You are on page 1of 6

1

İŞİTME ENGELLİ ÇOCUKLAR VE KAYNAŞTIRMA

Çevremizde birçok cisimler görür, sesler duyar, kokular alırız. Biraz dikkatimizi
topladığımızda da varlıklarını hissedebiliriz. Dış dünyadan aldığımız bu duygular
bilinçaltında kendiliğinden yer eder. İşitme de, kişinin çevresiyle ilişki kurmasında
yararlandığı duyuların başında gelenlerdendir.

İşitme yoluyla birey çevresiyle 3 düzeyde ilişki kurar.


1- İlkel düzey: Bu düzeyde birey çevresindeki sesleri sezer. Yanı farkına varır. Bu sezgi
kişiyi çevresindeki olup bitenlere sıkı sıkıya bağlar.
2- Anlamlı düzey: Bireyin davranışlarının bazı seslerle birleşir hale geldiği düzeydir.
Bazı sesler belli birtakım işaretler olarak tanınır. Örneğin: Tehlikeleri, Olayları haber
veren uyarıcılar, kapı zili, telefon, otomobil korna sesi, su damlama sesi vb.
3- Sembolik düzey: İşitmenin en üst düzeydeki durumudur. Bu durum kişinin dil
sembollerini kullanması ile ilgilidir.

İşitmenin gerçekleşebilmesi için gerekli birtakım koşullar vardır. Bunlar:


1- Sesin olması
2- O sesin insan kulağının alabileceği sınırlar içinde olması
3- Sesin kulağa ulaşması
4- Sesin işitme yolunu (dış-orta-iç kulak bölümlerini) aşarak işitme merkezine ulaşması
5- İşitme merkezince algılanması gerekir.

Ses, fizikte “katı, sıvı ve gaz gibi cisimlerin titreşmesinden oluşan bir tür enerji” olarak
tanımlanmaktadır.
 Ses dalgaları çevredeki hava moleküllerini titreştirerek kulağa ulaşır.
 Sesler frekans (düşük veya yüksek) ve sesin şiddeti (düşük veya yüksek)
terimleri ile tanımlanır.
 Sesin frekansını ölçme birimi hertz (Hz) ve şiddetini ölçme birimi ise
decibeldir (dB).

İşitme olayını anlayabilmek için sese dair bilgiler yanında işitme sistemini de
incelemek gerekir. Normal işitme tüm kulak bölümleri ve sinirlerinin beyne, doğru emir
2

vermesiyle ilgilidir. Bu zincirin herhangi bir bölümündeki engel ya da yetersizlik duymayı


normal yapmaz.

İşitme Yetersizliği: İşitmeyi oluşturan yapı ve organların biri ya da birden fazlasının hasara
uğraması sonucunda, konuşmayı edinmede, dili kullanmada ve iletişimde güçlük nedeniyle
bireyin eğitim performansının ve sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumu.
İşitme yetersizliği olan çocuklar ağır işitenler ve işitemeyenler olarak ikiye
ayrılmaktadır.
Ağır işitenler: İşitme kalıntısı vardır, eğitim ve cihazlandırma sonucu anadilini ve
konuşma becerilerini işlevsel yeterlikte kazanmış bireylerdir.
İşitemeyenler: Ağır derecede işitme yetersizliği nedeniyle dil öğrenimine ilişkin
bilgileri cihaz ile ya da cihazsız olarak alamayan ve bu nedenle eğitimsel performansları
etkilenen çocuklardır.

İşitme engelinin nedenleri:%30-40’nın nedeni bilinmemektedir.


 Annenin hamilelik döneminde alman kızamığı (rubella) geçirmesi
 Kalıtım (%20 si)
 Prematüre doğum
 Problemli hamilelikler
 Travmalar
 Kan uyuşmazlığı
 Çocuğun menenjit, orta kulak iltihabı, yüksek ateş, enfeksiyon, travmalar ile kızamık
ve kabakulak geçirmesi
 Yüksek ses/gürültülü ortamlar

İŞİTME KAYBI TÜRLERİ

1- İletimsel İşitme Kaybı: Sesin titreşmesi ve iç kulağa iletilmesinin dış ve orta kulaktaki
herhangi bir nedenle engellenmesi sonucu ortaya çıkar. Genellikle şiddeti daha alt düzeydeki
düşük frekanslı sesleri işitmede bir yetersizlik olarak kendini gösterir. Bu tip kayıplarda tıbbi
ve cerrahi müdahale genellikle başarılı sonuçlar verir. Sonuç alınmadığında işitme cihazına
gerek duyulabilir. Bu grup genellikle ağır işitenler grubunu oluşturur.
3

2- Duyusal-Sinirsel (Sensori-Neural) İşitme Kaybı: İç kulakta salyangozda ya da iç


kulaktan beyne giden işitme sinirlerindeki bozukluklar sonucunda oluşur. Bu tip kayıplar
tedavisi güç olduğu için süreklilik gösterirler. Tanı konulur konulmaz en kısa zamanda uygun
işitme cihazının takılması gerekir. Eğer cihazın takılması gecikirse dilin kazanılması ağır
derecede etkilenebilir. İletimsel işitme kaybı ile arasındaki temel fark ise iletimsel işitme
kayıpları tedavi edilebilir ancak duyusal-sinirsel işitme kayıpları süreklidir.

3- Karışık (Mixed) Tip İşitme Kaybı: İletimsel ve duyusal-sinirsel işitme kayıplarının bir
kombinasyonu olarak oluşur. Böyle kayıplar özellikle okul çocukları için önemli problemler
yaratabilir. Doktor belki hasarın sadece iletimsel olduğunda odaklaşabilir tıbbi olarak kaybın
bu kısmını tedavi edebilir ve duyusal-sinirsel kısmını önemsemeyebilir. Sonuçta çocuk, sınıf
performansını etkileyen problemi için güçlü bir eğitim almayabilir.

4- Merkezi İşitme Kaybı: Beyindeki işitme merkezinin hasar görmesi sonucu oluşur.
Merkezi işitme kaybında kişi, iç kulaktan gelen sesleri algılayamaz. Etkili bir şekilde
eğitilmeleri güçtür.

5- İşlevsel İşitme Kaybı: Aslında organik bir bozukluk yoktur. Fakat bireyler işitemezler. Bu
tür kayıplara algılanan ya da gerçek olan psikolojik ya da sosyal güçlükler neden olabilir. Bu
kayıp çocuklar arasında sıklıkla 9 ila 13 yaşları arasında görülür. Genellikle okullarda işitme
testleri verildiğinde tespit edilebilirler. Ailede yeni bir bebeğin doğumu, anne-baba arasındaki
anlaşmazlık, çocuğun kardeşleri ve akranlarıyla problemleri olması gibi nedenlerle işlevsel
kayıp oluşabilir.

Genellikle yapısal nedenlerle ortaya çıkan işitme kayıpları hafif derecede işitme
kayıplardır. Hafif ve orta derecede işitme kaybı olan bireyler konuşulanları anlamada güçlük
çekerler ve işitme, konuşma ile dil gelişimi için özel desteğe gereksinim duyarlar. İleri ve çok
ileri derecede işitme kaybı olan bireyler ise diğerlerinin yanı sıra yoğun özel eğitim hizmetleri
ile ilgili servislere gereksinim duyan bireylerdir.

İleri ve çok iler derecede işitme kaybı olan çocukların, akademik becerileri ek özel
eğitim hizmetleri almadıkları sürece akranlarından belirgin derecede geridir. İşitme
yetersizliğine bağlı olarak konuşma ve iletişim becerileri sınırlıdır. Grubun %45’ten daha azı
4

anlaşılır konuşmaya sahiptir. Konuşmaların anlaşılırlığı işitme engelinin derecesine bağlı


olarak artar ya da azalır.

İleri derecede işitme kaybı olan çocuklar konuşmayı ancak uzun süreli sistematik
eğitimle kazanabilirler. İşitme kaybı çok fazla olan çocuklara farklı yöntemlerle iletişim
kurma becerileri kazandırılmaktadır. Bunlar;
 Sözel iletişim yöntemi: İşitme engelli çocuğu olabildiği kadar dili kullanma ve
anlamaya yönlendiren yöntemdir. (bilgileri işitsel, görsel ve dokunma duyularıyla
aktarma ve aile katılımı önemlidir).
 İşaret dili
 Dudak okuma
 Total iletişim: İşaret dili ve dudaktan okumayı birlikte kullanma

Ülkemizde sözel iletişim yöntemi kullanılmakla birlikte, başta ABD olmak üzere çeşitli
ülkelerde total iletişim yöntemi kabul görmektedir.

İşitme engelli çocukların zihinsel becerileri engelli olmayan akranlarından farklı


değildir. Ancak,
 konuşma ve öğrenmede işitmenin olmaması nedeni ile bu çocukların bilgi almada
yetersizlikleri vardır ve bu yetersizlikler çocuğun gerçek zihinsel ve akademik
performansını gizler.
 İletişim problemleri çocukların sosyal ve duygusal gelişimini olumsuz yönde etkiler.
Bu da çocuğun utangaç ve içine kapanık olması ile sonuçlanabilir.

 İşitme engelli çocuklar işitme cihazı yardımıyla işitme kalıntılarını ve diğer


duyularını kullanarak eğitimlerini normal okullarda sürdürebilirler.

İşitme engelli öğrenciler için iletişim araçları: Bu araçlar işitme engelli kişilerin
birbirleriyle ve işiten kişilerle olan iletişimlerinde yardımcı olurlar. Temel olarak dört çeşit
işitme cihazı vardır.
 Vücut cihazı, bir paket sigara büyüklüğündedir, vücuda kayışla bağlanır ya da bir cep
içine konulur.
 Kulak arkası cihazı, kulağın üstünden asılır.
5

 Gözlük cihazı, gözlüğün saplarına takılır.


 Kulak içi cihazı da kulağın içine takılır.
 Bunların dışında tele-komünikasyon araçları da elektronik araçlar olup işitme
engelli kişinin telefonda konuşmasını sağlar.

İşitme yetersizliği gözle görülebilen bir yetersizlik değildir. Bu nedenle doğumda ve


erken yaşlarda tespit edilmesi zordur. İşitme yetersizliğine sahip çocukların en geç 6 aya
kadar testlerinin yapılması ve cihazlandırılması gerekmektedir. Erken
cihazlandırmanın nedeni ise çocukta sağır denilen sesin (gırtlaktan çıkan) oluşmaması ve
çocuğun bir an önce iletişim ortamına sokulabilmesi içindir. Örneğin İÇEM’de (işitme
engelli çocuklar eğitim merkezi –Eskişehir) 2 yaşından sonra müracaat eden çocuklar buraya
alınmıyorlar. Nedeni ise, 2 yaşından sonra sağır sesinin oluşması cihazlandırma için gecikmiş
olduklarının düşünülmesidir.

Okul Döneminde İşitme Engelli Öğrencinin Farkına Varma Sürecinde Öğretmen


Gözlemleri:
 Öğrencinin kulakları ile ilgili fiziksel davranışları
 Kulak rahatsızlığından, ağrısından akıntı olmasından şikayet etme
 Radyo, TV vb. araçları dinlerken sesini başkalarını rahatsız edecek şekilde açıyorsa
 Öğrenci daha iyi duyabilmek için başını konuşmacıya doğru uzatıyorsa
 Söylenen sözleri tekrar etme isteği varsa
 Normal bir sesle konuşulduğunda öğrencinin ilgisiz ya da tepkisiz kalması
 Öğretmenin ne söylediğini sürekli olarak arkadaşına sorması vb.

KAYNAŞTIRMA YAPILAN BİR SINIFTA ÖĞRETMENİN YAPMASI


GEREKENLER
Normal okul programındaki işitme engelli öğrenciler genelde öğrenim çevresini
düzenlenmesi ve öğretimsel yöntemlerin yapısında uyarlamalara ihtiyaç duyarlar. Ancak,
müfredat programında yoğun uyarlamalara gerek duyulmaz. Bu iki bağlamda
düşünüldüğünde öğretmenin yapması gerekenler aşağıda sıralanmıştır.
 Öğretmen öğrenciyi sınıfın en ön sırasına oturtması gerekir.
 Sadece bir kulağında problemi olan öğrenci iyi duyan kulağı öğretmene dönük olsun
diye sınıfın yan tarafına oturtulmalıdır.
6

 Işık bu öğrencilerin gözlerinden uzak tutulmalıdır. Gözdeki ışık dudak okumayı


güçleştirebilir. Bu yüzden uygun bir yere oturtulmalıdır.
 Eğitim söze dayalı ve mümkün olduğunca öğrencinin yüzüne dönük yapılmalıdır.
 Öğretmen tahtayı kullanırken tahtanın üzerinde ayna kullanabilir. Bu öğrencinin,
öğretmenin yüzünü görmesini sağlar.
 Öğretmen öğrenciyle çalışırken konuşma mümkün olduğunca göz hizasında
yapılmalıdır.
 Film gibi öğretimsel materyaller kullanılırken mümkün olduğunca alt yazılı olmasına
dikkat edilmelidir.
 Öğretmen ve öğrenciler işitme engelli öğrenci ile konuşurken doğal konuşmalı, doğal
jestleri kullanmalıdırlar.
 Öğrenci iletişim sırasında konuşanın yüzüne bakması için cesaretlendirilmelidir. Bu
dudaktan okumayı ve sözsüz iletişim ipuçlarını almayı içerir.

 Normal sınıf öğretmenlerinin genellikle işaret dili gibi özel tekniklerde uzman
hale gelmeleri gerekmez. Fakat öğretmen mutlaka öğrencinin ihtiyaçlarının
farkında olmalı ve duyusal engeli olan öğrenciye yönelik öğretim yöntemlerini
uyarlamada yardımcı olan uzman ile birlikte çalışmalıdır.

You might also like