You are on page 1of 84

OCAK-ŞUBAT-MART 2012 JANUARY-FEBRUARY-MARCH 2012 SAYI 4 ISSUE 4

DIDYMA: ORACLE-CENTER OF THE ANTIQUE WORLD


Invention of Time: Sundials
Museum traversed by a Submarine: the Rahmi Koç Museum
The Great Legacy of Catherine the Great: the Hermitage Museum
Özgen Acar: a Journalist on the trail of Lost Treasures
A Very Special Museum: the Baksı Museum
Two Tombs: Two Secrets

HAPPY
NEW YEAR!

YENİ YILINIZ
KUTLU OLSUN!

ANTİK DÜNYANIN KEHANET MERKEZİ: DIDYMA


Zamanın İcadı: Güneş Saatleri
İçinden Denizaltı Geçen Müze: Rahmi Koç Müzesi
Büyük Katerina’nın Büyük Mirası: Hermitage Müzesi
Kayıp Eserlerin Peşinde Bir Gazeteci: Özgen Acar
Çok Özel bir Müze: Baksı Müzesi
İki Mezar, İki Sır
hıstory’s key
museum pass istanbul!
MUSEUMS YOU CAN VISIT WITH The gates of history are opened wide with the Museum Pass İstanbul. With this
MUSEUM PASS İSTANBUL: card, the historical and cultural treasures of İstanbul, the capital city of three
Hagia Sophia Museum empires, whose history dates back over more than 9 thousand years, are spread out
İstanbul Archaeological Museums
İstanbul Mosaic Museum before your eyes.
Chora Museum
Topkapı Palace Museum and The holders of the Museum Pass İstanbul will be able to visit the following
Harem Apartments museums, free of charge and without having to queue: the Chora and Hagia Sophia
Museums of Turkish and Islamic Arts
Museums, which bring the magnificence of the Eastern Roman Empire to the
present; Topkapı Palace Museum and Harem Apartments exhibiting the grandeur
ADVANTAGE POINTS:
Andy Warhol Exhibition, of the Ottoman Empire; İstanbul Archaeological Museums housing the most
BKG Museum Shops and Cafés, important cultural heritage of the Hittite, Assyrian, Lydian, Phrygian and Hellenistic
Dinosaur Exhibit, civilizations; the Museum of Turkish and Islamic Arts bringing together the most
GES Shops, elegant examples of Islamic art; and the İstanbul Mosaic Museum presenting
Ice Station Antartica,
İstanbul Archaeological Museums Shop, splendid examples of ancient mosaic art.
Rahmi M. Koç Museum,
Sakıp Sabancı Museum, The Museum Pass İstanbul costs 72 TL and is valid for 72 hours, beginning with
Sapphire Observation Desk, your first museum visit. What’s more, advantages offered to holders of the Museum
Torium Snowpark,
Touring Club Publications and
Pass İstanbul aren’t just limited to this. Attractive discounts await the holders of the
İstanbul Handicrafts Center, Museum Pass İstanbul at the city’s elite private museums, together with arts and
Turvak Cinema -Theater Museum entertainment venues too.

For detailed information and points of sale you may visit www.muze.gov.tr
içindekiler

6
5 Başyazı
Antik Dünyanın En Önemli Kehanet Merkezi
40 Güneş Saati SÖYLE BANA DIDYMA...
ZAMANIN İCADI!

56 ‘çok özel’ bir özel müze


BAKSI MÜZESİ

60 Kayıp eserlerin
peşinde bir gazeteci

66 İki MEZAR, iki SIR!


16 Bulutların İçindeki Manastır
SÜMELA

70 Günlük detaylardan

24
tarihte bir yolculuğa
Büyük KATERİNA’nın büyük MİRASI
HERMITAGE MÜZESİ
72 Haber turu

74 Takvim

32
76 TÜRSAB-MTM müze rehberi
İçinden denizaltı geçen müze:
78 TÜRSAB-MTM müze harita RAHMİ KOÇ MÜZESİ

48 Tüm Zamanların Tanığı:


KARİYE MÜZESİ
Ocak-Şubat-Mart
2012
TABLE OF CONTENTS Sayı 4

January-February-March
2012
Issue 4
6
The most renowned oracle-centre
of the antique world
‘TELL ME DIDYMA’

Editorial 5

16 Sundials: 40
INVENTION OF TIME!
The Monastery in the Clouds
SÜMELA
A very special private museum: 56
BAKSI MUSEUM

24
A journalist on the trail 60
of lost treasures
THE HERMITAGE MUSEUM
CATHERINE the great’s great LEGACY Two TOMBS two SECRETS 66

A journey into history through 70


details of daily life

32 News in overview 72
The Museum Crossed by a Submarine
THE RAHMİ KOÇ MUSEUM
Calendar 74

TÜRSAB-MTM museums guide 76

48
TÜRSAB-MTM map of museums 78

witness of all ages:


THE CHORA MUSEUM

3
TÜRSAB-MTM İŞ ORTAKLIĞI TARAFINDAN ÜÇ AYDA BİR YAYINLANIR
PUBLISHED QUARTERLY BY THE TÜRSAB-MTM JOINT VENTURE

TÜRSAB-MTM İş Ortaklığı adına SAHİBİ / TÜRSAB YÖNETİM KURULU BAŞKANI


OWNER on behalf of the TÜRSAB-MTM joint venture / PRESIDENT OF THE TÜRSAB EXECUTIVE BOARD
Başaran ULUSOY

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ / RESPONSIBLE MANAGING EDITOR


Feyyaz YALÇIN

YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD


Başaran ULUSOY, Feyyaz YALÇIN, Arzu ÇENGİL, Hakan HİMMETOĞLU, Köyüm ÖZYÜKSEL,
Kibele EREN, Ayşim ALPMAN, Aylin ŞEN, Hümeyra ÖZALP KONYAR

TÜRSAB adına YAYIN KOORDİNATÖRÜ / EDITORIAL COORDINATOR on behalf of TÜRSAB


Arzu ÇENGİL

YAYIN YÖNETMENİ / EDITOR-IN-CHIEF


Ayşim ALPMAN

GÖRSEL YÖNETMEN VE YAYIN DANIŞMANI / ART DIRECTOR AND EDITORIAL CONSULTANT


Hümeyra ÖZALP KONYAR

GÖRSEL VE EDİTORYAL YÖNETİM / VISUAL AND EDITORIAL MANAGEMENT


Özgür AÇIKBAŞ

HABER MÜDÜRÜ / NEWS EDITOR


Sevinç AKYAZILI

GRAFİK UYGULAMA / GRAPHICAL IMPLEMENTATION


Semih BÜYÜKKURT

ÇEVİRİ / TRANSLATION
Ahmet ALPMAN

YÖNETİM MANAGEMENT YAYIN EDITORYAL BASKI PRINTING

TÜRSAB-MTM İŞ ORTAKLIĞI BİLNET MATBAACILIK


BRONZ YAYINCILIK
Dikilitaş Mah. Aşık Kerem Sk. No: 42 Biltur Basım Yayın ve Hizmet AŞ.
Pürtelaş Mah. Güneşli Sk. No: 22 D: 1
34349 Beşiktaş Esenşehir Mah. Dudullu Organize
34433 Cihangir
İstanbul / Türkiye Sanayi Bölgesi 1. Cadde No:16
İstanbul / Türkiye
Tel / Phone: (212) 259 84 04 Ümraniye İstanbul / Türkiye
Tel / Phone: (212) 244 85 37-38
Faks / Fax: (212) 259 06 56 Tel / Phone: 444 44 03
Faks / Fax: (212) 244 85 34
www.tursab.org.tr Faks / Fax: (216) 365 99 07-0
e-mail: bronzyayin@gmail.com
e-mail: tursab@tursab.org.tr www.bilnet.net.tr e-mail:info@bilnet.net.tr

MÜZE Dergisi Basın Konseyi üyesi olup, Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz vermiştir. The Museum Journal is a member of the Turkish Press
Council and has resolved to abide by the Press Code of Ethics. MÜZE Dergisi’nde yayınlanan yazı ve fotoğraflardan kaynak gösterilmeden
alıntı yapılamaz. None of the articles and photographs published in the The Museum Journal maybe quoted without mentioning of resource.

4
T
WITH SORROW AND HOPE

Turkey had quite a successful touristic season behind,


in terms of tourists’ inflow as well as income volume,
outreaching estimated target figures.
In this respect, museums, which are a fundamental com-
ponent of tourism industry experienced a real “year of
boom” in 2011. The TÜRSAB-MTM cooperation with the
ACI VE UMUTLA Ministry of Culture and Tourism yielded already in the
first year reasonably positive results. Museums under-
ürkiye, 2011 yılını turizmde güzel haberler, çıtayı yükselten went a modernizing facelift and reached a rapid increase
başarılarla geçirdi. Gerek turist sayısı, gerekse turizm geliri in the number of visitors.
açısından hedefler aşıldı. The publication you are holding in your hands is evi-
Bu tablonun çok önemli bir parçası olan müzelerde de 2011 dence to that reality. Particularly the archaeological mu-
kelimenin tam anlamıyla “hamle yılı” oldu. TÜRSAB-MTM seums are experiencing their golden era, among other,
ortaklığının Kültür ve Turizm Bakanlığı ile işbirliği daha ilk thanks to the repatriation to Turkey of various antique
yılda meyvelerini verdi. Müzeler daha çağdaş bir çehreye treasures which were previously uprooted from their
kavuşturuldu, ziyaretçi sayısı da hızla arttı. homeland. Müze Dergi is published out of a need
Elinizdeki dergi de, bir bakıma bunun kanıtı. Peşpeşe resulting from these gratifying developments and
Türkiye’ye dönüşü sağlanan eserlerin de katkısıyla reaches its reader as testimony to this success story.
müzeciliğin, özellikle arkeoloji müzelerinin altın dönemi We can proudly announce that 2011 has been a very
yaşanıyor. Müze Dergi de bunun getirdiği bir ihtiyaçla ve good year for us, during which we surely did not
böyle bir döneme tanıklık etmek hedefiyle sizlere ulaşıyor. fail to fulfill the necessary preparations for
2011 bizler için bu güzel tabloda ve daha şimdiden an equally fruitful year 2012.
başladığımız 2012 yılı hazırlıklarıyla geçti. However, it is difficult to argue the same
Ancak ne yazık ki, ülkemizin bütünü için bunu for our country in general. The recent
söylemek çok zor. Depremlerin ve şehitlerin tragic earthquakes and martyrdoms
haberleriyle, kendimizi adeta acının enkazı caused great pain to our people. We
altında hissettik. Bütün dileğimiz, acıların only hope that the suffering lies be-
2011’de kalması. Umudumuz da, hind us. We do possess the strength
yaralarımızı saracak gücümüz de var. and trust to heal our wounds.
Yeni bir yıla girerken, sizlere In this spirit, I wish to you, Dear
ve elbette bütün Türkiye’ye ve Readers, and to our country and the
dünyaya bu duygularla “iyi haberler” whole world all the “best news” on the
diliyorum. door steps of the New Year.

Başaran Ulusoy

5
Antik dünyanın en önemli kehanet merkezi

Söyle Bana Didyma...

BİR YÖRE
BİR ANTİK KENT
One Region
One Ancient City

Yazı-Text
Fügen Yıldırım
Fotoğraflar-Photos
Rasim Konyar

6
7
The most renowned oracle-centre of the Antique world
‘TELL ME DIDYMA’

Didyma was the most significant cult centre on the territory of the
great classical city Miletos, pre-eminent science and art cradle of the
Ancient world. Didyma, the largest and the most prosperous Ionian
temple erected in Anatolia, famous for its relics, its sacred spring, its
sacred laurel grove remained standing for 3 thousand years against
all odds, wars, earthquakes and destructions.

anadolu topraklarında
kurulan en büyük ve
en zengin ion tapınağı.
kutsal emanetleri,
kutsal kuyusu ve kutsal
defne korusuyla ünlü.
bilim ve sanatın merkezi
milet’in kutsal alanı.
savaşlara, depremlere,
yıkımlara inat dıdyma
yaklaşık 3 bin yıldır
ayakta...

idim, eski adıyla Didyma... Aydın ilinin Didim, Didyma with its ancient name was founded near the Yenihisar
Yenihisar köyü yakınlarında, yeşilin maviye village of the Aydın province, where green mixes with the blue, where
karıştığı, Menderes nehrinin denizle buluştuğu the Maeander river meets the Aegean sea. Didyma, known for its Apollo
yerde kuruldu. Apollon Tapınağı ile tanındı. Temple, its treasure, the Didymaion erected in 560 B.C. grew into the
Didyma’nın hazinesi sayılan Apollon Tapınağı, main oracular shrine of the Antique world.
o zamanki adıyla Didymaion M.Ö. 560’ta inşa edildi ve antik According to the myth, Apollo met one day in the area the shepherd
dünyanın en önemli kehanet merkezlerinden biri haline geldi. Branchos whom he loved and revealed the secrets of divination. Bran-
Efsaneye göre, tanrı Apollon bir gün Didim yöresinde çobanlık chos established the first Apollo temple inside the laurel forest, near
yapan Brankhos’a rastladı. Brankhos’tan çok hoşlandı ve ona the water source, on the placement of the current sanctuary. In time,
kehanetin sırlarını öğretti. Çoban Brankhos, defne ormanı ve su the line of priests who claimed descent from Branchos were called the
kaynağının bulunduğu, bugünkü tapınağın yerinde, Apollon adına Branchidae.
ilk tapınağı yaptı. Zaman içinde Brankhos soyundan gelenler Until its destruction by the Persians in 494 B.C., Didyma was the major
Brankhidler olarak anıldılar. Anatolian sanctuary dedicated to Apollo, administered by the family
Tapınak, uzun süre, orada yaşayan ve Brankhidler adı verilen of the Branchidae. The Branchidae were expelled by Darius’ Persians,
aile tarafından yönetildi. Ta ki M.Ö. 494’te Persler Miletos’a who burned the temple and carried away to their capital Ecbatana the
saldırıncaya kadar. Pers saldırısı sırasında, Miletos şehri archaic bronze statue of Apollo.
ile Apollon Tapınağı da yerle bir oldu. Tapınakta bulunan, According to ancient Greek historian Herodotos, the Branchidae were
Apollon’un bronz heykeli Pers başkenti Ekbatan’a götürüldü. guilty of sacrilege and treason towards their gods; they supposedly
Ünlü tarihçi Herodot olayı şöyle anlatır: “Brankhidler tanrılarına delivered the treasures offered to gods to the Persian king and followed
sadakatsizlikle suçludurlar; tanrıya sunulmuş hazineleri hiç him into Persian lands to escape the consequences of their treason.
duraksamadan Pers kralına teslim etmiş ve ihanetlerini izleyecek 150 years later, Alexander the Great supposedly destroyed the villages
olaylardan kurtulmak için de onun peşinden Pers ülkesine of the Branchidae descendants upon the exhortation of his Milesian
kaçmışlardır. Yüz elli yıl sonra İskender buraya dek geldi. soldiers, thus punishing the sons for the sins of their ancestors.
Ordusundaki Miletoslular’a ne yapması gerektiğini sorduktan After his capture of Miletos in 334 B.C. Alexander the Great reconse-
sonra, yerleşmeyi yerle bir etti. Böylece babalarının işlediği suçun crated the Apollo oracle but placed its administration in the hands of
cezasını oğullar ödemişlerdir.” the city of Miletos, where the priest in charge of the oracle was annually
8
Büyük İskender M.Ö. 334’te Miletos’u aldıktan sonra kehanet elected. Following Alexander’s victory over the Persians, the Apollo ora-
merkezinin yönetimi Miletos kentine verildi. Didyma Miletos’un cle “spoke again” and supposedly announced that Alexander was son
kutsal alanı oldu. Kazanılan zaferin coşkusuyla olsa gerek, Miletos of Zeus. Alexander ordered the reconstruction of the temple, but it was
kâhini, Büyük İskender’i Zeus’un oğlu ilan etti. Ve hemen yıkılan left to Seleucus I Nicator, the founder of the Syrian Seleucid Empire,
tapınağın yerine, hatta onun temelleri üzerine, İon dünyasının who conquered this part of Alexander’s empire, to make a beginning
en büyük tapınaklarından birinin yapımına başlandı. Daha sonra, with the project. About 300 B.C. Seleucus I Nicator brought the bronze
Apollon Tapınağı’ndan çalınan bronz Apollon heykeli Suriye Kralı cult image, the Apollo statue back, and the Milesians began to build a
I. Seleukos tarafından bulundu ve Didyma’ya geri verildi. new temple, which, if it had ever been completed, would have been the
Miletoslular, M.Ö. 300 dolaylarında başladıkları tapınağı largest in the Ionian world. Even though the construction continued for
tamamlayabilmek için iki yüz yıl boyunca çalıştılar ama ölçüleri two hundred years, the shrine was never completed.
çok büyük tutulan tapınağı bir türlü bitiremediler.
The Sacred Road leading to the Temple
Tapınağa götüren Kutsal Yol Apollo god of poetry, light, music and medical science, was also the
Şiirin, ışığın, müziğin, hekimliğin tanrısı Apollon aynı zamanda god of oracular divination. He possessed the ability to transfer his
kehanetin de tanrısıydı. İsterse, kâhinlik yeteneğini diğer oracular powers to humans. Divination was the favourite method of
insanlara verebilirdi. Kehanet antik çağın en gözde ‘yönetim ruling and the basis of belief systems in the ancient world, which is true
aygıtı’ ve inancın temel taşlarından biriydi. Rasyonel düşüncenin even for Miletos considered one of the first centres where rational and
ilk filizlerini verdiği, bilimin ilk merkezlerinden biri sayılan scientific thinking began to develop...
Miletos’ta bile... South of Didyma was the port of Panormos where the pilgrims arriving

Didyma Antik Kenti, bitki ve hayvan motifleriyle bezeli taş işçiliğiyle de hayranlık uyandırıyor (yanda).
Didyma Antique City is also admired for its remarkable stone reliefs depicting plants and animals (aside).

150 yıllık bir öykü!


Tapınak hakkında ilk bilgileri Anadolu’yu gezen Fransız seyyah Charles Texier ve İngiliz arkeolog
Newton topladılar. İlk kazılar ise 1858 yılında İngiliz, daha sonra da Fransız heyetleri tarafından yapıldı,
ama bir sonuç alınamadı. Sistemli kazı çalışmalarına ancak 1904’te Berlin Müzesi adına, devrin ünlü
arkeoloğu Prof. Theodor Wiegand başkanlığında başlandı ve 1913 yılına kadar devam etti. Kazılarda
elde edilen bilgiler, 1941 yılında H. Knackfuss tarafından ‘Didyma’ adlı bir kitapta yayınlandı. 1962’den
sonra kazıları Alman Arkeoloji Enstitüsü adına Klaus Tuchelt sürdürdü.
2000 yılından itibaren Kutsal Yol’un çevresinde yapılan kazılarda imparatorluk dönemine ait bir
hamam ve ona ait galeriler yanında devasa büyüklükte bir su sarnıcı bulundu.
Halen Almanya Halle Üniversitesi’nden Prof. Dr. Helga Bumke başkanlığında devam eden kazılar,
yazıtlardan elde edilen bilgileri doğrulayan sonuçlar verdi. Özellikle Roma İmparatorluğu döneminde
rağbet gören ve dört yılda bir yapılan Didyma şenliklerinde, çeşitli spor karşılaşmaları yanında, hitabet,
müzik ve tiyatro konularında da yarışmalar düzenleniyordu. Şenliğin bir kısmı Miletos, bir kısmı da
Didyma’da gerçekleşiyordu. Özellikle tragedya dalındaki yarışmaların Miletos’taki görkemli tiyatro
yerine, neden bir tiyatrosu olmayan Didyma kutsal alanında yapıldığı merak konusuydu.
Bu sorunun cevabını 2010 yılı kazı çalışmalarında 23x20 metre büyüklüğünde bir duvar yapısına
ulaştıklarını söyleyen Prof. Dr. Bumke veriyor. Dairesel şekilde devam eden ve teras duvarı olarak
adlandırdıkları bu yapının bir tiyatro olabileceğini belirtiyor.

A 150 years old story!


The initial data on Didyma sanctuary was collected by French traveller Charles Texier and British archaeolo-
gist Newton. First excavations were carried out in 1858 by British and later by French archaeological teams
without yielding satisfactory results. Systematic excavations were performed in 1904 under the leadership of
Prof. Theodor Wiegand through the auspices of the Royal Berlin Museums (Königliche Museen zu Berlin) and
carried on until 1913. The findings of the exploration were published in 1941 by Hubert Knackfuss in a book
entitled ‘Didyma’. From 1962 on, excavation work was carried out by Klaus Tuchelt under the auspices of the
German Archaeological Institute (DAI-Deutsches Archäologisches Institut). The research conducted after 2000
in the periphery of the Sacred Road led to the discovery of a Roman bath and its adjoining galleries along with
a giant size water cistern. Excavations currently continued under the leadership of Prof. Dr. Helga Bumke
from Germany’s Halle University led to findings confirming data obtained from earlier discovered tablets.
This is particularly true concerning information on the popular Didyma festivities organized every four years
during the Roman period where various sportive competitions along with competitions in the field of oratory
art, musical and theatrical performances took place. The festival was held partly in Miletos, partly in Didyma.
Why the tragedy performances were staged in Didyma rather than at the magnificent Miletos amphitheatre
remained an intriguing question mark for many years. The answer to that question is probably provided by
Prof. Dr. Bumke who declares that, during their 2010 excavations, they found a 23x20 metres large terrace
wall extending in circular form which might well belong to a theatre structure that previously existed and was
later destroyed.

10
12
Kutsal alana çoğunlukla deniz yoluyla gelen ziyaretçiler, by the sea disembarked. They reached Didyma by walking through the
Panormos limanından karaya çıkar, Miletos’u Didyma’ya bağlayan, ‘Sacred Road’ connecting Miletos to Didyma. The oracle was consulted
Kutsal Yol’dan yürüyerek tapınağa ulaşırlardı. Ziyaretçiler by ordinary people as well as kings on the eve a decision to wage war.
arasında, geleceğini öğrenmek isteyen sıradan insanların yanı Festive processions started from the Sacred Road, torch runs, various
sıra, bir savaşın karar arifesindeki krallar da olurdu. competitions and festivals were organized around the temple. Statues
Bayram alayları bu kutsal yoldan harekete geçer, tapınağın of male and female Branchidae seated on large-size armchairs met the
çevresinde meşale koşuları, çeşitli yarışlar yapılır, şenlikler visitors at the last two kilometres portion of the 18 kilometres long
düzenlenirdi. Sacred Road. These statues erected in the 6th century B.C. remained in
18 kilometrelik Kutsal Yol’un Didyma’ya yakın son iki place at their homeland to welcome their visitors until British Archae-
kilometresinde ziyaretçileri, geniş koltuklarda oturan kadın ve ologist Newton transferred them in 1858 to the British Museum in
erkek Brankhidler’in heykelleri karşılardı. M.Ö. 6. yüzyılda yapılan London.
bu heykellerden pek çoğu 1858 yılında İngiliz arkeolog Newton
tarafından British Museum’a gönderilinceye kadar orijinal The water of the Sacred Spring
yerlerinde, ait oldukları topraklarda, ziyaretçilerini karşılamaya After climbing the stairs to the temple, a walkway bordered by a dou-
devam ettiler. ble range of giant columns led to three adjacent entrances, the main
entrance in the middle and two smaller entrances on each side of the
Kutsal kaynağın suyu main entrance... It was not allowed for ordinary people to use the main
Tapınağın girişindeki merdivenlerin yukarısında yükselen devasa entrance, open only to priests. At this point, sibyls in trance provided
çift sıra sütunların sonunda tapınağın üç girişi vardı. Yanlarda responses to the inquiries of the pilgrims by pronouncing unintelligible
iki küçük giriş ve her zaman açık olan orta giriş... Ortadaki büyük phrases discernible only to priests who translated them to the public.
kapıyı kullanmak yasaklanmıştı. Yalnızca rahipler bu bölüme The two lateral entrances were used to visit the remaining parts of
girebiliyordu. Burada Apollon’un kadın kâhinleri, kendilerinden the sanctuary. After crossing through the small entrances, one had to
geçmiş bir halde yalnızca rahiplerin tercüme edebildiği anlaşılmaz climb down the stairs to a long corridor leading to the main court of the
sözlerle sorulan soruların yanıtlarını verirlerdi. temple. The entry route lay down either of two long constricted sloping
Tapınağın diğer bölümlerini görmek için küçük yan girişler passageways built within the thickness of the walls which gave access
kullanılırdı. Küçük girişlerden zemin kata inilir, uzun koridorun to the inner court without a roof, still open to the sky but isolated from
sonunda tapınağın ana bölümüne ulaşılırdı. Etrafı duvarlarla the world by the high walls of the cella: there was the ancient Sacred
çevrili ve çatısız bu bölümde büyük bir defne korusu, kutsal bir Spring, the naiskos-which was a small temple itself, containing in its
su kaynağı ve Apollon’un heykelinin bulunduğu küçük bir tapınak own small cella the bronze cult image of Apollo-and a grove of lau-
daha vardı. Biri yukarıya çıkmak, diğeri de aşağıya inmek üzere rels, sacred to Apollo. According to Callisthenes, a court historian of
kullanılan merdivenler de bu bölümde yer alıyordu. Alexander, the spring dried up following the plundering by the Persian
Efsaneye göre Persler tarafından yakıldığı ve yağmalandığı invaders, began once more to flow after Alexander passed through and
için kurumuş olan kutsal kaynağın suyu, tapınak yeniden inşa the temple was rebuilt.
edildikten sonra akmaya başlamıştı.
Apollo’s Sibyls
Apollon’un kadın kâhinleri Female prophets or priestesses called sibyls in the ancient world were
Kâhin kadınlar bu kutsal alanda yaşar ve ellerinde tanrı tarafından carrying a sceptre believed to have been bestowed to them by gods.
verildiğine inanılan bir asa taşırlardı. Ayaklarını, giysilerinin They wet the bottom of their garments in the sacred water of the spring
ucunu tapınağın kutsal suyunda ıslatır ya da suyun buharını or inhaled the mist emanating from the spring with a view to keeping
soluyarak kendilerini tanrının vereceği esinlere açık tutarlardı. themselves ready to receive the prophecies believed to be inspired to
Ayrıca kehanette bulunmadan önce yıkanmaları ve üç gün oruç them by gods. They also had to observe a fast for three days and take
13
14
tutmaları gerekirdi. Sonra sıra, defne yapraklarını çiğneyerek
transa geçmek ve kehanetleri tanrılardan alıp insanlara vermeye
gelirdi. Ancak bu da yine kutsal aracılarla gerçekleşirdi.
Çünkü kehanet merkezine danışanların kâhin kadının yanına purifying ablutions before prophesying. They went into trance by
girmeleri yasaktı. Vezne dökülen kehaneti Apollon’un sözcüsü chewing laurel leaves and transmitted to humans prophecies pro-
yazılı olarak onlara aktarırdı. Sözcü, Miletos’un en yüksek vided to them by gods. Nevertheless, the transmission did not occur
resmi görevlisiydi ve seçimle iş başına gelirdi. Ona ikinci bir directly between priestesses and pilgrims, since the inquirers were
sözcü yardım ederdi. Bu kişi kehaneti şiirsel bir dile dökmekte not allowed to get into direct contact with the sibyls, but received the
yetenekli olanlar arasından seçilirdi. Sözcülük görevini kimi responses to their inquiries through further sacred mediums as in-
zaman imparatorlar da üstlenirdi. Belki de tapınağa ikinci sözcü termediaries. Put into rhymed verses, the prophecy was submitted in
tutma adeti, şiir yazma konusunda yeteneksiz olan imparatorlar writing to the inquiring pilgrims by Apollo’s spokesman. Apollo’s an-
zamanında başlatılmıştır. nouncer was the annually elected highest ranking official of Miletos.
İmparatorların, ‘böyle bir görevi neden üstlendiği’ sorusuna A second spokesperson assisted him in fulfilling his duties. Generally,
gelince: Yanıt, ‘ismini ölümsüzleştirmek’tir. Kanıtı da, tapınağın this person was selected from among people possessing the talent to
taş bloklarıdır. O blokların üzerinde, tapınakta görev alan 200 translate the prophecies into poetic language. Sometimes, Emperors
sözcünün isimleri yazılmış ve yüzyıllar sonrasına kutsal bir emanet acted as Apollo’s announcers, leading to think that the tradition of
gibi bırakılmıştır. choosing a literarily gifted assistant was established by those emper-
Ne yazık ki, o isimlerin ilettiği kehanetlerle ilgili yazıtlar ors without poetic talent.
düş kırıklığı yaratacak kadar az sayıda. Kazılarda pek az yazıt As to the question why emperors would take on such a task, the an-
bulunabildi. Bulunanların çoğu da küçük parçalara bölünmüştü. swer is probably the aim to immortalize their names. Evidence to this
Tarihçiler, bunu ilk Hıristiyanlar’ın pagan kültürünü yok etme assumption are the stone blocs of the temple on which the names of
çabasına bağlıyor. Bu nedenle yazıtların kırılıp yok edilmeye 200 Apollo spokespersons are inscribed as a lasting sacred legacy to
çalışıldığı sanılıyor. Bir başka hayal kırıklığı da, bulunanlar generations of following centuries.
üzerindeki metinlerden; kehanetlerdeki öğüt ve önerilerin pek Unfortunately, epigraphs containing the texts of prophecies proper
parlak olmamasından kaynaklanıyor! are of disappointing rarity. A very limited number of such tablets
were found during excavations and most of them were shattered into
pieces. Historians explain the disappearance of such inscriptions with
the effort of Early Christians to destroy reminiscences of pagan faith
and culture, who probably crushed the tablets. A further disappoint-
M.Ö. 560’da inşa edilen Apollon Tapınağı Antik Çağ’ın en büyük kehanet merkeziydi.
The Apollo Temple erected in 560 B.C. was the principal oracle-centre of the
ment is the fact that the admonitions and intimations contained in
Antique Age. the rarely found prophecies are of a gloomy nature!
15
16
MÜZELER
Museums

Yazı -Text
Hümeyra Konyar
Fotoğraflar-Photos
Rasim Konyar

Bulutların İçindeki Manastır


SÜMELA
kayaların içine oyulmuş yapıları, kat kat freskleri ile
4. yüzyıldan beri ayakta. şaşırtıcı bir mimari, çarpıcı bir
sanat örneği. sümela’yı özetleyen iki kelime, hayranlık
ve şaşkınlık oluyor her zaman...

THE MONASTERY IN THE CLOUDS SÜMELA

BUILDINGS CARVED IN THE ROCKS STANDING SINCE THE 4TH CENTURY,


LAYERS OF FRESCOES, A SPECTACULAR ARCHITECTURE, A STUNNING
WORK OF ART, THOSE ARE THE WORDS THAT BEST DEFINE SÜMELA’S
CHARACTERISTICS...

Sümela Manastırı (sol sayfa). Ana Kaya


Kilisesi duvarında yer alan fresklerden bir
sahne (yukarıda).
Sümela Monastery (left page). A scene
from the frescoes seen on the walls of the
Main Rock Church (above).
17
imdik yükselen bir dağın içine oyulmuş olmasına
mı, 4. yüzyıldan beri ayakta kalmasına mı, yoksa
içindeki fresklere mi hayran kalmalı... Manastır
yolunun günümüzde bile kolay geçit vermediği-
ne mi, kayalardaki yapıların mükemmelliğine mi
şaşırmalı... Sümela gezisini özetleyen iki kelime, hayranlık ve şaşkınlık
oluyor her zaman...
Ayasofya Müzesi ile birlikte Trabzon’u dünya çapında şöhrete kavuş-
turan iki tarihi yapıdan biri olan Sümela Manastırı 4. yüzyıldan beri
ayakta.
Yazılı kaynaklar manastırın 375-395 yılları arasında yaşamış Bizans
İmparatoru I. Theodosius zamanında, Atina’dan gelen Barnabas ve
Sophranios isimli iki rahip tarafından kurulduğunu aktarıyor.
Adını ‘siyah’ anlamına gelen ‘melas’ sözcüğünden alan Sümela
Manastırı’na bu ismin verilişi iki nedene bağlanıyor. Birincisi yas-
landığı dağın isminin Karadağ oluşu, diğeri de içindeki fresklerden
birindeki Meryem tasvirinin siyah rengi.
6. yüzyılda, Bizans İmparatoru Justinianus, yıpranmış manastırın ona-
rılmasını emreder. General Belisarios’un başkanlığında süren onarım
çalışmaları sırasında Sümela biraz daha büyütülür.
1204 tarihinde kurulan Trabzon Komnenosları Prensliği manastıra
büyük destek verir ve Sümela’nın parlak yılları başlar.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde de hakları korunan manastır,
padişah fermanlarıyla yeni imtiyazlar kazanır.
18. yüzyıla gelindiğinde Sümela bir kez daha onarılır ve yeni freskler
eklenir. Nihayet 19. yüzyıla gelindiğinde daha büyük yapılar eklenerek
bugünkü muhteşem görünümünü kazanır.
Bu dönemde Sümela’nın şöhreti Avrupa’ya kadar uzanır, manastırı
ziyaret eden pek çok gezgin, kitaplarında Sümela’yı anlatır.
1916-1918 yılları arasında Rus işgali altında kalan Trabzon ile birlikte
Sümela’nın da kaderi değişmeye başlar. İşgal yıllarında el konulan
manastır, yavaş yavaş terkedilmeye başlanır ve 1923 yılında tamamen What is more admirable, the fact that it is carved in the steepest rocks,
boşaltılır. Uzun yıllar harap halde kalan manastır, 1987 yılında içinde the fact that it is standing there since the 4th century or the frescoes
bulunduğu ormanlık alan ile birlikte milli park ilan edilerek koruma inside the monastery? The perfection of the dwellings carved on a
altına alınır. steep cliff hard to reach even under present-day circumstances creates
amazement. Admiration and amazement are the two words summariz-
ing each visitor’s reaction in front of the Sümela wonder...
Together with the Hagia Sophia (Church) Museum, Sümela Monastery
is one of the two historical buildings which attribute worldwide renown
to Trabzon.
Sources claim that the monastery was built by two priests, Barnabas
and Sophranius from Athens under the reign of Byzantine Emperor
Theodosius (375-395). The Greek word “melas” meaning black is at the
origin of the name Sümela, due to the name of the mountain against
which the monastery is leaning called the Black Mountain (Karadağ)
and to the black colour of a fresco depicting Virgin Mary inside the
building.
In the 6th century, Emperor Justinianus orders the worn-out monastery
to be restored. The restoration work undertaken under the supervision
of General Belisarios leads the way to an extension of its dwellings.
The Trebizond (Trabzon) Komnenos Principality founded in 1204
provides large-scale support to the monastery, thus contributing to its
golden period.
Sümela continues to flourish under the Ottoman Empire as well and
enjoys additional privileges granted by Sultans’ decrees.

Manastırın içinde yer alan konuk odalarından biri (solda), Ana Kaya Kilisesi dışı
(yukarıda), Karlı ve sisli bir günde Sümela Manastırı (sağda).
A guest room inside the Monastery (on the left), outside view of the Main Rock
Church (above), Sümela Monastery on a hazy snowy day (on the right).
İNZİVANIN
TARİHİ
Yunanca’da ‘yalnız yaşamak’ anlamına gelen
‘Manasterios’ kelimesinden türediği düşünülen
manastır, inzivaya çekilen din adamlarının ya-
şadıkları yapıyı tarif eder. Budizm ve Hinduizm
inancında da manastır geleneği olmakla bir-
likte, ilk örnekleri Mısır’da görülen Hıristiyan
manastırları daha yaygındır.
Özellikle Doğu Roma İmparatorluğu sınırları
içinde gelişen Ortodoks Hıristiyanlığı için Ana-
dolu ve Avrupa’da çok sayıda manastır inşa
edilmişti.
Genellikle rahip ve rahibelerin manastırları ayrı
olur, maddi kaynakları bağışlardan sağlanır ve
özellikle kütüphane ve freskleriyle önemli bir
bilgi ve sanat merkezi olarak da kabul edilir-
lerdi.
Manastır, genellikle yerleşim merkezleri dışın-
da; yüksek yamaçlara, ulaşılması güç yerlere
kurulurdu. Böylece hem inzivaya çekilmek için
uygun ortam yaratılır, hem de olası saldırılar-
dan uzakta kalınırdı.
Sümela’nın konumu da bu fikre mükemmel
bir örnek oluşturuyor. Günümüzde bile ulaşı-
mı zahmetli olan manastır yolu, kış aylarında
neredeyse geçit vermiyor. Sis bulutları ise yaz
kış, hep üstünde manastırın. Bunun için de
Sümela’ya ‘Bulutların İçindeki Manastır’ deni-
yor ve bu benzetme fresklere de yansıyor.

THE HISTORY OF ASCETICISM


“Manasterios” meaning in Greek language, “to
live alone”, it is believed that the word monastery
was derived from that Greek word to signify
a location where monks retire to live in asceti-
cism. Such tradition exists also in the Buddhist
and Hinduist faiths. But Christian monasteries
are more common and their initial precedents
were first seen in Egypt. Many monasteries were
established in Anatolia and Europe, particularly
in relation with the Orthodox Christian faith
developed within the boundaries of the Eastern
Roman Empire.
Priests and priestesses were usually in separate
institutions, donations constituted their source
of income. With their libraries and frescoes, the
monasteries were considered important centres
of knowledge and art.
They were usually erected away from population
centres; on high hills or cliffs difficult of access,
in order to create a proper environment for
meditation and to be protected from invasion.
Sümela’s location is a perfect example. In winter
it is almost impossible to get through to it, even
in today’s conditions. Sümela is always covered
with fog, in summer like in winter. Therefore, it
is called the “Monastery in the Clouds”, a meta-
phor reflected on frescoes as well.

19
Manastır avlusundan görüntüler (solda ve üstte).
Views from the Monastery’s courtyard (on the left and above).

72 Odalı bölüm In the 18th century Sümela is restored once again and new frescoes are
Trabzon’un Maçka ilçesinde yer alan Sümela Manastırı’na dağların added. Finally, in the 19th century, larger dwellings are being added and
arasından geçen bir yolla varılıyor. Araçtan indikten sonra biraz the monastery attains then its full splendour as it stands today.
tırmanmak, sonra 64 basamak çıkmak ve ardından 92 basamak Sümela’s renown reaches western Europe during that period and many
inmek gerek... Bu zahmetli yol manastır avlusuna varıldığında yerini a traveller who visited Sümela give account of their admiration in their
hayranlık ve şaşkınlığa bırakacaktır. travel books.
Sümela; Kaya Kilisesi, şapeller, mutfak, öğrenci odaları, kütüphane, During the 1916-1918 period in which Trabzon was under Russian
misafirhane ile ayazma bölümlerinden oluşan oldukça büyük bir yapı occupation, the fate of the monastery changes. Seized by the occupa-
grubu. Eski fotoğraflardan, ön cepheyi oluşturan ve içinde 72 oda tion forces during that time, Sümela is slowly being abandoned and
bulunan beş katlı bölümün bir zamanlar muhteşem balkonlarla süs- is totally evacuated in 1923. The monastery remains in poor condition
lü olduğunu görmek mümkün. Manastırın suyu, bugün ayakta kalan for many years until it is taken under protection in 1987 within an area
declared National Park together with the woods surrounding it.
bölümleri restore edilmiş olan su kemerleriyle, 4 kilometre uzaklık-
taki Karaağaç Yaylası’ndan getirilirdi. Sümela gerek mimarisi, gerek
The section with 72 rooms.
dönemi yansıtan atmosferi ve elbette freskleriyle unutulmayacak bir
The Sümela Monastery which lies on the territory of the Maçka county,
kültür turudur. Trabzon Province is accessible through a road passing through the
mountains. After getting off from the vehicle, one has to climb a while
Siyah Meryem freski artık yok and then go up 64 stairs and finally go down 92 stairs... Once you reach
Manastır içinde bugün görülebilen freskler 9. yüzyıl ile 18. yüzyıl the monastery’s courtyard your exhaustion is replaced by admiration
arasına tarihleniyor ve üç farklı dönemde, üç tabaka halinde yapılmış and amazement.
olduğu düşünülüyor. Sümela’ya adını verdiği ileri sürülen Siyah Mer- Sümela is a large building complex with the Rock Church, the chapels,
yem freski için ise çeşitli rivayetler var. Böyle bir freskin hiç olmadığı, the kitchen, the students’ rooms, the library, the guest rooms and the
yüzyıllar içinde bozulduğu ya da 20. yüzyılın başında Yunanistan’dan ayazma (spring of water regarded as sacred by Orthodox Greeks). The
gelen din görevlileri tarafından götürüldüğü gibi... five-storey front building housing 72 rooms was adorned once upon a
Ağırlıklı olarak manastırın en eski bölümü olan Kaya Kilisesi ile time by splendid balconies, as can be seen from earlier photographs.
Şapel’in iç ve dış duvarlarında yer alan fresklerde Hz. İsa ve Meryem The monastery’s water supply was provided through aqueducts, partly
Ana’nın tasvirleri ile İncil’den sahneler izleniyor. restored nowadays, bringing water from the 4 km. far Karaağaç plateau.
21
Trabzon’da manastırlar An excursion to Sümela is certainly an unforgettable cultural journey due
Pek çok tarihi yapısı olan Trabzon manastırları arasında kuşkusuz en to the architecture, the atmosphere reflecting past centuries and defi-
önemlisi Sümela Manastırı. İl sınırları içinde yer alan Vezalon (Yah- nitely due to its fabulous frescoes.
ya), Kuştul-Hızır İlyas (Gregorius Peristera), Kaymaklı, Kızlar (Panagia
Theoskepastos), Kızlar (Panagıa Keramesta) manastır yapıları büyük The Black Virgin Mary fresco no longer exists.
ölçüde tahrip olmuş durumda. The frescoes inside the monastery are dated from the 9th to the 18th cen-
Karadağ’ın eteklerine oyulu ve vadiden 300 metre yükseklikte yer turies and are believed to have been created in three successive layers.
alan Sümela Manastırı bugün yalnızca Trabzon’un değil, ülkenin en There are various rumours concerning the Black Virgin Mary fresco: that it
önemli tarihi yapılarından biri. Türkiye’de inanç turizminin en büyük never existed, or that it was deteriorated through wear and tear of time or
ayaklarından birini oluşturan manastır, Nisan-Ekim ayları arasında that it was taken away by priests coming from Greece at the beginning of
the 20th century...
ziyaretçi akınına uğruyor. Öte yandan Sümela son iki senedir, Fener
In the oldest part of the monastery, the Rock Church and the Chapel,
Rum Patriği Bartholomeos tarafından yönetilen ve Rusya, Yunanis-
inner and outer walls are decorated with frescoes depicting Jesus Christ
tan, Gürcistan ile ABD’den gelen yüzlerce Ortodoks’un katıldığı geniş
and Virgin Mary and scenes from the Bible.
çaplı ayinlere de sahne oluyor.
Monasteries in Trabzon
Sümela Monastery is undoubtedly the most significant historical treasure
amongst the various monasteries located in Trabzon. The other monas-
teries’ buildings in the region such as Vezalon (Yahya), Gregorius Peris-
tera (Kuştul-Hızır İlyas), Panagia Theoskepastos (Kızlar), Panagia Ker-
amesta (Kızlar) are partly destroyed or in poor condition. Sümela erected
on Black Mountain at an altitude of 300m.up from the valley, is not only
Trabzon’s most important heritage but one of Turkey’s foremost histori-
cal sites. An important leg of the country’s faith tourism, the monastery
is receiving many visitors from April to October. Furthermore, in the
last two years, vast religious ceremonies were held at Sümela under the
leadership of Bartholomeos, the Greek-Orthodox Patriarch of Phanar , in
the presence of many orthodox believers from Russia, Greece, Georgia
and the USA.

Meryem Ana’ya adandığı için ‘Meryem Ana Manastırı’ olarak da anılan yapıdaki
fresklerin pek çoğunda Meryem tasviri yer alır. Yukarıda yer alan freskte Meryem
Ana kucağında Çocuk İsa ile oturuyor ve Sümela bulutlar içinde gösteriliyor. Kaya
Kilisesi içinde yer alan fresklerden Aziz Ignatius (solda), Kaya Kilisesi içi (sağda).
Virgin Mary depictions are found in most of the frescoes of the building also called
“Virgin Mary Monastery” for being dedicated to her. The fresco seen above depicts
Virgin Mary seated with Jesus Child on her lap and Sümela in the clouds. St. Ignatius
fresco seen in the Rock Church (on the left), inside view of the Rock Church (on the
right).
22
DÜNYA
MÜZELERİ
World Museums

Yazı-Text
Fügen Yıldırım

24
büyük
KATERİNA’nın
büyük MİRASI
HERMITAGE
MÜZESİ
versaılles’dan sonra avrupa’nın en pahalı sarayı
olarak yapıldı. çarlara, çariçelere mekan
oldu. şimdi, tarih öncesi dönemden, xx. yüzyıla
uzanan, yaklaşık üç milyon esere ev sahipliği
yapıyor. dünyanın en geniş resim koleksiyonuna
sahip olma rekoru da hermıtage’a ait…

THE HERMITAGE MUSEUM


CATHERINE THE GREAT’S GREAT LEGACY

The Winter Palace housing the State Hermitage Museum in St.


Petersburg was the second most expensive building of its era
following the Versailles Palace. The Museum owns a collection of
three million pieces including works of art from the XXth century. It
possesses world’s largest painting collection.

25
St. Petersburg is a magic city with its white nights, its historical
squares and large boulevards, called Venice of the north owing to its
canals. Yet the most salient feature of the city is certainly its Hermit-
age Museum attracting art enthusiasts from all over the world.
The Hermitage Museum founded by Czarina Catherine II, also known
as Catherine the Great, Empress of Russia, is one of the world’s
largest and most significant museums. Its name originates from the
French word hermite (monk living in seclusion), hermitage meaning
place of retreat. Although reputed for her love affairs, the Empress
was also a religious person retreating at times into her private sanc-
tuary in the palace where she meditated surrounded by her favourite
books and works of art, her personal collection. Did she ever
enedik’i andıran kanalları, tarih kokan geniş imagine what sort of legacy she was preparing through this private
cadde ve meydanları, büyülü beyaz geceleri ile collection? Catherine the Great’s retreat was destined to become
anılıyor St Petersburg. Ancak, St Petersburg’u eventually one of the world’s most magnificent museums of art, a
önemli kılan, zenginleştiren, dünyanın dört treasure commensurate with Catherine’s predicate of greatness.
bir yanından sanatseverleri kendine çeken
bir başka özelliği de Hermitage Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor When the King cancelled his order!
olması. The origin of the Hermitage goes actually back to a whim of the
Çariçe II. Katerina tarafından kurulan Hermitage Müzesi, dünyanın Prussian King who asked a Berlin merchant, Johann Ernest Gotz-
en büyük ve en önemli müzelerinden biri. Adını, Fransızca ‘hermit’ kowsky, to collect paintings for him, but later cancelled his order.
sözcüğünden almış. Hermitage, ‘inziva yeri’ anlamına geliyor. Gotzkowsky, having meanwhile put together a large collection of
Her ne kadar çapkınlıklarıyla anılsa da II.Katerina aynı zamanda 225 paintings from different parts of Europe, sent a message to the
dindar bir kadın. Sarayda onun da bir ibadet yeri var. Zaman Empress of Russia known as patron of the arts. Catherine’s swift
zaman kendisine ait bu bölüme çekilip, kitapları ve sevdiği sanat reaction was to purchase Gotzkowsky’s whole collection.
eserleri arasında tefekküre dalıyor. O anlarda, nasıl bir miras In the aftermath of this prelude, purchase of paintings from abroad
hazırladığını hiç hayal etmiş miydi kimbilir, ‘inziva yeri’ dünyanın continued uninterrupted. Art experts at the service of the Empress
en muhteşem müzelerinden birine dönüşüyor. Büyük Katerina purchased paintings particularly from France, Holland and Italy;
diye anılan Çariçe, bu şöhretine uygun bir ‘hazine’ yaratıyor. among other, from heirs of famous European art collectors. Under

26
Kral siparişten vazgeçince! the reign of Catherine II, the collection was progressively expanded
Aslında Hermitage Müzesi’nin temelleri, bir kaprisle atılmış. so as to comprise prints and engravings, Antique era archaeological
Berlinli tüccar Johann Ernst Gotzkowsky, Prusya kralının siparişi artefacts, sculptures, arms, coins, medals and books.
üzerine Avrupa’nın her köşesinden 225 resim toplamış. Ama
kral sonradan vazgeçmiş. Peki Gotzkowsky ne yapacak! Sanata Only me and the rats...
düşkünlüğü bilinen Büyük Katerina’ya bir mesaj yollamış. O da As an enlightened sovereign, patron of the arts, literature and phi-
çağrıya kayıtsız kalmayıp tabloların tümünü almış. losophy, Catherine II corresponded with French thinkers Voltaire,
Bu başlangıçtan sonra, yurtdışından tablo alımları aralıksız devam Diderot and d’Alembert. She acquired their collections of books and
etmiş. Resimden anlayan uzmanlar aracılığıyla özellikle Fransa, placed them in the National Library of Russia. Her ambition and
Hollanda ve İtalya’daki resimler Çariçe’nin adamları tarafından relentless endeavour to expand Russia’s intellectual and artistic
toplanmış, tanınmış koleksiyonculardan varislerine kalan tablolar heritage led her to become personally the greatest art collector of
satın alınmış. the 18th century.
II. Katerina döneminde, bu ilgi ve merak sayesinde, tabloların Held under protection in a section of the Winter Palace where the
yanısıra gravürler, antik çağ eserleri, heykeller, silahlar, sikkeler, Empress liked to seclude herself sometimes, this rich art treasure
madalyalar, arkeolojik eserler ve kitaplar da toplanmaya was kept away from the public eye for many years, only accessible to
başlanmış. Sanat hazinesi büyüdükçe büyümüş. the Czarina and her family.

St. Petersburg (solda), Hermitage Müzesi Kışlık Saray’ın cephesi (üstte) ve çatısında yükselen heykeller.
St. Petersburg (on the left), Winter Palace Hermitage Museum’s façade (above) and the statues rising on top of its roof.

27
SAVAŞLARA ve
YANGINLARA
DİRENEN
MÜZE
1837 yangınında harap olan
müze, o tarihte başarıyla
boşaltılmış, bugünkü saray
o yıllar için mükemmel bir
teknikle, orijinal mimariye
sadık kalınarak yeniden
yapılmış.
2. Dünya Savaşı sırasında
Almanlar’ın Sovyetler
Birliği’ne saldırısı
sırasında, o zamanlar
Leningrad olarak bilinen
kentin kuşatılmasından
hemen önce müzedeki
koleksiyonların büyük bir
kısmı iki trene yüklenerek
Urallar’daki Sverdlosk
kentine taşınmış. Kuşatma
sırasında top mermilerinden
zarar gören müze savaş
sonrasında Rus ve yabancı
ustalar tarafından
onarılarak 1944 yılında
eskisinden de ihtişamlı
bir görünümle yeniden
açıldı. Ural’larda saklanan
koleksiyonlar da 1945
yılında geri getirildi.

A museum
resisting wars
and fires
The museum underwent a major
fire in 1837, was successfully evacu-
ated at that time, and rebuilt in strict
adherence to its original architecture
through a perfect technical perform-
ance for those years.
During the Second World War, the
greatest part of Hermitage collections
were transferred by trains to the town
of Sverdlovsk in the Ural mountains,
before the German siege of Leningrad.
The museum suffered damage from
artillery shells during the siege and was
afterwards repaired by Russian and
foreign craftsmen and inaugurated
once again in 1944, looking even more
magnificent than before. The collec-
tions saved in the Urals were returned
to the museum in 1945.
“Bir fareler bir de ben...” Yet Catherine was not satisfied with this situation. She once wrote in
Kendisini sanatla yakından ilgili bir aydın olarak gören II. a letter that she “and the rats of the palace are the only ones to enjoy
Katerina, mevcut eserlerle de yetinmemiş. Zamanın Fransız these beauties...”
filozofları Voltaire, Diderot ve D’Alembert ile yazışarak onların These lines reflected perhaps her desire to open the museum to the
kitaplarının da koleksiyonlara eklenmesini sağlamış. II. Ka- public. However, the gates of the museum were in 1852, only half a
terina, bu gayretleri ve hırsı sayesinde, 18. yüzyılın en büyük century after her demise, to a limited category of privileged guests.
koleksiyoneri olmayı başarmış. Finally, in 1866, all the previous formalities were eventually lifted and
Kışlık Saray’ın bir bölümünde toplanan bu çok değerli sanat the museum was opened to the general public.
eserleri, uzun yıllar gözlerden uzak kalmış. Çariçe’nin inzivaya Catherine was fortunate enough to be able to transmit her trea-
çekildiği zamanlarda kullandığı bu salonlarda toplanan eserleri sure to posterity. The museum continued to grow after her demise
Çariçe ve yakınları dışında gören olmamış. through the purchase of various new collections, namely, the collec-
Ama anlaşılan Çariçe bu durumdan pek memnun değilmiş. tion of Emperor Napoleon’s wife Josephine, during the reign of Czar
Nitekim bir mektubunda “bütün bu güzelliklerin keyfini çıkarta- Alexander II, the collections of an Amsterdam banker and of King
bilen yalnızca fareler ve ben...” diye yazmış. William II of the Netherlands. Further worth mentioning is the ac-
Çariçenin bu satırları belki de müzeyi halka açma isteğini quisition of two major paintings of Leonardo da Vinci, the Madonna
yansıtıyordu. Ancak müzenin kapıları onun ölümünden yarım Litta in 1865 and the Benois Madonna in 1914.
asır kadar sonra, 1852 yılında, sınırlı bir şekilde ziyaretçilere
açılabilmiş. 1866 yılından itibaren de tüm formaliteler kaldırı-
larak müze dileyen herkesin ziyaretine açılmış.

Devrim Günleri
Çariçe II. Katerina... Ardından mirasçıları.. Ve sonrasında
Sovyet yönetimi... Paha biçilmez eserlere hep sahip çıkılmış.
1917 Sovyet Devrimi’nden sonra, Rusya’nın zengin ailelerinin
elinde bulunan özel koleksiyonlar da kamulaştırılarak
Hermitage’a taşınmış. Kentin adı Leningrad olarak değiştirilse
bile Saray muhafaza edilmiş. Ve 1922 yılında Kışlık Saray
bütünüyle Hermitage Müzesi’ne tahsis edilmiş.
Hermitage Müzesi, sergilenen eserlerin çokluğundan dolayı,
bugün beş ayrı binaya yayılmış durumda. Bu binalar, Kışlık
Saray, Küçük Hermitage, Eski Hermitage, Yeni Hermitage ve
Hermitage Tiyatrosu olarak anılıyor.
Müzenin ana binası çarların ve çariçenin yaşadığı Kışlık Saray.
Bu yeşil beyaz renkli ve barok stilindeki heybetli sarayın bir
cephesi Neva nehri boyunca uzanırken öbür cephesi de Saray
meydanına bakıyor. Meydanın, ortasındaki Aleksandr Sütunu,
Çar I. Aleksandr’ın 1812’de Napolyon ordularına karşı kazandığı
zafer anısına dikilmiş.
Sarayda, yaldızlar, kabartmalarla süslenmiş tam 1054 oda,
322 resim galerisi, 2000’e yakın pencere bulunuyor. Dünyanın
en büyük resim koleksiyonuna sahip olan Hermitage Müzesi,
Guinness Rekorlar Kitabı’nda da dünyanın en büyük resim
galerisi olarak yer alıyor.

Antik Mısır’dan XX. yüzyıla…


Kentin adı Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yine
değişti. Yine Petersburg oldu. Ama Kışlık Saray ve içindeki
sanat hazinesine yine dokunulmadı. Hermitage Müzesi’nde
bugün, farklı dönemlerin ve toplumların kültürlerini, sanatını
yansıtan yaklaşık üç milyon eser bulunuyor. Ancak bu
muhteşem koleksiyonun çok az bir kısmı sergilenebiliyor.
Sekiz ayrı bölümde sergilenen koleksiyonlar arasında, Batı
Avrupa Sanatı Koleksiyonu, dünyanın en iyi koleksiyonlarından
biri olarak diğerlerinden ayrı bir yer tutuyor. 600 bin civarında
parçadan oluşan eserler, 120 salonda sergileniyor. Sanatçılar
arasında Raffaello, Leonardo da Vinci, Michelangelo, El Greco,
Velasquez, Matisse, Rodin, Van Gogh, Picasso, Rembrandt,
Monet, Goya gibi dünyanın en büyük ustaları yer alıyor.
Müzede elbette sadece tablolar sergilenmiyor. Dünyanın en
eski halısı olarak bilinen, Orta Asya kurganlarından çıkarılmış
Pazırık Halısı’nı da, doğu kültürünün muhteşem takılarını da
görebilirsiniz. Müzede antik Mısır döneminden 20. yüzyılın
başları Avrupa dönemine kadar dünya sanatının en güzel
örnekleri var.
Hermitage Müzesinin tüm bölümlerini birkaç günde gezmek
mümkün değil. Eserlerin hepsini görmek haftalar hatta aylar
alır. Sadece resim galerilerinin bütününü gezebilmek için müze
Days of the Revolution
Catherine II, her heirs, and later the Soviet leadership, they all at-
tached great importance to the conservation and protection of these
invaluable treasures. Private collections in the hands of affluent
Russian families were nationalized and transferred to the Hermit-
age following the 1917 Revolution. Even though the name of the
city was changed into Leningrad, the Winter Palace was preserved
and, in 1922, the entire palace with all its buildings was allocated to
the ‘State Hermitage Museum’. As a result of the enormous size of
its collections, the museum is currently laid out in 5 buildings, the
Winter Palace, Little Hermitage, Old Hermitage, New Hermitage and
Hermitage Theatre. Main building is the splendid Baroque style green
and white Winter Palace stretching along the river Neva. The oppo-
site façade is facing the Palace Square with the Alexandrian Column,
erected after the victory, in 1812, of Emperor Alexander I over Napo-
leon’s armies.
The palace includes 1054 rooms and 322 painting galleries decorated
with gildings and reliefs and has over 2000 windows. Hermitage Mu-
seum is rated as world’s largest painting gallery by the Guinness Book
of Records.
içinde, onlarca kilometre yürümeniz gerekiyor. Sürekli yenilenen
Hermitage Müzesi’nde yılda en az 20 sergi açılışı yapılıyor. Ayrıca, From Ancient Egypt to the XXth century
başka ülkelerdeki müzelerle geçici sergi alışverişi de devam ediyor. The city returned to its initial name, St. Petersburg, following the
Kimbilir, belki Hermitage Müzesi koleksiyonlarından bazılarını breakup of the Soviet Union. The Hermitage in the still intact Winter
memleketimizde görmemiz mümkün olabilir. Bu topraklar, o Palace continues to fulfil its lofty task throughout the political turmoil
eserler vesilesiyle Büyük Katerina’yı ağırlama fırsatı bulur! of successive decades and centuries. Unfortunately, only a limited
part of its collection of three million articles, reflecting various peri-
ods and cultures of mankind’s history can be displayed. Among the
museum’s eight main departments, the Western European Art Collec-
tion occupies a privileged place as one the world’s most prestigious
collections. Consisting of nearly 600 thousand pieces, the collection
is displayed in 120 different halls. Works of such great masters as Ra-
faello, Leonardo da Vinci, Michelangelo, El Greco, Velasquez, Matisse,
Rodin, Van Gogh, Picasso, Rembrandt, Monet, Goya are among the
incomparable pieces of that collection.
Further precious items including the carpet stemming from the Cen-
tral Asian Pazırık cairns (kurgans), considered world’s oldest carpet,
magnificent oriental jewellery, the most beautiful samples of world art
and culture from Ancient Egyptian artefacts up to European artworks
from the beginning of the XXth century are on display at Hermitage
Museum.
It is impossible to execute an exhaustive visit of the museum in only
a few days. It would take weeks, even months if we were to see the
museum’s whole collection; we would have to walk tens of kilometres
only to visit the painting galleries. Constantly renewed, the Hermitage
is hosting yearly a minimum of 20 exhibitions, in addition to tempo-
rary exchanges with various museums of the world. Who knows, we
might have one day an opportunity to welcome Catherine the Great
on our territory on the occasion of a temporary exhibition of Hermi-
tage collection components in our country.

Saray Meydanı: Şehrin merkezi kabul edilen meydanın, ortasındaki Aleksandr


Sütunu, Çar I. Aleksandr’ın 1812’de Napolyon ordularına karşı kazandığı zafer
anısına, Fransız mimar Auguste Montferrand tarafından yapılmış. Sütun koyu kırmızı
granitten, 47,5 metre yüksekliğinde, 600 ton ağırlığında. Üzerinde, ‘iyiliğin kötülüğü
yendiği’ni sembolize eden bir melek figürü bulunuyor.
Palace Square: The Alexandrian Column placed in the middle of the Palace Square
at the heart of the city, was built by French architect Auguste Montferrand to
immortalize Czar Alexander the First’s victory over Napoleon’s armies in 1812.
The 47,5 metres tall column is made of dark red granite, weighs 600 tons and is
crowned by an angel figure symbolizing the triumph of ‘good over evil’.
30
Elizabeth
Petrovna’nın Sarayı
Kışlık Saray’ın inşasına, Büyük Petro’nun kızı Çariçe Elizabeth
Petrovna’nın 16 Haziran 1754 tarihinde verdiği emirle başlanıyor. Her
yere hakim bu muhteşem sarayın planı üzerinde, dahi kabul edilen
İtalyan mimar Francesco Bartolomeo Rastrelli üç yıl boyunca çalışıyor
ve Versailles’dan sonra Avrupa’nın en pahalı sarayının inşası başlıyor.
Çariçe Elizabeth Petrovna 1761’de henüz saray tamamlanmadan ölünce
yerine veliaht olarak seçtiği yeğeni III.Petro tahta geçiyor. Ancak, çok
kısa bir zaman sonra muhafız alayı tarafından tahttan indiriliyor ve
karısı II.Katerina Rus Çariçesi ilan ediliyor. II. Katerina Kışlık Saray’da
dünyanın en büyük koleksiyonunu yaratıyor. Saray, uzun yıllar şehrin
en yüksek binası olarak kalıyor çünkü, 1844 yılında I. Nikola’nın emri
ile başlayan ve XX. yüzyılın başlarına kadar süren bir kanunla, şehirde
Kışlık Saray’dan daha yüksek bina inşası yasaklanıyor.

Elizabeth Petrovna’s Palace


The construction of the Winter Palace was launched on 16 June 1754
upon an order of Emperor Peter the Great’s daughter Czarina Elizabeth
Petrovna. Italian architect Francesco Bartolomeo Rastrelli, considered
a genius, worked for three years on the plans of the palace before the
construction of Europe’s most expensive palace after Versailles started.
When Empress Elizabeth Petrovna dies in 1761 before the completion of
the palace, her nephew Peter III accedes to the throne, but shortly after he
is deposed in a coup carried out by troops of the Imperial Guard and re-
placed by Catherine II, enthroned Empress of Russia. Catherine II creates
world’s largest art collection at the Winter Palace. The Palace remains
the city’s tallest building for many years due to a1844 decree by Emperor
Nicholas I prohibiting the construction of buildings taller than the Winter
Palace and remaining in effect until the early part of the XXth century.

31
ÖZEL
MÜZELER
Private
Museums

Yazı-Text
Sevinç Akyazılı

İÇİNDEN
DENİZALTI
GEÇEN
MÜZE:

Rahmi Koç Müzesi


rahmi koç müzesi, ‘geleneksel’ müze kavramını alt
üst ediyor. bu müzede heykel yerine, denizaltı, resim
yerine buharlı otomobiller sergileniyor. haliç kıyı-
sındaki müzede, dünyanın en eski gök kürelerinden
birini görmek, ikinci dünya savaşı’na katılmış savaş
uçaklarını incelemek mümkün! yazı, bundan daha
fazlasını vaat ediyor. müzedeki koleksiyon ise, hiçbir
yazının anlatamayacağı kadar fazlasını!

The Museum Crossed by a Submarine


The Rahmi Koç Museum
The Rahmi Koç Museum is not an ordinary one, it totally subverts
the classical notion of museum. Displayed are submarines instead
of statues, steam-engine automobiles instead of paintings. Various
objects of curiosity, for instance one of world’s oldest celestial
spheres and a military aircraft which took part in World War II (WWII)
can be admired as parts of an extraordinary collection in the museum
located at the shores of the Golden Horn.

32
33
Archaeological artefacts, paintings and sculptures, avant-garde
productions of contemporary art, those are the images we spon-
taneously associate with the idea of a museum. However, in this
rkeolojik eserler, resim ya da heykel sanatı- case, we are faced with something else. Pioneers of private muse-
nın özel örnekleri, modern sanatın kışkırtıcı ums in Turkey, the Koç family put once again their signature un-
yapıtları.. Müzecilik denince akla ilk gelen, bu der yet another innovative project with a challenging collection of
çerçevedir. Ancak Türkiye’de özel müzeciliğin industrial exhibits. It includes a real submarine and a real aircraft
öncülerinden Koç Ailesi, bir başka anlamda from WW II, classic automobiles, an old style diver’s wet suit.
daha öncülük yaptı. Müzecilik kavramının çerçevesine bambaşka The buildings housing the museum are themselves icons of
bir koleksiyon ekledi. industrial archaeology, which makes it all the more appropri-
O koleksiyonda, denizaltı da var, İkinci Dünya Savaşı’nda kullanıl- ate that they host this peculiar collection. Indeed, the complex
mış bir savaş uçağı da. Bir başka salonda ender bulunan antika itself is classified as historical monument. It served as the anchor
arabalar sergileniyor. Hangi parçaya bakacağınızı şaşırırken dikka- foundry (Lengerhane) of the Ottoman Navy and was constructed
tiniz dalgıç kıyafetinin ilk örneklerinden birine kilitleniyor. on the 12th century foundations of a Byzantine building during
Müzenin koleksiyonu, aslında sergilendiği binayı da anlatıyor. the reign of Sultan Ahmet III. The roof of the Lengerhane was
Onu başlıbaşına ‘tarihi bir esere’ dönüştürüyor. Çünkü, Sultan III. largely destroyed by a fire in1984 and the building was effectively
Ahmed döneminde eski bir Bizans yapısının üzerine inşa edilen abandoned until it was purchased by the Rahmi Koç Museum and
bina, uzun yıllar ‘lengerhane’ olarak kullanılmış. Yani, Osmanlı Culture Foundation in 1991 and underwent a thorough restora-
donanmasındaki gemilerin zincirleri ve ucundaki çıpalar orada tion. The original building was supplemented by an underground
üretiliyormuş. gallery reached by a long glazed ramp, and finally opened in
Daha sonra, deyim yerindeyse, gözden düşmüş. 1984 yılında December 1994. The first phase of the Museum rapidly outgrew
geçirdiği bir yangınla da harabeye dönmüş. Ancak bu hazin son, itself, and in 1996 the Hasköy Dockyard, then just a ruin on the
Türkiye’nin en ilginç müzelerinden birini hayata geçirecek bir baş- shores of the Golden Horn opposite the Lengerhane, was pur-
langıç olmuş. İşte, o başlangıç ve sonrası: chased. 14 derelict buildings plus the historic ship cradle and
Harabeye dönen bina, 1991 yılında Rahmi Koç tarafından satın lathes were faithfully restored to their original condition, and the
alındı. Restore edildi, camlı bir rampa ile geçilen yeraltı galerisi second phase opened to the public in July 2001. With its more
eklendi. Ve 1994 yılında kapılarını açtı. Ziyaretçiler müzeye akın than 11,250 square metres of galleries, its 7,000 m2 of open air
ediyor, koleksiyon hızla zenginleşiyordu Kısa zamanda bina yet- space and its unique collection consisting of 12 thousand 954
mez hale geldi. Bunun üzerine Rahmi Koç başkanlığındaki müze exhibits, the Rahmi Koç Museum is an unparalleled project in
yönetimi, lengerhane binasının tam karşısındaki Hasköy Tersanesi Turkey. The “flagship”, so to speak, of the museum’s collection is
ve içindeki 14 terk edilmiş binayla kızağı satın aldı. Yapılar onarıl- the Uluçalireis Submarine.
dı, restore edildi, açık alanda çevre düzenlemesi yapıldı. Müzenin
ikinci bölümü de 2001 yılında kapılarını açtı. “Uluçalireis” Submarine
Rahmi Koç Müzesi bugün 11 bin 250 metrekare kapalı, 7 bin met- Built in 1944 at the Portsmouth Shipbuilding Yard, the 93 meters
re karelik açık alanı ve 12 bin 954 parçalık ilginç koleksiyonuyla long submarine weighing 2 thousand 400 tons was commissioned
Türkiye’de bir örneğini daha göremeyeceğiniz bir müze. Kimi par- initially by the US Navy. It participated actively in WWII. It fought
çaları ilginç, ama kimi parçalar tarihin tanığı ve hatta ta kendisi! against the Japanese submarines in the Pacific. Later it was trans-
Müzenin en görkemli parçası sayılan denizaltı, onlardan biri. ferred to the Turkish Navy on 2nd July 1971. Acquiring the name of
one of the most illustrious admirals of Turkish Naval history, Uluç
‘Uluçalireis’ Denizaltısı Ali Reis, the submarine served in the Turkish Navy for 30 years.
1944 yılında Portsmouth Tersanesi’nde üretilen, 93 metre uzun- Following its decommissioning it was donated to the Rahmi Koç
luğunda, 2 bin 400 ton ağırlığındaki denizaltı, ABD savaş filosuna Museum in 2002.
katıldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında aktif görev yaptı.
Japon denizaltılarına karşı Pasifik Okyanusu’nda The Fenerbahçe Ship
badireler atlattı. Daha sonra Türkiye’ye verildi ve The ship Fenerbahçe, together with its twin
2 Temmuz 1971’de Deniz Kuvvetleri Komutan- Dolmabahçe, was built in 1952 in Scotland,
lığı donanmasına katıldı. Türk denizciliğinin at the William Denny & Brothers Dum-
ölümsüz komutanlarından Uluç Ali Reis barton shipyard in Glasgow. Entering
adını alan denizaltı, 30 yıl kadar da in 1953 in the service of the Istanbul
Türkiye’ye hizmet verdi. Hizmet dışı urban maritime transportation com-
kalmasından sonra da, 2002 yılında pany, it served the Sirkeci-Prince
Rahmi Koç Müzesi’ne bağışlandı. Islands-Yalova-Çınarcık line for
many years and sailed for the last
M/V Fenerbahçe Gemisi time on 22 December 2008 and
Fenerbahçe Gemisi, eşi Dolmabah- joined the Rahmi Koç Museum
çe Gemisi ile birlikte 1952’de İs- thereafter.
koçya Glasgow’da William Denny &
Brothers Dumbarton tezgahlarında
inşa edildi. Şirket-i Hayriye bünye-
sinde 1953’de hizmete giren, uzun
yıllar Sirkeci-Adalar-Yalova-Çınarcık
arasında sefer yapan gemi, 22 Aralık
2008 tarihinde “Veda Turu” isimli son
seferini gerçekleştirdi. O da, Türkiye’nin
çalkantılarla dolu yarım yüzyılının tanığı
olarak müzede yerini aldı. 14’üncü yy. astronomi şaheseri
Gökküre (solda).
14 century masterpiece of astronomy,
th

the Celestial Sphere (left).

34
35
KATRİNA’DAN kaçtı, HALİÇ’E sığındı

Geçtiğimiz günlerde müzeye yeni bir parça daha eklendi: ESCAPED THE HURRICANE KATRINA
1937 İtalya doğumlu bir railcar, yani raybüs. Bu birkaç AND TOOK REFUGE AT THE GOLDEN HORN
kelimeden de anlaşılacağı gibi, sıradan bir araç. Ancak,
‘ilk bakışta’... Çünkü o aracın olağan üstü bir öyküsü, Recently a new piece joined the museum: a railcar built in Italy in 1937.An
dünyanın paylaştığı trajedinin parçası olmak gibi bir ordinary vehicle at first sight. But it has behind it a tragic adventure. The rail
özelliği var. bus model La Littorina, made by automotive company Fiat was a victim of the
Fiat’ın La Littorina modeli raybüs, 2005 yılında ABD’yi Katrina Hurricane which hit the USA in 2005.
etkileyen Katrina Kasırgası’nın kurbanlarından. The rail bus which suffered extensive damage during the hurricane, was brought
Kasırgada büyük zarar gören raybüs, iki aylık bir Atlan- to Turkey following a two months long sea trip over the Atlantic Ocean. The
tik yolculuğunun ardından Türkiye’ye getirilmiş. TOFAŞ railcar was repaired on the outside by FIAT TURKEY (TOFAŞ) and restructured
tarafından dışı, müze uzmanları tarafından da içi aslına and refurbished on the inside by the experts of the Rahmi Koç Museum in strict
uygun biçimde yeniden yapılandırılmış. compliance with its original configuration. But, what is the story behind it, why
Peki raybüs nasıl, kimler tarafından fark edilmiş? Yolu did the rail bus end up in this museum? The answer to this question was delivered
Türkiye’ye nasıl düşmüş? Bu soruların yanıtını, La personally by Mr. Rahmi Koç himself at the inaugural ceremony held for La Lit-
Littorina’nın müzeye katıldığı törende Rahmi Koç kendi- torina:
si verdi. Raybüsün Haliç’e sığınma öyküsünü anlattı: “A museum’s owner whom I have known for many years, Mr. Mitchell Wolfson,
“Uzun yıllardır tanıdığım koleksiyoner Mitchell who runs two private museums, one in Genoa, the other in Miami, who paid
Wolfson’un, biri Cenova, diğeri Miami’de olmak üzere twice visits to our museum, and whose visits I reciprocated as well, told me once
iki müzesi bulunuyor. Kendisi iki kez bizim müzemizi zi- the story of a rail bus he purchased from the Italian Railways in 1998 and sent
yaret etti. Ben de onun müzelerini gezdim. Bir ara bana, to a railroads museum in Tennessee, USA as an exhibit, after having it restored
1998’de İtalyan Demiryolları’ndan aldığı ve 100 bin do- for 100 thousand dollars. We learned following the devastation caused in 2005,
lar masraf ederek restore ettirdiği raybüsü Amerika’nın by the Katrina Hurricane in western USA that the museum in Tennessee housing
Tennessee eyaletinde bulunan bir demiryolları müzesine the railcar and the railcar itself were affected by the Katrina disaster. We dis-
teşhir için gönderdiğinden bahsetmişti. Müzenin de ray- cussed the issue with Mr. Wolfson and reached the common decision that, under
büsün de, 2005 yılında Amerika’nın batısını etkisi altına the condition that we would commit to bear the transportation and restoration
alan Katrina Kasırgası’ndan etkilendiğini öğrendik. costs for the old vehicle, La Littorina would remain as a temporary exhibit for
Wolfson’la görüştük ve La Littorina’nın nakli ve resto- ten years at our museum.”
rasyonunu üstlenmemiz halinde 10 yıl süreyle müzemizde The rail bus who crossed oceans, who suffered damage from Katrina is now at
sergilenmesi konusunda karara vardık.” its new more peaceful location at the Golden Horn.
Kıtalar aşan, kasırgalar atlatan raybüs şimdi Haliç’te.
Yeniden hayat bulduğu Rahmi Koç Müzesi’nde.

36
Gök Küresi The Celestial Sphere
1383-1384 yıllarında Cafer İbn-i Ömer One of the oldest known celestial
İbn Devletşah el-Kırmani tarafından yap- spheres, it was fabricated during the
tırılan ve bilindiği kadarıyla dünyanın years 1383-1384 upon an order placed
en eski gök kürelerinden biri... Boğaziçi by Cafer İbn-i Ömer İbn Devletşah el-
Üniversitesi Kandilli Rasathanesi tara- Kırmani. A temporary grant by the Bos-
fından süreli olarak müzeye bağışlanan phorus University Kandilli Observatory
bu gök kürenin üzerinde, 1025 yıldızı to the museum, the sphere counts 1025
görmek mümkün. stars visible on it.
Bu birkaç parça bile, müze hakkında fikir Even these few pieces suffice to give an
veriyor. Ziyaret etme, görme isteği ya- idea of the nature of this museum, to
ratıyor. Ama 13 bine yaklaşan parçanın create an appetite, a desire to go and
bir ziyarette, bir günde görülmesi kolay visit the museum. Nevertheless, it is not
değil. Denizaltıya ve uçaklara bakarken easy to see in one day the entire collec-
Edison’un kendi adına patentli, yani tion of nearly 13 thousand pieces. While
orijinal telgraf modelini kaçırabilirsiniz. admiring the submarine, the telegraphy
Sultan Abdülaziz için İngiltere’de özel device patented personally to Edison’s
olarak üretilen saltanat vagonu mutlaka name might escape to you. You will
dikkatinizi çeker, ama sinema makinası- certainly not miss the imperial railway
nın atası sayılabilecek yaklaşık 200 yıllık wagon specially built in England for the
Zoetrop görülmeyebilir. Ancak Rahmi use of Sultan Abdülaziz, but you might

Keşif Küresi (altta).


The Discovery Sphere (below).
Koç Müzesi’nde öyle bir köşe var ki, tek başına özel bir deneyim well miss the 200 years old Zoetrop, the proud ancestor of film pro-
-hatta macera- duygusu yaşatıyor. Keşif Küresi, çağdaş müzecili- jection equipments. Yet the Discovery Sphere is such an essential
ğin bir başka yanını vurguluyor ve kelimenin tam anlamıyla ‘bilgi corner of the museum that it cannot be subject to oversight.
kapısını’ açıyor.
The Discovery Sphere
Keşif Küresi An excursion at the milky way galaxy, or a walk through the craters
Samanyolu’nda bir gezinti... Ya da Ay’da kraterler üzerinde bir on the surface of the moon; all these adventures are made pos-
yürüyüş.. Rahmi Koç Müzesi’ndeki devasa planetaryum, bunu sible thanks to a giant planetarium with a diameter of 8 meters,
mümkün kılıyor. 60 metrekarelik bir alan üzerine inşa edilen 8 a height of 5.5 meters, built on an area of 60 square meters with
metre çapında, 5.5 metre yüksekliğindeki planetaryumdan, bir the capacity to accommodate 40 persons at the same time, seated
seferde 40 kişi yararlanabiliyor. Yatar koltuklar üzerinde, gökyü- on reclining armchairs taking off for a journey into the skies. It is
zünü keşfe çıkıyor. Türkiye’nin ilk halka açık planetaryumu, adını Turkey’s first public planetarium, taking the visitors on a tour in the
da zaten bu özelliğinden alıyor. Keşif Küresi, ziyaretçilerini önce solar system first and then on a trip into the origins of the universe
güneş sisteminde tura çıkartıyor. Ardından da geçmişe götürüyor. through a time-machine, this is almost exactly what the museum
Bir bakıma bütünüyle müzenin yaptığı gibi! itself is doing as a whole.

SPECIAL NOTICE FOR


THOSE INTERESTED
• Road Transportation: On display
at this section are, among other, the
Malden Steam Engine Automobile, built
in 1898 in Massachusetts, the Albion
A10 X-Ray Vehicle built by the Albion
company in Scotland and used by the
British Army, the 1922 built Magirus Fire
Truck, the 1965 Rolls Royce Silver Cloud
luxury car.

• The Railroad Transportation: In this


section are the tramway car having
served the Kadıköy-Moda line during
the years 1934-1996, the special Imperial
Wagon utilized by Sultan Abdülaziz, the
horse-drawn trams having been in use
in Istanbul between 1872-1914, displayed
in their original condition as during the
Ottoman period.
MERAKLISI İÇİN ÖZEL NOTLAR
• Maritime Transportation: The tow
• Karayolu Ulaşımı: Bu bölümde 1898 yılında Massachusetts’te üretilen Malden Buharlı Otomo- boat Liman 2 which had been in use be-
bil, İskoç Albion şirketi tarafından üretilen ve İngiliz Ordusu’nda kullanılan Albion A10 Röntgen tween 1936-1988, the vessel Uzaklar (Sail
Arabası, 1922 yılı üretimi Magirus İtfaiye Aracı, 1965 model Rolls Royce Silver Cloud otomobil gibi Away) on which the couple Osman-Zu-
birbirinden özel parçalar bulunuyor. hal Atasoy completed a roundtrip around
the world, a popular speed-boat of the
• Demiryolu Ulaşımı: Bu bölümde 1934 -1996 yılları arasında Kadıköy - Moda hattında hizmet older generation the Riva Aquarama are
veren tramvay, Sultan Abdülaziz tarafından kullanılan Saltanat Vagonu, 1872- 1914 tarihleri ara- the main items of that section.
sında hizmet veren atlı tramvay gibi parçalar bulunuyor. Üstelik tramvay, Osmanlı dönemindeki
orijinal haliyle sergileniyor. • Aviation: the quite popular type of its
class, the DC-3 aircraft which accom-
• Denizcilik: 1936-1988 yılları arasında hizmet veren Liman 2 römorkörü, Osman- Zuhal Atasoy’un plished its maiden flight in 1935, the De
4 yıl süren dünya turuna ev sahipliği yapan Uzaklar isimli tekne, tüm zamanların en çok aranan Haviland Vampire FB MK 6, built in
sürat motorlarından biri kabul edilen Riva Aquarama gibi parçalar burada sergileniyor. 1943, famous for its egg-shaped body
and used by the British Royal Air Force,
• Havacılık: İlk uçuşunu 1935’te yapan ve şimdiye kadar üretilenler arasında en çok sevilen uçak and the replica model of the aircraft
kabul edilen DC-3, İngiltere Kraliyet Ordusu tarafından kullanılan ve yumurta biçimli gövdesiyle used by the Wright Brothers for their
dikkat çeken 1943 yapımı De Haviland Vampire FB MK 6, Wright Kardeşler’in 17 Aralık 1903 first flight on 17 December 1903, are
tarihinde gerçekleştirdikleri ilk uçuşu temsil eden model bu bölümün en önemli parçalarını oluştu- among the important pieces of this sec-
ruyor. tion.

38
TAŞLARIN
DİLİ OLSA
If Stones
Could Speak

Yazı-Text
güneş saati
Tijen Burultay

Zamanın icadı!
Fotoğraflar-Photos
Rasim Konyar

40
zamanı ölçmek için ilk
çabalar antik mısır’da
başladı. güneş tanrısı ra’ya
ibadetlerini ‘zamanında’
yerine getirebilmek için
çabalayan eski mısırlı
rahipler, ilk güneş saatlerini
icat etti. namazlarını
vaktinde kılabilmek isteyen
arap matematikçiler bu icadı
bir adım daha ileri götürdü.
newton bu saatlerin
kusursuzlaşmasına yardımcı
oldu. güneş saatleri 3400
yıl boyunca insana zamanı
gösterdi!

Sundials: Invention of time!


First efforts to measure time began in Ancient Egypt. Priests
in Ancient Egypt invented the first sundial with a view to ac-
complishing in due time their worship of Sun God Ra. Simi-
larly, Arab mathematicians who were keen on fulfilling their
religious prayers five times a day on the right hour as ordered
by Islam, took that invention one step ahead. Newton was the
scientist who contributed to the development of a flawless
functioning of sundials. Sundials served mankind’s needs in
terms of measuring time for 3400 years.

41
Lack of time is the biggest problem of the 21st century humans. We
finish work at a given time, take our meals at given points in time. A few
minutes of delays possess the potential to adversely affect our entire
day or even our whole week. The time of our return home from work, the
time of our dinner are fixed according to schedule. In short, our lives’
every hour and even each minute is programmed. We keep looking at
our watches all the time…
Yes, but who are the people who invented these “time measuring de-
vices” which facilitate our life in many regards, but which keep us jumpy
and anxious throughout life at the same time?

Steps of Ra!
The first serious undertakings in order to measure time originated from
religious concerns. The obelisks appearing as early as in the 3500’s B.C.
in Egypt, were the ancestors of the later sundials.
Egyptian priests who consecrated their entire time to worship gods,
were in a permanent search to follow the steps of the Sun God Ra,
ünümüz insanının en büyük sorunu zaman worrying not to miss the timely execution of their daily rituals. These
sıkıntısı. İşleri belirli saatlerde bitiriyor, öğlen efforts paved the way to the invention of the first portable sundials in
yemeklerimizi belirli saatlerde yiyoruz. Birkaç the 1500’s B.C. Those first clocks consisted of a vertical pivot fixed on a
dakikalık gecikmeler, tüm günümüze hatta shaft hole on a horizontal marble or metal surface. The movements of
belki de tüm haftamıza yansıyacak aksaklıklara the pivot’s shadow on that surface were indicating the time of the day
neden oluyor. İşten eve dönüşümüzün, akşam yemeğimizin saati allowing Egyptian priests to fulfil their religious obligations without de-
belli. Kısacası, hayatımızın her ‘saati’ hatta dakikası programlı. lay. Greeks who were in close cultural contact with Egyptians invented
Gözümüz saatlerde yaşıyoruz.
Peki hayatımızı pek çok alanda kolaylaştırırken, diğer yandan da
adeta diken üzerinde oturmamıza neden olan bu ‘zaman ölçer
cihazları’ yani ilk saatleri kim, ne için yaptı?
Ra’nın adımları! conic sundials, based on the same principle. Chaldean astronomer
Zamanın ölçülmesi için ilk ciddi çabalar dini nedenlerle başladı. Berossus took that Greek method one step further by inventing a sun-
Mısır’da M.Ö. 3500’lerde ilk örneklerine rastlanılan obeliskler yani dial in the form of a hemisphere permitting the division of the daily
dikilitaşlar, güneş saatlerinin atalarıydı. hours in equal time segments. However, the margin of error of those
Tüm zamanlarını ibadet ederek geçiren Mısırlı rahipler, ‘Güneş sundials was too big. Finally, it was understood in the 1st century A.D.
Tanrısı Ra’nın adımlarını takip edebilmek’ ve günlük ritüellerini that orienting the pivot producing the shadow towards the polar star
aksatmadan yerine getirmek için çabalıyorlardı. Bu çabalar sonucu (Polaris) was reducing the margin of error. This discovery by the Ro-
M.Ö. 1500’lerde ilk ‘taşınabilir’ güneş saatleri icat edildi. Bu ilk mans contributed to a more practical utilization of sundials. Accord-
saatler, özel olarak hazırlanmış bir milin gölgesinin, Güneş’in ing to an account by Architect Vitruvius, 13 different types of sundials
hareketine uygun olarak hazırlanmış mermer, taş ya da madeni were in use in Ancient Rome.
kadran üzerine düşmesini sağlıyor, bu sayede günün hangi saatinde
olduklarını anlayan Mısırlı rahipler ibadetlerini aksatmadan yerine A great arab achievement
getirebiliyorlardı. Mısır ile sıkı bir kültürel etkileşim içinde olan Religious motivations which were at the origin of the invention of
Yunanlılar da rahiplerin buluşunu bir adım daha öteye taşıyarak these time machines also contributed to the development and refine-
konik güneş saatlerini icat etti. Romalılar’ın bu buluşunu, M.Ö. 300 ment of those techniques. Arab mathematicians, considered the best
yıllarında Keldani Astronom Berossus’un gündüz saatlerini eşit scientists of their era, invented sundials showing in a flawless manner
dilimlere ayırabilmeyi sağlayan yarımküre şeklindeki güneş saatleri
izledi. Ancak, bu güneş saatlerinin yanılma payları çok büyüktü.
M.S. 1’inci yüzyılda gölgeyi oluşturan çubuk kuzey yıldızına
(Polaris) çevrildiğinde hata payının azaldığı anlaşıldı. Romalılar’ın
bu buluşu güneş saatlerinin daha kullanışlı bir hale gelmesini
sağladı. Mimar Vitruvius’un yazılarına göre Roma’da 13 farklı tipte
güneş saati kullanılıyordu.

Safranbolu, Köprülü Mehmet Paşa Camii avlusu (sol sayfa, solda), Polonya’nın
Varşova kenti (sol sayfa, üstte) ve Almanya Nordkirchen’de (sol sayfa, altta) yer
alan güneş saatleri. Fatih Sultan Mehmet’in talimatıyla yapılan güneş saati ise
İstanbul Topkapı Sarayı bahçesinde sergileniyor (altta ve sağda).
Courtyard of Köprülü Mehmet Pasha Mosque, Safranbolu (left page, on the left),
Sundial in Warsaw, Poland (left page, above), Sundial in Nordkirchen, Germany
(left page, below). The sundial commissioned by (Fatih) Sultan Mehmet the
Conqueror displayed in the courtyard of the Topkapı Palace Museum
(below and on the right).

43
44
Peru’daki Machu Picchu kalıntıları arasında yükselen İnkalar’a ait güneş saati (sol sayfa). Avrupa’dan iki örnek: İspanya’nın Tarragona (yukarıda) ile İtalya’nın Aosta
(aşağıda) kentlerinde yer alan güneş saatleri.
Historical Inca sundial at the Machu Pichu ruins in Peru (left page). Two European examples: sundial in Tarragona, Spain (above) and sundial in Aosta, Italy (below).

Araplar’ın büyük başarısı the prayer times, allowing the performance of the five times daily ritual
Dini nedenlerle ortaya çıkan bu icadın ilerlemesi ve en prayers/salaat of Islam. The oldest of those sundials is in the mosque
mükemmel haline ulaşabilmesi için yapılan çalışmaların built in Fustat, by Ahmed bin Tolun who ruled Egypt between 868-
temelinde yine dini motivasyonlar yatıyordu. Dönemin en 901. Needless to say that the use of sundials was not only limited to
başarılı bilim adamları sayılan Arap matematikçiler, namaz Greece,Rome Egypt and the Arab world. The Ottomans manufactured
saatlerini en doğru gösteren güneş saatlerini yaptı. Bu also their own sundials. The sundial ordered by (Fatih) Sultan Mehmet
güneş saatlerinin bilinen en eskisi, 868-901 yılları arasında the Conqueror which cost one gold coin according to treasury records
Mısır’da Hüküm süren Tolunoğlu Ahmed’in Fustat’ta of its time, is still on display in the third courtyard of the Topkapı
yaptırdığı camide bulunuyor. Güneş saatlerinin kullanımı Palace Museum under a glass cover.
tabii ki sadece Mısır, Arap dünyası, Yunan ve Roma ile
sınırlı kalmadı. Osmanlılar da kendi güneş saatlerini Young genius Newton
yaptılar. Fatih Sultan Mehmet’in talimatıyla yapılan The evolution of sundials continued uninterrupted
ve dönemin hazine kayıtlarına göre bir altına mal throughout centuries. The great physicist Newton,
olan güneş saati, halen Topkapı Sarayı’nın as early as at age 17, placed a horizontal mir-
3’üncü avlusunda ror in a niche on
cam bir fanus içinde an inner wall
sergileniyor. exposed to the
Muğla, Datça’daki Knidos antik kenti ile (yukarıda) Amasya Arkeoloji Müzesi bahçesinde (aşağıda) sergilenen güneş saatleri.
Sundials at Knidos Antique City in Muğla (above) and at the courtyard of Amasya Archaeological Museum (below).

Genç dahi Newton south at his grandmother’s house, and pinned down reflections of
Güneş saatleri yüzyıllar boyunca evrimini aralıksız olarak sürdürdü. the sunshine inside the room as hour markers. The reflections of
Büyük fizikçi Newton, 17 yaşındayken büyükannesinin evinin güney the sunshine moving on those markers allowed to read the time of
duvarındaki bir deliğe yatay bir ayna yerleştirerek, güneş ışığının oda the day and this invention constituted the first inside-the-house-
içinde yansımasını saat çizgileri olarak belirledi. Yansıyan ışığın çizgiler sundial.
üzerindeki hareketi yardımıyla zamanın okunabilmesini sağlayan bu icat,
ilk ‘ev içi güneş saati’ oldu. The renaissance golden age
Sundials experienced their golden age during the Renaissance.
Altın çağ rönesans While the manufacturing of timekeeping devices was becoming
Güneş saatleri Rönesans döneminde en parlak devrini yaşadı. Saat an art, masters were keeping their working methods as precious
yapımı bir sanat haline gelirken, ustalar çalışma prensiplerini bir secrets. During that era, sundials of various sizes and shapes
sır gibi sakladı. Bu dönemde her şekil ve büyüklükte güneş saati were fabricated. There were many different forms of sundials
yapıldı. Dünyanın her şehrinde hatta her kasabasında bile in every city and even town of the world, sometimes of huge
değişik türde güneş saatleri bulunuyordu. dimensions like the one in Jaipur, India or others of very
Bunlar bazen Hindistan Jaipur’daki gibi çok büyük, bazen small size.
de çok küçük olabiliyordu. Sundials continued to rule even after the mechani-
Güneş saatleri (sarkaçlı) mekanik saatler icat cal pendulum clocks were invented.Particularly,
edildikten sonra da hükmünü sürdürdü. Çünkü because of the fact that the first mechanical clocks
ilk mekanik saatler, hassas birer sarkacın based on the sensitive floating movement of a
hareketine bağlı çalıştığı için, gemi ve tren gibi pendulum could not be used in vehicles like
araçlarda kullanılamıyorlardı. Üstelik bu sarkaçlı ships and trains. Moreover, they still needed
saatleri ayarlamak için güneş saatlerine ihtiyaç the assistance of sundials in order to be
duyuluyordu. Güneş saatleri, mekanik saatler adjusted. Sundials continued to be used up
yayla hareket eden mekanizmalar sayesinde until the 1900’s when finally mechanical clocks
taşınabilir ve kullanışlı bir hale gelene kadar yani and watches functioning with watch springs
1900’lere kadar kullanıldı. Günümüzde güneş saatleri, were invented and thus became portable and handy.
zamanı ölçmekten ziyade dekoratif objeler olarak Nowadays, sundials are used as decorative objects
kullanılıyor. Binaların önüne ve bahçelere yerleştirilen rather than for measuring time. Sundials installed in
güneş saatleri, hem görsellikleriyle hayat alanlarımıza front of buildings or in courtyards and gardens, not
şıklık katarken hem de ilginç öyküleriyle hayal only constitute elegant visual objects but inspire
dünyalarımıza sesleniyor. Bırakın saniyesi, akrep ve also our imagination with their interesting stories.
yelkovanı olmadığı için dakikası olmayan.. Saati de Let these historical “clocks”, without hour and
‘yaklaşık’ gösteren bu tarihi saatler zamanın anıtları minute hands, indicating time only approximately,
gibi duruyor... survive as monumental reminders of time.
46
TÜM ZAMANLARIN TANIĞI:

Kariye Müzesi
kariye müzesi, doğu roma’nın sadece
istanbul’a değil tüm insanlığa en
büyük armağanlarından biri.
bin 500 yıl öncesini günümüze taşıyan
müzeyi benzersiz kılan özelliği ise, her
an canlanıp hareket edecekmiş gibi
görünen mozaikleri!

witness of all ages:

THE CHORA
MUSEUM
The Chora Museum is one of Eastern Roman
(Byzantine) Empire’s greatest gifts not only to Istanbul
but to the entire mankind. The unique feature of
this 1500 years old structure are its fine mosaics and
frescoes which give you the impression that they would
come alive any moment and start to move.

48
MÜZELER
Museums

Yazı -Text
Sevinç Akyazılı
Fotoğraflar-Photos
Rasim Konyar

49
50
Some quarters of the city adorned with the monuments inherited from
the three great empires who reigned in İstanbul are indifferent to the
notion of time. The Kariye district which extends along the city walls in
stanbul’da hüküm süren üç imparatorluktan miras the vicinity of the Edirnekapı gate is one of such neighbourhoods. This
abidevi yapılar, kentin bazı bölgelerini zaman kav- small area is home to the Chora Church, one of the most magnificent
ramından azade kılar. Edirnekapı semtinden surları specimen of Byzantine architectural heritage. What would be the secret
takip ederek kısa bir yürüyüşle ulaşılabilen Kariye of the attraction of this sumptuous building which resisted all challeng-
Mahallesi de bu bölgelerin en önemlilerindendir. es of time, earthquakes and invasions for 1500 years and which contin-
Bu küçük mahalle, Doğu Roma’nın günümüze bıraktığı en görkemli mi- ues yet to welcome thousands of visitors from all parts of the world?
raslardan birine; Chora Kilisesi’ne ev sahipliği yapar. Tam bin 500 yıldır Who built it? And why does it attract people from all over the world?
zamana, doğal afetlere ve istilalara meydan okuyarak ayakta kalan bu
görkemli binanın sırrı ne? Kim inşa etti? Neden hala dünyanın dört bir The church was built in memory of holy relics
yanından insanlar onu ziyarete geliyor. The construction date of the Chora Church could not be established
with precision. However, according to medieval Greek writer Symeon
Kutsal emanetlerin anısına yapıldı Metaphrastes who lived in the 10th century, the church was built on the
Kilisenin inşa tarihi kesin olarak bilinemiyor. Ancak 10’uncu yüzyılda emplacement of a holy graveyard. Symeon Metaphrastes indicates that
yaşayan yazar Symeon Metaphrastes’e göre kilise, kutsal bir mezarlık it was the burial ground of the relics belonging to the Holy Martyr Baby-
alanı üzerine kurulmuş. Metaphrastes, Chora Kilisesi’nin 298 yılında las executed in Nicomedia in 298 with his 84 disciples.
Nikomedia’da (İznik) şehit edilen Aziz Bayblas’a ve 84 müridine ait The Chora Church was originally built outside the walls of Constantino-
kutsal emanetlerin gömüldüğü alana yapıldığını yazıyor. Üzerine kilise ple, to the south of the Golden Horn. Literally translated, the church’s
binası inşa edilen bölge, Konstantinapol’ü çevreleyen surların dışında full name was the Church of the Holy Saviour in the Country: although
kaldığı için ‘Chora’ yani ‘kırsal alan’ ismiyle anılıyor. Kilise de adını “The Church of the Holy Redeemer in the Fields” would be a more
buradan alıyor. natural rendering of the name in English. The last part of that name,
Ancak kilise kısa bir süre içinde harabeye dönüşüyor. 6’ncı yüzyılda Chora, referring to its location originally outside of the walls, became
Doğu Roma İmparatoru Justinianus (527-565) sadece şapeli ayakta the shortened name of the church.
kalan bu kiliseyi yeniden yaptırıyor. Döneminin en iyi mimarları tarafın- But, the church turned into ruins shortly after and only its chapel
dan tasarlanan yapı, 740 yılında yazılı kaynaklarda yerini alıyor. 11’inci survived. In the sixth century, Eastern Roman Emperor Justinianus

Freskolarıyla ünlü şapel (sol sayfa). Bebek İsa ve Meryem (solda). Hz. İsa ve atalarını temsil eden 16 figür (sağda).
The chapel renowned for its frescoes (left page). Jesus infant and Virgin Mary (on the left). Jesus Christ and 16 figures representing his ancestors (on the right).
51
52
yüzyılda İmparator Aleksios Komenenos’un kayınvalidesi Maria Doukina (527-565) had it re-built. Designed by the best architects of its period,
ise İsa’ya ve Meryem’e adanmış bu kiliseyi restore ettiriyor. 14’üncü the church is mentioned in texts dating from 740. But, the majority of
yüzyılda kiliseye birer iç ve dış narteks, bir şapel ve iki katlı kuzey kanat the fabric of the current building dates from 1077-1081, when Maria
ekleniyor, kubbesi yenileniyor. Yapının, ‘sanat şaheserine’ dönüşmesini Dukaina, the mother-in-law of Emperor Alexius I Comnenus, restored
sağlayan kişi ise Doğu Roma İmparatorluğu’nun ‘Logothe’si yani başba- the Chora Church dedicated to Jesus Christ and Mother Mary. However,
kanı Metokhites... it was only after the third phase of building, two centuries after, that
the church as it stands today was completed. The powerful Byzantine
Mozaik denizi statesman (Logothete=Secretary of State) Theodore Metochites en-
Döneminin en önemli entelektüellerinden olan sanatsever başbakan dowed the church with much of its fine mosaics and frescoes.
Metokhites, Chora’nın süslenmesi talimatını veriyor... İçi olağanüs-
tü mozaikler, freskler ve mermer levhalarla donatılan Chora Kilise- A sea of mosaics
si, Doğu Roma sanatının ‘son altın çağı’nda, toprak, mor, mavi, lila The impressive decoration of the interior, ordered by art enthusiast
renklerle bezeli bir mozaik denizine dönüşüyor. Sanat tarihçileri, Chora statesman Theodore Metochites, was carried out between 1315 and
Kilisesi’ndeki mimari çözümlemelerin dönemin bilgisini aştığını, moza- 1321 and reflect the last golden period of Byzantine art. Decorated
ik ve fresklere derinlik katmak için kullanılan arka plan unsurlarının da- inside with marble panels, extraordinary mosaics and frescoes, the
hice olduğunu dile getiriyor. Hatta sanat tarihçileri, Chora Kilisesi’ndeki church was turned into a sea of mosaics adorned with pastel, gold, pur-
süslemelerin Bizans’ta yeni bir sanat akımının doğmasına yol açtığını ple, blue, lilac colours. Although the artists remain unknown, historians
belirterek, bu akımı ‘Bizans’ın Rönesansı’ diye tanımlıyor. of art suggest that the architectural solutions of the structure surpass
the knowledge level of their time, that the background elements used
‘Taştaki kutsal kitap’ to add depth to the mosaics and frescoes are work of genius. And ac-
Her biri başyapıt kabul edilen mozaiklerde, kimi zaman Tevrat’ta kimi cording to art historians, the mosaic-work is the finest example of the
zamansa İncil’de anlatılan sahneler adeta bir film karesi gerçekçiliğinde Palaeologian Renaissance or Byzantine Renaissance.
canlandırılmış. Kilise’nin cemaatine Hıristiyanlığı daha iyi öğretmek
amacıyla bu sahneler kronolojik sıra gözetilerek resmedilmiş. Bu amaca The Holy Book in stone
da hızla ulaşılmış olmalı ki, Chora Kilisesi, ‘taştaki kutsal kitap’ adıyla The masterpiece mosaics reflect episodes from the Old Testament as
da anılır olmuş. well as from the Bible with an extreme realism comparable to detailed
Yapının dış narteksi (kiliselerde din adamlarının ritüel öncesi hazırlık movie scenes. The stories are presented in chronological order with a
mekanı) İsa’nın, iç narteksi ise Bakire Meryem’in yaşamını anlatan view to educating the church congregation on the history of Christian-
sahnelerle bezenmiş. Hz. İsa mozaiklerde, çocukluğundan başlayıp ity. This is the reason why the Chora Church is also referred to as the
mucizelerine kadar uzayan tüm serüveniyle tasvir edilmiş. İç narteksin “Holy Book in stone”.
solundaki kubbede çocuk İsa’yı kucağında tutan Meryem, kutsal figürler The exonarthex (or outer narthex), the first part of the church that one
tarafından çevrelenmiş. Diğer mozaikte ise çocuk Meryem’in rahip enters (where the clergy prepared themselves before the ritual) is deco-
Zacharias’a takdim ediliş sahnesi canlandırılmış. rated with mosaics reflecting the life of the Christ. The esonarthex (or
Ana mekana giren kapı üzerindeki mozaikte, Hz. İsa’nın kendisine inner narthex) is decorated with episodes from the life of Virgin Mary.

Kariye Müzesi’nin mozaikleri Hz. İsa’nın çocukluğundan başlayıp mucizelerini gerçekleştirmesine kadar olan süreci tüm detaylarıyla anlatıyor (solda). Kariye Müzesi mozaik
sanatının en gerçekçi örneklerini birarada bulundurmakla kalmıyor mermer işçiliği ve doğal aydınlatmalarıyla da ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor (üstte).
The mosaics of Chora Church Museum narrate in the finest details the period from Jesus Christ’s childhood until the accomplishment of his miracles (on the left). Chora
Church Museum is admired for its remarkable marble craftsmanship and the architectural articulation of its natural illumination layout besides its rich collection of
breathtaking mosaics (above).
53
Jesus Christ is depicted from his early childhood up to his adult age
when he offers miracles. On the dome located on the left side of the in-
ner narthex, Mother Mary holding Jesus child in her arms is surrounded
by holy figures. The other mosaic is depicting Mary as a young girl being
presented to the priest Zacharias.
A mosaic of enthroned Christ with Theodore Metochites presenting him
a model of his church is placed on the pediment of the main entrance.
Jesus is holding the Bible in his left hand while he gives the benediction
with his right hand.
At the chapel, one can admire the frescoes describing scenes from the
Old Testament, the Day of Judgment, the Resurrection, the Final Judg-
ment. The gigantic frames composed of thousands of mosaic pieces
smaller than one square centimetre each and various frescoes narrate
in finest detail the episodes from the holy books. The Chora Church
became a masterpiece of art through the dedicated work of architects,
mosaic masters and marble carvers. The mansions of wealthy and noble
citizens of Byzantium built around and near the Chora Church attributed
even a greater prestigious character to the neighbourhood.

Magnificent stone craftsmanship


Marble carving craftsmanship is yet another remarkable aspect of
Chora’s decoration in addition to the mosaics and frescoes which
contributed to its fame. White marble with gray streaks from the Island
of Marmara(ancient Prokonnessos) as well as green and red marble,
onyx with pink and yellow streaks from Northern Africa, Afyon (ancient
Akroinon) and the Island of Euboea (Eğriboz) were used on the walls,
arches and friezes giving the building an internal appearance quite rich
kilisenin küçük bir modelini sunan Theodoros Metokhites’i kabul in colours. The streaks in the marble blocs cut into symmetrical sheets
ediş anı tasvir edilmiş. Bir tahtta oturan İsa, sol eliyle üzerinde placed next to each other constitute a texture similar to wood lining.
haç resmi olan bir İncil’i tutarken, sağ eliyle göğüs hizasında ‘tak-
dis işareti’ yapıyor. Under the protection of Sultan Mehmet the Conqueror
Binanın şapelinde ise Tevrat’tan alınmış dini hikayeler, ‘mahşer Following the conquest of the city by the Ottomans in 1453, initiating
günü’, ‘diriliş’ ve ‘son yargı’ gibi sahneler fresklerde canlanıyor. a new era in world history, Fatih Sultan Mehmet, Sultan Mehmet II the
Her biri bir santimetrekareden küçük binlerce mozaik parçasının Conqueror allowed the Chora Church, second in importance only to
oluşturduğu devasa tablolar, freskler kutsal kitaplarda anlatılan the Hagia Sophia, to remain at the service of the Christian population
sahneleri en ince detaylarına kadar başarıyla aktarmış. Mimarlar, of Istanbul. The conversion of the church into a mosque occurred later
mozaik ve mermer ustalarının ortak çalışmalarıyla kilise bir ’baş during the reign of Sultan Bayezid I. Grand Vizier Atik Ali Pasha ordered
yapıt’a dönüşmüş. Etrafına soylulara ait sarayların yapılmasıyla the church to be turned into a mosque in 1511 under the name of Kariye
daha da önem kazanmış. Camii (Kariye Mosque). Some of the mosaics, particularly those depict-
ing angels’ faces were overlaid with stucco... At the beginning of the 20th
Muhteşem taş işçiliği century, the Russian Academy of Sciences’ Institute of Archaeology and
Mozaikleri ve freskleriyle ünlü kilisenin duvar kaplamalarında ve later American Byzantine Studies scholars conducted some restoration
frizlerinde mermer işçiliği de en yüksek aşamaya ulaşmış. Yapıda work on the mosaics. Finally, in 1945, the building was inaugurated as
Marmara Adası’ndan getirilen beyaz ve gri damarlı mermerlerin a museum. Since then, thousands of visitors rush into the museum to
yanı sıra Kuzey Afrika, Eğriboz Adası ve Afyon’dan getirilen yeşil, embark upon a journey through time guided by the marvellous mosaics.
oniks, kırmızı, sarı ve pembe damarlı mermerler kullanılarak
İç narteksteki kubbe madalyonunun ortasında, ‘İsa ve Ataları’ isimli mozaikten
zengin bir görünüm oluşturulmuş. Aynı seriden mermer blokların detay (altta). İç nartekse bir bakış (sağda).
kesilerek yan yana dizilmesiyle taşların içindeki doğal desenler Detail from the ‘Jesus and his Ancestors’ mosaic in the middle of the dome
ağaç dokusunu andıran bir görüntüye kavuşturulmuş. medallion in the inner narthex (below). A view from the inner narthex
(on the right).

Fatih’in hoşgörüsü ile ayakta kaldı


Takvimler 1453’ü gösterirken, Osmanlı Padişahı Fatih Sultan
Mehmet’in İstanbul’u fethiyle yeni bir dönem hatta yeni bir ‘çağ’
başladı. Ancak, Doğu Roma’nın Ayasofya’dan sonra en önemli
kilisesi işlevini korudu. Kentin Hıristiyan sakinleri bu görkemli
kilisede ibadetlerine devam etti. Yapının camiye dönüşmesi ise
I. Bayezid dönemine denk düşüyor. Sadrazam Atik Ali Paşa 1511
yılında yapının cami olarak kullanılması emrini vermiş. Chora Kili-
sesi Kariye Camii adını almış, mozaiklerin bazılarının özellikle de
melek yüzlerinin üzeri alçıyla kaplanmış... 20’nci yüzyılın başında
Rus Arkeoloji Enstitüsü ve ardından Amerikan Bizans Enstitüsü
mozaiklerin restorasyonuyla ilgili çalışmalar yapmış. Yapı 1945 yı-
lında müze kimliğiyle kapılarını ziyarete açmış. O günden bu yana
her gün binlerce sanatsever bu eşsiz mozaikleri görebilmek için
müzeye akın ediyor ve o mozaiklerin eşliğinde bir zaman yolculu-
ğuna çıkıyor.

54
55
ÖZEL
MÜZELER

Private
Museums

Yazı-Text
Hümeyra Konyar

56
‘çok özel’ bir özel müze

BAKSI
müzesi

son yıllarda sayısı hızla artan özel müzelerimize


bir yenisi daha katıldı. bu müze, özel müzeler
içinde belki de ‘en özel’ olanı. bayburt il merkezine
45 kilometre uzaklıkta, boz renkli toprakların
ortasında, sıradışı bir mimari ve sıradışı
hedefleriyle baksı müzesi, yalnızca müzeciliğin değil,
anadolu gezilerinin de en şaşırtıcı duraklarından
birini oluşturuyor.

A very special private museum: Baksı Museum


A new and very special private museum has joined the series of numerous private
museums opened in Turkey in recent years. Overlooking the Çoruh valley and
high on a mountain near the village of Baksı, a Museum and Cultural Centre like
no other has come to life, with its uncommon architecture and its quite specific
objectives, on the vast brown soil of Eastern Anatolia. Never in one’s wildest
dreams did one expect a contemporary art museum to be founded in a village
45 kilometres away from Bayburt in the Eastern Black Sea region, which would
combine contemporary and traditional art. It didn’t seem likely, but it has actually
happened, far from any touristic concentration area.
Baksı Müzesi.
The Baksı Museum. 57
ültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müzeler giderek While the national museums under the administration of the
daha çağdaş bir görünüm ve daha ileri bir tekno- Ministry of Culture and Tourism undergo a process of moderniza-
lojiye kavuşurken, özel müzecilik de hamle üstüne tion, new private museums continue to be inaugurated in Turkey
hamle yapıyor. Birbiri ardına açılan bu yeni one after another, surprising the public with their amazing col-
mekanlarda hiç bilmediğimiz, duymadığımız yeni lections and as yet little known works of art. The last link in this
koleksiyonlar, yeni eserler sergilenmeye başlıyor. Bu zincire geçtiği- chain is the Baksı Museum, of a very special kind, inaugurated last
miz yıl eklenen bir özel müze daha var ki Türkiye’deki örnekleri içinde year. The “Baksı Museum and Research Center of Folk Art” is the
belki de ‘en özel’ olanı: Baksı Müzesi. realization of a dream by the Dean of the Fine Arts Department at
‘Turizm hareketliliği’ açısından Anadolu’nun en zayıf illerinden Marmara University, Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, who was born
birinde, Bayburt’ta; il merkezinde de değil, 45 kilometre uzaklıkta, in Baksı and promised himself to render a major service to his
Çoruh nehrine bakan tepelerin arasında, göz alabildiğine uzanan bir homeland.
bozkırın ortasında bir müze... Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın ‘akade-
misyen bir sanatçı olarak doğduğu topraklara hizmet verme hayalini’ To bolster the local population’s morale and
gerçekleştirdiği yer, Baksı Müzesi. to generate economic benefits
The Baksı Museum was purposefully created to realize lofty ideals,
Halka moral ve ekonomik kaynak sağlamak “primarily to generate economic gain for the local people” in the
Baksı Müzesi’ni benzerlerinden ayıran, onu ‘en özel’ kılan bir diğer words of its founder, Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, who describes
özelliği de kuruluş amacı. Öncelikli hedeflerinin ‘yöre halkına ekono- the aim of the project launched almost ten years ago as, “boosting
mik kaynak yaratmak’ olduğunu söyleyen, müzenin kurucusu Prof. Dr. the morale and economic situation of the population of an area
Hüsamettin Koçan neredeyse on yıl önce çıktıkları bu zorlu yolculu- subject to a strong emigration wave due to lack of economic activ-
ğu şöyle dile getiriyor: ity and awakening them to the rich cultural heritage surrounding
“Bu proje; yoğun göç veren bölge halkına moral ve ekonomik kaynak them.”
sağlamak, aynı zamanda kültürel zenginliklerinin farkına varabilme- “The Baksı Museum, is a unique multi-purpose project, one of the
leri amacıyla gerçekleştirilmiştir. rare examples of its kind in world’s cultural history. Its architec-
Baksı Müzesi; Dünya Kültür tarihinde de, türünün ender örneklerin- ture is inspired from our tradition which it contributes to develop.
den biri olarak ünik ve çok amaçlı bir yapıdır. The museum possesses a rich collection of ethnographic objects
Mimari açıdan da, gelenekten beslenen, mimari geleneğimizi zengin- as well as contemporaneous works of art.”
leştiren bir örnek olarak planlanmıştır. The construction started in 2001 on a 40 thousand square meters
Zengin etnografik eserlere ve çağdaş bir sanat koleksiyonuna sahip- land, the endowment fund was established in 2005 and the mu-
tir.” seum was officially inaugurated in 2010.
Bayburt’un Bayraktar Köyü, Çayırlar Mevkii’nde, 40 dönümlük arazi
üzerine kurulu müzenin inşaatı 2001’de başlıyor, 2005‘de vakıf kuru- Art education programmes
luyor ve 2010 ‘da resmi olarak açılıyor. The Baksı Museum launched a series of art education programmes

58
Sanat eğitimi programları in the form of summer academies and workshops which already
Yaz akademisi programları ile sanat eğitimi veren, atölye çalışmalarıyla attracted local peoples’ attention. Prof. Dr. Hüsamettin Koçan
yöre halkı ile buluşan Baksı Müzesi yeni ama yoğun temposuyla dikkat- describes their education programmes as a double track project:
leri çekmeyi başardı bile. Prof. Dr. Hüsamettin Koçan “iki eksenli” olarak “The first track is art education. We will organize an international
tanımladığı eğitim programlarını şöyle özetliyor: summer academy next year at our contemporary art workshops.
“Eğitim programlarımız iki eksende gelişiyor. Birinci eksende sanat At the same time, we are working on the establishment of a media
eğitimi söz konusudur. Önümüzdeki yıl çağdaş sanat atölyelerinde centre which will allow us to perform media workshops destined
uluslararası bir yaz akademisi düzenlenecek. Aynı zamanda yeni medya to university students.
merkezi kuruluş çalışmaları sürdürülüyor, bu anlamda üniversite öğren- The second track concerns the local population. We organized a
cilerine yönelik yeni medya workshopları gerçekleştirilecek. rug (kilim) workshop supported by KUDAKU (Kuzeydoğu Anadolu
Eğitimin ikinci ekseni, çevrede yaşayan insanları kapsıyor. Geçen yıl Kalkınma Ajansı-Northeast Anatolia Development Agency). In this
KUDAKA’nın desteklediği bir kilim atölyesi gerçekleştirildi. Bu bağlam- framework, the rug weaving tradition of Erzurum, Erzincan, Bay-
da Erzurum, Erzincan, Bayburt yöresi kilim geleneği bir sempozyumla burt regions was subject to a symposium. The ehram (local tra-
konu edinildi, öte yandan SODES’in desteklediği ehram atölyeleri hala ditional art of embroidery) workshops under the aegis of SODES
çalışmalarını sürdürmektedir. Önümüzdeki dönemde doğal boya çalış- (Social Assistance Programme) continue their activities. Natural
maları bu kapsama dahil edilecektir.” dyeing methods will be the next course on the agenda.”

Geleneksel ile çağdaşın buluşması Meeting of the traditional with the contemporaneous art
Her yıl yeni bir sergiye ev sahipliği yapacak olan müze, bu sergiler ile With yearly exhibitions aimed at bringing together traditional and
çağdaş sanatçılarla geleneksel sanatçıları aynı zeminde buluşturmayı contemporary artists, Prof. Dr. Koçan intends to display the crea-
hedefliyor ve Prof. Dr. Koçan’ın ifadesiyle, ‘Bu tutumuyla akademik hiye- tive pursuit of mankind in different environments “without hinging
rarşi sorununu kapsamın dışında’ tutarak, insanoğlunun farklı ortamlar- on academic hierarchy matters”.
da yaratma uğraşısını sergilemek istiyor. In Dr. Koçan’s words, “avant-garde and tradition will interpene-
Koçan, sözlerini şöyle noktalıyor: trate in annual exhibitions based on a different concept each year.
“Avangardizmle geleneğin iç içe geçtiği bu sergiler her yıl yeni bir Our first exhibition consisted of the works of 20 artists with a par-
konseptle sürdürülecektir. İlk sergimiz zanaata ilgi duyan 20 sanatçının ticular interest in traditional arts and crafts. Next year’s exhibition
yapıtlarından oluştu. Önümüzdeki sergi ise kadının yaratıcılığını konu theme will be women’s creativity under the concept of distance
edinecek. Konsepti mesafe ve temas olan bu sergi kadın özelinde bir and contact”.
buluşma gerçekleştirecek.” At Bayburt’s Bayraktar village’s pastures area, the Baksı Museum
Bayburt’un Bayraktar Köyü, Çayırlar mevkiinde sıradışı görüntüsü ve is not only an unexpected surprise in terms of a museum but also
sıradışı hedefleriyle Baksı Müzesi, yalnızca müzeciliğin değil, Anadolu one of the most extraordinary and pleasant surprises on the Ana-
topraklarının da en hoş sürprizlerinden birini oluşturuyor. tolian soil.
59
özgen acar...
arkeolojiyle, sanat
tarihiyle, kültürel
mirasımızla ilgilenen
herkesin tanıdığı, saygı
ve şükranla andığı bir
isim. o, meslek yaşamı
başarılarla dolu bir
gazeteci olmasının yanı
sıra, yorgun herkül,
karun hazineleri,
elmalı definesi,
boğazköy/hattuşa
sfenksi’ni ‘kurtarma
operasyonlarının’ gizli
kahramanlarından...

KAYIP ESERLERİN PEŞİNDE

bir gazeteci
A JOURNALIST ON THE
TRAIL OF LOST TREASURES

Özgen Acar is a name well-


known to everyone familiar
with archaeology, art history
and issues related to our
cultural heritage. Besides
being an accomplished
journalist, Özgen Acar is one
of the secret heroes behind
the “recovery operations” of
Turkey’s historical property
such as the Tired Heracles
Statue, the Karun Treasure, the
Elmalı Treasures, the Boğazköy/
Hattusha Sphinx...

60
Türkiye son yıllarda peşpeşe güzel haberler alıyor. Bu Historical assets transferred or
topraklardan alınıp/çalınıp götürülen eserlerimiz birer birer smuggled out of our country
dönüyor. Anadolu onlara, onlar doğdukları toprağa kavuşuyor. are returning home one after
Boğazköy Sfenksi ya da Yorgun Herkül’ün kayıp yarısı gibi another. They get reunited with
eserlerin dönüşü haklı bir coşkuyla karşılandı. Bir arkeoloji their homeland Anatolia after
haberi, gazetelerin birinci sayfasında yer aldı. Ancak, haber many years of longing. The come-
olmayan, kamuoyunun bilmediği daha yüzlerce eser var. back of the Boğazköy/Hattusha
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın bizzat takip ettiği Sphinx and of the missing half of
çalışmalar sonucu, 2007-2011 yılları arasında Türkiye’ye the Tired Heracles statue aroused great enthusiasm and a legitimate
getirilen tarihi eser sayısı, tam 3 bin 610. Liste göz kamaştırıcı, satisfaction with the Turkish public opinion; creating an exceptional
ama sonu gelmiş değil. Bakanlık, Almanya’daki Bergama Zeus situation where an archaeological news item appeared on front pages
Sunağı, İhtiyar Balıkçı Heykeli ve Truva eserlerinin de aralarında of dailies. But there are still hundreds of our treasures abroad not yet
bulunduğu 7 eseri daha takip ediyor. Elbette bu dünya çapında able to make it home.
bir operasyon ve yetkin bir ekip anlamına geliyor. Ekip de, Thanks to efforts personally supervised by Minister of Culture and Tour-
Bakanlığın çeşitli kademelerindeki ism, Ertuğrul Günay, a total of 3 thousand 610 historical artefacts were
uzmanlardan, neredeyse tüm brought back to Turkey between 2007-2011. The list is impressive but
yaşamını kayıp bir esere adamış not yet exhaustive. The Ministry is following-up on 7 major asset in-
arkeologlara kadar, tanıdığımız cluding the Bergama Zeus Altar in Berlin, the Old Fisherman Statue and
ya da adını hiç duymadığımız the treasures of Troy. This endeavour requires a worldwide operation
‘kahramanlar’ anlamında. and a highly qualified and dedicated research team. That team consists
Onlardan biri, konuyla of experts at various levels of the Ministry of Culture and Tourism, of
yakından ilgilenenlerin tanıdığı passionate archaeologists devoting almost their entire lives to finding
ve saygıyla andığı bir gazeteci: some lost artefact and of little known or unknown heroes.
Özgen Acar. One of these heroes is Özgen Acar, a journalist who is held in high
O, Türkiye’nin kültürel mirasını esteem by those who are familiar with the subject matter.
geri alma mücadelesindeki en He is one of the principal actors in Turkey’s struggle to recover its cul-
önemli aktörlerden biri. Halen tural heritage. An accomplished media veteran who is currently writing
Cumhuriyet Gazetesi’nde for the newspaper Cumhuriyet, Özgen Acar can pride himself of having
yazan Özgen Acar, parlak played his part in almost every successful recovery story of Turkey’s
bir gazetecilik kariyerine historical heritage, at times by putting at risk his professional career
sahip. Ancak onu bu kadar and personal life.
özel kılan, Türkiye’ye geri
getirilmiş neredeyse MÜZE DERGİ: Mr. Acar, we often come across your name with respect
her tarihi hazinenin to the repatriation of Turkey’s culture and art treasures. Can you tell us
serüveninde pay sahibi about the origin of your passion for our national cultural and historical
oluşu. Pek çok müzede assets?
Acar’ın bu ülkeye geri ÖZGEN ACAR: I owe a great deal to Cahide Erkal, my teacher at the
dönmesi için yıllarca Izmir Tınaztepe Primary School. May God bless and give her a long and
çaba gösterdiği hatta healthy life. She used to take us every Wednesday afternoon to muse-
uğruna hayatını ums and archaeological sites. Late Prof. Ekrem Akurgal, who at that
ve kariyerini time was an Associate Professor, had started in 1948 his excavations
tehlikeye attığı bir of ‘Ancient Izmir’. He also used to show us the historical site and gave
eserle karşılaşmak us explanations regarding the discovered artefacts. Writer Cevat Şakir
mümkün. Kabaağaçlı, known as the Fisherman of Halicarnassos lived also nearby.

Hattuşa/Boğazköy Sfenksi gibi son derece önemli pek çok


arkeolojik hazine Özgen Acar’ın da aralarında bulunduğu
ekip sayesinde tekrar Türkiye’ye döndü.
Numerous significant archaeological treasures such as
the Hattusha/Boğazköy Sphinx were returned to Turkey
thanks to the efforts of a resolute group to which belongs
also Özgen Acar.

61
MÜZE DERGİ: Türkiye’nin en önemli kültür sanat hazinelerinin I went to visit him from time to time. We used to read in family his arti-
ülkemize iadesi sürecine baktığımızda sık sık isminize rastlıyoruz. cles published in the daily ‘Demokrat İzmir’. Thus, my attachment and
Tarihi ve kültürel değerlerimize duyduğunuz bu aşkın nasıl passion for the cultural heritage of this country originates actually from
başladığını anlatabilir misiniz? my childhood thanks to the awareness acquired through the influence
ÖZGEN ACAR: İzmir Tınaztepe İlkokulu’ndaki öğretmenimin of such illustrious names.
emeği büyüktür. Tanrı Cahide Erkal’a uzun ve sağlıklı bir ömür
versin. Kendisi bizi her çarşamba günü öğleden sonra müzelere MÜZE DERGİ: Which lost asset was the objective of your first investi-
ve arkeolojik kazılara götürürdü. O zaman doçent olan Ekrem gation?
Akurgal, 1948 yılında ‘Eski İzmir’ kazısına başlamıştı. O da bizi ÖZGEN ACAR: The profession of journalism served as a practical train-
kazı alanlarında gezdirir, eserlerle ilgili bilgi verirdi. Halikarnas ing for me in learning how to investigate and go after a given subject.
Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı da yakınımızda otururdu. In 1970, I learned that the Karun Treasures were smuggled out of our
Zaman zaman ziyaretine giderdim. Cevat Bey’in Demokrat İzmir Uşak province and I started investigating the matter as a journalist. For
Gazetesi’nde yayınlanan yazılarını ailece okurduk. Bu toprakların 16 years, I worked at the Uşak and Manisa region villages on finding
kültür mirasına sevgim ve ilgim bu çok kıymetli insanların out the circumstances of the smuggling. I established that over 150
desteğiyle çocukluğumda başladı. items of antique jewellery and other precious objects were stolen from
two tombs dug at the Güre and İkiztepe villages, and smuggled out of
MÜZE DERGİ: Peki ilk olarak hangi kayıp eserin peşine the country. I finally ascertained that these items were proudly put on
düştünüz? display at the Metropolitan Museum in New York. I alerted our com-
ÖZGEN ACAR: Gazetecilik yapmaya başlamıştım. Bir olayın petent authorities and helped initiate legal proceedings with a view to
izini sürmek, araştırmak anlamında bana mesleğimin büyük obtaining their restitution. The international lawsuit lasted for six years.
katkıları oldu. 1970 Yılında Karun Hazineleri’nin Uşak’tan Metropolitan Museum officials, realizing that they were about to lose
kaçırıldığını öğrendim ve bir gazeteci olarak araştırmaya the case, gave up 13 days before the expiration of the legal timeout and
başladım. 16 Yıl boyunca Uşak ve Manisa köylerinden Karun returned the artefacts to Turkey in 1993. The whole legal process had
Hazineleri’nin nasıl kaçırıldığının izini sürdüm. Güre ve İkiztepe turned out to become a national affair of honour for Turkey, so that our
köylerindeki iki mezar soygununda 150 parçadan fazla mücevher people literally celebrated in great joy and excitement the restitution of
ve kıymetli obje çalınmış, ülke dışına çıkartılmıştı. Bu eserlerin the collection to Turkey.
ABD’deki Metropolitan Müzesi’nde sergilendiğini fark ettim.
Yetkili mercilere haber vererek dava açılmasına MÜZE DERGİ: The Karun Treasure is the first in a row of cultural assets
yardımcı oldum. Bu uluslararası dava 6 yıl you helped recover. But how did you feel when the principal piece of
sürdü, zaman aşımının dolmasına 13 gün that collection, the golden ‘Winged Sea Horse Pin’ was again stolen?
kala Metropolitan Müzesi yetkilileri pes etti. ÖZGEN ACAR: Progress has been made in recent years regarding pro-
Davayı kaybedeceklerini anlamışlardı ve 1993 tection of our historical, cultural and religious heritage, but not yet suf-
yılında Karun Hazineleri’ni iade ettiler. Eserlerin ficiently. Certain of our assets returned home. Still, I ask myself whether
Türkiye’ye iade süreci bir milli davaya we are presently capable of preventing new cases of smuggling.
dönüşmüştü. İadeyle birlikte herkes
büyük bir heyecan ve mutluluk yaşadı. MÜZE DERGİ: You contributed to a great extent to the repatriation of
the upper half of the Tired Heracles statue. What can you tell us about
MÜZE DERGİ: Karun Hazinesi, that process?
Türkiye’ye kazandırdığınız kültürel ÖZGEN ACAR: The upper half of a Hera-
hazinelerin ilki. Ancak hazinenin cles statue was being displayed at the
en önemli parçası Kanatlı Metropolitan Museum as part of the
Denizatı Broşu çalındı. Bu private collection of an American cou-
süreçte neler hissettiniz? ple. On the other hand, the lower half
ÖZGEN ACAR: Son yıllarda, tarihsel, of a statue presenting similarities with
kültürel, dinsel mirasın korunması the upper half in New York had been
anlamında olumlu gelişmeler discovered at archaeological excava-
sağlandı. Ancak yeterli değil. tions at Perge. I thought that the upper
Yurtdışına kaçırılan eserlerimizin half which I had not seen before, might
bir bölümü ülkemize döndü. Yeni be the missing part belonging to the Perge
eserlerin gitmesini önleyebiliyor lower half. I contacted the Antalya Museum.
muyuz? Bu soruların yanıtlarını However it was not an easy task to prove
hala düşünüyorum. that the two parts belonged together. It
took quite a while, because experts were
MÜZE DERGİ: Yorgun pretending that several similar statues had
Herkül’ün Türkiye’ye been sculpted during that era in the region
getirilmesinde de önemli and that, therefore, it was not possible to
katkılarınız oldu. Bu süreç deduct from existing similarities that the two
hakkında neler söyleyebilirsiniz? parts were the actual halves of the same statue.
ÖZGEN ACAR: Yorgun Herkül Meanwhile, the upper half was no longer at the
heykelinin üstü Metropolitan Metropolitan Museum. Eventually, team leader of
Müzesi’nde bir Amerikalı the Perge excavation, late Prof. Jale İnan discov-
çiftin koleksiyonunda
sergileniyordu. Alt parçası da
1980’de Perge’de yürütülen
bir bilimsel kazı sırasında
bulunmuştu. Daha önce Yorgun Herkül (solda) ve İhtiyar Balıkçı (sağda).
görmediğim bu üst bölümün, Tired Heracles Statue and the Old Fisherman
Statue (left page).
Perge’de çıkan alt parçaya ait olabileceğini düşündüm. Antalya ered that, at that time, the sculpture was on display at the Boston Mu-
Müzesi ile bağlantı kurdum. İki parçanın birbirine ait olduğunu seum of Fine Arts. She presented evidence to the fact that the Boston
ispatlamak uzun zaman aldı. Çünkü o dönem benzer heykellerin upper half was definitely the integral part of the Tired Heracles statue
bütün bölgede yapıldığı, iki parçanın birbiriyle benzer olabileceği whose lower part was in Antalya. She proved that in front of lawyers
ama aynı bütünün parçaları olamayacağı savları ortaya atıldı. and archaeological experts. I reported myself on this issue in the Cum-
Bu sırada heykel Metropolitan Müzesi’ndeki sergiden alınmıştı. huriyet Newspaper and in the American magazine ‘The Connoisseur’.
Perge Kazısı Başkanı Profesör Jale İnan da eserin sergilendiği However, the subject fell into oblivion with the passing of time. The au-
Boston Güzel Sanatlar Müzesi’ne gitti. Hukukçuların ve thorities put the file on the shelf. I continued to remind them from time
uzmanların önünde iki parçanın bütünlüğünü kanıtladı. Ben de to time. Eventually, the current Director General of Cultural Assets and
olayı Cumhuriyet Gazetesi ve Amerikan Connoisseur Dergisi’nin Museums, Osman Murat Süslü re-vitalized the subject matter. The up-
sayfalarına taşıdım. Yıllar geçti, olayın peşi bırakıldı. İlgililer per half was recently delivered to Turkey. Now, the two parts have been
dosyayı rafa kaldırmışlardı. Zaman zaman olayı hatırlattım. put together and the statue is on display- as a whole - at the Antalya
Son Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Osman Murat Museum.
Süslü olaya el attı. Eser Türkiye’ye iade edildi. Şimdi iki parça
birleştirilmiş durumda Antalya Müzesi’nde sergileniyor. MÜZE DERGİ: The Hattusha Sphinx also returned from Germany to
Turkey. Would you evaluate for us this issue as well?
MÜZE DERGİ: Hattuşa Sfenksi de doğduğu topraklara döndü. ÖZGEN ACAR: I had reported about the Hattusha Sphinx and the cu-
Bununla ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? neiform tablets in 1986 in the ‘Milliyet’ Newspaper. Negotiations were
ÖZGEN ACAR: Hattuşa Sfenksi ile çivi yazılı tabletler konusunu launched between the two sides. The tablets were actually returned
1986’da Milliyet Gazetesi’nde gündeme taşımıştım. Görüşmelere to our country. But, the negotiations on the twin Sphinx of Hattusha
başlandı. Tabletler geldi. Ancak sfenksin ikizinin dosyası, iki which was in East Berlin were interrupted following German re-uni-
Almanya birleşince rafa kaldırıldı. Bakan Ertuğrul Günay ve fication. As a result of Minister Ertuğrul Günay and Director General
Genel Müdür Murat Süslü’nün girişimleriyle o da geldi. Boğazköy Süslü’s endeavours, the Sphinx was also sent back to us recently. It will
Müzesi’nde ikizi ile birlikte sergilenecek. be put on display together with its twin at the Boğazköy Museum.

MÜZE DERGİ: Elmalı Definesi de define avcıları tarafından MÜZE DERGİ: Elmalı Treasure is another of our historical assets sto-
çalınıp satılan kültür miraslarımızdan biri ve siz onun da len and sold by treasure hunters. You also played a role in recovering
Türkiye’ye geri getirilmesi sürecinde önemli bir rol oynadınız. that treasure. To which extent do treasure hunters present a hazard?
Define avcıları ne boyutta bir tehlike? ÖZGEN ACAR: There was a saying before in Turkey that “every village
ÖZGEN ACAR: Eskiden Türkiye’de “Her köyün bir delisi vardır” has a freak.” Nowadays, each village has a freak and two treasure hunt-
denilirdi. Artık bu söz günümüzde “Her köyün bir delisi ve ers. Since there are 50-55 thousand villages in our country, you have to
iki definecisi var” biçiminde değişti. Türkiye’de 50-55 bin köy imagine the rest. Metal detectors are advertised on papers and televi-
olduğuna göre varın gerisini siz düşünün. Metal dedektör sion. Write the words, ‘treasure’ and ‘antiques’ on a search engine on

63
ilanlarına gazetelerde ve televizyonlarda bolca rastlanıyor. İnternete the internet to realize the size of the problem. There must be a new
girip, ‘define’ ya da ‘antika’ sözcüklerinden birini yazdığınızda legislation to prevent treasure hunting and improved security
bu olayın boyutlarını kendi gözlerinizle daha iyi görebilirsiniz. dispositions.
Defineciliği önleyecek yasal değişiklik yapılmalı ve güvenlik
önlemleri artırılmalı. MÜZE DERGİ: Which obstacles were on your way while fighting
for the recovery of cultural assets? Obscure individuals engag-
MÜZE DERGİ: Kültür mirasımızın ülkeye kazandırılması konusunda ing in illegal activities, major art collectors and sometimes even
çabalarken nasıl engellerle karşılaştınız? Karşınızda yasadışı işlerle State organs?
uğraşan karanlık insanlar, büyük koleksiyoncular hatta kimi zaman ÖZGEN ACAR: During my investigation and my reporting regard-
devletlerin önemli kurumları bulunuyordu. ing the Karun and Elmalı Treasures, I was sued by the smugglers
ÖZGEN ACAR: Karun Hazinesi ve Elmalı Definesi araştırmalarımda and by two ministers. I was acquitted in all cases. Some smug-
ve yayın sonrasında kaçakçılar ve ilgili iki bakan tarafından dava glers even threatened that they would kidnap and kill me.
edildim. Aklandım. Bazı kaçakçılar beni kaçırıp öldürecekleri
tehdidinde bulundu. MÜZE DERGİ: What was the motive behind your insistence to
pursue your investigations against all odds, even disregarding
MÜZE DERGİ: Peki can güvenliğinizi bile hiçe sayarak your own security?
araştırmalarınızı sürdürmenizdeki motivasyon neydi? ÖZGEN ACAR: I learned about the Karun Treasure affair from
ÖZGEN ACAR: Karun Hazinesi olayını, Türkiye’ye gelen İngiliz a British journalist, Peter Hopkirk, a reporter from the Sunday
Sunday Times gazetesi muhabiri Peter Hopkirk’ten duymuştum. Bir Times who came to Turkey to investigate the issue of a collection
İngiliz gazeteci Türkiye’den ABD’ye kaçırılan hazinenin peşindeydi. smuggled out of our country into the United States. I wondered
Hazine İngiltere’den kaçırılmamıştı. İngiltere’deki bir müzeye de why a British reporter without direct concern took such a keen
gizlice satılmamıştı... Peki, bu İngiliz gazeteciye ne oluyordu? Neden interest in a smuggling affair not taking place in Britain and not
burnunu Türkiye ve ABD’deki müzenin işlerine sokuyordu? Çünkü, involving British museums. His approach was that the histori-
ona göre tarihsel miras ne Türkiye’nin, ne de ABD’nindi. O hazine, cal heritage belonged neither to Turkey nor to the USA; that the
tüm insanlığın ortak mirasıydı. Kaçırılamaz, yağmalanamazdı. Tüm stolen treasure was the common heritage of the entire mankind
insanlık adına Türkiye’de korunmalıydı. Onun hareket noktası bana and that no one should be allowed to plunder and smuggle hu-
ders oldu. Bir İngiliz gazetecinin bu tavrı takınmış olması bana mankind’s collective heritage. In that perspective, Turkey should
cesaret verdi. Kendi kendime, “Kültürel mirasımız için savaşırken be protected from looters on behalf of the world community. His
korkmamalı, ne olursa olsun bu işin peşini bırakmamalıyım” dedim. attitude opened my eyes as a perfect lesson. I was encouraged
Ama ne yazık ki o dönem benim bu çabama destek olan, benim gibi to fight on my part to protect our cultural heritage. I should
düşünen insanlar yoktu. struggle for this lofty ideal without fear
no matter what happens. But unfortu-
MÜZE DERGİ: Şu an izini sürdüğünüz başka kültürel miraslarımız nately, there were not many people, at
var mı? that time, who thought likewise around
ÖZGEN ACAR: Afrodisias’tan çalınıp Almanya’ya götürülen ‘İhtiyar me.
Balıkçı’, Burdur Kremna’dan çalınan ve ABD’deki Paul Getty
Müzesi’nde sergilenen ‘Esin Perileri’ heykelleri gibi 3-4 dosyayı MÜZE DERGİ: Are you currently pur-
daha takip ediyorum. suing other cultural assets?
ÖZGEN ACAR: I am following-up
on a few items such as The Old
Fisherman statue stolen from
Aphrodisias and transferred to
Germany, the Inspiration Fairies
Çorum, Boğazkale Müzesi içinden görüntüler (üstte). Karun Hazineleri’nden stolen from Burdur Kremna currently
bir vazo (sağda). on display at the Paul Getty Museum
Views from the inside of the Boğazkale Museum, Çorum (above). A vase from in California.
the Karun Treasures (right).
64
SANDIK ODASI
Storage Room

Yazı-Text
Aylin Şen

66
iki MEZAR, iki SIR!

arkeolojinin sandık odası parlak keşifler kadar, hatta


onlardan da çok hayal kırıklıkları ile dolu. bu sayıda buna
iki örnekten söz edeceğiz: cengiz han ve kommagene kralı’nın
mezarlarından söz edeceğiz...

TWO TOMBS TWO SECRETS


Archaeology’s storage room is full of disappointments besides a
certain number of brilliant successes. In this issue we will refer to
two relevant but different cases: the tombs of Genghis Khan and
Antiochos I, King of Commagene...

Nemrut Dağı’ndan görüntüler


(solda ve üstte).
Views from the Nemrut Mountain
(on the left and above).
67
rkeolojinin ‘sandık odası’ efsaneler ya da lanet söy-
lentileriyle, tutkulu arayışların ya da hazin vazgeçiş-
lerin öyküleriyle doludur. Ama içlerinde öyle iki öykü
vardır ki, diğerleri asla boy ölçüşemez.
Üstelik, o iki öykü birbirinin tam zıddı özellikler
taşır. Çünkü biri hakkında neredeyse tek bir ipucu yoktur. Diğerinde ise,
‘bilmece’ dünyanın, bilim insanlarının, kazı ekiplerinin gözü önünde
olduğu halde çözülememiştir.
Önce ilk sandığı açalım; Moğol Hükümdarı Cengiz Han’ın mezarı hak-
kındaki efsanenin izini sürelim. Cengiz Han, 18 Ağustos 1227 günü öldü.
Bir sefer sırasında hastalanıp öldü diyen de var, attan düştü diyen de.
Ancak, ölüm nedeni bir yana, asıl büyük sır bu efsanevi hükümdarın
mezarı hakkında.
Tarihi fantezilerle süslemeyi sevenlere göre, Cengiz Han ‘mezarımın yeri
asla bilinmesin, bulunmasın’ diye vasiyet etmişti. Bu nedenle mezarı
bulunamasın diye, olağanüstü önlemler alındı. Onu gömen bin asker,
törenden sonra öldürüldü. Onları öldüren 800 asker de aynı akıbete
uğradı. Ardından, binlerce at mezarın üzerinden geçirilerek mezarla ilgili
tüm izler dağıtıldı, silindi!
Son cümlenin sonundaki ünlem, fantezinin boyutunu vurgulamak için.
Çünkü öyküde pek az doğru var. Öncelikle mezar yerinin gizli olması,
bir Moğol geleneği. Bugün bile Orta ve Uzak Asya’da bazı topluluklar
benzer gelenekleri sürdürüyor. Cengiz Han döneminde ise buna titizlikle
uyulurdu. O nedenle gömüldüğü yerin üzerinde gerçekten de atlar
geçirilerek izler yok edilmişti. Her ne kadar atların sayısı binlere varmasa
da, Cengiz Han’ın şanına yakışır olduğu söylenebilir. Ölümünden önceki
haftaların, ayların izi sürülerek mezarın yeri de yaklaşık olarak tahmin
edilebilir.
Nitekim, Cengiz Han’ın Burhan-Haldun dağları arasında bir yerde gö-
mülü olduğuna inanılır. Ama izler de, ipuçları da orada sona erer. Böl-
Archaeology’s “storage room” is full of myths, curse rumours, passion-
gede kazı ya da araştırma yapan ekipler, zaman zaman sonuca ulaştığını
ate quests or sad renunciation stories. However, there are two stories
düşünüp heyecanlansa da, eve hep eli boş döner.
among them which surpass all the others, actually two stories of oppo-
site nature. The first one does not deliver any clue at all. The other “rid-
Açılamayan kapı
dle” stands there in the open in front of scholars and excavation teams
Cengiz Han’ın mezarı kadar büyük bir bilmece de, Nemrut Dağı’ndaki
with no one being able to solve the puzzle up until today.
mezar. Üstelik, bu kez mezarın yeri belli. Hatta neredeyse uzansanız
Let us open the first chest first; follow the path of the myth concerning
ulaşacakmışsınız gibi yakın. Ama bir o kadar da uzak.
Genghis Khan’s grave. Genghis Khan died on 18 August 1227. Some
Mezar, Kommagene Kralı I. Antiochos’un. Çağının, hatta dünya tarihinin
believe that the legendary ruler fell sick and died during a military
bu en ilginç ve önemli figürü bilindiği kadarıyla Nemrut Dağı’na gömül-
campaign, others speculate that he fell from horseback. But the actual
dü. Mezarın -muhtemelen- hemen üzerindeki tanrı heykelleri bu konuda
enigma is the whereabouts of his tomb.
According to those who like to ornament history with phantasies, it was
Genghis Khan’s own will to be buried at an unknown place that no one
should find, and that accordingly, extraordinary measures were taken to
hide his burial location. The thousand soldiers who buried him were ex-
ecuted after the funeral ceremony. The eight hundred soldiers who killed
them shared the same fate and eventually, thousands of horses crushed
and trampled the soil over his tomb so that any possibly remaining trace
should disappear!
The exclamation mark above is to emphasize the size of the phantasy,
since there is very little truth in this whole story. First of all, it is a
Mongolian tradition to keep burial places secret. Even today, similar
traditions continue to exist in certain communities in Central Asia and
the Far-East. It is evident that this tradition was strictly observed during
Genghis Khan’s era. It is a matter of fact that horses trampled the soil
over his tomb to destroy any possible sign. A number of horses com-
mensurate with the ruler’s glory were probably employed to this end
even if not thousands of them. It should not be impossible to guess
approximately the place where he is buried by following the path of his
movements weeks or months before his death. Hence, it is believed
that Genghis Khan is most likely buried somewhere in the proximity of
the Burhan Haldun mountain, rumoured to be his birthplace as well as
the purported location of his tomb. However, albeit various excavation
teams attempted several times to discover that tomb, no one succeeded
up to this date.
68
en açık kanıt. Neredeyse yolu gösteren bir işaret. Ancak o yol, yüzyıla The door which cannot be opened
yakın bir süredir yapılan araştırmalara rağmen hiçbir yere çıkmıyor. Another big mystery is the tomb under the Nemrut Mountain in Anato-
Çünkü mezarı koruyan, tanrılar değil, insan aklının bulduğu en çarpıcı lia. In this case the location of the tomb is best known. It is there under
yöntem. 150 metre çapında, 50 metre yüksekliğinde bir tümülüs. Her the mountain at touching distance on the one hand, but no less remote
ne kadar ölçüler böyle devasa, tümülüs de dağın 2150 metre yüksekli- on the other hand. This is the tomb-sanctuary of Antiochos I, King of
ğinde olsa bile, günümüz koşulları ve teknolojisinde ‘aşılamaz’ değil. Commagene of the first century BC. Evidence to the existence of his
Oysa, bugüne kadar aşabilen çıkmadı. grave under this huge tumulus are the various deity sculptures on top
Bu konuda en ısrarlı çabayı, yaşamını Antiochos’un mezarını bulmaya of this hill, standing there for centuries as signs showing the way. But
adayan Amerikalı arkeolog Teheras Goell gösterdi. Dr. Friedrich Doer- that way is a dead-end which leads nowhere, since nobody was able to
ner ile birlikte 1953 ile 1973 yılları arasında, yani tam 20 yıl boyunca accede to the royal tomb for the last one hundred years during which
kazılar yaptı. Araştırmaları, onu ve ekibini Nemrut Dağı’nın tepesinde- various attempts were made.
ki tümülüse yada dilimizdeki karşılığıyla höyüğe yönlendiriyordu. Ne The burial room is not protected by gods but interestingly by human
var ki, höyük, yumurta büyüklüğünde milyonlarca taştan oluşmuştu. ingenuity: a circular tumulus with a diameter of 150 meters and a height
Mezara ulaşabilecekleri bir tünel kazmaya kalkıştıklarında, o küçük taş- of 50 meters, at an altitude of 2150 meters, obviously nothing insur-
lar, bir çığ gibi üzerlerine yağıyordu. Höyük, hangi köşesinden nasıl bir mountable within today’s modern technology. Nonetheless, no one was
kazı yapılırsa yapılsın geçit vermiyordu. Goell, yıllarca uğraştı. Gelişen able to surmount the dilemma. The one who put in the most insisting
teknolojiden de yararlanarak, tümülüsün altında bir “oyuk” tesbit etti. effort was American Archaeologist Theresa Goell. Together with German
Gerçi bunun, mezar mı yoksa doğal bir mağara mı olduğu anlaşıla- Archaeologist Prof. Dr. Friedrich Karl Dörner, she took part in excava-
madı. Yine de Goell, Kommagene Kralı I. Antiochos’un mezarının da, tions at Nemrut Mountain for twenty years from 1953 to 1973. The
sırlarının da orada olduğuna inandı. Belki de bu inançla o kadar uzun tumulus consisting of millions of egg-sized rounded stones, every time
süre inat etti. Kazı ve araştırmalarını ısrarla sürdürdü. Ancak, 20 yılın they attempted to dig into the hillock, thousands of these stones hailed
sonunda pes etti. 1973 yılında ülkesine geri döndü. down like an avalanche and obstructed any passage under the moun-
1985 yılında, 84 yaşında öldüğünde, hiç kuşkusuz büyük bir hayal tain. They found a cavity under the hill which they hoped to be the way
kırıklığı içindeydi. Çok yaklaşmış ama ulaşamamıştı.. Çok istemiş ama to the tomb. But it has not been possible to establish whether it was
elde edememişti... the actual gate to the tomb or just a natural cavern. Their relentless
Uygarlıkların beşiği Anadolu’da, benzersiz bir uygarlığın temelini atan efforts did not yield the expected results. Nevertheless, Theresa Goell
Antiochos sırlarının kapısını açmamıştı. continued all her life to believe that the tomb-sanctuary and secrets of
Herşeye rağmen, bilim insanları hedeflerinin, hayallerinin peşinde King Antiochos were buried there. She only gave up her scrutiny after 20
koşmayı sürdürüyor. İpuçlarını, yeni olasılıklara göre yeniden de- years of unrelenting research work and returned home in 1973.
ğerlendiriyor. Örneğin mezar, antik dünyada ölümü simgeleyen batı She was undoubtedly in a great disappointment, when she died at age
terasında olabilir mi? Bugüne kadar doğu terasında sürdürülen kazılar, 84 in 1985. She had come so close to the goal, but had not been able to
yanlış yolu mu izliyordu? Akıl ve teknoloji her nerede olursa olsun, attain it, opening the door to the secrets of King Antiochos, the founder
Nemrut’un bağrındaki sırrı çözebilecek mi? of a unique culture in Anatolia, the cradle of civilizations.
Ya da, Cengiz Han’ın mezarı yüzlerce yıl sonra ortaya çıkartılabilecek Notwithstanding such failures, scholars continue to pursue their
mi? Ve bize kendisi hakkında daha fazla şey anlatabilecek mi? Yoksa dreams, their goals, re-assessing clues from a new perspective, in the
her iki mezar, arkeolojinin ‘sandık odası’nda tozlanıp unutulacak mı? light of different prospects. May the tomb be located at the western
Sorular sonsuza kadar uzanabilir. Ancak yanıt tek: Aramakla bulamaya- terrace, symbolizing death in the Antique world, contrary to all the
bilirsiniz, ama bulanlar sadece ve sadece arayanlardır! research conducted at the eastern terrace before? Will the human intel-
ligence and modern technology be able to solve the puzzle at the heart
of Nemrut?
And, will there be a way to discover the tomb of Genghis Khan after so
many centuries? Or will both stories gather dust in the storage room
of archaeology and be buried in oblivion? Questions can be extended
endlessly. Though there is only one answer: maybe you cannot always
Cengiz Han adına yapılmış temsili anıtlar (solda) ve Nemrut Dağı (altta).
Imaginative statues of Genghis Khan (on the left) and the Nemrut Mountain find what you are looking for, but only those who keep searching are
(below). able to find!

69
Günlük detaylardan tarihte bir yolculuğa!

günlük yaşama ait objeler


kişiler ve dönemlerle ilgili
neler anlatır? kullandığımız
cep telefonu, kalem hatta
mutfak aletlerimiz bizimle
ilgili hangi ipuçlarını verir?
‘osmanlı’da günlük yaşam
nesneleri’ isimli kitap işte bu
soruların peşine düşüyor.
saraydan mütevazı evlere Osmanlı’nın günlük
yaşamda kullandığı
uzanan bu yolculukta, objeler bir sanat ve hayat
tarzını günümüz
dönemin insanının hayata dünyasına taşıyor.
The articles of daily life
bakışını algılamamıza used by the Ottomans
convey a special way of
rehberlik ediyor. life and art style to our
present-day world.

70
Osmanlı İmparatorluğu, sadece hükmettiği ülkelerin genişliği,
askeri stratejisi ve görkemli saray hayatıyla anlatılır. Oysa
ki Osmanlı İmparatorluğu, kendisinden önce o topraklara
hükmeden milletlerden aldığı kültürel mirası, kendi dini ve sosyal
değerleriyle harmanlamış ve bambaşka bir yaşama kültürü de
oluşturmuştur. Çok ulusluluğun oluşturduğu rengarenk mozaik
Osmanlı İmparatorluğu’nun hükmettiği tüm topraklarda, en
mütevazı evlerden, görkemli konaklara, hanlara ve kervansaraylara
yayılmıştır. Üstelik estetikten felsefeye kadar pek çok alana bu
kültürün damgaları vurulmuştur.
M. Şinasi Acar’ın eseri olan ‘Osmanlı’da Günlük Yaşam
Nesneleri’ isimli kitap, Osmanlı kültürünün
günlük yaşama vurduğu damganın izini,
bazıları zanaat bazıları ise sanat eseri
sayılabilecek küçük objeler üzerinden
sürüyor. YEM Yayın tarafından 2011
yılında ilk baskısı hazırlanan kitapta
neler yok ki? Kemer tokalarından,
gülabdanlara, buhurdanlıklardan,
mühürlere hatta hokka ve divitlere
kadar pek çok günlük yaşam nesnesi,
okuyucular için tarihte bir yolculuk
hazırlıyor. Bir gülabdan, Osmanlı’nın
konuk ağırlarken gösterdiği inceliği
hatırlatıyor, bir kemer tokası ile
Ermeni ustalar ve onların Müslüman
çıraklarının mücevher işçiliğini nasıl
bir sanat haline getirdiğini görme fırsatı
sunuyor.
Osmanlı’da Günlük Yaşam Nesneleri isimli kitabın
sayfalarını çevirirken, bir hokka ve divitten yola çıkarak,
ucu yakılmış aşk mektuplarının nasıl yazıldığını en canlı haliyle
görebilmek, o dönem insanının aşkı algılayışına dair ipuçları elde
etmek de mümkün.

A journey into history through details


of daily life
What do articles of daily use communicate concerning persons and eras? Which clues do
cellular phones, pen, kitchen utensils we use reveal about us? The book entitled “Articles of
daily life in the Ottoman era” investigates these questions, sheds light on peoples’ outlook
on life during the Ottoman era, within a journey reaching over from palaces into unpreten-
tious homes.

The Ottoman Empire is usually referred to in terms of the geographic extent of its territories, its
military strategies and the grandiose lifestyle of its palaces. Yet at the same time, the Ottomans
have created a genuine culture of life by blending the cultural heritage of the civilizations which
preceded them on the same soil with their own religious and social values. The colourful mosaic
stemming from the multinational character of the Empire was reflected on all aspects of life
from the most humble homes to the richest mansions and to lodgings and caravanserais in
the whole Ottoman geography. This blend of cultures left its mark in all fields, like
for instance, as much in the area of aesthetics as in the philosophical domain.
The book “Articles of daily life in the Ottoman era” written by author Şinasi Acar
and first published in 2011 by the YEM publishing house, follows the footprints
of Ottoman culture on the area of daily lifestyles through little objects among
which some are just artisanal handworks whereas others can be considered works
of art. A great variety of items to be admired in this book, from belt buckles to
rose water flasks, from incense-burners to seals and inkpots and pen-cases with
inkwell set the stage for a journey through history. A rose water flask is testimony
to the graceful hospitality tradition of the Ottomans in welcoming and treating
their guests with refinement, a belt buckle is witnessing to the level of artistic
perfection reached by Armenian jewellers and their Turkish apprentices. The pen
and inkpots lead to imagine the devoted spirit in which letters with one corner
burned were written, as signs reflecting the self-sacrificing approach to love of the
people of that era.

71
Kaman-Kalehöyük Arkeoloji Müzesi,
Avrupa’da yılın müzesi adayı

HABER TURU
Japon Hükümeti’nin karşılıksız kültürel hibe programıyla inşa edilen ve
geçen yıl, ‘En İyi Yeşil Müze’ ödülüne layık görülen Kaman-Kalehöyük Ar-
keoloji Müzesi, bu yıl da, ‘Avrupa’da Yılın Müzesi 2012 Yarışması’na aday
gösterildi. Türk-Japon dostluk ve işbirliğinin sembolü olarak kabul edilen
NEWS IN SHORT arkeoloji müzesini, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve Japon
Prensi Takahito Mikasa açmıştı.

Kaman-Kalehöyük Museum of Archaeology


Candidate to the ‘European Museum
of the Year Award’
The Kaman-Kalehöyük Museum of Archaeology, built by virtue of a donation
by the Japanese Government, provided within the framework of its cultural
Deprem tarihi de vurdu grants programme, is nominated as candidate for the ‘2012 European Muse-
um of the Year Award’. The museum, which had been jointly inaugurated by
Van’da meydana gelen iki ayrı deprem tarihi ve kültürel mirasımıza da darbe Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay and Prince Takahito Mi-
vurdu. Urartular döneminden kalma nadide eserleriyle ünlü Van Müzesi’nin kasa from the Japanese Imperial Family as a symbol of Turkish-Japanese
duvarları çatladı. Kesin hasar tespitinin yapılabilmesi için artçı depremlerin friendship, was already accorded last year the ‘Best Green Museum Award’.
son bulması bekleniyor. Van’daki depremlerden hasar gören diğer kültür mira-
sımız ise Akdamar Kilisesi. Kubbesinde çatlaklar meydana gelen kilisenin hasar
tespiti ve onarım çalışmaları da önümüzdeki günlerde başlayacak.

Klazomenai’de Antik Tiyatro


gün yüzüne çıkartıldı
İzmir’in Urla ilçesindeki Klazomenai Antik Kenti’nde sürdürülen kazı ça-
lışmalarında Helenistik Dönem’e ait 5 bin kişi kapasiteli olduğu tahmin
edilen antik bir tiyatro gün yüzüne çıkartıldı. Kazı Başkanı Prof. Dr. Yaşar
Ersoy, “Bu yıl Klazomenai’de yapılan kazılarda kentteki anıtsal yapıların
ortaya çıkartılmasına ağırlık vermiştik. Bu çerçevede şehrin devamı nite-
liğindeki Karantina Adası’ndaki kazı sahasında antik bir tiyatro yapısına
ulaştık. Kazılarımız devam edecek” diye konuştu.

Antique Theatre brought to the


The Van earthquake hit also history daylight in Klazomenai
The two recent earthquakes at Van province hit also our historical and cul- A new antique theatre from the Hellenistic Period, estimated to have a
tural heritage besides causing tragic loss of human lives and injuries. The Van capacity of 5 thousand seats, was recently uncovered during the excava-
Museum known for its very precious rare artefacts originating from the An- tions at Klazomenai (Clazomenae) Ancient City in Urla near Izmir. Head
cient Anatolian Urartu civilization has suffered structural damage. The other of the excavations team, Prof. Dr. Yaşar Ersoy declared: “This year, we
damage occurred in the form of cracks at the dome of the historical Akdamar accorded priority in our excavations, to uncovering the monumental struc-
Church. tures of Klazomenai. In this framework, we came across an antique thea-
Damage assessment and restoration work will begin following the end of the tre on the Karantina Island which is integral part of the antique settle-
aftershock earthquakes. ment. We will continue our research.”

72
Datçalılar Knidos Aslanı’nı geri istiyor
Yorgun Herkül heykelinin ABD’den getirilmesi İngiltere’deki British Museum’da sergi-
lenen Knidos Aslanı heykelini isteyen Datçalılar’a umut oldu. Muğla’nın Datça ilçesi-
nin sınırları içinde bulunan Knidos Antik Kenti’nden yaklaşık 150 yıl önce alınan, özel
izinle savaş gemisine konularak İngiltere’ye götürülen Knidos Aslanı ve Knidos Deme-
teri heykellerinin iade edilmesi için mücadele başlatan Datçalılar, Yorgun Herkül’ün
geri getirilmesiyle kampanya çalışmalarını hızlandırdı.

The inhabitants of Datça claim back their Knidos Lion


The recent repatriation of the upper half of theTired Heracles Statue from the USA
was a source of hope for the people of Datça who demand the restitution of the
Knidos Lion by the United Kingdom. A statue of Demeter and a colossal figure of a
lion carved out of one block of marble, discovered 150 years ago at the Knidos Ancient
city within the borders of Datça county, Muğla province, were transferred on a naval
ship to London, upon a special authorization from Ottoman authorities, by Archae-
ologist Sir Charles Newton. Both are on display at the British Museum since then. The
people of Datça sped up the campaign for the return of the statues to their homeland
since the repatriation of Heracles to Antalya.

Side Müzesi ikinci Roma Aslanı’nı bekliyor Üç satırlık kitabe tarihi değiştirecek
Antalya’nın Manavgat İlçesi’ne bağlı Side Antik Kenti’nde yapılan kazı ça- Çanakkale’nin Biga ilçesi Kemer Köyü sınırında yer alan Parion Antik Ken-
lışmalarında gün yüzüne çıkartılan iki aslan heykelinden biri ziyaretçileriyle ti kazılarında üç satırlık Frigce bir yazıt bulundu. Yazıt, Frig Devleti’nin
buluştu. Gövdesinden ikiye bölünmüş haldeki heykellerin restorasyon ve ona- topraklarının sanıldığının aksine İç Anadolu ile sınırlı kalmayıp Marmara
rım çalışmalarını yürüten Beyzade Yaycıoğlu, “Bulunan aslan heykellerinden Bölgesi’ne kadar uzandığını ortaya koydu. Bulunan kitabe, bilinen Frig tari-
biri onarıldı. Müzenin bahçesinde sergileniyor. Diğerinin üzerinde yapılan hini değiştirecek.
çalışmaların da sonuna geldik. En kısa zamanda iki aslanımız da ziyaretçile-
rimizi selamlayacak” dedi.
An inscription of three lines will
Side Museum is expecting the change history
Second Roman Lion A tablet with a three lines inscription in
Phrygian language, revealing that the territory
One of the two marble lion statues from the Roman period discovered at the of the Phrygian State was not limited to Central
Side Ancient City at Manavgat county, Antalya province, was put on dis- Anatolia but extended all the way to the
play at the Side Museum. Beyzade Yaycıoğlu, leader of the archaeological Marmara Region was discovered at the Parion
team conducting the restoration and repair work on the statues found both Ancient City excavations near Çanakkale. These three lines will probably lead
split in two parts, declared: “We completed the restoration of one of the two to the revision of the basic tenets of Phrygian historiography.
lion sculptures. It is now on display at the museum’s courtyard. We almost
finished the repair work on the second lion as well. Both lion statues will be
able to welcome their visitors at the museum shortly.” Akdeniz Turizm Arkeoloji
Fuarı’nın onur konuğu Türkiye
Türkiye, dünyanın en önemli arkeoloji fuarlarından Akdeniz Turizm Arkeoloji
Fuarı’nın onur konuğu oldu. 17-20 Kasım 2011 tarihleri arasında İtalya’nın Paes-
tum kentinde düzenlenen fuarda Türkiye’yi Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay temsil etti. Fuara TÜRSAB-MTM İş Ortaklığı adına TÜRSAB Genel
Müdürü Hakan Himmetoğlu ve TÜRSAB-MTM Satış Pazarlama Direktörü
Kibele Eren katıldı.
Turkey, Guest of Honour at
Mediterranean Archaeological Tourism Fair
Turkey was the official host
country at the XIV. Mediterranean
Archaeological Tourism Bourse
held on 17-20 November 2011 in
Paestum, Italy. Turkey was
represented at the event by
Minister of Culture and Tourism
Ertuğrul Günay. TÜRSAB-MTM
Joint Venture was represented at
the fair by TÜRSAB General
Manager Hakan Himmetoğlu and
TÜRSAB-MTM Marketing
Director Kibele Eren.

73
TAKVİM c a l e n d a r

Ocak • Şubat • Mart


2012
January • February • March

İstanbul Modern’den sergi yağmuru!


Suretin Sireti Pera’da
İstanbul Modern, 22 Ocak’a kadar sürecek çok özel bir sergiye ev sahipliği
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi 80 yılı geride bırakan Türkiye Cumhu- yapıyor: Hayal ve Hakikat Türkiye’den Modern ve Çağdaş Kadın Sanat-
riyeti Merkez Bankası’nı, kuruluşu kadar köklü bir sanat koleksiyonuyla konuk çılar isimli sergi Türkiye’nin toplumsal ve kültürel dönüşümünü kadın sa-
ediyor. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Sanat Koleksiyonu’ndan bir seç- natçıların eserleri üzerinden göstermeyi amaçlıyor.
ki: Suretin Sireti isimli sergi 31 Aralık tarihine kadar izlenebilir. İstanbul Modern’in 23’üncü fotoğraf sergisi olan Tekinsiz Karşılaşmalar,
fotoğrafın üretim ve sergileme biçimleriyle sunduğu yeni olanaklara dikkat
çekmeyi amaçlıyor. 22 Ocak 2012 tarihine kadar izlenebilecek olan sergi-
‘Suretin Sireti’ Exhibition at Pera Museum nin küratörleri Çelenk Bafra ve Levent Çalıkoğlu.

On the 80th anniversary of the Turkish Central Bank, an exhibition entitled


Suretin Sireti (Theme: Reflection of the inner conscience on human face)
consisting of a selection from the paintings of the Turkish Central Bank’s Art
Collection, continues at Suna and İnan Kıraç Foundation’s Pera Museum until
31st December.

Downpour of exhibitions at İstanbul Modern


İstanbul Modern Galleries will host a series of exhibitions to continue until 22
January 2012. Currently it is hosting, as a reflection of the country’s social and
cultural transition into modernity, an exhibition called “Dream and Reality,
Modern and Contemporary Female Artists from Turkey” -inspired from a
novel co-authored by first Turkish female novelist Fatma Aliye and writer
Ahmet Mithat- consisting of the works, from 1891 onwards, of 75 female
Turkish artists.
İstanbul Modern’s 23rd photography exhibition, entitled ‘Strange Encounters’
aims at drawing attention to the possibilities offered by the production and
displaying methods of the art of photography. Curators of the exhibition
open until 22 January 2012 are Çelenk Bafra and İstanbul Modern’s Chief
Curator, Levent Çalıkoğlu.

CerModern, ‘gurbet’i CerModern is ‘addressing’


sorguluyor! cultural interaction!
Ankara’s first modern art center CerModern
Ankara’nın ilk modern sanat merkezi olan will soon host an out of the ordinary event.
CerModern, sıradışı bir sergiye evsahipliği Under the title Fiktion Okzident (Fiction
yapıyor. Fiktion Okzident isimli sergi, Tür- Occident), the exhibition will follow the trail of
kiye ile Almanya arasındaki kültürel etki- the cultural interaction between Turkey and
leşimin izini sanat yoluyla sürüyor. Her iki Germany by way of artistic creation. 18 artists
ülkeden gelen 18 sanatçının, heykel, fotoğ- from both countries will exhibit their sculptures,
raf, video, resim ve enstelasyonlarına yer photos, videos, paintings and installations.
verilen serginin küratörlüğünü Johannes Johannes Odenthal, Çetin Güzelhan and Emre
Odenthal, Çetin Güzelhan ve Emre Zey- Zeytinoğlu are the curators of this exhibition
tinoğlu yapıyor. Türkiye’nin Almanya’ya organized on the occasion of the 50th anniversary
işçi göndermeye başlamasının 50’inci yılı of the agreement between Turkey and Germany
nedeniyle düzenlenen sergi 15 Aralık’tan 29 on the recruitment of the so-called Turkish
Şubat’a kadar ziyaret edilebilecek. guest-workers. It will be open from 15 December
2011 until 29 February 2012.

74
İstanbullaşmak hiç bu kadar Becoming ‹stanbul never has
sanatsal olmamıştı! been that artistic!
The exhibition entitled İstanbullaşmak (Becoming
İstanbul’u İstanbul yapan tüm ögelerin görünür- ‹stanbul) inaugurated on 13 September 2011 will con-
lük kazanmasını amaçlayan ve 13 Eylül’de açılan tinue until 31st December 2011. Aim of the exhibition
İstanbullaşmak isimli sergi 31 Aralık’a kadar izle- is to confer visibility to all constituting elements of
nebilecek. ‹stanbul. The exhibition material originating from
İstanbullaşmak sergisinin temelini, çeşitli kültür ku- multiple sources such as cultural institutions’ arc-
rumlarının yanı sıra, birçok kişisel ve özel arşivde hives as well as private and personal archives was
yer alan yüzlerce görüntü ve yazının toplandığı, gathered into a database including hundreds of pic-
interaktif bir veritabanı oluşturuyor. Sergi için özel tures and written texts. The exhibition which will
tasarlanan bir arayüzle izleyicinin kullanımına su- be made available to the public through a specially
nulacak veritabanı; 1999’dan 2011’e kadar üretilen designed interface, presents under 80 different con-
sanatçı videoları, fotoğraf serileri, belgesel filmler, cepts, video-productions, photo series, documentari-
haber klipleri, karikatürler ve mimari projeleri, 80 es, news clips, cartoons and architectural projects,
kavram altında izleyiciyle buluşturuyor. Yer Salt created between 1991-2011. Location: Salt Beyoğlu
Beyoğlu Galeri. Gallery.

Borusan’dan sanat şöleni


Borusan Kültür Sanat 2012 kışını hızlı bir etkinlik takvimiyle karşılıyor: Arya
Kraliçesi olarak anılan soprano Elena Fink, 12 Ocak 2012’de Lütfi Kırdar
Kongre ve Sergi Sarayı’nda.
Branford Marsalis Caz’dan funk’a blues’dan klasiğe elini attığı her müzik
türünde harikalar yaratan Marsalis 23 Şubat 2012’de Lütfi Kırdar’da hay-
ranları ile buluşacak.
Frigya Kralı Midas hakkında bilinen onlarca söylencenin arasında en biline-
ni eşek kulaklarıdır. Kral Midas Operası 8 Mart’ta Lütfi Kırdar Kongre ve
Sergi Sarayı’nda.
Martin Grubinger, ya da tutkunun perküsyonla birleşmesi. Çaldığı tüm
perküsyon aletlerini yepyeni müzikal boyutlara taşıyan Grubinger yine 29
Mart’ta Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda.

Art feast from Borusan


Borusan Culture and Art Centre welcomes winter 2012 with an overwhelming
events calendar. In this framework, the queen of operatic aria, soprano Elena Piyanist Uğurlu Kapalıçarşı’nın
Fink will take stage on 12 January 2012 at Lütfi Kırdar Convention and Exhibi-
tion Centre. 550’inci yaşı için tekrar sahnede
Music wizard from jazz to funk and blues, Branford Marsalis will perform on 23
February 2012 at Lütfi Kırdar as well. Kapalıçarşı’nın 550. Yılı etkinliklerinin açılış konserini veren Tuluyhan Uğurlu,
Among all different myths regarding Phrygian King Midas, the best known is etkinliklerin finalinde de izleyicileriyle buluşacak.
the one about his donkey ears. The opera King Midas will be on stage at the Kapalıçarşı Esnafları Derneği’nin katkılarıyla 25 Aralık Pazar günü saat
Lütfi Kırdar Center on 8 March 2012. 15.30’da çarşının en büyük caddesi olan Kalpakçılar Caddesi’nde gerçekleşecek
Fusion of passion and percussion: Martin Gruber, reaching new musical dimen- olan konserde Uğurlu bu kez İstanbul’da asırlarca kardeşçe yaşayan üç dinin
sions with percussion instruments, will perform on 29 March 2012 also at the mensuplarının ilahilerine piyanosu ile eşlik edecek.
Lütfi Kırdar Center. Konserin bir başka bölümünde ise Uğurlu, sahneyi Mehter Takımı ile paylaşa-
cak. Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Kapalıçarşı’da Osmanlı Askeri
Elana Fink Martin Grubinger Bandosu (mehteran) bu kez piyano ile buluşacak ve dün-bugün, Doğu ve Batı
arasında köprüler kurulacak.

Pianist Uğurlu at the 550th


anniversary of the Grand (Covered) Bazaar
Pianist Tuluyhan Uğurlu who performed a concert at the Inaugural Cer-
emony of the 550th Anniversary of İstanbul Grand Bazaar, will take stage
again at the Closing Ceremony of these events on Sunday, 25 December
2011. The concert will take place under the auspices of the ‘Association
of Covered Bazaar Artisans’ at Grand Bazaar’s main street Kalpakçılar
Caddesi. Uğurlu will accompany on the piano, choirs consisting of mem-
bers of the three religions having lived in fraternal togetherness for cen-
turies in İstanbul, who will sing sacred chants.
In the second part of the concert, Uğurlu will share the stage with the
traditional Janissary Band (Mehter Takımı). On this occasion, the Otto-
man Military Band (Mehteran) will meet the piano, thus paving the way
to building bridges between East and West and yesterday and today.

75
TÜRSAB-MTM
MÜZE REHBERİ
TÜRSAB-MTM MUSEUMS GUIDE

İL MÜZE KAPALI KASIM-MART NİSAN-EKİM İLETİŞİM


CITY MUSEUM CLOSED NOVEMBER-MARCH APRIL-OCTOBER CONTACT

Aksaray Ihlara Vadisi Örenyeri Ihlara Valley • 08:00 - 17:00 08:30 - 18:30 (382) 453 7701
Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Ankara • 08:30 - 17:30 08:30 - 19:00 (312) 324 3160
Museum of Anatolian Civilizations

Alanya Kalesi Castle of Alanya • 08:30 - 17:00 09:00 - 19:30 (242) 735 7337

Aspendos Örenyeri
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 238 5688
Aspendos Archaeological Site

Noel Baba Müzesi St. Nicholas Museum Pazartesi Monday 08:00 - 17:30 09:00 - 19:00 (242) 871 6820

Simena Örenyeri
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 874 2022
Simena Archaeological Site

Antalya Müzesi Antalya Museum Pazartesi Monday 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 238 5688

Myra Örenyeri Myra Archaeological Site • 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 871 6821

Olympos Örenyeri
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 892 1325
Olympos Archaeological Site
Antalya
Patara Örenyeri
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 843 5018
Patara Archaeological Site

Perge Örenyeri
• 08:00 - 17:30 09:00 - 19:00 (242) 426 2748
Perge Archaeological Site

Phaselis Örenyeri
• 08:30 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 821 4506
Phaselis Archaeological Site

Side Müzesi Side Museum Pazartesi Monday 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 753 1006

Side Antik Tiyatrosu Side Antique Theatre • 08:00 - 17:00 08:00 - 17:00 (242) 753 1542
Termessos Örenyeri • 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 423 7477
Termessos Archaeological Site

Afrodisias Örenyeri • 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (256) 448 8086


Aphrodisias Archaeological Site
Aydın
Milet Örenyeri Miletus Archaeological Site • 08:00 - 19:00 08:00 - 19:00 (256) 875 5562

Didim Örenyeri
• 08:00 - 19:00 08:00 - 19:00 (256) 811 5707
Didyma Archaeological Site

Assos Örenyeri Assos Archaeological Site • 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (286) 721 7218
Çanakkale
Troia Örenyeri Troia Archaeological Site • 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (286) 283 0061

Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi


Gaziantep Pazartesi Monday 08:00 - 17:00 08:00 - 17:00 (342) 324 8809
Gaziantep Zeugma Mosaic Museum

Hatay Hatay Müzesi Hatay Museum Pazartesi Monday 08:00 - 16:30 09:00 - 18:30 (326) 214 6168

76
İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Pazartesi Monday 09:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (212) 520 7740
İstanbul Archaeological Museums

Ayasofya Müzesi
Pazartesi Monday 09:00 - 16:30 09:00 - 19:00 (212) 522 1750
Hagia Sophia Museum

Çarşamba
Kariye Müzesi Chora Museum 09:00 - 16:30 09:00 - 19:00 (212) 631 9241
Wednesday

İstanbul İstanbul Büyük Saray Mozaikleri Müzesi


Pazartesi Monday (212) 518 1205
İstanbul Mosaic Museum

Türk ve İslam Eserleri Müzesi


Pazartesi Monday 09:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (212) 518 1805
Museum of Turkish and Islamic Arts

Topkapı Sarayı Müzesi Salı


09:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (212) 512 0480
Topkapı Palace Museum Tuesday

Topkapı Sarayı Müzesi Harem Dairesi


Salı / Tuesday 09:00 - 15:30 09:00 - 17:00 (212) 512 0480
Harem Apartments

Bergama Asklepion Örenyeri


• 08:00 - 17:30 08:30 - 19:00 (232) 631 2886
Bergama Asklepion Archaeological Site

Efes Müzesi Ephesus Museum • 08:00 - 17:00 08:30 - 19:00 (232) 892 6010

Efes Örenyeri Yamaçevler


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (232) 892 6010
İzmir The Terrace Houses

St. Jean Anıtı St. Jean • 08:00 - 17:00 08:30 - 19:00 (232) 892 6011

Bergama Akropol Örenyeri


• 08:00 - 17:00 08:30 - 19:00 (232) 631 0778
Bergama Akropolis Archaeological Site

Efes Örenyeri
• 08:00 - 17:00 08:30 - 19:00 (232) 892 6010
Ephesus Archaeological Site

Cennet-Cehennem Örenyeri
Mersin • 08:00 - 17:00 08:00 - 20:00 •
Chasm of Heaven and Hell

Kayaköy Örenyeri Kayaköy • 08:30 - 20:00 08:30 - 20:00 (252) 614 1150

Sedir Adası Sedir Island • 08:00 - 18:00 (252) 214 6948

Kaunos Örenyeri
• 08:30 - 20:30 08:30 - 20:30 (252) 614 1150
Kaunos Archaeological Site

Muğla Knidos Örenyeri


• 08:30 - 19:00 08:30 - 19:00 (252) 726 1011
Knidos Archaeological Site

Bodrum Mausoleion Anıt Müzesi


Pazartesi Monday 08:00 -17:00 08:00 -19:00 (252) 316 1219
Mausoleion

Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi


Bodrum Museum of Underwater Pazartesi Monday 08:00 - 17:00 08:00 -19:00 (252) 316 2516
Archaeology

Göreme Açıkhava Müzesi Karanlık Kilise


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 271 2167
The Dark Church

Özkonak Yeraltı Şehri


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 513 5168
Özkonak Underground City

Derinkuyu Yeraltı Şehri


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 271 2167
Nevşehir Derinkuyu Underground City

Göreme Açıkhava Müzesi


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 271 2167
Göreme Open Air Museum

Kaymaklı Yeraltı Şehri


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 278 2500
Kaymaklı Underground City
Zelve Örenyeri-Paşabağlar Örenyeri
• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 271 3535
Zelve - Paşabağlar Underground City

Sümela Manastırı Sümela Monastery Pazartesi Monday 09:00 - 16:00 09:00 - 16:00 (462) 531 1064
Trabzon   Trabzon Ayasofya Müzesi
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (462) 223 3043
Trabzon Hagia Sophia Museum

77
istanbul arkeoloji müzeleri
ayasofya müzesi
kariye müzesi
istanbul büyük saray mozaikleri müzesi
türk ve islam eserleri müzesi
topkapı sarayı müzesi
topkapı sarayı müzesi harem dairesi

troıa örenyeri
assos örenyeri

bergama asklepıon örenyeri


bergama akropol örenyeri
efes müzesi
efes örenyeri
efes örenyeri yamaçevler
st. jean anıtı

afrodısıas örenyeri
milet örenyeri
didim örenyeri

kayaköy örenyeri
sedir adası
kaunos örenyeri
knıdos örenyeri
bodrum mausoleıon anıt müzesi
bodrum sualtı arkeoloji müzesi

alanya kalesi
aspendos örenyeri
noel baba müzesi
simena örenyeri
antalya müzesi
myra örenyeri
olympos örenyeri
patara örenyeri
perge örenyeri
phaselis örenyeri
side müzesi
side antik tiyatrosu
termessos örenyeri

78
göreme açıkhava müzesi karanlık kilise
özkonak yeraltı şehri
derinkuyu yeraltı şehri
göreme açıkhava müzesi
kaymaklı yeraltı şehri
zelve örenyeri

sümela manastırı
trabzon ayasofya müzesi

gaziantep zeugma mozaik müzesi


TÜRSAB-MTM İŞ ORTAKLIĞI’NDAKİ
hatay müzesi MÜZE ve ÖRENYERLERİ
cennet-cehennem örenyeri
ıhlara vadisi örenyeri
anadolu medeniyetleri müzesi
MUSEUMS AND ARCHAEOLOGICAL
SITES UNDER THE MANAGEMENT OF
TÜRSAB-MTM BUSINESS PARTNERSHIP

79
ARKEOLOJİ MÜZESİ TÜRSAB TARAFINDAN DEPREME KARŞI
GÜÇLENDİRİLİYOR VE RESTORE EDİLİYOR

ARCHAEOLOGICAL MUSEUM IS BEING STRENGTHENED AGAINST


EARTHQUAKE AND RESTORATED BY TÜRSAB

Güney kanat 13-20 numaralı salonlar 1 Eylül 2012’ye kadar kapatılacak olup,
müzenin diğer salonları ziyarete açık olacaktır.

South wing halls 13-20 will be closed until 1st September 2012,
other halls of the museum will be open to visit.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri


Osman Hamdi Bey Yokuşu Sultanahmet İstanbul • Tel: 212 520 77 40 • www.istanbularkeoloji.gov.tr
Şimdi Artısı Var
Özel Müzeler, Tiyatrolar, Operalar, Etkinlikler ve
daha neler neler...

You might also like