You are on page 1of 370

BİRAZ

HİKAYE
BİRAZ
MASAL
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Yayına Hazırlayanlar

BUKET YAŞAR

Tufan YAŞAR
Her türlü yayın hakları Fikir ve Sanat Eserleri
Yasası gereğince YAŞAR YAYINCILIK'a aittir.
Kısmen de olsa çoğaltılamaz.

Dizgi :Yasar Yayıncılık Dizgi Servisi


Baskı : Ankara- 2008
Teknik Tasarım : Buket YAŞAR

ADRES : Kazım Karabekir Caddesi Altuntop


İshanı No:87/24 İskitler-ANKARA
TELEFON : 0 312 384 68 65- 0 312 384 02 28
WEB : www.yasaryayinlari.com
E-MAİL : yasaryayinlari@hotmail.com
İ Ç İ N D E K İ L E R

1. Ördek Yavrusu.

2. Kraliçe Arı 18

3. Eski Anahtar 40

4. Çiçek Kız 58

5. Kedi ile Fare 78

6. Sihirli Çeşme 92

7. Fareli Köyün Kavalcısı 121

8. Akıllı Köylü 141


9. Sihirli Fasulyeler 152

10. Kayıp Prenses 168

1 1 . Aslan ile Fare 197

12. Büyülü Elmalar 200

13. Orman Perisinin Gülleri 218

14. üç Dilek 227

15. Tembel Tavşan 241

16. Sivrisinek ile Aslan 248

17. Uyuyan Güzel 253


18. Meşe ile Saz 264

19. Agustosböcegi ile Karınca 269

20. Bülbül ile Atmaca 272

21. Kal Kedisi 275

22. Şehir Faresi ile Tarla Faresi 291

23. Altın Saçlı Kız 297

24. Çam Ağacı 314

25. Büyülü Tavuk 343


BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

ÖRDEK YAVRUSU

Anne ördek, güzel bir günün


başlangıcında çok mutluydu. Çünkü o gün
kuluçkada beklediği yumurtalardan
yavruları çıkacaktı.

Biri dışında bütün yumurtalar çatlamış


ve yavrular çıkmıştı. Anne ördek,
çatlamayan yumurtanın başında uzun süre
bekledi. Sonunda son yumurta da çatlamış
ve içindeki yavru çıkmıştı.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Fakat bu yavru, öteki yavrulara hiç mi


hiç benzemiyordu. Çok çirkindi. Anne
ördek, öteki yavruları sevecenlikle
kucakladı, ama onu orada yalnız bıraktı.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Öteki kardeşleri çirkin olduğu için onu


oyunlarına almadılar, onunla dalga
geçtiler. Anne ördek de onu hiç sevmedi.

Çok yanlış olan bu davranış, zavallı


çirkin ördek yavrusunu çok üzdü. Bir sabah
annesi ve kardeşleri uyanmadan evden
kaçtı.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
Bir süre, çevresini inceleyerek dolaştı.
Birçok çeşit kuş gördü. Fakat bu kuşların hiç
biri kendisi gibi çirkin değildi.

Daha sonra göle ulaştı ve yaban


ördeklerini izlemeye başladı. İşte, tam bu
sırada, bir avcının silâhından çıkan
kurşunlarla yerinden sıçradı. Ölen yaban
ördeklerini görünce çok üzüldü. Avcının
kendisini de öldürmemesi için sazların içine
saklandı.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Bu arada avcının köpeği çirkin ördek


yavrusunun bulunduğu yere geldi. Ördeğin
çirkinliği köpeği korkuttu. Köpek hızla
oradan uzaklaştı.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Çirkin ördek yavrusu, bu olaya çok


üzüldü. Kendi kendine, "Eminim bir gün
mutlaka bana benzeyen birileriyle
karşılaşacağım ve onlar beni çok
sevecekler" diye düşündü.

Çirkin ördek yavrusu, birkaç gün


boyunca kendine benzer birilerini bulmak
için yürüdü. Sonunda çok yoruldu ve acıktı.
Soğuktan da tir tir titremeye başladı.

t 12
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Onu, bu haldeyken ormana odun


kesmeye gelen bir oduncunun çocukları
buldular. Çocuklar, hemen ördeği alıp
evlerine götürdüler. Onun karnını güzelce
doyurdular ve onu sobanın yanında ısıttılar.

Çocuklar, çirkin ördek yavrusunu çok


sevdiler. Onunla oyunlar oynadılar. Ama
evin kedisi Tekir, onu hiç sevmedi.
Çocuklar hep onunla ilgilendikleri için de
onu çok kıskandı. Bir plân yapıp onu evden
kovdurmaya karar verdi.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Yaramaz kedi Tekir, evde kimsenin


olmadığı bir anda bir kova dolusu sütü
yere döktü. Oduncu, karısı ve çocuklar eve
döndüklerinde herkes sütü çirkin ördek
yavrusunun döktüğünü zannetti.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Bunun üzerine oduncunun karısı, çirkin


ördek yavrusunu evden kovdu. Çocuklar
annelerine çok yalvardılar. Fakat onu bu
fikrinden vazgeçiremediler.

Çirkin ördek yavrusu, yine dışarıda,


ormanda yaşamaya başladı.

Çirkin ördek yavrusu, kendisini


sevebilecek birilerini ararken bir göl kıyısına
ulaştı. Gölde çeşit çeşit kuş vardı. Ama
kuşlardan bir çeşidi onun dikkatini çekti. O
kuğuydu.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Çirkin ördek yavrusu, uzun uzun


göldeki kuğuları seyretti. Onların bembeyaz
tüyleri ve incecik boyunları onu büyüledi.

Daha sonra su içmek için göle eğildi.


Eğilince, suda gördüğü görüntüsü onu çok
şaşırttı. Çünkü onunda bembeyaz tüyleri,
incecik bir boynu vardı. Yani, o da bir
kuğuydu.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Bir kuğu yavrusu olduğu için, ördek


yavrularına benzemediğini anladı.

Yüzerek hemen öteki kuğuların yanına


gitti ve onlarla yaşamaya başladı.
Ömrü boyunca herkes tarafından
beğenildi ve çok mutlu oldu.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

KRALİÇE ARI

Uzun yıllar önce, uzaktaki ülkelerden


birinde, üç erkek kardeş yaşardı. En büyük
kardeş ve ortanca kardeş hayvanlara hiç
acımazlardı. Hayvanları çok seven Mey
isimli küçük kardeşlerini de pek
sevmezlerdi.

Bu üç kardeş, bir gün kırlarda


dolaşmaya gittiler. Önce bir karınca yuvası
gördüler.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Büyük ve ortanca kardeşler, hemen


yuvaya çubuk sokup karıncaları rahatsız
etmeye başladılar.

Mey, büyük kardeşlerine engel oldu.


Onlara:

— Yaptığınızdan utanmalısınız. Bu
zavallı hayvanları rahat bırakın, dedi.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Bunun üzerine kardeşler, karıncaları


orada bırakıp yollarına devam ettiler. Az
sonra bir göl kıyısına ulaştılar. Göldeki
ördekler, büyük ve ortanca kardeşlerin
dikkatini çekti. Birbirlerine birkaç ördek
yakalayıp pişirmelerinin çok güzel
olacağını söylediler.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Bunu duyan Mey, ağabeylerine


bağırmaya başladı:

Onlara ördekleri rahat bırakmalarını


söyledi. Daha sonra ördekleri korkuttu ve
oradan uzaklaşmalarını sağladı. Böylece
ağabeyleri hiç ördek yakalayamadı.

Üçkardeş, göl kıyısından ayrıldılar.


Kırlarda dolaşmaya devam ettiler.

Bir süre sonra büyük bir arı kovanı


gördüler.

Büyük ve ortanca kardeşler, kovanın


altında büyük bir ateş yakmayı, böylece
arıları dumanla boğup öldürmeyi ve
kovandaki balı yemeyi önerdiler.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
Mey yine kardeşlerine karşı çıktı.
Onlara bunun çok yanlış bir davranış
olduğunu söyledi. Bunun üzerine büyük ve
ortanca kardeşler bu fikirlerinden
vazgeçtiler. Böylece yüzlerce arının hayatı
kurtuldu.

Kardeşler yürümeye devam ettiler. Bir


süre sonra ağaçlar arasında bir şato
gördüler. Çok acıktıkları için, oraya
gitmeye karar verdiler.

Kapıyı çaldılar. Kapıyı aksakallı yaşlı


bir adam açtı. Adam onları içeri aldı.
Kardeşler çok acıktıklarını söyleyince de
onları çok güzel yemeklerin olduğu bir
sofraya götürdü.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Üçkardeş masadaki yemeklerin


hepsini bitirdiler. Adam daha sonra onları
yatacakları yere götürdü.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Kardeşler o gece çok güzel uyudular.


Sabah olunca, yaşlı adam onları bir
masanın etrafında topladı ve onlara:

— Bakın çocuklar. Bu ülkenin prensesi


üzerinde kara bir büyü var. Bu büyünün
bozulabilmesi için yapılacak üç şey var.
Ben bunları biliyorum. Eğer içinizden biri bu
üç şeyi yapabilirse, büyü bozulur. Böylece,
o kişi prensesle evlenebilir. Fakat
başaramazsa taşa dönüşür dedi.

Bunun üzerine en büyük kardeş, yaşlı


adama yapılması gereken ilk şeyi sordu.

Yaşlı adam yanıtladı:

— Önce, ormandaki çalılar arasında


saklanmış, prensese ait olan üç inciyi
bulup getirmelisin.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Büyük kardeş, hemen yola koyuldu.


Fakat yalnızca bir inci bulabildi. Şatoya
döner dönmez taşa dönüştü.

Ertesi gün, incileri aramaya ortanca


kardeş gitti. O ise ancak iki inci bulabildi.
Saraya dönünce de, en büyük kardeş gibi
taşa dönüştü.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Sonunda sıra Mey'e geldi. Ormanda


uzun süre incileri aradı. İki tanesini
bulabildi. Fakat üçüncüyü bir türlü
bulamadı. Bunun üzerine, umutsuzluğa
kapılıp ağlamaya başladı.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYF BİRAZ MASAL

Mey'in hıçkırık seslerini duyan


karıncalar, onun yardımına koştular ve çok
geçmeden üçüncü inciyi buldular. Böylece
onlar da Mey'in hayatını kurtardılar.

Mey, hemen şatoya döndü. Yaşlı


adama yapılması gereken ikinci şeyi sordu.
Adam yanıtladı.

— Şimdi de gölün dibinde saklı olan,


prensesin uyuduğu odanın anahtarını
getirmelisin.

Mey. Hemen yola koyuldu. Çok


geçmeden göle ulaştı.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Gölde, hayatlarını kurtardığı ördekleri


gördü. Onlardan yardım istedi.

Ördekler hemen gölün dibindeki


anahtarı buldular ve Mey'e verdiler.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Mey, anahtarla şatoya döndü ve yaşlı


adama yapılması gereken üçüncü şeyi
sordu. Bunun üzerine adam, yanına Mey'i
de alarak prensesin bulunduğu saraya
doğru yola çıktı. Uzun bir yolculuktan sonra
saraya ulaştılar.

Birlikte prensesin uyuduğu odaya


gittiler. Odada beş ayrı yatakta birbirlerine
tıpatıp benzeyen beş kız yatıyordu. Yaşlı
adam Mey'e:

— Yapılması gereken üçüncü şey, bu


kızların hangisinin prenses olduğunu
bulmak. Prensesin diğerlerinden tek farkı
yatmadan önce bal yemesi.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Bunun üzerine Mey, hayatlarını


kurtardığı arılardan yardım istemeye karar
verdi ve doğruca kovanın yolunu tuttu.
Kovana ulaşınca kraliçe arıya her şeyi
anlattı ve ondan kendisine yardım etmesini
istedi.

Kraliçe arı bunu hemen kabul etti.


Bunun üzerine birlikte saraya gittiler.
Prensesin odasına çıktılar.

Kraliçe arı, odadaki beş kızın hepsinin de


dudaklarını kokladı. Sonunda hangisinin
yatmadan önce bal yediğini buldu.

Üçüncü şartı da yerine getiren Mey,


prensesle evlenmeye hak kazandı. Bu
arada büyü bozulduğu için kardeşleri de
eski hallerine döndüler.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Prensesle Mey'in düğünleri çok güzel


oldu.

Her ikisi de ömürleri boyunca


hayvanlara hep iyi davrandılar ve çok
mutlu oldular.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

ESKİ ANAHTAR

Bir zamanlar, çok uzaklaraaki bir


ülkede bir köy vardı. Bu köyde Mehmet
isimli yakışıklı mı yakışıklı, akıllı mı akıllı bir
genç yaşardı.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

O sene köyde kıtlık oldu. Mehmet ve


ailesi çok zor günler geçirdiler. Ailesinin bu
durumuna dayanamayan Mehmet, şehre
gidip para kazanmaya karar verdi.

Az gitti, uz gitti, dere tepe düz gitti ve


sonunda şehre ulaştı. Mehmet'in şehirde
hiç tanıdığı yoktu. Bu nedenle sığınacak bir
yer aradı. Sonunda eski bir ev harabesi
buldu. Geceyi orada geçirmeye karar
verdi.

Tam uyumaya hazırlanırken omzunda


bir el hissetti. Dönüp baktı. Karşısında
aksakallı, yaşlı bir ihtiyar görünce önce
biraz korktu. İhtiyar, Mehmet'e kendisini
takip etmesini söyledi. Mehmet'in korkusu
artık dağıldığından yaşlı adamı izledi.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Adam, harabelerin alt tarafına doğru


inen bir merdivenden indi ve bir odaya
girdi. Oda çok güzeldi. İçerde üstü yemek
dolu bir masa ve hizmet eden bir de
garson vardı.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Sabah olup da uyanınca Mehmet,


yaşlı adamı yine karşısında gördü. Adam,
Mehmet'e:

— Şimdiye dek gördüğüm en yürekli


gençsin sen. Bu güne dek hiç kimse
cesaret edip de buraya dek gelmemişti.
Eğer üç gün boyunca ne olursa olsun bu
odada kalmayı başarırsan bu ülkenin
prensesini kurtarırsın, dedi ve göz açıp
kapayıncaya kadar ortalıktan kayboldu.

Mehmet, önce olanlara bir anlam


veremedi.

Daha sonra ihtiyarın sözünü


dinlemeye karar verdi ve beklemeye
koyuldu. Gece yarısına kadar her şey
normaldi.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Mehmet de yemeğini bitirdi, yatağa


yatmak üzereydi ki, işte tam bu sırada
kapıdan içeri üç tane güçlü kuvvetli adam
girdi. Mehmet, daha ne olduğunu
anlayamadan adamlar onu dövmeye
başladılar.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Mehmet, sabaha dek adamlardan


dayak yedi. Sabah olduğunda adamlar
gittiler. Mehmet kendini toparladı ve
yaralarını iyileştirdi.

Gece yarısı olduğunda adamlar yine


geldiler. Bir kez daha Mehmet'i evire çevire
dövüp gittiler. Sabah olduğunda Mehmet
yine yaralarını iyileştirdi ve beklemeye
koyuldu.

Üçüncü gün odaya önceki günlerden


daha fazla adam geldi. Bu kez Mehmet'i
daha fazla dövdüler. Bu da Mehmet'i
yıldırmaya yetmedi. Sabah olunca
yaralarını iyileştirdi.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Mehmet, odada aksakallı ihtiyarın


gelmesini beklerken odaya çok güzel bir
kız geldi. Mehmet, kıza kim olduğunu ve o
harabeler içinde ne yaptığını sordu.

Kız, kendisinin o ülkenin prensesi


olduğunu, kötü kalpli büyücünün kendisini
oraya kaçırdığını ve büyü yaptığını söyledi.

Mehmet ise kıza:

— Ben bu odada üç gün kalmayı


başararak büyüyü bozdum. İstersen artık
gidebilirsin, dedi.

Bu sözler prensesi çok mutlu etti.


Prenses Mehmet'e kendisini kötü kalpli bir
büyücü olan aksakallı ihtiyarın elinden
kurtardığı için çok teşekkür etti.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Mehmet ise prensese:

— Prensesim, sizden çok hoşlandım.


Sizinle evlenebilmek için her şeyi
yapabilirim, dedi.

Bu sözler prensesi utandırdı.


Mehmet'e:

— Sevgili Mehmet, ben de senden


hoşlandım. Seninle evlenmek isterim. Fakat
bunu bir de babama sormalıyız. Ancak o
uygun görürse evlenebiliriz diyerek karşılık
verdi.

Bunun üzerine iki sevgili sarayın yolunu


tuttular.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Az sonra saraya ulaştılar. Kral, kızını


gördüğü için çok mutlu oldu. Prenses, krala
her şeyi anlattı. Daha sonra ona,
Mehmet'in kendisiyle evlenmek istediğini
söyledi. Bunun üzerine kral:

— Sevgili kızım, komşu ülkenin prensi


de seninle evlenmek istiyor. Aralarında bir
seçim yapman gerekli dedi ve ona şu
soruyu sordu.

— Bundan bir süre önce sandığımın


anahtarını kaybettim. Bunun üzerine yeni
bir anahtar yaptırdım. Şimdi söyle bakalım,
hangisini kullanmalıyım?
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

t 54
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Prenses, hiç duraksaman yanıt verdi:

— Elbette ki, eski olanını.

Kral bu yanıt üzerine şunları söyledi:

— Sevgili kızım, ben eski anahtar


diyerek seni prensten daha uzun süredir
tanıyan Mehmet'i kastetmiştim. Sen onu
seçtin. Onunla evlenebilirsin.

Bu sözler herkesi mutlu etti ve hemen


düğün hazırlıklarına başlandı.

Mehmet, düğünden önce tüm ailesini


şehre getirtti. Onlara ömürleri boyunca
yetecek kadar para verdi. Anne ve babası
oğullarıyla gurur duydular.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Prens ile Mehmet'in düğünleri çok


güzel oldu. Bütün ülke kırk gün kırk gece
boyunca eğlendi.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Birbirlerini çok seven Mehmet ile


prenses, ömürleri boyunca çok mutlu
oldular.

Kralın ölümünden sonra, Mehmet


ülkeyi çok iyi yönetti. Hep halkının yanında
oldu. Onları çok sevdi. Halk da Mehmet'i
çok sevdi.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

ÇİÇEK KIZ

Çok eski zamanlarda ülkenin birinde


bir kadınla iki kızı yaşarlardı.

Kızlardan biri öz, diğeri üveydi. Öz kızı


çirkin, kötü kalpli ve beceriksizdi. Üvey kızı
ise çok güzel, iyi kalpli ve çok becerikliydi.
Kadın büyücüydü. Üvey kızını hiç sevmezdi.
Ondan nefret ederdi.

k 58
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

t 59
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Büyücü kadın:

— Sabırlı ol kızım! Şapkaya sahip


olacaksın. Hem de çok kısa bir zaman
sonra, dedi. Bu gece onu öldüreceğim.

Üvey kız konuşulanları duydu. O gece


yatağına yatmadı. Elbiselerini ve şapkasını
çıkarıp yatağın üzerine koydu. Kendisi
dolaba saklandı.

Büyücünün kızı son kez kız kardeşini


görmek için odaya girdi. Elbiseleri ve
şapkayı görünce dayanamadı ve onları
giydi. Aynanın önünde kendine baktı.
Elbise ve şapka çok yakışmıştı. Mutluluktan
kendini yatağın üzerine bıraktı. Uyuya kaldı.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Gece yarısı büyücü elinde balta ile


üvey kızın odasına geldi. İçerisi çok
karanlıktı. Lâmba veya şamdanı yakmadı.
Işıkta kızın uyanacağını düşündü. Eliyle
yatağı yokladı. Kız yataktaydı. Baltayı
kaldırdı, var kuvvetiyle kıza vurdu. Öz kızını
öldürdü.

6
^L !
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Büyücü keyifle odadan çıktı. Üvey kız


olanları gördü ve çok korktu. Zira aynı şey
kendi başına gelecekti.

Dolaptan çıktı. Yavaşça odanın


kapısını araladı. Etraf zifiri karanlıktı.
Koşarak, sevgilisi Peter'in evine gitti ve
sevgilisine dedi ki:

— Sevgili Peter, Hemen hazırlan


buralardan gidelim. Üvey annem beni
öldürecekti. Yanlışlıkla öz kızını öldürdü.
Sabah gerçeği görüp peşimize düşecektir.

Peter, sevgilisine dedi ki:

— Önce büyücünün sihirli değneğini


al, yoksa ondan kurtulamayız.

Kız, tekrar eve geldi. Sihirli değneği


asılı yerinden aldı. Peter'le birlikte kaçtılar.

k 62
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Büyücü kadın uyandı. Üvey kızın


odasına çıktı. Şapkayı alıp kızına verecekti.
Şapka kızın başındaydı. Aceleyle çıkarırken
birden donup kaldı. Yatakta kendi kızının
cansız bedeni duruyordu.

Büyücü, kızgınlıkla pencereden baktı.


Gözleri çok keskindi. Üvey kızı ile sevgilisini
kaçarlarken gördü.

Peşlerinden bağırdı:

— Nereye giderseniz gidini Peşinizden


gelip sizi bulacağım.

Büyücü çarıklarını giydi ve onların


peşine düştü. Onun yaklaştığını gören kız,
sihirli değneği ile sevgilisini küçük bir
ırmağa, kendisini de balığa çevirdi.

64
&
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Büyücü, ırmak kıyısında durup, balığı


yakalamaya uğraştı. Olta yapıp suya attı.
Balığı yakalayamadı. Çabaları boşa gitti.
Çok yoruldu. Evinin yolunu tuttu.

Kadın gidince iki sevgili eski hallerine


döndüler. Akşam olmuştu. Vakit kaybetmek
istemediler. Sabaha kadar yol yürüdüler.

Sabah olunca büyücünün tekrar


geleceğini tahmin ettiler. Bu yüzden kız
kendini dikenli çalılar arasında bir güle,
Peter'i de kemancıya çevirdi. Az sonra
cüyücü kadın geldi. Çalıların arasındaki
gülü gördü. Bunun üvey kızı olduğunu
anlamıştı. Kemancıya dedi ki:

— Kemancı! Şu güzel gülü


koparmama izin verir misin?
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Peter:

— Elbettel Koparın, dedi. Ben de size


keman çalarım.

Cadı bir an evvel gülü koparmayı


düşünüyordu. Acele çalılığa daldı. Peter
keman çalmaya başladı.

Keman büyülü idi. Bu yüzden büyücü


kadın da müziğin etkisiyle dans etmeye
başladı. Keman hızlandıkça hızlandı.
Büyücü hızını alamıyor, dönüyor,
dönüyordu.

Çalıların dikenleri büyücünün


elbiselerini parçaladı. Her tarafını kan
içinde bıraktı. Yorgunluğa dayanamadı ve
kalbi durdu.

t 68
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

İki sevgili büyücü kadından


kurtuldular.

Peter, sevgilisine:

— Sen burada bekle. Babama gidip


düğün hazırlıklarını başlatayım, dedi. Kız:

— Tamam! Sen gelinceye kadar,


çalıların arasında gül olarak
bekleyeceğim, dedi.

Böylece Peter gitti. Kız kendini gül


şekline sokup beklemeye başladı.

Peter eve vardığında babası onun için


düğün hazırlığı yapıyordu. Gelin adayı
başka bir kızdı. Peter evlenmek
istemiyordu.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Zavallı kız günlerce bekledi. Peter geri


dönmedi. Kız çok üzüldü.

Bir gün çoban koyunlarını otlatmak


için kızın bulunduğu yere geldi. O sırada
çalıların ardındaki gülü gördü. Ondan çok
hoşlandı. Koparmak için çok uğraştı. Kız
çobana acıdı. Boynunu iyice uzattı. Çoban
gülü rahatlıkla kopardı. Evine götürüp bir
vazoya koydu.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Gülün gelmesiyle çobanın


kulübesinde çok büyük değişiklikler oldu.

Çoban sabah uyandığında evini


tertemiz gördü. Ev işleri yapılmış, ev
havalandırılmış, masa ve sandalyelerin
tozları alınmıştı. Ateş yakıldı. Sabah çorbası
pişirildi. Bundan bir şey anlamadı.

Çoban akşam eve döndüğü vakit


sofrasının hazır olduğunu gördü. İyice
şaşırdı. Bütün bunlar nasıl oluyordu?

Kulübenin her yanını aradı. Kimseler


yoktu. Kendisine böyle güzel hizmet
edilmesi hoşuna gitmişti. Ama bunları
yapan kimdi acaba? Üstelik korkmaya da
başladı.

kjl
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ fAASAL

Köydeki bilge kişiye gitti. Durumu


anlattı.

Bilge kişi ona:

— Bu işte büyü var. Akşam yatmadan


önce, odadaki her şeyin üzerini beyaz bir
örtü ile kapat. Sabah güneş doğmadan
kalk, örtüleri kaldır. Büyü bozulacaktır.

Çoban, bilgenin dediklerini yaptı.


Erkenden kalkıp örtüleri yavaş yavaş
kaldırdı. Gülün üzerindeki örtüyü kaldırınca,
dünya güzeli bir kız gördü. Kız, çobana
başından geçen her şeyi anlattı. Çoban
kızla evlenmek istediğini söyledi. Kız:

— Ben Peter'i seviyorum. Onun da


beni sevdiğinden eminim. Onu ömrümün
sonuna kadar bekleyeceğim, dedi.

t 74
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Peter'in tüm itirazlarına rağmen düğün


zamanı geldi. Çevre köylere haber
gönderildi. Herkes düğüne davet edildi.

Çoban, kızın düğüne gidip


gitmeyeceğini sordu. Kız, kimin düğünü
olduğunu bilmiyordu. Gitmeyi kabul etti.

Düğünde genç kızların şarkı söylemesi


adetti. . . Bütün kızlar, şarkı söyleyip gelinle
damadı tebrik ettiler.

Sıra buna geldi. Şarkı söylemeye


başlayınca Peter sevgilisinin sesini tanıdı.
Ayağa fırlayıp:

— İşte benim gerçek sevgilim budur,


diye bağırdı. Başkasıyla evlenmem, dedi.

t 75
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

İki sevgili kavuştular.

Mutlu bir yaşam sürdürdüler.


BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

KEDİ İLE FARE

Bir zamanlar birbiri ile iyi geçinen bir


kedi ile bir fare vardı. Bunlar öylesine iyi
dostlardı ki, bir gün birlikte yaşamaya karar
verdiler ve bir eve taşındılar.

O sırada mevsim yazdı ve yiyecek


sıkıntıları yoktu. Ama ileriyi düşünen kedi,
fareye:

— Şu anda evimizde her şeyimiz var.


Yiyecek sıkıntımız yok. Ama geleceğimizi
de düşünmeliyiz. Kış için hazırlık yapmalıyız,
dedi.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ fAASAl
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Fare arkadaşına hak verdi. Kedi ile


fare gidip bir tencere dolusu yağ satın
aldılar.

Yağı nereye saklayacaklarını


düşünürlerken, kedinin aklına hiç kimsenin
aklına gelmeyecek bir yer geldi. Bu yer
kiliseydi.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

İki arkadaş birlikte kiliseye gittiler. Hiç


kimsenin dikkatini çekmeden tencereyi
kilise çanının altına koydular. Daha sonra
oradan uzaklaştılar.

Kedi, eve geldikten sonra arkadaşını


kandırıp oraya gitmeye karar verdi.

81
*
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Fareye:

— Bak fare, dün kız kardeşim bir erkek


çocuğu dünyaya getirdi. Ben de ona,
çocuğun isim babası olmaya söz verdim.
Şimdi oraya gitmeliyim, dedi.

İyi kalpli fare, bu yalana hemen


inandı ve kediye iyi yolculuklar diledi.

Kedi zaman kaybetmeden kiliseye


gitti. Sessizce kilise çanının olduğu yere
tırmandı. Tencere bıraktıkları gibi
duruyordu.

Kedi, yağın üst kısmını yedi. Geri


kalanını yine eski yerine koydu ve evinin
yolunu tuttu.

t 82
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Eve vardığında fare merakla sordu:

— Sevgili dostum kedi, söyle bakalım


çocuğa ne ad koydun?

Kedi alaycı bir bakışla:

— Ona, "Üstü Yok" ismini koydum,


dedi.

Fare, kedinin kendisiyle dalga


geçtiğini anlamadan kediye:

— Bu ilginç bir isim, ama ilginç


olduğu kadar da güzel, diyerek karşılık
verdi.

Bir süre kedinin canı yağ istememişti.


Ama aradan uzun bir zaman geçince, yine
tenceredeki yağı düşünmeye başladı.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Bu kez, fareye başka bir yalan söyledi:

— Sevgili dostum fare, bu kez de


ağabeyimin yeni doğan çocuğuna isim
koymam istendi. Bu yüzden oraya gitmem
gerekli.

Fare, kedinin bu yalanına da hemen


inanmıştı. Onun gitmesine izin verdi.

Kedinin kiliseye ulaşması fazla zaman


almadı. Hemen tencereyi buldu. Yağın bir
kısmını daha yedi. Tencerenin dibinde bir
miktar yağ bırakarak eve döndü. İyi kalpli
fare, kediye tekrar, çocuğa ne isim
verdiğini sordu. Kedinin yanıtı öncekinden
daha da ilginçti:

— Çocuğa "Dipte Kaldı" ismini


koydum, dedi.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

86
«
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Fare, bu sözlere yine bir anlam


veremedi. Arkadaşını çok sevdiği için de
onun hakkında kötü bir şey düşünemedi.

Kedi. yine bir önceki seferde olduğu


gibi bir süre tenceredeki yağı hiç
düşünmemişti. Fakat daha sonra kiliseye
gidip biraz daha yağ yemeye karar verdi.

İyi kalpli fareye bir yalan daha


söyledi:

— Sevgili arkadaşım fare, bu kez de


ablam, yeni doğan çocuğuna isim
koymam için beni çağırıyor.

Fare, yine hiç kuşkulanmadan kediye


izin verdi. Kedi, doğruca kiliseye gitti ve
tencerenin dibinde kalan yağı da yedi.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Eve dönünce fare, yine çocuğa ne


isim koyduğunu sordu. Bu soruya:

— "Hepsi Bitti", diyerek karşılık verdi.

Fare, yine kedinin söylediğine bir


anlam verememişti.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Bu arada yaz bitmiş ve kış gelmişti.


Fare, kiliseye sakladıkları bir tencere dolusu
yağı anımsamış ve kediye birlikte gidip
yağı almayı önermişti. Kedi bu öneriyi
kabul etmiş ve ikisi birlikte yola
koyulmuşlardı.

Kiliseye varınca hemen tencerenin


saklı olduğu yere gittiler. Boş tencereyi
gören fare şaşkına dönmüştü. Bir ara
düşününce kedinin kendisine söylediği
isimlerin ne anlama geldiğini anlamıştı.

Kediye dönerek:

— Sen çok kötü bir arkadaşsın. Benim


hakkım olan yağıda yemişsin. Seni asla
affetmeyeceğim, dedi ve doğruca
kardeşinin evinin yolunu tuttu.

t 89
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
Kışı kardeşi ile geçiren fare, açlıktan
ölmekten kurtulmuştu. Kedinin ise fareye
anlattığı gibi kardeşleri yoktu. Tek dostu
olan fareyi de kaybettiği için açlıktan öldü.

Kedi ile farenin öyküsü de bütün


insanlara bir ders oldu.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

SİHİRLİ ÇEŞME

Çok eski zamanlarda, büyük bir


ülkenin, zengin bir kralı vardı.

Kral, günün birinde çaresi


bulanamayan bir hastalığa yakalandı.
Doktorlar, kralı iyileştirmeyi başaramamıştı.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

"Kralın derdi nedir?" diye


sorduklarında, sarayın yaşlı bilgesi:

"Sevgili kralımızı bu amansız


hastalıktan kurtaracak tek bir çare var. O
da nerede olduğu bilinmeyen büyülü
çeşmenin suyudur. Bilinmeyen ülkenin
büyülü çeşmesinden bir sürahi su
getirilmeli. Şifalı su kralımıza içirilirse bütün
ağrıları, acıları biter. " dedi.

Bütün saray görevlileri, dört bir yanda


bilinmez ülkeyi aramaya çıktı. Ama
bilinmeyen ülke de büyülü çeşme de bir
türlü bulunamamıştı. Buna kralın üç sevgili
oğlu pek üzüldü.

E 94
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

t 95
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Büyük oğul:

"Aklım ve bilgimle büyülü çeşmeyi


ancak ben bulabilirim." diyerek,
bilinmeyen ülkeyi aramak için babasından
izin aldı. Kral babasına sevgisini kanıtlama
fırsatı yakaladığına çok sevindi. Hazırlıkları
tamamlayıp büyülü çeşmeyi aramak üzere
yola çıktı. Heybesinde gümüş bir sürahi
bulunan atını umutla sürdü.

Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra,


yolu bir ormana düştü. Ormanın ortasında,
prensin karşısına birdenbire yaşlı bir cüce
çıkıverdi. Ürken at, cücenin yumuşacık
sesiyle yatışmış:

"Böyle telâşla nereye gidiyorsunuz


prensim, sorabilir miyim?"
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

t 97
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Prens, yolunu kesip zaman kaybettiren


cüceye çok öfkelendi.

"Bu seni ilgilendirmez. Çekil


yolumdan. " diye bağırdı.

Cüce, bu saygısızca yanıtı bir kral


oğluna yakıştıramamıştı. Ona çok kızdı.
Ceza olarak prensi, ormanın dönüşsüz
yoluna gönderdi. Büyük prens, ormanın
derinliğinde kaybolup gitti.

Aradan epeyce zaman geçti. Prensin


saraya dönmeyişi, hasta kralı çok üzdü.
Ama kralın ortanca oğlu, ağabeyine
babası kadar üzülmedi. Ağabeyinin büyülü
çeşmeden su getirmeyi başaramayıp
kayboluşuna sevindi bile.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Büyülü çeşmeyi bulup suyu kendi


getirirse kendisinin tahta geçip kral
olabileceğini düşündü.

Babasına:

"Ağabeyimin büyülü çeşmeyi bulup


iyileşmenizi sağlayacak suyu
getiremeyişine çok üzülüyorum. İzin
verirseniz, büyülü çeşmeyi bulup size şifalı
suyu ben getirmek istiyorum. " dedi.

Kral, ortanca prense istediği izni verdi.


O da ağabeyi gibi, atının terkisine bir
gümüş sürahi bağlayarak yola çıktı. Atını
son hızla, durup dinlenmeden koşturdu.

Tam ormanın ortasındaki yol ayrımına


gelmişti ki onun önüne de yaşlı cüce çıktı.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Cüce, ortanca prense:

"Günaydın prensim. Böyle telâşla


nereye gidiyorsunuz acaba, sorabilir
miyim?" dedi. Atını ürküten cüceye kızmış
olan prens, "Sana ne? Çekil yolumdan.
Seni ilgilendirmeyen işlere de karışma!
dedi.

Ortanca prensin verdiği yanıt cüceyi


kızdırdı. Cüce, onun da ağabeyi gibi,
ormanın derinliğinde kaybolmasını sağladı.

Aradan günler geçti, ama ortanca


prens de saraya dönmedi. İki oğlunun acısı
kralın hastalığını artırdı.

Herkes onun öleceğine inanıyordu.


Kralın üçüncü oğlu küçük prens, bu
duruma dayanamadı.

t 101
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

fe^
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ HASAL

Hasta kralın yatak odasına gitti.


"Sevgili babacığım, iki ağabeyimi de
büyülü çeşmeyi de bulup sizi
üzüntülerinizden kurtarmak istiyorum. Bir de
benim şansımı denememe lütfen izin
veriniz. " dedi. Hasta kral, küçük prensin
isteğine de boyun eğdi. Küçük prens, atının
terkisine asılı gümüş bir sürahiyle saraydan
ayrıldı. İki ağabeyini, bilinmeyen ülkeyi ve
büyülü çeşmeyi bulmak için atını fırtına gibi
sürdü. Kısa sürede uzun yollar aldı.

Ormanın ortasındaki kavşakta,


cüceyle karşılaşıncaya dek atın hızını
kesmedi. Cüce:

"Günaydın küçük prens. Böyle yıldırım


hızıyla nereye gidiyorsunuz?" dedi.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

I 104
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Küçük prens, cüceye:

"Babam çok hasta. Büyülü çeşmeden


ona bir sürahi şifalı su almak için,
bilinmeyen ülkeyi bulmaya gidiyorum.
Büyülü çeşmeden babama su getirmeye
giden büyük ve ortanca ağabeylerim geri
dönmediler. Onları da bulup saraya
götüreceğim. " dedi.

Cüce, küçük prensin kibar


davranışından çok etkilendi:

"Sayın prensim. Bilinmeyen ülkenin


sınırları, bu ormanın sonunda başlar. Şu
yolun bittiği yerde, bilinmeyen ülkenin bir
şatosu vardır. Büyülü çeşme işte o şatonun
arkasındadır. " dedi.

1
'I 05
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

t 106
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Sonra da torbasından çıkardığı bir


iğne ile üç somun ekmeği prense verdi.
Cüce, küçük prense:

"Şatonun kapısın ancak bu büyülü


iğneyi dokundurarak açabilirsiniz. Karşınıza
üç tane aç aslan çıkacak. Hiç korkmayınız.
Bu üç ekmeği üç aslana verirseniz, avluya
geçmenize ses çıkarmazlar. Yolunuz açık
olsun. " dedi.

Prens, uçarcasına ormanın sonundaki


şatoya vardı. Cücenin verdiği iğneyle
dokununca büyük demir kapı hemen
açıldı. Prensin karşısına üç kocaman aslan
çıktı. Heybesindeki ekmekleri önlerine
koyduğunda aslanlar, kuzu gibi uysallaştı.

t 107
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

t 108
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Prens, büyülü çeşmeyi bir an önce


bulmak için aslanların yanından hızla
ayrıldı. Tam bu sırada, karşısına dünyalar
güzeli bir genç kız çıktı. Bu, büyülü çeşme
şatosunun prensesiydi.

Prenses:

"Yardımcı olabilir miyim?" diye sordu.


Küçük prens:

"Büyülü çeşmeyi arıyorum. Babam için


bir sürahi su alacaktım da. " dedi.

Prenses:

"Öyleyse benimle gelin. " diyerek yol


gösterdi.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Prens, atıyla birlikte güzel prensesi


izledi. Büyülü çeşmenin bulunduğu yere
çabucak ulaştılar. Prens, gümüş sürahiyi
şifalı suyla doldurdu. Prenses:

"Başka bir isteğiniz var mıydı sayın


prens?" diye sordu.

Prens, başka fırsat bulamayacağını


düşünüp cesaretle:

"Sizinle. . . Evlenmek istiyorum. " dedi.

Prenses gülümsedi. O da küçük prensi


görür görmez beğendi. Ama onunla
evlenmek için bir koşulu vardı:
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
"Önerinize teşekkür ederim. Ancak,
benimle evlenme isteğiniz, bir yıl sonra
gerçekleşebilir. Bir yıl sonra şatoya şu altın
yoldan geldiğinizde, bu konuyu
görüşeceğiz. " dedi.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Küçük prens, prenses tarafından


anlayışla karşılanmasına çok sevindi. Bir yıl
sonra görüşmek üzere prensesle vedalaşıp
atına atladı. Sürahideki şifalı suyu çabucak
babasına yetiştirmek için atını hızla sürdü.
Aynı kavşakta yaşlı cüce yine önüne çıktı.
Küçük prens, büyülü çeşmeyi bulmasını
sağladığı için ona teşekkür etti. Sonra da
ağabeylerini bulmasına yardımcı olmasını
rica etti.

Cüce:

"Onları, kabalık ve kötü


kalpliliklerinden dolayı cezalandırdım. Ama
şimdi onları, sen istediğin için
karanlıklardan kurtaracağım. * dedi.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Cüce sözünü tuttu. Büyük ve ortanca


prensler, göz açıp kapayıncaya dek küçük
prensin yanına geldiler.

Büyülü çeşmeyi bulma başarısı, küçük


prensin kral olmasını sağlayabilirdi. Saraya
doğru at koştururken iki ağabey, hep bunu
düşünüyordu.

Sonunda, küçük prensin başarısını


önlemeye karar verdiler. Bir mola anında,
küçük prens uyurken, ağabeyleri bir plân
yaptılar. Onun şifalı su dolu gümüş
sürahisini, dereden su doldurdukları bir
gümüş sürahiyle değiştirdiler.

Saraya geldiklerinde kral, üç oğlunu


da karşısında görünce çok sevindi.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Küçük prens:

"Babacığım, yalnız ağabeylerimi


değil, büyülü çeşmeyi de buldum. Bu
sürahi şifalı suyla dolu. Lütfen içip
iyileşiniz." diyerek babasına sundu.

Kral, küçük prensin sürahisindeki


sudan, ancak bir yudum içebildi.
Yatağından öfkeyle doğruldu.

"Bu ne biçim şifalı su! İçilemeyecek


kadar kötü bir tadı var! Üstelik hiçbir iyilik
de hissetmiyorum! Sen beni kandırıyor
musun?" diyerek küçük prensi azarladı.
Bunun üzerine, büyük ve ortanca prensler:

"Babacığım, asıl büyülü çeşmeyi biz


bulduk. İşte şifalı su da bu sürahide. Lütfen
içiniz, bir an önce iyileşmenizi istiyoruz. "
dediler.

ti 116
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

W
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Yaşlı kral, ikinci sürahideki suyu içer


içmez iyileşip ayağa kalktı. Küçük prense:

"Sen beni aldatmaya çalıştın.


Ağabeylerin sayesinde iyileşip sağlığıma
kavuştum. Beni aldatmaya çalışan, yalancı
bir çocuğu artık bu sarayda görmek
istemiyorum!" diye bağırdı.

Saraydan kovulan küçük prensin


uğradığı haksızlık bütün ülkede duyuldu.
Küçük prensin başına gelenleri duyan
büyülü çeşme prensesi, hemen harekete
geçti. Prenses;

"Krala büyülü çeşmenin şifalı suyunu


gerçekten getiren prensi, evlenmek için
bekliyorum. O prens, büyülü şatoya altın
yoldan gelip bana ulaşacaktır, haberini her
tarafa yaydı."
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Bunu duyup yola düşen büyük ve


ortanca prens, şatonun altın yolunu
bulamadan döndüler. Saraydan uzaklarda
yaşayan küçük prens, haberi duyunca
hemen yola çıktı. Çok geçmeden altın yolu
bulup şatoya ulaştı. Prensese
kavuştuğunda, aradan tam bir yıl geçmişti.
Evlenmeden önce, krala şifalı suyu bulup
götürenin gerçekte küçük prens olduğunu
kanıtlamak gerekiyordu. Birlikte ata binip
şatodan ayrıldılar. Krala gerçeği anlatmak
için saraya doğru rüzgâr gibi at sürdüler.

Kral, saraydan kovduğu küçük prensi


karşısında görünce çok şaşırdı. Oğlunun
yanındaki güzel prensesten, şifalı suyu
getirenin kim olduğunu öğrendi.

119
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Küçük kardeşlerini aldatan, kendisini


yanıltan iki oğlunu cezalandırdı. Küçük
prens ile prensesin de evlenmelerini
kendisinden sonra ülkeyi yönetmelerini
istedi.

o
<Bk, 4Tfc>

K -i

<*5

S ^ >

t 120
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

FARELİ KOYUN KAVALCISI

Çok eski zamanlarda fakir ama mutlu


bir köy varmış. Bu köyde yaşayanlar çalışır,
çabalar, geçinir giderlermiş.

Bu köy diğer yerleşim alanlarından


uzakmış. İnsanlar dünyadaki olayları daha
yakından inceleyemediklerinden bütün
yaşantının kendilerinin yaşantısı gibi
olduğunu zannederlermiş. Köy güzel bir
nehrin yakınında kurulmuş. Nedense nehri
karşıya geçip de uzak illere gitme ihtiyacı
duymamışlar. Sizde takdir edersiniz ki böyle
bir toplum gelişemez. Hatta sorunları daha
çok artar.

E
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

122
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Bu köyde hiç kedi yokmuş. Onlar


kedinin ne işe yaradığı ve nasıl bir hayvan
olduğunu bilmezlermiş.

Şimdi siz diyeceksiniz ki "kedi de


nereden çıktı? Bir yerde kedi olsa ne olur,
olmazsa ne olur?"

Size anlatayım:

— Çok uzaklardaki bir köyden birisi


topal, diğeri de kuyruksuz iki fare yola
çıkmışlar. Gece gündüz demeden
yürümüşler. Dağ, tepe aşmışlar. Uzun
yolları geçerek bu köye gelmişler.

Fareler ilk gece köyün dışında


saklanmışlar. Ertesi günü köyü incelemeye
karar vermişler. Köyü gizlice adım adım
gezmişler.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

t 124
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Onları engelleyen karşılarına ne bir


kedi çıkmış ne de başka bir şey. Buna çok
sevinmişler. Diledikleri bir yere yuvalarını
kurmuşlar.

Bu çiftin ilk yavruları olmuş. Onlar da


büyüyüp, kendi yuvalarını kurmuşlar.
Derken köyün içinde fareler görülmeye
başlamış.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Fareler çoğaldıkça her eve


dağılmışlar. Her köşeyi tutmuşlar. Bu hazırcı
fareler evlerdeki yiyecekleri talan etmeye,
buldukları her yeri kemirmeye başlamışlar.

Günler geçtikçe öyle çoğalmışlar ki,


köylülerin depolarına, buğday ambarlarına
girmişler. İnsanlar onların elinden hiçbir
şeylerini kurtaramaz olmuşlar. Ellerine
aldıkları odun, süpürge ve sopalarla fare
avına çıkarlarmış. Ama farelerle baş
edemez olmuşlar.

Başlamışlar kara kara düşünmeye!


Hatta bu insanlar yemek için bir şeyler
pişirip, sofraya oturduklarında tatlı tuzlu
karınlarını doyuramaz olmuşlar.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
Çünkü onlar ailece sofraya tam
oturdukları sırada köşeden, bucaktan,
alttan, üstten çıkan fareler ortalığı
sararmış. Onlardan önce sofraya
dolarlarmış. Bazı aç gözlü fareler
yemeklerin içine bile atlarlarmış.

Köylülerin yüzlerindeki mutluluk


silinmiş. Yüzleri hiç gülmez olmuş.

Öyle ki, bu fareler onları geceleri de


tehdit etmeye başlamışlar. Yatak odalarına
kadar girmişler. Kulaklarını ve burunlarını
ısırmışlar. Onları tatlı uykularından etmişler.

Köylüler bir araya toplanmışlar. Bu


farelerden kurtulabilmek için fikir
yürütmeye başlamışlar. Ancak ürettikleri
fikirler, hiç de ümit verici değilmiş.

£ 127
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Çaresizlik içinde dağılmışlar. Onlar bu


karamsarlıkta, ne yapacaklarını bilemez
durumda bekler olmuşlar.

Bir gün köye yorgun bir yabancı


gelmiş. Genç bir adammış. Sarı saçları
omuzlarına kadar dökülüyormuş. Omzunda
bir torbası, boynunda da ipe bağlı bir
kavalı varmış. Giysileri de eski ve
yamalıklıymış.

Köylüler bu yabancıyı çoban


zannetmişler.

Ona:

— Köyümüzde çobana ihtiyaç yok,


demişler.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Genç gülmüş:

— Ben çoban değilim. Başınıza bela


kesilen bu farelerden sizj kurtarmaya
geldim, demiş.

Köylüler sevinçle ilgi göstermişler:

— Ne olursun bizi bu farelerden kurtar.


Bizden ne dilersen yerine getiririz demişler,
hep bir ağızdan.

Genç de:

— Sizden bu iş karşılığında, üç yüz


altın istiyorum, demiş.

Köylüler de:

— Altının ne önemi var! Sen işini hele


bitir, altınlarını cebinde bil, demişler.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Böylece köylüler ile genç adam


anlaşmışlar.

Genç adam boynundaki ipe bağlı


kavalı çıkarmış. Ağzına götürüp nağmeli bir
şekilde çalmaya başlamış. Bu sihirli bir
kavalmış. Kavaldan çıkan sesi duyan
fareler, köşeden, bucaktan, yuvadan,
çatıdan, delikten, her nerede iseler o
delikten pıtır pıtır çıkıp, kavalı çalan gencin
peşine düşmüşler.

Genç kavalını çala çala köyün her


köşesini dolaşmış. Sonunda arkasında öyle
bir fare ordusu olmuş ki, o nereye giderse,
fareler de gözleri kapalı onun peşinden
yürümüşler.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Kavalcı bütün fareleri topladıktan


sonra köyün yakınından geçen nehre
doğru yürümüş. Fareler de peşinden onu
takip etmişler.

Genç, nehrin ortasına gelince o sihirli


kavalı öyle güzel çalmaya başlamış ki,
bütün fareler oynaşarak suya atlamışlar. Az
sonra nehrin sularına kapılmışlar. Ne kadar
çabalasalar da kurtulamayıp, boğulmuşlar.
Böylece köy farelerden kurtulmuş.

Olay, köylülerin kocaman kocaman


açılan gözlerinin önünde olmuş. Köylüler
farelerden kurtulmanın sevinciyle birbirine
sarılıp, sevinç çığlıkları atmışlar.

Kavalcı genç, görevini bitirmiş. Islak


elbiseleri ile nehirden çıkmış.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Köylülere:

— Ben görevimi yaptım. Şimdi sıra


sizde. Bana söz verdiğiniz üç yüz altını şu
torbaya doldurabilirsiniz. Ben de artık
yoluma gideyim, demiş.

Köylüler farelerden kurtulmanın


sevincini yaşarken altınlarından olacaklarını
düşününce, birden değişmişler.

Bakmışlar ki karşılarında yarı ıslak,


elbisesi yamalıklı, zayıf, çelimsiz bir genç
duruyor.

Ona:

— Ver torbanı, demişler.

Torbaya üç yüz altın yerine, elli altın


koymuşlar. Genç torbadaki altınları saymış.

134
&
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Onlara:

— Bu altınlar eksik. Söz verdiğiniz


hâlde sözünüzü tutmuyorsunuz. Yaptığınıza
pişman olursunuz. Ona göre tedbirli olun,
demiş.

Köylüler:

— Haydi! Var git! Bu altınlar sana


yeter! demişler.

Genç kavalcıyı yaptığı iyiliğe karşılık,


köyden kovmak istemişler.

Genç adam:

— Günah ben den gitti! demiş.

k 135
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Boynuna taktığı kavalını tekrar


çıkarmış. Ancak bu sefer kavaldan çıkan
nağmeler bambaşkaymış.

Bu sesleri duyan köyün bütün


çocukları kavalın peşine takılmışlar. Hem
gülüyor, hem de oynuyorlarmış. Böylece
genç kavalcı köyde ne kadar çocuk varsa,
peşine takmış. O önde, çocuklar arkada
köyden çıkıp uzaklaşmaya başlamışlar.

Anne ve babaların aklı başına gelmiş.

— Aman genç etme! Eyleme!


Çocuklarımızı götürme! diye yalvarmışlar.

Ama artık çok geç kaldıklarını


anlamışlar. Çünkü genç kavalcı onları hiç
dinlemeden yoluna devam etmiş.

136
fc
BİRAZ HİKÂYE BÎRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Köyün dışındaki ormana girmiş. Bütün


çocuklar da, kavalcıyla beraber
ormandaki ağaçların arasında bir anda
gözden kaybolmuşlar.

Giden çocuklarını yaşlı gözlerle


ormanda aramışlar. Her yıl ormanda
onların gözlerinden akan gözyaşlarının
ıslattığı yerlerde çiçekler açmış. Bu açan
çiçekler, anne ve babalarına gülümseyen
çocuklarıymış.

Köylüler o mevsim gelince açan


çiçekler halindeki çocuklarını görmeye,
ormana giderlermiş.

t 138
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Yaptıkları hatanın bedelini de böylece


ödemişler. Ayrıca düşünmeden verdikleri
bir sözün karşılığında da başlarına gelen
bu olayı hiç unutamamışlar. Bu masal
herkese ders olsun diye dilden dile
anlatılmış.

"Anlayana sivrisine saz, anlamayana


davul zurna bile az!"
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

AKILLI KOYLU

Yoksul bir köylü yolda yürürken


parlayan bir taş görmüş. Eğilip almış.

— Bu parlak şey, değerli bir taş


olmalı! Ülkemizdeki her değerli şey de
kralımıza lâyıktır! diye düşünmüş.

Sarayın yolunu tutmuş. Krala ulaşmak


öyle kolay değilmiş. En sonunda önüne
sarayda görevli bir hizmetçi çıkmış.

— Dur! Hemşerim, böyle elini kolunu


sallaya sallaya nereye gidiyorsun? demiş.

t 141
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

E 142
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Zavallı köylü bu hizmetçinin önünde


eğilmiş:

— Yüce kralımızı görmek istiyorum,


demiş.

Hizmetçi şüphelenmiş:

— Söylel Kralımızla ne görüşeceksin?

Köylü de:

— Şu elimdeki parlak taşı kralımıza


vereceğim. Böyle güzel bir taşın kralımıza
lâyık olacağını biliyorum, demiş.

Hizmetçi sevinçle konuşmuş:

— Şimdi seni kralın yanına


çıkaracağım. Ancak kral bu kıymetli taşın
karşılığında sana herhangi bir hediye
verirse, onun yarısı benim olacak! Anlaşıldı
mı? diye sıkı sıkı tembih etmiş.

£ 144
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Yoksul köylü söyleneni çaresiz kabul


etmiş. Birlikte kralın karşısına çıkmışlar.

Kral köylünün sunduğu taşı görünce


çok memnun olmuş:

— Benim sadık köylüm. Böyle değerli


bir taşı bulup bana getirdiğin için seni çok
sevdim. Bu yüzden de seni ödüllendirmek
istiyorum. Söyle bakalım bu hizmetinin
karşılığında neler İstersin benden?

Köylü:

— Yüce kralım! Ben sadece sağlığınızı


dileyebilirim. Ayrıca eğer yaptığım bu
küçük hizmet karşılığında mutlaka bir ödül
vermek istiyorsanız, elli sopa vurunuz
demiş.

E 145
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Kral bu beklenmedik cevap karşısında


hem gülmüş, hem de şaşkınlıkla sormuş:

— Ne demek istiyorsun? demek ödül


olarak elli sopa vurulmasını istiyorsun, öyle
mi?

— Evet kralımız! demiş köylü. Bunun


bir açıklaması var.

— Öyle ise açıklama yapmanı


bekliyorum, demiş kral.

Köylü:

— Efendim! Sarayın kapısına geldim.


Amacım size ulaşıp, bu taşı sunmaktı. Ama
ne çare ki, size gelinceye kadar yolum hep
engellendi. En sonunda tam sizin kapınıza
geldiğimde, karşıma bu hizmetçi çıktı.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Hizmetçi bana:

— Nereye gidiyorsun? diye sordu.

Ben de ona:

— Kralımıza bu taşı sunacağım,


dedim.

O da bana:

— Sana bir şartla kralımızla görüşme


izni verebilirim, dedi.

Kralımız bu vereceğin değerli taş


karşılığında, sana herhangi bir ödül verirse
yarısı benim olacak, dedi.

Ben de çaresiz kabul ettim.

148
&
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
İşte kralımız böyle. Bana verdiğiniz elli
sopanın yirmi beşini bana, geri kalan yirmi
beşini de bu hizmetliye vurunuz. Böylece
sizin verdiğiniz ödülü paylaşmış oluruz. Ben
de ona verdiğim sözü yerine getirmiş
olurum, dedi.

Kral köylünün anlattıklarını dinledikçe


hem şaşırmış, hem de bu akıllı köylüyü
takdir etmiş. Kral köylünün anlattığı bu
olaydan sonra sarayda onun bilmediği çok
şeyler olduğunu düşünmüş. Yeniden daha
dikkatli bir yönetim kurmuş.

Akıllı köylüye gelince:

Kral onu beklediğinden daha çok


hediyelerle ödüllendirmiş.

£ 149
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Aç gözlü hizmetçi ise, hemen oracıkta


cezasını çekmiş. O rahat görevinden bir
hiç uğruna uzaklaştırılmış. Hizmetçi ne
kadar pişman olduğunu söylediyse de, son
pişmanlığın fayda etmeyeceğini bir kez
daha görmüşler.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

SİHİRLİ FASUYELER

Evvel zaman içinde fakir bir genç


yaşarmış. Bu gencin küçük bir bahçesi
varmış. Annesiyle bu bahçeyi ekerler, çıkan
ürünleri de satarlarmış.

152
&
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
Anne, oğul zorlukla geçinirlermiş.
Genç bu duruma çok üzülürmüş. O,
annesini bolluk ve rahatlık içinde yaşatmak
istermiş.

Bir gün genç bahçeyle uğraşırken


yaşlı bir adam gelmiş.

t 153
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Gence:

— Evladım! Çok uzun yoldan geldim.


İzin verirsen şuracıkta biraz dinleneyim.
Bana bir bardak su verirsen çok sevinirim,
demiş.

Adam çok yaşlı, ama gözleri ışıl


ısıtmış. Yüzünde tek bir kırışıklık yokmuş.

k 154
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Genç, ihtiyar adamı çok sevmiş. Evden


getirdiği sandalyeyi ona vermiş. İçmesi için
de bol bol su vermiş. İhtiyar, gencin bu
misafirperverliğinden çok memnun kalmış.

— Sağol evladım! Bu iyiliğin


karşılığında sana bir şey vermek istiyorum, v
demiş.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
Cebinden üç fasulye tanesi çıkarmış.
Fasulyeleri gence uzatıp:

— Bunları bahçene ek. Çıkan üründen


memnun olacaksın. Fakat fasulyenin
nereye uzadığını merak etme, demiş.

Genç de bahçedeki işine devam


etmiş. Akşam olanları annesine anlatmış.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Sabah fasulyeleri bahçenin bir


köşesine ekmiş.

Ertesi sabah erkenden kalkmış.


Çalışmak için bahçeye çıkmış. Gördükleri
karşısında çok şaşırmış. Çünkü dün ektiği %
fasulyeler bugün kocaman bir fidan olmuş.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Genç, annesine seslenmiş:

— Anne! Anne! Koş!

Annesi de gördüklerine inanamamış.


Birlikte fasulyeleri toplamaya başlamışlar.
Torbalarca fasulyeyi götürüp kentte
satmışlar.

k 158
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
İkisi de mutluluktan uçuyorlarmış.
Fasulye fidesi de günden güne uzuyormuş.
Artık fide o kadar uzamış ki üstü görünmez
olmuş.

Genç kendi kendine; "Eğer fidenin üst


kısımlarına da çıkabiiirsem, daha fazla
fasulye toplayabilir ve daha çok kazanç
sağlayabilirim. " demiş.

Genç sabah erkenden kalkıp


annesine haber vermeden fideye
tırmanmaya başlamış.

Çıkmış, çıkmış bir türlü sonuna


gelemiyormuş.

Biraz dinlenmek için aşağıya bakmış.


Evi bir kibrit kutusu kadar görünüyormuş.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Tırmanmaya devam etmiş. Sonunda


bulutlara kavuşmuş. Hepsi pamuk gibi
yumuşacıkmış. Bulutların üzerinde çok
güzel bir ev görmüş.

Fidenin üzerinden inip eve doğru


gitmeye başlamış.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Kapının önüne geldiğinde karşısına bir


aslan ve at çıkmış. Aslanın önünde ot, atın
önünde ise et varmış.

Genç onlara yardım etmek için eti


aslanın, otu da atın önüne koymuş. Hem
böylelikle kendisi de onlardan kurtulmuş.

Genç, evin bir deve ait olabileceğini


düşünmüş. Çünkü eşyalar çok büyükmüş.

161
X
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Biraz sonra içeriye bir dev girmiş.


Uykudan kalktığı her halinden belli
oluyormuş. Esneyip iyice gerilmiş. Sonrada
masaya yönelmiş. Sandalyeyi çekip
oturmuş.

Masanın üzerindeki yiyeceklerden


atıştırmaya başlamış. Genç masanın
altında tir tir titriyormuş.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
Neyse ki dev, kısa süre sonra kalkıp
gitmiş. Etraf altın, zümrüt, elmas gibi
değerli madenlerle doluymuş. Devin su
içtiği bardak bile altındanmış.

Genç; "Eğer buradaki eşyaların


birkaçını alıp eve götürebilirsem çok
zengin olurum. " diye düşünmüş.

t 163
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Bulduğu bir çuvalın içine eşyaları


koymaya başlamış. Sonunda devin sesini
duyunca durmuş.

Dev, gencin karşısına dikilmiş. Genç


onu görür görmez çuvalı sırtladığı gibi
koşmaya başlamış.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ HASAL

Ama oradan uzaklaşması öyle kolay


olmamış. Çünkü yemeklerini bitirmiş at ve
aslan kapıda onu bekliyormuş.

Tüm gücüyle fasulye fidesine doğru


koşmaya başlamış. Fideden aşağıya
inerken dev de ona iyice yaklaşmış. Genç
korkuyla aşağıya bağırmış:

— Anne! Anne! Çabuk baltayı alıp


fideyi kes! Çabuk ol!

Kadıncağız çocuğunun sesini duyup


baltayı almış ve fidenin köküne vurmaya
başlamış.

Kadının peş peşe vurduğu balta


darbeleri fidenin kökünü koparmış. Genç
sarsıntıdan aşağıya inmiş. Genç, eline
aldığı baltayla fideye vurmaya başlamış.

165
%
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Sonunda fasulye sırığı kopup yere


devrilmiş. Tabi ki dev de onunla birlikte.
Dev ile fasulye sırığı bir anda gözden
kaybolmuşlar.

166
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Genç çuvalın içine baktığında aldığı


eşyaların teneke olduğunu görmüş. O
anda fasulye tanelerinin sihirli olduğunu
anlamış. Açgözlülük yaptığına pişman
olmuş.

t 167
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

KAYIP PRENSES

Bir zamanlar çok uzak diyarlarda


mutlu insanlar yaşarmış. Yemyeşil
ormanları, verimli toprakları olan bu
ülkedeki insanların yüzleri hep gülermiş.

Ülkenin çok iyi kalpli, herkes


tarafından sevilip sayılan bir de kralı
varmış.

168
%
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ HASAL

Bu tatlı yaşam bir süre böyle devam


etmiş. Kralın en büyük yardımcısı olan
kraliçe bir gün hastalanmış. Bir müddet
sonra da kral karısını kaybetmiş. Karısının
ölümüne çok üzülen kral, üzüntüsünü
giderebilmek için bütün sevgisini kızına
vermiş. Onunla teselli bulmaya çalışmış.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Zaman geçmiş. Günler günleri


kovalamış. Küçük prenses büyümeye
başlamış. Çok güzel, aynı zamanda da
çok iyi kalpli bir genç kız olmuş.

Babası bir gün genç prensesi karşısına


almış:

— Bak yavrum, demiş. Annenin


yokluğunu her ikimiz de çekiyoruz. Bundan
böyle komşu ülkenin kraliçesi benimle
evlenmek istiyor. Onunla evlenip
ülkelerimizi birleştireceğiz, diyerek onun da
gönlünü almış.

Prenses de:

— Babacığım, sen bilirsin, diyerek


cevap vermiş.

t 170
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Aradan çok geçmeden iki ülkenin kralı


ve kraliçesi yapılan ihtişamlı bir düğünle
evlenmişler. Önce kralın sarayına taşınan
yeni kraliçe, kralın sevimli ve güzel kızını
görünce kıskanmış. Ona üvey annelik
yapmaya başlamış.

Bir gün kral başka bir ülkeye geziye


çıkmış. O zaman kraliçe boş durmamış.
Hemen kendi ülkesindeki ihtiyar cadıya
koşmuş. Giderken de bir kese altın
götürmeyi ihmal etmemiş.

Ona:

— Ne yapıp edeceksin, bu üvey kızı


büyüleyip, ormandaki kulübene alacaksın!
demiş.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Büyücü de:

— Kraliçem sen hiç merak etmel Ben


onu çok kısa zamanda kaçırır, yanıma
alırım. Ancak sen onunla bu ormana bir
gezintiye çık, demiş.

Kraliçe durur mu? Hemen ertesi günü


prensesi yanına alarak, ormana gezintiye
çıkmışlar.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Güzel prenses, ormanın içindeki


çiçekleri toplamaya başlamış. Prenses
onları toplaya toplaya, cadının kulübesinin
önüne kadar gelmiş. Bahçe kapısının
önünde güneşlenen cadı, prensesin
geldiğini görünce hemen kılık değiştirmiş.
Çok sevimli bir kadın olmuş.

Prensese:

— Gel güzel kızım. Benim bahçemde


de güzel çiçeklerim var, sana onlardan
verebilirim, demiş.

Prenses daha güzel çiçekler


bulabilmek ümidiyle cadının bahçesine
girmiş.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

V»,
Is
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

İşte o zaman cadı, bahçe kapısına:

— Kapan! diye emir vermiş. Bir anda


bahçe kapısı kapanmış. Cadının yüksek
duvarları olan bahçesinin içinde kalan
prenses korkmuş. Geldiğine pişman olmuş.
Ama artık buradan kurtulamayacağını
anlamış.

Kral babası, komşu ülke ziyaretinden


dönmüş. İlk işi güzel kızını sormak olmuş.

Ancak üvey anne yalancı bir gözyaşı


ile:

— Kızımızı ormanda kaybettik! Çok


aradık ama bulamadık, demiş.

Kralı büyük bir üzüntü sarmış. Kızının


yokluğuna dayanamayan kral da çok
geçmeden ölmüş. ,

176
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Aradan yıllar geçmiş. Güzel prenses


cadının bahçesinden hiçbir yere çıkamaz
olmuş. Bütün yaşantısı da burada
geçiyormuş. Ancak prensese yalnızlığını,
yanına gelen kuşlar unutturuyormuş.
Bahçedeki ağaçlara konan çeşit çeşit
kuşlar, güzel prensese şarkılar söyleyerek
onu eğlendiriyorlarmış.

Bu ormana bir gün genç bir avcı


gelmiş. Maksadı avlanmak değil, ormanın
güzelliklerini görmekmiş. Bu genç gezerek,
ormanın içlerine kadar ilerlemiş. Tam geri
dönecekken ağaç kütüğü gibi bir adamla
karşılaşmış. Bu ağaçtan adamın ayakları
ve kolları ağaç dallarına benziyormuş.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Genç korku ile irkilmiş. Yaratık adam


dile gelip, konuşmuş:

— Korkma genç adam! Benden sana


zarar gelmez. Ben, orman ciniyim.
Ormanda dolaşır, darda kalanlara yardım
ederim, demiş.

Genç:

— Ama ben darda değilim ki!

Cin yeniden konuşmaya başlamış:

— Sen darda değilsin ama senin


ülkenin kayıp olan güzel prensesi darda.
Onu ancak senin gibi iyi yürekli birisi
kurtarabilir. Onu kurtarabilmen için ben
sana yardımcı olacağım, demiş.

\LI
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Genç yine meraklanmış. Orman cini


bütün olup biteni ona anlatmış. Böylece
aralarında bir sevgi bağı olmuş.

Cin:

— Bu cadının elinden güzel prensesi


ancak, senin gibi yiğit bir delikanlı
kurtarabilir, demiş.

Genç tanımadığı birisi tarafından


beğenilmesine çok memnun olmuş.

Cin:

— Öncelikle sana bu sihirli yüzüğü


veriyorum. Bu yüzüğü her zaman kullanma.
Onu zamanlı zamansız yardıma çağırırsan
sihri bozulur. Sözünü tutmaz. Ama
gerektiğinde çağırırsan hemen yardımına
koşar demiş. Ayrıca gence tırmanabilmesi
için bir merdiven ve uzunca bir ip vermiş.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Sonra da şunları sözlerine eklemiş:

— Cadı ile karşılaştığında sakın onun


gözlerinin içine bakma. Yoksa cesaretin
kırılır. O seni esir alır. O ne derse desin onu
şu kılıçla ikiye böl. Böylece kötülükler
dünyası, bu ihtiyar cadıdan kurtulmuş olur,
demiş.

İhtiyar orman cini, bunları söyledikten


sonra bir anda ortadan yok olmuş. Genç
a d a m elindeki yüzüğü parmağına takmış.
Merdiveni bahçenin duvarına dayamış.
Sonra da tepeye kadar tırmanmış. Ancak o
bahçeye atlayacağı sırada bahçe
duvarındaki otlar, sarmaşıklar, çiçekler dile
gelmişler.

i 183
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

— Anne! Anne! Cadı anne! diye


bağırmaya başlamışlar. Onların
çağırmasına cadı kulübeden çıkıp sesin
geldiği yere yönelmiş. Bakmış ki karşısında
bir genç var.

Ona:

— Gel delikanlıl Bahçem çok güzel.


Seni de burada misafir edebilirim.
Çekinme, gel! diye seslenmiş.

Genç de tutunduğu iple bahçeye


atlamış. Ama cadının gözlerine bakmadan
onun üzerine yürümüş. Bu arada cadı ile
genç arasına giren bir ot dalı, gencin
ayağına takılmış. O yere düşmüş.

184
*
BİRAZ HİKÂYE BİR/AZ MASAL

Cadı:

— İşte şimdi seni yakaladım! Hem de


canım ne zamandan beri lezzetli bir insan
eti istiyordu, diye bağırmış.

Seni şimdi tutup, fırınımda kızartma


yapacağımı Böylece bir cadının
bahçesine girmenin cezasını çekmiş
olacaksın, demiş.

t 185
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Genç adam yakalanacağını


anlayınca, parmağındakl yüzüğü üç kere
ovalamış. O zaman birdenbire yüzüğün
sihrine kapılıp görünmez olmuş.

Cadı:

— Şimdi buradaydın! Nereye


kayboldun? Nereye gidersen git, seni bulup
kızartacağım, diye gülmesine devam
etmiş.

Genç cadıyı gördüğü halde, cadı onu


goremiyormuş. Derken bir fırsatını bulup
cadıya saldıran genç, onu kılıcı ile ikiye
bölmüş.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Bu arada kulübede uyumakta olan


prenses uyanmış. Bahçeye çıktığında
cadıyı kanlar içinde görünce korkup,
bayılmış. Genç adam su getirip, onu
ayıltmış. Sonunda da parmağındaki yüzüğü
çıkarmış. Yüzüğü çıkarınca onun da
görünürlüğü ortaya çıkmış.

Prenses böyle yakışıklı birisinin gelip


kendisini cadının elinden kurtarmasına çok
sevinmiş.

Ne olur buradan çabucak


uzaklaşalım. Babam kraldır. Onun ülkesine
gidelim, demiş.

t 187
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Genç de:

— Ben de senin dikendenim. Bir


çobanın oğluyum. Ancak sana üzüleceğin
bir haber vermek zorundayım. Baban yıllar
önce sen kaybolduğun zaman
üzüntüsünden öldü. Ülkemizi şimdi üvey
annen olan kötü kalpli kraliçe yönetiyor,
demiş.

Yine de iki genç büyük bir ümitle


ülkelerine dönmüşler. Kraliçenin huzuruna
çıkmışlar:

— Sayın kraliçem! demiş prenses. Ben


senin yıllar önce ormanda kaybettiğin
kızınım. Şimdi bu genç beni ormanda
bulup, getirdi.

t 189
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Saraydaki rahat yaşama alışan kraliçe


üvey kızı olan prensesi görünce:

— OlamazI Ben seni tanımıyorum.


Benim bildiğim prenses yıllar önce ölmüş
olmalı, diye bağırmış.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Kraliçenin neşesi kaçmış. Sinirden sesi


bar bar çıkıyormuş:

— Askerler! Çabuk bu iki yalancıyı


tutuklayıp, kuledeki zindanlara atın! Yarın
da onları idam edin! diye emir vermiş.

i 191
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Askerler prenses ile genç adamı


tutuklayıp acele zindana atmışlar. Karanlık
zindanda bir köşeye oturan genç, ne
yapacağını düşünürken aklına yine o sihirli
yüzük gelmiş. Cebinden çıkardığı yüzüğü el
yordamı ile parmağına geçirmiş. Onu üç
kere ovmuş. O zaman yine görülmez
olmuş.

t 192
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Ertesi sabah askerler onları idam


etmek için geldiklerinde genç adamı
yerinde bulamamışlar. Çünkü genç
görünmez olunca, onu kaçmış
zannetmişler.

Askerler telaşla oraya buraya koşup


aramışlar. Gencin girdiği zindanın kapısını
da açık bırakmışlar. Oradan çıkan genç
adam doğruca prensesin yanına gitmiş.
Bakmış ki prensesi idam etmeye
götürüyorlar. Hemen onun eline sarılmış.
Böylece sihir prensese de geçmiş. Prenses
de görünmez olmuş.

Gençler görünmez olunca bu


zindanlardan kaçıp saraya gelmişler.

t 193
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ HASAL

Kraliçe daha yenice yatağından


kalkmış. Aynanın karşısına geçip
süsleniyormuş. Aynaya baktığında
arkasında prensesle genç adamı görmüş.
Şaşkınlıktan ve korkudan düşüp bayılmış.

t 195
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
Prenses bu üvey anneyi aynı gün
geldiği ülkeye geri göndermiş. Böylece
halkta zevkine düşkün, kötü kalpli
kraliçeden kurtulmuş.

Bundan sonra genç adamla prenses


evlenip mutlu olmuşlar. Beraberce bu uzak
diyardaki mutlu insanlar ülkesini
yönetmişler.

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım


kerevetine. . .

t 196
BİRAZ HİKAYE BİRAZ tAASAl

ASLAN İLE FARE

Ormanlar kralı aslan ormanda bir gün


avlanmaktan gelmiş, yatmış uyuyormuş.
Minik bir fare aslanın üzerinde dolaşmaya
başlamış. Aslan sinirlenerek uyanıp fareyi
yakalamış. Tam öldüreceği sırada fare
yalvarmış:

- Ne olur beni bırak! Gün olur


benimde sana bir iyiliğim dokunur, demiş.
Aslan farenin bu sözlerine gülerek:
-Sen küçük bir faresin, bana ne iyiliğin
dokunur ki, deyip fareye acımış ve fareyi
bırakmış.

Fare sevinerek oradan uzaklaşmış.

k 197
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
Aradan zaman geçmiş. Aslan birgün
avcıların kurduğu tuzağa yakalanmış.
Aslan çırpınmış, bağırmış ama tuzaktan bir
türlü kurtulamamış. Oradan geçmekte olan
minik fare aslanın bu durumunu görmüş.
Hemen dişleri ile tuzağın iplerini kemirerek
kesmiş. Aslanı tuzaktan kurtarmış.

Fare aslana:

- Beni, küçük diye beğenmiyordun.


Bak senin canını kurtardım, demiş.
Aslan, böylece yapılan bir iyiliğin karşılıksız
kalmayacağını anlamış.

199
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

BUYULU ELMALAR

' -t •
•ı

$ > > « - ,
'

Çok eskiden uzak bir ülkenin küçük bir


köyünde iki yoksul kardeş yaşarmış. İki
kardeş köylerine yakın olan ormana gider,
hayvan avlarlarmış.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Avladıkları hayvanları getirip


satarlarmış. Bazen avlayacak tek bir
hayvan bile bulamazlarmış. Tüm gün
oradan oraya dolaşmalarına rağmen tek
bir hayvana bile rastlayamamışlar.

Sonunda çok yorulmuşlar. Bir ağacın


altına oturup ateş yakmışlar. Bu sırada
yanlarında getirdikleri peynir ve ekmeği de
yemeye başlamışlar. Bir süre sonra
duydukları bir sesle irkilmişler.

Küçük kardeş:

— Sanırım bir hayvan yaklaşıyor. Bu bir


karaca ya da dağ keçisi olabilir, demiş.

İki kardeş hemen ellerini, oklarına ve


yaylarına götürmüşler. Ama gelenin kırmızı
elbiseli bir cüce olduğunu görmüşler.

ı& 201
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

A /VAW>J
.s

." Y fi . / > , .
i ^ C . jw:.. - - - ,

—"s*.

Cüce:

— Aman beyler! Ben bir insanım,


demiş.

İki kardeş, cüceyi sofralarına buyur


etmişler.

202
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

f\
fiT V
ti
:
• \. İ \ w

Büyük kardeş:

— Lütfen bizimle biraz oturun.


Gecenin bu saatinde burada ne
arıyorsunuz? Orman bu saatte epeyce
tehlikeli olur, demiş.

Cüce:

— Davetiniz için teşekkürler. Ben


yolumu kaybettim. Ateşi görünce de belki
biriyle karşılaşırım diye geldim, demiş.

t 203
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

İki kardeş ona avcılıkla uğraştıklarını


anlatmışlar. Cüce ekmek ve peynirden
yiyip, sularından içmiş. Birlikte ateşin
başında oturup uyumuşlar. Kardeşler
sabah kalktıklarında cüceyi yanlarında
göremeyince şaşırmışlar.
Onlara veda etmeden gidişine biraz
da gücenmişler. Tam eşyalarını toplayıp
gidecekleri zaman cücenin yattığı yerde
bir kutu bulmuşlar. Kutunun üzerinde bir not
varmış.

q ii
ır'-.

* » s <V.s,.

204
A
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

'

, f U-^ ,,-7fi :... ' -'*•",


••*M-.K

Notta:

"Siz çok dürüst ve çalışkan


insanlarsınız. Bana sofranızı açtığınız için
teşekkürler. Bu kutu benim size hediyem.
Kutuyu her açtığınızda içinin para dolu
olduğunu göreceksiniz. " yazılıymış.

t 205
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

İki kardeş hemen kutuyu açmışlar.


Gerçekten de notta yazılı olduğu gibi
kutunun içi para doluymuş.

Parayı alıp kutuyu kapatmışlar. Sonra


tekrar açmışlar. Bu seferde kutunun içi
para doluymuş. İki kardeş çok sevinmişler.
Kutuyu alıp köye dönmüşler.

İlk işleri kendilerine bir ev yaptırmak


olmuş. Kutudan aldıkları paralarla kısa
sürede kendilerine çok güzel bir ev
yaptırmışlar. Bu ev o kadar güzel ve
görkemli olmuş ki, köylülerin hepsi evi
konuşmaya başlamış.

206
(
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

l y
• r' - r — , , /

Köyün ağası ise köyde ondan daha


zengin birinin olmasına dayanamıyormuş.
Bir plân yaparak onları akşam yemeğine
davet etmiş. Ağa onlara öyle bir sofra
hazırlamış ki, sofrada kuş sütü bile eksik
değilmiş.

"

5L 207
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Fakat onlar, ağanın onlara hazırladığı


plândan habersizlermiş. Yedikleri yemekler
ilâçlıymış.

t 208
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Plâna göre ağa onları ilâçlı


yemeklerle konusturacakmış. Bir süre sonra
ilaç etkisini göstermiş. Ağa da onları
konuşturmanın tam zamanı diye
düşünmüş.

209
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Ağa:

— Eee gençler! Eviniz gerçekten çok


güzel oldu. Söyleyin bakalım bu parayı
nereden buldunuz; yoksa bir define mi
çıkardınız? diye sormuş.

•A

r

:..! 'İÜ i
- •

i<

n 210
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Küçük kardeş biraz dili dolaşarak


konuşmuş:

— Bir define değil, ama bir kutu


bulduk. Ne zaman kapağını açsak içi para
dolu oluyor, demiş.

Sonunda büyük kardeş ilacın etkisiyle


uyuyakalmış. Ağa gülümseyerek onların
elinden kutuyu almış.

Zavallı kardeşleri dışarı atmış. Ne


olduğunu bilmeyen kardeşler geceleyin
uyanmışlar. Büyük kardeş elini cebine
götürünce kutunun orada olmadığını fark
etmiş. Kardeşini de alıp eve gitmiş. Ertesi
sabah kardeşler ağanın evine gidip
kutularını istemişler.

211
,
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Ağa:

— Bakın hele şunlara. Ben onları yiyip


içireyim; onlarda beni hırsız yapsınlar.
Defolun evimden, demiş.

İki kardeş kutularını ondan


alamayacaklarını anlayınca eski işlerine
geri dönmüşler.

Her sabah kalkıp ormana


gidiyorlarmış. Yine bir gün, ormanda
dinlenmek için bir ağacın altına
uzanmışlar. Büyük kardeş uyuyakalmış.
Küçük kardeş oradaki elma ağacından
birkaç elma yemiş ve sonra uyumuş.

Küçük kardeş burnunun acısıyla


uyanmış. Hemen kardeşine seslenmiş:

t 212
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

— Hey! Uyan lütfen! Burnum çok


acıyor!

Kardeşi uyandığında gördüklerine


şaşırmış. Kardeşinin ..burnu kafasının
taşıyamayacağı kadar büyümüş.

Kardeşinin elmaları yiyince bu hale


geldiğini öğrenen büyük kardeş:

— Hangisini yedin? diye sormuş.


BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Kardeşinin kırmızı elmadan yediğini


duyunca ona hemen bir yeşil e l m a vermiş.
Kırmızı elma burnu büyütürken yeşil elmalar
küçültüyormuş. Bu, büyük kardeşin aklına
bir fikir getirmiş. Birlikte ceplerine kırmızı ve
yeşil e l m a doldurup köylerine dönmüşler.

V ';te^' •*- Tt>l. '

<-v
rS
.J,
W t"(
^İLk^ݧ~£
i •%"•'

,•*»/>•

t 214
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

i' ^ I
I "4 •

Büyük kardeş ağaya:

— Siz bizi evinize davet ettiniz. Ama


biz sizin için bir şey yapamadık. Lütfen
kabul edin.

Ağa elmaları yemeye başlamış. Kısa


bir süre sonra burnu büyümeye başlamış.

215
« I
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Ağa:

— Çabuk bana yardım edin. Bu


elmalar büyülü! Beni kandırdınız, diye
bağırmış.

Büyük kardeş:

— Sen de bizi kandırmıştın. Eğer


kutuyu geri vermezsen sana yardım
edemeyiz, demiş. _____

t 216
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Ağa bir süre direnmeye çalışsa da


dayanamayıp:

— Tamam! Kutuyu veriyorum, demiş.

Büyük kardeş de kutuyu aldıktan sonra


ona yeşil elma vermiş. Yaptığı büyük hatayı
fark eden ağa kardeşlerden özür dilemiş.

217
%
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

ORMAN PERİSİNİN GÜLLERİ

Yemyeşil ağaçlarla kaplı ormanın


birinde genç bir peri yaşarmış. Bu peri
çiçeklerden en çok gülleri severmiş. Evinin
bahçesinde renk renk güller
yetiştirirmiş. Bu güller o kadar taze ve
güzelmiş ki gören herkes perinin
güllerine hayran kalırmış.

218
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ fAASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Peri de güllerini çok sever, her sabah


onları hem sular hem de onlarla
konuşurmuş. Genç peri gülleriyle çok
mutluymuş. Ama, onu üzen bir durum
varmış. Peri güllerini çok sevdiği için onların
solmalarına dayanamazmış. Güllerin bir
süre sonra solması çok doğalmış, fakat
genç peri güllerinin solmasına çok
üzülüyor, güllerinin hep ilk günkü gibi taze
ve diri kalmalarını istiyormuş. Kendi
kendine; "Güllerim hep böyle güzel kalsa!
O zaman hiç mutsuz olmam." diyormuş. Bir
sabah çiçeklerini yine sularken perinin
dikkatini sarı renkte bir gül tomurcuğu
çekmiş. Bu tomurcuk da diğer gül
tomurcukları gibi pek güzelmiş. Fakat rengi
diğerlerinden apayrıymış. Çok daha güzel
ve değişik bir tondaymış tomurcuğun rengi.

t 220
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

£
221
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
Bu yüzden, genç peri sarı tomurcuğa
daha özenli bakmaya başlamış. Her sabah
ona "küçük sarı tomurcuk büyüyecek,
kocaman güzel bir gül olacak" diye güzel
sözler söylüyormuş. Tomurcuk da bunu
anlıyormuş gibi günden güne daha da
güzelleşerek büyümüş. Kocaman bir gül
olduğunda ise bahçedeki diğer güllerin
arasında tıpkı gökyüzündeki güneş gibi
ışıldıyormuş. O kadar güzelmiş ki onu
görenler sarı güle bakmaya
doyamıyorlarmış. Peri de bunun
farkındaymış ve çok mutluymuş. Fakat sarı
gülün de bir gün solacağını bildiği için,
içten içe bir üzüntü duyuyormuş.

222
£
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Aradan bir gün geçmiş, bir hafta


geçmiş, bir ay geçmiş. Bu süre içinde
bahçedeki bütün güller solmuş, yerlerini
yeni tomurcuklara bırakmışlar: güzel, sarı
gül dışında! Bir ay geçmesine rağmen sarı
gül solmamış, benzersiz güzelliğinden
hiçbir şey kaybetmemiş. Peri ilk başta bu
işe çok şaşırmış fakat yine de sevinçliymiş.
Çünkü güllerinin en güzeli solmamış.

İyi yürekli peri, her gün onu evinin


penceresinden seyrediyor, onu özenle
suluyor, ona güzel sözler söylüyormuş. Gel
zaman git zaman; peri, bu işten sıkılmaya
başlamış. Sarı gül hiç solmuyormuş, fakat
bu periye artık mutluluk vermemeye
başlamış. Çünkü peri sarı güle dair hiçbir
umut taşımıyormuş içinde.

t 224
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

i 225
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
Önceden gülleri solduğu vakit, yeni
tomurcukların ne zaman çıkacağını merak
ederek onlarla sabırla ilgilenir, umutla
güllerinin açılacağı zamanı beklermiş.
Fakat şimdi sarı gül hiç solmadığı için
böyle düşünceleri kalmamış. Bu da periyi
bir zaman sonra mutsuz etmiş. Yetiştirdiği
güllerinin solmamasını isteyerek ne kadar
yanlış düşündüğünü anlamış. Her şeyi
doğal haliyle sevmek en güzeliymiş. Bu
yüzden o günden sonra orman perisi,
doğadaki her şeyi olduğu gibi kabul
etmeye karar vermiş. Orman perisi uzun
yıllar, bahçesinde yetiştirdiği güllerle
beraber evinde mutlu bir hayat sürmüş.

X 226
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

ÜÇ DİLEK

I n
; ( S İ L » ' • " - * * * x * 5 s J * / N & T * -

örf:,- $>£•

Çok uzun zaman önce bir köyde


oduncu ile karısı yaşarmış. Adam
odunculukla yaparak evini geçindirmeye
çalışıyormuş. Fakat iyi kazanamadığı için
yokluk içindelermiş. Kadın da bu
durumdan hep şikâyet eder, kocasını
sorumlu tutarmış.

227
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Bir gün erkenden kalkan oduncu,


baltasını alıp ormana gitmek için
hazırlanmış. O sırada karısı yine
söylenmeye başlamış. Adamcağız hemen
evden uzaklaşmış.

Ormanda bir süre dolaşmış. Sonunda


karşısına büyük ve kuru bir ağaç çıkmış.

t 228
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

: . -#.

f^'lsJ^&T^

Bütün kuvvetiyle ağacın gövdesine


baltasıyla vurmuş. Tam bu sırada ağaç
gözden kaybolmuş. Yerine toz bulutları
içinde bir adam çıkmış. Adamın boyu çok
uzunmuş.

229
«
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

.-.>::
I

Zavallı adam korku içinde kalmış.

Adam:

— Benden korkmana gerek yok. Sana


yardım etmeye geldim, demiş.

Oduncu adamın ona nasıl yardım


edeceğini anlayamamış.

— Sen de kimsin? Bana nasıl yardım


edeceksin? diye sormuş.

230
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

— Ben ağaç ciniyim. Beni yüzyıllık


uykumdan uyandırdın. Bugün istediğin üç
dileği yerine getireceğim. Ama dileklerini
söylerken dikkatli ol, demiş.

Ağaç cini tekrar toz bulutlarının içinde


gözden kaybolmuş.

231
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Oduncu sevinçle evine dönmüş. Eve


geldiğinde olanları karısına anlatmış.

Kadın:

— Aman dikkatli ol. Sakın dileklerini


boş yere kullanma. Zenginlik iste, para iste.
Böyle bir fırsat hayatta insanın eline bir
kere geçer, demiş.

t 232
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Adam karısının sözlerini haklı bulmuş.


Ama paradan önce sağlık dilemesi
gerektiğini düşünüyormuş. Çünkü sağlık
olmazsa hiçbir şey olmazmış.

m ....
SEöööJli

Adam bu düşüncelerle boğuşurken


karısı da yemek hazırlıyormuş.

t 233
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Kızgın ateşteki sahana yağı koyunca


her yeri nefis bir koku sarmış. Birden
adamın iştahı kabarmış.

— Ah! Keşke şu sahanda et olsa da


yesek, demiş.

t 234
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

- ^ ^

O anda sahanın içi etle doluvermiş.

Karısı:

— Ne yaptın böyle, akılsız adam? İlk


dileğini boşuna harcadın. Eline geçen
fırsatı değerlendiremiyorsun, demiş.

Kadının susmaya hiç niyeti yokmuş.


Adam da yaptığı hatanın farkındaymış.
Ama ne yapsın?

t 235
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

il-

w* '4^
kasap» rîgfo

Karısının konuşmasına dayanamamış.

Oduncu:

— Yeter artık. Şu ağzın kapansa da


sen de ben de kurtulsak; demesiyle kadının
ağzı kapanmış.

Adam ikinci dileğini de kullandığını


anlamış. Çaresizlik içinde olduğu yere
çökmüş.

236
&
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Artık iyice düşünmesi gerekiyormuş.


Çünkü bu son şansıymış. Eğer iyi bir dilek
dilemezse bu fırsatı elinden kaçıracakmış.
Düşünmeye başlamış.

Şimdiye kadar hep zengin olup bolluk


içinde yaşamayı istemiş. Üçüncü dileğini
de bu yönde kullanmak istiyormuş.

237
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Zaten zengin olmayı karısının da


ondan çok istediğini biliyormuş. Ama
durum şimdi çok farklıymış.

Adam karısının ağladığını görünce,


kendi kendine; "Zenginlik ve para istesem
ne olacak? Karım bu haldeyken mutlu
olamaz ki!" demiş.

238
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Sonra ayağa kalkıp:

— Son dileğim karımın ağzının


açılması ve ağzından kötü bir söz
çıkmaması, demiş.

Kadın sevinç içinde kocasının


boynuna sarılmış. O günden sonra zengin
olamamışlar. Ama gerçektende mutlu ve
huzurlu olmuşlar.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Birbirlerine rek kötü söz bile


söylemeden mutlu yaşamışlar.

t 240
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

TEMBEL TAVŞAN

Bir zamanlar ormanda korkunç bir


kuraklık başlamış. Yaz gelip geçtiği halde,
tek bir damla bile yağmur yağmamış.
Susuzluk hayvanların canına tak edince, bu
duruma bir çare bulmak için toplanmışlar.
İçlerinden birisinin teklifi üzerine, bir kuyu
kazmaya karar verip çalışmaya
başlamışlar. Bütün hayvanlar, hatta kuşlar
bile gece gündüz çalışıyormuş. Ancak
tavşan; "Ben daha çok küçüğüm!" diyerek
çalışmak istemiyormuş. Tavşanın böyle
nazlanması diğer bütün hayvanları çok
kızdırmış.

241
f
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

242
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Hayvanların emeği boşa çıkmamış.


Kazdıkları kuyudan buz gibi bir su çıkınca,
herkes çok sevinmiş. Kana kana içip
yıkanmışlar. Kuyunun kazılmasına yardım
etmeyen tavşana ise su vermemişler. Kral
aslan, tavşanın kuyuya yaklaşmasını
önlemek için, kuyunun başına her gün bir
nöbetçi görevlendirmiş.

Tavşan yaptığı hatayı anlamış


anlamasına, ancak iş işten geçtiği için
yapacak bir şeyi de yokmuş. Bir gece
kuyuda nöbet tutma sırası file gelmiş.
Tavşan fili çok severmiş. "Kimse görmeden
bana biraz su verir." düşüncesiyle yanına
gidince, filin uyuduğunu görmüş.

244
*
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Çok uğraşmasına rağmen, onu bir


türlü uyandıramamış. En sonunda gidip
kulağına bağırmış. Fil öyle bir zıplamış ki,
kuyunun etrafındaki taş ve toprak yığınına
çarpmış, bütün taş ve toprakları kuyunun
içine dökmüş.

Böylece kuyu kapanmış. Bu duruma


çok üzülen fil ağlamaya başlamış. "Benim
yüzümden oldu!" diyormuş. "Şimdi ne
içeceğiz, hem sabah olunca diğer
hayvanlara ne diyeceğim?"

"Bu kadar üzülme!" demiş tavşan.


"Elbette bir çaresini buluruz. Hem ikimiz
beraberce çalışırsak, sabaha kadar kuyuyu
temizleyip açarız."

245
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

t 246
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Fil: "Ama sen küçük ve zayıfsın!"


demiş.

Tavşan şöyle c e v a p vermiş; . "Sen


beni şimdi gör! Bak ki nasıl çalışıyorum."

Gerçekten d e tavşan bir çalışmış, bir


çalışmış ki sormayın. Sabaha kadar fille
birlikte kuyuyu açmayı başarmışlar. Ertesi
gün fil, bütün hayvanlara tavşanın
çalışkanlığını anlatmaya başlamış. Herkes
tavşanı alkışlayıp, kuyudan su içmeyi hak
ettiğini söylemiş.

Tavşan s a d e c e su içebildiğine değil,


diğer hayvanlarla yeniden dost olduğuna
da çok sevinmiş. Kendisini ormanın bir
üyesi gibi görmek onu mutlu ediyormuş.

t 247
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

SİVRİSİNEK İLE ASLAN

Sivrisinek vız vız uçarken aslanı


görmüş. Aslan da kurum kurum
kurumlanıyormuş. Kolay mı bunca
hayvanın kralı olmak? Kurumlanır elbette.
Sivrisinek, aslanın bu kurumuna bozulmuş.
Karşısına dikilmiş, elleri belinde meydan
okumuş:

- Ne kurum kurum kurumlanıyorsun?


demiş. Aslansan aslanlığını bil. Önüne
geleni pençelemek, ona buna
homurdanıp kukremek de ne oluyormuş?
İşte, evlerde karılar kocalarına da aynı şeyi
yapıyorlar. Aslan mı onlar da şimdi? Senin
bu ettiklerin canımıza tak dedi artık.
Erkeksen çık karşıma da dövüşelim,
bakalım kim kimden yavuzmuş?

248
%
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Kanatlarını germiş, iğnesini sivriltmiş,


vız vız diye saldırmış aslana. Aslanın en
yumuşak yeri burnu ya, o r a d a n sokmuş
iğnesini, şişirtmiş. Aslan, sivrisinekten
kurtulayım derken pençeleriyle burnunu
paralamış, kan içinde koymuş.
Bakmış sivrisinek zorlu, bir şey yapamıyor
ona.

-Tamam, sensin! demiş.

Sivrisinek, aslanı yendim diye bir


gönenmiş, bir sevinmiş, sormayın. Başı
dönmüş uçarken, örümceğin ağına
düşmüş. Çabalayıp durmuş, canını
kurtaramamış.

I 250
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

251
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

İnim inim inlerken:

- Hey yüce Tanrım! demiş. . Şu işe


bak, koskoca aslanı pes ettirdim de. şimdi
şuracıkta pis bir örümceğin ağında can
veriyorum. Hak reva mı yani?

Güçlülerin de mutlaka bir zayıf yanı


vardır. Onu bulup güçlüyü yenince insanın
başı dönmemeli. Kendi gücünü bilmeli,
ona göre davranmalı.

252
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

UYUYAN GÜZEL

Bir zamanlar bir Kral ile Kraliçe, bir kız


çocukları olunca bu mutlu günün şerefine
bir ziyafet vermişler.

Ziyafetten sonra Kral. çevresindeki


insanlara baba olmanın kendisini nasıl
mutlu ettiğini anlatmış, zira yıllar yılı
karısıyla birlikte hep bir çocuk sahibi olmayı
beklemiş durmuş. Sonra bebeğin altını
değiştirmeyi yeni öğrendiği sıralarda
başına gelenleri anlatırken konukların
hepsini güldürmüş. Derken konukların
bebek Prenses'e hediyelerini verme zamanı
gelmiş.

k 253
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

k 254
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Herkes hediyelerini verdikten sonra


sıra on iki periye gelmiş. "Benim Prenses'e
hediyem Mutluluk," demiş birinci peri.
Konuklar sevinçle alkışlamışlar, Kral'ın ağzı
kulaklarına varmış.

"Benim hediyem Güzellik," demiş ikinci


peki. "Benim hediyem Akıl," demiş
üçüncüsü. Böylece on bir peri hediyelerini
tek tek vermişler.

On ikinci peri tam hediyesini vermek


üzereymiş ki, bir gök gürültüsüyle sarsılmış
bütün saray. Kapılar ardına kadar açılmış,
içeriye yaşlı bir kadın girmiş, ayaklarını
sürüye sürüye. Onu gören herkes korkudan
gözlerini kapatmış.

t 255
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

"On üçüncü peri!" diye bağırmışlar


hep bir ağızdan. "Bana davetiye yok mu
Kral?" demiş on üçüncü peri korkunç
sesiyle kapı ağzından. "Sana davetiye
yollamayı unutmuş olmalılar," demiş Kral
kem küm ederek. "Hizmetkârlar! Sofrada
hemen bir yer daha açın! Çabuk!" Aslında
Kral onu bile bile davet etmemiş, çünkü
sarayda periler için sadece on iki altın
tabak varmış. O da düşünmüş taşınmış,
çareyi birini davet etmemekte bulmuş.

On üçüncü peri minik Prenses'in


kundağının yanına gitmiş. Bebek agu deyip
minik elini ona doğru uzatmış. Derken peri
birden, "Benim de prensese hediyem, on
beşinci yaş gününde parmağına iğ batar
batmaz ölmesi," demiş iğrenç bir kahkaha
atarak.

İ 256
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Yine bir gök gürültüsüyle, kötü peri


kaybolup gitmiş. Sarayın kapıları gürültüyle
kapanmış ardından. Korkunç bir sessizlik
kalmış geriye. Sonra Kraliçe ağlamaya
başlamış.

On ikinci peri öne atılmış. "Ben


hediyemi vermedim daha," demiş
yumuşak bir sesle. "Kötü büyüyü bozamam
belki, ama onu değiştirebilirim.

Benim hediyem de büyüyü, Prenses'in


parmağına iğ battığında ölmesi yerine, yüz
yıl uyuması şeklinde değiştirmek olsun o
zaman. "Yıllar geçmiş aradan. Bebek
büyümüş, sağlıklı, güzel, mutlu ve akıllı bir
genç kız olmuş. Kral'la Kraliçe kötü büyüyü
çoktan unutmuşlar. Zaten ülke içinde ne
kadar iğ varsa, daha Prenses bebekken
yok edilmiş.

257
&
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Prenses uzun yıllar güvendeymiş.


Fakat tam da on beşinci yaşına bastığı
gün Prenses daha önce hiç fark etmediği
bir kapı keşfetmiş. Kapıyı açmış, kıvrıla
kıvrıla yukarı çıkan bir merdivenle
karşılaşmış. Merdiveni çıkınca üzerinde
altın bir anahtar bulunan bir kapıya varmış.
Kapıyı açınca, içerdeki küçük odada
tekerlekli bir şeyi çalıştıran yaşlı bir kadın
görmüş. "Ne yapıyorsunuz öyle?" diye
sormuş prenses.

Yaşlı kadın gülümsemiş. "İplik


eğiriyorum!" demiş. "Orada öyle bakıp
durma. Gel, bir de sen dene, hadi. " İği
Prenses'e doğru uzatmış. O anda olanlar
olmuş. İğin sivri ucu Prenses'in parmağına
batmış. Prenses hemen yere yığılıp kalmış.

258
$
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Dışarıda, avluda tavuklar gıdaklamayı


kesmiş. Prenses'in köpeği, aşçının kedisini
kovalamaz olmuş. Çalışma odasında
kızının doğum günü davetiyesini yazmakta
olan Kral'ın elinden kalem düşmüş.
Mutfaktaki ocaklar yanmaz olmuş. Tüm
saray uykuya dalmış. Yıllar yavaş yavaş
akıp geçmiş. Saray unutulmuş.

A m a olaydan yüz yıl kadar sonra bir


gün yakışıklı bir Prens o civardan
geçiyormuş. Uzaklarda dikenli çalılarla
kaplı bir yer gözüne ilişmiş. Adamları
gülerek bu büyülenmiş sarayla içindeki
uyuyan güzel hakkında duydukları bir
hikâyeyi aktarmışlar ona. 'Ya doğruysa,'
diye düşünmüş prens ve atını dikenli
çalılarla kaplı yola sürmüş.

259
r
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Önce çalılardan geçilecek hiç yol


bulamamış. Çalılar hem çok sıkmış ve hem
de üstüne tamamlamayacak kadar
dikenliymiş. Bakmış olacak gibi değil,
çekmiş kılıcını ve yolunu açmak için çalıları
kesmeye başlamış. Çalılıkları aşan Prens
gördüklerine inanamamış. Her yer bir
heykel gibi kıpırdamadan duran hayvanlar
ve insanlarla doluymuş. Sarayın içinde
dolaşmış. Güneşle aydınlanan
pencerelerde tek bir sinek bile
vızıldamıyormuş. Hiç kimse kımıldamıyor,
hiç kimse cevap vermiyormuş sorularına.

Derken kapısı yarı açık bir kuleye


varmış. İçeri girmiş, kıvrıla kıvrıla yukarı
doğru uzanan bir merdivenle karşılaşmış.
Prens, merdivenlerin bittiği yerde, tepede
altına benzer bir şeyin parladığını görür
gibi olmuş.

t 260
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Merdivenleri çıkmış ve kendini


Prenses'in önünde bulmuş. "Uyuyan Güzel,"
demiş fısıltilı bir sesle. Kızın güzelliğine
dayanamamış, eğilip öpmüş. Prens onu
öper öpmez Prenses gözlerini açmış. Onun
uyanmasıyla birlikte sarayın mutfağında
ocak tekrar yanmaya başlamış.

Çalışma odasında Kral elinden


düşürdüğü kalemi almış ve kızının doğum
günü davetiyesini yazmaya devam etmiş.
Tavuklar yerdeki buğday tanelerini
gagalamaya başlamış. Kulenin en üst
katındaki odada Prenses karşısında Prensi
görmüş. Yüzyıldan sonra ilk defa
dudaklarında bir tebessüm belirmiş.

(ğ 261
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

262
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

"Benimle evlenir misin?" diye sormuş


Prens fısıltıyla.

"Evet!" demiş Prenses ve Prens'i


öpmüş.

Kral bu güzel haberi alınca muazzam


bir ziyafet hazırlatmış. Prens ile Prenses
evlenmişler ve ömür boyu mutluluk içinde
yaşamışlar.

t 263
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

MEŞE İLE SAZ

Meşe, bir gün, saza demiş:

— Doğrusu çok güçsüzsünüz.

Minnacık serçe konsa üstünüze.

Beliniz bükülüverir.

Suları ürperten seher yeli

Baş eğdirir size

Bir de benim şu dağ gibi gövdeme


bak!

Güneş bile zor giriyor içime,

264
&
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Fırtına dallarıma oyuncak.

Her esen yel sana bora,

Bana kasırgalar meltem.

Bari gelip gölgemde yaşasan da

Üzerine kanat gersem.

Ama sizin soy nedense gider

Sulu, rüzgârlı yerlerde biter.

Acıyorum sizlere,

— İyi yüreklisin, demiş saz meşeye;


Eksik olma, ama bizim için üzülme. Benden
çok sen kork rüzgârdan: Ben eğilirim,
kırılmam.

265
%
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

266
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Doğru, bugüne kadar dayanmışsın,


Dimdik durmuş, boyun eğmemişsin. Ama
sertin serti var,

Bir gün bakarsın, sana da çatar.

Demeye kalmamış rüzgâr patlamış.

Bir kara yel, bir kara yel ki!

O güne dek kimseler rastlamamış

Böyle belâlısına.

Rüzgârlar anası Kuzey,

En azgın oğlunu salmış dünyaya.

Saz eğilmiş, meşe dayanmış,

Derken kara yel arttıkça artmış.

t 267
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

V^ ;

r
k

Sonunda birdenbire gelmiş meşenin


hakkından:

Göklere değen başını sermiş yere,

Köklerini çıkarmış yedi kat yerden.

t 268
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

AĞUSTOS BÖCEĞİ İLE KARINCA

Cırcır böceği çaldı saz.

Bütün yaz.

Derken kış geldi çattı.

Seninkinde şafak attı.

Baktı ki yok hiç yiyecek.

Ne bir sinek, ne bir b ö c e k ;

Kalktı karıncaya gitti;

Yandı, yakıldı, ah etti.

Üç beş buğdaydan ne çıkar,

Gelecek mevsime kadar

Birkaç tane borç istedi.

269
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

"İnayet buyurun," dedi.

"Yemin billah ederim,

Eylüle kalmaz öderim."

İşin kötüsü, karınca

Borca hiç alışmamış;

Bu ricacıya çıkıştı;

"Ne yaptınız yaz boyunca?"

"Ne mi yaptım? Saz çaldım, saz!"

"Ya öyle mi? Demek ki siz Yazı sazla


geçirdiniz. Şimdi de oynayın biraz"

t 271
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

BÜLBÜL İLE ATMACA

Bülbül meşe dalına konmuş, şakır


dururmuş. Atmaca duymuş sesini:

— Aman ne güzel, demiş. Açlıktan


karnım zil çalıyor; şu bülbülü yiyeyim de
açlığımı dindireyim.

Sektirmeden çullanmış bülbüle,


kıskıvrak yakalamış.

Bülbül:

— Bırak beni atmaca kardeş, demiş.


Benden ne olur sana? Bir lokmacık bir
kuşum ben. Etim ne budum ne? Dişinin
kovuğuna bile gitmem. Beni bırak da sen
daha büyük kuşlara git, onları avla, karnını
doyur.

272
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

t 273
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Atmaca, bıyık altından gülmüş:

— Beni kandıramazsın, demiş. Ben


tutacağımı tutmuşum. Şimdi seni bırakayım
da bilmediğim, görmediğim başka avın
derdine mi düşeyim? Yağma yok bülbül!
Çoğu düşünüp azla yetinmeyenler, bir gün
azı da bulamazlar. Üstelik ellerindekini
kaçırırlar. Bunu böyle bilmeli, akıldan hiç
çıkarmamalı.

274
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

KULKEDISI

Çok eski zamanlarda ülkenin birinde


çok mutlu bir kız yaşarmış. Adı
Sindirella'ymış. Ailesinin tek çocuguymuş.
Sindirella babası ve annesiyle vakit
geçirmekten çok hoşlanırmış. Ama bu
mutluluk uzun sürmemiş.

275
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Bir gün Sindirella'nın annesi çok


hastalanmış. Durumu gün geçtikçe kötüye
gidiyormuş. Sonunda kadın ölmüş.

Babası da komşusu olan dul kadınla


evlenmeye karar vermiş. Evlendikten sonra
kadın ve kızları da eve taşınmışlar. Ama
bunlar pek de iyi insanlar değillermiş.
Sindirella'nın babası bunu fark edememiş.

276
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Sindirella da kızların gelmesine çok


sevinmiş. Hatta Sindirella odasını, üvey
ablası Anastasya çok sevdi diye ona
vermiş.

'!

Sindirella'nın babası ava çok


düşkünmüş. Bir gün arkadaşlarıyla yine
ormana gitmiş.

277
%
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Adamın av arkadaşı akşam eve


gelmiş ve:

— Size kötü bir haberim var. Kocanız


avlanırken bir aslanın pençesinden
kurtulamadı ve öldü. Üzgünüm, demiş.

Sindirella'nın üzüntüsü, annesinden


sonra babasını da kaybedince kat kat
artmış. Artık onun ailesi olarak üvey annesi
ve kız kardeşleri varmış.

•=£-

• I I
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Onlar kötü yüzlerini göstermeye


başlamışlar. Evdeki bütün işleri ona
yaptırmaya başlamışlar. Çünkü bu kızlar
oldukça bencilmiş. Ayrıca Sindirella'nın
güzelliğini de kıskanıyorlarmış. Anneleri de
onları güzel güzel giydirip zengin bir koca
bulmaya çalışıyormuş. Sindirella da onların
böylesine değişmelerine üzülüyormuş. O
da çevredeki hayvanlarla dost oluyormuş.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Bu sırada ülkenin Kral'ı çok


mutsuzmuş. Çünkü Kral'ın tek bir oğlu
varmış ve ölmeden önce onun
mutluluğunu görmek istiyormuş. Kral
sarayda bir balo düzenlemeye karar
vermiş. "Oğlum belki baloda kendine
uygun bir kız bulabilir. " diye düşünmüş.

Ertesi gün ülkenin her yanına Kral'ın


fermanı dağıtılmış.

280
£
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Bunu Sindirella, üvey annesi ve üvey


kız kardeşleri de duymuşlar. Anneleri de;
"Eğer prens kızlarımdan birini seçerse çok
zengin oluruz. " diye düşünmüş.

Sindirella anne ve babası yaşarken bu


gibi balolara çok katılırmış. Şimdi de üvey
annesine giderek:

— Anneciğim beni de bu baloya


götüreceksin değil mi? diye sormuş.

• ',•• - • ^

W;V557,
I

281
(
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Kadın:

— Tabi. Ama bunun için hazırlık


yapmamız gerekiyor. Kardeşlerine elbiseler
dikmeliyiz, demiş.

Sindirella büyük bir umutla işlerin


başına geçmiş. Balo günü gelip çattığında
kızlar eskisinden daha sinirli olmuşlar. İkisi
sürekli birbirleriyle takışıyorlarmış.

Bir süre sonra birbirlerinin kıyafetlerini


kıskanmaya başlamışlar. Üvey annesi
Sindirella'ya bir işi bitirdikten sonra bir
yenisini veriyormuş ve:

— Eğer bunları zamanında bitirirsen


bizimle gelebilirsin, diyormuş.

Sindirella üvey annesinin onu


götürmeye niyetli olmadığını anlamış.

t 282
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Akşam balo vakti gelince de küçük kız


Javot evden çıkarken ona:

— Sevgili Külkedisi, ne yazık ki işlerini


bitiremedin. Bu tembellikle gece
yarısından önce bitiremezsin, deyip
gülmüş.

283
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Onlar evden uzaklaşırken Külkedisi de


peşlerinden ağlamış. Evin mutfağına gidip
bulaşıkları yıkamaya başlamış. O anda
büyük bir toz bulutunun ardından güzeller
güzeli bir peri çıkmış ve kıza:

Güzel Sindirella,, ağlama. Bu


baloya gideceksin, demiş.

• *ı
4s+^*y7yr^-- ^-v5&&
BİRAZ HİKAYE BİRAZ tAASAL

Elindeki sihirli sopasıyla mutfakta


duran balkabağını bir at arabasına
çevirmiş. Sindirella'nın dostları olan fareleri
at, köpeği de bir uşak yapmış. Kız
gördüklerine inanamıyormuş. Peri bu sefer
de sopasını Sindirella'nın üzerine
dokundurmuş. Kızın elbiseleri değişmiş,
saçları düzelmiş. Peri bile kızın bu kadar
güzel olduğunu bilmiyormuş.

<\
-.

- Tfc r •-••','•• fi

285
«
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Artık tek bir eksik varmış. Bir çift


ayakkabı. Peri son bir sihirle bunu da
yapmış. Bu ayakkabılar camdanmış. Kız
periye nasıl teşekkür edeceğini
bilemiyormuş.

Peri ise:

— Acele et Sindirella. Bu büyü s a d e c e


g e c e yarısına kadar geçerli, demiş.

£lM
\

r~
286
t
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Davetteki bütün kızlar Prens'e hayran


kalmışlar. Fakat Prens'in gözü kimseyi
görmuyormuş. Hatta balodan o kadar
sıkılmış ki; "Buradan nasıl kaçabilirim
acaba?" diye düşünüyormuş.

Sonunda onu gerçekten büyüleyen bir


kız salonun merdivenlerinden İnmeye
başlamış. Bu kız Sindirella'ymış. Kimse onun
Sindirella olduğunu bilmiyormuş.

t 287
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Üvey annesi ve üvey kardeşleri bile


onu tanımamışlar. Şimdiye kadar kimseyle
dans etmeyen Prens ilk olarak bu güzel kızı
dansa kaldırmış. Kızlar onu kıskanmaya
başlamışlar. Prens, tüm gece boyunca
onunla dans etmiş. Kıza defalarca kim
olduğunu sormuş.

Sindirella saatin "gonk" seslerini


duyunca birden irkilmiş ve:

Sevgili Prens'im saat kaç acaba? diye


telaşla sormuş.

Prens:

— Gece yarısı güzel meleğim, demiş.

Sindirella birden koşmaya başlamış.


Ayakkabısının birisini merdivenlerde
düşürmüş. Prens adamlarına bu cam
ayakkabıyı vermiş.

288
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Onlara:

— Bu ayakkabının sahibini bana


bulun, demiş.

Adamlar günlerce dolaşmışlar.


Sonunda Sindirella'nın evine gelmişler.

Adamlardan biri:

— Evdeki tüm genç kızlar gelsin,


ayakkabıyı denesin, demiş.

t 289
I
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Üvey anne Sindirella'nın ayakkabıyı


denemesini istememiş. Kendi kızlarına
ayakkabıyı giydirmeye çalışmış. Büyük kız
ayakkabıyı denerken kırmış. Tam bu sırada
elinde ayakkabının öbür tekiyle Sindirella
odaya girmiş. Adamlar buna çok
sevinmişler. Prens de prensesine kavuştuğu
için çok mutluymuş. Kırk gün kırk gece
düğün yaparak evlenmişler.

290
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

ŞEHİR FARESİ İLE TARLA FARESİ

Çok eskiden tarla faresi ile şehir faresi


arkadaş olmuş. İkisi birbirlerini çok
severmiş. Aralarında güzel bir dostluk
kurulmuş. Şehir faresi sık sık tarla faresini
ziyaret edermiş. Birlikte kırlarda güle
oynaya vakit geçirirlermiş. Diledikleri kadar
koşar, zıplar, yuvarlanırlarmış. . .

Bir gün şehir faresi arkadaşını yemeğe


davet etmiş.

— Bu akşam bize gel. Sana güzel bir


sofra hazırlayayım. Azıcık miden bayram
etsin, demiş.

t 291
I
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

t 292
i
BİRAZ HİKAYE BİRAZ fKASAL

Bu davete tarla faresi çok sevinmiş.


Yiyeceği yemeklerin hayalini kurmaya
başlamış. Bütün gece rüyasında peynirler,
tatlılar, pastalar görmüş. Bu arada şehir
faresinin evinde bir telaş bir telaş. . . Çeşit
çeşit yiyecekler, pastalar hazırlanmış.
Bütün gün koşturup durmuş.

Akşam tarla faresi kalkıp gelmiş.


Bakmış, masanın üzeri çeşit çeşit
yiyeceklerle dolu. Masada hiçbir şey eksik
değilmiş. Hemen sofraya oturmuşlar.
Ziyafet neşeli başlamış.Tarla faresi önce
pastadan bir lokma alacakmış. Tam
çatalını uzatmış, dışarıdan sesler gelmiş.

Şehir faresi hemen deliğine kaçmış.


Ardından da tarla faresi kendini zor atmış
deliğe. Korkudan kalpleri küt küt atıyormuş.

293
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Tarla faresi sormuş:

— Evin kedisi olabilir mi?

Şehir faresi cevap vermiş:

— Sanırım onun gürültüsüydü.

Yeniden sofraya oturmuşlar. Ama artık


neşeleri kaçmış, tedirgin olmuşlar.
Tarla faresi bu kez çatalını böreğe uzatmış.
Tam lokmayı ağzına atacakmış, yine sesler
işitmişler. Apar topar ikisi de kendilerini
deliğe atmış. Yüzleri korkudan sapsarı
olmuş. Korkudan tir tir titriyorlarmış.

Tarla faresi sormuş:

— Evin hanımı olabilir mi?

t 294
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

295
I
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Şehir faresi cevaplamış:

— Belki odur, bilemem.

Sesler kesilince delikten çıkmışlar.


Şehir faresi:

— Kusura bakma. Bazen böyle şeyler


oluyor. Haydi, yemeğimize devam edelim,
demiş.

Tarla faresi:

— Bu kadar yeter! Korku içinde yemek


istemem, demiş. Yarın sen bana gel. Kuru
ekmek yeriz belki ama kimse de bizi
korkutamaz.

I 296
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

ALTIN SAÇLI KIZ

Çok eski zamanlarda saçları altın


sarısı olan, gülünce yüzünde çiçekler açan
güzel mi güzel bir kız çocuğu varmış.
Annesi o doğduğundan beri saçını hiç
kesmezmiş. Kız da saçlarına öyle güzel ba­
karmış ki, her gün onları tarar, örermiş.

Kız büyüyüp yetiştiğinde, güzel


olduğu kadar masum ve iyi niyetli biri
olmuş. Annesi onun kadar iyi biri değilmiş.
Zaten kızın annesi olarak bildiği kişi üvey
annesiymiş. Onu çok küçükken ailesinden
zorla almış. Kızcağıza da yıllarca mahkum
hayatı yaşatmış.

297
%
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Evinin her yanını büyük büyük


duvarlarla örmüş, kapıları kilitlemiş. Kızın
dışarı çıkmasını da yasaklamış.

Kadın da bir yere gideceği zaman


kızın uzun örgülü saçlarını pencereden
dışarı sarkıtırmış.

O f ha" r
S
I • /«*w^-.

(i \Ht\ \ v '•

298
«
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Geldiği zaman da:

— Rapanzuel, Rapanzuel saçlarını


sarkıt, diye bağırırmış.

Kadının sesini duyan Rapanzuel de


saçlarını sarkıtır, onu yukarı çekermiş.

Böylece günler geçip gidiyormuş.


Kız, üvey annesinden başka kimseyi
görmüyormuş. Dışarıdaki hayata dair hiçbir
bir bilgisi yokmuş.

Bir gün üvey annesi gittiği geziden


eve dönerken yine pencerenin önünde
durmuş ve:

— Rapanzuel! Rapanzuel! Saçlarını


sarkıtıver. . . diye kıza seslenmiş.

299
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Genç kız da her zamanki gibi


saçlarını sarkıtmış. Üvey annesi de bu
güzel, uzun saçlara tutunarak yukarı
tırmanmış.

Bu sırada oradan geçen ülkenin


yakışıklı Prens'i bunu görmüş. Bu kadar
güzel saçları olan bu g e n ç b a y a n a karşı
i ç i n d e bir merak uyanmış. ' A c a b a bu kız
kim?" d i y e düşünmüş.

'

. . . . —2E
ç&wm&ıc%tfîfc~
.3-"- >i

300
ft
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

O günden sonra da aklından o kızı


çıkaramamış. "Ne yapıp edip bunu
öğrenmeliyim" diyormuş kendi kendine.

Sonunda evin önünde nöbet


tutmaya başlamış.

Bir gün yaşlı kadının yine kızın


saçlarını kullanarak aşağıya indiğini
görmüş. Kadının uzaklaşması için bir süre
beklemiş.

Kadının gittiğinden emin olunca da


pencerenin önüne geçip:

— Rapanzuel, saçlarını sarkıtıver de


yukarı çıkayım, demiş.

Genç kız sesin kimden geldiğine


dikkat etmeden saçlarını pencereden
sarkıtmış. Genç Prens de saçları kullanarak
yukarıya tırmanmış.

t 301
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Genç kız delikanlıyı görünce çok


şaşırmış. Ne diyeceğini bilememiş. Prens,
kızın önünde eğilerek onun elini öpmüş ve:

— Aman Tanrım! Ne kadar güzelsiniz!


demiş.

t 302
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Rapanzuel'in de heyecandan
neredeyse dili tutulacakmış. Bugüne kadar
üvey annesinden başkasını görmemiş.
Şimdi ise karşısında genç yakışıklı ve kibar
bir delikanlı duruyormuş.

İki genç birbirine âşık olmuş. İkisinin


de kalbi artık farklı atıyormuş. Sanki dünya
tozpembe bir renk almış. Saatlerce
gözlerini birbirinden alamamışlar.

Genç prens:

— Güzel meleğim! Neden inip


çıkmaları için o güzelim saçlarını
kullandırıyorsun? Bunun için bir halat
kullanılabilir. O güzelim saçlarına yazık,
demiş.

303
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Rapanzuel bu sözler karşında çok


duygulanmış. Prens'in onu düşünmesine
çok sevinmiş.

İki sevgili birlikteyken zamanın nasıl


geçtiğini anlamamışlar.

Rapanzuel birden:

— Annem gelebilir. Lütfen artık gidin


buradan, demiş.

Genç Prens de kızdan ayrılırken ona


defalarca:

— Yeniden geleceğim meleğim! Seni


seviyorum, seninle evlenmek istiyorum,
demiş.

t 304
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
Rapanzuel, Prens'in geldiğinden
annesine söz etmemiş. Ama artık hiçbir şey
de eskisi gibi değilmiş. Kız artık her gün
evin içinde neşeyle dans edip, şarkı
söylüyormuş. Üvey anne ne olduğunu
aniamıyormuş. Son zamanlarda da kızdan
iyice şüphelenmeye başlamış.

•- . 'V

305
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Bu arada Rapanzuel ile Genç Prens


de görüşmeye d e v a m ediyorlarmış. Kız
delikanlının yanındayken yaşadığı bütün
olumsuzlukları unutuyormuş.

Bir gün yine kadın çarşıdan eve


dönerken kuleye tırmanmak için kızın
saçlarını kullanmış.

"â -^* ' A' I"*

I 306
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Kadın odaya girdiğinde Rapanzuel


istemeden o büyük sırrını ağzından
kaçırmış:

— Anne, sen ne kadar ağırsın. Hâlbuki


Prens öyle hafif ki, demiş.

Kadın hemen öfkeli bir şekilde kıza


bağırmaya başlamış:

— Prens mi? Ne Prensi? Demek ben


yokken eve yabancıları alıyorsun ha! Şimdi
anlaşıldı, diyerek kıza bağırmaya başlamış.

Kız ne diyeceğini, ne yapacağını


şaşırmış. Annesine açıklama yapmaya
kalktıysa da kadın onu dinlememiş. Makası
alarak kızın o güzelim saçlarını bir seferde
kesmiş.

307
&
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

1 s

Kız buna saatlerce ağlamış. Ama


elinden bir şey gelmemiş. Bunlar
yetmezmiş gibi kızı götürüp karanlık, soğuk
ve pis bir odaya hapsetmiş.

Genç Prensin ise yaşananlardan


haberi yokmuş. Ertesi gün yine pencerenin
önüne geçip kıza:

Meleğim. o güzel saçlarını


sarkıtıver! diye seslenmiş.

t 308
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Kadın da delikanlının gelmesini


bekliyormuş. Hain planını gerçekleştirmek
için kızın saçlarını sarkıtmış. Prens de
saçlardan tutunup yukarıya tırmanmaya
başlamış. Tam pencereden içeri girecek­
ken kadın saçı bırakmış.

Zavallı Prens büyük bir hızla düşmeye


başlamış. Prens, o kadar yüksekten
yüzükoyun düşünce yerdeki dikenler
gözüne batmış. Genç delikanlı göremez
olmuş.

Olayı öğrenen ülke halkı çok


üzülmüş. Prens ise Rapanzuel'i kaybettiği
için çok mutsuzmuş. Bu yüzden kendi
acısının bile farkında değilmiş.

309
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Kral da oğlunun bu durumuna bir


çare bulmak için ünlü bir doktor bulmuş.
Doktor kendisinin hazırladığı özel bir ilaçla
Prens'in gözlerini açmış.

Sonra da ona sihirli bir yüzük vermiş ve:

— Bu yüzük sizi sevgiliniz Rapanzuel'e


götürecek, demiş.

Prens buna çok sevinmiş. Yüzüğü


parmağına takarak:

— Bana sevgilim Rapanzuel'i bul,


demiş ve kendini bir ormanda bulmuş.

Burada karşısına oldukça büyük ve


çirkin bir ejderha çıkmış. Ejderha sivri
tırnakları ve upuzun diliyle Prens'in üzerine
doğru yürümeye başlamış.

310
,
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

~v.

^ "

Prens d e kılıcını çekip ejderhanın b a ­


şını gövdesinden ayırmış. Bu a r a d a birden
ejderhanın, Rapanzuel'in üvey annesine
dönüştüğünü görmüş. Meğer kadın bir
cadıymış.

Prens ondan kurtulduğu için çok


sevinmiş. Sihirli yüzüğü h a v a y a kaldırarak:

311
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

— Hadi artık beni sevgilimin yanına


götür, demiş.

Bu seferde kendini bir odanın


kapısının önünde bulmuş. Kapı kilitliymiş.
Genç Prens kapıdaki kilitleri kırıp
Rapanzuel'i kurtarmış.

Kız, genç prensi karşında görünce


sevinip onun boynuna atılmış. İki sevgili
birbirlerine sarılarak sarayın yolunu tutmuşlar.

Prens Rapanzuel'i ailesiyle tanıştırmış.


Kral ve Kraliçe'de genç kızı çok sevmişler.
Onunda iki gence kırk gün kırk gece süren
ve tüm ülkenin halkının davetli olduğu bir
düğün yapmışlar.

k 312
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

/ /

V/
\ -' Wmf U / u ,tt.;w;
/">
\:3V I'-. '.

sn?: •ı 7 ;/ MT

. Gençlerin bu mutluluklar da bu
ömür sürmüş. . .

313
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

ÇAM AĞACI

Uçsuz bucaksız ormanın tam ortasında


minicik, şirin bir çam ağacı vardı.

4fr ^fef
314
&
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Yakınında fazla ağaç olmadığından,


bol güneş ve temiz hava alarak günden
güne gelişip güzelleşiyordu. Ama bunu
yeterli bulmuyor ve şöyle diyordu:

— Ben de öteki ağaçlar gibi gelişecek


miyim? diye mırıldanıyordu. Onlar kadar
büyük olacak, dallarımı uzatıp, kuşların
yuva yapmasına izin verebilecek miyim?
İnsanların gölgemde serinlemesini
görebilecek miyim?

Çam ağacı geleceğini merak


ederken, oduncuların kestikleri ağaçlarla
uzaklaştıklarını görmüştü.

315
«
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Bir gün, yanına bir kırlangıç sokuldu.


Çam Ağacı kırlangıca:

İnsanlar ağaçları kesince ne


yapıyorlar? diye sordu.

— Bilmiyorum. Bizler çok yüksekten


uçarız. Bu yüzden yeryüzünde neler olup
bittiği pek göremeyiz. Sen en iyisi leylek
kardeşe sor. O daha alçaktan uçtuğu için
oduncuların gittiği yeri görebilir, dedi.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Çam ağacı leyleklerin gelmesini dört


gözle bekledi. Bir gün ormana bir leylek
geldi.

Çam ağacı aynı soruyu ona da


sordu.

i 318
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Leylek, uzun gagasını takırdattı. Biraz


düşündü. Sonra bilgiç bir tavırla:

Kesilen ağaçları, nereye


götürdüklerini biliyorum. Göç ederken,
deniz üzerinde o ağaçlardan yapılmış,
uzun yelken direkleri görmüştüm. Renkleri
altın sarısı gibiydi. Çok güzel
görünüyorlardı, dedi.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Minik ç a m , çok heyecanlandı.

— Ben d e yelken direği olacak kadar


büyüdüm mü? diye sordu.

Ancak leylek çoktan havalanmıştı.

Ç a m ağacı, gökyüzünde kanat çırpan


leyleği uzun uzun seyretti.

O sırada bir ıslık sesi duydu. Bu,


dalların arasından geçmekte olan
rüzgârdı.

Ç a m ağacının sözlerini duymuş ve:

Sen daha çok gençsin.


Gençliğinin tadını çıkarmaya bak. Kimseye
de özenme! diye seslendi.

t
r*> 320
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Yılbaşı yaklaşmış, ormana lapa lapa


kar yağmaya başlamıştı. Bu arada ormana
oduncular geldi. Bu sefer, küçük çam
ağaçlarını kesip götürdüler.

322
•t
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Çam ağacı, genç kardeşlerinin


nereye götürüldüğünü merak ediyordu.
Üstelik oduncular, onların dallarını
gövdelerinden ayırmamışlardı.

Çam ağacının merak dolu bakışları,


serçelerin dikkatini çekti. İçlerinden biri:

— Biz o ağaçların nereye gittiğini


biliyoruz, dedi. Şehirdeki evlerin
pencerelerinden gördük. Yılbaşı gelince
çam ağaçlarını süsleyip dallarına çeşitli
armağanlar asıyorlar; dediğinde çam
ağacı çok heyecanlanmıştı.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

— Süslenmek çok güzel bir duygu


olmalı, dedi. Acaba bir dahaki yılbaşına
beni de kesip götürürler mi? Dallarımın
süslenip armağanlarla donatılması beni de
çok mutlu eder, dedi.

Rüzgâr, çam ağacının dalları


arasında bir iki dolaşıp dedi ki:

— Sen çok yanlış düşünüyorsun.


Mutluluğu özgürlükte aramalısın. Süslenorek
mutlu olamazsın.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ fAASAL

İ
ji> 325
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Ertesi yıl minik ç a m ağacı büyüyüp,


gelişti. Sık ve uzun dalları, parlak ve sivri
yapraklarla süslendi.

Yoldan geçenler birbirlerine çam


ağacını göstererek:

— Ne kadar güzel bir ç a m ağacı,


diyorlardı.

t 326
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Aradan günler, aylar geçti. Bir gün


ormana oduncular geldi ve hemen ç a m
ağacını fark ettiler. İlk önce onu kestiler.
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Çam ağacı çok büyük bir acı ile


devrildi. Artık, içinde yaşadığı ormanı
rengârenk çiçekleri, yeşillikleri, cıvıldaşan
kuşları, hiç birini göremeyecekti.

Oduncular birkaç çam ağacı daha


kesip arabaya yüklediler. Kente doğru yola
koyuldular.

'I 328
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Yolculuk, kentteki bir çiçekçiye kadar


sürdü. Boy boy çam ağaçlarını duvarın
kenarına dizdiler.

329
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
Daha sonra, buraya gelen zengin bir
adam, oğluna çam ağacını gösterdi:

— Şu çama bak! Ne kadar güzel!


Onu alalım mı? diye sordu. Çocuk
sevinerek hemen kabul etti. Böylece çam
ağacı, zengin adama satıldı.

Arabaya yerleştirilen çam ağacı


bahçe içindeki beyaz boyalı evin salonuna
götürüldü.
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Çam ağacını, içi kum dolu büyük bir


saksıya yerleştirdiler. Dallarını parlak
kâğıtlarla renk renk yaldızlı toplarla ve
mumlarla süslediler.

t 331
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Evin çocukları, çam ağacını


hayranlıkla seyrediyorlardı.

Hepsi çok mutluydu. Çam ağacı,


çocukların konuşmalarından bu gecenin
yılbaşı gecesi olduğunu anlamıştı.

Kendisi hiç mutlu değildi. Saksıdaki


kumun içine kök salamayacağını biliyordu.
Dallarındaki mumlar da canını acıtıyordu.

Akşam olunca ev sahipleri, yeni yıl


armağanlarını çam ağacının altına
koydular.

O gece herkes çok eğlendi. Çam


ağacı büyük bir mutsuzluk içindeydi.
Çocuklar, çam ağacının dibindeki
armağanları kapışırken birkaç dalını da
kırdılar.

t 332
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Eğlence sabaha karşı bitmişti. Herkes


yatmaya gitti.

Öğleden sonra evin hizmetçileri çam


ağacını salondan dışarı çıkardılar. Onu
havasız bir yere bırakıp döndüler.

334
İ
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Çam ağacı, buranın tavan arası


olduğunu anlamıştı. Çünkü etrafı eski
eşyalarla doluydu. Her taraf toz içindeydi.
Boğulacak gibi oldu ve yanıldığını anladı.

Üzüntüsünden ağlamaklı oldu. Kendi


kendine.

"Belki de beni ilkbahara kadar


burada bekletecek. Sonra da ormana
götürüp dikecekler." diye umutlandı. "Bunu
nasıl düşünemedim. En iyisi sabırla
ilkbaharı bekleyeyim. Ormanı, çiçekleri,
kuşları da çok özledim." diye düşündü.

Bir sabah hizmetçiler, tavan arasını


temizlemeye geldiler.

t 335
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Sandıkları daha karanlık köşelere


atıp, artık eski eşyaları bir araya topladılar.
Çam ağacını yattığı yerden kaldırdılar.
Eskisi gibi özen göstermiyorlardı ona.

t 336
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Çam ağacı:

"Dallarımı kıracaklar." diye düşündü.


"Dallarım kırılırsa, ormandaki dostlarımın
yüzüne nasıl bakarım? Rüzgâr, kırık
dallarımın arasında ıslık çalamaz o
zaman." dedi.

Çam ağacı, kendi kendine


söylenirken, onu alıp evin avlusuna
atmışlardı. Hem de birçok kırık dökük eşya
ile birlikte. . .

İlkbaharın gelmesiyle birlikte havalar


da iyiden iyiye ısınmaya başladı.

Çam ağacı, pırıl pırıl güneş ve


tertemiz hava ile kendine gelir gibi oldu.

t 337
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Çevrede rengarenk çiçekler,


rüzgârda nazlı nazlı sallanan yeşil
yapraklar, havada uçan kırlangıçlar,
yuvalarında takırdayan leyleklerin
görünümü o kadar güzeldi ki!...

Çam ağacı, hüzünlendi. İçi acıyla


doldu. Sevgili ormanını, oradaki günlerini
anımsadı.

Yerinden kıpırdamak, gerinmek istedi.


Ama başaramadı. Çünkü yaprakları ve
dalları tamamen kurumuş, sararmıştı.

Birden, çevrede oynayan çocukların


sesiyle irkildi.

— Bakın, bakın! diye bağırıyordu,


çocuklardan birisi.

338
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

—Şu çam ağacının üzerindeki yıldıza


bakın. Gelin onu alıp oynayalım, dedi.

Çocuklar koşup yıldızı aldılar.

Çam ağacı, çocukların ayakları


altında ezilen dallarının çatırtısını işitti ve
acıyla irkildi.

Artık her şeyi anlamıştı. "Sonum geldi"


diye umutsuzca iç çekti. Ormana ve
dostlarına hiçbir zaman kavuşamayacağını
anlamıştı.

Az sonra bir adam geldi. İyice


kurumuş olan çam ağacını balta ile
parçalayıp odunluğa taşıdı.

340
S
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Artık çam ağacı yakılmaya hazırdı. O


gün mutfakta yakılacak, geriye de sadece
külleri kalacaktı.

341
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Çam ağacı, sonunu düşünürken


ormanın içlerinden rüzgâr fısıltıyla eserek:

Mutluluğu kendinizde, kendi


özgürlüğünüzde arayın. Başkalarına
özenmeyin, dedi ve esti gitti.

342
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

BUYULU TAVUK

M
'•' •

raîli^*
m jP

Evvel zaman içinde bir ülkede fakir


bir hamal yaşarmış. Hamalın işleri son
zamanlarda iyice kötüye gitmeye
başlamış. Sonunda ailesini geçindiremez
hale gelmiş.

t 343
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Bir gün karısını ve oğlunu karşısına


alıp:

— Ben çok uzaklara gidip iş


arayacağım. Başka çarem kalmadı, demiş.

Hamalın bu sözlerine ailesi çok


üzülmüş. Ama yapacak bir şeyleri de
yokmuş.

Ertesi sabah hamal erkenden kalkıp


yola koyulmuş. Az gitmiş, uz gitmiş; dere
tepe düz gitmiş. Yorulmak, acıkmak nedir
bilmeden yürüyormuş.

Yolda giderken aksakallı bir dervişle


karşılaşmış. Adamın hali dervişin dikkatini
çekmiş.

t 344
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL
Derviş:

— Söyle bakalım yolcu. Nerden gelir,


nereye gidersin? demiş.

Dervişin ilgisi hamalın çok hoşuna


gitmiş. Ona neden yollara düştüğünü
anlatmış.

Derviş ona yardım etmek istemiş ve:

— Al bu kamçıyı, şu yola tut. Sağa


sola dönmeden dümdüz git. Karşına bir
tepe çıkacak. O tepeyi de yürü. Ağaçların
arkasına gizlenmiş bir köşk göreceksin. O
köşke gir. Odanın birinde çok güzel bir kızı
uyuyor bulacaksın. Bu kamçıyı ona vur ve
uyandır. O sana: "Vurma ne istersen al
diyecektir. " Sen de ondan karatavuğu iste.
Başka bir şey teklif ederse sakın alma.
Karatavuğu almadan oradan sakın çıkma.

t 346
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Dervişin sözleri hamalın kafasını


karıştırmış ama kamçıyı alıp yürümeye
başlamış. Sonunda dervişin dediği köşkü
görmüş. İçeriye girdiğinde gözlerine
inanamamış. Etrafı birbirinden değerli
eşyalarla doluymuş. Her taraf som altınmış.

347
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Odalarda dolaşırken birden uyuyan


kızı bulmuş. Kız öylesine güzel, öylesine
masum duruyormuş ki ona kamçıyla
vurmaya tereddüt etmiş. Ama bir türlü
kıyamıyormuş. Sonunda y a p a c a k bir şey
olmadığını anlayınca kamçıyı kaldırıp hızla
kıza vurmuş.

Kız acı içinde bağırıp:

— Lütfen y a p m a . Sana ne istersen


veririm, demiş.

Hamal:

— Karatavuğu istiyorum, demiş.

— Ne yapacaksın karatavuğu. Bak


etrafına, her yer birbirinden değerli
eşyalarla dolu. İstediğini al götür, demiş.

348
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

k 349
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Hamal dervişin sözünü hatırlayarak:

— Hayır, ben karatavuğu istiyorum,


diye ısrar edince kız da dayanamayıp
karatavuğu hamala vermiş.

Adam tavuğu alarak evinin yoluna


düşmüş. Yolda giderken de: "Bu tavuk en
azından bir günlük yiyeceğimiz olur" diye
düşünmüş.

Ertesi sabah karatavuk yumurtlamış.


Hamal da yumurtayı alıp pazara gitmiş.
Elinde bir tek yumurtayla bağırmaya
başlamış:

— Yumurta! Yumurta isteyen yok mu?

Hamal bağırdıkça etrafı kalabalıklaşmaya


başlamış. Herkes adamın elindeki tek
yumurtaya bakıyormuş.

350
«
BİRAZ HİKAYE BİRAZ tAASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Sonunda kalabalıktan çıkan bir keşiş,


nefes nefese hamala yaklaşıp:

— Ben istiyorum bu yumurtayı. Söyle


bakalım ne kadar ödeyeceğim?

Hamal keşişin bu tavrından


yumurtanın kıymetli olduğunu anlamış.

Tam hamal bir lira isteyecekken


keşiş dayanamayıp:

— On lira veriyorum, iyi mi? demiş.

Hamalın gözleri birden açılmış. Bu


yumurtanın o kadar para ettiğine
inanamıyormuş. Tam kabul edip yumurtayı
adama verecekken.

t 353
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

;.,•:•-•,,...
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Keşiş:

— Tamam! Tamam! Sıkı pazarlık


ediyorsun. Yüz lira olsun. Ama daha fazla
veremem, demiş.

Hamal bir liraya razıyken yüz lira


kazanmış. Hemen yumurtayı keşişe satmış.

355
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Kazandığı parayla yiyecek alıp evine


geri dönmüş. Karısına olanları anlatmış.
Tavuğun yumurtasının neden bu kadar
kıymetli olduğunu ikisi de anlamıyormuş.
Belki de düşündükleri gibi tavuk büyülü
olabilirmiş.

Ne olursa olsun onlar bu gece çok


mutiularmıs. Çünkü uzun zaman sonra ilk
defa karınları tam tok yatmışlar ve rahat bir
uyku uyumuşlar.

Hamal ertesi sabah tekrar


karatavuğun yumurtasını alıp pazara
gitmiş. Keşişi pazaryerinde onu beklerken
bulmuş. Keşiş yine yüz lira verip yumurtayı
satın almış.

t 356
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Hamala:

— Bu yumurtaları her sabah ben


alacağım. Her yumurta için sana yüz lira
vereceğim. Sakın başkasına bunları satma
tamam mı? demiş.

O günden sonra her sabah erkenden


kalkıp yumurtayı keşişe satmış. Her gün
aldığı yüz lirayla kısa zamanda zengin
olmuş. Önce evini değiştirip, daha sıcak,
daha güzel bir ev tutmuş. Artık ailesine
bakabildiği için çok mutluymuş.

Bir gün karısına:

— Ben yolculuğa çıkacağım. Benim


yerime her sabah yumurtayı alıp pazardaki
keşişe sat, demiş.

t 357
BİRAZ HÎKAYE BİRAZ MASAL

Hamal artık çok zengin olduğu için


kısa bir tatile çıkmak istemiş. Ama o
zamanlar yolculuklar at üzerinde yapıldığı
için, kısa bir tatil en az bir ay sürermiş.

Hamalın karısı da yumurtayı alıp


onun dediği gibi pazara gitmiş. Keşişi
bulup yüz liraya yumurtayı satmış. Ama bir
süre sonra keşiş pazara oğlunu yollamaya
başlamış. Oğlu da ilk günler babasının
verdiği gibi yüz lirayla yumurtayı satın
almış. Fakat sonra bir yumurta için yüz
liranın fazla olduğunu düşünmüş.

Pazara gittiğinde hamalın karısına:

— Eğer bir liraya satarsan alırım.


Yoksa almam, demiş. Kadın da çaresiz
kabul etmiş. Bir süre böyle gitmiş. Kadın
artık karınlarını doyuracak kadar para
kazanamıyormuş.

t 358
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL


- i

İÜMİASİ^
UJi :

Bir gün keşişin oğluna:

— Evladım! Biz artık karatavuğu


kesmeye karar verdik. Yemek alacak
paramız kalmadı, demiş.

Keşişin oğlu da babasının yanına


gidip olanları anlatmış.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Babası ona:

— O tavuk büyülü. Onlardan yüz liraya


aldığım yumurtayı, krala tam on katına
satıyorum. Böylece çok zengin oldum. Eğer
tavuğu keserlerse onun etini de satın al.
Bunu krala satarsak ülkenin en zengin
ailelerinden biri oluruz, demiş.

Keşişin oğlu da babasının sözünü


dinlemiş. Ertesi sabah pazara gidip,
hamalın karısına tavuğun eti için büyük
paralar teklif etmiş. Kadın da akşam eve
gittiğinde bunu oğluna anlatmış.

Kesileceğini anlayan karatavuk


hamalın oğluna:

— Beni kesip satın. Fakat ciğerimi


mutlaka sen ye! Sakın onu satma, demiş.

360
$
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

t 361
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

O akşam tavuk kesilmiş. Çocuk


annesine fark ettirmeden tavuğun ciğerini
almış. Onu kızartıp yemiş.

Kadın da karatavuğun etini alıp


pazara götürmüş. Eti, keşişin oğluna çok
yüksek fiyatla satmış. Keşiş de eti krala
satmış. Kral karatavuğun etini pişirip yemiş.
Ancak o gece çok rahatsızlanmış. Hemen
uyumaya gitmiş. Fakat ertesi sabah kalka-
mamış. Hizmetçileri krala ne olduğunu
anlayabilmek için odasına gittiklerinde onu
yatağında ölü bulmuşlar.

Kralın ölümü hemen ülke halkına


duyurulmuş. Haberi alanlar çok üzülmüşler.
Birkaç gün süren yastan sonra yeni kralın
seçileceği gün gelmiş.

t 362
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

«ti*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

O ülkede, farklı bir gelenek varmış. Bir


meydanda seçilebilecek kişiler toplanırmış.
Bir kuş havaya bırakılır, kuş kimin kafasına
konara Kral o seçilirmiş. Bu seçim yönetimi
aslında çok saçmaymış. Halk, böyle bir
seçimle yönetilmek istemiyormuş. Fakat
bunu söyleyemiyorlarmış.

r
364
*
BİRAZ HİKAYE BİRAZ MASAL

Sonunda yeni kralın seçileceği gün


herkes meydanda toplanmış. Sarayın ileri
gelenlerinden biri kuşu havaya bırakmış. Bu
arada meydandakiler kuşun ilgisini
çekebilmek için başlarına buğaay ve yem
koymuşlar.
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

Kuş bir süre uçtuktan sonra seçkin


insanların olduğu yerden ayrılıp halkın
beklediği yere gitmiş. Meydanda duran
hamalın oğlunun başına konmuş. Herkes
halktan birinin Kral olamayacağını söylemiş.
Bu yüzden kuşu alıp tekrar uçurmuşlar. Kuş
bir süre havada uçtuktan sonra tekrar
hamalın oğlunun başına konmuş.

Herkes bu duruma çok şaşırmış. Bu


işte bir keramet olduğunu düşünmüşler. Bu
yüzden hamalın oğlunu Kral yapmışlar.

Günler geçip de hamal evine


dönünce olanlara şaşırmış. O da saraya
yerleşmiş. Hamalın oğlu da ülkeyi çok iyi
yonetiyormus. Hatta ilk iş olarak artık
kralların seçimle iş başına gelmesini
sağlamış.

366
*
BİRAZ HİKÂYE BİRAZ MASAL

367
*
3JJİ&2 J-JJJ^. /

Kazım Karabekir Cad.Altıntop Işhanı No.87/24 İskitler/ANKARA


Tel: 0 312 384 68 65 Faks: 0 312 384 02 28
yasaryayin@hotmail.com

You might also like