You are on page 1of 6

IBDP

İç Değerlendirme 2020-2021

Sorgulama alanı: Bartleby ve Yorgancı Hafız karakterlerinin


topluma karşı direnişinin karşılaştırılması

Küresel mesele: Hızla Modernleşen Tolumda Birey-Toplum Çatışması

Yerli eser: Bu Böyledir Çeviri eser: Kâtip Bartleby


Yazar: Mustafa Kutlu Yazar: Hermen Melville

Kâtip Bartleby:

Yerimde işte tam böyle oturmuşum, ona sesleniyorum -çabucak söyleyiveriyorum;


ondan istediğim, bir kâğıt parçasını benimle birlikte gözden geçirmesi. Duldasında kılını bile
kıpırdatmadan, yumuşak ama kararlı bir ses tonuyla '"Yapmamayı tercih ederim," diye
karşılık verdiğinde nasıl şaşırdığımı, daha doğrusu dehşete kapıldığımı tahmin etmişsinizdir.
Bir süre gık çıkarmadan öyle durup allak bullak olmuş zihinsel melekelerimi toparlamaya
çalıştım. Önce dedim ki kendi kendime, kulaklarım: beni yanılttı, ya da Bartleby dediğimi
hepten yanlış anladı. En açık seçik ses tonumla ricamı tekrarladım. Ama onun ilk karşılığı, en
az benimki kadar açık ve seçik bir şekilde geri geldi:
“Yapmamayı tercih ederim."
“Yapmamayı mı tercih edersiniz?" diye yankıladım dediğini ve öfkeyle ayağa fırlayıp
hızla odanın öteki tarafına geçtim. “Ne demek istiyorsunuz siz? Aklınızdan zorunuz mu var?
Sizden şu kâğıdın doğru yazılıp yazılmadığını kontrol etmeme yardım etmenizi istiyorum,
alın çabuk" deyip kâğıdı ona doğru uzattım.
“Yapmamayı tercih ederim" dedi.
Gözlerimi diktim üstüne baktım yüzü nahif, gri gözleri de feri gitmiş gibi dingindi. Zerre
rahatsız olmuş gibi de görünmüyordu. Hani halinde tavrında en ufak bir ikirciklenme, öfke,
sabırsızlık ya da küstahlık olsaydı yani şöyle insani bir şeyler olsaydı bağıra çağıra def
ederdim onu büromdan. Ama hal böyle olunca, rengi sararmış alçıdan Cicero büstümü de
kapı önüne koymayı düşünmem gerekirdi. Bartleby, yazmayı sürdürdü, ben de bir süre ona
bakakaldım, sonra da masama dönüp oturdum yerime gene. "Çok tuhaf" dedim kendi
kendime. Yapılacak en iyi şey ne olabilirdi? Ama iş de bekleyemezdi. Şimdilik bu konuyu
burada bırakıp ileride boş bir vaktimde üstünde durmaya karar verdim. Öteki odadaki
Cımbız'ı çağırdım da belge ivedilikle gözden geçirildi. Bu olaydan birkaç gün sonra, Bartleby
dört tane uzun mu uzun belgenin yazımını tamamladı; bunlar, o hafta Mühürdarlık Yüce
Divanı’nın da huzurumda alınan ifadelerin dört kopyasıydı. Bu davanın büyük önemi vardı
ve hata kabul etmezdi. Her şeyi hazırladım ve öteki odadaki Hindi, Cımbız ve Zencefil'i
çağırdım. Haliyle, Hindi, Cımbız ve Zencefil, her birinin elinde birer kopya, yan yana
sıralanıp oturdular, ben de Bartleby'ye seslendim ki gelsin de bu ilginç gruba katılsın.
"'Çabuk olun Bartleby, sizi bekliyorum." Büronun çıplak zemininde sandalyesinin
ayaklarının usulca çıkardığı gıcırtı geldi kulağıma önce, az sonra da zaviyesinin girişinde
belirdi.
"Nedir istenen?" dedi yumuşakça.
"Kopyalar, kopyalar," dedim telaşla. ""Kopyaları inceleyeceğiz. Buyurun," deyip
dördüncü kopyayı ona uzattım.
"Yapmamayı tercih ederim," diyerek paravanın arkasında usulca gözden kayboldu.

Ret Cephesi
Şehrin üzerinden destur demeyip gerine gerine geçip giden bu teller; ve mezarlıkları,
maydanoz maşaralarını, üzerinde el izi kalmış kapı tokmaklarını, alçacık bahçe duvarlarını,
mürdüm eriklerini, Ahi Baba Tekkesi'ni yarıp geçen bu yol; (geleneksel kültürün bozulması)

Yorgancı Hafız Yaşar'ın yekpare hayatını da böldü.

- İşte böyle Süleyman, artık bahçeye gidemez oldum.

- İyi ama neden? Sana ne zararı var?

- Kâr ve zarar.

Böyledir. İşin ucu sonunda gelip alış-verişe dayanır. Dayansın, lâkin nedir kâr? Nedir
gerçekte zarar?

Bahçeyi çepeçevre dolanan su arkları üzerinde bitivermiş kızılcıkların bütün bu olup-


bitenlerden haberi yok. Kesilip gidecekler. Kızılcık reçeli de, onun sadece onda olan kokusu
ve rengi de, birlikte yok olacak. Baharın diri yeşiline ilk sarı benekleri vuran çiçekleri yok
olacak. Meyvelerin nokta nokta kızıllıkları, narin dalları görülmeyecek.

- Kavak dik buraya Hafız Efendi, kavak. Senesine varmaz servete boğar seni.

- Sulak yer, yahu durulur mu hiç?

- İşte fırsat, yanı başından yol geçiverdi. Kes şu ağaçları, temizle güzelce. Tam yeri.
Bi benzin istasyonu. Senin gücün yetmezse Kadiroğlu dünden razı. Ortak ol gitsin. Dört tane
ağacın başını bekleyeceğine.

Böyle deniliyor.

Onlar evlerini, ocaklarını, bahçelerini, ağaçlarını; bu yoldan, bu elektirik tellerinden,


bu motor seslerinden kendilerine ulaşan hesap-kitap üzerine bina ettiler, ama yağma yok.

- Beni geç Süleyman, beni bir yana bırak.

- Yo... Anlamak istiyorum. Doğrusu, doğrusu ne?

- Bak. Sanıyorum toprak, bundan böyle toprak olmaktan çıkacak. Ağaca ağaç gibi
bakmayan, toprağa toprak diyerek basmayan, adamada da adam gibi muameleyi bırakacak.

- Peki sen ne yapacaksın?

Gözlerime gölgeler düşüyor. Ne yapacağımı adım gibi biliyorum. Çünkü yeni bir şey
değil bu. Eskiden nasılsam, şimdi öyleyim, daha sonra öyle kalacağım
Metin
Esenlikler, bugün sizlere modernleşen dünyada moderniteye ayak uyduramayan
insanın trajedisini Mustafa Kutlu’nun “Bu Böyledir” eseri ve Hermen Melville’nin “Katip
Bartleby” eseri üzerinden açıklayacağım. Ayrıca sunumumda topluma karşı yabancılaşan
insanın sisteme karşı olan direnişini Yorgancı Hafız ve Bartleby karakterleri üzerinden tahlil
edeceğim. Modernnitenin sebep olduğu bireyin topluma karşı yabancılaşması küresel
sorununun insan hayatı üzerindeki olumsuz etkilerine değineceğim.

Sunumun bu bölümünde modernitenin etkisiyle özgürlükleri kısıtlanan bireyin hak


arayışı ve direnişi işçi-işveren çatışması, pasif direniş ve yabancılaşma alt başlıklarıyla
açıklanacaktır. Kâtip Bartleby eseri, 1853 yılında Wolf Street’te anlatıcı rolünde olan bir
avukatın, bürosuna kâtip olarak işe aldığı Bartleby karakteri ile yaşadığı olayları
anlatmaktadır. Ele aldığım küresel sorun eserde kendisini, Bartleby’nin hak ve
özgürlüklerinin sistematik olarak ihlal edilme girişimlerine karşı toplumla çatışması
üzerinden göstermiştir. Bartleby işe ilk başladığında oldukça verimli bir şekilde
çalışmaktadır. Fakat işvereni olan avukatın kendisinden iş ahdinde olmayan çeşitli işleri
yapması istendiğinde “yapmamayı tercih ederim” diyerek reddeder ve eserdeki ana çatışma
kendisini bu reddediş üzerinden gösterir. Romanın pasaja aldığım kısmı ise Bartleby’nın dış
dünyanın haksız taleplerine karşı direniş gösterdiği ilk an olarak öne çıkmaktadır. Pasajda
Bartleby işvereni tarafından kendisine kendi görevi dışında verilen bir dosya kontrol işini
yapmayı “yapmamayı tercih ederim” diyerek reddetmesini anlatılmaktadır. “Yapmamayı
tercih ederim” lietmotifi romanda Bartleby tarafından sıklıkla tekrar edilmekte ve bu
kayıtsızlık Bartleby’nin eserdeki varoluşunu sağlamaktadır. Ayrıca pasajda hakkını
savunduğu için Bartleby iş verini tarafından mobinge maruz kalmaktadır. Fakat Bartleby’nin
maruz kaldığı psikolojik şiddet sadece işvereni ile sınırlı kalmaz. Romanın ilerleyen
bölümlerinde iş arkadaşları da avukatın kışkırtmasıyla Bartleby’ye karşı sataşmalarda
bulunur. Bartleby’nin işveren sömürüsü dışında iş arkadaşları tarafından saldırıya maruz
kalması, bize eserin yazıldığı dönem ve mekân içerisinde işçiler arasında sınıf bilincinin daha
gelişmediğini, sistemle mücadele eden bir kişinin nasıl o sistemin mağdurları tarafından
yalnız bırakıldığını göstermektedir. Pasajda görüldüğü üzere Bartleby işverenine karşı
takındığı bilinçli kayıtsız tavrı sayesinde avukata geri adım attırmıştır. Kahraman bakış
açısında anlatılan eserde avukatın gözünden Bartleby’nin bilinçli kayıtsızlığının insanlar
üzerindeki etkisi açıkça gözükmektedir. Bartlaby’ye karşı her ikna girişiminde avukat
Bartleby’nin umursamazlığı karşısında ne yapacağını bilemez ve her seferinde Bartleby’e
taviz vermek zorunda kalır. Avukatın bu ikna girişimleri sonrası Bartleby’nin protestosu
büyür. Kâtip yazı kopyalama işini tamamen bırakmıştır. Artık herhangi bir konuda bir şey
yapmamayı tercih ederek büroda beklemektedir. Bartleby’nin bu hareketi sermaye-işçi
çatışmasında işçinin grev hakkını kullanması olarak değerlendirilebilir. Eserin ilerleyen
kısımlarında Bartleby’nin direnişi sadece işiyle alaklı kalmaz, tüm hayata ve kendi
varoluşuna karşı bir direnişe dönüşür. Başlangıçta sadece kopyaladığı dosyaların kontrolünü
yapmamayı tercih eden Bartleby, eserin sonunda düştüğü hapishanede yemek yemeyi bile
tercih etmemeye başlar. En sonunda, hapishane duvarının dibinde cenin pozisyonunda
yatarak ölür. Bartleby’nin içerisinde bulunduğu düzeni kabullenmemesi ve kendi varoluşunu
yaşamı içerisinde anlamlandıramaması onun topluma karşı yabancılaşmasına sebep olmuştur.
Bartleby, topluma uyumlu bir şekilde yaşamak adına seçimlerinden feragat etmemiş ve kendi
hapishanesi olan yaşamından yine bir hapishane köşesinde ölerek kurtulmuştur.

Öte yandan Mustafa Kutlu Bu Böyledir eserinde bireyin moderniteyle olan


çatışmasını değişen toplum ve şehir yapısı üzerinden gösteriyor. Bununla beraber yine aynı
metinde modern insanın tüm dünyayı kar ve zarar penceresinden görmesi, toplumun ve şehrin
sahip olduğu doğal ve manevi güzellik ve değerlerinin sermaye odaklı dünyada hiçe
sayılması eleştiriliyor. Benim seçtiğim hikâye olan Ret Cephesinde Yorgancı Hafız karakteri
üzerinden modern dünyanın çarpıklığı kar odaklı ilişkiler, doğanın yok edilmesi ve kentlerin
manevi değerlerinin hiçe sayılması gibi konular üzerinden eleştirilmiştir. Bu sorunları
gördüğümüz ilk yer, seçtiğim pasajda Yorgancı Hafızın yaşadığı muhitten yol geçmesi ile
kendisini göstermiştir. Açılan yol yüzünden bu küçük Anadolu şehrinde belki de yüzyıllardır
değişmemiş olan hayat tarzı bir kaç yıl içerisinde hızlıca değişmiştir. Bu değişim sadece
şehrin yapısını değiştirmekle kalmamış kasabadaki toplum yapısını da değiştirmiştir.
Kasabaya yolun açılmasıyla beraber toplumdaki insan-doğa ilişkileri, hayata karşı bakış
açıları değişmiştir. Artık modern hayatın insanlara dayattığı yeni paradigma yüzünden
modern insan hem diğer insanlarla hem de doğayla olan ilişkilerini menfaat üzerine kurak
zorundadırlar. Pasajda görüldüğü üzere, Yorgancı Hafız’ın bu yeni anlayışa göre kendi
bahçesine istediği ürünleri ekmesi mümkün değildir. Bahçeye fazla emek gerektirmeden çok
para kazanabileceği kavak ağacı gibi bitkileri ekmeli veya bir benzin istasyonu kurmalıdır.
Modernleşen dünyada hayatta kalmak için kendi istekleri doğrultusunda değil, sadece kar
sağlayacak konularda üretim yapmak zorundadır. Pasajda kullanılan anlatım teknikleri
sayesinde Yorgancı Hafızın topluma karşı yalnızlaşması daha rahat anlaşılabilmektedir.
Bilinç akışı tekniği ile Yorgancı Hafızın düşünceleri okura sunulmaktadır. Pasajda görülen
diyaloglar aslında daha önceden yaşanmış ve yorgancı hafızın bilincinde şimdiki
düşünceleriyle birlikte aktarılmaktadır. Yorgancı Hafızın modernleşen dünyaya karşı tek
başına direnmek zorunda kalışı ve çevresinde düşüncelerini paylaşabileceği kimsenin
olmayışı yüzünden kendi duygu ve düşüncelerini kendi başına yaşamak zorunda kalmıştır.
Bilinç akışı tekniğinin kullanımı ile okurun Yorgancı Hafız karakteri ile empati kurabilmiştir.
Pasajın son kısmındaki “...Çünkü yeni bir şey değil bu. Eskiden nasılsam, şimdi öyleyim,
daha sonra öyle kalacağım...” ifadesi Yorgancı Hafızın topluma karşı kendi geleneksel hayat
tarzını sürdürerek direniş göstereceğini ifade etmektedir. Bu kapsamda Yorgancı Hafız,
modernleşen dünyaya karşı bahçesini satmayarak, dükkânına elektrik bağlamayarak
direnmiştir. Her ne kadar yakın çevresi tarafından hayatında aldığı kararlar ve yaşam tarzı
eleştirilse, küçük görülse de o kendi direnişini azimli ve kararlı bir şekilde devam
ettirmektedir. Hem Bartleby hem de Yorgancı Hafız karakterleri kendi özgürlüklerini ihlal
eden moderniteye karşı direniş gösterseler de, bu direnişleri gerek sebep, gerekse de niyet
bakımından farklılık göstermektedir. Bartleby kendi kişisel hak ve özgürlüklerini korumak
adına sadece kendisi için direniş göstermektedir. Toplumu şekillendirmek gibi bir amacı
yoktur. Bartleby’nin direnişi kendi varoluşu ile ilgili bir meseledir. Yorgancı Hafız ise toplum
ve yaşadığı kasaba kendi özgürlüğünü kısıtlayacak bir şekilde modernleşince toplum yararını
gözetecek bir direnişe girişmiştir.

Bu Küresel Sorun Günümüzde Kendisini Gösteriyor mu?

Elbette, günümüz bir insanın yeme, içme barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak
için bile milyar dolarlık şirketler için benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor, ya da bir ofis
odasında ömrünü çürütüyor. Sadece bir ev alabilmek için senelerce nefret ettiği işlerde
çalışmak zorunda kalıyor. Hayatta kendisine ayıracak zamanı olmayan insan ise kaçınılmaz
olarak yaptığı iş ile yabancılaşıyor, toplumla, hatta kendisiyle bile yabancılaşıyor.

You might also like