Professional Documents
Culture Documents
Richard Dawkins - Genişlemiş Fenotip
Richard Dawkins - Genişlemiş Fenotip
Menzili
DANIEL
DENNETT'ın
SON SÖZÜYLE
ALFA
3384 1 ALFA 1 BİLİM 1 146
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
RICHARD DAWKINS
Oxford Üniversitesi bünyesindeki Bilimin Kamu Tarafından Anlaşılması İçin Char
les Simonyi Kürsüsünün ilk sahibidir. Ailesi İngiliz olan Dawkins Nairobi'de doğ
muş, Oxford'da eğitim almış ve doktorasını Nobel Ödüllü davranış bilimci Niko
T inbergen'in danışmanlığında yapmıştır. 1967'den 1969'a kadar Berkeley'deki Cali
fornia Üniversitesinde yardımcı doçentlik yapmış, daha sonra Oxford Üniversitesine
öğretim üyesi, ardından yine aynı üniversiteye doçent olarak dönmüş ve 1995'teki mev
cut kadrosunu almadan önce New College üyesi olmuştur. Richard Dawkins'in çok
satan kitapları, bilim kitabı yayıncılığının genel bir kitleye yönelik olarak canlanmasında
önemli bir rol oynamıştır. Gen Beııcildir'i (1976; ikinci baskı 1989), Kör Saatçi (1986),
Cennetten Akan Irmak (1995), Olasılıksız Dağına Tırmanmak (1996), Gökkıışağını Çözmek
(1998) izlemiştir. 1991 yılında Royal Institution Christmas Lectures [Kraliyet Enstitüsü
Noel Dersleri] vermek üzere seçilmiştir. 1987 Royal Society of Literature Award [Kra
liyet Edebiyat Topluluğu Ödülü], 1990 Michael Faraday Award of the Royal Society
[Kraliyet Cemiyeti Michael Faraday Ödülü], 1994 Nakayarna Prize for Humarı Science
[İnsan Bilimi İçin Nakayarna Ödülü] ve 1997 lnternational Cosmos Prize [Uluslararası
Kozmos ÖdülüJ olmak üzere pek çok edebiyat ve bilim ödülü kazanmıştır.
ÇAGATAY TARHAN
1977 doğumlu olan Çağatay Tarhan, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji
Bölümünden mezun olmuştur. İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik
Bölümünde yüksek lisans ve doktorasını tamamlamıştır ve halen aynı bölümde çalış
malarını sürdürmektedir. Bugüne dek kendi alanıyla ilgili çeşitli akademik eserlerin
Türkçeleştirilmesine katkı sağlamıştır. Alfa Bilim Dizisinden çıkan Hayvanlar Ne İster?
(Marian S. Dawkins), Üçiincii Şempanze (Jared Diamond) ve Özgürlüğün Evrimi (Daniel
Dennett) kitabının çevirmenidir.
Geni1lemi1 Fenotip
© 2015, ALFA Basım Yayım Dağıtım San. ve Tic. Ltd. Şti.
Kitabın Türkçe yayın hakları Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.'ne aittir.Tanıtım amacıyla,
kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir
elektronik veya mekanik araçla çoğaltılamaz. Eser sahiplerinin manevi ve mali hakları saklıdır.
ISBN 978-605-171-714-2
1. Basım: Mayıs 2018
Baskı ve Cilt
Melisa Matbaacılık
Çiftehavuzlar Yolu Acar Sanayi Sitesi No: 8 Bayrampaşa-İstanbul
Tel: 0(212) 674 97 23 Faks: 0(212) 674 97 29
Sertifika no: 12088
GENiŞLEMiŞ •
FENOTIP
Gen Bencildir'in Devamı
Genin Uzun
Menzili
DANIEL
DENNETT'ın
SONSÖZÜYLE
Çeviri
Çağatay Tarhan
ALFAıelLIM
İÇİNDEKİLER
Giriş, 7
Oxford Ciltsiz Baskı İçin Not, 12
5
GİRİŞ
edilir düzeyde olmaz. Zira kitabın kapsamı bunun çok daha öte
sine geçmektedir.
Kitabın hedef kitlesi, elbette tüm branşlardaki lisans ve
yüksek lisans öğrencilerini içermek üzere, uzman meslektaş
larım, evrimsel biyologlar, hayvan davranışçıları, sosyobiyo
loglar çevrebilimciler, felsefeciler ve evrenbilimiyle ilgilenen
hümanistlerdir. Bu nedenle, her ne kadar bir ölçüde önceki
kitabım olan Selfish Gene'in (Gen Bencildir) devamı olarak
düşünülse de, kitap okurun evrimsel biyoloji ve onunla ilgili
teknik terimlere aşina olduğunu varsaymaktadır. Öte yandan
okur, bu meslek dallarından olmasa bile bir izleyici olarak be
lirli bir uzmanlık alanında yazılmış bu kitaptan keyif alabi
lir. Meslekten olmayıp kitabın taslağını okuyan bazı kimseler
oldukça nazik ve kibar bir biçimde kitabı beğendiklerini ifa
de ettiler. Onların bu kanısına inanmak beni çok mutlu eder.
Kitabın sonuna, yardımcı olabileceğini düşündüğüm teknik
terimleri içeren bir sözlük ekledim. Ayrıca kitabın mümkün ol
duğunca kolay okunur olmasını sağlamaya çalıştım. Kitabın
vardığı sonuç, bazı saygıdeğer meslektaşlarımı rahatsız ede
bilir. Umarım böyle olmaz çünkü bu meslektaşlarım düşünce
alışverişinde bulunmak istedtğim ilk okurlarımdır. Diğer ko
nularda olduğu gibi yazım biçiminin herkesi memnun etmesi
7
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
8
GİRİŞ
Yazar, bir önceki paragrafın sonunda geçen "okurlar" sözcüğü için kişi
zamiri (onlar) kullanmıştır ve İngilizcede bunu karşılayacak kişi zamiri
dişildir -çn.
9
GENİŞLEMiŞ FENOTIP
10
GİRİŞ
ll
Oxford Ciltsiz Baskı İçin Not
12
1
l3
G E N İ Ş L E M i Ş F E N OT İ P
14
N E C K E R K Ü P Ü V E B U FA LOLAR
15
G E N i Ş L E M i Ş F E N OT I P
16
N E C K E R K Ü P Ü VE B U FALOLAR
17
G E N) Ş L E MJŞ F EHOTIP
18
N E C K E R K O P O VE B U FALOLAR
19
GENiŞLEMiŞ FENOTİP
20
N E C K E R K Ü PÜ VE B U FALOLAR
21
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
22
N E C K E R K Ü P Ü VE B UFALO L A R
24
2
GENETİK BELİRLENİMCİLİK
VE GEN SEÇİLİMCİLİGİ
25
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT I P
26
G E N ET İ K B EL İ R L E N İ M C i L i K VE G E N S E Ç I L I M C I L I G İ
27
GENiŞLEM i Ş FENOTIP
28
G E N E T i K B E L İ R L E N İ M C i L İ K VE G E N S E Ç İ L İ M C İ L İ �i
29
G E N i Ş L E M i Ş F E N OT I P
30
G E N E T i K B E L İ R L E N İ M C İ L i K VE G E N. S E Ç I L I M C I L I G İ
' " k i ilerde etkileşen pek çok nedeni olacağıdır. Şüphesiz genetik
çnı,ı ltlilik, gözlemlenen popülasyonlarda çoğu fenotipik çeşit
l l l l Aln önemli bir nedenidir fakat onun etkisi diğer nedenlerle
wu.;orsizleştirilroiş, değiştirilmiş, artırılmış ya da geri döndü
rlll rnüş olabilir. Genler diğer genlerin ve çevrenin etkilerini de
Alı,ı tirebilir. İç ve dış çevresel olaylar genlerin ve diğer çevresel
o luyların etkilerini değiştirebilir.
tnsanlar, "çevrenin" insan gelişimi üzerine olan etkisinin de
A l şebileceğini kabul etmekte biraz zorlanıyormuş gibi görünü
yor. Bir çocuk kötü bir matematik eğitimi almışsa, ortaya çıkan
ııksikliğin bir sonraki yıl daha iyi bir eğitimle telafi edilebile
c:ıı�i kabul edilir. Fakat çocuğun matematik konusundaki eksik
l l�inin genetik temelli olabileceğine dair herhangi bir önerinin
kederle karşılanma ihtimali yüksektir: Eğer s orun genlerdeyse
"hu yazılıdır," kaderi "belirlenmiştir" ve hiçbir şey yapılamaz.
Çocuğa matematik öğretmekten vazgeçebilirsiniz. Bu neredeyse
ıı strolojik zırvalıklar gibi kötü bir palavra. Genetik ve çevresel
nedenler ilkesel olarak birbirinden farklı değildir. Her iki ne
denin de bazı etkilerini geri döndürmek zor olabilir. Bazılarını
geri döndürmek genellikle zordur fakat doğru bir etken uygula
nırsa kolaylaşabilir. Önemli olan nokta, genetik etkilerin çevre
sel etkilerden daha geri dönüşsüz olduğunu beklemenin genel
bir sebebi olmadığıdır.
Genler bu kötü ve önüne gelen her şeyi yıkan bir güce sa
hip olma ününü neden bak etmiştir? Benzer bir öcüyü, örne
ğin anaokulu eğitimi ya da kiliseye hazırlık okulları için neden
üretmiyoruz? Genler neden etkileri bakımından televizyondan,
rahibelerden ya da kitaplardan daha değişmez ve kaçınılmaz
olarak düşünülür? Eşlerinizi önüne gelenle düşüp kalktığı için
suçlamayınız bayanlar. Bu onların hatası değil, pornografik ya
zın tarafından tahrik ediliyorlar! Sözümona Cizvit övüntüsü
olan "Çocuğun ilk yedi yılını bana verin ben de size bir adam ve
reyim" deyişi, içinde bir gerçeği barındırıyor olabilir. Eğitimsel
ya da diğer kültürel etkiler, bazı durumlarda, genler ve popüler
olarak sanıldığı gibi "yıldızlar" kadar değiştirilemez ve geri dö
nüşsüz nitelikte olabilir.
31
GENİŞLEMiŞ FENOTIP
32
G E N E T i K B E Lİ R L E N İ M C İ L i K VE G E N S E Ç İ L İ M C İ L İ G İ
33
G E N i Ş L E M i Ş F E NOTIP
34
GENETiK BH I R L E N I M C I L I K VE G E N S E Ç I L I M CJ L I G I
35
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
36
G E N ET İ K B E L İ R L E N İ M C İ L İ K VE G E N S E Ç İ L İ M C i L I C I
37
G EN i Ş L E M i Ş F E N O T I P
38
G E N E T i K B E L İ R L E N İ M C i L i K VE G E N S E Ç I L I M C I L i G İ
39
G E N İ Ş L E M i Ş F E N OT I P
1
yoktur. Ne kadar dikkatlice olursa olsun çeşitliliği için gene-
tik bir temel önermedikçe herhangi bir şeyin sağkalım değeri j
hakkında yorum yapmaya başlayamazsınız. Kuşkusuz yabancı '
düşmanlığı genetik bir çeşitlilik göstermez ve bunda Daıwin- ·
40
G E N E T İ K B E L İ R L E N İ M C İ L İ K VE G E N S E Ç İ L İ M C İL i G i
41
GENIŞlEMIŞ FENOTİP
42
G E H H İ K B E l İ R L E H İ M C İ l İ K VE G E N S E Ç i l İ M C I Li G i
43
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
44
G E N E T İ K B E L i R L E N İ M C İ Lİ K VE G E N S E Ç İ L İ M C I L İ � İ
45
GENiŞLE M İ Ş F E N O T İ P
46
G E N ET i K B EL i R L E N İ M C i L i K VE G E N S E Ç İ L I M C I L I G I
47
btnı�LtMI� ttnu ı ı r
48
G E N ET İ K B E L İ R L E N i M C İ L İ K VE G E N S E Ç İ L İ M C İ L İ G i
49
G E N i Ş L E M i Ş F E NO T I P
51
GENiŞLEMiŞ FENOTİP
J
programlayan genlerin evrenselliği lehinde çalışmış olmalıydı.
İroni şu ki, çok erkek eşlilikle ilgili bu seminere katılanların ·,
;
tümü arasında, tartışılan davranışa dair en az "genetik belirle- ,
nimci" olan görüşü ileri süren kişi bendim. Çünkü grup seçilimi '
varsayımının genetik doğasını açığa kavuşturma konusunda ıs- '.Jı
rar ediyordum. Klasik anlamda genleri takıntı haline getirmiş !
utipik bir genetik belirlenimci" olarak göründüğümü düşündüm. :!
·1
Bu hikaye bu bölümün temel mesajını ortaya koymaktadır. Dar- ':
winci seçilimin temel genetik doğasıyla yüzleşmek, ontogenetik i
gelişimin kalıtımsalcı yorumlarıyla s ağlıksız biçimde meşgul : '
52
G EN ET i K B E L İ R L E N i M C i L i K VE G E N S E Ç I L I M C İ L i G i
53
G E N i Ş L E M i Ş F E NO T İ P
54
3
55
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OTİP
56
M Ü K E M M E LL İ K Ü Z E R i N D E K İ K I S ITLAR
57
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT I P
58
M Ü K E M ME l l İ K Ü Z E R İ N D E K i KISITlAR
59
G E N İ Ş L E M i Ş F E N OT I P
60
MÜKEMMELLİK ÜZERİNDEKİ KISITLAR
61
l
1
G E N i Ş L E M i Ş F E N OT I P
daha ilginç bir pleiotropi türü vardır. Herhangi bir genin (alel-
lerine karşılık) fenotipik etkisi. tek başına gene özgü bir durum
I
değildir, aynı zamanda etkide bulunduğu embriyolojik bağlam- .;
la da ilişkilidir. Bu da, bir mutasyonun fenotipik etkilerinin j
diğerleri tarafından değiştirilmesi için bol bol fırsat sağlar ve J
Fisher'ın ( 1 930a) baskınlığın evrimi teorisi, Medawar ( 1 952) vej
Williams'ın ( 1 957) yaşlanma (senesens) teorileri ve Hamilton'ın j
( 1 967) Y kromozom etkisizliği teorisi gibi saygın düşüncelerin .j
temelini oluşturur. Mevcut bağlantıda, eğer bir mutasyon, bir .l
yararlı ve bir zararlı etkiye yol açıyorsa seçilimin iki fenotipik ;
etkiyi ayıracak ya da yararlı etkiyi artırırken zararlıyı azaltacak '.j
değiştirici nitelikteki genler lehinde olmaması için bir neden '
yoktur. Allometri örneğinde olduğu gibi Lewontin, pleiotropiyi,
,
gen ile onun (değişebilir) embriyolojik bağlamı arasındaki etki- ·
leşimdense gene özgü bir durum olarak ele almak suretiyle, gen J
etkinliğine ilişkin fazla durağan bir bakış açısına sahiptir. 1
Sıra, naif uyarlanımcılığa ilişkin kendi eleştirime, Lewontin J
ve C ain'in, Maynard Smith'in ( 1 978b), Oster ve Wilson'ın ( 1 978), ;
Williams'ın ( 1 966), Curio'nun ( 1 973) ve diğerlerinin listeleriy-
1
le büyük oranda örtüşen kendi mükemmellik kısıtları listeme i
geldi. Gerçekten de yakın zaman önce yapılan eleştirilerin ima ·l
ettiği tartışma havasına göre çok daha fazla ortaklık söz ko- J
nusudur. Örnekler dışındaki özel durumlarla ilgilenmeyeceğim. j
C ain ve Lewontin'in vurguladığı gibi, ustalığımızı hayvanlann l
yaptığı belirli tuhaf şeylerin onlara sağladığı olası avantajları
düşünerek sınamak genel bir ilgi konusu değildir. · Burada, do- ı
ğal seçilim teorisinin bizi beklemekle yükümlü kıldığı şeyin ne
olduğu genel sorusuyla ilgilenmekteyiz. Benim mükemmelliğe :
ilişkin ilk kısıtım, pek çok yazarın uyarlanımla ilgili olarak vur- ,
guladığı gayet açık olan bir şeydir.
Zaman Gecikmeleri
62
M Ü K E M M E L L İ K Ü Z E R i N D E K İ K I SITLAR
63
GENiŞLEMiŞ F E NOTIP
64
MÜKEMMELLİK ÜZERİNDEKİ KISITLAR
açıda, bulunmayı sürdüren bir böcek düz bir hat üzerinde gider.
Fakat sonsuzdan gelmeyen ışınlar p aralel nitelikte değildir ve
buna göre davranan bir böcek (eğer dar açılı bir rota tutturur
sa) döne döne ışık kaynağına gidecektir ya da (geniş açılı bir
rotadaysa) döne döne uzaklaşacak veya (ışınlara tam 90°'lik bir
seyir uygularsa) ışık kaynağının etrafında dönecektir. Öyleyse
böceklerin mum alevinde kendilerini yakmalarının başlı başına
bir yaşam değeri yoktur: bu varsayıma göre bu davranış, son
suzda olduğu "varsayılan" ışık kaynağının yardımıyla yönünü
belirleme alışkanlığının bir yan ürünüdür. Bu varsayım daha
önce güvenliydi. Fakat artık güvenli değildir ve seçilim şimdi
bile böceklerin davranışını değiştirme yönünde işliyor olabilir.
(Fakat bu bir zorunluluk değildir. Gerekli iyileşmeleri sağlama
nın getireceği ek masraflar, bunun getireceği yararın ötesine
geçebilir: mum alevini yıldızlardan ayırt etmenin bedelini öde
yen pervane böcekleri, bu pahalı ayırt etme girişiminde bulun
mayan pervane böceklerinden ortalama olarak daha az başarılı
olabilir ve kendini yakmanın düşük riskini kabul edebilir. Son
raki bölüme bakınız.)
Fakat şimdi basit zaman gecikmesi varsayımının kendisin
den çok daha zor algılanan bir sorunla karşı karşıyayız. Daha
önce belirtildiği gibi bu sorun, açıklama gerektiren birimler
olarak tanımlamayı seçtiğimiz hayvanların özellikleriyle ilgi
lidir. Lewontin'in işaret ettiği gibi ( 1 979b), "Evrimsel dinamik
lerin "doğal" ayrım çizgileri nedir? Fenotipin evrimdeki topo
lojisi nedir? Evrimin fenotipik birimleri nelerdir?" Mum alevi
çelişkisi yalnızca pervane böceğinin davranışını ortaya koymak
için seçtiğimiz yöntem nedeniyle ortaya çıkar. "Pervane böcek
leri neden mum alevine doğru uçar" diye soruyoruz ve kafamız
karışıyor. Eğer bu özelliği farklı biçimde ortaya koysaydık ve
"Pervane böcekleri neden ışınlara belirli bir açıda sabit durur
(eğer ışınlar paralel olmazsa şans eseri olarak böceklerin ışık
kaynağına döne döne gitmesine neden olan bir alışkanlık)" diye
sorsaydık kafa karışıklığı yaşamazdık.
Daha ciddi bir örnek olarak insanda erkekler arasında görü
len eşcinselliği ele alalım. Görünüşe bakılırsa, karşı cinsle ol-
65
GENİŞLEMiŞ FENOTIP
66
M Ü K E M M ELLİ K ÜZERİNDEKİ KISITLAR
Tarihsel kısıtlar
67
GENİŞLEMiŞ F ENOTI P
68
M U K E M M E L L I K U Z E R I N O E K I K I SITLAR
69
GENİŞLEMiŞ FENOTIP
70
MÜKEMMELLİK ÜZERİNDEKİ KIS ITLAR
71
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
72
M Ü K E M M E L L İ K Ü Z E R İ N D E K İ K I S ITLAR
73
G E Ni Ş L E M i Ş F EN O T I P
74
M Ü KEM lfülil\ ÜlERlllDEKi l\lSITlAR
75
G E N İ Ş LE M İ Ş F E N O T İ P
76
M Ü K E M M E L L İ K Ü Z E R İ N D E K İ K I S ITLAR
77
G E N İŞ L E M İ Ş F E N O T I P
78
M Ü KE M M E LL İ K Ü Z E R İ N D E K İ K I S ITLAR
79
G EN İ Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
80
M Ü K E M M E LLiK Ü Z E R i N D E K i K I S ITLAR
81
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
82
M U K E M M E L L I K U Z E R I N D HI K I S I T L A R
83
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
84
M Ü K E M M E L L İ K Ü Z E R i N D E K i K I S ITLAR
85
G EN İ Ş L E M İ Ş F E N O T İ P
86
M Ü K E M M E L L İ K Ü Z E R i N D E K i K I S ITLAR
87
G E N i ŞL E M i Ş F E N OTIP
88
M Ü K E M ME L L İ K Ü Z E R İ N D E K i K I S ITLAR
89
G E N i Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
sile v e hatta aynı nar bülbülünün kendi hayatında pek çok kez
sıkıntıya neden olarak tekrar eden bir olaydır. Bu tür örnekler,
kendi en üstün çıkarlarına karşı yönlendirilen (manipüle edilen)
organizmaların, evrimsel zaman ölçeğinde, uyumluluğunu dai
ma merak etmemize neden olur. Seçilim neden nar bülbüllerinin
guguk kuşlarını aldatma yatkınlığını ortadan kaldırmaz? Bu tür
bir problem bir gün biyolojinin yeni bir alt dalının yelpazesin
de (yönlendirme çalışm.aları, silahlanma yarışları ve genişlemiş
fenotip) yer alacağına inandığım problemlerden biridir. Yönlen
dirme ve silahlanma yarışları, bu bölümün son kısmının temel
içeriğinin genişletilmiş hali olarak düşünülebilecek bir sonraki
bölümün konusunu oluşturmaktadır.
90
4
91
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
92
S İ L A H L A N MA YAR I Ş LA R I VE Y Ö N L E N D İ R M E
93
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
94
S i L A H L A N MA YAR I Ş L A R I VE Y Ö N L E N D i R M E
95
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OTİP
96
S İ LA H L A N M A YAR I Ş L A R I VE Y Ö N L E N D İ R M E
97
G E N i Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
Burada akla hemen bir soru gelir. Dişi buna neden izin verir?
Dişi kendi kaslarını ve vücut üyelerini kontrol edebiliyorken
böyle yapmak onun genetik çıkarına olmadıkça erkeğe neden
yaklaşsın ki? Kurban isteksiz olduğu müddetçe yônlendirme ke
limesi gerçekten de doğru kelimedir. Elbette erkek çekirge du
rumun dişinin yararına olduğu bilgisini, burada kendi türü için
hazır ve istekli bir erkek olduğunu ona iletmektedir. Bu bilgi
yi ona vermiş olan erkek çekirge kendisine yaklaşmayı dişinin
keyfine ya da doğal seçilimin onu programlayıp programlama
masına bırakmış olmaz mı?
Erkekler ile dişilerin çıkarı aynı olduğunda durum böyledir
ama son paragrafın önermesini bir inceleyelim. Dişilerin "kendi
kaslarını ve vücut üyelerini kontrol ettiği" çıkarımını yapmamı
zı sağlayan şey nedir? Bu, ilgilendiğimiz şeye dair soruyu da
vet etmiyor mu? Yönlendirme varsayımını ileri götürerek aslın
da dişilerin belki de kendi kaslarını ve vücut üyelerini kontrol
edemeyebileceğini ve erkeklerinse edebildiğini önermiş oluyo
ruz. Kuşkusuz bu örnek tersine çevrilebilir ve dişilerin erkek
leri yönlendirdiği söylenebilir. Dikkat çekilen şeyin cinsiyetle
özel bir ilgisi yoktur. Örnek olarak kendi kaslarından yoksun
olan, polenlerini taşıyıcı etkin organ olarak böceklerin kaslarını
kullanan ve bu kasları nektarla besleyen bitkileri verebilirdim
(Heinrich, 1 979). Genel nokta bir organizmanın vücut üyelerinin
bir başka organizmanın genetik uyumunun çıkarları lehinde
yönlendirilebileceğidir. Bu ifade kitabın sonunda genişlemiş fe
notip düşüncesini açıklayana kadar ikna edici olamazdı. Bu bö
lümde halıl bencil organizma paradigması içinde düşünüyoruz
fakat onu esnetmeye başladıkça kaygı verici biçimde gıcırdıyor.
Erkek ve dişi çekirgeye ilişkin örnek pek de iyi bir örnek ol
mayabilir çünkü daha önce söylediğim gibi, pek çoğumuz eşey
sel ilişkilerin bir savaş olduğu fikrine yakın zaman önce alışma
ya başladık. Pek çoğumuz seçilimin her iki cinsiyete farklı etki
edeceği gerçeğini zihnimize yerleştirmedik. Genel olarak, belirli
bir karşılaşma söz konusu olduğunda, erkekler çiftleşirse seçi
lecektir, çiftleşmezlerse dişiler seçilir (Parker, 1 979; ayrıca bkz.
West-Eberhard, 1 979). Buna daha sonra tekrar döneceğim fakat
98
S İ L A H L A N M A YAR I ŞL A R I VE Y Ö N L E N D i R M E
99
GENİŞLEMiŞ FENOTIP
101
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
rın gücünü canlı bir biçimde ortaya koymuştu: bir keresinde bir
adam "yanındaki kişiyi boğazlamaya yönelik dayanılmaz bir is
tek" duymuştu.
Bize örneğin bir bilimkurgu filminde geçecek bir müziği
yaparken "işitsel bir uyuşturucunun" nasıl bir şey olabileceği
sorulsaydı ne söylerdik? Afrika'daki bir davulun bitimsiz ritmi
mi, bir ağaç çekirgesi olan ve ay ışığı duyulabilseydi sesi böyle
olurdu denen (Bennet-Clark, 1 97 l 'den alınmıştır) Oecanthus'un
ürkütücü titrek sesi ırii, yoksa bülbül şakıması mı? Üçü de beni
kuvvetli adaylar olarak etkiliyor ve üçünün de aynı amaç için
tasarlanmış olduğunu düşünüyorum: bir sinir sisteminin, ilke
sel olarak nörofizyoloğun sinir sistemini elektrotlarla uyarma
sından farklı olmayan biçimde, bir başkası tarafından yönlen
dirilmesi. Bir hayvanın çıkardığı ses bir insanın sinir sistemini
güçlü bir şekilde etkiliyorsa bu muhtemelen rastlantısaldır.
Daha da ileri götürülen varsayım şudur; seçilim hayvanların
seslerini mutlaka insanların sinir sistemini değil ama bazı si
nir sistemlerini yönlendirecek biçimde şekillendirmiştir. Do
muz kurbağası Rana grylio'nun homurtulu sesi, tıpkı bülbülün
sesinin Keats'i ya da tarla kuşunun Shelley'i etkilediği gibi bir
başka domuz kurbağasını etkileyebilir. Bülbül benim için daha
iyi bir seçim oldu çünkü insanın sinir sistemi bülbül sesiyle
derin duygulanımlara kapılırken insanlar domuz kurbağasının
sesine genellikle gülmektedir.
Üreme davranışlarının fizyolojisi hakkında çok fazla şey bi
lindiğinden diğer meşhur ötücü kuş olan kanaryayı ele alalım
(Hinde ve Steeel, 1 978). Bir fizyolog dişi bir kanaryayı üreme
durumuna getirmek isterse, işlevsel olan yumurtalığının bü
yüklüğünü artırarak yuva yapmasını ve diğer üreme davranış
larını sergilemeye başlamasını sağlar. Bu şekilde yapabileceği
pek çok şey vardır. Elektrikle ışık sağlayarak kanaryanın günü
daha uzun algılamasını sağlayabilir ya da bizim açımızdan en
ilgi çekici olarak, kayıttan erkek kanaryanın sesini dişiye dinle
tebilir. Bu ses, her ne kadar erkek muhabbet kuşunun sesi dişi
muhabbet kuşu üzerinde benzer etkiye sahip olsa da, kanarya
sesi olmak zorundadır.
102
S İ L A H L A N MA YAR IŞ L A R I VE Y Ö N L E N D İ R M E
103
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT I P
104
S İ LA H L A N M A YAR I Ş L A R I VE Y O N L E N D İ R M E
105
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
106
S i L A H L A N M A YAR I Ş L A R I VE Y Ö N L E N D İ R M E
107
G E N İŞ L E M İ Ş F E N OT İ P
108
S İ L A H LA N M A YAR I Ş LA R I VE Y Ö N L E N D İ R M E
109
G EN İ Ş L E MiŞ F E N OT İ P
1 10
S İ L A H L A N M A YAR I ŞL A R I VE Y Ö N LE N D İ R M E
111
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
1 12
S i L A H L A N M A YARIŞLARI VE Y Ö N LE N D i R M E
113
GEN iŞLEMiŞ F E NOTİP
Ozel bir tür ortak yaşamı tarif eden kelime. Bahsedilen özel maddeler,
metinde ifade edilen ortak yaşam biçimine yol açmaktadır -çn.
1 14
S i L A H LA N M A YAR I Ş L A R I VE YÖ N L E N D i R M E
115
G E N İŞ L E M i Ş F E N OTİP
ll6
S i LAHLANMA YAR I Ş L A R I VE Y Ö N L E N D i R M E
117
G E N i Ş LE M i Ş F EN O T I P
1 18
S i L A H L A N M A YAR I Ş LA R I VE Y Ö N L E N D i R M E
1 19
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT I P
120
S i LA H L A N M A YAR I Ş L A R I V E Y Ö N L E N D İ R M E
121
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
122
S i LA H L A N M A YAR I Ş L A R I VE Y Ö N L E N D İ R M E
1 23
GENİŞLEMiŞ FENOTIP
124
S i LA H L A N M A YAR I Ş LA R I VE Y O N L E N D I R M E
125
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
126
S I L A ll L A N M A YARIŞLARI VE Y Ö N LE N D İ R M E
127
G E N i Ş L E M i Ş F E NO T I P
128
5
129
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
130
A K T İ F SOY-HATTI E Ş L E Y I C I S i
131
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
132
A K T i F SOY·HATTI E Ş L E Y İ C J S i
133
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
134
AKTiF SOY·HATTI E Ş L E Y I C I S İ
135
GENİŞLEMiŞ FENOTIP
1 36
AKTiF SOY·HATTI E Ş L EYİC İ S I
138
AKTİF SOY-HATTI EŞlEYİCİSİ
minde potansiyel olarak uzun süre var olmaz. Daha da aşın bir
durumu ele alırsak, üzerinde durduğumuz eşleyici bir kromo
zomun kendisiyse "başarılı" ve başarısız kromozom arasındaki
ayrım bir önem arz etmeyecektir. Ç ünkü bu durumda her ikisi
de, bir sonraki nesilden önce parça değiş tokuşuyla bölünmeye
neredeyse mecburdur: bunların "sadakati" sıfırdır.
Bu durum başka bir şekilde de ifade edilebilir. Kromozomun
rastgele belirlenmiş parçasının ya da bir diğer deyişle potan
siyel eşleyicinin belirli bir yarılanma ömrü olduğu söylenebi
lir. İki tip faktör bu yarılanma ömrünü belirleyecektir. Birinci
si kendi fenotipik etkileri, yayılmaları konusunda kendilerini
başarılı kılan eşleyiciler daha uzun süreli bir yarılanma öm
rüne sahip olacaktır. Alellerinden daha uzun yarılanma ömrü
ne sahip eşleyiciler popülasyonda çoğunluğu sağlayacaktır ve
bu doğal seçilimde görülen tanıdık bir süreçtir. Fakat seçilim
baskısını bir taraf üzerinde olacak şekilde ayarlarsak, yalnızca
uzunluğu temel alarak bir eşleyicinin yarılanma ömrü hakkında
bir şey söyleyebiliriz. Eşleyici olarak tanımlamak üzere seçtiği
miz kromozom dizisi uzunsa, sadece parça değişimi nedeniyle
kırılma olasılığı yüksek olduğundan, kısa olan eşleyiciden daha
az bir yarılanma ömrüne sahip olacaktır. Kromozomun çok uzun
parçası eşleyici tanımını hak etmekten vazgeçmiş sayılır.
Sonuç olarak, kromozomun uzun bir kısmı, fenotipik etkile
ri anlamında başarılı olsa bile popülasyonda bulunan pek çok
kopyada bulunmayacaktır. Y kromozomu buna bir istisna oluş
turur ve parça değişimi oranına bağlı olarak, bir başka birey
le herhangi bir kromozomun tümünü paylaşma olasılığım çok
düşüktür. Kuşkusuz kromozomların küçük olan pek çok kısmını
başka bireylerle paylaşırım ve bu kısımları yeterince küçük ola
cak şekilde seçersek, bunların paylaşılma olasılıkları gerçekten
de oldukça yüksek olacaktır. Bu nedenle, her kromozom eşsiz
olduğundan, normal olarak kromozomlar arası seçilimden bah
setmenin pek bir anlamı yoktur. Doğal seçilim eşleyicilerin po
pülasyonda bulunma sıklığının alellerine oranla değiştiği bir
süreçtir. Söz konusu ettiğimiz eşleyici, eşsiz biçimde çok bü
yükse "bulunma sıklığının" değişeceğinden bahsedilemez. Parça
139
GENiŞLEMiŞ FENOTİP
ılHA l , t ıııl o luyıyla bölünmeden önce pek çok nesil boyunca var
ııluc:uk kadar ve doğal seçilimle değiştirilebilecek bir "sıklığaw
suhlp olacak kadar küçük olacak bir rastgele kromozom par
çası seçmek zorundayız. Ç ok küçük bir parça seçmek olanaklı
mıdır? Bir başka yönden ele aldıktan sonra bu soruya tekrar
döneceğim.
Bir eşleyici olarak değerlendirmekten vazgeçmeden önce,
tam olarak ne kadar uzunluktaki bir kromozom parçasının uy
gun olacağını belirtme amaçlı bir girişimde bulunmayacağım.
Buna ilişkin kati bir kural yoktur ve bizim de böyle bir kurala
ihtiyacımız yok. Mutlak değil ama "büyük" ya da "eski" gibi "gö
reli" bir tanım bulma peşindeyiz. Bahsettiğimiz seçilim baskısı
çok güçlüyse, öyle ki, eğer bir eşleyici kendi taşıyıcısının var
olma olasılığını çok artırıyor ve alellerinden daha fazla çoğalı
yorsa, eşleyici oldukça büyük olabilir ve doğal seçilim tarafın
dan seçilmiş bir birim olarak ele alınabilir. Öte yandan, olası
bir eşleyici ile onun alelleri arasındaki hayatta kalma sonucu
arasındaki farklılık neredeyse ihmal edilebilecek kadarsa, söz
konusu eşleyiciler, eğer sağkalım değerleri arasındaki fark ken-
- dini hissettirecek kadarsa, çok küçük olabilir. Williams'ın ( 1 966,
s . 25) tanımının arkasındaki mantık budur: "Evrim teorisinde,
bir gen, kendi içsel kaynaklı değişim oranının pek çok katına
eşit lehte ya da aleyhte bir seçilim eğiliminin söz konusu oldu
ğu herhangi bir kalıtımsal bilgi olarak tanımlanabilir."
Güçlü bir bağlantı dengesizliği olasılığı (Clegg, 1 978), du
rumu zayıflatmaz. Sadece eşleyici olarak ele alacağımız genom
parçasının büyüklüğünü artırır. Eğer bağlantı dengesizliği po
pülasyonların yalnızca "çok az gamet tipi" (Lewontin, 1 974, s.
3 1 2) içereceği kadar güçlüyse etkin eşleyici oldukça büyük bir
DNA parçası olacaktır. Lewontin'in ku diye adlandırdığı "ka
rakteristik uzunluk" (bağlantının etkili olduğu uzaklık). yalnız
ca "kromozom uzunluğunun ancak bir kısmıysa, her bir gen,
komşularıyla birlikte bağlantı dengesizliğinin dışındadır fakat
kendisinden uzakta olan genlerden bağımsız bir şekilde ayrışır.
İçindeki genler birbiriyle oldukça ilişkili olduğundan, karakte
ristik uzunluk, bir anlamda, evrimin birimidir. Bununla birlikte
140
A K T i F SOY-HATTI E Ş L E Y I C I S I
141
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
142
A K T i F SOY-HATTI E Ş L E Y I C I S I
143
G E N i Ş L E M i Ş F E N OT I P
144
A K T i F SOY·HATTI E Ş L E Y İ C i S I
145
G E N i Ş L E M i Ş f E H Ol İ P
ı46
A K T i F S OY- H ATTI EŞLEYI C I S I
147
G E N iŞ L E M i Ş F E N O T I P
148
A K T i F SOY-HATTI E Ş L E Y İ C İ S İ
149
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
ısı
G E N İ Ş LE M İ Ş F E N O T İ P
Bateson'a çok kısa bir yanıt verdim. Kuş yuvasıyla ilgili son
vurguladığı şeyi ele aldım ve "Bir yuva, yuvanın yapımında or
taya çıkacak [genetik olmayan) bir "mutasyon," örneğin normal
otlar yerine araya kazayla çam iğnesi karışması, sonraki "yuva
kuşaklarında" kalıcı olarak sürdürülmeyeceği için gerçek bir
eşleyici değildir. Benzer şekilde protein molekülleri de mesajcı
RNA da eşleyici değildirler" (Dawkins, 1 978a) diye düşüncemi
ifade ettim. Bateson, kuşların bir genin başka gen yapma yön-
152
O R G A N İ Z M A L A R . G R U P L A R VE M E M L E R : E Ş L E Y İ C İ L E R Mİ YOKSA A R A Ç L A R M I ?
ıs3
GEN İŞLEMİŞ FENOTİP
154
O R G A N İZMALAR, G R U P L A R VE M E M L E R : E Ş L E Y I C İ L E R Mİ YOKSA A R A Ç L A R M I ?
155
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
156
O R G A Nİ Z M A L A R , G R U P L A R VE M EM L E R : E Ş L E Y İ C I L E R M İ YOKSA ARAÇLAR M I ?
157
G E N i Ş L E M i Ş FENOTIP
1 58
O R G A N İ Z MA L A R . G R U PLAR VE M E M L E R : E Ş L E Y İ C İ L E R M İ YOKSA A R A Ç LA R M I ?
l �Q
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
160
O R G A N i Z M A L A R , G R U P LAR VE H E M L E R : EŞLEYİCILER M I YOKSA ARAÇLAR M I ?
161
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
162
O R G A N İ Z M A L A R , G R U P L A R VE M E M L E R : E Ş L E Y İ C İ L E R M i YOKSA A R A ÇL A R M I ?
163
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
164
O R G A N i Z M A L A R . G R U P L A R V E M E M L E R : E Ş L E Y I C I L E R MI YOKSA ARAÇLAR M I ?
1 65
G E N i Ş L E M iŞ F E N O T İ P
166
O R G A N İ Z M A L A R , G R U P L A R VE M E M L E R : E Ş L E Yİ C İ L E R M İ Y O K S A A R A Ç L A R M I ?
167
G E N İŞ L E M İ Ş F E NO T I P
şan belirli bir yapısı vardır. Beyin bilgiyi sinaptik iletişim örün
tüsü biçiminde depoluyorsa, bir mem, ilkesel olarak, sinaptik
yapının belirli bir örüntüsü olarak mikroskop altında görünme
Ud1r. Eğer beyin bilgiyi "dağılmış" biçimde (Pribram, 1 974) de
poluyorsa mem mikroskop lamı üzerinde yerleşim gösteremez
ama yine de ben onun beyinde fiziksel bir yerleşim gösterdiğini
düşünmek isterim. Bu onu, kendisinin dış dünyadaki sonuçları
olan (Cloak'ın m-kültürü) fenotipik etkilerinden ayırır.
Bir memin fenotipik etkileri, sözcükler, müzik, görsel ögeler,
giyim tarzı, yüz ya da el mimikleri, baştankaralarda görülen süt
şişesi kapağı açma yeteneği ya da Japon makaklarında görülen
buğday yıkama biçiminde karşımıza çıkabilir. Bunlar memlerin
beynin içindeki dışa dönük ve görülebilir (duyulabilir vb) belir
tileridir. Diğer bireylerin duyu organları tarafından algılanabi
lirler ve kendilerini algılayan bireylerin beyinlerine öyle bir iş
lenirler ki orijinal memin bir kopyası (mutlaka orijinalin tıpkısı
olmak zorunda değil) oraya kazınır. Memin yeni kopyası, başka
beyinlerde kendi kopyalarının yapılabileceği sonucuyla birlikte
artık kendi fenotipik etkilerini yayınlayacak bir konumdadır.
Netlik sağlamak için arketip eşleyicimiz olan DNA'ya döner
sek, bunun dünya üzerinde yarattığı iki önemli tip sonucu var
dır. Birincisi hücre içindeki eşleyici aygıtları kullanarak kendi
kopyalarını yapar. İkincisi, dış dünya üzerinde kendi kopyaları
nın sağkalım şansına etki eden etkilere sahiptir. Bu iki etkiden
birincisi memin bireyler arası iletişim aygıtını kullanmasına ve
kendi kopyalarını yapmasını taklit etmesine denk düşer. Eğer
bireyler taklit etmenin yaygın olarak görüldüğü toplumsal bir
iklimde yaşıyorsa bu, DNA'yı kopyalanacak enzimler b akımın
dan zengin olan hücre ortamına denk düşer.
Fakat DNA'nın geleneksel olarak "fenotipik" diye adlandırı
lan ikinci etkisi hakkında ne söyleyebiliriz? Memin fenotipik
etkisi, kendi eşleme başarısı ya da başarısızlığına nasıl katkı
sunar? Bunun yanıtı genetik eşleyiciye verilecek yanıtla aynıdır.
Memin kendisini taşıyan bir bedenin davranışı üzerindeki her
hangi bir etkisi, memin sağkalım şansını etkileyebilir. Kendisini
taşıyan bedeni uçurumdan atlatan bir memin kaderi kendini ta-
168
O R GA N İ Z M A L A R , G R U P L A R VE M E M L E R : E Ş L E YİC İ L E R Mİ YOKSA A R A Ç L A R M I ?
169
G E N İ Ş L E M i Ş F E N OT İ P
1 70
O R G A N İ Z M A L A R , G R U P L A R VE M E M L E R : E Ş L EY İ C İ L E R M i YO KSA A R A Ç L A R M I ?
171
G E N i Ş L E M i Ş F E NO T İ P
172
O R G A N İ Z M A L A R . G R U P L A R VE M E M L E R : EŞLEYIC I L E R M I YOKSA ARAÇLAR M I ?
1 73
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
1 74
ORGAN İ Z MA L A R , G R U P LAR VE M E M L E R : EŞ LEYICI L E R M I YOKSA ARAÇLAR M I ?
175
GENiŞLEMİŞ FENOTIP
176
O R G A N İ Z MA L A R , G R U P L A R VE M E M L E R : E Ş L E Y I C I L E R M I YOKSA ARAÇLAR M I ?
177
G E N iŞ L E M i Ş F E N O T I P
178
ORGAN i ZM A L A R . G R U P LAR VE M E M L E R : EŞLEYI C I L E R M I YOKSA ARAÇLAR M I ?
179
7
1 80
B E N C İ L YAB A N A R I S I M I YOKSA B E N C i L STRAT E J İ M İ ?
181
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
182
B EN C i L YAB A N A R I S I M I Y O K S A B E N C İ L STRAT E J i M I ?
183
G E N İ Ş L E M 1 Ş F E N OT 1 P
184
B E N C i L YABANAR I S I M I Y O KSA B E N C i L STRAT E J i M I ?
185
G E Ni Ş L E M i Ş F E NO T I P
186
B E N C İ L YAB A N A R I S I M I YOKSA B E N C i L STRAT E J i M I ?
1 87
G E N i Ş L E M i Ş F E N OT İ P
1 88
B E N C İ L YAB A N A R I S I M I YOKSA B E N C i L STRAT E J i M İ ?
189
G E N i Ş L E M i Ş F EN OT I P
1 90
B E N C i L YAB A N A R I S I MI YOKSA B E N C i L STRAT E J i M I ?
191
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
192
B E N C İ L YABANARISI MI YOKSA B E N C İ L STRATEJi M İ ?
193
G E N iŞ L E M İ Ş F E N OT İ P
194
B E N C i L YABANA R I S I M I YOKSA B E N C İ L STRATEJi M İ ?
dığımız yöntemle elde ettik. Her sonuç için bırakılan toplam yu
murta sayısını bu sonuca varan dönemlere harcanan toplam za
mana bölerek tüm bireylerin ortalamasını aldık. Bireylerin çoğu
dört sonucun tümünü de farklı zamanlarda deneyimlediği için
bireysel başarı üzerinden hareket etseydik sonuçtaki kazanca
ilişkin gerekli tahminleri nasıl sağlayacağımız açık olmazdı.
Yuva kazma ve yuvaya girme alt programlarının "başarısını"
(ve her bir sonucun sağladığı kazancı) hesaplamada zamanın
rolünün ne kadar önemli olduğuna dikkat edin. Kazma altprog
ramı "tarafından" bırakılan toplam yumurta sayısı, alt program
için harcanan zamana bölünmedikçe bu sayı başarının zayıf bir
ölçütü olur. İki altprogram tarafından bırakılan yumurtaların
sayısı birbirine eşit olabilir fakat yuva kazma dönemleri orta
lama olarak yuvaya girme dönemlerinin iki katı kadar sürüyor
sa doğal seçilim muhtemelen yuvaya girme lehinde işleyecektir.
Gerçekten yuvaya girme alt programıyla karşılaştırıldığında
yuva kazma alt programı tarafından daha fazla yumurta bı
rakılmaktadır fakat yuva kazma alt programı için daha fa zla
zaman harcanır. Dolayısıyla iki alt programın toplam başarı
oranları birbirine yaklaşık olarak eşit olur. Yuva kurmak için
harcanan fazladan zamanı arıların çok sayıda yuva kazması ya
da her bir yuva kazma döneminin daha uzun sürmesiyle açık
lanıp açıklanmadığını belirtmediğimizi de not edelim. Bu ayrım
bazı amaçlar için önemli olabilir fakat yürüttüğümüz ekonomik
inceleme bakımından bu herhangi bir önem teşkil etmez.
Orijinal makalede açıkça belirttiğimiz gibi (Brockmann, Gra
fen ve Dawkins, 1 979), kullandığımız yöntemin bazı varsayım
lara dayandığını burada da söylemeliyiz. Örneğin herhangi bir
durumda yabanarısının seçtiği alt program, ilgilenilen dönem
sona erdikten sonra onun hayatta kalışını . ya da haşan oranı
nı etkilememiştir. Dolayısıyla yuva kazmanın maliyetinin yuva
kazma dönemine harcanan zaman biçiminde ve yuvaya girme
nin maliyetinin de yuvaya girme dönemine harcanan zaman bi
çiminde tamamen yansıtıldığı varsayılmıştır. Eğer yuva kazma
eylemi bir miktar fazladan maliyete yol açtıysa (aşınma riski,
ömrün kısalması vb) sunduğumuz zaman maliyeti açıklaması-
195
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
196
B EN C İ L YABANARISI M I Y O K S A B EN C İ L STRATEJİ M I ?
197
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
198
B E N C İ L YAB A N A R I S I M I Y O K S A B E N C i L STRATEJi M I ?
199
G E N i Ş L EM i Ş F E N OT İ P
201
GENiŞLEMiŞ FENOTİP
202
K A N U N KAÇAKLAR! VE O E C i ŞT İ R I C I L E R
Eski bir Fransız halk dansı, bölünme sırasında kromozomların özel bir
diziliş göstermesinden hareketle bu şekilde söylenmiştir -çn.
203
G E N i Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
204
KAN U N KAÇAKLAR! VE O E GIŞ TI R IC I L E R
205
G E N i Ş L E M i Ş F E N OT I P
206
K A N U N KAÇAKlA R I VE O E CI Ş T I R I C i l E R
Değiştiriciler
207
G EN İ Ş L E M i Ş F E N O T İ P
208
KANUN KAÇAKLARI VE O E � I Ş TI R ICILER
mozoma sahip bir tür de bozucular için kolay bir avdır'' (Leigb,
1 9 7 1 , s. 249). Leigb'in ifade ettiği kromozom sayısı hakkında ne
düşünmeliyim bilemiyorum fakat kanun kaçaklarının değişti
ricileri tarafından "sayıca geçilebileceği" bazı durumlara (Ale
xander ve Borgia, 1 978, s. 458) ilişkin olarak işaret ettiği genel
nokta bana ümit verici gelmektedir.
"Sayıca geçmenin" pratikte iki şekilde gerçekleştiğini düşü
nüyorum. İlk olarak farklı değiştiricilerin her biri, kanun kaça
ğının yaptığı etkide nicel bir azalmaya yol açıyorsa pek çok de
ğiştirici eklemeli olarak birleşme gösterebilir. İkincisi, pek çok
değiştiriciden biri kanun kaçağını etkisizleştirecek kadar yeter
liyse, etkin bir şekilde etkisizleştirme şansı, var olan değiştirici
lokus sayısının artmasıyla birlikte artış gösterecektir. Leigh'in
pek çoğunun birlikte oluşturduğu "meclisin" toplamının gücü
benzetmesine bu iki biçimin birini ya da ikisini birlikte içere
cek bir anlam verilebilir. Bu, farklı lokuslarda bulunan dağılım
bozucularının, herhangi bir anlamda, "etkilerini birleştiremeye
ceği" s avı b akımından önemlidir. Bunlar "genel dağılım bozuk
luğunun" sonu için ortaklaşa bir iş yapmazlar. Daha ziyade bun
ların her biri kendi çıkan için dağılımı bozmaya çalışır ve bu,
diğer dağılım bozuculanna, dağılım bozucu olmayanlara zarar
verdiği kadar zarar verecektir. Öte yandan dağılım bozuculanm
baskılayanlar bir anlamda etkilerini birleştirirler.
Genler meclisi, eğer dikkat etmezsek açıkladığından daha
fazla şeyi açıkladığım · sanmamıza neden olacak benzetmeler
den biridir. Genlerin aksine tüm insanlar gibi bir mecliste bu
lunan üyeler de uzlaşmak ve birlikte planlama yapmak üzere
s ağduyu ve dil kullanabilen oldukça karmaşık bilgisayarlardır.
Kanun kaçakları genler meclisi topluluğunun uzlaşmasıyla bas
kılanıyor gibi görünüyor olabilir fakat gerçekte burada olan şey,
kendi lokuslannda bulunan değiştirme yapmayan alellerdense
değiştirici genlerin s eçiliyor olmasıdır. Leigh'in ve "genler mec
lisi" varsayımının diğer taraftarlarının bunun farkında olduğu
nu söylemeye gerek yok. Şimdi bu kanun kaçaklarını listesini
genişletmek istiyorum.
209
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
210
KAN U N KAÇAKLAR! VE D E G İ ŞTIR I C I L E R
211
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
212
K A N U N KAÇAKLAR! V E D E C I Ş T İ R İ C I L E R
Bencil sperm
213
G E N i Ş L EM İ Ş F E N OT I P
214
K A N U N KAÇAK L A R ! VE DEtlŞTİ R I C I L E R
215
G E N İ Ş L E M i Ş F ENOTIP
216
K A N U N KAÇAKLAR! VE D E G I Ş T I R İ C İ L E R
217
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
218
K A N U N KAÇAKLAR! VE D E G I Ş T I R I C İ L E R
219
G E N İŞ L E M İ Ş F EN O T I P
220
K A N U N KAÇAKlARI VE D E t i Ş T i R I C i l E R
221
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
222
K A N U N KAÇAKLAR! VE D E G I Ş T I R I C I L E R
223
G E N İ Ş LE M i Ş F EN OT I P
224
K A N U N KAÇAKLAR! VE D E G İ Ş T İ R İ C İ L E R
225
G E N iŞ L E M İ Ş F E N O T İ P
226
K A N U N KAÇAKLAR! VE O E C i ŞT İ R İ C İ L E R
Başta avcılar olmak üzere çevrede bulunan diğer canlıları uyarıcı nite
likte parlak ve canlı renklere sahip olma -çn.
227
GENİŞL E M İ Ş F E N OTİP
228
KANUN KAÇAKlARI VE OfCIŞTIRICllER
229
G E N i Ş L E M i Ş F E N OT I P
230
K A N U N KAÇAKLAR! VE D E � I Ş T I R I C I L E R
231
GENİŞLEMiŞ FENOTIP
232
K A N U N KAÇAKLAR! VE O E G İ Ş T İ R İ C I LER
233
G E N İ Ş L E M i Ş F E N OT I P
234
9
Bencil DNA
235
G E N İŞ L E M İ Ş F E N O T İ P
236
B E N C i L O N A , S I Ç R AYAN G E N L E R VE LAMARCKÇI K O R K U
237
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
238
B E N C i L ONA, S I Ç R AYAN G E N L E R VE LAMARCKÇI KOR K U
239
G E N İŞLEMiŞ FENOTIP
240
B E N C İ L O N A . S I ÇRAYAN G E N L E R VE LAMARCKÇI KORKU
241
G E N i Ş L E M i Ş F E N OT I P
242
B E N C i L D N A . S I Ç R AYAN G E N L E R VE LAMARCKÇI K O R K U
243
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
244
B E N C İ L O N A , S I ÇRAYAH G E N L E R VE LAMARCKÇI K O R K U
245
G E Ni Ş L E M i Ş F E NOTIP
246
B E N C i L D N A , S I ÇR AYAN G E N L E R VE L A M A R C K Ç I K O R K U
Lamarckçı Korku
247
GENİŞlEMİŞ FENOTIP
249
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
250
B E N C i L O N A , S I Ç RAYAN G E N L E R VE L A M A R C K Ç I K O R K U
251
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT I P
252
B E N C İ L O N A , S I Ç R AYAN G E N L E R VE LAMARCKÇI KO R K U
253
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
254
B E N C i L O N A , S I ÇRAYAN G E N L E R VE L A M A R C K Ç I K O R K U
255
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
256
B E N C i L O N A . S I Ç R AYAN G E N L E R VE LAMARCKÇI K O R K U
257
G E N İ Ş L E M i Ş F E NOTIP
258
B E N C İ L ONA, S I Ç RAYAN G E N L E R VE L A M A R C K Ç I K O R K U
259
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
Önoluşçuluğun sefaleti
260
B E N C İ L O N A , S I Ç RAYAN G E N L E R VE LAMARCKÇI KORKU
261
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
262
B E N C İ L O N A , S I ÇRAYAN G E N L E R VE L A M A R C K Ç I K O R K U
263
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT I P
264
B E N C İ L D N A , S I Ç RAYAN G E N L E R VE L A M A R C K Ç I K O R K U
265
G E N İ Ş L E M İ Ş F E NO T İ P
266
10
267
GENiŞLEMİŞ FENOTİP
269
G E N İ Ş LE M i Ş F E N OT İ P
Birinci Uyum
270
B E Ş U Y U M DAKİ I S T I R A P
İkinci Uyum
271
G E N İ Ş L E M İ Ş F E NOTİP
Üçüncü Uyum
272
BEŞ U Y U M DAKi ISTIRAP
273
G E N İŞ L E M İ Ş F E N OTİP
274
BEŞ U Y UMDAKİ I S T I R A P
Dördüncü Uyum
275
G E N İŞ L E M İ Ş HNOTIP
276
B E Ş U Y U M D A K i I S T I R AP
277
G E N İ Ş L E M İ Ş F E NO T İ P
Beşinci Uyum
278
B E Ş U Y U M DAKİ I S T I RAP
279
GEN İŞLEMİŞ FENOTİP
280
B E Ş U Y U M DAKi I S T I R A P
281
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
282
B E Ş UYU MOı\KI I S T I Rı\P
.
283
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
284
B E Ş U Y U M D A K İ ISTIRAP
285
GENİŞLEMiŞ FENOTIP
286
B E Ş U Y U M D A K i I S T I RAP
Daha önce gördüğümüz gibi Emerson, uyum [3] ile uyum [ l ]'i
birbirine karıştırmıştır. Şimdi uyum [3] ile uyum [2]'nin birbiri
ne karıştırılmasına dair bir örnek vereceğim. Wilson ( 1 975), sos
yobiyologların ihtiyaç duyduğu kullanışlı bir terimler sözlüğü
yayımlamıştır. "Uyum" maddesine altında "genetik uyumla" ilgi
li olarak bizi referans verir. "Genetik uyuma" bakarız ve onu "Po
pülasyondaki bir genotipin diğer genotiplere oranla bir sonraki
kuşağa katkısı" biçiminde tanımlanmış olarak buluruz. "Uyum"
açık bir şekilde popülasyon genetikçilerinin uyum [2]'si anla
mında kullanılmaktadır. Fakat sonra sözlükte "dahili uyuma"
baktığımızda, "Bireyin kendi uyumu ile doğrudan torunlarından
ziyade akrabalarının uyumuna etkisinin toplamı . . . " biçiminde
bir tanım buluruz. Burada "bireyin kendi uyumu," sözlükte ta
nımlanan tek "uyum" olan genotipik uyum (uyum [2]) değil, "kla
sik uyum [3] olmalıdır (çünkü bireyler için geçerlidir) . Öyleyse
sözlük, öyle görünüyor ki bir lokustaki genotipin uyumu (uyum
[2]) ile bir bireyin üreme başarısını (uyum [3]) birbirine karıştır
dığından hatalıdır.
Benim sıraladığım beşli liste yeterince kafa karıştırıcı ol
madığından genişletilmesi gerekebilir. Biyolojik "gelişimle"
ilgili nedenlere ilişkin olarak Thoday (1 953), 1 08 nesil gibi ol
dukça uzun bir süre devam edecek uzun süreli bir soy olasılığı
olarak tanımlanan ve "genetik esneklik" gibi "biyotik" etkenle
rin (Williams, 1 966) katkı sağladığı "uyumu" inceler. Thoday'in
uyumu, benim listemde yer alan hiçbir uyumla eşleşmez. Ayrıca
popülasyon genetikçilerinin uyum [2]'si hayranlık verici ölçü
de açık ve kullanışlıdır fakat pek çok popülasyon genetikçisi,
en iyi kendilerinin bileceği nedenlerle, popülasyonun ortalama
uyumu olarak adlandırılan bir başka nitelikle oldukça ilgilidir
ler. "Bireysel uyum" genel kavramı altında Brown ( 1 975; Brown
ve Brown, 1 98 1 ) , "doğrudan uyum" ve "dolaylı uyum" arasında
bir ayrım yapmak ister. Doğrudan uyum, benim uyum [3] ola
rak adlandırdığım şeyle aynıdır. Dolaylı uyumsa, uyum [4]'ten
uyum [3]'ün çıkarılması gibi bir şey olarak tanımlanabilir. Ör
neğin doğrudan torunların aksine ikincil dereceden akrabaların
üremesiyle ortaya çıkan dahili uyum bileşenleri böyledir (Ka-
287
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
288
11
HAYVAN YAPINTILARININ
GENETİK EVRİMİ
289
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
290
llAWAH Y A P I N T I L A R I H I H G E N E T İ K EV R İ M İ
291
GENiŞLEMİŞ FENOTIP
Siyah deri örneğine dönersek, B gibi bir geni siyah deri feno
tipine bağlayan nedensellik zincirinin davranışsa} bir bağlantı
yı içermesi de olasıdır. A'nın ancak güneş ışığı varlığında siyah
pigment sentezlediğini ve B' geninin bireylerin gölge aramasını
sağlamasına karşılık, B'nin de bireylerin güneş ışığını arama
sını sağladığını varsayalım. B bireyleri, güneşte daha fazla za
man geçirdigi için B' bireylerinden daha siyah olma eğiliminde
olacaktır. Var olan terminolojik gelenek uyarınca B, nedensel
zinciri dışsal davranış "döngüsünden" ziyade dahili biyokimya
yı içerdiğinde olabileceğinden daha az olmayacak şekilde, hala
"siyahlık genidir." Gerçekten de, sözcüğün saf anlamıyla, bir ge
netikçi genden fenotipik etkiye giden ayrıntılı yolakla ilgilen
meye gerek duymaz. Kesin konuşmak gerekirse, bu ilginç konu
larla ilgilenen bir genetikçi geçici olarak bir embriyolog şapkası
giymektedir. Saf genetikçi, son ürünlerle, özellikle alellerin son
ürün üzerindeki etkileri arasındaki farklılıklarla ilgilenir. Do
ğal seçilim de, "sonuçlar üzerinde işlediği" için, tam olarak aynı
şeyle ilgilidir (Lehrman, 1 970). Vardığımız ara sonuç, genlerine
nedensel bağın uzun ve dolaylı zincirleriyle b ağlanmış olan fe
notipik etkilere zaten alışığız ve bu nedenle fenotip kavramının
daha da genişletilmesi buna dair inancımızı zorlamamalıdır. Bu
bölüm, hayvan yapıntılarını genlerin fenotipik anlatımlarının
örnekleri olarak b akmak suretiyle bu genişletmenin ilk adımını
atacaktır.
Etkileyici nitelikteki hayvan yapıntıları konusu Hansell
( 1 984) tarafından derlenmiştir. Hansell bu yapıntıların, genel
hayvan davranışına ilişkin önemi olan pek çok ilke için işe ya
rar olgu çalışmaları olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bölümde
bir başka ilke olan genişlemiş fenotipi açıklamada işe yaraya
cak yapıntı örneklerine yer verilmiştir. Larvaları, dere yatağın
da bulunanlar arasından seçtiği taşlarla yuva yapan kurmaca
bir şayak sineği türü olduğunu düşünelim. Popülasyonda siyah
ve beyaz olmak üzere iki farklı yuva rengi bulunduğunu göz
lemleyebiliriz. Çaprazlama deneyleri sonucunda "siyah yuva"
ve "beyaz yuva" özelliklerinin basit Mendel kurallarıyla kalı
tıldığını görmüş olalım. Buna göre siyah yuva beyaz yuva kar-
292
HAYVAN YAPllllllARllllN G E N E l İ K E V R i M i
293
G E N İ Ş L E M i Ş F E N OT İ P
294
HAYVAN YAPI N TILAR I N I N G E NE T i K E V R i M i
295
G E N i Ş L E M İ Ş F E NOTIP
hip olan çardak kuşu türlerinin görece soluk renkte tüylere sa
hipken görece parlak tüylere sahip olan türlerin daha basit ve
göze çarpmayan nitelikte çardağa sahip olduğuna ilişkin ilginç
gözlemle dikkat çekici hale gelmektedir (Gilliard, 1 963). Sanki
bazı türler, uyarlanımın getirdiği yükün bir kısmını bedensel
fenotipten genişletilmiş fenotipe kaydırmış gibi görünmektedir.
Şimdiye kadar üzerinde durduğumuz fenotipik etkiler, baş
latıcı genlerden ancak birkaç metre öteye dek uzandı; fakat
ilkesel olarak, genin gücünün fenotipik aktarımının neden ki
lometrelere uzanmaması gerektiğinin nedeni yoktur. Kunduz
lar barajlarını yuvalarına yakın bir yere yaparlar fakat barajın
etkisi binlerce metrekarelik bir alana taşkınla sonuçlanabilir.
Kunduzun bakış açısından su birikintisinin avantajı, en iyi tah
minle, kunduzun suda katedeceği mesafeyi artırmasıdır. Sudan
gitmek, karadan gitmekten daha güvenlidir ve bu yolla ağaç
dallarını taşımak daha kolaydır. Nehrin yanında yaşayan bir
kunduz, nehir yatağı boyunca makul bir mesafede bulunan kay
nakları çabucak tüketir. Kunduz nehirde bir baraj inşa ederek
karada uzun ve zorlu yolculuklar yapmaksızın güvenli ve ko
lay yiyecek arayabileceği büyük bir kıyı şeridi oluşturmuş olur.
Eğer bu çıkarım doğruysa, bu su birikintisi bir bakıma örümcek
ağına benzer bir şekilde kunduzun yiyecek arama menzilini ge
nişleten büyük bir genişlemiş fenotip olarak değerlendirilebilir.
Örümcek ağı örneğinde olduğu gibi, kimse kunduz barajlarına
ilişkin bir genetik çalışma yapmadı fakat kendimizi baraj ve su
birikintisinin, kunduzun genlerinin fenotipik ifadesi olduğunun
doğruluğuna inandırmak için bunun yapılmasına gerek yoktur.
Kunduzların oluşturduğu barajların Darwinci doğal seçilimle
evrimleştiğini kabul etmemiz yeterlidir: Bu durum ancak baraj
ların genlerin kontrolü altında çeşitlilik gösterdiğinde meydana
gelebilir (Bölüm 2).
Böylece hayvan yapıntılarına ilişkin birkaç örnek hakkında
konuşarak genin fenotipinin kavramsal menzilini kilometre
lere çıkarmış olduk. Fakat şimdi bir sorunla karşı karşıyayız.
Bir kunduzun oluşturduğu baraj genellikle birden fazla birey
tarafından yapılır. Eş kunduzlar sürekli olarak birlikte çalışır
296
HAYVAN YAPI NT I L AR I N I N G E N E T İ K EVRİ M İ
297
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
298
HAYVAN YA P I N T I L A R I N I N G E N E T İ K EVR İ M İ
299
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
301
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
tirirse cinnet getirir fakat bir general aklını kaybederse tüm bir
ordu, düşman yerine müttefiklere saldırmak gibi büyük ölçekli
delilikler yapar. Bu ordudaki her bir asker normal ve mantıklı
olarak emirlere uymaktadır ve işleri kitabına uygun olarak ya
pan her bir askerin kişisel davranışı aklı başında bir generalin
ordusundaki askerlerin davranışından farklı olmayacaktır.
Büyük bir yuvanın bir köşesinde çalışan bir termit, muhte
melen gelişen bir embriyoda bulunan bir hücreyle ya da genel
ölçekte anlam veremediği amaçlan olan emirlere yorulmaksızın
uyan tek bir askerle aynı durumdadır. Tek bir termitin sinir sis
teminin herhangi bir yerinde bitmiş bir yuvanın neye benzeye
ceğine dair bütünlüklü bir tasavvura uzaktan benzeyen bir şey
yoktur (Wilson, 1 97 1 , s. 228). Her bir işçi, davranış kurallarına
dair küçük bir alet çantasıyla donatılmıştır ve bu işçi muhteme
len, zaten tamamlanmış olan bir çalışmadan kaynaklanan yerel
uyartılarla -ki bu uyartılar işçinin yakın çevresindeki yuvanın
mevcut durumundan kaynaklanan uyartılardır ("stigmergie,"
Grasse 1959)- kendisinin ya da diğer işçilerin işi tamamlayıp ta
mamlamadığından bağımsız olarak, bir davranış kalıbı seçmeye
teşvik edilir. Benim amacım söz konusu olduğunda davranış ku
rallarının tam olarak ne olduğu önemli değildir fakat bu kurallar
"Eğer belirli bir feromona sahip çamur öbeğine denk gelirsen en
üst kısma bir miktar çamur daha koy" gibi bir şey olabilir. Bu
kurallarla ilgili önemli nokta, bunların tamamen yerel etkilere
sahip olmasıdır. Tüm yuvanın tasarımı binlerce minik kurala uy
manın toplam sonucu olarak ortaya çıkar (Hansell, 1 984) . Yuva
nın taban uzunluğu gibi genel özellikleri belirlemekten sorumlu
yerel kurallara özel bir önem verilir. Zeminde bulunan işçiler,
zemin planının sınırlarına ulaştıklarını nasıl "bilirler"? Belki de
karaciğerin sınır kısımlarında bulunan hücrelerin karaciğerin
orta kısımlarında olmadıklarını "bilmeleri" gibi bir şeydir. Her
durumda, termit yuvasının genel şeklini ve büyüklüğünü belir
leyen yerel davranış kuralları her ne olursa olsun, bunlar muh
temelen popülasyonda genetik çeşitlenmeye tabidirler. Pusula
termit yuvalarının şekillerinin ve büyüklüklerinin, tıpkı cisimsel
bir morfolojinin herhangi bir özelliği gibi, doğal seçilimle evrim-
302
HAYVAN YAP I N T I L AR I N I N G E N ET i K E V R i M i
Öncü anlar bir ağaçta duran arı kümesini terk eder ve ağaç ko
vuğu gibi kalıcı alan arayışına çıkar. Her öncü arı kümeye döner
ve daha yeni incelediği bölgenin yönünü ve uzaklığını işaret et
mek üzere malum von Frisch kodunu· kullanarak kümenin üze
rinde dans eder. Dansın "canlılığı," öncü arının bulduğu yerin
değerini yansıtır. Yeni arıların bölgeye gidip orayı kendileri için
incelemeleri sağlanır ve eğer .bu anlar da yeni bölgeyi "onaylar
sa" döndüğünde "bu bölge lehinde" dans eder. Birkaç saat son
ra öncüler az miktardaki "gruplara" bölünürler ve her bir grup
farklı yuva bölgelerinin "taraftarı" olur. Sonunda karara boyun
eğenler çoğunluğun dansına katılırken azınlıktaki "fikirler"
daha da küçük azınlıklara bölünür. Belirli bir bölge için ezici bir
çoğunluğa ulaşıldığında tüm arı kümesi kalkar ve oraya yerleş
mek üzere uçar.
303
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
304
HAYVAN YAP I N T I L A R I N I N G E N E T İ K E V R İ M İ
305
G E N İ Ş L E M i Ş F E N OT İ P
306
HAYVAN YAP I NT I L A R I N I N G E N ETiK E V R i M i
307
12
308
ASALAK G E N L ER İ N EV S A H İ B İ N D E K İ F E N OT I PL E R I
309
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
310
ASALAK G E N L E R İ N EV S A H i B i N D E K i F EN O T İ P L E R İ
311
GENİŞLEMiŞ FENOTİP
312
ASALAK G E N L E R İ N EV S A H İ B İ N D E K İ F E N O T İ P L E R İ
313
G EN İ Ş L E M i Ş F E N O T I P
3 14
ASALAK G E N L E R İ N EV S A H İ B İ N D E K İ F E N O T İ P L E R İ
315
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
316
ASALAK G E N L E R İ N EV SAH İ B İ N D E K İ F E N OT İ P L E R İ
317
G E N İ Ş L E M i Ş F E N OT 1 P
318
ASALAK G E N L E R i N EV SAH İ B İ N D E K İ F E N O T İ P L E R İ
3 19
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
320
ASALAK G E N L E R İ N EV SAHİ B İ N D E K i F E N O T İ P L E R İ
321
G E N i Ş L E M İ Ş FENOTİP
322
ASALAK G E N L E R İ N EV S A H İ B İ N D E K i F E N OT İ P L E R İ
323
GENiŞLEMiŞ FENOTIP
Bir bitki kendisinin düşmanı olan bir böcek için muhteşem bir
yuva olan tümörü neden oluşturur? Aslında burada iki seçilim
baskısı söz konusudur. Bir tarafta, seçilim tümörde bulunan
böcek popülasyonu üzerinde işler ve tümörü tetikleyen kimya
sal maddeleri, genç larvalara en üst düzeyde koruma sağlayan
tümörü oluşturmasını sağlayanları tercih eder. Bitki üzerindeki
ters yönlü seçilim baskısı çoğu durumda çok küçüktür çünkü
oluşan birkaç tümör bitkinin canlılığına çok az zarar verecektir.
Bu durumdaki "uzlaşı" tamamen tümördeki böcekler lehindedir.
Tümör böceklerinin çok .yüksek yoğunluğa varması, genellikle
ev sahibi bitkiyle ilişkili olmayan yoğunluğa bağlı etkenler ta
rafından engellenir.
324
ASALAK G E N L E R i N EV SAH i B i N D E K i F E NOTI P L E R I
325
G E N İŞ L E M İ Ş F E N O T I P
326
ASALAK GENLERiN EV SAHiBiNDEKİ FENDTIPLERI
327
G E N İ Ş LE M i Ş F EN O T İ P
328
ASALAK G E N L E R İ N EV SAH İ B İ N D E K İ F E N O T İ P L E R İ
329
G E NiŞLEMiŞ F E N OTIP
330
ASALAK G E N L E R İ N EV S A H İ B i N D E K İ F E N OT I P L E R İ
331
G E N İ Ş L E M İ Ş F EN O T I P
332
ASALAK G E N L E R i N E V SAHi B iN D E K i F E N OT I P L E R I
333
G E N İŞ L E M İ Ş F E N O T I P
334
llSALllK G El f ü R İ H EV S �l\ I B İ H D E K İ F E H O l İ P L E R İ
335
13
UZAKTAN ETKİ
336
UZAKTAN E T K i
337
GENİŞLEMiŞ FENOTIP
338
UZA KTAN E T K i
339
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT J P
340
UZAKTAN ETKi
341
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
342
UZAKTAN E T K i
343
G E N İ Ş L E M İ Ş F EN O T I P
344
UZAKTAN ETKi
345
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
346
UZAKTAN E T K i
347
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
349
G EN iŞ L E M İ Ş F E N OT İ P
350
U ZA K TA N E T K İ
351
G E N İ Ş L E M İ Ş FEN O Tİ P
353
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
354
UZAKTAN ETKİ
355
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
356
UZAKTAN ETKİ
357
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
358
UZAKTAN E T K İ
Mayr bir kez daha taşı gediğine koyuyor fakat onun "fenoti
pi" nihai değildir: bireyin bedeninin dışına genişleyebilir.
Pek çok araç nicel ve nitel olarak gen havuzlarının mevcut du
rumunu korumaya eğilimlidir. Genetik 'çeşitliliğin alt sınırı, he-
359
G E N İ Ş L E M İ Ş F E NOTİ P
361
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
362
U ZAKTAN E T K i
363
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
364
UZAKTA N ETKi
365
GENİŞLEMiŞ FENOTİP
366
14
367
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
368
O R G A N İ ZM AYI Y E N İ D E N K E Ş F E T M E K
369
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
370
O R G A N İ Z M AY I Y E N İ D E N K E Ş F E T M E K
371
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
372
O R G A N İ ZMAYI Y E N İ D E N K E Ş F E T M E K
373
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
374
O R G A Nİ ZMAYI Y E N İ D E N K E Ş F E T M E K
375
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
önemli olan, çoğalma ile üreme arasında gerçekten de, mitoz ile
mayoz + eşey arasındaki ayrımla aynı olmayan önemli bir bi
yolojik ayrım olup olmadığıdır. Bir tarafta iki yaprak biti oluş
turmak üzere üreme ile diğer tarafta bir yaprak bitini iki adet
yapan "çoğalma" arasında temel bir ayrım gerçekten de var mı
dır? Janzen buna muhtemelen hayır diye, Harper ise evet diye
yanıt verirdi. Ben, Harper'la aynı fikirdeyim fakat J. T. Bonner'ın
( 1 974) ilham verici On Development [Gelişim Üzerine] adlı kita
bını okuyana kadar bunun gerekçesini söyleyemezdim. Gerekçe,
en iyi biçimde, düşünce deneyinin yardımıyla oluşturulur.
Düz, yastık biçimli talluslardan oluşan, denizin üzerinde
yüzen, besin emilimini alt yüzeyinden gerçekleştirirken güneş
ışığını üst yüzeyinden alan ilkel bir bitki düşünelim. Bu bitki
"üremek" (örn. başka yerde çoğalmak üzere tek hücreli üreme
yapılarını etrafa dağıtmak) yerine basitçe uç kısımlarından bü
yümekte, kilometrelerce genişlikte olan ve hala büyümeye de
vam eden azman bir nilüfer yaprağı gibi halkasal yapılı yeşil
bir halı oluşturmak üzere yayılmaktadır. Tallusun yaşlı kısımla
rı belki de ölebilir ve böylece gerçek bir nilüfer yaprağı gibi içi
dolu bir daireden oluşmak yerine genişleyen bir halkadan oluş
maktadır. Belki de tallusun bazı parçaları buzullardan kopup
okyanusun farklı yönlerine sürüklenen ayrı buz kütleleri gibi
günden güne ayrılmaktadır. Bu tür bir bölünmeyi varsaysak bile
bunun ilginç bir üreme olmadığını göstereceğim.
Şimdi önemli bir özelliği bakımından farklılık gösteren ben
zer türde bir bitkiyi düşünelim. Bu bitki 30 cm çapa ulaşınca
büyümeyi durdurmakta ve bundan sonra üremeye başlamakta
dır. Eşeyli ya da eşeysiz olan tek hücreli üreme yapılarını üretir
ve bunları rüzgarla uzaklara taşınacak havaya bırakır. Bu üre
me yapılarından biri su yüzeyine konduğunda 30 cm genişliğe
varana kadar büyüyünce yeniden üreyecek olan yeni bir tallusu
oluşturur. Bu iki türden ilkini B (Büyüme) diğerini de Ü (Üreme)
olarak adlandırıyorum.
Janzen'in yayınındaki mantığı izlersek, ikinci tür olan Ü'nün
üremesi eşeyliyse, iki tür arasında temel bir fark olduğunu gör
memiz gerekir. Eğer Ü'nün üremesi eşeysizse, havaya bırakılan
376
O R G A N İ Z MAYI Y E N İ D E N K E Ş F E T M E K
377
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
378
O R G A N İ Z MAYI Y E N İ D E N K E Ş F E T M E K
179
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
380
O R G A N İ Z M AYI Y E N İ D E N K E Ş F E T M E K
381
G E N İ Ş L E M İ Ş FENOTİP
382
O R G A N İ ZMAYI Y E N İ D E N K E Ş F E T M E K
383
G E N İ Ş LE M İ Ş F E N OT I P
384
O R G A N İ ZMAYI Y E N i D E N K E Ş F E T M E K
385
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
386
O R G AN İ Z MAYI Y E N i D E N K E Ş F E T M E K
387
DANIEL DENNETT'IN SONSÖZÜ
Bir felsefeci neden bu kitaba bir son söz yazar? Genişlemiş Fe
notip bilim midir yoksa felsefe mi? Her ikisi de doğrudur: ke
sinlikle bilimdir fakat aynı zamanda felsefenin olması gerektiği
ve zaman zaman olabildiği şeydir: gözlerimizi yeni bir pers
pektife açan, yanlış anlaşılanı ve anlaşılması güç olanı açıklığa
kavuşturan ve zaten anladığımızı sandığımız konular hakkında
yeni bir düşünme yöntemi sağlayan titizlikle ortaya konmuş
bir savdır. Richard Dawkins'in !)itabın başında söylediği gibi,
"Genişlemiş fenotip ifadesinin kendisi sınanabilir bir varsayım
oluşturmayabilir fakat hayvanlara ve bitkilere bakışımızı, diğer
türlü asla hayal bile edemeyeceğimiz nitelikte sınanabilir var
sayımları düşünmemize neden olacak şekilde değiştirmektedir"
(s. 14). Bu yeni düşünme biçimi nedir? Bu yalnızca, Dawkins'in
ı 976 tarihli Gen Bencildir isimli kitabıyla meşhur hale gelmiş
olan "genin bakış açısından perspektifi" değildir. Dawkins bu
temel üzerinde yükselerek organizmalar hakkındaki geleneksel
düşünme biçimimizin, organizma ile çevre arasındaki sınırın
önce dağıld1ğ1 ve sonra daha derin bir temel üzerinde (k1smen)
yeniden kurulduğu daha zengin bir düşünme biçimiyle değiş
tirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. "Genetik terminolojinin
s1radan mantığının, kaçın1lmaz bir biçimde, genlerin herhan
gi belirli bir araç düzeyinde ifade edilmeye ihtiyaç duymayan
genişlemiş fenotipik etkilere sahip olduğunun söylenebileceği
sonucuna götürdüğünü göstereceğim" (s. 290) . Dawkins bir dev
rimden bahsetmiyor; biyolojinin çarpıcı içeriğinin zaten güven
li bir biçimde elimizde olduğunu ve yeni bir "merkezi teoremi"
kanıtlamak üzere "genetik terminolojinin s1radan mant1ğını"
kullanıyor: "Bir hayvanın davranışı, bu davranıştan sorumlu
genlerin sağkalımını, bu genler davranışı gerçekleştiren hay-
388
DAN I E L D E N N ETT' I N S O N S Ö Z Ü
389
GENİŞLEMİŞ FENOTIP
390
O A N I E L O E N N ETT' I N S O N S Ö Z Ü
391
G E N i Ş L E M i Ş F E N OTIP
da teşhis eder ve "Yanlış anlamak için kötü niyetli bir heves söz
konusudur" diye ekler. Dawkins ne yazık ki haklıdır.
Yeni-Darwinci düşünceye ilişkin tüm eleştiriler bu biçim
de gayrimeşru değildir. Eleştirmenler uyarlanımcı düşüncenin
baştan çıkarıcı olduğunu söyler; evrime ilişkin ciddi bir sav
söz konusu olduğunda dayanaksız açıklama yanılgısına düş
mek çok kolaydır. Bu doğrudur ve Dawkins bu kitapta gerçeği
şu ya da bu şekilde çarpıtan cazip düşünce biçimini defalarca
ve ustalıkla ifşa etmektedir. (Birkaç çarpıcı örnek için bkz. s.
1 1 6, 1 22, 234, 386.) Dawkins, 67. sayfada, çevredeki değişimin
bir fenotipik etkinin yalnızca başarı oranını değil fenotipik et
kinin tamamını değiştirebileceğine işaret etmektedir! Standart
suçlamaya göre ve sıkıcı biçimde yanlış olarak, genin gözünden
bakış açısı, seçilimin gerçekleştiği bir çevrede ("büyük ölçekte
rastlantısal" değişimleri de içeren) değişikliklerin katkısını göz
ardı etmek ya da küçümsemek zorundadır fakat uyarlanımcılar
genellikle bu (ve başka) karmaşıklıkları gerçekten de göz ardı
ederler. Bu kitap bu nedenle bir derinliği olmayan uyarlanımcı
akıl yürütmeye karşı uyarılarla doludur.
Genin bakış açısına uygulanan bir başka standart yakıştır
ma olan "indirgemecilik" suçlamasının Dawkins' e yöneltilmesi
kötü niyetle yapılmaktadır ve doğru değildir. Daha yüksek dü
zeydeki açıklamaların mucizelerine gözümüzü kapatmak şöyle
dursun genişlemiş fenotip düşüncesi, sakat yanılgıları ortadan
kaldırarak bu açıklamaların gücünü artırmaktadır. Dawkins'in
söylediği gibi bu, organizmayı yeniden keşfetmemize olanak
sağlar. Fenotipik etkiler organizma ve "dış" dünya arasındaki
sınıra bağlı kalmak zorunda değilse (çok hücreli) organizmalar
neden vardır? Bu oldukça iyi bir sorudur ve Dawkins'in öner
diği bakış açısı olmasaydı muhtemelen kimse sormazdı (ya da
iyi biçimde dile getiremezdi). Her birimiz hücre çekirdeklerinde
bulunan kendi DNA'mızın yanında binlerce soyun (içimizde bu
lunan asalakların ya da bağırsak florasının) DNA'sını taşıyarak
dolanıp duruyoruz ve bu genomlar çoğu koşulda birbiriyle iyi
geçinmektedir. Her şeyden öte, hepsi için aynı koşullar geçer
lidir. Bir antilop sürüsü, bir termit kolonisi, çiftleşen bir çift
392
D A N I E L D E N N ETT' I N S O N S Ö Z Ü
393
SÖZLÜK
394
SÖZLÜK
395
G E N i Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
396
SÖZLÜK
397
G E H İ ŞL E /.I İ Ş FENOTİP
398
SÖZLÜK
399
GEN İŞLEMİŞ FENOTİP
401
GENiŞLEMİŞ FENOTİP
402
SÖZLÜK
403
G E N İ Ş L E M i Ş F E N OT İ P
yozdan farklıdır.
monofiletik Bir organizma gurubu, grubun üyesi olarak da sınıf
landırılan ortak bir atadan geliyorsa monofiletik olarak adlan
dırılır. Örneğin kuşlar, tüm kuşların en yakın ortak atası bir kuş
olarak sınıflandırılmış olduğundan muhtemelen monofiletik bir
gruptur. Fakat sürüngenler, tüm sürüngenlerin son ortak atası
bir sürüngen olarak sınıflandırılmadığından polifiletiktir. Bazı
ları polifiletik grupların bir ismi hak etmediğini ve sürüngenler
sınıfının kabul edilmemesi gerektiğini ileri sürmektedir.
mutasyon Genetik materyaldeki kalıtımsal değişim. Darwinci te
oride mutasyonların rastgele olarak gerçekleştiği söylenir. Bu,
belirli yasalara göre ortaya çıkmadıkları anlamına gelmemek
tedir fakat mutasyonları gelişmiş uyarlanımlar yönünde yön
lendiren özel bir eğilim yoktur. Gelişmiş uyarlanımlar ancak
seçilim aracılığıyla ortaya çıkar fakat seçilimin gerçekleşeceği
çeşitliliğin nihai kaynağı olarak mutasyonlara ihtiyaç vardır.
muton Mutasyonla gerçekleşen değişimin en küçük birimi. Genin
(sistron ve rekonla birlikte) pek çok farklı tanımından biri.
neoteni Vücut gelişiminin evrimsel olarak eşeysel olgunluğa göre
daha yavaş seyretmesi ve sonuçta üremenin, ataların genç dö
nemdeki haline benzeyen organizmalar tarafından deneyim
lenmesidir. Evrim sürecinde gerçekleşen bazı büyük adımların,
404
SÖZLÜK
405
G E N i Ş L E M i Ş F E N OT I P
406
SÖZLÜK
407
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
408
SÖZLÜK
409
G E Nİ Ş L E M İ Ş F E N O T I P
dH\
KAYNAKÇA
411
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
412
KAYNAKÇA
413
G E N İ Ş L E M İ Ş FENOTİP
414
KAYNAKÇA
415
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
4 1 /;
KAYNAKÇA
417
G E N İ Ş L E M İ Ş FENOTIP
418
KAYNAKÇA
419
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
420
KAYNAKÇA
42 1
G E N İ Ş L E M İ Ş F E N OT İ P
422
KAYNAKÇA
423
GENİŞLEMİŞ FENOTİP
424
KAYNAKÇA
425
G E N İ Ş L E M İ Ş FENOTIP
426
KAYNAKÇA
427
GEMIŞlEMIŞ f EMOlİP
Ridley, M. & Grafen, A. (in Yayınlan) . Are green beard genes out
laws? Animal Behaviour.
Rose, S. ( 1 978). Pre-Copernican sociobiology? New Scientist 80, 45-46.
Rothenbuhler, W. C. ( 1 964). Behavior genetics of nest cleaning in
honey bees. rv. Responses of Fl and backcross generations to
disease-killed brood. American Zoologist 4, 1 1 1-123.
Rothstein, S. I. ( 1 980). The preening invitation or head-down display
of parasitic cowbirds. II. Experimental analysis and evidence
for behavioural mimicry. Behaviour 75, 1 48-184.
Rothstein, S. I. ( 1 98 1 ) . Reciprocal altruism and kin selection are not
clearly separable phenomena. Joumal ofTheoretical Biology 87,
255-26 1 .
Sahlins, M . ( 1 977). The Use and Abuse 9f Biology. London: Tavistock.
Sargent, T. D. ( 1 968). Cryptic moths: effects on background selection
of painting the circumocular scales. Science 1 59, 1 00-- 1 0 1 .
Sargent, T. D . ( 1 969a). Background selections of the pale and me
lanic forms of the cryptic moth Phigalia titea (Cramer). Nature
2 2 2 , 585-586.
Sargent, T. D. ( 1969b). Behavioural adaptations of cryptic moths. III.
Resting attitudes of two bark-like species, Melanolophia caıia
daria and Catocala ultronia. Animal Behaviour, 1 7 , 670-672.
Schaller, G. B. ( 1 972). The Serengeti Lion. Chicago: Chicago Üniver
sitesi Yayınlan.
Schell, J. + 1 3 others ( 1 979). Interactions and DNA transfer between
Agrobacterium tumefaciens, the Ti-plasmid and the planı host.
Proceedings of the Royal Society of Landon, B 204, 25 1-266.
Schleidt, W. M. ( 1 973). Tonic communication: continual effects of
discrete signs in animal communication systems. Jou rn al of
Theoretical Biology 42, 359-386.
Schmidt, R. S. ( 1 955). Termite (Apicotermes) nests-important etho
logical material. Behaviour 8, 344-356.
Schuster, P. & Sigmund, K. ( 1 98 1 ) . Coyness, philandering and stable
strategies. Animal Behaviour 29, 1 86-1 92 .
Schwagmeyer, P. L . ( 1 980). The Bruce effect: an evaluation o f male/
female advantages. American Naturalist 1 14, 932-938.
Seger, J. A. ( 1 980). Models for the evolution of phenotypic responses
to genotypic correlations that arise in finite populations. PhD
tezi, Harvard Üniversitesi, C ambridge, Mass.
Shaw, G. B. ( 1 92 1 ). Back to Methuselah. Reprinteci 1 977. Harmond
sworth, Middx: Penguin.
428
K AYNAKÇA
429
GENiŞLEMiŞ FEHOTIP
430
KAYNAKÇA
43 1
GENİŞLEMİŞ F ENOTIP
432
KAYNAKÇA
433
G E N IŞlE M I Ş F E N OT I P
434
KAYNAKÇA
435
G E Ni Ş L E M i Ş HKOTİP
436
KAYNAKÇA
437
G E N i Ş L E M i Ş F E N OT İ P
438
DİZİN
439
G E N i Ş L E M İ Ş F E N OT I P
440
DiZiN
441
GENiŞLEMiŞ HN OT I P
442
DiZiK
443
G E N i Ş LE M İ Ş F E NOTİP
444
l" - -
1
... .,
•· .· .
, . ·:� .�.:·
.•
BEYiN YAŞLANIR MI?
Vücut Yaşlanırken Beyin
Hücreleri Ölür mü?
HERŞEYİN NEDENİ
Dünya 'daki Yaşamın
Mucizesi
John Gribbin ı
Andre Aleman /
çev. Gül ôzen çev. Şule Çivi
ıonH !. ALUtl
� E Y N IN
GERÇECİN YOLLARI YAŞAMLAlll BEYNİN YAŞAMLARI
Evren Yasalarının Eksiksiz insan Beyninin ve Zihninin
l
Bir Rehberi Evrimi
...rtA
Roger Penrose / John S. Ailen/
çev. Mahir Akkaya çev. Devin Keleş
..
LU 5 0Utıl
POLİTİK FİZİK
EVllfNIN EVRENiN YAŞAMI Nükleer Santrallerden Küresel
YAŞA M I
Geçmişten Geleceğe Evrenin Isınmaya, Manşetlerin
Evrim i Arkasındaki Fizik
•• Lee Smolin I Richard A. Muller/
çev. Ömür Akyüz çev. Tuncay İncesu
l\AQltrııCAı A�
Sl'OIJVtNltl1
SERÜVENLER •
!ASIM YAŞAM, EVRİM VE Biz
insanlardan 100 milyon yıl !VllM
H il!
daha eski bir uygarlığın ayak
içimizdeki izler
izleri
Tamer Kaya
Mark W. Moffetl çev. Aypey Eper
,._, _!
John Gribbin / Richard S. Westfall/
çev. Kerem Kaynar çev. İsmail Hakkı Duru
ZAMAN DÖNGÜLERİ
N
K11a11t11111 Evmıi11iıı Olaj/atııütıl
O ıHI �
DİNAZORLARIN DESTANSI
'
}Yl.acerası YOLCULUCU
.,..
Roger Penrose ı Yaşam Ağındaki Fosil iplikler
çev. Kerem Cankoçak-Murat Scott D. Sampson/
Metehan Türkoğlu çev. Tufan Göbekçin
f.... ..
••111 1•
GÜZELLİK NEDEN
GERÇEKLİKTİR
TEMEL PARÇACIKLAR VE
FİZİK YASALARI
Sümerlerden Kuanıum
Richard Feynman/Steven
Fiziğine Simetrinin Öyküsü
lan Stewart / Weinberg
ŞEMPANZELERDE MADDİ
!ı'Mll.lHHUllD' KÜLTÜR
ı.uooı Pı.ıl'UO
insan Evrimine Yönelik ÖZGÜRLÜCÜN EVRİMİ
Çıkarımlar Daniel C. Dennett
Prof. Dr. W. C. Mcgrew / Dilek
Eylül Dizdaroğlu çev. Çağatay Tarhan
CENNETİN KAPISINI
ÇALMAK ZİHNİN GÖLGELERİ
Lisa Randall Roger Penrose
KEŞFETMENİN HAZZI
Richard P. Feynman BÜKÜLMÜŞ GEÇİTLER
Lisa Randall
çev. Murat Metehan
Türkoğlu çev. Ali Behzat Diriker
FİZİK DERSLERİ
Cilt 1 -2-3
Feynman-Leighton-Sands HER ŞEYİN ANLAMI
l ' "-
çev. Zekeriya Aydın, Kerem Richard P. Feynman
Kaynar, Murat Metehan
Türkoğlu çev. Osman Çeviktay
�"-�
MATr:M.&.TIG1H
1111.i. fAtlıtnı MATEMATİCİN KISA �����OD
. '. . TARİHİ BİLİNÇ AÇIKLANIYOR
. .
... t • IAN STEWART DANIEL C. DENNETT
1
KUANTUM MEKANİCİ
KUANTUM FELSEFESİ LEONARD SUSSİND/ART
ROLAND OMNES FRIEDMAN
ZİHİN ÇERÇEVELERİ
ı FEYNMAN FİZİK DERSLERİ
ALIŞTIRMALAR
��
RICHARD FEYNMAN
çev. Ebru Kılıç/Güneş
Tıınçgenç çev. Serhat Atay
z ı·�·;: �-���ı
li
�ı
PLATONUN KAMERASI ZİHİN NASIL ÇALIŞIR
PAUL M. CHURCHLAND STEVEN PINKER
DARWIN
KURAMSAL BAŞLANGIÇ
TÜRLERİN KÖKENİ LEONARD SUSSİND/
CHARLES DARWIN GEORGE HRABOVSKY
KARANLIK MADDE VE
EVRENLER KİTABI DİNOZORLAR
JOHN D. BARROW LISA RANDALL
ZAMANIN KOZMOLOJİK
TARİHİ İNSAN ÇEŞİTLİLİCİ
SEAN CARROLL
Barış Ôzener
çev. Mehmet Moralı
GÖDELİN
DÜSÜHC�HIH TAMAMLANMAMIŞLIK
MADDfSI
DÜŞÜNCENİN MADDESİ KURAMI
STEVEN PINKER REBECCA GOLDSTEIN
KUANTUM ADAM
LAWRENCE M. KRAUSS
- alfakitap
www. alfakitap.com