katrina onun kokusunu içine çekti ve çenesine bir öpücük koydu. Bunun karşılığı olarak
Julian onu nefessiz bırakana kadar öptü.
Eve kadar yolu takip et, diye fısıldadı Julian yerine otururken.
Katrina arabayı hareket ettirirken ellerinin titrediğini hissetti. Bir iki dönemeçten sonra
beyaz iki katlı bir evin önüne geldiler. Kapı açıldığında Grimes’ın genç halindeki biri dışarı
çıktı ve Katrina’nın kapısını açtı.
Hoş geldiniz, Fraulein Vincente.
Bana izin ver Kristof. Julian onun tarafına geldi ve elini tutarak arabadan inmesine
yardımcı oldu. Bu Kristof, benim her şeyim, hayatımı düzende tutan kişi.
Beni utandırıyorsunuz, majesteleri.
Kris, bize biraz yiyecek ve şarap getir, lütfen. Sonra bizi kimse rahatsız etmesin.
Tabii, lordum, diye cevapladı onu Kristof kapıyı kapatırken.
Oh, ama… Katrina’nın ayakları sürünüyordu. Bu kadar acele etmesi ne kadar kabaydı.
Katrina’nın yanakları kızardı.
Gel güvercinim, dedi Julian onu kendine çekerek. Sana evi gezdireyim. Sammy’nin
odasının hangisi olması gerektiği hakkında bana fikrini söyle.
Sammy’i buraya getirmeyi mi planlıyorsun? Katrina onun Sammy’i sarayın çocuk
bölümünde bırakacağını sanmıştı.
Çalışma saatlerimin dolu olacağını sanıyorum ama kaçabildiğim her dakika onunla
birlikte olmak istiyorum. Burası oturma odası, dedi Julian ona girişteki sütunlu odayı
göstererek. Duvar camla kaplı olduğundan sanki deniz içerideymiş gibi duruyordu. Katrina
camın kenarına yürüdü ve dışarı baktı ve manzaraya hayran kaldı. Mobilyalar modern ve
zevkliydi, açık renkliydi. Şömine odaya bir sıcaklık katıyordu.
Bunu duyduğuma sevindim. Her ikiniz de bu ilişkiden mutluluk duyacaksınız.
Tessa görevine geri dönmek istedi, dedi Julian.
Baban geri dönmek istediğini söylemişti. Sanırım Sammy’nin tanıdık biriyle daha
rahat edeceğini düşünüyor.
Bence de ama bu kişi Tessa olmayacak. Neden?
Niyetinin Sammy’e bakmak olmadığı açık olduğu için, dedi Julian ve havuza bakan
pencereyi gösterdi. Alt katta açık bir teras, ayrıca saunalı bir jimnastik salonu, Kristof’un ve
diğer hizmetlilerin odaları var.
Katrina gülümsemesini bastırmaya çalıştı. Yani senin korumaların demek istiyorsun.
Evet. Sonra Julian kendi odasını gösterdi. Onun odası gri ve mavi karışımıydı sanki
duvarlara deniz fırtınası işlenmişti. Banyosunda geniş bir küvet ve yuvarlak bir duş vardı.
Onun odasındaki manzara karşısında Katrina nefesinin kesildiğini hissetti.
Çok güzel, dedi Katrina içini çekerek. Kıyıya tahminimden çok daha yakınmış evin,
dedi.
Sert kollar onu kendine çekti ve sertleşmiş vücuduna yasladı. Açık havada çatıdaki
terastan İngiliz adalarını görebilirsin.
Çok güzel bir evin var. Katrina ona yaslandı ve sıcaklığının içine işlemesinden ve
onun kendini arzulamasından mutluluk duydu.
Hmm. Julian boynundan öptü. Sanki bu cümlenin sonuna bir ama gelecek gibi
duruyor.
Sammy’nin burada mutlu olabileceğinden emin değilim. Her yer beyaz ve soğuk, dedi
Katrina.
Julian gerginleşti ve kollarını çekti. İki kişilik hazırlanmış masaya yürüdü ve tepsiden
bir kadeh şarap aldı. Katrina kollarıyla bedenini sardı. Onun kendini çekmesine neden olacak
ne söylemişti?
Birçok insan benim soğuk olduğumu düşünür. Julian şarabından bir yudum aldı ve
bakışlarını manzaraya çevirdi. Duygusuz benim için kullandıkları başka bir kelime, diye
devam etti.
Ben değil, diye itiraz etti Katrina ve ona doğru yürüdü. Manzara ile onun arasında
durdu. Bana hiç duygusuz davranmadın.
Hayır, dedi Julian yanağını okşayarak. Her şeye burnunu sokan birisisin. Senden
etkilenmemek mümkün değil.
Katrina burnunu kırıştırdı. Mon Dieu, kulağa pek iltifatmış gibi gelmiyor. Belki sen
gerçekten soğuk birisin.
Çok cesursun. Senin bir paparazzi tarafından korkutulduğuna inanmak çok zor, dedi
Julian.
Bu kez ondan uzaklaşma sırası Katrina’daydı. Bazen korkularımız mantıksız
olabiliyor. Ama bu onların gerçek olmadığı anlamına gelmez.
Gereksiz yere acı çektiğini görmek istemiyorum. Senin söylediğin tipteki resimler
magazin basınında çok para ederdi. Eğer biri bu resimlere sahip olsaydı şimdiye kadar çoktan
satmış olurdu.
Belki benim kim olduğumu bilmiyorlar ya da fiyatı yükseltmek için bekliyorlar. Sonra
onun dikkatini başka bir yöne kaydırmak amacıyla kollarını onun boynuna doladı. Bu belki
oyununu bütün gece oynayabiliriz. Ama ben buraya konuşmaya gelmedim.
Ayaklarının ucuna kalktı ve dudaklarını Julian’ın dudaklarının üstüne koydu ve dilini
dudaklarının kenarında ağzını açana kadar gezdirdi. Julian onun başını tuttu ve öpüşmelerini
derinleştirdi. Katrina heyecanla titredi.
Üşüdün mü? Julian battaniyeyi üstlerine çekti.
Hayır, dedi Katrina ama bakışları Julian’ın arkasında duran tepsiye kaydı ve bu sırada
karnı guruldadı. Aman tanrım, dedi Katrina omuzlarını silkerek. Ama çok açım. Açık büfeden
çok az bir şeyler yemiştim. Kristof’un ne getirdiğine bakabilir miyiz?
Tabii. Julian ağır tepsiyi bir eliyle kaldırdı ve Katrina’nın kucağına koydu. Tepside
rozbif, peynirler, ekmek ve meyve vardı.
Oh, tanrım tam bir ziyafet, diye haykırdı Katrina ve yemeğe başladı. Bir süre sonra
Katrina onun bir iki lokmadan başka bir şey yemediğini fark etti. Yemiyorsun.
Sarayda yememi sağlamıştın. Ayrıca seni izlemekten çok hoşlanıyorum. Benim açlık
duyduğum tek bir şey var.
Yoğun bakışları karşısında Katrina içinde bir sıcaklığın yayıldığını hissetti. Elinden
tutarak Julian’ı ayağa kaldırdı. Julian onu odasına götürdü. Zaman kaybetmeyelim, benimle
seviş, dedi Katrina.
Seninle olmak benim için zaman kaybı değil. Seni kollarımın arasında görmek
istediğimi söylediğimde gerçeği söylüyordum. Ama haklısın artık konuşma zamanı değil.
Niyetim seninle uzun bir zaman geçirmek.
Sen acele etmeyebilirsin ama ben beklemekten sıkıldım.
Sen kendi hızınla git ben de kendi hızımla, dedi Julian ve başını kaldırarak
dudaklarından öptü. Ortalarda bir yerlerde karşılaşacağımızdan eminim.
Katrina gülümsedi ve alt dudağını ısırdı. Soyun. Şimdi.
Hayret verecek bir şekilde Julian onun bu emrini yerine getirdi. Sonra yatağa girdiler
ve Julian onu yavaş bir şekilde soymaya başladı. Ama Katrina sabırsızlanıyordu. Eğer bu tek
geceleri olacaksa o zaman bir saniyesini bile boşa harcamak istemiyordu.
Katrina onun ellerinin altında kıvranıyordu. Daha fazlasını istiyordu.
Neden acele ediyorsun? diye sordu Julian. Dünyanın zamanına sahibiz, dedi.
Ama değiliz, dedi Katrina. Zaman geçiyor. Acele etmeliyiz yoksa bu fırsatı
kaçıracağız.
Olanaksız.
Ama…
Şşşt, güvercinim. Koca bir gece bizim ve acele etmeyeceğiz.
Nasıl bu kadar sakin olabiliyordu? Her an çağırılabilirsin.
Endişenin nedeni bu mu? Gerek yok. Üçüncü dünya savaşı çıkmadığı sürece kimse
beni rahatsız etmeyecektir.
Sonra uzun bir süre sonra birlikte doyuma ulaştıklarında üçüncü dünya savaşı çıkmış
olsa bile Katrina’nın bunu fark edecek hali kalmamıştı.

~ ON BİRİNCİ BÖLÜM ~

SABAH yeni ağarmaya başlarken Katrina, Sammy’nin bebek arabasını iterek terasa
kahvaltıya geldi. O gecenin üzerinden bir hafta geçmişti. Masanın başındaki boş sandalyeyi
görünce büyük bir hayal kırıklığı duydu. Julian yoktu. Sabahın bu saatleri onunla kahvaltı bir
alışkanlık haline gelmişti. Geceleri zaman buldukça gizli geçitten odasına gelip gecelerini
aydınlatması dışında sabah kahvaltıları Katrina’nın en çok sevdiği saatlerdi.
Bir hizmetli tepsi dolu yiyeceklerle yanlarına geldi. İçindekileri masaya yerleştirdikten
sonra selam vererek çıktı.
Katrina iki kez resmi olarak Sammy ile halk karşısına çıkmıştı. Bir keresinde Giselle’i,
Sammy ile hastanede ziyaret etmişler diğerinde ise Kral Lowell, Donald’ın askeri başarısını
temsil eden madalyayı alırken bulunmuştu.
Katrina gözlerini kapıya çevirdi ve Julian’ın gelmesini umdu. Son hafta hayatının en
mutlu günlerini yaşamıştı. Basının Jean Claude ile ilişkisini yazması bile bunu
gölgeleyememişti. Aslında bu hiç de fena olmamıştı. İlişkisi cenaze töreninde aileyle
oturmasını yasallaştırmıştı. Julian onun hiçbir şey için endişelenmemesine özen gösteriyordu.
Katrina içini çekti. Şimdiye kadar, diye düşündü.
Julie amca nerde? diye sordu Sammy. O da sabah kahvaltılarını amcasıyla yapmaktan
çok mutlu oluyordu.
Julian amca çok meşgul biri, dedi Katrina. Umarım yakında gelir.
Sammy başını salladı ve kahvaltısını etmeye başladı. Katrina birkaç dakika daha
bekledi ama Julian gelmeyince o da tabağına biraz yumurta ve sosis alarak kahvaltısına
başladı. Üçüncü kez kapıya Julian’ın gelip gelmediğine baktığında onun oturacağı yerde
duran gazeteyi gördü.
Katrina gazeteyi açtı ve dondu. Gazete yarı yenmiş kahvaltı tabağına düştü. Önemli
değildi. Katrina kendini hasta gibi hissediyordu. Manşeti okurken ellerini kucağında
birleştirmişti.
PRENS JULIAN JEAN CLAUDE’UN VAFTİZ KIZININ KOLLARINDA TESELLİ
ARIYOR: YAKINDA BİR KRALİYET DÜĞÜNÜ OLABİLİR Mİ?
Manşetin hemen altında Katrina’nın Julian’ın koluna girmiş, öpüşürlerken bir resmi
vardı. Julian’ın evinin balkonundaydılar.
Katrina’nın yüzünden kanı çekilmişti. Gözlerini kapadı ve o özel anının nasıl
çirkinleştirildiğini görmeye dayanamıyordu. Babasının da bu resmi göreceğini düşündükçe
kendini çok daha kötü hissediyordu. Jean Claude ve Bernadette de göreceklerdi. Daha da
kötüsü Julian ve Kral Lowell büyük bir olasılıkla çoktan görmüşlerdi. O yüzden mi Julian
sabah kahvaltısına gelmemişti?
Birden midesi bulandı ve gözü karardı. Ama Sammy yakınındaydı ve onun
bakımından sorumluydu, başını kucağına koydu ve mide bulantısının ve baş dönmesinin
geçmesini bekledi.
K’tina iyi mi? Sammy sandalyesinden inip yanına gelmiş saçını okşuyordu.
Katrina kendini toparlamaya çalıştı ve hafifçe Sammy’e gülümsedi. İyiyim, sadece
biraz karnım ağrıyor.
İlaç gerekiyor mu? diye sordu endişeyle.
İlaç işime yaramaz. Onun endişesi karşısında Katrina kalbinin sızladığını hissetti. Hadi
gel, çocuk bölümüne dönme zamanımız geldi.
Sammy’i, İnga’ya bıraktıktan sonra Katrina odasına gitti ve doğruca gizli geçide girdi.
İlk kez Julian olmadan bu geçidi kullanıyordu ama doğru yolu buldu ve gizli kolu çevirerek
kapıyı açtı.
Biraz gergin olarak içeri girdi. Julian ona ofisinin yerini daha önce göstermişti.
Katrina yolunu bulacağını umuyordu.
Son isteği herkesin göreceği bir şekilde ofisine gitmekti. Özellikle şimdi tüm Kardana
onların sevgili olduklarını bilirken bunu hiç istemiyordu.
Üçüncü kapıya geldiğinde Katrina durdu ve içeriyi dinledi. Ses yoktu. Orada yok
demek miydi? Yoksa yanlış odaya mı gelmişti? Ya da odalar ses geçirmiyordu zira bu
odalarda gizli konular konuşuluyordu. Katrina üçüncü seçeneğin daha büyük bir olasılık
olduğunu düşündü.
Yani, kapıyı açması gerekiyordu Julian’ın orda olup olmadığını anlayabilmesi için.
Yavaşça kapıyı araladı.
Evlilik mi? Julian’ın sesi geliyordu.
Katrina içini çekti. Kapıyı biraz daha araladı ve dondu. Kapıdan gördüğü kadarıyla
yanlış odaya gelmişti.
Gerçekten, baba ne zamandan beri manşetlere inanır oldun?
Katrina gitmek için kendini geriye atmaya çalıştı ama kolu kapıya takılmıştı. Kolunu
kurtarmaya çalıştı ama nereye takıldığını göremiyordu.
Odadakiler konuşmaya devam ediyorlardı.
Ben manşetlerden bahsetmiyorum. Ama insanların neye inandıklarını sen benden daha
iyi bilirsin. Kraliyet aşkı olasılığından çok memnunlar.
Aşk insanların duyduğu bir hayal, dedi Julian. Tüm dedikodular gibi bu da gelir geçer.
Gerçekten onun için bu kadar kolay mıydı? Onun durumunu hiç düşünmüyor muydu?
Gitmek istiyordu ama kazağının bir parçasını orada bırakmadan kolunu kurtarabilmesi
olanaksızdı ve Katrina bu konuşmayı duyduğu hakkında hiçbir ipucu bırakmak istemiyordu.
Beni bilerek yanlış anlıyorsun. Ben gerçek bir aşktan, gerçek bir evlilikten ve seninle
Samson için gerçek bir aile kurmandan bahsediyorum.
Yani sence Samson’a bir anne verebilmek için evlenmeli miyim?
Oğlum, hayatın nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğunu gördük. Sana evlenmen ve bir
veliaht vermen gerektiğini söylüyorum.
Senin iki veliahdın var bence yeterli bir sayı.
Küstahlık etme. Bu çok önemli, dedi kral Lowell.
Bu çok fazla, dedi Julian sesinden ayağa kalktığı anlaşılıyordu. Halledebileceğim
kadarını hallediyorum. Bir eş aramak için ne zamanım ne de niyetim var.
Aman tanrım, Katrina bu sözler üzerine kahrolmuştu. Hiçbir zaman ilişkilerinin
evlilikle sonuçlanacağını düşünmemişti. Yalancı, dedi içindeki ses. Evet, doğruydu. Kalbini
ona kaptırmıştı. Trende elini tutmasını söylediği andan itibaren kendini ona adamıştı.
Katrina ile birlikte olmaya zaman bulabiliyorsun, dedi kral Lowell.
Biraz rahatlamamı çok mu görüyorsun? Julian’ın öfkesi sesine yansımıştı.
Sadece uluslar arası bir olaya dönerse, dedi kral.
Jean Claude arkadaşım. Katrina’yı asla kırmayacağımı bilir.
Gerçekten mi? Katrina dudaklarını ısırdı. Kendi bundan emin olmak isterdi.
Katrina sonunda kazağının kolunu kurtarmıştı. Yanaklarından yaşlar süzülerek
odasına doğru koştu.
Julian bu sabah resmi gördüğünde bunun sonuçlarının kötü olacağını biliyordu.
Katrina’nın korkacağını, babasının onaylamayacağının farkındaydı. Tek aklına getirmediği
kralın ondan evlenerek Sammy için bir aile kurmasını istemesi olmuştu.
Eğer ciddi bir niyetin yoksa o zaman kızı evine geri gönder.
Hayır! Julian’ın omuzları gerginleşmişti. Babam ve kralım olarak sana duyduğum
saygıdan hayatımda birçok şeye karışmana izin verdim. Ama kiminle ve ne zaman
evleneceğim bunlardan biri senin kararın olmayacak.
Julian hayat nadiren adildir. Senden çok fazla şey istendiğini biliyorum o yüzden
şimdilik bu konuyu kapatıyorum.
Lowell çalışma masasının koltuğunda arkasına yaslandı. Kraliyete karşı görevini
yerine getireceğinden hiç şüphem yok. Halkın ve basın benim yerime sen bu görevi yerine
kadar seni zorlayacaklardır.
Baba, bir şeyi unutuyorsun. Basına aldırmamada şampiyonum. Bu konudaki
soğukluğu tamamen haklı olarak kazanılmış bir meziyetti. En azından bir amaca hizmet
ediyordu. Babasını kısık gözlerle izledi. Madem bu sabah savaşma ruh halindesin o zaman
eğitim reformları toplantısına da katılabilirsin. Görev demişken, senin de bu görevlerin
bazılarının ucundan tutma zamanın geldi.
Babasını kızgın bir şekilde bırakarak ofisinden çıktı. Katrina ve Sammy ile
kahvaltısına geç kalmıştı. Terasa vardığında onların yerlerinin boş olduğunu gördü. Julian boş
masaya bakarken Grimes elinde gazetenin bir başka kopyası ile içeri girdi.
Özür dilerim Lordum, Bayan Vincente ilk kopyayı tabağına düşürmüş.
Üzgün müydü? diye sordu Julian.
Evet, yirmi dakika önce Samson Efendi ile çıkarken oldukça gergin görünüyordu.
Teşekkür ederim. Julian kapıya döndü.
Lordum, diye itiraz etti Grimes, Kahvaltınız.
Julian aç değildi. Ama uzun günlere dayanabilmek için kendine iyi bakması
gerektiğini öğrenmişti. Hemen geri döndü ve tabağına biraz bir şeyler koydu. Grimes’ın
yanından geçerken masayı toplamasını söyledi.
Çocuk bölümüne giderken Neil’i telefonla aradı. Katrina nerde?
Jimnastik bölümünde, dedi Neil.
Teşekkürler. Julian hemen yönünü değiştirdi. Tabii ki jimnastik salonuna gitmişti. Her
gün orada çalışıyordu.
Lordum, Neil onu jimnastik salonuna girmeden durdurdu, Güvenlik görevlileri onu on
dakika önce gizli geçitte kralın ofisinin yakınlarında görmüşler.
Şşşt. Jimnastik salonuna gidiyorum. Rahatsız edilmememizi sağla. Carl’a söyle sabah
olan toplantıya babam katılacak.
Basın sözcüsü…
Her şey bekleyecek.
Peki, majesteleri.
Julian salona girdi ve önce erkekler bölümüne gidip üstünü değiştirdi. Eğer Katrina ile
dövüşecekse kazanması için uygun giyinmiş olması gerekiyordu.
Katrina hırsla kum torbasına vuruyordu. Hâlâ dersini almamış mıydı? Aptal kız.
Kendine olan kızgınlığını kum torbasına vurarak yok etmeye çalışıyordu. Kralın ofisinde
Julian’ın bu ilişkiyi yok saydığını duyması onu çileden çıkartmıştı. İsmi her iki kraliyet
ailesinde de geçiyordu. Eğer eski resimler ortaya çıkarsa o zaman iki aile de çok zarar
göreceklerdi.
Güzel hareketler, dedi Julian.
Her gün çalışıyorum.
Kızgınsın.
Açık olan bir şeye cevap verme gereği duymadı. Kendisi kızgın değil miydi?
Katrina, gazeteyi bu sabah gördüğünde yalnız olduğun için çok üzgünüm.
Önemli değil. Julian onun önünde durdu. Dur ve benimle konuş.
Bir anda acısı öfkeye dönüşmüştü Katrina’nın. Julian öfkesinin hedefi olmuştu. Sizi
daha önce de yere yapıştırmıştım, majesteleri. Belki gitseniz iyi olur.
Katrina konuşmamız gereken çok şey var.
Komik aklıma bir şey gelmiyor.
Senin kadar inatçı olabilirim. Konuşana kadar buradan gitmiyorum.
Katrina onun spor kıyafetlerini giydiğini fark etmişti. Julian öne eğildi ve karatede
başlangıç pozisyonunu aldı. Geçmişinden resimlerin çıkmasını beklediğini biliyorum. Bu
olmayacak.
Söylemiştin. Sadece doğru olması için dua edebilirim.
Katrina onunla dövüşürken onun karateyi oldukça iyi bildiğini fark etmişti. Uzun bir
dövüşten sonra Katrina da Julian da kan ter içinde kalmışlardı ve sonunda Katrina onu yere
düşürmüştü. Ancak Julian düşerken onu da yanında çekmişti.
Bırak beni, dedi Katrina sesinden duygularının belli olmamasına dikkat ederek.
Beni dinleyene kadar bırakmayacağım. Julian onu sımsıkı tutuyordu. En kötüsünü
beklediğini biliyorum. Ama anlamıyor musun? Sonunda bu resimler ortaya çıkmayınca sen de
özgürlüğüne kavuşacaksın.
Son derece kendinden emin görünüyorsun.
Sadece mantık yürütüyorum,dedi Julian.
Bunların hiçbiri mantıklı değil. Neden bir paparazzi resmi bize satmayı beklesin? O
fotoğraf cenaze töreninin olduğu geceden, bir haftadan daha uzun bir süre önce çekilmiş. Ve
balkon denize bakıyordu yani denizden çekilmiş olmalı.
Katrina.Julian dönerek onu altına almıştı.
Hayır. Bunu sen yaptın.
~ ON İKİNCİ BÖLÜM ~

HEPSİ senin suçun, diye fısıldadı Katrina. Beni tahrik ettin, kendimi güvende
hissettirdin, bana umut verdin.
Katrina onu göğsünden itti. Bırak beni.
Katrina dinle, dedi Julian.
Hayır. Bırak beni. Katrina onu üstünden atmaya çalıştı. Ama Julian onu sımsıkı
tutuyordu.
Tüm dünyadan sadece geçmişte olan bir hatadan dolayı saklanmanı istemiyorum, diye
açıkladı Julian. Sen bundan daha iyisini hak ediyorsun.
Hayatım seni ilgilendirmez.
Sarayda olduğun sürece ilgilendirir.
Bu sorun kolayca çözülebilir. Bırak beni. Evime gideceğim.
Julian ona uzandı. Hiçbir yere gitmiyorsun. Kendini korumaktan vazgeçip yaşamaya
başlamalısın.
Senin için söylemesi kolay, dedi Katrina ve başını çevirdi. Hayatım bir oyun değil,
değer verdiğim insanlar kırılabilir.
Eğer onlar sana gerçekten değer veriyorlarsa omuzlarındaki yükten kurtulduğunu
gördüklerinde sevineceklerdir.
Sanki kendi gerçekten ona değer veriyordu. Onlar beni sevdiklerini, kararlarıma
karışmayarak gösteriyorlar.
Yani senin saklanmana izin veriyorlar. Ne kadar güzel bir hapishane, senin bunu
kabullenmene şaşırdım.
Sen ne dediğini bilmiyorsun.
Senin parlayan bir yıldız olduğunu ama geri planda saklandığını biliyorum. Kendine
korku yüzünden kurduğun hayatının göz önüne çıkması seni rahatsız ediyor.
Julian’ın söyledikleri onu tam on ikiden vurmuştu. Katrina nefes alamıyordu. Katrina
ailesi için fedakârlık yapması gerektiğini kendine söylüyordu ama gerçekten böyle bir hataya
düştüğü için kendini cezalandırıyordu. Onlar için ne kadar büyük hayal kırıklığı olmuştu?
Katrina, kahretsin, nefes al!Julian onun üzerinden kalkmış onu da oturur duruma
getirmişti. Özür dilerim, ben…
Dur. Daha fazla sanki bana değer verirmiş gibi davranma. İyisi mi sen zamanını
kendine bir eş aramakla geçir.
Julian kendini yere onun yanına attı. Babamın ofisinin koridorundaydın ve bana
verdiği emri duydun…
Bir eş ara, dedi Katrina. Aramanda başarılar dilerim.
Bunları duyduğun için üzgünüm ama beni çok rahatlattığını bilmelisin. Başkalarıyla
ilişkimizi tartışacak halim yoktu.
Ben kullandığın kelimenin dikkatini başka bir yere çekmek olduğunu sanıyorum.
Her ikisi de doğru, Julian eliyle yanağını okşadı. Ona unut bunu dedim, bana
evlenmemi emredemez. Otuz iki yaşındayım. Yeni yetme biri gibi kimse bana kiminle ve ne
zaman evleneceğimi söyleyemez.
Onun böyle bir zamanda Sammy’i düşünmesi ne kadar büyük bir kabalık.
Julian gözlerini kıstı. Başlama. Kendi sorumluluklarım artı Donald’ın sorumlulukları
artı Avrupa seçimleri toplantıdan toplantıya geçerken düşünecek zamanım bile olmuyor. Ve
sen benim gizli yardımcımsın. Daha fazla şey yüklenmesine dayanamayacağım.
Katrina ilişkilerini en güzel açıklayan cümlenin bu olduğunu düşündü. Ve bu da
kulağa pek hoş gelmiyordu. Kısmen kendi suçu olduğunu biliyordu. Kendisi gizli kalmasını
istemişti ama bunun bu kadar açık söylenmesi kendini kötü hissettirmişti. Kendini
kullanılmış, aptal ve utanç içinde hissediyordu.
En azından şimdi bir gizli yardımcın konusunda endişelenmene gerek kalmadı.
Pasadonya’ya dönüyorum.
Hayır. Julian ayağa kalktı ve Katrina’yı da kaldırdı. Sana düşünemediğimi söyledim!
Babam konuşurken sadece ona itiraz ettim ve her şeyi özellikle evliliği inkâr ettim. Ondan
ayrılır ayrılmaz sadece seni düşündüm ve o zaman her şey yerine oturdu.
Hayır. Katrina geri çekildi.
Ja. Julian onun ellerine uzandı ama Katrina ellerini arkasına kenetlemişti. Julian ona
yaklaşıyordu.
Yaklaşma!
Cevap sensin, Katrina. Sen nazik ve düşüncelisin, zeki, komik ve seksisin. Seninle
konuşabiliyorum. En iyisi de Sammy seni çok seviyor.
Her bir kelime ile Katrina’nın kalbi biraz daha kırılıyordu. Her şey Sammy’nin
rahatlığı içindi. Ya sen?
Julian başını kaldırdı ve ona baktı. Ben ne?
Sammy beni seviyor. Sen ne hissediyorsun?
Julian’ın ifadesi değişmişti. Ona yaklaştı ve alnını ve dudaklarını öptü. Sana değer
verdiğimi biliyorsun. Ne kadar değer verdiğimi her gece sana yatakta ispatlamadım mı?
Beni istiyorsun. Bu sadece bir arzu zamanla geçer.
Geçmedi, dedi Julian. Sana ihtiyacım her geçen gün biraz daha arttı. Julian eliyle
çenesini tuttu ve başını kaldırdı. Katrina benimle evlenir misin?
Katrina bakışını ona çevirdi. Amber gözlerinin parladığını gördü. Ne kadar acıklı bir
durumdaydı bir an için kalbi heyecanla çarpmıştı.
Onun kesinlikle ciddi olduğundan emindi. Lowell ona Sammy için bir anne figürü
bulmasını söylemişti. Ondan daha iyi kim olabilirdi? Evet, o küçük adamı seviyordu ama
böylesi bir fedakârlık onun yapamayacağı bir şeydi.
Hayır. Sanki hiç üzülmüyormuş gibi davranmaya çalışıyordu. Senin tarafından
kullanılmaktan yoruldum.
Bu çok sert oldu. Julian onun eline uzandı. Katrina elini arkasına götürdü. Sammy’i
seviyorsun. İkimiz birlikte çok uyumluyuz. Yürümesini sağlayabiliriz.
Gerçekten olmaz.
Katrina eşim olmanı istiyorum.
Hayır, sen bende bulduğun rahatlığı istiyorsun. Ben artık geçici liman olmaktan
sıkıldım. Hayatımı yönlendiremezsin önce bana hakaret edip sonra teklifte bulunduğun zaman
hemen kabul etmemi bekleyemezsin. Beni tanıdığını sanıyorsun, belki tanıyorsundur ama
beni sevmiyorsun.
Kenara çekilerek kendini onun tutuşundan kurtardı. Hayatım oyun yeri değil ve senin
liderlik görevlerini yerine getirirken rahatlayacağın bir yer hiç değil.
Odanın kenarına gidip havlusunu aldı. Arkasını döndüğünde Julian’ı odanın ortasında
ifadesiz bir yüzle durduğunu gördü.
Elveda Julian.
Katrina kendini kim sanıyordu? Julian kendi kendine mırıldanıyordu. O kahrolası bir
prensti. Kadınlar onu reddetmezdi. Asla.
Onun teklifinden şeref duymalı ve heyecanlanmalıydı. Ama Katrina sanki ona ihanet
etmiş gibi davranıyordu. Gazetede çıkan resimlerdeki trajediyi göremediği için üzgündü. Hem
babası hem de Katrina abartıyorlardı.
Giyinme odasından yeni bir takım elbise ve ona uygun bir kravat seçti. Onun teklifini
hakaret kabul ettiği için Katrina’ya çok kızgındı.
Gitmek mi istiyordu? Tamam gidebilirdi. Onun minnet duymayan bir gelini
kovalamaktan daha önemli işleri vardı. Katrina tek konuda haklıydı. Tüm enerjisini ülkesinin
sorunlarını çözmek için kullanmalıydı.
Şaşırtıcı bir şekilde Kral Lowell Katrina’nın gidişine üzülmüştü. Katrina nezaket icabı
olarak ev sahibine hoşça kalın demek istemişti. Giselle ona sarılmış ve iyilikler dilemişti.
Ama Kral Lowell onu ofisine çağırmış ve koltuğa oturtmuştu.
Sana ailem işin yaptığın tüm yardımlar için teşekkür ederim. Zor zamanlarımızı
şefkatinle ve kibarlığınla daha katlanır bir hale getirdin.
Umarım Sammy’i ziyaret etmeme izin verirsiniz, dedi Katrina. Gerçekten kalbimi
çaldı.
Tabii. Ama ben sadece onun kalbini çaldığını sanmıyorum. Oğlumu hiç böyle
çarpılmış görmemiştim. Lowell koltuğunda yaslandı. Bugün ilk defa kararlarıma karşı çıktı.
Gülümsedi ve parmağını Katrina’ya salladı. Benimle çoğu zaman zıt fikirlere sahiptir. Ama
çok politiktir. Her zaman tartışmalarda mantık ve nedenlerini ortaya koyar. Ama bugün
sadece duygularıyla hareket etti.
Tehlikeli bir oyun oynuyorsunuz, majesteleri.
Bu son ay Julian çok yıprandı ve daha önünde uzun aylar var. Güçlü bir kadının
yanında olması onun işlerini kolaylaştırırdı. Ülkemi yönetirken öğrendiğim şey neye karar
verirsen ver sonuçlarına katlanmayı göze alman gerektiğidir.
Kral içini çekti. Julian’ın mutlu olmasını istiyorum. Mükâfatı riskli olabilir ama
yanılma yapması gereken görevler her zaman olacaktır. Sammy çok güzel bakılacaktır ama
anne figürünün yerini hiç kimse dolduramaz.
Katrina’nın aklı tamamen karışmıştı. Haklısınız. Sammy size ve Giselle’e sahip
olduğu için çok şanslı ama onun birbirini seven anne ve baba figürüne daha çok ihtiyacı var.
Katrina, Julian’ı başka bir kadınla düşünmemek için ayağa kalktı. Artık gitmesi
gerekiyordu.
Çok zamanınızı aldım. Ben hoşça kalın demek istemiştim. Beni burada ağırladığınız
için çok teşekkür ederim.
Her zaman gelebilirsiniz. Sizi çok kısa zamanda tekrar görmeyi arzu ederim. Bu arada
özel kraliyet jetini hazırlamalarını söyledim. Bir helikopter sizi havaalanına götürecek.
Ama majesteleri! diye şaşkınlıkla itiraz etti Katrina. Ben yapamam…
Kral elini kaldırarak onu susturdu. Rahatınız için evet ama daha çok oğlumun aklının
sizde kalmaması için. Siz eve sağ ve salim varmadan Julian huzur bulmayacak.
Katrina’nın son durağı çocuk bölümü olmuştu. Sammy ağlıyordu. Sen de anne gibi
bye bye diyorsun.
Şşşt, genç adam, ağlama, dedi Katrina. Ben hâlâ senin arkadaşınım. Seni ziyarete
geleceğime söz veriyorum. Aslında hemen gitmek istiyordu Julian gelmeden.
Hayır! Gitme, diye bağırdı Sammy ona sarılarak. Gözyaşları yanaklarından
süzülüyordu. Onun çaresizliği Katrina’nın kalbini sızlatıyordu.
Seni seviyorum, Sammy, dedi ona. Bana her zaman güvenebilirsin. Ama artık ailemin
yanına dönmeliyim.
Gitmeni istemiyorum. Başını onun omzuna gömdü. Ona anlatamayacağını anlayan
Katrina son bir kez daha sarıldıktan sonra onu Inga’ya verdi.
Ona iyi bak, dedi Katrina gözyaşlarını bastırmaya çalışarak.
Helikopter onu Kardana kraliyet jetinin bulunduğu New Castle havaalanına götürdü.
Katrina jetin içindeki lüksün farkında bile değildi. Krem renkli koltuğa çökercesine oturmuş,
gözlerini kapatarak kendini dünyaya kapatmıştı.
Keşke düşüncelerinin akmasını da bu kadar kolay durdurabilseydi. Hala gözünün
önüne evlenme teklifini geri çevirdiğinde Julian’ın yüzünde gördüğü o soğuk ifade geliyordu.
Bu ifadeyi bir kez de Sammy’e ailesinin kayıp olduğunu söylediğini zannettiğinde yüzünde
görmüştü.
O zaman yanılmıştı, eğer onun sevgisiz bir evlilikte mutlu olacağını sanıyorsa şimdi
de yanılıyordu.
Sammy’i seviyor olmak yeterli değildi. Julian’ı sevmek de yeterli değildi. O da onlar
kadar sevilmeyi hak ediyordu.
Jean Claude’un söylediği gibi resimlerin yok edildiğine inanmak istiyordu çünkü artık
hayatını yaşamak istiyordu.
Bayan Vincente. Sakin bir ses yanı başında konuşuyordu.
Katrina gözlerini açtı ve kırk yaşlarında bir kadının ona gülümseyerek baktığını gördü.
Kalkmak üzereyiz, lütfen kemerinizi bağlayın.
Jetten indiğinde nereye gideceğine bakınırken uzakta kırmızı saçlı bir adam gördü.
Çok uzun boyluydu ellerini önünde birleştirmişti.
Katrina duygulanmış ve boğazı düğümlenmişti. Koşarak adama koştu ve kollarına
atıldı. Ve birden her şey sanki Katrina için düzelmişti.
Babacığım.
Canım, eninde sonunda onu aramak zorunda kalacaksın,dedi Prenses Bernadette bir
hafta sonra.
Mecbur muyum? Katrina için çekti ve bakışlarını Bernadette’nin bahçede oynayan
ikizlerine çevirdi. Daha saat sabahın sekizi bile değildi ve Julian iki kere onu aramıştı. Büyük
bir olasılıkla Sammy’nin sevdiği tahıl gevreğini bilmek istemiştir. Bensiz de çözümleyebilir.
Tahıl gevreği mi? Bernadette’nin üvey kızı, Amanda, onlara katılmıştı. Bir buçuk yıl
önce Jean Claude ve tüm ülke, Jean Claude’un yetişkin bir kızı olduğunu öğrenmişti. Eğer
yemekten bahsediyorsanız ben gidiyorum. Amerikalı kız hamile karnını okşuyordu.
Doktorum dün bana kilomla ilgili söylev çekti ve bu sabah sadece yoğurt yedim.
Hah! Bernadette doktorun tavsiyesini bir el işareti ile yok saydı. Bu tip tavsiyeler
normal kiloda bir kadın için geçerli olur. Sen o kadar zayıfsın ki bebeğin iyiliği için birkaç
kilo alman daha iyi olabilir.
Öyle mi dersin? diye sordu Amanda umut dolu bir sesle. Bebeğimin hiçbir şekilde
zarar görmesini istemiyorum.
Ben de Bernadette ile aynı fikirdeyim. Katrina da onu destekledi. Sen de sadece bebek
var. Yemekten sonra kendini daha iyi hissedeceksen yürüyüşe gideriz.
Amanda sevinmişti. Evet, teşekkür ederim.
Evet, ama maalesef tahıl gevreği yok, biz de Katrina’nın Julian’ı araması gerektiğini
konuşuyorduk. Bu sabah şu ana kadar iki kere aradı.
Sekreteri vasıtasıyla, dedi Katrina. Adam kendi telefon numarasını bile çevirmeye
tenezzül etmiyor.
Bu biraz kabaca bir davranış, her ne kadar meşgul de olsa…
Daha fazlasını da yapardı eğer… eğer kendi kendisiyle savaşmıyor olsaydı diye
düşündü Katrina ama cümlesinin sonun getiremedi. Hâlâ onu savunabiliyordu. Katrina,
Amanda’nın bakışları altında kızardığını hissetti. Onunla henüz konuşmaya hazır değilsin,
dedi Amanda. Xavier’nin benimle sadece daha yakın olmak için görüştüğünü öğrendiğimde
neler hissettiğimi hâlâ hatırlıyorum. Kendimi kullanılmış ve aldatılmış hissetmiştim. Onunla
görüşmek istemiyordum.
Evet. Katrina içini çekti. İlk kez biri neler hissettiğini anlayabiliyordu.
İkinizin birbirinize âşık olduğunuz çok açıktı, dedi Bernadette. Aynı Katrina ve Julian
arasında özel bir şeylerin açıkça görüldüğü gibi, diye devam etti ve Katrina’nın elini sıktı.
Mutlu olmayı hak ediyorsun. Lütfen Julian ile konuş.
Bunu düşüneceğim.
Bunu duyduğuma çok sevindim, dedi Bernadette. Seni Kardana’ya gönderdiğim için
kendimi sorumlu hissediyorum.
Hayır. Ben gittiğim için üzgün değilim…
Majesteleri. Bernadette’nin asistanı yanlarına yaklaşmıştı. Sizinle konuşabilir miyim?
Prenses kadınla yanlarından ayrılırken tablette bir şeye bakıyorlardı. Bernadette
bakışlarını Katrina’ya çevirdi. Tableti yanında getirdi ve Katrina’ya verdi.
Julian bunun için arıyor.
Ekranda Jean Claude ve Katrina’nın el ele çekilmiş resmi duruyordu. Manşet ise
şöyleydi:
KATRINA PASADONYA’YA DÖNÜYOR:
BİR PRENSTEN DİĞERİNE Mİ GEÇİYOR?
~ ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ~

KATRINA şaşkınlıkla manşete bakıyordu. Babalarının bir toplantı sonrasında ikizleri


ona götürmüştü. Jean Claude onu elinden tutmuş ve her şeyin yolunda olup olmadığını
sormuştu.
Katrina, çok üzgünüm, dedi Bernadette. Arkasında Amanda, asistanının yardımıyla
ikizleri içeri sokuyordu.
Hayır. Katrina başını salladı. Ben özür dilerim. Aileni bu duruma ben soktum.
Paparazzinin davranışları karşısında sakın kendini suçlamaya kalkma. Bernadette
öfkelenmişti. Çok acı çektin ama onlara bu zevki tattırmamalısın. Seni tanıyan herkes bunun
çok saçma olduğunu bilir. Geri kalanlar ise zaten bu tip gazetelerin gerçekten ziyade hayal
ürünleri yazdıklarını bilirler. Onlarla savaşmak sadece onların işine gelir.
Biliyorum ama Jean Claude ve senin bu olayın içine çekilmenden hoşlanmıyorum.
Canım, sen olmasan başkası olacaktı. Jean Claude paparazzilerin gözdesi biliyorsun.
Kraliyet ailesinden, dünya liderlerinden biri ve çok yakışıklı bir adam, her zaman hedef
olacaktır. Vaftiz kızı olarak bu sana da uzanıyor.
Katrina onun gerçeği söylediğini biliyordu. Arka plandan çıkınca basınla uğraşması
gerekeceğini biliyordu.
Cep telefonu titredi ve Katrina mesaj geldiğini gördü. Bernadette’nin bakışlarını gören
Katrina telefonu eline aldı. Yine Julian arıyor.
Mesaj da: KAHROLASI TELEFONUNU AÇ yazıyordu.
Tam o anda telefon elindeyken çalmaya başladı. Bu kez Julian’ın numarasını gördü.
Bernadette onun omuzlarını sıktı ve yanından ayrılarak onu yalnız bıraktı. Katrina telefonunu
açtı ve mümkün olduğunca normal bir sesle konuşmaya çalıştı. Merhaba.
Katrina. Julian’ın sesinden rahatladığı anlaşılıyordu. Magazin gazetesini bu sabah
gördüm. İyi misin?
Beni düşündüğün için teşekkür ederim. İyiyim. İyi olacağım, diye düşündü Katrina içinden.
Kahrolası basın peşimizi bırakmıyor bir türlü. Neden telefonlarıma cevap vermedin?
diye sordu.
Sen aramadın. Katrina gururlu bir şekilde sesinin titrememesine özen gösteriyordu.
Marta aradı.
Benim için aradığını biliyordun.
Seni telefonda beklemek istemediğimi anladım. Oh, bunu söylediğinde kendini çok iyi
hissetmişti
Telefonun diğer ucunda bir sessizlik oldu. Bu inatçı hallerine aldırmıyorum.
Senin kuklan olmayı kabul etmemem beni inatçı yapmaz.
Kadın, sen inatçılığın ta kendisisin. Her işe burnunu sokan, ısrarcı, akıllı, verici,
şefkatli ve seksisin. Seni özledim.
Oh, Katrina da özlemişti onu, hem de çok. Ama acının kendisini sürüklemesine izin
veremezdi. Sammy nasıl? diye sordu.
Gayet iyi, Inga’yı sevdi. Ama yine de seni sorup duruyor. Eve gelmeye hazır olup
olmadığını bilmek istiyor.
Katrina gözlerini kapadı ve geri dönmeyi çok istemesine rağmen, Ben evimdeyim, dedi.
Julian elindeki telefonu attı ve durdu. O akıllı bir adamdı. O zaman neden onun
dikkatini dağıtmasına izin veriyordu? Neden hiçbir şeye odaklanamıyordu? Kapısının
çalınmasının ardından babası ofisine girdi.
Oğlum, dedi Lowell ve daha rahat koltukları olan toplantı salonuna gidip oturarak Julian’ın da
oraya gelmesini sağladı. Magazin gazetesindeki haberi okudum. Katrina nasılmış?
Nerden bileyim? Julian sakinmiş gibi görünmeye çalışıyordu. Zaten o gittiğinden beri
bunu yapıyordu.
Çünkü o haberi görür görmez onu aradın. Lowell sanki tahtta oturur gibiydi. Başıyla
Julian’a oturmasını işaret etti. Sanırım onunla konuştun. Tabii eğer sekreterine aratmayıp
kendin aradınsa konuşabilmişsindir. Eğer sekreterin aramışsa seninle konuşmayı reddetmiştir.
Julian dişlerini gıcırdattı. Toplantıları vardı. Hatta olsaydı memnuniyetle toplantıdan
çıkıp onunla konuşurdu. Şimdi de toplantıda olması gerekiyordu ama birkaç dakika
sakinleşmeye ihtiyacı vardı.
Julian masadaki telefona uzandı ve sekreterine toplantılarını yarım saat ileri atmasını söyledi.
İyi olduğunu söyledi.
Sesi iyi çıkıyor muydu?
Julian babasının sorusunu düşündü. Sesi nasıl çıkıyordu? Bunu düşünmesi
gerekiyordu. Onu görme ihtiyacıyla mücadele etmekle meşguldü sesinin nasıl çıktığını fark
etmemişti. Ama şimdi anlıyordu. Başlangıçta sesi biraz titriyordu ama sonra sesine güven
gelmişti.
Aslında iyi çıkıyordu. Bu da onu deli etmişti. Neden onu özleyip özlemediğini bu
kadar merak ediyordu? Sammy’nin onu geri çağırdığını söyledim.
Ah. Babası şaşırmamış gibiydi, kaşlarını kaldırıp ona baktı. Yani sen onun geri
gelmesini istiyorsun.
Hiç de değil, diye itiraz etti Julian. O konu bitti. Ülkeme karşı sorumluluklarım var.
Tabii. En iyisi bu, Katrina neden gelsin ki?
Julian koltuğunda kıpırdandı ve ellerini saçlarının arasına soktu. Ona krallığımı sundum.
Oğlum, dedi Lowell oğluna eğilerek. Katrina için krallık teşvik edici bir şeyden ziyade
zarar verici bir şey.
Sammy, dedi Julian umutsuzca.
Ja, onu seviyor, diye kabullendi babası. Ama bu sevgi onu burada tutmak için yeterli
değil ve onun geri gelmesini sağlayacak şey bu değil.
Beni de seviyor. Bunu gözlerinde gördüm. O harika muhteşem menekşe gözler hiçbir
duygusunu saklayamıyordu. Ama eğer beni seviyorsa neden beni terk etti?
Lowell ayağa kalktı ve oğlunun sırtını sıvazladı. Belki senin gözlerinde görmediği şey
yüzündendir.
Katrina, çok güzelsin, dedi Jean Claude paylaştıkları otel süitinin oturma odasında.
Jean Claude smokini içinde çok yakışıklı görünüyordu. Bu galaya bizimle katılmayı kabul
ettiğin için çok teşekkür ederim.
Barış için yapılan gala iyi bir neden. Katrina lavanta rengi balo elbisesinin eteklerini
döndürdü. Ayrıca kim partileri sevmez ki?
Sen. Jean Claude onun elini sıktı ve yanındaki koltuğa oturması için yardımcı oldu.
Geçmişte hep sosyal etkinliklere katılmamayı seçerdin. Bu gece ise ışıkların altına bizimle
çıkmayı kabul ettin.
Bernadette basın sözcüsünün söylediklerini anlattı. Üçümüzün beraber görünmesi
magazinde çıkan haberin saçmalığını daha iyi anlatırmış. Katrina koltuğun ucuna oturmuştu.
Bu elbise ile daha rahat oturmaya kalkarsa onu oradan iki kişi bile zor kaldırırdı. Size
yardımcı olmaya her zaman hazırım. Özellikle bu benim…
Yeter. Jean Claude onu susturdu. Kimsenin suçu değil. Paparazziler bir nedene ihtiyaç
duymazlar. Eğer haber yapabilecekleri bir şey bulamazlarsa anında bir şey uydururlar. Bunu
geçen hafta gördük. Artık sen de halkın gözünde biri olduğuna göre bundan sonra daha da çok
üstüne geleceklerdir. Onlarla savaşamazsın onlara sadece senin göstermek istediğin imajı
gösterirsin ve dünyanın gerçeği görebilmesini umarsın.
O mu halkın gözündeydi? Tabii ya, bu etkinliğe katılarak sosyeteye mensup biri
olduğunu kabul etmişti. Ya dünya gerçeği görmezse?
O zaman bu onların sorunu olur. Basının hayatını yönetmesine izin veremezsin.
Biliyorum. Katrina bakışlarını ona çevirdi. Sonunda bu dersi aldım. Sadece alışmam
biraz zaman alacak.
Jean Claude gülümsedi. Biz sana yardımcı olabildiğimiz kadar oluruz. Bu gece
yapman gereken tek şey gülümsemek ve sanki güzel zaman geçiriyormuş gibi görünmek, dedi
Gülümsemeyi becerebilirim, dedi Katrina. Ama mutlu görünmek biraz daha zor
olabilirdi. Masanın üstündeki telefonu titredi. Herhalde yine Julian arıyordu. İki gün önce
onunla konuştuğundan beri sürekli arıyordu ve o da sürekli aramalarına cevap vermiyordu.
Etkisinden kurtulabilmek için aralarına mesafe koyması gerekiyordu. Onunla
konuştuğunda duygularını kontrol altına alması zorlaşıyordu. Ona duyduğu aşk kalbini
sızlatıyordu. Onun için olmasaydı asla Jean Claude ve Bernadette ile bu gece galaya gitmeye
cesaret edemezdi. Julian’ın ona verdiği güven ona duyduğu inanç ile korkusunu yenebilmişti.
Bernadette koyu kırmızı balo elbisesi ile odaya girdi.
Sevgilim, dedi Jean Claude, ayağa kalktı ve yanına gitti. Harika görünüyorsun.
Hafifçe karısının dudaklarından öptü. Galadaki tüm erkekler beni kıskanacaklar. Karısının
elini öptü ve dirseğinden tuttuktan sonra öteki elini Katrina’ya uzattı. Gidelim mi?
Kırmızı halıda mutlu görünmek Bernadette’in sayesinde çok kolay olmuştu.
Televizyoncular, magazin mensupları hepsi onlara çok yakın ve dostça davranmışlardı.
Katrina yüzüne bir gülümseme yerleştirmiş ve arkadaşlarına yakın durmuştu. Bernadette
omuzlarının üstünden devamlı onu izliyordu. Katrina önce onun kendini basın mensuplarına
karşı korumak için baktığını sanmıştı ama sonra başka bir yere ya da birine baktığını fark
etmişti.
Her şey yolunda mı? diye sordu Katrina konuşmalar arasında.
Tabii. Bernadette parlak bir şekilde gülümsedi.
Kırmızı halının yarısına gelmişlerdi, İngiliz moda gazetecisi elbiselerinin hakkında
soru soruyordu. Katrina arkasına bir erkeğin geldiğini hissetti ve bu erkek aniden onun elini
tuttu. Katrina arkasını dönmeden kim olduğunu anlamıştı. Moda gazetecisinin yüzünün
aydınlanması onun tahminin doğru olduğunu anlatıyordu.
Ve şu an Kardana Prens’i Julian aramız katıldı, dedi prenses. Bizi sinsice takip etmen
ne büyük küstahlık, bu gece oldukça şıksın.
Teşekkür ederim Bu kadar değerli bir etkinliğe arkadaşlarımla katılmaktan mutluluk
duyuyorum
Evet, bu kadar sevimli insanın barış için bir araya gelmesi çok güzel bir olay.
Birkaç dakika daha havadan sudan konuştular ve sonra Jean Claude yanındakilerle
kırmızı halıda yürüyerek gözlerden uzaklaştı. Basından uzaklaştıktan sonra elini Julian’a
uzattı. Arkadaşım seni gördüğüme çok sevindim.
Julian, prens ve prensesi selamladıktan sonra Katrina’nın elini dudaklarına götürdü ve
öptü. Başka hiçbir yerde olmayı istemezdim bu gece.
Bu planın bir parçası mı? diye sordu Katrina elini çekerek. Bernadette’ye bakıyordu.
Beni uyarsaydın iyi olurdu.
Julian son anda aradı ve katılmak istediğini söyledi. İmajımız için iyi olur diye
düşündük. Sana söyleseydim gergin olurdun.
Katrina sadece Julian’ın varlığını görüyordu. Ne kameralar, ne basın onu
ilgilendirmiyordu. Ona bakamıyordu ama kokusunu içine çekiyordu. Bir fırsatını bulduğunda
onu aramamasını ve hayatını çalkantılı sulara götürmemesini ciddi bir şekilde söylemeyi
düşünüyordu. Sonunda korkusunu yenebilmişti ve artık kararlarını korkusuzca alabilirdi.
Julian ona doğru eğildi ve kulağına fısıldadı. İçeri girdiğimizde beni suçlamaya
başlayabilirsin.
Katrina ona omuzları üstünden baktı ama bakışlarını gözlerine kadar kaldırmadı.
Bundan emin olabilirsin, dedi.
Katrina biraz daha gülümsedi, etrafındakilerle konuştu ve Prens Julian ile ilişkisi
hakkındaki sorulara cevap vermedi. Sonunda girişe gelebilmişlerdi. Girdikleri alandan
sunulan şampanyayı almıştı. Julian’ın belinde duran eli varlığını kendine hissettiriyordu.
Derhal bunu halletmeliydi. Katrina aktris değildi. Burada bulunanları, dünya liderlerini sanki
çiftmişler gibi kandıramazdı.
Konuşma zamanı, dedi Katrina ve onun elini tutup balkona çıkarttı.
Julian hevesli bir şekilde onu takip etti. Katrina ona döndü ama Julian onu kollarına
almıştı bile. Katrina itiraz edemeden Julian dudaklarını onun dudaklarının üstüne kapamıştı.
Katrina onu kendinden uzaklaştırma gücünü ancak birkaç dakika sonra bulabilmişti.
Neden geldin Julian? Geldiğinden beri ilk kez Katrina onun gözlerinin içine bakıyordu. Julian
mutlu görünüyordu, ilk kez rahatlamış gibiydi. Katrina dişlerini sıktı. Ne adam!
Barış sempozyumu için geldim. Avrupa seçimi, hatırladın mı?
Oui. Galaya neden geldin? Balolar sana göre değildi.
Sen buradasın, dedi Julian. Seninle randevumuz vardı. Senin tavsiyeni dinledim.
Bizim randevumuz yoktu, dedi Katrina. Ne demek istiyorsun? Bugün seninle konuşmadık.
Çünkü sen telefonlarıma çıkmadın. Parmaklarını yanaklarında gezdirdi. Çok güzelsin.
Avrupa seçiminde vicdanıma göre oyumu kullanma tavsiyene uydum demek istemiştim.
Nedenimi söyledim ve ona göre oyumu kullandım.
Kalbinin sesini dinleyerek oy kullandığına sevindim. Doğru olanı yapmışsın. Kendinle
barıştığını görebiliyorum.
Gördüğün huzur seninle olduğum için. Resmi olarak hiç randevulaşmadığımızın
farkında mısın? Julian onun aralarına koyduğu mesafeyi kapatmıştı. Fikrini değiştirmek için
sana kur yapmam gerekecek. Diğerlerinin benimle aynı fikirde olduğunu anladım ve bir kez
daha toplanılarak daha iyi incelenecek.
Sen de bunu beni taciz ederek mi kutluyorsun zaferini? Katrina bir adım geri gitti.
Neden Julian işini zorlaştırıyordu? Beni rahat bırakmalısın.
Asla. Julian onu kollarının arasına aldı ve yumuşak bir şekilde dudaklarından öptü.
Benimle oyun oynama Julian. Bu konuda değil, çok önemli.
Neden öyle düşünüyorsun? Julian eliyle çenesinden tuttu ve başını kaldırarak
gözlerinin içine bakmasını sağladı. Sana hiç yalan söyledim mi? Katrina düşündü ama asla
söylememişti.
Eve gel, dedi Julian. Sen Kardana’ya aitsin. Benimle, Sammy ile.
Sammy’i seviyorum ama Kardana’ya dönme sebebim bu olamaz.
O zaman bana dön, dedi Julian. Biliyorum basın ile olan olay benim yüzümden,
dikkatlerini sana çekmemeliydim. Kendimi çok akıllı sanıyordum ama sadece seni kırdım.
Özür dilerim.
Dileme. Buraya geldiğimde herkesin haklı olduğunu anladım. Deve kuşu gibi başımı
kuma gömüyordum sanki başka biri beni görmeyecekti.
Sandığından daha güçlüsün.
Sen bana benden önce inanmıştın. Gücünü tekrar kazanınca onun haklı olduğunu
görebilmişti. Jean Claude’a güvenmeliydim, onun bana güveni benden fazlaydı. Bana hiçbir
şekilde kazanmam mümkün olmayacak bir huzur verdin. Bunun için sana teşekkür ederim.
Sevindim. Tanrı biliyor sensiz benim huzur bulmama olanak yok, sana ihtiyacım var
Katrina, sensiz doğru dürüst düşünemiyorum.
Çünkü sana meydan okuyan birine alışık değilsin, dedi Katrina. Alışırsın.
Alışacağımı hiç sanmıyorum, diye mırıldandı Julian. Bana meydan okuman
düşünmeme yardımcı oluyor. Diğer insanlarla uğraşma sabrı veriyor.
Kardana’ya dönmem için tek neden olabilir.
Bana söylemen yeterli, dedi Julian. Senin olmasını sağlarım.
Ama yapamazdı. Zorla aşk olmazdı. Aşk özgürce verilebilinmeliydi.
Sammy’e yardımcı olmamı istiyorsun, dedi Katrina.
Ja. İstiyorum. Ama bunun evlilik için yeterli olacağını sanmakla aptallık etmişim.
Babam bu fikri aklıma sokunca seninle geleceği gözlerimin önüne getirdim o kadar doğru
geldi ki yanlış zamanda yanlış şeye odaklandım. Ve sen beni reddettiğinde gururum
parçalandı.
Devam et, diye fısıldadı.
Seni seviyorum, Katrina. Çok zeki olabilirim ama duyguları ifade etmekle zeki
olmanın ilgisi yok. Seni deliler gibi özledim. Hiçbir şeye odaklanamıyorum. Uyuyamıyorum.
Seni aklımdan çıkaramıyorum. Benden ayrıldığında huzurumu da beraberinde götürdün.
Julian.
Senin yokluğunun benim gururumla hiçbir ilgisi olmadığını ama sevginle ilgili
olduğunu çok geç fark ettim. Julian elini öptü. Gerçekten beni seviyor musun? Seninle
evlenmem için böyle söylemiyorsun, değil mi? Julian ona gülümsedi. Söylüyorum çünkü
benimle evlenmeni istiyorum. Ama sana kur yaparak bana inanmanı bekleyebilirim. Ülkemi
yönetmeye öylesine odaklanmıştım ki başka bir şeye dikkat edemiyordum. Sana âşık oldum
ama bu duygularımı itiraf edemiyordum. Ve kardeşim daha yeni ölmüştü. Zamanlamam çok
kötüydü.
Fikrini değiştiren ne oldu? İnanmaya başlamıştı. Kalbi deli gibi çarpıyordu.
Magazin gazetesinde resmi gördüğümde senin kırılacağını biliyordum. Sana sarılıp
yardımcı olamamak beni öldürdü. İyi olduğunu söylemiştin ama senin cesur olmaya
çalıştığını biliyordum.
İyiyim,dedi Katrina. Basında resmimin çıkması artık hayatımı yönetemeyecek.
Senin için çok mutlu oldum. Prensesim olarak bu şekilde davranman gerekecek zaten.
Beni ikna etmeye çalışmaktan vazgeçmeyeceksin değil mi?
Hayır. Seni sevmek ve seninle yeni bir hayata başlamak her şeyden önemli benim için.
O zaman, oui.
Julian’ın yüz ifadesi umut doluydu. Evet, sana kur yapmama izin verecek misin?
Katrina gülümsedi ve Julian’ın yüzünü ellerinin arasına aldı. Oui, seninle
evleneceğim.
Julian gözlerini kapadı ve alnını onun alnına dayadı. Katrina nefessiz kalana kadar
kollarını sıktı. Katrina da ona sımsıkı sarıldı. Julian onu havalandırdı ve etrafında döndü.
Sonra Julian bir anda durdu onu yere indirdi ve yanaklarındaki gözyaşlarını sildi. Ağlıyorsun.
Mutluluk gözyaşları, dedi Katrina ve kollarını boynuna doladı.

Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin


5.Maddesinin İkinci Fıkrası Çerçevesinde Bandrol Taşıması Zorunlu Değildir.

Buraya Yüklediğim E-Bookları Download Ettikten 24 Saat Sonra Silmek Zorundasınız.


Aksi Taktirde Kitabin Telif Hakkı Olan Firmanın Yada Şahısların Uğrayacağı Zarardan Hiç
Bir Şekilde Sitemiz Sorumlu Tutulamaz ve Olmayacağım.
Bu Kitapların Hiçbirisi Orijinal Kitapların Yerini Tutmayacağı İçin Eğer Kitabi Beğenirseniz
Kitapçılardan Almanızı YaDa E-Buy Yolu İle Edinmenizi Öneririm.
Tekrarlıyorum Sitemizin Amacı Sadece Kitap Hakkında Bilgi Edinip Belli Bir Fikir Sahibi
Olmanız Ve Hoşunuza Giderse Kitabi Almanız İçindir.
Benim Bu Kitaplarda Herhangi Bir Çıkarım YaDa Herhangi Bir Kuruluşa Zarar Verme
Amacım
Yoktur.
Bu Yüzden E-Bookları Fikir Alma Amaçlı Olarak 24 Saat Sureli Kullanabilirsiniz. Daha
Sonrası
Sizin Sorumluluğunuza Kalmıştır.
1)Ucuz Kitap Almak İçin İlkönce Sahaflara Uğramanızı
2)Eğer Aradığınız Kitabı Bulamazsanız %30 Ucuz Satan Seyyarları Gezmenizi
3) Ayrıca Kütüphaneleri De Unutmamanızı Söyleriz Ki En Kolay Yoldur
4)Benim Param Yok Ama Kitap Okuma Aşkı Şevki İle Yanmaktayım Diyorsanız
Bizi Takip Etmenizi Tavsiye Ederiz
5)İnternet Sitemizde Değişik İstedğiniz Kitaplara Ulaşamazsanız İstek Bölümüne Yazmanızı
Tavsiye Ederiz
Bu Kitap Bizzat Benim Tarafımdan By-Igleoo Tarafından
www.CepSitesi.Net www.MobilMp3.Net www.ChatCep.Com www.İzleCep.Com
www.MobilMp3Ler.Com
Siteleri İçin Hazırlanmıştır. E-Book Ta Kimseyi Kendime Rakip Olarak Görmem
Bizzat Kendim Orjinalinden Tarayıp E-Book Haline Getirdim Lütfen Emeğe Saygı Gösterin.
Gösterinki Ben Ve Benim Gibi İnsanlar Sizlerden Aldığı Enerji İle Daha İyi İşler
Yapabilsin. Herkese Saygılarımı Sunarım .
Sizlerde Çalışmalarımın Devamını İstiyorsanız Emeğe Saygı Duyunuz Ve Paylaşımı
Gerçek
Adreslerinden Takip Ediniz.
Not : Okurken Gözünüze Çarpan Yanlışlar Olursa Bize Öneriniz Varsa Yada Elinizdeki
Kitapları Paylaşmak İçin Bizimle İletişime Geçin.
Teşekkürler. Memnuniyetinizi Dostlarınıza Şikayetlerinizi Yönetime Bildirin
Ne Mutlu Bilgi İçin Bilgece Yaşayanlara.
By-Igleoo www.CepSitesi.Net

You might also like