You are on page 1of 1

Umre Yolculuğu

"Her yolculuk başlangıcından sonuna dek hatıra defterine çizikler çeker. Başta karmaşık görünen bu çizgiler
yolculuğun sonuna doğru fevkalade bir resme dönüşür."
İlk çizgiler çekildiğinde havalimanındaydık, ilk defa giymiştik ihramlarımızı iki parça ve dikişsizdi. Kefen benzeri
elbisenin içindeki üryan bedenimizle ölüleri andırıyorduk. İhram namazlarımızı eda ettik. İlk rekatta kâfirlere karşı
bir manifesto olan "De ki: ben sizin taptıklarınıza tapmam" diye başlayan Kafirun süresini ikinci rekatta " De ki: O
Allah birdir" diye başlayan Tevhidin özü İhlas süresini okuduk.
İçimizde garip bir duygu vardı tatlı bir heyecanın yanında bir sakinlik de vardı. Canımı sıkan ne varsa daha
yolculuğun başında unutmuştum âdeta. İşlemlerden sonra sabah namazını eda ettik ve uçak saati geldiğinde
uçağa doğru bir otobüs getirdi. Merdivenlerden çıkarken müthiş bir rüzgar esti Ocak ayının azizliği bu yolculuktaki
sabra alıştırmış olmalıydı ki eski zamanlardaki gibi zor şartlarda deve sırtında değil dev kanatlı uçaklarla gidiyorduk
zaten. Birkaç dakika içinde uçağa geçtik. Niyetlerimizi yaptık ihram yasaklarımız başladı: kimseyi kırmamak, bir bitki,
kıl dahi koparmayacak olmak âdeta günlük hayatımıza örnek almamız gereken bir provaydı ve yolculuk uzun
sürmedi Allah'a hamdolsun. Daha sonra Cidde'den Şehirlerin anası olan herşeyin başladığı mübarek topraklara
Mekke'ye lebbeykler eşliğinde vardık. Oteldeki hazırlıklarımızdan sonra Mescid-i Harama lebbeykler eşliğinde
büyük şevk ve heyecanımızla gittik. Gençtik ama bu çağda çok çabuk kirlenmiştik, tevbeler ettik.
İfade ettiğim gibi iki parça dikişsiz bir elbiseyle içimizde üryan bedenimizle kefen giymiş ölüleri andırıyorduk da
mahşer meydanı gibi kalabalıkta dirilmeye hayatımıza düzen vermeye gelmiştik adeta. Kabe-i Muazzama
vesilesiyle Allah her renkten, her meşrepten yeryüzünün farklı yerlerinden gelen kardeşlerimizle bizi tevhid
inancımızla toplamak istemişti ve bizi davet etmişti. Onca Allah için çekilen çileler koca yürekli insanlar tarafından
burada çekilmişti. Allah onlardan razı olsun.
Kabe-i Muazzama bütün ihtişamıyla gözlerimizin önüne geldiğinde herkes önceden belirlediği ve makbul olmasını
istediği duayı etti. Kabe'nın azameti karşısındaki mahcubiyet ve durgunluğumuzda o kabul edilmesini istediğimiz
duayı defalarca tekrarladık ve hep bir ağızdan "Allah'ım sana geldim, Beytini tavaf etmek istiyorum bunu bana
kolaylaştır ve benden kabul buyur" dedik. Hacerül esved'i selamlayarak 7 şavtımızı bitirerek tavafımızı tamamladık
ve tavaf namazı kıldık. Artık namazlarımızı Kabe'nın eşsiz güzelliğine hayran şekilde, ona bakarak kılabiliyorduk.
Safa Merve arası Hz Hacer validemizin imtihanını hatırlatan sa'y yapmayı da bitirdikten sonra ihramdan
çıktığımızda tatlı yorgunluğun gıdıklamalarıyla uykuya daldık. Yazımın başında aktardığım çizgilere yenileri
eklenmişti ama yolculuğun çizdiği resimden halen gafil şekilde yolculuğum devam ediyordu.
Mekke'de günler sıkça Mescid-i Haram'a gidip tavaf edip namaz kılıp kuran okuyarak, mikat sınırını geçip tekrar
umre yaparak ve Hz Peygamber'in ve ashabının hayatını tefekkür ederek geçti. Bir keresinde Nebi as'in cinlerle
buluştuğu yere yapılan Cin Mescidi'ne ve Hz.Hatice validemizin de aralarında olduğu onlarca sahabenin meftun
bulunduğu Cennet'ül Mualla'nın sade ve gösterişsiz kabristanlığını ziyaret ettik. Hira'ya çıkıp Hz Muhammed as'ı ve
ona onca yolu çıkarak yemek götüren vefa sultanı Hz Hatice (ra) ibretle tefekkür ettik...
Medine'ye vardığımızda mekke özlemi ve peygamber as'in yakınında olmanın heyecanı değişik duygulara raptetti
bizleri. Medine o kadar güzeldi ki içimizi ferahlattı ve orada bu kadar az kalacak olmak bizi üzdü. Ravza'da namaz
kılmak ve onu selamlamak nasip oldu. O'nun yürüdüğü yollarda yürümek bize şeref verdi. Medine insanının
sıcaklığı onun ektiği tohumların yeşerttiği nesillere şahit etti gözlerimizi. Ecdad yadigârı tren garını ve camisini
ziyaret ederek de dedelerimizin oranın hâkimi değil hâdimi olma düsturunun örneklerini müşahede ettik.
O'nun bir medeniyetin temellerini attığı yerlerde olmak başta karmaşık görünen ve atılan çizgileri fevkalade bir
resme dönüştürdü. O Allah'ın yardım ve ihsanıyla dağınık ve cahiliye adetleri olan bir toplumu vefatından sonra
tüm dünyaya islamı ve barışı yayacak tevazu sahibi ve ahlak numunesi fatihlere dönüştürdü. Bizleri kendine kul ve
ona ümmet eyleyen Allah'a hamdüsenâlar olsun. Risaletiyle karanlıkları aydınlatana, O'na salât ve selâm olsun.
Hasan Hüseyin Köseoğlu

You might also like