Professional Documents
Culture Documents
Sosyolojide Yakın Dönem Gelişmeler
Sosyolojide Yakın Dönem Gelişmeler
Yazarlar
Prof.Dr. Aylin GÖRGÜN BARAN (Ünite 1, 3, 5)
Arfl.Gör. Cihat ÖZSÖZ (Ünite 1)
Prof.Dr. Serap SU⁄UR (Ünite 2)
Doç.Dr. Zerrin SUNGUR (Ünite 4)
Arfl.Gör. Aykut AYKUTALP (Ünite 5)
Doç.Dr. Emre GÖKALP (Ünite 6)
Arfl.Gör. Erhan AKARÇAY (Ünite 6)
Doç.Dr. Yasemin ÖZGÜN ÇAKAR (Ünite 7)
Yrd.Doç.Dr. Feryal Ayfl›n KOÇAK TURHANO⁄LU (Ünite 8)
Editörler
Prof.Dr. Serap SU⁄UR
Prof.Dr. Aylin GÖRGÜN BARAN
ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹
Bu kitab›n bas›m, yay›m ve sat›fl haklar› Anadolu Üniversitesine aittir.
“Uzaktan Ö¤retim” tekni¤ine uygun olarak haz›rlanan bu kitab›n bütün haklar› sakl›d›r.
‹lgili kurulufltan izin almadan kitab›n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay›t
veya baflka flekillerde ço¤alt›lamaz, bas›lamaz ve da¤›t›lamaz.
Genel Koordinatör
Doç.Dr. Müjgan Bozkaya
Ö¤retim Tasar›mc›s›
Dr. Kadriye Uzun
Kapak Düzeni
Prof. Tevfik Fikret Uçar
Ö¤r.Gör. Cemalettin Y›ld›z
Dizgi
Aç›kö¤retim Fakültesi Dizgi Ekibi
ISBN
978-975-06-1544-3
2. Bask›
Bu kitap ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹ Web-Ofset Tesislerinde 1.000 adet bas›lm›flt›r.
ESK‹fiEH‹R, Kas›m 2014
‹çindekiler iii
‹çindekiler
Önsöz ............................................................................................................ vii
Önsöz
Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler kitab›n›z uzaktan ö¤retim yöntemine uy-
gun olarak haz›rlanm›flt›r. Kitab›n temel amac› toplumsal araflt›rmalarda önemli bir
yere sahip olan sosyoloji kuramlar›nda son dönemde meydana gelen geliflmeler
hakk›nda size ayd›nlat›c› temel bilgiler vermektir.
Kitapta yer alan ünitelerde ça¤dafl toplumlar›n sorunlar›n›n hangi perspektif-
lerden ve nas›l incelenip de¤erlendirildi¤i konusu öne ç›kmaktad›r. Bu ba¤lam-
da kitab›n s›ras›yla birinci, ikinci ve üçüncü ünitelerinde günümüz sosyolojisinin
önemli kuramc›lar›ndan Bourdieu’nün alan teorisi, Habermas’›n iletiflimsel eylem
kuram› ve Giddens’›n yap›/fail iliflkisinin ortaya ç›kard›¤› düflünümselli¤in ele
al›nd›¤› yap›laflma kuram› k›saca incelenmifltir. Dördüncü ünitede Beck’in sana-
yileflme ve afl›r› üretimle iliflkilendirdi¤i risk toplumu kuram›, beflinci ünitede
Castells’in bilgisayarl› iletiflimin günümüzde yaflanan dönüflümleri ifade eden a¤
toplumu kuram› ve alt›nc› ünitede Sennett’in yeni kapitalizmle iliflkilendirdi¤i ka-
rakter afl›nmas› yaklafl›m› ana hatlar› ile ele al›nm›flt›r. Yedinci ünitede Slovenya-
l› düflünür Zizek’in Hegel felsefesinin ve Lacan’›n psikanalizinin güçlü etkilerini
tafl›yan yaklafl›m› ve son olarak sekizinci ünitede günümüzün önde gelen önem-
li sosyal kuramc›lar›ndan Harvey’in postmodernizmle ilgili yaklafl›m› temel özel-
likleri aç›s›ndan ele al›nm›flt›r. Elinizdeki kitap, ad› geçen bu sosyologlar›n günü-
müz toplumlar›na farkl› perspektiflerden nas›l bakt›klar› konusunda bir çerçeve
sunmaktad›r.
Bu vesile ile bu kitab›n haz›rlanmas›nda ve ünitelerinin yaz›lmas›nda eme¤i
geçen baflta ö¤retim üye ve elemanlar›na, kitab›n dizgi ve grafik tasar›m›nda kat-
k›lar›ndan dolay› Doç.Dr. Davut Alper ALTUNAY’a ve kitab›n bas›m ifllerinde
emeklerinden dolay› A.Ö.F. dizgi birimine çok teflekkür ederiz.
Editörler
Prof.Dr. Serap SU⁄UR
Prof.Dr. Aylin GÖRGÜN BARAN
1
SOSYOLOJ‹DE YAKIN DÖNEM GEL‹fiMELER
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
Bourdieu’nün salt yap›y› veya salt bireyi temele alan sosyolojik yaklafl›mlara
N
getirdi¤i elefltirileri aç›klayabilecek,
N
Düflünümselli¤in sosyolojik araflt›rmalara sa¤layaca¤› katk›lar› aç›klayabilecek,
N
Yap›-birey ikili¤ini aflmak için öne sürdü¤ü görüflleri özetleyebilecek,
Bourdieu’nün teorik ve metodolojik çerçevesini oluflturan temel kavramlar›
N
tan›mlayabilecek,
Bourdieu’nün sosyologlara biçti¤i rolü de¤erlendirebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Düflünümsellik • Ekonomik Sermaye
• Alan • Toplumsal Sermaye
• Habitus • Kültürel Sermaye
• Doxa • Simgesel Sermaye
• Illusio • Simgesel fiiddet
‹çindekiler
• G‹R‹fi
Pratik, Kültür, Sermaye, • BOURDIEU SOSYOLOJ‹S‹
Sosyolojide Yak›n Habitus ve Alan
Teorileriyle Pierre • TEMEL KAVRAMLAR: OYUN
Dönem Geliflmeler
Bourdieu Sosyolojisi METAFORU
• SONUÇ
Pratik, Kültür, Sermaye,
Habitus ve Alan Teorileriyle
Pierre Bourdieu Sosyolojisi
G‹R‹fi
Bourdieu sosyolojisi, birbirine z›t görünen birçok kavram ve kuram› bir araya ge-
tirme çabas›n› içerir. Var olan tüm ikiliklere elefltiri getiren Bourdieu, her kavram
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ve kuram›n, incelenen olgu ve olaya göre aç›klay›c›l›¤›n›n de¤iflebilece¤ini, bu
yüzden hiçbir kavram ve kuram›n d›fllanamayaca¤›n›, ayn› zamanda hiçbirinin
de genel geçer kabul edilemeyece¤ini ›srarla vurgular. Salt yap›yaD Ü fi Ü N EveyaL ‹ M salt bire- D Ü fi Ü N E L ‹ M
ye vurgu yapan çal›flmalar›n, vurgu yapmad›klar› gerçeklikleri sürekli olarak
gözden kaç›rd›klar›n› belirten Bourdieu (Allan 2006 s.172-173), SIRA
S O S‹ZDEikili
R U yönünü ya SIRA
S O RS‹ZDE
U
yap›salc› inflac›l›k ya da inflac› yap›salc›l›k olarak belirtir. Ona göre, incelenen
olay veya olgunun tüm tarihsel geri plan›n›n bilinmesi gerekir. Teorik ve tarihi
D ÜD fi‹ ÜK NKEALT‹ M D ÜDfi‹ ÜKNKEAL T‹ M
altyap›n›n tek bafllar›na aç›klay›c› olmad›¤›n› öne süren Bourdieu, kurulan teori-
nin prati¤e dökülmesi gerekti¤ini ve prati¤i olmayan teorinin do¤rulanamaz ol-
N N
SIRA
S O S‹ZDE R U SIRA
S O RS‹ZDE
U
du¤unu belirtir.
Salt yap›ya veya salt bireye vurgu yapan yaklafl›mlar› elefltiren Bourdieu
D ‹ Kepistemolojik
KAT
AMAÇLARIMIZ ko- D‹KKAT
AMAÇLARIMIZ
numunu yap›salc› inflac›l›k ya da inflac› yap›salc›l›k olarak belirler.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Pierre Bourdieu’nün yaflam› ve düflüncelerine dair “Ocak ve Zanaat:K Pierre
‹ T A Bourdieu
P Der- K ‹ T A P
lemesi” isimli eserden (2007, ‹letiflim Yay›nlar›) ayr›nt›l› bilgi edinebilirsiniz.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
K ‹ T A P K ‹ T A P
‹NTERNET ‹NTERNET
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
4 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
BOURDIEU SOSYOLOJ‹S‹
Düflünümsellik (Reflexivity)
Bourdieu sosyolojisi, toplumsal aktörlerin sürekli olarak rasyonel ve ekonomik ç›-
karlara göre hareket ettiklerini savunan rasyonel eylem kuram›na karfl› aktörlerin
içkin bir pratik mant›¤a, sezgiye ve de bedensel yatk›nl›¤a göre hareket ettiklerini
savunan, bu bak›mdan da toplumsal dünyada beden ile pratiklerin mant›¤›na
önem veren bir sosyoloji olarak bilinmektedir.
Pierre Bourdieu, kuram ve metodolojinin iç içe bir süreç oldu¤unu s›kl›kla vur-
gular. Ona göre kuram, prati¤i oldu¤u gibi yönlendiren bir süreç de¤ildir. Teorik
olarak kusursuz ancak prati¤e dökülemeyen ve/veya dökülme çabas› gütmeyen
bir kuram oluflturmak çabas›nda de¤ildir. Kavramlara faydalar› nispetinde önem ve
yer verir. Bourdieu, kuram› ve prati¤i önermeler ve deneysel örneklerle flekillen-
dirdi¤i için s›n›rs›z bir kavram evrenine de sebep olmaz (Wacquant, 2003, s. 35;
Deer, 2008, s.200-201). Bu anlamda her konuyu kendi ba¤lam›nda araflt›rmak,
(prati¤in ve kavramlar›n da bu ba¤lamda flekillenmesi) Bourdieu’nün araflt›rma ve
makalelerinin tutarl›l›¤›n›n kan›t› niteli¤indedir.
Düflünümsel (reflexive) Pratik ve kuram aras›ndaki bu dönüflümlü süreç Bourdieu sosyolojisinin “dü-
neden ve sonuç aras›nda iki flünümsel” (reflexive) özelli¤ini temsil eder. Söz konusu düflünümselli¤in temel-
yönlü dönüfllü dairesel
iliflkileri ifade eder. Bu lerini Bourdieu’nün yaflam öyküsünde görmek mümkündür. Ald›¤› felsefe e¤itimi-
çerçevede sosyolojide ve nin üzerine yaflad›¤› Cezayir deneyimi ve bu deneyim s›ras›nda yapt›¤› görüflme-
genel olarak sosyal
bilimlerde düflünümsel arka ler, ald›¤› notlar ve çekti¤i foto¤raflar kendi metodolojik çerçevesinin de oluflma-
planda kendisini harekete s›n› sa¤lam›flt›r. Bu çerçeve o kadar iç içe geçmifl bir haldedir ki, tek tek tan›mlan-
geçiren faktörleri dönüflümlü
olarak etkileyen bir
maya baflland›¤›nda düflünümsel sosyolojinin kavramlar›ndan hiçbirinin di¤erin-
toplumsal eylem olarak den ba¤›ms›z ele al›namayaca¤› görülür. ‹çlerinden birisi tek bafl›na ele al›nmaya
tan›mlanabilir. çal›fl›ld›¤›nda, di¤er kavramlar olmadan çok da ifllevsel olmad›¤› rahatl›kla görüle-
1. Ünite - Pratik, Kültür, Sermaye, Habitus ve Alan Teorileriyle Pierre Bourdieu Sosyolojisi 5
bilecektir. Bu yüzden Bourdieu her zaman alan, habitus, doxa, illusio, sermaye gi-
bi kavramlar› hep bir arada ele alarak tan›mlama yoluna gitmektedir.
Öte yandan “düflünümselli¤in önündeki engeller, epistemolojik olmaktan ziya-
de toplumsald›r. Çünkü düflünümsellik, kendilerini daima her türlü toplumsal be-
lirlenimden muaf sayan entelektüellerin kendileri hakk›ndaki “karizmatik temsille-
ri”ni sorgular. Ve Bourdieu’ya göre düflünümsellik, bireysel olandaki toplumsal›,
mahremin alt›nda gizlenen kiflisel-olmayan›, özeldeki evrenseli keflfettirerek ente-
lektüeli yan›lsamadan kurtarabilir” (Çe¤in 2007:511)
Bourdieu’nun düflünümsel sosyolojisinin en önemli özelliklerinden birisi yap› ve
birey aras›ndaki diyalektik sürece odaklanmas› ve bu odaklanma sürecinde araflt›r-
mac›n›n kendisine de incelenen olay›n/olgunun bir parças›ym›flSIRA gibi S‹ZDE
bakmas›n› ö¤üt- SIRA S‹ZDE
lemesidir. Araflt›rmac› bu sayede inceledi¤i olay›n/olgunun hangi tarihsel flartlar al-
t›nda ve hangi karfl›l›kl› etkilerle içinde bulundu¤u duruma ulaflt›¤›n› ve kendisinin
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
de hangi noktadan olaya yaklaflt›¤›n› kendi tarihsel kültürel ve toplumsal arka plan›n›
hesaba katarak rahatl›kla görebilecektir. Yap›lan araflt›rman›n sa¤l›kl› sonuçlar ver-
mesi için bu geri dönüfllü süreç metodik anlamda önemli bir katk› S O sa¤lamaktad›r.
R U S O R U
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
de hangi noktadan olaya yaklaflt›¤›n› kendi tarihsel, kültürel ve toplumsal arka plan›n› he-
saba katarak rahatl›kla görebilecek ve sonuç olarak bu geri dönüfllü süreçte araflt›rmac›
nesnelli¤ini bozabilecek kendi konumundan ve yarg›lar›ndan kaynaklanabilecek
AMAÇLARIMIZ etkilerin AMAÇLARIMIZ
bilincinde olacakt›r.
kaynaklar), kültürel (özellikle e¤itim yoluyla edinilmifl olan kültürel kodlar), top-
lumsal (iliflkiler a¤›) olmak üzere üç temel sermaye tipi vard›r ve bu sermayeler
içinde bulunduklar› flartlara göre farkl› önemlere sahip olabilirler. Bu önem duru-
muna göre sermaye tiplerinin pratikteki yans›mas› ve/veya toplam› olarak adland›-
r›labilecek simgesel sermaye oluflur ve bu sermayeler bütünü oyuncular›n ellerin-
deki kozlar olarak ifllev görürler. Her koz farkl› oyunlarda farkl› ifllevlere sahiptir,
yani her sermaye tipi farkl› alanlarda farkl› ifllevler görebilir. Böyle Bourdieu’da
dört temel sermaye türü ile karfl›lafl›l›r.
Özetlemek gerekirse; alan oyunun (ya da sosyolojik anlamda mücadelenin)
sürdü¤ü yerdir. Bireyler ellerinde bulundurduklar› sermaye, sorgulamadan kabul
ettikleri kurallar (doxa) ve oyunun sonunda elde edeceklerine inand›klar› ç›karlar
(illusio) do¤rultusunda kendilerini sonuca götürecek baz› yollara zaman içerisinde
aflina olmaya bafllarlar. Nas›l sonuca gidilece¤ine dair sahip olunan bu davran›fl ka-
l›plar›, karfl›lafl›lan durumlar neticesinde bireylerin ortak bir yatk›nl›klar bütünü
oluflturmas›na yol açar. Bourdieu, bu yatk›nl›klar bütününe habitus ad›n› verir
(Bourdieu ve Wacquant, 2003, s. 82-83).
Bourdieu, habitus ve alan aras›ndaki iliflkiyi ontolojik bir suç ortakl›¤› olarak
tan›mlar. Çünkü aralar›nda iki yönlü bir iliflki oldu¤unu varsayar. Alan habitusu
yap›land›rma e¤ilimindeyken, habitus da alana dair alg›y› yap›land›rma e¤ilimin-
dedir. Afla¤›da daha genifl olarak ele al›nacak olmakla birlikte burada k›sa bir ta-
n›m vermek gerekirse habitus; bilinçlilik gerektirmeyen bir bilme biçiminin, plan-
l› olmayan bir niyetlili¤in/yönelmiflli¤in, kiflinin aç›kça ifade etmeden de gelece¤e
yönelmesini mümkün k›lan dünyadaki düzenliliklere pratik hakimiyetin bir ilkesi-
dir (Bourdieu, 2007, s. 48). Yine Bourdieu’nun kendi ifadesiyle habitus; bir konu-
mun içkin ve ba¤›nt›sal özelliklerini bütünleflik bir hayat tarz›nda, yani insanlar,
mekanlar ve pratiklerle ilgili bütünleflik bir tercih dizisini dile getiren can verici ve
birlefltirici kökendir (Bourdieu, 2006a, s. 21). Bu kavramlar bir sonraki bafll›kta ay-
r›nt›l› olarak ele al›nacakt›r.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
kavram›n› tan›mlarken Bourdieu Marksizmden çok Weber’e yak›nd›r. Daha aç›k
bir ifadeyle Bourdieu toplumsal yaflam›n sadece ekonomik faktörler ve s›n›flar
AMAÇLARIMIZ nezdinde incelenemeyece¤ini,
AMAÇLARIMIZ baflta e¤itim ve kültür olmak üzere ekonomik fak-
törler d›fl›nda kalan di¤er faktörlerin de toplumsal yaflamda önemli bir rol oynad›-
¤›n› düflünür. Bu aç›dan toplum analizinde ekonomik alt yap›daki üretim iliflkileri
K ‹ T A P ve s›n›f kavram›n›
K ‹ T A kullananP Marksizmin aksine Bourdieu alan olarak adland›rd›¤›
bu kavram› kullan›r. Bu tan›mlamada alan çeflitli sermaye türlerine sahip toplum-
sal konumlar›n oldu¤u ve bireylerin sahip olmak için pefllerinde kofltuklar› bir mü-
TELEV‹ZYON cadele alan›T E Lolarak
E V ‹ Z Y Otasvir
N edilir.
‹NTERNET ‹NTERNET
1. Ünite - Pratik, Kültür, Sermaye, Habitus ve Alan Teorileriyle Pierre Bourdieu Sosyolojisi 7
Öz olarak alan “incelenen toplumsal uzay›n üstüne bina edilen bir kavram/nes-
nedir” (Göker, 2007, s. 545). Alan, kendi belirlenimlerini içine girenlere dayatan bir
güç alan›d›r. Örne¤in bilim insan› olmak isteyen birisi o alandaki bilimsel sermaye-
yi edinmek ve o bilimsel çevrenin habitusunu kendisi için ç›k›fl noktas› kabul etmek
zorundad›r, yani bu alan›n kurallar›na ba¤l› kalmak zorundad›r (Wacquant, 2007, s.
63). Buna örnek olarak Calhoun’un “sanatç›, özgürlü¤ünü genel toplumsal ba¤la-
m›yla iliflki içinde, kesinlikle sanatsal alana yat›r›mlar›n dayatt›¤› belirlenimleri ka-
bul ederek kazan›r” cümlesi de eklenebilir (2007, s. 112). Sosyal alanlar içinde ya-
rat›lan etkiler, ne rastgele eylemlerin aritmetik toplam› ne de ortak bir plan›n bütün-
leflmifl sonucudur. Bu etkinlikler toplumsal alanlarda meydana gelen mücadeleler
taraf›ndan üretilirler. Bu alanlar, mücadelelerin genel e¤ilimlerini etkilerler. Yani bu
e¤ilimler, temel hukukunu oluflturduklar› oyunun yap›s›n›n içine yaz›lm›fl olan var-
say›mlara (iki alan aras›ndaki iliflkilere) ba¤l›d›r (Bourdieu, 2005, s. 61).
Alan kavram› sosyolojik çözümleme anlam›nda ele al›nd›¤›nda alan›n, toplum-
sal konumlar aras›ndaki ba¤›nt›lar›n bir bileflkesi oldu¤u görülür. Buradaki ba¤›n-
t› nesnel olarak bireylerden ba¤›ms›z var olan gerçekliktir ve alandan alana farkl›-
l›k gösterir. Ekonomik alanda duygusall›ktan uzak, ifl ve ifle dair nitelikler önem-
liyken, sanat alan›nda ekonomik ç›kar›n sorguland›¤› bir yap› mevcuttur ve bu du-
rum ba¤›nt›lar›n bütününe bak›ld›¤›nda alanlar aras›nda farkl›l›klar oldu¤unu göz-
ler önüne serer (Bourdieu ve Wacquant, 2003, s. 81).
Peki alan›n s›n›rlar› nas›l çizilir? Bourdieu bu soruya net bir cevap veremeyece-
¤ini belirtir. Çünkü ona göre her alanda s›n›r, o alan›n kendi mant›¤›na göre belir-
lenir. Bu s›n›rlar genelde baflkalar›n› d›fllama üzerine kurulur ve yaz›l› belgeler ya
da yasalarla belirlenmemifl soyut bir aidiyet tan›m› dayat›rlar.
Örne¤in X ya da Y’nin, alg›lad›¤›m›z flekliyle alan›n temel yasas›nda yaz›l› gerekle- Numerus Clausus: Bir grup
re uygun bir sosyolog olmad›¤›n› ya da gerçek bir sosyolog olmad›¤›n› söyledi¤imiz- insan›n bir görevde ya da bir
meslekte yer almalar›n›n
de yapt›¤›m›z budur. fiu ya da bu uzmanl›k ve aidiyet ölçütleri dayatma ve kabul et- belli bir say›yla
tirme çabalar›, konjonktüre göre baflar›l› ya da baflar›s›z olabilir. fiu halde, alan›n s›- s›n›rlanmas›. Eski
kullan›m›yla Yahudi
n›rlar›, ancak deneysel bir araflt›rmayla belirlenebilir. Alanlar her zaman söylenme- ö¤rencilerin say›s›n›n s›n›rl›
mifl ya da kurumlaflmam›fl “girifl engelleri” içerseler de, bunlar çok nadiren hukuk- tutulmas› anlam›na gelirdi
(ilgili eserin çevirmen notu).
sal s›n›rlar (örne¤in numerus clausus) biçimini al›r (Bourdieu ve Wacquant,
2003, s. 85 ve Bourdieu, 2006b, s. 347-348).
Alan› iflleten ve zamanla dönüfltüren dinamikler de yine alan›n özgül mant›¤› çer-
çevesinde anlafl›labilmektedir. Bu dinamik, karfl› karfl›ya gelen farkl› kuvvetler aras›n-
daki mesafeye göre oluflur ve eyleyiciler stratejilerini alandaki konumlar›na ve kendi
alan alg›lar›na göre düzenlerler. Bu stratejilerin oluflturuldu¤u, korundu¤u veya dö-
nüfltü¤ü yer bizzat aland›r (Bourdieu ve Wacquant, 2003, s. 86-87). Dönüflüm gerek-
ti¤inde ve farkl› davran›fllar gereklilik halini ald›¤›nda, baflka alanlar veya alan›n için-
de bulundu¤u farkl› durumlar için s›ra d›fl› görülen davran›fllar s›radan davran›fllar ola-
rak kabul görmeye bafllar (Bourdieu, 2006b, s. 341). Dönüflümün farkl› bir örne¤i de
alana yeni giren eyleyicilerin alanda daha önceden bulunanlar› arkaplana iterek tu-
tum ve alg›lar› zamanla dönüflüme u¤ratmas› örne¤idir (Bourdieu, 2006b, s. 358-359).
Burada Bourdieu’nün düflünümsel sosyolojisinin bir yans›mas› görülmektedir.
Alan hem içerdikleri hem de onu oluflturan dinamikler ba¤lam›nda ele al›nmakta,
ayn› flekilde dinamikler de hem onlar› kapsayan alan hem de oluflturduklar› alan
ba¤lam›nda de¤erlendirilmektedirler. Çünkü alan hem simgesel mekanizmalar ta-
raf›ndan d›flar›dan s›n›rland›r›lan hem de eyleyiciler taraf›ndan üzerinde mücadele
edilen iki boyutlu bir yap›d›r (Göker, 2007, s. 545).
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
D‹KKAT Sözü edilen s›n›rlar
D ‹ K K A T ve dinamik kuvvetler anlam›nda flu tan›m› vermek yerinde olacakt›r;
her alan, mücadele halindeki bireylerin nihai s›n›rlara ulaflmak için çaba harcad›¤› ancak
S O R U S O R sürekli
tam da bu yüzden U hareketli s›n›rlara sahip olan (yani mücadelenin hiç bitmedi¤i)
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
bir oyun mekan› oluflturur (Bourdieu ve Wacquant, 2003, s. 89).
D‹KKAT D‹KKAT
AMAÇLARIMIZ Yeni alternatifler
AMAÇLARIMIZdo¤mas› yoluyla yeni bir alan›n oluflumu ise 3 aflamada ger-
çekleflir. Sanat›n Kurallar› (2006b) eserinde Bourdieu’nün yaz›nsal alan üzerinden
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
örne¤ini verdi¤i bu 3 evre s›ras›yla (i) özerkli¤in kazan›lmas› (yani içinde bulunu-
K ‹ T A P lan alan›n yap›s›na
K ‹ T A Pdirenifl gösterilmesi), (ii) ikici yap›n›n ortaya ç›kmas› (yani iki
AMAÇLARIMIZ cepheli birAMAÇLARIMIZ
çat›flman›n do¤mas›) ve son olarak (iii) simgesel sermayenin oluflmas›
(yani kendine has bir sermayeyle yeni bir alan›n ortaya ç›kmas›) evreleridir.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
K ‹ T A P Alan oluflumunun
K ‹ T tüm
A P evreleri Bourdieu’nün “Sanat›n Kurallar›: Yaz›nsal Alan›n Oluflumu
ve Yap›s›” eserinde (2006, ‹letiflim Yay›nlar›) sanat alan› üzerinden ayr›nt›l› olarak analiz
edilmektedir.
‹NTERNET ‹NTERNET
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Bourdieu, alan kavram›yla ilgili tan›mlamalar› yaparken sistem ya da ayg›t ku-
ramc›lar›na da baz› elefltiriler getirir. Althusserci anlamda “ayg›t” ya da Luhmannc›
anlamda “sistem” alg›s› baz› amaçlara ulaflmaya programlanm›fl bir cehennem ma-
‹NTERNET ‹ N T E Reder.
kinas› tahayyül N E T Bourdieu’ya göre bu düflünce elefltirelli¤i engelleyen bir yap›
sergiler. Çünkü ayg›t ya da sistem olarak adland›r›lan tüm gerçeklikler, farkl› konum-
lar için sürekli mücadele halinde bulunan eyleyicileri ve kurumlar› içlerinde bar›nd›-
r›rlar. Bu mücadeleleri dikkate almayan bir anlay›fl o alan›n tarihini de göz ard› et-
mifl olur (Bourdieu ve Wacquant, 2003, s. 87-88). Alan›n incelenmesinde tarihinin
göz ard› edilmesi düflünümsel sosyoloji aç›s›ndan sorunlu bir durum teflkil eder.
Bourdieu alan› incelerken nelere dikkat edilebilece¤ine dair üç temel u¤rak be-
lirlemektedir. Bunlardan (i) ilki alan›n konumunun iktidar alan›na göre çözümlen-
mesi gereklili¤idir. ‹lgili alan›n iktidar alan›yla olan iliflkisi ve onun karfl›s›ndaki ko-
numu mutlaka hesaba kat›lmal›d›r. (ii) ‹kinci u¤rak alandaki eyleyicilerin ya da
kurumlar›n konumlar› aras›ndaki ba¤›nt›lar›n nesnel yap›s›n›n kurulmas› gereklili-
¤idir. (iii) Üçüncü olarak da eyleyicilerin habituslar›n›n çözümlenmesi gereklili¤i-
dir (Bourdieu ve Wacquant, 2003, s. 90).
Bu inceleme sürecinde görülecektir ki, alanlar aras›nda bir benzerlik vard›r. Ni-
telikleri ve içerikleri de¤iflse de tüm alanlarda konum almalar benzerdir. Yani ezen
ve ezilen, koruma ya da y›kma mücadelesi, yeniden üretim mekanizmalar› vb.
durumlar her alanda görülen (içerik aç›s›ndan farkl›) benzerliklerdir (Bourdieu ve
Wacquant, 2003, s. 92). Buradan da anlafl›laca¤› üzere alanla ilgili evrensel olan
fley, tan›m de¤il mücadeledir. Çünkü alanlar›n evrensel bir tan›m› olsayd› mücade-
leye gerek kalmazd› (Corcuff, 2007, s. 409).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
1. Ünite - Pratik, Kültür, Sermaye, Habitus ve Alan Teorileriyle Pierre Bourdieu Sosyolojisi 9
gibi bir alanda söz sahibi olmak için eyleyicinin o alana ait asgari sermayeyi edin-
me mecburiyeti vard›r (Wacquant, 2007, s. 63). Eyleyiciler bu süreçte sermaye ta- Weber’e göre hukuk
fl›y›c›lar› olarak tan›mlan›rlar ve sermayeleri oran›nda alanda bir yer edinirler. Böy- kurallar›na uygun bir
“meflru iktidar uygulama”
lece sermaye da¤›l›m›n›n yeniden üretilmesine veya bozulmas›na do¤rudan etki prati¤i modern devletin
ederler. Bu süreci inceleyecek bir araflt›rmac› alan› oluflturan sermaye biçimlerini temel özelliklerinden
birisidir (San, 1971, s. 123).
ve sermaye biçimlerinin konum ald›¤› alan› gidifl-geliflli -yani düflünümsel- bir me-
totla ele almak durumundad›r (Bourdieu ve Wacquant, 2003, s. 93-94).
Alan›n incelenmesi ya da betimlenmesinde öne ç›kan bir di¤er nokta da bir ala- Bourdieu’nün önemli
kavramlar›ndan olan
n›n di¤er alanlarla olan iliflkileridir. Bourdieu bu noktada özellikle ekonomik alan› simgesel fliddet k›saca
baflat konuma yerlefltiren Marksist kuramc›lar› elefltirir ve alan kavram›n›n en önem- “insanlar›n silah gücünden
li üstünlü¤ünün alan›n s›n›r›n›n ne oldu¤u ve di¤er alanlarla nas›l eklemlendi¤i gi- de¤il, aksine (yanl›fl)-
anlaman›n gücünden zarar
bi sorular› sormaya zorlamas› oldu¤unu belirtir (Bourdieu ve Wacquant, 2003, s. 96). görmeleri veya
Bourdieu, Loic Wacquant’la yapt›¤› ve Düflünümsel Bir Antropoloji ‹çin Cevap- engellenmeleri” (Calhoun,
2007, s. 119) yani “fliddetin
lar ad›yla kitaplaflt›r›lan söyleflisinde bir alan olarak “devlet” kavram›na da de¤inir. görünmez ve kibar bir
Bourdieu devlet kavram›n›n iyice tan›mlanm›fl ve herkesçe kabul edilmifl bir ger- formu” olarak tan›mlanabilir
(Türk, 2007, s. 613). Bu
çeklik olarak, tan›mlamaya ihtiyaç duymaks›z›n ele al›nmas›n› sorunlu bulur (Bo- kavrama son bölümde tekrar
urdieu ve Wacquant, 2003, s. 98 ve 101). de¤inilecektir.
N N
yapt›¤› ve özünde toplum taraf›ndan kabul görmek için prati¤eSIRA döktü¤üS‹ZDE bir gerçek- SIRA bir
içsellefltirilmesinin S‹ZDE
ürünüdür (Bourdieu, 1984,
liktir. Hesaplamadan yapmaktan kas›t, bireyin toplumca kendisinden beklenenin d›- s. 170).
fl›nda bir fley yapmama e¤iliminde olmas›d›r. Habitus bu anlamda bireye “kim olsa
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
ayn› fleyi yapard›” mant›¤›yla hareket etme imkan› veren, küçük dönüflümler yaflasa
da genel yap›s›n› koruyan bir “yatk›nl›klar bütünüdür” (Bourdieu ve Wacquant, 2003,
s. 121 ve 125; Allan 2006, s.178-179). Yani habitus kifliyi toplumsal düzendeki yerine
K ‹ T A P K ‹ T A P
uygun hale getiren eylem e¤ilimleri setidir. Bireylerin hem psikolojik hem de biyolo-
jik olarak oyuna dahil olabilecek hale gelmesini sa¤lar (Calhoun, 2007, s. 104).
Bir baflka ifadeyle, Bourdieu’ya göre habitus, yukar›da da belirtildi¤i gibi, birey-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
lerin içinde yaflad›klar› toplumsal dünyada karfl›laflt›klar› durumlara karfl› uyum
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
sa¤lamada, bilinçten çok bedensel ve pratik mant›¤a dayal› olarak gelifltirdikleri
yatk›nl›klar bütünü olarak tan›mlanabilir. Bu haliyle habitus kavram› Bourdieu’nun
çal›flmalar›nda önemli bir yere sahiptir. Habitus kavram› Calhoun’unD‹ NÜTfiEÜRNNE LEtan›m›yla
‹TM ele D‹ NÜTfi EÜ RN N
E LE‹TM
al›nd›¤›nda Weber’in “sosyal eylem” kavram›yla benzerlikler göstermektedir (Bkz.
San, 1971, s. 16-17). Gerçekten de baz› çevrelere göre Bourdieu, habitus kavram›
S O R U S O R U
etraf›nda flekillenen bir toplumsal eylem kuram› gelifltirmeye çal›flm›flt›r.
Tarifi zor bir kavram olan habitus, Pierre Bourdieu’nun çal›flmalar›nda D ‹ “toplumsal
KKAT yap›lar D‹KKAT
ile toplumsal pratik (ya da toplumsal eylem) aras›ndaki ba¤› oluflturdu¤unu düflündü¤ü, bir
dizi edinilmifl düflünce, davran›fl ve be¤eni kal›plar› için kullan›lan bir kavramd›r. Habitus
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
kavram›, yap›sal eflitsizli¤e kültürel aç›dan yaklaflmay› sa¤layabilecek bir temel sunmakta
ve eylemlilik üzerine odaklanmaya olanak tan›maktad›r” (Marshall, 1999, s. 291).
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
10 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Habitus (Lat.) Kayna¤›n› Aristoteles’in heksis’inden (huy; iyelik) alan ve ortaça¤ fel-
sefesinde “sürekli yinelenen, al›flkanl›k haline getirilmifl davran›fl biçimi” için kulla-
n›lan terim: “edinilmifl düflünce, davran›fl ya da be¤eni kal›b›”. Çok sonralar›, XX.
yüzy›l toplumbiliminin önde gelen adlar›ndan Pierre Bourdieu de habitus kavram›-
n› toplumsal yap›lar ile toplumsal eylem ya da pratik aras›ndaki ba¤› oluflturan bir
dizi edinilmifl düflünce, davran›fl ve be¤eni kal›b›n› nitelemek için kullanm›flt›r. Bo-
urdieu’nün kazan›lm›fl e¤ilimler toplam› olarak habitus’u, örtük bir biçimde çocuk-
lu¤un ilk y›llar›nda edinilir; ama afl›(lama) bir kez tuttu mu, bireyin yap›p etmele-
rindeki canal›c›l›¤› sonsuza dek sürer gider. Habitus, içinden ç›kt›¤›m›z toplumsal
dünyan›n s›n›rland›rmalar›na ayak uydurmam›z› sa¤lar; yüz yüze geldi¤imiz son-
suz say›da durum için birçok strateji gelifltirmemize olanak tan›r. Baflka baflka top-
lumsal ardyörelerden gelen kifliler farkl› farkl› habitus’lar üretirler. Habitus’un en
önemli ifllevi ise oyunu hissetme duygusunu afl›lamas›d›r (Güçlü ve Di¤erleri
2003:640-641).
Bourdieu, habitus kavram›n›n anlam›n›n, “al›flkanl›k” kelimesinden daha iyi bir bi-
çimde, Aristoteles’teki “exis” edinme ve “yetenek” anlamlar›n› ifade etti¤ine vurgu
yapmaktad›r (Tatl›can ve Çe¤in 2007:305-306). Görüldü¤ü üzere habitus, hem bir
tortu özelli¤indeki davran›fl›lar› (Bourdieu bu kavrama düflünümsel bir özellik kata-
rak) hem de de¤iflme ve yenili¤e yatk›nl›¤› ifade eden bir anlama sahiptir.
1. Ünite - Pratik, Kültür, Sermaye, Habitus ve Alan Teorileriyle Pierre Bourdieu Sosyolojisi 11
Tüm bu söylenenler ›fl›¤›nda alan ve habitus aras›ndaki ba¤›nt›y› daha net gör- Habitus’a hem alan›n yap›s›
taraf›ndan flekillendirilmesi,
mek mümkündür. Alan, varl›¤›n› sürdürmek için habitusu flekillendirir. Çünkü bir hem de bireylerin e¤ilimleri
alan, yeniden üretimini sa¤layacak eyleyicilere ihtiyaç duyar ve bu eyleyiciler ha- arac›l›¤›yla alan›
flekillendirmesi aç›s›ndan
bitusun varl›¤› sayesinde etkin olurlar. Bu anlamda, habitus yeniden üretimi sa¤la- bak›ld›¤›nda, Mouzelis’in
yarak alan›n var olmas›nda etken rol oynar. Bu durum habitus ve alan›n birbirine yapt›¤› “habitus ...
ne kadar ba¤l› oldu¤unu kan›tlar; yap›salc›l›k ve
fenomenolojik/etnometodolojik
yaklafl›mlar aras›nda bir yerde
Bizzat kendisinin bir ürünü olan “alan”la gerçek bir ontolojik suç ortakl›¤› iliflkisi durur” belirlemesine dikkat
içinde olan habitus, bilinçlilik gerektirmeyen bir bilme biçiminin, planl› olmayan bir çekmek gerekmektedir (Akt.
Tatl›can ve Çe¤in, 2007, s.
niyetlili¤in/yönelmiflli¤in, kiflinin aç›kça ifade etmeden de gelece¤e yönelmesini 310).
mümkün k›lan dünyadaki düzenliliklere pratik hakimiyetin bir ilkesidir. ... Habitus
ve alan aras›ndaki iki yönlü iliflki derinlemesine analiz edilebilir: Yap›laflm›fl bir
uzay olarak “alan” habitusu yap›land›rma e¤ilimindeyken, habitus da alana iliflkin
alg›y› yap›land›rma e¤ilimindedir (Bourdieu, 2007, s. 48).
N N
lumsal dünyada birbirinden görece özerk olan ve içlerinde belirli SIRA sermaye
S‹ZDE türleri- SIRA S‹ZDE
nin rekabet etti¤i, yukar›da kavramsal tan›m› yap›lan çeflitli toplumsal alanlar›n
oluflumuna yol açar. Bu noktada Bourdieu’nun Marksist yaklafl›mla toplumsal ça-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
t›flma ve mücadelenin önemini paylaflt›¤› ancak bu çat›flma ve mücadelenin top-
lumsal s›n›flar aras›nda ekonomik bir çat›flmaya indirgenmesi noktas›nda da ondan
ayr›ld›¤› görülmektedir. Nitekim Bourdieu için her bir toplumsal alanda gerçekle-
K ‹ T A P K ‹ T A P
flen çat›flma büyük ölçüde bu alana özgüdür ve bu nedenle de hiç bir alan basitçe
di¤erine indirgenemez.
Bourdieu, yukar›da kavramsal tan›m› yap›lan alanlar içerisinde, hakimiyet ça-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
bas› s›ras›nda elde edilmeye çal›fl›lan sermaye tiplerini (i) ekonomik, (ii) toplum-
sal (ya da sosyal), (iii) kültürel ve (iv) simgesel sermaye olarak tan›mlar.
Ekonomik sermaye, salt ekonomik kaynaklar›n elde bulundurulmas› anlam›na
gelir. Marx’tan al›nt›lad›¤› bu sermaye türü gelir ve mülkiyet ‹ N T Esahipli¤ini
RNET ifade ‹NTERNET
etmekle birlikte ayn› zamanda ekonomik olan›n di¤er pratiklerle iliflkisi ba¤lam›n-
da anlafl›lmas› üzerine kuruludur. Yani Bourdieu’de ekonomik olan, ekonomik ol-
mayandan ba¤›ms›z ve kopuk bir sermaye türü de¤ildir (Göker, 2007, s. 282). Bo-
urdieu’nün ekonomik sermaye kavram› ile Marks’›n sermaye s›n›fi aras›ndaki far-
ka bakacak olursak; Bourdieu’nun ekonomik sermaye kavram›, bireyin sahip ol-
du¤u gelir-mal-mülk iliflkisini tan›mlarken Marks’›n sermaye s›n›f› ekonomik aç›-
dan üretim araçlar›n› elinde bulunduranlar› ifade etmektedir. Dolay›s› ile Marx’taki
sermaye s›n›f›n›n s›n›rlar› ve ölçütü kesindir. Üst s›n›fa tekabül eden bir burjuva s›-
n›f› betimlemesidir. Bourdieu’da ise s›n›f› aç›klamak için ekonomik sermaye yaln›z
bafl›na yeterli de¤ildir. Di¤er üç sermaye türü olan sosyal, kültürel, simgesel ser-
mayelere de bakmak gerekir.
12 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Toplumsal ya da sosyal sermaye ise bir eyleyicinin içinde bulundu¤u alanda sa-
hip oldu¤u iliflkiler a¤›na gönderme yapar. “Eyleyicinin di¤erleriyle olan ba¤lant›-
lar›, grup üyelikleri, bu iliflkilerin getirdi¤i eyleyicinin üstündeki veya ona yönelik
yükümlülükler, ayr›cal›klar ve itimat” gibi olgular bu sermayenin içeri¤ini olufltu-
rur (Göker, 2007, s. 282).
Bourdieu’nun çal›flmalar›nda çok temel bir yeri olan kültürel sermaye ise bir
alanda gücü elinde bulunduranlar›n e¤itim yoluyla ailelere ve dolay›s›yla bireyle-
re afl›lad›¤› yap›d›r. Yani bir nevi “bilgi sermayesidir” (Bourdieu ve Wacquant,
2003, s. 108). ‹lerleyen süreçte aileler kendi büyüklerinden ö¤rendiklerini çocuk-
lar›na aktar›p, kendi geçtikleri e¤itim sürecine çocuklar›n› da dahil ederek bu sis-
temin yeniden üretilmesini ve kültürel sermayenin (ya da baflka bir deyiflle kültü-
rün) nesilden nesile aktar›lmas›n› sa¤larlar. Baflka bir tan›ma göre kültürel serma-
ye, e¤itimsel nitelikten, uyumlu tav›r ve tarzlardan veya ilgi çeken ürün ve varl›k-
lara hükmedilmesinden anlafl›labilen bir formdur (Crossley, 2001, s. 87).
Bourdieu’nun sözünü etti¤i dördüncü sermaye tipi ise afla¤›da ayr›ca ele al›nan
simgesel sermayedir. Simgesel sermaye di¤er sermaye tipleri ile yak›ndan iliflkilidir.
Simgesel sermaye k›saca tüm sermaye türlerini çeflitli oranlarda içinde bar›nd›ran
ve bu flekilde belli bir alanda söz sahibi olabilmek için geçerli hale gelen sermaye
türüdür. Gösterge de¤eri olan soyut bir durumdur. Örne¤in e¤itimin sonucunda
al›nan diplomalar simgesel sermaye özelli¤i tafl›r. Antika eserlere sahiplik, kollek-
siyonculuk vs. gibi durumlar simgesel sermayeye iliflkin örneklerdir.
Bourdieu’yu kültürel yap›salc› olarak nitelendiren Turner, onun s›n›f görüflünü
anlamak için bu dört sermaye türü aras›ndaki farkl›l›klar› tan›mlaman›n gerekli ol-
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
du¤unu belirtir. Buna göre ekonomik sermaye (mal ve hizmet ürünlerini kullana-
bilen araçsal nesneler ve para) gibi de¤erli mal ve mülkiyeti; toplumsal sermaye
grup iliflkilerini, sosyal iliflki a¤lar› ve pozisyonlar›n›; kültürel sermaye kifliler aras›
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
informal becerileri, al›flkanl›klar›, tarzlar›, dili kullanma biçimini, e¤itimsel baflar›la-
r›, zevk ve be¤enileri, yaflam tarz›n›; simgesel sermaye ise di¤er üç sermaye türü-
SIRA
S O S‹ZDE
R U SIRA
S O S‹ZDE
nün düzenlemelerini R U ve de¤iflken seviyedeki yasal-meflru durumlar›n›n kullan›m-
lar›n› içerir. Bu dört sermaye formunun her biri yaln›zca temel süreklili¤in sa¤lan-
D ÜDfi‹ ÜKNKEAL T‹ M
mas›n› de¤il ayn› zamanda birbirini dönüfltürme özelli¤ine de sahiptir. Bu dört ser-
D ÜDfi‹ÜKNKEAL ‹TM
maye türünün da¤›l›m›, sosyal sistemin objektif s›n›f yap›s›n› belirler. Sonuç olarak,
ekonomik kazan›mlar söz konusu oldukça kimli¤i oluflturan unsurlar güçlenecek
N N
SIRA
S O S‹ZDE
R U SIRA
S O RS‹ZDEU
ve kültürel sermayenin süreklili¤ini sa¤layacakt›r (Turner, 2003, s. 495-496).
D‹KKAT
AMAÇLARIMIZ Bourdieu’ye Dgöre
‹ K K Ae¤itim,
AMAÇLARIMIZ T sistemin egemen s›n›f lehine devam›n›n sa¤lanmas› yolunda
önemli bir etkendir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
K ‹ T A P E¤itimin sistemin
K ‹ T yeniden
A P üretimine yapt›¤› katk›larla ilgili belirlemeler için Pierre Bour-
dieu’nün Pratik Nedenler isimli eseri (2006, Hil Yay›nlar›) incelenebilir.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
TELEV‹ZYON Yukar›daT E L Eda
V ‹ Zbelirtildi¤i
YON gibi kültürel sermayenin Bourdieu’nun çal›flmalar›nda
çok temel bir yeri vard›r. Göker’in (2007, s. 282-283) belirtti¤i üzere, kültürel ser-
K ‹ T A P maye üç halde K ‹ T varolur;
A P i) bedenselleflmifl (örne¤in çocukluktan bu yana ö¤renil-
mifl dil ve yazma al›flkanl›klar› ile bedenin kullan›m tarz›) olarak, ii) nesneleflmifl
‹NTERNET ‹NTERNET
(örne¤in kitap, resim, sanat ve bilim eseri gibi özel kültürel hüner gerektiren nes-
TELEV‹ZYON neler) olarak
T E L Eve
V ‹ Ziii)
Y O N son olarak da kurumsallaflm›fl (örne¤in e¤itim kurumu arac›-
l›¤›yla yarat›lan eflitsizlik ve hiyerarfli) olarak. Bourdieu çal›flmalar›nda özellikle or-
ta s›n›f ailelerin çocuklar›n› okulda baflar›l› olmak için gerekli olan dilsel ve kültü-
‹NTERNET ‹NTERNET
1. Ünite - Pratik, Kültür, Sermaye, Habitus ve Alan Teorileriyle Pierre Bourdieu Sosyolojisi 13
rel becerilerden oluflan kültürel bir sermaye ile donatt›klar›n› belirtir (Marshal,
1999, s. 448). ‹flçi s›n›f› kökenli çocuklar›n ise bu becerileri okulda ö¤renemedik-
lerini, bu nedenle de “tarafs›z gibi görünen okullardaki de¤erlendirmelerin, sosyo-
kültürel becerileri, do¤al yetene¤e ba¤l› eflitsizliklerin sonucuymufl gibi gösteren
statü kazanma hiyerarflilerine dönüfltürerek asl›nda ekonomik eflitsizli¤i” meflrulafl-
t›rd›¤›n› savunur (Marshal, 1999, s. 448).
Bourdieu’ya göre, orta s›n›f mensuplar› çocuklar›na aktard›klar› kültürel serma-
yeyle içinde bulunduklar› konumu (ve dolay›s›yla sistemi) yeniden üretirler. Birey-
ler baflar›ya ulaflmak için baz› kaynaklara ihtiyaç duyarlar ve bu kaynaklar o alan-
da hakim olan simgesel sermayeye denk düfler. Bir alanda mevcut olan simgesel
sermaye hakim s›n›f taraf›ndan belirlendi¤i için simgesel sermayeye sahip olabil-
mek ad›na at›lan her ad›m hakim s›n›f›n pratiklerinin de taklit edilmesini gerektirir
ve bu yolla sistem (özelde de e¤itim sistemi) hakim s›n›f›n lehine yeniden üretilir.
Bu anlamda e¤itim, yeniden üretim ve meflrulaflt›rma noktas›nda önemli bir role
sahiptir. Günümüzde büyük bir kapsay›c›l›¤a sahip olan ve bireyleri belli kültürel
s›n›flar özelinde tek tiplefltirme e¤iliminde olan e¤itim, bu yolla kültürel ve ekono-
mik anlamda meflru (yani yasal) yollarla belli tipolojiler oluflturulmas›na yard›mc›
olur. E¤itimin rolü flöyle de özetlenebilir; aile içi e¤itim arac›l›¤›yla ailenin varolan
sistemden edinmifl oldu¤u habitus bireye ulafl›r, birey okul deneyimlerinin de te-
melini oluflturan bu habitusla e¤itim hayat›n› tamamlar. Ailesinden edindi¤i habi-
tus ile e¤itim sayesinde ö¤rendi¤i bilgiler bireyin okul sonras› deneyimlerini yön-
lendirir. Hayata at›lan birey için çocu¤una aktaraca¤› bu habitus, büyük ölçüde ai-
lesi ve e¤itim kurumu arac›l›¤›yla edindi¤i deneyimlerden oluflur (Özsöz, 2010, s.
37-39). Öznel durumlar›n da ifle dahil olmas›yla uzun vadede habitus dönüflümler
yaflayabilir, ancak k›sa vadede bir sonraki nesle aktar›lan habitus çok büyük de¤i-
fliklikler yaratmaz. ‹yi e¤itim alamayan veya hiç e¤itim görememifl olan bireyler ha-
kim s›n›f pratiklerine ve genel geçer simgesel sermayeye sahip olamayaca¤› için
ekonomik anlamda da her zaman ikincil konumda kalacaklard›r. Böylelikle kültü-
rel sermayeyi hakim s›n›f lehinde flekillendiren e¤itim, ekonomik alan›n (do¤al
olarak ekonomik sermayenin) belirlenmesine de katk› sa¤lam›fl olur.
Bourdieu’ya göre modern endüstri toplumlar›nda en temel karfl›tl›k da kültürel
sermaye ile ekonomik sermaye aras›ndad›r. “Ekonomik sermayenin (servet, gelir,
mal-mülk) da¤›l›m› hiyerarflinin bask›n ilkesi, kültürel sermayenin (bilgi, kültür,
e¤itim) da¤›l›m› ise hiyerarflinin daha az bask›n ilkesidir” ve bu “z›tl›k iktidar ala-
n›n› flekillendirir” (Corcuff, 2007, s. 417). Öyle ki, kültürel sermayesi yüksek ancak
ekonomik sermayesi daha düflük düzeyde olanlar egemen s›n›fta yer almalar›na
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ra¤men “egemen elit içindeki tabi konumlar› iflgal ederler” (Calhoun, 2007, s. 113).
Bu kiflilere verilebilecek örnek toplumun önde gelen entelektüelleri olabilir. Örne-
¤in, tan›nm›fl bir akademisyen, kültürel olarak genifl bir sermayeyeD Ü fi Ü Nve e¤itim anla-
EL‹M D Ü fi Ü N E L ‹ M
m›nda da hat›r› say›l›r bir geçmifle sahip olmas›na ra¤men, ekonomik güçleri do¤-
rultusunda elit kesimin daha az söz sahibi kiflileri aras›nda yer alma riskiyle karfl›
S O R U S O R U
karfl›yad›r.
Burada eklenmesi gereken önemli bir ayr›nt›, hangi tür sermaye olursa D ‹ K Kolsun
AT büyük bir D‹KKAT
sermayeye sahip olman›n her zaman için birçok ayr›cal›k kazand›rd›¤›d›r. Gündelik ya-
flamda ulafl›labilecek yeni bir konum olufltu¤unda (örne¤in bu bir ifl imkan›
S‹ZDEolabilir), bu
N N
SIRA SIRA S‹ZDE
konumlardan ilk haberdar olanlar ve bu konumlara ilk yönelenler (hangi sermaye biçimi
olursa olsun) sermaye bak›m›ndan zengin olanlard›r (Bourdieu, 2006b, s. 395).
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
14 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Bir alandaki dinamizmin temelini de, o alanda hakim olan özgül sermayeye (ya
da konumlara) sahip olma mücadelesi oluflturur. Örne¤in sanat alan›nda herkes
kültürel sermayesi oran›nca, hakim simgesel sermayeye sahip olup, onu kendi is-
tekleri do¤rultusunda dönüfltürme ve yeni bir düzene sokma mücadelesi vermek-
tedir (Bourdieu ve Wacquant, 2003, s. 26). Yani;
Bu noktada simgesel fliddet kavram› önem tafl›r. ‹ktidar, yeniden üretimini -ya-
Simgesel fliddetin bir di¤er ni var olan düzenin devam›n›- sa¤lamak için, fiziksel fliddet içermeyen bir bask›
özelli¤i de egemenlik ve unsuru kullan›r. Bourdieu’nun simgesel fliddet kavram›yla somutlaflt›rd›¤› bu bas-
boyun e¤me iliflkilerinin
sevgi iliflkilerine, iktidar›n k›, bir toplumsal eyleyici üzerinde kendi suç ortakl›¤›yla uygulanan fliddet biçimi-
karizmaya ya da duygusal dir (Bourdieu ve Wacquant, 2003, s. 166). Bu kabul ettirme sürecinde iktidar›n
bir hoflnutluk yaratabilecek
bir cazibeye, yani gönüllü bir elinde bulundurdu¤u bask› araçlar› (ya da baflka bir deyiflle kiflinin ilgili alanda
sömürü iliflkisine iktidarla sorun yaflamaks›z›n baflar›ya ulaflmas›n› sa¤layacak her türlü sermaye)
dönüflmesidir (Bourdieu,
2006a, s. 186). simgesel sermayeyi oluflturur. Farkl› bir alanda, (örne¤in din alan›nda) simgesel
sermayenin içeri¤i farkl› bir boyut kazanacak, ancak simgesel fliddeti sa¤lamas›
ba¤lam›nda yine ayn› ifllevi görecektir. Bir toplumda ekonomik ç›karlar (illusio)
önemli konuma gelmiflken, bir di¤er toplumda kültürel ç›karlar (illusio) önem ka-
zanabilir.
Ayr›ca “simgesel sermaye, biliflsel temelli, yani bilgiye ve baflkalar› taraf›ndan
kabul görmeye dayal› bir sermayedir” (Bourdieu, 2006a, s. 149). Yani bir karfl›l›k-
l›l›k söz konusudur. Bu karfl›l›kl›l›k simgesel sermayenin fliddete dönüflmesi nok-
tas›nda da farkl›l›klar do¤urur; di¤er bir ifade ile simgesel fliddetin boyutunu da
belirler. Çünkü iktidar bu yolla sürekli karfl›tl›klar dayatarak simgesel fliddeti teflvik
edecektir.
D Ü fi Ü N E L ‹ M Sonuç Dolarak
Ü fi Ü N E Ldenilebilir
‹M ki Bourdieu’nun sermaye kavram› günümüz top-
lumlar›n›n analizi aç›s›ndan kritik bir önem arz etmektedir. Nitekim önceki s›-
S O R U n›f aç›klamalar›na
S O R U dayanan kuramlar günümüz toplumlar›n› analiz etme aç›s›n-
dan art›k doyurucu de¤ildir. Günümüzde s›n›flar aras›nda keskin çizgiler bu-
lunmamaktad›r. Bu nedenle Bourdieu’nun sermaye, alan ve habitus kavramla-
D‹KKAT D‹KKAT
r› günümüz karmafl›k toplumlar›n s›n›f yap›s›n› anlamak bak›m›ndan önem ta-
fl›maktad›r.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
1. Ünite - Pratik, Kültür, Sermaye, Habitus ve Alan Teorileriyle Pierre Bourdieu Sosyolojisi 15
SONUÇ
fiu ana kadar ifade edilmeye çal›fl›lanlar özetlenecek olursa; Bourdieu toplumsal, s›-
n›flar aras›ndaki çat›flmay› aç›klayabilmek için farkl› alanlar belirler. Bu alanlar mev-
kiler aras› iliflkilerden oluflur ve güce göre flekillenirler. Bu gücün da¤›l›m› da ser-
mayelerin da¤›l›m›na göre de¤iflir. Sermayeler ekonomik, toplumsal, kültürel (ve
ilerleyen aflamada simgesel) olmak üzere dört farkl› bafll›kta ele al›n›rlar. Öz olarak
ekonomik sermaye, ekonomik kaynaklar anlam›na gelir. Toplumsal sermaye, top-
lum içerisindeki iliflkiler bütününü yans›t›r. Kültürel sermaye ise e¤itim yoluyla ö¤-
renilmifl tüm kabulleri, davran›fl kal›plar›n›, k›sacas› toplumun özünü içerir. Simge-
sel sermaye; içerisinde her sermaye türünün izlerinin görülebilece¤i, sahip olunan
simgesel de¤erler bütünüdür. Tüm bu dinamikler arac›l›¤›yla flekillenen sistemin
yeniden üretimini sa¤layan dinamik ise yukar›da tan›m› verilen habitustur.
Sözü edilen bu kavramsal çerçeveyle Bourdieu salt yap›y› ve salt bireyi (ya da Klasik nesnelli¤in kesin
ifadelerinden kas›t her türlü
eyleyiciyi) ele alan ve bu yolla her iki etkenden birisini edilgen konuma yerleflti- bireysel ve öznel etkinin göz
ren makro ve mikro kuramlardan önemli bir kopufl sergiler. 1990’larda büyük bir ard› edildi¤i ifadelerdir.
çeflitlili¤e sahne olan kültürel çal›flmalara önemli bir katk› sa¤layan Bourdieu me-
todolojisi bu haliyle klasik nesnelli¤in kesin ifadelerinden kaç›n›lmas›na imkan ta-
n›r (D’andrea ve Robbins 2000, s. 227).
Bireyin özgürleflimi ve adaletin temini için sosyologlara önemli bir misyon yük-
leyen Bourdieu, onlara kullan›fll› bir metot sunma çabas›ndad›r. Çünkü, ona göre
sosyologlar görülmesi istenmeyen gerçeklere dikkat çeken aktivistlerdir ve bunu
yapabilmenin yolu da incelenen olgu veya nesnenin içinde bulundu¤u tarihsel,
kültürel, ekonomik ve toplumsal tüm düzeylerde ele al›nmas›ndan geçmektedir.
Sosyologlar bu sayede (düflünümsel metodolojiyi de kullanarak) kendi konumlar›-
n› dahi sorgulamaya açma erdemini gösterebilmelidirler (Nice 1995, s.49-52). K›sa-
ca belirtmek gerekirse Bourdieu, sosyologlara hem yap›y› hemde SIRA S‹ZDEeyleyeni ihmal SIRA S‹ZDE
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
etmeyen ve dikotomik aç›klamalardan kaç›nan, yap›n›n inflac›l›¤›n› ön plana ç›ka-
ran bir metodolojik anlay›fla sahip olmalar›n› önermektedir. Araflt›rmac›n›n nesne-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
si ile kurdu¤u iliflkide kendisininde oyunun bir parças› oldu¤›nu D Ü figöz
Ü N E Lard›
‹ M etmeme- D Ü fi Ü N E L ‹ M
si gerkti¤ini vurgulamaktad›r. Araflt›rmac›n›n inceledi¤i olay ya da olguyla ilgili ola-
rak her türlü etkeni gözden geçirmesi, yap› ve birey aras›ndakiS karfl›l›kl›l›¤›
O R U hesa- S O R U
S O R U S O R U
ba katmas› ve çal›flmas›n›n her aflamas›n› sürekli geri dönüfller yaparak s›namas›.
D‹KKAT D‹KKAT
Önemli oldu¤u halde düflünümselli¤in kullan›lmamas› entelektüelin D ‹ toplumdaki
KKAT yerini D‹KKAT
tart›flmaya açmaktan kaç›nma çabas› olarak da yorumlanmaktad›r (Çe¤in, 2007, s. 511).
N
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Bir çeflit siyasal konformizm olan bu durumla ba¤lant›l› olarak entelektüelleri
SIRA S‹ZDE medyayla
N
SIRA S‹ZDE
ilgili de uyaran Bourdieu, bu konformizmden hareketle televizyona ç›kman›n mühim bir
özerklik yitimine sebep oldu¤unu, bunun da televizyonda konunun, iletiflim koflullar›n›n
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
ve zaman›n dayat›lm›fl olmas›ndan kaynakland›¤›n› belirtir (Bourdieu, 1997, s. 20).
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Özet
N
A M A Ç
Bourdieu’nun salt yap›y› veya salt bireyi temele N
A M A Ç
Bourdieu’nun teorik ve metodolojik çerçevesini
1 alan sosyolojik yaklafl›mlara getirdi¤i elefltirileri 4 oluflturan temel kavramlar› tan›mlamak.
aç›klamak. Bourdieu, kavram tan›mlar›n› ve metot önerileri-
Bourdieu, yap›n›n bireyi etkiledi¤ini söyleyerek ni, teori ve metodoloji aras›nda bir karfl›tl›k be-
salt yap›y› temele alan ve bireyin yap›y› olufltur- lirtmeden yapar. Yani ona göre saha çal›flmas› ile
du¤unu söyleyerek bireyi temele alan her türlü ona bilgi deste¤i sa¤layan kuram aras›nda birlik-
görüflü elefltirir. Bunun sebebi yap› ya da birey- telik olmal›d›r. Sosyolojik bir araflt›rmay› sa¤l›kl›
den birisini öne ç›karman›n, öne ç›kar›lmayan bir flekilde yapabilmek için incelenen nesnel ya-
di¤er kavram› göz ard› etmeyi beraberinde getir- p› ve öznel durumlar (yani bireyler) dönüfllü bir
mesi ve bu durumun da yap›lan araflt›rmalarda biçimde incelenmelidir. Bu dönüfllülük Bourdie-
birçok önemli olay ve olguyu görmemizi engel- u’nun düflünümsel sosyolojisinin sahada da uy-
lemesidir. gulanmas› demektir. Yani yap›y› etkileyen birey-
leri ve bireylerin pratiklerini ve zihinsel yap›lar›-
N
A M A Ç
Düflünümselli¤in sosyolojik araflt›rmalara sa¤la-
n› etkileyen yap›y›, önceki aflamalara dönüfller
yaparak ve araflt›rmay› sürekli s›nayarak incele-
2 yaca¤› katk›lar› aç›klamak.
mektir. Araflt›rmam›z› her nerede yap›yorsak ora-
Düflünümsellik incelenen olay veya olguyla ilgi-
daki nesnel ve öznel durumlar ile incelemenin
li her türlü ayr›nt›y› sürekli geri dönüfller yaparak
yap›ld›¤› ana kadarki tarihsel arka plan› ve ayn›
düflünmek anlam›nda kullan›l›r. Örne¤in, bir flid-
zamanda da incelemekte oldu¤umuz alan›n di-
det suçu incelenecekse, o suçun gerçekleflti¤i
¤er alanlarla olan ba¤lant›lar›n› göz önünde bu-
co¤rafi ortam, orada yaflayanlar›n kültürel pratik-
lundurmam›z gerekir. Bu aflamada ise o alanda
leri, mekan›n tarihsel geçmifli vb. gibi olaya etki
karfl›laflaca¤›m›z kavramlar devreye girer. Bour-
edebilecek her türlü etkene dikkat edilmeli ve dieu, toplumsal yaflam› bir mücadeleler alan›
bunu yaparken de araflt›rman›n geride kalan afla- olarak görür. Bu alanda bireyler ekonomik, top-
malar›nda yap›lm›fl olmas› muhtemel yanl›fll›kla- lumsal ve kültürel sermayelerin bileflkesi olarak
r›n giderilmesi için her aflaman›n sürekli gözden tan›mlayabilece¤imiz bir simgesel sermayeyle
geçirilmesi gerekmektedir. Bu flekilde yap›lm›fl farkl› konumlar al›rlar. Bu konumlar habitus ad›-
bir araflt›rma durumun anlafl›lmas› için araflt›rma- n› verdi¤imiz belirli tutum, e¤ilim ve davran›fl
c›ya genifl bir çerçeve sunacakt›r. kal›plar›n› da beraberinde getirir. Bireyler eylem-
N
leriyle hem yap›n›n devaml›l›¤›n› -yani yeniden
Yap›-birey ikili¤ini aflmak için öne sürdü¤ü tav- üretimini-, hem de yap›ya do¤rudan etki ederek
A M A Ç
N
birlikte ele al›nmas› gerekti¤ini vurgular. Yap› ve
birey aras›ndaki bu dönüfllü (ya da gidifl-geliflli) Bourdieu’nun sosyologlara biçti¤i rolü de¤erlen-
A M A Ç
Kendimizi S›nayal›m
1. Bourdieu’nun, önerdi¤i yöntemi uygularken veya 4. Bourdieu’nun, alan kavram› ile Weber’in çal›flmalar›
anlat›rken s›k s›k önceki örneklerine dönerek hat›rlat- aras›ndaki iliflki ile ilgilisi afla¤›daki ifadelerden hangisi
malar ve tekrarlar yapmas›yla ilgili afla¤›daki ifadeler- do¤rudur?
den hangisi do¤rudur? a. Weber, alan kavram›n› tamamen yanl›fl kullan-
a. Tekrara düflmek kaç›n›lmaz bir durumdur ve bu- m›flt›r ve bu yüzden kavramla ilgili bir düzelt-
nu avantaja çevirmek gerekir. meye ihtiyaç duyulmufltur.
b. Tekrara düflmek üzerinde çok çal›fl›larak gideri- b. Alan kavram› ve teorisi oldu¤u gibi Weber’den
lecek bir yanl›fll›kt›r. al›nt›lanm›flt›r.
c. Tekrar ve hat›rlatmalar ö¤renmeyi kolaylaflt›r›r c. Bourdieu’ya göre alan kavram› Weber’in teori-
ve araflt›rmay› güçlendirir, okuyucu ya da dinle- sinde yer almayan büyük bir eksikliktir.
yicinin sözü edilen her fleyi bildi¤ini veya o ko- d. Bu kavram hem Weber’e karfl› hem de Weber
nuya dair bir önbilgisi oldu¤unu varsayamay›z. ile, yani Weber’den etkilenilerek ancak yerine
d. Karfl›n›zdaki kifli anlatacaklar›n›zla ilgili önce- göre Weber elefltirilerek kurulmufltur.
den bilgi sahibi olmal›d›r, geriye dönük hat›rlat- e. Bourdieu Weber’den etkilenmifl olmas›na ra¤-
malar yaparak vakit kaybetmemek gerekir. men alan kavram›n› tamamen Weber’den ba-
e. Sürekli tekrarlar yoluyla totoloji yapmak ö¤reti- ¤›ms›z olarak tan›mlam›flt›r.
cidir.
5. Alanla ilgili afla¤›daki ifadelerden hangisi do¤rudur?
2. Afla¤›dakilerden hangisi düflünümsellikle ilgili do¤- a. Bourdieu’da alan içerdiklerinden ba¤›ms›z bir
ru tan›mlardan biridir? gerçekliktir.
a. Düflünümsellik pratik ve kuramdan yaln›zca bi- b. Alan hem simgesel mekanizmalar taraf›ndan d›-
risine odaklanmakt›r. flar›dan s›n›rland›r›lan, hem de eyleyiciler tara-
b. Düflünümsellik pratik ve kuram aras›ndaki dö- f›ndan üzerinde mücadele edilen iki boyutlu bir
nüflümlü süreçtir. yap›d›r.
c. Düflünümsellik incelenen olay veya olgunun c. Alan Bourdieu’nun teorisinin temelinde yer al-
kavramsallaflt›r›lmas› sürecidir. mas›na ra¤men net olarak tan›mlamad›¤› soyut
d. Düflünümsellik bir alanda baflar›ya ulaflmak için bir varsay›md›r.
elde edilmesi gereken yetidir. d. D›fl dinamikler ve etkenler alan üzerinde etkiye
e. Düflünümsellik araflt›rmac›n›n ele ald›¤› konu sahip de¤ildirler.
hakk›nda yarg›lar›n› flekillendiren pratik bilgile- e. Eyleyiciler eylemleri arac›l›¤›yla mücadele alan-
rin tümüne verilen add›r. lar›ndan özgürleflme e¤ilimindedirler.
3. Habitus’un alanla olan iliflkisi ile ilgili afla¤›daki ifa- 6. Bir alan›n oluflum aflamalar› afla¤›dakilerden hangi-
delerden hangisi do¤rudur? sinde do¤ru s›rayla verilmifltir?
a. Alan habitusu flekillendirir ve dayat›r, habitus a. Özerkli¤in kazan›lmas›, ‹kici yap›n›n ortaya ç›k-
edilgen konumdad›r. mas›, Simgesel sermayenin oluflmas›.
b. Alan habitusu yap›land›rma e¤ilimindeyken, ha- b. Özerkli¤in kazan›lmas›, Simgesel sermayenin
bitus da alana dair alg›y› yap›land›rma e¤ilimin- oluflmas›, ‹kici yap›n›n ortaya ç›kmas›.
dedir. c. ‹kici yap›n›n ortaya ç›kmas›, Simgesel sermaye-
c. Habitus alan› belirler ve s›n›rlar›n› çizer, alandan nin oluflmas›, Özerkli¤in kazan›lmas›.
ba¤›ms›zd›r. d. Simgesel sermayenin oluflmas›, ‹kici yap›n›n or-
d. Habitus ve alan yerine göre birbirlerinin yerine taya ç›kmas›, Özerkli¤in kazan›lmas›.
geçebilen iki ayr› dinamiktir. e. ‹kici yap›n›n ortaya ç›kmas›, Özerkli¤in kazan›l-
e. Habitusun oldu¤u yerde alandan, alan›n oldu¤u mas›, Simgesel sermayenin oluflmas›.
yerde habitustan söz edilemez.
18 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
S›ra Sizde 3 ALLAN, K. (2006). Conptemporary Social and
Her alan›n s›n›rlar› kendi iç mant›¤›na göre çizilir. Bu Sociological Theory, Visualizing Social Worlds,
s›n›rlar baflkalar›n› d›fllayan ve soyut bir aidiyet dayatan Thousand Oaks, California: Pine Forge Press.
yap›dad›rlar. Böylelikle alan kendi iç yap›s›n› koruma BOURDIEU, P. (1984). Distinction, A social critique of
e¤ilimi gösterirken d›flar›dan alana dahil olan ya da ol- the judgement of taste, Translated by R. Nice,
mak isteyenler alandaki iktidar› elde etme mücadelesi Cambridge, Massachusetts: Harvard University
arac›l›¤›yla dönüflüme yol açarak s›n›rlar›n tan›mlar›n› Press.
ve içeriklerini de¤ifltirirler. BOURDIEU, P. (1997). Televizyon Üzerine. Çeviren:
Turhan Ilgaz, ‹stanbul: Yap› Kredi Yay›nlar›.
S›ra Sizde 4 BOURDIEU, P. (2002). “On Marriage Strategies”
Habitus, yaln›zca pratikleri ve pratiklerle ilgili alg›lar› Population and Development Review. Say›: 28/3,
organize eden bir yap›laflt›ran yap› de¤il, ayn› zamanda New York: Population Council.
yap›laflm›flta bir yap›d›r. Habitus kavram› içinde bulun- BOURDIEU, P. (2003). The Logic Of Practice. Çevi-
du¤u s›n›fa iflaret eder. Bireyin sahip oldu¤u al›flkanl›k- ren: Richard Nice, Cambridge: Polity Press.
lar, yatk›nl›klar/e¤ilimler anlam›na gelmektedir. Yap›- BOURDIEU, P. (2005). Hukukun Gücü: Yasal Alan›n
s›nda kal›c›l›k oldu¤u kadar bunlar› dönüfltürüp de¤ifl- Sosyolojisine Do¤ru. Çeviren: Sibel Demir, Ankara:
tirme kapasitesini de içerir. Ancak birey sahip oldu¤u Kalan Yay›nlar›.
sermayeler arac›l›¤› ile bu al›flkanl›k ve yatk›nl›klar›n› BOURDIEU, P. (2006a). Pratik Nedenler: Eylem Ku-
dönüfltürme amac›n› tafl›r. Dolay›s› ile birey hem yap›- ram› Üzerine. Çeviren: Hülya U¤ur Tanr›över, ‹s-
laflm›fl bir s›n›flaman›n içerisinden gelmekte hem de ya- tanbul: Hil Yay›n.
p›laflma sürecinde olan bir s›n›flamay› infla etmektedir. BOURDIEU, P. (2006b). Sanat›n Kurallar›: Yaz›nsal
Alan›n Oluflumu ve Yap›s›, Çeviren: N. Kamil Se-
S›ra Sizde 5 vil, ‹stanbul: Yap› Kredi Yay›nlar›.
Bourdieu’nun dört farkl› sermayeden söz etmektedir. BOURDIEU, P. (2007). “Viva La Crise!: Sosyal Bilimde
Buna göre ekonomik sermaye (mal ve hizmet ürünleri- Heterodoksi ‹çin”, içinde: Güney Çe¤in, Emrah
ni kullanabilen araçsal nesneler ve para) gibi verimli Göker, Alim Arl›, Ümit Tatl›can (der.) Ocak ve
mülkiyeti; toplumsal sermaye grup iliflkileri, sosyal ilifl- Zanaat: Pierre Bourdieu Derlemesi. ‹stanbul:
ki a¤lar› ve pozisyonlar›; kültürel sermaye kifliler aras› ‹letiflim Yay›nlar›.
informal beceriler, al›flkanl›klar, tarzlar, dili kullanma BOURDIEU, P. ve WACQUANT, Loic J. D. (2003). Dü-
biçimi, e¤itimsel baflar›lar, zevk ve be¤eniler, yaflam flünümsel Bir Antropoloji ‹çin Cevaplar, Çevi-
tarz›n›; simgesel sermaye ise di¤er üç sermaye türünün ren: Nazl› Ökten, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›.
düzenlemelerini ve de¤iflken seviyedeki yasal durumla- BOURDIEU, P. (1995). Sociology in Question,
r›n›n kullan›mlar›n› içerir. Bu sermaye kavramlar› için- Translated By R. Nice, London: Sage Pub.
de kültürel sermaye habitus kavram› ile yak›ndan ilgili- CALHOUN, C. (2007). “Bourdieu Sosyolojisinin Ana
dir. Habitus bireyin yatk›nl›klar› anlam›na gelmekte ve Hatlar›”, içinde: Güney Çe¤in, Emrah Göker, Alim
geçmiflten getirilen al›flkanl›klarla ba¤lant›l› oldu¤u gö- Arl›, Ümit Tatl›can (der.) Ocak ve Zanaat: Pierre
rülmektedir. Dolay›s› ile kültürel sermaye ile habitus Bourdieu Derlemesi. ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›.
kavramlar› iç içe geçerek, bireyin içinde bulundu¤u s›- CORCUFF, P. (2007). “Habitustan Hareketle: Kolektife
n›f› belirleyen önemli bir ölçüt oluflturur. Meydan Okuyan Tekil”, içinde: Güney Çe¤in, Em-
rah Göker, Alim Arl›, Ümit Tatl›can (der.) Ocak ve
Zanaat: Pierre Bourdieu Derlemesi. ‹stanbul: ‹le-
tiflim Yay›nlar›.
CROSSLEY, N. (2001). “The Phenomenological Habitus
and Its Construction”, Theory And Society. Say›:
30/1, Berlin: Springer.
20 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
ÇE⁄‹N, G. (2007). “Muhalif Bir Entelektüelin Büyü Bo- WACQUANT, Loic J. D. (2007). “Pierre Bourdieu: Haya-
zumu: Bourdieu ve Entelektüeli Sorunsallaflt›rmak”, t›, Eserleri ve Entelektüel Geliflimi”, içinde: Güney
içinde: Güney Çe¤in, Emrah Göker, Alim Arl›, Ümit Çe¤in, Emrah Göker, Alim Arl›, Ümit Tatl›can (der.)
Tatl›can (der.) Ocak ve Zanaat: Pierre Bourdieu Ocak ve Zanaat: Pierre Bourdieu Derlemesi. ‹s-
Derlemesi. ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›. tanbul: ‹letiflim Yay›nlar›.
D’ANDREA, V., ROBBINS, P. (2000). “British Sociology”,
içinde Edgar F. Borgatta, Rhonda Montgomery (ed.)
Encylopedia of Sociology Second Edition, New
York: Macmillan Reference.
DEER, C. (2008). Pierre Bourdieu, Key Concepts, Ed.
M. Grenfell, Durham: Acumen Publishing Limited.
ELLIOT, A.& RAY, L. (2003). Key Contemporary
Social Theorists. Oxford: Blackwell Publishing.
ELLIOT A. (1999). Contemporary Social Theory,
Madlen, Massachusetts: Blackwell Publisher.
GÖKER, E. (2007). “Ekonomik ‹ndirgemeci mi
Dediniz?”, içinde: Güney Çe¤in, Emrah Göker, Alim
Arl›, Ümit Tatl›can (der.) Ocak ve Zanaat: Pierre
Bourdieu Derlemesi. ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›.
GÜÇLÜ, A. ve Di¤erleri (2003). Felsefe Sözlü¤ü, Anka-
ra: Bilim ve Sanat Yay›nlar›.
MARSHALL, G. (1999) Sosyoloji Sözlü¤ü, Ankara: Bi-
lim ve Sanat Yay›nlar›.
ÖZSÖZ, C. (2009). Pierre Bourdieu Sosyolojisi ve
Simgesel fiiddet, Yay›nlanmam›fl.
Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Hacettepe Üniversitesi.
SAN, C. (1971). Max Weber’de Hukukun ve Meflru
Otoritenin Sosyolojik Analizi. Ankara: Ankara ‹k-
tisadi ve Ticari ‹limler Akademisi Yay›nlar›, No. 47.
TATLICAN, Ü., ÇE⁄‹N, G.(2007). “Bourdieu ve Gid-
dens: Habitus veya Yap›n›n ‹kili¤i”, içinde: Güney
Çe¤in, Emrah Göker, Alim Arl›, Ümit Tatl›can (der.)
Ocak ve Zanaat: Pierre Bourdieu Derlemesi. ‹s-
tanbul: ‹letiflim Yay›nlar›.
TURNER, J. A. (2003). The Sutructure of Sociological
Theory, United States: Thomson Wadsword.
TÜRK, B. (2007). “Bourdieu ve Söylem Tart›flmalar›”,
içinde: Güney Çe¤in, Emrah Göker, Alim Arl›, Ümit
Tatl›can (der.) Ocak ve Zanaat: Pierre Bourdieu
Derlemesi. ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›.
ÜNAL, A. Z. (2004). Sosyal Tabakalaflma Ba¤lam›nda
Pierre Bourdieu’nün Kültürel Sermaye Kavra-
m› (Yay›nlanmam›fl Doktora Tezi), Ankara: Hacet-
tepe Üniversitesi.
WACQUANT, Loic J. D. (2003) “Düflünümsel Bir Antro-
poloji ‹çin Cevaplar’a Girifl”, içinde Düflünümsel
Bir Antropoloji ‹çin Cevaplar. Çeviren: Nazl› Ök-
ten, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›.
2
SOSYOLOJ‹DE YAKIN DÖNEM GEL‹fiMELER
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Jürgen Habermas’›n genel yaklafl›m›n› aç›klayabilecek,
N
Habermas’›n çal›flmalar›nda kamusall›¤›n önemini aç›klayabilecek,
N
Habermas’›n bilgi formlar›n› s›ralayabilecek,
N
Habermas’›n meflruiyet krizi kavram›n› tan›mlayabilecek,
Habermas’›n sosyal teorisini özetleyebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Modernite • Araçsal Ak›l
• Kamusall›k • ‹letiflimsel Ak›l
• Meflruiyet Krizi • Sistem
• Amaçsal Eylem • Yaflant›-Dünyas›
• ‹letiflimsel Eylem
‹çindekiler
di¤er eserleri aras›nda Bilgi ve ‹nsansal ‹lgiler (1997), Sosyal Bilimlerin Mant›¤› Üze-
rine (1998), Rasyonel Bir Topluma Do¤ru (1992), “‹deoloji” Olarak Teknik ve Bilim
(2004), Bölünmüfl Bat› (2007), Do¤alc›l›k ve Din Aras›nda-Felsefi Denemeler (2009)
yer almaktad›r.
Ona göre kamusall›k, 18. yüzy›lda Avrupa’da kapitalizmin geliflimi ile birlikte
yükselen bir s›n›f olarak burjuvazinin kamusal iletiflim alan› olarak, yani bir burju-
va kamusall›¤› olarak ortaya ç›kt›. “Burjuva toplumunda kamu, kendisini ilkin ka-
musal topluluk olarak bir araya gelmifl özel flah›slar suretinde ortaya koyar” (Haber-
mas, 1962: 93). Baflka bir ifadeyle, kamusall›k, devlete ait resmi olmayan bir alan
olarak 18. yüzy›lda devlet ile toplumun burjuva kesimi aras›nda ortaya ç›kt›. Haber-
mas için burada önemli olan nokta kamusall›¤›n eflit koflullarda ve hür bir iradeyle
fikir al›flveriflinde bulunmak ve tart›flmalara kat›lmak için gerekli olan iletiflim koflul-
lar›n›n sa¤land›¤› bir alanda flekillenmesi ve yöneticileri meflrulu¤a zorlayan eleflti-
rel bir kamuoyu olarak ortaya ç›km›fl olmas›yd›. Habermas, bu kamusal toplulu¤un
üyelerinin kahvehaneler ve benzeri mekanlarda ve görece özgür dergi, gazete ve
günlük bas›nda düflünen, ak›l yürüten bir kesim olarak nas›l ortaya ç›kt›¤›n› ve ne-
ticede yasaklay›c› hükümleri kamuoyu önünde nas›l meflrulaflmaya zorlad›klar›n›,
bir anlamda yönetimin meflrulu¤u üzerinde kamusall›¤›n nas›l bir kontrol mekaniz-
mas› olarak ifllev görmeye bafllad›¤›n› anlat›r (Habermas, 1962: 90).
Habermas, daha sonra da, kamusall›¤›n nas›l dönüfltü¤ünü irdeler. Habermas ka-
musall›¤›n yap›sal dönüflümünü iletiflim a¤›n›n ticarileflmesi, bürokratikleflmenin ve
devlet müdahalecili¤inin artmas› gibi temel dönüflümler çerçevesinde analiz eder. Bu
süreçte kamusal toplulu¤un tutarl›l›¤›n› sa¤layan kurumlar, baflta bas›n olmak üzere,
sars›lmaya ve ifllevlerini yitirmeye bafllam›flt›r. ‹letiflim a¤›n›n ticarileflmesi ve özgür
bas›n›n sermayenin ç›karlar›na hizmet etmeye bafllamas›yla birlikte ak›l üreten kamu-
sal topluluk kültür tüketicilerine dönüflmeye bafllar (Habermas, 1962: 279). Televiz-
yon, radyo, gazeteler, dergiler ve romanlar gibi yaz›l› ve görsel bas›n elefltirel ve öz-
gürlefltirici iletiflim araçlar›ndan çok ba¤›ml›l›k yarat›c› tüketim ürünlerine dönüflür.
Kültür endüstrisinin kitle iletiflim araçlar›nca kamusal olarak yay›lan ürünleri ak›l yü-
rüten kamusal toplulu¤u al›c› konumundaki dinleyen, seyreden ancak konuflma ve
karfl› ç›kma flans› olmayan tüketicilere dönüfltürür (Habermas, 1962: 291). Böylelikle
elefltirel teorinin önde gelen temsilcilerinin de sözünü etmifl olduklar› kültür endüstri-
si taraf›ndan düflünmeyen ve elefltirmeyen bir kamu yarat›lm›fl olur. Neticede kamu-
sall›k özerkli¤ini, elefltirelli¤ini, ak›l yürütme ve düflünce üretme ifllevlerini, k›sacas› si-
vil toplum ile devlet aras›ndaki arac›l›k ifllevini yitirmekle kalmaz, kamusal kanaatler
yerine “alk›fla amade bir ruh halinin” hakim oldu¤u kolayca yönlendirilebilen, öngö-
rülebilen ve manipüle edilebilen bir kamuoyu haline dönüflür (Habermas, 1962: 354)
Ancak yine de Habermas elefltirel teorinin önde gelenlerinden farkl› olarak ka-
ramsarl›¤a tamamen teslim olmadan çökmüfl olan kamusall›¤›n yeniden geniflleti-
lebilece¤ini ve özellikle karmafl›k, ço¤ulcu toplumlarda demokratikleflme sürecin-
de yaflanan sorunlar›n çözümü sürecinde kamusal bir iletiflim temeli oluflturulabi-
lece¤ini düflünür. Bu noktada da geç kapitalist toplumlarda sosyo-kültürel yaflam
alan›n›n özgürleflmesi talebiyle ortaya ç›kan yeni toplumsal hareketlerin kamusal
alan›n geliflip genifllemesinde önemli bir rol oynayaca¤›n› düflünür.
SIRA S‹ZDE Habermas SIRAdahaS‹ZDEsonraki çal›flmalar›nda kamusall›¤›n dönüflümüyle ilgili düflünce-
lerini gözden geçirerek yumuflatsa da bu çal›flmada kamusall›¤›n dönüflümü ile ilgi-
D Ü fi Ü N E L ‹ M li dile getirdi¤i kayg›lar›n›n kariyeri boyunca yapt›¤› tüm çal›flmalara yans›d›¤› öne
D Ü fi Ü N E L ‹ M
sürülür (Edgar, 2006:124). Giddens da Habermas’›n çal›flmalar›n›n genifl bir ilgi uyan-
d›rmas›nda özellikle kamusall›¤›n geniflletilmesine ve tart›flman›n teflvik edilmesine
S O R U S O R U
yönelik bu ilgisinin önemli bir rol oynad›¤›n› düflünmektedir (Giddens, 1987: 225).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
2. Ünite - Tamamlanmam›fl Bir Proje Olarak Modernite: Jürgen Habermas 27
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Biliflsel ilgiler insan türünün hayatta kalmas›n›n koflulu olarak insanlar› fiziksel dünya,
sosyal dünya ve siyasal güç kullanma konusunda bilgi oluflturmaya teflvik eder (Edgar,
2006: 10). AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
28 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
gi formu ile ona karfl›l›k gelen teknik ilgi/ç›kar materyal dünyada çal›flma/emek
olarak tan›mlanabilecek bir eylem ya da deneyim alan› ile iliflkilidir (Habermas,
1968: 373-74; Scott, 1995: 232; Edgar, 2006: 10). Habermas, empirik-analitik bilgi-
nin gereklili¤ini kabul etmekle beraber tek yönlü oldu¤unu savundu¤u pozitivist
bilim anlay›fl›n› reddeder. Ona göre pozitivizm, kavramsal olarak infla edilen bir
gerçeklikten ziyade d›fl dünyada verili bir gerçeklik varsay›m›ndan hareket etmek-
te ve de analitik-bilimsel bilginin insanlar›n maddi koflullar›n› kontrol etmek ama-
c›yla bizzat insan eylemi taraf›ndan üretildi¤i gerçe¤ini göz ard› etmektedir (Scott,
1995: 232). Habermas bu nedenle pozitivizmi ad›na bilimcilik (scientism) dedi¤i
yayg›n bir kan›n›n oluflmas›na yol açt›¤›n› savunarak elefltirir.
N N
SIRA S‹ZDE ÜçüncüSIRA bilgiS‹ZDE
formu ise elefltirel bilgi olup bu ayn› zamanda Frankfurt Okulu ile
Habermas’›n benimsedi¤i bir bilgi sistemidir (Ritzer, 1996: 291). Di¤er iki bilgi sis-
teminden farkl› olarak elefltirel bilgi, temel olarak ezilenlerin özgürlü¤ü/kurtuluflu
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
ile ilgilidir ve tahakküm (domination) olarak tan›mlanabilecek bir eylem ya da de-
neyim alan› ile iliflkilidir (Habermas, 1968: 375-76; Scott, 1995: 232). “Emek ve et-
kileflim ideoloji ve aldat›c› inançlar taraf›ndan yap›land›r›ld›¤›nda sistematik olarak
K ‹ T A P K ‹ T A P
çarp›t›l›r; özgürlefltirici bilgi insanlar› ideoloji ve yanl›fllardan kurtarmaya yönelik
eylemleri bilgilendirir ve bu da insanlar›n kendilerini gelifltirme ve özerklik kazan-
malar›na yard›mc› olabilir” (Scott, 1995: 233).
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Neticede Habermas bu çal›flmas›nda insanlar›n ortaklafla sahip olduklar› üç bi-
Habermas’›n çal›flmalar›nda liflsel ilgi saptar:
bu üç temel teknik, pratik ve a. çevremizi tan›maya ve denetlemeye çal›fl›rken ortaya ç›kan ve bizi ampirik
kurtar›c› ilgiler s›ras›yla
‹ N T bilimlerinin,
do¤a E R N E T sosyal bilimlere
‹ N T E Ryönelten
NET teknik ilgi,
bilimlerin ve elefltirel b. birbirimizi anlayabilmek ve birlikte çal›flabilmek için ihtiyaç duydu¤umuz ve
teorinin özgürlefltirici
/kurtar›c› siyasetinin bizi hermeneutik bilimlere yönelten pratik ilgi
geliflimini ve flekilleniflini c. anlama ve iletiflim kurma esnas›nda çarp›tmalardan kurtulma ihtiyac›m›z›
mümkün k›lar (Edgar, 2006:
10).
yans›tan ve bizi psikanaliz gibi elefltirel bilimlere yönelten kurtar›c› ilgi
(Marshall, 1999: 180-81).
2. Ünite - Tamamlanmam›fl Bir Proje Olarak Modernite: Jürgen Habermas 29
Kaynak: John Scott, Sociological Theory, 1995, s.232; Quentin Skinner, Ça¤dafl Temel
Kuramlar, 1991, s.134.
Bilgi kuram›ndaki bilgi formlar›na paralel olarak araçsal eylem; rasyonel bir
araç-amaç iliflkisi izleyen, empirik-analitik bilgi yönelimli ve somut düzlemde emek
ile iliflkilendirilmifl bir eylem tipidir. ‹letiflimsel eylem ise normlar taraf›ndan yap›-
land›r›lan, tarihsel-hermeneutik bilgi yönelimli, somut düzlemde ise toplumsal et-
kileflim ile iliflkilendirilmifl bir eylem tipidir. Dil ise hem araçsal hem de iletiflimsel
eylem tiplerinin oluflumunda yer alan, anlamlar›n söylemsel olarak infla edilmesin-
de kilit rolü oynayan araçt›r (Scott, 1995: 234). Habermas özellikle son dönem ça-
l›flmalar›nda dil kullan›m›na çok daha büyük bir önem verir ve bu durumu kendi-
si de “dile-dönüfl” olarak nitelendirir (Edgar, 2006: 77).
Habermas sistem teorisi temelinde gelifltirdi¤i toplumsal evrim sürecinde toplu-
mun genel yap›s›n› ekonomi politik ve “kurumsal çerçeve” olmak üzere birbirine
ba¤l› iki alt sistemden oluflan bir sistem olarak çözümler. Bu çözümlemede araçsal
eylem ve emek ekonomi politi¤i yap›land›r›r; iletiflimsel eylem ve etkileflim ise ai-
le, akrabal›k ve benzeri iliflkilerden oluflan kurumsal çerçeveyi oluflturur (Scott,
1995: 235). Ne var ki Marksist sosyal teoriyi yeniden infla etmeye çal›flan bir düflü-
nür olmas›na ra¤men Habermas’›n bir bütün olarak toplumun oluflumunda norma-
tif kurumsal çerçeveye öncelik verdi¤i vurgulan›r (Scott, 1995: 235-36).
fiekil 2.1
Eylemler ve Sosyal
Sistem Analitik Eylem Tipi Somut Eylem Tipi Sosyal Sistem
Araçsal eylem Toplumsal emek Ekonomi ve devlet
Kaynak: John Scott,
Sociological
Theory, 1995, Dil
s.235.
‹letiflimsel eylem Toplumsal etkileflim Kurumsal çerçeve
büyük ölçüde revize etti¤i bilinmektedir (Edgar, 2006: 128). Buna göre Weber ras-
yonel düflünmenin alabilece¤i tek formun araçsal ak›lsall›k (rasyonalite) olmad›¤›-
n› belirtmekle birlikte araçsal akl›n kapitalist toplumlar›n kültürel ve kurumsal ör-
gütlenmesinde giderek daha da dominant hale geldi¤ini hatta kabul gören tek ak›l-
c›l›k biçimine dönüfltü¤ünü vurgular (Edgar, 2006: 74). Bu nedenle Weber çal›flma-
lar›nda daha çok araçsal rasyonalite üzerinde yo¤unlafl›r. Habermas ise araçsal ras-
yonalitenin toplumsal yaflam üzerinde teknik bir kontrole dönüflen etkileri konu-
sunda Weber’e kat›lmakla birlikte ondan farkl› olarak modern dünyan›n araçsal
rasyonalite taraf›ndan tamamen tahrif edilmesinin mümkün olmad›¤›n› savunur ve
bu nedenle rasyonel düflünmenin alabilece¤i di¤er formlar üzerinde yo¤unlafl›r
(Edgar, 2006: 128).
Gerçekten de Habermas son dönemin en önemli çal›flmas› ‹letiflimsel Eylem Ku-
ram›’nda, Weber’ in rasyonelleflme kuram›n›n, özellikle kapitalist modernleflme
sonucunda ortaya ç›kan toplumsal patolojilerin aç›klanmas› konusundaki önemini
vurgulamakla birlikte bu kuram›n belirli sorunlar içerdi¤ini ve günümüzde iyileflti-
rilmifl bir kavramsal çerçeveyle yeniden yap›land›r›lmas› gerekti¤ini savunur. Ha-
bermas, Weber’ in rasyonelleflme kuram›ndaki temel sorunlar›n da öncelikle “We-
ber’in eylem dizgelerinin rasyonelleflmesini, sadece amaçsal rasyonellik görünümü
alt›nda incelemesinden” kaynakland›¤›n›, ikinci olarak da “Weber’in eylem kuram-
sal kavramsal çerçevesinin dar bo¤azlar›n›n engellemesiyle, kapitalist modernlefl-
me örne¤ini, genel olarak toplumsal rasyonelleflme ile eflit tutmas›” sonucundan
kaynakland›¤›n› vurgular (Habermas, 1981:753). Rasyonelleflmenin daha genifl bir
kavramsal çerçevede ele al›nmas› gerekti¤ini savunan Habermas’›n ise kariyeri bo-
yunca hem araçsal rasyonaliteyi hem de rasyonel düflünmeyi restore edecek alter-
natif bir ak›l (reason) formunu kapsayan bir rasyonelleflme düflüncesi gelifltirmeye
çal›flt›¤› ve nihayetinde bu amac›na iletiflimsel eylemi temellendiren iletiflimsel ak›l
ile ulaflt›¤› vurgulan›r (Edgar, 2006: 128). Dahas› Habermas moderniteyi “tamam-
lanmam›fl bir proje” olarak tan›mlarken de asl›nda “iletiflimsel ak›lsall›kta bulunan
potansiyelin noksan olarak hayata geçmesini’ kastetti¤i bilinmektedir (Habermas,
1985’ten aktaran Callinicos, 2005: 420).
Benzer flekilde Ritzer’e göre de (1996: 294); Habermas rasyonelleflmenin mo-
dern dünya üzerindeki etkileri konusunda Weber’den etkilenir ancak temel soru-
nun genel anlamdaki rasyonelleflmeden ziyade toplumsal yaflam üzerinde teknik
kontrol oluflturan araçsal rasyonelleflmeden kaynakland›¤›n› düflünür. ‹letiflimsel
eylemin rasyonelleflmesini ise araçsal rasyonelleflme probleminin panzehiri olarak
görür. Nitekim iletiflimsel eylemin rasyonelleflmesi her türlü tahakkümden kurtar›l-
m›fl özgür ve aç›k iletiflimin önünü açacak, o da beraberinde daha az bask›c› bir
normatif sistemin geliflmesine yol açacakt›r. Bir baflka ifadeyle, iletiflimsel eylemin
rasyonelleflmesi iletiflimin önündeki engelleri kald›raca¤›ndan bir anlamda özgür-
leflmenin de kendisidir.
Böylelikle Habermas’›n çal›flmalar›nda rasyonelleflmenin yeni bir üretim siste-
Araçsal rasyonalite bir mine de¤il fakat yeni ve daha az tahrif edici bir normatif sisteme yol açt›¤› ve bu
amaca ulaflmada en uygun düflüncenin de Habermas’›n sosyal evrim teorisinin merkezinde yer ald›¤›, yani
araçlar›n ak›lc› seçimi
olarak tan›mlanmaktad›r. Habermas için evrimin nihai noktas›n›n rasyonel toplum oldu¤u vurgulan›r (Ritzer,
Araçsal rasyonalitede 1996:294). Habermas da Rasyonel Bir Topluma Do¤ru (Towards a Rational Soci-
amaçlardan çok araçlar›n
rasyonelli¤i söz konusudur.
ety) adl› 1972 tarihli çal›flmas›nda bu amac›n› aç›kça ortaya koyar. Habermas bu
çal›flmas›nda araçsal akla yönelik elefltirisinin de onu reddetmek de¤il aksine onu
bir anlamda “rasyonel toplum” projesinin hizmetinde ve özellikle yaflant›-dünyas›
dedi¤i toplumsal alan›n iyilefltirilmesinde kullanmak oldu¤unu belirtir (Habermas,
2. Ünite - Tamamlanmam›fl Bir Proje Olarak Modernite: Jürgen Habermas 33
1972: 90). Öte yandan Habermas’›n çal›flmalar›nda evrimin nihai noktas›n›n rasyo-
nel toplum oldu¤unu vurgulamas› ve sürecin yeni bir üretim sistemi ile de¤il de
yeni bir normatif sistemle son bulmas› literatürde Habermas’›n evrim teorisinde
materyal düzeyden normatif düzeye kayd›¤›, dolay›s›yla Marksizmden uzaklaflt›¤›
yönünde tart›flmalara yol açm›flt›r (Ritzer, 1996:294).
MEfiRU‹YET KR‹Z‹
Habermas’›n Meflruiyet Krizi (Legitimation Crisis) adl› 1976 tarihli çal›flmas›nda ele
ald›¤› meflruiyet krizleri fikri o zamanlar geliflme halinde olan büyük projesinin bir
parças›n› oluflturur ve Habermas bu düflüncelerini sonra gelen ‹letiflimsel Eylem
Kuram› (1981) adl› en önemli çal›flmas›nda “sistem” ve “yaflant›-dünyas›” modelin-
de yeniden formüle ederek tart›fl›r (Slattery, 2008: 428; Scott, 1995: 249). Bu çal›fl-
ma devletin önemli bir role sahip oldu¤u “örgütlü” ya da geç kapitalizmde mefl-
ruiyet (meflru güç, otorite) sorunuyla ilgilidir. Nitekim bütün toplumlarda oldu¤u
gibi kapitalist toplumlarda da mevcut yönetimler yönetme biçimlerini meflrulaflt›r-
ma ve hakl› gösterme ihtiyac› duyarlar. Meflruiyet “Bir hükümetin, siyasal partinin
ya da siyasal sistemin ona tabi olan halk›n ço¤unlu¤u taraf›ndan kabulüdür” (Edgar,
2006: 86). Bir di¤er alternatif tan›ma göre “‘Meflrulaflt›rma’ terimi, bir yönetimin
veya sosyal sistemin kendi varl›¤› ve gücünü hakl› ç›karmaya çal›flma biçimini
anlat›r” (Slattery, 2008: 428). Öte yandan kriz terimi ise “toplumdaki gerilimlerin
sosyal sistemin bafl edemeyece¤i bir noktaya ulaflt›¤› ve yak›n bir y›k›lma tehlike-
si içeren bir durumu ifade eder (Slattery, 2008: 428). Alternatif bir tan›ma göre de
kriz; “çözülmesi kararl› bir eylemi gerektiren kritik bir an”d›r (Edgar, 2006: 29). ‹fl-
te Habermas bu çal›flmas›nda “geliflmifl kapitalist toplumlardaki bu kriz dönemle-
rini ve modern devletin bu tür krizlerle bafla ç›karken kapitalist sistemin meflrulu-
¤unu korumay› nas›l baflard›¤›n› anlamaya ve aç›klamaya çal›fl›r” (Slattery, 2008:
428).
Bu çal›flmada Habermas öncelikle Marx’›n yaflad›¤› dönemden günümüze kapi-
talizmde meydana gelen geliflmeleri incelemeye çal›fl›r. Buna göre Marx devletin
ekonomik hayatta s›n›rl› role sahip oldu¤u liberal kapitalizm döneminde yaflad›.
Günümüzün kapitalizmi ise devletin hem ekonomik hem de di¤er alanlarda önem-
li bir rol oynad›¤› ve gücünü art›rd›¤› örgütlü bir kapitalizmdir. Ona göre her ne
kadar günümüz kapitalizmi hala emek ve sermaye s›n›flar›na bölünmüfl ve serma-
ye sahibinin ç›kar›na göre iflliyor olsa da art›k ne proleterya devrimin müjdecisi ne
de s›n›f mücadelesi “kapitalizmin süreklili¤ini tehdit eden ya da toplumun dönü-
flümünün en olas› kayna¤›n› öneren ana gerilimin kayna¤› de¤ildir” (Skinner, 1991:
142). Marx’›n zaman›nda s›n›f bölünmesi, s›n›f çat›flmas› ve s›n›f mücadelesi top-
lumsal de¤iflmenin temel kayna¤›n› olufltursa da günümüzde s›n›fsal uzlaflman›n
sa¤lanmas›yla birlikte bu durum önemli ölçüde ortadan kalm›flt›r.
Ne var ki Habermas’a göre, kapitalizm ekonomik sorunlar› ve dolay›s›yla eko-
nomik temelli s›n›f çat›flmas›n› zay›flatarak tehdit edici olmaktan ç›karmay› baflar-
m›fl olsa da bu sefer de sistem kendi meflruiyetini tehdit eden farkl› nitelikte kriz-
lerle karfl› karfl›yad›r. Bu yeni krizler ve gerilimler ekonomik faktörlerden de¤il fa-
kat kültürel ve ideolojik faktörlerden beslenmektedir. Dolay›s›yla kapitalizm için-
de daha önce s›n›f farkl›l›klar›ndan kaynaklanan ve s›n›f hareketleri fleklinde so-
mutlaflan gerilimler günümüzde yeni toplumsal hareketlerle yer de¤ifltirmifltir.
Özetle, Habermas kapitalizmin günümüzde ekonomik ç›karlardan çok yaflant›-
dünyas› dedi¤i yaflam alan›n›n özgürleflmesine ve kaybedilen de¤erlerine yönelik
taleplerle mücadele veren bar›fl, ö¤renci, ekolojik, kad›n ve benzeri biçimler alan
34 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Buna göre geç kapitalist toplumda bir ekonomik kriz devlet müdahalesiyle çö-
zülebilmekte ancak devlet ekonomik bir krizi çözerken bir taraftan da siyasal alan-
Bu ünitenin devam›nda ele da rasyonalite krizine yol açabilen mali ve idari sorunlara yol açabilmektedir. Ör-
al›nan sistem ve yaflant›- ne¤in, devlet rasyonel bir planlamadan ziyade arz-talep dengesine göre iflleyen pi-
dünyas› kavramlar›
Habermas’›n ‹letiflimsel yasa ekonomisinde ortaya ç›kan bir kriz esnas›nda bat›k sanayi kurulufllar›n› borç-
Eylem Kuram› adl› sonraki lanarak kurtarabilir. Ancak bu da Habermas’›n ad›na rasyonalite dedi¤i krize yol
çal›flmas›nda geçen temel
kavramlard›r. Bununla açan ciddi mali ve idari sorunlar› da beraberinde getirecektir. Öte yandan devlet
birlikte Habermas’›n bu iki ekonomik krizde çal›flanlar karfl›s›nda iflverenleri kurtarmay› tercih etmifl görüne-
kavram› daha önceki
çal›flmalar›nda gelifltirmeye ce¤inden ve icab›nda mali kriz nedeniyle sosyal güvenlik ve benzeri için ay›rd›¤›
bafllad›¤› bilinmektedir. harcamalar› da k›saca¤›ndan ayr›ca bir meflruiyet krizine yol açabilecektir (Slattery,
2008: 429-430). Devletin politik aç›dan taraf tutmufl görünmesi halk›n ona olan gü-
veninin sars›lmas›na ve meflruiyetinin sorgulanmas›na, bu da akabinde Haber-
mas’›n motivasyon dedi¤i krizin oluflumuna yol açabilir (Slattery, 2008: 429). Ad›
üzerinde, motivasyon krizi insanlar›n sisteme olan güvenlerinin azalmas› nedeniy-
le sistemin gerekliliklerini (yani mesleki çal›flma gibi temel rol ve sorumluluklar›)
yerine getirmek için ihtiyaç duyduklar› motivasyonu yitirmeleri anlam›na geldi¤in-
den Habermas bu krizleri temel krizler olarak görür.
Sonuç olarak Habermas’a göre, “geç kapitalist toplumlarda meflruiyet esas ola-
rak ideolojik kontrole, devletin ve (medya gibi) kültürel ayg›tlar›n insan kitlelerini
mevcut sistemin adil, dürüst, rasyonel ve dolay›s›yla meflru oldu¤una ikna yete-
neklerine ba¤l›d›r (Slattery, 2008: 431). Baflka bir ifadeyle, geç kapitalist toplumda
devletin meflruiyet için önce vatandafllar›n› destek vermeleri konusunda ikna edip,
motive etmesi gerekmektedir. Habermas, geç kapitalist toplumda e¤itim düzeyinin
ve bilgi ak›fl›n›n daha yüksek olmas›n›n meflruiyetin zor kazan›lmas› üzerinde et-
kili oldu¤unu düflünür ve geç kapitalist toplumlarda rasyonel bir dönüflümün ger-
2. Ünite - Tamamlanmam›fl Bir Proje Olarak Modernite: Jürgen Habermas 35
kezci ego hesaplar› üzerinden de¤il de anlaflma edimleri üzerinden koordine edil-
di¤i durumlarda, iletiflimsel eylemlerden söz” edilebilece¤ini belirtir (Habermas,
1981: 305). “‹letiflimsel eylemlerde taraflar birincil olarak kendi baflar›lar›na yön-
lenmemifltir; eylem planlar›n› ortak durum tan›m› temelinde birlikte kararlaflt›rabil-
meleri kofluluyla, kendi bireysel hedeflerini izlerler. Bu bak›mdan, durum tan›mla-
r›n›n görüflülmesi, iletiflimsel eylem için gerekli olan yorumlama baflar›mlar›n›n
önemli bir bileflenidir” (Habermas, 1981: 305).
Tablo 2.3 Habermas’ta Eylem Tipleri
Habermas’ta Eylem
Tipleri Eylem Yönlenimi Baflar›ya Yönlenmifl Anlaflmaya Yönlenmifl
Eylem Konumu
Toplumsal olmayan Araçsal eylem -
Toplumsal Stratejik eylem ‹letiflimsel eylem
Kaynak: Habermas, J. (2001), ‹letiflimsel Eylem Kuram›, 1-2, ‹stanbul: Kabalc› Yay›nevi, s. 305.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
rim aflamas›na, “kabile toplumlar›, geleneksel ya da devletçi örgütlenmifl toplum-
lar ve de (farkl›laflm›fl bir iktisat dizgesine sahip) modern toplumlar”a iflaret eder
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
2. Ünite - Tamamlanmam›fl Bir Proje Olarak Modernite: Jürgen Habermas 39
(Habermas, 1981: 586). Habermas’a göre sistem aç›s›ndan bak›ld›¤›nda bu aflama- ‹letiflimsel rasyonalite veya
iletiflimsel ak›l Habermas’›n
lar›n her biri yeni ortaya ç›kan sistem mekanizmalar›yla ve bunlara karfl›l›k düflen hakikat ve ahlaki iyilik
karmafl›kl›k düzeyiyle karakterize edilir. Bu süreçte sistemin yaflant›-dünyas›ndan (moral goodness) ile ilgili
problemlerin bireyler
kopar›lmas›, önceleri az farkl›laflm›fl bir sistemle var olan yaflant›-dünyas›n›n gide- aras›nda özgür, aç›k ve
rek sistemin yan›nda bir alt sisteme indirgenmesi fleklinde oluflur (Habermas, 1981: zorlamaya dayal› olmayan
586-87). Kabile toplumlar›nda yaflant›-dünyas› ile sistem aras›nda yok denecek ka- bir iletiflim sürecinde ak›lc›
bir flekilde çözümlenmesini
dar az bir farkl›laflma varken (yani sistem mekanizmalar› toplumsal bütünleflme ifade etmek için kulland›¤›
mekanizmalar› ile iç içe iken) geleneksel toplumlardan modern toplumlara do¤ru bir kavramd›r (Edgar,
2006:23).
bu farkl›laflma gitgide artar.
Habermas arkaik toplumlardan modern toplumlara geçifli Weber gibi rasyonel-
leflme süreciyle iliflkilendirir. Habermas’a göre bu süreç sistem ve yaflant›-dünyas›-
n› karakterize eden hem araçsal hem de iletiflimsel rasyonalitede bir art›fla ifla- Yaflant›-dünyas›n›n
kolonileflmesi, çok karmafl›k
ret eder. Farkl›laflma ve karmafl›klaflma artt›kça sistemin devlet ve ekonomi gibi ya- toplumlarda, büyük ölçekli
p›sal mekanizmalar› ve özellikleri geliflmeye ve özerkleflmeye baflar. Habermas’›n toplumsal süreçlerin giderek
deyimiyle bu farkl›laflma esnas›nda sistem mekanizmalar› toplumsal bütünleflme- daha özerk hale gelmesi ve
bireylerin eylemlerini
nin gerçekleflti¤i toplumsal yap›lardan giderek daha büyük ölçüde kopmaya ve ni- s›n›rland›rmas› sonucunda
hayetinde modern toplumlarda normlardan ba¤›ms›z yap›lar biçiminde yo¤unlafl- ortaya ç›kan ve ferdi
özgürlük yitimine yol açan
maya ve nesneleflmeye bafllarlar (Habermas, 1981: 587). Sistemin yap›sal mekaniz- bir süreçtir (Edgar, 2006:
malar› güçlendikçe, özellikle güç ve para temelinde iflleyen siyasal ve ekonomik 17).
sistemlerin yaflant›-dünyas› üzerindeki güç ve denetimi giderek artar ve nihayetin-
de yaflant›-dünyas›n› kontrol etmeye bafllarlar. Habermas, sistemin yaflant›-dünya-
s›na müdahalesini ve denetimini de yaflant›-dünyas›n›n kolonileflmesi olarak
kavrar. “Habermas’›n terminolojisiyle bu süreç bir ‘sistem’ olarak toplumun, bir
‘yaflant›-dünyas›’ olarak topluma müdahalesi” olarak anlafl›l›r (Edgar, 2006: 17).
Habermas’›n bu çal›flmas›nda geçen bu kavram› özellikle sistem ile yaflant›-
dünyas› aras›ndaki iliflkiye yönelik, ilk defa Meflruiyet Krizi adl› önceki çal›flmas›n-
da, öne sürdü¤ü görüfllerindeki eksikliklere karfl›l›k olarak gelifltirdi¤i belirtilmek-
tedir (Edgar, 2006: 17). Baflka bir ifadeyle, yaflant›-dünyas›n›n kolonileflmesi kav-
ram› Habermas’›n Meflruiyet Krizi adl› önceki çal›flmas›nda ele ald›¤› yaflant›-dün-
yas›n› vuran krizlere yol açan sürecin yeni ve daha incelikli bir de¤erlendirmesi
olarak görülebilir.
Yaflant›-dünyas›n›n kolonileflmesi; özünde yaflant›-dünyas›n› temellendiren en
önemli etkinlik ve eylem alan› olan iletiflim ile iletiflimsel eylemlerin s›n›rland›r›ld›-
¤›, dahas› dilsel iletiflim ve uzlafl›n›n tahrip edildi¤i bir sürece iflaret eder. Bu süreç
ise Habermas’a göre toplumun karmafl›klaflan örgütsel yap›s›n›n ortak anlay›fllara
ulaflmay› hedefleyen iletiflimsel eylem temelinde ifllemesinin giderek zorlaflmas›
sonucunda devlet ve ekonomi gibi alt sistemlerin araçsal eylem temelinde ifllemek
durumunda kalmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Böylelikle toplumsal eylemlerin ör-
gütlenmesinde iletiflim bask› alt›nda kald›¤›ndan özellikle ekonomik ve siyasal
alanda bu görevi önemli ölçüde para ve güç yüklenir. Daha basit bir ifadeyle bu
durum toplumun karmafl›kl›k düzeyinin giderek artmas› ve dilsel iletiflim araçlar›-
na afl›r› yüklenilmesi sonucu insanlar›n günlük yaflamda eylemlerini dilsel uzlafl›
oluflturarak örgütlemek yerine Habermas’›n ‘dilden ar›nd›r›lm›fl iletiflim araçlar›’
dedi¤i para ve güç araçlar›n› kullanarak örgütlemeleri olarak tan›mlanabilir (Ha-
bermas, 1981: 618, 619). Böylelikle dilden ar›nd›r›lm›fl iletiflim araçlar› olarak güç
ve para dilsel araçlarla anlaflma ihtiyac›n› azaltarak ifllediklerinden dilsel uzlafl›
oluflturman›n yükünü hafifletmifl olurlar. Bir baflka deyiflle yaflant›-dünyas›ndaki
iletiflim kaynaklar› üzerindeki afl›r› yük, iletiflimsel eylem yerine araçsal ya da stra-
tejik eylem kullan›larak hafifletilmeye çal›fl›l›r.
40 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Sonuç olarak Edgar’›n (2006:21) belirtti¤i gibi Habermas, modern toplumda sis-
tem mekanizmalar›n›n kullan›m›n› gerekli ve hatta oldukça faydal› oldu¤unu dü-
flünmekle birlikte araçsal eylem temelinde iflleyen ekonomik sistem ile siyasal sis-
temin yaflant›-dünyas›na sürekli müdahalesinin (örne¤in, tüm etkinliklere ekono-
mik de¤erler biçilmesi gibi ve devletin özel ve kamusal etkinlikleri gitgide daha
çok düzenlemesi gibi) yaflant›-dünyas›n›n sürdürülmesini sa¤layan iletiflimsel ey-
lem ve becerilerin afl›nmas›na yol açt›¤›n› düflünür. Daha aç›k bir ifadeyle Haber-
mas için yaflant›-dünyas›n›n kolonileflmesi sorunu sistemin amaca ulaflmak için
bir araç olmaktan ç›karak kendi içinde bir amaca dönüflmesi sonucunda ortaya
ç›kar (Edgar, 2006:19). Ritzer’in ifadesiyle (1996:551-52), yaflant›-dünyas›n›n kolo-
nileflmesi durumu Habermas’›n yaflant›-dünyas› ile sistem aras›nda gördü¤ü diya-
lektik iliflkinin sistemin yaflant›-dünyas› üzerindeki kontrol gücünün artmas› sonu-
cu bozulmas› olarak tan›mlanabilir.
Rasyonelleflme aç›s›ndan bak›ld›¤›nda da bu durum toplumsal yaflam›n örgüt-
lenmesinde iletiflimsel akl›n (communicative reason) karfl›s›nda do¤a bilimlerini te-
mellendiren araçsal akl›n (instrumental reason) zafer kazanarak hâkim hale gel-
mesi (yani Habermas’›n bilimcilik dedi¤i durumun hâkim olmas›) olarak anlafl›la-
bilir. Bu durum ise Habermas için sorunun temel kayna¤› gibi görünmektedir. Ni-
tekim Habermas’a göre toplumsal yaflam›n örgütlenmesinde iletiflimsel ak›l araçsal
akl› tamamlayan bir niteli¤e sahiptir. Çünkü insanlar›n yaflayabilmesi için hem do-
¤al çevrelerini bilim ve teknoloji arac›l›¤›yla kontrol etmeye (yani araçsal akla)
hem de iletiflim kurmaya (yani iletiflimsel akla) ihtiyaçlar› vard›r (Edgar, 2006: 24).
Öte yandan Habermas, ilk etapta temeli sosyal bilimlerde hermeneutik modele da-
yanan iletiflimsel akl›n da tek bafl›na yeterli olamayaca¤›n› ve onun da toplumsal
yaflamda iletiflim imkânlar›ndaki sistematik çarp›tmalara karfl› elefltirel teori taraf›n-
dan mutlaka desteklenmesi ve tamamlanmas› gerekti¤ini savunur (Edgar, 2006:
24). Düflüncelerini daha da gelifltirdi¤i son dönem çal›flmalar›nda ise Habermas’›n
elefltirel teori modelini terk ederek bir anlamda bütün insanlar›n potansiyel olarak
elefltirel ya da rasyonel bir tart›flmaya girebilecek temel becerilere sahip olduklar›-
n› gösteren iletiflimsel akl› merkeze ald›¤› belirtilmektedir (Edgar, 2006: 24).
Görüldü¤ü gibi rasyonalite ve rasyonalitenin hakim oldu¤u modern toplum ko-
nusunda Habermas, Weber’den etkilenmekle birlikte ondan farkl› düflünmektedir.
Nitekim “Weberyan aç›dan, sistem biçimsel/formel rasyonalitenin etki alan›d›r, ya-
flant›-dünyas› ise tözsel (substantive) rasyonalitenin etki alan›d›r” ve bu çözümle-
mede Habermas’›n yaflant›-dünyas›n›n kolonileflmesi tezi asl›nda “modern dünya-
da, formel rasyonalitenin tözsel rasyonalite karfl›s›nda galip geldi¤i ve daha önce
usulen tözsel rasyonalite taraf›ndan tan›mlanan alanlar› tahakküm alt›na almaya
bafllad›¤›” fleklindeki Weberyan tezin yeni bir düzenlemesidir (Ritzer, 1996: 549).
Ne var ki Layder’in (2006: 262) belirtti¤i gibi yaflant›-dünyas›n›n kolonileflmesi
tezi Habermas’›n araçsal rasyonalite temelli bürokratik hâkimiyeti Weber gibi an-
lam kayb›na ve özgürlük yitimine yol açan kötü ve kaç›n›lmaz bir “çelik kafes” ola-
rak görmesine yol açmaz. “Aksine o, sistemin unsurlar›n›n adil, özgür ve eflitlikçi
bir toplum yaratmak için yaflant›-dünyas›n› zorlayabilece¤ini vurgular. Bu toplum-
sal süreçler kaç›n›lmaz de¤ildir. Protesto hareketleri ve toplumsal de¤iflme yönün-
deki bask›lar Habermas’›n iletiflimsel rasyonaliteye içkin oldu¤unu düflündü¤ü bir
oluflumu, hedefler ve kaynaklar›n da¤›l›m› üzerinde özgür tart›flma ve konsensüs
potansiyeline yol açabilir. Bu anlamda Habermas, Ayd›nlanmac› akl›n -sistemin
kolonilefltirici buyruklar›n›n kuflatmas› alt›nda olan- güç ve para biçimindeki bu
yan›n› kurtarman›n mümkün oldu¤una inan›r” (Layder, 2006:162-263). Kapitalist
2. Ünite - Tamamlanmam›fl Bir Proje Olarak Modernite: Jürgen Habermas 41
toplum çözülmedikçe daha iyi ve eflitlikçi bir toplum yaratma imkan› olmad›¤›n›
düflünen Marx’tan ve insanlara tahakkümden kurtulma konusunda ümit vermeye-
rek kötümserli¤iyle ün yapan Frankfurt Okulunun önde gelen temsilcilerinden
farkl› olarak Habermas için “sistemin kolonilefltirici etkilerine karfl› toplumsal dire-
nifl imkan› her zaman vard›r. Bu yolla, feminizm, yeflil politikalar, anti-nükleer fa-
aliyetler gibi yeni toplumsal hareketlerin elefltirel potansiyeli modernite potansiye-
linden tamamen vazgeçmeden sürdürülebilir. Bu düflünce Habermas’› modernizm
karfl›tlar› ve post-modernistlerin karfl›s›na yerlefltirir” (Layder, 2006:263).
Özetle yaflant›-dünyas›n›n kolonileflmesine karfl› çözüm yaflant›-dünyas›ndaki
rasyonalitenin ve rasyonel iletiflimin sistem üzerinde etkili olacak düzeyde güçlen-
dirilmesi ile mümkün olabilir. Yaflant›-dünyas›n›n rasyonelleflmesi ve rasyonel ile-
tiflimin giderek artmas› ile birlikte Habermas’›n “yeni politikalar” dedi¤i bar›fl, çev-
reci ve benzeri toplumsal hareketler kolonilefltirmeye karfl› yaflant›-dünyas›n› etkin
k›lmaya çal›fl›rlar. Bu aç›dan da Marx’›n bölüflüm problemlerine odaklanan emek
yönelimli muhalif politikalar düflüncesinden (Layder, 2006: 264) ve dolay›s›yla s›-
n›f temelli toplumsal hareketlerden farkl›lafl›rlar. Baflka bir ifadeyle, Habermas için
geç kapitalist dönemin temel sorunu Marx’›n erken kapitalist dönemde görüp ifla-
ret etti¤i bölüflüm ve sömürü sorunu de¤ildir. Yaflant›-dünyas›n›n sistem taraf›ndan
kolonilefltirilmesi sorunudur ve bunun çözümü de genel olarak sistem ile yaflant›-
dünyas› aras›ndaki iliflkinin yaflant›-dünyas›ndaki deformasyonu ortadan kald›ra-
cak fleklide dengeli ve uyumlu bir flekilde yeniden düzenlenmesi ile iliflkilidir. Bu
aç›dan da Habermas geç kapitalist dönemde sistemin yaflant›-dünyas›n› kolonilefl-
tirmesine karfl› muhalif olarak ortaya ç›kan bar›fl, çevreci, kad›n, eflcinsel ve ben-
zeri çok say›da toplumsal hareketin ortaya ç›k›fl›n› ümit verici olarak görür. Ed-
wards’a göre (2004: 117), bu yeni toplumsal hareketler modernite projesinde de-
mokrasi ve özgürlük vizyonunu canl› tutarlar. Bir baflka ifadeyle yeni toplumsal
hareketler modernite projesinde demokratikleflme sürecinde tamamlanamayan ek-
sikli¤i temsil ederler.
N N
tirilebilece¤i ve de insanl›¤›n daha mükemmele do¤ru ilerleyece¤iniSIRA S‹ZDE varsayan bu SIRA S‹ZDE
ve benzeri varsay›mlar›na meydan okur. Edgar, (2006:98) Habermas’›n post-mo-
dernistlerin modernite elefltirilerine iki aç›dan karfl›l›k verdi¤ini belirtir. Öncelikle
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
ona göre, “modernizm her zaman bir öz-elefltiri hareketi olmufltur. Kendinden flüp-
he etmek do¤as›n›n bir parças›d›r. Bu yüzden, bir dereceye kadar, post-moder-
nizm kendinden flüphenin yeni bir görünüm alt›nda yürütülmesinin K ‹ T Abiraz P daha faz- K ‹ T A P
las›d›r” (Edgar, 2006:98). ‹kinci olarak da Habermas’a göre bu öz-flüphe en az›n-
dan 19. yüzy›ldan beri modern toplumun örgütlenme biçimine yönelik olarak Sol-
Hegelciler ve Sa¤-Hegelciler taraf›ndan temsil edilen iki ayr› Tkoldan
ELEV‹ZYON
yürütülen bir TELEV‹ZYON
elefltiriyi içermektedir (Edgar, 2006:98). Bu iki elefltiri kolu aç›s›ndan bak›ld›¤›nda
‹NTERNET ‹NTERNET
42 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
ise Habermas siyasal bask›lar›n kayna¤›n› teflhis ederek özgürleflmeye yol açmak
amac›yla modernite projesini tamamlamaya çal›flan bir sosyal kuramc› olarak ken-
disini Sol-Hegelcilerin mirasç›s› olarak görürken post-modernistleri Sa¤-Hegelcili-
¤in mirasç›lar› ve bundan dolay› yeni muhafazakarlar olarak görür (Edgar, 2006:98).
Daha aç›k olarak Habermas, post-modernistlerin araçsal akla yönelik elefltirile-
rini kabul etmekle birlikte onlar› araçsal ak›l ile iletiflimsel ak›l aras›nda bir ayr›m
yapmad›klar› ve bu nedenle araçsal ak›l ile birlikte iletiflimsel akl› da terk ettikleri
için elefltirir. Böyle yaparak da asl›nda kendilerini ça¤dafl topluma elefltirel bir
meydan okuma yapacak bir kaynaktan da mahrum ettiklerini savunur (Edgar,
2006: 99-100). Kald› ki Habermas’›n araçsal akla yönelik elefltirisi de onu tamamen
terk etme yönünde de¤ildir. Nitekim daha önce de belirtildi¤i gibi Habermas’a gö-
re toplumsal yaflam›n ak›lc› örgütlenmesinde hem araçsal hem de iletiflimsel akla
ihtiyaç vard›r. Ne var ki iletiflimsel rasyonalitenin hakim oldu¤u yaflant›-dünyas›n›n
araçsal rasyonalitenin hakim oldu¤u sistem taraf›ndan kolonilefltirmesi sorunu mo-
dernitenin temel sorunu olmufltur. Baflka bir ifadeyle, Habermas’a göre moderni-
tenin temel sorunu sistem ile yaflant›-dünyas›n› temellendiren araçsal rasyonalite
ile iletiflimsel rasyonalite aras›nda, yaflant›-dünyas›n›n zarar›na olacak flekilde iflle-
yen iliflkiden kaynaklanmaktad›r. Böylece Habermas için modernite projesinin ta-
mamlanmas› esas›nda sistem ile bugüne kadar özgür iletiflim imkanlar› k›s›tlanan
yaflant›-dünyas› aras›nda rasyonelleflmifl iliflkilerin oldu¤u tümüyle ak›lc› bir top-
lum projesidir (Ritzer, 1996: 587). Sistemin yaflant›-dünyas›n› kolonilefltirmesini en-
gellemenin yolu ise Habermas’›n ifadesiyle sistemin “ilgas›” de¤il, sistemin yaflan-
t›-dünyas›na yönelik sömürgeci müdahalelerine karfl› set çekilmesidir (Habermas,
1962: 41). Daha aç›k olarak bunun yolu sistemle yaflant›-dünyas› aras›ndaki çarp›k
iliflkilerin yeniden düzenlenmesidir. Bunun için de sistemin yaflant›-dünyas› üze-
rindeki afl›r› etkisini azaltacak, yaflant›-dünyas›n›n ise sistem üzerindeki zay›f etki-
sini güçlendirecek önlemlerin al›nmas› gereklidir. Bu noktada da yaflant›-dünyas›-
n› temellendiren iletiflimin önemi bir kez daha ön plana ç›kmaktad›r. Daha aç›k bir
ifadeyle, Habermas ça¤dafl toplumun sorunlar›n›n sistem içinde yap›lacak ve site-
min daha iyi ifllemesini sa¤layacak iyilefltirmelerle de¤il, yaflant›-dünyas›n›n rasyo-
nelleflmesi ve böylelikle sistemin iflleyifli üzerindeki etkisinin güçlendirilmesi ile
mümkün olabilece¤ini savunur (Ritzer, 1996: 589-590). Bu noktada da yaflant›-
dünyas›nda iletiflimsel eylemlerde bulunan toplumsal hareketlerin kamusal alanda
devreye girerek etkili olacaklar›n› ümit eder.
2. Ünite - Tamamlanmam›fl Bir Proje Olarak Modernite: Jürgen Habermas 43
Özet
N
A M A Ç Jürgen Habermas’›n genel yaklafl›m›n› aç›klamak. yöneticileri meflrulu¤a zorlayan elefltirel bir ka-
1 Habermas’›n gelifltirmeye çal›flt›¤› elefltirel top- muoyu olarak ortaya ç›km›fl olmas›yd›. Süreç için-
lum kuram›, Frankfurt Okulu’nun elefltirel top- de iletiflim a¤›n›n ticarileflmesi, bürokratikleflme-
lum düflüncesi ile yak›ndan ba¤lant›l›d›r. Öte yan- nin ve devlet müdahalecili¤inin artmas› gibi te-
dan Habermas, araçsal akla elefltirel yaklaflmakla mel dönüflümlerle birlikte kamusall›k özerkli¤i-
birlikte Ayd›nlanmac› ak›l projesini reddetmez. ni, elefltirelli¤ini ve düflünce üretme ifllevlerini
Habermas, modern dünyan›n araçsal rasyonalite yitirmekle kalmay›p kolayca yönlendirilebi-
taraf›ndan tamamen tahrif edilmesinin hiçbir za- len/manipüle edilebilen bir kamuoyuna dönüfl-
man mümkün olmad›¤›na, özgürlefltirici potansi- müfltür. Yine de Habermas kamusall›¤›n yeniden
yele sahip baflka ‘rasyonel’ düflünme biçimleri- geniflletilebilece¤ini ve demokratikleflme süre-
nin oldu¤una inan›r. Habermas, “Frankfurt Oku- cinde yaflanan sorunlar›n çözümü sürecinde ka-
lunun kapitalist ‘burjuva’ toplumunun baz› olum- musal bir iletiflim temeli oluflturulabilece¤ini ümit
lu yanlar›n› belirlemeyi baflaramayan yayg›n dü- eder.
N
flüncelerinden de uzaklafl›r” (Layder, 2006: 251).
Bununla birlikte Habermas’›n çal›flmalar› genifl A M A Ç Habermas’›n bilgi formlar›n› s›ralamak.
3
çevrelerce neo-Marksist çal›flmalar olarak kabul Habermas, erken dönem çal›flmalar›nda sosyal
edilir. Habermas’›n projesi kendi deyimiyle “ta- teorisini üzerinde temellendirece¤i bir bilgi kura-
mamlanmam›fl bir proje” olarak gördü¤ü moder- m›n› Bilgi ve ‹nsansal ‹lgiler adl› ünlü çal›flma-
niteyi bir tamamlama projesi olarak görülebilir. s›nda özetler. Bu çal›flmada Habermas üç tür bil-
Bu aç›dan Habermas’›n görüflleri modernitenin gi formu ile bunlara karfl›l›k gelen üç tür biliflsel
sona erdi¤ini ilan eden post-modernistlerden ve ilgi ve eylem/deneyim alan› ay›rt eder. Birinci
de post-yap›salc›lardan da ayr›l›r. Habermas, için- bilgi formu klasik pozitivizmde görülen empirik-
de Marx, Durkeim, Weber, Mead, Parsons, Schutz analitik (araçsal) bilgi olup bu bilgi türünün ar-
gibi çok say›da sosyal kuramc›n›n içerildi¤i kap- kas›nda yatan temel biliflsel ilgi/ç›kar çevreye,
saml› bir elefltirel teori gelifltirmeye çal›fl›r. Ha- insanlara ve genel olarak toplumlara uygulanabi-
bermas, post-yap›salc› ve post-modernist yazar- len teknik kontroldür. Bu bilgi formu ile ona kar-
lardan farkl› olarak bu teorilerin faydalar›na ina- fl›l›k gelen teknik ilgi/ç›kar materyal dünyada
nan ve büyük boy bir teori gelifltirmeye çal›flan çal›flma/emek olarak tan›mlanabilecek bir eylem
tek ça¤dafl düflünür olarak görülür. ya da deneyim alan› ile iliflkilidir. ‹kinci bilgi
N
formunu hermeneutik (iletiflimsel) bilgi olufltur-
Habermas’›n çal›flmalar›nda kamusall›¤›n öne- maktad›r ve bu bilgi türünün temel ilgisi dünya-
A M A Ç
N
A M A Ç
Habermas’›n meflruiyet krizi kavram›n› tan›m- tem ile yaflant›-dünyas› geçmifl dönemlerde iç-
4 lamak. içe iken toplumsal evrim sürecinde giderek bir-
Habermas’›n Meflruiyet Krizi çal›flmas›nda ele al- birlerinden farkl›laflm›fl ve bu süreçte güç ve pa-
d›¤› meflruiyet krizleri düflüncesi devletin önem- ra temelinde iflleyen sistem mekanizmalar› ya-
li bir role sahip oldu¤u “örgütlü” ya da geç kapi- flant›-dünyas›n› kontrol etmeye bafllam›flt›r. Ha-
talizmde meflruiyet (meflru güç, otorite) sorunuy- bermas, araçsal eylem temelinde iflleyen sistem
la ilgilidir. Habermas, kapitalizmin günümüzde mekanizmalar›n› modern toplumda gerekli görse
de ekonomik krizlerle karfl› karfl›ya olmakla bir- de yaflant›-dünyas›na sürekli müdahalelerinin ya-
likte geç kapitalist dönemde önemli bir role sa- flant›-dünyas›n›n kolonileflmesi sürecine yol
hip olan devletin müdahalesiyle bu krizlerin afl›- açt›¤›n› düflünür. Bu durum toplumsal yaflam›n
labilece¤ini ancak bu sefer de devletin ekono- örgütlenmesinde do¤a bilimlerini temellendiren
mik alandaki krizleri çözerken di¤er toplumsal araçsal akl›n iletiflimsel ak›l karfl›s›nda zafer ka-
alanlarda s›ras›yla birbirini tetikleyen krizlere yol zanarak hâkim hale gelmesi olarak anlafl›labilir.
açabilece¤ini düflünür. Habermas, geç kapitalist Habermas’a göre bunun çözümü ise araçsal ak-
toplumda ekonomik, siyasal ve sosyo-kültürel l›n iletiflimsel ak›lla tamamlanmas›d›r. Nitekim
sistem ç›k›fll› olarak birbirini tetikleyebilen dört Habermas’›n moderniteyi “tamamlanmam›fl bir
olas› kriz e¤ilimi belirler: ekonomik krizler, ras- proje” olarak tan›mlarken de asl›nda “iletiflimsel
yonalite krizleri, meflruiyet krizleri ve motivas- ak›lsall›kta bulunan potansiyelin noksan olarak
yon krizleri. Habermas, ekonomik sistemdeki hayata geçmesini’ kastetti¤i bilinmektedir (Ha-
krizler ile siyasal sistemdeki rasyonalite krizleri- bermas, 1985’ten aktaran Callinicos, 2005: 420).
ni, bu iki (ekonomik ve siyasal) sistemden olu- Daha aç›k olarak yaflant›-dünyas›n›n kolonilefl-
flan topluma verdi¤i adla sistem krizleri olarak mesine karfl› çözüm, yaflant›-dünyas›ndaki rasyo-
de¤erlendirir. Meflruiyet ve motivasyon krizlerini nalitenin ve rasyonel iletiflimin sistem üzerinde
ise toplumsal-kültürel sistemle (yani yaflant›-dün- etkili olacak düzeyde güçlendirilmesi ve bu ba¤-
yas›yla) iliflkili kimlik krizleri olarak de¤erlendi- lamda Habermas’›n “yeni politikalar” dedi¤i ba-
rir (Habermas, 1976: 45) ve geç kapitalist toplu- r›fl, çevreci ve benzeri toplumsal hareketlerin ko-
mu vurabilecek as›l önemli krizlerin ekonomik lonilefltirmeye karfl› yaflant›-dünyas›n› etkin k›l-
de¤il bir anlamda düflünsel krizler oldu¤unu sa- maya çal›flmas› ile mümkün olabilir.
vunur.
N
A M A Ç Habermas’›n sosyal teorisini özetlemek.
5
Habermas baflyap›t› olarak kabul edilen ‹letiflim-
sel Eylem Kuram› adl› çal›flmas›nda önceki çal›fl-
malar›nda bafllama noktas› olarak ele ald›¤› ey-
lem tipolojisini amaçsal-rasyonel eylem ve ileti-
flimsel eylem ad› alt›nda yeniden formüle eder.
Habermas’›n çal›flmas›nda merkezi bir öneme sa-
hip olan iletiflimsel eylemler yaflant›-dünyas› di-
ye tan›mlad›¤› sosyo-kültürel bir toplumsal ya-
flam alan›nda gerçekleflir. Amaçsal-rasyonel ey-
lemler ise sistem ad›n› verdi¤i (ekonomik ve si-
yasal sistemden oluflan) toplumsal alanda ger-
çekleflir. Habermas, iletiflimsel eylem kuram›nda
bu iki eylem tipolojisini temellendiren yaflant›-
dünyas› ve sistem kavramlar›yla toplum kura-
m›nda var olan iki farkl› bak›fl aç›s›n›, kendi de-
yimiyle sosyalbilimsel çözümlemeye içten ve d›fl-
tan bakan iki kavram stratejisini birlefltirmeye
çal›fl›r. Habermas’a göre toplumu oluflturan sis-
2. Ünite - Tamamlanmam›fl Bir Proje Olarak Modernite: Jürgen Habermas 45
Kendimizi S›nayal›m
1. Habermas’›n çal›flmalar› afla¤›daki yaklafl›mlardan 6. Afla¤›dakilerden hangisi Habermas’›n temel amaçla-
hangisiyle yak›ndan ba¤lant›l›d›r? r›ndan biridir?
a. Etnometodoloji a. Sitemin ilgas›
b. Fenomenoloji b. S›n›fs›z toplum
c. Pozitivizm c. Çarp›t›lmam›fl iletiflim
d. Frankfurt Okulu d. Araçsal akl›n terkedilmesi
e. ‹fllevselcilik e. Modernite projesinin terkedilmesi
2. Habermas’a göre afla¤›dakilerden hangisi kamusall›- 7. Afla¤›daki kavramlardan hangisi Habermas’›n çal›fl-
¤›n özelliklerinden biri de¤ildir? malar›nda kulland›¤› temel kavramlardan biri de¤ildir?
a. Aç›k ve ak›lc› tart›flmaya dayal› olmas› a. ‹letiflimsel eylem
b. Devlete ba¤›ml› olmas› b. Dil
c. Müzakereye dayal› görüfllerin iletilmesini sa¤la- c. Emek
mas› d. Etkileflim
d. Devlet ile toplum aras›nda arac›l›k yapmas› e. Kolektif bilinç
e. Yönetimi/yöneticileri meflru olmaya zorlamas›
8. Habermas’›n toplumsal-kültürel sistemle iliflkilendir-
3. Habermas’a göre pozitivizmde görülen bilgi formu di¤i kimlik krizleri afla¤›dakilerden hangisinde do¤ru
afla¤›dakilerden hangisidir? olarak verilmifltir?
a. Tarihsel-hermeneutik bilgi a. Ekonomik ve meflruiyet krizleri
b. Yorumbilgisel bilgi b. Meflruiyet ve motivasyon krizleri
c. Elefltirel bilgi c. Rasyonalite ve motivasyon krizleri
d. Kritik bilgi d. Ekonomik ve rasyonalite krizleri
e. Empirik-analitik bilgi e. Politik ve ekonomik krizler
4. Do¤a bilimlerinin bilgi kaynaklar›ndan salt birini de- 9. Habermas’›n çal›flmalar›nda merkezi bir öneme sa-
¤il tek bilgi kayna¤›n› temsil etti¤ini bu nedenle tüm hip olan iletiflimsel eylemler afla¤›daki alanlardan han-
geçerli bilgi iddialar›n›n do¤a bilimlerinde bulunan arafl- gisinde gerçekleflir?
t›rma yöntemlerine uymak zorunda oldu¤unu savunan a. Ekonomik sistemde
yaklafl›m afla¤›dakilerden hangisidir? b. Siyasal sistemde
a. Hermeneutik c. Devlet yap›s›nda
b. Pragmatizm d. Yaflant›-dünyas›nda
c. Bilimcilik e. Bürokratik yap›da
d. Karar vericilik
e. Do¤alc›l›k 10. Afla¤›dakilerden hangisi toplumu üyelerin iç pers-
pektifinden kavrayan yaklafl›mlardan biridir?
5. Tarihsel-hermeneutik bilgiye karfl›l›k gelen ilgi afla- a. Toplumsal organizmac›l›k
¤›dakilerden hangisidir? b. Pozitivizm
a. Pratik anlama c. Yap›sal ifllevselcilik
b. Teknik ilgi d. Marksizm
c. Özgürleflme e. Fenomenoloji
d. Kurtulufl
e. Do¤ay› kontrol etme
46 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
S›ra Sizde 3
Habermas’a göre ekonomik ç›karlara dayal› emek hare-
ketlerinden farkl› olarak yeni toplumsal hareketler ya-
flant›-dünyas›n›n özgürleflmesine yönelik kimlik, yaflam
stili ve kültürel alanla ilgili taleplere sahiptirler. Bu aç›-
dan yeni toplumsal hareketler ekonomik ç›karlardan
çok yaflant›-dünyas›n›n kolonilefltirilmesine karfl› tepki
hareketleridir. Yeni toplumsal hareketler özellikle ya-
flant›-dünyas›n›n rasyonelleflmesi, kamusall›¤›n ve ka-
musal alan›n genifllemesi, çarp›t›lm›fl iletiflimin dönüfl-
türülmesi, demokratikleflme sürecinin iyilefltirilmesi ve
meflruiyetin sa¤lanmas› aç›s›ndan önemlidir. Özetle Ha-
bermas’›n teorik projesinde kamusal alanda yer alan
yeni toplumsal hareketler demokrasinin vazgeçilmezle-
ri olarak yerlerini al›rlar.
2. Ünite - Tamamlanmam›fl Bir Proje Olarak Modernite: Jürgen Habermas 47
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
Bottomore, T. (1993). Marksist Düflünce Sözlü¤ü, Ritzer; G. (1996). Sociological Theory, New York:
‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›. McGraw-Hill.
Callinicos, A. (2005). Toplum Kuram›, Tarihsel Bir Scott, J. (1995). Sociological Theory: Contemporary
Bak›fl, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar› Debates, Chelttenham: Edward Elgar
Cantek, L. (1998). “Kamusall›¤›n Dönüflüm Serüveni”, Skinner, Q. (1991). Ça¤dafl Temel Kuramlar, Ankara:
Virgül 5, Pusula Yay›nc›l›k. Vadi Yay›nlar›
Edgar, A. (2006). Habermas: The Key Concepts, Slattery, M. (2008). Sosyolojide Temel Fikirler,
London: Routledge. ‹stanbul: Sentez Yay›nc›l›k
Edwards, G. (2004). “Habermas and New Social Swingewood, A. (1998). Sosyolojik Düflüncenin K›sa
Movements: What’s New?” içinde N. Crossley& J. M. Tarihi, Ankara: Bilim ve Sanat Yay›nlar›.
Roberts (Der.) After Habermas, Malden: Blackwell.
(Eriflim tarihi: 19.05.2011) http://onlinelibrary.
wiley.com/doi/10.1111/j.1467-954X.2004.00476.x
/pdf
Giddens, A. (1987). Social Theory and Modern
Sociology, Cambridge: Polity Press.
Habermas, J. (1962). Kamusall›¤›n Yap›sal
Dönüflümü, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, 2010.
Habermas, J. (1968). Bilgi ve ‹nsansal ‹lgiler, ‹stanbul:
Küyerel Yay›nlar›, 1997.
Habermas, J. (1968). ‹deoloji Olarak Teknik ve Bilim,
YKY: ‹stanbul, 1993.
Habermas, J. (1970). Sosyal Bilimlerin Mant›¤›
Üzerine, ‹stanbul: Kabalc› Yay›nevi, 1998.
Habermas, J. (1972). Towards a Rational Society,
Londra: Heinemann.
Habermas, J. (1976). Legitimation Crisis, London:
Heinemann. (Eriflim tarihi: 17.05.2011) http://www.
wehavephotoshop.com/PHILOSOPHY%20NOW/P
HILOSOPHY/Habermas/J%FCrgen%20Habermas%
20Legitimation%20Crisis.pdf
Habermas, J. (1981). ‹letiflimsel Eylem Kuram›, I-II,
‹stanbul: Kabalc› Yay›nevi, 2001.
Habermas, J.(1985). “Modernity-An Incomplete Project”
içinde H. Foster (ed.) Postmodern Culture,
Londra. (Eriflim tarihi: 17.05.2011)
http://www.aphotostudent.com/wp-
content/uploads/2009/11/habermas_modernityproj
ect.pdf
Layder, D.(2006). Sosyal Teoriye Girifl, ‹stanbul: Küre
Yay›nlar›
Marshall, G. (1999). Sosyoloji Sözlü¤ü, Ankara: Bilim
ve Sanat Yay›nlar›.
Mautner, T. (2000). The Penguin Dictionary of
Philosophy, London: Penguin Books.
3
SOSYOLOJ‹DE YAKIN DÖNEM GEL‹fiMELER
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Modern döneme iliflkin güven ve risk ortam›n›n ne oldu¤unu ay›rt edebilecek,
N
Modernli¤in düflünümselli¤ini aç›klayabilecek,
N
Küreselleflmenin boyutlar›n› analiz edebilecek,
N
Yap›laflma kuram›n› özetleyebilecek,
Düflünümsel aktörlerin kendilerini nas›l infla ettiklerini ay›rt edebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Modernlik • Uzam-Zaman Uzaklaflmas›
• Geç Modernlik • Yap›laflma
• Ontolojik Güvenlik ve Risk • Düflünümsel Aktörler
‹çindekiler
• G‹R‹fi: YAfiAMI VE SOSYOLOJ‹YE
BAKIfiI
• MODERN ÖNCES‹ VE MODERNL‹K
• MODERNL‹⁄‹N SÜREKS‹ZL‹KLER‹
Anthony Giddens: • MODERNL‹⁄‹N D‹NAM‹KLER‹
Sosyolojide Yak›n Modernlik/Geç
Modernlik ve • GEÇ MODERNL‹K VE
Dönem Geliflmeler POSTMODERNL‹K
Yap›laflma Kuram›
• GEÇ MODERNL‹KTE R‹SKLER
• YAPILAfiMA KURAMI VE YAPININ
‹K‹L‹⁄‹
• ELEfiT‹R‹LER
Anthony Giddens:
Modernlik/Geç Modernlik ve
Yap›laflma Kuram›
YAfiAMI
Giddens, Edmonton, 1938’de Londra’da orta s›n›f bir aile-
nin çocu¤u olarak dünyaya gelmifltir. Babas› ulafl›m sektö-
ründe çal›flan bir memurdur. Giddens, ailesinde üniversite
ö¤renimi gören ilk kiflidir. Lisans e¤itimini 1959 y›l›nda
Hull Üniversitesi’nde tamamlam›flt›r. Yüksek lisans›n› Lon-
don School of Economics’ten, doktoras›n› ise 1974 y›l›nda
Cambridge’de tamamlam›flt›r. Hull Üniversitesinden mezu-
niyetinden sonra akademik çal›flmalar›na devam eden Gid-
dens, ‹ngiltere’de Leicester ve Cambridge, ABD’de Californi-
a üniversitelerinde dersler vermifltir. 1961 y›l›nda Leicester Üniversitesi’nde Sosyal
psikoloji dersleri vermeye bafllam›flt›r. Bu s›ralarda güncel Britanya sosyolojisinde
kendi orijinal katk›lar›n› oluflturmaya bafllad›¤› belirtilmektedir. 1969 y›l›nda Cam-
bridge Üniversitesi’nde geldi¤i pozisyonla ‹ktisat Fakültesi bünyesinde kurulacak
olan Sosyal ve Siyasi Bilimler Komitesi’nin oluflumunda önemli bir rol üstlendi.
1987 y›l›nda ‹ktisat Fakültesi’ne profesör olarak atand›. 1997 y›l›ndan 2003 y›l›na
kadar London School of Economics’in yöneticisi ve Kamu Politikalar› Araflt›rma Ens-
titüsü Dan›flma Kurulu üyesi olarak görev yapt›. Giddens ayn› zamanda eski Baflba-
kan› Tony Blair’in dan›flmanl›¤›n› yürüttü. “Üçüncü Yol” olarak bilinen politik yak-
lafl›m› Tony Blair’in oldu¤u gibi Bill Clinton’›n da politikalar›nda önemli bir rehber
görevi görmüfltür. Giddens Britanya politikas›nda söz sahibi olan önemli politik fi-
gürlerden biri ve düflünce kuruluflu Politika A¤›’n›n araflt›rma ve uygulamalar›na
büyük katk› sa¤layan bir isimdir. 29 dilde yay›mlanan 34’ten fazla kitab›yla, y›lda
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
birden fazla kitap yay›nlam›fl bir yazard›r.
http://www.iletisim.com.tr/ki%C5%9Fi/anthony-giddens-23592.aspx.(26.04.2011).
D Ü fi Ü N E L ‹ M http://tr.wikipedia.org/wiki/Anthony_Giddens#Ya.C5.9Fam_.C3.96yk.C3.BCs.C3.BC
D Ü fi Ü N E L ‹ M
(26.04.2011).
S O R U S O R U
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
yini hem de tarihsel ve anlamsal de¤iflimler alan›n› bir araya getirerek kapsay›c› bir meto-
dik deneme yaparak kuram›n› oluflturmufltur. Sosyolojinin metodik olarak yeniden üreti-
AMAÇLARIMIZ len pratikler üzerine odaklanmas› gerekti¤inden söz eder (Giddens 1999: 4; Giddens
AMAÇLARIMIZ
2003: 7).
K ‹ T A P Dolay›s›K ile
‹ T Giddens,
A P metodik ba¤lamda kuram oluflturmay› ça¤›n genel eleflti-
rilerini dikkate alan bir biçimde de¤erlendirme olana¤›na sahip olmufltur.
Özellikle Sosyolojik Metodun Yeni Kurallar› (2003:6) kitab›nda Durkheim’›n
TELEV‹ZYON pozitivist Taç›klamalar›n›
ELEV‹ZYON önemsemekle birlikte, onun metodunu elefltiriye tabi tut-
mufltur. Ancak kendisinin Durkheimci gelenekten beslendi¤ini, bunun yan› s›ra
Marx ve Weber’in düflünce ve metodlar›ndan etkilendi¤ini fakat kendisinin bu ge-
leneksel anlay›fl›n üzerine yeni dedi¤i ifllevselci, yap›salc›, anlamac› ve tarihselci
‹NTERNET ‹NTERNET
prespektifleri harmanlayarak bir kuram infla etti¤ini belirtmektedir (Giddens & Pi-
erson 1998: 8-9; Giddens 1984: xi-vvi). Bu inflac› kuram›n› reflektivist ya da düflü-
nümsel/dönüflümsel olarak adland›rd›¤› görülmektedir
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
D ‹ K K A T düflüncenin,
Refleksivite (reflexivity) kavram› birçok anlama gelmekle birlikte “...dilin, D‹KKAT
zihnin veya bir disiplinin kendi üzerine dönme gücü veya yetene¤i, düflünümsellik anla-
N N
m›nda zihnin kendi üzerine dönmesi, kendisinin hem öznesi hem deSIRA nesnesi
S‹ZDE olma kapasi- SIRA S‹ZDE
tesi, bilincin kendi özbilincine sahip olmas› durumu, bir bilgi dal› ya da disiplinin bir teo-
ri veya ideolojinin araflt›rma konusu ya da düflünce-nesnesi ba¤lam›nda benimsedi¤i bak›fl
aç›s›, yöntem veya stratejileri söz konusu yöntem veya stratejilerle AMAÇLARIMIZ
bunlar› kullanarak AMAÇLARIMIZ
ulaflt›¤› düflünce ya da teorilere de uygulamas› durumu....”v.b. anlamlara gelmektedir (Pa-
radigma Felsefe Sözlü¤ü, Ahmet Cevizci, Paradigma Yay›nlar›, ‹stanbul, 2000’den aktar›-
K ‹ T A P K ‹ T A P
lan Giddens 2003: 9 çevirisini yapan Ü. Tat›can ve B. Balk›z).
Sosyolojinin kendine özgü entelektüel bir disiplin oldu¤unu ileri süren Gid-
dens, klasik sosyologlar›n kuramlar›n› indirgemeci olarak niteler.T E L E VTarihin
‹ Z Y O N do¤rusal TELEV‹ZYON
bir çizgide geliflmedi¤inden, birçok k›r›lma ve çat›flma noktalar›n› içinde bar›nd›-
ran bir süreç oldu¤undan söz eder. Bu nedenle sosyolojide pozitivist varsay›mlar
yerine, yap› ile eylemin soyut problemlerini vurgulayan bir yaklafl›m›n
‹ N T E R N E T gere¤inin ‹NTERNET
önemini vurgular (Tucker 1998:24). Sosyoloji ne do¤a bilimi, ne de bilim olmayan
bir aland›r. Ona göre sosyoloji, kendi sorunsal›n› yans›tan özelli¤e sahip bir bilim-
dir (Giddens 1991a:19).
Giddens’a göre, yorumsamac›/hermeneutik sosyolojilerin eksi¤i yap›d›r, katk›-
s› ise eylemde insan öznelerin belirleyicili¤idir. ‹fllevselci ve yap›salc›lar ise, zorla-
ma, güç, organizasyon gibi kavramlarla topluma vurgu yaparlar. Eksiklikleri ise ak-
törleri büyük güçlerin oyunca¤› olarak ele almalar›, insan failli¤ini de¤erlerin içsel-
lefltirilmesine indirgemeleri, onlar›n toplumsal hayattaki aktifli¤ini ihmal etmeleri
ve normlar›n müzakereye aç›k oldu¤unu görememeleridir. Asl›nda Giddens birbi-
rine z›t olan ifllevselci-holistik ve sembolik etkileflimci-aksiyonel ontolojik yakla-
fl›mlardaki benzerli¤in fark›ndad›r (Giddens 2003:188 ).
Giddens, günümüz toplumlar›n›n bir geçifl sürecinde olduklar›n›, sosyal
bilimcilerin, bu süreci de¤iflik isimlerle adland›rd›klar›n›, örne¤in; bilgi toplumu, Öncelikle toplumlar›n
biliflim toplumu, tüketim toplumu gibi yeni bir aflama olarak yorumlayanlar oldu- günümüzde post-modern
döneme geçti¤i iddas›n›
¤u gibi, post modern, postmodernizm, sanayi sonras› toplum, kapitalizm-sonras› reddeden Giddens, aksine
toplum gibi önceki dönemin tasfiyesine iliflkin görüflleri ön plana ç›karanlar›n da günümüzde modernli¤in
sonuçlar›n›n giderek
bulundu¤unu belirtmektedir (Giddens 1994:10; Giddens 1990:2). radikalleflti¤ini ve evrensel
Bu konuda söz edilmesi gereken bir baflka kavram da çifte yorumsama veya bir boyut alarak toplumlar›
hermeneutiktir. Bu düflüncenin k›smen mant›ksal k›smen de empirik oldu¤una de- sar›p-sarmalad›¤›n› belirtir.
¤inir. Bütün sosyal bilimler hermeneutik özellik gösterirler. Betimlenecek bir ola-
y›n içinde yer almak demek, karfl›l›kl› olarak bilgininin s›radan aktörler ve sosyal
bilimciler taraf›ndan paylafl›lmas› anlam›na gelmektedir. Sosyolojik kavramlar gün-
delik eylemin içinden çekilip ç›kart›lamaz (Giddens 2003: 18). Sosyolojik bilgi,
toplumsal yaflam alan›na sarmal bir flekilde girip ç›kan bir süreçtir. Bu sürecin ta-
malay›c› bir parças› olarak sosyoloji hem kendini hem de toplumsal alan› yeniden
yap›land›r›r (Giddens 1994: 21). S›radan aktörlerin gündelik yaflama dair atfettikle-
ri anlamlar ile o kültürün içinden gelen sosyolo¤un teorik aç›klamalar› örtüflünce
çifte hermeneutik dedi¤imiz durum oluflur. Buna Türkiye’den bir örnek olarak
“hortumculuk” kavram›n› verebiliriz. Bu kavram, tüm nesneleri içine alan korkunç
bir do¤a olay› olan hortum ile devletin maddi olanaklar›n› kendi ç›karlar› için sa-
hiplenenlerin ve bunu al›flkanl›k haline getirenlerin içinde bulunduklar› durumu
tan›mlamay› ifade eder.
52 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
N N
SIRA S‹ZDE r›n yap›lmas›n›n
SIRA S‹ZDEson derece riskli bir u¤rafl oldu¤unu belirtmekle birlikte Giddens,
her iki döneme iliflkin süreksizliklerin varl›¤›n› aç›kça ortaya koyman›n mümkün
oldu¤undan söz etmektedir. Bu nedenle Giddens söz konusu iki dönemin karfl›-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
laflt›rmas›n› güven ve risk de¤iflkenleri üzerinden yapmaktad›r. Modernli¤i, 17.
Yüzy›lda Avrupa’da bafllayan ve daha sonra tüm dünyay› etkisi alt›na alan bir
toplumsal yaflam ve örgütlenme biçimi olarak tan›mlar. Ancak bu tan›m›n zaman
K ‹ T A P K ‹ T A P
süreci ve co¤rafi ba¤lam›ndan daha fazla bir fleyi ifade etti¤ine de¤inir. Günümüz-
de modernli¤in yeteri kadar anlafl›lamad›¤›n› vurgulayan Giddens, modernli¤in
do¤as›na bak›lmas›n›n sosyolojik analizler için kaç›n›lmaz oldu¤unu öne sürer
TELEV‹ZYON T E L E V ‹9-11).
(Giddens 1994: ZYON
Modern öncesi ve modern kültürleri karfl›laflt›rmada “güven” önemli midir, so-
rusuna Giddens’›n verdi¤i yan›t flöyledir: Kiflinin kendini dünyada güvende hisset-
‹NTERNET
mesini anlatan
‹NTERNET
ve di¤er insanlarla bir arada yaflamas›n› olanakl› k›lan güven odak-
l› “ontolojik/varl›ksal güvenlik” olgusu, insani varoluflun temel bir özelli¤idir (Lay-
der 2006:193). Bu nedenle ontolojik güvenli¤in temelinin genellikle ilk çocukluk
döneminde oluflturuldu¤unu belirten Giddens, yetiflkinlik dönemi rutinleriyle de-
vam ettirildi¤ini öne sürer. Yaflant›m›zdaki toplumsal pratiklerin birço¤u rutinler
taraf›ndan sürdürüldü¤ü için güvenirli¤i, hayat›m›zda onun rutin do¤as› arac›l›¤›y-
la deneyimleriz ve dünyan›n ontolojik statüsünü sorgusuz sualsiz kabul ederiz.
Modern-öncesi toplumlarda geleneksel kurumlardaki güvenirlik ve rutinler, dün-
yan›n olumsall›¤›n› gizlerdi. Akrabal›k ve cemaat, zaman ve uzam boyunca güve-
nilir bir biçimde eylemleri yap›land›ran ba¤lar yarat›rd›. Din, deneyimi güvenilir
flekilde düzenleyen bir kozmoloji olufltururdu. Gelene¤in kendisi tan›m› gere¤i bir
rutin oldu¤u için toplumsal ve do¤a olaylar›n› yap›land›r›rd› fakat modern toplum-
larda bu kurumsal ortamlar›n hiçbiri güçlü bir güvenirlik ve ontolojik güvenlik his-
si yaratmamaktad›r. Giddens’a göre bu ihtiyaçlar farkl› flekillerde karfl›lan›r: Rutin,
soyut sistemlerle bütünleflmifltir, saf/ar› iliflkiler cemaat ve akrabal›¤›n yerine geç-
mifltir ve düflünümsel olarak infla edilmifl bilgi sistemleri dini kozmolojilerin yerini
alm›flt›r. Sonuç, ontolojik güvensizli¤in, -“gerçekli¤in varoluflsal demir atmas›” ile
ba¤lant›l› olarak endiflenin- geleneksel toplumlardan ziyade modern toplumlarda
çok daha fazla görülüyor olmas›d›r (Allan 2006: 273; Giddens 2000a: 39). Topra¤a
ba¤l› tar›msal üretimin hâkim oldu¤u modern öncesi kültürlerde zaman ve uzam›n
uzaklaflmas›, modern dönem ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda göreceli olarak düflük düzeyde
seyreder (Giddens 1990:100). Bunun anlam›, geleneksel toplumlar›n zaman ve
uzama yak›ndan ba¤l› oldu¤udur. McLuhan’›n ifadesi ile söylersek, geleneksel dö-
nemde bedenimizin uzand›¤› yere kadar ulaflma olana¤›m›z bulunurken, elektro-
nik ça¤da sinir sistemimiz dünyay› bir a¤ gibi sarmaktad›r (Özkök 1991: 156).
McLuhan’›n bu ifadesi, zaman ve mekân›n yak›nlaflmas›n› getirmifltir. Giddens’›n
görüflünde ise daha sonra de¤inece¤imiz üzere “zaman ve uzam›n” yerden/me-
3. Ünite - Anthony Giddens: Modernlik/Geç Modernlik/Geç Modernlik ve Yap›laflma Kuram› 53
N N
SIRA S‹ZDE (Giddens 1990: 5). Toplumlardaki geliflmelerinin kesintiye u¤ram›fll›k ile varl›¤›n›
SIRA S‹ZDE
sürdürdü¤ünü ifade eder.
Modern yaflam tarzlar›, geleneksel toplumsal düzen çeflitlerinden benzeri görül-
AMAÇLARIMIZ medik bir AMAÇLARIMIZ
biçimde ayr›flmakta ve modernli¤in getirdi¤i dönüflümler gerek yayg›n-
l›k gerekse yo¤unluk bak›m›ndan önceki döneme özgü de¤iflim biçimlerinden ol-
dukça farkl›l›k göstermektedir. Bu farkl›l›k yayg›nl›k aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, küre-
K ‹ T A P sel düzeydeK bir ‹ T toplumsal
A P iliflki ve etkileflim biçimlerinin kurulmas›na, yo¤unluk
bak›m›ndan ise gündelik yaflam›m›z›n en mahrem ve kiflisel özelliklerini de¤ifltir-
me biçiminde etkili olmufltur. Kuflkusuz geleneksel ile modern aras›nda belli nok-
TELEV‹ZYON T E L E V ‹ Z Y O N var oldu¤u inkâr edilemez. Ancak tarihsel zaman içerisinde
talarda sürekliliklerin
ortaya ç›kan de¤iflikliklerin dramatik etkisi iledir ki bunlar› yorumlarken önceki
döneme ait yereleflik bilgilerimizin s›n›rl›l›¤›n› hiç akl›m›za getirmedik. Oysa klasik
sosyologlar›n toplumsal evrimcilik anlay›fl› (ister ifllevselcilik isterse çat›flmac› ku-
‹NTERNET ‹NTERNET
ramc›lar olsun) modernli¤in süreksizlikçi (discontinuist) karakterinin fark edilme-
sini, deyim yerindeyse, engelleyen bir faktör olmufltur (Giddens 1990:5-6).
Evrimci aç›klamalar›n genel anlamda “büyük anlat›lar›” temsil etti¤ine de¤i-
nen Giddens, evrimcilerin tarihi, insanl›kla ilgili olaylar karmaflas›n› sistematik
bir tablo düzeni içerisine sokarak yine olaylar dizisinin yard›m› ile anlatmaya ça-
l›flt›klar›ndan söz eder. Giddens’a göre toplumsal evrimcili¤in yap›s›n› bozmak
demek, tarihin bir bütünmüfl ya da belirli baz› birlefltirici örgütlenme ve dönü-
flüm ilkelerini yans›t›yormufl gibi görülemeyece¤ini kabul etmek anlam›na gelir.
Fakat bu durum görünürde bir kaos ya da sonsuz say›da farkl› tarihler yaz›labi-
lece¤i biçiminde de yorumlanmamal›d›r. Çünkü tarihsel geçiflin analizi, bizi ayn›
zamanda o dönemin belli karakterlerin tan›mlanabilecek ve haklar›nda genelle-
meler yap›labilecek bir niteli¤in varl›¤›na da götürür. Dolay›s› ile aç›klama siste-
mati¤inin yap›s›n› bozmak, bize yaln›zca modernli¤in incelenmesini sadelefltir-
3. Ünite - Anthony Giddens: Modernlik/Geç Modernlik/Geç Modernlik ve Yap›laflma Kuram› 55
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
56 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Modernlik, Zaman ve Uzam
Modernlik ile zaman ve uzam› anlafl›l›r k›lmak için Giddens önce modern öncesi
AMAÇLARIMIZ kültürlere AMAÇLARIMIZ
bakmak gerekti¤inden söz eder. Modernlik öncesi kültürlerin zaman›
hesaplama biçimleri vard›r. Bu hesaplama takvim, yaz›n›n bulunuflu gibi topra¤a
yerleflik devletleri birbirinden farkl›laflt›ran özellikler olarak de¤erlendirilmektedir.
K ‹ T A P Ancak gündelik K ‹ T Ayaflam›nP temelini oluflturan zaman hesab›, sürekli zaman› uzama
ba¤lamakta ve kesinlikten uzak olarak de¤iflken bir durum göstermektedir. Her
hangi bir kifli o günün tarihini ancak di¤er toplumsal ve bölgesel iflaretlere baka-
TELEV‹ZYON rak söyleyebilirdi.
T E L E V ‹ Z Y O“Ne
N zaman” sözcü¤ü, “nerede “ ile ya da düzenli do¤al olaylar-
la iliflkilendirilerek biliniyordu. Mekanik saatin icad› ve nüfusun giderek yay›lmas›
(bafllang›c› 18. yüzy›l›n sonuna kadar uzan›r) zaman›n uzamdan ayr›lmas›na yol
açm›fl ve zaman, günün dilimlenmesine örne¤in, çal›flma saatinin düzenlenmesine
‹NTERNET ‹NTERNET
olanak sa¤lam›flt›r. Böylece mekanik saat toplumsal örgütlenmede birli¤i sa¤layan
bir ölçü birimi olarak de¤erlendirilmifltir. Özellikle takvimin dünya ölçe¤inde stan-
datlaflmas› ve zaman›n bölgelerden ba¤›ms›zlaflarak standartlaflmas› evrensel an-
lamda zamana iliflkin farkl›l›klar› ortadan kald›rm›flt›r (Giddens 1990: 17-18).
Bu geliflmelere bak›ld›¤›nda zaman›n boflalt›lmas›, uzam›n boflalt›lmas› bak›-
m›ndan bir ön koflul olmufltur. Bofl uzam›n geliflimi, uzam›n yöre’den ayr›lmas› ile
anlaml›l›k kazanm›flt›r. Yöre, co¤rafi olarak konumland›r›lm›fl toplumsal eylemin
fiziki ortam›n› ifade etmekte ve mekân fikri ile kavramsallaflt›r›lmaktad›r. Modern
öncesi toplumlarda uzam ve yöre kavramlar› birbiri ile örtüflmekte ve toplumsal
yaflam›n uzamsal boyutlar› birçok bak›mdan bireylerin birbirleri ile yerel etkinlik-
leri bak›m›ndan önem tafl›maktad›r. Modernli¤in ortaya ç›kmas› ile birlikte yüzyü-
ze etkileflim durumundan uzaklafl›larak orada bulunmayanlar›n etkileflimlerini de
kapsayacak biçimde yöreden kopuflu getirmifltir. Dolay›s›yla modernlik koflullar›n-
da mekânlar›n, toplumsal faaliyetlerden etkilenerek yaln›zca görünürde olup bi-
tenleri göstermekle kalmamakta ayn› zamanda mekân›n “görünür biçimi” onun
3. Ünite - Anthony Giddens: Modernlik/Geç Modernlik/Geç Modernlik ve Yap›laflma Kuram› 57
iki temel mekanizma vard›r: I. sembolik göstergeler ve II. uzmanl›k sistemleri (Al-
lan 2006: 276).
Sembolik Göstergeler
Sembolik göstergeler herhangi bir kifli ya da kurumla iliflkili olmaks›z›n da¤›t›-
lan/devreden de¤iflim araçlar› aç›s›ndan düflünülebilir. Birçok gösterge türü ol-
makla birlikte para bu türler aras›nda mükemmel bir örnektir. Para, her mal›n ay-
n› de¤er sistemine göre belirlendi¤i evrensel bir de¤er sistemi yarat›r. Gereklilik iti-
bariyle bu de¤er sistemi soyuttur; yani, içsel hiçbir de¤eri yoktur. Di¤er her fleyi
temsil edebilmesi için kendi içinde bir de¤er tafl›mamal›d›r. Paran›n evrensel ve so-
yut do¤as› onu s›n›rlamadan özgür k›lar ve uzun mesafeler ve zaman periyotlar›
karfl›s›nda de¤ifl tokuflu kolaylaflt›r›r. Bu nedenle do¤as› gere¤i para, zaman-uzam
uzaklaflmas›n› artt›r›r ve paran›n soyutlama seviyesi oldukça yüksek, yaratt›¤› bu
etki de büyük olur (Allan 2006: 276-277; Kaspersen 2000: 87; Ritzer 1997: 145).
Uzmanl›k Sistemleri
Giddens’›n bahsetti¤i bir di¤er aç›l›ml› mekanizma da uzmanl›k sistemleridir. Yine
geleneksel bir topluluk kurgulayal›m. E¤er geleneksel bir toplumda yafl›yorsan›z
ve bir çocuk sahibi olacaksan›z kime gidersiniz? E¤er ayn› grup içindeyken evlilik
problemleri yafl›yorsan›z kimden yard›m al›rs›n›z? Daha verimli ürünler yetifltirme-
yi, tanr›lar› yüceltmeyi, bir bina infla etmeyi ya da bir tür toplumsal iflbirli¤ini ge-
rektiren bir fley yapmay› istedi¤inizde nereye baflvurursunuz? Tüm bu sorular›n ya-
n›t› ve yaflam›n di¤er tüm ayr›nt›lar› sizin toplumsal iliflki a¤›n›zda bulunur. Daha
iyi ürün almak için bu konuda deneyimli olan bir arkadafl›n›za, evlili¤inizi dan›fl-
mak için büyükbaban›za, çocuk sahibi olmak için ebelik yapan komflunun kar›s›-
na gidersiniz (Allan 2006: 277; Kaspersen 2000: 84; Ritzer 1997: 145).
Günümüzde bu tür sorun ve ihtiyaçlar için baflvurdu¤umuz adres, kiflisel ola-
rak hiçbir flekilde tan›mad›¤›m›z, soyut bilginin hâkim oldu¤u akademik bir e¤itim-
den geçen uzmanlard›r. Fakat uzmanl›k bilgi sistemlerine ba¤›ml› olmak amac›yla
uzmanlara baflvurmak zorunda de¤iliz. Örne¤in, bir binan›n nas›l infla edildi¤i ya
da pek çok s›n›f ve ofisin nas›l kuruldu¤u konusunda hiç bir bilgi sahibi de¤ilken,
ofisime her gitti¤imde ya da s›n›fta her ders anlatt›¤›mda bu uzmanl›k bilgisine ba-
¤›ml› olmufl bulunmaktay›m. Bilgisayar› her açt›¤›m›zda ya da ›fl›¤› her yakt›¤›m›z-
da ya da arabam›z› her çal›flt›rd›¤›m›zda k›saca modern yaflam ile ilgili herhangi bir
fleyi her yapt›¤›m›zda, soyut uzmanl›k bilgi sistemlerine ba¤›ml›y›zd›r. Uzmanl›k
bilgi sistemleri, yaflamlar›m›z›n merkezini yerel ba¤lamlardan soyut bilgi ve uzak
ötekilere gelifltirilen ba¤›ml›l›¤a tafl›d›klar› için aç›l›ml›d›rlar (Allan 2006: 277).
Modernli¤in Düflünümselli¤i
Giddens düflünümselli¤i statik bir durum olarak de¤il, de¤iflken bir durum olarak
görür. Modernli¤in, düflünümselli¤in seviyesini dramatik bir biçimde yükseltti¤ini
öne sürer. Modern zaman öncesinde insanlar toplum hakk›nda pek düflünmezler-
di. Asl›nda kendine yönelik bir varl›k olarak toplum düflüncesi Montesquieu ve
Durkheim gibi düflünürlerin eserlerinden önce pek bilinir de¤ildi. Günümüzde ise
topluma iliflkin fark›ndal›¤›m›z son derece yüksektir ve ulusumuz ve kat›l›m gös-
terdi¤imiz organizasyonlar ve kurumlar›m›z hakk›nda bilinçli olarak düflünürüz
(Allan 2006: 274).
‹lerleme ve düflünümsellik, do¤alar› gere¤i birbirleriyle iliflkilidir. ‹lerlemenin
düflünümselli¤i gerektirdi¤i son derece aç›kt›r ve modernite de endemik bir yap›-
3. Ünite - Anthony Giddens: Modernlik/Geç Modernlik/Geç Modernlik ve Yap›laflma Kuram› 59
dad›r. Çünkü her toplumsal öge kendisini hedefi, amaçlar› ve pratikleri aç›s›ndan
sürekli olarak de¤erlendirmek durumundad›r. Fakat ilerleme umudu hiçbir zaman
cisimleflmez- ilerleme ideali- ona hiçbir zaman ulaflamayaca¤›m›z anlam›n› tafl›r.
‹lerlemeye yönelik att›¤›m›z her ad›m, elde ettiklerimizi gelifltirme umutlar›yla s›-
nan›r. ‹lerleme, ulafl›lm›fl bir amaç olmaktan ziyade motive edici bir de¤er, mo-
dernli¤in söylemsel bir özelli¤i haline gelir (Allan 2006: 274).
“Modernli¤in kendisinin derinden ve aslen toplumbilimsel oldu¤una” de¤inen
Giddens, (1994: 44) aktörün toplumsal yaflam hakk›nda daha fazla bilgiye sahip ol-
mas› onun kendi gelece¤ini flekillendirmesi ve tehlikelere z›mni olarak karfl› koyma-
s›n› olanakl› k›laca¤›n› söyler. Bu ba¤lamda modernli¤in düflünümselli¤i, düflünce
ve eylemin sürekli olarak birbirine yans›t›larak sistemin yeniden üretilmiflli¤i üzeri-
ne kuruludur. Yani gelece¤e yönelik olarak, önceden yap›lm›fl olanla yeni bilgilerin
harmanlanmas› ilkeli bir biçimde savunulacak konular› örtüfltürür. Böylece düflü-
nümsellik, bilgi ve yaflam hakk›ndaki temel anlay›fl›m›z›n k›smen flekillendirilmesi
anlam›na gelir. Modern bilgi, bilimsel bilgiye eflde¤erdir ve bilgiyi bilimsel yapan ise
daimi bir irdeleme ve sistematik flüphedir. Bu bilgi anlay›fl› her bireyin kültürel do-
kusuna ifllemifltir. Bu iflleyifl e¤itim-ö¤retim sisteminin bir parças› olarak okullarda
sürdürülür. E¤itim kurumlar› modern organizasyonlar olarak do¤alar› gere¤i bürok-
ratiktir ve bu nedenle rasyonel hedef belirleme, geri dönüfllü pratikler ve daimi dü-
flünümselli¤e ba¤l›lard›r (Allan 2006: 275). Bu ba¤lamda modernli¤in düflünümselli-
¤ini art›ran bir baflka faktör de özellikle kitle iletiflim araçlar›d›r. Bireyin kendisi dö-
nüflümsel bir kapasiteye sahip oldu¤u için bu araçlardan ö¤rendiklerini kendi ya-
flant›s›na ussal olarak uyarlamaya çal›fl›r (Kaspersen 2000: 88).
Radikal modernli¤in bir sonucu olarak birey, belirli kimliklerin, yaflam süresi
göstergelerinin ve bilginin elde edilmesiyle benli¤i toplumsal olarak belirleyen
toplumsal a¤lar ve kurumlardan çekip ç›kar›lm›flt›r. Modern bireye verilen sadece
içsel olarak göndergesel olan benli¤in düflünümsel tasar›m›d›r. Bunun bir parças›
olarak birey, uzmanl›k bilgi sistemleri ve arac› deneyimler kullanarak stratejik ya-
flam planlamas› gelifltirir. Benli¤in düflünümsel tasar›m›, (uzmanlar taraf›ndan su-
nulan ve kitle iletiflim araçlar›yla eriflilebilir olan) olas› yeni bilgilere dayal› daimi
bir de¤erlendirme ve yeniden de¤erlendirme içerir (Allan 2006: 284).
Küreselleflme
Giddens düflünce ve eylemlerinde ne küreselleflme taraftar› ne de küresellemefle
karfl›t› olmufltur. Daha çok küreselleflemenin günümüz gerçekli¤i içinde bir süreç
oldu¤unu ancak yaratt›¤› tehlike ve risklere müdahale edilmedi¤i takdirde eko-ya-
flam ad›na olumsuzluklar yarataca¤›n› kabul etmifl ve bu sürecin toplumlar›n ç›kar-
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
lar›na uygun hale getirilmesi için nas›l dönüfltürülebilece¤ini anlatmaya çal›flm›flt›r.
Kaleme ald›¤›, Elimizden Kaç›p Giden Dünya bafll›kl› eserinde Giddens neo-liberal
söylemle refah haklar› düflüncesinden yola ç›karak demokratikleflme D Ü fi Ü N E L ‹ Mile minimal D Ü fi Ü N E L ‹ M
devleti özdefllefltiren bir yol sunar. Dolay›s›yla Held ve di¤erlerinin tan›m›na göre li-
teratürde Giddens ve onun gibi düflünenler, düflünümselciler/flüpheciler olarak ad-
S O R U S O R U
land›r›l›r (Rantanten 2005:5-6; Keyman 2000: 20; Görgün-Baran 2010:317).
N N
SIRA S‹ZDE
bulunma halini zaman ve uzam›n daha da ötesine tafl›yan uzak ile yerel aras›ndaki diyalek-
tik bir iliflki ba¤lam›nda de¤erlendirir (Allan 2006: 278).
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
60 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
fiekil 3.1
Ulus-Devlet Sistemi
Kaynak:
Küreselleflmenin
Boyutlar›
(Giddens 1990:
71; Kaspersen
2000:93)
Uluslararas› ‹flbölümü
3. Ünite - Anthony Giddens: Modernlik/Geç Modernlik/Geç Modernlik ve Yap›laflma Kuram› 61
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Modernizasyon toplumsal iliflkileri yayg›nlaflt›rmakta, toplumlar aras›nda küresel iliflki
a¤lar› kurulmaktad›r. Yerel faaliyetler ile uzak mesafeler aras›ndaki iliflkiler geliflmekte-
AMAÇLARIMIZ dir. Ona göre küreselleflme, modernitenin devam›d›r. Küreselleflmeye karfl› de¤ildir,
AMAÇLARIMIZ
taraftar da de¤ildir. Ancak dünyan›n gidiflat›n›n küresellflmeye do¤ru oldu¤u tespitinde
bulunmaktad›r.
K ‹ T A P K ‹ T A P
Küreselleflme, politik ve Küreselleflme, uygulamaya koyulan ça¤dafl politikalar›n temellerinden daha
ekonomik etkilerin biraraya baflka bir fleyi ifade etmektedir. Ancak küreselleflme içinde yaflad›¤›m›z toplumun
getiriliflilerinden do¤an bir
Tdizi
E L karmafl›k
E V ‹ Z Y Osüreçleri
N kurumlar›n›T E L dönüfltürmektedir.
EV‹ZYON Öte yandan küreselleflme “yeni bireyselcili¤in”
içermektedir. Bu durum hem yükseliflini de ön plana ç›karmaktad›r (Giddens 2000: 45, Giddens 2000a: 30)
yeni uluslar üstü sistemler Küreselleflme, hem içinde büyük sistemlerin yer ald›¤› hem de yaflam›m›z›n ço-
ve güçler yaratmakta hem
de geliflmekte olan ülkeler ¤u mahrem k›sm›n› ve özelini içine alan iliflkileri kapsar. Bu bak›mdan yaflam tar-
‹ N T E Rdaha
giderek N E Tfazla de¤iflime ‹NTERNET
z›m›z ayn› zamanda küresel sonuçlard›r. Örne¤in Kopenhang’dan sat›n ald›¤›m›z
maruz kalmaktad›r.
k›yafetler ‹ngiltere’de tasarlanm›fl, Tayvand ya da Polonya’da üretilmifltir. Bu du-
rum uluslararas› iflbölümü ve dünyan›n eko-sistemi bak›m›ndan küreselleflmenin
sonucu olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r (Kaspersen 2000: 94).
Küreselleflme Giddens’e Küresellflme konusunda önemli olan bir nokta da modern teknolojik araçlar
göre, yaln›zca muazzam bir olarak medyan›n küresellefltirici etkisini gözden uzak tutmamakt›r. Mekanize ileti-
ekonomik, politik, kültürel
sistemler ve iletiflim flim teknolojileri küresellflmenin bütün yönlerini önemli ölçüde etkilemifltir. ‹leti-
a¤lar›ndaki geliflmeyi de¤il, flim teknolojileri ayn› zamanda endüstriyalizmin bir sonucu olarak de¤erlendirile-
ayn› zamanda yerel ve
kiflisel anlamda etkili bilir. Özellikle iletiflim teknolojileri kültürel küreselleflmenin arac›s› olmufl, zaman
faaliyetleri ve deneyimleri de ve uzam›n önemini yitirmesine yol açm›flt›r (Giddens 2000:42-43). Küreselleflme
içine al›r.
sanc›l› bir süreçtir ve bu süreçte yaflanan krizler, toplumlar› ve bireyleri risk ve teh-
likelerle karfl› karfl›ya b›rakmaktad›r. Böylece güvenlik sorununu ortaya ç›karmak-
tad›r. Bunu aflman›n yolu ise güven ve güvenli¤i infla edecek mekanizmalar›n uy-
gulamaya konulmas›ndan geçmektedir.
3. Ünite - Anthony Giddens: Modernlik/Geç Modernlik/Geç Modernlik ve Yap›laflma Kuram› 63
Giddens’a göre modernlik bir juggernaut (önüne geçilmez ezici güç), “bütün birey-
lerin topluca bir dereceye kadar kontrolünde bulunan fakat ayn› zamanda kontro-
lümüzden ç›k›p kendisini parçalara ay›rabilme tehlikesini tafl›yan devasa bir güç
makinesidir”. ‘Juggernaut’ sözcü¤ü, Hintçe bir kelime olan ve tanr› Vishnu ya da
Krishna’y› -evrenin lordunu- temsil eden ‘JAGANNATHA’ kelimesinden gelir. Her y›l
tanr›n›n imgesi, inançl› kalabal›klar aras›nda danslar ve davullar eflli¤inde bir ge-
çit töreniyle sokaklarda gezdirilirdi. O zamanlarda daha erken selamete kavuflmak
amac›yla inananlar›n ölümle karfl› karfl›ya gelmek için kendilerini devasa tören
arabas›n›n tekerlekleri alt›na atmalar› gerekti¤ine inan›l›rd›. Juggernaut bu neden-
le körü körüne bir ba¤l›l›k ve adanmay› gerektiren karfl› konulmaz bir güç olarak ni-
telenir (Allan 2006: 264).
Bu karfl› konulmaz güç imgesi, yaratt›¤› tehlike ve güven hissiyle birlikte heye-
can dolu h›z trenini akla getirir, fakat modernli¤in juggernaut› bir h›z treni gibi
kontrol edilebilir ve hareketi önceden tahmin edilebilir de¤ildir. Bu noktada Ha-
bermas ve Giddens aras›nda temel bir farkl›l›k bulunmaktad›r. Habermas için ras-
yonel kontrol modernli¤in merkezindedir ve gerçeklefltirilmesi mümkündür. Fakat
Giddens için modernlik tan›m› gere¤i kontrol d›fl›d›r. Modernli¤in amac› geliflme-
dir fakat yaratt›¤› etki, denetimsiz bir de¤iflim makinesine dönüflen mekanizmala-
r›n ve süreçlerin ortaya ç›kmas›d›r. Biz, Jagannatha’ya kendini adayanlar gibi mo-
dernli¤in gücü ve cenneti içine çekilmifl durumday›z (Allan 2006: 264-265). Bu ne-
denle toplumu kontrol etme gücüne sahip de¤iliz. Çünkü modern toplum daha
önceki toplumlardan çok daha h›zl› de¤iflmekte ve küresel uzan›m›n› geniflleterek
geleneksel sosyal pratikler üzerinde çok daha büyük dönüfltürücü etkide bulun-
maktad›r (Stevenson 2008: 219). Böylece Giddens’›n düflüncesinde bu dikotomik
anlay›fl, diyalektik bir biçimde çarp›flarak modernli¤in düflünümselli¤ini ve dönü-
flümselli¤ini sa¤lamaktad›r.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi ÜGiddens’›n
Bu konuda NEL‹M görüflünü aktaran Allan, flunlar› söylemektedir: “Modern-
lik içinde yapt›¤›m›z gezinti hiç bir biçimde s›k›c› ve karfl›l›ks›z de¤ildir; genellikle
S O R U keyif vericidir
S OveR umut
U verici bir bekleme ile doludur. Fakat modernli¤in kurumlar›
var olmaya devam ettikçe bu yolculu¤un ne yönünü ne de h›z›n› kontrol etme flan-
s›na sahip de¤iliz. Bunun sonucunda, hiç bir zaman tamam›yla kendimizi güven
D‹KKAT D‹KKAT
içinde hissedemeyiz çünkü vard›¤› yer, yüksek risklerle doludur” (Allan 2006: 265).
“Modernlik”, endüstrileflme, Geç modernlik, Giddens’›n 1990’lar›n bafl›ndan itibaren en büyük ilgi alan›n›
N N
onun
SIRAsadece
S‹ZDE kurumsal SIRA Giddens
oluflturmufltur. S‹ZDE modernlik ile öncelikle post-feodal Avrupa’da kurulmufl
boyutu olarak ele al›nmad›¤›
sürece, kabaca olan fakat etkileri bak›m›ndan yirminci yüzy›lda giderek dünya tarihine yerleflen
“endüstrileflmifl dünya”n›n kurumlara ve davran›fl biçimlerine at›fta bulunmaktad›r (Adams & Sydie 2001: 385).
AMAÇLARIMIZ
eflde¤eri olarak AMAÇLARIMIZ
düflünülebilir Giddens, post modernistlerin iddia etti¤i gibi post modern bir döneme girildi¤i
konusunu tart›flmaktan çok, modernli¤in sonuçlar›n›n nas›l bir dönüflüm geçirdi¤i-
K ‹ T A P
ne bakmakK gerekti¤inden
‹ T A P
söz eder. Kuflkusuz modernli¤in ötesinde oluflmakta
olan yeni ve farkl› bir düzenin varl›¤› inkâr edilemez oldu¤una, bunu “post mo-
dern” olarak niteleyebilece¤imize, ancak birçok sosyal bilimcinin yapt›¤› gibi bu-
nu “post modernlik” olarak de¤erlendirmenin uygun olmayaca¤›na iflaret eder. Di-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
le getirilmesi gereken önemli bir husus da Giddens’›n post modern toplum ya da
endüstri-sonras› toplumu de¤il, geç modern toplumu ele ald›¤›d›r. Bu kavram ara-
‹NTERNET ‹NTERNET
3. Ünite - Anthony Giddens: Modernlik/Geç Modernlik/Geç Modernlik ve Yap›laflma Kuram› 65
c›l›¤›yla Giddens, tarihsel süreklilik ve de¤iflimi birlikte vurgular (Adams & Sydie
2001: 385).
Giddens kapitalizm ve endüstrileflme aras›nda bir ayr›m yapar. Kapitalizm,
küresel çapta etkinlik gösteren iflgücü piyasalar›nda oldukça yüksek bir rekabete
dayal› bir üretimi ifade ederken; endüstrileflme, do¤ay› kontrol etme ve dönüfltürme
maksad›yla makine teknolojisinin kullan›m›na at›fta bulunur. Bu geç modern dün-
yan›n endüstri d›fl›nda en fark edilir özelli¤i ulus-devlettir. Buna ek olarak, Luh-
mann ölçüsünde olmasa da modern dünyay› bir araya getirmede iletiflimin önemi-
ne dikkat çeker (Adams & Sydie 2001: 385).
Modern dünya, nüfusun gittikçe kalabal›klaflan bir kesimi için hayatta kalmay›
hatta “iyi yaflam”› mümkün k›lar. Ulus-devlet, karmafl›k bir dünyada demokrasi ve
bireysel faillik için olanak sunar. Sa¤ ve Solun Ötesi (Beyond Left and Right) ve
Üçüncü Yol:Sosyal Demokrasinin Yeniden Dirilifli (The Third Way:The Renewal of
Social Democracy) adl› kitaplar›nda Giddens eski “sol” fikirlerin güncelli¤ini yitir-
di¤ini “sa¤c›” fikirlerin ise çeliflkili ve hatta tehlikeli olduklar›n› iddia eder. Gid-
dens’›n sosyal demokrat (liberal) “üçüncü yol”u ise sadece bir teori de¤il, ayn› za-
manda siyasal aktivizm ve idealizmi alevlendirmeyi amaçlayan bir eylem progra-
m›d›r. Tanr›lar›n ve gelene¤in etkinli¤ini yitirmesi Giddens’a göre modern dünya-
da kurumlar›n ve hareketlerin düflünümsel bir biçimde kendi kendilerini düzenle-
yebilmeleri bak›m›ndan onlar›/bireyleri serbest k›lm›flt›r; bir baflka deyiflle bu saye-
de önce tasarlar sonra da kendi tarihimizi yarat›r›z (Adams & Sydie 2001: 385).
SIRA S‹ZDE
Giddens’›n modernlik teorisinin altbölümleri aras›nda uzaklaflma/aralama (dis- SIRA S‹ZDE
tanciation), güç/iktidar (power), güven ve risk bulunmaktad›r. Uzaklaflma, iliflkile-
rin art›k belirli mekânlara ba¤l› olmad›¤› gerçe¤ini ifade eder.DBu Ü fi Ü Ndurum
E L ‹ M Mors al- D Ü fi Ü N E L ‹ M
fabesi ve uça¤›n icad›ndan bu yana geçerli olmakla birlikle bilgisayar sayesinde
yirmi birinci yüzy›l›n bafllang›c›ndan itibaren daha da belirgin hale gelmifltir.
S O R U S O R U
(Adams & Sydie 2001: 385; Ritzer 1997: 144)
Giddens’›n hem yap›laflma hem de modernlik kuram›nda önemli bir yere D ‹ Ksahip
K A T olan bir di- D‹KKAT
¤er kavram› ise güç/iktidar ya da failliktir. Bu kavramlar bireyin karar verebilme ve eylem-
de bulunabilme kapasitesine iflaret eder. ‹ktidar/Güç bir kaynak de¤ildir; kitle iletiflim
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
araçlar› ve toplumsal ba¤lant›lar birer kaynakt›r. ‹ktidar/Güç, hem s›n›rlar hem de olanak-
l› k›lar. S›n›rlama olarak güç/iktidar, bir kuvvet (force) de¤ildir; bir seçim k›s›tlamas›d›r.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Bir baflka deyiflle hâkimiyetle uyum içinde olan iktidar olmasa bile bireyler mo-
dern dünyada yapt›klar› seçimler üzerinde belirli bir güce (ya da kontrole) sahip-
K ‹ T A “dönüfltürücü
tirler. ‹ktidar, dolay›s›yla sadece tahakküm de¤ildir, ayn› zamanda P K ‹ T A P
bir kapasite”dir ya da fleyleri meydana getirme becerisidir. Böylece Giddens’a gö-
re modern dünya, yetki vericidir, çünkü insanlar› geleneksel, sanayi öncesi toplu-
mun k›s›tlamalar›ndan özgür k›lm›flt›r (Adams & Sydie 2001: T385-386).
E L E V ‹ Z Y O NAncak geç TELEV‹ZYON
modernlik, modernli¤in düflünümselli¤ini gerektirdi¤inden güven problemi vard›r
ve karmafl›k riskler ve tehlikelerle doludur.
‹NTERNET ‹NTERNET
GEÇ MODERNL‹KTE R‹SKLER
Bununla birlikte, Giddens’›n risk hakk›ndaki görüfllerinin ikinci k›sm›, Luhmann’›n
görüfllerinin ötesindedir. ‹nsanlar sürekli olarak gelecekte do¤abilecek riskleri he-
saplamaya çal›fl›rlar. H›zla de¤iflen modern toplumda, bireyler plan kurarak riski
azaltmaya çabalarlar. Bu duruma güzel bir örnek sa¤l›k ya da yaflam sigortas›d›r.
Giddens bunu “gelece¤in kolonileflmesi” olarak tan›mlar. Risk ba¤lam›nda düflün-
66 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
mek, rahats›z edici olabilir, fakat hiçbir fleyin garantisi olmad›¤› için birçok birey
riski azaltma ve huzur içinde olma amac›yla karar verir. (Giddens, 1991a: 133-134,
Adams & Sydie 2001: 386). Giddens, geç modern topluma özgü dört tip riskten
bahseder: (1) Devlet eliyle ya da baflka yollarla yap›lan ve hiç kimsenin kaçmas›-
n›n mümkün olmad›¤› gözetim, (2) Türlerin yaflam›n› sürdürememe riskiyle birlik-
te artan askeri güç, (3) Kapitalizmin istikrars›z nitelikleri sebebiyle, ekonomik bü-
yümenin çökme ihtimali ve (4) Kapitalizmi s›n›rlayan ekolojik ve çevresel k›s›tla-
malar (Giddens 1990: 55-63).
Öte yandan çevresel sorunlarla ilgili olarak Giddens’›n aç›klay›c› söylemi ise
flöyledir: “Gerçekleflme olas›l›¤› düflük ama sonuçlar› tehlikeli olan riskler, modern
dünyada hiçbir zaman ortadan kalkmayacakt›r; bununla birlikte en iyi ihtimalle
en aza indirgenebilirler... Hiroflima ve Nagasaki’ye at›lan atom bombalar› ya da
Three Mile Island veya Çernobil’de meydana gelen kazalar gibi görece olarak kü-
çük çapl› olaylar, ne olabilece¤i konusunda bir fikir verirler” (Adams & Sydie
2001: 386).
Giddens bu ba¤lamda günümüz modernitesini, geçmiflin e¤ilimlerini ve güçle-
rini bünyesinde tafl›d›¤› için “post-geleneksel” olarak da adland›rmaktad›r (Slattery
2007: 419).
N N
SIRA S‹ZDE da hem yap› SIRA
hem S‹ZDE
de fail, sadece farkl› safhalarda olmakla birlikte birdir. Dolay›s›y-
la toplumsal aktörler, toplumsal gerçekli¤i üretirler, fakat bu aktörlerin toplumsal-
l›¤›ndan bahsetmek hâlihaz›rda varolan toplumsal bir dünyay› kabul etmek anla-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
m›na gelir (Allan 2006: 266; Turner 2003: 476).
Yap›laflma kuram›n›n Yap› ve failli¤i bir ikicilik/düalizm, karfl›l›kl› olarak birbirlerinin d›fl›nda ö¤eler
birincil yarg›s›, toplumsal olarak görmek yerine Giddens bir ikilik/düalite, yani ayn› fleyin analitik olarak bir-
K ‹ T ve
yap›lar›n A failli¤in
P tekrar K ‹ T A P
tekrar ve düflünümsel olarak birlerinden ay›rt edilemez iki parças› gibi görür. Yap›n›n ikili¤i, yap›n›n dönü-
yeniden üretildikleridir: ayn› flümlü olarak düzenledi¤i toplumsal eylem ya da davran›fl›n hem arac› hem de so-
davran›fllar yoluyla ayn›
Tanda
E L Esürekli
V ‹ Z Y Oolarak
N
nucu oldu¤u anlam›na gelir (Allan 2006: 266). Yap› ve fail ikili bir do¤aya sahiptir
TELEV‹ZYON
yarat›l›rlar. ve do¤alar› gere¤i karfl›l›kl› iliflki içindedir. Yap› ile eylem aras›ndaki ba¤lant› ise
toplumsal pratikler arac›l›¤› ile kurulur. Bu ise yap›n›n ikili¤inin bir parças› olarak
de¤erlendirilir (Layder 2006: 189). Bu nedenle toplumsal prati¤in yasalaflt›r›lmas›-
‹NTERNET ‹ N T E Rbulunur.
n›n üç bilefleni NET Bunlar;
1. Anlaml› iletiflim üretimi (anlam›n iletiflimi)
2. Güç (gücün kullan›m›) ve
3. Ahlakt›r (davran›fl›n de¤erlendirici bir yarg›lamas›d›r)
Sosyal pratikler dil arac›l›¤› ile düzenlenir. Kat›l›mc›lar›n bir dizi kurala uyma-
lar› ile yaflam bulur. Sosyal pratikler farkl›l›k yaratan eylemleri içerir (Cassell 1993:
10-11).
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
rak bir arada bulunma eylemi yaln›zca toplumsal kural ve kaynaklar›n kullan›lmas› ara-
c›l›¤›yla mümkündür -ve kurallar ve kaynaklar- yaln›zca toplumsal olarak bir arada bu-
lunma eylemi içerisinde var olurlar. Böylelikle yap› ve faillik tam olarak ayn› kural ve
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
kaynaklar›n kullan›m› arac›l›¤›yla karfl›l›kl› olarak infla edilir (Allan 2006: 266; Turner
2003: 480).
K ‹ T A P K ‹ T A P
Giddens, faillik ve yap›n›n ikili¤inden bahsedebilmek için toplumsal yap›n›n
anlam›n› flöyle aç›klar: Yap›laflma teorisinde toplumsal yap›lar, kurallar ve kaynak-
T E L E V ‹ kodlar›/anlam-
lardan oluflur. ‹ki tür kural vard›r: normatif kurallar ve anlamlama ZYON TELEV‹ZYON
land›r›c› kurallar. Her iki durumda da bu kurallar, toplumsal pratiklerle sarmalan-
m›fl vaziyettedir ve soyut ya da ba¤›ms›z olarak var olmazlar. Giddens ayr›ca ku-
rallar›n sürekli olarak ya da nadiren baflvurulan, söylenmeden anlafl›lan ya da tu-
‹NTERNET ‹NTERNET
tars›z, gayri resmi ya da resmi ve zay›f ya da güçlü biçimde onaylanm›fl olabilecek-
lerini dile getirir. Normatif kurallar davran›fl› yöneten kurallard›r fakat anlamlama
kodlar› biraz daha farkl›d›r (Wallace & Wolf 1999: 213; Allan 2006: 267; Ritzer
1996: 394).
Anlamlama kodlar›/anlamland›r›c› kurallar, anlam›n üretilmesini sa¤layan ku-
rallard›r. Bu kodlar›n yaratt›¤› neticeye iliflkin bir örnek, politika ak›l hocalar›n›n
SIRA yorumlamam›z›
kulland›¤› retoriktir. Ak›l hocalar›, meseleleri belirli bir tutumla S‹ZDE SIRA S‹ZDE
sa¤layacak flekilde bize rehberlik etmek isterler, fakat bunu yaparken genel olarak
kabul edilmifl yorumlama kurallar›na uymak zorundalard›r. E¤er uymazlarsa, onla-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
r›n rehberli¤ine uymam›z› gerektirmeyecek türden f›rsatlar oluflur. Ancak bu kural-
lar, tarihsel ve kültürel olarak özgünlerdir ve bu nedenle de yorum zamanla de¤i-
S O R U S O R U
flime u¤rar (Allan 2006: 267)
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
netiminden oluflur. Dolay›s›yla kaynaklar, insanlar›n ve gereçlerin denetimini içerir ve ak-
törlerin eylemlerini yapmas›n› sa¤layan kolayl›klard›r. Yap›laflma kuram› aktörlerin, ayn›
zamanda sosyal sistemlerin hem yarat›c›lar› hem de sosyal sistemler taraf›ndan yarat›lan,
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
düflünümsel olarak düzenlenmifl eylem ve etkileflimlerin tafl›y›c›s› olduklar›n› vurgular
(Allan 2006: 267; Turner 2003: 479; Giddens 1991a: 204).
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
68 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Da¤›t›msal kaynaklar
Yetkesel kaynaklar
Kaynak: Sosyal yap›, sosyal sistem ve ba¤lant› biçimleri (Turner 2003: 479)
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
me biçimidir ve toplumsal pratik de bu müzi¤i üreten müzisyendir. Görüldü¤ü üzere yu-
kar›daki çizelgeden de anlafl›laca¤› üzere, Giddens bir taraftan üç toplumsal prati¤e (ile-
AMAÇLARIMIZ tiflim, güç ve yapt›r›m) di¤er taraftan da yap›lara (anlam, güç/tahakküm ve meflrulaflt›rma)
AMAÇLARIMIZ
tekabül eden üç usul ya da ifade tarz› öne sürmektedir (Allan 2006: 268-269; Giddens
2010: 267-270).
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
3. Ünite - Anthony Giddens: Modernlik/Geç Modernlik/Geç Modernlik ve Yap›laflma Kuram› 69
Yap›laflma usullerini bir örnek ile aç›klamak gerekirse, tarihi daha önceden be-
lirlenmifl bir s›nava girmeyi reddetti¤inizi ve dersi veren profesörün de ‘s›nava gir-
mezseniz dersi geçemeyece¤inizi’ söyledi¤ini düflünün. Bu durumda ne olur? Ön-
celikli olarak iletiflim ve yapt›r›mlar›n dâhil oldu¤u toplumsal pratikler vard›r ve bu
durumda sizin kurdu¤unuz iletiflim hem sizin hem de profesörünüzün hali haz›r-
da bildi¤i bir flema yoluyla yorumlan›r. Bu flemay› “e¤itim ortamlar›nda kullan›lan
anlamlar” olarak adland›ral›m. Siz bu prati¤i, yirmi birinci yüzy›l›n bafl›ndaki bu
toplumun genel anlam yap›s›n›n bir parças› olmas› sebebiyle bilirsiniz. ‹kinci ola-
rak ise profesör de s›n›f içi davran›fl normlar›na dayal› yapt›r›mlar uygular ki, bu
normlar da bu toplumun meflrulaflt›rma yap›s›n›n birer parças› olduklar› için bilgi-
niz dâhilindedir. Sizin ve profesörün aras›ndaki fiili konuflma, yorumlama flemala-
r› ve anlamland›rma yap›s› ayn› anda ortaya ç›kar. ‹letiflim, anlama ve yorumlama
olmaks›z›n var olamaz ve bunun gibi fiili iletiflim olmadan da yorumlama ve ileti-
flim var olamaz. Ayn› durum, profesörün baflvurdu¤u yapt›r›mlar için de geçerlidir
(Allan 2006: 269-270; Turner 2003: 480).
Giddens’›n yap›y› kurallar ve kaynaklar olarak tan›mlamas›, -anlamlama ve
meflrulaflt›rma, kurallara ve tahakküme s›k›ca ba¤l› oldu¤undan- daha çok kaynak-
larla (olanaklarla) ba¤lant›l›d›r. Güç/tahakküm, yetkesel ve da¤›t›c› kaynaklar›n
sundu¤u olanaklar yoluyla ortaya ç›kan fiili güç olarak ifade SIRAedilir. S‹ZDEÖrne¤in, üni- SIRA S‹ZDE
versitenin bir profesör üzerinde kulland›¤› fiili gücün bir k›sm›, s›n›f ortam›, bilgi-
sayar ve internet eriflimi gibi olanaklar yoluyla ortaya ç›kar. Dolay›s›yla
D Ü fi Ü N E L ‹ M
iki uçlu bir D Ü fi Ü N E L ‹ M
ok arac›l›¤›yla tüm bu unsurlar› bir çember içine alarak tüm bu süreçlerin -toplum-
sal pratikler, usuller ve yap›lar- düflünümsel ve geri dönüfllü oldu¤u ileri sürülür
S O R U S O R U
(Allan 2006: 270; Turner 2003: 480; Cassell 1993: 10-11).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
zaman ve uzam›n ötesine tafl›ma ile kastetti¤i toplumsal yaflam›n bu yönlerinin geri dönüfl-
lü, iç içe geçmifl do¤as›d›r. Bu süreç, yokufl afla¤›ya yuvarlanan bir top gibi ifller. Etkileflim-
leri zaman ve uzam›n ötesine tafl›yan da tekrar tekrar meydana gelen pratikler ve yap›la-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
r›n bu süreklili¤idir (Allan 2006: 270).
K ‹ T A P hareketinin
Dikkat edilmesi gereken bir di¤er husus ise tüm bu kurumsallaflma K ‹ T A P
farkl› kurumsal düzenler yaratt›¤›d›r. Birçok sosyolog kurumlar› ba¤›ms›z etkileri
bulunan gerçek, ayr› nesnelermifl gibi görür, fakat Giddens kurumlar›n gerçek nes-
neler olarak varolmad›klar›n› ifade etmeye çal›fl›r. Farkl› kurumsal
T E L E V ‹ Zdüzenler,
YON ayn› TELEV‹ZYON
anlamlama, tahakküm/güç ve meflrulaflt›rma yap›lar›ndan (kural ve kaynaklar›n-
dan) meydana gelirler. Sembolik kurumsal düzenler aç›s›ndan bak›lacak olursa
(örne¤in siyasi ideoloji), bu düzenleri oluflturan unsurlar; s›ras›yla anlamlama (A),
‹NTERNET ‹NTERNET
tahakküm (T) ve meflrulaflt›rmad›r (M). Örne¤in demokrasi gibi bir ideoloji, anlam-
lama ve anlam ile birlikte anlamlarla sembolleri destekleyen tahakküm ve meflru-
laflt›rma edimine dayal›d›r. (A-T-M). Yasal kurumsal düzenler aç›s›ndan ise sembo-
lik etkileflimde mevcut bulunan oluflum s›ras›n›n tam tersi bir s›ra (yani meflrulafl-
t›rma, tahakküm ve anlamlama: M-T-A) etkilidir. Siyasi kurumlar ve ekonomik ku-
rumlar ise tahakküm, anlamlama ve meflrulaflt›rma (T-A-M) s›ras›na göre oluflurlar
(Allan 2006: 270- 271). Dolay›s›yla kurumlaflma farkl› yap›larda farkl› biçimde ifller
ve kurumu kurum yapan bu iflleyifl özelli¤idir.
D‹KKAT D‹KKAT
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
70
AMAÇLARIMIZ
Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P Giddens’›n (1999)
K ‹ T A “Toplumun
P Kuruluflu” kitab›n›n okunmas› yap›laflma kuram›na iliflkin
ayr›nt›l› olarak bilgilgiler elde etmek bak›m›ndan önerilmektedir.
TELEV‹ZYON Düflünümsel
T E L E V ‹ Z Y O(Refleksive)
N Aktörler
Giddens’a göre etkileflimler dâhilinde bulunan üç önemli fley vard›r: I.eylemin
düflünümsel gözetimi, II. eylemin rasyonellefltirilmesi ve III. eylem moti-
vasyonu. Giddens’a göre bu üç görev tabakalaflm›flt›r ya da farkl› “fark›ndal›k se-
‹NTERNET viyelerine”‹ Nsahiptir
T E R N E T (Allan 2006: 271)
I. En fark›nda olarak yap›lan davran›fl, düflünümsel bir gözetimdir. ‹nsan-
lar birbirleriyle etkileflim kurabilmek için birbirlerinin davran›fllar›n› takip etmeli,
konuflman›n seyrini gözetim alt›nda tutmal›, kendi davran›fllar›n›n izlerini sürmeli-
dirler. Bu rutin edimin bir parças› olarak davran›fllar›m›z için nedenler bulabiliriz,
yani kendi eylemlerimizi rasyonellefltirebiliriz (Allan 2006: 271; Trucker 1998: 80).
II. Eylemin rasyonellefltirilmesi hususunda Giddens, söylemsel bilinç ve
pratik bilinç aras›nda bir ayr›m yapar. Söylemsel kelimesi söylem ya da ko-
nuflma ile iliflkilidir. Fakat daha derin bir anlama da sahiptir, analitik uslamlama ta-
raf›ndan ortaya ç›kar›lan bir söylemdir. Söylemsel bilinç, eylemlerimize sözlü ve
mant›kl› bir aç›klama yapabilme yetene¤idir. Toplumsal pratikler ve durumlar hak-
k›nda bildi¤imiz ve ifade edebildiklerimizdir. Bu bilinç, karfl›laflma halinin düflü-
nümsel gözetimi ve eylemin rasyonellefltirilmesi ile do¤rudan ba¤lant›l›d›r -söy-
lemsel bilinç, bizim her ikisi ile ilgili fark›ndal›¤›m›zd›r (Allan 2006: 271; Giddens
1991a: 370).
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Pratik bilinç ise toplumsal olarak nas›l varolaca¤›m›z ve davranaca¤›m›z konu-
sunda sahip oldu¤umuz bilgiye at›fta bulunur. Fakat insanlar bu bilgiyi sözlü ola-
D Ü fi Ü N E L ‹ M
rak ifade edemezler. Giddens’a göre toplumsal durumlar ve pratikler son derece
D Ü fi Ü N E L ‹ M
karmafl›klard›r ve bu nedenle, engin ve incelikli bir bilgi temeli gerektirirler. Bu
durumda rasyonel düflünce arac›l›¤›yla de¤il, sezgiyle hareket etmemiz gerekir (Al-
S O R U S O R U
lan 2006: 271).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
düflünülebilir. Fakat pratik bilinç hakk›nda daha önce ifade edildi¤i gibi “insanlar bu bil-
giyi sözel olarak ifade edemezler”. Dolay›s›yla söylemsel bilinç (aç›klama), pratik bilinçle
AMAÇLARIMIZ (eylemlerle) gerçek herhangi bir yolla zorunlu olarak ba¤lant›l› de¤ildir. Nas›l davranaca-
AMAÇLARIMIZ
¤›m›z› ve eylemimizi nas›l aç›klayaca¤›m›z› biliriz, fakat bu iki durum da aktörün bilinçd›-
fl› motivasyonlar›n›n de¤il, toplumsal etkileflimin birer parças›d›r (Allan 2006: 271).
K ‹ T A P K ‹ T A P
Pratik bilinç taraf›ndan temellenen rutinleflme hem günlük etinliklerde kiflili¤in
süreklili¤ini hem de toplumun kurumlar›n›n yeniden üretimini sa¤lar (Giddens
TELEV‹ZYON 1999: 108).TELEV‹ZYON
III. Bilinçd›fl› güdülenim ya da motivasyon ise al›flkanl›klar›m›z ve rutin-
liklerimizdir. Pratik bilinç rutinin üretimi ile ilgilidir ve bir araba ya da bisiklet
sürmeye benzer: Bu eylemin gerçekleflmesi büyük ölçüde al›flkanl›¤›m›z ya da pra-
‹NTERNET ‹NTERNET
tik bilinç d›fl›ndad›r. Aktörler eylemde bulunmak için motivasyona sahiptir. Moti-
vasyonlar eyleme neden olan istekleri kapsar ve eylem için planlar sa¤lar (Giddens
1991a: 370). Ayn› flekilde gündelik yaflamda toplumsal pratikler olarak yapt›klar›-
m›z bir rutindir. Eylemlerimizi, k›smen -zaman ve uzam›n, rutinleflmifl toplumsal
3. Ünite - Anthony Giddens: Modernlik/Geç Modernlik/Geç Modernlik ve Yap›laflma Kuram› 71
pratiklerle ba¤lant›l› olarak bölge içine al›nd›¤›- bölgesellefltirme yoluyla rutin- Rutinlefltirme “yap›laflma
teorisinde temel bir
lefltiririz. Bir baflka deyiflle fiziksel uzam› ayr›mlad›¤›m›z için davran›fllar›m›z› ko- kavramd›r” ve günlük yaflam
layl›kla rutinlefltiririz. Böylece, belirli toplumsal pratik türleri belirli alanlarda ve za- aktivitelerinin mutat ve
olmas› gerekti¤i gibi
manlarda oluflurlar. Bölgesellefltirme biçim, özellik, süreklilik (duration) ve karfl›lanmas›n› sa¤layan
süreye (span) göre üç çeflitlilik özelli¤i gösterir (Allan 2006: 272) süreçlere at›fta bulunur.
i. Bölgenin biçimi, onu di¤er bölgelerden ay›rmak için kullan›lan bariyer ya Rutinlefltirme dolay›s›yla yüz
yüze etkileflimlerin zaman ve
da s›n›r çeflitleri ba¤lam›nda ele al›n›r. Biçim, bir arada bulunma halinin az ya da uzam›n ötesine geçti¤i
çok olas› durumlar›n› mümkün k›lar. Koridorda durup biriyle konufltu¤unuzda iki- birincil yoldur ya da bir
baflka flekilde ifade edilirse,
nizin etraf›nda oldukça geçirgen olan sembolik bir s›n›r vard›r ve di¤erlerinin bu rutinlefltirme yap›laflma
konuflmaya kat›lmas› [yani s›n›r› geçmesi] son derece mümkündür. Fakat erkekler usullerinin
kurumsallaflt›r›ld›¤› temel
ya da kad›nlar tuvaletine girdi¤inizde, bir arada bulunma olas›l›¤›n› aç›kça s›n›rla- yollardan biridir.
yan fiziksel ve sembolik bir s›n›rla karfl›lafl›rs›n›z.
ii. Bölgenin özelli¤i, bir bölge içerisinde tipik olarak var olabilecek toplumsal
pratik türüne gönderme yapar. Örne¤in, insanlar yüzy›llard›r evler içerisinde ya-
flarlar fakat evin özelli¤i zamanla de¤iflime u¤ram›flt›r. Tar›m toplumlar›nda ev eko-
nominin, devletin ve ailenin merkezidir; fakat modern kapitalist toplumlarda ev,
kesinlikle ailenin alan›n› oluflturur ve bu nedenle kamusal olmaktan SIRA S‹ZDE ziyade özel- SIRA S‹ZDE
dir (Allan 2006: 272).
iii. Bölgenin sürekli¤i ve süresi, co¤rafi mekân›n büyüklü¤üne ve zaman›n
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
uzunlu¤una at›fta bulunur. Belirli bölgeler, genellikle toplumsal pratikler için sade-
ce günün belirli süreleri boyunca ya da belirli zaman uzunluklar›yla uygundur; ya-
tak odas› örne¤in, uyku zaman›yla özdefllefltirilir. Dolay›s›yla birS stadyum
O R U bir hava S O R U
alan› ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda bir arada bulunabilme ve toplumsal pratikler için öz-
gün f›rsatlar sunar (Allan 2006: 272). D‹KKAT D‹KKAT
Giddens insan eyleminin özü itibariyla düflünümsel bir özelli¤e sahip oldu¤u-
nu söyler. Böylece toplumsal davran›fl biçimleri, zaman ve uzam içinde süre¤en
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
olarak yeniden üretilir (Wallace & Wolf 1999: 215). Bu durum göstermektedir ki,
aktörler bir taraftan yap›dan etkilenirken di¤er taraftan da yap›y› etkilemekte ve
iliflkileri yeniden üretmektedir. Bourdieu gibi Giddens da yap›-fail ikili¤inin birara-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
dal›¤›n› vurgulayan son dönem sosyologlardand›r.
ELEfiT‹R‹LER
Baz› elefltirmenlere göre Giddens’›n yap› kadar failli¤e de önem vermesi günümüz
teorik çerçevesi aç›s›ndan oldukça katk› vericidir. Bununla birlikte Giddens hak-
k›ndaki de¤erlendirmelerin tümü bu flekilde olumlu de¤ildir. Stjepan Mestrovic,
Giddens’›n teorisi üzerine yazd›¤› kitab›nda oldukça elefltireldir ve Giddens’›n ka-
d›nlar ve modern dünya hakk›ndaki görüflleri üzerine getirdi¤i elefltirilerin bir k›s-
m› fazla abart›l›d›r. Bununla birlikte Giddens hakk›nda yap›lan elefltirilerden ikisi
dikkat çekicidir. Birincisi Giddens’›n insan failli¤ine yapt›¤› vurgu ve ikincisi de
modern dünya hakk›ndaki optimist bak›fl aç›s›d›r (Adams & Sydie 2001: 390).
72 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Giddens’a göre “her toplumun her yetkin üyesi, o toplumun kurumlar› hakk›n-
da son derece bilgi sahibidir. Bu bilgi, kiflinin günlük aktivitelerinden uzak olmak-
tan ziyade onlarla çok yak›n ba¤lant›l›d›r” ifadesini hem Luhmann hem de Mestro-
vic, sorgular. Luhmann’a göre günümüzde vatandafllar inceleyemeyecek kadar çok
meflgul ya da stres alt›nda olduklar› bir bilgi bombard›man› alt›ndad›rlar. Mestro-
vic buna ek olarak birçok kiflinin dünya olaylar›yla ilgili meselelerde umars›z gö-
ründükleri ortada iken kendilerini güçlü hissedebilen ve fail olabilen bireyler ola-
rak görülmesi flafl›rt›c›d›r. Bu konuda Giddens’›n insanl›¤›n tam olarak ne kadarl›k
bir k›sm›na iflaret etti¤ini bir baflka deyiflle günümüz dünyas›nda kaç insan›n etki-
li birer fail olarak hissedip hareket etti¤ini sorgulamak gerekir (Adams & Sydie
2001: 390).
Mestrovic’e göre Giddens, faillerin toplumsal yap›y› nas›l alg›lad›klar›n› ve fai-
lin eylemlerinin belirli sonuçlar do¤uraca¤›na dair duydu¤u inanc›n köklerini aç›k-
lamada baflar›s›zd›r. Ona göre, Giddens aç›s›ndan faillik ve yap›n›n tüm bu yönle-
ri görünürde kendili¤inden varlard›r ki bu da yeterli bir sosyolojik aç›klama de¤il-
dir. Bu nedenle faillik ve denetim hissinden daha çok günümüzde insanlar, baflka-
lar› ya da kendi çevreleri üzerinde etki yaratma konusunda bir tür tevekkül ve du-
yars›zl›k hissine kap›lm›fllard›r (Mestrovic, 1998: 206’dan Aktaran Adams & Sydie
2001: 390).
Giddens’›n diyalog, düflünümsellik, demokrasi ve küreselleflme üzerine yapt›¤›
afili teorilefltirmeye ra¤men dünyadaki insan haklar› ihlallerini çözmenin nas›l
mümkün olaca¤›na yönelik getirdi¤i aç›klaman›n yetersiz kald›¤›na dikkat çekil-
mektedir (Adams & Sydie 2001: 391).
Giddens’›n ideolojisi liberal ve sosyal-demokratiktir. Asl›nda ideolojiyi muhafa-
zakârl›kla eflanlaml› olarak görür: “egemen gruplar›n ya da s›n›flar›n kendi bölge-
sel ç›karlar›, di¤erlerine evrensel ç›karlar olarak gözükür.” Kendisini liberal ve
elefltirel bir teorisyen olarak niteleyen Giddens, kapitalizmi bir sömürü düzeni ola-
rak gören ve yok edilmesi gerekti¤ini düflünen Marksist ya da baflka türden her-
hangi bir toplumsal düflünceye karfl› ç›kar. Ve modern dünyay›, gerek olumsuz
özellikleri gerekse olumlu olas›l›klarla birlikte özgürlük ve yap›n›n bir birleflimi
olarak görür (Adams & Sydie 2001: 388).
Giddens’›n modern dünyan›n büyük riskleri üzerine yapt›¤› tart›flamadan hare-
ketle, onun gelecekle ilgili oldukça karamsar oldu¤u düflünülebilir. Fakat yine de
bir liberal olarak Giddens, riskleri birer sorun ya da kaç›n›lmazl›k olarak de¤il, bi-
rer olas›l›k olarak görür. Eme¤i, bar›fl›, çevresel hareketleri ne baflar›n›n ne de ye-
nilginin bir garantisi olarak görür. Giddens’›n liberalizmini Kivisto’ya, “makul ütop-
yac› realizm” olarak tan›mlar (Adams & Sydie 2001: 387).
3. Ünite - Anthony Giddens: Modernlik/Geç Modernlik/Geç Modernlik ve Yap›laflma Kuram› 73
Özet
N
A M A Ç
Modern döneme iliflkin güven ve risk ortam›n›n flünümselli¤i toplumsal uygulamalarla ilgili yeni
1 ne oldu¤unu ay›rt edebilmek. bilgiler do¤rultusunda sürekli olarak incelen-
Giddens, modern dönemin birçok riskinin bu- mekte, reforme edilmekte ve yap›c› olarak de-
lundu¤unu, bu risklerin geliflim süreci için kaç›- ¤ifltirilmektedir.
n›lmaz oldu¤unu belirtir. Bu nedenle baz› ön- N
A M A Ç Küreselleflmenin boyutlar›n› analiz edebilmek.
lemlerin al›nmas›n›n zorunlulu¤unu vurgular. 3
Giddens, küreselleflmenin boyutlar›n›, (1) kapi-
Giddens, modernli¤in risk ortam›n›; (1) modern-
talist dünya ekonomisi, (2) ulus-devlet sistemi,
li¤in düflünümselli¤inden kaynaklanan tehdit ve
(3) uluslar aras› iflbölümü ve (4) askeri dünya
tehlikeler, (2) savafl›n endüstrileflmesinden kay-
düzeni olarak dört kategoride de¤erlendirir. Ti-
naklanan insan fliddeti tehdidi ve (3) modernli-
cari kurulufllar dolay›s›yla ulusafl›r› flirketler eko-
¤in düflünümselli¤inin benli¤e uygulanmas›ndan
nomik güçlerine ba¤l› olarak hem kendi ülkele-
kaynaklanan kiflisel anlaml›l›k tehdidi” olarak s›-
rindeki hem de di¤er ülkelerdeki politiklalar› et-
ralar. Öte yandan modernitenin güven ortam›n›
kilerler. Bugün ulusafl›r› flirketlerin büyük bir ço-
üç kategoride de¤erlendirir: 1. Toplumsal ba¤la-
¤unlu¤u bütün uluslardan daha fazla bütçeye sa-
r› istikrarl› k›lma arac› olarak, dostluk ya da cin-
hiptir. Küreselleflme, do¤as› gere¤i merkezilefl-
sel (akrabal›k) yak›nl›kla ilgili kiflisel iliflkiler, 2.
me yönündeki dönüflümselli¤i ile belli devletle-
Belirsiz zaman aral›klar›ndaki iliflkileri istikrarl›
rin toprak e¤emenli¤i aras›nda bir gerginlik yara-
k›lma yolu olarak soyut sistemler (bunlar; para
t›r. Bu durumda baz› ülkelerin bireysel egemen-
gibi sembolik göstergeler ile sorun çözmeye yö-
likleri azal›rken ayn› zamanda güçlerini di¤er bir
nelik uzmanl›k bilgileridir), 3. Geçmifl ile gelece-
biçimde birlefltirerek devlet sistemi içindeki et-
¤i ba¤lant›land›rma tarz› olarak karfl›-olgusal, ge-
kinliklerini art›r›rlar. Askeri dünya düzeninde
lece¤e yönelik düflünce. Bu üç durumun post-
özellikle savafl›n endüstrileflmesi, silah ve askeri
geleneksel dönemde cereyan etti¤ine de¤inen
örgütlenme, teknik ve araçlar›n›n bir ülkeden di-
Giddens, post-geleneksel dönemi modernli¤in
¤erine ak›fl› ve devletlerin birbirleri ile kurdukla-
bir parças› olarak niteler. Modern dünya daha
r› ittifaklar› kapsayan gücün küreselleflmesi ba¤-
önce yaflanan dönemlerden farkl› de¤ildir, aksi-
lam›nda de¤erlendirilmektedir. Ayr›ca askeri gü-
ne post-geleneksel dönem modernitenin ileri bir
cün küreselleflmesinin savafllarla yak›ndan ilgili
aflamas› olarak geçmiflin e¤ilimlerini ve güçlerini
oldu¤u görülmektedir. Uluslararas› iflbölümü en-
yans›t›r (Slattery 2007: 419). Bu özelliklerinden
düstriyel geliflme ile ilgilidir. Modern endüstri
dolay› Giddens bu dönemi geç modernlik ola-
yaln›zca yap›lan ifli de¤il, ayn› zamanda endüstri
rak isimlendirir.
N
türü, gerekli beceriler ve hammadde üretimi ba-
A M A Ç Modernli¤in düflünümselli¤ini aç›klayabilmek. k›m›ndan bölgesel uzmanlaflmaya dayal› bir ifl
2
Giddens düflünümselli¤i statik bir durumdan zi- bölümünü gerekli k›lm›flt›r. Giddens küresellefl-
yade de¤iflken bir durum olarak görür. Modern- meyi modern dönemde gerçekleflenlerin sonucu
li¤in düflünümselli¤i, düflünce ve eylemin sürek- olarak de¤il, bizzat modernitenin kendisini tüm
li olarak birbirinin üzerine yans›t›lmas› ile siste- dünyaya yaymas›yla oluflmufl bir olgu olarak ta-
min yeniden üretilmiflli¤i üzerine kuruludur. Ya- n›mlar. Ve bundan kaç›fl›n pek mümkün olmad›-
ni önceden yap›lm›fl olanla yeni bilgilerin ›fl›¤›n- ¤›n› vurgular.
da ilkeli bir biçimde savunulacak konular örtüfl-
meye bafllar. Bu ba¤lamda modern organizas-
yonlar do¤alar› gere¤i bürokratiktir ve bu ne-
denle rasyonel hedef belirleme, geri dönüfllü
pratikler ve daimi düflünümselli¤e ba¤l›lard›r.
Modernli¤in düflünümselli¤i, artan bir biçimde
özellikle kitle iletiflim araçlar›n›n geliflimi yolu
ile mümkün hale gelir. Dolay›s›yla yaflam›n dü-
74 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
N
A M A Ç Yap›laflma kuram›n› özetleyebilmek.
N
A M A Ç
Düflünümsel aktörlerin kendilerini nas›l infla et-
4 5 tiklerini ay›rt edebilmek.
Yap›laflma kuram›na göre, toplumsal yap›lar ku-
Etkileflimler dâhilinde bulunan üç önemli fley var-
rallar ve kaynaklardan oluflur. ‹ki tür kural var-
d›r. Bunlar; i. eylemin düflünümsel gözetimi,
d›r: Normatif kurallar ve anlamlama kodlar›. Her
ii. eylemin rasyonellefltirilmesi ve iii. eylem
iki durumda da bu kurallar toplumsal pratiklerle
motivasyonu. Bu üç unsur farkl› “fark›ndal›k
sarmalanm›fl vaziyettedir ve soyut ya da ba¤›m-
seviyelerine” sahiplerdir. Gözetimde insanlar bir-
s›z olarak var olmazlar. Giddens ayr›ca kurallar›n
birleriyle etkileflim kurabilmek için birbirlerinin
sürekli olarak ya da nadiren baflvurulan, söylen-
davran›fllar›n› takip etmeli, konuflman›n seyrini
meden anlafl›lan ya da tutars›z, gayri resmi ya da
gözetim alt›nda tutmal›, kendi davran›fllar›n›n iz-
resmi ve zay›f ya da güçlü biçimde onaylanm›fl
lerini sürmelidirler. Davran›fllar›m›z için neden-
olabileceklerini dile getirir. Normatif kurallar dav-
ler bulabiliriz, kendi eylemlerimizi rasyonelleflti-
ran›fl› yöneten kurallard›r. Anlamlama kodlar› ise
rebiliriz. Rasyonellefltirme söylemsel bilinç ile
anlam›n üretilmesini sa¤layan kurallard›r. ‹ki tür
pratik bilinç aras›ndaki etkileflime dayan›r. Söy-
kaynak vard›r: Da¤›t›c›/maddi ve yetkesel/dü-
lemsel bilinç, eylemlerimize sözlü ve mant›kl› bir
zenleyici kaynaklar. Da¤›t›c›/maddi kaynaklar
aç›klama yapabilme yetene¤idir. Toplumsal pra-
maddi ürünlerin ya da maddi dünyan›n deneti-
tikler ve durumlar hakk›nda bildi¤imiz ve ifade
minden oluflur. Yetkesel/düzenleyici kaynaklar
edebildiklerimizdir. Pratik bilinç ise toplumsal
ise yönetim teknikleri ya da teknolojileri, kurum-
olarak nas›l varolaca¤›m›z ve davranaca¤›m›z ko-
sal pozisyon ve uzmanl›k bilgisi gibi konulardan
nusunda sahip oldu¤umuz bilgiye at›fta bulunur.
oluflur. Dolay›s›yla kaynaklar, insanlar›n ve
Bu iki bilinç durumu birbirleriyle zorunlu olarak
araç/gereçlerin denetimini içerir. Yap›laflma sis-
ba¤lant›l› de¤ildir. Bunlar, toplumsal etkileflimin
teminde üç öge bulunmaktad›r: Toplumsal pra-
birer parças›d›r. Bilinçd›fl› güdülenim ya da
tikler, usuller ve yap›lar. Yap›laflma usulleri, yap›
motivasyon ise al›flkanl›klar›m›z ve rutinlikleri-
ve eylemin (failli¤in) ifade edilme yollar›d›r. Gid-
mizdir. Rutinleflme günlük yaflam aktivitelerinin
dens bir taraftan bu üç toplumsal prati¤e (ileti-
mutat ve olmas› gerekti¤i gibi karfl›lanmas›n› sa¤-
flim, güç ve yapt›r›m) di¤er taraftan da yap›lara
layan süreçlere at›fta bulunur. Eylemlerimizi, k›s-
(anlam, tahakküm ve meflrulaflt›rma) tekabül
men (zaman ve uzam›n, rutinleflmifl toplumsal
eden üç usul ya da ifade tarz› öne sürmektedir
pratiklerle ba¤lant›l› olarak bölge içine al›nd›¤›)
(yorumlay›c› flemalar, olanaklar ve normlar). Gid-
bölgesellefltirme yoluyla rutinlefltiririz. Böyle-
dens’›n yap›y› kurallar ve kaynaklar olarak ta-
ce, belirli toplumsal pratik türleri belirli alanlarda
n›mlamas›, anlamlama ve meflrulaflt›rma, kuralla-
ve zamanlarda oluflarak düflünümsel aktörün in-
ra ve tahakküme s›k›ca ba¤l› oldu¤undan daha
flas› gerçekleflir.
çok kaynaklarla (olanaklarla) ba¤lant›l›d›r. Ta-
hakküm, yetkesel ve da¤›t›c› kaynaklar›n sundu-
¤u olanaklar yoluyla ortaya ç›kan fiili güç olarak
ifade edilir. Yap›laflma usulleri dolay›s›yla kiflile-
rin etkileflim halindeyken bilerek kulland›klar›
kural ve kaynaklard›r. Güç bir kaynak de¤ildir.
Eylemin neticesinde elde edilen bir olanakt›r.
3. Ünite - Anthony Giddens: Modernlik/Geç Modernlik/Geç Modernlik ve Yap›laflma Kuram› 75
Kendimizi S›nayal›m
1. Sosyoloji’nin nas›l bir bilim oldu¤unu afla¤›dakiler- 5. Hangisi modernli¤in dinamiklerinden biri de¤ildir?
den hangisi en iyi aç›klar? a. Kapitalizm
a. Yap›salc›-‹fllevselci-Tarihselci-Yorumcu bir bilim b. Teknoloji
b. Entelektüel ve kendi sorunsal›n› yans›tan bir c. Endüstrileflme
özelli¤e sahip bir bilim d. fiiddet tekeli
e. Gözetim
c. Makro-mikro birlikteli¤ini infla eden bir bilim
d. Yap› ve failin (toplum/birey) birlikteli¤ini infla
6. Modernleflmenin aç›l›ml› mekanizmalar› afla¤›daki-
eden bir bilim
lerden hangisidir?
e. Düalizme karfl› bir bilim a. Ayd›nlanma ve Bilim
b. Bürokratikleflme ve Bilimsel Yönetim
2. Hangisi modern öncesi dönemin güven mekaniz- c. ‹letiflim ve ulafl›m teknolojileri
malar›ndan biri de¤ildir? d. Sembolik göstergeler ve uzmanl›k sistemi
a. Akrabal›k iliflkilerinin düzenleyicili¤i e. Dünya kapitalizmi
b. Yerel topluluklar›n›n varl›¤›/a¤›rl›¤›
c. Yöneticilerin totaliterli¤i 7. Hangisi ça¤›m›z›n en önemli krizidir?
d. Bugün ile gelece¤i birbirine ba¤layan gelene¤in a. Kapitalizm krizi
dönüfltürülebilirli¤i b. Teknoloji krizi
c. Ekolojik (yaflam ekolojisi) krizi
e. Din, inanç ve ritüellerinin önemlili¤i
d. ‹deolojinin krizi
e. Bilimin krizi
3. Modern dönemin risk unsurlar› afla¤›dakilerden han-
gisi de¤ildir? 8. Post-modernlik kavram›n›n anlam› afla¤›dakilerden
a. Savafl›n endüstrileflmesinden kaynaklanan insan hangisi de¤ildir?
fliddeti tehdidi a. Bireyler aras› yüz-yüze iliflkilerin h›z kazanaca¤›na
b. Modernli¤in düflünümselli¤inin benli¤e uygu- b. Epistomolojinin önceki temellerinin güvenilir ol-
lanmas›ndan kaynaklanan kiflisel anlaml›l›k teh- mad›¤›na
didi c. Hiçbirfleyin tam kesinlikle bilinemeyece¤ine
c. ‹flsizlik ve yoksulluk d. Tarihte teleolojiye yer olmad›¤›na
d. Nükleer savafl tehdidi e. ‹lerlemenin hiçbir çeflidinin kabul edilmeyece¤ine
e. Sermaye dolafl›m›n›n bilinmeyen bölgelerdeki
9. Hangisi geç modernlikte risk unsurlar› aras›nda de-
riskleri
¤ildir?
a. Hiç kimsenin kaçmas›n›n mümkün olmad›¤› gö-
4. Hangisi modern toplumsal kurumlar› gelenksel/mo-
zetim düzene¤i
dern öncesi toplumsal düzenlerden ay›ran süreksizlik- b. Tüketim al›flkanl›klar›n›n de¤iflmesi
lerden de¤ildir? c. Türlerin yaflam›n› sürdürme riskiyle birlikte ar-
a. Zaman ve uzam›n uzaklaflmas› tan askeri güç
b. De¤iflim alan›n›n yerkürenin tüm yüzeyini kap- d. Ekonomik büyümenin çökme olas›l›¤›
samas› e. Ekolojik ve çevresel k›s›tl›l›klar
c. Ekonomik üretim sisteminin piyasa koflullar› ve
metalaflmas› 10. Yap›laflma kavram›n› afla¤›daki önermelerden han-
d. De¤iflimin h›z› ba¤lam›nda teknoloji üretiminin gisi aç›k biçimde tan›mlamaktad›r?
ve yayg›nl›¤›n›n h›z kazanmas› a. Belirli bir yaflam biçimine ahlaki bak›mdan ba¤-
l›l› olmakt›r
e. Ulus-devletlerin siyasal sistemi gibi ekonomi-
b. Bireylerin uyum gösterdi¤i üretici kural ve kay-
politik güç iliflkilerinin birlikteli¤i
naklar sistemleridir
c. Kendini gerçeklefltirmektir
d. Hiyerarflik iliflki anlay›fl›ndan uzaklaflmakt›r
e. Bireyler aras›nda iletiflimi sa¤lamakt›r
76 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
(4) Kapitalizmi s›n›rlayan ekolojik ve çevresel k›s›tla- Giddens, A. (2003). Sosyolojik Yöntemin Yeni Ku-
malar. Gerçekleflme olas›l›¤› düflük ama sonuçlar› tehli- rallar›, Çev.: Ü. Tat›can-B. Balk›z, ‹stanbul: Para-
keli olan riskler, modern dünyada hiçbir zaman orta- digma Yay›nlar›.
dan kalkmayacakt›r. Fakat al›nacak önlemler ve uygu- Giddens, A. (2009). Kapitalizm ve Modern Sosyal
lanabilecek politikalarla bu riskler en aza indirilebilir. Teori Marx, Durkheim ve Weber’in Çal›flmala-
r›n›n Bir Analizi, Çev.: Ü. Tatl›can, ‹stanbul: ‹leti-
flim Yay›nlar›.
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek Giddens, A. (2010). Modernite ve Bireysel-Kimlik,
Kaynaklar Geç Modern Ça¤da Benlik ve Toplum, Çev.: Ümit
Adams, B.N.& R.A.Sydie (2001). Sociological Theory, Tatl›dil, ‹stanbul: Say Yay›nlar›.
Thousand Oaks, California, London New Delhi: Pi- Görgün-Baran, A. (2010). Küreselleflme Sürecinde Med-
ne Forge Press. yan›n Rolü, Sosyoloji Yaz›lar› 1, Prof. Dr.Cihat
Allan, Kenneth (2006) . Conptemporary Social and Özönder’in An›s›na, Ed.: N.G. Ergan, E. Burcu, B.
Sociological Theory, Visualizing Social Worlds, fiahin, Ankara: Hacettepe Ünivesitesi Yay›nlar›
Thousand Oaks, California: Pine Forge Press. Habermas, J. (1996). Modernity: An Unfinished Project,
Cassell, Philip (1993). The Giddens Reader. London: Critical Essays on The Philosophical Discourse
The Macmillan Pres. Ltd. of Modernity, Edited by M. Passern d’Entereves
Giddens, A. (1984). Capitalism and Modern Social And S. Benhabib, The MIT Pres: Cambridge-Mas-
Theory, An Analysis of the Writings of Marx, sachusetts, pp. 38-55.
Durkheim and Max Weber, Cambridge: Cambrid- Kaspersen Bo, L. (2000). Anthony Giddens, An Intro-
ge University Press duction to a Social Theorist, Translated by S.
Giddens. A. (1990). The Consequences of Moder- Sampson, USA: Blackwell Publishers.
nity, Cambridge: Polity Press Ltd. Keyman, F. (2000). Globalleflme Söylemleri ve Kimlik
Giddens, A. (1991). Modernity and Self-Identity, Self Talepleri:Türban Sorununu Anlamak, Global ve
and Society in the Late Modern Age, Cambridge: Yerel Eksende Türkiye, Der.:E. F. Keyman-A.Y.
Polity Press Ltd. Sar›bay, Alfa :‹stanbul, s. 17-38
Giddens, Anthony (1991a). “Structuration Theory: Past, Layder. D. (2006). Sosyal Teoriye Girifl, Çev.:Ümit Tat-
Present and Future” B.C./D.J. (Ed.) Giddens’ The- l›can, ‹stanbul:Küre Yay›nlar›.
ory of Structuration: A Critical Approach. Lon- Özkök, E. (1985). ‹letiflim Kuramlar› Aç›s›ndan Kit-
don: Routledge. lelerin Çözülüflü, Ankara: Tan Yay›nlar›.
Giddens, A. (1994). Modernli¤in Sonuçlar›, Çev.: Er- Rantanen, T. (2005). Media and Globalization, Lon-
sin Kufldil, ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›. don: Sage Publications Ltd.
Giddens, A. (1994a). Beyond Left and Right, The Fu- Ritzer George (1996). Modern Sosiological Theory,
ture of Radical Politics, Stanford-Caifornia: Stan- New York:The McGraw - Hill Com. Inc.
ford University Press Ritzer, George (1997). Postmodern Social Theory,
Giddens, A.& c. Pierson (1998). Conversations with New York, St. Luis, San Fancisco, Toronto: The
Anthony Giddens, Stanford-California: Stanford McGraw-Hill Companies, Inc.
University Press. Slattery, Martin (2007). Sosyolojide Temel Fikirler,
Giddens, A. (1999). Toplumun Kuruluflu: Yap›laflma Çev.: Ümit Tatl›can-Gülhan Demiriz, Bursa: Sentez
Kuram›n›n Ana Hatlar›, Çev: Hüseyin Özel, An- Yay›nc›l›k.
kara: Bilim ve Sanat Yay›nlar› Stevenson, N. (2008). Medya Kültürleri, Sosyal Teori
Giddens, A. (2000). Üçüncü Yol Sosyal Demokrasi- ve Kitle iletiflimi, Çev.: Göze Orhon-Bar›fl E. Ak-
nin Yeniden Dirilifli, Çev.:Mehmet Özay, ‹stanbul: soy, Ankara: Ütopya Yay›nlar›.
Birey Yay›nc›l›k. Tucker K. H. (1998). Anthony Giddens and Modern
Giddens, A. (2000a). Runaway World, How Globali- Social Theory, London: Sage Publications
zation Is Reshaping Our Lives. New York: Rout- Turner, Jonathan H. (2003). The Structure of Sociolo-
ledge. gical Theory. California: Thomson
Giddens, A. (2000b). Siyaset, Sosyoloji ve Toplumsal Wallace, R.&Wolf, A. (1999). Contemporary Sociolo-
Teori, Çev.: T. Birkan, ‹st.: Metis Yay. gical Theory: Expanding The Classical Tradition,
USA: Prentice-Hall, Inc.
SOSYOLOJ‹DE YAKIN DÖNEM GEL‹fiMELER
4
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Risk kavram›n› tan›mlayabilecek,
N
Risk toplumu kavram›n› ve kuram›n› özetleyebilecek,
N
Düflünümsel modernleflme kavram›n› aç›klayabilecek,
N
Risk toplumunun özelliklerini ay›rt edebilecek,
Risk toplumunda bireylerin psikolojisini aç›klayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
‹çindekiler
• G‹R‹fi
• R‹SK KAVRAMI
• R‹SK TOPLUMU KAVRAMI VE
Sosyolojide Yak›n Kendisiyle KURAMI
Yüzleflen Toplum:
Dönem Geliflmeler Risk Toplumu • R‹SK TOPLUMUNUN ÖZELL‹KLER‹
• R‹SK TOPLUMUNDA B‹REYLER‹N
PS‹KOLOJ‹S‹
Kendisiyle Yüzleflen
Toplum: Risk Toplumu
G‹R‹fi
Günümüzde yaflam›n neredeyse tüm alanlar›nda h›z› giderek artan bir de¤iflim ve
bu de¤iflimle birlikte pek çok sorun yaflanmaktad›r ve bu sorunlar›n temeline inil-
di¤inde küreselleflmenin izleri sürülebilir. Küreselleflme sürecinin getirdi¤i sorun-
lar farkl› kavramlarla ifade edilmekle beraber, bu durum günümüz insan›n›n daha
fazla sorunla bafl etmesi gerekti¤i gerçe¤ini ne yaz›k ki de¤ifltirememektedir. ‹flte
risk de, küreselleflme süreciyle birlikte kullan›lagelen bir kavramd›r.
Bir ülkede meydana gelen bir afet sadece o bölgeyi ve o ülke insanlar›n› de¤il,
asl›nda dolayl› olarak tüm dünyay› etkisi alt›na almaktad›r. Dünyada bugüne kadar
kaydedilen en büyük deprem fiili’de 22 May›s 1960 tarihinde meydana gelmifl ve
büyüklü¤ü 9.5 olarak ölçülmüfltür. 2011 y›l›n›n Mart ay› bafl›nda Japonya’n›n Fuku-
flima bölgesinde yaflanan 8.9 büyüklü¤ünde deprem Japonya adas›n› 2.4 metre ha-
reket ettirmifl ve ard›ndan gelen tsunami afeti binlerce insan›n hayat›n› kaybetme-
sine neden olmufltur. Kay›plar bununla kalmam›fl, deprem sonras›nda oluflan tsu-
nami, tar›m alanlar›n›n yan› s›ra nükleer santralleri ve petrol tesislerini de etkile-
mifltir. Fukuflima Bölgesi’ndeki nükleer tesislerin zarar görmesi ve nükleer s›z›nt›
sebebiyle faaliyetleri durdurulmufltur. Japonya’n›n elektrik ihtiyac›n›n önemli bir
bölümünü nükleer enerjiden sa¤lamas› sebebiyle bir süre elektrik verilememifltir.
Dünya Meteoroloji Örgütü’nden yap›lan aç›klamalarda, Japonya’da rüzgâr›n, dep-
rem ve tsunamide hasar gören nükleer tesisteki patlamalardan sonra ortaya ç›kan
radyasyonu Pasifik’e sürükledi¤i belirtilmifltir. Fukuflima’daki alt› reaktörden zarar
gören dördünün faaliyetlerine son verilece¤i aç›klanm›flt›r (http://www.hurri-
yet.com.tr/ekonomi/17410732.asp).
R‹SK KAVRAMI
Risk fikri ilk kez dünyan›n dört bir yan›na yolculuklar yapan Bat›l› kâflifler taraf›n-
dan kullan›lm›flt›r. ‹ngilizcede bilinmeyen sulara yelken açmak anlam›nda kullan›-
lan bu sözcük ‹spanyolcaya Portekizceden girmifltir. Köken aç›s›ndan bafllang›çta
“mekân”a yönelik olan bu sözcü¤ün anlam›, daha sonra bankac›l›k ve yat›r›m alan-
lar›na girmesiyle beraber “zaman” düzlemine tafl›nm›flt›r (Giddens, 1999: 36).
Risk kelimesi, hem keflfetti¤imiz, hem de normallefltirip denetlemenin yollar›n› Risk kelimesinin anlam›
zaman içerisinde mekândan,
arad›¤›m›z bir dünyaya göndermede bulunur. Burada “risk”, istenmeyen sonuçlar- zamana do¤ru de¤iflmifltir.
dan kaç›nma anlam›n› tafl›d›¤› sürece olumsuz bir ça¤r›fl›ma sahiptir. Di¤er taraf-
tan, sorunlu bir gelecek karfl›s›nda cesur at›l›mlarda bulunma söz konusu oldu¤un-
80 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
da risk olumlu bir anlam tafl›yabilir (Giddens & Pierson, 2001: 222). Örne¤in, bir
flirketin ya da giriflimcinin yeni bir sektörde ya da ülkede yat›r›m yapmas› yani risk
almas› baflar›yla sonuçlanmas› durumunda olumlu bir anlam içermektedir.
Anthony Giddens
1938’de do¤an ‹ngiliz sosyolog Anthony Giddens, eserleriyle
sosyolojiye önemli katk›larda bulunmufltur. 34 kitab› 29 dile
çevrilmifl olan Giddens’›n 2007’de befleri bilimler içinde en
çok baflvurulan yazarlar aras›nda beflinci s›rada yer ald›¤›
ifade edilmifltir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
4. Ünite - Kendisiyle Yüzleflen Toplum: Risk Toplumu 81
‹ki tür risk aras›nda ayr›m yap›lmal›d›r: (›) d›flsal ve (››) imal edilmifl risk. D›fl-
sal risk, bireyleri beklenmedik bir anda (d›flar›dan) vuran olaylar›n yaratt›¤› risk-
tir. Yine de bu olaylar, bütün nüfus içinde az çok öngörülebilir olmalar›na ve si-
gorta edilebilmelerine yetecek kadar düzenli ve s›k meydana gelirler. D›flsal risk
son derece etkili bir flekilde hesaplanabilir; zaman ve risk çizelgelerine bak›larak
insanlar›n nas›l sigortalanaca¤›na karar verilebilir. Sanayi toplumunun ilk iki yüz-
y›l› d›flsal riskin egemenli¤i alt›ndayd› (Giddens, 1999: 27).
Do¤an›n ve gelene¤in ötesinde yaflayan bir dünyan›n en temel niteli¤i, d›flsal
riskten imal edilmifl risk aflamas›na geçmifl olmas›d›r. ‹mal edilmifl risk, bizzat in-
sanl›¤›n geliflim sürecindeki de¤iflimler, özelikle de bilim ve teknolojideki ilerleme-
ler taraf›ndan yarat›l›r. ‹mal edilmifl risk, karfl›lar›nda tarihin bize çok az deneyim
sundu¤u yeni risk ortamlar›na karfl›l›k gelir, bu risklerin hesaplanmas› bir yana, ne-
ler oldu¤u bile ço¤u zaman bilinememektedir. ‹mal edilmifl risk, kiflisel ve toplum-
sal hayata do¤rudan girmektedir ve daha kolektif bir risk çerçevesi taraf›ndan s›-
n›rland›r›lmam›flt›r. ‹mal edilmifl risk yay›ld›kça, riskin yepyeni bir risklilik durumu
söz konusu olmaktad›r. Yeni teknolojilerin kronik biçimde etkiledi¤i ve eskiden
kabul gören fleylerin neredeyse sonsuz kere yeniden gözden geçirildi¤i bir top-
lumda, gelecek bizi daha çok meflgul etmeye bafllar ve ayn› zamanda bulan›k bir
hâl al›r (Giddens & Pierson, 2001: 223).
82 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
N N
SIRA S‹ZDE s›nda da¤›t›m›n›SIRA S‹ZDE sa¤lamakt›r. Bu modernleflme sürecinde insanlar maddi refah ar-
t›fl› karfl›l›¤›nda, bu art›fl› sa¤layan teknolojik geliflmelerin insan sa¤l›¤› ve dünya-
n›n ekolojik dengesi üzerinde yaratt›¤› olumsuz etkileri göz ard› etmifllerdir. Di¤er
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
yandan, bu yaklafl›m›n art›k de¤iflmesi yönünde bask›lar da ortaya ç›kmaktad›r.
Bat›l› refah toplumlar›nda günümüzde ikili bir süreç yaflanmaktad›r. Öncelikle,
K ‹ T A P
yüzy›l›n bafl›ndaki
K ‹ T A P
k›tl›k günlerinin en önemli problemi olan günlük ekme¤in ka-
zan›lmas› için verilen savafl giderek önemini kaybetmektedir. Bugün, pek çok in-
san için açl›k probleminin yerini afl›r› kilo problemi alm›flt›r. Bunun yan›nda, do-
¤al zenginliklerin dünyan›n kökünü kurutacak flekilde, bilinçsizce tüketilmekte ol-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
du¤u konusunda da yayg›n bir görüfl birli¤i bulunmaktad›r (Beck, 1992; Eflkinat,
1998: 87).
Üretim teknolojisinin yol açt›¤› yan etkilerin ortaya ç›kard›¤› risk, Bat›l› toplum-
‹NTERNET lar›n bafl etmek
‹ N T E R Ndurumunda
ET oldu¤u en önemli sorunlardan biridir. Bu riskin nas›l
da¤›t›laca¤›na iliflkin çözümler aranmaktad›r. Günümüz koflullar›nda ortaya ç›kan
risk olgusunun en belirleyici özelli¤i toplumlar aras›nda karfl›l›kl› olarak ortaya ç›k-
mas›d›r. Risk, modernizasyon sürecinin yol açt›¤› tehditlerle sistematik olarak kar-
fl› karfl›ya kalma olarak tan›mlanmaktad›r (Beck, 1992; Eflkinat, 1998: 88). Hem po-
litik, hem de bilimsel olarak giderek daha fazla bilincine vard›¤›m›z riskler aras›n-
da, radyoaktif s›z›nt›, toksinler ve organizmalar üzerinde kal›c›, geri döndürülemez
zararlara yol açan at›klar s›ralanabilir. Bu risklerin niteli¤i tarihin di¤er dönemlerin-
de karfl›lafl›landan farkl›d›r. Bugünün riskleri, yelkenli gemilerle engin denizlere
aç›lanlar›n karfl› karfl›ya olduklar› risklere benzememektedir. (›) ‹lk olarak günü-
müzde riskin kayna¤› sanayileflmedir. (››) ‹kinci bir özellik s›naî üretim s›ras›nda
çevreye yay›lan radyoaktif s›z›nt›lar ve toksinler, duyularla anlafl›lmaktad›r. Art›k
Günümüz koflullar›nda risk günümüzde risk, k›tl›ktan de¤il, afl›r› üretimden kaynaklanmaktad›r. Sanayilefl-
kavram› genel olarak
modernizasyon sürecinin yol me küresel ölçekte yay›ld›kça, yol açt›¤› riskler de katlanarak artmaktad›r. Riskler,
açt›¤› tehditlerle sistematik hem politik hem de bilimsel olarak karfl›l›kl›d›r. Riskler, kendi kaynaklar› ile s›n›r-
olarak karfl› karfl›ya kalma
olarak tan›mlanmaktad›r
l› de¤ildir; do¤alar› gere¤i dünya üzerindeki her türlü yaflam fleklini tehdit etmek-
(Beck, 1992; Eflkinat, 1998: tedirler. Nükleer kazalar ve asit ya¤murlar›, zaman ve mekân s›n›r› tan›mamakta-
88). d›r. Bir kez bafllad›¤›nda, sürekli olarak tüm dünyay› kaplamaktad›rlar. Yüksek
riskli sanayilerin küreselleflmesi riskin ve sonuçlar›n›n bilimsel olarak hesaplanma-
s›n› imkâns›z hale getirmektedir (Beck, 1992; Eflkinat, 1998: 88).
4. Ünite - Kendisiyle Yüzleflen Toplum: Risk Toplumu 83
Ulrich Beck
1944 y›l›nda Promenya’da dünyaya gelen Ulrich Beck,
Almanya’n›n en çok tart›fl›lan sosyologlar›ndan biridir
ve özellikle 1986 y›l›nda yay›mlanan “Risikogeselschaft”
(Risk Toplumu) adl› kitab›yla tan›nm›flt›r. O y›ldan bu
yana U. Beck’in neredeyse her y›l riskle ilgili bir kitab›
yay›nlanm›flt›r (Bkz. Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar).
Günümüz toplumlar›n›n bilgi, sanayi ötesi ve post-modern toplumlar olarak ni- Risk toplumu kavram› ilk
telendirilmeleri yan›nda, son y›llarda s›kça kullan›lan bir baflka kavram da “risk olarak Ulrich Beck
taraf›ndan ileri sürülmüfltür.
toplumu” kavram›d›r. “Risk toplumu” kavram› ilk olarak Alman sosyolog Ulrich
Beck taraf›ndan 1986’da Almanca yay›nlanan ve daha sonra 1992’de ‹ngilizceye
“Risk Society: Towards a New Modernity” ismiyle çevrilen eserinde kullan›lm›flt›r
(Rosa&Freudenburg: 2006).
Öte yandan ‹ngiliz sosyolog Anthony Giddens’›n da risk toplumu konusunda
önemli çal›flmalar› oldu¤u bilinmektedir. Risk toplumu tezinin iki temel yaklafl›m›-
n› ileri süren Ulrich Beck ve Anthony Giddens, risk ve geç modernite konular›n-
daki yaklafl›mlar›n› birbirlerinden ayr› olarak gelifltirmekle birlikte, her iki kuram-
c›n›n çal›flmalar›nda ortak birtak›m yönler bulunmaktad›r. Örne¤in, her iki kuram-
c› da modernleflme süreci sonunda ortaya ç›kan risk kavram›n› günümüzde mer-
kezi bir ilgi alan› olarak görmektedirler. Riskler, geç modernite döneminde özel-
liklerini de¤ifltirerek zaman ve mekân boyutlar›nda büyük etkiler yaratmaktad›r.
Beck ve Giddens, geç modernite döneminde belirsizlik ve güvensizli¤e karfl› gös-
terilen bafll›ca tepki olarak düflünümsellik kavram›n› ön plana ç›kararak, riskin da-
ha çok politik yönü üzerinde durmufllard›r. Her iki kuramc› da, halktan kimselerin
riske bak›fl aç›lar› üzerinde durarak, özellikle bu kimselerin uzmanlara, devlete ve
sanayiye gösterdikleri tepkileri ele almaktad›rlar. Giddens ve Beck, zay›f bir top-
lumsal yap›laflmac› yaklafl›m çerçevesinde risk konusunu ele al›rlarken, dikkatleri-
ni riskin nas›l üretildi¤i, makro düzeyde toplumda riskin üstesinden nas›l gelindi-
¤i, riskin toplumsal ve politik alanda yapt›¤› etkiler üzerine yöneltmektedirler
(Lupton, 1999: 81).
Risk toplumu, özellikle So¤uk Savafl dönemi sonras› toplumlar›n de¤iflen gü- Beck’e göre risk toplumu;
“insanlar›n bilgi ve
venlik ve risk alg›lamas›n› anlamaya yönelik olarak gelifltirilen yaklafl›mlardan bi- teknolojileri yanl›fl ya da
ridir. Temelde modernli¤i ve modernli¤in bir sonucu olarak Sanayi Devrimi’nden kötü amaçl› kullanmalar›yla
200 y›l sonra ortaya ç›kmaya bafllayan çevresel, ekonomik ve güvenli¤e iliflkin ye- bütün dünyay› tehlikeye
sokmalar› sonucunda ortaya
ni riskleri ele alan Beck’in bu yaklafl›m› literatürde önemli bir yere sahiptir. Tehdit- ç›kan yap›y›” ifade
lerin ve ma¤duriyetlerin de¤iflen kitlesel boyutuna vurgu yapan risk toplumu yak- etmektedir (fien & Koç,
2002: 933).
lafl›m›, özellikle yay›lmac› bir ekonomi anlay›fl›yla alternatifsizmifl gibi gösterilen
sanayi temelli modernleflmenin, yine modernli¤in kendi dinamikleri taraf›ndan ters
yüz edilmesine dayanmaktad›r (Bahar, 2009: 31).
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Birleflmifl Milletler’e ba¤l› kurulufllar olan Uluslararas› Atom Enerjisi Ajans›, Ulusla-
raras› Sa¤l›k Örgütü, Dünya Bankas› gibi kurumlar›n ve Rusya, Beyaz Rusya ve Uk-
rayna yetkililerinin oluflturdu¤u bir organizasyon olan Çernobil Forumu 2005 y›l›n-
da “Chernobyl’s Legacy: Health, Environmental and Socio-Economic Impacts” (Çer-
nobil’in Miras›: Sosyo-ekonomik, Çevresel ve Sa¤l›k Bak›m›ndan Etkileri) bafll›kl› bir
rapor yay›nlam›flt›r.
En yüksek radyasyon dozlar›na, say›lar› bini bulan acil durum çal›flanlar› ve Çerno-
bil personeli maruz kal›rken, çal›flanlar›n baz›lar› için maruz kald›klar› dozlar öl-
dürücü olmufltur. Zaman içinde Çernobil’de çal›flan kurtarma personelinin say›s›
600 bini bulurken, bunlar›n baz›lar›, çal›flmalar› boyunca yüksek düzeyli radyasyo-
na maruz kalm›flt›r. Radyoaktif iyodinden kaynaklanan çocukluk tiroid kanseri, ka-
zan›n en önemli sa¤l›k sorunlar›ndan birisidir. Kazadan sonraki ilk aylarda, rad-
yoaktif iyodin düzeyi yüksek sütlerden içen çocuklar yüksek radyasyon dozlar› al-
m›flt›r. 2002 y›l›na kadar bu grup içinde 4000’den fazla tiroid kanseri teflhis edilir-
ken, bu kanserlerin büyük bölümünün radyoiyodin al›m›ndan kaynaklanm›fl olma-
s› çok muhtemeldir.
SIRA S‹ZDE 1986’da meydana gelen Çernobil kazas› ve olas› etkilerini risk toplumu tart›flmalar› çerçe-
SIRA S‹ZDE
2 vesinde de¤erlendiriniz.
D Ü fi Ü N E L ‹ M Beck’e Dgöre,
Ü fi Ü N E“çevresel
L‹M kazalar, toplumdaki geleneksel gelir ve refah eflitsizli¤i-
ni k›rm›flt›r. Bu alanlarda ça¤dafl dünya, herkese eflit biçimde zarar veren nükleer
S O R U ve kimyasal Skirlenme
O R U ile karfl› karfl›yad›r. Bu risk ve zarardan pay›n› alanlar, gelir
ve refahla ilgisi olmayan yeni kal›p ve eflitsizliklerin oluflturdu¤u toplumsal kate-
gorilerden oluflmaktad›r.” Beck, bilgi toplumunu bekleyen küresel risklerden bah-
D‹KKAT D‹KKAT
sederken, yeni bir toplumsal yap›ya da iflaret etmektedir (fien & Koç, 2002: 933).
Bu görüfllerden aç›kça anlafl›laca¤› gibi, Beck için küreselleflmenin itici gücü mo-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
dernizasyondur. Küresel riskler ise, küresel sanayileflmenin sonunda ortaya ç›k-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
4. Ünite - Kendisiyle Yüzleflen Toplum: Risk Toplumu 85
Ayn› derecede riske hedef olan bir dünya toplumu ortaya ç›kmaktad›r. Bu ol-
gu insanlar aras›ndaki eflitsizli¤i bir aç›dan azaltmaktad›r, çünkü risk s›n›f fark› gö-
zetmemektedir. S›f›r toplaml› istismar iliflkileri ortaya ç›kmaktad›r. Di¤er taraftan,
burada Beck, ayk›r› bir formülasyonla, geliflmekte olan ülkelerin sanayileflme iste-
¤inin, riski göze almalar›na neden oldu¤unu aç›klamaktad›r. Uluslar aras› s›n›f sis-
teminden söz etmektedir. S›naî üretimin yol açt›¤› zararlar konusunda bilinç artt›k-
ça, geliflmifl ülke toplumlar› bunlar›n kapat›lmas› yönünde bask› yapabilmektedir-
ler. Yeni sanayileflen ülkeler ise, ekonomik ba¤›ms›zl›klar›n› elde edebilmek u¤ru-
na riski ülkelerine davet edebilmektedirler. Bu sistem, temiz sanayilerin ileri top-
lumlarda kalmas›na neden olurken, tehlikeli ve çevreyi kirleten sanayilerin üçün-
cü dünya ülkelerine ihraç edilmesine yol açmaktad›r. Geliflmemifl ülkelerde riskli
faaliyetlerle ilgili yasal önlemler ya yoktur ya da yeterli de¤ildir. Bu ülkelerin in-
sanlar›, zararlar konusunda yeterince bilgilendirilmemifl olmakta ya da zararl› faali-
yetlerin engellenmesi için kamuoyu oluflturmak güç olabilmektedir. Uluslar üstü
firmalar›n yöneticileri ise sahip olduklar› sermayenin, geliflmekte olan ülkeler için
önemini bilmekte, felaket meydana geldi¤inde, yasal önlemlere karfl› kaynaklar›n›
öne sürmektedirler. Ancak, sermaye sahiplerinin karfl› koyamad›klar› tehlike bu-
merang etkisidir. Riskli faaliyetlerin zararlar› bulafl›c›d›r; toksinler, tar›msal ürün sa-
tan ülkelerden ithal edilen g›da maddeleri ile geri gelmektedir. Sülfür emisyonu,
ya¤muru aside dönüfltürmektedir. Geliflmifl ülkelerden ihraç edilen atom reaktör-
leri, radyoaktif madde içeren s›z›nt›lara neden olmakta ya da bu reaktörlerin ürün-
leri nükleer silah üretme gücünü geliflmekte olan ülkeler için de olanakl› k›lmak-
tad›r. Bumerang etkisi, zengini de fakiri de ayn› kefeye koymaktad›r. Giderek ar-
tan riskler, dünya toplumunu tehlike toplumuna dönüfltürmektedir (Beck, 1992;
Eflkinat, 1998: 92).
Düflünümsel Modernleflme
Düflünümsel modernleflme yukar›da da belirtildi¤i gibi Beck ile Giddens’›n risk ve
geç modernite konular›ndaki yaklafl›mlar›nda önemli bir yere sahiptir. Literatürde
önemli bir etki yaratan bu kavram› Beck ve Giddens geç modernite döneminde
belirsizlik ve güvensizli¤e karfl› gösterilen temel bir tepki olarak ele al›rlar. Bir bafl-
ka ifadeyle, her iki kuramc› modernitenin günümüzde küresel bir risk toplumuna
dönüflümünü düflünümsel modernleflme kavram›yla tan›mlamaya çal›fl›rlar. Bura-
Nalçao¤lu (2000: 126) da düflünümsel modernleflmeden kastedilen esas itibar›yla moderniteyi sarsan ve
Beck’in çal›flmalar›na öngörülemeyen sonuçlar›ndan kaynaklanan belirsizlik nedeniyle toplumun kendi-
dayanarak düflünümselli¤i
“bireylerin içinde yaflad›klar› siyle karfl› karfl›ya gelmesidir. Örne¤in, Beck’in yaklafl›m› içerisinde kullan›lan dü-
toplumda, yap›larla flünümsel modernleflme kavram› ile kastedilen, analitik anlamda düflünüm de¤il,
girdikleri iliflkide tek yönlü
bir belirlenme ve boyun toplumun kendi kendisiyle karfl› karfl›ya gelmesi, yüzleflmesidir. Sanayi toplumun-
e¤me prati¤inden ç›k›p, dan risk toplumuna geçifl süreci, modernleflme dinami¤i içinde gizli tepki kal›pla-
yap›-eylem diyalekti¤inin
karfl›l›kl› kurulma
r› çerçevesinde istem d›fl› ve görünmez bir biçimde gerçekleflmektedir. Risk toplu-
SIRA S‹ZDE mu yap›lar›, SIRA S‹ZDE
insanlarla kurumlar›n düflünce ve eylemlerinde sanayi toplumunun
mant›¤›n›n ay›rd›na
varmalar› ve araçsal al›flkanl›klar› halen bask›n oldu¤u için meydana getirilmektedir. Risk toplumu, si-
rasyonalitenin hâkimiyetinde
dayat›lan
D Ü fi Ü N Etoplumsal,
L‹M yasal tart›flmalar s›ras›nda seçilecek ya da vazgeçilecek bir seçenek de¤ildir. Risk
D Ü fi Ü N E L ‹ M
bilimsel ve teknolojik toplumu, modernleflme süreçlerinin kendili¤inden dönüflümü s›ras›nda oluflmakta-
yap›lar› sorgulamalar›”
fleklinde tan›mlamaktad›r. d›r. Aç›k ve gizli olarak sanayi toplumunun temellerini sarsan, ortadan kald›ran,
S O R U
de¤ifltiren veS Otehditleri
R U
oluflturan; bu süreçlerin kendileridir (Beck, 1999: 34).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
4. Ünite - Kendisiyle Yüzleflen Toplum: Risk Toplumu 87
2. Risk toplumunun sahip oldu¤u di¤er özelliklerden biri ise yerleflik norm sis-
temlerinin baflar›s›zl›k göstermeleridir. Bu ba¤lamda, daha önceleri tekni¤in
egemen oldu¤u tart›flmalarda bask›n olan ögeler, yani belirli büyük tekno-
lojik sistemlerde ya da gündelik pratiklerde kendini gösteren, kaza istatistik-
leri ya da senaryolar›yla belgelenebilir sözde “nesnel” tehdit biçimleri (örne-
¤in sigara içmek veya bir nükleer santralin yak›n›nda ikamet etmek gibi) tar-
t›flma d›fl› kal›r (Beck, 1999: 39).
3. Risk toplumunda tehditlerin denetlenebilirli¤i sorunu da üzerinde durulma-
s› gereken bir baflka konudur. Tehditlere ra¤men, kâr elde eden bir nükle-
er santralin ya da hormonlu yiyecek üreten bir flirketin üretimlerini durdur-
mas›n›n sa¤lan›p sa¤lanamayaca¤› sorunu önem tafl›maktad›r. Burada, insan
sa¤l›¤› ve çevrenin gelece¤ini ön planda tutan ekonomi-politik uygulamala-
ra ihtiyaç vard›r (Beck, 1999: 39; Bayhan, 2002: 192). Japonya’da 2011 Mart
ay› bafl›nda meydana gelen afetin boyutlar› bir süre sonra deprem, tsunami
ve nükleer s›z›nt› biçimde yay›larak, etkisini sadece bu afetlerin yafland›¤›
bölgelerde de¤il çevre ülkelerde de göstermeye bafllam›flt›r.
4. Sanayi döneminden risk dönemine geçifl modernli¤in arzu edilmeyen veya
öngörülemeyen bir sonucudur. Risk toplumu kendi etkilerine ve tehditleri-
ne kör ve sa¤›r olan modernleflme sürecinin bir sonucudur (Beck, 1994: 6).
Risklerin ve tehditlerin tahmin edilemezli¤i sosyal bütünleflmeye zarar ver-
mektedir. S›n›f toplumlar› bir dereceye kadar eflitlik fikrine dayan›rken, risk
toplumunda emniyet önem kazanm›flt›r. Eflitsiz ve adaletsiz toplum yerini
emniyetli olmayan toplumun de¤er sistemine b›rakm›flt›r. Eflitlik, olumlu he-
defler ve ça¤r›fl›mlar yaparken, risk toplumu olumsuz ve savunmac› bir te-
mele dayanmaktad›r. Art›k insanlar ve devletler iyi bir fley sa¤lamaktan çok,
en kötüyü engellemeyi hedeflemektedir. S›n›f toplumun rüyas› herkese pas-
tadan az ya da çok pay verebilmekken, risk toplumunun rüyas› herkesi ze-
hirlenmekten kurtarmakt›r. S›n›f toplumunun temel dürtüsü “açl›k” iken,
risk toplumunun temel dürtüsü “korku”dur (Beck, 1992: 49; Y›ld›r›m, 2000:
86-87).
5. ‹nsanlar giderek artan biçimde farkl› toplumsal kimlikler, yaflam biçimleri,
kanaatler ve gruplar ya da alt kültürler düzeni içinde seçim yapma riskini al-
mak durumundad›r. Düflünümsellik, sanayi toplumundaki toplumsal ve si-
yasal kurumlara ve örgütlere dayanan s›n›f kültürü ve aile gibi “kolektif vic-
dan biçimlerine” son vermektedir, böylelikle toplumsal cinsiyet ve aile rol-
leri de¤iflmektedir. Toplumsal s›n›flara ba¤l›l›k gün geçtikçe zay›flamakta,
insanlar aile ya da komflulu¤un sa¤lad›¤› geleneksel destek a¤lar›ndan kop-
makta ve çal›flma bir çat›flma ve kimlik oluflumu olarak önemini yitirmekte-
dir. Bu geleneksizleflme de bireyselleflmeyi art›rmaktad›r. Bireyselleflmifl bir
toplumda eflitsizlik ve bunun getirdi¤i sosyal ve siyasi sorunlar ortaya ç›k-
m›flt›r (Beck, 1992: 88; Y›ld›r›m, 2000: 87).
6. Tehlikelerle ilgili kültürel alg›lama (de¤erlendirme) farkl›l›klar›n›n göz ard›
edilmesi. Yaflamlar›n› tehdit eden ve kiflisel olarak etki edemeyecekleri teh-
likelerle yüzleflmek insanlar›n ellerinde de¤ildir. Alg›lama farkl›l›¤› ba¤la-
m›nda, birileri, g›dalardaki zehirli maddeleri kendisi için bir tehdit olarak
görürken; di¤erleri g›dalardaki zehirli maddeleri gündeme getirenleri kendi-
ne bir tehdit olarak görmektedir (Beck,1999: 41).
4. Ünite - Kendisiyle Yüzleflen Toplum: Risk Toplumu 89
Özet
N
A M A Ç
Risk kavram›n› tan›mlamak.
gu yapan risk toplumu yaklafl›m›, özellikle yay›l-
1 mac› bir ekonomi anlay›fl›yla alternatifsizmifl gibi
‹lk kez dünyan›n dört bir yan›na yolculuklar ya-
gösterilen sanayi temelli modernleflmenin, yine
pan Bat›l› kâflifler taraf›ndan kullan›lan risk kav-
modernli¤in kendi dinamikleri taraf›ndan ters
ram›n›n anlam› bafllang›çta “mekân”a yönelik ola-
yüz edilmesine dayanmaktad›r (Bahar, 2009: 31).
rak kullan›l›rken daha sonra özellikle kavram›n
Beck, çal›flmalar›nda, risk toplumunu insanlar›n
bankac›l›k ve yat›r›m alanlar›na girmesiyle bera-
bilgi ve teknolojileri yanl›fl ya da kötü amaçl› kul-
ber “zaman” düzlemine tafl›nm›flt›r (Giddens,
lanmalar›yla bütün dünyay› tehlikeye sokmalar›
1999: 36). Risk kelimesi, hem keflfetti¤imiz, hem
sonucunda ortaya ç›kan yap› olarak tan›mlamak-
de normallefltirip denetlemenin yollar›n› arad›¤›-
tad›r. Öte yandan Beck’in yan› s›ra ‹ngiliz sosyo-
m›z bir dünyaya göndermede bulunur. Bu ba¤-
log Anthony Giddens’›n da risk toplumu konu-
lamda risk gelecekteki olas›l›klar düflünülerek
sunda önemli çal›flmalar› oldu¤u bilinmektedir.
etkin biçimde de¤erlendirilen tehlikeler olarak
Risk toplumu tezinin iki temel yaklafl›m›n› ileri
tan›mlanabilir. Ayr›ca “risk”, istenmeyen sonuç-
süren Ulrich Beck ve Anthony Giddens, risk ve
lardan kaç›nma anlam›n› tafl›d›¤› sürece olumsuz
geç modernite konular›ndaki yaklafl›mlar›n› bir-
bir ça¤r›fl›ma sahiptir. Öte yandan d›flsal ve imal
birlerinden ayr› olarak gelifltirmekle birlikte, her
edilmifl olmak üzere iki tür risk aras›nda ayr›m
iki kuramc›n›n çal›flmalar›nda modernleflme sü-
yap›lmaktad›r. D›flsal risk bireyleri beklenmedik
reci sonunda ortaya ç›kan risk kavram›n› günü-
bir anda (d›flar›dan) vuran olaylar›n yaratt›¤› risk-
müzde merkezi bir ilgi alan› olarak görme flek-
tir. D›flsal risk son derece etkili bir flekilde hesap-
linde ortak bir payda bulunmaktad›r. Riskler, geç
lanabilir ve sanayi toplumunun ilk iki yüzy›l› söz
modernite döneminde özelliklerini de¤ifltirerek
konusu bu d›flsal riskin egemenli¤i alt›ndayd›
zaman ve mekân boyutlar›nda büyük etkiler ya-
(Giddens, 1999: 27). ‹nsanl›¤›n geliflim sürecin-
ratmaktad›r. Beck ve Giddens, geç modernite dö-
deki de¤iflimler, özelikle de bilim ve teknolojide-
neminde belirsizlik ve güvensizli¤e karfl› gösteri-
ki ilerlemeler taraf›ndan d›flsal riskten imal edil-
len bafll›ca tepki olarak düflünümsellik kavram›-
mifl risk aflamas›na geçilmifltir Bu nedenle günü-
n› ön plana ç›kararak, riskin daha çok politik yö-
müz koflullar›nda risk kavram› genel olarak mo-
nü üzerinde durmufllard›r.
N
dernizasyon sürecinin yol açt›¤› tehditlerle siste-
matik olarak karfl› karfl›ya kalma olarak tan›m-
A M A Ç Düflünümsel modernleflme kavram›n› aç›klamak.
lanmaktad›r (Beck, 1992; Eflkinat, 1998: 88). 3
Düflünümsel modernleflme Beck ile Giddens’›n
N
A M A Ç Risk toplumu kavram›n› ve kuram›n› özetlemek.
risk ve geç modernite konular›ndaki yaklafl›mla-
2 r›nda önemli bir yere sahiptir. Literatürde önem-
Günümüz toplumlar›n›n bilgi, sanayi ötesi ve
li bir etki yaratan bu kavram› Beck ve Giddens
post-modern toplumlar olarak nitelendirilmeleri
geç modernite döneminde belirsizlik ve güven-
yan›nda, son y›llarda s›kça kullan›lan bir baflka
sizli¤e karfl› gösterilen temel bir tepki olarak ele
kavram da “risk toplumu” kavram›d›r. ‹lk olarak
al›rlar. Bir baflka ifadeyle, her iki kuramc› mo-
Alman sosyolog Ulrich Beck taraf›ndan kullan›-
dernitenin günümüzde küresel bir risk toplumu-
lan risk toplumu kavram› özellikle So¤uk Savafl
na dönüflümünü düflünümsel modernleflme kav-
dönemi sonras› toplumlar›n de¤iflen güvenlik ve
ram›yla tan›mlamaya çal›fl›rlar. Beck’in çal›flmala-
risk alg›lamas›n› anlamaya yönelik olarak geliflti-
r›nda düflünümsel modernleflmeden kastedilen
rilen yaklafl›mlardan biri olarak kabul edilir. Te-
analitik anlamda düflünüm de¤il, esas itibar›yla
melde modernli¤i ve modernli¤in bir sonucu ola-
moderniteyi sarsan ve öngörülemeyen sonuçla-
rak Sanayi Devrimi’nden 200 y›l sonra ortaya ç›k-
r›ndan kaynaklanan belirsizlik nedeniyle toplu-
maya bafllayan çevresel, ekonomik ve güvenli¤e
mun kendi kendisiyle karfl› karfl›ya gelmesi, yüz-
iliflkin yeni riskleri ele alan Beck’in bu yaklafl›m›
leflmesidir.
literatürde önemli bir yere sahiptir. Tehditlerin
ve ma¤duriyetlerin de¤iflen kitlesel boyutuna vur-
94 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Kendimizi S›nayal›m
1. Risk toplumu kavram› ilk olarak afla¤›daki düflünür- 6. Afla¤›dakilerden hangisi Beck ve Giddens’›n risk top-
lerden hangisi taraf›ndan ortaya at›lm›flt›r ? lumu tezlerinin ortak yönlerinden biri de¤ildir?
a. K. Marx a. Riskin ekonomik yönüyle ilgilenmeleri
b. U. Beck b. Riskler konusunda halk›n uzmanlara, devlete ve
c. E. Durkheim sanayiye bak›fl aç›s›n› dikkate almalar›
d. H. Spencer c. Zay›f bir toplumsal yap›laflmac› yaklafl›m sergi-
e. D. Lupton lemeleri
d. Riskin yaratt›¤› toplumsal ve politik etkilere yö-
2. Bireyleri beklenmedik bir anda vuran olaylar›n ya- nelmeleri
ratt›¤› risk türü afla¤›dakilerden hangisidir? e. Riskin nas›l üretildi¤ine odaklanmalar›
a. D›flsal
b. ‹mal edilmifl 7. Afla¤›daki risklerden hangisi Beck’in “Dünya risk
c. ‹çsel toplumu” dedi¤i yap›da, sigorta edilemez riskler aras›n-
d. Tehlikeli dad›r?
e. Düflünümsel a. Deprem
b. Hastal›k
3. Afla¤›dakilerden hangisi ça¤›m›zda karfl›laflt›¤›m›z c. ‹klim de¤iflikli¤i
risklerin özelliklerinden biri de¤ildir? d. Yang›n
a. Günümüz risklerinin zaman ve mekân tan›ma- e. Ölüm
mas›.
b. Risklerin politik ve bilimsel aç›dan karfl›l›kl› ol- 8. Risk toplumunda geçerli olan eflitsizlik biçimi ile il-
mas›. gili toplumsal konum afla¤›dakilerden hangisidir?
c. S›naî üretim sonucu yay›lan radyoaktif s›z›nt›n›n a. Kurum
ve toksinlerin duyularla anlafl›lmas›. b. Risk
d. Günümüz risklerinin tek kayna¤› do¤a olmas›. c. S›n›f
e. Risklerin kaynaklar ile s›n›rl› olmamas›. d. Statü
e. Grup
4. Afla¤›dakilerden hangisi günümüz toplumlar› için
kullan›lan bir terim de¤ildir? 9. Afla¤›dakilerden hangisi Guntrip’e göre modern bi-
a. Sanayi-ötesi toplum reylerde görülen flizoid belirtilerden biri de¤ildir?
b. Risk toplumu a. Temass›zl›k
c. Bilgi toplumu b. Kapat›lm›fll›k
d. Post-modern toplum c. Kopukluk
e. Politik toplum d. ‹lgi azalmas›
e. Ba¤›ml›l›k
5. Risk toplumu yaklafl›m› içinde toplumun kendi ken-
disiyle karfl› karfl›ya gelmesi, yüzleflmesi modernleflme 10. Afla¤›dakilerden hangisi risk toplumu bireyinin psi-
ile ilgili afla¤›daki kavramlardan hangisine karfl›l›k gel- kolojisi ile ilgili sonuçlar aras›nda yer almaz?
mektedir? a. Çaresizlik duygusunun art›fl›
a. Dönüflümsel b. Dan›flma hatlar›ndan yard›m alanlar›n say›s›n›n
b. S›na artmas›
c. Düflünümsel c. Güvensizlik duygusunun artmas›
d. H›zl› d. Bireylerin aktif olma özelliklerinin artmas›
e. Kurumsal e. Ak›l sa¤l›¤› bozulmufl bireylerin say›s›n›n artmas›
96 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Okuma Parças›
Genel olarak afetler, özel olarak deprem konusunda gerçeklefltiremez; iflte az geliflmiflli¤in bu basit içeri¤i,
Türkiye’de sosyologlar›n daha önceki çal›flmalar›ndan yap› denetimine olanak vermez.
çok farkl› biçimde, kültür kavram›n›n yan› s›ra, “azge- Asl›nda temel sorun, düflük ücret, düflük yaflam maliye-
liflmifllik” kavram› temel al›narak, 1999 Marmara Depre- ti, düflük kaliteli yaflam, yüksek riskli yaflam, kalitesiz
mi ve sonras›nda ortaya ç›kan durumun yap›sal analizi- konut, düflük maliyetli konut bir bütündür. Düflük ma-
ni yapmak ihtiyac› ortaya ç›km›flt›r (Kasapo¤lu ve Ece- liyet basit olarak düflük inflaat maliyeti de¤il, yaflam dü-
vit, 2005). Bu ba¤lamda 1999 Marmara Depremi, dep- zeyinin düflürülmesi sonucu, kalitesiz konutta yaflama
rem sorunsal› üzerine çok fley ekleyebilece¤imiz bir zorunlulu¤udur. Depreme dayan›kl› konutta oturmak,
eflik olmufltur. Depremin bir do¤a olay› oldu¤u düflün- yani depremde ölmemek belirli bir seviyede yaflamak
cesi, depremlerin yaratt›¤› zararlar›n kayna¤›n›n top- olana¤›na sahip olmakla mümkündür. Rantlar bitme-
lumsal oldu¤u düflüncesini gizleyebilmifl; bir süreç içe- dikçe, gelirler artmad›kça, yaflam kalitesi yükselmedik-
risinde oluflan zararlar›n sanki beklenen de¤il, beklen- çe, eme¤in de¤eri, insan›n yaflam hakk›n› karfl›layacak
meyen olaylarm›fl fleklinde alg›lanmas›, geleneksel yak- düzeye ç›kmad›kça, çal›flanlar için riskler süreklili¤ini
lafl›mlara, bürokratik ve teknokratik temelli analizlere koruyacakt›r. Kamu binalar›nda görülen benzer durum,
ve politikalara zemin haz›rlam›flt›r. hem kamu kaynaklar›n›n s›n›rl›l›¤› hem de kamusal de-
Az geliflmifl ülkeler, yap›lar›n› depreme dayan›kl› ola- netimin tekel kâr ve yüksek rantlar› ödemede oldukça
rak infla edemedikleri için büyük zarar görmektedir. Az cömert davranmas›ndan kaynaklanmaktad›r.
geliflmifl ülkelerde, çok say›da y›k›lan binalara nedeniy- Az geliflmifl ülkelerde tekelleflmifl kâr ve rant iliflkileri,
le büyük can ve mal kayb› temelinde toplumsal yap› ve hem sermaye birikimini h›zland›rmas›, hem de pazar›
iliflkiler y›k›l›rken, geliflmifl ülkelerde bu toplumsal ya- geniflletme potansiyelinden dolay› varl›¤›n› sürdür.
p›, geçici bir süre bozulur, aksar, nadiren y›k›l›r. Gelifl- Kentleflme, kent yaflam› ve kent kültürü Türkiye için
mifl ülkeler eski düzenin en k›sa zamanda tekrar ifller tam anlam› ile henüz geliflmemifltir. Çok yönlü deprem
hale getirilmesine çaba sarf ederken, az geliflmifl ülke- ve kent iliflkisi birçok kent için ve özellikle metropol
ler ancak, kayb›, k›smi bir düzeyde telafi etme çabas› kentler için oldukça yenidir. 1999 Marmara Depremi
içerisinde, afetzedelerin asgari düzeyde yaflamlar›n› sür- öncesi toplumun depreme yönelik bilgi ve düflünceleri
dürebilmelerini sa¤lamaya çal›fl›rlar. s›n›rl›d›r. Önceki depremlerin, bölgesel ve belirli kent-
Sosyal bilimcilerin büyük bir k›sm›n›n da kat›ld›¤›, mü- lerde odakland›¤›, etkilerinin s›n›rl› oldu¤u, daha çok
hendislerin güçlü bir flekilde temsil ettikleri teknokratik ülkenin daha az geliflmifl bölgelerine aitmifl vb. düflün-
e¤ilimin, afet zararlar›n›n büyüklü¤ünü, yap› hatalar›- celer, deprem olgusunun kitleselleflmesini ve metropol-
n›n denetlenmesinde görmesi, geçerli bir yarg›d›r; an- leflmesini s›n›rlam›flt›r.
cak yetersizdir; çünkü Türkiye benzeri ülkelerde zarar- Az geliflmifl ülkelerde deprem sonras›, çal›flanlar›n ne
lar›n nedenleri, bir azgeliflmifl toplum sorunsal›d›r. sigortalar›n›n, ne birikimlerinin, ne de devletin bu alan-
Az geliflmifl ülkelerde, bina fiyatlar› ve kiralar, tekel kâr- da kullanabilece¤i karfl›l›ks›z önemli bir kayna¤›n›n ol-
lar› ve rantlar (arsa vb.) ile birlikte normal inflaat mali- mamas›, deprem öncesi zaten yetersiz olan düzenin
yetlerinin birkaç kat üstüne ç›kmakta, çal›flanlar›n›n bü- tekrar yeniden oluflturulmas›n› bile imkâns›zlaflt›rm›fl,
yük bir k›sm› bu fiyatlar› ödeyebilecek gelir seviyesine yaflam› daha düflük bir düzeyde tekrarlayan bir k›s›r
sahip olamad›klar›ndan, düflük kaliteli ama riskli yap›- döngü oluflturmufltur.
lar› kullanma durumunda kalmaktad›rlar; bu durum de- Temel olarak, deprem bir toplumsal iliflkiler bütünü-
vam etti¤i sürece, depreme dayan›kl› binalar› infla et- dür; bu iliflkilerin az geliflmifl oldu¤u bir gerçekliktir.
mek sadece denetim ile mümkün de¤ildir; benzer du- Geliflmifl ve az geliflmifl ülke toplumsal yap›lar› aras›n-
rum kamu binalar› ve altyap› için de geçerlidir. daki farklar önemlidir, radikal elefltiri ihtiyac› vard›r. Az
Az geliflmifl ülkelerin mevcut durumuna zemin haz›rla- geliflmifl toplumsal iliflkileri elefltirel bir biçimde sorgu-
yan iliflki, dünya sistemi ile girdi¤i ba¤›ml› ve eflit olma- lamayan, s›n›fsal çözümler aramayan bak›fl aç›lar›n›n
yan rekabettir. Az geliflmifl ülkeler, hem kendi kaynak- analiz ve uygulamalar› büyük ölçüde muhafazakâr so-
lar›n› dünya sisteminde güçlü ülkelere de¤erinin alt›n- nuçlar do¤uracakt›r.
da satmak, hem de onlardan de¤erinin üstünde mal ve
hizmet almak zorunda b›rak›ld›klar›ndan, sermaye biri- Kaynak: Aytül Kasapo¤lu ve di¤erleri, Yeni Toplum-
kimlerinin büyük bir k›sm› d›flar›ya yönelir, toplum afl›- sal Travmalar, Referans Yay›nc›l›k, 2007, s. 58-60.
r› borç yükü alt›nda geliflimini sa¤layacak yat›r›mlar›
4. Ünite - Kendisiyle Yüzleflen Toplum: Risk Toplumu 97
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
Adam, B., U. Beck and Joost Van Loon (ed.) (2000) The Beck, U. (2005) Power in the Global Age: A New Glo-
Risk Society and Beyond- Critical Issues for So- bal Political Economy. Cambridge: Polity Press.
cial Theory. London: Sage Publications. Beck, U. (2006) “Living in the World Risk Society” Eco-
Adams, J. (1995) Risk. London: Sage Publications. nomy and Society. Vol. 35, Number 3 (August
Alexander, J. (1996) “Critical Reflections on Reflexive 2006) 329-345.
Modernization” Theory, Culture and Society. Beck, U. (2006) Cosmopolitan Vision. Cambridge:
13(4): 133-8. Polity Press.
Bahar, H.‹. (2009) Sosyoloji. Ankara: USAK Yay›nlar›. Beck, U. & E. Grande (2007) Cosmopolitan Europe.
Bauman, Z. (1991) Modernity and Ambivalence. Cambridge: Polity Press.
Cambridge: Polity. Beck, U. (2008) World at Risk. Cambridge: Polity Press.
Bayhan, V. (2002) “Risk Toplumu” Do¤u Bat› Dergisi. Castells, M. (1996) The Rise of the Network Society.
S.19, ss. 188-202. Oxford: Blackwell.
Beck, U. (1986) Risikogesellschaft: Auf dem Weg in Douglas, M. (1992) Risk and Blame- Essays in the-
eineandere Moderne. Frankfurt am Main: Suhr- Cultural Theory. London: Routledge.
kampVerlag. Douglas, M. and A. Wildavsky (1983) Risk and Cultu-
Beck, U. (1992) Risk Society: Towards a New Moder- re. Berkeley: University of California Press.
nity. (Trans. M. Ritter) London: Sage. Duhm, D. (2002) Kapitalizmde Korku. Ankara: Aytaç
Beck, U.,Giddens, A. and Lash, S. (1994) Reflexive Mo- Yay›nevi.
dernization: Politics, Tradition and Aesthetics Eflkinat, R. (1998) Küreselleflme ve Türkiye Ekono-
in the Modern Social Order. Cambridge: Polity. misine Etkisi. Eskiflehir: Anadolu Üniversitesi Hu-
Beck, U. (1995) Ecological Politics in an Age of Risk. kuk Fakültesi Yay›nlar›. No:1036, Hukuk Fakültesi
Cambridge: Polity. Yay›n No:3.
Beck, U. and E. Beck- Gernsheim (1995) Normal Cha- Franklin, J. (1997) Politics of Risk Society. Cambrid-
os of Love. Cambridge: Polity Press. ge: Polity.
Beck, U. (1996) “World Risk Society as Cosmopolitan- Furedi, F. (2001) Korku Kültürü. ‹stanbul: Ayr›nt› Ya-
Society?”Theory, Culture and Society. 13 (4). 1- y›nlar›.
32. Giddens, A. (1991) Modernity and Self-Identity. Self
Beck, U. (1997) Democracy Without Enemies. Cam- and Society in the Late Modern Age. Cambridge:
bridge: Polity. Polity.
Beck, U. (1997) The Reinvention of Politics. Rethin- Giddens, A. (1999) Elimizden Kaç›p Giden Dünya.
king Modernity in the Global Social Order. Cam- (Çev. Osman Ak›nhay) ‹stanbul: Alfa.
bridge: Polity. Giddens, A. & C. Pierson (2001) Anthony Giddens’la
Beck, U. (1999) Siyasall›¤›n ‹cad›. Çev. Nihat Ülner) Söylefliler- Modernli¤i Anlamland›rmak.
‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›. (Türkçesi: Serhat Uyurkulak & Murat Sa¤lam) ‹s-
Beck, U. (1999 a) World Risk Society. Cambridge: Po- tanbul: Alfa.
lity. Guntrip, H. (2003) fiizoid Görüngü Nesne ‹liflkileri
Beck, U. (1999 b) What is Globalization. Cambridge: ve Kendilik. ‹stanbul: Metis Yay›nlar›.
Polity. Hollway, W. and Tony Jefferson (1997) “The Risk Soci-
Beck, U. (2000) Brave New World of Work. Cambrid- ety in an Age of Anxiety: Situating Fear of Crime”
ge: Polity. The British Journal of Sociology.Vol: 48, No.2
Beck, U. (2002) Individualization: Institutional In- (Jun 1997) pp. 255-266.
dividualism and Its Social and Political Conse- Karakurt, E. (2003) “Risk Toplumunda Birey” ‹flgüç Der-
quences. London: Sage Publications. gisi. Cilt:5 Say›:2 S›ra:5 No: 154.
Beck, U. & J. Willms (2003) Conversations with Ul- Kasapo¤lu, A. & M. Ecevit (2001) Depremin Sosyolo-
rich Beck. Cambridge: Polity Press. jik Araflt›rmas›. Ankara. Sosyoloji Derne¤i Yay›n-
lar› No:8.
4. Ünite - Kendisiyle Yüzleflen Toplum: Risk Toplumu 99
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
A¤ toplumu kavram›n› tan›mlayabilecek,
N
A¤ toplumunun oluflmas›na neden olan etkenleri ay›rt edebilecek,
N
A¤ toplumunda çal›flma ve kent yap›s›ndaki de¤iflimi aç›klayabilecek,
N
A¤ toplumunda kimli¤in ve ataerkilli¤in dönüflümünü aç›klayabilecek,
A¤ toplumunda milliyetçili¤in ve ulus-devletin dönüflümünü özetleyebile-
ceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Enformasyonel Toplum • Ataerkillik
• A¤ Toplumu • Milliyetçilik
• Küresel Kent • Ulus Devlet
‹çindekiler
• G‹R‹fi
• A⁄ TOPLUMU’NUN YÜKSEL‹fi‹
Sosyolojide Yak›n Manuel Castells:
Enformasyon Ça¤› ve • A⁄ TOPLUMU VE K‹ML‹⁄‹N
Dönem Geliflmeler A¤ Toplumu Teorisi GÜCÜ
• A⁄ TOPLUMUNDA M‹LL‹YETÇ‹L‹K
VE ULUS DEVLET
Manuel Castells:
Enformasyon Ça¤› ve A¤
Toplumu Teorisi
G‹R‹fi
Bilim ve teknolojinin günümüzde h›zl› bir biçimde geliflmesi yeni iletiflim araçlar›-
n› gündeme getirmifl ve yeni medya olarak nitelendirilen araçlar›n yayg›nl›¤›n› ar-
t›rm›flt›r. Özellikle bilgi teknolojileri de denilen bu araçlar toplumsal dönüflümleri
etkilemifl ve günümüz toplumlar›n›n yeni adlarla an›lmas›na neden olmufltur. Cas-
tells’e göre, post modern topluma temel özelli¤ini veren bilgi teknolojisi, internet
ve dünyay› saran biliflim a¤lar›d›r. Bu geliflme bafllang›çta sisteme yönelik bir teh-
dit olarak alg›lanmas›na ra¤men k›sa sürede Bat› kapitalizminin yeniden yap›lan-
mas›n› ve canlanmas›n› sa¤layarak dünya ölçe¤inde küresel a¤lar›n kurulmas›na
yol açm›flt›r (Slattery, 2007, s.399-400).
Feminist hareketler, egemen oldu¤u bir dünyada kad›nlar›n bir kimlik olarak erkek egemenli¤ini yok
erkeklerin egemen oldu¤u etmeye yönelik toplumsal hareketler olarak tan›mlanmaktad›r. Kad›nlar›n siyasal,
bir dünyada kad›nlar›n bir
kimlik olarak erkek toplumsal, ekonomik alana daha fazla kat›lmalar›na yönelik mücadeleler, kad›nla-
egemenli¤ini yok etmeye r› toplumsal dönüflümün temel bir bilefleni haline getirmifltir. 1968 hareketi içeri-
yönelik toplumsal hareketler
olarak tan›mlanmaktad›r.
sinde kad›nlar›n erkeklerin gerisinde kalmas› ve cinsiyetçi siyasal tutumlarla karfl›
karfl›ya gelmeleri ve özellikle Amerika’da kad›nlar kendi mücadelelerini vermeye
ve toplumsal cinsiyet biçimleriyle, ataerkil iliflkilerin elefltirisine neden olmufltur.
Ekonomi onu destekleyen kültürel kodlarla var olabildi¤i ölçüde hakimiyetini ge-
niflletir. Dolay›s›yla feminist hareketlerin geliflmesi kültürel kodlar›n elefltirilmesini
beraberinde getirmifltir. Feminist hareketlerin elefltirisi aileyi, cinselli¤i ve kiflili¤i
yeniden düflünmeye sebep olmufltur.
Castells’e göre feminist hareketlerin günümüz toplumlar›nda do¤mas›na sebep
olan dört özgül neden vard›r:
1. E¤itim f›rsatlar›n›n kad›nlara aç›lmas› ve iflgücü piyasas›n›n dönüflümü.
2. Biyoloji, farmakoloji ve t›pta, insan türünün ço¤almas›yla ilgili denetimi sa¤-
layan teknolojilerin geliflmesi.
3. 1960’lardaki toplumsal hareketler içerisinde kad›nlar›n cinsiyetçili¤e maruz
kalmas›.
4. Küreselleflmifl bir toplumda kültürel dönüflümlerin h›zla yay›lmas› ve geze-
genin büyük bir bölümünde kad›nlar›n seslerinin bir üst doku oluflturmas›-
SIRA S‹ZDE d›r (Castells,
SIRA S‹ZDE2008b, s.254).
Feminist hareketlerin güçlenmesi ayn› zamanda; onlar›n söylemlerine karfl› bir
tav›r olarak dini fundamentalist (köktenci) hareketlerin de güçlenmesine sebep ol-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E Lkürtaj
mufltur. Örne¤in; ‹M hakk›n› talep etmek dini yap›lar için tanr›n›n yaratm›fl ol-
du¤u düzene müdahale biçimi olarak görüldü¤ünden karfl› ç›k›lm›flt›r. Dolay›s›yla
S O R U küresel ölçekteki
S O R Udönüflüm ekonomik alanda oldu¤u kadar kültürel alanda da top-
lumlar›n maddi iliflkilerini yeniden tan›mlama ihtiyac›n› do¤urmaktad›r.
Bütün bu dönüflümler Castells’e göre, “enformasyonel paradigma ve küresel-
D‹KKAT D‹KKAT
leflme sürecinin etkisi, eme¤in ve üretim iliflkilerinin yeni yeni ortaya ç›kan a¤ mü-
esseseleri etraf›ndaki teknolojik ve yönetsel dönüflümü üzerinden bütün bir toplu-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE(Castells, 2008a, s.275; Slattery 2007, s.403). A¤ toplumunun
ma yans›maktad›r”
göstergeleri olarak; çal›flman›n dönüflümü, kentin dönüflümü, kimli¤in dönüflümü,
ataerkilli¤in dönüflümü, milliyetçili¤in dönüflümü ve ulus devletin dönüflümü s›ra-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
s›yla incelenecektir.
K ‹ T A P A¤ toplumu,K Enformasyonel
‹ T A P üretim ve Postfodizm konular› üzerine Krishan Kumar’›n
“Ça¤dafl Dünyan›n Yeni Kuramlar›” (Çeviren: Mehmet Küçük, Dost Kitapevi yay›nlar›, An-
kara: 1999), Michael Hardt ve Antonio Negri’nin “‹mparatorluk” (Çeviren: Abdullah Y›l-
TELEV‹ZYON
maz, Ayr›nt›T EYay›nlar›,
LEV‹ZYON
‹stanbul: 2003) adl› eserlere baflvurabilirsiniz.
S O R U A¤ Toplumunda
S O R U Çal›flman›n Dönüflümü: ‹fl ve ‹flsizlik
Castells’e göre (2008a, s.275), “toplumsal yap›n›n temelinde çal›flma süreci vard›r”.
Kapitalizmin enformasyonel hale gelmesi çal›flma iliflkilerini köklü bir biçimde dö-
D‹KKAT D‹KKAT
nüfltürmektedir. Çal›flman›n anlam› “toplumsal olarak tan›mlanabilen ve toplumsal
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
5. Ünite - Manuel Castells: Enformasyon Ça¤› ve A¤ Toplumu Teorisi 105
bütünün üretim ve yeniden üretiminde norma ba¤l›, standart bir ifllevi yerine ge-
tirme” (Gorz, 2001, s.12) olarak tan›mlanabilir. Enformasyonel toplumda ise iflin
standart-d›fl›, belirli prosedürlere tabi olmay›fl› geleneksel çal›flma biçimlerini orta-
dan kald›rmaktad›r.
1970’lerde üretim iliflkilerinin dönüflümü üzerine yap›lan tart›flmalar temelde Castells’e göre
otomasyonun (bilgi ifllem teknolojilerinin) üretim sürecine girmesiyle birlikte iflsiz- enformasyonel toplumda
temelde çal›flma ortadan
li¤in artaca¤›n› ve robotlardan oluflan bir üretim sürecine girildi¤ine yönelikti. Er- kalkmam›flt›r, ortadan
nest Mandel (1998, s.31), kapitalizmin özünde eme¤in üretim süreci içerisinde sö- kalkan endüstriyel topluma
mürüsüne dayal› oldu¤unu ve art›-de¤er (sömürü) olmadan kapitalizmin olmaya- iliflkin emek süreçleri ve ifl
biçimleridir.
ca¤›n› savunmaktayd›. Robotlar›n üretici güçler haline gelmesi iflçi s›n›f›n› ve te-
melde de istihdam iliflkilerini köklü biçimde dönüfltürecekti. Herbert Marcuse
(1986, s.48), makineleflmenin bu yönüne insan eme¤i ile makinenin ürünleri ara-
s›ndaki iliflkinin niteliksel de¤iflimine dikkat çekmekte ve verimlili¤in kayna¤›n›
makineleflme olarak görmekteydi. Asl›na bak›l›rsa kapitalizm iflsiz bir toplum ya-
ratmaktayd›. Castells’e göre buna sebep olan süreç robotlar›n, ileri teknolojik ma-
kinelerin üretim sürecine girmesi temelde iflsizli¤i artt›ran bir süreç de¤ildir. Çün-
kü teknolojinin üretim sürecine girifli istihdam›n yap›s›n› de¤ifltirdi¤i gibi yeni ifl
olanaklar›n› da beraberinde getirmekteydi. Örne¤in: “20.yüzy›lda Amerikan eko-
nomisinde teknolojik de¤iflimin ola¤anüstü h›z› tar›m kesiminin iflgücü kitlesini
yerinden etmifl ayn› zamanda 1900’de 27 milyon olan ifl imkan› say›s› 1999’da
133 milyon seviyesine ç›km›flt›r. En geleneksel imalat iflleri ile tar›m sektöründe is-
tihdam gerilerken, ileri teknoloji imalat›nda ve hizmet sektöründe ifl imkanlar› ya-
rat›lmaktad›r” (Castells, 2008a, s.339). Buna göre iflsizli¤e neden olan fley hükü-
metlerin ve flirketlerin yanl›fl ekonomi politikalar›d›r.
Enformasyonel toplumda çal›flman›n dönüflümü iflsizli¤i artt›r›c› etki yapmakla
birlikte iflin tan›m›na ve içeri¤ine yönelik anlamsal dönüflüm de istihdam› temelde
etkilemifltir. Dolay›s›yla “Enformasyonel teknolojilere dayanan ekonomik ve top-
lumsal örgütlenme biçimi yönetimin merkezsizleflmesini, çal›flman›n bireysellefl-
mesini, piyasalar›n siparifle ba¤lanmas›n›, böylece çal›flman›n parçalanmas›n›,
toplumlar›n parçalanmas›n› beraberinde getiriyor. Yar›-zamanl› üretim yöntem-
lerinin ortaya ç›kmas›, ifllerin sözleflmeli olarak baflka bir ifl koluna devredilmesi
(tafleronlaflt›rma), baflka bir flirkete devredilmesi, dan›flmanl›k, flirketin çap›n›n
küçültülmesi ve siparifl üzerine ifl yapma gibi yayg›n pratikler de geliflmektedir”
(Castells, 2008a, s.357). Keynesyen (sosyal refah devleti) tam istihdam›n alt›n ça¤›,
esnek iliflkilere tabi kapitalizm içerisinde ortadan kalkm›flt›r. Kumar’›n da (1999,
s.65) belirtti¤i gibi, “esnek uzmanlaflma ve esnek ifl örgütlenmesi biçimleri kitlesel
üretimi” yerinden etmifltir. Dolay›s›yla enformasyonel toplumda temelde çal›flma
ortadan kalkmam›flt›r, ortadan kalkan endüstriyel topluma iliflkin emek süreçleri
ve ifl biçimleridir. Enformasyon toplumunda iflin bireyselleflmesi toplumsal olarak
zaman›n ötesine taflan yeni ifl biçimlerinin oluflmas›n› da beraberinde getirmifltir.
Castells’e göre enformasyon toplumunda esnek çal›flma iliflkilerinin yayg›nl›k ka-
zanmas›nda belirleyici olan dört unsur tespit edilebilinir:
1. “Çal›flma süresi: Esnek çal›flma, tam zamanl› bir iflte haftada 35-40 saat ça-
l›flma anlam›na gelen geleneksel çal›flma biçimiyle s›n›rl› de¤ildir.
2. ‹fl güvencesi: Esnek çal›flma, göreve odakl›l›k ve gelecekte istihdam edilme
yönünde bir güvence sa¤lamaz.
3. Yer: Çal›flanlar›n ço¤u düzenli bir biçimde flirketlerinde çal›flsa da giderek
evde, hareket halinde veya çal›flt›¤› flirketin sözleflmeli olarak ifl yapt›¤› bafl-
ka flirkette çal›fl›r.
106 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
N N
ses ve sembollerin ak›flkanl›¤›nda kentlerin; mekansal olarak SIRA S‹ZDE
enformasyonel SIRA S‹ZDE
sembollerin ak›flkanl›¤›nda
biçimde yenileyebilecek, yönetebilecek komuta ve kontrol merkezleri etraf›nda kentlerin; mekansal olarak
enformasyonel biçimde
örgütlenmeleridir (Castells, 2008a, s.508, 547). Ulafl›m ve iletiflim olanaklar›ndaki yenileyebilecek,
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
dönüflümler, sermayenin mekansal örgütlenmesini küresel ölçekte yeniden biçim- yönetebilecek komuta ve
kontrol merkezleri etraf›nda
lendirmektedir. Bu anlam›yla küreselleflme süreciyle birlikte kentlere siyasal, kül- örgütlenmeleridir (Castells,
türel, ekonomik roller biçilmifl; küresel kentler ve dünya kentleri önem kazanm›fl-
K ‹ T A P
2008a, s.508,547).
K ‹ T A P
t›r (Ifl›k, 1995, s.101, Harvey, 2008, s.87). Castells (2008a, s.509), küresel kentleri;
finans, dan›flmanl›k ve iflletme hizmetlerinin bütün dünya ölçe¤inde örgütlendi¤i
mekanlar olarak tan›mlamaktad›r. Castells’in Saskia Sassen’den aktard›¤›na göre:
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
“uzamsal (mekansal) yay›lma ile küresel bütünleflmenin bir araya gelmesi, büyük
kentlere yeni yeni bir stratejik rol biçmifltir. Uluslararas› ticaret ve bankac›l›k merkez-
leri olarak uzun bir geçmiflin ötesinde, bu kentlerin art›k dört yeni ‹ N T E Rifllevi
N E T vard›r: ‹NTERNET
öncelikle, dünya ekonomisinin örgütlenmesiyle hayli yo¤unlaflm›fl komuta merkez-
leri haline gelmifllerdir; ikincisi, finans ve uzmanl›k gerektiren hizmetler flirketleri-
nin kilit yerleflimleri olmufllard›r; üçüncüsü önde gelen sektörlerde yeniliklerin üre-
timi de dahil üretim merkezleridir; dördüncüsü üretilen ürünler ve hizmetlerin pi-
yasalar›d›rlar” (Sassen, 1991: 3-4’ten aktaran Castells, 2008a, s.515).
S O R U S O R U
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE (Castells, 2008a, s.545). A¤ toplumunda kentler bu özellikle-
ba¤lant› noktalar›d›r
riyle ileri hizmet üretiminin ve tüketiminin geliflti¤i mekanlard›r. Dolay›s›yla enfor-
masyonel toplumlarda sermaye, emek, bilgi ak›fllar›, küreselleflme sürecinin etki-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
siyle birlikte kentleri büyük bir dönüflümün parçalar› haline getirmektedir.
S O R U S O R U
5. Ünite - Manuel Castells: Enformasyon Ça¤› ve A¤ Toplumu Teorisi 109
D‹KKAT D‹KKAT
egemen kimli¤in elefltiriye u¤ramas› çeperde kalan kimliklerin gün yüzüne ç›kma-
s›na sebep olmufltur. Art›k kimli¤i tan›mlayan fley ulus gibi kapsay›c› bir özellik ol-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
maktan ç›km›flt›r. Etnik, dini, kültürel cemaatler kimli¤in kurucu güçleri haline dö-
nüflmüfllerdir. Bununla birlikte modernlikte proje kimli¤i, sivil toplumdan hareket-
le infla ediliyordu, yani kimlikler sivil toplum içerisinde yarat›lmaktayd›,
AMAÇLARIMIZ oysa a¤ AMAÇLARIMIZ
toplumunda proje kimli¤i, komünal (cemaatçi) direniflten do¤maktad›r.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
alanlar›n› dönüfltürme gereklili¤ini de zorunlu k›lm›flt›r. Enformasyonel ekono-
mide a¤lar oluflturma mant›¤› küresel ölçekte kad›nlar›n kurtuluflunun olanakl›l›¤›-
AMAÇLARIMIZ
n› art›rma AMAÇLARIMIZ
e¤ilimi tafl›maktad›r. Kad›nlar›n çal›flma sürecine girmesi, ataerkil ailenin
dönüflmesi, erkek egemenli¤inin tart›fl›lmas›n›n olanaklar›n› ve yolunu açm›flt›r.
K ‹ T A P Toplumsal cinsiyet
K ‹ T A konusunda
P R.W Connell’›n “‹ktidar ve Cinsiyet” (Çeviren: Cem Soyde-
mir, Ayr›nt› Yay›nlar›, ‹stanbul: 1998) adl› kitab›na baflvurabilirsiniz.
T ESIRA
L E V ‹S‹ZDE
ZYON AtaerkillikTnedir?
ESIRA ZAtaerkilli¤in
L E V ‹S‹ZDE
YON dönüflümüne sebep olan etkenler nelerdir? Tart›fl›n›z.
3
A¤ Toplumunda Dini Fundamentalizm, Kültürel Kimlik
D Ü fi Ü N E L ‹ M A¤ toplumundaD Ü fi Ü Nkimli¤in
EL‹M oluflmas›nda bask›n olan fley dini kimliklerdir. Enformas-
Castells’e
‹ N T E R Ngöre
E T (2008b, s.21) ‹ N T temelde
E R N E T a¤lar oluflturma mant›¤› ekseninde küresel iliflkilerin bilgi ve
fundamentalizm; “kiflisel yon toplumu
davran›fl›n
S O R ve U toplumun üretim süreciS içerisinde olufltu¤u toplumdur. A¤ toplumunda dini kimlikler ‹slami
kurumlar›n›n, Tanr›n›n O R U
hukukundan kaynaklanan, ve H›ristiyan fundamentalist (köktenci) hareketlerin etkinli¤i üzerinden flekillen-
Tanr› ile insanl›k aras›nda
arac›l›k mektedir. Castells’e göre (2008b, s.21) fundamentalizm; “kiflisel davran›fl›n ve
D ‹ Keden
K A Tbelli bir otorite D‹KKAT
taraf›ndan yorumlanan toplumun kurumlar›n›n, Tanr›n›n hukukundan kaynaklanan, Tanr› ile insanl›k
kurallarla tan›mlanmas›
çerçevesinde gerçekleflen aras›nda arac›l›k eden belli bir otorite taraf›ndan yorumlanan kurallarla
N N
kolektif
SIRA kimlik
S‹ZDEinflas›d›r”. tan›mlanmas› SIRA S‹ZDE
çerçevesinde gerçekleflen kolektif kimlik inflas›d›r”. Fundamentalizm
insanl›k tarihi kadar eskilere götürülebilinir. Fakat biny›l›n dönümünde dini kim-
likler güçlü bir flekilde kimlik oluflturman›n kayna¤› konumundad›r. ‹slami funda-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
mentalizm’in kökeninde baflar›s›z modernleflme, küreselleflme, sömürgecilik son-
ras› milliyetçi projelerin çöküflü vard›r (Castells, 2008b: 28). ‹slami fundamenta-
K ‹ T A P
lizm gelenekçi bir yap›dan çok ‹slami de¤erleri temel referans noktas› kabul eden
K ‹ T A P
ayn› zamanda ondan hareket eden hiper-modern kimliktir. Toplumun ve devletin
‹slami ilkelere göre düzenlenmesi talebi, küreselleflme sürecine farkl› flekilde ek-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
5. Ünite - Manuel Castells: Enformasyon Ça¤› ve A¤ Toplumu Teorisi 111
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
vunarak dünyay› dönüfltürmeye yönelik proje kimlikleri olarak evrilebilecekleri gi-
bi, kapitalist mant›¤a eklemlenerek pazar›n de¤erlerini savunabilirler. Castells ye-
ni sosyal hareketler aras›nda a¤lar›n inflas›nda katk›s› olan yeni medya teknolojile-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
rini tart›fl›r. (195)
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
leti ulus inflas›na indirgemek, modern devletin gerilemesi ve postmodern milliyet-
çili¤in yükselifli aras›ndaki iliflkiyi görmemeye neden olur. Dolay›s›yla küresellefl-
AMAÇLARIMIZ me süreciyle birlikte milliyetçilik kültürel kimli¤in korunmas›na yönelik olarak tep-
AMAÇLARIMIZ
kisel bir biçimde yeniden flekillenmektedir.
K ‹ T A P MilliyetçilikK konusunda
‹ T A P Eric Hobsbawm’›n “Milletler ve Milliyetçilik” (Çeviren: Osman
Ak›nhay, Ayr›nt› Yay›nlar›, ‹stanbul: 2010), Benedict Anderson’›n “Hayali Cemaatler” (Çe-
viren: ‹skender Savafl›r, Metis Yay›nlar›, ‹stanbul: 2007) Umut Özk›r›ml›’n›n “Milliyetçilik
TELEV‹ZYON Kuramlar›”,T EDo¤u
L E V ‹ ZBat›
Y O N Yay›nlar›, Ankara: 2008 adl› kitaplar›na baflvurabilirsiniz.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE kapitalizmle ulus devlet zorunlu olarak bir arada düflünülme-
mal›d›r”. Dolay›s›yla
melidir. Castells’e (Stevenson 2005: 192) göre, kapitalizm, devlete enformasyonel
ekonominin geliflimi karfl›s›nda giderek daha az ba¤›ml›l›k duyarken, bilgiyi uzak
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
alanlara iletecek yayg›n bir enformasyonel sistemin iflleyifline ise daha çok ba¤›m-
l› hale gelmektedir. Bu durum endüstri toplumundan enformasyonel topluma ge-
K ‹ T A P çifl sürecinde
K ‹ulusT A devleti
P dönüflüme zorlam›flt›r. Buna göre küreselleflme süreciy-
le birlikte ulus devletler egemenliklerini yitirmeye bafllam›flt›r. Sermaye, mal, hiz-
metler, iletiflim, teknoloji, enformasyon ak›fllar› devletin toplumsal alan üzerindeki
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
5. Ünite - Manuel Castells: Enformasyon Ça¤› ve A¤ Toplumu Teorisi 113
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
küreselleflmesi, toplumsal protestolar›n küreselleflmesi ulus devletin hakimiyet ala-
n›n› k›s›tlamakta ve ifllevsiz hale getirmektedir. Ancak vurgulanmas› gereken nok-
ta sermayenin küresel, eme¤in ise yerel oldu¤udur (SlatteryAMAÇLARIMIZ
2007, s.402). Bu du- AMAÇLARIMIZ
rum ulus devlet ile küresel güçler aras›ndaki ç›kar iliflkilerinin de bir göstergesidir.
Küreselleflmenin ulus devlet üzerindeki etkileri nelerdir? Tart›fl›n›z.SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
‹NTERNET
5 ‹NTERNET
A¤ Toplumu Kuram›na Yönelik Elefltiriler
D Ü fi Ü N Emant›¤›n›n
A¤ toplumuna getirilen en önemli elefltirilerden ilki, a¤lar oluflturma L‹M ve D Ü fi Ü N E L ‹ M
a¤›n merkezsiz hiyerarfli gerektirmeyen yatay iliflkiler mant›¤›n›n zorunlu olarak hi-
yerarflileri ortadan kald›rmayaca¤›d›r. Ayn› zamanda pazar›n, Shiyerarflinin
O R U ve a¤ S O R U
mant›¤›n›n bir biriyle ba¤lant›l› kavramlar oldu¤u ve analitik olarak birbirinden ay-
r›lamayaca¤› da vurgulanmaktad›r (Aygül, 2006, s.147). Buna göre a¤ mant›¤›n›n
D‹KKAT D‹KKAT
hiyerarflik yap›lar›n yerini almas›, zorunlu ve olumlu bir süreç olarak görülmeme-
lidir. ‹kinci elefltiri; a¤›n merkezi ortadan kald›rd›¤› düflüncesinin gerçe¤i yans›tma-
N N
d›¤›d›r. Buna göre küreselleflme beraberinde sermayenin rahatça SIRAdünya
S‹ZDE ölçe¤inde SIRA S‹ZDE
dolafl›m›n› sa¤lamakla birlikte, sermaye hala ulus devletlere ba¤›ml›d›r. Dolay›s›y-
la merkezsiz bir üretim ve dolafl›m sisteminden bahsedilemeyece¤i, a¤›n küresel
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
merkezsizli¤ine karfl› kapitalizmim hala belirli merkezlerden dünyaya yay›ld›¤›n›
belirtmektedirler. Üçüncü olarak a¤ kuramlar›nda temel eksik küresel ölçekte mer-
kez ve çevre olan ülkeler aras›ndaki eflitsiz iliflkilerin vurgulanmamas›d›r.
K ‹ T A P
Dolay›- K ‹ T A P
s›yla a¤ mant›¤›n›, eflitler aras›ndaki bir kat›l›m olarak alg›lamaktad›r.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
114 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Özet
N
r› içerisinde ifl güvencesinin ortadan kalkmas›,
A¤ toplumunun oluflmas›na neden olan etkenle- çal›flma mekan›n fabrikalar, bürolar olmaktan
A M A Ç
N
A M A Ç
A¤ toplumunda kimli¤in ve ataerkilli¤in dönü- N
A M A Ç
A¤ toplumunda milliyetçili¤in ve ulus devletin
4 flümünü aç›klamak. 5 dönüflümünü özetlemek.
Castells’e göre kimli¤in inflas› üç biçimde ger- Milliyetçilik ve ulus devlet aras›ndaki temel uz-
çekleflir: 1) Meflrulaflt›r›c› kimlik, 2) Direnifl kim- laflma, enformasyon ekonomisinin ve toplumla-
li¤i, 3) Proje kimli¤i. Modern toplumda egemen r›n a¤lar oluflturma mant›¤› etraf›nda gelifltirdik-
olan kimlik bütün toplumu kapsayan (ulus gibi) leri yeni toplumsal iliflkiler ça¤›nda ortadan kalk-
bir özelli¤e sahiptir. Dini kimlikler, etnik kimlik- ma e¤ilimi tafl›maktad›r. Dolay›s›yla ulus devle-
ler, kültürel kimlikler egemen olan ulus kimli¤i tin temelinde, milletler olarak örgütlenmifl top-
taraf›ndan kuflat›lm›flt›r. Dolay›s›yla küreselleflme lumsal kimlik oluflturma süreçleri vard›r. Ne var
süreci ile birlikte egemen kimli¤in elefltiriye u¤- ki küreselleflmenin etkisiyle ulus devletler zay›f-
ramas› çeperde kalan kimliklerin gün yüzüne ç›k- lamakta; fakat milletler varl›klar›n› sürdürmekte-
mas›na sebep olmufltur. Art›k a¤ toplumunda dirler. Enformasyon ça¤›nda milliyetçiliklerin te-
kimli¤i tan›mlayan fley ulus gibi kapsay›c› bir melde yeniden ama baflka bir biçimde üretildi¤i-
özellik olmaktan ç›km›flt›r. Etnik, dini, kültürel ni iddia etmektedir. Modern ulus devletler siste-
cemaatler kimli¤in kurucu güçleri haline dönüfl- mi endüstri toplumunun bir özelli¤idir. Ulus dev-
müfllerdir. A¤ toplumunda kimlikle birlikte ataer- letler kapitalizmin sermaye birikimini sa¤lamaya
killik de dönüflmüfltür. Ekonominin enformallefl- yönelik hukuksal, ideolojik, siyasal örgütlenme
mesi ile birlikte endüstriyel toplumlardakine ben- biçimleri olarak ortaya ç›km›fllard›r. Endüstri top-
zer ataerkil iliflki biçimleri üretim sürecinin de- lumundan enformasyonel topluma geçifl berabe-
¤iflmesi oran›nda de¤iflmektedir. Küresel ekono- rinde ulus devleti dönüflüme zorlam›fl ve ulus
minin ve çal›flma iliflkilerin dönüflümü ile birlik- devletler egemenliklerini yitirmeye bafllam›fllar-
te kad›n›n toplumsal rolü artm›flt›r. Endüstriyel d›r. Sonuç olarak, ulus devletler küresel a¤larda
dönemdekinden farkl› olarak kad›nlar›n iflgücü- hakimiyetin tek kayna¤› de¤il sadece bir tanesi-
ne kat›l›m› beraberinde erke¤in ev içerisindeki dir. Dolay›s›yla ulus devletler a¤ devletleri flek-
otoritesini sarsm›flt›r. Sonuç olarak; enformasyo- linde örgütlenmifl küresel düzenin ba¤lant› nok-
nel, küresel bir toplumun yükselifli, insan türü- talar› konumundad›r.
nün ço¤almas›yla ilgili teknolojik de¤ifliklik (do-
¤um kontrol, suni döllenme), feminist hareketin
isyan›, kad›nlar›n çal›flma sürecine girmesi, ataer-
kil ailenin dönüflmesi, erkek egemenli¤inin tart›-
fl›lmas›n›n olanaklar›n› ve yolunu açm›flt›r.
116 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi “A¤ Toplumu”nun oluflma- 7. Toplumun egemen kurumlar› taraf›ndan toplumsal
s›na etki eden temel süreçlerden biridir? aktörler karfl›s›nda egemenliklerini geniflletmek ve ak›l-
a. Esnek üretimin yayg›nlaflmas› c›laflt›rmak için infla edilen kimlik tan›m› afla¤›dakiler-
b. Endüstri Devrimi den hangisidir?
c. Fundementalist hareketlerin güçlenmesi a. Proje kimli¤i
d. Kapitalizm ve devletçili¤in krizi b. Kültürel kimlik
e. Sanayi sonras› toplumun ortaya ç›kmas› c. Meflrulaflt›r›c› kimlik
d. Dini kimlik
2. Küresel kentlerin yeni ifllevleri ile ilgili afla¤›daki e. Direnifl kimli¤i
ifadelerden hangisi yanl›flt›r?
a. Üretilen ürünler ve hizmetlerin piyasalar›d›r 8. A¤ toplumunda cemaatçili¤in toplumsal bir kimlik
b. Endüstriyel üretimin hakim oldu¤u yerlerdir olarak infla edilmesindeki temel sebep afla¤›dakilerden
c. Dünya ekonomisinin örgütlenmesiyle hayli yo- hangisidir?
¤unlaflm›fl komuta merkezleridir a. Küreselleflmeyle, radikal bireycilikle silinip git-
d. Önde gelen sektörlerde yeniliklerin üretimi de meye karfl› olmalar›
dahil üretim merkezleridir b. Tanr›sal otoriteye ve cemaatin ç›karlar›na yöne-
e. Finans ve uzmanl›k gerektiren hizmetler flirket- lik düzenlemeleri savunmalar›
lerinin kilit yerleflimleri olmufllard›r c. Kültürel hareketlere karfl› ç›kmalar›
d. Sömürgecilik sonras› milliyetçi projelerin güç-
3. Küreselleflme süreci ile birlikte “Ulus Devletin” dönü- lenmesi
flümünü tan›mlayan kavram afla¤›dakilerden hangisidir? e. Toplumun ve devletin dini ilkelere göre düzen-
a. Hukuk Devleti lenmesi talebi
b. Kozmopolit Devlet
c. Refah Devleti 9. Afla¤›dakilerden hangisi Castells’in ça¤dafl milliyetçi-
d. A¤ Devleti li¤i tart›fl›rken de¤indi¤i noktalardan biri de¤ildir?
e. Anayasal Devlet a. Uluslar tarihsel ve analitik olarak devletten ba-
¤›ms›z oluflumlard›r.
4. Afla¤›dakilerden hangisi “a¤ toplumu” kuramc›s›d›r? b. Ça¤dafl milliyetçilik küresel elitlere yönelik bir
a. Antony Giddens tepkidir.
b. Herbert Marcuse c. Milletler “icat edilmifl geleneklerdir” ve yapay-
c. Manuel Castells d›rlar.
d. Antonio Negri d. Milletler, siyasi de¤il kültürel yap›lard›r ve yerle-
e. Daniel Bell flik kültürü korumaya çal›fl›rlar.
e. Uluslar ve ulus devletler Frans›z ‹htilaliyle s›n›r-
5. Afla¤›dakilerden hangisi enformasyon toplumunda l› de¤illerdir.
esnek çal›flma iliflkilerinin yayg›nl›k kazanmas›nda be-
lirleyici olan unsurlardan biri de¤ildir? 10. Afla¤›dakilerden hangisi a¤ kuram›n›n elefltirilme
a. Yer nedenlerinden biri de¤ildir?
b. Zaman a. A¤lar oluflturma mant›¤› hiyerarfliyi ortadan kal-
c. ‹fl güvencesi d›rmamas›
d. Çal›flma süresi b. Küresel ölçekte merkez ve çevre ülkeler aras›n-
e. ‹fl verenle çal›flan aras›ndaki toplumsal sözleflme daki eflitsizli¤i yans›tmamas›
c. A¤›n, merkezi ortadan kald›rd›¤› düflüncesi ger-
6. Afla¤›dakilerden hangisi 1960’lardan itibaren Ataer- çe¤ini yans›tmamas›
kil ailenin dönüflümüne sebep olan e¤ilimlerden biri d. A¤ toplumunun küresel ölçekte iktidar iliflkileri-
de¤ildir? ni ortadan kald›rmas›
a. Feminist hareketin isyan› e. A¤ mant›¤›n›n, hiyerarflik yap›lar›n yerini alma-
b. ‹nsan türünün ço¤almas›yla ilgili teknolojik de- s›n›n olumlu bir süreç olarak görülmemesi
¤ifliklik (do¤um kontrol, suni döllenme)
c. Enformasyonel, küresel bir toplumun yükselifli
d. Erkek egemenli¤inin artmas›
e. Kad›nlar›n ücretli ifllerde çal›flmas›
5. Ünite - Manuel Castells: Enformasyon Ça¤› ve A¤ Toplumu Teorisi 117
S›ra Sizde 2
Çal›flma toplumsal iliflkilerin üretilmesinin temelidir.
Çal›flma iliflkilerindeki dönüflümle, toplumsal, siyasal,
iktisadi dönüflüm aras›nda do¤rudan bir iliflki söz ko-
nusudur. 1970’lerden beri çal›flman›n anlam› Keynes-
yen Refah Devleti dönemindeki tam istihdam yap›s›n-
dan, esnek çal›flma iliflkilerine do¤ru bir de¤iflim e¤ili-
mindedir. Çal›flman›n anlam›ndaki de¤iflim dolayl› ola-
rak çal›flman›n biçimini de de¤ifltirmektedir. A¤ toplu-
mu, esnek çal›flma iliflkilerinin hakim oldu¤u, ileri tek-
noloji ve eme¤e ba¤›ml› olmayan bir üretim ve tüketim
süreci meydana getirmifltir. Üretim sürecinde ileri tek-
noloji kullan›lmas› emek merkezli istihdam yap›s›n› de-
¤ifltirmifltir. Hizmetler sektörünün geliflmesi ayn› za-
manda sanayi dönemine ait ifl ve emek biçimlerini de-
¤ifltirmifltir. A¤ toplumunda çal›flma iliflkilerinin dönü-
flümüne etki eden süreçte belirleyici olan, teknolojinin
dönüflümü, esnek çal›flma iliflkilerin artmas›, endüstri-
yel emek biçimlerinin gerileyifli, küresel ölçekte birbi-
riyle ba¤›ml› küresel bir iflgücünün oluflmas›d›r.
118 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
S›ra Sizde 4
Milletler, ulus devlet içerisinde örgütlenmifl yap›lar›
temsil ederler. Hobsbawn ve Gellner gibi kuramc›lar
milletleri icat edilmifl toplumsal kimlik biçimleri olarak
görmektedirler. Dolay›s›yla milletler tarihin her döne-
minde var olan ezeli ve ebedi yap›lar de¤illerdir. Küre-
selleflme süreciyle birlikte ulus devletin sorgulanmas›
beraberinde milliyetçili¤in de sorgulanmas› ve gerile-
mesi tart›flmalar›n› getirmektedir. Milliyetçili¤in tarih
sahnesinden silindi¤ine yönelik e¤ilimler merkezi bir
tart›flmay› oluflturmaktad›r. Gellner ve Hobsbawn’dan
farkl› olarak milliyetçilik Castells’e göre yapay bir olgu
de¤ildir. Milliyetçilik kuramc›lar›n›n aksine, milletler
tarihsel olarak devletlerden ba¤›ms›z yap›lard›r, milli-
yetçilik küreselleflme sürecinde küresel elitlere bir tep-
ki özelli¤i tafl›maktad›r ve ayn› zamanda ça¤dafl milli-
yetçilik siyasi olmaktan çok tepkiseldir, ulus devletin
korunmas›na de¤il yerleflik kültürün korunmas›n›
amaçlamaktad›r.
S›ra Sizde 5
Ulus devlet, belirli bir toprak parças› üzerindeki fliddet
tekelini elinde bulunduran siyasal bir organizasyondur.
Ulus devletler endüstriyel toplumla birlikte ortay ç›kan,
kapitalist sermaye birikimine olanak tan›yan bir yap›-
d›r. Küreselleflme süreciyle birlikte endüstriyel toplu-
mun ortadan kalkmas›, ekonomik, siyasal, kültürel ala-
n›n a¤lar oluflturma mant›¤› etraf›nda yeniden örgüt-
lenmesi dolay›s›yla ulus devleti dönüflüme zorlam›flt›r.
Küreselleflme ça¤›nda ulusal s›n›rlar içerisindeki hu-
kuksal, siyasal, iktisadi egemenlik ortadan kalkmakta-
d›r. Bu anlam›yla ulus devletin egemenlik alan›n daral-
5. Ünite - Manuel Castells: Enformasyon Ça¤› ve A¤ Toplumu Teorisi 119
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
Anderson, B. (1995) Hayali Cemaatler Milliyetçili¤in Mandel, E. (1998) Marksist Ekonomi Kuram›na Gi-
Kökenleri ve Yay›lmas›. (‹. Savafl›r, Çev.). ‹stan- rifl. (A. Ünlü, Çev.). ‹stanbul: Toplumsal Dönüflüm
bul: Metis Yay›nlar›. Yay›nlar›.
Aygül, C. (2006) fiebeke Kuramlar›na Elefltirel Bir Yak- Marcuse, H. (1986) Tek Boyutlu ‹nsan. (A. Yard›ml›,
lafl›m, Memleket, Siyaset Yönetim, 141-153. Çev.). ‹stanbul: ‹dea Yay›nevi.
Bell, Daniel (1976) The Coming of Post Industrial Slattery M. (2007) Sosyolojide Temel Fikirler (Ü.Tat-
Society, New York: Basic Books, Inc., Publishers. l›can-G. Demiriz, Çev.). Bursa: Sentez Yay›nc›l›k.
Castells, M. (1999). Information Technology, Stevenson, N. (2005) Understanding Media Cultures.
Globalization and Social Development. Geneva. London: Sega Publications.
UNRISD Discussion Paper No. 114.
Castells, M. (2008a) Enformasyon Ça¤›: Ekonomi,
Toplum ve Kültür. Birinci Cilt. A¤ Toplumunun
Yükselifli (E. K›l›nç, Çev.). (2.bs.). ‹stanbul: Bilgi
Ünv. Yay›nlar›.
Castells, M. (2008b) Enformasyon Ça¤›: Ekonomi,
Toplum ve Kültür. ‹kinci Cilt. Kimli¤in Gücü (E.
K›l›nç, Çev.). (2.bs.). ‹stanbul: Bilgi Ünv. Yay›nlar›.
Castells, M. (2007a) Enformasyon Ça¤›: Ekonomi, Top-
lum ve Kültür. Üçüncü Cilt. Kimli¤in Gücü (E. K›-
l›nç, Çev.). (2.bs.). ‹stanbul: Bilgi Ünv. Yay›nlar›.
Castells, M. (2007b) “Enformasyonculuk ve Network
Toplumu”. (Himanen, P.) Hacer Eti¤i içinde. ‹stan-
bul: Ayr›nt› Yay›nlar›.
Giddens, A. (2000) Tarihsel Materyalizmin Ça¤dafl
Elefltirisi. (Ü. Tatl›can, Çev.). ‹stanbul: Paradigma
Yay›nlar›.
Giddens, A. (2008) Ulus Devlet ve fiiddet. (C. Atay,
Çev.). ‹stanbul: Kalkedon Yay›nlar›
Gorz, A. (2001) Yaflad›¤›m›z Sefalet. (N. Tutal, Çev.).
‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›.
Hardt, M. ve Negri, A. (2003) ‹mparatorluk. (A. Y›l-
maz, Çev.). ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›.
Harvey, D. (2008) Umut Mekanlar›. (Z. Gambetti,
Çev.). ‹stanbul: Metis Yay›nlar›.
Hobsbawm, E. J. (2006). Gelenekleri ‹cad Etmek. E.
Hobsabawm, & T. Ranger içinde, Gelene¤in ‹cad›
(s. 1-18). ‹stanbul: Agora Kitapl›¤›.
Hobsbawm, E. J. (2010) Milletler ve Milliyetçilik. (O.
Ak›nhay, Çev.). ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›
Ifl›k, O (1995) Globalleflme Süreci ve Kentin/Kentlili¤in
De¤iflen Anlamlar›. Birikim. S.98-105.
K›r›ml›, U. (2009) Milliyetçilik Kuramlar›: Elefltirel
Bir Bak›fl. Ankara: Do¤u Bat› Yay›nlar›.
Kumar, K. (1999) Ça¤dafl Dünyan›n Yeni Kuramlar›.
(M. Küçük, Çev.). Ankara: Dost Kitabevi.
6
SOSYOLOJ‹DE YAKIN DÖNEM GEL‹fiMELER
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Sennett’in genel yaklafl›m›n› ay›rt edebilecek,
N
Sennett’in Kamusal ‹nsan›n Çöküflü çal›flmas›n› özetleyebilecek,
N
Sennett’in yeni kapitalizmin kültürü hakk›ndaki düflüncelerini aç›klayabilecek.
Yeni kapitalizmin kültürünün ortaya ç›kard›¤› karakter afl›nmas› kavram›n›
N
tan›mlayabilecek,
Yeni kapitalizmde iflin kiflilik üzerindeki etkilerini de¤erlendirebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Kapitalizm • Esneklik
• Yeni/Esnek Kapitalizm • Karakter Afl›nmas›
• Yeni Kapitalizmin Kültürü • Kamusal Alan
‹çindekiler
• G‹R‹fi
• KAMUSAL ALANIN DÖNÜfiÜMÜ
Richard Sennett: YA DA KAMUSAL ‹NSANIN
Sosyolojide Yak›n Kamusal ‹nsan›n ÇÖKÜfiÜ
Çöküflünden Yeni • YEN‹ KAP‹TAL‹ZM‹N KÜLTÜRÜ
Dönem Geliflmeler Kapitalizmin
Kültürüne • KARAKTER AfiINMASI
• YEN‹ KAP‹TAL‹ZMDE ‹fi‹N K‹fi‹L‹K
ÜZER‹NDEK‹ ETK‹LER‹
Richard Sennett: Kamusal
‹nsan›n Çöküflünden Yeni
Kapitalizmin Kültürüne
G‹R‹fi
Günümüz ça¤dafl sosyolojisinin en önemli ve en üretken sosyologlar›ndan biri
olan Richard Sennett’in sosyolojisi modern toplumda duygusal iliflkilerin/ba¤lar›n
ve endüstriyel kapitalizmin bu duygusal iliflkilerde yaratt›¤› erozyonun araflt›r›lma-
s› olarak tan›mlanabilir. Sennett, bireylerin yaflad›klar› ve çal›flt›klar› yerlerle ilgili
maddi gerçeklikleri nas›l anlamland›rd›klar›n› ve toplumsal engellere ra¤men in-
sanlar›n kendi deneyimlerini nas›l kendi kendilerine yorumlayabildiklerini ortaya
koymaya çal›fl›r.
Kent sosyolojisi çal›flmalar› da bulunan Sennett, kentsel yasam› toplumsal
bütünlük çerçevesinde çözümleyen sosyologlardan biridir. Ona göre kentin en
önemli özelli¤i, kiflisel farkl›l›klar› gizlemeden ve kiflisel de¤erleri baflkas›na
dayatmadan baflkalar›yla iliflki kurma f›rsat› veren bir kamusal alan olmas›d›r.
Sennett, kent tasar›m›n›n toplumsal yaflam üzerindeki etkilerini inceledigi Gö-
zün Vicdan› adl› eserinde, modern kültürün “iç” ve “d›fl” aras›nda bir ayr›mdan
kayg› oldu¤unu belirtir. “Aç›lma korkusu”ndan kaynaklanan bu ayr›m, öznel
yaflant› ile sosyal yaflant› aras›nda, benlik ile kent aras›ndad›r. Kentte insan ilifl-
kileri al›flverifl ve turizm etkinliklerine indirgenerek, kent anlams›zlaflt›r›lm›fl ve
kimliksizlefltirilmistir. ‹nsanlar bu duruma gönüllü olarak katlan›r görünmekte-
dir. Aç›lma, incinme olas›l›¤›n› içerir. Bu nedenle, kentli insan temkinli olmak-
ta ve aç›lmaktan korkmaktad›r. Sennet’e göre, modern kültürün sorunu, kamu-
sal mekânlar›n nas›l düzenlenece¤i, kifliliksizli¤in ve kimliksizli¤in nas›l gideri-
lece¤i ve kentsel mekân›n yeniden insan yaflant›s›n›n bir boyutu haline nas›l
getirilece¤idir. Sennett, Düzensizli¤in Kullan›mlar›: Bireysel Kimlik ve Kent
Yaflam› adl› çal›flmas›nda s›n›f, kent yaflam› ve kimlik üzerinde durur. Kamu-
sal ‹nsan›n Çöküflü (1996) kitab›nda ise modern toplumda kamusal ve özel ya-
flam›n de¤iflen dengelerini ele almaktad›r. Sennett’e göre, modern bat›l› kent-
lerde kamusal alan canl›l›¤›n› kaybetmifl, narsist bir kiflilik geliflmifl ve kentle-
rin topluluklara parçalanmas› sonucunda mahrem bir toplum ortaya ç›km›flt›r.
Sennett, kamusal alan›n oluflumunu ve de¤iflimini ele al›rken 19. yüzy›lda özel-
likle sanayi kapitalizmi ve sekülerleflme süreçleri ile de¤iflime u¤rayan kamu-
sal alan üzerinde durmaktad›r. Kamusal alan tart›flmas› ekseninde bu alan bü-
yük ölçüde Sennett’e göre kiflisellefltirilmifltir. Kamusal alan, özel alan, aile,
kent yaflam› çerçevesinde sanayi kapitalizmi ve sekülerleflme süreçleri ile bir-
likte ele al›nmal›d›r. Sanayi kapitalizminin ortaya ç›kard›¤› kentler, kentlerdeki
122 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Sennett, kamusal alan› bireylerin kahvehane, park, ma¤aza gibi kamusal me-
kânlarda toplumsal iliflkiler kurma f›rsatlar›n› de¤erlendirdikleri daha bir sivil alan
olarak görürken, Habermas halk›n devlet otoritesinden ba¤›ms›z olarak kendi dü-
124 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
flüncesini, söylemini ve eylemini infla etti¤i daha siyasal bir alan olarak ele al›r. Ha-
bermas’›n ilk kez 1962’de yay›nlanan ve 1989’da ‹ngilizceye çevrilen (Türkçe’ye de
1998 y›l›nda çevrilmifl olan) ve Kamusall›¤›n Yap›sal Dönüflümü adl› çal›flmas›nda
Habermas, kamusal alan›n tarihsel oluflumunu, dönüflümünü ya da yozlaflmas›n›
anlat›r. Fakl› bir ifadeyle, 17. yy sonunda, feodalizme ve merkezi devlete karfl›,
ak›lc›-elefltirel bir tart›flma zemini etraf›nda oluflan, görece eflitlikçi yap›daki bir ka-
musall›ktan, 20. yy bafl›nda, modern refah devletinin ortaya ç›kmas›yla, kamusal
alan›n eflitlikçi niteli¤inin azalmas›na dek geçen süreci analiz eder. fiimdi k›saca
Habermas’›n çal›flmas› üzerinde dural›m.
Birincisi, büyük flehirlerdeki kamusal yaflam ile 19. yüzy›l sanayi kapitalizminin girdi-
¤i ikili iliflkiydi. ‹kincisi, 19. Yüzy›ldan bafllayarak, insanlar›n yabanc›y› ve bilinmeye-
ni yorumlama tarz›n› etkileyen yeni bir sekülerizm anlay›fl›n›n oluflturulmas›yd›. Üçün-
cüsü ise ancien régime’de (eski rejim) bizzat kamusal yaflam›n yap›s›ndan meydana
gelen ve sonralar› bir zay›fl›k haline dönüflmüfl bir güçtü (Sennett, 1996: 35).
Sennett, 18. yüzy›la ait ideal kamusal yaflam görünümünün ancien régime’in
çökmesiyle gerilemeye bafllad›¤›n› düflünür. “...Kitab›m›z›n temel tezi, dengesiz bir
kiflisel yaflam›n ve içi boflalt›lm›fl bir kamusal yaflam›n göze batan belirtilerinin uzun
zamandan beri oluflmakta oldu¤udur. Ancien régime’in çökmesi ve yeni bir kapita-
list, seküler, kentli kültürünün oluflmas›yla bafllayan bir de¤iflimin sonuçlar›d›r bun-
lar” (Sennett, 1992: 31). Kamusal alan 18. yüzy›lda sahip oldu¤u önemi yitirmifl ve
insanlar özel alana çekilmifllerdir. Ona göre, kamusal yasamdan önce aristokratlar
ve burjuvazi çekilmistir. Kentlerin topluluklara parçalanmas› sonucunda mahrem
6. Ünite - Richard Sennett: Kamusal ‹nsan›n Çöküflünden Yeni Kapitalizmin Kültürüne 127
bir toplum ortaya ç›km›st›r. Modern insan›n da¤arc›¤›nda “mahremiyet” s›cakl›k, gü-
ven ve duygusal yak›nl›g› ifade eder. Toplumsal yasam bu imkânlar› sunamad›g›
için gayr› flahsi, yarars›z ve anlams›z görünür. Ne var ki, mahrem alan da bireyin
beklentilerini karfl›layamaz (Özyurt, 2007: 118). “fiimdi y›¤›nla insan daha önce hiç
görülmemifl ölçüde kendi yaflam öyküleri ve özel tutkular›yla ilgileniyor. Oysa bu
ilginin özgürleflme de¤il, bir tuzak oldu¤u ortaya ç›km›flt›r” (Sennett, 1996: 18). Se-
nett’e göre, ça¤dafl toplumun kamusal sorunu iki yönlüdür: Kiflisel olmayan davra-
n›fllar ve meseleler güçlü bir heyecan uyand›rmazlar; davran›fllar ve konular ancak
insanlar onlar› kiflilik sorunlar›ym›fl gibi ele ald›klar›nda heyecan uyand›r›rlar. Bu iki
yönlü kamusal sorunun varl›¤› özel yaflamda da sorun yarat›r. Mahrem duygular
dünyas› s›n›rlar›n› yitirmekte olup art›k mahrem alan kamusal dünya taraf›ndan s›-
n›rland›r›lmaz. Bu yüzden, güçlü bir kamu yaflam›n›n afl›nmas›, içtenlikle ilgi duyu-
lan mahrem iliflkileri deforme etmektedir (Sennett, 1992:20).
19. yüzy›la gelindi¤indeyse kamusal alanda insan iliflkileri art›k de¤iflmifl ve in-
san iliflkileri gayr› flahsileflmeye bafllam›flt›r. Hoflgörünün yerini hosgörüsüzlük al-
m›flt›r. ‹nsanlar duygular›n›, zevklerini ve kifliliklerini gizlemek için özel bir çaba
göstermektedirler. ‹nsanlar›n incindiklerini hissetmeden, kamusal alana kat›lmala-
r›n›n tek yolu art›k sessiz kalmakt›r. Yabanc›lar›n birbirleriyle konuflma hakk›, ye-
rini kamusal bir hak olarak, herkesin arkas›na gizlendigi bir maskeye sahip olma
ve “yaln›z kalma hakk›”na b›rakm›flt›r. Art›k kamusal davran›fl gözlemek, pasif dü-
zeyde kat›lmak, yani bir nevi röntgencilik yapmakt›r. Modern insan art›k hem “gö-
rünür” hem de “yal›t›lm›fl”t›r ve “sessiz kalma hakk›”n› kulland›g› sürece kamusal
yaflama kat›labilmektedir. “Modern kamusal yaflam›n bafl›na dert olan görünürlük
ve yal›t›m paradoksu, son yüzy›lda biçimlenen kamu içinde sessiz kalma hakk›n-
dan do¤mufltur” (Sennett; 1996: 45; Özyurt, 2007: 118-120). fiüphesiz 19. yüzy›lda
kamusal yaflam›n giderek daha çok suskunluk, görünürlük, yal›t›lm›fll›k, izleyicilik
gibi imgeler etraf›nda flekillenmesinde sanayi kapitalizminin toplumsal yaflam› ör-
gütleme ve denetleme gücünün etkisi aç›kt›r.
Evin gerçek niteli¤i bir huzur yeri olmas›d›r: Yaln›zca her türlü incinmeye de¤il; her
türlü korkuya, kuflkuya ve anlafl›lmazl›¤a karfl› da bir s›¤›nak. Böyle de¤ilse e¤er,
oras› bir ev de¤ildir; d›flar›daki yaflam›n gerginlikleri evin içine s›zarsa ve kar› ya da
koca d›fl dünyan›n, o uyumsuz, sevgisiz ya da düflman toplumunun eflikten içeri gir-
mesine izin verirse oras› ev olmaktan ç›kar; d›fl dünyan›n, üzerine çat› çekip içinde
atefl yakt›¤›m›z bir parças› olur yaln›zca. Bir ev ancak kutsal bir yer, bir Vesta tap›-
na¤›, bir aile oca¤›ysa... bir evdir (Sennett, 1999: 37-38’den akt. Özsöz, 2011: 22).
flümü kaç›n›lmazd›r. Kapitalizm özü itibariyle çok de¤iflmese de her kriz sonras›
kapitalizme “yeni”, “post”, “neo” v.b. birtak›m s›fatlar›n tak›ld›¤› görülür. Günümüz
kapitalizmi “neoliberalizm” olarak adland›r›lmakta ve onun da krizde oldu¤u ifade
edilmektedir.
Neoliberalizm, kapitalizmin 1970’lerde girdi¤i krize yeni bir ç›k›fl sa¤layan, klasik
liberalizmin -b›rak›n›z yaps›nlar, b›rak›n›z geçsinler- anlay›fl›n›n yeniden de¤erlen-
dirilmesine karfl›l›k gelen ve esas olarak 1980’lerde etkinlik kazanan bir düflünce bü-
tünüdür. Friedrich von Hayek ve Milton Friedman gibi düflünürlerin felsefi olarak
gelifltirdi¤i, dönemin ‹ngiltere Baflbakan› Margaret Thatcher ve dönemin ABD Baflka-
n› Ronald Reagen’›n siyasetlerinde uygulama alan› bulan ideolojidir. Neoliberalizm,
ekonomik anlamda serbest piyasa ekonomisinin kurals›zlaflt›r›ld›¤›, devletin özellefl-
tirmelerle küçültüldü¤ü ve piyasaya müdahelelerinin yok denecek kadar azalt›ld›¤›
(ya da sadece sermaye lehine müdahalelerinin meflru görüldü¤ü), sosyal devlet an-
lay›fl›n›n, özellikle de sosyal politikalar›n terk edildi¤i ve esnek kapitalizmin küresel
hareketlili¤in artt›¤› ve kapsama alan›n›n yayg›nlaflt›¤› bir anlay›fl› temsil eder.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
madan de¤ifltiren bir birey olarak ideallefltirilen yeni bir benlik ortaya ç›km›flt›r
(Sennett, 2009a: 37-38).
Küresel düzeyde sermayenin, tarihte hiç olmad›¤› kadar esnek AMAÇLARIMIZ
örgütlenme im- AMAÇLARIMIZ
kan›na kavuflmas›, üretim sürecinin her anlamda esneklefltirilmesiyle efl zamanl›
olarak eme¤in de esnek hale getirilmesi eme¤in niteli¤ini ve do¤as›n› de¤ifltirmifl-
tir. Yeni kapitalizm özellikle çal›flanlar üzerinde var olan kat› Kkontrol
‹ T A Pbiçimlerinin K ‹ T A P
yerine esnek, yeni kontrol biçimlerini dayatmaktad›r. Çal›flanlar›n sadece ifl yaflam-
lar›n› de¤il ayn› zamanda günlük yaflam pratiklerini de de¤ifltiren esnek çal›flma
koflullar› Sennett’e göre bireyin kiflilik yap›s› üzerinde birtak›m
T E L Eolumsuz
V ‹ Z Y O N sonuçla- TELEV‹ZYON
ra, k›saca “karakter afl›nmas›”na neden olmaktad›r. ‹flte yeni kapitalizmin emek
üzerindeki bu olumsuz etkileri üzerine odaklanan Sennett yeni kapitalizm kültürü-
nün çal›flanlara özgürlük getirmedi¤ini belirtir. Aksine sendikalar›n gücü azald›kça
ve “güvencesiz bir esneklik” hakim hale geldikçe -çal›flanlardan ‹ N T Eziyade-
R N E T kapitaliz- ‹NTERNET
min gücü artmaktad›r.
Kapitalizm son elli y›ll›k geçmiflinde müthifl bir servet yarat›m›na yol açm›flt›r.
Ancak bu servet yarat›m›, geçmiflteki örnekleriyle karfl›laflt›r›lamayacak düzeyde,
büyük bir ekonomik eflitsizlik ve toplumsal istikrars›zl›k (Sennett, 2009a: 10) yarat-
m›flt›r. Sennett, toplumsal kurumlar›n da parçaland›¤› böylesi bir dönemde hangi
de¤erlerin ve pratiklerin insanlar› kültürel olarak bir arada tuttu¤unu (Sennett,
2009a: 10) merak etmektedir. Ona göre, yeni kapitalizmin parçalanm›fl yap›s› hem
bireylerin çal›flma zamanlar› ve vas›flar› konusunda kontrolü yitirmelerine hem de
gelece¤e dair güvenlerini yitirmelerine neden olmaktad›r. Çal›flanlar›n emekli ola-
130 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
na kadar kendilerini ve yaflamlar›n› garanti alt›na alan bir çal›flma ortam› art›k söz
konusu de¤ildir. Yeni kapitalizmde çal›flanlar›n esnek çal›flma koflullar› nedeniyle
art›k modern kapitalizm dönemindeki gibi bireylerin tüm yaflamlar› süresince ya-
pabilecekleri planlar› geçersizleflmifltir. Hükümetlerin sosyal yard›m ve güvenlik
a¤lar›n›n da k›sa vadeli ve daha dengesiz hale geldi¤i yeni kapitalizmde, ömür bo-
yu istihdam art›k mazide kalm›flt›r (Sennett, 2009a: 24-25).
Di¤er taraftan, yeni kapitalizmde devletin en büyük iflveren olarak konumu da
son bulmufltur. Art›k yeni kapitalizmin küresel ölçekte örgütlendi¤i, üretimin co¤-
rafi ve mekânsal olarak esnekleflti¤i çokuluslu flirketler ve bu flirketler etraf›nda
örgütlenen yerel flirketler ve tafleron firmalar istihdam olanaklar› sunmaktad›r. An-
cak yeni kapitalizmin istihdam olanaklar› ve çal›flanlar için sa¤lad›¤› imkanlar da
iflveren olarak devletin sa¤lad›¤› olanaklarla k›yaslanamayacak kadar kötü du-
rumdad›r. Yeni çal›flma koflullar›nda tek bir kurumda ömür boyu çal›flabilmek gi-
bi bir düflünce art›k hayaldir. Sosyal yard›m ve güvenlik a¤lar› ise olabildi¤ince
gevfletilmifltir. Devlet, refah devleti uygulamalar›n› uzun zaman önce terk etti¤i
için ne uzun vadeli, yani emeklili¤e kadar bir ifl garantisi sunabilmekte, ne de sos-
yal yard›m ve güvenlik bak›m›ndan vatandafllar›na arka ç›kabilmektedir. Dolay›-
s›yla yeni kapitalizm bireylerin piyasa mekanizmas› içinde istihdam f›rsatlar›n› ko-
valad›klar›, sosyal yard›m ve güvencelerini ise topluca de¤il, bireysel olarak çöz-
mek zorunda kald›klar› bir sistem oluflturmufltur. Bu durum çal›flanlarda güvence-
sizlik hissini ortaya ç›karmakta; zaman bak›m›ndan karakterlerinde bir afl›nmaya
neden olmaktad›r.
Düne kadar alt mevkilerde çok say›da çal›flan›n devlet taraf›ndan istihdam edil-
mesi sorun teflkil etmezken, yeni kapitalizmin kültüründe bu durum art›k önemli
bir soruna dönüflmüfltür. Bu nedenle art›k çal›flanlar›n say›s› kamu kurumlar›nda
bile azalt›lmaktad›r. Dahas› kamu kurumlar›nda çal›flanlar›n sözleflmeli personel
olarak al›m› gerçeklefltirilmekte, performansa dayal› bir ücretlendirme ve sözleflme
akitleri yap›lmaktad›r. Devletin giderek üstündeki hantal yap›dan kurtulmas›yla
günümüzde istihdam ve çal›flma koflullar› yeni kapitalizmin beklentileri do¤rultu-
sunda revize edilmifltir.
T E LKapitalizmin
E V ‹ Z Y O N Kültürüne TELEV‹ZYON
6. Ünite - Richard Sennett: Kamusal ‹nsan›n Çöküflünden Yeni 131
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Tablo 1’de görüldü¤ü üzere, AB ülkelerinde y›llara göre yar› zamanl› çal›flanla-
r›n oran› her geçen y›l artmaktad›r. AB ülkelerindeki benzer bir e¤ilim flüphesiz
Dünya’da da yaflanmakta ve esnek çal›flma koflullar› çal›flanlar Siçin
O R kaç›n›lmaz
U bir S O R U
seçenek haline dönüflmektedir. Art›k refah devleti/toplumunun sa¤lad›¤› tam za-
manl› ve her türlü sosyal güvenlik imkanlar›n› sa¤layan çal›flma D ‹ K biçimleri
KAT yerini D‹KKAT
h›zla çok daha esnek ve yar› zamanl› zamanl› çal›flma biçimlerine b›rakmaktad›r.
Türkiye’de yar› zamanl› çal›flmaya iliflkin resmi rakamlar çok sa¤l›kl› olmasa da ser-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
mayeye s›n›rs›z olanaklar, düflük maliyet ve esneklik sa¤lamas› nedeniyle geçifl sü-
recinin h›zl› oldu¤u öngörülmektedir. ‹flsizlik oran›n›n yüksek oldu¤u Türkiye’de
yar› zamanl› çal›flman›n daha fazla çal›flan› istihdam etme f›rsat› sundu¤u gerekçe-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
siyle baz› sendikalar taraf›ndan savunuldu¤u da göz ard› edilmemelidir.
S O R U S O R U
Sennett’in (2009a: 63) “beceri toplumu” olarak tarif etti¤i günümüz toplumsal-
l›¤›nda geliflmifl ülkelerde e¤itimli ve vas›fl› olduklar› halde iflsizlik sorunu yafla-
yanlar›n ço¤unun talip olduklar› ifllerin art›k eme¤in daha ucuz D ‹ K oldu¤u,
KAT benzer D‹KKAT
vas›f ve e¤itim düzeylerinin yakaland›¤› çevre ülkelere kayd›¤› bir gerçektir. Özel-
likle Daniel Bell’in sanayi sonras› toplum tasavvurunda “profesyonel ve teknik s›-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
n›f”tan beklenen teorik bilgi ve becerilere sahip olmakt›r. Bu gerçe¤in en çarp›c›
özelliklerinden birisi e¤itim sisteminin kitlesel olarak istihdam edilemez e¤itimli
gençler ve e¤itildikleri alanlarda istihdam edilemeyen gençler yaratmas›d›r (Sen-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
nett, 2009a: 64).
K ‹ alanlarda
E¤itim sisteminin istihdam edilemez e¤itimli gençler ve e¤itildikleri T A P istihdam K ‹ T A P
edilemeyen gençler yaratmas›yla ilgili olarak Tan›l Bora, Aksu Bora, Necmi Erdo¤an ve ‹lk-
nur Üstün’ün “Bofluna m› Okuduk?” Türkiye’de Beyaz Yakal› ‹flsizli¤i, (‹stanbul: ‹leti-
flim Yay›nlar›, May›s-2011) kitab›n› okuyabilirsiniz. TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
134 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Ça¤r› merkezleri, küresel ve ulusal düzeyde kapitalizmin eme¤in daha ucuz oldu¤u bölgelerde
örgütlenmesinin en s›kl›kla karfl›lafl›lan örneklerindendir. Kaynak: kobipostas›.net arflivi
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
dur (Sennett, 2009a: 71).
Sennett kamusal alan›n ifle yaramazl›k kabusunu ya da belirsizli¤ini hafifletebile-
cek çözüm önerilerinden önce insanlar›n yeteneklerini tan›mlayan AMAÇLARIMIZ iki kavramdan AMAÇLARIMIZ
bahseder. Bunlardan birincisi zanaatç›l›k/zanaatkârl›k ve ikincisi ise meritokrasidir.
önemlidir. Çünkü en vas›fs›z bir iflçinin bile kendi içinde anlaml› bir somut üreti-
mi ve günün sonunda iflini iyi yapm›fl olman›n verdi¤i huzur asl›nda ifliyle gurur
duymas› için yeterlidir. Ancak Sennett’e göre “Bu flekilde anlafl›ld›¤›nda zanaatç›l›k
esnek kapitalizm kurumlar› içinde huzursuzca oturur” (Sennett, 2009a: 76). Bu ne-
denle sürekli bir de¤iflim üzerinden iflleyen esnek kapitalizmde meritokrasi önem
kazanm›flt›r. Meritokrasi yönetim erkinin yetenek ve kiflilerin bireysel üstünlü¤üne,
liyakat’a dayand›¤› yönetim biçimidir. Sosyolojik olarak ise bireylerin toplumda ye-
tenekleri göz önünde bulundurularak rollerini gerçeklefltirdikleri duruma verilen
add›r.
Meritokrasi, Sennett’e göre modern öncesi toplumlarda mirasla ilintili bir kav-
ramd›. Bu toplumlarda sadece toprak de¤il; statüler de birer mülktü. Yani, statüler,
mevkiler yetene¤e göre de¤il miras yoluyla elde edilirdi. Mevkilerin miras yoluyla
devredilebildi¤i bir ortamda yetene¤in o kadar da önemi yoktu. Ancak zaman için-
de yetene¤in önemi görüldü. fiimdi modern zamanlarda ise yetenek yeni bir top-
lumsal eflitsizlik biçimi ortaya ç›karm›flt›r. “Yarat›c› ve zeki olmak, baflkalar›ndan üs-
tün, daha de¤erli bir insan olmak anlam›na” gelmektedir. Sennett’e göre zanaatç›-
l›ktan meritokrasiye geçit burada gizlidir (Sennett, 2009a: 78-79). Yeni kapitalizmin
kültüründe yetenek çeflitli “nesnel” testler ile ölçülmektedir. Bu testler sonucunda
yeterli ya da yetersiz olmak bireyi mevcut ifl piyasas›n›n içerisine alabilir ya da ta-
mamen d›fl›na atabilir. Bugün pratikte pek çok flirkete ya da kamu kurumuna bafl-
vuruda bulunuldu¤unda bile pek çok testten ve s›navdan geçilmek zorundad›r.
Küresel ölçekte neo-liberalizmle eflgüdümlü olarak devasa boyutlara ulaflan ye-
ni kapitalizm, ekonomik anlamda büyümüfltür. Ancak bu büyüme çal›flanlar aç›-
s›ndan yeni ifl iliflkilerini ve biçimlerini ortaya ç›karm›flt›r. Art›k çal›fl›lan kurumla-
r›n yap›s› de¤iflmifltir ve sürekli de¤iflmektedir. Çal›fl›lan kurumlara sadakat ve ge-
nel olarak üretim süreçlerine kat›l›m azalmakta, enformel güven ve ifle yaramazl›k
hissi kayg› derecesini art›rmaktad›r. Zaman aç›s›ndan ise endifle verici bir de¤iflim
söz konusudur (Sennett, 2009a: 126).
Sennett, görüflme yapt›¤› kiflilerin özellikle “son on y›ld›r fazlas›yla endifleli, hu-
zursuz, de¤iflim kalkan› alt›nda kendi belirsiz yazg›lar›na çok az boyun e¤mifl du-
rumda” olduklar›n› belirtir. Onlar›n en çok gereksinim duyduklar› fleyin “zihinsel
ve duygusal bir çapa; yani ifl, ayr›cal›k ve iktidardaki de¤iflimlerin zahmete de¤er
olup olmad›¤›n› tartan de¤erler” oldu¤unun alt›n› çizer (Sennett, 2009a: 127-128).
Bu ba¤lamda kültürel anlamda bir çapan›n harekete geçirilmesi mevcut koflullar›n
de¤iflimi için bir dinamik oluflturacak niteliktedir. Geleneksel sendikalar›n odak-
land›¤› ücretlerin ve maddi koflullar›n iyilefltirilmesi beklentileri revize edilerek k›-
sa vadeli, esnek örgütlerin yap›s›na uygun bir flekilde strateji gelifltirmesi bir çözüm
aray›fl› olabilir. Sennett farkl› co¤rafyalardan verdi¤i olumlu örneklerle bir anlat›
gelifltirilmesi önerisinde bulunur. Anlat›n›n gelifltirilmesi deneyimin birikmesi anla-
m›na gelmektedir. ‹lk olarak Sennett, geleneksel sendikalar›n yan› s›ra “paralel ku-
rumlar”›n oluflturulmas›n› örnek verir. Paralel kurumlar›n amac› esnekleflen örgüt-
lerde eksik olan süreklilik ve sürdürülebilirli¤i iflçilere sa¤lamakt›r. Bu çerçevede
iflçi sendikas› ifl ve iflçi bulma kurumu gibi üyeleri için emekli maafl› ve sa¤l›k hiz-
meti sat›n al›r, krefller açar, tart›flmalar ve sosyal etkinlikler düzenleyerek iflyerinde
eksik olan cemaat duygusunu yaratmaya çal›fl›r (Sennett, 2009a: 128). Di¤er örnek-
te ise Hollanda’da gerçekleflen “ifl paylafl›m›”d›r. Tafleron kullan›m› ve ifllerin gelifl-
mekte olan ülkelere kaymas›ndan fazlas›yla etkilenen Hollandal›lar iflleri ikiye, üçe
bölen bir sistem tasarlayarak daha fazla kiflinin iflleri paylaflmas›na olanak sa¤lam›fl
oldular (Sennett, 2009a: 129). Böylelikle piyasa koflullar›n›n izin verdi¤i miktarda
6. Ünite - Richard Sennett: Kamusal ‹nsan›n Çöküflünden Yeni Kapitalizmin Kültürüne 137
birden fazla yar›m-gün iflte çal›flma olana¤› yarat›lm›fl oldu. Bu sistem sayesinde
daha fazla kifli, haftan›n ya da günün yaln›zca bir bölümünde çal›flarak “ifli olmas›
öz sayg›s›”n› yaflamaktad›r (Sennett, 2009a: 129).
Önemli say›labilecek bir baflka durum ise, kiflinin kendini ifle yarar hissetmesi-
dir. Bu anlamda “kiflinin baflka insanlar için önemli olan bir fleye kat›lmas›”, kifli-
nin gönüllü ya da kamu yarar›na çal›flmas›, kendisini ifle yarar hissetmesinin halen
geçerli oldu¤u bir durumdur. Refah devleti uygulamalar›nda gördü¤ümüz yayg›n
kamu istihdam› itibar aç›s›ndan önemini korumaktad›r. Sennett’e göre “ilerici bir
siyaset anlay›fl› kamu hizmeti iflini özel flirketlere vermektense bir iflveren olarak
Devlet’i güçlendirmeye çal›flacakt›r” (Sennett, 2009a: 133).
KARAKTER AfiINMASI
Sennett, “Karakter Afl›nmas›: Yeni Kapitalizmde ‹flin Kiflilik Üzerindeki Etkileri”
adl› çal›flmas›nda yeni kapitalizm olarak nitelendirdi¤i esnek üretim biçiminin yay-
g›nlaflmas›, iflin ve çal›flma zamanlar›n›n esnekleflmesi gibi faktörlerin karakter üze-
rindeki yans›malar›n› ele al›r. Esnek üretim ve yönetim biçimlerine dair öne sürü-
len olumlu argümanlardan farkl› olarak Sennett, esnek üretimin ve buna ba¤l› ola-
rak iflyerinde ortaya ç›kan h›zl› de¤iflmelerin iflgücü üzerinde zihin bulan›kl›¤›na
yol açt›¤›n›, iflçilerin aidiyet duygular›n› ve kimliklerini alt-üst etti¤ini ve tüm bu
de¤iflime çaresizce ayak uydurmaya çal›fl›rken yönlerini kaybettiklerini Amerikal›
iflçilerin hikayeleri üzerinden göstermeye çal›fl›r.
Karakter, içsel bütünlük, iliflkilerde karfl›l›kl› ba¤l›l›k ve uzun vadeli bir hedef için ça-
ba harcamak biçiminde kendini gösterir. Yeni kapitalizm ise güvenmeyi, ba¤lanma-
y› ve uzun vadeli planlar yapmay› karl› bulmaz, reddeder.
Sennett Karakter Afl›nmas›’nda geliflmifl bilgisayarlarla üretilen ekme¤in kalitesin-
den çok, ekme¤i yiyenlerin hayat›na bak›yor ve soruyor: “Bu sistem insan›n yaflam›-
na de¤er ve anlam kat›yor mu?” Ve ekliyor “de¤iflim, kitlesel ayaklanmalarda de¤il,
ihtiyaçlar›n› birbirleriyle paylaflan insanlar›n aras›nda, toprakta yeflerir. ‹nsanlar›
birbirleri için kayg›lanmaz hale getiren bir rejimin, meflruiyetini uzun süre koruya-
mayaca¤›ndan eminim.”
Richard Sennett’in Karakter Afl›nmas›: Yeni Kapitalizmde ‹flin Kiflilik Üzerin-
deki Etkileri (‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›, 2002) kitab›n›n arka kapak yaz›s›.
“Kat› bürokrasi biçimlerini elefltiren ve risk almaya vurgu yapan esnekli¤in, insanla-
ra kendi yaflamlar›n› flekillendirmede daha fazla özgürlük tan›d›¤› söyleniyor. Oysa
yeni düzen, sadece geçmiflin yürürlükten kald›r›lm›fl kurallar›n›n yerine yeni kontrol
biçimlerini geçiriyor” (Sennett: 2008: 10).
“de¤iflime aç›k olmay› ve koflullara ayak uydurabilmeyi özgür eylem için gerekli ka-
rakter özellikleri olarak görüyoruz; insan de¤iflme yetene¤i oldu¤u için özgürdür di-
ye düflünüyoruz. Ancak günümüzde yeni ekonomi politik, özgürlü¤e duyulan kiflisel
arzuya ihanet ediyor. Bürokratik rutine karfl› isyan ve esneklik aray›fl›, bizi özgürlefl-
tirecek koflullar› yaratmak yerine yeni iktidar ve kontrol yap›lar› üretti (Sennett,
2008: 48-49)
“Rutine karfl› bafllat›lan isyan›n vaat etti¤i yeni özgürlük sahtedir. Kurumlarda iflle-
yen ve bireyin yaflad›¤› zaman, eskinin demir kafesinden kurtulmufl olsa da, yukar›-
dan afla¤›ya iflleyen yeni bir denetime ve gözetime tabidir. Esnekli¤in zaman› yeni
bir iktidar›n zaman›d›r. Esneklik düzensizlik yarat›r, ancak s›n›rlamalardan kur-
tulmam›z› sa¤lamaz” (Sennett, 2008: 62).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
kazanmas› asl›nda iflçilerin yap›lan ifl karfl›s›ndaki konumunu da etkilemifltir. ‹fl bil-
gisayarlara ve makinelere ba¤›ml› hale geldikçe, iflçinin eme¤inin s›n›rlar› daralt›l-
d›kça, yap›lan ifle karfl› ba¤lar da zay›flam›flt›r. Sennett’in kitab›nda verdi¤i f›r›nc›-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
l›k örne¤inde oldu¤u gibi çeyrek yüzy›l öncesinde ekmek üretiminin her aflamas›-
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
142 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
“Esnek organizasyonlarda risk al›p hareket eden kifliler genelde yeni pozisyonlar›
hakk›nda pek az bilgiye sahip oldu¤undan, yanl›fl bir karar verdiklerini, ancak ifl ifl-
ten geçince anlarlar. Bilselerdi risk almazlard›. Organizasyonlar s›k s›k iç ak›flkan-
l›k halinde bulundu¤undan, kiflinin, flirketin mevcut yap›s›na bakarak gelece¤ine
dair rasyonel kararlar almas› çok zordur” (Sennett, 2008: 89).
Risk alarak ifl de¤ifltirme yoluna gidenlerin büyük ölçüde ücret art›fl›na yönelik
umutlar› oldu¤unu vurgulayan Sennett, asl›nda bu durumun çok da gerçe¤i yans›t-
mad›¤›n› söyler. Bu anlamda çal›flt›¤› firmay› de¤ifltiren çal›flanlar genellikle bu du-
rumdan zararl› ç›kmaktad›r. Ancak yine de risk almak mevcut sistem içinde bir zo-
runluluk olarak dayat›lmaktad›r.
Geçmiflte ifl eti¤i “kiflinin zaman›n› öz disiplin çerçevesinde kullanmas› ve mü-
kafatlar› ertelemesi” anlam›na gelmekteydi (Sennett, 2008: 104), çok çal›flmak ve
sabretmek alt›n kurald›. Çünkü süreklilik esast›, emeklilik öngörülebilen bir hedef
ve ödül olarak durmaktayd›. fiüphesiz bu durum ancak istikrar vaat eden kurum-
lar›n var oldu¤u bir üretim sistemi içinde geçerliydi. Post-Fordist üretim ve yöne-
tim anlay›fl›n›n esnekleflmeyle birlikte tak›m çal›flmas› gibi yeni ifl iliflkileri arac›l›-
¤›yla yeni bir ifl eti¤i ortaya ç›km›flt›r. Tak›m içinde otorite olmadan bir iktidar oyu-
nu oynan›r. Bu durum da Sennett’e göre yeni bir karakter tipi ortaya ç›kart›r. Bun-
dan böyle “amaçl› insan gitmifl, yerine ‘ironik’ insan gelmifltir” (Sennett, 2008: 122).
Tak›m içinde her bir birey art›k kendini çok da fazla ciddiye almaz.
Baflar›s›zl›k, a¤›n (network) d›fl›nda kalma, kapitalist örgütlenmenin safras› du-
rumuna düflme ve yoksullaflma gibi korkular› içinde bar›nd›rmaktad›r. Günümüz-
de baflar›s›zl›k sadece alt s›n›flar› ilgilendiren, yoksullar› kuflatan bir süreç olman›n
ötesinde orta s›n›flara da kabus gördüren, baflar›l› olanlar› da tehdit eden bir olgu
haline gelmifltir. “Kazanan hepsini al›r” prensibine dayanan yeni kapitalist düzen
geride kalanlar› baflar›s›zl›¤a hapseden bir yap›ya sahiptir. Baflar›s›zl›¤› “hayat› an-
laml› k›lamamak, kendinde de¤erli bir fley görememek, salt var olman›n ötesinde
gerçekten yaflamay› baflaramamak” fleklinde de¤erlendirmek gerekmektedir.
6. Ünite - Richard Sennett: Kamusal ‹nsan›n Çöküflünden Yeni Kapitalizmin Kültürüne 143
Kapitalizmin yeni biçimi, art›k bireylerin a¤›n içinde kendilerini hangi noktada
herhangi bir ihtiyaca cevap verdiklerini düflünmelerine neden olmaktad›r. Karfl›l›k-
l› güvensizlik ve risk egemen çal›flma kültürünün önemli unsurlar› olarak bireyle-
rin güvensizliklerini artt›rmaktad›r. Güvensizlik ve bireyin herhangi bir somut ihti-
yaca yan›t vermedi¤i düflüncesi, çal›flanlar›n çevreye ve yaflananlara karfl› duyars›z
hale gelmelerine neden olmaktad›r. Sonuçta da insanlar birbirleri için kayg›lanmaz
hale gelmektedir. Sennett’e göre bu kayg›s›zl›k, rejimin meflruiyetini zedeleyecek
düzeye ulaflmaktad›r.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
misini kurtaran kaptan” veya “baflar› hikayesi” kahraman› olmak için “kendine ya-
t›r›m yapmak”, “risk almak”, “yeniliklere ve rekabete aç›k olmak” gerekti¤ini vazeden
“yeni insan” anlat›s›n›n bireyci, pragmatik, narsist ve kendisiyleAMAÇLARIMIZ
meflgul bir kendilik AMAÇLARIMIZ
yaratmas›; “kat› olan herfleyi buharlaflt›ran” kapitalist modernli¤in “ak›flkanl›¤›n›n”
ve “h›z”›n›n metropol hayat›ndan internete kadar çok çeflitli alanlarda yayg›n bir fle-
kilde yaflant›lanmas›n›n (yaflanan mekana, yap›lan ifle, insaniK iliflkilere)
‹ T A P ba¤l›l›¤› K ‹ T A P
erozyona u¤ratmas› ve aidiyetleri gelgeçlefltirmesi vb. bu iklimin özellikleridir. Bu
bak›ma, Türkiye’deki karakter afl›nmas›nda en az emek sürecinin “esnekleflmesi”, k›-
sa süreli taahhütler veya kifliye özel ifl sözleflmelerinin yayg›nlaflmas›
T E L E Vkadar,
‹ Z Y O N insan›n TELEV‹ZYON
baflka insanlar, kolektif kiflilikler, zaman, mekan ve hatta kendi eme¤i ile kurdu¤u
iliflkinin kültürel kodlar›n› dramatik bir flekilde dönüfltüren hegemonik süreçlerin de
etkili oldu¤unu iddia edebiliriz” (Erdo¤an, 2011: 103-104).
‹NTERNET ‹NTERNET
144 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Özet
N
A M A Ç Sennett’in genel yaklafl›m›n› aç›klamak. eme¤in niteli¤ini, do¤as›n› da de¤ifltirmifltir. Çal›-
1
Sennett’in çal›flmalar› kapitalizmde iflin de¤iflen flanlar›n ifl yaflam›n›n yan› s›ra gündelik yaflam
karakteri ve kapitalizmin çal›flanlar›n duygular›, pratiklerine kadar pek çok unsuru de¤ifltiren es-
istekleri ve beklentileri üzerindeki etkileri üzerin- nek çal›flma koflullar› bireyin kiflilik yap›s› üze-
de odaklanm›flt›r. Sennett’in sosyolojisi modern rinde “karakter afl›nmas›”na neden olmaktad›r.
N
toplumun duygusal iliflkilerinin ve endüstriyel ka-
pitalizmin bu duygusal iliflkilerde yaratt›¤› erozyo- A M A Ç
Yeni kapitalizmin kültürünün ortaya ç›kard›¤›
nun araflt›r›lmas› olarak tan›mlanabilir. Bireylerin 4 karakter afl›nmas› kavram›n› tan›mlamak.
ve gruplar›n yaflad›klar› ve çal›flt›klar› yerlerle ilgi- Sennett yeni kapitalizm olarak nitelendirdi¤i es-
li maddi gerçeklikleri nas›l anlamland›rd›klar› ile nek üretim biçiminin yayg›nlaflmas›, iflin esneklefl-
ilgilenmifl, bu ba¤lamda etnografik görüflmeler mesi ve çal›flma zamanlar›n›n esnekleflmesi gibi
yapm›flt›r. Kent sosyolojisi, kent kültürü ve kent faktörlerin kiflilik ve karakter üzerindeki yans›ma-
çal›flmalar› ba¤lam›nda ele al›nabilecek çal›flmala- lar›n› ele al›r. Esnek üretim ve yönetim biçimleri-
r› da bulunmaktad›r. Bu çal›flmalar›nda s›n›f, kent nin, çal›flma disiplininin/disiplinsizli¤inin kifli üze-
yaflam› ve kimlik üzerinde durmakta, bir di¤er ça- rinde bir kayg› yaratt›¤›n› belirtir. Esneklik vurgu-
l›flmas›nda ise modern toplumda kamusal ve özel sunun üretim ve yönetim anlam›nda yerleflmesi
yaflam›n de¤iflen dengelerini ele almaktad›r. çal›flanlar›n toplumsal yaflamlar›nda ve bireysel
N
olarak karakterlerinde de bir de¤iflime neden ol-
Sennet’in Kamusal ‹nsan›n Çöküflü çal›flmas›n› mufltur. Sennett, esnekleflmenin ve de¤iflen üre-
A M A Ç
N
kapitalizm ve sekülerleflme olgular›yla iliflkilendi-
rerek analiz eder. Bu analizde kapitalizmin kamu- Yeni kapitalizmde iflin kiflilik üzerindeki etkileri-
A M A Ç
sal alan›n dönüflümünde ve çöküflünde meydana 5 ni de¤erlendirmek.
getirdi¤i de¤iflimler merkezi önemdedir zira yük- Yeni kapitalizmde uzun vadeli planlar yoktur. Es-
selen burjuvazi çevresinde odaklanan bir kamusal nekleflme kapitalist örgütlerin kâr marjlar›n› art›ra-
yaflam›n, 19. yüzy›ldan itibaren özel yaflam›n gide- bildi¤i oranda k›sa vadeli kazançlar›n pefline düfl-
rek artan a¤›rl›¤› alt›nda ezilifli söz konusudur. müfltür. Sermaye art›k sab›rs›zd›r. Kariyer aç›s›n-
N
dan bak›ld›¤›nda da uzun vadeli, uzun soluklu ça-
Sennett’in yeni kapitalizmin kültürü hakk›ndaki l›flma prati¤inin art›k gerçekleflemedi¤ini belirt-
A M A Ç
Kendimizi S›nayal›m
1. Sennett, modern toplumda kamusal ve özel yaflam›n 6. Esnekli¤in en önemli arac› afla¤›dakilerden hangi-
tarihsel süreç içerisinde nas›l farkl›laflt›¤›n› hangi çal›fl- sidir?
mas›nda incelemifltir? a. Fordizm
a. Kamusall›¤›n Dönüflümü b. Teknoloji
b. Sayg› c. Zaman
c. Karakter Afl›nmas› d. Otomasyon
d. Kamusal ‹nsan›n Çöküflü e. Yafllanman›n yönetimi
e. Ten ve Tafl
7. Sennett, ifl eti¤i konusunda afla¤›daki hangi klasik
2. Afla¤›dakilerden hangisi Sennett’in Türkçe’ye çevril- sosyolojik çal›flmay› elefltirmektedir?
mifl kitaplar›ndan biri de¤ildir? a. Protestan Ahlak› ve Kapitalizmin Ruhu
a. Gözün Vicdan› b. Toplumsal ‹flbölümü
b. Karakter Afl›nmas› c. Ekonomi ve Toplum
c. Sayg› d. Sanayi Sonras› Toplumun Gelifli
d. Zanaatkar e. Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuram›
e. S›n›f›n Gizli Yaralar›
8. “Karakter Afl›nmas›” çal›flmas›nda Sennett afla¤›daki
3. Yeni kapitalizm kültüründe iflletmeler hangi üretim veri kaynlar›ndan hangisini kullanmam›flt›r?
biçimini benimsemifltir? a. Enformel veri kaynaklar›
a. Taylorist yönetim anlay›fl› b. Formel veri kaynaklar›
b. Fordizm c. Ekonomik veriler
c. Post-Fordizm d. Tarihsel kaynaklar
d. Toplam Kalite Yönetimi e. Sosyal teori
e. Kalite Çemberi
9. Afla¤›daki hangisi Sennett’in Karakter Afl›nmas› kita-
4. Sennett “S›n›f›n Gizli Yaralar›” bafll›kl› çal›flmas›n› b›nda ele ald›¤› kavramlardan biri de¤ildir?
kimle birlikte yapm›flt›r? a. Risk
a. Jürgen Habermas b. Rutin
b. Jonathan Cobb c. ‹fl eti¤i
c. David Harvey d. Baflar›s›zl›k
d. Max Weber e. ‹fl tatmini
e. Daniel Bell
10. Bürokrasinin zaman içinde demir bir kafese dönüfle-
5. Sennett yeni kapitalizmin kültürünün etkilerini han- ce¤ini ileri süren sosyolog afla¤›dakilerden hangisidir?
gi toplumsal gruplar üzerinden analiz etmifltir? a. Karl Marx
a. Kad›nlar b. Richard Sennett
b. Askerler c. Daniel Bell
c. Çal›flanlar d. Alaine Touraine
d. Mahkumlar e. Max Weber
e. Çocuklar
146 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Okuma Parças›
Önsöz Karakter, as›l olarak duygusal deneyimlerimizin uzun
Bugün “esnek kapitalizm” sözüyle nitelenen sistem, bil- vadeli boyutu üzerine odaklan›r. Karakter kendini, sa-
di¤imiz bir olgunun yeni bir varyasyonundan ibaret de- dakat ve karfl›l›kl› ba¤l›l›k, uzun vadeli bir hedef için
¤ildir. Burada esneklik vurgulan›r. Bir yandan kat› bü- çaba sarf etme ya da gelecekteki bir amaç u¤runa bu-
rokrasi biçimleri di¤er yandan da kör rutinin zararlar› günkü kimi mükafatlar› erteleme fleklinde gösterir. Her
elefltirilir. ‹flçilerden seri hareket etmeleri, her an de¤i- birimiz, belirli bir anda yaflad›¤›m›z duygu karmaflas›-
flime haz›r olmalar›, sürekli olarak risk almalar›, düzen- n›n içinden baz› duygular› seçer ve içimizde yaflat›r›z:
lemelere ve formel prosedürlere giderek daha az ba¤l› Yaflatt›¤›m›z bu duygular karakterimizi oluflturur. Ka-
olmalar› isteniyor. Esnekli¤e yap›lan vurgu bizzat iflin rakter kendimizde de¤erli buldu¤umuz ve baflkalar›n›n
anlam›n› ve dolay›s›yla onu anlatmak için kulland›¤›- de¤er vermesini bekledi¤imiz kiflisel özelliklerimizdir.
m›z kelimeleri de¤ifltiriyor. Örne¤in ‹ngilizcedeki “care- Sab›rs›z, mevcut ana odaklanan bir toplumda, hangi
er” [kariyer] kelimesi eskiden tafl›tlar›n [carriage] kullan- özelli¤imizin kal›c› de¤er tafl›d›¤›na nas›l karar verebili-
d›¤› bir yolu ifade ediyordu. Kelime çal›flma ba¤lam›n- riz? K›sa vadeye kilitlenmifl bir ekonomide nas›l uzun
da kullan›lmaya baflland›¤›nda da, kiflinin ekonomik vadeli hedeflere sahip olabiliriz? Her an parçalanan ve-
u¤rafllar›n›n bir ömür boyu akt›¤› mecray› anlat›yordu. ya sürekli olarak yeniden flekillendirilen kurumlarda,
Esnek kapitalizm, kariyerin izledi¤i düz yolu kesti ve karfl›l›kl› sadakat ve ba¤l›l›k nas›l sürdürülebilir? Bunlar
çal›flanlar› aniden bir ifl türünden di¤erine yönlendirdi. yeni, esnek kapitalizmin karakter konusunda karfl›m›za
XIV. Yüzy›l ‹ngilizcesindeki “Job” [ifl] kelimesi bir mad- ç›kard›¤› sorunlard›r...
denin tafl›nabilir büyüklükteki bir miktar›n› veya parça-
s›n› ifade ediyordu. Günümüzde esneklik, insanlar›n Kaynak: Richard Sennett, Karakter Afl›nmas›. Yeni
hayat boyu götürü usulü çal›flmalar›, parça parça ifller Kapitalizmde ‹flin Kiflilik Üzerindeki Etkileri (‹s-
yapmalar› fleklinde, ifle eski anlam›n› iade eder. tanbul: Ayr›nt› Yay›nevi, 2008), s. 10-11
Esnekli¤in kayg› yaratmas› son derece do¤al: ‹nsanlar
hangi risklerin olumlu sonuç verece¤i veya hangi rotay›
seçmeleri gerekti¤ini bilemiyor. Geçmiflte, “kapitalist sis-
tem” sözünün tafl›d›¤› lanetten kurtulmak için “serbest gi-
riflim” sistemi veya “özel giriflim” sistemi gibi pek çok do-
laylama gelifltirilmiflti. Günümüzde esneklik de, kapitali-
min üzerindeki laneti silmenin baflka bir yolu olarak kul-
lan›l›yor. Kat› bürokrasi biçimlerini elefltiren ve risk alma-
ya vurgu yapan esnekli¤in, insanlara kendi yaflamlar›n›
flekillendirmede daha fazla özgürlük tan›d›¤› söyleniyor.
Oysa yeni düzen sadece geçmiflin yürürlükten kald›r›lm›fl
kurallar›n›n yerine yeni kontrol biçimlerini geçiriyor. An-
cak bu yeni kontrol biçimlerini anlamak oldukça zordur.
Yeni kapitalizm, genelde okunaks›z bir iktidar rejimidir.
Esnekli¤in kiflinin karakteri üzerindeki etkileri, onun
belki de en kafa kar›flt›r›c› yönü. Eski ‹ngilizce kulla-
nanlar›n, hatta antikça¤ yazarlar›n›n “karakter” kelime-
sinin anlam› konusunda hiçbir flüpheleri yoktu: Karak-
ter, kendi arzular›m›za ve di¤er insanlarla aram›zdaki
iliflkilere yükledi¤imiz etik de¤erdir. Horatius bir insa-
n›n karakterinin, onun dünyayla olan ba¤lant›lar›yla
ilintili oldu¤unu yazar. Bu anlamda “karakter,” insan›n
içinde besledi¤i ancak kimse taraf›ndan gözlemleneme-
yen arzu ve duyarl›l›klar› ifade eden “kiflilik” adl› mo-
dern türevinden daha kapsay›c› bir terimdir.
6. Ünite - Richard Sennett: Kamusal ‹nsan›n Çöküflünden Yeni Kapitalizmin Kültürüne 147
S›ra Sizde 3
Teknolojik geliflmeler, sermayenin küresel ölçekte es-
nek örgütlenme olana¤›na kavuflmas›, üretim yap›s›n-
daki de¤iflim ve üretim sürecinin her anlamda esneklefl-
tirilmesi eme¤in niteli¤ini, do¤as›n› da de¤ifltirmifltir.
Çal›flanlar›n ifl yaflam›n›n yan› s›ra gündelik yaflam pra-
tiklerine kadar pek çok unsuru de¤ifltiren esnek çal›fl-
ma koflullar› Sennett’e göre bireyin kiflilik yap›s› üzerin-
de birtak›m olumsuz sonuçlara, “karakter afl›nmas›”na
neden olmaktad›r. Ayr›ca zaman, yetenek ve feragat
kavramlar› üzerinden Sennett bu de¤iflimleri aç›klamak-
tad›r.
148 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
Alemdaro¤lu, Ayça. (2010). “Bizi Bu Fark Yaralar› Öl- Sezer, Devrim. (Tarihsiz). Mahremiyetin Despotluklar›:
dürür”, http://www.demokrathaber.net/%E2%80% Kamusal ‹nsan›n Çöküflü Üzerine Bir Deneme,
9Cbizi-bu-fark-yaralari-oldurur%E2%80%9D-maka- http://www.korotonomedya.net/kor/in-
le,826.html (Eriflim tarihi: 15 Haziran 2011) dex.php?id=0,102,0,0,1,0 (Eriflim Tarihi 7/7/2012)
Belek, ‹lker (2004). Esnek Üretim Derin Sömürü. ‹s- Shaikh, Anwar. (2007). “Neoliberalizmin ‹ktisat Mitolo-
tanbul: Naz›m Kitapl›¤›. jisi”, içinde Neoliberalizm: Muhalif Bir Seçki. ‹s-
Castells, Manuel. (2006). Enformasyon Ça¤›: Ekono- tanbul: Yordam Kitap.
mi, Toplum ve Kültür, A¤ Toplumunun Yükse- Turner, Bryan S. (2006). The Cambridge Dictionary
lifli. ‹stanbul: ‹stanbul Bilgi Üniversitesi Yay›nlar›. of Sociology. Cambridge University Press.
Erdo¤an, Necmi. (2011). “Sanc›l› Dil, Had›m Edilen Ken- Weber, Max. (2008). Sosyoloji Yaz›lar›. (Çev. Taha
dilik ve Afl›nan Karakter”, içinde “Bofluna m› Oku- Parla), ‹stanbul: Deniz Yay›nlar›.
duk? Türkiye’de Beyaz Yakal› ‹flsizli¤i. ‹stanbul: http://www.muhasebedergisi.com/ekonomi/mesai-
‹letiflim Yay›nlar›. kavrami-tarihe-karisacak.html
Ergur, Ali. (2012).”Medya Dünyalar› ve Toplumsal Dö- http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ilker-belek/yari-sureli-
nüflüm,” Yay›nlanmam›fl Çal›flma, s. 1-26. lik-ve-esnek-istihdam-30188
Farris, B. (2009). Sociology and Basic Income: A Ca- www.sueddeutsche.de (Nikolaus Piper, çeviri ve redak-
se Study of Four Theorists, (presented at USBIG siyon: Selami ‹nce, http://www.birgun.net/world_
Congress 2009) http://www.usbig.net/papers/194- index.php?news_code=1221428691&ye-
Farris—Sociology%20and%20Basic%20Income.pdf ar=2008&month=09&day=15)
Habermas, Jürgen. (1962). Kamusall›¤›n Yap›sal Dö-
nüflümü, (Çev.: T. Bora & M. Sancar), ‹stanbul: ‹le-
tiflim, 1997.
Habermas, Jürgen. (1995). “Kamusal Alan: Ansiklopedik
Bir Makale,” (Çev.: N. Erol), Birikim, (70): 62-66.
Marshall, Gordon. (1999). Sosyoloji Sözlü¤ü. Ankara:
Bilim ve Sanat Yay›nlar›.
Özsöz, Cihad. (2011). Richard Sennett ve Kamusal ‹nsa-
n›n Çöküflü, Sosyoloji Notlar›, Say›: 8, s. 18-22.
Özyurt, Cevat (2007). “Yirminci Yüzy›l Sosyolojinde
Kentsel Yaflam,” Bal›kesir Üniversitesi Sosyal Bi-
limler Dergisi, Cilt 10, Say› 18, s. 111-126.
Özkazanç, Alev (1997) “Refah Devletinden Yeni Sa¤a”,
Mürekkep, (7): 21-37.
Sennett, Richard. (2005a). Otorite. (Çev. Kamil Du-
rand) ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›.
Sennett, Richard. (2005b). Sayg›. (Çev. Ümmühan Bar-
dak) ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›.
Sennett, Richard. (2008). Karakter Afl›nmas›. (Çev.
Bar›fl Y›ld›r›m) ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›.
Sennett, Richard. (2009a). Yeni Kapitalizmin Kültü-
rü. (Çev. Aylin Onacak) ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›.
Sennett, Richard. (2009b). Zanaatkar. (Çev. Melih Pek-
demir) ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›.
Sennett, Richard. (1992). Kamusal ‹nsan›n Çöküflü.
(Çev. Serpil Durak & Abdullah Y›lmaz) ‹stanbul: Ay-
r›nt› Yay›nlar›, 1996.
SOSYOLOJ‹DE YAKIN DÖNEM GEL‹fiMELER
7
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra,
N
Slavoj Zizek’in genel yaklafl›m›n› tan›mlayabilecek,
N
Zizek’teki Hegel ve Lacan etkisinin boyutlar›n› de¤erlendirebilecek,
Yugoslavya’n›n da¤›lmas› süreci çerçevesinde Zizek’in politik duruflunu aç›k-
N
layabilecek,
Zizek’in sinema ve popüler kültür ö¤elerinden yola ç›karak yapt›¤› çözümle-
meleri özetleyebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Töz • Jouissance
• Öteki • ‹deoloji
• Psikanaliz • Fantezi
• Anamorfoz • ‹mgesel
• Özne • Simgesel
• Semptom • Gerçek
• Totaliteryanizm
‹çindekiler
Slavoj Zizek
152 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Martin Heidegger (1889- Slavoj Zizek, 1949 y›l›nda entelektüel ve politik çal›flmalar›n›n merkezinde du-
1976) varoluflcu felsefenin
önde gelen filozoflar›ndan ran Slovenia’n›n Ljubljana kentinde do¤du. Slovenya’da sosyolojide yüksek lisans
biri olarak bilinen Alman bir ve felsefe alan›nda doktoras›n› tamamlayan ve Heidegger üzerine ilk kitab›n› ya-
filozoftur. Heidegger’›n
çal›flmalar› üzerinde hocas›
zan Zizek Paris’te psikanaliz doktoras› yapt› ve Lacan’›n damad› olan Jacques Ala-
olan Edmund Husserl’in in Miller ile çal›flt›. Hegel ve Lacan üzerine Miller ile birlikte Hegel ve Lacan üzeri-
fenomenoloji olarak ne yazd›¤› tezinden The Sublime Object of Ideology ( (‹deolojinin Yüce Nesnesi) ve
adland›r›lan felsefesinin
önemli bir etkisi oldu¤u (For They Know Not What They Do: Enjoyment as a Political Factor (1990) (Bili-
bilinmektedir. yorlar ama Yapm›yorlar: Siyasi bir Etmen Olarak E¤lence) kitaplar›n› yazd›. Ayn›
dönem birkaç Slovenyal› meslektafl› ile birlikte Everything You Always Wanted to
Know about Lacan: but were Afraid to Ask Hitchcock (1992) (Lacan Hakk›nda Bil-
mek ‹stedi¤iniz Herfley: Ama Hitchcock’a Sormaya Korktu¤umuz) kitab› Fransa’da
bas›ld›. Sonraki kitab› Enjoy Your Symptom! Jacques Lacan in Hollywood and Out
(1992) (Semptomunla E¤len! Hollywood’un içinde ve D›fl›nda Lacan) oldu. Birçok
uluslararas› konferans için özellikle ABD’de pek çok say›da kürsüyü ziyaret eden
Zizek’in di¤er Slovenyal› Lacanc›lardan daha çok öne ç›kmas› onlardan kopmas›y-
la sonuçland›.
Zizek, ö¤rencilik y›llar›nda hem Frankfurt Okulu yöneliminden hem de muha-
lif Heideggercilikten uzaklaflarak Fransa’dan yükselen yeni teorilere do¤ru yönel-
mifltir. 1970’lerin bafllar›nda Zizek ve benzer ilgilere sahip Slovenyal› arkadafllar›
Lacan, Foucault, Derrida, Althusser gibi bir dizi Frans›z düflünüründen etkilendiler
ve Slovenya’da Problemi ad›nda ayl›k bir dergi ç›karmaya bafllad›lar. ‹zleyen dö-
nemde ayn› ekip Lacan etkisinde yap›lan çal›flmalar ve çevirilerin yer ald›¤› Ana-
lecta kitap serisini ç›karmaya bafllad›. Ayn› zamanda klinikten çok felsefi bir bak›-
fl›n öne ç›kt›¤› Ortadoks Lacanc› bir yönelimin a¤›r bast›¤› Kuramsal Psikanaliz
Toplulu¤unu kurdular. Bu toplulu¤un üç önemli ilkesel alan› flöyleydi:
• Klasik ve modern felsefenin (özellikle de Alman idealistlerinin) Lacanc› bir
bak›flla çözümlenmesi
• ‹deoloji ve iktidar kuramlar›n›n Lacan’a dayal› de¤erlendirilmesi
• Kültür ve sanat›n (özellikle sineman›n) Lacan’a dayal› olarak de¤erlendiril-
mesi (Wright, 1999: 3).
1990’lar›n bafl›ndan beri Zizek heyecanl› bir tempoyla, her y›l gittikçe artan
miktarda yeni eserler yay›nlamaktad›r.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Zizek, Hegelci bir anlay›flla Hegel’i, onun ne olmad›¤›yla karfl› karfl›ya getirerek
ilerler. Bu da Hegel’in di¤er felsefi geleneklerle, özellikle de Kant ile iliflki içinde
AMAÇLARIMIZ de¤erlendirilmesini
AMAÇLARIMIZgerektirir. Zizek’e göre Hegel yeni fikirlerin belirmesine ve
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
7. Ünite - Slavoj Zizek: Slovenya’dan Evrensele Uzanan Bir Düflünür 153
yön de¤ifltirmesine yol açan bir düflünme mekân› olarak de¤erlendirilebilir. Bu,
bütün felsefi sorunlar› çözecek pozitif, oluflumunu tamamlam›fl bir sistem tan›mla-
maktan ziyade Hegel’in yapmaya çal›flt›¤› fleyin sürdürülmesi anlam›na geliyordu.
Negatiflik Hegel felsefesinin merkezinde duruyordu ve Zizek’e düflen Hegel’i bu
negatifli¤i ifller hale getirecek biçimde okumakt› (Parker, 2004: 7).
Lacan’da Hegelci bir boyut oldu¤u genellikle kabul gören bir argümand›r. Ne
var ki, Zizek Lacan’› referans noktas› olmaktan ç›kar›p onun yerine Hegel’i yer-
lefltirmeyi denemifltir. Zizek’e göre Hegel en iyi biçimde Lacanc› bir bak›fl aç›s›n-
dan okunan ya da Lacan’› do¤ru anlamak için anahtar bir filozof olarak düflünü-
lebilir. Hegel ve Lacan aras›ndaki etkileflim, Zizek’in ‹deolojinin Yüce Nesnesi ki-
tab›ndan Bölünmeyen Art›k (Indivisible Remainder) kitab›na kadar olan yaz›la-
r›nda geliflmifl ve Zizek’in vurgusu iki yazar aras›ndaki biçimsel benzerlikten çok
onlar›n gerçe¤in kaçamak ama izinsiz maddili¤ine olan ba¤l›l›klar› üzerinedir
(Kay, 2006: 69).
Evrensel ve Tikel
Zizek’in evrensellik ile ilgili düflüncelerini bir araya getirmek zordur; çünkü Zizek,
Hegel’de oldukça karmafl›k bir biçimde ortaya konan, Lacan’›n ise cinsel farkl›l›k
aç›klamas›na iliflkili olarak sadece yüzeysel olarak ele ald›¤› evrenseli aç›klama ça-
bas›na girer. Zizek, evrensellik konusunu ilk kez Ne Yapt›klar›n› Bilmedikleri ‹çin
(For They Know Not What They Do) adl› çal›flmas›nda ele alm›fl ve son dönem ya-
z›lar› G›d›klanan Özne (The Ticklish Subject) ve Olumsall›k, Hegemonya, Evrensel-
lik (Contingency, Hegemony, Universality) adl› çal›flmalar›nda geniflletti¤i tart›flma-
larla sürdürmüfltür. Zizek için evrensellik cinsel farkl›l›k, tarih ve politika hakk›n-
daki düflünceleri için bir merkez oluflturmaktad›r. Zizek’e göre ?evrensel düzen?,
onunla dünyay› yorumlad›¤›m›z, kavramsal flebekeyi sa¤layan Simgesel düzen ya
da büyük Ötekidir. Bununla birlikte kavramsal efllefltirmemiz, gösteren ve gösteri-
len düzlemlerinin birbirlerini ifllemez hale getirmeleri olgusuyla bozulur. Bunun
nedeni, gösterenlerden bir tanesinin kendisine karfl›l›k gelen bir gösterileni olma-
mas›d›r. Çünkü o gösteren dilbilimsel sisteme bir içerik sunmaz, sadece farkl›l›k
afl›lar. Teklik özelli¤i Simgesel düzeydeki bireysel özdeflleflmenin dayana¤› olarak
hareket eder (Kay, 2006: 61).
Zizek’e göre tikel ö¤elerden sonlu bir bütünlü¤e ilerleyen standart diyalektik
bak›fl aç›s›n› terk etmek gerekiyor: Asl›nda ulafl›lan do¤ruluk tamamlanm›fl de¤il-
dir; soru aç›kta kal›r ancak Öteki’ne seslenen bir biçime dönüflür. Lacan’›n “He-
gel’in histeriklerin en yücesi” oldu¤una dair tan›mlamas› bu çizgiler boyunca ya-
n›tlanmal›d›r. Histerik, Lacan’›n sorgulamas›nda “Öteki’nde bir delik ödünç al›r”;
kendi arzusu Öteki’nin arzusu olarak deneyimlenir. Öyle ki kendine bir soru soran
histerik özne bafltan sona Öteki’nin gizemi bilen temel yan›t oldu¤unu bilerek ha-
reket eder. Asl›nda Öteki’ne yöneltilen soru diyalektik süreçte, düflünümsel bir dö-
nüflle sorunun kendisini yan›t olarak kurarak yan›tlanm›flt›r.
Zizek, Adorno’nun “toplum nedir?” sorusundan yola ç›karak bu duruma bir ör-
nek verir. Buna göre toplumun tek bir tan›m›n› yapmak mümkün de¤ildir. Her za-
man birbiriyle çeliflen tan›mlar yap›lm›flt›r. Kimileri toplumu tek tek bireylerin öte-
sinde organik bir bütün olarak tan›mlarken baz›lar› ise toplumu atomist bireyler-
den oluflan bir yap› olarak tan›mlam›flt›r. Dolay›s›yla organizmac› bak›flla atomist
bak›fl karfl› karfl›ya gelmifltir. ‹lk bak›flta bu çeliflkiler toplumu “kendi içinde” tan›m-
layan her bilgiyi bloke eder durumdad›r. Her kim toplumun “kendi içinde” bir fley
oldu¤unu varsayarsa toplumu tam olarak kavrayamayan k›smi ve göreceli kavram-
154 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Özne ve Töz
Hegel’in “Tinin Fenomolojisi” kitab›n›n girifl bölümünde kendi felsefesini anlat›r-
ken “do¤ruyu sadece töz olarak de¤il, ayn› zamanda da özne olarak kavramaya ve
ifade etmeye dayand›¤›n›” belirtmesi Zizek’i töz ve özne temalar› etraf›nda çal›fl-
maya sevk eder. Töz, kendini kendisine yabanc›laflt›rd›¤› ve kendisini bu yabanc›-
laflmay› hesaba katarak yeniden konumland›rd›¤› zaman özne haline gelir. Önce
Öteki haline gelerek kendini olumsuzlar ve kendine döner. Bu çifte olumsuzlama
yerine geçerek onu, yok edip özne yapar. Bu çifte olumsuzlama süreci sonunda
tözün özneye Hegelci geçiflini Zizek Lacan’›n özne ve Öteki’deki eksi¤in karfl›l›kl›
tan›nmas› aç›klamas›na bir paralellik kurmak olarak yorumlam›flt›r. Lacan’a göre
bölünmüfl özne engellenmifl Öteki ile ba¤daflt›r. Çünkü her ikisi de, gerçe¤i kavra-
mada yetersiz olmalar›ndan dolay› ayn› eksi¤e maruzdurlar. Zizek ben ve toplum
gibi sabit olarak alg›lad›¤›m›z fleylerin sahte ve yetersiz olduklar›n›; hiçbirinin de
töz olmad›¤›n› iddia eder.
Zizek’e göre Hegelci düflünmenin temel özelli¤i, tekrarlanmas›n›n yap›sal, kav-
ramsal zorunlulu¤udur. Mesele, özün birçok belirlenim içinde ortaya ç›kmak, iç
do¤rusunu bu çokluk içinde eklemlemek zorunda olmas› de¤ildir sadece, mesele
flu dur ki öz görünüflün kendisi için; öz olarak görünüflle farkl›l›¤› içinde, paradok-
sal olarak olgular›n hükümsüzlü¤üne beden veren bir olgu biçiminde ortaya ç›k-
mak zorundad›r. Düflünmenin hareketini bu tekrarlama karakterize eder. Buna gö-
re “Devlet’ten dine Tin’in bütün düzeylerinde onunla karfl›lafl›r›z. Dünya, evren
flüphesiz ilahiyat›n tezahürüdür, Tanr›’n›n sonsuz yarat›c›l›¤›n›n yans›mas›d›r; ama
Tanr›’n›n etkili olabilmesi için kendini yaratt›klar›na tekrar göstermesi, kendisini
tekil bir kiflide (‹sa) cisimlefltirmesi gerekir” (Zizek, 2004a: 227). Bir baflka ifadey-
le Devlet elbette ki rasyonel bir bütünlüktür ama kendisinin her türlü tikel içeri¤in
etkin afl›lmas› vasf›n›, ancak kendini tekrar Monarflik Hükümdar’›n olumsal birey-
selli¤i içinde cisimlefltirerek kazanabilir (Zizek, 2004a: 227).
7. Ünite - Slavoj Zizek: Slovenya’dan Evrensele Uzanan Bir Düflünür 155
ZIZEK VE POL‹T‹KA
Zizek’in “The Indivisible Remainder” (Bölünmeyen Art›k) kitab›ndan önceki çal›fl- Zizek, politik alan› klasik
malar›nda duruflu anti- totaliterdir ve iflledi¤i esas konu milliyetçi ve ›rkç› ideoloji- anlamda iktidar arac›l›¤›yla,
iktidar› dayatma, kullanma,
ler baflta olmak üzere ideoloji elefltirisidir. Baflta G›d›klanan Özne olmak üzere ya da ona karfl› direnme
sonraki kitaplar›nda kapitalizme karfl› sald›rgan bir dil kullanm›fl ve küresel kapi- biçimleri; iktidar›n kimin
ç›karlar›na hizmet etti¤i ya
talizme karfl› koyma yolu olarak evrenselli¤e vurgu yapm›flt›r. da kötüye kulland›¤› ve
Zizek’e göre politika her fleyi içermektedir. Zizek’in dayand›¤› Lacanc› özne ku- iktidar›n üretim ve
ram›, Öteki ve bilinçd›fl› aras›ndaki karfl›tl›k üzerine kuruludur. Burada, yaln›zca kaynaklar›n da¤›l›m›
üzerindeki etkileri olarak
bireysel bilinçd›fl›n›n d›fl dünya taraf›ndan oluflturulmas› söz konusu de¤ildir, d›fl tan›mlar (Kay, 2006: 182).
dünyay› biçimlendirmemiz de ayn› zamanda bilinçd›fl›m›z›n bir ifadesidir. Esas ola-
rak Zizek “kiflisel olan politiktir” anlay›fl›n› ve son dönem yayg›nlaflan kimlik poli-
tikalar›n›n çeflitli biçimlerini küçümser ve bu hareketlerin politik hareketler olma-
y›p sadece eti¤in devam› oldu¤unu ileri sürer. Zizek’e göre ‘bir kiflinin gözünü oy-
mak’ etik bir fley oluyordu ama ayn› fleyi binlercesine yapmak her nas›lsa onu “po-
litik” hale getiriyordu (Kay, 2006: 182).
Zizek kimlik politikalar›na nas›l bir elefltiri getirmifltir, tart›fl›n›z. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
1
Yugoslavya’dan Slovenya’ya Zizek
Yugoslavya devletinin kurulufl, iflleyifl ve da¤›lmas›na, Bat›’n›n D Ü fi ÜDo¤u
N E L ‹ M Avrupa’da D Ü fi Ü N E L ‹ M
kapitalizmi oluflturmaktaki rolüne bakmadan Zizek’in çal›flmalar›ndaki teorik arka
plan› ve bu teorinin oluflum koflullar›n› anlamak mümkün olmaz. S O Bu R U anlamda Yu- S O R U
goslavya tarihi bir açmazlar, k›r›lma noktalar› ve olanaks›zl›klar iliflkisi tarihi olarak
okunabilir. Bundan dolay›d›r ki Hegelcilik, Lacanc›l›k, Marxc›l›k gibi Zizek’in ya-
D‹KKAT D‹KKAT
rarland›¤› teorik kaynaklar›n negatifli¤e, eksikli¤e ve diyalektik k›r›lmaya olan yak-
lafl›mlar› son derece önemlidir. Zizek’in kulland›¤› farkl› sistemlerin kavramsal ya-
N N
p›s› deforme olmufl bir biçimde Balkanlar›n ekonomik ve siyasal SIRA ortam›nda
S‹ZDE flekil- SIRA S‹ZDE
lenmifltir.
Zizek, Ljubljana Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktoras›n› tamamlad›ktan
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
sonra ayn› üniversitede ders vermek için yapt›¤› baflvurunun reddedilmesinden
sonra dünyan›n çeflitli bölgelerinde araflt›rmac› ve ziyaretçi ö¤retim üyesi olarak
çal›flm›flt›r. Sonras›nda ise flafl›rt›c› bir biçimde 1980’lerde Slovenya’daki
K ‹ T A P alternatif K ‹ T A P
hareketin önde gelen siyasal aktivistlerinden biri olmufl, 1990 y›l›nda Slovenya’da
yap›lan ilk çok partili seçimlerde Slovenya Cumhuriyeti’nin baflkan aday› olmufltur.
Bu noktada öncelikle Zizek’in mezun oldu¤u okulda ders vermesini TELEV‹ZYON
engelleyen TELEV‹ZYON
ama sonras›nda cumhurbaflkan› aday› olmas›na yol açan dönüflüme Yugoslavya
gerçe¤inden yola ç›karak bakmak yararl› olacakt›r.
Tito, Stalinist bürokratik gelenekten uzaklaflarak Yugoslavya devrimini çok da-
‹NTERNET
ha aç›k, demokratik bir sosyalist öz yönetim biçimine do¤ru yönlendirmiflti. Bu as- ‹NTERNET
l›nda kapitalizm ve komünizm aras›nda bir üçüncü yol oluflturma anlam›na geli-
yordu. Tito, 1937’de Yugoslavya’da Komünist Partisi genel sekreteri oldu ve Yu-
goslavya’da Sovyetler Birli¤i esinli Stalinist bir kast kurdu. Yugoslavya Komünist
Partisi’nin Cominform’dan (Uluslararas› Komünist Enformasyon Bürosu) ihraç edil-
mesine kadar Tito gayet iyi bir Stalinistti. Sonras›nda Yugoslavya her iki kutup
(ABD ve SSCB) için de bir tür tehdit olarak tarafs›z bir çizgiye yöneldi. Yugoslav-
ya Sosyalist Federal Cumhuriyeti 1963’de sembolik olarak sosyalist vurgusunu öne
ç›kard› ancak Zizek’in deyifliyle yeni yap›lanma hali haz›rda olan›n “tam tersine”
bir süreci bafllat›yordu. Kapitalist mülkiyet iliflkilerinin devrimci biçimde yerinden
156 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
edilmesi söz konusu olmad›¤› gibi proleter tak›m› etkisizlefltirip, ekonominin bafl-
lang›çta bürokratik olarak düzenlenmesine sonras›nda ise kapitalistleflmesine yol
açm›flt›.
Zizek’in seçerek de¤erlendirdi¤i kavramsal referans noktalar› 1980’lerde Yu-
goslavya rejiminin ideolojik ayg›t›n›n dokusunda gömülüydü. Zizek’in kendisi de
o zamanlar bu ayg›ta yerleflikti. 1971’de Ljubljana Üniversitesi’nde felsefe ve sos-
yoloji alan›nda lisans›n› tamamlad›ktan sonra ders vermesinin otoriteler taraf›ndan
ideolojik olarak uygunsuz bulunaca¤›n› varsayd›¤› için master tezini 1975 y›l›nda
“Frans›z yap›salc›l›¤›n›n teorik ve pratik ilgilili¤i” konusu üzerine yapt›. O dönem-
de ailesi taraf›ndan desteklendi. Almancadan yapt›¤› felsefi çevirilerle 1977’de Slo-
venya Komünistler Derne¤i Merkez Komitesi’nde güvenceli bir ifl bulana de¤in bir
süre daha yaflam›n› sürdürdü. Bu ifl komite toplant›lar›nda dakika tutmaktan, yap›-
lan tuhaf konuflmalara asistanl›k yapmaya, bürokratlar için konuflmalar yaz›lmas›-
na ya da Zizek’in sonradan elefltirel yaklaflaca¤› sembolik ayg›t›n farkl› biçimleri-
nin üretilmesi sürecine kadar bir dizi görev içeriyordu. Ayr›ca bu görev Zizek’in
parti ayg›t›n›n cumhuriyet düzeyinde ifllemesi hakk›nda ileride teoriler üretmesine
katk› sa¤layacak içeriden bilgiler almas›n› sa¤lamakla kalmam›fl ayn› zamanda
yurtd›fl›nda akademik konferanslara kat›labilmesi için gerekli maddi deste¤i de
sa¤lam›flt› (Parker, 2004: 18).
Zizek’in Yugoslavya tarihinde yaz›lar›na esin kayna¤› olacak fleyleri bulmas›
Yugoslavya’n›n belli birtak›m yalanlar ve olanaks›zl›k noktalar› üzerinde yap›lan-
mas› kadar Bat›’n›n flu an di¤er yeni cumhuriyetlere bak›fl› gibi bakmas›n›n da et-
kisi büyüktü. Tito’nun Stalin’e yabanc›laflmas›nda ve sonras›nda Slovenya’n›n Yu-
goslavya Cumhuriyeti’nden ayr›lmas›nda Bat›’n›n önemli bir rolü vard›. Bundan
dolay›, Yugoslavya’n›n da¤›lmas›na iliflkin yap›lan etnik çekiflmelerin sosyalist sis-
temin çökmesiyle birlikte yüzeye ç›kt›¤› gibi basit ve indirgemeci bir aç›klama ko-
layc›l›¤›na düflmek istemiyorsak da¤›lma sürecine daha dikkatlice bakmam›z gere-
kiyor. Yugoslavya’n›n da¤›lmas›na iliflkin, ‘köklü anlaflmazl›klar›n baflrolü oynad›-
¤›’ imgelemi kapitalizmin yaratt›¤› çat›flmada kuvvetli bir ideolojik aç›klama olufl-
turur. Zizek’e göre Emir Kusturica filmleri, örne¤in Underground filmi, Bosna Her-
sek’te muhalif gruplar aras›ndaki çekiflmeyle ayn› ideolojik iflleve sahiptir. Zizek,
Kusturica’n›n kendisinin flöyle bir iddias› oldu¤undan söz eder: “Balkanlar’da sa-
vafl do¤al bir olgudur, kimse ne zaman ortaya ç›kaca¤›n› bilemez, sadece olur. Sa-
vafl genlerimize ifllemifltir” (Lovink, 1995). Zizek bu ideolojik ifllevin bir benzerini
de Bat›’da birtak›m radikallerin savaflan bütün taraflar› ümitsizce suçlamalar›nda
görebilece¤imizi söyler.
SIRA S‹ZDE Zizek’in Yugoslavya tarihinde yaz›lar›na esin kayna¤› olacak konular bulmas› bak›m›ndan
SIRA S‹ZDE
2 Bat›’n›n nas›l bir etkisi olmufltur?
N N
SIRA S‹ZDE tür korunma SIRA S‹ZDE olarak kullan›lmaya bafllanm›flt›r ancak 1980’lerde kürtaja
yöntemi
karfl› muhalefet yükselmifltir. Askeri fliddet kad›na yönelik artan fliddetle sonuçlan-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
7. Ünite - Slavoj Zizek: Slovenya’dan Evrensele Uzanan Bir Düflünür 157
m›fl, bu fliddeti yeniden üretmifltir. Belgrad’daki “Siyah Giymifl Kad›nlar” gibi savafl
karfl›t› gruplar s›kl›kla fiziksel sald›r›ya u¤ram›flt›r. Zizek’e göre toplumlar aras›nda-
ki antagonizma kad›n ve erkek aras›ndaki antagonizma ile iç içe geçmifltir ve bu
olgu Lacanc› teorinin cinselli¤in açmaz› olarak dile getirdi¤i olguya iflaret eder.
“Cinsellefltirme”nin önemi ve fliddete karfl› feminist yan›tlar Marksistlerin ve ayn›
zamanda Zizek’in Yugoslavya’n›n da¤›lmas› sürecinde devlete iliflkin sorunlar›n›n
a盤a ç›kmas›na neden olmufltur (Parker, 2004: 19).
Resim 7.2
Yugoslavya’n›n
da¤›lma sürecinde
büyük can
kay›plar›
yaflanm›flt›r.
Kaynak:http://www.
gunaydinhaber.co
m/dunya/yugoslavy
a-da-15-bin-kisi-
kaybolmus-
13998.html.
N N
SIRA S‹ZDE Makedon-
ve vatan olarak kendilerini iflaret eden 5 ayr› “ulus” vard›: H›rvatistan, SIRA S‹ZDE
ya, Karada¤, S›rbistan ve Slovenya. Buna ek olarak 1980’lerin bafl›na kadar dokuz
farkl› etnik grup vard› ve bunlar›n bir k›sm› kolayca co¤rafi AMAÇLARIMIZ
bir alana karfl›l›k gel- AMAÇLARIMIZ
miyordu.
Tito’nun bayatlam›fl “kardefllik ve birlik” söylemi- sonras›nda Milofleviç taraf›n-
dan çok daha kötü bir flekilde zerk edilen- Yugoslavya’n›n birK federasyon
‹ T A P oldu¤u K ‹ T A P
projesiyle efl zamanl› olarak S›rbistan’›n egemenli¤i ve sonras›nda baflvurdu¤u et-
nik temizlik politikas›yla ifade edildi. Kapitalist aç›kl›k ve dengesizlik karfl›s›nda Zi-
zek’in “ulusal flovenizmin Do¤u Avrupa’da yeniden ortaya ç›kmas›” T E L E V ‹ Zile
Y O ilgili
N yaz›la- TELEV‹ZYON
r› Bat› dünyas›nda bir tür tampon görevi gördü.
‹ç savaflla ilgili Zizek’in vurgusu “e¤er gerçeklerin yanl›fl bilinmesini istemi-
yorsak teorik bir çerçeveye ihtiyac›m›z vard›r” olmufltu. “Neyin, nas›l oldu¤una
dair” basit bir ezber hem kavramsal hem de olgusal hatalar‹ Nyapmam›za TERNET neden ‹NTERNET
olur. Psikanaliz gibi teorik bir çerçeveye baflvuruyorsak onun içindeki kavramsal
158 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
varsay›mlar›n nas›l ifller hale geldi¤ini aç›klamak zorunday›z. Her türden psika-
nalitik aç›klamaya baflvurdu¤umuzda onun farkl› ö¤elerinin nas›l bu kadar güç-
lü hale geldi¤ini bilmemiz gerekiyor. Siyasal alan›n yap›lanmas› öyle bir eklem-
lenmifltir ki psikanalitik aç›klama ifller hale gelir. Psikanalitik öznellik- birinin de-
neyiminin gündelik söylemin d›fl›nda kalmas›- halklar›n topraklar›ndan ayr›lma-
s› ve kapitalist geliflme sonucu emek güçlerinin kendilerine yabanc›laflmas› ile
ortaya ç›kar. Bu geri dönüflsüz biçimde bölünmüfl özneler, bu yeni olanaks›zl›k
koflullar›nda onlara “bilinçsiz” görünen bast›r›lm›fl›n dönüflüne tan›kl›k ederler.
Tam da bu koflullarda toplulu¤a duyulan organik bir ba¤ kurmaya özlem ulus
motifiyle gelir ve sadece ideolojik düzeyde de¤il ayn› zamanda ideolojik çekici-
lik düzeyinde etkilidir.
Teorinin rolü konusundaki ayn› nokta Hegel için de geçerlidir. Buna göre üç
ana s›n›f aras›ndaki ayr›m mükemmel bir ideolojik imgelem ve Do¤u Avrupa’daki
tampon devletlerin yöneticileri olan bürokratlar için bir avuntu sa¤lam›fl görünür.
Hegel’e göre “tar›m s›n›f›” aristokratlar ve köylülerden, “iflletme s›n›f›” kapitalistler
ve iflçilerden, “evrensel s›n›f” ise memurlardan oluflur. Toplumu bu biçimde iflçi ve
iflverenlerin ortak ç›karlar› varm›flças›na bir arada resmetmek oldukça çekicidir ve
Zizek’e göre Marks’›n karfl› ç›kt›¤› da tam da “iflletme s›n›f›”n›n bileflenlerinin bu bi-
çimde ortak ç›karlara sahip olduklar› fikridir (Parker, 2004: 26).
Yugoslavya devletinin kavramsal yap›s› pek çok ideolojik e¤ilimi sürdürebile-
cek niteliktedir ancak devlet çözülmeye bafllad›¤›nda yaflam dokusu içindeki hata-
l› çizgiler bürokrasi alt›nda mücadele çizgilerine dönüflür. Bundan sonrad›r ki Yu-
goslavya devletinin olanaks›zl›k koflullar› Zizek’in Hegel, Marx ve Lacan bileflimi-
Psikanalize göre bilinçsiz nin hem meflrulu¤u hem de elefltirisi için olas›l›k koflullar› olarak ifllemeye bafllar.
olarak peflinde kofltu¤umuz Zizek’in, hiç sahip olunamayan›n baflkalar›nca çal›nd›¤›n›n fark edilmesini ta-
arzu nesnesi, gerçekli¤ini
deneyimlemedi¤imiz ve
n›mlamak üzere Lacanc› bir “afl›rman›n hazz›” çerçevesini kulland›¤› 1990’larda
sanki bir zamanlar Yugoslavya’n›n da¤›lmas›na iliflkin de¤erlendirmesi öncelikle New Left Review’da
hoflland›¤›m›z bir bas›lm›flt›r. Esas olarak Zizek’in de¤erlendirmesi Yugoslavya devlet ayg›t› ve onun
fleymiflçesine fantezi bir
cezbedicilik ifllevi gören, her ideolojik meflruluk biçimlerinde yap›lanan ulusal antagonizman›n aç›klamas›d›r.
zaman “kay›p bir nesne” Zizek, “afl›rman›n hazz›” görüflünün yaln›zca “geri kalm›fl” Balkan ülkelerine de¤il
olmufltur.
1980’lerde ABD ideolojisinin oluflturdu¤u örneklere de uyarlanabilece¤i konusun-
da ›srarc›d›r. Bu bak›mdan, ne zaman kapitalizm krize girse, tehdit alt›nda hissedi-
len ideolojik fantazinin üzerinde kümelendi¤i kendi özel ulusal ‘fieyimiz” hayata-
di¤erlerince ölümüne nefret edilen- do¤ru patlar. Zizek’e göre kapitalizmin en
önemli özelliklerinden biri de her zaman krizde olmas›d›r. Kapitalizmin içsel ka-
rakteri onu öyle bir ekonomik sistem olarak sunar ki ihtiyaçlar asla tam anlam›yla
karfl›lanamazlar (Parker, 2004: 27).
Öte yandan Zizek, Yugoslavya’y›, “her ulusall›¤›n ‘sahip olmalar› halinde hayat-
lar›n› dolu olarak yaflayacaklar› yaflamsal bir hazdan di¤er uluslar›n kendilerini
mahrum b›rakt›klar›na dair kendi anlat›lar›n› infla etmeleri” sürecine iliflkin mese-
lenin küçük bir resmi biçiminde bir “örnek olay” olarak önerir. Zizek’e göre,
1980’lerin sonunda Bat›’n›n çok da hoflland›¤› Do¤u Avrupa’da “demokrasinin ye-
niden icad›” kapitalist ekonomik organizasyon için gerekli olan antagonizman›n
yeniden sunumudur: Zizek’in ifadesiyle Adeta Komünist yüzeyin alt›nda patolojik
fantaziler zenginli¤i par›ldayarak yüzeye ulaflma an›n›n gelmesini bekliyordu”
(Parker, 2004: 28).
Burada odaklanmam›z gereken nokta Zizek’in de¤erlendirmesinde yer alan kü-
çük ama önemli uyar›lard›r. Sanki yüzeyin alt›nda patolojik fantaziler vard›r ve sis-
teme dengesizlik zerk edildi¤inde farkl› düflmanlar›n inflas› belli bir türden düfl-
7. Ünite - Slavoj Zizek: Slovenya’dan Evrensele Uzanan Bir Düflünür 159
manl›k fikrinin yükselifline yol açar. Etnik düflmanl›¤›n psikanalitik aç›dan de¤er- “Totaliteryanizm” kapa¤›
lendirilesi söz konusu oldu¤unda dört elle sar›l›nan biyolojik içgüdünün keflfedil- kald›r›ld›¤›nda, Bat›’n›n
umdu¤u türden demokrasi
mesi gibi bir tehlike her zaman vard›r ve ayn› tehlike Zizek’in yaz›lar› için de söz arzusunun kendili¤inden f›fl-
konusudur. Ortaya ç›kan manzara Yugoslavya devletinin belli yap›sal dengesizlik k›rmas› yerine “farkl› ‘haz
h›rs›zlar›na’ dayanan etnik
biçimleri çerçevesinde ve cumhuriyetler aras›ndaki farkl›l›klar›n etnik düflmanl›k- çat›flmalar›n yükselmesiyle”
lar›n ay›rt edici baz› biçimleriyle kuruldu¤udur. Zizek konuyla ilgili olarak daha or- karfl›laflt›k.
ganik bir topluluk olarak yeni kapitalist rejimin bunalt›c› fantezisinden ve ona efl-
lik eden ve kendi d›fl›ndaki her toplulu¤u “hazz›n çal›nmas›ndan” sorumlu tutan
“milliyetçi popülizme” daha fazla “yabanc›laflma” ve mesafeli durma ça¤r›s›nda bu-
lunur (Parker, 2004: 28).
ha çok on yedinci yüzy›l felsefesi ile ilgileniyorlard›. 1970’lerde ortaya ç›kan teorik
çal›flmalar üç zorunluluk üzerinde yükseliyordu. Birincisi, Marksist çal›flmalar› ve
Marksizmin ‘sosyalist devlet’ taraf›ndan tahribat›n› da içeren ekonomi politik ve
öz-yönetim hakk›nda elefltirel çal›flmalard›. ‹kincisi Slovenya ulusunun tarihsel olu-
flumu ile ilgiliydi ve bu konudaki iddialar›n “do¤al” görünen ideolojik etkilerini or-
taya ç›karmakla ilgiliydi. Üçüncüsü bürokrasinin yerinde kalmas›n› sa¤layan ‘mu-
halifler’in elefltirisiydi. Buradaki iddia Do¤u Avrupa’daki (ve di¤er sosyalist) top-
lumlarda muhaliflerin devletçe kurulan rolleriydi. fiöyle ki, bu muhaliflerin düflün-
me biçimleri kavramlara ba¤lanan ters yüz edilmifl anlamlara ra¤men esas olarak
bürokratik seçkinlerinkine benziyordu. 1980’lerin bafl›nda ortaya ç›kan kültürel di-
reniflin çok özel biçimleri muhalefeti rejime ‘muhalifli¤in’ boyutlar›n› aflan bir nok-
taya getirdi.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E Ldirenifl
Slovenya’daki ‹M hareketi belli bir grup kültürel referans noktalar› ve po-
püler kültürün bir tür direnifl biçimiyle eklemlenmesiyle tan›mlan›yordu. Bu dire-
S O R U nifl birtak›m Skendine
O R U özgü ve ilginç biçimler alm›flt›. Bafllang›çta punk öne ç›kt› ve
1977’de punk ülkede bürokrasiye karfl› ç›kan ilk yeni toplumsal hareketin do¤uflu-
nun iflareti olarak sivrildi. Çarp›c› bir örnek 1980’lerde müzik, tiyatro görsel proje-
D‹KKAT D‹KKAT
leriyle öne ç›kan bir grubun do¤ufluydu. Laibach müzik grubunun Nazi sembollü
kostümleri do¤rudan devlete, Slovenya ‘alternatif kültürü’ne ve ‘muhalif’ kesime
N N
SIRA S‹ZDE SIRA ve
bir karfl› ç›k›flt› S‹ZDEbireylerin kendilerini devlet ayg›t›ndan ve onun etkilerinden ay-
r›flt›rabileceklerinin bir tür manifestosuydu. Laibach taraf›ndan öne sürülen ana
strateji devletin sosyalist, ilerlemeci, karfl› konulmaz oldu¤u iddialar›n›- üstbelirle-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
nim olarak- yap›bozuma u¤ratmakt› (Parker, 2004. 31).
Üstbelirlenim rejim savunucular› ve çok da fark›nda olmadan muhalefete sa-
K ‹ T A P
d›k olmak Karas›ndaki
‹ T A P
açmaz› k›rmak için bir yol önerir ve rejimin bir di¤er öz-
rünü oluflturan sad›k muhaliflerin “muhalefetini” tahrip eder. 1980’ler boyunca
temel odak noktas› devlet ritüelleriydi ve bu grup 1990’larda kendi büyükelçi-
liklerini ve konsolosluklar›n› kurdu. Bu grubun aktivistleri Zizek’in derslerine
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
kat›ld›lar ve sonras›nda üstbelirlenim yönetimini ilk kullananlar›n Laibach oldu-
¤unu ve Zizek’in sonradan bunu teoriklefltirdi¤ini iddia ettiler. Esas olarak Zi-
zek’in üstbelirlenimden kastetti¤i fleyden bir sapma söz konusu. Zizek’in üstbe-
‹NTERNET lirlenim kavram›
‹ N T E R N E‘muhalifli¤in’
T örtülü bir devlet-onayl› pozisyonunu reddetmesi
sadece iktidar› kökten reddetmek için bir tür zaman kazanmakt›r ve böylesi bir
kökten reddedifl kolektif siyasal alanda tasarlanmam›flt›r ve bireysel ‘eylem’ yo-
luyla gerçekleflir.
Slovenya muhalefetinin baz› kesimleri ‘sivil toplum’ alan›n›n kuruluflunu ‘de-
mokrasi için gerekli koflul’ olarak görmüfllerdir. Bu, yaln›zca devletin bütün faali-
yetleri kendi alan› içine eklemlemesi ile ‘her türden özdefl topluluk fikrine’ milli-
yetçi ve yabanc› düflman› diye karfl› ç›kmas› aras›ndaki fark› oluflturmamal›. Bu se-
Üstbelirlenim stratejisi çeneklerden ilki olan sivil toplumdaki her türden faaliyetin muhalefeti bo¤mak
Hegelciler ve Marksistlerce
Gramsci’den sonra ortaya
amac›yla asimile edilmesi 1980’lerde devlet taraf›ndan uygulanan güçlü bir strate-
ç›kan Avrupa komünizmi jiydi. Slovenya Komünist Derne¤i 1980’lerde sol bir muhalefet oluflturmak için
gelene¤inin ‘sivil toplum’un Gramscici sivil toplum retori¤ine s›¤›nm›flt›. Belki de bundan dolay› Zizek ilerici bir
devlete karfl› anlafl›lma
biçimlerinde de anahtar rol siyaset anlay›fl›na varmak için Gramsci’nin sivil toplum iddias›n› reddederek He-
oynar. gelci sivil toplum- devlet ayr›m›na dayanm›flt›. Zizek’e göre as›l olarak sivil toplu-
7. Ünite - Slavoj Zizek: Slovenya’dan Evrensele Uzanan Bir Düflünür 161
Esas olarak Zizek’in politik görüflleri yaz›m kariyeri boyunca en çok de¤iflen
fley olmufltur. ‹lk baflta liberal olarak adland›r›labilecek bir konumda temel olarak
totalitercili¤e karfl› yazmaktan kendisinin de itiraf etti¤i Marksist bir bak›fl aç›s›yla
kapitalizme karfl› yazma noktas›na geldi (Kay, 2006: 182). “Unutmay›n ki her fley
benimle göründü¤ünün tam tersidir”. Zizek’i bu sözlerinde de ifadesini bulan flek-
liyle de¤erlendirirsek Zizek ayk›r›d›r ve Yugoslavya’n›n k›y›s› hayat›n ayk›r›l›¤›n›
en iyi resmeden yerdir (Parker, 2004: 37).
“Bak›fl”›n iktidar ile iliflkisi konusunda neler söylenebilir? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
5
Zizek’in bak›fl üzerine temellendirdi¤i Anamorfik cisimler, ancak belirli bir ay-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
k›r› bak›fl aç›s›ndan ‘yamuk bakarak’ alg›lanabilir. Zizek, ‘yamuk bakmak’ kavra-
m›yla tasar›mlanm›fl bak›fl ile gelen, iktidar›n ön-belirlenmifl iletisini çözümlemeyi,
bunu, tasar›mlanmam›fl bak›fla çevirmenin yolunu açar. Bir anlamda S O R U bizi gerçe¤e S O R U
götürmeye çal›fl›r ve Zizek ‘yamuk bakmak’ kavram›n› gerçe¤i görmek anlam›nda
kullan›r. Zizek, psikanalitik film çözümlemelerine ilk olarak ‘yamuk D ‹ K K A T bakmak’ ile D‹KKAT
bafllar. Ancak burada, ileti çözümlemesinde dairesel iletiflimi kullanan kayna¤›n bi-
linçalt› kurgusuna yönelir. Sözgelimi; Charlie Chaplin filmlerinde esas özelli¤in ço-
N N
SIRA S‹ZDE Anamorfoz kavram›
SIRA görme
S‹ZDE
cuklara karfl› tak›n›lan sadistçe, kötü, afla¤›lay›c› tutumlar oldu¤unu söyler. Chap- duyusuyla dolays›z olarak
lin’in filmlerinde çocuklara genelde al›fl›lm›fl s›cakl›kla davran›lmaz. Baflar›s›z ol- alg›lanamayan, belirli bir
biçime sahip de¤ilmifl gibi
duklar›nda onlarla dalga geçilir, alay edilir. Burada sorulmas› gereken soru bize
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
görünen nesnelerin özel bir
korunmaya muhtaç, yumuflak varl›klar de¤il de alay etme nesneleri olarak görün- bak›fl aç›s›ndan alg›lanabilir
olmas› anlam›na gelir.
meleri için çocuklara hangi noktadan bak›lmas› gerekti¤idir. Bunun yan›t› çocuk-
lar›n kendi bak›fl›d›r. Çünkü sadece çocuklar çocuklara bu flekildeK ‹ T A davran›r.
P Zi- K ‹ T A P
zek’e göre Chaplin, çocuklu¤unun geçti¤i sokaklar›n etkisini üzerinde tafl›makta-
d›r ve bilinçalt›nda yaflayan sokak çocu¤unu film kameras›nda çocu¤un bak›fl› ile
izleyiciye yans›tmaktad›r (Rigel vd, 2005: 305). TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Semptom (Belirti)
Asl›na bak›l›rsa semptom kavram›n› ilk ortaya atan Marx’d›r. Marx, burjuva ‘haklar
‹NTERNET ‹NTERNET
ve görevleri’ olarak ortaya konan fleylerin evrensel oldu¤u iddias›n› yalanlayan bir
asimetri, belli bir patolojik dengesizlik oldu¤unu saptamas› sayesinde semptomu
icat etmifltir. Bu dengesizlik, bu evrensel ilkelerin “eksik biçimde gerçeklefltirildi-
¤i” ni – yani bu yetersizli¤in ilerideki geliflmelerle ortadan kald›r›laca¤›n›- ilan et-
mek flöyle dursun bu ilkelerin kurucu u¤ra¤› ifllevini görür. fiöyle ki; ‘semptom’
tam olarak kendi evrensel temelini y›kan tikel bir unsur, ait oldu¤u tak›m› y›kan
bir türdür. Bu anlamda Zizek’e göre en temel Marksç› ‘ideoloji elefltirisi’ iflleminin
zaten semptomatik oldu¤u söylenebilir. “Bu ifllem, verili bir ideolojik alanda hem
heterojen olan hem de ayn› zamanda bu alan›n kapan›m›n›n tamamlanmas›, son
biçimine ulaflmas› için zorunlu olan bir bozulma noktas› saptamaktan ibarettir. Do-
Her türlü ideolojik evrensel
lay›s›yla bu ifllem belli bir istisna mant›¤›n› gerektirir: Örne¤in özgürlük: Bir dizi –örne¤in özgürlük, eflitlik-
türden oluflan ifade ve bas›n özgürlü¤ü, ticaret özgürlü¤ü, siyasi özgürlük, vb.) ev- zorunlu olarak bütünlü¤ünü
bozan, yanl›fll›¤›n› a盤a
rensel bir anlay›flt›r; ama ayn› zamanda yap›sal bir zorunluluk sayesinde, bu evren- ç›karan özgül bir durum
sel anlay›fl› y›kan özgül bir özgürlüktür de (iflçinin piyasada kendi eme¤ini satabil- içerdi¤i sürece ‘yanl›fl’t›r.
me özgürlü¤ü). Yani bu özgürlük fiili özgürlü¤ün tam z›dd›d›r: ‹flçi eme¤ini ‘özgür-
ce’ satarak özgürlü¤ünü kaybeder- bu özgür sat›fl ediminin gerçek içeri¤i, iflçinin
sermayeye köle olmas›d›r. Buradaki can al›c› nokta flüphesiz fludur: “Burjuva öz-
gürlükleri” çemberini kapatan, tam da bu paradoksal özgürlüktür, kendi z›dd›n›n
biçimidir.” (Zizek, 2004a: 36, 37).
164 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Psikanalitik bir semptom sadece temelde yatan bir tür rahats›zl›¤›n varl›¤›n› ele
veren bir iflaret olarak t›bbi bir semptom de¤il rahats›zl›¤›n kendisidir. Semptom
ayn› zamanda öznenin keyfi, bir uzuv ya da tekrar eden bir davran›fl kal›b› ile
temsil ederek inkâr etme ve uzaklaflt›rma yoludur. Zizek kad›n› erke¤in sempto-
mu olarak gördü¤ü yaz›s›nda erke¤in simgesel varolufluyla iletiflimi ve varl›¤›n›n
gerçe¤i ile iliflkisini sadece kad›n sayesinde kurabilece¤ini ifade eder. Oysa bu-
nun tersi geçerli de¤ildir. Kad›n erkekten tamamen ba¤›ms›z olarak var olur (Kay,
2006: 118).
“‘Kad›n›n erke¤in bir semptomu olmas›’, erke¤in sadece semptomu olan kad›n
arac›l›¤›yla var olabilece¤i anlam›na gelir” (Zizek, 2001: 155). Asl›nda bu aç›klama
herhangi bir erkek bireyin sadece bir kad›n birey ile iliflki kurdu¤u takdirde var
olabilece¤ini öneriyor gibi görünmekle beraber kastedilen bu de¤ildir. Zizek’in
kastetti¤i fley esas›nda konuflan varl›klar aras›nda, eril konumu üstlenmifl bir ‘Ben’in
varl›¤›n›n, diflil konumunu üstlenmifl baflkalar›n›n var olmas›na ba¤l› oldu¤udur.
Bir baflka deyiflle ‘erkek’ olarak adland›r›lan fleyin var olabilmesi için hazla iliflkile-
ri yeterince farkl› bir flekilde düzenlenmifl olan varl›klar›n yani kad›nlar›n olmas›
gerekir ki bunu erkekler ad›na içersinler (Kay, 2006: 118).
Semptom bafllangݍta bize, analiz epey uzun bir yol kat edene kadar, biz anla-
m›n› fark edene kadar anlafl›lmamay› sürdürecek bir iz olarak görünür. Lacan,
semptomu ‘bast›r›lm›fl›n geri dönüflü’ olarak tan›mlar. Bast›r›lm›fl›n geri dönüflü
olarak semptom tam da kendi anlam›ndan önce gelen bir sonuçtur ve semptomu
ifllerken tam da geçmifli yarat›r›z. Geçmiflin uzun zaman önce unutulan simgesel
gerçekli¤ini üretiriz (Rigel vd, 2005: 309). Buna gören bast›r›lan, ezilen her ne ise
hiçbir zaman ayn› biçimde geri dönmeyecek ancak bir semptom, yara, sorun ola-
rak dönecektir.
Zizek, do¤ruyu ele geçirmemizi sa¤layan semptom’un ‘yanl›fl tan›ma’n›n içinde
sakl› oldu¤unu göstermek için Jane Austen’in ‘Gurur ve Önyarg›’ isimli eserini ör-
nek olarak verir:
“Elizabeth ve Darcy, farkl› toplumsal s›n›flara ait olmalar›na ra¤men (Darcy son
derece zengin bir aristokrat aileden, Elizabeth ise yoksullaflm›fl orta s›n›ftand›r)
güçlü bir karfl›l›kl› çekim hissederler: Darcy, gururu yüzünden, duydu¤u aflk› de-
¤ersiz bir fley olarak görür. Elizabeth’e evlenme teklif etti¤inde onun ait oldu¤u
dünyaya duydu¤u hor görüyü aç›kça itiraf eder ve Elizabeth’in onun teklifini eflsiz
bir onur olarak kabul etmesini bekler. Ama Elizabeth, önyarg›s› yüzünden, Darcy’yi
gösteriflçi, ukala ve kendini be¤enmifl biri olarak görür: Darcy’nin oan tepeden ba-
kan bir eda ile evlenme teklif etmesinden incinir ve onu reddeder. Bu çifte bafla-
r›s›zl›k, bu karfl›l›kl› yanl›fl tan›ma, her öznenin kendi mesaj›n› ötekinden tersine
çevrilmifl biçimde ald›¤›, çifte bir iletiflim hareketi yap›s›na sahiptir: Elizabeth ken-
dini Darcy’ye görgülü, zeki, bir genç kad›n olarak sunmak ister ve ondan “sen sah-
te incelikler yapan, zavall›, bofl kafal› bir yarat›ktan baflka bir fley de¤ilsin” mesaj›-
n› al›r. Aralar›ndaki iliflkinin kopmas›ndan sonra, ikisi de bir dizi rastlant› sayesin-
de, ötekinin, gerçek mizac›n› – Elizabeth Darcy’nin duyarl› ve hassas mizac›n›, o
da onun gerçek onur ve zekâs›n›- keflfederler ve roman -bitmesi gerekti¤i gibi-
mutlu sonla biter” (Zizek, 2004a: 78).
Zizek bu hikâyenin teorik aç›dan ilginç yan›n›n kahramanlar›n ilk karfl›laflmala-
r›n›n baflar›s›zl›¤›n›n, ötekinin gerçek mizac› hakk›ndaki çifte yanl›fl-tan›man›n, ni-
hai sonucun pozitif bir koflulu rolünü oynamas›d›r. Bir baflka deyiflle Zizek’e göre
do¤ruya dolays›zca gidemeyiz ve Elizabeth ve Darcy ‘daha en bafl›ndan, birbirleri-
7. Ünite - Slavoj Zizek: Slovenya’dan Evrensele Uzanan Bir Düflünür 165
nin gerçek mizaçlar›n› tan›m›fl olsalard› hikâyeleri hemen evlilikle sonuçlan›rd›’ di-
yemeyiz. Diyelim ilk karfl›laflmalar› baflar›l› oldu ve Elizabeth, Darcy’nin ilk teklifi-
ni kabul etti. Ne olurdu? Zizek’e göre o zaman birbirlerine gerçek bir aflkla ba¤lan-
mak yerine, kendini be¤enmifl, zengin bir adamla yapmac›k, bofl kafal› bir genç Zizek’in deyimiyle e¤er
k›zdan oluflan kaba, alelade bir çift olurlard›.Hegel’in terimleriyle ifade edilirse her yanl›fl- tan›madan gecen
ac›l› dolambaçl› yola düflme
biri, ötekinin kusurunu alg›larken,- fark›nda olmadan- kendi öznel konumunun zahmetine girmek
sahteli¤ini de alg›lar. istemezsek Do¤ru’nun
kendisini kaç›rm›fl oluruz.
Semptom, kusursuz bir simgesel oluflum, kendisi de bir gösteren oldu¤u için
yorumlama yoluyla feshedilebilen flifreli, kodlanm›fl bir mesajd›r. Felsefi tart›flma-
n›n genel referans› ço¤unlukla üçgen bir dünyad›r- dil, özne, öznenin nesneler
dünyas›yla iliflkisi, dil yoluyla dolay›mlan›r. Zizek’e göre Lacan s›k s›k “göstereni
mutlaklaflt›rmakla” suçlan›r- bu suçlamaya göre Lacan nesnel dünyay› hesaba kat-
mamakta, sanki nesnel dünya yokmufl gibi, sanki bu dünya gösterenin hayali etki-
sinden- yan›lsamas›ndan ibaretmifl gibi, teorisini özne ile dilin etkileflimiyle s›n›rla-
maktad›r. Ancak Lacan bu suçlamaya verdi¤i yan›tta, verili bir nesneler bütünü ola-
rak dünyan›n var olmad›¤›n› söylemenin ötesinde, dilin ve öznenin de var olmad›-
¤›n› söyler: Lacan’›n “Büyük Öteki [yani tutarl›, kapal› bir bütünlük olarak simge-
sel düzen] yoktur,” tezi çoktan klasikleflmifltir. Zizek bu noktada flöyle bir soru sor-
mam›z gerekti¤ini söyler: E¤er dünya, dil ve özne yoksa var olan nedir? Lacan’›n
yan›t›, semptomdur ve bu yan›ttaki postyap›salc› vurgu üzerinde durmak gerekir.
Buna göre postyap›salc›l›¤›n temel önermesi, her türlü tözel kimli¤i yap›bozuma
tabi tutmak, kat› tutarl›l›¤›n›n ard›ndaki simgesel afl›r›belirlenim etkileflimini gözler
önüne sermek, bir baflka deyiflle, tözel kimli¤i çözerek tözel-olmayan, farkl›l›¤a
dayal› iliflkilerden oluflan bir a¤ haline getirmektir. Sermptom kavram› ise bu etki-
leflimin etraf›nda yap›land›¤› gerçek çekirdektir (Zizek, 2004a: 87).
Sinthome
Lacan, üç düzeni; gerçek, imgesel ve simgesel düzenleri bir araya getirme ifllevi
görebilecek unsura yeni bir isim vermifltir. Frans›zca’da bir söz oyunu yaparak, bu
unsuru Saint (aziz) ve Saint Thomas’a gönderme yapan ‘Sinthome’ olarak adland›r-
m›flt›r. Lacan’›n kuram›nda bu kavram bir yönüyle ‘Baba’n›n- Ad›’n›n yerini al›r:
Baba’n›n- Ad› özellikle simgesel düzen aç›s›ndan büyük öneme sahiptir, oysaki
Sinthome kavram› üç düzeni belirlemektedir ve ‘dü¤üm yap›lar›’ taraf›ndan belir-
lenir. Dü¤ümler, kifliye, bir psikozdaki sabuklama ve kuruntu yapmalar›n› anlama
olana¤› verdi¤i için klinik aç›dan çok önemlidir. Bu yap›lanmalar gerçek imgesel
ve simgeseli bir araya getirmeye yarayabilirler. Bundan yola ç›karak baz› psikoz
hastalar›nda makineler, bilgisayarlar ve bilimsel ürünlerle ilgili temalar›n bu denli
yayg›n oluflu yeni bir yoldan aç›klanabilir. Nesneler beden imgesini (imgelemsel),
dilsel ya da bilgisayar döngüselli¤ini (simgesel) ve afl›r› uyarma ya da ac›y› (ger-
çek) bir araya getirmek için kullan›labilir. Bu anlamda psikozun hastada yaratt›¤›
sistem baflar›l›ysa üç düzeni bir araya getiren bir dü¤üm ya da daha çok bir özel
isim ifllevi görür. Sinthome olarak semptomla özdeflleflme konumu, özellikle La-
canc› psikanalizin en temel noktas›d›r ve asl›nda bu öznenin de mutlak dayana¤›-
d›r. Çünkü üç düzeni bir araya getiren ve tüm belirtileri olmas›na karfl›n, özneyi bir
psikoz durumuna düflmekten al›koyan sinthome’dur ( Rigel vd. 2005: 312).
166 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
“Baba’n›n Ad›”: Lacan Freud’un anne- baba- çocuktan oluflan Oidipus üçge-
ninin temel özelli¤ini, simgesel düzeyde Baba’n›n- Ad› ile tarif eder. Baba’n›n-
Ad›, gerçek babaya ya da imgesel babaya (baba imge’sine) ba¤›ml› olmayan,
simgesel düzene ait bir kavramd›r, o düzenin (dilin ve Yasan›n) kurucu kav-
ram›d›r. Lacan “Baba’n›n Ad›/Baba’n›n Hay›r’›” söz oyunu ile baban›n “Hay›r!”
demesiyle, yani koydu¤u yasaklar ve s›n›rlarla, simgesel düzenin, Yasa düze-
ninin kurucu kavram› oldu¤una iflaret eder. Gerçek baban›n kimli¤inden, hat-
ta varl›¤›ndan ve yoklu¤undan ba¤›ms›z olarak, Baba’n›n Ad› çocuk için tan-
r›n›n ve devletin, yasa koyucu ve yasaklay›c› otoritenin simgesellefltirilmesi
anlam›na gelir.
Zizek’e göre sinthome bir a¤a/flebekeye ba¤lanm›fl olmayan ama hemen keyif
taraf›ndan doldurulan, nüfuz edilen belli bir gösterge oldu¤u için, statüsü tan›m
gere¤i ‘psikosomatik’tir; hiçbir fleyi ya da kimseyi temsil etmeden i¤renç bir keyfe
tan›kl›k eden dilsiz bir flahadetten baflka bir fley olmayan korkunç bir bedensel ifla-
retten ibarettir. Zizek’ e göre tam da bu yüzden Franz Kafka’n›n ‘Köy Hekimi’ hi-
kâyesi, en saf- deyim yerindeyse imbikten geçirilmifl – biçimiyle bir simpthome’un
hikâyesidir. “Çocu¤un bedeninin üzerinde büyüdükçe büyüyen aç›k yara, bu bu-
lant› verici, haflaratvari aç›kl›k, canl›l›¤›n kendisinin, anlams›z keyfin en radikal bo-
yutu içinde yaflam tözünün cisimleflmesinden baflka nedir ki?” diye sorar Zizek
(2004a: 90).
Ridley Scott’›n Alien (Yarat›k) filmini ele alal›m: Zavall› John Hurt’ün vücu-
dundan d›flar› f›rlayan o i¤renç asalak tam da bu tür bir semptom de¤il midir?
Tam da Amfortas’›n d›flsallaflm›fl yaras›yla ayn› statüye sahip de¤il midir? Bil-
gisayar hayat alametleri oldu¤unu kaydetti¤inde uzay yolcular›n›n girdikleri
çöl gezegeni üzerindeki ma¤ara, polipvari asala¤›n Hurt’ün surat›na yap›flt›¤›
ma¤ara, simgesel öncesi fiey statüsüne, yani anne bedeni, keyfin yaflayan tö-
zü statüsüne sahiptir. Bu ma¤aran›n uyand›rd›¤› rahim- vajina ça¤r›fl›mlar› ne-
redeyse kör kör parma¤›m gözüne vurgulan›r. Nitekim Hurt’ün surat›na yap›-
flan asalak bir tür “filiz vermifl keyif”tir, anneye ait fiey’in bir kal›nt›s›d›r ve
sonra da uzay bofllu¤unda dolaflan gemiye s›¤›nm›fl grubun- keyfinin Ger-
çek’i- semptomu ifllevi görür: Onlar› hem tehdit eder hem de kapal› bir grup
olarak kurar. Bu asalak nesnenin sürekli de¤iflmesi, sadece anamorfik bir sta-
tüde oldu¤unu do¤rular. Kat›ks›z bir suret varl›¤›d›r. “Yarat›k”, sekizinci ilave
yolcu, kendi bafl›na hiç bir fley olmad›¤› halde, yine de anamorfik bir fazla
olarak ilave edilmesi gereken bir nesnedir. En saf haliyle Gerçek’tir: Bir suret,
kat› simgesel düzeyde hiçbir biçimde varolmayan ama ayn› zamanda filmde
gerçekten varolan tek fley olan bir fley, karfl›s›nda bütün gerçekli¤in tamamen
savunmas›z oldu¤u bir fley. Doktor neflterle kestikten sonra polipvari asalak-
tan f›flk›ran s›v›n›n uzay gemisinin metal zeminini eritti¤i sahneyi hat›rlama-
m›z yeter…Simptom’un bu perspektifiyle bak›ld›¤›nda, hakikat ve keyif bir-
birleriyle kesinlikle ba¤daflmazlar. Hakikat boyutu, imkâns›z jouissence’› ci-
simlefltiren travmatik fiey’i yanl›fl-tan›mam›z sayesinde aç›l›r.
Kaynak: Slavoj Zizek (2004), ‹deolojinin Yüce Nesnesi, çev: Tuncay Birkan,
‹stanbul: Metis Yay›nlar›
7. Ünite - Slavoj Zizek: Slovenya’dan Evrensele Uzanan Bir Düflünür 167
‹deolojik Fantazi
Zizek’e göre fantezi arzular›m›z› flekillendiren fleydir. Zizek cinsel farkl›l›¤›n fanta-
zide nas›l çal›flt›¤›n› televizyondaki bir bira reklam›n› örnek vererek aç›klar. Rek-
lamda genç bir kad›n bir kurba¤a bulur ve kurba¤ay› öpünce kurba¤a genç ve ya-
k›fl›kl› bir adama dönüflür. Genç adam genç kad›na dönüp öper ve kad›n bir flifle
biraya dönüflür. Kad›n›n arzusu kurba¤ay›, onun erkek fantazisi olan “erkekli¤i”
simgeleyen bir nesneye dönüfltürür. Erkek ise kad›n› kendi tatmin arac› ve arzusu- ‹deoloji tam da insanlar›n
“asl›nda ne yapt›klar›n›”
nun nesne-nedeni olan bir nesne fantezisine indirger. Zizek’in yorumuna göre “Bu bilmemelerinden, ait
asimetriden dolay›, ‘cinsel iliflki yoktur’: Ya kurba¤as› olan bir kad›n vard›r ya da olduklar› toplumsal
gerçekli¤e iliflkin yanl›fl bir
bir flifle biras› olan erkek. Zizek’e göre asla var olamayacak olan fley, güzel kad›- tasar›ma (ayn› gerçekli¤e
n›n ve güzel erke¤in oluflturdu¤u ‘do¤al çifttir’ (Kay, 2006: 115). iliflkin çarp›tma yüzünden)
sahip olmalar›ndan ibarettir
Zizek’e göre ‹deolojik fantazi boyutunu kavramak için ise Marx’›n “bilmiyorlar,
ama yap›yorlar” formülüne dönmemiz ve çok basit bir soru sormam›z gerekir: ‹de-
olojik yan›lsaman›n yeri neresidir, gerçekli¤in kendisini “bilmek”te mi yoksa “yap-
mak”ta m›? Yan›t ilk bak›flta bariz görünür. ‹deolojik yan›lsama “bilmek” te yatar.
‹nsanlar›n fiilen yapt›klar› fley ile yapt›klar›n› düflündükleri fley aras›ndaki uyum-
suzlukla ilgili bir sorun söz konusudur. (Zizek, 2004a: 46).
Zizek’e göre insanlar›n bilmedikleri fley, faaliyetlerinin, toplumsal gerçeklikleri-
nin kendisinin bir yan›lsama, fetiflist bir tersine çevirme taraf›ndan yönlendirildi¤i-
dir. Gözden kaç›rd›klar›, yanl›fl tan›d›klar› fley gerçeklik de¤il, kendi gerçeklikleri-
ni, kendi gerçek toplumsal faaliyetlerini yap›laflt›ran yan›lsamad›r. fieylerin gerçek-
te nas›l oldu¤unu gayet iyi bilirler ama yine de bilmiyormufl gibi davran›rlar. Bura-
da bir çifte yan›lsama vard›r. O da gerçeklikle kurdu¤umuz gerçek, fiili iliflkimizi
yap›laflt›ran yan›lsamay› gözden kaç›rmay› içerir. Bu gözden kaç›r›lan bilinçd›fl› ya-
n›lsamaya da “ideolojik fantezi” ad› verilir. Yayg›n ideoloji sinizm ideolojisidir. Bu-
na göre insanlar art›k ideolojik do¤ruya inanmazlar, ideolojik önermeleri ciddiye
almazlar. Ancak ideolojinin temel düzeyi, fleylerin gerçek durumunu maskeleyen
bir yan›lsama düzeyi de¤il, tam da toplumsal gerçekli¤imizi yap›laflt›ran bilinçd›fl›
bir fantezi düzeyidir (Rigel vd, 2005: 320)
Jouissance (Keyif)
Zizek’in Lacan’dan ödünç ald›¤› Frans›zca “jouissance” kavram›n› di¤er dillere çe-
virmek oldukça güçtür. Türkçe yaz›nda “keyif” ya da “haz” olarak, ‹ngilizce yaz›n-
da ise “enjoyment” olarak karfl›m›za ç›kan kavram kimi zaman da bu sözcüklerin
anlam› tam olarak karfl›lamamas› sonucu oldu¤u gibi “jouissance” olarak b›rak›l›r.
Jouissance Lacan’›n Freud’un “haz ilkesi” kavram›n›n ötesine yerlefltirdi¤i bir kav- Haz, benli¤in iç dengesini
kurmaya ya da korumaya
ramd›r. Freud’da haz bedensel ya da ruhsal bir gerilimin boflalmas›ndan ibarettir. yöneliktir. Jouissance ise bu
Bir baflka deyiflle haz, bir tatmin ve rahatlama duygusuyla birlikte an›l›r. Buna kar- dengeyi daima bozarak ‘haz
fl›n jouissance basit bir tatminin ötesinde, bir “dürtü tatmini”dir; dolay›s›yla olanak- ilkesinin ötesine’ geçer.
Özet
N
A M A Ç
Slavoj Zizek’in genel yaklafl›m›n› tan›mlaya- flünceleri için bir merkez oluflturmaktad›r. Zi-
1 bilmek. zek’e göre “evrensel düzen, onunla dünyay› yo-
Zizek’in çal›flmalar›n›n özünde, ayn› anda hem rumlad›¤›m›z, kavramsal flebekeyi sa¤layan Sim-
siyasi hem felsefi bir projenin hizmetinde Lacan- gesel düzen ya da büyük Ötekidir. Zizek’e göre
c› psikanalizin etkin bir biçimde uygulanmas› ya- tikel ö¤elerden sonlu bir bütünlü¤e ilerleyen
tar. Temel felsefi iddias›, Lacan’›n Ayd›nlanma- standart diyalektik bak›fl aç›s›n› terk etmek gere-
n›n varisi olmas›n›n yan›nda Lacan düflüncesinin kiyor: Asl›nda ulafl›lan do¤ruluk tamamlanm›fl
ileriye dönük bir dönüflümü temsil etti¤idir. Zi- de¤ildir; soru aç›kta kal›r ancak Öteki’ne sesle-
zek ö¤rencilik y›llar›nda hem Frankfurt Okulu nen bir biçime dönüflür. Zizek’in Lacan’› gelifltir-
yöneliminden hem de muhalif Heideggercilikten mesi esas olarak Hegel’e çok fley borçludur. He-
uzaklaflarak Fransa’dan yükselen yeni teorilere gel de diyalektik olarak birbirleriyle iliflki halin-
do¤ru yönelmifltir. 1970’lerin bafllar›nda Zizek ve deki tekil, tikel ve evrensel üç “an” dan oluflan
benzer ilgilere sahip Slovenyal› arkadafllar› La- kavram›n üçlü oluflumuyla ilgilenmektedir. Zi-
can, Foucault, Derrida, Althusser gibi bir dizi zek töz ile özne, evrensel ve tikel konular›nda
Frans›z düflünüründen etkilendiler. Ayn› zaman- görüldü¤ü gibi Hegel ve Lacan’›n düflüncelerini
da klinikten çok felsefi bir bak›fl›n öne ç›kt›¤› Or- ba¤layarak, politik anlamlar›n› ortaya ç›kartmaya
tadoks Lacanc› bir yönelimin a¤›r bast›¤› Kuram- çal›flm›flt›r.
N
sal Psikanaliz Toplulu¤unu kurdular. Bu toplulu-
¤un üç önemli ilkesel alan› flöyleydi: 1. Klasik ve Yugoslavya’n›n da¤›lmas› süreci çerçevesinde Zi-
A M A Ç
modern felsefenin (özellikle de Alman idealistle- 3 zek’in politik duruflunu aç›klayabilmek.
rinin) Lakanc› bir bak›flla çözümlenmesi 2. ‹deo- Zizek’e göre politika her fleyi içermektedir. Zi-
loji ve iktidar kuramlar›n›n Lacan’a dayal› de¤er- zek’in dayand›¤› Lacanc› özne kuram›, Öteki ve
lendirilmesi 3. Kültür ve sanat›n (özellikle sine- bilinçd›fl› aras›ndaki karfl›tl›k üzerine kuruludur.
man›n) Lacan’a dayal› olarak de¤erlendirilmesi. Burada, yaln›zca bireysel bilinçd›fl›n›n d›fl dünya
taraf›ndan oluflturulmas› söz konusu de¤ildir, d›fl
N
A M A Ç
Zizek’teki Hegel ve Lacan etkisinin boyutlar›n› dünyay› biçimlendirmemiz de ayn› zamanda bi-
2 de¤erlendirebilmek. linçd›fl›m›z›n bir ifadesidir. Zizek “kiflisel olan
Zizek’in yaz›lar›ndaki yayg›n temalardan biri “He- politiktir” anlay›fl›n› ve son dönem yayg›nlaflan
gel ile Lacan” ve “Lacan yard›m›yla Hegel” gibi kimlik politikalar›n›n çeflitli biçimlerini küçümser
ikiz temalard›r. Esas olarak Lacan, düflüncelerini ve bu hareketlerin politik hareketler olmay›p sa-
Freud’a yan›t olarak gelifltirmiflken Zizek ise Fre- dece eti¤in devam› oldu¤unu ileri sürer. Yugos-
ud’u büyük ölçüde ihmal etmifltir ve Hegel’i La- lavya devletinin kurulufl, iflleyifl ve da¤›lmas›na,
can’›n düflüncesinin en önemli müjdecisi ve refe- Bat›’n›n Do¤u Avrupa’da kapitalizmi oluflturmak-
rans noktas› olarak konumland›rm›flt›r. Ne var ki, taki rolüne bakmadan Zizek’in çal›flmalar›ndaki
Zizek Lacan’› referans noktas› olmaktan ç›kar›p teorik arka plan› ve bu teorinin oluflum koflulla-
onun yerine Hegel’i yerlefltirmeyi denemifltir. Zi- r›n› anlamak mümkün olmaz. Bundan sonrad›r
zek’e göre Hegel en iyi biçimde Lacanc› bir ba- ki Yugoslavya devletinin olanaks›zl›k koflullar›
k›fl aç›s›ndan okunan ya da Lacan’› do¤ru anla- Zizek’in Hegel, Marx ve Lacan bilefliminin hem
mak için anahtar bir filozof olarak düflünülebilir. meflrulu¤u hem de elefltirisi için olas›l›k koflulla-
Zizek’in evrensellik ile ilgili düflüncelerini bir ara- r› olarak ifllemeye bafllar. Psikanalize göre bilinç-
ya getirmek zordur; çünkü Zizek, Hegel’de ol- siz olarak peflinde kofltu¤umuz arzu nesnesi, ger-
dukça karmafl›k bir biçimde ortaya konan, La- çekli¤ini deneyimlemedi¤imiz ve sanki bir za-
can’›n ise cinsel farkl›l›k aç›klamas›na iliflkili ola- manlar hoflland›¤›m›z bir fleymiflçesine fantezi
rak sadece yüzeysel olarak ele ald›¤› evrenseli bir cezbedicilik ifllevi gören, her zaman “kay›p
aç›klama çabas›na girer. Zizek için evrensellik bir nesne” olmufltur. Zizek konuyla ilgili olarak
cinsel farkl›l›k, tarih ve politika hakk›ndaki dü- daha organik bir topluluk olarak yeni kapitalist
170 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
NA M A Ç
Zizek’in sinema ve popüler kültür ö¤elerinden yo-
4 la ç›karak yapt›¤› çözümlemeleri özetleyebilmek.
Zizek yaz›lar›nda s›kl›kla film analizlerine baflvu-
ran bir düflünürdür. Ancak Zizek, bu yöntemi da-
ha çok popüler kültür ve toplumsal çal›flmalar›-
n›n içinde birer hikâyecik gibi da¤›tmay› uygun
görmüfltür. Zizek’in bak›fl üzerine temellendirdi-
¤i anamorfoz kavram› görme duyusuyla dolay-
s›z olarak alg›lanamayan, belirli bir biçime sahip
de¤ilmifl gibi görünen nesnelerin özel bir bak›fl
aç›s›ndan alg›lanabilir olmas› anlam›na gelir.
“Semptom” tam olarak kendi evrensel temelini
y›kan tikel bir unsur, ait oldu¤u tak›m› y›kan bir
türdür. Bu anlamda “Sinthome” kavram› üç dü-
zeni belirlemektedir ve ‘dü¤üm yap›lar›’ taraf›n-
dan belirlenir. Zizek’e göre “fantazi” arzular›m›-
z› flekillendiren fleydir. ‹deoloji tam da insanlar›n
“asl›nda ne yapt›klar›n›” bilmemelerinden, ait ol-
duklar› toplumsal gerçekli¤e iliflkin yanl›fl bir ta-
sar›ma (ayn› gerçekli¤e iliflkin çarp›tma yüzün-
den) sahip olmalar›ndan ibarettir. “Jouissance”
Lacan’›n Freud’un “haz ilkesi” kavram›n›n ötesi-
ne yerlefltirdi¤i bir kavramd›r. Freud’da haz be-
densel ya da ruhsal bir gerilimin boflalmas›ndan
ibarettir. Zizek’in yaz›lar›ndaki felsefi, politik ve
kültürel alanlar› bir arada tutan Lacan’›n “ger-
çek” olarak adland›rd›¤› fleye yönelik olarak sür-
dürdü¤ü Lacan’a göre gerçek “simgesellefltiril-
meye mutlak anlamda direnendir”.
7. Ünite - Slovoj Zizek:Slovenya’dan Evrensele Uzanan Bir Düflünür 171
Kendimizi S›nayal›m
1. Zizek’in çal›flmalar›nda temel baflvurular›n› yönlen- 6. Zizek’in dayand›¤› Lacanc› özne kuram›, hangi kar-
dirdi¤i, Psikanaliz alan›nda ismini duyuran düflünür afla- fl›tl›k üzerine kurulmufltur?
¤›dakilerden hangisidir? a. Özne ve nesne
a. Gothe b. Öteki ve bilinçd›fl›
b. Schiller c. Bilinçalt› ve bilinçd›fl›
c. Hegel d. Do¤a-madde
d. Marx e. Aktif- pasif
e. Lacan
7. Zizek, 1990 y›l›nda yap›lan ilk çok partili seçimlerde
2. Afla¤›daki düflünürlerden hangisi Zizek ve Slovenya- afla¤›daki ülkelerden hangisinin baflkan aday› olmufltur?
l› arkadafllar›n›n etkilendi¤i Frans›z düflünürlerden biri a. Makedonya
de¤ildir? b. Slovenya
a. Lacan c. H›rvatistan
b. Derrida d. S›rbistan
c. Foucault e. Bosna- Hersek
d. Habermas
e. Althusser 8. Afla¤›dakilerden hangisi Yugoslavya’y› oluflturan befl
cumhuriyetten biri de¤ildir?
3. Zizek’in, Lacan’›n düflüncesinin en önemli müjdeci- a. H›rvatistan
si ve referans noktas› olarak konumland›rd›¤› filozof b. Makedonya
afla¤›dakilerden hangisidir? c. Karada¤
a. Hegel d. S›rbistan
b. Marx e. Estonya
c. Kant
d. Heidegger 9. Hegel’e göre iflletme s›n›f› afla¤›daki kesimlerden
e. Aristo hangisi taraf›ndan oluflmaktad›r?
a. Kapitalistler ve iflçilerden
4. Zizek’in cinsel farkl›l›k, tarih ve politika hakk›ndaki b. Köylüler
düflünceleri için bir merkez oluflturan kavram afla¤›da- c. Köylüler ve esnaflar
kilerden hangisidir? d. Memurlar
a. Evrensellik e. Aristokratlar ve iflverenler
b. Yücelik
c. Bilgelik 10. 1990’larda Slovenya’daki bürokrasiye muhaliflik Ba-
d. ‹nsanl›k t›’dan yükselen, afla¤›daki ak›mlardan hangisi ile besleni-
e. Kardefllik yordu?
a. Marksizm
5. Zizek’in “The Indivisible Remainder” (Bölünmeyen b. Postyap›salc›l›k
Art›k) kitab›ndan önceki çal›flmalar›nda duruflu afla¤›- c. Hermenetik
daki kavramlardan hangisi ile tan›mlanabilir? d. Psikanaliz
a. Anti-kapitalist e. Olgusalc›l›k
b. Anti -totaliter
c. Sosyalist
d. ‹dealist
e. Materyalist
172 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
Lovink, Geert (1995) “Civil Society, Fanaticism and Di-
gital Reality: A Conversation with Slovaj Zizek.
http://www.ctheory.com/article/a037.html (Eriflim
tarihi: 09.05 2011).
Kay, Sarah (2006) Zizek: Elefltirel Bir Girifl. Çev: Zey-
nep Kuyumcu. ‹stanbul: Encore
Parker, Ian (2004) Slavoj Zizek: A Critical Introducti-
on. Londra: Pluto Press.
Rigel vd. (2005) Kadife Karanl›k. ‹stanbul: Su Yay›nlar›.
Wright. E. &E. Wright (1999) The Zizek Reader. Black-
weell Publishers.
Zizek, S. (2004a). ‹deolojinin Yüce Nesnesi. Çev. Tun-
cay Birkan. ‹stanbul: Metis Yay›nlar›.
Zizek, S. (2004b) Ödünç Al›nan Irak Çaydanl›¤›. Çev.
Mehmet Öznur ve Sibel Erduman. ‹stanbul: Encore-
Yay›nc›l›k.
Zizek, S.(2003) G›d›klanan Özne: Politik Ontoloji-
nin Yok Merkezi. Çev. fiamil Can. Ankara: Epos
Yay›nc›l›k.
Zizek, S. (2001). Enjoy Your Symptom! Jacques La-
can in Hollywood and Out. Londra: Routledge.
Zizek, S. (1991) For They Know not What They do:
Enjoyment as a Political Factor.
SOSYOLOJ‹DE YAKIN DÖNEM GEL‹fiMELER
8
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra David Harvey’in;
N
Postmodernizm çal›flmas›nda öne sürdü¤ü temel tezi betimleyebilecek,
N
Ayd›nlanma düflüncesi ile modernite aras›nda kurdu¤u iliflkiyi aç›klayabilecek,
N
Postmodernizm hakk›ndaki görüfllerini özetleyebilecek,
Kapitalizmin ekonomik ve politik dönüflümü hakk›ndaki düflüncelerini de-
N
¤erlendirebilecek,
Harvey’in ‘zaman-mekân s›k›flmas›’ kavram›n› aç›klayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Ayd›nlanma • Esnek birikim
• Modernite • Zaman
• Modernizm • Mekân
• Postmodernizm • Zaman-mekân s›k›flmas›
• Fordizm
‹çindekiler
• G‹R‹fi
• MODERN‹TE VE MODERN‹ZM
Postmodernizm • POSTMODERN‹ZM
Sosyolojide Yak›n
ve Mekân: • KAP‹TAL‹ZM‹N POL‹T‹K VE
Dönem Geliflmeler David Harvey EKONOM‹K DÖNÜfiÜMÜ
• ZAMAN VE MEKÂN
• SONUÇ
Postmodernizm ve Mekân:
David Harvey
G‹R‹fi
Marxist co¤rafyac› ve teorisyen David Harvey’in çal›flmalar›, co¤rafyan›n mekân bi-
limi olarak kabul edilmeye baflland›¤› 1960’l› y›llara dayanmaktad›r. Buna ba¤l›
olarak Harvey’in, 1969 y›l›nda yay›nlanan çal›flmas› Explanation in Geography
(Co¤rafyada Aç›klama), co¤rafyan›n mekân bilimi olarak kuramsal ve metodolojik
temellerini inceleyen ilk kitap olarak kabul edilmektedir (Johnston, 1983).
Harvey daha sonra Social Justice and the City (1973) (Toplumsal Adalet ve fie-
hir) ve Limits to Capital (1982) (Sermayenin S›n›rlar›) kitaplar›nda Marxist ekono-
mi politik yaklafl›m temelinde mekânsal çözümlemeler yapm›flt›r. Sonraki çal›flma-
lar›nda (1985a, 1985b) ise kapitalist sermaye birikiminin hareketleri ve co¤rafya
aras›ndaki iliflkiyi ele alarak sermayenin mekânsall›¤›n› vurgulam›flt›r.
Harvey’in The Condition of Postmodernism (1989) (Postmodernli¤in Durumu)
bafll›kl› kitab› postmodernizmi, Marxist bak›fl aç›s› çerçevesinde de¤erlendiren ol-
dukça önemli bir çal›flma olarak kabul edilmektedir.
Postmodernizmi, farkl› bak›fl aç›lar› do¤rultusunda farkl› yönleriyle ele alan te-
oriler ayn› zamanda postmodernizmi kavray›fl sürecinde baz› ortak kabullere sa-
hiptirler. Bu teoriler, ça¤dafl toplumlarda temel de¤iflimlerin yer ald›¤› ya da yer al-
maya bafllad›¤› ve toplumlar›n çeflitli aflamalardan geçiyor oldu¤u görüflüne kat›l-
makla birlikte, modernitenin, postmoderniteye do¤ru ilerleyen bir aflama oldu¤u
anlay›fl›n› benimsemektedirler (Haralambos ve Holborn, 1995: 907).
Harvey (1997: 7), 1970’lerin ilk y›llar›ndan itibaren ekonomik, politik ve kültürel
faaliyetlerde köklü bir de¤iflimin yafland›¤›n› ve bu köklü de¤iflimin, “mekân ve za-
man alg›lay›fl›m›zda yeni hâkim biçimlerin” ortaya ç›kmas›yla iliflkili oldu¤unu be-
lirtmektedir. Harvey, The Condition of Postmodernism (1989) (Postmodernli¤in
Durumu) kitab›nda temel tezini flu flekilde sunmaktad›r:
MODERN‹TE VE MODERN‹ZM
Harvey, moderniteyi, Jürgen Habermas’›n kavramsallaflt›rmas› olan “modernite Modern düflünce biçiminin
köklerinin dayand›¤› 18.
projesi” do¤rultusunda aç›klamaktad›r (Habermas, 1983: 9’dan aktaran Harvey, yüzy›l Ayd›nlanma
1997: 25): 18. yüzy›lda beliren bu proje, Ayd›nlanma düflünürlerinin “nesnel bili- düflüncesi, öncesindeki
mi, evrensel ahlak ile hukuku ve kendi ayaklar› üzerinde duran sanat›, kendi iç gelenek ve önyarg›lar› yok
ederek, yerine toplumsal
mant›klar› temelinde gelifltirme” yönünde gösterdikleri ola¤anüstü bir düflünsel ça- yaflam›n rasyonel temellerini
bay› ifade etmektedir. Bu ba¤lamda, çok say›da bireyin, özgür ve yarat›c› bir flekil- kuran önemli bir Avrupa
entelektüel hareketidir.
de çal›flmalar›yla katk› sa¤lad›klar› bir bilgi birikiminin, “insanl›¤›n özgürleflmesi ve
günlük yaflam›n zenginleflmesi” yönünde kullan›lmas› amaçlanmaktad›r. Ayd›nlan-
ma düflüncesi temelinde geliflen modernite projesi;
POSTMODERN‹ZM
Harvey, birçok postmodern teorisyenin Ayd›nlanma projesinin terk edilmesi ge-
rekti¤i kan›s›n› reddetmekte ve modern toplumlar›n sistematik olarak çal›fl›labilir
ve anlafl›labilir oldu¤unu ifade etmektedir (Haralambos ve Holborn, 1995: 914).
Harvey (1997: 57), postmodernizmin ne oldu¤unu, farkl› yönleriyle kavrama
amac›yla flu sorular› sorar:
• Postmodernizm, modernizmden radikal bir kopufl mudur?
• Postmodernizm bir üslup mudur? Yoksa dönemlefltirmeye s›k› s›k›ya ba¤l›
bir kavram m›d›r?
• Her meta anlat›ya karfl› muhalefeti hep susturulmufl olan “baflka seslere” ve
“baflka dünyalara” gösterdi¤i yak›n ilgi dolay›s›yla devrimci bir potansiyeli
var m›d›r? Yoksa modernizmin ticarilefltirilmifl ve evcillefltirilmifl bir versiyo-
nu mudur?
Harvey (1993: 55) postmodernizmin, hem bir uslüp hem de “hayal güçlerimizi
sadece belli ülkelerde, belli bir süre ile etkisi alt›na alan tarihsel bir hareket” oldu-
¤una dikkat çekmektedir:
Geliflmifl kapitalist ülkelerde 1960 ortalar› ile 1970 ortalar› aras›nda bir tarihte orta-
ya ç›kan ve 1990’larda da zay›flamaya bafllayan ve belli üslûp ögelerinin hâkim ol-
du¤u bir dönem. Üstelik postmodernizmin kurdu¤u bu hâkimiyetin, çok say›da ha-
bercisi ve tarihsel öncülü de vard›. Öyleyse bu üslûbun temel elemanlar› neydi? Bu-
rada verilecek cevaplar, hangi çal›flma alan› ya da disiplini ele ald›¤›n›za ba¤l› ola-
rak farkl›l›klar gösterecektir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Postmodernizm terimi, ilk olarak mimarl›k alan›nda benimsenmifltir. Daha son-
ra bu terimin, sanat ve kültür çal›flmalar›nda kullan›lmaya baflland›¤› görülmüfl, da-
AMAÇLARIMIZ ha sonra ise siyaset, ekonomi, sosyoloji gibi çal›flma alanlar›nda etkili olmufltur
AMAÇLARIMIZ
Modern mimari, kent nüfusunun ihtiyac› olan kitlesel konut ve ofis üretimini
karfl›lamak için yeni, ucuz ve etkili materyallerin kullan›m›yla karakterize edilmifl-
K ‹ T A P tir. Bu mimariK ‹ Tanlay›fl,
A P çelik, beton, cam gibi materyallerin kullan›m›nda bilimsel
bilginin uygulanmas›n›n, insanlar›n yerleflim sorunlar›n›n çözümüne imkân sa¤la-
yaca¤›n› iddia etmifltir. Modern mimarinin en önemli temsilcilerinden biri olarak
TELEV‹ZYON kabul edilenT E L ELe
V ‹ ZCorbusier,
YON mimariyi “modern yaflam için makineler”in üretimi ola-
rak görmüfl, dünya çap›nda kasaba ve kentlerin ortak özelli¤i olan ifllevsel ve yük-
sek blok tiplerini savunmufltur (Haralambos ve Holborn, 1995: 908).
1970’li y›llarla birlikte, modern mimarinin temsilleri olan yüksek bloklar göz-
‹NTERNET ‹NTERNET
den düflmeye bafllam›flt›r. Bu durum ayn› zamanda postmodernizmin, mimarl›k
alan›nda kabul görmesi anlam›na gelmektedir. Baz› teorisyenlere göre, modern
mimari, postmodern mimariye yol açm›flt›r. Bu anlamda Harvey (1997: 54), mimar-
l›k alan›nda Charles Jencks’in modernizmin sonunu bildiren ve postmodernizme
geçiflin sembolik tarihini, “Le Corbusier’in ‘modern yaflam makinas›’n›n ödül ka-
zanm›fl bir versiyonu olan St. Louis’deki Pruitt-Igoe toplu konut bloklar›n›n, içinde
yaflayan düflük gelirli insanlar için oturulamaz bir çevre oldu¤u gerekçesiyle dina-
mitle havaya uçuruldu¤u 15 Temmuz 1972 günü saat 15:32” olarak verdi¤ini vur-
gulamaktad›r. (Resim 8.1 ve 8.2).
Resim 8.1
Pruitt-Igoe Toplu
Konutlar›.
Kaynak:
http://vicisitudysord
idez. blogspot.com
8. Ünite - Postmodernizm ve Mekân: David Harvey 183
Resim 8.2
Pruitt-Igoe toplu
konutlar›n›n y›k›lmas›.
Kaynak:
http: //mizzoumag.
missoumag.missuri.edu
Her kentsel çevrenin üzerinden bir silindir gibi geçmesi kader gibi görülen cam gök-
delenler, beton bloklar, çelik kalaslar ve ... her tür romantizmi kitsch gibi gören an-
lay›fl, yerini süslenmifl bloklara, imitasyon ortaça¤ meydanlar›na ya da bal›kç› kasa-
balar›na, siparifl üzerine yap›lm›fl ya da geleneksel konut yap›m›na, yenilenmifl fab-
rika ve ambarlara ve yeniden kullan›ma kazand›r›lm›fl her çevreye b›rak›yordu
(Harvey, 1997: 55).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
184 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Tablo 8.1’de, postmodernizmin moderniteye karfl› bir tepki olarak ortaya ç›k-
mas›na dayal› bir biçimde sunulan karfl›tl›klar, bu tepkinin hangi alanlara iliflkin ol-
du¤unu göstermektedir (Hassan, 1985 aktaran Harvey, 1997: 59).
8. Ünite - Postmodernizm ve Mekân: David Harvey 185
Harvey’e (1993: 55) göre, disiplinler aras› fikir al›fl veriflleri ve karfl›l›kl› etkile-
flim olmas›na ra¤men mimari, felsefe, sosyoloji, co¤rafya, antropoloji gibi farkl› di-
siplinler, postmodernizmi kendi de¤iflkenlerini kullanarak tan›mlamaktad›r. Buna
karfl›n baz› ortak yönleri s›ralaman›n mümkün oldu¤unu belirten Harvey’e (1997)
göre bu ortak yönler;
• Teoriler, meta-anlat›lar, evrensel üsluplar gibi genel geçerlilik iddias› tafl›yan
önermelerin reddedilmesi,
• Dil oyunlar›nda, ilgi kaynaklar›nda ya da bilim insanlar› topluluklar›nda ço-
¤ulculu¤un ve parçalanman›n kabul edilmesi, Harvey’e göre, postmodernist
düflünceyi yayg›n ve derin
• Farkl›l›¤›n ya da baflkal›¤›n ve çeflitlili¤in vurgulanmas›, bir de¤iflim olarak kabul
• Her fleyin geçici oldu¤unun ruhsuzca ve alayc› bir flekilde kabul edilmesidir. edenlerin ortak yan›,
Harvey (1997: 21), postmodernist düflüncenin temel özelliklerinin parçalanma, evrensel iddialara sahip
oldu¤u düflünülen genifl
belirlenemezlik ve bütün evrensel ya da bütüncül (totalizing) söylemlere karfl› du- ölçekli teorik yorumlar›n,
yulan derin bir güvensizlik oldu¤unu belirtmektedir. Bu anlay›fl içerisinde yayg›n baflka bir deyiflle ‘meta-
anlat›lar’›n reddedilmesidir.
ve derin de¤iflimi ifade edenlerin ortak yönü “meta-anlat›lar”› SIRA S‹ZDE
reddetmeleridir. SIRA S‹ZDE
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Frans›z teorisyen Lyotard’›n Postmodern Condititon (1984 ), (Postmodern Du-
rum) adl› kitab›, postmodernizmle ilgili görüfllerini içermektedir. Lyotard, post-en-
düstriyel toplum ve postmodern kültürün 1950’lerin sonundaAMAÇLARIMIZ
geliflmeye bafllad›¤›- AMAÇLARIMIZ
n› ve hem ülkeler aras›nda hem de ülkelerin kendi içinde farkl›l›klar gösterdi¤ini
savunmaktad›r. Bu geliflmeleri teknoloji, bilim ve baz› toplumsal geliflmelerle iliflki
SIRA
K ‹ TS‹ZDE
olarak ele alan Lyotard, özellikle dil ile ilgili de¤iflimlerin önemini Avurgulamakta-
P SIRA
K ‹ TS‹ZDE
A P
d›r. Toplumsal yaflam, “dil oyunlar›” etraf›nda örgütlenmekte ve ‘dil oyunlar›’, top-
lumda insan davran›fllar›n›n meflrulaflt›r›lmas›n› sa¤lamaktad›r.D ÜLyotard,
fi Ü N E L ‹ M toplumsal D Ü fi Ü N E L ‹ M
T E L E V ‹ Z Y O N postmo-
ilerleme ve insan›n özgürleflmesine yönelik gelifltirilen meta-anlat›lar›n, TELEV‹ZYON
dernizmin gelifliyle önemini kaybetti¤ini ve meta anlat›lara flüpheyle bak›lmaya
S O R U S O R U
baflland›¤›n› belirtmektedir (Haralambos ve Holborn, 1995: 908-909).
‹NTERNET ‹NTERNET
Jean-Francois Lyotard’›n postmodernizme iliflkin düflünceleri hakk›nda
D ‹ Kayr›nt›l›
KAT bilgiyi ki- D‹KKAT
tab›n›z›n “Postmodern Sosyal Teori” ünitesinde bulabilirsiniz.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Harvey (1993: 56), Charles Jencks’in postmodern ve geç modern aras›nda
yapt›¤› ayr›m› önemli görmektedir. Postmodernizm asl›nda, “gelenekle yak›n
geçmiflin eklektik bir kar›fl›m›” olarak ortaya ç›kmaktad›r. Bu anlamda postmo-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Harvey, modernizmin, meta-
dernizm, modernizmin devam› olman›n yan› s›ra, modernizmi aflan bir durum anlat›lar›yla, farkl›l›klara,
ayr›m ve ayr›nt›lara dikkat
sergilemektedir: “Postmodernizm kapsam›nda yap›lm›fl en iyi çal›flmalar, ço¤un- göstermemesine karfl›n,
K ‹ süreksizlik
lukla çifte kodlu ve alayc› bir özellik tafl›r; birbiriyle çeliflen ve T A P göste- postmodernizmin,K ‹ ötekilik,
T A P
öznellik, cinsiyet ve
ren çok say›da gelenekten yararlan›r; ço¤ulculu¤u sa¤layan da en baflta bu çeflit- cinsellik, ›rk ve s›n›f,
liliktir” (Harvey, 1993: 56). zamansal ve mekânsal
co¤rafi yerleflime dayal›
Di¤er taraftan geç modernizm ise, toplumsal ideoloji aç›s›ndanT E L Ede¤erlendirildi¤in-
V‹ZYON TELEV‹ZYON
birçok farkl›l›¤› temsil
de, hem pragmatik, hem de teknokratik bir hal almaktad›r ve kuru ya da klifleleflmifl etti¤ini belirtmektedir.
‹NTERNET ‹NTERNET
186 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
bir dili yeniden canland›rma amac›n› tafl›yan 1960’l› y›llardan itibaren, “modernizmin
stilistik düflünce ve de¤erlerini uç noktalara götürmektedir” (Harvey, 1993: 56).
Postmodernizmin farkl›l›k, iletiflim, kültür ve yer konular› üzerinde durmas›,
Harvey taraf›ndan olumlu etkiler olarak kabul edilmektedir. Modernizmin meta-
anlat›lar›, önemli farkl›l›klar› görmezden gelmifl, üzerini örtme e¤ilimi göstererek
ayr›m ve ayr›nt›lara dikkat göstermemifltir. Buna karfl›n postmodernizm, ötekilik,
öznellikte farkl›l›k, cinsiyet ve cinsellik, ›rk ve s›n›f, zamansal ve mekânsal co¤rafi
yerleflmeler ve yerinden kopmalardan kaynaklanan birçok biçimi temsil etmesi
aç›s›ndan önemli hale gelmifltir (Harvey, 1997: 134).
Harvey bu anlamda postmodern düflüncede bir önem görmekte, fakat di¤er ta-
raftan Marxist bak›fl aç›s› çerçevesinde postmodernizmin ciddi güçsüzlükleri oldu-
¤unu ifade etmektedir. Postmodernist teori, modern dünyan›n sorunlar›n› afl›r› vur-
gulamas› ve onun maddi kazan›mlar›n› görmemesi nedeniyle elefltirilmektedir. Bu
durumda en önemlisi, postmodern teorinin, postmoderniteyi kabul eder görün-
mekle birlikte modern dünyan›n zorluklar›n›n üstesinden gelme yollar› önermek-
ten çok onun problemleriyle birleflmektedir (Smelser, 1994: 321). Bu nedenle,
“Postmodernizmin retori¤i tehlikelidir, çünkü ekonomi politi¤in ve küresel iktidar
koflullar›n›n gerçekli¤iyle yüz yüze gelmekten kaç›n›r.” (Harvey, 1997: 138).
Bu sistemin temelinde ulus devlete dayanan bir güç sistemi, Fordist seri üretim
ve kitlesel tüketim ile Keynesci olarak adland›r›lan bir üretim sistemi ve politik sis-
tem yer almaktad›r. Harvey (1993: 57) Keynesci sistemi, “müdahaleci devlet ve ifl-
gücü, sermaye ve ulus devlet içinde yer alan di¤er güçler aras›nda politik denge-
ye dayanan bir sistem” olarak tan›mlamaktad›r. Bu durum, hâkim bir gücün olma-
s› ve oyunun temel kurallar› ile çeliflkilerin ana hatlar›n›n kolay anlafl›labilmesi ne-
deniyle büyük ölçüde “güvenli bir dünya” olarak nitelendirilmektedir:
Bir sanatç› ya da ayd›n›n, siyasî iktidar ve kültürel otoritenin karfl›s›nda yer alarak
ya da iktidar› destekleyerek tav›r almas› mümkündü. Politik iktidara karfl› olanlar,
Berkeley’de konuflma özgürlü¤ü hareketini, ABD kentlerinde ayaklanmalar› ve in-
san haklar› hareketini, Woodstock’› ve Meksiko City, Paris, Prag gibi kentlerde de 68
hareketini bafllatt›lar (Harvey, 1993: 57).
Harvey (1993: 57), 1970’li y›llar›n bafl›nda ortaya ç›kan ekonomik çöküntü ve
sonras›nda gelen 1979-1981 y›llar›ndaki krizin yaratt›¤› bask›lar nedeniyle bütün is-
tikrar ve belirlilik unsurlar›n›n çok çabuk bir biçimde da¤›ld›¤›n› belirtmektedir:
“Berlin Duvar›’n›n y›k›lmas› ve So¤uk Savafl’›n sona ermesi, savafl sonras› dünya-
n›n dayand›¤› temel ilkelerin kesin çöküflünün en belirgin elemanlar›yd›.”
Bu dönemde yaflanan ve insanlar›n üretim ve maddi refaha eriflme araçlar›na
iliflkin konumlar›n› ciddi bir flekilde etkileyen bu de¤iflimleri Harvey (1993: 57) flu
flekilde ifade etmektedir:
• De¤iflen ifl bölümüyle emek sürecindeki yeni parçalanmalar,
• Üretimin Japonya’ya ve yeni sanayileflmekte olan ülkelere kaymas› ba¤la-
m›nda üretim mekân›ndaki co¤rafi kaymalar,
• Enflasyonist bask›lar ve döviz kurundaki oynamalarla paran›n de¤erindeki
h›zl› de¤iflmeler,
• Artan bir h›zla çeflitlilik aray›fllar›.
Bu çeflitlilik aray›fllar›, bir taraftan politik aç›dan feminizm, ekoloji, ›rkç›l›k
aleyhtar› hareketler ve kültürel ba¤›ms›zl›k hareketleri, di¤er taraftan tüketim ka-
l›plar› aç›s›ndan daha rekabetçi hale gelen bir dünyada tüketicilerin tutunabilecek-
leri daha güvenli dallar aray›fl› olarak görülmektedir.
Bu sorunlar, büyümeyi ve kârl›l›¤› sa¤lama amac›yla farkl› yollar›n denenmesi-
ne yol açm›fl, farkl› bir “birikim rejimi”ne, “ürünün üretim ve tüketim aras›ndaki
da¤›l›m›n›n uzun bir vade boyunca istikrar kazanmas›”na imkân sa¤lam›flt›r (Har-
vey, 1997: 143-144). Bu durum, postmodern olarak adland›r›lan kültürel de¤iflim-
lerin baz›lar›n›n üretimine neden olmufl, “toplumsal ve politik düzenleme tarz›n›”
üretmifltir (Haralambos ve Holborn, 1995: 912).
Harvey (1997: 146), savafl sonras› canl›l›k dönemi uygulamalar›yla, günümüz
politik ekonomik uygulamalar› aras›ndaki karfl›tl›klar çerçevesinde, son dönem ta-
rihini Fordizm’den, “esnek” olarak adland›r›lan bir birikim rejimine dönüfl temelin-
de aç›klamay› anlaml› görmektedir.
1945 y›l›ndan sonra kapitalizm kendi yeniden üretiminin temel koflullar›n› sa¤-
lamak amac›yla politik, kurumsal ve toplumsal düzenlemelere ulusal devletler çer-
çevesinde bir çözüm bulmufltur. Devlet yetkilerinin do¤ru biçimlendirilmesi ve
kullan›lmas›, Fordizmin bütünüyle “olgunlaflm›fl ve özgül bir birikim rejimi” olarak
ortaya ç›kmas›n› sa¤lam›fl ve Fordizm, bu niteli¤iyle, 1973 y›l›na kadar uzun bir
canl›l›k döneminin temelini oluflturmufltur (Harvey, 1997: 152). Bu dönem boyun-
ca, geliflmifl kapitalist ülkelerde kapitalizm, yüksek ve nispeten istikrarl› bir ekono-
188 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Esnek istihdam düzenlemeleri kendi bafl›na iflçilerde güçlü bir hoflnutsuzlu¤a yol aç-
maz çünkü esneklik bazen her iki taraf için de avantajl› olabilir. Ama sigorta sahibi ol-
ma, emeklilik haklar›, ücret düzeyleri ve ifl güvencesi bak›m›ndan bak›ld›¤›nda, çal›-
flan halk aç›s›ndan bütünsel etki hiç de olumlu görünmemektedir. (Harvey, 1997: 174)
ZAMAN VE MEKÂN
Harvey’e (1997: 227-229) göre zaman ve mekan, insan var oluflunun temel katego-
rileri aras›nda yer alan önemli iki unsurdur ve fazla tart›fl›lmadan oldu¤u gibi ka-
bul edilmektedir. Modern toplumlarda birçok farkl› zaman kavray›fllar›n› bir arada
görmek mümkündür. Günlük kahvalt›, ifle gitme, kutlamalar, tatiller, aç›l›fllar gibi
tekrarlanan hareketler insanda güven duygusu yaratmaktad›r. Benzer bir flekilde
mekân da zaman gibi do¤al bir olgu olarak ele al›nmakta ve farkl› toplumlar›n ya
da alt gruplar›n farkl› mekân alg›lar› bulunmaktad›r.
Harvey (1997: 230), “zaman ve mekân konusundaki nesnel kavray›fllar›n, zo-
runlu olarak toplumsal yaflam›n yeniden üretimine hizmet eden maddi pratik ve
190 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Tablo 8.2’de yukar›dan afla¤› do¤ru yer alan 3 boyut Henri Lefebvre’in Produc-
tion of Space (1974) (Mekân›n Üretimi) adl› kitab›ndan al›nm›flt›r. Bu çok önemli
çal›flmas›nda Lefebvre (1991), fiziksel, zihinsel ve toplumsal düzeylerde mekân›
8. Ünite - Postmodernizm ve Mekân: David Harvey 191
Lefebvre, mekân›n üretim sürecini nas›l analiz etmektedir? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
2
Lefebvre’in gelifltirdi¤i üç kavramsal düzey birbirlerinden farkl› ancak diyalek-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
tik olarak birbirleriyle iliflkilidir. Lefebvre (1991: 33-39) bu kavramsal üçlüyü flu fle-
kilde aç›klamaktad›r:
1. (Maddi) Mekânsal pratikler (spatial practices): Alg›lanan S O R U mekân içeri- S O R U
sinde, gündelik gerçeklik ile kentsel gerçeklik aras›nda kurulan yak›n bir
iliflkiyi temsil etmektedir. Kentsel gerçeklik, özel hayat, Dçal›flma
‹KKAT
ve bofl za- D‹KKAT
man için oluflturulan yerleri kapsayan a¤lardan oluflmaktad›r.
2. Mekân›n temsilleri (representations of space): Bilim insanlar›, planc›-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
lar, teknokratlar ya da toplum mühendisleri taraf›ndan kavramsallaflt›r›lm›fl
mekân olarak tan›mlanmaktad›r.
3. Temsil mekânlar› (spaces of representation): ‹maj ve sembollerle ilifl-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
kili olarak birlikte yaflayanlar›n, bir arada ikamet edenlerin mekân› olarak
ifade edilmektedir.
K ‹ T A P K ‹ T A P
Mekân›n temsilleri ve temsil mekânlar›n› karfl›laflt›r›n›z. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
3
Harvey (1997: 250) bu flemada, mekânsal prati¤in geleneksel T E L E V ‹ Z Yanlay›fllardan
ON TELEV‹ZYON
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
devral›nan 4 yönünü sunmaktad›r:
1. Ulafl›labilirlik ve mesafelendirme: Mesafe insanlar aras› etkileflimlere bir
taraftan engel olufltururken di¤er taraftan onun karfl›s›ndaS bir O R savunma
U olufl- S O R U
‹ N T E R Nüretim
turmaktad›r. ‹flbölümü, ticaret gibi her tür üretim ve yeniden ET sistemi- ‹NTERNET
ne maliyet yüklemektedir. Toplumsal etkileflimi olanakl› Dk›lacak ‹KKAT
bir flekilde D‹KKAT
mekânsall›¤›n ne ölçüde afl›labildi¤ini göstermektedir.
2. Mekân›n edinim ve kullan›m›: Mekân›n iflgal edilmesinin biçimlerini in-
N N
celemektedir. Bu iflgaller evler, fabrikalar, sokaklar gibiSIRA S‹ZDE
nesneler, arazi kul- SIRA S‹ZDE
Zaman-Mekân S›k›flmas›
Harvey’e (1997: 270) göre, mekân ve zaman›n nesnel niteliklerinde meydana ge-
len baz› devrimci de¤iflimler, bazen çok köklü biçimlerde dünyay› görüfl tarz›n› de-
192 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
edilebilmesi, insanlar›n yeni tarz veya modalar› tüketmek için baflka bir yere gitme-
yi beklemek zorunda kalmayacaklar› ölçüde ola¤anüstü artm›flt›r (Urry, 1999: 294)
Bütün bu yaflananlara ba¤l› olarak yo¤un bir zaman-mekân s›k›flmas› evre-
sinde oldu¤umuzu belirten Harvey (1997: 317), bunun “politik ekonomik uygu-
lamalar, s›n›f güç dengeleri ve kültürel ve toplumsal yaflam üzerinde, insana yö-
nünü flafl›rtan sars›c› bir etki yapt›¤›n›” ifade etmektedir. Fakat bu durum, kapi-
talizmin tarihinde ilk kez görülmemekle birlikte, kapitalizmin daha önceki dö-
nemlerinde yaflanan zaman ve mekân s›k›flmas›, bu zamanki durumdan farkl›
de¤ildir.
Bu anlamda, 19. yüzy›l›n ortalar›ndan itibaren demiryollar›n›n, telgraf›n ve gün-
lük bas›n›n gelifli benzer bir sonuca yol açm›flt›r. Ayn› durum, I. Dünya Savafl› ön-
cesinde yaflanan zor y›llarda “radyonun geliflimi, demiryolu a¤›n›n tamamlanmas›,
büyük kartellerin ortaya ç›k›fl› ve ticaret imparatorluklar›n›n parçalanmas› döne-
minde” yaflanm›flt›r. Harvey (1993: 58) bunun sonucu olarak, toplumsal yaflam›n
zaman-mekân koordinatlar›n›n, sa¤lam bir zemine oturmamas› nedeniyle bireyin
kendini tan›mlad›¤› kimli¤inin kayd›¤›n› ve konumunun da ister istemez de¤iflti¤i-
ni ileri sürmektedir.
Resim 8.4, zaman ve mekân aras›nda- Resim 8.4
ki mesafeye dayal› olarak kurulan iliflki- 1500-1840
Mekân›n zaman
nin tarihsel olarak nas›l bir de¤iflim geçir- taraf›ndan yok
di¤ini göstermektedir. 1500-1840 y›llar› edilmesiyle küçülen
dünya. (Harvey,
aras›nda karayolu ulafl›m›nda atl› araba- 1997: 271).
lar›n ve denizde yelkenlilerin h›z›yla öl-
çülen mesafeler, 1850-1930 y›llar›n› kap- Kaynak:
http://lewishistorical
sayan dönemde buhar gücüyle çal›flan lo- society.com
komotifler ve gemilerin h›z›na göre belir-
lenmeye bafllam›flt›r. 1950’li y›llarda per-
vaneli uçaklar, 1960’larda ise jet yolcu
Best average speed of horse drawn coaches
uçaklar›n›n h›z›, mesafeleri daha da ya- and sailing ships was 10 m.p.h
1850-1930
k›nlaflt›rm›flt›r.
1970’li y›llar›n bafllar›ndan itibaren kul-
lan›lmaya bafllanan uydu iletiflim sistemle-
ri ise zaman› mesafeden ba¤›ms›z hale ge-
tirmifltir (Harvey, 1997: 326). Büyük ve ço- Steam locomotives averaged 65 m.p.h
steam ships averaged 36 m.p.h
kuluslu flirketlerin, dünyan›n birçok nok- 1950 s
Büyük kitlelerin televizyona sahip olmas›, uydu iletiflimiyle bir araya geldi¤inde
herkesin farkl› mekânlardan gelen bir imaj ya¤murunu neredeyse an›nda yaflama-
s›n› olanakl› k›larak dünyan›n mekânlar›n› bir televizyon ekran›ndaki imajlara
indirgemektedir. Olimpiyatlar›, Dünya Kupas›’n›, bir diktatörün düflüflünü, bir po-
litik zirveyi, ölümle sonuçlanan bir trajediyi, bütün dünya [izleyebilmektedir]. (Har-
vey, 1997: 327).
194 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
dirgenmesi gibi, bütün dünyan›n mutfaklar› tek bir mahalde toplanm›fl durumda-
d›r.” (Harvey, 1997: 337). Avrupa ve Amerika’n›n büyük flehirlerinde, dünya ülke-
AMAÇLARIMIZ lerinin mutfaklar›n›n
AMAÇLARIMIZ hemen hepsini görmek mümkündür. Japon suflileri, Ameri-
kan doughnut lar›, Frans›z kruvasan lar› gibi dünyan›n her yerinden yemeklerin
yan› s›ra, her k›tadan dünya müzi¤i, her ülkeden gelen sebze ve meyveler süper-
K ‹ T A P marketlerdeK bulunmaktad›r
‹ T A P (Harvey, 1997: 334-335).
Zaman gittikçe kar›flmaktad›r; insanlar Disneyland’da ‘Eski Dünya’y› ziyaret
edebilmekte ya da Ortaça¤ kalesinde bir hafta sonuna kat›lmak için giyinebilmek-
TELEV‹ZYON tedirler (Haralambos
T E L E V ‹ Z Y O N ve Holborn, 1995: 913). Zamanlar, yerler ve kültürler, gittik-
çe yak›nlaflmakta ve birbirleriyle kar›flmaktad›r. Bu durum, sanat, felsefe ve top-
lumsal düflüncede yans›t›larak “geçicilik, kolaj, parçalanma, da¤›lma” taraf›ndan
simgelenmektedir (Haralambos ve Holborn, 1995: 913).
‹NTERNET ‹NTERNET
Resim 8.5
Paris Disneyland
e¤lence merkezi.
Kaynak:
http://pleasingvacat
ions.com/tag/euro-
disneyland
N N
(kitle turizminin yayg›nlaflmas›, uzakl›k engelinin kalmamas›,SIRA vb.),S‹ZDE
modadaki ve SIRA S‹ZDE
hayat tarzlar›ndaki de¤iflmeler, insanlar›n iflleri, sahip olduklar› de¤erler ve (zaman
ve mekân içinde) baflkalar›yla olan iliflkileri gibi temel önemdeki konularda derin bir
belirsizlik ve kiflisel güvensizlik yaratt›. AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
SONUÇ
Harvey (1993: 58), postmodernizmi “zaman-mekân s›k›flmas› çevresinde ve içinde
kurulan genifl kapsaml› bir önermeler” dizisi olarak tan›mlamaktad›r. Bir taraftan
postmodernizmin sunduklar›n›n, di¤er taraftan da postmodernizme yönelik eleflti-
rilerin çok fazla çeflitlilik göstermesinin, ancak zaman-mekân koordinatlar› de¤iflen
bir dünyada kimlik aray›fl›yla aç›klanabilece¤ini ileri sürmektedir. Bu anlamda
postmodernizmin olumlu ve olumsuz yönlerini birlikte ele almaktad›r.
Harvey’e göre, postmodernizm, özgürlefltirici ve ayn› zamanda yeni fleyleri or-
taya ç›karan bir yöne sahiptir. Bu bak›mdan, eskilerden s›k›lm›fl olanlar›n, yeni aç›-
l›mlar›n yarat›lmas›yla, kendilerini yeni bir imajla yeniden yaratabilme imkân› bul-
du¤unu ifade etmektedir:
Bu aç›dan bak›ld›¤›nda da, “post” (sonra) öneki, neyin “öncesinde” (pre) oldu¤u-
muz gibi bir soruyla u¤raflmam›z› gereksiz k›ld›¤› için yerindedir. Bu aç›dan, realiz-
me geri dönülmesi, metafor alan›ndan uzaklafl›lmas›, reel politika ve ekonomi ile ye-
niden ilgilenilmesi, hofl karfl›lanmas› gerekli fleylerdir. fiimdiden durup da geriye
bakt›¤›mda, postmodernizmin hem çok fley ö¤retti¤ini, hem de geride, ard›ndan yas
tutaca¤›m›z çok fley b›rakt›¤›n› söyleyebilirim.
Harvey (1993: 59), daha özenli bir gelecek kurma amac›yla u¤rafl›rken, bu ders-
lerin üzerinde büyük bir dikkatle durulmas› gerekti¤ine inanmaktad›r.
8. Ünite - Postmodernizm ve Mekân: David Harvey 197
Özet
N
A M A Ç
Harvey’in Postmodernizm çal›flmas›nda öne sür- N
A M A Ç
Harvey’in postmodernizm hakk›ndaki görüflleri-
1 dü¤ü temel tezi betimleyebilmek. 3 ni özetleyebilmek.
Harvey’e göre, 1970’li y›llardan itibaren ekono- Harvey, postmodernizmi farkl› yönleriyle kavra-
mik, politik ve kültürel alanlarda yaflanan önem- ma amac›yla postmodernizmin, modernizmden
li de¤iflimler, bu zamana kadar sahip oldu¤umuz radikal bir kopufl mu, bir üslup mu yoksa dö-
mekân ve zaman› alg›lama biçimlerinin de¤iflimi nemlefltirmeye yak›ndan ba¤l› bir kavram m› ol-
ile yak›ndan iliflkilidir. Harvey, sermaye biriki- du¤unu sorgulamaktad›r. Ayr›ca postmoderniz-
minde yeni esnek bir tarz›n ortaya ç›kmas› ve min meta anlat›lara muhalefet olan susturulmufl
kapitalizmin örgütlenme sürecinde görülen “za- baflka sesler ve dünyalara yönelik ilgisi nedeniy-
man-mekan s›k›flmas›”n›n yeni bir biçimi ile post- le devrimci bir potansiyelinin olup olmad›¤›n› ya
modernist kültürel biçimlerin yükselifli aras›nda da modernizmin ticarilefltirilmifl ve evcillefltiril-
zorunlu bir iliflki oldu¤unu ve bu iliflkiye dair ön- mifl bir versiyonu olabilece¤i ihtimalini ele al-
sel kan›tlar›n sunulabilece¤ini savunmaktad›r. maktad›r. Harvey, postmodernizmi, hem bir us-
N
lüp hem de belli ülkelerde, belli bir süre etkili
Harvey’in Ayd›nlanma düflüncesi ile modernite olan tarihsel bir hareket olarak görmektedir.
A M A Ç
N
A M A Ç
Harvey’in kapitalizmin ekonomik ve politik dö- N
A M A Ç
Harvey’in ‘zaman-mekân s›k›flmas›’ kavram›n›
4 nüflümü hakk›ndaki düflüncelerini de¤erlendi- 5 aç›klayabilmek.
rebilmek. Harvey, mekân ve zaman›n nesnel niteliklerinde
Harvey, 20. yüzy›l›n sonlar›n›n ekonomi politi- meydana gelen de¤iflimlerin, bazen ciddi bir fle-
¤inde yaflanan dönüflümün araflt›r›lmas›nda ka- kilde dünyaya bak›fl biçimimizi de¤ifltirdi¤ini be-
pitalist üretim tarz›n›n temel kurallar›n›n, tarihsel lirtmektedir. Kapitalizmin tarihinde yaflam›n h›z›
co¤rafi geliflme sürecinde biçimlendirici güçler artmakta, mekânsal engeller afl›lmaktad›r. Me-
olarak iflleyiflin de¤iflmeden sürmekte oldu¤unu kân, telekominikasyon arac›l›¤›yla “küresel bir
göstermeyi amaçlamaktad›r. Harvey, sermaye bi- köy”e dönüflmekte, zaman k›salmaktad›r. Bu du-
rikiminin kaç›n›lmaz krizlerinin ekonomide rum zamansal ve mekânsal dünyalar›n s›k›flmas›
önemli de¤iflimlere yol açt›¤›n› belirtmektedir. hissine yol açmaktad›r. H›z kapitalizminin büyü-
Kapitalizmin 1973-1975 y›llar› aras›nda yaflad›¤› mesi, görselleflen medyan›n giderek h›zlanmas›
büyük ölçekli kriz, bir dizi düzenlemeyi gerekli ve parçalanmas› gibi geliflmeleri Harvey, “zaman-
k›lm›fl ve böylece büyümeyi ve kârl›l›¤› sa¤lama mekân s›k›flmas›” kavramsallaflt›rmas›yla ifade
amac›yla farkl› bir birikim rejimine geçilmifltir. etmektedir.
Bu durum, postmodern olarak adland›r›lan bir Turizmin büyük ölçekli geliflimi, h›zl› ve ucuz se-
tak›m kültürel de¤iflimleri ve “toplumsal ve poli- yahat, yayg›n kitle iletiflim sistemleri, insanlar›n
tik düzenleme tarz›n›” üretmifltir. zaman ve mekân alg›lar›n› etkilemifltir. Bu an-
Yeni birikim rejimi olan esnek birikim, Fordizm’in lamda yo¤un bir zaman-mekân s›k›flmas› evre-
kat› özellikleriyle çat›flma iliflkisi içinde emek sü- sinde oldu¤umuzu belirten Harvey bu durumun
reçleri, iflgücü piyasalar›, ürünler ve tüketim ka- politik ekonomik uygulamalar, s›n›f güç denge-
l›plar› aç›s›ndan esnek bir biçime dayanmakta- leri ile kültürel ve toplumsal yaflam üzerinde sar-
d›r. Yeni üretim sektörlerinin, finans hizmetlerin- s›c› bir etkiye sahip oldu¤unu ileri sürmektedir.
de yeni yöntemlerin ve yeni piyasalar›n ortaya Harvey, kapitalizmin dinami¤inin tam merkezin-
ç›kmas› ve ticari, teknolojik ve örgütsel yenilikle- de yer alan mekân›n, zaman arac›l›¤›yla yok edil-
rin temposunun büyük ölçüde h›zlanm›fl olmas›, mesinin, günlük yeniden üretime giren meta bi-
esnek birikim rejiminin temel özellikleri aras›nda leflimini köklü bir flekilde de¤ifltirdi¤ini, zaman-
yer almaktad›r. lar, yerler ve kültürlerin, gittikçe yak›nlaflt›¤›n› ve
Ekonomide yaflanan bu de¤iflimler ayn› zaman- birbirleriyle kar›flt›¤›n› ifade etmektedir.
da kültürel, politik ve toplumsal de¤iflimlerin de
temelini oluflturmaktad›r. Kapitalizm tüketimi art-
t›rmak amac›yla bir bofl zaman endüstrisi yarat-
m›fl, bu alanda yeni hizmetler ve yeni ürünler
sunmufl ve sürekli yenilenerek kâr elde edilebi-
len bilgisayar, müzik, giyim, gibi alanlarda h›zl›
de¤iflimlere olanak sa¤lam›flt›r. Harvey’e göre,
ekonomi alan›nda görülen de¤iflimler, politik ve
toplumsal hareketlerin geliflimini de etkilemifltir.
Kapitalist sisteme muhalefet oluflturan kaynaklar
olarak toplumsal s›n›fla iliflkili konular ve iflçi ha-
reketi önemini kaybetmifl, politik muhalefet, özel
konu veya gruplar› temsil eden çeflitli hareketle-
re da¤›lm›flt›r. Sermaye birikim sürecinde yafla-
nan bu de¤iflimler, postmodern düflüncenin te-
melini oluflturmaktad›r.
8. Ünite - Postmodernizm ve Mekân: David Harvey 199
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi Harvey’e göre kapitalist üre- 6. Afla¤›dakilerden hangisi gösterim mekânlar› ile me-
tim tarz›n›n, postmodern ça¤da kaybolmayan özellik- kân›n üretimi iliflkisini gösteren alanlardan biridir?
lerinden biri de¤ildir? a. Hayali peyzajlar
a. Ekonomik büyümeye dayal› olmas› b. Duvar yaz›lar›
b. Teknolojik ve örgütsel anlamda dinamik olmas› c. ‹letiflim sistemleri
c. Örgütlü iflin her zaman yeni yollar›n› üretmesi d. Zihinsel haritalar
d. Üretim sürecinde emek üzerindeki kontrolünü e. Kentsel hiyerarfliler
sürdürmesi
e. Yarat›c›l›k ve geliflmede çok geride kalmas› 7. Afla¤›dakilerden hangisi Harvey’e göre postmoder-
nizmin temsil etti¤i alanlardan biri de¤ildir?
2. Afla¤›dakilerden hangisi modernizmin özelliklerin- a. Ötekilik
den biridir? b. Nesnellik
a. Da¤›lma c. Farkl›l›k
b. Anarfli d. Cinsiyet
c. Retorik e. Öznellik
d. Metafizik
e. ‹roni 8. Afla¤›dakilerden hangisi postmodernizmin özellikle-
rinden biridir
3. Afla¤›dakilerden hangisi Harvey’in sundu¤u mekân- a. Hakimiyet
sal pratiklerin bir yönü de¤ildir? b. Merkezlenme
a. Ulafl›labilirlik ve mesafe c. Belirsizlik
b. Mekân›n edinimi ve kullan›m› d. Semantik
c. Mekân›n da¤›lmas› e. Romantizm
d. Mekân›n kontrol edilmesi
e. Mekân›n üretimi 9. Afla¤›dakilerden hangisi Lefebvre’in gelifltirdi¤i kav-
ramsal üç düzeyden biridir?
4. Afla¤›dakilerden hangisi ‘postmodernizm’ teriminin a. Mekân›n hakimiyeti
ilk kez kullan›ld›¤› aland›r? b. Mekân-zaman iliflkisi
a. Ekonomi c. Mekânsal süreçler
b. Mimarl›k d. Mekân›n temsilleri
c. Siyaset e. Mekânsal gerçeklik
d. Sanat
e. Kültür 10. Afla¤›dakilerden hangisi mimariyi “modern yaflam
makinas›” olarak tan›mlayan mimard›r?
5. Afla¤›dakilerden hangisi Ayd›nlanma düflünürlerinin a. F. Jameson
hedeflerinden biri de¤ildir? b. D. Harvey
a. ‹nsanl›¤›n özgürleflmesi c. J.F. Lyotard
b. Evrensel ahlak ve hukukun gelifltirilmesi d. C. Jencks
c. Günlük yaflam›n zenginleflmesi e. Le Corbusier
d. Bilginin tekel alt›na al›nmas›
e. Nesnel bilimin gelifltirilmesi
200 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
S›ra Sizde 2
Lefebvre (1976: 21), mekân ve üretim iliflkilerinin yeni-
den üretimi aras›nda kurulan iliflki çerçevesinde kapi-
talizmin, “mekân› iflgal ederek ve mekânlar üreterek”
kendi iç çeliflkilerinin üstesinden geldi¤ini vurgula-
maktad›r. Lefebvre’in (1991: 26-33) oluflturdu¤u me-
kân kuram›n›n temeli, “(toplumsal) mekân› (toplum-
sal) bir ürün” olarak ele almas›na dayanmaktad›r. Bu
anlamda, her toplum ve buna ba¤l› olarak her üretim
biçimi kendi mekân›n› üretmektedir. Mekân›n toplum-
sal olarak infla süreci, üretim biçiminin mekânsal ola-
rak örgütlenme sürecini de içermektedir. Böylece top-
lumsal mekânda, yeniden üretimin toplumsal iliflkileri
ile üretim iliflkileri ve onlar›n temsilleri yer almaktad›r.
Bu nedenle Lefebvre, çal›flma nesnesi olarak mekân›n
kendisini de¤il, mekân›n üretim sürecini ele almakta-
d›r. Kapitalist iliflkilerin çözümlenmesi için toplumsal
mekân›n üretim sürecinin araflt›r›lmas› gerekti¤ini be-
lirtmektedir.
8. Ünite - Postmodernizm ve Mekân: David Harvey 201
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
S›ra Sizde 3 Berbero¤lu, Berch (2009). “Harvey ve Callinicos Post-
Mekân›n temsilleri, zihinsel haritalar, fiziksel ölçümler modernizm ve Elefltirisi”, Klasik ve Ça¤dafl Sosyal
gibi toplumsal ve politik hayat›n soyut bir parças›n› ifa- Teoriye Girifl: Elefltirel Bir Perspektif. Çev. Can
de etmektedir. Buna karfl›n temsili mekânlar, ev, mey- Cemgil, ‹stanbul: Bilgi Üniversitesi Yay›nlar›.
dan, kilise, mezarl›k gibi duygu yüklü merkezler anla- Berman, Marshall (1994). Kat› Olan Her fiey
m›nda canl›, yaflayan mekânlar› içermektedir. Buharlafl›yor. Çev. Ü. Altu¤ ve B. Peker, ‹stanbul:
‹letiflim Yay›nlar›.
S›ra Sizde 4 Bernstein, R. J. (1985). (Ed.) Habermas and Moder-
Harvey, postmodern kültürel nesnelerin, tasarlanma nity. Oxford: Polity Press.
süreçlerindeki eklektizm ve konular›n›n anarflisi bak›- Dicken, Peter (1986). Global Shift: Industrial Change
m›ndan çok fazla çeflitlilik gösterdi¤ini belirtmektedir. in a Turbulent World. London: Harper and Row.
Zaman-mekân s›k›flmas› temalar›n›n, postmodern ya- Giddens, Anthony (1994). Modernli¤in Sonuçlar›.
p›tlarda nas›l temsil edildi¤ini aç›klamak amac›yla sina- Yay. Haz. T. Birkan, ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›.
ma örne¤i üzerinde durmaktad›r. Harvey (1997: 342), Habermas, Jürgen (1983). “Modernity: An Incomplete
“sineman›n (foto¤rafla birlikte) kültürel modernizmin Project”, The Anti-aesthetic: Essays on
ilk büyük at›l›m› ba¤lam›nda ortaya ç›km›fl bir sanat tü- Postmodern Culture. H. Foster (Ed.), translated
rü olmas›” nedeniyle böyle bir seçim yapt›¤›n› ifada et- by. Seyla Benhabib, Port Townsend, Washington:
mektedir. Bütün sanat türleri aras›nda sineman›n, za- Bay Press.
man ve mekân temalar›n› iç içe geçmifl biçimde ele al- Hall, S. and Gieben, B. (1996). (Ed.) Formations of
ma aç›s›ndan en güçlü kapasiteye sahip oldu¤unu, bu Modernity. Cambridge: Polity Press in association
nedenle ö¤retici bir de¤er tafl›d›¤›n› ileri sürmektedir. with The Open University, pp. 1-16.
Bu amaca yönelik olarak Harvey (1997: 343), postmo- Haralambos, M. and Holborn, M. (1995). Sociology:
dernizmin özelliklerinin örneklerini sunana ve “zama- Themes and Perspectives. London: Harper
na ve mekân›n kavramlaflt›r›lmas›na ve anlamlar›na özel Collins.
bir ilgi” gösteren Blade Runner (B›çak S›rt›) ve Himmel Harvey, David (1969). Explanation in Geography.
über Berlin (Berlin Üzerinde Gökyüzü) adl› iki filmi London: Edward Arnold.
çözümlemektedir. Harvey, David (1973). Social Justice and the City.
Oxford: Basil Blackwell.
S›ra Sizde 5
Harvey, David (1978). “The Geography of Capitalist
Harvey’e göre, 1960’l› y›llardan itibaren yaflanmakta
Accumulation: Reconstruction of the Marxian
olan zaman-mekân s›k›flmas› ve ona efllik eden afl›r› ge-
Theory”, Radical Geography: Alternative
lip geçicilik ve parçalanma sonucunda ekonomik, poli-
Viewpoints on Contemporary Social Issues. R.
tik ve kültürel tepkiler ortaya ç›kmaktad›r. Bu tepkiler,
Peet, (Ed.), pp. 263-292.
daha öncekilerden önemli ölçüde farkl›l›k göstermekte-
Harvey, David (1982). The Limits to Capital. Oxford:
dir. Harvey’e (1997: 383-384) göre, bu tepkilerden ilki,
Blackwell.
“yorgun, bitkin, her fleyden usanm›fl bir sessizli¤e çekil-
Harvey, David (1985a). The Urbanisation of Capital.
mek ve her fleyin ne kadar engin, kavranamaz ve birey-
Baltimore: Johns Hopkins University Press.
sel ya da kolektif kontrolün d›fl›nda oldu¤u” duygusu-
Harvey, David (1985b). “The Geopolitics of Capitalism”
na boyun e¤mektir. ‹kincisi, dünyan›n karmafl›kl›¤›n›n
Gregory, D. and Urry, J.(Ed.), Social Relations and
yads›nmas› ve basit retorik önermeler arac›l›¤›yla temsil
Spatial Structures, London: Macmillan, pp. 128-
edilmesidir. Bir di¤er tepki biçimi, politik ve ekonomik
163.
bak›mdan ara bir yer bularak bir taraftan meta-anlat›la-
Harvey, David (1993.) “Postmodernizme Bir Bak›fl”,
r› reddetme, di¤er taraftan ise s›n›rl› mücadelenin müm-
Birikim Dergisi. May›s, Say› 49, ‹stanbul: Birikim
kün oldu¤unu savunan tavr›n benimsenmesidir. Sonun-
Yay›nlar›, s.55-59.
cu tepki biçimi ise zaman-mekan s›k›flmas›n› yans›tacak
Harvey, David (1997). Postmodernli¤in Durumu.
ve denetim alt›na alacak bir dil ve imgeler bütününün
‹stanbul: Metis Yay›nlar›.
infla edilmesidir.
202 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
Sözlük
A Ç
A¤ toplumu: A¤lar oluflturma mant›¤› etraf›nda merkezsiz, Çifte yorumsama: Toplumbilimin mant›ksal bak›mdan zo-
hiyerarfli içermeyen, yatay iliflkilerin hakim oldu¤u bir runlu bir parças› olarakmeslekten olayan yap›lar›n olufl-
toplumsal örgütlenme biçimi. turdu¤u anlaml› toplumsal dünya ile sosyologlar taraf›n-
Alan: Toplumsal mücadelelerin sürdü¤ü fiziksel olmayan dan ileri sürülen kavramlar›n anlam çerçevesi bak›m›n-
mekan. dan birbiri ile örtüflmesi.
Amaçsal-rasyonel eylem: Habermas’›n çal›flmalar›nda bafla-
r›ya yönlenmifl, “kat›lan aktörlerin eylem planlar›n›n ben- D
merkezci ego hesaplar› üzerinden” koordine edildi¤i bir Doxa: Bir alan›n sorgulanmamas› durumu veya o alana gir-
eylem tipidir (Habermas, 1981: 305). Habermas amaç- mek için uyulmas› gereken ve sorgulanmayan kurallar›n
sal-rasyonel eylemi her ikisi de kat›lan aktörlerin eylem tümü.
planlar›n›n benmerkezci ego hesaplar› üzerinden koor- Düflünümsel modernleflme: Modernitenin öngörülemeyen
dine edildi¤i araçsal eylem ve stratejik eylem olmak üze- sonuçlar›ndan kaynaklanan belirsizlik sebebiyle toplumun
re iki alt eylem tipi alt›nda inceler. Araçsal eylem tek ak- kendi kendisiyle karfl› karfl›ya gelmesi, yüzleflmesi.
törlü stratejik eylem ise en az iki ve daha çok aktör ara- Düflünümsellik: Araflt›rmac›n›n inceledi¤i olay ya da olguyla
s›nda geçen bir eylem tipidir. Tek aktörlü araçsal eylem- ilgili olarak her türlü etkeni gözden geçirmesi, yap› ve bi-
de kifli kendisini çevreleyen do¤al dünyay› manipüle et- rey aras›ndaki karfl›l›kl›l›¤› hesaba katmas› ve çal›flmas›-
mekle ilgilidir, yani do¤al dünyadaki nesnelere karfl› n›n her aflamas›n› sürekli geri dönüfller yaparak s›namas›.
araçsal bir tutuma sahiptir. ‹ki veya daha çok kifliyi kap-
sayan stratejik eylemde ise kifli veya kifliler baflkalar›na E
karfl› araçsal bir tutuma sahiptir, yani baflkalar›na nesne- Ekonomik sermaye: Sahip olunan tüm maddi kaynaklar.
lermifl gibi davranarak baz› fleyleri kontrol etmeye ve Enformasyonel toplum: Enformasyon üretimi, ifllenmesi ve
manipüle etmeye çal›fl›r (Edgar, 2006: 73, 144). aktar›m›n›n ortaya ç›kan yeni teknolojik koflullar ile bir-
Anamorfoz: Önceden analiz etmek için zor, tutars›z veya di- likte üretkenli¤in ve gücün temel kayna¤› haline geldi-
rençli gözüken fleylere anlam kazand›ran geriye do¤ru ¤i, özgül bir toplumsal örgütlenme biçimi.
bir göz at›flt›r. Bir baflka deyiflle anamorfoz, görme du-
yusuyla dolays›z olarak alg›lanamayan, belirli bir biçime F
sahip de¤ilmifl gibi görünen nesnelerin özel bir bak›fl Fantezi: Fantezi bizim gerçeklik olarak adland›rd›¤›m›z fleyi
aç›s›ndan alg›lanabilir olmas› anlam›na gelir. Araçsal ey- kuran ve Arzu’nun s›n›r hatlar›n› belirleyen fleydir. Bir
lem bkz. Amaçsal-rasyonel eylem. yandan bizi Gerçek’ten korurken bir yandan da Gerçe¤i
Araçsal rasyonalite: Bir amaca ulaflmada en uygun araçlar›n iletme görevi görür.
ak›lc› seçimi olarak tan›mlanmaktad›r. Araçsal rasyonalite- Fundamentalizm: Kiflisel davran›fl›n ve toplumun kurumla-
de amaçlardan çok araçlar›n rasyonelli¤i söz konusudur. r›n›n kayna¤› olarak, tanr› ile toplum aras›nda arac›l›k
Ayd›nlanma: 18. yüzy›lda Avrupa’da ortaya ç›kan, gelenek- eden belirli otoritenin varl›¤›n› kabul eden kolektif kim-
ten kopmay› ve toplumsal yaflam›n rasyonel temeller lik inflas›.
üzerinde kurulmas›n› hedefleyen laik bir hareket.
G
B Gerçek: Zizek’in bütün yaz›lar›n›n etraf›nda döndü¤ü temel
Bilimcilik (scientism): Do¤a bilimlerinin bilgi kaynaklar›n- sorunsal konu olarak gerçek yaln›zca gerçekli¤in z›tl›¤a
dan salt birini de¤il fakat tek bilgi kayna¤›n› temsil etti- dayal›- fark› olarak var olur ve dilin s›n›rlar›na iflaret eder.
¤ini ve dolay›s›yla tüm geçerli bilgi iddialar›n›n do¤a bi- Gerçek üzerine düflünme yollar› onunla do¤rudan de¤il,
limlerinde bulunan araflt›rma yöntemlerine uymak zo- yaln›zca kendi bafl›na var olmayan ancak bir dizi etkiyle
runda oldu¤u yönündeki yayg›n kan›. ama her zaman çarp›t›lm›fl, yer de¤ifltirmeye u¤rat›lm›fl
Bölgeselleflme: Bölgelerin yerellikler içinde ya da aras›nda bir biçimde mevcut olan bir neden olarak iliflkilenir.
zaman-uzam bak›m›ndan ayr›flmas›.
204 Sosyolojide Yak›n Dönem Geliflmeler
J
Jouissance (Keyif): Jouissance Lacan’›n Freud’un “haz ilke-
O-Ö
Ontolojik güvenlik: Birçok insan›n, kendi öz-kimliklerinin
si” kavram›n›n ötesine yerlefltirdi¤i bir kavramd›r. Fre-
devaml›l›¤›nda ve etraftaki toplumsal ve maddi ortamla-
ud’da haz bedensel ya da ruhsal bir gerilimin boflalma-
r›n sabitli¤inde hissetti¤i güvenlik. (Ontolojik güvenlik ve
s›ndan ibarettir. Bir baflka deyiflle haz, bir tatmin ve ra-
rutin birbiri ile ilgili olarak al›flkanl›k özelli¤i sergiler. Bu
hatlama duygusuyla birlikte an›l›r. Buna karfl›n jouissan-
tür rutinliklerin kesintiye u¤ramas› kayg›lar›n artmas› an-
ce basit bir tatminin ötesinde, bir ‘dürtü tatmini’dir; do-
lam›na gelir ve kiflili¤inin sa¤lam olarak kurulmufl olan
lay›s›yla olanaks›zd›r.
yönleri ise parçalan›r, bozulur. Bu nedenle rutine ba¤l›l›k